You are on page 1of 755

a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a a

TRKE s. (nszlerden nce) 1. bir, herhangi bir: We went on a sunny day. Gneli bir para etmez adam. argo cieri be gnde gittik. Theyve bought a house. Ev bad egg aldlar. In this establishment everyone works an eight-hour day. k. dili salam ayakkab deil, st bozuk; it kopuk. bad lot Bu kuruluta herkes gnde sekiz saat alr. 2. (say olarak) bir: krk not, students bad mark a hundredkt not. yz renci. 3. Belirli bir tr veya nitelikte biri/bir tutan kimse. deniz ey iin kullanlr: Its a fruit. O bir meyvedir. A rolling bad sailor stone gathers no moss. Yuvarlanan ta yosun tutmaz. A Mr. Ta ktlk. bad turn telephoned. Bay Ta diye biri telefon etti. This is a camellia that zayf bir ihtimal. bare chance s resistant to cold. Soua dayankl bir kamelyadr bu. 4. biraz. bit Miktar belirtir: twice a year ylda iki kez. five dollars a kilo kilosu be bir reete/ila, beraberinde zorluklar getiren bir zm yolu. ac dolar. 5. her; ou: A spider has eight legs. rmceklerin bitter pill sekiz baca vardr. A horse wont do it, but a mule will. At morarm gz. black eye yapmaz, ama katr yapar. bir ie st. bottle of milk k. dili gvenilmez kimse/ey. broken reed k. dili iinden klmas zor bir durum; zmlenmesi g bir can of worms problem. bir algnn elii olmadan, algsz, enstrmansz z. herhangi cappella (ark sylemek). s. 1. alg elii olmadan ark syleyen (koro). 2. algsz, cappella enstrmansz (mzik). k. dili kurtarc. card up ones sleeve sz konusu edilen eyin bir rnei. case in point k. dili hk demi babasnn burnundan dm. chip off the old block Trk vatanda. citizen of Turkey szlerde elime. contradiction in terms 1. iki. 2. birka. couple of birka dakika. couple of minutes keskin nianc. crack shot gz gezdirme. cursory glance k. dili -den bir gmlek stn. cut above azck: Put a dab of the ointment on the wound. Yaraya dab of merhemden biraz sr. gn. 1. karanlk gn. 2. kt dark day bir ie yaramayan nesne/kimse. dead loss ok i bekleyen patron. demanding boss ok emek isteyen i, zahmetli i. demanding job vahim bir durum. desperate situation bteye yk olan ey. drain on the resources bir bardak su. drink of water para toplamak iin alan kampanya. drive for funds k. dili devede kulak. drop in a bucket yavan sz, tatsz konuma. have s.t. dry-cleaned bir eyi kuru dry speech temizleyiciye vermek, bir eyi duygunun patlak verdii) an: He baygnlk nbeti. 2. (gl bir temizletmek. fainting fit threw ok zayfin a ihtimal. argo it away bir fit of anger. Bir hiddet annda onu pe att. fat chance ahane bir ziyafet. feast for the gods k. dili koltuklar kabartan baar. feather in ones cap vnlecek baar. feather in ones cap gvensizlik duygusu. feeling of insecurity birka. few A.B.D. (iki ls) galonun bete biri, 84 santilitre. fifth figment of the imagination hayal rn, hayal mahsul. ince fark. fine distinction sinir krizi. fit of nerves bir kat merdiven. flight of stairs sama bir i. fools errand

NGLZCE

a friend of mine a friend of ours a fright a full week a gleam of hope a glimmer of hope a good a good command of a good deal a good deal/a great deal a good distance off a good loser a good many a good provider a good turn a good turn a good way a great many a hard act to follow a hard nut to crack a hard/tough nut to crack a heavy sea a hell of a lot a horse of another color a host of a howling success a kilo of bananas a kind of millionaire a knockout la carte a labor of love a labor of love a large proportion of the profits a lasting impression a leading question a length of piping a little a little bit a little terror a live issue a long face a long haul a long shot a long shot a long way off a lot a lot of a man in my position a man of few words a marked difference

bir dostum. dostlarmzdan biri, bir dostumuz. k. dili korkun derecede irkin, tuhaf veya insan oke eden kimse: Shehafta. 2. olaylarla dolu wig. O perukla grnm 1. tam bir looked a fright in that bir hafta. korkuntu. bir mit . bir mit . 1. epey, epeyi, bir hayli; birok: He was there a good while. Orada epey kald.dili) rahat konuabilme. (a language) (bir A good many of the camellias were in bloom. Birok kamelya iek amt. 2. en az: They waited a good ten 1. ok: That cost him a good deal. Ona pahalya mal oldu. Its minutes. En az on dakika beklediler. climate bir hayli. deal like Cairos. Havas Kahireninkine ok birok, is a good benziyor. 2. k. dili kelepir. 3. k. dili iyi bir ey. epey uzakta. oyunu kaybedince kzmayan kimse. birok, hayli. ailesine iyi bakan kimse. bir iyilik: He did me a good turn. Bana bir iyilik etti. iyilik. k. dili 1. hayli mesafe. 2. iyi bir are/yol. pek ok. almas/ulalmas zor bir baar. k. dili 1. baarlmas zor i. 2. etin ceviz. k. dili etin ceviz. dalgal deniz. argo ok fazla. tamamyla farkl bir konu. bir sr. byk bir baar. bir kilo muz. milyoner gibi bir ey. k. dili ok gzel/fevkalade biri/bir ey. alakart. hatr/zevk iin yaplan i, gnll yaplan i. k. dili hatr iin yaplan i. krn byk bir blm. derin bir iz; byk bir etki. verilecek cevab belirleyen soru. (belirli uzunlukta) bir boru paras. biraz: Give me a little time. Bana biraz zaman verin. azck, bir para. k. dili ok yaramaz/haar ocuk, canavar. gnn nemli sorunu. eki yz. 1. uzun tama mesafesi. 2. uzun sren zor bir i. ufak bir ihtimal. baar ihtimali az olup gerekleince kazanc ok olan bir i. ok uzakta. ok: They like her a lot. Ondan ok holanyorlar. Shes a lot better. O ok (ey): iyi. bought a lot of books. ok kitap ald. ok/pek ok daha She benim durumumda olan bir adam. az konuan adam. belirgin bir fark.

a marked man a matter of indifference a matter of life and death a matter of life and death a matter of two dollars a mess of a minus quantity a modicum of a month hence a month of Sundays a new lease on life a number of a pack of cards a pack of lies a pair of denims a pair of dungarees a pair of scales a pair of scissors A penny for your thoughts. a piece of cake a pillar of society a play on words a plum job/post a poor shot a pretty penny a priori a private person a proud day for us a quick one a raft of a ray of hope a ready pen a remote chance/possibility a request for help a ripple of conversation A rolling stone gathers no moss. a round peg in a square hole a run of luck a running battle a safe bet a scrap of evidence a sea of faces a sense of responsibility a shade a shot in the arm a shot in the dark a sight a spate of a square deal a stomach upset

mimli adam, mimlenmi adam. ilgilenmeye demeyen sorun. lm kalm meselesi. lm kalm meselesi. iki dolar meselesi. bir yemeklik (yeillik). sfrdan aa miktar. 1. zerre kadar, bir nebze: Theres not a modicum of truth in it. Onda zerre kadar hakikat yok. 2. az bir miktar; pek az: He drank bundan bir ay sonra. only a modicum of wine. Pek az arap iti. ok uzun bir zaman. (hastalktan/zntden sonra) yeniden hayata balama. birtakm, birka. iskambil destesi. bir sr yalan. kot pantolon, cin; blucin. blucin, kot. terazi. makas. k. dili Ne dnyorsunuz? k. dili ok kolay bir i. topluma dayanak olan kimse, nfuzlu kimse; bir yerin erafndan olan biri. kelime oyunu. ok iyi bir i, herkesin istedii bir i. nianc olmayan kimse, hedefi iyi vuramayan kimse. k. dili epeyce para, klliyetli miktarda para. s. nsel, apriori. kendinden bahsetmekten kanan kimse. bizim iin vn dolu bir gn. k. dili abuk iilen/iilmi bir iki. bir yn, bir sr, pek ok. umut . iyi yaz yazma yetenei. uzak bir ihtimal, ufak bir olaslk. yardm dileme. dalga gibi ykselip alalan konuma sesi. Yuvarlanan ta yosun tutmaz./leyen demir pas tutmaz. bulunduu yere hi uygun olmayan kimse. clothes-peg i., ng. amar mandal. ans zinciri. uzun sren bir ihtilaf. elde bir. ok ufak bir delil. insan kalabal. sorumluluk duygusu. biraz, azck: Lower your voice a shade. Sesini biraz alalt. birine birdenbire moral veren bir ey. kr krne bir deneme. k. dili ok daha: Its a sight dirtier than I thought itd be. Tahmin ettiimden ok daha kirli. pek ok, bir sr. k. dili adil bir anlama. mide bozukluu.

a stormy passage a tissue of lies a trifle a twist of the wrist a vintage year a wad of gum a wee bit a week off a whale of a a white lie a whole lot of a wodge of a world power A, a A1 AA AB aback abacus abaft abaft abalone abandon abandon abandon hope abandon o.s. to abandon ship abandoned abandonment abase abase o.s. abasement abash abashed abashedly abate abatement abattoir abbess abbey abbot abbr abbreviate abbreviation ABCs ABCs abdicate abdication abdomen abdominal

frtnal deniz yolculuu. bir sr yalan. biraz, azck. hner, ustalk. 1. kaliteli arabn elde edildii yl. 2. baarl bir yl. pabu kadar iklet. k. dili 1. azck, birazck. 2. olduka. 1. bir haftalk izin. 2. bir hafta sonra. k. dili 1. ok byk: a whale of a difference ok byk bir fark. 2. mthi, dehet, ok gzel: a whale of a novel mthi bir zararsz yalan. roman. k. dili pek ok: A whole lot of people dont approve of this. Pek ok kii bunu ho grmyor. a wodge of papers on the table. 1. bir yn, bir sr: He laid Masaya bir apnda bir koydu. 2. koca/iri bir para: a wodge of pol. dnya sr evrak g. chocolate koca bir para ikolata. i. 1. A, ngiliz alfabesinin birinci harfi. 2. mz. la notas. 3. en yksek not veya en iyi kaliteyi kaliteli. s., k. dili birinci snf, klas; ok simgeleyen harf. ks. Alcoholics Anonymous. i. Adsz Alkolikler (alkolizmle savaan birBaccalaureus. i. lisans. ks. Artium grubun ad). z. i. sayboncuu, abaks, rk. z., den. kta, k tarafnda. edat, den. gerisinde, arkasnda: abaft the beam kemerenin gerisinde. i., zool. abalon (bir deniz kabuklusu), Haliotis. f. 1. terketmek, brakmak: Dont abandon me here! Beni burada brakma! He(bir eye) kaptrma, kaplma,became brakma. 2. i. 1. kendini abandoned shamanism and kendini a Muslim. amanizmi brakp Mslman oldu. 2. vazgemek: He coku. midi kesmek. abandoned the idea. O dnceden vazgeti. They abandoned kendini (bir eye) kaptrmak/vermek: She abandoned herself to the search. Aramaktan vazgetiler. the music. Kendini mzie kaptrd. Youve abandoned yourself gemiyi terketmek. to drink. Kendini ikiye verdin. Dont abandon yourself to s. 1. terkedilmi, braklm, metruk. 2. cokulu, cokun. 3. despair! mitsizlie kaplma! ahlaksz; brakma. i. 1. terk, utanmaz. 2. bak. abandon 2. f. -in kibrini krmak; alaltmak. kendini alaltmak. i. (-in) kibrini krma; alaltma. f. utandrmak, -in gururunu incitmek. s. utandrlm, gururu incitilmi. z. utanarak, gururu incitilmi bir halde. f. 1. azalmak; hafiflemek: The wind had abated. Rzgr hafiflemiti. 2. azaltmak; hafifletmek: This will abate the fever. i. 1. azalma; indirilme; hafifleme. 2. azaltma; indirme; Bu atei drr. hafifletme. i., ng. mezbaha, kesimevi. i. (kadnlar manastrnda) ba rahibe. i. manastr. i. (erkekler manastrnda) bakan, bakei. ks. 1. abbreviation ks. (ksaltma). 2. abbreviated ks. (ksaltlm). f. ksaltmak. i. 1. ksaltma, bir szcn veya sz grubunun ksaltlm ekli. 2. o., k. dili 1. abece, alfabe. 2. abece, alfabe, bir iin en i., ksaltma, ksaltma ii. nemli bilgileri: He still hasnt learned the ABCs of the job. in i., o., k. dili, bak. ABCs. abecesini hl skemedi. f. 1. (kral/kralie) tahttan ekilmek, tacn ve tahtn terketmek; yksek bir mevkiden tacn ve tahtn terketme;(tahttan) i. 1. tahttan ekilme, ekilmek. 2. (kral/kralie) yksek bir ekilmek, (tacn ve2. (tahttan) ekilme;(yksek bir mevkiden) tahtn) terketmek; (yksek bir mevkiden) mevkiden ekilme. (bcek gvdesinde) karn. i., anat. 1. karn. 2. ekilmek. 3. (sorumluluktan) kanmak. 4. (bir haktan) feragat ekilme. 3. (sorumluluktan) kanma. 4. (bir haktan) feragat s., anat. 1. karna ait. etmek, vazgemek. 2. (bcek gvdesindeki) karna ait. etme, vazgeme.

abdominal cavity abdominal region abduct abduction abed abelia aberrant aberration abet abetment abetter abettor abeyance abhor abhorrence abhorrent abide abiding ability abject abjure Abkhas Abkhas Abkhasia Abkhasian Abkhasian Abkhaz Abkhaz Abkhazia Abkhazian Abkhazian abl ablative ablative ablaze able able-bodied ablute ablution ably ABM abnegate abnegation abnormal abnormality abnormally abnormity abo aboard aboard

karn boluu. karn blgesi. f. (birini) karmak. i. (birini) karma. z., eski yatakta. i., bot. abelya, Abelia. s. 1. anormal. 2. istisnai. i. 1. (doru/doal/normal olandan) sapma. 2. ruhb., gkb. sapn, aberasyon. 3. tb. sapk. f. (--ted, --ting) 1. yardaklk etmek; kkrtmak, tahrik etmek. 2.1. yardaklk etme; kkrtma, tahrik etme. 2. yardmda i. yardmda bulunmak. bulunma. i., bak. abettor. i. 1. yardak; kkrtc. 2. yardmda bulunan biri. i., huk. 1. uygulanmama: That rule has since fallen into abeyance. Sonra o kuraln uygulanmasndan vazgeildi. 2. f. (--red, --ring) irenmek; irenip uzak durmak. sahipsiz kalma/olma, sahipsizlik: That peerage remained in i. irenme; irenip uzak durma. abeyance for a hundred and twenty-six years. O asalet unvan s. iren. alt yl boyunca sahipsiz kald. 3. askda/muallakta yz yirmi olma: Everythings in abeyance at the moment. u an her sadk f. 1. by -e gre hareket etmek/davranmak; (vaade/karara) ey askda. 2. by -e uymak, -e riayet etmek. 3. ekmek, tahamml kalmak. s. kalc, daimi; baki. etmek; -e katlanmak/dayanmak. 4. (a.bode) kalmak, devam i. yetenek, kabiliyet; dirayet. etmek; baki kalmak. 5. (a.bode) oturmak, ikamet etmek. 6. s. 1. rezil, berbat (bir (a.bode) beklemek. durum); son derece kt: She had never seen such abject poverty. Hi yle bir sefalet etmek. f. yemin ederek vazgemek/reddetmek/inkr grmemiti. He was an abject liar. Son derece yalanc biriydi. 2. kk i. (o. Ab.khas) bak. Abkhaz 1. drc, alaltc; kendini kk dren/alaltan; gururdan s., bak. Abkhaz 2. yoksun. i., bak. Abkhazia. i., bak. Abkhazian 1. s., bak. Abkhazian 2. i. 1. (o. Abkhaz) Abhaz. 2. Abhazca. s. 1. Abhaz. 2. Abhazca. i. Abhazya. i. 1. Abhaz. 2. Abhazca. s. 1. Abhaz. 2. Abhazca. ks. ablative. s., dilb. -den haline ait; -den halindeki. i., dilb. -den halindeki szck/szck grubu. s. 1. yanmakta olan, alevler iinde; tutumu. 2. l l ldayan; prl prl parlayan. s. yetenekli, kabiliyetli. s. salkl, shhatli. f., aka y. 1. ykanmak. 2. ykamak. i. aptes, gusl, ykanma. z. ustaca, ustalkla. ks. antiballistic missile. f. 1. feragat etmek; vazgemek; feda etmek; (sorumluluktan) kamak. 2. inkr etmek, reddetmek. i. 1. feragat etme; vazgeme; feda etme; (sorumluluktan) kama. 2. inkr etme, reddetme. s. anormal. i. anormallik. z. anormal bir ekilde. i., bak. abnormality. i., aa. yerli, atalar ok eski alardan bu yana Avustralyada yaamiin) iinde, -de; (tat iin) iine, -e: All aboard! Haydi z. (tat olan biri. binin! edat (tat iin) iinde, -de: He was aboard the train. Trendeydi.

abode abode abolish abolition A-bomb abominable abominate abomination aboriginal aboriginal aborigine aborigines abort abortion abortionist abortive aboulia abound about about about About face! About ship! about-face about-face about-ship about-turn about-turn above above above above above all above all above average above average above par above sea level aboveboard aboveboard aboveground above-mentioned abovementioned abovestairs abrade abrasion abrasive abrasive abreast abridge

i. 1. ikametgh, ev. 2. (bir yerde) ikamet etme, oturma. f., bak. abide (4), (5), (6). f. kaldrmak, lavetmek, ilga etmek; feshetmek. i. kaldrma, lav, ilga; fesih. i. atom bombas. s. 1. iren, menfur. 2. ok kt, berbat, pis. f. 1. irenmek, nefret etmek. 2. hi sevmemek, nefret etmek. i. 1. iren/menfur bir ey. 2. irenme, nefret etme. i. asl yerli, atalar ok eski alardan bu yana belirli bir yerde yaam olan alarda var olan; ok eski alardan kalan. 2. s. 1. ok eski biri. atalar ok eski alardan bu yana belirli bir yerde yaam olan. i., bak. aboriginal 1. i., o. asl yerliler, atalar ok eski alardan bu yana belirli bir yerde yaam olanlar. f. 1. (dlt) drtmek/almak; -in dltn drtmek; (dlt) drmek. 2. (henz balanmken) (dlt) drtme/alma. 3. i. 1. dlt drtme/alma, krtaj. 2. -e son vermek. 3. dk yapmak. 4. (birask., bilg. (uuu/ilemi) yarda kesme. ekilde baarszlk. 4. i) (henz balanmken) baarsz bir 5. ask., i. krtajc. sona (uu/ilem) yarda kesilme. bilg. ermek. 5. ask., bilg. (uuu/ilemi) yarda kesmek. 6. ask., s. baarsz. bilg. (uu/ilem) yarda kesilmek. i., ng., ruhb., bak. abulia. f. (in/with) (bir yerde) bol/ok olmak. edat 1. hakknda, ile ilgili, zerine, stne: I know nothing at all about you. yukar,hakknda hibir ey bilmiyorum. I neredeyse: z. 1. aa Senin yaklak, az ok; hemen hemen, have doubts about them. oclock saat alt phelerimComeI aboutsay nothing at about six Onlar hakknda sularnda. var. shall midnight. s. aboutsaat on iki sularnda gel. It weighed Whats the most Gece this. Bundan kimseye bahsetmem. about a kilo. Arl ask. Geriye thing about it? En ilgin taraf ne? Its a poem about interesting dn! yaklak bir kiloydu. Its about time we took off. Artk gitmeyi love. O, ak zerine bir iirdir. Whats that book about? a den. Alesta tiramola!fifty people elli kadar kii. She was O child dnmeliyiz. about kitabn konusu ne? old. Yaklak onsavunduunun tersiniin about of1. ask. ten years Shes still mad at him about what he said. i. about geriye dn. 2. eskiden yanda bir ocuktu. Onun dedikleri yznden hl ona kzgn. Are you sureher every one of these villages bu kylerin hemen hemen about savunmaya balama. f., ask. geriyeemin misin? What are you quarreling about? this? Bundan dnmek.prettiest village I know. Tandm birinde. Its about the f. (--ped,en gzeli galiba. Youve znde/karakterinde: There is Neden kavga ediyorsunuz? 2. -in about got the hang of it. Bunu kylerin --ping) den. tiramola etmek. something about it I dont like. Onda beenmediim bir ey var. i., ng., bak. about-face 1. Weve just about finished this job. hemen hemen renmisin. There neredeyse bitirdik. Are you aboutabout her. Onda tarif was an indescribable Bung., bak. about-face 2. something ready to go? Birazdan f., ii edilemeyecek bir ey vard. 3. ng. -inoraya buraya; oradan-in gidebilir misin? 2. ng. orada burada; orasnda burasnda; edat 1. stnde; stne: She was then living Groups of above in a room potted orasnaher tarafta; her tarafa: The city was fortified all about. oraya; burasna; her tarafnda; her tarafna: the store. O standing about thelives above.bir odada sakslara zamanlar dkknn room. Odann iinde oturuyor. stndeki Yukarda palms were z. 1. yukarda; yukardaki: She Look about! Etrafna bak! Books ehrin her taraf mstahkemdi. oturuyordu.That kmebranch duruyordu. the calldalda was kme above. Yukardaki dikilithe sitting on the table. Masann zerindewasof duty. He was (bir sayfada) above and beyond She yer wandering were palmiyeler the yukarda yazlanlar; (bir yazda) kitaplar yer eserin i. 1. lying about Tamamyla vazife tesi bir narrow path led us lamp above bir Hang that were about The garden. Bahedeeydi o.leavesThey above. Dar the oturuyordu. 2. yukarya: A geziniyordu. youve Rzgr vard. the wind had scattered(sayfann) yukarsnda running bundan ncesindeyukardaki, As soon as about. read the yazlanlar: the s. 1. the yukarki,masann stne as. Were rising planted a bulunan; table. O lambay Odann iinde kouuyorlard. He above the about bizi oraya call. Yukarda yazlanlar okur okumaz bana patika the room.aburaya datmt. Just look at them running yapraklar yukarya gtrd. Look up above! Yukarya bak! 3. above, give me daha nceki the her eyden ok. etrafna al dikerek it clouds.about (blm/paragraf/satr/sayfa): The above picture Bulutlarn stne Baheninstars above. Gkteki yldzlar 2. yukar taraflarnda: her eyden nce,garden. kyoruz.ng. ortalkta, etrafta, Cross hedge Koumalarnasayfada) the gkteki: Shes trying to count yukarda ad geen kii/kiiler; about! et. 2. the (bir bak hele! 3. resim ehrin 1782deki telefon the city in 1782. Yukardaki depicts garlandtheflowers hung about her neck. Boynuna the river above of 4. yukarda (Nehir veya dala ilgili bir yerde Adann yukar taraflarnda bir yapt. A alyor. island! geen kii/kiiler: I yok. Everybody saymaya zellikle. bilhassa, civarda: Theres no one about.Allaha ait olan: shall interview the Ortalkta (bir yazda) daha nce ad halini ge! We used to 2. ilahi,Look about kimseEtrafna bak! of nehri gstermektedir.lives ten kilometersyou! Think on things live about ten kilometers above. Yaklak above the mouth ieklerden bir kolye aslyd. geenlerle Cumaisiz gsz 4. uzakl standing She was just belirtir.): Yukarda ad nothing. Herkes gn about doing above lahi stnde. Friday. ortalamann eyleri dn. on kilometre yukarda bir yerde above.onetrafnda: Shes somewhere about the house. Evde bir thekilometre yukarda oturuyor. 5. (bir sayfada) yukarda; (bir river. Nehrin azndan ng. -de; on dikilip duruyordu. 4. tersdaha st makamdaki biri/birileri: The greceim. 3. yukar, yne: Turn the car about! Geri dn! vasatn stnde. nightfall theyabove, Ito hang about the door. otururduk. kuzeyinde: Its above the Equator. Ekvatorun yerde came3. nce: As I statedyukardan5. ng. (Dndrmek a yazda) Towards Put the ship from above. Emir began geldi. 4. Allah: Its veya order o.dahaabout! Gemiyi tiramola et! shall not be attending kuzeyindedir. 4. -e Yukarda sylediim gibi baladlar. she many years tic. yazl above. Allahn bir ihsandr. Gnbatmna doruhkim olan, -e bakan: Forbu geceki You can tonights deerin stnde. meeting. kap nndeHe kept turning it about. Onu evirmek gibi fiilleri pekitirir.): beklemeye gift from lived in the mountains Bosphorus. yukarki/yukar, daha st: find iton a hill above theabout Bilecik. BilecikBoaza hkim bir toplantya katlmayacam. 6. daha Yllarca evresindeki deniz seviyesi stnde. devaml dndryordu. tepede oturdu. 5. the children had his men about him. Etrafnda dalarda onu bulabilirsiniz. Hein the grades could hear his voice This wont affect (sesler/grlt) iinden: I above. Daha yukar s. 1. drst: BeGrltnn iinden sesini duyabildim. 6. -den aboveboard with me! Benimle ak above thebulunan ng. (birinin) stnde/vcudunda:konu! 2. adamlar vard. 5. ocuklar etkilemez bu. 7. (scaklk you Do snflarda din. yasal, kanuna aykr olmayan: Its all the others. Onun gznde ok, -den bir ilgili) about you?above completelysix degrees above. fazla: He prized it stnde hi its aboveboard. z. drst have any money sfrn stnde: Outside para var m? derecesiyle ekilde. Tamamen yasal bir ey. dierlerininzemin stndeki. kymetliydi. All who are above Darda hava scakl daha s. yerst, hepsinden sfrn stnde alt. 8. (saylarla beraber) eighteen are-den fazla: We only accept orders for quantities of sekiz yandan byk -den yukar, required to register. On daha nce sz edilen/ad s. the yukardayaptrmas gerekiyor. 7. -den stn: A field herkesin kayt sz edilen/ad geen; twenty-five and above. Yalnz yirmi the above-mentionediin ve yukars geen: Itis above a edilen/ad geen be adet yukarda ad i. the yukarda sz brigadier. Feldmareal rtbece marshal contains an illustration of ey/kii; katna: Hes gone sipari kabul ediyoruz. 9.sz edilen resmin bir illstrasyonu var. Allah katnda; Allah picture. inde, stndr. edilen/ad geen ey/kii; daha nce geenler; daha nce sz tugeneralden yukarda The moral z., his i., ng., bak. Hakka kavutu. law is above the civil law. to s., rest above. upstairs. ad geenler. Ahlak kurallar medeni kanundan stndr. 8. dnda: Its f. andrmak. above human comprehension. nsanolunun kavraynn i. 1. syrk. 2. andrma; anma; Hes above doing such things. dnda. 9. -e tenezzl etmeyen: abrasyon. s. 1. sinirlendirici, rahatsz edici. 2. andrc, abrasif. O yle eylere tenezzl etmez. Theyre not above taking bribes. Rvet almaktan geri i. andrc, abrasif. kalmayabilirler. z. yan yana, ayn hizada; baaba. f. 1. (yazl bir eseri) ksaltmak. 2. azaltmak.

abridgement abridgment abroad abroad abrogate abrogation abrupt abruptly abruptness abscess abscess abscessed abscissa abscond absence absence of mind absence without leave absent absent absent o.s. absent without leave absentee absentee absentee ballot absentee landlord absentee voter absenteeism absently absentminded absinth absinthe absolute absolute majority absolute majority absolutely absolution absolutism absolutist absolutist absolve absorb absorbable absorbed absorbency absorbent absorbent absorber absorbing absorption absorptive

i., ng., bak. abridgment. i. 1. yazl bir eserin ksaltlm ekli: I dont read abridgments of novels. Romanlarn ksaltlm eklini okumam. 2. (yazl bir z. 1. yurtdnda, darda; yurtdna: Have you ever been eseri) ksaltma. 3. azaltma. m? 2. ev dnda; ortada: That abroad? Hi yurtdna yurtd: Is there any news from abroad? i. yurtdndaki yerler, ktn animal ventures haber var m? night. O hayvan ancak geceleri Yurtdndan bir abroad only at f. iptal etmek, feshetmek; kaldrmak. ortala kar. 3. her tarafa; her tarafta: She scattered the seeds i. iptal, fesih; kaldrma.tarafa serpti. Dont preach this abroad! abroad. Tohumlar her Bunuani, birdenbire oluveren, apansz, ansz: They made an s. 1. etrafa yayma! abrupt departure. Gitmeleri ani oldu. 2.ve ters bir ekilde. 3. z. 1. aniden, birdenbire, birden. 2. ksa ksa ve ters: He gave me an abrupt reply. Bana ksa ve ters bir cevap verdi. 3. dik, dik/sarp bir2. ksa ve ters olu. 3. diklik, sarplk. i. 1. anilik. ekilde. sarp. 4. birden bir konudan baka konuya geen (konuma i. apse. tarz/slup); kesikli. f. apse olmak. s. apseli, apse olmu. o. --s (bssz)/--e (bssi) i., mat. apsis. f. (bir sutan dolay) kamak, svmak. i. 1. yokluk, bulunmama: We felt her absence. Yokluunu hissettik. He returned after an absence of six months. Alt aylk dalgnlk. bir aradan sonra dnd. What have you been doing in my ask. (tekrar dnmek zere grev yerinden) izinsiz olarak absence? Ben yokken siz nelerle megul oldunuz? We noted a ayrlma. yerde bulunmas gerekirken orada) bulunmayan (kii); s. 1. (bir absence of self-respect. En ufak bir onur belirtisi complete (orada artk) bulunmayanyerde bulunmas gerekirken orada) grmedik. 2. yokluk, (bir (kii): How many people are absent f. today? Bugn ka absencesWere you absent from work bulunmama: Your kii yok? have myself. kacam. Yokluklarn 1. kmak, gitmek: I shall absent become too many. He yesterday? Dn i yerinde deil miydin? Do you ever think of artk fazlahimself for a few days. Birka gn yoktu. 2. from -den absented oldu. ask. absent friends? Yannda bulunmayan izinsiz olarak your (tekrar dnmek zere grev yerinden)arkadalarn hi uzak durmak, -e katlmamak, -e karmamak: For years he has ayrlm olan. dnr msn? 2. bulunmayan, yok olanbulunmayan kii/ey, i. (bir yerde bulunmas gerekirken orada) (ey): The absented himself from all society. Yllarca insanlardan uzak enthusiasm of kii. hazr olmayan his youthgerekirken orada) bulunmayan (kii). s. (bir yerde bulunmas was now completely absent. durdu. Genliinde var olan o coku imdi tamamyla yok oldu. 3. posta yoluyla verilen oy. dalgn. kiraya verdii gayrimenkulden uzakta yaayp onunla pek ilgilenmeyen mlk sahibi. posta yoluyla oy veren semen. i. 1. (ie, okula v.b.ne) devamszlk. 2. kiraya verdii gayrimenkulden uzakta yaayp onunla pek ilgilenmeme. z. dalgn dalgn. s. dalgn. i., ng., bak. absinthe. i. apsent. s. 1. tam, eksiksiz: His trust in them was absolute. Onlara olan gveni tamd. salt ounluk. 2. pol. mutlak, saltk, snrsz: absolute monarchy mutlak monari. absolute power snrsz g. 3. fels. saltk, salt ounluk. mutlak, greli olmayan, koulsuz. 4. kesin: The proof is z. 1. (bslutli) (niteledii fiz., jeol., nce gelince) ok, baya: absolute. Kantlar kesin. 5.szckten kim., mat., ruhb. salt, Youre absolute right! tarafndan affedilme; (gnah iin) mutlak:absolutelyage salt ya. absolute alcohol salt alkol. af. 2. i. 1. Hrist. (gnah) Allah ok haklsn! Were absolutely famished! ok ettirme. 3. from (bir sorumluluu/ykmll) absoluteberaatacktk! nem. absolute thresholdszckten nce aklama, humidity salt 2. (bslutli) (niteledii salt eik. i., pol. saltlk, mutlakyet. gelince) value salt deer.tutulma. zero salt Kesinlikle gerekli. absolute kesinlikle: Its absolutely necessary.sfr. yerine getirmekten muaf absolute s., (bslutli) (niteledii szckten sonra gelince) tamamyla: I 3. pol. salt. believe in him absolutely. Ona tamamyla inanyorum. 4. i., pol. salt. (bslutli) Allah adna (gnah) affetmek. 2. affetmek. 3. f. 1. Hrist. (cevap olarak) Tamamyla!/Kesinlikle!/Mutlaka!: Do you trust me? Absolutely! from (birini) (bir musun? Bana aklamak, beraat ettirmek.sourmak,gveniyor f. 1. (svy/gaz//sesi) 4. iine ekmek, emmek, Tamamyla! sorumluluu/ykmll) yerine getirmekten muaf tutmak: I absorbe etmek. 2. renmek. 3. (dikkati/enerjiyi/zaman/paray) s. sourulabilecek, emilebilecek; sourulabilen, emilebilen. absolve(enerjiyi) emmek: It absorbedo andhis time. Tm vaktini almak; you from your oath. tiiniz all of yerine getirmekten s. tm muaf4. dikkatini bir eye vermi. ald. tutuyorum sizi. iine almak, kendine katmak: That corporation has i. sourganlk, emicilik. absorbed most of its rivals. O irket rakiplerinin ounu kendi bnyesine katt. 5. absorban: absorbent cotton hidrofil pamuk. s. sourgan, emici, (sarsnty/salnm) snmlemek, (sarsntnn/salnmn) etkisini azaltmak. 6. (i/sorun) (birinin) i. sourgan, emici, absorban. tm dikkatini almak, kafasn tamamyla megul etmek. 7. i. sourucu, emici, absorplayc. (masraf) karlamak. 8. (piyasadaki) alclar (bir maln) ounu s. insann tm dikkatini toplayan; srkleyici. satn almak: The market wont absorb this right now. u an piyasadaki alclar bunun absorpsiyon. 2. renme. 3. i. 1. sourma; sorulma; ounu satn almaz. 9. (barsaklardaki besini) emmek.alma; (enerjiyi) emme. 4. iine (dikkati/enerjiyi/zaman/paray) s. sourucu, emici. alma, kendine katma. 5. (sarsnty/salnm) snmleme. 6. tamamyla (bir eyle) megul olma. 7. (masraf) karlama. 8. (besin barsaklarda) emilme, emilim.

abstain abstainer abstemious abstemiously abstemiousness abstention abstinence abstinent abstract abstract abstract abstract art abstract expressionism abstract number abstracted abstraction abstruse absurd absurd absurdity absurdly Abu Dhabi abulia abundance abundant abundantly abuse abuse abuse o.s. abusive abut abutment abysmal abyss AC acacia academic academic academician academy acanthus accede accede to the throne accelerate acceleration accelerator accent accent accentuate accept

f. 1. from (bir eyi) yapmamak: Hes decided to abstain from alcohol. imeyen biri. 2. oy vermeyen oy vermemek,kalan biri. i. 1. iki ki imemeye karar verdi. 2. biri, ekimser ekimser kalmak. 3. iki imemek. s. (zellikle yeme ime konusunda) kendini tutan; arya kamayan; arlklar bulunmayan. kendini tutarak; arya z. (zellikle yeme ime konusunda) kamadan. yeme ime konusunda) kendini tutma; arya i. (zellikle kamama, riyazet. vermeme, ekimser kalma. 2. from (bir i. 1. ekimser oy; oy eyi) kasten yapmama. i. 1. (from) (bir eyi) yapmama, riyazet; (yeme ime konusunda) kendini tutma. 2. iki imeme. 3. cinsel riyazet. s. nefsini kran, riyazeti. s. soyut, abstre. i. 1. zet. 2. soyut sanat eseri. f. 1. (bstrkt) zetlemek, zet haline getirmek. 2. (bstrkt) kafasn megul etmek. 3. (bstrkt) almak, armak. 4. soyut sanat. (bstrkt) soyutlamak. 5. (bstrkt) ayrmak; karmak; soyut ekspresyonizm. almak. mat. soyut say. s. dalgn. i. 1. soyut kavram, soyutlama. 2. soyutlama, soyutlama eylemi. 3. kavranmas zor, anlalmas g. 4. gz. san. soyutluk. 5. s. dalgnlk, dnceye dalm olma. soyut sanat eseri. 6. alma, arma. 7. ayrma; ayrlma; karma; s. sama, abes, absrd. karlma; alma; alnma. i. i. 1. sama olma, samalk, abeslik. 2. samalk, sama sz/davran. ekilde. 2. k. dili ok, feci derecede: Shes z. 1. sama bir absurdly rich. Feci derecede zengin. Abu Dabi. i., ruhb. abuli. i. 1. bolluk, ok olma. 2. bereket, bolluk. 3. refah, varlk ve rahatlk. s. 1. bol, ok. 2. bereketli; feyizli. z. bol/ok miktarda: The fruit trees were now bearing abundantly. Meyve aalar artk oksuiistimal; doru olmayan i. 1. yetkiyi/grevi ktye kullanma, verimli olmutu. bir ekilde kullanma; gereikullanmak, suiistimal etmek; doru f. 1. (yetkiyi/grevi) ktye gibi kullanmama; istismar. 2. ktleme. 3.ekilde kullanmak; gerei gibi kullanmamak; olmayan bir kt davranma; ac ektirme; dvme. 4. cinsel mastrbasyon yapmak. taciz. istismar etmek. 2. ktlemek. 3. kt davranmak; ac s. 1. ktleyici; kt szlerle dolu; kt szler syleyen. 2. kt ektirmek; dvmek. 4. cinsel tacizde bulunmak. (davran). f. (--ted, --ting) 1. (on/upon) (-e) bitimek, bitiik olmak. 2. against -e dayanmak. dayand yerdeki) ayak. 2. bitime yeri. 3. i. 1. (kprnn kyya bitime. ok kt, feci. s., k. dili 4. dayanma. i. dipsiz gibi grnen yer; uurum. ks. alternating current. i. dalgal akm. i., bot. 1. mimoza, akasya, Acacia. 2. akasya, yalanc akasya, Robinia pseudoacacia. s. 1. akademik. 2. teorik, kuramsal. 3. pratik deeri/nemi olmayan. 4. retim grevlisi. i. niversite resmi, kitabi. i. 1. niversite retim grevlisi. 2. akademi yesi, akademisyen. i. akademi; yksekokul. i., bot. ay penesi, akantus, akant, Acanthus. f. to 1. -e raz olmak. 2. (hkmdar) (tahta) kmak. tahta kmak. f. hzlandrmak; hzlanmak, ivmek. i. hzlandrma; hzlanma, ivme. i. gaz pedal. i. 1. dilb. vurgu, aksan. 2. dilb. vurgu iareti. 3. ive. f. vurgulamak. f. vurgulamak. f. 1. kabul etmek; raz olmak; kabullenmek. 2. (bir eyi) teslim almak.

accept/assume responsibility for acceptable acceptance access accessibility accessible accessible to the public accession accessory accessory after the fact accident accident victims accidental accidentally accident-prone acclaim acclaim acclamation acclimate acclimation acclimatise acclimatization acclimatize accolade accommodate accommodate o.s. to accommodate ones pace/step to their accommodate differences accommodating accommodation accommodation ladder accompaniment accompanist accompany accomplice accomplish accomplished accomplishment accord accord accordance accordant according as according to according to all accounts according to Hoyle according to ones own lights according to plan accordingly accordion

-in sorumluluunu zerine almak. s. kabul edilir, makbul. i. 1. kabul. 2. (bir eyi) teslim alma. i. 1. giri, geit. 2. to (biriyle) grme imkn; (bir eyden) faydalanma hakk/imkn: He has access to him. stediinde i. 1. ulalabilirlik. 2. kolaylkla ulalabilir olma. 3. grlebilir onunla grebilir. grlebilir olma. 5. to -den etkilenebilir 3. bilg. erime, eriim. olma. 4. kolaylkla kolaylkla ulalabilen. 3. grlebilen. 4. s. 1. ulalabilir. 2. olma. kolaylkla grlebilen. 5. to -den etkilenebilir. halka ak. i. 1. (tahta) kma. 2. (bir mze veya ktphanenin koleksiyonuna) yeni alnan eya, kitap v.b. for the new i. 1. aksesuar, eklenti: These are accessories machine. ilendikten sonra su orta olan kimse. huk. su Bunlar yeni makinenin aksesuarlar. 2. (kadn giysisini btnleyen) aksesuar. 3. huk. su orta. i. 1. kaza (kt olay). 2. rastlant. 3. fels. ilinek, araz. kazaya urayanlar. s. 1. kaza eseri olan, yanllkla olan. 2. tesadfen meydana gelen. 3. fels. ilineksel. z. 1. kazara, yanllkla. 2. tesadfen. s. hep kazaya urayan; sakar. f. 1. bararak/alklayarak/tezahratla (birini) (bir ey) ilan etmek: They acclaimed him emperor. Byk bir tezahratla onu i. 1. vme, alk. 2. tezahrat. imparator ilan ettiler. 2. vmek, alklamak. i. 1. bararak/alklayarak/tezahratla ilan etme. 2. tezahrat. 3. 1. altrmak, intibak ettirmek: Im acclimating myself to the f. vme, alk. customs here. intibak ettirme. 2. alma, intibak etme. 2. (to) (i. 1. altrma, Kendimi buradaki detlere altryorum. e) almak, intibak etmek. f., ng., bak. acclimatize. i. 1. altrma, intibak ettirme. 2. alma, intibak etme. f. 1. altrmak, intibak ettirmek. 2. almak, intibak etmek. i. 1. dl. 2. vg: It received accolades from all the newspapers. Tm gazetelerden vgler ald. f. 1. almak, barndrmak: The cell had lastly accommodated a drunkard. Hcre en -e uyum salamak. -e ayak uydurmak, son bir ayya barndrmt. This room can accommodate four people. Bu drt kiilik bir oda. Can this birine ayak uydurmak. wardrobe accommodate all of your clothes? Bu gardrop tm aralarndaki anlamazlklar uzlama yoluyla gidermek. giysilerinizi alr m? 2. -e yardm etmek, -e bir iyilik yapmak: Im always ready to accommodate a friend. Bir arkadaa yardm s. uysal, yumuak bal. etmeye her zaman hazrm. Can you accommodate the traveler i. 1. kalacak yer: In that region accommodation for him with a loan? Onafind. O blgede konaklama yeri zor bulunur. 2. is hard to bor para verebilir misiniz? 3. to ... ile ... arasnda den. borda iskelesi.... ile badatrmak: Can you accommodate uyum salamak, -i reached an accommodation? Uzlatnz m? uzlama: Have you i. 1. mz. elik. 2. to -e elik eden ey: Its a teorilerinizle nice these findings to your theories? Bu for our visitors. 3. kolaylk: Its an accommodation bulgular accompaniment to the Can you badatrabilir misiniz? eliki. accommodate gzel. 5. i., mz. elik eden kii, roast. Rostoyla beraber your morality to Ziyaretilerimiz iin bir kolaylktr. 4. alma, barndrma. his? Prensiplerini iyilik yapma. 6. to ... ile ... arasnda uyum yardm etme, bir onunkilere gre deitirebilir misin? 4. (with) f. 1. elik etmek, refakat etmek, beraberinde gitmek. 2. mz. ile uzlamak: We badatrma. salama, -i ... ile cannot accommodate with the prime minister. elik etmek, refakat etmek. 3. ile beraber (bir ey) yapmak: He i. su orta.uzlaamyoruz. Babakanla accompanied the curse with a box on his ear. Kfrle beraber f. baarmak, becermek, stesinden gelmek. kulana bir tokat att. Didnt you accompany your lecture with s. 1. iini iyi bilen, usta. 2. sosyetenin grg kurallarn ustalkla slides? Konferansn verirken dialar gstermedin mi? 4. uygulayabilen.becerme, stesinden gelme. accompany this beraberinde -i getirmek: Forgetfulness can 2. baar, baarlan i. 1. baarma, disease.devlet arasnda olan) anlama. 2. uyum, ahenk. 5. ile i.1. (iki Bu hastalk beraberinde unutkanl getirebilir. 3. i. 3. marifet. beraber iilmek/yenilmek: White wine accompanied the fish. uyuma, mutabakat. badamak, -e uygun olmak/gelmek. 2. f. 1. with -e uymak, ilearap iildi. 6. ile beraber olmak: What Balkla beraber beyaz with of pictures will accompany this text? Bu 3. vermek: He ne i. verme: The accordance of these privileges to them were sort -e yakmak, -e uygun gelmek/dmek. metinle beraber accorded them that right ten years ago. On yl nce onlara o delayed for olacak? tr resimler five years. Bu imtiyazlarn onlara verilmesi be s. hakk tand. The king accorded him the title of duke. Kral ona senelik bir gecikmeye urad. ba. -e gre. verdi. dk unvann z. 1. ki seenei olan bir durumu belirtir: You can stay or go,gre, -e uygunyou like.Arrange yourselves according edat 1. -e according as olarak: Kalabilirsin veya gidebilirsin, nasl istersen. ItBoy srasna or good, -e gre, (birinin) according as its to your height! can be badwas drunk, according to all tm anlattklarna gre: He girin! 2. understood. Kt olabilir, iyi -e baklrsa: According to her bal. dediine/gsterdiine gre, olabilir, deerlendirilmesine the accounts. Tmusulen. anlattklarna gre sarhotu. usulne gre,they make me a decent offer, According been postponed. Ona gre konserIll be able to give concerts as ertelendi. you a inanlarna gre. you were out of the country in May. kendi firm answer. Sana According to his report kesin bir cevap vermem bana iyi bir teklif yapmalarna bal.Maysta yurtdndaydnz. Onun raporuna planlanana uygun bir ekilde. planland gibi,gre siz 2. -dike, -dii oranda/nispette: The colors intensify according as the light wanes. Ik azaldka z. 1. ona gre, yle, You receivetold me to shoot him, and I renkler koyulayor. ylece: He according as you give. Ne acted accordingly. Kendisini vurmam istedi; ben de arranged it i. akordeon. kadar verirsen o oranda alrsn. 3. (tpk) -dii gibi: I yle yaptm. 2. as you desired. Onu dolay: Asm accordingly found according bu yzden, bundan istediiniz gibi dzenledim. himself without a job. Bundan dolay Asm isiz kald.

accordion accost account account book accountable accountant accounting accounts payable accounts receivable accrue accumulate accumulation accuracy accurate accusation accusative accusative accuse accused accustom ace ace an exam acetone acetylene ache achieve achievement acid acknowledge acknowledgment acne acorn acoustics acquaint acquaint o.s. with acquaintance acquiesce acquire acquisition acquisitive acquit acquit o.s. well acquittal acre acrid acrobat acrobatic acrobatics acronym across

s. akordeon gibi alp katlanan, akordeon: accordion door akordeon kap. f. 1. yaklap/gidip (birine) bir ey sylemek. 2. para karlnda sekshesap.etmek. i. 1. teklif 2. rportaj; (birinin) anlatt. f. for -i anlatmak, -i aklamak, -i izah etmek. hesap defteri. s. sorumlu. i. muhasebeci. i. muhasebe. tic. alacakllar hesab. tic. borlular hesab. f. 1. birikmek. 2. to -e gelmek: What advantages will accrue to ustoplamak, biriktirmek; toplanmak, birikmek, ylmak. f. from this? Bunun bize ne gibi faydalar olacak? i. 1. birikim, birikme. 2. birikinti. i. 1. doruluk. 2. yanl yapmamaya zen gsterme. s. 1. doru, tam. 2. yanl yapmamaya zen gsteren. i. sulama. s., dilb. -i haline ait; -i halindeki. i., dilb. -i halindeki szck/szck grubu. f. sulamak, itham etmek. s. sank. f. altrmak. i. 1. isk. as, birli. 2. k. dili uzman, eksper. s., k. dili iinin ehli, as. f. dili snavda (dokuz ila on arasnda) yksek bir not almak. k. i. aseton. i. asetilen. i. ar, sz, ac. f. armak, szlamak, acmak. f. baarmak, yapmak; elde etmek, kazanmak. i. 1. baar. 2. elde etme, kazanma. i. asit. s. 1. asit. 2. ineleyici: an acid remark ineleyici bir sz. f. 1. (bir gerei) kabul etmek. 2. (bir eyin alndn/farkedildiini)etme. 2. (bir eyin i. 1. (bir gerei) kabul bildirmek. alndn/farkedildiini) bildirme. 3. tic. alnd. i. akne, ergenlik. i. mee palamudu. i. akustik. f. 1. bilgi vermek, haberdar etmek. 2. tantmak: This book is designed bilgi edinmek. readers with new developments in the hakknda to acquaint its field of genetic engineering. Bu kitabn amac okuyucularna i. tandk, tan. genetik mhendislii alanndaki yeni gelimeleri tantmaktr. f. boyun emek, katlanmak, kabullenmek. f. 1. elde etmek, edinmek, almak. 2. kazanmak: acquire a bad reputation kt edinme, alma. 2. kazanma. 3. elde edilen ey, i. 1. elde etme, bir hret kazanmak. edinti. s. bir eyler elde etmeye ok hevesli, mal canls, agzl. f. (--ted, --ting) aklamak, temize karmak, beraat ettirmek. yznn akyla kmak. i. aklanma, beraat. i. 0,404 hektarlk arazi l birimi. s. ac, eki, keskin. i. akrobat, cambaz. s. akrobatik. i. akrobatlk, cambazlk. i. birka kelimenin ba harflerinin veya ilk hecelerinin birlemesiyle meydana gelen kelime: NATO, UNESCO. across edat 1. bir tarafndan br tarafna: He stretched a rope the river. Nehrin bir tarafndan br tarafna bir ip gerdi. 2. karsnda: Serra lives across the street from us. Serra karmzda oturuyor. z. kardan karya: Walking across this street is a problem. Bu caddede kardan karya gemek bir

across the board across the way act act as act in unison act on a suggestion act on s.o.s advice act up acting action activate activation active active service active verb activism activist activity actor actress actual actuality actually acumen acupuncture acute acute angle acute angle AD ad adage Adam adamant adamantly adapt adapt o.s. to adaptable adaptation adapter adaptor add add fuel to the flames add spice to add up add up to addendum addict addict adding machine addition

herkesi ayn derecede etkileyen (cret/vergi). yolun te tarafnda, kar tarafta. i. 1. hareket, eylem. 2. kanun, yasa. 3. tiy. blm, perde. 4. rol yapma, oyun. f. 1. rol yapmak. oynamak. 2. harekete gemek. bakasnn vazifesini yapmak, 3. davranmak, davranta bulunmak. 4. on/upon kim. -e birlikte hareket etmek. etkimek. 5. k. dili numara yapmak, yalandan yapmak: He isnt yaplan hes gre davranmak. really ill;teklifejust acting. Gerekten hasta deil; numara yapyor. birinin szne uymak, birinin szne gre hareket etmek/davranmak. gsteri yapmak. yaramazlk etmek, i. oyunculuk. s. veklet eden, vekil: acting president bakan vekili. i. 1. hareket, eylem. 2. etki. f. 1. harekete geirmek, hareketlendirmek. 2. harekete gemek, hareketlenmek. i. 1. harekete geirme, hareketlendirme. 2. harekete geme, hareketlenme. s. 1. faal, hareketli, aktif. 2. dilb. etken. askerlik hizmeti. dilb. etken fiil. i. eylemcilik. i. eylemci. i. faaliyet, etkinlik. i. aktr, oyuncu. i. aktris, kadn oyuncu. s. gerek, doru. i. gerek, hakikat. z. aslnda; gerekten. i. abuk kavrama yetenei, keskin zek. i. akupunktur. s. 1. keskin. 2. tb. akut, hd. 3. tiz. geom. dar a. geom. dar a. ks. Anno Domini M.S. (milattan sonra), .S. (sadan sonra). i. ilan, reklam. i. atasz. i. dem Baba, dem. Adams apple anat. demelmas. s. son derece kararl, kat. z. inatla, kat bir ekilde. f. 1. uyarlamak, adapte etmek. 2. almak, intibak etmek. -e kendini altrmak. s. yeni koullara adapte olabilen/uyarlanabilen. i. 1. uyarlama, adaptasyon. 2. alma, intibak. i. 1. elek., mak. adaptr. 2. uyarlayc, adapte eden. i., bak. adapter. f. 1. eklemek, ilave etmek; katmak. 2. toplamak. k. dili yangna krkle gitmek. k. dili -i canlandrmak, -i ilginletirmek. 1. toplamak. 2. k. dili makul olmak, akla yakn olmak. 1. -e varmak, (bir yekn) tutmak. 2. k. dili ... anlamna gelmek: Whatad.den.da (dend) i.youreek; ilave edilecek ey/sz. o. it adds up to is that ilave, not coming. Gelmeyeceksin anlamna geliyor. i. baml, mptela; tiryaki: drug addict uyuturucu bamls. cigarette addict sigara tiryakisi. f. altrmak. hesap makinesi. i. 1. ekleme, ilave. 2. ek, ilave. 3. mat. toplama.

additional additive addled address address a remark to addressee adduce adept adequacy adequate adhere adherence adherent adhesion adhesive adhesive tape adj. adjacent adjective adjoin adjoining adjourn adjust adjust o.s. to adjustment administer administer an oath administration administrative administrator admirable admiral admiration admire admirer admiring admissible admission Admission free. admit admit of admittance admonish admonition admonitory ado adolescence adolescent adopt adopted child

s. biraz daha, ilave edilen, eklenilen. i. 1. katk. 2. katlan kimyasal madde, katk maddesi. s. toplamsal, ilave olunacak. s. 1. sersem, akaloz. 2. clk (yumurta). i. 1. (veya dres) adres. 2. sylev, nutuk. f. 1. hitap etmek. 2. adres yazmak. yneltmek. (birine) bir sz i. alc, kendisine mektup/paket gnderilen kimse. f. (kant) ileri srmek. s. (at/in) usta, ok becerikli; mahir. i. (dept) usta, iinin ehli. i. yeterlilik, kifayet. s. yeterli, kfi. f. to 1. -e yapmak. 2. -e sadk kalmak, -e bal kalmak. i. 1. yapma. 2. ballk. i. taraftar, yanda. i. 1. yapma. 2. to -e bal kalma, -e sadk kalma, -e uyma. s., i. yapkan, yaptrc. (yaptrc) bant. ks. adjacent, adjective, adjustment. s. (to) (-e) bitiik, bitiikteki; komu. i., dilb. sfat. f. bitiik olmak. s. bitiik, bitiikteki, yan, yandaki. f. 1. oturuma son vermek. 2. (toplant/oturum) sona ermek, bitmek. 3. (bir ayarlamak. gemek. f. ayar etmek, baka yere) kendini -e altrmak. i. 1. ayarlama. 2. kendini altrma. 3. tic. tazminat miktarnn sigortal ve sigortac arasnda kararlatrlmas. f. ynetmek, idare etmek. yemin ettirmek, ant iirmek. i. ynetim, idare. s. idari, ynetimle ilgili, ynetimsel. i. ynetici, idareci. s. takdire deer, beenilecek, ok gzel. i. amiral. i. takdir, beenme. f. takdir etmek, beenmek; hayran olmak, hayran kalmak. i. takdir eden, beenen; hayran. s. takdir ettiini belirten; hayran, hayranlk gsteren. s. kabul edilebilir. i. 1. ieri alma; kabul; giri. 2. giri creti, giri. 3. itiraf. Giri serbest. f. (--ted, --ting) 1. ieri almak, almak; kabul etmek: They wont admit you. Seni ieri sokmazlar. 2. itiraf etmek. imkn vermek. i. kabul; giri. f. tembih etmek; kulan ekmek. i. tembih; kulan ekme. s. uyar niteliinde. i. insan yoran hazrlklar; koumalar. i. ergenlik, ergenlik a. s., i. ergen, ergenlik anda olan (gen). f. 1. evlat edinmek. 2. edinmek, benimsemek. evlatlk, manevi evlat.

adopted child adoption adorable adoration adore adorn adornment adrift adroit adsorb adsorbent adsorption adult adulterate adulterer adulteress adultery adv. advance advanced advanced in years advanced in years advancement advantage advantageous advent adventure adventurer adventuresome adventurous adverb adversary adverse adversity advertise advertise for s.o. advertisement advertising advertising agency advertize advertizement advertizing advice advisable advise adviser advisor advisory advisory committee advocate

evlat edinilmi ocuk, evlatlk. i. 1. evlat edinme. 2. edinme, benimseme. s. tapnlacak, ok gzel ve sevimli. i. tapnma, lgnca sevme. f. 1. tapnmak, tapmak, lgnca sevmek. 2. (Allaha) tapnmak, tapmak. f. sslemek, donatmak, donamak. i. 1. ssleme. 2. ss. s. s. usta, ok becerikli. f., kim. adsorbe etmek. i., s. adsorban. i., kim. adsorpsiyon. s., i. yetikin; huk. ergin, reit. f. iine yabanc madde katmak. i. zina yapan erkek. i. zina yapan kadn. i. zina. ks. adverb. i. 1. ilerleme, ileri gitme. 2. yaklam; teklif. 3. tic. avans. f. 1. ilerletmek; ilerlemek. 2. artmak; artrmak. 3. avans vermek. 4. s. ilerlemi, ileri. ileriye almak. 5. yardm etmek. 6. terfi ettirmek; terfi etmek. s. yal. a child whos advanced for his age yana gre ok bilgili ileri, ileride bulunan. bir ocuk. yal. i. ilerleme. i. 1. avantaj, stnlk salayan ey. 2. yarar, fayda. s. avantajl, yararl, faydal. i. geli, var. i. macera, serven. i. 1. servenci, macerac. 2. dolandrc, dalavereci. s., bak. adventurous. s. 1. macerac, maceraperest. 2. maceral. i., dilb. zarf, belirte. i. 1. spor, isk. rakip. 2. dman. s. 1. kt, elverisiz. 2. menfaatine aykr, aleyhte. i. 1. zorluk, glk, sknt. 2. skntl bir durum/zaman. f. 1. reklamn yapmak. 2. ilan etmek. ilan araclyla eleman aramak. i. ilan, reklam. i. reklamclk. reklam ajans. f., bak. advertise. i., bak. advertisement. i., bak. advertising. i. nasihat, t, tavsiye. s. akllca, makul, doru. f. 1. tavsiye etmek, tlemek. 2. tic. bildirmek. ill-advised s. aklsz, tedbirsiz. i. danman, mavir; akl hocas; rehber, klavuz. i., bak. adviser. s. danma kurulu. f. desteklemek, savunmak.

advocate adz adze Aegean aerial aerial view aerobics aerodrome aerogramme aeroplane aerosol aesthete aesthetic aesthetics aestival afar afar off affable affair affect affect ignorance affectation affected affection affectionate affidavit affiliate affiliate affiliate o.s. with affiliated affiliation affinity affirm affirmation affirmative affix affix afflict afflicted affliction affluence affluent afford affront Afghan Afghanistan afield afire afloat afraid

i. 1. savunucu. 2. huk. avukat. i. keser. i., bak. adz. s. Ege. i. 1. anten. 2. havai. havadan grn. i., s. aerobik. i., ng. havaalan, havaliman. i. hava mektubu. i., ng., bak. airplane. i. sprey tp, aerosol. i. estet. s., i. estetik. i. estetik. s. yaza zg. z. ok uzakta. s. rahat, dosta ve sokulgan. i. 1. sorun, mesele, i. 2. k. dili ey (makine/eya). 3. k. dili olay, skandal. f. 1. etkilemek, tesir etmek; dokunmak. 2. (hastalk) zarar vermek:taslamak, bilmezlikten gelmek. cahillik My arm is affected. Hastalk koluma yayld. 3. gibi grnmek, yalancktan (bir ey) yapmak. i. sahte tavr, yapmack. s. 1. (hastalktan) zarar grm. 2. sahte, yapmack, yapmackl. i. muhabbet, efkat, sevgi. s. sevgisini gsteren; efkatli, sevecen, sevgi dolu. i., huk. yeminli ve yazl ifade. f. balamak. i. (baka bir irkete) bal olan irket. ile ba/iliki kurmak. s. bal. i. balant, iliki. i. 1. benzerlik, benzer taraf. 2. sempati; sevgi. f. dorulamak, tasdik etmek. i. dorulama, tasdik. s. olumlu. i. olumlu cevap. f. 1. takmak; yaptrmak. 2. (imza) atmak; (mhr) basmak. i., dilb. nek veya sonek. f. 1. ac vermek, strap vermek. 2. bana bela olmak. s. (zihinsel/bedensel bakmdan) zrl. i. dert; hastalk. i. zenginlik, refah. s. zengin, gnenli. f. 1. mali gc yetmek, (bir ey iin) paras olmak. 2. (bir eyi) zarar grmeden yapabilmek: You cant afford etmek, kk i. hakaret, kk dren davran. f. hakaret to make him angry. Onu kzdrabilecek durumda deilsin sen. drmek. i. Afganl, Afgan. s. 1. Afgan. 2. Afganl. i. Afganistan. z. kra, krda, evden uzak. s. tutumu; alevler iinde. z. s.

afresh Africa African after after a fashion after all after all after the dust has settled after the fashion of afterlife aftermath afternoon aftershave aftertaste afterthought afterward afterwards again against against nature against s.o.s will agave age age limit age limit aged ageless agency agenda agent agent provocateur agglomerate agglomeration aggrandise aggrandisement aggrandize aggrandizement aggravate aggregate aggression aggressive aggressor aggrieved aghast agile agility agility of mind agitate agitated agitation

z. yeniden. i. Afrika. i. Afrikal. s. 1. Afrika, Afrikaya zg. 2. Afrikal. edat 1. -den sonra. 2. iin, yznden; -den dolay. 3. ardndan: After them came the giraffes. Onlarn ardndan zrafalar geldi. yle byle. s. sonraki. z. sonra. a painting after Reubens Rubensin bununla birlikte, yine de, buna ramen. slubunda bir resim. a person after my own heart kalbimi nihayet. fetheden bir kimse. at a quarter after four drd eyrek gee. six toz daldktan sonra. 2. ortalk sakinleip herkes kendine 1. months after alt ay sonra. geldikten sonra, ortalk yattktan sonra. ... gibi, ... tarznda. i. ahret, br dnya. i. (kt) sonu. i. leden sonra. i. tra losyonu. i. azda kalan tat. i. sonradan akla gelen dnce. z., bak. afterwards. z. sonra, sonradan. z. tekrar, yine, bir daha. edat 1. kar: against the current akntya kar. a vaccine against the flu gribe kar bir a. 2. aleyhinde, kar: a vote doaya aykr. against the president bakann aleyhinde bir oy. Im against it. birinin isteine kar. Ona karym. i., bot. agave, agav, Agave. i. 1. ya. 2. a, devir. ya haddi. ya haddi. s. 1. (eycd) yanda: a girl aged four drt yanda bir kz. 2. (ey cd) yalanmayan,3. (eycd) yllanm; eski. s. 1. yal, ihtiyar. ihtiyarlamayan. 2. eskimeyen. i. 1. acente; ajans: travel agency seyahat acentesi. news agency haber ajans. 2. devlet dairesi. i. gndem. i. 1. acente, temsilci. 2. ajan. o. a.gents pro.vo.ca.teurs (^jan prvk^tr) provokatr, kkrtc ajan. i. aglomera. i. aglomerasyon. f., ng., bak. aggrandize. i., ng., bak. aggrandizement. f. bytmek. i. bytme. f. 1. ktletirmek, zorlatrmak, arlatrmak, iddetlendirmek: Dont scratch that sore; youll aggravate it. O yaray kama, i. 1. toplam. 2. agrega. azdrrsn. aggravate a problem bir sorunu arlatrmak. i. saldrganlk. aggravate the pain acy iddetlendirmek. 2. k. dili kzdrmak. s. saldrgan. i. saldrgan, saldran. s. incitilmi; madur. s. dehet iinde, donakalm. s. evik. i. eviklik. zek kvrakl. f. 1. alkalamak, alkamak; kartrmak. 2. heyecanlandrmak. 3. 1. heyecanl. 2. ruhb. sallamak. s. ruhb. ajite etmek. 4. ajite. i. 1. alkalama, alkama; ajitasyon. 2. heyecan. 3. ruhb. ajitasyon. 4. sallama.

agitator aglow ago agonise agonize agony agree agreeable agreement agricultural agricultural credit agriculture agriculturist aground AH ah ahead ahead of time AIDS aid Aids ail ailing ailment aim aim at aim to aimless air air base air brake air compressor air filter air force air force air pollution air pressure air raid air shaft airborne air-conditioned air-conditioner aircraft aircraft carrier airfield airlift airline airliner airmail airmail letter

i. 1. kkrtc, tahriki, provokatr; eylemci, kampanyac. 2. ajitatr, alkalayc, kartrc: washing machine agitator s. parlak. amar makinesi pervanesi/plsatr. z. nce, evvel: a long time ago ok zaman nce. f., ng., bak. agonize. f. strap ekmek. i. strap. f. 1. raz olmak, rza gstermek; mutabk olmak. 2. hemfikir olmak. 3. iyi. 2. raz. iyi geinmek. 4. (bir ey) (baka bir eye) s. 1. ho, anlamak, uymak, (bir ey) (baka bir eyi) tutmak. 5. uygun olmak, -e i. anlama, szleme. gre olmak. s. tarmsal, zirai. tic. tarm kredisi. i. tarm, ziraat. i. ifti. z. ks. Anno Hegirae hicri. nlem 1. Ah! (zlem/beenme/pimanlk/fke/sevgi belirtir.). 2. Ah!/Of! ileride. z. ileri, (Ac belirtir.). 3. Vay! (aknlk belirtir.). erken. i., tb. AIDS. i. 1. yardm. 2. yardmc. f. yardm etmek. i., tb., bak. AIDS. f. hasta olmak, rahatsz olmak. s. hasta, rahatsz. i. hastalk, rahatszlk. i. ama, gaye, maksat. f. nian almak. 1. (silah) (birine/bir yere) dorultmak. 2. (bir eyi) (bir yere) frlatmak. ... niyetinde olmak. s. amasz. i. 1. hava. 2. name. 3. tavr. f. 1. havalandrmak. 2. herkese sylemek. hava ss. hava freni, haval fren. hava kompresr. hava filtresi. hava kuvvetleri. hava kuvvetleri. hava kirlilii. hava basnc. hava saldrs. hava boluu, aydnlk. s. 1. havadan gelen (mikrop, toz v.b.). 2. havadan nakledilen. 3. umakta olan. s. klimal. i. klima. i. uak; uaklar. uak gemisi. i. havaalan. i. hava kprs. f. hava yoluyla tamak/gtrmek. i. havayolu. i. yolcu ua. i. uak postas. uak mektubu.

airplane airplane crash airport airstrip airtight airways airy airy-fairy aisle ajar akin alabaster alacrity alarm alarm clock alarm clock alas Albania Albanian albeit albino album alcohol alcoholic alcoholism alcove ale alembic alert alfresco alga algebra Algeria Algerian alias alibi alien alienate alight align align o.s. with alignment alike alimentary alimentary canal alimony alive alkali all all along

i. uak. uak kazas. i. havaliman, havaalan. i. uu pisti. s. hava geirmez. i. havayollar. s. 1. havai. 2. havadar. 3. hava gibi hafif. 4. hayali. 5. alm satan, kendine bir hava olmayan, evik, mahsul, fantezi. s., ng., k. dili hi pratik veren. 6. hayal canl, en. i. sralar aras yol, geenek. z. aralk, az ak (kap). s. benzer, yakn: Her speech is akin to poetry. Syledikleri iire benziyor.kaymakta. i. albatr, i. nee ve eviklik, evk. i. 1. korku; dehet. 2. alarm, tehlike iareti: fire alarm yangn zili, yangn alarm. f. 1. tehlikeden haberdar etmek. 2. alar saat. korkutmak; dehete drmek. alar saat. nlem Eyvah!/Yazk! i. Arnavutluk. s., i. 1. Arnavut. 2. Arnavuta. ba. ... de olsa: He is, in short, a boor, albeit an educated one. Ksacas,albino, albinos, apar. i. akn, tahsilli de olsa, hdn biri. Shes learning French, albeit painfully. Zorlukla da olsa Franszcay reniyor. It was a i. albm. beautiful, albeit a worthless, coin. Deersiz de olsa gzel bir i. 1. alkol. 2. alkol, alkoll iki. parayd. s. alkoll. i. alkolik. i. alkolizm. i. (duvarda bulunan) ni, oyuk; hcre gibi ve kapsz ufak oda. i. bir eit bira. i. imbik. s. uyank, tetikte olan. s. ak havada yaplan, ak hava. z. ak havada. o. al.gae (lci) i. alg. i., mat. cebir. i. Cezayir. s. 1. Cezayir, Cezayire zg. 2. Cezayirli. i. Cezayirli. i. takma isim; baka ad. z. nam dier: Cavit alias the Bear Cavit nam dier Ay. suun ilendii srada baka yerde bulunduu i. 1. huk. sann, eklindeki iddias. 2. k. dili bahane, mazeret. i. yabanc, ecnebi. f. soutmak, uzaklatrmak. f. konmak, inmek. f. 1. ayn hizaya getirmek. 2. sraya koymak. birinin saffna gemek. i. 1. ayn hizaya getirme. 2. sraya koyma. s. birbirine benzer: Were alike in many ways. Birok bakmdan birbirimize benziyoruz. z. 1. s. beslenmeye ait; besleyici.eit bir ekilde: Treat them alike. Onlara eit bir ekilde davran. 2. hem ..., hem ...: rich and poor anat. sindirim aygt. alike hem zenginler, hem fakirler. i. nafaka. s. sa, canl, hayatta, diri. i., kim. alkali. s. btn, tm; hepsi: All roses have thorns. Btn gller dikenlidir. He hep byle, her zaman. gn alt. i. hepsi: All of us teden beri; worked all day. Btn went. Hepimiz gittik. Pour it all out. Hepsini dk. z. tamamyla: He was all alone. Yapayalnzd. dressed all in red tepeden trnaa krmzlar iinde.The score was six all, with two minutes remaining. Man bitimine iki dakika kala 6-6 berabereydiler.

all along all along the line all at once all at once all but all but all day all in a tumble all in one all manner of all night long all of a sudden all of a sudden all over All right! All right. all round All that glitters is not gold. All the best! all the better all the ins and outs of all the livelong night all the rest all the same all the same all the time all the way all the while all the year round all there all things considered all told all too soon Alls fair in love and war. Allah all-around allay allegation allege allegiance allegorical allegory all-embracing allergic allergy alleviate alley alliance allied alligator

1. boyunca. 2. k. dili batan, bandan beri. sra boyunca. hep birden. birden, birdenbire. az daha; -den baka. 1. -den gayri hepsi, ... dnda hepsi: We have interviewed all but two of the candidates. Adaylarn ikisi dnda hepsiyle btn gn. grtk. 2. az kalsn, neredeyse: She was so angry that she all altst, karmakark. but slapped me. O kadar kzd ki beni neredeyse tokatlayacakt. hem ... hem de ...: Hes the Minister of Defense and the Minister of Education all in one. Hem Savunma Bakan, hem de her eit. Eitim Bakandr. btn gece, sabaha kadar. birdenbire, birden, ani olarak, aniden, anszn. birdenbire, aniden, anszn. tamamen; bitmi; tekrar, batan. k. dili Aferin!/Yaa be!/ok iyi!/Harika! k. dili Peki./Tamam.: All right, Ill come. Peki, gelirim. btnyle, her ey gz nnde tutulursa. Parlayan her ey altn deildir./Grne aldanmamal. 1.(mektubun sonunda) En iyi dileklerimle! 2. Yolun ak olsun! daha iyi. 1. (bir konunun/iin) tm ayrntlar, (bir eyin) girdisi kts. 2. (bir yerin) her taraf/yeri. hi bitmeyecekmi gibi gelen bir gece boyunca. kalanlarn hepsi. hepsi bir. bununla birlikte. her zaman, daima, hep. 1. bandan sonuna kadar. 2. tamamen. belirli bir mddetin bandan sonuna kadar: She wasnt surprised because tm yl boyunca. shed known it all the while. Batan bildii iin armamt. k. dili akl banda. her ey gz nne alnrsa. yekn olarak. pek erken, zamansz. Akta ve savata her ey mubahtr. i. Allah. s. her alanda baarl; pek ok yetenei olan: an all-around student drt drtlk bir renci. s.o.s fears birinin endielerini f. yattrmak, hafifletmek: allay yattrmak. i. iddia. f. iddia etmek. i. sadakat, ballk. s. alegorik. i. alegori. s. her eyi saran. s. alerjik. i. alerji. f. azaltmak; hafifletmek; ksmen gidermek. i. dar sokak, ara yol. i. 1. pol. ittifak, anlama. 2. birleme, mttefiklik. s. 1. mttefik, birleik. 2. benzer. 3. with/to -e bal. 4. with/to ile beraber. i. amerika timsah.

all-inclusive all-night all-nighter allocate allocation allot allotment allow allow for allowable allowance alloy all-purpose all-right all-round all-rounder allspice allude allure alluring allusion ally ally o.s. with/to alma mater almanac almighty almond almost alms alone along alongside aloof aloud alphabet alphabetic alphabetical alpine already alright also Alt key altar alter alterable alteration alternate alternate alternately alternating current

s. her eyi kapsayan. s. 1. btn gece sren (bir olay). 2. btn gece ak olan (lokanta, dkkn v.b.). i., k. dili btn gece sren bir olay. f. ayrmak, tahsis etmek. i. tahsisat. f. (--ted, --ting) ayrmak, tahsis etmek; (sre) vermek/tanmak. i. 1. ayrma, tahsis. 2. ayrlm/tahsis edilmi ey, pay. f. izin vermek, msaade etmek. -i hesaba katmak. s. yaplmas uygun grlen, yaplmasnda saknca olmayan, mubah. i. harlk. i. alam. s. pek ok ie yarayan; ok kullanl. s., k. dili iyi, kafadar, kafa dengi. s., ng., bak. all-around. i., ng. her alanda baarl kimse. i. yenibahar. f. to st kapal bir ekilde -den bahsetmek, kastetmek; ima etmek, antrmak.albeni. i. cazibe, ekicilik, s. cazibeli, ekici, alml. i. antrma. i., pol. mttefik. ile birlemek. bir kimsenin mezun olduu okul, lise veya niversite. i. almanak. s. her eye gc yeten. i. badem. z. 1. hemen hemen: This pictures almost done. Bu resim hemen hemen bitti. 2. az kald, az kalsn, az daha, neredeyse: i. sadaka. He almost died. Az kald lecekti. s. yalnz; kimsesiz. z. yalnz, yalnz bana, tek bana. edat boyunca: along the river rmak boyunca. z. with ile beraber: He came along with us.bordasna; bordasnda. edat 1. yanna; yannda. 2. den. Bizimle beraber geldi. s. souk, uzak duran. z. uzak, uzakta. z. yksek sesle. i. alfabe, abece. s., bak. alphabetical. s. alfabetik, alfabe srasna gre dizilmi: The words are in alphabetical dalara zg. 2. aa snrnn stndeki blgeye s. 1. yksek order. Kelimeler alfabe srasna gre dizilmi. zg. z. 1. imdiden, halen (Trkede genellikle evirisiz kalr.): You rek. dili, bak. All right., All right!, all-right, be all right. s., too late; hes already gone. Ge kaldn; gitti. 2. Beklenenden daha erkeni gstermek iin kullanlr: Has he z. bir de: Youll need pliers. Youll also need tape. Sana finished already? Bu kadar erken mi bitirdi? 3. daha nce: As I kerpeten lazm. Bir de bant. It was cold and it was also wet. bilg. ek karakter it, theres no need for me to come. Daha nce ve already seentuu. Hava souktu ve bir de yamurluydu. grdme gre gelmeme gerek yok. i. sunak. f. deitirmek; deimek. s. deitirilebilir. i. 1. deitirme; deime. 2. deiiklik. s. 1. birbirini srayla izleyen (eyler). 2. bot. almak, alternatif. 3. 1. -i nbetlee/srayla yapmak. yerinebirbirini srayla izlemesini f. alternatif, baka. i. bakasnn 2. -in geebilen kimse, yedek. salamak; (with) birbirini srayla izlemek/takip etmek: In her z. nbetlee; sra ile. speech she alternates the stilted with the vulgar. Konumasnda elek. almak akm. kitabi ve adi szler birbirini izler. 3. between (iki durum) arasnda gidip gelmek: He alternates between dissipation and mortification. Ya sefahat, ya riyazet iinde yayor o. alternating current elek. dalgal akm, alternatif akm.

alternation alternative alternator although altimeter altitude altogether alum aluminium aluminum alumna alumnus always always excepting am AM AM, am amalgam amalgamate amass amateur amaze amazement amazing ambassador ambassadress amber ambidextrous ambience ambiguity ambiguous ambition ambitious ambivalent amble ambulance ambush ameba ameliorate amelioration amen amenable amend amendment amends amenity America American American leopard amiable

i. 1. nbetlee/srayla yapma. 2. birbirini srayla izlemesini salama; birbirini srayla izleme. no alternative. Baka aremiz i. seenek, alternatif, k: We had kalmamt./Yapacak i., elek. alternatr. baka bir ey yoktu. s. dier, baka. ba. -dii halde, ise de, olmakla beraber: Although hes old he saltimetre, ykseklikler. i. a good dancer. Yal olduu halde iyi dans eder. Although I tried hard it didnt do much good. ok gayret ettimse de pek i. ykseklik; irtifa; ykselti, rakm. ie yaramad. Although the teacher was strict, the students z. tamamyla, btnyle. were happy. Hoca sert olmakla beraber renciler mutluydu. i. ap. i., ng., bak. aluminum. i. alminyum. o. a.lum.nae (l^mni) i. bir okul, lise veya niversite mezunu kz. a.lum.ni (l^mnay) i. bir okul, lise veya niversite mezunu o. erkek. z. daima, her zaman. her zaman olduu gibi ... hari: Everybody came on time always excepting Levent. Her zaman olduu gibi Levent hari f., bak. be. herkes vaktinde geldi. ks. Artium Magister (hmaniter bilimlerde master derecesinin ksaltmas). ks. ante meridiem leden evvel (24.00-12.00 arasndaki saatler iin kullanlr.): 2:30 i., kim. malgama, amalgam.A.M. saat 2.30. 12 A.M. saat 24.00. f. birletirmek; with ile birlemek. f. biriktirmek. i. amatr. f. hayrette brakmak, hayrete drmek, akna evirmek. i. hayret. s. insan artan, insan hayrete dren, artc. i. bykeli. i. 1. sefire, (kadn) eli. 2. sefire, eli kars. i. kehribar. s. iki elini ayn ekilde kullanabilen. i. atmosfer, hava, ambiyans. i. birden fazla anlama gelme; belirsizlik. s. birden fazla anlama gelebilen; ne olduu belirsiz. i. 1. bir eyi baarma/elde etme tutkusu. 2. (uzun zamandr gdlen) byk ama. s. 1. bir eyi baarma/elde etme tutkusuyla yanp tutuan veya dolu. 2. byk hisleri olan, rn olan, byk. deiken. s. birbirine zt bir amacn kark hisleri olan; f. rahat rahat yrmek. i. cankurtaran, amblans. i. pusuya drme. f. pusuya drmek. i., zool., bak. amoeba. f. iyiletirmek. i. iyiletirme. nlem min. s. uysal, yumuak bal; ikna edilebilen. f. 1. dzeltmek. 2. (kural/tasary) deitirmek. i. 1. dzeltme, slah. 2. (kural/tasary) deitirme. i. i. hayat kolaylatran ey, rahatlk: This hotel has all sorts of amenities. Bu otelde her tr konfor var. the amenities grg i. Amerika. kurallar. i. Amerikal. s. Amerikan; Amerika, Amerikaya zg. jaguar. s. cana yakn, sevimli.

amicable amid amidst amiss amity ammeter ammonia ammunition ammunition dump amnesia amnesty amoeba amoebic amok among amongst amoral amorous amorphous amortisation amortise amortization amortize amount ampere amperemeter amphetamine amphibian amphibious amphitheater amphitheatre ample amplification amplifier amplify amplitude amply amputate amputation amputee amuck amulet amuse amusement amusing an an accomplished fact an odd fish an off street an open question

s. arkadaa, dosta. edat ortasna, ortasnda, arasna, arasnda. edat, bak. amid. z. i. arkadalk, dostluk. i. ampermetre, amperler. i. amonyak, nadrruhu. i. cephane, mhimmat. ask. cephede geici cephanelik. i. bellek yitimi, amnezi. i. genel af. i., zool. amip. s. 1. amipli, amipten ileri gelen. 2. amibe benzeyen; amibe ait. i. edat arasna, arasnda, iinde. edat, bak. among. s. ahlakd. s. ehvetli; ehvet dolu. s. 1. ekilsiz, biimsiz; snrlar belli olmayan. 2. kim., biyol. amorf. bak. amortization. i., ng., f., ng., bak. amortize. i. amortisman. f. amorti etmek. i. miktar. f. to 1. ile eanlaml olmak: It amounts to the same thing. Ayn kapya kar. 2. toplam (belirli bir miktar) olmak: It i., elek. amper. amounts to fifty dollars. Toplam elli dolar ediyor. i., bak. ammeter. i. amfetamin. i., zool. iki yaayl hayvan. s. 1. zool. iki yaayl, amfibi. 2. amfibi, yzergezer. i. amfiteatr. i., ng., bak. amphitheater. s. 1. bol, bol bol yetecek kadar. 2. geni. i. 1. daha uzun/ayrntl bir ekilde syleme. 2. amplifikasyon, ykseltme. i. amplifikatr, ykselte. f. 1. daha uzun/ayrntl bir ekilde sylemek. 2. (sesini) kuvvetlendirmek. i. 1. bolluk. 2. genilik. z. bol bol yetecek kadar. f., tb. (bir uzvu) kesmek. i., tb. amptasyon. i., tb. bir uzvu kesilmi kimse. i., bak. amok. i. muska, nazarlk, tlsm. f. elendirmek; oyalamak, gldrmek. i. elence. s. elendirici; oyalayc; gldrc. s. (nllerden nce) bir. olmu bitmi bir ey. k. dili tuhaf bir adam. sapa bir sokak. zlmemi sorun.

an open question an open secret anachronism anaemia anaesthesia anaesthesiologist anaesthetic anaesthetist anaesthetize anal analgesia analgesic analogous analogue analogue computer analogy analyse analysis analytic analytical analyze anarchic anarchism anarchist anarchy anathema Anatolia Anatolian anatomical anatomy anc ancestor ancestral ancestry anchor anchor man anchor person anchor woman anchorage anchovy ancient ancient Greek ancillary and And how! and rightly so and so forth and so forth and so on and so on/forth

zmlenmemi sorun. herkese bilinen bir sr. i. anakronizm. i., ng., tb., bak. anemia. i., ng., bak. anesthesia. i., ng., bak. anesthesiologist. i., s., ng., bak. anesthetic. i., ng., bak. anesthetist. f., ng., bak. anesthetize. s. anal. i. ac yitimi, analjezi. s., i. ar kesici, analjezik. s. benzer, paralel; benzeen. i. benzer ey, benze. rneksel bilgisayar. i. benzerlik, paralellik; benzeim. f., ng., bak. analyze. i. tahlil, zmleme, analiz. s. tahlili, zmsel, zmlemeli, analitik. s., bak. analytic. f. tahlil etmek, zmlemek, analiz etmek. s. anarik. i. anarizm. i. anarist. i. anari. i. 1. aforoz, lanetleme. 2. aforoz edilmi kimse. i. Anadolu. i. Anadolulu. s. 1. Anadolu, Anadoluya zg. 2. Anadolulu. s. anatomik, anatomiyle ilgili. i. anatomi; gvde yaps; gvdebilim. ks. ancient. i. ata, cet. s. atalara ait, soysal. i. soy. i. demir, apa, lenger. TV (erkek) sunucu. TV sunucu. TV (kadn) sunucu. i. demirleme yeri. i. anez. s. 1. antik. 2. ok eski, ok eski bir zamandan kalma. 3. k. dili yal, ihtiyar. 1. Greke, Grek dili, eski Yunanca. 2. Grek, eski Yunanl: the ancient Greeks Grekler. 3. Grek, eski Yunan, Greklere zg. 4. s. yardmc. Greke, eski Yunanca (yaz/sz). ba. ve; ile: mice and men fareler ve insanlar. knife and fork bakla atal. He looked and ran away. Bakt ve kat. Hem de nasl! ... ve haklyd da, ... ve iyi de etti: He scolded him for his negligence, and rightly so. hmalkrlndan dolay onu azarlad falan, filan, vesaire, ve benzerleri. ve haklyd da. vesaire, ve bakalar. filan, v.s., v.b. vesaire, ve benzerleri.

ve benzerleri: Orange trees, palms, and such should be kept and such under ve benzerleri. Kn portakal aalar, palmiyeler ve k. dili glass in winter. and suchlike benzeri aalar serada tutulmal. ve tersine, ve aksine: The bigger the fish, the blander its taste, and vice versa and what have you/and what and vice versa. Balk bydke tad yavanlar ve tersine. k. dili vesaire. not bir de, hem de, stelik, ayrca: She was wearing a pink cape and whats more and, whats more, she was carrying a pink poodle. Pembe bir s. fkra tarznda. anecdotal pelerin giymiti ve kucanda da pembe bir kani tayordu. i. fkra, hikye, anekdot. anecdote i., tb. kanszlk, anemi. anemia i. duyum yitimi, anestezi. anesthesia i. anestezi uzman. anesthesiologist i., s. anestezik. anesthetic i. narkozitr. anesthetist f. narkoz vermek, uyuturmak. anesthetize z. 1. yeniden fakat deiik bir ekilde. 2. tekrar, bir daha, gene, anew yine, yeniden. i. melek. angel s. melek gibi. angelic i. fke, hiddet. f. kzdrmak, fkelendirmek. anger i., tb. bir eit kalp hastal. angina i. 1. geom. a. 2. (bir cisme ait) ke. 3. k. dili bak as, gr angle as. f. 1. oltayla balk avlamak. 2. for (bir eyi) kurnazlkla elde angle etmeye almak. kebent demiri. angle iron i. oltayla balk tutan kimse. angler i., zool. solucan. angleworm s., i. Anglikan. Anglican i. oltayla balk avlama. angling s., i. Anglosakson. Anglo-Saxon i. Angola. Angola s. 1. Angola, Angolaya zg. 2. Angolal. i. Angolal. Angolan i. 1. angora, angora yn; tiftik. 2. ankarakedisi. 3. ankarakeisi. angora 4. fkeli, hiddetli, kzgn; gcenik, dargn. s. ankaratavan. angry i. strap, ac, keder. anguish s. ac dolu, kederli. anguished s. 1. keli. 2. mat., fiz. asal. 3. kemikli, kemikleri belirgin. angular i. hayvan. s. hayvani; hayvansal; hayvanca. animal hayvan besleme. animal breeding vcut scakl. animal heat hayvanclk. animal husbandry hayvanlar lemi. animal kingdom hayvansever. animal lover ekicilik. animal magnetism canllk, coku. animal spirits f. hayat vermek, canlandrmak. animate s. canl; neeli. animated izgi film. animated cartoon i. 1. canllk. 2. canlandrma. animation i. canlclk, animizm. animism s. canlclkla ilgili, canlc, animist. animistic i. dmanlk, husumet, kin. animosity i., bot. anason. anise i. anason, anason tohumu. aniseed

ankle anklet annals annex annex annexation annihilate annihilation anniversary annotate announce announcement announcer annoy annoyance annoying annual annually annuity annul annulment anode anodyne anoint anomalous anomaly anonymity anonymous anorak another answer answer back answer for answer in the affirmative answer the door answer the telephone answering machine ant antagonise antagonism antagonist antagonize Antarctic Antarctica antecedent antecedents antelope antenna antennae anterior

i. ayak bilei. i. 1. halhal. 2. ksa orap, oset. i. 1. tarihi olaylar. 2. kronik, vakayiname. i. ek bina, mtemilat. f. ilhak etmek, katmak, eklemek. i. ilhak, katma. f. yok etmek, imha etmek. i. yok etme, imha. i. yldnm. f. (bir metne) notlar eklemek. f. bildirmek, ilan etmek. i. bildiri, ilan. i. spiker. f. taciz etmek, sknt vermek; kzdrmak, sinirine dokunmak, sinirlendirmek. ba belas, bela, sknt veren ey/kimse. i. 1. kzgnlk. 2. s. sknt veren; sinir bozucu, sinir. i. 1. yllk, yln olaylarn anlatan kitap. 2. bot. bir yllk mr olan bitki. s. 1. yllk, z. her yl; ylda bir. bir yl iin. 2. ylda bir yaplan; her yl yaplan; yllk. i. belirli bir sre iin her yl denen ve emek karl olmayan maa. --ling) (yasa, yarg, szleme v.b.ni) bozmak, f. (--led, feshetmek. i. (yasa, yarg, szleme v.b.ni) bozma, feshetme, fesih. i. anot, art u. i., s. ar kesici; yattrc. f. (kutsamak iin) (bana) ya srmek, meshetmek. s. 1. allmn dnda, beklenene ters den, tuhaf, uygunsuz; elikili. 2. kurald. i. anomali. i. gerek ismini saklama: The writer used a pen name to preserve his anonymity. Yazar gerek ismini saklamak iin s. isimsiz, anonim, imzasz. takma ad kulland. i., ng. anorak. s. 1. bir (ey) daha: another match bir kibrit daha. 2. baka, baka bir: another time f. 1. cevap vermek, ikinci bir: This is i. cevap, yant; karlk. baka sefer. 3. bir, cevaplamak, going to be another vermek. 2. to -e uymak: ernobil olacak.not yantlamak; karlk Chernobyl. Bu ikinci bir This man does kstaha cevap vermek. zam. 1. to the description of another! Bir tane daha sann answer bir tane daha: Take the suspect. Bu adam al! 2. bir 1. hakknda teminat cant sign for another. stlenmek: Ill bakas, bakas: Youvermek; sorumluluunuBakasnn yerine ekline uymuyor. answer for his vermek. imza atamazsn. olumlu cevap safety. Gvenliini stme alyorum. 2. hesabn vermek: Youll have to answer for this. Bunun hesabn kapya bakmak: Wholl answer the door? Kapya kim bakacak? vereceksin. telefona bakmak: The telephones ringing; will you answer it? Telefon alyor, bakar msn? telesekreter. i. karnca. f., ng., bak. antagonize. i. husumet, kin, dmanlk. i. hasm, muhalif. f. 1. kzdrmak. 2. dman etmek. s. Antarktik. i. Antarktika. s. (to) -den nce olan, -den nceki. i., o. atalar. i., zool. antilop. i. 1. anten. 2. o. (nteni) duyarga, anten. s. n, ndeki; nceki.

anteroom anthem anthology anthropological anthropologist anthropology anti antiantiaircraft antiballistic antiballistic missile antibiotic anticipate anticipation anticlockwise anticorrosive antics antidepressant antidote antifreeze antihistamine antiknock antimissile antipathy antiperspirant Antipodes antiquated antique antique dealer antique shop antiquity antiseptic antisocial antithesis antithetical antithetically antlers antonym anus anvil anxiety anxious any any longer any more any old thing anybody anyhow anyone anyplace

i. bekleme odas. i. ilahi. i. antoloji, seki. s. antropolojik, insanbilimsel. i. antropolog, insanbilimci. i. antropoloji, insanbilim. edat, k. dili -e kar, -in aleyhinde. nek kar, anti-. s. uaksavar. s. fzesavar. i., s. antibiyotik. f. 1. nceden tahmin edip ona gre davranmak; -den nce davranmak. 2. k. dili beklemek, gerekleeceini tahmin i. 1. nceden tahmin edip ona gre davranma; -den nce etmek/kestirmek. eyin olabileceini) nceden tahmin etme. 3. davranma. bak. counterclockwise. s., z., ng., 2. (bir k. dili drt gzle bekleme. i., s. antikorosif. i. maskaralklar; tuhaf davranlar. i., s. antidepresan. i., tb. antidot, panzehir; are. i. antifriz. i. antihistamin. s. detonasyon kesici (madde). s., i. roketsavar. i. antipati. s., i. ter kesici. i. s. ad, khne. s. 1. antik, ilk alardan kalma. 2. antika. i. antika. antikac. antika dkkn, antikac. i. 1. antikite, antik alar, ilk alar. 2. antikite, antik alardan kalma bir ey. s., i. antiseptik. s. 1. ruhb. antisosyal. 2. insanlardan kaan. o. an.tith.e.ses (ntthsiz) i. 1. antitez, kar tez. 2. bir eyin tam kart. s. kart olan. z. kart olarak. i. geyiin atall boynuzlar. i. kart anlaml szck. i. ans, makat. i. rs. i. endie, kayg, tasa. s. endieli, kaygl, tasal. s. 1. hi: Do you have any candles? Sende hi mum var m? No, Idaha fazla, daha:Hayr, bendeany yok. He Daha fazla kalamam. dont have any. I cant stay hi longer. did it without any help. Hi yardm olmadan yapt. 2. herhangi bir: Ask any 1. artk: Belma doesnt live here any more. Artk Belma burada pedestrian. Herhangi bir yayaya sor. oturmuyor. 2. daha fazla: Dont give me any more! Bana daha ne olursa olsun, herhangi bir ey. fazla verme! i., zam. 1. kimse: Is anybody at home? Kimse var m? I couldnt find anybody. Hi kimseyi ona ramen, 2. herhangi birde: I did it z. 1. her neyse, neyse. 2. bulamadm. gene de, yine kimse. anyhow. bak. anybody. i., zam., Ona ramen yaptm. z., bak. anywhere.

anything anyway anywhere AP Ap apace apart apart from apartment apartment house apathetic apathy ape aperture apex aphrodisiac apiece aplomb apocryphal apogee apologetic apologetically apologise apologize apology apoplexy apostasy apostate apostatise apostatize apostle apostrophe apothecaries/troy pound appal appall appalling apparatus apparel apparent apparently apparition appeal appealing appear appear in concert appear out of thin air appearance appease appeasement append

zam., i. 1. bir ey: Do you want anything? Bir ey istiyor musun? I dont want anything. Hibir ey istemem. 2. herhangi bir ey: z. 1. zaten. 2. her neyse, neyse. Anythingll do. Herhangi bir ey olur. z. 1. bir yer: He never goes anywhere. Hibir yere gitmez. Do you Associated Press. stay? Kalacak bir yere ihtiyacn var m? I ks. need anywhere to couldnt find it anywhere. Bir yerde bulamadm. 2. herhangi bir ks. April, Apostle. yer: Sit anywhere. Nerede istersen otur. z. abuk, hzla, sratle: The project is proceeding apace. Proje abuk ilerliyor. z. 1. ayr, bir tarafa, bir yana, bir tarafta: He stood apart (from thesaylmazsa, sarfnazar edilirse, bir yana: Hes a good ayr: 1. others). Dierlerinden ayr duruyordu. 2. birbirinden man, The two houses are three miles apart. ki ev birbirinden mil2. apart from his drinking. ki imesini saymazsak iyi bir adam. i. apartman dairesi. uzakta. -den baka, -den gayr: I know nothing apart from that. Ondan apartman. baka bir ey bilmem. s. ilgisiz, kaytsz, lakayt. i. ilgisizlik, kaytszlk, lakaytlk. i. maymun. f. taklit etmek, yknmek. i. delik, aralk, aklk. o. --es (eypeksz)/a.pi.ces (eypsiz) i. doruk, zirve. i., s. afrodizyak. z. para bana, her biri, her birine: The books are ten dollars apiece. Kitaplar onar dolara satlyor./Kitaplarn her biri on dolar. i. kendine gvenme, zgven, soukkanllk. s. 1. doruluu kabul edilmeyen. 2. sahte, uydurma, sonradan uydurulmu. i. 1. doruk, zirve. 2. gkb. yerte. s. zr dileyen. z. zr dileyerek. f., ng., bak. apologize. f. zr dilemek: I apologized to him for being late. Geciktiim iin ondan zr i. zr dileme. diledim. i., tb. apopleksi. i. (dininden/prensiplerinden/inanlarndan) dnme. i. (dininden/prensiplerinden/inanlarndan) dnen kimse. f., ng., bak. apostatize. f. (dininden/prensiplerinden/inanlarndan) dnmek. i. 1. Hz. sann on iki havarisinden biri. 2. bir hareketin lideri, nder. iareti. i. kesme (12 ounces) 373 gram. f., ng., bak. appall. f. dehete drmek, oke etmek. s. 1. korkun, dehet verici. 2. k. dili ok kt, berbat. i. 1. aygt, cihaz. 2. (belli bir ama iin kullanlan) aygtlar/makineler. i. giysiler, elbiseler. s. 1. ak, belli, aikr. 2. grnrdeki, gze arpan. z. grne gre, grne baklrsa. i. hayalet. i. 1. ar. 2. ekicilik, cazibe. 3. huk. temyiz: the right of appeal temyiz hakk. 4. bavurma,2. sevimli, sempatik. 3.f. 1. to -e s. 1. ekici, cazip, albenili. mracaatta bulunma. yalvaran ekici gelmek; (bir duyguya/eilime) hitap etmek. 2. huk. (bak). f. 1. gzkmek, grnmek. 2. belirmek, meydana kmak. 3. (karar) temyiz etmek, daha yksek bir mahkemeye gtrmek. (gazete,vermek. konser dergi v.b.nde) kmak. 4. in (oyunda/filmde) oynamak; 3. to -e arda bulunmak. 4. to -e bavurmak. on (televizyon/radyo programna) kmak. 5. hazr bulunmak. k. dili birdenbire ortaya kmak, birdenbire peyda olmak, peydahlanvermek, peydahlayvermek. i. 1. grnme, gzkme. 2. grn, grnm, d grn. 3. meydana kma. 2. (al) bastrmak. 3. pol. taviz vermek, dn f. 1. yattrmak. vermek. i. 1. yattrma. 2. (al) bastrma. 3. pol. taviz verme, dn verme. etmek, eklemek; ilitirmek. f. ilave

appendage appendectomy appendicitis appendix appertain appetite appetizer appetizing applaud applause apple apple polisher applesauce appliance applicability applicable applicant application application form applied applied linguistics applied sciences apply apply a match to apply an embargo apply o.s. to apply sanctions appoint appointee appointment apportion apportionment appraisal appraise appraiser appreciable appreciate appreciation appreciative appreciatory apprehend apprehension apprehensive apprentice apprenticeship apprise approach approbation appropriate appropriate

i. eklenti; uzant. i., tb. apandis karm. i. apandisit. i. 1. ilave, ek. 2. anat. apandis. f. ait olmak, bal olmak. i. 1. itah. 2. istek, arzu, ehvet. i. meze; erez. s. itah ac; lezzetli. f. alklamak. i. alk. i. elma. k. dili dalkavuk. be in apple-pie order k. dili (bir yer) ok dzenli olmak, (her ey) yerli yerinde olmak. i. elma presi. i. aygt, cihaz. i. (to) (-e) uygulanabilme. s. (to) (-e) uygulanabilir. i. bavuran kimse, aday. i. 1. mracaat, bavurma, bavuru. 2. mracaat formu. 3. uygulama. formu. mracaat s. uygulamal, tatbiki. uygulamal dilbilim. uygulamal bilimler. f. 1. to/for -e bavurmak, -e mracaat etmek: Apply to the head physicians office. Batabiplie bavurun. 2. uygulamak, tatbik -i kibritle tututurmak. etmek: You cant apply that rule in this situation. Bu durumda o ambargo koymak. kural uygulayamazsn. 3. to -i iermek, -i kapsamak, -i kendini (bir ie) vermek; btn dikkatini (bir seni evirmek. 4. ilgilendirmek: This doesnt apply to you. Bu ie) iermiyor. (merhem v.b.ni) bulunmak. pol. yaptrmlarda srmek; (boya v.b.ni) vurmak. 5. (baz aletleri/aygtlar) kullanmak: Apply 2. (tarih, gn v.b.ni) f. 1. (to) (-e) atamak, tayin etmek. the brakes gently. Frene yavaa bas. tayin etmek, saptamak, tespit etmek. kararlatrmak, i. atanan kimse. i. 1. atama, tayin. 2. atanlan grev/makam. 3. randevu. f. bltrmek, paylatrmak. i. 1. blp datma, bltrme. 2. pay. i. deer bime, kymet takdir etme. f. deer bimek, kymet takdir etmek. i. deer bien kimse. s. farkedilebilecek derecede; olduka ok. f. 1. takdir etmek, beenmek. 2. takdir etmek, (bir eyin deerini/nemini/gerekliliini) anlamak. 3. (bir2. (bir eyin i. 1. takdir, deerbilirlik, kadirinaslk; kran. eyin deeri) artmak. deerini/nemini/gerekliliini) anlama. 3. (bir eyin deeri) s. deerbilir, kadirinas, takdirkr; minnettar. artma. s. takdir eden. f. 1. yakalamak; tutuklamak. 2. anlamak, kavramak. i. 1. korku, endie; kuruntu, evham. 2. yakalama; tutuklama. 3. anlay, kavray. s. endieli, evhaml. i. rak; stajyer. i. raklk; staj. f. haberdar etmek. f. yaklamak, yanamak. i. 1. yaklama, yanama. 2. yaklam tarz: We need to change our approach to this problem. Bu i. beenme, uygun bulma, tasvip. soruna yaklam tarzmz deitirmemiz gerek. 3. yol, giri. f. 1. ayrmak, tahsis etmek. 2. kendine mal etmek. s. uygun, yerinde.

appropriately appropriation approval approve approximate approximate approximately approximation apricot April April fool apron apropos apt aptitude aptitude test aptness aquamarine aquarium Aquarius aquatic aquatic sports aqueduct aquiline aquiline nose Arab Arabia Arabian Arabic Arabic numerals arable arbiter arbitrary arbitrate arbitration arbitrator arbor arboretum arbour arc arc lamp arcade arch arch arch arch ones eyebrows archaeological archaeologist archaeology archaic

z. uygun bir ekilde. i. 1. denek, tahsisat. 2. ayrma, tahsis etme. 3. kendine mal etme. i. onaylama, tasvip. f. uygun bulmak, onaylamak, tasvip etmek. s. yaklak, takribi. f. 1. tahmin etmek, yaklak olarak deerlendirmek. 2. -e yakn olmak: The actual measurements of this room closely z. aa yukar, yaklak olarak. approximate (to) my estimates. Bu odann gerek lleri i. 1. tahmin. 2. -e yakn olma. 3. -e yakn bir ey. tahminlerime ok yakn. i. kays. i. nisan. nisanbal, bir nisan akas. i. nlk (giysi). s. uygun, yerinde. edat ile ilgili, -e ait, hakknda. s. 1. Muhtemel bir durumu belirtmek iin kullanlr: Hes apt to be late. Skkabiliyet. i. yetenek, sk ge kalr. That pile of books is apt to fall. O kitap yn devrilir. 2. akll ve abuk kavrayan, zeki: an apt student istidat testi. akll ve abuk kavrayan bir renci. i. 1. uygunluk. 2. to -e eilimli olma. i. mavimsi yeil. i. akvaryum. i., astrol. Kova burcu. s. suda yaar, sucul: aquatic plants sucul bitkiler. su sporlar. i. sukemeri. s. 1. kartal gibi. 2. kartal gagas gibi kvrk. gaga burun. i. 1. Arap. 2. Arap at. i. Arabistan. i. 1. Arap. 2. Arap at. s. Arap. i. Arapa. s. 1. Arap. 2. Arapa. Arap rakamlar. s. srlp ekilebilir, ilenebilir (toprak). i. hakem, arabulucu. s. keyfi, kanun yerine birinin kararna bal olan. f. 1. (iki taraf arasnda) hakemlik yapmak, arabuluculuk yapmak. 2. (bir meseleyi) tarafsz birinin kararna balayarak i. arabulucu kararyla halletme. halletmek. i. hakem, arabulucu. i. ardak. i. arboretum. i., ng., bak. arbor. i. 1. kavis, yay. 2. elek. ark. 3. mat. yay, ark. f. kavis izmek, yay lambas. ark izmek. i. 1. arkat, srakemerler. 2. atari salonu. ks. archaic, archaism, architect, architecture. i. 1. kemer, tak. 2. ayak kemeri. f. 1. over/above zerinde kemer oluturmak; zerinde kemer gibi uzanmak. 2. (havada) s. eytanca. kavis izmek, yay izmek; kavis izdirmek, yay izdirmek. 3. kalarn kaldrmak. (hayvan) (srtn) kabartmak. s. arkeolojik. i. arkeolog. i. arkeoloji. s. arkaik.

archaism archangel archbishop archbishopric archdeacon archdeaconry archduchess archduke archenemy archeological archeologist archeology archer archery archetype archfiend archipelago architect architectural architecture archives archivist archway Arctic arctic ardent ardor ardour arduous are Are you serious? area aren`t arena Argentina Argentine Argentinean Argentinian argue argue against argue for argue s.o. into s.t. argue s.o. out of s.t. argument aria arid aridity Aries arise arisen

i. arkaizm. i., Hrist. bamelek. i. bapiskopos. i. bapiskoposun makam/idaresi altndaki blge. i. badiyakoz. i. badiyakozun makam/idaresi altndaki blge. i. arides. i. aridk. i. 1. ba dman. 2. eytan. s., bak. archaeological. i., bak. archaeologist. i., bak. archaeology. i. oku. i. okuluk. i. ilk rnek, arketip. i. eytan. i. 1. takmada. 2. iinde ok ada olan deniz. i. mimar. s. mimari, mimarla ait. i. mimarlk, mimari. i. ariv. i. arivci. i. 1. kemerli giri/kap. 2. kemerli geit. s. Arktik. i. s. ok souk, buz gibi. s. gayretli, evkli, ateli. i. gayret, evk, ate. i., ng., bak. ardor. s. g, etin. f., bak. be. Ciddi misin? i. 1. alan, saha; blge, mntka; civar, yre: We will use that meadow as ks. are not. a parking area. O ayr park alan olarak kullanacaz. There are a number of mountainous areas in i. arena. Turkey. Trkiyede birka dalk blge var. The area around i. Arjantin. of ancient ruins. zmirin civar eski harabelerle dolu. zmir is full 2.Arjantinli. s. 1. Arjantin, Arjantine zg. 2. Arjantinli. i. yzlm, alan. i. Arjantinli. s. 1. Arjantin, Arjantine zg. 2. Arjantinli. i., s., bak. Argentinean. f. 1. tartmak, mnakaa etmek. 2. kavga etmek; ekimek; atmak. 3.konumak; aleyhinde olmak. aleyhinde that -i savunmak, -i iddia etmek. 4. -e belirti olmak, -e alamet olmak. lehinde konumak; lehinde olmak. tartarak birini bir ey yapmaya ikna etmek. tartarak birini bir eyden vazgeirmek. i. 1. tartma, mnakaa. 2. kavga, ekime, atma, az dala. 3. mz.iddia. i., sav, arya. s. 1. kuru (iklim/hava). 2. kurak (toprak). i. 1. (iklim/hava iin) kuruluk. 2. (toprakta) kuraklk. i., astrol. Ko burcu. f. (a.rose, --n) (from) (-den) meydana gelmek, kmak. f., bak. arise.

aristocracy aristocrat aristocratic arithmetic ark arm arm in arm arm of the law arm of the sea arms length arms reach armada armament armature armchair armed armed forces armed forces Armenia Armenian armful armhole armistice armor armored armpit arms arms control arms race army army of occupation aroma aromatic arose around around arouse arr arraign arraignment arrange arrange flowers arrange for arrangement array arrears arrest arrest s.o.s attention arrival arrive

i. aristokrasi. i. aristokrat, asilzade. s. aristokratik. i. aritmetik. i. sandk, kutu. i. 1. kol. 2. kol, dal, blm, ksm. f. silahlandrmak; silahlanmak. kol kola. gvenlik kuvvetleri. krfez. kol boyu. elin yetiecei mesafe. i. donanma. i. 1. silahlar. 2. silahlanma; silahlandrma. 3. (bir lkede toplam) askeri g. i., elek. armatr; endvi; rotor, dne. i. koltuk (mobilya). s. silahl. silahl kuvvetler. silahl kuvvetler. i. Ermenistan. i., s. 1. Ermeni. 2. Ermenice. s. kucak dolusu: an armful of oranges kucak dolusu portakal. i., terz. kolevi. i. atekes. i. zrh. s. zrhl. i. koltuk alt. i. silahlar. silahlanma kontrol. silahlanma yar. i. kara ordusu, ordu. igal ordusu. i. (kuvvetli ve ho) koku; aroma. s. 1. kuvvetli ve ho (koku); kuvvetli ve ho kokusu olan; aromal. 2. kim. aromatik. i., kim. aromatik bileik. f., bak. arise. z. 1. etrafna: He looked around. Etrafna bakt. 2. aa yukar, yaklak; sularnda: around 6 oclock saat alt sularnda. edat 1. etrafnda: around the table masann etrafnda. 2. civarnda, etrafnda: somewhere around Naples Napoli civarnda f. uyandrmak. bir yerde. 3. orada burada: I roamed around the city. ehri ks. arranged, arrival, arrived. dolatm. f. 1. huk. (san) mahkemeye armak. 2. sulamak. i. 1. huk. (san) mahkemeye arma. 2. sulama. f. 1. (eyay) (belirli bir ekilde) yerletirmek: Elifs going to arrange the furniture in this room. Bu odann mobilyalarn Elif iek aranjman yapmak. yerletirecek. 2. (toplant) dzenlemek, tertiplemek, tertip ayarlamak: Ill arrange for a taxi. Bir taksi ayarlarm. etmek: Who arranged this farewell dinner? Bu veda yemeini i. 1. tertipledi? 3.2. yerletirme. 3. dzen, tertip. 4. anlama. 5. kim dzenleme. (bir mzik parasnn) aranjmann yapmak. mz. aranjman. 6. (iek iin) aranjman. i. 1. sralan, dzen. 2. giyini. f. 1. (askeri birlikleri) sralamak. 2. o. vaktinde denmemi borlar. i., giymek; giydirmek. i. tutuklama, tevkif. f. 1. tutuklamak, tevkif etmek. 2. durdurmak. birinin dikkatini ekmek. i. var; geli. new arrival yeni gelen. f. varmak; gelmek: When will we arrive? Ne zaman varacaz? Has the mail arrived? Posta geldi mi?

arrive at a decision arrogance arrogant arrogate arrow arrowhead arse arsenal arsenic arson arsonist art arterial arteriosclerosis artery artesian well artful arthritis artichoke article articulate articulate articulated lorry articulation artifact artifice artificial artificial fertilizer artificial flower artificial insemination artificial kidney artificial light artificial lighting artificial person artificial respiration artificial sweetener artillery artilleryman artisan artist artistic artistry artless artlessly artlessness arty as as ... as all get-out as ... as ever as ... so ...

karara varmak. i. kstaha bir kibir. s. kstah ve kibirli. f. (haksz yere) benimsemek. i. ok. i. ok ba, temren. i., kaba 1. k, makat. 2. bzk, ans. i. arsenal; cephanelik, mhimmat deposu; silahhane. i. arsenik. i. kundaklk. i. kundak. i. sanat. s., anat. atardamara ait. i., tb. arteriyoskleroz, damar sertlii. i. 1. anat. atardamar, arter. 2. arter, anayol. artezyen kuyusu. s. kurnaz. i., tb. artrit, mafsal iltihab. i. enginar. i. 1. makale, yaz. 2. huk. (bir anlamada bulunan) madde. 3. eya: various articles ofbir ekilde ifadegiyim eyas.ak (ifade); s. 1. dncelerini ak clothing eitli edebilen. 2. 4. dilb. tanmlk (a, an, the). eklemli; boumlu, oynakl. net (telaffuz). 3. anat. f. ak bir ekilde ifade/telaffuz etmek. ng. TIR kamyonu, TIR. i. 1. ak bir ekilde dile getirme. 2. net telaffuz. 3. dilb. boumlanma.yaplan ey, zellikle ilk insanlarn meydana i. insan eliyle 4. anat. eklem; boum, oynak. getirdii sanat eseri. i. 1. hile, oyun. 2. beceri, hner, ustalk. s. yapay, yapma, suni, sahte. suni/yapay gbre. yapma iek. suni/yapay dlleme. suni/yapay bbrek. yapay k. yapay aydnlatma. huk. tzel kii. suni solunum/teneffs, yapay solunum. yapay tatlandrc. i. 1. toplar, (top gibi) ar silahlar. 2. topu snf. o. ar.til.ler.y.men (artlrimn) i. topu. i. zanaat. i. sanat, sanatkr. s. 1. sanatkrane, sanatl. 2. sanat ruhuna sahip, sanatsal yn olan: She is also artistic. Onun sanat yn de var. i. sanatlk. s. 1. hilesiz, saf, akszl. 2. sanatsz, kaba; beceriksizce yaplm. z. hilesiz bir ekilde, saflkla. i. hilesizlik, saflk. s. sanatkrane. ba. 1. -irken; -dike: I nabbed him as he was going out the door. Kapdan karken He was driving astaking life more k. dili son derece, ok: yakaladm. Hes fast as all get-out. seriously as hzla sryordu. She is as smart as all get-out. Zehir bir ciddiye Arabay son he gets older. Yalandka hayat dahahzl. her zamanki gibi: as fast as ever her zamanki gibi alyor. 2. -dii iin; -diine gre: As he didnt bring the money, gibi bir zeks var. 1. -dike get the book. Paray shorter so his excitement he didnt ...: As the time grew getirmedii iin kitab alamad. mounted. Zaman reply to your invitation 2. ne kadar ... o As he didnt evenazaldka heyecan artt.hes probably not kadar ...: As she loves cats, cevap bile birds. O ne kadar kedi going to come. Davetine bir so he loves yollamadna gre severse o da ayn ekilde ku sever. As she kullanlr: Hes not herhalde gelmeyecek. 3. Karlatrmalarda is beautiful so also is smart as she. Gzel olduu kadar aklldr da. 3. nasl ... asshe intelligent.Onun kadar akll deil. I want a box as big as

as a general rule as a matter of course as a matter of course as a matter of fact as affairs stand as black as pitch as bold as brass as easy as pie as far as as far as he is concerned As far as I can see .... as far as in me lies as far as it goes as far as s.o. is concerned as far as that goes as fit as a fiddle as for as for me as for the rest as from as good as as good as gold as if as if as is as it were as like as two peas as long as as luck would have it as meek as a lamb as much again as much as one can as nearly as I can tell as one man as plain as the nose on your face as quick as a wink as regards as regards/to as safe as houses as soon as as soon as possible as such as the crow flies as though as usual as well as well as as yet as yet as you please

genellikle. gayet tabii olarak. doal olarak. aslnda. imdiki halde. simsiyah, zift gibi. k. dili byk bir kstahlkla. ok kolay. kadaryla, -e gre: as far as I can see grdm kadaryla. as far kalrsa, ona sorarsan. onaas Im concerned bana gre. Bana kalrsa .... elimden geldii kadar, tm gcmle. take s.t. lying down bir eyi alttan almak; bir eyinpropose kalmak. as far as it goes; but aslnda, esasen: What you altnda is good, it overlooks someas far as Im concerned. Bana gre iyi. -e gre: Its fine important details. nerin aslnda iyi, ama baz nemli ayrntlar iermiyor. k. dili 1. o zaman; o durumda, o halde. 2. ayrca. 3. zaten, aslnda. sal yerinde. turp gibi, ise: As for me, Im not going. Bense gitmiyorum. bana gelince. geri kalanna gelince. -den itibaren, -den balayarak: as from that date o tarihten itibaren. as from nowas good as finished. Bitirmi gibiyiz. Its as gibi (olmak): Weve bundan byle. good as new. Yeni gibi oldu. 2. ok terbiyeli. 1. ok salam, ok gvenilir. -mi gibi, -cesine, -e (benzemek): He looks as if hes asleep. Sanki uyuyormu gibi duruyor. He was smiling as if hed gya, szde, sanki, gibi. received some good news. yi bir haber almasna tic. imdiki haliyle, olduu gibi. glmsyordu. He looks as if hes working hard. ok alyora sanki, gya, deta. benziyor. tpk birbirine benzer, bir elmann iki yars. 1. -dii srece: You wont get so much as a penny from me as long as I live. Yaadm srece benden bir kuru bile ansma. alamayacaksn. 2. artyla: You can have it as long as you return kuzu gibi, uysal. it by this evening. Bu akama kadar iade etmek artyla onu bir misli daha. alabilirsin. elinden geldii kadar, gc yettii kadar, yapabildii kadar: Ill help as much as bildiim kadaryla. yaklak olarak, I can. Elimden geldii kadar yardm edeceim. hep birlikte. besbelli, apak. k. dili bir lahzada, gz ap kapayncaya kadar; bir rpda. ile ilgili olarak, konusunda, hakknda, -e gelince. -e gelince: as to him ona gelince. ng., k. dili ok emniyetli. -er -mez: Ill call you as soon as I reach Istanbul. stanbula varr varmaz sana telefon edeceim. en ksa zamanda; bir an nce. 1. yle/yle/byle: Hes a teacher and is known as such. O retmendir ve herkes onu yle tanyor. 2. aslnda: Its not a k. dili dosdoru gidecek olursak. medicine as such. Aslnda ila deil. sanki, ... gibi, -cesine: We behaved as though wed known each other for years. Yllardr tanrm gibi davrandk. It was as her zamanki gibi. though hed never seen me before. Sanki daha nce beni hi 1. de, da, dahi: Im going as well. Ben de gidiyorum. 2. ayrca. grmemiti. Its as though were in a jungle. Sanki cengeldeyiz. 1. ... kadar iyi: He writes well, but not as well as Eref. yi yazyor, ama Eref kadar iyi deil. 2. hem ... hem de ...: He gave imdiye kadar, henz. me money as well as advice. Bana hem para verdi, hem de daha, henz. t. nasl isterseniz.

as/so long as asbestos ascend ascendancy ascendant ascendent ascension ascent ascertain ascetic asceticism ASCII ascorbic ascorbic acid ascribe aseptic ash ash ash can Ash Wednesday ashamed ashen ashore ashtray Asia Asia Minor Asian Asiatic aside aside from ask ask a favor of ask for it ask for trouble ask/say the blessing askance askew asleep asparagus asparagus spear aspect asphalt asphyxiate aspirant aspiration aspire aspirin ass assail assailant

1. srece, -dike. 2. -mek artyla, -mek kouluyla. i. 1. asbest. 2. amyant. f. 1. kmak, yukar kmak. 2. (hkmdar) (tahta) kmak. i. hkm, nfuz, itibar, stnlk. s. 1. ykselen. 2. stn, hkim. 3. ufukta grnmeye balayan. i. i., bak. ascendant. s., i. ykselme. i. 1. k; trman. 2. ykseli. 3. yoku, bayr. f. (aratrma yoluyla) tespit etmek, belirlemek, saptamak. i. nefsinin isteklerini krarak ok sade bir hayat yaayan kimse; ileci. i. nefsinin isteklerini krarak ok sade bir hayat yaama; riyazet; ilecilik. ks. American Standard Code for Information Interchange bilg. ASCII (Bilgi Alverii iin Standart Amerikan Kodu). s. askorbik asit. f. to -e atfetmek. s. aseptik. i. 1. bot. dibudak aac, dibudak. 2. dibudak kerestesi, dibudak. i. kl. kl tenekesi; p tenekesi. Paskalyadan nce gelen byk perhiz sresinin ilk arambas. s. s. 1. klrengi. 2. ok soluk, ok solgun. z. kyya, kyda; karaya, karada. i. kl tablas, kllk. i. Asya. Anadolu. i. Asyal. s. 1. Asyal. 2. Asya, Asyaya zg. s., i., bak. Asian. z. 1. bir yana, bir kenara. 2. bir yana: Joking aside, just who are you? aka bir yana, kimsin sen? i., tiy. oyuncunun alak sesle -den baka, bir yana: No one, aside from Esat, can do this. Esat syledii kimse bunu yapamaz. apar. bir yana, sz,2. istemek: He asked to be excused from the table. f. 1. sormak. Sofradan ayrlmak iin izin istedi. Shes asking a lot for this -e ricada bulunmak. poodle. Bu kani iin ok para istiyor. 3. davet etmek: I asked k. dili kanmak, kt bir karlk gerektiren bir davranta her for dinner. Onu akam yemeine davet ettim. bulunmak. aramak, belay satn almak. k. dili bela yemek duas yapmak. z. z. eri, arpk. s. 1. uykuda: The guards were asleep. Bekiler uykudayd. 2. uyumu. i., bot. kukonmaz, Asparagus officinalis. kukonmaz filizi. i. 1. a, yn, bakm: Lets consider this aspect of the problem. Meselenin asfaltlamak. i. asfalt. f. bu ynn dnelim. 2. grn. f. bomak, oksijensiz brakmak. i., s. istekli. i. (uzun zamandr gdlen) byk ama: It was his aspiration to become famous. Amac nl olmakt. f. to/after -i amalamak, -i ama edinmek; -e sahip olmak istemek, -i arzu etmek. i. aspirin. i. 1. eek, merkep. 2. dangalak. 3. kaba k, makat. 4. kaba bzk, ans. hcum etmek. 2. with ... yamuruna tutmak: f. 1. saldrmak, She assailedsaldran kimse. i. saldrgan, him with questions. Onu soru yamuruna tuttu.

assassin assassinate assassination assault assault and battery assay assay assemblage assemble assembly assembly line assembly room assent assert assert o.s. assertion assertive assess assessment assessor asset assets asshole assiduous assign assignation assignment assimilate assimilation assist assistance assistant assistant professor associate associate associate professor association assort assorted assortment assuage assume assumed assumption assurance assure assured assuredly assuringly asterisk

i. suikast. f. suikast yapmak. i. suikast. i. saldr. f. saldrmak. huk. messir fiil. i. 1. analiz edilecek bir rnek. 2. analiz, zmleme, tahlil. f. 1. analiz etmek, zmlemek, tahlil etmek. 2. denemek. i. 1. toplant, meclis. 2. topluluk, kalabalk. 3. montaj. 4. bir araya toplama;toplanmak. 2. monte etmek. f. 1. toplamak; bir araya toplanma. i. 1. toplant; meclis; kongre. 2. montaj. montaj hatt. toplant salonu. i. rza; onaylama. f. to -e raz olmak; -i onaylamak. f. (emin bir ekilde) ileri srmek, ne srmek. 1. kendini gstermek. 2. otoritesini kabul ettirmek. i. 1. iddia. 2. (bir iddiay) ne srme. s. kendini hissettiren. f. 1. deer bimek, kymet takdir etmek: He assessed their house at eighty thousand dollars. Evlerine etme. 3. i. 1. deer bime. 2. (para miktarn) tayin seksen bin dolar deer biti. 2. (para miktarn) tayin etmek, assessment of the hesaplamak: Have deerlendirme;tax assessor tahakkuk memuru. i. deer bien: dnce, fikir: Whats your you assessed the hakkndaki the damage? Zararn ne kadar amount of fikriniz nedir? situation? Durum i. 1. mal, tayin ettiniz 2. deerli bir bir miktar para) talep olduunukymetli ey. mi? 3. (belirli nitelik/erdem/beceri. etmek: The president assessed each member fifty dollars. i., tic. emval, servet, mevduat, aktif, varlk. Bakan her yeden elli dolar talep herif,4. deerlendirmek, bir i., kaba 1. bzk, ans. 2. aalk etti. it herif, put. eyin niteliini tayin etmek. s. bezmeyerek alan, dikkatli ve devaml alan; dikkatli ve devaml (bir alma). f. 1. atamak, tayin etmek. 2. ayrmak, tahsis etmek. 3. tayin etmek, kararlatrmak. 4. (birine) (belirli bir) grev vermek: I i. randevu. assigned you to do the laundry. Sana amar ykama grevini i. 1. atama. 2. ayrma. 3. tayin, kararlatrma. 4. grev; dev. verdim. 5. huk. devretmek. f. asimile etmek. i. asimilasyon. f. yardm etmek. i. yardm. i. yardmc, muavin. asistan. f. with 1. ile grmek, ile ilikide bulunmak. 2. -i hatrlatmak, -i aklaarkada; iI orta. i. i getirmek: associate that smell with the back streets of Warsaw. O koku bana Varovann arka sokaklarn hatrlatyor. doent. i. 1. dernek; birlik; kurum. 2. iliki. 3. arm. f. snflandrmak. s. eitli, muhtelif. i. trl eitleri ieren bir btn. f. azaltmak, hafifletmek, yattrmak; dindirmek. f. 1. farzetmek, varsaymak: Youre assuming too much where Eralps concerned. Eralpin yle yapacan farzetmekle pekl s. 1. farzolunan; hayali. 2. takma (ad). yanlm olabilirsin. What do we do, assuming it doesnt burn? i. 1. varsaym, faraziye. 2. san, zan. Yanmayacan farzedersek ne yaparz? 2. sanmak, zannetmek. i. 1. rahatlatc/ikna edici sz. 2. kendine gven(me). 3. ng. 3. (resmi bir grevi) stlenmek. sigorta: life assurance hayat sigortas. f. 1. (rahatlatc/ikna edici szlerle) temin etmek. 2. salama balamak. s. 1. kendine gvenen. 2. salama balanm. z. mutlaka. z. rahatlatc bir ekilde. i. yldz iareti (*).

astern asteroid asthma asthmatic astigmatic astigmatism astir astonish astonishing astonishment astound astounding astray astride astringent astrologer astrological astrologically astrology astronaut astronomer astronomic astronomical astronomy astute asunder asylum asymmetric asymmetry at at a bound at a clip at a distance at a glance at a stroke at a stroke at all at all costs/at any cost at anchor at any price at any rate at any time at best at best at bottom at close quarters at close quarters at close range at cross-purposes at dark

z., den. geriye, gerisinde, arkaya, geminin kna. i., gkb. asteroit, kk gezegen. i. astm. s. astmla ilgili; astml. s. astigmatik. i. astigmatizm. s. 1. hareket halinde. 2. heyecan iinde, ayakta. f. akna evirmek, hayrette brakmak. s. hayrette brakan. i. hayret, aknlk. f. oke etmek. s. oke eden. z. z. (ata binmi gibi) bacaklar birbirinden ayr olarak. s. sktrc, bzc. i. lokal olarak doku ve damarlar bzen ila. i. yldz falcs, astrolog, mneccim. s. astrolojik, astrolojiye ait. z. astrolojik olarak. i. yldz falcl, astroloji, mneccimlik. i. astronot. i. astronom, gkbilimci. s., bak. astronomical. s. 1. astronomik, gkbilimle ilgili. 2. ok byk, astronomik (rakam/byklk): astronomical prices astronomik fiyatlar. i. astronomi, gkbilim. s. akll, kurnaz, cin fikirli, cin. z. 1. para para. 2. birbirinden uzak/ayr. i. 1. snma yeri, snak, melce. 2. tmarhane, akl hastanesi. s. asimetrik, bakmsz. i. asimetri, bakmszlk. edat 1. Bir yeri belirtmek iin kullanlr: at my office benim broda. at the station istasyonda. 2. Bir zaman belirtmek iin bir hamlede. kullanlr: at five oclock saat bete. He works at night. Geceleri hzla. alr. 3. Bir hareketin hedefini gsterir: Look at her. Ona bak. uzakta, uzak them. Onlara gld. 4. Bir i veya hareketten He laughed atbir yerde. bahsederken kullanlr: Hes good at English. ngilizcede iyidir. bir bakta. 5. Bir miktar gstermek iin kullanlr: Oranges are selling at a bir hamlede. dollar a kilo. Portakaln kilosu bir dolar. bir anda. hi. ne pahasna olursa olsun. demirli, demir atm. her ne pahasna olursa olsun. her ne ise, her neyse, neyse, her ne hal ise: At any rate, we enjoyed She could come at any Her neyse, sizin parti ok her an: your party immensely. time. Her an gelebilir. houmuza gitti. Most of the food we ordered hasnt come. At nihayet, olsa olsa. any rate, weve got the fish. Ismarladmz yemeklerin ou olsa olsa, ta atlasa. gelmedi. Her neyse, balklarmz geldi. At any rate, the important thing is aslnda, esasnda. that shes succeeded. Her neyse, nemli olan onunyakndan, gsolmas. ok bunu baarm gse. ok yakndan. yakndan, yakn mesafeden. farknda olmadan apayr amalar peinde (olmak/almak). akam olunca, hava kararrken.

at deaths door at deaths door At ease! at every turn at first at first sight at four oclock sharp at full blast at full gallop at full length at full speed at full tilt at great length at heart at home at home in at home with at intervals at issue at its zenith at large at large at last at last at least at least at leisure at length at liberty at long last at long last at most at most at no time at odd moments at once at once at one blow at one scoop at one whack at ones command at ones leisure at ones peril at ones pleasure at par at peace at present at random at that at that point

lmn eiinde, bir aya ukurda. lmek zere, bir aya ukurda. ask. Rahat! her keresinde, her defasnda. nce, evvela. ilk bakta. saat tam drtte. tam gazla; tam kapasiteyle. drtnala. 1. ayrntlaryla. 2. boylu boyunca. son sratle, son srat. son sratle. ayrntlaryla, detaylaryla. aslnda, hakikatte. evde, kendi evinde. 1. (bir konuda) bilgili: Hes at home in the business world. dnyasn -i iyi bilen:tanr. 2. (bir yerde) kendini rahatall kinds. -e aina, yakndan Hes at home with machines of hisseden. Her tr makineden anlar. aralkl, aralarla. zerinde konuulan, sz konusu olan. doruunda, zirvesinde. serbest. 1. serbest, ortada dolaan. 2. genellikle. 3. btn ayrntlaryla. nihayet. sonunda. en az, en aa; hi olmazsa, en azndan. 1. hi olmazsa, bari. 2. en azndan. 1. bo zaman olan. 2. bo zamanlarda. 1. uzun uzadya. 2. en sonunda. zgr. en sonunda. en sonunda. en ok. olsa olsa, en fazla. hibir zaman. zaman bulduka. derhal, hemen. 1. hemen, derhal. 2. ayn anda. bir vuruta. bir vuruta, bir darbede. ng., k. dili bir defada, bir kalemde, birden. emrinde. bo zamanlarnda. bana gelebileceklerden kendisi sorumlu olarak. 1. istedii zaman. 2. isteine gre. tic. baaba. 1. bar halinde. 2. huzur iinde. 1. u an. 2. u ara, halihazrda. rasgele, tesadfen. onun zerine: Once again she refused, and at that he left. Bir daha srada: At o da onun zerine kt. ktm. 2. o noktaya 1. o reddetti; that point I left. O srada gelince, o aamaya gelince: At that point add the eggs. O aamaya gelince yumurtalar ilave edin.

at the drop of a hat at the eleventh hour at the end of the day at the expense of at the instance of at the latest at the moment at the outside at the rate of at the risk of at the same time at the sight of at the top of his lungs at the top of ones lungs/voice at the utmost at the very least at this juncture at times at value at will at worst at worst at your convenience at your risk at/in one fell swoop ate atheism atheist atheistic athlete athletes foot athletic athletics Atlantic atlas atmosphere atmospheric atom atom bomb atomic atomic age atomic bomb atomic energy atomic nucleus atomic number atomic pile atomic power atomic waste atomic weight atomise

k. dili hemen, derhal. k. dili son anda, son dakikada. ng., k. dili eninde sonunda. ... pahasna. (birinin) istei zerine. en ge. u an, imdilik. k. dili en fazla, olsa olsa, azami. hzla: at the rate of one hundred meters per second saniyede yz metre hzla. ... pahasna. ayn zamanda. -i grnce, -i grr grmez. avaz kt kadar. k. dili avaz kt kadar. en ok, olsa olsa. en aa, en az. bu noktada. bazen, arasra. piyasa fiyatna gre deerlendirilmi. 1. istedii gibi; istenilen ekilde: The aerial can be rotated at will.kt ihtimalde. yne evrilebilir. 2. istediinde; istenilen en Anten istenilen zamanda. en kt ihtimal: At worst, all hell get is a year in jail. En kt ihtimal, bir yl hapis yer. mmkn olduu kadar yakn bir size uygun bir zamanda, zamanda. ziyan olduu takdirde sizin hesabnza, tehlike sorumluluu size ait olmak zere. bir rpda. f., bak. eat. i. ateizm, Tanrtanmazlk, zndklk. i. ateist, Tanrtanmaz, zndk. s. ateistik, ateist, Tanrtanmaz; zndk (kimse). i. sporcu. madura aya. s. 1. spora zg, sportif, spor. 2. atletik, sporcu. i. atletizm. s. Atlantik. i. atlas (harita kitab). i. atmosfer. s. atmosferik. i. 1. atom. 2. zerre. atom bombas. s. atomik. atom a. atom bombas. nkleer enerji, atom enerjisi. atom ekirdei. atom says. nkleer reaktr, atom reaktr. atomik g, nkleer enerji. nkleer atklar. atom arl, atomik arlk. f., ng., bak. atomize.

atomize atomizer atone atonement atrocious atrocity atrophy attaboy attach attach attach case attached attachment attachment for/to attack attain attainment attempt attend attend to attendance attendant attention attention span attentive attenuate attest attic attire attitude attorney attorney general attract attraction attractive attractiveness attribute attribute attribution attrition attune aubergine auburn auction auctioneer audacious audacity audible audibly audience

f. 1. atomlara ayrmak. 2. (svy) pskrtmek. i. atomizr; pskrte. f. (bir su, kabahat v.b.ni) affettirecek harekette bulunmak, telafi etmek; kefaret etmek. i. kefaret. s. 1. iren, menfur; canavarca. 2. ok kt, berbat. i. 1. irenlik, canavarlk. 2. berbatlk. i. dumur, krelme. f. dumura uramak, krelmek; dumura uratmak,dili Aferin sana! nlem, k. kreltmek. f. 1. takmak, ilitirmek, balamak. 2. huk. el koymak, haczetmek. i. atae. Bond anta. s. 1. bal, ilgili. 2. iliik, iliikteki. 3. sevgiyle bal. i. 1. aksesuar, bir eye taklabilen para. 2. sevgi ba. 3. huk. el koyma, haciz koyma. -e ballk, -e sevgi. f. hcum etmek, saldrmak; vurmak, tecavz etmek. i. 1. saldr, hcum. 2. nbet, kazanmak. 2. varmak; ermek, erimek. f. 1. elde etmek, kriz. i. 1. elde etme, kazanma. 2. baar. 3. marifet. f. denemek, giriimde bulunmak, teebbs etmek; almak; kalkmak: He attempted to climb that mountain. O daa f. 1. hazr bulunmak. 2. bakmak; tedavi etmek; hizmet etmek. trmanmay denedi. You should attempt to finish that project by -e dikkat etmek, -e bakmak. Friday. O ii Cuma gnne kadar bitirmeye almalsn. You i. 1. hazr bulunma. 2. hazr bulunanlar. should not attempt to lift things which are too heavy for you. Gcnn yetmedii kadar ar eyleri kaldrmaya i. (bir hizmette bulunan) grevli: shop attendant tezghtar. kalkmamalsn. i.biletleri3. iltifat.eden veya yer gsteren theater attendant bakm. kontrol 4.teebbs. duru/vaziyet. i. 1. dikkat. 2. ilgi, deneme, giriim, ask. esas grevli. flight attendant uu grevlisi. ground attendant yer dikkat genilii. grevlisi. s. 1. dikkatle izleyen: an attentive audience dikkatle izleyen seyirciler. 2. dikkat eden, dikkatli: an attentive workerdeerini f. 1. inceltmek; hafifletmek, azaltmak; zayflatmak. 2. dikkatli bir ii. drmek. f. 1. dorulamak, tasdik etmek. 2. (bir belgeyi imzalayarak bir eyin doruluuna/gerekliine) ahadet etmek. 3. to -i i. tavanaras. gstermek, -e delalet etmek. i. elbise, giysi, klk. f. giydirmek. i. tutum, davran, tavr. i. avukat. basavc. f. ekmek; cezbetmek. i. 1. cazibe, almllk. 2. fiz. ekim. s. cazibeli, ekici, alml. i. ekicilik, almllk. f. to 1. (bir nedene) balamak; -e yormak. 2. -e mal etmek, -e atfetmek. i. sfat, nitelik, vasf. i. 1. balama; yorma. 2. atf. i. 1. ypranma, anma; ypratma, andrma. 2. zayiat. f. 1. akort etmek. 2. to -e uydurmak, -e altrmak. i., ng. patlcan. s. kumral. i. ak artrma, mezat, mzayede. f. (off) ak artrma ile satmak. i. mezat. s. 1. cretli. 2. kstah. i. 1. cret. 2. kstahlk. s. iitilebilir, duyulabilir. z. iitilebilecek ekilde. i. dinleyiciler; seyirciler, izleyiciler.

audiocassette audiovisual audit auditor auditorium auditory auditory canal Aug auger aught aught augment augmentation augur August august aunt auspices auspicious austere austerity Australia Australian Austria Austrian authentic authenticate authenticity author authorisation authorise authoritarian authoritative authority authorization authorize autistic auto autobiographer autobiographic autobiographical autobiography autocracy autocrat autocratic autograph automat automate automatic automatic pilot

i. teyp kaseti. s. grsel-iitsel, odyovizel. i. (hesaplar) denetleme. f. (hesaplar) denetlemek. i. deneti, kontrolr. i. toplant salonu; konser salonu. s. iitme ile ilgili, iitsel. anat. iitme kanal. ks. August. i. burgu, matkap, delgi. i. i. sfr. f. artrmak. i. artrma. f. (iyi/kt) bir iaret olmak: This augurs well for us. Bu bize iyi bir iaret. i. austos. s. yce ve ok saygn. i. 1. teyze: She is my maternal aunt. O benim teyzem. 2. hala: She is i., o.my paternal aunt. O benim halam. 3. yenge: Aunt Aliye is my uncles wife. Aliye yenge amcamn/daymn ei. s. uurlu, hayrl. s. 1. sert. 2. sade ve sssz; konforsuz. i. 1. sertlik, hainlik. 2. sade, konforsuz ve dnyevi zevklerden yoksun bir yaam. i. Avustralya. i. Avustralyal. s. 1. Avustralya, Avustralyaya zg. 2. Avustralyal. i. Avusturya. i. Avusturyal. s. 1. Avusturya, Avusturyaya zg. 2. Avusturyal. gerek, otantik. 2. gvenilir: How authentic is this s. 1. hakiki, news? Ne derece gvenilir birgereklemek. f. dorulamak, tasdik etmek; haber bu? i. 1. gereklik, otantiklik. 2. gvenirlik. i. yazar, mellif. i., ng., bak. authorization. f., ng., bak. authorize. s. otoriter. s. 1. ok gvenilir (ey). 2. amirane. 3. sayg uyandran; itaat etmeye ynelten. 4.otorite. the authorities yetkili kiiler. i. 1. yetki. 2. yetke, otoriter. i. izin. f. 1. izin vermek. 2. yetkilendirmek. s. otistik. i., k. dili oto, otomobil. i. otobiyografi yazar. s., bak. autobiographical. s. otobiyografik. i. otobiyografi, zyaamyks. i. otokrasi. i. otokrat. s. otokratik. i. imza; bir kimsenin el yazs. i. 1. otomatlardan yemek alnan kafeterya. 2. otomat, parayla alan yiyecek iecek f. otomatikletirmek. datma makinesi. 3. otomat, bir canlnn yapabilecei baz ileri yapan aygt. s. otomatik. i. otomatik tabanca/tfek, otomatik. hav. otomatik pilot.

automatic transmission automatically automation automobile automotive automotive industry autonomous autonomy autopsy autumn autumnal autumnal equinox auxiliary auxiliary verb auxiliary verb avail avail o.s. of availability available avalanche avarice avaricious avenge avenue aver average averse aversion avert aviary aviate aviation aviator avid avocado avocation avoid avoidable avoidance avoirdupois avoirdupois pound avow avowal avowed await await s.o./s.t. with anticipation awake awake awaken award

otomatik vites, otomatik transmisyon. z. otomatik olarak, otomatikman. i. otomasyon. i. otomobil. s. otomotiv. otomotiv sanayii. s. zerk, otonom. i. zerklik, otonomi. i. otopsi. i. sonbahar, gz. s. sonbahara ait. sonbahar noktas, gz lm (21 Eylle rastlayan ekinoks). s., i. yedek; yardmc. dilb. yardmc fiil. yardmc fiil. i. yarar, fayda. f. yaramak. -den yararlanmak, -den faydalanmak. i. var olma, elde edilebilme. s. var, elde edilebilir. i. 1. . 2. heyelan. i. para hrs. s. para canls. f. cn almak, cn karmak. i. cadde. f. (--red, --ring) (emin bir ekilde) ileri srmek, ne srmek. i., mat. ortalama, vasati. s. 1. mat. ortalama, vasati: average annual rainfall yllk ortalama ya. 2. olaan, vasat, orta. f. 1. s. mat. -in ortalamasn almak. 2. ortalama (belirli bir miktar) i. hi holanmama. tketmek, yapmak v.b.: He averages a pack of cigarettes a day. f. 1. baka tarafabir paket sigaradeitirmek. 2. nlemek. Gnde ortalama evirmek, yn iiyor. 3. out at -in ortalamas (belirli bir miktar) olmak. i. kuhane. f. uak kullanmak. i. havaclk. i. pilot, havac. s. cokun; hevesli. i., bot. avokado, amerikaarmudu. i. birinin asl ii dnda yapt bir i, hobi. f. 1. -den kurtulmak; -i nlemek. 2. -den kanmak; -den ekinmek. 3. -den saknmak. s. 1. nlenebilir. 2. kanlabilir. i. of 1. -den kurtulma; -i nleme. 2. -den kanma; -den ekinme. 3.Amerikan arlk l sistemi. i. ngiliz ve -den saknma. (16 ounces) 453 gram. f. aka sylemek, itiraf etmek. i. aka syleme; itiraf. s. -i aka ilan edilmi olan (biri): Hes an avowed monarchist. Monarist olduunu her hazr olmak. f. beklemek, gzlemek, zaman syler. birini/bir eyi drt gzle beklemek. s. uyank, uyanm. f. (a.woke, --d/a.wok.en) 1. uyanmak; uyandrmak. 2. to -in farkna varmak. f. 1. uyanmak; uyandrmak. 2. to -in farkna varmak. i. dl, mkfat. f. 1. dllendirmek. 2. (resmi bir kararla) vermek.

aware awareness awash away away game awe awe-inspiring awesome awestricken awestruck awful awfully awhile awkward awkwardly awkwardness awl awning awry ax axe axiom axiomatic axis axle ay aye azalea Azerbaijan Azerbaijani azure B, b BA baa babble babbler babe baboon baby baby blue baby bottle baby carriage/buggy baby farm baby grand baby sitter baby tooth babyhood babyish baby-sit baby-sitter

s. farknda; haberdar. i. farknda olma. s. z. 1. buradan, uradan, oradan: Go away! Git buradan! 2. bir yere, bir tarafa, bir yana: Put that away! Onu bir yere kaldr! 3. deplasman, deplasman ma. Pekitirmek iin kullanlr: Theyre working away! Harl harl i. 1. korkuyla kark sayg, huu. 2. korkuyla kark aknlk, alyorlar. 4. hemen, imdi: Fire away! Ate! s. 1. yok, baka dehet. f. 1. -i huu iinde brakmak. 2. -i dehete drmek. s. 1. insan huu iinde brakan. 2. dehet verici. Hes away for yerde: Theyre away right now. Onlar imdi yok. the weekend. Hafta sonu iin bir2. dehet verici. 3.km: We s. 1. insan huu iinde brakan. yere gitti. 2. yola k. dili rebak. awestruck. mthi, dehet. Nihayet yola ktk. 3. (belirli bir) uzaklkta: s., away at last! Thats twenty kilometers away. Oras yirmi kilometre uzakta. s. 1. huu iinde. 2. dehet iinde. s. 1. korkun, mthi; berbat. 2. k. dili ok fazla, pek ok: Thatll take an awful lot of work. O ok i ister. z. ok. z. bir sre, bir mddet: Youll have to wait awhile. Bir sre beklemen lazm.hantal; sakar. 2. kullanlmas zor. 3. zor; s. 1. beceriksiz; uygunsuz, mnasebetsiz. ekilde. z. beceriksizce; hantal bir i. beceriksizlik; hantallk; sakarlk. i. biz, kundurac bizi, t. i. tente. s., z. eri, yamuk; arpk. i. balta. i., bak. ax. i. aksiyom, belit. s. aksiyomatik, belitsel. o. ax.es (ksiz) i. eksen, mihver. i. dingil, mil, aks. z., bak. aye. z. evet, muhakkak, hay hay. i., bot. aalya, aelya, azelya, Rhododendron. i. Azerbaycan. i., s. 1. Azeri. 2. Azerice. i., s. gkmavisi. i. B, ngiliz alfabesinin ikinci harfi. ks. Bachelor of Arts. i. meleme. f. melemek. f. 1. anlalmaz szler sylemek. 2. gevezelik etmek, samalamak; boboazlk etmek. 3. (su) alamak. i. geveze, boboaz. i. 1. bebek. 2. k. dili kz, pili. i., zool. habemaymunu. i. 1. bebek, ocuk. 2. k. dili sevgili. s. yavru. f. (birine) ar bir zenle bakmak, her ihtiyacn karlamak. st mavisi. biberon, emzik. ocuk arabas. ocuk ve bebekler iin cretli bakmevi, kre. ksa kuyruklu piyano. ocuk bakcs. stdii. i. bebeklik devresi. s. bebek gibi. f. (ba.by-sat, --ting) ana babalar evde olmad zaman ocua bakmak.bakcs. i. ocuk

baccara baccarat bachelor Bachelor of Arts degree Bachelor of Science degree bacillus back back and forth back and forth back country back down back number back number back out back pay back scratcher back seat back street back talk back to back back up backache backbit backbite backbitten backbone backbreaking backcomb backdoor backer backfire backgammon background backhand backhanded compliment backing backlash backlog backpack backpacker backpedal backrest backside backslid backslidden backslide backspace backstage backstitch backstroke

i., isk., bak. baccarat. i., isk. bakara. i. bekr erkek, bekr. ks. B.A. edebiyat fakltesi diplomas. ks. B.S. fen fakltesi diplomas. o. ba.cil.li (bslay) i. basil. i. 1. arka taraf, arka. 2. anat. srt, belkemii. 3. futbol bek. f. 1. -i desteklemek, -e arka olmak, -e yardm etmek: Akifs company ileri geri. is backing this project with five million dollars. Akifin irketi bu ileri geri. projeyi be milyon dolarla destekliyor. 2. geri yrtmek, geri tara. srmek, geri geri gitmek: I always back my car into the garage. Arabam garaja hep geri bir iddiadan vazgemek. geri srerim. He backed out of the room. Geri geri ekilerek odadan kt. s. 1. arka, arkadaki, (dergi/gazete iin) eski say/nsha. arkasndaki; arkaya doru olan: back door arka kap. 2. evvelki; bir derginin eski saylarndan biri. eski. z. 1. geri, geriye: He gave the money back. Paray geri caymak, sznden to the office. Broya geri dnd. It takes verdi. He went backdnmek. four days to go to denmesi gecikmi gidip cret veya maanVan and back. Vanaksm. dnmek drt gn ister. 2. yine, tekrar: He climbed back up the ladder. Tekrar kaa. merdivene trmand. When are you going back to see your 1. arka yer, arka koltuk. 2. ikinci mevki/rol. doctor? Tekrar doktorunla grmeye ne zaman gideceksin? arka sokak. kstaha karlk verme. arka arkaya, srt srta. 1. geri srmek, geri gitmek. 2. (kantla) desteklemek. 3. arka kmak, desteklemek. 4. bilg. lumbago. i. srt ars; bel romatizmas, yedeklemek. f., bak. backbite. f. (back.bit, back.bit.ten) arkasndan ekitirmek/ktlemek. f., bak. backbite. i. 1. anat. omurga, belkemii. 2. belkemii, en nemli destek, temel.yorucu, ypratc. s. ok 3. karakter kuvveti, yrek gc, maneviyat. f. (salar) tersine taramak. s., k. dili yasad. i. desteki, taraftar. f. 1. (motorun atei) geri tepmek. 2. geri tepmek, istenilenin aksi olmak. i. tavla. i. 1. arka plan, zemin; fon. 2. bir kimsenin gemiteki grg, evre tersi ne gelecek ekilde yaplan vuru. s. elin tersi ne i. elin ve tahsili. gelecek ekilde yaplan (vuru v.b.). z. elinin tersiyle. kompliman gibi gzken eletiri; kompliman olup olmad belli olmayan sz. i. arka, destek. i. 1. (siyasal/toplumsal bir gelimeye kar) gl tepki. 2. geri tepme. i. birikmi i, ylm i: You should work on that backlog of unanswered letters. O birikmi mektuplar cevaplamaya i. srt antas. f. omzunda srt antasyla gezmek. bakmalsn. i. omzunda srt antasyla gezen kimse. f. 1. pedal geri evirmek. 2. k. dili caymak, tornistan etmek. i. arkalk. i. 1. arka taraf. 2. k. dili k, makat. f., bak. backslide. f., bak. backslide. f. (back.slid, back.slid/back.slid.den) (iyi yoldayken) kt yola sapmak. f. (daktiloda/bilgisayarda) geri gitmek. i. kulis, perde arkas. i. ineard diki. f. ineard diki yapmak. i. srtst yzme.

backtrack backup backup copy backward backward backwardness backwards backwards and forwards backwards and forwards backyard bacon bacterial bactericide bacteriological bacteriological warfare bacteriologist bacteriology bacterium bad bad blood bad debt bad debt bad luck bade badge badger badly bad-mouth bad-tempered baffle baffling bag bag and baggage bag lady bag of tricks baggage baggage car baggage room baggy bagpipe bah Bahama Bahamas Bahamian Bahrain Bahraini bail bail bail s.o. out bail s.o./s.t. out

f. geldii yoldan geri dnmek. i. yedek. s. 1. yedek. 2. mz. elik eden. bilg. yedek kopya. s. 1. geriye doru yaplan. 2. ge kavrayan. 3. geri kalm. z. geriye doru, tersine, geri geri. i. 1. ge kavrama, gerilik. 2. geri kalmlk. z., bak. backward 2. ileri geri. ileri geri. i. arka bahe, evin arkasndaki bahe. i. beykn, tuzlanm/ttslenmi domuz br/srt. s. bakteriye ait. i. bakterisit. s. bakteriyolojik. bakteriyolojik sava. i. bakteriyolog. i. bakteriyoloji. o. bac.te.ri.a (bktriy) i. bakteri. s. bakteriye ait. s. (worse, worst) 1. kt, ahlaksz. 2. kt, ho olmayan. 3. ciddi, vahim. 4. kt, niteliksiz; hatal. 5. bozuk, bozulmu There is bad blood between them. Onlar birbirine dman. (yiyecek). 6. hasta/sakat (organ/uzuv). 7. argo ok iyi, harika. alnamayan alacak. pheli alacak. ansszlk. f., bak. bid. i. rozet; nian. i., zool. porsuk. f. hi rahat brakmamak, bann etini yemek. z. 1. fena halde, fena bir ekilde: The team was badly beaten. Takm fena halde yenildi. 2. ok: That child badly needs a new f., k. dili ktlemek. pair of shoes. O ocuun yeni bir ift ayakkabya ok ihtiyac s. aksi, huysuz, ters. var. She wants to see that movie badly. O filmi seyretmeye can f. 1. artmak. 2. engel olmak. atyor. s. artc, aldatc. i. torba; anta; heybe; uval; kese; kesekd. f. (--ged, --ging) 1. torbalamak, uvala koymak. 2. (av) yakalamak. btn eyasyla. tm eyasn bir torbada tayp sokaklarda yaayan kadn. 1. bir sr yalan dolan. 2. eldeki imknlar. i. bagaj, yolcu eyas. furgon, yk vagonu. emanet. s. torba gibi sarkan, apal duran (pantolon). i., mz. tulum, gayda. nlem Tu! s. Bahama, Bahama Adalarna zg. i. i. Bahamal. s. 1. Bahama, Bahama Adalarna zg. 2. Bahamal. i. Bahreyn. i. Bahreynli. s. 1. Bahreyn, Bahreyne zg. 2. Bahreynli. i., huk. 1. (sann tahliye edilmesi iin verilmesi gereken) teminat akesi, kefalet. 2. kefaletle tahliye edilme. f. marapa i. (tekneye giren suyu boaltmak iin kullanlan) kova, v.b. f. 1. tekneye giren suyu kova, marapa v.b. ile boaltmak. birine kefalet ederek tahliyesini salamak. 2. out (tekneye) giren suyu kova, marapa v.b. ile boaltmak; k. dili birini/bir eyi (zor bir durumdan) kurtarmak. tekneye giren (suyu) kova, marapa v.b. ile boaltmak. 3. out (uaktan) paratle atlamak. 4. out k. dili (zor bir durumdan) syrlmak/kamak.

bailiff bailiwick bait bake bake sale baked beans baked potato baker bakers dozen bakery baking baking powder baking soda baking soda baksheesh balance balance a tire balance of a debt balance of payments balance of power balance of trade balance sheet balanced balcony bald bald-faced baldness bale bale baleful balk balky ball ball ball and chain ball bearing ball cock ball of the foot ballad ballast ballerina ballet ballet dancer ballistic ballistic curve ballistic missile ballistics balloon balloon tire ballot

i. 1. icra memuru. 2. khya. i. uzmanlk alan; yetki alan. i. olta yemi; kapan yemi. f. 1. yemlemek. 2. szlerle eziyet etmek. piirmek. f. frnda evde yaplm kek, kurabiye, pasta gibi eylerin sat. frnda piirilmi kuru fasulye. frnda patates; kumpir. i. frnc, ekmeki. on . i. 1. ekmek frn, frn. 2. pastane. i. 1. frnda piirme. 2. (bir) piim. kabartma tozu. karbonat, sodyum bikarbonat. kabartma tozu, sodyum bikarbonat. i. bahi. i. 1. terazi. 2. denge. 3. denklem. 4. bilano. 5. bakiye. f. 1. dengelemek. 2. dengeli olmak. lastiin balans ayarn yapmak. bor bakiyesi. demeler dengesi. (uluslararas ilikilerde) kuvvetler dengesi. ticaret dengesi, ithalat ve ihracat arasndaki deer fark. bilano. s. dengeli. i. balkon. s. 1. dazlak. 2. klsz; tysz. 3. yaln, sade. s., bak. barefaced. i. dazlaklk. i. balya. f. balyalamak. i., ng., bak. bail 2. s. uursuz, meum. f. bir engel karsnda duraklamak; yrmemekte direnmek. s. yrmemekte direnen, inat eden (hayvan). i. 1. top; kre. 2. yumak: a ball of yarn bir yumak iplik. 3. topak: a balo. dough bir topak hamur. f. up k. dili (bir eyin) iine i. ball of etmek. pranga. mak. bilye. amandra ile ileyen kapama valf. ayak parmaklarnn kk. i. balad; trk. i. 1. den. safra. 2. d.y. balast. i. balerin. i. 1. bale. 2. bale trupu. 1. balerin. 2. dansr. s. balistik. balistik erisi. ask. roket. i. balistik, at bilimi. i. balon. f. balon gibi imek. balon lastik. i. oy pusulas.

ballot box ballpark ball-point ball-point pen ballroom balls ballsy ballyhoo balm balmy baloney balsam Baltic balustrade bamboo bamboozle ban banal banality banana banana pepper banana republic band band band saw band together bandage Band-aid band-aid bandit banditry bandmaster bandstand bandwagon bandy bandy about bandy words with bandy-legged bane baneful bang bang up banger Bangladesh Bangladeshi bangs banish banishment banister bank

oy sand. i., k. dili i. tkenmez, tkenmez kalem. tkenmez kalem. i. dans salonu, balo salonu. i., argo 1. taaklar, husyeler. 2. cesaret, taak, gt. 3. ng. sama, zrva, fasa fiso. s., argo baya cesur: Shes one ballsy female! Amma taakl kar yahu! heyecanl ve amatal propaganda/reklam. 2. i., k. dili 1. grlt, olarak kullanlan birka eit ya. 2. pelesenk. 3. bot. i. 1. ila patrt, amata, velvele. melisa, oulotu. lk (hava). 2. k. dili kak, bir tahtas eksik. s. 1. yumuak ve4. gzel koku, rayiha. 5. kokulu merhem; ar veya szy dindiren merhem. i. 1. bir cins salam. 2. k. dili sama, zrva, fasa fiso. i. pelesenk. s. Baltk. i. korkuluk, trabzan. i. bambu. f., k. dili 1. aldatmak, dolandrmak. 2. artmak. f. (--ned, --ning) yasaklamak, menetmek. i. yasak. s. banal, sradan, baya. i. 1. banallik, sradanlk. 2. banal sz; banal ey. i. muz. arliston, arliston biber. muz cumhuriyeti. i. 1. takm, zmre. 2. bando. i. 1. erit, bant, kurdele; kolan; sarg. 2. kemer; kay. 3. uzun izgi. testere. erit f. emberlemek. birlemek, bir araya toplanmak; birletirmek, bir araya toplamak.(yaray) sarmak, balamak. i. sarg. f. i. yara band, plaster, bant. i., bak. Band-aid. s., k. dili geici: a band-aid solution geici bir zm. ekya. i. haydut, i. haydutluk. i., mz. bando efi. i. ak havada alan mzik topluluklarna zg ve ou zaman st kapal platform. i. f. 1. (bir sz) ok iyi biliyormu gibi kullanmak. 2. (bir fikri) ortaya atmak. 3. (birkavgas yapmak. be bandied about azdan ile atmak, ile az haberi) yaymak. aza dolamak, sylenmek. s. arpk bacakl. i. s. zararl, kt. i. 1. at!/Bom! 2. grlt, patrt; patlama. 3. heyecan, sevin. 4. sansasyon, canna okumak: You can use my car, but dont mahvetmek, olay. f. 1. iddetle arpmak/kapanmak. 2. grltl bang it up! vurmak. 3. grlt yapmak. z., k. dili tam: you dare bir ekilde Arabam kullanabilirsin, ama canna i., ng., k. dili sosis. bang in the middle of the war savan tam ortasnda. bang on okuyaym deme! i. Banglade. time tam zamannda. i. Bangladeli. s. 1. Banglade, Bangladee zg. 2. Bangladeli. i. perem, kkl, krkma. f. 1. srgne gndermek, srmek. 2. kovmak, uzaklatrmak. i. srgn. i. trabzan; trabzan kpetesi. i. 1. (nehir, gl, v.b.ne ait) ky, kenar. 2. (set gibi duran, yanlar hafif meyilli/dik) toprak kmesi. 3. (bulut) kmesi. f. ymak; ylmak.

bank bank account bank bill bank discount bank holiday bank note bank on bank rate bank vault bankable bankbook bankcard banker banking bankrupt bankruptcy banner banns banquet banter baptise baptism baptize bar bar none bar of soap barb Barbadian Barbados barbarian barbaric barbarism barbarity barbarous barbecue barbed barbed wire barbell barber barbershop bard bare bare bare its teeth bare living bareback barefaced barefoot barefooted barehanded

i. banka. f. bankaya (para) yatrmak. banka hesab. banknot; bir banka tarafndan dier bir banka zerine ekilen polie. skontosu, bir senedin banka tarafndan krlmas. banka ng. cumartesi ve pazar gnleri dndaki resmi tatil. banknot, kt para. -e bel balamak, -e gvenmek: We are banking on their support. Desteklerine faiz baladk. banka skonto haddi, bel oran. banka kasas. s., k. dili kr getiren, para getiren. i. banka czdan, hesap czdan. i. (bankann kard) kredi kart. i. bankac. i. bankaclk. s., i. iflas etmi, batkn, mflis. f. iflas ettirmek, batrmak. i. iflas, batk. i. 1. bayrak, sancak, alem. 2. gazet. manet. i. (gelecek bir tarihe ait) evlenme ilan. i. ziyafet, resmi ziyafet. i. akalama, taklma. f. akalamak, taklmak. f., ng., bak. baptize. i. vaftiz. f. vaftiz etmek. i. 1. ubuk, srk. 2. engel. 3. bar (iki iilen yer). 4. huk. baro. 5. su iindeki ayrksz. 6. mz. l izgisi. f. (--red, --ring) 1. istisnasz, kum seti. srglemek. 2. engel olmak. 3. sokmamak, almamak. edat -den sabun kalb. baka, hari. i. 1. engel; kanca. 2. ineleyici sz. i. Barbadoslu. s. 1. Barbados, Barbadosa zg. 2. Barbadoslu. i. Barbados. i., s. vahi, barbar. s. medeniyetsiz, barbar; vahi. i. barbarlk. i. vahet. s. barbarca, vahi. i. 1. (et kzartmak iin darda kullanlan) zgara; barbek. 2. stne baharatl bir sos ineli (sz). s. 1. dikenli, kancal. 2. dklerek zgarada kzartlan et. 3. etin bu ekilde kzartld akhava toplants. f. stne baharatl bir dikenli tel. sos dkerek (eti) zgarada kzartmak. i. halter. i. berber. f. tra etmek. i. berber dkkn, berber. i. saz airi, ozan. s. 1. plak. 2. ancak yetecek kadar. f. soymak, amak. f., eski, bak. bear 2. (hayvan) dilerini gstermek. kt kanaat geinme. z. s. apak, dpedz: Thats a barefaced lie. Dpedz yalan bu. s., z. yalnayak. s., z., bak. barefoot. z. 1. silahsz. 2. eldivensiz. 3. aletsiz.

bareheaded barelegged barely barf bargain barge barge in bark bark bark up the wrong tree barkeep barkeeper barley barmaid barman barmy barn barnstorm barnyard barnyard fowl barometer baron baroness baroque barracks barrage barred barrel barrel organ barrel vault barren barrette barricade barrier barrister barroom barrow bartender barter base base base of operations base s.t. on baseball baseboard baseless basement baseness bash bashful

s. ba ak. s. orapsz, plak bacakl. z. ancak, gbela. f., argo kusmak. i. kusmuk. i. 1. i anlamas. 2. kelepir. f. 1. pazarlk etmek. 2. for/on -i ummak, -i beklemek: I hadnt bargained on that. yle bir ey i. mavna. beklememitim. burnunu sokmak, ie karmak. i. havlama. f. havlamak. i. kabuk; aa kabuu. k. dili yanl kap almak. i., bak. barkeeper. i. barmen. i. arpa. i. barn tezghnda alan kadn, barmeyd. o. bar.men (barmn) i. barmen. s., ng. kafadan kontak, kafas bir ho, atlak. i. ahr, iftlik ambar. f., k. dili tarada temsil vermek. i. iftlik ambar yanndaki avlu. kmes hayvan. i. barometre. i. 1. baron. 2. ok zengin iadam, kral: an oil baron petrol kral. i. barones. s. 1. barok. 2. atafatl, ok ssl. i. kla. i., ask. youn yaylm atei, baraj atei. s. 1. parmaklkla kapal. 2. yasaklanm. i. f. laterna. mim. beiktonoz. s. ksr; meyvesiz; kra, verimsiz. i. sa tokas. i. barikat. f. barikat yapmak: They barricaded the street. Sokakta barikat yaptlar. i. (it, duvar, korkuluk gibi) engel; bariyer. i., ng. en yksek mahkemelerde dava grebilen avukat. i. bar. i., ng. 1. iportac arabas. 2. el arabas. i. barmen. f. dei toku etmek, takas yapmak, trampa etmek. i. dei toku, takas, trampa. i. 1. temel, esas. 2. ask. s. 3. kim. baz. s. alak, adi, rezil. harekt ss. bir eyi -e dayandrmak. i. beysbol. i. sprgelik. s. aslsz, temelsiz. i. bodrum kat, bodrum. i. alaklk; alaka bir davran. f. kuvvetle vurmak, hzla vurmak. i. 1. hzl vuru; kuvvetli darbe. 2. k. sklgan, ekingen. s. utanga, dili atafatl parti.

BASIC basic basically basil basin basis bask basket basketball bass bass bass clef basswood bastard bastardise bastardize baste bastion bat bat batch bated bath bath chair bath towel bathe bathhouse bathing bathing suit bathrobe bathroom bathroom fixtures bathtub baton battalion batten batter batter batter batter s.t. down batter s.t. in battered battery battery-operated batting battle battle cry battle fatigue battle royal battle-ax

ks. Beginners All-purpose Symbolic Instruction Code bilg. BASIC (bir temel. 2. kim. dili). s. 1. esas, programlama bazal. z. aslnda, esasnda. i., bot. fesleen. i. 1. leen. 2. havuz. 3. havza. o. ba.ses (beysiz) i. 1. temel. 2. kaynak. 3. ana ilke. f. gnelenmek, tatl bir scakln karsnda uzanmak. i. 1. sepet; kfe; zembil. 2. spor say, basket. i. 1. basketbol, sepettopu. 2. basketbol topu. i., zool. levrek, hani. i., mus. basso, bas. fa anahtar. i. hlamur aac. i. 1. pi, gayrimeru ocuk. 2. alak herif, it. f., ng., bak. bastardize. f. alaltmak; deerini drmek. f. 1. teyellemek. 2. (kurumamas iin) (pien etin stne) sv dkmek/srmek. i. kale burcu; tabya. i., spor (beysbol, kriket v.b.nde) sopa. f. (--ted, --ting) 1. spor sopayla topa vurmak. 2. (gz) krpmak. i. yarasa. i. 1. bir piimde piirilenler. 2. takm; grup; parti: a batch of books bir parti kitap. s. i. 1. banyo. 2. hamam; kaplca. 3. film banyosu. f., ng. ykamak; ykanmak.bazen kapal) tekerlekli sandalye. ng. (st banyo havlusu. f. 1. ykamak, banyo etmek; ykanmak, banyo yapmak. 2. slatmak; suya batrmak. i. 1. (plaj, gl v.b. kenarnda) kabinli bina. 2. (halka ak) banyo/hamam. i. 1. banyo yapma, ykanma. 2. deniz banyosu, yzme. mayo. i. bornoz. i. 1. banyo. 2. tuvalet. banyoya ait sabit eya. i. banyo kveti. i. denek. i., ask. tabur. i. ince tahta paras, tiriz. f. sert darbelerle vurmak; hrpalamak; dvmek. i. sulu hamur. i., spor sopayla vuran oyuncu. (yerle bir etmek iin) bir eye vurmak. (delmek/kertmek iin) bir eye vurmak; bir eye vurup delmek; bir eye vurup kertmek. s. 1. hurdas km, ezilmi. 2. dvlm (kimse). i. 1. elek. pil; akmlatr, ak. 2. ask. batarya. 3. huk. dvme, dayak. s. pilli. 4. dizi, seri, takm. i. tabaka halinde pamuk. i. 1. muharebe; meydan sava. 2. mcadele, byk ura. f. 1. savamak, dvmek. 2. mcadele etmek, ok uramak. 1. sava naras. 2. herhangi bir kampanyada kullanlan slogan. sava grm kimselerde grlen ruhsal knt. 1. (birka kii arasndaki) byk dv. 2. byk kavga, byk mnakaa. i. 1. cenk baltas, teber. 2. argo huysuz kocakar.

battlefield battleground battleship batty bauble baulk bauxite bawdily bawdiness bawdy bawl bawl out bay bay bay bay leaf bay tree bay window bayberry bayonet bayou bazaar BB BB gun BBC BC be BE be vexed with s.o. be (caught) between a rock and a hard place. be ... shy be a bad judge of be a basket case be a big deal be a byword for be a disgrace to be a good judge of be a hard worker be a match for be a nervous wreck be a nuisance to be a part and parcel of be a past master at be a physical wreck be a picture of health be a poor loser be a shadow of ones former self be a stranger to be a subject of/for be a thing of the past

i. sava alan. i., bak. battlefield. i. sava gemisi, zrhl. s., argo atlak, kak. i. gsterili ss, gsterili fakat kullansz ey. f., bak. balk. i. boksit. z. ak sak bir ekilde. i. ak sak olu. s. ak sak, mstehcen. f. 1. barmak. 2. yksek sesle alamak. argo azarlamak, halamak, paylamak. i. koy, kk krfez. i. uluma. f. ulumak. i., bot. defne, defne aac. defne yapra. bot. defne aac. 1. cumba. 2. k. dili gbek, ya balam karn. i., bot. mumaac. i. sng. i. bir nehir veya gln bataklkl kolu veya k noktas. i. pazar, ar; kermes. i. hava tfeinin samas. hava tfei. ks. British Broadcasting Corporation BBC, B.B.C. (ngiliz RadyoTelevizyon Christ M.. (milattan nce), .. (sadan nce). ks. before Kurumu). f. (--en, --ing) (kurald ekimleri: imdiki zaman I am; he/she/it is; we/you/they are; eski thou art. gemi zaman I/he/she/it was; ks. bill of exchange. eski thou wast; we/you/they were; eski thou wert. mili gemi birine kzmak. zaman I have been) olmak, vaki olmak; varln gstermek, k. dili ikiolmak. yardmc f. -dr. edilgen fiil yapmaya yarayan mevcut ate arasnda kalmak; iki arada kalmak; iki cami arasnda (belirli bir miktarda) eksii olmak: Were only twenty yardmc kalm seen grnmek. (birinin) fiil: be beynamaza dnmek; iki arada bir derede kalmak. dollars shy of a million. Bir milyona varabilmek iin yalnzca -den anlamamak. yirmi dolar eksiimiz var. k. dili 1. berbat bir halde olmak. 2. ambale olmak, doru drst dnemez haldeolmak. k. dili ok nemli olmak. mec. ile eanlaml olmak. -in yzkaras olmak. -den anlamak, -in ne olduunu bilmek. ok alkan olmak. (birinin) dengi olmak. k. dili sinirleri bozulmu olmak. -in bann belas olmak. (bir eyin) nemli bir esi olmak: These words are now part and konuda) ok usta olmak.Bu szckler artk dilin nemli bir (bir parcel of the language. paras oldu. sal bozulmu olmak. turp gibi olmak. yenilince kzp ksmek. 1. (biri) epeyce km olmak. 2. (biri) epeyce aptan dm olmak. 3. eskiolmak. -in yabancs halinden ok dm olmak. ... konusu olmak: She was a subject of gossip throughout the village. Kydeki herkesin dedikodu konusu idi. (bir ey) artk gemie ait bir ey olmak.

be a whiz at be abhorrent to be about be about be about s.t. be about to be above reproach be above suspicion be above suspicion be abroad be absorbed in be abundant in be accordant with be accustomed to be acquainted with be acquitted be addicted to be adrift be advisable be affiliated with be afflicted with be afloat be afraid be afraid of ones own shadow be after be alien to be alive to be alive with be all broken up over be all ears be all eyes be all for be all in be all keyed up be all right be all thumbs be all wet be all wet be along be along for the ride be amiss be an old hand at be anathema to be angry about be angry at be angry with s.o. be annoyed with be answerable for s.t. be answerable to s.o. be anxious about

k. dili (bir konuda) ok becerikli olmak, (bir iin) ustas olmak. 1. -e iren gelmek. 2. -e son derece ters/aykr gelmek. 1. (kt bir ey) kol gezmek: Smallpox was about in the town. ehirde iek kol geziyordu. 2. ayakta olmak: That morning she zere olmak; megul olmak. was about at the crack of dawn. O sabah afak sktnde bir ey yapmak, bir eyle megul olmak: What are you about? ayaktayd. Sen ne yapyorsun? IYouve been longout the door. Kapdan -mek zere olmak: was about to go enough about it! Amma uzun srd! He knows what hes about.poems about biliyor. kmak zereydim. I knew by heart the Ne yaptn to be read. eletirilemez olmak. O srada okunacak olan iirleri ezbere biliyordum. -den phe edilemez olmak: Hes above suspicion; he couldnt havetrl pheden uzak happened. Ondan phe edilemez; her been there when it olmak. olay srasnda orada olamazd. 1. yurtdnda olmak. 2. artk sr olmaktan km olmak: Howd it getdikkatinithat Ieye)here? Burada bulunduum nasl tm abroad (bir was vermi olmak. kefedildi? 3. ev dna km olmak, darda olmak: Why are -de bol/ok olmak: The forest was abundant in game. Ormanda you abroad so early in the morning? Sabahleyin byle erkenden av hayvan oktu.ile uyumlu olmak. -e uygun ktn? niye darolmak; -e alkn olmak. 1. ile tanmak, -i tanmak. 2. -i bilmek, -e aina olmak. (of) (-den) beraat etmek, temize kmak. (bir eyin) bamls/tiryakisi olmak. akntyla srklenmek. z. Tavsiyeleri pekitirmek iin kullanlr: Great caution is advisable. Son derece dikkat edilmeli. -e bal olmak. -den mustarip olmak. 1. su stnde yzmek. 2. (mali adan) ayakta kalmak, zarar etmemek: korkmak.is afloat. irket masrafn karyor. 3. (of) (-den) The firm (sylenti) dolamak: Rumors are afloat. Ortalkta ayialar kendi glgesinden korkmak. dolayor. peinde olmak. (birine) yabanc gelmek. -in farknda olmak. kaynamak, ok miktarda bulunmak. -den dolay ok zgn olmak. kulak kesilmek, dikkatle dinlemek. gzn drt amak. -i candan desteklemek, -e taraftar olmak. k. dili pestili kmak; ok yorgun olmak. ok heyecanl olmak; endie iinde olmak. 1. iyi olmak, zarara uramam olmak: Are you all right? yi misin? 1. elleriyle i fena olmamak: His grades are all right. k. dili 2. iyi olmak, yapmaya gelince beceriksiz olmak. 2. at Notlar bir konuda) 3. uygun olmak, olmak: Is it all right if she fena deil. beceriksiz olmak. (belirli ok yanlmak. k. dili comes too? O da gelse olur mu? k. dili 1. tamamen yanl olmak. 2. yanlmak, yanlgya dmek. gelmek. k. dili (i iin deil) elenmek/vakit geirmek iin (hazr) bulunmak. gerektii gibi olmamak. (bir konuda) baya tecrbeli olmak. ... tarafndan nefret edilen biri olmak: She was anathema to the left-wingers. Solcular ondan nefret ettiler. -e sinir olmak. -e kzgn olmak, -e kzmak. birine gcenmi olmak. (birine) kzgn olmak. bir eyden sorumlu olmak. birine kar sorumlu olmak. -i merak etmek.

be anxious for s.o. to be anxious to be as good as ones bond be as good as ones word be as good as ones word/promise be as thick as thieves be ashamed be asleep be assailed with doubts be assassinated be associated with be astonished at be at be at a disadvantage be at a loss for words be at a loss for words be at a low ebb be at a standstill be at bay be at cross purposes be at daggers drawn be at fault be at hand be at loggerheads be at loose ends be at loose ends be at odds be at ones back be at ones best be at ones elbow be at ones wits end be at ones wits/wits end be at rest be at risk be at s.o.s beck and call be at s.o.s disposal be at s.o.s disposition be at s.o.s service be at sea be at the end of ones rope be at the end of ones tether be at the end of ones tether be at the mercy of be at the point of death be at variance with be at war be at work be averse to be avid for be awake to

(birinin bir eyi yapmasn) ok istemek. k. dili -i ok istemek. son derece gvenilir olmak. szn tutmak, szn yerine getirmek. szn tutmak, sznde durmak, szn yerine getirmek. k. dili sk fk olmak, cancier kuzu sarmas olmak. utanmak. uyumak. kukular iinde olmak. suikasta uramak, suikasta kurban gitmek. ile ilikisi olmak; ile ilgisi olmak. -e hayret etmek. -de bulunmak, -de olmak. dezavantajl olmak. ne diyeceini armak/bilememek. ne diyeceini armak, syleyecek sz bulamamak. 1. (birinin) morali bozuk olmak. 2. ok azalm olmak. durmak, durmu vaziyette olmak; kesilmek, kesilmi vaziyette olmak. bir durumda olmak. ok zor -in amalar birbirine ters dmek/birbiriyle elimek. kanl bakl olmak. kabahatli olmak. el altnda olmak; yaknda olmak. (with) (ile) ihtilafa dm olmak. k. dili 1. megul olmamak, bo olmak. 2. bota gezmek. serbest olmak, (birinin) bir ii olmamak. 1. (birilerinin) aralar ak olmak. 2. with -e aykr olmak. bir kimseye arka kmak. en iyi durumda olmak, formunda olmak. yan banda olmak, yannda olmak. ne yapacan bilmemek, armak. k. dili ne yapacan armak. hareketsiz olmak, hareket etmemek. tehlikede olmak. her an birinin emrinde olmak. birinin emrinde olmak: While Im away my house is at your disposal. Ben yokken evim emrinizde. birinin emrine amade olmak. birinin hizmetinde olmak. 1. denizde olmak; (ak denizde seyreden) gemide olmak. 2. k. dili akna dnm olmak. aresiz kalmak. son kozunu oynam olmak. k. dili ok zor bir durumda olmak, ne yapacan arm olmak. -in insafna kalm olmak. lmek zere olmak. 1. ile uyumamak, ile aralar bozuk olmak. 2. -e ters dmek, ile elimek. olmak. sava halinde ite olmak, i banda olmak. 1. -den holanmamak: He is averse to hard work. ok almaktan holanmyor. ok hrsl/arzulu olmak. were averse (bir eyi elde etmek iin) 2. -e kar olmak: They to our plan. Planmza karydlar. -in farknda olmak.

be aware of be awash be bad for be bad news be badly off be baffled be bang on be based on be behind the eight ball be behind the times be beneath s.o. be bent on/upon be bent out of shape be beset by/with be beside the point be beside the point/question be besotted with be better off be beyond belief be beyond dispute be beyond ones ken be beyond s.o.s grasp be beyond the pale be beyond/without a shadow of a doubt be booked up be bored stiff be born with a silver spoon in ones mouth be bound to be broken to smithereens be burned/burnt out be cast adrift be caught short be centrally located be chary of be close to be closeted with be cognizant of be comparable be composed of be concerned about be conditioned by be conducive to be congenial be conscious of be consoled be contrary to be convulsed with laughter be crazy about be cross with be cursed

-in farknda olmak; -den haberdar olmak. 1. suyla kapl olmak, sular altnda olmak. 2. (bir ey) su iinde yzmek. 3. with ile dolu olmak; bol miktarda bulunmak. -e zararl olmak. k. dili hi iyi biri/bir ey olmamak. k. dili fakir/yoksul olmak. armak. ng., k. dili tam isabet etmek, ta gediine koymak. -e dayanmak. argo zor/mkl bir durumda olmak. an gerisinde kalmak. birine yakmamak, birinin tenezzl etmeyecei bir ey olmak: Thats beneath you. O sana yakmaz. -i kafasna/aklna koymu olmak. k. dili kplere binmek, ldrmak. 1. -in (olumsuz ynleri) ok olmak: This projects beset with problems. Bu proje problemlerle dolu. 2. -i kaplamak, -i istila konuyla ilgisi olmayan bir ey olmak. etmek: I was suddenly beset by doubts. Birdenbire iimi -in (konuulan eyle) hi ilgisi olmamak: Thats beside the kukular kaplad. point. Onun alakas yok. ng. -e kaplmak, ... sevdasna kaplmak, kendini -e kaptrmak. daha iyi durumda olmak. inanlmas mmkn olmamak, inanlmaz olmak. tartma gtrmemek. (birinin) hi bilmedii bir ey olmak. 1. birinin kavraynn dnda olmak. 2. birinin elinden kurtulmu olunacak/onaylanacak bir ey olmamak. artk onlara hi kabul olmak: Theyre beyond his grasp now. O dokunamaz. 3. birinin elde edemeyecei bir ey olmak. zerre kadar phe kalmamak. 1. -in program dolu olmak. 2. -in tm yerleri dolu/rezerve olmak.skntdan patlamak/atlamak. k. dili k. dili zengin bir ailenin ocuu olmak. -mesi kesin gibi/kesin olmak: Hes bound to win. Kazanmas kesin gibi. parampara olmak. yangn yznden sokakta kalmak. akntya braklmak. 1. paras kmamak. 2. of yannda yeterli miktarda (bir ey) olmamak. 3. yerde olmak, ehrin merkezinde bulunmak. merkezi bir ng. skmak, aptesi gelmek. (bir konuda) son derece ihtiyatl davranmak/dikkatli olmak: Be chary of investing your money in-e yakn olmak. 2. -in yakn 1. (belirli bir zaman veya yerde) that company. Paranz o irkete yatrmadan nce iyice dnn. olmak. grme amacyla (birisi) ile odaya kapanmak. -den haberdar olmak, -in farknda olmak, -i bilmek. 1. to -e benzemek. 2. with ile karlatrlabilir olmak. -den olumak, -den ibaret olmak. -den kayglanmak, -den endie duymak, -i merak etmek. (bir ey) (baka bir eye) bal olmak: Your spending capacity is conditioned by the size of your income. Harcamalarn gelir insan -e davet etmek/sevketmek, -e msait olmak: This is a miktarna bal. place-e ho gelmek. 2. with -e uygunBurada insan derin 1. to thats conducive to reflection. olmak. dncelere dalabilir. -in farknda olmak, -i bilmek. avunmak. -e zt olmak, -e ters dmek. glmekten katlmak. -e baylmak. -e dargn olmak. lanetli olmak.

be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be

damaged in shipment delayed delighted with desirous of destined destined for disdainful of s.t. disenchanted with disgusted with disposed to done for doomed to down in the dumps down on down to the wire dressed in tatters dressed up fit to kill due enamored of encased in enchanted by/with encrusted with encumbered with endowed with engrossed in enmeshed in enshrined in entitled to equal to equivalent to exempt expecting fagged out familiar to familiar with famished fascinated by/with fast few and far between fluent in flushed with fond of for the benefit of found wanting free of free to free with ones advice free with ones money from frozen hard

(mal) yoldayken hasar grmek. gecikmek, ge kalmak. -e ok sevinmek. -i arzu etmek, -e can atmak. for/to talih tarafndan bir eye yneltilmek: He was destined for greatness. Kaderyol almak/gitmek; (bir yere doru) gidecek (bir yere doru) onu byk bir adam olmaya yneltti. He was destined to ship was president.for China. Gemi ine doru yol become olmak: The grmek. destined Talih onu cumhurbakanlna bir eyi hor yneltti. alyordu. gznden dmek: Im disenchanted with him. O, gzmden dt. -den bkmak. ... eiliminde olmak. k. dili 1. mahvolmak; belaya atmak. 2. pestili kmak, can kmak. eye) mahkm olmak. (kt bir ok neesiz olmak, can skkn olmak. -e kar olmak. k. dili (bir eyi yapmak iin tannan mhlet) bitmek zere olmak; (bir iin) sonuna yaklam olmak: Were down toiinde (birinin) st ba yrtk prtk olmak, yrtk prtk giysiler the wire. Bu iin sonuna yaklatk. olmak. iki dirhem bir ekirdek olmak, ok sslenmi olmak. 1. to -den kaynaklanmak/ileri gelmek, -e borlu olmak. 2. -in verilmesi/denmesi gerekmek/lazm olmak: When is this note -e k olmak. due? Bu senedin vadesi ne zaman doluyor? 3. (belirli bir ile kapl olmak; ile rtl olmak. zamanda/belirli bir programa gre) (bir olayn meydana -e baylmak, -i ok sevmek: She is enchanted with her due gelmesi) gerekmek/lazm olmak/beklenmek: The bus isnew at house. Yeni bir tabaka) ile kapl olmak. 2. (mcevherler) ile ssl nine. Otobsn dokuzda gelmesi lazm. 4. (bebein doumu) 1. (kalnca evine baylyor. beklenmek: olmak. 2. ile baby due? Neolmak. doum yapacak? olmak. 1. ile ykl Whens her doldurulmu zaman Allah (birine) (bir eyi) vermek: Hes endowed with a good memory.gitmek. -e dalp Allah ona iyi bir hafza vermi. (olumsuz bir duruma) dmek: He was enmeshed in his own intrigues. Kendi entrikalar ayana dolanmt. an expression (bir eyin) iinde ok saygn bir yeri olmak: Its thatshakk olmak. 2. -i yapmaya yetkisi olmak. 1. -e enshrined in French usage. O deyimin Fransz dilinde ok saygn bir yeri var. (bir iin) stesinden gelmek. -e eit olmak. i. 1. karlk, eit. 2. dilb. eanlaml szck, eanlaml. muaf olmak. f. muaf tutmak. (from) -den k. dili hamile olmak, gebe olmak. ok yorgun olmak, turu gibi olmak. i., argo 1. sigara. 2. homoseksel erkek, ibne, tekerlek. -e aina olmak. -i iyi bilmek. ok ackm olmak. -e kendini kaptrmak. (saat) ileri gitmek/olmak. nadir rastlanmak; ok seyrek olmak. (bir dili) akc bir ekilde konumak. (bir eyin) verdii heyecanla dolu olmak. -i sevmek. -in yararna olmak: This concerts for the benefit of Darafaka. Bu konser Darafakann yararna. kusurlu bulunmak. 1. (birinden) kurtulmu olmak. 2. (bir yerden) km olmak. -ebilmek: Shes now free to marry. Artk evlenebilir. Youre free to go. Gidebilirsiniz. sorulmadan t vermek. parasn cmerte harcamak. -den gelmek, -li olmak. donup kaskat olmak.

be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be

fucked up full of beans given to going strong going to good at good enough to good for good/bad at figures greedy for green with envy guilty of halfway through halfway to hand in/and glove with happy with hard at hand hard at it hard by hard hit by hard of hearing hard on hard on the heels of hard put to hard put to hard up hard up for money hell on here to stay honeycombed with hooked on hungry ignorant of imbued with implicit in in in the ascendant in a (tight) spot in a bad humor in a bad mood in a bad way in a brown study in a fix in a flap in a good humor in a good mood in a hurry in a pickle in a pinch in a place on sufferance

1. kafay yemek, kafay yemi olmak; kafay tm olmak. 2. (i/iler) berbat olmak, mahvolmak, rezil olmak. k. dili ok canl ve hevesli olmak. (bir ey yapmak) itiyadnda olmak. enerjik bir ekilde almak. 1. Niyet gsterir: Shes going to register for that course. O ders iin kaydn yaptracak. 2. Zorunluluk gsterir: You are going to (belirli bir eyi) iyi yapmak: Hes good at repairing radios. get that job, period. O ie gireceksin, o kadar. 3. -mek zere Radyo tamirini iyi(bir yardmda bulunmak): Will you be good bir iyilik edip de yapar. olmak: Doans going to throw up. Doan kusmak zere. 4. enough tobir sre iin) dayanmak:de bana yardm eder another misiniz? 1. (belirli help me? Bir iyilik edip That rugs good today. Gelecek zaman iin kullanlr: Its going to be sunnyfor twenty years. Oolmak. yirmi Bugn hava gneli olacak. yl daha dayanr. 2. (belirli bir ie) hesab iyi/kt hal bir yaramak: Its good for a laugh. Bizi gldrmeye yarar. gzn (bir ey) hrs brmek. 1. ok kskanmak, kskanlktan atlamak. 2. gpta etmek. -in sulusu olmak, -den sulu olmak. -in yarsn bitirmi olmak. -e giden yolun yarsnda olmak: We were halfway to Alanya. Alanyaya giden yolun yarsndaydk. ile yakn iliki iinde olmak. -den memnun olmak. kapda olmak, kapya dayanm olmak. k. dili ok almak. -in ok yaknnda olmak; -e ok yakn olmak. -in ok zararn grmek: We were hard hit by the cold weather in December. Aralktaki souk bize ok zarar verdi. ar iitmek/duymak. k. dili 1. (bir eyi) hor kullanmak. 2. (bir eyi) abuk eskitmek/mahvetmek. 3. (birine) sert davranmak. -in hemen ardndan gelmek. (bir eyi) zorla/ok zor yapmak: They were hard put to finish it on time. Onu vaktinde bitirmeleri ok I was hard put to give her (bir eyi) zorlukla/glkle (yapmak): zor oldu. andili (birinin) pek paras olmamak, (biri) zrt olmak. k. answer. Ona zor cevap verdim. para sknts ekmek. -i hor kullanmak, -i hoyrata kullanmak. kalc olmak, vazgeilmez olmak: Computers are here to stay. Bilgisayar artk hayatmzn vazgeilmez bir paras oldu. ile dopdolu olmak. k. dili 1. -in tiryakisi/bamls olmak. 2. -e vurgun/k olmak. 1. a olmak, karn a olmak. 2. for -i ok zlemek; -i ok arzu etmek, -e susamak. -den haberi olmamak; ... hakknda bilgisi olmamak. ile dolu olmak: He was imbued with a strong sense of duty. Grev akyla doluydu. -de sakl olmak, -in iinde olmak: Thats implicit in what I said. O, evde/ofiste bulunmak. 2. moda olmak. 3. (mevsimi geldii 1. dediklerimde sakl. iin) (sebze/meyve)dou ufkunda grnmek. 2. (birinin) yldz 1. (yldz/gezegen) kmak. parlamak;bir durumda olmak. k. dili zor egemen olmak. -in sinirleri/huyu/heyheyleri stnde olmak. sinirleri tepesinde/stnde olmak. 1. ar hasta olmak. 2. ok zor bir durumda olmak. k. dili dalp gitmek. zor bir duruma dmek. k. dili tela iinde olmak. -in keyfi yerinde olmak. keyfi yerinde olmak. 1. -in acelesi olmak, acele etmek: Im in a hurry. Acelem var. Dont be bir durumda olmak. k. dili zor in too big a hurry. Fazla acele etme. 2. to (bir eyi) abuk/bir an evvel (yapmak) istemek. k. dili zor bir durumda olmak. (aslnda istenilmeyen/orada bulunmas yasak olan biri) (bakasnn) msamahas/grmezlikten gelmesi sayesinde bir yerde bulunmak: You ought to know that youre here only on sufferance. Burada kaln msamahakrlma borlu olduunu bilmelisin.

be in a position to do s.t. (about) be in a quandary be in a state of flux be in a stew be in a sulk/be in the sulks/have a fit of the sulks be in a sweat be in a swelter be in a swivet be in a temper be in a twist be in accord be in agreement be in alignment be in arrears be in bad odor with be in character be in charge be in conformity with be in dire straits be in dire/desperate straits be in disfavor be in disgrace be in evidence be in for be in force be in full swing be in good taste be in good with be in good working order be in high spirits be in hopes of be in hot water be in hysterics be in juxtaposition be in keeping with be in labor be in league with be in limbo be in line with be in low spirits be in need be in need of be in neutral be in no hurry to be in on be in on the secret be in ones element be in ones glory be in ones right mind be in order

(bir konuda) bir eyler yapabilecek durumda olmak. ne yapacan bilememek. deimek, deiim iinde olmak. k. dili tela/endie iinde olmak. k. dili somurtup durmak. k. dili endie iinde olmak. k. dili tela iinde olmak. k. dili tela iinde olmak. k. dili fkesi burnunda olmak. ng., k. dili endie/tela iinde olmak. 1. (with) (ile) anlamak. 2. with -e uymak; ile uyumlu olmak. hemfikir olmak; mutabk olmak. ayn hizada olmak. (birinin) vaktinde denmemi borlar olmak. -in gznden dmek. (bir davran) (birinin) karakterine uymak. (of) -in sorumlusu olmak, -e bakmak: Whos in charge here? Buraya kim bakyor? -e uygun olmak, -e uymak. ok g durumda olmak. ok zor bir durumda olmak. gzden dm olmak. gzden dm olmak. grnmek; grnrde olmak. (kt bir eyi) geirmek zere olmak. yrrlkte olmak. k. dili (bir ey) en hareketli zamannda olmak, hzn almak; yoluna girmek. dmek, yakk almak, yerinde olmak: That (bir ey) uygun remark was not in good taste.olmak. k. dili (birinin) gzne girmi O laf yakkszd. iyi iler durumda olmak. keyifli olmak, keyfi yerinde olmak. -i ummak. k. dili ba dertte olmak, g durumda olmak. 1. k. dili glmekten katlmak, glme krizi geirmek. 2. isteri krizi geirmek. birbirine yakn bulunmak; yanyana bulunmak. -e uygun olmak. dourmakta olmak. -in mttefiki olmak. iki cami arasnda kalm beynamaza dnmek. 1. -e uymak. 2. ile bir hizada olmak. keyifsiz olmak. yoksul/fakir olmak. -e ihtiyac olmak; istemek.. (motor) bota almak, rlantide durmak/almak. (bir ey yapmaya) can atmamak. 1. -e dahil olmak/katlmak, -de pay olmak. 2. -i bilmek, -den haberi olmak. srra ortak olmak. k. dili kendini rahat hissettii bir ortamda bulunmak. kendinden ok honut olmak. akl banda olmak. 1. dzenlenmi/sralanm durumda olmak. 2. (iler) yolunda olmak.

be in poor health be in possession of be in possession of o.s. be in power be in practice be in print be in progress be in quotes be in rags be in ruins be in rut be in s.o.s debt be in s.o.s grasp be in s.o.s power be in s.o.s shoes be in s.t. up to ones eyes be in session be in shape be in short supply be in short supply be in sight be in step be in stitches be in store for be in straitened circumstances be in substantial agreement be in sympathy with be in sync be in tatters be in tears be in the black be in the clear be in the doldrums be in the employ of be in the know be in the lead be in the limelight be in the making be in the market for be in the mood to/for be in the pink be in the pipeline be in the process of be in the red be in the right be in the running be in the same ballpark be in the soup be in the swim be in the throes of death

-in sal iyi olmamak. -e sahip olmak, -si olmak. kendine hkim olmak, kendine sahip olmak. (parti) iktidarda olmak. formda olmak. (kitap) yaymcsnda mevcut olmak, kitaplarda bulunmak. devam etmek, srmek, yaplmak: The battle was still in progress. Muharebe hl devamolmak. trnak iaretleri/trnaklar iinde ediyordu. The hearing is now in progress. Duruma imdi yaplyor. (birinin) giysileri yrtk prtk olmak. 1. harap/ykk dkk bir halde olmak. 2. mahvedilmi olmak. (hayvan) kzmak, ksnmek. bir kimseye borlu olmak. birinin penesine dm olmak. birinin elinde olmak. k. dili birinin bulunduu durumda olmak, birinin yerinde olmak. (yasad) bir iin iinde olmak, bir ie fena halde bulam olmak. (mahkeme/toplant/kongre/parlamento) toplant halinde olmak; (okul/niversite) retim ylna girmikondisyonu iyi olmak: The (for) (-e) hazr olmak; formda olmak, olmak: Courts in session right now. u anda mahkeme var. players areaz bulunmak. az olmak; in shape. Oyuncular formda. az miktarda bulunmak. 1. yakn olmak, ufukta olmak: Victory is in sight. Ufukta zafer grnyor. 2. grlmek, gzle seilmek. with -e ayak 1. (with) (bakalarna) adm uydurmak. 2. uydurmak: Were kasklar atlamak. k. dili glmekten in step with the times. Biz aa ayak uydurduk. (bir ey) (birini) beklemek: A surprise is in store for you. Seni bir srpriz iinde yaamak, darlk iinde olmak. yoksulluk bekliyor. temelde anlamak, temel noktalarda hemfikir olmak. (gr/fikri) anlayp paylamak/desteklemek. senkronik olmak, senkronize edilmi olmak. 1. lime lime olmak, yrtk prtk olmak. 2. (ad, hret v.b.) mahvolmak. alamak. borcu kalmamak, borlu olmamak. phe altnda olmamak; masumluu ispatlanm olmak. f. 1. (bir eyi) (bir yerden) kaldrmak/uzaklatrmak/yok etmek: Clear 1. den. rzgrn esmedii bir blgede bulunmak. 2. (birinin the table! Sofray kaldr! We need to clear the area. evreden ileri) kesat almak. can sknts ekmek; efkrl olmak. (birisi iin) olmak. 3. herkesi uzaklatrmamz lazm. Hes clearing the steps of snow. (bir konuda) ou kimsenin bilmedii eyleri bilmek. Merdivenlerdeki karlar temizliyor. They cleared a space in the middle of the room. Odann ortasnda bir yer atlar. Clear the nde/bata gitmek. way! Yol ver! It really clears your nostrils. Burnunun deliklerini ilgi oda olmak. baya aar. 2. (birinin) masumiyetini gstermek; of (birinin) (bir hazrlanmakta olmak; olumakta 3. izin Theres with suun) faili olmadn gstermek.olmak: vermek; a new age in the making. Yeni bir devir olumakta. -i satn alma ey iin) olmak. (birinden) (birniyetinde izin almak: Have you cleared this with him? (bir eyi) yapmak izin aldn Im not in the mood to go can Bunun iin ondan istemek: m? 4. (bir eyin) stnden gemek: The horse cleared istemiyor. Im not in At duvarn for there. Canm oraya gitmek the wall in a bound. the mood 1. sapasalam olmak, turp gibi olmak. 2. en gzel halinde zerinden Kimseyle grmek istemiyorum. Imalmak; (sis) company. bir atlayta geti. 5. (gkyz/hava) in no mood for olmak. k. dili hazrlanmakta olmak. gitmek, almak; (bulutlar/sisi) gidermek. 6. that right now. u an ona tahammlm yok. (borcu) kapatmak. 7. (banka olmak, -mekte olmak. srecinde ekini) takas etmek. 8. k. dili (belirli bir miktar para) kazanmak, elde etmek. borlu olmak. hakl/doru olmak. adaylardan biri olmak. -e yakn olmak. s. kabataslak, yaklak: Give me a ballpark figure. ba dertte olmak. rakam syle. k. dili Bana kabataslak bir (of things) k. dili faal bir hayat srmek; faal bir sosyal hayat olmak. can ekimek.

be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be

in the way in the wind in the wrong in town in transit in trouble in vogue in with in with in work in/under ones charge incapable of inclined to included inconsistent with incumbent on indicative of indifferent to ineligible for infatuated with infested with informed about inherent in s.t. insensible insensitive to intended for intent on interested in intimate with into intrinsic to involved in involved with itching to jealous of keen on lacking laid up late leery of left holding the bag left holding the sack left stranded liable littered with loath to do s.t. located in long on lost on lousy with

engel olmak, ayak altnda olmak. k. dili (bir eyin) (gerekletirilmeden nce) sz edilmek: Its been in the windolmak: You were in the wrong. Kabahat sulu/kabahatli for some time now. Epey zamandr sz ediliyordu. sendeydi. ehirde olmak. (insanlar/mallar) yolda olmak; (insanlar) bir yerden baka bir yere gemekte olmak; (mallar) bir yerden baka bir yere ba belada olmak. tanmakta olmak. 1. moda olmak. 2. rabette olmak. 1. ile arkada olmak, ile aras iyi olmak. 2. (birinin) gzne girmi (biriyle) ok iyi geinmek; (birinin) gzne girmi olmak. k. dili olmak. k. dili almak, ii olmak, i sahibi olmak: Hes been in work since May. Maystan beri alyor. sorumluluu altnda olmak. -i yapamamak, ... yeteneinin dnda olmak. -e meyli olmak. (in) -e dahil olmak/edilmek. ile elimek. -in sorumluluu -e ait olmak, -e dmek: It is incumbent on you to gstermek, -echildren. ocuklarnn eitiminden sen -i educate your iaret etmek. sorumlusun. i. makam igal eden kimse. -e kar ilgisiz olmak, -e ilgi gstermemek: Hes indifferent to her. Ona uymad iin) -e alnamamak/katlamamak. (artlara kar ilgisiz. -e deli gibi k olmak. -in iinde/zerinde ok olmak, ile dolu olmak: The areas infested with bandits. Blge haydut dolu. -den haberdar olmak. bir eyin aslnda var olmak. 1. to -i hissedememek. 2. to -e kar ilgisiz olmak; -e aldrmamak. 3. of (tehlikeden) habersiz2. -e duyarl/hassas 1.-e kar ilgisiz olmak; -e aldrmamak. olmak; -i farkedememek. olmamak. iin amalanmak, iin olmak: This book is intended for children. Bu -e kararl olmak: He is intent on solving the problem. Sorunu 1. kitap ocuklar iin yazlm. zmeye kararl. 2. -e dalm olmak: He was so intent literature. -e ilgi duymak, -e merakl olmak: She is interested in on his work that he lost all track of time. ine yle dalmt ki zaman Edebiyata ilgi duyuyor. My uncle is interested in reptiles. ile samimi olmak. tamamen unuttu. Amcam srngenlere merakl. k. dili (bir ile) uramak; merak (bir ey) olmak. Dividing two into twelve gives six. On iki bl iki eittir alt. -e zg olmak. 1. -e karmak: She was once involved in a scandal. Bir zamanlar ak skandala karmt. 2. ile megul olmak, ile k. dili ile bir ilikisi olmak. uramak: Hes involved in a new project. Yeni bir projeyle -e can atmak. megul. -i kskanmak. ng., k. dili -e ok hevesli olmak, -e merakl olmak, -e dkn olmak: be keen ... eksik olmak: Somethingsolmak. here. 1. ... olmamak; on acting aktrle hevesli lacking Burada bir eksiklik var. 2. in -de ... olmamak: Hes lacking in 1. biriktirilmek, ilerisi iin saklanmak. 2. (with) (hastalk v.b. intelligence. Onda akl yok. nedeniyle) yatakta/evde kalmak zorunda olmak, yataa (for) (-e) ge kalmak, (-e) gecikmek. mahkm olmak. -den ekinmek. k. dili 1. kabak bana patlamak. 2. avucunu yalamak. k. dili 1. kabak bana patlamak. 2. avucunu yalamak. bak. be stranded. 1. for -den sorumlu olmak. 2. to (biri) ... eiliminde olmak. 3. to ... ihtimali olmak: Hes liable to get caught. Onun yakalanma geliigzel atlm (eyler) ile darmadank olmak. ihtimali yksek. 1. bir eyi yapmay hi istememek. 2. bir eyi yapmaktan ekinmek. -de bulunmak/olmak. -in fazlas olmak. -i etkilememek. k. dili 1. ile dolu olmak, ile kaynamak. 2. (birinde) bir ey ok olmak: Hes lousy with money. Onun paras ok.

be low in be low on be low on ones list be mad about be mad on be marooned be master of be mindful of be misguided be mistaken be mixed up be mixed up in be mixed up with be mounted on be much sought after be mysterious about be nauseated be necessary be no great shakes be no slouch at/as a be noncommittal be none the worse for be nonplussed be notable for be noted for be nothing but skin and bones be noth-ing to write home about be nuts be nuts about be o.s. be obliged be obliged to do s.t. be oblivious of/to be obsessed by/with be of capital importance be of one mind be of prime importance be of service to be of the same mind be of use be of use for s.t. be of value be of/in two minds about be off be off guard be off in ones calculations be off ones nut be off ones rocker be off ones trolley be off sick

-in ... miktar az olmak: Its low in cholesterol. Onun kolesterol az. k. dili (bir eyin stoku) az olmak: Were low on wood. Az odunumuz kald. sayd ilerden olmamak: Thats low on my list k. dili -in nemli right now. O imdi benim iin n plandak olmak. 2. -e k. dili 1. -i deli gibi sevmek, -e lgnca deil. baylmak. bak. be mad about. ng., k. dili, (on) (-de) mahsur kalmak. -in ustas olmak. 1. -i hatrnda tutmak. 2. -e dikkat etmek. 1. (insan) yanlmak. 2. yanl olmak. yanlmak. zihni karmak. -e karmak, -e bulamak. ile ilikisi olmak. (binek hayvanna) binmi olmak. ok aranlan/istenilen bir ey/biri olmak, ok rabette olmak, ok rabet grmek. aklamaktan kanmak; ... hakknda k. dili -in ne olduunu konumaktan kanmak; ... konusunda doru drst cevap midesi bulanmak. vermemek. gerekmek, lazm olmak/gelmek, icap etmek. k. dili stn biri olmamak. k. dili (belirli bir konuda) hi fena olmamak, baya iyi olmak: He s no slouch as an artist. Ressam olarak etmemek. belirli bir cevap vermemek; rengini belli baya iyi. (bir eyden) (birine) hi zarar/halel gelmemek: They were none the worse for it. Onlara hi zarar olmad. akna dnm olmak. ile tannmak, ile mehur olmak; ... iin nemli saylmak. ile tannmak, ile mehur olmak; ... iin nemli saylmak. k. dili bir deri bir kemik kalmak. k. dili tamah edilecek bir matah/mal olmamak. akln oynatm olmak, kafadan kontak olmak. 1. -in delisi olmak. 2. -in hayran olmak, -e deli olmak. kendisi gibi davranmak, normal bir ekilde hareket etmek. memnun olmak: Id be obliged if youd come early. Erken gelirsen yapmaya olurum. olmak. bir eyi memnun mecbur (etrafnda olup bitenlerin) farknda olmamak. -i aklna takmak, akl -e taklmak. ok nemli olmak, ok nem tamak. hemfikir olmak, ayn fikirde/dncede olmak. ok nemli olmak. -e yardm dokunmak, -e yardm etmek. hemfikir olmak, ayn fikirde/dncede olmak. yardm etmek. bir eye yaramak. deerli olmak. -in hakknda kesin bir karara varamamak. 1. gitmek; yola kmak. 2. (elektrik/su/gaz) kesik/kesilmi olmak; (elektrik/k) sndrlm/kapal olmak; (makine/aygt) tetikte olmamak. kapal olmak: The electricity is off. Elektrik kesildi. 3. (saat) hesabnda yanlm olmak. doru olmamak, geri/ileri olmak. 4. ng. (yiyecek/iecek) k. dili akln karm milks akln oynatm olmak. bozulmu olmak: The olmak, a bit off. St biraz bozulmu. 5. ng. (davran) yakksz olmak. 6. (tatilde olduu iin) almamak, k. dili ldrm olmak. ie dili kafadan 7. olmamak, gereklememek, vuku bulmamak. k. gitmemek. kontak olmak. hastalk nedeniyle ie gelmemi olmak.

be off the air be off the beaten track be offended be OK, OK be on be on a better footing than ever be on a diet be on a par with be on an even keel be on display be on edge be on familiar ground be on fire be on good terms be on guard be on its way out be on ones hands be on ones last legs be on ones mettle be on ones own be on ones own responsibility be on ones toes be on ones way out be on overtime be on pins and needles be on probation be on s.o.s side be on s.o.s trail be on s.t.s trail be on show be on skid row be on speaking terms be on strike be on tap be on target be on television be on tenterhooks be on the air be on the alert be on the ball be on the decline be on the defensive be on the go be on the high (low) side be on the house be on the level be on the make be on the mend be on the point of be on the right road

(radyodan/televizyondan) yaymlanmamak; yaymda olmamak. k. dili her yerden uzak bir yerde olmak, da banda olmak. gcenmi/alnm olmak. iyi olmak. 1. (elektrik/su/gaz) ak olmak; (elektrik/k) ak olmak. 2. (makine/aygt) almak, ak olmak. aralar her zamankinden daha iyi olmak. perhiz yapmak, rejim yapmak. ile ayn/eit derecede/deerde olmak. 1. bata ve kta ektii su ayn olmak, (gemi) dengede olmak. 2. k. dili her ey yolunda olmak. sergilenmek. sinirleri gergin olmak. 1. bildii bir yerde/yrede bulunmak. 2. bildii bir konuyla ilgilenmek. yanmak. (with) (biriyle) aras iyi olmak: Eces on good terms with Ayen. Ecenin Ayenle aras iyi. olmak. 1. nbet tutmak. 2. tetikte -in devri kapanmak zere olmak. (yk saylan bir ey/biri) -in banda olmak, -in sorumluluunda olmak. mr/miad dolmak zere olmak. elinden geleni yapmaya hazr olmak. 1. bakasndan yardm grmeden geinmek/rzkn kazanmak, kendi kendini geindirmek, bann aresine bakmak. 2. yalnz (yapt eyden) kendisi sorumlu olmak. bana kalmak. k. dili uyank/dikkatli olmak. kmak: We were just on our way out. Biz imdi kyorduk. fazla mesai yapmak, mesaiye kalmak. k. dili diken stnde olmak, endie iinde olmak. artl tahliyeden sonra gzetim altnda olmak. 1. birinden yana olmak, birinin tarafn tutmak. 2. birinin lehinde izini takip etmek; birini aramak. birinin olmak, birine yararl olmak: Youth is on your side. Gen olman lehinedir. 1. (av kpei) avn izini takip etmek: The dogsre on the trail. Kpekler iz sryor. 2. bir eyi takip etmek; bir eyi aramak. sergilenmekte olmak. k. dili serseri ve sefil bir hale dm olmak. (with) (biriyle) selamlap konumak. grev yapmak. 1. k. dili hazr bulunmak. 2. (bira) fdan alnp satlmak. 1. (bir tahmin) doru kmak. 2. (bir i) belirlenen sreye uygun olarak ilerlemek. televizyonda olmak; televizyona kmak. endie iinde olmak. (radyodan/televizyondan) yaymlanmak; yaymda olmak. tetikte olmak. argo akll ve dikkatli olmak. (kuvvetli/yksek bir durumdan) dmekte olmak: The birthrate is on the decline. Doum oran dmekte. The Roman Empire savunma durumunda olmak. was on the decline. Roma mparatorluu artk gerilemekteydi. birtakm ilerle megul olmak. olduka pahal (ucuz) olmak. ... iyerinin ikram olmak, ... irketten olmak: Your meal tonight is on the house.sylemek. yemeiniz lokantamzn ikram. k. dili doruyu Bu geceki k. dili 1. keyi dnmeye almak; statsn ykseltmeye almak. 2. cinsel iliki iin e aramak. (hasta) iyilemek. -mek zere olmak: He was on the point of going. Gitmek zereydi. doru yolda olmak.

1. yolda olmak, seyahat etmek. 2. yola km olmak. 3. to -e be on the road doru ilerlemek. ihtiyatl davranmak. be on the safe side 1. kzaa ekilmi olmak; emekliye ayrlm olmak. 2. (kadn) be on the shelf evde kalmbir durumda olmak, ktye gitmek. k. dili kt olmak. be on the skids olayn getii yerde bulunmak. be on the spot 1. teklif edilmi olmak. 2. (tasarnn/meselenin) be on the table grlmesi/tartlmas ileri bir tarihe braklm olmak. k. dili telefonda olmak/konumak. be on the telephone be on the tip of ones tongue k. dili dilinin ucunda olmak: It was on the tip of my tongue. k. dili ucundayd. be on the tip of ones tongue Dilimindilinin ucunda olmak. k. dili yalansz konumak; drst bir ekilde davranmak: I think be on the up-and-up hes on the up-and-up. Bence numara yapmyor. azalmakta/batmakta/snmekte/sonuna yaklamakta olmak. be on the wane 1. tetikte olmak, kulak kesilmek. 2. nbette olmak. be on the watch umakta olmak, umak. be on the wing k. dili (birinin) ne halt/haltlar yediini/kartrdn bilmek. be on to k. dili (duruma) hkim olmak. be on top of k. dili ok mutlu olmak, sevinten umak. be on top of the world k. dili sevinten umak, ayaklar yere dememek, bast yeri be on top of the world k. dili olup be on top of things/the news bilmemek. bitenlerden haberdar olmak. 1. yarglanmak. 2. denenmek. be on trial tatilde olmak, tatil olmak: Schools are on vacation. Okullar tatil. be on vacation k. dili 1. (of) (-den) nce davranarak avantajl durumda olmak. be one jump ahead 2. of -den iki adm ileride olmak. ile ayn fikirde olmak. be one with bana buyruk olmak. be ones own man yerini korumak. be ones own man bana buyruk olmak. be ones own master k. dili yal bir i bulmu olmak. be onto a good thing (bir ey) tartlabilmek, tartmaya ak olmak. be open to dispute ameliyat olmak. be operated on bir eye kar olmak, bir eyin aleyhinde olmak. be opposed to s.t. -e ynelmi olmak. be oriented towards 1. darda olmak: Hes out at the moment. u an burada deil. be out 2. (belirli bir miktar para) gitmek; (para) a olmak: I had to (nekahetten sonra) dar/sokaa kp gezmek. be out and about buy them lunch, and now Im out ten million liras. Onlara le k. dili birinin hakkndan gelmek istemek. be out for s.o.s blood yemei smarlamak zorunda kaldm; on milyon liram gitti. Your k. diliis fifty thousand liras out. Senin toplamda elli bin liralk bir be out in force total ortalkta ok olmak. eksik var. yanlm olmak. argo ok 3. (kitap) ktphaneden alnm olmak: That books be out in left field out. O kitapyanlmak. (kitap/gazete/resmi ilan) kmak, hesabnda alnm. 4. be out in ones reckoning yaymlanmak. 5. (ay/gne) kmak. 6. (iek/yaprak) amak; 1. (bir ey) tkenmi olmak, kalmamak: Were out of gas. be out of (aa/bitki) yapraklanmak, yeillenmek, yeermek. 7. (ate) Benzinimiz bitti.8. (hafta/ay) bitmi olmak, sona ermek.hill he isiz olmak. be out of a job snm olmak. By the time he reached the top of the 9. was outolmak. 10. szm olmak; baylm olmak. 11. kesilmiti. nakavt of breath. Yokuun bana vardnda nefesi demode (bir davran) (birinin) karakterine uymamak. be out of character olmak. 12. dnlmemek, uygun saylmamak, sz konusu (bir davran) birinin her zamanki davranlarna uymamak. be out of character olmamak: Thats definitely out. O kesinlikle dnlmyor. 13. be out of k. dili bozulmu olmak. (makine) bozulmu olmak. 14. (deniz) alalm olmak. 15. spor commission/kilter/whack (top) aut olmak, autaolmak, frenlenemez oyunlarnda) yanmak: 1. kontrolden km kmak. 16. (ocuk olmak. 2. (biri) be out of control Youre out! Yandn! iitememek, duyamamak. dizginlenemez olmak. (uzakta olduu iin) be out of earshot be be be be be be be out out out out out out out of of of of of of of favor (with) it line luck ones mind ones mind order (birinin) gznden dm olmak. argo baka bir dnyada yaamak, hayal dnyas iinde olmak. 1. yersiz/uygunsuz/yakksz olmak, yakk almamak. 2. sradan km olmak. yaver gitmemek. ans olmamak, ans 1. akl yerinde olmamak, akln karm olmak. 2. ok fkeli olmak.akln karm olmak, delirmi olmak, keileri karm k. dili olmak. 1. (makine/aygt) bozulmu/bozuk olmak, almamak. 2. dzensiz olmak. 3. usule aykr olmak. 4. uygunsuz olmak.

be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be be

out of place out of place out of plumb out of practice out of practice out of print out of print out of reach out of season out of shape out of shape out of sorts out of sorts out of step out of stock out of sync out of the hole out of the picture out of the question out of the running out of the running out of the woods out of the woods out of this world out of this world out of touch out of touch with out of work out of work out on maneuvers out on strike out on the end of a limb out on the town out on the town out to out to lunch over over and done with over ones head over s.o. over the hump overcome by/with overdrawn overgrown with overjoyed overwhelmed by/with overwhelmed with par for the course parallel with/to peeved at

1. (her zamanki) yerinde olmamak. 2. yersiz/uygunsuz/yakksz olmak, yakk almamak. 1. (fiilen) yerinde olmamak. 2. uygun dmemek. akulnde olmamak, akulden kamak. (uzun zamandan beri bir eyi yapmad iin) (onu) iyi yapamamak. formda olmamak; formdan dm olmak. (kitabn) basks tkenmi olmak. (kitap) yaymcsnda mevcut olmamak, kitaplarda bulunmamak, (kitabn) 2. eriilemez olmak. 1. el altnda olmamak. basks tkenmi olmak. -in mevsimi bitmi olmak. formunda olmamak. 1. formda olmamak, formdan dm olmak. 2. eklini kaybetmi olmak, kalpsz olmak. k. dili sinirleri ayakta olmak. k. dili can skkn olmak, keyfi kamak/bozulmak. 1. (with) (bakalarna) adm uydurmamak. 2. with -e ayak uydurmamak. stokta bulunmamak. senkronik olmamak, senkronize edilmemi olmak. k. dili bortan kurtulmu olmak. k. dili (biri) sahneden ekilmi olmak, iin iinde olmamak. k. dili sz konusu olmamak, dnlmemek, uygun saylmamak. (yarmadan) elenmi olmak. adaylktan elenmi olmak. (hasta) hayati tehlikeyi atlatm olmak. k. dili tehlikeyi atlatm olmak. argo ok gzel/harika/sper olmak. k. dili sper/fevkalade gzel/fevkalade/harika/harikulade olmak. 1. (with) (biriyle) iletiim iinde olmamak. 2. dnyada olup bitenlerden haberi olmamak. 2. -den habersiz olmak. yeni 1. ile temasta bulunmamak. 3. with (bir konuya) ait gelimeler hakknda bilgisi olmamak. isiz olmak. isiz olmak. ask. manevra yapmak. grevde olmak. desteksiz kalmak. ehirde yiyip iip elenmek. k. dili ehirde zevk peinde komak. (bir ama) peinde olmak; (bir ey) iin frsat kollamak: Hes out to get him. Onun hakkndan gelmek iin frsat kolluyor. Theyre 1. le yemei yemeye km olmak. 2. argo kafas izinli out to winargo championship. Onlar ampiyonlua oynuyorlar. the kafas olmak.olmak, bitmek,pek almamak. concerts over. Konser bitmi 3. sona ermek: The bitti. Its over between us. Aramzda her ey bitti. k. dili tamamyla bitmi olmak. 1. (su) boyunu gemek/amak. 2. (birinin) bilgisi/yetenei dndaamiri olmak; birinden daha yksek bir birinin olmak. grev/makam/rtbe sahibi olmak. dze/dzle kmak. iin en zor tarafn atlatm olmak, -den (kt bir ekilde) etkilenmek: She was overcome by the smoke. Dumandan dolay kendinden geti. He was overcome 1. bor bakiyesi gstermek. 2. hesabndan fazla para ekmi with emotion. ylefazla para ekilmitutuldu. olmak; (hesaptan) duyguland ki diliolmak. (yabani bitkiler v.b.) ile kapl/rtl olmak. ok sevinmek. 1. (duygulara) yenik dmek, yenilmek. 2. (sorumluluk, ar bir i v.b.) altnda -e garkolmak. -e boulmak, ezilmek. k. dili normal saylmak. 1. -e paralel olmak. 2. -e benzemek. -e sinirlenmek, -e sinir olmak.

be peopled by/with be perishing be pertinent to be pissed be pleased to do s.t. be pleased with be pleased with o.s. be plugged into be plumb be pocked with be poised for be poised for battle be poised in the sky be poles apart be polluted be positive (of/about) be possessed of be possessed with be predicated on be predisposed to be prejudicial to be prepared be prepossessed by be pressed be pressed for time be pretty well suited to be priced at be privy to s.o.s secrets be profuse in be prone to be proof against be proper to be proud of be provoked at be pushed for money be pushed for time be puzzled Be quick about it! be quite something be quits be related be reputed to be ... be resigned to be responsive be retired be revolted by be rid of be ridden with be rife be round the bend

(bir yerin) halk/personeli -den olumak/ibaret olmak. 1. ok mek. 2. (hava) ok souk olmak. ile ilgisi olmak, ile ilgili olmak. 1. off kzm/sinirlenmi olmak. 2. ng. fitil/ok sarho olmak. (bir eyi) memnuniyetle yapmak: Id be pleased to do it. Memnuniyetle yaparm. -den memnun olmak. kendinden memnun olmak. k. dili (bir sisteme) bal olmak. akulnde olmak. z., k. dili gerekten, dpedz. f. 1. iskandil etmek. 2. ile dolu olmak. (ukurlar) akullemek. 3. akulne getirmek. -e hazr olmak. ask. savaa hazr bir ekilde beklemek. (ku) havada hareketsizmi gibi durmak. birbirine zt olmak. kirli olmak. (-den) emin olmak. -e sahip olmak. ... tutkusuyla yanp tutumak: He was possessed with a desire to see Africa. Afrikay grme tutkusuyla yanp tutuuyordu. -e dayanmak, -e dayal olmak, -in zerine kurulmu olmak. -e meyilli/eilimli/yatkn olmak. -e zararl olmak. 1. hazr/hazrlkl olmak. 2. to -e raz olmak. 1. -den olumlu bir ekilde etkilenmek. 2. -e kendini kaptrmak. skk bir durumda olmak, skk olmak. zaman dar olmak. -e iyi uymak. fiyat ... olmak, -e satlmak: Theyre priced at a million liras each. Onlar birer milyona satlyor. birinin srda olmak. (bir eylemi) defalarca yapmak: She was profuse in her praise of him. Onu ok vd. meyilli olmak. -e eilimi olmak, -e -e kar dayankl/direnli olmak. -e uygun/zg/ait olmak. -den gurur/kvan/vn duymak, ile iftihar etmek, ile vnmek. -e kzm/sinirlenmi olmak. k. dili para sknts ekmek. k. dili -in az vakti olmak, -in vakti ok daralm olmak. armak, afallamak. abuk ol/olun! 1. herkese nasip olmamak; ok iyi bir ey olmak. 2. olaanst bir dili hesaplamquite something to be made a countess k. ey olmak: It is olmak. these days. Gnmzde kontes olmak olaanst bir ey. 1. (to) (ile) akrabalk ba olmak: Hes not related to them. Onlarla akrabalk ba yok. 2. (to) (ile) ilgili He is reputed to be ... olduu sanlmak; ... olduu sylenmek: olmak, (ile) ilgisi olmak. 3. to -e anlatlmak. an honest person. Onun drst bir insan olduu syleniyor. bak. resign o.s. to. 1. to -e duyarl/hassas olmak. 2. to tb. (tedaviye) cevap vermek. 3. cevap vermeye istekli olmak. emekli/tekat olmak. -den tiksinmek. -den kurtulmu olmak, -den kurtulmak: Were rid of them now! Onlardan kurtulduk artk! ile dolu olmak: This building is ridden with rats. Bu binada fareler kaynyor. ok yaygn olmak. ng., k. dili keileri karm olmak, delirmi olmak.

be rumored be s.o.s due be s.o.s shadow be s.t. in disguise be scared be scheduled Be seated. be separated be set be set in ones ways be shackled by be short be short for be short of be short on be shorthanded be shot of be shot through with be shy about be shy of be sick be sick and tired of be sick at ones stomach be sick for be sick of be silent on be sitting pretty be sitting pretty be situated be skilled in be slanted towards be slated be slumped to one side be snookered be snowed in be snowed under be soaked in be soaked to the skin be soft on be solicitous be solidly for be something of a ... be somewhat of a ... be sore about be sorry be soused be sparing in/with be spoiling for be spread-eagled be square

sylenilmek, azdan aza dolamak. birinin hakk olmak. birinin glgesi olmak, birinin yanndan ayrlmamak. bir ey klna girmi olmak: Thats a blessing in disguise. O aslnda Tanrnn bir ltfudur. Hes actually a conservative in (of) (-den) korkmak: Im scared of spiders. rmceklerden disguise. O gizli bir tutucudur. korkuyorum. programa gre (belirli bir zamanda) olmak; tarifeye gre (belirli bir zamanda) olmak: His flight is scheduled to arrive at three o Oturunuz. clock in the morning. Tarifeye gre ua sabah saat te huk. ayr yaamak, ayrlmak. varacak. 1. bulunmak: The village was set deep in the mountains. Ky dalarn ortasnda bulunuyordu. 2. on -i aklna koymak: Hes set kendi kurduu dzenden pek amayan biri olmak. on going. Gitmeyi aklna koydu. 3. hazr olmak, hazrlanm -in tutsa olmak: She was shackled by her prejudices. Kendi olmak: Are you all set? Hazr msn? nyarglarnn tutsayd. (s.t.) (birinde) (bir ey) (belirli bir miktarda) eksik olmak; (belirli bir miktar)eyin) ksaltmas/ksas olmak. books. Bende be (belirli bir ktramamak: Im short five kitap eksik. Hes one man short. Bir adam eksik. Hes two 1. (varolan eyler/birileri) kfi gelmemek, yetmemek, eksik million liras short. ki milyon liray ktramyor. olmak: giysi) (birine) ksa gelmek. 2. (belirli bir deil. 2. (bir 1. (bir Were short of cups. Fincanlarmz kfi konuda) birinin yerden) (belirli bir uzaklkta) bulunmak: We werekafa yok. eksiklii olmak: Hes short on smarts. Onda pek twenty -de personel eksiklii olmak. kilometers short of the coast. Sahilden yirmi kilometre ng. -den kurtulmak. uzaktaydk. (bir eyde) (bir e) yer yer bulunmak: Her poetry is shot through with humor. iirlerinde yer yer mizah var. -den ekinmek. -den bahsetmekten ekinmek. 1. hasta olmak. 2. ng. kusmak. k. dili -den illallah demek: Im sick and tired of this! Bundan illallah! bulanmak. midesi -i ok zlemek. -den bkm olmak. ... hakknda hibir ey dememek/sylememek/yazmamak: The lawdili silent on this olmak. Bu konuda kanunda yazl bir ey yok. k. is iyi durumda point. k. dili (birinin) her eyi tkrnda olmak. (bir yerde) bulunmak: The towns situated on a river. ehir bir nehrin kenarnda bulunuyor. ustas olmak. (bir eyi) iyi yapmak; (bir iin) -den yana olmak, -in tarafn tutmak. 1. programda olmak, planda olmak: Construction is slated to start on Monday. Plana gre inaat pazartesi sittingbalayacak. bir yana kayklm/yaslanm olmak: He was gn slumped to 2. byk bir ihtimalle (bir ey) olmak/meydana gelmek: Hes one side. Bir yana kayklm oturuyordu. ng., k. dili ok zor bir durumda kalmak/bulunmak, keye slated for success in life. Her ey onun hayatta baarl skmak. kardan mahsur ediyor. olacana iaret kalmak. k. dili iten ban kaldramamak, ban kayacak vakti olmamak. ile dolu olmak. k. dili iliklerine kadar slanmak. k. dili -e fazla yumuak davranmak. 1. about -e ilgi gstermek, -i merak etmek. 2. to (bir ey) yapmak istemek. Grlerin tamamen birletiini belirtir: Alibeyky is solidly for our man. Alibeykyde herkes bizim adam tutuyor. ... gibi bir ey olmak; (biri) kendi apnda bir ... olmak: Shes something ey olmak; (biri) kendi apnda bir ...o. ... gibi bir of a philosopher. Filozof gibi bir ey olmak: Hes somewhat of a poet. air gibi bir ey o. k. dili -e kzgn/gcenik olmak. 1. zlmek, zgn olmak: Yusuf died. Im sorry. Yusuf ld. zldm. I was sorry to see her go. Gittiine zldm. I k. dili sarho olmak. m sorry Ive broken your heart. Kalbini krdma zgnm. Im (bir eyi) ok az yapmak/kullanmak, esirgemek: Dont be sorry to say that it didnt work out. Maalesef olmad. 2. piman sparing with the butter! Tereyana fight. Dvmek iin in esirgeme! Hes sparing k. dili Im sorry asked. Sorduuma pimanm. I was sorry I olmak:kanmak: IHe is spoiling for his praise. ok az ver. kanyor. it. Okumadma durumda yatmak. 3. zr hadnt read kol ve bacaklar yana alm piman olmutum. dilemek: Say youre sorry! konumak;Okay, Im sorry. Peki, zr 1. with k. dili (biriyle) ak zr dile! (birine) drste dilerim. davranmak. 2. k. dili (bir hesap) grlm olmak; (iki kii) fit olmak; (iki kii) hesaplam olmak, kozlarn paylam olmak. 3. spor (iki rakip) (puan asndan) eitlenmi olmak.

be starved for be sticky be stir crazy be stone broke be stone cold be stone deaf be straight with be stranded be strange bedfellows be strange to be strong for be strong in be strong on be studded with be subject to be subordinate to be subsequent to be subservient to be sufficient be suffused with be suggestive of be suicidal be suitable for be supportive be supposed to be surcharged with be sure of o.s. be surrounded by/with be susceptible to be suspicious of be swamped with be sweet on be sympathetic to/towards be tailor-made for be taken aback be taken ill be taken up with be taken with be talked out be tangent to be tantamount to be the death of be the spitting image of/be the spit and image of be the victim of be there be thick with be thirsty be thirsty for be thoughtless of/for be through

(bir eyin) eksikliini/yokluunu ok duymak: Hes starved for affection. Sevgiden yoksun kalm. 1. (yzey) yap yap olmak, yapkan olmak. 2. (hava) yap yap olmak, nemli olmak. kapal kaldktan sonra bunalm k. dili bir yerde uzun sre 3. about k. dili (bir konuda) zorluk karmak. olmak. k. dili meteliksiz olmak, be parasz olmak. k. dili tamamyla soumu olmak, buz gibi olmak. k. dili tamamen sar olmak, duvar gibi olmak. (biriyle) doru/yalansz konumak; (birine) doru sylemek. 1. mahsur kalmak: We were stranded at the airport for fifteen hours. Onzt olduklar halde belirli bir amamahsur kaldk. 2. birbirine be saat boyunca havaalannda iin birlikte (gemi) karaya oturmu olmak. almak. (birine) yabanc olmak. 2. (bir eyin) yabancs 1. (bir yer) olmak.desteklemek. -i ok (belirli bir konuda) iyi/yetenekli olmak. k. dili -i ok sevmek, -i ok beenmek. 1. (bir ey) ok bulunmak. 2. yer yer bulunmak. 1. -e tabi/bal olmak: This income is subject to taxation. Bu gelir eyden) tabidir. This is -den sonraconfirmation by the az (bir vergiye aa kalmak, subject to gelmek, -den daha assembly. Bu meclisin onayna bal. 2. Arasra tekrarlanan bir nemli olmak; (bakasnn) emrinde olmak. (belirli bir olay) takip etmek, (belirli bir olaydan) sonra durumu belirtmek iin kullanlr: Hes subject to gout. Arasra olmak/vuku bulmak. Should faith be subservient to reason? -in oluyor. This river is gut hizmetinde olmak: subject to floods. Bu nehir arasra taar. nanside ofhizmetinde mi olmal? That akln the hill is subject to high winds. Tepenin o taraf yeterli olmak, yetmek. iddetli bir renge) boyanmak; ile kaplanmak; ile dolu olmak: Her (belirli rzgrlara maruz kalyor. eyes were suffusedbir eyi) akla getirmek. 2.doluydu. 1. (bir ey) (baka with tears. Gzleri yala (belirli bir) izlenim brakmak, ... hissini vermek. intihar etmeyi dnmek. -e uygun olmak. destek vermek. 1. beklenmek: Youre supposed to stand up when he walks in. O girdiinde olmak. kalkmanz bekleniyor. 2. gerekmek, lazm ile dopdolu ayaa olmak: Youre not supposed to be here. Burada bulunmaman kendinden emin olmak. gerek. 3. zannedilmek, farzedilmek: Were supposed to be rich. etraf (bir zannediyorlar./Gya zenginmiiz. 4. -e yaramak: Bizi zenginey/birileri) ile evrili olmak. Whatshastala) kar direnci olmamak. 2. (bir ey iin) kolay 5. 1. (bir this machine supposed to do? Bu makine neye yarar? izinhedef olmak: This not supposed to leave the campus this bir verilmek: Youre -den phe etmek. to naval attacks. -den kuku duymak, place is susceptible weekend. Bu hafta sonu kampustan ayrlmana -e kaplabilmek: I Buras denizden gelebilecek saldrlara ak. 3. izin yok. ar miktarda olmak; ... iinde boulmak: Hes swamped with think hell be susceptible to her charm. Bence onun cazibesine work. ok fazla ii var. Theyre swamped with guests. Onlarn k. dili (birine) k olmak. kaplabilir. evi misafirlerle dolup tayor. (gr/fikri) anlayp paylamak/desteklemek. 1. (biri/bir ey) iin zel olarak yaplm olmak. 2. (biri) iin biilmi (-e) aakalmak, ok armak. (at/by) kaftan olmak. hastalanmak. ile megul olmak. -den holanmak, -den etkilenmek. syleyecek sz kalmamak. -e teet gemek. ile ayn olmak, ile eanlaml olmak. -in lmne neden olmak. k. dili hk demi (birinin) burnundan dm olmak. -in kurban olmak. var olmak: Two hours later the pain was still there. ki saat sonra kapl ar vard. Shes always there when Bu masa toz 1. ile hl olmak: This tables thick with dust. you need her. Ne zaman ihtiyacn olsa yardma hazrdr. iinde. TheIm thirsty.was thick with smoke. Avlu duman susamak: courtyard Susadm. iindeydi. 2. ok miktarda bulunmak, kaynamak: The house was -i ok istemek, -e susamak. thick with fleas. Ev pire kaynyordu. 3. k. dili ile sk fk/ok -i hi dnmemek: Dont be thoughtless of the future! samimi olmak. Gelecei dn!/Gelecei dnmezlik etme! Bitirdin mi? 2. 1. (with) (-i) bitirmi olmak: Are you through? (biri) ie yaramaz olmak. 3. (with) k. dili iki kii arasndaki iliki bitmi olmak: Sevda and Ferda are through. Sevdayla Ferda nn ilikisi bitti.

be thrown back on ones own resources be thunderstruck be ticketed for be tickled be tied to be tied to a womans apron strings be tied up be tired of be to blame for be to s.o.s disadvantage be to s.o.s discredit be tolerant be too much for be true to be true to ones word be tuckered out be unable to be unable to bear/stand the sight of be unable to get a word in edgewise be unaccustomed to be unashamed be unaware of be uncomfortable with be undaunted by be under a ban be under a cloud be under arrest be under attack be under consideration be under construction be under custody be under discussion be under guard be under house arrest be under oath be under pressure be under repair be under s.o.s thumb be under stress be under suspicion be under the assumption that be under the influence be under the sway of be under the weather be under way be underage be uneasy about be unequal to a task be unfamiliar with be uninterested in

yalnzca kendi yetenekleriyle idare etmek zorunda kalmak. arp kalmak; donakalmak; hayretler iinde kalmak. 1. (bir eyin) (belirli bir eye/yere) verilmesi planlanmak. 2. (birinin) (belirli bir yere) aday gsterilmesitickled to hear theyre k. dili 1. son derece memnun olmak: Im planlanmak; (birinin) (belirli bir yere) uygunduymak beni sonsylenmek. coming. Geleceklerini bir aday olduu derece mark is tied to2. -e bal olmak, -e tabi olmak: The value of the memnun etti. ok value of the pound. Markn deeri sterlininkine bal. the elenmek, ok glmek. altnda olmak. k. dili bir kadnn tahakkm k. dili 1. megul olmak. 2. in (para) (belli bir eye) yatrlm olmak. 3. (para) (hukuki ynden) ancak belirli birka ama iin -den bkmak, -den usanmak. kullanlabilmek; (mlk) (hukuki ynden) satlamamak/intikal sulusu olmak. edememek. birinin zararna olmak, birinin aleyhine olmak. birinin erefini lekelemek. 1. (of) (-e kar) hogrl olmak. 2. of (organizma v.b.) -e tahamml etmek, -e dayanmak. iin ok zor olmak, -in gcn amak: These stairs are too much for sadk kalmak. -e an old man. Yal bir adamn bu merdivenleri kmas ok zor. szn tutmak, szn yerine getirmek. k. dili pestili kmak, turuya dnmek, ok yorulmu olmak. -ememek, -amamak, -den ciz olmak: She was unable to come. Gelemedi. I am unable hi make the decision by myself. Karar -i hi ekememek, -e to tahamml edememek. yalnz bama vermekten cizim. karsndakinin fazla konumasndan dolay azn aamamak. -e alk olmamak: He is unaccustomed to getting up early in the morning. Sabah erken kalkmaya alk deil. (of) (-den) utanmamak/utan duymamak. -in farknda olmamak, -den haberi olmamak, -den habersiz olmak: He is unaware of his surroundings. evresindekilerin -den rahatszlk duymak. farknda deil. They are unaware of our change in plans. 1. -den ylmamak. 2. -den dolay cesareti krlmamak: She was Planlarda yaptmz deiiklikten haberleri yok. undaunted by yasaklanmak. the difficulty of the task. in zorluu karsnda cesareti krlmamt. (of suspicion) phe altnda olmak. tutuklu olmak. saldrlara maruz kalmak; topa tutulmak. zerinde dnlmek. inaat halinde olmak. tutuklu olmak. grlmekte olmak. koruma altnda olmak. gz hapsi altnda olmak. yeminli olmak. (manevi) bask altnda olmak. tamir edilmek, tamirde olmak. k. dili birinin kontrol altnda olmak. 1. stres iinde olmak. 2. (yap) fazla yk altnda bulunmak. zan altnda bulunmak. k. dili 1. farzetmek, varsaymak. 2. sanmak, zannetmek. k. dili ikili olmak, alkoll olmak. 1. -in nfuzu altnda olmak. 2. -in egemenlii altnda olmak. k. dili hasta/rahatsz olmak. hareket halinde/ilerlemekte/devam etmekte olmak. (belirli bir ey yapabilmek iin) ya tutmamak. -den endie duymak. bir ii becerememek. -i bilmemek. -e ilgi duymamak, -i merak etmemek.

be unlucky be unmindful of be unqualified for a job be unqualified to do s.t. be unsettled about/as to be unskilled in/at be untroubled by be unused to be unwilling be up be up a creek be up a gum tree be up a gum tree be up against be up against the wall be up all night be up and about/around be up for be up for grabs be up in arms be up in arms be up on be up s.o.s alley be up to be up to date be up to ones eyes in be up to par be up to scratch be up to snuff/the mark be up to the mark be upset be used up be vested in be vexed at s.t. be victorious be vulnerable to be wanted by the police be wanting be wary of be washed up be way out in left field be weary of be weighed down be wide of the mark be wild about be willing to be winded be wiped off the face of the earth be wiped off the map be wise to

ans olmamak. -e aldrmamak, -i gz nne almamak. bir ie uygun niteliklere sahip olmamak. bir eyi yapmak iin gereken niteliklere sahip olmamak. ... hakknda kararsz olmak, ... hakknda tereddt iinde olmak. -de iyi/usta olmamak. 1. -den ikyeti olmamak. 2. -i dert etmemek. -e alk/alkn olmamak. (to) (-e) raz olmamak; (-i) istememek: He was unwilling to go. Gitmeye razkalkm olmak; (uykuya) yatmam olmak: Hes 1. yataktan deildi. Hes unwilling to learn how to dance. Dans etmeyi renmek istemiyor. yediden nce hi yataktan never up before seven. Saat k. dili zor durumda kalmak/olmak. kalkmaz. Shes never up after ten at night. Gece saat ondan ng. zor bir durumda olmak. nce yatar hep. 2. (gne/ay) domu olmak. 3. ayakta olmak. ng., k. dili zor durumda olmak, ne yapacan armak. 4. (seviyesi/derecesi) ykselmi olmak: His fever is up. Atei ykseldi. 5. kaldrlm/kapal olmak: The atmak. k. dili ile kar karya olmak/kalmak, -e cars windows were up.dili 1. iflasn eiindekapalyd. 6. artm olmak: Our k. Otomobilin camlar olmak, iflasla kar karya olmak. 2. enrollment is up this year. Bu sene bize kayt yaptranlarn keye skmak, ok skk bir durumda olmak. sabahlamak. says artt. 7. bitmi olmak, sona ermi olmak: Times up. Vakit k. dili doldu. hastalktan kurtulmu olmak, ayaa kalkm olmak. k. dili 1. (bir ey yapmay) istemek: Whos up for a movie? Sinemaya gitmek isteyen var v.b.)2. -e adayak olmak:is up for k. dili (bo bir kadro, kontrat m? adaylara olmak: He This mayor. Belediye bakanlna aday. 3. -den yarglanmak: He is contracts up for2. fkelenmek, ate pskrmek.kalr. 1. ayaklanmak. grabs. Bu ihale kapann elinde up for murder. Cinayet suundan yarglanyor. k. dili ayaklanm olmak, isyan halinde olmak. k. dili 1. -i iyi bilmek. 2. -den haberi olmak. k. dili biri iin biilmi kaftan olmak, (tam) birine gre olmak: This job is right up your alley. Bugelebilmek: Are you up to this? 1. -i yapabilmek, -in stesinden i tam sana gre. Bunu son olaylardan/gelimelerden haberdar olmak. 2. en son 1. en yapabilir misin? Im not up to talking to him today. Bugn onunla grecekolmak; son modaya uymak. 3. en son people. teknolojiye sahip gcm yok. Hes still not up to seeing ile ok megul olmak. Hl insanlarla grebilecek durumda deil. I dont think hes deiiklikleri kapsamak. 1. tic. saymaca deerini bulmak. 2. her zamanki seviyede up to doing a job like that. Bence yle bir iin stesinden olmak.istenilen seviyeye varmak, ngrlen standarda uymak. gelemez o. Is he up to playing that rle? O rol becerebilir mi? k. dili 2. k. dili (bir halt) kartrmak/etmek: Just what are you up to? k. dili istenilen dzeyde/nitelikte olmak. Ne halt kartryorsun? 3. k. dili (bir eyi) yapmak: What are you istenilen derecede olmak. up to these days? Bugnlerde ne yapyorsun? 4. (karar) (birine) 1. altst olmak. 2. (favori rakip) yenilmek. 3. (mide) bozuk kalm olmak/dmek; (birinin) seimine kalmak, (birine) bal olmak. (birinin) olmak; sinirli bitkin dmek,up olmak. olmak; 4. zgnsorumluluunda olmak: alaborato you to finish 1. tkenmek, harcanmak. 2. olmak. 5. Its bitmek, tkenmek. it. Onu bitirme ii sana kald. (yetki, hak v.b.) -e verilmi olmak. bir eye can sklmak. galip gelmek. (kt bir eye) ak/maruz olmak. polis tarafndan aranmak. 1. eksik olmak, noksan olmak: A few pages of this book are wanting.saknmak. 2. -e dikkat etmek. 2. in -den yoksun 1. -den Bu kitabn birka sayfas eksik. olmak: That man is wanting in common sense. O adam k. dili mahvolmu olmak, ii bitmi olmak. saduyudan yoksun. fena halde yanlmak, skalamak. -den bkm/usanm olmak. 1. with/by (dert/keder) ykl olmak: He was weighed down by his sorrow. Yrei ac doluydu. 2. with/by (bir grev, sorumluluk hedeften uzak olmak. v.b.) belini bkmek: The people were weighed down by this k. dili -e hayran olmak, -e baylmak. oppressive taxation. Bu insafsz vergiler halkn belini bkmt. -e raz olmak. 3. with (belirli bir eyle) ok ykl olmak: She was weighed down with packages. olmak, nefesi kesilmi olmak. nefes nefese kalm Eli kolu paket doluydu. The branches of the trees weresilinmek. down with ice. Aalarn dallar buzlarn yeryznden weighed arlyla yere doru eilmiti. haritadan silinmek. k. dili (birinin) ne yaptnn farknda olmak; (durumun) ne olduunun farknda olmak.

be with it be with s.o. be within arms reach be within earshot be within reason be within s.o.s grasp be wont to be worked up be worried sick be worried sick be worth be worth ones keep be worth ones salt be worth ones while be worth ones/its weight in gold be worth s.o.s while be worthy of be wracked by/with be wrapped up in be written all over be/feel disinclined be/feel nauseous be/feel sorry for be/feel under the weather be/get chummy with be/get tangled be/live in a world of ones own be/live on the razors edge be/make friends be/play truant be/skate on thin ice be/stand firm be/stand head and shoulders above beach beach buggy beachcomber beachhead beacon bead beads beady beak beaker beam beam beaming bean beanpole bear bear

k. dili an hi gerisinde kalmamak; a yakalamak. k. dili birinin ne demek istediini anlamak. elinin altnda olmak. (yakn olduu iin) iitebilmek, duyabilmek. akl kr olmak. 1. birinin kavray iinde olmak. 2. birinin elde edebilecei bir ey gibi olmak. bir ekilde davranmak/hareket etmek): He is genellikle (belirli wont to comeolmak. O genellikle erken gelir. 1. heyecanl early. 2. kzgn/fkeli olmak. ok endieli olmak. k. dili ok endieli olmak. 1. -in kymeti/deeri (belirli bir miktar) olmak; (belirli bir miktar) deerinde olmak: This candlesticks worth approximately thirty k. dili ald maan karln vermek. million liras. Bu amdann deeri aa yukar otuz milyon lira. k. dili ald maan karln vermek; iinin ehli olmak. This house is worth sixty billion liras. Bu evin deeri altm k. dili lira. 2. (birinin) mal varl (belirli milyar birinin harcad zamana demek.bir miktar) olmak: Hes worth around fifty olmak, liras. Onun mal varl elli milyar ok k. dili ok deerli billion arlnca altn demek/etmek; kadar. 3. -e demek: Is it worth this much trouble? Bu kadar zahmete ie yaramak. ayrmasna demek: Its worth your while to birinin vaktini deerSpanish. spanyolca the effort. Evet, zahmete deer. Its its learn mi? Yes,layk worth renmeye deer. -e demek, -e Grlmeye deer. olmak. worth seeing. (arlar, hastalk v.b.) yznden ok ekmek: His body had been wracked by(bir ie) kaptrmstmadan ok ekmiti. k. dili 1. kendini malaria. Vcudu olmak. 2. (dncelere) dalm ... yznden akmak: His innocence was written all over k. dili olmak. 3. (birine) srlsklam k olmak. his face. Susuzluu yznden akyordu. can istememek. midesi bulanmak. -e acmak: I feel sorry for those who work there. Orada alanlara acyorum. k. dili (kendini) bir ho/tuhaf hissetmek. ile ahbap olmak. k. dili 1. up (karmak bir durumun) iinden kamamak: Hes all tangled up in those intrigues of his own devising. Kendi kendi dnyasnda yaamak. entrikalarnn iinden kamaz oldu. 2. with (iyi olmayan bir lmle kalm arasnda olmak; iki ate arasnda kalmak. ie/kimseye) bulamak. (with) (ile) arkada olmak. 1. dersi asmak; okulu krmak. 2. vazifeden kamak. k. dili tehlikeli/ok rizikolu bir durumda bulunmak. kararndan hi vazgememek. -den ok stn olmak. i. kumsal, plaj; ky, sahil. plaj arabas. i. 1. hayatn kylardan toplad enkaz ile kazanan kimse. 2. okyanustan kyya vuran byk dalga. i., ask. dman kylar zerinde ele geirilen karma yeri. i. iaret ; fener; akar. i. 1. boncuk. 2. (silahta) arpack. i. 1. ipe dizilmi boncuk. 2. boncuklar. s. boncuk gibi: beady eyes boncuk gibi gzler. i. gaga. i. geni azl byk bardak. i. 1. kiri, hatl, putrel. 2. direk, mertek. 3. araba/saban oku. 4. n. yaymak, samak (k). 2. (yz sevinle) parlamak. f. 1. 5. den. kemere. s. parlak, sevinle parlayan (yz). i. 1. fasulye. 2. tane, tohum. i. 1. fasulye sr. 2. srk gibi kimse. i. ay. f. (bore/eski bare, borne) 1. tamak; kaldrmak: It wont bear your weight. Senin arln kaldrmaz. They have the right to bear arms. Silah tama hakk var onlarn. 2. tamak, zerinde bulunmak: It bears Okans signature. Okann imzasn tayor. He still bears the scars of that fight. O dvn yaralarn hl

bear a loss bear down bear down on bear in mind bear no relation to bear no resemblance to bear no responsibility for bear on/upon bear s.o./s.t. out bear the blame for bear the brunt of bear the brunt of bear up bear watching bear with bear witness bear witness to bear/keep in mind bearable beard bearded beardless bearer bearing bearskin rug beast beastly beat beat beat beat a retreat beat a retreat beat about/around the bush beat down the price Beat it! beat off beat off the attack beat s.o. all hollow beat s.o. black and blue beat s.o. down beat s.o. to a pulp beat s.o. up beat s.t. all hollow beat the air beat the bushes beat the rap beat time beat to windward beat/bang/hit ones head against a stone wall beat/break the record

zarara katlanmak. gayret etmek. 1. -e doru gelmek/ilerlemek. 2. -i ok etkilemek: This tax bears down on the poor.tutmak: You should also bear this in -i unutmamak, -i aklda Bu vergi fakirleri baya etkiliyor. 3. fazla bastrmak: Dont bear down so hard on your pencil. mind. Bunu da unutmamalsn. ile ilgisi olmamak. Kurunkalemini o kadar bastrma. 4. (azarlayarak/srarla) -e hi benzememek. sktrmak. -in sorumlusu olmamak. ile ilgisi olmak. birini/bir eyi dorulamak/gereklemek. -in suunu zerine almak; -in thmeti altnda kalmak. (saldr, azarlama, bask v.b.nin) en ar/iddetli ksmn ekmek: She bore bask v.b.nin) en ar/iddetli ksmn (saldr, azarlama, the brunt of Tarks wrath. Tarkn gazabn en ok o ekti. ekmek. (under) (zor bir duruma) dayanmak: Shes bearing up well. yi dayanyor. -in izlenmesi gerekmek. -e sabr gstermek. tanklk/ahitlik etmek. (bir eyin) kant/delili olmak, (bir eye) delalet etmek. 1. aklnda tutmak, unutmamak. 2. dikkate almak, hesaba katmak. s. tahamml edilebilir, ekilebilir. i. sakal. s. sakall. s. sakalsz. i. zerinde tayan kimse, elinde bulunduran kimse. i. 1. hal, tavr, davran. 2. yatak, mil yata. 3. den. kerteriz. (yayg olarak kullanlan) ay postu. i. hayvan. s. hayvanca. f. (beat, --en) 1. dvmek, vurmak, arpmak. 2. almak (davul). 3. k. dili ok rpmak. 4. yenmek, galip gelmek. 5. (kalp) atmak. s., (yumurta) yorgun, pestili km. i. 1. vuru, darbe. 2. darbe sesi. 3. mz. tempo. 4. polis memurunun devriyesi. 1. geri ekilmek. 2. vazgemek. geri ekilmek, kamak. k. dili bin dereden su getirmek. k. dili pazarlkla fiyat indirtmek. argo Defol! k. dili kovmak, defetmek. saldry tamamen pskrtmek. k. dili 1. birini byk bir yenilgiye uratmak, birini ezmek, birini pes ettirmek. 2. birinden ok daha stn olmak, birini cebinden birini dvp rkler iinde brakmak. karmak. k. dili birine fiyat indirtmek. k. dili birini ldresiye dvmek, birinin posasn/leini karmak, birininbirini fena halde dvmek, birini tekme tokat dvp iyice k. dili pstekisini sermek. hrpalamak. k. dili bir eyden ok daha stn olmak. k. dili bouna uramak; havanda su dvmek. k. dili her yerde aramak. argo 1. cezadan kurtulmak. 2. temize kmak, aklanmak. tempo tutmak. den. orsasna seyretmek. k. dili bouna uramak, haybeye krek ekmek. rekoru krmak.

beaten beau beautician beautiful beautifully beautify beauty beauty contest beauty parlor beauty queen beauty salon beauty shop beauty sleep beaver became because because of beck beckon become become paralyzed become polarized become/get anxious become/get hysterical (over) become/get suspicious becoming bed bed and board bed and breakfast bedbug bedclothes bedding bedfellow bedlam Bedlam broke loose. bedpan bedridden bedroll bedroom bedside bed-sit bed-sitter bedsore bedspread bedstead bedtime bee beech beef beef up

f., bak. beat. s. 1. dvlm, dvme (metal). 2. rplm (yumurta v.b.). 3. inenmi, zerinden geilmi (patika, yol o. --s/--x (boz) i. (kadna) k erkek, k, sevgili. v.b.). i. 1. kadn berberi, kuafr. 2. gzellik uzman. s. (ok) gzel. z. gzelce. f. gzelletirmek. i. 1. gzellik. 2. gzel kadn. 3. gzel ey. gzellik yarmas. bak. beauty shop. gzellik kraliesi. bak. beauty shop. gzellik salonu/enstits; (kadnlar iin) kuafr salonu. gzellik uykusu. i. 1. zool. kunduz. 2. kastor, kunduz krk. f., bak. become. ba. -dii iin, nedeniyle; nk. -den dolay, iin. i. f. el/ba iaretiyle armak. f. (be.came, be.come) 1. olmak. 2. yakmak, yaramak: That tie fel olmak; ktrm olmak. 2. felce uramak. 1. becomes you. O kravat sana yakyor. kutuplamak. endielenmek, merak etmek, meraklanmak. (bir ey) (karsnda) lgna dnmek, sinirleri boanmak. kukulanmak, phelenmek. s. 1. to -e yakan. 2. uygun, mnasip. i. 1. yatak; karyola. 2. (bahedeki) tarh. 3. nehir yata. f. 1. (down) -e yatacak bir yer vermek, -i yatrmak. 2. down yatp tam pansiyon. uyumak. yatak ve kahvalt. i. tahtakurusu. i., o. yatak takm. i. yatak takm. i. i. tmarhane gibi bir yer, ok grltl ve kargaal bir yer. Kyamet koptu. i. (yatakta kullanlan) srg. s. yatalak. i. drl yatak. i. yatak odas. i. yatan baucu. i., ng., bak. bed-sitter. i., ng. banyosuz, tek odal apartman dairesi. i., tb. yatak yaras. i. yatak rts. i. karyola. i. yatma zaman. i. ar, balars. i., bot. kayn, kayn aac. i. 1. sr eti. 2. (o. beeves) sr. 3. (o. --s) argo ikyet. f., argo ikyet etmek, szlanp durmak. k. dili kuvvetlendirmek.

beefsteak beehive beekeeper beeline been beer beer on draft beeswax beet beet sugar beetle beetroot befall befit befitting before before Christ before long before the wind beforehand befriend beg began beget beggar beggar description begin beginner beginning begonia begot begotten begrudge beguile begun behalf behave behave o.s. Behave yourself! behavior behaviorism behaviour behaviourism behead beheld behest behind behind bars behind bars behind ones back

i. biftek. i. ar kovan. i. ar yetitiricisi, arc. i. 1. kestirme yol. 2. dz izgi, dz hat. f., bak. be. i. bira. f biras. i. balmumu. i. pancar. pancar ekeri, sakaroz. i., zool. knkanatl bcek. i. (o. beet.root) ng. pancar. f. (be.fell, --en) bana gelmek. f. (--ted, --ting) yakmak, uygun olmak. s. yakan. z. 1. nce, evvel. 2. nnde, cephesinde. edat 1. tercihen, yerine. 2. huzurunda. ba. -den nce. (B.C.) milattan nce (M..), sadan nce (..). yaknda, abuk. rzgr ynnde. z. nce, nceden. f. dosta davranmak, yardm etmek. f. (--ged, --ging) 1. dilenmek. 2. of -den dilemek, -den rica etmek. begin. f., bak. 3. yalvarmak. f. (be.got, be.got.ten/be.got, --ting) 1. babas olmak. 2. yol amak, sebep apkn. i. 1. dilenci. 2. olmak. f. sefalete drmek, mahvetmek. tarifi imknsz olmak, anlatmaya szckler yetmemek. f. (be.gan, be.gun, --ning) 1. balamak; balatmak, n ayak olmak. 2. meydana kimse. vcut bulmak. i. ie yeni balayan gelmek, i. 1. balang. 2. kaynak, ba, esas. i., bot. begonya. f., bak. beget. f., bak. beget. f. 1. (bir eyi) (birine) fazla grmek: You dont begrudge me this vacation, do you? Bu tatili bana fazla grmyorsun, deil mi? 2. f. 1. akln elmek, ayartmak; saptrmak. 2. cezbetmek. (bir eyi) istemeyerek vermek/yapmak: To tell you the truth, I f., bak. begin. begrudge giving those loafers a day off. O haylazlara bir gn i. tatil vermek zoruma gidiyor dorusu. She begrudges every minute she has to spend away f. davranmak, hareket etmek. from Ufuk. Ufuktan ayrlmak, bir dakika dadavranmak. geliyor. terbiyeli olsa, ona zor Terbiyeni takn! i. davran tarz; davran. i. davranlk. i., ng., bak. behavior. i., ng., bak. behaviorism. f. boynunu vurmak, kellesini uurmak. f., bak. behold. i. 1. emir, buyruk. 2. srarl istek, srar: She would sometimes sing at the behest of friends. Arkadalarnn srarl istekleri z. 1. (somut anlamda) peinden; geride: The children were zerine bazen ark sylerdi. running behind. ocuklar peinden kouyordu. We left them far k. dili hapiste, ieride, parmaklklar arkasnda. behind. Onlar ok geride braktk. 2. (zaman asndan) geride; k. dili hapiste, ieride, parmaklklar arkasnda. geri: Were behind in our work. imizde geri kaldk. edat 1. -in arkasndan, -in gyabnda. arkasnda; arkasna: He went behind the curtain. Perdenin arkasna gitti. That clock is behind. O saat geri. Behind that wall there is a garden. O duvarn arkasnda bir bahe var. 2. (soyut anlamda) ardnda: Whats behind that remark of his? O sznn ardnda ne var? 3. (bir snflandrmada) geride: Theyre one

behind the scenes behind the scenes behind the times behold beholden beholder behoove behove beige being belabor belabour Belarus Belarussian belated belatedly belch beleaguer belfry Belgian Belgium belie belief believable believe believe in believe in s.o. Believe me! believer belittle Belize Belizean bell bell pepper belladonna bellboy belle bellflower bellhop bellicose belligerence belligerent bellow bellows belly belly dancer belly dancer belly dancing bellyache bellybutton

perde arkasnda. 1. perde arkasnda. 2. gizlice. an gerisinde, demode. f. (be.held) 1. bakmak, gzlemlemek. 2. grmek. s. borlu, minnettar. i. seyirci. f. 1. yakk almak, yakmak. 2. -meli, gerekmek. f., ng., bak. behoove. s., i. bej. i. 1. olu, varolu. 2. varlk. 3. yaratk. 4. insan. f. zerinde fazla durmak: Dont belabor the point. O nokta zerinde fazla durma. f., ng., bak. belabor. i. Beyaz Rusya. i., s. 1. Beyaz Rus. 2. Beyaz Rusa. s. gecikmi, ge kalm. z. gecikerek, vaktinden sonra. f. 1. geirmek. 2. pskrtmek, frlatmak. i. geirme. f. kuatmak, etrafn sarmak, etrafn evirmek, muhasara etmek. i. an kulesi. i. Belikal. s. 1. Belika, Belikaya zg. 2. Belikal. i. Belika. f. (--d, be.ly.ing) 1. (sahte bir ey) (gerek bir eyi) rtmek. 2. yanl/sahte olduunu gstermek. i. inan. s. inanlr. f. 1. inanmak. 2. iman etmek, gl bir inan duymak. 3. sanmak. 1. -e inanmak. 2. -e gvenmek. birine gvenmek. Szme inan! i. inanan, mmin. f. kltmek, alaltmak; kmsemek. i. Beliz. i. Belizli. s. 1. Beliz, Belize zg. 2. Belizli. i. an, kampana; zil, ngrak. dolmalk biber. i., bot. gzelavratotu, belladonna. i. otellerde oda hizmetisi ocuk. i. gzel kadn, dilber. i., bot. aniei. i., bak. bellboy. s. kavgac, dvken. i. 1. kavgaclk, dvkenlik. 2. savalk. s., i. 1. kavgac, dvken. 2. sava. f. 1. brmek. 2. barmak. i., tek., o. krk. i. karn. Oryantal dansz, dansz. 1. oryantal dansz. 2. rakkase. gbek atma, Oryantal dans. i. karn ars. f., k. dili ikyet etmek, szlanmak. i., k. dili gbek, gbek ukuru.

belly-up belong belongings Belorussia Belorussian beloved below below average below par belt belt buckle Belt up! bemoan bemused bench bench mark bend bend to/towards bendable bends beneath beneath contempt benediction benefaction benefactor beneficence beneficent beneficial beneficially beneficiary benefit benefit concert benevolence benevolent benign Benin Beninese bent bent benzene benzine bequeath bequest berate bereaved bereavement bereft bereft of beret berry

z. f. 1. to (bir ey) (birinin) mal olmak, (birine) ait olmak: That table belongs to me. i., o. (kiisel) eya. O masa benim. 2. to -in yesi olmak: Bahri belongs to the Moda Yacht Club. Bahri, Moda Yat Kulbne ye. i., bak. Belarus. 3. -in yeri (belirli bir yerde) olmak: You put that back where it i., s., bak. Belarussian. hemen yerine geri koy! You dont belongs right now! Onu belong there. Senin yerin oras deil. s. sevgili, aziz. i. sevgili. z. aadan; aada; aaya: from below aadan. the river flowing below aada akan nehir. two floors below iki kat vasatn altnda. aada. those below aadakiler. edat -den aa, aasnda, tic. saymaca deerinin altnda. altnda; tesinde: just below the mouth of the spring pnar i. kuak, kemer, kay; kolan. f. 1. degrees below indirmek; bann hemen aasnda. seven k. dili yumruk zero sfrn iddetletokas. altnda yedi derece. kemerle balamak. 3. kuatmak, evirmek. kemer vurmak. 2. below the salt tuzluun tesinde. s. aada yazlan,dili Sus!/eneni kapa! ng., k. aada verilen, aadaki: See the list below. Aadaki listeye bakn. f. (bir eyden) alayp szlayarak ikyet etmek, inleyerek yaknmak; zntsn s. 1. akn. 2. dalgn. belirtmek. i. sra, bank. 1. rper, rper noktas, seviye iareti. 2. denekta, lt, kstas. f. (bent/eski --ed) 1. emek, bkmek, kvrmak; eilmek, bklmek, akl yatmak. den. balamak. i. 1. kvrm. 2. dirsek. 3. (bir eye) kvrlmak. 2. dneme, viraj. 4. den. ba, dm. s. eilir, erilir, bklr. i. z. aadan; aada; aaya: The sea beneath was blue. Aadakirezil. maviydi. From beneath there came a voice. aalk, deniz Aadan bir ses geldi. edat altnda: beneath the tree aacn i. kutsama, takdis. altnda. i. 1. hayr iine para balama. 2. hayr iine balanan para, ba. i. hayr iine para balayan, ba. i. 1. yardmseverlik; cmertlik. 2. hayr iine balanan para, ba. s. 1. yardmsever, cmert. 2. iyi, hayrl. s. hayrl; yararl, faydal. z. yararl bir ekilde. i. 1. yararlanan kimse. 2. miras, vris. i. yarar, fayda. f. -in yararna olmak, -e yararl olmak, -e yarar dokunmak; from -den yararlanmak, -den faydalanmak, -den yardm amacyla dzenlenen konser. istifade etmek: This change will benefit you. Bu deiiklik sana i. 1. yardmseverlik; cmertlik. 2. ba. iyi gelecek. This would benefit by the addition of some salt. s. 1. yardmsever; cmert. 2. krWe have greatly benefitedv.b.). Buna biraz tuz eklenirse iyi olur. gayesi gtmeyen (kurum 3. 1. yumuak huylu. 2. yumuak (hava). 3. bereketli (toprak). 4. from your advice. Nasihatinizden ok istifade ettik. s. iyi, hayrl. iyi huylu, iyicil, selim (tmr). i. Benin. i. (o. Be.nin.ese) Beninli. s. 1. Benin, Benine zg. 2. Beninli. s. 1. eri, kvrk, bklm. 2. ng., k. dili hilekr, dzenbaz, kt; hi gvenilmez; rveti; hrsz. 3. k. dili deli, atlak. f., bak. bend. 4. k. dili o biim, ecinsel. i. (belirli bir) yetenek: She has a bent i., kim. benzen. for music. Onda mzik yetenei var. i. benzin. f. vasiyet etmek, miras olarak brakmak. i. vasiyet. f. azarlamak, halamak. s. matemli, yasl; matemliler, yasllar. i. (lm nedeniyle) kayp, kaybetme, yitirme; matem, yas. s. -den yoksun kalm: bereft of strength kuvvetten dm. i. bere. i. etli ve zarl kabuksuz meyve.

s. lgnca hareket eden. berserk i. 1. (tatlarda) yatak, ranza. 2. den. manevra alan. 3. den. berth rhtmda palamar yalvarmak, istirham etmek. f. (be.sought/--ed)yeri. 4. gemici ranzas. 5. i, grev. f., den. beseech (gemiyi) rhtma yanatrmak; (gemi) rhtma yanamak. z. yalvararak. beseechingly f. (be.set, --ting) 1. -e sknt vermek. 2. -i kuatmak, -in etrafn beset sarmak/evirmek. s. yakay brakmayan. besetting edat 1. yanna; yannda. 2. -in yannda, -e nazaran. beside kendinden gemi, lgn. beside o.s. konu d. beside the mark konu d. beside the question edat 1. -den baka, -in dnda. 2. yan sra. z. ayrca, stelik. besides f. 1. -i kuatma altnda tutmak. 2. etrafn almak, bana besiege mek. f. bulatrmak, kirletmek. besmear s. 1. sarho. 2. aptal, sersem. besotted f., bak. beseech. besought s., ng. 1. smarlama, smarlama yaplm. 2. smarlama i bespoke yapan. f. hakkndan gelmek, yenmek; baskn kmak, gemek. best s. (good ve wellin enstnlk derecesi) en iyi, en ho, en best uygun.yol/are. Ill bet .../Im willing to bet .../My bet is .... en iyi i. en iyisi. best bet Bahse girerim ki .... sad. best man oksatar. best seller s. hayvan gibi, hayvana ait; vahi; kaba. bestial z. hayvanca, hayvana yakr ekilde; vahice, kabaca. bestially f. (--red, --ring) harekete geirmek, yerinden oynatmak. bestir f. (on/upon) (-e) vermek, ihsan etmek. bestow -e ayrcalk tanmak, -e iltifat etmek. bestow favors on f. (be.strode, be.strid.den/be.strid) 1. bacaklarn ayrarak bestride binmek. 2. her iki tarafnda/yakasnda bulunmak/uzanmak: f. (bet/--ted, --ting) 1. bahse girmek, bahis tutumak. 2. bet Istanbul bestrides I betcontinents. stanbulorada olmas kesin. i. kuvvetle sanmak: two hes there. Bence iki kta zerinde k. dili Emin olun. Bet your boots. kurulmutur. bahis; iddia. f. 1. (birinin) bana gelmek: Woe betide them! Balarna ta betide yasn! 2. -e alamet olmak: It betides good. O 3. aldatmak. f. 1. ihanet etmek; ele vermek. 2. gstermek. hayra alamet. betray i. hyanet; ele verme. betrayal i. hain, ihanet eden. betrayer s. (good ve wellin stnlk derecesi) 1. daha iyi, daha gzel. 2. better daha ok. z. daha iyi bir ekilde. i. 1. daha iyisi. 2. stnlk. gittike daha iyi. better and better k. dili e. better half k. dili e (kadn/erkek): Wheres your better half? Ein nerede? better half Hi olmamaktansa varsn ge olsun. Better late than never. edat 1. arasnda: between Kadky and skdar Kadky ile between skdar arasnda. between the two of them ikisi arasnda. 2. laf/sz aramzda. between you and me between you and me and the arasnda, il: between ten and twenty tons on il yirmi ton. sz aramzda. gatepost you and me and the between k. dili sz aramzda. lamppost i. pah, pahlanm kenar. f. (--ed/--led, --ing/--ling) pahlamak. bevel s. pahlanm, ev. beveled i. iecek, merubat. beverage i. kalabalk bir grup: That bevy of beauties made the house ring bevy with -e hayflanmak. 2. (bir eye) alamak. nlatt. f. 1. laughter. O gzeller evi kahkahalaryla bewail f. saknmak, ok dikkat etmek, gzn amak. beware f. artmak, sersemletmek. bewilder i. aknlk. bewilderment

bewitch bewitching beyond beyond doubt beyond measure beyond number beyond price beyond question beyond the veil beyond/out of reach beyond/past redemption Bhutan Bhutanese bias biased bib Bible Biblical biblical Biblically biblically bibliography bicarbonate bicarbonate of soda bicentenary bicentennial biceps bicker bicycle bicycle shed bid bid bid farewell bid s.o. farewell bide bide ones time bide ones time biennial bier bifocal bifocals big big business big gun big shot big shot/wheel big wheel bigamist bigamy bighearted

f. 1. by yapmak. 2. bylemek, cezbetmek. s. byleyici. z. tede; teye. edat 1. tesinde; tesi, -den te; -den sonra: Beyond there theres nothing but mountains. Oradan te kukusuz, phesiz. dadan baka ey yok. beyond six oclock saat altdan sonra. 2. son derece. dnda: Its beyond his capability. Onun kabiliyetinin dnda. 3. saysz, saylamaz. -den baka: I can do nothing beyond that. Ondan baka bir ey yapamam. i. tesi; tesindeki; tesindekiler. paha biilmez. 1. phe gtrmez. 2. kukusuz, phesiz, tartmasz. br dnyada. eriilmez, yetiilmez. kurtarlamaz. i. Butan. i. (o. Bhu.tan.ese) Butanl. s. 1. Butan, Butana zg. 2. Butanl. i. 1. verev. 2. eilim. 3. nyarg. f. 1. (birini) (belirli bir ekilde) etkilemek: They tried to bias me against him. Beni onun s. nyargl. aleyhine evirmeye altlar. 2. (birinin) fikrini i. mama nl. ynlendirmek/etkilemek: Dont bias the witness! San i. Kitab Mukaddes, Kutsal Kitap, Eski ve Yeni Ahit. etkileme! s. Kitab Mukaddese ait. s., bak. Biblical. z. Kitab Mukaddesle ilgili olarak. z., bak. Biblically. i. bibliyografya, kaynaka. i. bikarbonat. karbonat. i., s., bak. bicentennial. i. iki yznc yldnm. s. iki yznc yldnmne ait. i. (o. bi.ceps) anat. paz. f. atmak, ekimek, mnakaa etmek. i. bisiklet. f. bisikletle gitmek, bisiklet kullanarak gitmek. (kapal) bisiklet park yeri. f. (bid, --ding) 1. ak artrmada fiyat artrmak. 2. bri deklarasyon --den/bid,3.--ding) 1. emretmek, kumanda etmek. 2. nermek. i. 1. neri. 2. giriim, f. (bade/bid, yapmak. teebbs. demek, sylemek. veda etmek. birine veda etmek. f. (--d/bode; --d) 1. dayanmak, yklmamak. 2. oturmak, beklemek. uygun zaman beklemek. bir eyin zamann beklemek; sabretmek. s. iki ylda bir olan. i. ayakl tabut altl; tabut tamak iin kullanlan tekerlekli sedye. s. bifokal, ift odakl. i., o. bifokal gzlk. s. 1. byk, iri, kocaman. 2. nemli, etkili. dev irketler. k. dili kodaman. k. dili kodaman. k. dili kodaman. argo kodaman. i., huk. resmen evliyken baka biriyle yasad olarak evlenen kimse. resmen evliyken baka biriyle yasad olarak evlenme. i., huk. s. eli ak, cmert.

bigness bigot bigoted bigotry bigwig bike bikini bilateral bile bilge Bilge cant help but win. bilingual bilious bilk bill bill bill of exchange bill of exchange bill of fare bill of fare bill of health bill of lading bill of lading bill of rights bill of sale billboard billfold billiard billiards billion billow billowy billy billy goat bimonthly bin binary bind binder bindery binding Bing cherry binge binoculars biochemistry biodegradable biographer biographical sketch biography biological

i. byklk. i. banaz, mutaassp; dar grl kimse. s. banaz, mutaassp. i. banazlk, taassup. i., k. dili kodaman. i., k. dili bisiklet. i. bikini. s. iki tarafl, iki kenarl. i. 1. d, safra. 2. huysuzluk, terslik, aksilik. 3. garaz, kin. i. 1. den. sintine, karina. 2. samalk. k. dili Bilgenin kazanmas kesin. s. iki dilli. s. 1. safraya ait, de ait. 2. aksi, ters, huysuz. f. dolandrmak, aldatmak, kandrmak. i. 1. fatura, hesap. 2. kt para. 3. kanun tasars. f. fatura karmak. i. gaga. polie; kambiyo senedi. polie; kambiyo senedi. yemek listesi, men. yemek listesi. salk belgesi. konimento; manifesto. konimento. insan haklar beyannamesi. fatura. i. ilan tahtas. i. czdan. i. ball bilardo topu. hall bilardo salonu. i. bilardo. i. 1. A.B.D. milyar, bilyon. 2. ng. trilyon. i. (byk) dalga. f. 1. dalgalanmak; dalgalandrmak. 2. (yelken) imek; (yelkeni) iirmek. 3. (duman) buram buram kmak; s. dalgal. ok (duman) karmak. i. 1. k. dili cop. 2. teke, erkek kei. teke, erkek kei. s. 1. iki ayda bir olan. 2. ayda iki kez olan. i. (kmr, tahl v.b.ni saklamak iin) kap; sandk; yer: coal bin kmrlk. wood bin odunluk. s. ikili, ift. f. (bound) 1. balamak; sarmak. 2 kenarn tutturmak. 3. ciltlemek. 2. bierbalar. 3. tutkal. etmek, fazla skmak. i. 1. cilti. 4. (dar bir giysi) rahatsz i. ciltevi. s. 1. balayc. 2. zorlayc. i. 1. ciltleme; cilt. 2. kenar eridi. Napolyon kiraz, Napolyon. i. 1. ok fazla iki iilen sre: He goes on a weekend binge every now baklabilen) drbn. i. (iki gzle and then. Arasra hafta sonu boyunca iki imekten baka bir ey yapmaz. 2. (bir eyin) ar derecede yapld i. biyokimya. sre: Yesterday she went on a shopping binge. Dn kendini fena s. evreye zarar kaptrd. halde alverie vermeden toprakta znebilen. i. biyografi yazar. hayat hikyesinin zeti. i. yaamyks, biyografi. s. biyolojik, yaambilimsel, dirimbilimsel.

biological clock biological warfare biologically biologist biology biped bipedal birch bird bird cage bird in the hand bird of passage bird of passage bird of prey bird of prey bird sanctuary bird watcher birdcall birdhouse birds of a feather birds of a feather bird's-eye bird's-eye view biro birth birth certificate birth control birth defect birthday birthmark birthplace birthrate biscuit bisexual bishop bison bit bit bit bit by bit bitch bite bite off more than one can chew bite ones lip bite s.o.s nose off bite the bullet biting bitten bitter bittersweet

biyolojik saat. biyolojik sava. z. biyolojik olarak, biyolojik adan. i. biyolog, yaambilimci, dirimbilimci. i. biyoloji, yaambilim, dirimbilim. i. iki ayakl hayvan. s. iki ayakl. i., bot. hu, Betula. i. ku. ku kafesi. k. dili elde olan yararl ey, elde olan frsat. 1. gmen ku. 2. k. dili bir yerde ancak geici bir sre iin kalan kimse. 1. gmen ku. 2. gebe kimse. yrtc ku. yrtc ku. ku cenneti, kularn avlanmas yasak olan yer. ku gzlemcisi. i. ku t. i. ku evi. k. dili huylar birbirine benzeyen kimseler. kafadarlar. s. kubak. i., ng. tkenmez kalem, tkenmez. i. 1. doum, doma, dou. 2. soy. 3. balang, kaynak. nfus kd. doum kontrol. doutan olan zr. i. doum gn, ya gn. i. doum lekesi. i. doum yeri. i. (nfusa gre) doum oran. i. 1. rek. 2. ng. biskvi. s. 1. biseksel, ift cinsiyetli, ikicinslikli, ikieeyli. 2. biseksel, her iki cinse kar erotik istek duyan. i. 1. piskopos. 2. satran fil. i. (o. bi.son) zool. bizon. i. 1. delgi, matkap. 2. gem. i. 1. para, lokma, krnt. 2. bilg. bit. f., bak. bite. azar azar, yava yava. i. 1. dii kpek, kanck. 2. k. dili cadaloz kadn, irret. f., k. dili ikyet etmek,1. srmak. 2. (balk) oltaya vurmak. 3. (souk) f. (bit, bit.ten) szlanp durmak, drdr etmek. yakmak. i. 1. srk, para, lokma. 2. (ikide) sertlik. 3. (souk k. dili bandan byk ilere/ie girimek/kalkmak. veya rzgra zg) sertlik. 4. (biberde) aclk. (fkesini/zntsn belli etmemek iin) dudan srmak. birine ters cevap vermek. k. dili (zor bir) karar almak. s. 1. ac, keskin; src (rzgr). 2. ac (sz). f., bak. bite. s. 1. ac, keskin; sert, iddetli. 2. ekersiz, ac, bitter (ikolata). s. 1. hem ac hem tatl. 2. iyi ve kt.

bitumen bituminous bituminous coal bizarre blab Black black black and white black belt black book black box black coffee black cumin black eye black horehound black leopard black list black magic black market black mulberry black out black pepper black pepper black plague black sheep black tie black-and-blue black-and-white blackball blackberry blackbird blackboard blacken black-eyed pea, cowpea blackguard blackhead blackjack blackleg blacklist blackmail blackmailer blackness blackout blacksmith blacktop bladder blade blah blame blameless

i. bitm; zift, katran. s. bitml; ziftli, zift gibi. madenkmr. s. garip, tuhaf, acayip, biimsiz. f. (--bed, --bing) gevezelik etmek; boboazlk etmek. i. geveze; boboaz. s., i. zenci. s. 1. siyah, kara. 2. zenci. 3. karanlk, kasvetli. 4. kirli. i. 1. siyah, kara. 2. zenci. resim. 1. yaz. 2. siyah beyaz judo siyah kuak. kara listedekilerin kaytl olduu defter. hav. kara kutu. stsz kahve. reotu. 1. siyah gz. 2. morarm gz. 3. kara leke. bot. karasrgan, kpekotu. siyah pars. kara liste. (kt bir ama iin yaplan) by. karaborsa. karadut. 1. karartmak. 2. gz kararmak; ksa bir sre iin uurunu kaybetmek. karabiber. karabiber. kara veba. ailenin yzkaras. 1. siyah papyon kravat. 2. smokin. s. rk, morarm. s. siyah beyaz: black-and-white television siyah beyaz televizyon. f. kar oy kullanmak. i. brtlen. i. karatavuk. i. kara tahta. f. 1. karartmak, karalamak. 2. lekelemek, iftira etmek. i. brlce. i. alak kimse. s. alak, edepsiz, rezil. f. svp saymak, kfretmek. olan sivilce. i. ba siyah i. cop. i., ng., k. dili grev krc. i. kara liste. f. -i kara listeye almak. i. antaj. f. antaj yapmak. i. antajc. i. siyahlk, karalk. i. 1. karartma. 2. gz kararmas; ksa sren uur kayb. i. 1. demirci. 2. nalbant. i. asfalt. f. (--ped, --ping) asfaltlamak. i., anat. sidik torbas, mesane. i. 1. (bak) az. 2. kl. 3. ince uzun yaprak. 4. (krekte) pala. i., k. dili sama. s. can skc, bezdirici. i. bir su veya baarszln sorumluluu, su, kabahat, thmet. f. suu (birinin) stne atmak. s. susuz, masum.

blameworthy blanch blancmange bland blandishment blank blank cartridge blank check blank endorsement blank verse blankbook blanket blankly blare blas blaspheme blasphemy blast blast furnace blast off Blast! blasted blasting cap blatant blaze blaze a trail blaze a trail blaze away at blaze up blazer blazon bleach bleachers bleak blear bleary bleary-eyed bleat bled bleed bleeding bleep blemish blend blend in blender bless bless s.o. out Bless you! blessed

s. 1. ayplanacak. 2. kabahatli. f. 1. benzi atmak. 2. (kabuunu soymak iin) (bademi) biraz halamak. i. paluze, stl pelte. s. 1. tad bebek mamas gibi ve hazm kolay olan (yemek). 2. kimsenin dikine gitmeyen. veya edilen iltifat. i. kandrmak iin sylenen s. 1. bo, yazsz, ak, beyaz. 2. anlamsz. i. 1. yazsz kt. 2. piyangoda bo numara. 3. kurusk fiek. kurusk fiek. ak ek. ak ciro. kafiyesiz on heceli nazm ekli. i. not defteri. i. battaniye. f. sarp sarmalamak. z. bo bo, bo gzlerle: look blankly at -e anlamam gibi bakmak, -e bo bo bakmak. benzer ses; yksek ses. f. 1. boru i. 1. boru sesi. 2. borununkine gibi ses karmak. 2. herkese ilan etmek, sylemek. s. usanm, bezgin. f. Allah hakknda kt konumak, kfretmek. i. Allah hakknda kt konuma, kfr. i. 1. patlama, infilak. 2. k. dili ok elendirici bir ey. f. 1. tahrip etmek, ykmak,oca. maden eritme yakmak. 2. (souk/scak) (bitkiyi) kavurmak. (roket) uzaya frlatlmak. nlem, ng. Allah kahretsin! s. 1. harap. 2. k. dili Allahn belas, kr olas. dinamit tapas. s. 1. apak, yznden akan. 2. grlt yapan. i. 1. alevler: the blaze of the fire yangnn alevleri. 2. yangn; yanan ey. 3. parlaklk. 4. fkeli parlama. 5. atn alnndaki beyaz 1. (yol olmayan bir yerde) yol yapmak. 2. r amak. leke. f. 1. alev alev yanmak. 2. parlamak. 3. fkeyle parlamak. 1. r amak. 2. aalarn gvdelerinde entikler aarak yeni bir -i atee tutmak, -eiaretlemek. 2. -i hararetle yapmak. 1. yolun gei yerini ate etmek. birden parlamak. i. spor ceket, blazer. f. 1. (gze arpan bir ekilde) ilan etmek. 2. sergilemek, tehir etmek. 3. (gze aartmak. i. amar suyu. f. beyazlatmak, arpan bir eyle) donatmak/kaplamak. i. arma, ongun. i. bir tr ak tribn. s. 1. souk ve kasvetli (hava). 2. rzgrdan korunmasz, rzgra ak. 3. bleary. ac olmayan. s., bak. kt, i s. sulanm/ok apaklanm/kzarm (gz). s. gzleri sulanm/ok apaklanm/kzarm. f. 1. melemek. 2. mzrdanmak, szlanmak. i. 1. meleme. 2. mzrdanma, szlanma. f., bak. bleed. f. (bled) 1. kanamak. 2. k. dili acmak, kan alamak: My heart bleeds for the victims k. dili kr olas. Ktlk kurbanlar iin iim s. 1. kanayan. 2. ng., of the drought. kan alyor. 3. k. dili kann emmek, insafszca smrmek, iliini i. ok tiz ve anlk elektronik ses, bip. f. bip sesi karmak. kemirmek: The banks high interest rates are bleeding the i. leke, kusur, area. farmers in thishata. Bankann yksek faiz oranlar bu yredeki iftilerin iliini kemiriyor. 4. i. harman, karm. f. kartrmak, harmanlamak. hacamat etmek/yapmak. 1. ile uyumlu olmak, uymak. 2. yavaa katmak. i. blender, kartrc. f. (--ed/blest) kutsamak, takdis etmek. k. dili birini halamak/azarlamak. ok yaa! be blessed with (Allah) (birine) belirli bir nimeti balamak: Youre blessed with these every blessed day her s. 1. kutsanm. 2. kutsal. 3. Allahn ...: children. Allah sana bu ocuklar ihsan etmi. Allahn gn.

blessing blessing out blest blether blew blight blind blind alley blind as a bat blind date blind in one eye blind spot blinder blindfold blindfolded blindly blindness blink blinker bliss blissful blister blithe blithely blitz blitzkrieg blizzard bloat bloated blob bloc block block and tackle block letter block print block up blockade blockage blockhead bloke blond blonde blood blood bank blood bank blood bath blood count blood feud blood feud blood group

i. 1. kutsama, takdis. 2. hayrdua. 3. nimet. k. dili halama, azarlama. f., bak. bless. f., ng. samalamak. i. sama. f., bak. blow. i. 1. kf, mantar. 2. afet. f. soldurmak, kavurmak, mahvetmek; kurutmak. s. 1. kr, m. 2. kmaz (sokak). f. 1. kr etmek. 2. gzn almak, kamatrmak. i. 1. o. jaluzi. 2. ng. stor. 3. avclarn 1. kmaz sokak. 2. kmaz, amaz. avlarndan gizlendii yer. k. dili kr gibi. nceden tanlmayan biriyle elence yeri, lokanta v.b.ne gitme. kr. bir gz 1. anat. (retinada) kr nokta. 2. kendi nyargsnn insan anlamaktan engelledii konu. i. at gzl. f. gzlerini balamak. i. gzba. s. gz bal. z. kr gibi. i. krlk. f. gz krpmak. i. gz krpma. i. 1. oto. sinyal lambas. 2. den. akar. 3. (devaml) yanp snen sinyal lambas. 4. ng. at gzl. i. eksiksiz bir mutluluk, byk mutluluk. s. ok mutlu. i. kabarck, fiske. f. kabarmak, su toplamak; kabartmak. s. neeli, en; gamsz, tasasz. z. neeli/en/tasasz bir ekilde, prnee. i. yldrm saldr. i., bak. blitz. i. tipi. f. iirmek, kabartmak. s. imi, i (karn,le). i. 1. kvam koyu iri bir damla: a blob of paint bir boya damlas. two blobs of mustard iki skm hardal. 2. k. dili ya tulumu, i., pol. blok. iko. i. 1. blok, byk para. 2. blok, parsel. 3. ng. byk bina: block of flats apartman. office block (brolarn bulunduu) i han. f. palanga. tkamak, kesmek, kapamak; bloke etmek. kitap yazsyla yazlan byk harf. (kuma/kitab) kalpla basmak. 1. tkamak. 2. (delii/boluu) doldurarak kapamak. i. abluka. f. abluka etmek, ablukaya almak. i. tkama; tkanma; blokaj. i., k. dili mankafa, dangalak. i., ng., k. dili adam, arkada. s. 1. sarn (erkek). 2. sar (sa). s., i. sarn (kadn). i. 1. kan. 2. soy. kan bankas. kan bankas. katliam. kan saym. kan davas. kan davas. kan grubu.

blood money blood poisoning blood pressure blood pressure blood sugar blood test blood transfusion blood transfusion blood type blood vessel bloodcurdling bloodshed bloodshot bloodthirsty bloody bloody-minded bloom blooming blossom blot blot out blotch blotter blotting paper blotting paper blouse blow blow blow a fuse blow great guns blow hot and cold blow in blow ones brains out blow ones cool blow ones nose blow ones own horn blow ones own horn blow ones own trumpet blow ones top blow ones top/stack blow out blow over blow s.o. away blow s.o.s cover blow s.o.s mind blow s.o.s mind blow s.t./s.o. to smithereens blow the lid off blow up blow-by-blow

1. kiralk katillere verilen para. 2. diyet. kan zehirlenmesi. tansiyon. tansiyon, kan basnc. kan ekeri. kan tahlili. kan nakli. kan nakli. kan grubu. anat. kan damar. s. tyler rpertici. i. kan dkme. s. kan anana dnm (gz). s. kana susam, canavar ruhlu, hunhar. s. 1. kanl; kan gibi. 2. kana susam, gaddar, zalim. 3. ng., k. diling., olas. 4. ng., aksi. baya, adamakll. s., kr k. dili inat, k. dili i. 1. tazelik, genlik. 2. meyve zerindeki buu. 3. (alm) iek. f. iek amak. s. 1. iek am. 2. argo kr olas: That blooming telephone! O kr olasbahar. f. 1. iek vermek; bahar amak. 2. gelimek; i. iek; telefon! canlanmak. i. 1. leke; mrekkep lekesi. 2. ayp, kusur. f. (--ted, --ting) 1. lekelemek. 2. kurutma kd ile kurutmak. 1. bozmak. 2. ortadan silmek, yok etmek. i. 1. leke. 2. kabart, fiske. f. lekelemek; lekelenmek. i., bak. blotting paper. kurutma kd, papyebuvar. kurutma kd. i. bluz, gmlek. i. darbe, vuru. f. (blew, --n) 1. esmek. 2. flemek. 3. uurmak; umak: The wind has blown off the2. k. dili tepesi atmak, fkelenmek. 1. sigortay attrmak. chimney cowl. Rzgr bacann klahn uurdu. 4. solumak. 5. k. dili (paray) savurmak; (parann k. dili (rzgr) ok sert esmek. hepsini) harcamak. 6. k. dili (frsat) karmak. k. dili kararsz olmak, duraksamak. k. dili anszn gelmek, dmek. k. dili 1. bana kurun skmak. 2. bana kurun skarak intihar etmek. k. dili tepesi atmak, kzmak. smkrmek. k. dili kendi reklamn yapmak. bbrlenmek. k. dili kendi borusunu almak, kendi reklamn yapmak, vnmek. k. dili tepesi atmak, ok kzmak. k. dili tepesi atmak, parlamak. 1. fleyip sndrmek. 2. (lastik) patlamak. 1. (frtna) dinmek. 2. unutulmak, gemek. k. dili 1. birini ok artmak. 2. ate ederek birini ldrmek, birini birinin gerekte kim olduunu gstermek. k. dili vurmak. k. dili 1. birini ok heyecanlandrmak. 2. birini ok artmak. 3. birine ok keyif vermek. k. dili birini hayrete drmek/akna evirmek, birinin akln bandan almak. bir eyi/birini parampara etmek. k. dili aa vurmak. 1. iirmek. 2. havaya uurmak. 3. patlatmak; patlamak. 4. bytmek, agrandisman yapmak. 5. k. dili patlamak, tepesi s. ayrntl. atmak, kplere binmek.

f. (blow-dried) kurutma makinesiyle kurutmak. blow-dry i., kaba penisi azla uyarma, supet, spet. blowjob i. 1. lastik patlamas. 2. k. dili byk parti; atafatl davet. blowout i. prmz lambas, prmz. blowtorch i. 1. patlama. 2. kavga. blowup i. 1. balina ya. 2. k. dili (insan vcudundaki) yalar. blubber f. hngr hngr alamak, hngrdemek. blubber i. ksa ve kaln sopa; cop. f. ar bir cisimle vurmak. bludgeon bludgeon s.o. into doing s.t. birini bir ey yapmaya zorlamak. s. 1. mavi, mavi renkli. 2. k. dili efkrl. i. mavi, mavi renk. f. blue ivitlemek. soylu kimse. aristokrat, blue blood aristokrat, asilzade. blue blood bir eit kfl peynir. blue cheese blucin. blue jeans herhangi bir alanda en byk dl. blue ribbon gzta. blue vitriol i., bot. aniei, Campanula. bluebell i. ayzm. blueberry s. ii snfna ait. bluecollar i. 1. mavi kopya. 2. proje, plan. f. 1. mavi kopya karmak. 2. blueprint tasarlamak. i. sarp ve yksek ky/kaya. s. tok szl. bluff f. blf yapmak, kurusk atmak. i. blf, kurusk. bluff i. ivit. bluing s. mavimsi, mavimtrak. bluish i. gaf, pot. f. gaf yapmak, pot krmak. blunder f. 1. krletmek. 2. azaltmak. blunt s. 1. kr, keskin olmayan. 2. szn saknmayan. blunt f. (--red, --ring) bulanklatrmak; bulanklamak. i. belirsiz bir blur ekil. s. bulank. blurry f. out azndan karmak. blurt f. yz kzarmak. i. kzart, kzarklk. blush f. 1. fart furt etmek. 2. (rzgr) iddetle esmek. i. 1. fart furt, bluster bbrlenme. 2. (iddetli i., zool. yabandomuzu. rzgrn kard) uultu. boar i. 1. kereste, tahta. 2. satran v.b. oyun tahtas. 3. ynetim board kurulu. 4.kurulu. ynetim den. borda. f. 1. (vapura/trene/otobse/uaa) board of directors binmek. 2. pansiyoner olmak. 3. den. borda etmek. ynetim kurulu. board of managers stne tahta akarak kapamak. board up i. 1. pansiyoner. 2. yatl renci. boarder pansiyon. boarding house yatl okul. boarding school yatl okul. boarding school i. (kum, bataklk v.b. zerindeki) tahta yaya kaldrm. boardwalk f. 1. vnmek. 2. -e sahip olmaktan gurur duymak: This hotel boast boasts two s. vngen.swimming pools and a sauna. Bu otel iki yzme boastful havuzu ve bir saunasyla iftihar ediyor. i. vnme, kurumlanma. i. (gemi, vapur, sandal, yat gibi) tekne: What time does the boat boat leave? Vapur kata kalkyor? Ive got a new boat. Yeni bir i. kaykhane. boathouse sandalm var. How many masts did that boat have? O teknenin i. 1. ekln ucundaki arlk. 2. olta mantar. 3. abuk eip bob ka direi vard? kaldrma --bing) 1. abuk eip kaldrmak;alagarson sa. f. (--bed, veya eilip kalkma hareketi. 4. abuk eilip kalkmak. bob 2.(o. bob) ng., k. dili ilin. i. sk sk sallanmak; sk sk alalp ykselmek. 3. (sa) bob alagarson kestirmek/kesmek. i. 1. makara, bobin. 2. ufak i. bobbin

bobby bobby pin bobsled bode bode bode ill bode well bodice bodily body body bag body building body count bodyguard bog boggle boggle the mind bogus boil boil boil away boil down boil over boiler boiler suit boiling point boisterous bold boldface boldfaced boldly boldness Bolivia Bolivian boloney bolshy bolster bolt bolt of lightning bolt upright bomb bombard bombardier bombardment bombastic bomber bombshell bon voyage bona fide bonanza

i., ng., k. dili polis. madeni sa tokas. i. 1. yarta kullanlan kzak. 2. arka arkaya bal ifte kzak. f. -e iaret etmek, -e delalet etmek. f., bak. bide. ktye iaret/delalet etmek. iyiye iaret/delalet etmek. i. korsaj, kadn yelei. s. bedensel. z. btnyle, tmyle, tamamen. i. 1. beden, vcut, gvde. 2. ceset. 3. karoser. 4. miktar: a body of information bir miktar bilgi. 5. ktle, kitle: A lake is a body of ceset tamaya zg fermuarl torba, ceset torbas. water. Gl bir su ktlesidir. 6. topluluk, grup. vcut gelitirme. ask. l says. i. koruma grevlisi, koruma. i. 1. bataklk. 2. ng., kaba kenef, hela, tuvalet, yznumara. f. (-ged, --ging) taklp tereddde dmek. f. at/over -e insan hayrete drmek. s. sahte, dzme, yapma. f. kaynamak; halanmak; kaynatmak; halamak. i. ban. kaynayarak buharlap yok olmak. 1. kaynayarak suyunu ekmek, z kalana kadar kaynamak. 2. ksaltmak, ksmak. 1. (kaynarken) tamak. 2. k. dili tepesi atmak, kprmek. i. kazan, buhar kazan. ng. tulum (giysi). kaynama noktas. s. 1. grltl. 2. iddetli; frtnal. s. 1. cesur, gzpek; atlgan, cretli. 2. matb., bilg. siyah (harf). i., matb., bilg. siyah harfler. s., matb., bilg. siyah (harf). z. cesaretle. i. cesaret, yreklilik. i. Bolivya. i. Bolivyal. s. 1. Bolivya, Bolivyaya zg. 2. Bolivyal. i., bak. baloney. s., ng., k. dili asi, serke; kurallara kar gelen. i. uzun yastk; yastk, minder. f. (up) 1. yastkla beslemek. 2. desteklemek, glendirmek. dili. 3. cvata. 4. frlama, ka. f. 1. i. 1. srg, kol demiri. 2. kilit srglemek. 2. frlamak; frlayp kamak: When the pickpocket yldrm. saw the policeman he bolted into the crowd. Yankesici polisi dimdik. grnce yldrm gibi frlayp kalabala kart. 3. inemeden i. bomba. f. bombalamak. yutmak. f. 1. topa tutmak, bombardman etmek; bombalamak. 2. zerine varmak, sktrmak. uanda grevli) bombac. i., ask. (bombardman i. bombardman, topa tutma. s. tumturakl. i. 1. bombardman ua. 2. (bir yere) bomba atan/yerletiren kimse, bombac.etkisi yapan, bomba: blonde bombshell sarn i., k. dili bomba bomba. iyi yolculuklar, yolunuz ak olsun. gerek, hakiki. i. beklenmedik kazan.

bond bond paper bondage bonded warehouse bondholder bondsman bone bone bone china bone for an exam bone meal bone of contention bone up on a subject bone-dry bonehead boneless boner bonesetter bonfire bonito bonk bonkers bonnet bonny bonus bony boo boob boob tube boo-boo boobs booby booby prize booby trap book book club book in book of matches book of music book review book s.o. into a hotel book s.t. to s.o.s account book value bookbinder bookcase booked bookie booking booking clerk booking office

i. 1. ba. 2. iliki. 3. bono, senet, tahvil. 4. kefalet. f. kefil olmak. iyi cins yaz kd. i. klelik. gmrk antreposu. i. tahvil sahibi. o. bonds.men (bandzmn) i. 1. kefil. 2. kle. i. 1. kemik. 2. klk. 3. balina (ubuk). f. 1. kemiklerini/klklarn ayklamak. 2. k. dili ok almak, hafzlamak, kulamak. iine kemik kl katlarak yaplan porselen tabak. snava hazrlanmak. kemik tozu. anlamazlk sebebi. ksa zamanda bir konuyu alp renmek. s. kupkuru. i., argo aptal, mankafa. s. 1. kemiksiz. 2. klksz. i., argo byk gaf/pot. i. kk, krk. i. enlik atei, ak havada yaklan ate. i., zool. palamut. f. 1. k. dili vurmak. 2. ng., argo -i sikmek; sevimek, ak yapmak. i.dili k. dili vuru, darbe. 2. ng., argo sikme; sevime. s., ng., k. 1. kafadan kontak, atlak. i. 1. backl bone. 2. ng., oto. kaput, kaporta. s., ng. leh. 1. gze ho grnen, gzel, zarif, ho. 2. shhatli, grbz. i. ikramiye, prim. s. 1. sska; bir deri bir kemik. 2. kemikli. 3. klkl. 4. kemiksi. f. yuhalamak. i., argo 1. aptal, budala, salak. 2. ng. aptalca hata; falso. f., ng., argo aptalca hata yapmak; falso yapmak. argo televizyon. i., k. dili aptalca hata; falso. f., k. dili aptalca hata yapmak; falso yapmak. i., o., argo ayvalar, farlar, ikizler, ampuller, memeler. i. ahmak. en kt oyuncuya verilen dl. bubi tuza. i. kitap; cilt. f. 1. (polis) (san/cezaya arptrlan birini) kayda geirmek. 2. ng. (yer) ayrtmak; rezervasyon yaptrmak. kitap kulb. ng., bak. check in. kibrit paketi. nota kitab. kitap eletirisi. biri iin otelde rezervasyon yapmak. ng. bir eyi birinin hesabna yazmak. defter deeri, maliyet. i. cilti. i. kitaplk, kitap konulan rafl mobilya. s. 1. rezerve edilmi, ayrlm. 2. defterde kaytl. i., k. dili ganyan bayii; bahisleri kabul eden bayi. i., ng. 1. rezervasyon yapma. 2. rezervasyon. 3. (birinin hesabna) yazma. ng. bileti. ng. bilet giesi.

bookkeeper bookkeeping booklet bookmaker bookmark bookseller bookshelf bookshop bookstall bookstore boom boon boon companion boondock boonies boor boorish boorishly boorishness boost booster boot boot boot booth bootlegger bootlick bootlicker booty booze bop borax border border on borderline borderline case bore bore bore bore a hole in bore s.o. to death/tears boredom boring born born to the purple borne boron borough borrow borrow trouble

i., muh. defter tutan kimse. i., muh. defter tutma. i. bror, kitapk. i. ganyan bayii; bahisleri kabul eden bayi. i. sayfa iareti; kitapta son okunan sayfay bulmak iin araya konulan karton, kurdele v.b. i. kitap. i. kitap raf. i., ng. kitabevi. i., ng. gazete kulbesi. i. kitabevi. f. 1. gmbrdemek, grlemek. 2. (bir yerin ticaret, nfus v.b.) hzla ykselmek, patlamak (olumlu bir ekilde); (ticaret) hzla i. nimet, ltuf, iyilik. artmak, patlama iinde olmak. i. 1. gmbrt. 2. Bom! yakn arkada. (gmbrt sesi). 3. (bir yerin ticaret, nfus v.b.nde) (olumlu i. patlama, hzl art. bir) i. i. 1. kaba ve grgsz kimse. 2. kyl. s. kaba. z. kaba bir ekilde. i. kabalk. f. 1. itelemek. 2. lehinde konuarak yardmc olmak. 3. (fiyat) artrmak. i. 1. destek, (rokette)2. artma, art. i. 1. propagandac. 2. yardm. ek motor. i. izme; bot. f. 1. izme giydirmek. 2. izme eklindeki aletle ikence yapmak. 3. argo tekmelemek. 4. bilgisayarn belleine komutlar f. okutarak sistemi altrmak. 5. futbol tekme atmak. 6. argo -i i. 1. (fuarda/sergide) stand. 2. ardak. iten karmak, -i sepetlemek, -in kna tekmeyi atmak, -i i. iki kaaks. kovmak. f. dalkavukluk etmek, anak yalamak, yaltaklanmak. i. dalkavuk, anak yalayc, yaltak, yaltak. i. ganimet, yama, apul. i., k. dili iki, alkoll iecek. f., k. dili kafa/kafay ekmek. f. (--ped, --ping) vurmak. i. vuru, darbe. i., kim. boraks. i. 1. kenar; snr, hudut. 2. kenar ss. f. snrlamak. 1. snr komusu olmak. 2. eiliminde olmak. i. snr, hudut. s. her iki kategoriye de girebilecek bir durum: Hasans a borderline oymak. i. could asap. fail him as we could pass f. delmek, case; we kalibre, easily him. Hasan tam snrda; snfta da brakabiliriz, geirebiliriz de. f. cann skmak, ban artmak. i. can skc kimse. f., bak. bear 2. 1. -de delik amak. 2. (bir fikri) azck rtmek. birinin cann ok skmak. i. can sknts. s. can skc. s. 1. domu. 2. doutan: a born preacher doutan vaiz. asil bir aileden gelen. ,f., bak. bear 2. i., kim. bor. i. kasaba, kaza, ile. f. 1. dn almak, bor almak. 2. mat. (karma ileminde) dn nceden tasasn ekmek. k. dili almak.

borrower borrowing borstal Bosnia Bosnia and Herzegovina Bosnia-Herzegovina Bosnian bosom bosom friend Bosphorus Bosporus boss boss s.o. around bossy botanical botanical garden botanist botany botch both both as ... and as ... Both your lives are in the scales. bother bothersome Botswana Botswanan bottle bottle opener bottleneck bottom bottom dollar bottom land bottomless Bottoms up! bough bought boulder boulevard bounce bound bound bound bound boundary boundless bounds bounteous bounteously bounteousness bountiful

i. dn alan. i. yabanc bir dilden alnan szck/kelime, yabanc szck/kelime. i., ng. slahevi, slahhane. i. Bosna. bak. Bosnia-Herzegovina. i. Bosna-Hersek. i. 1. Bonak; Bosnal. 2. Bonaka. s. 1. Bonak; Bosna, Bosna ya zg.sine, bar, koyun. s.3. Bonaka. i. gs, 2. Bonak; Bosnal. samimi. samimi dost, can yolda. i., bak. Bosporus. i. Boazii, Boaz. i. patron; ef. f. ynetmek. birine kar amirane davranmak, birine emir yadrmak. s. 1. bakalarna hkmetmeyi seven. 2. amirane, patronvari. s. botanik, bitkibilimsel; bitkisel. botanik bahesi. i. botanist, bitkibilimci, botaniki. i. botanik, bitkibilim. f. (bir ii) berbat/rezil etmek. i. zam. her ikisi; ikisi de: both of them her ikisi. both of us her ikimiz. Did the packages come? Yes, both came. as a hem ... hem ... olarak: I respect her both as a teacher and Paketler geldi mi? insan olarak ona sayg duyuyorum. Evet, her person. Hemde hayat tartlyor. ikisi de geldi. Aye is both Her ikinizin hoca, hem beautiful and intelligent. Aye hem gzel, hem de zeki. both he i. sknt, zahmet. f. cann skmak, rahatsz etmek. and I hem o, hem ben. s. skc, rahatsz edici. i. Botsvana. i. Botsvanal. s. 1. Botsvana, Botsvanaya zg. 2. Botsvanal. i. 1. ie. 2. biberon. f. ielemek. ie aaca. i. 1. dar geit, dar boaz. 2. engel. i. 1. dip, alt. 2. esas, kaynak, temel. 3. vadi. 4. karina, tekne. son kuru. ovalk arazi. s. 1. dipsiz; ok derin. 2. sonsuz, snrsz. k. dili Fondip! i. (aata) byk dal. f., bak. buy. i. iri kaya paras. i. bulvar, cadde. f. 1. sramak, sekmek; zplatmak, sektirmek. 2. k. dili (ek) karlksz kmak. i.geri tepme. zplay. 2. sramak, zplamak, i. sray, zplama; 1. sray, f. sekmek, canllk. frlamak. f. 1. snrlamak. 2. kuatmak. s. 1. bal, kaytl. 2. ciltli, ciltlenmi. 3. for -e giden. f., bak. bind. i. snr, hudut. s. snrsz, sonsuz. i. snr, snrlar. s. 1. eli ak, cmert. 2. bol, ok. z. cmerte. i. 1. cmertlik. 2. bolluk. s. 1. cmert, eli ak. 2. bol, ok.

bounty bouquet bourgeois bout boutique bovine bow bow bow bow and scrape bow out bow tie bowel bowels bower bowl bowl bowl along bowl s.o. over bowlegged bowline bowling bowshot bowstring box box box number box office boxcar boxer boxing Boxing Day boxing glove boxing match boxwood boy boy friend boy scout boy scout boycott boyhood boyish bra brace bracelet braces bracing bracket brackish brag

i. 1. cmertlik, eli aklk. 2. prim. 3. (zararl bir hayvann yok edilmesi veya bir sulunun yakalanmas iin devlete verilen) i. 1. buket, demet. 2. bir araba zg koku. para. i., s. burjuva, kentsoylu. i. 1. nbet; hastalk: Hes just recovered from a bout of pneumonia. Zatrreeden yeni kalkt. 2. ksa sren hummal i. butik. faaliyet. 3. boks, gre, eskrim ma. s. sr cinsinden. i., den. ba, pruva. i. ba eerek selamlama, reverans yapma. f. ba eerek selamlamak, reverans yapmak. alg iin) yay. 3. fiyonk. i. 1. (ok atmak iin) yay. 2. (yayl ar sayg gsterisinde bulunmak, el pene divan durmak. 1. of -den ekilmek. 2. emekliye ayrlmak. papyon, papyon kravat. i., anat. barsak. i. 1. anat. barsaklar. 2. i ksmlar; derinlikler: the bowels of the earth yeryznn derinlikleri. i. kameriye, ardak. i. kse, tas. f. 1. bowling oynamak. 2. kriket top atmak. sratle gitmek. 1. birini artmak, birini akna evirmek. 2. birini yere ykmak, birini yere devirmek. s. arpk bacakl. i. 1. baro ba. 2. den. borina. i. bowling, ar bir topla oynanan bir oyun. i. ok menzili. i. kiri. f. iple bomak. i. 1. kutu, sandk. 2. loca. f. kutulamak, kutuya koymak. f. boks yapmak. box s.o. on the ear birinin kulana tokat atmak.kutusu numaras. posta (tiyatroda/sinemada/stadyumda) bilet giesi. i., d.y. kapal yk vagonu. i. boksr, yumrukoyuncusu. i. boks, yumrukoyunu. ng. yirmi alt Aralk. boks eldiveni. boks ma. i. imir. i. 1. erkek ocuk, olan; delikanl. 2. gen uak. erkek arkada. erkek izci. erkek izci. f. boykot yapmak; boykot etmek. i. boykot. i. (erkek iin) ocukluk, ocukluk dnemi. s. olan gibi. i. styen. i. 1. ba, kuak. 2. matkap kolu. 3. dii. tel. f. 1. salamlatrmak, desteklemek. 2. birbirine tutturmak, i. bilezik. raptetmek. i., o., ng. pantolon asks. i. destek, dayanak. s. zinde yapan: bracing mountain air insan zindeletiren da havas. 2. keli parantez, keli ayra. 3. i. 1. dirsek, destek, kenet. ng. parantez,ac (su). s. hafif tuzlu, ayra. f. (--ged, --ging) vnmek.

brag about/of braggart braid braided brain brain trust brain wave brainchild brainless brains brainstorm brainwash brainy brake brake drum brake fluid brake lining brake pedal brake shoe bramble bran branch branch off branch out into brand brand name brand spanking new brandied brandish brand-new brandy brash brass brass band brass knuckles brassed off brassiere brassy brat bravado brave brave the elements bravely bravery bravo brawl brawny bray brazen brazier

-den vnerek bahsetmek. i. vngen kimse, yksekten atan kimse. f. rmek. i. 1. sa rgs. 2. ask. (niformaya taklan) kordon. 3. rlm ey, rg. s. rlm, rgl. i. beyin. f. kafasna ar bir darbe indirmek. bir grup danman. k. dili aniden gelen parlak fikir. i., k. dili birinin kafasndan kan dnce. s. beyinsiz, ku beyinli, kafasz, aklsz. i. akl, zek. i., k. dili aniden gelen parlak fikir. f. beynini ykamak. s. kafal, akll. i. fren. f. fren yapmak. fren kampanas/tamburu. fren ya. fren balatas. fren pedal. fren pabucu. i. 1. (brtlen gibi) dikenli bitki. 2. ng. brtlen (yemii/als). kepei. i. kepek, buday i. 1. (aaca ait) dal. 2. (nehre ait) kol. 3. ube; blm, ksm; dal, kol, bran. f. ayrlmak. (kol olarak) 1. dal budak salmak. 2. kollara ayrlmak. (asl faaliyetine devam ederken) (yeni bir faaliyete) girmek. i. 1. (bir rne ait) zel ad, marka. 2. (kzgn demirle yaplan) da. rne ait) zel ad, lekelemek, damgalamak. (bir f. 1. dalamak. 2. marka. k. dili gcr gcr, yepyeni. s. konyakla konserve edilmi (meyve). f. sallamak, savurmak. i. sallama, savurma. s. yepyeni, gcr gcr. i. konyak. s. 1. yzsz, kstah. 2. fazla atlgan. i., s. pirin, sar. bando, mzka. pirin muta. ng., k. dili biraz kzgn, biraz sinirlenmi. i. styen. s. yzsz, grltc ve kaba (kadn). i. velet; mark ocuk; arsz ocuk; pi kurusu. i. kabadaylk, kurusk atma. s. cesur, cesaretli. f. gs germek. kt havada darda bulunmak. z. cesaretle. i. cesaret. nlem Aferin!/Bravo! i. arbede. s. kaslar gelimi, adaleli. i. anrt, anrma. f. anrmak. s. 1. pirin, sar; pirin gibi. 2. utanmaz, yzsz. i. mangal.

Brazil Brazil nut Brazilian breach bread bread and butter bread bin bread box bread crumb breadbasket breadboard breadth breadwinner break break a habit break a promise break a record break cover break down break even break ground break in break into break loose break off break ones faith break ones fast break ones neck break ones word break open break out break the ice break the law break the news to break to pieces break up break wind break wind break with breakable breakage breakdown breaker breakfast breaking breakneck breakthrough breakup breakwater breast

i. Brezilya. Brezilya kestanesi. i. Brezilyal. s. 1. Brezilya, Brezilyaya zg. 2. Brezilyal. i. 1. krk, yark, gedik. 2. huk. ihlal. i. ekmek. k. dili ekmek kaps; insan geindiren i/para. ng., bak. bread box. ekmek kutusu. ekmek krnts. i. 1. ekmek sepeti. 2. mec. tahl ambar. 3. argo mide. i. 1. ekmek tahtas. 2. hamur tahtas. i. genilik, en. i. bir aileyi geindiren kimse. i. 1. krk, atlak. 2. aralk, aklk; ara, fasla. 3. i molas: They took a break. Mola kurtulmak. frsat, ans. f. (broke, bro.ken) 1. kt alkanlktan verdiler. 4. krmak, paralamak; krlmak. 2. (frtna) kopmak. sznde durmamak, sznden dnmek. rekor krmak. gizlendii yerden kmak. 1. bozulmak. 2. ruhen yklmak. kr ve zarar eit olmak, ancak masrafn karlamak. 1. trenle temel atmak. 2. r amak. 1. zorla girmek. 2. lafa karmak; araya girmek. 3. altrmak. 1. -e zorla girmek. 2. birden -e balamak: The horse broke into a run. At birden komaya balad. 1. kendini kurtarmak; kendini kurtarp kamak. 2. from -den kopmak; -den kopup sarkmak/sallanmak. 3. iliiini kesmek. 1. krlp ayrlmak. 2. birdenbire durmak. 3. (kyamet) kopmak. sznde durmamak. orucunu amak/bozmak. 1. boynu krlmak. 2. kendini paralamak, paralanmak, diini trnana takmak. szn tutmamak. krmak, zorla amak. 1. patlak vermek, patlamak, kopmak: War has broken out in Asia. Asyada sava patlad. 2. yumuatmak. 2. ilk defa bir ie 1. resmiyeti gidermek, havay in ile kaplanmak, ... dkmek: Shes broken out in a rash. Her taraf isilik oldu. girimek. su ilemek, kanuna kar gelmek. (birine) (kt) haber vermek. 1. para para etmek. 2. paralanmak. 1. dalmak; datmak. 2. bozumak. 3. (aralarnda sevgi ba olankarmak, osurmak. gaz iki kii) ayrlmak. gaz karmak, yellenmek. ilgisini kesmek, -den ayrlmak. s. krlr. i. 1. krma, krlma. 2. krlan eylerin tutar. i. 1. bozulma, durma. 2. sinir bozukluu, kme. 3. ayrntl hesap. vuran byk dalga. i. kyya i. sabah kahvalts, kahvalt. i. krlma. s. ok hzl; byk (bir hz): a breakneck pace ok hzl bir tempo. cepheyi yarp geme. 2. (bilimde) byk bulu. i. 1. ask. i. 1. bozulma, sona erme. 2. paralanma. i. dalgakran, mendirek. i. 1. gs, meme. 2. sine, kalp, gnl.

breast stroke breastbone breast-feed breath breathe breathe down ones neck breathe hard breathe in breathe ones last breathe out breathless breathtaking bred breeches breed breeding breeze breezy brethren brevity brew brewer brewery brewski briar bribe bribery brick brick red brick up bricklayer brickyard bridal bridal veil bride bridegroom bridesmaid bridge bridge bridgehead bridle brief briefcase briefing briefly briefs brier brig brigade brigadier

kurbaalama (yzme teknii). i., anat. gs kemii. f. (breast.fed) (bebei) emzirerek beslemek. i. nefes, soluk. f. soluk almak, teneffs etmek. Dont breathe a word of this to anyone. Bunu sakn kimseye syleme. k. dili 1. banda dikilip durmak, banda beklemek. 2. rahat brakmamak. ve yakndan takipalp vermek. solumak, sk 3. kesik soluklar etmek. nefes almak. son nefesini vermek, lmek. nefes vermek. s. nefes nefese, soluu kesilmi. s. nefes kesici, ok heyecan verici. f., bak. breed. i., o. pantolon. f. (bred) 1. remek. 2. yetitirmek. 3. yol amak, sebep olmak. i. cins,terbiye. 2. yetitirme. i. 1. tr. i. hafif rzgr, esinti, meltem; imbat. s. 1. rzgrl. 2. teklifsiz. 3. lakayt, umursamaz. 4. canl, hareketli. i., o. kardeler. i. ksalk. f. 1. (bira/kahve) yapmak; (ay) demlemek. 2. (ay/kahve) imeye hazr olmak, olmak. 3. (kt bir ey) hazrlamak, i. bira yapmcs. tertiplemek; hazrlanmak, tertiplenmek. i., k. dili bira: Want a i. bira fabrikas. brew? Bir bardak bira ister misin? i., k. dili bira: He bought me two brewskies. Bana iki bira smarlad. i., bot., bak. brier. i. rvet. f. rvet vermek, para yedirmek. i. rvetilik. i. (gen. deliksiz/boluksuz) tula. kiremit rengi. tula rerek kapatmak. i. duvarc, tula rc. i. tula harman. s. 1. geline ait. 2. nikha ait. duvak. i. gelin. i. gvey. i. gelinin nedimesi, nedime. i. kpr. f. kpr yapmak, kpr kurmak. i. bri. i., ask. kprba. i. (gem ve dizginlerin takld) at bal. f. 1. (ata) balk takmak. 2. frenlemek, gemlemek, gemyapmak. 3. ban hafife s. ksa. i., huk. davann zeti. f. brifing vurmak. kaldrarak fkesini veya beenmediini belli etmek. i. evrak antas. i. brifing. z. ksaca. i., o. slip (erkek klotu). i., bot. (herhangi bir) dikenli yabani al. i., den. 1. brik. 2. gemi hapishanesi. i., ask. tugay. i., ask. tugeneral.

brigadier general brigand bright bright color bright lights brighten brights brilliance brilliant brilliantly brim brimful brimstone brine bring bring (a child) into the world bring a lump to s.o.s throat bring a unit up to strength bring about bring along bring an action/suit against bring around/round bring down the house bring down the house bring forth bring forth bring forward bring home the bacon bring in bring into disrepute bring into line bring into relief bring off bring on bring out bring pressure to bear on bring s.o. down bring s.o. in on bring s.o. to bring s.o. to his/her knees bring s.o. to justice bring s.o. to reason bring s.o. up to date bring s.o. word of bring s.t. home to s.o. bring s.t. to bear on bring s.t. to pass bring shame on bring through bring to a head

tugeneral. i. haydut, ekya. s. 1. parlak, parlayan. 2. akll, zeki. bright-eyed and bushytailed k. dili tam formunda. parlak renk. (otomobil farlarna ait) uzunlar. f. 1. parlatmak. 2. aydnlanmak, aydnlk olmak. 3. neelendirmek; nee katmak. 4. (bir yere) canllk vermek, daha i., o., k. dili (otomobil farlarna ait) uzunlar. ho ve sevimli bir hava vermek. 5. yznde mutlu bir ifade i. 1. parlaklk, gz alclk. 2. deha. 3. harikuladelik, belirmek; mutlu olmak. mkemmellik. alc. 2. dhice, parlak. 3. harikulade, harika, s. 1. parlak, gz mkemmel. i. prlanta. z. parlak bir ekilde, prl prl. i. 1. bardak az. 2. apka kenar. s. azna kadar dolu, silme. i. kkrt. i. 1. salamura, tuzlu su. 2. deniz suyu. f. (brought) getirmek. (anne) (ocuu) dnyaya getirmek, dourmak; (doktor/ebe) (ocuu)birini ok duygulandrmak. 2. birinin yreini burkmak. k. dili 1. dourtmak. bir grubun mevcudunu tamamlamak. meydana getirmek, sebep olmak. yannda getirmek. -i dava etmek. 1. ikna etmek. 2. ayltmak. k. dili bir alk tufan kopartmak. 1. ok alklanmak, ok alk toplamak. 2. seyircileri krp geirmek/ok gldrmek. olmak. meydana getirmek, sebep 1. dourmak. 2. meydana getirmek. 1. ileri srmek, arzetmek. 2. hesap toplamn nakletmek. 3. ileri bir dili ailesinin geimini salamak, ailesini geindirmek. k. tarihe almak. 1. getirmek. 2. (para) kazandrmak; kazanmak. 3. huk. (jri) karara varmak. -e glge drmek. sraya sokmak. aa karmak. k. dili baarmak, baaryla yapmak. 1. sebep olmak. 2. gelitirmek. 1. (yeni bir eyi) yapmak/yaymlamak. 2. belli etmek, meydana karmak. 3. (ekingen birinin) konuup rahat davranmasna -i sktrmak, -i zorlamak. sebep olmak, -i amak. k. dili birinin keyfini bozmak. birinin (bir ie) katlmasn salamak, birini (bir ie) katmak. birini ayltmak. birini yola getirmek, birine boyun edirmek, birine diz ktrmek. (yarglanmak zere) birini mahkemenin nne kartmak. birinin akln bana getirmek. birini en son olaylardan/gelimelerden haberdar etmek. ... hakknda birine haber getirmek. k. dili bir eyi birinin kafasna dank ettirmek. -e bir eyi uygulatmak: He brought some pressure to bear on the general. Generale biraz bask yaptrd. bir eyi sonulandrmak. -i rezil etmek. birinin (bir hastal/zor bir durumu) atlatmasn salamak. karar noktasna getirmek.

bring to light bring to mind bring up bring up ones big guns bring/file suit against brink brisk briskly bristle bristle with bristly Britain britches British Briton brittle broach broad broad bean broad jump broad jump broadcast broaden broadly speaking broad-minded brocade brochure brogue broil broiler broiling hot broke broke broken broken-down broken-hearted broker bronchial tubes bronchitis bronco bronze brooch brood brooder broody brook brook broom broomstick broth

meydana karmak, aydnlatmak, gn na karmak. hatrlatmak, akla getirmek; hatrlamak. 1. yetitirmek, bytmek. 2. bahsetmek. en nemli dayanaklar/kantlar ileri srmek; en nemli destekileri getirmek. -i dava etmek. i. 1. (uurum iin) kenar; (felaket iin) eik. 2. ky. s. 1. canl; hareketli; istenilen hzda hareket eden. 2. serte esen (rzgr). z. canl/hareketli bir ekilde; istenilen hzda. i. sert kl, domuz kl. f. 1. tylerini kabartmak. 2. diklemek, kzmak. (ho olmayan bir eyle) dolu olmak. s. kll. i. Britanya. i., o., k. dili pantolon. s. Britanyaya ait, ngiliz. i. Britanyal. s. krlgan; gevrek. f. (bir konuyu) amak. s. 1. geni; engin. 2. genel, ayrntlara girmeyen. i., argo eksik etek, kadn. bakla. spor uzun atlama. uzun atlama. f. (broad.cast) 1. (radyo/televizyon araclyla) yaymlamak. 2. (tohum) samak. 3. yaymak, herkese sylemek. i. f. geniletmek; genilemek. radyo/televizyon yayn. kabaca, yaklak. s. ak fikirli, hogrl. i. brokar. i. bror; kitapk. i. 1. ive. 2. bir eit erkek ayakkabs. f. 1. zgara yapmak, zgarada kzartmak. 2. k. dili (hava) ok scak olmak. kzartmaya zg zgaral kap. 2. zgaralk pili. i. 1. frnda et k. dili ok scak (hava). s., k. dili parasz, meteliksiz. f., bak. break. s. 1. krk, krlm. 2. bozuk, bozulmu. 3. (kt bir olaydan sonra) umudunu yitirmi. 4. dilbilgisi kurallarna uymayan (bir s. ii bitmi, bitik; harap. yabancnn konumas): That Frenchman speaks broken English. s. kalbi krk. O Fransz, ngilizceyi iyi konuamyor. i. komisyoncu; banker. anat. bronlar. i., tb. bronit. i. yabani at; ehliletirilmemi at. i. bronz, tun. i. bro. f. 1. kulukaya yatmak. 2. derin derin dnmek, dnceye dalmak. i. kuluka. i. kuluka makinesi. s. 1. kulukaya yatmak isteyen. 2. dnceye dalan. i. ay, rmak. f. dayanmak, tahamml etmek, ekmek, katlanmak. i. 1. sapl sprge. 2. bot. katrtrna. i. sprge sopas. i. et/balk suyu.

brothel brother brotherhood brother-in-law brotherly brought brow browbeat brown brown sugar brown sugar brownish browse bruise brunch Brunei Bruneian brunette brunt brush brush brush against brush aside brush off brush up brush up on brushoff brushwood brusk brusque Brussels Brussels sprouts brutal brutality brutally brute brute force bubble buccaneer buck buck buck buck for buck naked buck up bucket buckle buckle down buckle on buckling

i. genelev. i. erkek karde, birader. i. 1. kardelik, birlik, beraberlik. 2. bir kuruluun yeleri. i. enite; kaynbirader; bacanak. z. erkek kardee zg, aabeyce. f., bak. bring. i. 1. aln. 2. ka. 3. ehre, yz. 4. yama. f. (brow.beat, --en) gzn korkutmak, yldrmak. s. kahverengi. f. karartmak; kararmak. esmereker. esmereker. s. kahverengimsi. f. 1. through -i yle bir okumak/kartrmak, -e gz gezdirmek. 2. otlamak. f. rtmek, berelemek, ezmek. i. rk, bere, ezik. i., k. dili leye doru yenen ve kahvalt ile le yemei yerine geen yemek; kuluk yemei. i. Brunei. i. Bruneili. s. 1. Brunei, Bruneiye zg. 2. Bruneili. i. esmer kadn. i. (saldr, azarlama, bask v.b.nin) en ar/iddetli ksm. i. fra. f. 1. fralamak. 2. hafife dokunmak, deinmek. i. allk, fundalk. -e srtnmek. nemsememek, aldrmamak. 1. bandan atmak, savmak. 2. tozunu almak. ng. (bilgiyi) tazelemek. (bilgiyi) tazelemek. i. geri evirme, ret. i. 1. al rp. 2. sk allk, fundalk. s., bak. brusque. s. sert, ters, kaba. i. Brksel. brksellahanas, frenklahanas. s. 1. vahi, yabani. 2. merhametsiz. i. vahilik. z. vahice. i. 1. hayvan. 2. vahi adam. kaba kuvvet. i. kabarck. f. kaynamak, fokurdamak. i. korsan. f. 1. (at) sramak. 2. kar gelmek. i. 1. erkek geyik. 2. erkek hayvan. 3. k. dili dolar. z. (terfi, zam v.b.ni) elde etmeye almak. k. dili rlplak. k. dili neelenmek. i. kova. i. toka. f. 1. (tokal bir eyi) balamak. 2. yer yer kabarmak/kamburlamak. 3. ciddiyetle/gayretle almak. kmeye balamak. (tokal bir kayla) (bir eyi) takmak/giymek. i., mek. flambaj; burkulma; buruma.

buckshot buckwheat bud Buddhism Buddhist budding buddy budge budgerigar budget budgie buff buff buffalo buffer buffer state buffer zone buffet buffet bug bug off bug-eyed bugger bugger about bugger all bugger off bugger s.o. about bugger s.t. up Bugger you! buggy buggy bughouse bugle bugle call bugler build builder building building complex building permit built bulb Bulgaria Bulgarian bulge bulk bulky bull bull session bulldog

i. (tfek iin) sama. i., bot. karabuday. i. tomurcuk; gonca. f. (--ded, --ding) tomurcuklanmak; gonca vermek. i. Budizm. i., s. Budist. s. yetimekte olan: a budding physicist yetimekte olan bir fiziki. i. arkada, ahbap. f. kmldamak, hareket etmek; kmldatmak. i., ng., zool. muhabbetkuu. i. bte. i., ng., k. dili muhabbetkuu. f. (bir eyi) yumuak bir eyle parlatmak. i. (araba, radyo v.b.) merakls, kurdu. i., zool. bizon. i. tampon. tampon devlet. tampon blge. i. bfe. f. (about) hrpalamak; rselemek. i. 1. bcek. 2. mikrop, virs. 3. k. dili gizli dinleme aygt. 4. k. dili (makinede) bozukluk. 5. bilg. hata, arza. f. (--ged, --ging) k. k. dili toz olmak, gitmek. dili 1. (bir yere) gizli dinleme aygt yerletirmek. 2. rahatsz s., k. dili patlak gzl. etmek; -in cann skmak. f., ng., kaba arkadan sikmek. i., ng., argo 1. herif. 2. ok zor bir ey. argo oyalanarak vakit geirmek. ng., ng., argo hibir ey. ng., argo svmak, toz olmak. ng., argo birine zorluk karmak. ng., argo bir eyin iine etmek. ng., argo Siktir! s. bcek dolu, bcekli. i. fayton; brka. i., argo tmarhane. i., mz. bl, boru (askerlere iaret vermek iin kullanlan alg).iareti. boru i. borazan, borazanc. f. (built) 1. yapmak, kurmak, yaratmak. 2. yap yapmak, ina etmek. i. (insan iin) yap, bnye, fizik. i. mteahhit, inaat. i. 1. bina, yap. 2. yapm, ina, inaat. site. inaat ruhsat. f., bak. build. i. 1. iek soan. 2. elektrik ampul. i. Bulgaristan. i., s. 1. Bulgar. 2. Bulgarca. f. bel vermek. i. 1. hacim, oylum. 2. ounluk. s. iri, csseli, hacimli, hantal. i. 1. boa. 2. argo sama, zrva. yarenlik, sylei. i. buldok.

bulldoze bulldozer bullet bulletin bulletin board bulletproof bullfight bullhorn bullion bully bulwark bulwarks bum bumblebee bumf bump bumper bumper crop bumph bumpy bun bunch bundle bundle s.o. off bundle up bung bung up bungalow bungle bunion bunk bunk bunny buoy buoy s.o. up buoyant burden burden of proof burdensome bureau bureaucracy bureaucrat bureaucratic burette burger burglar burglarise burglarize burglary burgle

f. 1. stnden buldozer geirmek. 2. argo zor kullanarak bir eyi yapmaya mecbur etmek. i. buldozer, dozer, yoldzer. i. kurun, mermi. i. bildiri, belleten, blten. ilan tahtas. s. kurun geirmez. i. boa grei. i., k. dili megafon. i. kle altn/gm; altn/gm ubuk. i. kabaday, zorba. f. zorbalk etmek, kabadaylk etmek. i. siper, istihkm. f. siper ile korumak, muhafaza altna almak. i., den. kpete. i., argo 1. serseri, babo adam. 2. otlak, anaforcu, bakalarnn srtndan geinen kimse. 3. ng. k, makat. f. (-i., zool. toprak yabanars. med, --ming) 1. serseri bir hayat srmek. 2. otlamak, otlaklkla i., ng., k. dili 1. hibir ie yaramayan ktlar. 2. sama laflar, geinmek; bakalarnn srtndan geinmek. 3. dn alp geri sama. i. 1. vuru, vermemek.arpma. 2. i, yumru, tmsek. f. vurmak, toslamak, arpmak, bindirmek.azna kadar dolu kadeh/bardak. s. mebzul, i. 1. oto. tampon. 2. allandan ok daha bol. bereketli mahsul. i., ng., k. dili, bak. bumf. s. 1. tmsekli, engebeli. 2. inili kl. i. 1. rek. 2. topuz: She wears her hair in a bun. San hep topuz yapyor. i. 1. salkm, demet, hevenk, deste. 2. grup, takm. i. 1. boha. 2. yn. f. toplamak, bohalamak. birini apar topar gndermek: As soon as his wife was certified insane, Berkant bundled her off to an asylum.out; youddelilii sk giyinmek, sarnp sarmalanmak: Its cold Karsnn better resmenup. Dars souk; sk giyinsen iyi apar topar Berkant onu olur. bundle tasdik edilir edilmezf. 1. tapalamak, tpalamak, azn i. 1. tapa, tpa. 2. f delii. tmarhaneye kapatt. tapa/tpa -i yara bere iinde brakmak. 2. -e epey hasar vermek. k. dili 1. ile kapamak. 2. dvmek, hrpalamak. i. bungalov. f. aptalca hatalar yaparak (bir eyi) becerememek. i. (ayak parmanda oluan) i. i. sama, zrva. i. ranza. i. tavan, tavanck. i. amandra. f. birini neelendirmek. s. 1. yzen, batmaz. 2. neeli. i. yk, arlk. f. 1. yklemek. 2. yklenmek, sknt vermek. huk. kantlama zorunluu. s. klfetli, skc. o. --s/--x (byroz) i. 1. bro, yazhane, daire. 2. (aynal ve alak) ifoniyer. i. 1. brokrasi, krtasiyecilik. 2. devlet memurlar. i. brokrat, krtasiyeci. s. brokratik. i., kim. bret. i., k. dili hamburger. i. ev/bina hrsz. f., ng., k. dili, bak. burglarize. f., k. dili (evi/binay) soymak. i. ev/bina soyma, hrszlk. f., k. dili (evi/binay) soymak.

i. gmme, defin. burial Burkina Faso. Burkina Faso i. (o. Bur.ki.nese) Burkina Fasolu. s. 1. Burkina Faso, Burkina Burkinese Fasoya zg. 2. Burkina Fasolu. i. Burkina Fasolu. s. 1. Burkina Faso, Burkina Fasoya zg. 2. Burkinian Burkina bezi. i. uval Fasolu. burlap s. iriyar, csseli. burly i., tar., bak. Myanmar. Burma i. (o. Bur.mese) 1. Birman; Birmanyal. 2. Birmanca. s. 1. Burmese Birmanya, Birmanyaya zg; Birman. 2. Birmanyal. 3. f. (--ed/--t) yanmak; yakmak. i. yank, yank yeri. burn Birmanca. yanp kl olmak; yakp kl etmek. burn down kendini tketmek. burn o.s. out 1. yakp yok etmek. 2. iini yakmak. 3. tamamen yanp (kendi burn out kendine) snmek. 4. mahvolmak. 5. yanmak, bozulmak. k. dili birini ok kzdrmak/sinirlendirmek. burn s.o. up burn the candle at both ends fazla almak. hold a He doesnt hold a candle to her. Onun eline su dkemez. gece yarsna kadar almak. burn the midnight oil 1. tamamen yanmak. 2. yakmak, yakp yok etmek. burn up protesto olarak sevilmeyen birinin kuklasn yakmak/asmak. burn/hang s.o. in effigy The house burned down. Ev yanp kl oldu. burned down yanp kl olmu. burned to a crisp i. brlr. burner s. 1. yanan, yanc. 2. iddetli, hararetli, byk: She has a burning burning desire to become cila, and famous. Zengin ve nl f. cilalamak; parlatmak. i. rich parlaklk. burnish olmak iin yanp tutuuyor. i. 1. cilac, perdah. 2. mhre, perdah kalemi. burnisher f., bak. burn. s. yank, yanm. burnt i. geirme. f. geirmek; geirtmek. burp i. oyuk, in, yuva. f. 1. tnel kazmak, yuva yapmak, oyuk amak. burrow 2.muhasebeci, okul veznedar. i. bir oyukta/yuvada gizlenmek. bursar f. (burst) patlamak, yarlmak. i. 1. patlama, atlama. 2. ileri burst atlma. s. patlam, patlak. pat diye girmek: What do you mean bursting in on us like this? burst in on/upon Ne diye odamza byle pat diye giriyorsun? tutumak, alev almak. burst into flames kahkahay koyuvermek. burst into laughter birden alamaya balamak. burst into tears birden alamaya balamak. burst out crying i. Burundi. Burundi i. Burundili. s. 1. Burundi, Burundiye zg. 2. Burundili. Burundian f. 1. gmmek, defnetmek. 2. gizlemek, saklamak, rtmek. bury barmak. bury the hatchet i. otobs. bus otobs terminali. bus station otobs dura. bus stop i. al, allk. bush i. kile; ng. 4/5 kile. bushel i. al gibi olma. bushiness s. 1. alyla kapl. 2. al gibi, gr (sa, ka, kuyruk v.b.). bushy i. 1. i, meslek, grev. 2. ticaret. 3. mesele, problem. business i saatleri. business hours (ticari) i. business transaction i seyahati. business trip s. ciddi, sistemli. businesslike o. busi.ness.men (bznsmen) i. iadam. businessman

businesswoman bust bust bust a gut bust ones ass bust out of busted bustle bust-up busy busy as a bee busy signal busy signal but but for but what butane butcher butchery butler butt butt butt butt in butt in on butter butter up buttercup butterfat butterfingers butterfly buttermilk buttocks button button ones lip button up buttonhole buttress buxom buy buy a pig in a poke buy a pig in a poke buy in buy off buy on impulse buy on installment buy on margin buy out buy over buy s.t. between themselves

o. busi.ness.wom.en (bznswmn) i. i kadn. i. 1. gs. 2. bst. f. (--ed/bust) k. dili 1. krmak; bozmak; patlatmak. 2. tutuklamak.gibi almak. k. dili eek 3. girip aramak. 4. (askerin rtbesini) indirmek. 5. up (bir ift) boanmak/birbirinden ayrlmak. i., argo 1. kaba kn yrtmak, eek gibi almak. tutuklama. 2. arama. s., k. dili 1. krk, krlm; bozuk, k. dili (bir patlak, svp kamak. bozulmu; yerden)patlam. 2. iflas etmi, sfr tketmi, topu atm. 1. krk, krlm; bozuk, bozulmu; patlak, patlam. 2. s., k. dili iflas etmi, sfr tketmi, topu atm. f. kouturmak, aceleyle i. kouturma, aceleyle hareket etme. hareket etmek. i., k. dili boanma; birbirinden ayrlma. s. 1. megul: Ive had a busy day. Bugn ok meguldm. 2. ilek, hareketli. ok megul. megul iareti. telefon megul sesi. edat -den gayri, -den baka: The new maid will do almost anything but wash windows. But for her relationship with the ... sayesinde, ... olmasayd: Yeni hizmeti, pencere silmek hari,she would have her iifired long ago. efle ilikisi hemen hemen been yapar. ba. fakat, ama, lakin, boss gene de, ramen. ... ki, ancak, halbuki, ki:iten karlmt. olmasayd oktan Ill do almost anything for you, but I wont do i. btan. that. Sizin iin hemen hemen her eyi yaparm, ama onu yapmam.f.z. ama, sadece, yalnzca: Hes but a child. Ama o bir i. kasap. 1. kasaplk hayvan kesmek. 2. katletmek. 3. berbat ocuk. rezil etmek. etmek, i. 1. mezbaha, salhane. 2. katliam, krm. i. bir evin ba hizmetkr; khya, ba uak. i. 1. u, sap. 2. dipik. 3. izmarit. 4. argo popo, k. i. alay konusu kimse. f. 1. tos vurmak, ssmek, boynuzlamak. 2. kafa atmak. araya girmek, karmak, burnunu sokmak. -e karmak, -e burnunu sokmak. i. tereya. f. tereya srmek. k. dili -e ya ekmek, -i yalamak, -e dalkavukluk etmek. i., bot. dniei. i. st kayma. i., k. dili sakar kimse. i. kelebek. i. yayk ayran. i. but, kala, k, popo, kaba et. i. 1. dme. 2. elektrik dmesi, dme, buton. f. (up) iliklemek, dmelemek; iliklenmek, dmelenmek: Button your k. dili 1. susmak, enesini kapamak. 2. konumamak, sr shirt! Gmleini ilikle! vermemek. button ones lip. k. dili, bak. i. ilik, dme ilii. f. yakasna yapmak. i. 1. payanda, ayak. 2. destek. f. desteklemek. s. 1. iri gsl (kadn). 2. shhatli, canl; etli butlu. 3. ekici, neeli. f. (bought) satn almak, almak. i. 1. al, alma. 2. kelepir. k. dili mal grmeden satn almak; kr krne alveri etmek. bir eyi grmeden satn almak. ortak olmak; hisse almak. rvetle elde etmek, rvetle defetmek, savuturmak; satn almak. dnmeden satn almak. taksitle satn almak. yalnz ihtiyat akesi yatrarak satn almak. btn hisselerini almak. (birini) rvetle satn almak. bir eyi ortaklaa satn almak: They bought the house between them. Evi ortaklaa satn aldlar.

buy s.t. on credit buy s.t. sight unseen buy up buyer buyers market buzz buzz off buzzard buzzer By golly! by (main) force by by by a hairs breadth by a narrow majority by a vote of thirteen to twelve by accident by acclamation by air by all accounts by all means by and by by and large by any means by chance by common consent by courtesy of by day by degrees by dint of by ear by fair means or foul by far by fits and starts by fits and starts By gosh! by half by hand by heart by herself by hook or by crook by hook or by crook by inches by itself by leaps and bounds by main force by means of by name by nature by night

bir eyi veresiye almak. bir eyi hi grmeden satn almak. tmn satn almak, kapatmak. i. alc, mteri. alc piyasas. i. vzlt. f. vzldamak. ng., k. dili toz olmak, svmak. i., zool. bir tr akbaba. i. vzltl elektrik zili, vibratr. Vallahi! zorla. edat 1. yannda, yaknnda, nezdinde. 2. yaknndan, yanndan. 3. 1. yakn, yaknda. -den, tarafndan. 5. -e kadar. 6. -e gre. 7. z. ile, vastasyla. 4. 2. bir kenara, bir yana. hakknda, hakk iin. kl pay, az kald. az bir ounlukla. on ikiye kar on oyla. 1. kazara, yanllkla. 2. rastlant sonucu, tesadfen. bararak, alklayarak, tezahratla: They elected her president by acclamation. Onu tezahratla bakan setiler. uakla. herkesin dediine gre. elbette. ok gemeden. genellikle. 1. ne ekilde olursa olsun, ne pahasna olursa olsun. 2. hi. tesadfen, kazara. oybirliiyle. izniyle, sayesinde. gndzn. derece derece, tedricen. -in sayesinde. mz. notasz, kulaktan. her ne pahasna olursa olsun. (brlerinden) kat kat daha ...: Theyre by far the best. Onlar kat kat daha iyi. dzensiz bir tempo ile, rasgele alarak. gayet dzensiz bir ekilde: Ive worked on this by fits and starts for twenty years. Bunun zerinde gayet dzensiz bir Vallahi! ekilde yirmi yl altm. ok fazla. elle. ezbere. kendi bana, kendi kendine. k. dili bir yolunu bulup, ne yapp yapp. ne yapp edip. ar ar, yava yava. 1. (yardm grmeden) kendi bana: That cat can open the windowbir hzla. O kedi pencereyi kendi bana aabilir. 2. byk by itself. kendiliinden: The window opened by itself. Pencere var gcyle. kendiliinden ald. araclyla, vastasyla. 1. adyla, ismiyle: He called me by name. Bana ismimle hitap etti. 2. ismen:doutan. by name only. Onu ancak ismen yaradltan, I know him tanyorum. geceleyin.

by no means by o.s. by order of by popular demand by reason of by request by return mail by return of post by return post by rights by rota by rote by stealth by the gross by the job by the piece by the same token by the skin of ones teeth by the sweat of ones brow by the way by the way by the week by turns by twos by virtue of by way of by weight by your leave by yourself bye bye-bye by-election Byelorussia Byelorussian bygone bylaw by-line bypass by-product bystander byte by-way byword Byzantine Byzantium C C C of C C, c c, C

asla, katiyen. yalnz, kendi kendine. -in emrine gre, -in emri gereince. genel istek zerine. nedeniyle, sebebiyle. rica/istek zerine. , ng. ilk posta ile (cevap). ilk posta ile, acele. aslnda, dorusu. nbetlee, nbetle. mekanik olarak, dnmeden, ezberden. hrszlama; gizlice; dikkati ekmeden. tic. toptan. gtr. para bana. ayn ekilde, aynen: He hasnt been friendly to us, but by the same token we havent been very friendly to him. O bize scak k. dili kl pay. davranmad, fakat biz de ona pek scak davranmadk. k. dili alnnn teriyle. Its no sweat!/No sweat! k. dili 1. Hi problem deil!/ok kolay! 2. Hi de zahmet deil! ha aklma gelmiken .... sras gelmiken, aklma gelmiken. haftalna, hafta hesabna gre. nbetlee, nbetle, sra ile. ikier ikier. -den dolay, ... nedeniyle, ... yznden. yolu ile, -den. tart ile. izninizle. kendi kendine; kendi kendinize. nlem, bak. bye-bye. nlem 1. Allahasmarladk./Hoa kal. 2. gle gle. i., ng. ara seim. i., bak. Belarus. i., s., bak. Belarussian. s. gemi, eski. i., o. gemi ey. i. (tzkte) ek madde. i. yazar adnn verildii satr. i. 1. baypas, baypas yol, evre yolu. 2. elek. baypas. 3. tb. baypas ameliyat, rn. i. yan rn, trev baypas: heart bypass kalp baypas. f. baypas yoluyla -den gemek. i. seyirci kalan. i., bilg. bayt. i. gizli/zel/karanlk yol, dolak yol; yan yol. i. atasz; ok kullanlan bir deyim. i. Bizansl. s. 1. Bizans, Bizansa zg. 2. Bizansl. i. Bizans. Romen rakamlar dizisinde 100 says, C. ks. Celsius. ks. Chamber of Commerce. i. C, ngiliz alfabesinin nc harfi. ks. circa, cent, centigrade, century, city, copy, copyright.

c/f ca cab cabbage cabin cabin boy cabin class cabinet cabinetmaker cabinetmakers glue cabinetwork cable cable car cable television cablegram caboose cabstand cacao cacao bean cacao butter cackle cactus cad cadaver caddie cadence cadet caesarean caf cafeteria caffeine caftan cage cagey cajole cajolement cajolery cake cake rack calamitous calamity calcification calcify calcium calculate calculation calculator calendar calendar year calendar year

ks. carried forward. ks. circa. i. 1. taksi. 2. tek atl binek arabas. 3. lokomotif veya kamyon srcsnn oturduu kapal blm. i. lahana. i. 1. kulbe. 2. kamara, kabin. f. 1. kabin veya kamarada yaamak. 2. kk bir yere kapamak, tahdit etmek. kamarot. ikinci snf. i. 1. (caml ve rafl) dolap. 2. kabine, bakanlar kurulu. 3. kk zel oda.yapan marangoz. i. ince i tutkal. i. ince marangozluk. i. 1. kablo. 2. den. gomene, palamar. 3. telgraf. 1. teleferik. 2. kablo ile ekilen araba. kablolu televizyon. i. sualt kablosu ile ekilen telgraf. i. marandizin arkasna taklan ve demiryolu grevlilerini tayan cumbal vagon. i. taksi dura (taksilerin bekleme yeri). i. 1. bot. kakao aac, hintbademi. 2. kakao ekirdei. kakao ekirdei. kakao ya. f. 1. gdaklamak. 2. kesik kesik glmek. 3. grltl bir ekilde konumak, gevezelik etmek. i. 1. gdaklama. 2. gevezelik. i., bot. kakts. i. aalk herif. i. ceset, kadavra. i., golf oyuncunun sopalarn tayan kimse. f., golf oyuncunun sopalarn ahenk. 2. sesin yavalamas. 3. mz. perdenin derece i. 1. ritim, tamak. derece inmesi, namenin sonu, kadans. i. 1. askeri lise/okul rencisi. 2. kk erkek karde veya oul. 3. s., bak. cesarean. i., en kk erkek ocuk. i. kk lokanta. i. kafeterya. i. kafein. i. kaftan. i. 1. kafes. 2. hapishane. 3. asansr. 4. (inaatlarda) iskele. f. kafese kapamak, 2. kurnaz, uyank. s. 1. ok dikkatli. hapsetmek. f. tatl szlerle kandrmak. i. tatl szlerle kandrma. i., bak. cajolement. i. 1. pasta, kek, rek. 2. kalp. 3. kspe. stne scak kek konulan ubuklu altlk. s. felaketli, felaket getiren, vahim, belal; felaket, ok kt. i. felaket, afet, bela. i. 1. tb. kirelenme. 2. jeol. kalkerleme, kireleme. 3. kim. kalsifikasyon. f. 1. tb. kirelenmek; kirelendirmek. 2. jeol. kalkerlemek, kirelemek; i. kalsiyum. kalkerletirmek, kireletirmek. f. 1. hesap etmek, hesaplamak. 2. saymak. 3. ayarlamak. i. 1. hesaplama, hesap. 2. tahmin. i. 1. hesap makinesi. 2. hesap eden kimse. 3. hesap cetveli. i. takvim. takvim yl. takvim yl.

calf calf calf love calfskin caliber calibre calico calico cat calif caliph caliphate call call call a halt to call a spade a spade call box call for call forth call girl call in call in question call into being call it a day Call it what you want. call number call off call on the carpet call out call s.o. (a name) for short call s.o. back call s.o. down call s.o. long-distance call s.o. names call s.o. to account call s.o. up call s.o.s attention to call s.t. into question call s.t. to mind call the game off call the shots call to mind call to order calligrapher calligraphy calling card callous callously callousness callow callowness

o. calves (kvz) i. dana, buza. o. calves (kvz) i., anat. baldr. k. dili ocukluk ak. i. vidala, vaketa. i. 1. ap, kalibre. 2. yetenek, kabiliyet, kapasite. i., ng., bak. caliber. i. (o. --es/--s) 1. pamuklu bez, basma. 2. ng. patiska. s. 1. basmadan yaplm, basma. 2. ng. kedi. beyaz, siyah ve turuncu renkli dii patiskadan yaplm, patiska. 3. benekli. i., bak. caliph. i. halife. i. halifelik, hilafet. i. 1. barma, arma, bar, haykrma: I heard a call for help. Birinin mdat! diye bardn duydum. Didtelefon call me? f. 1. (out) seslenmek, armak; barmak: 2. you just konumas, konuma. 3. t, called (ku). 4.help.hayvanlarn Bana demin seslendin mi? He tme out for (av mdat! -i durdurmak, -i kesmek, -e son vermek. armak iin2. uramak;ddk veya baka bir alet. 5. ksa diye bard. kullanlan) (on) (birine) uramak; (at) (bir yere) k. dili doruya doru, eriye eri demek, gerekleri ziyaret: They calls me a a day. Gnde bir defa urar. Lets call7. uramak: He paid once call. Beni ziyaret ettiler. 6. ask. ar. saknmadankulbesi. was no call for konumak. sylemek, lzum, ihtiya: There dobra dobra this boat call Onu ng. telefonDemete urayalm. Doesyou to do that.at on Demet. yapmann hi gerei Gkeadaya icap ettirmek. Gkeada? Bu2. -i gerektirmek, -i urar m?We telefon etmek: 1. -i istemek. gemi yoktu. 8. istem, talep: 3. dont get any calls for that anymore. Artk kimse onu telefon ettiniz? 4. When did you call karmak. ne zaman talep etmiyor. karmak, ortaya me? Bana (out/off) sylemek, yksek sesle okumak: He called out the telekz. names of the winners. Kazananlarn isimlerini yksek sesle 1. (yardmc/danman olarak) (birini) armak. 2. a witness. okudu. 5. armak, davet etmek: Well call him as (bir eyin) iade edilmesini istemek. 3. (borcun) denmesini the stand. Onu tank olarak aracaz.etmek. 2.witness to istemek. 4. 1. -in doruluundan phe Call the -e glge drmek. (paray) tedavlden kaldrmak. Tan krsye arn. 6. (toplant, seim, grev v.b.nin yaratmak, halketmek. yaplacan) ilan etmek. 7. uyandrmak. 8. isim koymak; diye paydos etmek. hitap etmek: What shall we call him? Ona hangi ismi koyalm? Her derseniz deyin. Ne real names Fatma but they call her Fato. Gerek ad Fatma, fakat kendisine Fato diyorlar. 9. demek, dnmek, ktphanelerde kitaplar snflandran numara. saymak; iddia etmek: Do you call this dump beautiful? Bu -i iptal gzel pleetmek.mi diyorsun? He called her a dumbbell. Ona kaz k. dili azarlamak. kafal dedi. How can you call yourself a friend of mine? Benim dostum olduunu nasl iddia edebilirsin? 10. (bir miktar) (askerleri, grevcileri v.b.ni) devreye sokmak. yuvarlak bir sayya evirmek: call him Memo for short. Onacall birine ksaca ... demek: They Your bills 5,150,000 TL; lets it 5,000,000 TL. Hesabnz 5,150,000 TL tutuyor; buna yuvarlak ksaca Memo armak. 2. birine tekrar telefon etmek; kendisini 1. birini geri diyorlar. hesap 5,000,000 TL diyelim. telefonla arayp bulamayan birine telefon etmek. k. dili birini azarlamak. ehirleraras/uluslararas telefonla birini aramak. birine/biri iin (yalanc, korkak, kpek gibi) kt szler sylemek: Hes sormak. birinden hesap calling her names. Ona kt eyler sylyor. 1. birine telefon etmek. 2. birini askere armak. birinin dikkatini (bir eye) ekmek. bir eyden phe duymak. (birine) bir eyi hatrlatmak. oyunu iptal etmek. k. dili borusu tmek, sz gemek, (bir yerin) amiri olmak: He calls the shots around here. Burann efi o. hatrlamak; hatrlatmak, akla getirmek. (toplanty) amak. i. kaligraf; hattat. i. kaligrafi; hat sanat, hat, hsnhat. kartvizit. s. 1. kat, duyarsz, hissiz. 2. nasrl, nasr tutmu. f. nasrlanmak. z. umursamayarak, aldr etmeden, duyarszca. i. duyarszlk, aldrszlk. s. 1. toy, tecrbesiz. 2. tyleri bitmemi (ku). 3. bask. i. bask arazi. i. toyluk, tecrbesizlik.

calm calm down calmative calmly calorie calory calumniate calumny calve calves cam Cambodia Cambodian cambric cambric tea came camel camel hair cameleer cameleon camellia camera cameraman Cameroon Cameroonian camomile camouflage camp camp camp chair campaign campaigner camper campfire campground camphor camping campsite campus camshaft can can Can he sit a horse? Can it! can opener Can you drop by tonight? can`t cant help Canada Canadian

s. sakin, durgun, dingin. i. sknet, durgunluk, dinginlik. f. 1. yattrmak, sakinletirmek; yatmak, sakinlemek. 2. (frtna) yatmak; yattrmak. dinmek; (deniz) sakinlemek. s., i. yattrc (ila). z. sakince, heyecan gstermeden. i. kalori. i., bak. calorie. f. iftira etmek, amur atmak, kara almak. i. iftira, kara alma. f. buza dourmak, buzalamak. i., o., bak. calf 1, calf 2. i., mak. kam. i., bak. Kampuchea. i., s., bak. Kampuchean. i. 1. ince beyaz pamuklu/keten kuma. 2. patiska. scak su ile st ve eker karm bir iecek (bazen ay da katlr). come. f., bak. i. deve. deve ty. i. deveci. i., zool., bak. chameleon. i., bot. kamelya. i. fotoraf makinesi, kamera. o. cam.er.a.men (kmrmen) i. kameraman. i. Kamerun. i. Kamerunlu. s. 1. Kamerun, Kameruna zg. 2. Kamerunlu. i., bot., bak. chamomile. i., ask. kamuflaj, saklama, gizleme. f., ask. kamufle etmek, gizlemek. 2. ordugh. i. 1. kamp. f. kamp yapmak. portatif sandalye. i. 1. sefer, seferberlik. 2. kampanya. f. 1. kampanya yapmak. 2. kampanyaya katlmak. 3. forkatlan mcadele etmek. i. kampanyac, kampanyaya ... iin kimse. i. 1. kamp. 2. ufak kamp karavan; karavan gibi kullanlan minibs/kamyonet. i. kamp atei. i. kamp sahas. i. kfur, kfuru. i. kamp yapma; kamplk. i. kamp yeri. i. kampus. f. okulda kalma cezas vermek. i., mak. eksantrik mili, kam mili. yardmc f. (could) 1. -ebil-, yapmak imkn olmak: Can you do this work? Bu ii yapabilir misin? I couldnt klozet; hela ta. 3. i. 1. konserve kutusu, teneke kutu. 2. argo find my hat. apkam bulamadm. (Canyznumara. 4. argo hapishane, yerine argo binmeyi biliyor mu? fiilinin gelecek zaman yoktur, Ata tuvalet, memihane, will be able to kullanlr.). 2. k. dili izinli olmak: Can I go? kodes. f. (--ned, --ning) 1. konserve yapmak. 2. argo iten argo Kes artk! Gidebilir miyim? atmak, sepetlemek. konserve aaca. Bu gece bize urar msn? ks. cannot. She cant help shouting at people; its just the way she is. Onun insanlara barmas elinde deil, huyu yle. i. Kanada. i. Kanadal. s. 1. Kanada, Kanadaya zg. 2. Kanadal.

canal canap canary cancel cancelation cancellation Cancer cancer cancerous candid candidacy candidate candidateship candidly candidness candied candle candlelight candlestick candor candour candy candy store cane cane sugar canine canine tooth canister canker canned cannery cannibal cannibalism canning cannon cannonball cannot canny canoe canon canon law canonical canonisation canonise canonization canonize canopy cant cantankerous cantankerously

i. kanal. i., ah. kanepe. i., zool. kanarya. f. (--ed/--led, --ing/--ling) 1. iptal etmek. 2. stne izgi ekmek, silmek. cancellation. i., bak. 3. mat. ksaltmak. i. 1. iptal etme, iptal. 2. iptal olunan ey. i., astrol. Yenge burcu. i. kanser. s. 1. kanserli. 2. kanser gibi. s. 1. ak, asl fikrini gizlemeyen; ak yrekli, samimi, iten. 2. gerek, asl (fikir). 3. drst. 4. tarafsz. i. adaylk. i. aday, namzet. i. adaylk, namzetlik. z. ak yrekle, samimiyetle, itenlikle. i. aklk, asl fikrini syleme; ak yreklilik, samimiyet, itenlik. s. 1. ekerle kapl, ekerli: candied orange peel portakal kabuu ekerlemesi. 2. tatl dilli. i. mum. i. mum . i. amdan. i. 1. aklk, asl fikrini syleme; ak yreklilik, samimiyet, itenlik.bak. candor. 3. tarafszlk. i., ng., 2. drstlk. i. eker, ekerleme; bonbon; ikolata. f. 1. ekerleme yapmak. 2. erbet iinde kaynatmak. 3. ekerleme haline getirmek. ekerci dkkn, ekerci. i. 1. baston, denek. 2. kam, bambu; ekerkam. f. 1. baston ile dvmek. 2. kamla kaplamak, hasrlamak. ekerkamndan elde edilen eker. s. 1. kpekgillere zg. 2. anat. kpekdiine ait. i., zool. kpekgillerden bir hayvan. kpekdii. i. (ay, kahve v.b. konulan) teneke kutu. i. pamukuk, aft. s. konserve: canned chickpeas konserve nohut. i. konserve fabrikas, konserve yaplan yer. i. yamyam. i. yamyamlk. i. konserve yapma. i., ask. top. i. top gllesi. yardmc f. -amam, -amazsn(z), -amaz, -amayz, -amazlar (Anlam vurgulamak gerektiinde can not olarak ayrlr; s. 1. dikkatli, uyank. 2. tedbirli. 3. akgz. konuma dilinde ou zaman cant eklinde kullanlr.). i. kano. i. 1. kilise yetkililerinin kard bir kanun. 2. kural. 3. bir katedrale bal olan papaz. kilise hukuku. s. 1. kilise hukukuna ait. 2. kurallara uygun; geleneklere uygun. i., ng., Hrist., bak. canonization. f., ng., Hrist., bak. canonize. i., Hrist. azizlik mertebesine ykseltme. f., Hrist. azizlik mertebesine ykseltmek. i. 1. sayvan; karyola sayvan; baldaken; markiz. 2. gk kubbe. i. bo laf, laf. s. aksi, geimsiz, huysuz. z. huysuzluk yaparak.

cantankerousness canteen canter canvas canvass canyon cap capability capable capacious capacity cape cape caper caper capillary capital capital account capital assets capital crime capital dividend capital expenditure capital letter capital letter capital levy capital punishment capital stock capitalise capitalism capitalist capitalize capitalize on capitulate capitulation capitulations caprice capricious Capricorn caps caps capsize capstan capsule captain caption captivate captive captive audience captivity captor

i. aksilik, huysuzluk. i. 1. matara. 2. kantin, bfe. i. ekin gidi. f. 1. ekin gitmek. 2. ekin srmek. i. 1. branda bezi, branda. 2. tuval. f. (anket yapmak/oy toplamak amacyla) (birok kimseye) gidip konumak. i. kanyon, derin vadi. i. 1. kep, takke, kasket, balk. 2. zirve, doruk, tepe. 3. kapak, kapsl, tapa. 4. byk harf, majskl. 5. tabancakapasite. 4. (-i. 1. yetenek, kabiliyet, istidat. 2. iktidar, g. 3. mantar. f. ped, --ping) 1. balk geirmek. 2. kaplamak, rtmek. 3. k. dili ehliyet. s. yetenekli, kabiliyetli, ehliyetli. -den fazlasn/iyisini yapmak. s. geni, byk, ii ok ey alan. i. 1. hacim, oylum. 2. istiap haddi. 3. yetenek. 4. g, iktidar. 5. grev; mevki, sfat: He did this in his capacity as president. i. pelerin, kap. Bunu bakan sfatyla yapt. i., cor. burun. f. hoplayp zplamak. i. 1. k. dili yaramazlk. 2. argo i, hrszlk; su. bot. gebreotu, kebere, kapari. 2. gebre, kapari, i. 1. gebreotunun yemii. i. 1. anat. klcal damar. 2. ince boru. i. 1. bakent, baehir. 2. byk harf, majskl. 3. sermaye, anamal, kapital. 4. stun ba. s. 1. byk (harf). 2. sermayeye sermaye hesab. ait. 3. k. dili mkemmel, fevkalade, ok iyi. sabit aktifler, sabit varlklar. failini lm cezasna arptrabilen su. sermaye kr. sermaye masraf. byk harf, majskl. byk harf, majskl. sermaye vergisi. lm cezas. esas sermaye hisse senedi. f., ng., bak. capitalize. i. kapitalizm, anamalclk. i. kapitalist, anamalc. f. 1. -i byk harfle yazmak. 2. -e sermaye salamak. 3. -i sermayeye evirmek. -i kendi menfaatine evirmek, -den faydalanmak. f. 1. teslim olmak. 2. silahlar brakmak. i. artl teslim. i., o. kapitlasyonlar. i. kapris. s. kaprisli. i., astrol. Olak burcu. i., o., k. dili byk harfler. ks. capital letters. f. 1. alabora olmak, devrilmek. 2. alabora etmek, devirmek. i. rgat, bocurgat. i. kapsl. i. 1. kaptan, reis. 2. deniz albay, yzba. f. kaptanlk etmek, kumanda etmek. i. manet, balk. f. bylemek, cezbetmek. i. esir, tutsak. s. esir dm. zoraki dinleyiciler. i. tutsaklk. i. tutsak eden kimse, ele geiren kimse.

capture car car park car wash caramel carat caravan caravansary caraway carbide carbine carbohydrate carbon carbon black carbon copy carbon dioxide carbon monoxide carbon paper carbonate carbonated drink carbonated water carbuncle carburetor carburettor carcass card card catalog card index card index card table cardamom cardboard cardiac cardiac arrest cardiac disease cardiac failure cardiac muscle cardigan cardinal cardinal numbers cardiogram cardiologist cardiology cardsharp care care for care of careen careen around the corner careen down the road

f. 1. zaptetmek, ele geirmek. 2. tutsak etmek. i. zaptetme, ele geirme. i. 1. otomobil, araba. 2. vagon. ng. otopark. oto ykama yeri. i. 1. yanm eker. 2. karamela. i. krat, ayar (1 krat = 200 mg.). i. 1. kervan. 2. st kapal yolcu veya yk arabas. 3. ng. karavan. i. kervansaray. i. Karaman kimyonu, frenkkimyonu. i., kim. karpit. i. karabina, ksa tfek. i. karbonhidrat. i. 1. karbon. 2. karbon kd, kopya kd. 3. kopya. is, lamba isi. karbon kopyas. karbondioksit. karbonmonoksit. karbon kd, kopya kd. i. karbonat. f. karbonatlatrmak. gazl iecek. soda, maden sodas. i. ban, irpene. i. karbratr. i., ng., bak. carburetor. i. 1. le, ceset. 2. enkaz (gemi v.b.). 3. bina iskeleti. i. 1. kart. 2. iskambil kd. kart katalou. kart fihristi. kartotek. kumar masas. i. kakule. i. mukavva, karton. s. 1. kalbe ait, kalple ilgili, kardiyak. 2. kalbi uyaran. 3. mide azna ait. i. 1. kalp hastas. 2. kalp ilac. kalp krizi. kalp hastal. kalp krizi. anat. kalp kas. i. hrka, ceket. s. 1. belli bal, ana, nemli. 2. parlak krmz. i. kardinal. asal saylar. i. kardiyogram. i. kardiyolog. i. kardiyoloji. i., isk. hileci, kt. i. 1. dert, kayg, tasa. 2. bakm: Hes in intensive care. O youn bakmda. He left him in his sisters in our Onu age? Yallmzda 1. -e bakmak: Who will care for us care. old kz kardeine emanet etti. 3. dikkat; zen, itina. f. 1. umurunda olmak,tea? bize kim bakacak? 2. istemek: Would you care for some eliyle: Write me care of Cengiz Gksel. Bana mektup umursamak: I dont care3. -i sevmek, -den holanmak: I dont whether she comes or not. Onun gelip ay imek isterzarftaki ismimin altna Cengiz Gksel eliyle diye postaladnda misiniz? f. 1. (motorlu ara) bir yandan could care less! Bana ne! 2. gelmemesi umurumda deil. I bir yana hafife sallanarak care for that sort of music. O tr mzikten holanmam. (in) yaz. gitmek/ilerlemek. 2. care tokeyi dnmek. yatmak. 3. den. istemek: Would you (hzla take a stroll? Yrye kmak ister (motorlu ara) yan yatarakgiderken) bir yana karina etmek, karinaya basmak. 4. den. kalafat etmek, misiniz? ara) bir yandan bir yana hafife sallanarak ilerlemek. (motorlu kalafatlamak. 5. (gemi) yan yatmak.

career carefree careful carefully carefulness careless carelessly carelessness caress caretaker caretaker government careworn carfare cargo Caribbean caricature caricaturist caries carload carmine carnage carnal carnation carnival carnivore carnivorous carob carol carouse carp carpenter carpentry carpet carpet sweeper carport carriage carriageway carrier carrier bag carrier pigeon carrion carrot carry carry an amount forward carry away carry coals to Newcastle carry on carry one through carry ones point carry out

i. kariyer. s. tasasz, kaygsz, dertsiz. s. 1. dikkatli. 2. zenli, itinal. 3. tedbirli. 4. ll. z. 1. dikkatle. 2. zenle, itinayla. i. 1. dikkat, dikkatli olma. 2. zen, itina. s. 1. dikkatsiz. 2. bilgisiz, kaytsz. z. dikkatsizce. i. dikkatsizlik, ihmal. i. okama, kucaklama. f. okamak, sevmek, kucaklamak. i. 1. (sahibi yokken malikne, ev v.b.ne bakan) beki. 2. ng. kapc. hkmet. geici s. endieden bitkin. i. (otobste) bilet paras. i. kargo, yk. s. Karayip. i. karikatr. f. karikatrn izmek. i. karikatrc, karikatrist. i. (dite/kemikte) rme, yenirce. i. 1. araba dolusu. 2. vagon dolusu. s., i. lal, kzl. i. katliam, krm, kan dkme. s. 1. ehevi. 2. cinsel. 3. bedensel. i., bot. karanfil iei, karanfil. i. karnaval. i. etobur. s. etobur, etil. i., bot. keiboynuzu, harnup. i. Noel ilahisi. f. Noel ilahisi sylemek. f. iki lemi yapmak, iki iip amata yapmak. i., zool. sazan. i. marangoz; dlger; doramac. i. marangozluk. i. hal. grgr (sprge). i. yanlar ak garaj. i. 1. at arabas. 2. ng. yolcu vagonu. 3. ng. nakliye creti. 4. nakliye, tama. 5. duru, duru biimi. 2. yol. i., ng. 1. (karayolunda) erit, tat eridi. i. 1. tayan, tayc. 2. nakliye irketi, nakliyeci. ng. byk torba/poet. posta gvercini. i. le, rm et. i. havu. f. 1. tamak: Carry her on your back! Onu srtnda ta! This truck can carry a load of twenty tons. Bu kamyon yirmi tonluk (to) hesaptaki bir miktar (baka stuna/sayfaya/deftere) bir yk tayabilir. 2. gtrmek: Will you carry me to the nakletmek. alp gtrmek, srklemek. station? Beni gara gtrr msn? He screamed and shouted as k. dili tereciye tere of the courtroom. Onu mahkemeden they carried him outsatmak. karrlarken barp aryordu. The windetmek. 2. szlanp 1. (ii) srdrmek; ii srdrmek, devam can carry these seeds for(kzgnlktan) barp armak. 3. ar bir ekilde durmak; birini baarl bir sonuca ulatrmak; (bir ey) birini (bir ey) miles. Rzgr bu tohumlar kilometrelerce teye gtrebilir. 3. zerinde etmek. 5.tamak: Hes gayrimeru bir a davranmak. 4. amata (bir ey) carry(biriyle) started to carry ayakta tutmak: Heristediini eldewith her through. Sabr amacna ulamak, patience will etmek. gun. iindebu ii baarr. fine olmak. iliki Silah tamaya balad. 4. stokunda (bir eyi) bulundurmak: sayesinde olmak, ana 1. dont getirmek, gerekten yapmak; uygulamak, 5. mat. Weyerine carry pineapples. Bizde ananas bulunmaz. tatbik etmek. 2. (birini/bir ilemlerinde) (sayy) (toplama ve arpmaeyi) darya tamak. (sonraki basamaa) geirmek: Carry one. Elde var bir. 6. gazet., TV, radyo (bir olay) yaymlamak. 7. (ses) uzaklardan duyulabilmek.

carry out/take reprisals carry s.t. through carry s.t. too far carry the day carry the day carry through carry weight carry/bear/have a grudge against carrycot carsickness cart cartilage cartographer cartography carton cartoon cartoonist cartridge cartridge belt cartridge case cartridge pen cartwheel carve carver carving carving knife casaba casaba melon cascade case case case ending casement cash cash cash dispenser cash in on cash on delivery cash on the barrelhead cash point cash register cashew cashier cashmere casing casino cask casket Caspian cassava

misilleme yapmak. bir eyi yerine getirmek, gerekten yapmak. k. dili bir eyin dozunu karmak, ar gitmek. k. dili kazanmak, galip gelmek. get carried away kendini kaptrmak, kaplp gitmek; heyecanlanp arya kamak. stn gelmek, kazanmak. k. dili 1. (on) -i yerine getirmek; -i bitirmek: She carried through on her promise. Szn yerine no weight witheyin) sayesinde etkili/nemli olmak: Itll carry getirdi. 2. (bir them. Onlar (bir ii) yapmak/baarmak: Their optimism will carry them etkilemez o. kin beslemek. birine kar through. yimserlikleri sayesinde bu zor dnemi atlatacaklar. i., ng. (sapl) portbebe. Two tons of wood are enough to carry us through the winter. K geirmek iin iki ton odun yeter gelen) i. (kara tatnn sallanmasndan ileri bize. mide bulants. i. 1. atl yk arabas. 2. el arabas. f. 1. at arabas ile tamak. 2. tamak; gtrmek. i., zool. kkrdak. i. haritac, kartograf. i. haritaclk, kartografi. i. karton kutu, mukavva kutu. i. 1. izgi film. 2. karikatr. 3. byk resim tasla. i. 1. karikatrist, karikatrc. 2. izgi film izen sanat. i. 1. fiek. 2. foto. film kutusu, kaset. 3. kartu. fieklik; palaska. (mermi iin) kovan. kartulu dolmakalem. i. el yardm ile yanlamasna atlan takla, yana dayanmal ama, emberleme. v.b.ni) oymak. 2. (kzarm eti) dilim dilim f. 1. (aa, ta kesmek, dilimlemek. i. oymac. i. 1. oyma, oyularak yaplm eser. 2. oymaclk. 3. oyma. (sofrada kullanlan) et ba. i. kavun. kavun. i. elale, alayan. i. 1. durum, vaziyet, hal. 2. hasta: I had five cases of syphilis this morning. Bu sabah be frengili hastaya baktm. 3. kutusu. i. 1. kutu, sandk. 2. kutu, mahfaza: violin case keman vaka: a murder case cinayet vakas. 4. huk. dava. 5. dilb. 4. kasa. 5. camera case fotoraf makinesi mahfazas. 3. kn. ad durumu, dilb. tak. isim hali. 6. matb. kasa. f. kutu/mahfaza iine koymak, sokmak. ereve. i. 1. kanatl pencere. 2. pencere kanad. i. 1. nakit para, pein para. 2. para. f. 1. (ek) bozdurmak. 2. paraya evirmek. 3. tahsil etmek. bankamatik. k. dili -den yararlanmak/faydalanmak; -den kazan salamak. tesliminde denecek, demeli; ks. C.O.D. k. dili nakit para. ng. (byk bir sat yerinde) kasa yeri, kasa. yazarkasa, kasa. i. 1. bot. amerikaelmas, biladeraac. 2. mahuncevizi. i. 1. kasiyer, kasadar. 2. ng. (bankada) vezneci, veznedar. i. 1. kamir, kamir yn. 2. kamir kuma. s. kamir: cashmere sweater kamir kazak. i. kaplama, ereve. i. kumarhane. i. 1. f; varil. 2. bir f dolusu; bir varil dolusu. i. 1. tabut. 2. kk kutu, mcevher kutusu. f. kutuya koymak. s. i. 1. bot. manyok. 2. tapyoka, manyok kknden karlan niasta.

casserole cassette cassette player/deck cassock cast cast cast a horoscope cast a shadow cast a slur on cast a spell on cast a spell upon cast a vote cast about cast anchor cast away cast down cast in ones lot with cast iron cast iron cast loose cast lots cast of mind cast off cast ones bread upon the cast ones lot in with waters s.o./cast in ones lot with s.o./cast adrift lot with s.o. cast s.t. ones cast/drop anchor castanet castaway caste caster caster sugar caster/castor sugar castigate castigation cast-iron castle castle in the air/castle in Spain castor castor castor oil castrate castration casual casual clothes casualness casualty casualty ward/department cat cat

i. 1. frnda kullanlan toprak/cam kap; gve. 2. toprak/cam kapta piirilen yemek. i. kaset. kasetalar. i. papaz cppesi. i. 1. atma. 2. (krk kemie) al. 3. (bir tiyatro oyununda/filmde) rol alan kimseler, oynayanlar. 4. kalp, maket. 5. v.b.ni) f. (cast) 1. atmak, frlatmak, savurmak. 2. (bak d grn. evirmek, yneltmek, atfetmek. 3. (oy) vermek. 4. rol taksimi zayiesine bakmak. yapmak. glge yapmak. -e leke srmek, -i lekelemek. -i bylemek, -e by yapmak. by yapmak. oy vermek. -i dnmek, -i tasarlamak. demir atmak. 1. pe atmak. 2. ssz adada brakmak. 1. devirmek. 2. cann skmak. k. dili -in kaderine balanmak. dkme demir, pik, font. pik. zmek, ayrmak. kura ekmek. dn ekli. 1. reddetmek. 2. den. alarga etmek. k. dili karln beklemeden iyilik etmek. biriyle ibirlii yapmak/bir olmak. bir eyi akntya brakmak. demir atmak, demirlemek. i. kastanyet, spanyol alparas. i. deniz kazasna urayp ssz bir kyda mahsur kalan kimse. i. kast. i. 1. dkmc. 2. (mobilyaya taklan) kk tekerlek. ng. ince tozeker. ng. pudraeker, pudraekeri. f. 1. paylamak, azarlamak. 2. knamak. i. paylama, azarlama. s. 1. pikten yaplm. 2. ok salam, ok dayankl. i. 1. kale, ato. 2. satran kale. hulya, hayal. i., bak. caster. i. hintya. f. hadm etmek; idi etmek. i. hadm etme; idi etme. s. 1. tesadfen olan. 2. kastl olmayan, rasgele. 3. ilgisiz, kaytsz,elbiseler. pek dikkatli olmayan: He gave it a casual gnlk lakayt. 4. glance. Ona yle bir gz att. 5. resmi olmayan, rahat (giysi). 6. i. ilgisizlik, kaytszlk. gndeliki, gndelikle alan. i. 1. (kazada/savata) len, l; yaralanan, yaral. 2. ng. acil servis. 3. kaza. ng. acil servis. He was a casualty of the spending cutback. Tasarrufun ucu ona dokundu. i. kedi. cat-and-dog fight kedi kpek kavgas. ks. catalog/catalogue, catechism.

cat nap catafalque Catalan catalog catalogue Catalonia catapult cataract catarrh catastrophe catastrophic catch catch catch at catch cold catch fire catch fire catch forty winks catch it catch on catch ones breath catch ones breath catch ones eye catch s.o. in the act catch s.o. napping catch s.o. off guard catch s.o. off guard catch s.o. red-handed catch s.o.s attention/eye catch sight of catch sight of catch the fancy of catch up catch/get hell catch/take s.o. unawares catcher catching catchy catechise catechism catechize categorical categorically categorise categorize category cater caterpillar caterpillar tread catfish

ekerleme. i. katafalk. i., s. 1. Katalan. 2. Katalanca. i. katalog. f. katalog yapmak, katalounu hazrlamak. i., f., ng., bak. catalog. i. Katalonya. i. 1. ng. sapan. 2. mancnk, katapult. i. 1. elale, byk alayan, avlan. 2. tb. katarakt, perde, aksu, akbasma. i. boaz veya burunda balgam/smk toplanma. i. afet, felaket. s. feci, felaket; felaketli. f. (caught) 1. yakalamak; tutmak. 2. (trene/vapura/uaa) yetimek. 3. taklmak; 2. kilit dili.I 3. av, bir partide yakalanan i. 1. yakalama, tutma. skmak: caught my sleeve on the door handle. Gmleimin kolu kapnn koluna takld. She caught her av/balk. 4. k. dili mstakbel e olarak dnlen uygun kii. 5. -i yakalamaya/tutmaya almak. finger in the door. Parma kapya skt. 4. duymak; anlamak; para, blm. 6. k. dili bityenii. nezle olmak. farketmek: I didnt catch that. Onu duymadm. 5. (bir hastala) yakalanmak: Youve caught a cold. Nezle olmusun. tutumak, ate almak. tutumak. k. dili kestirmek, ksa bir sre uyumak. k. dili papara/zlgt yemek. k. dili 1. anlamak, akmak. 2. moda olmak, tutmak. soluk almak, dinlenmek. nefes almak, soluk almak, soluklanmak, dinlenmek. dikkatini ekmek, gzne arpmak. birini sust yakalamak. birini gafil avlamak, birini hazrlksz yakalamak. birini gafil avlamak. birini gafil avlamak. birini sust yakalamak. birinin dikkatini ekmek. -in gzne ilimek, birdenbire farketmek: I caught sight of Seda. Seda gzmethat moment I caught sight of her. O anda gzne ilimek: At iliti. gzme iliti. -in houna gitmek. 1. with -e yetimek: Hes so far ahead of me I cant possibly catch up with him. Benden o kadar ileride kizlgt yetimemin k. dili fena halde halanmak, adamakll bir ona yemek. imkn yok. 2. on (arada olup biteni) renmek. 3. on (biriken birini gafil avlamak. ileri, ertelenmi/ihmal edilmi bir ii) yapmak. i. 1. yakalayan ey/kimse. 2. beysbol vurucunun arkasnda durup topu tutan oyuncu. s. sri, bulac. s. ho ve kolaylkla aklda kalan. f., ng., Hrist., bak. catechize. i., Hrist. ilmihal. f., Hrist. ilmihale dayanarak din dersi vermek. s. kategorik, kesin, kati. z. kategorik olarak. f., ng., bak. categorize. f. 1. snflandrmak. 2. vasflandrmak. i. kategori, blm, snf, tabaka, zmre. f. yiyecek tedarik etmek, yemeklerin hazrlanmasn ve servisini stne almak. i. trtl, kurt. trtll palet, trtl. i., zool. yaynbal.

catgut catharsis cathartic cathedral Catholic catholic Catholicism catsup cattle catty Caucasia Caucasian Caucasus caught caught in the act cauldron cauliflower causal causality cause cause cause s.o. to sin cause/create a stir causeway caustic cauterise cauterize caution cautionary cautious cautiously cautiousness cavalier cavalry cavalryman cave cave in caveat caveman cavern cavernous caviar caviare cavil cavity cavort caw cayenne cayenne pepper cc

i., mz. kiri. i. katarsis, rahatsz edici duygular da vurarak onlardan kurtulma. s. 1. katarsisle ilgili; katarsise yol aan. 2. mshil. i. mshil. i. katedral. i., s. Katolik. s. 1. liberal, ak fikirli. 2. evrensel, genel, umumi. i. Katoliklik, Katolik kilisesi. i., bak. ketchup. i., o. srlar. s. 1. kedi gibi. 2. k. dili ineli (sz). 3. k. dili ineli sz syleyen. i. Kafkasya. s. Kafkas. i. Kafkasyal. i. f., bak. catch. sust yakalanm, crm mehut halinde yakalanm. i., ng. kazan. i. karnabahar. s. neden oluturan, nedeni olan, nedensel. i. nedensellik. i. 1. neden, sebep, illet. 2. ama, gaye, hedef. 3. dava, lk: Thats a olmak,worthy olmak, yol amak: Whats caused this? f. neden cause sebep of ones devotion. Kendini adamaya deeryol aan ne? huk. it really cause my camellias to bloom bir dava. 4. Will Buna gnaha sokmak. dava konusu. birini earlier? Gerekten kamelyalarma daha erken iek atrr m? 1. heyecan yaratmak; sansasyon yaratmak. 2. herkesin ilgisini What causes you to act like that? Niye byle davranyorsun? It ekmek. i. 1. (gl/bataklk zerinden geen) uzun kpr/kazkl yol. caused them to shout. Onlarn barmasna neden oldu. 2. iki kara parasn birbirine balayan ve deniz kabardnda suyla i. kostik madde. s. 1. kostik, yakc. 2. ac (sz). kaplanan ta/beton yol. f., ng., tb., bak. cauterize. f., tb. yakmak, dalamak. i. 1. tedbir, ihtiyat. 2. uyarma, ikaz. f. uyarmak, ikaz etmek. s. uyarc. s. ihtiyatl, tedbirli, sakngan, dikkatli. z. ihtiyatla. i. ihtiyatllk. i. atl valye. s. 1. kendini beenmi, kibirli. 2. serbest, laubali. i. 1. svari snf. 2. svariler. o. cav.al.ry.men (kvlrimn) i. svari. i. maara. f. kmek. i. ihtar, uyar, ikaz. o. cave.men (keyvmen) i. maara adam. i. byk maara. s. kocaman, ambar gibi (yer). i. havyar. i., bak. caviar. f. (nemsiz eyler zerinde) tartmak; at -e itiraz etmek: I won t1. oyuk. 2. anat. kavite, Seninle onu tartmam. oyuk. i. cavil about it with you. boluk. 3. dii. rk, f. sramak, oynamak. i. karga sesi, gak. f. karga gibi tmek, gaklamak. i. arnavutbiberi. arnavutbiberi. ks. cubic centimeters, carbon copy.

CD CD player CE cease cease fire cease-fire ceaseless ceaselessly cedar cede ceiling ceiling price celebrate celebrated celebration celebrity celerity celery celery root celestial celestial pole celibacy celibate cell cellar cellist cello cellophane cellular cellular phone/telephone celluloid cellulose Celsius thermometer Celt Celtic cement cement good relations with cement mixer cemetery censor censorship censure census cent cent centenary centennial center center of attraction center of gravity

ks. compact disk. kompakt disk alar. ks. Chemical Engineer, Church of England, Civil Engineer, Corps of1. durmak, kesilmek. 2. bitmek, sona ermek. 3. brakmak, f. Engineers. devam etmemek, son vermek. ate kesmek. i., ask. atekes. s. aralksz, srekli. z. durmadan, ara vermeden. i., bot. sedir, daservisi. f. 1. brakmak. 2. terketmek. 3. devretmek, germek. i. tavan. tavan fiyat, azami fiyat. f. 1. kutlamak. 2. bayram yapmak. s. nl, mehur, hretli. i. kutlama. i. 1. nl, mehur. 2. n, hret. i. hz, srat. i. sapkerevizi. kereviz, kkkerevizi. s. 1. ge ait, gksel, semavi. 2. kutsal, ilahi. gkkutbu. i. (gen. dini nedenlerden dolay) evlenmeme ve cinsel ilikide bulunmama. nedenlerden dolay) evlenmeyen ve cinsel s., i. (gen. dini ilikide bulunmayankk oda. 3. nite. 4. elek. pil. i. 1. hcre, gze. 2. (kimse). i. 1. bodrum, bodrum kat. 2. mahzen. 3. kiler. 4. arap mahzeni. 5.viyolonselist. i. arap stoku. i. viyolonsel. i. selofan. s. 1. hcresel, gzesel. 2. hcreli, gzeli. i., k. dili cep telefonu. cep telefonu. i. selloit. i. selloz. santigrat termometresi. i. Kelt. i. Kelte. s. 1. Kelt, Keltlere zg. 2. Kelte. i. imento. f. 1. imentolamak, imento ile svamak. 2. beton ile kaplamak. 3. yaptrmak. 4. salamlatrmak. ile dostluk kurmak. betonyer, betonkarar, beton kartrc. i. mezarlk, kabristan. i. sansrc, sansr memuru. f. sansrlemek, sansrden geirmek.sansr ileri. i. sansr, f. knamak, eletirmek. i. knama, eletirme. i. saym, nfus saym. i. sent (Amerikan dolarnn yzde biri). ks. centigrade, central, century. s., i., bak. centennial. s. 1. yz yllk. 2. yz ylda bir olan. i. 1. yznc yldnm. 2. yzyl, asr. orta. 2. spor santr. f. 1. ortaya almak, bir merkezde i. 1. merkez, toplamak.merkezi. 2. almak, merkezi. 1. ekim 2. ortasn dikkat ortalamak. 3. ortada olmak, ortaya gelmek. arlk merkezi.

center of gravity centigrade centigrade thermometer centigram centigramme centiliter centilitre centimeter centimetre centipede Central central Central America central bank central heating centralisation centralise centralization centralize centrally centre centrifugal centrifugal force centripetal century ceramic ceramic tile ceramics ceramist cereal cerebellum cerebral cerebrum ceremonial ceremonially ceremonious ceremoniously ceremony cert certain certainly certainty certificate certify certitude cervix cesarean cesarean section cesium cessation

arlk merkezi. s., i. santigrat. santigrat termometresi. i. santigram. i., ng., bak. centigram. i. santilitre. i., ng., bak. centiliter. i. santimetre. i., ng., bak. centimeter. i., zool. krkayak, yan. s. s. 1. merkezi, orta. 2. ana, belli bal. i. 1. telefon santral. 2. santral memuru. Orta Amerika. merkez bankas. kalorifer, merkezi stma. i., ng., bak. centralization. f., ng., bak. centralize. i. merkeziletirme; merkeziletirilme. f. merkeziletirmek, merkezde toplamak; merkeziletirilmek. z. i., f., ng., bak. center. s. merkezka, santrifj. merkezka kuvveti. s. merkezcil, merkeze doru yaklaan. i. yzyl, asr. s. seramik. fayans, karo fayans. i. 1. tek. seramik sanat ve teknii. 2. ini, ini ileri. 3. inicilik. 4. o. seramiki. i. inici,seramik eya, ini, anak mlek. i. (msr gevrei gibi) tahldan yaplm kahvaltlk yiyecek. 2. tahl bitkisi. 3. tahl, hububat, zahire. s. tahla ait; tahl trnden. i., anat. beyincik. s. 1. anat. beyinsel. 2. ussal. 3. k. dili entelektel, entel. i., anat. beyin. s. trensel, merasimle ilgili, resmi. i. 1. tren, merasim. 2. ayin. z. trensel olarak. s. 1. resmi, teklifli. 2. trensel. z. ok resmi bir ekilde. i. 1. tren, merasim. 2. ayin. 3. resmiyet, protokol. ks. certificate, certified, certify. s. 1. kesin, kati. 2. emin. 3. kanlmaz. 4. muhakkak, phesiz. 5. elbette, tabii, ba 6. baz. z. belirli, muayyen. stne. i. kesinlik, katiyet. i. 1. belge, vesika. 2. sertifika, tasdikname, ahadetname. 3. ruhsat. 4. diploma.dorulamak, teyit etmek; (-in f. 1. tasdik etmek, doruluunu/gerekliliini) belgelemek. 2. k. dili -in akl hastas i. kesinlik, katiyet. olduunu resmen tasdik etmek. certified public accountant i., anat. 1. boyun. 2. rahim boynu. diplomal/yeminli hesap uzman. i., s. sezaryen. sezaryen. i., kim. sezyum. i. durma, kesilme, inkta.

cesspool Ceylon Ceylonese cf CF CFI cg, cgm ch Chad Chadian chafe chafe at the bit chaff chagrin chain chain letter chain of command chain reaction chain smoker chain store chain-smoke chair chair lift chairman chairmanship chairperson chairwoman chaise longue chalcedony chalice chalk challenge challenge match challenger chamber chamber music chamber music chamber of commerce chamber of commerce chamber orchestra chamber pot chambermaid chambers chameleon chamois chamomile champ champ at the bit champagne champion

i. lam ukuru. i., bak. Sri Lanka. i., s., bak. Sri Lankan. ks. compare. ks. cost and freight. ks. cost, freight, and insurance. ks. centigram(s). ks. chain, chancery, chapter, chief, child, church. i. ad, at. i. adl. s. 1. ad, ada zg. 2. adl. f. 1. ovarak stmak. 2. ovarak andrmak. 3. (ayakkab) vurmak. 4. sinirlendirmek. dolay huzursuz olmak. chafing k. dili ilerin gecikmesinden dish (sofrada kullanlan) yemek stcs. i. tahl kabuu; saman, p. i. utan; hayal krkl; i sknts. f. utandrmak, rezil etmek; hayal krklna uratmak.f. zincirlemek, zincirle balamak. i. 1. zincir. 2. silsile (da). zincirleme mektup. komuta zinciri. zincirleme reaksiyon. sigara tiryakisi. ayn maazalar zincirine bal maaza. f. pe pee sigara imek; pe pee (sigara) imek. i. 1. iskemle, sandalye. 2. kurul bakan, bakan. 3. makam. 4. krs. telesiyej. o. chair.men (ermn) i. (erkek) kurul bakan, bakan. i. bakanlk. i. kurul bakan, bakan. o. chair.wom.en (erwmn) i. (kadn) kurul bakan, bakan. ezlong. i. kalseduan, kadkyta. i., Hrist. (ayinde kullanlan) kadeh. i. tebeir. f. up (say/puan) kazanmak/kaydetmek. i. meydan okuma. f. meydan okumak. spor elen. i. meydan okuyan kimse. i. 1. oda, yatak odas, zel oda. 2. daire. 3. mahkeme, komisyon. 4. kamara, ngiliz yasama meclisi. 5. fiek yata. oda mzii. oda mzii. ticaret odas. ticaret odas. oda orkestras. lazmlk. i. oda hizmetisi. i., o. hkimin oturum d konularda alt yer. i., zool. bukalemun. i. 1. zool. dakeisi. 2. (madeni yzeyleri parlatmak iin kullanlan) gderi paras. i., bot. papatya. f. katr kutur/ktr ktr/hart hurt/tr tr yemek. ok sabrszlanmak. i. 1. ampanya. 2. ampanya rengi. s. ampanya rengi. i. 1. ampiyon. 2. savunucu, mdafi. s. ampiyon. f. 1. savunmak, mdafaa etmek. 2. tarafn tutmak, destek olmak.

championship chance chance chance on/upon chancellor chancy chandelier change change change clothes change color change color change hands change hands change of address change of air change ones mind change ones tune change over change purse change the guard changeability changeable changeableness changeless changeover channel channel s.t. into chant chant chaos chaotic chap chap chapel chaperon chaplain chapter char char character characterisation characterise characteristic characterization characterize characterless charcoal chard charge

i. ampiyona; ampiyonluk. i. 1. talih, ans. 2. kader. 3. ihtimal. 4. frsat. 5. risk, riziko. s. ansk. dili (bir riski) gze almak. 2. tesadfen olmak: She f. 1. eseri olan. chanced to be-e tesadf etmek. -e rastlamak, there. Tesadf eseri oradayd. i. 1. rektr. 2. (Almanyada) anslye, babakan. s., k. dili kesin olmayan, rizikolu. i. avize. i. 1. deiim, deime, deiiklik. 2. dnm, dnme, tahavvl. 3. yenilik. 4. bozuk para, bozuk, bozukluk, ufaklk. 5. f. 1. deitirmek, tahvil etmek; deimek, deiiklie uramak. parann st. 6. aktarma, (tat) deitirme. change trains in 2. (tatta) aktarma stn ban deitirmek. stn deitirmek, yapmak: Youll have to Ankara. Ankarada aktarma yapmanz lazm. 3. (para) 1. yz kzarmak. 2. yz solmak. bozdurmak. 4. (dviz/altn) bozdurmak. 5. (amar) yz kzarmak. deitirmek, (stn) deimek. 6. (yatak takmlarn) deitirmek. sahip deitirmek, el deitirmek. el deitirmek, bakasnn eline gemek. adres deiiklii. hava deiimi. caymak, fikrini/kararn deitirmek. k. dili az deitirmek. (from/to) (bir uygulamadan baka bir uygulamaya) gemek. bozuk para antas. ask. nbet deitirmek. i. deikenlik. s. 1. deiken, kararsz, istikrarsz. 2. anjanl, yanardner. i., bak. changeability. s. hi deimeyen. i. (bir uygulamadan baka bir uygulamaya) gei. i. 1. radyo, TV kanal. 2. yol; su yolu; boaz. 3. nehir yata, akak, mecra.yere) vermek/dkmek/aktmak/kanalize etmek. bir eyi (bir f. kanal amak, oymak. f. 1. monoton bir melodiyle sylemek. 2. ark sylemek. 3. arkmonoton bir kutlamak. monoton bir melodi eliinde i. 1. syleyerek melodi. 2. sylenen szler. 3. tilavet. 4. monoton ses tonu. i. 1. kaos. 2. karklk, kargaa. s. karmakark, dzensiz. i. (ciltte) atlak, yark. f. (--ped, --ping) 1. (souk) (cildi) atlatmak, kzartmak, sertletirmek. 2. (toprak, tahta v.b.ni) i., ng., k. dili adam, ocuk, delikanl. yarmak, atlatmak. 3. atlamak, yarlmak, kzarmak. i. apel, kk kilise. i. aperon. i. (okul, ordu veya hastanede) papaz. i. (kitapta) blm, ksm. f. (--red, --ring) 1. yakarak kmrletirmek; -in dn yakarak kmrletirmek; yanarak kmrlemek. hademe. i., ng. hizmeti kadn, hizmeti; (kadn) 2. kavurmak; kavrulmak. 3. atee tutmak. i. 1. karakter, zyap. 2. (roman, hikye, oyun v.b.nde) kii, ahs, karakter. 3. karakter, harf. 4. tip bir kimse, nevi ahsna i., ng., bak. characterization. mnhasr bir kimse; eksantrik/komik kimse. f., ng., bak. characterize. s. karakteristik, tipik. i. zellik, hususiyet, vasf. i. karakterize etme, nitelendirme. f. karakterize etmek, nitelemek, nitelendirmek. s. karaktersiz. i. 1. mangal kmr. 2. karakalem. i., bot. paz. i. 1. (hizmet karlnda denen) cret. 2. barut hakk. 3. sulama, itham. 4. hcum, hamle. 5. elek. arj.

charge charge account charg d`affaires chariot charisma charitable charity charlady charlatan charm charming chart charter charter flight charter member charter plane charwoman chary chase chasm chassis chaste chasten chastise chastity chat chteau chattel chatter chatterbox chattiness chatty chauffeur chauvinism chauvinist chauvinistic cheap cheapen cheapskate cheat cheater check check check for check in check into check on check out check up on check valve

f. 1. (bir masraf birinin hesabna) geirmek. 2. grevlendirmek. 3. sulamak, itham etmek. 4. hcum etmek. 5. elek. arj etmek. tic. ak hesap. o. char.gs daf.faires (arjeyz dfer) maslahatgzar, igder, arjedafer.sava/yar arabas. i., tar. iki tekerlekli i. karizma. s. hayrsever, yardmsever. i. 1. hayrseverlik, yardmseverlik. 2. merhamet. 3. sadaka. 4. hayr ii. 5. hayr cemiyeti, yardm dernei. i., ng. hizmeti kadn, hizmeti; (kadn) hademe. i. arlatan. i. 1. cazibe, ekicilik. 2. tlsm, muska. 3. by. f. bylemek, cezbetmek. sevimli, cana yakn. s. ekici, ho, i. 1. portolon, deniz haritas. 2. grafik, izge. 3. izelge; tablo. f. 1.1. patent, imtiyaz, berat. 2. -in haritasn yapmak.1. (uak, i. gstermek, kaydetmek. 2. gemi kira kontrat. f. 3. plan yapmak, plankiralamak, tutmak. 2. berat/imtiyaz/patent gemi v.b.ni) karmak. arter seferi. vermek. kurucu ye. kiralanm ucuz tarifeli uak. o. char.wom.en (arwmn) i., ng. hizmeti kadn, hizmeti; (kadn) hademe. s. 1. dikkatli, tedbirli, ihtiyatl. 2. of -i esirgeyen. f. kovalamak, peine dmek, izlemek, takip etmek. i. kovalama, peine dme, izleme, takip. i. 1. kanyon, dar boaz. 2. derin yark. o. chas.sis (siz) i. 1. oto. asi. 2. top kza. s. 1. iffetli, namuslu, sili; yasaklanm cinsel ilikilerde bulunmayan. 2. saf, bozulmam. 3. lekesiz. 4. basit, getirmek. f. slah etmek iin cezalandrmak, uslandrmak, yola sade. f. cezalandrmak; dverek cezalandrmak. i. iffet, saflk, temizlik; yasaklanm cinsel ilikilerde bulunmama. sohbet etmek, hobe etmek, ene almak. i. f. (--ted, --ting) sohbet, hobe. i. ato. i. tanr mal, menkul. f. gevezelik etmek, ene almak. i. gevezelik. i. geveze, enebaz, dilliddk. i. konukanlk. s. konukan. i. zel ofr. i. ovenizm. i. oven. s. ovence. s. 1. ucuz. 2. baya, adi. f. ucuzlatmak; ucuzlamak. i., argo pinti, cimri. f. 1. dolandrmak, aldatmak. 2. kopya ekmek. i. dolandrc, hilekr, kt.eken. i. kopyac, kopya i. 1. kontrol, gzden geirme, muayene. 2. durdurma; engelleme; yavalatma; gem vurma; ket vurma. vurmak; ket f. 1. durdurmak; engellemek; yavalatmak; gem 3. engel, ket, fren grevi yapan kimse/ey. 4. ek: bank check banka eki. vurmak: That defeat checked eyi) kontrol etmek: Im checking (belirli bir eyi) arayarak (bir their advance. O yenilgi travelers check seyahat eki. 5. check the spread of numara: fi; numaral kt, the ilerlemelerini durdurdu. Thisakp akmadn kontrol ediyorum. for (otel v.b.neroof. Damn willyaptrmak: First you have to 1. leaks in the girince) kaydn baggage check bagaj fii; emanetinin verdii fi/numaral disease. Hastaln yaylmasn yavalatacak bu. 2. kontrol check coat check vestiyercinin verdii fi/numara.tutmak. kt. pansiyonhotels reception desk. lk nce otelin(lokanta, (otel, in at the v.b.nde) kaydn geirmek; oda 6. etmek; (birini/bir eyi) kontrolden yaptrp bir muayene etmek; resepsiyonunda kaydn yaptrman lazm. 2. (havaalanndaki bar(kontrol etmek 3. (bavulu)bakmak, gz atmak. 2. (bir eyin) gzden geirmek. amacyla) bagaja/emanete vermek; Will 1. veya gece kulbnde yenilip iilen eyler iin) hesap: uak brosunda) biletini kontrol ettirmek/kontrol misiniz? you bring the check please?vermek.hesab getirir etmek. 7. (paltoyu/apkay) vestiyere Ltfenv.b.nden) ayrlmak. 2. (bir 4. satran ah demek. 5. doru olup olmadn renmeye almak. 1. hesabn maddenin yanna konulan) (listedeki birdeyip (otel, pansiyon (bir eyin) doru olup olmadn kontrol iaret. 8. (damal (bir etmek. 6. (off) eyin) doru olup olmadndesen. 1. (kontrol kare veya kareli renmeye almak. 3. with kumataki) etmek amacyla) -e bakmak, -e gz atmak. 2. (bir (listedeki birbir eye) uymak, ikiiaret koymak. maddenin) yanna ey birbirini tutmak: Does Reha ey) (baka olup olmadn renmeye almak. eyin) doru ek valf. s story check out with hers? Rehann anlatt onunkini tutuyor mu? 4. (of/from) (ktphaneden) almak iin (kitabn) k kaydn yaptrmak; kitabn k kaydn yapmak. 5. (spermarketteki gibi) (kasiyer) (alnan mallarn) hesabn yapp parasn almak. 6. k. dili -e iyice bakmak; -e alc gzyle

check with checkbook checkered checkers check-in check-in counter/desk checking account checklist checkmate check-out check-out counter checkpoint checkroom checkup cheddar cheek cheek by jowl cheek by jowl cheekbone cheekily cheekiness cheeky cheep cheer cheer s.o. up cheer s.o./an animal on cheer up Cheer up! cheerful cheerfully cheerfulness cheerio cheerleader cheerless Cheers! cheery cheese cheeseburger cheesecake cheesecloth cheesy cheetah chef chem chemical chemical compound chemical compound chemical engineer chemical engineering chemical reaction

1. (birine) danmak. 2. (birinden) izin almak. i. ek defteri. s. 1. kareli, ekose. 2. deiik olaylarla dolu. i. dama oyunu. i. hava terminalinde bilet ve bagajn kontrol edildii tezgh. ek hesab. i. kontrol listesi. i. 1. satran mat. 2. tam yenilgi. f. 1. satran mat etmek. 2. yenmek. i. (spermarketteki gibi) alnan mallarn hesabnn yaplp dendii tezgh, k tezgh. i. kontrol noktas. i. vestiyer; emanet. i. ekap, genel salk kontrol. i. edar (bir eit peynir). i. 1. yanak, avurt. 2. ng., k. dili cret, yzszlk, arszlk. yan yana. sk fk; yan yana. i., anat. elmackkemii. z., ng., k. dili yzszce, kstahlkla. i., ng., k. dili yzszlk, kstahlk. s., ng., k. dili yzsz, arsz, kstah. f. cvldamak, cik cik tmek. i. cvlt. i. 1. (szle yaplan) tezahrat. 2. nee, keyif. f. 1. (szle) tezahrat yapmak. 2. neelendirmek. birini neelendirmek. birini/bir hayvan (szl) tezahratla tevik etmek. neelenmek. Keyfine bak!/Gemi olsun! s. en, neeli, keyifli. z. neeyle. i. neelilik. nlem, ng. Hoa kal! i. amigo. s. neesiz, keyifsiz. nlem, ng. 1. erefe! 2. Hoa kal! 3. (teekkr olarak) Sa ol! s. en, neeli, keyifli. i. peynir. i. izburger, peynirli hamburger. i. peynirli kek. i. tlbent. s. peynire benzeyen; peynir kvamnda. i., zool. ita, Acinonyx jubatus. i. ef, ahba, ah. ks. chemical, chemist, chemistry. s. kimyasal, kimyevi. i. kimyasal madde. kimyasal bileim. kimyasal bileim. kimya mhendisi. kimya mhendislii. kimyasal reaksiyon.

chemical warfare chemise chemist chemistry chemistry major chemotherapy cheque chequered cherish cherry chess chessboard chessman chest chest of drawers chestnut chew chew s.o. out chew the cud chew the fat chewing gum chic chicanery chick chicken chicken feed chicken pox chicken-hearted chickpea chicory chide chief chief justice chief rabbi chiefly chieftain chilblain child childs play childs play childbirth childhood childish childishly childless childlike childminder children Chile Chilean

kimyasal sava. i. kombinezon, kadn i gmlei. i. 1. kimyager. 2. ng. eczac. i. kimya. asl bran kimya olan renci. i., tb. kemoterapi. i., ng. ek. s., ng., bak. checkered. f. 1. aziz tutmak. 2. zerine titremek, barna basmak. 3. beslemek, gtmek. i. kiraz; vine. i. satran. i. satran tahtas. o. chess.men (esmn) i. satran ta. i. 1. gs. 2. sandk. 3. kutu. ifoniyer. i. 1. kestane. 2. kestane rengi. s. kestane rengi, kestane. f. inemek. k. dili birini azarlamak. 1. gevi getirmek. 2. k. dili derin derin dnmek. argo ene almak. iklet. s. k, modaya uygun. i. klk. i. hile, ike. i. 1. civciv. 2. argo gen kz, pili. i. pili, tavuk eti. f. out argo korkudan ekinmek. argo bozuk para, az para. suiei. s. korkak, dlek. i. nohut. i., bot. hindiba, gneik. f. (chid/--d, chid.den/--d) azarlamak, kusur bulmak. i. ef, amir, reis, ba. s. 1. en yksek rtbede olan, ba. 2. belli bal, dantay bakan. huk. ana. hahamba. z. balca, en ok. i. 1. kabile reisi. 2. bakan, ef. i. (souktan dolay) el/ayak parmandaki ikinlik. o. chil.dren (ldrn) i. 1. ocuk; bebek. 2. ocuksu kimse. 3. ocuk, i, ocuk oyunca. kolay evlat. ocuk oyunca, ok kolay i. i. doum. i. ocukluk dnemi, ocukluk. s. 1. ocuksu, ocuumsu. 2. ocuka. z. ocuka. s. ocuksuz, ocuu olmayan. s. ocuk gibi, ocuk ruhlu, ocuksu. i., ng. ocuk bakcs. i., o., bak. child. i. ili. i. ilili. s. 1. ili, iliye zg. 2. ilili.

chili chili pepper chill chilled to the marrow chilli chilliness chilly chime chime in chimerical chimney chimney sweep chimpanzee chin China china china closet Chinese chink chip chip in chipmunk chirp chisel chitchat chivalric chivalrous chivalry chive chlorinate chlorine chloroform chock chock full chockablock chockfull chocolate chocolate cake choice choir choke choke back ones tears choke down ones rage choke up cholera cholesterol chomp choose choosey choosy

i. krmzbiber. i. 1. souk. 2. titreme, me, rperme. s. 1. tc. 2. souk. f. 1. mek, rpermek; tmek. 2. (yiyecek/iecek) soutmak. souk iliine gemi, iliine kadar m. i., ng., bak. chili. i. 1. souk. 2. souk davran. s. serin, souk, tc. z. souk bir ekilde. i. 1. madeni ubuklardan oluan zil. 2. an sesi; zil sesi. 3. melodi. 4. karmak. k. dili lafa ahenk, uyum. f. (saat/zil/an) ahenkli bir sesle almak. s. hayali, gerek olmayan. i. 1. baca. 2. lamba iesi. 3. krater, yanarda az. baca temizleyicisi. i., zool. empanze, Anthropopithecus troglodytes. i., anat. ene. i. in. i. porselen, seramik, ini. tabak dolab. i. 1. (o. Chi.nese) inli. 2. ince. s. 1. in, ine zg. 2. ince. aklk/yark, atlak. i. ufak 3. inli. i. 1. yonga, entik. 2. o., ng. kzarm patates, patates kzartmas, cips. bata ip, yonga. 2. (--ped, --ping) 1. yontmak, 1. para vermek, 3. bilg. bulunmak. f. ng. lafa karmak. entmek, budamak, ekil vermek. 2. kenarn/bir yerini krmak; i., zool. amerikasincab, Tamias. kenarndan/bir yerinden para koparmak. f. 1. cvldamak. 2. crldamak, crlamak. i. 1. cvlt. 2. crlt. i. keski, kalem. f. kalemle oymak. i., k. dili (sohbette geen) szler; yarenlik, muhabbet, ene alma: Enough of this chitchat; wed better get to work. Bu s., bak. chivalrous. kadar muhabbet yeter. Artk alsak iyi olur. f. (--ted, --ting) s. 1. valye gibi. 2. yrekli, cesur; cmert. 3. centilmen, nazik. yarenlik etmek, muhabbet etmek, ene almak. i. 1. valyelik. 2. yreklilik, cesaret; cmertlik. 3. centilmenlik, nezaket. i. frenksoan. f. klorlamak. i., kim. klor. i., kim. kloroform. f. kloroformla uyutmak. i. takoz. azna kadar dolu. s., ng. dopdolu. s. dopdolu. i. ikolata: a piece of chocolate candy bir ikolata. s. ikolatal. ikolatal kek. i. 1. seme, sei. 2. seilen kimse/ey: He was our choice. Bizim setiimiz oydu. 3. seenek, k, alternatif; are: Youve i. kilise korosu, koro. no other choice. Baka aren yok. Wont you give me another f. bomak, nefesini kesmek; tkamak, boulmak; tkanmak. i. 1. choice? Bana baka bir alternatif tanmaz msnz? s. 1. ok boulma; tkanma. 2. oto. jikle. gzyalarn tutmak. kaliteli, ekstra, lks (sebze, meyve, et v.b.). 2. iyi seilmi. 3. ineli, krc (sz). fkesini bastrmak. 1. tkanmak. 2. heyecandan konuamamak, nutku tutulmak. i. kolera. i. kolesterol. f., bak. champ. f. (chose, cho.sen) 1. semek. 2. tercih etmek. 3. istemek. s., k. dili, bak. choosy. s., k. dili titiz, zor beenen, mklpesent.

chop chop down chopper choppy chopstick choral chorale chord chore choreographer choreography chorus chose chosen chow Christ christen Christendom christening Christian Christian name Christian name Christianity Christmas Christmas Day Christmas Eve Christmas tree chromatic chrome chromium chromosome chronic chronicle chronological chronologically chronology chronometer chrysanthemum chubby chuck chuck it up Chuck it! chuck s.o. out chuckhole chuckle chuffed chum chummy chump chump

f. (--ped, --ping) 1. (balta ile) krmak. 2. (up) ince ince kymak/doramak. i. pirzola: lamb chop kuzu pirzolas. (aac) kesmek. i. 1. ksa sapl balta, satr. 2. argo helikopter. s. 1. deiken, yn deitiren (rzgr). 2. rpntl (deniz/gl). i. (Uzakdouda kullanlan) yemek ubuu. s. 1. koro ile ilgili. 2. koro tarafndan sylenen. 3. koro iin yazlm. i., mz. koral. i. 1. alg teli, kiri. 2. mz. akort. i. 1. kk bir i. 2. o. bir evin/iftliin gnlk ileri. 3. g ve tatsz i. i. koreograf, koregraf. i. koreografi, koregrafi. i. 1. koro, koro topluluu. 2. (mzik eseri) koro. 3. koro, arknn koro blm. f., bak. choose. f., bak. choose. s. seilmi. i., k. dili yemek. i. Mesih, sa. f. vaftiz etmek. i. Hristiyanlk, Hristiyan lemi. i. vaftiz etme; vaftiz treni. s., i. Hristiyan. ng. ilk ad. ad, isim: Her Christian name is Fanny, and her family name is Burney. Ad Fanny, soyad Burney. i. Hristiyanlk. i. Noel. Noel gn. Noel arifesi. Noel aac. s. 1. renklerle ilgili, kromatik. 2. mz. kromatik. i. krom. i., kim. krom. i. kromozom. s. kronik, mzmin, sreen. i. kronik, tarih. s. kronolojik. z. tarih srasna gre. i. kronoloji. i. kronometre, sreler. i., bot. kasmpat, krizantem. s. tombul. f., k. dili 1. atmak, frlatmak. 2. (out) pe atmak. k. dili bir ii brakmak, bir iten ayrlmak/vazgemek. k. dili 1. Onu pe at!/At onu!/At gitsin! 2. Onu brak!/Ondan vazge! birini dar atmak/kap dar etmek/sepetlemek. 2. k. dili 1. birini iten atmak. i. (yolda oluan) ukur. f. kkr kkr glmek, kkrdamak. i. kkr kkr glme, kkrdama. s., ng., k. dili mutlu; ok memnun. i. yakn arkada, ahbap, dost. f. (--med, --ming) 1. dost olmak. 2. ayn oday paylamak. s. i. 1. ktk. 2. k. dili aptal, budala. f. inemek.

chunk church church service churchwarden churchyard churl churlish churn chute CIA CIF cicada cider cigar cigarette cigarette lighter cinch cinder cinder block Cinderella cinecamera cinema cinnamon cipher circa Circassian circle circuit circuit breaker circuitous circuitously circuitousness circular circular note circular saw circulate circulation circumcise circumcision circumference circumflex circumnavigate circumscribe circumspect circumspection circumstance circumstantial circumstantial evidence circumvent circus

i. 1. kaln bir para. 2. kle, yn, topak. 3. k. dili byk bir miktar. 4. k. dili tknaz adam. i. 1. kilise. 2. kilise ayini. 3. Hrist. mezhep. 4. cemaat. ayin; ibadet. i. kilise idame amiri. i. kilise avlusu/bahesi. i. 1. kaba adam. 2. kyl. s. kaba, terbiyesiz. i. 1. yayk. 2. st kab. f. (st) yaykta alkalamak. i. (st kattan alt kata inen, amar/p atlan) baca. ks. Central Intelligence Agency. ks. cost, insurance, and freight sif. i., zool. austosbcei. i. elma suyu; elma arab. i. puro. i. sigara. akmak. i. 1. at kolan. 2. k. dili skca tutma, kavrama. 3. k. dili elde bir; antada keklik. i. 1. cruf, yanm kmr art. 2. o. kl. cruf briketi. i. 1. Klkedisi. 2. gzellii ve deeri anlalmam kz. i., ng. kamera. i., ng. sinema, sinema salonu. i. tarn. i. 1. sfr. 2. solda sfr, hi. 3. (nfuz asndan) nemsiz biri. 4. ifre. dolaylarnda, takriben, aa yukar: It was built circa 1650. edat 16501. erkez. 2. erkezce. i., s. dolaylarnda yaplm. i. 1. daire, ember, halka. 2. evre, muhit, grup. f. 1. -in etrafna daire izmek,tur; etrafn izmek. 2. 3. elek. devre. i. 1. daire. 2. -in ring seferi; devir. -in etrafn dnmek. 3. (bir yerin stnde daire/daireler izerek) dnmek/dnp durmak. 4. devre kesici anahtar. etrafn evirmek, kuatmak. 5. halka olmak. 6. devretmek, s. dolayl, dolambal. dnmek. z. dolayl olarak. i. dolayllk. s. 1. dairesel, yuvarlak. 2. dolayl, dolambal. i. genelge, tamim; sirkler. 1. genelge, sirkler. 2. bir tr kredi mektubu. yuvarlak testere. f. 1. (havann/svnn) akm/dolam olmak; (kan/hava) dolamak; (motordaki sv) devridaim yapmak; (havann/svnn) i. 1. (hava/sv iin) akm; (kan/hava iin) dolam; (motordaki akmn/dolamn salamak;iin) tedavl, srm. 3. tiraj. sv iin) devridaim. 2. (para (kan/havay) dolatrmak: The air f. snnet etmek. in this room doesnt circulate very well. Bu odadaki hava akm i. snnet. pek iyi deil. 2. (haber) yaylmak; (haberi) yaymak. 3. (para) tedavlde/srmde olmak; (paray) tedavle karmak. i. daire evresi; ember. circulating library darya dn kitap veren ktphane. i. inceltme iareti; uzatma iareti. f. denizden etrafn dolamak. f. 1. kstlamak. 2. -in etrafna daire izmek. s. dikkatli, sakngan, ihtiyatl, tedbirli. i. dikkat, ihtiyat. i. 1. durum, hal, keyfiyet, koul, art, vaziyet. 2. olay, vaka. 3. kader. s. 1. durumla ilgili. 2. ikinci derecede nemi olan. 3. ayrntl. huk. ikinci derecede kant. f. 1. atlatmak, kanmak. 2. tekerine omak sokmak, ksteklemek. daire izen yol; meydan. 3. gsteri, numara. i. 1. sirk. 2. ng.

cistern cit citadel citation citizen citizenship citric acid citron citrus citrus fruit city city block city centre city council city councilor/father city hall city manager city planner city-state civic civic center civics civil civil defense civil engineer civil engineering civil law civil law civil liberty civil marriage civil marriage civil rights civil servant civil service civil service civil war civilian civilisation civilise civilised civility civilization civilize civilized clad claim claim for damages claimant clairvoyance clairvoyant

i. sarn, mahzen, su deposu. ks. citation, cited, citizen. i. hisar, kale. i. 1. huk. celp, ar. 2. huk. celp kd. 3. takdirname. 4. -i kaynak/rnek olarak gsterme. tebaa. 3. hemeri. i. 1. vatanda, yurtta. 2. uyruk, i. 1. vatandalk, yurttalk. 2. uyrukluk, tabiiyet. sitrik asit. i. aakavunu. s. turungillere ait. i. (o. cit.rus) turungillere ait aa/meyve. turungillerden bir meyve. i. ehir, kent. kesien sokaklarla ayrlan blok. ng. kent merkezi. belediye meclisi. belediye meclisi yesi. 1. belediye. 2. belediye binas/kona. belediye bakan. ehir mimar. i. ehir devleti, site. s. 1. ehre ait, belediye ile ilgili. 2. yurttalk ile ilgili. hkmet binalar, mahkeme, ktphane v.b.nin bulunduu ehir merkezi. i. yurttalk bilgisi, yurt bilgisi. s. 1. vatandalarla ilgili. 2. hkmete ait, milli. 3. sivil. 4. bireysel, ferdi. 5. uygar, medeni. 6. terbiyeli, edepli, nazik, sivil savunma. kibar. inaat mhendisi. inaat mhendislii. 1. medeni hukuk. 2. Roma hukuku. medeni hukuk. insan haklar. medeni nikh. medeni nikh. vatandalk haklar. ng. devlet memuru. sivil devlet memurlar. devlet memurluu. i sava. i. sivil. i., ng., bak. civilization. f., ng., bak. civilize. s., ng., bak. civilized. i. terbiye, edep; nezaket, kibarlk. i. uygarlk, medeniyet. f. 1. uygarlatrmak, medeniletirmek. 2. aydnlatmak. s. 1. uygar, medeni. 2. terbiyeli; nazik, kibar; ho. f., bak. clothe. i. 1. talep, iddia. 2. hak. 3. sigorta poliesi stnden denecek para. f. 1. hak talep etmek, istemek. 2. iddia etmek. 3. sahip 1. tazminat davas. 2. tazminat talebi. kmak. i. davac; hak iddia eden; talep sahibi. i. 1. kehanet. 2. gaipten haber verme. i. khin.

clam clamber clammy clamor clamorous clamour clamp clan clandestine clandestinely clang clank clap clap clap eyes on clap of thunder clapped-out claret clarification clarify clarinet clarinetist clarity clash clasp clasp knife class class classic classical classification classified classified ads classified advertisements classifieds classify classmate classroom clatter clause clavicle claw claw hammer clay clean clean out clean up cleaner cleaning cleaning fluid

i., zool. tarak, deniz tara. f. trmanmak, glkle trmanmak. s. 1. yap yap. 2. souk ve nemli. i. 1. haykrma, feryat, yaygara. 2. grlt. f. haykrmak, feryat etmek, yaygara koparmak. s. grltl. i., f., ng., bak. clamor. i. mengene, kenet, sktrc, kska. f. mengene ile sktrmak. i. klan, boy, kabile. s. gizli, el altndan yaplan. z. gizlice, el altndan. i. madeni ses; nlama. f. 1. madeni ses karmak; nlamak. 2. nlatmak. i. ngrt; tangrt. f. ngrdamak; tangrdamak. i. 1. el rpma. 2. elle vuru, aplak. f. (--ped, --ping) 1. el rpmak, alklamak. 2. elle vurmak, aplak indirmek. i. ng., k. dili -i grmek. gk grlemesi/grlts. s., ng., k. dili 1. ok yorgun, bitkin, pestili km. 2. klstr, hurdas km. i. krmz Bordo arab. i. 1. aklama; aklk getirme, akla kavuturma, aydnlatma. 2. 1. ak bir ekilde anlatmak, aklamak; aklk getirmek, f. aklanma; aklk kazanma, akla kavuma, aydnlanma. akla klarnet. i., mz. kavuturmak, aydnlatmak. 2. aklanmak; aklk kazanmak, akla kavumak, aydnlanmak. i. klarneti. i. aklk, berraklk, vuzuh. f. 1. (madeni eyler) birbirine arpmak; (madeni eyleri) birbirine arpmak. 2. arpmak, atmak,1. toka ile tutturmak, i. 1. toka, kopa. 2. kucaklama, sarlma. f. arpp savamak; dvmek. 3.2. kucaklamak, sarlmak. mcadeleye kopalamak.sustal bak. girimek; birbiriyle mcadele etmek. byk ak, 4. birbiriyle iyi gitmemek, yakmamak; with ile iyi gitmemek, -e i. 1. snf, tabaka, zmre. 2. kast. 3. eit, tr. 4. takm, ile yakmamak. 5. ayn zamana rastlamak; atmak; withgrup. 5. snf; ders. f.1. arpma,bir grubun iinde) saymak. 2. -i atmak. i. classification,atma. 2. birbirine arpan madeni ks. classic, 1. -i (belirli classify. snflamak, -i (kategorilere) ayrmak. eylerin kard eser, klasik. s. klasik. i. klasik ses. s. klasik. i. 1. snflama, snflandrma, tasnif, blmleme. 2. kategori, snf. kategorilere ayrlm, snflanm, snflandrlm, tasnif s. 1. edilmi, blmlenmi. 2. gizli (bilgi). k. dili, bak. classified advertisements. (gazetede) kk ilanlar. i., k. dili (gazetede) kk ilanlar. f. -i (kategorilere) ayrmak, -i snflamak, -i snflandrmak, -i tasnif etmek, -i blmlemek. i. snf arkada. i. snf, dershane, derslik. f. takrdatmak, atrdatmak; takrdamak. i. patrt, takrt, grlt. i. 1. madde, bent, hkm, fkra, art. 2. dilb. cmle veya yancmle ya da baz gemi zaman sfat-fiilleri gibi bir zne ve i., anat. kprckkemii, kprck. ona ait bir fiilden oluan kelime grubu. i. pene, trnak. f. yrtmak, trmalamak, pene atmak. domuz trna eki. i. kil, balk. s. 1. temiz, pak. 2. halis, saf, ar. 3. kusursuz. 4. engelsiz, ak. 5. masum, temiz ahlakl. 6. yenebilir (av eti v.b.). 7. dzgn, temizlemek. biimli. f. temizlemek, paklamak, artmak; temizlenmek, temizlemek. paklanmak, arnmak. z. tamamen, btnyle. i. 1. temizliki. 2. temizleyici madde. 3. kuru temizleyici. i. 1. temizleme, temizlik. 2. kuru temizleyiciye gnderilen giysi v.b. giderici (sv) ila. leke

cleaning woman cleanliness cleanly cleanse cleanser clear clear conscience clear off clear out clear the air clear the table clear thinker clear up clearance clear-cut clearing cleat cleavage cleave cleave cleaver clef cleft clemency clement clench clergy clergyman cleric clerical clerk clever cleverly cleverness clew clich click client clientele cliff climate climax climb climb down climber clinch cling cling film clinic clinical

temizliki kadn. i. temizlik. z. temiz bir ekilde, temizce. f. temizlemek. i. 1. temizleyici madde. 2. sabun. s. 1. effaf, saydam; duru. 2. bulutsuz, ak (gk). 3. przsz (cilt). 4. rahatl. anlalan/duyulan, net, ak: His instructions vicdan kolaylkla were quite clear. Verdii talimat ok akt. Shes got a clear k. dili svmak, tymek. voice. Net bir sesi var. 5. belli, aikr, ak, belirgin, bariz: That 1. k. dili instance of what was talking about. s a clearsvmak, tymek.I 2. toplayp atmak. Bahsettiim konunun ak bir rneidir o. Its clear youve made a mistake. pheleri gidermek. Hata yaptn belli. 6. ak, bo: The top of his desk is never sofray kaldrmak. clear. Yaz masasnn st hi bo kalmyor. 7. ak, engelsiz: mantkl dnen kimse. With all this snow the roads wont be clear for days. Kar bu 1. zmek, halletmek, akla kavuturmak; 8. (zaman kadar ok olduu iin yollar gnlerce almaz. zlmek. 2. temizlemek. 3. dolu olmayan: This Tuesdays a clear day for asndan) bo, (hastal) yer. 3. gmrk muayene belgesi. 4. i. 1. temizleme. 2. aklk gidermek; (hastalk) gemek. me. Bu sal benim iin bo. z. to ta -e kadar: He could see clear geminin liman2. kesin. f. izni. s. 1. ak, net. terketme (aalk bir alandaki) tm aa ve to Vaniky. Ta Vanikye kadar grebiliyordu. i. allar kesmek,ii. 2. aa karma. 3. aydnlatma. 4. aklk, i. 1. temizleme (aalk bir alan) tralama kesmek. meydan. 5. takas, kliring.ksk, kama, takoz. i. 1. den. koboynuzu. 2. i. 1. yark. 2. yarlma, atlama. 3. (kadnn) gs aras. f. (--d/clove/cleft, --d/clo.ven/cleft) yarmak, blmek; yarlmak, blnmek. f. (--d/clove/clave) to 1. -e yapmak. 2. -e sadk kalmak; -den ayrlmamak/kmamak. i. satr, balta. i., mz. anahtar. f., bak. cleave. i., s. atlak, yark, ayrk. i. 1. merhamet, efkat. 2. havann gneli ve lk olmas. s. 1. merhametli, efkatli. 2. gneli ve lk (hava). f. 1. (yumruunu/dilerini) skmak. 2. skca yakalamak, kavramak. i. papazlar. o. cler.gy.men (klrcimn) i. papaz. i. papaz. s. 1. sekretere ait, sekreterlik. 2. papaza ait. i. 1. tezghtar. 2. sekreter. s. 1. akll. 2. zeki. 3. becerikli. z. akllca, zekice. i. 1. aklllk. 2. beceriklilik. i., bak. clue. i. 1. klie, basmakalp sz. 2. matb. klie. i. 1. tk sesi, tk; tkrt. 2. t sesi, t; trt. f. 1. tk sesi karmak; tklatmak; tkrdatmak; tklamak; tkrdamak. 2. t i. 1. mvekkil. 2. mteri. sesi karmak; tlatmak; trdatmak; tlamak; trdamak. i. 1. mvekkiller. 2. mteriler. i. uurum, sarp kayalk. i. iklim, hava. i. 1. doruk, zirve. 2. doruk noktas. 3. orgazm. f. dorua ulamak; dorua2. kmak. i. 1. trmanacak yer. 2. trman, f. 1. trmanmak. ulatrmak. trmanma. inmek. i. 1. bot. trmanc sarmak. 2. k. dili toplumda ykselmek isteyen kimse. f. 1. perinlemek. 2. salama balamak. 3. gre, boks birbirine sarlmak. 1. 1. perinleme. 2. gre, boks birbirine 2. yaknnda f. (clung) i. yapmak, skca sarlmak, tutunmak. sarlma. 3. perinlenmi ivi.v.b.ne) bal olmak. olmak. 3. film. ng. stre (hatra i. klinik. s. klinikle ilgili, klinik.

clink clink clinker clip clip clip s.o.s wings clip s.t. onto clipboard clipper clipping clique clitoris cloak cloak s.t. in a guise of cloakroom clock clock in clock out clockmaker clockwise clockwork clod clog clog cloister close close close by close call close call close combat close contest/game close down close haircut close in on close on close out close resemblance close shave close shave close the deal close to close up close up shop closed closed circuit closed circuit closed season closed shop close-fisted

f. 1. ngrdamak; ngrdatmak. 2. (bardak/kadeh) tokuturmak. i. 1. ngrt. 2. tokuturma. i. i. cruf paras. f. (--ped, --ping) 1. krkmak. 2. krpmak. 3. ularn kesmek. 4. k. dili hzla gitmek. 5. (gazete, dergi (tfekte) arjr. f. kesmek. 6. i. 1. ata; klips; mandal, maa. 2. v.b.nden) kupr vurmak; arpmak. i. 1. krkma. 2. krpma. 3. kesme. 4. k. dili (ceza olarak) birinin hareket alann snrlamak. hz, srat. 5. sin., TV klip. 6. vuru; arpma. 7. defa, kere. bir eyi -e atala/klipsle tutturmak. i. klipsli kt altl. i. 1. o. (sa/trnak/im kesmek iin) makas. 2. tek. hzl bir yelkenli gemi. i. 1. krkma. 2. krpma. 3. kesme. 4. kupr, kesik. i. klik, hizip. i., anat. klitoris, bzr. i. pelerin. f. bir eyi (baka bir eyin) kisvesine brndrmek. i. 1. vestiyer. 2. ng. tuvalet, lavabo. i. saat. f. saat tutmak. puantre kaydettirerek iba yapmak. puantre kaydettirerek paydos etmek. i. saati. s., z. saat yelkovan ynnde. i. saatin makinesi. i. 1. toprak/amur paras, kesek. 2. k. dili budala, sersem. i. 1. takunya, naln; tahta ayakkab; sabo. 2. engel, kstek. f. (--ged, --ging) 1. tkamak; tkanmak. 2. engel olmak, kstek vurmak; engellemek. i. 1. revakl avlu. 2. revak, kemeralt. 3. manastr. f. 1. manastra kapatmak. 2. tecritsamimi, ayrmak. s. 1. yakn, birbirine yakn. 2. etmek, yakn (arkada). 3. sk. 4. kapal, kapatlm. 5. dar. 6. havasz. 7. sk azl. i. yaknda. dar kurtulma. k. dili paay zor kurtarma. gs gse arpma. beraberlie yakn oyun/yar. 1. kapamak, kapatmak; kapanmak. 2. (iyerini) kapamak/kapatmak; (iyeri) kapanmak. ksa sa tra. -in etrafn evirmek. hemen hemen. hepsini satmak, indirimli satmak. yakn benzerlik. 1. sinekkayd tra. 2. k. dili paay zor kurtarma. sinekkayd tra. anlamaya varmak. 1. hemen hemen. 2. yakndan. 1. kapamak, kapatmak; kapanmak. 2. (iyerini) kapamak/kapatmak; (iyeri) kapanmak. 3. birbirine yaklamak. 1. (i gnnn bitiminde) iyerini kapatmak. 2. k. dili paydos etmek. s. kapal. kapal devre. kapal devre. avlanmann yasak olduu mevsim. yalnz sendika yelerini altran fabrika. s. cimri, eli sk.

close-fitting close-mouthed closet closet communist closet homosexual close-up clot cloth clothbound clothe clothes clothes basket clothes moth clothes moth clotheshorse clothesline clothes-peg clothespin clothing cloud cloudburst cloud-capped cloudless cloudy clout clove clove clove clover clown clownish clownishness club clubfoot clubfooted cluck clue clump clumsily clumsiness clumsy clung cluster clutch clutch at straws clutch at straws clutch pedal clutter cm CO

s. dar, ste oturan (giysi). s. sk azl, az sk. i. 1. (gardrop ilevi gren sandk odas gibi) gmme dolap, yklk. 2. ng. klozet, helata. s., k. dili gizli, gizli tutulan; aleni gizli komnist. olmayan. f. gizli homoseksel. i. yakndan ekilen fotoraf. i. pht. f. (--ted, --ting) 1. phtlamak; top top olmak; (st) kesilmek. bez, rt. i. kuma, 2. phtlatrmak. s. bez ciltli. f. (--d/clad) 1. giydirmek. 2. stn rtmek, kaplamak. i., o. giysiler, elbiseler. amar sepeti. gve. gve. i. amar asks. i. amar ipi. i., ng. mandal. i. mandal. i. giyim eyas, giysiler, elbiseler. i. 1. bulut. 2. duman veya toz bulutu. 3. leke. f. 1. bulutlanmak, kararmak; bulutla kaplamak, karartmak, rtmek. 2. i. saanak. bulandrmak; bulanmak. 3. glge drmek, bozmak. 4. s. bulutlu, bulutlarla kapl (da tepesi). lekelemek. 5. phe altnda brakmak. s. bulutsuz. s. 1. bulutlu. 2. dalgal (mermer). 3. dumanl. 4. bulank. 5. karanlk,1. yumruk, tokat. phe altnda;k. dili yumruk indirmek, i., k. dili ak olmayan. 6. 2. nfuz. f. 1. thmet altnda. tokat atmak. 2.di. i. (sarmsakta) beysbol (topa) hzla vurmak. i. karanfil (baharat). f., bak. cleave. i. yonca. i. palyao, soytar. f. soytarlk etmek. s. soytar gibi. i. soytarlk. i. 1. sopa, omak; cop. 2. kulp, dernek. 3. isk. sinek, ispati. f. (--bed, --bing) coplamak; sopalamak. i. yumru ayak. s. yumru ayakl. f. gdaklamak. i. gdaklama. i. ipucu, iz, anahtar. i. 1. yn, kme. 2. ar ar atlan admlarn sesi. f. 1. ymak, kmelemek.beceriksizce, sakarca. z. hantalca, 2. ar admlarla yrmek. i. hantallk, beceriksizlik, sakarlk. s. hantal, beceriksiz, sakar. f., bak. cling. i. 1. salkm; hevenk. 2. tutam, demet. 3. kme, grup. f. 1. salkm haline getirmek. 2. demet yapmak. 3. kmelenmek, bir araya i. 1. skca tutma, kavrama. 2. mak. kenet, ambreyaj. 3. oto. toplanmak. debriyaj, kavrama; debriyaj pedal. f. 1. skca tutmak, k. dili olmayacak duaya min demek. kavramak. 2. at -i yakalamaya almak. k. dili mitsizlik iinde her areye bavurmak. oto. debriyaj pedal. i. 1. dzensizce yaylm eya. 2. danklk, karklk. f. 1. dzensiz bir ekilde doldurmak; ymak, dzensizce atmak. 2. ks. centimeter(s). darmadank etmek. ks. Commanding Officer.

Co co, c/o coach coagulate coal coal mine coalesce coalescence coalescent coalition coarse coarsely coarsen coarseness coast coast guard coastal coaster coastline coat coat hanger coat of paint coat rack coating coax coax s.t. out of s.o. cob cobalt cobble cobbler cobblestone cobra cobweb cocaine cock cock ones hat cock-a-doodle-doo cockchafer cockerel cockeyed cockfight cockpit cockroach cockscomb cocksure cocktail cocky coco cocoa cocoa bean

ks. company, county. ks. 1. care of eliyle, vastasyla. 2. carried over muh. sonraki sayfaya/stuna nakledilen (toplam). retmen. 3. ng. otobs, i. 1. spor antrenr, altrc. 2. zel yolcu otobs. phtlatrmak. f. phtlamak; 4. ng., d.y. yolcu vagonu. f. 1. -i yetitirmek; -i altrmak. 2. antrenrlk yapmak. 3. -e zel ders vermek. i. 1. kmr. 2. kor. kmr oca. f. birlemek, bir olmak, yekvcut olmak. i. birleme, birleim. s. birlemek zere olan. i. koalisyon, birleme. s. 1. kaba, iri taneli. 2. kaba (dokunmu kuma). 3. kaba saba, grgsz. 4. kaba, ince olmayan; adi, baya. z. kabaca. f. kabalamak; kabalatrmak. i. 1. kabalk. 2. terbiyesizlik. i. sahil, deniz kys. f. 1. (kayakla/bisikletle) yoku aa kaymak/inmek. 2. pedal evirmeden bisiklet srmek. 3. den. sahil koruma. ky boyunca gitmek. s. ky, sahil, kysal. i. 1. den. koster. 2. bardak altl, altlk. i. ky boyu. i. 1. palto, ceket. 2. kat, tabaka. 3. (hayvann derisindeki) tyler. f. kaplamak; bir tabaka (boya v.b.) srmek. elbise asks, ask. bir kat boya. portmanto, asklk. i. 1. tabaka, kat. 2. paltoluk kuma. f. 1. tatl szlerle kandrmak, gnln yapmak. 2. dil dkmek. birini tatl szlerle kandrarak bir ey elde etmek. i. msr koan. i. kobalt. i. kaldrm ta. f. 1. kaldrm ta demek. 2. ayakkab tamir etmek. i. ayakkab tamircisi. i. parke ta, kaldrm ta. i., zool. kobra ylan. i. rmcek a. i. kokain. i. 1. horoz. 2. erkek ku. 3. vana; valf; musluk. 4. tfek horozu, tabanca horozu. 5. argo penis, kam. f. tfek horozunu ekmek. apkay yana yatrmak. s. erkek (ku). cock-and-bull story palavra, martaval. i. horoz t, kukuriku. i. maysbcei. i. yavru horoz. i. 1. a gzl. 2. arpk, eri. 3. argo sama. 4. argo kfelik. i. horoz dv. i. 1. pilot kabini, kokpit. 2. den. alak gverte, kokpit. 3. horoz dvlerinin yapld yer. i. hamambcei. i. 1. horoz ibii. 2. bot. horozibii. 3. zppe. s. kendinden fazla emin, kendine fazla gvenen. i. kokteyl. s., k. dili kendini beenmi. i. hindistancevizi. i. 1. kakao. 2. kakao rengi. 3. stl kakao. kakao tohumu.

cocoa butter coconut coconut palm cocoon cod COD, cod coddle code code of honor codeine codger codification codify coed coeducation coeducational coefficient coequal coerce coercion coercive coexist coexistence coffee coffee bean coffee cup coffee grounds coffee mill coffee of a kind coffee shop coffee spoon coffee store coffee table coffeepot coffer coffin cog cogency cogent cogitate cognac cognisance cognisant cognition cognizance cognizant cogwheel cohere coherence coherent

kakao ya. i. byk hindistancevizi, hindistancevizi. hindistancevizi aac. i. koza. i. morina. cod-liver oil balkya. ks. cash on delivery; collect on delivery. f. 1. stne titremek, ihtimam gstermek. 2. hafif atete kaynatmak. kanunname. 2. ifre; kod. f. 1. kanun haline i. 1. kanun, getirmek. 2. ifre ile yazmak; kodlamak. ahlak kurallar. i. kodein. i., k. dili moruk, pinpon adam. i. kanun halinde toplama. f. 1. kanun halinde toplamak. 2. bir sisteme balamak. i., k. dili karma bir niversitede okuyan kz renci. s., k. dili, bak. coeducational. i. karma eitim. s. karma eitime ait; karma eitimin uyguland bir okulda okuyan; karma eitim uygulayan. i. katsay. i. e. s. 1. eit, msavi. 2. akran, denk. f. zorlamak, mecbur etmek. i. zorlama, bask. s. zorlayc. f. bir arada var olmak. i. bir arada var olu. i. kahve. kahve ekirdei. (alafranga) kahve fincan. kahve telvesi. kahve deirmeni. kahveye benzer bir ey. kahve, ay, tatl, sandvi ve hafif yemekler sunan lokanta. tatl ka. kurukahveci dkkn, kurukahveci. sehpa. i. kahve demlii. i. sandk, kasa, kutu. i. tabut. i. ark dii, di. i. inandrclk, ikna kuvveti. s. inandrc, ikna edici. f. dnmek, dnp tanmak, tasarlamak. i. kanyak, konyak. i., ng., bak. cognizance. s., ng., bak. cognizant. i., ruhb. bili. i. 1. farkna varma. 2. kavrama. s. i. dili ark. f. 1. yapmak, kaynamak. 2. uyum iinde olmak, uyumak. 3. birbirini tutmak, tutarl olmak. i. tutarllk, tutarlk, mantkllk. s. 1. yapkan. 2. tutarl, mantkl. 3. kolay anlalr. 4. fiz. koherent, eevreli.

coherently cohesion cohesive cohort coiffeur coiffure coil coin coincide coincidence coincidental coincidentally coition coitus coke coke colander cold cold cream cold cream cold cuts cold fish cold snap cold snap cold sore cold war cold wave cold-blooded coldhearted coleslaw colic colitis collaborate collaboration collaborationist collaborator collage collapse collapsible collar collar stud collarbone collate collateral collateral security colleague collect collect call collect call collect o.s.

z. tutarl olarak. i. 1. yapklk, yapma. 2. uyum iinde olma, uyuma. 3. fiz. kohezyon. s. 1. yapm; birlemi. 2. uyum salayan. 3. fiz. kohezif. i. 1. hempa, su orta. 2. yanda, taraftar, desteki. 3. (insanlardan oluan) grup. erkek. i. kuafr, kadn berberi olan i. sa biimi, sa tuvaleti. i. 1. kangal. 2. den. roda. 3. halka, kangal eklinde boru. 4. halka eklinde kvrlm sa. para basmak. 2. (szck/sz) i. madeni para. f. 1. madeni 5. elek. bobin. f. 1. sarmak, kangallamak; sarlmak, kangallanmak. 2. den. roda etmek. tretmek. rastlamak, ayn zamana rastlamak, atmak. 2. f. 1. with ile uymak, bir tesadf. i. rastlant, olmak. 3. mat. akmak. s. rastlant eseri olan, tesadfi. z. tesadfen, ans eseri. i., bak. coitus. i. cinsel iliki. i. kok kmr, kok. i. 1. k. dili kolal iecek. 2. argo kokain. i. kevgir, szge. s. souk. i. 1. souk, soukluk. 2. nezle. yz kremi, cilt kremi. yal krem. s et. souk kimse, frigo. havann aniden soumas, ani souk. aniden gelen souk hava. uuk. souk sava. souk dalgas. s. 1. duygusuz, acmasz, merhametsiz. 2. biyol. soukkanl. s. kat yrekli, merhametsiz. i. lahana salatas. i., tb. kolik, kalnbarsakta ve karn boluunda duyulan sanc. i., tb. kolit, kalnbarsak iltihab. f. birlikte almak, ibirlii yapmak. i. birlikte alma, ibirlii. i. ibirliki, kolaboratr. i. 1. birlikte alan kimse, ibirlii yapan kimse, kolaboratr. 2. ibirliki, kolaboratr. i. kolaj. f. 1. kmek, yklmak; kertmek, ykmak. 2. (iskemle/masa) alr kapanr olmak. 3. (proje/plan) suya dmek; bir sonuca s. alr kapanr, katlanabilir. balanmadan dalmak. 4. cesaretini kaybetmek. 5. (balon) i. 1. yaka. 2. gerdanlk. 3. tasma. f. 1. yaka takmak, tasma snmek. 6. tb. kmek. i. gme, kme, yklma. takmak. 2. yakalamak, yakasna yapmak. yakalk dmesi. i., anat. kprckkemii, kprck. f. 1. (sayfalar) sraya koymak; (formalar) harman etmek, harmanlamak. olan. 2. ikincil, tali, yardmc, tamamlayc. 3. ayn s. 1. yan yana 2. karlatrarak okumak. soydan kar gsterilen vekar gsterilen ve bir mlk, tahvil, (borca gelen. i. 1. (borca bir mlk, tahvil, senet v.b.ne dayal) senet v.b.ne dayal) teminat, kar teminat. 2. soyda. teminat, kar teminat. i. meslekta, i arkada. f. 1. toplamak; biriktirmek; derlemek; toparlamak; devirmek; toplanmak; birikmek: He collects stamps. Pul biriktiriyor. They demeli telefon konumas. dont collect trash on Saturdays. Cumartesi gnleri p demeli telefon konumas. toplamyorlar. Let me collect my papers. Ktlarm kendini toparlamak. toparlayaym. They went out to the orchard and collected some pears. Baheye kp armut devirdiler. Were collecting proverbs. Atasz derliyoruz. A lot of dust has collected on this couch. Bu kanepenin stnde epey toz birikti. 2. (gidip/gelip) almak: He has to collect his salary. Gidip maan almas lazm.

collect ones thoughts collected collection collective collective agreement collective bargaining collective farm collective memory collective noun collective noun collective ownership collector college collide collie collier collision colloq colloquial colloquialism colloquially colloquy Colombia Colombian colon colon colonel colonial colonialism colonialist colonise colonist colonization colonize colony color color filter color photograph color photograph color photography color printing color television/TV color-blind color-blindness colored colorfast colorful coloring coloring book colorless

kafasn toplamak. s. 1. toplu, hep bir arada, toplanm: the collected works of Shakespeare 2. koleksiyon. 3. (kilisede toplanan) para, iane. i. 1. toplama. Shakespearein toplu eserleri. 2. akl banda. s. kolektif; ortaklaa; ortak. toplu szleme. (iverenle ii temsilcileri arasnda) toplu grme. kolektif iftlik. ruhb. ortak bellek. dilb. topluluk ad. topluluk ismi. ortaklaa iyelik, ortak mlkiyet. i. 1. koleksiyoncu. 2. almc, tahsildar. 3. kolektr, topla. i. 1. niversite. 2. yksekokul. 3. faklte. f. arpmak; with -e arpmak. i. sko oban kpei. i., ng. 1. kmr gemisi. 2. kmr madeni iisi. i. arpma. ks. colloquial, colloquialism. s. konuma diline zg. i. konuma dilinde kullanlan szck/sz. z. konuma diliyle. i. karlkl konuma, mkleme. i. Kolombiya. i. Kolombiyal. s. 1. Kolombiya, Kolombiyaya zg. 2. Kolombiyal. i., anat. kolon. i. iki nokta st ste (:). i. albay. s. 1. kolonyal (sanat, mimari v.b.). 2. smrgeci. 3. (anayurdundan i. smrgecilik. ayr) bir kolonide yaayana zg. s. smrgeci. i. smrgecilik yanls. f., ng., bak. colonize. i. koloni kuran; kolonide yaayan. i. 1. -de koloni/koloniler kurma. 2. koloni haline getirme; koloni haline gelme. 3. smrgeletirme; smrgeleme. f. 1. -de koloni/koloniler kurmak. 2. koloni haline getirmek. 3. smrgeletirmek. i. 1. koloni. 2. smrge, koloni. i. 1. renk; boya. 2. renk, canllk. 3. o. bayrak, sancak. f. 1. boyamak. 2. renklendirmek; renklenmek. 3. renk deitirmek. renk filtresi. 4. yz kzarmak. renkli fotoraf. renkli fotoraf. renkli fotoraf ekme. foto., matb. renkli bask. renkli televizyon. s. renkkr. i. renkkrl, akromatopsi, daltonizm. s. 1. renkli. 2. kaba zenci, siyah. s. solmaz. s. 1. renkli. 2. renkli, canl. i. renk, boya. boyama kitab. s. 1. renksiz. 2. soluk, solgun, renksiz. 3. skc, monoton, tekdze. 4. silik, donuk; anlamsz. 5. tarafsz, yansz, renksiz.

colossal colour colt column columnist coma comatose comb comb out combat combat combat troops combat zone combat zone combatant combative combination combination lock combine combine combustible combustion come come about come across come along Come along. come around come at come back come between come by come close to come down come down in ones opinion come down in ones price come down in price come down in the world come down to earth come down with a cold come forward come from afar come hell or high water come home to come in come in handy come into come into collision with come into force come into play

s. muazzam, kocaman, ok byk, devasa. i., f., ng., bak. color. i. tay; spa. i. 1. mim. stun; kolon. 2. direk. 3. gazet. ke yazs, fkra. 4. ask. kol. ke yazar, fkra yazar. i., gazet. i. koma. s. 1. komada. 2. yar baygn. i. 1. tarak. 2. (horoz v.b.nde) ibik. 3. petek, bal petei. f. taramak. ayrmak. taramak, i. 1. muharebe, savama, sava, arpma. 2. vuruma, dvme. 3. atelisavamak. 2. dvmek. 3. mcadele etmek. f. (--ted, --ting) 1. bir tartma. muharip birlikler. ask. muharebe alan. sava alan. i. 1. sava, muharip. 2. dv. 3. ateli bir tartmaya katlan kimse. s. kavgac, dvken. i. 1. birleme, birleim; birletirme. 2. birlik. 3. (kilitte) ifre. 4. kim. bileim. 5. kombinezon. ifreli kilit. i. 1. tic. kartel. 2. bierdver. f. birlemek; birletirmek. s. kolay tutuan, yanc. i. kolay tutuan madde. i. yanma, tutuma. f. (came, come) 1. gelmek. Come July and well be swimming. Temmuz geldiinde denize girmi olacaz. 2. k. dili beli olmak, meydana gelmek. gelmek, boalmak; orgazm olmak. -e rastlamak, -e rast gelmek, ile karlamak. 1. ilerlemek. 2. iyilemek, sal gittike dzelmek. 3. (frsat) kmak. 4. beraber gelmek. Hadi canm. 1. kendine gelmek. 2. uramak. 3. dediine gelmek. 1. -e erimek, -e ulamak. 2. -e varmak, -i kefetmek. 3. stne yrmek, saldrmak. gelmek. 2. akla gelmek. 1. geri dnmek, geri aralarna girmek. 1. elde etmek. 2. uramak. He came close to losing his temper. Az kald tepesi atacakt. 1. to (bir kiiden/bir zamandan) (baka birine/baka bir zamana) kalmak. 2. (fiyat) dmek. 3. kmek, yklmak; (birini) eskisi kadar saymamak. dmek. (kendi malnn) fiyatn drmek. (bir eyin) fiyat dmek. (biri) (eskiden sahip olduu) para ve prestijini kaybetmek. hayal kurmaktan vazgemek, gereki olmak. nezle olmak. (belirli bir amala) ortaya kmak: Nobody came forward to claim that cat. Kimse kp da o kedi benim demedi. ok uzaklardan gelmek. ne olursa olsun, btn zorluklara ramen. kafasna dank etmek. 1. girmek: Come in! eri gir!/Buyrun! 2. (yarma sonunda) (belirli bir srada) olmak: He came in first. Birinci oldu. 3. ie yaramak. varmak, gelmek: Has the plane come in yet? Uak geldi mi? 4. 1. (mirasa) konmak. 2. girmek, katlmak. (met halindeki deniz) kabarmak, ykselmek. 5. moda olmak. ile arpmak. yrrle girmek. meydana kmak, kullanlmaya balamak, etkili olmak.

come into possession of come into power come into prominence come into sight come into the picture come into the world come into use come into view come of come off Come off it! come off worst/get the worst of it come on Come on! come ones way come out come out of ones shell come out on top come through come through come through with come to come to a dead stop come to a decision come to a head come to a head come to a point come to a point/ make a point of come to a stop come to an agreement come to blows come to blows come to close quarters come to fruition come to grief come to grief come to grips come to grips with come to grips with come to hand come to life come to life come to light come to mind come to naught come to nothing come to nothing/naught come to ones senses come to pass come to rest

-in sahibi olmak. 1. i bana gemek. 2. iktidara gemek. herkesin dikkatini ekmeye balamak; n plana kmak. grnmeye balamak. ortaya kmak. dnyaya gelmek, domak. kullanlmaya balamak. ortaya kmak, grnmek. -den kmak. 1. kopmak, kmak, dmek. 2. olmak, meydana gelmek. k. dili Yalan brak!/Brak! k. dili 1. yenilmek, altta kalmak. 2. en ok zarara uramak. sahneye kmak. 1. Haydi! 2. Yok canm! k. dili (frsat) eline gemek. 1. kmak, grnmek, gzkmek. 2. (haber) yaylmak; (yayn) yaymlanmak. 3. (leke) kmak. almak, suskunluu brakmak. k. dili 1. muzaffer kmak. 2. birinci olmak. 3. baarl bir sonu almak; baarl olmak; drt ayak stne dmek. gerekeni/beklenileni yapmak/becermek. k. dili 1. kendini gstermek, belli olmak. 2. kendinden bekleneni yapmak, bakalarn hayal krklna uratmamak. 3. k. dili (beklenileni) yapmak. (zor bir durumdan) sa olarak kmak. 4. (bir haber) gelmek. aylmak, kendine gelmek. tamamen durmak. karara varmak. dnm noktasna varmak. son noktaya varmak. (av kpei) ferma yapmak, fermaya oturmak. 1. (bir eyi) bilhassa yapmak. 2. -e zen gstermek, -e zenmek. durmak; stop/istop etmek. bir karara varmak, uyumak. yumruk yumrua gelmek. yumruk yumrua gelmek. gs gse dvmek, cenklemek. gereklemek. 1. ba darda olmak. 2. baarszla uramak. felakete uramak, belasn bulmak. (with) (ile) kapmak, dvmeye balamak. -in esaslarn ele almak. ile ciddi bir ekilde ilgilenmek. 1. kmak, bulunmak. 2. gelmek, varmak. canlanmak. aylmak. kefedilmek. aklna gelmek, hatrlamak. boa kmak. suya dmek. baarsz kalmak. akl bana gelmek, akln bana toplamak. olmak, meydana gelmek. durmak.

birinin imdadna yetimek. come to s.o.s rescue (bir yere) devaml yaamak amacyla gelmek: Hes come to come to stay stay. Artk burada kalacak. 1. (with) anlamaya varmak, mutabk kalmak. 2. with come to terms (sevmedii bir eyi) glkle kabul etmek. mutabk kalmak, anlamak. come to terms (kabul edilmesi zor olan bir eyi) kabul etmek/kabullenmek. come to terms with ne gemek, sivrilmek. come to the fore sadede gelmek. come to the point gereklemek. come true doru kmak, gereklemek. come true (-in yetki alanna) girmek. come under almak, zlmek. come undone k. dili telaa kaplmak, etekleri tutumak, itidalini kaybetmek. come unglued zlmek, almak. come untied -e atmak, ile karlamak. come up against (birinin) para ve prestiji artmak. come up in the world 1. (belirli bir hizaya) kadar gelmek. 2. (belirli bir seviyeyi) come up to tutturmak. plan, are, cevap v.b.ni) bulmak. k. dili (bir come up with -e rastlamak. come upon ne olursa olsun. come what may ne olursa olsun. come what may sona ermek, bitmek. come/draw to a close -e rastlamak, -e tesadf etmek. come/run across come/run up against a blank k. dili kmaza girmek, amaza dmek. wall i. 1. eski formunu bulma. 2. argo zekice ve yerinde cevap. comeback i. 1. komedyen. 2. komedi yazar. comedian i. kadn komedyen. comedienne i. 1. d. 2. hayal krkl. comedown i. komedi. comedy s. alml. comely i. come-on i. kuyrukluyldz. comet i. 1. rahatlk, ferahlk, konfor. 2. teselli. f. 1. rahat ettirmek. 2. comfort teselli hela. umumietmek. comfort station s. rahat, konforlu. comfortable z. rahata. comfortably i. 1. rahatlatc ey. 2. teselli edici kimse/ey. 3. yorgan. 4. ng. comforter emzik, kauuk meme. 5.komik. 2. komedi ile ilgili. i. komedi s. 1. gldrc, gln, ng. kakol, atk. comic oyuncusu. izgi roman. comic book operakomik. comic opera bant-karikatr. comic strip s. komik. comical i. bant-karikatr. comics i. geli, yaklama. s. gelen, nmzdeki, gelecek, yaklaan. coming i. virgl. comma i. 1. emir, komut. 2. egemenlik, buyruk, hkmranlk. 3. bilg. command komut: search command arama zere) el 4. komutanlk, f. 1. (askeri hizmette kullanmak komutu. koymak. 2. askeri bir commandeer kumandanlk: Airetmek. Command Hava Savunma Defense hizmete mecburkomutan. 2. deniz binbas. i. 1. kumandan, commander Komutanl. f. 1. emretmek; komuta etmek. 2. (bir yer) -e bakomutan. commander in chief hkim olmak, -e bakmak. s. 1. emreden. 2. etkili. 3. hkim. commanding i. emir. commandment

commando commemorate commemoration commemorative commemorative stamp commence commencement commend commendable commensurate comment commentary commentator commerce commercial commercial law commercial law commercial traveller commercialise commercialize commingle commiserate commiseration commission commissioned commissioned officer commissioner commit commit an impiety commit an offense commit o.s. commit suicide commit to memory commit to prison commit to writing commitment committee commode commodious commodity common common fraction common ground common knowledge common law common law common man Common Market common noun common noun

i. 1. komando birlii. 2. komando. f. anmak. i. 1. anma, hatrasn yad etme. 2. anma treni. s. (birinin/bir eyin) ansna yaplan. hatra pulu. f. balamak. i. 1. balama, balang. 2. diploma treni. f. 1. tavsiye etmek, salk vermek. 2. vmek. 3. emanet etmek. s. vgye deer. s. orantl, eit. i. 1. yorum, tefsir. 2. amlama. 3. eletiri, tenkit. f. sz sylemek; on hakknda fikrini sylemek, hakknda yorumda i. yorum, tefsir. bulunmak. i. 1. yorumcu. 2. eletirmen. i. ticaret, alm satm. s. ticari. i., radyo, TV reklam. ticaret hukuku. ticaret hukuku. ng. (gezici) sat temsilcisi. f., ng., bak. commercialize. f. -i ticaret arac yaparak bayalatrmak. f. karmak; katmak, kartrmak. f. -in derdini paylamak. i. teselli, acma. i. 1. grev, vazife, i. 2. ileme. 3. eylem. 4. komisyon creti, yzdelik. 5. kurul, komisyon. 6. yetki. f. 1. atamak, tayin etmek. s. 2. grevlendirmek. 3. den. donanmaya katmak. subay. i. 1. komisyon yesi. 2. ube mdr. f. (--ted, --ting) 1. ilemek, yapmak. 2. emanet etmek, teslim etmek. kar saygszlk etmek. Allaha 3. sz vererek balamak. su ilemek. 1. (bir konuda) ne dndn sylemek, fikrini sylemek. 2. to sz vermek: Youve committed yourself to doing this. Bunu intihar etmek. yapmaya sz verdin. ezberlemek. hapsetmek. yazmak. i. 1. sz, vaat; taahht, stenme. 2. kesin karar. 3. teslim etme; teslim olma. 4. ballk,komisyon, encmen. i. kurul, komite, heyet, sadakat. i. 1. lazmlk iskemlesi. 2. klozet. s. ferah, geni. i. mal, eya. staple commodities balca sat rnleri. s. 1. mterek, ortak; beraber yaplan: common defense ortak savunma.kesir, baya kesir. mat. adi common enemy ortak dman. common grave ortak bir mezar. common prayer herkesin beraber okuduu dua. 2. ortak bir zevk, gr, tutku v.b.: Theres no common ground yaygn, ska rastlanan: a common sentiment yaygn bir his. 3. between them. Onlarn hibir ortak yan yok. bilinen gerek. adi, baya, basit: There was something common about her. Onda bir adilik vard. hukuk. common-law marriage resmi rf ve dete dayanan nikhsz beraber yaama. rf ve det hukuku. sradan insan, sokaktaki adam. Ortak Pazar. dilb. cins ad, cins ismi. cins isim.

common property common sense common sense common stock common touch commonly commonplace commonwealth commotion communal commune commune communicable communicate communication communicative communion communiqu communism communist community commute commuter comp compact compact compact compact disk compact disk player companion companionable companionship company comparable comparative comparative anatomy comparative degree comparative linguistics comparative linguistics compare compare notes compare notes comparison compartment compartmentalize compass compass needle compassion compassionate compatibility

ortak mal. saduyu. saduyu, aklselim. adi hisse senetleri. sempatiklik. z. ounlukla; genellikle. s. 1. sradan, baya. 2. olaan. i. 1. beylik laf, klie, basmakalp sz. ulus. 2. cumhuriyet. 3. eyalet. i. 1. 2. sradan bir ey. i. 1. amata, grlt patrt. 2. karklk. s. 1. toplumla ilgili, toplumsal, halka ait. 2. umumun mal olan. i. komn. f. sohbet etmek, sylemek. s. bulac. f. 1. iletmek, nakletmek, bildirmek. 2. (hastal) bulatrmak, sirayet ettirmek. 3.iletilme, iletili. 2. (mektup, not, telgraf gibi i. 1. iletme, iletim; (with) (ile) haberlemek, iletimek; (ile) iletiim kurmak. 4. (odalar) birbirine almak; with (bir oda) iletilen) haber. 3. iletiim, haberleme, komnikasyon. 4. o. s. konukan. (baka bir odaya) almak. 5. Hrist. komnyon almak; (birine) haberleme; ulam. i. 1. paylama. 2. katlma. 3. Hrist. komnyon. 4. Hrist. mezhep. komnyon vermek. i. (ksa ve resmi) bildiri. i. komnizm. i., s. komnist. i. 1. toplum, cemiyet. 2. topluluk. 3. halk, kamu, amme. 4. mterek tasarruf, ortak mal sahiplii. banliydeki ev ile f. 1. (cezay) hafifletmek, evirmek. 2. ehirdeki iyeri arasnda her gn gidip gelmek. gn gidip i. banliydeki evi ile ehirdeki iyeri arasnda her gelen kimse. ks. companion, compare, compiled, complete. s. 1. youn, kesif, sk, sk. 2. ksa, zl. i. 1. pudriyer, pudralk. 2. oto. kk araba. i. szleme, szl anlama. f. szlemek. kompakt disk. kompakt disk alar. i. 1. arkada, yolda. 2. e. 3. refakati. 4. elkitab, rehber. s. sokulgan, cana yakn, yalpak. i. arkadalk, elik. i. 1. irket, kumpanya, ortaklk. 2. topluluk, kumpanya. 3. elik, refakat, arkadalk. benzer. s. karlatrlabilir; 4. misafirler; misafir. 5. beraberindekiler, arkadalar. 6. ask. blk. s. 1. karlatrmal, mukayeseli. 2. orantl, nispi. 3. dilb. (sfat veya zarflarn) stnlk derecesini gsteren. i. karlatrmal anatomi. dilb. stnlk derecesi. karlatrmal dilbilim. karlatrmal dilbilim. f. 1. (with) (ile) karlatrmak. 2. to -e benzetmek; -e benzemek. gr alveriinde bulunmak. fikir alveriinde bulunmak, gr alveriinde bulunmak. i. karlatrma, mukayese. i. 1. blme, blm. 2. d.y. kompartman. f. blmelere ayrmak. i. 1. pusula. 2. pergel. 3. evre. 4. snr. 5. alan, saha. pusula ibresi, pusula inesi. i. efkat, merhamet, acma, sevecenlik. s. efkatli, merhametli, bakalarna acyan, sevecen. i. uyumluluk, uyum, uyma, badama.

compatible compatriot compel compensate compensate for one thing by/with another compensate s.o. for compensation compere compete competence competent competition competitive competitor compile complacency complacent complain complainant complaint complaisance complaisant complement complement complementary complete complete with complete works completely completion complex complex complex sentence complexion complexity compliance compliant complicate complicate complicated complication complicity compliment compliment complimentary compliments compliments of the season comply component comport

s. 1. (with) (ile) uyumlu, (ile) badaan. 2. geimli. i. vatanda, yurtta. f. (--led, --ling) zorlamak, mecbur etmek. f. 1. tazmin etmek, bedelini demek. 2. telafi etmek. bir eyi baka bir eyle telafi etmek: She compensates for her occasional rudenesses by frequently making us laugh. Bizi sk -in bedelini birine demek. sk gldrerek arasra yapt kabalklar telafi ediyor. i. 1. tazminat paras, tazminat. 2. telafi. 3. fayda, faydal taraf, olumlu taraf. i. sunucu, takdimci. f. 1. with ile yarmak. 2. for iin yarmak. 3. with tic. ile rekabet etmek. i. 1. yeterlik, kifayet. 2. yetenek, kabiliyet. 3. ehliyet, yetki. s. 1. yeterli, ehil; yetenekli; iin stesinden gelebilen. 2. yetkili. i. 1. yarma. 2. tic. rekabet. s. 1. rekabete dayanan. 2. bakalaryla rekabet edebilir. i. 1. tic. rakip. 2. yarmac. f. derlemek. i. kendinden honut olma. s. kendinden honut. f. ikyet etmek, yaknmak. i. ikyeti, davac. i. 1. ikyet, yaknma. 2. hastalk. i. yumuaklk, yumuak ballk. s. yumuak, yumuak bal. i.1. tamamlayc. 2. dilb. tmle. f. tamamlamak. s. tamamlayan, tamamlayc, tmleyici. s. 1. tam, katksz: Im in complete sympathy with what youre saying. Senin dediklerine the books complete with a bookas a ile beraber: You can buy tamamyla katlyorum. It came case complete surprise. Tam bir srprizdi. Hesberaber be idiot! a complete milyar for fiveeserler: the complete works of Hseyin Rahmi Hseyin btn billion liras. Kitaplar, bir kitaplkla Tam bir dangalak! 2. tamam, tamamlanm. 3. tamam, eksiksiz: liraya alabilirsiniz. Rahminin btn eserleri. z. tamamen,not complete. Bu kitap tamam deil. Dinner wouldn This books btnyle. t1. bitirme, tamamlama; bitme, tamamlanma, sona yemei i. be complete without soup. orba olmadan akam erme. 2. eksik olurdu. f. tamamlamak. yerine getirme. i. 1. bileik/kark ey. 2. karmaa. 3. ruhb. kompleks, karmaa. 4. 1. karmak, kompleks. 2. mat. kompleks, karmak. s. ekon. kompleks. dilb. giriik cmle. i. 1. cilt, ten, tenin rengi. 2. grn, grnm. i. karmaklk. i. 1. uyma, riayet. 2. uyma, boyun eme, itaat. 3. uysallk. s. uysal, yumuak bal, itaatkr. f. karmatrmak; etrefilletirmek, zorlatrmak, gletirmek. s. karmak; etrefil. s. karmak; etrefil, aprak, anlalmas g, zlmesi g. i. 1. karmak hale getirme. 2. (bir ie giritikten sonra ortaya kan) engel, prz, karmaa. i. 1. su ortakl. 2. glk, zorluk. 3. karmaklk, karklk. 4. tb. komplikasyon, ihtilat. f. (on) tebrik etmek, kutlamak; iltifat etmek, kompliman yapmak. i. iltifat, kompliman. s. 1. hediye olarak verilen, cretsiz, parasz. 2. iltifat eden; vg dolu, vc. 2. sayglar. 3. tebrikler. i. 1. selamlar. ng. tebrikler. f. with -e uymak, -e riayet etmek. i. e, unsur, para, eleman, cz. s. bileimde bulunan. f. with -e uymak, -e uygun olmak: The results comport with our expectations. Sonular beklediimiz gibi oldu.

comport o.s. compose compose o.s. composer composite composition compositor compost composure compote compound compound compound interest compound sentence compound word comprehend comprehensible comprehension comprehensive compress compress compressed air compression compressor comprise compromise compromise on compromise with compulsion compulsive compulsory compunction compute computer computer chip computer engineer computer engineering computer hardware computer operator computer program computer programmer computer programming computer software computerise computerize comrade con con concave concave

davranmak, hareket etmek: She always comports herself with dignity. O her zaman arbal bir ekildeiir yazmak. 2. f. 1. (mzik/iir) yazmak; beste yapmak; davranr. (aralarndaki anlamazlklar) gidermek. kendine hkim olmak, kendine gelmek. i. besteci, bestekr, kompozitr. s. 1. bileik. 2. karma, kark. i. 1. (yazl dev olarak) kompozisyon. 2. beste. 3. gz. san. kompozisyon. 4. kim. bileim. 5. beste yapma; iir yazma. 6. i. dizgici, mrettip. oluum. i. rm yaprakla kark gbre, komposto. i. itidal, lmllk; sakinlik, soukkanllk. i. komposto, hoaf. i. iinde binalar bulunan etraf duvarla evrili yer. s. bileik. i. bileim, terkip. bileik faiz. dilb. birleik cmle. dilb. birleik szck. f. 1. kavramak, anlamak. 2. kapsamak, iine almak. s. kavranabilir, anlalabilir. i. 1. kavray, anlay. 2. kapsam. s. kapsaml, etrafl, geni. f. sktrmak. i. kompres. sktrlm hava. i. sktrma, basn, tazyik, kompresyon. i. kompresr. f. kapsamak, iermek, -den olumak; oluturmak. i. (taraflarn karlkl dn vererek yapt) anlama, uzlama, uyuma. f. 1.uzlamak.dn vererek anlamaya varmak, (bir konuda) karlkl uzlamak. 2. uzlatrmak. 3. erefini tehlikeye atmak. 4. ile uzlamak, ile uyumak. tehlikeye atmak. i. 1. zorlama. 2. ruhb. dayanlmaz bir istek, itepi, zorgu. s. 1. zorlayc. 2. ruhb. zorgulu. s. zorunlu, mecburi. i. vicdan rahatszl/azab. f. hesap etmek, hesaplamak. i. bilgisayar, kompter. bilgisayar ipi. bilgisayar mhendisi. bilgisayar mhendislii. bilgisayar donanm. bilgisayar operatr, sistem operatr. bilgisayar program. bilgisayar programcs. bilgisayar programlamas. bilgisayar yazlm. f., ng., bak. computerize. f. 1. bilgisayara geirmek. 2. bilgisayarla donatmak. i. yolda, arkada. z. kar, aleyhte. f. (--ned, --ning) aldatmak, kandrmak. s. ibkey, obruk, konkav. i. ibkey yzey.

conceal concede conceit conceited conceivable conceive conceive of concentrate concentrated concentration concentration camp concentric concept conception concern concern o.s. with concerned concerning concert concerted concerto concession conch conciliate conciliation conciliatory concise concisely conclude concluding conclusion conclusive concoct concoction concord concourse concrete concrete mixer concur concurrence concurrent concurrently concussion condemn condemn to death condemnation condensation condense condensed milk condenser

f. gizlemek, gizli tutmak, saklamak, rtmek. f. 1. kabul etmek, itiraf etmek, teslim etmek. 2. vermek, brakmak. i. kendini beenme, kibir, gurur. s. kendini beenmi, kibirli. s. akla gelebilir; dnlebilir; hayal edilebilir. f. 1. gebe kalmak. 2. anlamak, kavramak, idrak etmek. 3. dnmek, tasavvur etmek. 4. tasarlamak,aaklna gelmek. Ona dnmek.d a dislike I have conceived dislike for him. kartoplamak, bir araya getirmek, ymak; toplanmak. 2. f. 1. iimde bir nefret uyand. younlatrmak;deriik. 2. youn. deritirmek, koyulatrmak. 4. s. 1. konsantre, younlamak. 3. dnceyi/dikkati/gc bir noktada toplamak, konsantre olmak. i. 1. dikkati bir noktada toplama, konsantrasyon. 2. toplama, bir i. konsantre, deriik madde. araya getirme, yma; toplanma, toplam. 3. konsantrasyon, toplama kamp. deriim. s. merkezleri bir, ortak merkezli. i. 1. kavram, mefhum. 2. gr, fikir. i. 1. gebe kalma. 2. balang. 3. kavram. 4. dnce, fikir, gr. i. 1. (birini) ilgilendiren ey: Its one of our major concerns. Bizi en ok ilgilendiren ile ilgilenmek. 2. ilgi: I understand the ile megul olmak, eylerden biri. reason for your concern. Duyduunuz ilginin sebebini s. 1. ilgili, alakal. 2. endieli, dnceli. anlyorum. 3. endie, kayg: That is not a cause for concern. edat ile ilgili olarak, -e dair,ey deil o. 4. firma. f. 1. ilgili olmak; Kayglanlmas gereken bir hakknda. ilgilendirmek; etkilemek: The article birlik. i. 1. konser, dinleti. 2. uyum, ahenk, concerns the future. Makale gelecekle ilgili. This doesnt concern you. Bu seni s. 1. birlikte yaplm. 2. birlikte planlanm. ilgilendirmez. 2. kayglandrmak. i. konerto. i. 1. kabul, itiraf, teslim. 2. taviz, dn. 3. imtiyaz, izin. i. byk deniz kabuu. f. 1. gnln almak, yattrmak. 2. uzlatrmak. i. 1. gnln alma, yattrma. 2. uzlatrma. s. gnl alc, yattrc. s. ksa, veciz; zl, az ve z. z. ksaca, az ve z. f. 1. bitirmek, sona erdirmek; bitmek, sona ermek. 2. sonuca varmak, sonu karmak. 3. (bir iin) sonunu getirmek. 4. bir s. son, biti. karara varmak, karar vermek. i. 1. son, nihayet. 2. sonu, netice. 3. karar. s. 1. kesin, kati. 2. son, nihai. f. 1. birbirine kartrarak hazrlamak, tertip etmek, yapmak. 2. (hikye/yalan) uydurmak, dzmek. i. 1. karm. 2. kartrma. i. 1. uyum, ahenk; bar. 2. anlama, antlama. i. 1. toplanma, bir araya gelme. 2. kalabalk, izdiham. 3. (havaalannda/garda) i. beton. s. 1. somut. 2. beton. byk yolcu salonu; meydan. betonyer, betonkarar, beton kartrc, malaksr. f. (--red, --ring) 1. ayn fikirde olmak, uyumak. 2. ayn zamana rastlamak,ayn olma, birlik, uyuma. 2. ayn zamana rastlama. i. 1. (fikir) atmak. s. 1. ayn zamana rastlayan. 2. ayn olan, uyuan. z. ayn zamanda. i. 1. beyin sarsnts. 2. iddetli sarsnt. f. 1. knamak, ayplamak. 2. sulu karmak. 3. mahkm etmek. 4. huk. mahkm etmek. resmen yasaklamak. 5. huk. idama -in kullanlmasn kamulatrmak, istimlak etmek. 6. sululuunu aa vurmak. i. 1. knama, ayplama. 2. kabahatli bulma. 3. sulu karma. 4. mahkm etme; mahkmiyet. 5. kamulatrma, istimlak. i. 1. buu. 2. buulama. 3. kim., fiz. younlatrma; younlama, kondansasyon. 4. svlatrma; svlama. 5. f. 1. kim., fiz. younlatrmak, koyulatrmak; younlamak, ksaltma, zet. (buhar/gaz) svlatrmak; (buhar/gaz) koyulamak. 2. ekerli konsantre st. svlamak. 3. (yazy/sz) ksaltmak, zetlemek. i. 1. fiz. kondansatr, younla. 2. kim. youturucu.

condescend condescending condescension condiment condition conditional conditional mood conditional sale conditionally condole condolence condom condone conduce conducive conduct conduct conduct o.s. conduction conductive conductivity conductor cone confection confectionary confectioner confectioners sugar confectioners sugar confectionery confederacy confederate confederate confederated confederation confer conference confess confession confessional confessor confidant confide confide in s.o. confidence confidence game confidence in confidence man confident confidential confidentially

f. tenezzl etmek, szde alakgnlllk gstermek, ltfetmek. s. tenezzl eden. i. tenezzl. i. yemee eni veren ey. i. 1. art, koul: Its one of the conditions of the agreement. Anlamann artlarndan biri.kaytl.aredilb. art kipi. s. koullu, artl, arta bal, What i., living conditions like there? Oradaki hayat artlar nasl? 2. hal, durum: This house is dilb. art kipi. not in very good condition. Bu evin hali pek iyi deil. 3. salk arta bal sat. durumu: Hes in good condition. Sal yerinde. This players in great condition. Bu oyuncunun kondisyonu ok iyi. Does she z. artl olarak. have a basal dilemek, taziyedemi rahatsz?/Kalbi mi var? f. with heart condition? Kalbinden bulunmak. What do you think of his mental condition? Onun akli durumu i. basal, dnyorsun? f. 1. artlandrmak, koullandrmak. hakknda ne taziye. i. etkilemek: kaput. 2.prezervatif, Such teachings will condition his attitude to life. O gibi retiler onun hayata bakn etkileyecek. 3. (oyuncuyu) iyi f. gz yummak, grmezlikten gelmek. bir kondisyona getirmek. 4. (birini) (belirli bir duruma) getirmek: f. to/toward -e neden olmak, -e vesile olmak. You cant condition him to accept that. Kendisini onu kabul s. edecek duruma getiremezsiniz. i. 1. davran, tavr, hareket. 2. ynetim, idare. f. 1. yrtmek; ynetmek, idare etmek: Youve conducted this siege well. ekilde) davranmak: He conducted himself well at (belirli bir Bu kuatmay ok iyi yrttnz. You cant conduct such experiments iyi davrand. byle denemeler yapamazsnz. the party. Partide here. Burada i., fiz. iletme, geirme, nakletme. They conduct a college. Bir koleji ynetiyorlar. Whos going to s., fiz. iletici, geirici, iletken, geirgen. conduct the orchestra? Orkestray kim ynetecek? 2. rehberlik etmek. 3. (sesi/elektrii) iletmek. i., fiz. iletkenlik, geirgenlik. i. 1. klavuz, nder, lider, ef. 2. d.y. bileti, kondktr. 3. (orkestra/koro iin) mak.4. iletken madde, iletken. bot. kozalak, i. 1. geom. koni. 2. ef. koni biiminde makara. 3. kozak. 4. (dondurma iin) klah. i. ekerleme, eker. i., bak. confectionery. i. ekerci. pudra ekeri. pudraeker, pudraekeri. i. 1. ekerleme imalathanesi. 2. ekerleme. i. konfederasyon, ittifak, birlik. s. birleik, balak, konfedere. i. su orta. f. birlemek, balamak; birletirmek. s. birleik, balak, konfedere. i. konfederasyon, birleik devletler. f. (--red, --ring) 1. (with) (ile) grmek, mzakere etmek; mzakere yapmak: I conferred with him on the matter. Meseleyi i. 1. grme. 2. toplant; konferans, kongre. onunla grtm. 2. (on/upon) (-e) (unvan, akademik derece) f. 1. itiraf etmek. 2. gnah kartmak. vermek. i. 1. itiraf. 2. gnah kartma. i. gnah kartma hcresi. i. gnah kartan papaz. i. srda, dert orta. f. to (srrn) -e sylemek. birine srrn sylemek. i. gven, itimat. dolandrclk, ktlk. I have confidence in him. Ona gvenirim./Ona itimadm var. dolandrc, kt. s. emin, inanan. s. gizli kalmas gereken, gizli: This is confidential. Bu aramzda kalsn. z. sr olarak.

confidently configuration confine confinement confirm confirmation confirmed bachelor confiscate confiscation conflagration conflict conflict conflict of interest conflict of laws conflicting conform conformism conformist conformity confound Confound it! confounded confront confrontation confuse confused confusion congeal congenial congeniality congenital congested congestion conglomerate conglomeration Congo Congolese congratulate congratulation Congratulations! congregate congregation congress congressional congressman congresswoman congruent congruous conic conifer

z. gvenle. i. 1. dzenleni, dzen. 2. grnm, biim. 3. geom., bilg. konfigrasyon. f. 1. to -e hapsetmek, -e kapatmak. 2. to (bir hastalk) (birini eve/yataa) balamak. 3. snrlamak, snrlandrmak.3. to -e i. 1. hapis, hapsedilme. 2. (eve/yataa) bal kalma. 4. hasretmek. snrlama, snrlandrma. etmek, teyit etmek. 2. (rezervasyonu) f. 1. dorulamak, tasdik 4. doum sonras yatakta kalma sresi. konfirme etmek;tasdik, teyit. 2. konfirmasyon; kesinletirme; i. 1. dorulama, kesinletirmek; salama balamak. 3. (birini) kutsayarak kiliseye3. papazn verdii etmek. 4. onaylamak, salama balama. ye olarak kabul ilmihal derslerine devam mzmin bekr. tasdikve kiliseye ye olarak kabul edilme; kiliseye ye olarak etme etmek. f. 1. (mala) el koymak, -i msadere etmek; (yasaklanm eyi) kabul treni. toplamak.el koyma, msadere;-i(yasaklanm3. kamulatrmak, i. 1. mala 2. -e haciz koymak, haczetmek. eyi) toplama. 2. istimlak etmek. haciz. 3. kamulatrma, istimlak. i. byk yangn. i. 1. uyumazlk, anlamazlk, ihtilaf. 2. sava, harp; (silahl) atma. 3. ruhb. atma. atmak, ile elimek. f. with ile uyumamak, ile kar atmas. kanuni ihtilaf. s. elikili. f. (to) (-e) uymak, (-e) riayet etmek. i. konformizm, uymaclk. i. konformist, uymac. i. uygunluk, uyma. f. artmak, akna evirmek. Allah kahretsin! s., k. dili kr olas, kahrolas. f. 1. with -e gidip sylemek/anlatmak: He confronted me with the problem. okuma; karlkl meydan okuma. 2. huk. kmak; i. 1. meydan Bana gelip meseleyi anlatt. 2. karsna (san, nn kesmek. 3. -in yzletirme. ile uramak: Are you kendisini sulayanla) stne gitmek;2. with (bir eyi/birini) f. 1. kafasn kartrmak, artmak. ready to confront this problem? Bu sorunla uramaya hazr (baka eyle/biriyle) kartrmak. s. 1. kafas karm, akna dnm. 2. kark, dzensiz; msn? karman orman. 3. ayrt edilemez, seilemez. i. 1. kafa karkl, aknlk. 2. karklk, dzensizlik. 3. bir eyi/birini baka ey/biri sanma. f. 1. dondurmak; donmak. 2. phtlatrmak; phtlamak. s. sempatik, sevimli; ho. i. 1. sempatiklik, sevimlilik. 2. uygunluk. s. doutan, yaradltan. s. 1. tkank. 2. kalabalk, tklm tklm. 3. tb. kan toplam. i. 1. tkanklk. 2. kalabalk, izdiham. 3. tb. kan toplanmas, kan hcumu. 2. tic. irketler grubu. 3. jeol. ym, konglomera. i. 1. kme. i. birikinti, yn, kme. i. i. (o. Con.go.lese) Kongolu. s. 1. Kongo, Kongoya zg. 2. Kongolu.etmek, kutlamak. f. tebrik i. tebrik, kutlama. Tebrikler!/Tebrik ederim. f. 1. toplamak, bir araya getirmek. 2. toplanmak, bir araya gelmek, birikmek. i. 1. toplama, toplant. 2. cemaat. i. kongre. s. kongreye ait. , o. con.gress.men (kanggrsmn) i., pol., A.B.D. Temsilciler Meclisi yesi (erkek). (kanggrswmn) i., pol., A.B.D. o. con.gress.wom.en Temsilciler Meclisi yesi (kadn). mat. benzer. s. 1. uygun, mnasip, yerinde. 2. s., bak. congruent. s., mat. konik. i., bot. kozalakl aa.

conjectural conjecture conjugal conjugate conjugation conjunction conjunctive conjunctivitis conjure conjure up conjurer connect connected connecting link connecting rod connection connexion connivance connive connoisseur connotation connote conquer conqueror conquest conscience conscientious conscientious objector conscientiously conscious consciously consciousness conscript conscript conscription consecrate consecration consecutive consecutively consensus consent consequence consequently conservation conservationist conservatism conservative conservatory conserve conserve

s. tahmini, varsaymsal, farazi. i. zan, san; tahmin, varsaym, farz. f. zannetmek, sanmak; tahmin etmek, farzetmek. s. evlilik ile ilgili, karkocala ait. f., dilb. ekmek. i., dilb. fiil ekimi. i. 1. dilb. bala. 2. birlik; birleme. 3. gkb. kavuum. s., dilb. balayc. i., tb. konjonktivit, konjonktiv iltihab. f. 1. hokkabazlk yaparak -i yapmak: She conjured a dove out of thehayal Hokkabazlk etmek. 2. -i anmsatmak, -i kard. 2. by 1. box. etmek; icat yaparak kutudan gvercin akla getirmek, yoluyla (ruh) armak. -i 1. hokkabaz, 3. hokkabazbyc. i. uyandrmak. sihirbaz. 2. gibi -i yapvermek. f. 1. balamak, birletirmek; balanmak, birlemek, bal olmak. 2. 1. bal, birletirilmi. 2. ba kurmak. 3. (with) (belirli bir s. (with) (iki ey arasnda) with -e bal, ile ilgili, -e ait. seferle) balantl olmak. 1. halka. 2. (iki ey arasndaki) balant, ilgi. oto. biyel, biyel/piston kolu. i. 1. balant, ba, iliki. 2. balama, birletirme. 3. tandk, arkada. 4. akraba, hsm. 5. balantl sefer. i., ng., bak. connection. i. 1. gz yumma. 2. su ortakl. f. 1. at -i grmezlikten gelmek, -e gz yummak. 2. with ile dolap/entrika evirmek. We connived together in the plot. i. eksper, erbap, uzman. Komployu birlikte hazrladk. i. yananlam, bir szcn artrd ey. f. akla getirmek, anlamna gelmek, demeye gelmek, gstermek, ifade etmek. f. 1. fethetmek, zaptetmek. 2. yenmek. i. fatih. i. 1. fetih, zapt. 2. zafer. i. 1. vicdan. 2. vicdanllk. s. 1. vicdanl. 2. zenli, itinal. 3. iine bal, vazifeinas. savaa kar olduu iin askerlik yapmay reddeden kimse. z. 1. vicdanna dayanarak; vicdanen. 2. zenle, itina ile. s. 1. bilinci yerinde, uuru yerinde. 2. farknda olan. 3. bilinli. z. bile bile, bilinli olarak. i. 1. of -in farknda olma, -i bilme. 2. bilin, uur. s., i. askere alnm (kimse). f. askere almak. i. 1. askere alma. 2. mecburi askerlik. f. 1. kutsamak, takdis etmek. 2. (birine) dini bir trenle (belirli bir unvan) vermek. 3. to -e adamak. i. 1. kutsama. 2. kutsama treni. s. 1. arka arkaya gelen, ardl. 2. mat. ardk. z. arka arkaya, art arda, ardk olarak. i. fikir birlii, oybirlii. i. rza: Theyve finally given their consent. Nihayet rza gsterdiler. netice. 2. we gain hernem. i. 1. sonu, How can semere. 3. consent? Onun rzasn nasl alabiliriz? She cant do it without my consent. Rzam olmadan z. bu/o yzden, bu/o nedenle, dolaysyla, binaenaleyh. onu yapamaz. f. (to) (-e) raz olmak, (-e) rza gstermek. i. 1. koruma, himaye. 2. doal kaynaklar koruma. i. doal kaynaklar koruma yanls. i. tutuculuk, muhafazakrlk. s. 1. tutucu, muhafazakr. 2. hi arya kamayan, lml. i. tutucu kimse. i. 1. limonluk, sera. 2. konservatuvar. f. korumak, muhafaza etmek. i. reel.

consider considerable considerably considerate consideration considering consign consignee consigner consignment consignor consist consistency consistent consistently consolation consolation prize console consolidate consonant consort consortium conspicuous conspiracy conspirator conspire constable constabulary constancy constant constantly constellation consternation constipation constituency constituent constitute constitution constitutional constrain constrained constraint constrict constriction construct construction construction site constructive construe consul

f. 1. zerinde dnmek; dnmek. 2. gz nnde tutmak, dikkate almak, hesaba katmak. 3. saymak, addetmek. ok. s. 1. nemli, hatr saylr. 2. byk, hayli, fazla, olduka z. epeyce, olduka. s. 1. dnceli, saygl, hrmetkr. 2. nazik. i. 1. nezaket, sayg, dnce. 2. zerinde dnme. 3. karlk, bedel; cret. 4.nnde 5. itibar, saygnlk. 6. etken, faktr. edat, ba. gz nem. tutulursa. z., k. dili her ey gz nnde tutulursa. f. 1. gndermek; vermek. 2. teslim etmek, emanet etmek. i. maln gnderildii kimse. i., bak. consignor. i. 1. mal gnderme, sevkyat. 2. gnderilen mal. i. mal gnderen kimse. f. 1. of -den meydana gelmek, -den olumak, -den ibaret olmak. 2.1. tutarlk, tutarllk, bal olmak.kvam; koyuluk; younluk. i. in -e dayanmak, -e insicam. 2. s. tutarl. z. 1. tutarl bir ekilde. 2. srekli olarak, devaml olarak, mtemadiyen. i. teselli, avun. teselli mkfat. f. avutmak, avundurmak, teselli etmek. f. 1. pekitirmek, takviye etmek, salamlatrmak; pekimek, salamlamak. 2. birletirmek; birlemek. 3. tic. -e uygun, ile i. nsz, sessiz, konson, konsonant. s. 1. to/with konsolide etmek. 2. ahenkli, uyumlu. uyumlu. arkadalk etmek. f. with ile i. konsorsiyum. s. gze arpan, dikkati eken. i. komplo. i. komplocu. f. komplo kurmak. i., ng. polis, polis memuru. i., ng. polis tekilat. i. 1. vefa. 2. sebat. 3. deimezlik. s. 1. deimez, sabit. 2. srekli, devaml. 3. sadk. i. 1. sabit ey. 2. srekli, daima. nicelik, sabit say, sabite. z. mat. deimez i., gkb. takmyldz. i. aknlk, hayret, korku, dehet. i. kabzlk, peklik. i. 1. bir seim blgesindeki semenler. 2. seim blgesi. s. btn oluturan. i. 1. semen. 2. e, unsur. f. 1. oluturmak, tekil etmek. 2. meydana getirmek, kurmak, tesisanayasa. 2. tzk, nizamname. 3. yap, bnye. 4. bileim, i. 1. etmek. 3. atamak, tayin etmek. terkip. s. 1. anayasal. 2. bnyesel, yapsal. i. salk iin yaplan yry. f. 1. zorlamak, mecbur etmek. 2. engellemek, menetmek. s. zoraki. i. 1. snrlama, tahdit. 2. kendini tutma. f. skmak, sktrmak, bzmek, daraltmak. i. 1. skma, bzme. 2. boaz, dar geit. f. 1. yapmak, ina etmek, bina etmek, kurmak, tertip etmek. 2. geom. izmek. inaat. 2. yap, inaat. 3. yorum, tefsir. 4. dilb. i. 1. yapm, ina, yap, ina, tertip. 5. geom. izim. inaat alan/sahas. s. 1. yapc, olumlu, mspet. 2. yapsal. f. 1. yorumlamak, tefsir etmek, mana vermek, anlamak. 2. (cmleyi) tahlil etmek.Romada) konsl. i. 1. konsolos. 2. (eski

consul general consular consular agent consulate consult consultant consultation consultative consultative committee consume consumed with jealousy consumer consumer durables consumer goods consumer nondurables consummate consummate consummate consumption cont contact contact lens contact lens contagious contain contain/have overtones container contaminate contamination contemplate contemplation contemplative contemporaneous contemporary contemporary with contempt contempt of court contemptible contemptuous contend content content contented contention contentment contents contest contest contestant context

bakonsolos. s. 1. konsolosa ait. 2. konsle ait. fahri konsolos. i. konsolosluk, konsoloshane. f. 1. danmak, bavurmak, mracaat etmek, sormak. 2. gz nnde tutmak, hesaba katmak. 3. with ile grmek. i. danman, mavir. i. 1. danma, mzakere, istiare. 2. tb. konsltasyon. s. danmanlkla ilgili, istiari. danma kurulu. f. 1. tketmek, yoaltmak, istihlak etmek. 2. yakp yok etmek. kskanlktan deliye dnm. i. tketici, yoaltc. dayankl tketim mallar. tketim maddeleri. dayanksz tketim mallar. s. tam, mkemmel, drt drtlk. s. tam, mkemmel, drt drtlk. f. tamamlamak, ikmal etmek. i. tketim, yoaltma, istihlak. ks. contents, continent, continue. i. 1. temas, deme, dokunma: It mustnt have any contact with the air. Havayla hi temas olmamal. 2. temas, iliki; irtibat, kontakt lens, lens. balant: Have you ever had any sort of contact with them? kontakt lens, lens. Onlarla herhangi bir temasnz oldu mu? Weve been in contact s. 1. tb. time. Epey zamandan 2. abuk yaylan. for somebulac, bulakan, sri.beri temastayz. Weve finally established radio contact iine almak.Onlarla nihayet radyoyla f. 1. kapsamak, iermek, with them. 2. kontrol altna almak, irtibat kurduk. 3. -de ... izleri/havas olmak: This story haber tutmak. tamak, (faydal olabilecek) tandk; kaynak, has ... izleri veren kimse; arac, Bu hikyede siyasi bir4. k. dili kontakt lens, political overtones. araclk yapan kimse. hava var. i. 1. (kutu,ile temasa kap. 2. konteyner. etmek. 2. temas etmek, lens. f. 1. ie v.b.) gemek, ile temas f. (mikrop, zehir v.b. demek, dokunmak. ile) kirletmek; bulatrmak. i. (mikrop, zehir v.b. ile) kirletme/kirletilme/kirlenme; bulatrma. f. 1. dnmek; dnp tanmak. 2. niyetinde olmak, tasarlamak. 3. tefekkr;seyretmek/izlemek.2. tasarlama. 3. i. 1. dnme, dikkatle dnp tanma. dikkatle seyretme/izleme. seven. 2. dalgn, dnceye dalm. s. 1. uzun uzun dnmeyi s. ada, ayn zamanda olan. s. ada, muasr. i. 1. yat, akran. 2. ada. ile ada. i. kk grme, hor grme. huk. mahkemeye itaatsizlik. s. aalk, alak, rezil. s. hakir gren, hor gren. f. 1. for iin yarmak, ekimek. 2. with ile uramak, mcadele etmek. 3. iddia etmek, ileri srmek. high sulfur content. Bu i. 1. ierik. 2. miktar: This coal has a kmrn kkrt miktar yksek. memnuniyet. f. honut etmek, s. honut, memnun. i. honutluk, memnun etmek, tatmin etmek. s. honut, memnun; rahat, mutlu. i. 1. sav, iddia, tez. 2. yarma, msabaka. 3. kavga, mnakaa. i. memnuniyet; rahatlk. i., o. iindekiler, ierik, muhteviyat. f. 1. (bir eye) itiraz edip yanl olduunu ispatlamaya almak. 2. yarmak. i. 1. yarma. 2. mcadele, ekime. i. yarmac. i. balam, kontekst.

Continent continent continent Continental continental contingency contingency fund contingent continual continually continuation continue continuity continuous continuously contort contorted contortion contour contracontraband contraception contraceptive contract contract contraction contractor contradict contradiction contradictory contrary contrary to contrast contrast contribute contribution contributor contrite contrive contrived control control control tower controversial controversy convalesce convalescence convalescent convection convene

i. i. kta, anakara. s. idrarn tutabilen; barsaklarna hkim olabilen. s. Avrupa ktasndaki lkelere zg. s. ktasal. i. 1. olaslk, ihtimal. 2. beklenmedik olay. ihtiyat fonu. s. on/upon -e bal. s. srekli, devaml. z. srekli, devaml, sk sk, boyuna, habire. i. devam, devam etme, srme. f. devam etmek, srmek. i. sreklilik, devamllk. s. srekli, devaml, aralksz. z. srekli, devaml, durmadan, aralksz. f. burmak, bkmek, emek, arptmak; -i arptarak tuhaf/anormal bir ekle sokmak. s. buruuk, bkk. i. burulma, bklme, eilme; -i arptarak tuhaf/anormal bir ekle hatlar, evre, ekil. i. d sokma. nek kar, zt, aksi. s. kaak, ithal veya ihrac yasaklanm. i. 1. kaak mal. 2. kaaklk. korunma. i. gebelikten s., i. gebelii nleyici (hap/alet). i. 1. szleme, mukavele, kontrat, akit. 2. szleme metni, mukavelename. f. 1. kasmak, daraltmak, ksaltmak, bzmek; kaslmak, daralmak, ksalmak, ekmek, bzlmek. 2. (hastalk) doum 3. i. 1. kaslma, daralma, ksalma, ekilme, bzlme. 2. kapmak. szleme rahim kaslarnn kaslmas. 3. dilb. (bir veya birka harf srasnda yapmak. i. mteahhit, stenci, stlenici, yklenici. atlarak yaplan) ksaltma. f. 1. yalanlamak, tekzip etmek, aksini iddia etmek. 2. ters dmek, elimek. i. 1. aykrlk, eliki, elime, tutarszlk. 2. yalanlama. s. elikili, eliik, tutarsz. s. 1. kntreri) aksi (kimse). 2. (kantreri) kart, aksi, zt, aykr. 3. (kantreri) ters ynden esen (rzgr). i. (kantreri) zt, kart, -in tersine/aksine. aksi, ters. z. (kantreri) aksine, tersine. i. 1. kartlk, ztlk. 2. foto. kontrast. f. 1. (aradaki fark gstermek zere) karlatrmak, mukayese etmek, kyas etmek. 2. vermek, balamak. 2. katkda f. (to) 1. (ba olarak) (with) (ile) elimek, (-e) ters dmek. bulunmak, 2. yardm, katk, pay. 3. makale, v.b.ne) yaz i. 1. ba. -in pay olmak. 3. (gazete, dergi yaz. vermek. i. 1. ba. 2. (gazete, dergi v.b.ne) yaz yazan kimse. 3. katkda bulunan kimse. s. piman, nadim, tvbekr. f. 1. (a way of/a means of) -in yolunu bulmak, iin bir yol bulmak: She uyduruk. a way to get herself invited to the party. s. uydurma, contrived Kendisini partiye davet ettirmenin yolunu buldu. 2. from (bir i. 1. kontrol, denetim. 2. ynetim, idare, egemenlik, hkimiyet. eyi) (baka bir eyden) uydurup yapmak. f. (--led, --ling) 1. kontrol etmek, denetlemek. 2. idare etmek, hkim olmak. kontrol kulesi. s. tartmal, ekimeli. i. tartma, ekime, anlamazlk. f. nekahet dneminde olmak, iyilemek. i. nekahet. s. nekahet dneminde olan. i. nekahet dnemindeki hasta. i., fiz., kim. konveksiyon, s yaym, iletim. f. 1. (toplant) yaplmak; toplanmak. 2. (toplantya ararak) toplamak.

convenience convenient convent convention conventional conventional weapons converge conversant conversation conversational conversationalist converse converse conversion convert convert converter convertible convex convey conveyance conveyer conveyor conveyor belt convict convict conviction convince convincing convivial conviviality convoke convolution convoy convulse convulsion convulsive coo cook cook cook ones goose cook s.o.s goose cook up cookbook cooked rice cooker cookery cookie cooking cookstove

i. 1. uygunluk, rahatlk, kolaylk, elverililik. 2. o. konfor. 3. ng. tuvalet, WC, lavabo. rahat; kullanl. s. uygun, elverili, msait; i. kadnlar manastr. i. 1. kongre; konvansiyon. 2. anlama, konvansiyon. 3. gelenek, det.geleneksel. 2. beylik, basmakalp, sradan. s. 1. konvansiyonel silahlar. f. 1. bir noktaya ynelmek. 2. geom. yaknsamak. s. with -e aina, -i iyi bilen. i. konuma, sohbet. s. 1. konumaya zg. 2. konuma dilinde. 3. konumaya hazr, konukan. biri. i. hosohbet f. (with) (ile) konumak, sohbet etmek. s. kart, zt, aksi, ters. i. kart anlaml sz/szck. i. 1. evirme, bir durumdan baka duruma getirme; deitirme, dntrme; evrilme; deime, dnme. 2. din deitirme. 3. i. 1. din deitiren kimse. 2. dnme, mhtedi. ihtida. f. (from) (to/into) (-den) (-e) evirmek, (bir durumdan) (baka duruma) getirmek; (-e) deitirmek, (-e) dntrmek. i., elek. evirge. s. 1. evrilebilir, baka duruma getirilebilir; deitirilebilir. 2. konvertibl (para). i. 1. st alabilen araba. 2. ekyat. s. dbkey, konveks. f. 1. tamak, gtrmek, iletmek, nakletmek. 2. iletmek, bildirmek. 3.nakil, devretmek. tat. 3. devretme, devir. 4. huk. i. 1. tama, huk. nakletme. 2. temlikname; feragatname. i., bak. conveyor. i. 1. tayc. 2. konveyr. tayc kay/bant, tama kay; bantl konveyr. i. mahkm, hkml. f. 1. mahkm etmek, hkm giydirmek. 2. sulu bulmak. i. 1. mahkm etme, hkm giydirme. 2. mahkmiyet. 3. inan; kanaat. f. ikna etmek, inandrmak. s. inandrc. s. neeli, en, keyifli. i. enlik ve ziyafet, elenti, elence. f. toplantya davet etmek. i. kvrm. i. konvoy. f. iddetle sarsmak. i. rpnma, ihtila, spazmoz. s. rpnmal. f. (kumru/gvercin) tmek, kuurmak, veymek. i. kumru t. i. a, ah. f. 1. piirmek; pimek. 2. k. dili (hesaplar) zerinde oynamak. k. dili iini bozmak. k. dili -i mahvetmek, -in canna okumak. k. dili uydurmak. i. yemek kitab. pilav. i., ng. frn (st ocak, alt frn olan mutfak aleti). i. yemek piirme sanat; alk. i. kurabiye, (tatl) rek, (tatl) kuru pasta; (tatl) biskvi. i. 1. yemek piirme/pime. 2. yemek piirme sanat. s. yemeklik, yemek(st ocak, kullanlan. i. frn piirmede alt frn olan mutfak aleti).

cooky cool cool as a cucumber Cool it! cool ones heels coop co-op coop up in cooperate cooperation cooperative coordinate coordinate coordination cop cope copier copious copiously copper coppersmith coppice copse copter copulate copy copy copyright coquette coquettish cor coral coral reef cord cordial cordiality cordially cordon cordon off corduroy corduroys core coriander cork corkscrew cormorant corn corn corn bread corn muffin

i., bak. cookie. s. 1. serin: a cool wind serin bir rzgr. cool water serin su. 2. insan serin tutan soukkanl. k. dili serinkanl, (giysi). 3. serinkanl, soukkanl, sakin. 4. souk, ilgisiz: He gave me a cool reception. Beni souk k. dili Sakin ol!/Ar ol! karlad. 5. k. dili harika, ok gzel, ok iyi. i. serinlik: the cool k. dili beklemek: He made me f. 1. my heels for soutmak; of the evening akam serinlii. cool serinletmek; at least fortyfive minutes. Beni en az krk serinlemek,kmese sokmak. be dakika bekletti. in the i. kmes. f. serinlemek; soumak: Cool the liquid refrigerator. Svy buzdolabnda sout. Its cooled off. Hava i., k. dili kooperatif. serinledi. 2. (fke, arzu v.b.ni) sndrmek; (birini) k. dili -e kapatmak, -e hapsetmek, -e tkmak. sakinletirmek, yattrmak; (fke, arzu v.b.) snmek; (biri) f. birlikte almak, ibirlii her growing desire. Onun byyen sakinlemek: That will cool yapmak. arzusunu o sndrr. You i. birlikte alma, ibirlii. need to cool off. Sakinlemen lazm. s. 1. ibirlii yapan. 2. ortak, mterek. i. kooperatif. s. ayn derecede, eit. i., mat., den., gkb., kim. koordinat. f. koordine etmek, egdmlemek, birbirine gre ayarlamak. i. koordinasyon, egdm, birbirine gre ayarlama. i., k. dili polis, aynasz. f. (with) (ile) ba etmek, (ile) baa kmak, (-in) stesinden gelmek. makinesi. i. fotokopi s. bol, ok, bereketli. z. bolca, bol miktarda. i. 1. bakr. 2. ufak para. s. 1. bakr. 2. bakr renginde. i. bakrc. i., bak. copse. i. koru, aalk, baltalk. i., k. dili helikopter. f. iftlemek. i. 1. kopya. 2. adet, tane; (yazl eserler iin) nsha. f. 1. kopya etmek. 2. taklit etmek. 3. (snavda) kopya ekmek. 4.telif hakk. f. telif hakk almak. i. bilg. kopyalamak. i. fettan kadn. s. fettan, cilveli. ks. corner, coroner, corpus, correct, correspondence. i., s. mercan. mercan kayal. i. 1. ip, sicim, kaytan; kordon. 2. (alg iin) tel. f. iple balamak. s. samimi, iten, yrekten, candan. i. likr. i. samimiyet, itenlik. z. candan, samimiyetle. i. kordon (grevli veya aralardan oluan dizi). kordon altna almak. i. (fitilli) kadife. s. fitilli kadifeden yaplm. i., o. kadife pantolon. i. 1. (etli meyvelerde) gbek, i. 2. nve, z, esas; merkez. i. kini. i. 1. (mantarmeesinin kabuu olan) mantar. 2. mantar tapa, mantar. f. mantarla tapalamak. i. tirbuon, tapa burgusu. i., zool. karabatak, Phalacrocorax. i. 1. msr. 2. ng. buday; hububat, tahl. i. nasr. msr ekmei. msr unundan yaplan ufak, yuvarlak ve tuzlu bir ekmek tr.

corn silk corn syrup corncob cornea cornelian cherry corner corner kick cornet cornetist cornflakes cornflour cornhusk cornice cornmeal cornstarch corny coronary coronation coroner coronet corporal corporal corporal punishment corporate corporation corps Corps of Engineers corpse corpuscle correct correct correct usage correction corrective correctly correctness correlate correlation correspond correspondence correspondent corresponding corridor corroborate corrode corrosion corrosive corrugate corrugated corrugated iron

msr pskl. msr pekmezi. i. msr koan. i., anat. saydam tabaka, kornea. kzlck. i. 1. ke, ke ba. 2. futbol korner, korner vuruu, ke at. 3. futbol korner, oyun ke at. futbol korner vuruu, alannn drt kesinden biri. f. 1. keye sktrmak, kstrmak. 2. (konumak/konuturmak iin) i. 1. mz. kornet. 2. ng. (dondurma iin) klah. yakalamak. 3. ... piyasasn ele geirmek. 4. viraj almak. i. korneti. i. msr gevrei. i., ng. msr niastas. i. msr kabuu. i. 1. korni. 2. mim. saak silmesi, korni. i. iri taneli msr unu. i. msr niastas. s. aptal. s., tb. 1. kalple ilgili. 2. koroner. i. 1. koroner damar, tadamar. 2. koroner tromboz; i. ta giyme treni. koroner oklzyon. i. pheli lm olaylarn aratran memur. i. kk ta. i., ask. onba. s. bedensel, bedeni, cismani. bedensel ceza, dayak. s. 1. ortak, kolektif. 2. anonim irkete ait. 3. irketletirilmi. 4. birleik, birlemi. i. 1. anonim irket. 2. tzelkii. 3. ng. belediye. i., ask. 1. kolordu. 2. snf, tekilat. stihkm Snf. i. ceset, l. i., anat. yuvar. f. dzeltmek, dorultmak, tashih etmek, slah etmek. s. 1. doru, yanlsz. 2. doru, yerinde. doru kullan, yerinde kullanma. i. dzeltme, tashih, slah. s. dzeltici, slah edici. z. doru olarak. i. doruluk. f. 1. karlkl ilikisi olmak. 2. aralarnda uygunluk salamak, (iki ey/sonu/rakam) arasndaballam, korelasyon. i. 1. karlkl iliki. 2. mat. iliki kurmak. i. birbiriyle ilgisi olan eylerin her biri. f. 1. (to/with) (-e) uymak, tekabl etmek: It corresponds with what she said. benzer taraf. 2. mektuplama. 3. mektuplar. i. 1. benzerlik; Onun dediklerine uyuyor. 2. to (biri/bir ey) (baka birinin/baka bir eyin) benzeri olmak: The Turkish il i. muhabir: Does your paper have a correspondent in Paris? corresponds to the English county. Trkiyedeki ilin ngiltere Gazetenizin Pariste muhabiri varcenturywith -e lessening was s. 1. benzeri kontluktur. 3. That m? s. saw a uygun: It of deki(bir eye) karlk olan: (with) (ile) mektuplamak. correspondent with her wishes. steklerine uygundu. Holland. O Spains influence and a corresponding rise in that of i. koridor, geit, dehliz. yzylda spanyann etkisinin azalp buna karlk Hollandann f. (bir dnce, ifade v.b.ni) pekitirmek, glendirmek, etkisinin arttna tank olundu. 2. ayn: Our sales in the first desteklemek, dorulamak, teyit etmek. f. (pas, kimyasal madde) rtmek, yemek, korozyona quarter of this year were better than they were in the uratmak; rmek, korozyona uramak. ilk ayna ait corresponding kimyasal maddeden ileri gelen) rme, i. 1. (pas veya period of last year. Bu yln satlarmz, geen yln ayn dnemindeki satlardan iyiydi. 3. korozyon. 2. jeol. anma/andrma, korozyon. s., i. rtc, korozif. mektuplamadan sorumlu olan. 4. toplantlara gelmeyip mektup f. krtrmak, buruturmak; burumak. (ye). yoluyla cemiyetin faaliyetlerine katlan s. oluklu (sa, karton v.b.). oluklu sa.

corrupt corruptible corruption corsage corset cortege cortex cortisone cos cos lettuce cos/romaine lettuce cosine cosmetic cosmic cosmonaut cosmopolitan cosmos cost cost cost a bomb cost a pretty penny cost an arm and a leg cost of living cost of living cost price cost price cost sheet cost, insurance and freight Costa Rica Costa Rican costly cost-of-living index costume costume ball cosy cot coterie cottage cotton cotton candy cotton gin cotton wool cottonseed couch couch cougar cough cough drop cough up could

s. 1. ahlaksz, ahlak kurallarna uymayan, soysuz. 2. rvet yiyen, rveti. 3.2. rvet almaya hazr. 4. yanl dolu (metin). s. 1. ayartlabilir. bozuk, yozlam (dil). f. 1. (birini) doru yoldan saptrmak, ayartmak. 2. -e rvet i. 1. (birini) doru yoldan saptrma, ayartma. 2. rvetilik. 3. yedirmek. 3. (dili) bozmak, yozlatrmak. ahlakszlk, ahlaksz olma.ss (dili) yozlatrma. bele takt) i. 1. korsaj. 2. (kadnlarn 4. olarak gs veya iek/iek demeti. i. korse. i. kortej, cenaze alay. i., anat. beyinzar, korteks. i. kortizon. i. marul. marul. i., mat. kosins. i., s. kozmetik. s. evrensel, kozmik. i. kozmonot. s., i. kozmopolit. i. evren, kinat, kozmos. i. 1. masraf, harcanan para; fiyat. 2. maliyet. f. (cost) 1. -e mal olmak; (bir eyin) fiyat (belirli bir miktar) olmak: How much does this cost? Bunun fiyat ne? It costs ten ng., k. dili pahalya patlamak. million liras. Fiyat on milyon lira. Itll cost you a lot. Sana epey pahalya mal olmak. pahalya mal olacak. It cost them their lives. Hayatlarna mal k. dili ok pahal olmak. oldu. 2. (bir eyin) (kaa) mal olacan hesap etmek: Have you costed pahall.kaa mal olacan hesap ettiniz mi? hayat it? Onun yaam maliyeti. maliyet fiyat. maliyet fiyat. maliyet cetveli. tic. sif, bir maln bedeli, sigortas ve navlunu ile birlikte maliyeti. i. Kosta Rika. i. Kosta Rikal. s. 1. Kosta Rika, Kosta Rikaya zg. 2. Kosta Rikal. pahal; masrafl. s. ok geim indeksi. i. 1. kyafet, elbise. 2. kostm. kyafet balosu. s., i., ng., bak. cozy. i. 1. (zerine bez gerili) portatif karyola. 2. ng. bebek karyolas. i. zmre, grup. i. 1. kk ev, kulbe. 2. yazlk ev, sayfiye evi. i. 1. pamuk; (hidrofil) pamuk. 2. ng. pamuk iplii. 3. pamuklu kuma, pamuklu. s. pamuklu. f. 1. (on) (to) -i ketenhelva, ketenhelvas. kavramak/anlamak, -in farkna varmak. 2. to -i sevmek, -den rr. holanmak. ng. (hidrofil) pamuk. i. iit. i. kanepe, sedir, divan. f. ifade etmek, beyan etmek. i., zool. puma, Felis concolor. i. ksrk. f. ksrmek. ksrk pastili. argo vermek, sklmek, ulanmak. yardmc f., bak. can.

could do with couldn`t council Council of Ministers Council of State councillor councilman councilor councilwoman counsel counselor counselor-at-law count count count count down count noses count on count ones chickens before theyre hatched count out money count s.o. in count s.o. out countdown countenance counter counter counteract counterattack counterbalance countercharge counterclockwise countercurrent counterdemonstration counterespionage counterfeit counterfeiter countermand countermeasure counteroffensive counterpane counterpart counterpoint counterproposal countersign counterspy countess counting ... countless country countryman

... ise iyi olur, ... ise fena olmaz: He could do with a bath. Banyo yapsa iyi olur. ks. could not. i. 1. kurul, komisyon; konsey, danma kurulu. 2. ng. belediye meclisi; ihtiyar heyeti. Bakanlar Kurulu, Kabine. Dantay, Devlet ras. i., ng., bak. councilor. o. coun.cil.men (kaunslmn) i. belediye meclisi yesi (erkek). i. 1. kurul yesi, komisyon yesi; konsey yesi. 2. ng. belediye meclisi yesi; ihtiyar heyeti yesi. o. coun.cil.wom.en (kaunslwmn) i. belediye meclisi yesi (kadn). i. 1. tavsiye, fikir, gr; nasihat, t. 2. avukat. f. nasihat vermek, t vermek. 2. avukat. 3. k. dili kurul yesi, komisyon i. 1. rehber, danman. yesi; konsey yesi. o. coun.sel.ors-at-law (kaunslrz.tl) i. avukat. i. kont. f. 1. say saymak: Do you know how to count? Saymay biliyor musun? She saym. 2. count from dilekesi veya iddianamede i. 1. sayma, can only huk. (dava one to ten. Ancak birden ona kadar sayabiliyor. 2. saymak, saysn bulmak: I counted twenty saylan)doru saymak. geriye sulama. people. Yirmi kiiyi saydm. Count the money now! Paray imdi k. dili saymak, addetmek: They saymak. say! 3.bir yerde hazr bulunanlar count themselves lucky. Kendilerini ansl sayyorlar. I count her among the greatest. 1. -e gvenmek. 2. -i beklemek, -i hesaba katmak. Onu en byklerden biri sayyorum. 4. nemli olmak: My k. dili ayy vurmadan postunu satmak. opinion doesnt count for much around here. Szm burada pek paralar birer birer saymak. kale alnmyor. Thats what really counts! Esas nemli olan o! k. dili birini (bir ie) katmak: If thats what youre up to, dont countdili birini (bir ie)planladnzYou can count me out of 1. k. me in! Yapmay katmamak: oysa beni o ie katmayn! that! Beni o iesayma. 2. on saniye iinde birden ona kadar i. geriye doru katma! sayarak boksrn nakavt olduunu ilan etmek. i. 1. ehre, yz, sima, grn; yz ifadesi. 2. destek, onama, tasvip. f. uygun bulmak, desteklemek, onamak, tasvip etmek; i. 1. tezgh. 2. fi, marka. 3. saya, sayc. msamaha etmek; gz yummak. i. 1. kart ey. 2. karlk. s. 1. ters, zt, aksi. 2. kar, mukabil. z. kar koymak, nlemek, etkisiz hale getirmek. f. 1. (to) -e kar, -in tersine. 2. aksi ynde. 3. tersine, aksine. f. 1. kar koymak. 2. karlk vermek, karlkta bulunmak. i. kar saldr. f. (kauntrblns) 1. (karlkl olarak) dengelemek, denkletirmek. 2. -e denk olmak. i. (kauntrblns) e arlk, i. kar sulama. denk. s. saat yelkovannn ters ynnde. z. sola (dnmek). i. ters aknt. i. kar gsteri. i. kar casusluk. s. sahte, kalp. i. taklit. f. 1. kalp para basmak. 2. taklit etmek, sahtesini yapmak. i. kalpazan. f. (kauntrmnd) (yeni bir emir ile) (nceki emri) iptal etmek. i. (kauntrmnd) iptal emri. i. kar tedbir. i., ask. kar saldr. i. yatak rts. i. 1. tayda. 2. karlk, mukabil. 3. kopya, ikinci nsha, suret. i., mz. kontrpuan. i. kar neri. f. (tasdik iin) (bir belgeye) imza atmak. i. kar casus. i. kontes. ... dahil: That makes ten, counting me. Ben dahil on kii eder. Thats sixteen people, not counting the children. ocuklar hari, s. saysz, hesapsz, pek ok. on alt kii oluyor. i. 1. lke, memleket; yurt, vatan. 2. arazi. 3. huk. jri, yargclar kurulu. s. taraya zg; krsal; krsal taral. 2.bulunan. o. coun.try.men (k^ntrimn) i. 1. blgede vatanda, hemeri.

countryside county county seat county town coup coup dtat couple coupling coupon courage courageous courageously courgette courier course court court fool court of appeals court of common pleas court of first instance court of first instance courteous courtesan courtesy courthouse courtier courtly court-martial courtroom courtship courtyard cousin cove covenant cover cover cover charge cover girl cover ground cover letter cover ones tracks cover to cover cover up cover up for coverage coveralls covering covering letter coverlet covert

i. krsal yerler/blgeler. i. 1. A.B.D. ile. 2. ng. kontluk. ile merkezi. ng. ile merkezi. i. darbe; askeri darbe; hkmet darbesi. (ku deyta) hkmet darbesi. i. 1. ift. 2. ift, kar koca. f. 1. balamak, bititirmek, birletirmek. 2. balant kurmak. 3. iftletirmek. i. balama, kavrama. i. kupon. i. cesaret, yreklilik, yrek, yiitlik, mertlik. s. cesur, cesaretli, yrekli, yiit, mert. z. cesaretle, merte. i., ng., bak. zucchini. i. kurye, ulak. i. 1. izlenen yol; rota; seyir; gidi; yn. 2. yol, plan. 3. kurs (dersler dizisi). 4. ah. yemek, kap, servis. f. 1.ve maiyeti. 4. i. 1. avlu, i bahe. 2. kort. 3. saray, hkmdar kpekle (av) kovalamak. 2. hzla akmak. huk. mahkeme. f. 1. kur yapmak, ile flrt etmek. 2. (tehlike, saray soytars. hastalk v.b.ni) davet etmek. huk. istinaf mahkemesi. huk. medeni hukuk mahkemesi. huk. asliye mahkemesi. huk. asliye mahkemesi. s. nazik, kibar, ince, saygl. i. zenginlerle dp kalkan fahie. i. nezaket, kibarlk, incelik. i. 1. adliye saray, mahkeme binas. 2. ile hkmet binas. i. hkmdarn maiyetinde bulunan kimse. s. 1. sarayla ilgili. 2. zarif, nazik. o. courts-martial (krtsmarl) i. askeri mahkeme. f. askeri mahkemede yarglamak. i. mahkeme salonu. i. kur yapma. i. avlu, i bahe. i. day olu/kz; teyze olu/kz; amca olu/kz; hala olu/kz; kuzen; kuzin. i. dik yamalarla evrili koy/krfez/vadi. i. akit, szleme, mukavele. f. 1. akdetmek. 2. szlemek. f. 1. with ile rtmek; ile kapatmak/kapamak: Cover the bread with kapak; rt. 2. cilt, kapak.rt. snak, barnak.with a lid. O i. 1. a cloth. Ekmei bir bezle 3. Cover that pan 4. maske, tencereyi bir kapakla kapat. You should cover your mouth with paravana, perde. kulbne) giri creti. (lokantaya/gece 5. tic. karlk. your hand when you cough. ksrrken azn elinle rtmelisin. kapak kz. 2. kaplamak; btnyle kaplayacak bir ekilde srmek: Trees covered the sides2. hzl gitmek. 3. (belirli yamalar hakknda 1. yol katetmek. of the mountain. Dan bir) konu aalarla kaplyd. Cover the wound with salve. Yaraya merhem sr. 3. bilgi vermek. aklayc mektup. kapsamak, kaplamak: The farm covers one hundred hectares. k. dili 1. kendini ele verebilecek eyleri gizlemek. 2. cover the iftlik yz hektarlk bir alan kaplyor. Does that book ne yaptn/necentury? O kitap on dokuzuncu yzyl kapsyor mu? He read the book from cover to cover. Kitab bandan sonuna nineteenth yapacan gizlemek. kadar okudu. 4. (belirli bir miktar) tamamlamak, bitirmek; (yolu) katetmek: gizlemek; rtbas etmek. Weve only covered a small part of the book. Kitabn ancak az (birinin) hatasn/suunu gizlemek. Dont move; Ive got you bir ksmn bitirdik. How many kilometers do you want to cover covered! Kprdama; elimdesin! 2. gazet., TV bir konuya/olaya i. 1. sigorta miktar ve kapsam. today? Bugn ka kilometre katetmek istiyorsun? 5. (bir olay) ayrlan yer ve zaman. izleyerek onun tulum. i. (giysi olarak) hakknda bilgi vermek: Srmas covering the election for a news agency. Srma bir haber ajans iin seimi i. rt. izliyor. 6. (bir miktar) (bir masraf) demeye yetmek: Will ten ng., bak. cover letter.cost of the tickets? On milyon lira biletler million liras cover the i. yatak rts, against (bir eye) kar sigortal olmak. 8. ateli iin kfi mi? 7. rt. birgizli, rtl. nian alarak (baka birini) korumak; bakasn s. silahla birine korumak iin ateli bir silahla (birine) nian almak; baka birine ate ederek (birini) korumak, atele korumak. 9. (bir yeri) gzetim altnda tutmak. 10. for (geici olarak) (bakasnn) iine bakmak: Can you cover for me while Im out this afternoon? Bu

covertly covet covetous covetousness cow cow coward cowardice cowardliness cowardly cowboy cower cowslip coxcomb coxswain coy cozy cp CPA Crab crab crab louse crabby crack crack a joke crack a joke crack down crack up crackdown cracked cracked wheat cracker crackle cradle craft craftily craftiness craftsman craftsmanship crafty crag cram cramp cramp cranberry crane crank crank up crankshaft cranky

z. gizlice. f. imrenmek, gpta etmek, gz dikmek. s. agzl, hrsl, haris. i. agzllk. i. inek. f. yldrmak, gzn korkutmak, sindirmek. i. korkak, dlek. i. korkaklk, dleklik. i., bak. cowardice. s. korkak, dlek, yreksiz. i. kovboy, srtma. f. sinmek, korkup ekilmek. i., bot. uhaiei, Primula veris. i. zppe. i., den. filika veya kik serdmeni, dmenci. s. 1. cilveli, nazl. 2. ekingen, utanga, mahcup. s. rahat, scak, samimi, ho. i. aydanlk rts. ks. compare. ks. Certified Public Accountant. i. the astrol. Yenge burcu. i. yenge, pavurya. f. (--bed, --bing) mzrdanmak, homurdanmak, szlanmak, szldanmak. kaskbiti, klbiti. s. huysuz. i. 1. atlak, yark. 2. atrt, aklama. 3. hzl darbe; arpma. 4. bir eit eroin. f. 1. atlamak, yarlmak, krlmak; atlatmak, aka yapmak, taklmak. yarmak, krmak. 2. (kasay) amak. 3. (ifreyi) zmek. 4. (ses) aka etmek, aka yapmak. atallamak. (on) k. dili 1. (son vermek iin) -in stne gitmek. 2. msamaha etmekten vazgeip oynatmak. 2. glmekten katlmak. 3. 1. k. dili delirmek, sert davranmaya balamak. (arabay) kazada parampara etmek. 4. kaza i., k. dili (son vermek iin) -in stne gitme. geirmek. s. 1. atlak. 2. k. dili kak, atlak, deli. yarma buday. i. kraker, biskvi. f. atrdamak. i. atrt, trt. i. beik. f. beie yatrmak. i. 1. zanaat, el sanat. 2. tekne, gemi; gemiler. z. eytanca, kurnazca. i. kurnazlk. o. crafts.men (krftsmn) i. zanaat, zanaatkr. i. 1. zanaatlk. 2. hner. s. aldatmakta usta olan, kurnaz, hilekr, eytan. i. sarp kayalk. f. (--med, --ming) 1. tkmak, tktrmak, sktrmak. 2. tknmak, tka basa yemek. 3.2. iddetli karn ars. f. kasmak; kaslmak. i. 1. kasn, kramp. snav ncesi ineklemek. i. kenet, mengene. f. (hareketi/geliimi) kstlamak, snrlandrmak. keiyemii. i. yabanmersini, i. 1. turna. 2. vin, mauna. f. 1. vinle kaldrmak. 2. (boynunu) uzatmak. kol, manivela. 2. k. dili garip fikirleri olan kimse. f. i. 1. krank, krankla hareket ettirmek. fayrap etmek, hareket ettirmek. k. dili (motoru/makineyi) i., mak. krank mili. s. 1. garip, tuhaf, acayip, eksantrik. 2. huysuz, ters.

cranny crap crape craps crash crash crash course crash diet crash helmet crash of thunder crash repairs crash the gate crash-land crass crate crater crave craving crawfish crawl crawl stroke crayfish crayon craze crazily craziness crazy creak cream cream cheese cream of tartar cream of tartar cream of the crop cream of the crop cream pitcher cream sauce creamer creamery creamy crease create creation creative creatively creativity Creator creator creature crche credence

i. yark, atlak. i., argo bok. f. (--ped, --ping) argo smak. i. krepon. i. ift zarla oynanan bir oyun. i. 1. angrt; grleme, byk bir grlt. 2. ng. araba kazas. 3. hzla gelen perde yapmnda kullanlan kaba bez. i. havlu ve byk iflas. 4. bilg. arza. f. 1. (kaza sonucu olarak) arpmak/dmek: The plane crashed into the mountainside and youn kurs. burst into flame. Uak dan yamacna arpp alev alarak yand. sk rejim. 2. arpa arpa iddetli ve grltl bir ekilde gitmek/komak: A bull was crashing around in the china shop. Zcaciye kask. dkknnda bir boa etraf kra dke kouyordu. 3. byk bir gk grlts. grltyle almak/arpmak/vurmak: She crashed the dishes ng. karoser tamirat. down on the table. Tabaklar byk bir angrtyla masann cret ald. 4. atarak parampara etmek: He crashed his stnevermeden girmek; izinsiz/davetsiz girmek/katlmak. glass against the wall. ini yapmak. f. (uak) zorunlu Bardan duvara atarak parampara etti. 5. grlemek, byk bir grlt yapmak: The thunder crashed. Gk s. kaba, incelikten yoksun, grgsz. grledi. 6. (iyeri) hzla iflas etmek/top atmak. 7. k. dili (bir i. sandk, kasa. f. sandklamak, kasalamak. yere) davetsiz/izinsiz/biletsiz girmek/dalvermek/katlmak. 8. at k. dili (bir yerde) gece kalmak: Can I i. 1. krater. 2. bombann at ukur.crash at your place tonight? istemek, sendegitmek, -e can atmak. 2. arzalanmak. f. 1. ok Bu gece -e ii kalabilir miyim? 9. bilg. rica etmek, istirham arzu, zlem. i. iddetlietmek. i., zool., bak. crayfish. f. 1. srnmek; emeklemek. 2. dalkavukluk etmek. i. srnme; emekleme. yz, kravl. ed with The rock crawled with kulalama insects. kerevit, kerevides, karavide, tatlsustakozu, Astacus i., zool. Tan stnde bcekler kaynyordu. fluviatilis. boya, pastel. 2. mum boya ile yaplan resim, pastel. f. i. 1. mum mum boya ile resim yapmak. f. ldrtmak. i. geici moda. z. lgnca, delice. i. delilik, lgnlk. s. deli, kak, lgn. i. gcrt. f. gcrdamak. i. 1. kaymak, krema. 2. kremal tatl. 3. (merhem olarak) krem. 4. z, en iyisi. 5. krem rengi, ak bej. bir tr yumuak beyaz peynir. krem tartar. krem tartar, beyaz tartar. bir eyin en ls. en iyisi. (ufak srahi biiminde) stlk. beyaz sos. i. stlk. i. sthane, st dkkn. s. 1. kaymakl. 2. kaymak gibi, kaymak kvamnda olan. i. 1. krma, pli, pasta, kat. 2. izgi, buruuk. 3. t izgisi, kat yeri. yaratmak. 2. meydana buruturmak. 3. katlanmak, f. 1. f. 1. krma yapmak. 2. getirmek, oluturmak. 3. yapmak. burumak. i. 1. yaratma; yaratl. 2. yarat, kreasyon. 3. evren, kinat. s. yaratc. z. yaratc bir ekilde. i. yaratclk. i. the Yaradan, Allah, Tanr. i. yaratc, yaratan, kreatr, mucit. i. yaratk, mahluk. i. kre, ocuk yuvas, yuva. i. gven, itimat.

credentials credibility credible credit credit credit an amount to s.o.s account credit and debit credit balance credit card credit line credit rating credit s.o. with credit to creditor credulity credulous creed creek creel creep creep up on creeper cremate cremation crematorium crepe crepe paper crept Crescent crescent cress crest crestfallen crevasse crevice crew crew crew cut crib crib crib sheet crick cricket cricket crime Crimea Crimean criminal criminal code criminal court

i., o. kimlii gsteren belgeler. i. gvenirlik, gvenilirlik. s. inanlr, gvenilir. i. 1. tic. kredi. 2. saygnlk, itibar. 3. gven, itimat, emniyet. 4. (niversitede ders geme sonucunda verilen) kredi, puan. 5. f. o., sin. jenerik, tantma yazs. bir miktar paray birinin hesabna geirmek. tic. alacak ve verecek. tic. matlup bakiyesi. tic. kredi kart. tic. kredi limiti. tic. kredi deerlendirmesi. sevilmeyen birinde (olumlu bir niteliin olduunu) kabul etmek. Youre a credit to your parents. Annen baban seninle iftihar edebilir. i. alacakl; kredi aan kimse/kurulu. i. saflk, her eye inanma. s. saf, her eye inanan. i. 1. bir dinin temel ilkelerini ieren ifade, ament. 2. birinin veya bir dere. 2. ng. koy, yanstan ilkeler. i. 1. ay, grubun felsefesini kk krfez. i. balk sepeti. f. (crept) 1. srnmek, emeklemek. 2. sessizce gitmek/hareket etmek. 3. rpermek. i., argo kl/gck/pis herif; uyuz kar. -e hissettirmeden yaklamak. i. srngen bitki. f. (ly) yakmak. i. ly yakma. o. cre.ma.to.ri.a (krimtoriy)/--s (krimtoriymz) i. krematoryum. i. krep. krepon kd. f., bak. creep. i. the slam lemi. i. hilal, aya. s. hilal eklinde. i., bot. tere, Crucifer. i. 1. tepe, tepelik, hotoz, sorgu. 2. ibik. 3. (mifere taklan) sorgu. sngs dk. s. ylgn,4. (yoku/dalga iin) tepe; (da iin) srt. i. byk yark; buz yar. i. yark, atlak. i. 1. tayfa, mrettebat. 2. ekip, takm. f., ng., bak. crow. alabros tra, asker tra. i. 1. (yanlar yksek) bebek karyolas. 2. yemlik. 3. tahl ambar. 4. (--bed, --bing) 1. (snavda) kopya ekmek; kopya etmek. 2. f. snavda kopya ekmek iin hazrlanan kopya kd. almak, armak. snavda kopya ekmek iin hazrlanan kopya kd. i. kaslma, tutulma. i., spor kriket. i., zool. crcrbcei, Gryllus. i. 1. su, crm. 2. gnah, acmaya yol aacak kt davran. i. s. Krm, Krma zg. s. sua ait. i. sulu. ceza kanunu. ar ceza mahkemesi.

criminal law criminologist criminology crimp crimson cringe crinkle cripple crippled crisis crisp crisper crispy crisscross criterion critic critical critical point criticise criticism criticize critique croak Croat Croatia Croatian crochet crochet hook crochet needle crockery crocodile crocodile tears crocus croissant crone crony crook crooked croon crop crop crop up Cross cross cross cross cross my heart cross o.s. cross ones arms cross ones fingers

ceza hukuku. i. kriminolog, subilimci. i. kriminoloji, subilim. i. kvrm, dalga. f. 1. kvrmak. 2. dalgalandrmak. s., i. koyu krmz, kzl, fesrengi. f. 1. korkuyla ekilmek, sinmek. 2. yaltaklanmak. f. buruturmak, krtrmak; burumak, krmak. i. buruukluk, krk, krklk. 1. sakat etmek, sakatlamak. 2. ksteklemek. i. topal; sakat. f. s. topal, ktrm; sakat, arzal. o. cri.ses (kraysiz) i. 1. kriz, bunalm, buhran. 2. tb. kriz, nbet. s. 1. gevrek. 2. taptaze ve sulu (meyve/sebze). 3. kuru ve souk (hava). 4. abuk ve kendinden emin. i., ng. (bir para) cips. f. i. (buzdolabnda) sebzelik. gevreklemek, gevremek; gevretmek. s. 1. gevrek. 2. taptaze ve sulu (meyve/sebze). s. aprazlama kesien. i. aprazlama kesien dorular. f. 1. aprazlama kesien dorular izmek. 2. aprazlama gidip o. cri.te.ri.a (kraytriy) i. lt, kriter, kstas. gelmek. i. 1. tenkiti, olumsuz noktalar zerinde duran kimse. 2. eletirmen. kusur bulmaya meyilli; kusur bulmak amacyla s. 1. tenkiti; sylenen/yaplan. 2. eletirel, deerlendirme amacyla yaplan. nazik nokta, kritik nokta. 3. kritik, tehlikeli. f., ng., bak. criticize. i. 1. tenkit, kusur bulma. 2. eletiri. f. 1. -i tenkit etmek, -de kusur bulmak, -in olumsuz noktalar zerinde durmak. 2. eletirmek, tenkit etmek, deerini i. eletiri, tenkit, kritik. belirtmek iin -i incelemek. i. 1. kurbaa sesi, vrak. 2. gaklama sesi, gak. f. 1. vraklamak. 2. bak. Croatian.argo cartay ekmek, cavlamak, lmek. i., gaklamak. 3. i. Hrvatistan. i., s. 1. Hrvat. 2. Hrvata. i. kroe, t ii; tla ilenen dantel. f. kroe yapmak, t ile ilemek. t. t. i. anak mlek. i. timsah. sahte gzyalar, timsah gzyalar. i., bot. idem, Crocus. i. ayrei. i. kocakar. i. kafadar, yakn arkada. i. 1. oban denei; asa, sap kvrk baston. 2. kvrm. 3. k. dili dolandrc, kt, dzenbaz, madrabaz, hilekr, dalavereci. s. 1. eri, arpk. 2. virajl. 3. k. dili iinde bir dalavere olan, f. kvrmak, bkmek, emek. kt, dzenbaz, hilekr. hileli (i). 4. k. dili dolandrc, f. mrldanmak, alak sesle ark sylemek. i. 1. rn, mahsul, ekin, rekolte. 2. zool. kursak. 3. binici krbac. f. (--ped, --ping) krkmak, krpmak, kesmek, kesip ksaltmak. birdenbire olumak/ortaya kmak. i. the 1. Hz. sann armhta lm. 2. Ha (Hristiyanln simgesi). iareti. 2. ha, put, armh, stavroz. 3. ile, cefa. 4. i. 1. apraz melez. f. 1. aprazlamak. 2. kardan karya gemek; -i gemek: Look both huysuzlanm; kzgn, fkeli; aksi,Kardangeminin/uan s. 1. ways before crossing the street. ters. 2. karya gemeden nce iki yne de bak. He crossed the bridge on a rotasna aykr esen (rzgr). vallahi. bicycle. Kpry bisikletle geti. Georgians are crossing the stavroz sell their ha karmak. border tokarmak, goods in Turkey. Grcler mallarn Trkiye de satmak iin snr geiyorlar. 3. into -e gemek/girmek: We kollarn kavuturmak. ve just crossed into Russia. u anda Rusyaya girmi ans dilemek. bulunuyoruz. 4. over stnden/zerinden gemek/geirmek. 5. under altndan gemek/geirmek. 6. bot., zool. melezlemek, aprazlamak. 7. stne izgi izmek, -i izmek. 8. -e kar gelmek.

cross ones legs cross ones mind cross out cross section cross swords cross swords with cross the Rubicon crossbar crossbred crossbreed crosscheck cross-country cross-country skiing cross-examine cross-eyed crossing cross-legged cross-purpose cross-reference crossroad crossroads crosswalk crosswise crossword puzzle crossword puzzle crotch crotchet crotchety crouch croup croupier crouton crow crow crowbar crowd crowd into crowd out crowded crown crucial crucifix crucifixion crucify crude crude oil crudely crudeness cruel cruelly

ayak ayak stne atmak, bacak bacak stne atmak. hatrna gelmek, aklndan gemek. karalamak, silmek, stn izerek iptal etmek. kesit. (with) (biriyle) atmak, az kavgas etmek. ile ekimek, ile kavga etmek. dnlmeyecek bir karar vermek. i. srg, kol demiri. s. melez. f. (cross.bred) melezlemek, aprazlamak. i. melez. f. 1. (kontrolden geirilmi bir eyi) kontrol etmek. 2. mat. salamasn yapmak. 2. kros kaya, kayak krosu. s. lkeyi i. 1. kros, kr kousu. batan baa kayak krosu. utan br uca. kros kaya, kateden. z. bir f. sorguya ekmek. s. a. i. 1. gei. 2. gei yeri, geit. 3. yaya geidi. z. bak. sit cross-legged. i.bak. at cross-purpose. i. (kitapta) gnderme. i. ara yol, yan yol. i. 1. drtyol; kavak. 2. dnm noktas. i. yaya geidi. s. apraz. z. aprazlama. bulmaca. bulmaca. i. 1. atal, dal ile gvdenin birletii yer. 2. anat. kask. 3. terz. pantolon a. i. 1. garip dnce; tuhaflk. 2. ng. drtlk, drtlk nota. s. 1. huysuz, drdrc. 2. tuhaf, acayip. f. melmek. i. melme. i. krup hastal, boak. i. krupiye. i. (orbaya konulan) kp biiminde doranm kzarm ekmek. i., zool. karga, Corvus. f. (--ed/ng. crew) 1. (horoz) tmek. 2. (over) (-den dolay) ok sevinmek. i. levye, kaldra, manivela. i. kalabalk. f. 1. dolumak, toplanmak, birikmek. 2. sktrmak, doldurmak. -e dolumak. 1. sktrarak karmak, darya itelemek. 2. (birine) yer brakmamak. s. kalabalk. i. 1. ta. 2. hkmdarlk. 3. hkmdar. 4. tepe, ba. 5. kron (para birimi). 6. ditac. kritik. kuron. f. 1. ta giydirmek. 2. s. ok nemli, can alc, 7. dii. tamamlamak. 3. tepesini sslemek, talandrmak. 4. (dama i. armha gerilmi sa heykeli, krsifi. oyununda) dama yapmak. 5. (die) kuron takmak. 6. k. dili i. 1. armha germe. 2. Hz. sann armhta lmn gsteren kafasna vurmak. resim. f. armha germek. s. 1. ham, artlmam. 2. kaba. 3. derme atma, stnkr yaplm. i. ham petrol. ham petrol. z. kabaca. i. kabalk. s. 1. zalim, acmasz. 2. dayanlmaz, ac. z. zalimce, acmaszca, insafszca.

cruelty cruise cruiser crumb crumble crumple crunch crusade crusader crush crush crust crust of the earth crustacean crusty crutch crux cry cry for cry on s.o.s shoulder cry ones heart out cry out cry out against cry out for cry quits cry wolf crypt cryptic crystal crystalline crystallise crystallize cu cub cub scout Cuba Cuban cubbyhole cube cube sugar cube sugar cubic cubic centimeter cubic foot cubic inch cubic meter cubical cubicle cuckold cuckoo

i. zulm, acmaszlk. f. 1. ayn hzla uzunca bir sre gitmek. 2. (gemiyle) dolamak. 3. dolamak, i. kruvazr.dolanmak, gezinmek. 4. (polis, polis arabas) (etraf kolaan ederek) dolamak; (taksi ofr, taksi) (mteri i. 1. krnt, ekmek krnts. 2. para, zerre. 3. ekmek ii. f. arayarak) dolamak: The squad car cruises the streets of the ufalamak. f. 1. ufalamak; ufalanmak, un ufak olmak. boyunca mahalle neighborhood all night. Polis arabas gece 2. harap olmak, kmek. 3. paralanmak. sokaklarnda dolayor. 5. (fahie) sokaklarda dolaarak mteri f. 1. buruturmak, krtrmak; burumak, krmak. 2. kmek. aramak. i. 1. (tatil amacyla yaplan) deniz yolculuu. 2. hart f. 1. tr tr yemek, ktr ktr yemek, katr kutur yemek, dolama, dolanma, gezinme. 3. (polis, polis arabas) atrt. 2. k. (etraf hurt hal seferi. 2. din uruna yaplan sava, cihat. 3. i. 1. yemek. 2. atrt ile ezmek. 3. atrdamak. i. 1. kolaan durum. dolama; (taksi ofr, taksi) (mteri ederek) dili g kampanya, 2. bir davann hararetlikar savam vermek. i. 1. Hal. savam. arayarak) dolama. f. against -e taraftar. f. ezmek. i. 1. ezme. 2. kalabalk, izdiham. i. 1. ekmek kabuu. 2. kabuk. f. 1. kabuklanmak, kabuk balamak. 2. kabukla kaplamak. yerkabuu. s., i. kabuklu (hayvan). s. 1. kabuklu. 2. aksi, huysuz. i. 1. destek. 2. koltuk denei. i. 1. dnm noktas, kritik an. 2. zlmesi zor sorun/durum. 3. pf noktas. 2. (hayvan) barmak. i. 1. haykr, haykr; f. 1. alamak. feryat. 2. (hayvana ait) ok ihtiyac olmak: This country is crying -i ok gerektirmek, -e ses. for a leader. Bu lkenin bir lidere byk bir ihtiyac var. birine dert yanmak. hngr hngr alamak. barmak. -e kar yksek sesle protestoda bulunmak. bak. cry for. yeter artk demek. yalandan imdat diye barmak, yalandan imdat istemek. i., mim. kriptos, kripta. s. 1. rtl, gizli, kapal. 2. gizemli. 3. ifreli. i. 1. kristal, billur. 2. saat cam. s. 1. billur gibi, berrak. 2. kristal, billurdan yaplm. f., ng., bak. crystallize. f. billurlatrmak; billurlamak. ks. cubic. i. yavru (tilki/ay/aslan). f. (--bed, --bing) yavrulamak. yavrukurt. i. Kba. i. Kbal. s. 1. Kba, Kbaya zg. 2. Kbal. i. 1. odack; hcre. 2. (yazhanede/dolapta) n ak ufak gz. i. 1. geom., mat. kp. 2. kp, kp biiminde nesne. f. 1. kp biiminde kesmek. 2. mat. (bir saynn) kbn almak. kesmeeker, kp eker. kpeker; kesmeeker. s. kbik. santimetre kp. ayak kp (,028 m3). in kp (16,4 cm3). metre kp. s. kbik, kp biiminde. i. kabin, kabine, odack. i. boynuzlanm koca, boynuzlu koca. f. (kocasn) boynuzlamak. i., zool. guguk, gugukkuu, Cuculus canorus. s., argo kak, deli.

cuckoo clock cucumber cud cuddle cuddle up cuddle up to cudgel cue cue cue ball cuff cuff link cuisine cul-de-sac culinary culminate culmination culottes culpability culpable culprit cult cultivable cultivatable cultivate cultivate a friendship cultivated cultivation cultivator cultural culture culture gap culture shock cultured cultured pearl cumbersome cumin cumulative cumulus cuneiform cunning cunt cup cup cup final cup ones hands cup winner cupboard cupidity cupola

guguklu saat. i. salatalk, hyar. i. gevi. f. 1. kucana alp okamak. 2. (birbirine) sokulmak. (birbirine/birine) sokulmak. -e sokulup yaslanmak; -e sokulup sarlmak. i. sopa, omak. f. sopa atmak, sopa ekmek, sopalamak. i. 1. bilardo isteka. 2. sra, kuyruk. i., tiy. 1. oyuncunun sz arkadana brakmadan nceki son sz veya hareketi. 2. sufle. f. sufle etmek. bilardo topu. i. 1. kol az, kolluk, manet. 2. sille, tokat. f. tokatlamak, tokat atmak. kol dmesi. i. yemek piirme sanat, mutfak. i., ng. kmaz sokak. s. yemek piirme ile ilgili, mutfakla ilgili; yemekte/mutfakta kullanlan.sonulanmak, ile sona ermek, ile son bulmak. 2. en f. 1. in ile yksek noktaya biti. 2. doruk, zirve, en yksek nokta. i. 1. sonu, son, varmak, doruuna ykselmek. i. pantolon-etek. i. kusur, kabahat, sululuk. s. kusurlu, kabahatli. i. sulu, mcrim. i. klt. s. ekilebilir, yetitirilebilir. s., bak. cultivable. f. 1. (tarlay) srmek, (topra) ilemek. 2. yetitirmek. 3. gelitirmek. 4. (biriyle) dostluk kurmaya almak. dostluk kurmaya almak. s. 1. ilenmi (toprak). 2. kltrl, grgl. i. 1. (topra) ileme; tarm. 2. yetitirme. 3. gelitirme. 4. kltr, yetitirici. i. ekici,grg. s. kltrel. i. 1. kltr. 2. yetitirme. 3. gelitirme. 4. biyol. kltr. f. kltr yapmak, laboratuvarda mikrop retmek. kltr fark. kltr oku. s. kltrl. kltive inci. s. 1. havaleli, lenduha gibi. 2. hantal. 3. kullansz, elverisiz. 4. ar; skc. i. kimyon. s. birikerek artan, birikmi, kmlatif. i. kmebulut. i. iviyazs. s. 1. kurnaz, eytan, hin. 2. irin, sevimli. i. kurnazlk, eytanlk. i., kaba 1. *am. 2. *sikime. i. 1. fincan, bardak, kupa, kadeh. 2. spor kupa. 3. litrenin drtte biri, 236 cm3. ie ekmek, hacamat yapmak, vantuz ekmek. f. (--ped, --ping) kupa finali. avularn bititirerek anak gibi amak. kupa galibi. i. dolap, yklk. i. hrs, tamah, agzllk. i. 1. ufak kubbe. 2. dkm oca.

cur curable curate curator curb curd curd cheese curdle curdle ones blood cure cure curfew curiosity curiosity shop curious curl curl ones hair curl up curler curling iron curly currant currency current current current account current account current events current expenses current market rate current price currently curriculum curriculum vitae curry curry curry favor with curry favor with curry powder currycomb curse cursed cursed cursor cursory curt curtail curtain curtain ring curtain rod

i. 1. sokak kpei, it. 2. it herif, it. s. tedavi edilebilir, iyileebilir. i. stajyer papaz. i. mze/ktphane mdr. i. 1. kaldrmn kenar ta. 2. engel, fren. 3. suluk, gem zinciri. f. tutmak, zaptetmek, frenlemek, hkim olmak, yenmek, i. kesmik. durdurmak. lor peyniri, lor. f. phtlatrmak; phtlamak, kesilmek. k. dili dehete drmek, kann dondurmak. i. 1. tedavi, saaltm. 2. are, derman, ila. 3. ifa. 4. kr. f. 1. iyiletirmek, tedavi etmek, saaltmak, ifa vermek. 2. -e zm getirmek, -e are bulmak. 3. ttslemek; tuzlamak; i. sokaa kma yasa. kurutmak. i. 1. merak. 2. nadir ey, tuhaf ey. hediyelik eya dkkn. s. 1. merakl. 2. acayip, tuhaf, garip. i. 1. kvrm, bklm. 2. bukle, lle. f. kvrmak, bukle yapmak, bkmek; kvrlmak, 2. k. dili yreini oynatmak, korkutmak. 1. san kvrmak. bklmek. kvrlmak. i. bigudi. sa maas. s. kvrck, kvr kvr. i. 1. kuzm. 2. frenkzm. i. 1. para, nakit, nakit para. 2. srm, geerlik, tedavl, reva. i. cereyan, akm, aknt. s. 1. imdiki, bugnk, gncel, aktel. 2. geer, yrrlkte olan, cari.cari hesap. tic. cari hesap. gncel olaylar. gnlk masraflar, gnlk giderler. rayi, srm deeri. cari fiyat, piyasa fiyat. z. halen, u anda, bugnlerde. i. mfredat program. zgemi. i. f. kaalamak, tmar etmek. k. dili -e yaranmak, yaltaklanarak (birinin) gzne girmeye almak. yaltaklanarak (birinin) gzne girmeye almak. toz haline getirilmi kimyon, kini, zerdeal v.b. baharat karm. i. kaa. f. 1. svmek, svp saymak, kfretmek. 2. ilenmek, lanet etmek, beddua etmek. i. 1. ilenme, ilen, lanet, beddua. 2. s. 1. krolas, melun. 2. lanetli, lanetlenmi. svg, svme, kfr. 3. bela. s. i., bilg. krsr, kl gsterge, imle. s. geliigzel, stnkr. s. ters ve ksa (sz). f. kesmek, ksaltmak, azaltmak. i. perde. f. perdelemek. perde halkas. perde ray, korni.

curtsy curvature curve curve cushion cuspid cuss custard custodian custody custom customary customary usage customer custom-made customs customshouse cut cut cut cut a big/wide swath cut a tooth cut a tooth cut across cut across all boundaries cut an alcoholic drink with water cut and run cut back cut both ways cut corners cut corners cut down a piece of clothing into cut down a tree cut down on cut glass cut in cut in half/cut into halves cut in on cut into Cut it out! cut loose cut loose cut no ice cut no ice cut of meat cut off cut off ones nose to spite ones face nose to spite cut off ones ones face cut ones nails to the quick cut ones own throat

i. reverans. f. reverans yapmak. i. 1. erilik. 2. erilme. i. 1. eri, kavis, kvrm. 2. viraj. f. 1. emek, bkmek; eilmek, bklmek. 2. kvrmak; kvrlmak. i. 1. yastk, minder. 2. bir darbenin hzn kesen tampon. 3. bilardo masasnn lastikli i kenar. f. 1. hafifletmek, azaltmak. 2. i. kpekdii. altna/arkasna yastk koymak; yastkla beslemek. 3. yastkla f., k. dili svmek, kfretmek. i., k. dili 1. svg, kfr. 2. herif. kaplamak. i. 1. st, eker ve yumurta ile hazrlanan bir sos. 2. krem karamele benzeyen bir tatl. i. 1. koruyucu, muhafz. 2. sorumlu kimse. 3. kapc. i. 1. vesayet. 2. gzetim; koruma. i. 1. gelenek, det. 2. alkanlk, itiyat. 3. (bir mterinin yapt) alveri. det olan, mutat. s. allm, det. i. mteri. s. smarlama. i. gmrk, gmrk resmi. i. gmrk. i. 1. kesme, kesim. 2. kesik. 3. kesim, fason, biim. 4. dilim, para. 5. k. dili hisse, pay. 6. indirim.3. kesmek, 8. yarma, yol f. (cut, --ting) 1. kesmek. 2. bimek. 7. kesinti. azaltmak. 4. geirmek iin alan yar. 9. ac sz. 10. krc davran. kesilmek: This stone cuts easily. Bu ta kolayca kesiliyor. 5. s. kesilmi, kesik. (ders, konferans v.b.ni) asmak, -e gitmemek. 6. (fiyatn) k. dili 1. ok nfuzlu olmak. 2. ok dikkat ekmek. indirmek. 7. k. dili (motoru) stop ettirmek, durdurmak. 8. (birini) (ocuk) di karmak. grmezlikten gelmek. 9. isk. kesmek. di karmak. It set my teeth on edge. Dilerimi kamatrd. kestirmeden gitmek. snr tanmamak. ikiyi sulandrmak. brakp kamak. 1. azaltmak. 2. kesip ksaltmak. 3. geri dnmek. hem lehine, hem aleyhine olmak. (bir ite) kestirme yollara bavurmak. k. dili en kolay ve en ucuz yollara bavurarak yapmak. eski bir giysiden (yeni bir ey) yapmak. aa kesmek. -i azaltmak. kristal, kesme cam. (birinin) szn kesmek; araya girmek. yarya blmek. do a thing by halves bir ii yarmyamalak yapmak. go halves yar yarya blmek. go off half-cocked k. -i azaltmak. dili yeterince dnmeden hemen harekete gemek. -i azaltmak. k. dili Yapma!/Brak! 1. from (bir yerden/gruptan) ayrlmak; (denetim, bask v.b. nden) yakasn kurtarmak/syrmak. 2. k. dili gayrete gelmek, ilikiyi kesmek. aka gelmek. 3. k. dili kurtlarn dkmek. k. dili nemli olmamak. k. dili nemi/etkisi olmamak. (kasaplk hayvann gvdesinden belirli bir ekilde kesilen) et paras. -i kesmek. k. dili gvura kzp oru bozmak. k. dili gvura kzp oru bozmak. trnaklarn dibine kadar kesmek. k. dili kendi kendine zarar vermek, bindii dal kesmek.

cut out cut s.o. down cut s.o. off cut s.o. short cut s.o. to the quick cut s.t. into slices cut short cut the ground (out) from under ones feet cut the ground from under s.o.s feet cut the melon cut the wheels cut to the quick cut up cutback cute cuticle cutlery cutlet cutoff cutoff point cut-price cut-rate cutter cutthroat cutting cuttlefish cutup cwt -cy cyanide cybernetics cyclamen cycle cyclist cyclone cylinder cylindrical cymbal cynic cynical cynicism cypress Cyprian Cypriot Cyprus Cyrillic Cyrillic alphabet cyst cystitis czar

1. -i kesmek; -i kesip karmak. 2. (giysi) bimek. 3. k. dili -i kesmek, -i brakmak. birini ldrmek. 1. birine miras olarak on para/hi para brakmamak. 2. birinin yolunu kesmek. birinin lafn kesmek. birini (ac szlerle) derinden yaralamak. bir eyi dilimlemek, bir eyi dilim dilim kesmek. ksa kesmek. (birinin) dayanak noktalarn rtmek. birinin savunduu noktalar rtmek. argo kr paylamak. (of an automobile) sol yapmak; sa yapmak. k. dili iine ilemek, iini yakmak, ac vermek. 1. para para kesmek, doramak. 2. k. dili aklabanlk yapmak, komik eyler yapmak. i. 1. kesinti, azaltma, eksiltme. 2. sin. geriye dn. s., k. dili irin, sevimli. i., anat. 1. trnaklarn etrafn evreleyen deri. 2. stderi. i. atal bak takm. i., kasap. kotlet. i. 1. kestirme yol. 2. sona erme tarihi. sona erme noktas. s. 1. indirimli, tenzilatl. 2. indirimli mal satan. s. 1. indirimli, tenzilatl. 2. indirimli mal satan. 3. niteliksiz, kalitesiz. kotra. 2. (belirli bir eyi) kesen kimse. 3. kesici alet, i. 1. den. kesici: wire amansz. i. makas. s. kyasya, cutters tel katil, cani. i. 1. kesme, kesi. 2. sin. kesim. 3. bah. a kalemi. s. 1. ac, incitici, krc (sz). 2. ac, keskin, sert (rzgr). i., zool. mrekkepbal, Sepia. i. aklaban, akac. ks. hundredweight 1. ng. 112 libre, yaklak 50 kg. 2. A.B.D. 100 belirten sonek: isim libre, 45,5 kg. fluency akclk. i. siyanr. i. sibernetik, kibernetik. i., bot. siklamen, tavankula, buhurumeryem, Cyclamen. i. 1. elek. devre. 2. dnme, dn, devir. 3. bisiklet; motosiklet. f. bisikleti;binmek. i. bisiklete motosikleti. i. siklon, kiklon. i. silindir. s. silindirsel, silindirik. i., mz. byk zil. i. kinik, sinik. s. kinik, sinik. i. kinizm, sinizm. i., bot. servi, selvi, Cupressus. i., s., bak. Cypriot. i. Kbrsl. s. 1. Kbrs, Kbrsa zg. 2. Kbrsl. i. Kbrs. s. Kiril alfabesi. i., tb. kist. i., tb. sistit. i. ar.

Czech Czechoslovak Czechoslovakia Czechoslovakian D d D, d D, d DA da dab dabble dabbler dachshund dad daddy daddy-longlegs daffodil daft dagger dahlia Dahoman Dahomean Dahomey Dahomeyan daily daintily daintiness dainty dairy dairy cattle dairy farm dairy products dairyman daisy dale dally dally away dally with dam dam up damage damages Damascus damask dame damn Damn!/Damn it!/Damn him!/Damn her! damnation Damnation!

i., s. 1. ek. 2. eke. i., s., tar., bak. Czechoslovakian. i., tar. ekoslovakya. i., tar. ekoslovakyal, ekoslovak. s., tar. 1. ekoslovak. 2. ekoslovakyal. Department, Doctor, Dutch. ks. December, ks. date, daughter, day, days, dead, diameter, died. i. D, ngiliz alfabesinin drdnc harfi. i. 1. D, ngiliz alfabesinin drdnc harfi. 2. mz. re notas. ks. District Attorney. ks. daughter, day(s). i. dokunma, hafif vuru. f. (--bed, --bing) hafife vurmak, dokunmak. f. 1. su serpmek, hafife slatmak. 2. in ile amatrce uramak. i. bir ie heves duyup girime eiliminde olan kimse, amatr, hevesli. i. mast. i., k. dili baba, babacm. i., k. dili baba, babacm. i., zool. tipula sinei. i. zerrin, fulya, nergis. s. 1. kak, deli, kafadan kontak. 2. sama. i. kama, haner. i., bot. yldziei, Dahlia. i., s., bak. Beninese. i., s., bak. Beninese. i., bak. Benin. i., s., bak. Beninese. s. gndelik, gnlk. z. her gn. i. 1. gndelik gazete. 2. ng. gndeliki (hizmeti). z. zarafetle. i. 1. zarafet, nezaket. 2. titizlik. s. 1. narin, zarif, nazik. 2. titiz. i. 1. mandra. 2. sthane, st dkkn. samal inekler. mandra. st rnleri. o. dair.y.men (derimn) i. st. i. papatya. i. kk vadi. f. 1. vakit ldrmek, oyalanmak. 2. haylazlk etmek. vakit ldrmek. oynamak, cilvelemek. i. baraj, set, su bendi. f. (--med, --ming) -e set ekmek. -i frenlemek, -i bastrmak. i. 1. zarar, ziyan, hasar. 2. k. dili masraf, fiyat. f. zarar vermek, hasar yapmak, bozmak. i., huk. tazminat. i. am. i. damasko (kuma). i. 1. argo kadn. 2. kadnlara verilen valyelik ayarnda bir asalet unvan. 3. 2. lanet okumak, bedduakadn. i. lanet. f. 1. lanetlemek. eski hanm, hatun, yal etmek. Allah belasn versin!/Allah kahretsin! i. 1. lanet. 2. bela. 3. cehennem cezas. Lanet olsun!

damned Damned if I know. damnedest damp dampen dampness dance dancer dancing dandelion dandle dandruff dandy Dane danger dangerous dangerously dangle Danish dank Danube daphne dapper dapple dapple-gray Dardanelles dare daredevil daring dark dark dark blue darken darkness darkroom darling darn darn Darn it! dart dartboard darts dash dash off dash off a letter dash s.o.s hopes dash to pieces dash water on ones face dashboard dashing

s. 1. lanetli, melun. 2. Allahn belas, kahrolas, kr olas, lanet. z. ok, pek. kahrolaym. Biliyorsam s. en acayip, en tuhaf. i. en iyisi. s. nemli, rutubetli, ya. i. 1. nem, rutubet. 2. grizu. f. 1. bomak, sndrmek. 2. yavalatmak, durdurmak. 3.slanmak. 2. f. 1. nemlendirmek, slatmak; nemlenmek, nemlendirmek, slatmak. azaltmak. 3. krmak, karmak: dampen s.o.s (titreimi) i. nem, rutubet. enthusiasm k. dili birinin hevesini krmak. i. 1. dans, raks, oyun. 2. balo. f. dans etmek, oynamak; dans ettirmek, dansr, dansz. i. dans, oynatmak. i. dans etme, dans. i., bot. karahindiba, Taraxacum officinale. f. hoplatmak, zplatmak. i. kepek, konak. s. 1. zppe. 2. harika, mkemmel, ok iyi. i. Danimarkal. i. tehlike. s. tehlikeli. z. tehlikeli bir ekilde. f. sarkmak, asl durup sallanmak; sarktmak, asp sallamak. i. Danca. s. 1. Danimarka, Danimarkaya zg. 2. Danimarkal. 3. ya, nemli, rutubetli, kf kokulu. s. Danca. i. Tuna nehri, Tuna. i. defne. s. k, zarif. s. benekli. f. beneklemek. i. 1. benek. 2. benekli hayvan. s. bakla kr, alaca kr (at). i. f. cesaret etmek, cret etmek, kalkmak. i. gz pek. i. cret, cesaret, yiitlik. s. cretkr, yiit. s. 1. karanlk. 2. koyu. 3. esmer. 4. mulak, aprak. 5. cehalet iinde. 6. gizli, esrarl. 3. koyu renk, glge. i. 1. karanlk. 2. akam. lacivert. f. 1. karartmak; kararmak. 2. anlalmas zor hale getirmek. 3. koyulamak, esmerlemek. i. karanlk. i., foto. karanlk oda. i. sevgili, sevgilim. s. 1. sevgili. 2. sevimli, cici, ho. f. ineyle rerek onarmak. i. rlerek onarlm delik. f. lanet etmek. Lanet olsun! i. 1. kk ok. 2. ileri atlma, frlama, hamle. 3. bcein inesi. 4.ok atma oyununda kullanlan nian tahtas. atmak, frlatmak. i. terz. pens. f. 1. ok gibi frlamak, atlmak. 2. i. ok atma oyunu. f. 1. hzla komak: She dashed to the childs rescue. ocuun imdadna kotu. 2. hzla ilerlemek, atlmak, frlamak: I dashed to acele gitmek, frlamak. the window but saw nothing. Pencereye frladm ama hibir ey bir mektup karalamak. grmedim. 3. vurmak, arpmak, krmak, paralamak: He bir kimsenin his broken weapon. Krk silahn yere vurdu. He dashed down mitlerini krmak, birini hayal krklna uratmak. dashed parampara pieces against the wall. Sandalyeyi duvara arpp the chair to etmek. vurup paralad. 4. atmak, frlatmak. 5. sratmak. 6. (umudunu) yzne su arpmak. krmak, suya drmek. 7. kartrmak, katmak. i. 1. ileri atlma, i., oto. kontrol paneli,bir miktar, bir tutam. 3. ksa mesafe frlama, hamle. 2. az pano. s. 1. atak, canllk, enerji. 5. tire, izgi. kousu. 4. atlgan, cesur. 2. gsterili, k.

data data bank data base data file data processing date date date date line date palm dated dative datum daub daughter daughter-in-law daunt dauntless davenport dawdle dawn dawn on day day after day day by day day by day day in day out day laborer day of reckoning day school daybreak daydream daylight daytime daze dazed dazzle deacon deaconess dead dead ahead dead beat dead center dead end dead heat dead language dead letter dead loss dead set dead set against

i. 1. o. veya tek. bilgi. 2. veriler, data. bilg. veri bankas, bilgi bankas. bilg. veri taban, bilgi taban. bilg. veri dosyas. bilg. bilgiilem. i. hurma, arabistanhurmas. i. 1. tarih, zaman. 2. randevu. 3. flrt, flrt edilen kii. f. 1. tarih koymak, tarih atmak. 2. tarihlendirmek. 3. ile kmak, ile flrt etmek. cor. gndeime izgisi. hurma aac. s. 1. tarihli. 2. modas gemi, demode. s., dilb. -e halindeki. i. -e halindeki szck. o. da.ta (deyt, dt) i. veri. f. 1. srmek, svamak. 2. bulatrmak. 3. lekelemek, kirletmek. i. 1.kz evlat, kz. 2. leke. i. har, amur. i. gelin. f. yldrmak, gzn korkutmak. s. gz pek, ylmaz, korkusuz. i. kanepe, sedir, divan; ekyat. f. iini ardan alarak vakit kaybetmek, ar davranmak, oyalanmak.tan vakti. 2. afak, tan. f. grnmeye balamak, i. 1. seher, aydnlanmak. anlalmak, sezilmek. i. 1. gndz: Weve been working night and day on this project. Bu proje zerinde gece gndz alyoruz. 2. gn: the second her gn, gnlerce. day of the month ayn ikinci gn. 3. zaman, devir. gnden gne. gnbegn, gnden gne. her gn. gndeliki. hesap gn, kyamet gn. gndzl okul. i. seher, tan vakti. i. hayal. f. hayal kurmak, dalmak. i. gn .daylight-saving time yaz saati. i. gndz. f. sersemletmek, sersem etmek, serseme evirmek. i. sersem birsersemlemi, serseme evrilmi. s. hal, sersemlik. f. gz kamatrmak. i. diyakoz. i. kilisenin hayr ileriyle grevlendirdii kadn. s. 1. lm, l. 2. cansz, hareketsiz; snk. 3. l (renk). dosdoru. ok yorgun, bitkin. tam merkez, tam orta. 1. kmaz sokak. 2. kmaz. spor berabere biten yar. l dil. 1. geersiz yasa. 2. sahibine ulatrlamayan mektup. bir ie yaramayan nesne/kimse. k. dili kararl. -e tamamen kar, -e muhalif.

dead tired deaden deadline deadlock deadly deaf deaf mute deafen deaf-mute deal deal in deal with dealer dealings dealt dean dear Dear me! dearly dearly love to dearth death death rate death sentence death squad death toll death warrant deathbed deathless deathlike deathly deathly cold deathly pale deathly silence debacle debar debase debatable debate debilitate debility debit debit an account debit and credit debit balance debris debt debt of gratitude debt of honor debtor

bitkin, yorgun. f. 1. hafifletmek, azaltmak, zayflatmak; (ses, ar v.b.ni) kesmek. 2. parlakln gidermek, donuklatrmak. i. son teslim tarihi. i. kmaz. f. kmaza sokmak; kmaza girmek. s. 1. ldrc; lmcl. 2. l gibi. s. 1. sar. 2. kulak asmayan. sar ve dilsiz kimse. f. sar etmek. i. sar ve dilsiz kimse. i. 1. anlama, mukavele. 2. i. 3. miktar. 4. iskambil ktlarn datma. f.yapmak. ... ticareti (--t) (iskambil ktlarn) datmak. 1. ile ilgilenmek. 2. -i idare etmek. 3. -in stesinden gelmek, -in hakkndan gelmek. 4.ticaretini yapan kimse, tccar, satc: a i. 1. (belirli bir eyin) -e deinmek, -den bahsetmek. 5. -in mterisi old stampsalveri etmek. 2. iskambil ktlarn olmak, ile dealer alveri. 2. i eski pul iliki. i. 1. i, in ilikisi; satcs. datan kimse. f., bak. deal. i. 1. katedralin barahibi. 2. dekan. i. sevgili. s. 1. sevgili, aziz. 2. deerli, kymetli. 3. pahal. Olur ey deil! z. (bir eyi) ok arzu etmek. i. yokluk, ktlk. i. lm. lm oran. idam hkm. lm mangas. l says. huk. idam hkm. i. lm dei. s. baki, lmsz. s. lm gibi. s. lms. ok souk: Its deathly cold outside. Dars ok souk. beti benzi atm. lms bir sessizlik. i. k, yenilgi, ykm. f. (--red, --ring) (from) engellemek; menetmek. f. 1. deerini drmek, ayarn bozmak. 2. alaltmak, erefini lekelemek. 3. yozlatrmak. s. tartlabilir. f. 1. tartmak. 2. ok dnmek, dnp tanmak: He debated with himself before reaching the decision. Kararn f. kuvvetten drmek, zayflatmak, takatini kesmek. vermeden nce ok dnd. i. tartma; mnazara. i. halsizlik, bitkinlik, gszlk, zayflk. i. bor. f. 1. bor kaydetmek. 2. birinin borcuna kaydetmek. bir hesab borcuna kaydetmek. bor ve kredi. bor bakiyesi. i. yknt, enkaz; dknt. i. bor. teekkr borcu, gnl borcu. namus borcu. i. borlu.

f. (--ged, --ging) 1. (bir yerden) gizli dinleme aygtn skmek. 2. debug (bir aygt veya sistemin) kusurlarn gidermek. 3. bilg. f., k. dili (bir eyin) yanl taraflarn aa vurmak. debunk hataszlatrmak, ayklamak. i. 1. balang. 2. (sahneye) ilk k. 3. bir gen kzn sosyeteye debut ilk defa takdimi. ks. December. Dec ks. deceased, decrescendo. dec i. on yl. decade i. kme, k, ykl. decadence s. km. decadent f. kafeinini karmak. decaffeinate kafeinsiz kahve. decaffeinated coffee i. kartma. decal f. 1. kamp bozup ayrlmak. 2. k. dili svmak, savumak, decamp tymek, kamak. i. srahi. decanter f. ban kesmek, boynunu vurmak. decapitate i., spor dekatlon. decathlon f. 1. rmek, bozulmak; rtmek. 2. azalmak. i. 1. rme, decay bozulma. 2. azalma. f. lmek. i. lm, lme, vefat. decease i. 1. aldatma; hile, yalan. 2. hilekrlk, dzenbazlk, deceit dolandrclk.hileci. 2. aldatc. s. 1. hilekr, deceitful s. hilekrlkla, yalanclkla. deceitfully i. hilekrlk, yalanclk. deceitfulness f. aldatmak. deceive i. aldatc, hilekr. deceiver i. aralk. December i. 1. terbiye, edep, nezaket. 2. lmllk. 3. iffet, namus. decency s. terbiyeli, nazik; temiz, iyi. decent z. 1. terbiye lsnde. 2. yeterince. decently i. 1. aldatma; aldanma. 2. yalanclk. 3. hile, dzen, dolap. deception s. aldatan, aldatc. deceptive z. aldatarak, aldatc bir biimde. deceptively i. aldatclk, dzenbazlk, hilekrlk. deceptiveness f. karar vermek, kararlatrmak, hkm vermek. decide bir eyin aleyhinde karar vermek. decide against s.t. decide for s.t./decide in favor bir eyin lehinde karar vermek. of s.t. (bir eyi) yapmaya karar vermek. decide to take the plunge s. 1. kesin. 2. kararl, azimli. 3. kararl, ll. decided z. kesinlikle, katiyetle. decidedly s. kn yapraklarn dken (bitki). deciduous i. desigram. decigram i., ng., bak. decigram. decigramme i. desilitre. deciliter i., ng., bak. deciliter. decilitre s., mat. ondalk. i. 1. ondalk say. 2. ondalk kesir. decimal ondalk kesir. decimal fraction mat. ondalk kesir. decimal fraction ondalk virgl: 1.07 (Trk sistemine gre 1,07). decimal point ondalk hesap cetveli. decimal scale ondalk sistem. decimal system f. byk bir ksmn yok etmek. decimate i. byk bir ksmn yok etme; byk bir ksm yok olma. decimation

decimeter decimetre decipher decision decisive decisively decisiveness deck deck deck chair deck of cards deck out declaim declaration declaration of residence declare declare bankruptcy declare war on declension decline declivity declutch decode decompose decomposition decorate decoration decorative decorator decorous decorously decorum decoy decrease decree decrepit dedicate dedicated dedication deduce deduct deduction deductive reasoning deed deem de-emphasise de-emphasize deep deep in debt deep in thought

i. desimetre. i., ng., bak. decimeter. f. (ifreyi) zmek. i. karar; hkm. s. 1. kesin, kati. 2. kesin sonuca ulatran: the decisive victory in that war o olarak. kesin sonuca biimde. zafer. 3. kararl. z. 1. kesin sava 2. kararl bir ulatran i. 1. kesinlik. 2. kararllk. i., den. gverte. f. donatmak, sslemek. ezlong. isk. deste. donatmak, sslemek. f. 1. hararetle sylemek/konumak. 2. (hitabet kurallarna gre) sylemek; deme. ekilde sylemek. i. 1. ilan. 2.resmi bir 3. bildiri, deklarasyon. ikamet beyannamesi. f. 1. ilan etmek. 2. bildirmek, deklare etmek. iflas ilan etmek. -e sava amak/ilan etmek. i. 1. dilb. ad ekimi. 2. k, kme. f. 1. aaya meyletmek. 2. azalmak, dmek. 3. kmek. 4. reddetmek, geri evirmek. 5. dilb. ekmek. i. 1. meyil, ini. 2. i. ini, meyil. azalma, d; gerileme, yozlama. 3. kme, k. f. debriyaj yapmak. f. (ifreyi) zmek. f. 1. ayrtrmak. 2. rtmek; rmek. i. 1. ayrma. 2. bozulma. f. 1. sslemek, dekore etmek. 2. nian vermek. i. 1. ssleme, dekorasyon. 2. ss. 3. nian, madalya. s. ssleyici, ssl. i. dekoratr. s. grg kurallarna uygun. z. grg kurallarna uygun bir biimde. i. adaba uygun olma, terbiyeli olma. i. tuzak yemi. f. 1. away from -den hile ile uzaklatrmak; into -e hile ile ekmek. 2. tuzaa drmek. f. azalmak, dmek, klmek; azaltmak, drmek. i. azalma, d. i. 1. resmi emir. 2. karar. 3. kararname. f. 1. emretmek, buyurmak. ypranm. s. eskimi, 2. karar vermek. f. 1. adamak, vakfetmek. 2. to -in adna sunmak, -e ithaf etmek. s. 1. ithaf olunmu. 2. adanm. 3. kendini iine adam. i. adama, ithaf. f. sonu karmak. f. karmak, hesaptan dmek. i. 1. sonu karma. 2. man. tmdengelim. 3. sonu. 4. hesaptan dme. 5. kesinti: tmdengelimli usavurma. i. 1. eylem, i, fiil. 2. huk. senet, tapu senedi. f. to -e senetle devretmek. f. saymak, addetmek. f., ng., bak. de-emphasize. f. nemini azaltmak. s. 1. derin. 2. anlalmaz. 3. iddetli, ar. 4. koyu (renk). 5. kaln, bouk, pes (ses). z. into 1. derinlerine kadar; derinliklerine borca batm. kadar: It sank deep into the water. Suyun dibine batt. 2. derin dnceye dalm. (gecenin) byk bir blmnde: They talked deep into the night. Gecenin byk bir blmn konuarak geirdiler.

deep sea deep trouble deepen deepfreeze deep-fry deep-rooted deep-seated deer def deface defamation defame default defeat defecate defect defective defector defence defend defendant defender defense defenseless defensive defensive alliance defer deference deferential deferment deferred defiance defiant deficiency deficient deficit defile define definite definite article definitely definition definitive deflate deflation deflect deflect s.o. from his/her purpose deflect s.t. into deform deformity

derin deniz. vahim bir durum. f. 1. derinlemek; derinletirmek. 2. artrmak. 3. (rengi) koyulatrmak.dondurup saklama. f. (deep.froze, deep.fro.zen) i. 1. dipfriz. 2. dondurup saklamak. f. bol yada kzartmak. s. 1. kkleri derinlere inen (aa/al). 2. kkl, kklemi (det/inan). s. 1. derin, derinden gelen; derinde olan. 2. kkl, kklemi. i. (o. deer) geyik; karaca. ks. defective, defendant, defense, deferred, defined, definite, definition. f. (bir eyin yzeyine) zarar vermek. i. karalama, kara alma, lekeleme. f. karalamak, kara almak, lekelemek. i. 1. (bir ykmll) yerine getirmeme. 2. bilg. varsaym. f. (bir ykmll) yerine getirmemek: They defaulted on their f. yenmek, bozguna uratmak. i. bozgun, yenilgi. loan. Borlarn zamannda demediler. f. byk aptesini yapmak, dklamak. i. kusur, noksan, eksiklik. s. 1. kusurlu, sakat, eksik, noksan. 2. dilb. baz ekim ekilleri olmayan. i. kar tarafa kaan kimse. i., ng., bak. defense. f. 1. savunmak. 2. from -den korumak. i., huk. daval. i. savunucu, savunan; koruyucu. i. 1. savunma, korunma. 2. spor savunma, defans. s. savunmasz, korunmasz. s. 1. savunmayla ilgili. 2. (hedef alndn zannederek) savunmaya geen. 3. koruyucu. 4. spor defansif. savunma anlamas. f. (--red, --ring) 1. sonraya brakmak, ertelemek. 2. to -e boyun emek. (saygdan kaynaklanan) itaat. i. riayet, s. riayetkr; sayg ve itaat gsteren. i. erteleme. s. ertelenmi. i. 1. meydan okuma. 2. kar koyma. s. 1. meydan okuyan. 2. kar koyan. i. eksiklik, noksanlk; yetersizlik. s. eksik, noksan; yetersiz. i. (bte, hesap v.b.nde) ak; zarar. f. kirletmek, pisletmek, lekelemek, bozmak. f. 1. tanmlamak, tarif etmek. 2. belirlemek, snrlamak, tayin etmek. s. 1. kesin. 2. belirli, belli. dilb. belirli tanmlk: the. z. kesinlikle. i. 1. tanm, tarif. 2. tanmlama. s. kesin, son, tam. f. 1. havasn/gazn boaltmak, sndrmek; snmek. 2. gururunu krmak. 3.boaltma, sndrme; snme. 2. gururunu i. 1. havasn/gazn ekon. para arzn azaltmak. krma. 3. ekon. deflasyon. f. ynn deitirmek; baka yne evirmek; yn deimek. birini amacndan evirmek. ynn deitirip -e evirmek. f. biimini bozmak, biimsizletirmek. i. 1. biimsizlik. 2. tb. biim bozukluu, bozunum.

defraud defray defrost deft defunct defy degenerate degenerate degradation degrade degrading degree dehumidifier dehumidify dehydrate dehydrated deify deign deity dejected dejection delay delegate delegation delete deletion deliberate deliberate deliberately deliberation delicacy delicate delicately delicatessen delicious delight delightful delimit delineate delinquency delinquent delirious delirium deliver deliver the goods deliverance deliverer delivery delivery note delivery order

f. dolandrmak, elinden almak. f. demek; (giderleri) karlamak. f. buzlarn zmek/eritmek; buzlar zlmek/erimek. s. becerikli, usta, marifetli. s. 1. l. 2. feshedilmi. f. meydan okumak, kar gelmek, kar koymak. s. yoz, yozlam, soysuz, dejenere. f. yozlamak, soysuzlamak, bozulmak, dejenere olmak. i. 1. aalk bir durum; itibarszlk. 2. aalama. 3. rtbeyi indirme. f. 1. alak bir duruma drmek. 2. rtbesini indirmek. s. alaltc, onur krc. i. 1. fiz., geom. derece. 2. derece, basamak, aama, rtbe, mertebe. 3. diploma. i. nem gideren alet. f. nemini gidermek. f. 1. suyunu almak, kurutmak. 2. su kaybetmek. s. susuz, kurumu. f. tanrlatrmak. f. tenezzl etmek. i. 1. tanr, ilah. 2. tanrsal varlk. s. keyifsiz, morali bozuk; hznl. i. keyifsizlik, moral bozukluu; hzn. f. 1. ertelemek, sonraya brakmak. 2. geciktirmek. 3. oyalanmak. i. gecikme, ge kalma. i. (delgt, delgeyt) delege, temsilci; eli; vekil. f. (delgeyt) 1. havale etmek, devretmek. 2. grevlendirmek. i. 1. delegasyon. 2. yetki verme. f. silmek, karmak. i. 1. silme, karma. 2. yazdan karlan para. s. 1. kastl, maksatl, nceden tasarlanm. 2. temkinli, ll, dikkatli. f. 1. dnp tanmak, lnmek, tartmak. 2. grmek, mzakere etmek. z. kasten, mahsus, bile bile. i. 1. zerinde dnme, dnp tanma. 2. grme, mzakere. kibarlk. 2. lezzetli ey. i. 1. incelik, s. 1. kolaylkla krlabilen, krlgan, nazik. 2. hassas (alet). 3. hassas (konu); nazik (durum). 4. ince (yap), zenle. z. 1. incelikle. 2. dikkatle, ihtiyatla, byk birnarin. 5. hafif (koku/tat). 6. hafif, yumuak (dokunu). 7. hastalklara pek i. arkteri, mezeci. dayankl olmayan. s. lezzetli, leziz, nefis. f. 1. sevindirmek; sevinmek. 2. in -den zevk almak. i. 1. sevin, zevk, keyif, haz. 2. sevin veren ey. s. ho, gzel; zevkli. f. snrlandrmak, tahdit etmek. f. 1. eklini izmek. 2. betimlemek. i. 1. (ocuklarda) su ileme. 2. borlarn denmemesi. s. 1. sulu, su ileyen (ocuk). 2. denmemi (hesap, vergi, bor sayklayan. 2. lgna dnm.i. ocuk sulu. s. 1. v.b.). 3. borlarn dememi. i. 1. sayklama. 2. lgnlk. f. 1. teslim etmek, brakmak, vermek: They will deliver the furniture tomorrow morning. Mobilyay yarn sabah teslim k. dili istenilen eyi yapmak. edecekler. 2. (gazete, mektup v.b.ni) datmak. 3. i. 1. kurtarma; kurtulu. 2. hkm. (yumruk/darbe) indirmek. 4. (from) -den kurtarmak. 5. (ocuu) i. 1. kurtarc. 2. teslim eden kimse. 3. (konuma) yapmak. 7. almak, dourtmak. 6. (sylev) vermek,datc. (hkm) vermek. i. 1. teslim; datm. 2. dourma; doum. 3. konuma tarz. 4. beysbol topa vuru, servis. tic. teslim beyan. tic. teslim emri.

delivery receipt delivery time deliveryman dell delta delude deluge delusion delusive deluxe delve demagogue demagogy demand demand deposit demean demeanor demeanour demented demerit demidemijohn demilitarise demilitarize demilitarized zone demise demobilisation demobilise demobilization demobilize democracy democrat democratic democratically demolish demolition demon demonstrate demonstration demonstrative demonstrative adjective demonstrative pronoun demonstrative pronoun demonstrator demoralise demoralize demote demotion demur demure

tic. teslim makbuzu. tic. siparilerin teslim sresi. o. de.liv.er.y.men (dlvrimen) i. satlan mal eve teslim eden kimse. vadi, korulu vadi. i. kk i. delta, atalaz. f. aldatmak, yanltmak. i. 1. sel, tufan. 2. iddetli yamur. i. 1. aldanma, yanlma. 2. ruhb. sabuklama. s. aldatc, yanltc. s. lks, ihtiaml. f. into -i aratrmak. i. demagog, halkavcs. i. demagoji, halkavcl. i. 1. istem, istek; talep. 2. tic., ekon. talep, rabet. 3. huk. talep, hak iddiamevduat.1. talep etmek, istemek. 2. gerektirmek. 3. vadesiz etme. f. huk. mahkemeye celbetmek. f. alaltmak, kltmek. i. davran, tavr. i., ng., bak. demeanor. s. deli, kak, lgn. i. (okulda) ihtar, tembih. nek yarm, yar. i. damacana. f., ng., bak. demilitarize. f. askerden arndrmak. askerden arndrlm blge. i. lm, vefat. i., ng., bak. demobilization. f., ng., bak. demobilize. i. seferberliin bitmesi; terhis. f. terhis etmek. i. demokrasi, elerki. i. demokrat. s. demokratik, halk. z. demokratik olarak. f. ykmak. i. ykma; yklma. i. 1. cin, kt ruh, eytan, iblis. 2. kt kimse, iblis. 3. enerjik kimse. f. 1. kantlamak, ispat etmek: He has demonstrated his loyalty to1. kantlama, ispat. 2. gsteri. 3. kantlad. 2. gstererek i. the firm. irkete olan balln tantm gsterisi. tantmak: demonstrate a machine bir makineyi tantmak. 3. s. 1. kantlayan, gsteren. 2. duygularn aa vuran. gsteri yapmak. dilb. iaret sfat. dilb. iaret zamiri. iaret zamiri. i. 1. gstererek tantan kimse. 2. uygulama retmeni. 3. gsterici. f., ng., bak. demoralize. f. cesaretini krmak, moralini bozmak, yldrmak. f. aa dereceye indirmek, rtbesini indirmek. i. indirme. f. (--red, --ring) kabul etmemek, itiraz etmek. i. s. 1. ekingen. 2. arbal, ciddi.

den denatured alcohol denial denigrate denim denims Denmark denomination denominator denote denounce dense density dent dental dental floss dental surgery dentist dentistry dentures denude denunciation deny deodorant deodorise deodorize depart department department store departure departure gate departure lounge departure terminal depend depend from Depend upon it. dependable dependence dependency depict depilate depilation depilatory deplete deplorable deplorably deplore deploy deployment deport

i. 1. in, maara. 2. k. dili tekke, yatak. 3. k. dili dinlenme odas, snak. mavi ispirto, kark ispirto. i. 1. inkr, yadsma. 2. yalanlama. 3. ret. f. iftira etmek, leke srmek, karalamak, kara almak, amur atmak. i. kot (kuma). i., o. kot pantolon, cin; blucin. i. Danimarka. i. 1. ad, isim. 2. mezhep. 3. adlandrma. 4. deer/l birimi. i. payda. f. gstermek, belirtmek. f. 1. (insan, fikir, davran v.b.nin) kt/zararl taraflarn aa vurmak. 2. ihbar etmek. (orman, sa v.b.). 3. anlalmas g, s. 1. youn, kesif. 2. sk 3. (anlamann) kaldrlacan duyurmak. 4. kaln kafal, mankafa. 5. foto. koyu (negatif). ar younluk, kesafet. 2. (orman, sa v.b. iin) sklk. 3. (yazda) i. 1. (yaz). arlk. 4. foto. koyuluk. i. ufak ukur; entik, knt, girinti. f. entmek; kertmek. s. 1. dilerle ilgili. 2. diilikle ilgili. 3. dilb. disel. i. disel nsz. di iplii. di cerrahisi. i. di hekimi, di tabibi, dii. i. di hekimlii, diilik. i. takma di. f. soymak; plaklatrmak, plak brakmak. i. 1. (insan, fikir, davran v.b.nin) kt/zararl taraflarn aa vurma. 2. etmek, yadsmak. 2. yalanlamak. 3. reddetmek. 4. f. 1. inkr ihbar. 3. (anlamann) kaldrlacan duyurma. -den deodoran, koku giderici. s., i. yoksun brakmak, esirgemek, vermemek. f., ng., bak. deodorize. f. kokusunu gidermek. f. 1. ayrlmak, gitmek. 2. hareket etmek, kalkmak: At what time doesdepartman, blm, ksm, ube, daire, kol. 2. bakanlk, i. 1. the bus depart? Otobs saat kata kalkyor? 3. lmek, vefat etmek. 4. from -den sapmak, -den ayrlmak. veklet. byk maaza, bonmare. i. 1. gidi, ayrl, terk. 2. hareket etme, kalk. 3. deiiklik, yenilik. 4. sapma, ayrlma. 5. vazgeme. k kaps. k salonu. k terminali. f. on/upon 1. -e gvenmek. 2. -e bal olmak: The number of people who will come depends on how many tickets we can sell. -den sarkmak. Geleceklerin says satabileceimiz biletlerin saysna bal. 3. -e Emin olunuz. baml olmak: That child depends on her mother. O ocuk s. gvenilir. annesine baml. i. 1. gven, gvenme. 2. ballk. 3. bamllk. i. 1. bamllk. 2. smrge. 3. ek bina. f. 1. resmetmek, resmini izmek. 2. betimlemek, anlatmak. f. tyleri gidermek/dkmek. i. depilasyon, depilaj, tyleri giderme/dkme; epilasyon. i. depilatuar, depilatif, ty dkc krem. s. depilatif, ty giderici/dkc. f. tketmek, bitirmek. s. acnacak durumda, iler acs. z. acnacak biimde. f. 1. -e ok zlmek, -den ac duymak. 2. -e yerinmek, -e yazklanmak. f. 1. plana gre yerletirmek. 2. ask. yaylmak. i. 1. plana gre yerletirme. 2. ask. yaylma f. snrd etmek.

deport o.s. deportation deportment depose deposit deposit account deposition depositor depository depot deprave depraved depravity deprecate depreciate depreciation depress depressed depression deprive dept depth depth of winter deputation deputise deputize deputy derail derailment derange deranged derangement derelict deride derision derisive derisory derivation derivative derive dermatitis dermatologist dermatology derogatory dervish descend descendant descendent descent describe

davranmak, hareket etmek. i. snrd etme. i. davran, tavr. f. 1. tahttan indirmek. 2. grevden almak, azletmek. 3. yeminli ifade vermek. depozit, depozito; kaparo, pey akesi: The i. 1. emanet. 2. salesman asked for a thirty million lira deposit. Satc otuz mevduat hesab. milyon lira depozit istedi. The landlord asked for a deposit as an i. 1. tahttan indirme. 2. grevden alma. 3. yeminle yazl ifade. indication of my good faith. Ev sahibi iyi niyetimin iareti olarak 4.mudi, para yatran kimse. (tortu) brakma. i. depozit olarak verme. 5. kaparo istedi. 3. mevduat. 4. teminat akesi. 5. kelti, tortu. 6. birikinti.ardiye. birikinti, maden yata. f. 1. koymak: You i. depo, 7. mad. should deposit your jewels in the safe. Mcevherlerini kasaya i. 1. depo, ardiye. 2. istasyon; durak. 3. ask. depo. koymalsn. 2. emanet etmek: He deposited the keys to his f. batan karmak, ahlakn bozmak. apartment with the doorkeeper. Dairesinin anahtarlarn s. ahlak bozuk, batan depozit kapcya emanet etti. 3.km. olarak vermek: deposit money in1. bank account bankadoru yoldan ayrlma. i. a ahlak bozukluu. 2. hesabna para yatrmak. 4. bankaya yatrmak. 5. keltmek, (tortu) brakmak: This water is f. onaylamamak, protesto etmek. depositing a brown sediment at the bottom of my glass. Bu su, f. 1. fiyatn krmak, kahverengi bir tortu 2. ucuzlatmak; amortize bardamn dibinde deerini drmek. brakyor. etmek. i. 1. deerini drme; deeri dme. 2. anma pay, amortisman. f. 1. -i bastrmak, -e basmak. 2. zmek, cann skmak, moralini bozmak. 3. kuvvetten drmek, zayflatmak. 4. 3. durgun s. 1. morali bozuk, keyifsiz. 2. deeri drlm. deerini/miktarn azaltmak. (piyasa/ekonomi). i. 1. moral bozukluu, keyifsizlik. 2. piyasada durgunluk, ekonomikyoksun brakmak, -den mahrum etmek, -den etmek: f. of -den kriz. 3. ruhb. depresyon, knt. 4. alak basn alan. Thisdepartment. ks. work will deprive us of our health. Bu i bizi salmzdan edecek. i. 1. derinlik. 2. derin yer. k ortas, karak. i. 1. temsilciler heyeti, delegasyon. 2. temsilci atama. f., ng., bak. deputize. f. 1. vekil olarak atamak. 2. for (bir kimsenin) yerini doldurmak. i. 1. vekil; yardmc, muavin. 2. polis. 3. milletvekili. f. (treni) raydan karmak; (tren) raydan kmak. i. (treni) raydan karma; (tren) raydan kma. f. 1. dzenini bozmak, altst etmek, kartrmak. 2. delirtmek. s. deli. i. 1. dzensizlik, karklk. 2. delilik. s. 1. terkedilmi, sahipsiz. 2. kaytsz, ilgisiz, ihmalkr. f. alay etmek, alaya almak. i. alay, istihza. s. alayl, alayc. s. 1. alayl, alayc. 2. gln, kepaze, devede kulak gibi. i. 1. tretme. 2. kken, kaynak. i. trev. f. from 1. -den salamak, -den elde etmek, -den almak: He derives hisyangs. from his investments. Gelirini i., tb. deri income yatrmlarndan salyor. He derives pleasure from music. i. dermatolog, deri hastalklar uzman, cildiyeci. Mzikten zevk alyor. 2. -den tremek; -den tretmek: Many i. dermatoloji, cildiye. English words derive from Latin. ou ngilizce szck Latinceden tremitir. Gasoline is derived s. kltc, kk drc, aalayc. from petroleum. Benzin petrolden tretilir. i. dervi. f. 1. inmek; (ku, uak v.b.) alalmak; (karanlk, sis v.b.) kmek.of (birinin) soyundan gelen kimse. i. torun; 2. from -in soyundan gelmek. 3. on/upon inip -e saldrmak; -e skn etmek, bastrmak: Those relatives i., bak. descendant. descended upon us again this Christmas. O akrabalar bu Noel i. 1. yine bastrdlar. de ini; alalma; kme. 2. on/upon inip -e saldrma; -e skn etme; baskn. 3. soy. f. 1. tanmlamak, betimlemek, tarif etmek. 2. anlatmak.

description descriptive desecrate desecration desegregate desegregation desensitise desensitize desert desert desert deserter desertion deserve deservedly deserving deserving of praise design designate designation designer desirable desire desirous desist desk desktop desktop computer desktop publishing desolate desolate desolation despair despairingly desperate desperately desperation despicable despicably despise despite despondent despot despotic despotical despotism dessert dessert spoon destination destined

i. 1. tanmlama, betimleme, tarif. 2. cins, eit, tr. 3. ekl: The police were unable to obtain a description of the thief. Polis s. tanmlayc, betimsel. hrszn eklini saptayamamt. f. (kutsal bir eye) saygszlk etmek. i. (kutsal bir eye kar) saygszlk. f. rk ayrmn kaldrmak. i. rk ayrmnn kaldrlmas. f., ng., bak. desensitize. f. uyuturmak. i. hak edilen ey, layk olunan ey. He got his deserts. Hak ettiini buldu. i. l, sahra. s. 1. orak, llk. 2. bo, ssz. f. 1. terketmek, brakmak. 2. ask. askerlikten kamak. 3. kamak, firar etmek. i. asker kaa. i. 1. terketme, terk. 2. askerlikten kama, firar. f. hak etmek, layk olmak. z. hakl olarak; hak ettii gibi. s. of -i hak eden, -e layk. vlmeye layk. i. 1. tasarm, dizayn, tasar izim. 2. tasarlama. 3. plan, proje. 4. desen. 5. ama, iaret etmek, belirtmek. 2.komplo. f. 1. f. 1. gstermek, maksat, hedef. 6. entrika, adlandrmak, tasarmn yapmak: Selda -e atamak, -e tayin etmek. 4. for iin own clothes. Selda, isimlendirmek. 3. (to/for) designs all of her ad, isim, unvan, i. 1. atama, tayin; atanma, tayin edilme. 2. tm giysilerinin tasarmn kendi yapyor. 2. plan yapmak, proje ayrmak, -e ayrmak, -e tahsis etmek. sfat. i. 1. tasarmc. 2. desinatr. 3. modelist, stilist. yapmak; planlamak, niyet etmek: The city is designing new parks along the shores of the Golden cazip. s. arzu edilen, istek uyandran, ekici,Horn. Belediye Hali kylarndaistek. parklar yapmay ehvet. f. 1. arzu etmek, i. 1. arzu, yeni 2. rica, dilek. 3. planlyor. The architect designed this room as a library, but we use it as a bedroom. arzulamak, istemek. 2. rica etmek. s. istekli, arzu eden. Mimar bu oday ktphane olarak planlad ama biz onu yatak f. from -den vazgemek, -i3. dzenlemek, hazrlamak: We odas olarak kullanyoruz. brakmak. designedmasas. 2. sra. 3. krs.O kitab renciler iinFrom i. 1. yaz that book for students. 4. daire, ube, masa. hazrladk. teacher could see the desks of all her students. her desk the i. masast. retmen krssnden tm rencilerinin sralarn masast bilgisayar. grebiliyordu. masast yaymclk. s. 1. terkedilmi, metruk; ssz, tenha, bo. 2. harap, perian. 3. kimsesiz, yalnz.perian etmek. f. harap etmek, i. 1. haraplk, perianlk. 2. kimsesizlik, yalnzlk. 3. keder. i. umutsuzluk, mitsizlik. f. of -den umutsuz olmak, -den mitsiz olmak. z. umutsuzca, mitsizce. s. 1. umutsuz, mitsiz. 2. her eyi gze alabilen; gz dnm. z. umutsuzca, mitsizce. i. umutsuzluk, mitsizlik. s. alak, aalk, rezil. z. alaka. f. kmsemek, hor grmek, adam yerine koymamak. i. nefret, kin, garaz. edat -e karn, -e ramen: He was generous despite his poverty. Yoksulluuna karn eli akt. s. umutsuz, mitsiz, meyus. i. despot, tiran. s. despotik, despota. s., bak. despotic. i. despotluk, despotizm. i. (yemein sonunda yenen) tatl, yemi, soukluk. tatl ka. i. 1. gidilecek yer. 2. var yeri. 3. hedef. s.

destiny destitute destitution destroy destroyer destruction destructive desultory detach detachable detached detachment detail detailed detain detect detection detective detective story detector detention deter detergent deteriorate deterioration determinant determination determinative determine determined deterrence deterrent detest detestable dethrone detonate detour detract detriment detrimental deuce devaluation devalue devastate devastation develop developing developing country development developments

i. talih, ksmet, kader, alnyazs, yazg. s. 1. yoksul, muhta, fakir. 2. of -den yoksun. i. yoksulluk, fakirlik. f. ykmak, harap etmek, yok etmek, ortadan kaldrmak; ldrmek. i. 1. yok edici ey/kimse. 2. destroyer, muhrip. i. 1. ykma, yok etme; yklma, yok olma. 2. ykm. s. ykc, zararl. s. 1. geliigzel, rasgele. 2. rabtasz, balantsz. 3. amasz, gayesiz. f. ayrmak, karmak, skmek. s. ayrlabilir, karlabilir, yerinden sklebilir. s. 1. tarafsz, yansz, objektif. 2. mstakil (ev). i. 1. ayrma, karma, skme. 2. ask. mfreze, mfrez birlik. 3. tarafszlk, yanszlk, objektiflik. detaylar, tafsilat, teferruat. 3. i. 1. ayrnt, detay. 2. ayrntlar, ask. zel bir i iin s. ayrntl, detayl. seilmi grup, mfreze. f. 1. alkoymak. 2. geciktirmek. 3. gzaltna almak. f. 1. sezmek, farketmek. 2. bulmak, kefetmek. i. bulma, keif. i. dedektif, hafiye. polisiye roman. i. dedektr, detektr, bulucu: mine detector mayn dedektr/detektr. i. 1. alkoyma. 2. gecikme. 3. gzaltna alma. f. (--red, --ring) from -den vazgeirmek, -den caydrmak. i. deterjan. f. ktlemek, ktye gitmek, fenalamak, bozulmak. i. ktleme, ktye gitme, fenalama, bozulma. s. belirleyici, tayin eden. i. belirleyici etken. i. 1. azim, kararllk. 2. belirleme, tayin; tespit, saptama. s. belirleyici, tayin eden. i. belirleyici ey. f. 1. belirlemek, tayin etmek; tespit etmek, saptamak: We have not yet determined the price of that book. O kitabn fiyatn s. azimli, kararl. henz saptamadk. The experts are trying to determine the i. 1. caydrma. 2. caydrclk. cause of the accident. Bilirkiiler kazann nedenini saptamaya s. caydrc. azmetmek, karar alyor. 2. i. caydrc ey. vermek, amalamak: I have determined to sell my house in Ankara f. nefret etmek, irenmek, tiksinmek. and move to Ka. Ankara daki evimi satp Kaa tanmaya karar verdim. s. nefret uyandran, iren, tiksindirici. f. tahttan indirmek. f. patlamak, infilak etmek; patlatmak, infilak ettirmek. i. varyant (yol). f. varyanttan gitmek. f. from -i azaltmak, -e glge drmek. i. zarar, ziyan. s. zarar veren, zararl, muzr. i. 1. isk. ikili. 2. (zarda) d. 3. tenis beraberlik, berabere kalma. i., ekon. devalasyon, deer drm. f., ekon. devale etmek, deerini drmek. f. 1. harap etmek, mahvetmek, viraneye evirmek. 2. perian etmek. i. 1. harap etme, mahvetme; harap olma, mahvolma. 2. perian olma. 3. ykm, zarar. f. 1. gelitirmek; gelimek: He is working hard to develop his Italian. talyancasn gelitirmek iin ok alyor. develop an s. gelimekte olan. idea bir fikri gelitirmek. 2. geniletmek; genilemek: develop a gelimekte olan lke. business bir firmay geniletmek. 3. (det) edinmek. 4. (frtna, i. 1. gelitirme; gelime, geliim. 2. geniletme; genileme. 3. basn alan v.b.) olumak. 5. (lke/blge) kalknmak, gelimek. (det) edinme. 4. etmek, banyo etmek. 6. foto. develope (frtna, basn alan v.b.) oluma, oluum. 5. i. olaylar. kalknma, gelime. 6. foto. banyo etme. 7. site.

deviate deviation device devil devils advocate devilish devil-may-care devilment devious devise devoid devolve devote devoted devotee devotion devotional devotions devour devout dew dewdrop dewy dexterity dexterous dextrous diabetes diabetic diabolic diabolical diagnose diagnosis diagonal diagram dial dial direct to dial tone dialect dialectics dialing tone dialog dialogue dialysis diameter diametrically diametrically opposite diamond diamond cutter diamond jubilee diaper

f. sapmak, ayrlmak. i. sapma, ayrlma. i. 1. alet; aygt. 2. plan, yol, yntem. 3. hile, oyun. 4. arma, ongun. iblis. i. eytan, tartma olsun diye zayf taraf savunan kimse. s. eytanca, eytan gibi. s. kimseye aldrmayan, pervasz. i. muzrlk, yaramazlk. s. 1. dolak, dolambal. 2. sinsi, hilekr. 3. hileli. f. tasarlamak, planlamak, dzenlemek, tertiplemek. s. of -den yoksun, -den mahrum. f. on -e gemek, -e kalmak, -e devrolmak. f. to -e adamak, -e vakfetmek; -e ayrmak, -e hasretmek: He has devoted -e sadk, -e iten the poor. dkn; -i seven. s. (to) 1. himself to servingbal. 2. -e Kendini yoksullarn hizmetine adad. He devotes an hour each day to walking in the i. 1. dkn, merakl, tutkun. 2. dinine ok bal olan kimse, park. Her gn parkta yrmeye bir saat ayryor. zahit. i. 1. sadakat, iten ballk. 2. adama, vakfetme; hasretme. s. ibadete zg, ibadetle ilgili. i. ksa bir ibadet. i. ibadet. f. 1. (yemei) silip sprmek, bir rpda yiyip bitirmek; (av) paralayp yutmak. 2. bir solukta okumak. 3. (bir duygu) (birini) s. 1. dindar, dini btn, mtedeyyin. 2. samimi, iten, yrekten. yiyip bitirmek. 4. mahvetmek, yok etmek. i. iy, ebnem. i. iy damlas. s. zerine iy dm, iyle kapl. i. el abukluu, beceri, ustalk. s. eli abuk, eli uz, usta. s., bak. dexterous. i., tb. eker hastal, diyabet. s., tb. diyabetik. i., tb. eker hastas. s. eytani, eytanca. s., bak. diabolic. f. tehis etmek, tanlamak. i. tehis, tan. s. kegenel. i. kegen, diyagonal. i. 1. diyagram, grafik. 2. plan, ema. f. diyagram ile gstermek; diyagramn izmek. i. 1. kadran. 2. (saatte) mine, kadran. f. (--ed/--led, --ing/--ling) (telefon numarasn) evirmek. -i direkt aramak. (telefonda) evir sesi. i. diyalekt, lehe, az. i. eytiim, diyalektik. ng. (telefonda) evir sesi. i. diyalog. i., ng., bak. dialog. o. di.al.y.ses (daylsiz) i., tb. diyaliz. i. ap, kutur. z. 1. ap boyunca. 2. tamamen. taban tabana zt. i. 1. elmas. 2. baklava biimi. 3. isk. karo. 4. beysbol i alan; oyun alan. elmastra. altmnc veya yetmi beinci yldnm. i. ocuk bezi. f. ocuk bezini sarmak/deitirmek.

diaphragm diarrhea diary dice dicebox dicker dictate dictation dictator dictatorial dictatorship diction dictionary dictum did Did she hurt herself? Did you ever? Did your ears burn? didactic didn`t die die die away die down die of boredom die off die out diehard diet dietician dietitian differ difference difference of opinion different differential differentiate differently difficult difficulty diffidence diffident diffraction diffuse diffuse diffusion dig dig down dig in dig ones heels in

i. 1. anat. diyafram kas, diyafram. 2. zar, ble. 3. diyafram. i. ishal, srgn. i. 1. gnce, gnlk. 2. hatra defteri. i., o. oyun zarlar. f. 1. kp eklinde doramak. 2. zar atmak. i. zar atma kab. f. (with) (ile) pazarlk etmek. f. 1. dikte etmek, yazdrmak. 2. emretmek. 3. zorla kabul ettirmek. 4. gerektirmek. 5. belirlemek. i. 1. dikte. 2. emir. i. diktatr. s. diktatrce, amirane. i. diktatrlk. i. 1. diksiyon, syleyim. 2. szck seimi, szckleri kullanma ekli. i. szlk, lgat. o. dic.ta (dkt)/--s (dktmz) i. 1. otoriter hkm/sz. 2. zdeyi, atasz. 3. huk. mtalaa. f., bak. do. Bir yerini mi incitti? k. dili Allah Allah! Kulaklarnz nlad m? s. didaktik. ks. did not. f. (--d, dy.ing) 1. lmek, vefat etmek. 2. (makine) birdenbire durmak, stop etmek.(o. dice) oyun zar. can atmak, ok i. 1. kalp, matris. 2. 3. (ate) snmek. 4. istemek: Altan is dying to meet ebnem. Altan, ebnemle (grlt) yava yava kesilmek, (ses) azalmak. tanmaya can atyor. 5. yok olmak. (rzgr/frtna/yamur) hafiflemek; (ate/yangn) snmeye yz tutmak; (alev) azalmak. skntdan patlamak. birer birer lmek. yok olmak, ortadan kalkmak. i. inatla tutuculuunu srdren kimse. i. 1. diyet, rejim, perhiz. 2. beslenme biimi. 3. yiyecek. f. perhiz yapmak, rejim yapmak. i., bak. dietitian. i. diyet uzman, diyetisyen. f. 1. from -den baka olmak, -e benzememek, -den farkl olmak, -den ayrlmak. 2. with ile ayn fikirde olmamak. i. 1. ayrlk, fark. 2. anlamazlk. fikir ayrl. s. 1. (from) farkl, baka, ayr. 2. eitli, deiik. i. diferansiyel. f. 1. ayrmak, ayrt etmek. 2. farkllamak, farkl olmak. z. baka ekilde, baka trl. s. 1. g, zor. 2. geimsiz. i. 1. glk, zorluk. 2. sknt, problem. make difficulties zorluk karmak. utangalk, ekingenlik. i. ekinme, s. ekingen, utanga, sklgan. i., fiz. krnm, difraksiyon. s. 1. fiz. dank, yaynk, difzyona uram. 2. zaman zaman konu dnadatmak; yaylmak, dalmak. anlatan. f. yaymak, karak meseleyi uzun uzadya i., fiz. yaynma, yaynm, difzyon. f. (dug, --ging) 1. kazmak, bellemek. 2. kaz yapmak. 3. drtmek. 4.cebine atmak, sklmek, kendi parasn demek. k. dili elini argo beenmek, holanmak. 5. argo -den anlamak. i. 1. (arkeolojik) kaz. 2. ineli sz, ta. 1. ask. siper kazmak, avc ukuru kazmak. 2. (bir eyi) krekle topraa kartrmak. 3. k. dili yemek yemeye balamak, k. dili inat edip hi yapmamaya karar vermek. yumulmak: Dig in! Haydi ye! 4. k. dili kararl bir ekilde ie koyulmak.

dig out dig up digest digest digestion digestive digestive troubles digit digital digital computer digital computer dignified dignify dignitary dignity digress digression dike dilapidate dilapidated dilapidation dilate dilatory dilemma dilettante diligence diligent diligently dill dillydally dilute diluted dim dime dimension diminish diminishing returns diminutive dimmer dimple dimwit din dine dine out diner dingy dinner dinner jacket dinner party dinner service/set

1. arayp karmak. 2. (gmlm birini/bir eyi) krekleyerek karmak. kazp karmak. i. 1. zet. 2. derleme. f. 1. sindirmek, hazmetmek; sindirilmek. 2. zmlemek, zmsemek: Ive read the poem, but I havent yet digested it. i. sindirim, hazm. iiri okudum fakat henz zmsemedim. s. 1. sindirime ait, sindirim. 2. sindirimi kolaylatran. i. sindirimi kolaylatran ila. sindirim bozukluu, hazmszlk. i. 1. parmak. 2. sfrdan dokuza kadar tamsaylarn her biri, rakam. saysal. s. dijital, dijital bilgisayar. dijital bilgisayar. s. arbal. f. 1. onurlandrmak, eref vermek. 2. bytmek, yceltmek. i. rtbe/mevki sahibi, kodaman. i. 1. itibar, saygnlk. 2. vakar, asalet. f. konu dna kmak, konudan ayrlmak. i. 1. konudan ayrlma. 2. konu d sz, arasz. i. 1. hendek, suyolu, ark, kanal. 2. set, bent. 3. argo lezbiyen, sevici. etmek, tahrip etmek; harap olmak. f. harap s. harap, khne, ykk dkk, ykkn, viran. i. harap olma. f. geniletmek, bytmek; genilemek, bymek. s. 1. ii ardan alan, geciktiren. 2. ar, yava. i. 1. man. ikilem, dilemma. 2. g durum, kmaz, amaz. i. hevesli, heveskr, amatr. i. zenle ve sebat ederek alma. s. zenle ve sebat ederek alan (kimse); zenle ve sebat edilerek yaplan (i). z. zenle ve sebat ederek. i., bot. dereotu, yabantrak, Anethum graveolens. f., k. dili oyalanmak; kararszlk yznden vakit kaybetmek; vr zvrla vakit kaybetmek. f. sulandrmak, su katmak; hafifletmek. s. sulandrlm, su katlm. s. (--mer, --mest) 1. lo, donuk, snk. 2. belirsiz. 3. bulank. f. (--med, --ming) 1. () azaltmak; (k) azalmak. 2. sndrmek, i. on sent. azaltmak; snmek, azalmak. i. 1. boyut. 2. o. ebat, boyutlar. f. azaltmak, eksiltmek, kltmek; azalmak, eksilmek. ekon. azalan verim. s. kck, ufack, minicik. i., dilb. 1. kltme. 2. kltme eki. i., elek. dimmer, azaltc. i. gamze. i., k. dili aptal, budala, alk. i. grlt, patrt. f. 1. gnn esas yemeini yemek. 2. akam yemei yemek. 3. ziyafet vermek. 4. yemee davet etmek, yemek vermek. hall darda yemek yemek. dining car vagon restoran. dining yemek salonu. dining room vagon restoran. 3. vagon restorana i. 1. yemek yiyen kimse. 2. yemek odas. benzer lokanta. kirli. 2. karanlk, snk. s. 1. rengi atm, i. 1. gnn esas yemei. 2. akam yemei. 3. ziyafet. smokin. yemekli davet. sofra takm, yemek takm.

dinner table dinnertime dinnerware dinosaur dint dip dip into a book diphtheria diphthong diploma diplomacy diplomat diplomatic diplomatic corps diplomatic immunity diplomatic relations diplomatic service diplomatically dipper dipstick dire direct direct direct call direct current direct current direct dialing direct object direct object direct tax direction directions directive directly director directory dirge dirt dirt cheap dirt cheap dirt poor dirt road dirty dirty look dirty work disability disable disabled disabuse disadvantage

sofra. i. yemek vakti. i. yemek takm. i. dinozor. i. f. (--ped, --ping) 1. batrmak, daldrmak, banmak; batmak, dalmak. 2. aaya doru meyletmek. i. 1. dalma, batma. 2. ani bir kitab gzden geirmek. ini, ukur. i., tb. difteri, kupalaz. i. ikili nl, diftong. i. diploma. i. 1. diplomasi. 2. bakalaryla ilikide ustalk. i. 1. diplomat. 2. ilikilerinde ustalk gsteren kimse, diplomat. s. 1. diplomatik. 2. bakalaryla ilikide usta. kordiplomatik. diplomatik dokunulmazlk. diplomatik ilikiler. dileri memurluu, hariciyecilik. z. diplomata, diplomatik bir ekilde. i. kepe. i., oto. ya ubuu. s. 1. korkun, dehetli, mthi. 2. acil. s. 1. direkt, dorudan, dolaysz. 2. ak, kesin. 3. tokszl. z. dorudan doruya, doruca, direkt. f. 1. ynetmek, idare etmek. 2. yneltmek, evirmek, dorultmak: The konuma. directed his telescope toward the otomatik/direkt astronomer Milky Way. Astronom teleskopunu Samanyoluna doru evirdi. elek. doru akm. 3. -e yolu tarif etmek: Can you direct me to the post office? doru akm. Bana postanenin yolunu tarif edebilir misin? 4. emretmek: She directed the maid to serve tea to her guests. Hizmetiye, direkt arama. misafirlerine dolaysz tmle, dz tmle. dilb. nesne, ay ikram etmesini emretti. dilb. nesne. dolaysz vergi. i. 1. yn, istikamet, taraf. 2. ynetim, idare. i. 1. talimat. 2. kullanma talimat. i. direktif, ynerge, talimat. z. 1. dorudan, dorudan doruya. 2. hemen. i. 1. ynetici, mdr, direktr. 2. ynetmen, rejisr. i. 1. rehber. 2. bilg. rehber, dizin. i. at, mersiye. i. kir, pislik; amur; toz. k. dili ok ucuz, sudan ucuz. k. dili sudan ucuz, bedava. k. dili ok yoksul, ok fakir. toprak yol. s. 1. kirli, pis. 2. iren, irkin. f. kirletmek, pisletmek. k. dili kt bir bak: He gave her a dirty look. Ona kt kt bakt. 1. pis i, insan pisleten i. 2. tatsz iler. 3. hile, k. dili sahtekrlk. maluliyet. 2. yetersizlik. i. 1. sakatlk, f. sakatlamak. s. sakat. f. (birini) (yanl dncesinden) vazgeirmek. i. saknca, mahzur, dezavantaj, zarar.

disadvantageous disagree disagreeable disagreement disappear disappearance disappoint disappointed disappointment disapproval disapprove disarm disarmament disarrange disarray disaster disaster area disastrous disastrously disavow disavowal disband disbar disbelief disbelieve disburse disbursement disc disc harrow disc jockey discard discern discernible discerning discernment discharge discharge discharge/pay a debt disciple disciplinarian disciplinary discipline disclaim disclaimer disclose disclosure disco disco music discolor discolour

s. sakncal, mahzurlu, dezavantajl; elverisiz. f. 1. uyumamak, uymamak, elimek: The reports disagree on the naho, the gitmeyen, tatsz. kazann nedeni konusunda s. 1.cause ofhoaaccident. Raporlar2. huysuz, aksi, ters, sert. eliiyor. 2. with -e katlmamak, ile ayn grte olmamak: I i. 1. anlamazlk, uyumazlk. 2. ekime. disagree with his thesis. Onun savna katlmyorum. I disagree f. 1. her about that. O konuda onunla ayn olmak: deilim. 3. with gzden kaybolmak, kaybolmak. 2. yok grte Too many forests havekaybolma. 2. yok olma. 3. ortadanoldu. 3. ortadan anlaamamak. 4. bozumak, tartmak, atmak. 5. with i. 1. gzden disappeared. Pek ok orman yok kaybolma. kaybolmak: My pen -e dokunmak, -e I cant find (yiyecek, iklim v.b.) has disappeared;yaramamak.it anywhere. f. hayal krklna uratmak. Kalemim kayboldu; hibir yerde bulamyorum. s. hayal krklna uram, midi krlm. i. hayal krkl. i. doru bulmama, onaylamama; knama. f. of -i doru bulmamak, -i onaylamamak; -i knamak. f. 1. silahszlandrmak; silahszlanmak. 2. zararsz duruma getirmek. 3. gvenini kazanmak. i. silahszlanma. f. kartrmak, datmak, dzenini bozmak. i. karklk, dzensizlik. i. felaket, afet, ykm, bela. afet blgesi. s. felaket getiren, feci. z. feci halde. f. reddetmek, tanmamak. i. ret. f. datmak; dalmak. f. (--red, --ring) huk. barodan ihra etmek. i. inanmama, inanmay. f. (in) -e inanmamak. f. (para) harcamak; (para) datmak. i. 1. deme. 2. denen para. i. 1. (tarm makinelerinde) disk. 2. bak. disk. diskaro, diskli trmk makinesi. diskcokey. f. atmak, skartaya karmak. f. 1. ayrt etmek. 2. sezmek, grmek, anlamak, farkna varmak. s. farkedilebilir, grlebilir. s. anlayl; zeki. i. 1. ayrt etme. 2. anlay, sezi. f. 1. boaltmak, aktmak; boalmak, akmak, dklmek: discharge cargo yk boaltmak.akma,pipe is discharging i. 1. boaltma, aktma; boalma, That dklme. 2. karma, sewage into the elek. dearj olma, boalma;suyu boaltyor. 2. river. O boru dar demek, tediye etmek. rmaa lam elektrik akmn bor verme. 3. karmak, dar vermek.5. iten karma. 6. (bor) deme. 7. boaltma. 4. ate etme. 3. elek. dearj olmak, boalmak; i. 1. mez, mrit. 2. havari. (top, elektrik akmngetirme. 8. terhis. 9.tfek v.b.yle) ate etmek. (grevi) yerine boaltmak. 4. tahliye etme, serbest 5.sert amir, disiplin yanls. demek. 7. (grevi) yerine getirmek. i. iten karmak. 6. (bor) brakma; taburcu etme. 10. (yk) boaltma; (yolcular) indirme. 8. disiplinle ilgili. The army will discharge those soldiers next 11. tb. aknt. s. terhis etmek: week. Ordu o askerleri gelecek hafta terhis edecek. 9. i. 1. disiplin,tahliye etmek, serbest brakmak; (hastay) taburcu (tutukluyu) dzence, skdzen: military discipline askeri disiplin.10. talim. 3. itaat, boyun eme. 4.indirmek. 11. (upon) f. 1. yadsmak, inkr etmek. 2. reddetmek, kabul etmemek. 3. etmek. 2. (yk) boaltmak; (yolcular) cezalandrma. 5. bilim dal, disiplin. tekzip etmek. yalanlamak, tekzip. (fkeyi) -den f. 1. disiplin altna almak, terbiye etmek. 2. i. yalanlama, karmak. disipline sokmak, yola getirmek. 3. cezalandrmak: The principal f. 1. aa vurmak, ifa etmek: disclose a secret bir srr ifa was obliged to discipline two students for their disobedience. etmek.iki renciyi ifa. 2. ortayayznden ey. investigations Mdr 2. karma, itaatsizlikleri karlan Our i. 1. aa aa karmak, ortaya karmak:cezalandrmak have disclosedwell-disciplined s.life on Mars. Aratrmalarmz the zorundadili disko. existence of disiplinli. i., s., k. kald. Merihte yaam olduunu ortaya kard. disko mzii. f. rengini bozmak, soldurmak, lekelemek. f., ng., bak. discolor.

discomfort disconcert disconnect disconsolate discontent discontented discontinue discord discordant discothque discount discount discourage discouragement discourse discourse discourteous discourteously discourtesy discover discovery discredit discreet discrepancy discrete discretion discretionary discriminate discriminate against discriminating discrimination discus discus thrower discuss discussion disdain disdain to do s.t. disdainful disease diseased disembark disenchant disenchantment disengage disengaged disentangle disfavor disfavour disfigure disgrace

i. rahatszlk, sknt, huzursuzluk. f. rahatsz etmek, sknt vermek. f. 1. artmak. 2. dzenini bozmak, altst etmek. f. 1. from elek., mak. ile balantsn kesmek. 2. (telefon, cereyan, gaz v.b.ni) kesmek. 3. from -den ayrmak. s. ok kederli, avutulamaz. i. honutsuzluk. s. honutsuz. f. kesmek, durdurmak, devam etmemek, yarda brakmak, vazgemek. i. 1. uyumazlk, anlamazlk. 2. mz. akortsuzluk. s. 1. uyumsuz, ahenksiz. 2. mz. akortsuz. i. diskotek. i. indirim, skonto, tenzilat. f. 1. indirim yapmak, skonto etmek, hesaptan dmek. 2. (bono/senet) krmak. hevesini krmak, gzn korkutmak. 2. f. 1. cesaretini krmak, (from) -den vazgeirmek. i. cesaretsizlik, hevesin krlmas. i. 1. ciddi ve ayrntl bir konuma/yaz. 2. sylev, nutuk. f. ciddi ve ayrntl bir ekilde konumak/yazmak. s. nezaketsiz, kaba, saygsz. z. kabaca, saygszca. i. nezaketsizlik, kabalk, saygszlk. f. kefetmek, bulmak; ortaya karmak, meydana karmak. i. keif, bulu, bulgu; meydana karma. i. 1. itibarszlk. 2. gvensizlik, itimatszlk, phe. f. 1. itibardan drmek, gzden drmek. 2. pheye drmek, gvenini s. denli, tedbirli; az sk, azndan kana dikkat eden. sarsmak. 3. inanmamak. i. 1. farkllk, ayrlk; fark, ayrm. 2. elime, tutarszlk. 3. muh. fark, uyumazlk. s. ayr, farkl. i. 1. saduyu. 2. az skl. 3. takdir yetkisi. s. istee bal, ihtiyari. f. 1. ayrt etmek, ayrmak: He cant discriminate good books from bad. yi kitaplar ktlerinden ayrt edemez. 2. fark -e kar ayrm yapmak. gzetmek, ayr tutmak, ayrm yapmak: That company s. 1. ayrt eden, ayran. 2. zevk sahibi. 3. titiz, zor beenen. discriminates on the basis of sex. O irket cinsiyet ayrm i. 1. ayrt yapyor. etme, ayrm. 2. fark gzetme, ayrm yapma. 3. zevk, beeni, gzeli irkinden ayrabilme yetisi.1. disk. 2. disk atma. o. --es (dsksz)/dis.ci (dsay) i., spor spor diski. f. 1. grmek, tartmak. 2. -den sz etmek, -i ele almak. i. grme, tartma. i. kk grme, tepeden bakma, hor grme. f. kk grmek, tepedenyapmaya tenezzl etmemek. bir ey bakmak, hor grmek. s. i. hastalk, sayrlk, illet. s. hasta, sayr; hastalkl. f. karaya karmak/kmak. f. gzn amak. i. gzn ama. f. 1. ilgisini kesmek, balantsn kesmek. 2. salvermek, serbest brakmak. 3. (askerleri) sava alanndan ekmek. s. serbest, balantsz. f. 1. zmek, amak; zlmek, almak. 2. from -den kurtarmak. i. gzden dme. i., ng., bak. disfavor. f. biimini bozmak, biimsizletirmek, irkinletirmek. i. 1. gzden dme, itibardan dme. 2. rezalet, yzkaras. f. 1. itibardan drmek, gzden drmek. 2. rezil etmek.

disgraceful disgruntled disguise disgust disgusting dish dish drainer/rack dish rack disharmony dishcloth dishearten dishevel disheveled dishful dishonest dishonesty dishonor dishonorable dishonour dishpan dishwasher dishwater disillusion disillusionment disincline disinfect disinfectant disinherit disinheritance disintegrate disintegration disinterested disk disk brake disk crash disk drive disk jockey diskette dislike dislocate dislocation dislodge disloyal disloyalty dismal dismantle dismay dismember dismiss dismiss from ones mind

s. utan verici, yz kzartc, rezil. s. honutsuz, can skkn. f. 1. as ... olarak klk deitirmek: The king disguised himself as a 1. irenme, tiksinti. 2. bezginlik, bkknlk. f. 1. irendirmek, i. beggar. Kral tannmamak iin dilenci klna girdi. 2. gizlemek, saklamak: He is disguising his true intentions. Asl tiksindirmek. 2. bezdirmek, bktrmak. s. tiksindirici, iren. amalarn gizliyor. i. tannmamak iin giyilen kyafet. i. 1. tabak, anak. 2. yemek. f. 1. out datmak, vermek. 2. up tabaa koymak. (seyyar) damlalk, bulak damlal. bulaklk. i. uyumsuzluk, ahenksizlik. i. bulak bezi. f. 1. cesaretini krmak, umudunu krmak. 2. hevesini krmak. f. (--ed/--led, --ing/--ling) (sa, giyim v.b.ni) darmadank etmek, karmakark etmek. s. darmadank, karmakark. i. tabak dolusu. s. drst olmayan, sahtekr, yalanc. i. sahtekrlk, yalanclk. i. 1. yzkaras, utan kayna. 2. alaklk. f. erefini lekelemek. s. drst olmayan, gvenilmez; alak. i., f., ng., bak. dishonor. i. bulak tas. i. 1. bulak. 2. bulak makinesi. i. bulak suyu. f. hayal krklna uratmak, gzn amak. i. hayal krkl, gz alma. f. (bir eyden/birinden) soutmak, caydrmak. f. dezenfekte etmek, mikroplardan arndrmak, mikropsuzlandrmak. i., s. dezenfektan. f. mirastan yoksun brakmak. i. mirastan yoksunluk. f. 1. paralamak, blmek; paralanmak, blnmek. 2. fiz. bozunmak. i. 1. paralama; paralanma. 2. fiz. bozunum, bozunma. s. bir konuyla hibir ilgisi olmayan, bir konuda hibir kar olmayan anat., mz., bilg. disk. 2. i. 1. spor,(kimse); tarafsz, yansz. teker, kurs, arak. disk freni. bilg. disk kazas. bilg. disk src. diskcokey. i., bilg. disket. f. -i sevmemek, -den holanmamak. i. of/for -i sevmeme, -den holanmama. karmak. 2. tb. mafsaldan karmak. 3. bozmak, f. 1. yerinden altst etmek. i., tb. kk. f. yerinden karmak; yerinden atmak. s. 1. vefasz, sadakatsiz. 2. hain. i. 1. vefaszlk, sadakatsizlik. 2. ihanet, hyanet. s. 1. kederli, neesiz, kasvetli. 2. snk. f. 1. skmek, paralara ayrmak. 2. eyasn boaltmak. f. 1. dehete drmek. 2. perian etmek. i. dehet. f. paralamak, uzuvlar bedenden ayrmak, uzuvlarn kesmek. f. 1. iten karmak, kovmak; grevden almak, grevden uzaklatrmak: The Prime Minister has dismissed two members aklndan karmak, dnmemek. of her cabinet. Babakan kabine yelerinden ikisini grevden ald. 2. gitmesine izin vermek: The teacher dismissed her students. retmen rencilerinin gitmesine izin verdi. 3. huk. (davay) reddetmek.

dismissal dismount disobedience disobedient disobediently disobey disorder disorderly disorderly conduct disorderly house disorganisation disorganise disorganization disorganize disorient disown disparage disparagement disparate disparity dispassionate dispassionately dispatch dispel dispensable dispensary dispensation dispense dispense with dispense with the need for dispenser dispersal disperse dispirited displace display displease displeased displeasure disposable disposal disposal unit dispose dispose of disposition dispossess disproportionate disprove dispute disqualification

i. 1. iten karma; iten karlma. 2. gitmesine izin verme. 3. ciddiye almay reddetme. 4. aklndan karma. 5. (davay) f. 1. (hayvan, bisiklet v.b.nden) inmek/indirmek. 2. mak. reddetme. skmek. i. itaatsizlik, bakaldrma. s. itaatsiz, asi. z. itaatsizce. f. -e itaat etmemek, -i dinlememek, -e uymamak; itaatsizlik etmek. i. 1. dzensizlik. 2. karklk, kargaa. 3. hastalk, bozukluk. s. 1. dzensiz, intizamsz. 2. (barp ararak, kavga kararak) bakalarnn huzurunu karan. huk. bakalarnn huzurunu karan davran. huk. genelev. i., ng., bak. disorganization. f., ng., bak. disorganize. i. dzensizlik, karklk. f. dzenini bozmak, karmakark etmek, altst etmek, kartrmak. yolunu artmak. 2. zihnini kartrmak. f. 1. (birinin) f. 1. tanmamak, yadsmak. 2. evlatlktan reddetmek. f. ktlemek, kk drmek. i. ktleme, kk drme. s. farkl, apayr. i. eitsizlik, fark. s. 1. tarafsz, yansz. 2. soukkanl, serinkanl, sakin. z. tarafszlkla. i. 1. gnderme, sevketme. 2. (telgraf/faks) ekme. 3. mesaj; rapor: We havedatmak, a dispatch from headquarters. f. (--led, --ling) received defetmek, gidermek. Kararghtan bir mesaj aldk. 4. ldrme; idam etme. 5. acele, s. zorunlu olmayan, vazgeilebilir. hz: He always acts with dispatch. Daima hzl hareket eder. f. 1. i. dispanser. (kurye/mektup) gndermek. 2. (telgraf/faks) ekmek. 3. sevketmek, gndermek:(kurald bir eyin yaplmas iin new i. 1. datma, verme. 2. The government has dispatched troops to the izin. 3.Hkmet cepheye yeni askerler gnderdi. 4. verilen) zel front. (bir 2. (ila) hazrlamak.dnem. f. 1. datmak, vermek. dinin etkili olduu) ldrmek, idam etmek. 5. hzla bitirmek. -den vazgemek; -i ekarte etmek. -i gereksiz klmak. i. 1. datan kimse, datc. 2. datma arac/makinesi. i. datma; dalma. f. 1. datmak, yaymak; dalmak. 2. fiz. (nlar) ayrmak. s. 1. morali bozuk. 2. cesareti krk. f. 1. yerinden karmak, yerini deitirmek. 2. yerini almak. i. 1. gsterme, sergileme. 2. gsteri. 3. bilg. grntleme. f. 1. gstermek, sergilemek. 2. bilg. grntlemek. f. cann skmak, sinirlendirmek. s. honutsuz. i. honutsuzluk, fke. s. kullanldktan sonra atlabilen. i. 1. yok etme, imha etme. 2. yerletirme, yerletirme dzeni. 3. satma; elden karma. 4. huk. tasarruf, kullanm. p tc. f. 1. yerletirmek. 2. hazrlamak. 1. (belirli bir dzene gre) yerletirmek. 2. (zaman, para v.b. ni) (belirli bir miza, tabiat. 2. yerletirme. 3. sat; elden i. 1. yaradl, biimde) harcamak. 3. yok etmek, imha etmek. 4. satmak; elden karmak; vermek; datmak. 5. halletmek, karma; ve mlkne el koymak; evinden karmak, huk. tahliye f. 1. mal verme; datma. tamamlamak. etmek. 2. yoksun brakmak. s. oransz; to ile orantl olmayan. f. aksini kantlamak, rtmek. i. tartma, mnakaa. f. 1. tartmak, mnakaa etmek. 2. doruluundan phe etmek. i. 1. (ceza olarak) yetkisini elinden alma. 2. spor diskalifiye etme; diskalifiye olma.

disqualify disquiet disregard disrepair disreputable disrepute disrespect disrespectful disrobe disrupt disruption disruptive dissatisfaction dissatisfy dissect dissemble disseminate dissension dissent dissenter dissertation disservice dissident dissimilar dissimilarity dissimulate dissimulation dissipate dissipated dissipation dissociate dissociate o.s. from dissolute dissolve dissonance dissonant dissuade distance distant distant relative distaste distasteful distemper distemper distend distil distill distillation distilled distillery

f. 1. (ceza olarak) yetkisini elinden almak. 2. spor diskalifiye etmek, yard brakmak. f. rahatsz etmek, endie vermek, huzurunu karmak. i. endie, huzursuzluk. f. nemsememek, aldrmamak, hie saymak, bo vermek. i. nemsememe, aldrmazlk, hie sayma, bo verme. i. bakmszlk. s. ad ktye km. i. i. saygszlk, hrmetsizlik, kabalk. s. saygsz. f. 1. (resmi giysisini) karmak; resmi giysisini karmak. 2. soyunmak. f. 1. bozulmasna yol amak; altst etmek; aksatmak. 2. (toplantnn) kesilmesine yol amak. i. aksama; kesilme. s. 1. ileri aksatan. 2. aksatan. 3. karkla/kargaaya yol aan. 4.memnuniyetsizlik, honutsuzluk, tatminsizlik. i. birlii bozan, blc. f. memnun etmemek, honut etmemek, tatmin edememek. be dissatisfied with s.t. bir eyden memnun olmamak. f. 1. paralara ayrmak. 2. inceden inceye incelemek. f. gerei gizlemek; (gerei) gizlemek. f. samak, yaymak, neretmek. i. anlamazlk, ihtilaf. f. from 1. -i kabul etmemek. 2. -den ayr grte olmak, -den ayrlmak. i. 1. kabulkimse. i. ayr grte olan etmeyi. 2. ayrlk. i. tez, travay. i. zarar, ziyan. s. ayr grte olan, kart grl, muhalif. i. ayr grte olan kimse, muhalif. deiik; to -den farkl. s. farkl, ayrml, i. farkllk. f. gerei gizlemek; (gerei) gizlemek. i. gerei gizleme. f. 1. datmak; dalmak. 2. israf etmek. s. 1. datlm. 2. israf edilmi. 3. sefih. i. 1. datma; dalma. 2. israf. 3. sefahat. f. ayrmak. -den ayrlmak. s. ahlaksz, apkn, sefih. f. 1. eritmek; erimek. 2. zmek. 3. feshetmek, datmak, son vermek. 4. zamanla kaybolmak, yok olmak. i. ahenksizlik, uyumsuzluk. s. ahenksiz, akortsuz, uyumsuz. f. from -den caydrmak, -den vazgeirmek. i. 1. uzaklk, mesafe, ara. 2. uzak, uzak yer. 3. mesafe, resmiyet. f. geride brakmak.2. souk, mesafeli (kimse). s. 1. uzak, rak (yer/zaman). uzak akraba. i. beenmeme, holanmama. s. tatsz, naho, hoa gitmeyen. i. bulac bir kpek hastal. i. kire boya, badana. f. kire boya srmek, badanalamak. f. iirmek; imek. f., ng., bak. distill. f. damtmak, imbikten ekmek; imbikten ekilmek. i. damtma. s. damtk, damtlm. i. damtk iki fabrikas.

distinct distinction distinctive distinguish distinguish o.s. distinguished distort distortion distract distracted distraction distraught distress distressing distribute distribution distributor district district attorney distrust distrustful disturb disturbance disturbed disunity disuse ditch ditto divan dive diver diverge divergence divergency divergent diverse diversify diversion diversionary diversity divert divest divide divide down the middle divide into quarters divide up among divided dividend dividers divine

s. 1. ayr, farkl, baka. 2. ak, belli. i. 1. ayrt etme. 2. fark. 3. paye. 4. stnlk. s. kolaylkla ayrt edilebilen, farkl; kendine zg. f. ayrt etmek, ayrmak. sivrilmek. s. 1. sekin, gzide. 2. sivrilmi. f. 1. biimini bozmak; (yzn) arptmak. 2. arptmak, gerek anlamndan saptrmak, baka anlam vermek. i. 1. biimini bozma; (yzn) arptma. 2. arptma, gerek anlamndan saptrma. ekmek, dikkatini datmak: Dont f. dikkatini baka yne distract me. Beni megul etme. s. 1. (by) (-den dolay) dikkati dalm. 2. akna dnm. 3. ok endieli. 4. withey; oyalayc ey; elence. 2. dikkatini i. 1. dikkati datan -den dolay deliye dnm. baka yne ekme, dikkatini datma. ok endieli. s. (with) (-den dolay) lgna dnm; i. 1. znt; ac; endie. 2. tehlikeli bir durum, zor bir durum. f. 1. zmek. 2. endielendirmek. s. zc, ackl. f. datmak; yaymak. i. 1. datm. 2. dalm. i. 1. datc, bayi. 2. oto. distribtr. i. mntka, blge, mahalle. savc. f. gvenmemek, itimat etmemek. i. gvensizlik, itimatszlk. s. bakalarna gvenmeyen, gvensiz, itimatsz. f. 1. rahatsz etmek; huzurunu karmak; endielendirmek. 2. kartrmak, altst etmek. i. 1. rahatszlk, huzursuzluk. 2. karklk, kargaa. s. (ruhen/aklen) dengesiz. i. ayrlk, kopukluk. i. kullanlmama, kullanlmazlk. i. 1. hendek. 2. ark, kanal. i. denden iareti, denden. i. 1. sedir, divan. 2. divan, byk meclis. 3. iir divan. (--d/dove, --d) f. 1. suya dalmak, dalmak. 2. hav. pike yapmak. i. 1.dalg.2. hav. pike. 3. k. dili batakhane. diving board atlama i. dal. tahtas, tramplen. diving suit dalg elbisesi. f. ayrlmak, birbirinden uzaklamak. i. ayrlma, uzaklama. i., bak. divergence. s. ayr, farkl. s. eit eit, eitli, farkl. f. eitlendirmek. i. 1. elence, oyalayc ey. 2. dikkati baka yne eken ey; artmaca; yanltmaca. 3. ng. varyant (yol). 4. saptrma. s. dikkati baka yne eken. i. eitlilik, farkllk. f. 1. dikkatini baka yne ekmek, dikkatini datmak. 2. evirmek,yoksun brakmak. f. of -den saptrmak. 3. oyalamak, elendirmek. f. 1. blmek, taksim etmek; blnmek. 2. among -e datmak. ikiye blmek. drt ksma ayrmak, drde blmek. -e datmak. s. blnm. i. 1. mat. blnen. 2. kr pay. i. pergel. s. tanrsal, ilahi. i. papaz. f. 1. sezmek, hissetmek. 2. kehanette bulunmak.

divinity divinity school divisible division division of labor division sign divisive divisor divorce divorc divorce divulge dizziness dizzy DNA do do a food justice do an implant do away with do badly do disservice to do honor to do in do justice do o.s. justice do o.s. up do ones best do ones best do ones damnedest do ones duty do ones hair do ones own thing do ones shopping do ones stuff do ones utmost do over again do penance do s.o. a dirt do s.o. a favor do s.o. an injustice do s.o. dirt do s.o. good do s.o. justice do s.o. proud do s.t. behind ones back do s.t. in secret do s.t. the hard way do s.t. unbeknown to s.o. do s.t. with feeling do the cleaning

i. 1. tanrsallk, ilahilik. 2. tanr, ilah; tanra, ilahe. 3. ilahiyat, Tanrbilim, teoloji. Hrist. ilahiyat fakltesi. s. blnebilir. i. 1. blme, taksim; blnme. 2. blm, ksm. 3. blm, departman, seksiyon. 4. mat. blme. iblm. mat. blme iareti. s. blc. i., mat. blen. i. 1. boama; boanma. 2. ayrlma, ayrlk. f. 1. boamak; boanmak. erkek. i. boanm 2. ayrmak; ayrlmak. i. boanm kadn. f. aa vurmak, ifa etmek. i. ba dnmesi, sersemlik. s. 1. ba dnen, sersem, akn, gz kararm. 2. ba dndrc, sersemletici. i., ks. deoxyribonucleic acid DNA. f. (did, --ne) 1. yapmak. 2. etmek. 3. baa kmak, baarmak. 4. bitirmek, tamamlamak. gelmek. bir yemein hakkndan 5. hazrlamak. 6. davranmak. 7. yetmek. 8. becermek. 9. yetimek. 10. dzenlemek. 11. (belirli tb. implantasyon yapmak. bir mesafe) katetmek. 12. zmek. 13. (bulak) ykamak. 1. -i ortadan zellikle soru cmlesi veya olumsuz cmle yardmc f. 1. kaldrmak, -i yok etmek. 2. -i ldrmek, -i ortadan kaldrmak. bir baka fiille birlikte kullanlr: Where does she kurmak iin olmak. durumu kt live? kimseye, lkeye v.b.ne) zarar go to school. Okula gitmedi. (bir O nerede oturuyor? He didnt vermek. Did you like my new bicycle? Yeni bisikletimi beendin mi? 2. -i baka fiili vurgular veya anlamn pekitirir: I really do like Birereflendirmek, -e eref kazandrmak. argo ldrmek. animals. Hayvanlar gerekten severim. Do come! Nolur gel! 3. Biradil bir fiil yerine kullanlr: She speaks Spanish better than 1. baka ekilde davranmak; adalet datmak. 2. to (bir eyi) her father does. spanyolcay babasndan daha iyi konuur. You gerektii gibi performans gstermek: He didnt do himself her zamanki yapmak: That painting doesnt do justice to the tripped me up. No, I didnt. Bana elme attn. Hayr, valleys beauty. O tablo vadinin Dn gecekiyeterince her gzelliini konserde justice sslenmek, sslenip pslenmek. k. dili in the concert last night. atmadm. Lock the front door. Ive already done it. n aksettirmiyor. zamanki performansn gsteremedi. kapy kilitle. Kilitledim bile. elinden geleni yapmak. elinden geleni yapmak. elinden geleni yapmak. grevini yerine getirmek. salarn dzeltmek, san yapmak. k. dili bakalarna pek aldr etmeden kendi setii bir yolda gitmek. alveriini yapmak. k. dili marifetini gstermek. elinden geleni yapmak. yeni batan yapmak. bir gnah balatmak iin papazn nerdii kefareti yerine getirmek. k. dili birine kahpelik etmek; birine kallelik etmek. birine bir iyilik etmek/yapmak. birine hakszlk etmek. k. dili birine ktlk etmek. birine iyi gelmek. birinin hakkn vermek, birine haka davranmak. k. dili 1. birini ok iyi arlamak. 2. birine gurur vermek. birinden gizli yapmak. bir eyi gizlice yapmak. (daha kolay bir zm varken) bir eyi zor bir ekilde yapmak. birinin haberi olmadan bir ey yapmak. bir eyi duyarak yapmak: He plays the piano with feeling. Piyanoyu duyarak alyor. temizlik yapmak.

do the washing-up do violence to do well do with do without do wrong do yeoman service Do you have any practical experience? do/go without do/go without s.o./s.t. do/work wonders for docile dock dock dockyard doctor doctor up doctors degree doctorate doctrine document documental documentary documentary film documentation dodge doe does Does he dare do it? doesn`t dog dog dog collar dog-ear dog-eared dog-eat-dog dogged doggie doggy dogma dogmatic dogmatism dog-tired doily doings do-it-yourself do-it-yourself store do-it-yourselfer doldrums dole

ng. bulak/bulaklar ykamak. -i bozmak. durumu iyi olmak. 1. -i yapmak: What have you done with my book? Kitabm ne yaptn? 2. etmek. ba etmek: What are we going to do with -siz idare (biriyle) you? Seninle nasl ba edeceiz? I dont know what were going ktlk etmek/yapmak; su/gnah ilemek. to do with that child! O ocuu ne yapacaz, bilemiyorum. 3. ok edilen etmek, ok yardm dokunmak. Arzu yardm bir eyi belirtir: I sure could do with a drink. imdi bir tecrbeniz var m? Hi iki ok makbule geer. onsuz yapabilmek. biri/bir ey olmadan idare etmek/yapmak: Can you do without meat? (birine) ok yaramak, ok iyi gelmek. k. dili Et yemeden yapabilir misin? If you dont have the money to buy a parrot, youll just have to do without. Papaan alacak s. uysal, yumuak bal, halim selim. kadar paran yoksa papaansz yapmak zorundasn. f. 1. (kuyruunu) ksaltmak, kesmek. 2. (cretten) kesmek. i. 1. iskele, rhtm. 2. havuz, gemi havuzu, dok. 3. huk. sank yeri. f. 1. rhtma yanamak. 2. havuza ekmek; havuza girmek. i. tersane. i. 1. doktor, hekim, tabip. 2. doktor, doktora sahibi. f. 1. tedavi etmek. (yemee) (bir ey katarak)3. (kt bir amala) (with) 2. onarmak, tamir etmek. tat vermek. deitirmek. doktora. i. doktora. i. reti, doktrin. i. belge, dokman. f. belgelemek. s. belgesel, dokmanter. s. belgesel, dokmanter. i. belgesel. belgesel film, dokmanter film. i. belgeleme. f. 1. bir yana kamak; bir yana kap -den kurtulmak. 2. kurnazlkla/hileyle atlatmak. i. 1. bir yana kama. 2. i. geyik, kei, tavan v.b. hayvanlarn diisi. kurnazlkla/hileyle atlatma. 3. kaamak yol. f. do fiilinin geni zamandaki nc ahs tekil ekli: He does good work. yi i yapar. var m? O ii yapmaya cesareti ks. does not. i. kpek, it. f. (--ged, --ging) 1. (bir istein stne derek) (birini) rahat brakmamak. 2. (kt bir ey) peini brakmamak. kpek tasmas. f. sayfa kelerini kvrmak/buruturmak. s. sayfa keleri kvrk/buruuk. i. kran krana rekabet. s. kran krana rekabet edilen. s. inat, dik kafal, direngen. i., bak. doggy. i. 1. k. dili kpek. 2. k. dili yavru kpek. 3. . dili havhav. i. dogma, inak. s. dogmatik, inaksal. i. dogmatizm, inaklk. s., k. dili ok yorgun, bitkin, hoaf gibi. i. dantel/ilemeli altlk. i. iler. s. birinin kendi bana yapabilecei/monte edebilecei (ey). tamir/yap ilerini kendi bana yapmak isteyenlere gre malzeme ve alet satlan dkkn. i. tamir/yap ilerini kendi yapan kimse. i., o. 1. den. okyanuslarn ekvator dolaylarndaki durgun veya az rzgrl ksmlar,out datmak. i. isizlik yardm. f. eleksel durgunluk alan. 2. tic. durgunluk, kesatlk. 3. can sknts; efkr.

doleful doll doll o.s. up doll s.o. up dollar dolly dolphin dolt domain dome domed domestic domestic animal domestic animal domestic flight domestic flights domestic industries domestic market domestic politics domestic trade domesticate domicile dominance dominant dominate domination domineer domineering Dominican dominion dominoes don`t Dont bother! Dont look a gift horse in the mouth. Dont mention it. Dont move a muscle! Dont overestimate his abilities. Dont push your luck. Dont stand out there in the wet! Dont trouble yourself. Dont you have any manners? donate donation done done in done through done to a turn done to a turn Done! donkey

s. kederli, acl, hznl. i. oyuncak bebek. f. giyinip kuanmak, sslenip pslenmek. birini ssleyip pslemek. i. dolar. i. 1. bebek, kukla. 2. tekerlekli kriko. 3. iki tekerlekli yk taycs. i. yunusbal, yunus. i. mankafa, ahmak, budala. i. 1. nfuz alan, nfuz blgesi. 2. bilgi alan; ilgi alan: Its not in my domain. O benim alanm dnda. i. kubbe. s. kubbeli. s. 1. ev ile ilgili; aile ile ilgili, aile ii. 2. evcimen. 3. evcil. 4. yurtii, i. i. hizmeti. ehli hayvan, evcil hayvan. evcil hayvan. yurtii uu. i hatlar. yerli sanayi. i pazar. i politika. i ticaret. f. evcilletirmek. i. ikametgh, konut, mesken. i. 1. hkimiyet, stnlk. 2. biyol. baatlk. s. 1. hkim, egemen. 2. biyol. dominant, baat. f. 1. hkim olmak, egemen olmak, hkmetmek. 2. (bir yere) hkim olmak, tepeden bakmak. i. hkimiyet, egemenlik, hkmetme. f. despota hkmetmek, hkim durumda olmak. s. otoriter, hkmeden. s. 1. Dominik, Dominik Cumhuriyetine zg. 2. Dominikli. i. Dominikli, Dominik Cumhuriyeti vatanda. i. 1. egemenlik, hkimiyet. 2. dominyon. i. domino oyunu. ks. do not. Zahmet etmeyin! Bahi atn diine baklmaz. Bir ey deil./Estafurullah. Kprdama!/Kmldama! Yeteneklerini abartma. ansna fazla gvenme./ansn zorlama. Orada yamurun altnda durma! Zahmet etmeyin./Zahmete girmeyin. Sende hi terbiye yok mu? f. balamak, hibe etmek. i. 1. balama. 2. ba, hibe. f., bak. do. s. 1. tamamlanm, bitmi. 2. iyi pimi. k. dili ok yorgun, bitkin. iyi pimi (et). kvamnda pimi. tam kararnda pimi. Tamam!/Oldu!/Kabul! i. eek.

i. 1. ba. 2. tb. verici. donor i. (talihin belirledii) kt son, korkun son. f. doom i. kyamet gn. doomsday i. kap. door ev ev dolaarak sat yapan satc. door salesman kapdan kapya servis. door service i. kap zili. doorbell i., bak. doorman. doorkeeper i. kap tokma. doorknob o. door.men (dormen, dormn) i. kapc. doorman i. paspas. doormat i. eik. doorstep i. kap tamponu. doorstop s. 1. ev ev dolaarak yaplan. 2. kapdan kapya. door-to-door i. giri, kap aral. doorway i. 1. makine ya. 2. uyuturucu madde, narkotik. 3. argo dope budala, ahmak. 4. argo bilgi. s., argo 1. uyuturucu etkisinde. 2. budala. dopey i., k. dili yatakhane. dorm s. uykuda, uyuuk, cansz. dormant i. dormer at penceresi. dormer window i. 1. yatakhane, kou. 2. renci yurdu. dormitory i. dozaj. dosage i. doz. dose i. evrak dosyas. dossier i. 1. nokta. 2. puan, benek, nokta. f. (--ted, --ting) noktalamak. dot dot the is and cross the ts k. dili en ufak ayrntlarn zerinde titizlikle durmak. i. bunaklk. dotage i. bunak. dotard f. 1. on/upon -in stne titremek, -e ok dkn olmak. 2. dote bunamak. bir belgenin imza yeri. dotted line i. 1. iki kat, ift, iki misli. 2. e, benzer, ayn; ikiz: Aye so double resembles herkarmak, iki she could be her double. Aye 2. iki f. 1. iki katna mother that misli yapmak; iki misli olmak. double annesine o kadar benziyor ki onun ikizi olabilir. 3. kat. 4. hile, ile arpmak. geri dnmek. ayn yoldan 3. ikiye katlamak. double back oyun. 5. tiy., sin. dublr. 6. bri kontr. s. 1. iki kat, iki kere, iki iki kiilik added double double bed misli: She karyola/yatak. the amount of salt called for in the recipe. Yemek tarifinde yazlann iki kat tuz ilave etti. 2. ift. 3. iki katl tencere, benmari. double boiler ifte, ikili. 4. bklm, katl. 5. iki kiilik. 6. duble; ift porsiyon. benmari. double boiler 7. iki yzl. (insanda) gerdan: Shes developing a double chin. Gerdan double chin kmaya balad. bilg. ifte younluk. double entendre iki tarafa ekilebilecek double density sz, ikircil kaytlastikli sz. muh. ift sz, sistemi. double entry iki film birden. double feature -in dublrln yapmak. double for spor st ste yaplan iki karlama. double header huk. ayn su iin ikinci defa yarglanma. double jeopardy iki tarafl zatrree. double pneumonia (otelde) ift yatakl oda. double room ifte standart. double standard 1. eilmek; iki bklm olmak; iki bklm etmek. 2. with ile ayn double up oday paylamak. s. kruvaze (ceket). double-breasted f. tekrar kontrol etmek; ifte kontrol yapmak. double-check

double-click double-cross double-dealer double-decker double-density double-edged double-edged compliment double-faced double-glazed double-glazed window double-quick doubles double-space doubt doubt s.o.s word doubtful doubtless douche dough doughnut doughy dour dove dove dowel down down down and out down at the heel down at the heels down in the mouth down in the mouth/dumps down on his luck down on ones luck down payment down to the wire Down with ...! downcast downfall downgrade downhearted downhill download download downpour downright downstairs downstream down-to-earth downtown

f., bilg. fare dmesine iki kez basmak. f., argo sznden dnerek aldatmak, kazk atmak. i., argo kazk atma. i. ikiyzl, dolandrc, sahtekr. i. 1. iki katl otobs. 2. ranza. s., bilg. ifte younluklu. s. 1. iki taraf keskin. 2. hem lehte hem aleyhte olan. ineli kompliman. s. 1. iki yzl. 2. iki tarafl (kuma). s. ift caml. ift caml pencere. s. ok abuk, hzl. i. hzl yry. f. hzl yrmek. i., tenis iftler. f. (daktiloda/bilgisayarda) ift aralkla yazmak. i. 1. kuku, phe. 2. pheli durum. f. 1. kukulanmak, kuku duymak, phelenmek, phe etmek: I doubt his integrity. birinin dediklerinden phe etmek. Drstlnden kuku duyuyorum. She doubts that Asaf will s. 1. kukulu, pheli, kuku duyan. 2. kukulu, kukulandran, arrive on time. Asafn vaktinde geleceinden phe ediyor. 2. kuku uyandran. 3. belirsiz; karanlk. z. 1. kukusuz, Despite his excellent qualifications l doubt that ikna olmamak: phesiz, kesinlikle, muhakkak. 2. herhalde. he is rnga. person for this job. stn niteliklerine karn bu i., tb.the right f. rnga etmek. ie uygun bir kimse para, mangr. ikna olmadm. i. 1. hamur. 2. argo olduuna hl i. yada kzarm ekerli rek. s. hamur gibi. s. ask yzl, ters, hain, aksi. i. 1. kumru. 2. beyaz gvercin. 3. pol. sava aleyhtar, bar, bar yanls. f., bak. dive. i. geme, aa ivi. i. ince ku ty, yonda. z. 1. aa, aaya, aada. 2. gneye doru. edat -in aasnda: down the mountain dan aasna doru. f. 1. hayatta yenilgiye uram, bezgin, bitkin. aa indirmek, alaa etmek, yere ykmak, devirmek, perian klkl, hrpani, pejmrde. drmek: The gunners have downed three enemy planes. perian dman uan drd. 2. abucak imek, Topularbir durumda. yuvarlamak: He had already downed three rakis before l cesareti krlm, karamsar. arrived. Ben gelmedenkrklnabardak rak yuvarlamt. 3. k. dili zntl, hayal nce uram. yenmek: The champion downed his opponent in the third round. talihsiz. ampiyon, rakibini nc rauntta yendi. s. 1. aaya ynelen. talihsiz, bahtsz. 2. k. dili zgn, keyifsiz, morali bozuk. kaparo, pey akesi; ilk deme. k. dili son ana kadar: They worked right down to the wire. Son ana kadar altlar. Kahrolsun ...! s. 1. aaya ynelmi. 2. zgn, morali bozuk. i. 1. d, ykl, k, kme. 2. (yamur) boanma. f. derecesini indirmek, alaltmak. s. zgn, morali bozuk. z. yoku aa, aaya. s. inili, meyilli. f. (nternet zerinden bilgisayara program) yklemek. f., bilg. indirmek. i. saanak. s. 1. tam, dpedz: a downright insult dpedz bir hakaret. 2. ak, drst. 3. akszl, szn esirgemeyen.katta,tamamen,s. z. aa kata, alt kata, aaya; aa katta, alt z. 1. aada. bsbtn: Hes downright wrong. Tamamen haksz o. 2. aka, alt katta olan, ak aa. z. aknt aa, aadaki. i. aa kat, alt kat. dobra dobra. s. 1. gereki. 2. uygulanabilir, gerekletirilebilir. i. ehrin merkezi, ar. z. ar tarafnda; arya. s. ehrin merkezinde olan.

downtrod downtrodden downward downwards downwind dowry doze doze off dozen dozer Dr drab draft draft draft drafting drafting board draftsman drafty drag drag on drag ones feet drag ones heels drag out dragon dragonfly drain drainage drainboard draining board drainpipe drake drama dramatic dramatically dramatise dramatist dramatize drank drape drapery drastic draught draughtsman draw draw draw a bead on draw a blank draw a conclusion draw a parallel between

s., bak. downtrodden. s. 1. ayaklar altnda inenmi. 2. hakszla uram, ezilmi. z. aa doru. z., bak. downward. z. rzgr ynne; rzgrla birlikte. i. 1. eyiz. 2. drahoma. i. hafif uyku, ekerleme, kestirme, uyuklama. f. ekerleme yapmak, kestirmek, uyuklamak. uyuklamak, uykuya dalmak. i. dzine. i., k. dili dozer, buldozer. ks. Doctor, Drive. s. (--ber, --best) 1. kasvetli, skc. 2. l (renk). f. askere almak. i. zorunlu askerlik. f. ekmek. i. 1. ekme, ekim, yudum. 2. polie, ek. 3. deme emri. 4. hava akm, cereyan, soba borusunun hazrlamak. i. f. tasarlamak; taslan izmek; msveddesini ekmesi. s. fdan tasarm; msvedde. taslak; ekilen (bira). i. izim, teknik resim. izim tahtas. o. drafts.men (drftsmn) i. teknik ressam. s. cereyanl, souk hava akm olan. f. (--ged, --ging) 1. srklemek, srmek, ekmek; srklenmek, srnmek. 2. (topra) taramak. 3. geride kalmak. i. 1. uzayp gitmek, srmek. srkleme, ekme. 2. srklenen ey. 3. trmk, tarak. 4. engel, k. dili ii ardan almak. mni. 5. k. dili skc kimse/ey. istemeyerek gitmek veya kabul etmek, ayaklar geri geri gitmek. uzatmak. i. ejderha, ejder. i. yusufuk, byk kzbcei. f. 1. aktmak, szmek; akmak, szlmek. 2. suyunu ekmek, kurutmak; akalamak, 2. aktma, boaltma. 3. kanalizasyon, i. i. 1. akalama, drenaj. drenaj yapmak. 3. bitirmek, tketmek. 1. suyunu ekme/aktma. 2. lam, kanalizasyon; kanal. lam demi. i. (sabit) damlalk, bulak damlal. ng. (sabit) damlalk, bulak damlal. i. 1. atk su borusu. 2. aka, oluk. i. erkek rdek, suna. i. 1. dram, drama, oyun, piyes. 2. tiyatro edebiyat, dram, drama; tiyatro sanat. ile dramatik durum, dram; dramatik s. 1. dramatik, tiyatro 3. ilgili. 2. dramatik, coku veren, olaylar dizisi; dramatik zellik. duygular kamlayan. arpc biimde. z. dramatik bir biimde, f., ng., bak. dramatize. i. oyun yazar, piyes yazar. f. 1. oyunlatrmak, dramatize etmek, dramlatrmak. 2. dramatik hale sokmak, dramatize etmek. f., bak. drink. f. kumala rtmek. i., gen. o. kaln perde. i. 1. perde. 2. rt. 3. gz. san. drape. s. sert, iddetli, zorlayc. f., i., s., ng., bak. draft 1, draft 2, draft 3. o. draughts.men (drftsmn) i., ng., bak. draftsman. i. 1. ekme, eki. 2. (silah) ekme. 3. (piyangoda) ekili; kura. 4. (drew, --n) ey/olay/kimse.drew the tray of food closer to oyun; f. ilgi eken 1. ekmek: He 5. ekicilik. 6. berabere biten his beraberlik, berabere kalma. plate. Yemek tepsisini tabana doru ekti. 2. srklemek. 3. -e nian almak. (su) ekmek. 4. (silah) ekmek. 5. (perdeyi) ekmek, kapamak. 1. (piyangoda) bo kmak. 2. k. dili sonu alamamak; baarsz 6. (dikkat/ilgi) ekmek. 7. izmek, resmetmek: draw a picture olmak, karmak. sonu baarszla uramak; hava almak; eli bo dnmek. 3. k. resim izmek. draw a graph grafik izmek. 8. (hava, sv v.b.ni) dili hibir cevap alamamak. 4. k. dili hatra getirememek, iine ekmek, emmek. 9. (faiz) getirmek. 10. (para) ekmek. 11. -i benzetmek, -i karlatrmak. hatrlayamamak. (yay, ip v.b.ni) germek. 12. (madeni) haddelemek. 13. (baca) ekmek.

draw ahead draw away draw back draw blood draw close draw interest draw lots draw near draw on draw out draw the line draw the line at draw up drawback drawbridge drawer drawers drawing drawing board drawing compass drawing pin drawn drawstring dread dreadful dream dream dream about s.o./s.t. dream that dream up dreamer dreamlike dreamt dreary dredge dregs drench dress dress down dress rehearsal dress up dressed up fit to kill dresser dressing dressing gown dressing table dressmaker dressmaking drew dribble

yava yava ne gemek. ekilmek, kendini ekmek. geri ekilmek; geri ekmek. kan aktmak. yaklamak. faiz getirmek. kura ekmek. yaklamak. (bir fon, hesap v.b.nden) para ekmek. 1. uzatmak. 2. konuturmak, syletmek, amak. (at) bir snr koymak. -i reddetmek, -i yapmamak. 1. (kontrat, senet v.b.ni) hazrlamak, yazmak. 2. yaklap durmak: A limousine drew up in i. saknca, mahzur, dezavantaj. front of the mansion. Kkn nne bir limuzin yaklap durdu. i. kaldrma kpr. i. ekmece, gz. i. don, klot. i. 1. izim, eskiz. 2. resim, karakalem resim. 3. piyango, ekili. izim tahtas. resim pergeli. ng. raptiye. f., bak. draw. i. ukur. f. ok korkmak, korku ve endie duymak. i. byk korku, dehet. s. 1. korkun, dehetli. 2. k. dili berbat, ok kt. i. 1. d, rya. 2. hayal, hulya. f. (--ed/--t) 1. rya grmek. 2. hayal kurmak. birini/bir eyi ryasnda grmek. -i ryasnda grmek. k. dili hayalinde yaratmak. i. hayalperest, hayalci, d. s. rya gibi, hayal gibi. f., bak. dream. s. kasvetli, skc. i., mak. tarak, trmk, tarama aygt; tarak dubas. f. (deniz, gl, rmak v.b.nin) dibini taramak; (liman) tarakla temizlemek. i. 1. tortu, telve. 2. p, sprnt. f. srlsklam etmek. f. 1. giydirmek; giyinmek. 2. dzenlemek, sslemek. 3. ask. bir hizaya azarlamak,4. (yaraya) pansuman yapmak. 5. (saa) ekil k. dili getirmek. halamak. vermek. 6. (deriyi) sepilemek, tabaklamak. 7. (tavuk, balk v.b. tiy. kostml prova. ni) temizlemek. i. 1. kadn elbisesi. 2. elbise, giysi. 3. giyim, giyinip sslenmek. klk kyafet, st ba. k. dili iki dirhem bir ekirdek. i. ifoniyer. i. 1. (salata iin) sos. 2. (kzarm hindi ile yenilen) ekmek krntlaryla yaplan baharatl bir yemek. 3. pansuman. ng. sabahlk; robdambr. tuvalet masas. i. kadn terzisi. i. terzilik. f., bak. draw. f. 1. damla damla aktmak, damlatmak. 2. spor dripling yapmak; (topu) srmek. 3. salyas akmak. i. ufak aknt; sznt.

dribble down driblet dried drier drift drift apart driftwood drill drink drink a toast to drink like a fish drink s.o. under the table drink s.t. straight drink to excess drinking drinking cup drinking straw drinking water drip drip-dry dripping dripping wet drive drive a hard bargain drive a hard bargain drive at drive away/off drive back drive by drive into a corner drive mad drive out drive s.o. ape drive s.o. bananas drive s.o. to distraction drive s.o. to the wall/drive s.o. up against the wall drive s.o. up the wall drive s.o. wild drive-in drive-in window drivel driven driver drivers license driveway driving driving rain drizzle drone drool

(damlalar) akmak, szlmek; (su) szmak. i. ok az miktar. f., bak. dry. s. kurutulmu, kuru. i. 1. kurutucu, kurutucu madde. 2. bak. dryer. i. 1. srklenme. 2. ynelim, yneli, kayma. 3. srkleni, amaszca srklenme. 4. (rzgrn yd) kar birikintisi. 5. srklenmek; uzaklamak; tedricen ayr dmek. anlam, demek istenilen ey. f. 1. (rzgrn/akntnn etkisiyle) i. sularn srkledii aa dallar. srklenmek. 2. hibir yerde/ite srekli kalmadan yaamak. i. 1. matkap, delgi. 2. ask. talim. 3. altrma. f. 1. (matkapla) delmek. 2. ask. talim yaptrmak; talim yapmak. 3. altrma f. (drank, drunk) 1. imek. 2. iki imek. 3. in byk bir zevkle yaptrmak; altrma yapmak. erefine imek. i. 1. iecek. 2. seyretmek/dinlemek. 4. to -in (birinin) shhatine/erefine imek. iki. 3. bir iimlik miktar. 4. argo deniz. fazla iki imek. k. dili sarho olmadan iki iebilme konusunda birini glgede brakmak. imek. (ikiyi) sek ikiyi fazla karmak. i. iki ime. kadeh. kam. ime suyu. f. (--ped/--t, --ping) damlatmak; damlamak. i. 1. damla. 2. damlama. 3. damlalk, yamur t istemeyen knt/yiv. f. suyu sklmadan kurumak. s. suyunu aktan (kuma); t istemeyen akp donmu ya damlas. i. eriyerek kumatan yaplm (giysi). srsklam, srlsklam. f. (drove, --n) 1. (araba) srmek, kullanmak: He doesnt know how bir drive a car. Araba kullanmasn bilmiyor. 2. araba ile sk to pazarlk sonucu birok ey elde etmek. gitmek: I drive to and from work every day. e her gn sk bir pazarlk yaparak fiyat ok indirmek. arabayla gidip geliyorum. 3. araba ile gtrmek: Ill drive you ... demek the party. Partiden sonra seni arabayla evine home afteristemek, -i kastetmek. gtreceim. 4. (hayvanlar) srmek. 5. altrmak: He drives 1. kovmak, defetmek. 2. arabayla uzaklamak/ayrlmak. his arabayla geri dnmek. 2. pskrtmek, geri altryor. i. 1. 1. employees much too hard. Personelini ok dnmek zorunda araba gezintisi. 2. cadde. 3. ask. byk taarruz. 4. ruhb. drt. brakmak.gemek; arabayla nnden gemek. arabayla 5. beceri, inisiyatif. 6. mak. iletme mekanizmas. 7. bilg. keye sktrmak, kstrmak. src. 8. bak. driveway. ldrtmak. kovmak, defetmek. k. dili birini delirtmek. k. dili birini ldrtmak. birini deli etmek, birini deliye evirmek. k. dili 1. birini iflas ettirmek; birini iflasa srklemek; birini iflasn eiine getirmek. 2. birini ok zor bir duruma sokmak, k. dili birini deliye dndrmek, birini zvanadan karmak. birini keye sktrmak. 1. birini ldrtmak. 2. birini lgna evirmek, birini ok kzdrmak. i. 1. mterilerine arabalarnda servis yapan lokanta. 2. seyircilerin arabalar iinde oturarak film seyrettikleri ak hava mterilerine arabalarnda hizmet veren banka giesi. sinemas. s. 1. mterilerine arabalarnda servis yapan f. (--ed/--led, --ing/--ling) 1. salyas akmak. 2. samalamak. i. (lokanta). 2. seyircilerin arabalar iinde oturarak film sama sapan sz. f., bak. drive. seyrettikleri (ak hava sinemas). i. 1. src, ofr. 2. bilg. uyumcu. ehliyet, src belgesi. i. evin garajn sokaa balayan yol. i. srme, sr. s. 1. enerjik, canl, dinamik. 2. iddetli, sert. iddetli yamur. f. (yamur) iselemek, serpitirmek. i. 1. isenti. 2. iseleme. i. 1. erkek ar. 2. asalak, parazit, ekti. 3. monoton ses, vzlt. f. 1. az sulanmak. homurdanmak. f. vzldamak. 2.

droop drop drop a brick drop a hint drop a line/note drop asleep drop behind drop down drop in at drop in on drop off drop out drop-off dropout dross drought drove drove drown drown out drowse drowsiness drowsy drudge drudgery drug drug addict drug habit druggist drugstore drum drumbeat drummer drumstick drunk drunk with success drunkard drunken drunkenness dry dry cell dry cell dry cleaner dry cleaning dry cough dry dock dry goods dry mustard dry quart dry up

f. 1. sarkmak, bklmek, eilmek; sarktmak, emek. 2. (bitki/iek) a drop of water su damlas; bir damla su. Would you i. 1. damla: boynunu bkmek. like a drop of brandy? Bir konyak ister misiniz? k. dili pot krmak, gaf yapmak, am devirmek. 2. d, ini: a drop in prices fiyatlarda d. 3. damla, pek az miktar; bir imada bulunmak, dokundurmak. yudum. f. (--ped/--t, --ping) 1. damlatmak; damlamak. 2. iki satr yazvermek, pusula gndermek. drmek; dmek: You dropped your pen. Kalemini drdn. The inflation rate has dropped to forty percent. Enflasyon oran uyuyakalmak. yzde krka dt. 3. serpmek. 4. (arabadan) indirmek: Where geri kalmak. shall I drop you? Seni nerede indireyim? 5. vazgemek, dmek. brakmak: A lack of money has forced us to drop that project. -e uramak. Paraszlk yznden o projeden vazgemek zorunda kaldk. 6. kesmek, son vermek: Lets drop this discussion. Bu tartmaya -i ziyaret etmek. son verelim. 7. (sesi) alaltmak; (ses) alalmak. 1. azalmak; dmek. 2. inmek. 1. (yelikten) ayrlmak, kmak. 2. okula devam etmemek. i. 1. azalma, dme. 2. dik ini. i. okulu brakan renci. i. 1. cruf, maden posas, dk. 2. sprnt, artk, deersiz eyler. i. kuraklk, susuzluk. i. sr. f., bak. drive. f. (suda) boulmak; bomak. (bir sesi) (daha yksek bir sesle) bastrmak. f. uyuklamak, pineklemek. i. uykulu olma, uyuukluk. s. 1. uykulu. 2. uyku veren. i. ar ve skc bir ite alan kimse. f. ar ve skc bir i yapmak. i. ar ve skc i, angarya. i. 1. ila, ecza. 2. uyuturucu madde; hap. f. (--ged, --ging) 1. ilala uyuturmak. 2. (yiyecee/iecee) uyuturucu ila uyuturucu bamls; hap. katmak. uyuturucu bamll. i. eczac. i. eczane. i. 1. davul; trampet; dmbelek. 2. davul sesi. 3. anat. kulakzar, kulakdavulu. 4. varil. f. (--med, --ming) davul almak. i. davul sesi. i. davulcu; trampeti. i. 1. davul tokma; fkn; trampet denei, baget. 2. ah. (kmes drink. s., i. sarho, ikili. f., bak. hayvannda) bacak. baar sevinciyle kendinden gemi. i. ayya, ikici. s. sarho, ikili. i. sarholuk. s. 1. kuru. 2. yamursuz, kurak, susuz. 3. susam. 4. kurumu, suyu ekilmi. 5. st vermeyen, st kesilmi (inek). 6. kr kuru pil. (kuyu). 7. sert, keskin. 8. yavan, tatsz (sz, konuma v.b.). 9. kuru pil. sek (iki). 10. skc. f. (dried) kurutmak; kurumak. kuru temizleyici. kuru temizleme. kuru ksrk. den. kuru havuz. manifatura, mensucat. toz hardal, hardal tozu. A.B.D. 1,101 litre. kurumak, tkenmek; kurutmak, tketmek.

dryer drying rack dual dual-purpose dub dubious duchess duck duckling duct dud duds due duel dues duet dug duke dull duly dumb dumbfound dumfound dummy dump dump truck dumping dumps dun dunce dune dung dungarees dungeon dunk duo duodenum dupe duplex duplicate duplicity durability durable duration duress during dusk dusky dust dust cover/jacket

i. kurutucu; kurutma makinesi: hair dryer sa kurutucusu. clothes dryer amar kurutma makinesi. amar asks. s. ikili, ifte, ift; ift ynl. s. ift amal. f. (--bed, --bing) dublaj yapmak, filmi ekimden sonra seslendirmek.pheli. 2. belirsiz. 3. kararsz. 4. gvenilmez. s. 1. kukulu, i. des. i. rdek; dii rdek. f. 1. (ban/vcudunu) suya sokup karmak, suya daldrmak; suya dalmak. 2. ban abucak eip i. rdek yavrusu, palaz. kaldrmak. i. tp, kanal. i. 1. patlamayan mermi/bomba. 2. baarsz kimse; fiyasko. i., o., k. dili giysiler. s. 1. (akla/kanunlara/toplumca makbul saylana) uygun olan. 2. hak ettii, dello etmek. i. dello. f. gereken: This matter is at last being given due attention. Bu mesele nihayet hak ettii ilgiyi gryor. z. tam (bir i., o. denti, aidat. yne) doru: Its due east of here. Burann tam dousunda. i. i., mus. det, do. hak ettii ey, hak. f., bak. dig. i. dk. s. 1. kaln kafal, anlaysz, gabi. 2. kr, kesmez (bak, makas v.b.).uygun olarak, gereince,4. duygusuz. 5.hakkyla. 2. tamf. z. 1. 3. donuk, snk (renk). gerektii gibi, skc, kasvetli. 1. sersemlemek; sersemletmek: dull s.o.s mind birini zamannda. dili tutulmu, sessiz. 3. k. dili sersem, kafasz, s. 1. dilsiz. 2. sersemletmek. 2. krletmek; krlenmek: dull a blade ba budala. f. hayretler 3. donuklatrmak; donuklamak. 4. krletmek. iinde brakmak, artmak. duygusuzlamak; duygusuzlatrmak. 5. (ary) hafifletmek, f., bak. dumbfound. azaltmak. aptal, budala, mankafa. 2. terz. manken. 3. taklit, i. 1. enayi, sahte ey. 4. matb. maket. 5. damping yapmak, toptan ucuza f. 1. boaltmak, atmak. 2. tic. ng. emzik, meme. s. taklit, sahte; yapay. i. p yn, plk. satmak. kamyon. damperli i., tic. damping. i., o. f. (--ned, --ning) alacan istemek, borluyu sktrmak. i. ahmak. i. kumul. i. 1. hayvan tersi. 2. gbre. f. gbrelemek. i., o. blucin pantolon, blucin, kot pantolon, kot; blucin tulum. i. zindan. f. batrmak, banmak. i. ikili, duo, do. i., anat. onikiparmak barsa. i. safdil. f. aldatmak, dolandrmak. s. 1. ift. 2. dubleks. s., i. (duplkt) 1. e, ift. 2. kopya. f. (duplkeyt) 1. kopyasn yapmak. 2. kopya etmek, suretini karmak. i. ikiyzllk, dzenbazlk, hile. i. 1. dayankllk. 2. sreklilik, devam. s. 1. dayankl, salam, eskimez. 2. srekli, devaml. i. 1. sreklilik, devam. 2. sre. i. zorlama, bask. edat boyunca, sresince, esnasnda, zarfnda, -de. i. alacakaranlk, akam karanl. s. 1. olduka karanlk. 2. koyu esmer. i. 1. toz. 2. toprak. f. 1. toz serpmek: dust a cake with sugar keke eker serpmek. 2. tozunu almak; fralamak: She is miz, ceket. dusting the furniture. Mobilyann tozunu alyor.

Dust has settled on everything. dustcloth dustheap dustpan dusty Dutch Dutch treat Dutchman Dutchwoman dutiful duty duty to/towards duty-free dwarf dwell dwell in dweller dwelling dwindle dye dyestuff dying dyke dynamic dynamite dynamo dynasty dysentery dyspepsia E E, e ea each each one each other eager eager beaver eagerness eagle eagle-eyed ear ear eardrum earful earl earlobe early early riser early warning system earmark

Her ey tozland. i. toz bezi. i. toz/sprnt yn. i. fara. s. 1. tozlu. 2. toz gibi. s. 1. Hollanda, Hollandaya zg. 2. Hollandal. 3. Hollandaca. i. Hollandaca. k. dili masrafn Alman usul blld elenti. o. Dutch.men (d^mn) i. Hollandal erkek, Hollandal. o. Dutch.wom.en (d^wmn) i. Hollandal kadn, Hollandal. s. 1. devcil. 2. saygl. i. 1. grev, dev, vazife. 2. gmrk resmi, gmrk vergisi. -e kar sorumluluk. s., z. gmrksz. i. cce. f. 1. cceletirmek. 2. kk gstermek. s. cce, bodur. f. (dwelt/--ed) 1. ikamet etmek, oturmak. 2. on (bir konu) zerinde durmak. -de oturmak. -de ikamet etmek, i. oturan, sakin. i. konut, ev, ikametgh, mesken. f. 1. yava yava azalmak, gittike ufalmak, giderek klmek. 2.boya, renk. f. boyamak; boyanmak. i. nemini kaybetmek. i. boya maddesi. f., bak. die. i., bak. dike. s. 1. dinamik, devimsel. 2. mekanik gc olan. 3. dinamik, canl, hareketli. i. dinamit. f. dinamitle havaya uurmak, dinamitlemek. i. dinamo. i. hanedan. i., tb. dizanteri, kanl basur. i., tb. hazmszlk, dispepsi. ks. East, Eastern, English. i. E, ngiliz alfabesinin beinci harfi. ks. each. s. her, her bir. zam. her biri, tanesi. two million liras each tanesi iki milyon lira. her biri. birbirini. s. istekli, hevesli, can atan. argo grevine fazlasyla bal kimse. i. evk, istek, arzu, canllk. i. kartal, karaku. s. keskin gzl. i. 1. kulak. 2. iitme duyusu. i. baak. i., anat. kulakzar, kulakdavulu. i., k. dili 1. azar, papara, zlgt. 2. bir sr dedikodu. 3. beklenmedik bir sr laf. i. kont. i. kulakmemesi. s. erken; eski; ilk. z. zamansz, vakitsiz, vaktinden evvel. erken kalkan kimse. erken uyar sistemi. i. 1. hayvanlarn kulaklarna taklan marka. 2. (bir eyin) esas nitelii. f. belirli bir maksat iin ayrmak, bir yana koymak.

earn earn ones keep earnest earnest earnest money earnings earphone earring earshot earsplitting earth earthen earthenware earthly earthquake earthshaking earthworm earthy earwax ease ease ease off/up easel easily easiness east Easter Easter egg easterly eastern eastward eastwardly eastwards easy easy easy chair easy mark easy money easygoing eat eat humble pie eat ones fill eat ones heart out eat ones words eat s.o. out of house and home eat up eaves eavesdrop ebb ebb tide

f. kazanmak; kazandrmak. (biri/bir hayvan) yapt hizmetle kendi masrafn karmak/karlamak. s. ciddi, arbal. i. teminat akesi, pey akesi. i. kazan, kr; maa, gelir. i., bak. headphone. i. kpe. i. s. sar edici (ses). i. 1. dnya. 2. toprak. 3. ng., elek. toprak. s. topraktan yaplm, toprak. i. anak mlek. s. topraktan yaplm, toprak. s. dnyaya ait, dnyevi. i. deprem, zelzele, yersarsnts. s. inanlar kknden sarsan, fikirleri altst eden. i. yer solucan. s. 1. topraa benzer, topraks. 2. kaba, incelikten yoksun. i. kulak kiri. i. 1. kolaylk. 2. rahat, skntszlk. f. 1. rahat ettirmek, skntdan kurtarmak. 2. (ary) yattrmak. 3. kolaylatrmak. 4. dikkatle yerletirmek. 5. yava yava gevetmek. hareket ettirmek. i. ressam sehpas, vale. z. kolaylkla, kolayca, rahat rahat. i. 1. kolaylk. 2. yumuaklk, yumuak davran. i. dou, ark. s. dou. z. douya doru, douya. i. Paskalya, Paskalya yortusu. Paskalya yumurtas. z. 1. doudan. 2. douya doru. s. 1. gndousuna bakan. 2. doudandousal, douya ait. s. dou, esen. s. 1. douya ynelen. 2. douya bakan. z. douya doru, dou ynnde. z. 1. douya doru. 2. doudan. s. 1. douya ynelen. 2. doudan doru, dou z. douyaesen (rzgr).ynnde. s. kolay, rahat. z., k. dili kolayca, rahata. rahat koltuk. k. dili kolayca aldatlabilen kimse. kolay kazanlm para. s. uysal, yumuak bal. f. (ate, --en) 1. yemek. 2. yemek yemek. kibri krlmak, burnu srtlmek; kabahatini itiraf edip af dilemek, tkrdn yalamak. karnn doyurmak. k. dili kendi kendini yemek, ii iini yemek, ok zlmek. k. dili szn geri almak. k. dili ar miktarda yiyerek birinin btesini altst etmek. yiyip bitirmek. i. saak. f. (on) -e kulak misafiri olmak. i. deniz sularnn ekilmesi. f. (deniz) ekilmek. cezir, inik deniz.

ebony ebullient EC eccentric eccentricity ecclesiastic echelon echo clair eclectic eclecticism eclipse ecological ecologist ecology econ economic economical economics economise economist economize economy ecosystem ecstasy ecstatic Ecuador Ecuadoran Ecuadorean Ecuadorian ecumenical eczema ed Edam Edam cheese eddy edema edge edgewise edginess edging edgy edible edict edifice edify edifying edit editing edition

i., s. abanoz. s. 1. ii kaynayan, cokun, evkli. 2. kaynayan, taan (sv). ks. the European Community. s. 1. acayip, garip, tuhaf, eksantrik. 2. dmerkezli, eksantrik. i. garip bir kii, eksantriklik. 2. dmerkezlilik, eksantriklik. i. 1. tuhaflk, eksantrik. s. kiliseye veya kilise rgtne ait, dini. i. papaz, rahip. i., ask. kademe. i. (o. --es) yank. f. 1. yanklanmak, aksetmek. 2. tekrarlanmak; tekrarlamak. i. ekler (bir eit pasta). s. 1. eitli sistem ve kaynaklardan derlenmi. 2. fels. semeci, semecilie ait. i., fels. semeci. i., fels. semecilik. i., gkb. tutulma. f. 1. n karartmak. 2. (birinden) stn kmak, (birini) glgede brakmak. s. ekolojik, evrebilimsel. i. ekolojist, evrebilimci. i. ekoloji, evrebilim. ks. economic, economics, economy. s. ekonomiyle ilgili, ekonomik, iktisadi. s. tutumlu, hesapl; ekonomik. i. iktisat, ekonomi bilimi. f., ng., bak. economize. i. iktisat, ekonomist. f. tasarruf etmek, ekonomi yapmak, iktisat yapmak. i. 1. ekonomi, iktisat. 2. tasarruf, tutumluluk, ekonomi. i. ekosistem. i. esrime, cou, kendinden geme, vecit. s. 1. esrik, kendinden gemi. 2. ok mutlu, sevin dolu. i. Ekvador. i., s., bak. Ecuadorian. i., s., bak. Ecuadorian. i. Ekvadorlu. s. 1. Ekvador, Ekvadora zg. 2. Ekvadorlu. s. 1. kiliselerin tmn temsil eden; tm kiliselerin kabul ettii. 2. tb. egzama, mayasl. i., tm kiliselerin birlemesini amalayan. ks. edited, edition, editor. i. Hollanda peyniri, edam. bak. Edam. i. girdap, anafor, erim, evri, burga. f. anaforlanmak, burgalanmak. i., tb. dem. i. 1. kenar. 2. k. dili avantaj, stnlk. f. 1. kenarna bordr yapmak. 2. yanlamasna; yandan. yava gitmek. z. yan yan, (bir tarafa doru) yava i. sinirlilik. i. kenar suyu, dantel, suta. s. sinirli, sinirleri gergin. s. yenebilir. i. yiyecek. i. emir, ferman. i. byk yap. f. ahlaka ykseltmek. s. ahlaka ykselten. f. redaksiyon yapmak. i. redaksiyon. i. edisyon, basm.

editor editorial editorship educate educated education educational educator EEC eel efface efface o.s. effect effective effects effectual effeminate effervesce effervescent effete efficacious efficacy efficiency efficient effigy effluence effluent effort effortless effrontery effusive eg egg egg egg white egg white eggbeater eggcup egghead eggplant eggshell ego egocentric egocentricity egoism egoist egotism egotist egregious Egypt

i. 1. editr. 2. redaktr. i. bamakale. i. 1. editrlk. 2. redaktrlk. f. eitmek; okutmak. s. eitimli, tahsilli. i. eitim. s. eitimsel, eitsel; eitici. i. eitimci, eitmen. ks. the European Economic Community. i. (o. --s/eel) ylanbal. f. 1. silmek, bozmak. 2. yok etmek, gidermek. dikkatleri stne ekmemeye almak. i. etki, sonu. f. yerine getirmek, gerekletirmek, baarmak. s. 1. yrrlkte. 2. etkili, tesirli. i., tic. efektif, nakit. i., o. eya, mal. s. etkili, istenilen sonucu veren. s. kadns, efemine. f. kprmek, kabarmak. s. efervesan. s. 1. bitkin, halsiz, gsz. 2. ksr, verimsiz. 3. efemine. s. istenen sonucu veren, etkili, tesirli. i. yarar, fayda, etki. i. hzl ve verimli alma. s. hzl ve verimli alan, randmanl. i. i. 1. dar akma, aknt. 2. atk su; atk madde. i. atk su; atk madde. i. gayret, aba, efor. s. zahmetsiz, kolay. i. kstahlk, yzszlk. s. cokun, takn. ks. exempli gratia (for example) mesela, rnein. i. yumurta. f. on tahrik etmek, kkrtmak. yumurta ak. yumurta ak. i. yumurta rpaca. i. yumurtalk, yumurta kab. i., argo entel, entelektel. i. patlcan. i. yumurta kabuu. i. benlik, ego, ben. s. egosantrik, beniinci. i. egosantrizm, beniincilik. i. egoizm, bencillik. i. bencil, egoist. i. egotizm, benlikilik. i. bencil. s. fevkalade kt, korkun: an egregious mistake korkun bir yanl. i. Msr.

Egyptian eh eiderdown eight eighteen eighteenth eighth eighth note eightieth eighty Eire either either this or that ejaculate ejaculation eject ejector eke eke out eke out a living El Salvador elaborate elaborate lan elapse elastic elasticity elate elated elation elbow elbow grease elbowroom elder elder elder brother elder sister elder sister elderly elders eldest elect election electioneer elective elector electorate electric electric arc electric arc

i. Msrl. s. 1. Msr, Msra zg. 2. Msrl. nlem, k. dili 1. ... deil mi?: Hes a lucky guy, eh? ansl bir herif, deil mi? 2. i. kuty yorgan. Ne?/Ha?: Come here! Eh? I said Come here! Buraya gel! Ne? Buraya gel! s. sekiz. i. sekiz rakam (8, VIII). eight-hour day gnde sekiz saat dedim. alma sistemi. s. onsekiz. i. onsekiz rakam (18, XVIII). s., i. 1. onsekizinci. 2. onsekizde bir. s. 1. sekizinci. 2. sekizde bir. mz. sekizlik nota, sekizlik. s., i. 1. sekseninci. 2. seksende bir. s. seksen. i. seksen rakam (80, LXXX). i. rlanda Cumhuriyeti. s. ikisi de; her iki: She doesnt like either one. kisini de sevmiyor. o. either side of him sat a cat. Her iki tarafnda bir ya bu ya On kedi oturuyordu. zam. her ikisi, ikisi de; ikisinden biri: You can f. 1. birdenbire yksek bir sesle sylemek. 2. boalmak, meni have either. kisinden birini alabilirsin. ba. ya ... ya (da): Either gelmek. i. 1. do this or you clear meninin atlmas. you nlem. 2. boalma, out of here for good. Ya bunu yaparsn, ya buradan temelli defolursun. z. de: I 2. defetmek, kovmak. f. 1. dar atmak, karmak, fkrtmak. dont know how to play bridge.fkrtc, either. Bri oynamay bilmiyorum. Ben de. i., mak. I dont ejektr. f. (bir ey yapmakla) (yetersiz bir eyi) artrmak. kt kanaat geinmek. El Salvador. s. 1. ok ayrntl ve ok i isteyen. 2. karmak; girift, giriik. f. (on) ayrntlarna girmek. i. evk, canllk. f. (zaman) gemek, akmak. s. 1. esnek, elastik, elastiki. 2. lastikli. i. lastik, lastikli erit. i. esneklik, elastiklik, elastisite. f. ok sevindirmek, ok neelendirmek. s. sevinli, kvanl. i. sevin, kvan. i. dirsek. f. dirsekle itmek/vurmak, dirseklemek; ite kaka yol amak. k. dili aln teri, emek. i. rahata hareket edilebilecek yer, geni yer. s. yaa byk, byk. i. yal/itibarl kii. i. mrver aac, mrver. aabey. abla. abla. s. olduka yal. i., o. (yaa) bykler. s. (yaa) en byk. f. semek. i. seim. f. seim propagandas yapmak. s. 1. istee bal. 2. seimle elde edilen (bir makam). i. semeli ders. i. semen. i. semenler. s. 1. elektrikle ilgili. 2. elektrikli. elektrik ark. fiz. elektrik ark, elektrik yay.

electric chair electric current electric eye electric fan electric guitar electric light electric meter electric motor electric power electric shaver electrical electrical appliance electrical engineer electrical engineering electrician electricity electrification electrify electrocardiogram electrocute electrode electrolysis electrolyte electromagnet electromagnetic electron electronic electronic music electronic music electronics electropositive electroshock elegance elegant elegy element elemental elementary elementary education elementary school elements elephant elevate elevation elevator elevator shaft eleven eleventh eleventh hour elf

elektrikli sandalye. elektrik akm, elektrik cereyan. elektrikli gz. vantilatr. elektrogitar. elektrik lambas. elektrik saati. elektrik motoru. elektrik kuvveti. elektrikli tra makinesi. s. 1. elektrikli. 2. elektrikle ilgili. elektrikli alet; elektrikli aygt. elektrik mhendisi. elektrik mhendislii. i. elektriki, elektrik tesisats. i. elektrik. i. elektriklendirme, elektrifikasyon. f. 1. elektriklendirmek. 2. elektriklemek. 3. heyecanlandrmak, heyecan vermek. i., tb. elektrokardiyogram. f. 1. elektrikle ldrmek. 2. elektrikli sandalyede idam etmek. i. elektrot. i. elektroliz. i. elektrolit. i. elektromknats. s. elektromanyetik. i. elektron. s. elektronik. elektronik mzik. elektronik mzik. i. elektronik. s. elektropozitif. i., tb. elektrook. i. zarafet. s. zarif. i. eleji, at. i. 1. e, unsur, eleman, para. 2. kim. element, e. s. 1. ilkel; dizginsiz, frenlenmemi. 2. doadaki glere zg. 3. doal. s. 1. balayanlar iin: elementary French course yeni balayanlar iin Franszca kursu. 2. temel. 3. ilkel. 4. basit, ilkretim. kolay. ilkretim okulu. i., o. 1. the doa gleri. 2. gruplar. 3. temel ilkeler. i. fil. f. 1. ykseltmek; kaldrmak. 2. terfi ettirmek. i. 1. ykseltme; kaldrma. 2. terfi. 3. cor. ykselti. i. 1. asansr. 2. silo. asansr boluu. s. on bir. i. on bir rakam (11, XI). s. 1. on birinci. 2. on birde bir. son dakika. o. elves (elvz) i. cce ve yaramaz cin.

elicit eligibility eligible eliminate elimination elite elixir elk ellipse ellipsis elliptical elm elocution elongate elongation elope eloquence eloquent else elsewhere elucidate elude elusive elves emaciated emanate emancipate emancipation emasculate embalm embankment embargo embark embark on/upon embarkation embarrass embarrassment embassy embattled embed embellish embellishment ember embezzle embezzlement embezzler embitter emblazon emblem embodiment

f. 1. (gerei) ortaya karmak. 2. (bilgi) edinmek, salamak. 3. -euygunluk. -e neden olmak. i. yol amak, s. (for) -e uygun. f. 1. gidermek; yok etmek. 2. (bir yary) elemek. 3. k. dili ldrmek, temizlemek. 2. (yary) eleme. i. 1. giderme; yok etme. i. elit, sekinler. s. elit, sekin. i. iksir. i., zool. kanadageyii; avrupamusu. i. elips. o. el.lip.ses (lpsiz) i., dilb. eksilti, eksiltili anlatm. s. eliptik. i. karaaa. i. 1. sz syleme sanat. 2. etkili ve gzel konuma tarz. f. uzatmak. i. uzatma. f. evlenmek iin evden kamak, yla kamak. i. etkili ve gzel sz syleme yetenei. s. 1. etkili ve gzel sz syleyen. 2. etkili ve gzel (szler, konuma What else can he do? Baka ne yapabilir? Who else z. baka: tarz). was there? Orada baka kim vard? Where else can they be? z. baka yere; baka yerde. Baka nerede olabilirler? f. aklamada bulunmak, izahat vermek; aklamak. f. 1. (izleyenleri, bir tehlikeyi) atlatmak. 2. hatrlayamamak, aklna gelmemek: zor. 2. tarifi zor; anlalmas zor. 3. ehrin ad s. 1. yakalanmas The name of the town eludes me. abucak aklma gelmiyor. geen. bak. elf. i., o., s. (alktan/hastalktan) ok zayflam, sskas km, bir deri bir kemik kalm. f. from -den kmak; -den yaylmak; -den fkrmak; -den akmak. f. 1. azat etmek, serbest brakmak, zgrlne kavuturmak. 2.1. azat etme, serbest brakma. 2. zgrlk, kurtulu. i. from -den kurtarmak. f. 1. hadm etmek, enemek, burmak. 2. kuvvetten drmek. 3. (baz ksmlar kararak veya sansr ederek) (bir yazy) kua f. tahnit etmek, mumyalamak. evirmek/benzetmek. i. toprak set. i. (o. --es) ambargo. f. gemiye binmek. -e girimek, -e balamak. i. gemiye binme. f. utandrmak, mahcup etmek. i. utanma, utan duyma, mahcup olma. i. elilik, sefaret. s. g durumda, skm. f. (--ded, --ding) (in) (iine) iyice yerletirmek, gmmek. f. sslemek. i. 1. ssleme. 2. ss. i. kor; kz. f. (emanet para veya mlk) zimmetine geirmek. i. zimmete geirme. i. zimmetine para geiren kimse. f. hayata kstrmek. f. 1. sslemek, tezyin etmek. 2. armalarla donatmak. 3. kutlamak. simge. i. amblem, i. (bir eyin) somut hali; kendisi: She is the embodiment of elegance. Zarafetin ta kendisi.

embody embolden embolism emboss embrace embroider embroidery embroidery frame embroil embryo emcee emend emendation emerald emerge emergency emergency door/exit emergency landing emergency treatment emergency ward emergent emeritus emery emery board emetic emigrant emigrate emigration migr eminence eminent emissary emission emit emollient emolument emotion emotional empathy emperor emphasis emphasise emphasize emphatic emphatically emphysema empire empirical empiricism empiricist

f. 1. in (belirli/somut bir halde) da vurmak. 2. kapsamak. f. cesaret vermek, yreklendirmek. i., tb. amboli. f. 1. kabartma desenle sslemek. 2. kakmak, kabartmak. f. 1. (birine) sarlmak, (birini) kucaklamak; kucaklamak. 2. kapsamak. 3. (bir dini) kabul etmek, (birbir yk veya olay) f. 1. zerine nak ilemek. 2. (anlatlan dine) girmek. 4. (bir teklifi) kabul etmek. i.katarak sslemek. hayalinden bir eyler kucak. i. nak, ileme. kasnak. f. (birini) (zor bir ie) sokmak, kartrmak. i., biyol. embriyon, oulcuk. i. sunucu. f. (bir programn) sunuculuunu yapmak. f. (bir metnin) yanllarn dzeltmek. i. (metne ait) dzeltme. i. 1. zmrt. 2. zmrt yeili. s. zmrt yeili. f. kmak, meydana kmak. i. acil durum. acil k kaps. mecburi ini. acil tedavi. (hastanede) acil servis. s. kan, meydana kan. s. emeritus (emekli bir niversite retim grevlisine verilen unvan). i. zmpara. zmparal trnak trps. s., i. kusturucu (ila). i. gmen. f. g etmek. i. g. i. siyasi gmen. i. 1. yksek bir mevki. 2. ykseklik; yksek yer, tepe. s. 1. yksek (mevki). 2. tannm ve stn, nl (kii). 3. yksek (yer). bir grevle gnderilen kii. i. zel i. 1. karma; yayma. 2. mal. emisyon. f. (--ted, --ting) karmak; fkrtmak; yaymak. s. yumuatc. i. yumuatc ve acy dindiren merhem. i. cret; maa; kazan. i. duygu, his; heyecan. s. duygusal, duygulu, heyecanl. i., ruhb. bir bakasnn duygularn anlayabilme, duygu sezgisi. i. imparator. o. em.pha.ses (emfsiz) i. 1. vurgu, vurgulama. 2. nem. f., ng., bak. emphasize. f. vurgulamak. s. 1. vurgulanarak sylenen. 2. srarl. 3. gze arpan, frapan. z. 1. zerinde durarak. 2. kesin olarak. i., tb. anfizem. i. imparatorluk. s. deneysel, ampirik. i. deneycilik, ampirizm. i. deneyci, ampirist.

employ employee employer employment employment agency empower empress emptiness empty empty words empty-handed emulate emulsion en route en route enable enact enamel enameled enamor enamour encase enchant enchanting enchilada encircle encl enclose enclosure enclosures encompass encore encounter encourage encouragement encouraging encroach encroachment encrust encumber encumbrance encyclopaedia encyclopedia encyclopedic end end table endanger endear endear o.s. to s.o. endearing

f. 1. kullanmak. 2. bir hizmet veya ite kullanmak, istihdam etmek. i. grevli; ii. i. alan; i. patron, iveren. i. i verme, istihdam. i bulma brosu, i ve ii bulma kurumu. f. yetki vermek. i. imparatorie. i. boluk. s. 1. bo. 2. of -den yoksun. 3. k. dili a. i. bo ey, bo. f. boaltmak; dkmek; boalmak; dklmek. bo laf. s. eli bo. f. benzerini veya daha iyisini yapmaya almak; taklit etmeye almak. i. emlsiyon. yolda, giderken. (an rut) yolda. f. 1. imkn vermek, mmkn klmak, salamak. 2. yetki vermek. f. yasalatrmak. i. 1. emay. 2. mine. 3. (dilere ait) mine. s. emaye. f. (--ed/--led, --ing/--ling) 1. emaylamak. 2. minelemek. s. emaye. f. f., ng., bak. enamor. f. f. 1. bylemek. 2. k. dili (birinin) ok houna gitmek. s. 1. byleyici. 2. k. dili harika, fevkalade, ok gzel. i. Meksika mutfana zg bree benzeyen acl bir yemek. f. etrafn evirmek, kuatmak. ks. enclosed, enclosure. f. 1. (bir eyi) (bir mektupla ayn zarf iine) koymak: Ive enclosed a photograph with this evirme. 2. (duvar, it v.b. ile) i. 1. (bir yeri) (duvar, it v.b. ile) letter. Bu mektupla birlikte bir fotoraf gnderiyorum. 2. (bir yeri) (duvar, it v.b. ile) evirmek: evrili olan yer. zarf iinde) gnderilen eyler, iliiktekiler. i. (mektupla ayn She enclosed her garden with a hedge. Bahesini itle evirdi. f. 1. kapsamak. 2. kaplamak, rtmek. 3. kuatmak. nlem Bravo! i. bis. f. 1. (bir tehlike veya zorlukla) kar karya gelmek. 2. rastlamak. etmek, zendirmek. 2. cesaret vermek, f. 1. tevik yreklendirmek. zendirme. 2. cesaret verme, yreklendirme. i. 1. tevik etme, s. 1. mitlendirici, umut verici. 2. tevik edici, zendirici. 3. cesaret (bakasnn hakkna) tecavzde bulunmak. f. upon verici, yreklendirici. i. (bakasnn hakkna) tecavzde bulunma. f. f. i. 1. yk. 2. ocuk. 3. huk. ipotek. i., ng., bak. encyclopedia. i. ansiklopedi. s. ansiklopedik. i. 1. u. 2. son, nihayet. 3. akbet. 4. gaye, ama; niyet, maksat. 5. mec.masa, sehpa. bitirmek, son vermek; bitmek, sona ermek. kk lm, son. f. f. tehlikeye atmak. f. sevdirmek. kendini birine sevdirmek. s. sevimli, tatl.

endeavor endemic ending endive endless endlessly endlessness endorse endorse a bill endorsement endow endowment endurable endurance endure enduring endways endwise enema enemy energetic energise energize energy energy crisis enervate enfold enforce enforceable enforcement enfranchise Eng engage engage in engage s.o.s attention engaged engagement engaging engender engine engine driver engineer engineering England English Englishman Englishwoman engrain engrave engraver

f. yapmaya almak; gayret etmek, almak. i. aba, gayret. s. in (bir yer veya halka) zg: That disease is endemic in India. O hastalk Hindistana zg. i. 1. son, nihayet. 2. dilb. tak, sonek. i. acmarul, yabanimarul, hindiba. s. sonsuz. z. durmadan, bitmek tkenmek bilmeksizin. i. sonsuzluk. f. 1. ciro etmek. 2. onaylamak. eki ciro etmek. i. 1. ciro. 2. onay. f. with -e bata bulunmak. i. 1. Allah vergisi, doutan gelen zel yetenek. 2. balardan oluan toplu sermaye. 3. bata bulunma. s. dayanlabilir. i. dayanma gc, tahamml. f. dayanmak, tahamml etmek, ekmek, kaldrmak. s. 1. dayankl. 2. devaml, srekli. z. 1. dik, dikine. 2. ucu ileriye doru; uzunluuna. 3. u uca. z., bak. endways. i., tb. lavman, tenkye. i. dman. s. enerjik, faal. f., ng., bak. energize. f. enerji vermek, g vermek. i. 1. enerji, erke. 2. enerji, g, kuvvet. enerji krizi. f. zayflatmak, kuvvetten drmek. f. 1. katlamak, sarmak. 2. kucaklamak, barna basmak. f. uygulamak, tatbik etmek, yerine getirmek. s. uygulanabilir. i. uygulama. f. oy hakk vermek. ks. England, English. f. 1. ie almak, tutmak, angaje etmek. 2. birbirine girmek, arpmak. olmak.vermek, taahht etmek. 4. mak. birbirine ile megul 3. sz gemek; birbirine geirmek, birbirine tutturmak. birinin kafasn megul etmek. s. 1. nianl. 2. megul (telefon). i. 1. nianlanma. 2. randevu. 3. sz; vaat, taahht. 4. arpma, dvme. 5. belirli bir sre iin cretli i. s. ho, sevimli, ekici. f. 1. meydana getirmek, oluturmak. 2. dourmak. i. 1. motor. 2. lokomotif. ng., d.y. makinist. i. 1. mhendis. 2. d.y. makinist. 3. den. ark. f. planlayp dzenlemek. i. mhendislik. i. ngiltere. s. 1. ngiliz. 2. ngilizce. i. ngilizce. o. Eng.lish.men (ngglmn) i. ngiliz erkek, ngiliz. o. Eng.lish.wom.en (ngglwmn) i. ngiliz kadn, ngiliz. f. in 1. (dnce, alkanlk v.b.ni) -e alamak. 2. -in iine iyice ektirmek/geirtmek. f. hakketmek, kazmak. i. 1. hakkk, oymac. 2. gravrc.

engraving engross engross ones thoughts engrossing engulf enhance enigma enjoin enjoy enjoy good health enjoy o.s. enjoyable enjoyment enlarge enlarge upon enlargement enlarger enlighten enlightened enlightenment enlist enliven enmesh enmity ennoble enormity enormous enough enough and to spare Enough! Enoughs enough. enquire enrage enrich enroll enrollment ensconce ensconce o.s. in ensemble enshrine ensign ensign enslave ensnare ensue ensure entail entangle entanglement enter

i. 1. gravr. 2. hakkklk, oymaclk. 3. hakkk ii. f. kafasn btnyle igal etmek. s. ok srkleyici (roman, film v.b.). f. iine ekmek, yutmak. f. (deer, fiyat v.b.ni) artrmak, ykseltmek. i. bilmece, muamma. f. 1. tembih etmek; emretmek: I enjoined him to leave. Gitmesini tembih ettim. 2. yasaklamak. f. zevk almak, holanmak. sal yerinde olmak. elenmek, hoa vakit geirmek. s. ho, tatl, zevkli, elenceli. i. zevk. f. bytmek; geniletmek; bymek; genilemek. daha ayrntl bir ekilde anlatmak. i. 1. bytme; byme. 2. foto. agrandisman. i., foto. agrandisr, bylte. f. aydnlatmak, bilgilendirmek. s. aydn (kimse). i. aydnlatma, bilgilendirme; aydnlanma, bilgilenme. f. 1. askere kaydolmak/yazlmak; askere kaydetmek/yazmak. 2. yardmn salamak. f. canlandrmak. f. in (birini) (olumsuz bir duruma) drmek. i. dmanlk, husumet. f. 1. soylular snfna almak, asalet unvan vermek. 2. yceltmek. i. 1. er, byk ktlk. 2. muazzamlk, byklk. s. kocaman, muazzam. i. yeterli miktar. s. yeterli, kfi. z. kfi derecede. yeter de artar bile. nlem Yeter! Yeter artk! f., bak. inquire. f. fkelendirmek, hiddetlendirmek. f. 1. zenginletirmek, zengin etmek. 2. zenginletirmek, deerini artrmak. yapmak, kaydetmek; kaydolmak, yazlmak. f. kaydn i. kaydetme, kayt. f. yerletirmek. -e yerlemek. i. 1. mz. topluluk. 2. tiy. trup. 3. btn. 4. birka paradan oluan iinde kostm, takm,koymak. f. -i -in kadn saygn bir yere dpiyes. i. bayrak, sancak, bandra. i., den. astemen. f. kle yapmak, esir etmek. f. tuzaa drmek. f. kmak, meydana gelmek; ardndan gelmek, izlemek.the ensuing year ertesi sene. f. 1. salamak, temin etmek. 2. garanti etmek. f. gerektirmek. f. 1. dolatrmak, karmakark etmek. 2. in (olumsuz bir eye) kartrmak, bulatrmak.2. engel, mnia. i. 1. karklk, dolaklk. f. 1. girmek, iine girmek. 2. girimek, balamak. 3. deftere yazmak, kaydetmek. 4. bilg. Enter tuuna basarak (bir komutu) gerekletirmek.

enter into enter into an agreement enter on/upon enter ones head enterprise enterprising entertain entertain a motion entertaining entertainment enthrall enthrone enthuse enthusiasm enthusiastic entice enticement enticing entire entirely entirety entitle entity entomb entomologist entomology entourage entrails entrance entrance entrance examination entrance fee entrap entreat entreaty entre entrench entrenchment entrept entrepreneur entrust entry entryway entwine entwine itself around entwine s.t. enumerate enunciate envelop envelope

-e balamak, -e girimek. anlamaya girmek. -e balamak, -e girimek. -in aklna gelmek. i. giriim, teebbs. s. uyank, akgz, giriken, mteebbis. f. 1. elendirmek. 2. misafir etmek, arlamak, ikram etmek. (bakan) bir teklifi kabul edip kurula sunmak. s. elenceli, elendirici. i. parti, davet; ziyafet; balo. f. bylemek. f. tahta karmak. f. (about/over) gklere karmak, ok vmek. i. evk, istek; heves. s. evkli, hararetli. f. (birini) tatllkla (kt bir ey yapmaya) ikna etmek. i. 1. batan karma. 2. ekici ancak tehlikeli ey. 3. ekicilik. s. ekici, cazip. s. btn, tamam, hepsi: the entire group grubun hepsi. z. bsbtn, tamamyla, tamamen. i. tm, btn. f. 1. hak vermek. 2. yetki vermek. i. varlk. f. mezara koymak, gmmek. i. entomolojist, bcekbilimci. i. entomoloji, bcekbilim. i. beraberindekiler, maiyet. i. barsaklar. i. 1. giri, girme. 2. giri yeri, giri kaps, giri. 3. giri creti, giri. f. bylemek. giri snav. giri creti. f. (--ped, --ping) tuzaa drmek, yakalamak. f. yalvarmak. i. yalvarma, yalvar, yakar. i. 1. giri, giri izni, giri hakk. 2. ba yemek. 3. ng. balkla ba yemek arasnda yenilen yemek. f. salam bir ekilde yerletirmek. i., ask. siper. i. antrepo. i. giriimci, mteebbis. f. emanet etmek. i. 1. giri, girme. 2. giri, giri yeri, antre. 3. kayt. i. giri, giri yeri. f. (bitki, ylan v.b.) (bir eyin) etrafna dolanmak. (around) bir eyi (baka bir eye) dolamak. f. saymak, birer birer saymak/sylemek. f. telaffuz etmek. f. sarmak; kuatmak, rtmek. i. zarf, mektup zarf.

enviable envious environment environmental environmentalism environmentalist environs envisage envision envoy envy enzyme epaulet epaulette ephemeral epic epicenter epidemic epidermis epigram epilepsy epileptic epilog epilogue Epiphany episcopal episode episodic Epistle epistle epitaph epithet epitome epoch Epsom salts equable equal equal equal sign equalise equality equalize equanimity equate equation equator Equatorial equatorial Equatorial Guinea Equatorial Guinean

s. gpta edilecek. s. kskan. i. evre, muhit. s. evresel. i. evrecilik. i. evreci. i., o. dolay, civar. f. kafasnda canlandrmak, tasavvur etmek. f. kafasnda canlandrmak, tasavvur etmek. i. 1. delege, temsilci. 2. diplomat; eli. i. 1. kskanlk, haset. 2. gpta. f. 1. kskanmak. 2. gpta etmek. i., biyokim. enzim. i. apolet. i., bak. epaulet. s. ok ksa sren; ok ksa mrl; gelip geici. s. epik, destans. i. epik, destan. i., jeol. depremin merkezi, deprem zei. s. salgn, salgnlam. i. salgn: flu epidemic grip salgn. i. epiderm. i. nkte, nkteli sz. i., tb. sara. i. saral. s. 1. sara hastalna zg. 2. saral. i. sonsz, epilog. i., ng., bak. epilog. i., Hrist. 6 Ocakta kutlanan bir yortu. s. 1. piskoposlara ait. 2. piskoposlarca ynetilen. i. 1. edeb. (olaylar zincirinde) olay, epizot. 2. radyo, TV (dizide) blm. epizodik. s., edeb. i., Hrist. (Yeni Ahitte yer alan) mektup. i. mektup. i. mezar kitabesi. i. (vc veya hakaret edici) sz, laf. i. i. devir, a. ngiliz tuzu. s. 1. sakin, rahat, kolayca kzmayan. 2. lman (iklim). s. 1. eit. 2. ayn dzeyde. i. eit. f. 1. eit olmak: Two plus two equals four. ki art iki eit drt. 2. ayn dzeyde olmak, emsali olmak: No one equals her. Emsali eit iareti (=). yok. f., ng., bak. equalize. i. eitlik. f. eitlemek. i. itidal, lm, temkin. f. ile eit saymak. i. denklem. i. ekvator. s. s. ekvatoral. Ekvator Ginesi. i. Ekvator Gineli. s. 1. Ekvator Ginesi, Ekvator Ginesine zg. 2. Ekvator Gineli.

equestrian equidistant equilateral equilibrium equinox equip equipment equitable equity equivalence equivalent equivocal equivocate era eradicate erase eraser erasure ere ere long ere now erect erection Eritrea Eritrean ermine erode erosion erosive erotic eroticism err errand errand boy erratic erroneous error erudite erudition erupt eruption escalate escalator escapade escape escape from s.o.s grasp escapist eschew escort escort

s. 1. binicilie ait. 2. atl (heykel/portre): an equestrian statue of Napoleon Napolyonun atl heykeli. s. eit uzaklkta, ayn mesafede olan. s. ekenar: equilateral triangle. ekenar gen. i. denge, muvazene. i., gkb. ekinoks, lm, gn tn eitlii. f. (--ped, --ping) donatmak. i. 1. donatm. 2. gereler. s. adil, adaletli. i. 1. adalet. 2. tic. zsermaye. 3. muh. net varlk. i. eitlik. s. s. kaamakl; iki anlama gelebilen. f. kaamakl konumak; ne evet ne de hayr demek. i. devir, a. f. 1. kknden skp atmak. 2. yok etmek. f. 1. silmek. 2. gidermek, yok etmek. i. silgi. i. silinmi yer; silinti. edat, ba., iir evvel, nce. ok gemeden. bundan nce. s. 1. dimdik, ayakta duran, ayaa kalkm. 2. dik, dikilmi, dikelmi. f. 1.direk v.b.ni) dikme. 2. kurma; yapma; ina etme. i. 1. (heykel, (heykel, direk, v.b.ni) dikmek. 2. kurmak; yapmak; ina etmek. 3.Eritrea, Eritre. i. penisin sertlemesi. i. Eritreal. s. 1. Eritrea, Eritreaya zg. 2. Eritreal. i. (o. --s/er.mine) ermin, as. f., jeol. andrmak; anmak. i., jeol. erozyon, anma; andrma. s. andrc. s. erotik. i. erotizm. f. hata etmek. i. ayak ii. ayak ilerine bakan kimse, ayak. s. istikrarsz, dengesiz, birden deiiveren. s. yanl, hatal. i. hata, yanl, yanllk. s. ok bilgili, bilgin, lim. i. bilginlik, limlik. f. 1. (yanarda) pskrmek. 2. patlak vermek. i. 1. (yanarda) pskrme. 2. tb. dknt. 3. patlak verme. f. 1. (fiyat v.b.ni) ykseltmek; ykselmek. 2. (sava, anlamazlk v.b.ni) kztrmak; kzmak. i. yryen merdiven. i. macera. i. ka, kama, firar. f. 1. kamak, firar etmek. 2. kurtulmak, paay kurtarmak; atlatmak. 3. gznden kamak; aklndan birinin penesinden kurtulmak. kmak. s. insana gndelik hayat ve dertlerini unutturan ok srkleyici (roman/film). f. -den saknmak, -den kanmak. i. 1. kavalye. 2. (koruma/gzetim iin) elik eden; elik edenler. f. 1. kavalyelik etmek. 2. (korumak/gzetmek amacyla) elik etmek.

escort vessel escutcheon Eskimo Eskimo dog esophagus esoteric especial especially espionage esplanade espousal espouse espresso esprit esprit de corps Esq Esquire essay essay essence essence/spirit of peppermint essential essentially establish establishment estate estate agent estate car esteem esthete esthetic estimable estimate estimation estival Estonia Estonian estrange estranged estuary et cetera etc etch etch a design on etching eternal eternally eternity ether ethereal

refakat gemisi. i. armal kalkan. i. 1. Eskimo. 2. Eskimoca, Eskimo dili. s. 1. Eskimo. 2. Eskimoca. Eskimo kpei. i., anat. yemek borusu. s. 1. ancak ufak bir grupa bilinen; ufak bir gruba zg; batni, irek. 2. anlalmas zor. 3. nadir; olaand. 4. gizli inanlar s. zel, hususi. olan. z. zellikle, bilhassa. i. casusluk. i. gezi, gezinti yeri; kordon. i. destekleme. f. desteklemek. i. ekspreso kahve, ekspreso. i. (bir grup iindeki) birlik ruhu. ks. Esquire. i., ng., mektup zarf zerine isim ve soyadndan sonra ksaltlarak yazlan ve bay anlamna gelen bir unvan: i. 1. deneme (bir dzyaz tr). 2. deneme, yapmaya kalkma. Marmaduke Wigglesworth, Esq. f. denemek, yapmaya kalkmak. i. 1. z, asl. 2. esans, tr. naneruhu. s. 1. asl, esas, temel, ana. 2. gerekli, zaruri. i. esas, temel. z. aslnda. f. 1. kurmak. 2. saptamak, tespit etmek. i. 1. kurum, kurulu, messese. 2. kurma; kurulu. 3. tespit etme; tespit edilme. i. 1. huk. tereke, brakt. 2. malikne. ng. emlak. ng. steyn. f. -e sayg duymak. i. sayg, itibar. i., bak. aesthete. s., i., bak. aesthetic. s. saygdeer, itibarl. f. (estmeyt) 1. tahmin etmek, kestirmek. 2. (kymetini) takdir etmek, deerlendirmek. i. (estmt) 1. tahmin, kestirme. 2. i. (birisi hakkndaki) fikir, dnce: in my estimation benim takdir, deerlendirme, deer bime. 3. tahmini hesap. gzmde, bana gre, bence. s., bak. aestival. i. Estonya. i. 1. Estonyal. 2. Este. s. 1. Estonya, Estonyaya zg. 2. Este. 3. Estonyal.soutmak. f. aralarn amak, s. birbirinden ayrlm, ayr yaayan. i., cor. hali. v.s., vesaire, v.b., ve benzeri. ks. et cetera. f. (desen hakketmek iin) (madeni bir yzeyi) asitle oymak. asitle oyarak (madeni bir yzeye) desen hakketmek. i. asitle oyulmu resim. s. ebedi ve ezeli, ba ve sonu olmayan, lmsz. z. ebediyen, daima. i. ebediyet. i., kim. eter, lokmanruhu. s. gksel, semavi.

ethic ethical ethics Ethiopia Ethiopian ethnic ethnography ethnology ethos etiquette etymological etymology EU eucalyptus Eucharist eulogise eulogize eulogy eunuch euphemism euphony Euphrates Eur Eurasia Europe European Eustachian tube evacuate evacuation evade evaluate evaluate s.o./s.t. on his/her/its own merits evaluation evangelical evangelise evangelist evangelize evaporate evaporation evaporator evasion evasive eve even even even if even so even so even though evenhanded

i. ahlak sistemi. s. ahlaki, etik. i. trebilim, ahlak bilimi, etik. i. Etyopya, Etiyopya, Habeistan. i. Etyopyal, Etiyopyal, Habe. s. 1. Etyopya, Habe, Etyopyaya zg. 2. Etyopyal. s. etnik. i. etnografya. i. etnoloji. i. 1. ruh, deerler sistemi. 2. deer ve inanlar sistemi, dnya gr. i. grg kurallar, adabmuaeret. s. etimolojik, kkenbilimsel. i. etimoloji, kkenbilim. ks. the European Union. i. okalipts. i. f., ng., bak. eulogize. f. vmek. i. vg; methiye. i. hadm. i. rtmece, edebi kelam. i. ses ahengi. i. ks. Europe, European. i. Avrasya. i. Avrupa. i. Avrupal. s. Avrupa, Avrupaya zg; Avrupai. anat. staki borusu. f. 1. (insanlar) (bir yerden) almak, gtrmek; (bir yeri) boaltmak. 2. (barsaklar) alma; (bir yeri) boaltma, boaltm. i. 1. (insanlar) (bir yerden) boaltmak. 2. 1. -den kurtulmak. 2. (birboaltm. f. (barsaklar) boaltma, bahaneyle) kendini (bir ykmllkten) kurtarmak. 3. (birinin sorusuna, birine) cevap f. deerlendirmek. vermekten kamak; (bir ite) yan izmek. birini/bir eyi kendi yeteneklerine/zelliklerine gre deerlendirmek. i. deerlendirme. s. 1. son derece Protestanca (bir reti, yaklam v.b.). 2. ncil inng., bak. evangelize. ncilde bulunan; ncile ait. 3. f., mesajna uyan/sadk; hararetli, ateli. i. baz Protestan ilkelerine ok nem veren/ok i. 1. ateli vaazlar veren gezici Protestan. 2. ncilin mesajn bal kimse. yaymaya mesajn bildirmek/retmek/yaymak. f. ncilin alan kimse. 3. belirli bir mesaj yaymaya alan kimse. f. buharlatrmak; buharlamak. i. buharlama; buharlatrma. i. evaporatr, buharlatrc. i. 1. (bir bahaneyle) kendini bir ykmllkten kurtarma. 2. -den kurtulma. s. kaamakl; cevap vermekten kaan; (bir ite) yan izen. i. 1. akam. 2. arife gecesi. 3. arife. s. 1. dz, engebesiz. 2. bir dzeyde. 3. ift (say); tam (say). 4. temkinli. bile. z. hatta, f. dzletirmek; dzlemek, tesviye etmek. olsa bile. yine de, gene de. yine de, gene de: That book contains some mistakes. Even so, ramen, worthhalde: Even though he studied hard, he Olsun, -e its still -dii buying. O kitapta baz yanllar var. couldn yine de the exam. ok alt halde snav veremedi. almaya deer. t tarafsz, yansz. s. pass

evening evening dress evening paper event even-tempered eventful eventual eventuality eventually eventuate ever ever after ever changing evergreen everlasting evermore every every few days every four days every inch every jot and tittle every man jack every now and then/every now and again every once in a while every one every other day every other day every other day every other person every single every so often every which way everybody everybody else everyday Everyman everyone everything everywhere evict eviction evidence evident evil evil eye evildoer evil-minded evince evocative evoke

i. akam. 1. gece elbisesi, tuvalet. 2. smokin; frak. akam gazetesi. i. olay, vaka, hadise. s. itidalli, itidal sahibi. s. olayl, hadiseli. s. er ge olan, en sonunda olan, nihai. i. ihtimal. z. sonunda, nihayet; er ge. f. 1. meydana gelmek, olmak. 2. in ile sonulanmak, ile son bulmak. z. hi: Have you ever been to Eyp? Hi Eype gittin mi? ondan sonra, hep: They lived happily ever after. Ondan sonra hep mutlu yaadlar. daima deien. s., i. yapran dkmeyen, her dem taze (aa/al). s. 1. srekli, sonsuz. 2. ok dayankl. 3. kr olas: You and your everlasting typewriter! Sen ve senin kr olas daktilon! z. daima, ebediyen, ilelebet. s. her, her bir. birka gnde bir. drt gnde bir. tepeden trnaa. en ufak her ey: Shes particular about every jot and tittle. En ufak noktaya dikkat eder. herkes. ara sra, arada bir. arada bir. her biri. gn ar, iki gnde bir. iki gnde bir, gnar. gnar. her iki kiiden biri. her: She remembers every single mistake they made. Yaptklar her hatay hatrlyor. ara sra, arada srada. k. dili her yne, her tarafa. zam. herkes. bakalar, brleri. i. her gn. s. her gnk. i. herhangi bir kimse, sokaktaki adam. zam. herkes. zam. her ey. z. her yer; her yerde; her yere. f., huk. tahliye ettirmek. i., huk. tahliye ettirme. i. kant, delil. f. gstermek, aa vurmak. s. ak, belli. i. er, ktlk. s. ok kt, erir. kem gz, nazar. i. ktlk eden kimse, erir. s. kt niyetli. f. gstermek. s. (of) (birtakm eyleri) akla getiren; birtakm armlar yapan. getirmek, artrmak. f. aklna

evolution evolutionary evolutionism evolutionist evolve ewe ewer ex exacerbate exact exact exacting exactitude exactly exactness exaggerate exaggerated exaggeration exalt exaltation exalted exam examination examine examiner example exasperate exasperation excavate excavation excavator exceed exceedingly excel Excellence excellence Excellency excellent except except except for excepting exception exceptional excerpt excess excessive excessively exchange exchange

i. evrim. s. evrimsel. i. evrimcilik. i. evrimci. f. yava yava gelitirmek; yava yava gelimek. i. dii koyun, marya. i. ibrik. ks. examination, example, except. f. daha kt bir duruma sokmak, (kt durumdaki bir eyi) artrmak. s. 1. tam, kesin. 2. hatasz, doru (bir ey). f. zorla/tehditle almak; koparmak. s. titizlik isteyen (bir i); iin titizlikle yaplmasn isteyen (kimse). i. eksiksizlik, kusursuzluk, kesinlik. z. tam, tamamen, aynen. i. eksiksizlik, kusursuzluk, kesinlik. f. abartmak, mbalaa etmek. s. abartlm, abartl, mbalaal. i. abartma, abart, mbalaa. f. yceltmek. i. 1. yceltme. 2. cokunluk; vecit. s. yce, ulu. i., k. dili snav, imtihan. i. 1. snav, imtihan. 2. huk. sorgu. f. 1. dikkatle gzden geirmek. 2. incelemek, tetkik etmek. 3. muayene etmek. kimse. 2. huk. ekmek. i. 1. imtihan eden4. huk. sorguyasorguya eken kimse. i. rnek, misal. f. ileden karmak, ok kzdrmak. i. kzgnlk. f. 1. kaz yapmak, hafriyat yapmak. 2. kazyp ortaya karmak. i. 1. kaz. 2. kaz yeri. i. ekskavatr, kaz makinesi. f. gemek, amak. z. fazlasyla, ok, son derece. f. (--led, --ling) -den stn olmak. i., bak. Excellency. i. stnlk. i. Ekselans: His Excellency Ekselanslar. Your Excellency Ekselans.mkemmel. s. stn, f. -in dnda tutmak: He excepted Harun from this. Harunu bunun dnda tuttu. edat -den baka, hari, dnda. ba. 1. -den baka: He can do everything exceptbe there, exceptince konumaktan baka 1. olmasayd: Id speak Chinese. for this. Bu olmasayd orada her eyi yapabilir. 2. ancak: Hed come, except hes sick. olacaktm.baka, hari, dnda. Everyone was there except edat -den 2. dnda, -den baka: Gelirdi, ancak hasta. herkes hazrd. for him. Onun dnda i. istisna. s. 1. olaanst. 2. ok iyi. i. (bir kitaptan/yazdan) seilmi para, pasaj. i. arlk, ifrat, fazlalk. s. fazla, ziyade, artan. s. fazla, ar. z. ar olarak, ziyadesiyle. i. 1. dei toku, trampa, deitirme. 2. borsa; kambiyo. 3. telefon santral. f. dei toku etmek, trampa etmek, deitirmek.

exchange blows exchange rate exchange shots exchangeable exchequer excise excise excitable excite excited excitedly excitement exciting exclaim exclamation exclamation point/mark exclude exclusion exclusive excommunicate excommunication excrement excrete excretion excruciating excursion excursion ticket excusable excuse excuse excuse from Excuse me. excuse o.s. execute execution executioner executive executive committee executive power executor executory exemplar exemplary exemplify exempt exemption exercise exert exert o.s. exertion

yumruklamak. dviz kuru. karlkl olarak birer el silah atmak. s. deitirilebilir. i. i., tic. tketim vergisi. f. kesmek, kesip karmak. s. kolay heyecanlanan; kolay telaa kaplr. f. 1. heyecanlandrmak; telaa vermek. 2. kkrtmak, tahrik etmek. 3. (bir s. heyecanl. duygu/tepki) uyandrmak. z. heyecanla. i. heyecan. s. heyecan verici. f. 1. lk atmak. 2. ... diye barmak. i. nlem. nlem iareti (!). f. (from) -in dnda brakmak. i. (from) (bir eyin) dnda braklma; (bir eyin) dnda brakma. zel seilmi baz kiilere ak olan. s. ancak f. kiliseden aforoz etmek. i. aforoz. i. dk. f. (vcuttan) karmak. i. 1. salg, ifrazat. 2. salglama. s. dayanlmaz derecede ac veren. i. gezinti, ksa yolculuk. indirimli gidi dn bileti. s. affedilebilir. f. affetmek, mazur grmek. i. zr, mazeret. (birini) (bir eyi yapmaktan) muaf tutmak. zr dilerim./Affedersiniz./Beni balayn. izin istemek. f. 1. idam etmek. 2. uygulamak, yerine getirmek; (bir yargy) infazidam, idamn infaz. 2. uygulama, yerine getirme; infaz. 3. i. 1. etmek. 3. (manevra/hareket) yapmak. (manevra/hareket) yapma. i. cellat. i. ynetici, idareci. s. 1. yneticiye ait. 2. ynetimsel, idari. yrtme kurulu. yrtme yetkisi. i. icra eden. s. icrai. i. rnek. s. rnek niteliinde olan, rnek. f. 1. -e rnek olmak. 2. -i rnekle gstermek. s. i. muafiyet, baklk. i. 1. uygulama, yerine getirme, kullanma. 2. altrma. 3. egzersiz. f. 1. uygulamak, yerine getirmek, kullanmak. 2. f. (g) kullanmak, (gayret) sarfetmek. hareket ettirmek, altrmak. 3. egzersiz yapmak. abalamak, uramak, gayret sarfetmek. i. gayret, aba, emek.

exhale exhaust exhaust exhaust pipe exhausted exhaustion exhaustive exhibit exhibition exhilarate exhilaration exhort exhortation exhume exile exist existence existential existentialism existentialist exit exodus exonerate exorbitant exorcise exotic exp expand expanse expansion expansive expat expatriate expect expect the worst expectancy expectant expectant mother expectation expedience expedient expedite expedition expel expend expenditure expense expense account expensive experience

f. 1. nefes vermek. 2. (egzoz, duman v.b.ni) karmak. i. egzoz, egzoz duman. f. 1. tketmek, bitirmek. 2. btn kuvvetini tketmek, ok yormak. egzoz borusu. s. 1. tkenmi. 2. yorgun, bitkin. i. 1. yorgunluk, bitkinlik. 2. tketme; tkenme. s. geni kapsaml ve ayrntl. i. sergi. f. 1. sergilemek. 2. (bir duygu veya nitelii) gstermek. 3.1. sergi. 2. (bir duygubelge/kant) ibraz etmek.3. huk. (dava i. huk. (dava srasnda veya nitelii) gsterme. srasnda belge/kant) ibraz etme. f. ok neelendirip zindeletirmek, ok keyiflendirmek. i. nee ve zindelik. f. tevik etmek. i. 1. tevik etme. 2. tevik edici sz. f. mezardan karmak. i. 1. srgn. 2. srgn edilen kimse. f. srgne gndermek. f. var olmak, mevcut olmak. i. 1. varlk, varolu. 2. hayat, yaam. s., fels. varolusal. i., fels. varoluuluk, egzistansiyalizm. i., s., fels. varoluu, egzistansiyalist. i. 1. k. 2. k kaps, k. f. kmak, gitmek. i. k. f. beraat ettirmek, aklamak, temize karmak. s. ar yksek, fahi (fiyat). f. (cin, kt ruh v.b.ni) dualarla defetmek. s. egzotik, yabancl. ks. export, express. f. 1. geniletmek; genilemek; bytmek; bymek. 2. fiz. genlemek; genletirmek. i. 1. geni alan. 2. enginlik. i. 1. geniletme; genileme; bytme; byme. 2. fiz. genleme; genletirme. s. 1. engin, geni. 2. genileyen, alan. 3. samimi, iten. i., ng., k. dili, bak. expatriate. i. kendi vatanndan baka bir lkede yaayan kimse. f. 1. beklemek. 2. dnmek; zannetmek, sanmak. 3. (birinden) (bir kt ihtimalin gerekleeceini ummak. me to carry out en eyin yaplmasn) beklemek: He expects the garbage. Benden pleri dar karmam bekliyor. i. 1. mit, umut. 2. beklenti, beklenen ey. s. mitle bekleyen. hamile kadn. i. beklenti. i. (belki doru olmayan fakat) elverili bir areye bavurma. s. (belki doru olmayan fakat) elverili (bir are). i. (belki doru olmayan fakat) elverili bir are. f. hzlandrmak, kolaylatrmak. i. (zel bir amala yaplan) uzun yolculuk. f. (--led, --ling) 1. kovmak, karmak, atmak. 2. snrd etmek. f. sarfetmek, harcamak. i. masraf, harcama, gider. i. masraf. gider hesab; masraf hesab. s. pahal, masrafl. i. deneyim, tecrbe. f. (bizzat) yaamak, bandan gemek; (sknt, ac v.b.ni) ekmek.

experienced experiment experimental expert expertise expiration expire expiry explain explain away explain o.s. explanation explanatory explicable explicate explicit explicitly explode exploit exploit exploitation exploiter exploration explore explorer explosion explosion of laughter explosive exponent exponential export export export duty export license exportation exporter expose expos exposition exposure exposure meter exposure time expound express express express delivery express in other terms express o.s. express ones sympathy express ones thanks

s. deneyimli, tecrbeli. i. deney, tecrbe, deneme. f. deney yapmak. s. deneysel. s. usta. i. uzman; eksper, bilirkii. i. (belirli bir alandaki) bilgi, uzmanlk. i. srenin dolmas; sona erme, biti. f. 1. (sre) dolmak; sresi dolmak; sona ermek. 2. lmek, son nefesini vermek. sona erme, biti. i. srenin dolmas; f. anlatmak, aklamak, izah etmek; aklamada bulunmak, izahat vermek. (bahane ne srerek bir eyi) mazur/makul gstermek. 1. kendisinin ne demek istediini anlatmak. 2. kendisinin niye yle davrandn izahat. i. aklama, izah; anlatmak. s. aklayc. s. aklanabilir, anlatlabilir. f. (ayrntl bir ekilde) aklamada bulunmak, izahat vermek. s. ak, sarih. z. aka, ak bir ekilde. f. 1. patlatmak; patlamak. 2. yanl olduunu gstermek, rtmek. i. kahramanlk, kahramanca davran. f. smrmek, istismar etmek, (kendi kar iin) kullanmak. i. kendi karna kullanma, smrme, smr, istismar. i. smren, smrc. i. 1. (keifte bulunmak amacyla) (bir blgeyi) dolama. 2. (bir konuyu) aratrma, inceleme. f. 1. (keifte bulunmak amacyla) (bir blgeyi) dolamak. 2. (bir konuyu) aratrmak, incelemek. i. (keifte bulunmak amacyla) (bir blgeyi) dolaan kimse. i. patlama, infilak. kahkaha tufan. s. 1. patlayc. 2. hakknda iddetli tartmalar yaplan (konu), iddetli tartmalara yol aabilen (konu). i. 1. savunucu, taraftar. 2. mat. st, s. i. patlayc madde, patlayc. s., mat. stel. f. ihra etmek, (mal) yurtdna satmak; darya mal gndermek, ihracat yapmak. i. 1. ihracatlk. 2. ihra mal. ihracat vergisi. ihracat lisans. i. ihra etme, dsatm, ihracat. i. ihracat. f. 1. maruz brakmak, etkisine ak brakmak. 2. sergilemek, tehir etmek, herkese duyurmak. 3. (sat iin) sergilemek. 4. i. gizli ileri aa vuran makale/kitap. foto. (filmi) klamak, pozlandrmak. i. sergi, fuar. i. 1. maruz brakma, etkisine ak brakma; maruz kalma.The housepozometre. foto. has a southern exposure. Evin cephesi gneye bakyor. 2. sergileme, herkese duyurma. 3. foto. klama, pozlandrma, foto. klama sresi, pozlandrma sresi, poz sresi. ekspozisyon. f. aklamak, izah etmek, yorumlamak. s. 1. ak, belli. 2. zel. 3. tam, tpk. 4. ekspres (tat). 5. ng. ekspres, zel ulak, acele. z. ekspresle. i. 1. ekspres tren. 2. ng. f. ifade etmek, da vurmak, anlatmak, beyan etmek. acele posta. f. (mektubu) ekspresle gndermek. ng. acele posta. baka szlerle anlatmak. maksadn anlatmak, meramn ifade etmek. 1. for (gr/fikri) anlayp paylamak. 2. to (birine) taziyede bulunmak; (birinin) acsn paylatn belirtmek. (to) (birine) minnettar/mteekkir olduunu belirtmek, kranlarn ifade etmek.

expression expressionless expressive expressly expressway expropriate expropriation expulsion expunge expurgate exquisite extant extemporaneous extemporaneously extempore extend extended order extension extension cord extensive extent extenuate exterior exterior angle exterminate external external affairs externals extinct extinct volcano extinguish extinguisher extirpate extol extoll extort extortion extortionate extortioner extortionist extra extraextract extract extraction extracurricular extradite extradition extraneous extraordinarily

i. 1. deyim, tabir. 2. (yzdeki) ifade. 3. ifade, anlatm, davurum.anlamsz, manasz. s. ifadesiz, 4. mat., man. deyim, ifade. s. anlaml, manal. z. 1. aka. 2. zellikle, bilhassa. i. otoyol, ekspres yol. f. istimlak etmek, kamulatrmak. i. istimlak, kamulatrma. i. kovma, ihra etme; kovulma, ihra edilme. f. karmak, silmek. f. (bir kitap, oyun v.b.nin) mstehcen/sakncal blmlerini karmak. mkemmel, sper. 2. ok byk (ac/mutluluk). 3. s. 1. stn, ince bir gzellie sahip. s. mevcut. s. doalamayla sylenen/yaplan. z. doalamayla, doatan, irticalen. z. doalamayla, doatan, irticalen. s. doalamayla sylenen/yaplan. f. 1. uzatmak. 2. uzamak, srmek. 3. (yardm, kredi v.b.) vermek. ask. dank dzen. i. 1. uzatma. 2. uzama. 3. (yardm, kredi v.b.) verme. 4. paralel telefon, paralel. uzatma kordonu. uzatma kablosu, s. geni, byk, kapsaml. i. boyut. f. extenuating circumstances huk. hafifletici sebepler. s. d, harici, zahiri. i. d taraf, d, hari. d a. f. yok etmek, imha etmek. s. 1. d, harici. 2. yzeysel. dileri. i., o. s. nesli tkenmi. snm yanarda. f. sndrmek. i. yangn sndrme aleti. f. 1. skp atmak, kkn kazmak. 2. kknden skmek. f. (--led, --ling) vmek. f., bak. extol. f. (para) szdrmak, (hara) almak; zorla almak. i. para szdrma, haraca kesme; zorla alma. s. 1. ok fazla, fahi (fiyat). 2. para szdran, insan haraca kesen. i. hara; zorla alan kimse. i., bak. extortioner. s. 1. fazla: Do you have an extra pencil? Fazla kalemin var m? 2. ok ok, fevkalade: Work extra hard! ok ok al! i. 1. ek nek dnda: extramarital evlilikd. crete tabi ey. 2. figran. 3. gazet. zel bask. i. 1. zet. 2. z, ruh; esans. f. 1. karmak. 2. syletmek, itiraf ettirmek. 3. (bilgi) almak; (para) koparmak. 4. (zn/suyunu) karmak. 5. semek; (bir i. 1. karma. 2. (di) ekme. 3. z. kitap v.b.nden bir para) almak. s. ders program dnda kalan. f. (to) (suluyu) (su iledii lkeye) iade etmek/ettirmek. i. sulularn iadesi. s. 1. konu d. 2. yabanc (madde/cisim). z. fevkalade, olaanst: extraordinarily beautiful fevkalade gzel.

extraordinary extrapolation extravagance extravagant extravagantly extreme extreme case extreme point extremely extremes extremist extremity extricate extroversion extrovert extrude exuberance exuberant exudation exude exult exultation eye eye eye shadow eyeball eyebrow eyebrow pencil eye-catching eyeful eyeglasses eyelash eyelid eyeliner eye-opener eyesight eyesocket eyestrain eyewash eyewitness F F f F, f fable fabric fabricate fabrication fabricator fabulous

s. olaanst, fevkalade. i., mat. ddeerbiim, ekstrapolasyon. i. 1. israf, savurganlk. 2. arlk, fazlalk; abart. s. 1. savurgan, msrif. 2. ar, fazla; abartl. z. 1. har vurup harman savurarak, msrife. 2. ar. s. 1. uta olan. 2. ar, ok. i. u, snr. olaanst bir rnek. mat. at noktas, ekstrem nokta. z. ar derecede. i.1. ar ular; ar. 2. mat. dlar. i. ifrata kaan kimse. i. u, snr. the extremities eller ve ayaklar. f. kurtarmak, karmak. i., ruhb. dadnklk. i., ruhb. dadnk kimse. s. dadnk. f. 1. uzatmak. 2. karmak; kmak. i. 1. canllk ve neelilik. 2. (bitkilerde) grlk. s. 1. ok canl ve neeli. 2. gr (bitkiler). i. dar szan ey, sznt. f. szmak. f. (bir zaferden sonra) ok sevinmek. i. sevinme. i. gz. f. bakmak, szmek. far, gz far. i., anat. gzyuvar, gz yuvarla, gz kresi. i. ka. ka kalemi. s. gzalc, alml. i., k. dili 1. gz alc ey. 2. gzel kz. i. gzlk. i. kirpik. i. gzkapa. i. gz kalemi. i. aydnlatc/artc olay/haber. i. grme duyusu, gr. i., anat. gzyuvas, gzevi, gz ukuru. i. gz yorgunluu. i. gz banyosu. i. grg tan. ks. Fahrenheit. ks. February, Fellow, France, Friday. ks. feminine, fine, fluid, folio, following, frequency. i. 1. F, ngiliz alfabesinin altnc harfi. 2. mz. fa notas. i. masal, fabl. i. 1. kuma, bez, dokuma. 2. yap, bnye, doku. f. 1. uydurmak, yalan sylemek. 2. imal etmek, yapmak, retmek. i. 1. uydurmasyon, yalan. 2. imal, yapm, retim. i. 1. imalat. 2. uydurmac, yalanc. s. 1. harika, sper, ok gzel, enfes. 2. inanlmaz, olaanst. 3. efsanevi.

fabulously face face face down face the issue face the music face to face face up to face value facedown face-saving facet facetious facial facile facilitate facility facsimile fact fact-finding faction factional factionalism factious factitious factor factor cost factory factual faculty faade fad fade fade away fade in fade out fade-in fade-out faecal faeces fag fag s.o. out fagot Fahrenheit faience fail failing failing failing that failure

z., k. dili inanlmaz derecede, sper. i. 1. yz, surat, ehre, sima. 2. n yz, cephe. 3. mad. aln, ayna. 4. geom. yz. 5. (saatte) mine, kadran. 3. (bir duruma) f. 1. karlamak. 2. karsnda olmak/durmak. dayanmak, tahamml etmek. 4. kaplamak, astarlamak. 5. (karsndakini) sindirmek. (tan) yzn yontup dzeltmek. 6. -e bakmak, -e dnmek. bir durumu olduu gibi kabul edip ona gre davranmak. argo kendisini eletirecek/cezalandracak insanlarn nne kmak. yz yze. -i cesaretle karlamak. tic. nominal deer, itibari deer. z. yzst, yzkoyun. s. vaziyeti kurtaran. i. faseta, faeta. s. akac. s. yze ait. i. yz masaj. s. kolay. f. kolaylatrmak. i. 1. kolaylk. 2. yetenek. 3. (zel bir) hizmet, servis. 4. (zel bir hizmet iin yaplm) tesis, yer. i. 1. tpkbasm, faksimile, kopya. 2. faks. i. gerek. s. kant toplayan. i. hizip, grup. s. 1. hizipi. 2. hizipler aras. i. hizipilik. s. kavgac. s. sahte, uydurma. i. 1. faktr, etken, etmen. 2. mat. arpan; tamblen. f., mat. arpanlara fiyat. tic. faktr ayrmak. i. fabrika. s. gereklere dayanan. i. 1. yeti; duyu, duyum; yetenek, kabiliyet. 2. (bir retim kurumundaki) tm yz, n cephe. 2. (gerei maskeleyen bir) i. 1. (yaplarda) n retim personeli; (bir okulun) retmen kadrosu; (bir niversitenin) retim yeleri. 3. faklte: the d grn. i. geici bir moda/heves. Faculty of Law Hukuk Fakltesi. f. solmak, rengi atmak; soldurmak. yava yava yok olmak. sin., TV almak. sin., TV kararmak. i., sin., TV alma. i., sin., TV kararma. s., ng., bak. fecal. i., ng., bak. feces. f. (--ged, --ging) birini ok yormak, birinin turusunu karmak. i. al rp demeti. i., s. fahrenhayt. i. fayans, ini. f. 1. baaramamak; becerememek. He failed to come. Gelmedi. 2.kusur, zaaf. 3. kuvveti kesilmek, gten dmek. 4. snfta i. iflas etmek. kalmak; snfta brakmak. 5. snavda kalmak; snavda brakmak. edat olmad takdirde. 6. boa karmak, brakmak, midini krmak. 7. ihmal etmek, aksi takdirde. yapmamak. 8. (ekinler) rn vermemek. i. 1. baarszlk; beceremeyi; fiyasko. 2. ihmal, yapmay. 3. iflas. 4. mesleinde/i hayatnda hi baar gsteremeyen kimse. 5. arza: power failure elektrik arzas.

faint fainthearted faintness fair fair fair and square fair game fair to middling fair wind fairground fairly fairness fairy fairy tale fait accompli faith faithful faithful to his word faithfulness faithless fake faker falcon fall fall fall asleep fall asleep fall away fall back fall back on fall back upon fall behind fall by the wayside fall down fall down fall down in a fit fall flat fall for fall foul of fall guy fall ill fall in fall in battle fall in love fall into a trap fall into disfavor fall into disrepute fall into disuse fall into error fall into the clutches of

s. 1. donuk, belirsiz, zayf. 2. baygn. i. baygnlk, baylma. f. baylmak. ekingen. s. yreksiz; i. baygnlk, baylma. i. fuar. s. 1. adaletli, adil. 2. kurallara uygun. 3. fena olmayan, olduka iyi. 4. gzel, ak ve gneli (hava). 5. temiz (kopya). 6. sarn; drst bir ekilde, drste. ak tenli. 7. gzel, alml. kolaylkla eletirilebilecek veya alay konusu olabilecek kimse/durum. k. dili fena olmayan. fair-weather friend iyi gn dostu. uygun rzgr. i. (akta olan) fuar yeri, fuar alan. z. 1. adaletli/adil bir ekilde. 2. olduka: fairly big olduka byk. 3. deta: He fairly flew down the sarnlk; ak tenlilik. i. 1. adaletlilik. 2. kurallara uygunluk. 3. stairs. Merdivenlerden deta uarak indi. 4.1. peri. 2.almllk. i. gzellik, argo homoseksel erkek, ibne. s. 1. peri gibi. 2. perilere ait. peri masal. i. oldubitti, olupbitti, emrivaki. i. 1. inan; itikat; iman. 2. din. 3. gven, itimat. s. sadk, vefakr. szne sadk. i. sadakat, vefakrlk. s. vefasz, sadk olmayan, sadakatsiz. s. uydurma, sahte. f. uydurmak. i. 1. sahte bir ey. 2. kt, aldatc. i. kt, sahtekr, dolandrc. i. ahin; doan. f. (fell, fall.en) 1. dmek. 2. dklmek. 3. yamak. 4. kmek. 5.1. d, dme. 2. kme. 3. ya. 4. (fiyat, talep, s v.b. i. kapanmak. 6. (kale) zaptolunmak, dmek. nde) d. 5. sonbahar, gz. 6. gre d. uykuya dalmak. uykuya dalmak. ekilmek, gerilemek. geri ekilmek. (gvenilecek bir kimseye/yere) bavurmak. (are olarak) -e bavurmak. geri kalmak. k. dili ii brakmak, iten vazgemek. dmek. dmek. fenalk geirerek yere dmek. umulan rabeti hi grmemek. argo 1. aldatlmak. 2. ok beenmek, baylmak. ile atmak. 1. bakasnn cezasn eken kimse. 2. dolandrlan kimse. 3. keriz, enayi. hastalanmak. dizilmek, sraya girmek. ask. savarken lmek. k olmak. tuzaa dmek. gzden dmek. ad ktye kmak. kullanlmaz olmak, braklmak, terkedilmek. hataya dmek. k. dili -in penesine dmek.

fall of man/the Fall fall off fall on fall on ones feet fall out fall over fall over o.s. fall overboard fall prey to fall prostrate fall short fall short fall sick fall through fall through fall to fall upon fall victim to fall/be in love with fallacious fallacy fallen fallen woman fallible falling star fallout fallow fallow fallow deer falls false false pride false step false teeth falsehood falseness falsify falter fame famed familial familiar familiarise familiarity familiarize familiarize o.s. with family family circle family man family name

Hz. dem ve Havvann iledii gnah ve sonular. 1. azalmak, dmek. 2. bozulmak. -e hcum etmek, -e saldrmak. This month the twentieth fell on a Friday. Bu ayn yirmisi cumaya rastlad.syrlmak, baarmak. drt ayann stne dmek, atlatmak, 1. kavga etmek, bozumak. 2. ask. sradan kmak. yklmak. kendini ok istekli gstermek. (gemiden) denize dmek. -e kaplmak, -in tutsa olmak. yzst dmek, yzkoyun kapaklanmak. (of) 1. eksik gelmek. 2. umduu gibi kmamak. (of) yeterli olmamak, yetmemek. hastalanmak. suya dmek, gereklememek. k. dili suya dmek, gerekleememek: The plan fell through. Plan suya dt. balamak; -e balamak, -e koyulmak. yemee/savaa -e saldrmak. -e kurban gitmek. -e k olmak. s. yanl fikirlere dayanan, rk, temelsiz. i. 1. yanl dnce/inan. 2. man. yanltmaca, safsata, mantk kurallarna aykr sav. f., bak. fall. dm kadn, fahie. s. yanlabilir, hataya debilir. akanyldz. His eye fell upon me. Gz bana iliti. His face fell. Surat asld. serpinti. my lot. Benim payma dt. i. radyoaktif It fell to s. nadasa braklm, ekilmemi. s. devety rengi, devety. alageyik, sn. i. alayan, elale. s. 1. sahte. 2. vefasz, gvenilmez. bo gurur. falso, yanl davran. takma diler. i. 1. yalan. 2. yalan syleme. i. sahtelik. f. 1. (hesap, kayt, belge v.b.nde) tahrifat yapmak. 2. (gerekleri) arptmak. azalmak, dmek; gcn/hzn f. 1. tereddt etmek. 2. kaybetmek. 3. sendeleyerek yrmek, sendelemek. 4. (ses) i. n, hret, nam. titremek; titrek bir sesle konumak. s. nl, mehur. s. ailevi, aileye ait. s. 1. iyi bilinen, bildik; iyi tannan, tandk; aina. 2. samimi, teklifsiz. i. iyi arkada. f., ng., bak. familiarize. i. 1. ainalk. 2. samimiyet, teklifsizlik. 3. laubalilik. f. (bir eyi) herkese tantmak. (bir ey) hakknda bilgi edinmek. i. 1. aile; akrabalar; oluk ocuk. 2. bot., zool. familya. aile evresi, aile muhiti. ev bark sahibi, aile babas. soyad.

family name family planning family tree famine famish famous famously fan fan fan fan belt fan blade fan the flames fanatic fanatical fanciful fancy fancy fancy dress ball fancy o.s. fang fanny fantastic fantasy far far afield far and away Far from it. far off faraway farce farcical fare fare fare badly fare well farewell farewell dinner far-famed farfetched far-flung farina farm farm farmer farmhand farmhouse farming farmost farmstead

soyad, aile ad. aile planlamas. ecere, soyaac. i. ktlk, alk. f. s. nl, mehur, tannm. z., k. dili ok iyi. i. 1. yelpaze. 2. vantilatr. 3. yelpaze biimindeki herhangi bir ey. f. (--ned, --ning) yelpazelemek. i., k. dili hayran: Shes one of your fans. Hayranlarnzdandr. baseball fan beysbol merakls. mak. pervane kay. mak. pervane kanad. kkrtmak, krklemek. s., i. fanatik, banaz, mutaassp. s. fanatik, banaz, mutaassp. s. 1. hayalperest. 2. hayali. i. 1. hayal gc. 2. hayal, dlem. s. 1. ok ssl; fantezi. 2. lks.hayal etmek. 2. sanmak, zannetmek, dnmek. 3. -den f. 1. 3. stn kaliteli (gda maddeleri). holanmak. 4. istemek. kyafet balosu. hayallerinde kendini (yle veya byle) grmek. i. 1. (yrtc hayvanlarda) kpekdii. 2. ylann zehirli dii. i., k. dili k, popo. s. 1. harika, sper, enfes. 2. inanlmayacak kadar byk (miktar). 3. akl almaz, akld, gerekd. 4. fantastik,mz. i. 1. fantezi, dlem, snrsz hayal veya hayal gc. 2. hayali, dlemsel. fantezi. uzak; uzaa; uzakta: Hes never journeyed far from z. 1. -den Istanbul. stanbuldan uzaa hi seyahat etmedi. They didnt go konu dnda. far. Uzaa gitmediler. I saw her far in the distance. Ta uzakta (brlerinden) kat kat daha ...: Hes far and away the best. onu grdm. How far is it to Rze from here? Rize buradan ne brlerinden kat kat daha iyi. k. dili Ne mnasebet./Bilakis./Tersine. kadar uzak? 2. ok; fazla; ok fazla: The lights far too dim. Ik ok fazla lo. s. 1. uzak: a far country uzak bir lke. 2. te, br: ok uzak. at 1. uzak.enddalgn (bak). bahenin te ucunda. 3. pol. (bir s. the far 2. of the garden kanadn) ucundaki, ar: He supports the far right. Ar sa i. 1. tiy. fars. 2. samalk, maskaralk. destekliyor. s. gln. i. 1. yol paras, bilet creti. 2. taksi mterisi. 3. yiyecekler, yemekler. f. (birisi) iin kt olmak: He fared badly. Onun iin ktyd. (birisi) iin iyi gitmek. nlem Elveda! i. veda. veda yemei. s. ok mehur. s. gerek pay ok az olan. s. uzaklara yaylm. i. irmik. i. iftlik. f. iftilik yapmak. i. ifti. i. renper, rgat. i. iftlik evi. i. iftilik. s., bak. farthest. i. iftlik ve iindeki binalar.

farmyard far-reaching farsighted fart farther farthermost farthest farthing fascicle fascinate fascinating fascination fascism fascist fashion fashion designer fashion model fashion show fashionable fast fast fast asleep fast color fast food fast lane fastback fasten fasten on/upon fasten the blame on s.o. fastener fastidious fastness fat fat cat fatal fatalism fatalist fatalistic fatality fate fated fateful father Father Father Christmas father-in-law fatherland fatherless fathom fatigue

i. iftlik avlusu, iftlik binalar arasndaki meydan. s. ok kii veya eyi etkileyen. s. 1. ileri grl, ngrl. 2. tb. hipermetrop. i., kaba osuruk. f. osurmak. s. 1. daha uzak. 2. teki, tedeki; daha uzaktaki; daha tedeki; dahaen uzak. 2. en tedeki. s. 1. ilerdeki. s. en uzak. z. en uzakta; en tede; en ilerde; en uzaa. i. eyrek peni (eski bir ngiliz paras). i. fasikl. f. (birinin) ilgisini/merakn ok ekmek. s. ok ilgin, ok enteresan. i. 1. byk merak. 2. cazibe. i. faizm. i., s. faist. i. 1. moda. 2. biim, ekil; tarz. f. yapmak, ekil vermek. modac. manken. defile. s. moda olan, k, revata olan, rabette olan. f. oru tutmak. i. oru. s. 1. hzl, sratli; seri. 2. solmaz, sabit (renk). 3. hzl yaayan, uar. 4. hafifmerep. z. abuk, tez. derin uykuya dalm. solmaz renk. (hamburger, pizza gibi) hazr yiyecekler. fast-food restaurant hazr yiyecek satan lokanta. (otoyolda) srat eridi. i. arka kaportas yatk spor araba. f. 1. balamak; tutturmak; balanmak; tutturulmak. 2. engelle balamak, engellemek. 3. on (gz) (bir yere) kafasna takmak. stnde durmak; -e taklmak; -e saplanmak; -i dikmek. suu birine yklemek, suu birinin stne atmak. i. 1. balayan ey, ba. 2. kopa; tt. s. titiz, zor beenen. i. 1. (kuma boyas iin) sabitlik; sabitlik derecesi. 2. korunak; mahfuz --test) 1. iman; s. (--ter,yer. 3. cra yer. semiz, yal. 2. dolgun; kaln. i. ya. argo zengin adam. s. 1. ldrc; lmcl. 2. vahim. i. fatalizm, kadercilik, yazgclk. i. fatalist, kaderci, yazgc. s. fatalist, kaderci, yazgc. i. 1. (kaza sonucu olan) lm. 2. ldrclk; lmcllk. 3. fatalite. yazg, alnyazs, mukadderat. i. kader, s. kaderde olan. s. vahim. i. baba, peder. i. Peder (papazlara verilen unvan). ng. Noel Baba. i. kaynpeder. i. anavatan, anayurt. s. babasz. i. kula (uzunluk l birimi). f. 1. iskandil etmek. 2. anlamak, kavramak. bitkinlik. f. yormak. i. yorgunluk,

fatten fatty fatty acid fatuity fatuous faucet fault faultless faultlessness faulty fauna faux pas fava fava bean favor favorable favorite favoritism favour fawn fawn fax faze FBI fear fear fear the worst fearful fearless fearlessly fearlessness fearsome feasibility feasibility study feasible feast feat feather feather feather bed feather ones nest featherbrained feathered featherweight feature Feb February fecal feces feckless

f. semirtmek, imanlatmak; semirmek, imanlamak. s. yal. i., aa. iko, dobi. kim. ya asidi. i. hebennekalk, budalalk. s. 1. hebenneka, kendini akll sanan budala. 2. budalaca. i. musluk. i. 1. (birinin karakterinde) kusur, noksan. 2. yanl, kabahat. 3. jeol. krk, fay. 4. tenis servisyanlsz. -de kusur bulmak. s. 1. kusursuz, noksansz. 2. hatas. f. i. 1. noksanszlk. 2. yanlszlk. s. 1. kusurlu, defolu. 2. rk, salam bir temele dayanmayan. o. --s (fnz)/--e (fni) i. fauna, direy. falso, pot. i., bak. broad bean. bak. broad bean. i. 1. beenme, onay; sevgi, sempati. 2. iltimas, kayrma. 3. iyilik,uygun,4. (bir davete katlanlara verilen) ufak hediye. f. 1. s. 1. ltuf. msait. 2. hoa giden, iyi. tarafn tutmak. 2. tercih etmek. 3. benzemek. i. 1. ok sevilen kimse/ey; sevgili, gzde. 2. favori, kazanacana i. kayrclk. inanlan yar. s. en ok sevilen, favori, gzde. i., f., ng., bak. favor. i. alageyik yavrusu; geyik yavrusu. s. sarms kahverengi. f. yaltaklanmak, dalkavukluk etmek. i. 1. faks makinesi, faks. 2. faksla gelen mesaj, faks. f. fakslamak. f., k. dili etkilemek: It didnt faze him at all. Onu hi etkilemedi. ks. the Federal Bureau of Investigation. i. korku. f. korkmak. en kt ihtimalin gereklemesinden korkmak. s. 1. korku veren, korkun. 2. korkak. s. korkusuz, gz pek, ylmaz. z. korkusuzca, ylmadan. i. korkusuzluk. s. dehetli, korkun. i. fizibilite, yaplabilirlik. fizibilite raporu. s. 1. mmkn. 2. yaplabilir, uygulanabilir. i. 1. ziyafet. 2. Hrist. yortu, bayram. f. 1. ziyafette yiyip imek, doyasya yemek. 2. ziyafet vermek. i. (cesaret veya bedensel g isteyen) baar. i. ty. f. ty takmak, kuty ile kaplamak. kuty yatak. k. dili kpn doldurmak. s. ku beyinli. s. tyl. i. tysklet. i. 1. yzdeki organlardan biri. 2. o. yz, sima, ehre; yz hatlar. 3. zellik. 4. asl film. 5. uzun makale. f. 1. -de nemli bir ks. February. rol olmak: This film features Cahide Sonku. Bu filmde Cahide i. ubat. Sonkunun nemli bir rol var. 2. -i n plana karmak, -e arlk s. dkya ait. fashion shows are featuring mink. Tm vermek: All the defilelerde vizona arlk veriliyor. This week our restaurant is i. dk. featuring fried oysters. Lokantamzn bu cansz, zayf. s. 1. beceriksiz, elinden i gelmeyen. 2. haftaki spesiyalitesi istiridye tava. 3. (bir eyin) nemli bir esi olmak: Acorns feature heavily in the diet of squirrels. Sincaplarn beslenmesinde mee palamudu nemli bir yer tutar.

fed federal federalise federalism federalist federalize federate federation fedora fee feeble feeble-minded feebleness feebly feed feed feedback feedbag feeder feeding bottle feel feel feel an affinity for feel at ease feel at home feel bad feel for feel giddy feel in ones bones feel keenly feel like a fish out of water feel like doing feel like o.s. feel low feel no pain feel no pain feel o.s. obliged to feel ones oats feel ones oats feel ones way feel pity for feel queasy feel rotten feel shame feel sick at/about feel small feel suicidal feel up to feel up to par feel woozy

f., bak. feed. s. federal. f., ng., bak. federalize. i., pol. federalizm. i., s. federalist. f. (devletleri) federasyon haline getirmek. f. federasyon haline getirmek. i. federasyon. i. ftr apka, ftr. i. cret; giri creti; doktor creti, vizite. s. zayf, kuvvetsiz. s. geri zekl. i. zayflk, kuvvetsizlik. z. zayf bir ekilde, hafife, kuvvetsizce. f. (fed) 1. yemek vermek. 2. beslemek. 3. yedirmek; on ile beslemek. 4. (hayvan) beslenmek; on yemek, ile beslenmek. i. yem, yemek; yiyecek, gda. i. 1. birinin bir ey hakkndaki dndkleri/izlenimleri. 2. fiz. fidbek, geribesleme, geribildirim. i. yem torbas. i. yemlik, yem kab. biberon. be fed up with argo -den bkm olmak, illallah demek. f. (felt) 1. dokunmak, el srmek; elleri ile yoklamak. 2. hissetmek, duymak: I feel uyandrd) his. 2.hissediyorum. 3. i. 1. (bir eyin dokununca good. Kendimi iyi dokunma. anlamak. 4. ... gibi gelmek: I felt that the sea was endless. (birini) ok ekici bulmak. Deniz sonsuz gibi geldi bana. ii rahat etmek. kendini rahat hissetmek, yadrgamamak. 1. kendini iyi hissetmemek. 2. k. dili zlmek. -in ektiklerini anlamak. ba dnmek. iine domak. kuvvetle hissetmek. sudan/denizden km bala dnmek. can yapmak istemek. kendini iyi hissetmek. morali bozuk olmak. k. dili baya sarho olmak, zilzurna sarho olmak. argo sarho olmak. kendini (bir eyi yapmaya) mecbur hissetmek. 1. comak. 2. amirane tavrlar iinde olmak. k. dili 1. kpr kpr olmak, yerinde duramamak. 2. kendini beenmek. 1. el yordamyla ilerlemek. 2. ok ihtiyatl davranmak. -e acmak. midesi bulanmak. 1. keyfi olmamak. 2. kendini turu gibi hissetmek. (for) -den utan duymak. -e ok zgn olmak. utanmak, mahcup olmak. intihar etme arzusu duymak. kendini (belirli bir eyi) yapacak kadar gl hissetmek. k. dili kendini iyi hissetmek. 1. ba dnmek; sersemlemek. 2. midesi bulanmak.

feel/be troubled feel/get/have an/the urge to feeler feeling feet feign feign madness feint feldspar felicitous felicity fell fell fellow fellow citizen/countryman fellow sufferer fellow townsman fellowship felon felony felt felt felt-tipped pen/felt pen fem female feminine femininity feminism feminist fen fence fence fence off fencer fencing fend fend for o.s. fend off fender fennel fenugreek ferment ferment ferment trouble among fermentation fern ferocious ferocity ferret ferret

zlmek, merak etmek. (bir ey yapmay) ok istemek: He suddenly got the urge to make money. Birdenbire iinde para kazanma tutkusu uyand. i., zool. dokuna. i. 1. his, duygu. 2. o. his dnyas, i lemi. i., o., bak. foot. f. (yapar) gibi grnmek, ... numaras yapmak. deli numaras yapmak. i., ask. yanltma hareketi, yanltma. f. yanltma hareketi yapmak. i., min. feldispat. s. 1. mutlu, mesut. 2. uygun, mnasip, yerinde, isabetli. i. mutluluk, saadet. f. 1. kesip devirmek. 2. yere sermek, drmek. f., bak. fall. i. 1. adam, kii; arkada. 2. (bir bilim kurumunda) ye. vatanda, yurtta. dert orta. hemeri, hemehri. i. 1. arkadalk; kardelik. 2. grup, cemaat. 3. burs. 4. (bir bilim kurumunda) yelik. i., huk. sulu. i., huk. ar su. f., bak. feel. i. kee, ftr. keeli kalem. ks. female, feminine. s., i. dii. s. 1. kadna zg; kadns. 2. dilb. diil. i. kadnlk, diilik. i. feminizm. i., s. feminist. i. bataklk. i. 1. parmaklk; tahta perde; it. 2. alnt mal alp satan kimse. f. 1. (in) -i parmaklkla/tahta perdeyle/itle evirmek. 2. eskrim yapmak. -i parmaklkla/tahta perdeyle/itle ayrmak. i. eskrimci. i. 1. eskrim. 2. it veya parmaklk malzemesi. f. kendini geindirmek, bann aresine bakmak. -i kovmak, -i uzaklatrmak. i. 1. amurluk. 2. minenin nne konulan alak parmaklk. i. rezene, raziyane. i., bot. emen. i. 1. maya. 2. mayalanma, ekime. f. mayalanmak, ekimek. (birilerini) kkrtmak. i. mayalanma, fermantasyon. i., bot. ereltiotu, ak merdiveni, fjer. s. vahi, yrtc. i. vahilik, vahet. i., zool. dagelincii. f. arayp taramak.

ferret out Ferris wheel ferroconcrete ferry ferryboat fertile fertilise fertility fertilize fertilizer fervent fervid fervor fester festival festive festivity festoon fetal fetch fetching fetid fetish fetishism fetter fettle fetus feud feudal feudalism feudality fever fevered feverish few few and far between fez fianc fiance fiasco fiat fib fiber fiberglass fibre fibrous fickle fiction fictionalise fictionalize

arayp tarayp bulmak. dnme dolap. i. betonarme. i. 1. iki ky arasnda araba/insan tayan gemi, kayk, sal v.b.; araba vapuru, feribot; vapur. 2. byle bir tatn iledii yer. f. i. iki ky arasnda araba/insan tayan tekne. byle bir tatla gtrmek. s. verimli, bereketli. f., ng., bak. fertilize. i. verimlilik. f. 1. gbrelemek. 2. dllemek. i. gbre. s. hararetli, ateli. s. hararetli, ateli. i. hararetlilik, hararet, atelilik, ate. f. irinlenmek, iltihaplanmak, azmak. i. 1. bayram; yortu. 2. festival, enlik. s. 1. en, neeli. 2. bayrama ait. i. kutlama: What kind of festivities will there be? Ne gibi kutlamalar i. feston. olacak? s. cenine ait. f. 1. alp getirmek, getirmek. 2. gelir salamak, hslat getirmek. s., k. dili cazibeli, ekici, alml. s. pis kokan, kokumu. i. feti. i. fetiizm. i. 1. buka. 2. gen. o. engel. f. 1. ayana zincir vurmak; elini ayan balamak. 2. balamak, engellemek. i. i. cenin. i. 1. uzun sren dmanlk. 2. kan davas. f. ihtilafl olmak, kavga etmek. s. feodal. i. feodalizm. i. feodalite. i. 1. ate, hararet. 2. humma. 3. Duygu younluu belirtir: He was shouting in a fever s. ateli, hararetli olan. of excitement. Byk bir heyecanla baryordu. s. 1. ateli, atei km. 2. hararetli, ateli. 3. heyecanl, telal. s. az. i. az miktar. ok nadir. i. (o. --zes) fes. i., eril nianl. i., diil nianl. i. fiyasko. i. 1. emir. 2. karar. f. (--bed, --bing) yalan sylemek, uydurmak, atmak. i. kk yalan. i. lif. i. cam elyaf. i., ng., bak. fiber. s. lifli. s. 1. (akta) vefasz, hercai. 2. frdnd, hercai, deiken; kaypak, dnek. i. 1. roman ve hikye edebiyat. 2. huk. kolaylk olsun diye gerek gibi farzolunan ey, mevhume. f., ng., bak. fictionalize. f. hikye/roman ekline sokmak.

fictitious fiddle fiddle around fiddle away Fiddle! fiddle-faddle fidelity fidget fidgety fief field field artillery field day field events field exercise field glasses field hockey field hospital field maneuver field manual field marshal field mouse field officer field officer field trip fieldpiece fieldwork fiend fiendish fierce fiery fiesta fifteen fifteenth fifth fifth wheel fiftieth fifty fifty-fifty fig fig fight fighter fighter plane fighter-bomber fighting fighting cock figment figurative figure

s. uydurma, hayali. i., k. dili keman. f., k. dili 1. keman almak. 2. vakit geirmek, oyalanmak. vakit geirmek, oyalanmak. (zaman) bo geirmek. nlem Hay Allah! i. sama sapan szler, zrva. i. sadakat, vefa. f. rahat oturamamak, yerinde duramamak, durmadan kmldamak. s. rahat durmayan, kpr kpr. i. tmar, zeamet. i. 1. tarla. 2. ayr; otlak, mera. 3. alan, saha. f. (bir spor takmn) sahaya karmak. ask. sahra topu snf. spor bayram. alan yarlar. ask. kta tatbikat. (ifte) drbn. im hokeyi. sahra hastanesi. ask. kara manevras. ask. sahra talimatnamesi. feldmareal. tarla faresi. ask. stsubay. stsubay. (retimde) gezi. i. sahra topu. i. (bilgi toplamak iin yaplan) alan aratrmas. i. 1. eytan, ifrit, zebani. 2. k. dili dkn, merakl, hasta, deli, tiryaki: a tennis fiend s. eytani, eytanca. tenis hastas. an opium fiend afyonke. s. 1. iddetli. 2. sert, vahi. s. 1. ate gibi. 2. kzgn. 3. abuk fkelenen, barut gibi. 4. ateli; coturucu; bayram. 2. festival. ateli, ehvet dolu. i. 1. yortu; galeyana getiren. 5. s. on be. i. on be, on be rakam (15, XV). s., i. 1. on beinci. 2. on bete bir. s., i. 1. beinci. 2. bete bir. gereksiz ey/kimse. s., i. 1. ellinci. 2. ellide bir. s. elli. i. elli, elli rakam (50, L). s. yar yarya. i. 1. incir aac. 2. incir. ks. figurative, figure. i. 1. kavga, dv. 2. mcadele. f. (fought) 1. kavga etmek, dvmek. 2. mcadele3. avc ua. i. 1. sava. 2. boksr. etmek, uramak. 3. savamak. avc ua. i. avc bombardman ua. i. sava. dv horozu. i. s. mecazi. i. 1. say, rakam, numara. 2. boy bos, endam. 3. figr.

figure figure of speech figure of speech figure on figure out figure skater figure skating figure up figurehead Fiji Fijian filament filbert filch file file file a complaint file clerk filet filet mignon filial filings fill fill a prescription fill a tooth fill dirt Fill her up! fill in fill in for Fill me in on the situation. fill out fill s.o.s shoes fill the bill fill the bill fill up filler fillet filling filling station filly film film speed film star filter filter paper filter paper filter tip filter-tipped filth filthy

f. 1. k. dili sanmak, zannetmek. 2. nemli bir rol oynamak. mecaz. mecaz. k. dili 1. -i hesaba katmak. 2. -e gvenmek. 3. -i planlamak. -i anlamak, -i zmek. artistik patinajc. artistik patinaj, figr pateni. (bir hesab) toplamak. i. gemi aslan. i. Fiji. i. Fijili. s. 1. Fiji; Fijiye zg; Fiji Adalarna zg. 2. Fijili. i. 1. tel, iplik, lif. 2. bot. ercik sap. 3. elek. filaman. i. fndk. f. almak, armak, yrtmek. i. ee; trp. f. eelemek; trplemek. i. 1. dosya; klasr. 2. bilg. dosya. 3. evrak/dosya dolab. 4. dosya olarak ikyet etmek. belgeler). f. 1. dosyalamak, dosyaya yazl (bir eyle/kiiyle ilgili koymak. 2. huk. (dileke) vermek; (dava) amak; (bir eyi) evraklar dosyalayan grevli. filing cabinet evrak/dosya dolab. kaydettirmek. 3. out tek sra halinde kmak. i. fileto. fileminyon. s. evlada ait; evlada yakr. i., o. ee tala. f. 1. doldurmak; dolmak. 2. doyurmak. i. 1. dolgu maddesi, dolgu. 2. dolgu, dolguyla meydana getirilmi yer. reetedeki ilalar vermek. dolgu yapmak. dolgu toprak. oto. Depoyu doldur! 1. doldurmak. 2. geici olarak bir ite almak. (birinin) yerine almak. Durumu bana akla. 1. (formu) doldurmak. 2. toplamak, kilo almak. k. dili birinin yerini doldurmak. ihtiyacn karlamak, iini grmek: Thisll fill the bill. imizi grr bu. k. dili ihtiyac karlamak. doldurmak. i. 1. dolgu, katk maddesi. 2. boyaclk filler, dolgu macunu. i. 1. sa band. 2. kemiksiz et/balk, fileto. i. 1. doldurma; dolma. 2. dii. dolgu. benzin istasyonu. i. ksrak. i. 1. zar; ince rt, ince tabaka. 2. foto., sin. film. f. 1. filme almak. 2. film ekmek. film duyarl. film yldz. i. 1. filtre. 2. k. dili, o. filtreli sigaralar. f. filtreden geirmek. filtre kd. filtre kd. 1. filtreli sigara. 2. sigara filtresi. s. filtreli (sigara). i. pislik. s. ok pis.

filtrate fin final final heat finale finalise finalist finality finalize finally finance finances financial financial pressure financial year financier financing finch find find employment find fault find fault with find guilty find o.s. tte--tte with find out Find out if he came. find s.o./s.t. strange find s.t. sympathetic finding fine fine fine arts fine arts finery finesse finger fingernail fingerprint fingertip finicky finish finish line finish off/up finish with finite finite verb fink Finland Finlander Finn

i. sznt, filtrat. i. yzge. s. 1. son, sonuncu; kesin. 2. spor final: final match final ma. i. 1. yl sonu,kousu. sonu veya kurs sonu snav. 2. spor final, spor final smestr final karlamas. 3. gazet. son bask. i., mz. final. f., ng., bak. finalize. i. finalist. i. kesinlik. f. bitirmek, son eklini vermek. z. nihayet, sonunda. i. 1. maliye, finans: ministry of finance maliye bakanl. 2. finansman. f. finanse etmek.was the problem. Problem i. 1. para: A lack of finances paraszlkt. 2. mali durum: His finances are in good shape. s. mali. Onun mali durumu iyi. para sknts. bte yl; mali yl. i. 1. finans. 2. yatrmc. i. finansman. i., zool. ispinoz. f. (found) bulmak, kefetmek. i bulmak. (with) kusur bulmak. -e kusur bulmak. sulu karmak. kendini (biriyle) ba baa bulmak. renmek. Gelip gelmediini ren. biri/bir ey (birinin) tuhafna gitmek: I find him strange. O benim tuhafma gidiyor. bir ey birinin houna gitmek: She didnt find his ways sympathetic. Onun davranlar houna gitmedi. i. 1. bulunmu/kefedilmi ey. 2. huk. (jrinin verdii) karar. s. 1. gzel, ince, zarif. 2. ince. 3. saf, katksz, halis. 4. hassas, ince ruhlu, duygulu. 5. l, mkemmel, stn. 6. ak, gzel i. para cezas. f. para cezasna arptrmak. (hava). gzel sanatlar. gzel sanatlar. fine-toothed comb ince dili tarak. go over the matter with a fine-toothed comb ince eleyip sk dokumak. i. ssl giyim. i. incelik, ustalk. f. ustalkla durumu idare etmek. i. parmak. f. parmakla dokunmak, el srmek, ellemek. i. trnak, parmak trna. i. parmak izi. i. parmak ucu. s. titiz, kl krk yaran. f. 1. bitirmek; sona erdirmek; tamamlamak; bitmek; sona ermek; tamamlanmak. 2. k. dili ldrmek, iini bitirmek. 3. k. spor fini, biti. dili bitirmek, mahvetmek; bozmak; bitkin duruma getirmek. 4. bitirmek. (bir msabakada) ... gelmek: He finished first. Birinci geldi. i. 1. 1. ile ii bitmek: If youve finished with ilerinde) cila, Id like son, nihayet. 2. spor fini, biti. 3. (aa that computer, perdah: to 1. tableO mahdut. 2. finish. Bu masann cilas gzel. This snrl, bilgisayarla iin sonlu. s. use it. has a lovely mat. bittiyse onu kullanmak istiyorum. 2. ile ilikisini kesmek/bitirmek/sona erdirmek: Aylins finished dilb. ekimli fiil. with Serkan. Aylin, Serkanla ilikisini kesti. i., argo 1. hain; ispiyoncu, ispiyon, gammaz, ihbarc. 2. grev krc. i. Finlandiya. i. Finlandiyal. i. Finli. s. Fin.

i. Fince. s. 1. Fin. 2. Fince. Finnish i., bak. fjord. fiord i. kknar. fir i. 1. ate. 2. yangn. fire f. 1. (tfek, top, v.b.ni) atelemek; (silah) ate almak. 2. fire (kurun, top, belirli bir el silah) atmak. 3. (toprak eyay) top atyla selamlamak. fire a salute (frnda) piirmek. 4. k. dili iten kovmak, sepetlemek. bir el silah atmak. fire a shot yangn zili; yangn alarm. fire alarm ng. itfaiye. fire brigade itfaiye tekilat. fire department itfaiye arabas. fire engine yangn merdiveni. fire escape yangn merdiveni. fire escape yangn sndrme aleti. fire extinguisher yangn hortumu. fire hose yangn musluu. fire hydrant yangn sigortas. fire insurance (birini) soru yamuruna tutmak. fire questions at (birini) gayrete getirmek. fire s.o. up fire s.o. with enthusiasm for (bir i iin) (birini) evke getirmek. 1. (soba, kalorifer v.b.ni) fayrap etmek. 2. (motoru) fire s.t. up altrmak. itfaiye, itfaiye binas. fire station ilk silah atan olmak. fire the first shot yangn kulesi. fire tower itfaiye arabas. fire truck i. ateli silahlar. firearms i. yangn sndrme gemisi. fireboat i. 1. yanan odun paras. 2. ortal kartran delifiek. firebrand i. yangn tulas. firebrick i. kundak. firebug i. kestanefiei. firecracker i. atebcei. firefly o. fire.men (fayrmn) i. itfaiyeci. fireman i. mine, ocak. fireplace i. yangn musluu. fireplug s. yanmaz. fireproof i. ocak ba. fireside i. odun. firewood i. havai fiekler, kestanefiekleri, atapatlar v.b. fireworks i. 1. (tfek, top v.b.ni) ateleme; atelenme, ate alma. 2. firing (kurun, top, belirli bir el silah) atma, at. 3. (toprak eyay) ate hatt. firing line piirme; piim. 4. k. dili iten kovma, sepetleme. ateleme mekanizmas, ateleme tertibat. firing mechanism ateleme inesi, ateleme pimi. firing pin at alan, poligon. firing range idam mangas. firing squad ask. at mangas. firing squad i. firma. firm s. 1. donmu (jle, pelte, ikolata v.b.). 2. salam; sallanmayan; firm kaymayan. 3. sk. 4. fiyat deiiklik gstermeyen (hisse senedi, tic. kesin teklif. firm offer tahvil v.b.). f. 1. up -i salamlatrmak, -i salama balamak. 2. i. gk kubbe. firmament (jle, pelte, ikolata v.b.) donmak. 3. (fiyatlar) istikrara kavumak.

firman firmness first first aid first aid first and foremost first class first class first floor first floor first impression first lady first lieutenant first lieutenant first name first night first person first person first watch firstborn first-class firstly first-rate firth fiscal fiscal year fiscal year fish fish fish for fish in troubled waters fish or cut bait fish story fishbone fisherman fishing line fishing pole fishing rod fishing tackle fishnet fishnet stocking fishy fissile fission fissure fist fisticuffs fit fit fit

i. ferman. i. 1. (jle, pelte, ikolata v.b.ne zg) donmuluk. 2. salamlk. 3. 1. ilk, birinci. 2. ba, en byk. i. ilk, birinci. z. 1. ilkin, evvela, s. sklk. 4. (fiyatlarda) istikrar. ilknce, nce. 2. ilk: When we first came here it was a village. ilk yardm. lk geldiimiz zaman buras bir kyd. tb. ilk yardm. en bata. birinci snf; birinci mevki. (tatta) birinci mevki. zemin kat; ng. birinci kat. 1. A.B.D. zemin kat. 2. ng. birinci kat. ilk izlenim. (A.B.D.de) cumhurbakannn kars. ask. stemen. stemen. ilk ad. gala, al gecesi. dilb. birinci tekil veya oul ahs. dilb. birinci ahs. gecenin ilk nbeti. i. ilk ocuk. s. ilk doan. s. 1. birinci mevkie ait, birinci mevki. 2. stn, mkemmel; birinci snf, ekstra. z. birinci mevkide. z. ilkin, evvela, ilknce, nce. s. stn, mkemmel; birinci snf, ekstra. i. (skoyada) hali. s. mali. mali yl. mali yl. i. (o. fish, deiik trler iin fish.es) balk. f. balk tutmak, balk avlamak. dolayl bir ekilde istemek/aramak. bulank suda balk avlamak. k. dili bir eyi yapmak ya da ondan tamamyla vazgemek: You must either fish or cut bait! Ya bu deveyi gdersin, ya da bu palavra, masal, hikye. diyardan gidersin! i. klk, balk kl. o. fish.er.men (frmn) i. balk. olta, olta ipi, misina. olta kam. olta ubuu. olta takm. i. balk a. file orap. s. 1. balk kokan; iinde balk tad olan. 2. bal ok. 3. k. dili phe uyandran: Theres something fishy about this. Bu ite s. blnebilir, yarlabilir. bir bityenii var. i., fiz. blnm, yarlm. i. ince atlak. i. yumruk. i. yumruklama, dvme. i. 1. nbet, kriz: a fit of coughing ksrk nbeti. s. 1. uygun. 2. (bedenen) formda olan, spor yapmaya hazr. f. (--ted, --ting) 1. -e gre olmak, -e yakmak; -e uygun olmak; -i uydurmak, -i ayarlamak, -in uymasn salamak: This job fits you perfectly. Bu i tam sana gre. The colors dont fit. Renkler birbirine uymuyor. You should fit your remarks to the educational level of your listeners. Szlerinizi dinleyicilerinizin

fit for nothing fit like a glove fit s.o. out for fit to be tied fitful fitness fitter fitting five fivefold fix fix fix a place up fix o.s. up fix on fix ones attention on fix ones eyes on fix s.o. up with fix s.o.s wagon fixation fixed fixed asset fixed idea fixed price fixings fixture fizz fizzle fizzy fjord fl oz flabbergast flabby flaccid flag (down) a taxi flag flag flag flag flagpole flagrant flagrante delicto flagship flagstaff flagstone flair flake flambeau flamboyant flame

hibir ie yaramaz, be para etmez. tpatp uymak. birine (bir ey iin) gerekli eyleri salamak/tedarik etmek. k. dili ok fkeli, babalar tutmu, kplere binmi, zvanadan km.aralklarla blnen, kesintili, dzensiz. s. ksa i. 1. uygunluk, uygun olma. 2. (bedenen) formda olma, spor yapmaya hazr olma. i. borucu, tesisat. i. 1. terz. prova. 2. (rakor, manon gibi) tesisat ilerinde kullanlan para;be rakam (5, V). 2. aksesuar. s. uygun. s. be. i. 1. be, o. fitings. 3. (bir) isk. beli. five-and-ten-cent store/ten-cent store/dime s., z. be kat, be misli. store/five-and-ten ucuz eya satlan maaza. i. f. 1. tamir etmek. 2. (sabitletirecek bir ekilde) takmak, yerletirmek. 3. (tarih, miktar v.b.ni) kararlatrmak, tayin bir yeri tamir etmek. etmek. 4. (kahvalt/le yemei/akam yemei) hazrlamak. 5. sslenmek, kendini sslemek. (san) yapmak. 6. (filmin) fiksajn yapmak. 7. k. dili ike -i semek, -e karar vermek. yaparak (man) sonucunu tayin etmek; rvet yedirerek (mahkemenin) sonucunu tayin etmek. 8. k. dili gnn dikkatini -e evirmek. gstermek,dikmek. gzn -e hakkndan gelmek, anna ot tkamak. k. dili birine (bir ey) ayarlamak/salamak. k. dili 1. birini mahvetmek. 2. birinin hakkndan gelmek. i. ar ballk, ar dknlk. s. 1. sabit, deimeyen. 2. k. dili ike/rvet yoluyla ayarlanm. sabit deer. saplant. sabit fiyat. i., o., k. dili (bir et yemeini tamamlayan) dier yemekler. i. 1. (bir yapya/odaya ait) sabit eya. 2. ng., spor msabaka. f. (gazoz, soda, ampanya v.b.) f f/fr fr kprdemek, frdamak, fldamak. i. 1. (kpren gazoz, soda v.b.nin f. out k. dili iyi balayp sonradan suya dmek. kard) frtl ses, frt, flt. 2. canllk. s. karbonatl (iecek). i. fiyort. ks. fluid ounce(s). f., k. dili ok artmak, kk dilini yutturmak. s. 1. gevemi, gevek (adale/doku). 2. cansz, gsz, ruhsuz, snk. flabby. s., bak. taksi evirmek. i., bot. ssen, zambak. i. byk ve yass kaldrm ta. f. (--ged, --ging) bu talarla demek. sancak; bandra; flama. f. (--ged, --ging) (down) i. bayrak; bayrak/el--ging) yorulmaya balamak, kuvveti kesilmek. f. (--ged, sallayarak (birini, bir vastay) durdurmak. i. gnder, bayrak direi. s. gze batan (ktlk/ahlakszlk); pervasz (su ileyen kimse). z., bak. in flagrante delicto. i. 1. amiral gemisi. 2. bir irket grubundaki en nemli irket: The Chicago Hilton is direi. i. gnder, bayrak the flagship of the Hilton chain of hotels. ikago Hiltonu, Hilton otel zincirinin ba oteli. i. byk ve yass kaldrm ta. i. 1. yetenek, kabiliyet. 2. igd. i. 1. ince bir tabaka halinde olan para. 2. ince bir tabaka halindeki i. meale.kar tanesi. f. (off/away) (boya tabakalar v.b.) kabarp dklmek; tabaka halinde dklmek. s. 1. frapan, gze arpan (renk). 2. ar davranlarndan dolay gzealev, yalaz. 2. k. dili sevgili. f. alev alev yanmak. i. 1. arpan (kimse).

flamethrower flamingo flammable Flanders flange flank flank attack flanking action flannel flannelette flap flare flash flash flash flood flash in the pan flash through ones mind flashback flashbulb flashgun flashing flashlight flashy flask flat flat flat flat broke flat on ones back flat rate flat tire flatcar flat-footed flatiron flatten flatter flatterer flattery flattop flaunt flautist flavor flavorful flavoring flavour flaw flawed flawless flax flaxen

i. alev makinesi. i. (o. --s/--es) zool. flamingo. s. yanc. i. Flandra. i. flan. i. 1. br. 2. ask., den. yan. f., ask. 1. yandan kuatmak. 2. yan saldrs yapmak, yan taarruzu yapmak. ask. yan saldrs, yan taarruzu. ask. yan hareketi. i. 1. flanel. 2. pazen. 3. ng. elbezi; sabun bezi, sabunluk. 4. ng. sama, palavra. i. pazen. i. 1. (kanat) rpma, rpnt, rp. 2. (bayrak, yelken v.b.) dalgalanma. 3. alevlenmek. 2. parlamak, k samak. 3. f. 1. parlamak, (zarfa ait) kapak. 4. (kaskette) kulaklk. 5. (adra ait) etek. 6. (uan kanadndaki) kanatk. 7. (masaya (etekler) kabarmak. 4. 2. (iaret vermek iin) (klar) yakp f. 1. (imek) akmak. up parlamak, fkelenmek. i. 1. ask. ait) kanat. f.cephanesi. 2. den.(ku) (kanatlarn) rpmak. 2. (--ped, --ping) 1. iaret fiei. aydnlatma 3. byk bir hzla gemek. 4. bir an iin gstermek. sndrmek. i. 1. ani bir parldama. 2. fla, ksa fakat nemli bir haber. 3. (bayrak, yelken v.b.) (rzgrda) dalgalanmak. foto. fla aygt, fla. 4. cep feneri. aniden gelen sel. saman alevi gibi bir ey. birden aklndan gemek. i. geriye dn. i., foto. fla ampul. i., foto. fla lambas, fla. i. etek, yamur sularna kar konulan sa rt. i. el feneri. s. frapan, gze arpan. i. 1. cep iesi; matara. 2. kim. balon (cam kap). s. (--ter, --test) 1. dz; yass. 2. yavan, tatsz. 3. mz. bemol. 4. gaz gitmi (merubat/bira/ampanya). i. apartman dairesi, daire. i. 1. dzlk, geni dz yer. 2. mz. bemol. k. dili meteliksiz, zrt. yatalak. tek fiyat. patlak lastik. i., d.y. ak yk vagonu. s. dztaban. i. t. f. yasslatrmak, yassltmak, yasslatmak; ezmek. f. pohpohlamak, koltuklamak, samimi olmayan iltifatlarda bulunmak. i. pohpohu. i. pohpohlama. i. alabros sa. f. gz nne sermek, sergilemek. i., mz. flt. i. 1. (duyum olarak) tat, lezzet. 2. lezzetli bir tat, eni. 3. eit: Their ice cream comes in twenty flavors. Onlarn dondurmasnn s. lezzetli. yirmi eidi var. 4. (belirli bir) nitelik. f. (bir yiyecee) tat i. yemee tat veren ey, tatlandrc. vermek iin (bir ey) katmak: She flavored it with vanilla. Tat i., f., ng., bak. flavor. vermek iin ona vanilya katt. i. kusur; (kumata/giyside) defo. s. kusurlu; defolu. s. kusursuz; defosuz. i., bot. keten. s. sar, lepiska.

flaxseed flay flea fleck fled fledgling flee fleece fleecy fleet fleet fleeting Fleming Flemish flesh flesh color flew flex flexibility flexible flick flick ones fingers flick ones wrist flicker flier flight flight of fancy flight of stairs flighty flimsy flinch fling fling back open fling o.s. into flint flip flip a coin flip ones lid flip ones lid flip-flop flippant flipper flirt flit float floating floating assets floating capital floating dock floating population

i. ketentohumu. f. 1. (derisini) yzmek. 2. fena halde azarlamak, halamak. i. pire. i. 1. nokta, benek, leke. 2. ok ufak para. f., bak. flee. i. 1. tyleri henz bitmi yavru ku. 2. k. dili acemi aylak, bir ie yeni kamak; firar etmek. f. (fled) balayan kimse. i. 1. (bir koyunun stnde biten) ynn tm. 2. (bir koyundan krklan) ynn tm. f. 1. (koyunu) krkmak. 2. k. dili (hile ile) s. 1. uzun tyl yn kmelerine benzeyen. 2. uzun tyl ynle soyup soana evirmek; kazklamak. kapl. i. filo, donanma. s. hzl. s. abuk geen, uup giden; geici, fani. i. Flaman. i. Flamanca. s. 1. Flaman. 2. Flamanca. i. et. ten rengi. f., bak. fly. f. (kas) bkmek. i. esneklik, elastikiyet. s. esnek, elastiki. i. 1. abuk bir sallama hareketi: a flick of the fingers bir fiske. a flick of the wrist abuk ve kesik bir el sallama. 2. k. dili (sinema fiske atmak. salonunda gsterilen) film. f. abuk bir sallama hareketinde abuk ve kesik bir ekilde elini sallamak. bulunmak. i. 1. titreim, titreme. 2. ufack bir belirti: He suddenly felt a flicker of 2. el Birdenbire ufack bir umut duydu. f. 1. i. 1. pilot.hope. ilan. (k/glge) oynamak. 2. titreyen alevlerle/bir alevle yanmak. i. 1. uu, uma. 2. ka; firar. hayal, hayal kurma. 1. (bir kattan baka bir kata giden) merdiven. 2. (bir kattan merdiven sahanlna kadar giden) merdiven blm. s. hercai; havai; kaprisli. s. 1. dayanksz; rk; derme atma. 2. uydurma olduu belli, uyduruk, yememek iin) (vcudunu, vcudunun bir parasn) f. (darbe uydurmasyon. geri veya1. frlatmak, hzla atmak. 2. (kollarn) savurmak. i. f. (flung) bir yana ekmek. (pencereyi/kapy) hzla amak. (bir ie) drt elle sarlmak, balklama dalmak. i. akmakta. f. (--ped, --ping) 1. fiske atmak. 2. k. dili ldrmak, keileri karmak. atmak. k. dili -e hayran olmak. s., k. dili saygsz, yaz tura 3. over kstah. k. dili 1. ok kzmak, tepesi atmak, kplere binmek. 2. ldrmak, keileri karmak. 3. over -e hayran olmak. argo ldrmak. i. tokyo. s. saygsz, kstah. i. 1. (deniz kaplumbaalarnda ve yzen memelilerde) yzge. 2. (with) (erkek) kullanlan) palet. davranmak; (kadn) (erkee) f. (yzmek iin (kadna) k gibi cilve yapmak. kadnlara k rol yapmay seven erkek; f. (--ted, --ting)i.1. oradan oraya umak. 2. -den hzla gemek. erkeklere cilve yapmay seven kadn. i. 1. olta mantar. 2. amandra, flotr. 3. duba. f. 1. su yznde/havada yzmek/gitmek. 2. (gemiyi) yzdrmek. 3. (bir s. su yznde/havada yzen. eyin) su yznde yzerek bir yere gitmesini salamak; su tic. cari aktifler. yznde gtrmek; yzdrmek. 4. hisseleri satarak (bir irket) tic. dner (dviz kurunu) dalgalanmaya brakmak. 6. bo verip kurmak. 5.sermaye. her eyi oluruna brakmak. yzer havuz. gelip geici nfus.

flock floe flog flood flood plain flood tide floodgate floodlight floor floor lamp floor plan floor show floorboard flooring floorwalker floozy flop flophouse floppy floppy disk flora floral florid florist floss flossy flotation flotsam flotsam and jetsam flounce flounce flounder flounder flour flourish flout flow flower flower bed flower girl flowerpot flowers of sulfur flower-seller flowery flowing flown flu fluctuate fluctuation flue

i. sr. f. sr halinde toplanmak. i. denizde yzen st dz buz ktlesi. f. (--ged, --ging) krbalamak. i. sel; su baskn, takn. f. 1. sel basmak; su basmak. 2. sel gibi akmak. 3. oto. (motoru) ambale etmek. cor. takn yata. kabarma, met. i. bent kapa. i. projektr. i. 1. ta/tahta deme, yer, zemin. 2. (binadaki) kat. f. 1. ta/tahta demek. 2. vurup yere ykmak. 3. k. dili artmak, ayakl lamba, abajur. kk dilini yutturmak. mim. kat plan. elence program. i. deme tahtas. f., k. dili (motorlu tatn) gaz pedalna sonuna kadar basmak, i. demelik. alabildiine gazlamak. i. byk maazalarda ii idare eden ve mterilere yardmc olmak zere dolaan grevli. i., k. dili hayat kadn, fahie. f. (--ped, --ping) 1. rpnmak. 2. k. dili baaramamak. 3. (bir eyi) birden serte brakvermek. i., k. dili baarszlk, fiyasko. i. berdularn kalabilecei yurt; berdularn kald otel. s. yumuak ve kenarlar sarkk. bilg. disket, esnek disk. o. --s (florz)/--e (flori) i. flora, bitey, bitki rts. s. ieklere ait. s. 1. tumturakl (yaz); fazla ssl. 2. krmz (yz/yanak). i. ieki, kesme iek satlan dkkn ileten kimse. i. di iplii. f. (di aralarn) iplikle temizlemek. s., k. dili atafatl. i. 1. yzme; yzdrme. 2. tic. (senetleri) ihra etme. i. denizde yzen veya kyya vuran eyler. f. 1. into -e bir hmla girmek. 2. out bir hmla kmak. i. frfr, farbala. i. dilbal. f. 1. debelenmek, rpnmak. 2. bata ka ilerlemek. 3. bocalamak. i. un. f. 1. gelimek, bymek; ilerlemek. 2. sallamak. i. gsterili bir hareket. f. hor grmek; reddetmek; itaat etmemek. f. 1. akmak. 2. (sa) sarkmak. 3. (elbise/kuma) (belirli bir ekilde) f. ieklenmek, iek vermek, iek amak. i. iek. dklmek, dmek, durmak, oturmak. i. ak. iek tarh. 1. ieki kz. 2. nikh treninde iek tayan kk kz. i. saks. kkrtiei. i. (sokakta iek satan) ieki. s. 1. iekli, iei ok. 2. ssl (yaz/szler/slup). s. 1. akan. 2. akc. f., bak. fly. i. grip. f. 1. ykselip alalmak; inip kmak. 2. deimek. 3. tic. dalgalanmak.alalma; inip kma. 2. deime. 3. tic. i. 1. ykselip dalgalanma. i. byk bir baca iindeki birka ayr duman yolunun her biri; duman yolu.

fluency fluent fluently fluff fluffy fluid fluid ounce fluke flung flunk flunk out flunky fluorescent fluorescent light fluoride flurry flush flush s.o. out flush s.t. down the toilet flush tank flush the toilet fluster flute fluted column fluting flutter flux fly fly fly a kite fly at fly at s.o.s throat fly away fly blind fly by the seat of ones pants fly in the face of fly into a rage fly into a tantrum fly into a temper fly low fly off fly off the handle fly off the handle fly swatter fly the coop fly/go off on a tangent fly-by-night flyer flying flying buttress

i. (dilde) akclk. s. akc (yaz/slup); akc bir ekilde konuan (biri). z. akc bir ekilde. i. (haldan/kumatan dklm) hav. f. (tylerini/san) kabartmak. s. tyleri kabark. s. akc; akkan. i. sv; akkan. A.B.D. 29,57 cc.; ng. 28,41 cc. i. (bir) ans, ans eseri. f., bak. fling. f., k. dili 1. (snavda) akmak; aktrmak. 2. (snfta) kalmak; (snfta) brakmak. baarszlktan dolay okulu brakmak zorunda kalmak. i. 1. birinin emirlerine koan, uak, piyon. 2. dalkavuk. s. floresan. 1. floresan lamba, floresan. 2. floresan k. i., kim. florr. i. 1. ksa sren hafif bir kar ya. 2. ksa sren bir heyecan/tela.hizada borsada k. dilisren bir fiyatpara olan. f. 1. s. 1. dz, ayn 3. tic. olan. 2. ksa zerinde bol ykselii/inii. (av kuunu) rktp uurmak. 2. (yz) kzarmak; (yanaklarn) birini sakland yerden karmak. kzartmak. i. (yzde) kzart. bir eyi tuvalete atp sifonu ekmek. (tuvalete ait) rezervuar. sifonu ekmek. f. (birini) heyecanlandrp artmak. i. heyecanl ve akn bir hal. mz. flt, flavta. 2. mim. (stundaki) yiv. i. 1. mim. yivli stun. i., mim. (stundaki) yiv/yivler. f. 1. (kanatlarn) rpmak. 2. rpnmak. 3. (rzgrda) titremek veya hafife dalgalanmak. 4. abuk abuk sallamak. 5. rpnr i. ak. gibi dmek. i. 1. rpnma, rpn. 2. (rzgrda) titreme veya i. 1. sinek. 2. erkek pantolonunun nndeki fermuar veya hafife dalgalanma. dmelerle alp umak; uurmak.Your flys open. 3. ok f. (flew, flown) 1. kapanan blm: 2. uakla gitmek. Pantolonunun n ak. akp gitmek. 5. (bayrak) dalgalanmak. abuk gitmek. 4. (zaman) uurtma uurmak. birdenbire stne saldrmak. birine birdenbire (szlerle) saldrmak. uup gitmek. 1. kr umak. 2. (tecrbesizlik veya birtakm eksiklikler yznden) sadece igdlerine dayanarak idare etmek. (tecrbesizlik veya birtakm eksiklikler yznden) sadece igdlerine dayanarak idare etmek. -i hie saymak. kplere binmek, hiddetlenmek. (hiddetten) barp arp tepinmeye balamak. k. dili hemen fkelenmek. alaktan umak. uup gitmek. kplere binmek, tepesi atmak, ok kzmak. k. dili zvanadan kmak, kprmek, tepesi atmak. sineklik. k. dili kamak, svmak, tymek. k. dili (nemsiz/ilgisiz bir eye taklarak) asl konudan ayrlmak/uzaklamak, amatan sapmak. s. gvenilmez. i., bak. flier. i. 1. uma, uu; uurma. 2. havaclk; pilotaj; pilotluk. s. 1. uan. 2. havaclkla ilgili. mim. dayanma kemeri.

flying saucer flypaper flyweight flywheel foal foam foam at the mouth foam rubber foamy fob focal focal point focus focus ones attention on fodder foe foetal foetid foetus fog foggy foghorn fogy foible foil foil foil foist -fold fold fold fold ones arms folder folding chair folding door foliage foliage plant folk folk dance folk literature folk song folklore follow follow in s.o.s footsteps follow ones nose follow s.o.s advice follow suit follow the lead of s.o. follow through follow through

uan daire. i. sinek kd. i., boks sinekarlk, sineksklet. i. volan, dzenteker. i. tay. f. tay dourmak. i. kpk. f. kprmek. 1. az kprmek. 2. ok fkeli olmak, kprmek. snger. s. kpkl. ks. free on board tic. fob (gemide/trende teslim). s., fiz. odaksal, mihraki. odak noktas. o. --es (foksz)/fo.ci (fosay) i. odak. f. (--ed/--sed, --ing/-sing) odaklamak. -e dikkatini evirmek. i. (saman/ot gibi) hayvan yemi. i. dman, hasm. s., bak. fetal. s., bak. fetid. i., bak. fetus. i. sis. f. (--ged, --ging) buulanmak; buulandrmak. s. sisli. I dont have the foggiest idea. Hi fikrim yok. i. sis dd. i. rmcek kafal kimse. i. zaaf, zayf yn. f. set ekmek, nlemek. i. 1. alminyum folyo, folyo. 2. (altn, kalay v.b. madenleri dverek oluturulan) varak, yaprak. i., eskrim flre. f. 1. on -e zorla kabul ettirmek, -in bana ykmak: foist a job (off) on s.o. bir ii birinin bana be misli, on kat. sonek kat, misil, kere: fivefold s.ykmak. 2. be-e kakalamak. 3. in/into -e sokuturmak, -e kurnazlkla koymak. f. 1. katlamak; katlanmak. 2. sarmak. 3. yava yava katmak. 4. k.1. al. 2. koyun srs. i. dili (iyeri) temelli kapanmak; iflas etmek, topu atmak. i. 1. kat, kvrm. 2. jeol. kvrm. kollarn kavuturmak. i. 1. dosya. 2. bror. katlanr iskemle. katlanr kap; akordeon kap, armonik kap, krkl kap. i. bitki yapraklar; yeillik. yapraklarnn gzellii iin yetitirilen ss bitkisi. i. 1. halk. 2. o. insanlar, kimseler. 3. o., k. dili akrabalar, aile, ana baba. halk oyunu. halk edebiyat. halk arks. i. folklor. f. 1. takip etmek, izlemek. 2. anlamak, kavramak. bir kimsenin izinde olmak. 1. dosdoru gitmek. 2. sezgileriyle/sezgilerine dayanarak hareketszn dinlemek. birinin etmek. ayn eyi yapmak: When Derya got herself a telephone, Hlya followed suit. Derya kendine telefon alnca Hlya da ayn eyi birinin ardndan gitmek. yapt. 1. (bir iin) sonunu getirmek. 2. spor (belirli bir beden hareketini) sonuna kadar yapmak. ask. harekete geerek 1. on (bir iin) sonunu getirmek. 2. dman sk bir ekilde takip etmek.

follow up follower following folly foment fomenter fond fond memories fondle fondly fondness fondue font font food foodstuff fool fool fool around fools gold fools paradise foolhardy foolish foolishness foolproof foot foot foot it foot the bill foot the bill football footboard footbridge footed foothills foothold footing footlights footlocker footloose footnote footpath footprint footsore footstep footway footwear fop for for (all) the world

(baka bir ey yaparak) (bir eyi) tamamlamak. i. taraftar, yanda. i. taraftarlar, yandalar. s. aadaki; -den sonraki. edat -den sonra, -i mteakip. i. delilik, budalalk. f. 1. kkrtmak. 2. tevik etmek. i. kkrtc, tahriki. s. 1. fazla msamahakr. 2. sevgi dolu. gzel hatralar. f. okamak, sevmek. z. sevgiyle, efkatle. i. 1. dknlk. 2. fazla msamaha. i. fond. i. vaftiz kurnas. i., matb., bilg. font. i. yemek, yiyecek; gda, besin. i. yiyecek, gda maddesi. i. ahmak, budala, enayi, aptal. f. 1. aldatmak. 2. aka yapmak. k. dili 1. vaktini boa geirmek; vaktini alacana elenmekle geirmek. 2. with ile oynamak. 3. with bir hobi olarak (bir ey) pirit. ile ilgilenmek. hayaller zerine kurulmu mutluluk. s. kendini/dierlerini bo yere tehlikeye atan. s. ahmak, budala, aptal (kimse); ahmaka, budalaca, aptalca (ey). i. ahmaklk, budalalk, aptallk. s. 1. salam ve kullanlmas kolay. 2. ok salam, drt drtlk, mkemmel. i. 1. ayak. 2. (da/tepe iin) dip. 3. (karyolann) o. feet (fit) ayakucu. 4. fut (30,4 cm.). I wouldnt touch that with a ten-foot f. pole. Ona hi yaklamam. keep ones feet dmemek. yaya gitmek. k. dili parasn vermek. hesab demek. i. 1. Amerikan futbolu. 2. ng. futbol. i. (karyolann) ayakucundaki tahta. i. yaya kprs. s. ayakl: a four-footed animal drt ayakl bir hayvan. i., o. sradalarn veya bir dan uzants olan tepeler. i. ayak basacak yer. i. ayak basacak yer. i., tiy. ramp klar. i. kk sandk. s. serbest, babo. i. dipnot. f. dipnot koymak. i. patika. i. ayak izi. s. yrmekten ayaklar imi/yaralanm/aryan. i. 1. adm. 2. ayak sesi. 3. ayak izi. i., ng. yaya kaldrm, kaldrm. i. ayakkablar; ayaa giyilen eyler. i. zppe. edat 1. iin, -e. 2. uruna. 3. erefine. 4. -den dolay. 5. -e kar. ba. nk, zira. k. dili dnyay verseler: She wouldnt do that for the world. Dnyay verseler onu yapmaz.

for a change for a song for a variety of reasons for ages for all one is worth for all that for all the world like for appearances sake for aught I care for aught I know for better or for worse for certain for dear life for effect for ever for ever and a day for ever and ever for example for fear of for free for fun for good for good for good measure For goodness sake! for heavens sake For heavens sake! for hire for instance for keeps for life for luck For mercys sake! for months for my part for my part for my sake for nothing for once for once For one thing ..., and for another ...: for pitys sake for s.o. to be impractical for sale For shame! for starters for sure for that matter for the asking for the birds

deiiklik olsun diye. ok ucuza, yok pahasna. eitli nedenlerden dolay. uzun bir zaman, senelerce, oktan beri. k. dili var kuvvetiyle/gcyle: She was running for all she was worth. Var kuvvetiyle kouyordu. her eye ramen. k. dili gerekten/hakikaten ... gibi: He looks for all the world like his grandfather. Tpk iin. grn kurtarmak bykbabasna benziyor. ... bana ne, ... beni hi ilgilendirmez: He can do it for aught I care! Varsn yapsn, bana ne! kadaryla: Shes still in Rome for benim bildiime gre, bildiim aught Iolsa, kt de olsa; anca beraber kanca beraber. iyi de know. Benim bildiime gre hl Romada. muhakkak, kesinlikle. k. dili vargcyle. gsteri iin. sonsuza kadar, ebediyen. k. dili ilelebet, daima. ilelebet, ebediyen. rnein, mesela. korkusundan, korkusuyla, -den korkarak. k. dili bedava, parasz. 1. zevk iin. 2. akadan. 1. kesinlikle, resmen. 2. sonsuza dek. temelli olarak. fazladan, ek olarak. Allah akna! Allah akna. Allah akna! kiralk. rnein, mesela. her zaman iin, temelli olarak, sonuna kadar. mr boyu. uur getirsin diye. Aman!/Allah akna! aylarca. kendi hesabma, bana kalrsa. bana kalrsa, bence. hatrm iin. 1. parasz, bedava. 2. bo yere, bouna. bir kere. bir kerelik, bu sefer. Sebepler sralanrken kullanlr: I dont want to go. For one thing its too cold, and for another Im tired. Gitmek Allah akna. istemiyorum. Evvela dars fazla souk, ayrca yorgunum. pratik davranmamak. satlk. Ne ayp! k. dili ilkin, evvela. kesin: Thats for sure! Oras kesin! 1. ona gelince. 2. hatta. istersen: Its yours for the asking. Alabilirsin.: If you want to use my boat on Mondays, its yours for the asking. Teknemi k. dili sama. pazartesileri kullanmak istersen alabilirsin.

for the life of me for the life of me for the love of ... for the most part for the most part for the present for the public weal for the purpose of for the sake of argument for the sake of clarity for the time being for weeks for what/whatever its worth for/on sale forage foray forbade forbear forbid forbidden forbidding forbore forborne force force force a smile force majeure force s.o. at gunpoint force the door forced labor forced labor forced landing forced march forced sale forceful forceps forcible forcibly ford fore foreforearm forebear forebode foreboding forecast forecastle foreclose forefather forefinger

vallahi. hi, ne yaptysam. ... akna, ... hatr iin. genellikle. ounlukla. imdilik. 1. umumun refah iin. 2. kamu yararna. -mek amacyla. varsayalm ki, farz edelim ki. anlalsn diye. imdilik. haftalarca. k. dili iinize yarar m, bilmiyorum: Heres what I heard, for whatever its worth. inize yarar m, bilmiyorum, ama satlk. duyduum bu. f. 1. kartrarak aramak. 2. aramak; toplamak. i. 1. akn, baskn. 2. dalma, girme. f., bak. forbid. f. (for.bore, for.borne) 1. (merhametten/efkatten dolay) (bir eyi) yapmamak. 2. (from) kendini (bir yasak etmek. f. (for.bade, --den, --ding) yasaklamak, ey yapmaktan) alkoymak. s. yasak, yasaklanm. s. 1. sert, hain. 2. rktc, korku veren. f., bak. forbear. f., bak. forbear. i. g, kuvvet; zor. f. zorlamak; mecbur etmek. zorla glmsemek. fors majr, zorlayc neden. tabancayla/tfekle birini zorlamak. kapy zorlamak. zorla altrma, angarya. angarya. hav. mecburi ini. ask. cebri yry. mecburi sat. s. gl, kuvvetli. i., tb. forseps. s. 1. zora dayanan. 2. gl, etkili. z. zorla. i. rmakta yryerek geilen s yer, geit. f. s yerden yryerek i. n. s. ndeki. gemek. nek n; nceden; nceki. i., anat. nkol, kolun dirsekle bilek arasndaki blm. i. ata, cet. f. 1. nceden haber vermek. 2. (zellikle uursuz bir eyi) nceden hissetmek. i. kt bir eyin meydana geleceini nceden hissetme, nsezi. f. (fore.cast/--ed) nceden tahmin etmek. i. tahmin. i., den. ba kasaras. f., huk. paray demedii iin ipotekli mal sahibinin elinden almak.cet. i. ata, i. iaret parma.

forefoot forefront foregone foregone conclusion foreground forehand forehead foreign Foreign Affairs foreign affairs foreign exchange foreign exchange foreign minister foreign parts foreign trade foreigner foreknowledge forelady foreleg foreman foremost forename forensic forensic medicine forensics foreplay forerunner foresee foreshadow foresight foreskin forest forest ranger forestall forester forestry foretaste foretell forethought forever forewarn forewoman foreword forfeit forgave forge forge forge ahead forger forgery

o. fore.feet (forfit) i. n ayak. i. en ndeki yer; n plan. s. nceden belli olan sonu. i. n plan. i., tenis sa vuru. s. sa vurula yaplan. i. aln. s. yabanc, ecnebi; d. Dileri. dileri. dviz. dviz. dileri bakan. yabanc/d lkeler. d ticaret. i. yabanc, ecnebi. i. nceden bilme. i. iiba kadn. i. (hayvanlarda) n ayak. o. fore.men (formn) i. 1. iiba; ustaba. 2. huk. jri bakan. gelen, en ndeki. z. bata. s. bata i. ilk isim; kk isim. s. 1. mahkemeye ait. 2. mnazaraya ait, hitabetle ilgili. adli tp. i. mnazara sanat. i. cinsel ilikiden nce oynama, perev, n oyun. i. 1. haberci; nden gelen. 2. selef, ncel. f. (fore.saw, --n) nceden grmek, nceden sezmek. f. (birinin/bir eyin) habercisi olmak. i. ngr, ileri gr; basiret, sagr. i., anat. snnet derisi. i. orman. f. aa dikip orman haline getirmek, aalandrmak, ormanlatrmak. devlet ormanlarnda grevli ormanc. f. erken davranp nlemek. i. orman mhendisi, ormanc. i. orman mhendislii, ormanclk. i. nceden alnan tat. f. (fore.told) nceden haber vermek; kehanette bulunmak. i. nceden dnme. z. 1. sonsuza kadar, ebediyen. 2. hep, durmadan. f. nceden uyarmak/ikaz etmek. o. fore.wom.en (forwmn) i. 1. iiba kadn, iiba. 2. huk. kadn jri bakan. i. nsz. i. ceza, bedel. f. ceza olarak kaybetmek. f., bak. forgive. i. demirci oca, demirhane. f. 1. demiri ocakta kzdrp ilemek, dvmek. 2. oluturmak, yapmak. 3. sahtesini yapmak. f. 1. hzla ilerlemek. 2. ne gemek. i. 1. bir eyin sahtesini yapp orijinal olduunu ileri sren kimse. 2.1. bir eyinkalpazan. yapp orijinal olduunu ileri srme. 2. i. sahtekr; sahtesini sahtekrlk; kalpazanlk. 3. sahte ey.

forget forgetful forgetfulness forget-me-not forgive forgiven forgivingness forgo forgone forgot forgotten fork forked forklift forlorn form form a government form a habit form a line form a single file form an opinion formal formalise formality formalize format formated diskette formation formative former formerly formidable Formosa Formosan formula formulate fornicate forsake forsaken forsook forswear forswore forsworn fort forte forth forthcoming forthright forthwith fortieth

f. (for.got, for.got.ten, --ting) unutmak. s. unutkan. i. unutkanlk. i., bot. unutmabeni. f. (for.gave, --n) affetmek, balamak. f., bak. forgive. i. balama, af. f. (for.went, for.gone) vazgemek, brakmak. f., bak. forgo. f., bak. forget. f., bak. forget. i. 1. atal. 2. bah. bel. 3. yolun/nehrin atallaan yer veya kolu, atal. f. 1. atallamak. 2. bah. bellemek. s. atall. i. forklift. s. 1. yalnz, mitsiz ve zgn. 2. terkedilmi ve harap. i. 1. ekil, biim. 2. spor form. 3. form, doldurulmak zere hazrlanm basl belge. 4. ng. (okullarda) snf. f. 1. ekil hkmet kurmak. vermek, biim vermek, biimlendirmek. 2. oluturmak, tekil alkanlk edinmek, det edinmek. etmek; olumak. 3. dzenlemek, tertip etmek, kurmak: That sra olmak, sraya to form a government. O parti hkmet party was unable girmek. kuramad. 4. yapmak: He formed those boys into soldiers. O tek sra olmak, birbiri ardnca sralanmak. ocuklar alp birer asker yapt. Form the dough into little balls. fikir edinmek. Bu hamurdan ufak topaklar yap. How do you form the plural of s. 1.noun? Bu ismin oulu nasl yaplr? this resmi. 2. biimsel. f., ng., bak. formalize. i. 1. resmiyet. 2. formalite. f. 1. resmiletirmek, resmiyete dkmek. 2. biimlendirmek, biim/ekil vermek. f. (--ed/--ted, --ing/--ting) bilg. biimlemek, i., bilg. biim, format. format etmek, formatlamak. formatl disket. i. 1. oluma; oluturma, tekil. 2. ekil verme, biim verme, biimlendirme. 3. ask. dzen. s. ekil veren, biim veren, biimlendiren. s. 1. eski, nceki. 2. the birinci, ilk, ilk sylenen. z. eskiden. s. zor, g, mkl; almas zor. i. Formoza. i. Formozal. s. 1. Formoza, Formozaya zg. 2. Formozal. o. --s (frmylz)/--e (frmyli) i. 1. reete. 2. mat., kim. forml. ve ak olarak belirtmek. f. kesin f. evlilik d cinsel ilikide bulunmak, zina etmek. f. (for.sook, for.sak.en) 1. vazgemek. 2. yzst brakmak, terketmek. f., bak. forsake. f., bak. forsake. f. (for.swore, for.sworn) brakmak iin yemin etmek, tvbe etmek. forswear. f., bak. f., bak. forswear. i. kale, hisar. i. birinin en iyi yapt i; birinin asl uzmanlk alan. z. ileri, dar, darya doru. s. gelecek, nmzdeki. s. 1. akszl. 2. iten, samimi. 3. dorudan. z. hemen, derhal. s., i. 1. krknc. 2. krkta bir.

fortification fortify fortitude fortnight fortress fortuitous fortunate fortunately fortune fortuneteller forty forty winks forum forward forward forward forwarding agent forwards forwent fossil fossilise fossilize foster foster child foster parents fought foul foul foul play foulmouthed found found found foundation founder founder foundling foundry fount fountain fountain pen fountain pen fountainhead four four corners of the earth foursquare fourteen fourth fowl fowling piece

i., ask. 1. tahkimat. 2. tahkimat yapma. f. 1. -de tahkimat yapmak. 2. -e moral vermek. i. metanet. i. iki hafta, on be gn. i. byk kale, byk hisar. s. rastlant sonucu olan, tesadfi. s. ansl, talihli. z. iyi ki, ok kr, Allahtan, bereket versin. i. 1. ksmet, kader; ans, talih. 2. servet. i. falc. s. krk. i. krk, krk rakam (40, XL). ksa sren uyku, ekerleme. o. --s (formz)/fo.ra (for) i. forum. f. 1. ilerletmek. 2. gndermek, sevketmek, yeni adrese gndermek.olan, ndeki, n; ileri. 2. kstah, mark. i., futbol s. 1. ileride forvet. doru, ileri. z. ileri nakliye acentesi. z., bak. forward. f., bak. forgo. i. fosil, tal. f., ng., bak. fossilize. f. fosillemek, tallamak; fosilletirmek, tallatrmak. f. beslemek, bytmek, bakmak. evlatlk. evlatla bakan ana baba. f., bak. fight. s. 1. kirli, pis. 2. iren, tiksindirici. 3. kt, fena. 4. birbirine karm (ipler, pisletmek. 2. ile karmak. 3. spor faul yapmak. f. 1. kirletmek, zincirler v.b.). i., spor faul. cinayet, suikast. s. az bozuk, kfrbaz. f., bak. find. f. kurmak. f. kalba dkmek. i. 1. kurma, tesis etme. 2. temel. 3. temel, esas. 4. kurum, vakf. 5.kurucu. i. fondten. i. dkmc, dkmeci. i. buluntu, terkedilip sokakta veya baka bir yerde bulunan bebek. i. dkmhane. i. pnar, kaynak, eme. i. 1. fskye. 2. eme. dolmakalem. dolmakalem, stilo. i. 1. pnar ba, kaynak, memba. 2. asl kaynak. s. drt. i. drt, drt rakam (4, IV). dnyann drt buca. s. cesur, gvenilir ve inanl. s. on drt. i. on drt, on drt rakam (14, XIV). s., i. 1. drdnc. 2. drtte bir. i. (o. fowl/--s) 1. ku; kmes hayvan. 2. tavuk/hindi/rdek eti. av tfei.

fox foxglove foxy foyer fracas fraction fractious fracture fragile fragility fragment fragrance fragrant frail frailty frame frame frame of mind frame-up framework framing franc France franchise frank frank frank frankfurter frankly frankness frantic fraternal fraternise fraternity fraternize fraud fraudulent fraudulent bankruptcy fraudulent bankruptcy fraudulent transaction fraught fray fray frazzle freak freckle freckled free free free and easy

i. 1. tilki. 2. tilki krk. 3. kurnaz kimse, tilki. f. aldatmak. i., bot. ykskotu. s. tilki gibi, kurnaz. i. fuaye. i. arbede; grltl kavga; dala. i. 1. mat. kesir. 2. (bir eyden) kk bir para. s. huysuz, aksi. i. 1. krma; krlma. 2. krk, bir eyin krlan yeri. s. kolay krlan, krlgan. i. 1. kolay krlma, krlganlk. 2. naziklik. i. krk para, krk. i. gzel koku. s. gzel kokulu, mis kokulu. s. 1. ince ve zayf nahif; ince ve gsz; hafif ve krlgan. 2. zayf (umut, ans zayf nahif olma; ince ve gsz olma; hafif ve i. 1. ince ve v.b.). krlgan olma. 2. (umut, ans v.b.nde) zayflk. 3. zaaf, irade f. 1. tasarlamak; dzenlemek, tertip etmek, yapmak. 2. zayfl. erevelemek; ereveletmek. 3. argo suu (aslnda (binaya olan i. 1. ereve; (pencereye/kapya ait) kasa; telaro. 2. susuz ait) birine) ykmak. 3. (vcuda ait) bnye, yap. 4. (otomobil, iskelet, karkas. (ruhi) hal, durum: I left him in a cheerful frame of mind. Onu kamyon v.b.nde) asi. 5. sin. kare, resim. neeli bir halde braktm. i., argo suu (aslnda susuz olan birine) ykma, kumpas kurma, kumpas, tuzak. i. (binaya ait) iskelet, karkas. i. (binaya ait) iskelet, karkas. i. (Fransa, Belika, svire para birimi) frank. i. Fransa. i. 1. the oy hakk. 2. (irketin bayie tand) imtiyaz. s. akszl; akyrekli, akkalpli; dncelerini/duygularn aka gsteren; iten, samimi. (zarfn stne) posta damgasn f. (posta pulunu) damgalamak; veya dili, bak. frankfurter. i., k. posta cretinin denmi olduunu gsteren bir iareti basmak. i. bir eit sosis. z. aka. i. akszllk. s. 1. lgna dnm. 2. ok acele ve telal; lgn. s. 1. kardee. 2. kardelere zg. f., ng., bak. fraternize. i. 1. kardelik. 2. erkek niversite rencilerine ait birlik. f. arkadalk etmek: Officers are forbidden to fraternize with enlisted men. Subaylarn eratla arkadalk etmesi yasak. i. 1. dolandrclk, sahtekrlk, hile, aldatma, desise. 2. dolandrc, sahtekr, hileci. s. hileli. hileli iflas. huk. hileli iflas. huk. hileli muamele. s. (ile) dolu: a journey fraught with danger tehlike dolu bir seyahat. i. 1. arbede, bouma; dvme, savama. 2. mnakaa; atma. f. (kuma/ipi) ypratmak; ypranmak; saaklanmak. i. i. 1. hilkat garibesi. 2. garabet; garip bir olay. 3. argo hastas, delisi: a soccer freak futbol hastas. f. out argo 1. lgna i. il. dndrmek; lgna dnmek. 2. kplere bindirmek; kplere s. illi. binmek. s. 1. zgr, hr; serbest. 2. bedava, parasz. 3. megul olmayan, bo. serbest brakmak, azat etmek. parasz. f. 1. 4. laubali, saygsz. z. bedava, 2. kurtarmak. 1. rahat, sert olmayan; teklifsiz. 2. serbest, hafifmerep (kadn); mezhebi geni. 3. ok hogrl, ok toleransl.

free enterprise free from free kick free kick free of free of charge free on board free pass free port free will free will free zone freedman freedom freedom of the press freeholder free-lance freeload freeloader freely freemason freesia freestyle freestyle swimming freestyle wrestling freeway freewheel freeze freeze ones blood freeze over freeze-dry freezer freezing freezing compartment freezing point freight freight car freight train freighter French French doors French fried French fries French Guiana French horn French toast French windows Frenchman Frenchwoman frenetic

ekon. zel giriim, hr teebbs. -siz: free from error hatasz. free from pain arsz. spor frikik, serbest vuru. frikik, serbest vuru. -den muaf: free of tax vergiden muaf. bedava. tic. nakliyecinin aracna cretsiz teslim, fob. parasz giri kart. serbest liman, ak liman. fels. hr irade. fels. hr irade. tic. serbest blge. o. freed.men (fridmen) i. klelikten azat edilmi kimse, azatl. i. zgrlk, hrriyet; serbestlik. basn zgrl. i., ng. tapu sahibi, mlk sahibi. s. serbest alan (gazeteci/yazar/fotoraf). f. (gazeteci/yazar/fotoraf) etmek. f., k. dili otlamak, otlaklk serbest almak. i., k. dili bedavac kimse, otlak kimse. z. serbeste. i. mason, farmason. i., bot. frezya. s. serbest yzme. serbest gre. i. otoyol, evre yolu. f. 1. arka tekerlei zincirden g almadan serbest dnen bisikletle fro.zen) 1. donmak; buz tutmak, buz balamak; f. (froze, gitmek; pedal evirmeden gitmek. 2. etrafa aldrmadan hareketmek, ok serbest veya teklifsiz etmek; donmak: dondurmak. 2. ok ok korkutmak. Im freezing! Donuyorum! kann dondurmak, davranmak. 3. sorumsuzca yaamak. i. donma. st buz tutmak. f. dondurarak kurutmak. i. dipfriz; (buzdolabnn iindeki) buzluk. s. dondurucu; ok souk. (buzdolabnn iindeki) buzluk. donma noktas. i. 1. tama creti, nakliye; navlun. 2. cretle tanan mal; navlun. yk vagonu. marandiz, yk treni. i. ilep. i. Franszca. s. 1. Fransz. 2. Franszca. caml ve ift kanatl kapnn kanatlar. yada kzartlm. kzarm patates, patates tava. Fransz Guyanas. mz. korno, Fransz kornosu. yumurtaya batrlp tavada kzartlm ekmek. (balkon, teras veya baheye alan) caml ve ift kanatl kapnn kanatlar. o. French.men (frenmn) i. Fransz erkek, Fransz. o. French.wom.en (frenwmn) i. Fransz kadn, Fransz. s. 1. telal, ok heyecanl. 2. lgn (bir olay).

frenzied frenzy frequency frequent frequent frequently fresco fresh fresh air freshen freshen up freshman freshwater fret fret fretful fretsaw fretwork Fri friar friction friction tape Friday fridge fried fried egg friend friendly friendship frier frieze frigate fright frighten s.o. out of his/her frighten wits/frighten the wits out of s.o. frightening frightful frightfully frigid frigidaire frill fringe fringe benefit fringe benefits frisk frisky fritter fritter frivolity frivolous

s. lgn. i. lgn bir hal; lgnlk. i. 1. sk sk tekrarlanma; sklk. 2. fiz. frekans. s. sk sk tekrarlanan. f. (bir yere) sk sk gitmek. z. sk sk. i. fresk. s. 1. taze. 2. yeni; yeni yaplm; yeniden yaplan. 3. zinde; canl. hava. (hava). 5. k. dili fazla samimi davranan, sulu, cvk. taze 4. taze f. (rzgr) kuvvetlenmek, artmak. 1. yzn ykayp kendine bir ekidzen vermek. 2. (bir yeri) dahafresh.mendaha ekici i. (kolejde/niversitede) birinci snf o. gzel ve (fremn) bir hale sokmak. rencisi. ait, tatl su. s. tatl suya i. 1. mz. (telli alglarn sap zerindeki) perde. 2. mim. fret, sapak. f. --ting) 1. (kk eyler iin) endie etmek; f. (--ted, (--ted, --ting) mim. fretlemek. endielendirmek,aksi, ters. drmek. 2. (kk eyler s. sinirli, huysuz, endieye yznden) sinirlenmek, kzmak, sklmak; sinirlendirmek, i. kl testere. kzdrmak, skmak. 3. ypratmak; andrmak; rtmek. 4. i., mim. fretler, sapaklar, fretleme ii, fretaj. dalgalandrmak. ks. Friday. i., Hrist. (erkeklere zg baz dini tarikatlarda) frer, rahip. i. 1. srtnme; srtnm. 2. tb. friksiyon, ovma, ovuturma. 3. anlamazlk, uyumazlk, srtme, ihtilaf. elek. izole bant. i. cuma. i., k. dili buzdolab. s. yada piirilmi, kzartlm. sahanda yumurta. i. arkada; ahbap; dost. s. 1. cana yakn, scakkanl, kan scak. 2. arkadaa; dosta. i. arkadalk; ahbaplk; dostluk. i., bak. fryer. i., mim. efriz, friz. i., den. firkateyn. i. korku, dehet. f. korkutmak. birinin dn koparmak/patlatmak. s. korkutucu. s. korkun, mthi. z. 1. korkun bir ekilde. 2. k. dili ok. s. 1. ok souk, buz gibi. 2. souk, cana yakn olmayan, iten olmayan. 3. tb. frijit, souk. i. buzdolab, frijider. i. frfr, farbala. i. 1. saak, pskll saak. 2. perem, kkl. 3. kenar. f. saak takmak. sigorta, emeklilik sigortas gibi) iiye creti dnda (sosyal salanan herhangi bir ey. maa dnda verilen haklar. f. 1. (mutlu bir ekilde) srayp oynamak. 2. (birinin) stn aramak. yerinde duramayan. s. oynak, i. gzlemeye benzer bir eit brek. f. away azar azar arur etmek, para para harcamak. i. 1. havailik, delimenlik. 2. ciddiyetten yoksun hareket/sz. 3. elence. olmayan, nemsiz, bo, sama. 2. havai (kimse); s. 1. ciddi hoppa (kadn).

frizzle frizzly frizzy fro frock frock coat frog frogman frolic frolicsome from from a distance from afar from beginning to end from day to day from end to end from head to foot from mouth to mouth from pillar to post from the first From the sound of it things are pretty bad. from the word go from time to time from top to bottom from top to toe from top to toe from within front front line front page front sight frontage frontal frontal attack frontier frontispiece frost frost line frostbite frostbitten frosted frosted glass frosting frosty froth frothy froufrou frown frown on froze

f. 1. czrdamak. 2. czrdatarak kzartmak. s., bak. frizzy. s. kvrck, kvr kvr (sa). z. i. kadn elbisesi, rop. redingot. i. kurbaa. o. frog.men (fragmen) i. kurbaa adam. i. elence. f. (--ked, --king) 1. glp gemek. 2. srayp oynamak. s. en, neeli. edat 1. (bir yer)den, (bir balang noktasn)dan: Hes from Manisa. O Manisal. He jumped from the branch. Daldan atlad. uzaktan. Her ranking rose from twelfth to first. O, on ikinci sradan birinci uzaktan. sraya ykseldi. 2. itibaren: from the first of January 1 Ocaktan batan 3. Uzakl itibaren.sona kadar. gsterir: Its ten kilometers from here. Buradan gne. gnden on kilometre uzak. 4. Bir eyi yapan kiiyi veya bir eyin kaynan gsterir: Its from Nedret. Nedrettendir. 5. bir utan bir uca. Ortalamada kullanlr: from twenty to twenty-five people yirmi, tepeden kii arasnda. 6. rnn yapld malzemeyi gsterir: yirmi be trnaa (kadar), batan aa. dilden dile, azdan aza. This statues made from human teeth. Bu heykel insan dilerinden yaplm. 7. Bir eyin sebebini gsterir: He died from 1. bir glkten dier bir gle. 2. kap kap (dolama). its side effects. Yan etkileri yznden ld. 8. Bir fark gsterir: batan itibaren. He cant tell black from white. Akla karay birbirinden ayramaz. k. dili Anladm kadaryla durum vahim. k. dili ta bandan beri. zaman zaman, arada srada. batan baa. tepeden trnaa, batan ayaa, batan aa, btnyle. tepeden trnaa. iten; iinden; ieriden: Well take the city from within. ehri iten fethedeceiz.n taraf. (belirli bir zaman) iinde: Theyll be i. 1. n; n cephe; edat 1. 2. (savata) cephe. 3. (havaya ait) here within an hour. Bir saat ait) ky, kenar. s. n, ndeki. f. on cephe. 4. (gl, deniz v.b.ne iinde burada olacaklar. 2. (belirli ask. cephe, cephe hatt, ileri hat. birbakmak. yaknlkta, iinde: Were within a kilometer of the -e mesafe) gazet. ba bir kilometre yaknlktayz. nden ekili: This car river. Nehresayfa. front-wheel drive oto.3. (belirli snrlar/belirli s got front-wheel You have to work within these conditions. Bu bir bnye) iinde: (tfekte) arpack. drive. Bu araba nden ekili. artlar iinde almaya mecbursun. They dont live within their i. binann cephesi; arsann sokaa/denize/gle/nehre bakan income. Gelirleriyle orantl bir ekilde yaamyorlar. Its like an taraf. ne ait. s. 1. n,within an2. cepheye ait, cephe. iinde bir imparatorlua empire empire. mparatorluk 3. direkt. 4. alna ait. cephe taarruzu. benziyor. i. hudut, snr; hudut blgesi. i. kitabn bandaki resimli/ssl sayfa. i. ayaz, don, kra. f. 1. kra dmek. 2. (keki) ekerli bir karmla kaplamak. yeralt don seviyesi. i. (bir uzuv) souktan yanma; souktan donma. s. souktan yanm (uzuv); souktan donmu. s. 1. kral. 2. ekerli bir karmla kapl (kek). buzlucam. i. keklerin zerine konulan ekerli karm. s. 1. dona ekmi (hava). 2. kral. 3. souk (tavr, cevap v.b.). i. kpkk kmesi, kpkkler. f. kpkkler kmak/akmak. s. st kpkklerle kapl. i. 1. (eteklerin kard) hrtl ses, hrt. 2. (frfr, tl veya aksesuarlardan oluan) ar ss. f. kalarn atmak. i. ka atma. 3. (evin i dekorasyonunda) ufak sslerin oluturduu arlk. -i uygun grmemek. f., bak. freeze.

frozen frozen food frozen prices frugal frugality fruit fruiterer fruitful fruitfulness fruition fruitless fruity frump frumpish frumpy frustrate frustrated frustrating frustration fry fry fryer frying pan ft fuchsia fuck fuck fuck about/around fuck all Fuck off! fuck s.o. over fuck s.t. up fuck up Fuck you!/Get fucked! Fuck! fucked-up fucker fucking Fucking hell! fuckup fud fuddy-duddy fudge fuel fuel gauge fuel oil fuel pump fuel tank fugitive fugue

f., bak. freeze. s. donmu. dondurulmu yiyecek. dondurulmu fiyatlar. s. 1. tutumlu. 2. kk, sade ve ucuz. i. tutumluluk. i. 1. meyve. 2. sonu, netice. f. meyve vermek. i., ng. manav. s. verimli. i. verimlilik. i. gerekleme. s. faydasz, nafile. s. 1. meyvemsi. 2. fazla nameli (insan sesi). i. klksz kadn, demode giyimli kadn. s., bak. frumpy. s. demode giyimli, gsterisiz. f. 1. engellemek; ksteklemek, ket vurmak; set ekmek. 2. hsrana uratmak. s. 1. engellenmi; ksteklenmi, ket vurulmu; set ekilmi. 2. hsran bozucu, moral suya dm,work is very frustrating. Bu3. s. sinir dolu; mitleri bozucu: This istekleri gereklememi. hsran yanstan; hsrandan ileri gelen. ok sinir bir i. i. 1. engellenme; ksteklenme; set ekilme. 2. hsran. i. f. tavada kzartmak/kzarmak. i. pili. tava. ks. foot, feet. i., bot. kpeiei. f., kaba sikmek, dzmek. i., kaba sikime, dzme. 1. vakit geirmek/ldrmek. 2. akalamak. ng. hibir ey. Siktir git! birini sikmek/dzmek, birine ok aalk bir ey/bir kahpelik/bir putluk yapmak. bir eyin iine etmek, bir eyin iine smak, bir eyi berbat etmek. iin iine etmek, ii berbat etmek. Siktir git! nlem Allah kahretsin! s., kaba 1. kafay yemi; kafay tm; baya problemli/kompleksli. 2. berbat, rezil; kokumu; yozlam. i., kaba herif. s., kaba 1. Vurgulamak iin kullanlr: Youre a fucking idiot! Tam bir dangalaksn! 2. kahrolas. Allah kahretsin! i., kaba tam bir fiyasko. i., k. dili ar titiz ve rmcek kafal kimse. i., k. dili ar titiz ve rmcek kafal kimse. s. ar titiz ve rmcek kafal. i. yumuak ve ikolatal ekerleme. f. 1. biraz uydurmak; ufak apta bir yalan sylemek; ufak bir hile yapmak. 2. kesin bir tavr i. yakt. f. (--ed/--led, --ing/--ling) 1. yakmak, yanmasn almamak. 3. -den kanmak. yakt almak. salamak; altrmak. 2. up 4. szn tutmamak. mak. akaryakt gstergesi. fuel-oil, yayakt. yakt pompas. yakt deposu. s. kaak, kaan, firari. i. firari, kaak. i., mz. fg.

f., ng., bak. fulfill. fulfil f. 1. yerine getirmek, yapmak: fulfill an obligation bir grevi fulfill yerine getirmek. 2. (insan) iindeki potansiyelini fulfilling? in s. tatmin edici, doyurucu: Do you find your work kendini tatmin fulfilling edecek bir ekilde mu? kullanmak. seni yerine getirme, yapma. 2. iindeki potansiyelini iyi i. 1. tatmin ediyor fulfillment kullanmaktan doan memnuniyet. i., ng., bak. fulfillment. fulfilment s. 1. isli; is dolu. 2. is renginde, is renkli. fuliginous s. 1. (of) (ile) dolu: The glass was full. Bardak doluydu. The glass full was full of water. Bardak suyla doluydu. 2. tam: full member ok resmi toplantlarda giyilen elbise. full dress tam ye. a full hour tam bir saat. 3. doymu, karn tok. 4. bol tam bilet. full fare (giysi). 5. dolgun. orgeneral. full general tam l. full measure tam yelik. full membership dolunay. full moon tam srat. full speed ng. nokta. full stop ng. nokta (noktalama iareti). full stop full to overflowing/full to the azna kadar dolu, dopdolu. brim i., futbol bek. fullback s. 1. safkan. 2. tam bir, gerek bir. full-blooded s. tamamen am; tam gelimi. full-blown s. tam, gerek, ehliyetli. full-fledged s. tamamyla bym; yetikin. full-grown s. tam boy (portre). full-length s. fultaym, tamgn. full-time tamgn bir alma gerektiren i. full-time job z. tamamen, tamamyla. fully f. (against) (-e) ate pskrmek. fulminate f. 1. el yordamyla aramak, yoklamak. 2. (oyunda) topu fumble drmek. i. topu drme. f. 1. fkeli olmak. 2. pis kokulu gazlar yaymak. fume i., o. pis kokulu gazlar. fumes f. buharla dezenfekte etmek. fumigate i. elence, zevk. f. (--ned, --ning) k. dili aka etmek. fun ng. lunapark. fun fair i. 1. i, grev, vazife, ilev, fonksiyon. 2. tren, merasim. 3. mat. function fonksiyon, ilev. f. ilemek, almak. s. ilevsel, fonksiyonel. functional i. memur, grevli. functionary s. faal, iler durumda. functioning i. 1. fon. 2. o. para. 3. o. fonlar. f. (bir i/kimse iin) para fund salamak. s. temel, esasl, asl. i. esas, temel. fundamental z. temelde, znde. fundamentally i. cenaze treni. funeral cenaze mar. funeral march s. kasvetli; cenaze trenine yakan. funereal i. mantar ldrc ila. fungicide o. fun.gi (f^ncay, f^nggay)/--es (f^nggsz) i., bot. mantar fungus veya mantar trnden bitki. i. fnikler. funicular i. 1. huni. 2. (vapurda) baca. funnel i., o. funnies s. 1. komik, gldrc, elendirici. 2. tuhaf, garip, acayip. 3. funny pheli, phe bir eye arpnca kolun karncalanmasna sebep anat. dirsekte uyandran. funny bone olan sinirin getii yer.

funny business funny paper fur furbish furious furl furlough furnace furnish furnished furnishings furniture furrier furrow furry further furtherance furthermore furthermost furthest furtive fury fuse fuse fuselage fusion fuss fussy fusty futile futility future fuze fuzz fuzzy G, g gab gabardine gabble gaberdine gabfest gable gable roof Gabon Gabonese gad gadfly gadget Gaelic gaffe

yalan dolan, hilecilik, dzenbazlk. (gazetede) bant-karikatrlerin bulunduu sayfa. i. 1. krk. 2. krkl giysi, krk. 3. (baz yumuak tyl hayvanlara ait) tyler: the cats fur kedinin tyleri. 4. f. 1. parlatmak. 2. yeniletirmek. (aydanlkta/borularda oluan) kire. s. 1. ok fkeli, kplere binmi, gz dnm. 2. iddetli, sert. f. (yelken/bayrak) sarmak. i. izin, vazifeden izinle ayrlma. i. byk ocak, kalorifer oca; (demirhanede) ocak. f. 1. demek; donatmak. 2. salamak. s. 1. mbleli, mobilyal. 2. with ile deli. i. mefruat. i. mobilya, mble. i. krk. i. 1. sabann at iz. 2. krk. f. 1. saban izi yapmak. 2. krtrmak. s. tyleri kabark, tyl. s. 1. tedeki, uzaktaki, daha uzak. 2. ilave olunan. (Further ounlukla miktar ve derece, farther ise mesafe iin kullanlr.) i. ilerlemesini salama. z. 1. daha teye; daha tede. 2. bundan baka, ayrca. f. z. bundan baka, ayrca. ilerlemesini salamak. s. en tedeki. s. en ok, en uzak. s. gizli, sinsi. i. 1. byk fke, gazap. 2. iddet. f. eritmek; erimek; eriyip birbiriyle kaynamak. i. 1. elek. sigorta. 2. fitil. i. uak gvdesi. i. 1. eritme; erime; eriyip kaynama. 2. fiz. fzyon. i. 1. gereksiz tela/heyecan/fke. 2. yaygara. f. ufak meseleleri sorun krk yaran, okeyler yznden telaa dmek. s. kl yapmak; ufak titiz. s. 1. kf kokan. 2. eski, demode, kflenmi, kfl. s. bo, nafile, abes. i. bouna olma, abes olma. s. gelecek, mstakbel. i. gelecek, istikbal. i. (top mermisine ait) tapa. i. 1. hav. 2. ince tyler, ayva ty. 3. kvrck sa. 4. argo polis. f. havlanmak. s. 1. ince tylerle kapl. 2. ok tyl (kpek v.b.). 3. hatlar belirsiz, flu. 4.alfabesinin(kuma).harfi. 2. mz. sol notas. 3. i. 1. G, ngiliz ok havl yedinci 5. kvrck (sa). argo bin dolar. k. dili ene almak. i. ene alma. f. (--bed, --bing) i. gabardin. f. abuk ve anlalamayacak bir ekilde konumak. i. abuk ve anlalmaz konuma. i. cppe. i., k. dili ene alma. i. bina duvarnn beikat ile birletii yerdeki gen blm. beikat. i. Gabon. i. (o. Ga.bon.ese) Gabonlu. s. 1. Gabon, Gabona zg. 2. Gabonlu. --ding) about/around babo dolamak. f. (--ded, i. atsinei. i. alet, kk aygt. i., s. Gaelce; rlandaca; skoa. i. gaf.

gag gag gag on gaga gage gaiety gain gain an advantage over gain ground gain ground gain momentum gain the upper hand gain time gain weight gain weight/put on weight gainsay gait gaiter gal gal galaxy gale gall gall gallant gallantry gallbladder galleon gallery galley galling gallivant gallon gallop gallows gallstone galore galosh galvanise galvanize Gambia Gambian gamble gamble for high stakes gambler gambling gambling den gambol game game

i. susturmak iin aza sokulan tka. f. (--ged, --ging) 1. azn tkamak. 2. (haberin) yaylmasna engel olmak, susturmak. i. aka; glt. (bir ey) boazn tkamak. s., k. dili budala, deli. i., f., bak. gauge. i. neelilik, enlik, nee. i. 1. kazan, kr. 2. artma, art. f. 1. -i elde etmek, -e sahip olmak. 2. on (takipdaha kuvvetli olmak. (bir bakasndan) eden kii/ey) yaklamak, aradaki mesafeyi kapatmak. rabet kazanmak. 1. (askerler) ilerlemek. 2. (hastann durumu) iyiye gitmek. 3. kazan salamak. artmak. 1. bymek. 2. hz avantaj (birine) gemek, avantaj (birinde) olmak. 1. vakit kazanmak. 2. (saat) ileri gitmek. kilo almak. kilo almak, imanlamak. f. (gain.said) inkr etmek. i. yry, gidi. i. tozluk, getr. i., k. dili kadn. ks. gallon. i., gkb. galaksi, gkada. i. kuvvetli rzgr, bora, frtna. i. safra. f. sinir etmek, sinirlendirmek. s. centilmen, efendi. i. kahramanlk, yiitlik. i., anat. safra kesesi. i. kalyon. i. 1. sanat galerisi. 2. balkon, galeri. 3. mad. galeri. i. 1. kadrga. 2. gemi mutfa. s. sinir edici, sinirlendirici. f. gezip tozmak. i. galon, A.B.D. 3,78 litre; ng. 4,55 litre. f. drtnala gitmek. i. drtnala gidi. i. daraac. i. safra ta. s. ok miktarda, bol: You can find blackberries galore there. Orada brtlenden geilmiyor. i. galo, kalo, lastik. f., ng., bak. galvanize. f. 1. galvanizlemek. 2. hemen harekete geirmek. i. Gambiya. i. Gambiyal. s. 1. Gambiya, Gambiyaya zg. 2. Gambiyal. f. kumar oynamak. i., k. dili ok riskli i, kumar. byk para iin kumar oynamak. i. kumarbaz. i. kumar, kumar oynama. kumarhane. f. (--ed/--led, --ing/--ling) srayp oynamak. i. sray, zplama. i. 1. oyun, elence; spor. 2. oyun, karlama; (baz oyunlarda) parti.yiit, cesur. 2. steklilik belirtir:faaliyet; meslek.play s. 1. 3. av hayvan, av. 4. k. dili i, Were going to football. Are you game? Biz futbol oynayacaz. Sen de var msn?

game game preserve gamekeeper gamma gamma rays gammon gammy gamut gander gang gang up on gangling gangplank gangrene gangrenous gangster gangway gantlet gaol gaoler gap gape garage garage sale garb garbage garbage can garbage man garbage truck garbanzo garble garden garden party gardener gardenia gargantuan gargle garish garland garlic garment garner garnet garnish garret garrison garrulous garter gas gas mask

s. sakat (bacak). av hayvanlar iin ayrlm yer. i. avlak bekisi. i. gamma nlar. i., ng. (domuz budundan yaplm) jambon. s., ng. sakat (bacak). i. (of) her eit, her tr. i. 1. erkek kaz. 2. A.B.D., k. dili bak. i. 1. ete. 2. takm; gruh. 1. (birine) kar cephe oluturmak. 2. (birka kii) toplanp (birine) kar saldrmaya hazrlanmak. s. fasulye sr gibi, leylek gibi. i. iskele, iskele tahtas, srme iskele. i., tb. kangren. s. kangrenli. i. gangster. i. nlem Destur!/Yol ver! i., bak. gauntlet. i., f., ng., bak. jail. i., ng., bak. jailer. i. 1. aralk; boluk, gedik. 2. eksiklik. f. 1. az ak bir ekilde hayretle/aknlkla bakmak. 2. almak.f. garajda brakmak. i. garaj. evde istenilmeyen eyay satmak amacyla garajda/bahede dzenlenen sat. i. klk, kyafet, giysiler. i. 1. p; sprnt. 2. pis ve deersiz ey. p tenekesi. p. p kamyonu, p arabas. i. nohut. f. yanl bir ekilde anlatmak/nakletmek. i. bahe; bostan. f. bahede almak, ieklerle uramak. gardenparti. i. bahvan. i., bot. gardenya. s. ok byk, kocaman. f. gargara yapmak. i. gargara. s. 1. i, cart, crlak, parlak (renk). 2. cafcafl. i. elenk. i. sarmsak, sarmsak. i. giysi, elbise. f. toplamak. i. grena, lal ta. f. garnitrle sslemek. i. garnitr. i. tavanaras; tavanarasndaki oda. i., ask. garnizon. s. geveze, lafazan, enebaz. i. jartiyer. i. (o. --es/--ses) 1. benzin. 2. gaz. 3. (midede) gaz. 4. havagaz; doalgaz. f. (--sed, --sing) 1. gazla zehirlemek. 2. k. gaz maskesi. dili ene almak.

gas meter gas meter gas station gas station gas up gaseous gash gasket gaslight gasoline gasp gastric gastritis gastronome gastronomic gastronomy gasworks gate gatecrasher gatepost gateway gather gather speed gathering GATT gauche gaudy gauge gaunt gauntlet gauntlet gauze gave gavel gawk gawky gawp gay gaze gazebo gazelle gazette gazetteer GB gear gear down gear up gear wheel gearbox gearshift

gaz sayac, gaz saati. havagaz/doalgaz sayac. benzin istasyonu. benzin istasyonu. benzin deposunu doldurmak. s. gaz gibi; gazl. i. derin yara. f. -de derin yara amak; -i kesmek. i. conta. i. gaz . i. benzin. f. 1. soluk solua kalmak, nefesi daralmak, nefesi kesilmek. 2. solumak. 3. soluk solua sylemek. i. soluma, nefes. s., tb. mideye ait, midevi. i., tb. gastrit. i. gastronom. s. gastronomik. i. gastronomi, iyi yemek yeme ve yemekten anlama sanat. i. gazhane. i. 1. kap (kap araln kapayan kanat). 2. kanal kapa. 3. (ma, konser, sirk v.b.nde bilet satndan salanan) hslat; i., k. dili parasz/davetiyesiz giren kimse. gie hslat. i. kap dikmesi; kap svesi. i. 1. kap aral, kap. 2. giri. f. 1. toplamak, bir araya getirmek; toplanmak, bir araya gelmek. 2. devirmek, toplamak. 3. anlamak, sonu karmak. 4. hz kazanmak. bzmek. 5. (irin) toplanmak. i. bzg. i. toplant. ks. General Agreement on Tariffs and Trade. s. 1. pot kran, gaf yapan. 2. uygunsuz, mnasebetsiz. s. 1. i (renk); i renkli. 2. ar ve zevksiz bir ekilde ssl. i. 1. ap; l; kalnlk. 2. d.y. ray akl. 3. lme aleti. f. 1. lmek. ok zayf ve kuru. s. sska, 2. lmlemek. i. i eldiveni. i. i. gaz bezi, gazl bez. f., bak. give. i. (toplantda oturumun aldn ilan etmek iin bakann masaya vurduu) tokmak. f. aval aval bakmak, bn bn bakmak. s. kollar, bacaklar uzun, biimsiz ve hantal. f. (at) az ak bir ekilde seyretmek; aval aval bakmak, bn bn bakmak. s. 1. neeli, en. 2. canl, parlak ve gzel (renk); parlak ve gzel renkli.gzn dikiphomoseksel. i. ecinsel, homoseksel. f. (at) 3. ecinsel, bakmak, seyretmek. i. dik bak. i. belveder; gzel manzaral kameriye, ardak, pavyon; bir yapnn zerindeki teras/pavyon. i. ceylan, ahu, gazal. i. resmi gazete. i. 1. yer adlar szl. 2. (atlasta) yer adlar dizini. ks. Great Britain. i. 1. (belirli bir i iin kullanlan) eya/takm/giysi. 2. tertibat, dzen,azaltmak.dili ark. 4. vites. vitesi aygt. 3. vitesi ykseltmek. dili ark. i. vites kutusu, anjman, anzman. i. vites.

gearshift lever gee gee geese Geiger Geiger counter geisha gel gelatin gelatine geld gelding gem Gemini gemstone gendarme gender gene genealogy general General Agreement on Tariffs and Trade general election general of the army general practice general practitioner general practitioner general staff general strike generalisation generalise generality generalization generalize generally generate generation generation gap generator generic generosity generous genesis genetic genetics genial genital genitals genitive genius genocide

vites kolu. nlem (At/kz srerken Saa git! veya leri git! anlamnda kullanlr.) Deh!/Haydi! Birinin veya bir eyin beenildiini nlem 1. Allah Allah! 2. gsterir: Geegoose. swell! Sen bir harikasn! i., o., bak. youre i. Gayger sayac. i. geya. i. jel, pelte. i. jelatin. i., bak. gelatin. f. idi etmek, enemek. i. idi edilmi at. i. 1. deerli ta, mcevher. 2. deerli kii, cevher; deerli nesne. i., astrol. kizler burcu. i. yontulmam deerli ta. i. jandarma. i. 1. dilb. cins. 2. k. dili cinsiyet. i., biyol. gen. i. ecere, soyaac. s. genel. i., ask. general. Gmrk Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlamas. ng. genel seim. rtbesi orgeneralden yksek bir general. tb. pratisyen hekimlik. tb. pratisyen hekim, pratisyen. pratisyen doktor, pratisyen. ask. kurmay snf. genel grev. i., ng., bak. generalization. f., ng., bak. generalize. i. 1. genellik. 2. ounluk. 3. genelleme; genelleme ieren sz. i. 1. genelletirme. 2. genelleme, genelleme ieren sz. f. genelletirmek. z. genellikle. f. retmek; meydana getirmek; -e yol amak. i. 1. kuak, nesil. 2. retim; meydana getirme. kuak fark, kuaklar arasndaki fark. i. jeneratr, dinamo. s., i. ambalajnda reticinin ad/markas bulunmayan (gda maddesi). i. cmertlik. s. cmert, eli ak. o. gen.e.ses (censiz) i. balang. s., biyol. genetik. i., biyol. genetik. s. 1. cana yakn, arkadaa davranan, iyi huylu, gleryzl. 2. yumuak (iklim). s., tb. reme organlarna ait. i., o., tb. reme organlar, cinsel organlar. s., dilb. -in halindeki. i. -in halindeki szck. i. (o. --es) 1. deha. 2. dhi. 3. istidat, yetenek. 4. zellik. i. soykrm, jenosit.

genome genre gent genteel gentian gentile gentle gentleman gentlemanly gentleness gently gentry genuflect genuflection genuine genus geodesic geodesic dome geodesy geographer geographic geographical geography geologic geological geologist geology geometric geometry geophysics geopolitics georgette Georgia Georgian geranium Gerber Gerber daisy geriatric geriatrics germ German German measles germander germane Germany germicide germinate germination gerrymander gerund

i., biyol. genom. i. tarz, tr, nevi. i., k. dili erkek, adam. s. efendilik/kibarlk taslayan. i., bot. centiyana, centiyan, kantaron. i. Musevi olmayan kimse. s. Musevi olmayan. s. 1. yumuak ve nazik. 2. hafif (rzgr/yamur). 3. meyli ok az (yoku). o. gen.tle.men (centlmn) i. centilmen, efendi. gentleman s/gentlemens efendice, centilmene yakan. s. centilmence, agreement centilmenlik anlamas. i. yumuaklk, nezaket. z. 1. yumuak ve nazik bir ekilde. 2. hafife (esen). 3. yavaa (ykselen yoku). i., o. sosyal stats iyi olanlar. f., Hrist. (ibadette) diz kmek. i. (zellikle ibadet ederken) diz kme. s. 1. gerek, hakiki. 2. iten gelen. 3. iten, samimi. o. gen.e.ra (cenr) i., biyol. (birka trden meydana gelen) cins. s. geodezik, jeodezik, geodeziyle ilgili. geodezik kubbe. i. geodezi, jeodezi. i. corafya uzman, corafyac. s., bak. geographical. s. corafi. i. corafya. s., bak. geological. s. jeolojik, yerbilimsel. i. jeolog. i. jeoloji, yerbilim. s. 1. geometrik, uzambilgisel: geometric figure geometrik ekil. 2. geometrik, earpanl: i. geometri, uzambilgisi. geometric series geometrik seri. i. jeofizik. i. jeopolitik. i. jorjet. i. Grcistan. i., s. 1. Grc. 2. Grcce. i., bot. sardunya. i. bot. gerbera. s. geriatrik, jeriyatrik. i. geriatri, jeriyatri. i. 1. mikrop. 2. tohumun z. 3. balang, tohum. s., i. 1. Alman. 2. Almanca. kzamkk. i., bot. 1. dalakotu, yermeesi, yerpalamudu. 2. kurtluca, yerpalamudu, yermeesi. s. (to) (ile) ilgili. i. Almanya. i. mikrop ldrc, antiseptik. f. (tohum) imlenmek; (tohumu) imlendirmek. i. (tohum) imlenme; (tohumu) imlendirme. f. (seim blgesini) bir siyasi partinin karlarna uygun decek ekilde fiilden tretilen isim. i., dilb. ayarlamak.

i., ruhb. getalt. gestalt i. 1. gebelik. 2. gebelik sresi. gestation f. el/kol/ba hareketleri yapmak, jestler yapmak. gesticulate i. 1. jestler yapma. 2. el/kol/ba hareketi, jest. gesticulation i. 1. el/kol/ba hareketi, jest. 2. jest, gzel davran. f. el/kol/ba gesture hareketi yapmak, jest yapmak.bir kimseye sylenir.). nlem ok yaayn! (Hapran Gesundheit f. (got, got.ten/got, --ting) 1. elde etmek; edinmek; kazanmak; get almak; satn almak; yakalamak; ele geirmek: He got it with (birinin) ban belaya sokmak. get (s.o.) into hot water difficulty. Zorla elde etti. I hear theyve gotten a dog. Kpek (a part of ones body) k. dili darbe yemek: She got a bang on get a bang on edinmiler. I didnt get much for it. Ondan pek bir ey her head. Bana bir bitmek. k. dili -e baylmak, -edarbe yedi. that book for me? Bana o kitab get a bang out of kazanmadm. When will you get ne zaman alacaksn? Ive got him by the tail. Kuyruundan korkmak. get a fright yakaladm. 2. almak; bir ekilde yanstlmak. from Ferda. Ferda basnda/medyada iyi yemek: She got a letter get a good press dan mektup ald. He got a blow on his jaw. enesine bir kendine hkim bulup kendine getirmek; gtrmek: Will you get a grasp on o.s. yumruk yedi. 3. olmak,getirmek;gelmek. -in me my walking stick? Bastonumu beton olmak/dikelmek. get a hard-on get kuu kalkmak/uyanmak, -in penisi getirir misin? 4. (telefona/kapya) bakmak: Will you k. dili acele etmek, abuk olmak. get the door? Kapya bakar get a hustle on msn? 5. Belirli bir duruma geii gsterir: Lets get moving! -den zevk almak. get a kick out of Haydi gidelim! Get going! Haydi yr! Hes getting older. argo -e gz atmak. get a load of Yalanyor. Its gotten hot. Scak oldu. Get her dressed! Onu giydir! 1. (ok ilgin/gzel/tuhaf birine veya bir eye) bakmak. 2. k. dili 6. Yardmc fiil olarak baka fiilleri ettirgen yapar: Get get a load of him to get it for you. Ona aldr. dinlemek. gitmek/varmak: (ok ilgin/gzel/tuhaf bir eyi) 7. (bir yere) (zntden) -in boaz dmlenmek. get a lump in ones throat How will you get there? Oraya nasl gideceksin? When did you 1. there? Oraya ne zaman 2. boaz Bir yere koyma, get a lump in ones throat getk. dili ok duygulanmak. vardn? 8.dmlenmek. sokma 1. balamak. 2. acele etmek. get a move on veya bir yerden karmay gsterir: Get that animal out of here! O hayvan buradan kar! 9. -ebilmek: He got to go on the trip. k. dili acele etmek. get a move on Seyahate katlabildi. When will I get to see him? Onu ne zaman k. dili birinin bamteline dokunup azn atrmak. get a rise out of s.o. grebilirim? At last he got to go too. Nihayet o da gidebildi. 10. k. n yemek) hazrlamak: Im getting breakfast. Kahvalt get a rise out of s.o. (birdili dalga geerek birini kzdrmak. -den bir nefes ekmek. get a sniff of hazrlyorum. 11. (bir hastala) yakalanmak: Hes got a cold. Nezle oldu. 12.bir ey anlamak, akmak: Dont get me wrong! k. dili kendini k. dili zannetmek, ba dnmek, marmak. get a swelled head Beni yanl anlama! Got it? aktn m? 13. k. dili damarna dayak yemek. get a whipping basmak; sinirine dokunmak. 14. k. dili dokunmak, etkilemek. k. (radyo/televizyon) (belirli bir istasyonu/kanal) almak: I cant get a woman into trouble 15.dili bir kadn hamile brakmak. get(haber/sylenti) my radio. Radyom o istasyonu almyor. 16. 1. that station on yaylmak. 2. (bir hastalktan sonra yeniden) get about mat etmek,ey sanmak. kp dolamak. 3. seyahat etmek; gezmek. kendini bir anna ot tkamak. 17. k. dili (atlan bir eyle) get above o.s. (birini) ldrmek, vurmak: Get him right between the eyes! anlatmak; ortasndan vur! 18. (bir matematik across. get across Alnnn tamaklamak: He couldnt get his pointilemi Ne demek istediini anlatamad. What he said obviously did you get kmak, paylamak. get after sonucunda) (belli bir sayy) bulmak, karmak: What didnt get across to them. Ne ka kardn? anlamadklar belli. as an answer? Sen demek istediini girmek; i hayatnda (maddi adan) daha iyi bir duruma get ahead ilerlemek. olmak. 2. tasarruf etmek, para biriktirmek. 3. of 1. baarl get ahead (rakibi) gemek. get along in/on in/up in years k. dili yalanmak. ile geinmek, ile anlamak. get along with 1. gitmek, ayrlp gitmek. 2. (zaman/ya) ilerlemek. 3. get along/on geinmek, idare etmek. 4. (belirli bir ekilde) olmak, gitmek: I penisi sertlemek. get an erection m getting along just fine. Her ey iyi gidiyor. 5. (birbiriyle) 1. ok gezmek. 2. hareket etmek, yrmek. 3. (haber) get around geinmek. yaylmak. 4. (bir yol bulup -den kurtulmak;you get bulup (birini) vakit ayrp bir eyi) yapmak: When will bir yol around to get around to atlatmak. my letter? Ne zaman vakit ayrp mektubuma cevap answering 1. -e ulamak, -e erimek. 2. zarar vermek, ktlk etmek. 3. get at yazacaksn? (birkamak. 2. kmak. 1. eyle) megul olmak. 4. kastetmek, demek istemek; ima get away etmek. (s.t.) k. dili (yaplan i) yanna kr kalmak: Hes gotten away get away with with it.bir ktln cezasn ekmemek. him get away with k. dili Yapt yanna kr kald. I wont let get away with murder this. 1. Bunu yanna brakmayacam. 2. Bunu yapmasna izin k. dili birine bir eyi detmek, birinden bir eyin cn almak. get back at s.o. for s.t. vermeyeceim. 1. (bir ite) gecikmek; (bir iin) gerisinde kalmak: Hes gotten get behind in behind in his payments. demelerinde gecikti. Theyve gotten iyilemek. get better behind in their work. alma programnn gerisinde kaldlar. 2. (bir yerde) saplanp kalmak. get bogged down in k. dili arka kmak, desteklemek. k. dili 1. gemek. 2. ile atlatmak, ile geirmek; ile idare etmek; get by (birdili (gayretle) balamak. kadar yapmak: I can get by this k. eyi) durumu kurtaracak get cracking year with these shoes. Bu ayakkablarla bu seneyi atlatabilirim. She only studies enough to get by. Ancak durumu kurtaracak kadar ders alr. 3. vartay atlatmak.

get dark get down off ones high horse get down to get down to brass tacks get down to brass tacks get down to brass tacks/get down to business get down to work get even with get even with get going get hold of get hot get in get in a state get in a stew get in a tizzy get in good with get in on the ground floor get in ones hair get in ones two cents worth get in ones way get in s.o.s hair get in through/by the back door get in with get into a predicament get into a scrape get into mischief get into ones stride/hit one s stride get into the swing of things get into trouble get it get it in the neck get it into ones head that ... get it together get loose get lost get no credit for get o.s. couthed up get o.s. in a fix get off get off easy get off on the wrong foot with s.o. get off s.o.s back get off s.o.s tail get off the ground get off the ground get on get on ones nerves get on ones nerves get on s.o.s good side

akam olmak, hava kararmak. k. dili kibiri brakmak, kibirli davranmaktan vazgemek. k. dili (bir ie) bakmak/balamak. k. dili meselenin esaslarn ele almak; asl meseleye gelmek. k. dili asl konuya gemek. k. dili asl ie gelmek/bakmak, asl ii ele almak. ciddi olarak ie koyulmak. with a fever He is down with a fever. intikam almak. dm. -den Ateten yataa k. dili -den almak. k. dili 1. (gayretle) balamak. 2. balatmak, kzdrmak: Dont get-i eline geirmek. 2. (birini) bulmak. 1. him going! Onu balatma! 1. snmak. 2. kzmak, fkelenmek. 1. (arabaya) binmek. 2. (bir yere) girmek/gelmek/gitmek. 3. with -in arkadaln kazanmak. ng., k. dili ok endieli/heyecanl/sinirli bir hale girmek. k. dili telaa/endieye dmek. gereksiz yere telalanmak/heyecanlanmak, eli aya dolamak, etei ayana dolamak. k. dili (birinin) gzne girmek. k. dili bir ie balangta katlmak. k. dili -e musallat olmak, bandan ayrlmayarak -i rahatsz etmek. bak. put in ones two cents worth. k. dili, k. dili -e engel olmak, -in ilerini aksatmak. birini rahatsz etmek. k. dili -e torpille girmek. k. dili (birinin) arkadaln kazanmak; (birinin) gzne girmek. skya gelmek. zor duruma dmek. yaramazlk etmek. k. dili bir iin havasna girmek. k. dili ilere almak. belaya atmak, ba belaya girmek. k. dili zlgt yemek; gnn grmek: Were going to get it now! imdi attk belaya! k. dili 1. ar bir darbe yemek. 2. alabanday yemek, fray yemek. -i kafasna koymak. k. dili 1. ne yapmak istediine karar verip ona gre yaamak. 2. hayatn ne olduunu kavramak. 1. gevemek. 2. kamak. yolunu kaybetmek. He got no credit for what he had done. Onun o iteki rol hi dikkate alnmad. k. dili sslenip pslenmek. kendini zor bir duruma sokmak. 1. inmek. 2. from (iten) izin almak. 3. paay kurtarmak; (birini) hafif bir cezayla veyaHow can olarak kurtulmak; ucuz k. dili cezadan kurtarmak: cezasz we get him off? Onu cezadan nasl kurtarabiliriz? 4. yollamak. 5. karmak: Get that kurtulmak. k. dili balangta birini kzdrmak. dirty shirt off this minute! O kirli gmlei hemen kar! k. dili birini rahat brakmak, birini azarlamaktan/eletirmekten vazgemek. rahat brakmak. k. dili birini 1. (uak) havalanmak. 2. (bir i) balamak. k. dili baarl bir ekilde balamak. 1. (tata) binmek. 2. azarlamak. 3. geinmek: They get on well. Birbiriyle iyi geiniyorlar. birinin sinirine dokunmak. -i sinir etmek. birinin gzne girmek.

get on the ball get on the bandwagon Get on the stick! get on the wrong side of s.o. get ones second wind get ones back up get ones ducks in a row get ones feet wet get ones goat get ones hands on get ones knickers in a twist get ones knickers in a twist get ones moneys worth get ones number get ones way get ones wind up get ones wits about one get onto get oriented get out get out of a scrape get out of debt get out of hand Get out! get over get ready for get rid of get rid of get s.o. couthed up get s.o. down get s.o. into trouble get s.o. off the hook get s.o. out of the way get s.o. over a barrel get s.o. under ones thumb get s.o./s.t. in shape get s.o./s.t. wrong get s.o.s goat get s.t. across to s.o. get s.t. by heart get s.t. off ones chest get s.t. off ones chest get s.t. out of ones system get s.t. out of the way get s.t. over get s.t. over with get s.t. right get s.t. straight get s.t. through ones head get s.t. through s.o.s head

k. dili dikkat etmek, dikkatli olmak, uyank olmak. k. dili birok kiinin yapt bir eye katlmak. k. dili 1. Dikkat et!/Akln bana topla!/Kendine gel!/Uyan! 2. abukbirini kzdrmak. k. dili ol! 1. (koucu v.b.) (ilk kez yorulup soluu kesildikten sonra) soluklanp tekrar eski formunu kazanmak. 2. k. dili toparlanp k. dili fkelenmek. yeniden gayrete gelmek. k. dili hazrlklarn yapmak. k. dili balamak, denemek. k. dili sinirlendirmek, kzdrmak. 1. -i yakalamak, -i eline geirmek. 2. -e sahip olmak. ng., k. dili heyecanlanmak. ng., k. dili endieye/telaa kaplmak. k. dili denen parann karlnda iyi mal almak: You get your moneys worth in that store. olduunu anlamak. k. dili birinin ne menem biri O dkknda dediin parann karlnda iyi mal alrsn. istediini yaptrmak: She always gets her way. Hep onun istedii olur. k. dili 1. korkuya kaplmak, korkmak. 2. sinirlenmek. akln bana toplamak. k. dili 1. (bir ie) bakmak, (bir ii) ele almak, (bir ile) megul olmak. 2. (bir konuya) girmek, (bir konudan) bahsetmeye bir yere/evreye almak/intibak etmek. balamak. 3. (biriyle) temasa gemek. 4. (bir kurula) seilmek, 1. kmak. 2. karmak, yaymlamak. seim yoluyla girmek. 5. (birinin) su ilediini kefetmek. beladan kurtulmak, yakay kurtarmak. bortan kurtulmak. rndan kmak, idare edilememek. Defol! 1. stnden gemek. 2. (bir hastalk) gemek: Have you gotten over your cold? Nezlen geti mi? 3. (bir znty) unutmak. 4. iin/-e hazrlanmak. (artc bir olaya) inanmak. -den kurtulmak; -i bandan savmak/atmak; -i defetmek/kovmak: How did you get -i bertaraf etmek. nasl -i yok etmek; -i ortadan kaldrmak, rid of them? Onlar bandan savdn? k. dili birini ssleyip pslemek. k. dili birinin moralini bozmak. birinin ban belaya sokmak. k. dili birini (zor bir durumdan) kurtarmak. 1. birini kenara ekmek. 2. birini devred etmek, etkisiz hale getirmek. keye sktrmak. k. dili birini k. dili birini istedii gibi idare etmek/kullanmak. (for) birini/bir eyi hazrlamak. birini/bir eyi yanl anlamak. k. dili birini sinir etmek/kzdrmak. k. dili bir eyi birine anlatabilmek. bir eyi ezberlemek. k. dili iini dkmek. k. dili derdini dkmek, iini dkmek/boaltmak. 1. (birinin) vcudu bir eyi atmak: Youll get this poison out of your system in twenty-four hours.eyi bitirmek. iinde 1. bir eyi kenara ekmek. 2. bir Yirmi drt saat vcudun bu zehri atar. 2. (biri) ok arzulad bir eyi arzulamaz bir eyi bitirmek. olmak; bir eyden hevesini almak. bir eyi yapp bitirmek; bir eyi bitirmek. bir eyi tam istenilen ekilde yapmak: I cant get this right. Bunu tam istediim gibi yapamyorum. Youve got it right this 1. bir eyi doru anlamak: Have you got this straight now? time! Bu kez baardn!/Bu m? 2. (bir yeri) bir dzene/dzenli bir yaptn! imdi bunu doru anladn kez doru cant you get this through bir eyi anlamak/kafas almak: Why hale sokmak. your head? Kafan niin bunu eyi birinin kafasna sokmak: He bir eyi birine anlatmak, bir almyor? cant get this through her head. Bunu onun kafasna sokamyor.

hazrlanmak. get set k. dili -den kurtulmak. get shot of k. dili yamura yakalanmak. get showered on k. dili -den kurtulmak. get shut of ylan sokmak. get snakebit k. dili (bir eye) kzmak, sinirlenmek. get steamed up about k. dili iten/okuldan atlmak, sepetlenmek. get the ax k. dili balamak, ileri balatmak. get the ball rolling -i alt etmek, -i yenmek. get the best of galip gelmek, stn olmak. get the better of get the better of/get the best 1. -i yenmek, -in srtn yere getirmek, -i alt etmek. 2. -den of kazanl kmak. k. dili efkrlanmak. get the blues argo sepetlenmek, kap dar edilmek, kna tekmeyi yemek, get the boot iten karlmak. k. dili (from) souk bir davranla/szle kovulmak; souk bir get the brush off karlk grmek: I got the brush off from her. Bana souk get the cart before the horse k. dili bir ii tersinden yapmak. davrand. k. dili souk bir davranla karlamak: I got the cold shoulder. get the cold shoulder Bana karekilde karlanmak, souk bir karlk almak. souk bir souktu. get the cold shoulder -e almak. get the feel of -e almak. get the feel of k. dili biri hakknda elinde kuvvetli deliller olmak: Weve got get the goods on s.o. the usuln renmek, -in esasn elimizde kuvvetli deliller var. -in goods on him. Onun hakknda kavramak. get the hang of -i anlamak, -i kavramak; -in havasna girmek. get the hang of sinirli olmak, korku duymak. get the jitters k. dili -den nce davranmak. get the jump on k. dili birinden nce davranarak avantajl duruma girmek. get the jump on s.o. get the message/get the argo anlamak, akmak. picture argo 1. izin almak. 2. seilmek. get the nod k. dili sepetlenmek/iten atlmak. get the push get the red carpet treatment k. dili atafatl bir ekilde karlanp arlanmak. argo kaamak cevap almak. get the runaround ng., k. dili iten kovulmak, sepetlenmek. get the sack k. dili iten atlmak, sepetlenmek. get the sack argo (birinin) can yanmak. get the shaft k. dili titremeye balamak, titreme nbetine tutulmak. get the shakes get the short end of the stick k. dili payna pek az bir ey dmek. get the short end of the k. dili en az beenilen ey birine dmek: I got the short end of stick/of it thedili balamak; ileribana dt. k. stick. En kt pay balatmak. get the show on the road galip gelmek, stn kmak. get the upper hand dizginleri ele geirmek; ne gemek. get the upper hand 1. yenilmek, srt yere getirilmek, alt edilmek. 2. -den kazanl get the worst of kmamak. 1. (to) -e varmak, -e ulamak: Owing to the snow no buses get through have gotten through today. Bugn through to her. Ona bir ey 1. -e bir ey anlatmak: I cant get kar yznden buraya hibir get through to otobs varamad. 2. (tasar, teklif think (meclisten)gotten anlatamam. 2. kafasna girmek: I v.b.) its finally gemek, 1. -e varmak/gelmek. 2. k. dili balamak (Mastarla birlikte get to onaylanmak. 3. (snav, snf, kurs v.b.ni) gemek; (okulu) through to him. Nihayet anlad galiba. kullanlr.): They got to talking. Konumaya baladlar. 3. lazm -i tanmak. get to know bitirmek. 4. to k. dili (birine) (bir eyi) anlatmak, (bir eyi) olmak, gerekmek; art olmak: Ive got to go now! imdi gitmem (birinin) kafasna sokmak. 5. (to) (biriyle) telefon balants (meselenin) zn renmek: How can we get to the bottom of get to the bottom of gerek! 4. k. dili (birini) sinir etmek. kurmak; meselenin zn nasl renebiliriz? this?eyin) asl sebebini bulmak, (iin) kkenine inmek. (bir Bu (birinin numarasn) telefonda karmak. 6. (with) -i get to the bottom of bitirmek. 7. -i tketmek. 8. (zor bir durumu) atlatmak; (zor bir get to the finals/make it to finale kalmak zaman) geirmek. the finals -in zne inmek, -in esas anlamn kavramak. get to the heart of sadede gelmek. get to the point ie balamak: Get to work! Haydi, i bana! get to work

get together get under ones skin get under s.o.s skin get up get up on ones soapbox get up on the wrong side of the bed get up the nerve to get whats coming to one get whats coming to one get wind of get wind of get wise get wise to get with it get worse get/catch a whiff of get/go to sleep get/have cold feet get/have ones way get/have s.o.s number get/put s.o./s.t. out of ones mind get/win the nomination getup geyser Ghana Ghanaian ghastly ghazi gherkin ghetto ghost ghost town ghostwriter ghoul GHQ GI giant giaour gibber gibberish gibbet gibe giblets Gibraltar Gibraltarian giddiness giddy gift gifted gigantic

1. toplamak, biriktirmek. 2. bir araya gelmek, bulumak. 3. (on) (zerinde) anlamaya varmak, mutabk kalmak. -i kzdrmak, -i sinir etmek. k. dili birinin sinirine dokunmak. 1. yataktan kalkmak. 2. ayaa kalkmak. 3. hazrlamak, dzenlemek. ekmeye balamak. kyafete) sokmak: She got k. dili nutuk 4. (birini) (belirli bir herself up as a mouse. Kendini fare klna soktu. 5. -i kmak; k. dili ters tarafndan kalkmak. -i karmak: Can you get up these stairs? Bu merdivenleri (bir ey yapmak iin) cesaretini piano up kabilir misiniz? Can you get thetoplamak. the stairs? Piyanoyu merdivenlerden karabilir misin?cezay yemek. Can they get it mstahakkn bulmak, hak ettii 6. -i kaldrmak: up with abulmak, Onu vinle kaldrabilirler mi? 7.was-e varmak: cezasn winch? layn bulmak: She got what to coming to Which chapter have you gotten up to? Hangi blme vardn? her! Mstahaktr! almak, -i duymak. k. dili -den haber -i duymak, -i renmek, -den haberdar olmak. (to) k. dili (-in) farkna varmak. k. dili (birinin) ne yaptnn farkna varmak, (birinin) ne yaptn akmak; (bir durumun) ne olduunun farkna varmak, k. dili uyanmak, kendine gelmek (Mecazen sylenir.). (bir durumun) ne olduunu akmak. daha kt olmak. -in kokusunu duymak. uyumak. k. dili tereddde dmek, kararszla kaplmak, pheler duymaya balamak. kendi istediini yaptrmak. birinin ne mal olduunu renmek/anlamak. birini/bir eyi aklndan karmak/unutmak. adaylk seimlerini kazanmak. i. kyafet, klk. i. 1. gayzer, kayna. 2. ng. (havagazyla/doalgazla alan) ofben. i. Gana. i. Ganal. s. 1. Gana, Ganaya zg. 2. Ganal. s. 1. beti benzi atm. 2. korkun. 3. k. dili berbat, ok kt. i. gazi. i. kornion. i. (o. --s/--es) getto. i. hayalet, hortlak. l kent; terkedilmi yerleim yeri. i. bir dierinin hesabna ve onun ismi altnda kitap yazan kimse. i. gulyabani. ks. General Headquarters 1. ask. bakumandanlk karargh. 2. merkez, Amerikan askeri/eri. s. Amerikan erlerine zg. i., k. dili idare merkezi. i. dev. s. dev gibi, kocaman. i. gvur. f. konumaya benzeyen anlamsz sesler karmak. i. konumaya benzeyen anlamsz sesler. i. daraac. f. dokunakl/incitici sz sylemek, alay etmek. i. dokunakl/incitici sz. i., o. (kmes hayvanlarndan elde edilen) sakatat. i. Cebelitark. i. Cebelitarkl. s. 1. Cebelitark, Cebelitarka zg. 2. Cebelitarkl. i. 1. ba dnmesi. 2. hoppalk, havailik, terelellilik. s. 1. ba dndrc (ykseklik veya dnme hareketi). 2. hoppa, havai, terelelli. i. 1. hediye, armaan. 2. yetenek, istidat, Allah vergisi. s. yetenekli, istidatl. s. dev gibi, kocaman.

giggle gigolo gild gild gilding gill gilt gimmick gin gin ginger ginger ale gingerbread gingerly gingham ginkgo ginseng Gipsy gipsy giraffe gird gird o.s. for gird o.s. with gird ones loins gird ones loins gird s.o. with girder girdle girl girl friend girl guide girl scout girl scout girlhood girlish girth gismo gist give give give a good account of o.s. give a play give a roundup of the news give a slip give a wide berth to give affront to give an account of o.s. give an edge to give away give back

f. kkrdamak, kkr kkr glmek. i. kkrdama. i. jigolo. f. (--ed/gilt) yaldzlamak. i., bak. guild. i. yaldz. i. solunga. f., bak. gild. s. yaldzl. i. yaldz. i. 1. numara, trk. 2. alet. i. cin (iki). i. rr (makine). f. (--ned, --ning) (pamuu) rrdan geirmek. i. zencefil. s. kzl (sa). zencefilli gazoz. i. 1. zencefilli, pekmezli kek. 2. zencefilli, pekmezli kurabiye. z. byk bir dikkatle. i. izgili/damal pamuklu kuma. i. ginko, kzsa. i. ginseng. i., bak. Gypsy. i., bak. gypsy. i. zrafa. f. (--ed/girt) 1. evrelemek, kuatmak. 2. (on) (kl v.b.ni) kuanmak.iyice hazrlamak. kendini -e -i takmak, -i taknmak, -i kuanmak. (zor bir ie) hazrlanmak. paalar svamak, kollar svamak. birine (bir eyi) vermek/bahetmek. i. putrel, potrel. i. 1. korse. 2. kuak, kemer. i. 1. kz. 2. k. dili kz arkada. kz arkada. ng. kz izci. kz izci. kz izci. i. kzlk a, kzlk. s. kz gibi; kzlara zg. i. 1. (semere ait) kolan. 2. evre ls, evre: The trees girth was ninety centimeters. Aacn evresi doksan santimetreydi. i., bak. gizmo. 3. bel ls, bel. i. ana fikir, esas anlam; balca fikirler. f. (gave, giv.en) 1. vermek. 2. sebep olmak: Her presence gives him pleasure. Varl ona mutluluk veriyor. It gave him a shock. i. esneklik. Onu oke etti. This noise is giving me a headache. Bu grlt Kendine den ii iyi yapmak anlamna gelir: He gave a good bam artyor. 3. gstermek: Can you give us some proof? account of himself on the battlefield today. Bugn iyi savat. bir kant gsterebilir Bizepiyes oynamak. misiniz? 4. esnemek, almak, eilmek. 5. esnek davranmak. 6. kmek. vermek. nemli haberleri zet halinde k. dili svarak birinin elinden kurtulmak. -den kanmaya dikkat etmek. -i kzdrmak, -i gcendirmek. kendisi hakknda hesap vermek. 1. -i bilemek. 2. (itah) amak; (keyif, fke v.b.ni) artrmak. 1. hediye olarak vermek, hediye etmek: She gave her dog away. Kpeini birine hediye etti. 2. ele vermek. geri vermek, iade etmek.

give back give birth to give birth to give chase give credence to give ear to Give her my love! Give her my regards. give in give in to temptation/yield to temptation give it ones best shot give no leg to stand on give notice give o.s. airs give o.s. airs give off give offense give offense give one a black eye give one a tickle in ones throat give out give preference to give priority to give rein to give rise to give rise to give s.o. a bath give s.o. a belt on give s.o. a blessing out give s.o. a blowjob give s.o. a break give s.o. a cold welcome give s.o. a fair shake give s.o. a free hand give s.o. a fright give s.o. a hand give s.o. a hard time give s.o. a lift give s.o. a piece of ones minds.o. a piece of ones give mind give s.o. a raw deal give s.o. a ride give s.o. a ring give s.o. a round of applause give s.o. a scare give s.o. a shampoo give s.o. a spanking give s.o. a sporting chance give s.o. a start give s.o. a start in life

geri vermek. 1. (ocuk/yavru) dourmak. 2. dourmak, meydana getirmek. -i dourmak. 1. (av kpei) avn kokusunu alp peine dmek. 2. kovalamaya balamak. -e inanmak. -e kulak vermek, -i dinlemek. Ona sevgilerimi syle! Ona benden selam syle. teslim olmak, raz olmak, kabul etmek. eytana uymak. elinden geleni yapmak. tutunacak bir dal brakmamak. bildirmek. alm satmak. burnu havada olmak. (koku, buhar v.b.ni) yaymak, karmak: Plants give off oxygen. Bitkiler havaya oksijen verir. gcendirmek. 1. gcendirmek, darltmak, incitmek. 2. sinirlendirmek. bir gzn patlatmak. -e gck vermek, -i gcklamak. ok yorulmak, bitmek. -i tercih etmek. -e ncelik tanmak. in order of priorities nem srasna gre. -in dizginini salvermek, -i babo brakmak. -e yol amak, -e sebebiyet vermek. -e yol amak, -e neden olmak, -i meydana getirmek. birini ykamak. k. dili birine yumruk indirmek. k. dili birine sapartay ekmek/vermek. birinin penisini azla uyarmak, supet/spet yapmak; saksofon almak. frsat vermek/bir ans tanmak. birine bir birini souk karlamak. birine adaletli/drst bir ekilde davranmak. birine geni yetki vermek. birini korkutmak. 1. birine yardm etmek. 2. birini alklamak. k. dili 1. (alay/tenkit etmek iin) biriyle uramak, birine ullanmak. 2. birini ok uratrmak. birini arabasna almak. birinin aznn payn vermek, birine verip veritirmek. k. dili birine azna geleni sylemek, birine verip veritirmek. birine hakszlk etmek. birini (at/bisiklet/araba ile) gtrmek: Will you give me a ride to Bursa? telefon etmek. kadar gtrr msnz? He is riding high. birine Beni Bursaya k. dili leri yolunda/tkrnda. birini alklamak. birini korkutmak. birinin san ampuanla ykamak. birinin kna aplak atmak. k. dili birine kazanma imkn tanmak. 1. birini irkiltmek. 2. (birinin) arabasnn motorunu altrmak. birinin hayata atlmasn salamak.

give s.o. a swelled head give s.o. a tickle give s.o. a warm welcome give s.o. asylum give s.o. credit for give s.o. credit for give s.o. custody of give s.o. hell give s.o. his due give s.o. money under the table give s.o. no quarter give s.o. ones illness give s.o. ones word give s.o. pause give s.o. pleasure give s.o. rope give s.o. shelter give s.o. the benefit of the doubt give s.o. the bird give s.o. the boot give s.o. the bums rush give s.o. the bums rush give s.o. the cold shoulder give s.o. the cold shoulder give s.o. the come-on give s.o. the creeps give s.o. the glad eye give s.o. the glad hand give s.o. the jumps give s.o. the once-over give s.o. the pip give s.o. the push give s.o. the red carpet treatment give s.o. the sack give s.o. the shaft give s.o. the shirt off ones back give s.o. the shivers give s.o. the slip give s.o. the third degree give s.o. the willies give s.o. tit for tat give s.o. to understand s.t. give s.o. what for give s.o./s.t. a trial give s.t. a lick and a promise give s.t. a press give s.t. a stir give s.t. a swirl give s.t. a whirl give s.t. ones consideration

k. dili birinin ban dndrmek, birini martmak. birini gdklamak. 1. birini nezaket ve itenlikle karlamak. 2. birini piman ettirmek. snma hakk tanmak. pol. birine -in hakkn vermek. (bir eyden dolay) birini takdir etmek. birine (birinin) vesayetini vermek. k. dili birini fena halde halamak, birine adamakll bir zlgt vermek. birine hakszlk etmemek. k. dili birine rvet vermek. birine aman vermemek. birine hastaln bulatrmak/geirmek: Dont give me your cold! Nezleni bana bulatrma! birine sz vermek. birini dndrmek, birinin dnmesine yol amak. birine zevk/haz/keyif vermek. birini serbest brakmak, birini kendi haline brakmak. birini korumak. k. dili birinin kt/olumsuz bir ey yapmadn farzetmek. k. dili el iaretiyle birine Siktir! demek. argo birini sepetlemek, birini kap dar etmek, birinin kna tekmeyi atmak, birini iten karmak. birini deta kap dar ng., k. dili birini yaka paa karmak; etmek. k. dili birini yaka paa etmek/gtrmek. k. dili birine souk davranmak. birine souk davranmak. -e pas vermek. birinin tylerini rpertmek. birine pas vermek, birine davetkr bir bak yneltmek. sahte bir scaklkla el skmak/selam vermek. argo birini ok sinirlendirmek, birinin tepesini attrmak. birini tepeden trnaa szmek. ng. 1. birinin sinirine dokunmak. 2. birinin cann skmak. k. dili birini sepetlemek/iten atmak. k. dili birini atafatl bir ekilde karlayp arlamak. ng., k. dili birini iten atmak, birini sepetlemek. argo birinin cann yakmak. ok cmert olmak. birinin tylerini rpertmek/diken diken etmek. k. dili svarak birinden kamak/kurtulmak. 1. birini konuturmak iin ikence yapmak. 2. birini sk bir sorguya ekmek. birinin tylerini rpertmek, birinin tylerini diken diken etmek. k. dili birine misilleme yapmak, birine ayn biimde karlk vermek. eyi ima etmek. birine bir k. dili 1. birini halamak, birine zlgt vermek. 2. birine dayak atmak. birini/bir eyi denemek. bir eyi yalapap/yalap alap yapmak. bir eyi abucak/yle bir tlemek. bir eyi kartrmak: Give that stew a stir! O gveci bir kartr! bir eyi alkalayarak dndrmek. k. dili bir eyi denemek: Give it a whirl! Onu bir dene! bir ey zerinde dnmek.

give s.t. prominence give s.t. some thought give s.t. the benefit of the doubt give s.t. the once-over give short notice give solace to give thanks give the alarm give the land a wide berth give the lie to give the start signal give umbrage to give up give up the ghost give up the ghost give up thought of give vent to give voice to give witness give/lend s.o. a helping hand give/make a speech give-and-take given given name gizmo gizzard glacial glacier glad glad glad rags glad rags glad to meet you gladden glade glad-hand gladiator gladiolus gladly gladness glamor glamorise glamorize glamorous glamour glamourise glamourize glamourous glance glance off

bir eyi n plana karmak. bir eyi iyice dnmek. k. dili bir eyin kt/olumsuz bir sonu vermediini farzetmek. 1. bir eyi gzden geirmek. 2. etraf yle bir dzeltmek. (bir iin yaplmas iin) ok az zaman vermek. -i teselli etmek, -e teselli vermek. kretmek. tehlike iareti vermek. karadan ok uzakta bulunmak. -in yalan/yanl olduunu gstermek. spor start vermek. -i gcendirmek. 1. vazgemek. 2. pes etmek. 1. lmek, son nefesini vermek. 2. (makine/motor) bozulmak. 1. lmek, son nefesini vermek. 2. (makine/motor) bozulmak. -i aklndan karmak. -i belli etmek, -i gstermek. -i anlatmak, -i ifade etmek, -i dile getirmek. bak. bear witness. birine yardm elini uzatmak. bir konuma yapmak. i., k. dili karlkl zveri, karlkl fedakrlk. f., bak. give. s. belirli, muayyen. i. veri. kk isim. i. aygt; alet. i. 1. biyol. talk, kat. 2. aka mide. s. 1. buzullara ait: glacial lake buzul gl. 2. buz gibi, ok souk. i. buzul. i., k. dili, bak. gladiolus. s. (--der, --dest) mutlu, memnun: He was glad to see us. Bizi grdne sevindi. Ill be glad to do it. Onu memnuniyetle bayramlklar, en iyi giysiler. yaparm. k. dili ssl giysiler. Im glad to meet you. Tantmza memnun oldum. f. sevindirmek. i. orman iindeki ak alan. f. sahte bir scaklkla el skmak/selam vermek. i. gladyatr. o. glad.i.o.li (gldiyolay) i., bot. glayl, kuzgunklc. z. memnuniyetle. i. memnuniyet. i. romantik bir ekicilik. f., ng., bak. glamorize. f. 1. romantik ve ekici bir ekilde tarif etmek. 2. romantik ve ekici bir hava ekicilii s. romantik bir vermek. olan. i., ng., bak. glamor. f., ng., bak. glamorize. f., ng., bak. glamorize. s., ng., bak. glamorous. f. at -e gz atmak. i. bak. -i syrp gemek.

gland glare glaring glass glass glass cutter glass in glass wool glassblower glasses glasses frames glassful glasshouse glassware glassworks glassy glaucoma glaze glazier gleam glean glee glee club gleeful glen glib glide glider gliding glimmer glimpse glint glisten glitter gloat glob global globe globe-trotter gloom gloomy glorification glorify glorious glory gloss gloss glossary glossy glove

i., anat. bez, beze, gudde. f. 1. gz kamatracak bir ekilde parlamak. 2. at -e ters ters bakmak. kamatrc. 2. ok parlak, i ters bak. s. 1. gz i. 1. gz kamatrc parlt. 2. (renk). 3. ok gze arpan. 4.2. bardak:bakan. of water bir bardak su. a water i. 1. cam. ters ters a glass glass su barda. f. cam takmak, camlamak. elmastra, elmas. -i camla kapatmak. cam yn. i. fleyerek cam ve ie yapan kimse. i., o. gzlk. gzlk erevesi. i. bardak dolusu. i. 1. cam fabrikas. 2. ng. sera. i. zcaciye. i. cam fabrikas. s. 1. cam gibi. 2. durgun ve parldayan (deniz, gl v.b.). 3. donuk glokom, karasu. i., tb. (bak). f. 1. (pencereye) cam takmak. 2. (seramik nesneleri) srlamak. 3.camc. donuklamak. i. (seramikte) sr. i. (bak) i. prlt. f. prldamak, parldamak, parlamak. f. 1. hasattan sonra ekin toplamak; hasattan sonra (tarladaki) ekinleri toplamak. 2. azar azar (bilgi) toplamak. i. nee. koro. s. neeli, nee dolu. i. kk vadi, dere. s. (--ber, --best) 1. cerbezeli. 2. kolaya kaan ve itenliksiz (cevap/sz). gitmek, szlmek; sessizce ve kayyormu gibi f. szlerek gitmek. i. planr. i. 1. szlerek gitme, szlme. 2. planrclk. f. hafife prldamak. i. hafif prlt. i. anlk bak, ksa bak. f. (birini/bir eyi) bir an iin grmek. f. prldamak, parldamak. i. prlt. f. prldamak, parldamak. i. parlt. f. prldamak, parldamak. i. prlt. f. over -den eytanca bir zevk duymak, (birinin baarszln) zevkle seyretmek; Oh olsun! demek. i. 1. damla. 2. topak. s. 1. tm dnyay kapsayan/ilgilendiren. 2. global. i. 1. kre, yuvarlak, yuvar. 2. yerkre, yeryuvarla, yeryuvar. 3.sk sk yerkreyi simgeleyen model. 4. (lamba iin) karpuz. i. kre, dnyay dolaan kimse. i. 1. karanlk; loluk. 2. kasvet, hzn. s. 1. karanlk; lo. 2. kasvetli, hznl. i. 1. hamdederek (Allah) yceltme. 2. yceltme. f. 1. hamdederek (Allah) yceltmek. 2. yceltmek. s. 1. ok erefli, yceltilmeye deer. 2. fevkalade gzel, harikulade, eref. 2. ihtiam, grkem. 3. medar iftihar. f. in 1. -e i. 1. an ve muhteem. ok sevinmek.2. sahte bir d grnm: Her politeness was i. 1. parlaklk. 2. ile ok vnmek. merely a gloss. Onun nezaketi sadece bir gsteriti. f. over (bir i. 1. aklama. 2. yorum. f. 1. aklamak. 2. aklayc yaz yanl, doru olmayan bir eyi) doru/makul gstermek. eklemek. i. lgate, kitabn sonundaki szlk blm. s. parlak. i. eldiven.

glove compartment glow glower glowworm gloxinia glucose glue glum glut glut o.s. with/on glut the market with glutinous glutton gluttonous gluttony glycerin glycerine GMT gnarled gnash gnat gnaw gnome GNP go (the) whole hog go (the) whole hog go go go a long way towards go aboard go about go about a task go abroad go after go against go against the grain go aground go ahead go ahead Go ahead and smoke! Go ahead! Go ahead! go all out go all the way go all the way go along with Go along! Go along. go ape over go around

torpido gz. f. 1. (kor) parlamak; kor gibi parlamak: The cats eyes glowed in the dark. Kedinin gzleri karanlkta kor gibi parlyordu. 2. f. ters ters bakmak. i. ters bak. (yz/yanaklar) kzarmak. i. 1. parlt. 2. kzarklk. i. atebcei. i., bot. gloksinya. i. glikoz. i. zamk. f. zamklamak. s. (--mer, --mest) 1. ask suratl, somurtuk. 2. kasvet veren. i. ar miktar: Theres a glut of turnips on the market. Piyasa algama bouldu. f. They glutted themselves on pears. -i tka basa yemek: (--ted, --ting) Armutlar (arbasa yediler. piyasay tka miktarda mala) bomak: He glutted the market with bananas. Piyasay muza bodu. s. tutkala benzer, yap yap. i. obur. s. obur. i. oburluk. i. gliserin. i., bak. glycerin. ks. Greenwich Mean Time. s. boum boum. f. (di) gcrdatmak. i. 1. tatarck. 2. titrersinek. f. kemirmek. i. (peri masallarnda) cce. ks. gross national product. (bir ii) tamamyla yapmak, hibir eyi atlamadan yapmak, esasl bir ekilde yapmak. (bir ii) tam yapmak. f. (went, gone) 1. gitmek. 2. -e kmak: Shes gone shopping. Alverie kt. Theyve gonesende. i., ng. sra: Its your go. Sra for a walk. Onlar yrye kt. 3. (bir eyin) yeri (belirli bir) yer olmak: That book goes there. O (bir ey) ok katkda bulunmak, ok yararl olmak: Thisll go a kitabn yeri oras. 4. (makine) ilemek, almak. 5. olmak: rfan long way towards making up for what you did. Bu, yaptn binmek. s gone crazy. rfan delirdi. That banks gone private. O banka affettirmeye baya yardmc olur. zel sektre geti. 6. (belirli bir) durumda kalmak: Her screams den. tiramola etmek. went unheard. lklar duyulmad. He went hungry all day. bir ii ele almak, bir ie balamak. Gn boyunca a kald. 7. gitmek, satlmak: The apartment went yurtdna Daire ok ucuza gitti. for a song. gitmek, dar gitmek. 8. (on) (para) gitmek, (yakalamak/almak iin) his salary goes on rent. Maann te harcanmak: One third of peinden gitmek; kovalamak. biri-e kargidiyor. 9. yok olmak, kaybolmak; (zaman/mevsim) 1. kiraya gelmek, -e kar olmak. 2. -e aykr olmak. 3. (sonu) uup gitmek. olmak. -in aleyhinde 10. ortadan kaldrlmak; iten karlmak; (birinin) tabiatna aykr olmak. yrrlkten kaldrlmak: Nuri must go; thats certain. Nuri karaya oras kesin. 11. gitmek, lmek: I know theyll sell this gitmeli; oturmak. farm once Im gone. Ben gittikten sonra 1. devam etmek. 2. of -den nce gitmek.bu iftlii satacaklarn biliyorum. 12. (zaman/toplant) gemek; (hayat/iler) (herhangi 1. (of) -den nce gitmek. 2. (with) -e devam etmek. bir durumda) olmak, gitmek: Howd the meeting go? Toplant Buyur, sigaran i! nasl geti? Hows it going? ler nasl gidiyor? 13. (iir, 1. Devam et! 2. Buyur! tekerleme v.b.nin szleri, mziin namesi) (belirli bir biimde) olmak: The first line of the rhyme goes like this: Little Miss Devam et! Muffetelinden a tuffet. Tekerlemenin ilk satr yle: Minnack k. dili sat on geleni yapmak. Matmazel Muffet bir ot kmesi stnde oturuyordu. 14. into (with) 1. tamamyla hemfikir olmak. 2. (birinin) tm isteklerini mat. (bir say) (baka bir sayy) blmek: Five wont go into four. yerine getirmek. 3. cinsel ilikide bulunmak, sevimek: Theyve 1. son haddine varmak. 2. her naneyi karmak: Her heart Be drd blemez. 15. (belirli bir ses)yemek. gone pit-a-pat. Yrei gm gm att. 16. in/into -e smak: It frna vermiler. went all the way. Mercimeiraz olmak, -i kabul etmek. 1. ile beraber gitmek. 2. -e wont go in the box. Kutuya smaz. 17. with -e uymak, -e Haydi, git! uygun olmak: That hat doesnt go with that dress. O apka o Hadi git. elbiseye uymuyor. 18. (saat) (belirli bir zaman) gstermek: Its gone -e baylmak, ... iin k. dili four. Saat drt oldu.deli olmak. 1. herkese yetmek. 2. with ile arkada olmak, ile birlikte olmak. 3. (hastalk) ok kiiye bulamak.

go ashore go astray go at go away go awry go back go back on ones promise/word go back on ones word go back on ones word go back on s.o. go bad go bad go bail for go bananas go bankrupt go begging go belly-up go berserk go beyond go beyond reason go bust go by go by go by the board go by the board go down go down in history go down the drain go down the drain go downhill go Dutch go far go far Go fly a kite! go for go for a song go for a walk go for a walk/take a walk Go for it! go for nothing go from bad to worse go from bad to worse go gaga over go green around the gills go halves go haywire go hog wild go in go in for go in with s.o. on

karaya kmak. 1. (hayvan) srden kp kendi bana gitmek, srden ayrlmak. 2. (insan) kt yola sapmak, doru yoldan sapmak. 3. -e saldrmak. yanl yapmak, hata yapmak. gitmek, ayrlmak. ters gitmek. dnmek. sznden dnmek. sznden dnmek. sznden dnmek. birine ihanet etmek. (yiyecek) bozulmak. bozulmak. -e kefil olmak. k. dili ldrmak. iflas etmek, batmak. istenilmemek, rabet grmemek. k. dili topu atmak, iflas etmek. ldrarak etraf krp geirmek. -in tesine gemek. makul snrlarn dna kmak. k. dili iflas etmek, sfr tketmek, topu atmak. geip gitmek. 1. gemek: Several hours went by. Birka saat geti. Ive never gone by your house. Evinin nnden hi gemedim. Dont let 1. (frsat) kamak. 2. vazgeilmek, braklmak. that chance go by! O frsat karma! 2. (bir eyi) klavuz (iyi eyler) yok olmak, gitmek; (frsat) karlmak; (i, tasar saymak; (bir eye) riayet etmek: Dont go by what he says! v.b.) suya dmek. 1. (seviye/kalite) dmek. 2. batmak. 3. (i/sular) hkme Onun dediklerine gre hareket etme! 3. -e bakarak inmek; (lastik) gemek. 4. karlanmak: The proposal went down well. varmak, -e bakmak: If you go only by appearances, youd say tarihe snmek. Teklifpoor. Sadece grnne bakarsan fakir olduunu iyi karland. hes gitmek, ziyan 5. to -e uzanmak. boa olmak. sylerdin. k. dili (para) bouna harcanmak, boa gitmek. (baar, salk v.b.) d gstermek, bozulmak; ba aa gitmek. k. dili (bir elentide) masraf Alman usul blmek. ok baarl olmak. ok baarl olmak. ek araban! 1. -e saldrmak, -in stne varmak. 2. -i elde etmeye almak. 3. -i semek; -i tercih etmek. 4. -den holanmak. 5. iin geerli ok ucuza satlmak. olmak: Im fed up with all of you. And that goes for you too yrye kmak. Kymet. Hepinizden bktm artk. Bu senin iin de geerli, yrye Kymet. kmak, gezmeye gitmek. Yallah! boa gitmek, heder olmak. ktyken daha kt olmak. gittike/giderek ktlemek, ktye gitmek. (bir ey iin) deli olmak. k. dili benzi atmak. k. dili paylamak, lemek. k. dili 1. saptmak, delirmek. 2. bozulmak. k. dili lgnlamak, lgnca davranmak, iyice azmak. 1. girmek. 2. girmek, uymak. 3. (gne/ay) bulutla rtlmek. (bir eyin) merakls olmak, (bir eyi) yapmaktan holanmak. (bir eyde) biriyle ortak olmak.

go into go into a decline go into a skid go into action go into detail go into details go into effect go into ones shell go into operation go it alone Go it! go native go off go off at half cock go off ones chump go off the air go off the deep end go off the deep end go off the rails go on go on a diet go on strike go on strike go on the rampage go on the road go on the rocks go on the stage go on the stage go on tour Go on! go ones way go out go out of ones way to do s.t. go out of sight go over go over the top go overboard for/about go places go places go round go s.o. one better go shares go shares with go shopping go short go soft in the head go sour go stag go steady go steady

1. (bir meslee) girmek. 2. (bir i) iin (belirli bir sre) harcanmak: Five years of work have gone into the preparation kuvvetten dmek. of this project. Bu projeyi hazrlamak iin be yl altk. 3. (bir (araba) kaymaya balamak. eyi konumaya/tartmaya/aklamaya/aratrmaya) girmek. harekete gemek. ayrntlara girmek. ayrntlara girmek. yrrle girmek. kabuuna ekilmek, susup insanlarla konumamak. yrrle girmek. kendi bana hareket etmek/yaamak. 1. Ko! 2. Haydi gayret! yerliler gibi davranmaya/dnmeye/giymeye balamak. 1. patlamak. 2. almaya balamak. 3. (klar/kalorifer) snmek; (bir aygt) durmak, ilemez olmak, almamak. 4. (yemek) hazrlksz i grmek. bozulmak. 5. (bir olay) (belirli bir ekilde) gemek. 6. ng., k. dili ng., k. dili akln oynatmak, oynatmak, kafay tmek. -den holanmamaya balamak. radyo, TV yayna son vermek. k. dili kendini fazlasyla kaptrmak. k. dili 1. kendini bir ie fazlasyla kaptrmak. 2. ok kzmak, kudurmak, kmak. 2. k. dili akln karmak/oynatmak. 1. raydan kprmek, kendini kaybetmek. 1. olmak; devam etmek: Whats going on? Ne oluyor? The party went on all night. Parti gece boyunca devam etti. 2. perhize balamak. (klar/kalorifer) yanmaya balamak; (aygt) almaya grev yapmak. balamak. 3. (bir ii srdrebilmek iin) (bir sze/kanta) greve gitmek. dayanmak: What are you going on? Neye dayanyorsun? 4. devam etmek, gitmek: Go on; Ill wait here for the others. Sen (through) (-i) yakp ykmak, (-i) kasp kavurmak. devam et; ben brlerini bekleyeceim burada. 5. (zaman) (tiyatro topluluu) turneye kmak. gemek. 6. (with) -e devam etmek. 7. (belirli bir ekilde) k. dili 1. (evlilik) bozulmak. If (iyeri) topu atmak, iflas etmek. davranmaya devam etmek: 2. you go on like this youll end up tiyatro oyuncusu olmak. in a loony bin. Byle devam edersen tmarhaneyi boylarsn. 8. konumaya devam etmek. 9. (about) (hakknda) fazlasyla oyuncu olmak, tiyatrocu olmak. konumak, bktracak kadar konumak. 10. (at) -i azarlamak, -in turneye kmak. bann etini yemek. Aman sen de!/Haydi canm sen de! kendi yoluna gitmek, bildiini okumak. 1. elenmek iin dar kp insanlarla bulumak, kmak. 2. (with) ile flrt etmek, ile gezmek, ile kmak: Tarks started to k. dili zel bir aba sarfederek bir eyi yapmak. go out with Derya. Tark, Derya ile kmaya balad. 3. (mektup, gzden kaybolmak. koli, ilan v.b.) yollanmak, gnderilmek. 4. (ate/k) snmek. 5. 1. -i incelemek, -i kontrol etmek. out. Deniz ekiliyor. -i (deniz) ekilmek: The tides going2. -i tekrar anlatmak, 6. tekrar aklamak. 3. -i demode olmak. tekrar gzden geirmek. over the top ekilde) k. dili amalanan snr amak: We went 4. (belirli bir by karlanmak: It went over well in the meeting. Toplantda iyi seventy million liras. Amaladmzdan yetmi milyon lira fazla k. dili -e fazla tutkun olmak. karland. 5. (bir grubu brakarak) (baka bir gruba) girmek: He elde ettik. baarl olmak; mesleinde ilerlemek. abandoned the Anglican church and went over to Rome. Anglikan kilisesini brakp Katolik oldu. k. dili baarya ulamak. bak. go around. birinin yaptndan daha iyisini yapmak, birini gemek. paylamak: Ill go shares with you in this. Bunu seninle paylarm. ile paylamak, ile lemek. arya kmak, alverie kmak. (of) (birine) yeterli miktarda (bir ey) olmamak: They wont go short of bread. Onlara yetecek kadar ekmek var. k. dili akln oynatmak, oynatmak. 1. ekimek. 2. bozulmak, ktye gitmek. k. dili (bir erkek) (bir elenceye/partiye) damsz gitmek. devaml olarak tek bir kii ile flrt etmek; with ancak (belirli biriyle)birbirinden baka kimseyle kmamak/flrt etmemek. k. dili kmak/gezmek.

go steady with go straight go sugary go swimmingly go the round go through go through go through the mill go through the roof go through with go to all lengths/go to any length/go to great lengths go to any extent go to bed go to bed go to bed with Go to blazes! go to extremes go to great expense go to great expense go to hell Go to hell! go to ones glory go to ones head go to ones head go to pieces go to pieces go to pot go to pot go to press go to press go to rack and ruin go to school go to sea go to sea go to see go to seed go to seed go to sugar go to the dogs go to the dogs go to the flicks go to the movies go to the wall go to town go to town go to waste go to wrack and ruin go together go too far go under

k. dili sadece (belirli biriyle) kmak/flrt etmek. 1. dz/doru gitmek. 2. doru yoldan ayrlmamak, ahlakl bir ekilde bal v.b.) ekerlenmek. (reel, yaamak. k. dili (iler) ok iyi/tkrnda gitmek. azdan aza dolamak. 1. (hastalk, sknt v.b.ni) geirmek. 2. (paray) harcamak. 3. (bir(tasar, tasars v.b.) onaylanmak. 4. -i gzden geirmek, -i 1. kanun teklif v.b.) (meclisten) gemek, onaylanmak. 2. (bir kontrol etmek; (cepleri) yoklamak. 5. durmadan gemek. 3. -i tat) (durulmas gereken bir yerden) (bir eyi) konumak: We 1. byk zorluklar atlatmak. 2. felein emberinden gemek. ve already-i aratrmak, -i arayp taramak. 4. (zor bir durumu) incelemek, gone through this once. Bunu zaten bir kez k. dili ok kzmak, kplere binmek. konutuk. (zor bir zaman) geirmek. 5. (snav, snf, kurs v.b.ni) atlatmak; (planlanm bir bitirmek. 6. with k. dili (bir eyi) yapmak: gemek; (okulu)eyi) gerekten yapmak, gerekletirmek. Are you really going to go through with this? Bunu gerekten her areyi kullanmak, her areye bavurmak. yapacak msn? 7. k. dili olmak,to any extent to get it. Onu elde her eye bavurmak: Hell go gereklemek. etmek iin her eye bavurur. yatmak. (gece uykusuna yatmak zere) yatmak. ile cinsel ilikide bulunmak, ile sevimek. k. dili Cehennem ol! ifrata kamak. (bir eyi yapmak iin) ok masraf etmek, byk masrafa girmek. ok masrafa girmek. cehennemin dibine gitmek. Cehennem ol! lmek. 1. kendini bir ey zannetmesine sebep olmak, ban dndrmek. 2. (iki) bana vurmak. ban dndrmek. (bir olay karsnda) kendini tutamayp alamaya, fenalklar geirmeye veya o zamana kadar gizli tuttuu her eyi ifa 1. paralanmak. 2. k. dili (kendini) datmak. etmeye balamak. berbat olmak. k. dili bozulmak, mahvolmak. (gazete v.b.) baskya girmek. baskya girmek. harabeye dnmek, harap olmak; mahvolmak. 1. okula gitmek. 2. okula/niversiteye devam etmek; tahsil/eitim grmek. denizci olmak. 1. denizci olmak. 2. deniz yolculuuna kmak. 1. (belirli bir ama iin) (bir yere) gitmek: I went to see what I could find there. Orada neler bulabilirim diye bir bakmaya aptan dmek. gittim. 2. -in ziyaretine gitmek; ile grmeye gitmek; -i tohuma kamak. grmeye gitmek: Theyve gone to see him. Onu grmeye (reel, gittiler. bal v.b.) ekerlenmek. k. dili 1. ahlaken kmek. 2. bozulmak. rezil olmak. k. dili (film seyretmek iin) sinemaya gitmek. sinemaya gitmek. k. dili iflas etmek; iflasn eiinde olmak. 1. hzl almak; byk bir gayretle almak. 2. ok baarl olmak. gitmek. 2. k. dili hz ve gayretle almak. 3. k. dili ok 1. ehre baarl olmak. ziyan olmak, heder olmak, boa gitmek. bakmszlktan harabeye dnmek. f. birbirine uymak. ileri gitmek, fazla olmak, ok olmak. 1. batmak. 2. iflas etmek, batmak.

go under go under the name of go underground go up go up in flames/smoke go up in smoke go white as a sheet go wild go with go with the crowd go without go without saying go wrong go/be on the dole go/get off scot-free go/run counter to go/stand bail for go/work on the assumption that goad go-ahead goal goal kick goal line goal posts goalie goalkeeper goat goatee gob gobble gobble gobbler go-between goblet goblin god God bless you! God forbid! God help us! God only knows! God willing godchild goddamn goddess godfather God-fearing godforsaken godhead godless godlike

k. dili 1. batmak. 2. iflas etmek, batmak. adyla tannmak. faaliyetlerini gizli olarak srdrmeye balamak, yeraltna kaymak. 1. kmak, ykselmek. 2. artmak. 3. tiy. (perde) kalkmak. tamamyla yanmak. 1. yanp kl olmak. 2. yok olmak. No smoking. Sigara iilmez. k. dili sapsar/bembeyaz kesilmek, benzi atmak/umak, beti benzi atmak. ldrmak. 1. -e uygun olmak, -e uymak; -e yakmak. 2. ile flrt etmek. grubun isteine uymak. 1. -den mahrum kalmak: Hes gone without food for three days. gn yemekten mahrum kald. 2. -sizsaying that you -siz sylemeye lzum olmamak: It goes without yaayabilmek, yapabilmek: She knows howgelmenizin gerekli olduunu without electricity. Elektriksiz must be punctual. Vaktinde to go everything began to go 1. bozulmak; aksamak: After that idare etmeyi biliyor. sylemeye lzum yok. ey aksamaya balad. What went wrong. Ondan sonra her isizlik yardm almak. wrong? Aksayan neydi? 2. yanlmak, yanl/hata yapmak: Where k. dili (sank) hibir ceza yemeden serbest braklmak. d we go wrong? Nerede yanl yaptk? 1. -e aykr dmek, -e uymamak. 2. -e zt gitmek. 1. (sann) kefaletini yatrmak. 2. (sana) kefil olmak. (bir eyin olacan) zannederek harekete gemek/harekete gemi olmak. vendire ile drtmek. 2. drtmek; kkrtmak; i. vendire. f. 1. itmek. i. 1. enerji ve giriim; enerji ve inisiyatif. 2. the izin, msaade. s. 1.1. ama, gaye, hedef, erek, ve inisiyatifini kullanan. 2. yeni i. enerjik ve giriken; enerjik maksat. 2. spor kale. 3. spor gol. yntem veya dncelere ak olan. kale vuruu, aut at. gol izgisi. spor kale direkleri. i., k. dili kaleci. i. kaleci. i. kei; teke. i. keisakal. i., k. dili 1. para. 2. o. byk miktar, ok. f. acele yemek, attrmak. f. hindi gibi sesler karmak. i. hindi sesi. i. baba hindi. i. arac, arabulucu. i. kadeh. i. cin (gze grnmeyen efsanevi yaratk). i. tanr, ilah. Allah senden raz olsun! Allah korusun! Allah yardmcmz olsun! Allah bilir! inallah. i. vaftiz ocuu. nlem Kahrolsun! s. kahrolas. i. tanra, ilahe. i. vaftiz babas. s. dindar, dini btn, mtedeyyin. s. 1. ok tenha, cinlerin cirit oynad (yer). 2. sefil. i. tanrlk, uluhiyet. s. Allahsz, Tanrsz. s. Tanrsal.

godly godmother godsend Godspeed gofer go-getter goggles going going concern going price going to be goings-on goiter goitre gold gold digger goldbrick golden goldfinch goldfish goldsmith golf golf club golf course/links golfer golly golosh gondola gone gong gonorrhea goo goober good good and Good day! Good evening! Good evening. good faith Good for you! Good Friday Good God! Good gracious! Good grief! Good heavens! Good Heavens! good looks Good morning! Good night! good offices

s. dindar. i. vaftiz anas. i. Hzr gibi yetien devlet kuu, beklenmedik nimet. nlem 1. Allah yardmcn olsun! 2. yi yolculuklar! i., argo (iyerinde) ayak ilerini yapan kimse, hizmetli, odac. i. gayretli ve tuttuunu koparan kimse. i., o. gzleri toz, su, kar veya rzgrdan koruyan gzlk. i. 1. gidi, ayrl. 2. ilerleme hz: That part of the road is hard going. Yolun o blmnden gemek zor. This books heavy kr eden ticari kurulu. going. Bu kitab okumak zor. s. imdiki fiyat. What are you going to be when you grow up? Byynce ne olacaksn? bitenler. i., o. olup i., tb. guatr. i., ng., tb., bak. goiter. i. altn. s. altn, altndan yaplm. argo erkeklerden para szdrmaya alan kadn. f. kaytarmak, iten kamak; iini stnkr yapmak; kendi iini bakalarna brakmak. s. 1. altn, altndan yaplm. 2. altn renginde. i., zool. saka, sakakuu. i., zool. krmzbalk, havuzbal, Carassius auratus. i. altn kuyumcusu. i. golf. f. golf oynamak. 1. golf sopas. 2. golf kulb. golf alan. i. golf, golf oyuncusu. nlem Hay Allah! i., bak. galosh. i. gondol. f., bak. go. i. gonk. i., tb. belsoukluu. i. yapkan madde. i., k. dili yerfst. s. (bet.ter, best) 1. iyi. 2. iyi, salam. 3. iyi, taze, rm olmayan. i. 1. iyilik; hayr. 2. iyilik, menfaat, yarar. kzmt. k. dili iyice, baya: She was good and mad. Baya yi gnler! yi akamlar! yi akamlar. 1. (birine kar beslenen) gven, itimat. 2. niyetin ciddilii. Aferin! Hrist. Paskalya yortusundan nceki cuma. Aman yarabbi! Allah Allah! Allah Allah! Aman yarabbi! Aman yarabbi!/Allah Allah! yakkllk; gzellik. Gnaydn! 1. yi geceler! 2. Allah Allah! arabuluculuk.

Good riddance! Good riddance! good sense Good show! good sport good works good-by good-bye good-for-nothing good-looking goodly good-natured goodness Goodness knows! goods goods train good-tempered goodwill goody gooey goof goof off goofy gook goon goop goose gooseberry gooseflesh GOP gopher gore gore gorge gorge gorge o.s. on gorgeous gorilla gory gosh gosling go-slow Gospel gospel gospel music gospel truth gossamer gossip got Gothic

yi ki gitti!/yi ki gittiler! Hele kr kurtulduk!/Oh olsun! aklllk. ng. Aferin! aka kaldrabilen kimse. hayr ileri. nlem, bak. good -bye. nlem Allaha smarladk. s. hibir ie yaramayan/yaramaz. s. yakkl, gzel. s. 1. epey byk (bir miktar). 2. gzel, ok ho. s. iyi huylu. i. 1. iyilik. 2. faziletlilik, erdemlilik. 3. (bir yemekteki) besleyici deer bilir! lezzet. Allah veya i., o. 1. menkuller, tanrlar; menkuller ve gayrimenkuller. 2. mallar, eya. 3. kuma. 4. ng. yk, kargo. ng. marandiz, yk katar. s. iyi huylu, yumuak bal. i. 1. iyi niyet. 2. (ticari) itibar. i., k. dili 1. lezzetli (zellikle tatl) bir yiyecek. 2. gzel ey, istenilen bir ey. vck, yap yap. s. yapkan, vck i., k. dili aptalca bir hata. f. (up) k. dili aptalca bir hata yapmak; aptalca bir hata etmek, aylaklk etmek. k. dili haylazlk yaparak her eyi bozmak. s., k. dili aptal, ahmak. i., k. dili amur gibi yapkan bir karm. i., k. dili adam, fedai, goril. i., k. dili yapkan madde. o. geese (gis) i. kaz. f., k. dili poposuna parmak atmak. i. bektaizm. i. tyleri diken diken olmu deri. ks. the Grand Old Party (the Republican Party). i. 1. Amerikan yersincab. 2. argo (iyerinde) ayak ilerini yapan kimse, hizmetli, odac. i. kan. f. boynuzla yaralamak. i. iki da arasndaki geit/boaz. f. midesini (bir ey) ile tka basa doldurmak. s. ok gzel, harika. i. 1. zool. goril. 2. argo goril, koruyucu. s. kanl. nlem Hay Allah! i. kaz palaz, kaz yavrusu. i., ng. ii yavalatma grevi, ii yavalatma. i., Hrist. drt ncilden biri, ncil. i. 1. Hz. sann rettikleri, Hristiyanln esaslar. 2. bir inan sisteminin temel ilkeleri. 3. asl gerek. siyah Amerikallara zg dini mzik tr. asl gerek. i. 1. havada uan ince rmcek a. 2. ok ince bir tr brmck. s. incecik, hafif. kimse. f. 1. dedikodu yapmak. 2. i. 1. dedikodu. 2. dedikoducu about -in dedikodusunu yapmak. f., bak. get. s., mim. Gotik.

gotten gouge gourd gout govern governance governess government governmental governor governorship gown gr gr wt grab grace graceful graceless gracious grad gradation grade grade crossing grade school grader gradient gradual gradually graduate graduate graduate school graduate school graduate student graduation graduation ceremony graffiti graft graft grain gram grammar grammar school grammar school grammatical gramme gramme gramophone gramophone record gramps gran

f., bak. get. ill-gotten gains haksz kazan. i. iskarpela, oyma kalemi. f. iskarpelayla oymak. i. 1. sukaba. 2. (sukabandan yaplm) su kab. i., tb. gut, damla hastal. f. 1. ynetmek, idare etmek. 2. iktidarda bulunmak. i. ynetim, idare. i. mrebbiye. i. 1. hkmet, devlet ynetimi. 2. idare, ynetme, ynetim. s. idari, hkmete ait. i. 1. vali. 2. ynetici, idareci. 3. mak. reglatr. i. valilik. i. 1. uzun etekli kadn elbisesi. 2. gecelik. 3. sabahlk (giysi). 4. cppe. ks. grade, grain(s), gram(s), grammar, gravity, great, gross, group. ks. gross weight. f. (--bed, --bing) 1. kapmak, abucak ve zorla elinden almak. 2. (elle) tutmak. 3. at -iincelik. 2. (Allaha zg) inayet. 3. Hrist. i. 1. zarafet, letafet, (elle) tutmaya almak. i. (yemekten nce/sonra sylenen) kran duas. 4. ertelenme s. zarif, latif. sresi: Ill give you a weeks grace. Sana bir haftalk mhlet s. 1. kaba, grgsz. 2. irkin. 3. zarafetten yoksun. vereceim. f. ereflendirmek, onurlandrmak. s. kibar, ince, ho. nlem Hay Allah!/Allah Allah! i., k. dili mezun. i. 1. derece, aama. 2. bir tondan dier bir tona geme; gei. i. 1. derece; rtbe; cins; snf, kalite. 2. (ilkretimde) snf: Hes six years old and in the first grade. Alt yanda ve birinci snfta. hemzemin geit. 3. (retmenin renciye verdii) not. 4. eim, meyil. f. 1. ilkretim okulu. (snav kdn veya devi okuyup) not vermek. 2. derecelere i. greyder. ayrmak, tasnif etmek. 3. tesviye etmek, dzlemek. i. eim, meyil. s. derece derece olan, yava yava olan, yava. z. yava yava, derece derece, gittike, giderek. i. mezun kimse, mezun. f. from -den mezun olmak; -i mezun etmek. (bir niversiteye ait) lisansst eitim birimi. (bir niversiteye ait) lisansst eitim birimi. lisansst rencisi. i. 1. mezun olma. 2. mezuniyet treni. mezuniyet treni. i. duvardaki yazlar, grafiti, graffiti. i. 1. bah. a. 2. tb. doku nakli; nakledilen doku. f. 1. bah. alamak; makam v.b.ni yolsuzlukla elde etme. 2. yolsuzlukla i. 1. para, alanmak. 2. tb. (doku) nakletmek; (doku) nakledilmek. elde (arpa, buday, msr v.b.) 3. rvet. grains of wheat i. 1. edilen para, makam v.b. tane: three buday tanesi. 2. tahl, hububat. 3. zerre. 4. (bir aa parasnn i. gram. iindeki) damarlarn dzeni. i. 1. dilbilgisi, gramer. 2. gramer asndan ifade. 3. dilbilgisi kitab, gramerokulu. 2. ng. (rencileri niversiteye hazrlayan) 1. ilkretim kitab. lise. 1. ilkokul. 2. ng. (rencileri niversiteye hazrlayan) lise. s. 1. gramere ait, dilbilgisel. 2. gramatikal, gramer kurallarna uygun. bak. gram. i., ng., i., ng., bak. gram. i., ng. pikap; gramofon, fonograf. plak. i., k. dili dede, bykbaba. i., k. dili nine, bykanne.

granary grand grand duchess grand duke grand jury grand piano grand total grand vizier Grand Vizier grandad grandaddy grandbaby grandchild granddad granddaddy granddaughter grandeur grandfather grandfather clock grandiloquent grandiose grandma grandmother grandpa grandparent grandson grandstand granite granny grant grant a request grant s.o. bail Granted. granulated granulated sugar granulated sugar granule grape grapefruit grapeshot grapevine graph graph paper. graphic graphic design. graphic designer. graphite grapple grasp grasp at straws

i. tahl ambar. s. 1. muhteem, grkemli, ihtiaml. 2. byk, mhim. 3. k. dili ok gzel, harika. i. 1. k. dili kuyruklu piyano. 2. argo bin dolar. grandes. grandk. huk. byk jri, soruturma kurulu, tahkikat heyeti. kuyruklu piyano. (genel) toplam. sadrazam. sadrazam. i., k. dili, bak. granddad. i., k. dili, bak. granddaddy. i., k. dili (bebek) torun. o. grand.chil.dren (grndldrn) i. torun. i., k. dili dede, bykbaba. i., k. dili 1. dede, bykbaba. 2. en eski; en byk. i. kz torun. i. 1. ihtiam, grkem, heybet. 2. byklk, azamet. i. dede, bykbaba. dolapl saat, sandkl saat, ayakl duvar saati. s. tumturakl. s. fazlasyla byk ve grkemli, atafatl, cafcafl. i., k. dili nine, bykanne. i. nine, bykanne; anneanne; babaanne. i., k. dili dede, bykbaba. i. bykbaba; bykanne. i. erkek torun. i., spor kapal tribn. i. granit. i., k. dili nine, bykanne. f. 1. kabul etmek; rza gstermek; yerine getirmek: She granted his request. Ricasn yerine getirdi. Granting the truth of what bir ricay kabul etmek. youre saying, I still dont see that theres anything we can do birini kefaletle/kefaleten tahliye etmek. about it. Dediklerinizin doruluunu kabul etsek bile, yine de bu (cevaben) Evet. ite bizim yapabileceimiz bir ey gremiyorum. 2. vermek, ltfetmek, bahetmek. i. 1. denek, tahsisat. 2. burs. s. tozeker. tozeker. i. tanecik. i. zm. i. greypfrut, greyfrut, greyfurt, altntop, kzmemesi. i., ask. (bomba/arapnel iindeki) misket. i. asma. i. grafik, izge. kareli kt. s. 1. grafikle ilgili. 2. canl ve net; tm ayrntlar gsteren; canl ve akdizayn. ekilde yazan. 3. arpc. 4. grafik seik bir yazlm/izilmi/kazlm. 5. grafik sanatlarla ilgili. grafiker. i. grafit. f. with ile boumak. f. 1. sk tutmak; kavramak; yakalamak. 2. at kapmaya almak. 3. kutan medet ummak. 1. kavray, anlay. 2. k. dili uan kavramak, anlamak. i. pene.

grasp the nettle grasping grass grass widow grass widower grasshopper grassroots grassy grate grate grate on grate on ones nerves grate ones teeth grateful gratefully grater gratification gratify grating gratis gratitude gratuitous gratuity grave grave gravedigger gravel gravestone graveyard gravitate gravitation gravitational gravity gravy gray gray matter graze graze grease grease s.o.s palm grease s.o.s palm greasy great Great Britain Great Dane great-grandchild great-grandfather great-grandmother great-hearted greatly

zor bir probleme zm yolu bulmak. s. agzl, haris, tamahkr. i. 1. imen; im, ot. 2. argo (sigara halinde iilen) hintkenevirinin kurutulmu yapraklar. f. 1. imenle kaplamak. 1. boanm veya kocasndan ayr yaayan kadn. 2. kocas 2. imlemek. bir yere gitmi olan kadn. geici olarak veya karsndan ayr yaayan adam. 2. kars geici 1. boanm olarak bir yere gitmi olan adam. i. ekirge. i., k. dili sradan insanlar, sokaktaki kiiler, ortadirek. s. 1. sradan insanlara ynelik. 2. sradan insanlardan kaynaklanan. s. imenli, imenlik. i. 1. zgara. 2. demir parmaklk. f. rendelemek. -e srtnerek/arparak ses karmak. sinirine dokunmak. dilerini gcrdatmak. s. minnettar. z. minnetle. i. rende. i. 1. memnuniyet, zevk, haz. 2. zevk veren ey. f. memnun etmek, honut etmek, tatmin etmek. i. zgara; demir parmaklk. z., s. bedava, parasz. i. minnettarlk. s. 1. bedava, parasz. 2. gereksiz. i. bahi. i. mezar. s. 1. ciddi, ar, vahim. 2. arbal. i. mezarc. i. akl. f. (--ed/--led, --ing/--ling) akl demek. i. mezar ta. i. mezarlk. f. 1. (towards/to) -e ynelmek. 2. yerekimiyle hareket etmek. 3.1. yerekimi. 2. yerekimiyle hareket etme. 3. ynelme. 4. i. kelmek, kmek. kelme, kme. s. yerekimiyle ilgili. i., fiz. 1. yerekimi. 2. ciddiyet, vahamet. 3. arballk. i. sos; et suyu. s., i. gri. k. dili beyin, akl. f. otlamak; otlatmak. f. syrp gemek, syrmak; syrlmak. i. syrk. i. 1. ya, iya, et ya. 2. makineya, gres, gresya. f. ya srmek, yalamak. vermek. k. dili birine rvet birine rvet vermek. s. yal, yalanm. s. 1. byk (derece/miktar), ok. 2. byk, muazzam; nemli. 3. k. dili mkemmel, fevkalade, harika. Byk Britanya. Danua cinsi kpek. o. great-grand.chil.dren (greytgrndldrn) i. torun ocuu. i. byk dede. i. byk nine. s. 1. cesur, yiit. 2. cmert. z. ok, pek ok; fazlasyla.

greatness Greece greed greedy Greek green green bean green light green onion green onion green pea green pepper green pepper greenback greenery greengrocer greenhorn greenhouse Greenland Greenlander Greenlandic greens Greenwich Greenwich Mean Time Greenwich Mean Time greet greeting greeting card gregarious gremlin grenade grew grewsome grey greyhound grid griddle gridiron grief grief-stricken grievance grieve grievous grill grim grimace grime grimy grin Grin and bear it!

i. byklk. i. Yunanistan. i. hrs, tamah, agzllk. s. tamahkr, hrsl, agzl. i. 1. Yunanl; Rum. 2. Yunanca; Rumca. s. 1. Yunan; Rum. 2. Yunanca; Rumca. 3.olgunlamam, ham (meyve). 3. k. dili s. 1. yeil. 2. henz Yunanl. acemi, toy. 4. yeil fasulye. taze fasulye, Yeiller Partisine ait. i. 1. yeil renk, yeil. 2. imenlik. 3. Yeiller Partisi yesi/sempatizan. 1. (trafik lambasnda) yeil k. 2. k. dili msaade, izin, yeil k. soan. yeil taze soan. bezelye. 1. dolmalk biber. 2. yeil biber (olgunlamam biber). 1. dolmalk biber. 2. yeil biber (olgunlamam biber). i., k. dili papel, dolar, yeil. i. yeillik. i., ng. manav. i. acemi kimse, acemi aylak. i. sera, ser, limonluk. i. Grnland. i. Grnlandl. i. Grnlandca. s. 1. Grnland, Grnlanda zg. 2. Grnlandca. 3. k. dili (yapraklar i/halanm olarak yenilen) yeil yaprakl i., Grnlandl. sebzeler. i. Greenwich. Greenwich ortalama zaman. Greenwich ortalama zaman. f. selamlamak, selam vermek; karlamak; selamlamak. i. selam. tebrik kart. s. 1. bakalaryla beraber olmay seven, girgin. 2. sr halinde yaamay seven; srcl. inanlan) cin. i. (makineleri bozduuna i. el bombas. f., bak. grow. s., bak. gruesome. s., i., bak. gray. i. taz. i. 1. zgara. 2. grid. i. (alak kenarl, demir) tava. i. 1. zgara. 2. k. dili Amerikan futbol sahas. i. byk znt, ac, keder. s. byk bir znt iinde olan. i. 1. ikyet, yaknma. 2. ikyete yol aan durum. f. byk bir znt iinde olmak; -e byk znt vermek, -e ac vermek. s. ok byk (yanl/zarar/kayp/ac); ar (masraf). i. 1. zgara (alet). 2. (alak kenarl, demir) tava. 3. ufak lokanta. f. 1. zgarada piirmek. 2. k. dili aman bilmez, kat, sert. 3. s. (--mer, --mest) 1. korkun. 2. sorguya ekmek. amansz (mcadele). i. yz buruturma/arptma. f. yzn buruturmak/arptmak. i. kir, kirlilik. s. kirli. f. (--ned, --ning) srtmak. i. srtma. Glmseyip sineye ek!

grind grind to a halt grinder grindstone grip grip s.o.s imagination gripe grisly grist gristle grit grit ones teeth grits gritty grizzly grizzly bear groan grocer groceries grocery grocery store groggy groin groom groove grope grope for words gross gross gross income gross national product gross profit gross weight grotesque grotty grouch grouchy ground ground ground ground beef ground crew ground floor ground floor ground forces ground glass ground meat ground rule ground s.o. in ground wire

f. (ground) 1. (deirmen, havan, dibek v.b.nde) tmek/ekmek/dvmek.stop etmek; stop etmek, (et) ekmek; gcrdayarak yava yava 2. (kyma makinesinde) durmak. (mutfak robotunda) (sebze v.b.ni) ekmek. 3. (dilerini/vitesi) i. 1. (aletle/makineyle bir eyi) ten/eken/dven kimse. 2. gcrdatmak. 4. (bak v.b.ni) bilemek. 5. (at) k. dili (ders iin) tc (alet/makine). 3. bileita, bileibileyici. tc di. 4. i. 1. almak, ineklemek. i. 1. zor ve skc ark. (kahvenin) ok (ark ile dndrlen) i. 2. 2. deirmenta. 1. tl ekli: What grind of coffee do you ekili ekli; (unun)sk tutmak, kavramak. 2. (birinin) dikkatini f. (--ped, --ping) prefer?gtrmek. nasl ekelim? 3. k. dili ok alan Get a grip ekmek. i. 1. tutma/kavrama ekli. 2. kontrol, idare: renci, -i alp Kahvenizi inek. on yourself! Kendine hkim ol! Dont let the firm get into their f. 1. (about/at) k. dili ikyet etmek, yaknmak. 2. (mide) grip. Firma onlarn kontrolne gemesin. 3. k. dili bavul. sancmak. i. 1. k. dili ikyet, yaknma. 2. (midede) sanc. s. tyler rpertici, korkun, dehet verici. i. tlecek/tlm tahl. i. kkrdak. i. 1. kum tanesi; kum tanesi gibi ta parac. 2. metanet. f. (-ted, --ting) olmak; diini skmak. k. dili metin i., o. kabuksuz msr tanelerini kaba bir ekilde terek yaplan ezme. s. 1. kumlu; kumlu gibi. 2. metin, dayankl. i., zool., bak. grizzly bear. s. boz, gri, kuruni. zool. (Kuzey Amerikaya zg) korkunay, Ursus horribilis. f. inlemek. i. inilti. i. bakkal. i., o. bakkaldan alnan gda maddeleri. i. bakkal dkkn, bakkal, bakkaliye. bakkal dkkn, bakkal, bakkaliye. s. sersem, zihni kark; mahmur; uyku sersemi; iki sersemi. i., anat. kask. i. gvey. f. tmar etmek. i. 1. yiv. 2. rutin. f. yiv amak. f. 1. el yordamyla aramak/ilerlemek. 2. (elle) sarkntlk etmek. kelimeleri zor bulmak. i. grosa, on iki dzine. s. 1. brt, gayri safi (miktar/arlk). 2. gze batan veya tahamml edilmez (kusur, hata v.b.). 3. kaba, grgsz. 4. ok brt gelir. iman. i. brt para toplam. f. brt olarak (belirli bir miktar ekon. gayrisafi milli hsla. para) toplamak, kazanmak. brt kr. brt arlk. s. gln, gldrecek kadar acayip; ok garip. s., ng., k. dili 1. pis, kirli, pasakl, krtpil. 2. ktpiyoz, ktpiyos, krtpil, deersiz. i., k. dili her zaman ikyeti olan kimse, drdrc. s., k. dili 1. ikyeti, drdrc. 2. sinirli. i. 1. yer (yerin yz): He fell to the ground. Yere dt. 2. toprak. 3. zemin; fon. karaya oturtmak. 2. (uak) (hava f. 1. karaya oturmak; 4. elek. toprak. 5. o. (bir binaya/kurulua ait) arazi/baheler. 6. gereke, sebep, temel, koullarndan s. f., bak. grind. dolay) uamamak; (ua) uurtmamak. 3. (birini) dayanak: On whatokul, v.b.nden) dar kartmamak. 4. (bir (ceza olarak) (ev, grounds are you making this accusation? Bu sr kymas. sulamay neye dayanarak yapyorsunuz? 7. o. telve. sebebe) dayanmak/dayatmak. 5. elek. (bir cihaz) topraklamak. (havaalannda) yer mrettebat. zemin kat. zemin kat. kara kuvvetleri. buzlucam. kyma. temel kural. birine (bir konunun) temel ilkelerini retmek. elek. toprak teli.

groundbreaking groundbreaking ceremony groundhog groundless groundnut groundwork group group insurance group therapy groupie grouse grouse grove grovel grow grow away from grow into grow old grow on s.o. grow out of grow too big for ones boots grow up Grow up! grower growl grown grown-up growth grub grub grubby grudge grudgingly gruel grueling gruelling gruesome gruff grumble grumpy grunt G-string guarantee guarantor guaranty guard guard guard a secret guard against guard of honor

s. r aan (olay v.b.). i. temel atma treni. i., zool. dasan. s. aslsz, temelsiz. i., ng. yerfst. i. n hazrlklar. i. grup. f. gruplandrmak; gruplamak. grup sigortas. grup terapisi, kme saaltm. i. pop mzik topluluu yelerinin peinde koan kz. i., zool. ormantavuu. f., k. dili ikyet etmek. i. 1. koru. 2. (meyve aalarndan oluan) bahe: orange grove portakal bahesi. walnut 1. kendini alaltmak, yaltaklanmak. 2. f. (--ed/--led, --ing/--ling) grove cevizlik. yerde srnmek. f. (grew, --n) 1. bymek; gelimek; artmak. 2. (bitki/sebze/meyve) yetitirmek; yetimek. 3. olmak: Shes ile ilikileri azalmak, -den uzaklamak. grown ugly. irkinleti./irkin oldu. Hes grown old. Yaland. 1. ... olmak. 2. zamanla byyp (bir giysinin) llerine uymak. 3. (bir ie) almak. 2. eskimek. 1. yalanmak, ihtiyarlamak. zamanla birinin houna gitmeye balamak. 1. byd iin (bir giysiyi) giyememek. 2. byyp/olgunlapkp kabuunu beenmemek. 3. -den k. dili yumurtadan (kt bir eyden) vazgemek. kaynaklanmak. 1. bymek. 2. meydana gelmek, vuku bulmak. ocukluu brak! i. yetitirici, retici. f. hrlamak. i. hrlama. f., bak. grow. s. yetikin. s., i. yetikin. i. 1. byme; gelime; artma. 2. bir bitkiden sren dallar/srgnler/yapraklar. yiyecek. i. 1. kurtuk, larva. 2. k. dili3. ur, tmr. f. (--bed, --bing) 1. up kazarak/belleyerek -i karmak/skmek. 2. (bir yerdeki) kkleri kazarak skmek. 3. kazmak, bellemek. s. kirli, pis. f. (bir eyi) (birine) ok grmek; kskanmak: Do you grudge me this? Bunu bana z. istemeyerek. ok mu gryorsun? i. kin, garaz, hn. i. sulu yulaf v.b. lapas. s. ok zor; zorlu. s., ng., bak. grueling. s. korkun, dehet verici. s. sert, kat, sevimsiz. f. ikyet etmek. i. ikyet. s. aksilii tutmu, hrnl stnde. f. domuz gibi ses karmak, homurdanmak. i. homurtu. i., k. dili (ovlarda danslarn giydii) minicik tanga. i. garanti. f. garanti etmek. i. kefil. i., huk. garanti. i. 1. koruma grevlisi, muhafz; nbeti. 2. muhafzlar. 3. basketbol gard. 4. boks gard, savunma duruu. 5. ng. (trende) f. 1. korumak. 2. (bir tutukluyu) gzetim altnda tutmak. bileti. sr tutmak. -e kar nlem almak. ask. eref ktas.

guard ones tongue guards van guarded guardian guardian angel guardianship guardrail guardsman Guatemala Guatemalan gubernatorial guerilla guerrilla guerrilla warfare guess guesswork guest guest artist guest of honor guest room guesthouse guff guffaw Guiana Guianan Guianese guidance guidance counselor guide guide dog guidebook guided missile guideline guild guile guileful guileless guillotine guilt guiltless guilty guilty conscience Guinea guinea guinea fowl guinea fowl guinea pig Guinea-Bissau Guinea-Bissauan Guinean

azn sk tutmak, dilini tutmak. ng. marandizin arkasna taklan ve demiryolu grevlilerini tayan cumbal vagon. s. ihtiyatl (sz, cevap, rapor v.b.). i. 1. huk. vasi. 2. koruyucu. koruyucu melek. i. vesayet, vasilik. i. (yol kenarndaki) bariyer, korkuluk. o. guards.men (gardzmn) i. muhafz. i. Guatemala. i. Guatemalal. s. 1. Guatemala, Guatemalaya zg. 2. Guatemalal. s. valiye/valilie ait. i., bak. guerrilla. i. gerilla, gerillac, eteci. gerilla sava. f. 1. tahmin etmek; tahminde bulunmak. 2. zannetmek, sanmak. i. tahmin. i. 1. tahmini i. 2. tahmine dayanan sonu/sonular. i. 1. misafir, konuk; davetli. 2. otel/pansiyon mterisi. konuk sanat. eref konuu/misafiri. misafir odas. i. pansiyon. i., k. dili bo laf, palavra, martaval. i. naho bir kahkaha. f. naho kahkaha atmak. i. 1. Fransz Guyanas. 2. Guyana blgesi, Guyana. i. 1. Fransz Guyanal. 2. Guyana blgesi halkndan biri, Guyanal. s. 1. Fransz bak. Guianan. i. (o. Gui.a.nese) s., Guyanas, Fransz Guyanasna zg. 2. Guyana, Guyana blgesi veya halkna zg. 3. Fransz Guyanal. i. 1. rehberlik, yol gsterme. 2. gdm. 4. Guyanal, Guyana blgesi halkndan olan. rehber retmen. f. 1. rehberlik etmek, yol gstermek. 2. ynetmek, idare etmek. i. 1. rehber, klavuz. 2. rehber kitab, rehber. rehber kpek, gzleri grmeyen birine rehberlik eden kpek. i. rehber, rehber kitab. ask. gdml mermi. i. (bir projedeki) ana hatlar. i. esnaf birlii, lonca. i. kurnazlk, akgzlk. s. kurnaz, akgz. s. saf, art niyetsiz. i. giyotin. f. giyotin ile idam etmek. i. sululuk. s. susuz. s. sulu. vicdan azab. i. Gine. i. 1. yirmi bir ilin deerindeki eski ngiliz altn. 2. betavuu. betavuu. betavuu. kobay. i. Gine-Bisav. i. Gine-Bisavl. s. 1. Gine-Bisav, Gine-Bisava zg. 2. GineBisavl. s. 1. Gine, Gineye zg. 2. Gineli. i. Gineli.

guise guitar guitarist gulch gulf gull gullet gullibility gullible gully gulp gulp s.t. down gum gum gum gum mastic gum tree gumbo gumboot gumdrop gummed gumption gun gun for gun rack gun s.o. down gunboat gunfight gunfire gunge gung-ho gunk gunman gunner gunnery gunnysack gunpoint gunpowder gunrunner gunrunning gunshot gunsmith gurgle guru gush gusset gussy gussy o.s. up gust gustatory

i. 1. klk. 2. d grn. i. gitar. i. gitarist. i. kk kanyon. i. 1. krfez. 2. ok derin kanyon. i. mart. i. boaz, grtlak. i. kolay aldatlma, saflk. s. kolay aldatlabilir. i. sel yata. f. yutuvermek. i. yutuverme. bir eyi yutuvermek. i., gen. o. dieti. i. 1. (am reinesinden baka herhangi bir) reine. 2. iklet. f. (--med, --ming) zamk srmek; zamklamak. sakz. 1. okalipts, stmaaac. 2. (amdan baka herhangi bir) reineli aa. i. bamyal yahni. i., ng. lastik izme. i. jelatinli ekerleme. s. zamkl. i., k. dili inisiyatif ve cesaret. i. ateli silah; top; tfek; tabanca. f. (--ned, --ning) (motoru) birdenbire tam gazla altrmak; (arabay) birdenbire tam gaz 1. (birinin) anna ot tkamak iin frsat kollamak. 2. (belirli bir srmek. etmek iin btn gayretiyle almak. yeri) elde tfeklik. birini (ateli silahla) vurmak. i. gambot. i. (iki kii arasndaki) silahl atma. i. ate etme, ate. i., ng., bak. gunk. s., k. dili fazlasyla istekli, dnden hazr. i., k. dili vck vck ey. o. gun.men (g^nmn) i. silahl kimse, ateli silah tayan kimse. i. topu. i. topuluk; at ilmi. i. uval. i. i. barut. i. silah kaaks. i. silah kaakl. i. 1. silah at. 2. (ateli silaha ait) menzil, erim, atm. i. tfeki, tfek ve tabanca yapan veya tamir eden kimse. f. 1. aldamak. 2. (bebek) agulamak. i. 1. alt. 2. agu. i. guru, mrit, rehber. f. 1. fkrmak. 2. (about) hayranln abartl bir ekilde anlatmak; yalayp ballamak. i. fkrma, fkr; fkrt. i. ku, verev taklan kuma paras. f. up k. dili -i sslemek. sslenip pslenmek. i. rzgrn ani ve sert esmesi. s. tat alma duyusuyla ilgili.

gusto gut gutless guts gutsy gutter guttural guy Guyana Guyanese guzzle gym gymnasium gymnast gymnastic gymnastics gynaecologist gynaecology gynecologist gynecology gyp gyp joint gypsum Gypsy gypsy gyrate gyration gyropilot gyroscope H, h haberdasher haberdashery habit habitat habit-forming habitual habitually hack hack hack hack stand hackberry hacker hackle hackneyed had had best do haddock hadj hadji

i. zevk. i. barsak. s., k. dili yreksiz. i. 1. o. barsaklar. 2. k. dili cesaret, yrek: Hes got guts. Baya cesur o. yrekli. s., k. dili cesur, i. 1. (at/dam kenarndaki) oluk. 2. (kaldrm kenarndaki) oluk, kanivo. s. grtlaks (ses). i., k. dili adam. i. 1. Guyana, eski ngiliz Guyanas. 2. Guyana, Guyana blgesi. i. (o. Guy.a.nese) 1. Guyanal, eski ngiliz Guyanas halkndan biri. 2. Guyanal, Guyana blgesi halkndan biri. s. 1. Guyana, f. (iki) oka imek. eski ngiliz Guyanas veya halkna zg. 2. Guyana, Guyana i. 1. spor salonu, jimnastik salonu. 2. (okullarda) beden eitimi. blgesi veya halkna zg. 3. Guyanal, Guyana uyruklu. 4. i. spor salonu, jimnastik salonu. Guyanal, Guyana blgesi halkndan olan. i. jimnastiki. s. jimnastie ait. i., o. jimnastik. i., ng., bak. gynecologist. i., ng., bak. gynecology. i. jinekolog. i. jinekoloji, nisaiye. i., k. dili kt, hileci, sahtekr; kazk. f. (--ped, --ping) aldatmak;yer. atmak. kazk bir kazk i. alta, jips. i. Roman, ingene. i. Roman gibi yaayan kimse. f. dnmek, dnerek sallanmak. i. dnme, dnerek sallanma. i., hav., bak. automatic pilot. i. cayroskop, jiroskop. i. H, ngiliz alfabesinin sekizinci harfi (Honor, hour, herb gibi baz kelimelerin banda ve herhangi 2. ng. tuhafiyeci. i. 1. erkek giyimi satan maaza. bir kelime veya hecenin sonunda telaffuz edilmez. Baz nszlerden sonra baka i. 1. apka dkkn. 2. ng. tuhafiye. 3. ng. tuhafiye dkkn. ekillerde telaffuz edilir.). i. 1. alkanlk, itiyat, det. 2. Hrist. din grevlilerine zg kyafet. i. 1. habitat, hayvan veya bitkinin yetitii doal ortam. 2. bir eyin doal yeri. s. alkanlk meydana getiren. s. 1. allm, mutat. 2. daimi. z. alld ekilde, det zere. f. 1. entmek, yarmak, yontmak, kymak. 2. kuru kuru ksrmek. binek at; yal at. 2. 1. entik. 2. kuru 3. k. dili taksi. i. 1. kiralk 3. argo becermek. i. kiralk atl araba. ksrk. i. 1. smarlama yaz yazan yazar. 2. niteliksiz yazar. s. vasat, niteliksiz (i). taksi dura. i. itlembik, melengi. i. bilgisayar korsan. i. --s o. (hayvan dvmeye hazrlannca dikleen/kabaran) tyler. s. basmakalp, klie, bayat. f., bak. have. yapmal, yapsa daha iyi olur. i. mezgit. i. hac. i. hac.

hadn`t hag haggard haggle ha-ha hail hail hail fellow well met hail from hailstone hailstorm hair hair curler hair dryer hair net hair spray hairbrush haircut hairdo hairdresser hairless hairpin hairpin turn hair-raising hairsplitter hairsplitting hairy Haiti Haitian hale hale and hearty half half a dozen half brother half fare half glasses half measures half sister half sister half sole half the battle half time halfback half-baked half-breed halfhearted halfheartedly half-length half-life half-mast

ks. had not. i. 1. yal irkin kadn, kocakar. 2. byc kadn. s. yorgunluk ve alktan bitkin, bitkin, argn. f. sk pazarlk etmek, ekie ekie pazarlk etmek. nlem kah-kah, kih-kih (glme sesi). i. dolu. f. dolu halinde yamak. f. selamlamak; armak; seslenmek. 1. yakn arkada. 2. herkesle abuk ahbap olan kimse. den. ... limanndan kalkmak. i. dolu tanesi. i. dolu frtnas. i. sa, kl, ty. bigudi. sa kurutma makinesi, sa kurutucusu. sa filesi. sa spreyi. i. sa fras. i. 1. sa tra. 2. san kesilme biimi. i. (o. --s) sa tuvaleti, sa ekli. i. 1. kadn kuafr, kadn berberi. 2. ng. erkek berberi. s. 1. tysz; klsz. 2. sasz. i. sa tokas, firkete. s. U eklinde kvrlan. keskin viraj. s. tyler rpertici, korkun. i. kl krk yaran kimse. i. kl krk yarma. s. kl krk yaran. s. 1. tyl; kll. 2. argo tehlikeli. 3. argo ok zor. i. Haiti. i. Haitili. s. 1. Haiti, Haitiye zg. 2. Haitili. s. turp gibi, sapasalam. o. halves (hvz) i. yarm, yar: Two halves make a whole. ki yarm bir btn eder. half an apple yarm elma. Half the yarm dzine. students have come. rencilerin yars geldi. s. buuk; yar, vey erkek karde. yarm: one and a half kilos bir buuk kilo. a half page yarm yarm bilet. sayfa. z. yar, yar yarya: He half filled my glass. Bardam yar yarya gzlk. yarm doldurdu. yeterli olmayan tedbirler. vey kzkarde. vey kzkarde. yarm pene. iin yars; iin ou, iin en zor taraf. 1. spor haftaym, ara. 2. yarm gn: She works there half time. Orada yarm gn alyor. i., spor hafbek. s. 1. yar pimi. 2. iyi dnlmemi. s., i. melez. s. isteksiz, gnlsz. z. istemeye istemeye, isteksizce, gnlszce; yarm az, yarm azla. s. yarm boy. i. vcudun yukar ksmn gsteren resim. i., fiz. yarlanma sresi. i. bayran yarya indirilmesi.

half-moon half-sole half-time halfway half-witted Halicarnassus hall hallow Halloween hallucinate hallucination hallway halo halogen halt halter halve halves ham hamburger hamlet hammer hammer hammer an idea into s.o.s head hammer away hammer out hammer throw hammock hamper hamper hamster hamstring hamstrung hand hand hand down hand grenade hand in hand in hand hand labor hand on hand organ hand out hand over handbag handball handbill handbrake handcuff handful

i. yarmay. f. (ayakkabya) yarm pene vurmak. s. yarm gnlk (i/alma). z. 1. ortada, yar yolda. 2. yetersiz olarak. s. 1. yar yolda bulunan (yer). 2. yetersiz. s. ahmak, budala. i. Bodrum, Halikarnas. i. 1. koridor. 2. hol. 3. salon. 4. okul/niversite binas. 5. malikne, iftlikteki kk. f. 1. kutsamak. 2. kutsallatrmak. i. (eski bir inana gre) cadlarn, hayaletlerin, hortlaklarn ortala kt f. sanrlamak. gece (31 Ekim). i., ruhb. sanr. i. 1. koridor. 2. hol. i. (o. --s/--es) hale, al, ayla. i. halojen. i. 1. durma, duru. 2. mola. f. durmak; durdurmak. i. yular. f. 1. yarya blmek. 2. yarya indirmek. i., o., bak. half. i. 1. jambon. 2. argo abartarak oynayan oyuncu. 3. k. dili amatr radyo operatr. f. (--med, --ming) argo abartarak oynamak. i. 1. sr kymas. 2. hamburger. i. mezra, ufak ky. i. eki; tokmak. f. 1. ekile akmak; ekile vurmak; ekilemek, ekile dvmek.birinin kafasna sokmak. bir fikri 2. ekile ilemek. durmadan almak. -e ekil vermek. spor eki atma. i. hamak. i. kapakl byk sepet; amar sepeti. f. engel olmak, gletirmek. i. hamster, crlaksan. i. dizard kirii. f. (ham.strung) 1. ksteklemek. 2. dizard kiriini koparmak/kesmek. f., bak. hamstring. i. 1. el. 2. rgat, renper; ii. 3. den. tayfadan biri, tayfa. 4. el yazs.vermek, uzatmak: Please handisk. el. book. O kitab f. elle 5. (saatte) akrep/yelkovan. 6. me that bana uzatr msnz? kuaktan kuaa devretmek. el bombas. vermek, teslim etmek. el ele. el ile yaplan i. 1. babadan oula geirmek. 2. bakasna vermek. laterna. datmak. vermek, devretmek, teslim etmek. i. el antas. i., spor hentbol, eltopu. i. el ilan. i. el freni. i. kelepe. f. kelepe vurmak, kelepelemek. i. 1. avu dolusu. 2. az miktar. 3. k. dili idare edilmesi zor biri; ele avuca smaz ocuk.

handgun handicap handicapped handicraft handily handiness handiwork handkerchief handle handle s.o. with kid gloves handlebar handling handmade hand-me-down handrail hands down Hands off! Hands up! handshake handsome handwork handwriting handy handyman hang hang hang hang around hang back hang fire hang in the balance hang in the balance hang on hang on s.o.s every word Hang on. hang out/up ones shingle hang up hangar hangdog hanger hanger-on hanging hangman hangnail hangover hangup hank hanker haphazard hapless

i. tabanca. i. 1. engel. 2. sakatlk, zr. 3. handikap. 4. spor handikap. f. (-ped, --ping) engel s. zrl, sakat. olmak, engellemek. i. el sanat. z. kolayca, elverili bir ekilde. i. beceriklilik. i. i, elii. i. mendil. f. 1. el srmek, ellemek, dokunmak. 2. ele almak. 3. kullanmak. 4. idare etmek. 5. satmak. son derece dikkatli davranmak. (ok krlgan/sinirli birine) i. sap, kulp, kabza, tutama. i. (bisiklette/motosiklette) gidon. i. 1. elle dokunma. 2. ileme tarz. s. elii, el yapm. s. kullanlm, elden dme. i. kullanlm elbise/eya. i. merdiven parmakl, trabzan. 1. parman kprdatmadan, kolaylkla. 2. phesiz, apak: He was hands downsrme! Dokunma!/Elini the best. Onun en iyi olduu apakt. Eller yukar! i. el skma. s. 1. yakkl. 2. ok, bol; byk. 3. cmert. i. elii. i. el yazs. s. 1. hazr, yakn, el altnda. 2. eli ie yatkn, becerikli, marifetli, usta.hand.y.men kullanl. o. 3. elverili, (hndimen) i. elinden her i gelen ii. f. (--ed) ipe ekmek, asmak, sallandrmak, idam etmek; aslmak, idam edilmek. f. (hung) 1. asmak; aslmak, asl olmak, sallanmak, sarkmak. 2. takmak. 3. (ban) emek. 4. kullanl tarz. 3. sarkma, asl. i. 1. duru, dkm. 2. anlam; kaplamak, yaptrmak. k. dili babo gezerek beklemek. tereddt etmek, ekinmek. geri kalmak. muallakta olmak, nazik bir durumda olmak. tehlikede olmak. 1. (to) (-e) sk tutunmak. 2. dayanmak, katlanmak. k. dili birinin her dediini can kulayla dinlemek. Bekle./Bir dakika. k. dili (tp doktoru) zel muayenehanesini amak; (avukat) kendi yazhanesini amak. up on 1. -e kafasn takmak. 2. -e telefonu kapamak. be hung tutulmak, iin yanp tutumak. 3. -e baylmak, -i ok beenmek. i. hangar. i. sinsi adam. s. 1. alak, habis. 2. rkek, korkak. i. 1. ask, ask kancas. 2. engel. i. (o. hang.ers-on) belei kimse. i. 1. asma. 2. ipe ekme, asma, idam. s. asl, sarkan. o. hang.men (hngmn) i. cellat. i. eytantrna. i. iki sersemlii. i. 1. glk, engel. 2. taknak. i. 1. ile, yn/ipek ilesi. 2. kangal. f. (after/for) arzulamak, zlemini ekmek. s., z. rasgele, geliigzel. i. rastlant, ans. s. anssz, talihsiz, bahtsz.

happen happen across/on/upon happen by happen in happen to happen to meet happening happily happiness happy happy-go-lucky harangue harass harbor harbour hard hard hard cash hard currency hard disk hard drink hard hat hard labor hard labor hard luck hard row to hoe hard-boiled hard-core harden hardheaded hardhearted hard-line hardly hardly to have time to breathe hardness hard-nosed hard-on hardship hardware hardware store hardwood hardy hare harebrained harelip harem haricot haricot bean hark hark back to

f. olmak, meydana gelmek. -e rastlamak, -e tesadf etmek. gemek; uramak; gelmek. uramak, girmek. olmak; bana gelmek. -e rastlamak, -e tesadf etmek. i. olay, vaka. z. 1. mutlulukla, sevinle. 2. ok kr, Allahtan, bereket versin ki. i. mutluluk. s. 1. mutlu, mesut; en, neeli. 2. yerinde, iyi. 3. ... delisi: girlhappy kz delisi. s. kaygsz; bir eye aldrmaz, neeli. i. uzun ve tumturakl konuma, tirat. f. uzun ve tumturakl bir ekilde konumak, tirat sylemek. f. 1. rahat vermemek, rahatsz etmek, taciz etmek; bizar etmek, tedirgin etmek. 2. ask.snak. f.saldrlarla taciz etmek. i. 1. liman. 2. barnak, aralksz 1. barndrmak. 2. misafir etmek. 3. bak. harbor. i., f., ng., beslemek. s. 1. kat, sert, pek. 2. g, zor, etin. 3. kat, acmasz, sert. 4. ac, ar, sert (sz). gayretle: They worked iddetli, sert; ok z. 1. ok, byk bir 5. iddetli, kuvvetli. 6. hard. ok altlar. souk (mevsim/hava). 7. 2. iddetle, kuvvetle: 8. sert (iki). 9. Try hard! ok gayret et! sert, kireli, ac (su). The winds nakit para. tehlikeli hard. Rzgr kuvvetle esiyor. 3. fena halde, ar blowing ve bamllk yapan (madde). salam dviz/para. lde: Hes hitting the bottle hard these days. Bugnlerde bilg. sabit iiyor. fena halde disk. sert iki. kask, mifer. huk. ar i cezas. ar i cezas. ansszlk. zor i. s. 1. lop, kat (yumurta). 2. k. dili kl yutmaz, kurt. s. 1. yolundan amaz, boyun emez, kararl. 2. cinsel organlar ve sevime hareketlerini yakndan gsteren. 3. etin ceviz. f. 1. sertletirmek, katlatrmak; sertlemek, katlamak. 2. pekitirmek, kuvvetlendirmek; pekimek, kuvvetlenmek. 3. s. makul dnen. (imento) donmak. s. kat yrekli, acmasz, kalpsiz. s. kat, inat, uzlamaz. z. 1. zorla, glkle, gbela. 2. hemen hemen: Hardly anything was left. Hemen hemen hibir ey kalmamt. I hardly megul k. dili (birinin) nefes alacak zaman bile olmamak, ok knew her. Tanklmz ok yzeyseldi. This is hardly the time for olmak. i. 1. (fiziksel olarak) katlk, sertlik. 2. glk, zorluk. 3. katlk, that! imdi hi de onun zaman deil! sertlik, acmaszlk. s. kendi karn dnen, karc. i. i. sknt, darlk, glk. i. 1. madeni eya, hrdavat. 2. silah. 3. bilg. donanm. nalbur dkkn. i. 1. kerestesi sert aa. 2. sert kereste. s. dayankl, direnli. i. yabani tavan. s. ku beyinli, kafasz. i. yark dudak, tavanduda. i. harem. i. kuru fasulye. bak. haricot. f. dinlemek. nlem Dinle!/Dur!/Sus! (gemie, nceki konuya) dnmek; (gemiten, eski olaylardan) sz etmek.

harlot harm harmful harmless harmonic harmonica harmonious harmonise harmonize harmony harness harp harp on harpoon harpsichord harrow harrowing harsh hart harvest has hash hash over hasheesh hashish hasn`t hasp hassle haste Haste makes waste. hasten hastily hasty hat hat press hatch hatch hatchback hatchet hatchway hate hateful hatred haughtiness haughty haul haul s.o. over the coals haul s.o. over the coals haunch haunt

i. fahie, orospu. i. 1. zarar, hasar, ziyan. 2. ktlk. f. zarar vermek, ktlk etmek. s. zararl. s. zararsz. s. 1. uyumlu, ahenkli. 2. mz. armonik, armoniye ait. i. armonika, mzka. s. ahenkli, uyumlu. f., ng., bak. harmonize. f. 1. uyum salamak. 2. mz. armonize etmek. 3. uymak. i. 1. ahenk, uyum. 2. mz. armoni. i. koum takm. f. 1. (ata) koum takmak. 2. to (at) (arabaya) komak; (kzleri)f. harp almak. i., mz. harp, arp. (sabana) komak. 3. (doal bir gc dizginleyerek) yararlanmak, kullanmak. -in zerinde ok durmak, (ayn eyleri) tekrarlayp durmak. i. zpkn. f. zpknlamak. i. klavsen. i. 1. kesek krma makinesi. 2. tapan. f. 1. trmk ekmek, kesek krmak. 2. tapanlamak, tapan ekmek. s. zc, asap bozucu. s. 1. sert, ac. 2. kaba, hain, ters, huysuz. i. erkek geyik; kzl geyiin erkei. i. 1. hasat. 2. hasat zaman, hasat, orak mevsimi. 3. rn, mahsul,have. f., bak. rekolte. 4. sonu, semere. f. hasat etmek, bimek. i. 1. kuba doranarak yeniden piirilen et yemei. 2. karmakark ey. 3. bozulmu ey. 4. argo hai. f. 1. kuba k. dili tartmak. doramak. 2. bozmak, altst etmek. i., bak. hashish. i. hai, hintkenevirinden karlan esrar. ks. has not. i. asma kilit kprs. i. 1. tartma. 2. zorluk, glk. i. 1. acele. 2. ivedilik. Acele ie eytan karr. f. acele ettirmek; acele etmek. z. aceleyle. s. 1. acele, tez, abuk. 2. dncesiz. 3. aceleci, tela. i. apka. apka kalb. i., den. ambar az; ambar kapa. f. 1. civciv karmak. 2. yumurtadan kmak. 3. (plan) yapmak, (kumpas) kurmak. olan kk araba. i., oto. arkada kaps i. kk balta. i., den. ambar az; lombar az. f. nefret etmek. i. nefret. s. 1. nefret edilen. 2. nefret dolu. i. kin, nefret, dmanlk. i. kibirlilik, kendini beenmilik. s. kibirli, kendini beenmi, marur. f. 1. ekmek. 2. tamak. 3. den. vira etmek. 4. (rzgr/gemi) yn deitirmek, dnmek. i. 1. ekme, eki. 2. bir ada k. dili birini halamak/azarlamak. karlan balklar. 3. tama uzakl. 4. tanlan ey. birini azarlamak/halamak. i. 1. kala. 2. o. k, popo. 3. but; sar. f. 1. (hortlaklar/ruhlar) sk sk uramak. 2. usandrmak. 3. akldan kmamak. 4. sk sk gitmek, dadanmak. 5. srekli yannda bulunmak. i. sk sk gidilen yer, urak, urak yeri.

haunted haunting hauteur have have a ball have a bearing on have a bee in ones bonnet have a big lead have a blast have a bone to pick with have a bone to pick with s.o. have a bowel movement/have a BM have a change of heart have a chip on ones shoulder have a chip on ones shoulder have a crush on s.o. have a feeling for have a field day have a finger in the pie have a fit have a fling have a fling at have a gander at have a go have a good grasp of have a good head on ones shoulders have a good head on ones shoulders have a good mind to have a good press have a green thumb have a hand in have a heart Have a heart! have a kip have a line on have a losing streak have a lot of brass have a lucky/winning streak have a mind to have a mind to have a narrow escape have a one-track mind have a penchant for have a puncture have a rough time Have a round of drinks on me. have a run-in with s.o. have a screw loose have a screw loose have a share in

s. tekin olmayan, perili. s. zor unutulan, akldan kmayan. i. kibir, gurur. f. (had, hav.ing) kurald ekimleri: imdiki zaman I, you, we, they have; elenmek.has; gemi zaman had 1. sahip olmak; -si k. dili ok he, she it olmak. 2. almak; elinde tutmak. 3. elde etmek, ele geirmek. 4. ile ilgisi olmak; -i etkilemek. yapmak, etmek; yaptrmak, ettirmek. 5. k. dili aldatmak. 6. k. k. cinsel ilikide bulunmak. Yardmc dili dili bir fikri kafasna takm olmak. fiil olarak gemi zaman gsterir: I have gone. Gittim. ok nde olmak. k. dili ok elenmek. k. dili ... ile paylalacak kozu olmak. k. dili biriyle paylaacak kozu olmak, halledilecek davas olmak. byk aptes bozmak. fikir veya davranlarn deitirmek. k. dili her zaman kavgaya hazr olmak. ok alngan olmak. k. dili birine fena halde tutulmak. -in dilinden anlamak: She has a feeling for animals. Hayvanlarn dilinden anlar. 1. bayram etmek. 2. with -i makaraya almak, -i sarakaya almak. tuzu bulunmak. orbada 1. (fkeden) deli olmak, babalar tutmak, kplere binmek, zvanadandkmek. 2. mest olmak, deli olmak, neredeyse zil kurtlarn kmak. takp oynamak, ok sevinmek. 3. fenalk geirmek. (bir ey yapmay) denemek. -e bakmak. (at) denemek: Have a go! Bir dene! -i iyi kavramak, -e iyice vkf olmak. akl banda biri olmak. saduyu sahibi olmak. -ecei gelmek, -esi gelmek: Ive a good mind to tell him off right now. Hemen gidip bak. get a good press. terbiyesini vereceim geliyor. k. dili bitkileri iyi yetitirebilen biri olmak, bitkilerden iyi anlayan biri olmak. (bir ite) parma olmak. insafl davranmak. nsaf be! ng., k. dili uyumak. hakknda bilgi almak/bilgisi olmak. k. dili (birinin) ans rast gitmemek. argo ok yzsz olmak. k. dili (birinin) ans rast gitmek. -e niyeti olmak. -ecei gelmek, -esi gelmek: I have a mind to go there this instant. Oraya hemen gidesim geliyor. ucuz kurtulmak. bir konuyu tutturmak: Youve got a one-track mind. Akln fikrin hep onda. -e eilimi/meyli olmak: He has a penchant for fixing things. Eyalar tamir etmeye merakl. patlad. We had a puncture. Lastiimiz zor/skntl bir dnem geirmek, zor/skntl bir dnemden gemek; bendenhayat bardak iki. Herkese zor bir birer geirmek: Theyre having a rough time right now. imdi zor bir dnem geiriyorlar. Hes had a rough biriyle atmak. time in life. Zor bir hayat geirdi. aklndan zoru olmak. k. dili bir tahtas eksik olmak, deli olmak. -de pay olmak.

smak. have a shit abuk unutmak, hafzas zayf olmak. have a short memory k. dili yumuak kalpli olmak, mfik olmak. have a soft heart k. dili (birine) zaaf olmak. have a soft spot for k. dili (birine/bir eye) (birinin) zaaf olmak. have a soft spot for boaz armak/yanmak, anjin olmak. have a sore throat anjin olmak, boaz yanmak. have a sore throat boynu tutulmak. have a stiff neck (birinin) midesi armak. have a stomachache 1. (birinin) midesi kolaylkla bulanmamak/bozulmamak, midesi have a strong stomach salam olmak. 2. korkun grntlere kar dayankl olmak. k. dili tatl sevmek, tatl yiyecekleri sevmek. have a sweet tooth k. dili abuk fkelenen biri olmak: Hes got a temper. abuk have a temper fkelenir.-i hi sevmemek, -den nefret etmek. 2. -i ok sevmek. k. dili 1. have a thing about have a tickle in ones throat (birinin) boaz gcklanmak, gck duymak. -de sz gemek, -de sz sahibi olmak. have a voice in k. dili biriyle kolaylkla arkada olabilmek/iletiim kurabilmek. have a way with s.o. k. dili bir eyden anlamak. have a way with s.t. k. dili ok elenmek. have a whale of a time k. dili ok elenmek. have a whale of a time para toplamak. have a whip-round biriyle konumak. have a word with s.o. have a working knowledge of (bir eyi) iyi kt kullanabilecek kadar bilmek: They have a working knowledge of Russian. Bir Rusla iyi kt anlaabilecek trafik kazas geirmek. have a wreck kadar Rusa biliyorlar. -i arzu etmek. have a yearning to/for k. dili (bir ey yapmay) arzu etmek. have a yen to ocuk aldrmak, krtaj olmak. have an abortion kaza geirmek, kazaya uramak. have an accident have an ace up ones elinde kozu olmak. sleeve/have an ace in the hole have an advantage over s.o. bakasna gre avantajl bir durumda olmak. (kendisiyle evli olmayan biriyle) bir ak ilikisinde bulunmak. have an affair with -e yetenei olmak. have an aptitude for (bir yerde) torpili olmak. have an in para hrs olmak. have an itching palm bir eyi belirli bir sre iinde alma/reddetme hakk olmak. have an option on s.t. k. dili bir tahtas eksik olmak, kafadan kontak olmak. have bats in the belfry k. dili grm geirmi olmak. have been around have both ones feet on the akl banda olmak, gereki ve pratik bir ekilde dnmek. ground -de gz olmak. have designs on bitirmek, ii tamamlamak. have done with ng., bak. have a green thumb. have green fingers argo 1. bkmak: Ive had it; I am going to divorce my husband. have had it Artk bktm; kocamdan boanacam. 2. artk yetmek: Hes -ecei gelmek, -esi gelmek. have half a mind to been cheating me for years, but now hes had it. Senelerdir bir taraftan -ecei/-esi gelmek: Ive half a mind to shoot him. have half a mind to beni aldatyordu, ama artk yeter. Bir dili -e gcenmi olmak. geliyor. k. yandan onu vuracam have hard feelings about have have have have have have in mind it coming it in for it in for it in one it made hatrnda tutmak, aklnda olmak. -i hak etmek. (birine) kin beslemek. k. dili -e kin beslemek. yetenei olmak. 1. smarlamak. 2. argo ii i olmak, ileri tkrnda olmak.

have it out Have it your own way. Have it your way! have kittens have many irons in the fire have no business doing s.t. have no stomach for have no thought of have no time for have no use for have no use for have none of have nothing to do with have nothing to do with have nothing to show for it have o.s. to thank for have on have one foot in the grave have ones back to the wall have ones eyes on have ones fill of have ones guard down have ones guard up have ones hands free have ones hands full have ones hands full have ones head screwed on have ones wits about one have ones wits about one have ones work cut out for one have other fish to fry have preference have recourse to have resort to have rocks in ones head have s.o. on a string have s.o. to thank for have s.o. under ones thumb have s.o./s.t. in mind have s.o./s.t. on ones mind have s.t. at ones fingertips have s.t. in common with s.o. have s.t. on s.o. have s.t. on the brain have scruples about doing s.t. have second thoughts have sex have shadows around ones eyes have some say in have stars in ones eyes

bir davay kavga ederek/tartarak sonulandrmak. Siz bilirsiniz./Nasl isterseniz yle olsun. Nasl istersen yle yap! argo iini kurt kemirmek, dokuz dourmak. k. dili krk tarakta bezi olmak. (birinin) bir ey yapmaya hakk olmamak: You have no business interfering in my ey iin)Benim ilerime burnunu olmamak. hi k. dili (belirli bir affairs. (birinde) hi istek/arzu sokmaya hakkn yok. ... hi aklndan gememek, -e hi niyeti olmamak: Hed had no thought of becoming a teacher. retmen olmak hi aklndan -e 1. k. dili -den hi holanmamak, -i hi sevmemek. 2. (birinin) gememiti.vakti olmamak, (birinin) (biri/bir ey) iin vakti harcayacak etmek/tiksinmek. -den nefret olmamak. 1. -e ihtiyac olmamak, -i gereksememek. 2. -den holanmamak. -e izin vermemek, -i kabul etmemek. ile hibir ilikisi olmamak. ile hibir ilgisi olmamak: This has nothing to do with you. Bunun seninle ne yaptnyok. elinde hibir ilgisi gsterecek hibir ey olmamak. (bir eyin) sulusu olmak: If he didnt succeed, hes only got himself to thankaka etmek. olamadysa sulu olan sadece 1. giyinmek. 2. for it! Baarl kendisi! bir aya ukurda olmak. k. dili aresiz kalmak. 1. gz -in zerinde olmak. 2. -e gz koymak. k. dili -den bkmak, -den illallah demek. tetikte olmamak. tetikte olmak. 1. elleri bo olmak. 2. bo olmak, megul olmamak. fazla megul olmak, ii bandan akn olmak. ok megul olmak. (right/the right way) akl banda biri olmak. bak. kafas yerinde olmak, doru drst dnebilmek. k. dili (birinin) nnde zor bir i olmak. baka bir ii olmak. tercih hakkna sahip olmak. -e bavurmak. -e bavurmak. k. dili kafadan kontak olmak. k. dili birini parmanda oynatmak: Sevda has Kzm on a string. Sevda,(birine) borlu olmak: oynatyor. to thank for this. (bir ey iin) Kzm parmanda Weve her Bunun bak. ona s.o. under ones thumb. k. dili, iin get borluyuz. birini/bir eyi dnmek, biri/bir ey aklnda olmak. biri/bir ey kafasn megul etmek, akl birine/bir eye taklmak. 1. bir ey elinin altnda bulunmak. 2. bir eyi ok iyi bilmek. biriyle bir eyi paylamak: I have nothing in common with him. Onunla sulayc delil bulunmak. elinde ortak hibir eyim yok. k. dili bir eyi kafasna takmak. vicdani nedenle bir eyi yapmaktan ekinmek. (about) (daha nce verilen bir karar hakknda) tereddt etmeye balamak. seks yapmak, sevimek. gzleri mor halkalarla evrili olmak. -de sz sahibi olmak. k. dili ortal toz pembe grmek; ok sevinli olmak.

have sympathy for have the best of it have the blues have the courage of ones convictions have the face to do s.t. have the floor have the gall to have the inside track have the last laugh have the last word have the makings of have the run of have the runs have the shits have the squirts have the time of ones life have the time of ones life have the trots have title to have to have to do with have what it takes have words have/feel qualms about have/hold/keep in reserve have/put s.o. in hysterics have/suffer a miscarriage have/take a bath have/take a crap have/take a spill have/take a zizz haven haven`t haves havoc haw hawk hawk hawker hawthorn hay hay fever hay rack hayloft hayrick haystack haywire hazard hazard a guess hazardous

1. (gr/fikri) anlayp paylamak/desteklemek. 2. (birinin) halini anlamak. galip gelmek, stn olmak. k. dili efkrl olmak. inand eyi yapma/syleme cesaretini gstermek. bir ey yapmaya yz olmak/cret etmek. mecliste sz syleme hakk olmak. k. dili (belirli bir eyi) yapacak kadar kstah olmak. 1. yar alannn en i ksmna yakn olmak. 2. daha elverili durumda olmak. sonunda baarmak. 1. (bir tartmann/az kavgasnn sonunda) son sz birinin olmak: He always olma) potansiyeli olmak: He has the makings -de (belirli bir ey has the last word. Son sz hep onun. 2. in (bir konuda) nihai karar/son iyi bir avukat olma potansiyeli var. sz birinin of a good lawyer. Onda kabilmek;olmak. (bir yere) rahata girip (bir yeri) serbeste kullanabilmek. k. dili ishal olmak, ii srmek/gitmek: Hes got the runs. shal olmu. ishal olmak. k. dili ii srmek, ii gitmek, ishal olmak. elenceli vakit geirmek. k. dili ok elenmek, ok gzel bir vakit geirmek. k. dili ishal olmak, dibi tutmamak. 1. (bir mlkn) tapusunun sahibi olmak. 2. (bir yerde) (birinin) mlkiyet hakkhave to go. Gitmeliyim. had better -se iyi olur: I -meli, -mal: I olmak. hadilgisi olmak. as Plato has it Eflatunun deyiiyle. ile better go. Gitsem iyi olur. k. dili gereken niteliklere sahip olmak: Shes got what it takes to be number one in her class. Snfnn birincisi olmak iin kavga etmek, atmak. gerekli niteliklere sahip. (bir eyden) dolay vicdan rahatsz olmak/szlamak. ihtiyat olarak saklamak. 1. k. dili birini ok gldrmek, birini glmekten ldrmek. 2. birine isteri dk yapmak, ocuk drmek. (istem d) krizi geirtmek. banyo yapmak, ykanmak. argo smak. atn srtndan dmek. k. dili ekerleme yapmak, kestirmek, ksa bir uyku ekmek. i. 1. liman. 2. snak. ks. have not. i., o. i. hasar, tahribat, zarar ziyan. i. al. i. 1. ahin; doan. 2. atmaca. 3. aylak. f. iportaclk yapmak. i. iportac. i. al. i. saman, kuru ot. f. 1. (kurutmak iin) ot bimek. 2. otu biip kurutmak. saman nezlesi. otluk, kuru ot konulan parmaklkl raf/tekne. i. otluk, samanlk. i. kuru ot yn, otluk; tnaz. i. kuru ot yn, otluk; tnaz. s. i. ans, tehlike, riziko. f. 1. tehlikeye atmak, ansa brakmak. 2. -e cesaret etmek. tahmin etmek, kafadan atmak. s. tehlikeli, rizikolu.

i. hafif sis, ince duman, pus. haze i. 1. fndk aac. 2. kestane rengi. s. ela (gz). hazel i. fndk. hazelnut s. 1. sisli, dumanl, puslu. 2. anlalmaz, belirsiz, bulank. hazy zam., eril o. s. erkek: he-goat teke. he He cant see the woods for Ayrntlara taklp kald iin durumu bir btn olarak the trees. Elinden geleni yapt. He did what little he could. gremiyor. He didnt let any grass grow Hi vakit kaybetmedi. under his feet. Ona vz gelir./Umurunda deil./plemez. He doesnt give a damn. He gives you good value for dediin para karlnda sana iyi mal verir. your money. Yapmazsa daha iyi eder. He had better not. He had, say, a thousand Diyelim ki bin dolar vard. dollars. Ad ktye km./Kt hreti var. He has a bad name. He has a good head on his Onun kafas alyor./Akl banda biri. shoulders. Ya yetmii geti./Yetmi yana bast. He has turned seventy. Kendinde deil. He is not himself. mitsiz durumda. He is past hope. Belasn aryor. He is riding for a fall. He is welcome to come and stedii zaman gelip gidebilir. go at his pleasure. He just missed being run Ezilmekten zor kurtuldu. over. Bilmiyor ki .... He little knows .... He looked me through and Beni iyice inceledi./Beni szd. through. Artk buraya gelmiyor. He no longer comes here. Seksen yanda. He numbers eighty years. He said it in an unguarded Bo bulunup azndan kard. moment. have known better He should O ii yapmayacak kadar akl olmalyd. than to do it. He suffered a violent death. lm korkuntu. He takes his whisky on the k. dili Viskiyi buzlu ier. rocks. Kayklarak sandalyesini arkaya doru yatrd. He tilted back in his chair. Bana bir bira smarlad. He treated me to a beer. He walks home to save Yol parasndan tasarruf etmek iin eve yryerek gider. carfare. He was the life of the party. Toplanty canlandran o idi. He will amount to Baarl bir adam olacak. something. Onun sonu iyi olmaz. He will come to no good. -i iddia ediyor. I had him there. O noktada onu mat ettim. I had He will have it that .... rather go. Gitmeyi tercih ederdim. Yok sznden anlamaz. He will not take nay. He/She can stew in his/her k. dili Ne hali varsa grsn! own juice! ks. 1. he had. 2. he would. he`d ks. he will. he`ll ks. 1. he is. 2. he has. he`s Onun imlas iyi. Hes a good speller. Az konuan biri o. Hes a man of few words. Prensip sahibi bir adam. Hes a man of principle. Hes always thinking about Akl fikri sekste. sex. Herkes onu hor gryor. Hes an object of scorn. Kibrinden geilmiyor. Hes puffed up with pride. Hes/Shes not the only fish Ondan bakas yok mu bu dnyada? in the sea! i. 1. ba; kafa; kelle. 2. ef, ba, bakan: the head of the math head department matematik blm bakan. 3. bakanln taraf, s. ba, bata olan; baa ait. f. 1. (bir eyin) ba yer, ba head n taraf, ba: Go olmak: head heads line. outfit? Burann ge. She yapmak/bakan to the Who of the this Srann bana bakan argo ef, bakan. head honcho was at the head of the stairs. Merdivenlerinclass. Snfnn kim? 2. -in birincisi olmak: She headed her bandayd. 4. (sebzede) ba:for -ebought two heads of cabbage. ki-e doru birincisiydi. 3. She gitmek; -in istikametini tutmak, ba lahana ald. 5. kaynak, heading for trouble. Bu gidile ban belaya a gitmek: Youre memba, ba. 6. ba, st ksm: the head of nail ivinin towards akl, kafa:yneltmek: Head your horses 8. girecek. 4. ba. 7. -e doru Use your head. Kafan kullan. (o. head) ba: fifty headKangala elli ba sr. 9. (ses towards Kangal! Atlarnz of cattle srn!

head over heels head over heels head over heels in love head s.o. off head s.t. off head start head up head wind headache headband headboard headdress header headfirst headgear heading headland headlight headline headlong headmaster headmistress head-on headphone headquarters headrest Heads or tails? headstrong headwaiter headwaters headway heady heal healer health health certificate health food health insurance health insurance health officer healthful healthy heap hear hear a shot hear of/about hear out heard hearing hearing aid

tepetaklak perende atma. bak. head. srlsklam k. 1. birinin yolunu kesmek, birinin ilerlemesini engellemek. 2. birini ksteklemek. kesmek, bir eyin ilerlemesini engellemek. 2. 1. bir eyin yolunu bir eyi engellemek. spor avantaj. k. dili bakanlk etmek. pruva rzgr. i. 1. ba ars. 2. dert, ba belas. i. sa band, bant. i. karyolann baucundaki tahta. i. balk. i. sayfa bal. z. ba nde, balklama (dalma). i. balk. i. (yazda) balk. i., cor. burun. i., oto. far. i. balk, manet. z. 1. pervaszca, saknmadan; balklama. 2. apar topar. i. zel okul mdr. i. zel okul mdiresi. s., z. batan (arpma), kafa kafaya, burun buruna (arpma). i. telefon/radyo kulakl. i. 1. karargh. 2. kumanda merkezi. 3. merkez bro. 4. merkezde alanlar. i. koltuk bal. Yaz m, tura m? s. inat, dik bal, bildiini okuyan. i. ef garson. i., o. rma besleyen kaynaklar. i. ilerleme, yol alma. s. 1. kuvvetli, sert, arpc (esans/iki). 2. inat, kafa tutan. f. iyiletirmek; iyilemek. i. insanlar iyiletirdiini ne sren kii; frk. i. salk. salk belgesi. sala yararl, katksz, doal besin. salk sigortas. salk sigortas. salk memuru. s. 1. sala yararl. 2. salkl. s. 1. salkl, salam. 2. sala yararl. i. 1. yn, kme. 2. k. dili ok miktar. 3. k. dili kalabalk. f. 1. ymak, kmelemek. duymak. 2. dinlemek, kulak vermek. 3. f. (heard) 1. iitmek, 2. (hediye/hakaret) yadrmak. haber sesi iitmek. silah almak, mektup almak. 4. sorguya ekmek, ifadesini almak. Hear! Hear! ng. Bravo!/Yaa! -den haberi olmak, -i duymak. sonuna kadar dinlemek. f., bak. hear. i. 1. iitme, iitim. 2. huk. celse, duruma, oturum. kulaklk, iitme cihaz.

hearsay hearsay evidence hearse heart heart attack heart disease heart failure heart transplant heartache heartbeat heartbreak heartbreaking heartburn hearten heartfelt hearth heartless heart-rending heartstrings heart-to-heart hearty heat heat heat conduction heat rash heat rash heat stroke heat wave heat wave heated heater heath heathen heather heating heating coil heave heave heave a sigh Heave ho! heave to heaven heavenly heavenly body heavily heaviness heavy heavy guns heavy industry heavy industry

i. sylenti, dedikodu. huk. bakalarndan iitilerek ne srlen delil. i. cenaze arabas. i. 1. yrek, kalp. 2. kasap. yrek. 3. gnl, can. 4. merkez, orta. 5. (marul, enginar v.b.nde) gbek. 6. z, can damar. 7. kuvvet, kalp krizi. enerji. 8. cesaret, evk. 9. isk. kupa. kalp hastal. kalp yetmezlii. kalp nakli. i. kalp ars, znt, ac, keder. i. kalp at, yrek vuruu. i. 1. byk ac/keder. 2. byk ac veren kimse/ey. s. byk ac veren. i., tb. mide ekimesinden dolay yemek borusunda veya midede duyulan yanma hissi. f. yreklendirmek, cesaretlendirmek. s. yrekten, candan, iten. i. 1. ocak, mine. 2. yurt, aile oca. s. kalpsiz, acmasz, merhametsiz. s. yrek paralayc, ok ackl, yrekler acs. i., o. s. samimi, ak. s. 1. candan, yrekten, iten. 2. salam, kuvvetli, salkl. i. 1. scaklk, s. 2. hiddet, fke. 3. tav. 4. kzma, ksn. 5. spor eleme, eleme kousu/yar. f. stmak; snmak. s iletimi. isilik. isilik. scak arpmas. scak dalgas. scak dalgas. s. 1. fkeli. 2. kzm, kzk, hararetli (tartma). i. stc, soba, ocak, frn. i. 1. fundalk. 2. funda, sprge als, sprgeotu. i. (o. hea.then/--s) 1. kfirler, kefere, kffar. 2. kfir. s. kfir, kfirlere zg. benzer bir al. i. sprgeotuna s. stc. i. stma. elek. rezistans. f. (--d/hove) 1. byk bir gle atmak/frlatmak. 2. kaldrmak, ekmek. 3. yukar kaldrmak. 4. ykseltmek, kabartmak. 5. i. 1. kaldrma. 2. frlatma. (deniz) kabarmak. 6. (gs) iirmek; (gs) inip kalkmak. 7. iini ekmek, ah ekmek. (inilti) glkle karmak. 8. kusmak. 9. den. rgat evirmek, den. Yisa!/Vira salpa! vira etmek. 1. rzgr baa alp gemiyi durdurmak. 2. faa edip durmak. i. cennet. s. 1. cennet gibi, ok gzel. 2. gksel, gkle ilgili, ge ilikin. 3. ilahi, Tanrsal. gkcismi. z. 1. ar bir ekilde. 2. iddetle. i. 1. arlk. 2. iddet, yeinlik. s. 1. ar. 2. iddetli, kuvvetli (yamur/rzgr/frtna). 3. kaln (kar tabakas). 4. ok miktarda (oy kullanm). 5. (borsada) ok ar silahlar. miktarda (alm satm). 6. kabarm (deniz). 7. ar. 8. kaln ar sanayi. (elbise). 9. ciddi, nemli. 10. g, zor (i). 11. bulutlu, kapal ar sanayi. (gk). 12. skc, ezici, usandrc. 13. skntl, zc. 14. kederli. 15. zarafetsiz, incelikten yoksun, kaba. 16. ar, hazm g (yemek). 17. ar, boucu (koku). 18. derin (sessizlik). 19. uyku basm, arlam (gz). 20. fiz. ar (izotop). 21. youn (trafik).

heavy metals heavy water heavy-duty heavy-handed heavy-hearted heavyweight Hebrew heck heckle hectare hectic hedge hedgehog hedgerow heed heedless heehaw heel heel hefty heifer height heighten heinous heir heiress heirloom held helicopter heliotrope helium hell hellebore hellish hello helm helmet helmsman help help o.s. to help out help s.o. out Help wanted. Help! helper helpful helping helpless helplessness helter-skelter

ar metaller. kim. ar su. s. dayankl, ar i iin elverili. s. eli ar, beceriksiz, sakar. s. zgn, kederli. i., s. arsklet. i., s. 1. brani. 2. branice. nlem, argo Kahrolas. f. (konumacnn) szn kesmek, soru yamuruna tutmak, sktrmak. i. hektar. s. heyecanl, telal. i. sk aalardan/allardan oluan it; al it. f. 1. etrafna al dikmek, al ile evirmek. 2. kuatmak, sarmak, evirmek. 3. i. kirpi. kaamak cevap vermek. i. ekilmi allardan/aalardan oluan it. f. dikkat etmek, dinlemek, nemsemek. i. dikkat, nemseme. s. 1. dikkatsiz. 2. pervasz. i. eek anrmas, anrma. i. 1. topuk, ke. 2. argo alak herif. f. ke takmak. s., k. dili 1. olduka ar. 2. kuvvetli. 3. iriyar. 4. bol. i. dve, dourmam gen inek. i. 1. ykseklik. 2. boy. 3. ykselti. 4. doruk, en yksek nokta. f. 1. ykseltmek; ykselmek. 2. artrmak; artmak. 3. oaltmak; oalmak. s. tiksindirici, iren, kt, irkin. i. vris, miras, kalt. i. kadn miras. i. kuaktan kuaa geen deerli ey. f., bak. hold. i. helikopter. i., bot. bambulotu. i. helyum. i. cehennem. nlem Kahrolsun! i., bot. pleme. s. kt, berbat, korkun. nlem 1. Merhaba. 2. Alo. i., den. dmen yekesi; dmen. i. 1. mifer, tolga. 2. kask. o. helms.men (helmzmn) i. dmenci. f. 1. yardm etmek; katkda bulunmak: I dont see how I can help you. Sana nasl yardm edeyim bilemiyorum. 2. faydas (kendi kendine servis yaparak) (yiyeceklerden) almak: He olmak, fayda etmek; rahatlatmak; (acy) dindirmek; (gergin/zor helped himself to a piece of the cake. Kekten bir dilim ald. yardmda bulunmak. bir durumu) yumuatmak: I can lend you some money, if thatll birine yardm etmek: Can you bor verebilirim. her French? help. Faydas olursa sana biraz help her out with Complaining Franszcasna yardm edebilir misin? wont help. ikyet etmek fayda etmez. A little lemon juicell Eleman aranyor. help. Biraz limon sksan iyi olur. i. 1. yardm; katk. 2. (o. help) nlem mdat! yardmc; hizmeti; hizmetkr. 3. (o. help) rgat, renper. i. yardmc; muavin; rak. s. 1. faydal, yararl; kullanl. 2. yardmsever, yardmc: Youre not being helpful. Yardmcbulunma. 2. ah. porsiyon. i. 1. yardm etme; katkda olmuyorsun. s. ciz; savunmasz. i. aciz, cizlik; savunmaszlk. z. alelacele, telala, apar topar. s. 1. karmakark. 2. geliigzel.

i. elbise kenar, bask. f. (--med, --ming) kvrp kenarn hem bastrmak. iine almak, evirmek. kuatmak, hem in/about i. yarkre. hemisphere i., terz. elbise veya paltonun etek kenar, etek boyu, etek. hemline i. baldran, aotu. hemlock i. hemoglobin. hemoglobin i., tb. hemofili. hemophilia i., s. hemofil. hemophiliac i., tb. kanama. hemorrhage i., tb. basur, emoroit. hemorrhoid i. kenevir, kendir. hemp i. ajur, antika, sandii. hemstitch i. 1. tavuk. 2. dii ku. hen z. 1. bu nedenle, bundan dolay, dolaysyla. 2. (belirli bir hence zaman) sonra. 3. bundan sonra. z. bundan byle, buradan. henceforth z., bak. henceforth. henceforward i. kmes. hencoop f. bann etini yemek, vr vr etmek, dr dr etmek. henpeck s. klbk. henpecked i., tb. hepatit, karacier iltihab. hepatitis zam., diil onu; ona; ondan; onun: He loves her. Onu seviyor. He her Vicdan kendisini rahatsz etti. Her conscience pricked her. looked at her. Ona bakt. They hated her. Ondan nefret ettiler. It pleased her. Onun houna gitti. s. onun; kendi: Its her book. i. 1. haberci, mjdeci. 2. protokol grevlisi, terifat. f. haber herald Onun kitab. She gazed at her portrait. Kendi portresini seyretti. vermek, ilan etmek. tat vermek iin kullanlan bitki. 3. ifal i. 1. ot. 2. yemeklere herb bitki. s. otlara ait; otlardan yaplan, bitkisel. herbal i. herbisit, yabanc ot ldrc. herbicide i. otul hayvan. herbivore s. otul. herbivorous i. Herkl. Hercules avrotu, avr. Hercules allheal i. 1. hayvan srs, sr. 2. avam, ayaktakm. f. 1. gtmek. 2. herd sr halinde gitmek. sr igds. herd instinct o. herds.men (hrdzmn) i. oban. herdsman z. burada; buraya; buras. here orada burada, urada burada. here and there te balyorum. Here goes! Balyoruz!/Haydi bakalm! Here goes! 1. Buyur, al. 2. Ha, geldin mi? 3. te! Here you are. z. buralarda. hereabouts z. ileride, bundan sonra. hereafter z. bu vesile ile. hereby s. 1. miras yoluyla geen. 2. kaltsal, kaltmsal, irsi. hereditary i. kaltm, soyaekim, irsiyet. heredity z. bunda, bunun iinde. herein i. 1. dince kabul olunmu inanlara aykr dnce, dalalet. 2. heresy hkim olan felsefi/siyasi doktrinlere kar gelen dnce. i. kabul olunmu doktrinlere kar olan kimse. heretic s. kabul olunmu doktrinlere kar olan. heretical z. imdiye kadar, bundan nce. heretofore z. bunun zerine. hereupon z. 1. bununla. 2. iliikte. herewith

heritage hermit hernia hero heroic heroical heroin heroine heroism heron herring hers herself hertz hesitant hesitantly hesitate hesitation heterogeneous heterophyte heterosexual hew hew down hew out hewn hexagon hey heyday HH hi hiatus hibernate hibernation hibiscus hiccough hiccup hick hickory hid hidden hide hide hide away hide out hide-and-seek hideaway hidebound hideous hide-out hiding-place

i. miras, kalt. i. mnzevi, topluluktan kaan, yalnz bana yaayan kimse. i. ftk, kavl. i. (o. --es) 1. kahraman, yiit. 2. edeb. kahraman, ba karakter. s. 1. kahraman, kahramanca, cesur. 2. gz. san. muazzam, gerek boyutlarndan ok byk (heykel/resim). 3. edeb. s., bak. heroic. kahramanlarla ilgili, destans, epik. i. eroin. i. kadn kahraman. i. kahramanlk. i. balkl. i., zool. ringa. zam., diil onunki; onun: Take hers. Onunkini al. Thats hers. O onun. diil kendisi, kendi; hers is eating my roses. Onun o kr zam., That damn goat of bizzat. olas keisi gllerimi yiyor. i. (o. hertz/--es) fiz. hertz. s. tereddtl, ikircikli, ikircimli, kararsz, duruksun. z. tereddtle, duraksayarak. f. tereddt etmek, duraksamak; ekinmek. i. tereddt, duraksama, ikircik, ikircim. s. heterojen. i. tamasalak. s. kar cinse ilgi duyan, heteroseksel. f. (--ed, hewn) 1. balta ile kesmek. 2. yontmak. 3. kesmek, yarmak.kesip devirmek. (aac) 1. yontarak ekil vermek. 2. zahmetle meydana getirmek. f., bak. hew. i., geom. altgen. nlem 1. Hey!/Baksana! 2. Haydi! 3. A! i. altn a, en parlak dnem. ks. 1. His/Her Highness. 2. His Holiness. nlem 1. Merhaba! 2. ng. Hey! i. (o. --es/hi.a.tus) aralk, aklk, ara, fasla, bo yer. f. k uykusuna yatmak. i. k uykusu. i. ingl. i., f., bak. hiccup. i. hkrk. f. hkrmak. i., k. dili taral, hdk, hanzo, kro. i., bot. karya. f., bak. hide 2. f., bak. hide 2. s. gizli, kapal. i. hayvan derisi, deri; post. f. (hid, hid.den) saklamak, gizlemek; saklanmak, gizlenmek. saklamak; saklanmak. (polisten) saklanmak. in hiding sakl. i. saklamba. i. (polisten) saklanacak yer, yatak. s. dar grl, eski kafal. s. ok irkin, iren, korkun. i., bak. hideaway. i. 1. saklanacak yer, gizlenecek yer. 2. zula.

hierarchical hierarchy hieroglyph hi-fi high high and low high density high fidelity high frequency high gear high jinks high jump high jump high latitudes high living high octane gasoline high places high point high price high relief high school high school high seas high tech high tide high tide highbrow highchair high-class high-density higher higher education high-grade highlands highlight highly high-minded highness high-pitched high-pressure high-rise highroad high-speed high-speed train high-strung high-tech high-water high-water mark highway highwayman

s. hiyerarik. i. hiyerari. i. hiyeroglif. i., s., bak. high fidelity. s. 1. yksek. 2. kibirli, kendini beenmi. 3. yce. 4. mz. tiz, yksek yerde. 2. zengin fakir, herkes. kokmu (et). 7. cor. 1. her perdeden. 5. lks (yaant). 6. kutuplara yakn. 8. cokun, takn (nee). 9. yksek, fahi bilg. yksek younluk. (fiyat). 10. iddetli, sert (rzgr). 11. kabark, azgn (deniz). 12. 1. sesi ok doal bir ekilde verme. 2. sesi ok doal bir ekilde argo uyuturucu etkisi altnda. veren (radyo/pikap/hoparlr). yksek frekans. oto. en hzl vites. amata, cmb. yksek atlama. yksek atlama. kutuplara yakn yerler. lks hayat. yksek oktanl benzin. yksek mertebeler. en nemli/heyecanl nokta. yksek fiyat. gz. san. yksek kabartma. lise. lise. enginler, ak deniz. k. dili ileri teknoloji. kabarma, met. 1. met zaman. 2. met hareketi, denizin kabarmas; met hali. s., i. entelektel. i. (yksek) mama iskemlesi. s., k. dili kaliteli, birinci snf. s., bilg. yksek younluklu. s. daha yksek. yksekrenim. s. kaliteli, stn nitelikli, ekstra. i., o. dalk yer. i. 1. (resimde) kl blm. 2. foto. parlak nokta. 3. ilgi ekici olay;ok,nemli blm.derece.vurgulamak, -inolumluizmek, -e z. 1. en pek ok, son f. 1. -i 2. ok iyi; ok altn bir ekilde. dikkati ekmek. 2. bilg. aydnlatmak. s. yce gnll. i. ycelik. s. ok tiz. i. yksek basn. s. 1. zorla yaplan (sat). 2. zorlayc. s., i. yksek (bina/apartman). i. anayol. s. byk hzla giden. hzl tren. s. sinirli, sinirleri gergin. s., k. dili ileri teknolojinin rnleriyle donatlm/yaplm. i. 1. azami kabarma. 2. takn. 1. suyun azami kabarma noktas. 2. doruk, en stn baar dzeyi. i. anayol. o. high.way.men (hayweymn) i. ekya, haydut.

hijack hijacker hike hiker hilarious hilarity hill hillside hilltop hilly hilt him himself hind hind hind legs hind quarter hinder hindermost Hindi hindmost hindrance Hindu hinge hint hint at hinterland hip hipbone hippie hippo hippopotamus hire hire o.s. out hire out hirsute his His All Holiness His bark is worse than his bite. His blood is up. His eyes rested on it. His face became purple. His face was wreathed in smiles. His hair stood on end. His head is spinning. His heart is in the right place. His Holiness his opposite number his strong point His/Your Highness

f. 1. (uak/gemi) karmak. 2. (kamyon, tren v.b.ni) soymak. i. 1. uak korsan. 2. (kamyon, tren v.b.ni durdurarak soyan) soyguncu.yry yapmak. 2. (eteini) toplamak. 3. (fiyat) f. 1. uzun ykseltmek, artrmak. i. 1. uzun ve etin yry. 2. ykselme, i. uzun yry yapan kimse. art. s. grltl ve neeli. i. nee, kahkaha. i. 1. tepe. 2. bayr, yoku. i. yama. i. doruk. s. tepelik. i. kabza, kl kabzas. zam., eril onu; ona. zam., eril kendisi, kendi; bizzat. i. dii geyik. s. (--er, --most/--er.most) arkadaki, geride olan, art. arka ayaklar. but (et). f. engellemek. s., bak. hindmost. i., s. Hinte. s. en arkadaki, en gerideki, en sondaki. i. 1. engelleme. 2. engel. i. Hindu, dini Hinduizm olan kimse. s. Hindu; Hinduizme zg; dini Hinduizm olan. 2. dayanak noktas. f. 1. mentee takmak. i. 1. mentee, reze. 2. on/upon kapal olmak, -e dayanmak. i. ima, st -e balsz. f. ima etmek, tlatmak. -i hissettirmek, -i st kapal sylemek, -i dokundurmak, -i ima etmek. i. hinterlant, i blge. i. kala. i., anat. kala kemii. i. hippi. i., k. dili suaygr. o. --es (hppatmsz)/hip.po.pot.a.mi (hppatmay) i. suaygr. i. kira; cret. f. 1. cretle tutmak. 2. kira ile tutmak, kiralamak. cretle almak. -i kiraya vermek. s. 1. kll, tyl. 2. sal sakall. zam., eril onunki; onun: I dont want his. Onunkini istemiyorum. That dogs his. O kpek onun. Take his outside. Onunkini Patrik Cenaplar (Ekmenik Patrik iin kullanlr.). darya kar. s. onun; kendi: Its his car. Onun arabas. He likes k. dili Ne varsa dilindedir. his handwriting. Kendi elyazsn beeniyor. k. dili Baya kzd. Gzleri ona dikildi. fkeden mosmor kesildi. Yznde byk bir tebessm vard. Tyleri rperdi. Ba dnyor. yi niyetlidir. Papa Cenaplar. kar tarafta ayn yeri igal eden kimse. onun kuvvetli taraf. Ekselanslar.

hiss hiss s.o. off the stage hist histoid histology historian historic historic moment historical historical novel historically history hit hit below the belt hit below the belt hit it off hit man hit ones stride hit pay dirt hit the books hit the bottle hit the ceiling hit the deck hit the high spots hit the jackpot hit the jackpot hit the mark hit the nail on the head hit the roof hit the sack hit the sack/sack out hit the spot hit the trail hit upon hit-and-run hitch hitch on to hitch up hitchhike hitchhiker hither hither and thither/yon hitherto hive hives HMS hoard hoarder hoarding hoarfrost

f. 1. tslamak. 2. slklamak, slk alarak yuhalamak. i. 1. tslama. 2. slk. sahneden kovmak. birini slklayarak ks. historian, historical, history. s. dokusal. i. dokubilim, histoloji. i. tarihi. s. 1. tarihsel, tarihi. 2. nemli. dnm noktas, tarihi an. s. tarihsel, tarihi, tarihle ilgili. tarihi roman. z. tarihe gre. i. tarih. f. (hit, --ting) 1. vurmak, arpmak. 2. isabet ettirmek; isabet etmek. i.kemerden vurma, darbe. olarak vurmak. 2. mec. (birine) 1. boks 1. vuru, aa usulsz 2. isabet. 3. baar. 4. yerinde sz. kahpelik etmek. kallelik etmek. hakszlk etmek, anlamak, uyumak. k. dili kiralk katil. k. dili en yksek hza/dereceye ulamak. k. dili (bir eyi arayan biri) aradn bulmak/kendisini ok umutlandran bir ey bulmak. k. dili ineklemek. argo ieyi devirmek. argo tepesi atmak. argo 1. yataktan kalkmak. 2. iki/bir seksen uzanmak. k. dili 1. ancak en nemli noktalara deinmek. 2. ancak en nemli eyleri grmek. umulmadk bir anda baar kazanmak, turnay gznden vurmak. k. dili turnay gznden vurmak; byk bir baar kazanmak. 1. hedefi vurmak. 2. tahmini doru olmak. 1. ta gediine koymak. 2. tam bilmek. 3. tam isabet kaydetmek. k. dili kplere binmek, tepesi atmak. argo yatmak. k. dili yatmak. k. dili (yiyecek/iecek) ok makbule gemek. k. dili yola koyulmak. rasgele bulmak. s. arpp kaan (ofr). f. 1. ip ile balamak; balamak, ilitirmek, takmak. 2. topallamak. 3. ekelemek. i. 1. engel. 2. aksama. 3. balant -e balamak. paras. 4. volta, ba, adi dm. 1. to (at) -e komak. 2. yukar ekmek. f. otostop yapmak. i. otostopu. z. buraya. s. beriki, beri yandaki. 1. oraya buraya, uraya buraya. 2. bir ileri bir geri. z. imdiye kadar, imdiye dek. i. kovan; ar kovan. i., tb. rtiker, kurdeen. ks. His/Her Majestys Service, His/Her Majestys Ship. i. biriktirilmi ey, istif. f. biriktirmek, stok etmek, istiflemek. i. biriktirip saklayan kimse, istifi. i. istifilik. i. kra.

hoarhound hoarse hoarsely hoarseness hoary hoax hobble hobby hobgoblin hobo hock hockey hodgepodge hoe hog hog wild hoist hold hold hold a child back a year hold a crowd back hold a postmortem hold a thing over s.o. hold against hold aloof hold at bay hold by hold down hold forth hold good hold good hold in hold in contempt hold in esteem hold in leash hold in pledge hold incommunicado hold no brief for hold off hold on hold on to Hold on! hold ones ground hold ones own hold ones own hold ones peace hold ones peace/tongue hold ones tongue hold out hold out on one

i., bak. horehound. s. 1. bouk. 2. bouk sesli. z. bouk sesle. i. 1. boukluk. 2. bouk seslilik. s. kr; ak, aarm. i. 1. aka, latife. 2. hile, oyun. f. aldatmak, oyun etmek, iletmek. f. 1. topallamak, aksayarak yrmek. 2. buka vurmak, ksteklemek. 3. topal etmek. i. 1. topallama, aksama. 2. buka, i. hobi, dk, zel zevk. kstek. 3. dert. 4. ayak ba, engel. i. 1. ifrit, gulyabani. 2. yersiz korku; saplant. i. (o. --es/--s) 1. gezici renper. 2. serseri, aylak, bo gezenin bo kalfas. i., k. dili rehin. f. rehine koymak. i. hokey. i. 1. karmakark ey. 2. trl yemei. i. apa. f. apalamak. i. byk domuz. argo lgn. f. 1. yukar kaldrmak; yukar ekmek. 2. (bayrak) ekmek. i. yk asansr. tutmak: Hold my hand. Elimi tut. 2. brakmamak, f. (held) 1. zaptetmek. 3. iine almak: How taraf. water will this glass hold? i. 1. gemi ambar. 2. geminin i much Bu bardak ne kadar su alr? 4. alkoymak, salvermemek, ocua (okulda) ayn snf tekrarlatmak. durdurmak. 5. sahip olmak, elinde tutmak. 6. (toplant) kalabal zaptetmek. dzenlemek. 7. (makam) igal etmek. 8. (mevzi) savunmak, korumak. bir durumu) ameliyat masasna devam ettirmek. 11. (baarsz 9. (arlk) tamak, ekmek. 10.yatrmak. inanmak; ey ileetmek; dnmek, saymak; karar vermek. 12. birini bir kabul durmadan tehdit etmek. devam etmek. 13. (zamk) yapmak. 14. dayanmak, sabit 1. (suu) -e yklemek. 2. yzne vurmak. olmak. 15. to -e sadk kalmak, -den caymamak, -den uzak durmak, He held to his decision. Kararndan caymad. 16. vazgememek:yaklamamak, iliki kurmamak. deimemek. 17. devam etmek, arkas kesilmemek, ilerlemek. arada mesafe brakmak, yaklatrmamak. 18. durmak. i. 1. tutma, tutu. 2. tutunacak yer. 3. tutamak. 4. k. dili tutmak, inanmak. snacak yer, destek, dayanak noktas. 5. nfuz, hkm. 6. 1. k. dili (bir iareti. mz. uzatma ii) yrtmek. 2. bask altnda tutmak. 1. nermek, ne srmek. 2. nutuk sylemek, uzun uzadya konumak. geerli olmak. geerli olmak. tutmak, zaptetmek. hakir grmek, hor grmek. saymak, sayg gstermek. yularn elden brakmamak. rehin olarak tutmak. kimseyle grtrmemek, bakalaryla grmesine izin vermemek. -in savunucusu olmamak, -in taraftar olmamak. 1. uzakta tutmak, yaklatrmamak. 2. ertelemek. 1. devam etmek, sregelmek. 2. tutmak. 3. dayanmak, direnmek. 4. (telefonda) beklemek. -i tutmak, -e tutunmak. k. dili Dur!/Bekle! durumunu korumak. eski durumunu korumak. yerini korumak. susmak, bir ey sylememek. dilini tutmak, konumamak. k. dili dilini tutmak, konumamak. 1. dayanmak. 2. ileri srmek. 3. yetmek. 4. ayak diremek. birinden gizlemek.

hold over hold s.o. back hold s.o. in ones arms hold s.o./s.t. in high regard hold still hold sway hold the field hold the line hold the pass hold the purse strings of hold together hold up hold water hold with Hold your horses! holder holding holding company holdover holdup hole hole up holiday holidaymaker holiness Holland holler hollow hollow victory holly hollyhock holocaust holster holy Holy Scripture Holy Week homage home home base home economics Home Office home office home port Home Secretary homebody homeland homeless homelike homely homemade

ertelemek. birinin ilerlemesini durdurmak/engellemek. birini kucanda tutmak. birine/bir eye sayg duymak. kprdamamak. egemen olmak. stnln korumak. 1. deiiklie kar olmak. 2. telefonu kapatmamak. geidi tutmak. kasann anahtar (birinde) olmak, para (birinin) elinde olmak. 1. bir arada tutmak. 2. ayrlmamak. 3. (ifade) tutarl olmak. 1. kaldrmak. 2. tutmak, yardmda bulunmak, korumak. 3. geciktirmek; engellemek. 4. olmak. k. dili geerli olmak, makul arzetmek, gstermek. 5. yolunu kesip soymak. ile ayn fikirde olmak. k. dili Dur!/Bekle! i. 1. iine bir ey konulan nesne/kap, iinde bir ey saklanabilen nesne/kap: 2. (birinin/bir kuruluuncigarette holder sigara i. 1. tutma. candle holder amdan. sahip olduu) azl. 2. kulp, tutamak, tutama. ile tutacak. 4. huk. hamil, hisseler/emlak/mlk/mallar. 3. kira 3. tutulmu arazi. holding. sahip. 5. kirac. i. from k. dili -den kalma bir ey/kimse. i. 1. gecikme. 2. soygun. i. 1. delik. 2. boluk. 3. ukur. 4. k. dili berbat yer. f. delik amak, delmek. saklanmak. i. 1. tatil gn; tatil. 2. bayram gn; yortu gn. 3. ng. tatil, dinlenmek iin almadan geirilen sre. i., ng. tatile km kimse. i. kutsallk, kutsiyet. i. Hollanda. f., k. dili barmak, haykrmak. i. bar, haykr. s. 1. ii bo, oyuk. 2. ukur, derin, kk. 3. yank yapan, boluktan gelen (ses). 4. yalan, baar. i. oyuk, ukur. f. out bir eye yaramayan zafer, bo sahte. oymak. i., bot. obanpskl. i., bot. glhatmi. i. 1. imha. 2. byk yangn. i. tabanca klf. s. kutsal, mukaddes. Kitab Mukaddes. Paskalyadan nceki hafta. i. (hkmdara v.b.ne gsterilen) sayg, hrmet. i. 1. ev, aile oca, yuva. 2. vatan, yurt, memleket. s. 1. ev ile ilgili, eve s. merkez, zg. 2. ng. iilerine ait. ev ekonomisi. ng. ileri Bakanl. (irketin) idare merkezi. demirleme liman. ng. ileri Bakan. i. evde oturmay tercih eden kimse. i. anavatan, anayurt. s. evsiz, evsiz barksz. s. ev gibi, rahat. s. 1. basit, sade. 2. irkin. 3. ng. rahat; cana yakn; gsterisiz. s. evde yaplm.

homemaker homeroom homesick homesickness homespun homestead homeward homeward bound homeward bound homework homicide homogeneity homogeneous homogenise homogenize homogenized homogenizer homologous homonym homosexual Hon hon Honduran Honduras hone honest honestly honesty Honesty is the best policy. Honesty, let alone honor, was not in him. honey honey in the comb honeybee honeycomb honeymoon honeysuckle honk honky-tonk honor honor a debt honor roll honorable honorable mention honorable mention honorarium honorary honour honourable hood hoodlum

i. ev kadn. i. (okulda) esas dershane. s. gurbet eken, vatan/ev hasreti eken. i. gurbet ekme, sla hasreti. s. 1. evde dokunmu. 2. basit, sade. i. 1. ev ve eklentileri. 2. iftlik ve eklentileri. z. eve doru. memleket yolunda. evine/vatanna dnmekte olan. i. ev devi, dev. i. adam ldrme, cinayet, katil. i. homojenlik, badaklk, trdelik. s. homojen, badak, trde. f., ng., bak. homogenize. f. 1. homojenletirmek, badak hale getirmek. 2. dvp kvamna getirmek. s. homojenize: homogenized milk homojenize st. i. homojenletirici. s. homolog. i., dilb. eadl. i., s. homoseksel, ecinsel. ks. Honorable. ks. honorably, honorary. i. Hondurasl. s. 1. Honduras, Hondurasa zg. 2. Hondurasl. i. Honduras. f. bilemek. s. 1. drst, namuslu. 2. hilesiz. z. 1. sahiden, gerekten. 2. drste, hilesizce. i. drstlk, namus. Drstlk en iyi yoldur. eref yle dursun, onda drstlk namna bir ey yoktu. i. 1. bal. 2. k. dili sevgilim; canm. petek bal. i. balars. i. (ball/balsz) petek. f. i. balay. f. balayna kmak. i., bot. hanmeli. i. 1. yabankaz sesi. 2. klakson sesi. f. 1. kaz sesi karmak. 2. klakson almak. adi bar. i., k. dili pavyon; i. 1. onur, eref. 2. hret, nam, n. 3. namus, iffet. f. 1. -i ereflendirmek, -e eref vermek. 2. (bono/ek) kabul edip borcunu demek. karln demek. iftihar listesi. s. erefli. mansiyon. mansiyon. o. hon.o.rar.i.a (anreriy)/--s (anreriymz) i. cret, serbest meslek sahibine hizmet karlnda verilen para. s. 1. fahri, onursal. 2. cretsiz yaplan. i., f., ng., bak. honor. s., ng., bak. honorable. i. 1. kukuleta, balk. 2. oto. motor kapa, kaput. 3. kabaday; yeralt dnyasndan biri. i. kabaday; yeralt dnyasndan biri.

hoodwink hoof hoof it hoo-ha hook hook and eye hook up hook up with hook, line and sinker hooka hookah hooked hooked nose hooker hooky hooligan hoop hoopoe hoopoo hooray hoot hoot of laughter hoot s.o. down hoover hooves hop hop hope hope against hope hope for the best hopeful hopefully hopeless hopper hopping mad hopping mad hopscotch horde horehound horizon horizontal hormone horn horn of plenty hornbeam hornet horns of a dilemma horny horoscope horrendous

f. aldatmak, gz boyamak. o. --s (hfs)/hooves (huvz) i. toynak. f. k. dili 1. yaya gitmek, taban tepmek. 2. dans etmek. i., ng., k. dili amata, patrt. i. 1. kanca, engel; kopa. 2. orak. f. 1. engel ile yakalamak, tutmak, ekmek, balamak. 2. olta ile (balk) tutmak. 3. engel erkek ve dii kopa. ekline sokmak. 4. taklmak, aslmak. 1. kancayla balamak. 2. birletirmek. argo 1. ile iliki kurmak. 2. ile evlenmek. k. dili tamamen, olduu gibi: He swallowed my story hook, line and sinker. Masalm olduu gibi yuttu. i., bak. hookah. i. nargile. s. 1. engel eklindeki; engelsi. 2. engelli. gaga burun. i., k. dili orospu, fahie. i. i., k. dili serseri, kabaday. i. ember, kasnak. f. emberlemek. i., zool. ibibik, htht, avukuu, Upupa epops. i., zool., bak. hoopoe. nlem, f., bak. hurrah. f. 1. (bayku) tmek. 2. (korna, vapur/tren/sis dd) tmek, almak. 3. kah kah glmek. i. 1. (bayku, korna, vapur/tren/sis kahkaha. dd iin) t. 2. yuhalama. birini yuhalayarak susturmak. i., ng. elektrikli sprge. f., ng. elektrikli sprge ile temizlemek. i., o., bak. hoof. f. (--ped, --ping) sekmek, sramak. i. 1. sekme, srama. 2. k. dili uu, uak seferi. i. erbetiotu. i. mit, umut. f. mit etmek, ummak. her eye ramen mitli olmak. hayrls demek. s. mitli, mit verici. z. 1. mitle. 2. k. dili inallah. s. 1. mitsiz, umutsuz. 2. mit vermeyen. i. silo, sarpn. k. dili ok fkeli. k. dili ok kzm, kprm. i. seksek oyunu. i. 1. horda. 2. kalabalk. i., bot. 1. karasrgan, kpekotu. 2. kpekayas. i. ufuk, evren. s. yatay. i. yatay dzlem/izgi. i. hormon. i. 1. boynuz. 2. mz. boru. 3. klakson, korna. bereket boynuzu. i. grgen. i. byk eekars. birinin seilmesi gereken iki g seenek. s. 1. boynuzlu. 2. argo seks yapma arzusuyla yanp tutuan; abaza, abazan. 3. nasrl. i. 1. zayie. 2. yldz fal. s., k. dili korkun.

horrible horribly horrid horridly horrific horrify horror hors d'oeuvre horse horse chestnut horse mackerel horseback horsebean horsehair horseman horsemanship horseplay horsepower horseradish horseshoe horsewhip hort hortative hortatory horticulture hose hose hosier hosiery hospice hospitable hospital hospitalise hospitality hospitalize Host host host hostage hostel hostess hostile hostility hot hot air hot chocolate hot dog hot line hot pepper hot plate

s. 1. korkun, dehet verici, dehete dren, dehetli. 2. k. dili berbat, ok kt,ar bir ekilde. 2. k. kt, ok fena, korkun; z. 1. fena halde, iren. 3. k. dili ok dili ok kt, ok fena; ok kaba ve krc.bir k. dili byk, korkun: Hes a horrible liar. 4. ok kaba1. ok kt, ekilde. 3. korkun/dehetli bir ekilde. s., k. dili ve krc ok fena, korkun; ok kaba ve krc. 2. O byk bir yalanc. berbat, ok kt, iren. z., k. dili ok kt, ok fena; ok kaba ve krc bir ekilde. s. korkun. f. korkutmak. i. dehet, ylg, korku. Fr. ordvr, erez, meze. i. 1. at, beygir. 2. spor atlama beygiri, beygir. atkestanesi. istavrit. i. at srt. i. bakla. i. 1. at kl. 2. at klndan dokunmu kuma. o. horse.men (hrsmn) i. binici; svari. i. binicilik. i. eek akas; hoyratlk. i., mak. beygirgc. i., bot. bayrturpu. i. 1. at nal. 2. nal eklinde ey. 3. o. nal ile oynanlan oyun. i. kam, krba. f. (--ped, --ping) kamlamak. ks. horticulture. s. 1. t veren, nasihat dolu. 2. tevik edici, gayret verici, yreklendirici. s., bak. hortative. i. bahvanlk, bahecilik, iekilik. i. (o. hose) orap. i. (o. --s) hortum. i., ng. orap. i. 1. oraplar. 2. orap fabrikas. 3. mensucat. 4. mensucat fabrikas. i. 1. zellikle rahipler/rahibeler tarafndan idare edilen misafirhane/yurt. 2. lmcl hastalarn lene kadar bakld s. konuksever, misafirperver; ikramc. bakmevi. i. hastane. f., ng., bak. hospitalize. i. konukseverlik, misafirperverlik; ikramclk. f. hastaneye yatrmak. i., Hrist. (ekmek ve arap ayinindeki) ekmek. i. 1. ev sahibi; davet veren kimse. 2. sunucu. f. 1. ev sahiplii yapmak, arlamak, konuk etmek; davet vermek. 2. sunuculuk i. kalabalk, okluk. yapmak. i. rehine, tutak. i. 1. gen turistler iin ucuz otel. 2. ng. renci yurdu. i. 1. ev sahibesi. 2. hostes. 3. garson kadn. 4. konsomatris. s. dman, dmanca, saldrgan. i. 1. dmanlk. 2. o. silahl atmalar. s. (--ter, --test) 1. scak, kzgn. 2. ac (biber v.b.). 3. iddetli, sert. 4. yksek gerilimli atmasyon. argo bo laf, martaval, akm tayan (tel). 5. yeni, taze (haber v.b.). 6. radyoaktif. 7. kzm, ehvetli. 8. argo alnt/kaak stl kakao. (mal). 1. bir eit sosis. 2. bu sosisle yaplan sandvi, sosisli sandvi. 1. direkt telefon hatt (zellikle devlet bakanlar arasnda). 2. her biber. cevap veren imdat telefonu. ac zaman elektrikli ocak; elektrik oca.

hot spring hotbed hot-blooded hotchpot hotchpotch hotel hothead hothouse hound hour hour hand hourglass hourly house house house dog house martin house of cards housebound housebreaker housecoat housedress houseguest household household word householder housekeeper housekeeping houseman housetop housewarming housewife housework housing housing estate housing project hove hovel hover Hovercraft hovercraft how How about it? How about that? How are you? How come? How did he measure up? How do you do? How do you do? How ever ...?

kaplca. hot-water bottle scak su torbas, buyot. i. 1. cameknda bulunan gbreli toprak. 2. (fesat/ktlk/huzursuzluk) kayna/yuvas. s. 1. abuk parlayan (kimse). 2. (cinsel adan) ateli. i., bak. hodgepodge. i., bak. hodgepodge. i. otel. i. fkeli kimse, abuk kzan kimse. i. limonluk, sera, ser. i. 1. taz, av kpei. 2. k. dili it, alak herif. f. 1. taz ile ava gitmek. 2. k. dili peini brakmamak, izlemek. i. 1. saat. 2. vakit, zaman. (saatte) akrep. i. kum saati. z. saatte bir, saat ba. i. 1. ev. 2. ev halk, aile. 3. tiyatro. 4. hkmet meclisi. 5. gen. b.h. hanedan. 6. ticarethane. The government housed the f. 1. barndrmak; yerletirmek: refugees in tents. Hkmet snmaclar adrlara yerletirdi. 2. ev kpei. -de bulunmak: That room now houses our library. imdi o odada evkrlangc, pencerekrlangc. ktphanemiz bulunuyor. dayanksz i; derme atma ey. s. (hastalk v.b. nedeniyle) evde hapis olan. i. ev hrsz. i. sabahlk (giysi). i. ev kyafeti. i. gece yatsna gelen misafir. i. ev halk, aile. s. ev, eve ait. her gn kullanlan kelime. i. aile reisi, ev sahibi. i. khya kadn. i. ev idaresi. o. house.men (hausmn) i. 1. (evde temizlik v.b. ileri yapan erkek) hizmetkr. 2. ng. stajyer doktor. i. dam, at. i. yeni bir eve tanmann kutlan. i. 1. o. house.wives (hauswayvz) ev hanm. 2. (h^zf), o. house.wives (h^zfs) ng. diki kutusu. i. ev ii. i. 1. barnacak yer. 2. konutlar. 3. barndrma, iskn. 4. mak. kutu, karter: clutch housing debriyaj karteri. ng. konut sitesi; toplu konutlar. sosyal konutlar. f., bak. heave. i. 1. derme atma ev; (tahta) baraka. 2. ak al. f. 1. fazla hareket etmeden zerinde ve etrafnda umak. 2. etrafnda dolap durmak. 3. tereddt etmek. i., bak. hovercraft. i. hoverkraft. z. 1. nasl: How did it happen? Nasl oldu? How will he do this? Bunu nasl yapacak? How does it work? Nasl alyor? 2. ne Ne dersiniz? kadar: How long must I wait? Ne kadar beklemem gerekiyor? 1. ok ilgin, deil mi? 2. ok gzel, deil mi? 3. ok artc, How much did you pay for that? Ona ne kadar dedin? 3. ka: deil mi? 4. ok kt, deil mi? Naslsnz? How old is she? Ka yanda? How many kilos of meat did you buy? Niye?/Nasl olur? k. diliKa kilo et aldn? ba. 1. nasl: Tell me how to do it. Bana nasl yapldn anlat. He knows how old she is. Onun ka Dierlerine gre nasld o? yanda olduunu biliyor. He told us how he used to make five Naslsnz? billion a month. Bize eskiden ayda nasl be milyar kazandn Naslsnz? anlatt. 2. k. dili -diini: He told us how he used to make five billion a month. Bize eskiden ayda be milyar kazandn Nasl ...?: How ever did it come about? Nasl oldu? syledi. i. yapma tarz.

How goes it?/How is it going? Ne var ne yok?/Ne lemdesiniz?/ler nasl? ok naziksiniz. How good of you! 1. ne kadar: No matter how much I try, I just cant do it. Ne how much kadar urarsam uraaym, yine de yapamam. How much Niin?/Nasl olabilir? How so? money do you need? Ne kadar para lazm sana? 2. kaa, ne k. dili, bak. How about ...? (1). Hows about ...? kadar: How much is that computer? O bilgisayar kaa? ler nasl gidiyor? Hows it going? nlem, k. dili merhaba. howdy z. 1. ama, bununla birlikte, ancak, yalnz. 2. nasl. 3. ne kadar. however f. ulumak; inlemek. i. uluma, inleme. howl i., k. dili gln hata, budalaca yanllk. howler ks. high pressure, horsepower. HP ks. Headquarters. HQ ks. hour. hr ks. hours. hrs ks. high school, Home Secretary. HS ks. heat, height. ht i. 1. poyra, tekerlek gbei. 2. (of) merkez. hub i. nargile. hubble-bubble i. amata, curcuna, hayhuy. hubbub i., k. dili koca, e. hubby i., oto. jant kapa. hubcap i. kamburzm. huckleberry i. 1. reklamc (Kmseme belirtir.). 2. balca amac para huckster kazanmak olan kimse, tccar. 3. seyyar satc. f. 1. bir araya skmak. 2. birbirine sokulup sarlmak. huddle i. 1. renk. 2. (renk iin) ton. 3. tr, eit. hue i. hue barma, bar ar. hue and cry i. kzgnlk, fke: She left the room in a huff. Hmla oday huff terketti. --ging) 1. kucaklamak, sarlmak. 2. barna basmak, f. (--ged, hug smsk tutmak. 3. benimsemek. i. kucaklama, sarlma. s. kocaman; dev gibi; muazzam. huge nlem 1. Ne? 2. Ne olacak, ...! (Kmseme belirtir.). huh i. 1. hurda gemi. 2. ok byk ve kaba gemi. 3. iri ve hantal hulk kimse/ey. f. hantal. 2. lenduha gibi. s. 1. iriyar veup hantal bir ekilde dorulmak. hulking i. 1. (ceviz, fstk, bezelye v.b.ne ait) kabuk. 2. den. tekne hull (geminin temel blm). f. (iini karmak iin) (ceviz, fstk, i. grlt; hayhuy; velvele; patrt. hullabaloo bezelye v.b.nin) kabuunu ayklamak. nlem Hm .../H ... (Dndrc bir durumla karlanca hum sylenir.).--ming) 1. vzldamak. 2. (ark) mrldamak, f. (--med, hum mrldanmak. 3. k. dili faaliyetteinsan tabiat. human psychology s. beeri, insani: human nature olmak: The office was human humming. Broda herkes ar gibi alyordu. insan psikolojisi. human resources insan kaynaklar. human insanolu, insan, beer. human being rights insan haklar. i. insanolu, insan, beer. insan tabiat. human nature insan haklar. human rights s. insani, insanla yakan. humane z. insanca, insana yakan bir ekilde. humanely i. hmanizm, insanclk. humanism i., s. hmanist. humanist s. insanlara yardm etmek isteyen; insani. i. insanlara yardm humanitarian etmek isteyen kimse. i. 1. insanlk, insan sevgisi. 2. insanolu, insanlk. 3. insan humanity kalabal. 4. insanlk, i. insanolu, insanlk. insaniyet, insann doasn oluturan humankind niteliklerin hepsi. the humanities konusu insan olan ilimler, z. insanca, insan olarak. humanly hmaniter bilimler. s. 1. alakgnll, mtevaz. 2. hakir, ciz. f. kibrini krmak, humble burnunu krmak.

humble apology humble s.o.s pride humbleness humbly humbug humdinger humdrum humid humidifier humidify humidity humidness humiliate humiliation humility hummingbird humongous humor humorist humorous humour hump humpback humpbacked humph humus hunch hunch ones shoulders/back hunch over hunchback hunchbacked hundred hundredfold hundredth hung hung jury Hungarian Hungary hunger hunger strike hungrily hungry hunk hunt hunt down hunt out of season hunt up/out hunter hunting hunting season

alakgnlllkle zr dileme. birinin kibrini krmak. i. alakgnlllk, tevazu. z. alakgnlllkle, tevazu ile. i. 1. yalan dolan; sahtekrlk; dolap, hile. 2. sahtekr. 3. sama, zrva. i. olaanst ey/kimse: That was one humdinger of a storm! O nemonoton, tekdze, yeknesak; sradan, yavan. s. frtnayd yle! s. ya, rutubetli, nemli. i. nemlendirici, rutubetlendirici. f. nemlendirmek. i. rutubet, nem. i., bak. humidity. f. kk drmek, rezil etmek, ok utandrmak. i. kk drme, rezil etme, utandrma. i. alakgnlllk, tevazu. i. sinekkuu. s., argo ok byk, kocaman. i. 1. mizah, gldr. 2. glnlk, komiklik. 3. nktedanlk. 4. keyif. 5. huy, tabiat. 6.2. gldrsuyuna gitmek, kaprisine boyun i. 1. akac, nktedan. kapris. f. yazar. emek, ayak uydurmak: You shouldnt humor that spoiled brat. s. gln, komik; mizahi. O mark veledin suyuna gitmemelisin. i., f., ng., bak. humor. i. 1. kambur. 2. hrg. 3. tmsek yer, tepe. f. 1. ng. tamak. 2.1. kambur srt. 2. kambur kimse. binmek, i. argo sikimek, vurumak; sikmek, stnden/zerinden gemek. 3. k. dili acele etmek. 4. k. dili s. kambur. hzla/son srat gitmek. nlem 1. Hh! (Bir eyin/birinin hi beenilmediini belirtir.). 2. Hm! (Kuku belirtir.). i., bah. humus. f. kambur durmak; srtn kamburlatrmak. -in stne abanmak. i., k. dili sezinleme, sezinleyi, sezinme, sezinti, iedoma, iedou.kimse. i. 1. kambur srt. 2. kambur s. kambur. s. yz. i. yz, yz rakam (100, C). s., z. yz kat, yz misli. s. yznc. i. yzde bir. f., bak. hang 2. s. aslm, asl. kararnda oybirliine varamayan jri. i., s. 1. Macar. 2. Macarca. i. Macaristan. i. 1. alk. 2. for -e duyulan byk zlem/hasret. f. for -i ok zlemek; -i ok arzu etmek, -e susamak. alk grevi. z. 1. alkla. 2. byk bir arzuyla. s. a, karn a, ackm. i., k. dili 1. iri para. 2. boylu boslu, yakkl adam. f. 1. avlanmak; avlamak. 2. for -i aramak. yakalayncaya kadar peini brakmamak. av mevsimi dnda avlanmak. 1. bulmak. 2. aramak. i. 1. avc. 2. arayc. 3. av at/kpei. i. avclk. s. av: hunting dog av kpei. hunting knife av ba. av mevsimi.

hurdle hurdle race hurdler hurdy-gurdy hurl hurrah hurray hurricane hurricane lamp hurried hurry Hurry up! hurt hurt ones feelings hurt s.o.s feelings hurt s.o.s pride hurtful hurtle husband husbandry hush hush money hush up Hush! hush-hush husk husky husky hussy hustle hustle and bustle hustle s.o. into hustle s.o. off to hustle s.o. out of hustler hut hutch hyacinth hyaena hybrid hybridisation hybridise hybridization hybridize hydrangea hydrant hydrate hydraulic hydraulics hydro-

i. 1. (yarlarda) engel, mania. 2. o. engelli yar: high hurdles 1. yksek engel. 2. yksek engelli 110 metrelik kou. low engelli/manial kou, engelli. hurdles 1. alak engel. 2. alak engelli 200 metrelik kou. i. engelli kouya katlan yarmac, engelci, maniac. i. laterna. f. 1. frlatmak, savurmak. 2. (tehdit, kfr v.b.ni) savurmak, yadrmak. f. Yaa! diye barmak. nlem Yaa! nlem, f., bak. hurrah. i. uraan, kasrga. rzgr feneri, gemici feneri. s. 1. aceleyle yaplan. 2. acele iinde olan. f. 1. acele etmek; acele ettirmek. 2. aceleyle gtrmek/getirmek. 3. hzlandrmak, abuklatrmak. i. acele. Acele et!/abuk ol!/Haydi! f. (hurt) 1. (bir uzva) zarar vermek, (bir uzvu) yaralamak/incitmek/zedelemek: Are you hurt? Sana bir ey oldu gcendirmek, hatrn krmak. mu? Is your leg hurt? Bacana bir ey oldu mu? 2. acmak; birini krmak/yaralamak. actmak. 3. zarar/ziyan vermek. 4. (ruhen) krmak/yaralamak. i. birinin onuruna/haysiyetine dokunmak, birinin gururunu krmak. 1. (ruhsal) ac. 2. zarar, ziyan. s. krc, yaralayc, ac veren. f. 1. son srat gitmek, umak. 2. kuvvetle/hzla frlatmak/atmak/uurmak. 3. hzla dmek/yuvarlanmak. i. koca. f. (gelecek zamana kalmas iin) kullanmamak, idareli kullanmak. 2. idarecilik. 3. idareli kullanma. i. 1. iftilik. i. derin sessizlik. f. susmak; susturmak. susmalk, sus pay. rtbas etmek, kapatmak. nlem Susun! s., k. dili ok gizli. i. byk gizlilik. i. 1. msr baann d yapraklar. 2. (baz tohum ve meyvelerde) (d) kabuk, kapk. 3.3. k.eyin ie yaramayan d s. 1. kabuklu. 2. bouk, ksk (ses). bir dili iriyar, gl ksm. f. (msr baann) kimse. kuvvetli. i. gl kuvvetli d yapraklarn soymak; (eltiin) i. eskimokpei. kabuunu ayklamak; (baz tohum ve meyvelerin) kabuunu i. 1. rfnt, ahlaksz kadn. 2. civelek kz, fndk. karmak. i. hareketlilik, kouturma. f. 1. acele etmek, abuk olmak; iki ayan bir pabuca sokmak, acele ettirmek. 2. k. dili gzn drt hareketlilik, kouturma. ap ok almak. 3. argo fahielik yapmak. birini apar topar (bir yere) sokmak. birini apar topar (bir yere) gtrmek. birini apar topar (bir yerden) karmak. i. 1. argo kt, numarac, dmenci, hileci. 2. argo fahie. 3. k.kulbe; baraka. ap ok alan kimse. i. dili gzn drt i. tavan kafesi. i. smbl. i., bak. hyena. i. melez hayvan/bitki, hibrit. s. melez, hibrit. i., ng., bak. hybridization. f., ng., bak. hybridize. i. melezleme, hibritleme. f. melezlemek; melezlemek. i., bot. ortanca. i. yangn musluu. i. hidrat. f. su ile kartrarak bileik meydana getirmek. s. hidrolik. i. hidrolik. nek suya ait, hidro-.

hydrobiology hydrocarbon hydrocephalic hydrocephalus hydrocephaly hydrochloric hydrochloric acid hydrodynamic hydrodynamics hydroelectric hydrofoil hydrogen hydrogen bomb hydrogen peroxide hydrologist hydrology hydrolysis hydromechanics hydrometer hydrophobia hydroplane hydroponics hydrosphere hydrotherapy hyena hygiene hygienic hygrometer hygroscope hymen hymn hymnal hyperhyperbola hyperbole hyperbolic hyperbolic hyperbolical hyperbolical hyperboloid hyperboloidal hypercritical hypersensitive hypertension hyperthermia hypertrophy hyphen hyphenate hyphenated hypnosis

i. hidrobiyoloji. i., kim. hidrokarbon. s., i., tb. hidrosefal. i., tb. hidrosefali. i., tb., bak. hydrocephalus. s. klorhidrik. hidroklorik asit. s. hidrodinamik. i. hidrodinamik. s. hidroelektrik. i. deniz otobs. i. hidrojen. hidrojen bombas. hidrojen peroksit; oksijenli su. i. hidrolog, subilimci. i. hidroloji, subilim. i. hidroliz. i. hidromekanik. i. hidrometre, suler. i. hidrofobi, su korkusu. i. deniz ua, suya inebilen uak. i. su iinde bitki yetitirme. i. hidrosfer, sukre, suyuvar. i. hidroterapi, su tedavisi. i. srtlan. i. hijyen, salk bilgisi. s. hijyenik, salksal. i. higrometre. i. higroskop. i., anat. kzlk zar, himen. i. ilahi. f. ilahi okumak; ilahi okuyarak kutlamak veya ifade etmek.kitab. i. ilahi nek ar, yksek, hiper-. o. --e (hayprbli)/--s (hayprblz) i., geom. hiperbol. i. abartma, mbalaa. s., geom. hiperbolik. s. abartmal. s., geom., bak. hyperbolic 1. s., bak. hyperbolic 2. i., geom. hiperboloit. s., geom. 1. hiperboloidal. 2. hiperboloit. s. ar derecede eletiren. s. 1. ar duyarl. 2. alerjik. i., tb. hipertansiyon, yksek tansiyon. i. hipertermi. i., tb. hipertrofi, irileim, irileme. f., tb. irilemek. i. tire, ksa izgi. f. tire ile birletirmek/ayrmak. s. tireli. i. ipnoz, hipnoz.

hypnotic hypnotise hypnotism hypnotist hypnotize hypochondria hypochondriac hypocrisy hypocrite hypocritical hypodermic hypodermic needle hypodermic needle hypodermic syringe hypoglycemia hypotension hypotenuse hypothesis hypothetical hypothetically hyssop hysteria hysteric hysterical hysterically hysterically funny hysterics I I I shouldnt think so. I am much obliged. I am proud to know him. I beg your pardon. I cant make head or tail of it. I cant make heads or tails of it. seem to solve this I cant problem. I couldnt help smiling. I dare say I dare say I dare you. I dont doubt that I dont feel like myself. I dont give a darn. I dont give a toot! I dont like the sound of it. I dont mind. I dont think hes all there. I doubt whether .... I feel like resting. I feel refreshed.

s. uyutucu. i. uyuturucu. f., ng., bak. hypnotize. i. ipnotizma, hipnotizma. i. ipnotizmac. f. ipnotize etmek. i., tb. hastalk hastal. i. hastalk hastas. i. ikiyzllk. i. ikiyzl kimse. s. ikiyzl. s. hipodermik. enjeksiyon inesi, a inesi. 1. enjektr inesi. 2. enjektr, ine. 1. enjektr, ine. 2. enjektr rngas. i., tb. hipoglisemi. i. hipotansiyon. i., geom. hipotens. o. hy.poth.e.ses (haypathsiz) i. varsaym, hipotez, faraziye. s. varsayml, varsaymsal, hipotetik, farazi. z. varsayml olarak. i., bot. rdkotu, zufaotu. i. isteri, histeri. s., bak. hysterical. s. 1. isterik, histerik. 2. k. dili ok komik: a hysterical joke ok komik bir aka. z. 1. lgnca, deli gibi. 2. isterik bir ekilde. k. dili ok komik. i., o. isteri krizi, kriz. Romen rakamlar dizisinde 1 says. zam. ben. Zannetmiyorum. ok minnettarm. Onu tanmakla iftihar ediyorum. Affedersiniz. Hibir ey anlayamyorum./in iinden kamyorum. Ondan hibir ey anlayamyorum. Bu sorunu zebileceimi sanmyorum. Kendimi glmsemekten alamadm. zannedersem, sanrm, bana kalrsa. belki, diyebilirim ki. Haydi yap bakalm. .... Hi kukum yok ki .... yi deilim./Keyfim yok. Bana vz gelir. k. dili Bana ne!/Bana vz gelir! k. dili Bana iyi bir ey gibi gelmiyor. 1. tirazm yok. 2. ng. Benim iin farketmez. k. dili Bence bir tahtas eksik. ... pek sanmam./... pek sanmyorum. Canm dinlenmek istiyor. Kendime geldim.

I for one do not believe it. Kendi hesabma ben inanmyorum. I for one Gitsem iyi olacak. I had better go. Burama kadar geldi. I have had enough of him. Hibir fikrim yok. I have no idea. I havent a penny to my Hi param yok. name. I havent seen hide or hair of zi tozu yok. him. k. dili Kulama geldi. I heard it on the grapevine. nallah./Umarm yle olur. I hope so. Bunu biraz da bekliyordum. I kind of expected it. Ben bile kukulanyorum. I myself am doubtful. I paid through the nose for it. Bana ok pahalya mal oldu. 1. Yemin ederim!/Vallahi doru! 2. Oras kesin! 3. ... benden I promise you! sylemesi/sana syleyeyim: This plan ...! ng., k. dili Dinle ...!/Bak ...!/Baksana wont work, I promise I say .... you! Bu plan yrmez, benden sylemesi! ng., k. dili 1. Fevkalade!/Harika! 2. Hayret! I say! ... iitir gibi oluyorum. I seem to hear .... ...: I I should have liked Onu tanm olmanz isterdim. should have liked you ...: I I should have thought to have known her. Daha yal olduunu zannederdim. should have thought her to I should like ...: I should like be older. Senden zr dilemek istiyorum. Id like to buy a novel. Roman to tell you Im sorry. almakde nasl! Hem istiyorum. I should say so! yle zannediyorum./Herhalde. I should say so. yle zannediyorum./Herhalde. I should think so. Bir sz pekitirmek iin kullanlr: I swear I didnt do it! Vallahi I swear .... yapmadm! yle zannediyorum. I think so. Zaten bunu bekliyordum./Hi armadm. I thought as much. I treated myself to a new Paraya kyp kendime yeni bir elbise aldm. dress. Sam kestirmek istiyorum. I want a haircut. Bu kadar yeter./Sz uzatma. I want no more of it. I was on the verge of leaving O geldiinde ben gitmek zereydim. She is on the verge of when under the impression I was he arrived. accepting our job offer. teklifimizi kabul etmek zere. yle zannediyordum ki ..../Bana yle geliyordu ki .... that .... in ayrntlarna girmeyeceim. I will not labor the point. Kabul etmem. I wont hear of it. I would like to take this Bu vesileyle hepinize teekkr etmek istiyorum. occasion to thank you all. Ne bileyim ben! I would not know! Hibir bilgim yok./Bilmiyorum. I wouldnt know. i. , ngiliz alfabesinin dokuzuncu harfi. I, i ks. 1. I had. 2. I would/should. I`d ks. I will/shall. I`ll ks. I am. I`m ks. I have. I`ve Burada kalmay tercih ederim. Id just as soon stay here. lmeyi tercih ederim! Id sooner die! ng., argo Hay Allah! Ill be buggered! Olur ey deil!/Allah Allah! Ill be damned! k. dili Vay anasna! Ill be jiggered! Ill come in a minute or two. Bir iki dakikaya kadar geleceim. Elimden geleni yaparm. Ill do my level best. Gidiyorum artk. Ill go along now. k. dili Kellesini uuracam!/Derisini yzeceim! Ive been had. Ill have his head/hide! Ill thank you to keep out of k. dili kda geldim. k. dili Bu ie burnunu sokmazsan iyi olur! this! ng., argo Pestilim kt!/Bittim! Im buggered!

Im on the horns of a dilemma. Im pleased to meet you. Im surprised at you. Ive a sinking feeling youre right. Ive half a notion to give you a hiding! seen the like of Ive never it./I never saw the likes of it. Iceland Icelander Icelandic ID card If he hasnt done it again! If I only knew! If it werent for you .... If its just the same to you, I llyou with them.it you can If go dont like lump it. If you dont mind, .... ILO IMF Indeed! Independence Day India India ink Indian Indian corn Indian file Indian hemp Indian lotus Indian meal Indian rice Indian summer Indian yellow Indochina Indochinese Indo-European Indo-European languages Indonesia Indonesian Inner Mongolia International Standard Book Number Internet Interpol IOU Iran Iranian Iraq Iraqi Ireland Irish Irish coffee Irish Gaelic

Aa tkrsem sakalm, yukar tkrsem bym. Tantmza memnun oldum. 1. Yaptna aryorum. 2. Akolsun! Korkarm haklsn. Sana dayak atasm geliyor! Benzerini hi grmedim. i. zlanda. i. zlandal. i. zlandaca. s. 1. zlanda, zlandaya zg. 2. zlandaca. 3. zlandal. kimlik kart, kimlik. Hay Allah, yine ayn eyi yapt. Keke bilseydim! Siz olmasaydnz .... Senin iin farketmezse onlarla giderim. k. dili Beensen de bir, beenmesen de. Msaade ederseniz .../zin verirseniz .../zninizle .... ks. International Labor Organization (Uluslararas alma rgt). ks. the International Monetary Fund (Uluslararas Para Fonu). yle mi? A.B.D. Bamszlk Gn (4 Temmuz). i. Hindistan. ini mrekkebi. i. 1. Hintli. 2. Kzlderili. s. 1. Hint; Hindistan; Hindistana zg. 2. Hintli. 3. Kzlderili, Kzlderililere zg. 4. Kzlderili. ng. msr. tek sra (yry). hintkeneviri. hintful. ng. msr unu. hintpirinci. pastrma yaz. hintsars. i. inhindi. i. (o. In.do.chi.nese) inhintli. s. 1. inhindi, inhindine zg. 2. Hint-Avrupa dil ailesine ait. s. inhintli. Hint-Avrupa dilleri. i. Endonezya, ndonezya. i. Endonezyal. s. 1. Endonezya, Endonezyaya zg. 2. Endonezyal. Moolistan. uluslararas standart kitap numaras. i. i. nterpol. ks. I owe you size olan borcum; bor senedi. i. ran. i. ranl. s. 1. ran, rana zg. 2. ranl. i. Irak. i. Irakl. s. 1. Irak, Iraka zg. 2. Irakl. i. rlanda. i. rlandaca. s. 1. rlanda, rlandaya zg. 2. rlandaca. 3. rlandal. stne kremantiyi konulan viskili ve ekerli kahve, rlanda kahvesi. rlandaca.

Irishman Irishwoman Iron Curtain Is he the man for the job? ISBN Islam Islamic Islamise Islamize Israel Israeli It appeals to the eye. It comes to the same thing. It dawned on me. It doesnt matter. It gives me a kick. It has seen better days. It has seen better days. It is reported that .... It is an ill wind that blows nobody good. It is beyond my power. It is half past one. It is more than probable that .... It is neither here nor there. It is only a question of time. It is rumored that ..../Rumor has it that .... It is usual to do so. It isnt done. It isnt worth a farthing. It leaves me cold. It looks like rain. It makes my flesh creep. It makes no difference. It never rains but it pours. It requires qualification. It rings a bell It says here that .... It seems as if/as though .... It serves him right! It serves him right! It stands to reason It stands to reason that .... It still hasnt penetrated. It was just one of those things. It was like this. It was nothing of the kind! It would seem that .... Its a bit thick of you to ask me to do this, isnt it? Its a change for the better. Its a cinch!

o. I.rish.men (ayrmn) i. rlandal erkek, rlandal. o. I.rish.wom.en (ayrwmn) i. rlandal kadn, rlandal. tar. Demirperde. O bu iin adam m? ks. International Standard Book Number (Uluslararas Standart Kitap Numaras). i. slam, Mslmanlk, slamiyet. s. slam, slami, Mslman. f., ng., bak. slamize. f. slamlatrmak; slamlamak. i. srail. i. srailli. s. 1. srail, sraile zg. 2. srailli. Gze ho geliyor./Gze gzel grnyor. Ayn kapya kar. Kafama dank etti. nemi yok./Farketmez. Bana zevk veriyor./Houma gidiyor. Eskisi kadar ie yaramaz. Artk eskidi. -dii syleniyor. Her ite bir hayr vardr. Elimde deil. Saat bir buuk. Byk bir olaslkla .... Onun nemi yok./Mesele onda deil. Sadece bir zaman meselesi. Sylentiye gre .... Byle yapmak dettir. Yakk almaz./Hi ho bir ey deil. Be para etmez. Beni etkilemiyor./Bana vz gelir. Yamur yaacaa benziyor. Tylerimi rpertiyor. Farketmez. 1. Aksilikler hep st ste gelir. 2. Allah verince yadrr. Ksmen doru. (with me). k. dili Tandk gibi geliyor./Bana bir ey hatrlatyor. Burada (gazete, kitap v.b.nde) diyor ki .... Sanki .../Galiba .../... imi gibi. Mstahaktr!/Oh olsun! Mstahaktr!/Oh olsun!/Ettiini buldu! (that) .... Kuvvetle tahmin edilen bir ey iin kullanlr: Will she come? diyor ki ...,to reason sheki ...: Unless youmi? Tabii, Mantk It stands -e gre tabii will. Gelecek pay him a neden gelmesin? decent salary, it dmedi. reason he wont work hard. Ona k. dili Jeton hl stands to makul bir maa vermedike tabii ki gayretle almaz. Ne yapalm? Ksmet! Byleydi. Hi de yle deildi! ... gibi grnyor. ng., k. dili Benden bunu istemen biraz fazla, deil mi? yi ettiniz! (Cevaben sylenir.). k. dili ok kolay bir ey!/ten bile deil!

Its a crying shame! Its a deal! Its a pleasure. Its a real pity! Its a sure thing! Its a wonder shes still alive. Its about time! Its all very well but .... Its anybodys guess. Its become indispensable. Its Greek to me. Its high time. Its just the thing! Its my treat. Its no go. Its no joke. Its no joke. Its no laughing matter. Its no skin off my nose! Its no wonder he took to drink. Its not humanly possible. Its not my cup of tea. Its not within her capacity. Its not within reach. Its nothing special. Its one o'clock. Its outside the city proper. Its plain sailing from here on. Its prohibitively expensive. Its six of one and half a dozen of the other. Its the rage these days! Its time for Its your turn. Italian Italy IUD Ivorian Ivory ice ice cream ice cube ice field ice hockey ice hockey ice pack ice pick ice rink iceberg icebound icebox

Yazklar olsun! Anlatk! Benim iin bir zevktir. ok yazk! k. dili Yzde yz olacak bir ey!/Salam bir i bu! Onun hayatta kalmas bir mucize. Nihayet! (Sitem belirtir.). Hepsi iyi ho ama .../Her ey iyi gzel de .... Kesin olarak kimse bilmiyor. Artk onsuz olmaz. Hi anlayamyorum. Tam vakti./Zaman geldi de geti bile. k. dili Tam aradmz ey! Ben smarlyorum. Olmuyor.: Its no go; he wont change his mind. Olmuyor; kararndan vazgemiyor. akaya gelmez./akas yok. Kolay i deil./akaya gelmez. in akas yok./akaya gelmez. k. dili Bana ne! Kendini ikiye vermesi alacak bir ey deil. k. dili nsanolu bunu yapamaz. k. dili O bana gre deil. Kapasitesi ona yetmez. El altnda deil. Pek bir zellii yok./Ahm ahm bir ey deil. Saat bir. Aslnda ehrin snrlar dnda. k. dili Bundan sonras kolay. O kadar pahal ki kimse alamaz./Yanna yaklalmaz. k. dili Aralarnda hi fark yok aslnda./kisi ayn kapya kar./Ha Aliimdi ok moda! O Hoca, ha Hoca Ali. Its time for school. Okul zaman geldi. Sra sende. i., s. 1. talyan. 2. talyanca. i. talya. ks. intrauterine device. i. Fildii Kyl. s. 1. Fildii Kys, Fildii Kysna zg. 2. Fildii Kyl. i. i. 1. buz. 2. buzlu erbetten yaplan tatl. f. 1. dondurmak; donmak. 2. (over/up) buzlanmak. 3. buzda soutmak. 4. zerine dondurma. ice-cream cone 1. dondurma klah. 2. dondurmayla krema srmek. 5. argo ldrmek. dolu klah: kalb. kk buz She was eating an ice-cream cone. Klah iinde dondurma yiyordu. isfilt. buz hokeyi. buz hokeyi. buz torbas. buz kraca. buz pateni alan. i. aysberg, buzda. s. 1. etraf buzlarla evrili (gemi). 2. buzlarla kapl, buz tutmu (liman). buzdolab. i., k. dili

icebreaker icecap ice-cold ice-cream soda iced iced-tea iced-tea spoon icicle icing icon iconoclasm iconoclast iconoclastic icy idea ideal idealise idealism idealist idealistic idealize ideally ide fixe identical identical twins identically identification tag identify identify s.o./s.t. with identity identity card identity crisis identity disk ideological ideologist ideology idiom idiomatic idiomatically idiosyncracy idiot idiotic idle idle away time idle hours idler idol idolater idolatry idolise

i. buzkran. i. buzul. s. buz gibi. stne soda dklm dondurma. s. 1. buzlu: iced tea buzlu ay. 2. zerine krema srlm (pasta/kek). s. uzun sapl tatl ka. i. buz, saak buzu, buz saa, buz salkm, kar dii. i. (pasta ve kek zerine srlen) krema v.b. i. ikona, ikon. i. 1. yerlemi inan, gelenek veya kurumlara kar kma/saldrma. 2. b.h., tar. ikonoklazm, ikon krclk. i. 1. yerlemi inan, gelenek veya kurumlara kar kan/saldran kimse. 2. b.h., tar. ikonoklast, ikon krc. s. 1. yerlemi inan, gelenek veya kurumlara kar kan/saldran. 2. b.h., buz kapl. s. 1. buz gibi. 2. buzlu, tar. ikonoklast, ikon krc. i. fikir, dnce. i. ideal, lk. s. 1. ideal, lksel. 2. ideal, mkemmel. f., ng., bak. idealize. i., fels. idealizm, lkclk. i. idealist, lkc. s. idealist, lkc. f. idealletirmek. z. ideal olarak. saplant, sabit fikir, idefiks. s. 1. (with/to) (ile) ayn. 2. mat., fels. zde. zde ikizler. z. aynen, ayn ekilde. ask. (kolye zincirine takl) knye. f. 1. -in kim/ne/kimin olduunu tespit etmek/saptamak/sylemek. 2. with dnmek. birinin/bir eyin ... ile ilgili olduunu kendini (biriyle) zdeletirmek, (biriyle) zdelemek. i. 1. kimlik, hviyet. 2. mat., fels. zdelik. kimlik kart, kimlik czdan. ruhb. kimlik bunalm. ask. knye. s. ideolojik. i. ideolog. i. ideoloji. i. 1. deyim, tabir. 2. (bir gruba zg) dil, az. s. (bir dilin) ifade tarzna uygun. z. (bir dilin) ifade tarzna uygun olarak. i. tuhaf zellik, tuhaflk, eksantriklik, ayrkslk. i. geri zekl; dangalak. s. geri zekl; dangalak. s. 1. isiz, aylak. 2. tembel. 3. bo, aslsz (sz/vaat/tehdit). 4. bota, ilemeyen (makine). 5. bo (vakit). f. (motor) zaman ldrmek. rlantide/avarada almak. bo vakit. i. 1. bo gezen kimse. 2. mak. avara dilisi. 3. mak. avara kasna. sanem. 2. ok sevilen kimse/ey. i. 1. put, i. putperest. i. putperestlik. f., ng., bak. idolize.

idolize idyl idyll idyllic ie if if ever if need be if not if only if perchance if push comes to shove/if it comes to the push if worst comes to worst if you please iffy igneous ignite ignition ignition key ignition switch ignoble ignominious ignominy ignoramus ignorance ignorant ignore iguana ileum ilex ill ill at ease ill will ill will ill-adapted ill-advised ill-bred ill-disposed illegal illegibility illegible illegitimate ill-fated illiberal illicit illiterate ill-judged ill-mannered ill-natured illness

f. 1. tapnmak. 2. putlatrmak. i., bak. idyll. i. idil. s. idilik; sanki bir idilden alnm; pastoral. ks. id est yani, demek ki. ba. eer, ise, ayet. i. art. ayet. gerekirse. aksi takdirde, deilse, olmazsa. keke: If only I had known. Keke bilseydim. eer, ayet. k. dili ok gerekirse. en kt ihtimal gerekleecek olursa/gerekleirse: If worst comes to worst, we can always live in the cave. En kt ihtimal 1. ltfen, rica ederim. 2. isterseniz. gerekleecek olursa maarada yaayabiliriz. s., k. dili pheli; belirsiz. s. pskrk (ktle). f. tututurmak, yakmak, atelemek; tutumak, yanmak, ate almak. i. 1. tutuma; tututurma, ateleme. 2. oto. ateleme tertibat. oto. kontak anahtar. oto. kontak, ateleme dzeninin alp kapanmasn salayan aygt. s. 1. alak, aalk, baya. 2. soysuz, erefsiz. s. 1. alaka, namussuzca. 2. yz kzartc. i. rezalet, alaklk. i. cahil. i. cehalet, cahillik, bilgisizlik. s. 1. pek bilgisi olmayan, cahil, bilgisiz. 2. bilgisizlikten ileri gelen. f. 1. aldrmamak, bo vermek. 2. bilmezlikten gelmek. i., zool. iguana, hintkertenkelesi, Iguana iguana. o. il.e.a (liy) i., anat. kvrmbarsak. i., bot. 1. prnal, prnar, yeilmee. 2. obanpskl. s. (worse, worst) 1. hasta, rahatsz. 2. kt, fena. 3. ters, uursuz. i. ii rahat olmayan. huzursuz, ktlk, fenalk, zarar. kt niyet. husumet. s. uymayan, uygun olmayan. s. yanl, sakncal. s. terbiye grmemi. s. 1. kt huylu. 2. dzensiz. s. 1. yasad, illegal. 2. yolsuz. i. okunakszlk. s. okunaksz. s. 1. gayrimeru, evlilikd. 2. yasad, yolsuz. s. bahtsz, talihsiz. s. 1. cimri. 2. dar grl. 3. kltrsz, bilgisiz. s. 1. yasad. 2. haram; caiz olmayan. s. okumam, kara cahil, okuma yazma bilmeyen. s. yanl; yanl dnlm/tasarlanm. s. terbiyesiz, kaba. s. huysuz, ters, serke. i. hastalk, rahatszlk.

illogical ill-omened ill-starred ill-timed ill-treat illuminate illuminating illumination illusion illusive illusory illustrate illustration illustrative illustrator illustrious illuvium image imagery imaginable imaginary imagination imaginative imaginatively imagine imagism imagist imbalance imbecile imbecility imbibe imbue imitate imitation immaculate immaculately immanence immanent immaterial immature immaturity immeasurable immediate immediate cause immediately immense immensely immensity immerse immersed in thought

s. mantksz, manta aykr. s. uursuz. s. baht kara, talihsiz. s. vakitsiz, zamansz, mevsimsiz. f. kt davranmak. f. 1. aydnlatmak, klandrmak. 2. (kitab/yazy) tezhip etmek. 3. aydnlatc. s. (birini/bir konuyu) aydnlatmak. i. 1. aydnlatma. 2. tezhip. i. 1. yanlsama, illzyon. 2. hayal. s. aldatc, aslsz. s. aldatc, aslsz. f. 1. rneklemek. 2. resimlemek. i. 1. rnek. 2. resim, illstrasyon. s. rnekleyen. i. izer, illstratr. s. 1. nl, mehur. 2. anl, erefli. o. il.lu.vi.a (luviy)/--s (luviymz) i., jeol. ilvyon. i. 1. imaj. 2. grnt. 3. hayal, imge. 4. put. i. betimleme. s. hayal edilebilir, gz nne getirilebilir. s. imgesel, hayal rn, hayali. i. 1. hayal gc. 2. imgelem. 3. hayal. 4. kuruntu. s. 1. hayal gc kuvvetli, yaratc. 2. iyi planlanm. z. hayal gcne dayanarak. f. 1. hayal etmek, imgelemek; tasarmlamak. 2. sanmak, zannetmek. i. imgecilik. i., s. imgeci. i. dengesizlik. s., i. geri zekl, aptal. i. geri zekllk, aptallk. f. 1. imek. 2. sourmak, emmek. 3. renmek, kapmak; zmsemek. alamak. f. with (fikir) f. 1. taklit etmek, taklidini yapmak. 2. (birini) rnek almak. i. 1. taklit. 2. taklit etme. s. 1. lekesiz, tertemiz. 2. kusursuz. z. lekesiz olarak, tertemiz bir ekilde. i., fels. ikinlik. s., fels. ikin. s. 1. nemsiz. 2. konu d. 3. maddi olmayan. s. 1. olgunlamam. 2. ham, olmam. 3. toy, gelimemi. i. 1. olgun olmama. 2. hamlk. 3. toyluk. s. llemez; llemeyecek kadar byk/ok, tahmin edilemeyecek boyutlarda; sonsuz. s. 1. imdiki. 2. acil. 3. yakn. (bir eye) dorudan yol aan neden. z. 1. hemen, derhal. 2. dorudan doruya. s. ok byk, kocaman; usuz bucaksz. z. gayet, pek ok. i. ok byk olma; usuz bucaksz olma. f. daldrmak, suya batrmak. dalgn, derin dncelere dalm.

immersion immersion heater immigrant immigrate immigration imminent immobile immobilise immobility immobilize immoderate immodest immoral immorality immortal immortalise immortality immortalize immovable immune immunise immunity immunize immutable imp impact impact impacted tooth impair impale impart impartial impartiality impassable impasse impassion impassioned impassive impatience impatient impatiently impeach impeccable impecunious impede impediment impel impending impenetrable impenitence

i. 1. dalma, batma; daldrma, batrma. 2. ng., k. dili elektrikli su stcs. ng. elektrikli su stcs. i. gmen, muhacir. f. g etmek. i. g etme. s. yaknda olmasndan korkulan, yakn. s. 1. kmldatlamaz. 2. hareketsiz. f., ng., bak. immobilize. i. hareketsizlik. f. kmldayamaz duruma getirmek, tespit etmek. s. ar, lsz. s. 1. utanmaz, arsz. 2. ak sak. 3. haddini bilmez. s. 1. ahlaksz, edepsiz. 2. ahlaka aykr. i. ahlakszlk. s. lmsz, ebedi, sonsuz. i. lmsz varlk. f., ng., bak. immortalize. i. lmszlk. f. lmszletirmek, ebediletirmek. s. 1. kmldamaz, yerinden oynamaz, sabit. 2. deimez. 3. kolay-e kar bak; huk. gayrimenkul, tanmaz. s. to etkilenmez. 4. from/to -den muaf. f., ng., bak. immunize. i. 1. baklk. 2. huk. dokunulmazlk. f. (against) (-e kar) bak klmak. s. deimez, sabit. i. 1. kk eytan. 2. afacan ocuk, eytann art aya. f. sktrmak, pekitirmek. i. 1. vuru. 2. arpma. 3. etki. dii. ene kemiine kaynam di. f. bozmak, zayflatmak. f. kazklamak, kaza oturtmak, kaza vurmak. f. 1. (to) (-e) bildirmek, sylemek. 2. to -e vermek. s. tarafsz, yansz. i. tarafszlk, yanszlk. s. geilmez, almaz, geit vermez. i. kmaz, amaz, krdm. f. 1. hrslandrmak, kzdrmak, ileden karmak. 2. coturmak, heyecanlandrmak. s. ateli, cokulu, heyecanl. s. duygularn aa vurmayan. i. sabrszlk. s. sabrsz, tez canl. z. sabrszlkla. f. (devlet memurunu) mahkeme nnde sulandrmak; sulamak. s. kusursuz. s. parasz. f. engellemek. i. 1. engel, mni. 2. zr, engel. f. (--led, --ling) srmek, itmek, sevketmek. s. olmas yakn. s. 1. delinmez. 2. to (yamur/hava) geirmez. 3. iinden geilmez (orman). 4. girilmesi imknsz (kale). 5. zlemeyen i. piman olmama, pimanlk duymama. (sav, sz, sr v.b.). 6. koyu, zifiri (karanlk).

impenitent imperative imperceptible imperfect imperfection imperial imperialism imperialist imperialistic imperil imperious imperishable impermanent impermeable impersonal impersonate impersonation impertinence impertinency impertinent imperturbable impervious impetuous impetus impiety impinge impious implacable implant implant implantation implement implement implementation implicate implication implicit implicitly implore imply impolite impolitely impoliteness impolitic imponderable import import import duty import license/permit import permit

s. piman olmayan, pimanlk duymayan. s. 1. zorunlu, mecburi. 2. emreden. 3. dilb. emir belirten. i. 1. zorunlu ey. seilmez, farkedilmez, 3. emir. s. grlmez, 2. zorunluk, zorunluluk.hissedilmez; belli belirsiz. s. 1. eksik, noksan, kusurlu. 2. defolu. 3. dilb. bitmemi bir eylemi gsteren (zaman/fiil). i. i. kusur, eksiklik. s. 1. imparatora zg; imparatorlua ait. 2. ahane. i. keisakal. i. 1. imparatorluk sistemi. 2. emperyalizm, yaylmclk. i. emperyalist, yaylmc. s. emperyalist, yaylmc. f. (--ed/--led, --ing/--ling) tehlikeye atmak. s. emretmeyi seven, buyurgan; amirane. s. bozulmaz, rmez, yok olmaz. s. geici, kalc olmayan. s. 1. sugeirmez; hava geirmez. 2. geirimsiz (toprak). s. kiisel olmayan, kiilikd. f. 1. taklit etmek. 2. canlandrmak, temsil etmek. i. 1. taklit etme. 2. canlandrma. i. kstahlk; mnasebetsizlik. i., bak. impertinence. s. terbiyesiz, kstah; mnasebetsiz. s. arbal, temkinli, istifini bozmayan, soukkanl. s. 1. to (su, hava v.b.ni) geirmez. 2. nfuz edilemeyen. 3. to (t, eletiri2. dnmedenasmaz, (t, eletiri v.b.ni) s. 1. aceleci. v.b.ne) kulak yaplan. 3. sert, iddetli. 4. abuk, dinlemez. 4. to (korku, ac v.b.nden) etkilenmez. hzl.g, zor, iddet. 2. uyar; drt; gd. i. 1. i. Allaha kar saygszlk. f. on/upon -i etkilemek. s. Allaha kar saygsz. s. 1. yattrlmaz (fke, nefret v.b.). 2. amansz (dman). f. 1. dikmek. 2. aklna sokmak, alamak. 3. tb. implantasyon yoluyla alamak/dikmek. i., tb. implantasyon. i. 1. tb. implantasyon. 2. mim. aplikasyon. i. alet, ara. f. 1. (taahht, plan v.b.ni) yerine getirmek, uygulamak. 2. (yasa, karar v.b.ni) yrtme. 2. yrrle koyma. i. 1. yerine getirme, yrrle koymak. f. (birini) (olumsuz bir eye) kartrmak. i. 1. (bir eyin iinde) sakl olan anlam. 2. (birini) (olumsuz bir eye) kartrma. s. 1. ifade edilmeden anlalan, sakl. 2. ima edilen, dolayl olarak anlalan. 3. 2. tamamyla. z. 1. dolayl olarak. tam, kesin: implicit trust tam gven. f. yalvarmak. f. 1. (dolayl olarak) gstermek, ima etmek, -e iaret etmek. 2. iermek: Smoke implies fire. Duman atei ierir. 3. beraberinde s. terbiyesiz, kaba. getirmek: Privileges imply duties. Ayrcalklar beraberinde z. terbiyesizce, kaba bir ekilde. grevleri getirir. i. terbiyesizlik, kabalk. s. uygunsuz, isabetsiz. s. tartya gelmez, arl olmayan, llemeyen. i. nceden kestirilemeyen etken. f. ithal etmek. i. 1. ithal mal. 2. anlam. 3. nem. ithalat vergisi. ithal izni. permi, ithalat izni.

import quota importance important importation importer imports and exports importunate importune impose imposing imposition impossibility impossible impossibly impost impost impostor impotence impotency impotent impound impoverish impracticable impractical imprecise impregnable impregnate impress impression impressionable impressionism impressionist impressionistic impressive impressively imprint imprint imprison imprisonment improbable impromptu improper impropriety improve improvement improvise imprudence imprudent imprudent impudence

ithalat kotas. i. 1. nem. 2. etki, nfuz, itibar. s. 1. nemli. 2. etkili, nfuzlu, itibarl. i. ithalat, dalm. i. ithalat. ithalat ve ihracat. s. isteinde ok srar eden; ok srarl. f. srarla istemek. f. on/upon 1. -e (vergi) koymak. 2. zorla kabul ettirmek, empoze etmek. 3. rahatsz etmek. 4. zahmet vermek. 5. (ceza) vermek. s. heybetli, grkemli. 6. (zorla) yklemek. 7. hile ile kabul ettirmek. 8. etkilemek. i. 1. (vergi) koyma. 2. zorla kabul ettirme. 3. zahmet. 4. ceza. 5. yk. 6. hile. 7. imknszlk. i. olanakszlk, haksz talep. s. olanaksz, imknsz. z. imknsz bir ekilde. i. vergi; resim, har. i., mim. zengita. i. sahtekr, dolandrc. i. 1. gszlk. 2. iktidarszlk. i., bak. impotence. s. 1. gsz, ciz, zayf. 2. iktidarsz (erkek). f. 1. haczetmek, kanunen el koymak. 2. ala kapamak. f. 1. yoksullatrmak, fakirletirmek. 2. kuvvetini kesmek. s. 1. yaplamaz. 2. uygulanamaz. 3. kullansz, elverisiz, pratik olmayan. 4. geilmez, etin (yol). 3. elverisiz, pratik olmayan, s. 1. yaplamaz. 2. uygulanamaz. mantksz. 4. beceriksiz. s. 1. kesin olmayan. 2. dikkatsiz, titiz olmayan, zensiz. s. 1. zaptedilemez. 2. kazanlamaz. f. 1. gebe brakmak, dllemek. 2. kim. emdirmek, emprenye etmek. 3. with (fikir) alamak. f. 1. etkilemek. 2. on/upon aklna sokmak. 3. (damga) basmak. i. 1. etki. 2. izlenim. 3. damga. 4. bask. s. 1. ar duyarl, hassas. 2. kolayca etkilenen. i. izlenimcilik, empresyonizm. i. izlenimci, empresyonist. s. izlenimci, empresyonist. s. duygular etkileyen, etkileyici. z. etkileyici bir ekilde, artc derecede. i. 1. bask. 2. damga. 3. iz. 4. etki. 5. izlenim. 6. (kitapta) yaynevinin ad. f. (on) 1. (damga/mhr) basmak. 2. (zihnine) sokmak, naketmek. f. hapsetmek. i. 1. hapsetme. 2. hapis. s. ihtimal d, olmayacak. s. (hazrlk yaplmadan) o anda yaplan, hazrlksz; doatan/irticalen yakksz, irkin. s. 1. uygunsuz. 2. yaplan. z. hazrlksz olarak, hazrlksz; doatan, irticalen. i. uygunsuzluk. f. 1. dzeltmek, yoluna koymak; dzelmek, yola girmek: zhan s1. dzelme; dzeltme. 2. gelitirme; gelime. 3. ilerleme. i. health is improving. zhann sal dzeliyor. 2. gelitirmek, ilerletmek; gelimek, ilerlemek: He is trying to f. 1. annda uydurmak, uydurup yapmak. 2. doatan almak. improve his Latin. Latincesini ilerletmeye alyor. 3. i. tedbirsizlik, ihtiyatszlk. deerlendirmek; deerlenmek. s. tedbirsiz, ihtiyatsz. s. tedbirsiz, ihtiyatsz. i. kstahlk, yzszlk, arszlk.

impudent impugn impulse impulsive impulsively impunity impure impurity impute in acknowledgment of in in in in in a bad way in a big way in a breeze in a coons age in a daze in a ferment in a flash in a good light in a hurry in a jiffy in a lather in a lump sum in a manner of speaking in a monotone in a nutshell in a roundabout way in a sense in a slapdash manner in a small way in a small way in a state of undress in a trice in a twitter/all in a twitter in a way in a word in a/one body in absolute privacy in abundance in accord with in accordance with in actuality in addition to in advance in aid of in all in all

s. kstah, yzsz, arsz. f. yalanc karmak. i. 1. tepi, itki. 2. itici g. 3. ani bir istek. s. 1. dncesizce davranan. 2. ruhb. tepisel. z. dnmeden, birdenbire. i. cezadan muaf olma. s. 1. kirli, pis, murdar. 2. kark, katk. 3. iffetsiz. i. 1. kirlilik, pislik, murdarlk. 2. katklk. 3. safl bozan ey, yabanc madde, katk. ykmak, yklemek. 3. vermek. f. 1. atfetmek. 2. stne -in karl olarak: in acknowledgment of his years of service yllarca iinde, -de, -da: in the box kutuda. in the envelope zarfn edat 1. verdii hizmetin karl olarak. iinde. 2. iine, -e, -a: Put it in your 3. grevCebine koy. 3. z. 1. ieride; ieriye; iine. 2. evde. pocket. banda. 4. iinde, -de, -da, durumunda, halinde: in poverty yoksulluk mevsimi gelmi. 5. moda, gzde. ieri doru ynelen. 5. ok s. 1. i. 2. iktidardaki. 3. elinde. 4. iinde. in panic panik halinde. 4. iken, -ken: in writing the book moda olan. i. 1. yetkili kii. 2. k. dili torpil, piston. in haste aceleyle. 6. kitab yazarken. 5. ile: in anger fkeyle. olarak:1. kt bir an article in response to his critics. Kendisini k. dili He wrote durumda. 2. tehlikede. 3. ok hasta. eletirenlere apta. olarak bir makale yazd. 7. bakmndan, k. dili byk cevap asndan, -ce, -ca: In quality, his writings surpass those of his kolaylkla. contemporaries. Onun yazlar nitelik asndan k. dili oktandr, epeydir. 8. -den yaplm: The book was adalarnnkinden stn. bound insepelek. Kitabn cildi deriden yaplm. 9. ile, sersem leather. kullanarak: written in pencil kurunkalemle yazlm. k. dili kargaalk iinde. upholstered in blue mavi renkle denmi. 10. -li, -l: in a fur yldrm hzyla. coat krk mantolu. in uniform niformal. (bir eyi) iyimser olarak (grmek). aceleyle, abuk abuk. hemen. k. dili heyecanl. pein ve taksitsiz olarak: I can pay for it in a lump sum. Parasnn hepsini peinen deyebilirim. bir anlamda. monoton bir ekilde, sesini alaltp ykseltmeden. az ve z olarak. 1. dolambal yoldan. 2. dolayl yoldan, dolayl olarak. bir anlamda, yani. geliigzel, batan savma. karnca kararnca; azck. k. dili kk apta. plak. k. dili bir anda, abucak, bir rpda. k. dili heyecan iinde. bir bakma. szn ksas. hep birlikte/beraber. tamamen aralarnda kalmak zere. bol/ok miktarda: There were pears in abundance. ok miktarda armut vard. -e uyarak. -e gre, -e uygun olarak: Is this in accordance with your wishes? Bu isteklerinize gre mi? I acted in accordance with gerekten, hakikaten. your instructions. Talimatnza gre hareket ettim. -e ilaveten, -e ek olarak, ayrca, fazla olarak. 1. nde, ileride. 2. pein olarak. yararna, menfaatine, -e yardm iin. hepsi, tamam. toplam olarak, toplam.

in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in

all probability alphabetical order an advisory capacity and out anticipation of any case any case any event any shape or form apple-pie order bad/ill repair between black and white bloom brief broad daylight broad daylight bulk camera case case of case of emergency cipher cold blood cold blood command commission company with comparison with compliance with concert conclusion conference conjunction with connection with consequence of danger days of yore deep water deep water default of defiance of despite of detail diameter disrepair doubt due course due course duplicate

byk bir ihtimalle/olaslkla. 1. alfabetik olarak dizilmi. 2. alfabetik sraya gre. danman olarak. i. uyar niteliinde blten/duyuru. kh ieride, kh darda. (bir eyin gerekleebilecei) dncesiyle. 1. ne olursa olsun, her halkrda, her halde: In any case you be there. Ne olursa olsun sen orada ol. 2. zaten: In any case you herhalde, ne olursa olsun. couldnt have seen her. Zaten onu gremezdin. 1. ne olursa olsun, her halkrda, her halde: In any event Ill see you at Billurs dinner. Her halkrda Billurun yemeinde hibir ekilde. grrz. 2. zaten: In any event I wouldnt have told you. ok dzenli bir ekilde. Zaten sana sylemezdim. kt durumda. aralarnda: two houses with a yard in between aralarnda bir baheyazl iki ev. k. dili olan olarak. iek am, iekte. ksaca, zetle. gpegndz. gpegndz. 1. ak, ambalajsz. 2. toptan. huk. gizli celsede. takdirde: In case its necessary, I can work late. Gerektii takdirde ge vakte kadar alabilirim. halinde: In case of fire press this button. Yangn annda bu dmeye basn. in case of emergency acil durumda. acil bir durumda. ifreli. kln kprdatmadan. soukkanllkla. amir, sz geen. 1. sefere hazr (gemi). 2. ie hazr. ile beraber, birlikte. -e nazaran, -e gre. -e uygun olarak, mucibince. uyum iinde, birlik iinde. son olarak. toplantda, megul. ile beraber, ile birlikte, ile bir arada. ile ilgili olarak. sonucunda, nedeniyle. tehlikede. ok eskiden. 1. ba dertte. 2. aknlk iinde. k. dili ba dertte, zor durumda. yokluunda, yokluundan dolay. 1. -i hie sayarak, -e meydan okuyarak. 2. -e aykr olarak. -e karn, -e ramen. ayrntl olarak, ayrntlaryla. ap olarak. tamire muhta, harap. kukulu, pheli, henz belli olmayan. zaman gelince; zamanla. zaman/vakti gelince. iki suret halinde.

in earnest in easy circumstances/on easy street in effect in excess of in fact in fact in favor of in fine fettle in flagrante delicto in flames in focus in front in front of in full retreat in full view in fun in future in general in good company in good faith in good repair in good season in good spirits in good time in good trim in great demand in great request in hand in harness in haste in his/her own backyard in hock in honor of in imitation of in irons in itself/in and of itself in jeopardy of his life in jest in leaf in less than no time/in no time/in no time at all in lieu of in line for in luck in memory of in mesh in miniature in motion in my book in my judgment in my opinion

1. ciddi olarak, ciddi, gerekten. 2. baya, ok. hali vakti yerinde, varlkl. 1. aslnda. 2. yrrlkte. -den fazla, -i geen. aslnda, dorusu. gerekte, aslnda. -in lehinde, -in lehine, -den yana, -in taraftar. keyfi yerinde. z. sust, crm mehut halinde. alevler iinde. iyi odaklanm. nde. nnde: in front of the building binann nnde. tam ekilme durumunda. tam gz nnde. akadan. bundan sonra, bundan byle. genellikle, genel olarak. iyi arkadalarla. sadece birinin szne gvenerek. iyi durumda. tam zamannda. keyfi yerinde. 1. biraz erken. 2. vaktinde, nceden belirlenen zamanda. 3. sresi gelince. k. dili iyi durumda/vaziyette, formda. ok revata, ok aranan, byk rabet gren, tutulan. ok aranan, ok rabette. 1. elde. 2. hazrlanmakta. 3. kontrol altnda. i banda. aceleyle, telala. kendi evresinde. rehinde. erefine. -i taklit ederek. zincire vurulmu; eli kelepeli. znde, kendisi, bizatihi: In itself its not a problem. Kendi bana bir problem deil. kar karya. 2. hayat tehlikede. 1. idam cezas tehlikesiyle aka olarak. yapraklanm. ok abuk, abucak, abucack. -in yerine, -e bedel olarak. -e aday, iin srada. talihli, ans ak. -in ansna, -in hatrasna. birbirine girmi. ufak apta, minyatr. hareket halinde. bana gre. fikrimce, bana kalrsa. kanmca, bana gre; bana kalrsa.

in my opinion in name in no time in no uncertain terms in no way in no way. out of the way in nothing flat in one go in one sense in ones minds eye in ones pocket in ones spare time in operation in order that in order that in order to in order to keep up appearances in other words in our midst in part in particular in parts in passing in patches in pawn in perpetuity in person in place in place of in plain English in plain English in play in point of in point of fact in position in practice in press in private in process of construction in proportion to in protest against in public in pursuance of in regard to in relation to in reply to in respect of in respect to in response to in retrospect

bence, bana gre, kanmca. szde, ismen. hemen, derhal. sert bir ekilde/aka (sylemek). hi, kesinlikle: He was in no way responsible. O hibir ekilde sorumlu deildi. olmayan. 2. allmn dnda. 1. sapa, yol st k. dili ok abuk. bir kerede, bir seferde: He drank all the beer in one go. Birann tmn bir dikite iti. bir anlamda, bir taraftan. hayalinde, kafasnda. nfuzu altnda, avucunun iinde. bo vaktinde: Do it in your spare time! Onu bo vaktinde yap! yrrlkte. diye, ta ki. -sin diye: in order that he may see grsn diye. iin: in order to see grmek iin. ele gne kar rezil olmamak iin. yani, demek. aramzda. ksmen. zellikle. para para, ksm ksm. 1. geerken. 2. tesadfen. ksmen, yer yer. rehinde. ebediyen, her zaman iin, daima. ahsen, bizzat. yerinde. -in yerine. akas. 1. aka. 2. akas. aka olarak. bakmndan. aslnda, gerekte. tam yerinde. pratikte, uygulamada. baskda, baslmakta. 1. gizlice, gizli olarak. 2. bakalar yokken, ba baa. ina halinde, yaplmakta. -e oranla, -e gre. -e protesto olarak. alenen, aka, herkesin nnde. yerine getirirken, peinde koarken, gerekletirmeye alrken: regard to. bak. with He sacrificed his wealth in pursuance of his ideals. deallerinin peinde koarken servetini feda etti. ... hakknda: She said nothing in relation to that matter. O mesele hakknda hibir ey sylemedi. -e cevap olarak. 1. -e gelince. 2. ile ilgili olarak. 1. ile ilgili olarak. 2. ile ilgili. -e karlk; -e karlk olarak. gemie bakarak.

in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in in

return for revenge for s.o.s stead search of self-defense sequence seventh heaven shore short short course short order short order sight single file so far as so many words some ways some measure spite of stock sum tandem ten seconds flat terms of that that case the absence of the abstract the aggregate the background the bag the cards the circumstances the clouds the course of the course of the course of time the crunch the dark the end the event of the extreme the eyes of the face of the family way the flesh the hole the interest of the interim the land of the living

-e karlk olarak, -in karlnda. -den almak iin. birinin yerine, birinin namna: etin can go in his stead. Onun yerine etin gidebilir. peinde. aramaya; aramakta, kendini korumak iin. 1. srayla. 2. art arda. ok mutlu. kyya yakn. ksaca, szn ksas. ksaca. abuk. arabuk. grnrde. tek sra halinde. -dii kadar/derecede. ak seik bir ekilde, aka. baz bakmlardan. bir dereceye kadar, ksmen. -e ramen, -e karn: Hes carrying on in spite of the difficulties. Zorluklara ramen devam ediyor. tic. mevcut. szn ksas, ksaca. 1. art arda dizilmi bir ekilde. 2. koordinasyon iinde, birbirine bal on saniyede. tam olarak; ortaklaa, birlikte, beraber. 1. ... adan: Dont look at the situation in those terms! Duruma o adan bakma! 2. k.dolay; gelince,-diine gre, mademki, -diinden, -diinden dili -e nk; -ce/-e: In terms of money shes well fixed. Paraca iyi durumda. madem. o takdirde. -in yokluunda: In the absence of any guidelines this is what we came up with. Bizeapproves of it inbir eyler olmadnot in kavram olarak: He yol gsterecek the abstract, but iin ancak bunu yapabildik. practice. Onu toplam olarak.uygulamada deil, kavram olarak beeniyor. ikinci planda. k. dili emin, garantili; antada keklik. k. dili muhtemel, olas. bak. under the circumstances. pomp and circumtance tantana, debdebe. hayal leminde, dalgn. srasnda, esnasnda. srasnda, esnasnda. zamanla. k. dili paas sknca. 1. karanlkta. 2. habersiz. sonunda, eninde sonunda. takdirde, halinde. son derece. -in gznde. karsnda. k. dili gebe, hamile. bizzat. k. dili borlu; para kaybetmi durumda. ... yararna, ... iin. aradaki zamanda. sa, hayatta.

in the large in the light of the facts in the long run in the long run in the long term in the lump in the main in the matter of in the meantime in the midst of in the morning in the name of in the nature of things in the neighborhood of in the nick of time in the nick of time in the nude in the offing in the open in the presence of in the process of time in the raw in the rough in the same breath in the second place in the short haul/term in the short run in the short term in the thick of the battle in the vicinity of in the wake of in the world in this connection in three months in time in total in tow in triplicate in truth in tune in turn in two in two shakes in unison in vain in view in view of in/at a pinch inability inaccessible

btn kapsam ile. olaylarn gelimesine gre, olaylarn altnda. uzun vadede; eninde sonunda. zamanla, eninde sonunda. uzun vadede. btnyle, btn olarak. ounlukla, ou. ... konusunda. o/bu arada, o/bu sre iinde. -in ortasnda, -in arasnda. sabahleyin. 1. adna, namna, yerine. 2. ba iin, hakk iin, akna. doal olarak, tabiatyla. yaklak olarak, civarnda. tam zamannda. tam zamannda (Gecikmeye hi yer olmayan durumlar iin kullanlr.): Reinforcements arrived in the nick of time. plak olarak, plak. Takviyeler tam zamannda vard. yaknda, pek uzak olmayan (olay). ak havada. f. 1. amak; almak. 2. balamak; balatmak. 3. yaymak,nnde/yannda/huzurunda: in the presence of a large (birinin) sermek. 4. aa vurmak. company byk bir topluluk nnde. Dont say that in her zamanla, zaman getike. presence! Onun yannda syleme! You are in the presence of 1. doal halde, ilenmemi. 2. k. dili plak. the emperor. mparatorun huzurunda bulunuyorsunuz. 1. kaba taslak durumda. 2. ilenmemi durumda. bir solukta, ayn zamanda. ikinci olarak, ondan sonra. ksa vadede. ksa vadede. ksa vadede. muharebenin en iddetli yerinde. 1. dolaylarnda, civarnda: She lives in the vicinity of Taksim. Taksim civarnda oturuyor. 2. k. dili aa yukar,sonra; ... 1. -in ardnda, -in peinde. 2. -in ardndan, -den yaklak olarak: His salary is in the vicinity of two billion a month. Ayda sonucunda. akna, Allah/Allahn seversen (Soru zamirleriyle k. dili Allah aa yukar iki milyar maa alyor. kullanlr.): What in the world is that? O ne, Allahn seversen? bu mnasebetle, bu hususta. How in the world did you do that? Onu nasl yaptn Allah akna? aya kadar. 1. vaktinde, zamannda (yetimek/yetitirmek): Can you finish this in time? Bunu 2. btnyle, tamamyla. 1. toplam olarak. vaktinde yetitirebilir misiniz? We cant get there in time. Yetiemeyiz. 2. zamanla: In time you too will k. dili beraberinde: He had his girl friend in tow as well. become a general. Zamanla sen de general olursun. Beraberinde kz arkada da vard. kopya olarak. hakikaten, gerekten. akortlu. 1. sra ile; srasyla; nbetlee: Each charge was mowed down in turn by their deadly fire. Hcuma kalkan her grup onlarn iki ksma, ikiye (kesmek/blmek/ayrmak). ldrc ateiyle helak oldu. 2. kh ... kh ...: She was cutting (of a lambs tail) k. dili hemen, bir rpda, bir lahzada. and tender in turn. Kh krc, kh efkatliydi. 1. birlikte, beraber (yapmak). 2. hep bir azdan, hep beraber. bo yere, bouna. grnrde, ortada. -den dolay, ... yznden, -i gz nnde tutarak. gerektiinde, gereinde; sknca. i. yetersizlik, ehliyetsizlik; yeteneksizlik; gszlk; beceriksizlik. s. yanna varlmaz, eriilmez.

inaccurate inaction inactive inactivity inadequate inadmissible inadvertent inalienable inane inanimate inappropriate inapt inarticulate inasmuch inasmuch as inattention inattentive inattentiveness inaugural inaugurate inauguration inauspicious inborn inbound inbred incalculable incandescence incandescent incandescent lamp incandescent lamp incapable incapacitate incapacity incapacity for incarcerate incarnate incase incautious incendiary incendiary bomb incense incense incentive incentive pay inception incessant incessantly incest inch inch along

s. yanl, kusurlu, hatal. i. hareketsizlik. s. 1. hareketsiz. 2. kim. etkisiz. 3. tic. durgun. i. 1. hareketsizlik. 2. kim. etkisizlik. 3. tic. durgunluk. s. 1. yetersiz. 2. eksik, noksan. s. kabul olunmaz, uygun grlmez. s. kastsz, elde olmayan. s. 1. (kiinin) elinden alnamayacak (hak). 2. satlamaz, devrolunamaz. s. 1. bo, anlamsz. 2. budala, aptal; budalaca, aptalca. s. 1. cansz, ruhsuz, l. 2. donuk, snk. s. uygunsuz, yersiz, mnasebetsiz. s., bak. inept. s. 1. kendini iyi ifade edemeyen. 2. anlalmaz. 3. dilsiz. 4. iyi ifade edilmemi. z. 1. -diine gre, mademki. 2. -dii derecede/kadar. i. dikkatsizlik. s. dikkatsiz. i. dikkatsizlik. s. al treni ile ilgili. f. 1. resmen ie balatmak, (birini) trenle bir greve getirmek. 2.1. resmen ie balama. 2. greve balama treni. 3. al i. trenle amak, al treniyle balatmak. 3. balamak; balatmak, -in balangc olmak. treni, al. s. uursuz, meum. s. 1. (birinin) tabiatnda olan, doutan gelen. 2. irsi, kaltsal. s. 1. limana/havaalanna giren (gemi/uak). 2. ehir merkezine doru giden (tren, otobs v.b.). s. uzun zaman boyunca edinilegelmi. s. hesap edilemez, hesaplanamayan; haddi hesab olmayan. i. akkorluk. s. akkor. elektrik ampul. ampul. s. yeteneksiz, kabiliyetsiz; ciz, gsz. f. gsz duruma getirmek; i yapamaz duruma getirmek. i. gszlk, yeteneksizlik. (bir eyi) yapamama. f. hapsetmek. s. 1. cisimlenmi. 2. insan ekline girmi. f., bak. encase. s. dikkatsiz, tedbirsiz, dncesiz. s. 1. kasten yangn karan. 2. kkrtc, karklk karan. i. kundak. yangn bombas. i. gnlk, buhur, tts. f. kzdrmak, fkelendirmek. i. 1. isteklendiren dl; zendirici ey. 2. drt, gd. tevik primi. i. balama, balang. s. devaml, srekli, ard arkas kesilmeyen. z. srekli olarak, ard arkas kesilmeden. i. ensest, yakn akraba ile cinsel iliki kurma. i. in, parmak, 2,54 cm. 1. yava yava ilerlemek. 2. yava yava hareket ettirmek.

incidence incident incidental incidentally incinerate incinerator incipient incise incision incisive incisor incite incitement incivility inclement inclination incline incline incline ones ear incline ones head inclined plane inclose inclosure include included inclusion inclusive incognito incoherence incoherency incoherent income income tax incoming incommensurate incommunicado incommunicative incomparable incompatibility incompatible incompetence incompetency incompetent incomplete incomprehensible incomprehension inconceivable inconclusive incongruity incongruous

i. of (bir eyin) meydana gelmesi: The incidence of cholera has been declining.vaka. s. vakalar azalmakta. i. olay, hadise, Kolera to -e ait olan, -e zg; ile beraber gelen. s. 1. ikinci derecede olan/saylan: incidental expenses yan masraflar. 2. tesadfen meydana gelen, tesadfi. 3. to -e ait z. aklma gelmiken. olan, -e zg; ile beraber gelen: problems incidental to divorce f. yakp kl etmek. boanmann yol aabilecei sorunlar. i. p frn; frn. s. henz balamakta olan, yeni balayan. f. hakketmek, oymak, kazmak. i. 1. yarma, deme. 2. tb. ensizyon. s. 1. keskin. 2. zeki. i. kesicidi. f. kkrtmak, tahrik etmek; tevik etmek. i. kkrtma, tahrik; tevik. i. 1. kabalk, nezaketsizlik. 2. kaba davran. s. sert, frtnal (hava). i. 1. eilim, meyil; istek, heves. 2. eim, eiklik. f. 1. -e yneltmek, -e sebep olmak: It inclined him to support us. Onu bizi desteklemeye yneltti. 2. to eiliminde olmak: His i. meyil, eim. thought inclines to the radical. Dncesinde radikallie bir kulak kabartmak. eilim var. 3. eilmek, meyletmek. 4. to (renk) -e almak. ban emek. eri yzey. f., bak. enclose. i., bak. enclosure. f. 1. iine almak, iermek, kapsamak. 2. dahil etmek, katmak. s. dahil. i. 1. dahil etme, katma; dahil olma, katlma. 2. iindeleme. 3. katlan ey. s. 1. of -i kapsayan, dahil: The charge is thirty million liras inclusive adla; klk deitirerek. dahil otuz milyon lira tuttu. 2. z. takma of service. Hesap, servis ilemci. i. tutarszlk. i., bak. incoherence. s. 1. anlalmayan, anlalmaz (szler/sesler). 2. tutarsz, rabtasz, balantsz (szler/fikirler). i. gelir, kazan. gelir vergisi. s. 1. giren, ele geen. 2. yeni (hkmet/yl). s. 1. oransz. 2. yetersiz. z. s. bildiini bakalarna sylemeyen, ketum. s. 1. esiz, emsalsiz. 2. with/to ile karlatrlamaz, ile kyaslanamaz. badamazlk. i. uyumazlk, s. 1. birbirine uymayan, birbirine zt. 2. uyumaz, badamaz. i. beceriksizlik, yetersizlik. i., bak. incompetence. s. 1. beceriksiz, yetersiz, gereken yetenekte olmayan. 2. huk. ehliyetsiz. s. eksik, noksan, bitmemi; kusurlu. s. anlalmaz, akl almaz. i. anlayszlk, kavrayamama. s. kavranlmaz, anlalmaz. s. 1. bir sonuca varmayan, sonusuz. 2. inandrc olmayan. 3. etkisiz. i. 1. uyumazlk, badamazlk. 2. uygunsuzluk, yersizlik. 3. uyumayan ksm/ey. s. 1. uyumaz, badamaz. 2. uygunsuz, yersiz.

inconsequent inconsequential inconsiderate inconsistent inconsolable inconspicuous inconstant incontestable incontinent incontrovertible incontrovertibly inconvenience inconvenient incorporate incorporated incorrect incorrigible incorruptible increase increase increasingly incredible incredulity incredulous incredulousness increment incriminate incrust incubate incubation incubator inculcate incumbency incumbent incur incur a debt incurable incurious incursion indebted indecent indecipherable indecision indecisive indecorous indecorum indeed indefatigable indefensible indefinable

s. 1. tutarsz. 2. mantksz. 3. konu d. s. 1. yersiz. 2. nemsiz. s. dncesiz, saygsz. s. tutarsz; yaptklar birbirini tutmayan (kimse); her zaman ayn seviyeyi tutmayan (i). s. avutulamaz, teselli edilemez; tesellisiz, tesellisi olmayan. s. 1. farkedilmeyen, gze arpmayan. 2. nemsiz. s. 1. kararsz, deiken. 2. vefasz. s. tartlmaz, itiraz edilemez, su gtrmez. s. 1. kendini tutamayan. 2. idrarn tutamayan. s. yadsnamaz, inkr edilemez. z. yadsnamayacak ekilde. i. glk, zahmet, rahatszlk. f. zahmet vermek, rahatsz etmek. s. 1. uygunsuz. 2. zahmetli, mkl. 3. elverisiz. f. 1. iermek, kapsamak. 2. into/in -e dahil etmek, -e katmak. 3. anonim irket haline getirmek. 4. birletirmek; birlemek. 5. s. anonim. cisimlendirmek. s. 1. yanl. 2. dzeltilmemi. 3. biimsiz. s. adam olmaz, yola getirilemez, dzelmez (kimse). s. 1. rvet kabul etmez. 2. ahlak bozulmaz. 3. bozulmaz, rmez, kokumaz. f. 1. artmak, oalmak; artrmak, oaltmak. 2. bymek, gelimek; artma, oalma. 2. rn. 3. kr. 4. hslat. i. 1. art, verimli olmak; bytmek, gelitirmek. z. gittike artarak: become increasingly difficult gittike zorlamak. s. 1. inanlmaz, akl almaz. 2. k. dili harika. i. 1. inanmazlk. 2. kuku. s. 1. inanmayan. 2. kukulu, kukulanan. i., bak. incredulity. i. art, artma, oalma. f. sulamak. f., bak. encrust. f. 1. kulukaya yatmak. 2. civciv karmak. 3. kafasnda (plan) kurmak. dnemi. i. kuluka i. 1. kuluka makinesi. 2. kuvz. f. retmek, tekrarlayarak kafasna sokmak, alamak. i. 1. grev, vazife. 2. grev sresi. s. f. (--red, --ring) 1. uramak, maruz kalmak, girmek. 2. stne ekmek, uyandrmak. borlanmak, borca girmek. s. onulmaz, amansz, ifasz. s. 1. meraksz. 2. ilgisiz, kaytsz. i. akn, hcum, saldr. s. 1. borlu. 2. teekkr borlu, minnettar. s. 1. yakksz, edepsiz, kaba. 2. huk. toplum tresine aykr. s. okunmaz, zlmez, sklmez. i. kararszlk. s. 1. kararsz. 2. kesin olmayan. s. uygunsuz, mnasebetsiz, yakksz, yakk almayan. i. 1. uygunsuz davran/sz, uygunsuzluk. 2. uygunsuzluk, uygunsuz olma. hakikaten. 2. dorusu, dorusu istenirse, z. 1. gerekten, gerei sylemek gerekirse. s. yorulmaz, yorulmak bilmez. s. savunulamaz. s. 1. anlatlmas zor; anlatlmas imknsz. 2. belli olmayan, belirsiz. 3. tanmlanmas zor.

indefinite indefinite article indefinite pronoun indefinite pronoun indelible indelible ink indelible pencil indelicacy indelicate indemnify indemnity indent indent indentation indenture independence independent independently indescribable indestructible indeterminate index index card index finger indicate indication indicative indicator indict indictment indifference indifferent indigenous indigent indigestible indigestion indignant indignation indignity indigo indigo plant indigo blue indigo-blue indirect indirect cost indirect lighting indirect object indirect object indirect tax indirectly

s. 1. belirsiz. 2. dilb. belgisiz. dilb. belgisiz sfat: bir (ngilizcede a, an). dilb. belgisiz zamir. belirsizlik zamiri. s. 1. silinmez, kmaz, giderilmez (leke/iz). 2. silinmez, kalc (izlenim/etki/duygu). 3. sabit (boya/mrekkep). sabit mrekkep. kopya kalemi. i. 1. uygunsuzluk. 2. kabalk. s. 1. uygun olmayan. 2. kaba, nazik olmayan, nezaketsiz. f. 1. zararn demek. 2. zarar grmeyeceine dair peinen kefil olmak. i. 1. tazminat, dence. 2. kefalet, teminat, gvence. f. 1. ierlek yazmak, paragraf ba yapmak. 2. entmek. 3. (for) ng. -i sipari etmek; sipari vermek. 4. (for) ng. -i talep etmek; i., ng. 1. sipari. 2. talep. talepte bulunmak. 5. on/upon ng. (para fonundan/malzemeden) i. 1. ierlek yazma. 2. (satr iin) ierlek olma. bir miktar karp kullanmak. 6. on/upon ng. -e sipari vermek. i. szleme. f. kontratla/senetle balamak. 7. on/upon ng. -den talepte bulunmak. i. bamszlk. s. 1. bamsz. 2. bana buyruk. 3. (ekonomik adan) bamsz, kendi geliri ile geinebilen. 4. pol. bamsz. i., z. 1. bamsz olarak. 2. birbirini etkilemeden. pol. bamsz. s. tanmlanamaz, anlatlmaz. s. yklmaz, yok edilemez. s. 1. snrsz, belirsiz, bellisiz. 2. kukulu. o. --es (ndeksz)/in.di.ces (ndsiz) i. 1. dizin, indeks, fihrist. 2. katalog. 3. gsterge. f. 1. (kitap) iin dizin hazrlamak, fi. (kitabn) indeksini yapmak. 2. iaret etmek, gstermek. iaretparma. f. iaret etmek, gstermek, imlemek. i. 1. bildirme, anlatma, gsterme. 2. belirti, delil, gsterge, iaret. s. i. gsterge, ibre. f. for ile sulamak. i. 1. iddianame, savca. 2. sulama. 3. dava ama. i. ilgisizlik; aldrmazlk. s. 1. ilgisiz; aldrmaz, umursamayan. 2. vasat, sradan. s. 1. yerli. 2. to (bir yere) zg, (bir yerde) doal olarak bulunan/yetien. s. yoksul, fakir. s. hazmedilemez. i. sindirim gl, hazmszlk, mide fesad. s. (hakszlktan dolay) kzgn, fkeli. i. (hakszlktan dolay) kzgnlk, fke. i. kk drc hareket, hakaret; onur krc durum. i. 1. ivit rengi, ivit mavisi. 2. bot. ivitotu, indigo, Indigofera tinctoria. s. ivit rengi, ivit mavisi, ividi. bot. ivitotu, indigo, Indigofera tinctoria. ivit rengi, ivit mavisi. s. ivit rengi, ivit mavisi, ividi. s. 1. dolayl. 2. dolak, dolambal. dolayl masraf. dolayl klandrma. dilb. dolayl tmle, -e halindeki isim. dilb. dolayl tmle. dolayl vergi. z. dolayl olarak.

indiscernible indiscreet indiscrete indiscretion indiscriminate indispensable indispose indisposed indisposition indisputable indistinct indistinguishable individual individualism individualist individuality individually indivisible indoctrinate indoctrinate s.o. with indolent indomitable indoor indoors indorse induce inducement induct induct s.o. into induct s.o. into the army induction inductive inductive reasoning indulge indulgence indulgent industrial industrial action industrial arts industrial engineer industrial estate industrial school industrialise industrialist industrialize industrious industry inebriate inedible ineffable

s. seilemez, ayrt edilemez, farkedilemeyecek. s. 1. dnmeden davranan; boboaz. 2. dncesizce yaplan. s. ksmlara blnmemi, toplu halde. i. 1. dnmeden davranma; boboazlk. 2. dncesiz bir davran; dncesizceayrt edilmemi, kark. s. geliigzel, rasgele; sylenen sz. s. vazgeilmez; zaruri. f. 1. hevesini krmak, soutmak. 2. rahatsz etmek. s. 1. rahatsz, hasta, keyifsiz. 2. isteksiz. s. 1. rahatszlk, keyifsizlik. 2. isteksizlik. s. su gtrmez, kesin, tartlmaz. s. belirsiz, mphem, iyice grlmeyen. s. ayrt edilmesi olanaksz, seilemez. s. 1. her ... kendi ...: This decision will be up to the individual agencies. Bu i. bireycilik. konuda her acente kendi kararn verecek. The individual tiles are each a work of art. Her ini bal bana bir i. bireyci. sanat eseri. 2. bireysel, kiisel: individual differences kiisel i. bireysellik. tek kiilik. i. 1. birey, fert. 2. kii, kimse, ahs. farkllklar. 3. z. tek tek, ayr ayr. s. blnmez. f. 1. bir dnce sisteminin esaslarn retmek. 2. -in beynini ykamak. fikri) alamak/telkin etmek. birine (bir s. 1. tembel, engen, enge. 2. tb. arsz. s. ylmaz, boyun emez. s. 1. i meknlara uygun; i meknlarda kullanlan: indoor shoes i meknlarda giyilen ayakkablar. 2. kapal: indoor tennis court z. ieride; ieri, ieriye: Stay indoors! eride kal! She went kapal tenis kortu. 3. i meknlarda yaplan: Hes got an indoor indoors. eri gitti. f., bak. endorse. job. Onun ii ieride almasn gerektiriyor. 4. tiy. i meknda f. 1. neden olmak. 2. ikna etmek, kandrp yaptrmak. geen (sahne). i. 1. neden, vesile. 2. ikna, tevik. f. birini resmen -in yesi yapmak. birini askere almak. i. 1. greve getirme. 2. man. tmevarm. 3. sonu karma. 4. elek.man. tmevarmsal. 2. elek. indkleyen, indksiyon yapan. s. 1. indksiyon, indkleme. tmevarml usavurma. f. 1. (saknlmas gereken bir eye) teslim olmak: She indulged her desire for candy. eker yeme kendine (bir ey yapma) izni i. 1. yz verme, msamaha. 2. in arzusuna yenildi. 2. in kendine bir ey yapma izni vermek: I havent indulged in a cigarette for verme. s. yz veren, msamahakr. a week. Bir haftadr sigaradan uzak duruyorum. 3. (arzu, rica s. endstriyel, snai, ileyimsel. v.b.ni) yerine getirmek. 4. -e yz vermek: Dont indulge that naughty child. O yaramaz ng. grev; ii yavalatma. ocua yz verme. 5. k. dili iki imek. endstriyel sanatlar. endstri mhendisi. ng. organize sanayi blgesi. endstri meslek lisesi. f., ng., bak. industrialize. i. sanayici. f. sanayiletirmek. s. alkan, gayretli. i. 1. sanayi, endstri, ileyim. 2. alkanlk, gayret. f. sarho etmek, mest etmek. s. yenmez. s. 1. sz edilmez, aza alnmaz (kutsal). 2. tarifsiz, anlatlmaz.

ineffective ineffectual inefficient inelegant ineligible ineluctable inept ineptitude inequality inequitable inequity inert inertia inescapable inessential inestimable inevitable inevitably inexact inexcusable inexcusably inexhaustible inexorable inexpedient inexpensive inexpensively inexperience inexperienced inexpert inexplicable inexplicably inexpressible inexpressibly inexpressive inextricable inextricably infallibility infallible infallibly infamous infamy infancy infant infantile infantile paralysis infantilism infantry infantryman infatuate infatuation

s. 1. etkisiz (are, ila v.b.). 2. beceriksiz (ynetici, ii v.b.). s. 1. etkisiz (are, ila v.b.). 2. baarsz; beceriksiz (ynetici, ii v.b.).istenilen etkiyi uyandrmayan, etkisiz. 2. zaman ve enerjiyi s. 1. ekonomik bir ekilde kullanmayan, verimsiz, randmansz (i s. zarif olmayan, incelikten yoksun. yntemi, makine v.b.). s. s. kanlmaz. s. 1. uygunsuz, yersiz, yakksz. 2. beceriksiz, hnersiz. i. 1. uygunsuzluk. 2. beceriksizlik. 3. gaf, pot. i. 1. eitsizlik, farkllk. 2. deiebilirlik, deikenlik. s. haksz, insafsz. i. hakszlk, insafszlk. s. 1. hareket edemeyecek durumda olan; hareketsiz. 2. yava ileyen. 3. yava harekete geen; uyuuk, tembel. 4. fiz., kim. i. 1. fiz., kim. atalet, sredurum. 2. uyuukluk, tembellik. atl, sreduran, inert. s. kanlmaz. s. gereksiz. s. 1. hesaba smaz, hesapsz. 2. paha biilmez, ok deerli. s. kanlmaz, aresiz. z. kanlmaz ekilde. s. 1. tam doru olmayan, yanl, hatal. 2. kesin olmayan. s. balanamaz, affedilmez. z. affedilmeyecek ekilde. s. 1. tkenmez, bitmez tkenmez. 2. yorulmaz. s. 1. amansz, insafsz, acmasz. 2. deitirilemez. s. amaca uygun dmeyen, elverisiz. s. ucuz, pahal olmayan; masraf az. z. ucuza. i. tecrbesizlik, deneyimsizlik, acemilik. s. tecrbesiz, deneyimsiz, acemi. s. 1. tecrbesiz, deneyimsiz, acemi. 2. beceriksiz. 3. yetersiz, usta ii olmayan. s. nedeni anlalmaz, aklanamaz; muammal, esrarengiz. z. aklanamayacak ekilde. s. anlatlmaz, ifade edilemez. z. anlatlamayacak derecede. s. bir anlam/dnce ifade etmeyen. s. 1. iinden klmaz. 2. zlmez. 3. ayrlmaz; girift. z. iinden klamayacak ekilde. i. yanlmazlk. s. yanlmaz, amaz, hata yapmaz. z. yanlmadan. s. 1. ad ktye km, (kt bir eyden dolay) mehur. 2. rezil. 3.rezalet, alaklk. i. ayp, ok irkin. i. 1. bebeklik, ocukluk. 2. kklk. 3. (tasar, i v.b.nin) balangkk ocuk. s. kk. i. bebek, aamas, emekleme dnemi. s. 1. ocua zg. 2. ocuka. 3. bebeksi, ocuksu, bebek gibi, ufak bir ocuk gibi. tb. ocuk felci. i., ruhb. bebeksilik. i. 1. piyadeler, piyade snfna ait askerler. 2. piyade, piyade snf. o. in.fan.try.men (nfntrimn) i. piyade, piyade askeri. f. akln elmek, ldrtmak. i. (with) (-e) hayranlk, delicesine k olma.

infect infection infectious infelicitous infelicity infer inference inferior inferiority inferiority complex inferiority complex infernal inferno infertile infertility infest infestation infested infidel infidelity infiltrate infiltrate s.o. into infiltration infinite infinite pains infinitely infinitesimal infinitive infinity infirm infirmary infirmity inflame inflammable inflammation inflammatory inflate inflation inflect inflection inflexible inflexion inflict inflict punishment on inflorescence inflow influence influential influenza influx

f. bulatrmak, geirmek. i. 1. iltihap. 2. enfeksiyon. 3. bulama; bulatrma. s. 1. bulac. 2. bakalarna kolay geen (glme/nee). s. ho olmayan/naho (sz/davran). i. ho olmayan/naho sz/davran. f. (--red, --ring) (from) (-den) 1. karmak, anlamak. 2. sonu karmak. karma. 2. man. karm. i. 1. sonu s. 1. (to) (-den) aa, daha aa bir nitelikte olan. 2. kalitesiz. i. 1. daha aa bir nitelikte olma. 2. kalitesizlik. aalk duygusu/kompleksi. aalk kompleksi. s. 1. cehenneme ait. 2. iren. i. 1. cehennem. 2. cehennem gibi yer. s. 1. orak, verimsiz. 2. ksr. i. 1. verimsizlik. 2. ksrlk. f. (bit/kurt/fare) istila etmek, etraf sarmak. i. (bit/kurt/fare) istila etme, etraf sarma. s. i. kfir. i. 1. sadakatsizlik. 2. zina. 3. imanszlk, kfr. f. (rgt, kurulu v.b.ne) szmak/gerek kimliini gizleyerek girmek. szdrmak. birini -e i. (rgt, kurulu v.b.ne) szma/gerek kimliini gizleyerek girme. s. 1. sonsuz, snrsz. 2. bitmez, tkenmez. 3. muazzam bir, ok byk bir (sabr, dikkat v.b.). sonsuz gayret. z. son derece, ok. s. 1. mat. infinitezimal, sonsuzkk. 2. llemeyecek kadar kk. mastar. i., dilb. i. sonsuzluk, snrszlk. s. zayf, kuvvetsiz, halsiz. i. 1. (okulda/fabrikada) revir. 2. hastane. 3. klinik. i. 1. zayflk. 2. hastalk. 3. sakatlk f. 1. tututurmak, alevlendirmek; tutumak; alevlenmek. 2. kkrtmak,tutuan, parlayc. 2. kolay kzdrlr.tb. s. 1. kolay tahrik etmek. 3. fkelendirmek. 4. iltihaplandrmak. i., tb. 1. kzarma. 2. iltihaplanma, iltihap, yang. s. kkrtc, tahrik edici. f. 1. (hava ile) iirmek. 2. (fiyatlar) suni olarak ykseltmek, iirmek. 3. piyasaya ok miktarda kt para karmak. i. enflasyon, para ikinlii. f. 1. ses tonunu deitirmek. 2. dilb. ekmek. i. 1. sesin ykselip alalmas. 2. dilb. ekim. s. 1. eilmez, bklmez. 2. hi esnek davranmayan, kat, sert. i., ng., bak. inflection. f. (on) (birini) kt bir eye uratmak: inflict pain ac ektirmek. -e ceza vermek/verdirmek. i., bot. iek durumu. i. ieriye ak. i. etki, tesir, nfuz. f. 1. etkilemek, tesir etmek. 2. szn geirmek. s. nfuzlu, sz geen. i., tb. grip, enflanza. i. 1. ieriye akma. 2. akn.

inform informal informality informally informant information information booth information desk informative informed informer infraction infrared infrastructure infrequent infringe infringement infuriate infuse infusion ingenious ingeniously ingenuity ingenuous inglorious ingoing ingot ingrate ingratiate ingratiate o.s. with s.o. ingratitude ingredient ingrowing inguinal inguinal gland inhabit inhabitable inhabitant inhalation inhale inherence inherency inherent inherit inheritance inheritance tax inherited inheritor inhibit inhibit s.o. from

f. 1. (of/about/that) -den haberdar etmek, hakknda bilgi vermek, olmayan; teklifsiz. s. resmi -i bildirmek: I informed him that I would not come tomorrow. Ona yarn gelmeyeceimi bildirdim. 2. i. resmi olmama; teklifsizlik. bilgilendirmek. 3. against/on -i ihbar etmek. z. gayri resmi olarak; teklifsizce. i. bilgi veren kimse. i. 1. bilgi, haber. 2. danma. danma, mracaat, danma yeri. danma, danlan yer. s. bilgilendirici, aydnlatc, retici, eitici. s. bilgili, haberli. i. jurnalci, ihbarc, muhbir. i. (kurallar) bozma, ihlal. s. kzltesi, kzlalt, enfraruj. i. altyap, enfrastrktr. s. seyrek. f. 1. (anlama, antlama v.b.ni) bozmak, ihlal etmek. 2. on/upon -e tecavz etmek. i. 1. (anlama, antlama v.b.ni) bozma. 2. on/upon -e tecavz etme. f. gazaba getirmek, ileden karmak. f. 1. with -i alamak; into -e alamak. 2. into iine dkmek/aktmak. 3. (ay)iine dklme. 2. demleme, i. 1. iine dkme/aktma; demlemek, demlendirmek. demlendirme. 3. demlenmi iecek (ay/ila). 4. tb. ii, s. 1. ok becerikli, hnerli, maharetli, mahir. 2. usta damara zerketme, iitim. mahirane. mahirane bir ekilde. z. ustalkla, i. ustalk, maharet, hner. s. 1. saf, masum. 2. akyrekli, samimi, candan. s. 1. utandrc, yz kzartc. 2. erefsiz. 3. tannmam. s. 1. iktidara yeni gelen (hkmet). 2. kabaran (deniz). i. kle. i. nankr kimse. f. birinin gzne girmek; birinin gzne girmeye almak. i. nankrlk. i. (karmdaki) madde, malzeme: What are the ingredients in this cake? Bu kekin malzemesi ne? s. ie doru byyen. s. kasksal, kasa ait. anat. kask bezi. f. -de oturmak. s. iinde oturulur, oturmaya elverili. i. (bir yerde) oturan kimse, sakin. i. 1. nefes alma. 2. (sigara duman v.b.ni) iine ekme. f. 1. nefes almak. 2. (sigara duman v.b.ni) iine ekmek. i. (bir eye/birine) zg olma. i., bak. inherence. s. 1. in (bir eye/birine) zg/has. 2. esas, asl, z: inherent rights temel haklar. f. (from) -e (-den) miras kalmak, -e (-den) kalmak, (bir eyin) mirass/vrisi olmak: She inherited it from her grandfather. i. 1. miras, kalt. 2. biyol. kaltm, soyaekim. Ona dedesinden kald. veraset vergisi. s. 1. irsi, kaltsal. 2. miras kalan. i. miras, vris. f. -e ket vurmak. birinin (bir ey yapmasna) ket vurmak.

inhibited inhibition inhospitable inhuman inhumane inhumanity inimical inimitable iniquity initial initially initiate initiate initiation initiative initiator inject injection injudicious injunction injure injured injurious injury injustice ink inkling inkpad inkwell inky inlaid inland inland revenue inland sea inland sea inland waters in-law inlay inlet inmate inn innards innate inner inner city inner resources inner significance inner tube innermost inning

s. duygularn pek da vuramayan. i. 1. ket vurma/vurulma. 2. ruhb. inhibisyon, inhibe etme. s. 1. konukseverlik gstermeyen. 2. yaanmas zor olan (yer/iklim). s. 1. insanlktan km; acmasz, zalimane. 2. ok souk, robot gibi. 3. insana gre yaplmam/olmayan. s. zalim, merhametsiz. i. insaniyetsizlik. s. 1. to -e dman: That village is inimical to strangers. O ky yabanclara dman. 2. esiz. ters den, -e kart; -e zararl: His s. 1. taklit edilemez. 2. to -e plan is inimical to our interests. Onun plan bizim karlarmza i. 1. gnah. 2. ktlk. 3. hakszlk, adaletsizlik. ters dyor. s. bataki, birinci, ilk. i. birinin ad veya soyadnn ba harfi. f. (-ed/--led, --ing/--ling) parafe nce. z. ilkin, bata, balangta, etmek. f. 1. balatmak. 2. into -e altrmak, -i gstermek. 3. into -i trenle yeliekabul edilmi kimse. i. yelie yeni kabul etmek. i. 1. yelie kabul treni. 2. balatma. i. 1. inisiyatif. 2. giriim, teebbs. i. balatan kimse. f. 1. rnga etmek, enjeksiyon yapmak. 2. katmak, vermek. i. enjeksiyon, ine. s. aklszca; akln kullanmayan. i., huk. (birinin bir ey yapmasn/yapmamasn emreden, mahkemece verilen)vermek, (bir uzvu) f. 1. (bir uzva) zarar karar. yaralamak/incitmek/zedelemek. 2. zarar/ziyan vermek: It could s. yaral. injure your reputation. Adna halel getirebilir. s. 1. zararl, dokunur. 2. krc, yerici, aalayc. i. 1. yara; zarar. 2. zarar, ziyan. 3. eza, zg. 4. hakszlk. i. hakszlk, adaletsizlik. i. mrekkep. i. 1. iaret, ipucu. 2. sezi. i. stampa. i. mrekkep hokkas. s. 1. mrekkeplenmi, mrekkepli. 2. zifiri. s. kakma, kakmal, ilemeli. i. lkenin denizden uzak yerleri; lkenin i ksm. s. denizden uzak, i. iinde tahsil edilen i ksmlarda; i ksmlara doru. ng. yurt z. denizden uzakta, vergi. kapal deniz, ideniz. ideniz. i sular. i., k. dili evlilik dolaysyla yakn akraba olan kimse. f. (in.laid) iine kakmak, kakma yapmak. i. 1. kakma ii. 2. dii. dolgu. i. 1. koy, kk krfez. 2. giri, giri yeri. i. 1. hapishanede/akl hastanesinde bulunan kimse. 2. sakin. 3. bakas ile ayn evde oturan kimse. 4. birlikte oturan kimse. i. han, otel. i., o., k. dili i ksmlar, i organlar. s. 1. (bir eyin) temelinde/znde olan. 2. (birinin) tabiatnda/znde olan. 3. 3. gizli, sakl (anlam v.b.). s. 1. i, dahili. 2. i, ruhsal.irsi, kaltsal. 4. fels. doutan olan. ehrin merkezinde yoksullarn oturduu mahalle. manevi kuvvet. derin/gizli anlam. i lastik. s. en ierideki, en iteki. i., beysbol her iki takmdaki oyuncularn birer vuru sras.

innings innkeeper innocence innocent innocent amusement innocuous innovate innovation innovator innuendo innumerable inoculate inoculation inoffensive inoperable inoperative inopportune inordinate inorganic inorganic chemistry inpatient input input data input device input-output inquest inquire inquire after s.o. inquiring inquiry inquisition inquisitive inroad insane insane person insanitary insanity insatiability insatiable insatiableness inscribe inscription inscrutable insect insecticide insectivorous insecure insecurity inseminate insemination

i. 1. kriket bir takmdaki on oyuncunun oyun d edilinceye kadar vuru sralar. 2. sra, nbet. i. hanc, otelci. i. 1. masumluk, susuzluk. 2. saflk. s. 1. masum, susuz. 2. zararsz. 3. saf, safdil. i. 1. masum kimse/ocuk. 2. aptal kimse. zararsz elence. s. zararsz, incitmeyen. f. yenilik karmak, deiiklik yapmak. i. 1. deiiklik yapma; yenilik getirme. 2. yenilik; deiiklik. 3. yeni metot/alet,kimse. i. yenilik yapan yeni ey. i. olumsuz bir ey ima eden sz, ta, kinaye. s. saysz, hesapsz, pek ok. f. alamak. i. 1. a. 2. alama. s. zararsz, incitmeyen. s. 1. ameliyat edilemez. 2. altrlamaz; uygulanamaz. s. ilemeyen, almayan. s. zamansz, mevsimsiz, uygunsuz, srasz. s. 1. ar. 2. dzensiz. s. inorganik. inorganik kimya. i. hastanede yatan hasta. i. 1. (birinden gelen) dnceler/szler. 2. ekon., elek. girdi. 3. bilg. girdi, giri. 4. katma, verme. bilg. girdi, giri verileri. bilg. girdi aygt. s., bilg. girdi-kt, giri-k. i. (resmi) soruturma; (nedeni bilinmeyen lm hakknda adli) soruturma. sormak, ... hakknda bilgi almak istemek. 2. into f. 1. about -i hakknda soruturma/tahkikat yapmak, soruturma yaparak -i birinin hal ve hatrn sormak, birini sormak. aratrmak. 3. (of) (-e) sormak. s. 1. soru sorar gibi (bak/yz ifadesi). 2. renmeye hevesli. i. 1. aratrma. 2. soruturma, tahkikat. I received a lot of inquiries about the new tax law. Yeni vergi yasas hakknda i. sorguya ekme. epey soru soran oldu. make inquiries (about) (hakknda) bilgi s. merakl, bakalar hakknda bilgi edinmeyi seven. edinmeye almak. i., gen. o. akn, baskn. s. 1. akl hastas, deli. 2. delice, anlamsz. deli. s. hijyenik olmayan, sala zararl. i. delilik, cinnet. i. doymazlk, agzllk. s. 1. doymak bilmez, doymaz, kanmaz. 2. agzl, obur. i., bak. insatiability. f. 1. yazmak, kaydetmek. 2. (yazt) yazmak, hakketmek. 3. to/for (bir yapt imzalayarak) -e3. madalya veya para zerindeki i. 1. kitabe, yazt, yaz. 2. ithaf. ithaf etmek. yaz. ne dnd belli olmayan. 2. ne anlama geldii belli s. 1. olmayan. i. bcek. i. bcek ilac. s. bcekil. s. 1. emniyetsiz; tehlikede olan; salam olmayan: He feels insecure here. Burada kendini emniyette hissetmiyor. 2. ruhb. i. 1. emniyetsizlik; tehlikede olma; salam olmama. 2. ruhb. kendine gveni olmayan. kendine gveni2. alamak, telkin etmek. f. 1. dllemek. olmama. i. dlleme.

insensible insensitive inseparable inseparables insert insert insertion inshore inside inside inside inside inside information inside of an hour inside out insider insides insidious insight insignia insignificant insincere insincerity insinuate insinuation insipid insist insistence insistent insofar insofar as insolence insolent insoluble insolvency insolvent insomnia insomniac insomuch insomuch as insomuch that inspect inspection inspector inspiration inspire inst instability install install o.s. in/on

s. 1. hissedilemeyecek kadar ufak. 2. baygn. s. dncesiz, bakalarn dnmeyen. s. ayrlmaz. i. ayrlmaz dostlar. f. 1. (in) (-e) sokmak. 2. (into) (-e) koymak. 3. arasna koymak. i. 1. araya eklenen ey. 2. kitap ortasna eklenen sayfalar. 3. dergi/gazete 2. eklenen ey. 3. bir ilann gazeteye bir kez i. 1. ekleme. arasna konulan ek. konmas.yakn. z. kyya doru. s. kyya i. i, i taraf: the inside of the box kutunun ii. s. i, iteki. z. ieride; ieriye. edat iine, ierisine; iinde, ierisinde: The mouse is hiding inside that piano. Fare o piyanonun iinde saklanyor. ieriden szan haberler. bir saate kadar. tersyz. i. ieriden biri, i yzn bilen kimse. i., k. dili barsaklar; i organlar, i ksmlar. s. 1. sinsi, gizlice frsat kollayan. 2. hain, hilekr. i. anlay, bir eyin i yzn kavrama. i., o. (rtbeyi/makam simgeleyen) iaretler, alametler. s. 1. anlamsz. 2. nemsiz. 3. pek az. 4. ufak. 5. deersiz, demez. s. samimiyetsiz, itenliksiz, ikiyzl. i. samimiyetsizlik, itensizlik. f. (kt bir ey) demek istemek, demeye getirmek, (kt bir eyi) st kapal sylemek: Are you insinuating that i. 1. st kapal (kt) sz. 2. st kapal syleme. shes a liar? O yalanc m demek istiyorsun? s. 1. snk. 2. tatsz, yavan, lezzetsiz. f. (on/upon) (-de) srar etmek, (-de) direnmek, (iin) diretmek, (de) ayak diremek, -i tutturmak: She insisted on buying the red i. srar, ayak direme. dress. Krmz elbiseyi almakta srar etti. He insisted that there s. 1. srar edici, direngen. 2. srarl. be an immediate investigation. Derhal bir soruturma almas z. diretti. iin -dii derecede/kadar. i. kstahlk. s. kstah, terbiyesiz, arsz. s. 1. zlmez, halledilmez (problem v.b.). 2. erimez, znmez. i., huk. aciz hali. s., tic. deme aczine dm; iflas etmi, batkn. i. deme aczine dm kii/irket; mflis kimse, batkn. i. uykusuzluk, uyuyamazlk, uyku yitimi. i. uykusuzluk eken kimse. z. 1. -diine gre, mademki. 2. -dii derecede/kadar. o kadar ki. f. tefti etmek, denetlemek; kontrol etmek, yoklamak. i. tefti, denetleme; kontrol, yoklama. i. mfetti; denetleyici, deneti, denetimci, kontrolr. i. 1. ilham, esin. 2. alama, telkin. f. 1. ilham etmek, esinlemek. 2. (fke, sevgi v.b.ni) uyandrmak.institute, institution. ks. instant, 3. solumak. i. istikrarszlk. f. 1. (bir aygt) (bir yere) takmak; (kalorifer, elektrik v.b.) tesisat demek; (bilgisayar v.b. sistemi) kurmak. 2. (yeni -e oturmak. seilmi/atanm birini) trenle makamna getirmek.

installation installment installment plan instalment instance instant instantaneous instantly instead instep instigate instigation instigator instil instill instillation instinct instinctive instinctively institute institution institutional institutionalise institutionalize instruct instruct a solicitor instruction instructions instructive instructor instrument instrument panel instrumental instrumental music instrumentalist insubordinate insubordination insubstantial insufferable insufficient insufficiently insular insulate insulation insulator insulin insult insult insuperable insurance

i. 1. (bir aygt) (bir yere) takma; (kalorifer, elektrik v.b.) tesisat deme; (bilgisayar blm. i. 1. taksit. 2. ksm, v.b. sistemi) kurma. 2. ask. tesis, kurulu. taksit usul. i., ng., bak. installment. i. 1. rnek. 2. kere, defa. 3. durum. s. 1. ani, hemen olan, derhal olan. 2. acil, ivedi. 3. imdiki. 4. su katlarak hemen hazrlanangelen, ani, enstantane. dakika: at s. hemen/annda meydana (yiyecek/iecek). i. an, this instant bu anda. the instant I came ben gelir gelmez. z. hemen, derhal. z. of -in yerine, -ecek yerde, -eceine: He came here instead. Oraya gideceine buraya i. ayan st ksm, am. geldi./Bakasnn yerine kendisi buraya geldi. f. kkrtmak, tahrik etmek, tevik etmek. i. kkrtma. i. kkrtc. f., ng., bak. instill. f. 1. in/into -e yava yava alamak/telkin etmek. 2. with -i yava alama. i. fikir yava alamak/telkin etmek. i. igd. s. igdsel. z. igdsel olarak. i. 1. kurulu, messese. 2. enstit, okul. 3. bilimsel kurum. f. 1. kurmak, tesis etmek. 2. 2. kurum,tayin etmek. i. 1. yerlemi gelenek. atamak, messese. s. 1. kurulua/kuruma ait. 2. kurumsal. f., ng., bak. institutionalize. f. 1. kurum haline getirmek, kurumlatrmak. 2. det haline getirmek. 3. akl hastanesi, slahevi v.b.ne yerletirmek. f. 1. okutmak, retmek, eitmek. 2. talimat vermek, yol gstermek. tutmak. ng. avukat i. 1. retme, eitim. 2. renim. 3. bilgi; ders. i. direktif, ynerge; aklama. s. retici, eitici. i. 1. retmen, eitmen. 2. asistan; okutman. i. 1. alet. 2. ara. 3. enstrman, alg. 4. huk. belge. 5. belgit, senet. paneli, pano. kontrol s. 1. yararl, etkili. 2. yardmc, arac olan. 3. mz. enstrmantal. enstrmantal mzik. i. alg alan mzisyen. s. asi, itaatsiz, kafa tutan, ba kaldran. i. ba kaldrma. s. 1. aslsz, temelsiz, hayali. 2. zayf; hafif. s. ekilmez, katlanlmaz. s. eksik, yetersiz. z. yetersiz derecede. s. 1. adaya ait, adaya zg. 2. ayrlm, ayr. 3. dar grl. f. izole etmek, yaltmak. insulating tape elek. izole bant, yaltm sargs. i. 1. izolasyon, yaltm. 2. yaltm maddesi. i. izolatr, yaltkan. i. enslin. f. hakaret etmek, aasamak, hor grmek. i. hakaret, onur krma, aasama. s. 1. baa klmaz, yenilemez. 2. geilemez. i., ekon. sigorta.

insurance broker insurance company insurance policy insurance premium insure insurgent insurmountable insurrection int intact intake intake valve intangible integer integral integral calculus integral equation integrate integration integrity intellect intellectual intellectualism intelligence intelligence bureau intelligence quotient intelligence service intelligence test intelligent intelligible intemperate intend intense intensely intensify intensity intensive intensive care intensive care unit intent intention intentional intentionally inter interact interaction intercede intercellular intercept intercession

sigorta simsar. sigorta irketi. sigorta poliesi. sigorta primi. f. 1. against -e kar sigorta etmek; sigorta olmak. 2. emin olmak;ba kaldran, kafa etmek:i.I isyanc, asi. s. asi, salamak, temin tutan. called the hotel to insure that I had a reservation. Rezervasyonumun yapldndan emin olmak s. yenilmez, geilemez, baa klmaz, stesinden gelinemez. iin otele telefon ettim. My investments insure that I have i. isyan, ayaklanma. sufficient income. Yatrmlarm bana yeteri kadar gelir salar. ks. intelligence, interest, interior, interjection, internal, international, interval, intransitive. s. bozulmam, dokunulmam, el srlmemi; salam, eksiksiz. i. 1. (yemek) yeme. 2. ng. (bir kurulua/camiaya) yeni girenler. oto. emme supab/valf. s. 1. fiziksel varl olmayan, elle tutulamaz, dokunulamaz. 2. kavranamaz. i., mat. tamsay. s. 1. bir btnn ayrlmaz bir paras olan. 2. paralardan oluan. i., mat. integral. integral hesab/kalkls. integral denklemi. f. 1. tamamlamak, btnlemek. 2. with ile birletirmek. 3. into -e1. btnleme, birleme, integrasyon, entegrasyon. 2. mat. i. katmak: He integrated the letters into his book. Mektuplar kitabna katt. integrasyon. drstlk. 2. btnlk. i. 1. doruluk, i. 1. akl, zihin, idrak, anlk, entelekt, intelekt. 2. akl sahibi. s. 1. zihinsel, entelektel, akla ait. 2. entelektel, aydn. 3. yksek anlklk, entelektalizm, intelektalizm. i., fels. zek sahibi. i. entelektel, aydn. i. 1. akl, zek, anlay. 2. zek sahibi. 3. haber; bilgi. 4. istihbarat. brosu. istihbarat zek blm. istihbarat tekilat. zek testi. s. akll, zeki, anlayl. s. anlalr. s. 1. takn, ar. 2. sert, frtnal, bozuk (hava). 3. sert, iddetli (sz). f. 1. kastetmek, demek istemek: Thats not what she intended to 1. iddetli, kuvvetli, keskin, hararetli. 2. gergin. 3. ciddi olan s. say. Demek istedii o deil. 2. niyetinde olmak, niyetlenmek; kararl olmak: I dont intend to speak to him ever again. Onunla (kimse). z. 1. iddetle. 2. youn bir ekilde. bir daha konumamakta kararlym. 3. tasarlamak, planlamak: f. iddetlendirmek, a summer house in Kalkan. Kalkanda bir He intends to build younlatrmak; iddetlenmek, younlamak: iddet. 2. younluk. yazlk yapmayThe storm is intensifying. Frtna iddetleniyor. i. 1. keskinlik, tasarlyor. They intensified their search for the lost child. Kayp ocuu s. 1. iddetli. 2. youn. bulmak iin aramalarn younlatrdlar. tb. youn bakm. tb. youn bakm servisi. i. ama, maksat, niyet. s. i. 1. niyet, ama, maksat: His intention is to help you. Amac size yardm etmek. He has nobile yaplan, isteyerek yaplan. s. kastl, kasti, maksatl, bile intention of coming. Gelmek niyetinde deil. 2. anlam, mana: Thats not the intention of the z. kasten, bile bile, isteyerek, mahsus. poem. iirin anlam yle deil. 3. kast. f. (--red, --ring) gmmek, defnetmek. f. birbirini etkilemek. i. 1. birbirini etkileme, etkileim. 2. kim., fiz. interaksiyon, etkileim. f. araya girmek, araclk etmek. s., biyol. hcreleraras, gzeleraras. f. yolunu kesip durdurmak, yolunu kesip yakalamak. i. araya girme, araclk.

intercessor interchange interchangeable interconnect interconnecting rooms interconnection intercontinental intercourse interdependence interdependent interdict interdict interest interesting interface interfere interference interim interior interior decoration interior decorator interject interjection interlace interlock interlope interloper interlude intermarriage intermediary intermediate interment intermezzo interminable intermission intermittent intermittent current intermittent fever intermittently intern intern internal internal affairs internal combustion engine internal inflection internal medicine internal migration internal organs internal revenue internal structure

i. arac, arabulucu. f. deitirmek, dei toku etmek. i. deitirme, dei toku etme. s. birbiriyle deitirilebilir. f. birbirine balamak. birbirine alan odalar. i. 1. birbirine bal olma. 2. elek. interkoneksiyon. s. ktalararas. i. 1. grme, konuma; iliki. 2. cinsel iliki. i. karlkl dayanma. s. birbirine bal olan. i. yasak. f. yasaklamak, menetmek. i. 1. in -e ilgi, merak. 2. hisse, pay. 3. kar. 4. kr, kazan. 5. faiz. f. 1. ilgilendirmek. 2. merakn uyandrmak. s. ilgin, enteresan. i. 1. arayzey. 2. bilg. arabirim. f. 1. in -e karmak, -e burnunu sokmak, -e mdahale etmek. 2. with karma, mdahale. 2. atma. 3. engel. 4. radyo parazit. i. 1. ile atmak. 3. with -i engellemek. i. aralk, ara, fasla. s. geici. s. ierideki, i, dahili. i. 1. i, dahil. 2. i yerler, i ksm. imimarlk. imimar. f. arada (sz) sylemek. i. 1. nlem. 2. arada syleme. f. 1. birbirine dolanmak; birbirine dolamak. 2. birbirine gemek; birbirine geirmek. 3. birbirine kenetlemek; birbirine interlaced f. birbirine balamak, with -e yer yer serpitirmek: He his writings with aphorisms. Yazlarna yer yer zdeyiler balanmak, birbirine kenetlenmek. f. bakasnn iine karmak. serpitirdi. i. bakasnn iine burnunu sokan kimse. i. 1. ara dnem. 2. tiy., sin., konser ara, antrakt. 3. tiy. ara oyunu. i. 1. eitli aileler/milletler arasnda evlenme. 2. yakn akrabalar arasnda bulunan, araclk eden. i. arac, arabulucu. s. arada evlenme. s. ortadaki, aradaki, orta. i. (ly) gmme, defnetme. i., mz. intermezzo. s. sonsuz, bitmez tkenmez. i. 1. sin., tiy., konser ara, antrakt. 2. futbol ara, haftaym. 3. voleybol, basketbol ara, mola. s. kesik kesik, aralkl. elek. kesikli akm. tb. belirli aralklarla gelen ate. z. kesik kesik, aralkl olarak. f. 1. enterne etmek, gzaltna almak. 2. (bir gemiyi bir limanda) hapsetmek. i. 1. staj yapan tp rencisi, intern. 2. staj yapan kimse. s. 1. i, dahili. 2. iilir (ila). 3. iten. iileri. i yakml motor. dilb. ibkn. tb. dahiliye. ig. i organlar. devlet geliri. i bnye, i yap.

international international law international law internationalism internationalist interpenetrate interplay interpolate interpolation interpose interpret interpret s.t. strictly interpretation interpreter interracial interrelated interrelation interrogate interrogation interrogative interrogative pronoun interrogator interrupt interruption intersect intersection intersperse interspersion interstate intertwine interuniversity interval intervene intervention interview interweave intestinal intestine intimacy intimate intimate intimately intimation intimidate intimidation into into the bargain intolerable intolerance intolerant

s. uluslararas, milletleraras, enternasyonal. uluslararas hukuk. uluslararas hukuk. i. enternasyonalizm, uluslararasclk. i. enternasyonalist, uluslararasc. f. 1. tamamen iine gemek, nfuz etmek. 2. birbirinin iine gemek. etkileme. i. karlkl f. 1. yazya szck/cmle ekleyerek asl metni deitirmek. 2. iki ey arasnaszck/cmle ekleyerek asl metni deitirme. 2. i. 1. yazya baka bir ey sokmak. metne eyin arasna koymak. 2. araya 3. araya f. 1. iki eklenmi szck/cmle, eklenti. girmek. bir ey sokma. 4. mat. interpolasyon. f. 1. yorumlamak. 2. evirmek, tercme etmek. 3. evirmenlik yapmak.tam yazld/sylendii gibi yorumlamak, hayal gcn bir eyi kullanarak (bir eye) baka bir anlam yklemeye kalkmamak. i. yorum, aklama. i. 1. yorumcu. 2. evirmen, tercman. s. rklararas. s. birbiriyle ilgili. i. karlkl iliki. f. 1. sorguya ekmek. 2. soru sormak. i. 1. sorguya ekme. 2. soru sorma. s. sorulu, soru ifade eden. i. soru zamiri; soru szc. soru zamiri. i. 1. sorgu yargc. 2. soru soran kimse. f. 1. yarda kesmek. 2. engellemek. 3. (birinin) szn kesmek. i. ara, kesinti, kesilme. f. 1. kesimek. 2. katetmek, kesmek, ikiye blmek. i. 1. kesime. 2. kavak. 3. geom. arakesit. f. arasna serpmek, kartrmak. i. serpitirme. s., A.B.D. eyaletleraras. i., A.B.D. eyaletler arasndan geen otoyol. f. 1. birbirine sarlmak, birbirine gemek. 2. with -e sarmak, -e dolamak. s. niversiteleraras. i. 1. aralk, ara. 2. sre. 3. mz. iki ses arasndaki perde fark, enterval. f. 1. araya girmek. 2. in -e karmak. i. 1. araclk. 2. karma. i. 1. grme, mlakat. 2. rportaj. f. 1. ile grme/mlakat yapmak. 2. ile rportaj yapmak. beraber dokumak. 2. birbirine f. (in.ter.wove, in.ter.wo.ven) 1. kartrmak. s. barsaklara ait. i., anat. barsak. i. samimilik, samimiyet. s. 1. samimi, ok yakn (arkada). 2. ok yakn, sk: There is an intimate relationship between love and hate. Ak ve nefret f. st kapal sylemek, ima etmek, imlemek, tlatmak. arasnda ok yakn bir iliki var. 3. derin, ayrntl (bilgi). 4. zel, z. 1. itenlikle, samimiyetle. 2. ok yakndan: Hes a distant mahrem. i. 1. samimi arkada. 2. srda. relative; I dont know him intimately. O uzak bir akraba; i. st kapal syleme, ima. kendisini yakndan tanmyorum. The two subjects are f. gzn korkutmak, sindirmek, yldrmak; gzda vermek. intimately related. ki konu birbiriyle yakndan ilgili. 3. i. gzn korkutma,iyi: She is intimatelygzda verme. derinlemesine, ok yldrma, sindirme; familiar with Bachs music. Bachn mziini edat iine; ieri; -e, -ye. derinlemesine biliyor. stelik, caba. s. ekilmez, dayanlmaz. i. hogrszlk. s. of -e kar hogrsz.

intonation intoxicant intoxicate intoxication intractable intramuscular intransigence intransigent intransitive intransitive verb intrauterine device intravenous intrepid intricate intrigue intrigue intrinsic intrinsical intrinsically introduce introduction introductory introspection introspectionism introspectionist introspectionistic introspective introvert intrude intruder intrusion intrusive intuition intuitionism intuitionist intuitionistic intuitive intuitive knowledge intuitively inundate invade invader invalid invalid invalidate invaluable invariable invariably invasion invective

i. 1. ses tonunun ykselip alalma ekli, tonlanma, titremleme. 2. sarho edici. i. sarho eden madde. s. mz. entonasyon, tontm. f. 1. sarho etmek. 2. mest etmek. 3. tb. zehirlemek. i. 1. sarholuk. 2. mest olma. 3. tb. zehirlenme. s. 1. inat, serke, yola getirilemeyen. 2. kolay kontrol edilemeyen. s. kasii. i. uzlamazlk. s. uzlamaz, uzlamas olanaksz. s., dilb. geisiz, nesnesiz (fiil). geisiz fiil. tb. spiral. s. damarii. s. ylmaz, korkusuz, cesur. s. kark, aprak, giriik, girift. f. 1. merakn uyandrmak, ilgisini ekmek; artmak. 2. entrika evirmek, dalavere evirmek. 3. gizlice sevimek. i. 1. entrika, hile. 2. gizli ak maceras. s. asl, esas, kendine zg. s., bak. intrinsic. z. aslnda, znde. f. 1. to ile tantrmak: She introduced him to her mother. Onu annesiyle tantrd. 2. to -itakdim. 3. balang, introduces i. 1. tantm. 2. tantrma, tantmak: This book giri, nsz. preschool children to biology. Bu kitap okulncesi ocuklarna s. 1. tantc. 2. balang ile ilgili. biyolojiyi tantyor. 3. ortaya koymak, ileri srmek, ne srmek: i. igzlem, iebak. new evidence in support of my thesis. Im about to introduce Tezimi desteklemek iin yeni kantlar ortaya koymak zereyim. i. iebaklk. 4. s. iebak. i., into -e sunmak: The bill was introduced into the Grand National Assembly. Yasa tasars Byk Millet Meclisine sunuldu. s. iebak. bir eyi) -e (ilk olarak) getirmek, -e tantmak: He 5. into (soyut s. igzlemsel. introduced double-entry accounting into that firm. O firmaya ift kayt defterkimse. yntemini o tantt. 6. into (somut bir eyi) -e i. iednk tutma (ilk olarak) getirmek/gtrmek: The English introduced rabbits f. 1. zorla ieriye sokmak; zorla girmek. 2. istenilmeyen bir yere into Australia. Avustralyaya tavan ilk olarak ngilizler getirdi. izinsiz ve davetsiz girmek. i. 1. zorla giren kimse. 2. davetsiz misafir. the needle into the 7. into iine sokmak: The nurse introduced vein with girme. 2. Hemire davetsiz girme. i. 1. zorla difficulty. izinsiz veineyi damara sokmakta zorland. s. 1. zorla giren. 2. izinsiz ve davetsiz giren. i. sezgi, sezi, ie doma. i., fels. sezgicilik. i., s., fels. sezgici. s., fels. sezgici. s. sezgiyle anlalan/renilen, sezgisel. sezgiyle edinilen bilgi. z. sezgiyle. f. 1. su basmak, sel basmak. 2. garketmek. f. 1. saldrmak, hcum etmek. 2. istila etmek. i. istilac. s. 1. hasta. 2. yatalak. 3. sakat. s. geersiz, hkmsz. f. geersizletirmek, hkmsz klmak. s. ok deerli, paha biilmez. s. deimeyen, deimez, sabit kalan. z. 1. deimeyerek. 2. ayn ekilde. 3. her zaman. i. istila, saldr, akn. i. ar hakaret, svp sayma, kfr.

inveigh invent invention inventive inventor inventory inverse inversion invert invertebrate inverted inverted commas inverted commas invest investigate investigation investigator investment investor inveterate invidious invigorate invincible inviolable inviolate invisibility invisible invisibleness invitation invite invite s.o. in inviting invoice invoke involuntary involve involvement invulnerable inward inward inwards iodic iodine iodisation iodise iodised iodization iodize iodized ion

f. against -i iddetle eletirmek; -i paylamak. f. 1. icat etmek, yaratmak. 2. uydurmak. i. bulu, icat. s. yaratc. i. icat eden, yaratc. i. 1. envanter. 2. deftere kaytl eya, demirba. s. ters, aksi. i., mat. ters sonu. i. 1. ters dnme, altst olma. 2. tersine dnm ey. 3. ters evirme. 4. mz. tersine al, etmek. 2. dilb., mz. srasn f. 1. tersine evirmek, tersyz enversiyon. deitirmek. s. omurgasz. i. omurgasz hayvan. s. 1. tersine evrilmi, tersyz edilmi. 2. dilb., mz. sras deitirilmi. ng. trnak iaretleri. ng. trnak iaretleri, trnaklar. f. 1. in -e (para) yatrmak. 2. in (bir proje iin) (para/emek/zaman) harcamak. 3. with (bir makama) getirmek. f. 1. hakknda tahkikat/soruturma yapmak: The detective was 4. with (sorumluluk, yetki v.b.ni) vermek. 5. (with) (belirli bir) investigating the murder. Dedektif cinayet hakknda tahkikat i. 1. tahkikat, soruturma. 2. aratrma, inceleme. hava vermek:aratrmak, incelemek: he says with authority. yapyordu. 2. His voice invests what They were investigating i. 1. dedektif. 2. aratrc. bir hava veriyor. 6. ask. kuatmak, Sesiproblem. Problemi aratryorlard. the sylediklerine otoriter muhasara etmek. i. 1. yatrm, envestisman. 2. (sorumluluk, yetki v.b.ni) verme. i. yatrmc. s. 1. kklemi, yerlemi. 2. mzmin; dkn, tiryaki. s. 1. kskandrc. 2. haksz. 3. tiksindirici. f. canlandrmak, glendirmek. s. yenilmez. s. 1. dokunulmaz. 2. bozulamaz, inenemez. s. bozulmam, inenmemi. i. grnmezlik. s. 1. grlmez, grnmez, gzle seilemez. 2. abuk kestirilemez. 3. mal. resmi hesaplarda gzkmeyen. i., bak. invisibility. i. 1. davet, ar. 2. davetiye. f. 1. davet etmek, armak: He invited only his close friends to the exhibit. Sergiye birini ieriye davet etmek. birini buyur etmek, sadece en yakn arkadalarn davet etti. 2. rica etmek: He invited me to apply for the job. e bavurmam s. ekici, cazip, ho; davetkr. rica etti. 3. davet etmek, yol amak: Carelessness invites i. fatura. f. faturasn karmak. yol aar. i., k. dili davet. criticism. Dikkatsizlik eletiriye f. 1. (yardm, koruma v.b.ni) istemek. 2. (Allaha) yakarmak, yalvarmak. 3. (ruh) armak. 4. bavurmak: He invoked his s. 1. gayriihtiyari, istemeyerek yaplan, istemsiz. 2. ruhb. diplomatic immunity. Diplomatik dokunulmazlna bavurdu. istensiz, iraded, gayriiradi. f. 1. gerektirmek, istemek: Expertise involves practice. Ustalk He invoked Plato in defense of his thesis. Tezini savunmak iin pratik ister. 2. 2. karma, bulama.bulatrmak, -e sokmak: Don i. 1. ilgi, iliki. in -e kartrmak, -e 3. k. dili ak ilikisi. Eflatuna bavurdu. t involve me in your illegal activities. Beni yasad ilerinize s. 1. zarar grmekten veya yaralanmaktan tamamen korunmu. bulatrmayn. 3. iermek, kapsamak: This problem involves 2. 1. ieride bulunan,geirilmez (yer). 3. gayet salam: His s. fethedilemez; ele i. 2. ruhsal, manevi. i. i ksm. other problems. Bu sorun baka sorunlar ieriyor. position in the firm is invulnerable. Firmadaki yeri gayet z. 1. ieriye doru. 2. fikir veya ruhun derinliine doru, ie salam. doru. inward 2. z., bak. s. iyotlu. i. iyot. i., ng., bak. iodization. f., ng., bak. iodize. s., ng., bak. iodized. i. iyotlama. f. iyotlamak. s. iyotlu, iyotlanm. i. iyon.

ionic ionisation ionise ionization ionize ionosphere iota irascible irate ire iridescent iris irk irksome iron iron foundry iron gray iron out ironic ironical ironing ironing board ironmonger ironwork ironworks irony irony of fate irrational irrationalism irrationally irreconcilable irrecoverable irredeemable irrefutable irregular irrelevant irremediable irreparable irreplaceable irrepressible irreproachable irresistible irresolute irresolvable irrespective irresponsibility irresponsible irretrievable irreverence irreverent

s. iyonik. i., ng., bak. ionization. f., ng., bak. ionize. i. iyonlama, iyonlanma. f. iyonlatrmak; iyonlamak. i. iyonyuvar. i. zerre, nebze: Theres not an iota of truth in it. Onda zerre kadar gereklik yok.sinirli, huysuz. s. abuk fkelenen, s. fkeli, hiddetli, kzgn. i. fke, hiddet, kzgnlk. s. yanardner. i. 1. anat. iris. 2. bot. ssen, iris, Iris. f. 1. bktrmak, usandrmak. 2. cann skmak, sinirlendirmek. s. can skc, bktrc, usandrc. i. 1. demir. 2. t. 3. maden ulu golf sopas. s. 1. demir, demirden yaplm. 2. demir gibi. f. tlemek. dkmhane, demirhane. demirkr. 1. tleyerek (buruukluklar) gidermek. 2. (prz, sorun v.b. ni) gidermek. s. inceden inceye alay eden, alayl, ironik. s., bak. ironic. i. 1. tleme: Have you done the ironing? amarlar tledin mi? tahtas/masas. t 2. tlenecek amarlar: Shes got a lot of ironing to do. ok t ii var. 3. tlenmi/tl amarlar. i., ng. nalbur. i. (bir eye ait) demir ksmlar, demirler. i. demirhane. i. 1. ironi, istihza. 2. insana alay gibi gelen bir tesadf. kaderin cilvesi. s. 1. aklsz, mantksz. 2. akld, usd, irrasyonel. i., fels. usdclk, irrasyonalizm. z. mantkszca. s. uzlatrlamaz, bartrlamaz. i. 1. uzlamaz kimse. 2. o. uyumayan fikirler.2. geri alnamaz. s. 1. dzeltilemez. s. 1. kurtulamaz. 2. paraya evrilemez. 3. bedeli denerek kurtarlamaz. 4. aresiz. gtrmez, rtlemez. s. aksi iddia edilemez, su s. 1. dzensiz, kuralsz. 2. yolsuz, usulsz. 3. arpk, dz olmayan. 4. babozuk (asker). 5. dilb. kurald. s. konu d; to ile ilgisi olmayan. s. 1. aresiz. 2. tedavisi olanaksz. s. onarlamaz, tamir olunamaz; onulmaz, aresiz. s. yeri doldurulamaz. s. 1. bastrlamayan, frenlenemeyen, nne geilemeyen. 2. zaptolunmaz, gemlenmez. s. kusur bulunamaz, aleyhinde sylenecek bir ey olmayan, kusursuz. s. kar konulmaz, dayanlmaz, ok ekici. s. kararsz, ikircimli, mtereddit. s. zlemez. s. of -e bakmakszn. i. sorumsuzluk. s. sorumsuz. s. 1. bir daha ele gemez. 2. telafi edilemez. i. saygszlk. s. saygsz.

irreversible irrevocable irrigate irrigation irritable irritant irritate irritating irritation is island islander isle islet isn`t isobar isolate isolated isolation isomer isomeric isomerism isomorph isomorphic isomorphism isosceles isosceles triangle isotherm isotope issue issue of shares isthmus it it`d it`ll it`s italic italicise italicize itch itch mite itchy item itemise itemize itinerant itinerary its itself ivory

s. 1. ters evrilemez. 2. deitirilemez, geri alnamaz. 3. kim., fiz. tersinmez. s. geri alnamaz, deimez, deitirilemez. f. 1. (topra) sulamak. 2. tb. ykamak, lavaj yapmak. i. 1. (topra) sulama. 2. tb. ykama, lavaj. s. abuk kzan, sinirli. s. 1. sinirlendirici. 2. tahri edici. i. 1. tahri edici ey. 2. sinirlendirici ey. f. 1. sinirlendirmek. 2. tahri etmek. s. 1. sinirlendirici. 2. tahri edici. i. 1. kzgnlk, fke. 2. tahri, kandrma. bak. be. i. ada. i. adal. i. ada. i. adack. ks. is not. i. izobar, ebasn. f. 1. yalnz brakmak, izole etmek. 2. ayrmak; tecrit etmek. 3. mahsur brakmak. 4. kim.bana kalm; tek. 3. tek tk: isolated s. 1. tenha. 2. yalnz, tek ayrmak. instances of cholera tek tk kolera vakalar. 4.etme. 3. kalan. i. 1.tenhalk; yalnzlk. 2. yalnz brakma, izole mahsur ayrma; tecrit etme. 4. kim. ayrma. i., kim. izomer. s. izomerik. i. izomerizm. i. izomorf, ebiim. s. izomorfik, ebiimli. i. izomorfizm, ebiimlilik. s. ikizkenar. geom. ikizkenar gen. i. izoterm, escak. i. izotop, yerde. f. 1. yaymlama, yaym, basm. 2. konu. 3. sorun, mesele. 4. sonu,senedi ihrac. nsha. 6. boalma yeri. 7. boalma, k. hisse netice. 5. say, 8. datm. 9. huk. ocuklar, fru. 10. mal. piyasaya srme, i., cor. kstak, berzah. emisyon. zam. o; onu; ona. i. (oyunlarda) ebe. ks. 1. it had. 2. it would. ks. it will. ks. 1. it is. 2. it has. s. italik. i., gen. o. italik. f., ng., bak. italicize. f. italik harflerle basmak. f. kanmak, kama istei duymak. i. 1. kant, kanma. 2. arzu, istek. uyuzbcei. s. 1. insan kandran, teni dalayan (kuma/giysi). 2. kanan, kants olan. i. 1. para, kalem, adet. 2. madde, fkra. 3. gazet. haber. 4. hesapta tek itemize. f., ng., bak. rakam. f. ayrntlaryla yazmak. s. dolaan, gezgin, seyyar. i. gezginci, seyyar kimse. i. 1. yol. 2. seyahat program. 3. yolcu rehberi. s. 1. yola ait. 2. yolculukla (itin zam. onun ilgili. iyelik hali). zam. kendi, kendisi. i. 1. fildii. 2. fildii rengi.

ivory tower ivy J, j jab jabber jack jackal jackass jackboot jackdaw jacket jackknife jack-of-all-trades jackpot jade jade jaded Jaffa Jaffa orange jag jagged jaguar jail jailbird jailbreak jailer jailhouse jaloppy jalopy jam jam jam on the brakes jam session jam session Jamaica Jamaican jamb jamboree jam-packed Jan jangle janissary janitor janizary January Jap Japan Japanese Japanese cedar Japanese maple

fildii kule. i., bot. duvarsarma, aasarma, sarmak, hedera. i. J, ngiliz alfabesinin onuncu harfi. f. (--bed, --bing) 1. drtmek, itmek. 2. saplamak. i. 1. drtme. 2. saplama. 3. ng., k. dili ine, ine yoluyla verilen ila. f. 1. abuk abuk konumak. 2. anlalmayacak ekilde konumak. i. 1. oto. kriko, kaldrc. 2. adam; kyl. 3. gemici. 4. bocurgat. 5. zool. akal,bacak, aureus. (baz oyunlarda) top. 7. argo para. i., isk. olan, Canis vale. 6. 8. elek. priz. 9. den. cvadra sanca. 10. erkek eek. 11. erkek i. 1. erkek eek. 2. ahmak adam, eek herif, marsvan eei. tavan. 12. o. be ta oyunu. f. up 1. kriko ile kaldrmak. 2. i. 1. kaba kuvvet. 2. kaba kuvvet kullanan kimse, zorba. f. bocurgatla kaldrmak. 3. bir kimseye grevini hatrlatmak. kaba kuvvetle bakasn boyun emeye zorlamak. s. kaba i., zool. kkkarga, ccekarga, Corvus monedula. kuvvete dayanan. i. 1. ceket. 2. miz. 3. mak. silindir ceketi. o. jack.knives (cknayvz) i. byk ak. i. elinden her i gelen kimse, on parmanda on marifet olan kimse. i., isk. pot, ortada biriken para. i. yeim. i. 1. hafifmerep kadn. 2. yal ve ie yaramaz at, dldl. f. ok yormak. yorgun, bitkin. 2. isteksiz, bkkn. s. 1. ok i. yafa, yafa portakal. yafa, yafa portakal. i. 1. viraj, keskin dn. 2. di, sivri u. f. (--ged, --ging) di di etmek, entikli, sivri ulu. s. dili, entmek. i. jaguar, jagar. i. hapishane, mahpushane. f. hapse atmak, hapsetmek. i., k. dili 1. mahkm, mahpus. 2. (vaktiyle hapis yatm) sabkal. i. firar, hapishaneden kama. i. gardiyan. i. hapishane, mahpushane. i., argo, bak. jalopy. i., argo klstr otomobil, dldl. f. (--med, --ming) 1. tkmak, sktrmak. 2. hncahn doldurmak; tkmak: marmelat. i. reel, They are going to jam all of us into that small room. Hepimizi o kk odaya tkacaklar. 3. skmak, kilitlenmek, frene kuvvetle basvermek. kenetlenmek; sktrmak, kilitlemek, kenetlemek: The paper cazclarn bir araya gelip doatan Kt caz mzii. keeps jamming between the rollers.ald ha bire merdanelerin arasna skyor. I jammed my finger in the door. Parmam cazclarn bir araya gelip doatan ald caz mzii. kapya sktrdm. 4. radyo parazit yapmak, yayn bozmak. i. 1. i. Jamaika. tkanklk, skklk. 2. kalabalk, izdiham, ylma. 3. skma, i. Jamaikal.kenetlenme. 4.Jamaikaya zg. 2. Jamaikal. kilitlenme, s. 1. Jamaika, k. dili zor durum. 5. radyo parazit. i. kap veya pencerenin dik yan veya kenar pervaz. i., argo cmb, elenti, grgr. s. dopdolu, hncahn dolu, tklm tklm. ks. January. f. 1. ahenksiz ses karmak. 2. kavga etmek, ekimek. i. 1. ahenksiz ses. 2. grlt. i. yenieri. i. kapc; odac. i., bak. janissary. i. ocak ay. ks. Japan, Japanese. i. Japonya. i. 1. (o. Jap.a.nese) Japon. 2. Japonca. s. 1. Japon. 2. Japonca. bot. kriptomerya, Cryptomeria japonica. bot. japonakaaac, Acer palmatum.

Japanese persimmon Japanese plum Japanese quince japonica jar jar jargon jasmine jaundice jaundiced jaunt jauntily jaunty Java Javan Javanese javelin javelin throw jaw jawbone jawbreaker jay jaywalk jaywalker jazz jazz band jazz up jealous jealously jealousy jean jeep jeer jell jello jelly jellybean jellyfish jeopardise jeopardize jeopardy jerboa jerk jerk jerk off jerk out jerkily jerky jerry jerry-built

bot. trabzonhurmas, Diospyros kaki. bot. maltaerii, yenidnya, Prunus salicina. bot. japonayvas, Chaenomeles lagenaria. i., bot. japonayvas, Chaenomeles lagenaria. f. (--red, --ring) 1. kulak trmalayc bir ses karmak. 2. zangrdatmak; zangrdamak. 3. (with) (-e) ters dmek, (ile) i. kavanoz. atmak. 4. on/upon sinirlendirmek. 5. sarsmak; sarslmak. i. 1. i. 1. anlalmaz dil. 2. meslek argosu. 3. zel dil. sarsnt; ok. 2. zangrt. i., bot. yasemin, Jasminum. i. 1. tb. sarlk. 2. honutsuzluk; karamsarlk; dmanlk; kskanlk; nyarg. 2. honutsuz; karamsar; dmanca; s. 1. sarlk olmu. kskanlk dolu; nyargl. f. gezmek. i. gezinti. z. kaygszca, ftursuzca. s. 1. neeli, en, kaygsz. 2. gsterili, k. i. Cava. i. Caval. s., bak. Javanese. i. 1. (o. Jav.a.nese) Caval. 2. Cavaca. s. 1. Cava, Cavaya zg. 2. Cavaca. 3. Caval. i. cirit. cirit atma, cirit. i. 1. ene. 2. o. az. 3. argo ene alma, laflama. f., argo 1. ene almak, laflamak. argo tehditle bask yapmak. i., anat. enekemii. f., 2. drlanmak. i., k. dili 1. ok sert akide ekeri. 2. sylenii zor szck. i., zool. alakarga, kestanekargas, Garrulus glandarius. f., k. dili (yaya) yaya geidi olmayan bir yerde kardan karya gemek; (yaya) kurallarna uymadan geenkardan karya i. caddeyi trafik trafik kurallarna uymadan kimse. gemek. i., s. caz. cazbant. argo canlandrmak, hareketlendirmek. s. kskan. z. kskanlkla. i. kskanlk. i. cin kuma. --s i. cin, cin pantolon; blucin. i. cip. f. (at) bararak/kahkahalar atarak (ile) alay etmek. i. alayl bar/kahkaha. f. 1. donmak, peltelemek. 2. k. dili biimlenmek, belirginlemek. i. (meyve tadnda, pelteye benzeyen) jle. i. 1. (reel veya marmelada benzeyen) jle. 2. ng., bak. jello. f. pelteletirmek; peltelemek.bir eker. i. ii jleli fasulye biiminde i. 1. denizanas, medz. 2. k. dili kararsz kimse. f., ng., bak. jeopardize. f. tehlikeye atmak, tehlikeye sokmak. i. 1. tehlike, nazik durum. 2. huk. yarglanan sann cezaya arplma olasl. i., zool. crboa, lfaresi, lsan, Dipus. i. 1. iddetli ve ani eki. 2. silkinme; silkme. 3. bzlme, burkulma. 4. k. ve iddetle ekmek. 2. silkip atmak. 3. frlatmak. f. 1. birdenbire dili pis/aalk herif. 4. sarsla sarsla gitmek. argo otuz bir ekmek, abaza ekmek, mastrbasyon yapmak. kesik kesik ve hzl sylemek. z. sarsntlarla, sarsarak. s. 1. sarsntl. 2. spazmodik. 3. argo aptal, salak. i., ng., k. dili lazmlk, oturak. s. kt malzemeyle yaplm.

jersey Jerusalem Jerusalem artichoke Jerusalem artichoke jessamine jest jester Jesus Jesus! jet jet jet lag jet plane jet propulsion jet setter jet-black jet-propelled jettison jetton jetty Jew jewel jeweled jeweler jewelled jeweller jewellery jewelry jewelry store Jewish jib jibe jiff jiffy jiggered jiggery-pokery jiggle jigsaw jigsaw puzzle jihad jilt jimmy jimsonweed jingle jinks jinni jinx jitters jittery jiujitsu

i. 1. jarse. 2. ng. kazak, sveter, pulover. i. Kuds. yerelmas. yerelmas. i., bot., bak. jasmine. i. aka, latife, alay. f. latife etmek, aka sylemek; aka etmek. i. soytar, maskara. i. Hz. sa. nlem Allah Allah! s. simsiyah, kapkara. f. (--ted, --ting) 1. fkrtmak; fkrmak. 2. jetle yolculuk yapmak. i.uak yolculuundan sonra) zaman farkndan doan (uzun bir 1. jet. 2. fkrma. 3. fskye. uyku dzensizlii, yorgunluk v.b. jet ua, jet, tepkili uak. tepkili altrma, jetli sr. jet sosyeteden bir kimse. s. simsiyah. s. 1. tepkili (uak). 2. jet gibi hzl. 3. enerjik, hareketli. f. (tehlike annda gemiyi hafifletmek iin) (yk) denize atmak. i. jeton. i. 1. dalgakran, mendirek. 2. kgir iskele. i., s. Musevi, Yahudi. i. 1. deerli ta, cevher, mcevher. 2. cep saatinin iindeki ta. 3. deerli tala/talarla ssl. s. deerli kimse/ey. f. (--ed/--led, --ing/--ling) deerli talarla sslemek. i. kuyumcu, mcevherci. s., ng., bak. jeweled. i., ng., bak. jeweler. i., ng., bak. jewelry. i. mcevherat, mcevher. kuyumcu dkkn. s. Musevi, Yahudi. i., den. flok yelkeni. f. (--bed, --bing) ng. (at) (-e) kar gelmek, itiraz etmek; (bir ile seren veya yelkeni rzgr ynnde f. 1. den. bumba eyi yapmaktan) ekinmek; (bir ey hakknda) tereddde kaplmak. giderken kavano etmek. 2. with k. dili -e uymak, ile uyumak. i., bak. jiffy. i., k. dili an, lahza. s. i., ng., k. dili katakulli, oyun, hile. f. salnmak, dingildemek, rgalanmak; sallamak. i. 1. titreme. 2. hafif sallant. i. motorlu oyma testeresi. kesilmi paralar birletirerek oynanan resim-bilmece. i. cihat. f. (sevgilisini) terketmek. i. sevgilisini terkeden kz. i. (hrszlarn kulland) ufak levye. f. (hrszlarn kulland) ufak levye ile eytanelmas. i. tatula, amak. i. 1. ngrt; ngrt; krt. 2. (tekerleme gibi) ksa iir. 3. tekerlemeli ark. f. ngrdatmak; ngrdatmak; krdatmak. i. i. cin. i., argo uursuz ey/kimse, uursuzluk. f. uursuzluk getirmek. i., k. dili the ar sinirlilik. s., k. dili ok sinirli. i., bak. jujitsu.

job job work jobber jobless jockey jockey jockey for position jockstrap jocular jocularity jocularly jog jog s.o.s memory jogging joggle join join battle join battle join hands join up joiner joinery joint joint joint account joint account joint creditors joint debtors joint heir joint owner joint surety jointed jointly joist joke joker jokingly jolly jolly a place up jolly s.o. along jolly s.o. into jolly s.o. out of jolly well jolt jonquil Jordan Jordanian josh jostle jot

i. i, grev, vazife, memuriyet. gtr i. i. 1. toptanc, toptan mal satan tccar, toptan datmc. 2. para bana alan ii. s. isiz. i. cokey. f. dalavere ile kandrmak. (bir yarta) daha avantajl bir yere gemeye almak. i. suspansuvar. s. 1. akal, aka yollu. 2. akac. i. akaclk. z. aka olarak. f. (--ged, --ging) 1. itmek, sarsmak, drtmek. 2. yava komak, jogging yapmak. i. 1. iin ipucu vererek) birinin belleini (bir eyi hatrlatmak drtme. 2. yava koma. canlandrmak. i. yava koma, jogging. f. 1. hafife sarsmak, yavaa sallamak; hafife sarslmak/sallanmak. 2. geme ile tutturmak. i. 1.3. birletirmek; f. 1. (kulp, parti v.b.ne) katlmak. 2. bulumak. birden drtme, sallama. 2. sarsnt. 3. geme. k. dili bitimek. 6. in -de birlemek. 4.balamak. balanmak. 5. arpmaya balamak; yer almak, -e katlmak. i. 1. bitime noktas. 2. birleme; savaa girimek. bitime. el ele tutumak. k. dili 1. asker yazlmak. 2. ye yazlmak. i. 1. birok dernee/gruba ye olan kimse; birok yere ye olma merakls. 2. ng. doramac; marangoz. i., ng. doramaclk; marangozluk. i. 1. anat. eklem, mafsal. 2. ek. 3. ek yeri. 4. kasap. byk et paras. 5. bot. bitimi. boum. 6. argo gece kulb; bar; s. 1. birlemi; dm, 2. ortak, mterek. lokanta. 7. argo afyon ekilen veya kumar oynanan batakhane. tic. mterek hesap. 8. argo esrarl sigara. f. 1. bititirmek, eklemek, raptetmek. 2. mterek hesap. ek veya oynak yeri yapmak. 3. (eti) oynak yerlerinden ayrmak. mteselsil alacakllar. mteselsil borlular. mirasta ortak. mlkiyette/tasarrufta ortak; payda. joint-stock company tic. anonim irket. mteselsil kefil. s. eklemli, mafsall. z. ortaklaa, birlikte. i. kiri; putrel. i. aka, latife, nkte. f. aka yapmak, aka etmek. i. 1. akac kimse. 2. isk. joker. z. aka ederek, akayla. s. 1. en, neeli. 2. nee verici. 3. ng., k. dili ho, gzel. z., ng., k. dili baya, gerekten: This is sevimli bir havaBu baya iyi! bir yeri neelendirmek; bir yere jolly good! ng. vermek. Jolly good! ok iyi!/Aferin! f., ng. birini tatl szlerle tevik etmek. tatl szlerle birini (bir eye) ikna etmek. tatl szlerle birini (bir eyden) vazgeirmek. Bir sz pekitirmek iin kullanlr: Hell jolly well have to. Yapmaktan baka aresi yok. f. 1. sarsmak; sarslmak. 2. akna evirmek, oke etmek. i. 1. sarsma, sarsnt. 2. ok. i., bot. fulya, zerrin, Narcissus jonquilla. i. rdn. i. rdnl. s. 1. rdn, rdne zg. 2. rdnl. f., k. dili taklmak, aka etmek, alay etmek. f. itip kakmak, itelemek, drtklemek. i. itip kakma. f. (--ted, --ting) down yazmak, not etmek. i. zerre, nebze: I won t change a jot of it! Bir noktasn bile deitirmem! Dont you miss a jot or a tittle! En ufak bir noktay karma!

joule journal journalism journalist journey journeyman jovial joviality jovialness jowl joy joyful joyfully joyous joyride joystick JP Jr jubilant jubilation jubilee Judaism Judas Judas tree Judeo-German Judeo-Spanish judge judge by externals judgement judgment Judgment Day judicial judiciary judicious judo judoist jug juggle juggle the books juggler Jugoslav Jugoslavia Jugoslavian Jugoslavic jugular jugular vein juice juiceless juicy jujitsu

i., fiz. jul. i. 1. gnlk, gnce. 2. dergi; gazete. 3. den. seyir defteri. 4. tic. gnlk defter, i. gazetecilik. yevmiye defteri. i. gazeteci. i. yolculuk, gezi, seyahat, sefer, yol. f. yolculuk etmek. o. jour.ney.men (crnimn) i. ustaba. s. en, neeli. i. enlik, nee. i., bak. joviality. i. ene kemii, alt ene. i. sevin, keyif, haz, nee. s. sevinli, sevindirici, neeli, neeyle dolu. z. neeyle. s. sevinli, keyifli, neeli. i. otomobil gezintisi; alnt araba ile gezme. i. 1. uakta manevra kolu. 2. bilg. kumanda kolu. ks. Justice of the Peace. ks. Junior. s. sevinli, cokun. i. cokulu sevin, coku. i. 1. herhangi bir olayn ellinci yldnm. 2. evlilikte altn yl. 3. jbile. i. 1. Musevilik, Musevi dini. 2. Musevi olma, Musevilik. 3. Musevi lemi. i. bot. erguvanaac, erguvan, Cercis siliquastrum. i., s., bak. Yiddish. i., s. Yahudi spanyolcas. i. 1. yarg, hkim. 2. hakem. 3. bilirkii. f. 1. yarglamak. 2. hakemlik etmek. 3. hkm vermek; hkmetmek. 4. tahmin grne dayanarak hkme varmak. etmek. i., bak. judgment. i. hkm, karar, yarg. kyamet gn. s. adli, hukuki, trel. s. adli, hukuki; yarglama ile ilgili. i. 1. adliye. 2. yarglar. s. akllca, tedbirli, sagrl, mantkl. i. judo. i. judocu. i. 1. testi. 2. ng. (kulplu) srahi. 3. argo hapishane, kodes. f. 1. hokkabazlk yapmak. 2. el abukluu ile marifet yapmak. 3. hile yapmak. 4. aldatmak. i. 1. hokkabazlk. 2. hile. aldatmak iin hesap defterlerini kartrp hazrlamak. i. 1. hokkabaz, jonglr. 2. hilekr kimse. i., s., bak. Yugoslav. i., bak. Yugoslavia. i., s., bak. Yugoslavian. s., bak. Yugoslavic. s. boyuna ait. ahdamar. i. 1. zsu. 2. sebze/meyve/et suyu. 3. argo cereyan, elektrik. 4. argo benzin. 5. argo kuru. s. z/suyu olmayan,kuvvet, enerji. s. 1. zl, sulu. 2. k. dili herkesin merak ettii (ayrntlar); herkesin merak ettii ayrntlarla dolu. i., spor jiujitsu.

jujube jukebox Jul July jumble jumble sale jumbo jump jump jump a train jump around jump at jump at a conclusion jump down s.o.s throat jump down s.o.s throat jump for joy jump on s.o. jump ones bail jump out of jump out of ones skin jump out of the frying pan into the fire jump over jump rope jump seat jump ship jump the gun jump the gun jump the queue jump the track jump the track jump to conclusions jump to ones feet jump up and down jump/get on the bandwagon jump/skip bail jumper jumper jump-start jumpy Jun junction junction box juncture June June bug Juneberry jungle junior junior college junior high school

i., bot. hnnap, ide. i. para ile plak alan otomatik pikap. ks. July. i. temmuz. i. 1. dzensiz karm; karmakark ey; karklk, dzensizlik. 2. ng. dini/hayrsever bir kurum yararna satlmak zere eya ng. dini/hayrsever bir kurum yararna yaplan kullanlm biriktirilen kullanlm eya. 3. ng. dini/hayrsever bir kurum sat. byk, kocaman. s. ok yararna yaplan kullanlm eya sat. f. dzensiz bir ekilde i. 1. atlama, srama. karmak/kartrmak. 2. (parayla ilgili bir miktarda) ani ykselme, frlama. f. 1. atlamak, sramak, zplamak; sratmak, zplatmak, frlatmak, atlatmak. 2. zerinden atlamak. 3. (fiyat) frlamak. trene atlamak. hoplayp zplamak. (frsattan) hemen faydalanmaya bakmak; (teklifi/daveti) hemen kabul etmek. vermek. acele hkm k. dili birini halamak/azarlamak. k. dili birini sert bir ekilde azarlamak, birini halamak, birine sapartay vermek. sevinmek. gbek atmak, ok birini terslemek, birine kmak. kefalet altndayken durumaya gelmemek. (bir yerden) (dar) atlamak. k. dili hayretle yerinden sramak; d kopmak, d patlamak, yrei yamurdan kap nearly jumped out of my skin! dm k. dili azna gelmek: I doluya tutulmak. koptu!/Yreim azma geldi! -in stnden atlamak, -den atlamak. ip atlamak. oto. straponten. (tayfa) gemiyi haber vermeden terketmek. balanmas gereken zamandan nce balamak. k. dili 1. vaktinden evvel davranmak. 2. iaret verilmeden balamak. yokken srada bekleyenlerin nne gemek. ng. hakk 3. (yarta) hatal k yapmak. (tren) hattan kmak. (tren) raydan kmak. her eyi bilmeden/yeterince dnmeden hemen bir sonuca/karara varmak. ayaa frlamak. hoplayp zplamak. jumping-off place 1. dnyann br ucu. 2. balama noktas, balangbir eyleme katlmak. k. dili bakalarnn yapt yeri/noktas. k. dili (kefaletle tahliye edilen sank) hazr bulunmas gereken durumaya gelmemek. i. 1. atlayan kimse. 2. delgi. 3. elek. geici olarak kullanlan balant teli. i. 1. bluz/kazak zerine giyilen kolsuz elbise. 2. ocuklara giydirilen pantolonlu ceket, tulum. 3. ng. (kadn iin) kazak, f. aks bitmi motorun aksnden baka bir motorun aksne sveter, pulover. telsinirli, sinirleri gergin, diken stnde. s. balayarak (aks bitmi olann motorunu) altrmak. ks. June, Junior. i. 1. bitime, birleme. 2. birleme yeri, kavak. 3. d.y. makas. elek. buat, kutu. i. 1. bitime, balant. 2. oynak yeri. 3. diki yeri. 4. nemli an. 5. aralk, zaman. i. haziran. zool. haziranbcei, Phyllopertha. i., bot. kayaarmudu, Amelanchier canadensis. i. cengel, cangl. s. 1. yaa kk. 2. kdemce aa, ast. 3. iki kiiden kk olan. 4. b.h. kk (Babasylasnf retim programn adna niversitenin birinci ve ikinci ayn ad tayan kimsenin eklenir.). 5. spor gen. i. 1. yaa kk kimse. 2. mevki veya uygulayan lisesenelik okul. 8. ve 9. snflar kapsayan ortaokul. ilkokul ile iki arasndaki 7., kdemce kk olan kimse. 3. lise veya niversitede sondan bir nceki snf rencisi.

juniper junk junk junk food junk heap junk mail junkie junkman junkyard junta Jupiter jurisdiction jurisprudence jurist juror jury just just Just a sec! just about just like just my luck just now just so just so just the same just the same just then just there Just think! just to spite Just try and catch me! just under the wire Just what the fuck do you mean? justice justice of the peace justice of the peace justification justify justly jut jute juvenile juvenile court juvenile delinquency juvenile delinquent juvenile delinquent juxtapose juxtaposition k

i. ard. i. in yelkenlisi. i. 1. atlacak eyalar; hurdalar: That cars a piece of junk. O arabann hurdas deeri az olan yiyecek. argo uyuturucu tad gzel, besin km. 2. tapon mal. 3. maddeler; uyuturucu; eroin: Get off that junk! O zkkm brak argo hurdas km araba. artk! f., k. dili pe atmak. reklam olarak gelen posta. i., argo ke, uyuturucu bamls; eroinman. o. junk.men (c^ngkmn) i. eskici; hurdac. i. hurda deposu, hurdalk. i. cunta. i., gkb. Jpiter, Erendiz. i. 1. huk. yarg hakk, yarglama hakk. 2. yetki. 3. hkmet, hkmetin nfuz dairesi. i. hukuk ilmi, hukuk. i. hukuk ilmi uzman; hukuku. i. jri yesi. i. 1. jri, yargclar kurulu. 2. jri, seiciler kurulu, seici kurul. s. 1. adaletli, adil. 2. hakl, yerinde, doru. z. 1. tam: just across from us tam karmzda. just at that spot tam o noktada. just in time tam vaktinde. Thats just what Ive k. dili Bir saniye! been looking for. O tam aradm ey. 2. hemen, imdi, biraz 1. -mek zere: I was just about to leave. Tam kmak nce: She has just arrived. imdi geldi. I was just going out the zereydim.Fehmi looks just like his father. Fehmi tpk babasna ayn, tpk: 2. hemen hemen: Were just about finished. Hemen door when the telephone rang. Tam kapdan kyordum ki hemen bitirdik. Sheslike Behzat, isnt it? every play you can acted in just about O tam benziyor. Thatsancak, yalnz, sadece: There are Behzata bir telefon ald. 3. just just two new tam benim ansma. thinkdeil mi? hemen bildiin her oyunda rol ald. ey, of. Hemen students this year. Bu sene ancak iki yeni renci Biraz4. anca, 1. imdi. 2. biraz nce: They were here just now. var. nce ancak, zorla, glkle, gbela: From that window you can just buradaydlar. bir halde: She keeps her house just so. Evini ok 1. okbit of the Galata Tower. O pencereden Galata kulesinin see a dzenli muntazam tutuyor. 2. ok dikkatli bir ekilde: is just yourethe belirli bir ekilde/bir sisteme gre Her house When within with azck bir ksmn anca grebilirsin. dzenlenmi. them you have to behave just so. Onlarla kalyor. city limits. buna ramen. snrlar ayn. beraberken ok 1. yine de, Evi anca ehrin2. tpatpiinde dikkatli davranman lazm. 3. artyla: Go where you will, just so 1. gene de, here by six. Nereye gitmek istersen git, ancak her you get backyine de: She described the apartments condition, but just the same Iowould like to see it for myself. Dairenin halkrda altda burada ol. tam o srada; tam anda. durumu hakknda bilgi verdi ama yine de kendim grmek tam orada. istiyorum. Thanks just the same. Gene de teekkr ederim. 2. Bir dn!/Dnsene!: Just think! This time No, it looks just tpk eskisi gibi: Has the town changed? tomorrow well be in Tibet!Hes doing this just tosaattethem. Onlaraeskisibunu theinat: Dnsene! Yarn bu mi? Hayr, tpk inat gibi -e same. Kasaba deiti spite Tibetde olacaz! gzkyor. yakala bakalm! yapyor. k. dili Haydi, k. dili son anda, ucu ucuna. Ne demek istiyorsun be? i. 1. adalet, hak. 2. hakllk, yerindelik, doruluk. sulh hkimi. sulh hkimi. i. 1. hakl karma/kma. 2. hakl neden, gereke. 3. matb., bilg. metnin sa kenarn hizalama. f. 1. dorulamak, hakl karmak. 2. susuzluunu kantlamak, temize karmak. 3. matb., bilg. metnin sa kenarn hizalamak. z. 1. adaletle, adil bir ekilde. 2. hakl olarak. f. (--ted, --ting) 1. out knt yapmak, kk olmak. 2. kmak, uzanmak. i. jt, muhliye. s. 1. gen; genlie zg. 2. olgunlamam, ocuksu. i. gen; ocuk. mahkemesi. ocuk ocuun su ilemesi. ocuk sulu. sulu ocuk. f. birbirine yakn koymak; yanyana koymak. i. 1. birbirine yakn koyma; yanyana koyma. 2. birbirine yakn bulunma/bulundurma; yanyana bulunma/bulundurulma. ks. kilogram, karat; elek. capacity.

K, k Kaaba kale kaleidoscope Kampuchea Kampuchean kangaroo kaput karat karate Karelia Karelian karyokinesis Kashmir Kashmiri Kashmirian Kazak Kazakh Kazakhstan Kazakstan keel keel over keelage keen keenly keenness keep keep keep a civil tongue in ones head keep a close watch on keep a journal keep a low profile keep a low profile keep a secret keep a secret keep a stiff upper lip keep a stiff upper lip keep a straight face keep abreast of keep account of keep an account of keep an ear to the ground keep an eye on keep an eye out for keep away keep back Keep back! keep bankers hours keep company with keep count

i. K, ngiliz alfabesinin on birinci harfi. i. Kbe. i. karalahana. i. iek drbn, kaleydoskop. i. Kampuya, Kamboya, Kambo. i. 1. Kampuyal, Kamboyal, Kambolu. 2. Kampua, Kamboa. s. 1. Kampuya, Kampuyaya zg. 2. Kampua. i., zool. kanguru, Macropodidae. 3. Kampuyal. s., argo mahvolmu. i. ayar, altn ayar. i. karate. i. Karelya. i. 1. Karelyal. 2. Karelyaca. s. 1. Karelya, Karelyaya zg. 2. Karelyaca. 3. Karelyal. i., biyol. karyokinez, mitoz. i. Kemir. i., s. Kemirli. s. 1. Kemir, Kemire zg. 2. Kemirli. i. Kemirli. i., s., bak. Kazakh. i., s. 1. Kazak. 2. Kazaka. i. Kazakistan. i., bak. Kazakhstan. i. gemi omurgas, karina. f. alabora etmek. 1. alabora olmak. 2. birden devrilip dmek. i. liman resmi. s. 1. keskin, sivri. 2. ac. 3. sert, iddetli, keskin. 4. kuvvetli, youn. 5. keskin (gz/zek). 6. gz ak, zeki. 7. ng., k. dili ok z. 1. iddetle. 2. evkle. hevesli. 8. kyasya (rekabet). 9. doymak bilmez (itah). i. 1. keskinlik. 2. iddet. 3. dknlk, merak. 4. zek, aklllk. f. (kept) 1. tutmak:.Itll keep you warm. Seni scak tutar. She keeps a diary. himaye. tutuyor. He keeps the books. Defter i. 1. geim. 2. Gnlk 3. ikale. tutuyor. 2. tutmak, saklamak. 3. (dkkn) sahibi olmak, k. dili terbiyeli bir ekilde konumak: Ill thank you to keep a iletmek. 4. (hayvan) beslemek. civil tongue in your head!tutmak. -i sk bir gzetim altnda Terbiyeni takn! gnlk tutmak. k. dili dikkati ekmemeye almak, sivri olmamaya almak, gze gze arpmamaya almak. k. dilibatmamaya almak. sr saklamak. sr saklamak. cesaretini kaybetmemek, metin olmak. k. dili ikyet etmeden soukkanllkla karlamak; metanet gstermek. k. dili hi glmemek, ciddiyetini korumak, istifini bozmamak. 1. (son gelimeler hakknda) bilgi sahibi olmak, (son gelimelerden) haberdar olmak. 2. ile atba (beraber) gitmek. -i aklnda tutmak. -in kaydn tutmak, -i kaydetmek, -i not etmek. kula kirite olmak, kula tetikte olmak. -e gz kulak olmak, gz -in stnde olmak. (bir ey iin) gz kulak olmak. uzak durmak. saklamak, gizlemek. Uzak dur! k. dili 1. gnde pek az saat ak olmak. 2. gnde pek az saat almak. ile arkadalk etmek. (of) -in saysn tutmak.

keep dark keep early hours keep fit keep going keep good time keep house keep in keep in mind keep in view keep in with keep it up keep o.s. aloof from keep off keep on keep ones balance keep ones balance keep ones counsel keep ones distance from keep ones end up keep ones eyes open/peeled/skinned keep ones eyes peeled keep ones figure keep ones head keep ones mouth shut keep ones nose to the grindstone nose to the keep ones grindstone keep ones own counsel keep ones promise keep ones promise/word keep ones seat keep ones shirt on keep ones temper keep ones trap shut keep ones wits about one. How about ...? keep ones word keep order keep out keep out of mischief keep out of sight Keep out! keep pace with keep s.o. advised of keep s.o. at a distance keep s.o. at arms length keep s.o. at arms length keep s.o. away keep s.o. company keep s.o. down keep s.o. engaged keep s.o. from doing s.t.

saklamak, sr vermemek. eve erken dnmek; erken yatmak. formunu korumak. 1. devam etmek. 2. ilerlemek. 3. srdrmek, devam ettirmek. (saat) her zaman zaman doru gstermek: My watch keeps good time. Kol saatim zaman hep doru gsterir. ev idare etmek. 1. ieride kalmak. 2. ieride alkoymak, saklamak. aklda tutmak, unutmamak. 1. gzden kaybetmemek; gzden uzak tutmamak. 2. gz nnde tutmak. ile dost kalmak. srdrmek, devam etmek. kendini -den uzak tutmak. 1. -i yaklatrmamak, -i uzak tutmak. 2. -den uzak kalmak. devam etmek. dengesini korumak. kendine hkim olmak, dengesini kaybetmemek. sr saklamak. -den uzak durmak, ile arasna mesafe koymak. kendine den grevi yerine getirmek; kendine den pay demek. gzn amak, gzn drt amak, tetikte olmak. tetikte olmak. vcut hatlarn korumak. kendine hkim olmak. k. dili azn sk tutmak, enesini tutmak. k. dili durmadan almak. durup dinlenmeden almak. fikirlerini kendine saklamak. szn tutmak. szn yerine getirmek, szn tutmak, sznden dnmemek. 1. oturduu yerden kalkmamak. 2. parlamentodaki yerini korumak.sinirlenmemek, patlamamak. 2. sabrszlanmamak. 3. k. dili 1. telaa kaplmamak. fkesini yenmek; itidalini muhafaza etmek. fkeye kaplmamak; k. dili enesini tutmak, gagasn ksmak. 1. -e ne dersin/dersiniz?: How about a game of tennis? Tenis oynamaya ne dersin? 2. -den ne haber? How about etin? What szn tutmak. s he doing? etinden ne haber? Ne yapyor? 3. -e/-i ne disiplini korumak. yapacaz/yapmalyz? How about that damp basement? O 1. dnda kalmak. 2. darda brakmak. rutubetli bodruma ne yapacaz? 4. ... hakknda/iin ne dnyorsun/dnyorsunuz?: How about Ayes plan? Aye yaramazlktan kanmak. nin grnmemek, hi gzkmemek. hi plan hakknda ne dnyorsun? 1. Girilmez. 2. Yaklama! -e ayak uydurmak. birini -den haberdar etmek, birini (bir konuda) bilgilendirmek. well-advised s. tedbirli, akll. birine souk davranmak. (biriyle samimi olmamak iin) ona ok mesafeli davranmak. birini pek yaklatrmamak, birinin samimi olmasna izin vermemek. tutmak. birini uzak birine refakat etmek, birini yalnz brakmamak. birinin ilerlemesine mni olmak/ket vurmak. birini megul etmek. birini bir ey yapmaktan alkoymak.

keep s.o. guessing keep s.o. under surveillance keep s.o. waiting keep s.o. waiting keep s.o./s.t. in sight keep s.t. a secret from s.o. keep s.t. from s.o. keep s.t. in perspective keep s.t. under wraps keep s.t. under ones hat keep s.t. under ones hat keep score keep silent keep step with keep tabs on/keep a tab on keep the accounts keep the ball rolling keep the lid on keep the peace keep time keep time keep to keep to the straight and narrow keep touch with keep track of keep track of keep up keep up with keep up with the times keep watch keep/hold s.o./an animal at bay keep/stay in the background keeper keeping keepsake keg kelp Kelt Keltic ken kennel Kenya Kenyan kept kerb kerbstone kerchief kerfuffle kermes kermes mineral

birini doru drst haberdar etmemek. birini srekli olarak gizlice izlemek. birini bekletmek. birini bekletmek. (izlerken) gzn/gzlerini birinden/bir eyden ayrmamak. bir eyi birinden saklamak. birinden bir haberi saklamak/gizlemek. bir eye bir btn olarak bakmak, bir eyi bir btnsellik iinde eledili bir eyi gizli tutmak. k. almak. bir eyi gizli tutmak. k. dili bir eyi gizli tutmak. (puan) saymak. susmak, sessiz kalmak. -e ayak uydurmak. -i takip etmek, -i izlemek; -i gzetlemek. hesap tutmak, defter tutmak. iyi bir ii srdrmek. k. dili 1. -i gizli tutmak, -i gizlemek. 2. (rndan kmamas iin) -i denetim altnda tutmak. huk. sulhu bozmamak. tempo tutmak. 1. tempo tutmak. 2. spor (bir yar, ma v.b.nde) zaman tutmak. kalmak. her zaman zaman doru gstermek. -e bal 3. (saat) k. dili doru yoldan ayrlmamak, ahlakl bir ekilde yaamak. ile ilikiyi srdrmek. -i izlemek, -i takip etmek. 1. (bir eyi) aklnda tutmak. 2. (bir eye) dikkat etmek, (bir eyi) takip etmek. 2. yksek tutmak. 1. devam etmek; (birinin) izini kaybetmemek: You ought to keep track of whats going on. Neler olup bittiine dikkat 1. ile ayn hzda/tempoda gitmek, -e ayak uydurmak. 2. etmelisin. (aa/zamana) kalmamak, aa ayak uydurmak. an gerisinde ayak uydurmak. 3. -i takip etmek, -i izleyerek bilgi sahibi olmak. 4. ile ak atmak, ile yarmak, -den geri bekilik etmek, nbet tutmak/beklemek. kalmamak. birini/bir hayvan korkutarak yaklap zarar vermesini nlemek, birini/bir hayvan sindirmek. gstermemek. arka planda kalmak, kendini i. 1. beki. 2. gardiyan. 3. bakc. i. 1. tutma, koruma. 2. geim, geimini salama. 3. himaye. 4. uyum. i. yadigr, anda, anmalk, hatra. i. kk f, varil. i. esmer suyosunu, varek. i., bak. Celt. i., s., bak. Celtic. f. (--ned, --ning) sko. bilmek, anlamak, tanmak. i. 1. gr alan; gr as. 2. 2. kpek yetitirilen yer. --s i., o. kpek i. 1. kpek kulbesi. bilgi alan. yetitirilen yer. i. Kenya. i. Kenyal. s. 1. Kenya, Kenyaya zg. 2. Kenyal. f., bak. keep. i., ng. (yol kenarndaki) bordr, bordr talar. i., ng. bordr ta. i. 1. barts, earp. 2. boyun atks. 3. mendil. i., ng., k. dili amata; grlt patrt; tela. i. krmz. madenkrmz, krmz madeni.

kermes oak kernel kerosene kerosene lamp kettle kettledrum key key key position key ring key up key word keyboard keyhole keynote keynote address keystone kg khaki khakis Khyber kibla kiblah kick kick kick a goal kick around kick ass kick at kick back kick off kick over the traces kick s.o. out kick the bucket kick the habit kick up a row/fuss kick up a row/make a row kick up ones heels kick up ones heels kickback kicker kickoff kid kid brother kid sister kiddie kiddy kid-glove kid-gloved kidnap

krmzmeesi. i. 1. tahl tanesi. 2. ekirdek ii. 3. i. 4. z, cevher, esas, ruh. i. gazya, gaz. gaz lambas. i. 1. aydanlk. 2. gm. i., mz. timbal. i. 1. anahtar. 2. kurgu, zemberek kurgusu. 3. zm yolu. 4. cevap anahtar,2. to -e gre ayarlamak, -e uygun duruma f. 1. kilitlemek. ifre cetveli. 5. (klavyede) tu. 6. mz. anahtar. 7. ses perdesi. s. ba, ana, akort etmek. getirmek, -e yetkili mevki. en nemli. nemli yer; uydurmak. 3. anahtar halkas. 1. heyecanlandrmak, coturmak. 2. mz. perdesini ykseltmek. (szlkte/ansiklopedide) madde, madde ba szck. i. klavye. i. anahtar delii. i. 1. mz. ana nota. 2. temel dnce, ilke, dayanak. toplanty a konumas. i. 1. anahtar ta, kilit ta. 2. temel ta, ana ilke, temel. ks. keg(s), kilogram(s). s., i. (koyu) bej. i. 1. (koyu) bej pantolon. 2. (koyu) bej niforma. i. Hayber. i., bak. qibla. i., bak. qibla. f. 1. tekmelemek, tekme atmak; ifte atmak. 2. (silah) geri tepmek, seirdim yapmak. 3. k. dili kar (ikide) kuvvet, sertlik; i. 1. tekme. 2. k. dili kar gelme. 3. argo durmak. 4. tekmeleyerek kovmak. kamlama etkisi: This drinks got a kick (uyuturucu gol atmak. topa vurup maddenin) to it. Bu iki baya sert. 4. argo heyecan, zevk, keyif: Thats a k. dili 1. ktye kullanmak. 2. ihmal etmek. 3. diyar diyar real kick! Byk bir zevk o! 5. argo kuvvet, enerji, eviklik, dolamak. 4. dnp tanmak. k. dili bazlarna dnyann ka geri tepme, seirdim. 8. topa evk. 6. argo merak, heves. 7.bucak olduunu gstermek. vurma. vurmak. tekme 1. (tfek) geri tepmek. 2. argo rvet vermek. 1. futbol oyuna balamak. 2. argo nallar dikmek, mortoyu ekmek, lmek. koparmak. k. dili dizginleri birini kap dar etmek; birini iten karmak. argo nallar dikmek, mortoyu ekmek, lmek. k. dili uyuturucu bamllndan/sigara tiryakiliinden kurtulmak. karmak, hr karmak. k. dili kavga kyameti koparmak, ngar karmak. elenmek, hoa vakit geirmek. kendini zevke vermek, elenceye dalmak. i., argo rvet, komisyon. i. 1. vuran ey/kimse. 2. k. dili ikyeti, yaknan kimse. 3. argo konuyu/tartmay etkileyecek gizli2. k. dili balama. i. 1. futbol oyuna balama vuruu. nokta. i. 1. olak, kei yavrusu. 2. k. dili ocuk. f. (--ded, --ding) 1. k. dili taklmak, iletmek, dalga gemek. 2. olak dourmak. k. dili ufak erkek karde. k. dili ufak kz karde. i., k. dili, bak. kiddy. i., k. dili ocuk. s. fazla nazik. s., bak. kid-glove. f. (--ped/--ed, --ping/--ing) (fidye iin) (birini) karmak.

kidney kidney bean kidney machine kill kill off kill the fatted calf kill the goose that lays the golden egg kill time kill two birds with one stone killer killing kiln kiln-dry kilo kilocalory kilocycle kilogram kilogram-force kilogramme kilogram-meter kilohertz kilojoule kiloliter kilolitre kilometer kilometre kilowatt kilt kin kind kind kindergarten kindhearted kindle kindly kindness kindred kinetic kinetic art kinetic energy kinetics king king orange kingdom kingfisher kingpin king-size king-sized kink kinky

i. bbrek. bir tr barbunya fasulyesi, barbunya. bbrek makinesi, diyaliz makinesi. f. 1. ldrmek, katletmek. 2. mahvetmek, yok etmek. 3. argo ok gldrmek, glmekten geirmek. 4. etkisiz hale getirmek. hepsini ldrmek, kltan ldrmek. 5. (zaman) boa geirmek, ldrmek. 6. veto etmek, k. dili byk bir karlama treni hazrlamak. reddetmek. i. 1. ldrme. 2. avda ldrlm hayvan, av. k. dili altn yumurtlayan kaz kesmek. zaman ldrmek. bir tala iki ku vurmak, iki ii birden grmek. i. 1. ldren ey/kimse. 2. argo ok ekici kimse. i. 1. ldrme, katil. 2. vurgun (av). 3. k. dili vurgun, byk kazan. s. 1. oca, frn. k. dili ok komik. 3. yorucu, ypratc. i. tula/kire ldrc. 2. f. ocakta kurutmak. i. kilo, kilogram. i. kilokalori. i. kilosikl. i. kilogram, kilo. i., fiz. kilogramkuvvet. i., ng., bak. kilogram. i., fiz. kilogrammetre. i., fiz. kilohertz. i., fiz. kilojul. i. kilolitre. i., ng., bak. kiloliter. i. kilometre. i., ng., bak. kilometer. i. kilovat. i. fistan, sko erkeklerinin giydii eteklik. i. (o. kin) akraba. i. eit, cins, tr, nevi. s. iyi, iyiliksever, iyiliki; sevecen; merhametli. i. anaokulu. s. iyi kalpli. f. 1. tututurmak, yakmak; tutumak, yanmak, ate almak. 2. uyandrmak; uyanmak. kindling (wood) ra.iyiliksever; sevecen; s. 1. iyi niyetli, iyilikten kaynaklanan. 2. iyi, merhametli. z. 1. iyi; mfik/merhametli bir ekilde. 2. ltfen: i. 1. iyilik, iyilikseverlik, iyilikilik; sevecenlik; merhametlilik. 2. Will you kindly open the door? Kapy ltfen aar msnz? iyilik, ltuf. akrabalar. 2. soy. 3. akrabalk. s. akraba olan; i. 1. akraba, birbirine benzer; ayn soydan; ayn trden. s. kinetik. kinetik sanat. kinetik enerji. i., fiz., kim. kinetik, hzbilim. i. 1. kral. 2. bata olan kimse. 3. bir konuda en usta kimse. 4. isk. papaz. 5. satran ah. king, kink. i. 1. krallk. 2. biyol. lem. i. yalapkn, iskelekuu. i., k. dili en nfuzlu kii, en nemli kii; kilit noktasnda bulunan kimse. olaandan daha byk; ok byk. s., k. dili s., k. dili, bak. king-size. i. 1. halat, tel veya ipin dolamas. 2. garip fikir, kapris. s. 1. kvrck (sa). 2. dolak, kark. 3. ng., k. dili seksle ilgili garip eilimleri/fikirleri olan.

kinship kiosk kip kipper Kirghiz Kirghizia Kirghizistan Kirgiz Kirgizia Kirgizistan kiss kiss and be friends kiss away the hurt kiss the dust kit kitchen kitchen cabinet kitchen garden kitchen sink kitchen sink kitchenette kite kitten kitty kittycat kiwi kiwifruit kleptomania kleptomaniac klutz km knack knackered knapsack knave knead knee knee joint knee-deep knee-high knee-high to a grasshopper knee-jerk kneel knell knelt knew knickerbockers knickers knickknack knife

i. 1. akrabalk, yaknlk. 2. birbirine benzerlik. i. 1. ng. kulbe: newspaper kiosk gazete kulbesi. telephone kiosk telefon kulbesi. 2. (parkta bulunan ve byk yatt) i., ng., k. dili 1. (birinin kald) yer/ev/oda; (birinin bir kameriyeye benzeyen) pavyon. ng., k. dili (down) (on) (bir yere) yatak. 2. uyku. f. tuzlayp ttslemek/kurutmak. i. iroz. f. (bal) (--ped, --ping) yatp uyumak; (bir yerde) yatp uyumak. i. 1. (o. Kir.ghiz) Krgz. 2. Krgzca. s. 1. Krgz. 2. Krgzca. i., tar. Krgzistan. i., bak. Kyrgyzstan. i., s., bak. Kirghiz. i., bak. Kirghizia. i., bak. Kirghizistan. f. 1. pmek; pmek. 2. hafife dokunmak. i. 1. p, pck, buse. 2. hafif temas. 3. eker, ekerleme. barmak. ary pckle geirmek. 1. boyun emek, malup olmak. 2. vurulup lmek. i. 1. (belirli bir i iin kullanlan) malzeme/alet takm: first-aid kit ilkyardm antas. 2. monte edilmemi takm. i. mutfak. mutfak dolab. sebze bahesi. eviye, bulak teknesi. eviye. i. ufak mutfak. i. 1. uurtma. 2. zool. aylak. i. 1. yavru kedi, enik, encik. 2. tavan yavrusu. i. pisi, pisipisi, kedi. i., bak. kitty. i. 1. zool. kivi. 2. bot. kivi. i. kivi (meyve). i. kleptomani. i. kleptoman. i., argo saloz, dangalak. ks. kilometer(s). i. 1. ustalk, marifet, hner. 2. ustalkl i. s., ng., k. dili bitkin, hoaf gibi, ok yorgun. i. srt antas. i. 1. hilekr kimse. 2. isk. bacak, vale, olan. f. 1. yourmak. 2. masaj yapmak. i. diz. diz eklemi. s. diz boyu derinliinde. s. dize kadar ykselen, diz boyunda. k. dili ok ksa boylu. s. dnmeden yaplan, tepke olarak yaplan. f. (knelt/--ed) 1. diz kmek. 2. diz st oturmak. 3. diz bkp selamlamak. i. 1. matem an. 2. lm haberi, kara haber. 3. herhangi bir eyin yok olaca haberi. f., bak. kneel. f., bak. know. i., o. diz altndan bzgl bol pantolon, golf pantolonu. i. 1. golf pantolonu. 2. ng. kadn klotu. i. biblo, ss eyas. i. (o. knives) bak, ak. f. 1. bakla kesmek. 2. baklamak. 3. argo arkadan vurmak.

knife grinder knife sharpener knight knit knit goods knit one, purl one knitted knitting knitting machine knitting needle knitting needle knitting work knitwear knives knob knobby knock knock about knock at the door knock down knock off knock off work knock on the door knock out knock over knock s.o. out knock s.o. up knock s.t. off the price knock together knock up knock-down-drag-out knocker knock-kneed knockout knoll knot knotty know know know all the wrinkles know how to know ones own mind know ones own mind know ones stuff know ones way around a place know s.o. by sight only know s.t. cold know the ropes know the ropes know the score

bak bileyici. bak bileyici alet, bilei. i. 1. valye. 2. satran at. f. (--ted/knit) 1. rmek. 2. sk skya balamak, birletirmek. 3. (kalar) atmak: He knit his brows. Kalarn att. 4. (kemik) rme eya; triko eya. kaynamak: The bone has knit. Kemik kaynam. bir dz, bir ters rmek. s. rme, rlm. i. 1. rme. 2. rg. rg makinesi. rg ii, i. rg ii. rg ii. i. rme eya/giysiler. i., o., bak. knife. i. 1. top, yumru. 2. topuz, tokmak. 3. tepecik, yuvarlak tepe. 4. ng. ufak para: a knob of butter bir para tereya. f. (--bed, s. 1. yumrulu, yumru yumru. 2. tokmak gibi. --bing) yumrulatrmak. f. 1. vurmak, arpmak. 2. tokumak. 3. at/on -i almak, -e vurmak. 4. mak., oto. vuruntu/detonasyon yapmak. 5. 2. k. 1. tekrar tekrar vurmak, iddetle sarsmak, tartaklamak. against/into -e arpmak. 6. argo kusur bulmak, eletirmek. i. 1. dili oradan oraya dolamak. bak. knock on the door. vurma, vuru. 2. kap alnmas. 3. oto., mak. vuruntu, 1. yumrukla detonasyon. yere devirmek. 2. mezatta ekici vurup mal son fiyat dili ii brakmak,brakmak. 3. (fiyat) indirmek. pnii 1. k. verenin zerine paydos etmek, tatil etmek. 2. yapvermek. 3. argo ldrmek. 4. argo soymak. mola vermek. k. dili (geici olarak) ii brakmak; paydos etmek; kapy almak. k. dili (elektrii, telefon hattn v.b.ni) kesmek. devirmek. 1. birini (bir darbeyle) yere ykmak/nakavt etmek. 2. k. dili (ila) birini uyutmak. 3. k. dili birining., k. dili birini uyandrmak. 1. argo birini hamile brakmak. 2. hayran etmek/mest etmek. 3. ng., indirim yapmak. yormak, birinin pestilini/cann karmak. fiyatta k. dili birini ok birbirine arpmak. ng., k. dili yapvermek, abucak hazrlamak. s., k. dili kran krana (dv). i., k. dili kran krana dv. i. 1. kap tokma, tokmak. 2. argo (kadnda) gs, meme, far, ampul, ngrak, yrrken dizleri birbirine arpan. s. arpk bacakl,an. i., boks nakavt. s. 1. sersemletici. 2. ask. dmana ok zarar veren (saldr). 3. k. dili ok gzel, muhteem. i. tepecik. i. 1. dm. 2. glk, zorluk. 3. rabta, ba. 4. kme. 5. budak, boum. 6. den.dmmili: twentykark,saatte yirmibudakl. 4. s. 1. dml, deniz dm. 2. knots dolak. 3. mil. f. (-ted, --ting) 1. dmlemek, dmle balamak. 2. dm boum boum. bilmek. 2. tanmak. 3. semek, farketmek. 4. f. (knew, --n) 1. atmak, dmlemek. 3. dmlenmek, dm olmak. 4. haberi olmak, haberdar olmak. i. bilgi, malumat. karmakark etmek. 5. budaklanmak. 6. (kaslar) boum boum olmak.iin btn ynlerini bilmek. k. dili -i bilmek, -in usuln bilmek: Do you know how to swim? Yzmeyi biliyor musun? istediini bilmek. kendi fikrini bilmek, ne emin olmak, kararl olmak. k. dili ilgilendii konuyu iyi bilmek. k. dili bir yerin girdisini ktsn bilmek. birini sadece yznden tanmak. bir eyi eksiksiz bir ekilde bilmek. usuln bilmek, aresini bilmek. k. dili ne yaplmas gerektiini iyi bilmek. k. dili dnyada olup bitenleri bilmek.

uyank olmak, dnyada olup bitenleri bilmek. know whats what know which side ones bread k. dili gerek karnn nerede olduunu bilmek. is buttered on i., k. dili bilgi; yetenek; bilgi ve tecrbeden doan g. know-how s. 1. bilgisi olan. 2. ok bilmi, eytan. 3. kurnaz, akgz. 4. bir knowing eyleri bildiini ima kasten. z. bilerek, bile bile, eden (bak). knowingly i. 1. bilgi, malumat. 2. haber. knowledge s. bilgili, zeki. knowledgeable f., bak. know. s. bilinen. i. known i. parman oynak yeri, boum. knuckle ie koyulmak. knuckle down teslim olmak, boyun emek. knuckle under i., k. dili demir muta. knuckledusters i. (o. --es) alaba. kohlrabi i., argo antika kimse. kook s., k. dili antika. kooky i. Kuran. Koran s. Kurana ait; Kuranda bulunan; Kurann buyurduklarna Koranic gre/uygun. i. Kore. Korea i. 1. Koreli. 2. Korece. s. 1. Kore, Koreye zg. 2. Korece. 3. Korean Koreli. i. stanky. Kos s. 1. turfa olmayan, kaer. 2. k. dili drst. kosher f. to -e yaltaklanmak. kowtow i. bir eit lahana turusu. kraut i. Kremlin i. vg, vc szler. kudos i. japonsarma. kudzu i., bot. kumkat. kumquat spor kung fu. kung fu i. Krt. Kurd s., i. 1. Krt. 2. Krte. Kurdish i. Kuveyt. Kuwait i. Kuveytli. s. 1. Kuveyt, Kuveyte zg. 2. Kuveytli. Kuwaiti i. 1. (o. Kyr.gyz) Krgz. 2. Krgzca. s. 1. Krgz. 2. Krgzca. Kyrgyz i. Krgzistan. Kyrgyzstan Romen rakamlar dizisinde 50 says. L ks. Latin. L ks. latitude, law, league, left, length, line, lira, lire, liter(s). l i. L, ngiliz alfabesinin on ikinci harfi. L, l i., mz. la notas, mzik gamnda altnc nota. la i., k. dili laboratuvar. lab ks. laboratory. lab i. laden reinesi. labdanum i. 1. etiket. 2. nitelendirici isim/cmlecik. f. (--ed/--led, --ing/-label ling)alma, i, emek. 2. ii snf. 3. doum sancs. 4. zahmet. i. 1. 1. etiket yaptrmak, etiketlemek. 2. snflandrmak. 3. labor nitelendirmek, ... damgasn vurmak. 5. den. frtnada geminin iddetle alkalanmas. f. 1. almak, i anlamazl. labor dispute abalamak. 2. uramak, emek vermek. 3. glkle ilerlemek. i ve ii bulma kurumu. labor exchange 4. den. denizlerde alkalanmak, ok hrpalanmak. 5. dourma 1. i ilikileri. 6. ar ekmek. ilikileri. labor relations halinde olmak.2. ii ve iveren 7. emekle meydana getirmek. labor under a misconception yanl kanda olmak. ii sendikas. labor union i. laboratuvar. laboratory

labored labored breathing laborer labor-intensive laborious laboriously laborsaving labour labourer Labrador Labrador retriever Labradorean Labradorian laburnum labyrinth lace lace lacerate laceration lachrymal lachrymatory lack lackadaisical lackey lacking lackluster lacklustre laconic lacquer lacrimal lacrimal gland lacrimal sac lacrimatory lactate lactation lactic lactic acid lactose lacuna lacustrine lacy lad ladanum ladder ladder stitch lade laden lading Ladino ladle

s. rahat/tabii olmayan. zor nefes alma. i. ii, renper. s. youn igc gerektiren. s. 1. zahmetli, emekli, yorucu. 2. alkan. z. zahmetle, emek vererek. s. zahmeti azaltan, kolaylatrc, daha az emek isteyen. i., f., ng., bak. labor. i., ng., bak. laborer. i. 1. cor. Labrador. 2. labradorkpei. labradorkpei. i. Labradorlu. s. 1. Labrador, Labradora zg. 2. Labradorlu. i., s., bak. Labradorean. i., bot. sarsalkm. i. labirent. i. 1. dantel. 2. erit. 3. kaytan. 4. kordon. 5. (ayakkab iin) ba, back. f. 1. (ayakkabya) balarn geirmek. 2. up (ayakkab, bot v.b. ni) balamak. 3. dantelle sslemek.krmak, k. dili -e yumrukla f. 1. yrtmak, yaralamak. 2. (kalbini) 4. into (duygularn) saldrmak. 5. into k. dili -i fena halde halamak, -e fra ekmek, incitmek, zmek. i. 1. yrtma, yaralama. 2. incitme. -i iddetle azarlamak. 6. renklerle izgilemek. 7. (ikiye) hafif s., bak. lacrimal. alkol katmak. i., bak. lacrimatory. i. 1. of -sizlik, yokluk; yoksunluk: lack of water susuzluk. lack of money paraszlk. lack gibi, cansz. 2. uyuuk, tembel. s. 1. canndan bezmi of love sevgisizlik. 2. eksiklik. f. bulunmamak; -e sahip olmamak; -den yoksun kalmak. i. uak. s. i. donukluk, canszlk. s. donuk, cansz. i., s., ng., bak. lacklustre. s. az ve z, zl, veciz. i. vernik, laka. f. verniklemek. s. gzya ile ilgili, lakrimal. gzya bezi. gzya kesesi. i. gzya testisi. i. laktik asidin tuzu/esteri. f. 1. st salglamak. 2. meme vermek, emzirmek. i. 1. st salglama. 2. meme verme, emzirme. s. laktik asit. i. laktoz, st ekeri. o. --e (lkyuni)/--s (lkyunz) i. boluk, aralk, bo yer, eksiklik. s. 1. glsel. 2. glcl. s. 1. dantel gibi. 2. dantelli. 3. dantelden yaplm. i. 1. erkek ocuk; delikanl, gen. 2. o., ng. (erkekleri kastederek) arkadalar: Tell the lads! Arkadalara syle! Come i., bak. labdanum. on, lads! Haydi beyler! i. 1. merdiven, portatif merdiven. 2. ng. orap ka. ineard teyel, apraz teyel. f. (--d, --d/--n) yklemek. f., bak. lade. s. ykl. i. ykleme. i., s. Yahudi spanyolcas, Yahudice. i. kepe. f. kepe ile doldurmak/boaltmak.

ladleful lady lady in waiting lady of the house ladybird ladybug lady-killer ladylike lag lag end lager laggard lagoon laic laicise laicize laid lain lair laissez-passer laity lake lamb lamb chop lambs wool lamblike lambskin lame lame excuse lamebrain lament lamentable lamentation lamina laminate lamination lamp lamp chimney lamp shade lampblack lamplight lampoon lamppost lance land land agent land bank land breeze land force land grant

i. kepe dolusu. i. 1. bayan, hanm, hanmefendi. 2. b.h. Leydi. 3. sevilen kadn, sevgili. kralienin/prensesin nedimesi. evi idare eden kadn. i., bak. ladybug. i. hanmbcei, gelinbcei. i. kadn avcs. s. hanmca, hanma yakr, hanm gibi, zarif. f. (--ged, --ging) 1. behind -den geri kalmak. 2. oyalanmak. i. geri kalma, son. ge kalan, gerilik. s. ar, geri. i., ng. sar renkli bir bira. s. 1. tembel, ar. 2. geri kalan. i. ar hareket eden kimse. i. lagn, denizkula, ky gl. s. laik. f., ng., bak. laicize. f. laikletirmek. f., bak. lay. f., bak. lie. i. 1. in. 2. gizli barnak, yatak. i. lesepase. i. 1. papazdan baka btn halk. 2. meslekten olmayanlar. i. gl. i. 1. kuzu. 2. kuzu eti. 3. kuzu gibi masum ve zayf kimse. kuzu pirzolas. kuzu yn. s. kuzu gibi, iyi huylu, yumuak bal. i. kuzu derisi. s. 1. topal, aya sakat. 2. eksik, kusurlu. f. topal etmek. sudan bahane, kabul edilmez zr. i., k. dili aptal, ku beyinli, beyinsiz. f. alamak, dvnmek. s. acnacak, esef edilecek. i. alama, dvnme. o. --e (lmni)/--s (lmnz) i. 1. ince tabaka, yaprak. 2. bot. yaprak ayas. f. 1. ince tabakalara ayrmak. 2. lamine etmek. i. tabaka, varak, yaprak. i. lamba. lamba iesi. abajur. i. lamba isi. i. lamba . f. talamak, yermek. i. talama, yergi. i. sokak lambas direi. i. mzrak. i. 1. kara. 2. toprak, yer, arsa. 3. lke, memleket. 4. emlak, arazi. f. 1. karaya karmak/kmak. 2. yere indirmek/inmek: emlak. That airplane is about to land. O uak inmek zere. 3. (gemiden emlak bankas. yk, yolcu v.b.ni) indirmek. 4. (balk) tutup karaya karmak. 5. kara meltemi. elde etmek, kazanmak. 6. (yumruk) indirmek. ask. kara kuvveti. hkmet tarafndan okul binas yapm gibi iler iin verilen toprak.

land mine land tax landed landing landing craft landing field landing gear landing place/stage landing strip landlady landlocked landlord landmark landmass landowner landscape landscape architect landscape architecture landscape garden landscape gardener landslide landslip lane lang language language laboratory languid languish languish in prison languor languorous lanky lanolin lantana lantern lantern-jawed Lao Laos Laotian lap lap lap lap dog lap of luxury lapel lapful lapidary Lapland Laplander Lapp

kara mayn. arazi vergisi. s. arazisi olan, arazi sahibi. i. 1. hav. ini. 2. iskele. 3. karaya kma/karma. kartma gemisi. havaalan. hav. ini takm. iskele. (uaklar iin) ini pisti. i. 1. pansiyoncu kadn. 2. evini kiraya veren mal sahibi kadn, ev sahibesi. kuatlm. s. kara ile i. evini kiraya veren mal sahibi, ev sahibi. i. 1. snr iareti. 2. herhangi bir eyin yerini gsteren iaret. 3. dnm noktas. i. kta, byk kara paras. i. emlak ve arazi sahibi. i. kr manzaras, peyzaj. bahe mimar. bahe mimarl; peyzaj mimarl. manzara bahesi. baheyi dzenleyen kimse. i. 1. toprak kaymas, yer gmesi, kaya, heyelan. 2. seimde oylarn ounu kazanma. i. toprak kaymas, yer gmesi, kaya, heyelan. i. 1. dar yol, dar sokak, dar geit. 2. oto. erit. 3. spor kulvar. 4. den., hav. rota. ks. language. i. dil, lisan. dil laboratuvar. s. 1. ruhsuz, gevek, yava, ar. 2. isteksiz. f. zayf dmek, takati kesilmek. hapishanede rmek. i. bitkinlik, dermanszlk, kuvvetsizlik. s. bitkin, dermansz, kuvvetsiz. s. leylek gibi, srk gibi. i. lanolin. i., bot. aaminesi. i. fener. s. ene kemii ince ve uzun olan. i., s. 1. Lao. 2. Laoca. i. Laos. i. Laoslu. s. 1. Laos, Laosa zg. 2. Laoslu. i. 1. kucak. 2. etek. f. (--ped, --ping) (yarta) (rakibini) bir devirlik mesafe ile gemek. i., spor 1. yalayarak imek. 2. (dalga) hafif hafif f. (--ped, --ping) tur. arpmak. kucaa alnan ufak kpek, fino. servet ve konfor. i. klapa. i. kucak dolusu. i. kymetli ta kesicisi. s. 1. kymetli ta kesme sanatna ait. 2. talara ait. i. Laponya. 3. zl. 4. yazta elverili. i. Laponyal. i., s. 1. Lapon. 2. Laponca.

lapse lapse into silence laptop computer lapwing larceny larch lard larder large large as life large intestine largehearted largely large-minded largeness larger-than-life largess(e) largish lariat lark lark larkspur larva larval larviphagic larvivorous laryngitis larynx lasagna lascivious lasciviously lasciviousness laser laser printer lash lash lash out at lash s.o. into a fury lash together lass lassitude lasso last last last but not least last ditch last for many hours last mentioned last night last resort

i. 1. (zaman) geme. 2. yanlma. 3. yanl (sz/yaz). 4. sapma. 5. (adalette) kusur. 6. kullanlmaz duruma gelme. f. 1. gemek. sessizlie gmlmek. 2. kullanlmaz durumda olmak. 3. sapmak. 4. yanlmak, hata dizst bilgisayar. etmek, kusur etmek. 5. bir sre iin inan ve prensiplerinden i. kzkuu. vazgemek. i. hrszlk. i., bot. melezam, melez. i. domuz ya. f. 1. domuz ya ile yalamak. 2. with (yazy/sz) (tumturakl kelimelerle) sslemek. i. kiler. s. 1. byk. 2. geni. 3. iri. 4. bol. ta kendisi. kalnbarsak. s. iyi kalpli, cmert ruhlu. z. 1. byk bir lde. 2. ounlukla. s. geni fikirli, geni grl. i. 1. byklk. 2. genilik. 3. bolluk. 4. irilik. s. epik ve efsanevi zellikleri olan. i. 1. bahi, byk hediye. 2. cmertlik. s. irice, bycek. i. kement. i. tarlakuu. i. 1. aka, muziplik. 2. elence, elenti, cmb. i. hezaren iei. o. lar.vae (larvi) i., zool. trtl, kurtuk. s. trtla ait. s., bak. larvivorous. s. kurtul. i., tb. larenjit. o. lar.ynx.es (lerngksz)/la.ryn.ges (lernciz) i., anat. grtlak. i., ah. lasanya. s. 1. ehvetli. 2. ehvete dkn. 3. ehvet uyandrc. z. ehvetle. i. ehvet. i., fiz. lazer. bilg. lazer yazc/printer. i. 1. kam darbesi. 2. ac sz. 3. vuru, vurma. 4. kirpik. f. 1. kam ile vurmak, kamlamak. 2. knamak, ayplamak. 3. f. balamak. azarlamak. 4. talamak, yermek. 5. (dalga) iddetle arpmak. 6. -e sert ve ani k yapmak. szle/yazyla saldrmak. 7. vurmak, arpmak. birini galeyana getirmek. iple birbirine balamak. i. 1. kz, gen kadn. 2. sevgili. i. dermanszlk, halsizlik, bitkinlik, yorgunluk. i. kement. f. kementle tutmak. s. 1. son, en sonraki, en gerideki, sonuncu: When does the last boatsrmek,Son vapur ne zaman kalkyor? 3. yetmek, f. 1. leave? devam etmek. 2. dayanmak. 2. geen, nceki, evvelki: last week geen hafta. 3. sabk. z. en son, son olarak: bitmemek.ayn derecede nemli. son fakat When did you last see Emin? Emini en son ne zaman grdn? i. son en son. son, are. saatlerce srmek. en son olarak sylenen. dn gece. son are.

lasting lastly latch latch onto latchkey child late late late for dinner late in the day latecomer lately latent later on lateral lateral thinking latex lath lathe lather lathery Latin Latin alphabet latitude latter lattice Latvia Latvian laud laudable laudative laudatory laugh laugh at laugh away laugh down laugh off laugh on the other side of the mouth wrong side of laugh on the ones mouth laugh s.o. down laugh up ones sleeve laughable laughing laughing gas laughingstock laughter launch launch forth launch into launch/launching pad launder

s. 1. uzun sren. 2. dayankl. z. son olarak. i. kap mandal. f. mandallamak; mandallanmak. k. dili 1. -i elde etmek/bulmak/almak. 2. -e taklmak, sk sk ... ile beraber olmak. anne ve babas alan ocuk. s. 1. ge. 2. gecikmi. 3. sabk, eski. 4. l, merhum, rahmetli, mteveffa. son zamanlarda. z. 1. ge. 2. yemee ge kalm. 1. gnn sonuna doru. 2. ge kalnm. i. ge gelen, ge kalan. z. son zamanlarda. s. gelimemi, belirti gstermeyen, gizil, potansiyel. daha sonra. s. 1. yana ait. 2. yanal. 3. yandan gelen. 4. yana doru. etraflca dnme. i. lateks. i. lata, tiriz. i. torna tezgh. i. sabun kp. f. 1. sabunlamak. 2. kprmek. s. kpkl. s., i. 1. Latince. 2. Latin. Latin alfabesi. i. 1. enlem. 2. serbestlik, tolerans, hogr. s. 1. ikisinden sonuncusu, ikincisi. 2. son. i. pencere kafesi, kafes. i. Letonya. i. 1. Leton; Letonyal. 2. Letonca. s. 1. Leton. 2. Letonca. 3. Letonyal. yceltme. 2. vg, methiye. f. vmek, yceltmek. i. 1. vme, s. vgye deer. s., bak. laudatory. s. vc, vg dolu. f. glmek; kahkaha atmak. i. glme, gl; kahkaha. -e glmek. glerek konuyu kapatmak, glerek geitirmek. glerek susturmak. glerek geitirmek. burnu srtlmek. glerken alamak. glerek birini susturmak. iinden glmek, iin iin glmek, byk altndan glmek. s. 1. gln, glnecek, glnr. 2. tuhaf, acayip. s. glen; gldren. i. glme, gl. gldrc gaz. i. glnecek kii, alay konusu, maskara. i. glme, gl, kahkahalar. f. 1. (gemiyi) kzaktan suya indirmek. 2. (roket) frlatmak. 3. (yeni ii) balatmak. 4. mzrak gibi atmak. i. 1. (gemiyi) kzaktan 1. yola koyulmak. 2. konumaya balamak. suya indirme. 2. (roketi) uzaya frlatma. 3. den. kik; -e balamak. ikampaviye. frlatma rampas, at rampas. f. 1. (amar) ykamak. 2. ykayp tlemek. 3. amar ykamak.

launderette laundromat laundry laundry room laurel lava lavatory lavatory paper lavender lavish lavish gifts on s.o. lavishness law law and order law court law court law enforcement officer law of supply and demand law school law-abiding lawbreaker lawful lawfully lawgiver lawless lawlessness lawmaker lawn lawn mower lawsuit lawyer lax laxative laxity laxness lay lay lay lay lay about one lay an ambush lay aside lay at ones door lay at s.o.s door lay awake lay away lay bare lay by lay down ones arms lay down ones arms

i. (selfservis) amarhane. i. (selfservis) amarhane. i. 1. amar, kirli amar. 2. amarhane (ticari kurulu). (evde) amarlk, amarhane. i. 1. defne. 2. o. eref, an, hret. i. lav, pskrt. i. 1. lavabo (el ve yz ykamaya yarayan tekne). 2. ng. tuvalet, lavabo, hela.kd. ng. tuvalet i. lavanta. s. 1. savurgan. 2. bol, pek ok. f. bol bol harcamak, savurmak. birine bol bol hediye vermek, birini hediyelere bomak. i. savurganlk. i. 1. kanun, yasa. 2. kural. 3. hukuk. yasa ve dzen. mahkeme. mahkeme. polis. ekon. sunu ve istem kural, arz ve talep kanunu. hukuk fakltesi. s. yasalara uyan, kanuna itaat eden. i. kanunlar ihlal eden kimse, sulu. s. meru, yasal, yasalara uygun, kanuni. z. yasalara uygun bir ekilde. i. yasa yapan kimse. s. 1. kanunlarn hkm gemeyen (yer). 2. kanunlar hie sayan. 3.kanunsuzluk, kanun tanmazlk. i. kanunsuz, yasalara aykr. i. meclis yesi. i. (srekli biilen) imlerle kapl alan. im bime makinesi. i. dava. i. avukat. s. 1. gevek, laka. 2. savsak, ihmalci. i., s. mshil, laksatif. i. geveklik. i., bak. laxity. s. 1. belirli meslekten olmayan; alayl. 2. laik. f. (laid) 1. (dikkatle) koymak. 2. yatrmak; sermek. 3. (tula) rmek. 4. (hal)2. durum, vaziyet. 1. arazi yaps. demek.. 5. yattrmak. 6. (yumurta) yumurtlamak; yumurtlamak. 7. (iddiada) bulunmak. 8. (su) f., bak. lie. yklemek. 9. (teklif) sunmak. 10. yaymak. 11. (sofra) kurmak, sana soluna vurmak. hazrlamak. 12. (plan, tuzak v.b.ni) kurmak. 13. den. (bir yne) gitmek. pusu kurmak. 1. bir yana koymak. 2. -i terketmek, -den vazgemek. 3. biriktirmek.atmak, -e yklemek. -in stne (bir suu) birine yklemek, birinin stne atmak. gzne uyku girmemek. 1. bir yana koymak. 2. ayrmak, saklamak. amak, aka ortaya koymak. biriktirmek, ymak. savamaktan vazgemek; teslim olmak. silahlarn brakmak, teslim olmak.

lay down ones life lay down the law lay for lay great store on lay hands on lay hands on lay hold of lay into lay it on thick lay low lay off lay on lay ones cards on the table lay ones hand on lay ones hands on lay open lay out lay s.o. to rest lay s.o. to rest lay s.o. up lay siege to lay siege to lay stress on lay the groundwork for lay up lay waste to lay waste to lay/put/set store by/on lay/spread/pour it on thick layer layer cake layering layman layoff layover layperson laywoman laziness lazy lazy Susan lazybones lb lead lead lead lead a dogs life lead a happy life lead a life of pleasure lead off lead pencil

cann feda etmek. direktif vermek, zart zurt etmek. -e pusu kurmak, -i pusuda beklemek. -e ok deer vermek. 1. -i bulmak; -i yakalamak. 2. (cezalandrmak/dvmek iin) yakalamak, ele geirmek. 1. -i yakalamak. 2. -e el srmek, -e dokunmak, -e zor kullanmak. 1. -i ele geirmek. 2. -in yakasna yapmak. 1. argo -i dvmek, -e dayak atmak. 2. -i halamak, -i azarlamak. ok pohpohlamak. 1. yataa drmek. 2. k. dili gizlenmek. 1. (iiye) geici olarak yol vermek. 2. k. dili -i rahat brakmak. 1. zerine atlmak, saldrmak. 2. stne srmek. k. dili, bak. put ones cards on the table. -i bulmak. 1. (cezalandrmak/dvmek iin) yakalamak, ele geirmek. 2. -e sahip olmak, -i elde etmek. 3. -i bulmak. 1. amak, aklamak. 2. kesip iini amak. 1. sermek. 2. sergilemek. 3. ly gmlmeye hazrlamak. 4. harcamak. 5. tasarlamak. cenazeyi topraa vermek. birini gmmek/defnetmek. k. dili birini yataa drmek/yataa mahkm etmek. -i kuatmak. (bir yeri) kuatma altna almak. -i vurgulamak. (bir i iin) n hazrlk yapmak. biriktirmek, toplamak, saklamak. -i yakp ykmak, -i yerle bir etmek. -i yakp ykmak, -i yerle bir etmek. -i nemsemek, -e nem vermek. k. dili 1. fazlasyla vmek. 2. fazlasyla eletirmek, (birinde) fazlasyla kabahat bulmak. 3. fazlasyla bahane ileri srmek. i. 1. tabaka, katman; kat. 2. bot. daldrma, daldrma yntemiyle daldrlan dal. pasta. kat kat kremal i., bot. daldrma. o. lay.men (leymn) i. 1. papaz/rahip snfndan olmayan erkek. 2. bir meslein/ilmin yabancs. i. iilerin geici olarak iten karlmas. i. (uak, otobs, gemi veya trenle yolculuk ederken) (bir yerde) bekleme; konaklama. o. lay.peo.ple (leypipl) i. 1. papaz/rahip/rahibe snfndan olmayan Hristiyan. 2. bir meslein/ilmin yabancs. o. lay.wom.en (leywmn) i. 1. papaz/rahibe snfndan olmayan kadn. 2. bir meslein/ilmin yabancs olan kadn. i. tembellik, haylazlk; miskinlik, uyuukluk. s. tembel, haylaz; miskin, uyuuk. dner tepsi. i. tembel kimse. ks. pound. i. 1. kurun. 2. (versatil kalem iin) u, min. 3. grafit. 4. den. iskandil. yol gstermek, rehberlik etmek, gtrmek. 2. f. (led) 1. ynetmek, idare etmek. 3. -e nderlik etmek, -e liderlik etmek; i. 1. klavuzluk, rehberlik. 2. nde bulunma. 3. nde gelme, -in banda olmak, -in ban ekmek: Gandhi tiy. the resistance bata olma, ileride bulunma. 4. tiy. barol. 5. led barol ok sknt ekmek, srnmek. to British rule in India. Gandi, Hindistandaki 7. k. dili ipucu. oyuncusu, baoyuncu. 6. elek. balama teli. ngiliz ynetimine mutlu bir yaam srmek. kar direnie nderlik etti. 4. to -e yol amak. 5. (yaam) srmek. 6. to srmek. This road leads to the university. Bu yol zevk ve sefa -e gitmek: niversiteye gidiyor. balamak. kurunkalem.

lead poisoning lead s.o. a dance/lead s.o. a (merry) chase lead s.o. astray lead s.o. astray lead s.o. by the nose lead s.o. on lead the way lead up to leaden leader leadership lead-free leading leading article leading lady leading man leading question leaf leaf through leaf through leaflet leafstalk league leak leakage leaky lean lean leaning leanness leant leap leap in the dark leap year leap year leapfrog leapt learn learn by heart learn by rote learn s.t. from the ground up learned learning learnt lease leaseholder leash least least common denominator least common multiple

kurun zehirlenmesi. birini ok uratrmak; birini ok zahmete sokmak; birini ok yormak. birini kt yola saptrmak, birini ayartmak. birini batan karmak/ayartmak. birini parmanda oynatmak/evirmek, birinin yular elinde olmak. birini kandrmak/ayartmak. yol gstermek, klavuzluk etmek, ne dmek. 1. -in kapsn yapmak, -e zemin hazrlamak. 2. -e yol amak. s. 1. kurundan, kurun. 2. kurun renginde, kuruni. 3. ar, kurun gibi. 4. kasvetli.nder, lider, ba. 3. orkestra/bando/koro i. 1. klavuz, rehber. 2. efi. bakanlk; nclk, nderlik, liderlik. makale. yakan i. 1. 4. ng. gazetenin grn yanstan 2. lidere vasflar. 3. liderler, nde gelenler. s. kurunsuz (benzin). s. nde olan, yol gsteren, klavuzluk eden. ng. bamakale. barol oyuncusu kadn. barol oyuncusu erkek. belirli bir cevaba ynelten soru. i. (o. leaves) 1. yaprak. 2. ince madeni tabaka. 3. (masada) kanat. f. gz gezdirmek. yapraklanmak. (kitaba) yaprak vermek, (kitap, dergi v.b.nin) sayfalarna gz atmak. i. 1. bror, kitapk; bildiri; el ilan. 2. ufak yaprak, yaprakk. i. yaprak sap. i. 1. birlik, cemiyet. 2. spor lig. i. 1. su szdran delik/atlak. 2. sznt. f. 1. szdrmak, karmak; szmak: szma. i. sznt,The tire is leaking air. Lastik hava karyor. 2. out (sr) dar szmak, ifa olunmak. s. akan (dam, kova v.b.). s. 1. zayf, sska. 2. yasz. f. (--ed/leant) 1. on/against -e dayanmak. 2. eri durmak, yana yatmak, i. eilim. eilmek. 3. on/upon -e gvenmek. i. 1. zayflk. 2. yaszlk. f., bak. lean. f. (--ed/leapt) sramak, atlamak, frlamak, hoplamak; sratmak. i. 1. belirsiz i. sonuatlama, srama. 2. atlanlan yer. 3. atlanlan uzaklk. artkyl. artkyl. i. birdirbir oyunu. f., bak. leap. f. (--ed/learnt) 1. renmek. 2. haber almak, renmek. ezbere renmek, ezberlemek. tekrarlaya tekrarlaya ezberlemek. bir eyi her ynyle renmek. s. bilgili. i. ilim, irfan. f., bak. learn. i. 1. kira szlemesi. 2. kiralama. f. 1. kiralamak. 2. kiraya vermek. i. kirac. i. tasma kay. s. en ufak, en kk, en az, asgari. z. en az derecede. i. 1. en az derece. 2. en az miktar. payda. 2. ortalama seviye. 3. asgari 1. mat. en kk ortak 3. en nemsiz kimse/ey. mterek mat. en kk ortakkat.

i. deri; ksele; mein. s. deriden yaplm, deri. leather i. suni deri. leatherette i. 1. izin. 2. veda, ayrlma. leave f. (left) 1. brakmak, terketmek. 2. (tat) kalkmak. 3. ayrlmak. leave leave a good/bad impression 4. (miras olarak) brakmak. 5. vazgemek. with s.o. leave a place (in) a shambles bir yeri darmadank bir halde brakmak. He has left for India. Hindistana hareket etti. leave for yar yolda brakmak, yzst brakmak. leave in the lurch Elleme!/Brak! Leave it alone! Beni rahat brak! Leave me alone! k. dili her areye bavurmak. leave no stone unturned yaplmam hibir ey brakmamak. leave nothing undone izin. leave of absence 1. -i giymemek. 2. -i takmamak. 3. -den vazgemek, -i leave off brakmak. -i atlamak. leave out ertelemek. leave over birini yzst brakmak, birini yar yolda brakmak. leave s.o. in the lurch 1. birine hi haber vermemek. 2. birine hibir ey vermemek. leave s.o. out in the cold birini -siz brakmak: The factory ownerll hire her and leave me leave s.o. short short a maid. Fabrikatr onu ie alp beni hizmetisiz brakacak. leave s.o. to his own devices birini kendi haline brakmak. That leaves me three million liras short. Ondan dolay bir eyi yarda brakmak. leave s.t. undone hesabmda milyon liralk bir eksiklik var. Defol! Leave the house! birine haber brakmak. leave word with s.o. leave/put s.o./s.t. in the birini/bir eyi glgede brakmak. shade i. hamur mayas. f. mayalandrmak. leaven i., o., bak. leaf. leaves i. ayrlma, veda. leave-taking i., o. artklar. leavings i. (o. Leb.a.nese) Lbnanl. s. 1. Lbnan, Lbnana zg. 2. Lebanese Lbnanl. i. Lbnan. Lebanon i. zampara. lecher s. ehvet dkn, zampara. lecherous i. krs. lectern i. 1. konferans, konuma. 2. (niversitede) ders. 3. azarlama. f. lecture 1.1. konferans veren kimse, konferans, konumac. 3. -e nutuk i. konferans vermek. 2. (niversitede) ders vermek. 2. lecturer ekmek; -ilektr. okutman, azarlamak. f., bak. lead. led i. 1. dz knt. 2. resif. ledge i. ana hesap defteri, defteri kebir. ledger i., den. rzgr alt, boca, poca. lee i. 1. slk. 2. tufeyli, asalak, parazit (kimse). leech i. prasa. leek f. pis pis glmsemek. i. pis bir glmseme. leer s. leery s. boca ynndeki. z. boca ynne. leeward i. 1. rahata kmldanacak yer, bol yer. 2. den. rzgr altna leeway dme. s. sol, soldaki. i. sol, sol taraf. z. sola. left f., bak. leave. s. left 1. sol el. 2. sol taraf. left hand (office) ng. emanet (bavul v.b.nin brakld yer). left luggage pol. sol kanat. left wing

left winger left-handed left-handed compliment left-handedness leftist leftover leftovers lefty leg leg of lamb leg of mutton legacy legal legal error legal holiday legal science legal separation legalise legality legalize legally legation legend legendary legging leggy legibility legible legibleness legibly legion legions of legislate legislation legislative legislative immunity legislative power legislator legislature legitimate legitimate legitimatise legitimatize legitimise legitimize legume leisure leisurely lemon lemon balm

solak. s. solak. acemice veya samimi olmayan kompliman. i. 1. solaklk. 2. gizli anlam olma. i., pol. solcu. s. artan, artk. i. artan yemekler. s. 1. solak. 2. ng., k. dili solcu. i. 1. bacak. 2. (mobilyada/pergelde) ayak. 3. (pantolonda) bacak. kasap. kuzu budu. koyun budu. i. kalt, miras. s. 1. yasal, legal, kanuni, meru. 2. adli. 3. hukuksal, hukuki. adli hata. resmi tatil gn. hukuk ilmi. evli bir iftin ayr yaamas. f., ng., bak. legalize. i. yasallk, kanunilik, yasaya uygunluk, meruluk. f. yasallatrmak, merulatrmak. z. 1. yasal olarak, kanunen. 2. hukuken. i. ortaelilik. i. 1. efsane, sylence. 2. sikke/harita zerindeki yaz. s. efsanevi, sylencesel. i., gen. o. tozluk, getr. s. uzun bacakl. i. okunakllk, aklk. s. okunur, ak, okunakl. i., bak. legibility. z. okunakl olarak. i. 1. tar. (Romallarda) lejyon. 2. kalabalk, alay. bir sr (kii). f. kanun yapmak, yasa karmak, yasamak. i. 1. kanun yapma, yasama. 2. yasa, kanunlar. s. kanun koyan, yasamal. milletvekillii dokunulmazl. yasama gc. i. parlamenter, millet meclisi yesi. i. yasama meclisi, parlamento. s. 1. yasal, trel. 2. meru olarak domu, meru. 3. kabul edilmi kurallara uygun. f. 1. yasallatrmak. 2. (ocuun) nesebini tashih etmek. f., ng., bak. legitimatize. f., bak. legitimize. f., ng., bak. legitimize. f. 1. yasallatrmak. 2. hakl gstermek, mazur gstermek. 3. (ocuun) nesebini tashih etmek. bitkinin tanesi/tohumu. 2. i., bot. 1. baklagiller familyasndan baklagiller familyasndan bitki. i. bo zaman. s. 1. acelesiz i yapan. 2. acelesiz yaplan. z. acele etmeden. i. 1. limon. 2. limon aac. 3. argo deersiz kimse/ey, moloz, gazoz. bot. oulotu, kovanotu, melisa.

lemon peel lemonade lend lend a hand lend an ear lend an ear lend itself to lend o.s. to lend/give a hand to length lengthen lengthways lengthwise lengthy lenience leniency lenient leniently lens Lent lent lenticel lentil Leo leopard leopardess leotard leper leprosy leprous Lesbian lesbian lesbianism Lesbos lesion Lesotho less -less lessen lesser lesson lest let Let go! let alone let alone/be Let be! Let bygones be bygones. let down let down ones hair

limon kabuu. i. limonata. f. (lent) 1. dn vermek. 2. bor vermek. yardm etmek. kulak vermek, dinlemek. kulak vermek, dinlemek. -e uygun olmak, -e elverili olmak. -e yardm etmek. -e yardm etmek, -e elini uzatmak. i. 1. uzunluk, boy. 2. sre. f. uzatmak; uzamak. z., bak. lengthwise. z. uzunlamasna. s. uzun, fazlasyla uzun. i., bak. leniency. i. yumuaklk, msamaha. s. yumuak davranan, msamahakr. z. yumuaklkla. i. 1. mercek. 2. gz mercei. 3. foto. objektif. i. Paskalyadan nce gelen byk perhiz. f., bak. lend. i., bot. kovucuk. i. mercimek. i., astrol. Aslan burcu. i. leopar, pars. i. dii leopar. i., gen. o. danslarn giydii mayo. i. lepral/czaml kimse. i. lepra, czam. s. 1. lepral, czaml. 2. czam gibi. i. Midillili. s. 1. Midilli, Midilliye zg. 2. Midillili. i., s. lezbiyen, sevici. i. lezbiyenlik, sevicilik. i. Midilli. i., tb. 1. lezyon, doku bozukluu. 2. yara, bere. i. Lesoto. z. daha az: less attractive daha az ekici. Eat less! Daha az ye! s. daha az: Eat less cake! Daha az kek ye! i. daha az: He gave sonek -siz. me less. Bana daha az verdi. She found less than fifty. Elliden f. kltmek, eksiltmek, azaltmak; klmek, azalmak. daha az buldu. edat eksi: Three less two equals one. eksi iki s. 1. daha eittir bir. az; daha kk. 2. ikinci derecedeki; daha az nemli. i. 1. ders. 2. ibret: Let it be a lesson to you. Size ibret olsun. ba. 1. -mesin diye. 2. korkusu ile. f. (let, --ting) 1. izin vermek: Let him through. Gemesine izin verin. 2. ng. kiraya vermek. 3. -elim, -sin, -sinler (birinci/nc Brak! ahs emir kipi): Lets go. Gidelim. yle dursun: He cant support himself, let alone two relatives. ki akraba yle dursun, kendisini bile geindiremiyor. karmamak, kendi haline brakmak. Brak!/yle kalsn!/Dokunma!/Bozma! Gemii unutalm./Olan oldu./Gemie mazi derler. 1. indirmek. 2. boa karmak, hayal krklna uratmak. samimi davranmak.

let fall let fly let go Let him have his say. let in Let it be. let loose let loose Let me have a whack at it! Let me see. let o.s. go let o.s. in let off let off steam let on let ones hair down let out let s.o. down gently let s.o. have it let s.t. go by the board let s.t. slide let s.t. slip let s.t./s.o. slip through one s fingers let sleeping dogs lie let slide let slip let the cat out of the bag let the cat out of the bag let the side down Let the water stand for two days. Let things stand for now. let up Let us part friends. let well enough alone Let x equaly. let/leave s.o./s.t. alone Lets call it quits! Lets do it; nobodyll be any the wiser.this show on the Lets get road! Lets meet at ten past three. lethal lethargic lethargy Lett letter letter box letter carrier letter of condolence letter of credit letter of credit

drmek. 1. salverip uurmak. 2. frlatmak. 3. ate etmek. 1. brakmak, koyuvermek. 2. serbest brakmak. Brak, diyeceini desin. kapy ap ieriye almak. Brak./yle olsun. as it were gibi, sanki, gya. serbest brakmak. salvermek, zp koyvermek. ng., k. dili Bir deneyeyim bakalm! Bakaym./Dur bakalm./Dneyim. 1. kendini brakp comak. 2. kendini kapp koyuvermek, kendinianahtarla ap ieriye girmek. kapy brakmak, kendine zen gstermemek. 1. cezasn affetmek, cezasn hafifletmek. 2. dar vermek. k. dili dearj olmak, iini dkerek rahatlamak. srr bakasna sylemek, srr ifa etmek. iini dkmek. 1. darya brakmak, koyuvermek, kamasna izin vermek. 2. (ip, kablo v.b.ni) gevetmek, hayal krklna uratmak. birini yava yava altrarak geniletmek. 3. (elbiseyi) geniletmek. 4. ng. kiraya vermek. birine dnyann ka bucak olduunu gstermek; birini halamak. Rumor has it that the government will fall. Sylentiye 1. frsat karmak. 2. bir eyden vazgemek. gre hkmet decek. k. dili ii oluruna brakmak. k. dili 1. bir eyi azndan karvermek. 2. frsat karmak. bir eyi/birini elinden karmak. k. dili fincanc katrlarn rktmemek. vazgemek. 1. azndan karmak. 2. (frsat) elinden karmak. k. dili srr aklamak, baklay azndan karmak. k. dili baklay azndan karmak. ng., k. dili bekleneni yapmayarak arkadalarn byk bir hayal krklna uratmak. Suyu iki gn dinlendir. imdilik her ey olduu gibi kalsn. Tears stood in her eyes. Gzleri yala dolmutu. The sweat stood (yamur) brow. 1. yumuamak, sertliini kaybetmek. 2. out on his Alnnda boncuk boncuk terler birikmiti. kesilmek/dinmek. Dost olarak ayrlalm./Dost kalalm. olanla yetinmek. Xin 2yye eit olduunu farzedelim. olduu gibi brakmak, kendi haline brakmak; dokunmamak, rahat brakmak. artk!/Paydos edelim!/Haydi vazgeelim! Haydi brakalm k. dili Onu yapalm. Kimsenin haberi olmaz. Haydi balayalm! on gee bulualm. s. ldrc. s. 1. uyuuk. 2. tb. letarjik. i. 1. uyuukluk. 2. tb. letarji. i. 1. Let. 2. Letonca. i. 1. harf. 2. mektup. 3. o. bilim; edebiyat. 4. spor takm yelerine verilen eref armas. f. kitap harfiyle yazmak. mektup kutusu. ng. postac. basal mektubu. tic. akreditif. akreditif, kredi mektubu.

letter opener lettered letterhead letterhead stationery lettering Lettic Lettish lettuce letup leucocyte leukemia leukocyte Levant Levantine level level at level crossing levelheaded lever leverage levitate levity levulose levy levy war on lewd lexicographer lexicography lexicologist lexicology lexicon liability liable liaison liaison officer liar lib lib libel liberal liberalism liberality liberate liberation liberator Liberia Liberian liberty liberty of conscience liberty of speech

mektup aaca. s. okumu, tahsilli. i. antet. antetli kt. i. harfle belirtme. s., bak. Lettish. i. Letonca. s. 1. Let. 2. Letonca. i. yeil salata; kvrck salata. i. 1. azalma. 2. sakinleme. 3. ara. i., biyol., bak. leukocyte. i., tb. lsemi, kan kanseri. i., biyol. akyuvar, lkosit. i. s. 1. Levanten. 2. Dou Akdeniz blgesine/halkna zg. i. 1. Levanten. 2. Dou Akdenizli. kabarckl dze, su terazisi. 3. i. 1. dzey, seviye. 2. dze, dzlk, dz yer. s. 1. dzlem, yatay. 2. hemzemin, bir seviyede 1. (silah) -e dorultmak. 2. (suu) -e yklemek. olan. 3. ll, dengeli. f. (--ed/--led, --ing/--ling) 1. dzeltmek, ng., d.y. hemzemin geit. dzlemek. 2. ykmak, yerle bir etmek. 3. eit dzeye getirmek. s. akl banda, dengeli. sylemek. 4. with k. dili -e doruyu i. manivela, kaldra. i. manivela gc. f. 1. havada durmak. 2. ispritizma gc ile veya ryada havaya ykselmek/ykseltmek. i. akalama, glme. i., kim. levloz, meyve ekeri. i. 1. zorla (asker) toplama. 2. zorla toplanan asker. 3. (vergi) toplama. f. zorla toplamak. (birine kar) sava amak. s. kaba bir ekilde cinsel hareketleri/organlar akla getiren, kaba bir ekilde seksi akla getiren. i. szlk, leksikograf. i. szlklk, leksikografi. i. szlkbilimci, leksikolog. i. szlkbilim, leksikoloji. i. szlk. i. 1. sorumluluk, ykmllk. 2. tic. bor. 3. k. dili dert; birine yk s. olan kimse; dert kayna olan ey. i. 1. balant, irtibat, liyezon. 2. gizli (cinsel) iliki. irtibat subay. i. yalanc. i., k. dili zgrlk, kurtulu. ks. liberal, librarian, library. i. 1. yayn yoluyla hakaret. 2. iftira. f. (--ed/--led, --ing/--ling) 1. yayn yoluyla hakaret etmek. 2. iftira etmek. s. 1. liberal, erkinci. 2. ak fikirli, geni gnll. 3. cmert, eli ak. i. liberal. i. liberalizm, erkincilik. i. 1. cmertlik. 2. liberallik. f. 1. azat etmek, serbest brakmak, salvermek. 2. argo almak. i. 1. azat etme, serbest brakma. 2. kurtulu, zgrlk. i. kurtarc. i. Liberya. i. Liberyal. s. 1. Liberya, Liberyaya zg. 2. Liberyal. i. zgrlk, hrriyet. vicdan zgrl. konuma zgrl.

liberty of the press Libra librarian library Libya Libyan lice licence license license number license plate/tag license tag licentious licentiousness lichen lick lick clean lick into shape lick ones chops lick s.o.s boots lick the dust licorice lid lie lie lie behind lie down lie fallow lie in ambush lie in ones teeth lie in ruins lie in wait lie in wait lie like a trooper lie low lie off lie ones way out of s.t. lie sick Liechtenstein Liechtensteiner lieu lieutenant lieutenant colonel lieutenant commander lieutenant general lieutenant governor lieutenant, junior grade lieutenant, senior grade life life assurance

basn ve yayn zgrl. i., astrol. Terazi burcu. i. ktphaneci. i. ktphane, kitaplk. i. Libya. i. Libyal. s. 1. Libya, Libyaya zg. 2. Libyal. i., o., bak. louse. i., ng., bak. license. i. 1. izin belgesi, ruhsatname, lisans. 2. ehliyet. 3. izin, ruhsat. f. 1. izin vermek. 2. izin belgesi vermek. 3. yetkilendirmek. oto. plaka numaras. oto. plaka. oto. plaka. s. ahlaksz, ehvet dkn. i. ahlakszlk. i., bot. liken. f. 1. yalamak. 2. alev gibi yalayp gemek. 3. k. dili dayak atmak. 4. k. dili stn gelmek, yenmek. i. yalama, yalay. yalayp temizlemek. biim vermek. dndke az sulanmak. birinin elini eteini pmek, birine dalkavukluk etmek. 1. ldrlmek. 2. yere serilmek, yeri pmek, iki seksen uzanmak. meyankk. i. meyan, 3. el etek pmek, anak yalamak. i. 1. kapak. 2. gzkapa. i. 1. yalan. 2. yalan syleme. f. (--d, ly.ing) yalan sylemek. f. (lay, lain, ly.ing) 1. yatmak, uzanmak. 2. durmak, kalmak, olmak. i. 1. yat. 2. duru. 3. mevki. olmak. -in ardnda yatmak, -in ardnda gizli yatmak, uzanmak. bo kalmak. pusuya yatmak. korkun yalanlar sylemek. harap olmak. pusuda beklemek. pusuya yatmak. ok yalan sylemek. 1. ortalkta grnmemek. 2. gze batmamaya almak. den. alargada yatmak. yalan syleyerek bir iten syrlvermek. hasta yatmak. i. Lihtentayn. s. Lihtentayn, Lihtentayna zg. i. Lihtentaynl. i. i. 1. ask. temen. 2. den. yzba. 3. vekil. yarbay. n yzba, kdemli yzba. korgeneral. vali vekili. den. temen. yzba. i. (o. lives) 1. yaam, hayat, dirim; mr. 2. canllk. 3. can. 4. yaam tarz. ng. hayat sigortas.

life belt life buoy life expectancy life expectancy life imprisonment life insurance life insurance life jacket life line life preserver life sentence life span lifeboat lifeguard lifeless lifelike lifelong lifesaver life-size life-sized lifestyle lifetime lift lift off lift up ones voice liftoff ligament ligate ligation ligature light light light light light comedy light fixtures light in the head light industry light into light literature light meal light meter light opera light out light sleeper light up light year lighten lighten lighter

cankurtaran kemeri. cankurtaran simidi. ortalama mr. ortalama mr uzunluu, beklenimli yaam sresi. mr boyu hapis cezas. hayat sigortas. hayat sigortas. cankurtaran yelei. 1. cankurtaran halat. 2. avu iinde grlen yaam izgisi. cankurtaran. mr boyu hapis cezas. mr. i. cankurtaran sandal. i. (plajlarda) can kurtaran grevli, cankurtaran. s. cansz, l. s. canl gibi grnen. s. mr boyu. i. 1. (plajlarda) can kurtaran grevli, cankurtaran. 2. imdada yetien ey. s. doal byklkte (resim/heykel). s., bak. life-size. i., k. dili yaam biimi. i. mr. f. 1. kaldrmak, ykseltmek. 2. k. dili almak, yrtmek, armak. 3. (sis/duman) dalmak. 4. (kulaklar) dikmek. i. 1. (roket) havalanmak, kalkmak. kaldrma, ykseltme; ykselme. 2. ng. asansr. barmak, sesini ykseltmek. i. (roket) havalanma, kalkma. i., anat. ba. f., tb. (kan damarn) balamak. i. balama; balanma. i. 1. ba. 2. balama, raptetme. 3. tb. kan damarn balamak iin kullanlan iplik. 4. mz. ba. i. 1. k, aydnlk. 2. k veren ey: Turn off the lights. Lambalar kapatn. 3.1. yakmak, tututurmak; yanmak, tutumak. 2. f. (--ed/lit) (sigara v.b. iin) ate: Do you have a light? Ateiniz var m? 4. dnyaya k saan kimse. 5. anlama. 6. bir resmin aydnlatmak, konmak. 2. zerine dmek. 3. (attan/arabadan) f. (--ed/lit) 1. k vermek. 3. neelendirmek, canlandrmak. aydnlk ksm. 7. gn , gndz. inmek. s. 1. hafif. 2. eksik. 3. nemsiz. 4. ince. 5. yksz, yk hafif. 6. az, ufak. 7. iyi mayalanm. 8. endiesiz. 9. evik, ayana tez. hafif komedi. 10. ak (renk). z. 1. hafif bir ekilde. 2. az eya ile, az ykle, az (duvara/tavana yerletirilen) lamba armatrleri. bagajla: travel light az eyayla/bagajla seyahat etmek. k. dili 1. ba dnm, sersemlemi. 2. budala, ahmak. 3. deli. hafif sanayi. k. dili -e saldrmak. elendirici, kolay okunan hafif kitaplar. hafif yemek. kler. operet. k. dili aceleyle yola kmak, yola dzlmek. uykusu hafif kimse. 1. -i aydnlatmak; aydnlanmak. 2. (sigara/puro/pipo) yakmak. k yl. f. aydnlatmak, k samak. f. 1. hafifletmek, ykn azaltmak; hafiflemek, yk azalmak. 2. neelendirmek; neelenmek. i. 1. yakan kimse. 2. yakc alet; tututurucu ey. 3. akmak.

lighter light-fingered light-footed lightheaded lighthearted lighthouse lighting lightly lightness lightning lightning bug lightning conductor lightning rod lightweight light-year lignite lignum vitae ligustrum likable -like like like like a bolt out of the blue like a drowned rat like a house afire like a shot like a streak of lightning like all get-out like clockwork Like father, like son! like hell like lightning like mad like mad likeable likelihood likely likeminded liken likeness likes and dislikes likewise liking lilac lilt lily lily of the valley lily-livered lily-white lima

i. mavna, salapurya, layter. s. hrszl benimsemi, eli uzun. s. evik, zarif. s. ba dnen, sersemlemi. s. kaygsz, endiesiz, tasasz, neeli, en. i. fener, deniz feneri. i. aydnlatma, klandrma. z. 1. hafife. 2. kolayca, kolaylkla. 3. ciddiye almadan, umursamazca. 4. neeyle. i. hafiflik. i. imek; yldrm. atebcei, yldzbcei. ng. yldrmsavar, paratoner. yldrmsavar, paratoner. s. 1. hafif. 2. nemsiz. i. 1. spor tysklet, hafifsklet. 2. yeteneksiz kimse. i., gkb. k yl. i. linyit. peygamberaac. i., bot. kurtbar. s. hoa giden, ho. sonek -imsi, gibi, benzer: lifelike, workmanlike. edat gibi, -e benzer. s. 1. benzer. 2. ayn. i. benzeri. f. holanmak, sevmek; beenmek. k. dili beklenmedik bir ekilde, birdenbire. k. dili srsklam, srlsklam. 1. son sratle, son srat. 2. gl gibi (geinmek), ball brekli (olmak). hemen, hi tereddt etmeden. 2. imek gibi, yldrm 1. derhal, gibi, abucak. gibi. k. dili yldrm k. dili son srat, delicesine, deli gibi: They were working like all get-out. Eek gibi alyorlard. He was running like all get-out. saat gibi, ok dzenli, tkr tkr. Deli gibi kouyordu. k. dili Tpk babas!/Babasna ekmi! k. dili 1. deli gibi: He was running like hell. Deli gibi kouyordu. 2. hi; aksine. imek gibi, yldrm gibi, ok abuk. k. dili lgnca, lgn gibi. deli gibi, lgnca. s., bak. likable. i. olaslk, ihtimal. s. 1. olas, muhtemel. 2. uygun: a likely day for a picnic piknie uygun bir gn. 3. gelecei parlak: a likely candidate gelecei s. hemfikir. parlak bir aday. 4. inanlr: a likely story inanlr bir hikye. z. f. to -e benzetmek. muhtemelen. i. 1. suret, klk. 2. resim, portre. 3. benzerlik, benzeme. (bir kimsenin) sevdii ve sevmedii eyler. z. 1. ayn biimde, aynen; keza. 2. ayrca, ve de. i. 1. holanma, sevme; beenme. 2. sevgi. 3. ilgi; eilim. i. 1. leylak. 2. leylak rengi, ak mor, lila. s. leylak rengindeki, ak mor, lila. ho bir ini k. i. (ses tonunda) i. zambak. mge, inciiei. s. korkak, dlek, yreksiz. s. bembeyaz, zambak gibi beyaz. i.

lima bean limb limber limbo lime lime lime limekiln limelight limestone limit limitation limited limited liability company limitless limousine limp limpid linchpin linden linden tea line line line of defence line of least resistance line of vision lineage lineament linear linear measure lineman linen linen closet liner lineup linger lingerie lingo lingua franca linguist linguistic linguistical linguistics lining link link up linkage linnet linoleum linotype

limafasulyesi. i. 1. kol ve bacak gibi vcuda eklemle bal organ. 2. aacn ana dal. 3. kol, dal. stmak, snma hareketleri yapmak. s. eilir f. up spor bedeni bklr, oynak (zellikle kol ve bacaklar). i., b.h. Araf. i. kire. i., ng. hlamur aac, hlamur. i. misket limonu. i. kire oca. i. 1. kire lambas. 2. ng., tiy. spot, spotlu lamba. 3. ilgi merkezi, ilgi i. kireta. oda. i. snr, had, limit, u. f. snrlandrmak, snrlamak, kstlamak. i. snrlama, kstlama. s. 1. snrl, kstl; az, sayl. 2. evrili. 3. ekspres (tren). 4. ng. limitet, irket.sorumlu (irket). limitet snrl s. snrsz, sonsuz. i. limuzin. f. topallamak, aksamak. i. topallama. s. yumuak, bklgen, gevek. s. berrak, effaf, duru. i. 1. tekerlein dingil ivisi. 2. kilit adam; temel ta. i. hlamur aac, hlamur. hlamur. i. 1. izgi. 2. yol, hat. 3. ip, sicim. 4. satr; dize, msra: There are fifty-four lines on this page. Bu sayfada elli drt satr var. a line f. astarlamak. of poetry bir iir dizesi. 5. dizi, sra; saf: a line of oaks bir sra 1. ask. savunma hatt. 2. savunma tezi. mee. Stay in line! Sradan kmayn! The worshipers were en kolayin lines. Mminler saf balamlard. 6. kuyruk, sra: We arrayed yol. stood in that line for hours. O kuyrukta saatlerce bekledik. 7. gr hatt. ksa mektup,silsile. not. 8. hiza. 9. k. dili i, meslek. 10. i. soy, nesil, pusula, (telefon, telgraf, tren, gemi v.b. iin) hat. 11. olta. 12. seri, dizi. i., o. yz hatlar. 13. belirli bir cins/marka mal. 14. o., tiy. rol. 15. soy. 16. argo s. 1. izgisel. 2. dorusal. masal. 17. o. ana hatlar. 18. ask. kandrc szler, martaval, hat; saf: line of retreat ricat hatt. front line cephe hatt. line of uzunluk ls. communications ulam hatt. f. 1. izgilerle gstermek. 2. izgi o. line.men (laynmn) i. hat bekisi; hat deyicisi. ekmek. 3. up dizmek, sralamak. 4. up sraya girmek. s. keten. i. 1. keten kuma, keten. 2. masa rtleri ve yatak araflar. 3. i amar, amar. amar dolab. i. 1. yolcu gemisi. 2. yolcu ua. i., spor oyun balamadan oyuncularn yerini almas. f. 1. (gitmesi gerekirken) kalmak, ayrlamamak. 2. on kolay kolay gememek. ve gecelik. i. kadn i amar i. (o. --es) dil; yabanc dil. anadili farkl insanlarn konutuu ortak dil. i. dilbilimci, dilci, lengist. s. 1. dile ait. 2. dilbilimsel. s., bak. linguistic. i. dilbilim, lengistik. i. astar. i. 1. halka, zincir baklas. 2. ba, balant. 3. radyo, TV link. f. birbirine balamak, birletirmek, zincirlemek; birbirine balamak, birletirmek; balanmak, birlemek. balanmak, birlemek, zincirlenmek. i. 1. balama, balay. 2. mak. balant. i. ketenkuu. i. muamba, linolyum. i., matb. linotip.

linseed linseed oil lint lion lioness lionhearted lip lip service lipid lipide lipoma lipstick liquefaction liquefy liqueur liquid liquid measure liquid measure liquid quart liquidate liquidation liquidity liquor liquorice lira lisp list list list price listen listen in listen to reason listless listlessness lit lit liter literacy literal literally literary literate literature lithe lithium lithograph lithographer lithography lithology lithosphere

i. ketentohumu. bezirya. i. 1. keten tiftii. 2. yaralar sarmak iin kullanlan yumuak bir madde. i. 1. aslan. 2. cesur kii, aslan yrekli adam. 3. nl kii, hret. i. dii aslan. s. aslan yrekli, cesur. i. 1. dudak. 2. kenar, u. 3. argo kstahlk, yzszlk. sahte ballk. i., biyokim. lipit. i., biyokim., bak. lipid. o. --s (laypomz)/ --ta (laypomt) i., tb. lipom, ya uru. i. ruj, dudak boyas. i. svlatrma; svlama. f. eritmek, svlatrmak; erimek, svlamak. i. likr. s. 1. sv, akc, akkan. 2. effaf, berrak. 3. hemen paraya evrilebilir; likit. i. sv. sv lei. sv oylum ls. A.B.D. 0,946 litre; ng. 1,136 litre. f. 1. (borcu) deyip kapatmak, tediye etmek. 2. (bir ticaret kuruluunu) kapatmak, tasfiye etmek, likide etmek. 3. argo i. tasfiye, ii kapatma, likidasyon. ldrmek, temizlemek. i. 1. svlk. 2. ekon. likidite. i. 1. iki, alkoll iecek. 2. et suyu. i., ng., bak. licorice. i. 1. lira. 2. liret. f. peltek konumak. i. pelteklik. i. liste, cetvel, dizin, fihrist. f. listeye geirmek, deftere yazmak. f. yan yatmak. i. yan yatma. katalog fiyat; liste fiyat. f. to -i dinlemek, -e kulak vermek. bakasnn konumasn dinlemek, kulak misafiri olmak. manta kulak vermek. s. neesiz, halsiz. i. neesizlik, halsizlik. f., bak. light. s. 1. yanm, tututurulmu. 2. aydnlatlm. ks. literally, literary, literature. i. litre. i. okuryazarlk. s. 1. kelimesi kelimesine, harfi harfine. 2. gerek. z. 1. harfi harfine. 2. gerekten. s. edebi, yaznsal. s., i. okuryazar. i. edebiyat, yazn. s. kolay eilip bklebilen, kvrak. i., kim. lityum. i. tabasmas resim, tabasmas, tabask, litografya, litografi. i. litografyac, tabaskc. i. litografya, litografi, tabask, tabasmas. i. tabilim, litoloji. i. tayuvar, takre, litosfer.

Lithuania Lithuanian litigant litigate litigation litmus litmus paper litmus paper litre litter litter bag litter up litterbin litterbug little little by little Little did I think. little or nothing Little pitchers have big ears. littoral liturgical liturgy live live live a double life live a lie live among live and learn live by ones wits live embers live fast live fast live from hand to mouth live in s.o.s shadow live in sin live like a lord live off the fat of the land live out live through live up to ones reputation live wire live with live-in livelihood livelong lively lively hope liven liven s.t. up liver

i. Litvanya. i. 1. Litvanyal. 2. Litvanyaca, Litovca. s. 1. Litvanya, Litvanya ya zg. 2. Litvanyaca, Litovca. 3. Litvanyal. i. davac/daval. f. 1. mahkemeye bavurmak. 2. dava etmek, dava amak. i. 1. dava etme. 2. dava. i. turnusol. turnusol kd. turnusol kd. i., ng., bak. liter. i. 1. (yere atlan) p, erp. 2. bir defada doan yavrular. 3. tahtrevan. 4. sedye. 5. hayvanlar yatrmak iin serilen saman p torbas. veya kuru ot. f. 1.yere p atmak. 2. darmadan etmek. 3. karmakark etmek. samak, datmak. 4. dourmak, birden ok yavru dourmak. 5. i., ng. hayvann altna yataklk ot sermek. ahrda (umumi yerlerde) p kutusu. i., k. dili yere p atan kimse. s. (--r, --st) 1. kk, ufak. 2. az: Theres little time left. Az zaman kald. 3. cici. 4. nemsiz, deersiz. i. 1. az miktar, az: He azar azar, yava yava. s content with little. Azla yetinir. Theres little left. Az kald. 2. Aklmdan geirmedim. ufak ey. 3. az zaman. z. (less, least) az: He likes us as little as hi denecek kadar az, hemen hemen hi. we like him. Biz ondan ne kadar az holanyorsak o da bizden o kadar az holanyor. ocuklarn kula delik olur. s. sahile yakn. i. sahil boyu. s. 1. liturjiye ait, liturjik. 2. liturjisi olan, liturjik (kilise). 3. liturjiye gre yaplan, liturjik (ayin). i. liturji, liturya. f. 1. yaamak. 2. oturmak, ikamet etmek. 3. (yaam/mr) srmek, geirmek, (hayat) yaamak.3. yanan. beslenmek. 5. on s. 1. canl, diri. 2. zinde, hayat dolu. 4. on ile 4. elektrik ykl, ile geinmek. 6. off ile geinmek, geimini -den salamak.TV cereyanlbir hayat v.b.). 5. patlamam (bomba). 6. radyo, ikiyzl (tel, ray yaamak. canl (yayn). sahte hayat geirmek. -in iinde/arasnda yaamak. yaadka renmek. (geinmek iin) uyank ve kurnaz olmak. snmemi ate korlar. hzl yaamak. hzl yaamak. elden aza yaamak, kt kanaat geinmek. daha gl/nl birinin glgesinde kaybolup gitmek. nikhsz olarak beraber yaamak. k. dili lort gibi lks iinde yaamak. bir eli yada, bir eli balda yaamak. sonuna kadar yaamak. 1. (bir zaman/olay) yaamak. 2. (zor bir durumdan) sa olarak kmak, sa salim kmak. yaam srmek. hretini dorulayacak bir 1. cereyanl tel. 2. k. dili bakalarn harekete getirme yetenei olan ok enerjik kimse. ile birlikte yaamak. s. 1. iyerinde oturan. 2. iyerinde oturmay gerektiren (i). i. 1. geim, geinme. 2. geim yolu. 3. rzk. s. bitmez tkenmez, btn. s. 1. canl, neeli. 2. parlak (renk). gl umut. f. up canlanmak, hareketlenmek. bir eyi daha canl bir hale getirmek. i. karacier, cier.

livery lives livestock livid living living living image of living language living picture living room living wage lizard llama LLD loach load load load up loaded loaded question loading loads loadstar loaf loaf loafer loam loan loan shark loanword loath loathe loathing loathsome loaves lob lobby lobe lobed leaf lobelia lobster local local call local color local government locale localisation localise locality localization

i. 1. zel niforma. 2. hizmeti snf. 3. klk, kyafet. i., o., bak. life. i. iftlik hayvanlar. s. 1. k. dili ok fkeli, kan beynine sram. 2. kuruni. i. 1. yaam. 2. yaam tarz. 3. geim yolu. s. 1. yaayan, canl, diri, sa. 2. yaayanlara zg. -in tpks. yaayan dil. canl tablo. oturma odas. geindirebilecek maa. i. kertenkele. i. lama. ks. Doctor of Laws. i. oprabal. i. 1. yk. 2. arlk. 3. endie, znt, kayg. 4. mak. diren. 5. elek.ykletmek; yklemek. 2. with (hediye) yadrmak. 3. (zar) f. 1. yk, arj. doldurmak. 4. (silah) doldurmak. 5. (fotoraf makinesine) film -i ykletmek. koymak. s. 1. dolu. 2. hileli (zar). 3. argo sarho, ykl. 4. argo zengin, ykl. soru. artc i. 1. ykleme. 2. yk. i., k. dili ok miktar, yn: loads of love pek ok sevgiler, kucak dolusu sevgiler. i., bak. lodestar. o. loaves (lovz) i. ekmek somunu, somun. f. aylaka vakit geirmek, aylaklk etmek, bo gezmek; haylazlk etmek. i. 1. aylak, bo gezen; haylaz kimse. 2. mokasen. i. 1. kil, kum ve rm bitkisel maddelerden oluan toprak. 2. pahsa, samanl balk, kerpi amuru. 3. killi toprak. i. 1. dn verme. 2. dn alma, borlanma. 3. dn para. f. 1. zellikle faiz karlnda dn para vermek. 2. dn k. dili tefeci. vermek. i. baka bir dilden alnan szck. s. f. -i hi sevmemek, -den hi holanmamak. i. hi sevmeme, hi holanmama; nefret. s. pis, naho. i., o., bak. loaf. f. (--bed, --bing) havaya atmak, havaya doru vurmak. i. havaya atlm top, koridor, doru 2. antre. 3. bekleme salonu, lobi. 4. i. 1. dehliz, havaya geit. vurulmu top. kulisyuvarlakalobi. 5. 2. anat. lop. 3. f. kulis yapmak. i. 1. yapanlar, ksm. kulis faaliyeti. kulakmemesi. bot. oymal yaprak. i., bot. lobelya. i. stakoz. s. 1. yerel, yresel, mahalli. 2. dar, snrl. 3. tb. lokal. i., k. dili 1. yerli. 2. ng. bar. ehir ii konuma. gz. san., edeb. yresel zellikler. yerel ynetim. i. (bir olayn getii) yer. i., ng., bak. localization. f., ng., bak. localize. i. yer, semt, lokalite. i. 1. lokalizasyon, -in (belirli bir yerden) kmasn nleme. 2. lokalizasyon, -in yerini tayin etme/saptama.

localize locate location locative loch lock lock lock lock s.o. in lock s.o. out lock s.o. up lock s.t. up/away lock up lock, stock and barrel locker locker room locket lockjaw locknut lockout locksmith lockup loco locomobile locomotion locomotive locus locust locust bean locution lode lodestar lodge lodge lodger lodging lodging house lodgings loess loft lofty log log log log cabin log in/on log off logarithm logbook loge

f. 1. -i lokalize etmek, -in (belirli bir yerden) kmasn nlemek. 2. 1. (bir yerde) iskn etmek, yerletirmek. 2. yerini saptamak, f. -in yerini tayin etmek/saptamak, -i lokalize etmek. yerini kefetmek, bulmak. i. 1. yer, mahal, konum, mevki. 2. sin., TV lokasyon, stdyo dndaki ekim yeri. 3. yerini saptama, bulma. s., dilb. -de halindeki. i. -de halindeki szck. i., sko. 1. gl. 2. krfez, hali. i. 1. sa llesi. 2. o. salar. i. 1. kilit. 2. silah akma. 3. gre birka eit yakalama yntemi. 4. kilitlenme. 5. lok, ykseltme havuzu.kenetlenmek. f. 1. kilitlemek; kilitlenmek. 2. birbirine gemek, 3. bilg. kilitleyerek birini (bir yere) hapsetmek; birinin zerine kapy kilitlenmek. kapy kilitlemek. birini darda brakmak; of kapy kilitleyerek kapy kilitleyerek birinin (bir yere) girmesini birini tmarhaneye kapatmak. 1. birini hapse tkmak. 2. engellemek. bir eyi kilit altnda tutmak. kapy/kaplar kilitlemek. batan baa, tamamen. i. 1. (soyunma odasnda/okul koridorunda) kilitli dolap. 2. den. dolap, ambar. (sporcularn elbiselerini brakt) dolapl oda, soyunma odas. i. madalyon. i., k. dili tetanos, kazklhumma. i. emniyet somunu, kilit somunu. i. lokavt. i. ilingir. i., k. dili hapishane. s., argo deli, lgn. i. lokomobil. i. hareket. s. 1. harekete ait. 2. hareket edebilen. 3. hareket ettiren. i. lokomotif. o. lo.ci (losay) i. yer, mahal, konum, mevki. i. 1. ekirge. 2. austosbcei. 3. akasya, yalanc akasya, salkmaac. bak. carob. i. 1. anlat tarz. 2. deyim, tabir. i. maden damar. i. 1. obanyldz. 2. Kutupyldz. 3. yol gsterici rehber/ilke. i. 1. tekke. 2. mason locas. 3. (krlardaki) kk otel. 4. rstik ev, kulbe. 5. kapc/bahvan kulbesi. 6. hayvan ini. f. 1. (pansiyoner/kirac) -de kalmak; with (pansiyoner/kirac) -in evinde pansiyoner,ng. -e oda kiralamak. 3. in (bir ey) -e taklp i., ng. kalmak. 2. kirac. kalmak; -e saplanmak. 4. (dileke v.b.ni) arzetmek, sunmak. 5. i. (geceyi geirmek iin) kalacak yer; kiralk oda. barndrmak. ng. pansiyon; kiralk oda bulunan ev. i., o., ng. kiralk oda. i., jeol. ls. i. 1. ng. tavanaras. 2. tavanaras odas. 3. gvercinlik. 4. (ahr stndeki) samanlk. 5. kilise balkonu. s. 1. yksek, yce. 2. azametli, alml. i. logaritma. i. 1. ktk (kesilmi aa gvdesi). 2. den. parakete. 3. den. jurnal, seyir jurnali.den. seyir jurnaline kaydetmek. 2. belirli bir f. (--ged, --ging) 1. mesafe katetmek. ktklerden yaplm kulbe. (to) bilg. (-e) girmek. bilg. -i sonlandrmak. i., mat. logaritma. i., den. seyir jurnali/defteri. i. loca, tiyatro locas.

loggerhead logic logical logically logician logistics logo logos loin loincloth loiter loiterer loitering loll lollipop Lombardy Lombardy poplar London London pride lone lone wolf loneliness lonely loner lonesome long long long after a friend long for long hours long in the tooth long johns long jump long play long since long since Long time no see! long-distance long-distance call long-drawn-out longevity longhand longing longitude long-lived long-playing long-playing record long-range long-range plan long-sighted

i., zool. adi denizkaplumbaas, Caretta caretta. i. mantk ilmi, mantk, eseme. s. 1. mantki, mantksal. 2. mantki, mantksal, mantkl, manta uygun. 3. mantkl (kimse). z. manta gre, mantkl olarak. i. mantk. i. lojistik. i. logo. i. logos, deyi. i. 1. bel. 2. fileto. i. petemal. f. yolda oyalanmak, aylaka dolamak. i. aylaka dolaan kimse. i. aylak aylak dolama. f. 1. in/on -de tembel tembel oturmak; against -e srtn dayamak.sapl eker. azndan dar sarkmak. i. lolipop; 2. out (dil) i. Lombardiya. karakavak. i. Londra. bot. takran. s. yalnz, tek. yalnzl seven kimse. i. yalnzlk. s. 1. yalnz (kimse). 2. ssz, tenha. i. yalnzl seven kimse. s. yalnz, yapayalnz. s. 1. uzun: a long corridor uzun bir koridor. a long table uzun bir masa. 2.istemek, arzulamak, hasretini ekmek: I Ne uzungo. f. 1. ok uzun, uzun sren: What a long speech! long to bir konuma! z. istiyorum. zaman: The meeting wont last long. Gitmeyi ok ok, uzun He longs for freedom. zgrlk hasreti bir dostun zlemini ekmek. Toplant 2. for srmez. She left here long ago. Buradan ok ekiyor. uzun -i zlemek. -i zlemek. zaman nce gitti. uzun alma saatleri. k. dili yalanm. show ones teeth k. dili dilerini gstermek, tehdit etmek. k. dili uzun paal don. uzun atlama. uzunalar, longpley. oktan beri, epey zamandr. oktan: Ive long since forgotten his name. smini oktan unuttum. k. dili Epeydir gremedik! s. 1. uzun mesafeli. 2. ehirleraras/uluslararas (telefon konumas). konuma; milletleraras konuma. ehirleraras s. ok uzun sren. i. uzun mrllk. i. el yazs. i. zlem, hasret. i. boylam. s. uzun mrl. s. uzun devirli (plak). uzunalar, longpley. s. uzun menzilli (top). uzun vadeli plan. s. uza gren.

long-suffering long-term long-winded loo look look about look after look ahead look alive look around look at s.o. askance look at s.t. in perspective look back look back Look before you leap! look daggers at look daggers at s.o. look down on look down ones nose at look for look for a needle in a haystack look forward to Look here! Look here. look in on look into look kindly upon look like Look lively! look on look on the bright side look onto look out Look out for number one. Look out! look over look s.o. in the face look sharp Look sharp! look the other way look the worse for wear look through Look to your manners! look up look up to looking glass looking-glass lookout look-see loom

s. uzun sre birinin kahrn eken. s. uzun vadeli. s. sz bitmez. i., ng. yznumara, tuvalet. f. 1. bakmak. 2. grnmek, gzkmek: He looks ill. Hasta grnyor. i. 1. bak, bakma, nazar. 2. grn. 3. (birinin etrafna bakmak, baknmak. yzndeki) ifade. -e bakmak, -i gzetmek, ile ilgilenmek. ileriye bakmak, gelecei dnmek. acele etmek. 1. baknmak. 2. aratrmak. birine yan bakmak. bir eye geni bir adan bakmak. arkaya bakmak. 1. geriye bakmak. 2. gemie bakmak, gemii dnmek. Balamadan/Hareket etmeden nce iyice dn! -e kt kt bakmak. birine fke ile bakmak. -i hor grmek, -e tepeden bakmak. -i hor grmek. 1. -i aramak. 2. -i beklemek. saman ynnda ine aramak, olanaksz eyi bulmaya almak. -i drt gzle beklemek, -i sabrszlkla beklemek, -i iple ekmek; -e can bak! Bana atmak. Buraya bak./Baksana. -e ksa bir ziyaret yapmak. -e bakmak, -i aratrmak, -i incelemek, -i soruturmak. -i ho grmek/karlamak. 1. -e benzemek. 2. -e benzemek, -cek gibi olmak: It looks like rain. Yamur yaacaa benziyor. Acele et!/abuk ol! 1. seyretmek, izlemek. 2. bakas ile ayn kitaptan okumak. iyimser olmaya almak. -e bakmak, -e nazr olmak. 1. -den dar bakmak. 2. saknmak. 3. for -e dikkat etmek, -i gzetmek. Kendi karna bak. Dikkat! -e yle bir bakmak. birinin yzne bakmak. 1. dikkat etmek, gzn drt amak. 2. k olmak: Youre looking et! Dikkat sharp today. Bugn ksn. grmezlikten gelmek. k. dili pek iyi bir halde olmamak, pek iyi gzkmemek: You look the-den bakmak. 2.today. Bugn seni pek incelemek. 1. worse for wear -i gzden geirmek, -i iyi grmyorum. Davranlarna dikkat et!/Kendine gel! 1. yukarya bakmak. 2. -i aramak; -i arayp bulmak. 3. -i ziyaret etmek, -i yoklamak. 4. iyilemek, dzelmek. duymak; -i rnek 1. -e sayg duymak/beslemek. 2. -e hayranlk almak. ayna. s. 1. ters ynde olan. 2. karmakark. i. 1. gzetleme yeri, gzlei. 2. gzetleme; gzleme. i., k. dili bakma. i. dokuma tezgh.

loom loom large in loop loophole loose loose change loose ends loose living loose-leaf loosely loosely made loot lop lop money off lope lopsided loquacious loquat Lord lord lord it over s.o. lordly lore lorry lose lose a vote of confidence lose control lose count lose face lose face lose ground lose ground lose heart lose o.s. lose o.s. in lose ones appetite lose ones balance lose ones bearings lose ones footing lose ones grip lose ones head lose ones head lose ones heart to lose ones life lose ones marbles lose ones mind lose ones nerve lose ones reason lose ones seat lose ones shirt

f. belirmek, grnmek. -de ar basmak, -de -in nemli bir yeri olmak. i. 1. ilmik; ilik halkas. 2. hav. takla. 3. bilg. dng. 4. elek. kapal devre. kaamak noktas. 2. mazgal delii, mazgal. i. 1. kaamak, s. 1. gevek. 2. dank, seyrek. 3. serbest, aslndan uzak (eviri, yorum v.b.). 4. bol, dkml (giysi). 5. sallanan (di). 6. madeni paralar. yumuak (ksrk). 7. ahlak dk, serbest, hafifmerep. yarm kalm iler. ahlak kurallarna aykr olarak yaama. s. sayfalar karlp tekrar taklabilen (kitap/defter). z. gevek, gevek bir biimde. bol yaplm, gevek rlm (elbise). i. 1. ganimet; alnt mallar. 2. yama. 3. argo mangr, para. f. talan etmek. f. (--ped, --ping) (aacn dallarn) kesmek, budamak. k. dili paray (bteden) kesmek. f. 1. uzun admlar atarak gitmek. 2. (at) ekin gitmek. i. 1. uzun admlarla yrme. 2. ekin gidi. s. 1. bir yana eik. 2. orantsz. s. konukan, dilli. i. maltaerii, yenidnya. i. 1. Hrist. Rab, Allah, Tanr. 2. Hrist. Rab, Hz. sa. i. 1. lort. 2. efendi, sahip, mal sahibi. 3. hkim, hkmdar. f. lort payesi amir gibi davranmak. birine vermek. s. 1. amirane, lortvari, lorda yarar. 2. gururlu. i. ilim, bilgi, irfan (zellikle eski zaman bilgileri). i. 1. ng. kamyon. 2. alak, yanlar ak ve drt tekerlekli yk arabas.1. kaybetmek, yitirmek; kaybettirmek. 2. karmak, f. (lost) elden karmak. 3. yenilmek, kaybetmek: Did your team win? gvenoyu almamak. No, it lost. Sizin takm kazand m? Hayr, kaybetti. (of) (duruma/kendine) hkim olamamak. 4. tic. zarar/ziyan etmek. 5. (saat) geri kalmak. hesabn armak; of -in saysn hatrlamamak. saygnln yitirmek, itibarn kaybetmek. k. dili itibarn kaybetmek. 1. (askerler) geri ekilmek. 2. (hastann durumu) ktye gitmek. 3. kayplara uramak. geri ekilmek. k. dili morali bozulmak; umudunu yitirmek. k. dili kendini kaybetmek, kendinden gemek. k. dili -e dalmak. itah kesilmek. dengesini kaybetmek. armak, pusulay armak. aya kaymak, aya srmek. 1. tutunamamak, eli kaymak/kurtulmak. 2. artk ilerin stesinden gelememek, ipin ucunugitmek. kendinden gemek, akl bandan karmak. k. dili itidalini kaybetmek. k. dili (birine) gnln kaptrmak. hayatn kaybetmek. argo akln karmak. akln karmak/oynatmak. cesaretini kaybetmek. akl bandan gitmek. yerini kaybetmek. k. dili parasnn tmn/ounu kaybetmek, parasz pulsuz kalmak.

lose ones shirt lose ones stake lose ones temper lose ones temper lose ones train of thought lose ones way lose out lose out on lose sight of lose sight of lose the toss lose time lose track of lose weight loser losing loss lost lost cause lost in lot lotion lottery lotus loud loudly loudmouthed loudspeaker loud-voiced lough lounge lounge away lounge suit lounger louse lousy lout love love affair love affair love letter love potion love seat love story love vine lovebird lovely lover lover of art lovesick

k. dili meteliksiz kalmak. (kumarda) koyduu paray kaybetmek. k. dili tepesi atmak. tepesi atmak, fkeye kaplmak; itidalini kaybetmek. ne dediini/dndn unutmak. yolunu armak. k. dili 1. zarara uramak. 2. yenilmek, kaybetmek. k. dili -i kaybetmek. 1. -i gzden kaybetmek. 2. -i unutmak. 1. (birini/bir hayvan) gzden kaybetmek: At that moment I lost sight turada kaybetmek. kaybettim. 2. -i unutmak. yaz of her. O an gzden 1. zaman/vakit kaybetmek. 2. (saat) geri kalmak. Youve lost me. k. dili Kafam kartrdn./Ne2. (bir eye) dikkat etmemek, 1. (bir eyi) aklnda tutmamak. demek istediini anlayamadm. (bir eyi) takip etmemek; (birinin) izini kaybetmek. kilo vermek, zayflamak. i. 1. kaybeden kimse. 2. zarar eden kimse. 3. k. dili baarszn teki. s. kazanl olmayan, zarar gren. i. 1. tic. zarar, ziyan. 2. kayp. 3. ask. kayp, l. f., bak. lose. s. 1. kaybolmu, kayp, yitik, kaybedilmi. 2. boa gitmi (zaman). 3. harap olmu. 4. yolunu arm, kaybolmu. kaybedilmi dava, mitsiz dava. -e tamamen dalm, -e dalp gitmi. i. 1. arsa. 2. grup; parti (mal). 3. nasip, ksmet. 4. tic. (mal) parti. i. losyon. i. piyango. i. nilfer, lotus. s. 1. yksek (ses). 2. grltl, patrtl. 3. ok parlak, i, cart (renk). z. 1. yksek2. grltyle. z. 1. yksek sesle. sesle. 2. grltyle. s. az kalabalk. i. hoparlr. s. yksek sesli. i., rlandaca 1. gl. 2. krfez, hali. f. 1. tembelce uzanmak, yaylp oturmak. 2. aylaklk etmek, aylaka vakit geirmek. i. 1. lobi; fuaye. 2. (okulda/iyerinde) (zaman) tembelce geirmek. oturma salonu. 3. ng. (evde) oturma odas/salonu. 4. ng. ng. takm elbise. kanepe. i. tembelce yaayan kimse, aylak. o. lice (lays) i. bit. s. 1. bitli. 2. k. dili kt, berbat. 3. k. dili alak, iren. i. hdk. f. sevmek, k olmak. i. 1. sevgi. 2. sevi, ak. 3. sevgili. 4. tenis sfr. maceras. ak ak maceras. ak mektubu. ak iksiri. iki kiilik kanepe. ak hikyesi. bot. kskt, eytansa. i. muhabbetkuu. s. gzel, ho, sevimli. i. k, sevgili, yr, dost. sanat . s. ak hastas, sevdal.

loving loving-kindness lovingly low low low frequency low gear low life low pressure low pressure trough low price low relief low tide low tide lowbrow lowdown low-down lower lower case lower case lower class lower class lower deck lowermost lowland lowlands lowliness lowly lownecked lowpitched low-pressure low-rise low-spirited low-water mark loyal loyally loyalty lozenge lss LP lube lube oil lubricant lubricate lubrication lubricator lucid lucidity lucidness luck

s. 1. seven. 2. sevecen, mfik. i. efkat. z. sevgi ile. f. (inek/kz) brmek. i. brme. s. 1. alak; alt, alaktaki. 2. dk (fiyat/scaklk). 3. alakgnll. 4. hakir, hor. 5. az. 6. ucuz, adi. 7. yava, alak alak frekans. (ses). 8. mz. pes. 9. gsz, zayf. 10. aalk, alak. 11. ksa, birinci vites. bodur. 12. karamsar. 13. neesiz, zgn. z. 1. alak sesle. 2. yoksulluk. alaktan. 3. ucuza. 4. mz. pes olarak. i. birinci vites. alak basn. alak basnl dar ve uzun hava sahas. dk fiyat. hafif kabartma. cezir, inik deniz. 1. cezir zaman. 2. cezir hareketi, denizin alalmas; cezir hali. i. hi entelektel olmayan kimse. s. hi entelektel olmayanlara hitapdili hakikat, iin iyz. i., k. eden; hi entelektel olmayan birine uygun. s., k. dili 1. alak, ahlaksz. 2. alaka yaplan. f. 1. indirmek; inmek. 2. azaltmak, eksiltmek, alaltmak; azalmak, eksilmek, alalmak. 3. (gurur) krmak; alaltmak. 4. kk harf, minskl. zayflatmak. 5. (gne) batmak. s., z. 1. daha aa. 2. daha minskl, kk harf. alak. aa tabaka. alt tabaka. ikinci gverte, tavlun. s. en aa, en alt, en aadaki. s. alak (blge). i., o. alak blgeler. i. alakgnlllk. s. 1. rtbece/mevkice aa. 2. alakgnll. z. ikinci derecede, aa. s. ak yakal (elbise), dekolte. s. 1. pes sesli. 2. heyecansz. 3. az eimli (at). s. alak basnl, alak basn. s. asansrsz ve alak (bina). s. neesiz, keyifsiz, zgn. 1. alak su seviyesi iareti. 2. bir eyin en alak/dk noktas. s. sadk, vefal. z. sadakatle. i. sadakat, vefa, ballk. i. 1. pastil. 2. ekenar drtgen. i., bak. loess. ks. long-playing record. i., k. dili uzunalar, longpley. i. k. dili, bak. lubricating oil. i. yalayc madde. f. yalamak. lubricating oil makine ya, motor ya. i. yalama. i. 1. ya pompas, gresr. 2. yalayc madde. 3. yalama ii yapan kimse. s. 1. kolay anlalr, ak. 2. akl banda. 3. duru, berrak. 4. effaf. i. 1. aklk. 2. berraklk. 3. saduyu. i., bak. lucidity. i. 1. talih, ans, baht. 2. uur, yom. f.

luck out luckily luckless lucky lucky day lucky dog Lucky dog! lucrative ludicrous lug luggage luggage rack luggage van lugubrious lukewarm lukewarmness lull lull s.o. into a false sense of security lull s.o. to sleep lullaby lulu lumbago lumber lumber lumber mill lumber s.o. with lumberjack lumberroom lumberyard luminary luminescence luminescent luminescent paint luminous luminous paint lump lump lump everything together lump s.o. together with lump sugar lump sum lumpen lumpen proletarian lumpen proletariat lumpy lunacy lunar lunar eclipse lunar month lunar year

k. dili talih (birine) glmek. z. ok kr, bereket versin ki, talihine. s. talihsiz, anssz. s. 1. talihli, ansl. 2. uurlu. uurlu gn. k. dili talihli adam. k. dili ansl kerata! s. krl, kazanl, yararl. s. 1. gln, gldrc, komik. 2. sama. f. (--ged, --ging) 1. ekmek, srklemek. 2. glkle tamak. i. bagaj, eya. bagaj raf. ng. eya vagonu. s. mahzun, kederli. s. 1. lk. 2. souk, kaytsz. i. 1. lklk. 2. kaytszlk. f. 1. yattrmak. 2. (frtna, rzgr v.b.) dinmek. 3. (konumada) geici bir sessizlik olmak. i. 1. geici bir durulma/dinme. 2. birine sahte bir gven duygusu vermek. durgunluk, kesatlk. birini ninni syleyerek uyutmak. i. ninni. i., k. dili 1. fevkalade bir gaf/falso. 2. facia, felaket, pskll bela: Shes a real lulu. Tam bir facia. i., tb. bel ars, lumbago. f. hantal hantal yrmek. i. 1. kereste. 2. ng. hurdas/can km eyalar. f. 1. kereste kesmek. kesme yeri. aa kesmek. kereste 2. ormanda birine (tatsz bir i) yklemek. i. ormanda aa kesen kimse. i., ng. hurdas km eyann depoland oda. i. kereste deposu. i. 1. k veren cisim (zellikle gne ve ay). 2. (belirli bir meslekte) hret, nde gelen kii. i. gaz, lminesans; ldama, lt. s. gazl; ldayan. fosforlu boya. s. 1. (fosforlu boya gibi) karanlkta k saan/ldayan. 2. ok aydnlk, boya. fosforlu k dolu. i. 1. para, topak, yumru. 2. kme, bek. 3. ikinlik, i. 4. yn,dili kahrn ekmek. kimse; abullabut kimse. f. 1. ymak. f., k. toptan ey. 5. hantal 2. bir araya toplamak. 3. hantal hantal dolamak. her eyi bir araya koymak. birini (bakalaryla) ayn tutmak, birini (bakalaryla) ayn kefeye koymak, birini (bir gruptan) saymak. kesmeeker. bir defada yaplan deme, toptan denen para. s. lmpen. lmpen proleter. lmpen proletarya. s. yumrulu, yumru yumru, topak topak. i. delilik, cinnet. s. aya ait, ay. ay tutulmas. kameri ay. ay yl.

lunatic lunatic fringe lunch lunch counter lunch hour luncheon lung lunge lungs lupine lupus lurch lurch lure lurid lurk luscious lush lush lust luster lustful lustre lustrous lusty lutanist lute lute Lutheran luting lutist luxate Luxembourg Luxembourger Luxembourgian Luxemburg Luxemburger Luxemburgian luxmeter luxometer luxuriant luxuriate luxurious luxury lye lying lymph lymph node lymphatic lymphatism

s. 1. deli, lgn. 2. delice, lgnca. i. deli. (siyasal/toplumsal/dinsel bir gruptaki) fanatikler. i. le yemei. f. le yemei yemek/yedirmek. bfe. le tatili. i. (davet olarak verilen) le yemei. f. le yemei yemek. i. akcier, cier. i. at -in zerine hcum/saldr. f. at -in zerine hcum etmek/saldrmak. i., o. akcier. i. acbakla, yahudibaklas. i. deri veremi. i. 1. sallant, sarsnt. 2. birdenbire sallanma. f. 1. sallanmak. 2. yalpalamak, sendelemek. i. i. 1. yem. 2. cazibe; tuzak. f. cezbetmek, ekmek, ayartmak. s. 1. korkun, dehetli, heyecan uyandran. 2. cart, fazlasyla parlak (renk). 3. donuk, uuk renkli. f. 1. (about/around) sinsi sinsi/gizli gizli dolamak. 2. pusuda beklemek; saklanmak, gizlenmek. tatl. -de sakl okayan. gizli s. 1. pek tatl, ok lezzetli. 2. fazla 3. in 3. zevki olmak, -de olmak. s. 1. gr (ot/ayr/bitki). 2. yemyeil, otlar/bitkileri gr olan (yer). 3.ayya. lks.iki imek. 2. (iki) imek. i., argo k. dili f. 1. i. 1. ehvet. 2. ok iddetli arzu. f. for/after -i ehvetle arzu etmek. i. 1. parlaklk, parlt. 2. cila. 3. aaa, gz alclk. 4. hret. s. ehvet dolu, ehvetli. i., ng., bak. luster. s. parlak. s. 1. kuvvetli (darbe). 2. grbz; kanl canl. i. lavtac, lavta alan kimse. i., mz. lavta. i. lk, lkn. s., i. Lteriyen. i. lk, lkn. i. 1. lavtac, lavta alan kimse. 2. lavtac, lavta yapan kimse. f. eklemden karmak; yerinden karmak; burkmak. i. Lksemburg. i. Lksemburglu. s. Lksemburg, Lksemburga zg. i., bak. Luxembourg. i., bak. Luxembourger. s., bak. Luxembourgian. i. lksmetre, aydnlkler. i., bak. luxmeter. s. 1. gr (yeillik/sakal/sa). 2. ok ssl. f. 1. lks iinde yaamak. 2. in -den pek ok zevk almak, -den tat almak.2. zevk verici, ok rahat. -in tadn karmak. 4. iyi s. 1. lks. 3. in -in zevkini karmak, yetimek/gelimek. i. lks ey, lks. s. lks. i. kll su, boada suyu. i. yalan syleme, yalanclk. i. lenf, lenfa, akkan. lenf boumu, akkan dm. s. 1. lenfatik. 2. ar kanl, uyuuk. i., tb. lenfatizm.

lymphocyte lymphoduct lynch lynch law lynx lyre lyric lyrical lyrics M M, m m, m MA ma ma`am mac macaber macabre macadam macadamise macadamize macaroni macaroni and cheese macaroon Mace mace mace mace Macedonia Macedonian macfarlane machete machinate machination machine machine gun machine oil machine operator machine shop machine-made machinery machinist mack mackerel mackintosh macram macro macromacrocephalic macrocephalous

i., biyol. lenfosit. i., anat. lenf damar. f. lin etmek. lin kanunu. i. vaak. i., mz. lir. s. lirik. i. lirik iir. s. lirik. i., o. (arkya ait) szler. Romen rakamlar dizisinde 1000 says. i. M, ngiliz alfabesinin on nc harfi. ks. meter(s). ks. Master of Arts. i., k. dili anne. i. madam, efendim, hanmefendi (Bir cevap/cmle sonunda kullanlr.). yamurluk. i., ng., k. dili s., bak. macabre. s. 1. lm hatrlatan. 2. dehetli, korkun. i. makadam, ose. f., ng., bak. macadamize. f. makadam yntemi ile ose yapmak. i. ddk makarnas. frnda makarna. i. 1. koko. 2. acbadem kurabiyesi. i. yze pskrtlnce insan sersemleten bir kimyasal madde. f. (birinin) yzne Mace pskrtmek. i. 1. ortaada kullanlan ar topuz. 2. ssl asa. i. kkhindistancevizi meyvesinin toz haline getirilmi kabuk ii. i. Makedonya. i. 1. Makedonyal. 2. Makedonca. s. 1. Makedonya, Makedonya ya zg. 2. Makedonca. 3. Makedonyal. i. makferlan. i. byk bir eit bak. f. dzenbazlk etmek, dolap evirmek, entrika evirmek. i., gen. o. entrika, dolap. i. 1. makine. 2. motorlu ara. 3. mekanizma. 4. politika ark. s. 1. makineyle ilgili. 2. makine ile yaplm. f. makine ile yapmak makineli tfek, makineli, mitralyz. veya ekil vermek. makine ya. makinist, makine ileten kimse. 1. makine atlyesi. 2. tornac dkkn. s. makine ii. i. 1. makineler. 2. makine aksam. 3. mekanizma, sistem, dzenek. i., ng. makinist, makine ileten kimse. i., ng., k. dili yamurluk. i. uskumru. i., ng. yamurluk. i. makrame. i., bilg. makro. nek makro-, byk. s., bak. macrocephalous. s. makrosefal.

macrocephalus macrocephaly macroeconomics mad mad as a hatter/mad as a March hare Madagascan Madagascar Madagascarian madam Madame madcap madden maddening madder made made to measure made-to-order made-up madhouse madly madman madness madrigal madrona madrona apple magazine magazine rack maggot maggoty magic magic marker magic wand magical magically magician magistracy magistrate magma magnanimity magnanimous magnanimously magnate magnesium magnet magnetic magnetic field magnetic needle magnetise magnetism magnetize

o. mac.ro.ceph.a.li (mkroseflay) i. makrosefal. i. makrosefali. i. makroiktisat. s. (--der, --dest) 1. deli. 2. lgn. 3. k. dili ok kzm, kudurmu. 4. kuduz. 5. delice, deli gibi. zrdeli. i. Madagaskarl. s. 1. Madagaskar, Madagaskara zg. 2. Madagaskarl. i. Madagaskar. s. 1. Madagaskar, Madagaskara zg. 2. Madagaskarl. i. 1. bayan, madam. 2. hanmefendi. 3. genelev ileten kadn, mama, aa. o. Mes.dames (meydam) i. Madam. s. delimen, ele avuca smaz. f. 1. delirtmek; delirmek. 2. sinirlendirmek. s. 1. ldrtc, delirtici. 2. sinirlendirici, can skc. i. 1. bot. kkboyas, kkboya, kzlkk. 2. kkboyas, kkboya, kkkrmzs, alizarin. f., bak. make. s. yaplm: made of wood aatan yaplm. smarlama yaplm (elbise). s. smarlama. s. 1. uydurma. 2. makyajl. i. tmarhane. z. delice. o. mad.men (mdmen) i. deli. i. delilik. i., mz. madrigal. i., bot. kocayemi aac. kocayemi. i. 1. dergi, magazin, mecmua. 2. depo. 3. cephanelik. 4. arjr. mecmualk. i. kurt, kurtuk, larva. s. kurtlu. i. 1. sihirbazlk. 2. sihir, by. 3. gzbaclk, hokkabazlk. s. 1. sihirle ilgili, byclkte kullanlan. 2. sihirli, byl. keeli kalem. sihirli denek. s. fevkalade, ok gzel. z. byl bir ekilde, byleyerek. i. 1. sihirbaz, byc. 2. gzbac, hokkabaz. i. 1. yarglk, hkimlik. 2. yarglar, hkimler. 3. bir yargcn nfuz blgesi. i., ng. sulh yargc. i., jeol. magma. i. yce gnlllk. s. yksek ruhlu, yce gnll. z. cmerte. i. 1. nfuzlu kimse. 2. gazet. patron. 3. byk iadam. i. magnezyum. i. mknats. s. manyetik. manyetik alan. pusula inesi. f., ng., bak. magnetize. i. manyetizma. f. mknatslamak.

magneto magnification magnificence magnificent magnify magnifying glass magnitude magnolia magnum opus magpie mahaleb mahaleb cherry mahogany mahonia maid maid of honor maiden maiden name maidenhair maidenhair fern maidenhair tree maidenhead maidenhood maidservant maigre mail mail mail carrier mail order mail route mail train mailbag mailbox mailed fist mailman mail-order mail-order house maim main main main body main deck main dish main road Main Street mainframe computer mainland mainly mainspring mainstay

i. (o. --s) manyeto. i. bytme, bytm. i. ihtiam, grkem. s. 1. grkemli, ihtiaml. 2. harika, nefis, fevkalade. f. 1. bytmek, byk gstermek. 2. abartmak, bytmek. byte, pertavsz. i. 1. byklk, boy. 2. nem. 3. gkb. kadir. i. manolya. i., edeb., gz. san. bayapt, aheser. i. saksaan. i. mahlep, kokulukiraz. mahlep, kokulukiraz. i. 1. maun, akaju (aa/kereste): a mahogany table maun bir masa. mahunya, mahonya. i., bot. 2. maun/akaju rengi. i. 1. hizmeti, hizmeti kadn. 2. evlenmemi gen kz. ba nedime. i. evlenmemi gen kz. s. 1. evlenmemi (kadn). 2. ilk: maiden effort ilk giriim. kzlk ad. bekrlk soyad, maiden voyage (gemi iin) ilk sefer. i. baldrkara. baldrkara. kzsa, gingko. i. bekret, kzlk. i. gen kzlk a. i. hizmeti, hizmeti kadn. i., zool. 1. saraz. 2. ikine. i. zrh. i. 1. posta. 2. posta arabas. f. postalamak, postaya vermek, posta ile gndermek. postac. posta ile sipari. postacnn gzergh. posta treni. i. 1. postac antas. 2. posta torbas. i. posta kutusu. saldr tehdidi, bask. o. mail.men (meylmen) i. postac. s. posta sipariiyle alnan. posta ile sipari alan maaza. f. sakat etmek, sakatlamak. i. ana boru. s. asl, esas, balca, ana, temel. ask. asl kuvvet. den. ba gverte. ba yemek. anayol. 1. ana cadde. 2. tara gelenekleri. bilg. merkezi ilem birimi. i. anakara. z. en ok: His support comes mainly from the provinces. Onu destekleyenlerin ou ana yay. 2. asl neden, ba etken. i. 1. byk zemberek, taral. i. balca dayanak.

maintain maintenance maize majestic majestically majesty major major major major general major key major offense major premise major premise major scale major term Majorca Majorcan majority majuscule make tracks make (s.t.) good make make make a go of make a bed make a beeline for/to make a big splash make a bolt for make a botch of make a clean breast of make a clean breast of it make a commitment make a decision make a detour make a difference make a display make a face make a face make a faux pas make a fire make a fool of make a fuss about make a fuss over make a good/bad impression on s.o. make a grab for make a hash of make a hit make a mess of make a mistake

f. 1. srdrmek, devam ettirmek. 2. korumak: maintain ones reputation hretini koruma. 3.adn bozmamak. 3. beslemek, i. 1. mak. bakm. 2. korumak, srdrme. 4. geim. 5. huk. bakmak, geindirmek: maintain a family aile geindirmek. 4. nafaka. 6. iddia. i., ng. msr. mak. bakmn salamak. 5. iddia etmek: maintain that it is so s. grkemli, ahane, muhteem, heybetli. byledir diye iddia etmek. z. grkemli bir ekilde. i. 1. grkem, hamet, heybet. 2. b.h. kral veya eine verilen unvan: Your/His/Her Majesty Majesteleri, Majeste, Hametmeap. i. 1. binba. 2. mz. majr. 3. (niversitede) asl bran. f., A.B.D. in (niversitede) -i asl bran olarak almak. s. 1. byk. 2. balca, asl. 3. mz. (gam) majr. 4. ergin, reit. tmgeneral. majr perdesi. byk su. man. byk nerme. man. byk terim. mz. majr gam. man. byk terim. i. Mayorka. i. Mayorkal. s. 1. Mayorka, Mayorkaya zg. 2. Mayorkal. i. 1. ounluk. 2. oy ounluu. 3. erginlik, rt. i. byk harf, majskl. s. 1. byk (harf), majskl. 2. byk harfle yazlm. k. dili 1. kp gitmek. 2. hzla gitmek. 1. telafi etmek; (zararn) demek. 2. yerine getirmek: He made good his promise.biim. 2. yerine getirdi. i. 1. yapl, yap, Szn marka. 3. verim, randman. f. (made) 1. yapmak, etmek. 2. yaratmak. 3. olarak atamak, yapmak: The baarl bir ekilde idare etmek. company. (bir iyerini) board made him president of the Ynetim kurulu onu irketin bana getirdi. 4. anlamak, anlam yatak yapmak. karmak: I cant make anything of this poem. Bu iirden hibir -e hemen gitmek. anlam karamyorum. 5. gstermek. 6. girimek. 7. kazanmak, elde etmek: make money para kazanmak.zerine ekmek. k. dili byk bir skse yapmak; dikkatleri 8. etmek, tutmak: Two plus three makes five. ki art , be eder. 9. hesap etmek. frlayp (bir yere) doru komak. 10. hazrlamak, dzenlemek, yapmak: Who made this plan? Bu (bir ii) berbat/rezil etmek. plan kim yapt? 11. zorlamak, mecbur etmek, yaptrmak: They k. dili iini dkmek. made me do it. Onu bana yaptrdlar. 12. salamak. 13. olmak. 14. baarya ulatrmak: This will either make you or break you. her eyi itiraf etmek. Bu seni ya baarya ulatracak, ya da batracak. 15. (yol) (to) (-e) sz vermek. almak, katetmek. 16. varmak, ulamak: The bus driver hopes karar make Antalya by ten he canvermek, karar almak. oclock tonight. Otobs ofr Antalyaya bu gece saat onda varabileceini umuyor. 17. varyanttan gitmek. yetimek: I wasnt able to make the eight-thirty boat. Sekiz otuz farketmek. vapuruna yetiemedim. 18. erimek. 19. elek. (devreyi) gsteri yapmak. kapatmak, tamamlamak. 20. ina etmek. yzn gzn buruturmak. suratn buruturmak, somurtmak. pot krmak, falso yapmak. ate yakmak. (birini) maskaraya evirmek, rezil etmek. -i mesele yapmak. -in zerine titremek; -i ba tac etmek. birinde iyi/kt bir izlenim brakmak. -e elini atmak. k. dili -i bozmak, -i iyice kartrmak; -i yzne gzne bulatrmak. 1. stn baar salamak. 2. ok beenilmek. 1. (bir yeri) datmak. 2. -i berbat etmek. yanl yapmak, hata etmek/ilemek.

make a motion make a mountain out of a molehill mountain out of a make a molehill make a muck of make a name for o.s. make a night of it make a night of it make a nuisance of o.s. make a pass at make a play for make a point make a point make a point of make a practice of doing s.t. make a profit (on) make a show of make a stab at make a stand make a swing through make a travesty of make a vow to do s.t. make a wish make a wry face make after make allowance for make amends to s.o. for s.t. make an example of make an example of s.o. make an exhibition of o.s. make as if make away with make believe make bold make bold to make both ends meet make both ends meet make capital of make common cause with make do with make do with make eyes at make eyes at make faces make for home make free with make friends with make fun of make fun of/poke fun at make good make good

nerge vermek, teklifte bulunmak. habbeyi kubbe yapmak, pireyi deve yapmak. habbeyi kubbe yapmak, pireyi deve yapmak. ng., k. dili -i berbat etmek. ad yapmak. sabaha kadar elenmek. k. dili felekten bir gece almak. ba belas olmak. (birine) duyulan erotik hisleri belli etmek, pas vermek. k. dili 1. -i ayartmaya almak. 2. -i kazanmaya almak. mim koymak. bak. (bir ey yapmaya) dikkat etmek; (bir ey yapmay) ihmal etmemek. bir eyi det edinmek. (-den) kr etmek. ... gibi yapmak, -miesine davranmak: They made a show of resistance. Kar koyar gibi yaptlar. conversation. Sohbet k. dili -i denemek: He made a stab at etmeyi denedi. (against) (dmana kar) direnmek, direnerek savamak. k. dili (bir blgede) kk bir tur yapmak. -i gln/rezil bir hale sokmak. bir ey yapmaya ant imek. dilekte bulunmak; niyet tutmak. yzn ekitmek/buruturmak. k. dili takip etmek, kovalamak. -i hesaba katmak. 1. bir eyin zararn telafi etmek. 2. birinden bir ey iin zr dilemek. ibret olsun diye -i cezalandrmak. birini ibret olsun diye cezalandrmak. kendini rezil etmek. yapar gibi grnmek. -i alp gtrmek, -i yrtmek. -i (bir ey) olarak dnmek/hayal etmek: Make believe youre a king.gstermek, cesaret etmek. cret Kendini kral olarak dn. -e cesaret etmek, -e cret etmek. geliri gidere denkletirmek. kazanc masrafna yetimek, idare etmek. -i kendi karna kullanmak, -i istismar etmek. (bir uurda) ... ile birlikte hareket etmek. ile idare etmek, ile yetinmek. ile yetinmek, ile idare etmek. -e ka gz etmek. gzle flrt etmek. alay ederek yzn gzn tuhaf ekillere sokmak. evin yolunu tutmak, eve komak. 1. (bakasnn mal olan bir eyi) izin almadan kullanmak. 2. (bir kadna) fazla samimi davranmak. ile arkada olmak. ile elenmek, ile alay etmek. (bir kimse) ile alay etmek. baarl olmak. 1. on (sz) yerine getirmek. 2. (zarar) demek. 3. baarl olmak.

make good ones charge make good ones escape make good time make great strides make haste make havoc of Make hay while the sun shines. make headway make heavy weather of make inroads in make inroads on make it Make it snappy! make life miserable for make light of make like make little of make love make love make mention of make merry make mincemeat of make much of make no bones about make no bones about make no pretensions to make noises about make nothing of make o.s. conspicuous make o.s. presentable make o.s. scarce make of make off make off with make ones blood boil make ones blood run cold make ones deposition make ones eyes water make ones heart bleed make ones living make ones mark make ones mouth water make ones mouth water make ones point make ones presence felt make ones rounds make ones toilet make ones way make ones will make or break

iddiasn kantlamak. kamay baarmak. (yolu) hzla katetmek: We made good time between Edremit and Burhaniye.hzla ilerlemek, ok yolarasndaki yolu hzla k. dili (bir ite) Edremitle Burhaniye katetmek. katettik. acele etmek. -i harabeye evirmek. Yamur yaarken kpn doldur. ilerlemek. k. dili (bir ii) fazlasyla bytp bin bir glkle yapmak. -de ilerleme kaydetmek. 1. -i azaltmak: Its made inroads on our stock. Stokumuzu azaltt.1. yetimek, zamannda varmak. etmek. 3. (soyuthayatta k. dili 2. (bir piyasann) bir payn elde 2. baarmak. 3. bir eye) zarar vermek, darbe indirmek. baarl olmak; keyi dnmek. k. dili abuk ol! (birine) ok ektirmek, (birinin) ensesinde boza piirmek. -e nem vermemek, -i hafife almak. argo taklidini yapmak. -i kmsemek, -i nemsememek. sevimek, ak yapmak. 1. sevimek, ak yapmak. 2. to -e kur yapmak. -den bahsetmek, -den sz etmek, -in szn etmek, -i anmak. elenmek. -i parampara etmek. 1. -in fazlasyla stnde durmak, -i fazlasyla nemsemek. 2. (birine) tezahrat yaparak sevgisini belirtmek. k. dili -i aka sylemek. k. dili 1. -e hi itiraz etmemek. 2. -i hi gizlememek, -i gizlemeye almamak. 3. -de hi tereddt etmemek, -den hi ... iddiasnda olmamak. ekinmemek. k. dili -den bahsetmek. 1. -e nem vermemek. 2. -i anlayamamak. dikkati zerine ekmek. kendine bir ekidzen vermek: I went upstairs to make myself presentable before the guests arrived. Misafirler gelmeden nce k. dili ortadan kaybolmak. yukar kp kendime ekidzen verdim. 1. -den anlamak: What do you make of this? Bundan ne anlyorsunuz? 2. -e anlam vermek: I couldnt make anything of svmak, kamak. his behavior. Onun davranna hibir anlam veremedim. -i armak, -i alp kamak. k. dili ok kzdrmak, ok fkelendirmek, kanna dokunmak. k. dili tylerini rpertmek. yeminle yazl ifade vermek. gzlerini yaartmak. -in kalbini krmak, -i zmek. geimini kazanmak. n kazanmak, isim yapmak. azn sulandrmak, imrendirmek. azn sulandrmak. ne demek istediini yeterince anlatmak: Youve made your point; now sit down! Ne demek istediini anladk; otur artk! varln hissettirmek. 1. (doktor) viziteye kmak: The doctor is making his rounds. Doktor viziteye kt. 2. (beki) devriye gezmek: The watchman tuvaletini yapmak. is making his rounds. Beki devriye geziyor. ileri gitmek, ilerlemek. vasiyetini yazmak/yazdrmak. ya kazanmak ya da batrmak.

make out make out a case for make over make overtures make peace make peace with make progress make ready for make redundant make reference to make room for make room for s.o. make s.o. a curtsy make s.o. a proposition make s.o. look sick make s.o. see reason make s.o. see stars make s.o. sick make s.o. thirsty make s.o. turn in his grave make s.o.s acquaintance make s.o.s hackles rise make s.t. clear make s.t. into make s.t. over to make s.t. public make s.t. tingle make sail make sense make sense out of make shift make shift with make short work of make short work of make small talk make sure make sure of make the best of make the best of a bad situation make the fur fly make the grade make the most of s.t. make the supreme sacrifice make things lively for s.o. make time make to order make up make up for lost time make up for lost time make up ones mind

1. (ne olduunu) kestirmek, karmak; semek, farketmek. 2. anlam karmak, anlamak. 3. okumak, zmek. 4. yazmak. 5. (bir iddiann) savunulabilecek yanlarn bulmak. baarmak. 6. geinmek, idare etmek. 1. yenilemek. 2. to -e devretmek. 1. to -e girizghta bulunmak. 2. for -e raz olduunu belirten baz admlar atmak. barmak. ile barmak. 1. ilerlemek. 2. (hasta) iyiye doru gitmek. (bir ey iin) hazrlamak. 1. iten karmak. 2. gereksiz klmak. -den sz etmek, -den bahsetmek. -e yer amak. biri iin yer amak. (kadn) birine reverans yapmak. birine bir teklifte bulunmak. k. dili birini glgede brakmak, birini ok geride brakmak, birinin pabucu dama atlmak. birinin akln bana getirmek. k. dili birini bir yumrukla sersemletmek. 1. birini hasta etmek. 2. birinin midesini bulandrmak. 3. k. dili birini kzdrmak. 4. k. dili birini tiksindirmek, birinin midesini birini susatmak. bulandrmak. (mezarnda) birinin kemiklerini szlatmak. biriyle tanmak. birini fkelendirmek. bir eyi belli etmek, bir eyi belirtmek. bir eyi -e dntrmek: Dont make this into a big deal! Bunu mesele yapma! stne yapmak. bir eyi (birinin) bir eyi herkese/halka/kamuya bildirmek; bir eyi ilan etmek. 1. bir eyi tatl bir ekilde rpertmek: Such music makes ones flesh tingle. Bu tr mzik insana tatl bir rperti veriyor. 2. bir sefere kmak. eyi nlatmak. 1. anlam olmak: Does this poem make sense? Bu iirin anlam var m? 2. mantkl olmak. -den anlam karmak. varolanla idare etmek. ile idare etmek. 1. -i abucak bitirmek. 2. -i bir rpda yemek. 3. -i abucak yenmek, (bir eyi) yiyivermek, abucak yemek, silip sprmek. k. dili 1. -i bir hamlede alt etmek. 4. (birinin) problemini abucak halletmek. (biri) (biriyle) olan iini abucak 2. abuk bitirmek. 3. konumak, hobe etmek. k. dili havadan sudan bitirmek/halletmek: He made short work of those salesmen. O emin olmak iin gerekeni yapmak: Make sure the door is pazarlamaclarla olan grmesini abucak bitirdi. 4. (birini) locked!eyin) doru olup olmadndan emin olmak. 2.sure he 1. (bir Kapy kontrol et!/Kap kilitli mi, bir bak! Make Emri kolaylkla pes ettirmek/yenmek. doesnt come! Ne yapp yapp onun gelmesini engelle! Ne pekitirmek iin kullanlr: Make sure shes here at eight! azami derecede yararlanmak. yapp edip onun saat sekizde burada olmasn sala! Make sure kt bir durum karsnda idare etmeye almak. the door is locked before you go to bed! Yatmadan nce kapnn k. dili 1. adamakll dvmek, dayak atmak. 2. sert bir ekilde kilitli olduundan emin ol! azarlamak, halamak, zlgt vermek. baarmak. bir eyden azami derecede faydalanmak. cann feda etmek. birinin bana i amak. (with) k. dili (biriyle) flrt etmek. smarlama yapmak. 1. dzenlemek, hazrlamak. 2. oluturmak. 3. uydurmak, icat etmek. 4. bir araya getirmek, toplamak, tamamlamak. 5. for -i kaybedilen zaman telafi etmek. telafi etmek. 6. makyaj yapmak, boyanmak. kaybedilen zaman telafi etmek. 1. karara varmak. 2. to -i aklna koymak, -e karar vermek.

make up ones mind make up to/with make use of make water make waves make way make way for Make yourself at home. make/strike a bargain make-believe makeshift makeup makeup exam making makings malabsorption maladjusted maladjustment maladministration maladroit malady Malagasy malaise malaria Malawi Malawian Malay Malaysia Malaysian malcontent Maldive Maldivian male male chauvinism male prostitute malediction malefactor malevolence malevolent malevolently malformation Mali Malian malice malicious maliciously malign malignant malignant tumor mall

1. karara varmak. 2. to -i aklna koymak, -e karar vermek. k. dili -in gzne girmeye almak, ile barmak. -i kullanmak, -den yararlanmak. k. dili su dkmek, iemek. k. dili problem yaratmak. (for) yol vermek, yol amak. -e yol amak, -e yol vermek. 1. Kendi evinizdeymi gibi hareket edin. 2. Rahatnza bakn. anlamaya varmak, mutabk kalmak. i. hayal, hayal rn. s. hayali, hayal rn olan. i. geici are. s. geici, ereti. i. 1. makyaj. 2. karakter, zyap; yaradl. 3. matb. mizanpaj, sayfa dzeni. 4. k. dili btnleme, ikmal, btnleme snav. btnleme snav. i. i., o. malzeme. i. kt emilim. s. uyumsuz, intibaksz. i. uyumsuzluk, intibakszlk. i. kt ynetim. s. beceriksiz, eli ie yakmaz, sakar. i. hastalk. i. (o. Mal.a.gas.y), s. 1. Malga. 2. Malgaa. i. krklk, keyifsizlik. i. stma, malarya. i. Malavi. i. Malavili. s. 1. Malavi, Malaviye zg. 2. Malavili. i., s. 1. Malay. 2. Malayca. i. Malezya. i. Malezyal. s. 1. Malezya, Malezyaya zg. 2. Malezyal. s. honutsuz, memnun olmayan, tatmin olmayan. i. honutsuz kimse. o. Maldiv Adalar. i. the --s i. Maldivli. s. 1. Maldiv, Maldiv Adalarna zg. 2. Maldivli. s., i. erkek. erkek ovenizmi. erkek fahie. i. lanet, beddua. i. 1. sulu kimse. 2. ktlk eden kimse. i. kt niyet. s. kt niyetli, hain. z. kt niyetle. i. kusurlu oluum, sakatlk. i. Mali. i. Malili. s. 1. Mali, Maliye zg. 2. Malili. i. kt niyet. s. kt niyetli. z. kt niyetle. s. 1. kt, zararl. 2. ktcl (kimse). 3. ktcl, habis (ur/hastalk). kt yrekli. hakknda kt szler sylemek. s. 1. ktcl, f. ktlemek,2. uursuz. 3. tb. ktcl, habis. ktcl ur. i. 1. kapal alveri merkezi, kapal ar. 2. aalk yol.

mallard malleable mallet mallow malnutrition malodorous malpractice malpractice suit malt Malta Malta fever Maltese maltose maltreat maltreatment mama mamma mammal mammoth man man man man about town Man alive! man and wife man of letters man of letters man of substance man of the world Man overboard! man to man manacle manage manage money manageable management manager managerial managerial decision managerial position managerial staff Manchu Manchuria Manchurian mandarin mandarin duck mandarin orange mandate mandatory mandolin

i., zool. yeilba. s. 1. dvlgen (maden). 2. yumuak bal, uysal. i. 1. tokmak. 2. spor sopa. i., bot. ebegmeci. i. 1. yetersiz beslenme. 2. kt beslenme, dengesiz beslenme. s. pis kokulu. i. 1. yolsuzluk, grevi ktye kullanma. 2. byk hata yaparak hastaya/mvekkile zarar verme. huk. mesleki hata davas. i. imlendirilmi arpa, malt. f. 1. (arpa veya baka tahldan) malt yapmak. i. Malta. 2. malt haline gelmek. maltahummas. i. 1. (o. Mal.tese) Maltal. 2. Maltaca. s. 1. Malta, Maltaya zg. 2. Maltaca. 3. Maltal. i. maltoz. f. kt davranmak, eziyet etmek. i. kt davranma. i., k. dili anne. i., k. dili, bak. mama. i. memeli hayvan. i., zool. mamut. s. devasa, muazzam. o. men (men) i. 1. adam, erkek. 2. insan, insanolu. 3. (erkek) hizmetkr. 4. 1. Bir erkee hitapkii. 5. satran, dama ta. nlem, k. dili biri, kimse, ahs, ederken bir sz vurgulamak iin kullanlr: Man, what a i iin) yeterince insanne harika bir f. (--ned, --ning) (belirli bir game! Aman Allahm, olmak: Do you ma! enough soldiers to manismi yerine kullanlr: Look man, Hitap edilen erkein those defenses? have 2. ve gece kulbne ska giden adam. O tahkimat tiyatro you cant do that! Bak olum, onu yapamazsn! Hey man, what savunmak iin yeterince askerin var m? Yahu!/Be adam! s happening? Ne oluyor lan? kar koca. 1. yazar; edebiyat, yaznc. 2. bilim adam. 1. yazar; edebiyat, yaznc. 2. bilim adam. zengin adam. grm geirmi adam. Yetiin! Adam denize dt. erkek erkee, samimi olarak, aka. i., gen. o. kelepe. f. kelepe takmak, kelepelemek. f. 1. ynetmek, idare etmek. 2. -i becermek; to -i -ebilmek, -i becermek: Howd you manage to get here? Sen buraya nasl paray idare etmek. gelebildin? 3. kullanmak. 4. (ev, insan v.b.ni) ekip evirmek. s. 1. ynetilebilir, idare edilebilir. 2. kontrol edilebilir. 3. 5. (hayvan) terbiye etmek. 6. dzenlemek. 7. kontrol etmek. 8. kullanl. 4. gerekletirilebilen, yerine getirilebilen. 5. ekle i. 1. uydurmak, iini evirmek. kurulu. iini ynetim, idare. 2. ynetim 9. idare etmek, geinip gitmek, girebilen (sa). yle byle geinmek. direktr. 2. ynetici, idareci. 3. menajer, i. 1. ynetmen, mdr, birynetimsel. spor takmnn ilerini yneten kimse. s. sanat veya ynetim karar. ynetim mevkii. ynetim kadrosu. i., s. 1. Manu. 2. Manuca. i. Manurya. i. Manuryal. s. 1. Manurya, Manuryaya zg. 2. Manuryal. 1. mandalina. 2. king, kink. inrdei. 1. mandalina. 2. king, kink. i. 1. emir, ferman. 2. pol. manda. s. mecburi, zorunlu. i. 1. mandater, mandac. 2. vekil. i. mandolin.

mandrake mane maneuver maneuvers manful manfully manganese mange manger mangle mango mangosteen mangrove mangy manhandle manhole manhole cover mania maniac maniacal manic-depressive manicure manicurist manifest manifest manifest itself manifestation manifestly manifesto manifold manikin manipulate manipulation manipulative mankind manly manmade mannequin manner manner of life mannered mannerism mannerly manoeuvre manoeuvres man-of-war manor manor house manpower mansard

i., bot. adamotu, kankurutan, adamkk, abdsselamotu, haclarotu, kpekelmas. i. yele. i. 1. manevra. 2. hile, dolap. f. 1. manevra yaparak/birtakm hareketlerle manevralar: yere) getirmek: He maneuvered the i., o., ask. -i (belirli bir car into the parking space. Manevra yaparak arabay park s. cesur, mert, yiit, erkeke. yerine soktu. 2. (bir amaca ulamak iin) birtakm manevralar z. cesaretle, merte, yiite, erkeke. yapmak. i. manganez, mangan. i. (hayvanlarda) uyuz hastal. i. (ahrda) yemlik. f. 1. korkun bir ekilde yaralamak. 2. paralamak. 3. bozmak. i. (o. --es/--s) hintkiraz, mango. i., bot. mangostan. i., bot. mangrov, rizofora, hindistansakzaac. s. 1. uyuz (hayvan). 2. pis, iren, tiksinti veren. f. 1. tartaklamak. 2. kol kuvvetiyle/var kuvvetiyle (bir eyi) ekmek/hareket ettirmek/gtrmek/tamak. i. rgar, baca, kontrol delii, bakmalk. rgar kapa. i. 1. ruhb. mani. 2. for -e ar dknlk, -e tutku. s., i. manyak, lgn, deli. s. 1. lgn. 2. manyaka. s., i., ruhb. manik-depresif. i. manikr. f. manikr yapmak. i. manikrc. i. manifesto, gmrk bildirgesi. s. belli, ak. f. aka gstermek, belirtmek. kendini belli etmek, kendini gstermek. i. 1. alamet, belirti, gsterge. 2. aka gsterme. 3. gsteri. z. aka. i. (o. --es) 1. bildiri, tebli, beyanname. 2. pol. parti program. s. trl trl, pek ok ve eitli. i., oto. manifolt. i. manken. f. 1. elle hareket ettirmek. 2. kullanmak, hareket ettirmek, altrmak, iletmek. 3. kendi karlarhareket ettirme, 4. hile i. 1. elle hareket ettirme. 2. kullanma, iin kullanmak. yaparak (fiyatlar) istedii ekilde deitirmek. altrma, karlar iin bakalarn kullanan, karc4. hile s. 1. kendi iletme. 3. kendi karlar iin kullanma. (kimse). 2. yaparak (fiyatlar) istedii ekilde deitirme. 5. elle hareket karc (davran). 3. hileli. 4. el becerisine ait. i. insanlk, beeriyet, insanoullar. ettirmeye zg. s. 1. erkee yakan, erkeke. 2. mert, yiit. s. insan ii; fabrika ii; insan tarafndan yaplan. i. manken. i. 1. tavr. 2. usul. 3. eit. 4. o. grg, terbiye. 5. o. rf, tre. yaam biimi, yaay tarz. s. yapmackl, yapma tavrl. i. bir kiiye zg hareket, tavr veya ifade tarz. s. terbiyeli. i., f., ng., bak. maneuver. i., o., ng., ask., bak. maneuvers. o. men-of-war (menvwr) i. 1. iri bir tr denizanas. 2. tar. sava gemisi. i. malikne, kk. malikne, kk. i. 1. insan gc. 2. igc. 3. ii says, personel. i.

mansard roof manse manservant mansion manslaughter mantle manual manual labor manually manufacture manure manuscript Manx Manx cat Manxman Manxwoman many many a time Many thanks! Manys the time .... many-colored manyplies many-sided map maple maple sugar maple syrup maquis mar Mar marabou marabou stork marabout maraschino maraschino cherry marathon maraud marauder marble marbled March march marchioness march-past mare margarine margin margin of safety marginal marigold

mansart at, mansart. i. papaz lojman, papaz evi. o. men.ser.vants (mensrvnts) i. uak; (erkek) hizmetkr. i. konak; kane; kk; malikne. i. nceden tasarlamadan adam ldrme, kastsz cinayet. i. 1. kolsuz manto. 2. rt, rten ey. 3. lks gmlei. 4. jeol. ekirdekait. 2. elle yaplan; elle altrlan. i. 1. elkitab, klavuz. s. 1. ele kabuu. 5. anat. rtenek. 2. mz. (orgda) ar i. 1. amelelik. 2. klavye. z. el ile. i. 1. imal, yapm. 2. mamul, yaplm eya/yiyecek. f. 1. imal etmek, yapmak. 2. (bahane) uydurmak. i. gbre. f. gbrelemek. i. 1. yazma, el yazmas. 2. msvedde. i. Manca. s. 1. Man, Man Adasna zg. 2. Manca. mankedisi. o. Manx.men (mngksmn) i. Manl erkek, Manl. o. Manx.wom.en (mngkswmn) i. Manl kadn, Manl. s. (more, most) ok, bir hayli. i. bir ou. ok kere. k. dili ok teekkr!/ok mersi! ok kez ...: Manys the time Ive wanted to call you. ok kez sana telefon etmek istedim. s. ok renkli, rengrenk. i., zool. krkbayr. s. 1. mat. okyzl; okkenar. 2. ok ynl. i. harita, plan. f. (--ped, --ping) 1. haritasn yapmak. 2. out ayrntlaryla planlamak. i. akaaa, isfendan. akaaa ekeri. akaaa pekmezi. i., bot. maki. f. (--red, --ring) bozmak, mahvetmek. ks. March. i. (o. --s/mar.a.bou) murabutkuu, murabut, marabut. murabutkuu, murabut, marabut. i. 1. murabt, murabut. 2. murabutkuu, murabut, marabut. i. 1. maraskino, marasken (likr). 2. maraska, marask, maraska kiraz. maraska, marask, maraska kiraz. i. maraton. f. apulculuk amacyla akn etmek, apulculuk etmek. i. apulcu, yamac. i. 1. mermer. 2. bilye, misket. 3. o. misket oyunu. s. mermer, mermerden yaplm. f. deli. s. 1. ebrulu. 2. mermer ebrulamak. i. mart ay. i. 1. (topluca) yry. 2. ilerleme, gidi. 3. mz. mar. f. 1. (topluca) yry yapmak. 2. ilerlemek. i. markiz, markinin kars. i. geit treni. i. ksrak. i. margarin. i. 1. kenar, snr. 2. tic. maliyet fiyat ile sat fiyat arasndaki fark. 3. tic. ihtiyat akesi, marj. 4. sayfa kenarndaki boluk, emniyet pay, hava pay. marj. s. 1. kenarda olan. 2. kenarda yazl, marjinal. 3. pek az: It is of marginal importance. Pek az nemi var. 4. ekon., sosyol., ruhb. i., bot. kadifeiei. marjinal.

marijuana marina marinate marine mariner mariners compass marital marital rights marital status maritime maritime law marjoram mark mark mark mark down mark off mark out mark time mark up marked markedly marker market market garden market value market value marketable marketing marketplace marksman marksmanship markup marl marmalade marmot maroon maroon marquee marquess marquis marquise marriage marriage certificate marriage licence marriage vows marriageable married married life marrow

i. 1. marihuana. 2. bot. hintkeneviri, kenevir, kendir. i. yat liman, marina. f. (eti yumuatmak iin) zeytinyal salamurada brakmak. s. 1. denize ait, denizle ilgili. 2. denizcilie ait. 3. deniz kuvvetlerine2. denizci. i. 1. gemici. ait. i. 1. denizcilik. 2. denizci, deniz askeri. gemici pusulas. s. evlenmeye ait, evlilikle ilgili. evlilikte kar kocaya tannan haklar. medeni hal. s. 1. deniz kysnda olan; denize yakn. 2. denizle ilgili; denizcilikle ilgili. 3. denizciye zg. deniz hukuku. i., bot. mercankk, merzeng, ile. i. 1. iaret, marka, alamet. 2. damga. 3. iz. 4. nian, hedef. 5. norm, standart. 6. n, hret. 7. (derste) not, numara. 8. leke; f. 1. iaretlemek. 2. damga vurmak, damgalamak. 3. gstermek, izik. 9. yara yeri, iz. 10. spor balama izgisi. 6. dikkat etmek, belirtmek. 4. izmek, yazmak. 5. not vermek. 11. k. dili av, saf i. mark, Alman mark. kimse. almak, hesaba katmak. 7. etiketlemek. dikkate 1. -in fiyatn indirmek. 2. not etmek, kaydetmek. snrlarn izmek. 1. snrlarn izmek. 2. plann yapmak. 3. seip ayrmak. yerinde saymak. 1. izmek. 2. -in fiyatn ykseltmek/artrmak. s. 1. gze arpan, belirgin. 2. iaretli. z. nemli derecede. i. 1. markac. 2. iaret, damga. i. 1. pazar, ar. 2. piyasa. 3. for -e talep, -e rabet. f. 1. pazarlamak. 2. sata karmak. 3. arda alveri etmek. bostan. piyasa deeri, piyasa fiyat. piyasa fiyat. s. 1. pazarlanabilir. 2. kolaylkla satlabilir. i. 1. alveri. 2. pazarlama. i. pazar yeri. o. marks.men (marksmn) i. nianc. i. nianclk. i. 1. al ve sat fiyatlar arasndaki fark. 2. fiyat art. i., jeol. marn, pekmez topra. i. marmelat. i., zool. dasan, marmot. i., s. kestane rengi, maron. f. (birini) ssz bir adaya/kyya brakmak. i. 1. (kap nndeki) markiz. 2. byk adr, ota. i., bak. marquis. i. marki. i. markiz. i. 1. evlenme. 2. evlenme treni. 3. evlilik. 4. birleme. evlenme czdan. nikh kd, evlenme izni. evlilik sz. s. evlenecek yata, yetimi. s. 1. evli. 2. to ile evli. 3. evlilie/evlilere zg. evlilik yaam. i. 1. anat. ilik. 2. z. 3. ng. sakzkaba, kabak.

marrowbone marry Mars marsh marsh crocodile marshal marshmallow marshy marsupial mart marten martial martial law martial law martin martinet martini martyr marvel marvelous Marxism Marxist masc mascara mascot masculine masculinity mash mashed potatoes masher mask masked ball masochism Mason mason Masonry masonry masque masquerade mass mass mass media mass meeting mass movement mass production massacre massage masseur masseuse massif

i. ilii ok olan kemik. f. 1. evlenmek; evlendirmek. 2. evermek. 3. birlemek; birletirmek. i., gkb. Merih, Mars. i. bataklk. hinttimsah. i. 1. ask. mareal. 2. terifat, protokol grevlisi. 3. polis mdr. f. (--ed/--led, benzer ekerleme. koymak, sralamak, i. 1. hatmi. 2. lokuma --ing/--ling) 1. sraya dizmek. 2. nne dp gtrmek. s. 1. batakla zg. 2. bataklk gibi. 3. batakl. s., zool. keseli. i. keseli hayvan. i. ar, pazar. i. 1. zool. aasansar, zerdeva. 2. zerdeva krk. s. 1. savaa zg. 2. askeri. 3. sava, savakan. skynetim, rfi idare. skynetim. i. krlang. i. disipline son derece nem veren amir, kurallara ar derecede bal olan amir. i. martini. i. ehit. f. ehit etmek. i. harika, mucize. f. (--ed/--led, --ing/--ling) hayret etmek, amak. s. olaanst; harika. i. Marksizm. i., s. Marksist. ks. masculine. i. rimel, maskara. i. maskot. s. 1. erkee zg, erkeksi. 2. dilb. eril. i., dilb. 1. eril cins. 2. eril szck. i. erkeklik. i. 1. lapa. 2. bira yapmak iin ezilmi arpa ile su karm. f. ezmek, pre yapmak. patates presi. i., argo asknt, kadnlara asknt olan erkek. i. maske. f. maskelemek, gizlemek. maskeli balo. i. mazoizm. i. mason, farmason. i. duvarc; ta. i. masonluk, farmasonluk. i. duvarclk; talk. i. maskeli balo. i. 1. maskeli balo. 2. maskeli balo kostm. 3. (sahte bir) gsteri. f. as kendini ... gibikudas. 2. bu kendini ... olarak i. 1. ekmek ve arap ayini, gstermek, ayine zg mzik. tantmak. i. 1. ktle, kitle, para, yn, kme. 2. fiz. ktle. medya, kitle iletiim aralar. kitlesel miting. kitle hareketi. toptan/seri retim. i. katliam, krm, toplukym. f. katletmek, krp geirmek. i. masaj. f. masaj yapmak. i. masajc, masr. i. kadn masajc, masz. i. da kitlesi.

massive mass-produce mast master master master master builder master copy master key master key Master of Arts master of ceremonies Master of Science master plan master switch master touch masterful masterly mastermind masterpiece masterstroke mastery mastic mastic tree masticate mastication mastiff masturbate masturbation mat mat matador match match matchbox matchless matchmaker matchmaking mate mat material material well-being materialise materialism materialist materialistic materialize maternal maternal aunt maternal grandmother

s. 1. byk ve ar. 2. ok byk, kocaman, koca; heybetli; byk olarak retmek. 3. iriyar, irikym. 4. iddetli (deprem, f. seri apta, muazzam. kalp krizi v.b.). i. direk, gemi direi. i. 1. efendi, sahip, patron, amir. 2. stat. 3. ng. erkek retmen. 4. ana, temel, rnek. 6. kopya edilecek ey. 7. kk bey. 8. s. ynetici. 5. esas, asl, ba. kaptan. f. 1. yenmek, stesinden gelmek. 2. hkmetmek. 3. iyice renmek, uzmanlamak: Sezens mastered Chinese. Sezen mimar; kalfa. inceyi ok iyi rendi. orijinal, orijinal kopya, asl. ana anahtar. ana anahtar. hmaniter bilimlerde master derecesi/yksek lisans. 1. protokol grevlisi, terifat. 2. sunucu, takdimci. fen bilimlerinde master derecesi/yksek lisans. ana plan. elek. ana anahtar. 1. usta eli. 2. yerinde sz/davran. s. 1. amirane, buyurucu. 2. ustaca, ustalkl. s. ustaca, ustalkl. i. bir iin beyni. f. (bir iin) beyni olmak. i. 1. aheser, bayapt. 2. harika. i. 1. mkemmel bir zm; (tartmada) ok etkileyici bir cevap. 2.1. stnlk, hkim olma, hkimiyet. 2. ustalk. i. kesin baar. i. 1. damlasakz, sakz, mastika, sakzaacndan karlan reine. 2. mastika, sakz raks. 3. bot. damlasakzaac, bot. damlasakzaac, sakzaac. sakzaac. f. inemek. i. ineme. i. mast (kpek). f. mastrbasyon yapmak. i. mastrbasyon. i. 1. hasr. 2. paspas. 3. altlk. 4. keelemi sa, kllar, lifler v.b. 5.paspartu, lif v.b.nde) dm. f. (--ted, karton 1. hasrf. (--ted, i. (sa, kl, resim ve ereve arasndaki --ting) kenar. ile rtmek. 2. keeletirmek; keelemek. 3. dmlenmek, --ting) (resmin etrafna) paspartu geirmek. s. mat, donuk. i. matador, boa greisi. birbirine dolamak. i. 1. e, benzer, akran, denk. 2. uygun e. 3. evlenme. 4. ma, karlama. f. 1. (birbirine) uymak; (birbirine) uydurmak: That i. kibrit. tie doesnt match your suit. O kravat elbisene uymuyor. 2. bilg. i. kibrit kutusu. elemek, eletirmek, elendirmek. 3. karlatrmak. 4. s. esiz, emsalsiz, rakipsiz. (birinden/bir eyden) aa kalmamak, (biriyle) at ba gitmek. 5. evlenmek; i. patan. evlendirmek. i. patanlk. i. 1. e, misil. 2. kar, koca, e. 3. arkada. 4. ikinci kaptan, muavin. Paraguay ay.2. evlendirmek; evlenmek. 3. i. mate, f. 1. elemek. iftletirmek; iftlemek. 4. uymak. 5. satran mat etmek. s. 1. maddi, zdeksel. 2. bedensel. 3. nemli. 4. to -e degin. i. 1. madde, zdek. 2. materyal, gere, malzeme. 3. bez, dokuma, maddi refah. kuma. f., ng., bak. materialize. i. materyalizm, maddecilik, zdekilik. i. materyalist, maddeci, zdeki. s. materyalist, maddeci, zdeki. f. 1. maddilemek; maddiletirmek. 2. gereklemek. 3. (hortlak/ruh) zg. 2. anneye yakr. 3. s. 1. anneliegrnmek, peydahlanmak. anne tarafndan. teyze. anneanne.

maternal uncle maternity maternity clothes maternity dress maternity hospital math math mathematical mathematician mathematics maths matine mating mating season matriarch matriarchal matriarchy matriculate matriculation matrimony matrix matrix printer matron matronly matter matter matter-of-fact mattress mature maturity maudlin maul Mauritania Mauritanian Mauritian Mauritius mausoleum mauve maverick maw mawkish max maxi maxim maximal maximum May may May Day May I trouble you for the salt?

day. i. analk, annelik. hamile kyafetleri/giysileri. hamile elbisesi. doumevi, doum hastanesi. i., k. dili matematik. ks. mathematical, mathematician, mathematics. s. 1. matematiksel, matematikle ilgili. 2. kesin, tam. i. matematiki. i. matematik. i., ng., k. dili matematik. i. matine. i. iftleme; iftletirme. iftleme mevsimi. i. aile reisi saylan kadn. s. anaerkil, matriarkal, maderahi. i. anaerki, maderahilik. f. 1. kaydetmek. 2. (zellikle niversiteye) renci olarak kaydedilmek. i. 1. renci kayd. 2. niversite giri snav. i. evlenme, evlilik. o. ma.tri.ces (meytrsiz)/--es (meytrksz) 1. bir nesneye biim matrisli yazc. bilg. veren veya dayanak olan ey. 2. anat. dlyata, rahim. 3. mat., bilg., matb. matris. 4. dii kalp. i. 1. (zellikle ocuu olan) orta yal evli kadn. 2. (hapishanede/yetimhanede) kadn ynetici. 3. bahemire. s. 1. ana gibi, ana. 2. toplu, dolgun. 3. arbal (kadn). i. 1. madde, zdek. 2. mesele, sorun; konu, i; durum. 3. nem. 4. nemi neden. nem tamak, farketmek. f. of/for olmak, s. 1. gereki. 2. sakin, heyecandan uzak. i. yatak, dek, ilte. f. 1. olgunlamak; olgunlatrmak. 2. erginlemek. s. 1. olgun, ergin. 2. iyi hazrlanm (plan, eser v.b.). 3. vadesi gelmi, i. 1. olgunluk, erginlik. 2. vade. vadesi dolmu. s. ar duygusal. f. 1. pene atarak yaralamak. 2. ok hrpalamak; dvmek. i. Moritanya. i. Moritanyal. s. 1. Moritanya, Moritanyaya zg. 2. Moritanyal. i. Morityuslu. s. 1. Morityus, Morityusa zg. 2. Morityuslu. i. Morityus. i. mozole, antmezar. i. leylak rengi. s. leylak renginde olan. i. 1. damgalanmam ve sahipsiz dana. 2. k. dili toplum kurallarnaboaz; az. 2. (korkun bir yere alan) az. i. 1. mide; uymayan kimse. 3. parti disiplinine uymayan politikac. s. 1. tiksindirici. 2. ar duygusal. ks. maximum. i., k. dili maksi etek/palto. i. zdeyi, zl sz, vecize. s. maksimal. o. --s (mksmmz)/max.i.ma (mksm) i. maksimum, azami derece, en yksek dzey. s. maksimum, maksimal, azami. i. mays, mays ay. yardmc f. (might) -ebilmek, -meli, -mal (zin/olanak/olaslk belirtir.): May I have a drink of water? Bana bir bardak su verir 1 Mays. misin? He may or may not come tomorrow. Yarn gelebilir de, Tuzu verebilir misiniz? gelmeyebilir de.

May I venture a suggestion? maybe Maybe its all for the best. Mayday mayhem mayonnaise mayor mayoress Maypole maypop maze mazourka mazurka MC MC McCoy MD mdse me mead meadow meager meagre meal meal mealtime mealy-mouthed mean mean mean mean business mean daily temperature mean distance mean little mean pressure mean solar time mean well meander meaning meaningful meaningless means means of support means of transport means to an end meant meantime meanwhile measles measly

Bir teklifte bulunabilir miyim? z. belki, olabilir. Belki de bylesi daha iyi olur. i. Mayday (telsizle yaplan uluslararas imdat ars). i. kargaa. i. mayonez. i. belediye bakan. i. kadn belediye bakan. i. 1 Maysta kzlarn etrafnda dans ettii ieklerle ssl direk. i., bot. arkfelek. i. 1. labirent. 2. aknlk, hayret. i., bak. mazurka. i. mazurka. i. protokol grevlisi, terifat. ks. Master of Ceremonies. i. ks. Doctor of Medicine. ks. merchandise. zam. beni; bana. i. mayalandrlm bal ve sudan yaplan alkoll bir iki. i. ayr. s. 1. yetersiz, eksik, az. 2. yavan, tatsz. 3. zayf. s., ng., bak. meager. i. 1. elenmemi kaba un. 2. una benzer ey. i. yemek. i. yemek zaman. s. samimiyetsiz. f. (--t) 1. ... anlamna gelmek: Does that mean shell be late? Yani adi, mi gelecek? To the egress means kt davranan; zalim, s. 1. ge aa, baya. 2. kt (davran); to the exit. Mahrece demek ka demek. 2. amalamak, niyet etmek, niyetlenmek: acmasz. 3. ng. cimri, pinti. 4. k. dili huysuz. 5. k. dili zor, g. s. orta, vasat; ortalama. i. orta; ortalama. Heargo ahane, nefis. early. Erken gelmeyi amalamt. He 6. had meant to come ok ciddi olmak, aka yapmamak: This time 3. demek istemek, really means to do it. Onu yapmaya azmetti. she means business. Bu kez ciddidir. kastetmek: Whatscaklk. mean? Ne demek istiyorsun yani? 4. gnlk ortalama do you for (sz) (birine) yneltmek: Did you mean that for me? O sz ortalama uzaklk. bana m ynelttin? 5. for (bir eyi) (biri) iin yapmak/hazrlamak. -in deeri/nemi az olmak: That prize means little to her. Onun gznde obasn. pek az nemi var. ortalama dln ortalama gne zaman. -in niyeti iyi olmak. f. 1. dolanmak, dolana dolana gitmek. 2. avare dolamak, gezinmek. i. anlam, mana. s. anlaml, manal. s. 1. anlamsz, manasz. 2. bo, abes. i. 1. ara, vasta, bir sonuca ulamak iin kullanlan ey. 2. servet, varlk. 3. gelir, para. birini geindiren i/para. ulam aralar, tatlar. ara, vasta. f., bak. mean. i. z. bu arada. i. kzamk. s. 1. kzamkl. 2. k. dili ok az. 3. k. dili adi, deersiz.

measure measure measure out measure up measured measureless measurement measuring measuring cup measuring spoon meat meat loaf meat packing meat pie meaty Mecca mech mechanic mechanical mechanical drawing mechanical engineer mechanical engineering mechanical pencil mechanically mechanics mechanise mechanism mechanization mechanize mechanized meconium med medal medalist medallion meddle meddler meddlesome medfly media mediaeval medial median median strip mediate mediate mediation mediator medical Medicare

i. 1. l, miktar. 2. lm, lme. 3. nlem, tedbir. 4. derece. 5. iir l, vezin. 6. mz.almak:7. lt, kriter. f. 1. lmek; lsn l. Measure the height of that door right now! O kapnn yksekliini hemen l! The tailor is lp ayrmak. measuring me for a new suit. Terzi yeni bir elbise iin lm 1. istenilen llere gre/uygun olmak. 2. to ... kadar iyi olmak: alyor. Theyre going to measure Zekis intelligence. Zekinin Aynur doesnt dzgn, dzenli. 3. hesapl, ll. kadar iyi Aynur, Hlya s. 1. ll. 2. measure up to Hlya.olmak: That piece of paper zeksn lecekler. 2. -in lleri ... deil. Her performance that day didnt measure up to her measures ten centimeters by twelve centimeters. O kdn s. lsz, snrsz, hesapsz. ability. O gnk performans asl yeteneinin gerisinde kald. lleri on arp on lm. i. 1. l. 2. lme, iki santimetre. i. lme, lm. l kab. l ka. i. 1. yenecek et, et. 2. z. rulo kfte. toptan kasap ii. etli brek. s. 1. etli. 2. zl, dolgun. i. Mekke. ks. mechanical, mechanics, mechanism. i. motor tamircisi. s. 1. mekanik. 2. makineye ait. teknik resim. makine mhendisi. makine mhendislii. versatil kalem. z. mekanik olarak. i., fiz. mekanik. f., ng., bak. mechanize. i. 1. mekanizma. 2. ileyi. 3. fels. mekanikilik, mekanizm. i. makineletirme; makineleme. f. 1. makineletirmek. 2. ask. mekanize etmek. s. 1. makineletirilmi. 2. ask. mekanize. i. ilkdk, mekonyum. ks. medicine, medieval, medium. i. madalya. i. 1. madalya yapan kimse. 2. madalya kazanan kimse. i. madalyon. f. karmak, burnunu sokmak. i. herkesin iine karan kimse, her eye burnunu sokan kimse, igzar. s. her eye burnunu sokan, her ie karan, igzar. i., zool. akdenizmeyvesinei. i., o. aralar, vastalar. s., bak. medieval. s. 1. orta. 2. ortada olan. s. orta. i. 1. orta. 2. medyan. 3. geom. kenarortay. 4. (yolda) refj. (yolda) refj. f. 1. araclk etmek, arabuluculuk etmek, arac olmak, araya girmek. 2. ara bulmak.dorudan doruya olmayan. 2. ortada s. 1. dolayl ilgisi olan, olan, ikisi ortas. i. araclk, arabuluculuk. i. arabulucu, arac. s. 1. tbbi, tbba ait. 2. iyiletirici. i., A.B.D. (yallar iin) devlet salk sigortas.

medicate medicated medication medicinal medicine medicine chest medieval Medina mediocre mediocrity meditate meditation Mediterranean Mediterranean fruit fly medium medium medium frequency medium-sized medlar medley medulla oblongata meek meekly meekness meek-spirited meerschaum meet meet meet ones match meet ones Waterloo meet the requirements of meeting meeting place megahertz megalomania megalomaniac megaphone megaton megawatt melancholy Melanesia Melanesian mlange melba melba toast meld melee meliorate mellow melodious

f. 1. ilala tedavi etmek. 2. ilalamak; iine ila katmak. s., tb. ilal. i., tb. 1. ila. 2. ilala tedavi. s. ila zellii olan, iyiletirici, tedavi edici, tbbi. i. 1. ila. 2. tp, hekimlik. ila dolab. s. ortaaa ait, ortaaa zg. i. Medine. s. sradan, alelade, ne iyi ne kt, orta karar. i. sradanlk, aleladelik. f. 1. (on) (-i) derin derin dnmek. 2. meditasyon yapmak. i. 1. derin derin dnme. 2. meditasyon. 3. derin dncelerin rn olan yaz. s. Akdeniz, Akdenize veya Akdeniz blgesine zg. akdenizmeyvesinei. o. --s (midiymz)/me.di.a (midiy) i. 1. orta. 2. evre, ortam. 3.(o. --s) medyum. i. ara, vasta, bir sonuca ulamak iin kullanlan ey. s. 1. orta. 2. ortalama. radyo orta dalga. s. orta boy. i. mumula, dngel, bebyk. i. 1. karmakark ey. 2. mz. potpuri. o. me.dul.la ob.lon.ga.tas (md^l ablng.gatz)/me.dul.lae ob.lon.ga.tae (md^li ablng.gati) anat. soanck. s. 1. fazla uysal, hi sesini karmayan. 2. alakgnll. z. uysalca. i. uysallk. s. alakgnll. i. 1. eskiehirta, lleta, denizkp, manyezit. 2. lleta pipo. f. (met) 1. -e rastlamak, -e rast gelmek, ile karlamak: I met Deniz by chance on my way to work. e giderken Denize i. (atletizm ve yzme dallarnda) karlama, yarma. rastladm. 2. karlamak: They plan to meet him at the bus stop. hakkndan gelebilecek birine rastlamak. Onu otobs duranda karlamay tasarlyorlar. 3. tanmak: I k. dili byk the first time last year. Onunla geen yl tantm. met him for yenilgiye uramak. 4. (masraf, grd artlara uymak; -in gerekli grd -in gerekli bor v.b.ni) demek, karlamak. 5. spor karlamak: Theolmak. bitime. 3. miting. on Saturday. ki niteliklere sahipbirleme, i. 1. toplant. 2. two teams will meet again takm cumartesi gn yeniden karlaacak. 6. bulumak: Lets 1. toplant yeri. 2. buluma yeri. meet in front of the restaurant at nine oclock. Saat dokuzda i., fiz. megahertz. bulualm. 7. toplanmak: The staff will meet lokantann nnde in the conference room. Personel toplant odasnda toplanacak. i., ruhb. megalomani, byklk hastal. 8. with (kt bir durum) ile karlamak: He met with several i., s., ruhb. megaloman. problems. Birka sorunla karlat. 9. with (kt bir eye) i. megafon. met with an accident. Kazaya urad. 10. with ile uramak: He grmek: i. megaton.I met with him over lunch. Onunla le yemeinde grtm. i. megavat. i. melankoli, karasevda. s. 1. melankolik. 2. kasvetli. i. Melanezya. i. Melanezyal. s. 1. Melanezya, Melanezyaya zg. 2. Melanezyal. karm. i. kark ey, i. bir eit gevrek. f. birbirine karmak. i. meydan kavgas. f. dzeltmek, iyiletirmek; dzelmek, iyilemek. s. 1. olgun. 2. yllanm (arap). 3. yumuak, tatl (ses/renk). 4. cana ahenkli. 2. melodik,yumuak (toprak). f. 1. olgunlamak. 2. s. 1. yakn. 5. keyifli. 6. ezgili. yumuatmak; yumuamak.

melodrama melodramatic melody melon melt melt into tears melting point melting pot member member of parliament membership membrane memento memo memoir memoirs memorabilia memorable memorandum memorial memorial service memorialise memorialize memorise memorize memory men of weight menace menagerie mend mend Mend your ways. mendacious mendacity mendicant menial meningitis menopause menstrual menstruate menstruation mental mental age mental age mental arithmetic mental deficiency/retardation mental hospital mentality mentally mentally deficient

i. melodram. s. 1. melodram trnden. 2. ar duygusal. i. melodi, ezgi. i. 1. karpuz; kavun. 2. argo havadan gelen kr. f. (--ed, --ed/eski mol.ten) 1. eritmek; erimek. 2. yumuatmak; yumuamak. 3. away yok etmek; yok olmak, kaybolmak. 4. into gzyalarna boulmak. -in iine karmak. erime noktas. 1. pota. 2. eitli rk ve ulustan insanlarn kaynat yer. i. 1. ye, aza. 2. organ. milletvekili. i. 1. yelik. 2. yeler. i. zar, rtenek. i. (o. --s/--es) yadigr, hatra, anda, anmalk. i., k. dili ksa not. i. 1. biyografi. 2. inceleme yazs, rapor. i. anlar, hatrat. i., o. (mehur birinden/bir olaydan) kalma eyler. s. hatrlanmaya/anmaya deer. o. --s (memrndmz)/mem.o.ran.da (memrnd) i. 1. muhtra. 2. not. 3. huk. layiha. s. hatrlatc. i. 1. ant. 2. muhtra, nerge. anma treni. f., ng., bak. memorialize. f. 1. takdirle anmak. 2. anma treni yapmak. f., ng., bak. memorize. f. ezberlemek, ezbere renmek. i. 1. bellek, hafza. 2. hatr. 3. hatra, an. nfuzlu adamlar, kodamanlar. i. 1. tehdit, gzda. 2. tehdit eden ey. f. tehdit etmek, gzda vermek. i. 1. (canl) hayvan koleksiyonu. 2. yabanl hayvanlarn sergilendii yer. f. 1. onarmak, tamir etmek. 2. dzeltmek. 3. iyilemek. i. onarm, tamir. Davranlarna dikkat et. s. 1. yalanc. 2. yalan. i. yalanclk. s. 1. dilencilik eden, dilenen. 2. dilenciye zg. i. dilenci. s. 1. hizmetiye ait. 2. kleye yakr. 3. baya, adi, aalk. 4. kk,menenjit. (i). i. hizmeti. i., tb. nemsiz i. menopoz. s. detle ilgili, aybana ait, menstrel. f. det grmek, ayba olmak. i. menstrasyon, det, ayba. s. 1. zihinsel, zihni, akl ile ilgili. 2. argo deli, kak. ruhb. zek ya. akl ya. akldan yaplan hesap. geri zekllk, zek gerilii, zihinsel zr. akl hastanesi. i. 1. zihniyet, dn. 2. anlak, zek. z. aklen, zihnen. geri zekl, zihinsel zrl.

mentally retarded menthol mentholated mention mentor menu meow mercantile mercenary mercer mercerise mercerised mercerize mercerized merchandise merchandize merchant merchant marine merchant prince merchantman merciful merciless mercurial Mercury mercury mercy Mercy! mere merely merest merge merger meridian meringue merino merino wool merit merit system meritorious merlon mermaid merrily merriment merry merry-go-round merrymaking mesa mesh mesmerise mesmerize

geri zekl. i. mentol. s. mentoll. i. bahsetme, sz etme, anma. f. -den bahsetmek, -den sz etmek, -in szn etmek, -i anmak. gsterici. i. rehber, danman; akl hocas, yol i. yemek listesi, men. i. miyav. f. miyavlamak. s. ticarete ait, ticari. s. 1. kr gzeten, karc, paragz. 2. (yabanc orduda hizmet eden) kuma, kuma satcs. i., ng. paral (asker). i. (yabanc orduda hizmet eden) paral asker. f., ng., bak. mercerize. s., ng., bak. mercerized. f. merserizelemek. s. merserize. i. ticari eya, emtia, mal. f. alp satmak, -in ticaretini yapmak. f., bak. merchandise. i. tccar. s. ticari. ticaret filosu. ok zengin tccar. o. mer.chant.men (mrntmn) i. ticaret gemisi. s. 1. merhametli. 2. ac ektirmeyen. s. merhametsiz, amansz, acmasz. s. 1. cval. 2. canl, cva gibi. 3. birdenbire deien/parlayan; ruhsal durumu birdenbire deien; deiken. i., gkb. Merkr. i., kim. cva. i. 1. merhamet. 2. insaf. nlem Aman!/Allah akna! s. 1. yalnzca, yalnz, sadece, ancak. 2. katksz, saf. 3. nemsiz. z. yalnzca, yalnz, sadece, ancak. s. en az, en ufak. f. 1. birlemek; birletirmek. 2. iine karp kaybolmak. i. 1. birleme; birletirme. 2. iki veya daha ok irketin birlemesi. i. 1. meridyen. 2. doruk, zirve. s. meridyen. i., ah. 1. beze. 2. (turtann zerine konulduktan sonra piirilen) rplm yumurta ak, eker v.b. karm, mereng. i. merinos. merinos yn, merinos. i. 1. deer. 2. erdem, fazilet. f. -i hak etmek, -e layk olmak; -e demek. devlet memurluunda baarya gre atama ve terfi sistemi. s. vgye deer, saygya deer. i. mazgal dii/siperi. i. denizkz. z. neeyle. i. 1. elence, keyif, enlik. 2. nee, keyif. s. 1. en, neeli, keyifli. 2. nee verici, keyiflendirici. i. atlkarnca. i. cmb, elence. i. mesa, masatepe. i. 1. a gz. 2. a, ebeke. 3. ark dilerinin birbirine girmesi. f. 1. a ilebak. mesmerize. dilerini) birbirine geirmek; birbirine f., ng., tutmak. 2. (ark gemek. f. 1. ipnotizmayla uyutmak. 2. bylemek, gzn balamak.

Mesopotamia mess mess about mess around mess call mess hall mess s.t. up message messenger Messiah messiah met metabolic metabolism metal metallic metallurgical metallurgy metamorphic metamorphose metamorphosis metaphor metaphoric metaphorical metaphorically metaphysical metaphysics metaplasia metapsychic metapsychics metastasis metathesis mete metempsychosis meteor meteoric meteorite meteorological meteorologist meteorology meter methane method methodical methodically methodological methodology meths meths drinker methyl

i. Mezopotamya. i. 1. karklk, dzensizlik, danklk. 2. kark durum, g/utandrc durum. 3. pislik, kirlilik. 4. ask. yemekhane. f. 1. ng., k. dili, bak. mess around. with (birinin iine) mdahale etmek, karmak. 2. with (biriyle) k. dili 1. vakit geirmek; avarelik etmek. 2. with ile arkadalk alay etmek. 3. with (bir eyle) oynamak. 4. up ii/ileri berbat etmek. 3. with -e mdahale etmek. 4. with ile megul olmak. ask. yemek borusu. yemek. etmek. 5. ask. yemek ask. yemekhane. 1. bir yeri datmak. 2. bir eyi bozmak. i. 1. mesaj, haber. 2. resmi bildiri. i. 1. haberci, ulak. 2. kurye. i. i. kurtarc. f., bak. meet. s. metabolik. i., biyol. metabolizma. i. metal, maden. s. madeni, metal, metalik. s. madeni, metalik. s. metalurjik, metalbilimsel. i. metalurji, metalbilim. s. bakalam, metamorfik. f. bakalatrmak; bakalamak. o. met.a.mor.pho.ses (metmrfsiz) i. bakalama, bakalam, metamorfoz. i. mecaz. s., bak. metaphorical. s. mecazi. z. mecazen. s. metafizik, doatesi, fiziktesi. i. metafizik, doatesi, fiziktesi. i., biyol. dnm, metaplazi. s. ruhtesi, metapsiik. i. ruhtesi, metapsiik. o. me.tas.ta.ses (mtstsiz) i. metastaz. o. me.tath.e.ses (mtthsiz) i., dilb. gme, yer deitirme, metatez. f. out vermek. o. me.tem.psy.cho.ses (mtemskosiz) i. ruh g. i. akanyldz, meteor. s. 1. akanyldza ait. 2. akanyldza benzer. 3. parlak, gz kamatrc. 4. ok hzl. i. gkta, meteorta, meteorit. s. meteorolojik. i. meteoroloji uzman. i. meteoroloji. i. 1. metre. 2. saya, saat. 3. iir vezin, l. 4. mz. l. f. saat ile kim. metan. i., lmek. i. 1. yntem, metot, usul, yol. 2. dzen. s. 1. yntemli, metotlu. 2. dzenli, sistemli. z. dzenli olarak. s. metodolojik, yntembilimsel. i. metodoloji, yntembilim. i., o., ng., k. dili mavi ispirto. ng., k. dili ispirtocu. i. metil.

methyl alcohol methylated methylated spirits meticulous meticulousness metre metric metrical metro metronome metropolis metropolitan mettle mew Mexican Mexico mezzanine miaow mica mice Michaelmas Michaelmas daisy micromicrobe microbial microbic microbiologist microbiology microcephalic microcephalous microcephalus microcephaly microchip micrococcus microcopy microeconomics microfiche microfilm micrometer micron Micronesia Micronesian microorganism microphone microscope microscopic microsecond microsurgery microwave microwave oven

metil alkol. s. ng. mavi ispirto. s. ok titiz, ok dikkatli. i. titizlik. i., f., ng., bak. meter. s. 1. metrik, metre ile ilgili. 2. metrik, metre sistemini kullanan. 3. 1. iir vezinli, ll. 2. metrik, metre ile ilgili. 3. metrik, s. iir vezinli, ll. metre sistemini kullanan. s., k. dili anakente ait, metropoliten. i. (ngiltere hari, Avrupa da bulunan) metro. i., mz. metronom. i. anakent, bykehir, metropol. s. 1. anakente ait, metropoliten. 2. Hrist. metropolite ait. i., Hrist. metropolit. yreklilik, atlganlk. i. 1. huy, miza. 2. f. 1. miyavlamak. 2. (mart) miyavlar gibi ses karmak. i. miyav. i. Meksikal. s. 1. Meksika, Meksikaya zg. 2. Meksikal. i. Meksika. i. asmakat. i., f., bak. meow. i. mika, evrenpulu. i., o., bak. mouse. i., Hrist. bameleklerden Mikilin 29 Eyllde kutlanan yortusu. bot. saraypat, aster. nek mikro-, kk. i. mikrop. s. mikrobik. s. mikrobik. i. mikrobiyolog. i. mikrobiyoloji. s. mikrosefal. s., bak. microcephalic. o. mi.cro.ceph.a.li (maykroseflay) i. mikrosefal. i. mikrosefali. i., bilg. mikroip, yongack. o. mi.cro.coc.ci (maykrokaksay) i. mikrokok. i. mikrokopya. i. mikroiktisat. i. mikrofi. i. mikrofilm. i. mikrometre. i. mikron. i. Mikronezya. i. Mikronezyal. s. 1. Mikronezya, Mikronezyaya zg. 2. Mikronezyal. i. mikroorganizma. i. mikrofon. i. mikroskop. s. 1. mikroskobik. 2. ok ufak. i. mikrosaniye. i. mikrocerrahi. i. mikrodalga. mikrodalga frn.

mid midmid-air midday middle middle age middle C middle class middle class middle-aged middle-class middleman middlemost middle-of-the-road middle-sized middleweight middling midget midi midland midmost midnight midpoint midriff midst midstream midsummer midterm midway midweek Midwest midwife midwifery midwinter midyear mien might might mighty mignonette migraine migrant migrate migration migratory migratory bird mihrab mike mil milage

s. orta, ortadaki. nek orta, ortadaki. s. havadaki. i. le, gn ortas. s. 1. orta, vasat. 2. ortadaki, aradaki. i. orta, orta yer. orta ya. mz. do. orta snf. orta snf, burjuva. s. orta yal. s. orta snftan, burjuva; orta snfa zg. o. mid.dle.men (mdlmen) i. komisyoncu, arac. s. en ortadaki. s. lml bir yol/politika izleyen, lml. s. orta boy. i. ortasklet, ortaarlk. s. 1. orta, iyice. 2. orta snfa zg. z., k. dili yle byle. i. cce. i., k. dili midi etek/palto. s. lkenin i ksmnda bulunan. i. bir lkenin i ksm. s. en orta yerdeki, tam ortadaki. i. gece yars. i. orta yer, orta, gbek. i. 1. k. dili gbek, karn. 2. anat. diyafram. i. 1. orta, orta yer. 2. edat ortasnda. i. nehrin orta yeri. i. yaz ortas. i. 1. smestr ortas. 2. smestr ortasnda yaplan snav. s. yar yolda olan. z. yar yolda. i. hafta ortas. i. o. mid.wives (mdwayvz) i. ebe. i. ebelik. i. k ortas, karak. s. sene ortasndaki. i. sene ortasnda yaplan snav. i. 1. surat, ehre. 2. eda, tavr. i. g, kuvvet, kudret. f., bak. may. s. 1. gl, kuvvetli, kudretli. 2. gl, byk. z., k. dili baya, ok. muhabbetiei. i., bot. i. migren. i. gmen. f. g etmek. i. g. s. 1. gmen, gebe, ger. 2. gle ilgili. gmen ku. i. mihrap. i., k. dili mikrofon. ks. military. i., bak. mileage.

milch mild mildew mildly mile mileage mileometer milestone milfoil milieu militant military military police military policeman military service military training military uniform militate militate against militate in favor of militia milk milk jug milk shake milk shake milk sugar milk teeth milk thistle milker milking milking machine milkmaid milkman milkweed milky mill mill wheel millennium miller millet milligram milligramme milliliter millilitre millimeter millimetre million millionaire millionth millipede

s. st veren, samal. s. 1. yumuak bal, lml. 2. hafif. 3. lman (iklim). i. 1. kf. 2. mildiyu. f. kflendirmek; kflenmek. z. 1. kibarca. 2. biraz. i. mil (uzaklk l birimi). i. mil hesab ile uzaklk. i., ng. mil sayac. i. 1. kilometre ta. 2. nemli bir olay, dnm noktas. i., bot. 1. binyaprak. 2. civanperemi, kandiliei. i. (o. --s/--x) ortam, evre. s. 1. kavgac. 2. militan. i. militan. s. askeri. i. askeri inzibat. inzibat, inzibat eri. askerlik, askerlik hizmeti. askeri eitim. asker niformas, niforma. f. -in aleyhine olmak, -e engel olmak. -in lehine olmak, -e yararl olmak. i. milis. i. st. f. 1. samak. 2. smrmek; samak. ng. (srahi eklinde) stlk. milkeyk. milkeyk (st ve dondurma karm bir iecek). laktoz, st ekeri. stdileri. bot. meryemanadikeni. i. 1. st saan kimse, sac. 2. sama makinesi. 3. samal hayvan, samal. i. sama, sam. sama makinesi. i. st kz. o. milk.men (mlkmen) i. (erkek) st. i., bot. ipekotu. s. 1. st gibi, ste benzer. 2. stl. i. 1. deirmen. 2. el deirmeni. 3. fabrika, yapmevi, imalathane. f. 1. deirmende tmek, ekmek. 2. deirmen ark/dolab. deirmenden geirmek. 3. (parann kenarn) di di yapmak. 4. o. --s (mleniymz)/mil.len.ni.a (mleniy) i. 1. milenyum, bin around k. dili dolanp durmak. yllk devre. 2. bininci yldnm. 3. mutluluk a. i. deirmenci. i. dar. i. miligram. i., ng., bak. milligram. i. mililitre. i., ng., bak. milliliter. i. milimetre. i., ng., bak. millimeter. i. milyon. i. milyoner. s., i. 1. milyonda bir. 2. milyonuncu. i. krkayak.

milometer mimbar mime mimic mimicry minaret minbar mince mincer mind mind Mind you, .... Mind your own business! Mind your own business! Mind your ps and qs. Mind your step! mindful mindless mine mine mine detector mine shaft minefield miner mineral mineral oil mineral water mineralogist mineralogy minesweeper mingle mini miniminiature miniature camera miniaturise miniaturist miniaturize minibus minimal minimise minimize minimum minimum wage minimum wage mining mining engineer mining engineering minion miniskirt

i., ng., bak. mileometer. i., bak. minbar. i., tiy. 1. mim sanats. 2. mim. f. mimle anlatmak. s. taklit eden. i. 1. takliti. 2. taklit. f. (--ked, --king) 1. taklidini yapmak. 2. taklit biyol. benzeme. i. 1. taklitilik. 2. etmek, kopya etmek. 3. zool. benzemek. i. minare. i. minber. i., ng. kyma, kylm et. f. 1. kymak, ince ince doramak. 2. ufak admlarla krta krta yrmek. without mincing i., ng. kyma makinesi. words/matters dobra dobra, saknmadan, aka. i. 1. akl, zihin, bellek. 2. hatr. 3. fikir, dnce. 4. zek, anlak. 5. 1. dikkat etmek: Mind you dont step on those rotten boards! f. istek, arzu. Sakn o rk tahtalara dont for2. -e bakmak, ile megul olmak: Aslnda, ...: Mind you, I basma! a minute think hell agree. She cant come to the phone right now. sanmyorum. the Dorusunu istersen kabul edeceini hi Shes minding Sen kendi iine bak! baby. Kendisi imdi telefona gelemez. Bebekle megul. 3. -in Sen kendi iine bak! szn dinlemek, -e kulak asmak: He wont mind me. Benim szm hareketlerine dikkat et. Sz ve dinlemez o. 4. itiraz etmek: Do you mind if I shut the door? Kapy kaparsam olursylenir.). Dikkat et! (Yryen birine mu? s. dikkatli, dikkat eden. s. 1. aklsz. 2. dikkatsiz. 3. of -e aldr etmeyen. i. 1. maden, maden oca. 2. hazine, kaynak. 3. ask. mayn. f. 1. mad. benim; benimki: 2. yeraltnda benim./Benim. zam. kazp karmak. Its mine. O (lam/yol) kazmak. 3. aratrp bulmak. 4. ask. mayn dkmek, maynlamak. mayn dedektr. maden kuyusu. i. mayn tarlas. i. madenci. s. 1. madensel, madeni. 2. mineral. i. 1. maden, mineral. 2. maden filizi. 3. o., ng., k. dili madensuyu. madeni ya, mineral ya. madensuyu. i. mineralog. i. mineralbilim, mineraloji. i. mayn tarama gemisi. f. 1. katp kartrmak. 2. birbirine kartrmak; katmak; katlmak. i., k. dili mini etek. s. mini. nek mini-, kk. i. minyatr. s. minyatr, ok ufak. 35 mm.lik veya daha dar bir film kullanan fotoraf makinesi. f., ng., bak. miniaturize. i. minyatrc. f. (bir eyin) daha kn yapmak; -i minyatrletirmek. i. minibs. s. en az, asgari, minimal, minimum. f., ng., bak. minimize. f. 1. mmkn olduu kadar azaltmak/ufaltmak. 2. nemsememek, kmsemek.(mnm) i. en az miktar, en ufak o. --s (mnmmz)/min.i.ma derece,cret. asgari minimum. s. asgari, minimum, en az, en kk, en aa. asgari cret. i. 1. madencilik. 2. maden kazma. 3. ask. mayn dkme, maynlama. maden mhendisi. maden mhendislii. i. 1. yardak. 2. buyruk altnda olan biri. i. mini etek.

minister minister ministration ministry mink minnow minor minor league minor premise minor premise minor scale minor term Minorca Minorcan minority minster minstrel mint mint minuet minus minus minus seven degrees minus sign minuscule minute minute minute book minutes minutiae miracle miraculous mirage mire mire down mirror mirth mirthful mirthless miry mismisadventure misadvise misanthrope misanthropist misapply misapprehend misapprehension misappropriate misbehave

i. 1. pol. bakan. 2. (Protestanlkta) papaz. 3. ortaeli. f. to -e bakmak, -e yardm etmek, -e hizmet etmek. i. zenli bakm, ihtimam. i. 1. bakanlk. 2. (Protestanlkta) papazlk. i. vizon, mink. i. 1. (yem olarak kullanlabilen) ufak balk. 2. golyan bal. s. 1. kk. 2. ikincil, nemi az. 3. mz. minr. i. 1. ergin olmayan kimse, rtn ispat etmemi kimse. 2. (niversitede) spor ikinci lig. yardmc bran. 3. mz. minr. f. in (niversitede) -i yardmc man. kk nerme. bran olarak almak. man. kk terim. mz. minr gam. man. kk terim. i. Minorka. i. Minorkal. s. 1. Minorka, Minorkaya zg. 2. Minorkal. i. 1. aznlk. 2. ergin olmama, reit olmama. i., ng. 1. manastr kilisesi. 2. byk kilise, katedral. i. ozan, k, halk airi. i. nane. i. 1. darphane. 2. byk miktar (zellikle para). f. (para) basmak. i. menuet. s., mat. eksi. edat 1. eksi, -den ... karsa: Three minus one equals two. ten bir karsa iki kalr./ eksi bir iki eder. 2. -siz; -den yoksun: the eksi yedi derece. price minus the discount indirimli fiyat. He is minus his hat. eksi iareti. apkas yok./apkasz. minus an arm bir kolunu kaybetmi. i. kk harf, minskl. s. 1. kk harfle yazl. 2. ufack, kck. 3. czi. 3. tutanak, zabt. i. 1. dakika. 2. an. s. 1. ok ufak. 2. nemsiz. 3. titiz, ok ince. 4. sk. tutanak defteri. i., o. tutanak, zabt. tek. mi.nu.ti.a (mnuy) i., o. ufak ayrntlar. i. mucize, harika. s. mucizevi, mucize trnden, harikulade, hayret verici. i. serap, lgm, yalgn. i. 1. amur, batak. 2. kir, pislik. f. 1. amura saplamak; amura saplanmak. 2. amur bulatrmak. yarda kalmak, baarszla uramak. i. ayna. f. yanstmak, aksettirmek. i. nee, sevin. s. en, nee dolu, neeli, sevinli. s. neesiz. s. 1. amurlu. 2. kirli, pis. nek yanl, kt, hatal. i. baa gelen olay; talihsizlik. f. yanl t veya bilgi vermek. i. 1. insanlardan nefret eden kimse; insanlara gvenmeyen kimse. 2. insanlardan kaan kimse, merdmgiriz kimse. i., bak. misanthrope. f. yanl uygulamak. f. yanl anlamak. i. yanl anlama. f. zimmetine geirmek, haksz olarak almak. f. 1. yaramazlk etmek; terbiyesizlik etmek. 2. kt davranmak.

misbehavior misbehaviour misc miscalculate miscalculation miscarriage miscarriage of justice miscarry miscast miscellaneous miscellany mischance mischief mischief-maker mischievous misconceive misconception misconduct misconstrue miscount misdate misdeed misdirect miser miserable miserly misery misfire misfit misfortune misgiving misguide misguided mishandle mishap mishmash misinform misinformation misinterpret misinterpretation misjudge mislay mislead misleading mismanage mismanagement misplace misplace ones confidence misprint mispronounce

i. 1. yaramazlk; terbiyesizlik. 2. kt davran. i., ng., bak. misbehavior. ks. miscellaneous, miscellany. f. yanl hesap etmek. i. yanl hesaplama. i. 1. (istem d) dk yapma, ocuk drme. 2. iin boa kmas, iin ters gitmesi, baarszlk. 3. yanl yere sevketme. adli hata. f. 1. baaramamak. 2. (plan) istenilen sonucu vermemek. 3. (istem d) dk yapmak, rol vermek. f. (mis.cast) tiy., sin. yanl ocuk drmek. 4. yanl yere gtrlmek. s. 1. eitli, muhtelif, kark. 2. ok ynl. i. derleme. i. talihsizlik, kaza. i. 1. yaramazlk, haylazlk. 2. fesat, ktlk. 3. zarar. 4. haylaz kimse. 5. fesat. i. fitneci, fiti, arabozucu, fesat, fesat kumkumas. s. 1. yaramaz, uslu durmayan; haar. 2. zarar verici. f. yanl kavramak; yanl yorumlamak; yanl anlamak. i. yanl kavram; yanl yorum; yanl kan/fikir. i. 1. suiistimal, yetkisini ktye kullanma. 2. zina; ahlakszca davranma. f. yanl anlamak, yanl yorumlamak. f. yanl saymak, yanl hesap etmek. i. yanl hesap. f. yanl tarihlendirmek, yanl tarih koymak. i. ktlk, kt ve ahlakszca hareket, gnah. f. 1. yanltmak. 2. yanl yere/adrese gndermek. 3. yanl yn gstermek. i. cimri kimse, pinti kimse. s. 1. ok kt, berbat; ok mutsuz, insan mutsuz eden, insann keyfini karan: I feel miserable. Kendimi ok kt hissediyorum. s. cimri, pinti. What a miserable winter that was! O k herkesi perian etti. i. 1. ok ac bir durum, ok kt bir durum, perianlk. 2. sefalet. The weather is miserable. Hava berbat. Sahir turned into a 3. 1. (silah) ikyet eden kimse. f. ng. hep ate almamak. 2. (iten mutsuz bir ihtiyar miserable old man. Sahir huysuz veyanmal motor) iyi oldu. almamak. 3. hedefe iyi uymayan ey. bir (msfayr) ate What a miserable life this is! ettirememek. i.hayat bu byle! i. 1. uygun gelmeyi. 2.isabetNe ekilmez 3. uyumsuz kimse. almama. Youll die miserable. Byk bir mutsuzluk iinde leceksin. 2. i. 1. talihsizlik, ansszlk. 2. kaza, bela, felaket. aalk, ok kt, alaka (davran). 3. czi, ok az (bir i., gen. o. 1. phe, kuku, endie. 2. korku. miktar). 4. sefil; sefalet eken; sefalet kokan. f. 1. saptrmak, azdrmak, batan karmak. 2. yanltmak. s. yanl (fikir/plan). f. 1. kt kullanmak. 2. kt ynetmek. 3. (bir ii) yanl bir yntemlekaza. 2. aksilik, talihsizlik. i. 1. ufak yapmak. i. gzel olmayan karm. f. yanl bilgi/haber vermek. i. yanl bilgi/haber. f. yanl yorumlamak, yanl anlamak. i. yanl yorum. f. 1. yanl hkm vermek. 2. yanl anlamak. 3. yanl fikir edinmek. yanl yere koymak, kaybetmek. f. (mis.laid) f. (mis.led) 1. yanl yoldan gtrmek. 2. yanltmak. s. yanltc. f. kt ynetmek, kt idare etmek. i. kt ynetim, kt idare. f. yanl yere koymak, kaybetmek. yanl kimseye gvenmek. f. yanl basmak. i. (msprnt) bask hatas. f. yanl telaffuz etmek, yanl sylemek.

mispronunciation misquotation misquote misread misrepresent misrepresentation Miss miss miss miss fire miss the mark miss the point misshape misshapen missile missing mission missionary missive misspell misspelled mist mistake mistake mistaken mistakenly Mister mistletoe mistook mistranslate mistranslation mistreat mistress mistrust mistrustful misty misunderstand misunderstanding misunderstood misuse misuse mite miter mitigate mitigation mitosis mitral mitral insufficiency mitral valve mitre

i. yanl telaffuz, yanl syleyi, yanl syleni. i. yanl aktarma. f. yanl aktarmak, (birinin szn) yanl tekrarlamak. f. (mis.read) (msred) 1. yanl okumak. 2. yanl yorumlamak. f. bile bile yanl bir ekilde tantmak. i. bile bile yanl bir ekilde tantma. i. Bayan, Matmazel, Mis (Evlenmemi kadnlarn soyadndan nce dili gen kz. i., k. kullanlr.): Miss Joy Bayan Joy. f. 1. isabet ettirememek, skalamak, vuramamak; isabet etmemek, vurmamak: You missed the target. Hedefi skaladn. ate almamak. By some miracle the bullet missed me. Mucize eseri kurun 1. hedefi tutturamamak. 2. tahmini yanl kmak. bana isabet etmedi. 2. (frsat, tren v.b.ni) karmak. 3. gzden birinin ne demek istediini anlamamak/karmak. karmak, karmak, yanllkla atlamak: Youve missed a number of mistakes. Birok hatay gzden karmsn. 4. f. kt biim vermek. karmak, duymamak. 5. zlemek, aramak: Theyre going to s. deforme olmu, biimsiz. miss her greatly. Onu ok zleyecekler. i. 1. hedefi vuramama, i. 1. fze. 2. mermi. karavana, ska. 2. baarszlk. isabet ettirememe, 3. atlan ey. s. eksik, olmayan, kayp: There is a page missing. Bir sayfa eksik. i. 1. zel grev. 2. ask. uu. 3. pol. misyon. 4. misyoner heyeti, misyon. 5. elilik; sefarethane. i. 1. misyoner, dinyayar, dinyayc. 2. misyoner, misyon sahibi kimse. s. misyoner. i. uzun mektup. f. (--ed/mis.spelt) imlasn yanl yazmak. s. imlas bozuk, yanl yazlm. i. 1. sis, duman, pus. 2. buhar, buu. 3. karart. f. 1. sisle kaplamak, sis basmak. 2. buulamak; buulanmak. 3. i. yanl, hata, yanllk. iselemek. f. (mis.took, mis.tak.en) 1. yanl anlamak. 2. for yanllkla -e benzetmek, ile kartrmak: I mistook them for hatal. f., bak. mistake. s. yanl, yanl fikre dayanan, students. Onlar rencilerle kartrdm. z. yanllkla. i. Bay, Msy (Soyadndan nce gelir.). i., bot. kseotu, bur, gce. f., bak. mistake. f. yanl evirmek, yanl tercme etmek. i. yanl eviri. f. 1. hor/kt kullanmak. 2. kt davranmak. i. 1. hanm, sahibe. 2. metres. 3. ng. kadn retmen. i. gvensizlik, kuku, phe. f. -e gvenmemek, -den kukulanmak/phe etmek. s. gvensiz, kukulu, pheli. s. 1. sisli, dumanl. 2. bulank. f. (mis.un.der.stood) yanl anlamak, ters anlamak. i. 1. yanl anlama. 2. anlamazlk. f., bak. misunderstand. s. yanl anlalm. f. 1. yanl kullanmak. 2. ktye kullanmak. i. 1. yanl kullanma. 2. ktye kullanma. i., zool. akar. i. piskoposluk tac. f. 1. yattrmak. 2. hafifletmek, azaltmak. i. hafifletme, azaltma. i., biyol. mitoz, karyokinez. s., anat. mitral. tb. mitral yetersizlik. anat. mitral kapakk, ikili kapack. i., ng., bak. miter.

mitt mitten mix mix up mixed mixed doubles mixed economy mixed group mixed marriage mixer mixture mix-up mizzenmast mm mnemonic mnemonics mnemotechnics moan moat mob mobile mobilise mobility mobilize mobster moccasin mocha mock mock orange mockery mod mode model model o.s. on model s.t. on modem moderate moderate moderation moderator modern modernise modernistic modernity modernize modest modesty modicum modification modifier

i. 1. beysbol eldiveni. 2. tek parmakl eldiven, kolak. 3. argo el. 4.tek parmakl eldiven, kolak. i. argo boks eldiveni. f. 1. kartrmak, birbirine kartrmak; karmak: Oil and water wont mix. Ya, su ile karmaz. 2. karmak. 3. into -e katmak. 4. kartrmak. melez elde etmek iin iftletirmek. 5. kaynamak, uyumak, s. 1. kark. 2. karma. badamak: They do not mix well. tenis kark iftler. Anlaamyorlar./Uyuamyorlar. karma ekonomi. karma grup. deiik dinden/rktan kiilerin evlenmesi. i. 1. kartrc. 2. mikser. i. 1. kartrma; karma. 2. karma. 3. katma. 4. karm: a mixture of salt and durum, anlamazlk. i. karklk, kark flour tuz ve un karm. i., den. mizana direi, mizana. ks. millimeter(s). s. hatrlamaya yardmc olan, belletici, bellemsel. i. bellete. i. mnemotekni. i. mnemotekni, belletmece. f. inlemek. i. inilti. i. (kaleye ait) hendek. i. 1. kalabalk, izdiham. 2. ayaktakm, avam. 3. k. dili gangster etesi. f. (--bed, --bing) gruh 2. kolay saldrmak. s. 1. devingen, hareket eden. halinde deien (ehre). 3. deiken (fikir). 4. ask. seyyar (ordu). f., ng., bak. mobilize. i. 1. devingenlik. 2. deikenlik. f. seferber etmek, harekete geirmek; seferber olmak, harekete gemek. i., k. dili mafya yesi. i. mokasen. i. moka, Yemen kahvesi. i. 1. alay, elenme. 2. taklit, sahte ey. s. 1. yapmack, sahte. 2. taklit. f. 1. taklidini yaparak (biriyle) alay etmek. 2. ile alay bot. filbahri, filbahar. etmek. i. 1. alay. 2. taklit. 3. alay konusu. ks. moderate, modern. i. 1. mz. makam. 2. dilb. kip. 3. usul, tarz, slup, ekil. i. 1. model, rnek, maket. 2. manken, model. 3. gz. san. model. 4. rnek, almak.kimse/ey. 5. model, tip. s. rnek, -i kendine rnek rnek model. f. (--ed/--led, --ing/--ling) 1. (amur, mum v.b.nden) -i rnek alarak bir eyi yapmak. (heykel) yapmak/yaratmak; into (amur, mum v.b.ne) ekil i., bilg. (heykel) vererekmodem. yapmak. 2. mankenlik yapmak; (defilede) (belirli bir giysiyi) giymek. ne kk olan; ne az ne ok olan: s. 1. lml. 2. orta; ne byk Hesyattrmak, yumuatmak, azaltmak, hafifletmek; yatmak, f. 1. a moderate eater. O ne az ne ok yer. 3. makul/ehven (fiyat). 4. vasat, orta karar. i. lml kimse. yumuamak, azalmak, hafiflemek. 2. bakanlk etmek. 3. fiz. i. 1. yattrma, yumuatma, azaltma, hafifletme; yatma, lmlamak. azalma, hafifleme. 2. lmllk. yumuama, bakan. 2. fiz. lmlayc. i. 1. toplant s. modern, acl; ada. i. modern kimse, acl kimse. f., ng., bak. modernize. s. szmona modern. i. modernlik, acllk. f. modernletirmek, modernize etmek, acllatrmak, yeniletirmek. s. 1. alakgnll, mtevaz. 2. gsterisiz. 3. lml. 4. namuslu, iffetli. 5. az (bir miktar). i. 1. alakgnlllk, tevazu. 2. lmllk. 3. iffet. i. i. 1. kk deiiklik. 2. biraz deitirme. i. 1. deitiren ey. 2. dilb. niteleyen szck/cmlecik.

modify modulate module moggy mohair Mohammed moist moisten moisture molar molasses mold mold mold public opinion Moldavia Moldavian moldiness molding Moldova Moldovan moldy mole mole mole mole bean mole cricket molecular molecule molehill molest molestation molester mollify mollycoddle Molotov Molotov cocktail molt molten Molucca Moluccan mom moment moment of truth momentary momentous momentum momma mommy Monacan Monaco

f. 1. biraz deitirmek. 2. azaltmak, hafifletmek. 3. dilb. nitelemek. f. 1. (konuma ve ark sylemede) ses perdesini gereine gre deitirmek, bir tondan baka bir tona gemek. 2. (sesi) i. 1. modl. 2. l birimi. yumuatmak, hafifletirmek, tatllatrmak. 3. radyo modle i., ng., k. dili kedi. etmek. i. 1. tiftik. 2. tiftik kuma. i., bak. Muhammad. s. 1. nemli, rutubetli. 2. slak. 3. yal (gz). f. nemlendirmek, slatmak; nemlenmek, slanmak. i. nem, rutubet. i. azdii. i. 1. pekmez. 2. melas. i. kalp. f. ekil vermek, biimlendirmek. i. kf. f. kflendirmek; kflenmek, kf balamak. kamuoyu oluturmak. i., tar. Moldavya. i., tar. Moldavyal. s., tar. 1. Moldavya, Moldavyaya zg. 2. Moldavyal. i. kf, kfllk. i. tiriz; pervaz; korni; silme. i. Moldova. i. Moldoval. s. 1. Moldova, Moldovaya zg. 2. Moldoval. s. kfl, kf balam. i. ben, leke. i. 1. zool. kstebek, krsan. 2. k. dili kstebek, casus. i. dalgakran, mendirek. 1. hintyabitkisinin tohumu. 2. bot. hintyabitkisi, keneotu. zool. danaburnu, kkkurdu. s. molekler, zdeciksel. i. molekl, zdecik, tozan, zerre. i. f. -e cinsel tacizde bulunmak. i. 1. cinsel taciz. 2. engelleme. i. cinsel tacizde bulunan kimse. f. yumuatmak, yattrmak. i. muhallebi ocuu, hanm evlad. f. stne titremek. i. molotofkokteyli. f. 1. tylerini dkmek. 2. deri deitirmek. f., eski, bak. melt. s. 1. erimi. 2. dkme. s. Molk, Molk Adalarna zg. i. Molkl. s. 1. Molk, Molk Adalarna zg. 2. Molkl. i., k. dili anne. i. 1. an. 2. nem. 3. fiz. moment. karar an, kritik an. s. 1. bir an sren, bir anlk. 2. geici, ok az sren. s. ok nemli, ciddi. o. --s (momentmz)/mo.men.ta (moment) i., fiz. momentum. i., k. dili anne. i., k. dili anne, anneciim. i. Monakolu. s. 1. Monako, Monakoya zg. 2. Monakolu. i. Monako.

i. kral, hkmdar. monarch i. monari, tekerklik. monarchy i. manastr. monastery s. manastra veya manastr hayatna zg. i. kei. monastic i. manastr hayat/sistemi. monasticism i. pazartesi. Monday i. Monakolu. s. 1. Monako, Monakoya zg. 2. Monakolu. Monegasque s. parayla ilgili, parasal, para .... monetary para birimi. monetary unit i. para. money para tamaya elverili kuak. money belt parada deil./Para nemli deil. Money is no object. para piyasas. money market bankadaki para, mevduat. money on deposit posta havalesi. money order para havalesi. money order bot. denizlahanas, ayotu. money plant i., argo zengin kimse, para babas. moneybags i. dvizci, dviz alp satan kimse, sarraf. moneychanger s. paral. moneyed i. faiz karl bor para veren kimse, faizci. moneylender s. parasz. moneyless i., k. dili para getiren i. moneymaker s., k. dili para getiren/kazandran. moneymaking i., ng. satc. monger sonek satc: ironmonger, fishmonger. -monger sonek, aa. yapan kimse, karan kimse: scandalmonger, -monger warmonger. i. Mool, Mool halkndan biri. s. Mool, Moollara zg. Mongol i. Moolistan. Mongolia i. 1. Mool, Moolistan halkndan biri. 2. Moolca. s. 1. Mool. 2. Mongolian Moolca. i., tb. mongolizm. mongolism i. melez kpek; melez hayvan. s. melez (kpek/hayvan). mongrel i., fels. monizm, tekilik. monism i., fels. monist, teki. monist i. 1. bilg., TV monitr. 2. snf bakan. 3. izleme/gzlem sistemi. monitor i. kei. monk monkey (about/around) with ile oynamak, -i ellemek. i. maymun. monkey f., k. dili monkey vakit geirmek. monkey about/around dalavere, dolap, dzenbazlk. monkey business bot. iliarokaryas. monkey puzzle ingilizanahtar. monkey wrench i., zool. kelerbal. monkfish i., bot. kurtboan, frtnaklah. monkshood i., k. dili intani mononkleoz, monositli anjin. mono nek tek, bir. monoi. tekgvde, monoblok. monobloc s. tekrenkli, monokrom. monochromatic i. tekrenkli resim. s. tekrenkli, monokrom. monochrome

monochrome monitor monochromous monocle monogamous monogamy monogenesis monogram monograph monolog monologue mononuclear mononucleosis monopolise monopolist monopolistic monopolize monopolize the conversation monopoly monotheism monotheist monotheistic monotone monotonous monotony monotype monsoon monster monstrosity monstrous montage Montenegrin Montenegro month monthly monument monumental moo mood mood moody moon moonbeam moonlight moonlighting moonrise moonshine moonstruck moonwalk moor moor

bilg. tek- renkli monitr. s., bak. monochromatic. i. tekgzlk, monokl. s. tekeli, monogam. i. tekelilik, monogami. i. tekkaynaklk. i. monogram. i. monografi, tekyaz. i. monolog. i., ng., bak. monolog. s. tekekirdekli. o. mon.o.nu.cle.o.ses (manonukliyosiz, mannukliyosiz) i., tb. 1. intani monopolize. monositli anjin. 2. mononkleoz. f., ng., bak. mononkleoz, i. tekelci. s. tekelci. f. tekeline almak. baka kimseyi konuturmamak. i. tekel, inhisar, monopol. i. tektanrclk, monoteizm. i. tektanrc, monoteist. s. tektanrclkla ilgili. i. s. tekdze, monoton. i. tekdzelik, monotonluk. i. monotip. i. muson. i. 1. canavar. 2. ucube. 3. dev gibi ey/kimse. s. ok byk, koskoca, devasa ve ok irkin ey. i. ucube, muazzam; dev gibi. s. 1. acayip/korkun derecede byk; devasa ve ok irkin, ucube gibi. 2. ok korkun, montaj. derecede kt. i. 1. fotomontaj. 2. sin., TV korkun i. Karadal. s. 1. Karada, Karadaa zg. 2. Karadal. i. Karada. i. ay. s. 1. ayda bir olan. 2. aylk. i. aylk dergi. z. ayda bir. i. 1. ant, abide. 2. eser. s. 1. antsal. 2. muazzam, koskoca. 3. gz. san. aslndan byk. f. brmek. i. brme. i., dilb. kip. i. 1. ruhsal durum, haleti ruhiye. 2. atmosfer, hava. 3. o. terslik, huysuzluk,sklabilen. s. birdenbire can karamsarlk. i. ay. f., k. dili 1. dncelere dalp hayal dnyasnda gezinmek, dalpn. hayalleriyle babaa kalmak. 2. around/about dalgn i. ay kendi dalgn dolanp durmak. i. ay , mehtap. f., k. dili asl iinden baka bir ite de almak. i., argo asl iinden baka bir ite de alma. i. ayn domas. i., k. dili 1. ruhsatsz yaplp satlan viski. 2. ng. sama, zrva. s. aysar, lgn, deli. i. ayda yry. i., ng. engebeli ve aasz arazi. f. demir atmak, palamarla balamak; palamarla balanmak.

moorings moose moot mop mop ones brow mop the floor with mop up mope moraine moral moral defeat moral principle moral support moral victory morale moralise moralize morals morass moratorium moray moray eel morbid mordant more more or less More power to him! more than one Morea Morean morello cherry moreover morgue moribund morning morning coat morning dress morning glory morning sickness morning star mornings Moroccan Morocco moron moronic morose morpheme morphine morphological morphology

i. 1. palamar takm. 2. geminin balanaca yer. i. (o. moose) zool. mus. s. tartmal: Thats a moot point. Oras tartmal./Kesin deil o. f. 1. paspas, sapl tahta atmak, (bir fikri) ne srmek. sa. f. (-i. (bir meseleyi) ortaya bezi. 2. kark ve taranmam ped, --ping) paspas yapmak, paspaslamak. alnnn terini silmek. argo (bir tartmada/oyunda) -i bozguna uratmak. 1. paspaslamak. 2. ask. dman temizlemek. f. 1. zntl olmak. 2. zmek. i., jeol. moren, buzulta. s. 1. ahlaksal, ahlaki, trel. 2. ahlakl, prensip sahibi, drst. 3. ahlak kurallarna uyan. 4. (cinsel adan) namuslu. manevi yenilgi. ahlak kural. manevi destek. manevi zafer. i. moral, igc. f., ng., bak. moralize. f. 1. olaylarn ahlaki yn hakknda nutuk ekmek. 2. ahlakn dzeltmek. i., o. ahlak. i. 1. bataklk, batak. 2. glk, engel. i. moratoryum. i., zool. murana. murana. s. 1. rktc/marazi konulara ar ilgi duyan. 2. ruhsal adan salkl olmayan, marazi (dnce/merak). s. actc, ac veren, keskin. s. 1. daha ok, daha fazla: He needs more money. Daha ok paraya ihtiyac ok. 2. aa yukar. 1. olduka, az var. 2. daha: one more time bir kez daha. two more oranges iki portakal daha. z. (than) 1. (-den) daha. 2. (Allah gcn artrsn!/Tebrikler! den) daha ok. birden fazla. i. i. Moral. s. 1. Mora, Moraya zg. 2. Moral. vine. z. bundan baka, ayrca, stelik. i. morg. s. 1. lmek zere olan, can ekien. 2. ok snk, zayf. i. sabah. jaketatay, ceketatay. jaketatay ve izgili pantolon. bot. kahkahaiei, gndzsefas, Ipomoea purpurea. hamilelikte sabah bulants. sabah yldz. z., k. dili sabahlar. i. Fasl. s. 1. Fas, Fasa zg. 2. Fasl. i. Fas. i. 1. ksmen geri zekl kimse. 2. k. dili gerzek, salak. s., k. dili ok aptalca, salaka. s. somurtuk; somurtkan; suratn asp suspus olan. i., dilb. morfem, biimbirim. i., kim. morfin. s. morfolojik. i., biyol., dilb. biimbilim, yapbilim, morfoloji.

Morse Morse code morsel mortal mortal enemy mortality mortality rate mortar mortar mortar shell mortgage mortice mortician mortification mortify mortify the flesh mortise mortuary mosaic Moslem mosque mosquito mosquito net mosquito netting moss mossy most Most of it is true. Most people think so. mostly mote motel moth mothball moth-eaten mother mother country mother tongue Mothers Day motherboard motherhood mother-in-law motherly mother-of-pearl mothproof motif motion motion picture motionless motivate

i. Mors alfabesi. i. lokma, para. s. 1. lml, fani. 2. ldrc. 3. lmcl. i. insan, insanolu. can dman. i. 1. lmllk, fanilik. 2. byk lde can kayb. 3. lm oran. lm oran. i. kireli har. f. har ile svamak. i. 1. havan. 2. ask. havan topu. havan mermisi. i. ipotek. f. ipotek etmek. i., bak. mortise. i. cenaze levazmats. i. 1. kk dme. 2. ile. 3. tb. kangren. f. 1. rezil/kepaze etmek, yerin dibine batrmak/geirmek. 2. tb. kangrenletirmek; kangren olmak. nefsin isteklerini krmak. be mortified rezil/kepaze olmak, yerin dibine batmak/gemek. i. zvana, yuva. i. morg. i., s. mozaik. s., i., bak. Muslim. i. cami, mescit. i. sivrisinek. cibinlik. cibinlik kuma. i. yosun. s. yosunlu. s. 1. ou, pek ok: Most of these people spend their evenings watching television. Bu insanlarn ou gece televizyon izler. 2. Byk bir ksm doru./ou doru. en ok, en fazla: Whos got the most money? En ok para ou kimse byle dnyor. kimde? z. 1. en ok: Which one did you like most? En ok z. 1. ounlukla, ou kez. Thats the most en ok. one Ive hangisini beendin? 2. en: 2. genellikle. 3. beautiful ever seen. imdiye kadar i. zerre, tanecik, parack. grdklerimin en gzeli o. 3. k. dili ok. i. en fazla miktar, en byk ksm. i. motel. i. 1. gve. 2. pervane. i. naftalin topu. f. (gemiyi) kullanmdan karp tekrar kullanlncaya kadar muhafaza altnda tutmak; (fabrikann) s. gve yemi. faaliyetine son verip tekrar kullanlncaya kadar muhafaza i. anne, ana. f. -e anne gibi davranmak, -e annelik etmek. altnda tutmak. anayurt, anavatan. anadili. Anneler Gn. i., bilg. ana levha. i. annelik, analk. i. kaynvalide, kaynana. s. 1. ana gibi. 2. anaya yakr. i. sedef. s. gve yemez. i. motif. i. 1. hareket, devinim. 2. teklif, nerge. f. el ile iaret etmek. (sinemada gsterilen) film. s. hareketsiz. f. motive etmek, harekete geirmek, sevketmek.

motivation motive motley motor motor launch motor police motor torpedo boat motorbike motorboat motorcade motorcar motorcycle motorise motorist motorize motorman motorway mottle mottled motto mould mouldiness moulding mouldy moult mound mount mount mount a production of mount an attack against mount an exhibition mount guard Mount Sinai mountain mountain chain mountain chain mountain range mountaineer mountaineering mountainous mounted mounted gem mounted police mounted policeman mounted troops mourn mourner mournful mourning mouse

i. 1. harekete getirme. 2. motivasyon, gdlenme. 3. gd. i. 1. insan motive eden ey, gd, saik. 2. mz. motif. s. 1. hareket ettirici, devindirici, itici. 2. gdsel. s. 1. birbirinden ok farkl kiilerden/eylerden oluan (grup, takm, v.b.). 2. kark renkli,s. 1. hareket ettirici. 2. motorlu. 3. i. 1. motor. 2. ng. otomobil. alaca, rengrenk. tb. hareket kaslarna ait. 4.motor. motorlu sandal, motorbot, devimsel, hareki. f., ng. otomobille gitmek; otomobille gtrmek. motosikletli polis. hcumbot. i. moped, motorlu bisiklet. i. motorbot, deniz motoru, motor. i. araba konvoyu. i., ng. otomobil. i. motosiklet. f., ng., bak. motorize. i., oto. src. f. motorize etmek, motor ile donatmak. o. mo.tor.men (motrmn) i. vatman. i., ng. otoyol, otoban. f. beneklemek, alacalamak. s. deiik renklerdeki; deiik renk tonlarndaki; abra; alaca, benekli; ebruli. parola, dstur. i. (o. --s/--es) i., f., ng., bak. mold 1, mold 2. i., ng., bak. moldiness. i., ng., bak. molding. s., ng., bak. moldy. f., ng., bak. molt. i. 1. tmsek, tepecik, kme. 2. hyk. 3. yn. i. da, tepe. i. 1. binek hayvan. 2. (mcevher iin) yuva. 3. kaide, taban, dura, ayaklk, ayak. 4. ereve. f. 1. trmanmak, kmak. 2. (oyunu) sahneye koymak. zerine kmak. 3. (at, bisiklet v.b.ne) binmek; bindirmek. 4. -e kar saldrya gemek. asmak. 5. takmak. 6. monte etmek, kurmak. 7. (fotoraf, pul sergi dzenlemek/amak. v.b.ni) karton v.b.nin zerine yerletirmek; (mikroskopta incelenecek rnei) lamn zerine yerletirmek. 8. balatmak. 9. nbet tutmak. ykselmek, artmak, oalmak. Sina Da. i. 1. da. 2. yn. da silsilesi. srada, sradalar. da silsilesi. i. 1. dac. 2. dal kimse. i. daclk. s. 1. dalk. 2. da gibi, ok byk, ok iri. s. 1. ata binmi, atl. 2. takl, hazr. 3. kaklm, kakma. kakma ta. atl polis. atl polis. svari, atl asker. f. 1. yas tutmak, matem tutmak. 2. kederlenmek. i. yasl kimse. s. 1. kederli, zgn. 2. yasl. 3. ackl, dokunakl. i. 1. yas tutma. 2. yas, matem. 3. matem elbisesi. 4. yas sresi. o. mice (mays) i. 1. fare, san. 2. bilg. fare.

mousetrap mouth mouth mouth organ mouthful mouthpiece mouthwash movable movable feast move move down move heaven and earth move heaven and earth move in move on move out move up moveable movement movie movie camera movie house/theater moving moving day moving picture moving platform movingly mow mown Mozambican Mozambique Mozambiquean MP MP MP Mr Mrs MS Ms MS, ms Mt, mt much much as much less Much obliged. much the same muck muck s.o. about muck s.t. up muckrake

i. 1. fare kapan. 2. tuzak. i. 1. az. 2. az, akarsuyun denize/gle dkld yer. 3. giri yeri. sylemek. 2. dudaklarn oynatarak (bir ey) syler gibi f. 1. yapmak.armonika. mzka, i. 1. az dolusu: He spit out a mouthful of cherries. Azna doldurduu 2. szc.tkrd. 2. lokma: He couldnt eat another i. 1. azlk. kirazlar mouthful. Bir lokma daha yiyemedi. 3. k. dili sylenii g i. gargara. szck. s. 1. kmldayabilen, hareket edebilen. 2. seyyar, tanabilir. 3. tarihi deiendeiik bir tarihe rastlayan yortu. o., huk. Hrist. her yl (yortu). 4. huk. menkul, tanr. i., menkuller, tanr mallar. f. 1. kmldatmak, oynatmak, hareket ettirmek; kmldamak, oynamak, hareket snfa indirmek; bir alt snfa inmek.cant (renciyi) bir alt etmek: My right leg is paralyzed; I move it. Sa bacam fel oldu; hareket ettiremiyorum. Dont mmkn olan her eyi yapmak. move! Kmldama! 2. tamak, nakletmek; tanmak: She plans her areye bavurmak. to move this table into the kitchen. Bu masay mutfaa tamay dnyor. Derya 2. ieri girmek.her summer place in eme. 1. eve tanmak. has moved to Derya, emedeki yazlna tand. 3. nermek, teklif etmek: I ileri gitmek. move that the meeting be adjourned. Toplantnn sona 1. evden tanmak. 2. dar kmak. erdirilmesini neriyorum. 4. duygulandrmak, mtehassis (renciyi) bir st snfa ykseltmek; bir st snfa ykselmek. etmek; etkilemek, dokunmak: His story deeply moved me. Onun yks beni derinden s., i., bak. movable. etkiledi. 5. gayrete getirmek. 6. harekete getirmek. 7. (satran/dama tan) yrtmek, srmek. 8. i. 1. hareket, kmldanma. 2. akm, hareket: the womens (barsaklar) ilemek; (barsaklar) iletmek. 9. satmak; liberation movement kadnlarn zgrl hareketi. 3. ask. i. (sinemada gsterilen) film. sattrmak: Its difficult to move these high-priced books. Bu manevra. 4. saatin makinesi/paralar. 5. mz. blm. 6. pahal kamera. satmak zor.film makinesi. ilerlemek, ileri gitmek. 1. sin. kitaplar 2. kamera, 10. kalkmak, barsaklarn ilemesi. i. 1. hareket, kmldanma. 2. tanma. 3. satran, dama ta sinema, sinema salonu. srme. 4. satran, dama oynama sras. s. 1. hareket eden, devingen, oynak. 2. ilerleyen. 3. harekete geiren. 4. insan duygulandran; etkileyici, dokunakl. tanma gn. sin. film. hareket eden platform. z. etkileyici bir ekilde, dokunakl olarak. f. (--ed, --n) 1. (im/ot) bimek. 2. down (top/tfek ateiyle) toptan mow. f., bak. ldrmek/bimek. i. Mozambikli. s. 1. Mozambik, Mozambike zg. 2. Mozambikli. i. Mozambik. i. Mozambikli. s. 1. Mozambik, Mozambike zg. 2. Mozambikli. i. 1. ask. inzibat, inzibat eri. 2. askeri inzibat. 3. ng. milletvekili, parlamenter, mebus. ks. Military Police. ks. Member of Parliament. i. Bay (Soyadndan nce kullanlr.): Mr. Green Bay Green. i. Bayan (Evli kadnn soyadndan nce kullanlr.): Mrs. Crawford Bayan Crawford. ks. Master of Science. i. Bayan (Evli veya evli olmayan kadnn soyadndan nce kullanlr.): Ms. Pembroke Bayan Pembroke. ks. manuscript. ks. mount, mountain. s. (more, most) ok, epey, hayli: Theres much work still to be done. Hl yapacak de, ise de: Much as I would like to pek: Im her ne kadar ... ise epey i var. z. 1. ok, epey, hayli, I cant feeling much better.de gidemem. daha iyi hissediyorum. She is go. Gitmek istesem Kendimi ok less run. Komak yle yle dursun: I cant walk, much much admired. ok beeniliyor. I didnt much like that play. O dursun, yryemiyorum. k. dili pek beenmedim. oyunu Teekkr ederim. 2. aa yukar, hemen hemen. i. 1. ok ey,hemen ayn. ey. 2. nemli ey. hemen ok miktarda i. 1. pislik. 2. amur. 3. gbre, ya gbre. f. 1. gbrelemek. 2. about/around ng., k. dili oyalanmak; vakit geirmek. 3. in ng., ng., k. dili birine kapris yapmak. k. dili ie katlmak, almak. ng., k. dili bir eyi berbat etmek. f. (nemli birine) amur atmak.

mucous mucous membrane mucus mud muddle muddle along/on muddle through muddleheaded muddy mudguard mudslinger muezzin muff muff muffin muffle muffle o.s. up muffler mufti mug mug mug mugger mugger muggy Muhammad mulatto mulberry mule mulish mulishly mull mull mull s.t. over mullah mullein mullion multimulticellular multidimensional multifarious multiform multilateral multilingual multimillionaire multinational multiple multiplicand multiplication multiplication table

s. smksel; smks. anat. smkdoku, mukoza. i. 1. smk. 2. balgam. i. 1. amur. 2. kt sz veya iftira. f. 1. karmakark etmek. 2. sersemletmek. 3. up yzne gzne bulatrmak. i. 1. etmek, iyi kt geinip2. sersemlik. 3. 1. iyi kt idare karklk, dzensizlik. gitmek. 2. yanlmalara karmakark i.syrlp kmak. karn bir ii iyi kt/de kalka yapmak/halletmek. ng. bu/o iten s. 1. aptal; beceriksiz. 2. aptalca; beceriksizce. s. 1. amurlu. 2. bulank, kirli, pis. 3. kark. f. 1. amurlamak, amura bulamak. 2. bulandrmak. i. amurluk. i., pol. rakibine amur atan kimse. i. mezzin. i. manon, el krk. f. 1. (bir ii) yapamamak, becerememek, yzne gzne bulatrmak. 2. spor (topu) karmak. i. amkurabiyesine benzeyen bir tr ufak ekmek. f. 1. in/with -e sarnmak. 2. up sarnp sarmalanmak; sarp sarmalamak. 3. (bir eyi) ses karmayacak bir ekilde sarnp sarmalanmak. rtmek/sarmak. i. 1. susturucu. 2. atk, kakol. i. mft. i. 1. kupa, kulplu byk bardak. 2. bardak dolusu. i., argo surat, faa. f. (--ged, --ging) saldrp soymak. i. soyguncu, saldrp soyan kimse. i. hinttimsah. s. scak ve rutubetli, kapal, skntl (hava). i. Hz. Muhammed. i. beyaz ile zenci melezi kimse. i. dut. i. 1. katr. 2. k. dili ok inat kimse. s. inat, katr gibi. z. inatla. i. ince muslin kuma. f. bir eyi iyice dnmek; bir eyi dnp tanmak. i. molla. i., bot. srkuyruu. i. pencere tirizi. f. tirizlerle ayrmak. nek ok, mlti-. s. okgzeli, okhcreli. s. okboyutlu. s. ok eitli, trl trl. s. okbiimli, okekilli. s. 1. ok yanl, ok tarafl. 2. huk. ok tarafl. s. okdilli, ok dil bilen. i. mltimilyoner. s. okuluslu. s. 1. birok, ok ynl. 2. katmerli. i., mat. katsay. i., mat. arplan. i. 1. oaltma; oalma. 2. mat. arpma, arpm. arpm tablosu.

multiplicity multiplier multiply multitude multitudinous multi-user mum mum Mums the word! Mums the word. mumble mummification mummify mummy mummy mumps munch mundane municipal municipality munificence munificent munitions mural murder murder in the first degree murder mystery murderer murderess murderous murk murky murmur muscle muscular Muse muse muse museum mush mushroom mushroom cloud mushroom growth mushy music music box music hall music stand musical musician

i. okluk, eitlilik. i., mat. arpan. f. 1. oaltmak, artrmak; oalmak, artmak. 2. mat. arpmak. 3.1. kalabalk, halk yn. 2. okluk. i. biyol. remek. s. ok, pek ok. i., bilg. oklu kullanc. s. susmu, suskun. nlem Sus! i., ng., k. dili anne. k. dili Hi kimseye syleme! Sakn kimseye syleme. f. mrldanmak. i. mrlt. i. 1. mumyalama, mumya yapma. 2. mumyalama. f. 1. mumyalamak. 2. mumyalamak. i. mumya. i., ng., k. dili anne, anneciim. i., o., tb. kabakulak. f. ktr ktr yemek, hapr hupur yemek. s. 1. gnlk, olaan, sradan. 2. dnyaya ait, dnyevi. s. belediyeye ait, belediye. i. belediye. i. cmertlik. s. cmert, eliak. i., o. sava gereleri. s. 1. duvara ait. 2. duvara aslan. 3. duvar gibi. i. duvar resmi. i. 1. cinayet, adam ldrme. 2. k. dili ba belas, ikence. f. 1. (yasaya adam ldrme. kasten aykr olarak) (birini) ldrmek, katletmek. 2. k. dili bozmak, berbat etmek: murder a piece of music bir mzik cinai roman. parasn berbat etmek. i. katil. i. kadn katil. s. 1. ldrc, lm saan, kanl. 2. tehlikeli. i. karanlk, kasvet. s. 1. karanlk, kasvetli. 2. bulutlu, bulank. 3. belirsiz, anlalmas g. mrldanma, mrlt. 2. sylenme, ikyet. 3. alt; uultu. i. 1. 4.kas, adale. i. hrlt, frm. f. 1. mrldanmak. 2. sylenmek, homurdanmak. 3. aldamak; uuldamak. s. 1. kasl, adaleli. 2. kasa ait. i. Mz. i. esin perisi, ilham perisi. f. dnceye dalmak, derin derin dnmek. i. mze. i. 1. msr unu lapas. 2. lapa gibi ey. 3. k. dili ar duygusallk. i. mantar. s. mantarms. f. hzla bymek, mantar gibi bymek; nkleer patlama sonucunda) mantar eklinde (zellikle (yaplar) mantar gibi bitmek. ykselen bulut. birdenbire byyp yaylma, mantar gibi byme. s. 1. lapa gibi. 2. k. dili ar duygusal. i. mzik; musiki. mzik kutusu. 1. mzikhol. 2. ng., tiy. vodvil. nota sehpas. s. 1. mzie ait; mzikle ilgili, mzikal. 2. ahenkli, uyumlu. 3. mziksever. 4. 2. algc. i. 1. mzisyen. bestelenmi. i. mzikal.

musicologist musicology musk musk ox musket muskmelon muskrat Muslim muslin muss mussel must must mustache mustang mustard mustard greens muster mustn't musty mutable mutant mutate mutation mutationism mute mutilate mutilation mutineer mutinous mutiny mutt mutter mutton mutton chop mutual muzzle my My flesh creeps. my lord my off day myalgia Myanmar mycology myeloid myocardial myocardial infarction myocarditis myocardium myology

i. mzikbilimci, mzikolog. i. mzikbilim, mzikoloji. i. 1. misk. 2. misk kokusu. zool. miskkz, misksr. i. (eski model) tfek. i. amama, miskkavunu. i., zool. misksan, miskfaresi. i., s. Mslman. i. muslin. i. karklk. f. (up) k. dili 1. (sa) bozmak. 2. (giysiyi) buruturmak. i. midye. yardmc f. 1. art belirtir: You must do it. Onu yapman art. 2. Gereklilik belirtir: You must do it. Onu yapman lazm. 3. Kuvvetli i. kf; kfllk. bir tahmin belirtir: You must be freezing. Dondun herhalde. i. byk. Erturul must have done it. Herhalde Erturul yapt./Erturul i. (A.B.D.nin batsna zg) yabani at. yapt demek. 4. Kzgnlk/ yaknma/istihza belirtir: Despite being warned she must go and try it. htar edilmesine ramen yine de i. hardal. gidip onu denedi. 5. Kararllk belirtir: If you must go, do so after hardal yapraklar. the children have gone to bed. Gitmeyi kafana koydunsa bari f. 1. toplamak; toplanmak. 2.6. -meli, -mal: You mustask. itima. ocuklar yattktan sonra git. ask. itima yapmak. i., come to ks. must not. see us. Bizi ziyaret etmelisin. i., k. dili art, zaruri bir ey: In the summer kf kokulu. net is a must. Yazn cibinlik art. s. kfl; a mosquito s. 1. deiebilir, deiken. 2. dnek, kararsz. s., biyol. mutasyona uram. i. mutasyona uram hayvan/bitki. f., biyol. mutasyona uramak; mutasyona uratmak. i. 1. deime, dnme. 2. biyol. deiinim, deinim, mutasyon. i., biyol. deiinimcilik, deinimcilik, mutasyonizm. s. 1. sessiz, suskun. 2. dilsiz. i. dilsiz kimse. f. sesini ksmak. f. 1. (vcudun bir uzvunu) (btnyle) kesmek. 2. sakatlamak, ktrm etmek. 3. nemli (btnyle) kesme.bozmak. i. 1. (vcudun bir uzvunu) ksmlar kararak 2. ktrm etme. 3. bozma. i. isyanc, asi. s. isyankr, asi. i. (gemi kaptanna kar/askeri yetkeye kar) isyan, bakaldrma, ayaklanma. f. (gemi kaptanna kar/askeri i., k. dili it, kpek. yetkeye kar) isyan etmek, bakaldrmak, ayaklanmak. f. 1. sylenmek, homurdanmak. 2. mrldanmak. i. 1. homurtu. 2.koyun eti, koyun. i. mrlt. koyun pirzolas. s. 1. iki tarafl, karlkl: mutual love karlkl sevgi. 2. ortak, mterek: mutual friend ortak dost. top/tfek az. f. 1. i. 1. hayvan burnu. 2. burunsalk. 3. burunsalk takmak. 2. susturmak. belirtmek iin kullanlr.): My, zam. benim. nlem O, ...! (Hayret my, how nice you look! O, bu ne gzellik byle! Tylerim rperiyor. efendim. 1. izin gnm. 2. fena gnm. i., tb. kas ars. i. Myanmar. i. mantarbilim, mikoloji. s., anat. iliksel. s. miyokard enfarkts. i., tb. miyokardit, kalp kas iltihab/yangs. i., anat. miyokard, kalp kas. i. kasbilim.

myoma myopia myopic myriad myrrh myrtle myself mysterious mysteriously mystery mystic mystical mysticism mystify myth mythic mythical mythological mythology Mytilene N n n N N, n nab nacre nadir nag nag nail nail brush nail down nail file nail polish nail s.t. to nail scissors nail up naive nave naively navely naivete naivet navet naivety navety naked nakedness name

o. --s (mayomz)/--ta (mayomt) i., tb. miyom, kas uru. i. miyopluk. s. miyop. s. ok byk sayda, saysz, ok. i. 1. (reine olarak) mrrsafi. 2. laden reinesi; laden reinesiyle mrrsafiden oluan bir karm. i., bot. mersin. zam. kendim, bizzat, ben: I will come myself. Kendim geleceim./Bizzat geleceim. I do not regard myself as a 3. s. 1. esrarengiz, esrarl, gizemli. 2. akl ermez, anlalmaz. mathematician. Kendimi matematiki saymyorum. garip. z. esrarengiz bir ekilde, gizemli bir ekilde. i. gizem, sr, esrar. s. 1. mistik, mistisizmle ilgili, gizemsel. 2. gizemli, esrarengiz. i. mistik, gizemci. s. mistik, gizemsel. i. mistisizm, gizemcilik, tasavvuf. f. 1. kafasn bulandrmak; akln kartrmak. 2. anlalmasn gletirmek. i. 1. mit, sylence, efsane, mitos. 2. hayali kimse/ey. s., bak. mythical. s. 1. mitlere zg, sylencesel, efsanevi. 2. uydurma; hayali. s. mitolojik, sylencebilimsel. i. mitoloji, sylencebilim. i., bak. Lesbos. ks. Nationalist, Navy, New, Noon, Norse, North, Northern, November. i., mat. n, belirsiz bir say. ks. name, nephew, net, neuter, new, nominative, noon, north, northern, note, noun, number. ks. nitrogen, north, northern. i. N, ngiliz alfabesinin on drdnc harfi. f. (--bed, --bing) k. dili 1. yakalamak, ele geirmek, tutuklamak. 2.sedef. i. kapmak. i. 1. gkb. ayakucu. 2. en aa nokta. i., k. dili yal ve gsz at. f. (--ged, --ging) 1. -in bann etini yemek; drdr etmek. 2. rahatsz etmek. trnak. 3. (hayvanlarda) pene, toynak. f. 1. to i. 1. ivi, mh. 2. -e ivilemek, -e mhlamak. 2. sk sk balamak, kavramak. 3. trnak fras. argo tutmak; yakalamak. 4. argo (bir yalan) meydana karmak. 1. -i ivilerle sabitletirmek. 2. -i garantiye almak. 5. argo almak. 6. argo vurmak. trnak trps. oje, trnak cilas. bir eyi -e ivilemek. trnak makas. -i ivileyerek kapatmak. s., bak. nave. s. 1. toy, tecrbesiz. 2. saf. 3. naif (resim). z., bak. navely. z. safa. i., bak. navet. i., bak. navet. i. 1. toyluk. 2. saflk. i., bak. navet. i., bak. navet. s. 1. plak. 2. yaln, ak. 3. aresiz, savunmasz. i. 1. plaklk. 2. yalnlk. 3. aresizlik. i. 1. ad, isim. 2. hret, n. f. 1. -e ... adn/ismini koymak: They named her Rya. Ona Rya ismini koydular. 2. -in adn/ismini sylemek/ilan etmek. 3. -i ... semek/tayin etmek; -i aday gstermek.

name tag Name your price. name-dropping nameless namely namesake Namibia Namibian nanny nanny goat nap nap nape naphthalene naphthaline napkin napkin ring nappy narcissism narcissist narcissus narcosis narcotic narcotic drug narrate narration narrative narrator narrow narrow circumstances narrow escape narrowly narrow-minded nasal nasal cavity nascent nasturtium nasty nasty blow nasty sea nasty story nat natal nation national national anthem national anthem national bank national debt national monument

isim kart. Dndnz fiyat syleyin. i., k. dili kendine paye vermek iin nl isimlerden sz etme. s. adsz, isimsiz. z. yani, yle ki. i. ada. i. Namibya. i. Namibyal. s. 1. Namibya, Namibyaya zg. 2. Namibyal. i. 1. ng. dad. 2. dii kei. dii kei. f. (--ped, --ping) uyuklamak, hafif uykuya dalmak, kestirmek, ekerleme yapmak. i. hafif ksa uyku, ekerleme. i. hav. i. ense. i., kim. naftalin. i., kim., bak. naphthalene. i. 1. peete, pekir. 2. ng. ocuk bezi. peete halkas. i., ng., k. dili ocuk bezi. i. narsisizm, narsislik, zseverlik. i. narsist, zsever. o. nar.cis.sus/nar.cis.si (narssay) i., bot. sim; nergis, zerrin. i. narkoz. s., i. uyuturucu, narkotik. uyuturucu ila. f. hikye etmek, yklemek, anlatmak. i. 1. anlatm, anlat. 2. hikye, yk. i. hikye, yk. s. hikye trnden. i. anlatc, anlatan. s. 1. dar, ensiz. 2. snrl, kstl. 3. dar grl. 4. darlk iinde olan. 5. czi, az. 6. darlk. fakirlik, paraszlk, sk, dikkatli. i. 1. dar geit. 2. o. dar boaz. f. 1. daraltmak; daralmak, ekmek, ensizlemek. 2. dar darna kurtulma, ucuz kurtulma. snrlamak. 3. ksmak. z. dar, gbela, dar darna. s. dar grl. s. 1. buruna ait. 2. dilb. genizsi, genzel. i., dilb. genizsi ses, genizsil. burun boluu. s. gelimeye balayan, yeni oluan. i., bot. latiniei. s. 1. pis, tiksindirecek kadar kirli; tiksindirici, iren. 2. kt, irkin. 3. ayp, mstehcen. ar darbe, tehlikeli vuru. frtnal deniz. mstehcen hikye. ks. national, natural. s. 1. douma ait; doumla ilgili. 2. doutan olan/gelen, doumda var i. ulus, millet. olan, doumsal. s. ulusal, milli. i. vatanda, yurtta, uyruk. milli mar. milli mar. ulusal banka. devlet borcu. ulusal ant.

national park national/public debt nationalise nationalism nationalist nationalistic nationality nationalize nation-wide native native ability native citizen native land native language native-born nativity natural natural child natural color natural selection naturalise naturalist naturalize naturally naturalness nature naught naughtily naughtiness naughty Nauru Nauruan nausea nauseate nauseous nautical nautical mile naval naval academy naval base naval forces naval officer nave nave navel navel cord navel orange navigable navigate navigation

milli park. devlet borcu. f., ng., bak. nationalize. i. ulusuluk, milliyetilik. i. ulusu, milliyeti. s. ulusu, milliyeti. i. milliyet, uyrukluk, tabiiyet. f. ulusallatrmak, devletletirmek, milliletirmek. s. lke apnda olan. s. 1. yerli. 2. doal. 3. doutan olan. i. yerli. Allah vergisi yetenek. doutan uyrukluk hakk olan kimse. anayurt, anavatan. anadili. s. doma byme, yerli. i. dou, doum. s. 1. doal, tabii. 2. doutan olan. i., k. dili doutan yetenekli kimse. evlilikd ocuk. doal renk, asl renk. doal ayklama/ayklanma. f., ng., bak. naturalize. i. doabilimci. f. 1. vatandala kabul etmek. 2. (yabanc bir szc) dile almak. 3. (bir bitkiyi/hayvan) yeni iklime altrmak. tabii, z. 1. doal bir biimde. 2. doutan. 3. doal olarak, kukusuz, tabiilik. i. doallk, phesiz. i. 1. doa, tabiat. 2. huy, miza, tabiat. i. 1. hi, hibir ey. 2. sfr. z. yaramazca, haylazca. i. yaramazlk. s. 1. yaramaz, haylaz. 2. k. dili ak sak. i. Nauru. i. Naurulu. s. 1. Nauru, Nauruya zg. 2. Naurulu. i. 1. bulant, mide bulants. 2. tiksinme, irenme. f. 1. midesini bulandrmak. 2. irendirmek, tiksindirmek. s. mide bulandrc, tiksindirici. s. denizcilikle ilgili, deniz; gemicilikle ilgili. deniz mili (1852 metre). s. 1. deniz kuvvetlerine ait, deniz. 2. sava gemilerine ait. deniz harp akademisi. deniz ss. deniz kuvvetleri. deniz subay. i. dingil bal, tekerlek poyras. i. (kilisede) nef. i. 1. gbek. 2. merkez. tb. gbek kordonu. vaington (portakal). s. seyredilebilir, deniz tatlarnn seyrine elverili. f. 1. (kaptanlk ederek) gemiyi/tekneyi gtrmek, dmen tutmak. 2.seferi, gemi yolculuu. 2. gemicilik; denizcilik. i. 1. gemi (gemi/tekne) seyretmek.

navigator navy navy blue nay Nazi Nazism nd NE near near at hand nearby nearly nearness nearsighted neat neatly neatness nebula nebulous necessarily necessary necessitate necessity neck neck and neck neckband neckerchief necking necklace necktie necromancer necromancy nectar nectarine need need to needful needle needlefish needless needlessly needn't needy ne'er-do-well nefarious negate negation negative negative evidence negative sign

i. rotac; deniz subay. i. 1. deniz kuvvetleri. 2. donanma. lacivert, koyu mavi. z. hayr, yok. i. 1. ret. 2. olumsuz oy. 3. olumsuz oy veren kimse. i., s. Nazi. i. Nazizm. ks. no date. ks. Near East, Northeast. z. 1. yakn, yaknda. 2. hemen hemen, az daha, az kald, az kalsn, neredeyse: He came near to falling. Az daha decekti. yakn. 3. aa yukar, yaklak olarak: The soldiers number near a s. yakn. z. yaknda. thousand. Yaklak bin tane asker var. s. 1. yakn. 2. samimi, s. 1. az daha, neredeyse, hemen hemen. 2. yakndan.elisk. yakn. 3. sadk (eviri). 4. soldaki (araba/at). 5. cimri, edat -e bitiik, -e yakn, -in yaknnda. f. yaklamak, i. yaknlk. yaknlamak. s. miyop. s. 1. temiz, derli toplu, dzgn. 2. ng. sek (iki). 3. k. dili harika. z. temizce. i. temizlik, dzgnlk. o. --s (nebylz)/--e (nebyli) i., gkb. bulutsu, neblz. s. 1. bulutlu, dumanl. 2. belirsiz, bulank. z. 1. ister istemez. 2. muhakkak. s. 1. gerekli, lzumlu, lazm olan; zorunlu, zaruri. 2. kanlmaz. f. gerektirmek, icap ettirmek. i. 1. gerekli ey. 2. gereksinim, ihtiya. 3. zorunluluk. i. 1. boyun. 2. (elbisede) yaka. 3. (iede) boyun, boaz. 4. (telli alglarda) sap. 5. cor. kstak. f., k. dili (iki sevgili) sarma (yarta) at ba beraber. dola pmek. i. (giyside) dik yaka. i. boyun atks. i., k. dili (iki sevgili) sarma dola olup pme. i. kolye, gerdanlk. i. kravat, boyunba. i. byc, sihirbaz. i. 1. llerle haberleerek fala bakma. 2. byclk, sihirbazlk. i. 1. mit. nektar. 2. balz, nektar. i. tyszeftali, nektarin. i. 1. gereksinim, gereksinme, ihtiya; gerek, gereklik, gereklilik, lzum: What are your needs? htiyalarnz nedir? a need for gerekmek, lazm olmak; zorunda olmak, -e mecbur olmak: I money para gereksinimi. Theres no need to hurry. Acele need to leave soon.lazm olan. s. gerekli, lzumlu, Yaknda gitmem gerekiyor. I dont need to etmeye gerek yok. 2. yoksulluk. f. 1. -e zorundaolmak, -e obey his orders. Emirlerine itaat etmek ihtiyac deilim. i. 1. ine, diki inesi. 2. rg ii.gereksinmek, -e muhta ihtiya duymak, -i gereksemek, -i 3. t. 4. ibre. 5. bot. ineyaprak. f. 1. ine ile zargana.I need a better computer. olmak; gerekmek, gerekli olmak: 2. k. dili inelemek, satamak. i. (o. nee.dle.fish/--es) dikmek. Daha iyi bir lzumsuz. ihtiyacm var. 2. istemek, gerektirmek: s. gereksiz, bilgisayara That plant needs water. O bitki su ister. This work needs time. z. gereksizce, gereksiz yere. Bu i zaman gerektiriyor. ks. need not. s. yoksul, fakir. s., i. hibir ii beceremeyen (kimse). s. ok kt, menfur. f. 1. reddetmek, inkr etmek. 2. rtmek, boa karmak. i. 1. ret, inkr. 2. doru ol madn kantlama. 3. boa karma. 4. 1. olumsuz, negatif. 2. aksi, ters. i. 1. olumsuz sz/yant. 2. s. yokluk. foto. negatif. olumsuz kant. eksi iareti, eksi.

negative vote negativism neglect neglectful neglig negligee neglige negligence negligent negligible negotiate negotiation negotiator Negro negro neigh neighbor neighborhood neighboring on neighborly neighbour neighbourhood neighbourly neither neither fish nor fowl neither more nor less nemesis neolithic neolithic age neologism neology neon neon lamp/light Nepal Nepalese Nepali nephew nephritis nepotism Neptune nerve nerve center nerve gas nerve o.s. nerve-racking nerve-wracking nervous nervous breakdown/prostration nervous system -ness

aleyhte verilen oy. i., fels. yadsmaclk. f. 1. ihmal etmek, savsaklamak, bolamak. 2. bakmamak, aldrmamak. i. 1. ihmal, savsaklama, bolama. 2. bakmama, s. ihmalci, ihmalkr, savsak. aldrmama. i., bak. negligee. i. (uzun ve ssl) sabahlk. i., bak. negligee. i. ihmal, ihmalkrlk, savsaklama. s. ihmalci, ihmalkr, savsak. s. nemsemeye demez, nemsiz. f. 1. mzakere etmek/yapmak, grmek. 2. mzakere ederek -i sonuca balamak. 3. (zor 2. (zor bir durumu) atlatma; (engeli) i. 1. mzakere, grme. bir durumu) atlatmak; (engeli) amak. 4. (ek/bono) ciro etmek.etme. 4. (senet) krdrma. ama. 3. (ek/bono) ciro 5. (senet) krdrmak. i. 1. delege. 2. arabulucu. i., s., aa. zenci. i., s., aa., bak. Negro. f. kinemek. i. kineme. i. komu. i. 1. civar, yre. 2. semt, mahalle. -e komu, -e yakn. s. komuya yakr, dosta. i., ng., bak. neighbor. i., ng., bak. neighborhood. s., ng., bak. neighborly. s. ikisinden hibiri, ne bu ne teki: Neither of them knows. Hibirinin haberi yok. ba. ne, ne de: neither white nor red nor hibir kategoriye girmeyen; garip bir kii/ey. black ne beyaz, ne krmz, ne de siyah. ne fazla ne eksik, tam yle, tam o kadar. i. 1. hak edilen ve kanlmaz ceza. 2. gl rakip. s. neolitik. cilal ta devri. i. yeni szck. i., bak. neologism. i., kim. neon. neon lambas. i. Nepal. i. (o. Nep.a.lese) Nepalli. s. 1. Nepal, Nepale zg. 2. Nepalli. i. 1. Nepalli. 2. Nepalce. s. 1. Nepal, Nepale zg. 2. Nepalce. 3.erkek yeen. i. Nepalli. i., tb. bbrek iltihab, nefrit. i. akrabalara yaplan iltimas, akraba kayrma. i., gkb. Neptn. i. 1. sinir. 2. soukkanllk, cesaret. 3. kstahlk. f. cesaret vermek. kalp, merkez: Istanbul is the economic nerve center of Turkey. Trk ekonomisinin kalbi stanbulda atyor. sinir gaz. cesaretini toplamak. s. sinir bozucu. s., bak. nerve-racking. s. 1. heyecanl. 2. endieli, kaygl. 3. sinirleri gergin. 4. sinirsel. sinir argnl, nevrasteni. sinir sistemi. sonek -lik, -lk: fulness i. doluluk. kind-heartedness i. iyi kalplilik.

nest nestle net net net curtains net income net profit nether Netherlands netting nettle nettle tree network neural neural tissue neuralgia neurasthenia neurogenic neurologist neurology neuropath neuropathic neuropathy neurosis neurotic neuter neutral neutralise neutrality neutralize neutron never Never fear. never in the world Never mind. Never mind. Never say die. never-ending nevermore nevertheless new newNew Guinea New Guinean new moon New Year New Years Day New Years Eve New Zealand New Zealander

i. yuva. f. yuva yapmak. f. 1. birbirine sokulmak. 2. gmlmek, yerlemek; gmmek, koymak.2. tuzak. 3. basmak. i. 1. a. 3. barna a, ebeke. f. (--ted, --ting) 1. a ile tutmak. 2. net, kesintisiz. f. (--ted, --ting) 1. kazanmak, kr etmek. 2. s. a ile rtmek. kazan getirmek, tller. ng. tl perdeler, kr getirmek. net gelir. net kr. s. alt, alttaki. i. i. 1. rme, a rme. 2. a. 3. cibinlik. i., bot. srgan, srganotu. f. kzdrmak, sinirlendirmek. bot. itlembik. i. a, ebeke. s. sinirsel, sinire ait, sinirle ilgili. anat. sinirdoku. i., tb. nevralji, sinir ars. i., tb. nevrasteni, sinir argnl. s., tb. sinir kkenli. i. nrolog, sinir hastalklar uzman. i. nroloji, sinirbilim. i. nevropat. s. nevropatik. i., tb. nevropati. i. nevroz, sinirce. s. 1. nevrotik, nevrozla ilgili. 2. nevrozlu, nevrotik, sinir hastas. i. nevrotikyansz, cinssiz. 2. dilb. geisiz (fiil). 3. biyol. cinsliksiz, s. 1. dilb. kimse, sinir hastas. cinsiyetsiz, eeysiz. i.2. ntr. i. 1. tarafsz kimse/lke.edilmi bo s. 1. tarafsz, yansz. 1. dilb. cinssiz szck. 2. idi 2. oto. hayvan. 3. biyol. cinsiyetsiz hayvan/bitki. vites. bak. neutralize. f., ng., i. tarafszlk, yanszlk. f. 1. etkisiz duruma getirmek. 2. tarafsz klmak, yanszlatrmak. 3. kim. ntrletirmek, ntralize etmek. i. ntron. i. hi, hibir zaman, asla, katiyen. Korkma, yle bir tehlike yok. k. dili dnyada, asla, hibir zaman: Id never in the world think of doing something like that. yle bir ey yapmay dnyada Zarar yok./Bo ver. dnmem. Zarar yok./Bo ver. Davandan asla vazgeme. s. hi bitmeyen, bitmez tkenmez. z. asla, hibir zaman. z. yine de, bununla birlikte. s. 1. yeni. 2. taze. nek yeni. Yeni Gine. 1. Yeni Gineli. 2. Yeni Gine, Yeni Gineye zg. yeniay, aya, hilal. yeni yl. 1 Ocak, Ylba. 31 Aralk; 31 Aralk gecesi; Ylba gecesi. 1. Yeni Zelanda. 2. Yeni Zelanda, Yeni Zelandaya zg. 3. Yeni Zelandal. Yeni Zelandal.

newborn newcomer new-fangled Newfoundland Newfoundlander newly news news agency newsagent newsboy newscast newspaper newspaper rack newspaperman newsprint newsstand newsworthy next next door next door next door neighbor next of kin next of kin next to next to nothing next to nothing next-door nib nibble nibble at Nicaragua Nicaraguan nice nicely niceties nicety niche nick nickel nickname nicotine niece nifty Niger Nigeria Nigerian Nigerien Nigerois niggard niggardly

s. yeni domu. i. yeni gelen. s., k. dili yeni ve tuhaf. i. 1. cor. Ternv. 2. Ternv kpei, Ternv. s. 1. Ternv, Ternv eTernvl. Ternvl. i. zg. 2. z. 1. yakn zamanlarda, geenlerde, yeni. 2. yeniden. i. haber. haber ajans. i., ng. gazete bayii. i. gazete satcs, gazeteci. i. haber yayn. i. gazete. gazetelik. o. news.pa.per.men (nuzpeyprmen) i. 1. gazeteci. 2. gazete sahibi. kd. i. gazete i. gazete sat yeri/kulbesi. s. bahsedilmeye deer. s. 1. bir sonraki, sonraki: the next street bir sonraki sokak. 2. ertesi: the next day ertesi gn. 3. gelecek: next year gelecek kap komu, yakn. yl. z. sonra, ondan sonra, daha sonra, hemen sonra. edat en yandaki evde, bitiikte. yakn. kap komu. huk. en yakn akraba. en yakn akraba. 1. -in yannda, -e bitiik; -in yaknndaki. 2. hemen hemen. hi denecek kadar az, hemen hemen hi. hemen hemen hi. s. 1. yandaki evde oturan. 2. yandaki, bitiikteki, bitiik. i. kalem ucu. f. 1. kemirmek. 2. azar azar yemek, plenmek. i. 1. kemirme. 2. ufak lokma. -i dilemek. i. Nikaragua. i. Nikaragual. s. 1. Nikaragua, Nikaraguaya zg. 2. Nikaragual. s. 1. ho, gzel, cazip, iyi. 2. nazik. 3. latif, tatl. z. gzel bir ekilde, gzelce, iyi. i., o. i. incelik, hassaslk, titizlik. i. 1. (heykel v.b. iin) duvarda oyuk. 2. ni. 3. mevki, uygun yer. i. di, entik, kertik. f. 1. entmek, kertik yapmak. 2. ng., k. dili almak, yrtmek. 3. ng., argopara. i. 1. nikel. 2. A.B.D. be sentlik tutuklamak. i. lakap, takma ad. f. lakap takmak. i. nikotin. i. kz yeen. s., k. dili 1. k. 2. ho. 3. kullanl. i. Nijer. i. Nijerya. i. Nijeryal. s. 1. Nijerya, Nijeryaya zg. 2. Nijeryal. i. Nijerli. s. 1. Nijer, Nijere zg. 2. Nijerli. i. (o. Ni.ge.rois) Nijerli. s. 1. Nijer, Nijere zg. 2. Nijerli. i. cimri kimse. s. 1. cimri, eli sk. 2. ok az.

niggle niggling night night and day night blindness night nurse night owl night school night school nightcap nightclub nightfall nightgown nightingale night-light nightlong nightly nightmare nightshirt nightspot nightstick nighttime nighty nihilism nihilist nil nimble nimbus nincompoop nine nineteen nineteenth ninetieth ninety ninny ninth nip nip nip in the bud nipper nipple nit niter nitpick nitrate nitrogen nitroglycerin nitroglycerine nitty-gritty nitwit

f. 1. about/over (czi eyler/ufak kusurlar) zerinde durmak/ile uramak. 2. at (bir ey) -in kafasn insan ok uratran (i). 3. s. 1. ok nemsiz. 2. ufak ayrntlar hep kurcalamak. insann kafasn hep i. 1. gece. 2. akam. kurcalayan. gece gndz. gece krl. gece hemiresi. gece kuu, geceleri ge yatmay det edinen kimse. gece okulu. 1. akam okulu. 2. gece blm. i. 1. gece bal, takke. 2. yatmadan nce iilen iki. i. gece kulb. i. akam vakti, akam karanl. i. gecelik (kadn giysisi). i. blbl. i. gece ak braklan lo k. z., s. gece boyunca (sren). z. 1. geceleyin. 2. her gece. i. kbus, karabasan. i. gecelik entarisi (erkek giysisi). i., k. dili gece kulb. i. cop. i. gece vakti, gece. i., k. dili gecelik (kadn giysisi). i. nihilizm, hiilik, yokuluk. i. nihilist, hii, yoku. i. hi. s. 1. evik, atik. 2. uyank, zeki, akgz. o. nim.bi (nmbay)/--es (nmbsz) i. 1. nimbus, karabulut. 2. hale, ayla. i. dangalak, ku beyinli. s. dokuz. i. dokuz, dokuz rakam (9, IX). s. on dokuz. i. on dokuz, on dokuz rakam (19, XIX). s., i. 1. on dokuzuncu. 2. on dokuzda bir. s., i. 1. doksannc. 2. doksanda bir. s. doksan. i. doksan, doksan rakam (90, XC). i. ahmak, budala, sersem. s., i. 1. dokuzuncu. 2. dokuzda bir. f. (--ped, --ping) 1. srmak. 2. imdiklemek, kstrmak. 3. krpmak, iim, azck (souk) iki). f. (--ped, --ping) azck iki i. damla, kesmek. 4. (alkoll szlatmak. 5. (don/kra) (bitkileri) yakmak, kavurmak, halamak. 6. argo almak, armak. 7. argo imek. balangta durdurmak/bastrmak. yakalamak. 8. ng., k. dili hzl gitmek; bir kou gitmek. i. 1. i. 1. o. kska. 2. yenge veya stakozun 5. souktan srk. 2. imdik. 3. kesip koparma. 4. ayaz. kskac. 3. ng., k. dili erkek ocuk, olan.(biberon argo emzik. 3. (boru iin) nipel. yanma/kavrulma. 6. ineli sz. i. 1. meme ba. 2. 4. o., iin) kelepe. i. bit yumurtas, sirke. i. gherile. f., k. dili ufak kusurlar aramak. i. nitrat. i. nitrojen, azot. i. nitrogliserin. i., bak. nitroglycerin. i. bir konunun z; asl mesele. i. ku beyinli, beyinsiz.

NNE NNW no no No admittance. no better than No dice. no doubt no end of talk No ifs or buts! no laughing matter no mans land no matter how difficult no matter what No matter. no mean cook no more than No offense! no respecter of persons no soap no sooner ... than No sooner said than done. No Trespassing no way No way! no wonder No, indeed! Noah Noahs ark Noahs ark nobility noble nobleman noblewoman nobody nocturnal nocturnal emission nod node nodule noggin noise noise pollution noiseless noiselessly noisome noisy nomad nomadic nomenclature

ks. north-northeast. ks. north-northwest. ks. number. z. hayr, yok, deil, olmaz: Would you like some tea? No, thank you. ay ier misiniz? Hayr, teekkr ederim. Girilmez. Is there any film in the camera? No, there isnt. -den daha iyi olmayan. Fotoraf makinesinde film var m? Yok. Its a beautiful argo Olmaz./Olmayacak. day, isnt it? No, it isnt. Gzel bir gn, deil mi? Deil. Can you finish the work in an hour? No, I cant. hi kukusuz, hi phesiz, elbette. i bir saat iinde bitirebilir misiniz? Olmaz, bitiremem. sonu gelmez laf. s. hi, hibir. i. 1. (o. --es/--s) yok cevab. 2. olumsuz tiraz yok! oy/karar. 3. olumsuz oy veren kimse: The noes have it. Aleyhte akaya gelmez durum, glnmeyecek ey. oy verenler kazand. 1. iki cephe arasndaki sahipsiz toprak. 2. ok tehlikeli blge. .... ne kadar g olursa olsun .... k. dili ne olursa olsun. nemi yok./Zarar yok. ok iyi bir a. -den daha ok deil. Gcenmek yok!/Alnmak yok! kiilere rtbesine gre deer vermeyen kimse. k. dili imknsz, imkn yok. ... -er -mez: Hed no sooner begun to speak than the lights wentazdan kar kmaz yaplr. Sz out. Konumaya balar balamaz klar snd. Girilmez./Girmek yasak. k. dili, bak. k. dili Asla!/Katiyen! hi garip deil, pek tabii, tabii ki. Hi de yle deil!/Yok canm! i. Nuh peygamber. Nuhun gemisi. Nuhun gemisi. i. soyluluk, asalet. s. 1. soylu, asil. 2. licenap, yce gnll. 3. yce, ulu. i. soylu, asilzade. o. no.ble.men (noblmn) i. asilzade. no.ble.wom.en (noblwmn) i. soylu kadn. zam. hi kimse. i. nemsiz biri, hi. s. geceye zg; geceleyin olan. tb. uyurken belsuyunun boalmas, d azmas. f. (--ded, --ding) 1. ba sallamak. 2. off uyuklamak, kestirmek. i. ba sallama. 2. bot. dm, nod. 3. tb. nod, yumru, i. 4. fiz. i. 1. dm. boum. 5. bilg. dm. i., tb., bot. nodl, yumrucuk, dmck. i. 1. k. dili kafa. 2. ufak bardak. 3. ufak bir iki ls. i. ses, grlt, patrt, amata. f. about/around/abroad etrafa yaymak, ilan etmek. grlt kirlilii. s. sessiz, grltsz. z. sessizce. s. 1. iren, pis kokulu. 2. zararl. s. 1. sesli, grltl. 2. grltc, yaygarac. s., i. gebe. s. gebe, gerkonar, ger. i. 1. adlar dizgisi, adlandrma. 2. terminoloji.

nominal nominal value nominalism nominalist nominally nominate nomination nominative nominee nonnonalcoholic nonchalance nonchalant noncombatant noncommissioned noncommissioned officer noncommittal noncompliance nonconductor Nonconformist nonconformist Nonconformity nonconformity nondescript none nonentity nonetheless nonexistence nonexistent nonfiction nonfigurative nonintervention nonleaded no-no nonpartisan nonplus nonproductive nonprofit nonresident nonrestrictive nonsectarian nonsense nonsensical nonstop nonunion noodle nook noon noose nope

s. 1. saymaca, itibari, nominal. 2. ismen var olan, szde. 3. nemsiz deer.derece v.b.), ok dk (fiyat, rakam v.b.). nominal (fark, i. nominalizm, adclk. i., s. nominalist, adc. z. ismen. f. 1. aday gstermek. 2. atamak, grevlendirmek. i. aday gsterme. s., dilb. yaln, nominatif. i. aday. nek gayri-, -siz. s. alkolsz. i. lakaytlk, kaytszlk, umursamazlk. s. lakayt, kaytsz, umursamaz. i., ask. 1. geri hizmetlerde grevli kimse. 2. sava zamannda sivil olan kimse. olmayan. s. resmen grevli astsubay. s. 1. tarafsz, yansz. 2. belirsiz, mphem. 3. ne olumlu, ne de olumsuz (cevap, sz eye) i. with (emredilen birv.b.). uymama. i. yaltkan madde. i., ng. Anglikan kilisesine bal olmayan kimse. i. topluma ayak uydurmayan kimse. i., ng. resmi kiliseye uymama. i. uymay reddetme. s. ne id belirsiz; kolay tanmlanamaz, snflandrlamaz. zam. hibiri, hi kimse. z. hi, asla, hibir biimde. i. 1. nemsiz kimse. 2. deersiz ey. 3. hilik, yokluk. z. bununla birlikte, her eye karn, gene de, yine de. i. yokluk, varolmama. s. varolmayan. i. kurgusal olmayan dzyaz. s. nonfigratif. i. baka devletlerin iine karmama politikas. s. kurunsuz (benzin). i., k. dili yaplmamas gereken ey. s. 1. partizan olmayan. 2. tarafsz, yansz. i. aknlk, hayret. f. artmak, hayrete drmek. s. verimsiz. s. kr amac gtmeyen. s., i. 1. grevli bulunduu yerde oturmayan (kimse). 2. okuduu yerin yerlisi olmayan (renci). 3. lkesi dnda yaayan s. kstlamayan. (kimse). s. bir mezhebe bal olmayan. i. 1. sama, zrva, bo laf. 2. samalk. s. sama, sama sapan, anlamsz, abuk sabuk, ipe sapa gelmez. s. 1. direkt giden, hibir yerde durmayan, direkt. 2. aralksz, srekli. z. 1. duraklamadan, sendikasz. s. sendikaya bal olmayan, direkt. 2. durmadan, srekli, aralksz. i. 1. erite, erit halindeki makarna. 2. k. dili kafa. i. kuytu yer, ke. i. le. i. ilmik, ba. f. ilmiklemek. z., k. dili Yok./Hayr.

nor norm normal normal price normal-angle lens normalise normalize normally north northeast northeastern northern Northern Ireland northerner northward northwest northwestern Norway Norway maple Norway spruce Norwegian nose nose dive nose out nosebleed nose-dive nostalgia nostalgic nostril nosy not not a bit not a little not a single one of them not at all not at all Not at all. Not bad! not by a long shot Not by a long shot! not for love or money not give the least sign not half bad Not half bad. not in the least Not just yet. not one tittle not only this Not that I know of. Not that it matters but ....

ba. ne de, ne: His answer was neither positive nor negative. Cevab ne olumlu, ne de olumsuzdu. i. norm, dzg, standart, rnek. s. normal, dzgl. normal fiyat. foto. olaan al mercek. f., ng., bak. normalize. f. normalletirmek; normallemek. z. normal olarak; genellikle, ounlukla. i. kuzey. s. 1. kuzey. 2. kuzeyden esen/gelen. 3. kuzeye bakan. z. s. kuzeye doru. 2. kuzeyde, kuzey tarafta. i., 1. kuzeydou. s. 1. kuzeydouda olan. 2. kuzeydoudan esen/gelen. s. kuzeye ait, kuzey. Kuzey rlanda. i. kuzeyli kimse, kuzeyli. z. kuzeye doru. i., s. kuzeybat. s. 1. kuzeybatda olan. 2. kuzeybatdan esen/gelen. i. Norve. bot. nar yaprakl akaaa, sivriakaaa. bot. avrupaladini. i. 1. Norveli. 2. Norvee. s. 1. Norve, Norvee zg. 2. Norvee. 3. Norveli. duyusu. 3. burun gibi knt. 4. (uakta) i. 1. burun. 2. koklama burun. 2. ani d. 1. pike. -i kl pay farkla yenmek, -i az bir farkla yenmek. i. burun kanamas. f. 1. pike yapmak. 2. aniden dmek. i. 1. nostalji, gemie duyulan zlem. 2. vatan zlemi. s. nostaljik, zlem dolu. i. burun delii. s., k. dili bakasnn iine burnunu sokan, merakl. z. deil, olmayan. hi de deil, asla. epey. onlardan bir kii/tane bile, onlardan bir tek bile: Not a single one This house is not her aid. Onlardan bir hi uygun deil. Not hi: of them came to at all suitable. Bu ev tek kii bile yardmnaey deil! (Thank you! szne karlk). komad. at all! Bir katiyen. hi, asla, Bir ey deil./Rica ederim. k. dili Fena deil!/Olduka iyi! k. dili hi. Bir ite birinin baardan ok uzak kaldn belirtir: Did she pass the test? Not by a long shot! mtihan verdi mi? k. dili asla, lsem, dnyada, hayatta. Fena halde akt. en kk bir iaret vermemek. hi de fena olmayan. ok iyi./Hi fena deil. hi. Yok, imdi deil./imdi deil./Henz deil./Henz vakti deil. en ufak hibir ey: Not one tittle of it will be changed. En ufak bir noktasdeil.deitirilmeyecek. yalnz bu bile Bildiime gre, deil/yok. nemli deil ama ....

not to be able to make heads k. dili bir eyi/birini hi anlayamamak. or tails of s.t./s.o. 1. -memek zere olmak: I wasnt about to go out the door. not to be about to Kapdan kmak zere deildim. 2. k. dili -i asla/katiyen akl kr bir i olmamak. not to be advisable -memek, -e hi niyeti olmamak: Im not about to loan you my k. dili insan iine kacak durumda olmamak. not to be fit to be seen car! Arabam sana katiyen dn vermem! not to be long for this world k. dili yaknda bu dnyadan gitmek, yaknda lmek: Hes not long for this world. Yaknda bu dnyadan gecek. how to do emin olmamak, tam olarak bilmemek: Im not sure not to be sure a hill of not to be worth k. dili be para bile etmemek. beans/a toot/a damn/a tinker this. Bunun nasl yaplacan tam olarak bilmiyorum. Shes not sure where he is. Onun nerede olduunu tam olarak bilmiyor. s damn worth a shit be para etmemek; deersiz bir ey olmak, boktan bir ey not to be olmak; aalk bir ey olmak. not to be worth ones keep (biri/bir hayvan) masrafna dememek. (birinin) hi umurunda olmamak. not to care a whit (about) (-i) siklememek, (-e) hi deer/nem vermemek. not to give a fuck (birinin) umurunda olmamak. not to give a shit not to have a care in the k. dili (birinin) hi derdi olmamak. world have a good word to not to -i hi beenmemek, -i hep tenkit etmek. say for k. dili rlplak olmak. not to have a stitch on not to let s.o./an animal out birini/bir hayvan gznden hi karmamak. of ones sight k. dili parman kprdatmamak, en ufak bir gayret not to lift a hand gstermemek. k. dili gk dememek, gk kmamak. not to make a peep hem de .... not to say k. dili hi uyumamak, gz krpmamak. not to sleep a wink kln kprdatmamak. not to turn a hair kln bile kprdatmamak, aldr etmemek. not to turn a hair 1. be para etmez, deersiz. 2. meteliksiz. not worth a red cent dnmeye demez. not worth considering masrafn karlamaz, be para etmez. not worth his salt de dahil olmak zere: Everybodys going to be affected by this, not/without excepting not excepting Fsun. Fsun da dahil olmak zere herkes s. 1. gze arpan; nemli. 2. ileri gelen, tannm. 3. unutulmaz. notable bundan etkilenecek. i. 1. ileri gelen/tannm 2. dikkati ekecek bir ekilde. 3. z. 1. zellikle, bilhassa. kimse. 2. o. ileri gelenler. notably gerekten, baya, olduka. f., ng., bak. notarize. notarise notarize notary notary public notation notch note note note down notebook noted notepad notepaper noteworthy nothing nothing but Nothing doing. nothing else nothing like nothing loath noth-ing more than nothing short of f. 1. notere onaylatmak, notere tasdik ettirmek. 2. (noter) onaylamak, tasdik etmek. i. noter. noter. i. 1. bir sistemi oluturan iaretler: musical notation nota sistemi. 2. simgelenim,2. dar ve derin da geidi. 3. k. dili i. 1. entik, kertik, di. notasyon. 3. not etme, kayt. derece. f. 1. entmek, kertiklemek, di di etmek. 2. (oku) yaya i. 1. not, pusula, betik. 2. mz. nota; ses. 3. piyano tularndan yerletirmek. biri. 4. pol. etmek, nem vermek. 2. iaretlemek, ng. (okulda) f. 1. dikkat nota. 5. senet. 6. n, hret, itibar. 7. iaret etmek. not, numara. 8. belirti. 9. ng. banknot, kt para. 3. -den sz etmek, anmak. not etmek, kaydetmek. i. defter, not defteri. s. mehur, nl, tannm. i. bloknot. i. mektup kd. s. dikkate deer, nemli. i. 1. hibir ey. 2. sfr. 3. nemsiz ey/kimse, hi: Your problems aresrf, yalnz. 2. -den baka bir Senin sorunlarn benimkilerin 1. nothing compared to mine. ey. yannda hi kalr. 4. hilik, yokluk. z. hi, hibir biimde, asla, k. dili Olmaz./Ben karmam. katiyen. baka hibir ey: He said nothing else. Baka hibir ey sylemedi. hi de deil. benzemez, seve seve. yalnz, sadece. -den baka hibir ey: He will accept nothing short of an apology. Kendisinden zr dilenilmesinden baka hibir eyi kabul etmez.

i. yokluk, hilik. nothingness i. 1. (yazl) ilan, duyuru, bildiri. 2. ihbarname. 3. uyarma, ikaz. notice 4. dikkat, nemseme. f. 1. farketmek, farkna varmak; dikkat s. belli, ak. noticeable etmek. 2. sayg gstermek. 3. -den sz etmek, anmak. i. bildirme, haber verme. notification f. bildirmek, haber vermek. notify i. 1. dnce, fikir, inan. 2. heves; ani fikir: She goes whenever notion she takes a notion. Aklna estii zaman gidiyor. 3. dnce, fikir, i., o. tuhafiye. notions inan. 4. delice fikir: Dont you go getting any such notions! Sen i. hret, n (kt anlamda). notoriety sakn yle delice fikirleri kafana koyma! s. ad km, ktlyle n salm, dile dm. notorious z. gene de, yine de. edat -e karn, -e ramen. notwithstanding i., ng. sfr. nought o. nou.me.na (numn) i., fels. numen. noumenon i. isim. noun f. 1. beslemek, gda vermek. 2. (duygu, umut v.b.ni) beslemek. nourish gerekleemeyecek umutlar beslemek. nourish false hopes s. besleyici. nourishing i. 1. besin, gda, yemek. 2. besleme, beslenme. nourishment ks. November. Nov i., gkb. nova. nova i. roman. novel s. 1. yeni, yeni km. 2. orijinal, deiik, allmn dnda novel olan. i. romanc. novelist i., o. (turistik yerlerde satlan) hediyelik eya. novelties i. 1. yenilik. 2. yeni km ey. 3. orijinallik, orijinalite, novelty deiiklik. i. kasm. November i. 1. acemi aylak. 2. rak. 3. kei aday; rahibe aday. 4. novice kiliseye yeni giren zaman. z. imdi. i. imdiki kimse. now Bazen/Kh ... bazen/kh .... Now ... now .... ara sra, zaman zaman, bazen. now and again now and again/now and then ara sra, zaman zaman. mademki. now that u halde, yle ise. now then attk belaya! Now we are in for it. z. bugnlerde, gnmzde. nowadays z. hibir yerde; hibir yere. nowhere s. 1. zehirli, zehirleyici. 2. zararl. noxious i. (hortum iin) azlk, meme. nozzle ks. notary public. NP ks. New Testament. NT ks. net weight. nt wt s. 1. mat. n derecesinde olan. 2. k. dili son, sonuncu. nth i. nans, ince fark, ayrt. nuance i. 1. yumru. 2. k. dili z, nve: the nub of the story hikyenin nub z, hikyenin nvesi. s. evlenecek yaa gelmi, gelinlik. nubile s. nkleer, ekirdeksel. nuclear nkleer enerji. nuclear energy ekirdek aile. nuclear family nkleer fizik. nuclear physics nkleer santral. nuclear power plant nkleer reaktr. nuclear reactor

nuclear reactor nuclear warhead nuclear waste nuclear weapons nucleon nucleus nude nudge nudist nudist colony nudity nugget nuisance nuke null null and void nullify num numb number number number plate number s.o./s.t. among numberless numbness numbskull numeral numerator numerical numerous numismatics numismatist numskull nun nunnery nuptial nurse nurse a grudge nursemaid nursery nursery rhyme nursery school nursing nursing sister nurture nut nutcracker nutmeg nutrient nutriment

nkleer reaktr. nkleer harp bal. nkleer artk. nkleer silahlar. i., fiz. nkleon. o. nu.cle.i (nukliyay) i. ekirdek, z, nve. s. plak. i., gz. san. n, plak. f. dirsek ile drtmek. i. drtme. i. plaklk yanls, ndist. plaklar kamp. i. plaklk. i. (altn) kle. i. ba belas. i., k. dili atom bombas. f. -e atom bombas atmak. s. 1. geersiz, hkmsz. 2. deersiz, nemsiz. huk. hkmsz, geersiz. f. 1. huk. -i hkmsz klmak. 2. -i etkisiz brakmak; -i boa karmak. ks. number, numeral. s. 1. hissiz, duygusuz. 2. uyuuk, uyumu. f. uyuturmak. i. 1. say, rakam: fractional number kesirli say. Add up these numbers. Bu saylar topla. 2. numara: room number oda f. 1. numaralamak, numara koymak. 2. saysn snrlandrmak. numaras. telephone olmak: They numbered some say, miktar: 3. (belirli bir sayda) number telefon numaras. 3. twenty men. oto. plaka. a large number of adamd. We number fifty men. Elli kiiyiz. Onlar yirmi kadar books ok sayda kitap. the number of pages 1. birini/bir 4. o. okluk. 5. He doesnt number Batu among sayfa says.eyi -den saymak: mzik paras. his friends. Batuyu arkadalarndan saymyor. 2. birini/bir eyi s. saysz, hesapsz. -in arasna katmak: Most critics number Halit Ziya among the i. uyuukluk, uyuma. greatest writers of this century. ou eletirmen Halit Ziyay i., bak. numskull. bu yzyln en byk yazarlar arasna katyor. s. saysal, say. i. say, rakam. i. 1. mat. pay. 2. sayc. s. saysal. s. ok, pek ok. i. nmismatik. i. nmismat. i. mankafa, dangalak. i. rahibe. i. rahibe manastr. s. evlenmeye/dne ait. i., o. nikh; dn. i. 1. hemire, hastabakc. 2. stnine, stanne, stana. 3. dad. f. 1. (hastaya) bakmak. 2. emzirmek. kin beslemek. nursing bottle biberon. nursing home 1. ifa yurdu, huzurevi. 2. ng. kk zel hastane, zel klinik. i. dad. i. 1. fidanlk. 2. kre, ocuk yuvas. 3. ocuk odas. ocuk iiri; ocuk arks. anaokulu. i. hemirelik, hastabakclk. ng. hemire. i. 1. yetitirme. 2. terbiye, yetime. 3. eitim. 4. besleyen ey, gda. f. 1. (zenle) yetitirmek. 2. eitmek. 2. bot. kapk meyve. i. 1. fndk, fstk, ceviz gibi kabuklu yemi. 3. beslemek. 3.fndkkran. i. mak. somun. 4. k. dili atlak kimse, kafadan kontak kimse. 5. k. dili kafa, ba. i. kkhindistancevizi. s. besleyici. i. besleyici madde; besin, gda. i. besin, gda.

nutrition nutritious nutritive nuts nutshell nutter nutty nux vomica nuzzle nylon nylons nymph nymphomania nymphomaniac O O O O, o oaf oafish oak oakum oar oarsman oasis oath oatmeal oats obbligato obdurate obedience obedient obeisance obelisk obese obesity obey obfuscate obfuscation obituary obj object object object at issue object lesson objection objectionable objective objectively objectivity

i. beslenme; besi, besleme. s. besleyici. s., bak. nutritious. s., argo i. fndk, fstk, ceviz gibi yemilerin kabuu. i., ng., k. dili atlak kimse, kafadan kontak kimse. s. 1. k. dili deli, atlak. 2. fndk, fstk, ceviz v.b. tadnda olan. 3. fndk, fstk, ceviz v.b. ile dolu. bot. kargabken. f. 1. burunla emek/eelemek; burun srtmek. 2. yanamak, sokulmak. i. naylon. i., o., k. dili naylon orap. i. su perisi; orman perisi. i. nemfomani. i. nemfoman, nemfomanyak. s. nemfomanyak. nlem Ey: O poet! Ey air! ks. ohm, Old. ks. Ocean, October. i. 1. O, ngiliz alfabesinin on beinci harfi. 2. sfr. i. hdk, hrbo. s. hdk gibi; kaba saba. i. mee. i. stp, kalafat stps. i., den. krek. f. krek ekmek. o. oars.men (orzmn) i., den. kreki. o. o.a.ses (oweysiz) i. vaha. i. 1. yemin, ant. 2. kfr, lanet. i. yulaf ezmesi. i., o. yulaf. i., mz. obligato. s. 1. inat, boyun emez, dik bal. 2. sert, kat, krc. i. itaat, sz dinleme; boyun eme. s. itaatli, itaatkr, sz dinleyen. i. 1. reverans, saygyla eilme. 2. sayg, hrmet. i. dikilita, obelisk. s. ar iman. i. ar imanlk. f. itaat etmek; -e uymak, -e riayet etmek. f. 1. rtmek, gizlemek, perde ekmek. 2. artmak. i. 1. rtme, gizleme, perde ekme. 2. artma. i. 1. bir l hakknda yazlan ksa biyografi. 2. lm ilan. s. birinin lmne ait. objective. ks. object, objection, i. 1. nesne, obje, ey, cisim. 2. ama, gaye, maksat, hedef: Moneys her object. Onun amac kmak. dilb. nesne. f. (to) (-e) itiraz etmek, (-e) kar para. 3. 1. anlamazlk konusu. 2. iddia olunan ey. ibret. i. 1. itiraz; itiraz etme. 2. itiraz nedeni. s. itiraz edilebilir, naho, uygunsuz, mnasebetsiz: His actions were objectionable. Terbiyesizce davrand. hedef. 2. objektif, s. nesnel, objektif. i. 1. ama, gaye, maksat, mercek. olarak. z. nesnel i. nesnellik, objektiflik.

obligate obligation obligatory oblige obliging oblique oblique angle obliterate obliteration oblivion oblivious oblong obnoxious oboe oboist obs obscene obscenity obscure obscurity obsequious observance observances observant observation observation post observatory observe observer obsess obsession obsolescence obsolescent obsolete obstacle obstacle race obstetrician obstinacy obstinate obstinately obstreperous obstruct obstruction obstructive obtain obtainable obtrude obtrusive obtuse obtuse angle

f. zorlamak, mecbur etmek. i. 1. zorunluluk, zorunluk, mecburiyet; ykm, ykmllk; farz. 2. senet, bor. s. mecburi, gerekli, zorunlu. f. 1. mecbur etmek, zorlamak. 2. -e iyilik etmek, -e yardm etmek, -i memnunhazr. s. yardm etmeye etmek. s. 1. eik, yatk, meyilli. 2. dolayl. geom. yatk a. f. yok etmek, silmek. i. yok etme, silme. i. 1. unutma; unutulma. 2. kaytszlk, ilgisizlik. s. unutkan. s. 1. dikdrtgen biiminde olan, boyu eninden fazla. 2. bot. oblong, yumurta biiminde (yaprak). s. iren, tiksindirici. i. obua. i. obuac. ks. observation, observatory, obsolete. s. 1. mstehcen, ak sak. 2. aza alnmaz (sz). 3. k. dili korkun, saklk, mstehcenlik. 2. ak sak laf. 3. k. dili i. 1. ak insan oke eden. korkunluk, tannan, durum. s. 1. pek az korkun pek tannmayan. 2. sradan, hi dikkati ekmeyen; mtevaz. belirsizlik. 3. anlayaca, anlalmas zor. i. 1. az tannmlk. 2. 3. az kiinin karanlk. 4. bulutlu, karanlk. f. 1. rtmek; saklamak. 2. karartmak. s. 1. dalkavukluk eden; yaltak; akak. 2. dalkavuka; yaltaka. i. of 1. (kurallara/kanunlara) uyma/riayet etme. 2. (zel bir gn) kutlama. 3. (bir deti) yerine getirme. i., o. tren; kutlamalar. s. 1. dikkatli. 2. itaatli. i. 1. gzlem, gzleme. 2. gzetleme, gizlice bakma. 3. ileri srlen dnce/fikir. ask. gzetleme noktas/yeri. i. gzlemevi, rasathane, observatuar. f. 1. gzlemlemek, gzlemek. 2. gzetlemek, gizlice bakmak. 3. (kural, yasa, i. gzlemci. v.b.ne) uymak. 4. (bir deti) yerine getirmek. 5. (bayram) kutlamak. 6. (oru) tutmak. 7. ileri srmek. f. -in aklna taklmak, -in kafasna taklmak. i. 1. akla taklan dnce, taknak. 2. srekli endie. i. eskime. s. modas gemekte olan (szck/makine). s. kullanlmayan, modas gemi (szck, makine, grenek v.b.). i. engel, mni. engelli kou. i. doum uzman. i. inatlk, dik ballk. s. inat, direngen, dik kafal. z. inatla. s. 1. grltc, yaygarac. 2. ele avuca smaz, haylaz. f. 1. engellemek, engel olmak, mni olmak. 2. tkamak, kapamak. i. 1. engelleme. 2. engel, mni, set. s. engelleyici. f. 1. elde etmek, almak, edinmek, salamak, ele geirmek. 2. geerli edilebilir, bulunabilir, mevcut. s. elde olmak. f. upon -e empoze etmek. s. rahatsz edici; gze batan; kendini fazlasyla hissettiren/belli eden. s. 1. kaln kafal. 2. geom. geni. geom. geni a.

obtuse angle obviate obvious obviously occasion occasional occasionally Occident Occidental occult occupant occupation occupational occupy occur occur to s.o. occurrence ocean ocean current ocean sunfish Oceania Oceanian oceanography o'clock OCR ocrea Oct octagon octahedron octane octave October octopus ocular oculist odd odd or even oddball oddity oddly enough odds odds and ends odds and ends ode odious odometer odor odoriferous odorless odour

geom. geni a. f. gereksiz klmak; nn almak, nne gemek, nlemek. s. belli, ak, apak, aikr. z. besbelli, apak: This ones obviously the best. En iyisinin bu olduu apak. i. 1. zaman: I wasnt there on that occasion. O zaman orada deildim. 2. atafatlgelen. s. ara sra meydana kutlama. 3. neden, sebep. 4. gerek, lzum. f. -e yol amak, -in sebebi olmak. z. ara sra, zaman zaman. i. s. 1. Batya zg. 2. Batl. i. Batl. s. 1. byclkle ilgili; medyumlukla ilgili. 2. esrarengiz, esrarl, gizli,(ev, bina, oda v.b.nde) oturan kimse, sakin. 2. (koltuk, i. 1. bilinmez. masa v.b.nde) 2. ura, meguliyet. 3. igal, zorla alma. i. 1. i, meslek. oturan kimse; (yatakta) yatan kimse: The occupants of these beds are heart patients. Bu yataklardakiler s. 1. mesleki, meslek dolaysyla meydana gelen: occupational kalp hastalar. disease mesleki hastalk. occupational 2. (ev, bina, odatehlike. f. 1. megul etmek; (zamann) almak. hazard mesleki v.b. 2. igal kuvvetleriyle ilgili. masa v.b.nde) oturmak; (yatakta) nde) oturmak. 1. olmak, meydana gelmek, vuku bulmak. 2. f. (--red, --ring) 3. (koltuk, yatmak. 4. olmak. bir yerde) bulunmak: A fountain occupies the bulunmak, (belirli birinin aklna gelmek. center of the garden. Bahenin ortasnda fskyeli bir havuz var. i. (yer) igal etmek, herhangi bir) olay. 2. meydana of this 5.1. (meydana gelen tutmak: Your firm occupies a lotgelme. 3. bulunma, buildingsolma. i. okyanus.space. Firmanz bu binada epey yer igal ediyor. Which bed do you occupy? Hangi yatak senin? Youre occupying okyanus aknts. my seat. Benim yerime oturmusunuz. The hotel is fully zool. aybal, pervanebal. 6. igal etmek, ele geirmek; occupied. Otel tamamen dolu. i. Okyanusya. igal altnda tutmak: The army occupied the city for three years. Ordu ehri yl boyunca igal altnda tuttu. i. Okyanusyal. s. 1. Okyanusya, Okyanusyaya zg. 2. Okyanusyal. denizbilim. i. oinografi, z. saate gre. ks. optical character recognition. i., bot. kn. ks. October. i., geom. sekizgen. o. --s (akthidrnz)/oc.ta.he.dra (akthidr) i., geom. sekizyzl. i. oktan. i., mz. oktav. i. ekim. i. ahtapot. s. gze ait, gzle ilgili, gz. i. okler. i. 1. gz doktoru. 2. gzlk. s. 1. garip, tuhaf, acayip, bambaka. 2. tek: odd number tek say.mi ift mi oyunu. tek odd sock tek orap. 3. ksur: ten thousand odd dollars on bin ksur dolar. 4. ara sra meydana gelen. i. tuhaf biri. s. tuhaf. i. 1. tuhaflk, acayiplik. 2. garip zellik. 3. garip kimse/ey. in tuhaf u ki .... i., o. ihtimal: The odds are very much in our favor. Baar ihtimalimizeyler, teberi. ufak tefek yksek. The odds are against us. Baar ihtimalimiz dk. ufak tefek eyler, vr zvr. i., edeb. od; kaside; gazel. s. tiksindirici, iren, nefret uyandran. i. yol sayac, mil/kilometre sayac. i. koku. s. 1. ho kokulu. 2. kt kokan. s. kokusuz. i., ng., bak. odor.

odourless oeil-de-boeuf of of a different kind of a piece with of age Of all their loyal servants none was more so than he. of course of course of high standing of late of late of long standing of long standing of necessity of no account of no consequence of no earthly use of ones own accord of ones own free will of ones own volition of sorts of the first water of the old school of yore off off and on off and on off base off chance off color off duty off limits off ones feed off ones head/out of ones head off shore off the beam off the coast of off the cuff off the hook off the map off the press off the record off the top of ones head Off with you! offal offbeat off-color offence offend

s., ng., bak. odorless. o. oeils-de-boeuf (ydbf) i., mim. gzpencere. edat 1. -in: the properties of light n zellikleri. the works of Shakespeare Shakespearein eserleri. 2. -li: a man of talent baka tr. hnerli bir adam. 3. -den: make mention of -den sz etmek. be ... ile ayn, -in tpks. afraid of -den korkmak. made of -den yaplm. 4. hakknda, ile reit, rtn ispat etmi. ilgili: speak of hakknda konumak. write of ile ilgili yaz yazmak. Onlarn sadk hizmetkrlarndan hibiri ondan daha sadk olamazd. tabii, elbette. tabii, elbette. ok itibarl. son zamanlarda. son zamanlarda. ok eski. ok eski. zaruri olarak. nemsiz, deersiz. nemsiz. hibir faydas olmayan, be para etmez. kendi rzasyla. kendiliinden: He did it of his own free will. Kendiliinden yapt. kendi iradesiyle, isteyerek, gnll olarak. bir eit: Its a game of sorts. Bir eit oyun. ok iyi, birinci snf: Shes a poet of the first water. O ok iyi bir air. Hes an idiot of the first water. Dangalan teki o. eski kafal. 1. ok eskiden: Here lived of yore an archduchess. ok eskiden burada bir arides2. ileriye; 2. eski zaman, eski: I miss those z. 1. uzaa; uzakta. yaard. ileride. 3. teye; tede. s. 1. uzak. Bairams of yore. O(i). 4. yanl (l). 5. uzak, zayf, az (bir eski 2. kapal. 3. kesat sra. bayramlar zlyorum. arada srada, ara olaslk). 6. sadaki. edat 1. -den, -dan. 2. -den uzak: Its three 1. kesintili. 2. arada srada, zaman zaman. Thats/Thiss not kilometers off the main road. Anayoldan kilometre uzakta. on! ng., k. dili Doru olmaz!/Olmaz! yanl yolda; yanlm. zayf bir ihtimal. kaba, mstehcen, mnasebetsiz (hikye/aka). izinli. yasak blge. k. dili itahsz. k. dili deli, ldrm. den. akta. yanl yolda; yanl. ... sahillerine yakn. argo doatan, irticalen. (skntdan/sorumluluktan) kurtulmu. ortadan kaybolmu. baskdan km. 1. gizli. 2. aklanmamak artyla. k. dili hi dnmeden, hemen. Defol! i. 1. kasaplk hayvanlarn yenilmeyen ksmlar. 2. ng. sakatat. 3. erp, sprnt. s., k. dili baya deiik, orijinal, olaand. s. 1. doal renkte olmayan. 2. ak sak. i., ng., bak. offense. f. 1. gcendirmek, darltmak, incitmek. 2. -e itici gelmek. 3. against -e aykr davranmak/olmak.

offender offense offensive offer offer battle offer for sale offer resistance offer/return thanks offering offhand office office hours office hours officeholder officer official official minute book officially officiate officious officiously offing off-licence off-line offprint offset offshoot offshore offside offside lane offspring often ogle ogre Oh Oh yeah? Oh, for wings! ohm oho oil oil field oil filter oil gauge oil lamp oil painting oil pan oil s.o.s hand/palm oil slick oil tanker oil well

i., huk. sulu. i. 1. su, kusur, kabahat. 2. saldr, hcum, tecavz. 3. gcenme,ok naho, irkin, iren. 2. saldrya zg, hcuma s. 1. itici, darlma, incinme. 4. spor ofans, hcum. ait. 3. yakmaz. 4. hakaret edici. 5. spor ofansif. i.3. sunmak, f. 1. teklif etmek, nermek. 2. vermek, salamak. saldr, hcum. etmek, arzetmek. 4. ikram etmek, sunmak. i. 1. teklif, takdimamak. sava neri. 2. fiyat teklifi. satla karmak. kar koymak. Allaha kretmek, Allaha kranlarn sunmak. i. 1. sunma. 2. teklif, neri. 3. sunulan ey. 4. Hrist. (ayin srasnda cemaatten toplanan) para, balar.dnmeden, s. dnmeden yaplm, rasgele yaplm. z. rasgele. yazhane, iyeri, daire, ofis. 2. makam. 3. i, i. 1. bro, memuriyet. 4. grev, vazife. alma saatleri. alma saatleri. i. devlet memuru. i. 1. subay. 2. makam sahibi. 3. memur. 4. polis memuru. s. 1. resmi. 2. memuriyete ait; memura yakr. i. memur. kararname defteri. z. resmen. f. 1. (din grevlisi) ayin ynetmek. 2. resmi bir grevi yerine getirmek. s. igzar. z. igzarlk ederek. i. i., ng. iki dkkn. s., bilg. evrimd. i. ayrbasm. f. (off.set, --ting) 1. telafi etmek, karlamak; dengelemek. 2. ofset basmak. i., matb. ofset. alma; yan rn. i. 1. dal. 2. yan kurulu. 3. yan s. 1. kydan uzak. 2. kydan esen. s. 1. spor ofsayt. 2. ng. sa taraftaki, sa. ng. (karayolunda) sollama eridi. i. 1. dl, evlat. 2. rn. z. sk sk, ou kez. f. arzuyla/itahla bakmak. i. arzuyla/itahla bakma. i. 1. insan yiyen dev. 2. canavara benzer kimse. nlem 1. Ay! (Korku/aknlk belirtir.). 2. Ay!/Ah!/Of! (Ar/ac belirtir.). 3. Ah! (Pimanlk/zlem belirtir.). going to beat you. 1. Bir szn kmsendiini belirtir: Im 4. Oh!/O! (Beenme/sevin/hayranlk belirtir.). 5. Of!/f! grelim! 2. Oh yeah? Sana olsayd! Keke kanatlarm pes dedirteceim. Yap da (Kzgnlk/honutsuzluk belirtir.). 6. Birine seslenirken kullanlr: Sylenen eyin doruluundan phe edildiini belirtir: She i., elek. om, Will you bring us the bill? Garson, bize hesab getirir Oh, at the ohm. was waiter!concert. Oh yeah? O konserdeydi. yle misin? Ooo! (Biraz artc bir haber ilk kez renildiinde nlem mi?/Sahi mi? sylenir.). i. 1. ya, svya: olive oil zeytinya. corn oil msrya. 2. petrol. 3. yalboya. f. 1. yalamak. 2. ya ekmek, petrol sahas. pohpohlamak. oto. ya filtresi. ya basnleri, ya basn manometresi. kandil. yalboya resim. ya deposu. birine rvet vermek. (gl, deniz v.b. zerinde yzen) ya tabakas. akaryakt tankeri. petrol kuyusu.

oilcan oilcloth oilstone oily ointment OK, OK okay okra old old age old bird Old Church Slavonic old fellow old fogy Old Glory old hand old hat old lady old maid old salt old salt old scratch old standby old timer old wives tale old-clothesman olden old-fashioned oldish oldster oleander oleaster olfactory oligarchy olive olive branch olive oil olive tree Olympic Oman Omani omasum omelet omelette omen ominous omission omit omnipotence omnipotent

i. yadanlk. i. muamba. i. yata. s. yal. i. merhem. z. Peki!/Tamam!/Olur!/Oldu! s. 1. geer. 2. iyi. 3. doru. i. onay, tasdik. f.f., bak. OK. z., s., i., (OKd/O.K.d, OKing/O.K.ing) peki demek, onaylamak, tasdik etmek, kabul etmek. i. bamya. s. 1. eski. 2. yal, ihtiyar. 3. deneyimli, tecrbeli. 4. modas gemi. 5. sevgili (dost). yallk, ihtiyarlk. k. dili ihtiyar kurt, tecrbeli kimse. Slavonca. nlem azizim. eski kafal kimse. Amerikan bayra, A.B.D. bayra. tecrbeli kimse, usta. modas gemi. argo 1. anne, kocakar. 2. kar, kocakar. 1. evlenmemi yal kz. 2. argo fazla titiz kimse. tecrbeli denizci, deniz kurdu. k. dili deniz kurdu. eytan. eskiden beri kullanlp popler olan ey. yal adam. batl itikat. o. old-clothes.men (oldkloz-men) i. eskici. s., eski eski zamana ait, eski. s. eski moda, modas gemi. s. 1. olduka yal. 2. eskice. i., k. dili yal kimse, yal. i., bot. zakkum, aaac. i. ide. s. koklama duyusuna ait. i. 1. oligari, takmerki. 2. btn siyasi gc elinde tutan grup/kiiler. i. zeytin. 1. (bar sembol olan) zeytin dal. 2. bar sembol olarak kullanlan herhangi bir ey. zeytinya. zeytin aac. s. i. Umman. i. Ummanl. s. 1. Umman, Ummana zg. 2. Ummanl. o. o.ma.sa (omeys) i., zool. krkbayr. i. omlet. i., bak. omelet. i. (bir olayn gerekleeceini nceden belirten) alamet, iaret. s. uursuz, meum; hayra yorulamayan, kara; insann keyfini karan, kayg verici. 2. of koymama, -in iine almama; koymay i. 1. eksiklik; atlama. unutma. --ting) 1. koymamak, -in iine almamak; koymay f. (--ted, 3. ihmal, bolama, savsama. unutmak; from -in dnda tutmak. 2. to (bir eyi) i. her eye gc yetme. yapmamak/ihmal etmek: Youve omitted to sign this letter. Bu s. her eye gc yeten. mektuba imza atmamsnz.

omnipresent omniscience omniscient omnivorous omnivorous reader on on a level with on a line on a regular basis on a shoestring on a vast scale on a weekday on account on account of on all fours on alternate days on and on on approval on behalf of on bended knee on board on call on condition that on consignment on contract on credit on demand on duty on file on foot on hand on his/her merits on horseback on ice on leave on loan on no account on occasion on ones conscience on ones mind on ones own on ones own initiative on paper on parole on purpose on record on request on schedule on second thought on second thought

s. her yerde ve her zaman hazr. i. her eyi bilme. s. her eyi bilen. s. 1. her eyi yiyen. 2. zool. hepil. ne bulursa okuyan kimse. edat 1. zerinde, stnde; zerine, stne: on the end table sehpann stnde. on the wall duvarn stnde. Dont write on 1. ile ayn dzeyde. 2. ile ayn hizada. the wall. Duvarn zerine yazma. 2. -de: on the bus otobste. on ayn hizada, bir srada. the list listede. on the first of June bir haziranda. on the dzenli olarak, muntazaman. governing board ynetim kurulunda. 3. hakknda, konusunda, stnde, zerinde, stne, zerine, ile ilgili: a talk on friendship az parayla. arkadalk hakknda bir konuma. research on the Battle of geni lde. Manzikert Malazgirt Sava zerine aratrmalar. 4. durumunda, hafta arasnda/iinde, hafta arasnda/iinde bir gn:the move halinde: on the defensive savunma durumunda. on Lets meet on a weekday. Hafta iinde bulualm. krediyle,halinde. on the offensive hcum halinde. 5. ile: live on hareket veresiye. five dollars a iin. gnde be dolarla geinmek. buy on credit -den dolay, day taksitle satn almak. 6. kenarnda; kysnda: a house on the drt ayak zerinde. river nehrin kysnda bir ev. z. 1. ileri, ileriye; ileride, ilerde: gnar, iki gnde bir. walk on ileri gitmek. The next gas station is five kilometers on. Bundan sonraki benzin istasyonu be kilometre ilerde. 2. durmadan; durup dinlenmeden. durmadan, aralksz: Shegeri verilmek artyla. beenilmedii takdirde sang on. Durmadan ark syledi. 3. -ince: on receiving the gift hediyeyi alnca. on hearing this bunu -in namna, -in adna. duyunca. 4. stne, zerine; stnde, zerinde, giyilmi: have a yalvararak, diz km durumda. coat on zerinde bir palto olmak. gemide; trende. hazr. artyla, kouluyla: You can stay here on condition that you look after olarak. konsinye the animals and the garden. Hayvanlara ve baheye bakma artyla burada kalabilirsin. szlemeli, mukaveleli, mukavele ile. tic. veresiye. mal istenildiinde. grev banda. dosyaya geirilmi (evrak). yaya olarak. elde; hazr. deerine gre. atla, ata binmi olarak, at srtnda. argo yedekte. izinli. dn olarak. asla, katiyen. ara sra, zaman zaman. vicdann rahatsz eden. aklnda, hatrnda. kendi bana, bakasndan yardm grmeden. kendi inisiyatifini kullanarak. kt zerinde kalan. artl olarak tahliye edilmi. mahsus, bile bile, kasten. kaydedilen, kaytl, kayd olan. rica/istek zerine; istenildii zaman. tam zamannda, vaktinde, tarifede belirtilen zamanda. iyice dndkten sonra. 1. Yok, ... (Az nce verilmi bir karardan vazgeince sylenir.): On second thought, lets not go. Yok, gitmeyelim. 2. Dndm de ...: On second thought, maybe you should buy that house. Dndm de, o evi alsan iyi olur galiba.

kyda. on shore zannyla: He was arrested on suspicion of murder. Cinayetten on suspicion of tutukland. 1. o nedenle. 2. o konuda. on that score ortalama olarak. on the average doru ynde; doru, tam. on the beam verevine, verev. on the bias midiyle. on the chance that bilakis, tersine, aksine. on the contrary tersine, aksine, bilakis. on the contrary argo veresiye. on the cuff azalmakta. on the decrease k. dili dakikas dakikasna, tam zamannda. on the dot d grne baklrsa. on the face of it ak denizlerde, enginlerde. on the high seas saat banda. on the hour gittike artmakta. on the increase i banda, grev banda. on the job pein (deme). on the line serbest. on the loose hareket halinde. on the move 1. hemen, derhal. 2. sz konusu. on the nail ... nedeniyle, ... dolaysyla. on the occasion of on the one hand/on the other dier taraftan. hand tarznda. on the order of -in tarafndan. on the part of ... bahanesiyle. on the pretext of artmakta, ykselmekte. on the rise 1. kamakta. 2. geri ekilmekte. 3. koarken. on the run keif grevi yapmakta, kefe km. on the scout ikinci bir i olarak: Hes a grocer, but he fixes radios on the on the side side. gizli, gizlice. ikinci bir i olarak radyo tamirat yapyor. gizli Bakkal, ama on the sly k. dili hemen, derhal. on the spot k. dili annda, o anda. on the spur of the moment -e dayanarak; -in yznden. on the strength of k. dili ikiyi brakm durumda. on the wagon denizde. on the water 1. her eyi dnrsek, her ey hesaba katlrsa: It is, on the on the whole whole, a good job. bir durumda; byk bir riske girmi. ok nazik/mkl Her eyi dnrsek iyi bir i. 2. genellikle. on thin ice perembe gn. on Thursday zamannda, vaktinde, vakitli: Shes always on time. Her zaman on time vaktinde gelir. ayaklarnn ucuna basarak. on tiptoe/tiptoes -e ek olarak, -in yan sra, ile beraber: Hes doing this on top of on top of his regular job. Bunu asl kurulutan yardm alan. ihtiya dolaysyla resmi iinden ayr olarak yapyor. He asked on welfare for a promotion, and on top of that he wanted a raise. Terfiini z. 1. bir kez, bir defa. 2. bir zamanlar, eskiden. ba. 1. bir -se ..., once istedi; bir de stne stlk bir maa art talep etti. bir -di mi ...: Once hes tekrar. you cant get him to stop. Bir bir daha, bir kez daha, started once again balad m onu durdurmak imknsz. 2. -ir -mez: We can start ilk ve son defa olarak. once for all once he arrives. Gelir gelmez balayabiliriz. i. bir kez, bir kere. 1. son olarak. 2. ilk ve son olarak. once for all k. dili krk ylda bir. once in a blue moon arasra, arada bir. once in a while arada bir. once in a while

once more once or twice once upon a time Once upon a time .... once-over oncology oncoming one one after another one after another/the other one and all one and only one and the same one another one another one by one one fine day one foot in the grave one hundred percent one of his redeeming features one or two ones besetting sin ones native soil oneiric oneirology one-man one-man show onerous oneself one-sided one-track one-way one-way ticket ongoing onion on-line onlooker only onomatopoeia onrush onset onshore onslaught on-the-job onto ontology onus onward onward onwards

bir kez daha. bir iki kere. bir varm bir yokmu. Bir varm bir yokmu ... (Masal anlatmaya balarken sylenir.). i. i. onkoloji. s. yaklamakta olan. i. yaklama. s. 1. bir: Give me one loquat. Bana bir maltaerii ver. One hundred and twenty people came. Yz yirmi kii geldi. One half birbiri arkasndan, sra ile. of them were crazy. Onlarn yars deliydi. She came here one birbiri ardndan, birbiri pei sra, pe pee, arka arkaya. day in April. Nisan aynda bir gn buraya geldi. 2. tek: Its the hepsi; herkes; not polluted. Sular kirlenmemi tek gl o. 3. one lake thats her biri. adnda biri: While you were desire. Nihat Tekin called. Siz tek: It was her one and only out one Onun tek arzusuydu. dardayken Nihat Tekin adnda birisame person.4. ayn,ayn kii. ayn, bir, tek: Theyre one and the telefon etti. Onlar bir, tek: The writer of the play and his main character are one. Oyunun birbirini, bakiisi ayn. They shouted with one voice. Hep bir yazar ve yekdierini. birbiri, bardlar. zam. 1. biri; bir tane: kullanlr.): You must azdanbirbirleri (Hep ekimli bir ekilde One of them must have get along with one another. Birbirinizle iyi geinmeniz lazm. been birer,Onlardan biri herhalde sendin. Id like one of those birer you. teker teker. Dont kill ieklerden Birbirinizi ldrmeyin. flowers. Oone another. bir tane istiyorum. 2. Genellemelerde gnn birinde. kullanlr: One doesnt go there alone. Oraya tek bana bir aya ukurda. gidilmez. 3. insan (Kibar konumalarda bazen ben veya biz zamirleri yerine kullanlr.): One dislikes having to talk with such yzde yz. persons. yle insanlarla konumak zorunda olmak insann hi iyi taraflarndan biri. houna gitmiyor. i. 1. (belirli) biri/bir tane: Which one? Hangisi? I birka. the one with the variegated flowers. iekleri ebruli olan d like birinin en kt huyu. one I want. Benim istediim o. Thats a istiyorum. Thats the lovely one. anavatan. ok gzel o. Give me just one. Bana sadece bir tane ver. 2. (say olarak) bir: Put a one to the left of that zero. O s. dsel. sfrn soluna bir bir koy. 3. saat bir; saat on : Lets meet here i. dbilim. burada bulualm. at one. Birde s. tek kiilik sergi. s. zahmetli, meakkatli, klfetli, eziyetli. zam. 1. kendi, kendisi, bizzat. 2. kendi kendini; kendi kendine. s. tek tarafl. s. s. tek ynl. gidi bileti; dn bileti. s. devam eden. i. soan. s., bilg. evrimii. i. seyirci. s. bir tek, esiz, biricik, yegne. z. 1. yalnz, ancak. 2. daha: She was here only yesterday. Daha dn buradayd. ba. yalnz, i., dilb. yansma, onomatope. ancak. i. hcum; me. i. 1. balama, balang. 2. saldr, hcum. s. kyya doru. z. kyda. i. iddetli saldr/hcum. s. hizmetii, ibanda (eitim). edat stne, -e. i. varlkbilim, ontoloji. i. sorumluluk, ykmllk. s. ileriye doru giden, ilerleyen. z. ileriye doru, ileri; ileride. z., bak. onward 2.

onyx oops ooze opal opaque open open air open end wrench open fire open into/out on/onto open s.o.s eyes open s.o.s eyes open sea open to the public open-ended openhanded openhearted opening openly open-minded openness opera opera glasses operate operate on s.o. operation operational operative operator operetta ophthalmia ophthalmologist ophthalmology ophthalmoscope opiate opinion opinionated opium opium poppy opopanax opoponax opossum opp opponent opportune opportunely opportunism opportunist opportunity oppose

i. oniks. nlem Ay! i. 1. sulu amur, balk; batak. 2. szma. 3. sznt. f. szmak; szdrmak. i. opal, panzehirta. s. k geirmez, donuk, saydam olmayan. s. 1. ak. 2. serbest. 3. aikr, meydanda olan. 4. kapanmam, denmemi (bor). 5. zlmemi (sorun). 6. aasz. i. ak hava. somun anahtar. ate amak. open-heart surgery ak kalp ameliyat. -e almak. (to) (bir konuda) birini aydnlatmak, birinin gzn amak. birinin gzn amak, birini uyarmak, birini haberdar etmek. ak deniz. halka ak, umuma ak. s. sonuca balanmam, ak braklm. s. eliak, cmert. s. ak yrekli, ak kalpli, samimi. i. 1. aklk, delik. 2. al: opening day al gn. 3. ama; alma. 4. aktan aa. z. aka, (kadroda) boalan yer. 5. frsat. s. ak fikirli. i. aklk, gizlilikten kanma. i. opera. opera drbn. f. 1. mak. ilemek, almak; iletmek, altrmak. 2. (ticari/snai bir kuruluu) iletmek, ynetmek, idare etmek. 3. birini ameliyat etmek. ameliyat yapmak. 4. (borsada) alveri yapmak. 5. etkilemek. i. 1. mak. ileme, alma. 2. (ticari/snai bir kuruluu) iletme, ynetme. 3. i, alma. 4. ameliyat, operasyon. 5. (borsada) s. 1. ilemsel; iletimsel. 2. kullanlmaya hazr. alveri. 6. etki. 7. ask. harekt; tatbikat. 8. mat. ilem. s. 1. ileyen, alan, faal. 2. yrrlkte olan. 3. etkin, etkili. 4. ameliyata ait. 2. teknisyen. 3. ticari/snaiustakuruluun i. 1. operatr. 5. ameliyat edilebilir. i. 1. bir ii. 2. teknisyen. 3. casus, ajan. 4. 4. santral, santral memuresi/memuru, santral. sahibi/yneticisi. dedektif. i. operet. 5. argo lp. i., tb. gz iltihab/yangs. i. gz doktoru/hekimi, oftalmolog. i. oftalmoloji, gzbilim, gz hekimlii. i. oftalmoskop, gz aynas. s. 1. afyonlu. 2. uyuturucu, uyku getirici, sersemletici. i. afyonlu ila. dnce. i. gr, fikir, s. nyargl; inat, fikrinden dnmeyen, dik kafal. i. afyon. haha. i. (reine olarak) avr. i., bak. opopanax. i., zool. opossum, sarig. ks. opposed, opposite. i. 1. dman. 2. rakip. s. 1. elverili, uygun. 2. tam zamannda olan, vakitli. z. tam zamannda. i. frsatlk, oportnizm. i. frsat, oportnist. i. frsat, elverili durum. f. 1. -e kar olmak; kar kmak, kar koymak, direnmek. 2. karlatrmak.

opposite opposite angle opposite leaves opposition oppress oppression oppressive oppressor opt opt for opt out (of) opt to optative optic optic nerve optical optical character reader optical character recognition optical illusion optical scanner optician optics optimise optimism optimist optimistic optimistically optimize optimum option option key option to purchase optional opulence opulency opulent opulently opus or or else or so or so I think or whatever oracle oracular oral orally orange orange blossom orange marmalade

s. 1. karki, kar. 2. kart, ters, zt, aksi. i. 1. kart olan ey/kimse. 2. karda olan ey/kimse. z., edat 1. kar karya. 2. geom. tersa. karlkl. 3. karsnda. bot. karlkl yapraklar. i. 1. pol. muhalefet. 2. kartlk, ztlk. 3. kar koyma, kar kma. f. 1. skmak, sktrmak, bask yapmak. 2. eziyet etmek, zulmetmek. 3. bunaltmak, sknt vermek. i. 1. bask. 2. eziyet, zulm. 3. sknt, arlk. s. 1. ezici, zulmedici. 2. bunaltc, skc, ar. i. zalim kimse. f. -i semek. (-den) ekilmek, (-den) vazgemek, (-i) yapmamaya karar vermek. vermek. -e karar s. istek belirten. i., dilb. istek kipi. s. optik, grsel. anat. grme siniri. s. 1. optikle ilgili. 2. grsel. bilg. optik karakter okuyucu. bilg. optik karakter tanma. grsel yanlsama. bilg. optik tarayc. i. gzlk. i. optik. f., ng., bak. optimize. i. iyimserlik, optimizm. i. iyimser, optimist. s. iyimser. z. iyimserlikle. f. en iyi ekilde kullanmak. i. en uygun durum, optimum. s. en uygun, optimum. i. 1. seme. 2. seme hakk, tercih. 3. seenek, k. 4. tic. opsiyon. bilg. seme tuu. satn alma opsiyonu. s. zorunlu olmayan, istee bal, semeli. i. 1. servet, zenginlik. 2. bolluk. i., bak. opulence. s. 1. zengin. 2. bol. z. bolca. i. 1. yapt, eser. 2. mz. opus. ba. veya, ya da, yahut; yoksa: one or two bir veya iki. Are you joking, or have you really taken offense? aka m sylyorsun, yoksa: Go now or else youll miss the train. imdi git, yoksa yoksa gerekten gcendin mi? treni karacaksn.yaklak: Its twenty miles or so from here. kadar, civarnda, Buradan yirmi mil kadar uzakta. zannedersem. k. dili veya yle bir ey, veya onun gibi bir ey. i. 1. kehanet. 2. khin. s. 1. kehanetle ilgili. 2. gizli anlaml. s. 1. szl, azdan sylenen. 2. aza ait. 3. oral, azdan alnan (ila). 4. ruhb.2. szl olarak. z. 1. azdan. oral. i. 1. portakal. 2. portakal rengi, turuncu. s. portakal renginde olan, turuncu. portakal iei. turun/portakal marmelad.

orangoutan orangoutang orangutan orangutang orate oration orator oratorical oratory orbit orchard orchestra orchestrate orchid ordain ordeal order order of precedence orderly ordinal ordinal numbers ordinance ordinarily ordinariness ordinary ordnance ore oregano org organ organ bank organ grinder organdie organdy organic organic chemistry organic disease organic substance organically organisation organise organism organist organization organize orgasm orgy Orient orient orient o.s.

i., zool., bak. orangutan. i., zool., bak. orangutan. i., zool. orangutan. i., zool., bak. orangutan. f. nutuk ekmek. i. sylev, nutuk, hitabe. i. hatip, nutuk eken kimse. s. hatiplie ait. i. 1. hatiplik, hitabet. 2. belagat, dil uzluu. i. yrnge. f. -in etrafnda bir yrngede dnmek. i. meyve bahesi. i. 1. mz. orkestra. 2. tiy. orkestra. 3. tiy. parter. f. 1. orkestra iin mzik paras yazmak. 2. planlamak, dzenlemek. i., bot. orkide. f. 1. emretmek, buyurmak; (Tanr) takdir etmek. 2. (birine) trenle papaz unvann vermek. i. insana ok sknt ektiren i, ateten gmlek. i. 1. dzen, tertip. 2. sra, dizi. 3. yntem, usul. 4. emir, buyruk. 5. smarlama, sipari. 6. tarikat. 7. eref rtbesi. 8. cins, eit, kdem sras. tr. 9. mimari slup. 10. biyol. takm. f. 1. emretmek, emir s. dzenli, derli toplu, dzgn. i. 1. emir eri. 2. hastane vermek: Who ordered you to shoot that cat? O kediyi vurman hademesi. s. 1. emretti? 2. smarlamak, sipari takma ait. tea that I kim sra/derece gsteren. 2. biyol. etmek: The ordered still hasnt come. Ismarladm ay hl gelmedi. That mat. sra saylar. company ordered 2. emir. 3. yasa; ynetmelik. i. 1. dzen, kural. one thousand pairs of snakeskin boots from South Africa. O firma Gney Afrikadan bin ift ylan derisi z. genellikle, normal dzenlemek, sraya koymak, tertip etmek: izme sipari etti. 3. olarak. i. sradanlk. We have ordered the words alphabetically. Szckleri alfabetik sraya gre dizdik. s. 1. sradan, alelade: an ordinary house sradan bir ev. 2. olaan, allm, her 2. ordonat. i. 1. sava gereleri. zamanki, normal, tipik: his ordinary way of speaking her zamanki konuma biimi. 3. huk. doal (hak). i. i. maden cevheri. allm ey. i. keklikotu, gveyotu, gveyiotu. ks. organic, organization, organized. i. 1. org, erganun. 2. anat. organ, rgen, uzuv. 3. organ, kurulu; yayn organ. organ bankas. laternac. i., bak. organdy. i. organze. s. organik, rgensel. organik kimya. organik hastalk. organik madde. z. organik olarak. i., ng., bak. organization. f., ng., bak. organize. i. organizma, rgenlik. i. orgcu. i. 1. kurulu, messese, organizasyon; rgt, tekilat. 2. dzen, tertip. 3. dzenleme, hazrlama, organizasyon. 2. rgtlemek, f. 1. dzenlemek, hazrlamak, organize etmek. tekilatlandrmak. i. orgazm. i. 1. lem, lgnca elence, sefahat lemi. 2. ar dknlk. i. f. (kendinin) tam olarak nerede bulunduunu saptamak.

Oriental Oriental poppy Oriental rug Oriental rug Orientalist orientate orientation orifice orig origanum origin original originality originally originate originator ornament ornament ornamental ornamental plants ornamentation ornate ornately ornery ornithologist ornithology orogenesis orogeny orography orology orphan orphanage orthodontics Orthodox orthodox orthopedic orthopedics orthopedist oscillate osmosis osprey Osset Ossete Ossetia Ossetian Ossetic ossicle ossification ossify osteitis

s. 1. Doulu. 2. Douya zg. i. Doulu. bot. douhaha. ark hals, Ortadou veya Orta Asyada dokunan hal. ark hals. i. doubilimci, arkiyat, oryantalist. f., ng., bak. orient. i. bir yere/evreye alma/intibak. i. delik, az. ks. origin, original, originally. i., bak. oregano. i. 1. kken, kaynak, asl. 2. nesil, soy. s. 1. ilk, asl: Who was the original owner of this car? Bu arabann ilk zgnlk. i. orijinallik, sahibi kimdi? 2. orijinal, asl, kopya olmayan: Is this an original painting? Bu resim orijinal mi? 3. zgn, orijinal. i. z. 1. ilk bata; balangta. 2. zgn bir biimde, orijinal bir orijinal, asl. She read Crime and Punishment in the original. Su ekilde. 3. aslen: Shes getirmek, from Edirne. O aslen Edirneli. f. icat etmek, meydana originally karmak, yaratmak; ve Cezay yazld dilde okudu. meydana gelmek, kmak, kaynaklanmak. i. yaratan kimse, icat eden kimse. i. ss. f. sslemek, donatmak. s. 1. ss olarak kullanlan. 2. ssleyici; dekoratif. ss bitkileri. i. 1. ss. 2. ssleme. s. ok ssl, atafatl, gsterili. z. ok ssl bir biimde. s. 1. huysuz, aksi. 2. inat. 3. alak, aalk. i. kubilimci, ornitolog. i. kubilim, ornitoloji. i., bak. orogeny. i. daolu, orojeni. i. dabilgisi. i. dabilgisi. i., s. ksz. f. ksz brakmak. i. yetimhane, kszler yurdu. i. ortodonti. i. (o. Or.tho.dox) Ortodoks. s. Ortodoks. s. 1. ortodoks. 2. geleneksel, greneksel. s. ortopedik. i., tb. ortopedi. i. ortopedist, ortopedi uzman. f. 1. salnmak. 2. kararsz olmak, tereddt etmek, bocalamak. i., kim. geime, geiim, ozmos. i., zool. balkkartal, deniztavancl. i., bak. Ossete. i. Oset. i. Osetya, Osetiya. i., s. Oset. i. Osete. s. 1. Oset. 2. Osete. i., anat. kemikik, kk kemik. i. 1. kemikleme; kemikletirme. 2. katlama; katlatrma. f. 1. kemiklemek; kemikletirmek. 2. katlamak; katlatrmak. i., tb. kemik iltihab/yangs.

ostensible ostensibly ostensive ostentation ostentatious ostentatiously osteogenesis osteoid osteology osteolysis osteoporosis ostracise ostracism ostracize ostrich ostrichlike OT other otherwise otter Ottoman ottoman ouch ought oughtn't ounce our ours ourselves oust oust s.o. from ouster out out at the elbows out back out front out loud out loud out of out of action out of breath out of commission out of control out of curiosity out of danger out of date out of deference to out of doors out of fashion out of favor

s. grnteki, grnen. z. grnte, grnrde. s. grnte olan. i. gsteri, gereksiz gsteri. s. dikkati eken, gsterili, fiyakal, cakal. z. gsterili bir biimde. i. kemik oluumu. s. kemiksi. i. kemiksi doku. i. osteoloji, kemikbilim. i., tb. kemik erimesi. o. os.te.o.po.ro.ses (astiyoprosiz) i., tb. osteoporoz. f., ng., bak. ostracize. i. 1. toplum dna itme; dlama; aforoz etme, kovma. 2. srme, srgne gnderme. f. 1. toplum dna itmek; dlamak; aforoz etmek, kovmak. 2. srmek, srgne gndermek. i. devekuu. s. devekuu gibi. ks. Old Testament. s. baka, dier, br. zam. bakas, dieri, br. z. 1. baka trl. 2. yoksa, olmazsa, aksi takdirde. i., zool. susamuru. s., i. (o. --s) Osmanl. i. 1. otoman, koltuklu sedir; sedir, kanepe. 2. (byk) ayak iskemlesi. 3. otoman (kuma). nlem Ah!/Of!/Aman! yardmc f. -meli, -mal (Gereklilik ve zorunluluk belirtir.): I ought to go. Gitmeliyim. It ought not to be allowed. Buna izin ks. ought not. verilmemeli. You ought to know better. Bu hareketin fena i. ons, 28,3 gram. olduunu bilmeniz gerekir. I ought to have stayed. Kalmalydm. zam., s.to go. Gitmeliyim. I ought bizim. zam. bizimki. zam., o. kendimiz, bizler: We ourselves will help. Biz kendimiz yardm edeceiz. f. birini (bir yerden) karmak/ekarte etmek. i. of birini (bir yerden) karma/ekarte etme. z. 1. Belirli bir yerden gitme/gnderme anlamndaki fiillerle birlikte kullanlr: They started out at dawn. afak skerken yola 1. klksz, hrpani, st ba dklen. 2. eskimi (giysi). ktlar. Take him out! Onu dar kar! Shes gone out for k. dili binann/bir yerin arkasndaki yer, arka: Ill meet you out lunch. le yemei iin dar kt. She was sent out to India. back in ten minutes. Seni on dakika sonra binann arka tarafnda k. dili binann/bir yerin The tides going Hes standing out Hindistana gnderildi. nndeki yer, n: out. Deniz alalyor. 2. bulurum. front. Binann sesle. duruyor. dar; yksek nnde sesli; darda; darya: No sooner had she hung out the laundry sesle;it began to rain. amar darya asar asmaz yksek than duyulacak bir ekilde. yamur yamaya balamt. His shirttails were hanging out. 1. -den (Yeri deien birinin/bir nesnenin k yerini bildirir.): Gmleinin etekleri pantolonunun zerinden sarkyordu. Dont Take your tongueout ofDilini karma! He tookceplerinden kar! 1. ilemeyecek out! your 2. saf d (oyuncu/asker). stick your handshale gelmi. pockets! Ellerini out his 2. dnda: Its out of range. Menzil dnda. Thats out. of my out Onu checkbook. ek soluk solua. soluu kesilmi, defterini kard. Well smoke him sphere. Bilgi alanmn dnda o. 3. -den uzak, dnda: Its dumanla dar karrz. Its nice out today. Dars gzel 1. grev yapamaz durumda. 2. bozuk. twenty kilometers out of town. ehirdenDarda oturalm. 3. bugn./Bugn hava gzel. Lets sit out. yirmi kilometre uzakta. 4. -den dolay, iin, -den:saylan birout of love. Sevdii iin yapt. 1. rndan km, kontrolden it yerden uzak olduunu Birinin/Bir eyin merkez He did km; zaptedilemez. 2. She did it out of necessity. Mecbur way out in Gebze.He went to (fkeden) kendini kaybetmi. gstermek iin kullanlr: They live kald iin yapt. Onlar ta meraktan. them out of desperation. aresizlikten onlara gitti.kullanlr: Gebzedeatlatm. 4. Baz fiilleri pekitirmek iin 5. arasndan: tehlikeyi oturuyor. Out ofit all out! Hepsini yaz! Sing they Yksek sesle syle! Im Write three hundred candidates out! selected her. yz aday 1. modas gemi, demode. 2. tarihi gemi. arasndanout. Pestilim kt. 5. k. dili (Birinin belirli bir ey tuckered onu setiler. -e riayeten, -e uyarak. yapmaktan yorulduunu gstermek iin kullanlr.): Im meetinged out. Toplantlara gitmekten yoruldum artk. edat 1. darya; darda. 2. ak havada. -den (darya/teye): He looked out the window. Pencereden demode, modas gemi. bakt. Dont throw him out the door! Onu kap dar etme! gzden dm. Drive out that road for thirty kilometers. O yoldan otuz kilometre git. i., k. dili are; bahane; mazeret. f. (bir ey) kendini belli etmek, ortaya kmak, meydana kmak: Sooner or later the truth will out. Hakikat erge meydana kar.

out of focus out of hand out of harms way out of hearing out of his/her senses out of joint out of line out of luck out of pity out of position out of proportion out of regard for/to out of spite out of stock out of the blue out of the blue out of the corner of ones eye out of the ordinary out of the question out of trim out of tune out of turn out of use out of wedlock out of whack out of/beyond ones depth Out with it! Out you go! Out! out-and-out outbid outboard outboard motor outbreak outburst outcast outclass outcome outcrop outcropping outcry outdated outdistance outdo outdoor outdoors outer Outer Mongolia outermost outfit

odaklanmam, flu. 1. hemen, derhal. 2. kontrolden km; rndan km. emniyette, emin yerde. iitemeyecek uzaklkta. akl bandan gitmi, ldrm. 1. kk, km. 2. rndan km. 1. with -e uymayan. 2. itaatsiz (kimse). 3. uygunsuz (sz/davran). talihsiz. merhameten, acyarak. yerinden km. oransz, orantsz. -in hatr iin. inadna: She did it out of spite. Onu inadna yapt. tic. elde kalmam, mevcudu tkenmi. k. dili aniden, damdan der gibi. birdenbire. gznn ucuyla (bakmak). olaand. imknsz, olamaz, sz konusu olamaz. k. dili 1. kt durumda, fena vaziyette. 2. idmansz. 1. akortsuz. 2. ahenksiz, uyumsuz. sra beklemeden, sras gelmeden. geersiz, kullanlmayan. evlilik d, gayrimeru. k. dili bozuk, alamaz/ileyemez durumda. boyunu aan, bilgi ve yetenei dnda. Sylesene! Haydi k! nlem k dar! s., k. dili tam, dpedz: Hes an out-and-out fraud. O tam bir sahtekr. --ding) (ak artrmada) (-den) daha fazla fiyat f. (out.bid, vermek.takma motorlu, dtan motorlu. s., den. takma motor. i. 1. (istenmeyen bir olay) (birdenbire) ortaya kma, patlak verme. 2. salgn. i. 1. (birinin birdenbire syledii) fkeli/ac szler. 2. birdenbire meydana dna itilmi kimse; aforoz edilmi/kovulmu kimse. s. i. toplum gelme, patlama. toplum ok stn/iyi olmak. edilmi/kovulmu. f. -den dna itilmi; aforoz i. sonu, netice. i. 1. (istenmeyen bir olay) ortaya kma, kma, ba gsterme, patlama. 2. jeol. bir kayacn yeryzne km kma, knt. i., jeol. bir kayacn yeryzne km uzants, uzants, kma, knt. i. 1. haykr, lk, bar. 2. (byk apta) protesto, yaygara. s. 1. modas gemi, demode. 2. gnn artlarna uymayan, zamana uymayan, khne; an gereksinimlerini karlamayan. f. -i geride brakmak, -i gemek. 3. eski (teknoloji, makine v.b.). f. (out.did, --ne) -i ok geride brakmak, -den ok daha iyi bir performans gstermek; hava. s. darda yaplan, ak -i gemek, -i bastrmak. z. 1. darya. 2. darda, ak havada. i. ak hava. s. 1. dtaki, d. 2. dardaki. D Moolistan. s. en dtaki. i. 1. kyafet. 2. donat; gereler. 3. k. dili askeri birlik. 4. k. dili ekip, takm. 5. k. dili kurulu; irket. f. (--ted, --ting) donatmak, gerelerini salamak.

outfitter outflank outgoing outgrow outgrowth outing outlandish outlast outlaw outlay outlet outline outlook outlying outmoded outnumber out-of-date out-of-doors out-of-the-way outpatient outpost outpour output outrage outrageous outrageous price outrank outreach outreach program outright outrun outset outshine outside outside of outsider outsize outskirts outsmart outspoken outstanding outstanding account outstay outstay ones welcome outstretch outstretched hand outstrip outward outwardly outwards

i. 1. tehizat. 2. giyim eyas satcs. f., ask. (dmann) yanndan dolanp arkasna gemek. s. 1. sempatik, cana yakn. 2. girgin. 3. giden, kan. 4. ayrlan, kalkan. i. gidi, k. f. (out.grew, --n) 1. kk gelmek: The child has outgrown his clothes.baka eyden gelierek byyen ey.2. (byynce) i. 1. bir Giysileri ocua artk kk geliyor. 2. fazlalk. 3. -den vazgemek. doal bir sonu/gelime. i. gezinti. s. 1. tuhaf, acayip, garip. 2. yabanc. 3. uzak. f. -den ok daha kalc olmak, -den ok dayanmak. i. 1. haydut, yasaya kar gelen kimse. 2. yasal haklardan yoksun braklm harcama. i. masraf, giderler,kimse. f. 1. yasaklamak. 2. yasad ilan etmek. 3. yasal haklardan yoksun brakmak. i. 1. dar kacak yer, k yeri, k, kap, kak, kt. 2. yol, kkontur. 2. taslak; kroki. 3. of -in ana hatlar. f. -in ana i. 1. yolu. 3. sat yeri. 4. elek. priz. hatlarn ema halinde gstermek; -in ana hatlarnas. 3. i. 1. (on) (-e) bak, (-i) gr. 2. bak as, gr izerek anlatmak. gelecek: The outlook uzak. 2. evredeki, etraftaki. s. 1. uzakta bulunan, for the company is good. irketin gelecei olumlu. 4. manzara. s. 1. modas gemi, demode. 2. gnn artlarna uymayan; an gereksinimlerini karlamayan. 3. eski (teknoloji/makine f. (sayca) -den ok olmak. v.b.). s. 1. gnn artlarna uymayan; an gereksinimlerini karlamayan. 2. modas gemi, demode. z. darda, ak havada. i. ak hava. s. sapa. i. ayakta tedavi edilen hasta. i. ileri karakol. i. dklme, tama, akma. i. 1. retim; hsla; randman, verim. 2. rn, kt. 3. elek. k. 4.1. haklarn aka inenmesi; byk hakaret; byk ayp. 2. i. bilg. k, kt. (byk bir hakszlktan/hakaretten kaynaklanan) 2. fazlasyla s. 1. korkun, ok fazla, ly aan, oke edici. fke. f. ok fkelendirmek. frapan; acayip. fahi fiyat. f. -den daha yksek rtbede olmak. f. amak, gemek. i. sosyal yardm. sosyal yardm program. z. 1. aka, kesin olarak. 2. tamamen, resmen. 3. hemen, derhal. 4. pein olarak, bir demede: Hehzl komak. 2 -i f. (out.ran, out.run, --ning) 1. -den daha bought the house outright. Paray bastrp year income outran expenses. Bu yl gemek, -i amak: This evi ald. s. 1. kesin; tam, resmen, i. balang. dpedz. 2.at. gelir gideri yalnzca, karlksz (bir hediye/ba/yardm). f. (out.shone) (bakasn) glgede brakmak, -den daha fazla parlamak. taraf. 2. d grn. s. 1. d. 2. en fazla, en i. 1. d, d yksek, azami. z. 1. darda; darya. 2. ak havada. 3. dtan. k. dili -den baka. edat -in dnda. i. yabanc, bir grubun dnda olan kimse. i. byk boy. s. byk boyda olan, byk. i. (bir yer iin) etraf, evre; varolar, d mahalleler. f., k. dili -den daha kurnazca davranmak; -i kurnazlkla yenmek. s. szn saknmayan, akszl. s. 1. stn, sekin. 2. gze arpan. 3. denmemi; kalm (bor). tic. vadesi gemi bor. f. -den daha fazla kalmak. (misafir) fazla kalmak. f. amak, gemek. uzatlan el. f. (--ped, --ping) 1. (yarta) gemek. 2. -den stn kmak. s. d. z. 1. darya doru. 2. grnte, dtan. z. 1. dtan. 2. da doru. 3. d grne gre, grnte. z. darya doru.

outweigh outwit outworn oval ovary ovation oven oven cloth oven glove oven gloves over overover again over and above over and over overact overall overalls overarch overawe overbalance overbearing overblown overboard overbook overburden overcast overcharge overcoat overcome overcompensate overconfident overcrowd overcrowded overdo overdose overdraft overdraw overdrive overdue overeat overestimate overexpose overexposed overexposure overflow overflow pipe overgrow overgrown overhang

f. 1. -den daha ar gelmek. 2. -den daha nemli olmak, -den daha ar basmak. f. (--ted, --ting) -i kurnazlkla yenmek. s. 1. fazla eskimi. 2. gnn artlarna uymayan; an gereksinimlerini karlamayan. s. oval. i. oval ey. i., anat. yumurtalk. i. cokunca alk. i. frn. ng. tutacak. ng. frn eldiveni. ng. tutacak. z. 1. -e, -e doru (Bir yerden baka bir yere/tarafa doru yaplan/olan bir hareketi belirtir.): He ran over to the tree. nek 1. ar, fazla. 2. stne, zerine; stnde, zerinde; Aaca doru kotu. Lets swim tesine.thest-. side. Kar stnden, zerinden. 3. teye, over to 4. other tekrar, yeniden, batan, bir daha. tarafa yzelim. He suddenly fell over. Birdenbire yere dt. He k. dili -den ayr olarak, Masay devirdi. 2. Birinin/Bir eyin knocked the table over.-den baka. baka bir tekrar tekrar. defalarca,yerde bulunduunu gsterir: She lives over in Bakrky. Bakrkyde oturuyor. Its only two blocks over from f. (rol) abartmal bir ekilde oynamak. here. Buradan ancak iki blok tede. 3. Misafir olarak bir yere s. 1. batan baagsterir: Come over this evening! Bu akam gidii/arlmay olan, bir utan bir uca olan. 2. kapsaml, ayrntl. i. 1. ng. i nl, nlk. 2. A.B.D. i tulumu. i. i tulumu.zerinde, stnde: Only those who are twenty-one bize gel! 4. years of age or over will be admitted. Ancak yirmi bir f. zerinde kemer meydana getirmek. yandakiler veya yirmi bir yan zerindekiler girebilir. Youre f. korkutup hareketsiz brakmak. one second over. Gereken zaman bir saniye atn. 5. tekrar, f. 1. ar bir daha, yine: Youll bozmak, devirmek; dengesini yeniden, basmak. 2. dengesini have to do it over. Onu tekrar kaybetmek. hkmeden; herkese hkmetmeyi need tozorbathis yapman lazm. 6. iyice, dikkatli bir ekilde: We seven; talk s. 1. herkese over. Bunu iyice konumamz gerek. Think it over. Bunu iyice tavrl, otoriter. 2. ezici. s. abartmal, iirilmi. dn. edat 1. stnde, zerinde; stnden, zerinden; stne, z. zerine: It was suspended over the heads of the audience. f. fazla rezervasyon yapmak. Dinleyicilerin stnde asl duruyordu. Were now flying over the Sea of Marmara. u anfazla yk yklemek. 2. -e fazla i f. 1. -e tayabileceinden Marmara Denizinin zerinden uuyoruz. Dont lean over the railing! Korkuluktan aa olmak. vermek. 3.kapal (hava). zorlamak/amak; -e fazla yk s. bulutlu, -in kapasitesini sarkma! 2. -den fazla, -den ok, -in stnde, -i akn: It costs f. 1. -den fazla para/fiyat istemek. 2. elek., mak. fazla yklemek, over twenty million liras. Fiyat yirmi milyon liradan fazla. Hes fazla doldurmak. i. 1. fazla fiyat.Orada altm yl akn bir sre i. palto. lived there for over sixty years. 2. elek., mak. fazla yk. oturdu. 3. zerine, stne: She stesinden gelmek; her f. (o.ver.came, o.ver.come) -in threw a shawl over -i yenmek. shoulders. Omzuna bir al att. He pulled the quilt over his head. f. for (zayf bir tarafn) fazlasyla telafi etmek. Yorgan bann stne ekti. 4. -in (her) yerinde/tarafnda; -in s. 1. fazla emin. 2. kendine fazla gvenen. Italy. talyann her (her) yerine/tarafna: Theyre found all over yerinde bulunur. 5. araclyla, -de, -den: We talked over the f. fazla kalabalk etmek. telephone for two hours. ki saat telefonda konutuk. I heard it s. fazla kalabalk. over the radio. Onu radyodan duydum. 6. -in te tarafnda: The f. (o.ver.did, --ne) 1. -de arya tepenin tesinde.karmak. 2. village lies over that hill. Ky o kamak, dozunu 7. boyunca, (tuzu/baharat) fazlahappened overgereinden fazla piirmek. i. 1. ar doz. 2. fazla miktarda 3. the past ten ama. Son on sresince: A lot has kullanmak.ila verme, dozu years. f. (with) (birine) fazla miktardafazla vermek. hesaptan fazla kadar: Stay yl iinde epey eyler ila para. srenin) sonuna para ekme. i. 1. hesaptan ekilen oldu. 8. (bir2. with us over Sunday and then leave on Monday. Pazar gn f. (o.ver.drew, --n) 1. abartmak. 2. hesaptan fazla para ekmek. bizde kal; pazartesi sabah gidersin. 9. hakknda, ile ilgili: They i., oto. overdrayv,piece of land. O toprak paras yznden fell out over that fazla hzlandrma mekanizmas. anlamazla dtler. 10. (belirli bir eyi yapar) iken: Well talk s. 1. gecikmi. 2. vadesi gemi. about it over o.ver.eat.en) gereinden fazla yemek yemek; tka f. (o.ver.ate, lunch. Onu le yemeinde konuuruz. s. fazla, fazladan: After paying her rent she was left with nothing over. basa-i olduundan fazla yetenekli grmek, -in f. 1. yemek. Kirasn dedikten sonra kendisine hibir ey kalmad. yeteneini/yeteneklerinivermek. f., foto. (filme) ar poz abartmak. 2. (bir tahmin yaparken) -in masrafn/deerini fazla yksek tutmak. s., foto. srekspoze. i., foto. 1. srekspozisyon. 2. srekspoze fotoraf. f. (--ed, --n) 1. tamak. 2. ok bol olmak. i. 1. tama. 2. fazlalk. 3. tama borusu. tama borusu. f. (o.ver.grew, --n) (bitkiler) birbirini rtecek derecede bymek. s. yana gre fazla bym. f. (o.ver.hung) 1. zerine ssl eyler asmak. 2. zerine sarkmak. 3. (tehlike v.b.) tehdit etmek. i. 1. knt. 2. knt derecesi.

overhaul overhead overhear overjoyed overkill overladen overland overlap overlay overload overlook overmuch overnight overpass overpay overplay overplay ones hand overplus overpopulation overpower overpowering overprice overproduce overproduction overprotect overrate overreach overreach o.s. override overriding overrule overrun overseas oversee overseer overshadow overshoe overshoot oversight oversimplification oversimplify oversize oversleep overspend overstate overstatement overstay overstay ones welcome overstay/wear out ones welcome overstep

f. 1. -i revizyondan geirmek, -i gzden geirerek gereken tamirleri/deiiklikleri batan yukarda olan. 2.yetiip nne i. genel giderler. s. 1. yapmak. 2. arkasndan yukardan geen. gemek. giderlerle ilgili. z. batan yukar, yukarda, stte. 3. genel f. (o.ver.heard) kulak misafiri olmak. f. i., k. dili 1. gereinden fazla silah. 2. fazlalk, arlk. s. fazlasyla yklenmi. s. karayolu ile yaplan. z. karada; karadan. f. (--ped, --ping) st ste bindirmek; st ste binmek, binimek. f. (o.ver.laid) kaplamak. i. (ovrley) 1. rten tabaka, rt. 2. kaplama. f. 1. -e fazla yk yklemek; (bagaj, kfe v.b.ne) fazla yk koymak: Dontkamak: I him! Srtna that. O gzmden2. f. 1. gznden overload overlooked fazla yk koyma! kat. 2. (elektrik hatlarna/sistemine) fazla yklenmek.nazr olmak, -e -e gereinden fazla. z. gz yummak, -i grmezlikten gelmek. 3. -e hkim olmak, -e bakmak. z. 1. geceleyin, bir gece iinde. 2. birdenbire. s. bir gecelik. i. stgeit. f. (o.ver.paid) fazla demek. f. bytmek, abartmak. kendi olanaklarna fazla gvenmek. i. fazlalk. i. nfus fazlal. f. 1. kaba kuvvet kullanarak (birini) etkisiz hale getirmek. 2. (bir duyguya) hkim olamamak. 3. 2. ok kuvvetli (bir neden/san). s. 1. zaptedilemeyen (duygu). ok etkilemek. 3. fazla yksekbayltc (koku). 4. insan bunaltan, bunaltc, f. i bayltan, fiyat koymak. bayltc (scak). f. gereinden fazla retmek. i. ar retim. f. -i gereinden fazla korumak. f. -i olduundan fazla iyi/nemli saymak. f. 1. yetiip gemek. 2. tesine gemek. 3. aldatmak, dolandrmak. altndan kalkamayacak kadar ok i stlenmek. f. (o.ver.rode, o.ver.rid.den) 1. (bir sorun) (hepsinden) nemli olmak. 2. yetkisini kullanarak (baka birinin kararn) geersiz s. her eyden nemli olan (neden/ama). klmak. 3. -e baskn kmak/gelmek, -i bastrmak, -e stn f. yetkisini kullanarak (baka birinin kararn) geersiz gelmek, -e engel olmak: His emotions overrode his judgment. klmak/iptal etmek. f. (o.ver.ran, o.ver.run, --ning) 1. istila etmek; kaplamak. 2. Duygular akln kullanmasna engel oldu. 4. (at) fazla binerek gemek, yormak. amak. s., z. denizar. f. (o.ver.saw, --n) nezaret etmek, bakmak. i. 1. (fabrikada/inaatta) ef; ustaba, avu. 2. iftlik khyas. 3. -i glgelemek, -e glge drmek. 2. -i glgede brakmak, -i f. deneti, nezareti. amak, -i gemek. i. lastik, galo, kalo, oson. f. (o.ver.shot) 1. hedeften teye atmak. 2. gemek. 3. arla kamak. i. 1. dikkatsizlik. 2. yanl, kusur. 3. gzetim, bakm; ynetim. i. fazla basitletirme. f. fazla basitletirmek. s. fazla byk. f. (o.ver.slept) fazla uyumak; uyuyakalp gecikmek, ge uyanmak. f. (o.ver.spent) fazla masraf yapmak, bteyi amak. f. abartmak. i. abartma, abart. f. fazla kalmak. (misafir) fazla kalmak. fazla kalp tadn karmak, ziyareti uzatp bktrmak. f. (--ped,--ping) gemek, amak.

overstep the bounds/limits of -in snrlarn amak. haddini amak, ar gitmek. overstep the mark i. fazlalk. oversupply s. ak olarak yaplan, aktan aa olan, ortada olan. overt f. (o.ver.took, --n) 1. yetimek, yakalamak. 2. ng. (tat) overtake sollamak, gemek. 3. birden karsna kmak. f. 1. (vcudun bir organn) ar derecede yormak/zorlamak. 2. overtax -den fazla vergi--n) (hkmet v.b.ni) devirmek, ykmak, f. (o.ver.threw, almak. 3. -e fazla vergi koymak. overthrow hkmeti i. devirme, overthrow the government drmek. devirmek. ykma. i. 1. fazla mesai. 2. fazla mesai iin denen cret. overtime z. ak bir biimde, aka. overtly i. ima edilen fikir. overtone i. 1. neri, teklif. 2. mz. uvertr. overture f. devirmek, altst etmek, bozmak. overturn s. 1. kendinden fazla emin. 2. ar, sonsuz. overweening i.1. fazla arlk. 2. fazla kilo. 3. fazla kilolu olma. s. (ovrweyt) overweight fazla(byk(kimse). f. 1. kilolu bir orduyla) ar bir yenilgiye uratmak. 2. istila overwhelm etmek, altrmak;3. (manen) mahvetmek. 4. akna evirmek. f. fazla kaplamak. fazla almak. i. fazla alma. overwork 5. with (iltifat, iyilik, hediye v.b.ne) bomak, garketmek. s. 1. sinirleri bozuk. 2. ar heyecanl. overwrought f., biyol. yumurtlamak. ovulate i., biyol. yumurtlama. ovulation f. borcu olmak, borlu olmak: How much do I owe you? Sana ne owe kadar borcum var? That company owes us a billion liras. O i. bayku. owl irketin bize bir milyar lira borcu var. owing to nedeniyle, -in s. kendine zg, zel, kendinin, kendi: her own book onun kendi own sayesinde, yznden, -den dolay. kitab. asahibi/mal of its own kendine zg bir ahsiyet. f. 1. -in character olmak: Do you own this house? Bu evin own sahibieyemisiniz? 2. kabul etmek, itiraf etmek. common. Bu ayn siz sahip olmak: We own this building in own s.t. in common binann ortak sahibiyiz. k. dili (bir suu) itiraf etmek, kabul etmek. own up to i. sahip, iye, malik. owner i. 1. (arazi/bina iin) mlkiyet: The ownership of this vineyard is ownership in dispute. Bu ban kz. o. ox.en (aksn) i.mlkiyeti ihtilaf konusu oldu. 2. sahip olma, ox sahiplik, iyelik: The ownership of that railroad has been i. ekiyonca. oxalis transferred to the state. O demiryolu devletletirildi. i. kz arabas, kan. oxcart i., mim. gzpencere. oxeye i. oksitlenme, oksidasyon. oxidation i., kim. oksit. oxide f., ng., bak. oxidize. oxidise f. oksitlemek; oksitlenmek. oxidize i., kim. oksijen. oxygen oksijen adr. oxygen tent i. istiridye. oyster istiridye yata. oyster bed ks. ounce(s). oz i. ozon. ozone i. ozonyuvar. ozonosphere ks. piano. p ks. page, participle, past, penny, population. p i. P, ngiliz alfabesinin on altnc harfi. Mind your ps and qs. P, p Davranlarna dikkat et. i., k. dili baba. pa ks. power of attorney. PA ks. per annum. pa i. 1. (yrrken atlan) adm. 2. bir admda alnan yol. 3. gidi, pace yry. 4. yry hz. 5. hz, tempo, gidi. f. 1. admlamak. 2. bir aa bir yukar yrmek/dolamak, volta atmak; -i arnlamak. 3. (yarnn) hzn ayarlamak.

pace back and forth/pace up bir aa bir yukar yrmek/dolamak, volta atmak. and down i. 1. rnek alnan kimse. 2. (geici) kalp pili, kalbin at hzn pacemaker ayarlayan aygt. i. Pacific s. 1. uzlatrc, bartrc. 2. sakin. pacific i. 1. bar salama. 2. of (karklklara sahne olan bir yerde) pacification asayii salama. meme). altna alma. 4. bartrma, i. emzik (kauuk 3. kontrol pacifier uzlatrma; barma, uzlama. i. barseverlik, barlk. pacifism i. bar kimse. pacifist f. 1. (karklklara sahne olan bir yerde) asayii salamak. 2. pacify bartrmak,kn. 2. denk.3. yattrmak, sakinletirmek. i. 1. boha, uzlatrmak. 3. (sigara iin) paket. 4. srt antas. pack 5. 1. -i bohalamak. 2. -i denk etmek, -i denklemek. deste. 7. tb. f. (kpek veya kurtlardan oluan) sr. 6. ng., isk. 3. pack kompres; tampon. (bavulunu/bavullarn) hazrlamak; eyalar tanmaya hazr bir argo bomba gibi patlamak. pack a wallop duruma getirmek; (bavulu) hazrlamak; -i bavuluna koymak. 4. -i k. dili ok etkili olmak. pack a wallop ambalajlamak, -i ambalaj yapmak; -i paketlemek. 5. -i tka yk hayvan. pack animal basa/hncahn doldurmak. 6. (silah) tamak. gndermek, defetmek, kovmak. pack off 1. -i bavula/sanda koymak. 2. (makine) durmak. pack up i. 1. paket. 2. boha. 3. ambalaj. package tic. paket teklif. package deal iki dkkn. package store paket tur, grup turu. package tour s. 1. paketlenmi. 2. azna kadar dolu. packed sardalye gibi istif edilmi. packed like sardines i. ambalajc; paketi. packer i. 1. paket. 2. boha, kn. packet i. yk beygiri. packhorse i. 1. ambalajlama; paketleme, paket etme. 2. ambalaj. 3. packing salmastra, tka, conta. eya sand. packing box/case i. byk mezbaha. packinghouse i. semer. packsaddle i. pakt, antlama; szleme. pact i. 1. yumuak bir maddeden yaplm koruyucu ey: kneepad pad dizlik. saddle pad semer yast. desk pad sumen. 2. bloknot, f. (--ded, --ding) sessizce yrmek. pad kt destesi. 3. baz hayvanlarn yumuak taban. f. (--ded, i. 1. dolgu maddesi. 2. vatka. 3. fodra. 4. abartma. padding --ding) 1. (yumuak bir madde ile) doldurmak. 2. (konuma, yaz i. 1. (kanoya ait) krek. 2. (masatenisi iin) raket. 3. (ocuklar paddle v.b.ni) iirmek. dvmeksudakullanlan ucu suda oynamak. 3.sopa. 4. toka. f. 1. f. 1. s iin gezinmek. 2. yass ve yayvan) (ocuk/ihtiyar) paddle krekle (kanoyu) ileri/geri gtrmek; krekle kanoyu ileri/geri sendeleyerek vapur; ktan arkl vapur. yandan arkl yrmek. paddle steamer gtrmek. 2. (ocua) dayak atmak. vapur ark, ark. paddle wheel i. yandan arkl vapur; ktan arkl vapur. paddle-wheeler i. 1. ng. (atlar iin etraf evrili, kk) ayr. 2. padok. paddock i. eltik tarlas. paddy i. padiah. padishah i. asma kilit. f. asma kilitle kilitlemek, asma kilit vurmak. padlock i., ng., bot., bak. peony. paeony i., s. 1. pagan; putperest. 2. dinsiz. pagan i. 1. paganizm; putperestlik. 2. dinsizlik. paganism i. sayfa. f. (bir yaznn) sayfalarn numaralamak. page i. 1. (otelde) komi. 2. iolan. 3. uak. f. hoparlr ile armak. page sayfalarn evirmek; sayfalarn evirip gz atmak. page through i. 1. trensel oyun. 2. geit treni. pageant i. atafat, tantana, debdebe. pageantry

paginate pagination paid pail pailful pain pain in the neck painful painkiller painless painstaking paint paintbox paintbrush painter painting pair pair of compasses pair of compasses pair of pajamas pair of pants pair of scissors pair of trousers pair of trousers pair off pajamas Pakistan Pakistani pal palace palatable palate palatial palaver pale pale paleness paleography paleontologist paleontology Palestine Palestinian palette paling palisade pall pallet palliate pallid pallor

f. (bir yaznn) sayfalarn numaralamak. i. (bir yaznn) sayfalarn numaralama. f., bak. pay. i. kova. i. bir kova dolusu. i. 1. ar, ac, sz. 2. ac, strap. 3. dert, keder. 4. o. zen, ihtimam, itina. 5. o. doum sanclar. f. 1. cann yakmak, ba belas. eziyet etmek. 2. zmek. s. 1. arl. 2. zahmetli, g. 3. ackl, zc. i., k. dili ar kesici ila, ar kesici. s. 1. acsz, arsz. 2. zahmetsiz. s. 1. titiz, zenli, itinal. 2. zen/itina isteyen (i). i. 1. boya. 2. allk. 3. makyaj. f. 1. -i boyamak. 2. (boyayla) -in resmini/portresini yapmak. 3. -i tasvir etmek, -i betimlemek, -i i. boya kutusu. resmetmek. 4. makyaj yapmak. i. boya fras. i. 1. boyac, badanac. 2. ressam. i. 1. resim, tablo. 2. boyaclk, badanaclk. 3. ressamlk. 4. resim sanat. --s) ift. f. iftletirmek, eletirmek. i. (o. pergel. pergel. pijama. pantolon. makas. pantolon. pantolon. elemek; eletirmek. i. pijama. i. Pakistan. i. Pakistanl. s. 1. Pakistan, Pakistana zg. 2. Pakistanl. i., k. dili arkada, dost. i. saray. s. 1. lezzetli. 2. yenilebilir, yenebilir. 3. iilebilir. 4. hoa giden, ho. damak. 2. tat alma duyusu. 3. (for) damak zevki. i. 1. s. saray gibi. i. 1. bo laf, palavra. 2. pohpohlama. f. 1. bo laf etmek, palavra atmak. 2. pohpohlamak. i. 1. kazk. 2. (tahta) parmaklk ubuu. 3. snr, limit. s. 1. soluk, solgun, renksiz. 2. ak, uuk (renk). 3. donuk. f. beti benzi atmak, sararmak; sarartmak. i. 1. solgunluk. 2. (renkte) aklk, uukluk. 3. donukluk. i. paleografi. i. paleontolojist, talbilimci. i. paleontoloji, talbilim. i. Filistin. i. Filistinli. s. 1. Filistin, Filistine zg. 2. Filistinli. i. 1. (boya iin) palet. 2. palet, bir ressama zg renkler. i. 1. it yapmaya zg kazk. 2. (tahta) parmaklk ubuu. 3. kazk it, it. i. 1. savunmada kullanlan ve sivri kazklardan yaplm it; kazk it; kazk duvar. veya kadifeden) tabut rts. 2. kayalk uurum i. 1. (siyah uha 2. o. (rmak boyunca uzanan) rt, tabaka: A dizisi. f. etrafna sivri kazklar city. Kenti koyu bir sis tabakas pall of thick mist covered the dikerek it evirmek. kullanlan) i. 1. mleki spatulas. 2. (yk kaldrmada/tamada rtmt. palet. f. 1. (hastalk, zorluk v.b.ni) hafifletmek. 2. (kabahat, hakaret v.b.ni) nemsizmi gibi gstermek. s. solgun, soluk. i. solgunluk, beniz sarl.

palm palm branch palm oil palm s.t. off on s.o. Palm Sunday palmetto palmist palmistry palpable palpably palpitate palpitation palsy paltriness paltry pampa pampas grass pamper pamphlet pan panpan holder pan out panacea Panama Panamanian pancake pancreas panda pandemonium pander panderer pane panegyric panel panel discussion pang panhandle panic panicky panic-stricken Panjab Panjabi panorama panoramic pansy pant pantechnicon pantheism pantheist

i. 1. avu ii, aya. 2. palmiye. 3. hurma aac. f. avu iinde saklamak. zafer simgesi olan hurma dal. hurma ya. birine bir eyi hile ile kabul ettirmek. paskalyadan nceki pazar gn. i. (o. --s/ --es) bot. sabal. i. el falna bakan kimse. i. el fal. s. 1. hissedilir, dokunulabilir. 2. aikr, ak. z. 1. el ile hissedilerek. 2. aikr olarak, aka. f. (kalp) hzl atmak, arpmak. i. arpnt. i. 1. inme, fel, nzul. 2. titreme, srekli titremeye yol aan hastalk. f. felce uratmak. i. deersizlik, nemsizlik. s. 1. ok az, czi (Kmseme belirtir.). 2. deersiz, nemsiz. i. pampa. bot. pampaotu, tykam. f. 1. -in ihtiyalarn karlarken arya kamak, martmak: Don tbror, risale. Onu martma! 2. pohpohlamak. i. pamper him! i. 1. tepsi. 2. tava. 3. kefe, terazi gz. f. (--ned, --ning) 1. topra ykayarak altn karmak. 2. k. dili hakknda olumsuz nek btn, tm. eletiri yazmak. ng. tutacak; frn eldiveni. k. dili 1. sonu vermek. 2. baarya ulamak. i. her derde deva. i. Panama. i. Panamal. s. 1. Panama, Panamaya zg. 2. Panamal. i. krep; gzleme. i., anat. pankreas. i., zool. panda. i. kyamet, kargaa, velvele. i. pezevenk. f. 1. to (kar amacyla) (birinin olumsuz bir eilimini) tatmin etmeye almak: He is pandering to their i. pezevenk. reactionary tendencies. Onlarn gerici eilimlerini tatmin i. pencere cam. etmeye alyor. 2. pezevenklik etmek. i. birini/bir eyi gklere karan yaz/sylev, vg. i. 1. mim. panel. 2. kap aynas. 3. pano, duvar panosu. 4. (gstergelerin bulunduu) pano. 5. (dinleyiciler nnde belirli (dinleyiciler nnde yaplan) panel. bir konuyu tartmak iin seilen) tartmac grubu. 6. jri i. ani ve iddetli ar, sanc, spazm. heyetinin isim listesi. 7. jri heyeti. f. (--ed/--led, --ing/--ling) 1. i. 1. tava sap. 2.kaplamak. 2. panolarla sslemek. mim. panellerle ileri doru uzanan dar kara paras. f., k. dili dilenmek. i. panik, rk. f. (--ked, --king) panie kaplmak; panie kaptrmak. kaplm. 2. kolayca panie kaplan. s. 1. panie s. panie kaplm. i. i. 1. Pencapa. 2. Pencapl. s. 1. Pencapa. 2. Pencap, Pencapa zg. 3. Pencapl. i. panorama. s. panoramik. i., bot. hercaimeneke, alacameneke, Viola tricolor hortensis. f. 1. nefes nefese kalmak, solumak. 2. after/for -e can atmak, -e ii gitmek, ... iin yanp tutumak. 3. (kalp) iddetle arpmak, i. (tanrken kullanlan byk) kamyon. hzla atmak. i. panteizm, tmtanrclk, kamutanrclk. i. panteist, tmtanrc, kamutanrc.

panther panties pantograph pantomime pantry pants pantyhose pantywaist pap papa papacy papal papaw papaya paper paper clip paper clip paper credit paper mill paper money paper mulberry paper profits paper tiger paperback paper-bag paperhanger paperknife paper-mch paperweight papier-mch papist papoose pappy paprika Papua Papua New Guinea Papuan papyrus par par value parable parabola parabolic parabolical paraboloid parachute parachutist parade parade ground paradigm

i., zool. 1. panter, pars, leopar. 2. puma, yenidnyaaslan. i., o. kadn klotu. i. pantograf, leylekgagas. i. pantomim. f. pantomim oynamak. i. kiler. i., o. 1. pantolon. 2. ng. klot, don. i. klotlu orap. i. 1. pantolonu ve bluzu birbirine dmelenen ocuk tulumu. 2. argo kadns adam, efemine erkek. i. lapa; papara; mama. i. (zellikle ocuk dilinde) baba. i. papalk. s. papaya/papala ait. i. 1. ieaacnn meyvesi. 2. ieaac. 3. kavunaacnn meyvesi. 4. kavunaac. i. 1. kavunaacnn meyvesi. 2. kavunaac. i. 1. kt. 2. gazete. 3. kt, yazl kt. 4. herhangi bir yaz, tez, bildiri, tebli. 5. duvar kd. 6. yazl dev. 7. snav kd. ata. 8. mal. deerli kt. 9. o. bir kimsenin toplu mektup, gnce ata, kt maas. ve dier yazlar. 10. o. kimlik. s. 1. kt, kttan yaplm. 2. vadeli senet ile kredi. kt zerinde kalan. f. 1. zerine kt kaplamak, ktlamak; kt yaptrmak. 2. duvar kd ile kaplamak. kt fabrikas. kt para, banknot. ktdutu, ktaac. kt zerindeki kr. glym gibi grnen ama aslnda zayf kimse/kurulu/lke. s., i. karton kapakl, ciltsiz (kitap). i. kesekd. i. duvar kd yaptran kimse. i., ng. kitap aaca; mektup aaca. i., bak. papier-mch. i. prespapye. i. ezilmi kt, tutkal v.b.nden oluan ve kalplara dklerek eitli eya yaplan madde, kt ezmesi; kartonpiyer. i., aa. Katolik. i. (Kzlderili) bebek. i., k. dili baba. i. tatl bir tr krmz biberin tozuyla yaplan baharat. i. Papua. Papua-Yeni Gine. i. Papual. s. 1. Papua, Papuaya zg. 2. Papual. o. --es (ppayrsz)/pa.py.ri (ppayri) i. papirs. i. tic. yazl deer, saymaca deer. i. iinde gerek pay olan ksa alegorik hikye, mesel. i., geom. parabol. s. 1. alegorik. 2. geom. parabolik. s., bak. parabolic. i., geom. paraboloit. i. parat. f. 1. paratle atlamak. 2. paratle indirmek. i. parat. i. 1. geit treni, alay. 2. gsteri. 3. gezinti yeri, gezi. f. 1. geit treni yapmak.alan. ask. merasim 2. belirli bir sra halinde/belirli bir dzen iinde gemek. 3. (around) dolamak. 4. tehir etmek, sergilemek, ilan i. 1. rnek, numune. 2. dilb. ekim rnei. 3. paradigma, dizi. etmek, -in reklamn yapmak.

paradise paradox paradoxical paradoxically paraffin paraffin wax paragon paragraph Paraguay Paraguayan Paraguayan tea parakeet parallax parallel parallel bars parallel port parallelepiped parallelogram paralyse paralysis paralytic paralyze parameter paramount paranoia paranoiac paranoid parapet paraphasia paraphernalia paraphrase parapsychology parasite parasitic parasitical parasitology parasol paratrooper paratroops paratyphoid parboil parcel parch parchment pardon Pardon me. pardonable pare parenchyma parent

i. cennet. i. paradoks. s. paradoksal. z. paradoksal olarak. i. 1. parafin mumu, petrol mumu. 2. ng. gazya, gaz. 3. kim. parafin.mumu. parafin i. mkemmel olduu kabul edilen rnek, numune. i. 1. paragraf. 2. huk. paragraf, fkra; bent, madde. i. Paraguay. i. Paraguayl. s. 1. Paraguay, Paraguaya zg. 2. Paraguayl. Paraguay ay, mate. i. muhabbetkuu. i. paralaks, raklk as. s. 1. paralel, kout. 2. ayn, benzer. 3. ayn dorultuda olan. f. 1. paralel olmak. 2. paralel olarak koymak. 3. -e benzetmek, ile spor paralel bar, paralel. karlatrmak. bilg. paralel kap, paralel port. i., geom. paralelyz. i., geom. paralelkenar. f., ng., bak. paralyze. i. fel, inme. s. felli, inmeli. i. felli kimse. f. 1. fel etmek; ktrm etmek. 2. felce uratmak. i. parametre. s. 1. stn, en nemli, balca. 2. rtbece stn olan. i. paranoya. s., i. paranoyak. s., i. paranoit. i. 1. siper. 2. korkuluk, korkuluk duvar, parapet. 3. parmaklk. i., tb. sz karkl, kelime karkl, parafazi. i., o. 1. kiisel eyalar. 2. donat, tehizat. i. baka szcklerle anlatma. f. baka szcklerle anlatmak. i. parapsikoloji, ruhbilim tesi. i. asalak, parazit. s. 1. asalak, parazit. 2. asalaksal. s., bak. parasitic. i. asalakbilim, parazitoloji. i. gne emsiyesi. i. parat asker. i., o., ask. parat birlikleri. i., tb. paratifo. f. yar kaynatmak. i. 1. paket. 2. boha, kn. 3. parsel. f. 1. out -i parsellemek. 2. out -i eit ksmlara ayrp datmak, -i letirmek. 3. up -i f. kavurmak, yakmak. paketlemek. i. 1. parmen, tire. 2. parmen kd. f. affetmek, balamak. i. af, balama. Pardon. s. affedilebilir, balanabilir. f. 1. (kabuunu) soymak. 2. (trnak, peynir kabuu v.b.ni) kesmek. zekdoku, parenkima. i., biyol. 3. down azaltmak, ksmak. i. 1. anne/baba. 2. ata, cet. 3. o. ana baba, ebeveyn: My parents and your parents are old friends. Bizim ana babalarmz eski dost. the parents of the children ocuklarn ana babalar.

i. 1. ana babalk. 2. soy, nesil. parentage s. ana babaya ait. parental o. pa.ren.the.ses (prenthsiz) i. parantez, ayra. put s.t. in parenthesis parentheses bir eyi parantez iine almak. s. parantez ii. parenthetical i. 1. parya. 2. toplum d braklm kimse. pariah i. 1. kabuk, soyuntu. 2. kabuunu soyma. paring i., Hrist. 1. (bir kilise ve papaznn sorumlu olduu) parish mahalle/semt. 2. bu mahallede/semtte oturanlar. i. parishte oturan kimse. parishioner i. 1. eitlik. 2. tic. parite. parity i. park. f. park etmek. park i. parka. parka park yeri, otopark. parking lot park saati. parking meter i. bulvar. parkway ks. parliament, parliamentary. parl i. 1. deyi, dil. 2. deyim. parlance f. (kazanlan paray) bir sonraki yara yatrmak. parlay parlay one thing into another bir eyi baka bir eye dntrmek: She parlayed that idea into a fortune. O fikirden 1. with ile yaratt. i. grme, mzakere. f. bir servet grmek, ile mzakere parley yapmak. 2. bar grmeleri yapmak. i. parlamento. parliament i. parlamenter. parliamentarian i., bak. parliamentarism. parliamentarianism i. parlamentarizm. parliamentarism s. parlamentoya ait. parliamentary parlamento usulleri. parliamentary procedure i. oturma odas, salon. parlor i., ng., bak. parlor. parlour i. Parmesan parmcan. Parmesan cheese s. 1. (bir kilise ve papaznn sorumlu olduu) mahalleye/semte parochial ait. 2. dar grl; dar (gr). dini bir kuruluun/grubun ynetimindeki zel okul. parochial school dini bir kurulu veya grubun ynetimindeki zel okul. parochial school i. 1. parodi. 2. gln bir taklit. f. 1. parodisini yazmak. 2. parody gln bir taklidini yapmak. artl olarak serbest brakmak. i. artl tahliye. f. (mahkmu) parole i. parke. f. parke demek. parquet i. papaan. f. papaan gibi tekrarlamak. parrot f. 1. (darbeyi) bertaraf etmek. 2. kaamak cevap vermek. parry s. cimri, pinti, hasis, eli sk. parsimonious i. cimrilik, pintilik, hasislik. parsimony i. maydanoz. parsley i. yabanhavucu, yabanihavu, karakavza. parsnip i. papaz. parson i. papaz evi. parsonage ks. participle, particular. part i. 1. para, blm, ksm. 2. hisse, pay. 3. rol. 4. grev. 5. semt, part taraf. 6. sa ayrm. 7. katk. z. ksmen. f. 1. paralamak, ayrmak; blmek. 2. paralanmak, ayrlmak; part blnmek. 1. birbirinden ayrlmak. 2. with ile ilikisini kesmek. part company -den ayrlmak. part company with -den ayrlmak. part from hissedar. part owner

part with partake partake of parthenogenesis partial partiality partially participant participate participation participle particle particular particular to particularly parting parting of the ways parting shot parting shot partisan partisanship partition partitur partitura partizan partizanship partly partner partnership partridge parts of speech part-time parturition party party line party organ pasha Pashto Pashtu pass pass pass an examination pass away pass by pass for pass in review pass judgment pass judgment pass muster pass muster

-i brakmak. f. (par.took, par.tak.en) 1. in -e katlmak. 2. paylamak. 1. -i yemek; -i imek. 2. -in niteliinde olmak, -i andrmak. i., biyol. kendiliinden treme/reme, partenogenez. s. 1. ksmi; ksmen etkili. 2. taraf tutan, tarafgir. 3. to -e meyilli. i. 1. taraf tutma, tarafgirlik. 2. tarafgirlikten ileri gelen hakszlk. 3. 1. ksmen.4. dknlk, zel sevgi. tutarak. z. yeleme. 2. tarafgirlikle, bir taraf i. katlan, itiraki. s. paylaan, katlan. f. in -e katlmak. i. 1. katlma. 2. ortaklk. i., dilb. sfat -fiil, sfat-eylem, orta, partisip. i. 1. zerre, parack, partikl. 2. dilb. edat; ek, tak. s. 1. zel, -e zg: his particular style onun slubu. 2. zel, deik, farkl. 3. zel; dikkate deer; istisnai. 4. titiz, merakl. i. -e zg. 1. madde, husus. 2. o. ayrntlar. z. zellikle. i. 1. ayrlma. 2. veda. s. ayrlrken yaplan. ayrlma noktas; yol ayrm. giderayak atlan ta (sz). giderayak sylenen ineli laf, son ta. i. 1. partizan, tarafgir. 2. ask. gerillac, partizan. s. partizan. i. partizanlk. i. 1. blme; blnme. 2. blme, perde. 3. bilg. blnt. 4. mz. partisyon. f. 1. blmek, ayrmak. 2. bilg. blntlemek. i., mz. partisyon. i., mz., bak. partitur. i., s., bak. partisan. i., bak. partisanship. z. ksmen, bir dereceye kadar. i. 1. ortak; arkada. 2. e, partner. 3. dans arkada, kavalye/dam. i. ortaklk. i., zool. keklik. dilb. szblkleri. s. parttaym. i. dourma. i. 1. parti, elence. 2. pol. parti. 3. grup, takm. 4. huk. taraf. 5. katlan. 6. k. dili benimsedii fikirler. partinin/grubun kii, ahs. parti organ. i. paa. i., s. Petuca, Afganca. i., s., bak. Pashto. i. 1. gei, geme. 2. paso, ebeke. 3. snavda geme. 4. boaz, geit. 5. ask. hatlardan geme the car durum, hal. 7. were pas. f. 1. gemek; geirmek: When izni. 6. passed us we spor doing one hundred and eighty kilometers an hour. Araba bizi snav gemek, imtihan vermek. getiinde biz saatte yz seksen kilometre yapyorduk. We 1. lmek. 2. sona ermek. passed through Germany on our way to France. Fransaya yanndan gemek. giderken Almanyadan getik. Time passes quickly when youre having fun. baklmak, saatler abuk edilmek. ileri gitmek, ... gzyle Elenceli ... diye kabul geer. 2. amak. 3. onaylamak; onaylattrmak: When will the Grand geit treni yapmak. National Assembly pass this new tax law? Byk Millet Meclisi huk. hkm yasasn bu yeni vergivermek. ne zaman onaylayacak? 4. snavda 1. huk. hkm vermek. 2. on ... hakknda ek) vermek. 6. gemek. 5. (birine) (sahte para, karlksz yargya varmak. bitmek, sona ermek, gemek: You should stay inside until the k. dili (yaplm bir i) istenildii gibi olmak: This wont pass storm passes. Frtna geene kadar ieride kalmalsn. 7. to -e muster.olmak, gemek. yeterli Olmam bu. miras kalmak. 8. spor pas vermek; paslamak. 9. bri pas demek. 10. srasn atlatmak. 11. vermek, uzatmak: Would you please pass the salt? Tuzu verir misiniz ltfen?

pass o.s. off as pass on pass out pass over pass s.t. on to pass the ball (to) pass the buck pass the buck pass the hat pass the hat pass the time pass the time of day pass through pass through ones mind pass up passable passage passageway passbook passenger passe-partout passerby passing passing grade passion passionate passionately passionflower passionless passive passive resistance passive resistance passively passiveness passivity passport password past past participle past perfect tense pasta paste pasteboard pastel pasteurisation pasteurise pasteurization pasteurize pasteurized milk pastille

... diye geinmek, kendini ... diye satmak. 1. vefat etmek. 2. to (baka bir konuya) gemek. 1. baylmak, kendinden gemek. 2. datmak. 1. atlayp gemek, stnden gemek. 2. br tarafa gemek. 3. ihmal etmek, grmemek. 4. gz yummak. bir eyi (bakasna) vermek/geirmek. spor (-e) pas vermek. sorumluluu bakasna yklemek. sorumluluu bakasnn zerine atmak. parsa toplamak. yardm toplamak. vakit geirmek. 1. muhabbet/hasbhal etmek. 2. selamlap hobe etmek. 1. iinden gemek. 2. nfuz etmek. aklndan gemek. k. dili yararlanmamak, frsat karmak. s. 1. geirilebilir, geer. 2. kabul edilir, geerli. 3. geit verir (yol). i. 1. geme, gitme. 2. yol; boaz, geit. 3. pasaj. 4. yolculuk. 5. koridor, geit. i. pasaj, dehliz. 6. metin paras, para, pasaj. 7. (tasar) kabul edilip yrrle girme. i. hesap czdan. i. yolcu. o. --s (psprtuz, paspartuz) i. paspartu. o. pass.ers.by (psrzbay) i. yoldan geen kimse. s. geen: I heard the sound of a passing train. Geen bir trenin sesini duydum. It was but a passing fancy. Gelip geici bir geer not. hayalden baka bir ey deildi. i. 1. geme. 2. vefat. i. 1. gl duygu; tutku; hrs. 2. sevda, ak. 3. ehvet. 4. hiddet, fke.ar tutkulu. 2. heyecanl, hararetli, ateli. 3. abuk s. 1. fkelenen, hiddetli. z. 1. tutkuyla. 2. hararetle. i., bot. arkfelek, frldakiei. s. tutkusuz, ruhsuz. s. 1. pasif, eylemsiz, edilgin. 2. dilb. edilgen. pasif direni, eylemsiz direni. pasif direni. z. pasif olarak. i. pasiflik, edilginlik. i. pasiflik, edilginlik. i. pasaport. i. parola. s. gemi, geen, olmu, sabk. i. 1. gemi, mazi. 2. bir kimsenin gemii. 3. dilb. gemi zaman kipi. z. geerek. edat 1. gemi zaman sfat-fiili. -den daha tede/teye. 2. tesinde. dilb. -mili gemi zaman. i. makarna. i. 1. beyaz tutkal. 2. kola. 3. macun. 4. lapa, ezme. f. 1. (tutkalla) yaptrmak. 2. mukavvadan yaplm. i. mukavva. s. mukavva, argo yumruk atmak. i. 1. pastel boya. 2. pastel resim. i., ng., bak. pasteurization. f., ng., bak. pasteurize. i. pastrizasyon. f. pastrize etmek. pastrize st. i., tb. pastil.

pastime pastor pastoral pastorale pastrami pastry pastry shop pasturage pasture pasty pat pat pat on the back patch patch s.o. up patch s.t. up/together patch things up patchwork pate patent patent patent leather patent medicine patent medicine patent rights patentee patently paternal paternalism paternally paternity paternity suit paternity test path path pathetic pathfinder pathogen pathological pathologist pathology pathos pathway patience patience dock patient patiently patio Patmian Patmos

i. elence. i. (Protestanlkta) papaz. s. 1. pastoral, obanlara/kr hayatna ait. 2. papazla ait. i., edeb. pastoral. i., mz. pastoral. i. sr pastrmas. i. 1. hamur; yufka. 2. hamur tatls/tatllar. pastane. i. otlak, mera. i. otlak, mera. f. otlamak; otlatmak. s. 1. hamur gibi, macun kvamnda. 2. solgun. f. (--ted, --ting) (takdir/sevgi belirtisi olarak) elle hafife/yumuaka vurmak; okamak, svazlamak. i. s. basmakalp: a pat answer basmakalp bir cevap. (takdir/sevgi belirtisi olarak) elle hafife/yumuaka vurma; tebrik etmek. okama, svazlama. i. 1. yama. 2. benek. 3. toprak paras. f. 1. yamamak, yamalamak, yama vurmak. 2. ereti bir ekilde tamir etmek. birinin yaralarn tedavi etmek. bir eyi ereti bir ekilde tamir etmek. aradaki anlamazl gidermek. i. 1. kuma artklarndan dikilmi yorgan. 2. uydurma i. 3. yama ii.alay ba, kafa. i., i. 1. patent, imtiyaz. 2. imtiyazl arazi. s. patentli. f. patentini almak. aikr, belli. s. ak, rugan (deri). hazr ila, mstahzar. hazr ila, mstahzar. patent hakk. i. patent sahibi. z. aka, aikr olarak. s. 1. babaya ait. 2. babacan. 3. baba tarafndan olan. 4. babadan kalma. i. (devletin/hkmetin/bir kuruluun/patronun) kendine bal bireylere kar babann ocuuna davrand gibi davranmas. z. baba gibi. i. babalk. huk. babalk davas. babalk testi. i. 1. yol. 2. patika. ks. pathological, pathology. s. 1. ackl, dokunakl, etkili, patetik. 2. k. dili gln: What you ve written is so bad its pathetic! Yazdklarn o kadar berbat i. r aan kimse, kif. ki ... gln buluyorum! i., tb. patojen mikrop. s. patolojik. i. patolog. i. patoloji. i. acnma duygusu uyandran nitelik. i. yol: the pathway to success baarya giden yol. i. 1. sabr, dayan, tahamml. 2. bot. labada. bot. labada. s. sabrl. i. hasta. z. sabrla. i. 1. avlu, hayat. 2. taraa, teras, veranda. i. Patmoslu. s. 1. Patmos, Patmosa zg. 2. Patmoslu. i. Patmos.

patriarch patriarchal patriarchate patriarchy patrician patricide patriot patriotic patriotism patrol patrol car patrolman patron patronage patronise patronize patter patter pattern pattern o.s. on/after s.o. patty paucity paunch paunchy pauper pauperise pauperize pause pave pave the way for pavement pavilion paving paving stone paw pawn pawn pawn broker pawn shop pawn ticket pawpaw pay pay a compliment pay a premium for pay a visit to pay an arm and a leg for pay as one goes pay attention pay court to pay day

i. 1. aile reisi saylan adam. 2. yal ve saygdeer adam. 3. patrik. s. 1. ataerkil, patriarkal, pederahi. 2. yal ve saygdeer (adam). 3. patrie patriklik. i. 1. patrikhane. 2. ait. i. ataerki, pederahilik. i. en yksek snftan adam, aristokrat. i. 1. babay ldrme. 2. baba katili. i. yurtsever, vatansever, ulussever. s. yurtsever, vatansever, ulussever. i. yurtseverlik, vatanseverlik, ulusseverlik. i. 1. devriye, karakol. 2. devriye gezme. f. (--led, --ling) devriye gezmek. arabas. devriye o. pa.trol.men (ptrolmn) i. devriye polis. i. 1. hami, koruyucu. 2. devaml mteri. i. koruma, himaye, yardm. f., ng., bak. patronize. f. 1. korumak, himaye etmek. 2. -in mterisi olmak, -den alveri etmek. f. 1. bcr bcr konumak. 2. durmakszn ve monoton bir biimde konumak. f. ptrdamak, tprdamak. i. ptrt, tprt. i. 1. rnek, model; patron. 2. biim dzeni. 3. ablon. f. 1. modele grealmak. birini rnek yapmak. 2. ekillerle sslemek. i. 1. yass kfte. 2. kk brek. i. azlk, ktlk, yetersizlik. i. (iman) gbek. s. gbekli. i. yoksul, fakir. f., ng., bak. pauperize. f. dilenecek duruma getirmek, dilenci durumuna getirmek. i. 1. durma; durgu. 2. mola, fasla, ara. f. 1. durmak, duraklamak. 2. mola vermek. ile) kaplamak. f. (with) (yolu) (asfalt, ta v.b. 3. duraksamak, tereddt etmek. -e zemin hazrlamak; -in yolunu amak. i. 1. yol yzeyi, kaldrm. 2. ng. kaldrm, yaya kaldrm, trotuar. i. 1. (parklarda) byk kameriye. 2. (fuarda) pavyon. 3. (hastanede) pavyon. i. 1. yol deme. 2. yol yzeyi, kaldrm. kaldrm ta. i. 1. hayvann peneli aya; pati. 2. k. dili el. f. 1. (at/boa) (yeri) eelemek; einmek. 2. (hayvan)maa, kukla, piyon, alet. i. 1. satran piyon, piyade, paytak. 2. patisiyle (bir yeri) trmalamak. 3. pene atmak. 4. k. dili (kadna) el atmak, (kadn) i. 1. rehin, rehine. 2. rehine koyma. f. 1. rehine koymak. 2. ellemek. tehlikeye atmak. rehin karl bor para veren kimse; tefeci. tefeci dkkn. rehin makbuzu. i., bak. papaw. i. cret, maa. f. (paid) 1. (birine) (para, bor v.b.ni) demek: Havent you paid him yet? Parasn daha demedin mi? You iltifat etmek, kompliman yapmak. have to pay your taxes next month. Gelecek ay vergilerini -i pahalya almak. demen lazm. 2. (hatann/suun) bedelini demek, cezasn -i ziyaret etmek. ekmek: Youll pay heavily for this. Bunu ar dersin. 3. -in yararna olmak: patlamak: Youll doesntarm and a ilemenin -e ok pahalya Who says crime pay an pay? Su leg for it. faydasn kim inkrpatlayacak. Itll pay you to listen to this. Sana ok pahalya edebilir ki? pein parayla alveri etmek. Buna kulak asarsan iyi olur. 4. (bir i) birine para getirmek; (bir dikkat etmek. iin) maa (belirli bir nitelikte) olmak: This job pays well. -e kur maal bir Dolgunyapmak. i bu. maa gn.

pay dearly for pay for pay for itself pay in advance pay in kind pay interest pay lip service to pay off pay ones dues pay ones respects pay ones way pay ones whack pay out pay phone pay regard to pay s.o. a call pay s.o. a compliment pay s.o. a visit pay s.o. back pay s.o. off pay s.o.s way pay station pay telephone pay telephone pay the piper Pay the piper and call the tune. pay through the nose pay under protest pay up pay/do obeisance to payable payable at sight payable on demand payable to bearer payable to cash payable to order payday payee paying guest paymaster payment payoff payroll PC pd pea pea green pea soup pea souper peace

pahalya mal olmak. 1. -in parasn demek; -in masrafn/hesabn demek/ekmek, -in faturasn demek. 2. (hatann/suun) bedelini demek, kendi masrafn karmak. cezasn ekmek. pein demek, teslim almadan nce parasn demek. ayni olarak demek. (hesap, bono v.b.) faiz getirmek. -e inanr gibi yapmak. 1. (borcu) tamamyla demek. 2. k. dili faydal olmak. 1. aidatn demek. 2. argo (stajyerlik/raklk dnemlerine zg) skc ziyarette bulunmak. 2. (-e) sayg ziyaretinde 1. (to) (-e) iler yapmak. 3. argo bir eyin cezasn ekmek. bulunmak. kendi masraflarn kendi demek. ng., k. dili payna deni demek. 1. (paray) demek. 2. (ip, zincir v.b.ni) vermek; den. kaloma etmek.umumi/ankesrl telefon. k. dili -i dikkate almak. birini ziyaret etmek. birine iltifat etmek. birini ziyaret etmek. 1. birine olan borcu demek: Ill pay you back tomorrow. Borcumu cretini/maan verip iine son vermek. 2. birine 1. birine size yarn deyeceim. 2. (gzel bir eye kar) birine karlkta bulunmak: How can I pay you back for such a rvet vermek. birinin masraflarn karlamak/demek. wonderful meal? Byle gzel bir yemee kar size ne bak. pay telephone. yapabilirim? 3. (ktlk yapan birinden) intikam almak; (ktlk yapan birinin) hakkndan gelmek. umumi/ankesrl telefon. jetonlu telefon. k. dili yaptnn/yaptklarnn sonularna katlanmak: He did it, but its veren dd alar.have to pay the piper. O yapt, fakat Paray me whos going to ceremesini ekecek olan benim. k. dili -e ok pahalya patlamak: Youll pay through the nose. Sana ok pahalya patlayacak. itiraz ederek demek. (borcunu) demek; borcunu demek. -e sayg gstermek. s. 1. denebilir. 2. denmesi gereken, denecek. grldnde denecek. ibraznda denecek. hamiline denecek. hamiline. emre denecek. i. maa gn; deme gn. i. alacakl. pansiyoner. i. mutemet. i. 1. deme. 2. cret, maa. 3. taksit. i. 1. cret deme. 2. k. dili dl. 3. k. dili ceza. 4. k. dili sonu, netice. 5. k noktas. 6. argo rvet. i. 1. maa/cret bordrosu. 2. maalarn/cretlerin toplam. ks. personal computer. ks. paid. i. bezelye. bezelye yeili, ak yeil. bezelye orbas. k. dili koyu sis. i. 1. huzur, skn, rahat, asayi. 2. bar.

Peace be with you. peace offering peaceable peaceful peacemaker peacetime peach peach blossom peach fuzz peach Melba peach tree peacock peahen peak peak load peak traffic hours peaked peal peanut peanut brittle peanut butter peanut gallery pear pearl pearl onion peasant peasantry peat peat bog pebble pebbly pche melba peck peck peck at pectin pectoral pectoral fin pectoral muscle peculiar peculiarity peculiarly pecuniary pedagog pedagogic pedagogical pedagogue pedagogy pedal pedant

Selamnaleykm. bar ve uzlama amacyla verilen hediye. s. 1. barsever. 2. sakin. s. huzurlu, sakin. i. bartrc, uzlatrc. i. bar zaman. i. eftali. eftali bahar. 1. eftalinin stndeki tyler. 2. ayva ty, insan vcudundaki ince sar tyler. pemelba. eftali aac. i., zool. tavus. i., zool. dii tavus. i. 1. tepe, doruk, zirve. 2. (kaskette) siper, siperlik. en byk yk. trafiin en skk olduu saatler. s. 1. zayf, bitkin. 2. tepeli. 3. siperli (kasket). i. 1. birka ann birlikte/art arda alnmas. 2. yksek ve devaml ses. 3. top/gk grlemesi gibi ses. f. (an) alnmak. i. 1. yerfst. 2. o., k. dili nemsiz miktarda para. yerfstyla yaplan bir ekerleme. yerfst ezmesi, fstk ezmesi. k. dili (tiyatrodaki) en st balkon. i. armut. i., s. inci. ok ufak arpacksoan. i. 1. kyl. 2. k. dili kyl, emi. i. kyller, kyl snf. i. turba. turbalk, turba batakl. i. akl ta, akl. s. akll. pemelba. i. 1. hacim ls birimi (0,009 metre kp). 2. byk bir miktar. f. 1. gagalamak. 2. gaga ile toplamak. i. gagalama. ku gibi az yemek. i. pektin. s. gs boluuna ait; gse ait, pektoral. gs yzgeci. gs kas. s. 1. to -e zg: a disease peculiar to children ocuklara zg bir hastalk. 2. zel: a peculiar circumstance zel bir durum. 3. i. 1. zellik. 2. acayiplik. acayip, garip, tuhaf. z. 1. zel olarak. 2. allmn dnda. 3. acayip bir ekilde. s. parayla ilgili, parasal, para. i., bak. pedagogue. s. eitimsel, pedagojik. s., bak. pedagogic. i. 1. eitimbilimci, eitimci, pedagog. 2. dar grl retmen. i. eitimbilim, eitbilim, pedagoji. i. pedal, ayaklk. f. (--ed/--led, --ing/--ling) 1. pedalla iletmek. 2. pedal evirmek. i. 1. bilgilik taslayan kimse. 2. gereksiz ayrntlar zerinde srarla duran bilim adam.

pedantic pedantry peddle peddler pederast pederasty pedestal pedestrian pedestrian crossing pedestrian subway pediatric pediatrician pediatrics pedicel pedicure pedigree pedigreed pedlar pedology pedology pedophile pedophilia peduncle pedunculus pee peek peel peel off ones clothes peeling peep peep peep of day pee-pee peephole peeping Tom peer peer peerless peeve peevish peg peg away (at) pejorative pelican pellet pellmell pell-mell Peloponnese Peloponnesian Peloponnesus

s. bilgilik taslayan. i. bilgilik taslama. f. kap kap/sokak sokak dolaarak satmak. i. seyyar satc. i. olanc. i. olanclk. i. 1. heykel/stun taban, kaide. 2. esas, temel. i. yaya. s. 1. yrmeye ait. 2. yaya giden, piyade. 3. ar, skc. yaya geidi. (yayalar iin) altgeit. s., tb. pediatrik, pediyatrik. i. ocuk doktoru. i., tb. pediatri, pediyatri. i., bot. sapk. i. pedikr. i. 1. soy. 2. soyaac, ecere. s. ecereli (hayvan). i., ng., bak. peddler. i. ocukbilim, pedoloji. i. toprakbilim, pedoloji. i. pedofil, sbyanc. i. pedofili, sbyanclk. i., bot., anat. sapk. i., anat. sapk. i., k. dili i. f. iemek. f. gizlice bakmak, gzetlemek, dikizlemek. i. gizlice bakma, gzetleme, dikiz. f. 1. (meyvenin/sebzenin) kabuunu soymak, (meyveyi/sebzeyi) soymak. 2. (karidesin) kabuunu karmak. 3. (aacn kabuu, soyunmak, elbiselerini karmak. insann derisi, boya v.b.) syrlmak. i. meyve/sebze kabuu: Pick i. (soyulmu) meyve/sebze kabuu: Throw those apple peelings up those banana peels! O muz kabuklarn topla! out the window!seselma kabuklarn pencereden at! f. cik cik diye O karmak. i. civciv sesi. f. gizlice bakmak, gzetlemek, dikizlemek, rntgencilik etmek. i. gizlice bakma. gn aarmas. i., . dili i. f., . dili i yapmak. i. gzetleme delii. rntgenci. i. 1. akran, emsal. 2. ng. dk/marki/kont/vikont/baron unvanl kimse. f. 1. into/at -e dikkatle bakmak. 2. out aralktan dar bakmak. s. esiz, emsalsiz. f., k. dili sinirlendirmek. i. s. sinirli, huysuzluu stnde. i. 1. aa ivi. 2. ask, kanca. 3. gereke; bahane. 4. k. dili derece. 5. mz. mandal. f. (--ged, --ging) 1. aa iviyle ng. (bir ite) sebatla almak. ivilemek. 2. up ng. (amar) mandallayarak asmak. 3. (fiyat, s. aalayc, yermeli, pejoratif. i. aalayc szck, yermeli cret v.b.ni) sabit tutmak. 4. k. dili atmak. szck. i., zool. kakkuu, pelikan. i. 1. kk topak. 2. sama tanesi. 3. hap. z., bak. pell-mell. z. paldr kldr, aceleyle. i. i. Peloponezli. s. 1. Peloponez, Peloponeze zg. 2. Peloponezli. i.

pelt pelt pelvis pen pen pen an animal up pen name pen point pen s.o. up (in) penal penal code penal colony penal servitude penalise penalize penalty penance pen-and-ink pen-and-ink drawing pence penchant pencil pencil box pencil sharpener pend pendant pending penduline penduline titmouse pendulous pendulum peneplain penetrate penetrating penetration penguin penholder penicillin peninsula peninsular penis penitence penitent penitentiary penknife penmanship pennant penniless pennon penny

i. post. f. 1. with ... yamuruna tutmak: They pelted him with rotten tomatoes. Onu rk i., anat. pelvis, leen. domates yamuruna tuttular. They pelted her with questions. Onu soru yamuruna tuttular. 2. down i. 1. (evresi it veya tel rgyle evrili, st ak) al. 2. k. dili (yamur) bardaktan boanrcasna yamak. cezaevi. f. (--ned/pent, --ning) i. (kurunkalem dnda herhangi bir) kalem; dolmakalem; tkenmezkalem;it veya tel rgyle evrili, st akele alp hayvan evresi ty kalem. f. (--ned, --ning) kalemi bir yazmak; yazmak. yere/ala koymak/kapatmak. edeb. takma ad. kalem ucu. birini (bir yere) kapatmak/hapsetmek. s. ceza ile ilgili, cezai. ceza kanunlar. mahkmlarn gnderildii srgn yeri. ar hapis cezas. f., ng., bak. penalize. f. cezalandrmak. i. 1. ceza. 2. spor penalt. i., Hrist. 1. gnah karma ve papazn nerdii kefareti yerine getirme. 2. bir gnah balatmak s. dolmakalemle yazlm/izilmi. iin papazn nerdii kefaret. mrekkeple yaplan resim/lavi. i., ng., o., bak. penny. i. i. kurunkalem. f. (--ed/--led, --ing/--ling) kurunkalemle yazmak/izmek. kalem kutusu, kalemlik. kalemtra. f. askda kalmak, muallakta olmak. i. 1. asl ey. 2. pandantif; kpe ucundaki ss. s. 1. kararlatrlmam, bir karara balanmam, askda. 2. gelen, ufukta gzken. edat 1. srasnda, esnasnda. 2. -inceye s. kadar; -e kadar. zool. ulhakuu. s. sarkan, asl. i. 1. sarka, rakkas. 2. srekli deien ey. i., jeol. peneplen, yontukdz. f. 1. girmek; delmek; iine ilemek, nfuz etmek. 2. etkilemek. 3. 1. ie gemek. nfuz eden. 2. keskin (zek/koku/ses). 3. s. delip ileyen, 4. iyice kavramak/anlamak. 5. szmak, gizlice girmek. anlayl. delme; iine ileme, nfuz etme. 2. etki. 3. delip i. 1. girme; geme. penguen. gizlice girme. 5. iyice kavrama/anlama. i., zool. 4. szma, i. 1. kalem sap. 2. kalemlik, kalem koyaca. i. penisilin. i. yarmada. s. yarmadaya ait. o. --es (pinsz)/pe.nes (piniz) i. penis, erkeklik organ. i. tvbekrlk, tvbekr olma. s. tvbekr. i., Hrist. bir gnah balatmak iin papazn nerdii kefareti yerine i. hapishane, cezaevi. getiren kimse. o. pen.knives (pennayvz) i. ak. i. 1. elle yaz yazma sanat. 2. el yazs. i. flama, flandra. s. parasz, meteliksiz, cebi delik. i. 1. flandra, flama. 2. kanat. o. pen.nies (peniz)/ng. pence (pens) i. 1. sent. 2. ng. peni. 3. az miktarda para.

penny pincher pennyroyal pennyweight pension pension s.o. off pensioner pensive pent pent up pentagon pentagonal pentathlon Pentecost penthouse penultimate penurious penury peony people pep pep pill pep talk pepper pepper mill pepper s.o. with buckshot pepper s.o. with questions pepper s.t. with pepper-and-salt peppercorn peppermint peppery peppy pepsin per per annum per capita per diem per se Pera perambulate perambulator perceive percent percentage perceptible perception perceptive perch perch perchance

cimri kimse. penny-wise and pound-foolish ufak eylerde tutumlu, byk eylerde msrif (kimse). i. yarpuz, habak. i. yirmi drt buday arlnda l birimi (1,56 gram). i. emekli ayl/maa. f. emekli ayl vermek, aylk balamak. birini emekliye ayrmak. i., ng. emekli kimse. s. dalgn, dnceli. s. 1. bir yere kapatlm, hapsedilmi. 2. bastrlm (duygu). i., geom. begen. s. be keli. i., spor pentatlon. i. 1. Hrist. Hamsin yortusu, Hamsin, Gl Paskalyas. 2. Musevilik Hamsin bayram. i. at kat, ekmekat. s. sondan nceki, sondan bir evvelki. s. ar yoksul. i. ar yoksulluk. i., bot. akayk. i. 1. birileri: Be quiet! There are people in the next room. Sus! Yandaki odada birileri canllk. f. (--ped, --ping) up canlandrmak, i. 1. kuvvet, enerji. 2. var. Are there people in the next room? Bitiikteki odada kimse var m? Do those people really believe hareketlendirmek. amfetaminli hap. that? Onlar gerekten ona inanyor mu? Most people from that k. dili moral that. ksa konuma. area are like vericiOrallarn ou yle. All the people in the village came. Tm ky halk geldi.-e (toz/pul) biber koymak; i. biber; karabiber; krmzbiber. f. 2. insanlar, insanolu: People are like biber nsanlar biberlemek. genellemelerde kullanlr: zerine that. ekmek, yle. 3. Baz biber deirmeni. People will say she did it on purpose. Mahsus yaptn birinin zerine kurun yadrmak. yaayan/belirli bir soydan syleyecekler. 4. (belirli bir lkede birini soru yamuruna tutmak. his people. Halkna hizmet gelen) halk: He wishes to serve etmek istiyor. 5. aile, bir kimsenin yaknlar. 6. o. uluslar, bir eye ... serpitirmek. milletler, kavimler. f. (insanlar) (bir yere) yerlemek; insanlar s. karyad (kuma); ak dm (sa/sakal). (bir yere) yerletirmek; (bir yeri) iskn etmek. i. karabiber tanesi. i. 1. nane. 2. naneekeri. s. 1. biberli. 2. hemen parlayan (kimse). 3. ineli, ineleyici (szler). enerjik. s. canl, i., biyokim. pepsin. edat 1. ... bana, her bir ... iin: two per person kii bana iki tane. 2. vastasyla, eliyle; ylda. (nm) yllk, her yl iin; tarafndan. (kpt) kii bana. (diym) gnlk; gnde. (sey) kendi bana, aslnda, haddi zatnda. i., tar. Beyolu, Pera. f. 1. (bir yerde) gezinmek, gezmek, dolamak. 2. evresini dolamak. i., ng. ocuk arabas. f. 1. alglamak. 2. farketmek, anlamak; kavramak; sezmek. i., s. yzde: ten percent of his salary maann yzde onu. a two percent price hike oran. 2. pay, hisse,bir zam. 3. k. dili yarar, i. 1. yzde, yzde yzde iki orannda yzdelik. avantaj, kr. s. 1. alglanabilir. 2. farkedilebilir, anlalr. i. 1. alglama. 2. farketme, anlama; sezme. 3. alg, idrak. 4. sezgi, feraset.kuvvetli, ferasetli. 2. ok akllca, zekice. s. 1. sezgileri i., zool. tatlsulevrei. i. 1. tnek. 2. oturulacak yksek yer. f. (on) (-e) 1. tnemek, tneklemek, konmak. 2. oturmak, tnemek. z.

percolate percolation percolator percussion percussion cap percussion instrument percussion instrument peregrinate peregrination peremptorily peremptory perennial perfect perfect perfection perfectly perfidious perfidiously perfidy perforate perforation perforce perform performance performer perfume perfunctorily perfunctory perfusion pergola perhaps peri pericardium perigee perigon peril perilous perimeter period periodic periodic table periodical periodically periphery periscope perish perishable perishing peritoneum peritonitis

f. szmek, filtreden geirmek; szlmek, szmak. i. szme; szlme. i. filtreli kahve makinesi. i. 1. vurma, arpma. 2. vurma alglar. 3. tb. perksyon. atapat. vurma alg. vurma alg. f. 1. yolculuk etmek, seyahat etmek. 2. katetmek, amak. i. yolculuk, seyahat. z. kesin olarak, tartmaya yer brakmayacak ekilde. s. 1. kesin, mutlak. 2. otoriter, amirane, buyurucu, diktatrce. s. 1. yllarca sren, srekli, daimi. 2. ok yllk (bitki). i. ok yllk bitki.mkemmel; kusursuz; tam: perfect circle tam daire. s. 1. perfect specimen kusursuz rnek. 2. k. dili tam, sapna kadar: f. 1. mkemmelletirmek. 2. gelitirmek. 3. bitirmek, perfect nonsense tam bir samalk. tamamlamak. i. 1. mkemmellik, mkemmeliyet, kusursuzluk. 2. mkemmelletirme. 3. bitirme, tamamlama. biimde. z. 1. tamamen. 2. mkemmelen, kusursuz bir s. hain; vefasz; kalle. z. haince; vefaszca; kallee. i. hyanet, hainlik; vefaszlk; kallelik. f. 1. delmek. 2. bir dizi delik amak. 3. iine ilemek, nfuz etmek. i. 1. delik, bir dizi delikten biri. 2. delme, perforaj. 3. bir dizi delik ama. 4. tb. perforasyon. z. mecburen. f. 1. -in performans ... olmak: The car performed well. Arabann performans iyiydi. 2. (oyuncu/sanat) oynamak. 3. (oyunu) i. 1. performans. 2. temsil, gsteri. 3. (oyunu) oynama; (oyun) oynamak; (mzik eserini) almak, icra eseri) alnma, icra You etmek. oynanma. getiren kimse. 2. oyuncu; sanat. 4. yapmak: i. 1. yerine4. alma, icra etme; (mzik ve performed a miracle. Bir mucize yarattnz. Whos edilme. 5. yapma, icra. i. parfm, esans; gzel koku. f. parfm srmek. performs his performing the marriage? Nikh kim kyacak? He duties well. Grevlerini iyi bir ekilde yerine savma. z. 1. formalite gerei. 2. dikkatsizce, batan getiriyor. s. 1. mekanik olarak yaplan. 2. dikkatsiz, batan savma. 3. skc, sv iitimi. i., tb. formalite gerei yaplan. i. ardak. z. belki, muhtemelen. i. peri. o. per.i.car.di.a (perkardiy) i., anat. perikard. i., gkb. yerberi. i., geom. tam a. i. tehlike; tehlikeye urama. f. (--ed/--led, --ing/--ling) tehlikeye atmak. s. ok tehlikeli. i. evre. i. 1. devir: the Ottoman period Osmanl devri. 2. dnem, devre: a period of political unrest siyasi kargaalarn olduu bir dnem. s. sreli, periyodik. 3. sre, mddet: for a brief period ksa bir sre iin. 4. jeol. kim. eler izelgesi, periyodik cetvel. devir, a. 5. det, ayba. 6. dilb. nokta. i. sreli yayn. s. sreli, periyodik. z. 1. belirli aralklarla. 2. belirli zamanlarda. i. d snr izgisi, evre. i. periskop. f. 1. lmek; (hayvan) helak olmak. 2. yok olmak. 3. ng. rtmek; bozulur, dayanksz (yiyecekler). 2. lml, fani. i., s. 1. kolay rmek. o. abuk/kolay bozulabilen gda maddeleri. s., ng. o. --s (pertniymz)/per.i.to.ne.a (pertniy) i., anat. karnzar, periton. i., tb. karnzar yangs/iltihab, peritonit.

periwinkle perjure perjure o.s. perjury perk perk up perky perm permanence permanency permanent permanent press permanent wave permanently permanganate permeability permeable permeate permissible permission permissive permit permit permutation pernicious pernicious anemia perniosis peroxide perpendicular perpetrate perpetrator perpetual perpetual motion perpetual motion perpetually perpetuate perpetuity perplex perplexed perplexing perplexity persecute persecution perseverance persevere persevering Persia Persian Persian carpet/rug Persian cat

i., bot. cezayirmenekesi. f. yalan yere yemin ettirmek; yalanc tanklk etmek. yalan yere yemin etmek. i. yeminli yalan; yalanc tanklk. f. neelenmek, canlanmak; neelendirmek, canlandrmak. s. neeli, canl. i. perma, permanant. f. perma yapmak. i. kalclk, daimilik; sreklilik, devamllk. i., bak. permanence. s. kalc, daimi; srekli, devaml: permanent scar kalc iz. permanent solution kalc zm. permanent chairman daimi t istemez. bakan. permanent job srekli i. She seems to have a perma, permanant. permanent smile on her face. Sanki yzndeki tebessm hi z. kalc bir ekilde; srekli olarak, devaml olarak. eksilmiyor. i. perma, permanant. i., kim. permanganat. i. geirgenlik, geirimlilik, permeabilite. s. geirgen, geirimli, permeabl. f. nfuz etmek, iine ilemek. s. izin verilebilir, ho grlebilir. i. 1. izin; msaade. 2. ruhsat. s. ar hogrl, fazla msamahakr. f. (--ted, --ting) 1. izin vermek; msaade etmek. 2. ruhsat vermek. 3. in -i (bir yere) almak/sokmak: She wont permit him i. izin belgesi, tezkere; izin; ruhsat; permi. in her house. Onu evine sokmaz. 4. elvermek, msaade etmek, i. 1. permtasyon; deiim; deitirim. 2. mat. permtasyon, uygun olmak. devirim. s. 1. zararl, tehlikeli. 2. ldrc. tb. ktcl kanszlk. o. per.ni.o.ses (prniyosiz) i., tb. souk srmas. i. 1. kim. peroksit. 2. oksijenli su. f. (sa) oksijenlemek. s. dey, dikey. i., mat. dikme. f. (su v.b.ni) ilemek. i. (su) ileyen kimse. s. 1. srekli, devaml, daimi, aralksz. 2. ebedi, lmsz. devaml hareket. fiz. srgit devinim. z. srekli olarak, daima. f. srekli klmak, srdrmek, devam ettirmek. i. f. 1. kafasn bulandrmak, zihnini kartrmak, artmak, allak bullak etmek. 2. kartrmak, aprak duruma getirmek. s. kafas bulandrlm/bulanm, akn, arm. s. insann kafasn bulandran, artc. i. 1. kafa bulankl, aknlk. 2. insann kafasn bulandran durum. 3. karklk, apraklk. f. zulmetmek, eziyet etmek, cann yakmak. i. zulm, eziyet, eziyet etme, cann yakma. i. sebat, direme. f. sebat etmek, diremek. s. sebatl, direken. i. ran. i. 1. Farsa. 2. tar. ranl. 3. tar. Pers. s. 1. Farsa. 2. tar. ran, rana zg. 3. tar. ranl. 4. tar. Pers. ran hals. irankedisi.

Persian rug persimmon persist persistence persistent persistently person person of note person to person call persona persona non grata personable personage personal personal computer personal effects personal estate personal pronoun personal pronoun personality personally personify personnel perspective perspicacious perspiration perspire persuade persuasion persuasive persuasively persuasiveness pert pertain pertinacious pertinaciously pertinacity pertinent perturb Peru perusal peruse Peruvian pervade pervasive perverse perversion perversity pervert pesky

ran hals, Acem hals. i. trabzonhurmas, japonhurmas. f. 1. in -de srar etmek, -de ayak diremek, -de inat etmek. 2. devam etmek, srp gitmek. srp gitme. i. 1. srar, inat. 2. devam etme, s. 1. srarl, inat. 2. devaml, srekli, srp giden. z. 1. srarla, zerinde durarak, inatla. 2. devaml olarak, srekli. i. 1. kimse, kii, ahs. 2. dilb. ahs. nemli biri. ihbarl konuma, davetli konuma. i. Lat. istenmeyen kii. s. ho, ekici, cana yakn. i. ahsiyet, nemli kii. s. kiisel, zel. kiisel bilgisayar. zel eya. huk. menkuller. dilb. ahs zamiri. ahs zamiri. i. 1. kiilik, ahsiyet. 2. ahsiyet, nemli kii. z. 1. ahsen, bizzat. 2. kendine gelince. f. 1. (somut bir eyin) ta kendisi olmak, canl bir rnei olmak: He personifies courage. O cesaretin ta kendisi. 2. edeb. -i i. personel, kadro. kiiletirmek. i. 1. (resimde) perspektif. 2. bak as, a. 3. uzaklk duygusu veren akll, ferasetli; s. ok manzara resmi.ok akllca. i. 1. ter. 2. terleme. f. terlemek, ter dkmek. f. 1. ikna etmek, inandrmak: I persuaded him that he was wrong. Onu yanldna inandrdm. 2. ikna etmek, razkanaat, I i. 1. ikna etme, inandrma. 2. ikna etme, raz etme. 3. etmek: persuaded him to go. Onu gitmeye raz ettim. inan. edici. s. ikna z. ikna edici ekilde. i. ikna edici olma. s. arsz, mark, ylk; kstah. f. to 1. -e ait olmak; ile ilgili olmak, -e ilikin olmak; ile ilgisi olmak: This forest doesnt pertain to that estate. Bu orman o s. direngen; kararl, azimli. malikneye ait deil. His remarks pertained only to legal z. kararllkla, azimle. matters. Szleri yalnzca yasal sorunlarla ilgiliydi. This privilege i. direngenlik; kararllk, Bu ayrcaln seninle ilgisi yok. 2. -e doesnt pertain to you. azim. zg yerinde:-e has olmak: That characteristic pertains only This s. 1. olmak, a pertinent remark yerinde bir sz. 2. geerli: to vertebrates.pertinent. yalnzca omurgallara zgdr. etmek. 3. bookendielendirmek. Buzihninihl geerli. rahatsz f. 1. is still O zellik 2. kitap kartrmak, altst etmek. i. Peru. i. 1. inceleme, tetkik etme. 2. okuma. f. 1. incelemek, tetkik etmek. 2. okumak. i. Perulu. s. 1. Peru, Peruya zg. 2. Perulu. f. istila etmek, kaplamak, her tarafna yaylmak, sarmak, brmek; -de hkim olmak: Silence always pervaded the house. s. 1. her tarafa yaylan. 2. her zaman hissedilen. Evde her zaman sessizlik hkimdi. s. 1. aksi, ters, huysuz. 2. sapk; sapkn. i. 1. of -i yanl yola saptrma, -i yoldan karma, -i doru yoldan ayrma. 2. ruhb. sapklk. 3. (of) (sz/anlam) arptma. i. 1. aksilik, terslik, huysuzluk. 2. sapklk. f. 1. -i yanl yola saptrmak, -i yoldan karmak, -i doru yoldan ayrmak. insann peini brakmayp rahatsz eden; srnak; s., k. dili 2. (sz/anlam) arptmak. i. (prvrt) (cinsel) sapk. belal.

pessimism pessimist pessimistic pessimistically pest pester pesticide pestilence pestilent pestle pet pet aversion/hate pet peeve petal petiole petit petit bourgeois petit four petite petition petrify petrochemistry petrography petrol petrol bomb petrol station petrolatum petroleum petroleum jelly petroleum jelly petrology petticoat pettiness pettish petty petty cash petty cash petty larceny petty officer petty officer petulance petulancy petulant petulantly petunia pew pew pewit pewter pf

i. ktmserlik, karamsarlk. i. ktmser, karamsar. s. ktmser, karamsar. z. karamsarlkla. i. 1. insann bana bela olan ey/biri, ba belas, pskll bela, musibet. 2. bitkilere zarar veren kk etmek, -in peinimantar f. -e musallat olmak, -i srekli rahatsz hayvan, bcek, v.b. brakmamak. i. bcek ilac. i. 1. salgn ve ldrc hastalk, kran. 2. veba. 1. bulac hastalk getiren. 2. tehlikeli, ldrc. 3. ahlaka zararl. 4. k. i. havaneli. dili skc. i. 1. evde beslenen hayvan. 2. gzde: teachers pet retmenin gzdesi.nefretevcil. 2.ey/kimse. ok sevilen. f. (--ted, --ting) en ok s. 1. edilen gzde, en sevmek, okamak. balca ikyet konusu. i., bot. tayapra, petal. i., bot. yaprak sap. s. kk, ufak. kk burjuva. ptifur. s. ufak, ince, narin, minyon. i. 1. rica. 2. dilek, dua. 3. dileke. f. 1. for iin rica etmek, iin ricada bulunmak. 2. dileke vermek.korkutmak, dn f. 1. talatrmak; talamak. 2. ok koparmak. 3. akln bandan almak. be petrified (korkudan) i. petrokimya. donakalmak, donup kalmak, donmak, ta kesilmek, talamak. i. tabilgisi, petrografi. i., ng. benzin. ng. molotofkokteyli. ng. benzin istasyonu. i. petrolatum. i. petrol. vazelin. petrolatum. i. tabilim, petroloji. i. jpon, i eteklii. i. 1. kk eylerle urama. 2. kklk. s. huysuz, aksi. s. kk, nemsiz, czi, ufak tefek. 1. kk kasa. 2. kk masraf. kk kasa. adi hrszlk. deniz astsubay. den. astsubay, erba. i. huysuzluk, aksilik. i., bak. petulance. s. huysuz, aksi. z. huysuzca, aksice. i., bot. petunya. i. (kilisede oturacak) sra. nlem f!/Pf! (Pis bir koku duyunca sylenir.). i., zool. kzkuu. i. 1. kurun ve kalay alam. 2. bu alamdan yaplan kap. ks. pfennig, preferred.

pfennig pH phagocyte phagocytosis phantom Pharaoh pharmaceutic pharmaceutical pharmaceutical company pharmaceutics pharmacist pharmacologist pharmacology pharmacy pharyngitis pharynx phase phase s.t. in phase s.t. out PhD pheasant phenomenal phenomenalism phenomenology phenomenon philander philanderer philanthropic philanthropical philanthropist philanthropy philatelist philately philharmonic philharmonic orchestra Philippine philodendron philologist philology philosopher philosophic philosophical philosophise philosophize philosophy phlebitis phlegm phlegmatic phlox phobia

i. fenik (Alman marknn yzde biri). i., kim. pH. i., biyol. yutargze, fagosit. i., biyol. gzeyutarl, fagositoz. i. 1. hayal. 2. hayalet. 3. grnt, aldan. i. firavun. s., bak. pharmaceutical. s. 1. eczacla ait. 2. ila kullanmna ait. ila irketi. i. eczaclk. i. eczac. i. farmakolog. i. farmakoloji, ilabilim. i. 1. eczaclk. 2. eczane. i., tb. farenjit, yutak iltihab. i., anat. yutak. i. 1. evre, safha. 2. elek. faz. f. (bir eyi) evreler halinde hazrlamak/sunmak. kullanma sokmak/uygulamaya geirmek. bir eyi yava yava bir eyi yava yava kullanmdan/uygulamadan kaldrmak. ks. Doctor of Philosophy. i. sln. s. 1. doal olaylarla ilgili. 2. olaanst, fevkalade, harikulade. i., fels. olayclk, fenomenizm. i., fels. olaybilim, fenomenoloji. o. phe.nom.e.na (fnamna) i. 1. olgu, fenomen. 2. fels. fenomen, grng. f. kadn peinde komak, zamparalk etmek. i. zampara, apkn erkek. s. iyiliki, iyiliksever, hayrsever, yardmsever. s., bak. philanthropic. i. hayrsever, yardmsever. i. hayrseverlik, yardmseverlik. i. filatelist, pul koleksiyoncusu. i. filateli, pul koleksiyonculuu. s. filarmonik. filarmoni orkestras. s. 1. Filipin, Filipin Adalarna zg. 2. Filipinli. o. --s (fldendrnz)/phil.o.den.dra (fldendr) i., bot. filodendron. bilgini, dilci. i. filolog, dil i. 1. filoloji. 2. dilbilim. i. filozof, felsefeci. s., bak. philosophical. s. 1. felsefi. 2. filozofa. f., ng., bak. philosophize. f. 1. filozofa konumak/dnmek. 2. felsefeyle megul olmak. i. felsefe. i., tb. flebit, filibit, toplardamar yangs. i. 1. balgam. 2. kaytszlk, ilgisizlik. 3. soukkanllk. s. soukkanl, sakin, kendine hkim. i., bot. aleviei. i. fobi, ylg, korku.

phoenix phone phoneme phonetic phonetic alphabet phonetic spelling phonetically phonetics phonograph phonology phony phosphate phosphorescent phosphorous phosphorus phot photo photo finish photocell photochemistry photocopier photocopy photocopyist photoelectric photoelectric cell photoelectricity photogenic photograph photographer photography photogravure photometer photometry photosphere photosynthesis phototaxis phototaxy phototropism phrase phrase book phraseology phrenology phyllo phyllo dough phylogeny phylum physic physic nut physical physical education

i. Anka, Zmrdanka. i., k. dili telefon. f., k. dili telefon etmek. i. fonem, sesbirim. s. fonetik, sesil. fonetik alfabe, sesil abece. fonetik yazm. z. fonetik olarak. i. fonetik, sesbilgisi. i. fonograf. i. sesbilim, fonoloji. s., argo 1. sahte, dzme, dzmece. 2. yapmack. i. 1. sahte ey. 2. kim. fosfat. i., sahtekr, dzenbaz. s. fosfor gibi ldayan. s., kim. fosforlu. i. fosfor. ks. photograph, photography. i., k. dili foto, fotoraf. fotofini. i. kgz. i. fotokimya, lkimya, fotoimi. i. 1. fotokopi makinesi. 2. fotokopici. i. fotokopi, tpkekim. f. fotokopisini ekmek/karmak. i. fotokopici. s. fotoelektrik. kgz. i. fotoelektrik, lelektrik. s. fotojenik. i. fotoraf. f. fotorafn ekmek: He is photographing his daughter. Kznn fotorafn ekiyor. i. fotoraf. i. fotoraflk. i. fotogravr. i. fotometre, kler. i. fotometri, klm. i. fotosfer, kkre, kyuvar. i., biyokim. fotosentez, lbireim. i., biyol. fototaksi, agm. i., bak. phototaxis. i., biyol. fototropizm, aynelim, adorulum. i. 1. ibare. 2. deyim, tabir. 3. mz. cmle. f. 1. cmle veya szcklerle anlatmak. 2. mz. (bir paray) cmlelemek. yabanc dil klavuzu. i. syleni; syleyi. i. frenoloji. i. 1. yufka. 2. yufka hamuru. 1. yufka. 2. yufka hamuru. i., biyol. filogenez, filojenez, soyolu. o. phy.la (fayl) i., biyol. filum. i., eski mshil. hintfst, krkas. s. 1. fiziksel, fiziki. 2. maddi. 3. bedensel. i., k. dili salk muayenesi, ekap. beden eitimi.

physical examination physical therapist physical therapy physician physicist physics physiognomy physiologic physiological physiology physiotherapist physiotherapy physique pi pianissimo pianist piano piano pianoforte piazza picarel picayune piccolo pick pick a fight pick a quarrel pick and choose pick apart pick at pick at ones food pick holes in pick holes in pick o.s. up pick off pick on pick ones nose pick ones teeth pick ones way through pick out pick over pick people/animals off pick s.o./s.t. to pieces pick s.o.s brains pick s.o.s pocket pick up pick up s.o.s/an animals trail pick up speed pickaback pickax picket

salk muayenesi, ekap. fizyoterapist. fizik tedavisi, fizyoterapi. i. doktor, hekim. i. fiziki. i. fizik. i. fizyonomi. s., bak. physiological. s. fizyolojik, ilevbilimsel. i. fizyoloji, ilevbilim. i. fizyoterapist. i. fizyoterapi, fizik tedavisi. i. bnye, fizik yaps. i., mat. pi. s., z., mz. pianissimo, ok hafif (sesle). i. piyanist. i. piyano (alg). s., z., mz. piano, hafif (sesle). i. piyano. i. 1. (talyan ehirlerinde) meydan; pazar yeri. 2. balkon, veranda. i., zool. istrongilos. s. ok nemsiz, ok deersiz. i., mz. pikolo, kk flt. i. 1. (sivri) kazma. 2. krdan. 3. mzrap. f. 1. semek. 2. (meyve, iek v.b.ni) toplamak, koparmak; (meyveyi) devirmek. 3. kavga karmak. delmek, kazmak. 4. (sivri aletle/trnaklarla) kartmak. 5. (kilidi) kavga karmak. anahtarsz amak. 6. mz. (telli algy) mzrapla/parmaklarla titizlikle almak. semek. 1. ekitirmek, insafszca eletirmek. 2. (sav) rtmek. 1. -i ekelemek. 2. k. dili -i kzdrmak, ile uramak. tabandaki yemekten pek az yemek. -de kusur bulmak. (bir sav) rtmek. (yere dmken) ayaa kalkmak. -i koparmak. 1. semek. 2. k. dili ... ile uramak, -e kt davranmak. burnunu kartrmak. krdan v.b.yle dilerini temizlemek. -in arasndan dikkatle ve yava yava ilerlemek. 1. semek, ayrmak. 2. ayrt etmek. 3. karmak. 4. mz. ar ar nota karmaya almak. (satlk mallar) kartrarak incelemek. insanlar/hayvanlar teker teker (silahla) vurmak/ldrmek. birini/bir eyi kyasya eletirmek. k. dili birine ok soru sormak. birinin cebindekileri yrtmek. 1. (daha aa bir yerde duran birini/bir eyi) kaldrmak; (daha aa bir yerde duran eyleri) kaldrmak/almak/toplamak. 2. (bir (takip edilen) birinin/bir hayvann izini bulmak. yere gelip/gidip) (birini) almak: Ill pick you up at eight. Sekizde hzlanmak. gelir seni alrm. 3. (birini/kargoyu) (arabaya) almak: He picked z. omuzda, srtta. Otostopuyu arabasna ald. 4. (polis) (birini) up the hitchhiker. karakola gtrmek; (polis) (birini) tutuklamak. 5. k. dili (birini) i. (sivri) kazma. birlikte kaz. 2. nbeti asker, nbeti; bir grup nbeti asker. i. 1. it olmaya raz etmek; (birini) tavlamak. 6. (bir eyi) rasgele/ans eseri (satn) grev gzcs. f. 1. kazklarla etrafn 3. grev gzcs; bir grup almak/edinmek/renmek/bulmak. 7. k. dili -i (satn) almak. 8. (dank bir yeri) toplamak, dzeltmek. evirmek. 2. nbeti/karakol koymak. 3. grev gzcl 9. (radyo/televizyon istasyonunu, telsiz sinyalini) almak. 10 . k. yapmak. dili (hesab) demek. 11. (tempoyu) hzlandrmak. 12. (braklan bir yerden) devam etmek: Well pick up where we left off.

picket fence pickings pickle pickled pickling pickling tank picklock pick-me-up pickpocket pickup pickup arm pickup truck picky picnic pictorial picture picture book picture frame picture gallery picture postcard picture tube picturesque pie piebald piece piece piece goods piece on piece out piece s.t. together piecemeal piecework piecrust pied piedmont pieplant pier pierce piety pig pig iron pig Latin pigeon pigeonhole piggyback pigheaded pigment pigmentation Pigmy pigmy

kazk it. i., o. toplanlacak artklar. i. 1. turu: She bought a jar of tomato pickles. Bir kavanoz domates turusu getirilmi (sebze/meyve): pickled beets pancar s. 1. turu haline ald. 2. salatalk/hyar turusu; kornion. 3. dekapaj solsyonu. f. 1. -den turu yapmak. 2. (metal bir turusu. 2. k. dili zilzurna sarho, fitil gibi. i. 1. -den turu yapma. 2. dekapaj. s. turuluk. nesneyi) dekape etmek. dekapaj teknesi. i. 1. hrsz. 2. maymuncuk. i., k. dili kuvvet verici ve canlandrc iecek/yiyecek. i. yankesici. i. 1. oto. hzlanma kapasitesi, abuk hzlanma kapasitesi: This cars got no pickup. Bu arabann hzlanma gc sfr. 2. pikap kolu. kamyonet, pikap. 3. k. dili bir gecelik ak iin eve alnan/otele kamyonet, pikap. gtrlen kimse. 4. (pikap kolundaki) kafa, pikap kafas. 5. s., k. dili ok seen (biri). (ticarette) canlanma. 6. (p/postay/yollanan mallar) toplama: Theykolay/hoa giden i. f. (--ked, --king) piknie i. 1. piknik. 2. only make one garbage pickup a week here. Burada p ilgili. 2.haftada bir resim gibi. i. resimli dergi. gitmek, piknik yapmak. s. 1. resimle ancak resimli. 3. kez topluyorlar. i. 1. resim. 2. betimleme. 3. -in tpatp benzeri, kopya. 4. k. dili film, sinema filmi. 5. grnt. f. 1. betimlemek, resmetmek. 2. resimli kitap. canlandrmak, hayal etmek. resim erevesi. resim galerisi. kartpostal. TV resim tp, resim lambas. s. pitoresk, resim konusu olmaya elverili. i. 1. ah. turta. 2. argo kolay ey. 3. argo rvet. s. alacal (at, ku v.b.). i. 1. para, ksm, blm. 2. dama ta. 3. satran piyadeden yksek ta. 4. tfek, top. 5. mz. para. 6. oyun, piyes. 7. resim. f. 8. rnek. tic. metreyle satlan kuma. eklemek. para ekleyerek tamamlamak. bir eyin paralarn bir araya getirmek. z. para para, yava yava. s. para para yaplan, kademeli. i. para ba i. i., ah. turta hamuru. s. benekli, alaca. i., cor. sradalarn eteklerindeki blge. s., cor. sradalarn eteklerindeki.ravent. i., bot., k. dili i. 1. iskele, rhtm. 2. kemer/kpr payandas. f. 1. delmek. 2. delip gemek. 3. iine ilemek, nfuz etmek. i. 1. Tanrya hrmet. 2. dindarlk. i. 1. domuz. 2. k. dili obur. 3. k. dili pis herif, domuz. 4. k. dili rfnt, yelloz. pik, dkme demir, font. bir tr kudili (Birinci ses kelimenin sonuna getirilir ve ay eklenir: igpay atinlay.). i. gvercin. i. 1. gvercin yuvas. 2. yaz masasnda kt gz. f. 1. k. dili yaz masasnn kt gzne yerletirmek. 2. snflandrmak. 3. z. omuzda, srtta. k. dili bir kenara brakmak, rafa kaldrmak. s. inat, dik kafal. i. 1. renk maddesi, boya maddesi. 2. toz boya. 3. biyol. pigment. i., biyol. pigmentasyon. i., s., bak. Pygmy. i., s., bak. pygmy.

pigpen pigskin pigsty pike pike pike pike perch pilaf pile pile pile driver pile in pile off/out pile on pile up pilfer pilgrim pilgrimage piling pill pillage pillar pillar box pillory pillow pillowcase pilot pilot burner pilot film pilot light pilot project pilothouse pimento pimento cheese pimiento pimp pimple pin pin down pin s.o. down on s.t. pin s.o.s ears back pin s.t. on s.o. pinafore pinball pinball machine pincers pinch pinchbug pincushion pine

i. domuz al. i. 1. domuz derisi. 2. k. dili Amerikan futbol topu. i. 1. domuz al. 2. domuz al gibi pis ev/oda, mezbele. i. karg, mzrak. i., zool. turnabal. i. 1. anayol. 2. paral yol. uzunlevrek. i. pilav. i. temel direi, kazk. i. 1. yn, kme. 2. fiz. atom reaktr. 3. ty, hav. 4. argo servet, dnyalk. 5. o. emoroitler. f. ymak, kmelemek. ahmerdan. dolumak. inmek, hep birlikte inmek. 1. mek. 2. tepeleme doldurmak. 1. ymak, biriktirmek; ylmak, birikmek. 2. k. dili kazada arpp ezmek. f. almak, armak, yrtmek. i. hac. i. hac. i. 1. temel direi, kazk. 2. kazk akma. i. hap. i. 1. yama, talan. 2. ganimet. f. yama etmek, yamalamak, talan etmek. kolon; direk; dikme. i., mim. stun, ng. (ak yerlerde bulunan umumi) posta kutusu. f. elleme rezil etmek. i. yastk. i. yastk yz. i. 1. pilot. 2. den. klavuz, klavuz kaptan. 3. den. dmenci. 4. klavuz, rehber. 5. TV deneme yayn. f. 1. (uak) kullanmak. 2. ateleme brlr. klavuzluk etmek, yol gstermek. deneme filmi. 1. (ofben, frn v.b.nde) pilot alevi, ateleme brlr. 2. iaret lambas. projesi. deneme i. kaptan kk. i. bir tr tatl krmzbiber. iine bu tr biber katlm ok yumuak bir peynir. i., bak. pimento. i. pezevenk. f. pezevenklik etmek. i. sivilce. i. 1. topluine. 2. bro, ine. 3. mz. (telli alglarda) akort mandal. f. (--ned,tespit etmek. k. dili saptamak, --ning) 1. topluine ile tutturmak. 2. ilitirmek. 3. kprdayamaz hale sokmak. k. dili birini (bir konudaki niyetini) aklamak zorunda brakmak. k. dili birini halamak/azarlamak. k. dili 1. bir eyi birinin stne atmak, birini bir eyle sulamak. 2.ocuk nl, gslk. kantlamak. i. birinin bir suu ilediini i. langrt. langrt makinesi. i., o. kerpeten, kska. f. 1. imdiklemek. 2. kstrmak. 3. (ayakkab) vurmak, skmak. 4. k. zool. makaslbcek, yereei. i., dili armak, yrtmek. i. 1. imdik. 2. tutam: a pinch of salt bir tutam tuz. 3. sknt, darlk. i. inedenlik, inelik. i. am.

pine pine cone pine needle pine nut pineal pineal body/gland pineapple ping ping-pong pinion pinion pink pinna pinnacle pinpoint pinprick pins and needles pinstripe pinstripe suit pinstriped pint pintail pinwheel pioneer pious pip pip pip pipe Pipe down! pipe dream pipe organ pipe up pipeline piper pipestem pipet pipette piping piping piping hot piquant pique piracy pirate pirate publisher pirate radio station pirate ship pirouette Pisces

f. 1. away erim erim erimek, eriyip solmak. 2. for -in zlemiyle yanpkozala. -in hasretini ekmek. am tutumak, am inesi. amfst. s. kozalaks. anat. kozalaks bez. i. ananas. f. (motor) detonasyon yapmak. i. detonasyon. i. pingpong, masatenisi. i. 1. zool. kanat. 2. iri kanat ty. f. 1. (kuun umasn engellemek iin) kanatlarnn ucunu kesmek. 2. (bir kimsenin) i., mak. kk dili ark, pinyon. elini kolunu balamak. 3. balamak. i. 1. pembe renk. 2. (bir eit ufak) karanfil. s. pembe. o. --s (pnz)/--e (pni) i., zool. pines. i. 1. mim. bina zerindeki sivri tepeli kule. 2. doruk, tepe, zirve. i. 1. ine ucu. 2. ufack nokta. f. kesin olarak yerini belirtmek. i. 1. ine batmas. 2. sinir bozucu ufak bir ey. karncalanma, uyuma. i. (kumata) ince izgi. ince izgili takm elbise. s. ince izgili (kuma/giysi). i. yarm litrelik sv l birimi, bir galonun sekizde biri, A.B.D. 0,473 litre, ng. 0,550 litre. i., zool. klkuyruk. i. frldak (oyuncak); arkfelek. i. nc. f. -de nclk etmek. s. dindar, mtedeyyin, dini btn. i., ng. (elma, portakal v.b.nde) ekirdek. i., ng. bip, bip sesi. i. 1. boru. 2. kaval, ddk. 3. pipo. f. 1. ddk almak. 2. ddk alarak emretmek/armak. 3. boru hattyla/borularla k. dili Ks sesini! getirmek/iletmek/nakletmek. 4. to hoparlrlerle (odalara) bo hayal, hulya. vermek. 5. (radyo/televizyon program v.b.ni) kablo ile iletmek. borulu org. 6. (ocuk sesi gibi) tiz bir sesle sylemek. 7. (elbiseyi) eritle sslemek. k. dili birden sesini karmak, birden konumak. i. 1. boru hatt/yolu, payplayn. 2. iletiim hatt. i. 1. gayda alan kimse, gaydac. 2. kavalc. i. pipo sap. i., bak. pipette. i. pipet. i. 1. boru sistemi; (boru sistemine ait) borular. 2. kordone, kordon. s. ok scak, duman stnde. s. 1. ho bir acl olan (tat/koku). 2. insann kafasn altran (yaz v.b.). f. 1. gcendirmek. 2. uyandrmak: Youve piqued i. gcenme. my curiosity. i. korsanlk. Beni meraklandrdn. i. 1. korsan. 2. korsan gemisi. korsan yaymc. korsan radyo istasyonu. korsan gemisi. i. parmak ularnda veya topuk zerinde dn yapma. f. parmak ularnda veya topuk zerinde dn yapmak. i., astrol. Balk burcu.

piss piss down Piss off! piss s.o. off pissed pistachio pistil pistol piston piston ring piston rod pit pit pit one person/thing against another person/thing pita pitch pitch pitch in pitch-black pitch-dark pitched battle pitched battle pitcher pitcher pitchers mound pitchfork piteous pitfall pith pith helmet pithy pitiable pitiful pitifully pitifulness pitiless pitilessly pitilessness pittance pituitary pituitary gland pity piuri pivot pivotal pizza pkg pl placable placard

i., kaba sidik. f., kaba iemek. ng., kaba (yamur) bardaktan boanrcasna yamak. ng., kaba Defol! kaba birini sinirlendirmek/sinir etmek/kzdrmak. s., kaba i. 1. fstk, antepfst, amfst. 2. fstkaac, antepfstaac. i., bot. pistil, diiorgan. i. tabanca. i. piston. segman, piston segman. biyel, biyel kolu. i. 1. ukur: rifle pit avc ukuru. target pit hedef ukuru. orchestra pit etli meyvelerin ekirdei. f. yere gml sera. 3. i. eftali gibi orkestra ukuru. 2. ksmen (--ted, --ting) (ciltte kalankarmak.gibi) iz. 4. ng. maden kuyusu. f. (--ted, ekirdeini iek izi karya getirip dvtrmek/yartrmak. 1. iki kiiyi/eyi kar --ting) 1. (bir yerde) ukurlar amak. 2. (hastalk) (birinin 2.pide. i. (iki ey) birbiriyle yarmak/boy lmek: Zekis pitted his yzn) opurlatrmak. brains against Yavuzs brawn. Zekinin zeksyla Yavuzun i. zift. kuvvetli cssesi arpyor. f. 1. atmak, frlatmak. 2. (adr) kurmak. 3. mz. tam perdesini vermek. 4.grup alana) yardm etmek; 5. den. (gemi) ba k k. dili (bir dmek, birdenbire dmek. (yardm etmek zere) vurmak. Why dont atclk yapmak. 7. aaya meyletmek. i. 1. gelmek: 6. beysbol you pitch in and help? Neden gelip yardm s. simsiyah, zifiri karanlk. at, atm. 2. eim. 3. mz. perde. 4. den. geminin ba k etmiyorsun? s. zifiri karanlk. sat iin nceden hazrlanan szler. vurmas. 5. k. dili byk kavga, byk mnakaa. 1. meydan sava. 2. yakn muharebe. i. (kulplu) srahi. i., beysbol topu atan oyuncu. beysbol atcnn durduu tmsek yer. i. yaba. s. yrekler acs, yrek paralayc. i. 1. tuzak. 2. gizli tehlike. i. 1. z, esas. 2. bot. sngerdoku. gne kask. s. 1. zl. 2. kuvvetli, etkileyici, az ve z. s. acnacak, ackl. s. 1. acnacak, ackl. 2. (acnacak ve horlanacak kadar) gln, acnas, zavall. z. 1. ackl bir ekilde. 2. acnacak kadar. 3. gln derecede. i. acnacak durum. s. acmasz, merhametsiz, tayrekli. z. acmaszca, merhametsizce. i. acmaszlk, merhametsizlik. i. ok dk cret. s., biyol. 1. balgam salglayan. 2. smks. i., anat. hipofiz. anat. hipofiz. i. acma, merhamet. i. hintsars. i. mil, eksen, mihver. f. 1. mil zerine yerletirmek. 2. on mil/eksen ait. 2. okdnmek. s. 1. mile zerinde nemli. i. pizza. ks. package. ks. place, plural. s. kolay yatr, kolay affeder. i. afi; dviz.

placate place place place a bet place an order (with) place card place great demands on place in the sun place mat place of delivery place s.t. out of s.o.s reach place setting place/put s.o. under arrest placement placenta placid plagiarise plagiarism plagiarist plagiarize plagiary plague plague s.o. with Plague take it!/Plague on it! plaice plaid plain plain dealing plain living plain-dealing plainspoken plaintiff plaintive plait plan plane plane plane plane tree planer planet planetarium planetary planetoid planing planing mill planisphere plank plankton planner

f. (taviz vererek) -i memnun etmek/yattrmak/susturmak. i. 1. yer, konum, mevki: Put it back in its place. Onu yerine koy. This -i koymak, -i bir yereBuras gzelyerletirmek. 2.places in f. 1. is a beautiful place. koymak, -i bir yer. All the -e i this row are taken. Bu-i tayin etmek. 4. (para) vermek, yer; ev; bulmak. 3. -i atamak, sradaki tm yerler dolu. 2. k. dili bahse girmek. iyeri, dkkn. 3. kk sokak/meydan. 4. tanmak: Although we yatrmak. 5. -in kim olduunu karmak, -i semt, ehir, kasaba. -e sipari vermek. 5. koltuk,before I grev, vazife. 7. memuriyet, mevki. had met yer. 6. couldnt place him. Daha nce tanmamza davetlilerin sofradaki yerlerini gsteren kart. karn kim olduunu karamadm. 6. spor (birinci/ikinci/nc) gelmek. -in kapasitesini zorlamak. iyi durum. Amerikan servis. tic. teslim yeri. 1. bir eyi birinin eriemeyecei/yetiemeyecei bir yere koymak. 2. servis takm. imknsz hale getirmek. (tek kiilik) bir eyi biri iin birini tutuklamak. i. koyma, yerletirme. i., anat. son, plasenta, etene. s. sakin, yumuak, uysal. f., ng., bak. plagiarize. i. arma, armaclk. i. armac. f. (bakasnn szlerini/fikrini) armak. i. arma, armaclk. i. 1. (hastalktan/haarattan kaynaklanan) salgn. 2. veba. 3. k. dili babir ey yaparak) birini srekli rahatsz etmek. 2. eziyet (belirli belas, dert. f. 1. (dert) (birini) rahatsz etmek. vermek. Allah belasn versin! i. (o. plaice) pisibal. s. ekose. i. 1. ekose kuma. 2. ekose desen. s. 1. dz: I want a plain rather than a patterned cloth. Desenli deil, dz birdavranma. aiklk, ak kuma istiyorum. 2. sade, sssz, basit: The ceremony was not elaborate; it was plain. Tren grkemli sade yaam/yaay. deildi, sadeydi. 3. ak, belli: Its meaning is plain. Anlam ak. s. ak, ak davranan. 4. baharatsz, sade (yiyecek). z. 1. sadece. 2. aka. i. dzlk, ova, geni ve s. akszl. dz yer. i., huk. davac. s. hazin, hzn dolu. i. 1. sa rgs, rg. 2. pli, krma. f. rmek. i. 1. plan. 2. kroki, taslak. 3. plan, dnce, niyet, maksat. f. (-ned, --ning) 1. plann izmek. 2. tasarlamak, planlamak. 3. i. nar. dzenlemek. i. 1. geom. dzlem. 2. dzey, seviye: on an intellectual plane entelektel planyas, planya. f. rendelemek; planyalamak. i. rende, el bir dzeyde. 3. uak. s. 1. dz (yzey). 2. dzlem, dzlemsel: plane figure geom. dzlem ekil. plane geometry nar. dzlem geometri. f. 1. umak. 2. (suyun yznde) uar gibi i. 1. planya makinesi, planya. 2. planyac; rendeleyici. gitmek. i. gezegen. i. planetaryum, gkevi, yldzlk. s. gezegenlere zg; gezegenlerle ilgili. i., gkb. kk gezegen. i. planyalama; rendeleme. planyalama atlyesi. i. dzlemkre. i. 1. (enli) tahta. 2. pol. (parti programnda) ana madde. i. plankton. i. plan yapan kimse, planc.

plant plant louse plantain plantain plantation planter plaque plash plasma plasmolysis plaster plaster cast plaster of Paris plastered plastic plastic arts plastic surgery plate plate glass plate rack plateau plated plateful platform platinum platinum blonde platitude Plato Platonic platonic platonic love Platonism platoon platter plausible play play a joke on s.o. play a part play at play back play ball play ball play both ends against the middle play down play fair play fast and loose with play fast and loose with play havoc with play havoc with play hooky

i. 1. bitki, ot. 2. fabrika. 3. demirba. 4. tehizat. 5. argo hile, oyun, tuzak. 6. akak. 7. seyircilerin arasnda oturup rol fidanbiti. yapan oyuncu. f. 1. (bitki) dikmek; (tohum) ekmek: Villagers i., bot. sinirotu. planted those plane trees. O narlar kyller dikti. 2. (direk) i. bir tr muz. dikmek: He planted the stake in the ground. Kaz yere dikti. 3. kurmak: The English planted colonies in North America. i. plantasyon. ngilizler Kuzey Amerikada makinesi. 3.kurdu. 4. in sahibi; i. 1. ekici. 2. tohum serpme smrgeler plantasyon (polisi/bombay) gizlice (bir yere) yerletirmek: They planted plantasyon iletmecisi. plaket, madeni levha. 3. di ta, di i. 1. ss the intelligence organization. stihbarat rgtne spies in taba. 2. plaka, kiri. sratmak; (suyu) sratmak. f. su ajanlar yerletirdiler. 5. -i yerletirmek: He planted his foot on the second step. Ayan ikinci basamaa yerletirdi. 6. in -e i. plazma. (fikir) alamak, (kafasna) (fikir) sokmak. 7. argo in/on -e (tokat) i. plazma bozulumu. indirmek, -e (tokad) yaptrmak. i. 1. mim. sva. 2. al. 3. tb. yak. 4. ng. yara band, bant. f. 1. svamak. 2. yak yaptrmak. 3. yaptrmak. 4. k. dili yumruk tb. al. indirmek. al. s., k. dili sarho, kfelik. s. 1. plastik, naylon. 2. plastik, biimlenebilir, esnek. i. plastik. plastik sanatlar. plastik ameliyat. i. 1. tabak. 2. plak, plaka, madeni levha. 3. kupa, ilt. 4. dii. damak, takma di, protez. 5. beysbol kale iareti. f. with -i dkme cam. madeni levhalarla kaplamak. tabaklk. o. --s/--x (pltoz) i. plato. s. kaplamal, kaplama, kapl. i. bir tabak dolusu. i. 1. krs: The speaker used a crate as his platform. Konumac krs olarak bir i., kim. platin. sandk kulland. 2. platform, ykseke yer. 3. peron. 4. pol. platform, parti program. 5. plan, tasar. platin sal kadn. i. 1. yavan sz, basmakalp sz. 2. yavanlk, tatszlk. i. Eflatun, Platon. s. Eflatun veya felsefesine ait, Platonik. s. platonik sevgi. i. Eflatunculuk, Platonculuk. i. mfreze, takm. i. servis taba. s. akla yakn, makul. f. 1. oynamak; oynatmak. 2. (alg/mzik) almak. 3. tiy. oynamak, canlandrmak. i. 1. oyun. 2. sahne oyunu, piyes. 3. birine aka yapmak, birine oyun oynamak. aka. 4. hareket serbestlii. 5. mek. (hareket eden bir bir rol oynamak. elemanda) geveklik, lakalk, geveme. (ocuklar) -cilik oynamak. (kayd) yeniden gstermek/dinlemek. 1. top oynamak. 2. k. dili birlikte almak. 1. oyuna balamak. 2. with k. dili ... ile ibirlii yapmak. kendi kar iin bakalarn birbirine drmek. hafifsemek, nemsememek. doru/hilesiz oynamak. 1. -i aldatmak. 2. -i arptmak. ... ile oynamak, -i hafife almak. -i harap etmek. -i mahvetmek. k. dili okulu asmak.

play house play into the hands of play it smart play off play on play on s.o.s affections play on s.o.s feelings play ones trump card play politics play possum play s.o. false play s.t. by ear play s.t. down play second fiddle play second fiddle play second string to play the devils advocate play the field play the fool play the game play the market play up play up to play with playbill playboy play-by-play played out player playfellow playful playgoer playground playhouse playing card playmate playoff playpen plaything playwright plaza plea plead plead guilty plead not guilty pleasant pleasantry please please o.s. please the eye

evcilik oynamak. -in ekmeine ya srmek. k. dili akll olmak, akllca davranmak. berabere kalan bir oyunu sonradan tamamlamak. durmadan almak, almaya devam etmek. karsndakinin hislerine hitap etmek. birinin duygularn smrmek/istismar etmek. kozunu oynamak. siyasi karlarna gre davranmak. 1. uyur gibi yapmak. 2. l numaras yapmak. birini aldatmak, birine oyun oynamak. 1. notasz almak. 2. olaylarn seyrine gre hareket etmek. bir eyi nemsizmi gibi gstermek. ikinci derecede rol oynamak. ikinci derecede rol oynamak. k. dili (birinin) glgesinde kalmak. (kendi grlerinin doruluunu lmek iin) kart grlerin savunmasn yapmak. k. dili birden fazla kimseyle ayn zamanda flrt etmek. ahmaka davranmak. drste hareket etmek. speklasyon yapmak. -in zerinde durmak, -i vurgulamak. -e yaltaklanmak. ... ile oynamak. i. 1. tiyatro afii. 2. oyun program. i. zampara, apkn; safa pezevengi. s. 1. dakikas dakikasna veren. 2. ayrntl. 1. bitkin. 2. modas gemi. 3. ie yaramaz. i. 1. oyuncu. 2. aktr. 3. alg alan kimse, algc. 4. elenceyle vakit geiren kimse. 5. k. dili bir ile megul olanlardan biri. i. oyun arkada. s. akac, en; glp oynayan. i. tiyatro merakls. i. (ilkretim okulunda) bahe, oyun alan. i. 1. tiyatro. 2. (ocuklarn iinde oynadklar) kk ev. oyun kd, iskambil kd. i. (ocuun) oyun arkada. i., spor rvan ma, rvan. i. portatif ocuk park. i. oyuncak. i. oyun yazar. i. meydan, ar yeri. i. 1. yalvarma, rica. 2. huk. iddia, ifade. 3. huk. dava. 4. huk. itiraz. 5. bahane, mazeret, zr.etmek. 2. huk. dava amak. 3. f. (--ed/pled) 1. yalvarmak, rica iddia etmek. 4. mazeret olarak gstermek, bahane etmek. huk. suu kabul etmek. huk. suu reddetmek. s. ho, gzel, tatl, latif. i. latife; ho sz. exchange pleasantries hobe etmek. f. 1. sevindirmek, honut etmek, memnun etmek. 2. houna gitmek. z. ltfen: Please giveetmek, houna gideni yapmak. cannn istedii gibi hareket me the salt./Please pass the salt. Ltfen tuzu verir misiniz? gze ho grnmek, gz okamak.

pleased pleasing pleasure pleat plebiscite plectrum pled pledge plenary plenipotentiary plenteous plentiful plenty plenty of pleura pliable pliant pliers plight plod plod away at plop plop o.s. down on plop s.t. down on plot plotter plough plow plow into plow money back into plow money into plow through a book plowshare ploy pluck pluck pluck ones eyebrows pluck out ones gray hairs pluck up by the root pluck up ones courage plucky plug plug away at plug for plug s.t. in plum plumage plumb plumb bob plumb line

s. memnun. s. ho, sevimli, tatl. i. 1. zevk; haz; keyif. 2. fels. haz. 3. ltuf, eref: May I have the pleasure of f. pli dance? Bu dans bana ltfeder misiniz? Will you i. pli, plise. this yapmak. do me the pleasure of accepting this invitation? Bu daveti kabul i. plebisit. buyurur musunuz? Bedri Bey requests the pleasure of your o. plec.tra (plektr) i., of his daughter. Bedri company at the wedding mz. mzrap, alg. Bey kznn nikhn onurlandrmanz rica ediyor. f., bak. plead. i. 1. ant, sz, vaat. 2. iaret: It was a pledge of their friendship. Arkadalklarnn bir iaretiydi. 3. teminat; rehin. 4. s. 1. tam; snrsz: plenary authority tam yetki. 2. btn yelerin balanacana (toplant/kurul). olan para. f. 1. ant imek, sz hazr bulunduu dair sz verilmi s. tam yetkisi olan. i. tam yetkili temsilci. vermek, vaat etmek. 2. (belirli bir miktar para) balamaya sz s. ok, bol, bereketli. vermek. 3. -i teminat/rehin olarak vermek; -i rehine koymak. s. 1. ok, bol. 2. bereketli, verimli. i. bolluk. bol miktarda, bol. o. --e (plri)/--s (plrz) i., anat. plevra, gs zar. s. 1. esnek, bklgen. 2. uysal, yumuak. s. 1. uysal, yumuak. 2. esnek, bklgen. i., o. kerpeten, pense, kska. i. kt durum. f. (--ded, --ding) (along) ayaklarn srmek, ar admlarla yrmek. evksiz bir ekilde almak; (bir ii) hevessizce (bir ite) srdrmek. f. (--ped, --ping) into -e cup diye dmek, -e cumbadak dmek. i. cup sesi,lop diye oturmak. (bir yere) cumburtu, suya den ar bir cismin kard ses. z. cup diye, cumburlop, cumbadak. (bir eyi) -in zerine pat diye koyuvermek. i. 1. arsa, parsel. 2. hikyenin konusu. 3. komplo, entrika, gizli plan. f. (--ted, --ting) 1. plann izmek; haritasn karmak. 2. i. komplocu, entrikac. komplo kurmak, entrika evirmek. i., f., ng., bak. plow. i. saban, pulluk. f. 1. (topra/tarlay) sabanla/pullukla srmek. 2. through -i yarp gemek,2. -eap arasndan gemek. k. dili 1. -e hzla arpmak. yol girimek. k. dili paray tekrar (bir ie) yatrmak. k. dili paray (bir ie) yatrmak. bir kitab glkle okuyup bitirmek. i. saban demiri, pulluk demiri. i. manevra, hile, taktik. f. 1. yolmak. 2. (telli algy) parmaklarla almak. 3. (iek, meyve v.b.ni) koparmak. i. yrek, cesaret. kalarn almak. beyaz sa tellerini koparmak. kknden skmek. cesaretini toplamak. s. yrekli, cesur. i. 1. tapa, tka, tampon. 2. elek. fi. 3. oto. buji. 4. ttn paras. 5. k. sebatla almak. -in zerinde dili reklam. f. (--ged, --ging) 1. tkamak, tkala kapamak. 2. k. dili durmadan reklamn yapmak. k. dili (birini) desteklemek, (birinin) tarafn tutmak. bir eyin fiini prize sokmak: Plug in the television. Televizyonun fiini prize sok. kyak i. i. 1. erik. 2. arzulanacak ey; i. (kua ait) tyler. i. 1. ekln ucuna bal olan kurun. 2. iskandil kurunu. s. ekln ucuna bal olan kurun. ekl, akul.

plumb the depths plumber plumbing plumbing fixtures plume plume o.s. on plummet plump plump plump down on ones knees plump o.s. down on plump s.o. into plump s.t. down on plunder plunge plunger plunk plunk down money plunk o.s. down on plunk s.t./s.o. down on pluperfect plural pluralism pluralist plurality plus plus fours plus sign plush Pluto plutocracy plutonium ply ply ply s.o. with liquor plying between New York and London plywood PM, pm pneumatic pneumonia PO poach poach poacher poacher pock pocked pocket pocket calculator pocket knife

son raddeye varmak. i. (shhi) tesisat. i. 1. (binadaki) (shhi) tesisat. 2. (shhi) tesisatlk. (bir yapnn shhi tesisatn oluturan) borular ve boru balama paralar. ty. f. 1. tylerle sslemek. 2. (ku) tylerini i. (kua ait) dzeltmek. vnmek. k. dili ... ile i. 1. iskandil kurunu. 2. ekln ucuna bal olan kurun. 3. ekl, akul. f. (dikine ve byk bir hzla) dmek, dvermek. s. dolgun, tombul; balketi, balketinde. f. 1. down oturuvermek. 2. in girivermek. 3. out kvermek. 4. for -i desteklemek.kvermek. karar vermek, -i semek. 6. (up) dizlerinin zerine 5. for ng. -e (yastk v.b.ni) vurarak kabartmak. (bir yere) lop diye oturmak. birini pat diye -e oturtuvermek. bir eyi pat diye -in zerine koyuvermek. f. yamalamak, yama etmek. i. yama. f. 1. into iine dalvermek. 2. (down) (dikine ve byk bir hzla) dmek, dvermek. 3. forwardhareketlidoru) atlvermek. 4. i. 1. lavabo pompas. 2. planer, (ileriye gbek, dalc piston. into hemen (bir eyi anlatmaya) balamak. i. 1. dal, dalma. 2. f., k. dili 1. (telli bir algy) tngrdatmak, zmbrdatmak. 2. pat suya atlama. 3. k. dili tehlikeli giriim. diye dmek; dvermek. 3. pat diye koymak/brakmak; paray bastrmak. koyuvermek, brakvermek. 4. for -i desteklemeye karar (bir yere) oturuvermek, kendini (bir yere) vermek. atvermek/brakvermek. yere) brakmak/koymak; bir bir eyi/birini pat diye (bir eyi/birini (bir yere) brakvermek/koyuvermek. s., dilb. -mili gemi. i. s., i., dilb. oul. i. oulculuk, plralizm. i., s. oulcu, plralist. i. 1. adaylar arasnda en fazla oy alma. 2. seimi kazanan kimsenin ikinci gelen three is fazla ki art beoy says.ve edat 1. art.Two plus kiiden five. olarak ald eder. 2. 3. okluk. ve, ve de. s. 1. fazla. 2. art, pozitif. i. art iareti (+). ayrca, golf pantolon. art iareti (+). i. pel. s. 1. pel. 2. k. dili lks. i., gkb. Plton. i. pltokrasi, zenginerki, varslerki. i., kim. plutonyum. i. 1. kat, tabaka. 2. eilim. f. 1. iletmek, kullanmak. 2. etmek, yapmak. 3. (between) (arasnda) dzenliiki iirmek. birine durmadan seferler yapmak, gidip gelmek, ilemek. New York ile Londra arasnda ileyen (gemi/uak). i. kontrplak. ks. post meridiem leden sonra (12.00-24.00 arasndaki saatler iin kullanlr.): 2:30 P.M. saat 14.30. 12 P.M. saat 24.00. s., mak. haval, pnmatik. i. zatrree. ks. Post Office. f. 1. (bir eyi) (kaynama derecesinin biraz altndaki bir svda) piirmek. 2. (bir eyi) (bir tr benmaride) piirmek. f. yasak blgede avlanmak. i. bir tr benmari. i. kaak avlanan kimse. i. iek hastalnn kabarc. s. 1. kabarckl. 2. ukurlarla dolu. i. 1. cep. 2. ukur. f. 1. cebe yerletirmek, cebe koymak. 2. i etmek. 3. gizlemek, saklamak. cep hesap makinesi. ak.

pocket money pocketbook pocketknife pockmark pockmarked pod podium poem poet poetaster poetess poetic poetical poetically poetry pogrom poignancy poignant poikilothermal poinciana poinsettia point point lace point of honor point of no return point of view pointed pointedly pointer pointillism pointillisme pointillist pointilliste pointless poise poise poise s.t. on poison poison gas poison hemlock poison ivy poison oak poison sumac poisonous poke poke poke poke about/around in poke along poke ones nose in/into

cep harl. i. 1. el antas. 2. ng. cep defteri. 3. ng. czdan. i. ak. i. iek hastalnn kabarc. s. iekbozuu, opur. i., bot. 1. (baklagillerde) tohum zarf. 2. baklams meyve. o. --s (podiymz)/po.di.a (podiy) i. podyum. i. iir, kouk. i. air, ozan. i. air bozuntusu. i. kadn air. s. 1. airlie zg: poetic talent iir yazma yetenei. 2. manzum: I like his poetic works. Onun iirlerini beeniyorum. 3. s., bak. poetic. iirsel, airane: a poetic turn of phrase iirsel bir ifade tarz. z. iirsel bir biimde, airane. i. 1. iir, kouk, nazm. 2. iir sanat. 3. iirler. 4. iirsellik. i. soykrm; Yahudi soykrm. i. 1. aclk, keskinlik. 2. dokunakllk; aclk. s. 1. ac, keskin. 2. iddetli. 3. dokunakl; ac. s., zool. soukkanl. i., bot. cennetaac, cennetiei. i., bot. Atatrkiei. i. 1. u, sivri u. 2. nokta: boiling point kaynama noktas. freezing point donma noktas. point of intersection kesime ine oyas. noktas. 3. nokta, noktalama iareti. 4. ama, anlam, yarar: eref meselesi. Theres not much point in going there personally. Oraya bizzat dn pek anlam yok. gitmeninolmayan nokta. 5. anlatmak istenilen ey: Thats not my point. Demek istediim o deil. the point of the story bak as, gr as. hikyeninulu. 2. anlaml. ey. 6. cor. burun. 7. say, puan: s. 1. sivri anlatmak istedii win/lose on points say ile kazanmak/kaybetmek. 8. pusula z. anlaml olarak. kertesi. 9. mat. tamsay ile kesiri ayrmak iin aralarna konulan i. 1. iaret eden kimse/ey. 2. iaret denei. 3. ibre, point six nokta [Trkiyede bunun yerine virgl kullanlr: four gsterge. 4. resim noktaclk.av kpei). matb., bilg. punto. 11. ng. priz. (4.6) drt (bir tr i., puantervirgl alt (4,6)]. 10. 12. borsa puan. 13. ferma. f. 1. at -e dorultmak, -e evirmek: i., resim, bak. pointillism. He pointed his telescope at the moon. Teleskopunu aya evirdi. i., resim noktac. 2. at/out/to -i iaret etmek, -i gstermek: She pointed at her left foot. Sol bak. pointillist. i., resim, ayan iaret etti. 3. out -e dikkati ekmek: He pointed out the problem to us. Soruna dikkatimizi ekti. 4. ucunu s. 1. usuz. 2. anlamsz. 3. amasz. 4. puansz. sivriltmek. 5. (av kpei) ferma yapmak, fermaya oturmak. f. 1. dengelemek; dengelenmek. 2. hazrlamak; hazrlanmak: The general poised his army for battle. General askerlerini i. 1. itidal, soukkanllk. 2. (hareketlerdeki) gzellik, letafet. savaa hazrlad. 3. hareketsiz tutmak; hareketsiz durmak: The bir eyi -in zerine dengeli bir ekilde gull hung poised in the air. Mart havada hareketsiz duruyordu. koymak/yerletirmek/oturtmak: She poised the water jar on her i. zehir. f. zehirlemek. tutmak: The dancer poised her arm 4. -i (belirli bir ekilde) head. Testiyi dengeli bir ekilde bann zerine koydu. gracefully over her head. Balerin kolunu zarif bir ekilde bann zehirli gaz. zerinde tuttu. bot. baldran, aotu. bot. bir tr zehirli sumak. bot. bir tr zehirli sumak. bot. bir tr zehirli sumak. s. zehirli. i., k. dili kesekd. i., bot. 1. ekerciboyasnn yeni kan yapraklar. 2. ekerciboyas. drtmek. 2. yava gitmek. 3. ng., kaba sikmek. i. drtme. f. 1. (bir yerde) (bir eyi aramak veya merakn gidermek iin) etraf kartrmak:dolamak. you doing poking around in here? Etraf aylak aylak What are ne kartryorsun? -e burnunu sokmak.

poke ones nose into s.t. poke out of poke s.t. at poke s.t. out poke sallet pokeberry poker poker pokeweed pokey poky Poland polar polar bear Polaris polarisation polarise polarity polarization polarize Polaroid Polaroid camera Polaroid photograph Pole pole pole pole vault polecat polemic polemical polemics polestar pole-vault police police commissioner police force police officer police squad police station police station policeman policewoman policlinic policy policy polio poliomyelitis Polish polish polish off

bir ie burnunu sokmak. -den kmak. bir eyi -e uzatmak. bir eyi -den dar uzatmak/karmak. k. dili 1. ekerciboyasnn yeni kan yapraklar. 2. bu yapraklarla yaplan bir yemek. 2. bot. ekerciboyas. i. 1. ekerciboyasnn meyvesi. i. ler, ocak sngs. i., isk. poker. i., bot. ekerciboyas. i., argo hapishane, kodes. s. 1. delirtecek kadar yava. 2. ng. darack, fazla kk. i. Polonya. s. kutupsal, kutup: polar lights kutup klar. kutupays. i., gkb. Kutupyldz. i., ng., bak. polarization. f., ng., bak. polarize. i., fiz. polarite. i. polarizasyon, polarma, ucaylanma. f. 1. polarmak, kutuplanmak. 2. kutuplatrmak; kutuplamak. i. polaroit. polaroit, polaroit fotoraf makinesi. polaroit fotoraf. i. Polonyal; Leh. i. srk, direk, kazk. i. 1. cor. kutup. 2. fiz. kutup, ucay. srkla (yksek) atlama. i., zool. kokarca, krsansar. s. tartmal. i. polemik, sert tartma. s. tartmal. i. tartma sanat, polemik. i., gkb. Kutupyldz, Demirkazk. f., spor srkla atlamak. i., o. polisler, polis memurlar. f. 1. polis kuvvetiyle gvenlii salamak.polis komiseri. kontrol etmek. komiser, 2. denetlemek, polis (kurulu). polis. polis mfrezesi. polis karakolu, karakol. karakol. o. po.lice.men (plismn) i. (erkek) polis. o. po.lice.wom.en (pliswmn) i. kadn polis. i. poliklinik. i. siyaset, politika. i. polie: life insurance policy hayat sigortas poliesi. i. ocuk felci. i. ocuk felci. i. Lehe, Polca. s. 1. Polonya, Polonyaya zg; Leh. 2. Lehe, Polca. 3. Polonyal; Leh. f. 1. cilalamak, parlatmak; cilalanmak, parlamak. 2. (ayakkab) boyamak. 3. terbiye etmek. i. 1. cila. 2. incelik, nezaket, terbiye. 1. (ii) abucak bitirmek. 2. (yemei) silip sprmek, bir rpda temizlemek.

polish up polite politeness politic political political science politician politics polity polka polka dot poll polled pollen pollinate pollination pollster pollutant pollute pollution polo polypolyandrous polyandry polyester polyethylene polygamist polygamous polygamy polyglot polygon polygynous polygyny polyhedral polyhedron Polynesia Polynesian polynomial polyp polyphasal polyphase polyphonic polyphony polypore polysemous polysemy polytheism polytheist polyurethane polyuria

1. iyice parlatmak. 2. alarak ilerletmek. s. kibar, nazik, terbiyeli. i. kibarlk, nezaket, terbiye. s. 1. akla uygun, akllca: I dont think thats politic. Bence o i akl kr deil. 2. kurnaz, becerikli. 3. siyasal, siyasi. s. 1. devlete/hkmete ait. 2. politik, sagrl; tedbirli, ihtiyatl. 4. politik, siyasal. siyasal bilgiler. i. politikac, siyaseti, siyasi. i. 1. politika, siyaset. 2. politikaclk. 3. entrikalar. i. ynetim biimi, hkmet ekli. i. polka (dans/mzik). (kumata) byk puan. i. 1. anket. 2. oylama. 3. oy says. f. 1. anket yapmak. 2. oy toplamak. 3. oy vermek, oyunu kullanmak. s. boynuzsuz (hayvan). i. iektozu, polen. f., bot. tozlamak. i., bot. tozlama. i. anketi. i. kirletici madde. f. kirletmek. i. 1. kirletme; kirlenme. 2. kirlilik. i. polo, evgen. nek ok. s. okkocal. i. okkocallk, poliandri. i. polyester. i., kim. polietilen. i. okeli erkek, poligam erkek. s. okeli, poligam. i. okelilik, poligami. s. 1. ok dil bilen, poliglot. 2. birok dili kapsayan. i. ok dil bilen kimse. okgen, poligon. i., geom. s. okkarl. i. okkarllk. s., geom. okyzl. i., geom. okyzl. i. Polinezya. i. Polinezyal. s. 1. Polinezya, Polinezyaya zg. 2. Polinezyal. i., mat. okterimli. i., zool., tb. polip. s., elek. okfazl. s., elek. okfazl. s., mz. oksesli, polifonik. i., mz. okseslilik, polifoni. i., bot. katrankp. s. okanlaml. i. okanlamllk. i. oktanrclk, politeizm. i. oktanrc, politeist. i. poliretan. i., tb. skieme.

pomade pomegranate pommel pomp pomposity pompous pond pond lily pond lily ponder ponderous ponderously pong pongy pontiff pontoon pontoon bridge pony pooch poodle pooh-pooh pool pool pool hall poolroom poop poop poop poop poop deck pooped poo-poo poor poor fellow Poor fellow! poor sport poorly pop pop pop in pop out pop the question pop the question popcorn pope popeyed poplar poplin popper poppy

i. briyantin; pomat, merhem. i. nar. f. (--ed/--led,--ing/--ling) bak. pummel. i. tantana, debdebe, grkem. i. 1. alm, kurum, fiyaka. 2. tantana, debdebe. s. 1. fiyakac, almc. 2. tantanal, debdebeli, grkemli. i. glck, glet; havuz. nilfer, glotu. bot. nilfer, glotu. f. dnp tanmak, zihninde tartmak, uzun uzun dnmek. s. 1. ar, hantal. 2. skc, tatsz. z. 1. ar ar. 2. skc bir ekilde. i., ng., k. dili (pis) koku. f., ng., k. dili (pis) kokmak. s., ng., k. dili (pis) kokan. i. 1. papa. 2. piskopos. i. duba, tombaz. dubal kpr. i. midilli. i., argo it. i. kani. f., k. dili kmsemek. i. 1. glck; havuz. 2. su birikintisi. 3. yzme havuzu. i. 1. isk. ortaya konulan para. 2. on be top ile oynanan bir eit bilardo.salonu.rekabeti nlemek iin fiyatlar kontrol altnda bilardo 3. tic. tutan tccarlar birlii. 4. alma grubu, ekip. f. 1. tic. ortak fona i. bilardo salonu. koymak, havuzda toplamak. 2. bir araya getirmek, birletirmek. i., den. pupa, k. i., . dili kaka. f. 1. . dili kaka yapmak; on -i kakalamak, -e kaka yapmak. 2. k. dili prt yapmak, osurmak. f., argo yormak, takatini kesmek. i., argo haber, bilgi, malumat. k kasaras. s. bitkin, bitap, takati kesilmi. i., . dili kaka. f., . dili kaka yapmak; on -i kakalamak, -e kaka yapmak. s. 1. yoksul, fakir. 2. zayf. 3. az. 4. kuvvetsiz. 5. verimsiz, ksr. 6. zavall, biare. 7. kt, beklenen dzeyde olmayan. i. zavall adam. Vah zavall! mzk. z. kt bir ekilde; baarszlkla. i. 1. hafif bir patlama sesi, hafif bir patlama. 2. gazoz. f. (--ped, --ping) 1. patlamak; pop konseri.2. (msr) patlatmak. s. pop: pop concert patlatmak. pop music pop mzik. pop singer uramak. k. dili pop arkcs. i. pop mzik. 1. azdan kamak. 2. frlamak, birdenbire kmak. k. dili evlenme teklif etmek. k. dili evlenme teklif etmek. i. 1. patlam msr. 2. cinmsr. i. papa. s. patlak gzl. i. kavak. i. poplin. i., ng., k. dili tt, fermejp. i., bot. gelincik; haha.

poppy seed poppycock populace popular popularise popularity popularize populate population population explosion populous porcelain porch porcupine pore pore pore fungus/mushroom pork pork sausage porn porno pornographic pornography porosity porous porous plaster porphyry porpoise porridge port port port port port port authority port of call port of entry portable portal portend portent porter porter porterage portfolio porthole portion portly Porto Rican Porto Rico

haha tohumu. i., k. dili sama, samalk, zrva. i. halk, kitle. s. 1. popler, herkese sevilen. 2. rabette olan. 3. halkn zevkinebak. popularize. f., ng., uygun, halka hitap eden. 4. yaygn, genel. 5. herkese anlalabilir. 6. halkn kesesine elverili, ucuz. i. poplerlik, poplarite. f. yaygnlatrmak, ou kimsenin tanmasn salamak, poplerletirmek. etmek. 2. yaamak, oturmak. f. 1. (bir yeri) iskn i. nfus. nfus patlamas. s. kalabalk, youn nfuslu. s. porselen. i. 1. hayat, (bir yan/yanlar ak) veranda. 2. (kap nndeki, yanlar oklukirpi. i., zool. ak) sundurma, rtme; (kap nndeki) giri, portik, portiko. i. gzenek. f. over -i incelemek, -i tetkik etmek. bot. katrankp. i. domuz eti. domuz sosisi. i., k. dili pornografi. i., k. dili, bak. porn. s. pornografik, mstehcen. i. pornografi. i. gzeneklilik, porozite. s. gzenekli. yak. i. porfir, somaki. i., zool. 1. domuzbal. 2. yunusbal. i., ng. suyla/stle piirilen lapa. i. liman; liman kenti. i., den. 1. lombar. 2. lomboz. i., den. iskele, geminin sol yan. i. porto arab. i., bilg. port, kap. liman idaresi. den. uranlacak liman. 1. giri liman. 2. gmrk kaps. s. tanabilir, portatif. i. ana kap. f. -e alamet olmak, -e iaret etmek. i. 1. belirti, alamet, iaret, haberci. 2. mucize, harika. i., ng. kapc. i. 1. hamal, tayc, yk. 2. d.y. yatakl vagon grevlisi. i. 1. hamallk. 2. hamal creti. i. 1. (ressamn yapp bir araya getirdii) resimler. 2. borsa portfy. 3. evrak antas; mazgal. i. 1. den. lomboz. 2. kale resim antas. 4. makam, grev. i. 1. ksm, para, blm, cz. 2. porsiyon, bir tabak yemek. 3. pay, hisse. csseli, iman. s. iri yapl, 4. kader, nasip. f. out -i bltrmek. bak. Puerto Rican. bak. Puerto Rico.

portrait portrait painter portray portrayal Portugal Portuguese Portuguese man-of-war pos pose pose as poseur posh position position o.s. (to do s.t.) positive positive sign positivism positivist possess possessed possession Possession is nine points of the law. possessive possessive pronoun possessor possibility possible possibly possum postpost post post post office postage postage due postage stamp postal postal clerk postal money/order postcard postdate postdated check poster posterior posterity post-free postgraduate posthaste posthumous

i. portre. portre ressam. f. 1. resmetmek, resmini yapmak. 2. betimlemek, tanmlamak. 3.1. resmetme. 2. betimleme. 3. roln oynama. i. roln oynamak. i. Portekiz. i. 1. (o. Por.tu.guese) Portekizli. 2. Portekizce. s. 1. Portekiz, Portekize zg. 2. Portekizce. 3. Portekizli. (birka tr) renkli ve byk medz/denizanas. ks. position, positive, possessive. i. 1. poz, duru. 2. tavr; yapmack tavr. f. 1. poz vermek. 2. ortaya (bir soru) atmak. 3. (sorun) yaratmak. 4. yerlemek; kendine ... ss vermek, ... klna girmek: The burglar, posing yerletirmek. as a policeman, knocked on the door. Hrsz kendine polis ss i. pozcu. vererek kapy ald. s., ng., k. dili 1. k; lks. 2. kibar; sosyetik. i. 1. yer, mevki. 2. durum, vaziyet, pozisyon. 3. tutum, gr. 4. konum. 5. toplumsal durum, sosyal pozisyon. 6. duru. 7. ask. 1. -e uygun pozisyona girmek: The football player positioned mevzi. 8. i, grev,Futbolcu gol pozisyonuna girdi. 2. (bir yerde) himself for a pozitif:memuriyet. f. 1. yerletirmek. 2. (bir ey s. 1. olumlu, goal. a positive development olumlu bir gelime. durmak: He iin) zemin himself next He the window. Pencerenin yapabilmek positioned hazrlamak: to is positioning himself to 2. kesin, mutlak: art iareti (+).kesin delil. 3. gerek: a positive toplama iareti, positive proof nnde durdu. become president. Cumhurbakanak: Its positive that she difference gerek bir fark. 4. belli, seilebilmek iin kendine i., fels.hazrlyor. olguculuk. zemin pozitivizm, was mistaken. Yanld belli. 5. emin: Are you positive? Emin i., s., fels.tam: a positive nuisance tam bir bela. 7. mat., elek., misin? 6. pozitivist, olgucu. foto.-e sahip 8. kim. art, pozitif. 9. possesses two cars. olumlu. i. f. 1. pozitif. olmak, -si olmak: He tb. pozitif. 10. dilb. ki 1. 1. deli; resim. 2. kesin ey, kati ey. 4. soukkanl. arabas var. 2. hkmetmek. 3. sahipli. s. pozitif mecnun. 2. lgn. i. 1. mal. 2. iyelik, sahip olma. 3. huk. zilyetlik. 4. cin arpmas, cinnet, delilik. mlkiyet hakknn en byk delilidir. huk. Zilyetlik s. 1. iyelik gsteren, iyelik .... 2. paylamak istemeyen. iyelik zamiri. i. 1. mal sahibi. 2. huk. zilyet. i. 1. olanak, imkn. 2. olaslk, ihtimal. s. 1. mmkn, olabilir, imkn dahilinde. 2. olas, muhtemel. z. belki, olabilir. i., k. dili opossum, sarig. f., k. dili 1. uyur gibi yapmak. 2. l numaras yapmak. nek sonra. i. kazk, destek, direk. f. 1. (ilan) yaptrmak. 2. afile ilan etmek. i. 1. memuriyet, grev. 2. ordugh. 3. kol, karakol. 4. polis noktas. 5. yabanclarn kurduu 3. posta kutusu.1. koymak, f. i., ng. 1. posta. 2. posta servisi. alveri yeri. f. 4. postane. yerletirmek. 2. tayin etmek, atamak; grevlendirmek, 1. ng. postalamak, postaya vermek. 2. (kaytlar) gnlk postane. post-office box posta kutusu. vazifelendirmek. defterden ana deftere geirmek. i. posta creti. taksa. postage-due stamp taksa pulu. posta pulu. s. postayla ilgili. postane memuru. posta havalesi. i. kartpostal. f. zerine ileri bir tarih atmak. tic. vadeli ek. i. poster, afi. s. 1. sonra gelen, sonraki. 2. gerideki. 3. anat. ka yakn. i. k, popo, kaba etler. i. 1. dl, soy. 2. gelecek kuaklar. s. 1. posta cretine tabi olmayan. 2. ng. posta creti denmi. s., ng. niversite sonras renimle ilgili. i., ng. master/doktora rencisi. hzla, ok acele. z. byk bir s. 1. babasnn lmnden sonra domu. 2. yazarn lmnden sonra yaymlanm. 3. ldkten sonra gelen/olan/meydana gelen.

posthumously postman postmark postmaster postmistress postmortem postnatal postpaid postpartum postpone postponement postscript postulate posture pot pot holder potable potassium potato potato chip potbellied potbelly potency potent potentate potential potential energy potentially pothole potion potpourri potsherd potshot potter potter potters clay potters wheel pottery potty potty chair pouch poulter poulterer poultice poultry poultryman pounce pound pound pound

z. lmden sonra. o. post.men (postmn) i. postac. i. posta damgas. i. postane mdr. i. postane mdiresi. s. ldkten sonraki, lm sonras. i. otopsi. s. doum sonras. s., z. posta creti denmi (olarak). s. doum sonras. f. ertelemek. i. erteleme. i. (mektubun altndaki) not; dipnot. i. man., mat. postulat, konut, koyut. f. (pasleyt) farzetmek, varsaymak. i. 1. duru, poz. 2. durum, hal. 3. tutum, tavr. i. 1. toprak kap, mlek. 2. tencere. 3. argo hai. 4. gbek. 5. bir kap dolusu: a pot of tea bir aydanlk dolusu ay. a pot of tutacak; frn eldiveni. soup bir tencere orba. 6. (kumarda ortaya konan) toplam para. s. iilebilir. 7. argo klozet. i., kim. potasyum. i. (o. --es) patates. cips. s. iman gbekli, gbekli. i. 1. k. dili iman gbek, gbek. 2. bir tr soba. i. 1. etki. 2. kuvvet, g. 3. yetki. 4. nfuz. 5. iktidar, cinsel g. s. 1. etkili. 2. kuvvetli, gl. 3. yetkili. 4. nfuzlu. 5. cinsel iktidar olan. i. 1. hkmdar, kral. 2. byk yetki sahibi, otorite. s. 1. olas, muhtemel. 2. fiz. gizil, potansiyel. i. potansiyel. fiz. gizilg. z. potansiyel olarak: That man is potentially dangerous. O adam tehlikeli olabilir. i. (yol yzeyinde arabalarn yol at) ukur. i. 1. ila dozu. 2. iksir. i. 1. eitli ieklerin gzel kokulu yapraklaryla baharattan oluan mlek paras. i. krk ve kavanozda saklanan bir karm. 2. birbirinden epey farkl eylerden oluan karm. 3. mz. potpuri. i. (ateli silahla yaplan) rasgele vuru. i. mleki. f., bak. putter. mleki amuru. mleki ark. i. 1. anak mlek. 2. mlek imalathanesi. 3. mlekilik. i., . dili 1. lazmlk. 2. klozet. s., ng., k. dili deli, atlak. lazmlkl iskemle. i. 1. kese, torba. 2. gz altnda oluan torbams ilik. 3. zool. kese. 4.bak. poulterer. i., ng., zool. avurt. i., ng. 1. kmes hayvanlarnn etini satan kasap. 2. kmes hayvanlarn yetitirip satan kimse. i. yara lapas. i. 1. kmes hayvanlar. 2. kmes hayvanlarnn eti. o. poul.try.men (poltrimn) i. 1. kmes hayvanlarnn etini satan kasap. 2. kmes hayvanlarn yetitirip stneadam. i. saldr, atlm, hamle. f. at/on/upon birden satan atlmak. i. 1. libre. 2. ng. sterlin, pound. i. 1. babo hayvanlarn muhafaza edildii yer. 2. yasak yere park vurmak, dvmek. 2. yumruklamak. 3. (gemi) dalgaya f. 1. eden aralarn ekildii otopark. 3. k. dili cezaevi. arpmak. 4. (kalp) kt kt atmak. 5. ar admlarla yrmek.

pound sterling pound sterling pour pour cold water on pour concrete pour money down the drain pour oil on troubled waters pour ones heart out pout poverty poverty-stricken POW powder powder horn/flask powder puff powder room powdered powdered sugar powdery power power cut power failure power of attorney power of attorney power of life and death power plant power politics power station power struggle powerful powerless powwow pp PR practicability practicable practical practical joke practical joke practicality practically practice practice practice economy Practice makes perfect. Practice what you preach! practiced practise practise practised

ng. sterlin, pound. sterlin, ngiliz liras. f. 1. dkmek, aktmak; dklmek, akmak. 2. bardaktan boanrcasna yamak. ... umudunu sndrmeye almak, ... hevesini krmaya almak; (olumsuz bir ekilde) eletirmek, tenkit etmek. beton dkmek. paray sokaa/denize atmak. ortal yattrmaya almak. iini dkmek, dearj olmak. f. surat asmak, somurtmak. i. surat asma, somurtma. i. 1. yoksulluk, fakirlik, ihtiya. 2. yetersizlik, eksiklik. s. ok fakir, yoksul. ks. Prisoner of War. i. 1. toz. 2. pudra. 3. barut. f. 1. pudralamak. 2. toz haline getirmek; toz haline gelmek. barutluk. pudra ponponu. bayanlara ait tuvalet. s. toz: powdered milk sttozu. powdered sugar pudraeker. pudraeker, pudraekeri. s. 1. toz gibi. 2. tozlu. i. 1. g, kuvvet: air power hava kuvveti. nuclear power nkleer g. physical power fiziksel g. 2. yetenek: the power to learn (planl) elektrik kesintisi. renme yetenei. 3. etki: The medicine has lost its power. la (arza nedeniyle) elektrik kesintisi. etkisini kaybetti. 4. nfuz: His power in political circles is veklet, temsil yetkisi. limited. Siyasi evrelerdeki nfuzu snrl. 5. yetki: the power to hire and fire ie alma ve iten karma yetkisi. 6. mat. s, st, vekletname. g, kuvvet: Raise it to the tenth power. Onu onuncu kuvvete idam etme veya af yetkisi. ykselt. elektrik santral. kuvvet politikas. ng. elektrik santral. pol. iktidar mcadelesi. s. 1. gl, kuvvetli. 2. etkili. 3. nfuzlu. s. 1. gsz, kuvvetsiz. 2. aresiz. 3. beceriksiz. 4. nfuzsuz. i., k. dili toplant; grme. f. grmek, konumak. ks. pages, pianissimo. ks. public relations. i. yaplabilirlik, uygulanabilirlik. s. 1. yaplabilir, uygulanabilir. 2. kullanl, elverili. s. 1. pratik, kullanl, elverili. 2. pratik, uygulamal, tatbiki. 3. pratik akas. eek (kimse). eek akas. i. pratiklik. z. 1. gerekte. 2. hemen hemen. 3. pratik bir ekilde. i. 1. uygulama, tatbikat. 2. pratik, egzersiz, altrma. 3. antrenman, idman; egzersiz, alma: soccer practice futbol f. (bir maharet, yetenek v.b.ni gelitirmek iin) almak, pratik antrenman. 4. tiy., mz. prova:must practice the piano every choir practice koro provas. 5. yapmak, egzersiz tasarruf yapmak. yapmak: You det, alkanlk: Its now become a common practice. Artk det day for one hour. Her gn bir saat piyano almanz lazm. You Mek geldi. 6.erdirir. haline kemale a(hekime gelen) yapmanz (avukata gelen) must practice lot. ok pratik hastalar; lazm. She is practicing mvekkiller: Hes kendinilerletmek iin egzersiz yapyor. 2. spor Verdiin nasihat got a uygula! her Italian. talyancasn big practice. ok hastas/mvekkili var. idman yapmak, antrenman yapmak, egzersiz yapmak. 3. -lik s. deneyimli, tecrbeli. yapmak: He practice 1. law. Avukatlk yapyor. She is i., ng., bak. is practicing practicing medicine. Hekimlik yapyor. f., ng., bak. practice 2. s., ng., bak. practiced.

practitioner pragmatic pragmatism pragmatist prairie praise praiseworthy pram prance prank prate prattle prawn pray prayer prayer beads prayer book prayer meeting prayer rug prayer rug praying mantis prepreach preach against preach to preacher preamble preanimism prearrange precarious precariously precaution precede precedence precedent preceding precept precinct precious precious metals precious stone precipice precipitant precipitate precipitate precipitation precipitous prcis precise precision

i. (belirli bir ii) uygulayan kimse, pratisyen. s. pragmatik. i. pragmaclk, pragmatizm. i. pragmac, pragmatist. i. (aasz, otlarla kapl, geni) dzlk, ova. f. 1. vmek, methetmek. 2. (Allaha) hamdetmek, kretmek. i. vg, meth, medih. s. vlmeye deer. i., ng. ocuk arabas. f. (at) srayp oynamak; (at) sratp oynatmak. i. eek akas; oyun. f. gevezelik etmek. i. gevezelik. f. 1. ocuka konumak. 2. laflamak, gevezelik etmek. i. 1. ocuka konuma. 2. laflama, gevezelik, nemsiz konuma. i., ng. karides. f. 1. dua etmek. 2. namaz klmak. i. 1. dua. 2. namaz. tespih. dua kitab. dua meclisi. seccade. seccade. zool. peygamberdevesi. nek nce, n. f. vaaz etmek; vaaz vermek. aleyhinde vazetmek. -e vazetmek. i. vaiz. i. balang, nsz. i. preanimizm. f. nceden dzenlemek. s. 1. gvenilmez. 2. kararsz, pheli. 3. tehlikeli; rizikolu; nazik. z. tehlikeli bir ekilde. i. nlem, tedbir. f. -den nde olmak, -den nce gelmek. i. 1. nce gelme. 2. stnlk. 3. nce olma. i. 1. rnek oluturan durum. 2. det, gelenek. s. -den nceki; nde bulunan. i. 1. emir. 2. ahlaki kural, ilke. 3. ynerge. i. 1. (ehir iinde) blge; yre. 2. evre. 3. seim blgesi. s. 1. deerli, kymetli. 2. ok pahal. 3. aziz. 4. fazla nazik. 5. k. dili rezil. z., k. dili ok, pek: There is precious little time left. Pek (altn, gm, platin gibi) kymetli madenler. az zaman kald. kymetli ta, mcevher. i. 1. uurum. 2. sarp kayalk. i., kim. keltici, ktrc. s., bak. precipitate. i., kim. kelti, kel. s. 1. aceleci. 2. dncesiz. 3. aceleyle yaplan. 4. ani. f. 1. neden olmak, balatmak. 2. kim. keltmek; kelmek. 3. (yamur/kar eklinde) yere dmek, yamak. i. 1. ya. 2. kim. kelme; keltme. s. 1. dik, sarp. 2. atlgan, aceleci. i. zet. s. 1. tam, kesin: a precise definition of the word szcn tam karl. at the precise moment of his arrival tam(saatte) anda. i. 1. kesinlik. 2. doruluk. 3. dikkat, dikkatlilik. 4. geldii 2. ok dikkatli, titiz hassasiyet. titizlikle yaplm (i). 4. dakik dakiklik. 5. (alette) (kimse). 3. s. hassas: a precision instrument (saat). 5. hassas (alet). hassas bir alet.

preclude precocious preconceived preconception precondition precursor predate predator predatory predecessor predestination predestine predetermine predicament predicate predicate predict predilection predispose predisposition predominance predominant predominantly predominate preeminence preeminent preempt preemption preemptive preemptive strike preen preen o.s. preexist pref prefab prefabricate prefabricated prefabrication preface prefatory prefer preferable preferably preference preferential preferred stock prefix pregnancy pregnant preheat

f. 1. -i imknsz klmak, -i imknszlatrmak, -i olanak d brakmak, -i olanakszlatrmak. 2. -i darda brakmak. s. erken gelimi. s. eski, yerlemi (fikir). i. eski/yerlemi fikir. i. nkoul. i. 1. haberci, mjdeci. 2. of -in ilk ekli/balangc. f. 1. erken tarih atmak. 2. -den daha nce gelmek. i. yrtc hayvan. s. 1. yrtc: predatory animal yrtc hayvan. 2. apulcu, yamac: ncel. 2. ata, cet. i. 1. selef,a predatory tribe apulcu bir kabile. 3. bakalarnn eine/malna gz koyup elinden almaya alan. i. 1. Allahn, kiinin cennete/cehenneme gideceini domadan nce(for) (birinin) (cennete/cehenneme gideceini) her eyi f. 1. tayin etmesi. 2. Allahn, kiinin hayatyla ilgili nceden nceden tayin etmesi, ncel belirleme. 3. gelecekleri) nceden ilahi. tayin etmek. 2. (birinin) (yaarken bana takdiri kararlatrmak. f. 1. nceden tayin etmek/belirtmek. 2. nceden tayin etmek. i. 1. zor durum, bela. 2. durum, hal, vaziyet. i., dilb., man. yklem. s. yklemle ilgili. f. 1. dorulamak. 2. belirtmek. f. 1. nceden sylemek: That economist predicted the present recession. tercih. i. yeleme,O ekonomist imdiki durgunluun olacan nceden sylemiti. 2. -e dair/hakknda kehanette bulunmak: The f. to 1. -e nceden hazrlamak. 2. -e yatknlatrmak. fortune-teller predicted that she would marry young. Falc gen i. to/towards -e meyil/eilim/yatknlk. yata evleneceine dair kehanette bulundu. i. 1. hkim olma, ar basma. 2. ounluk. s. 1. hkim olan, ar basan: the predominant color hkim olan renk. 2. ounlukta olan. 3. en nfuzlu: the predominant group z. genelde, ou: The representatives were predominantly in the meeting toplantdaki en nfuzlu grup. 4. en etkili. European. Temsilcilerin ou Avrupalyd. f. 1. (say/nfuz/kuvvet/etki/derece asndan) stn olmak. 2. hkim olmak. 3. ounlukta olmak. 4. galip gelmek. i. stnlk. s. en nde gelen, rakipsiz, stn. f. 1. nceden ayrmak. 2. herkesten nce ele geirmek. i. herkesten nce satn alma hakk, nalm hakk; nalm. s. nceden satn alma hakk olan. kar tarafn muhtemel saldrsna kar nceden yaplan saldr. f. 1. (ku) gagasyla (tylerini) dzeltmek; gagasyla tylerini dzeltmek. 2. (kedi, dzeltmek. (tylerini) yalamak; tylerini san ban zenle kpek v.b.) yalamak. 3. san ban zenle dzeltmek. f. nceden var olmak. ks. preface, prefix. i., k. dili prefabrik yap. f. paralarn nceden hazrlamak. s. prefabrik, prefabrike. i. prefabrikasyon. i. nsz. f. 1. nsz ile balamak. 2. nszn yazmak. 3. -e ile balamak. s. nsz niteliindeki. f. (--red, --ring) 1. yelemek, tercih etmek. 2. huk. sunmak, arzetmek. s. tercih edilir, daha iyi. z. tercihen. i. 1. yeleme, tercih. 2. tercih edilen ey. s. tercihli; ayrcalkl. tic. tercihli hisse senedi. f. (szck bana) nek koymak. i. (prifks) nek. i. hamilelik, gebelik. s. 1. hamile, gebe. 2. with ile dolu. 3. anlaml. f. nceden stmak.

prehistoric prehistory prejudge prejudice prejudice s.o. against prejudice s.o. in favor of prejudice s.o.s chances prejudicial preliminary prelude premature prematurely premeditate premeditated premier premiere premiership premise premises premiss premium premonition prenatal preoccupation preoccupy prep prep prep school prepaid preparation preparative preparatory preparatory school prepare prepare for the worst prepared preparedness prepay prepayment preponderance preponderant preponderate preposition prepositional phrase prepossess prepossessing preposterous preposterously prepuce prereligion

s. tarihncesi, tarihten nceki, prehistorik. i. tarihncesi, prehistorya. f. pein hkm vermek, pein yargda bulunmak. i. 1. nyarg. 2. kayrma, taraf tutma, tarafgirlik. 3. zarar, ziyan. f. 1. haksz hkm evirmek, birine -e kar olumsuz fikirler birini -in aleyhine verdirmek. 2. zarara uratmak. alamak.lehine evirmek, birine -in lehine olumlu fikirler birini -in alamak. birinin ansn azaltmak. s. s. hazrlayc, hazrlk, ilk, n. i. 1. eleme ma. 2. n snav, yeterlik snav. 3. o. mz. preld. i. 1. balang, giri. 2. n hazrlklar. s. 1. zamanndan nce olan/gelien, erken. 2. mevsimsiz, zamansz. 3. erken domu, prematre erken. z. zamanndan nce, mevsimsiz olarak, (bebek). f. nceden tasarlamak. s. nceden tasarlanm. s. 1. birinci, ilk. 2. ba, asl. i. babakan. i. gala. i. babakanlk. i., man. ncl; terim. i. (bir kuruma/kiiye ait) bina/arazi. i., man., bak. premise. i. 1. prim. 2. dl. 3. ikramiye. 4. sigorta primi. 5. tic. acyo, prim. i. 1. nsezi. 2. uyarma. s. doum ncesi. i. with zihni ... ile megul olma. f. zihnini megul etmek. be preoccupied with zihni ... ile megul olmak. hazrlayc, hazrlk. i., ng. ev devi. s., k. dili ks. preparatory, preposition. 1. kolej, zel ortaokul ve lise. 2. ng. koleje hazrlayan zel okul. f., bak. prepay. i. 1. hazrlama. 2. hazrlk. 3. preparat, hazr ila. s. hazrlayc, hazrlk. i. hazrlayc ey. s. hazrlayc, hazrlk. z. to -den nce: preparatory to leaving the country lkeden kmadan nce. preparatory to sending it kolej, zel ortaokul ve lise. gnderilmesi iin hazrlk olarak. f. 1. hazrlamak; hazrlanmak. 2. dzenlemek. 3. donatmak. 4. yapmak. ihtimale kar hazrlanmak. en kt s. hazr, nceden hazrlanm. i. hazrlk, hazr olma. f. (pre.paid) parasn nceden vermek, pein demek. i. pein deme. i. 1. ounluk, stnlk. 2. ar basma; hkim olma. s. ar basan, stn gelen; hkim olan. f. 1. ar basmak, stn gelmek, baskn kmak. 2. hkim olmak. i. edat, ilge. edat ve isimden oluan sz bei. f. 1. olumlu bir ekilde etkilemek. 2. zihnini megul etmek. s. alml, ekici. s. akl almaz, inanlmaz, sama, abes. z. mantkszca. i., anat. snnet derisi. i. dinncesi.

prerequisite prerogative presage presbyope presbyopia presbyopic Presbyterian preschool prescience prescient prescribe prescription presence presence of mind presence of mind present present present present a bold front present arms present company excepted present itself present o.s. present ones compliments present ones compliments present participle present s.o. with present s.o. with a problem presentable presentation present-day presentiment presently preservation preservative preserve preserve preserves preside presidency president presidential press press press press agent press association press conference press corps press for

s. nceden gerekli olan. i. nkoul, nart. i. 1. hak, yetki. 2. ayrcalk, imtiyaz. i. alamet, iaret. f. -e alamet olmak, -e iaret etmek. i., tb. presbit. i., tb. presbitlik. s. presbit. i., s. Presbiteryen. i. anaokulu. s. okulncesi. i. ileri gr. s. ileri grl. f. 1. (doktor) (ila) vermek/yazmak; (doktor) (bir tedavi yntemi) tavsiye etmek. 2. (artlar/kurallar) belirtmek/tayin etmek. i. 1. tb. reete. 2. emir. i. huzur, hazr bulunma, varlk, var olma: The test results do not indicate the presence of nitrogen. Test sonularna gre nitrojen akl banda olma. yok. soukkanllk. s. 1. imdiki: the present worth of -in imdiki deeri. 2. bulunan, hazr, mevcut: the animals present in this region bu blgede i. hediye, armaan. bulunan hayvanlar. 3. dilb. imdiki zaman gsteren. i. f. 1. sunmak, takdim etmek: present a petition dileke sunmak. 2. takdim etmek, tantmak: He presented me to the queen. Beni cesaret gstermek, yrekli gzkmek. kralieye takdim etti. 3. gstermek, sergilemek, tehir etmek. 4. ask. selam durmak. bildirmek, sunmak. sz meclisten dar, h huzurdan/huzurunuzdan. (frsat) olmak/kmak/dmek. bulunmak, hazr bulunmak, gelmek. sayglarn sunmak. selam sylemek. durum ortac, faaliyet ismi. birine -i sunmak/takdim etmek. birini bir problemle kar karya brakmak. s. prezantabl. i. 1. sunma, sunu, takdim; sunulma, sunulu. 2. takdim etme; takdim edilme. 3. gsterme; imdiki, gnmzn. oyun. s. bugnk, zamanmza ait, gsterilme. 4. temsil, i. nsezi. z. 1. birazdan, yaknda. 2. k. dili u ara, halihazrda. 3. k. dili u an. saklama; saklanma. 2. koruma, muhafaza; korunma. i. 1. s. saklayan, koruyan, koruyucu. i. koruyucu madde. i., bak. preserves. f. 1. korumak, muhafaza etmek. 2. saklamak. 3. srdrmek. 4. reelinireel; ekerleme. i., o. yapmak. 5. konservesini yapmak. f. at/over -e bakanlk etmek. i. bakanlk. i. 1. bakan. 2. cumhurbakan. 3. rektr. s. bakanla ait. i. 1. basn, medya. 2. yaynevi. 3. basn mensuplar. 4. matbaa, basmevi. 5. bask/matbaa makinesi. 6. pres, cendere, f. 1. basmak: Press the button. Dmeye bas. 2. skmak, suyunu mengene. ezmek. 3. sktrmak, sktrarak itmek: The iin) 9. (elbise/amar soldiers karmak; 7. sktrma. 8. kalabalk. (askere) almak: The f. into -i (hizmete) zorlamak; -i zorla dolap/yklk. 10. (giyside) t. square. Askerler kalabal pressed the crowd into the small into military service. Hkmet government pressed the villagers basn szcs. kk meydana sktrd. 4. sktrmak, bask yapmak, kylleri zorla askere ald. basn kurumu. zorlamak: 5. in upon -in snrna dayanmak, -in snrn zorlamak: The enemy pressed in upon the city. Dman kentin snrna basn toplants. dayand. 6. tlemek. 7. (cam, elik, tula v.b.ni) preslemek, gazeteciler. preste sktrmak, prese etmek. ... iin bask yapmak, -i srarla istemek: They are pressing for more time. Onlara daha ok zaman verilmesi iin bask yapyorlar.

hzla ilerlemek. press forward press money into s.o.s hand birinin eline para sktrmak. devam etmek. press on avantajndan mmkn mertebe yararlanmak. press ones advantage ansna fazla gvenmek, ansn zorlamak: Dont press your press ones luck luck. ansna gvenme./ansn zorlama. basn bildirisi. press release srarla birinden bir ey istemek, bir ey iin birini sktrmak. press s.o. for s.t. birini seferber etmek, birini ie komak. press s.o. into service birinin (bir ey yapmas) iin srar etmek, birine (bir ey press s.o. to yapmas) iin bask birinin elini skmak. yapmak: He is pressing me to accompany press s.o.s hand him to Ankara. Onunla birlikte Ankaraya gitmem iin beni bir eyi hizmete sokmak. press s.t. into service sktryor. birine bir eyi srarla kabul ettirmeye almak: He pressed the press s.t. on s.o. money bir eyi srarla vermeye almak. birine on me. Paray bana zorla kabul ettirdi. press s.t. upon s.o. foto. deklanre basmak. press the shutter s. prese, preste sktrlm: pressed steel prese elik. pressed s. 1. acil, ivedi, ivedili. 2. srarl; skboaz eden. pressing i. 1. basn, tazyik: atmospheric pressure hava basnc. high pressure pressure tencere. ddkl yksek basn. low pressure alak basn. 2. (manevi) pressure cooker bask: work under pressure bask altnda almak. f. (birine) basler, manometre. pressure gauge bask yapmak, (birini) sktrmak. bask grubu. pressure group basn kayb. pressure loss f., ng., bak. pressurize. pressurise f. 1. hav. (uaktaki kabinin) havasn yeterli basnta tutmak. 2. pressurize ng. (birine) bask yapmak, (birini) sktrmak. i. prestij, saygnlk, itibar. prestige z., mz. presto. presto s. ngerilmeli: prestressed concrete ngerilmeli beton. prestressed z. herhalde, zannedersem. presumably f. 1. sanmak, zannetmek, tahmin etmek: I am presuming that it presume will cret, kstahlk. 2. zan, san, tahmin. elli milyon liraya i. 1. cost around fifty million liras. Yaklak 3. farz, varsaym. mal presumption olacan tahmin ediyorum. 2. (haddi olmayan bir eyi) yapmak, s. 1. olas, muhtemel. 2. varsaymsal. presumptive (-e) kalkmak, (-e) yeltenmek: How can you presume to sit in s. cretli, kstah, haddini bilmez. presumptuous judgment on her? Onu ne yzle yarglayabilirsin? She presumed to1. (bir ey) mantken retmeninin yanln dzeltmeye f. correct her teacher. (baka bir eyi) gerektirmek, -in var presuppose kalkt. 3.dayanmak: Prayer presupposes God. Dua iiney. oluuna saymak, varsaymak, addetmek, farzetmek: Allahn i. 1. -in var olduunu farzetme. 2. nceden farzedilenThey presupposition presume him This course sulu sayyorlar. We shouldof Latin. Bu varl gerek. guilty. Onu presupposes a knowledge presume i., ng., bak. pretense. pretence his innocence. Onun susuz olduunu varsaymalyz. ders iin Latince bilmek gerek. 2. -in var olduunu farzetmek, -i f. 1. rolne pretend varsaymak.girmek, olmak: You pretend to be the cat and Ill be theiddiasnda olmak, ol,iddia de fare olaym. 2. -mi gibi ... mouse. Sen kedi -i ben etmek, ... taslamak: Im not pretend to davranmak,to be an expert. Uzmanlk iddiasnda deilim. Hes -mezlikten pretending iddia etmek.gelmek; yalandan yapmak, ... numaras tahtta hak pretend to the throne yapmak: He isbe a scholar. Bilginlik taslyor. pretending to pretending that he doesnt know. Bilmiyormu i. 1. davranyor. Hesoyun, numara, be sick. Hasta numaras of pretense gibi rolne girme. 2. pretending to yalan: make a pretense illness hasta numaras yapmak. 3. bahane: on the slightest yapyor. eyde) iddia. 2. hak iddias. 3. gsteri, kurum. i. 1. (bir pretension pretense en ufak bahane ile. 4. to ... iddias. s. 1. kendisinde aslnda olmayan bir eyin var olduunu iddia pretentious eden; kendisinde aslnda olmayan bir eyin var olduu z. gsterile. pretentiously izlenimini vermeye alan. 2. iddial, gsterili. 3. gsterii, i. gsteriilik. pretentiousness kurumlu. i. bahane. pretext s. 1. sevimli, gzel, ho. 2. iyi. z. olduka, epeyce, hayli. pretty epey zor, hayli g. pretty difficult k. dili hemen hemen. pretty much hemen hemen ayn, yine yle. pretty much the same k. dili hemen hemen. pretty nearly/well f. 1. stn/galip gelmek, galebe almak; over/against -i yenmek, prevail -den galip gelen, stn (among/in) (-de) en ok hkim olan. 3.en s. 1. baskn kmak. 2. gelen. 2. hkm sren, ... bulunmak, en prevailing ok -e rastlanmak, yaygn en ok tutulan. rabette olan, en geerli, olmak: That species prevails there today. Bugn orada en ok o tre rastlanmaktadr. 3. hkm srmek, hkim olmak. 4. baarmak. 5. on/upon -i ikna etmek, -i raz etmek.

prevalence prevalent prevaricate prevarication prevent preventable prevention preventive preventive measures preventive medicine preventorium preview previous previous knowledge of previous to previously prewar prey prey on s.o.s mind prezzie prezzy price price ceiling price cutting price list price o.s./s.t. out of the market price range price tag priceless pricey prick prick of conscience prick s.t. on prick up its ears prick up ones ears prick up ones ears prickle prickly prickly heat prickly juniper prickly pear pride pride o.s. on s.t. pride of place priest prig prim prim and proper prima donna primacy

i. 1. hkm srme, hkim olma. 2. yaygnlk. s. 1. yaygn, ok rastlanan. 2. olagelen, hkm sren, hkim olan. 3. en ok tutulan. f. 1. kaamak cevaplar vermek. 2. k. dili yalan sylemek. i. 1. kaamak cevaplar verme. 2. k. dili yalan; yalan syleme. f. nlemek, engellemek, mni olmak; -den alkoymak. nlenebilir, nne geilebilir. i. nleme, engelleme. s. nleyici, engelleyici. i. 1. nleyici ey. 2. nlem, nleyici tedbir. tedbirler. nleyici koruyucu hekimlik. o. --s (privntoriymz)/pre.ven.to.ri.a (privntoriy) i. prevantoryum. i. 1. sin. ilk oynatm. 2. sin. fragman. 3. of (muhtemel bir eyin) habercisi. s. 1. nceki, evvelki: the previous day evvelki gn. 2. eski, sabk: a previous husband of hers eski kocalarndan biri. ... hakknda nbilgi. -den nce. z. nceden, evvelce. s. sava ncesi: prewar politics sava ncesi politika. i. av. f. on 1. -i avlayp yemek. 2. (bir kayg, znt v.b.) -in iini kemirmek,znt v.b.) -in iini kemirmek, -i rahat brakmamak. (bir kayg, -i rahat brakmamak. 3. (bir yeri/insanlar) haraca kesmek. 4. -i avlayp/ana drp soymak. i., ng., k. dili hediye. i., ng., k. dili, bak. prezzie. i. 1. fiyat, eder, paha. 2. karlk, bedel. f. 1. fiyat koymak, paha bimek. 2. k. dili fiyatn sormak. fiyat tavan. fiyat krma. fiyat listesi, tarife. bir maln fiyatn fazla yksek tutarak ona ait piyasay kaybetmek: Youve priced yourself out of the market in that fiyat dalm. line. O serinin fiyatlarn fazla yksek tutmakla piyasay 1. fiyat etiketi. 2. fiyat. kaybettin. s. 1. deer biilmez. 2. k. dili ok komik, gln. s., ng., k. dili pahal. i. 1. ine v.b.nin batmasndan ileri gelen ac. 2. sivri bir eyin at delik. 3. argo penis, yarak. 4. k. dili pis herif. f. 1. sivri bir vicdan azab. eyi -e batrmak; sivri bir ey -e batmak. 2. (deriye batan diken bir uzva (sivri bir eyi) batrmak; (sivri bir ey) bir uzva batmak: v.b.) actmak/batmak. 3. (delik) amak. 4. (vicdan) (kendisini) I(hayvan) kulaklarn dikmek. keep pricking my hand on these thorns. Bu dikenler hep elime rahatsz etmek. batyor. kulak kabartmak. kulak kabartmak. i. 1. ufak diken. 2. ufak diken v.b.nin batmasndan ileri gelen ac. 3. inelenme; karncalanma. 4. (kuma/giysi)aksi. 4. zor,1. s. 1. dikenli. 2. dalayan (kuma/giysi). 3. huysuz, dalama. f. (ufak diken v.b.) batmak. 2. inelenmek; karncalanmak. 3. aprak (mesele). isilik. (kuma/giysi) dalamak. bot. katranardc, Juniperus oxycedrus. 1. bot. frenkinciri, hintinciri, firavuninciri, Opuntia ficus-indica. 2.1. gurur, kvan, iftihar, vn: He (meyve). prickly-pear i. frenkinciri, hintinciri, firavuninciri takes pride in his work. cactus bot., bak. prickly pear (1). izzetinefis, onur, haysiyet, inden ile vnmek, bir2. zsayg, bir ey gurur duyuyor. eyden kvan duymak. eref, gurur. 3. gurur, kibir: His pride prevents him from en yksek mevki. admitting his mistake. Kibri, yanln kabul etmesine engel i. papaz. (ku) tylerini kabartmak. oluyor. f. i. ahlaken kendini stn gren kuralc kii, herkese ahlak hocalresmi, biimci, ok ciddi; ok dikkatli ve arbal. s. fazla yapan kimse. dikkatli ve kuralc. 1. primadonna. 2. k. dili hep n planda olmak isteyen kii. i. ncelik, stnlk.

primarily primary primary color primary colors primary school primate prime prime prime prime a pump prime cost prime meridian prime minister prime number prime s.o. about prime the pump prime time primer primer primeval primitive primitively primitiveness primitivism primitivist primordial primrose primula prince princely princess principal principality principally principle principled Prinkipo print print s.t. out printed printed matter printed matter printer printers ink printing printing press print-out prior prior to prioritise

z. 1. aslnda, esasen: Its primarily an exporting firm. O firmann asl ii ihracat. 2. en ok: They export primarily figs. En ok incir s. 1. ilk, birinci, birincil: primary stage of development ihra ediyorlar. gelimenin ana renk. ilk aamas. 2. en nemli, balca; temel, ana, asl: primary problem en nemli sorun. primary aim balca ama. ana renkler. the primary elements of a just peace adil bir barn temel ilkokul. eleri. 3. fiz., elek. primer. i. 1. bapiskopos. 2. zool. primat. i. (birinin/bir eyin) en gzel/parlak dnemi; (birinin) en verimli/baarl dnemi; (birinin) formunun zirvesinde olduu s. 1. nemli; balca: This has become a prime concern. nemli dnem. bir mesele oldu bu. (topa/tfee) azotu koymak.shes come. f. 1. hazrlamak. 2. Thats the prime reason why 3. astar Onun gelmesinin astarlamak. 4. (birine) naslbirinci kalite: prime vurmak/srmek, balca nedeni o. 2. en iyi, cevap vermesi (altrmadan nce) pompann iine su aktmak. beef en iyi sr eti. sylemek; (tana) ne syleyeceini gerektiini nceden retim maliyeti. retmek. balang meridyeni. babakan. asal say. birini (bir konuda) aydnlatmak, birine (bir ey) hakknda bilgi vermek. eitli yatrmlarla ekonomiyi canlandrmaya almak. (devlet) televizyonun en ok izlendii saatler. i. 1. astar; astar boya. 2. azotu. i. okuma kitab. s. tarihncesi alara ait. s. ilkel, primitif. z. ilkelce. i. ilkellik. i. ilkelcilik, primitivizm. i. ilkelci, primitivist. s. balangta var olan. i., bot. uhaiei, Primula. i., bot., bak. primrose. i. prens. s. 1. prense yakr. 2. cmert, asil. 3. ahane. i. prenses. s. ba, ana, balca, en nemli, belli bal. i. 1. mdr, okul mdr. 2. i. prenslik. huk. mvekkil. 3. tic. sermaye, anamal, anapara. z. 1. en ok, ounlukla. 2. aslnda, esasen. i. prensip, ilke. s. prensip sahibi. i., tar. (Kzl Adalardan) Bykada. i. 1. bas, tab. 2. basma, matbua. 3. matbaa harfleri. 4. iz: footprint ayak izi. 5. foto. fotoraf, negatiftenbasmak. 2. bilg. 1. bir eyi printere yazdrmak/printerde yaplm resim. 6. gravr/tabask (resim). 7. emprime; basma, basma kuma. 8. (printer) matbu. yazmak/basmak. s. basl, bir eyi basma kalb. f. 1. basmak, tabetmek. 2. yaymlamak. 3. foto. basma, matbua. negatiften (fotoraf) basmak/tabetmek. 4. matbaa harfleriyle yazmak. basma. matbua, i. 1. basmc, matbaac. 2. bilg. yazc, printer. bask mrekkebi. i. 1. basma, tab, tabetme. 2. bask. 3. bask says. 4. matbaa harfleriyle yazma. bask makinesi. matbaa makinesi, i., bilg. yazl k/kt. s. 1. nceden planlanm. 2. nceki, evvelki, sabk. -den nce: prior to his death lmnden nce. f., ng., bak. prioritize.

prioritize priority prism prison prison breaker prisoner prisoner of war prissy pristine privacy private private detective private enterprise private eye private parts private school private secretary private sector private soldier privates privation privatise privatization privatize privilege privileged privy privy council prize prize prize possession prize s.t. open prize s.t. up pro pro propro and con pro forma pro forma invoice pro forma invoice prob probability probable probably probation probation officer probationer probe probity problem

f. -e ncelik tanmak. i. ncelik. i. prizma. i. hapishane, cezaevi. hapishane kaa. i. 1. tutuklu, mahkm, mahpus: political prisoner siyasi tutuklu. 2. tutsak, esir. sava esiri. s., k. dili mklpesent ve burnu havada. s. bozulmam, saf. i. 1. mahremiyet: The English value their privacy. ngilizler mahremiyetlerine kiisel: private car zel araba. private life zel s. 1. zel, hususi, ok nem verir. 2. gizlilik. yaam. private ownership zel iyelik. private property zel zel dedektif. mlk. private school zel okul. 2. gizli: a private telephone ekon. zel teebbs. conversation gizli telefon konumas. i. ask. er, asker. k. dili zel dedektif. edep/ut yerleri. zel okul. zel sekreter. zel sektr. er, asker. i., o., k. dili edep/ut yerleri. i. yoksunluk, sknt. f., ng., bak. privatize. i. zelletirme. f. zelletirmek. i. ayrcalk, imtiyaz. s. ayrcalkl, imtiyazl. i. 1. (su tesisat olmayan kulbe iindeki) ayakyolu, apteshane. 2. tuvalet. s. zel meclis. i. 1. dl, mkfat. 2. ok istenilen ey. 3. ikramiye. f. 1. -e ok deer vermek. kaldrmak/amak, kanrtmak. i. ganimet. 2. dl f. manivela ile 2. paha bimek. s. 1. dl olarak verilen. kazanan. 3. tam: a prize idiot/fool tam bir enayi. en deerli ey, en gzde ey: That old typewriter is his prize possession. O eski grevinionun en sevdii eyas. bir eyi (manivela daktilo gren bir eyle) amak. bir eyi (manivela grevini gren bir eyle) kanrtmak. i. (bir meseleye ait) olumlu/yararl bir yan: Every issue has its pros and itsprofesyonel. i., s., k. dili cons. Her meselenin olumlu ve olumsuz yanlar vardr. z. lehte. s. lehine olan. nek ... taraftar, ... yanls, -in tarafn tutan: Hes pro-French. 1. O, Franszlarn tarafn tutuyor. 2. O, Franszcadan yanadr. lehte ve aleyhte. s. proforma fatura. tic. proforma fatura. ks. probable, probably, problem. i. ihtimal, olaslk. s. muhtemel, olas, olasl. z. herhalde, byk bir ihtimalle/olaslkla. i. 1. artl tahliye, meruten tahliye. 2. deneme sresi. artl tahliye edilmi kimseyle ilgilenen memur. i. artl tahliye edilmi kimse. f. 1. (birine) soru sorarak sondaj yapmak. 2. (sonda v.b. ile) yoklamak; sondalamak, sondaj yapmak. 3. irdelemek; i. doruluk, drstlk. incelemek, aratrmak. i. 1. irdeleme; inceleme, aratrma. 2. i. 1. sorun, mesele, problem. 2. mat. problem. s. problemli, tb. sonda, mil. 3. insansz uzay roketi. problem: problem child problem ocuk.

problematic problematical procedure proceed proceedings proceeds process procession proclaim proclamation proclivity procrastinate procreate procure procurer prod prod s.o. into action prodigal prodigious prodigy produce produce producer producer goods product production production line productive productive capacity productivity prof prof profane profanity profess professed profession professional professionalism professor proffer proficiency proficient profile profit profit and loss account profit motive profit sharing profitable profiteer

s. 1. pheli, tartmaya ak, tartmal, problematik. 2. pheli: I think thats quite problematic. Bence oras hi belli olmaz. 3. s., bak. problematic. zor, g, baya sorun yaratan. i. 1. yol, yntem, metot, prosedr. 2. ilem: There are a number of1. to -e gemek; -e gitmek; ilerlemek. 2. with -e devam f. steps to be followed in this procedure. Bu ilemde izlenecek birka basamakbalamak: When I asked them to lower their var. etmek. 1. olan bitenler, olup bitenler. 2. tutanak, zabt. 3. i., o. 3. to -e voices they proceeded to speak even more loudly. Seslerini (resmi/hukuki) ilemler. i., o. gelir, hslat, kazan. ksmalarn istediim zaman daha da yksek sesle konumaya i. 1. yntem, metot, yol:kaynaklanmak; -den ileri gelmek. baladlar. 4. from -den a production process bir retim yntemi. 2. sre, proses: growth process byme sreci. 3. i. alay; dizi, sra: funeral procession cenaze alay. ilem; tretman: the steps in the production process retim f. 1. ilan etmek, duyurmak. 2. belli etmek, aa vurmak. ilemindeki aamalar. f. ilemden/ilemlerden geirmek. i. 1. ilan, duyuru. 2. bildiri. i. eilim, meyil. f. 1. ileri daha sonraya brakmak. 2. srncemede brakmak, ardan almak, geciktirmek.remek; -in ocuu olmak. Perhaps f. 1. retmek; yaratmak. 2. 3. ertelemek. this pair can procreate the salamak. 2. (birine) seks devam f. 1. elde etmek, edinmek, species. Bu ift belki tr iin (birini) ettirebilir. bulmak. i. pezevenk. f. (--ded, --ding) 1. drtmek. 2. tevik etmek. i. 1. drtme. 2. vendire. birini harekete geirmek. s. 1. savurgan, msrif. 2. ok bol. i. savurgan/msrif kimse. s. 1. ok byk, kocaman. 2. alacak, mthi, fevkalade. i. 1. dhi, deha, harika: child prodigy dhi ocuk, harika ocuk. musical prodigy mzik 2. (meyve/sebze) vermek. 3. hazrlamak, f. 1.retmek, yapmak. dehas. 2. harika, olaanst ey. yapmak. 4. gstermek, ibraz ve meyve; tarm rnleri. i. 1. rn. 2. zerzevat, sebze etmek; karp gstermek, karmak. 5. (oyunu) sahneye koymak. 6. (film) yapmak. 7. -e i. 1. retici. 2. sin. yapmc, prodktr. yol amak; -i meydana getirmek, -e neden olmak. 8. (hayvan) tic. sermaye (faiz) getirmek. dourmak. 9. mallar. i. 1. rn. 2. sonu, netice. 3. mat. arpm. i. 1. retim; imalat. 2. rn. 3. eser, yapt. 4. sin. yapm, prodksiyon. 5. tiy. sahneye koyma. retim/imalat hatt. s. verimli, bereketli; retken. retim kapasitesi. i. verimlilik; retkenlik; prodktivite. i., k. dili prof, profesr. ks. professor. s. 1. Allaha kar son derece saygsz olan. 2. dnyevi. 3. adi, baya. f. son derece saygszca davranarak (bir yerin) az i. 1. kutsal eylere saygszlk. 2. kfr, svme, svg; kutsiyetini bozmak. bozukluu. f. 1. itiraf etmek, aka sylemek; ilan etmek. 2. iddia etmek, ... edilmi. 2. bulunmak, ileri szde. 3. (inancn) ikrar s. 1. itiraf iddiasnda iddia edilen. 3. srmek. etmek, aka sylemek. i. 1. meslek; sanat; ikolu. 2. iddia, ileri srme. 3. itiraf. 4. inancn aklanmas. s. 1. meslee ait, mesleki. 2. profesyonel. i. profesyonel. i. profesyonellik. i. profesr. f. 1. (elle) sunmak, uzatmak. 2. teklif etmek, nermek. i. teklif, nerme. beceri, ustalk, maharet. i. ehliyet, s. ehliyetli, becerikli, usta, maharetli. i. 1. profil. 2. ksa biyografi, karakter portresi. 3. grafik, izge. f. 1.1. kr, kazan. 2. yarar, -in ksa f. by/from -den i. -in profilini yapmak. 2. fayda. biyografisini yazmak. yararlanmak/faydalanmak/istifade etmek. kr ve zarar hesab. kr gds. kr datm. s. 1. krl, kazanl; ekon. rantabl. 2. yararl, faydal. f. vurgunculuk yapmak. i. vurguncu.

profitless profligate profound profuse profusion progenitor progeny prognosis prognosticate prognostication program program programer programme programmer progress progress progression progressive progressive assimilation progressive paralysis progressive tax prohibit prohibit s.o. from prohibited prohibition prohibitionist prohibitive prohibitively prohibitory project project project s.t. onto projectile projection projection booth projectional projectionist projector proletarian proletariat prolific prolificacy prolix prolog prologue prolong prolongation prom promenade

s. 1. krsz. 2. yararsz, faydasz. s. 1. savurgan, msrif; hovarda. 2. sefih, ahlaksz. s. 1. derin; byk; youn: a profound impression byk bir etki/derinok. iz. a profound3. cmert. s. 1. bol, bir 2. savurgan. mystery byk bir sr. a profound remark byk bir sz. a profound respect derin bir sayg. a i. ok byk miktar, okluk, bolluk. profound silence derin bir sessizlik. I feel a profound sympathy i. cet, ata, dede. for her. Onu ok iyi anlyorum. 2. meselelerin zn kavrayan; sorunlarn derinliine inen. i. 1. soy; torunlar. 2. zool. yavrular. o. prog.no.ses (pragnosiz) i. 1. tb. prognoz. 2. tahmin. f. 1. (gelecekte bir ey olaca) tahmininde bulunmak. 2. (gelecek hakknda eyeye) iaret etmek. bulunma. 2. (gelecek i. 1. (gelecekte bir bir olaca) tahmininde hakknda) iaret, belirti. i. program, izlence. f. programlamak, programa balamak. i., bilg. program. f. (--med/--ed) bilg. programlamak. i., bilg. programc. i., f., ng., bak. program 1. i., ng., bilg., bak. programer. i. 1. ilerleme, gelime. 2. (fiilen) ilerleme, ileriye gitme, yol alma. f. 1. ilerlemek. 2. (hasta) iyiye doru gitmek. 3. to -e doru gitmek/ilerlemek; -e varmak. i. 1. ilerleme. 2. mat. dizi: arithmetical progression aritmetik dizi. geometrical progression geometrik dizi. s. 1. gitgide artan. 2. ilerleyen, ilerleyici (hastalk). 3. tedrici. 4. ileri dnceli, ilerici. i. ileri dnceli kimse, ilerici. dilb. ilerleyici benzeme. tb. ilerleyici fel. artan oranl vergi. f. yasak etmek, yasaklamak, menetmek. 1. birini (bir ey yapmaktan) menetmek. 2. birinin (bir ey yapmasn) s. yasak. imknszlatrmak/imknsz klmak. i. 1. yasak. 2. yasak emri. 3. iki yasa. i. iki yasa taraftar. s. 1. yasaklayc. 2. engelleyici. 3. fahi, satn alnmasn imknsz klan ykseklikteki (fiyat). z. s., bak. prohibitive. f. 1. tahmin etmek, dnmek, beklemek. 2. planlamak; tasarlamak. 3. frlatmak, atmak. 4. from -densosyal kmak, i. 1. proje, i; plan, tasar. 2. sosyal konutlar, dar konutlardan -den dar uzanmak. 5. (sesini) bakalarnn duyabilecei kadar oluan site. makinesiyle) bir eyi -e yanstmak. (projeksiyon ykseltmek. 6. ruhb. (on/onto) (kendi olumsuz i. mermi, atlan cisim. duygularn/dncelerini) (bakasna) yklemek. i. 1. tahmin. 2. foto., sin. projeksiyon, gsterim. 3. frlatma, atma. 4. knt. 5. geom. izdm, izdm. sin. makine dairesi. s., geom. izdmsel. i., sin. makinist. i. 1. projektr, projeksiyon makinesi, gsterici. 2. ldak, projektr. emeki. s. proleter, proletaryaya zg, emeki. i. proleter, i. proletarya, emeki snf. s. 1. dourgan. 2. bereketli, verimli. 3. retken. i. 1. dourganlk. 2. bereketlilik, verimlilik. 3. retkenlik. s. 1. uzun, ayrntl. 2. yorucu, skc. i. 1. prolog, ndeyi. 2. to (baka bir olayn) habercisi/provas. i., ng., bak. prolog. f. uzatmak, devam ettirmek, srdrmek. i. uzatma, devam ettirme, srdrme. i. 1. renci balosu. 2. ng., k. dili (deniz kenarndaki) gezinti yeri, kordon. 3. ng., k. dili, bak. piyasa; gezinti, gezinme. 2. f. piyasa etmek; gezinmek. i. 1. promenade concert. gezi, gezinti yeri; ng. (deniz kenarndaki) gezinti yeri, kordon.

promenade concert promenade deck prominence prominent promiscuity promiscuous promise promise s.o. the moon promise s.t. to s.o. promising promissory promissory note promontory promote promoter promotion prompt prompter promptly promulgate pron prone prong pronoun pronounce pronounce absolution pronounced pronouncement pronto pronunciation proof -proof proof positive proof sheet proofread proofreader prop prop prop prop s.t against prop up propaganda propagandise propagandist propagandize propagate propane propel propeller propensity

ng. dinleyicilerin mzii ayakta dinledikleri konser. gezinti gvertesi, st gverte. i. 1. herkese tannma, n. 2. gze arpan ey. 3. knt; uzant. s. 1. nde gelen (kimse); nl, nemli. 2. dikkati eken, gze arpan. 3.cinsel ilikide bulunma. belirgin olan: prominent lips i. rasgele kntl, kk; profili ok etli dudaklar. s. rasgele cinsel ilikide bulunan. i. 1. sz, vaat. 2. umut verici ey. f. 1. sz vermek, vaat etmek, vadetmek: Promise me youll come! Geleceine sz ver! You birine olmayacak vaatlerde bulunmak. promised to do it. Onu yapmay vadettin. 2. (belirli bir duruma) bir eyi birine vereceini/brakacan sylemek. iaret etmek, -ecee benzemek: She promises to be tall. Boylu s. umut verici, geleceiweather gelecek iin birYamurvadeden. olacaa benziyor. This parlak, promises rain. eyler yaacaa benziyor. This promises to be a good game. yi bir s. ma olacaa benziyor. bono. i., cor. burun. f. 1. terfi ettirmek. 2. (to) daha st (bir snfa/lige) geirmek. 3. reklamn/tantmn yapmak. 4. desteklemek; gelitirmek, i. 1. destekleyici, destekleyen kimse; tevik eden kimse. 2. ilerletmek. 5. -e katkda bulunmak; tevik etmek. giriimci, kurucu. 3. reklamc, snfa/lige)4. spor organizatr. tic. i. 1. terfi. 2. (to) daha st (bir tantmc. geme/geirme. 3. promosyon, zamannda/gecikmeden/hemen yapan; dakik. 2. s. 1. ilerini reklam, tantm. zamannda/gecikmeden/hemen yaplan. 3. abuk, acele. 4. i., tiy. suflr. hazr. i. sahnede oyuncuya hatrlatlan sz. f. 1. -e yol amak, -e z. 1. zamannda, vaktinde; gecikmeden; hemen. 2. (zaman iin) sebep olmak: What prompted that question? O sorunun ardnda tam:resmen ilan etmek,at ten. Tam 2. huk. (yasay) yrrle f. 1. It ended promptly duyurmak. onda bitti. ne var? 2. to (birini) (bir ey yapmaya) koymak. 3. (inan, dnce v.b.ni) yaymak. sevketmek/itmek/yneltmek, (birinin) (bir ey yapmasna) yol ks. pronoun, pronunciation. amak: His curiosity prompted him to open the red box. Merak s. 1. yzkoyun yatm. 2. eilimli. onu krmz kutuyu amaya itti. What prompted you to go there? i. 1. atal dii. 2. sivri ulu alet. 3. (birine) unuttuu bir eyi Seni oraya gitmeye iten neydi? 3. sivri u. i., dilb. zamir, adl. hatrlatmak; (birine) unuttuu szleri sufle etmek. f. 1. telaffuz etmek, sylemek. 2. huk. (karar) bildirmek. Hrist. (papaz) bir gnahkrn Allah tarafndan affedildiini sylemek. s. 1. belirgin. 2. kesin. i. 1. resmi aklama; resmi bildiri. 2. huk. (karar) bildirme. z., k. dili hemen, derhal. i. telaffuz, syleni, syleyi. i. 1. delil, kant, tant. 2. matb. prova. 3. foto. ayar. 4. alkol derecesi. 5. mat. soundproof sesgeirmez. waterproof sonek geirmez: salama; ispat, kantlanm. sugeirmez. kesin bir delil; kesin deliller. matb. prova. f. (proof.read) (prufred) provasn okumak. i. dzeltmen. f. (--ped, --ping) (belirli bir vaziyette) tutmak. He propped up her leg with (sahne dekorunda kullanlan) eya,besledi. The houses i., k. dili pillows. Bacan alttan yastklarla aksesuar. were propped on stilts. Evler direklerin zerine kurulmutu. Prop i., k. dili uak pervanesi. the door open with that book. O kitab dayayarak kapy ak tut. bir eyi -e dayamak/yaslamak. i. destek, dayak, payanda. 1. (bir eyi) dmemesi iin desteklemek/dayaklamak/payandalamak. 2. (bir kuruluu, i. propaganda. dzeni, hkmeti) desteklemek, arkalamak. f., ng., bak. propagandize. i. propagandac. f. propaganda yapmak. f. 1. retmek, oaltmak; remek. 2. yaymak. i., kim. propan. f. (--led, --ling) 1. ileriye doru srmek. 2. itmek, sevketmek. i. pervane. i. (for/to) (-e) eilim/meyil.

proper proper fraction proper name proper noun proper noun properly properly speaking property property tax prophecy prophesy prophet prophetess prophetic prophylactic prophylaxis propitiate propitious propman proponent proportion proportional proportionate proposal propose propose a toast proposition propound proprietary proprietor propriety propulsion prorate pros and cons prosaic prosaical proscribe prose prosecute prosecution prosecutor proselyte proselytise proselytism proselytize prosody prospect prospective prospector prospectus

s. 1. uygun, mnasip, yakr: the proper time uygun zaman. 2. grg kesir. basit kurallarna ok bal. 3. doru, kurallara uygun. 4. ng., k. dili gerek, hakiki; tam: Hes a proper fool! O tam bir dangalak! zel ad. zel isim. dilb. zel ad/isim. z. 1. esasl bir ekilde. 2. doru drst; gerektii gibi, laykyla; doru/uygun bir ekilde; kurallara uygun bir ekilde 3. ng., k. aslnda, gerekte. dili adamakll, baya. i. 1. mal. 2. mlk, emlak; arazi. 3. (sahne dekorunda kullanlan) eya, aksesuar. 4. zellik. emlak vergisi. i. 1. kehanet. 2. tahmin. f. 1. (bir olayn gerekleeceini) nceden haber vermek. 2. kehanette bulunmak, gaipten haber vermek. 3. tahminde i. 1. peygamber, yalva, nebi. 2. khin. bulunmak. i. kadn peygamber. s. 1. kehanetle ilgili; kehanet gibi. 2. gelecekten haber veren (sz/yaz). 3. khince. 4. isabetli (tahmin). 5. peygambere zg. s., tb. hastalktan koruyan, koruyucu, profilaktik. i. 1. tb. koruyucu ila. 2. prezervatif. o. pro.phy.lax.es (proflksiz) i., tb. profilaksi. f. 1. yattrmak. 2. gnln almak. s. 1. uurlu, hayrl. 2. uygun, elverili. o. prop.men (prapmen) i., tiy. aksesuarc. i. taraftar, desteki. i. 1. oran, orant, nispet: the proportion of births to population nfusa gre doum oran. 2. miktar, ksm, kadar. 3. mat. orant. s. orantl. 4. hisse, pay. 5. oran, uygunluk, tenasp. 6. o. boyutlar. f. s. orantl. oranlamak. i. 1. neri, teklif. 2. evlenme teklifi. f. 1. nermek, teklif etmek. 2. niyet etmek. 3. (to) (-e) evlenme teklifinde bulunmak. toast to Fato. Kadehlerimizi Fatoun Id like to propose a erefine kaldralm./Fatoungiriim. 3.ielim.nerme. 4. k. dili i. 1. neri, teklif. 2. k. dili i; erefine man. birlikte olma/sevime teklifi.ortaya atmak, nermek. f. ileri srmek, ne srmek, f., k. dili (birine) birlikte olma/sevime teklifinde bulunmak. s. 1. birinin mlk olan, zel. 2. mal sahibine ait. 3. sicilli, tescilli, patentli. 4. sahip kan,Whos the proprietor of this i. 1. ticari bir kuruluun sahibi: sahiplik taslayan. store? Bu dkknn sahibi kim? grg kurallar, adabmuaeret. i. 1. grg kurallarna uyma. 2. 2. arazi/mlk sahibi. 3.1. ileriye doru srme. 2. itici g. i. uygunluk, mnasebet. the proprieties grg kurallar, adabmuaeret. f. belirli bir oranda bltrmek/paylatrmak. lehte ve aleyhte olanlar. s. 1. skc, tekdze, monoton; yavan. 2. hayal gcnden/iirsellikten yoksun. 3. alelade. s., bak. prosaic. f. 1. -i yasak etmek, -i yasaklamak. 2. medeni haklarn elinden almak. i. 1. dzyaz, nesir. 2. ng. (rencinin egzersiz olarak yapt) tercme. ... dzyaz eklinde yazlm. f. 1. huk. s. aleyhine dava amak, -i mahkemeye vermek. 2. -i srdrmek, -e devam etmek. prosecuting attorney savc. i. 1. huk. savclk, savcnn temsil ettii taraf. 2. huk. davac taraf. 3. huk. dava,davac. i., huk. 1. savc. 2. kovuturma. 4. srdrme; srdrlme. 5. yerine getirme, uygulama. i. dinini deitiren kimse. f. bakasn kendi dinine evirmek/evirmeye almak; (bakasn) kendi dinine f., ng., bak. proselytize. evirmek/evirmeye almak. i. bakalarn kendi dinine evirme/evirmeye alma. f. bakasn kendi dinine evirmek/evirmeye almak; (bakasn)lbilim. i. prosodi, kendi dinine evirmek/evirmeye almak. i. 1. ihtimal, olaslk: The prospect of his finding a job is poor. bulma ihtimali umulan. 2. muhtemel, Her s. 1. beklenen, az. 2. o. baar ans:olas.prospects are excellent. Onun gelecei parlak. 3. muhtemel mteri/aday. 4. i. maden araycs. geni manzara. f. for (maden) aramak. i. prospekts, tantmalk.

prosper prosperity prosperous prostate prostate gland prosthesis prostitute prostitute o.s. prostitution prostrate prostrate o.s. prostrate o.s. before prostration prosy protprotagonist protasis protect protecting protection protectionism protective protector protectorate protg protge protein protest Protestant protestant Protestantism protestation protoprotocol proton protoplasm prototype protozoan protract protractor protrude protrusion protuberance protuberant proud proudly prove provenance proverb proverbial

f. 1. -in ileri iyi/rast gitmek; -in geliri artmak; -in refah dzeyi ykselmek; zenginlemek. 2. gelimek. i. 1. refah, gnen. 2. baar. s. 1. mreffeh, gnenli; zengin. 2. baarl. i. prostat. prostat. o. pros.the.ses (prasthisiz) i. protez. i. fahie, orospu. f. (yeteneini v.b.ni) kendine layk olmayan bir ite kullanmak. kendine layk olmayan bir ite almak. i. 1. fahielik. 2. (yeteneini v.b.ni) kendine layk olmayan bir ite kullanma. yatan; yzkoyun kapanm. 2. halsiz, bitkin, s. 1. yzkoyun gsz. f. 1. (birini) yere sermek, yere ykmak. 2. halsiz secde etmek. brakmak, gsz drmek. -in ayana kapanmak. i. 1. yere kapanma, secde. 2. bitkinlik. s. 1. dzyaz trnden; dzyaz gibi. 2. can skc, ar; sradan, yavan. nek birinci, ilk, ba. i. 1. edeb., tiy. bakii, bakahraman. 2. nc, nder. 3. taraftar, desteki. o. prot.a.ses (pratsiz) i., dilb. koullu yantmce. f. korumak, muhafaza etmek. s. koruyan. i. koruma, muhafaza. i. yerli sanayii koruma politikas. s. koruyucu. i. koruyucu. i. gl bir devletin koruma ve denetimi altnda olan devlet. i. haminin yardm ettii kimse. i., diil, bak. protg. i. protein. f. 1. protesto etmek, kar kmak; itiraz etmek. 2. iddia etmek. i. s. Protestan. i.,(protest) protesto, kar kma; itiraz. i. itiraz eden kimse. s. itiraz eden. i. Protestanlk. i. 1. protesto etme; itiraz. 2. iddia. nek, bak. prot-. i. 1. protokol. 2. tutanak. i., kim., fiz. proton. i. protoplazma. i. prototip, ilkrnek. i., zool. birgzeli hayvan, birgzeli. s., zool. birgzeli (hayvan). f. 1. (sreyi) uzatmak. 2. anat., zool. darya uzatmak. i. iletki, aler. f. knt yapmak, dar km/uzanm olmak; prtlamak; dar karmak. 2. dar km/uzanm olma. i. 1. knt. i. i, knt, yumru, tmsek. s. i, dar km/uzanm/frlam, frlak, yumru gibi, tmsek, kk.gururlu, marur. 2. kibirli: Hes too proud to apologize. O s. 1. kadar kibirli ki zr bile dilemez. z. gururla, iftiharla. f. (--d, --d/--n) 1. ispatlamak, kantlamak, tantlamak. 2. denemek, snamak. 3. sonunda ... kmak: The news proved i. kaynak, kken. false. Haber aslsz kt. This car has proved to be more reliable i. atasz. than I had expected. Bu araba umduumdan daha salam kt. s. 1. atasz trnden; atasz gibi; atasznde geen. 2. Events proved otherwise. Olaylar durumun yle olmadn herkese gsterdi. bilinen, nl, mehur.

provide provide against provide for provide s.o. with provided that Providence providence provident providential providentialism providentialist providentially provider province provincial provincialism provision provisional provisions proviso provocation provocative provoke provost provost guard provost marshal prow prowess prowl prowl car proximity proxy prude prudence prudent prudery prudish prune prune pruning pruning knife pruning shears prurient pruritic pruritus Prussia Prussian pry pry pry into s.o.s affairs

f. 1. salamak, temin etmek, tedarik etmek; getirmek: Ouz providedhazrlkl olmak. -e kar the drinks. Merubat Ouz getirdi. 2. -i art komak. 1. -i geindirmek, -in geimini salamak, -in rzkn temin etmek. 2. -i hesaba almak/katmak, -i dnmek: Shes provided for birine -i salamak/getirmek. that as well. Onu da hesaba katt. The will provides for that. kouluyla, artyla: I will lend you the money provided that you Vasiyetnamede var o. pay me Tanr.tomorrow. Yarn bana iade etmeniz artyla size i. Allah, back paray veririm. i. 1. Tanrnn inayeti, takdiri ilahi, ilahi takdir. 2. vaktinde gerekli tedbirleri almay bilme, tedbirlilik. bilen, tedbirli. s. vaktinde gerekli tedbirleri almay s. 1. Allahn inayetiyle olan/meydana gelen. 2. talihli. i. kayraclk, providansiyalizm. i. kayrac, providansiyalist. z. 1. Allahn inayetiyle. 2. ans eseri. i. 1. salayan kimse. 2. aile geindiren kimse. i. 1. il, vilayet; eyalet. 2. bilgi/yetki alan. s. 1. illere/ile ait, vilayete ait. 2. taral. 3. grgsz. i. taraya zg det veya deyi zellii. i. 1. for/against iin/-e kar tedbir. 2. koul, art. 3. salama, temin, tedarik. f. yiyecek olmayan. s. geici, muvakkat; nihai veya gerekli eyleri salamak. i., o. erzak; azk. i. (o. --s/--es) huk. (szlemeye konulan) kayt, koul, art. i. 1. kkrtma, tahrik, drtme. 2. provokasyon, kkrtma. 3. kzdrma, sinirlendirme. edici. 2. kzdrc, sinirlendirici. 3. tahrik s. 1. kkrtc, tahrik edici, seksi. f. 1. kkrtmak, tahrik etmek, drtmek. 2. kzdrmak, sinirlendirmek. 3. -e yol amak, -e neden olmak. bakan. i. 1. resmi amir. 2. dekan. 3. (skoyada) belediye askeri polis karakolu. inzibat amiri, adli subay. i., den. pruva, ba. i. 1. yiitlik, cesaret. 2. hner; maharet. f. 1. sinsi sinsi dolamak. 2. etraf kolaan etmek. i. 1. sinsi sinsi dolama. 2. arabas. k. dili polis etraf kolaan etme. i. yaknlk. i. 1. vekil. 2. vekillik, veklet. 3. vekletname. i. (cinsel konularda) dar grl ve ar ahlak kimse. i. 1. tedbirlilik, sagr. 2. tutumluluk. s. 1. tedbirli, sagrl. 2. tutumlu, hesabn bilir. i. (cinsel konularda) dar grl ve ar ahlak olma. s. (cinsel konularda) dar grl ve ar ahlak. i. kurutulmu/kuru erik. f. 1. budamak. 2. fazla ksmlar atmak; ksaltmak; azaltmak. i. budama. budama ba. bahvan makas, bahe makas. s. 1. sekse dayanan. 2. akl fikri sekste olan, ehvet dkn. 3. istekli, arzulu. s. kantl. i., tb. kant. i., tar. Prusya. i., tar. Prusyal. s., tar. 1. Prusya, Prusyaya zg. 2. Prusyal. f. into -in gizlisini saklsn aratrmak. i. manivela, kaldra. f. birinin ilerine burnunu sokmak.

pry s.t. open pry s.t. up PS psalm pseudpseudo pseudopseudonym psoriasis psych psych psychpsych s.o. up (for) psychasthenia psyche psychiatrist psychiatry psychic psychical psycho psychopsychoanalyse psychoanalysis psychoanalyst psychoanalyze psychologic psychological psychologically psychologist psychology psychopath psychopathologic psychopathological psychopathology psychopathy psychosis psychosomatic psychotherapist psychotherapy psychotic pt PTA ptosis pub pub puberty pubic public public convenience public debt

bir eyi (manivela grevini gren bir eyle) amak. bir eyi (manivela grevini gren bir eyle) kanrtmak. ks. postscript. i. 1. mezmur. 2. ilahi. nek, bak. pseudo-. s. sahte, yalanc, kalp. nek sahte, yalanc. i. takma ad. o. pso.ri.a.ses (sraysiz) i., tb. sedef hastal. f. ks. psychological, psychologist, psychology. nek, bak. psycho-. birini (-e) psikolojikman hazrlamak. i., ruhb. psikasteni. i., ruhb. ruh. i. psikiyatr, psikiyatri uzman. i. psikiyatri. s. ruhsal, psiik. s., bak. psychic. s., i., k. dili ruh hastas. nek 1. akl. 2. ruh. f., ng., bak. psychoanalyze. i. psikanaliz. i. psikanalist. f. psikanaliz yapmak. s., bak. psychological. s. ruhbilimsel, psikolojik. z. psikolojik bakmdan, psikolojikman. i. psikolog, ruhbilimci. i. psikoloji, ruhbilim. i. ruh hastas, psikopat. s., bak. psychopathological. s. psikopatolojik. i. psikopatoloji. i. psikopati. o. psy.cho.ses (saykosiz) i. akl hastal, psikoz. s. psikosomatik. i. psikoterapist. i. psikoterapi. s. 1. psikozdan ileri gelen. 2. psikoza dnm. 3. psikoza girmi. past tense, payment, pint, point, port. ks. part, ks. Parent-Teacher Association. o. pto.ses (tosiz) i., tb. kpklk. i., ng., k. dili bar, pub. ks. public, publication, publisher. i. ergenlik a, bulu a. s. kasa ait. s. 1. umumi, halka ait. 2. halka/herkese ak. 3. ak, aleni. i. 1. halk, ahali, kamu, umum. 2. seyirciler. public-address system ng. umumi tuvalet/hela. (havaalan, alveri merkezi v.b.nde) hoparlr sistemi. devlet borlar.

public domain public enemy public health public holiday public house public law public library public nuisance public opinion public prosecutor public relations public revenue public revenues public school public school public sector public servant public servant public service public service public utilities public works publication publicise publicity publicize publicly public-spirited publish publish the banns publisher publishing publishing house puce pucker pud pudding puddle pudgy puerile Puerto Rican Puerto Rico puff puff s.o. up puffball puffin puffy pug pug nose pugilism

1. kamu arazisi. 2. halkn mal. halk dman. halk sal. resmi tatil gn. 1. ng. bar, pub. 2. han, otel. kamu hukuku, amme hukuku. halk ktphanesi. kamu iin zararl olan davran. kamuoyu. savc. halkla ilikiler. devlet geliri. devlet geliri. 1. devlet okulu. 2. ng. zel okul. 1. devlet okulu. 2. ng. zel okul. kamu kesimi/sektr. devlet memuru. memur, devlet memuru. kamu hizmeti. kamu hizmeti. (elektrik, su idaresi gibi) kamu hizmeti kurulular. bayndrlk ileri. i. 1. yaymlama, yaym. 2. yayn. f., ng., bak. publicize. i. 1. umuma ak olma. 2. aklk, alenilik. 3. hret. 4. tantm, reklam; ilan. yapmak. 2. ilan etmek. f. 1. tantmn z. alenen, aka, herkesin nnde. s. yardmsever. f. 1. yaymlamak; yaymlatmak. 2. (kitap, dergi v.b.ni) basmak/bastrmak.tarihte evleneceklerini ilan etmek, nikh bir iftin belirli bir 3. ilan etmek, aklamak. ktlarn askya karmak. i. yaymc. i. 1. yaymlama. 2. yaymclk. yaynevi. s., i. patlcan rengi. f. 1. buruturmak, krtrmak; burumak, krmak. 2. (dudaklarn) bzmek; (dudaklar) bzlmek. i., ng., k. dili (yemein sonunda yenilen) tatl. i. 1. muhallebi, puding. 2. ng. (yemein sonunda yenilen) tatl. i. su birikintisi, glck. s. 1. tombul. 2. ksa boylu ve tombul, tknaz, bodur. s. ocuka, ocuksu. 1. Porto Riko, Porto Rikoya zg. 2. Porto Rikolu. Porto Riko. i. 1. ani bir esinti. 2. sk aralklarla kan duman/buhar kmelerinden biri: a puff martmak. 2.dumanok vmek. nefes: k. dili 1. vglerle birini of smoke bir birini kmesi. 3. He took a puff on his cigarette. Sigarasndan bir nefes ekti. 4. i. 1. bot. kurtmantar. 2. olgunlam karahindiba tohumlarnn beze, yumurta akyla yaplan kurabiye. 5. pudra ponponu. 6. sa iek sapndan kopmadan nceki beyaz ve ty gibi top hali. i., zool. kutupmarts. llesi. 7. (bir tr) yorgan. f. 1. solumak, sk sk nefes almak; nefes nefese olmak. 2. soluk solua/nefes nefese (belirli bir s. i, imi, ikin. yne doru) yrmek. 3. (at/on) -ikpek. i. buldoa benzeyen ufak bir cins tttrmek, -i tttrerek imek. 4. from (duman v.b.) -den sk aralklarla kmak. 5. ucu kalkk (lokomotif/vapur) dumanlar kararak (belirli bir flemek. 6. bask burun. i. boksrlk. yne doru) ilerlemek. 7. out (tylerini/gsn) kabartmak. 8. out fleyerek sndrmek. 9. up imek. 10. nefes nefese (bir ey) demek.

pugilist pugnacious pugnaciously pugnaciousness pugnacity puke pull pull a boner pull a fast one pull a gun on pull a long face pull a long face pull a muscle pull a tooth pull an all-nighter pull at pull at/tear at/tug at ones heartstrings pull away pull down pull for s.o. pull in pull in ones horns pull o.s. away pull o.s. together pull off pull on pull ones leg pull ones rank pull ones weight pull out pull out all the stops pull out all the stops pull over pull rank pull rank on pull s.o. in pull s.o. over pull s.o. through pull s.o. through pull s.o. up pull s.o./s.t. away pull s.o./s.t. through pull s.o.s leg pull s.o.s leg pull s.t. (on) pull s.t. apart pull s.t. over pull s.t. over ones head pull s.t. to pull s.t. to pieces

i. boksr. s. kavgac, kavga etmeyi seven; kavga etmekten hi ekinmeyen. z. hrnlkla. i. kavgaclk. i. kavgaclk. f., k. dili kusmak; kusturmak. i., k. dili kusma. f. 1. ekmek: Six dogs were pulling the sled. Kza alt kpek ekiyordu.gaf yapmak, the trigger? Tetii eken kimdi? Dont byk bir Who pulled byk bir pot krmak. pull that rope! O ipi ekme! 2. k. dili becermek, baarmak. i. 1. k. dili oyun oynamak, katakulli yapmak; numara yapmak. eki, ekme. 2. tutama. 3. dayankllk. 4. k. dili torpil, arka, -e silah iltimas, kayrma. 5. urama, gayret. piston, ekmek. suratn asmak. surat asmak. adaleyi fazla ekerek incitmek. di ekmek. btn gece almak. 1. -i ekmek/ekelemek. 2. (pipodan) nefes ekmek. -i ok duygulandrmak; -in yreini cz ettirmek. 1. hareket etmek, yola kmak. 2. (bir yerden) uzaklamak: Pull away from the curb a little. Arabay kaldrmdan azck 1. aaya/aa ekmek. 2. ng. (binay) ykmak. uzaklatr. 3. geri ekilmek. k. dili 1. birinin arkasnda olmak, birinin iyiliini istemek. 2. (yaran) birini/bir(bir yere) gelmek/girmek; (src) arabasn 1. (motorlu tat) grubu tutmak. (birdili 1. (almndan vazgeerek) hizaya gelmek. 2. kemerini k. yere) srmek: Pull in over there. Arabay oraya ek./Oraya gir. 2. (dizginleri,etmeye balamak. 3. k. dili (belirli bir skmak, tasarruf ipi v.b.ni) ekmek. kendini (bir yerden) (zor) ayrmak/koparmak. miktarda paray/maa) kazanmak. 4. k. dili (mteri) ekmek. kendini toparlamak/toplamak, toparlanmak. 1. ekip karmak. 2. (giysiyi) karmak; (aacn kabuunu) soymak. 3. ekip indirmek. 4. k. dili (yasaklanm bir eyi) 1. -i ekmek/ekelemek. 2. (pipodan) nefes ekmek. (raftan) indirmek. 5. k. dili (bir eyi) becermek/baarmak. biriyle dalga gemek, birini iletmek. stnln kabul ettirmek. kendi iini bakasnn/bakalarnn srtna yklememek. 1. karmak; ekip karmak. 2. (motorlu tat) (bir yere) kmak; (src) arabasn (bir yere) srmek: He suddenly k. dili (bir ite) hibir fedakrlktan kanmamak/kamamak. pulled out in front of me. Aniden nme kt. 3. hareket etmek, k. dili elinden geleni yapmak. yola kmak. 4. of (bir iten) kmak, (bir ii) brakmak. (src) arabay yolun kenarna ekmek. (birinin zerinde) otoritesini kullanmak. k. dili (birine) kendisinden stn bir unvana/makama sahip olduunu hatrlatmak. ekmek: Dont pull her in the water! 1. birini (bir yerin iine) Onu suya ekme! 2. k. dili (polis) sorgulamak zere birini 1. birini kendine doru ekerek yere ykmak/drmek. 2. karakola gtrmek. (polis)birini (zor/vahim bir olan) birini yolun kenarna ekmek. k. dili (arabay srmekte durumdan) kurtarmak. k. dili birini ar bir hastalktan sa salim kurtarmak. k. dili birini azarlamak. birini/bir eyi (bir yerden) ekerek uzaklatrmak. 1. k. dili birini/bir eyi zor bir durumdan kurtarmak. 2. birini/bir eyi (bir yerden) birini iletmek, biriyle dalga gemek. birine taklmak, ekmek. biriyle dalga gemek, birini iletmek. k. dili (birine) oyun oynamak, katakulli yapmak. 1. bir eyi (ekerek) paralara ayrmak. 2. bir eyi (ekerek) aralamak. ekerek yaklatrmak; bir eyi yaklatrmak: Pull that 1. bir eyi chair over here. O iskemleyi buraya ek. 2. bir eyi kendine (kazak/tirt gibi) bir giysiyi bandan geirmek. doru ekerek devirmek. bir eyi ekmek, bir eyi ekerek kapamak: Pull the door to. Kapy ek. bir eyi paralara ayrmak.

pull strings pull the door to pull the rug out from under s.o. the wool over s.o.s pull eyes pull the wool over s.o.s eyes pull through pull through pull together pull two people apart pull up Pull up a chair and sit down! pull up at pull up stakes pull up stakes pull votes pulley pullover pulmonary pulp pulpit pulpy pulsate pulse pulverise pulverize puma pumice pummel pump pump handle pump up pumping station pumpkin pumpkin pie pun punch punch punch punch bowl punching bag punctilious punctiliously punctual punctuality punctuate punctuation punctuation mark puncture pundit pungent

k. dili (bir eyi yapmak iin) nfuzunu/nfuzlu tandklarn kullanmak; nfuzlu birine/birilerine iini yaptrmak. kapy kapamak/kapatmak. k. dili birini desteklemekten vazgeerek iini bozmak; birinin iini bozmak. k. dili birini (yalan dolanla) kandrmak/oyuna getirmek. k. dili birini aldatmak, birine oyun oynamak. k. dili 1. (ar hasta olan biri) iyilemek: Will he pull through? Bunu atlatacak m? 2. (tehlikeyi atlatarak) dze/dzle kmak. k. dili 1. (ar bir hastalktan) sa salim kurtulmak. 2. (zor bir durumdan) kurtulmak. birlik iinde almak/hareket etmek. iki kiiyi (zorla) ayrmak. 1. (bitkiyi) kknden skmek. 2. durmak. Bir iskemle ekip otur! (src) arabasn (bir yerde) durdurmak: Pull up at that gas station over there. Arabay u ply prty toplayp gitmek. (baka yere tanmak zere) benzin istasyonuna ekiver. k. dili (baka yere tanmak zere) ply prty toplayp gitmek. oy toplamak. i., mak. makara; kasnak. i. kazak, pulover, sveter. s. 1. akciere ait; akcieri etkileyen. 2. akcieri olan. i. 1. (baz etli meyvelerde) et, z. 2. odun hamuru; kt hamuru; selloz.krss, krs. i. (kilisede) vaiz 3. ezilmi meyveye benzeyen bir ey, posa. s. ucuz kda baslm sansasyonel (roman/dergi). f. hamur haline s. etli, zl. getirmek. f. 1. (kalp) atmak, (yrek) arpmak. 2. (kan) kalp atlaryla ahenkli bir nabz at. 2. genel eilim. f. 1. (kan) kalp atlaryla i. 1. nabz, ekilde (damarlarda) dolamak. 3. (motor, makine v.b.) uuldamak. 4. (mzik) (belirgin bir ritimle) yksek bir sesle ahenkli bak. pulverize. f., ng., bir ekilde (damarlarda) dolamak. 2. (su) grl grl almak/gmbrdemek. 5. with ileile dopdolu olmak: dopdolu akmak. 3. with ile dolup tamak, dolup tamak, ile It was a f. (ezip)Those mountains pulsate with beauty. O dalar getirmek; (ezilip) toz haline gelmek. olmak: toz halinewith life. Oras cvl cvl bir yerdi. place that pulsed gzelliklerle dolup tayor. i., zool. puma, yenidnyaaslan. i. sngerta, ponza. f. sngertayla temizlemek/parlatmak, ponzalamak. --ing/--ling) yumruklamak, dvmek. f. (--ed/--led, i. 1. pompa. 2. tulumba. f. 1. pompalamak. 2. tulumbayla ekmek.kolu. (bir yerdeki) svy (pompayla) boaltmak. 4. k. pompa 3. out dili azn aramak. -i pompayla iirmek. pompalama istasyonu. i. balkaba, helvackaba, kestanekaba. balkaba turtas, balkabakl turta. i. szck oyunu, cinas. f. (--ned, --ning) szck oyunu yapmak. i. zmba, delgi, matkap. f. zmbalamak; zmba ile (delik) amak. f. yumruklamak, yumruk atmak. i. 1. yumruk, yumruklama. 2. kuvvet, etki. i. pun. pun ksesi. boks armuttop. s. (ayrntlar ve resmiyette) fazla titiz. z. titizlikle. s. dakik, vaktinde gelen. i. dakiklik. f. noktalamak, noktalama iaretleri koymak. i., dilb. 1. noktalama. 2. noktalama iareti. noktalama iareti. i. 1. (lastikte) patlak. 2. ufak delik. 3. delme. f. 1. delmek. 2. (lastik, balon v.b.ni) patlatmak. 3. sndrmek, i. uzman. deersizliini/anlamszln ortaya koymak. s. 1. sert, ac, keskin. 2. ineleyici.

punish punishable punishment punitive Punjab Punjabi punk puny pup pup tent pupa pupil pupil puppet puppet government puppet show/play puppeteer puppetry puppy purchase purchaser pure pure and simple purebred pure purely purgative purgatory purge purification purify puritan puritanical purity purl purl purloin purple purple language purple passage purport purpose purposeful purposeless purposely purr purse purse snatcher purslane pursuance

f. cezalandrmak. s. cezalandrlabilir. i. 1. ceza. 2. cezalandrma. s. cezalandrc, cezai. i. the Pencap. i. 1. Pencapl. 2. Pencapa. s. 1. Pencap, Pencapa zg. 2. Pencapl. 3. Pencapa. i., k. dili 1. ocuk, sbyan, kopil. 2. punku. s. punku. s. 1. elimsiz, sska, clz, zayf. 2. nemsiz, ufak. i. 1. kpek yavrusu, enik, encik. 2. kurt yavrusu. 3. fok yavrusu. f. (--ped, --ping) (kpek, kurt, fok v.b.) yavrulamak. iki kiilik ufak adr. o. pu.pae (pyupi)/--s (pyupz) i., zool. pupa. i. renci. i., anat. gzbebei. i. kukla. kukla hkmet. kukla oyunu, kukla. i. kuklac. i. kuklaclk. i. kpek yavrusu. i. 1. satn alma, alm. 2. satn alnan ey. 3. sk tutma, kavrama. f. mteri,almak. 2. ele geirmek, kazanmak. 3. manivela ile i. 1. satn alc. kaldrmak/ekmek. purchasing power satn alma gc. s. 1. saf, ar; som, has. 2. ktlkten uzak. 3. masum. sadece, yalnzca. s., i. safkan. i. pre. f. -i pre haline getirmek. z. 1. sadece, yalnzca. 2. tamamen, btnyle. i., s. mshil, prgatif. i. Araf. f. 1. temizlemek, arndrmak. 2. pol. tasfiye etmek. i. arndrma; arnma. f. 1. temizlemek, arndrmak; arnmak. 2. temize karmak. 3. sadeletirmek. i., s. priten. s. priten. i. 1. temizlik, saflk, arlk, safiyet. 2. masumluk. i. 1. (yn rgsnde) ters rme. 2. srma; sim iplik. f. ters rmek. f. aldayarak akmak. f. almak, armak. i., s. mor; lila; eflatun; erguvani. kfr. ssl yaz. i. anlam, mana. f. ... grnmnde olmak, gibi grnmek; ... iddiasnda maksat, ama. 2. kararllk, azim. i. 1. niyet, olmak. s. 1. maksatl. 2. anlaml. s. 1. maksatsz. 2. anlamsz. z. kasten, bile bile. f. 1. (kedi) mrlamak. 2. (motor) hrldamak. i. 1. (kadnlarn kulland) el antas. 2. ng. bozuk para antas. 3. ng. para czdan. 4. hazine: public purse devlet hazinesi. 5. kapka. para dl. 6. para ba. f. 1. (dudaklarn) bzmek. 2. keseye i. semizotu. koymak. i.

pursuant pursue pursuit purulence purulent purvey purveyor purview pus push push ahead push away push back push down push for push forward push in push off Push off! push on push ones luck push ones way push s.o. around push s.o. out push s.t. on s.o. push s.t. through push the panic button push up push up daisies pushchair pushover Pushto Pushtu pusillanimous puss puss pussy pussy pussycat pussyfoot pussyfooter pustule put put a bold face on put a call through put a crimp in put a flea in ones ear put a spoke in s.o.s wheel put a stop to put a stop to

z. to -e gre. f. 1. kovalamak, peine dmek, izlemek, takip etmek. 2. srdrmek: She is pursuing her ura, i. 3. peinde olma,orada i. 1. kovalama, izleme, takip. 2. studies there. renimini srdryor. 3. peinde olmak, gerekletirmeye almak. gerekletirmeye alma. i. cerahat toplama, irinlenme. s. cerahatli, irinli. f. salamak, tedarik etmek. i. satc; salayan kimse. i. 1. alan (Soyut anlamda kullanlr.): Thats not within the purview of irin. Tax Office. Vergi Dairesinin yetki alanna i. cerahat, the girmiyor o. Does that come within your purview? O senin bilgi f. 1. itmek, drtmek. 2. srmek, sevketmek, yrtmek. 3. alanna giriyor mu? 2. (bir yasann) hkm alan. (dme v.b.ne) basmak. 4. sktrmak, zorlamak. 5. zellikle -i k. dili 1. ilerlemek, ilerlemeye devam etmek. 2. devam etmek. sattrmaya/kabul ettirmeye almak. 6. k. dili yasad yoldan itip defetmek. (uyuturucu) satmak. i. 1. iti, itme, srme. 2. hcum. 3. gayret, geriye itmek. aba. 4. kampanya. aa itmek. -i srarla istemek. k. dili, bak. push ahead. itip ieri sokmak. 1. den. avara etmek. 2. k. dili gitmek, kamak. ng., k. dili Defol! k. dili, bak. push ahead. k. dili ansn zorlamak, ansna fazla gvenmek. k. dili ite kaka ilerlemek. k. dili birine amir gibi davranmak. 1. of birini iterek -den karmak. 2. birini safd/bertaraf etmek. bir eyi birine zorla kabul ettirmek. bir eyi kabul ettirmek. k. dili panie kaplmak. artrmak, ykseltmek. argo gebermek. i., ng. puset. i., k. dili 1. mis gibi kolay olan i. 2. kolaylkla aldatlabilen kimse, yemlik. i., s., bak. Pushtu. i., s. Petuca, Afganca. s. korkak, dlek, yreksiz. i., k. dili kedi, pisi. i., argo yz, surat, faa. i., k. dili kedi, pisi, pisipisi. i., kaba 1. *am. 2. cinsel iliki. i., k. dili kedi, pisi, pisipisi. f. 1. kendi fikrini belirtmemek/belirtmekten ekinmek. 2. gerekeni yapmaktan kimse. i. fikrini belirtmeyen ekinmek. i. sivilce; irinli kesecik. f. (put, --ting) koymak, yerletirmek. (zor bir durum) karsnda cesaret gstermek. telefon etmek. k. dili -e engel olmak. ihtar etmek, kulan bkmek. k. dili birini engellemek, birinin tekerine omak/ta koymak. -e son vermek, -i kesmek. -e son vermek.

put a whammy on s.o. put about put all ones eggs in one basket ones eggs in one put all basket put an animal away put an animal down put an animal out of its misery put an animal to sleep put an embargo on put an end to put an end to put back put by put down at/in/on put forth put forward put forward put in put in a good word for s.o. put in an appearance put in an appearance put in for put in ones two cents worth put in pledge put in prison put in time on put into commission put into effect Put it down, please! Put it in reverse! put it/the car/the motor in neutral put money on put o.s. in anothers place put off put off an appointment put on put on a mask put on a scene put on airs put on airs put on an act put on the feedbag put on the map put ones best foot forward put ones cards on the table put ones cards on the table put ones feet up put ones finger on put ones foot down put ones foot down

k. dili birine uursuzluk getiren bir by yapmak. 1. (gemi) yn deitirmek. 2. (geminin) ban evirmek. her eyini tek bir eye/kiiye balamak, tm umutlarn tek bir eye/kiiye balamak. kiiye/eye balamak. k. dili tm umutlarn bir bir hayvan merhametten dolay ldrmek. bir hayvann hayatna son vermek. hayvan ldrerek aclarna son vermek. hayvan ineyle verilen ilala ldrmek. -e ambargo koymak. -e son vermek. -e son vermek. 1. geri koymak. 2. eski yerine koymak. 3. ilerlemesine engel olmak. 4. (saati) geri almak. 5. reddetmek. 6. den. yoldan geri ilerisi iin saklamak. dnmek. (uak) -e inmek. 1. (yaprak, iek, filiz v.b.ni) vermek. 2. ileri srmek. 3. karmak, yaymlamak. ileri srmek. 1. nermek. 2. (saati) ileri almak. 1. ieri koymak, sokmak. 2. arzetmek. 3. takmak. 4. limana girmek. 5. (bir i iin) (zaman) harcamak. biri iin iyi eyler sylemek. ksa bir sre kalp gitmek, grnmek. boy gstermek, ok ksa bir sre kalmak. ... iin bavurmak/mracaat etmek. k. dili fikrini sylemek, grn belirtmek. rehine koymak. hapsetmek. (bir i iin) belirli bir zaman harcamak. 1. sefere hazrlamak. 2. tamir etmek. uygulamak. ng. Hesabma yazn ltfen! (Veresiye alnan bir ey iin sylenir.). al! Geri vitese -i boa/rlantiye almak. (bir konuda) bahse girmek: Will you put a million on that? Bir milyona bahse girer misin? kendini bakasnn yerine koymak. den. -den ayrlmak. bir randevuyu ertelemek. 1. giymek. 2. (, radyoyu v.b.ni) amak. 3. atfetmek, zerine takmak. maske yklemek. 4. (oyunu) sahneye koymak; (oyunu) oynamak. 5. (kilo) almak. 6. k. dili poz yapmak/kesmek. olay karmak, kyameti koparmak. alm satmak, hava atmak, hava basmak, poz taknmak. caka satmak. poz yapmak. argo yemek yemek. k. dili mehur etmek, ismini duyurmak. iyi bir tesir brakmak iin elinden geleni yapmak. k. dili samimi olarak aklamak. k. dili dncelerini/durumunu aka belirtmek. k. dili dinlenmek. k. dili -in stne/zerine basmak, en doru olan sylemek. ayak diremek. k. dili artk hi taviz vermemeye kararl olmak.

put ones foot in it put ones foot into it/put one s foot in ones mouth put ones hand/hands on put ones head in the lions mouth put ones house in order put ones nose to the grindstoneshoulder to the put ones wheel put out put out feelers put out feelers put out of commission put pen to paper put pressure on put s.o. away put s.o. down put s.o. in a flutter put s.o. in his/her place put s.o. in mind of put s.o. in the picture put s.o. off put s.o. on put s.o. on a diet put s.o. on the shelf put s.o. on the spot put s.o. on the spot put s.o. onto put s.o. out put s.o. out of his/her misery put s.o. out of the way put s.o. out to pasture put s.o. straight (about s.t.) put s.o. through (to) put s.o. through his/her paces put s.o. through the wringer put s.o. to bed put s.o. to death put s.o. to shame put s.o. to shame put s.o. to sleep put s.o. to the test put s.o. up put s.o. up to put s.o. wise put s.o./s.t. to the test put s.o./s.t. to use put s.o.s nose out of joint put s.o.s nose out of joint put s.t. about put s.t. across put s.t. away

k. dili pot krmak, gaf yapmak. pot krmak, gaf yapmak. k. dili -i bulmak. tehlikeye atlmak, kellesini koltuuna almak. k. dili ilerini dzene sokmak. k. dili gerektii gibi almak; grevini laykyla yapmak. gayretle almaya balamak. 1. sndrmek. 2. () kapamak. 3. karmak, yaymak: That chimneys putting out a lot of smoke. O bacadan ok duman k. dili sondaj yapmak. kyor. 4. (s) vermek. 5. retmek, karmak: Do they also put k. dili (bir durumu anlamak iin) sondaj yapmak. out a newspaper? Gazete de mi karyorlar? 1. ilemez hale getirmek. 2. ykmak, mahvetmek. yazmaya balamak. (birine) bask yapmak, (birini) sktrmak. k. dili 1. birini tmarhaneye kapamak. 2. birini ieri/hapse atmak. indirmek/yere koymak; birini daha aa bir yere 1. birini koymak. 2. k. dili birini kmsemek; birini tenkit etmek. 3. as birini heyecana drmek. birinin ... olduunu zannetmek. 4. for (bir listede) birinin adnn k. dili birine gstermek, birine dnyann ka bucak olduunu yanna ... yazmak: I put you down for two tickets. Adnn yanna gstermek, birine Hanyaybirini aklna getirmek: birine haddini k. dili -eyazdm. 5. for (okul, Konyay gstermek, She put him in iki bilet birini hatrlatmak, niversite v.b.ne) bildirmek. aunt. Ona teyzesini hatrlatt. mind of his durumu anlatmak, birini aydnlatmak. kaydetmek/yazmak/kaydettirmek/yazdrmak. k. dili birine 1. birini bahanelerle atlatmak/bandan savmak. 2. birini artmak. 3.ile) grevlendirmek. 2. k. dili birini iletmek, 1. birini (bir birini (bir eyden) vazgeirmek; birinin hevesini krmak. 4. birinin (bakasndan) holanmamasna yol amak. biriyle dalga gemek; birine numara yapmak. birini perhize sokmak. birini kzaa ekmek; birini emekliye ayrmak. k. dili birini zor bir duruma sokmak. k. dili birini zor bir duruma sokmak/drmek, birini zor bir durumda birini (birine) yollamak/gndermek. 2. birine (bir eyi) k. dili 1. brakmak. tavsiye etmek/salk vermek. k. dili 1. birini zahmete sokmak; birini rahatsz etmek. 2. birini kzdrmak. 1. birini ldrerek aclarna son vermek. 2. birinin aresine bakmak, birini ldrmek. 3. birini skntl bir durumdan k. dili birini ldrmek, birini ortadan kaldrmak. kurtarmak. birini emekliye ayrmak. k. dili (yanl dnen) birine iin dorusunu anlatmak/sylemek. (santral memuru) birini (telefonla) (-e) balamak. bir kimsenin yeteneini denemek. k. dili anasndan emdii st burnundan getirmek, birine glk/sknt ektirmek; birinin imann gevretmek; birini birini yatrmak. cendereye sokmak/koymak, birini ok sktrmak. birini idam etmek. k. dili 1. birini glgede brakmak. 2. birini utandrmak/mahcup etmek; birini rezil etmek. 1. birini utandrmak/mahcup etmek; birini rezil etmek. 2. birini glgede brakmak. birini uyutmak; birine uyku vermek. birini zora komak. birini misafir etmek. k. dili birini (kt bir ie) azmettirmek/komak. (to) k. dili birini (birinden/bir eyden) haberdar etmek; birine (bir eyi) aktrmak. birini/bir eyi denemek/snamak; birinin/bir eyin nasl/ne mene biri/bir ey olduunu gstermek/meydana karmak. birinden/bir eyden yararlanmak/istifade etmek. birinin pabucunu dama attrmak. birinin pabucunu dama atmak. k. dili bir haberi etrafa yaymak. k. dili 1.bir eyi etkili bir ekilde iletmek/anlatmak/aklamak/sylemek. 2. bir eyi yutturmak. 3. 1. bir eyi ortadan kaldrmak/saklamak. 2. bir kenara para bir eyi kabul ettirmek. koymak. 3. k. dili ok yemek yemek; yemei midesine/gvdeye indirmek.

put s.t. back put s.t. by put s.t. down put s.t. forward to put s.t. in s.o.s mind put s.t. in storage put s.t. into orbit put s.t. into practice put s.t. into s.o.s head put s.t. off put s.t. on put s.t. on paper put s.t. on the back burner put s.t. on the market put s.t. out of ones head put s.t. out of the way put s.t. over put s.t. over on s.o. put s.t. plainly put s.t. through put s.t. to a vote put s.t. to a vote put s.t. to one side put s.t. to rights put s.t. to s.o. put s.t. to shame put s.t. to shame put s.t. together put s.t. up for auction put s.t. up for sale put s.t./s.o. out of ones mind put the blame on put the cart before the horse put the finger on put the screws on put the shot put the wind up s.o. put their heads together put through a call to put to bed put to death put to flight put to sea put to use put too much stress on put two and two together put two and two together put under a ban put up put up a fight

1. bir eyi eski yerine koymak. 2. bir eyi geciktirmek. 3. to toplanty/randevuyu (nceki bir tarihe/saate) almak; bir kenara para koymak. toplant/randevu tarihini/saatini ne almak. 1. bir eyi (indirerek) brakmak/yere koymak; bir eyi (aa bir yere) koymak. 2. bir eyi kaydetmek/not etmek/yazmak. 3. toplanty/randevuyu (daha ileri bir tarihe/saate) almak; kaparo vermek/brakmak. 4. to bir eyi -e vermek/yormak: I put toplant/randevu tarihini/saatini ileri almak/ertelemek. bir eyi birinin aklna koymak. it down to his being old. Onu yallna verdim. 5. k. dili bir eyi bir eyi depoya koymak. kmsemek; bir eyi tenkit etmek. bir eyi yrngeye oturtmak. bir eyi uygulamak/uygulamaya koymak. k. dili bir fikri birinin aklna/kafasna koymak, bir fikri birine alamak. bir eyi ertelemek. 1. bir eyi giymek. 2. -e bir fiyat koymak; -e bir deer bimek. 3. (bireyi kda/yazya belirli bir miktar artrmak. bir toplam, maliyeti) dkmek. k. dili bir eyi imdilik askya almak. bir eyi sata karmak. bir eyi unutmak/unutturmak. k. dili (uygunsuz bir yerde duran) bir eyi baka bir yere kaldrmak. etkili bir ekilde 1. bir eyi iletmek/anlatmak/aklamak/sylemek. 2.oyun oynamak. k. dili birine bir ey yutturmak, birine bir to bir eyi -e ertelemek/brakmak. bir eyi aka sylemek. bir eyin onaylanmasn/kabul edilmesini salamak; bir yasa tasarsn (meclisten) geirmek. bir eyi oya sunmak. bir eyi oylamaya/oya koymak, bir eyi oya/oylamaya koymak. bir eyi bir kenara brakmak. bir durumu dzeltmek/yoluna koymak. k. dili birine bir ey teklif etmek/sormak. k. dili bir eyi glgede brakmak. bir eyi glgede brakmak. k. dili 1. bir eyi hazrlamak. 2. bir ekibi oluturmak. 3. bir eyi monte ak artrma ile bir eyietmek/kurmak. sata karmak. bir eyi sata karmak. bir eyi/birini aklndan karmak/unutmak. kabahati/suu (birinin) zerine atmak. tersine i grmek. -i ihbar etmek, -i gammazlamak, -i ele vermek. k. dili (birini) sktrmak. spor glle atmak. k. dili 1. birini korkutmak. 2. birini sinirlendirmek. ba baa verip dnmek. -e telefon etmek. yatrmak. ldrmek. karmak. denize almak. kullanmak. 1. -i fazlasyla vurgulamak. 2. (bir yapdaki eleman) -e fazla yk olmak/bindirmek. k. dili (olaylar arasnda balant kurarak) durumun ne olduunu anlamak. k. dili dnerek bir sonu karmak. yasaklamak. 1. ina etmek, yapmak. 2. (adr) kurmak. 3. (birini) misafir etmek. 4. at (otel v.b.nde) kalmak. 5. (fiyat, kira v.b.ni) mcadele etmek. ykseltmek, artrmak. 6. konservesini/reelini/kompostosunu yapmak. 7. (bir ii finanse etmek iin) para vermek. 8. for -e adayln koymak.

put up a poor show put up for sale put up with Put up your hands! put upon put words into s.o.s mouth put words into s.o.s mouth put/get/have the cart before the horse put/lay s.t. to rest put/set ones house in order put/set s.o. on a pedestal put/set s.o. right put/set s.o./s.t. over against put/set s.t. to rights put/set the record straight put/step on the brake/brakes putative put-down putrefy putrid putridity putridness putt putter putty putty knife put-up put-up job puzzle puzzle over puzzle s.t. out puzzling Pygmy pygmy pyjamas pylon pyoderma pyogenesis pyogenic pyopoiesis pyorrhea pyracantha pyramid pyre pyrethrum Pyrex pyrite pyrography pyrogravure pyrosis

baarl olmamak, yapt iyi olmamak. satla karmak. -i ekmek, -e katlanmak/tahamml etmek. Eller yukar! -i smrmek, -i kullanmak. uydurup birinin azndan konumak. birinden izin almadan onun adna konumak. k. dili ii tersinden yapmak. (naho bir olay) unutmak (ve sanki olmam gibi davranmak). kendi ilerini/hayatn dzene koymak. birine fazla deer vermek, birine deta tapnmak. (about) (yanlm olan) birine (bir eyin) gerekten nasl olduunueyi (bakasyla) karlatrmak/mukayese etmek. and birini/bir sylemek: Im going to go over there this minute set him right! Oraya hemen gidip ona neyin ne olduunu bir eyi dzene sokmak/koymak; bir eyi yoluna koymak. anlatacam. k. dili herhangi bir yanlgy gidermek iin olay doru bir ekilde anlatmak. frene basmak. s. farzedilen, varsaylan. i., k. dili kmseyici/tenkit dolu laf. f. 1. ryp kokmak, taaffn etmek, kokumak. 2. rtmek; kokutmak. kokan, taaffn eden, kokumu, kokuuk. s. ryp 3. kangren olmak. i. 1. rklk. 2. kokuma. i., bak. putridity. i., golf topu delie sokmak iin hafif vuru. f. (topa) hafife vurmak. ufak tefek ilerle megul olmak, oyalanmak. f. about i. camc macunu. f. macunlamak. macun spatulas. s. dankl. dankl dv. i. 1. bilmece; bulmaca. 2. mesele, sorun. 3. aknlk, hayret. 4. anlalmaz kimse. f. artmak, hayrete drmek; armak, -i ok dnmek. hayrete dmek. 1. bir eyin anlamn bulmaya almak; bir eyi zmeye almak. 2. bir eyin anlamn bulmak; bir eyi zmek. s. 1. artc. 2. muammal. i. Pigme. s. Pigme, Pigmelere zg. i., s. cce. i., ng., bak. pajamas. i. elik direk, pilon. i., tb. irinli deri, piyodermit. i., tb. irinlenim, irinlenme, piyogeni, piyogenez. s., tb. irinyapan, piyogenik. i., tb. irinlenim, irinlenme. i., tb. piyore, dieti iltihab. i., bot. atedikeni. i. piramit. i. ly yakmaya zg odun yn. i., bot. pireotu, pirekapan, nezleotu. i. payreks. i., min. pirit. i. dalama resmi, yakma resim, pirogravr. i., bak. pyrography. i., tb. mide ekimesi.

pyrotechnic pyrotechnics Pyrrhic Pyrrhic victory python Q q Q, q Qatar Qatari qibla qiblah qt qu quack quack quack doctor quadrangle quadrilateral quadruped quadruple quaff quagmire quail quail quaint quaintly quaintness quake Quaker qualification qualified qualify qualitative quality qualm qualms of conscience quandary quantify quantitative quantitatively quantity quantum quantum leap quarantine quarrel quarrelsome quarry quarry quart

s. piroteknik. i. 1. piroteknik, pirotekni. 2. ask. piroteknik mhimmat. 3. piroteknik gsteri. s. fazla pahalya mal olan zafer; byk kayplarla kazanlan baar. piton. i., zool. ks. quarto, queen, question. ks. quart(s), quarter, quarterly, question. i. ngiliz alfabesinin on yedinci harfi. i. Katar. i. Katarl. s. 1. Katar, Katara zg. 2. Katarl. i. kble, namazda ynelinen yn. i., bak. qibla. ks. quantity, quart(s). ks. question. f. vaklamak, vakvaklamak, rdek sesi karmak. i. rdek sesi, vak vak. i., s. arlatan. arlatan hekim. i. 1. avlu. 2. geom. drtgen. s., geom. drt kenarl. s. drt ayakl. i. drt ayakl hayvan. s. drt kat: I want quadruple this amount. Bu miktarn drt katn istiyorum. f. imek, kana kana imek. i. iim. i. batak, bataklk. i. bldrcn. f. ylmak; sinmek, rkmek. s. antika, yabans, acayip, tuhaf. z. acayip bir ekilde. i. antikalk, acayiplik, tuhaflk. f. 1. titremek. 2. sarslmak. i. bir Protestan tarikat yesi, Kuveykr. i. 1. nitelik, zellik: He has all the qualifications. Btn niteliklere sahip. 2. art, kayt: with many qualifications birok s. 1. kalifiye, nitelikli, vasfl, ehliyetli: a qualified worker kalifiye artlarla. 3. dilb. niteleme. olan: a qualified driver ehliyetli bir bir ii. 2. ehliyetli, ehliyeti kazanmak; hak kazandrmak. 2. f. 1. hak kazanmak, ehliyet ofr. 3. artl, kstl, snrl. nitelendirmek. 4. hafifletmek. 5. kstlamak, snrlandrmak. 3. s. niteliksel, nitel. dilb. nitelemek. i. 1. nitelik, vasf. 2. kalite, nitelik: average quality orta nitelik. high quality yksek kalite. poor quality dk kalite. quality i. vicdan azab. control kalite kontrol. 3. zellik: a persons good qualities bir vicdan azab. kimsenin iyi zellikleri. 4. stnlk. 5. meziyet. i. 1. phe, ikircim; hayret, aknlk. 2. ikilem. f. miktarn belirtmek; miktarn belirlemek, lmek. s. nicel. z. nicel olarak. i. 1. nicelik: Quality is more important than quantity. Nitelik nicelikten daha nemlidir. 2. miktar: a negligible hisse. 3. fiz. o. quan.ta (kwant) i. 1. miktar, tutar. 2. pay, quantity nemsiz bir miktar. 3. o. miktar: in small quantities az kuantum, nicem. nemli bir atlm. miktarda. He buys in large quantities. Klliyetli miktarda satn i. karantina. f. karantinaya almak. alr. i. kavga, mnakaa, ekime. f. (--ed/--led, --ing/--ling) kavga/mnakaa etmek, ekimek. s. kavgac; ters, huysuz. i. av. i. taoca. f. 1. (from) taocandan karmak. 2. taoca amak. i. galonun drtte biri, kuart.

quarter quarter hour quarter note quarterback quarterdeck quarterfinal quarterly quartermaster quartet quartette quartz quartz crystal quash quasi quasiquassia quatrain quaver quay queasy Queen queen Queen Annes lace queen bee queen consort queen dowager queen mother queenlike queenly queer queer fish queer s.o.s pitch quell quench quench ones thirst querulous query quest question question mark questionable questionnaire queue queue up quibble quibble about/over quick quick on the trigger quick on the uptake quicken

i. 1. drtte bir, eyrek: a quarter of the amount miktarn drtte biri. 2. eyrek: Its quarter to two. kiye eyrek var. 3. eyrek eyrek saat. dolar, eyrek, 25 sent deerindeki madeni para. 4. yln drtte mz. drtlk. biri, aylk sre. 5. retim ylnn drtte biri. 6. mahalle, semt. i., Amerikan futbolu oyunu 9. o. konut, mesken, k. dili -i idare 7. yn, taraf. 8. o. kla. idare eden oyuncu. f., ikametgh. f. etmek. ayrmak, drde blmek. 2. (in/with) (birini) (bir 1. den. k gverte. i., drde yere/birinin yanna) yerletirmek: They quartered him with an i. eyrek final. engineers family. Onu bir mhendis ailesinin yanna s. ayda bir verilen/olan. i. ayda bir yaymlanan sreli yerletirdiler. yayn. z. ayda bir. i., ask. levazm mdr; levazm subay. i., mz. drtl, kuartet. i., ng., mz., bak. quartet. i. kuvars. kuvars kristali. f. 1. huk. iptal etmek, feshetmek, kaldrmak, bozmak. 2. (isyan v.b.ni) bastrmak; hemen hemen. s. gibi, -e benzer. z. 1. gya, sanki. 2.(duygu, umut v.b.ni) yok etmek: We shall quash those hopes of his. O umutlarnn kkn kazyacaz. nek benzeri. i. 1. bot. acaa, kavasya. 2. acaa/kavasya tentr. i., edeb. drtlk, kta. f. 1. titremek. 2. titrek sesle ark sylemek veya konumak. i. 1.rhtm, iskele. titremesi. i. titreme. 2. ses s. 1. midesi bulanm. 2. mide bulandrc. 3. midesi kolayca bulanan. i. i. 1. kralie. 2. arbeyi, anaar. 3. satran vezir. 4. isk. kz. 5. argo ibne. Annes lace) krlarda yetien beyaz iekli bir (o. Queen havu tr. arbeyi, anaar. kraln kars olan kralie. dul kralie. ana kralie. s. kralie gibi. s. 1. kralie gibi. 2. kralieye yakr. s. 1. acayip, tuhaf, garip. 2. argo homoseksel. f. garip bir kimse, tuhaf bir kimse, antika, kamerdikoz. ng., k. dili birinin iini/planlarn bozmak. f. 1. (isyan v.b.ni) bastrmak. 2. (korku, endie v.b.ni) gidermek/yattrmak. f. 1. (susuzluu) gidermek. 2. (ate, yangn v.b.ni) sndrmek. 3. (isyan v.b.ni) bastrmak; (duygu, umut v.b.ni) yok etmek. 4. susuzluunu gidermek. (elie) su vermek. s. ikyeti, titiz, aksi. i. 1. soru. 2. kuku, phe. f. 1. (birine) soru sormak. 2. -in doruluunu sormak. for -i aramak, -i aratrmak. i. arama, aratrma. f. i. 1. soru, sual. 2. sorun, mesele. 3. kuku, phe. f. 1. soru sormak. 2. sorguya ekmek: The police are questioning the soru iareti, soru imi. suspect. Polisler san sorguya ekiyorlar. 3. -den phe etmek: s. 1. kukulu, pheli. 2. kesin olmayan. I question his honesty. Drstlnden phe ediyorum. i. 1. anket, sormaca. 2. form, belge. i., ng. sra, kuyruk. f., ng. 1. kuyrua girmek. 2. kuyruk olmak. ng. kuyrua girmek. i. 1. batan savma cevap, kaamakl sz. 2. ufak itiraz/ikyet. f. kaamakl eyler zerinde) mnakaa etmek. (nemsiz cevap vermek. s. 1. abuk, hzl: as quick as I can elimden geldii kadar abuk. quick returns abuk 2. hazrcevap, kafas abuk iler. k. dili 1. eli tetikte. gelen kazan. 2. (anlatlan) abuk kavrayan, kavrayl. i. trnan altndaki hassas et. k. dili 1. hazrcevap. 2. uyank. f. 1. abuklatrmak, hzlandrmak; abuklamak, hzlanmak. 2. canlandrmak, diriltmek; canlanmak, dirilmek.

quickie quicklime quickly quickness quicksand quick-tempered quick-witted quid quid quid pro quo quiescent quiet quiet down quietism quietly quill quill pen quilt quilted quince quinine quintal quintessence quintessential quintet quintette quintillion quintuple quintuplet quip quirk quit quit the scene quite Quite (so). quite a bit quite a few quite a/an quitter quiver quiver quixotic quixotical quixotism quiz quiz show quizzical quorum quota quotation

i., k. dili 1. abuk iilen/iilmi iki. 2. arabuk sevime/ak yapma. 3. abuk yaplan/yaplm ey. s. abuk i. snmemi kire. yaplan/yaplm. z. abuk, abucak, sratle, hzla. i. abukluk, srat, hz. i. bataklk kumu. s. abuk kzan. s. (durumu) abuk kavrayan, kavrayl; (durumu) abuk kavrayp hemen gerekeni yapan. i., ng., k. dili (bir) sterlin. i. bir inemlik ttn. i. (verilen bir eye) karlk: If we give this to them we must insist on a quid pro quo. Bunu onlara verirsek, karln s. hareketsiz, sakin. istememiz art. s. 1. sessiz, sakin. 2. hareketsiz, dingin. 3. rahat. 4. yumuak huylu, sessiz, uslu. 5. gsterisiz. i. 1. sessizlik, skt. 2. rahat, 1. susmak. 2. yatmak, sakinlemek. huzur, sknet, asayi. f. 1. susturmak. 2. yattrmak, i. dingincilik. sakinletirmek. z. yavaa, sessizce, hareketsizce. i. 1. ku kanadnn byk ty, yelek, telek, teleke; kuyruk telei. 2. ii bo olan ty sap. 3. ty kalem. 4. kirpi oku. ty kalem. i. yorgan. s. kapitone. i. ayva. i. kinin. i. kental, 100 kilogramlk arlk birimi. i. 1. z, cevher. 2. en mkemmel rnek: Shes the quintessence of mkemmel, tam: This is quintessential mediocrity. s. beauty. O gzelliin ta kendisi. Sradanln ta kendisi i., mz. kuintet, beli. bu. Thats a quintessential mark of good breeding. Terbiyenin esaslarndan biridir o. i., ng., mz., bak. quintet. i. kentilyon. s. be kat, be misli. i. 1. be eyden meydana gelen takm, beli. 2. beizlerden biri. i. 1. espri, nkte, latife. 2. ta, akayla kark ineli sz. f. (-ped,acayiplik. 2. tuhaf davran. ta mim. kabartmalkark ineli i. 1. --ping) 1. espri yapmak. 2. 3. atmak, akayla sslemede sz sylemek. girinti. f. (quit/--ted, --ting) 1. brakmak, vazgemek: He quit smoking cigarettes. veya olay yerinden ekilmek. sahneden Sigara imekten vazgeti./Sigaray brakt. 2. kesilmek, durmak, dinmek: The motor suddenly quit. Motor z. 1. tam, tamamen: Im not quite through yet. Henz tam duruverdi. Its quit raining. Yamur dindi. 3. -i terketmek, -den bitirmi deilim. I dont quite know what to say. Ne diyeceimi ng. gitmek: They quit the town. Kasabadan ekip gittiler. 4. ekipTabii. bilemiyorum. Is it ready? Not quite. Hazr m? Az kald. I ayrlmak: Youve grown quite a bit. Epey bydn. I havent 1. epey: He quit his job. inden ayrld. d quite forgotten it. Onu tamamen unuttum. Quite right, sir! seen her for quite a bit. Epeydir grmedim onu. 2. sk sk: They birok. ok haklsnz beyefendi! Hes not quite the man for the job. go there quite a bit. Oraya sk sk gidiyorlar. Tam o ...! (Beeni deil. Not quite all of them have come yet. 1. Ne iin adam ve aknlk belirtir.): Shes quite a woman! Henz hepsio!hep yardaquite a party!Shes quite good at her Nek. dili ilerigelmedi. 2. baya, pek: Ne partiydi ama! 2. epey That was brakan kimse. i., kadndr job. miktar): I saw iyidir o. few parrots there. Orada epey (bir inde baya quite a i. ok klf, sadak. papaan grdm. 3. baya: Hes developed into quite a f. titremek; titretmek.avc oldu. hunter. Baya iyi bir i. titreme. s. donkiota, donkiotvari. s., bak. quixotic. i. donkiotluk. i. 1. ksa snav, kk imtihan. 2. sorgu. f. (--zed, --zing) (birine) ok soru sormak, (birini) sorguya ekmek. radyo, TV bilgi yarmas. s. 1. sorgulayc (bak, tavr v.b.). 2. alayl ve keyifli (gl, bak v.b.). i. yetersay. i. 1. hisse, pay. 2. kontenjan. 3. kota. i. 1. alnt, iktibas. 2. alntlama, aktarma. 3. (teklif olarak verilen) fiyat.

quotation marks quote quoth quotient R, r rabbet rabbi rabbinate rabbit rabbitfish rabble rabid rabies raccoon race race race against time race won by a length racecourse racehorse racer racetrack rachitic rachitis racial racialism racialist racism racist rack rack rack and ruin rack ones brains rack ones brains racket racket racketeer racquet racy radar radar signal radial radian radiance radiancy radiant radiate radiation radiational radiator

trnak iaretleri. f. 1. alntlamak, alnt yapmak, aktarmak, iktibas etmek. 2. (birinin) sylediklerini tekrarlamak. kipi yoktur. zne daima f., eski dedim; dedi (Bu fiilin baka 3. -e (teklif olarak) fiyat vermek. i., k.gelir: quoth I,iktibas. he). fiilden sonra dili 1. alnt, quoth 2. (teklif olarak verilen) fiyat. i., mat. blm. i. R, ngiliz alfabesinin on sekizinci harfi. i. 1. yiv, oluk. 2. lambal geme. i. haham. i. 1. hahamlk. 2. hahamhane. 3. hahamlar. i. tavan. i. denizkedisi. i. insan kalabal, insan srs, gruh, derinti. s. 1. kudurmu, kuduz. 2. fkeden kudurmu. 3. fanatik. i. kuduz. i., zool. rakun. i. 1. yar, kou. 2. aknt. f. 1. yarmak; yartrmak. 2. hzl gitmek; 2. soy. 3.3. (at) drtnala koturmak; (arac) hzl i. 1. rk. komak. dl, nesil. srmek. 4. (avaradaki motoru) hzl altrmak. zamanla yarmak. bir at/kayk boyu ile kazanlan yar. i. 1. ng. (at iin) parkur. 2. ng. hipodrom. 3. parkur. 4. yar pisti. at, kou at. i. yar i. 1. koucu. 2. yar at. 3. yar arabas. 4. yar yat. i. 1. yar pisti. 2. (at iin) parkur. 3. hipodrom. s., tb. raitik. i., tb. raitizm. s. rksal. i., ng. rklk. i., s., ng. rk. i. rklk. i., s. rk. i. 1. (otobs, tren ve vapurda) (ubuklardan oluan) raf; (otomobilin stnde) portbagaj. 2. bir ift geyik boynuzu. 3. i. mak. dili ubuk. ykm, harabiyet. k. dili baya dnmek, kafa patlatmak, beyin patlatmak. kafa patlatmak, ok dnmek. i. raket. i. 1. grlt, patrt, amata. 2. k. dili hileli i, dzenbazlk. 3. k. dili haralk. 4. argo meslek, i. i. 1. sahtekr, dzenbaz. 2. hara; mafya yesi. i., bak. racket 1. s. 1. komik ve biraz ak sak. 2. canl, renkli (slup). i. radar. radar sinyali. s. radyal, nsal. i., geom. radyan. i. parlaklk, aydnlk. i., bak. radiance. s. 1. n yayan, parlak. 2. nee saan. f. 1. n yaymak. 2. n halinde yaylmak. 3. yaymak, samak. i. yaylma, radyasyon, nm. s. nsal. i. radyatr.

radical radicalism radicel radicicolous radicivorous radicular radio radio frequency radio link radio operator radio station radio transmitter radio wave radioactive radioactivity radiogram radiography radiologist radiology radiometer radiophoto radiophotograph radioscopy radiotelegraph radiotelephone radiotherapy radish radium radius raffle raft raft rafter raftsman rag rag rag doll/baby rag rug ragamuffin rag-and-bone rag-and-bone man rage ragged ragman raid raider rail rail rail at/against railing

s. 1. kke ait, kksel. 2. esasl, kkl, kkten, radikal. 3. radikal, kktenci. i. radikal, kktenci. i. radikalizm, kktencilik. i., bot. kkk. s. kklerin zerinde yaayan. s., zool. kkl, kklerle beslenen. s. kksel. i. 1. radyo. 2. telsiz telgraf/telefon. f. 1. -i radyo ile yaymlamak. 2. -i telsizle haber vermek: We radioed for help. Telsizle yardm radyo frekans. istedik. 3. telsizle haberlemek. s. radyo. radyolink. telsizci. radyo istasyonu. radyo vericisi. radyo dalgas. s. radyoaktif, netkin. i., fiz. radyoaktivite, netki, netkinlik. i. radyogram. i. radyografi, nekim. i. radyolog, nbilimci. i. radyoloji, nbilim. i. radyometre, nler. i., bak. radiophotograph. i. radyofoto. i. radyoskopi. i. telsiz telgraf, radyotelgraf. i. telsiz telefon, telsiz, radyotelefon. i. radyoterapi. i. krmzturp. i., kim. radyum. o. ra.di.i (reydiyay)/--es (reydiysz) i. 1. yarap. 2. anat. nkol kemii, dner kemik. i. piyango, ekili. f. (off) piyangoda (hediye olarak) datmak, piyangodasalla gitmek. 2. sal kullanmak. 3. -i salla tamak. i. sal. f. 1. vermek. i., k. dili yn, byk miktar. i. at kirii, kiri. o. rafts.men (rftsmen) i. salc. i. 1. paavra, aput, eski bez paras. 2. o. yrtk prtk giysi. 3. k. (--ged, --ging) k. dili 1. (aka yaparak) -e taklmak. 2. f. dili adi gazete. azarlamak, paylamak. 3. ng. eek akas yapmak. i., ng. 1. bez bebek. grlt, amata. 2. eek akas. 3. niversite rencilerinin pala. ba toplamak amacyla yapt komik gsteriler. i. st ba perian ocuk. s. ng. eskici. i. 1. fke, gazap, hiddet, kprme; hrs; hm. 2. coku, heyecan. 3. moda, ok rabet gren ey. f. 1. fkelenmek, s. 1. yrtk prtk. 2. hrpani, perian klkl, giysileri yrtk prtk; hiddetlenmek, kprmek; hrsla veryansn etmek/verip pejmrde:with a ragged appearance pejmrde klkl. 3. o. rag.men (rgmen, rgmn) i. eskici. veritirmek. 2. (bir olay) iddetle devam etmek: The storm was kenarlar eri br kesilmi, trtkl; przl, prtkl: The i. 1. baskn; polis baskn. 2. akn. f. iddetiyle yapmak. 2. akn raging of the book have raggedtm 1. baskn devamkenarlar pages without. Darda frtna edges. Kitabn sayfa ediyordu. etmek. i. 1. basknc. 2. aknc. trtkl. i. 1. (tahta parmaklktaki yatay) srk. 2. kpete; trabzan kpetesi, merdiven kpetesi; parmaklk kpetesi. 3. den. f. svp saymak. kpete. 4. d.y. ray. 5. demiryolu. f. off -i parmaklkla evirmek. -e svp saymak. i. 1. kpete; trabzan kpetesi; parmaklk kpetesi. 2. parmaklk, korkuluk; trabzan. 3. (tahta parmaklktaki yatay) srk.

railroad railroad station railroad system railway rain rain cats and dogs rain check rain forest rain gauge rain or shine rainbow rainbow chaser rainbow trout raincoat raindrop rainfall rainstorm rainwater rainy rainy day raise raise Cain/hell/the devil raise hell raise s.o.s curiosity raise the roof raise/lift a blockade raisin rajah rake rake in money rake s.o. over the coals rake up the past rakeoff rakish rally RAM Ram ram ram s.o./s.t. down s.o.s throat ram s.o./s.t. down s.o.s throat Ramadan Ramazan ramble rambler rambunctious ramification ramify ramp rampage rampant

i. demiryolu. tren istasyonu. demiryolu ebekesi. i., bak. railroad. i. yamur. f. 1. yamur yamak. 2. yamur gibi boanmak. 3. yamur gibi yadrmak. yamak, gk delinmek, yamur bardaktan boanrcasna boanmak. yznden iptal edilen ma, gsteri, konser v.b. 1. yamur yerine ilerisi iin verilen bilet. 2. ekici bulunan bir davet yamur orman. reddedildii zaman kullanlr: Ill take a rain check./Give me a yaler, yamurler. rain check. Alacam olsun. ne olursa olsun. i. gkkua. hayal peinde koan kimse. elikba alabalk. i. yamurluk. i. yamur damlas. i. ya miktar. i. saanak. i. yamur suyu. s. yamurlu. skntl zaman, dar gn. f. 1. (yukar) kaldrmak: raise a hand el kaldrmak. 2. ykseltmek, artrmak: raise prices fiyatlar ykseltmek. raise k. dili 1. kyameti koparmak. 2. kplere binmek. ones voice sesini ykseltmek. 3. ina etmek; dikmek: raise a karklk karmak, kyamet koparmak. building bir bina ina etmek. raise a telephone pole telefon birinin merakn (para) toplamak. 5. (hayvan/ekin) yetitirmek; direi dikmek. 4. uyandrmak, birinin dikkatini ekmek. (ocuk) bytmek, yetitirmek. 6. -e neden olmak: It raised a ok grlt yapmak. laugh among them. Onlar gldrd. Dont raise a dust! Etraf ablukay kaldrmak. tozutma! Youve raised our hopes. Bizi umutlandrdnz. raise a i. kuru zm. karmak. 7. ileri/ne srmek, sylemek: Dont problem sorun i. raca. objections! Hibir itirazda bulunma! raise a question raise any soru sormak. tarak. f. 1. trmkla toplamak. 2. (topra) i., bah. trmk, trmklamak/taraklamak. 3. through -i taramak, -i dikkatle ok para kazanmak. gzden geirmek. 4. ask. (atele) taramak. birini iddetle azarlamak, birini halamak. eski defterleri kartrmak. i. 1. kazantan alnan (yasad) pay, (yasad) komisyon, anut; avanta. 2. kazantan alnan pay, kr pay. s. rahat ve allmn dnda olan. f. 1. (birilerini) toplamak; toplanmak. 2. harekete geirmek; canlandrmak. 3. moralMemory. cesaretlendirmek. 4. i., ks. Random-Access vermek, (dtkten sonra) (fiyatlar) artrmak; (fiyatlar) artmaya i., astrol. Ko burcu. balamak. 5. to/around (birinin) yardmna komak; (bir davay) i. 1. zool. ko. 6. (hasta/yorgun kii)f. (--med, --ming) 1. ok desteklemek. 2. mak. ahmerdan. kendini toparlamak. i. 1. kuvvetle vurmak. 2. toslamak. kabul ettirmek. (birilerini) toplama; toplanma. 2. (dten sonra) (fiyatlarda) k. dili birine birini/bir eyi zorla art. 3. (hasta/yorgun kii)zorla kabul ettirmek,4. (birini/bir k. dili birini/bir eyi birine kendini toparlama. birinin grtlana davay desteklemek iin yaplan) toplant; miting. 5. oto. ralli. basarak birini/bir eyi kabul ettirmek. i. Ramazan. i., bak. Ramadan. f. 1. gezinmek, dolamak, dolanmak. 2. konuyu datmak. 3. (bitki) geliigzel yaylp bymek. i. 1. gezen kimse. 2. sarmak gl. i. 1. gezinme, gezinti. 2. dolambal yol. s., k. dili 1. neeli, grltl. 2. delimen; ele avuca smaz. i. 1. bot. dallanma. 2. kol, ube, dal. f. 1. dallanmak, dal budak salmak. 2. dallanp budaklanmak. 3. kollara ayrlmak. i. rampa. i. yakp ykma. s. 1. dal budak salm, her tarafa yaylm; fkrm; azgn (bitki): This trumpet vines gotten quite rampant. Bu acemborusu baya azd. 2. ar boyutlara varm, alp yrm, gemi azya alm, kol gezen: Theft is rampant here. Burada hrszlk kol geziyor.

rampart ramshackle ran ranch ranch house rancher rancid rancor rancorous rancour rancourous random random shot Random-Access Memory rang range range range far range finder rank rank above rank below rank next to ranking rankle ransack ransom rant rant and rave rap rapacious rapaciousness rape rape rapid rapidity rapidly rapidness rapids rapier rapine rapist rapprochement rapt rapture rapturous rare rarefy rarely rarity

i. kale duvar, sur; siper. f. sur ile evirmek. s. harap, ykk. f., bak. run. i. hayvan iftlii. iftlik evi. i. iftlik sahibi. s. ekimi, kokmu, kfl (ya). i. garaz, kin. s. garazl; garaz dolu. i., ng., bak. rancor. s., ng., bak. rancorous. s. rasgele, geliigzel, tesadfi. rasgele ate. bilg. rasgele eriimli bellek. f., bak. ring. f. 1. dizmek, sralamak; dizilmek. 2. dolamak, gezinmek. 3. otlatmak. saha. 2.bot. (bir yerde) yetimek; zool. (bir yerde) i. 1. alan, 4. over mera, otlak. 3. (bitki veya hayvann doal bulunmak. 5. dalmak. olarak kapsaml alan/alanlar: Its range is confined to the geni yetitii) olmak. mountainous regions of northeast Turkey. Yalnz kuzeydou telemetre. Trkiyenin dalk yrelerinde bulunur. 4. sra, dizi. 5. erim, i. 1. sra, dizi, saf. 2. ask. rtbe. 3. derece, of his gun. Geyik menzil: The deer was now within the rangemertebe, mevki, aama; makam. f. 1. derecelendirmek, sraya koymak:olmak. artk tfeinin menzili iindeydi. 6. rtbece -den stnyarayan -den daha yksek rtbede olmak, (yemek piirmeye The teacher ranks herkuzine, kuzina. 7. students according to their grades. st ocakl) frn; bir rtbede olmak. istatistik dalm. retmen (birinden) aa rencilerini notlarna gre derecelendiriyor. 2. (belirli bir rtbece/mevkice ikinci gelmek. grubun) iinde olmak, (belirli bir gruptan) biri saylmak: He ranks amongyksek rtbeli. 2. en yksek mevkide/makamda s. 1. ask. en the greatest scientists in the world today. Dnyann en byk bilim adamlarndan biri saylyor. olan. f. acs unutulmamak. f. 1. iyice aratrmak, altn stne getirmek. 2. yama etmek. i. 1. fidye, kurtulmalk. 2. fidye ile kurtarma. f. 1. fidye ile kurtarmak. 2. fidye alarakbararak konumak. 2. bararak atp f. 1. heyecanl bir ekilde serbest brakmak. tutmak/yksekten atmak, yksek perdeden konumak. 1. heyecanla bara ara konumak. 2. barp ararak atp tutmak/yksekten atmak. 2. argo su, kabahat. 3. argo ceza. f. i. 1. hafif vuru; tklatma. (--ped, --ping) agzl, doymak bilmez. s. 1. yrtc. 2. hafife vurmak; tklatmak. i. agzllk. f. -in rzna gemek, -e tecavz etmek. i. 1. rza geme, tecavz. 2.kolza; kkalgam. i. yamalayp yakp ykma. 3. yamalama. s. abuk, hzl, tez, sratli. i. hz, srat. z. hzla, sratle. i., bak. rapidity. i., o. bir akarsuyun hzla akan trblansl ksmlar. i. me, dz ve uzun kl. i. yamaclk, apulculuk. i. tecavz eden adam. i. uzlama. s. 1. kendinden gemi. 2. ok dalm. i. kendinden geme, ar sevin. s. kendinden gemi. s. 1. nadir, seyrek, az bulunur. 2. youn olmayan (hava/gaz). f. 1. younluunu azaltmak. 2. seyrekletirmek; seyreklemek. 3. nadiren, seyrek olarak. ykseltmek. 5. artmak, tasfiye etmek. z. inceltmek. 4. kalitesini i. 1. nadirlik, seyreklik. 2. nadir ey.

rascal rase rash rash rasp raspberry rasping raspy rat rat race ratchet ratchet wheel rate rate of exchange rate of interest rather Rather! ratification ratify rating ratio ration rational rational number rationalisation rationalise rationalism rationalist rationality rationalization rationalize rationally ratlin ratline rattan rattle rattle off rattle on rattlebrain rattlebrained rattlesnake rattling rattrap raucous ravage rave rave review ravel ravel out raven

i. yaramaz; maskara; kerata. f., bak. raze. i., tb. dknt; kurdeen. s. fazla aceleci, atlgan, tela, dncesiz. f. 1. raspalamak, eelemek, trplemek. 2. (trp sesine benzeyen) kulak trmalayc bir sesle sylemek/konumak. 3. i. ahududu, aailei, frambuaz. (ses) -in kulaklarn trmalamak, -i rahatsz etmek. i. 1. raspa, s. kulak trmalayc, rahatsz eden (ses). ee, (iri dili) trp. 2. (trp sesine benzeyen) kulak trmalayc s., bak. rasping. ses. i. san. f. (--ted, --ting) 1. fare tutmak. 2. on argo -i gammazlamak. 3. argo oyunbozanlk etmek. argo kemeke, kouturma. i. 1. (mandall ark iin) mandal, crcr. 2. mandall ark, crcrl makara. ark, crcrl makara. mandall i. 1. oran, nispet; sklk: death rate lm oran, lm skl. rate of interest faiz oran. 2. deer, fiyat, cret: hourly rate saat dviz kuru, kambiyo kuru. bana cret. 3. hz, srat: at a slow rate yava bir hzla. 4. snf, faiz oran. eit. 5. ng. emlak vergisi oran. 6. ng. emlak vergisi. f. 1. z. 1. -mektense: decided to visit a friend rather than rate him deer bimek. 2.I saymak, farzetmek, olarak grmek: Igo home. Eve gitmektense bir arkada Hem de etmeye karar verdim. 2. a friend. Onu arkada sayyorum. 3. among -den biri saylmak: (rdhr) nlem, ng., k. dili ziyaret nasl! -den ziyade, -den ok: This place is like a museum rather than a He rates among the best composers of our time. Gnmzn en i. onaylama; onaylanma. house. Buras, evden ziyade mzeye benziyor. 3. olduka, iyi bestecilerinden biri saylyor. 4. deerlendirmek: How do you f. onaylamak, tasdik etmek. sporcu olarak nasl with his fellow epeyce, as an athlete? Onu rate him bir hayli: Hes getting along rather well workers. arkadalaryla olduka iyi The company rates i. 1. snflama. 2. snf, snflandrmak:geiniyor. 4. daha its deerlendiriyorsun? 5. kategori. dorusu. 5. according to their productivity. irket Gitmeyi tercih employees tercih etmek: I had/would rather go. iilerini i. oran, nispet. ederim./Bana kalrsa snflandryor. rather not doetmek: She randmanlarna gre giderim. I had 6. k. dili hak it. Yapmamay i. 1. pay, hisse. 2. vesika ile verilen Imiktar. 3. would rather die! terciha promotion. Terfii hak ediyor. think he tayn, er az. f. rates ederim./Yapmasam daha iyi. vesika lmeyi tercih eder! s. 1. akl datmak; karneye balamak. Bence ilesahibi, mantkl, makul. 2. ussal, rasyonel. 3. mat. rasyonel. mat. rasyonel say, oranl say. i., ng., bak. rationalization. f., ng., bak. rationalize. i. usuluk, aklclk, rasyonalizm. i. usu, aklc, rasyonalist. i. 1. ussallk, rasyonalite. 2. mantkllk. i. 1. bahane. 2. ussallatrma, rasyonalizasyon. 3. modernleme. 4. 1. bahane bulmak. 2. manta gre aklamak. 3. f. mat. rasyonelletirme. ussallatrmak, mantkl klmak. 4. ng. modernletirmek. 5. mat. z. mantkla. rasyonel sayya evirmek. i., den., bak. ratline. i., den. iskalarya. i. hezaren, hintkam. f. takrdamak, tkrdamak; takrdatmak, tkrdatmak. i. 1. takrt, tkrt. 2.sylemek.ngrdak. ezbere ngrak, cr cr tmek, durmadan konumak. i. ku beyinli kimse. s. ku beyinli, tn tn. i., zool. ngraklylan. s. 1. takrdayan, tkrdayan. 2. ng., k. dili byk (hz). z., ng., k. dili son derece, ok. i. fare kapan. s. yksek ve bet/naho (ses). f. yakp ykmak, kasp kavurmak, harap etmek. f. 1. lgnca barp armak, hezeyan etmek. 2. about -i gklere film v.b. hakknda) vgi.dolu yaz. barma. 2. lgnlk. (kitap, karmak, -e baylmak. 1. lgnca s. vg dolu. f. (--ed/--led, --ing/--ling) amak, zmek, skmek. amak, zmek, skmek; almak, zlmek, sklmek. i., zool. kuzgun.

ravenous ravenously ravine raving ravioli ravish ravishing ravishingly raw raw material raw sewage raw spirits rawboned rawhide ray ray rayon raze razor razor blade razor strop razorback razor-sharp rcd rd RE rereach reach ahead reach an accord reach down reach for reach for ones gun react reaction reactionary reactionism reactivate reactive reactor read read read between the lines read between the lines read over read s.o. the riot act read s.o. to sleep read s.o.s mind read s.o.s thoughts read s.t. through

s. 1. ok a. 2. yrtc hale gelmi. z. a kurt gibi. i. dar ve derin vadi. s. lgn, gz dnm, kudurmu. i. deli samas, abuk sabuk sz. i. talyan usul mant. f. 1. esritmek; ok sevindirmek, kendinden geirmek, bylemek. 2. rzna gemek, tecavz etmek. s. enfes, mthi gzel; byleyici. z. byleyici bir ekilde. s. 1. i, pimemi: raw meat i et. 2. ham, ilenmemi: raw material hammadde. raw silk ham ipek. 3. terbiye edilmemi. 4. hammadde. olgunlamam. 5. souk. 6. acemi, toy, tecrbesiz. artlmam pissu. saf ispirto. s. bir deri bir kemik kalm, kaburgalar km, ok zayf. i. ham deri. i. n, ua. i., zool. vatoz; trpana, rina. i. suni ipek. f. ykp yerle bir etmek. i. 1. tra makinesi. 2. ustura. jilet. ustura kay. i., zool. bir domuz tr. s. ok keskin, jilet gibi. ks. received. ks. road, rod(s), round. ks. Right Excellent. nek 1. geri, geriye doru: recall, retrace. 2. tekrar, yeniden: readdress, rearm, restate. f. 1. out (elini/kolunu) uzatmak; uzanmak: He reached out and took my hand. Uzanp elimi tuttu. 2. out for (almak zere) -e ileriye uzanmak. uzanmak. 3. -e yetimek: Im not tall enough to reach that (with) (ile) anlamaya/mutabakata varmak. shelf. Boyum o rafa yetimez. I wasnt able to reach the elini aaya uzatmak. ferryboat on time. Vapura zamannda yetiemedim. 4. uzanmak, erimek: The new road will reach all the way from Istanbul to (almak/dokunmak zere) -e uzanmak/elini uzatmak. Ankara. Yeni yol stanbuldan ta Ankaraya kadar uzanacak. 5. silahna davranmak. varmak, ulamak, gelmek: Well reach Ka before nightfall. f. (to) kararmadan Kaa varacaz. i. 1. uzatma. 2. uzanma, Hava (-e) tepki gstermek, tepkimek. i. 1. tepki, erim. erime. 3. reaksiyon. 2. kim. reaksiyon, tepkime. 3. pol. gericilik. s., i. gerici. i. gericilik. f. tekrar yrrle koymak, tekrar altrmak. s. 1. tepkisel. 2. kim., fiz. tepkin. i. reaktr. f. (read) (red) 1. okumak: read a book kitap okumak. 2. ng. okumak, ... eitimi grmek: read law hukuk okumak. 3. f., bak. read. s. anlamak, yorumlamak: I read his reply as a refusal. Cevabn ret bir yazdaki kapal anlam kefetmek. olarak yorumladm. Do you read me? Beni anlyor musun? 4. -de kapal anlamn kefetmek. yazl olmak: How does that article of the contract read? Szlemenin o maddesinde tekrar okumak. 1. batan baa okumak. 2. ne yazl? 5. -i gstermek: The thermometerdnyann ka bucak olduunu gstermek, birini k. dili birine reads zero degrees. Termometre sfr dereceyi gsteriyor. 6. zmek: I cant read that coded message. O sert bir ekilde azarlamak. kitap okuyarak birini uyutmak. ifreli mesaj zemiyorum. i., k. dili 1. okuma. 2. okuma sresi. birinin ne dndn yznden okumak. birinin dncesini okumak. bir eyin tamamn okumak.

readability readable reader readership readily reading reading desk reading lamp reading matter reading room readjust readjustment readmit Read-Only Memory ready ready cash ready money ready money ready-made ready-to-wear reaffirm reagent real real estate real estate real estate agent real property real wages realisation realise realism realist realistic realistically reality realization realize really Really! Really? realm realtor realty ream ream reamer reams of reanimate reanimation reap

i. 1. okunakllk. 2. okunmaya deer olma. s. 1. okunakl. 2. okunmaya deer, ilgin. i. 1. okuyucu, okur. 2. yaymlanacak eserleri eletiren kimse. 3. dzeltmen. 4. okuma kitab.says. i. okurlar, okuyucular; okur z. 1. seve seve, isteyerek. 2. kolayca, kolaylkla. i. 1. okuma; okunma. 2. okunu. 3. okunacak metin. 4. gstergenin kaydettii lm. 5. yorum. s. okumaya elverili. kitap sehpas; krs. masa lambas. okunacak ey. okuma salonu. f. 1. tekrar dzeltmek, yeniden dzenlemek/ayarlamak. 2. yeniden almak. alma. 2. altrma. 3. yeniden i. 1. yeni artlara dzenleme/ayarlama. (yelie/rencilie) kabul etmek. f. (--ted, --ting) tekrar bilg. salt okunur bellek. s. 1. hazr. 2. istekli. 3. yetenekli. kasa mevcudu. nakit, hazr para; pein para. hazr para, nakit. s. hazr. s. hazr (giyim eyas). i. hazr giyim eyas, konfeksiyon. f. tekrar dorulamak, tekrar teyit etmek. i., kim. ayra, miyar. s. 1. gerek, hakiki: real image gerek grnt. real number gerek say. 2. asl: the real problem asl sorun. his real aim huk. gayrimenkuller, mlk. onun asl amac. 3. samimi, iten: His concern is real. Gsterdii huk. tanmaz mal, gayrimenkul mal, mlk. ilgi iten. emlak. huk. mlk. reel cret. i., ng., bak. realization. f., ng., bak. realize. i. gerekilik, realizm. i. gereki, realist. s. gereki; geree uygun. z. gereki bir ekilde; geree uygun olarak. i. 1. gereklik, hakikat, realite. 2. gerek, realite. i. 1. farknda olma; farkna varma, farketme, anlama. 2. of gerekletirme. 3. paraya evirme. farketmek, anlamak: I didn f. 1. farknda olmak; farkna varmak, t gerekten. you were a doctor. Doktor olduunuzun farknda z. realize that deildim. Someday you will realize that youre mistaken. Bir nlem Hay Allah! gn yanldn anlayacaksn. 2. gerekletirmek: realize a plan yle mi?/Ciddi mi?/Cidden mi? bir plan gerekletirmek. 3. tic. paraya evirmek. i. 1. krallk. 2. lke, memleket. 3. alan: This is not within the realm of possibility. Bunun imkn yok. realm of authority yetki i. emlak. alan. 4. dnya, lem: the realm of the imaginary hayal lemi. i., huk., bak. real estate. i. 480/500 tabakalk kt topu. f. -i raybayla geniletmek. i. rayba, przalr. k. dili ok miktar. f. yeniden canlandrmak. i., tb. reanimasyon. f. 1. (ekin) bimek. 2. semeresini almak.

reaper reappear rear rear rear admiral rear guard rear sight rearm rearmament rearmost rearrange rearrangement rearview mirror reason reason s.t. out reasonable reasonably reasoned reasoning reassurance reassure rebate rebel rebel rebellion rebellious rebirth reborn rebound rebound rebroadcast rebuff rebuke rebut rebuttal rec recalcitrant recall recall recant recap recap recapitulate recapitulation recapture recast recd recede receipt receive

i. 1. orak. 2. bierdver. f. yeniden grnmek, yeniden ortaya kmak. i. 1. arka, geri. 2. k. 3. ask. art. s. arkadaki, arka, geri. f. 1. yetitirmek, bytmek. 2. kaldrmak, ykseltmek, dikmek; ykselmek. 3. ina etmek. 4. ahlanmak. den. tuamiral. ask. art. (tfekte) gez. f. yeniden silahlandrmak; yeniden silahlanmak. i. yeniden silahlandrma; yeniden silahlanma. s. en geri, en sonraki. f. yeniden dzenlemek. i. 1. yeniden dzenleme. 2. yeni dzenleme; yeni dzen. oto. dikiz aynas. i. 1. neden, sebep: There are several reasons why Im not going. Gitmemem iin birka neden var. The reasons youve bir eyi akl yoluyla zmek/zmeye almak. given wont do. Sebep gsterdiiniz eyler kfi deil. Thats the s. 1. makul. 2. makul lleri amayan. 3. orta derecede, ok da reason hes not here. O yzden burada deil. 2. akl, us, fena makul bir ekilde. a reasonable chancewas reasonably of being z. 1. olmayan: Youve 2. orta derecede: use to you. accepted muhakeme, mantk: Reason will be of no It Akl sana by that university. O niversiteye kabul edilme ansn fena entertaining. f. 1. (mantkl bir fayda etmez. Canmz mantkl. s. iyice dnlm veskmad.ekilde) dnmek, muhakeme saylmaz. etmek. 2. with muhakeme; mantk: I like your reasoning. i. 1. dnme, (mantk yoluyla) -i ikna etmeye almak. Mantn beeniyorum. 2. fels. uslamlama, giderme veya i. 1. (birinin) phelerini/endielerini tekrar usavurma, muhakeme. gidermeye alma. 2. bak. reinsurance. f. 1. (birinin) phelerini/endielerini tekrar gidermek; (birinin) phelerini/endielerinidenengidermeye almak. 2. bak. i. indirim, skonto, geri tekrar ksm. reinsure. s. ayaklanan, ba kaldran. i. isyanc, asi. f. (--led, --ling) isyan etmek, ayaklanmak; kar gelmek. i. isyan, ayaklanma. s. isyankr, asi, serke. i. yeniden doma. s. yeniden domu. f. geri sekmek. i. 1. geri sekme. 2. spor ribaunt. 3. k. dili hayal krklndan sonraki tepki. (radyo/televizyon program). s. tekrarlanan i. 1. ret. 2. ters cevap. 3. (saldry) pskrtme. f. 1. reddetmek. 2. ters cevap vermek. 3. (saldry) pskrtmek. f. azarlamak, paylamak. i. azar, paylama. f. (--ted, --ting) rtmek, boa karmak. i. delillerle rtme. ks. receipt, record, recorder. s. inat, serke. f. 1. geri armak. 2. hatrlamak, anmsamak; hatrlatmak, anmsatmak. 3. geri almak. i. 1. geri arma. 2. hatrlama, anmsama. 3. geri gelme iareti/emri. almak, vazgemek, caymak. f. szn geri f. (--ped, --ping) (lastii) kaplamak/kaplatmak. i., k. dili kaplama lastik, kaplama. k. dili zetlemek. i. zet. f. (--ped, --ping) f. zetlemek. i. zet. f. 1. geri almak, yeniden ele geirmek. 2. hatrlatmak. f. (re.cast) 1. yeniden dkmek. 2. yeni bir biime sokmak. ks. received. f. geri ekilmek. i. 1. makbuz, alnd; fi. 2. reete. f. 1. almak: He received the report on time. Raporu zamannda ald. 2. kabul etmek: He is not receiving visitors today. Bugn ziyareti kabul etmiyor. 3. anlamak, kavramak. 4. tamak, kaldrmak: This table will not receive that heavy a load. Bu masa o kadar ar bir yk kaldramaz. 5. (kt bir eye)

receive/win a vote of confidence receiver recent recently receptacle reception reception desk reception room receptionist receptive receptor recess recess recession recipe recipient reciprocal reciprocate reciprocity recital recitation recite reckless reckon reckon on/upon reckon with reckoning reclaim recline recluse recognise recognition recognize recoil recoil recollect recollection recommend recommendation recompense reconcile reconciliation recondite recondition reconnaissance reconnaissance plane reconnoissance reconnoiter reconnoitre reconsider

gvenoyu almak. i. 1. alc, reseptr. 2. ahize. s. yeni, yaknda olmu, son. z. geenlerde, son zamanlarda, yaknlarda. i. 1. kap, koyacak. 2. depo; hazne. i. 1. alma; alnma. 2. kabul. 3. kabul treni, resepsiyon. 4. radyo, TV yayn alma. resepsiyon. 1. ng. (mutfak, banyo ve yatak odas dndaki) misafir kabul edilebilen oda/salon. 2. bekleme odas. i. resepsiyon memuru. s. 1. alr, kabul eder. 2. yeni dncelere ak. i., anat. reseptr. i. 1. teneffs, ara; paydos; tatil. 2. (rses) girinti, oyuk. 3. (rses ) 1. (toplantya) ara vermek. 2. (rses) girinti yapmak, oymak. f. gen. o. gizli yer, i taraf. i. 1. geri ekilme. 2. ekon. durgunluk. i. 1. yemek tarifi. 2. forml, yntem. i. alan kimse, alc. s. karlkl, iki tarafl. f. 1. -e karlk vermek, -e karlkta bulunmak: reciprocate a kindness iyilie karlk vermek. 2. misillemede bulunmak. 3. i. karlkllk. mak. ileri geri almak. 4. karlkl alp vermek. i. 1. ezberden okuma. 2. anlatma. 3. mz. resital. i. 1. ezberden okuma. 2. ezberden okunacak para. f. 1. ezberden okumak. 2. (renci) ders anlatmak. 3. sayp dkmek, anlatmak. s. 1. dnyay umursamayan, pervasz, gz kara. 2. dikkatsiz, aldrsz, kaytsz. f. 1. saymak, hesaplamak. 2. saymak, gzyle bakmak. 3. sanmak. -e gvenmek. -i hesaba katmak, -i dikkate almak. i. 1. hesap, sayma. 2. sayma, gzyle bakma. 3. sanma. f. 1. geri istemek, iadesini istemek. 2. (rkleym) (araziyi/orman) slah etmek. 2. arkaya dayanmak, kurutarak, f. 1. boylu boyunca uzanmak.3. (rkleym) (bataklyaslanmak. denizi doldurarak) arazi kazanmak. 4. (rkleym) (nehri) s. bakalaryla grmeden yalnz yaayan, mnzevi. i. temizlemek. 5. (rkleym) (birini) slah etmek, yola getirmek. bakalaryla recognize. yalnz yaayan kimse, mnzevi. f., ng., bak. grmeden i. 1. tanma; tannma. 2. farknda olma; farkna varma. 3. hakl olarak kabul edilme. 4. kabul; onay. 5. takdir. arkada tanmak. f. 1. tanmak: recognize an old friend eski bir 2. 1. geri ekilmek. farkna varmak: recognizegeri gelmek. f. farknda olmak; 2. (silah) geri tepmek. 3. the facts gereklerin farknda olmak. come to recognize that one is wrong i. 1. geri ekilme. 2. (silah) geri tepme. yanldnn farkna varmak. 3. kabul etmek, hakl bulmak: f. hatrlamak. recognize a claim bir iddiay hakl bulmak. 4. onaylamak, tanmak: recognize a new i. 1. hatrlama. 2. hatra. government yeni bir hkmeti onaylamak. 5. takdir etmek, (nemini/gerekliini/deerini) bir f. tavsiye etmek, salk vermek: recommend a good doctor iyi anlamak. 6. sz hakk vermek. doktor tavsiye etmek. tavsiye mektubu; bonservis, iyi i belgesi, i. 1. tavsiye; vme. 2. I recommended that she stay home. Evde kalmasn tavsiye ettim. i karln vermek; dllendirmek; cezalandrmak; tazminat f. baar belgesi. vermek. i. karlk; dl; ceza; aralarn bulmak. 2. raz etmek. f. 1. uzlatrmak, bartrmak, tazminat. i. uzlama, barma. s. 1. derin (ilim). 2. anlalmas g, anlalmaz, mulak. f. tamir edip yenilemek. i., ask. keif. ask. keif/gzc ua. i., ask., bak. reconnaissance. f., ask. keif yapmak, incelemek. f., ng., ask., bak. reconnoiter. f. yeniden incelemek, yeniden dnmek.

reconstitute reconstruct record record record player record prices record-breaking recorder recording recording session recount recount recoup recoup ones losses recourse recover re-cover recover damages recover lost time recover ones voice recovery recreate re-create recreation recriminate recrimination recruit rectangle rectangular rectifier rectify rectitude rector rectum recumbent recuperate recur recurrence recurrent recycle recycled paper red red deer red flag red herring red light red mulberry red pepper red pepper red tape

f. 1. yeniden kurmak. 2. yeniden oluturmak. f. 1. yeniden yapmak, yeniden dzenlemek. 2. kalntlarndan eski durumunu anlamaya almak. f. 1. yazmak, kaydetmek. 2. banda almak. 3. kaydn yapmak. i. 1. kayt, vesika. 2. sicil, defter. 3. plak. 4. tutanak. 5. rekor. s. rekor kran, rekor yapan, en yksek, en ok. pikap; fonograf. rekor fiyatlar. s. rekor kran. i. 1. blok flt. 2. teyp. 3. kayt tutan kimse, yazc. i. (kaset, plak v.b.ne ait) kayt. plak/bant kayd iin yaplan toplant. f. anlatmak, hikye etmek. f. yeniden saymak. i. (rikaunt) yeniden sayma. f. 1. telafi etmek. 2. zararn demek. zararn telafi etmek. i. 1. bavuru, yardm dileme. 2. bavurulacak yer/kimse. f. 1. yeniden ele geirmek, geri almak. 2. yeniden bulmak. 3. telafi etmek. demek. 2. tekrar kapatmak. 3. demesini f. 1. yeniden 4. iyilemek. 5. kendine gelmek. yenilemek. tazminat almak. kaybolan vakti telafi etmek. eski sesine kavumak, sesi dzelmek. i. 1. geri alma. 2. yeniden bulma. 3. telafi. 4. iyileme. f. 1. canlandrmak, dinlendirmek, elendirmek. 2. elenmek. f. yeniden yaratmak. i. elence. f. (birbirini) sulamak. i. karlkl ikyet. f. 1. asker toplamak; askere almak. 2. iyilemek, dzelmek. i. 1. acemi er.dikdrtgen. i., geom. 2. yeni ye. s. dikdrtgen eklinde, dikdrtgen. i., elek. dorultma. f. 1. dzeltmek, dorultmak. 2. tasfiye etmek. 3. elek. (dalgal akm) dorudoruluk. i. drstlk, akma evirmek. i. 1. papaz. 2. rektr. i., anat. rektum. s. 1. boylu boyunca uzanm, yatan. 2. yan yatan. 3. yaslanan. f. iyilemek. f. (--red, --ring) (hastalk) depremek, nksetmek; (olay) tekrar olmak, tekrarlamak, yinelemek. (olay) tekrar olma, i. (hastalk) depreme, nksetme; tekrarlama, yineleme. (hastalk); tekrar tekrar olan, s. depreen, nkseden tekrarlanan, yinelenen (olay). f. (kullanlm maddeleri) yeniden ileyip kullanlr duruma getirmek, geri kazanmak. geri kazanlm kt. s. (--der, --dest) i. 1. krmz, kzl, al. 2. gen. b.h. kzl, komnist. kzl geyik. 1. kzl bayrak. 2. isyan bayra. 3. tehlike iareti. ilgiyi baka yne ekmek iin ne srlen konu. (trafik lambasnda) krmz k. krmz dut. krmzbiber. krmzbiber. krtasiyecilik, brokrasi.

red-blooded redbud redden reddish redeem redeemer redemption redemptive red-handed redhead red-hot rediscount red-letter red-light red-light district redo redolent redouble redouble ones efforts redoubtable redound redress redskin reduce reduce s.o. to silence reduced price reducer reducing reducing agent reduction redundant reed reeducate reef reefer reefer reek reel reel reel off reelect reelection reel-to-reel reenforce reenter reevaluate reexamine ref refectory refer

s. 1. gl kuvvetli. 2. mert, erkeke. i., bot. erguvan. f. krmzlatrmak; krmzlamak. s. krmzms, krmzmtrak. f. 1. bedelini verip geri almak, rehinden kurtarmak. 2. fidye vererek kurtarmak. 3. (borcunu) demek. i. kurtarc kimse. i. 1. kurtarma; kurtarlma. 2. rehinden kurtarma. 3. paraya evrilme. kurtaran. s. kurtarc, s. sust. i. kzl sal kimse. s. 1. kzgn. 2. yepyeni, taze (haber). 3. son derece fkelenmi, ate saan. f. tekrar skonto etmek, reeskont etmek. i. reeskont. s. ok nemli, unutulmaz. s. genelevlerin bulunduu semt, genelevler. f. (re.did, --ne) yeniden yapmak. s. 1. gzel/keskin kokulu. 2. of/with ... kokan. 3. of/with -i anmsatan, -i hatrlatan, ... kokan. f. 1. iki misline karmak. 2. tekrarlamak; tekrarlanmak. daha fazla gayret sarfetmek. s. yaman, etin, yavuz; gl ve gz pek. f. 1. to -i artrmak: This will redound to your credit. Herkesin gznde senin kymetini artrr. telafi etmek. i. 1. dzeltme. 2. f. 1. dzeltmek, dorultmak. 2. 2. on/upon -i etkilemek, -e dokunmak, -e yansmak: Whatever ule does will eventually tazminat. i., aa. Kzlderili. redound on you. ulenin her yapt eninde sonunda sana f. 1. azaltmak, indirmek, drmek; kltmek. 2. to (belli bir dokunur. duruma) getirmek, sokmak, drmek: reduce to poverty birini susturmak, birinin sesini kestirmek. yoksullua drmek. reduce to despair umutsuzlua indirimli fiyat. drmek. 3. to -e evirmek, -e dndrmek: reduce s.o. to a i., kim. redktr, indirgen. laughing stock birini maskaraya evirmek. 4. kilo vermek, zayflamak. 5. kim., mat. indirgemek. i., bak. reduction. s., kim. indirgeyici. kim. redktr, indirgen. i. 1. azaltma, indirme; kltme; azalma. 2. indirim, skonto. 3. kltlm ey; fazla olan,ey. 4. kim., mat. redksiyon, s. 1. gerekenden azaltlm gereksiz. 2. fazla szle ifade indirgeme. edilmi, adal. 3. ng. iinden karlan. 4. (flemeli alglarda) i. 1. kam. 2. saz. 3. kam ddk; kaval. dil. f. 1. yeniden eitmek. 2. eiterek slah etmek. i. resif. i. kruvaze kaln ceket. i., argo esrarl sigara. f. (of) (fena koku) yaymak: reek of carrion le kokmak. i. fena koku. i. makara. f. makaraya sarmak. f. 1. dnmek, abuk dnmek. 2. (ba) dnmek. 3. bozguna uramak. 4. yalpalamak,pe pee sralamak. k. dili ezbere anlatmak; sendelemek. f., pol. yeniden semek. i. yeniden seilme. s. iki makaral (teyp). f., bak. reinforce. f. 1. yeniden girmek. 2. yeniden katlmak. 3. yeniden kaydetmek. deerlendirmek. 2. yeniden gz nne almak. f. 1. yeniden f. 1. yeniden imtihan etmek. 2. yeniden deerlendirmek. 3. tekrar sorguya ekmek. ks. referee, reference. i. 1. manastr yemekhanesi. 2. niversite yemekhanesi. f. (--red, --ring) to 1. -e gndermek, -e havale etmek: He referred me to a specialist. Beni bir uzman hekime gnderdi. 2. -e bavurmak, -e bakmak: When he doesnt know a word he refers to the dictionary. Bir szc bilmediinde szle bakyor. 3. -den sz etmek, -den bahsetmek: She did not refer

referee reference reference library referendum refill refill refine refined refinement refinery refit reflect reflect poorly on reflection reflective reflector reflex reflexion reflexive reflexive pronoun reflexive pronoun reflexive verb reforestation reform re-form reform school reform school Reformation reformation reformatory reformer reformism reformist refract refraction refractor refractory refrain refrain refresh refresh s.o.s memory of refresher course refreshing refreshments refrigerate refrigeration refrigerator refrigerator car refuel refuge

i. hakem. i. 1. gnderme, havale etme. 2. bavurma. 3. sz etme, bahsetme. ktphanesi. aratrma 4. referans. o. --s (refrendmz)/ref.er.en.da (refrend) i. referandum, halkoylamas. yedek kalem ii, kartu. i. 1. yedek. 2. f. yeniden doldurmak. f. 1. artmak, tasfiye etmek, rafine etmek: refine sugar ekeri rafine etmek. 2. rtu etmek:2. kibar, ince, zarif. s. 1. artlm, rafine edilmi. refine a piece of writing bir yazy rtu etmek. 3. incelik vermek, incelik kazandrmak: refine one i. 1. artma, rafine etme. 2. rtu etme. 3. kibarlk, incelik, s manners tavrlarna incelik vermek. zariflik. i. 1. rafineri, artmevi. 2. dkmhane. f. (--ted, --ting) (gemiyi) yeniden donatmak. f. 1. yanstmak, aksettirmek; yansmak, aksetmek. 2. on/upon -i derinlemesine dnmek. -e leke srmek. i. 1. yans, akis. 2. yansma, aksetme. 3. derinlemesine dnme. 4. dnce, fikir. dnceli. s. 1. yanstan; yansyan. 2. i. yansta, reflektr. s. tepkesel, tepkeli, refleks. i. tepke, yans, refleks. i., ng. yansma, aksetme. s., dilb. dnl. i., dilb. 1. dnl fiil. 2. dnl zamir. dilb. dnl zamir. dnl zamir. dilb. dnl fiil. i. yeniden orman haline getirme, yeniden aalandrma. f. slah etmek, iyiletirmek, dzeltmek; slah olmak, iyilemek, dzelmek; reform yapmak. i. reform, slah, dzeltme. bir f. 1. yeniden kurmak. 2. yeniden sraya dizmek. 3. yeni biime sokmak. slahevi. slahevi. i. the Reformasyon. i. slah, dzeltme, iyiletirme; slah, dzelme, iyileme. s. dzeltici, iyiletirici. i. slahevi. i. reformcu, slahat. i. reformculuk, slahatlk. i. reformcu, slahat. f. (nlar) krmak. i., fiz. krlma, krlm, refraksiyon. i. kkran, refraktr. s. 1. inat, itaatsiz. 2. kolay ilenemez, erimez. 3. tb. tedavisi g, tedaviye cevap vermeyen. i., mz. nakarat. f. from -den ekinmek, -den saknmak; kendini tutmak. f. 1. tazelemek: Can I refresh your drink? kini tazeleyeyim mi? 2. (g verip) canlandrmak,tazelemek;ihya etmek. 3. ... hakknda birinin bilgisini diriltmek, ... hakknda birine bir mutlulandrmak, mutlandrmak. eyler hatrlatmak. takviye kursu. s. 1. (can skkn veya olduka umutsuz birine) ok ho gelen veya umut veren. 2. canlandrc, diriltici, ihya edici.hafif yiyecek i., o. (misafirlere ikram edilen kurabiye, ay gibi) ve iecekler. dondurmak. f. soutmak, i. soutma, dondurma. i. buzdolab, soutucu. frigorifik vagon. f. (--ed/--led,--ing/--ling) yeniden yakt almak. i. snacak yer, snak, barnak.

refugee refugee camp refund refund refurbish refusal refuse refuse refuse collector refuse container refuse on principle refuse tip refute refute an argument reg regain regal regale regalia regally regard regard s.t. as good riddance regarding regardless regenerate regent regime regimen regiment regiment region regional regionally register registered registrar registration registry regress regression regressive regressive assimilation regret regretful regrettable regular regular verb regularise regularity regularize

i. mlteci. mlteci kamp. f. (alnm paray) geri vermek, geri demek. i. 1. geri deme. 2. geri denen para. f. 1. yeniden cilalamak, yeniden perdahlamak, yeniden parlatmak. 2. yeniden demek, etmeme tefri reddetme hakk. i. 1. ret, kabul etmeme. 2. kabul yeniden veya etmek. f. kabul etmemek, reddetmek, geri evirmek: He refused to see me. Beni grmeyi reddetti. The company refused our offer. i. dknt; artklar; p. irket teklifimizi geri evirdi. ng. p. p kutusu. prensiplerine aykr olduu iin reddetmek. ng. plk. f. yalanlamak, rtmek. bir sav rtmek. ks. regent, region, register, regular. f. tekrar ele geirmek, yeniden kazanmak. s. 1. krala ait; krala yakr. 2. ahane, muhteem. f. 1. elendirmek. 2. ziyafetle arlamak; ziyafet ekmek. i. (belirli bir durumda/zamanda giyilen) kyafet, klk. z. kral gibi. f. 1. dikkatle bakmak. 2. saymak, ... gzyle bakmak: I regard him as auzaklatrlmasn, birsayyorum.edilmesini) ho ile (birinin friend. Onu arkada eyin yok 3. ilgilendirmek; ilgili olmak: This problem regards all of us. Bu sorun hepimizi karlamak. edat ... hakknda; -e ilikin. ilgilendiriyor. This criticism regards Hasan. Bu eletiri Hasanla z. 1. 4. eye ramen; hesaba katmak: He failed to regard ilgili. herdikkate almak, ne olursa olsun. 2. of -e aldrmayarak, -e bakmayarak. yapmak/retmek/oluturmak; yeniden olumak. these problems. Bu sorunlar dikkate almad. 5. dikkat etmek,2. f. 1. yeniden kulaketmek, dzeltmek, iyiletirmek; slah olmak,warning. slah vermek, aldrmak: She failed to regard the dzelmek, i. kral naibi. Uyarya aldrmad. i. 1. bak, nazar. 2. sayg, hrmet. manen iyilemek. 3. yeniden canlandrmak/hayat vermek. 4. i. rejim, ynetim, sistem. yeniden domak. i. 1. tb. perhiz, rejim. 2. ynetim, idare. i., ask. alay. f. 1. ask. alay oluturmak. 2. (toplum, kurum v.b.ni) sk bir dzene sokmak. 2. alan, evre. 3. tabaka: in the upper regions i. 1. yre, blge. of blgesel. s. the atmosphere havann st tabakalarnda. z. blgeye gre. i. 1. ktk, kayt defteri: register of births doum kt. 2. sicil: taahhtl: registered letterf. 1. kaydetmek, deftere s. 1. register office sicil dairesi. taahhtl mektup. 2. kaytl: geirmek. 2. gstermek: The thermometer registers ten registered nurse kaytl hemire. 2. sicil memuru. i. 1. (niversitede) kayt memuru. degrees. Termometre on dereceyi gsteriyor. 3. (mektubu) i. 1. kayt; olarak gndermek. 4. kaydolmak, yazlmak. taahhtl tescil. 2. oto. ruhsat. i. 1. kayt; tescil. 2. sicil dairesi. f. gerilemek. i. gerileme. s. gerileyen, gerileyici, regresif. dilb. gerileyici benzeme. f. (--ted, --ting) 1. pimanlk duymak: She regrets having sold her piman. 2. sattna s. 1.home. Evini zntl. piman. 2. -e zlmek, -e hayflanmak, -e yerinmek: I regret the disappearance of trees in our s. zc, acnacak. neighborhood. Mahallemizdeki aalarn yok oluuna s. 1. dzenli, muntazam; kurall, kurallara uygun. 2. dzgn. 3. zlyorum. i. 1. pimanlk. 2. esef, znt. normal; her zamanki. 4. devaml (mteri). 5. k. dili tam: a dilb. kurall fiil. regular lie tam bir yalan. 6. k. dili -in teki: a regular idiot salan f., ng., bak. regularize. teki. i. 1. dzenlilik, dzen. 2. dzgnlk. 3. kurala uygunluk. f. 1. dzene koymak. 2. resmiletirmek, yasallatrmak.

regularly regulate regulation regulator regurgitate regurgitation rehabilitate rehabilitation rehash rehearsal rehearse reign reimburse reimburse s.o. for reimbursement rein reincarnate reincarnation reindeer reinforce reinforced reinforced concrete reinforcement reinstate reinsurance reinsure reinvest reissue reiterate reject rejection rejoice rejoin rejoinder rejuvenate rejuvenation relapse relate related relation relationship relative relative clause relative pronoun relative pronoun relative to relatively relativism relativist relativity

z. dzenli olarak, muntazaman. f. -in ileyiini/almasn dzenlemek/regle etmek/ayarlamak/denetlemek. i. 1. kural, kaide. 2. of -in ileyiini/almasn dzenleme/regle etme/ayarlama/denetleme. 3. o. tzk; ynetmelik. i. dzenleyici, reglatr. f. 1. (kusarak) karmak: She regurgitated the contents of her noontime repast onto 2. tb. (sv) geri akma. i. 1. kusarak karma. my shoulder. le yemeinde yediklerini omzuma kard. 2. tb. (sv) geri akmak. f. 1. slah etmek, iyiletirmek. 2. onarmak. 3. namus veya itibarn iade etmek, eski haklarn iade etmek. i. rehabilitasyon. f. (baka birinin yazdklarn/sylediklerini) farkl bir biimde yazmak/sylemek. i. 2. tekrarlama. i. 1. tiy., mz. prova. of (yazl/sylenen bir eyin) az ok tekrar. f. 1. (oyun, mzik v.b.ni) prova etmek. 2. tekrarlamak. i. 1. saltanat. 2. devir. f. 1. saltanat srmek. 2. hkm srmek. f. birine (yapt masraflar) demek, birinin (masraflarn) karlamak. masraflarn karlayan) deme/para. 2. for i. 1. (birinin (masraflar) deme.yular. f. in/up dizginini ekip durdurmak. i., gen. o. dizgin, f. yeni bedene girmek; (ruhu) yeni bedene sokmak. i. ruhun bir bedenden dierine gemesi, reenkarnasyon. i. (o. rein.deer) rengeyii. f. 1. takviye etmek, desteklemek. 2. kuvvetlendirmek, salamlatrmak, pekitirmek. 1. takviye edilmi, desteklenmi. 2. kuvvetlendirilmi, salamlatrlm, pekitirilmi. betonarme. i. 1. takviye, destek. 2. kuvvetlendirme, salamlatrma, pekitirme. tekrar (bir makama) getirmek. 2. -i geri getirmek, f. 1. in (birini) -i yeniden salamak. i. reasrans. f. reasrans yapmak/yaptrmak. f. (paray/geliri) yeniden yatrmak. f. 1. yeniden basmak. 2. yeniden karmak; yeniden kmak. i. yeni bask. f. tekrarlamak. f. 1. kabul etmemek, reddetmek. 2. skartaya karmak, atmak. i. kabul etmeme, ret; kabul olunmama. f. (at/over) (-e) ok sevinmek, (-den dolay) sevinten umak, dnyalar onun olmak, dn bayram etmek. tekrar/yenidenthe f. 1. tekrar/yeniden birletirmek. 2. (ricoyn) He rejoices in name of Uuk. Ona Uuk diye hitap cevap vermek. katlmak/itirak etmek. 3. (rcoyn) ediyorlar. i. cevap. f. 1. genletirmek; genlemek. 2. canlandrmak, ihya etmek. i. 1. genletirme; genleme. 2. canlandrma, ihya etme. f. 1. eski (ve kt) haline dnmek; into (eski ve kt haline) dnmek. i. eskinakletmek. 2. (olaylar/durumlar/insanlar) f. 1. anlatmak, (ve kt) haline dnme. arasnda balant kurmak: I cant o trden. s. (onunla) ilgili; (ona) benzeyen; relate those two events. O iki olay arasnda balant kuramyorum. 3. to ile ilgili olmak, ile i. 1. ilgi, alaka, balant, rabta, iliki, mnasebet. 2. akraba, ilgisi olmak: That doesnt relate to the matter in hand. Onun hsm. 3. fels. bant, izafet. 4. man. bant, mnasebet. 5. i. 1. akrabalk ba, akrabalk. iyi iliki kurmak: They dont relate konumuzla ilgisi yok. 4. to ile 2. iliki, balant. 3. (insanlar anlatma, anlat, nakletme, nakledi. arasndaki) iliki;s.people. Dier kiilerle pek iyi ilikiler rlatif, very well to otherarkadalk; grece, greceli, izafi, bal, i. akraba, hsm. 1. greli, dostluk. kuramyorlar. 5. tomat. that iyi nispi, zamirini ieren) ilgileme nispi.(who, which veya bal, anlamak: I relative humidityart. dilb. 2. fiz., kim., k. dili -i gibi ilgi izafi: can relate to his bal Onun relative density bal younluk. nem. sanatn iyi anlyorum. cmlesi. ilgi zamiri. dilb. (who, which veya that gibi) ilgi zamiri, balama zamiri, ki balac.olarak: She wrote to him relative to Nedims retirement. ile ilgili Nedimin emekli oluuna izafeten ona mektup yazd. z. dierlerine gre/nazaran; her ey gz nnde tutulursa, nispeten: Their casualties were relatively i., fels. bantclk, grecilik, rlativizm. few. Her ey gz nnde tutulursa zayiatlar azd. i., fels. bantc, greci, rlativist. i. grelilik, izafiyet, ballk, rlativite.

relax relay relay relay station release release s.o. on bail relegate relegate s.o./s.t. to relent relentless relevance relevant reliability reliable reliableness reliance relic relief relief map relieve religion religious relinquish relish reluctance reluctant reluctantly rely remain remain true to remainder remains remake remand remark remark on/upon remarkable remarry remedial remedy remember Remember me to him. remind reminder reminisce reminiscence reminiscent remiss remission remit

f. 1. gevetmek; gevemek. 2. yumuatmak, hafifletmek; yumuamak, 2. spor bayrak dinlenmek.elek. rle. f. (rley) 1. i. 1. vardiya. hafiflemek. 3. kousu. 3. (birinden yeniden sermek/demek. f. (re.laid)alnan haberi) iletmek, bildirmek, aktarmak. 2. rlelerle iletmek/aktarmak. rle istasyonu. f. 1. serbest brakmak, salvermek; huk. tahliye etmek. 2. kurtarmak. 3. duyurmak. 4. (yenietmek. birini kefaletle/kefaleten tahliye film, plak v.b.ni) piyasaya karmak. i. 1. salverme; huk. tahliye. 2. kurtarma. 3. af. 4. f. duyurma. 5. (yeni film, plak v.b.ni) piyasaya karma. birini/bir eyi (daha aa bir kategoriye) koymak. f. 1. yumuamak. 2. acyp merhamet gstermek. 3. (frtna) hafiflemek. s. 1. amansz, acmasz. 2. durmak bilmeyen (ey). 3. devaml, aralksz.bir konuyla olan) ilgi. i. (belirli s. 1. to ile ilgili. 2. konuyla ilgili, yerinde. 3. gncel konularla ilgili; yararl. i. gvenirlik. s. gvenilir, emin, salam. i., bak. reliability. i. on -e gven, -e itimat, -e bel balama. i. 1. bir peygamberin/azizin bedeninden artakalan para veya zel i rahatlamas, ferahlama.yadigr. i. 1. eyas, rlik. 2. kalnt. 3. 2. kurtarma. 3. yardm, imdat. 4. avuntu. 5. nbeti devralan kimse. 6. heyk. kabartma, rlyef. 7. ykseklikleri gsteren harita. rlve. 8. (devletin afetzedelere, isizlere yapt) yardm. f. 1. gnln ferahlatmak. 2. kurtarmak. 3. nbetini devralmak. i. din. s. 1. dindar, mtedeyyin. 2. dini, dinsel. 3. ok dikkatli. f. -den feragat etmek, -den vazgemek; -i brakmak. i. 1. gzel tat, lezzet, eni. 2. zevk, keyif. f. -den zevk/keyif almak. i. gnlszlk, isteksizlik; tereddt. s. gnlsz, isteksiz; tereddtl. z. istemeyerek, gnlszce; tereddt iinde. f. on -e gvenmek, -e itimat etmek, -e bel balamak. f. 1. kalmak, durmak. 2. artakalmak. 3. olduu gibi kalmak. (ones word/friends) (szne/arkadalarna) sadk kalmak. i. kalnt, artan; bakiye. f. (elde kalan kitaplar) ucuza elden karmak. i. 1. kalntlar. 2. ceset. f. (re.made) yeniden yapmak. f. 1. geri gndermek, iade etmek. 2. (cezaevine/slahevine) iade etmek. f. 1. sylemek, demek. 2. -i farketmek. i. 1. sz, laf. 2. dikkat etme. ... hakknda bir ey sylemek/yazmak. s. 1. dikkate deer. 2. olaanst. f. yeniden evlenmek. s. 1. iyiletirici, tedavi edici. 2. dzeltici. i. 1. are. 2. ila, deva. f. 1. aresini bulmak. 2. dzeltmek. f. hatrlamak, anmsamak, anmak. Ona benden selam syleyin. f. hatrlatmak, anmsatmak. i. 1. hatrlatma. 2. hatrlatc ey. f. about 1. ... hakkndaki anlarn anlatmak. 2. -i hatrlamak. i. 1. hatrlama, anmsama. 2. hatra, an. s. of -i anmsatan, -i andran. s. 1. ihmalci, ihmalkr. 2. dikkatsiz. 3. enge, tembel. i. 1. af. 2. hafifletme, azaltma; hafifleme, azalma. f. (--ted, --ting) 1. (para) gndermek, yollamak, havale etmek. 2. (ceza v.b.nden) vazgemek. 3. (gnah, su v.b.ni) affetmek, balamak. 4. hafifletmek, azaltmak; hafiflemek, azalmak. 5. huk. (davay) (st mahkemeden alt mahkemeye) iade etmek.

remittance remnant remodel remonstrance remonstrate remonstrate against remonstrate with s.o. about s.t. remorse remorseful remorseless remote remote control remote-control remote-control switch remotely remoteness removal remove remunerate remunerative Renaissance renascence renascent rend render render a verdict render accounts render payment render s.t. into render thanks rendezvous rendition renegade renege renege on a/ones promise renew renewal renounce renovate renown renowned rent rent rent s.t. by the week rental rental agency renter rent-free rentier renunciation

i. 1. gnderilen para. 2. of (para) gnderme/gnderilme; havale. 3.1. kalnt, artk; bakiye. 2. para (gnah, su v.b.ni) affetme, i. (ceza v.b.nden) vazgeme. 4. kuma. balama. 5. hafifletme, azaltma; hafifleme, azalma. f. (bir yerde) tadilat yapmak; -e yeni bir biim vermek. i. itiraz; ikyet. f. -i protesto etmek. birine bir ey hakkndaki itirazlarn/ikyetlerini sylemek: I remonstrated with thepimanlk. i. vicdan azab, byk judge about his decision. Hkime karar hakkndaki itirazlarm syledim. s. ok piman. s. merhametsiz, amansz; acmasz. s. 1. uzak. 2. cra, sapa. 3. pek az. uzaktan kontrol, uzaktan kumanda. s. kumanda cihaz, kumanda. z. 1. uzaktan. 2. hi (Olumsuz bir fiille birlikte kullanlr.). i. uzaklk. i. 1. karma; karlma. 2. kaldrma, alp gtrme; kaldrlma. 3. tanma, nakil. He yol verme, iinden karma. 5. (ameliyatla) 2. f. 1. karmak: 4. removed his shoes. Ayakkablarn kard. alma. 6. giderme. the flowers from the table. iekleri kaldrmak: Remove f. 1. (for) (birine) (yaptnn karln) vermek/demek. 2. masadan kaldr. 3. (ameliyatla) almak: He removed the wart. (with) (birini) (bir eyle) dllendirmek. s. krl, kazanl. Siili ald. 4. karmak, gidermek: She was unable to remove the i. stain in her dress. Elbisesindeki lekeyi karamad. 5. ortadan kaldrmak, yok etmek: We have been unable to remove the i. yeniden doma. causes of poverty. Yoksulluun nedenleriniuyanan. 2. yeniden s. 1. yeniden olumaya balayan, yeniden ortadan kaldramadk. 6. iten karmak. 7. to -e tanmak; -i -e tamak: doan. 1. yrtmak; yrtlmak. 2. paralamak; paralanmak. 3. f. (rent) removed to Bursa for the summer. Yaz mevsimi iin We have yarmak; yarlmak. f. 1. klmak, ... duruma getirmek, -letirmek: render possible Bursaya tandk. mmkn klmak. render unnecessary gereksiz klmak. render (hkim/jri) karar vermek, karara varmak. defenseless savunmasz duruma getirmek. render helpless (mterilere) hesap ekstresi gndermek. aresiz brakmak. render s.o. unable to do s.t. birini bir eyi deme yapmak. yapamayacak duruma getirmek. 2. (sanat eserini) icra etmek/yorumlamak: She rendered that sonata beautifully. O bir eyi (baka bir dile) evirmek/tercme etmek. sonat gzel icra etti. 3. (iyilik/hizmet/yardm/teekkr) etmek: kretmek. Youve rendered me a service. Bana iyilik ettin. 4. (ya) eritip o. ren.dez.vous (randvuz) i. buluma (yeri), randevu (yeri). saf bir hale getirmek/saflatrmak. 5. (hesap, bir eyin dkm f. 1. icra, yorumlama. 2. eviri, tercme. i. szleip bulumak. v.b.ni) sunmak, vermek. 6. anlatmak/ifade etmek/tasvir etmek/betimlemek/resmetmek/canlandrmak. 1. dininden i. 1. dininden dnen kimse. 2. kaak kimse. s. dnen. 2. kaan. 3. hain. on -den caymak. f. 1. sznden dnmek. 2. sznden dnmek. f. 1. yenilemek, onarmak. 2. canlandrmak, genletirmek. 3. (pasaport v.b.nin) sresini uzatmak. i. 1. yenileme; yenilenme. 2. of sresini uzatma; sresinin uzatlmas. f. 1. (bir iddiadan) vazgemek; (bir imtiyazdan) vazgemek/feragat etmek. 2. terketmek. 3.yenilemek. f. yenilemek: renovate a building bir binay reddetmek, tanmamak. i. n, hret. s. nl, mehur, hretli. i. kira, kira bedeli. f. 1. kiralamak, kiraya vermek: She is going to bak. her apartment to a foreigner. Dairesini bir yabancya f., rent rend. kiralayacak. 2. kiralamak, kira ile tutmak: I rented the car from bir eyi haftalna kiralamak. a car rental agency. Arabay kiralk oto acentesinden kiraladm. i. 1. kira, kira bedeli. 2. kiralama. s. 1. kiralk. 2. kira ile ilgili. emlak acentesi. i. kirac. s. kirasz, bedava. i., ekon. rantiye. i. 1. vazgeme, feragat. 2. terketme. 3. ret, tanmama.

reorder reorganise reorganize rep repair repair shop repairman reparations repartee repatriate repay repeal repeat repeated repeatedly repel repent repentance repentant repercussion repertoire repertory repetition repetitious repetitive rephrase replace replenish replenishment replete repletion replica reply report report card reporter repose repository reprehend reprehensible represent represent o.s. as ... representation representation of o.s. as ... representative repress repression repressive reprieve reprimand

f. 1. yeniden smarlamak. 2. yeniden dzenlemek. f., ng., bak. reorganize. f. yeniden dzenlemek. ks. report, representative. f. 1. tamir etmek, onarmak. 2. dzeltmek. i. 1. tamir, onarma. 2. o. tamirat, onarm. tamirci dkkn. o. re.pair.men (rpermen) i. tamirci. i. sava tazminat. i. hazrcevap szlerle dolu konuma. f. (birini) uyruunda olduu lkeye geri gndermek/iade etmek. f. (re.paid) 1. geri vermek, demek. 2. karln vermek. f. (yasay) yrrlkten kaldrmak, ilga etmek. f. 1. tekrarlamak, tekrar etmek, yinelemek; tekrarlanmak, tekerrr etmek, yinelenmek. 2. ezberden s. tekrarlanan, tekrar edilen, yinelenen. sylemek. i. 1. tekrarlama, yineleme; tekrarlanma, tekerrr, yinelenme. 2. z. tekrar tekrar; defalarca. mz. tekrar. f. (--led, --ling) 1. itmek, itelemek. 2. defetmek, kovmak. 3. (dman) geri pskrtmek. 4. reddetmek. 5. tiksindirmek, f. 1. piman olmak. 2. tvbe etmek. irendirmek. i. 1. pimanlk. 2. tvbe. s. 1. piman. 2. tvbekr. i. 1. geri tepme. 2. yank. i. repertuar. i. 1. tiy. repertuar. 2. zengin kaynak. i. 1. tekrarlama, tekrar etme, yineleme; tekrarlanma, tekerrr, yinelenme. 2. ezberden hep kendini tekrar eden. s. 1. tekrarlarla dolu. 2. okuma. s., bak. repetitious. f. baka bir ekilde ifade etmek. f. 1. yenilemek, yenisiyle deitirmek: We need to replace all this old machinery. Bu eski makinelerin hepsini yenilememiz f. tekrar doldurmak. lazm. 2. bakasyla deitirmek, salamyla deitirmek. The i. tekrar dolma; tekrar doldurma. vase you sold me has a fault in it. Will you replace it? Bana s. 1. doymu. 2. with ile dopdolu. sattnz vazo defolu kt. Bir bakasyla deitirir misiniz? 3. -in yerine yenisini almak: I will replace the i. 1. ar tokluk; doygunluk. 2. dolgunluk. broken statue. Krlan heykelin yerinekopya. alacam. 4. yerini doldurmak; yerine i. ikinci nsha, yenisini gemek, yerini almak: Nothing can ever replace books. f. (to) (-e) yerini hibir ey dolduramaz. to -ihas replaced the Kitaplarn cevap/yant/karlk vermek; He cevaplamak/yantlamak. i. cevap, yant, karlk. f. 1. bildirmek, haber vermek: atlan satcnn yerine that salesman who was fired. ten Todays paper reports geti. 5. workersrenci karnesi. iade etmek, demek: He is going to replace the gazete Berlin karne, in Berlin have gone on strike. Bugnk money he stole. deki iilerin iade edecek. bildiriyor. 2. anlatmak, sylemek: ald paray greve gittiini6. geri koymak; yerine koymak: i., gazet., radyo, TV muhabir. She reported what she shelf. Kitab raftaki yerine koy. Replace the book on itshad seen. Grdklerini anlatt. 3. (birini) f. 1. dinlenmek.4. to -e gitmek/gelmek: Report to your boss for ikyet etmek. 2. on -in stnde durmak/bulunmak/yatmak; in -de bulunmak. i. 1. dinlenme, istirahat. 2. amirinize gidin. 5. -de new instructions. ambar. 3. srda. i. 1. kap. 2. depo, Yeni talimat almak iin skn, huzur. hazr bulunmak: Youre to report here at ten oclock sharp! f. azarlamak, paylamak. Tam onda burada olacaksn! i. 1. rapor. 2. bildiri. 3. haber. 4. s. menfur; ayp, ayplanacak. patlama sesi. sylenti, rivayet. 5. top sesi; f. 1. gstermek, betimlemek, tasvir etmek: This painting represents olarak tantmak: He represented himself as a genius. kendini ... a village in Anatolia. Bu tablo Anadoludaki bir ky betimliyor. dhi simgelemek, -i temsil etmek: The Greek letter Kendini bir 2. -ibetimleme, tasvir etme. 2. simgeleme, temsil i. 1. gsterme, olarak tantt. omega represents infinity. Yunan alfabesindeki omega harfi etme; temsil edilme. 3. temsil etme, temsilcisi olma. 4. (roln) kendini ... temsil ediyor. sonsuzluuolarak tantma.3. -i temsil etmek, -in temsilcisi oynama. 5. anlatma, aklama. olmak: rnek. i. temsilci, mmessil. s. tipik, Which company do you represent? Hangi irketi temsil ediyorsunuz? 4.tutmak, bastrmak. -in rn olmak: This book f. bask altnda -in sonucu olmak, represents two years of work. Bu kitap iki yllk bir almann i. 1. bask ... rolne kmak; ... rolndepol. bask. 3. oynamak. 6. rn. 5. altnda tutma, bastrma. 2. oynamak, -i ruhb. bask; itilim, itilme. s. baskc; bask uygulayan. anlatmak, aklamak, belirtmek: He was unable to represent his plan (birinin) Plann aka anlatamad. bir eyi) ertelemek, f. 1. clearly. cezasn ertelemek. 2. (kt geciktirmek. i. 1. (cezay) erteleme, tecil etme. 2. (cezay) i. azar, paylama. erteleme karar. 3. (kt bir eyi) erteleme, geciktirme.

reprimand reprint reprint reprisal reproach reproachful reprobate reprocess reproduce reproduction reproof reprove reptile reptilian republic Republican republican repudiate repugnant repulse repulsion repulsive repulsiveness reputable reputation repute reputed request require requirement requisite requisition requite rescind rescue research resection resemblance resemble resent resentful resentment reservation reserve reserve judgment reserve officer reserved reserves reservoir reside

f. azarlamak, paylamak. f. tekrar basmak. i. yeni bask. i. misilleme. f. sitem etmek: She reproached me for being late. Geciktiim iin bana sitem etti. i. 1. sitem. 2. leke, yzkaras. 3. sitemli sz. s. sitem dolu, sitemli. s. namussuz, ahlaksz. i. namussuz/ahlaksz kimse. f. tekrar ilemek. f. 1. dourmak, yavrulamak. 2. remek, oalmak; retmek, oaltmak. 3. aynn/kopyasn oaltma.taklit etmek. 4. yeniden i. 1. reme, oalma; retme, yapmak, 2. rprodksiyon, oluturmak. kopya. 3. aynn/kopyasn yapma. 4. yeniden oluturma. i. azar, paylama. f. azarlamak, paylamak. i. srngen. s. 1. zool. srngenlere zg. 2. srngensi; donuk; souk. 3. aalk, pis (kimse). i., zool. srngen. i. cumhuriyet. i., A.B.D. Cumhuriyeti, Cumhuriyeti Parti yesi/taraftar. s., A.B.D. Cumhuriyeti. cumhuriyete ait. 2. cumhuriyeti. i. cumhuriyeti. s. 1. f. 1. reddetmek, tanmamak. 2. kabul etmemek, geri evirmek. s. 1. iren, tiksindirici, irkin. 2. to -e zt, -e kart. f. 1. geri pskrtmek. 2. (sulama v.b.nin) haksz olduunu kantlamak. 3.tiksinme. 2. fiz. geritepki. i. 1. geri pskrtme. i. 1. irenme, reddetmek, geri evirmek. 2. ret, geri evirme. s. iren, tiksindirici, itici. i. irenlik, iticilik. s. saygn. i. ad, n; itibar. i. ad, hret. s. 1. varsaylan, farzolunan; szde. 2. saygn. i. rica, istek, dilek. f. rica etmek, dilemek. f. 1. gerektirmek, icap ettirmek, istemek: work requiring patience sabr isteyen i.2. talep. 3. gerek, icap. gereksinimi i. 1. gereksinim, ihtiya. 2. -e ihtiyac olmak, -e olmak: We require help. Yardma ihtiyacmz var. 3. istemek, s. gerekli. i. gerekli ey. talep etmek: My boss required me to work overtime. Amirim i. talep. f. talep etmek. fazla mesai yapmam istedi. f. karln vermek. f. (yasa, anlama v.b.ni) iptal etmek, feshetmek, yrrlkten kaldrmak. f. kurtarmak. i. kurtarma; kurtulu. i. aratrma. f. aratrmak. i., tb. rezeksiyon. i. benzerlik. f. benzemek, andrmak: He resembles his father. Babasna benziyor. This basket resembles those made in North Africa. Bu f. -e kzmak/sinirlenmek. sepet Kuzey Afrikada yaplanlar andryor. s. kzgn. i. kzgnlk. i. 1. yer ayrtma, rezervasyon: Did you make a reservation at this hotel? Bu otelde rezervasyon yaptrm the restaurant. f. 1. ayrtmak: I reserved a table for four at mydnz? 2. tereddt; kuku, phe: I masa some reservations about this I Lokantada drt kiilik bir have ayrttm. 2. saklamak, ayrmak: hkm vermeyi uzatmak. plan. Bu planla ilgili baz kukularm var. 3. huk. ihtiraz sizin iin will reserve this book for you until tomorrow. Bu kitab kayd. 4. yedek subay. Kzlderililer iin ayrlm arazi. ertelemek: She will reserve her yarna kadar saklayacam. 3. s. 1. ayrlm, after the meeting next edilmi. 3. azgelecek decision until saklanlm. 2. rezerve week. Kararn sk. haftaki toplantdan 2. ihtiyaterteledi.3. yedek askerler. 4. ask. i. 1. yedek kuvvet. sonraya akesi. i. 1. ihtiyat olarak saklanan ey, baraj gl,az skl. 3. spor yedek oyuncu. yedek ikmal2. baraj. 2. depo, hazne, birikim. i. 1. yedek. maddeleri. f. 1. oturmak, ikamet etmek. 2. in -e ait olmak: The authority resides in him. Yetki ona aittir. 3. in -e bal olmak, -e dayanmak: The ability to plan resides in the imagination. Tasarlama yetenei hayal gcne baldr.

residence residence permit residence permit residency resident residential residual residue resign resign o.s. to resignation resilience resiliency resilient resin resist resistance resistant resistivity resole resolute resolutely resolution resolve resolve on resolved resonance resonant resonate resonator resort resort to violence resound resource resourceful resp respect respectable respectful respective respectively respiration respiratory respiratory system respire respite resplendent respond response responsibility

i. 1. oturma, ikamet. 2. ev, konut, mesken, ikametgh. ikamet tezkeresi. ikamet tezkeresi, oturma belgesi/izni. i., tb. ihtisas dnemi. s. 1. oturan, sakin. 2. aslnda bulunan. 3. yerli (ku). i. sakin, bir yerde oturan kimse. s. 1. oturmaya ayrlm (alan/mahalle/semt). 2. zel konutlarn bulunduu (mahalle/semt). artk, artan ey. ilgili. s. artan, artakalan, artk. i. 3. ikametgh ile i., kim. znmez artk; tortu, kelti. f. 1. istifa etmek, (iten) ayrlmak, ekilmek: resign ones post grevinden istifa-e katlanmak: We have resigned ourselves to (boyun eerek) etmek. 2. feragat etmek, vazgemek, terketmek, brakmak: resign a Hkmetin yenivazgemek. 3. to the governments new policy. claim iddiadan politikasna i. 1. istifa, ekilme. 2. istifa mektubu. 3. feragat, vazgeme, -e teslim etmek, -e vermek; -e emanet etmek: I resign my boyun edik. terketme, birakma. 4. (boyun eerek) katlanma; tevekkl.. i. 1. diren, direnlilik. 2. abuk iyileme gc; zorluklar yenme children to your care. ocuklarm sana emanet ediyorum. gc. 3. esneklik. i., bak. resilience. s. 1. direnli. 2. abuk iyileen; kendini abuk toparlayan; glkleri yenme yetenei olan. 3. esnek, elastiki. i. reine. f. 1. direnmek, kar durmak, kar koymak: resist an enemy dmana kar koymak. 2. dayanmak: resist pain acyadiren, i. 1. direnme, direni, kar durma, kar koyma. 2. fiz. dayanmak. rezistans. s. 1. direnen, kar koyan. 2. to -e dayankl/direnli. fireresistant s. atee dayankl. water-resistant s. suya dayankl. i., fiz. zdiren. f. (ayakkabya) pene vurmak. s. kararl, azimli. z. kararl olarak, kararllk iinde, azimle. i. 1. kesin karar. 2. kararllk, azim. 3. zm. 4. fiz., kim. zme. 5. 1. -e azmetmek, -e kesin karar vermek: She resolved to give f. teklif, nerge. up cigarettes. Sigaray brakmaya karar verdi. 2. zmek, -e karar vermek, -i kafasna koymak. halletmek; ortadan kaldrmak: resolve the problem sorunu s. 1. kararl, azimli. 2. karar vermi; kararlatrlm. zmek. resolve a doubt bir kukuyu ortadan kaldrmak. 3. i. 1. tn. 2. ses karar vermek: The committee resolved to write kararlatrmak, grl. 3. fiz. rezonans, seselim. 4. nlama, yanklanma. yanklanan. 2. tnlayan. a letter to the President. Komite, Cumhurbakanna mektup s. 1. nlayan, yazmay kararlatrd. 4. fiz., 2. tnlamak. i. 1. kararllk, azim. f. 1. nlamak; yanklanmak. kim. zmek. 2. kesin karar. i., fiz. rezonatr, nla. f. to 1. -e gitmek. 2. -e bavurmak. i. 1. urak. 2. tatil yeri. 3. are. iddete bavurmak. f. 1. nlamak, yanklanmak. 2. dillere destan olmak. i. 1. kaynak: natural resources doal kaynaklar. 2. olanak. 3. are. 4. yetenek; beceriklilik; kuvvet, g. 5. elence. s. becerikli. ks. respective, respectively, respondent. i. 1. sayg, hrmet: have respect for -e sayg duymak. pay ones respects to -e sayglarn sunmak. 2. bakm, yn, a, husus: s. 1. saygdeer. 2. saygn. 3. namuslu. 4. epeyce, hayli. This plan is flawed in two respects. Bu plan iki bakmdan hatal. s. saygl. f. 1. sayg gstermek. 2. -e uymak, -e riayet etmek: respect a s. kendi: They uymak. law bir yasaya went to their respective homes. Her biri kendi evine gitti. Aye, Nee, and Tue are five, six, and seven years z. srasyla: ofnefesrespectively. Aye, Nee ve Tue srasyla be, alt ve i. age alma, solunum. yedi yanda. s. solunumla ilgili. anat. solunum sistemi/aygt. f. nefes almak, solumak. i. 1. mhlet, sre. 2. erteleme. 3. ara; tatil, paydos. 4. dinlenme, soluk alma. without kamatrc. s. parlak, aaal, gz hi durmadan. f. 1. cevap vermek, yant vermek; to -i cevaplamak/yantlamak. 2.1. cevap,tepki gstermek. i. (to) (-e) yant. 2. tepki; karlk. i. sorumluluk, mesuliyet.

responsible responsive rest rest rest assured Rest assured .... rest room restaurant restaurant car restaurateur restful restitution restive restless restoration restorative restore restore s.o./s.t. to restore s.t. to its owner restrain restrain s.o. from restrained restraint restrict restriction restrictive result resultant resume rsum resumption resurge resurgence resurgent resurrect resurrection resuscitate retail retailer retain retaining fee retaining wall retaliate retaliation retard retarded retch retell retention retention of urine

s. 1. sorumlu, mesul: They are responsible to me for the results. Onlar sonulardan bana kar sorumludur. 2. gvenilir. s. i. 1. dinlenme. 2. rahat, huzur, skn. 3. dinginlik, hareketsizlik. 4. uyku. 5. mz. es. 6. dayanak. f. 1. dinlenmek, nefes almak; i. dinlendirmek: We have been working for ten hours without emin olmak. resting at all. On saattir hi dinlenmeden alyoruz. 2. rahat Emin ol/olun/olunuz -e etmek. 3. on/against.... dayanmak, -e dayal olmak; -e dayamak, -e yaslamak: The ladder was resting against that wall. tuvalet, W.C. Merdiven o duvara dayalyd. 4. with -e kalmak, -in elinde i. lokanta, restoran. olmak: The final decision rests with you. Son karar size kald. 5. ng., d.y. yemekli dayamak: Dont rest your elbows on the table. on -e koymak, -e vagon, vagon restoran. i. lokantac. masaya koymayn. Dirseklerinizi s. 1. rahat, sakin, huzurlu. 2. dinlendirici, rahatlatc, huzur verici. 1. istirdat, geri alma/alnma. 2. sahibine iade etme. 3. i., huk. zarar deme. sabrszlanan, yerinde duramayan, huzursuz. s. 1. inat. 2. s. 1. kprdak. 2. huzursuz, rahatsz. 3. vesveseli. 4. uykusuz (gece). i. 1. restorasyon, onarm. 2. restore etme, onarma. 3. yeniden kurma; yeniden yrrle koyma; geri getirme. 4. iade, geri s. 1. (salk, g v.b.ni) yeniden kazandran. 2. eski durumuna verme. 5. eski grevine iade etme. 6. bir eyin asl eklini getiren. i. insana g verip canlandran/insan dirilten madde. f. 1. yeniden kurmak; yeniden yrrle koymak; geri getirmek. gsteren model. 2. iade etmek, geri vermek. bir duruma) getirmek. birini/bir eyi yeniden (belirli3. restore etmek, onarmak, yenilemek. 4. yeniden canlandrmak. bir eyi sahibine iade etmek. f. 1. tutmak, zaptetmek, dizginlemek. 2. snrlamak, kstlamak. birinin (bir ey yapmasn) engellemek, birini (bir ey yapmaktan) alkoymak.lml, ll, itidalli. 2. gsterisiz, sade. s. 1. sakin, soukkanl, i. 1. kendini tutma/zaptetme, itidal. 2. snrlama, kstlama. 3. sklma, ekinme. f. kstlamak, snrlamak. i. 1. koul, art. 2. kstlama, snrlama. s. kstlayc, snrlayc. f. 1. in -e yol amak, -e sebep olmak. 2. from -den kaynaklanmak, -den meydana -den doan, -in sonucu olan. s. meydana gelen, -den kan, gelmek, -den kmak, -den domak. 3. meydana gelmek, olmak, vuku bulmak. i. 1. sonu, f. 1. kald yerden -e devam etmek. 2. -e yeniden balamak. 3. netice. 2. son, akbet. 3. semere, rn. geri almak. i. zet. i. of 1. -in kald yerden devam etmesi. 2. -in yeniden balamas. meydana gelmek, yeniden balamak. 2. yeniden f. 1. tekrar 3. -in geri alnmas. dirilmek. tekrar meydana gelmesi, -in yeniden balamas. 2. i. 1. of -in yeniden dirilme. s. yeniden dirilen. f. 1. yeniden diriltmek. 2. yeniden canlandrmak. 3. yeniden ortaya karmak, hortlatmak. yeni hayat bulma, yeniden i. 1. dirili, yeniden dirilme. 2. canlanma. 3. yeniden ortaya karma, hortlatma. f. 1. dirilmek, yeniden canlanmak; diriltmek, yeniden canlandrmak. 2. yaama dndrmek. 3. yeniden ortaya i. perakende sat. s. perakende. f. perakende satmak; karmak, hortlatmak. perakende satlmak. i. perakendeci. f. 1. (s, su v.b.ni) tutmak; (svy) szdrmamak/darya vermemek. 2. korumak; srdrmek, devam ettirmek: Theyve avukata pein olarak denen cret. retained that custom. O deti devam ettiriyorlar. 3. (avukat, istinat duvar. danman v.b.ni) cretle tutmak. 4. aklnda tutmak, f. 1. misilleme unutmamak. yapmak, dengiyle karlamak. 2. almak, intikam almak. i. 1. misilleme, ksas. 2. , intikam. f. geciktirmek, yavalatmak. s., ruhb. geri zekl. f. kusmaya almak, rmek. f. (re.told) 1. tekrar/yeniden anlatmak. 2. tekrar/yeniden saymak. su v.b.ni) tutma; (s, su v.b.) tutulma; (svy) i. 1. (s, szdrmama/darya vermeme; (sv) szdrlmama. 2. aklnda tb. idrar tutulmas. tutma, unutmama; aklda tutulma, unutulmama.

retentive retentive memory rethink rethought reticent retina retinue retire retired retirement retirement pension retiring retort retort retouch retrace retrace ones steps retract retraction retreat retrench retrenchment retribution retrieval retrieve retriever retroactive retrograde retrogress retrogression retrogressive retrospect retrospective retry return return a verdict of innocent/guilty return address return game/match return ticket return ticket returnable reunion rev Rev rev revaluation revalue revamp reveal revealing

s. 1. (svy) szdrmayan. 2. (svy) tutan. 3. hatrda iyi tutan. gl bellek, kuvvetli hafza. f. (re.thought) -i yeniden dnmek, -i yeniden dnp tanmak. f., bak. rethink. s. 1. sr saklayan, az sk. 2. pek konumaz, suskun. o. --s (retnz)/--e (retni) i., anat. atabaka, retina. i. maiyet. f. 1. emekliye ayrlmak, emekli/tekat olmak; emekliye ayrmak. 2. 1. emekli. birbir keye ekilmi. yatmaya gitmek. s. ekilmek, 2. keye ekilmek. 3. i. 1. emeklilik. 2. geri ekilme. 3. bir keye ekilme. emekli ayl/maa. s. ekingen, utanga, sklgan, mahcup. f. 1. sert cevap vermek. 2. abuk cevap vermek. 3. karlk vermek. i. 1. i., kim. karni. sert cevap. 2. abuk verilen cevap. 3. karlk. f. rtu etmek. f. 1. (bir izginin stn) tekrar izmek. 2. izini takip ederek kaynana gitmek. ayn yoldan geri gitmek. f. 1. szn geri almak. 2. geri ekmek; geri ekilmek. i. 1. szn geri alma. 2. geri ekme; geri ekilme. f. 1. ask. ricat etmek. 2. geri ekilmek. 3. geri adm atmak. i. 1. ask. ricat. 2. geri ekilme. 3. kalabalklardan uzak dinlenme f. (masraflar) ksmak/azaltmak. yeri. i. (masraflar) ksma/azaltma. i. 1. cezalandrma. 2. ceza. i. 1. tekrar ele geirme, kurtarma. 2. yeniden kazanma. 3. yeniden dzeltme. 4. geirmek; kurtarmak. 2. yeniden f. 1.almak; tekrar ele telafi etme. 5. bulup getirme. kazanmak. 3. bulup getiren kpek. 4. telafi etmek. 5. bulup i. vurulan av yeniden dzeltmek. getirmek. s. gemiteki bir sre iin de geerli olan; gemiteki bir sreyi de1. geriye doru giden, gerileyen. 2. ktye giden; yozlaan. s. kapsayan. f. 1. gerilemek, geriye gitmek. 2. bozulmak, yozlamak. i. 1. gerileme, geriye gitme. 2. bozulma, yozlama. s. 1. gerileyen, gerileyici. 2. ktye giden; yozlaan. i. gemie bak. s. 1. gemile ilgili. 2. gemii hatrlayan. 3. huk. gemii kapsayan. yarglamak. sergi, retrospektif. f. yeniden i. retrospektif f. 1. geri dnmek, geri gelmek, geri gitmek: return home eve dnmek. return to normal normale dnmek. 2. geri vermek, huk. (jri) susuz/sulu olduuna karar vermek. iade etmek: Have you returned the pencil you borrowed? dn gnderenin adresi. aldnz kalemi iade ettiniz mi? 3. geri gndermek; geri rvan ma. getirmek: The company returned my check. irket ekimi geri gnderdi. bileti. 2. getirmek/salamak. 5. ng., pol. 1. dn 4. (kr) ng. gidi dn bileti. (milletvekilini) semek. 6. tenis (topu) geri vurmak. 7. resmen ng. gidi dn bileti. bildirmek. i. 1. dn. 2. geri verme, iade. 3. geri gnderme; s. iade edilebilir:kr, kazan;bottle5. o. kr, kazan. 6. o. geri getirme. 4. returnable faiz. depozitli ie. i. yeniden bir araya gelme. istatistik cetveli. 7. vergi beyannamesi, bildirge. f. (--ved, --ving) up (motorun) hzn artrvermek. ks. Revelation, the Reverend. ks. revenue, reverse, review, revised, revision, revolution. i. 1. yeniden deer bime. 2. deer ykseltimi, revalasyon. f. 1. yeniden -e deer bimek/bitirmek. 2. deerini ykseltmek, revale etmek. revizyondan geirmek. 2. ayakkabnn yzn f. 1. yenilemek, deitirmek. f. 1. ortaya/aa karmak; ortaya koymak, gzler nne sermek; ele bir durumu) aa vuran/belli eden (sz). 2.ones s. 1. (belirli vermek; ifa etmek, aa vurmak: reveal kadn plans planlarn aklamak. olan ksmlarn sergileyen (giysi). vcudunun genelde rtl reveal corruption yolsuzluu aa vurmak. reveal ones secret srrn amak. 2. gstermek: reveal oneself kendini gstermek. 3. ilham yoluyla bildirmek.

reveille revel revelation revelry revenge revenge o.s. on revenue revenue stamp reverberate revere reverence reverend reverent reverential reverentially reverently reverie reversal reverse reverse gear reverse o.s. on reverse the charges reversed-charges call reversible reversion revert review reviewer revile revise revision revisionism revisionist revitalise revitalize revival revive revoke revolt revolting revolution revolutionary revolutionise revolutionize revolve revolver revolving revue revulsion reward

i., ask. kalk borusu. f. (--ed/--led, --ing/--ling) 1. cmb/lem yapmak, elenmek. 2. in -den zevk almak. i. cmb, lem. i. 1. aa kma; aa karma, keif. 2. vahiy. i. cmb, lem, elenti, enlik. f. -den almak, -den intikam almak. i. , intikam. i. 1. gelir. 2. devletin geliri. damga pulu. f. 1. yanklanmak, yank yapmak. 2. yanstmak, aksettirmek; yansmak, sayg duymak; -i saymak, -e sayg gstermek. f. -e byk aksetmek. i. 1. byk sayg, ihtiram. 2. huu. 3. sayg gsteren bir hareket. 4. papaz efendi (rlandada his, your veya their ile kullanlan bir s. unvan): Bring their reverences some tea! Papaz efendilere ay s. ok saygl. getir! f. 1. -e byk sayg duymak. 2. -e sayg gsteren bir s. 1. saygdan ileri gelen. 2. sayg uyandran. 3. saygl, sayg hareket yapmak. dolu. z. sayg iinde. z. ok saygl bir ekilde. i. 1. derin dnme. 2. hayale dalma. i. 1. tersine evirme. 2. of huk. (kararn) bozulmas. 3. ansszlk. s. 1. aksi, arka, ters: reverse side ters taraf. 2. tersine dnm. f. 1. ters evirmek; tersyz etmek. 2. tersine oto. geri vites. dndrmek/dnmek. 3. yerlerini deitirmek. 4. oto. (geri vitese (daha nce savunduunun) tersini savunmaya balamak. alarak) geri gitmek; geri vitese almak. 5. huk. (karar) bozmak, ng. demeli feshetmek. i. 1. ters, aksi. 2. ters taraf, ters, arka iptal etmek, telefon konumas yapmak/yaptrmak. taraf, arka. 3. zt olan ey. 4. terslik, aksilik. 5. oto. geri vites. demeli konuma. s. 1. tersine evrilebilir. 2. kim., fiz. tersinir. i. 1. (eski durum, alkanlk, inan v.b.ne) dnme. 2. biyol. birka kuak boyunca grnmeyen birtakm zelliklerin yeniden f. to (eski bir duruma) dnmek. ortaya kmas, atavizm. 3. huk. yeniden intikal; eski sahibine i. 1. tekrar gzden geirme, yeniden inceleme. 2. eletiri. 3. intikal. tefti. 4. edebiyat ve fikir dergisi. f. 1. tekrar gzden geirmek, i. eletirmen. yeniden incelemek. 2. (kitap, film v.b.nin) eletirisini yazmak. f. svmek, kfretmek. 3. (askeri kuvvetleri) tefti etmek. f. 1. (fikrini/plann) deitirmek: He has revised his opinion of me. (metni) gzden geirerek deitirme/dzeltme; geirerek i. 1. Hakkmdaki fikrini deitirdi. 2. (metni) gzden of (metnin) deitirmek/dzeltmek. 3. ng. (renmek amacyla) tekrar gzden geirilerek deitirilmesi/dzeltilmesi. 2. (metnin) i. revizyonizm. tekrar okumak. deitirilmi/dzeltilmi ekli. 3. ng. (renmek amacyla) i., s. revizyonist. tekrar tekrar okuma. f., ng., bak. revitalize. f. yeniden canlandrmak, diriltmek. i. 1. yeniden canlanma, dirilme; yeniden canlandrma, diriltme. 2. 1. yeniden canlanmak, dirilmek; yeniden canlandrmak, f. uyanma, uyan. 3. (eski bir oyunu) yeniden oynama/sahneye koyma. 4. 2. (merak/hatray) yeniden yaymak iin dzenlenen Hrist. diriltmek.etmek,inanc pekitirmek ve uyandrmak. 3. (eski bir f. 1. iptal feshetmek. 2. geri almak. bir dizi toplant. oynamak/sahneye koymak. 4. (bir gelenei) oyunu) yeniden f. 1. (at/against) (-e kar) isyan etmek, ayaklanmak. 2. diriltmek, tekrar uygulamaya balamak. tiksindirmek. i. isyan, ayaklanma. s. tiksindirici, iren. i. 1. devrim; ihtilal; inklap: Industrial Revolution sanayi devrimi. 2. s. devrimci; ihtilalci. i., dnme, devir: revolution of a wheel tekerlein devri. f., ng., bak. revolutionize. f. -de devrim yapmak, -i kkten deitirmek. f. 1. (about/around) (etrafnda) dndrmek, evirmek; dnmek. 2.revolver, tabanca. olmak, ile ilgili olmak: Our conversation i. around ... hakknda revolved around her. Konumamz onunla ilgiliydi. s. dner: revolving door dner kap. revolving fund dner sermaye. i. rev. revolving light dner fener. i. tiksinme. f. 1. dllendirmek. 2. karln vermek. i. 1. dl, mkfat. 2. karlk, bedel.

reword rewrite rewritten rewrote Rhaeto-Romanic rhapsody rheostat rhetoric rhetorical rhetorical question rhetorical question rheumatism rhinestone rhino rhinoceros rhizome Rhodes Rhodian rhododendron rhombus rhubarb rhyme rhythm rhythmical rib ribald ribbed vault ribbon rice rice flour rice plant rice pudding rich riches rickets rickety ricochet ricochet fire rid rid o.s. of rid s.t. of riddance ridden riddle riddle ride ride a high horse ride a wave ride bareback ride for a fall

f. baka bir ekilde ifade etmek. f. (re.wrote, re.writ.ten) yeniden yazmak. f., bak. rewrite. f., bak. rewrite. i., s. Reto-Romanca. i. 1. mz. rapsodi. 2. heyecanl ve duygusal konuma. i., elek. reosta. i. 1. sz sanat, belagat, retorik. 2. abartmal dil/yaz. s. 1. sz sanatna zg. 2. etkileyici bir ekilde sylenen. 3. tumturakl. cevab beklenmeyen soru. cevab beklenmeyen ve etkili olmak iin sorulan soru. i. romatizma. i. suni elmas. i. (o. --s/rhi.no) k. dili gergedan. o. --es (raynasrsz)/rhi.noc.er.os/rhi.noc.eri (raynasray) i. gergedan. i., bot. kksap. i. Rodos. i. Rodoslu. s. 1. Rodos, Rodosa zg. 2. Rodoslu. i., bot. ormangl, komar. o. --es (rambsz)/rhom.bi (rambay) i., geom. ekenar drtgen. i. ravent. i. uyak, kafiye. f. 1. (with) (ile) kafiyeli olmak. 2. kafiyeli iir yazmak. i. ritim, tartm, dizem. s. ritmik, tartml, dizemli; tartmsal, dizemsel. i. 1. anat. kaburga, ee. 2. pirzola, kotlet. 3. bot. yaprak damar. f. (--bed, --bing) k. dili (kendisini kzdrmayacak bir ekilde) -e s. az bozuk, kfrbaz, baya. taklmak, -i grgra almak. mim. kaburgal tonoz. i. 1. kurdele; erit. 2. erit: printer ribbon yazc eridi. i. 1. pirin. 2. eltik. 3. pilav. pirin unu. eltik. zml bir eit stla. s. 1. zengin, varlkl: a rich man zengin bir adam. a rich source ofzenginlik, servet. i. protein zengin protein kayna. 2. pahal ve gzel. 3. bitek, verimli: rich soil verimli toprak. 4. bol, ok: That man is rich in i., tb. raitizm. knowledge. O adam ok bilgili. 5. kalorisi yksek, ar (yiyecek). s. gr, tok (ses). 7. koyu ve gzel (renk). 6. 1. kecek gibi, rk ark (ey). 2. sarsak, titrek (kimse). i. sekme, sekerek srama. f. sekmek, sekerek sramak. sekme at. f. (rid/--ded, --ding) kendini (bir dnce v.b.nden) kurtarmak. bir eyi -den kurtarmak; bir eydeki -i yok etmek. i. f., bak. ride. s. i. bilmece, muamma. i. kalbur. f. 1. kalburdan geirmek. 2. kalbura evirmek. f. (rode, rid.den) 1. (bisiklet, motosiklet v.b.ne) binmek: Can you ride a taslamak. byklk bicycle? Bisiklete binebilir misin?/Bisiklete binmeyi biliyor musun? 2. ata binmek: He can ride well. Ata iyi biner. 3. dalga zerine binerek srklenmek. (at, bisiklet, araba ile) gitmek, yolculuk etmek: Weve been ata eyersiz binmek. since daybreak. afak sktnden beri bu riding these horses atlarla yolculuk ediyoruz. They rode through the park in an open felakete srklenmek. car. st ak bir arabayla parktan getiler. 4. k. dili kmak, azarlamak. 5. k. dili taklmak, alay etmek. i. 1. binme, bini. 2. (at/bisiklet/araba ile yaplan) gezinti/yolculuk. 3. gezinti yolu.

ride on ride roughshod over ride s.t. out rider ridge ridgepole ridicule ridiculous riding riding breeches riding for a fall riding habit rife riffraff rifle rifle rift rig rig rig the market rigging right right angle right angle right away right away Right face! right of assembly right of assembly right of asylum right of eminent domain right of sanctuary right of search right of way right of way right off right on time Right on. right triangle right wing right winger Right you are! Right! righteous rightful rightfully right-hand right-handed rightist rightly

1. -e binmek. 2. k. dili (gelecekte olabilecek bir ey) -e bal olmak/dayanmak. (birinin duygularn/isteklerini) hie sayarak bildiini okumak. k. dili olumsuz bir eyi iyi kt idare etmeye almak; olumsuz bir eyi iyi kt atlatmak. veya yasaya) ek, ilave, zeyil. i. 1. binici. 2. huk. (evrak i. 1. cor. (iki vadiyi birbirinden ayran yayvan) srt. 2. da srt. 3.mahya kirii. i. at srt. i. alay, makaraya alma, elenme. f. ile alay etmek, -i makaraya almak, ile elenmek. sama: Dont be ridiculous! Samalama! s. 1. gln. 2. tuhaf, Thats ridiculous! okriding school binicilik okulu. s. binek. i. 1. bini. 2. binicilik: sama! binici pantolonu, klot. binici kyafeti. s. i. ayaktakm. f. 1. through (bir eyi ararken) -i altst/karmakark etmek. 2. iindeki eyleri altst ederek -i talan etmek. i. tfek. i. 1. yark, gedik, atlak. 2. ara bozukluu, ara almas; anlamazlk: Theres a growing rift in their relationship. Aralar f. (--ged, --ging) 1. donatmak. 2. up k. dili -i uydurup gittike alyor. i. 1. donanm, arma. 2. takm. 3. (rmorklu) yapmak/kurmak. f. (--ged, --ging) (bir eyi) (yasalara aykr olarak) kendi karna kamyon. 4. k. dili(seime) klk.kartrmak/katmak; (mata) ike gre ayarlamak; kyafet,byk 5. sondaj kulesi. alarak belirli bir hisse senedini hile miktarlarda satn yapmak. kontroln geici olarak ele geirmek. piyasann i., den. donanm, arma. s. 1. (ahlaka) doru: Do whats right! Doru olan yap! 2. doru, yanl olmayan: What you said is right. Dediiniz doru. geom. dik a. Thats not the right answer. O cevap doru deil. 3. hakl: You geom. dik a. re right. Haklsn. 4. uygun; istenildii gibi olan: Hes not the hemen, derhal. right man for this job. O, bu iin adam deil. Its still not right; move it a little to the left. Hl olmad; biraz sola kaydr. 5. sa: hemen, derhal. on the right side of the road yolun sa tarafnda. 6. geom. dik. ask. Saa dn! 7. ng., k. dili tam bir (Bazen alayl bir ekilde kullanlr.): A right toplanma are! Ne friend you hakk. biim arkadasn sen! z. 1. saa, saa doru: toplanma hakk. Turn right on the next street. Sadan bir sonraki sokaa sap. 2. doru, doru olarak: You guessed right. Doru tahmin ettin. Are snma hakk, iltica hakk. we going right? Doru yolda myz? 3. tam: right in the middle huk. istimlak hakk. tam ortada. Go right to the end of the road. Yolun tam sonuna snma hakk, iltica hakk. kadar gidin. 4. (ahlaka) doru: Dont worry; you did right. Onu dert etme; doru yaptn. 5. doru, doruca, dosdoru: She went huk. arama hakk. right home. Doru evine gitti. 6. doru; dzgn; uygun bir 1. huk. geit hakk. 2. trafik gei hakk. ekilde: Tie it right! Onu doru drst bala! 7. hemen: Ill be 1. huk. geit hakk, irtifak hakk. 2. gelirim. We left right back. Hemen dnerim./Hemenoto. yol hakk. right after hemen, derhal. breakfast. Kahvaltdan hemen sonra ktk. The clerk said to the customer, Ill betam vaktinde, tam belirlenen zamanda: Youre tam zamannda, right with you. Tezghtar mteriye Size hemen bakarm, dedi. 8. tamamen, tamamyla, bsbtn: The right on time. Tam anlatmz zamanda geldin. Tam isabet. Devam et. apple was rotten right through. Elma tamamen rkt. i. 1. geom. dikdoru olan ey: Hes old enough to know the (ahlaka) gen. pol. sa kanat, saclar. difference between right and wrong. Doru ile yanl ayrt edebilecek bir yata. 2. doruluk, doru olma, yanl olmama. 3. saak. hak: He has a right to vote. Oy kullanma hakk var. legal right ng., k. dili Hay hay!/Tamam! yasal hak. 4. yetki: She has the right to hire and to fire. e alma nlem Haklsnz!/Dorudur! ve iten karma yetkisi var. f. dzeltmek, dorultmak; dzelmek, dorulmak. s. 1. drst, erdemli, doru. 2. adil. s. 1. (birinin) hakk olan. 2. gerek, yasal: Whos the rightful owner? olarak: This is kim? z. hakl Gerek sahibi rightfully yours. Bu senin doal hakkn. s. 1. sadaki, sa. 2. gvenilen: right-hand man en ok gvenilen iini sa eliyle yapan, sa elini kullanan. 2. sa elle s. 1. ou kimse, sa kol. yaplan. 3. sa elle kullanlmak iin yaplm. 4. soldan saa s., i., pol. sac. dnen. z. 1. hakl olarak. 2. doru olarak.

rightminded rigid rigidity rigor rigor mortis rigorous rigour rile rim rime rime rind ring ring ring binder ring false ring for a servant ring hollow ring in ring mold ring off ring road ring s.o. up ring s.t. up ring the changes on ring true ring true ringleader ringlet ringmaster ringside ringworm rink rinse riot rip rip cord rip s.o. off rip s.t. off rip s.t. open rip s.t. up ripe ripen ripoff ripple rise rise above rise to the occasion risen rising

s. 1. iyi niyetli. 2. kafas normal bir ekilde alan, normal; akl banda; saduyulu. s. 1. kat, sert. 2. eilmez, bklmez, kat, dimdik. 3. sert, iddetli. s. katlk, sertlik. i. 1. sertlik, katlk. 2. titizlik, zen, ihtimam, dikkat. 3. o. glkler, zorluklar. tb. l katl. s. 1. sert, iddetli. 2. titiz, zenli, ihtimaml, dikkatli. i., ng., bak. rigor. f., k. dili 1. sinirlendirmek, kzdrmak. 2. bulandrmak. i. 1. kenar: the rim of a circle bir emberin kenar. 2. jant, ispit: rim of a i. kra. wheel jant. i., f., bak. rhyme. i. kabuk: lemon rind limon kabuu. cheese rind peynir kabuu. f. kuatmak, ember iine almak, etrafn evirmek. i. 1. halka, daire, ember.1. (zili/an) almak; (zil/an) almak/alnmak. 2. f. (rang, rung) 2. yzk: engagement ring nian yz. wedding ring alyans. ring finger yzk parma. 3. boks ring. ng. telefon etmek. 3. nlamak. i. 1. an sesi, zil sesi. 2. nlama klasr. sesi. k. dili (szler) gerek gibi gelmemek. hizmetiyi armak. k. dili, bak. ring false. ng. (dardan) (iyerini/evi) (telefonla) aramak. ah. halka eklindeki kalp. ng. telefonu kapamak/kapatmak. ng. evre yolu. ng. birine telefon etmek. (kasaya) bir eyi yazmak/kaydetmek. (ayn eyi) tekrar tekrar sylemek. k. dili (szler) doru gibi gelmek. k. dili doru gibi gelmek. i. ete ba, eleba. i. 1. (sa iin) lle. 2. ufak halka. i. sirk yneticisi. s., i. ringe veya sirk sahnesine yakn (yer). i., tb. mantar hastal. i. paten sahas. f. 1. alkamak, alkalamak, durulamak. 2. suyla ykayarak -i temizlemek: Rinse the soap off your2. cmb, elenti. sabunu i. 1. kargaa, karklk, ayaklanma. hands. Ellerindeki f. suyla kar. i. 1. alkama, alkalama, durulama. 2. (sa hafife kargaa karmak, yrtmak; yrtlmak. 2. yarmak; yarlmak. i. 1. f. (--ped, --ping) 1. ayaklanmak. boyamak iin kullanlan) boya. yrtk. 2. yark. 3. diki sk. parat aan ip. k. dili birine kazk atmak, birinden fazla para almak. 1. (iplikle dikilmi) bir eyi ekip koparmak/skp atmak. 2. k. dili bir eyi armak/yrtmek/almak. bir eyi yrtarak amak. bir eyi yrtmak. s. 1. olmu, olgun (meyve). 2. tam vakti gelmi. f. (meyveyi) olgunlatrmak; (meyve) olgunlamak. i., argo hile, ktlk. i. 1. dalgack. 2. hafife dalgalanma. f. hafife dalgalanmak; hafife dalgalandrmak. f. (rose, --n) 1. yukar kmak, ykselmek. 2. ykselmek, artmak: Prices are rising. Fiyatlar artyor. domak/ykselmek. 1. -in stesinden gelmek. 2. -in stnden 3. kalkmak, ayaa kalkmak: The students rose when the teacher entered the gerektiinde lazm geleni yaparak iin stesinden gelmek. room. retmen odaya girince renciler ayaa kalkt. 4. f., bak. rise. kalkmak, yataktan kalkmak: He rises early. Sabahlar erken kalkar. 5. (ekmek, hamur v.b.) kabarmak. 6. (gne/ay) i. ayaklanma, isyan. domak. 7. ortaya kmak, gzkmek, belirmek: The mountains rose up before him. nnde dalar belirdi. 8. (nehir) domak, kmak. 9. (rzgr) kuvvetlenmek, hz artmak. 10. up ayaklanmak, isyan etmek. i. 1. art, ykseli. 2. ykselme. 3.

risk risk ones neck risk ones neck risky rite ritual rival river river bed rivet rivet ones eyes on riveting Riviera rivulet roach road roadblock roadside roadway roam roar roaring roast roasted chickpea roaster roasting rob rob Peter to pay Paul robber robbery robe robot robust rock rock rock rock bottom rock candy rock crusher rock crystal rock dove rock garden rock partridge rock pigeon rock reef rock salt rock the boat rocker rocker arm rocket

i. 1. tehlike, risk, riziko. 2. sigorta edilen kimse/ey. f. 1. tehlikeye tehlikeye koymak. hayatn atmak. 2. gze almak. k. dili hayatn tehlikeye atmak. s. tehlikeli, rizikolu. i. ayin, dinsel tren. s. 1. ayine ait, dinsel trene ait. 2. det edinilmi. i. 1. ayin. 2. det, alk. i. rakip. s. rakip olan; birbiriyle rekabet eden. f. (--ed/--led, --ing/--ling) ... kadar ... olmak, ile rekabet etmek, ile ak atmak: i. rmak, nehir. Its winters rival those of Erzurum. Orann klar Erzurumunki rmak yata. kadar souk. No one can rival her for speed. Kimse onun kadar i. perin. f. perinlemek, perinle tutturmak. hzl deil. gzlerini/gzn -e dikmek. s., ng., k. dili harika, byleyici. i. i. ay, dere. i. hamambcei; karafatma; kaloriferbcei. i. yol. i. barikat. i. yol kenar. i., ng. yolun ortas, platform, yolun tatlara zg ksm. f. dolamak, gezinmek. f. 1. gmbrdemek; grlemek. 2. (aslan) kkremek. 3. ok barmak, grlemek. roaring drunk zilzurna sarho. s., k. dili ok; byk: 4. kahkaha ile glmek. i. 1. gmbrdeme; grleme. 2. kkreme. 3. barma, grleme. 4. kahkaha. f. 1. (frnda/atete) kzartmak. 2. (kahve v.b.ni) kavurmak. i. 1. rosto, kzarm et paras. 2. rostoluk/kzartmalk et paras. s. leblebi. 1. kzarm, kzartlm. 2. kavrulmu (kahve v.b.). i. (et kzartmaya yarayan kapakl) rosto tenceresi. s., k. dili ok scak. z., k. dili ok (scak). f. (--bed, --bing) 1. soymak. 2. yamalamak, talan etmek. birine olan borcu demek iin bakasnn hakkn yemek. i. soyguncu, hrsz; haydut. i. soygun, hrszlk. i. 1. robdambr; sabahlk. 2. cppe, bini. 3. kaftan. i. robot. s. grbz, ok salkl, din, zinde. i. 1. kaya; kaya paras. 2. ta. 3. kaya gibi kuvvetli ey. 4. argo byk mcevher, elmas. 5. ng. akide ekeri. f. sallamak, sarsmak; sallanmak, sarslmak. i. rock, rock mzii. 1. kaya tabakas. 2. en aa nokta: Prices have hit rock bottom. Fiyatlar en alt seviyeye dt. akide ekeri. konkasr. necefta. zool. kayagvercini, Columba livia. 1. kayalk yerde bulunan bahe. 2. da iekleri yetitirmek iin dzenlenen kayalk bahe. graeca. zool. knalkeklik, Alectoris zool., bak. rock dove. kaya dkntl ky. kayatuzu. k. dili (var olan) durumu bozmak. i. 1. (beik veya salncakl sandalye altndaki) kavisli ayak. 2. salncakl sandalye. klbtr. i. 1. roket, fze. 2. havai fiek.

rocket rocking chair rocking horse rockrose rocky rod rode rodent rodeo roe roe roe deer rogue roguish rle role, rle roll roll call roll call roll out the red carpet for roll out the welcome mat roll up ones sleeves rolled oats rolled oats roller roller skate roller-skate roller-skating rollick rollicking rolling rolling pin roll-neck roly-poly ROM Romaic romaine romaine lettuce Roman Roman alphabet Roman candle Roman Catholic Roman Catholicism Roman law Roman nose Roman numeral Romance romance Romance languages Romanesque

i., bot. roka, Eruca sativa. salncakl sandalye. salncakl at. i., bot. laden, Cistus ladaniferus. s. 1. kayalk. 2. kaya gibi. i. (demirden/aatan yaplm) ubuk: stadia rod stadya. f., bak. ride. i. kemirgen hayvan. i. rodeo. i. i. balk yumurtas. zool. karaca, Capreolus capreolus. i. 1. hilekr, dzenbaz, dolandrc. 2. apkn, kerata. 3. yaramaz kimse. 4. azgn fil. s. 1. dzenbaz. 2. apkn. 3. yaramaz. i., bak. role. i. rol. f. 1. yuvarlamak; yuvarlanmak: rolling ball yuvarlanan top. 2. up -i sarmak; sarlmak:yaplan szl) yoklama. (okulda/toplantda Roll up the hose. Hortumu sar. 3. up -i drmek: Roll up the carpet. Haly dr. 4. out (drlm eyi) yoklama. ap sermek: Roll out the carpet on the floor. Haly yere ser. 5. k. dili grlemek. 6. (gzlerini) devirmek. 7. silindirle dzlemek. (gk) -i atafatl bir ekilde karlayp arlamak. 8. on/by (zaman) geip gitmek. 9. dalgalanmak. i. 1. yuvarlama; arlamak. yuvarlanma. 2. tomar: roll of paper kt tomar. 3. rulo; top: roll kollarn svamak. of cloth kuma topu. 4. liste, sicil, kayt: call the roll yoklama yulaf ezmesi. yapmak, listedeki isimleri okumak. 5. gk grlemesi. 6. yalpa: yulaf ezmesi. the roll of a ship geminin yalpas. 7. argo para tomar, para. i. 1. silindir. 2. merdane. 3. byk dalga. 4. bigudi. tekerlekli paten. f. tekerlekli patenle kaymak. i. tekerlekli patenle kayma. f. neeli ve grltl bir biimde davranmak. s. grltl, amatal. s. 1. yuvarlanan. 2. inili yokulu (arazi). 3. dalgal (deniz). oklava, merdane. s., ng. balk yakal (giysi). s. tknaz, bodur. i., bilg. Read-Only Memory. i., s. (halkn konutuu) Rumca. i. marul. marul. i. 1. Romal. 2. tar. (eski) Romal, Romen. s. 1. Roma, Romaya zg. alfabesi. Latin 2. tar. (eski) Roma, (eski) Romaya zg, Romen. 3. Katolik. bir tr havai fiek. Katolik. Katoliklik. Roma hukuku. kemerli burun. Romen rakam. s. i. 1. ak stne kurulmu iliki; ak. 2. romantiklik. 3. ak ve macera dilleri, Latince kkenli diller. Romen dolu hikye/roman. s. Roman, Romanesk.

Romania Romanian Romansh romantic romanticise romanticism romanticize Romany Rome romp rompers roof roof garden roof of the mouth roofing rook rook rookie room room and board roomer roommate roomy roost rooster root root and branch root directory root for root out/up rootless rootlet rootstalk rope rope in rope ladder rope off ropy Roquefort cheese rosary rose rose rose acacia rose geranium rose hip rose jam rose of Sharon rose petal rose water rosebud

i. Romanya. i. 1. Rumen; Romanyal. 2. Rumence. s. 1. Rumen; Romanya, Romanyaya zg. 2. Rumence. 3. Romanyal. i., s. Romana. s. 1. romantik; aki; duygusal. 2. romantik, romanesk, ak ve macera bak. romanticize. 4. edeb. romantik, romantizme zg. f., ng., dolu. 3. fantastik. i., edeb. romantik. i. romantizm. f. -i romantik bir ekle sokmak, -i romantikletirmek. i., s. 1. Romanca, ingenece. 2. Roman, ingene. i. Roma. f. (about/around) srayp oynamak. i. 1. hoyrata ve grltl oyun. 2. k. dili ocuk tulumu. i. (ksa paal) kolayca kazanlan ey. i. 1. dam; at. 2. at rts. 3. ng., oto. sa tavan. f. 1. -in damn/atsn yapmak. 2. -in atsn rtmek. at bahesi. damak. i. 1. at yapma. 2. at rts. i., zool. ekinkargas. f. 1. hile ile kapmak. 2. dolandrmak, aldatmak; kale. i., satran kazklamak. i., k. dili 1. acemi aylak, acemi. 2. acemi er. 3. yeni polis. 4. acemi oyuncu. f. oturmak. i. 1. oda. 2. yer. tam pansiyon. i. pansiyoner. i. oda arkada. s. geni. i. tnek. f. tnemek. i. horoz. i. kk. f. kkletirmek, tutturmak; kklemek, tutmak. tamamyla, kkten, toptan, hepsi. bilg. kk rehber, kk dizin. k. dili -i desteklemek. kknden skmek. s. kksz. i. kkk. i., bot. kksap. i. 1. ip. 2. halat. 3. idam. 4. kement. f. 1. iple balamak. 2. kementle tutmak. k. dili -i kandrmak. ip merdiven. -i iple ayrarak girii engellemek. s., ng., k. dili kt, berbat. Rokfor peyniri. i. (dua okurken kullanlan) tespih. i. 1. bot. gl. 2. gl rengi, ak pembe. 3. hortum szgeci. f., bak. rise. bot. krmz akasya, krmz yalanc akasya, krmz salkmaac. bot. tr. kuburnu. gl reeli. bot. 1. aahatmi. 2. klotu. gl yapra. glsuyu. i. gl goncas.

rosebush rose-colored rosemary rosin roster rostrum rosy rot rota rotary rotary press rotate rotation rote rotor rotten rotten to the core rotund rotunda rouge rough rough it rough up rough usage roughage rough-and-tumble roughcast roughen roughhewn roughhouse roughly roughneck roughshod roulette Roumania Roumanian Roumelia Roumelian round round bracket round number round table conference round the clock round trip round trip roundabout rounder roundly round-the-clock round-trip

i. gl aac. s. gl rengi, gl renkli. i. biberiye. i. (kat) reine, kolofan. i. 1. ask. subaylarn nbet srasn gsteren liste/defter. 2. isim listesi. (rastrmz)/ros.tra (rastr) i. krs. o. --s s. 1. gl gibi. 2. gl rengi, gl renkli; krmz, al. 3. gzel, ho; mit verici. 4. en. f. (--ted, --ting) rmek; rtmek. i. 1. rme. 2. rk. 3. ng. sama, zrva. i., ng. nbet listesi. s. dnen, dner, dnel: rotary harrow dner tapan. rotary engine dnel devimli motor. i. gbek, gbekli kavak. rotatif, dnerbasar. f. 1. dnmek; dndrmek. 2. srayla almak; srayla altrmak: rotate the watch srayla nbet tutmak. 3. i. 1. dnme. 2. devir. 3. rotasyon. dnml olarak ekmek: rotate crops srayla farkl ekinler i. yetitirmek. i. 1. rotor, dne. 2. helikopter pervanesi. s. rk, bozuk, rm, kokmu; clk (yumurta). (ahlaka) temelden rk, kokumu. s. 1. yuvarlak, toparlak. 2. tombul. 3. dolgun ve kuvvetli (ses). i. rotond, st kubbeli yuvarlak bina/oda. i. allk. f. allk srmek. s. 1. prtkl, ptr ptr; trtkl, trtk trtk: This lemon has a rough skin. Bu ilkel artlar iinde yaamak. (bir sre iin) limonun kabuu prtkl. The cliffs are rough. Kayalklar ptr ptr. rough boards st trtkl tahtalar. 2. -i hrpalamak. kaba: rough paper kaba kt. rough wool kaba yn. 3. kaba hoyrata kullanma. biilmi (imen). 4. bozuk (yol/kaldrm). 5. engebeli (arazi). 6. dalgal (deniz/su). 7. frtnal (hava); iddetli (rzgr). 8. kaba, i. ok sellozlu yiyecek. grgsz (kimse). 9. kaba, incelikten yoksun. 10.politics. Siyasi i. bouma: He dislikes the rough-and-tumble of zor, skntl: Hes had a rough day. Zorhi holanmyor. 11. kaba, son eklini gn geirdi. hayatnsva. f. (rough.cast) bir taslan yapmak. 2. kaba sva ile boumalarndan i. kabaalmam: rough draft1. henz msvedde. rough outline kaba svamak. f. 1. przlendirmek; przlenmek. 2. kabartmak; kabarmak. taslak. rough estimate kaba hesap. 12. kulaa ho gelmeyen, kula rahatsz eden. i. klhanbeyi. s. kaba yontulmu, tasarlanm, taslanm. i., k. dili grlt patrt. f., k. dili grlt patrt karmak. z. 1. kabaca. 2. aa yukar, yaklak olarak. i., k. dili klhanbeyi. s. i. rulet. i., bak. Romania. i., s., bak. Romanian. i., tar., bak. Rumelia. i., s., bak. Rumelian. s. 1. yuvarlak: round shape yuvarlak ekil. 2. yuvarlak, toparlak: a calculation given in round figures yuvarlak hesap. 3. tam: a ng. parantez, ayra. round dozen tam bir dzine. 4. tombul: a round person tombul mat. yuvarlak say. kimse. z. etrafta; etrafnda: Dont go through the building; go yuvarlak masa toplants. round it. Binann iinden geme, etrafndan dola. edat -in etrafna; -in etrafnda. i. 1. yuvarlak ey, daire. 2. gece gndz. (seimde/yarmada) tur: She was only elected in the fourth gidi dn. round of voting. Ancak drdnc turda seildi. The chess player gidi dn. was defeated in the second round. Satran oyuncusu ikinci i., ng. gbek, gbekli sesin belirli aralklarla turda yenildi. 3. birkakavak. s. dolambal. birbirini izleyerek sylediisefa pezevengi, sefih.5. sra: Its your round. Sra i., k. dili ark. 4. boks raunt. sende. f. 1. yuvarlaklatrmak; yuvarlaklamak. 2. (keyi/viraj) z. 1. adamakll. 2. saknmadan, dobra dobra. 3. azarlayc bir dnmek. 3. off (sayy) yuvarlak yapmak. 4. off/out -i ekilde. gndz yaplan. s. gece tamamlamak. 5. up (hayvanlar/insanlar) toplamak; (sulular) yakalamak: The police s. gidi dn (bileti). rounded up all the members of the gang. Polis etenin tm yelerini yakalad. 6. on birdenbire (szlerle/fiilen) -e saldrmak. 7. toplamak, imanlamak.

round-trip ticket roundup rouse rousing rout route routine roux rove rover roving row row row row against the tide rowboat rowdy rower rowlock royal royalist royalty rpm, rpm rps, rps RR RSVP Rt Hon Rt Rev Ruanda rub rub away rub down rub elbows with rub in rub it in rub off/out rub out rub s.o. the wrong way rub s.t. against rub s.t. on rub shoulders with rub shoulders with rubber rubber band rubber check rubber stamp rubber tree rubberise rubberize rubber-stamp

gidi dn bileti. i. (hayvanlar/insanlar) toplama; (sulular) yakalama. f. 1. uyandrmak; uyanmak. 2. canlandrmak. 3. kkrtmak. s. 1. uyandrc. 2. heyecan verici. 3. canl. 4. byk. i. bozgun, hezimet. f. bozguna uratmak, hezimete uratmak. i. yol; rota; gzergh. f. (belirli bir yolla) gndermek. i. 1. det, usul. 2. i program. s. allm, her zamanki. o. roux (ruz) i. unla tereyan kartrp piirerek yaplan bir karm. dolamak. f. avare i. 1. serseri kimse. 2. korsan. s. gezici, dolaan. i. 1. sra, saf, dizi. 2. sra evler. 3. sra evleri olan sokak. f. krek ekmek. i. sandal gezintisi. i. grltl kavga, ngar, hrgr. f. grltl bir ekilde kavga etmek. kar krek ekmek, glklere kar abalamak. akntya i. kayk, sandal. i. klhanbeyi. s. 1. grltl ve kavgal. 2. grltc ve kavgac. i. kreki. i., ng. krek skarmozu, skarmoz. s. krala ait, krala yakr. i. kralc. i. 1. kraliyet ailesi bireyleri. 2. imtiyaz creti; patent creti; telif hakk creti. ks. revolutions per minute dakikada devir. ks. revolutions per second saniyede devir. ks. Railroad, the Right Reverend. ks. Rpondez sil vous plat. Ltfen cevap veriniz. ks. the Right Honorable. ks. the Right Reverend. i., bak. Rwanda. f. (--bed, --bing) 1. ovmak, ovalamak. 2. against/on -e srtnmek. i. 1.yemek. ovalama; ovunma. 2. srtme. 3. 1. andrmak, ovma, 2. anmak. srtnme. 4. k. dili problem. masaj yapmak. ile bir arada olmak; ile bir araya gelmek, ile karlamak. 1. (merhem v.b.ni) ovarak yedirmek. 2. k. dili yzne vurmak. k. dili yzne vurmak. 1. silip karmak. 2. srtnmeyle kmak, dklmek. argo ldrmek. k. dili birini kzdrmak/sinirlendirmek. bir eyi -e srtmek. bir eyi -e srmek. bir arada bulunmak. ile grmek, -e rastlamak. i. 1. kauuk, lastik. 2. (yamurlu havalarda ayakkab zerine giyilen) lastik. 3. ng. silgi. 4. k. dili prezervatif. lastik bant. argo karlksz banka eki. 1. lastik mhr, stampa. 2. ahsiyetsiz kimse. bot. kauuk aac, kauuk. f., ng., bak. rubberize. f. 1. lastik kaplamak. 2. kuma su geirmez hale koymak. f., k. dili dnmeden onaylamak.

rubbing alcohol rubbing alcohol rubbish rubbish bin rubble rubella Rubicon rubric ruby rucksack ruckus ruction rudd rudder ruddy rude rudimentary rudiments rue rue rue the day one was born rueful ruffian ruffle ruffle s.o.s feathers rug rugby rugged rugger ruin ruinous ruins rule rule of thumb ruler ruling rum Rumania Rumanian rumble Rumelia Rumelian ruminant ruminate rummage rummage out rummage sale rumor rumour rump

tuvalet ispirtosu. tuvalet ispirtosu. i. 1. erp, sprnt, dknt. 2. sama, samalk. 3. ng. p. ng. p kutusu. i. 1. moloz. 2. blokaj iin kullanlan talar, blokaj talar. i., tb. kzamkk. i. i. 1. eski kitaplarda krmz harflerle baslan ksm. 2. yasa tasars bal. 3. blm bal. 4. blm. 5. krmz renk. i. 1. yakut. 2. yakut rengi. s. krmz, lal. i. srt antas. i., k. dili ngar; arbede. i., k. dili ngar, grltl kavga: Therell be ructions if that shipment doesnt get here today. O parti buraya bugn i., zool. kzlkanat. gelmezse ngar kacak. i. dmen. s. 1. krmz, al. 2. al yanakl. 3. ng., k. dili Vurgulamak iin kullanlr: That ruddy doorbell! O krolas saba. 4. ilkel. 5. sert, s. 1. kaba. 2. terbiyesiz, edepsiz. 3. kaba zil! z., ng., k. dili Vurgulamak iin kullanlr: You can ruddy well try! Hi olmazsa iddetli. s. 1. temel. 2. gelimemi. deneyebilirsin! i. en temel bilgiler/kurallar. f. esef etmek; esefle anmak. i., bot. sedefotu. doduuna piman olmak. s. 1. yalandan hznl. 2. zc; hazin; hznl. i. kabaday, klhanbeyi. f. 1. (ku) (tylerini) kabartmak. 2. kartrmak. 3. (suyu) dalgalandrmak. 4. (rzgr) (aacn yapraklarn) oynatmak. 5. k. dili birini kzdrmak. rahatn bozmak, rahatsz etmek. i. frfr, farbala. i. 1. hal. 2. yayg (kilim, cicim v.b.). i., spor rugbi. s. 1. engebeli, arzal. 2. dzensiz. 3. sert, hain. 4. kaba. 5. salkl, kuvvetli. 6. dayankl, salam. 7. frtnal, sert. i., ng., spor, k. dili rugbi. i. 1. harabe; virane. 2. harabiyet, harabelik. 3. ok kt durum, k, bat: It veren, mahvedici, tahrip edici. 2. harap, ykk; s. 1. ok zarar caused his ruin. Mahvolmasna sebep oldu. 4. iflas, batk. 5. (birini/birinterest fahi faiz.ey/kimse: It will be the viran. 3. fahi: ruinous eyi) mahvedenamong the ruins of i., o. harabeler, ykntlar: We walked ruin of you! O seni mahvedecek! f. 1. mahvetmek; bozmak; Ephesus. Efes harabelerini gezdik. f. 1. hkmdar/yneticisi olmak; ynetmek, idare etmek. 2. -e harap etmek, tahrip etmek. 2. iflas ettirmek, batrmak. hkmetmek. 3. egemen olmak, hkim olmak. 4. (on) huk. yaklak hesap, gz karar, pratik i grme usul. (hkim) (-e) karar vermek. 5. cetvelle izmek. i. 1. ynetim, i. 1. hkmdar. 2. cetvel. idare; hkmet; saltanat. 2. kural: Everyone should follow these i., huk. (hkimin kurallara uymal. 3. det, usul: ruling party rules. Herkes bu verdii) karar. s. 1. iktidardaki: As a rule he iktidar for 2. iki. enbefore breakfast. Genellikle kahvaltdan works partisi. 2. i. 1. rom. one hour gl, balca. nce bir saat alyor. One of my rules is to have breakfast at i., bak. Romania. seven. detlerimden biri saat yedide kahvalt etmek. i., s., bak. Romanian. f. 1. grlemek, gmbrdemek. 2. gurlamak, guruldamak. i. 1. grleme, gmbrt. 2. gurlama, gurultu. i., tar. Rumeli. i. Rumelili. s. 1. Rumeli, Rumeliye zg. 2. Rumelili. i. gevigetiren hayvan. s. 1. gevigetiren. 2. dnceli. f. 1. gevi getirmek. 2. over/about/on zerinde derin derin dnmek. aramak. f. altst edip aratrarak bulmak. 1. yardm dernekleri yararna yaplan kullanlm eya sat. 2. elde kalan mallarn i. sylenti, rivayet. sat. i., ng., bak. rumor. i. 1. but. 2. bakiye, geri kalan para.

rump roast rump session rumple rumpus rumpus room run run run a blockade run a blockade run a boundary run a risk run a temperature run a temperature run about run across run after run against run aground run along run amok run an errand run away run away with run circles around s.o. run counter to run down run dry run errands run for ones life run hard run into run into debt run into debt run low run off run on run on the rocks run out run out of time run out on run over run rampant run rings around s.o. run riot run s.o./s.t. to earth run short run short of run the gamut run the gauntlet run the risk of

kasap. but. bir toplantnn dalmasndan sonra ounluun olmad gayriresmi devam. (sa) kartrmak, karmakark etmek. i. f. 1. buruturmak. 2. krk, buruukluk. i., k. dili ngar; arbede. evde oyun salonu. f. (ran, run, --ning) 1. komak: He can run very fast. ok hzl koabilir. 2.koma. 2. almak; iletmek, tic. talep, istem, is i. 1. kou, ilemek, (orapta) kak. 3. altrmak: Who running Theres a run on foreign novels. iletiyor?romanlar ok rabet: this machine? Bu makineyi kim Yabanc 3. uzanmak, ablukay yarmak. gitmek: The gezi, runs from hererota. 6. ak. 7.buradan Edirne rabette. 4. road gezinti. 5. yol, to Edirne. Yol spor kou. 8. ablukay uzanyor. ye kadaryarmak. 4. akmak, dklmek; aktmak, dkmek: The sin. gsterim sresi. 9. balk akn; akn. river runs into the sea. Nehir denize dklyor. 5. gidip gelmek, snr gemek. ilemek: This bus runs between Kadky and Taksim. Bu otobs riske girmek. Kadky ile Taksim arasnda iliyor. 6. (orap) kamak. 7. atei kmak. yarmak; yartrmak: Are the horses running today? Bugn (birinin) atei olmak, vcut ss idare etmek: atlar yaryor mu? 8. ynetmek,fazla olmak. He runs a small engineering firm. Kk bir mhendislik firmasn ynetiyor. 9. kouturmak, teye beriye komak. (balk) akn etmek. 10. karmak, ... kaakl yapmak: run 1. -e rastlamak, -e rast gelmek. 2. -in bir kenarndan br drugs esrar karmak. 11. adayln koymak; aday gstermek: kenarna komak, -i koarak gemek. -in will be running in She peinden komak. these elections. Bu seimlerde adayln koyacak. 12. -e ynelmek. 13. 2. -e arpmak.14. (renk) akmak. 1. ile karlamak, -e atmak. (ya) erimek. 15. (makyaj) akmak. 16. (yaradan) irin akmak. 17. tiy. (oyun) karaya oturmak. (belirli bir sre boyunca) oynanmak: The play only ran for two k. dili gitmek:ancak iki hafta along. Artk gitmeliyim. Run along weeks. Piyes Id better run boyunca oynand. 18. bilg. now! Haydi, imdi git! (ocuklara sylenir.). saa sola 1. ldrmak. 2. insanlar ldrmek amacyla (program) yrtmek. saldrmak.bir yere gitmek. bir i iin kamak, firar etmek: Upon seeing me the burglar ran. Hrsz beni grnce kat. () ile kamak. 3. (bir konuda) en ok 1. -i alp kamak. 2. baar kazanan biri olmak. k. dili, bak. run rings around s.o. -in aksine gitmek. 1. arpp yere drmek, arpmak: That taxi ran down an old man. O taksi yal bir adama arpp yere drd. 2. (bir tekne) kurumak. (baka bir tekneye) arpp batrmak. 3. yermek, ktlemek. 4. ayak ileri yapmak; ayak ilerine bakmak. arkasndan koup yakalamak. 5. (saat) (kurgusu bittii iin) kap kurtulmak. durmak. 6. (konuma) yavalayp dinmek. 7. kuvvetten dmek. 8. arayp bulmak. hzl komak. 1. -e rast gelmek. 2. -e arpmak. borca girmek. borca girmek. azalmak. 1. kamak. 2. matb. basmak. 3. (yarta/oyunda) beraberlii zmek. 4.etmek. 2. devamlarmak. 5. with () ile kamak. 1. devam with -i almak, -i konumak. 1. (gemi) kayalara oturmak. 2. k. dili iflas etmek, batmak. 1. dar komak. 2. (sre) bitmek. 3. tkenmek. 4. of -den dar atmak, -den kovmak. (birinin) vakti kalmamak: Weve run out of time. Vaktimiz kalmad. (birini) terketmek. 1. arpp stnden gemek; ezmek, inemek: The truck ran over the turtle. Kamyon kaplumbaay ezdi. kol to (bir yere) 1. (kt bir durum) ar boyutlara varmak, 2. gezmek. 2. gidivermek. 3. tekrarlamak. 4. gzden geirmek. 5. tamak. (bitki) dal budak salmak, her tarafa yaylmak; fkrmak; azmak. k. dili birini cebinden karmak, birine ta karmak; birini glgede brakmak,barmak. 2. (bitki) azmak, dal budak salp 1. deli gibi koup birinin pabucunu dama atmak. her yeri sarmak. birini/bir eyi arayp tarayp bulmak. (of) tkenmek: Were running short of time. Vaktimiz tkeniyor. (malzemesi) tkenmek, ktlamak. her eidi/tr olmak. sra daya yemek. ... tehlikesini gze almak.

run through run through run true to form run up run upon run wild runaway rundown run-down rung rung run-in runner runner bean runner-up running running account running account running board running light running mate run-of-the-mill run-time runway rupture rural ruse rush rush rush a bill through rush hour rush order rush order rush out of the room Russia Russia turnip Russian Russian roulette Russian turnip rust rustic rustle rustler rusty rut rut rutabaga ruthless ruthlessly ruthlessness

1. israf etmek. 2. iinden geirmek. 3. abucak gzden geirmek. 1. k. dili (bir eyi) abucak tketmek; (bir eyi) israf etmek. 2. (bir tat) (durulmas gereken davranmak. durmadan hzla kendisinden beklenildii gibi bir yerden) gemek: He ran through the red light. Krmz yanarken hzla 1. (denecek bir faturay) ykl bir hale getirmek: Youve run geti. 3. (kl, sng v.b.ni) bir vuruta (birinin) gvdesinden up quite a bill this month. Bu ayki faturan epey ykl. 2. -e rastlamak. They ran out of money. Parasz kaldlar. geirmek. artrmak. 3. (bayrak) ekmek. 4. dikivermek. 1. (ocuk) taknca davranmak, azmak. 2. (bitki) azp ok yaylmak. i., s. kaak. i. zet. s. 1. khne, harap. 2. yorgun, hastalkl, zayf. f., bak. ring. i. 1. portatif merdiven basama. 2. iskemlenin basamak denei.atma, anlamazlk. 4. kademe, basamak. i., k. dili 3. tekerlek parma. i. 1. koucu. 2. yol hals. 3. ayak ilerini yapan kimse, ayak. 4. bot. srngen sap. ng. alfasulyesi. 5. ng., k. dili alfasulyesi. i., spor ikinci gelen yarmac/takm. i. 1. kou, koma. 2. ynetim, ynetme, idare, idare etme. 3. sporcari hesap. koan. 2. komaya elverili. 3. sarlgan, tic. kou. s. 1. srngen (bitki). 4. srekli, devaml, aralksz. 5. akan, akar: 1. cari hesap. 2. annda verilen haber. running water akar su. 6. kolay geen. 7. st ste. 8. art arda. oto. marpiye. bitiik (elyazs). 11. tb. akntl, szntl. 12. dz. 9. ileyen. 10. 13. cari, geer. 14. tekrarlanm. 15. koarak yaplan. seyir feneri. 1. ayn takmda yaran at. 2. ayn partiden seime katlan aday. s. olaan, baya, alelade, sradan. i., bilg. yrtme sresi. i. (havaalannda) pist. i. 1. kopma, krlma. 2. (ilikilerde) kopma, kopukluk. f. 1. koparmak, krmak; kopmak, krlmak. 2. (ilikiyi) koparmak, s. 1. krsal, kye ait. 2. tarmsal. bozmak. i. hile, oyun. i. saz, hasrotu. f. 1. komak, acele etmek; koturmak, acele ettirmek. 2. saldrmak. tasarsn acele ile meclisten geirmek.1. koma, bir kanun 3. hzla akmak. 4. aceleyle yapmak. i. acele etme. 2. hcum, hamle. 3. kouturma. 4. me. (i gnnde) trafiin en youn olduu zaman. acele sipari. acele sipari. odadan frlayp kmak. i. Rusya. algam. i., s. 1. Rus. 2. Rusa. Rus ruleti. algam. i. 1. pas. 2. pas rengi. f. paslanmak; paslandrmak. s. 1. kye/kra zg. 2. kaba, yontulmam. 3. rstik, sade, basit. i. basit ve kaba kimse. f. 1. hrdamak; hrdatmak. 2. k. dili (davar/at) almak. i. hrt. davar/at hrsz. i., k. dili s. 1. pasl, paslanm. 2. krelmi, paslanm: My English is rusty. ngilizcem 2. rutin; monoton ve skc bir yaam/alma i. 1. tekerlek izi. kullanlmaya kullanlmaya epey zayflad. tarz: Youve gotten ksnme. Hayatn ok monotonlat. f. (-i. (hayvan) kzma, into a rut. ted, --ting) tekerleklerle iz yapmak. i. algam. s. merhametsiz, acmasz, insafsz. z. insafszca. i. insafszlk.

Rwanda Rwandan rye rye bread rye whisky ryegrass S, s s.o.s pride and joy Sabbath sabbatical saber saber rattling sable sabot sabotage saboteur sabre saccharin saccule sachet sack sack sacking sacrament sacred sacred ibis sacrifice sacrifice sale sacrilege sacrilegious sacrosanct sad sadden saddle saddle s.o. with a task saddler sadism sadist sadistic sadistically sadomasochism safari safe safe and sound safe-conduct safe-deposit safe-deposit box safeguard safekeeping safety

i. Ruanda. i. Ruandal. s. 1. Ruanda, Ruandaya zg. 2. Ruandal. i. avdar. avdar ekmei. avdar viskisi. i., bot. 1. delice. 2. karaayr. i. S, ngiliz alfabesinin on dokuzuncu harfi. birinin ok sevdii kimse/ey, birinin medar iftihar. i. i. niversitedeki retim yesine tannan uzun ve maal izin. i. svari klc. sava tehdidi. i. 1. samur. 2. samur krk. 3. siyah. s. siyah. i. sabo. i. sabotaj, baltalama. f. sabotaj yapmak, sabote etmek, baltalamak. i. sabotajc. i., ng., bak. saber. i. sakarin. i., anat. kesecik. i. sae, (amarlarn arasna konulan) ii ho kokulu kuru bitki v.b. ile dolu bez kese. i. torba, uval. f. 1. uvala koymak. 2. ng., k. dili kovmak, iten atmak, sepetlemek. soyup soana evirmek. i. yama. f. 1. yamalamak. 2. i. uval bezi, ul. i., Hrist. Hz. sadan kaynaklanan ve papaz araclyla yaplan kutsal bir ilem. s. 1. kutsal. 2. dinsel, dini. zool. msrturnas. i. 1. kurban. 2. fedakrlk, zveri. 3. feda etme, kurban etme. f. 1. kurbansat. zararna etmek, kurban olarak kesmek: sacrifice a sheep koyun kurban etmek. 2. feda etmek: sacrifice ones fortune i. kutsal bir eye kar saygszlk. servetini feda etmek. s. kutsal bir eye kar saygsz. s. 1. ok kutsal. 2. dokunulmaz. s. 1. kederli, zgn: sad person kederli kimse. 2. zc, ackl: sad news zc haber. 3. kederlenmek, state of f. kederlendirmek, zmek;ok kt: a sadzlmek.affairs ok kt bir durum. 4. donuk (renk). i. 1. eyer. 2. semer. 3. (bisiklette) sele. f. eyerlemek. birine zor bir i yklemek. i. sara. i. sadizm. i. sadist. s. sadist. z. sadiste. i. sadomazoizm. i. safari. s. emin, emniyetli, gvenli, salam; gvenilir; tehlikesiz: in safe hands eminsapasalam. sa salim, ellerde. a safe neighborhood emniyetli bir mahalle. a safe building salam bir bina. a safe politician gvenilir bir i., ask. yasak blge izin belgesi. politikac. i. kasa. s. (bankadaki) kiralk kasa. i. 1. koruma. 2. against -e kar koruyucu ey. f. against -e kar korumak. koruma. i. saklama, i. gvenlik, emniyet.

safety belt safety lamp safety lamp safety lock safety lock safety pin safety razor safety razor safety valve safety-deposit safflower saffron sag saga sagacious sagacity sage sage Sagittarius sago sago palm Sahara Saharan said sail sail close to the wind sail into sail under false colors sailboat sailcloth sailer sailing sailing boat sailing orders sailor saint Saint-John's-wort saintly sake salability salable salableness salacious salad salad days salad dressing salamander salami salangane salaried

emniyet kemeri. madenci feneri. madenci lambas. 1. emniyet kilidi. 2. (silahta) emniyet tertibat. emniyet kilidi. engelliine. tra makinesi. tra makinesi. emniyet valf/supab. s., bak. safe-deposit. i. yalancsafran, aspur, papaanyemi. i. safran. f. (--ged, --ging) 1. eilmek, bklmek, kmek, bel vermek; sarkmak. i. destan. 2. (kymet/fiyat) yava yava dmek. s. ferasetli; zeki. i. feraset, zekvet, zek. i. adaay. s. bilge; ferasetli; bilgece. i. bilge. i., astrol. Yay burcu. i. sagu, hintirmii. bot. sikas, sago palmiyesi. i. s. Sahra, Sahraya zg. f., bak. say. i. 1. yelken. 2. yelkenli. 3. deniz yolculuu. f. 1. gemi ile yola kmak. 2. gemi ile gitmek. 3. (gemi) kullanmak. 4. havada k. dili 1. tehlikeli bir yolda gitmek, tehlikeli bir ekilde hareket uurmak. 5. szlmek. etmek.1. -e byk bir evkle girimek. 2. -i fena halde k. dili 2. (yaznn/szn) ak sak olmasna ramak kalmak. azarlamak, -i baka trl grnmek. olduundan halamak. i. yelkenli, yelkenli tekne. i. yelken bezi. i. yelkenli gemi; yelkenli. i. 1. yelkencilik. 2. gemi ile yolculuk. 3. gemicilik. 4. den. kalk saati. yelkenli, yelkenli tekne. sefer talimat. i. gemici. s. aziz. i. aziz, evliya, eren. f. azizler mertebesine karmak. i., bot. binbirdelikotu, klotu. s. 1. aziz gibi. 2. azizlere yakr. 3. kutsal. i. hatr, uur: for my sake hatrm iin. for the sake of peace bar uruna. satlma ans. i. satlabilme, s. satlabilir. i., bak. salability. s. 1. ehvetli. 2. mstehcen. i. salata. genlik/acemilik gnleri. salata sosu. i., zool. semender. i. salam. i., zool. salangan. s. maal, aylkl, cretli.

salary salary deduction sale saleable sales clerk salesman salesmanship salesroom saleswoman salient saline salinity saliva salivate sallow sally salmon salmon trout salon saloon saloonkeeper salt salt away/down salt cellar salt flat salt lake salt mine salt pan saltcellar saltpeter saltpetre saltshaker saltwater saltworks salty salubrious salutary salutation salute salvage salvation salve salve ones conscience salvo Sam Hill same Same here. Samian Samoa Samoan

i. maa, aylk, cret. f. maa vermek, cret vermek, aylk balamak. cret kesintisi. i. 1. sat. 2. indirimli sat, ucuzluk, tenzilatl sat. s., bak. salable. tezghtar, sat eleman. o. sales.men (seylzmn) i. satc, sat eleman; tezghtar. i. satclk. i. sat yeri. o. sales.wom.en (seylzwmn) i. satc kadn; kadn tezghtar. s. 1. gze arpan, dikkati eken. 2. kntl. s. 1. tuzlu. 2. tuz gibi. i. tuzluluk. i. salya, tkrk. f. 1. salya aktmak. 2. az sulanmak. s. benzi sararm, soluk yzl; soluk, solgun (beniz). i. 1. kuatma srasnda askerin hcuma gemesi. 2. ani hareket/hamle. 3. gezinti. 4. espri, nkteli sz. f. forth/out 1. i. som bal. dar frlamak. 2. hcuma gemek. 3. geziye kmak. daalas. i. salon, dkkn: beauty salon kuafr salonu. i. 1. bar, meyhane. 2. ng. (krksz) binek arabas. 3. ng. salon, dkkn: billiards saloon bilardo salonu. 4. (yolcu i. meyhaneci. gemisinde) salon. i. 1. tuz. 2. lezzet, tat. s. 1. tuzlu. 2. tuzlama, tuzlanm: salt fish tuzlu tuzlamak, -i tuza yatrmak. 2. (para) biriktirmek, istif 1. -i balk, tuzlama balk. salt beef tuzlanm sr eti. etmek. tuzluk. (deniz/gl kenarndaki) tuzla. tuzlu gl, tuz gl. (kayatuzu karlan) tuzla. tuzla tavas. i. (kapa deliksiz) tuzluk. i. gherile. i., ng., bak. saltpeter. i. (kapa delikli) tuzluk. s. tuzlu suya zg; tuzlu suda yaayan. i. tuzla. s. tuzlu. s. sala yararl. s. 1. sala yararl. 2. yararl, hayrl. i. 1. selamlama. 2. selam. f. selam vermek, selamlamak. i. 1. selamlama. 2. selam. i. kurtarlan mal. f. (eya) kurtarmak. i. 1. kurtulu. 2. kurtarlma; kurtarma. i. 1. merhem. 2. vme. f. 1. merhem srmek. 2. acsn dindirmek, acsna merhem olmak. vicdann rahatlatmak. i. (o. --s/--es) 1. yaylm atei; salvo, topu bombardman. 2. selam k. dili 3. alk tufan. the -- topu. Allah akna: What in the Sam Hill do you think you re doing?tpk:ne yaptn zannediyorsun Allah akna? the s. 1. ayn, Sen the same thing ayn ey. John speaks in Just who the Sam his father. John tpk babas gibi konuuyor. 2. eit: Hill you think you are? Kendini ne samede.: I wantdo cup of coffee. Same here. Bir kahve Ben way as a zannediyorsunare the same. Her iki miktar eit. Allah akna? Both amounts istiyorum. Ben de. i. Sisaml. s. 1. Sisam, Sisama zg. 2. Sisaml. i. Samoa. i. 1. Samoal. 2. Samoaca. s. 1. Samoa, Samoaya zg. 2. Samoaca. 3. Samoal.

Samos Samothrace Samothracian sample San Marinese San Marino sanatorium sanctify sanctimonious sanctimoniously sanction sanctity sanctuary sand sand dune sand martin sandal sandalwood sandbag sandbar sandblast sandman sandpaper sandstone sandstorm sandwich sandy sane sang sanguinary sanguine sanitarium sanitary sanitary napkin sanitation sanitation system sanity sank Sanskrit Santa Santa Claus sap sap sapling saponification saponify sapper sapphire sappy saprophyte

i. Sisam. i. Semadirek, Semendirek. i. Semadirekli. s. 1. Semadirek, Semadireke zg. 2. Semadirekli. i. rnek, numune; model; mostra; eantiyon. f. rnek olarak denemek. Mari.nese (sn mrniz)/San Mar.i.ne.si (sn 1. o. San mrneyzi) San Marinolu. 2. San Marino, San Marinoya zg. San Marino. o. --s (sntriymz)/san.a.to.ri.a (sntriy) i. sanatoryum. f. 1. kutsallatrmak. 2. kutsamak. s. dindarlk taslayan, sahte sofu. z. dindarlk taslayarak. i. 1. onay, tasdik. 2. hukuku ihlal nedeniyle verilen ceza. 3. yaptrm, meyyide. f. onaylamak, tasdik etmek. i. kutsallk. i. 1. tapnak, mabet. 2. kutsal yer. 3. snak. i. 1. kum. 2. o. kumluk, kumsal. 3. o. mrn dakikalar. kumul. kumkrlangc. i. sandal, sandalet. i. 1. sandalaacnn odunu/kerestesi. 2. bot. sandalaac, sandal.torbas. i. kum i. ky dili, sahil kordonu. f. kum pskrterek temizlemek. o. sand.men (sndmen) i. ocuklarn gzlerine kum serperek uykularn getirdii varsaylankd ile) zmparalamak. i. zmpara kd. f. (zmpara peri. i. kumta. i. kum frtnas. i. sandvi. f. (between) (iki eyin) arasna sktrmak. s. 1. kumlu. 2. saman sars (sa). s. 1. akl banda. 2. mantkl. f., bak. sing. s. 1. kanl. 2. kana susam, kan dkc. s. 1. umutlu; iyimser. 2. neeli. 3. kan gibi krmz, kan renginde (beniz). (snteriymz)/san.i.tar.i.a (snteriy) i., bak. o. --s sanatorium. s. 1. salkla ilgili. 2. salkl, temiz. hijyenik kadn ba. i. 1. sala uygun bir duruma getirme. 2. salk nlemleri. shhi tesisat. i. akl banda olma. f., bak. sink. i., s. Sanskrite. i., k. dili Noel Baba. Noel Baba. i. 1. zsu, usare. 2. canllk, enerji, dirilik. 3. argo aptal, avanak. f. (--ped, --ping) azaltmak: sap ones strength takatn kesmek, f. (--ped, --ping) ask. temelini kazp ykmak; altna sanyolu kuvvetini azaltmak. kazarak ilerlemek. i. 1. (epey boy atm) fidan. 2. delikanl, gen ocuk. i. sabunlama. f. sabunlamak; sabunlatrmak. i., ng., ask. istihkmc. i. gkyakut, safir. s. 1. zl. 2. canl. 3. argo ahmak, budala. 4. toy, acemi. i. rkl, saprofit.

saprophytic Sarawak Sarawakese sarcasm sarcastic sarcastical sarcastically sarcolemma sarcoma sarcophagus sardine Sardinia Sardinian sardonic sarsaparilla sash sash sash window sass sassy sat Satan satchel sate sateen satellite satiate satiation satiety satin satire satiric satirical satirise satirize satisfaction satisfactory satisfy saturate saturated saturation Saturday Saturn saturnine sauce sauce for the goose sauceboat saucepan saucer saucy

s. rkl, saprofit. i. Saravak. i. (o. Sa.ra.wa.kese) Saravakl. s. 1. Saravaka zg. 2. Saravakl. i. istihza. s. ineleyici, alayl, mstehzi. s., bak. sarcastic. z. alay ederek. i., anat. kas zar. o. --s (sarkomz)/--ta (sarkomt) i., tb. sarkom. o. sar.coph.a.gi (sarkafgi)/--es (sarkafgsz) i. lahit. i. sardalye, atebal. i. Sardinya. i. 1. Sardinyal. 2. Sardinyaca. s. 1. Sardinya, Sardinyaya zg. 2. Sardinyaca. 3. Sardinyal. s. kmseyen, kmseyici, alayl, alayc. i., bot. saparna. i. kuak. i. pencere erevesi. f. pencere erevesi takmak. srme pencere. i., k. dili kstahlk. s. arsz, kstah, haddini bilmez. f., bak. sit. i. eytan. i. okul antas. f. doyurmak. i. saten taklidi pamuklu kuma. i. uydu. f. doyurmak. i. doyma; doyum, doygunluk. i. doyum, doygunluk. i. saten, atlas. i. hiciv, talama, yergi, yerme. s., bak. satirical. s. hicivli, hicivsel. f., ng., bak. satirize. f. hicvetmek, yermek, talamak. i. 1. honutluk, memnuniyet. 2. tatmin, doyum. 3. doygunluk. s. 1. honut edici, memnun edici. 2. tatmin edici, doyurucu, yeterli. f. 1. honut etmek, memnun etmek: Nothing satisfies him; he is always complaining. Hibir eyden honut deil; hep ikyet f. doyurmak. ediyor. He is not satisfied with the quality of the goods which s. doymu, doygun. we sold to him. Kendisine sattmz mallarn kalitesinden i. doyma, deil. 2. tatmin etmek, doyurmak. 3. gidermek: That memnun doygunluk. bread did not i. cumartesi. satisfy my hunger. O ekmek alm gidermedi. 4. inandrmak, iknaZhal. He has satisfied me that he can do the i., gkb. Satrn, etmek: job. i yapabileceine ikna oldum. be satisfied with -den honut s. ask suratl, somurtkan. olmak. i. 1. sala, sos, terbiye. 2. tat, lezzet. 3. k. dili terbiyesizce sylenmi sz; kstahlk. f. 1. is sauce for etmek, sos koymak. 2. Whats sauce for the goose sala ilave the gander. Senin k. dili yaptn benetmek, kstahlk etmek. bana terbiyesizlik de sana yapamaz mym? i. salalk, sos kab. i. uzun sapl tencere. i. ay taba, fincan taba. s. arsz, sulu, srnak; kstah.

Saudi Saudi Arabia Saudi Arabian saunter sausage savage savageness savagery save save save face save for save ones face save ones skin save that saving saving your presence savings savings account savings account savings bank savings bank savior saviour savor savoriness savory savour savouriness savoury saw saw saw sawdust sawfish sawmill sax saxophone saxophonist say say a mouthful say a word about say ones say say s.t. under ones breath say the word Say uncle! Say Uncle! Say when. Say! saying

i., s. Suudi. Suudi Arabistan. 1. Suudi Arabistanl, Suudi. 2. Suudi Arabistan, Suudi, Suudi Arabistana zg. f. aylak aylak dolamak, avare avare dolamak. i. aylak aylak dolama. i. sosis; sucuk. s. 1. vahi, yabanl, yabani. 2. acmasz, zalim. i. 1. vahi adam. 2. bak. savagery. i., zalim ve canavar ruhlu kimse. f. (hayvan) vahice srmak/tepelemek/paralamak. i. vahilik, yabanllk, yabanilik, vahet. f. 1. kurtarmak: save s.o.s life birinin hayatn kurtarmak. 2. korumak: -den baka, save his homeland. edat, ba.He fought to ... dnda, ... hari. Anavatann korumak iin savat. 3. saklamak, ayrmak: I am saving these books for grn kurtarmak. my children. Bu kitaplar ocuklarma saklyorum. 4. biriktirmek: ... hari. She is saving money for her vacation. Tatili iin para biriktiriyor. 5. on -i idareli kullanmak, -den tasarruf etmek: Weakyla (itibarn zedeleyebilecek bir durumdan) yznn are trying to save on electricity. Elektrikten tasarruf etmeye alyoruz. 6. kmak. k. dili postunu kurtarmak. bilg. kaydetmek. ancak, yalnz. edat, ba. -den baka, ... dnda, ... hari. h huzurdan, szm yabana, szm meclisten dar. i. biriktirilmi para; tasarruflar. tic. tasarruf hesab. tasarruf hesab. tasarruf sand, tasarruf bankas. tasarruf bankas; tasarruf sand. i. kurtarc. i., ng., bak. savior. i. 1. tat, lezzet, eni. 2. zevk, tat. f. 1. of tad olmak, lezzeti olmak. 2. eni vermek; lezzet vermek. 3. kokusu olmak. 4. i. lezzetlilik. zevk almak, tadna varmak. s. 1. lezzetli. 2. ho kokulu. i. 1. ballbabagillerden, yapraklar bahar olarak kullanlan) sater, zater. 2. ng. yemein i., f., ng., bak. savor. banda/sonunda yenen bir yemek. i., ng., bak. savoriness. s., i., ng., bak. savory. i. testere, bk. f. (--ed, --ed/--n) testere ile kesmek. i. atasz, darbmesel. f., bak. see 1. i. bk tozu, testere tala. i., zool. testerebal. i. bkhane, bkevi. i., k. dili saksofon. i. saksofon. i. saksofoncu. f. (said) demek, sylemek. i. 1. denilen ey, sz. 2. sz sras. k. dili ta gediine koymak. -den bahsetmek/konumak. syleyeceini sylemek. k. dili bir eyi alak sesle sylemek, bir eyi fsldamak. k. dili (bir eyin yaplmas iin) haber vermek: If you ever need a ticket,ol! say the word and Ill get you one. Bilete ihtiyacn Teslim just olursa bana bildirmen yeter. When I say the word youll all argo Pes de! stand up. Ben syleyince hepiniz ayaa kalkacaksnz. k. dili Kfi gelince syle. nlem, k. dili Hey, bana bak! i. 1. sz, laf. 2. atasz; zdeyi.

i., k. dili 1. keyfi karar, dayanaksz hkm. 2. karar verme hakk. say-so ks. scale, scene, science, scientific. sc i. 1. yara kabuu. 2. k. dili greve katlmayan veya grevcilerin scab yerine alan ii. f. (--bed, --bing) 1. (yara) kabuk balamak. 2. i. (kl iin) kn. scabbard k. dili grevcilerin yerine almak. i., o., k. dili byk miktar. scads i. 1. yap iskelesi. 2. daraac, sehpa; (idam mahkmlarnn scaffold bann kesildii yksek) platform. f. yap iskelesi kurmak. i. 1. yap iskelesi kurmak iin kullanlan kereste. 2. yap iskelesi. scaffolding f. 1. halamak, kaynar su veya buhardan geirmek. 2. (kaynar scald sv veyasrngen v.b.nde) pul. f. pullarn ayklamak. veya i. (balk, buhar ile) yakmak, halamak. 3. (kaynar sv scale gne) yakmak. i. (kaynar sv veya buhardan ileri gelen) yank, i. 1. terazi gz, kefe. 2. o. terazi. f. tartmak. scale yara. i. 1. derece. 2. lek, l. 3. dereceli cetvel. 4. mz. gam. f. 1. scale trmanmak: scale a wall duvara trmanmak. 2. (bir lee gre) kltmek; indirmek. scale down ayarlamak: Their wages were scaled according to their bytmek; ykseltmek. scale up productivity. Maalar randmanlarna gre ayarland. 3. bilg. The boxer scaled in at 87 kilos. Boksr 87 kilo geldi. scaled in leklendirmek. i. 1. yeil soan, taze soan. 2. yabanisarmsak, scallion yabanisarmsak. 3. prasa. f. 1. tarak kabuu eklinde i., zool. tarak, deniztara. scallop kesmek/sslemek. zafer simgesi. f. 1. kafa derisini yzmek. 2. k. i. 1. kafa derisi. 2. 2. stne ekmek krntlar serpip sos iinde scalp piirmek. dili karaborsadan (bilet) satmak. 3. k. dili (kr amac ile) (hisse i., tb. neter, bisturi. scalpel senedi v.b.ni) alp satmak. 4. k. dili bozguna uratmak. s. pul pul, pullarla kapl, pullu. scaly i., bot. mahmude. scammony i. haylaz, yaramaz; eytann art baca. scamp f. batan savma yapmak. scamp f. 1. about/around kouturmak. 2. komak, kamak. i. acele scamper ka. f. (--ned, --ning) 1. inceden inceye gzden geirmek; taramak. scan 2.1. skandal, gzden geirmek. 3. vezne 3. rezil, kepaze, vezin i. stnkr rezalet. 2. iftira, dedikodu. gre okumak. 4. scandal kurallarna uymak. 5. bilg. taramak. yzkaras. scandalize. f., ng., bak. scandalise f. rezalet kararak (birini) utandrmak. scandalize i. dedikoducu kimse. scandalmonger s. rezil, kepaze, lekeleyici, utanlacak, ok ayp. scandalous i. skandinavya. Scandinavia i. skandinavyal, skandinav. s. 1. skandinav, skandinavyaya Scandinavian zg. 2. skandinavyal, skandinav. 3. skandinav dillerine zg. i., bilg. tarayc, skaner. scanner s. 1. az, kt, dar. 2. yetersiz. 3. snrl. scant z. kt olarak, eksik olarak. scantily s. 1. pek az, kt, dar. 2. yetersiz, eksik. scanty i. gnah keisi; amar olan. scapegoat i. iz, yara izi. f. (--red, --ring) iz brakmak. scar s. 1. seyrek, nadir, az bulunur. 2. kt. scarce z. hemen hemen, neredeyse, ancak; pek: He scarcely knows a scarcely word of Italian. Hemen hemenkorku, panik. bilmiyor. Its f. korkutmak; rktmek. i. ani hi talyanca scare scarcely more than a kilometer from here. Buradan oras bir -i korkutup karmak. scare away/off kilometreyi pek gemez. I scarcely know her. Onu pek scare s.o. out of his/her birinin dn koparmak/patlatmak. wits/scare the wits out of s.o. tanmyorum. Its scarcely nine oclock. Saat ancak dokuz daha. Hed scarcely entered the yoktan var etmek. k. dili bulup buluturmak; room when she flung a plate at him. scare up Odaya henz girmiti ki ona bir tabak frlatt. I could scarcely i. korkuluk, bostan korkuluu. scarecrow have said such a thing to him, could I? Hi ona yle bir ey o. --s (skarfs)/scarves (skarvz) i. earp; boyun atks, better scarf syleyebilir miyim? You could scarcely have hoped for akakol. f. down/up k. dili Ondan daha yemek. scarf result than that. hapr hupur iyi bir sonu bekleyemezsin herhalde. i., s. al, krmz. scarlet tb. kzl. scarlet fever s. 1. korku veren, korkun. 2. korkak, rkek, dlek. scary f. (--ted, --ting) k. dili ekilmek, gitmek. scat

Scat! scathing scatter scatterbrain scatterbrained scattered scavenge scavenger scenario scenarist scene scenery scenic scent scepter sceptic sceptre schedule schematise schematize scheme schemer schism schismatic schismatical schist schizophrene schizophrenia schizophrenic schnitzel scholar scholarly scholarship scholarship holder scholastic school school school age school board school year school year schoolbook schoolboy schoolgirl schoolhouse schooling schoolmate schoolmistress schoolroom schoolteacher

nlem, k. dili Pist!/Hot!/Git! s. sert, krc. f. datmak, yaymak; serpmek; samak; dalmak, yaylmak. i. kafas dank kimse. s. kafas dank. s. dank. f. for pleri kartrarak (yiyecek, ie yarayacak ey) aramak. i. 1. lele beslenen hayvan, leil. 2. pleri kartrarak ie yarayacak eyler arayan kimse. 3. ng. p. i. senaryo. i. senarist, senaryocu, senaryo yazar. i. 1. tiy., sin., TV sahne: the second scene of a play bir oyunun ikinci sahnesi. 2. sahne, manzara, grnm, grnt: The i. 1. doal manzara. 2. tiy. dekor. picture depicts a hunting scene. Resim bir av sahnesini s. manzaral, gzel manzaralar olan. canlandryor. 3. olay yeri: the scene of a crime bir suun f. 1. kokusunu almak, sezmek. 2. gzel koku samak. 3. scene! ilendii yer. 4. tiy. dekor. 5. olay, hadise: Dont make a koklayarak asas. Hadise karma!/Olay karma! i. asa, kral izini aramak; koklayarak bulmak. i. 1. (gzel) koku. 2. ng. parfm; kolonya; koku. 3. iz kokusu. 4. (hayvann) i., bak. skeptic. koklama duyusu. i., ng., bak. scepter. i. 1. program: I have a very busy schedule at the office today. Bugn ofisteki i programm ok dolu. 2. liste: His name is not f., ng., bak. schematize. on todays schedule of appointments. Ad bugnk randevu f. sistemli bir biimde dzenlemek. listesinde yok. 3. tarife: boat schedule vapur tarifesi. f. 1. i. 1. gizli dzen, entrika, dolap. 2. ng. plan, proje. 3. dzen, programa koymak, programlamak. 2. listesini yapmak: We are tertip, uyum. f. 1. eviren kimse, dzenbaz. fiyat listesi drawing up a new schedule of prices. Yeni bir i. entrikac, dolap dolap evirmek, entrika evirmek. 2. plan yapmak. yapyoruz. i. 1. hizipleme, klikleme. 2. hizip, klik. s., i. hizipi, kliki. s. hizipi, kliki. i., jeol. ist. i., ruhb. izofren. i., ruhb. izofreni. s., ruhb. izofrenik. i. izofren. i. nitzel. i. bilgin, lim. s. bilimsel, ilmi, bilgine yakr. i. 1. bilim, ilim, irfan. 2. burs. bursiyer. s. 1. okulla ilgili; eitsel. 2. skolastik. i. 1. okul. 2. (niversitede) faklte: school of business administration iletme fakltesi.(balk) sr halinde yzmek. i. (balk, balina v.b. iin) sr. f. 3. ekol: school of philosophy felsefe ekol. okul a. okul ynetim kurulu. ders yl, retim yl. ders yl, retim yl. i. ders kitab. i. erkek renci. i. kz renci. i. okul binas. i. eitim, retim. i. okul arkada. i. kadn retmen. i. snf, dershane. i. retmen.

schoolwork schoolyard schooner sciatic sciatic nerve sciatica science science fiction scientific scientist scilla scimitar scintilla scintillate scion scissors scissors kick sclerosis scoff scoff scold scollop sconce scone scoop scooter scope scorch score score a goal score out scorn scornful Scorpio scorpion scorpion fish Scot Scotch scotch Scotch fir Scotch pine Scotch plaid Scotch tape Scotch terrier Scotch tweed Scotch-Irish Scotchman Scotchwoman scot-free Scotland

i. okul devi. i. okulda oyun sahas. i. 1. den. skuna. 2. k. dili byk bira barda. 3. ng. byk arap barda. sinirine ait. s. siyatik, siyatik anat. siyatik, siyatik siniri. i., tb. siyatik, siyatik hastal. i. 1. fen, ilim, bilim. 2. bilim dal. bilimkurgu. s. 1. bilimsel. 2. sistematik, sistemli. i. bilim adam/kadn. i., bot. maviyldz. i. enli kl, pala. i. 1. akm, kvlcm. 2. zerre. f. parldamak, ldamak. i. 1. ocuk, evlat. 2. bot. a kalemi. i. (kesmek iin kullanlan) makas. makaslama (yz). o. scle.ro.ses (sklrosiz) i., tb. skleroz, sertleim, sertleme. f. (at) (ile) alay etmek. i. 1. alay. 2. kmseme. f., ng., k. dili hapr hupur yemek. i., ng., k. dili yiyecek. f. azarlamak, paylamak. i. herkesi azarlayan irret kadn. i., f., bak. scallop. i. aplik, duvar lambas/amdan. i. ufak ve yuvarlak bir tr hamur ii. i. 1. kepe: ice-cream scoop dondurma kepesi. 2. k. dili, gazet. atlatma. f. 1. 2. skuter, karmak. 2. k. dili, gazet. (haber) i. 1. trotinet. kepe ile kk motosiklet. atlatmak. i. 1. saha, alan; faaliyet alan. 2. olanak, frsat. 3. kapsam. 4. k. dili teleskop; mikroskop. yanmak, kavrulmak. 2. ac szlerle f. 1. yakmak, kavurmak; incitmek. i. 1. (oyunda) say, puan, skor: Whats the score? Kaa ka?/Durum nedir? 2. yirmi says. 3. izgi, entik, kertik. 4. gol atmak. mz. partisyon. 5. o. ok sayda: scores of people ok sayda stn karalamak, zerine izgi izmek. insan, birok insan. 6. konu: I have nothing to say on that score. i. konuda bakma, hor grme, kk grme. f. a score with O tepeden diyeceim bir ey yok. 7. hn: settlekmsemek,s.o. hor grmek. birinden hncn s. kmseyen. almak. pay off/settle old scores eski bir hncn acsn karmak, hesaplamak. f. 1. (puan) saymak. 2. spor i., astrol. Akrep burcu. (say) yapmak, (gol) atmak. 3. entmek. 4. deerlendirmek. 5. i. akrep. baar kazanmak. 6. mz. orkestralamak. 7. k. dili iddetle iskorpit. eletirmek. 8. argo esrar almay baarmak. i. sko. i. 1. sko viskisi, sko. 2. bir bardak sko viskisi. 3. sko ngilizcesi. s. 1. sko. 2. ok tutumlu; pinti.ket vurmak, i. (tekerlek iin) takoz. f. 1. takozlamak. 2. engellemek. bot. saram. bot. saram. ekose. seloteyp. sko teriye. sko tvidi. s. Kuzey rlandaya yerlemi sko kkenli insanlara zg. o. Scotch.men (skamn) i., bak. Scotsman. o. Scotch.wom.en (skawmn) i., bak. Scotswoman. s. i. skoya.

Scotland Yard Scots Scotsman Scotswoman scottie Scottish Scottish Gaelic scoundrel scour scour scourge scout scout around scout plane scouting scowl scrabble scrag scraggly scraggy scram Scram! scramble scrambled eggs scrap scrap heap scrap iron scrapbook scrape scrape along scrape away/off scrape through scrape together/up scraps of news scratch scratch out scratch paper scratch s.o.s back scratch test scratch the surface scrawl scrawny scream screech screen screenplay screw screw around/off screw nut screw on

Londra Emniyet Mdrlnn Dedektif Masas. i. sko ngilizcesi. s. sko. o. Scots.men (skatsmn) i. skoyal erkek, skoyal. o. Scots.wom.en (skatswmn) i. skoyal kadn, skoyal. i. sko teriye. s. sko. i., s. skoa. i. hergele, drz. f. 1. ovalayarak temizlemek. 2. sprp gtrmek. f. taramak, sk bir ekilde aramak. f. 1. krbalamak, kamlamak. 2. iddetle cezalandrmak. i. 1. krba, kam. 2. bela, felaket. i. 1. izci, gzc, keif kolu. 2. casus (asker/gemi/uak). f. keif yapmak, kefe kmak. arayp taramak. keif ua. i. izcilik. f. kalarn atmak; at -e kalarn atp bakmak. i. ka atma. f. 1. eelemek; trmalamak. 2. karalamak, iziktirmek. i. 1. ok zayf kimse, iskelet, teneir kargas. 2. koyun etinin yavan gerdan ksm. s. dzensiz, arpk urpuk. s., ng., k. dili sska, clz. f. (--med, --ming) k. dili svmak, tymek. nlem Toz ol!/Git! f. 1. up -e trmanmak. 2. for iin kapmak. 3. kartrmak. 4. ask. (dman uaklarnn yolunu kesmek iin) acele rplp yada piirilmi yumurta. havalanmak. 5. radyo (konumay gizli tutmak iin) sinyali i. 1. ufak para. 2. artk; krnt; krpnt; hurda. 3. o. artk. f. (-deitirmek. i. 1. kapma, kapma; kouma. 2. kargaa, ped, --ping) skartayayn. krpnt yn; hurda karmak, atmak. hercmer, karklk. 3. srnerek trmanma. hurda demir. i. gazete kuprleri veya resim yaptrmaya zg defter. f. 1. kazmak: scrape a surface bir yzeyi kazmak. 2. syrmak: scrape ones knee dizinietmek. zar zor geinmek/idare syrmak. 3. (ayak) srtmek. 4. raspa etmek, raspalamak. i. 1. syrk. 2. zor durum. 1. kazyarak silmek. 2. kazyarak karmak; raspa etmek. gbela atlatmak. glkle bir araya getirmek. blk prk haberler. f. 1. izmek, izerek zarar vermek/berelemek: He ruined its surface by scratching it with a sharp object. Keskin bir eyle 1. izmek, stn izmek, karalamak. 2. kazyarak yok etmek. izerek yzeyini bozdu. 2. trmalamak, trmklamak, karalama kd, msvedde kd. trnaklamak: That cat scratched me. O kedi beni trmalad. 3. k. dili birine yaclk etmek. kamak; kanmak: The dog is scratching itself. Kpek kanyor. 4. eelemek;testi. tb. cilt zerinde alerji eelenmek, einmek: The chicken is scratching and scrabbling. Tavuk eeleniyor. 5. k. dili yar ilk adm atmak. listesinden karmak. 6. together zar zor (para) biriktirmek. 7. f. kt bir el make a scratching karalamak, iziktirmek. izik, el czrdamak: yazsyla yazmak, sound czrdamak. i. 1. i. kt yazs. trmk. 2. spor balama izgisi. 3. czrt. s. sska, syrk; clz. f. 1. at -e barmak. 2. feryat etmek, ac ac haykrmak, lk atmak. i. feryat,bir lk atmak. 2. tiz bir ses karmak. i. 1. ac f. 1. ac ve ince lk. ve ince lk. 2. tiz bir ses.paravana, blme. 3. elek, kalbur. 4. i. 1. ekran; beyazperde. 2. perde, senaryo. i., sin. rt: A screen of pines runs along the north side of the field. amlar tarlann kuzey kenarnda bir perde oluturuyor. f. i. 1. vida. 2. uskur, pervane. f. 1. vidalamak. 2. argo dzmek; 1. off nne bir ey koyarak (bir yeri/bir eyi) rtmek/kapatmak/ dzmek.ldrmek; aylaklk etmek. 3. argo kazklamak. argo yerin/bir eyin) gzkmemesini salamak. 2. siper etmek; ( bir vakit korumak: He screened her with his body. Gvdesini ona siper cvata somunu. etti. 3. rtmek, gizlemek. 4. elekten/kalburdan geirmek, vidalamak. elemek. 5. (iyiyi ktden ayrt etmek amacyla) taramak/incelemek. 6. (sinek v.b.ne kar) (pencere v.b.ne) tel takmak. 7. sin. (filmi) gstermek.

screw up screw up ones courage Screw you! screwball screwdriver screwed-up scribble scribe scrimp scrimpy script Scripture scripture scrofula scroll scrotum scrub scrub scrub brush scrubwoman scruff scruffy scrumptious scruple scrupulous scrutinise scrutinize scrutiny scuff scuff ones shoes scuffle scull scullery sculptor sculptress sculpture scum scumbag scurf scurfy scurrilous scurry scurvy Scutari scuttle scuttle scuttle scythe SE sea

argo bir iin iine etmek, bir ii berbat etmek; (bir iin) iine etmek, (birtoplamak. etmek. cesaretini ii) berbat argo Siktir! i., argo kafadan kontak kimse, tk. i. 1. tornavida. 2. portakal suyu ve votkayla yaplan kokteyl. s., argo kompleksli, manyak, ok problemli. f. karalamak, iziktirmek, abuk ve kt bir el yazsyla yazmak. i. karalama, iziktirme, kt el yazs. i. yazc, ktip. f. 1. fazla veya dar kesmek. 2. ar tutumlu olmak, cimrilik etmek. s. 1. ok kt, eksik. 2. cimri. i. 1. bitiik harflerle yazlan yaz. 2. el yazs. 3. matb. el yazs biiminde harf. 4.Mukaddes. iin) yazl metin. 5. sin., TV i. the --/--s Kitab (oyun/nutuk senaryo. 6. yaz. i. kutsal yazlar. i., tb. sraca. i. parmen tomar. o. scro.ta (skrot)/--s (skrotmz) i. haya torbas. i. 1. allk, fundalk, maki. 2. bodur insan/hayvan/bitki. 3. spor birinci takma alnmayan oyuncu. f. (--bed, --bing) 1. ovmak, fralayarak temizlemek. 2. argo iptal etmek. i. ovma, fralama. tahta fras. o. scrub.wom.en (skr^bwmn) i. temizliki kadn. i. s., ng., k. dili 1. kirli ve st ba perian; pasakl; klksz. 2. kirli ve pejmrde (giysiler). 3. kirli ve dank (yer). s., k. dili ok gzel, harikulade, ahane, enfes. i. (vicdann elvermemesinden ileri gelen) tereddt, phe. f. 1. vicdan elvermemek. 2. tereddt etmek. 2. drst. 3. dikkatli, s. 1. vicdannn sesini dinleyen, vicdanl. titiz. f., ng., bak. scrutinize. f. dikkatle bakmak, incelemek. i. dikkatle bakma, inceleme. f. 1. ayaklarn srmek. 2. ayaklarn sryerek andrmak. (kazara uraya buraya arparak) ayakkablarnn cilasn/boyasn bozmak. f. boumak; itiip kakmak. i. bouma; itiip kakma. i. 1. kk sandal. 2. ktan kullanlan tek krek, boyna. f. boyna etmek. i. mutfak yanndaki bulak ykanan ve kap kacak konulan oda. i. heykeltra. i. kadn heykeltra. i. 1. heykel. 2. heykeltralk. f. oymak; heykel yapmak. i. 1. (kaynayan/mayalanan svnn yzeyinde oluan) kpk. 2. (suyun zerinde yzen) pislik/alg tabakas. 3. maden crufu. 4. i., argo ok aalk kimse, ok kt kimse, pislik. pislik. i. kepek; konak. s. kepekli (ba/sa). s. 1. kabalklarla/irkinliklerle dolu, aalk. 2. kaba, kfrl. 3. az bozuk, kfrbaz. f. acele etmek, komak; kouturmak. i., tb. iskorbt. i., tar. (stanbuldaki) skdar. i. kmr kovas. f. hzla ilerlemek/yrmek, seirtmek. i. seirtme, hzla gitme. f. 1. -den vazgemek; -i iptal etmek; -i brakmak. 2. -i mahvetmek, -i bozmak. i. trpan. f. trpanla bimek, trpanlamak. ks. Southeast. i. 1. deniz, derya. 2. dalga.

sea anemone sea bream sea breeze sea captain sea cucumber sea dog sea foam sea food sea green sea gull sea horse sea legs sea level sea monster sea nettle sea power sea salt sea snake sea urchin seaboard seacoast seafarer seafaring seafront seagoing seal seal seal ones fate seal ring sealed orders sealing wax seam seam together seaman seamanship seamed with seamstress seamy sance seaplane seaport sear search Search me! search out search party search warrant searching searchlight seascape

bot. denizakay. zool. 1. mercanbal. 2. izmarit. denizden esen rzgr, imbat. kaptan, svari. zool. denizhyar. deniz kurdu. denizkp, lleta. deniz rn. mavimsi yeil, camgbei. mart. zool. denizat. frtnal havalarda gvertede dolaabilme becerisi. deniz seviyesi. deniz canavar. zool. denizsrgan. donanmas gl devlet. deniz tuzu. zool. denizylan. zool. denizkestanesi. i. sahil, ky, yal boyu. s. kyya yakn. i. deniz kys, sahil. i. gemici. s. 1. denizcilikle/gemicilikle uraan. 2. deniz yoluyla seyahat eden. i. 1. deniz yolculuu. 2. denizcilik; gemicilik. i. sahil. s. ak denize kmaya elverili (gemi). i., zool. fok, aybal. f. fok avlamak. i. 1. mhr, damga. 2. onay. f. 1. mhrlemek, mhr basmak, damga basmak. 2. tayin etmek.tasdik etmek. 3. off/up -i yazgsn nceden onaylamak, kapamak. mhr yz. denize ktktan sonra almak zere kaptana verilen kapal zarf iindeki mumu, krmz balmumu. mhr emir. i. 1. diki yeri. 2. iki tahtann yan yana birletii izgi, balant yeri. 3. den. armuz. 4. jeol. damar, tabaka, yatak. birbirine dikmek. o. sea.men (simen) i. 1. denizci, gemici. 2. deniz eri. i. gemicilik. ... izleriyle kapl, ile izili (yz). i. kadn terzi. s. 1. dikili. 2. irkin grnl, biimsiz. 3. ahlaksz, aalk, irkin. i. seans. i. deniz ua. i. liman. f. 1. (kzgn demir gibi bir ey) (baka bir eyi) yakmak. 2. (bir et parasnn yzeyini) yleWe are searching for an inexpensive f. 1. aratrmak, aramak: bir kzartmak. apartment. Ucuz bir daire aryoruz. They searched the house k. dili Ne bileyim ben! from top to bottom but could not find the missing book. Evi aratrp renmek. batan aa aradlar, ama kayp kitab bulamadlar. The kayp arama ekibi. customs officials searched all of our suitcases. Gmrk memurlar bavullarmzn hepsini arad. 2. yoklamak, stn huk. arama emri. aramak: That guard searches everyone who enters this 3. s. 1. aratrc, inceden inceye aratran. 2. nfuz eden. building. O beki, bu binaya giren herkesin stn arar. 3. keskin. i. projektr. taramak, gzlemek: search the horizon ufku taramak. i. deniz manzaras.

seashell seashore seasickness seaside season season ticket seasonable seasonably seasonal seasoning seat seat belt seaward seaweed seaworthy sebaceous sebaceous cyst sebaceous gland sec sec secede secession secessionist seclude seclude o.s. in secluded seclusion second second second best second childhood second class second floor second hand second hand second lieutenant second lieutenant second nature second nature second sight second thoughts second wind secondarily secondary secondary education secondary road secondary school secondhand secondly second-rate

i. deniz kabuu. i. deniz kys. i. deniz tutmas. i. sahil. s. sahile ait. i. 1. mevsim: summer season yaz mevsimi. 2. zaman, mevsim: Cherries are in season now. imdi kiraz mevsimi. 3. mevsim, abonman kart. sezon, etkinlik dnemi: tourist season turizm sezonu. f. 1. s. 1. mevsime uygun; tam zamannda olan. 2. tam baharat katmak; enilendirmek. 2. altrmak; almak. yerinde/zamannda mevsiminde, zamannda. z. mevsimine gre, yaplan. s. bir mevsime zg, mevsimlik. i. enilik, baharat. i. 1. oturacak yer, iskemle, sandalye. 2. tiy., sin. koltuk. 3. k. 4. pantolon k. 5. koltuk, mevki, makam, yer: He lost his seat in emniyet kemeri. the Grand National Assembly. Byk Millet Meclisi yeliini s. 1. denize doru giden. 2. denizden esen. z. denize doru. kaybetti. 6. merkez: Ankara is the seat of Turkeys national i. deniz yosunu; varek. government. Ankara, Trkiyenin hkmet merkezidir. 7. mak. yatak. f. elverili, yerletirmek. s. denizeoturtmak,denize alabilir. s. ya kisti. anat. yabezi. i., k. dili saniye. ks. second, secondary, secretary, section. f. (siyasal/dinsel bir rgtten, bir devletten/federasyondan) ayrlmak. i. (siyasal/dinsel bir rgtten, bir devletten/federasyondan) ayrlma. i. (siyasal/dinsel bir rgtten, bir devletten/federasyondan) ayrlma-i -den ayrmak. f. from yanls. (bir yere) ekilmek/kapanmak; -de inzivaya ekilmek: He has secluded himself in his study. alma odasna kapand. s. 1. sapa, tenha, kuytu: a secluded spot in the forest ormanda tenha yere) ekilme/kapanma; inzivaya ekilme, inziva. i. (bir bir yer. 2. kank: live a secluded life kank yaamak. i. saniye. s. 1. ikinci: a second time ikinci defa. 2. bir daha: Please give him a second helping of soup. Ona bir porsiyon daha orba verir ikinci en iyi. misiniz? i. 1. ikinci kimse/ey. 2. delloda ahit/yardmc. 3. oto. bunaklk. ikinci vites. 4. o. ikinci kalite mal. f. (bir neriyi) desteklemek. 1. ikinci snf/derece. 2. ikinci mevki. z. ikinci olarak. 1. A.B.D. birinci kat. 2. ng. ikinci kat. saniye ibresi. (saat kadrannda) saniye ibresi. temen. ask. temen. alkanlk, alk, det. kklemi huy. nsezi. sonradan akla gelen dnceler. yeniden kazanlan g/enerji. z. ikinci derecede, ikinci olarak. s. ikincil, ikinci derecede olan. ortaretim. tali yol. orta ve lise seviyesinde okul. s. 1. kullanlm, elden dme: secondhand car elden dme araba. 2. dolayl. z. dolayl olarak: learn about s.t. secondhand z. ikinci olarak, saniyen. bir ey hakknda dolayl olarak haber almak. s. 1. ikinci derecede olan. 2. ikinci snf.

second-string secrecy secret secret police secret service secret service secret society secretarial secretary Secretary of State secrete secrete secretion secretion secretive secretly sect section sector secular secularise secularism secularize secure securely security sedan sedan chair sedate sedation sedative sedentary sediment sedimentary sedimentation sedition seditious seduce seducer seduction seductive seductress sedulous see see see a thing through see about see double see eye to eye see eye to eye

s., k. dili yedek (oyuncu). i. 1. sr saklama, sr tutma. 2. gizlilik. s. gizli, sakl. i. sr. gizli polis tekilat. gizli haber alma tekilat. gizli polis tekilat. gizli cemiyet. s. sekreterlie ait. i. sekreter, yazman. Dileri Bakan. f. gizlemek, saklamak. f., biyol. salglamak. i. gizleme, saklama. i., biyol. 1. salglama. 2. salg. s. az sk, kapal kutu. z. gizlice, el altndan. i. mezhep. i. 1. ksm, para, blm. 2. ube, dal, kol. 3. tb. operasyon. 4. (yatakl vagonda) kompartman. 5.sector zel sektr. 2. geom. i. 1. blm, kesim, sektr: private kesme, kesi. 6. geom. kesit. 7. blge. 8. huk. paragraf. f. 1. 4. bilg. dilim, sektr. kesme. 3.2. dnyasal, mntka. ksmlara ayrmak/blmek, s. 1. laik. ask. blge, dnyevi. kesimlemek. 2. kesmek. f., ng., bak. secularize. i. laiklik. f. 1. laikletirmek. 2. dnyeviletirmek. s. emin, gvenli, salam. f. 1. korumak. 2. salamlatrmak. 3. balamak. 4. iyice kapamak. 5. ele geirmek, elde etmek. z. 1. emniyetle. 2. smsk. i. 1. gvenlik. 2. gvence, teminat. 3. rehin, emanet. 4. tic. menkul kymet, tanr deer. i. (krksz) binek arabas. tahtrevan. s. arbal, sakin. i. (ilala) yattrma. s. yattrc. i. yattrc ila. s. 1. oturarak yaplan; oturarak geirilen. 2. bir yere yerlemi, yerleik. i. 1. tortu, kelti, posa. 2. kel. s. tortul. i. 1. kelme, sedimantasyon. 2. tortulama, tortullama, sedimantasyon. 2. kargaalk. 3. isyana tevik, kkrtma. 4. i. 1. fesat, fitne. ayaklanma, isyan. isyana tevik eden. s. fitneci, kkrtc, f. 1. ayartmak, azdrmak, batan karmak. 2. ifal etmek. i. ifal eden adam. i. 1. ayartma, batan karma. 2. ifal. s. ayartc, batan karan, ekici. i. ayartc kadn. s. gayretli, sebatl. f. (saw, --n) 1. grmek: If you shut your eyes you wont see anything. Gzlerini kaparsan hibir ey grmezsin. 2. anlamak: i. piskoposluk. Do you see what I mean? Ne demek istediimi anlyor musun? bir ii baarmak, tuttuunu koparmak. 3. bakmak. 4. grmek, kabul etmek: He went to see his boss. icabna grmeye yolunu geirmek: We have Amiriyle bakmak, bir gitti. 5. bulmaya almak. seen some hard times. Zor gnler geirdik. ei be grmek, biri iki grmek. tamamen ayn fikirde olmak. ayn fikirde olmak, her konuda anlamak.

see fit see how the land lies see in the New Year see one through see ones way see red see red see s.o. home see s.o. off see s.o. out/to the door see s.t. through see s.t. through/out see service see the light see the light of day see the world through rosecolored glasses see things see through s.o./s.t. see to see which way the wind is blowing See ya! See you later. seed seedbed seedless seedling seedy seeing seeing as Seeing Eye Dog seek seek solace in seem seemly seen seep seepage seer seesaw seethe segment segment segmentation segregate segregate segregation segregationist seismal seismic seismic wave

(to) -i uygun grmek. ilerin ne durumda olduuna bakmak, nabz yoklamak. yeni yl karlamak. yetmek, idare etmek: This money will see us through until next month. Bu para bizi nmzdeki aya kadar idare eder. This aresini bulmak. much food will see us through this journey. Bu kadar yemekle son derece fkelenmek, gz dnmek, gz dumanlanmak, bu yolculuu karrz. gzn kan brmek. ok fkelenmek, gzn kan brmek. birini evine brakmak. birini geirmek, birini uurlamak, birini yolcu etmek. birini kapya kadar geirmek. bir eyin sonunu getirmek. bir iin sonunu getirmek, bir ii bitirmek. hizmet grmek. anlamak: Youve finally seen the light! Nihayet anladn! 1. domak, dnyaya gelmek. 2. gereklemek, meydana gelmek. tozpembe grmek. dnyay hayal grmek. birinin/bir eyin kim/ne olduunu anlamak. ile ilgilenmek, -in icabna bakmak. k. dili gidiatn nasl olduunu grmek, gidiat grmek; gidiata bakmak. argo Bay-bay! Grrz./Hoa kal. i. 1. tohum: flower seeds iek tohumlar. 2. ekirdek: the seeds offidelik. bir meyvenin ekirdekleri. 3. asl, kaynak. 4. dl, i. a fruit zrriyet, evlatlar. 5. meni, sperma. s. tohumluk. f. 1. tohum s. ekirdeksiz. ekmek. 2. tohumu/ekirdei karmak. i. fide. s. 1. yrtk prtk, pejmrde, klksz. 2. keyifsiz. ba. (that) -eceine gre; -diine gre; hazr ...; madem, mademki: seeing ba. k. dili, bak.Seeing youre going to get her mail, would you mind getting mine too, please? Onun postasn alacana gre, rehber kpek, gzleri grmeyen birine rehberlik eden kpek. benimkini de alr msn ltfen? s. f. (sought) 1. aramak; aratrmak. 2. abalamak. teselliyi (bir eyde) aramak. f. 1. ... grnmek, ... gzkmek, -e benzemek: He seems well. yiyakk alr, uygun. z.seems like an honest person. Drst bir s. gibi grnyor. She yakk alr bir biimde. insana benziyor. 2. ... gibi gelmek: It seems impossible to me. f., bak. see 1. Olmaz gibime geliyor. f. szmak, sznt yapmak. i. sznt. i. gaipten haber veren kimse. i. 1. tahterevalli. 2. ini k. s. aa yukar (hareket). f. 1. aa yukar sallanmak, nmek. 2. kararsz olmak. f. 1. halamak, kaynatmak; halanmak, kaynamak. 2. kprmek, blm, ksm, dilim.seething crowd karnca gibi i. 1. para, ok fkeli olmak. a 2. geom. para. 3. zool. blt. kaynaan bir kalabalk. f. kesimlemek. i. kesimleme. f. ayrmak, tecrit etmek. s. ayrlm. i. fark gzetme, ayr tutma, ayrm: racial segregation rk ayrm. i. rk ayrm yanls. s., bak. seismic. s. sismik, depremsel, depremle ilgili. deprem dalgas.

seismic zone seismograph seismologist seismology seismometer seize seizure seldom seldom if ever select selection selective selectman self -self selfself-addressed self-appointed self-assured self-centered self-centred self-confidence self-confident self-conscious self-contained self-control self-defence self-defense self-denial self-denying self-determination self-educated self-education self-effacing self-employed self-esteem self-evident self-examination self-governing self-government self-help self-induction self-indulgence self-indulgent self-interest selfish selfishly selfishness selfless self-pity

deprem blgesi. i. sismograf, depremyazar, depremizer. i. sismolog, deprembilim uzman. i. sismoloji, deprembilim. i. depremler. f. 1. tutmak, yakalamak. 2. el koymak, zaptetmek, msadere etmek, gaspetmek. 3. kavramak, anlamak. i. 1. tutma, yakalama. 2. el koyma, haciz; msadere. 3. tb. inme, fel; nbet; kriz. z. nadiren, pek az, seyrek. krk ylda bir. s. seme, sekin. f. semek, ayrmak. i. 1. seme, ayrma. 2. seme ey. s. seici, ayran. o. se.lect.men (slektmn) i. belediye meclisi yesi. o. selves (selvz) i. 1. z, kendi. 2. taraf, yn: his better self onun iyi taraf. 3.is not in control of himself. Kendine sahipkendi: sonek kendi: He ruhb. kiilik, ahsiyet. 4. kiisel karlar, deil. He has no thought ofmyself. Onunla kendim konuacam. We I will speak with him self. Kendini hi dnmez. zn. 3. nek 1. kendi, kendine, kendinden, kendini. 2. z, are supporting ourselves. Kendi kendimizi geindiriyoruz. otomatik. s. gnderenin adna. s. kendi kendini tayin etmi. s. kendinden emin. s. hep kendini dnen, bencil. s., ng., bak. self-centered. i. zgven, kendine gven. s. kendine gvenen, zgven sahibi. s. 1. utanga, sklgan, mahcup. 2. kendi halini ok dnen. s. 1. kendine gvenen ve bakalarna pek ihtiya duymayan. 2. ilemesi baka makineleri gerektirmeyen. i. kendine hkim olma, zdenetim. i., ng., bak. self-defense. i. kendini savunma. i. zveri, feragat. s. zverili. i. 1. hr irade. 2. kendi geleceini saptama. s. kendi kendini yetitirmi, zrenimli. i. zrenim. s. kendini geri planda tutan. s. serbest alan. i. zsayg, izzetinefis, onur. s. aikr, ak, belli. i. kendi kendini inceleme. s. zerk, kendi kendini yneten. i. zerklik. i. kendi kendine yetme, kendi bana yapabilme. i., fiz. zindkleme. i. kendi isteklerini frenlememe. s. kendi isteklerini hi frenlemeyen. i. kiisel kar, bencillik. s. bencil. z. bencilce. i. bencillik. s. zgecil, zgeci. i. kendini zavall hissetme, kendi kendine acma.

self-portrait self-possession self-preservation self-propelled self-propelling self-propulsion self-reliance self-reliant self-respect self-righteous self-rule self-sacrifice self-sacrificing self-satisfied self-seeking self-service self-sufficient self-support self-sustaining self-taught self-will self-winding sell sell a drug over the counter sell like hot cakes sell like hot cakes sell off sell out sell s.o. short sell s.t. at a loss sell s.t. at a profit sell s.t. under the counter sell short seller Sellotape sellout selves semantic semantics semblance semeiology semester semisemiannual semicircle semicivilized semicolon semiconductor semiconscious semidetached

i. bir ressamn izdii kendi portresi. i. kendine hkim olma. i. kendini koruma. s., fiz. zitmeli. s., bak. self-propelled. i., fiz. zitme. i. kendine gven. s. kendine gvenen. i. zsayg, izzetinefis. s. kendini stn gren. i. zerklik, otonomi. i. zveri, fedakrlk. s. zverili. s. kendi halinden memnun. s. yalnz kendi karn gzeten. s. selfservis. s. 1. kendine gvenen. 2. kendi kendine yeten. i. kendini geindirme. s. kendi kendini geindiren. s. kendi kendini eitmi. i. inatlk, benlikilik. s. otomatik olarak kurulan (saat). f. (sold) 1. satmak; satlmak. 2. satta rabet grmek. 3. beendirmek; satmak. ilac reetesiz beenilmek: sell oneself kendini beendirmek. 4. kabul ettirmek: He succeeded in selling this idea to the board of kaplmak. directors. Bu fikri ynetim kuruluna kabul ettirmeyi baard. k. dili kaplmak, kap kap gitmek, ok satlmak. hepsini satp bitirmek, elden karmak. 1. btn maln satmak. 2. argo kiisel kar iin ele vermek, satmak. ismini) deyip de gemek: Dont sell Mahir short! Mahir (birinin deyip dezararna satmak. bir eyi geme! bir eyin satndan kr etmek. bir eyi el altndan satmak. 1. henz elde olmayan mal ileride teslim etmek zere satmak. 2.1. satc. 2. satlan ey: best seller oksatar. i. kmsemek. 3. desteklemek. i., ng. seloteyp. f., ng. bantlamak, seloteyple yaptrmak/tutturmak/tamir etmek. i. 1. elden karma, elde bulunan satma. 2. k. dili kapal gie. 3. k. dili ihanet. i., o., bak. self. s. anlamsal. i. anlambilim, semantik. i. 1. biim. 2. benzerlik. 3. d grn. i. semiyoloji, imbilim, gstergebilim. i. smestr, yaryl, dnem. nek 1. yar, yarm. 2. ksmi. s. alt aylk, alt ayda bir olan. i. yarm daire. s. yar uygar. i. noktal virgl. i., fiz. yariletken. s. yar uyank, yar bilinli. s., ng. yar mstakil (ev). i., ng. yar mstakil ev.

semifinal seminal seminar seminary semiofficial semiology semiotic semiotics semipermeable semiprecious semiprivate semiprivate room semiskilled semisphere semitransparent semiweekly semolina sen senate senator senatorial senatorship send send about ones business send away send away send back send down send for send forth send in send off send ones regrets send one's compliments send out send packing send s.o. packing send s.o. to his/her glory send up send word send word to sender Senegal Senegalese senile senility senior senior citizen senior high school seniority

i. yarfinal. s. yeni ufuklar aan (fikir). i. seminer. i. ilahiyat fakltesi. s. yar resmi. i., bak. semeiology. s. semiyotik, imbilimsel, gstergebilimsel. i. semiyotik, imbilim, gstergebilim. s. yargeirgen. s. ikinci derecede deerli (ta). s. yar zel. (hastanede) iki yatakl oda. s. az maharetli. s. yarkre. s. yarsaydam. s. haftada iki defa kan (yayn). i. irmik. ks. senate, senator, senior. i. senato. i. senatr. s. 1. senatoya ait. 2. senatrce. 3. senatrlerden oluan. i. senatrlk. f. (sent) 1. gndermek, yollamak. 2. frlatmak, atmak. 3. argo coturmak, kendinden geirmek. yol vermek, kovmak. baka bir yere gndermek, kovmak. kovmak, uzaklatrmak. geri gndermek, iade etmek. ng. niversiteden ihra etmek. -i artmak; -i getirtmek. yaymak, neretmek, kartmak. 1. gndermek, yollamak. 2. ieri gndermek. 1. yollamak. 2. uurlamak, yolcu etmek. davete gidemeyeceini bildiren mesaj yollamak. He sends his compliments. Selamlarn gnderdi. 1. gndermek, dar gndermek. 2. datmak, neretmek. k. dili ply prty toplatp kovmak. birini sepetlemek, plsn prtsn toplatp birini defetmek. birini ldrmek. k. dili hapis cezas vermek. haber gndermek. The telegram sent the household into a dither. Telgraf evdekileri akna evirdi. (birine) haber gndermek/yollamak. i. gnderen, gnderici. i. Senegal. i. (o. Sen.e.gal.ese) Senegalli. s. 1. Senegal, Senegale zg. 2. bunak. s. Senegalli. i. bunaklk. s. 1. yaa byk. 2. kdemli. 3. son snfla ilgili. 4. st. i. 1. yaa kimse. kimse. 2. kdemli kimse. 3. son snf rencisi. yal byk on, on bir ve on ikinci snflarn karl olan okul, lise. i. 1. yaa byklk, kdemlilik. 2. kdem.

senna sensation sensational sensationalism sensationalist sense sense of humor sense perception senseless senselessly senselessness sensibility sensible sensitive sensitive plant sensitivity sensory sensual sensualism sensualist sensuous sent sentence sententious sentient sentiment sentimental sentimentalise sentimentality sentimentalize sentinel sentry sentry box sepal separable separate separate separately separation separatism separatist September septic septic tank septicemia sepulcher sepulchre sequel sequence sequester

i. sinameki (bitki veya meyvesi). i. 1. duyu, duyum, duygu, his; duyarlk. 2. heyecan uyandran olay, sansasyon. s. 1. duygusal. 2. heyecan verici, sansasyonel. i., fels., ruhb. duyumculuk. i., fels., ruhb. duyumcu. i. 1. duyu, his: the five senses be duyu. 2. akl, zek: bring s.o. to his senses bir kimsenin akln bana getirmek. 3. fikir, 1. olaylarn gln ynn grme yetenei. 2. akadan anlama dnce: What is your sense of yesterdays meeting? Dnk yetenei. duyum. toplant hakkndaki fikriniz ne? 4. anlam, mana: In what sense is s. using this word? Bu gemi. 2. aklsz. 3. sama, anlamsz, he1. baygn, kendindenszc hangi anlamda kullanyor? manasz. 4. mantksz. z. anlamsz olarak, anlamszca. i. 1. baygnlk. 2. samalk, anlamszlk. i. 1. duyarlk, hassasiyet. 2. ayrt etme yetisi. 3. o. anlay. s. 1. mantkl, akla uygun: a sensible decision mantkl bir karar. 2. 1. tobanda: a sensible person akl banda bir kii. 3. 3. ili; s. akl -e duyarl, -e hassas. 2. duygulu, duyar, duygun. hissedilir, sezilir, farkna varlr. 4. hisseden. 5. duyarl, hassas, alngan. 4. duygusal. bot. kstmotu. etkilenebilir. 6. anlayl, akll. i. (to) (-e) duyarllk, (-e) hassaslk, (-e) hassasiyet. s. duyusal; duyumsal. s. 1. tensel. 2. tensel/erotik zevklere dkn. i. tensel zevklere fazlasyla dkn olma. i. tensel zevklere fazlasyla dkn kimse. s. 1. duyulara hitap eden. 2. tensel; erotik dnceler/hisler uyandran. f., bak. send. i. 1. cmle, tmce. 2. huk. karar, hkm. f. mahkm etmek. s. 1. tumturakl (sz/yaz/konuma). 2. anlaml szlerle dolu. s. sezgili, hisseden. i. 1. duygu, his; sezi. 2. ar duyarlk. 3. fikir, dnce. s. duygusal. f., ng., bak. sentimentalize. i. ar duygusallk. f. ar hassasiyet gstermek. i. nbeti, gzc. i. nbeti, nbeti asker. nbeti kulbesi. i., bot. anakyaprak, sepal. s. ayrlabilir. f. 1. ayrmak; ayrlmak. 2. blmek. s. ayr, ayrlm. z. ayr ayr, baka baka, balantsz olarak, bamsz olarak. i. 1. ayrlma; ayrma. 2. huk. ayr yaama. i. ayrlklk. i. ayrlk. i. eyll. s., tb. mikroplu. fosseptik, lam ukuru, septik ukur. i., tb. septisemi. i. mezar, kabir. i., ng., bak. sepulcher. i. 1. devam: He is writing a sequel to this book. Bu kitabn devamn yazyor. 2. son, sonu. i. 1. ardklk, birbiri ardndan gelme, birbirini izleme. 2. sra, dzen; seri, dizi. haczetmek, el koymak. f. 1. ayrmak. 2.

sequester o.s. sequestrate sequin sequoia seraglio Serb Serbia Serbian Serbo-Croat Serbo-Croatian serenade serene serenity serf sergeant sergeant at arms sergeant major serial serial number serial port serialise serialize sericiculture sericulture series serious sermon sermonette sermonise sermonize serpent serpentine serrate serrated serum servant servant boy servant girl serve serve a summons serve a summons on serve notice serve notice serve ones sentence serve out serve s.o.s purpose serve the same purpose serve time serve up Servia

tenha bir yere ekilmek. f. haczetmek, el koymak. i. pul, payet. i., bot. sekoya. i. 1. saray. 2. harem dairesi. i. Srp. i. Srbistan. i. 1. Srpa. 2. Srp. s. 1. Srp. 2. Srpa. i., s., bak. Serbo -Croatian. i. 1. Srp-Hrvat dili. 2. Srp-Hrvat dilini konuan kimse. s. 1. Srp-Hrvatf. serenat almak/sylemek, serenat yapmak. i. serenat. dilinde yazlan/konuulan. 2. Srp-Hrvat dilini konuan. 3. Srp-Hrvat dilini konuanlara zg. s. 1. sakin. 2. yce. i. sknet, dinginlik, huzur. i. serf. i. 1. ask. avu. 2. komiser muavini. parlamentoda gvenlik grevlisi. ask. baavu. s. 1. seri halinde olan. 2. tefrika halinde yaymlanan, devam olan.numaras. seri i. tefrika. bilg. seri kap, seri port. f., ng., bak. serialize. f. tefrika halinde yaymlamak. i., bak. sericulture. i. ipekbcekilii, ipekilik. i. (o. se.ries) 1. sra: a series of shops bir sra dkkn. 2. seri, dizi: a series of events bir dizi olay. arbal kimse. 2. nemli, s. 1. ciddi, arbal: serious person ciddi: a serious problem nemli bir sorun. 3. tehlikeli, ar, ciddi: i. 1. vaaz. 2. diskur, nutuk, vaaz. a serious disease tehlikeli bir hastalk. i. ksa vaaz. f., ng., bak. sermonize. f. diskur/nutuk ekmek, vaaz vermek. i. ylan. s. ylankavi. i. 1. serpantin (kt erit). 2. ylanta, serpantin. s. testere dili (yaprak/bak). s., bak. serrate. o. --s (srmz)/se.ra (sr) i. serum. i. hizmeti, uak. uak. hizmeti kz. f. 1. hizmet etmek: serve ones homeland vatanna hizmet etmek. 2. as eline vermek. celpnameyi ... vazifesini grmek: Turkey serves as a bridge between Europe and Asia. Trkiye Avrupayla Asya arasnda (birinin eline) celpname vermek. kpr vazifesi gryor. 3. yardm etmek: He is serving in the bildirmek. kitchen. O mutfakta yardm ediyor. 4. ye olmak: serve on a committee komite yesi bildirmek. servis yapmak: When should hizmetinden kacan olmak. 5. Icezasn (hapiste) Salata servisini ne zaman yapaym? 6. ie serve the salad? doldurmak. yaramak: Will this book serve your purpose? Bu kitap iinize datmak, taksim cezas) yarar m? 7. (hapisetmek. ekmek. 8. spor servis atmak. birinin ihtiyacn grmek. ayn ii grmek. hapis cezasn ekmek. (yemei) sofraya koymak, servis yapmak. i., bak. Serbia.

Servian service service service service book service station serviceable serviceberry serviceman serviette servile serving serving fork serving spoon servitude sesame sesame oil session session man set set set set a boat afloat set a clock/a watch back set a clock/a watch forward set a good example set a high value on set a match to set a place in order set a poem to music set a price on s.o.s head set a trap for set a watch set about set an animal loose set an animal on set apart set at set at liberty set at naught set back from set eyes on set fire to set fire to/set on fire set foot in set foot in set forth set free set in set off

i., s., bak. Serbian. i. 1. hizmet, grev. 2. i. 3. ayin, ibadet. 4. askerlik. 5. yarar, yardm. 6. memuriyet. 7.onarmak. 2. yardm etmek. 3. (erkek f. 1. bakmn salamak, spor servis. hayvan) -e amak,2. vez. i. 1. kayaarmudu. (diisiyle) iftlemek. dua kitab. benzin istasyonu. s. 1. ie yarar, elverili. 2. dayankl. i. kayaarmudu. o. ser.vice.men (srvsmen) i. 1. asker. 2. tamirci. i., ng. peete. s. 1. kle gibi; kul kle olan. 2. kleye yakr. 3. aalk. i., ah. porsiyon. s. servis atal. servis ka. i. klelik. i. susam. susam ya, rlaan. i. oturum, celse. sesi kaydedilen bir arkcya elik eden kayt stdyosunda grevli --ting) 1. koymak, komak: Set it over there! Oraya koy! f. (set, algc. 2.1. takm. 2. mat. kme. 3. grup, kk Have you4. duru, i. tayin etmek, tespit etmek, saptamak: topluluk. set a date? Bir tarihChange the mi? of your hat! apkann duruunu deitir! oturu: tayin ettin set 3. (birine) (bir dev) vermek. 4. (saati) s. 1. belirli, muayyen; nceden belirtilmi, nceden tayin ayarlamak. 5. (sofray) kurmak. 6. (krk bir kemiin ularn) 7. 5. eilim, meyil. 6. (rzgrn estii veya akntnn akt) yn. edilmi. yzdrmek. tekneyi 2. deimeyen; sabit. kemiin ular) (birbirine) yerine koyup sarmak; (krk bir (sv veya plastik madde iin) katlama, sertleme, donma. 8. kaynamak: Have you set the10. tenis, voleybol set. 11. fide, saati geriye almak. tiy., sin. dekor. 9. sin. plato. bone yet? Kemiin ularn yerine koyupileriye almak.The bone has set. Kemik kaynad. 7. -e yol soan. sardnz m? saati amak: His remark set her to thinking. Onun laf dnmesine iyi at. The tremor set the clock running. Sarsnt saatin yol rnek olmak. -e ok kymet at. 8. (reel, pelte, muhallebi v.b.ni) jle ilemesine yol vermek. kvamna getirmek, koyulatrmak; (reel, pelte, muhallebi v.b.) -i yakmak. jle kvamna gelmek, koyulamak. 9. (rengi) sabitletirmek; bir yeri dzene sokmak, bir yeri derleyip toplamak. (renk) sabitlemek. 10. (dii kuu) kulukaya oturtmak; (dii bir kulukaya yatmak. 11. (gkcismi) batmak. 12. matb. ku)iiri bestelemek. (harfleri) dizmek. 13. (slak sa) bir ekle sokmak, sarmak; aranlan bir kimsenin kellesine fiyat bimek. (saa) fn ekmek; (sa) ekle girmek. 14. in (kymetli bir ta) -e tuzak kurmak. (bir yzk v.b.ne) takmak, oturtmak. 15. (meyve/tohum) 1. saati (meyve/tohum) oluup gelimek. 16. (bir hikye v.b. vermek; ayarlamak. 2. beki koymak. balamak, girimek, ve zaman ni) (belirli bir mekn koyulmak. iinde) geirmek. 17. (av kpei) fermaya gemek. bir hayvan salvermek/serbest brakmak. bir hayvan (birine) saldrtmak/salmak. ayrmak, bir tarafa koymak, tahsis etmek. -in stne saldrmak, -e hcum etmek. serbest brakmak. take liberties (with) (-e) saygszlk etmek. hie saymak, nem vermemek. (bir yerden) ierlek bir yerde bulunmak: The house sets back from the street. Ev caddeden ierlek. -i grmek. -i tututurmak/yakmak; -i atee vermek. -i tututurmak, -i yakmak; -i atee vermek. -e ayak basmak. (bir yere) ayak basmak. 1. ileri srmek; izah etmek. 2. yola kmak. serbest brakmak, azat etmek. balamak. 1. yola kmak. 2. patlatmak. 3. balatmak. 4. (bir eyin) gzelliini ortaya karmak: That dress really sets off her red hair. O elbise kzl salarn baya ortaya karyor.

set ones heart on set ones mind on set ones sights on set s.o. against s.t. set s.o. an example set s.o. apart set s.o. at ease set s.o. at large set s.o. back set s.o. down set s.o. in motion set s.o. right set s.o. straight set s.o. to work set s.o. up in set s.o. up on a throne set s.o./an animal free set s.o./s.t. beside set s.o.s mind at rest set s.o.s teeth on edge set s.t. afloat set s.t. apart set s.t. aside set s.t. at naught set s.t. back set s.t. down set s.t. in motion set s.t. on end set s.t. on fire set s.t. on foot set s.t. right set s.t. to music set sail set the fashion set the pace set the pace for set the table set the world on fire set theory set to work set up shop set/turn loose setback setsquare settee setter setting settle settle a score with s.o. settle accounts

-i ok istemek. -i ok arzu etmek, -i kafasna koymak. -i amalamak. birini bir eyin aleyhine evirmek. birine rnek olmak. (belirli bir ey) birini bakalarndan ayrmak/sivriltmek. birini rahatlatmak. bir mahpusu serbest brakmak. 1. bir oyuncuya puan kaybettirmek. 2. k. dili birine (belirli bir miktar(bir yere) indirmek. 3. birini (belirli bir zaman iin) birini para) kaybettirmek. geciktirmek. birini harekete geirmek. birinin yanl bilgisini dzeltmek, birini dzeltmek. k. dili (birinin) yanln gidermek iin kendisine gerei anlatmak.komak. birini ie birinin (bir i) yapmaya balamasn salamak. birini bir tahta geirmek. birini/bir hayvan azat etmek/serbest brakmak. birini/bir eyi (baka biriyle/bir eyle) karlatrmak. birinin kukularn ortadan kaldrmak; birini rahatlatmak. birini sinirlendirmek, birinin sinirlerini bozmak. bir eyi yzdrmek. bir eyi bir tarafa ayrmak. 1. bir eyi bir tarafa ayrmak. 2. bir eyi bir kenara/yana brakmak. 3. bir eyi kale almamak, bir eyi nemsememek. 4. bir eyi hie saymak. huk. (karar) bozmak, feshetmek. 1. bir eyi aksatmak; bir eyi engellemek; bir ii (bir sre iin) geciktirmek. 2. yere) bir eyi (baka bir eyden) (belirli bir 1. bir eyi (bir from brakmak/koymak. 2. bir eyi mesafe) geriye koymak. yazmak/kaydetmek. bir eyi balatmak. bir eyi dikine koymak. bir eyi tututurmak/yakmak; bir eyi atee vermek. 1. bir eyi balatmak. 2. (plan) yapmak. bir eyi dzeltmek. -i bestelemek. yelken amak. modada nclk etmek. rnek olmak. (bir grup sporcunun) temposunu ayarlamak: He sets the pace for us. O bizim tempocumuz. sofray kurmak. k. dili harikalar yaratp an ve hrete kavumak. mat. kmeler kuram. ie girimek, ie koyulmak. dkkn amak; yazhane amak. serbest brakmak, salvermek. i. 1. aksama. 2. baarszlk, yenilgi. i., ng. gnye. i. kanepe. i. seter (av kpei). i. 1. ortam. 2. edeb. zaman ve mekn. 3. tiy. (oyunun bir sahnesine ait) dekor. 4. (mcevher iin) yuva ve trnaklar. 5. f. 1. (insanlar) (bir yere) yerletirmek; (insanlar) (bo bir yere) beste.etmek; kiilik) yemek 2. (bir eyi) (bir yere) oturtmak; -e 6. (bir -e yerlemek. takm veya iskn biriyle kozunu paylamak, biriyle atal bak takm; (bir k. dili hesaplamak; birinden yemek masasna ait)himselfanak ve atal bak. 7. ayar. 8. oturmak: He settled tabak in his armchair. Koltuuna oturdu. (bir eyin) acsn karmak. hesaplamak. gkb. gurup, batma.(sinirleri) yattrmak; (mideyi) rahatlatmak; 3. (ku) konmak. 4. yatmak; rahatlamak. 5. (binada) tasman meydana gelmek: This building has settled a little. Bu binada ufak apta bir tasman meydana geldi. 6. (kahveyi) berraklatrmak. 7. (svnn iindeki kat maddeleri) keltmek. 8. (svnn iindeki kat

settle accounts settle an account settle an account settle down settle for settle on/upon settle ones affairs settle out of court settle s.o. down settle s.o. in a place settle s.o.s hash settle s.t. on s.o. settle the dust settle up with s.o. settlement settler set-to setup seven sevenfold seventeen seventeenth seventh seventieth seventy sever several severance severance of relations severance pay severe severity Seville Seville orange sew sew s.t. on sew s.t. up sewage sewer sewer sewer system sewerage sewing sewing cotton sewing machine sewn sex sex appeal sex film sex life

hesaplamak, hesap grmek. 1. hesab demek. 2. hesabn grmek. bir hesab kapatmak. 1. uslanmak, yola gelmek. 2. sakin olmak. 3. rahat bir ekilde oturmak. 4. to kendini (bir ie) vermek, (bir ii) cidden yapmaya -e raz olmak, -i kabul etmek. balamak. 5. in (bir ie) almak. -e karar vermek. btn ilerini halletmek. mahkemeye bavurmadan uzlamak. 1. birini uslandrmak, birini yola getirmek. 2. birini sakinletirmek. 3. in birini (rahat bir yere) oturtmak. birini bir yere yerletirmek/iskn etmek. k. dili birinin hakkndan gelmek. bir eyi birine brakmak/balamak. tozu bastrmak, tozu gidermek. birine kar olan borcu demek. i. 1. yerletirme; iskn; yerleme. 2. (iskn edilerek oluturulan) ky. 3. kelme. 4. (binada oluan) tasman, oturma. 5. i. iskn edilen bir yere yerleen/yerletirilen kimse. (anlamazl/davay) halletme. 6. hesab kapatma; hesab i. kavga; az kavgas; dvme. kapatmak iin denen para. 7. (birine) (bir eyi) i., k. dili 1. dzen, sistem: Whats the brakma/balama brakma/balama; (birine) (bir eyi) setup like there? Oradaki dzen nasl?yedi, yedi Its a setupVII). theisk. yedili. belgesi; braklan/balanan (7, by 2. s. yedi. i. 1. 2. tuzak: rakamey/eyler. police. Polisin kurduu bir tuzak o. s., z. yedi kat, yedi misli. s. on yedi. i. on yedi, on yedi rakam (17, XVII). s., i. 1. on yedinci. 2. on yedide bir. s., i. 1. yedinci. 2. yedide bir. s., i. 1. yetmiinci. 2. yetmite bir. s. yetmi. i. yetmi, yetmi rakam (70, LXX). f. 1. kesmek. 2. ayrmak. 3. kopmak, ikiye ayrlmak. s. 1. birka. 2. ayr, tek. i. 1. kesme. 2. ayrma, ayrm. 3. kopma, ikiye ayrlma. ilikileri kesme. iten ayrlana denen tazminat. s. 1. sert; hain; kat. 2. ok actan, iddetli. 3. byk (zarar). 4. zor, g (birhainlik; ok sade, (arya ait) iddet. 3. (zarara ait) i. 1. sertlik; ey). 5. katlk. 2. yaln. byklk. 4. zorluk, glk. 5. sadelik, yalnlk. i. Sevil. turun. f. (--ed, --n/--ed) dikmek; diki dikmek. (bir giysiye) bir ey dikmek. 1. bir eyi dikip kapatmak; kesik yeri dikmek. 2. bir ii salam kaza balamak. i. pissu, lam suyu. i. dikici. i. lam. kanalizasyon. i. 1. pissu, lam suyu. 2. kanalizasyon. i. 1. dikme, dikim. 2. diki; dikilecek ey. pamuk iplii, tire. diki makinesi. f., bak. sew. i. 1. cinsiyet, cins. 2. seks, cinsel iliki. seksapel, cinsel cazibe. seks filmi. seks hayat, cinsel yaam.

sexology sextant sexton sexual sexual harassment sexual intercourse sexual organs sexuality sexy Seychelles Seychellois Seychelloise Seychelloises shabby shack shack up shackle shadberry shadblow shadbush shade shade into/shade off into shade tree shadow shadow cabinet shadow play shadowbox shadowy shadowy figure shady shaft shaggy shah shake shake shake a leg Shake a leg! shake down shake hands shake o.s. shake s.o. down shake s.o. off shake s.o. up shake s.t. down shake s.t. off shake s.t. out shake s.t. up shakedown shakedown flight shaken

i. seksoloji, cinslikbilim. i. sekstant. i. zango. s. cinsel, cinsi. cinsel taciz. cinsel iliki. cinsel organlar. i. cinsiyet, cinsellik. s., k. dili seksi. s. Seyel, Seyellere zg: the Seychelles Islands Seyel Adalar.Sey.chel.lois) Seyelli erkek, Seyelli. s. 1. Seyel, i. (o. i. (seyelz) Seyellere zg. 2. Seyelli. o. (seyelwaz) i. Seyelli kadn, Seyelli. s. 1. eski psk, yrtk prtk, pejmrde. 2. hrpani, st ba eski psk olan. 3. aalk, adi; pespaye; seviyesiz. 4. ok az, czi. i. baraka. f. (with) k. dili (ile) evli olmadan beraber yaamaya balamak. i. 1. engel, mania, zincir, boyunduruk, insan engelleyen/hapseden ey. 2. pranga. f. prangaya vurmak. i. kayaarmudu. i. kayaarmudu. i. kayaarmudu. i. 1. glgelik, glge, glgeli yer. 2. abajur. 3. stor. 4. gz siperi. 5. (resimde) glge: In this painting the artist has used shade to (bir ey) (baka bir eyden) farksz olmaya balamak: The real good effect. the tabloda Gerek hayalden farksz olmaya (renge iyi kullanm. shades into Bu unreal. ressam glgeyi koruyan aa.6. geni glgesiyle altndakileri gneten ait) ton. 7. nans, ince fark, ayrt. 8. o., k. dili gne gzl. balyor. i. 1. siper etmek; gneten korumak; glge etmek: He shaded f. 1. glge: The shadows of the trees had begun to lengthen. Aalarn glgeleri muhalefetbalamt. 2. etti. Shade those his eyes with his hand. Elini gzlerine siper(of) zerre kadar, en ng. glge kabine, uzamaya kabinesi. ufak birO bitkileri gneten koru! Dont shade me with that ...: Theres not a shadow of justification for what hes plants!oyunu. glge doing. Yaptn hakl karacak en ufak bir sebep yok. umbrella! O emsiyeyle bana glge etme! 2. (resimde)f. 1. f. (boksr) glge almas glgelendirmek. 2. glgelendirmek, glgelemek, glge etmek, yapmak. glgelemek. bozmak. 3. gizlice belirsiz, mphem. 2. tayin edilmesi zor olan. s. 1. belli belirsiz, takip etmek. 3. glgeler iindeolmayan, hayat hakknda az ey bilinen kimse. kim olduu belli olan. s. 1. glgeli, glgeler iinde. 2. glge veren. 3. pheli; kanunsuz, kanuna aykr; kt, hilebaz, sahtekr: Hes got i. 1. aft, mil. 2. gvde, stun balyla kaide arasndaki ksm. a shady reputation. Ad ktye 4. (telee ait) eksen. 5. (atl 3. kaba tyl (tekstil); ait) sap. kt. s. (mzrak, ok v.b.ne kaba (sakal v.b.). arabaya ait) ok. 6. n, ua. f., argo (birinin) cann yakmak. i. ah. f. (shook, --n) 1. sarsmak: The explosion shook my house. Patlama evimi sarst. The news shook them. Haberler onlar i. 1. sarsnt. 2. (svy) alkalama; (kat maddeyi) sallama. 3. sarst. Nothing can shake4. silkeleme. 5. serpme. ey sarsamaz. her faith. nancn hibir (ba/yumruu) sallama. amak. acele etmek, pergelleri She took him by the shoulders and shook him hard. Onu k. dili abuk tutup sert bir ekilde sarst. 2. (svy) alkalamak; omuzlarndanol! (kat maddeleri)uyum salamak. the contents well. indekileri k. dili almak, sallamak: Shake iyice alkalayn. 3. (ba/yumruu) sallamak; (memeleri) el skmak. hoplatmak; (kalalar) alkalamak. 4. titremek: She was shaking silkinmek, silkelenmek. tir titriyordu. 5. silkelemek: Dont shake with anger. fkeden tir argo birinden para szdrmak. that rug while my windows open! Pencerem akken o haly silkeleme! Shake the scorpions out of those boots! O birinden kurtulmak. izmelerdeki akrepleri silkele! 6. serpmek: She was shaking birini (ruhen) sarsmak. flour onto the heads of the passersby. Geenlerin bana un bir eyi silkeleyip drmek: Shake serpiyordu. 7. off -den kurtulmak. those persimmons down! O hurmalar drsene! bir eyden silkinmek/kurtulmak. bir eyi silkmek. svy alkalamak; kat maddeyi sallamak. i., argo birinden para szdrma. deneme uuu. f., bak. shake 1.

shaker shakeup shaky shale shale oil shall shallot shallow sham shamble shambles shame shamefaced shameful shameless shammy shampoo shamrock Shangri-la shank shan't shanty shape shape up shaped shapeless shapely share Share and share alike share in sharecropper shareholder Shari'a shark sharp sharp practice sharp practices sharpen sharper sharp-eyed sharpie sharpshooter sharp-witted Shasta Shasta daisy shatter shattered shave shaven shaver

i. alkalama kab. i., k. dili reorganizasyon. s. 1. titrek; sarsak. 2. salam olmayan, sakat. i. killi ist, killi yaprakta. killi istten elde edilen petrol. yardmc f. (should) 1. Gelecek zaman kipinde kullanlr: I shall bolt yabanisarmsak, srgleyeceim. 2. Kararllk belirtir: I i. 1. the door. Kapy yabanisarmsak. 2. yeil soan, taze pledge my life that they shall be free. Hr braklacaklarna soan. slk. 2. yzeysel, derine inmeyen, basit. i. s yer, s. 1. s, hayatm zerine ant ierim. 3. Sz verme durumunda kullanlr: slk. i. 1. yapmack, sahtelik. need. Size ne gerekirse vereceim. 4. You shall have what you2. oyun, hile; dankl dv. s. sahte, suni; yalandan. f. (--med, kill. ldrmeyeceksin. 5. Emir belirtir: You shall yrmek. f. ayaklarn sryerek not--ming) (bir ey) yapar gibi yapmak; yalandan yapmak. Kanlmazlk belirtir: Whatever shall be .... Neyknt. 2. .... i. 1. darmadan bir yer, karmakark bir yer; olacaksa hercmer, karklk. 3. devoid of shame? Utantan yoksun mu i. utan, hicap: Are they mezbaha. onlar? Shame mahcup,Utan! f. 1. rezil etmek. 2. glgede s. 1. utanga, on you! ekingen. 2. utan iinde. brakmak. 3. (birini) utandrarak (bir ey yapmaya) mecbur s. utan verici, yz kzartc, utandrc, utanlacak, ayp; rezil. etmek: Shell shame him into going there. Onu utandrarak onu s. utanmaz; yzsz; utantan yoksun. oraya gitmeye mecbur eder. i. (madeni yzeyleri parlatmak iin kullanlan) gderi paras. i. ampuan. f. ampuanla ykamak. i. yonca. i. 1. hayal lkesi; topya. 2. cennet, ok gzel ve rahat bir yer. i. 1. baldr; incik. 2. kasap. incik. ks. shall not. i. baraka. i. 1. biim, ekil. 2. hal: All things considered hes in excellent shape. Her ey gz nnde tutulursagitmek: ok iyi. are shaping (biri) iyi bir yolda olmak; (i v.b.) iyi shhati Things That firms in bad shape.iyi gidiyor. durumu kt. f. 1. -i bir ekle sokmak, O firmann up(like) eklinde, biiminde: heart-shaped kalp eklinde. Its s. well. ler -e bir ekil vermek. 2. into -den (bir ey) yapmak: He shaped shaped like ekilsiz; kalpsz. piramide benziyor. s. biimsiz, aapyramid. ekli bir mlek yapt. the clay into pot. amurdan s. biimli, biimi gzel olan. i. 1. pay, hisse, para. 2. hisse senedi, aksiyon. f. 1. paylamak. 2. anlatmak, sylemek. 3. (bir fikre) katlmak. eit bir ekilde paylamak. -de pay olmak. i. ortak, maraba. i. hissedar, payda. i. i. 1. zool. kpekbal. 2. k. dili agzlnn teki. 3. k. dili dolandrc. 2. sivri ulu. 3. keskin (gzler, grme duyusu). 4. s. 1. keskin. zehir gibi, ok stn (zek); zeks zehir gibi. 5. keskin, sert, ac. hileli bir i. 6. ani (ykseli/d/dn). 7. ok net. 8. iddetli (sanc). 9. hileli iler, dalavere. sert (vuru/iti). 10. sert, ters (szler/sz). 11. kurnaz; kurt. 12. f. 1. zarif, gzel. 13. tiz (ses). 14. mz. diyez:amak. 3. (ary) i., k, (ba) bilemek. 2. (kalemi) sivriltmek, F sharp Fa diyez. iddetlendirmek. 4. (zeky) the sharps! 5. (sesi) tizletirmek. mz. diyez: Pay attention to gelitirmek. Diyezlere dikkat et! i. dolandrc, kt. s. keskin gzl. i. dolandrc, kt. i. keskin nianc. s. zeks zehir gibi. i. bot. margarit. f. 1. parampara etmek, tuzla buz etmek. 2. mahvetmek; bozmak. s. 1. parampara. 2. mahvolmu; bozulmu. 3. ng. ok yorgun, can km, bitkin. (sakal/kllar) tra etmek: He wont shave f. (--d, --d/--n) 1. (off) offbak.beard. Sakaln tra etmez. She shaved her legs and f., his shave. under her arms. Bacaklarndaki ve koltuk altlarndaki kllar tra i. elektrikli tra makinesi. etti. 2. sakal tra olmak: He hasnt shaved for five days. Be gndr tra olmad. 3. (buz kalbndan) buz kazmak. 4. syrmak. 5. rendelemek. i. tra: Give me a shave! Beni tra et!

shaving shaving brush shaving cream shaving lotion shawl she She entered the directors office with a sinking feeling. She has lots of friends. She is herself again. She is sixty if a day. She said it herself. She wasnt born yesterday! Shes a hoot! Shes a riot! Shes an excellent manager. Shes got a heart of gold. Shes on the air. Shes pushing seventy. sheaf shear shears shearwater sheath sheathe shebang she'd shed shed shed blood shed light on shed/throw light on sheen sheep sheep dog sheep/sheeps sorrel sheepfold sheepish sheepskin sheepskin coat sheer sheet sheet iron sheet metal sheeting sheik sheikh shelf she'll shell shell

i. 1. tra etme; tra olma. 2. (bir) rende tala. 3. o. rende tala.fras. tra tra kremi. tra losyonu. i. al, atk. zam., diil o. s. dii: she-goat kei. Mdrn odasna endie iinde girdi. Their spirits sank. Neeleri kayboldu. Pek ok dostu var. Kendine geldi. En aa altm yanda olmal. Bizzat kendisi syledi. k. dili O kan kuras!/Onu kolay kolay kandramazsn! k. dili ok matrak biri o. k. dili O bir lem!/ok matrak biri o! leri ok iyi ekip eviriyor. 1. Gnl ok zengin. 2. ok merhametli./Altn yrekli. Radyoda sylyor. k. dili Ya yetmie dayand. o. sheaves (ivz) i. balam, demet; deste. f. (--ed/shorn) 1. (hayvann tylerini) ok ksa kesmek, krkmak, krpmak. 2. (bir itin dallarn) ksaalet). 2. bahvan makas; it i., o. 1. krk (krkmaya yarayan budamak. 3. of -den mahrum etmek. 4. off kopmak, iki paraya ayrlmak. makas.yelkovankuu, yelkovan. i., zool. i. 1. (bak, kl iin) kn. 2. bot. kn. 3. anat. klf. f. 1. knna sokmak, knlamak. 2. with ile kaplamak. i., k. dili ks. 1. she had. 2. she would. f. (shed, --ding) 1. (yaprak/gzya/ty) dkmek; ty dkmek. 2. (su) geirmemek. 3. (ylan) (gmlek) deitirmek.kulbe. i. (odun, kmr, bahe aletleri v.b. konulan ufak) kan dkmek. (konuyu) aydnlatmak. -i aydnlatmak, -i aklamak. i. parlaklk. i. (o. sheep) koyun. oban kpei. bot. kuzukula. i. al. s. gln bir ekilde utanga; kabahatinden dolay utanga. i. 1. psteki, koyun postu. 2. k. dili niversite diplomas. napa palto/ceket. s. 1. effaf ve ince (kuma). 2. srf; btnyle: It was sheer luck. anstan baka bir ey deildi. Thats sheer nonsense!3. (buz i. 1. yatak araf, araf. 2. (kt/yufka iin) yaprak. Btnyle sama lake was covered with a sheet of ice. Gl bir iin) tabaka: The o! 3. sarp, dik. sac, sa. buz tabakasyla kaplyd. sa, sac. i. araflk, yatak araf yapmaya uygun kuma. i., bak. sheikh. i. eyh, kabile reisi. o. shelves (elvz) i. 1. raf. 2. cor. elf. ks. she will. i. 1. (sert) kabuk; kavk: sea shell deniz kabuu. walnut shell ceviz kabuu. egg shell yumurta kabuu. tortoise shell f. 1. kabuunu soymak, kabuunu karmak. 2. (kurumu msr kaplumbaa kabuu, baa. 2. mermi. 3. (fiee ait) kovan. 4. ii tanelerini) koanndan ayrmak. 3. -i top ateine tutmak. 4. out yok olmu bir eyin d: I saw only the burnt-out shells of k. dili (para) vermek. buildings. Ancak yank binalarn d duvarlarn grdm. 5. (krekli) yar teknesi.

shellac shellfish shelter sheltered shelve shelves shenanigan shepherd sherbet sheriff sherry she's Shetland shetland Shetland pony shetland wool Shi'a shield shift shift shift down into shift for o.s. shift gears shift gears shift ones attention shift ones ground shift the blame onto shift up into shiftless shifty Shi'i Shi'ism Shi'ite shilling shilly-shally shimmer shin shin down shin up shinbone shindig shine shine shoes shingle shingles shinny shinny down shinny up shiny ship

i. gomalak. i. kabuklu deniz rnleri. i. 1. snak; barnak; korunak. 2. siper: They took shelter under a tree. Bir aacn siperine sndlar. f. 1. korumak. 2. korunmu, s. 1. mahfuz; kuytu, siper. 2. kt ve tatsz eylerden barndrmak; barnmak. 3. saklanmak; snmak; siperlenmek. kt rafatatsz eylerden uzak. rafa koymak/kaldrmak, imdilik f. 1. ve koymak/kaldrmak. 2. vazgemek. shelf. i., o., bak. i., k. dili 1. maskaralk, samalk, sama ey, komik ey. 2. yaramazlk,(rehber/refakati olarak) (birini) getirmek/gtrmek, i. oban. f. yaramaz davran. 3. oyun, hile, numara. (birine) refakat etmek. i. bir eit meyveli dondurma. i. erif (bir polis amiri). i. bir eit beyaz spanyol arab. ks. 1. she is. 2. she has. i. i. etlant. midilli. etlant. i. i. 1. kalkan. 2. siper; koruyucu ey. f. korumak; siper etmek: He shielded his eyes withshifted about uneasily in siper etti. f. 1. kmldanmak: He his hand. Elini gzlerine the doorway. Kapnn eiinde endieyle kmldand. 2. (rzgr) yn sade bir i. 1. (rzgr iin) ynn deitirme. 2. vardiya. 3. ok deitirmek, (rzgrn) yn deimek. 3. (arataki yk) bir eit kadn vitese) almak. (belirli bir elbisesi. tarafa kaymak. 4. (bir eyi) (bir yerden baka bir yere) kendi hayatnyerini deitirmek: He shifted the suitcase from geirmek; -in kazanmak. his right hand to his left. Bavulu sa elinden sol eline geirdi. vites deitirmek. Lets shift the furniture around. Mobilyalarn yerlerini vites deitirmek. deitirelim. dikkatini evirmek. savunduu konuyu baka birtakm gerekelere dayatmak. suu (birinin) stne atmak, (suu) (birine) yklemek. (belirli bir vitese) gemek. s. haylaz, tembel, miskin. s. dalavereci, hilekr. i., s., bak. Shiite. i. iilik. i., s. ii. i. ilin, eski ngiliz gm paras. f. 1. tereddtten dolay harekete gememek; kararszlk iinde dnp dolamak. 2. vakit ldrmek. f. yumuak ve titrek bir kla parldamak. i. titrek k. i., anat. incik kemii, incik. f. (--ned, --ning) (aa, direk v.b.ne) (sarlp bedenini kaydrarak) inmek. (aa, direk v.b.ne) (sarlp bedenini yukar ekerek) trmanmak. kemii. i., anat. incik i., k. dili atafatl bir parti. f. (shone/eski --d) 1. parlamak, k samak. 2. parlatmak. 3. (bir ) (bir yere) evirmek. 4. (biri) (belirli bir konuda) ok baarl ayakkab boyamak. olmak. i. parlaklk. i. tahta at kiremidi, padavra, hartama, yarma (aty rtmek veya bina duvarn kaplamak iin kullanlr.). f. (aty/duvar) i., o., tb. zona. padavrayla kaplamak. f., k. dili bak. shin down. bak. shin up. s. parlak. i. gemi; vapur. f. (--ped, --ping) 1. (bir eyi) (bir nakliyat aracyla) gndermek, yollamak: Havent you shipped that order yet? O siparii daha gndermedin mi? 2. (bir eyi) gemiyle yollamak. 3. (krekleri) fora edip teknenin iine koymak.

ship out ship water shipment shipowner shipper shipping shipping agent shipping charge shipping clerk shipping company shipshape shipwreck shipwrecked shipyard shire shirk shirt shirt stud shirting shirttail shirtwaist shirty shish kebab shit Shit! shitty shiver shoal shock shock shock shock absorber shock therapy shocker shocking shod shoddy shoe shoe polish shoe repairer shoebill shoehorn shoelace shoemaker shoeshine shoeshine boy shoeshine parlor shoestring shoetree shone

1. yola kmak. 2. gemiyle gitmek. (teknenin) iine su girmek: Were shipping water. Teknenin iinegnderilen mal/sipari. 2. (bir eyi) (bir nakliyat aracyla) i. 1. su giriyor. yollama. 3. nakliyat, nakliye, tama. i. gemi sahibi. i. 1. siparii alp gnderen. 2. nakliyat, nakliyeci, tamac. i. 1. gemiler. 2. siparii alp gnderme. 3. nakliyat, nakliye, tama. nakliyat. nakliyeci, nakliye, nakliye creti; navlun. bir irketin ambalaj ve nakliyat ilerine bakan kimse. nakliyat irketi. s. dzgn, muntazam. i. 1. gemi enkaz. 2. geminin kazaya uramas. s. 1. gemi kazas geirmi, kazazede. 2. yklm, tuzla buz olmu (mitler v.b.). i. tersane. i. ngilterede kontluk (idare blgesi). f. yan izmek; kaytarmak. i. gmlek. plastron dmesi. f. (--ded, --ding) i. gmleklik kuma, gmleklik. i. gmlek etei. i. erkek gmlei biiminde kadn bluzu. s., ng., k. dili kzgn, fkeli. i kebap. i., kaba 1. bok. 2. aalk herif. nlem Kahrolsun! s., kaba aalk, pis, alak. f. rpermek. i. rperti: It sent shivers down my spine. Tylerimi diken diken etti. i. byk balk srs. f. 1. oke etmek, ok artmak, sarsmak, dehete drmek. 2. (elektrik) arpmak. duran balanm birok ekin demeti). news i. ekin yn (dikey 3. elektrik oku vermek. i. 1. ok: The of their victory came as a shock to me. Onlarn zafer haberi i. al gibi gr sa. bende ok etkisi yaratt. 2. ruhb. ok, sarsnt. 3. sarsnt: The amortisr (cihaz). shock of the earthquake cracked the wall. Zelzeleden ileri gelen sarsnt duvar atlatt. 4. sadme, arpma, arp: The shock of ok tedavisi. the waves crashingey. i. insan oke eden against the cliffs could be heard for miles. Dalgalarn kayalara iddetle arp kilometrelerce teden s. 1. insan ok artan, arpmas: The currentfrapanme a duyuluyordu. 5. elektrik oke eden, sarsc. 2. gave (renk): shocking pink ingene pembesi. dili amortisr (cihaz). f., bak. Beni elektrik arpt. 6. k. shock. shoe. s. kalitesiz, tapon; kavaf ii, geliigzel yaplm. i. 1. ayakkab, pabu. 2. nal. f. (shod/--d, --ing) nallamak, nal akmak. boyas. ayakkab ayakkab tamircisi. i., zool. pabugagal. i. ayakkab ekecei, ekecek. i. ayakkab ba, back. i. ayakkabc, ayakkab yapan kimse. i. ayakkab boyama, lostra. ayakkab boyacs. lostra salonu. i. ayakkab ba, back. i. ayakkab kalb. f., bak. shine.

shoo shook shoot shoot a glance at shoot ahead shoot at shoot back at s.o. shoot by shoot down shoot down shoot for shoot heroin shoot it out shoot on location shoot ones bolt shoot ones mouth off shoot ones wad shoot out shoot past shoot s.o. a question shoot s.o. down shoot the ball shoot the breeze shoot the breeze/bull shoot up Shoot! shooting shooting brake shooting of a film shooting range shooting script shooting star shooting star shooting war shoot-out shop shop around shop assistant shopkeeper shoplift shoplifter shoplifting shoppe shopper shopping shopping center shopping list shopwindow shopworn shore

nlem Defol!/Kt!/Hot!/Pist! f. away kovmak. f., bak. shake. f. (shot) 1. (kurun/ok/top) atmak. 2. (bir hedefi) (silahla) vurmak. 3. from -den fkrmak. 4. (bir eyi) tkrvermek. 5. k. dili -e bakvermek, -e gz atmak. (ar) (belirli bir yer boyunca) yaylvermek: The pain shot hzla ne gemek. through my arm. Ar btn koluma yaylverdi. 6. (sinema 1. -e ate etmek. 2. k. dili -i amalamak. kamerasyla) (film) ekmek. 7. (misket/bilardo) oynamak: Lets shoot some pool. Bilardo oynayalm. 8. (kapnn srgsn) 1. birinin ateine karlk vermek. 2. k. dili birine cevap ekmek; hzyla gemek. yetitirmek. yldrm (kilidin dilini) evirmek. i. 1. filiz, srgn. 2. av, avlama: duck shoot rdek av. ate edip drmek. (uaa) ate edip drmek. k. dili -i amalamak. damardan eroin almak. (bir meseleyi halletmek iin) karlkl ate etmek. sin., TV stdyo dnda ekim yapmak. k. dili elinden geleni yapmak. k. dili patavatszca konumak. k. dili parasnn hepsini harcamak. frlamak. yldrm gibi gemek. birine soru soruvermek. birine ate edip ldrmek. spor ut atmak, ut ekmek, topu utlamak. argo yarenlik etmek, ene almak. k. dili ene almak, kaynatmak; yarenlik etmek. 1. (birinin boyu) hzla uzamak. 2. hzla ykselmek. 3. (alev) parlamak. 4. anlat! k. dili Haydi damardan uyuturucu almak. 5. her tarafa ate etmek; her tarafa rasgele ate etmek. i. 1. ate, ateli silahlarn atlmas: The shooting stopped. Ate kesildi. 2. (ateli silahla) birinin yaralanmas/ldrlmesi. 3. ng. steyn. (hedefi) (silahla) vurma. 4. sin. evirim. filmin evirimi. at poligonu, poligon. sin. evirim senaryosu. gkb. akanyldz, aan. gkb. akanyldz, ama. gerek sava. i. silahl atma. i. 1. (perakende sat yaplan) dkkn: flower shop iekevi. 2. (zanaatya ait) atlye; tamirhane: carpenters shop en uygun fiyatlarn peinde ar pazar dolamak. marangozhane. automobile repair shop otomobil tamirhanesi. 3. ng. tezghtar. (ortaokul ve liselerde) zanaat dersi. f. (--ped, --ping) (for) (belirli i. ar esnaf, esnaf, dkknc. eylerin peinde) ar pazar dolamak. f. dkknlardan (mal) armak; dkknlardan mal armak. i. dkknlardan mal aran kimse. i. dkknlardan mal arma. i. (perakende sat yaplan) dkkn. i. alveri eden kimse. i. (belirli eylerin peinde) ar pazar dolama. alveri merkezi, ar. alveri listesi. i. vitrin, camekn (sokaktan camla ayrlan sergileme yeri). s. (rafta satlmadan uzun zaman kalp) eskimi (mal). i. sahil, ky.

shore shoreline shorn short short and sweet short circuit short circuit short cut short measure short of short story short wave shortage shortbread shortcake shortchange short-circuit short-coming shortcut shorten shortening shortfall shorthand shorthanded shortlived shortly shortness shortness of breath short-range shorts shortsighted short-tempered short-term shortwave short-winded shot shot shot shot put shotgun shotgun wedding shot-putter should shoulder shoulder arm shoulder bag shoulder blade shoulder strap shoulder to shoulder shoulder weapon

f. up 1. (bir eyin kmesini nlemek iin) bir tarafna destek koymak, desteklemek, payanda vurmak. 2. (fiyatlar) i. ky eridi. desteklemek. f., bak. shear. s. 1. ksa. 2. ksa boylu, ksa. 3. ters, sert, gnl krc. i., elek. ksa devre. az ve z. kontak, ksa devre. elek. ksa devre. kestirme yol. eksik l. -den baka: She tried everything short of firing him. Onu sepetlemekten baka her eyi denedi. hikye, yk. radyo ksa dalga. i. eksiklik; ktlk. i. bir eit kurabiye. i. 1. gevrek, yass bir tr hamur ii. 2. bu hamur iiyle yaplan meyveli ve tatl bir yiyecek. eksik olarak vermek. 2. (birini) (bir f. 1. (birine) parann stn eyden) mahrum brakmak; (birine) (bir eyi) gerekli miktarda f. 1. elek. ksa devre yapmak. 2. (aradaki eyleri) atlayp vermemek. gemek. i. kusur, eksik, noksan. i. kestirme, kestirme yol. f. ksaltmak; ksalmak. i. (hamur yapmnda kullanlan) kat ya. i. ak, eksik. i. stenografi, steno. s. s. ksa mrl. z. 1. ksa bir zamanda. 2. az bir mesafeden sonra: Its shortly beyond that2. ksa boyluluk. 3. terslik, sertlik. 4. eksiklik. z bir i. 1. ksalk. house. O evin biraz tesinde. 3. ksaca, az ve ekilde. 4. ters bir ekilde. nefesin abuk kesilmesi. s. 1. ksa vadeli. 2. ksa menzilli. i., o. 1. ort. 2. (erkek iin) klot. s. 1. miyop. 2. ngrs olmayan. s. abuk kzan; hemen parlayan. s. ksa vadeli. i. ksa dalga. s. nefesi abuk kesilen. i. 1. (mermi, roket iin) atm, at; (top iin) vuru; (top iin) ut. 2. 1. yanardner,av tfeijanjansama. 3. 2. k. dili kullanlmaz s. (ifte namlulu anjan, iin) (kuma). spor glle. 4. k. dili frsat. 5. sin. tamamyla bozulmu: This motors shot. Bu hale gelmi, ekim. 6. k. dili fotoraf. 7. ine, ine yoluyla f., bak. shoot. verilen ila:yok. gotkt bir ne oldu. Give her a shot of motorda i He 3. a shot. halde: His nerves are shot. Sinirleri spor 1. glle atma. 2. glle at. penicillin. Ona bir penisilin inesi yap. They dont like shots. altst oldu. neifte, ifte namlulu av tfei. 2. btn odalar arka arkaya i. 1. sevmezler. sralanan tek hamile kald iin yaplan) mecburi nikh. k. dili (kadn bir oda geniliindeki ev. i., spor glleci. yardmc f. 1. Manevi zorunluluk gsterir: I think I should go. Gitsem iyi olur galiba. Why shouldnt I go? Niin gitmeyeyim. i. 1. omuz. 2. da yamacnn st blm. 3. kasap. krek, krek You 4. banket. f. 1. omzuna almak, omzuna vurmak, omuzlamak. eti. should apologize. zr dilemelisin. You should have said dipikli silah. No! Hayr! demeliydin. How should she have known he was 2. (bir ii/bir grevi) yklenmek, omuzlamak. 3. omuzlamak, omuz antas. a rogue? itmek: He shouldered his way2. htimalthe crowd. omzuyla Serseri olduunu ne bilsindi. through gsterir: The weather should be nice.ilerledi. anat. krek kemii. Kalabal omuzlayarak Herhalde hava gzel olur. She should easily get that prize. O dl kolaylkla kazanmas lazm. 3. Baz (kadn giysisinde) ask, omuz asks. artl cmlelerde kullanlr: You can use the house should the 1. omuz omuza, yan yana. 2. omuz omuza, dayanma iinde. weather turn bad. Hava bozarsa evden yararlanabilirsiniz. If I dipikli silah. were a polite person I should invite you to stay for dinner. Nazik bir kii olsaydm akam yemeine buyurun derdim. If he were here now Id kill him. imdi karmda olsa ldrrdm. 4. aknlk belirtir: At that moment who should telephone but Hikmet himself! O an kim telefon etse beenirsin? Hikmetin ta

shouldn't shout shout s.o. down shove shove off shove s.t. into shovel shovel food into ones mouth shovelbill shoveler show show business/biz show dirt show disrespect for Show me the hows and the whys of it. show of strength show off show off show ones face show ones face show ones hand show ones hand show ones teeth show ones true colors show promise show s.o. around show s.o. in show s.o. out show s.o. the door show s.o. the door show s.o. the way to do s.t. show s.o. up show s.t. up show signs of show up showcase showdown shower shower bath shown showoff showroom showy shrank shrapnel shred shrew shrewd shrewish shriek

ks. should not. f. barmak; haykrmak. i. bart, bar; haykr, haykr. bararak birini konuturtmamak. f. (sert bir ekilde) itmek: He shoved the man to one side. Adam bir kenara itti. i. iti. 1. den. avara etmek. 2. gitmek, kmak, palamar zmek. bir eyi (bir yere) sokmak. i. krek. f. (--ed/--led, --ing/--ling) krekle atmak, kreklemek, kremek, krmek. hupur yemek/attrmak. k. dili yemei hapr i., zool., bak. shoveler. i., zool. kakn, kakgaga. f. (--ed, --n) 1. gstermek. 2. grnmek, gzkmek. i. 1. radyo, TV program,artistlik. 2. ov, rev. 3. sergi. 4. gsteri: air show oyunculuk; izlence. uu gsterisi. 5. msamere. 6. gsteri, sahte davran. 7. k. kir tutmak. dili i; kurulu: Whos running this show? Burasn kim -e saygszlkta bulunmak. ynetiyor? Bana iin nedenlerini anlatn. kuvvet gsterisi. gsteri yapmak. 1. gsteri yapmak, fiyaka satmak, caka satmak. 2. gururla gstermek. kendini gstermek. gzkmek, grnmek. niyetini aa vurmak. niyetini aklamak. di gstermek. asl karakterini aa vurmak. (biri) gelecek iin bir eyler vadetmek/gelecek iin bir umut olmak. birini gezdirmek, birine rehberlik etmek. birini ieri almak, birini buyur etmek, birini ieriye buyur etmek. birini kapya kadar uurlamak. birini kovmak, birine kapy gstermek. birine kapy gstermek, birini kap dar etmek. birine bir eyin nasl yapldn gstermek. 1. birinin foyasn ortaya karmak. 2. birini utandrmak. bir eyi aka gstermek. (birinde) (belirli bir eyin) belirtileri gzkmek. k. dili 1. gelmek. 2. kagelmek. i. caml dolap, vitrin, camekn. i. bir kavgann galibini belirleyecek olay: This debate will turn into ksa sren yamur. 2. Asaf du yapma. 3. du, du yapma i. 1. a showdown between du, and Esat. Bu tartma Asaf ile Esat arasnda biryapmay salayan aygt. 5. geline/bebee kavgaya yeri. 4. du yapma. 2. du, dnecek. 1. du, du, du du yeri. hediye verilen parti. f. 1. yamur yamak. 2. yamak. 3. f., bak. show. yadrmak. 4. du yapmak/almak. i. gsteri yapan kimse, fiyakac, cakac. i. galeri (bir maln sergilendii salon). s. gsterili; gz boyayan. f., bak. shrink. i., ask. arapnel. i. 1. ince erit. 2. ufak para, parack: We havent a shred of evidence.sivrifare.bir irret kadn, irret. i. 1. zool. En ufak 2. delilimiz yok. f. (--ded, --ding) 1. dilmek; ditmek. 2. lime lime etmek. s. kurnaz; akgz, hinolu. s. irret. f. lk atmak; feryat etmek. i. lk; feryat.

shriek with laughter shrill shrimp shrine shrink shrink from shrinkage shrivel shroud Shrove Tuesday Shrovetide shrub shrubbery shrug shrunk shrunken shuck Shucks! shudder shuffle shuffle one person/thing in among/with others shun shunt shush shut shut down shut down shut o.s. (up/away) in shut off shut ones ears to shut ones eyes to shut out shut s.o. up shut s.o. up in shut s.t. in/on shut up Shut your trap! shutdown shuteye shut-in shutout shutter shutter speed shuttle shuttle diplomacy shuttlecock shy shy shy away from shyness

glmekten katlmak. s. tiz (ses), tiz sesli; kulak trmalayc. i. 1. karides. 2. argo bcr kimse, bcr, bzdk. i. tapnak, mabet. f. (shrank/shrunk, shrunk/shrunk.en) 1. (kuma) ekmek, daralp ksalmak; (kuma) ektirmek. 2. (bir eyin) suyu ekilmek; (bir (korkudan) -den ekinmek. eyin) suyunu ektirmek. 3. azalmak; azaltmak. 4. (bir eyin) i. 1. (kumata) ekme. 2. fire. deeri azalmak; (bir eyin) deerini azaltmak. 5. sinmek, f. (--ed/--led, dili psikiyatr, ruh doktoru. pusmak. i., k.--ing/--ling) kuruyup buru buru olmak; bzmek. i. 1. kefen. 2. rt; tabaka. f. kaplamak; rtmek; gizlemek. Hrist. byk perhizin arife gn. i., Hrist. apukurya, etkesimi. i. al. i. 1. allar. 2. allk. f. (--ged, --ging) omuz silkmek. i. omuz silkme. f., bak. shrink. f., bak. shrink. i. msr koann saran yapraklar. f. (msr) soymak, (msr koan) soymak. Allah! nlem, k. dili Hay f. rpermek; titremek. i. rperti; titreme, titreyi. f. 1. (iskambil ktlarn) kartrmak, karmak. 2. (bir eyleri) bir yerden alp baka yere koymak. 3. (ayaklarn) srmek, birini/bir eyi bakalarna katmak. srklemek; ayaklarn sryerek yrmek. i. 1. iskambil f. (--ned, --ning) -den uzak durmak, -e yaklamamak. ktlarn kartrma. 2. ayaklarn sryerek yrme. f. 1. d.y. (vagonu/katar) bir hattan baka hatta geirmek; (vagonu/katar) barnma hattna veya manevra hattna almak. 2. f., k. dili susmak; susturmak. (nemli bir yerden) (nemsiz bir yere/makama) tayin etmek. i., f. (shut, --ting) kapatmak, kapamak; kapanmak: The door wont elek. nt. shut. Kapiyeri v.b.ni) kapatmak. have been shut for a month. (fabrika, kapanmyor. The schools Okullar bir aydr kapal. kapatmak; kapanmak. (bir yere) kapanmak. 1. (k, gaz, makine v.b.ni) kapatmak, kapamak; (k, makine v.b.) kapanmak. 2. from -den uzak tutmak; -den ayrmak; -den -e kulaklarn tkamak. yoksun brakmak. -e gz yummak, -i grmezlikten gelmek. kapatmak; kesmek, girmesini engellemek: The trees shut out thedili birini susturmak, birinin enesini kapatmak. k. sun. Aalar gnei kapatt. birini (bir yere) kapatmak. bir eyi (bir yere) sktrmak: She shut the door on her finger. Parman kapya sktrd. 1. k. dili susmak. 2. (bir yeri) kapatmak. k. dili Kapat eneni!/Ks gagan! i. fabrikay kapatma. i., k. dili uyku. s., i. evinden kamayan hasta/yal (kimse). i. 1. taraflardan birinin hi puan kazanmad oyun. 2. lokavt. i. 1. panjur. 2. kepenk. 3. foto. obtratr, rtc. foto. poz sresi. i. 1. iki yer arasnda srekli sefer yapan yolcu arac. 2. dokumaclk mekik. f. iki/birka yer arasnda getirip gtrmek; mekik diplomasisi. iki/birka yer arasnda gidip gelmek, mekik dokumak. i., badminton uucu, paratl top. s. 1. ekingen, sklgan, tutuk, utanga, mahcup, rkek. 2. insanlardan kaan, insanlara pek yaklamayan, rkek (hayvan). f. (at) rkmek. -den ekinmek, -den kanmak. i. ekingenlik, sklganlk, tutukluk, utangalk, mahcubiyet, rkeklik.

shyster si Siam Siamese Siamese cat Siamese twins Siberia Siberian sibilant sibling sic Sicilian Sicily sick sick sick at heart sick bay sick leave sickbed sicken sickening sickle sickly sickness sickroom side side side by side side dish side effect side street sideboard sideboards sideburns sidecar sided sidekick sideline sidelong sidestep sideswipe sidetrack sidewalk sidewall sideways side-wheeler siding sidle sidle up to siege

i., k. dili 1. kt- avukat/politikac. 2. kt, sahtekr. i., mz. si notas, gamn yedinci notas. i., tar. Siyam. i. 1. (o. Si.a.mese) tar. Siyaml. 2. Siyamca, Tayca. 3. (o. Si.a.mese) siyamkedisi. s. 1. Siyam, Siyama zg. 2. Siyamca, siyamkedisi. Tayca. 3. tar. Siyaml. yapk ikizler. i. Sibirya. i. Sibiryal. s. 1. Sibirya, Sibiryaya zg. 2. Sibiryal. s., dilb. slkl. i., dilb. slkl nsz. i. karde. f. (--ced, --cing) on (kpei/birini) (birine) saldrtmak: He sicced his lawyers on me. Avukatlarn bana saldrtt. Sicem! Saldr! i. Sicilyal. s. 1. Sicilya, Sicilyaya zg. 2. Sicilyal. (Kpee sylenir.). i. Sicilya. s. 1. hasta, rahatsz. 2. ruhen hasta. i., ng. kusmuk. f. up ng., k. dilibak sic. f., kusmak. zgn, kederli. revir. hastalk izni. i. hasta yata. f. 1. tiksindirmek, midesini bulandrmak. 2. hastalanmak. 3. midesi bulanmak; midesini bulandrmak. 4. of -den illallah s. 1. mide bulandrc. 2. iren, mide bulandrc, tiksindirici. 3. demek. korkun. orakla bimek. i. orak. f. s. 1. hastalkl. 2. solgun ve naho (renk/tebessm). 3. mide bulandrc. 4.2. mide bulants. (iklim). i. 1. hastalk. salkl olmayan i. hasta odas. i. 1. yan, taraf: Which side of the box has a label on it? Kutunun hangi taraf etiketli? olmak. 2. with -in tarafn tutmak. Ev bir f. 1. against -e kar The house was on the side of a hill. tepenin yamacndayd. We entered the building from the side. yan yana. Binaya yan tarafndan girdik. On the right side of the street you ba yemek dndaki yiyecek. ll see a grocery store. Sokan sa kolunda bir bakkal greceksin. One side of the sheet was blank. Sayfann bir yz yan etki, yan tesir. botu. Look at the matter from all sides. Meseleye her ynden yan sokak. bak. Only the front side of the building has been restored. Yalnz i., ng. bfecephesi restore edildi. Ive got a pain in my right binann n (bir mobilya). i., o., ng., bak. sideburns. side. Sa yanmda bir ar var. Hes Turkish on his fathers side. Baba tarafndan Trktr. 2. den. borda. 3. kenar: He was i., o. favori (sakal/sa). standing by the side of the road. Yolun kenarnda duruyordu. 4. i. (motosiklete ait) sepet. taraf: Which side are you for? Hangi taraf tutuyorsun? 5. ng., s. yanl, tarafl: an k. dili kibir, kurum, hava. s. bir ekil. a spor takm. 6. ng.,eight-sided figure sekiz yanl1. yan, ikinci many-sided person ok ynl bir ikincil mesele. 2. bir yanda derecede olan, ikincil: side i., k. dili arkada, yardmc. issue kii. bulunan, yan: side door yan kap. asl iten farkl ikinci bir gelir i. 1. futbol, basketbol yan izgi. 2. kayna olan i. z. yandan: He looked sidelong at her. Ona yan gzle bakt. s. yandan olan: a sidelong kamak, -e yan izmek. 2. boks (birine f. (--ped, --ping) 1. -den glance yan yan bakma. kar) ayak oyunlar yapmak, saydsteps yapmak. eye) i. 1. yandan arpma. 2. eletiri, eletirici sz. f. (bir yandan arpmak. i., d.y. barnma hatt; rampa hatt. f. 1. (birini) asl amacndan saptrmak; (birini) lafa bomak. 2. d.y. -i barnma hattna almak. i. yaya kaldrm, kaldrm, trotuar. i. (otomobil lastiine ait) yanak. z. 1. yandan. 2. yan yan: Move sideways! Yan yan git! 3. yanlamasna, yan. 4. yana. i. yandan arkl vapur, yandan arkl. i. 1. d.y. kr hat; barnma hatt; rampa hatt. 2. (binann d yzn oluturan) (ahap/metal) kaplama. yan yan getirmek; f. 1. yan yan gitmek. 2. (biri) yanamak. 3. (gemiyi) yanatrmak. (birinin) yanna yaklamak, (birine) yanamak. i. kuatma, muhasara.

Sierra Leone Sierra Leonean sieve sift sifter sigh sigh for sight sight sighted sightless sight-see sight-seeing sight-seer sign sign sign away sign for sign in sign off sign on sign ones name sign out sign over sign s.o. on sign s.o. up sign up signal signal signal tower signalise signalize signalman signatory signature signature tune signboard signer signet signet ring significance significant signification signify signpost silence Silence ensued. silencer silent silent movie

Sierra Leone. 1. Sierra Leoneli. 2. Sierra Leone, Sierra Leoneye zg. i. elek; kalbur. f. elekten geirmek, elemek; kalburdan geirmek, kalburlamak.elemek; kalburdan geirmek, f. 1. elekten geirmek, kalburlamak. 2. (through) incelemek, tetkik etmek, inceleyerek i. (mutfakta kullanlan) un elei. okumak. 3. (out) from inceleyerek (bir grubu) (baka bir f. 1. i ekmek, iini ekmek, i geirmek, ahlamak, gs gruptan) ayrmak: Its been hard to sift out the truth from the geirmek. 2. (rzgr) hafife inlemek. i. i ekme, gs -in Doruyu yalandan lies.hasretini ekmek. ayrmak zor oldu. geirme. i. 1. gr, grme yetisi. 2. grn, manzara: What a lovely sight you are! Bu ne gzellik byle! 3. o. grlecek yerler, f. (aranan birini/bir eyi) grmek. turistik yerler. s. gzleri gren. s. gzleri grmeyen, kr, grmez. f. turistik yerleri gezmek. i. turistik yerleri gezme. i. turist. i. 1. iaret: plus sign art iareti. minus sign eksi iareti. the signs of the zodiac bur iaretleri. the sign 2. sporcross ha f. 1. imzalamak, imza etmek, imza atmak. of the (yeni bir iareti. 2. levha; tabela: road sign trafik iareti. I saw a sign with oyuncuyla) kontrat yapmak. kendi imzasyla (bir eyi) (bakasna) devretmek. that firms name written on it. stnde o firmann ismi yazl bir 1. (baka birinin) belirti, imza atmak. 2. (bir is a alabilmek tabela grdm. 3. namnaalamet, emare: This eyi)sign that hes iin imza atmak: Youiyiletiine for this parcel. was no sign of improving. Bu, onun must sign alamet. There Bu paketi (bir yere girerken) deftere imza atmak. alabilmeniz iin buraya imza atmanz lazm. his(radyo spikeri) programnn bittiini sylemek.dair hibir 1. having stayed here. Burada kalm olduuna 2. k. dili emare yoktu. mektubu (szlemeli olarak) noktalamak. signed on as a cook. 1. ekibe bitirmek, mektubu katlmak: He Ekibe ah olarak katld. 2. ekibe (szlemeli olarak) almak: Let imzasn atmak. s sign him on! Onu ekibimize alalm! (bir yerden karken) deftere imza atmak. kendi imzasyla (bir eyi) (bakasna) devretmek. (birini) kontratla takma almak. (for) (-e) (birinin) kaydn yapmak/yaptrmak, birini kaydetmek/kaydettirmek. (for) (-e) kendi kaydn yapmak/yaptrmak, kaydolmak, yazlmak. i. iaret; sinyal: signal flag iaret flamas. signal flare iaret fiei. f. (--ed/--led, --ing/--ling) iaret etmek; s. byk, stn, gze arpan, dikkati eken. iaret vermek: With a nod of his head he signaled them to come in. Bayla d.y. manevra kulesi, kumanda kulesi. iaret ederek onlarn girmesini istedi. f., ng., bak. signalize. f. -i gstermek, -e iaret etmek. o. sig.nal.men (sgnlmn) i., d.y. iaret memuru, iareti. i. (anlama) imzalayan devlet. i. 1. imza. 2. imzalama, imza atma. 3. matb. forma. radyo sinyal mzii. i. tabela. i. imza eden, imza atan. i. mhr, kae, damga. mhr yz. i. 1. nem. 2. anlam. s. 1. kayda deer, nemli, mhim; dikkate deer. 2. anlaml, manal. mana. i. anlam, f. 1. ... anlamna gelmek, -i gstermek: What does this signify? Bu negsteren geliyor? 2. (bir hareketle) iaret etmek, belirtmek. i. yol anlama levha; iaret direi. i. sessizlik, skt: They sat in silence. Sessizlik iinde oturdular. f. susturmak. izledi. Onu sessizlik i. 1. (tabanca/tfek iin) susturucu. 2. ng. susturucu, egzoz. s. sessiz. sessiz film.

silent partner Silesia Silesian silhouette silica silicon silicone silk silk tree silken silkworm silky sill silly silo silt silver silver silver fox silver jubilee silver-plate silver-plated silverware silvery similar similarity similarly simile similitude simmer Simmer down! simmon simpatico simper simple simple sentence simpleminded simpleton simplicity simplification simplify simply simulate simultaneous simultaneous equations simultaneous translation sin sin sin of omission Sinai

kuruluun idaresine karmayan ortak. i. Silezya. i. Silezyal. s. 1. Silezya, Silezyaya zg. 2. Silezyal. i. siluet, glge grnt. i. silis. i., kim. silisyum. i., kim. silikon. i. ipek. bot. glibriim. s. 1. ipek gibi. 2. ipekli, ipekten yaplm. i. ipekbcei. s. 1. ipek gibi. 2. kadife gibi (ses/ten). i. 1. (pencere iin) denizlik. 2. (kap iin) eik. s. 1. aptal, ahmak. 2. gln, sama. i. silo. i. kelme sonucu oluan amur ve kum tabakas. f. up kum ve amurla doldurmak/dolmak. 3. (sofrada kullanlan) atal, bak i. 1. gm. 2. gm eya. ve kaklar. 4. gm para. s. 1. gmten yaplm, gm. 2. f. 1. gmle kaplamak. 2. gm renge dntrmek. gm gibi parlayan. gm tilki, renar arjante. evliliin yirmi beinci yldnm. f. gmle kaplamak. s. gm kaplama. i. (sofrada kullanlan) atal, bak ve kaklar. s. 1. gmi. 2. berrak (ses). s. 1. benzer, benze: Its similar to that. Ona benzer bir ey. These two things are similar. Bu iki ey birbirine benziyor. Okan i. benzerlik, benzeyi, benzelik. and Kaan are similar to each other in certain ways. Okan ve z. 1. birbirine benzer bir ekilde. 2. ayn ekilde. Kaann benzer taraflar var. 2. geom. benzer. i. benzetme, benzeti, tebih. i. benzerlik. f. 1. (kaynama noktasnn biraz altnda bir derecede) pimek/piirmek. 2. (gizli bir i) kaynamak. 3. with (fke v.b. k. dili Sakin ol! duygularla) (iin iin) kaynamak, dolu olmak. i., k. dili trabzonhurmas. s. sempatik. f. aptal aptal srtmak, pimi kelle gibi srtmak. i. aptalca srt. s. 1. sade, sssz: a simple style sade bir stil. 2. anlamas/yaplmas kolay, kolay, basit: a simple solution kolay dilb. yaln cmle. bir zm. 3. kendi halinde, sradan (kimse). 4. saf, kolayca s. 1. basit, saf, kurnaz olmayan (kimse). 2. fazla basit (are, aldatlabilen. 5. geri zekl; bunak. 6. Bir eyin tekliini cevap v.b.). 3. geri zekl. i. aptal, avanak. kullanlr: Its a desire for revenge, pure and vurgulamak iin simple. Bir intikam alma hrsndan 3. sradanlk. 4. saflk, i. 1. sadelik, ssszlk. 2. basitlik. baka bir ey deil. kolayca aldatlabilme. i. 1. basitletirme, yalnlatrma; basitleme, yalnlama. 2. kolaylatrma. f. 1. basitletirmek, yalnlatrmak. 2. kolaylatrmak. z. 1. sade bir ekilde, gsterisiz bir ekilde. 2. ak ve samimi bir ekilde. 3. Bir eyin tekliini vurgulamak iin kullanlr: He f. 1. -in taklidini yapmak; ... gibi yapmak: She simulated writes simplygsterir gibi yapt.to. -in benzerini yapmak. 3. -e he likes 2. Yaz yazmasnn tek sebebi concern. lgi because ayn zamanda meydana gelen, simltane, s. ayn zamanda olan, houna gitmesi. I simply cant! Bunu yapamam! 4. basit bir benzemek. eanl. ezamanl, denklemler. mat. eanl ekilde, kolay bir ekilde: Cant you put it more simply? Onu daha basit bir ekilde anlatamaz msn? 5. k. dili ok, tek simltane eviri, annda eviri. kelimeyle: Theyre simply magnificent! you to throw that bread i. 1. gnah. 2. byk hata: Its a sin for Bunlar tek kelimeyle muhteem. away! O --ning) atma, gnah! f. (--ned, ekmei gnah ilemek; gnaha girmek. ihmal suu. i. Sina.

since since when Since when ...? Since when? sincere sincerely Sincerely yours, sincerity Sind Sindhi sine sinecure sinew sinewy sinful sing sing a baby to sleep sing a different tune Singapore Singaporean singe singer singing single single single file single ticket single-breasted single-handed single-handedly single-minded singleness singleness of purpose singlet singly singular singularity Sinhalese sinister sink sink sink fast sink into a chair sink into a deep sleep sink into a depression sink low sink ones troubles in drink sink their differences sink to ones knees sink without a trace

z. o zamandan beri, ondan sonra: He left Wednesday, and I havent seen beri: since. aramba gitti; May, since when hes o zamandan him He suffered a fall last o zamandan beri grmedim. They started the work thenMays aynda dtit ever been confined to a wheelchair. Geen and have been at this? Ne zamandan beri ...?: Since when have you been doing ve o since. e oberi tekerlekli sandalyeye mahkm oldu. zamandan zaman baladlar ve o zamandan bu yana Bunu ne zamandan beri yapyorsun? Ne zamandan beri? yapyorlar. edat -den beri, -den itibaren. ba. 1. -eli, -eli beri, -eliden beri: Since shes come weve seen nothing of you. O s. iten, samimi, candan. geleli seni hi grmedik. Theyve grown a lot since I saw them. z. itenlikle, samimiyetle. Ben grmeyeli onlar ok bym. I havent written poetry Sayglarmla. since I left high school. Liseden ktm kal iir yazmadm. 2. i. itenlik, samimiyet. -diine gre, mademki, madem: Since youre so wealthy why dont you just buy the whole building? Mademki bu kadar i. Sint. zenginsin, neden binann hepsini almyorsun? i. 1. (o. --s/Sin.dhi) Sintli. 2. Sinte. s. 1. Sint, Sinte zg. 2. Sinte. 3. Sintli. i., mat. sins. i. kolay ve iyi maal bir i. i. 1. kas kirii, sinir. 2. kuvvet, g. s. 1. adaleli. 2. kuvvetli, gl. 3. sinirli (et). s. gnahkr, gnahl (kimse); gnah olan (bir ey). f. (sang, sung) 1. (ark) sylemek. 2. (ku/bcek) tmek; (ku) akmak. bebei ninni syleyerek uyutmak. k. dili az deitirmek. i. Singapur. i. Singapurlu. s. 1. Singapur, Singapura zg. 2. Singapurlu. f. (--ing) azck yakmak. i. hafif yank. i. arkc. i. 1. ark syleme. 2. tme; akma. s. 1. tek: She hasnt a single enemy. Onun tek bir dman yok. I out (dierlerinden) (birini) semek, bir rnek f.cant think of a single example. Tek ayrmak. gelmiyor aklma. 2. bekr, evlenmemi. 3. tek kiilik. 4. yalnkat (iek); iekleri tek sra halinde. yalnkat olan (bitki). i., ng. gidi bileti; dn bileti. ng. gidi bileti; dn bileti. s. tek sra dmeli (ceket). s. tek bana yaplan. z. tek bana, kendi bana, yalnz bana, yardmcsz. kendi bana, yalnz bana, yardmcsz. z. tek bana, s. tek bir ama gden. i. kendini tek bir amaca verme. i., ng. atlet fanilas, atlet. z. 1. tek tek, teker teker, bir bir. 2. tek bana, kendi bana, yalnz bana. 2. byk, fevkalade. 3. nadir. 4. tuhaf. s. 1. dilb. tekil. i. 1. tuhaflk. 2. dilb. tekillik. i. 1. (o. Sin.ha.lese) Singala. 2. Singalaca. s. 1. Singala. 2. Singalaca. kt. s. netameli; f. (sank/sunk, sunk/sunk.en) 1. batmak; batrmak. 2. batmak, mahvolmak; batrmak, mahvetmek. 3. azalmak; (bir eyin) i. 1. eviye. 2. lavabo. deeri azalmak. 4. (kt bir ey yapmaya) tenezzl etmek. 5. (ar hasta) son gnlerini yaamak, gnleri sayl olmak, (kuyu, maden oca v.b.ni) amak. 6. into gitgide (kt bir gnlerini saymak. bir koltua kmek. eyin) penesine dmek: The country was sinking into anarchy. lke gitgide anarinin penesine dyordu. 7. in k. derin bir uykuya dalmak. dili -e (para) harcamak/yatrmak/koymak; -e (emek) harcamak. depresyona girmek. 8. in (on) kafasna dank etmek: Hasnt it sunk in on you yet? 1. (gne/ay) ok alalmak. 2. (fiyat) ok dmek. Hl kafana dank etmedi mi? ikiyle dertlerini unutmak. aralarndaki anlamazlklar bertaraf etmek. diz kmek, dizlerinin zerine kmek. srra kadem basmak. Her heart sank. Birdenbire umutsuzlua dt.

i. (olta iin) kurun. sinker s. gnahsz. sinless i. gnahkr, gnahl. sinner s. ylankavi, dolambal. sinuous i., anat. sins. sinus i., tb. sinzit. sinusitis f. (--ped, --ping) yudumlamak, yudum yudum imek. i. yudum. sip i. sifon borusu. f. 1. sifon borusuyla (bir eyi) siphon ekmek/boaltmak. 2. (off) ekmek, almak. i. ng. Sr ... (birinin ilk adndan veya ilk adyla soyadndan nce Sir kullanlan bir asalet unvan): Sir Walter Raleigh Sr Walter i. efendim, beyefendi. sir Raleigh. i. 1. baba, peder. 2. bir hayvann babas: Araps sire was sire Karaba. Arapn babas Karabat. 3. eski Majesteleri. (Krala i. 1. siren, canavar dd. 2. Yunan mit. siren. 3. byleyici siren hitap ederkenkadn. gzellikte bir kullanlrd.). f. -in babas olmak: Hes sired i. sr filetosu. sirloin twenty children. Yirmi ocuun babas. i., bak. syrup. sirup i., k. dili kzkarde. sis i. hanm evlad. sissy i. 1. Sr (rahibelerin ilk adndan nce kullanlan unvan): Sister Sister Maria Sr Maria. 2. ng. Sr (hastalara bakan hemirenin ilk i. kzkarde. sister adndan veya ilk adyla soyadndan nce kullanlan unvan): i. kzkardelik. sisterhood Sister Eileen. i. grmce; yenge; baldz. sister-in-law s. kzkardee yakr. sisterly f. (sat, --ting) 1. oturmak. 2. (bir yerde) kalmak, durmak; sit k. dili oturup hibir ey yapmamak. sit and twiddle ones thumbs bulunmak: The statues been sitting in that corner for years. Heykel yllardr o kede duruyor. Their house sits well above 1. bada kurmak; bada kurarak oturmak. 2. bacak bacak sit cross-legged the village. Onlarn evi kyden epey yukar bir yerde. 3. on stne atarak oturmak. oturmak. ye olmak. 4. (resmi bir meclis, kurul v.b.) toplant sit down (heyete) halinde olmak: The court sat for three weeks. Mahkeme (birine) veklet etmek. sit in for hafta boyunca srd. 5. ng. (imtihan) olmak, (snava) girmek; dinleyici olarak (bir toplantya) katlmak. sit in on (snavda) olmak: When will she sit her exams? Snavlarna ne 1. (bir girecek? cant come then; Ill Hes been sitting on our sit on zaman eyi) alp Ihibir ey yapmamak:be sitting my exams. O report for months.snavda olacam. ama aylardr onunla ilgili 1. tarafsz kalmak. 2. kararsz olmak. sit on the fence zaman gelemem; Raporumuzu ald 6. (tavuk) kulukaya hibir ey yapmad. 2. -i azarlamak, -i halamak. oturmak/yatmak. birini oturtmak. sit s.o. down yatan birini oturtmak. sit s.o. up bir eyi sonuna kadar oturarak izlemek. sit through s.t. sk durmak. sit tight 1. dik oturmak. 2. (gece) yatmamak; for (gece) yatmayp sit up (birini) beklemek: Dont sit up for me! Beni bekleme! dik oturmak. sit up straight (birinin) houna gitmek; (bir eyi) uygun bulmak: That doesnt sit well with sit k. dili, TV, with me. Onu pek uygun bulmuyorum. i., very well radyo komedi program. sitcom oturma grevi. sit-down strike i. yer: picnic site piknik yeri. lakefront building sites gl site kenarndakiamacyla) bir yerde yaplan oturma eylemi. yeri. i. (protesto arsalar. archaeological site arkeolojik kaz sit-in i. ocuk bakcs. sitter i. 1. oturma, oturu. 2. oturum, celse. sitting k. dili kolaylkla aldatlabilen kimse; kolaylkla saldrlabilecek sitting duck kimse. ng. oturma odas, salon. sitting room s. situated i. 1. durum, vaziyet: How long can this situation continue? Bu situation durum i. alt, alt devam edebilir? 2. yer: The situation of the s. alt. ne kadar rakam (6, VI). six garden should not be an inaccessible one. Bahe ulalmas zor altya dokuz ebadnda. six by nine bir yerde olmamal. 3. i; grev; ekmek kaps. s., z. alt kat, alt misli. sixfold i., bak. sixshooter. sixgun

six-pack six-shooter sixteen sixteenth sixth sixth sense sixth sense sixtieth sixty sizable size sizeable sizzle sizzler skate skate on thin ice skater skating skating rink skedaddle skein skeleton skeleton crew skeleton in the closet skeleton key skeptic skeptical skepticism sketch sketchy skew skewer ski ski boot ski jump ski jumping ski lift ski pole skid skid chain skid mark skid to a halt skiddoo skier skiff skiing skilful skill skilled skilled worker

i. alt kutuluk paket; alt kutuluk karton: He bought a six-pack of beer. Alt kutuluk bir paket bira ald. i. altpatlar. s. on alt. i. on alt, on alt rakam (16, XVI). s., i. 1. on altnc. 2. on altda bir. s., i. 1. altnc. 2. altda bir. altnc his. altnc his. s., i. 1. altmnc. 2. altmta bir. s. altm. i. altm, altm rakam (60, LX). s. olduka byk. i. 1. byklk. 2. (ayakkab iin) numara; (elbise iin) beden; (ie/kutu iin)boy: What size shoe do you want? Ka numara s., bak. sizable. ayakkab istiyorsun? These shoes are a size too big. Bu f. czrdamak, czldamak. i. czrt, czlt. ayakkablar bir numara byk. f. up -i anlamaya almak, -i i., k. dili ok scak bir gn;-in nasl birbir ey. olduunu anlamak. lp bimek, -i tartmak; ok scak ey/biri i. paten. f. patinaj yapmak. k. dili ok nazik bir durumda bulunmak; ok rizikolu bir iin iinde bulunmak. i. patinajc. i. patinaj. patinaj alan. f., k. dili koup gitmek, typ gitmek. i. (yn, ip v.b. iin) ile, kangal. i. 1. iskelet. 2. iskelet, karkas. ekirdek kadro. utanlacak bir sr. (kilit amak iin) maymuncuk. i. pheci kimse. s. 1. kukulu, phe iinde: Im skeptical about this. Bu konuda birtakm phelerim var. 2. pheci, kukucu, septik. i. 1. pheci yaklam, pheci tavr. 2. phecilik, kukuculuk, septisizm. eskiz, eskis; kroki. 2. ske. f. -i taslak halinde i. 1. taslak, izmek; taslak izmek. s. yarm yamalak, olduka eksik. s. 1. eri, arpk. 2. birbirine paralel olmayan. i. 1. erilik, arpklk. 2. bklme.kullanlan) i. f. arptmak. 2. (bir eyin i. (i kebap v.b. iin f. 1. eriltmek, -i ie geirmek. anlamn) arptmak. i. kayak, ski. f. kayak yapmak. kayak ayakkabs. 1. kayaknn yapt srama/atlama. 2. atlama tepesi. kayakla atlama. kayaklar tepeye karan teleferik. kayak sopas. i. 1. (araba iin) kayma, patinaj. 2. tersane kzak, kzak zgaras. 3. tekerlek pabucu. f. (--ded, --ding) (araba) kaymak, patinaj patinaj zinciri. yapmak; kaydrmak, patinaj yaptrmak. patinaj izi. (araba) kayarak durmak; (arabay) kaydrarak durdurmak. f., k. dili gitmek, tymek. i. kayak. i., den. skif. i. kayak, ski, kayak yapma; kayaklk. s., ng., bak. skillful. i. beceri, maharet, ustalk, hner, marifet. s. teknik bilgisi iyi olan; iini iyi yapan. kalifiye ii.

skillet skillful skim skim/skimmed milk skimmer skimp skimpy skin skin skin diver skin diving skin-deep skinflint skinny skinny-dip skintight skip skip skip lunch skip rope skipper skirmish skirt skirting skirting board skit skittish skittles skive skivvy skulduggery skulk skulk away skull skullcap skullduggery skunk sky sky blue sky-blue skyjack skyjacker skylark skylight skyline skyrocket skyscraper skyward skywards slab

i. tava. s. becerikli, marifetli. f. (--med, --ming) 1. (off) (bir svnn yzeyinden) (kaymak, ya v.b.ni) st, az yal st. cream off the milk! Stn kayman al! yasz almak: Skim the 2. through/over (bir eyi) abuk ve stnkr okumak, -e gz i. kevgir. gezdirmek. 3. (bir eyin) stne dokunurmuasna alaktan f. 1. on 4. across (ta) bir miktar kullanmak/vermek, -i umak. gerekenden az (suyun) stnde seke seke gitmek; (ta) esirgemek. 2. lks olmayan baz masraflardan 3. dar ve ksa, (suyun) stnde sektirmek. 2. eksik, yetersiz. kanarak s. 1. yemei az olan (sofra). tasarruf yapmak. dttr. deri, ten. 2. (hayvana ait) deri; post: bearskin ay postu. i. 1. cilt, 3. (--ned, --ning) 1.skin derisini yzmek. (st, yourt v.b.nin f. kabuk: banana -in muz kabuu. 4. 2. syrmak; hafif stnde oluan) kaymak. yaralamak: He fell and skinned his knee. Dt ve dizi syrld. aletsiz dalg. 3. (kabuunu, d zarn) soymak, karmak. 4. (alive) k. dili ok aletsiz dal. azarlamak, halamak; cezalandrmak; dvmek: If you do that s. derine gitmeyen, yzeysel, sathi. again Ill skin you alive! Bir daha yaparsan seni ldrrm! 5. k. dili kazklamak, dolandrmak. 6. up (aa, direk v.b.ne) i. pinti, cimri. trmanmak, trmanarak kmak. 7. down (aa, direk v.b.nden) s. sska. inmek. 8. through (dar bir yerden) gbela/ancak gemek. 9. f. (--ped,gbelaplak yzmek: They went skinny-dipping in the through --ping) baarmak/becermek. lake last night. Dn gece ok dar (giysi). s. vcuda deta yapan, glde plak yzdler. f. (--ped, --ping) 1. hoplaya zplaya yrmek. 2. bir eyleri atlayarak (baka bir konuya) gemek; (bir konudan) (baka bir i., ng. p konteyneri. konuya) atlayarak gemek; -i atlayarak gemek, atlamak. 3. le yemeini yememek. (gidilmesi gereken bir toplantya/yere) gitmemek. 4. aniden (bir ip atlamak. yerden) gitmek. 5. off/out k. dili kap gitmek, tymek. i., den. kaptan. i., ask. arpma, atma. f., ask. ksa bir sre arpmak. i. 1. etek. 2. o. (yer iin) snrlar; (ehir iin) varolar, banliyler, (da iin)svadibi. 2. 1. (bir yerin) etrafndan gemek. i. 1. ng. sprgelik, etekler. f. eteklik kuma. 2. -den uzak durmak, -e dokunmamak. ng. sprgelik, svadibi. i. ske. s. 1. havai, delimen, hoppa. 2. rkek (at). i., o. dokuz kuka oyunu. f., ng., k. dili (off) kaytarmak, iten kamak. i., ng., k. dili hizmeti. f. hizmetilik yapmak. i. dalavere, numara, entrika. f. gizlice gitmek; hrsz gibi dolanmak. gizlice uzaklamak. i. 1. kafatas. 2. kurukafa, ba iskeleti. i. takke. i., bak. skulduggery. i. 1. kokarca. 2. k. dili yaramaz kimse: Youre a little skunk! Seni gidi seni! 3.gk, sema. i. gkyz, k. dili pis herif, ipe gelesi herif. f., k. dili (bir oyunda) bozguna uratmak, fena halde bastrmak. gk mavisi. praise s.o. to the skies birini gklere karmak, birini ar derecede vmek. s. gk mavisi. f. (hava korsan) (ua) ele geirmek. i. hava korsan. i., zool. tarlakuu, toygar, ayrkuu. i. at penceresi. i. (binalar, dalar v.b.nin ufukta izdii) siluet: New Yorks skyline is famous. New York ehrinin silueti mehur. i. havai fiek. f. birdenbire ykselmek/artmak, frlamak; birdenbire ykseltmek. i. gkdelen. z. ge doru. z., bak. skyward. i. 1. (bina, kat, dans pisti, taraa, beton yol v.b.nin demesini oluturan) beton paras, plak. 2. ta levha. 3. (masaya ait) tabla; (kasabn stnde et kestii kaln tahta) tezgh. 4. (ekmek/kek iin) kaln dilim.

slack slack off slacken slacker slacks slag slag s.o. off slain slake slaked lime slalom slam slam the door in ones face slander slanderous slang slant slant line slant-eyed slap slap paint on slapdash slapstick slash slash mark slat slate slattern slatternly slaughter slaughterhouse Slav slave slaver slavery Slavic slavish slavish imitation Slavonia slay sleaze sleazy sled sledge sledge sledgehammer sleek sleep (s.t.) off sleep sleep

s. 1. gevek. 2. laka; zensiz, geliigzel. 3. durgun, kesat: Business is slack. ler kesat. i. 1. (iler) durgunlamak, kesatlamak. 2. ii gevetmek. f. 1. yavalatmak; azaltmak; yavalamak; azalmak. 2. (halat) boaltmak, laka etmek, gevetmek. 3. hzn kaybetmek. i. kaytarc. i. pantolon. i. cruf, dk. ng., k. dili birini (olumsuz bir ekilde) tenkit etmek. f., bak. slay. f. 1. (susuzluunu) gidermek. 2. (kireci) sndrmek. snm kire. i., spor slalom. f. (--med, --ming) 1. (kapy/kapa) arparak kapatmak, arpmak. 2. bir ekilde reddetmek. k. dili kaba (down) (hzl ve grltl bir ekilde) indirmek: He got angry and slammed the money on the table. Kzp paray i. iftira. f. -e iftira etmek, -e kara almak, -i karalamak. masann stne ald. He slammed down the receiver. Ahizeyi s. iftira niteliinde. bir ekilde eletirmek. hzla arpt. 3. ar i. argo. f. yana yatmak, yana eilmek, meyletmek, meyilli olmak, eik olmak, eimli olmak. i. 1. eim, meyil. 2. taksim iareti, taksim. taksim iareti, taksim. 3. bak as, gr as: Whats your slant on this matter? Bu s. ekik gzl. mesele hakkndaki grn ne? Lets look at this from a new f. (--ped, --ping) bir adan bakalm. slant. Buna yeni 1. sille atmak, tokat atmak, tokatlamak; amar atmak, amarlamak. 2. arpmak, vurmak: The waves were -e geliigzel boya vurmak. slapping against the dock. Dalgalar rhtma arpyordu. 3. on s., i. (bir eyi) grltl bir ekilde (bir yere) koyuvermek. 4. i. abartl hareketler, dp kalkmalar v.b.yle of cheesekomedi. (geliigzel) koyuvermek: He slapped a piece oynanan between the two slices of bread. ki dilim ekmein arasna bir f. 1. (kesici bir aleti kuvvetle savurarak) kesmek: He slashed the para peynirhistaksim. i. Palasn savurarak allar kesti. 2. bushes with koyuverdi. sille, tokat; amar. taksim iareti, machete. kamlamak. 3. (fiyatlar, bteyi v.b.ni) ok indirmek. 4. i. (pencere kafesini oluturan) ahap ubuk; lata; badadi tas; across/against (yamur) -e kuvvetle vurmak. i. 1. (kl, bak ta, kayaanta, arduvaz. 2. kayaanta levhas, arduvaz i. 1. tiriz. v.b. ile indirilen) kuvvetli darbe. 2. uzun kesik, uzun yara. 3. levhas, 4. (fiyat 3. ta tahta. 4. (seim iin) aday listesi. yrtma. arduvaz. v.b.nde yaplan) byk indirim. 5. taksim i. pasakl kadn, bitli koku. iareti, taksim. s. pasakl (kimse); kirli ve dzensiz (yer). i. 1. (kasaplk hayvan) kesme, kesim. 2. ldrme, katil. f. 1. (kasaplk hayvan) kesmek. 2. katletmek. 3. k. dili (rakip takm) i. mezbaha, kesimevi. byk bir yenilgiye uratmak, mahvetmek. i. slav. i. kle, esir. f. (away) kle gibi almak. f. 1. salya aktmak, salyas akmak. 2. over -i byk bir zevkle dinlemek/okumak. 3. after -i ehvetle arzulamak, -e aznn i. klelik, esirlik, esaret. suyu akmak. i. azdan akan salya. s. slav. s. kle gibi, kleye yakr. kr krne taklit etme. i. Slavonya. f. (slew, slain) ldrmek. i. 1. adilik, bayalk; pespayelik. 2. hrpanilik, derbederlik. s. 1. ucuz ve pis (yer). 2. adi, baya; pespaye. 3. derme atma, rk, erden pten. 1. kzakla gitmek. 2. -i kzakla tamak. i. kzak. f. (--ded, --ding) i. 1. yk kza. 2. ng. kzak. f. 1. -i yk kzayla tamak. 2. ng. -i kzakla tamak. 3. ng. kzakla gitmek. i., bak. sledgehammer. i. balyoz, varyos; ahmerdan. s. 1. parlak (sa, ty); sa/tyleri parlak olan. 2. hatlar ince ve zarif eyin etkisini/bir duyguyu) uyuyarak geitirmek. (bir olan. i. uyku. f. (slept) uyumak.

sleep around sleep in sleep like a log sleep like a top sleep through s.t. sleep with sleeper sleeping sleeping bag Sleeping Beauty sleeping car sleeping pill sleepless sleepwalk sleepwalker sleepwalking sleepy sleet sleeve sleeve coupling sleeve link sleeveboard sleeved sleeveless sleigh sleight sleight of hand slender slept sleuth slew slew slice slick slick o.s. up slick ones hair back/down slicker slid slide slide slide projector slide rule slight slight slim slim slim pickings slime slimy sling

k. dili diledii kiiyle dp kalkmak, eitli insanlarla yatmak. (uykudan) ge kalkmak. k. dili derin derin uyumak. k. dili ok iyi uyumak. bir ey olup biterken uyumak: She slept through the explosion. Patlama oldu bitti ve o hi uyanmad. (biriyle) dp kalkmak, yatmak. i. 1. uyuyan kimse. 2. d.y. yatakl vagon. 3. ng., d.y. travers. 4. pijama; bebek tulumu. i. uyuma. s. uyuyan. uyku tulumu. Uyuyan Gzel. ng. yatakl vagon. uyku hap. s. uykusuz. f. uykuda gezmek. i. uyurgezer. i. uyurgezerlik. s. 1. uykusu gelmi, uykulu. 2. ok sakin, ok hareketsiz (yer). i. sulusepken kar. f. sulusepken kar yamak/dmek. i. 1. (giysi iin) kol. 2. (boru iin) manon, ek bilezii; rakor. 3. ng. (plak iin) karton. bilezii; rakor. (boru iin) manon, ek ng. kol dmesi. i. kol tahtas. s. kollu. s. kolsuz. i. (atla ekilen) yolcu kza. i. 1. el abukluu, hokkabazlk. 2. kurnazlkla yaplan hile. s. 1. ince, narin; hatlar ince ve gzel. 2. az. 3. yetersiz. f., bak. sleep 2. i. dedektif. f., bak. slay. i., k. dili byk miktar: Shes got a slew of children. Onun bir sr ocuu var. We picked slews of loquats this year. Bu sene i. dilim. f. (ekmek, kek, peynir v.b.ni) dilimlemek; (havu, ynlarla maltaerii topladk. patates v.b. sebzeyi) doramak: Will grnm ekici, ii kof. 4. s. 1. kaygan. 2. kurnaz; cerbezeli. 3. you slice me a piece of bread? Bana birsu yzndeki keser misin? usta ii (ey). i. dilim ekmek ya tabakas. k. dili iki dirhem bir ekirdek giyinmek. (with) briyantin/su srerek salarn arkaya/yana tarayp yatrmak: He slicked his hair back with water. Su srerek i. yamurluk. salarn arkaya tarayp yatrd. f., bak. slide 1. f. (slid) 1. kaymak; kaydrmak. 2. sessizce gitmek/gemek. 3. into kayma, kay; etmeden (bir yere) koymak. 4. over/around i. 1. (bir eyi) belli (araba iin) patinaj. 2. d. 3. kaydrak (bir meseleyi) oyun arac). 4. dia, diyapozitif, slayt. 5. (mikros(ocuklar iin ustalkla atlatmak/geitirmek. 5. along karn diyapozitif projeksiyon makinesi, slayt gstericisi. zerinde srnmek. sliding door srme kap. kopta kullanlan) lam. 6. heyelan, toprak kaymas. hesap cetveli. s. 1. az; kk. 2. ufak (bir bahane). 3. nemsiz; yzeysel. 4. ufak ve ince yapl; ince. f. adam yerine koymamak; nemsememek. i. adam yerine koymama; nemsememe. zayf, az (ihtimal/mit). s. (--mer, --mest) 1. ince. 2. f. (--med, --ming) 1. kilo vermek. 2. inceltmek; ince bir grnm vermek. k. dili ktlk, darlk, imknszlk. i. 1. suyun yzeyinde duran alg/bakteri tabakas. 2. smk. s. 1. smkle kapl, smk bulam. 2. smk gibi, smks. 3. alak, pis, iren. i. 1. (ta atmak iin) sapan. 2. (yk kaldrmak iin) izbiro, sapan. 3. (krk kol v.b. iin) ask. f. (slung) 1. (a) atmak. 2. sapanla (ta) atmak. 3. (giysiyi) (omzuna) atmak.

slingshot slink slinky slip slip slip slip from s.o.s mouth slip of the tongue slip of the tongue slip ones mind slip ones shoulder slip s.o.s notice slipcover slipknot slipped disk slipper slippery slipshod slipstream slipup slit slither sliver slob slobber sloe slog slogan slop slope slope down slope up sloppy slosh sloshed slot slot machine sloth slothful slouch slouch hat slough slough Slovak Slovakia Slovakian sloven Slovene Slovenia Slovenian

i. sapan. f. (slunk) sinsi sinsi gitmek/yrmek. s. 1. sinsi (hareket). 2. vcuda ok ho bir ekilde oturan (rop). f. (--ped, --ping) 1. kaymak: My foot slipped. Ayam kayd. 2. away/out dikkati ekmeden sessizce gitmek; in dikkati (kadn i i. 1. kayma, kay. 2. ufak yanl; falso. 3. kombinezon ekmeden 4. den. kzak; inaat off (giysiyi) karmak; on/into iki amar). sessizce girmek. 3. kza; onarm kza. 5. den. i. 1. (kklendirilmek zere kesilen) elik. 2. uzunca kt (giysiyi) giymek. 4. (deer) dmek: Theyve slipped in my uzun iskele arasndaki yanama yeri. paras. k. dili birinin azndan kamak. opinion. Gzmden dtler. 5. up hata yapmak, yanl yapmak. 6. belli etmeden (birlisan. (bir yere) koymak, sktrmak, dil srmesi, sr eyi) tututurmak. 7. out of (bir yerden) belli etmeden kmak, dil srmesi. svmak. 8. (hayvan) (kendini balayan bir eyden) kurtulmak. k. dili unutmak, aklndan 10. by It slipped my mind. Onu 9. (durum) ktye gitmek.kmak: (zaman) akp gitmek. unuttum. omzu kmak. k. dili birinin gznden kamak. i. koltuk/kanepe klf. i. ilmik, baland yerde aa yukar inip kan dm. tb. yerinden kaym disk. i. terlik; pantufla. s. 1. kaygan. 2. hi salam olmayan (durum). 3. gvenilmez, kaypak, hilebaz. s. yarmyamalak, stnkr. i., hav. pervane arkasndaki hava akm. i. hata, yanl, falso. f. (slit, --ting) yarmak, yark amak; uzunluuna kesmek. i. yark; uzun ve dar bir kesik/delik; yrtma. f. 1. dengesini kaybetmiesine kaymak; de kalka ilerlemek. 2.1. kymk. 2. ince dilim. 3. darsrnp gitmek. i. srnerek gitmek; ylan gibi ve uzunca ey. i., k. dili kaba saba kimse, hdk. f., k. dili azndan salya akmak. i., k. dili azdan akan salya. i. akalerii. f. (--ged, --ging) k. dili 1. (amurda yrr gibi) bata ka ilerlemek. 2. durmadan almak, harl harl almak. i., k. dili 1. i. slogan. zor yry. 2. uzun ve zor alma. i. 1. (hayvana verilen) yemek artklarndan oluan sulu yiyecek. 2.1. bayr, yoku, rampa. 2. eim. f. meyletmek,4. ar duygusal i. dk ve sidik. 3. tad yavan olan sulu yemek. eimli olmak. sz/yaz. f. (--ped, --ping) 1. (bir svy) kazara dkmek: Youve inmek, aaya doru meyletmek. slopped your drink all over the bar. kini tezghn hemen her kmak, yukarya (hayvanlara) sulu tarafna dktn. 2.doru meyletmek. bir hale getirilmi yemek artklar vermek. s. 1. yarm yamalak, batan savma yaplm. 2. hi titiz olmayan, son derece dikkatsiz.alkalamak, alkamak. 2. f. 1. alkalanmak, alkanmak; 3. apal (giysi). 4. ok dalgal (deniz). 5. ar duygusal (sz). dkmek; sarho. s., k. dili sratmak. i. 1. dar ve uzun yiv/aklk; delik. 2. k. dili yer. 1. kumar makinesi. 2. merubat otomat; yiyecek otomat. i. 1. tembellik. 2. zool. tembelhayvan. s. tembel. f. 1. yorgun argn ve tembel tembel yrmek, oturmak veya bir yere yaslanarak durmak. 2. (omuzlarn) kertmek. 3. sarkmak. geni kenarl ftr apka. i. 1. aylak, haylaz. 2. yorgun ve tembel yry, oturu/duru i. 1. bataklk; batak; amurluk. 2. durgun, batak gibi koy. 3. tarz. bataklk(ylan) (gmleini) deitirmek. 2. -i bir tarafa atmak; -i f. off 1. ay/deresi. gidermek. i., s. 1. Slovak. 2. Slovaka. i. Slovakya. i. 1. Slovakyal. 2. Slovak. s. 1. Slovakyaya zg. 2. Slovakyal. 3.1. pasakl kimse, apaul kimse; bitli koku. 2. tembel, haylaz, i. Slovak. aylak. i., s. 1. Sloven; Slovenyal. 2. Slovence. i. Slovenya. i., s. 1. Sloven; Slovenyal. 2. Slovence.

slovenly slow slow motion slowdown slowly slowness slowpoke slowwitted slowworm sludge slue slug slug slug sluggard sluggish sluice sluice gate sluiceway slum slumber slump slung slunk slur slurp slush slush fund slut sly smack smack smack in/into/on/onto smack ones lips smack ones lips smack-dab small small arms small change small fry small hours small intestine small letter small letter small talk small-minded smallpox smalls small-time smarmy

s. 1. pasakl ve tembel. 2. dikkatsizlik yznden hatal (bir ey). 3. 1. yava; ar, yava giden; uzun sren; savsak, ok ihmalkr. s. hi titiz olmayan, savruk, ok dikkatsiz, yava yava 4. pasakl, a slow train yava giden bir tren. a slow (giyini/klk). etkileyen: apaulhareket. sin. yavalatlm convalescence uzun sren bir nekahet. a slow poison yava i. 1. yavalama; (ilerde) durgunluk, durgunlama. 2. yava etkileyen zehir. 2. ge anlayan, zor anlayan. 3. kesat, yavalatma grevi, yavalatma. z. yava 4. geri (saat). z. yava, yava yava; ar. f. (down/up) durgun. yava; ar ar. yavalamak; yavalatmak. i. 1. yavalk; arlk. 2. kesatlk, durgunluk. 3. (saat iin) geri kalma. ii ardan alan kimse, yava giden kimse. i., k. dili s. zor anlayan, kaln kafal. i. krylan. i. 1. (motorda oluan) tortulam ya. 2. (su/pissu artma ileminde oluan) tortul atk. 3. (kuyu aarken karlan) amur. i., k. dili, bak. slew 2. 4. (akarsu/deniz yatandaki) tortu, amur. i. smklbcek. i. 1. kurun. 2. sahte jeton. 3. k. dili (ikiden) yudum. i. yumruk, yumruk darbesi. f. (--ged, --ging) 1. (birine) okkal bir yumruk atmak/indirmek. 2. (beysbol topuna) kuvvetle vurmak. i. miskin, uyuuk. 3. yumruklamak. 4. on (zorluklara ramen) gayret etmek, aba s. 1. yava giden, yava, durgun. 2. kesat, durgun. 3. ar kanl. gstermek. 4.1. oluk; savak; st ak byk boru. 2. bent kapa; oluk i. ar ileyen. kapa; savak savak kapa. kapa. i. savak yata. i. halk yoksul, binalar derme atma olan mahalle/semt. f. uyumak; hafif uyumak. i. uyku; hafif uyku. i. 1. (fiyat, oy, mteri says v.b.nde) d, dme. 2. iktisadi bunalm. f. 1. onto/to/over -in stne kvermek. 2. into -e f., bak. sling. kvermek. 3. -e ylmak: He slumped to the floor. Yere f., bak. slink. yld. 4. (fiyat, oy, mteri says v.b.) dmek. f. (--red, --ring) 1. over -i geitirmek, stnde durmadan geivermek. 2. (tane tane syleyeceine) hecelerini f. hprdetmek, hpr hpr imek. kartrmak; -in hecelerini kartrmak. i. hakaret; iftira. i. 1. erimeye balam kar, eriyen kar. 2. ar duygusallk. rvet fonu, rvet olarak datlmak zere ayrlan fon. i. 1. kaltak, paoz, orospu. 2. pasakl kadn, bitli koku. s. (--er/slier, --est/sliest) sinsi. i. 1. aprt, aprdama, pme sesi. 2. ap sesi. 3. aplak, sille, tokat. 4. kt sesi.ey) kokmak, -in kokusu olmak: This smacks of f. of 1. (soyut bir f. 1. aprdatarak pmek/imek, apr upur/aprBu ihanet kokuyor. 2.2. onyiyecekte/iecekte) (belirli apr pmek/imek. (bir -e aplak atmak, treachery. was sitting smack in the middle of the row. -e tokat 1. tam: He Srann aplatmak: She smacked him on the mouth. Azna bir aplak bir eyin) hafif oturuyordu. 2. kuvvetle: The truck rancardamom. tam ortasnda bir tad olmak: This coffee smacks of smack into dudaklarn on kt att. 3. downaprdatmak. tad var. (bir Bu kahvede hafif birdiye bir hzla duvara arpt.smacked the kakule yere) vurmak: He the wall. Kamyon byk book down on the table. Kitab masaya kt diye vurdu. dudaklarn aprdatmak. z. tam: The statue was smack-dab in the middle of the square. Heykel meydann 2. cmertlikten yoksun, yalnzca kendi s. 1. kk; ufak. tam ortasndayd. karlarn dnen, ok bencil. hafif silahlar. bozuk para, bozukluk. 1. ocuklar, ufaklklar. 2. nemsiz kimseler. gece yarsndan sonraki drt saat. incebarsak. kk harf, minskl. kk harf. havadan sudan konuma, hobe. s. 1. cmertlikten yoksun, yalnzca kendi karlarn dnen, ok bencil. 2. dar kafal. i., tb. iek hastal, iek. i., o., ng., k. dili i amar, amar. s. kk, ufak apta. s., ng., k. dili yac, pohpohlayc.

smart smart smart aleck smart answer smartass smarten smarten s.o./a place up smarten up smash smash s.o.s face in smasher smashing smashup smattering smear smell smell a place up smell a rat smell to high heaven smelling salts smelly smelt smelt smidgen smile smirch smirk smite smith smithereens smithy smitten smock smog smoke smoke bomb smoke s.o./an animal out smoke s.t. out smoke screen smoke tree smoke-colored smoked smokeless smoker smokestack smoky smolder smooch smooth smooth away

f. 1. acmak; actmak: My fingers smarting. Parmam acyor. That zeki, akll. 2. k; zarif. 3. hzl (bir ey). 4. kuvvetli (bir s. 1. medicine smarts. O ila canm actyor. 2. (bir eyin) acsn ekmek. krc, ac ac. 6. arszca ve zek dolu (bir ey). i. acma, (sz). ey). 5.bilgi; kendini bir ey zanneden kimse. ukala, incitici, arszca cevap. i., s., argo ukala, bilgi. f. birine/bir yere ekidzen vermek. kendine ekidzen vermek. f. 1. parampara etmek; parampara olmak, tuzla buz olmak. 2. (in)dili birinin bir darbeyle) krmak: He smashed the door in. k. (kuvvetli faasn almak, birinin enesini datmak: Ill Kapy krd. face in! Faan eyi) (kuvvetle) atarak (baka bir 3. through (bir alrm smash dili harika bir ey, sper birha! 2. spor smar. i. 1. k. your ey. eyi) krmak: She smashed a stone through the window. Ta s., ng., k. krd. 4. (up) mahvetmek; datmak; tarumar etmek. atp cam dili harika, sper. 5. k. dilismalamak, arasndaki) arpma.yapmak. 6. (birinin bir i., spor 1. (iki tat sma vurmak, sma 2. k; iflas. yerine) yumruk atmak: He smashedShe has ain the jaw. of i. (belirli bir konuda) azck bir bilgi: him one smattering enesine bir tane patlatt. i. 1. kuvvetli bir yumruk/darbe. 2. kt Greek. Azck Rumcas var. dalan veya yapkan bir eyi) (bir f. 1. on/with (yal, kolayca angrt. 5. (iki tat arasndaki) sesi. 3. parampara olma. 4. yere) srmek: 1. koklamak;k. dili byk hit,stmeskse yapan f. (--ed/smelt) dili iflas. 7. -in kokusunu duymak/almak: Bend arpma. 6. k.Hes smeared paint on me! byk boya srd! She smeared the bread with honey.oEkmeekokla! I smell down and paras. 8. roses! Eilip glleri bal srd. 2. film/mziksmell those spor sma. bir yeri kokutmak. bulatrmak: Youve smeared these lines so much I cant read coffee. Kahve kokusu duyuyorum. She can no longer smell. k. dili bir katakullinin kokusunu srp kurunu bulatrmsn ki them. Bu satrlara elini o kadar almak. Artk burnu koku almyor. 2. -in kokusundan (bir eyi) anlamak: I okuyamyorum. 3. bulamak: Dont touch that wall; the paintll pis kokmak. could smell that they had gone bad. Kokusundan onlarn bozuk smear. O duvara amonyum karbonat, amonyak tuzu, srmek, -i olduunu anladm. 3. -i sezmek, -inbular. 4. -e leke nadr. amonyum tuzu, dokunma; boyas kokusunu almak. 4. (of) lekelemek, -i karalamak,olmak; kokmak: Youyokken) whisky. (belirli bir eyin) kokusu (birinin elinde delil smell of s. pis kokan.su yklemek. 5. tamamyla yenmek, ezmek, iini (bakasna) Sen viski kokuyorsun. This place smells of the sea. Buras deniz f., bak. smell. (yal/yapkan good. O iekler gzel kokuyor. 5. bitirmek. Those flowers smell bir eyin yapt) leke. 2. kokuyor. i. 1. karalama, klesini) kaletmek,sulama. klesini) ergiterek ok f. (maden delile dayanmayan (maden 3. tb. mikroskop altnda (kt) kokmak: That toilet smells to high heaven. O tuvalet incelemek iin alnm organik doku. (madeni) yabanc maddelerden ayrmak. kt dili azck bir miktar. i., k. kokuyor. f. 1. glmsemek, tebessm etmek. 2. glmseyerek (bir eyi) gstermek: srmek, -i lekelemek, -i karalamak. 2. kirletmek; f. 1. -e leke She smiled her pleasure. Glmseyerek memnuniyetinileke. gsterdi. 3. on (talih, doa v.b.) -e glmek: Fate bulatrmak. i.memnun bir ekilde) srtmak. i. (birinin kendinden f. (kendinden has finally smiled on us. Nihayet talih bize gld. i. glmseme, memnun olduunu gsteren) srt. vurmak. 2. ldrmek; f. (smote, tebessm.smit.ten) 1. sert bir ekilde mahvetmek, batrmak; demir arptrmak. be smitten 1. i. 1. nalbant. 2. demirci,cezaya eya yapan/onaran kimse.with birdenbire (birine) vurulmak, -e gnln kaptrmak, -e k i., o. ufack paralar. olmak. 2. with/by (gzel bir eye) kaplvermek, (gzel bir i. 1. nalbant holanmak. 3. with birdenbire (bir hisse) kaplmak: eyden) ok dkkn, nalbandn iyeri. 2. demirci dkkn, demircinin iyeri. Hebak. smite. with terror. Dehete kapld. At that moment f., was smitten she was smitten nlk, i nl. an pimanlk duydu. i. (ilikli ve kollu) with remorse. O i. kirli hava, kirli hava ktlesi; dumanl sis. i. 1. duman. 2. k. dili sigara. 3. duman rengi, fme. f. 1. sigara imek; (sigara, pipo, puro, afyon v.b.ni) imek. 2. ttmek; sis bombas. duman karmak; duman geri vermek. 3. (eti/bal) fme iinde bulunduu yeri dumanla doldurarak birini/bir hayvan etmek, ttslemek, dumana tutmak, dumanlamak. 4. (arlar) dar karmak. karmak. bir eyi sersemletmek. 5. (bir yeri) dumanlandrmak, dumanlameydana sislendirmek, sislemek. sis perdesi. bot. boyacsuma, kotinus. smoking jacket erkeklerin evde giydii rahat ve zarif ceket. smoking tobacco s. duman rengi, fme. sigaralk/puroluk/pipoluk ttn. s. fme, ttslenmi (et/balk): smoked tongue fme dil. smoked salmon fme som, somon fme. s. dumansz; duman karmayan. i. 1. sigara/puro/pipo ien kimse. 2. d.y. sigara iilebilen vagon. 3.(vapura/fabrikaya ait) baca. i. arc kr. s. 1. tten, duman karan. 2. duman gibi, dumana benzeyen. 3. dumanl.iinduman rengi, fme. f. 1. iin 4. yanmak; alev karmadan yanmak. 2. (birinin) gzleri yuvalarndan frlamak, iin iin kzmak. 3. (kavga, f., k. dili pmek; sarlp pmek. kzgnlk v.b.) da vurulmadan devam etmek. s. 1. przsz, dzgn, dz, yzeyinde girinti knt olmayan: smooth road dzgn yol. smooth skin przsz cilt. 2. iinde -i gidermek. kat paralar bulunmayan (sv). 3. rahat, sarsntsz. 4. alkantsz (deniz). 5. rahat, problemsiz, sorunsuz. 6. tad ho olan, ac/kekre olmayan (iki). 7. ho fakat aldatc. 8. ho tavrlaryla insanlar kandran; cerbezeli. 9. ok ho ve insan rahatlatan. f. 1. dz bir hale getirmek, dzlemek, tesviye etmek;

smooth down ones hair smooth the way for s.o. smooth things over between smoothbore smoothie smoothly smoothy smote smother smoulder smudge smug smuggle smuggler smuggling smut smutty snack snack bar snafu snag snail snake snake in the grass snake plant snakebit snakebite snakebitten snakey snaky snap snap into action snap ones fingers at snap out of it snap s.o.s head off snap to snap up an offer snapdragon snappish snappy snapshot snare snare drum snarl snatch sneak sneak attack sneak up on sneaker sneaky

salarn yatrmak. k. dili birinin iini kolaylatrmak. (people) k. dili -in aralarn bulmak/dzeltmek; -i bartrmak. s. namlusu yivsiz (silah). i. namlusu yivsiz silah. i., k. dili 1. kadnlar kolaylkla tavlayan adam. 2. ho tavrlaryla insanlar kandran kimse; cerbezeli kimse.Youok ho ve insan z. problem karmadan, gzel bir ekilde: 3. handled that very rahatlatan Onu ok gzel bir ekilde idare ettin. smoothly. kimse. i., k. dili, bak. smoothie. f., bak. smite. f. 1. (duman/havaszlk) bomak/bunaltmak/boarak ldrmek; (dumandan/havaszlktan) boulmak/bunalmak/boularak f., bak. smolder. lmek. 2. (yastk, battaniye v.b. ile) (birini) bomak, boarak i. (bulam) leke. f. (stne) leke bulamak/bulatrmak; ldrmek. 3. in/with (birini) -e bomak, -e garketmek: She lekelenmek: Dont rub it; youll smudge it! Elini stne srme; s. (--ger, --gest) in kisses. Onu pcklere bodu. 4. (birinin/bir smothered him kendinden memnun, kendini beenmi. leke yaparsn! eyin) gelimesini engellemek; -i bastrmak: He smothered his f. (birini/bir eyi) (bir lkeye veya yurtdna) karmak; rage. fkesini zaptetti. 5. (yangn) havasz brakarak kaaklk i. kaak. yapmak. sndrmek. i. kaaklk. i. 1. kurum tanesi, is tanesi. 2. mstehcen sz/resimler. 3. srme, rastk, is (ekin sak. 2. srmeli, rastkl, isli (ekin). s. 1. mstehcen, ak hastal). i. (yemek aralarnda yenilen) tatl, erez, meyve v.b. f. hafif eyler yemek, erezlenmek; on (tatl, erez, meyve v.b.ni) (mterilerinin bar gibi bir tezghn nnde oturduu) ufak yemek. bfe. lokanta; problem, sorun, prz. i., k. dili i. 1. k. dili problem, sorun, prz. 2. koparlm/krlm bir eyin kk, przl ve keskin ucu. f. (--ged, --ging) -e taklmak: My i. salyangoz. fishing lines gotten snagged on that bush. Oltam o alya i. 1. ylan. 2. sinsi ve hain kimse. f. 1. ylan gibi sessizce takld. ilerlemek. 2. ylan gibi kvrlmak. k. dili sinsi ve hain kimse. bot. kaynanadili, tavankula, sansevieria. s. ylann soktuu (kimse). i. ylan sokmas. s., bak. snakebit. s., bak. snaky. s. 1. ylan gibi, ylana benzeyen. 2. ylankavi. 3. ylan dolu. f. (--ped, --ping) 1. at -i azyla kapmaya almak. 2. at (kpek) -i srmaya almak. 3. kopmak; koparmak. 4. (krbac) k. dili hemen harekete gemek. aklatmak; (sert bir rzgrda dalgalanan bayrak gibi) ap diye k. dili -i hi nemsememek, -i takmamak. ses karmak. 5. up (alc) (satlan mal) kapmak, hemen satn k. dili 6. at diye kapanmak. 7. (bir eyi) ters/kzgn began almak.kt bir ruhsal durumdan kurtulmak: When he bir ekilde whining about that to bir cevap vermek. (fotoraf) it. Bana 9. sylemek; at ok tersterslemek. him to snap out of ekmek. k. dili birine (birini) me I told 8. k. dili ondan yaknmaya baladnda, kendisine bundan vazgemesini (gz) parlamak. 10. (parmaklarn) akrdatmak. 11. kmlda! 2. k. dili 1. acele etmek, abuk olmak: Snap to! Haydi k. dili akln syledim. oynatmak. 12.Snap to it! Haydi i bana!1. tt, fermejp. 2. ie dili bir teklifitrdamak; atrdamak. i. k. balamak: hemen dili gayret, evk. 4. ok kolay i. 5. k. gevrek bir biskvi. 3. k. kabul etmek. i., bot. aslanaz. dili enstantane, enstantane fotoraf. 6. trt, trdama, t. 7. ak sesi, aksi, 8. azyla kapmaya alma. 9. (kpek) srmaya s., k. dili ak. ters. alma. s. ani, aniden yaplan: snap decision ani karar. s., k. dili 1. ok canl. 2. kuru ve souk (hava). 3. k. i. enstantane, enstantane fotoraf. i. tuzak. f. 1. tuzaa drmek. 2. (ok istenilen bir eyi) elde etmek, kapmak. trampet. f. (up) karmakark hale gelmek, arapsana dnmek; karmakark bir hale getirmek. i. i. 1. kap. 2. ksa arapsa. f. kapmak; at kapmaya almak. karmakark hal, sre; ksa para: He only sessizce ilerlemek/gitmek. 2. in/on/into/onto -e f. 1. sinsice ve heard snatches of their conversation. Konutuklarnn -e gizlice girmek. 3. off/out of -den gizlice gizlice sokmak; ancak baz blmlerini duydu. ask. baskn taarruzu. karmak; -den gizlice kmak. 4. (bir eyi) gizlice yapmak: She -e gizlice yaklamak. sneaked a glance at the book. Kitaba kaamakla bakt. 5. i. tenis ayakkabs. almak. 6. ng., k. dili gammazlk etmek; on armak, yrtmek, -i k. dili sinsi; i., k. dili s.,ihbar etmek. sinsice. sinsi kimse.

sneer sneeze snicker snide sniff sniff out sniffle snigger snip snipe snipe sniper snippet snivel snob snobbery snobbish snobbism snobby snooker snoop snoot snooty snooze snore snorkel snort snot snotty snout snow snow bunting snow goggles Snow White snowball snowbird snowbound snow-capped snowdrift snowdrop snowflake snowman snowplow snowshoe snowstorm snow-white snowy snub snub-nosed snuff

f. 1. dudan bkmek. 2. at -e dudak bkmek, -i kmsemek. f. 1. aksrmak, haprmak. 2. at -i hor grmek, -i kmsemek: Dont sneeze at i. ks ks gl. f. ks ks glmek.Selmas paintings; she makes millions from them. Selmann resimlerine glp geme; onlardan milyonlar s. aka gibi grnen ineli/krc (sz). kazanyor. i. aksrk, haprk. f. 1. koklamak. 2. at -e burun kvrmak. 3. around k. dili (bir yerde) dolanmak.2. (birinin/bir eyin) ne olduunu renmek. k. dili 1. bulmak. 4. dudak bkerek sylemek. i. 1. nefes, ie ekilen hava. 2. burun kvrma. f. burnunu ekmek. f., i., bak. snicker. f. (--ped, --ping) makasla krpmak/kesmek. i. 1. makasla krpma/kesme. 2. krplm para, krpnt. i., zool. batakulluu. f. 1. at -e gizli bir mevziden ate amak. 2. st kapal bir ekilde niancs. i. pusu eletirmek, laf atmak, ta atmak. i. ufak para. f. 1. burnu akmak. 2. burnunu ekmek. 3. burnunu ekerek alamak. 4. yaknmak, szlanmak, alamak. i. snop. i. snopluk. s. snop. i. snopluk, snobizm. s. snop. i. bir eit bilardo. f., k. dili casusluk yapmak; gizlice gzetlemek; gizlice bilgi toplamaya almak. i., k. dili burun. ., k. dili snop. f. ekerleme yapmak, kestirmek. i. ekerleme, ksa uyku. f. horlamak. i. horultu, horlama. i. norkel. f. 1. (at) kuvvetle burnundan hava karmak. 2. kzgnlkla/kmseyerek sylemek. 3. k. dili pis snop. i. 1. kaba smk. 2. k. dili alak herif. s. 1. kaba smkl. 2. k. dili pis, alak. 3. k. dili snop. i. hayvann uzun burnu. i. kar. f. kar yamak. zool. karkuu. kar gzl. Pamuk Prenses. i. 1. kar topu. 2. bot. kartopu. i., zool. karkuu. s. kar yznden mahsur kalm. s. kar kapl (da/tepe). i. kar ynts, krtn. i., bot. kardelen. i. 1. kar tanesi. 2. zool. karkuu. o. snow.men (snomen) i. kardan adam. i. kar temizleme makinesi. i. kar ayakkabs, kar raketi, raket, leken. i. kar frtnas, tipi. s. bembeyaz, kar gibi. s. 1. karl. 2. bembeyaz, kar gibi. 3. with kar yam gibi (bir eyle) dolu. f. (--bed, --bing) hie saymak, hakir grmek, kmsemek, adam yerine koymamak. i. hie sayma, hakir grme. s. kk ve kalkk burunlu. i. enfiye.

snuffle snug snuggle so so so so as to so as to So be it. so far So far, so good. so help me So help me God. So long! so many/much So much the better. So there! so to speak So what? soak soak in soak out soak up soaking rain soaking wet so-and-so soap soap bubble soap dish soap opera soap powder soapbox soapstone soapsuds soapwort soapy soar SOB sob sober sober s.o. up sober up sobriety sobriquet so-called soccer sociable social social security social service

f. burnunu ekmek. s. (--ger, --gest) 1. rahat ve scack. 2. ste iyi oturan (giysi). f. sokulmak, yanna sokulmak: She snuggled up to him. Ona sokuldu. z. 1. byle, bylece; yle, ylece; yle, ylece: While I was so doing the doorbell rang. Byle yaparken kap zili ald. Hold the ba. 1. bu/o yzden, bundan/ondan dolay; bunun/onun knife just so. Ba yle tut. So she so I couldnt see the stage says. yle diyor. 2. bu sonucunda: I was sitting in the back,so! yle deil, efendim! If s. byle; yle; yle: Thats just not kadar; u kadar; o kadar: Theyzden sahneyi iyi gremedim. tables so long, he said. Masa well. Arkada oturuyordum; bu thats so, Ill have tothat so as to annoy me. Beni kzdrmak iin 1. -mek uzun, did go. yleyse gitmeye mecburum. u kadar iin: Hededi.I Did you ever see a Bu yzden gittim.this He told me to go, so did. Bana git dedi. tree so lovely as 2. yapt.Hi -ecek birthis so bir to coughed theft. Bunu,was so big it one? gave him anekilde: He prevent so ashungry. A Selmins -mek 2. bu kadar apple so he wouldnt go to attract iin: I iin: He did gzel as aa grdnz m? It hrszl attention.fit in the box. Kutuya smayacak kadar ksrd. Give wouldnt iin olsun. bir elma verdim. 3.bir ekilde bykt. nlemek Selminin dikkatini ekecek E?/Ne olacak?: Hes kalmamas iin ona Olsun./yle yapt. me only mistake. So? Birancakyapt. Never. 3. de, da: I hope o kadar olacak? made a so much. Bana hata yere kadar; belirli4. Bir keifte 1. imdiye kadar. 2. belirli bir bir mesafe: theyll win. I hope so too. IOnlarn kazanacanup to! imdi bulununca kullanlr: far before they what you were Benzin So now know run out of gas. umuyorum. They can only gohave a dog. So do we. Onlarn kpei var. so her ey yolunda. imdiye/Buraya kadar Ben de. They ne yaptn biliyorum! tkeninceye4. k. dili ok, o kadar ki: Youvegidebilirler. mesafe been so kind. ok Bizim de. kadar ancak belirli bir also wearing, so help me, a vallahi, yemin ediyorum: She was nezaket gsterdin.vallahi, so beautiful! O giymiti. mink coat. Bir de, Shes vizon bir palto kadar gzel ki! 5. Allah ahidim olsun. Bakasnn iddiasn yalanlamak iin kullanlr: I didnt do it. Hoa kal! You did so. Yapmadm. Yaptn. belirli bir miktar. Daha iyi!/yi ya!/sabet! k. dili ... ite! (Kzgnlkla sylenen bir sz pekitirmek iin kullanlr.): Furthermore, I shall have your electricity cut off. So tabir caizse. there! Elektriini de kestireceim ite! E?/Ne olacak? f. 1. suya bastrmak, suda brakmak, slatmak; suda kalmak. 2. suya girmek, suda kalmak; suya sokmak, suda tutmak: He was k. dili (bir ey) kafaya dank etmek. soaking in the bathtub. Kvetteki suyun iine uzanmt. 3. suya bastrarak (bir eyi) karmak. through -den szmak: Blood was soaking through the bandage. emmek, kan szyordu. 4. into (bir Sargdan sourmak, iine ekmek. sv) (bir yere) derinlemesine girmek/szlmek. 5. srsklam yamur. topra derinlemesine slatan etmek; srsklam olmak. 6. k. dili (birinden) ok fazla para istemek, (birini) kazklamak. srsklam, srlsklam. i. 1. filan kii; bilmem kim. 2.k. dili herif; aalk adam/kadn, pis yaratk. 2. TV, radyo melodram dizisi. f. sabunlamak. i. 1. sabun. sabun kp. sabunluk, sabun tas. TV, radyo melodram dizisi. toz sabun, sabun tozu. i., k. dili nutuk ekerken krs yerine kullanlan ey, krs. i. sabunta. i., o. sabun kp. i., bot. ven, sabunotu, helvackk. s. 1. sabunlu. 2. sabun gibi. 3. k. dili yaldzl (sz); pohpohlamalarla dolu. 4. TV, radyo melodram dizilerine yakan. f. 1. hzla ykselmek. 2. hzla umak. 3. havada szlmek. 4. beyond -i amak; -iney ettiim herif.His imagination soared i., k. dili alak herif, tesine gitmek: beyond the mountains that enclosed his village on every side. f. (--bed, --bing) hkra hkra alamak, hkrmak; hngr Hayal gc kyn evreleyen dalarn ta tesine gitti. 5. (bir hngr alamak, hngrdemek. i. hkrk; 3. ikinin etkisi s. 1. ciddi, arbal. 2. sssz, gsterisiz. hngrt. yer zerinde/bir yere) ykselmek: The mountain soared above altnda olmayan; ayk. f. 1. ayltmak. 2. durgunlatrmak, the valley. Da vadi zerinde ykseliyordu. birini ayltmak. dnceli bir hale sokmak. aylmak. i. 1. ciddiyet, arballk. 2. ssszlk, gsterisizlik. 3. ikinin etkisi altnda olmama; ayklk. i. lakap, takma ad. s. szde: so-called painters szde ressamlar. i. futbol, ayaktopu. s. girgin, sokulgan. s. 1. toplumsal, sosyal. 2. baka insanlarla beraber olmay seven (kimse); kendi trnden baka hayvanlarla beraber sosyal sigorta. olmay seven (hayvan). 3. girgin, sokulgan. 4. sosyetik. i. parti, toplumsal hizmet, sosyal hizmet. elence.

socialisation socialise socialism socialist socialite socialization socialize society sociological sociologist sociology sock sock sock away socket sod soda soda cracker soda fountain soda pop soda water sodden sodium sofa soft soft drink soft drink soft furnishings soft lens soft palate soft shoulders soft soap soft spot soft water softball soft-boiled soft-cover soften soften water softhearted softie soft-soap soft-spoken software software package software system softy soggy soil soil

i., ng., bak. socialization. f., ng., bak. socialize. i. sosyalizm, toplumculuk. i. sosyalist, toplumcu. s. sosyalist, toplumcu, sosyalizme zg. i. sosyetik kimse, sosyeteden biri. i. 1. sosyalizasyon, kamulatrma, devletletirme; toplumsallatrma, sosyalletirme. 2. ruhb. sosyalleme, f. 1. kamulatrmak, devletletirmek; toplumsallatrmak, toplumsallama; 2. ruhb. sosyalletirmek, toplumsallatrmak. sosyalletirmek. sosyalletirme, toplumsallatrma. i. 1. toplum; topluluk. 2. dernek, cemiyet. 3. sosyete. s. sosyolojik, toplumbilimsel. i. sosyolog, toplumbilimci. i. sosyoloji, toplumbilim. i. ksa orap, oset. i., k. dili yumruk, yumruk darbesi. f., k. dili yumruk atmak/indirmek, yumruklamak. Hes socked a little money k. dili bir kenara (para) koymak: away. Bir kenara birazeye socket gz yuvas. 2. elek. duy. 3. i. 1. anat. oyuk, yuva: para koymu. iine(bir alan kaplayan) im. 2. (bir alandan toprayla birlikte i. 1. bir ey geirilen delik/oyuk. alnan) im paras. f. (--ded,bikarbonat. alan) (byle) im i. 1. kabartma tozu, sodyum --ding) (bir 2. soda, maden sodas. paralaryla kaplamak, imlemek. 3. stne soda dklm dondurma. 4. gazoz. tuzlu biskvi. (maazann/eczanenin bir kesinde bulunan, dondurma, gazoz v.b. satlan) bfe. gazoz. soda, maden sodas. s. 1. iyice slanm; srlsklam. 2. ii iyi pimemi (ekmek, hamur, sodyum. v.b.). i., kim. kek, tart i. kanepe. s. 1. yumuak. 2. alak (ses). 3. lk, yumuak (hava). 4. fazla parlak olmayan (k). 5. hafif (rzgr/yamur). 6. yumuak, alkolsz iecek. tatl, ho, gnl okayc (sz). 7. k. dili kolay. 8. hamlam, 1. kola; gazoz; soda. 2. alkolsz iecek. hamlam, ham (vcut); formunda olmayan, formunu ng. mefruat. korumam (sporcu). 9. hatlar net grnmeyen. 10. saf, kolayca aldatlan. lens. yumuak anat. yumuak damak. dk banket. k. dili yaclk, iltifat. zayf nokta. yumuak su, az kireli su. i. 1. bir eit beysbol. 2. bu oyunda kullanlan top. s. rafadan, alakok (yumurta). s., i. karton kapakl (kitap). f. yumuatmak; yumuamak. suyu yumuatmak. s. yumuak kalpli, mfik. i., k. dili, bak. softy. f., k. dili yaclk ederek (birini) kandrmaya almak; into tatl szlerle (birini) (bir ey yapmaya) ikna etmek. s. yumuak sesli (kimse). i., bilg. yazlm. yazlm paketi. yazlm sistemi. i., k. dili yufka yrekli kimse. s. iyice slanm, pslak. i. toprak. f. kirletmek; kirlenmek.

soil erosion sojourn solace solar solar calendar solar eclipse solar eclipse solar system solar year solarium sold solder soldering iron soldier soldierlike soldierly sole sole sole solemn solemnise solemnity solemnize solicit solicitor solicitous solicitude solid solid fuel solid geometry solid state solidarism solidarist solidarity solidify solidity solidly soliloquy solipsism solipsist solitaire solitary solitary confinement solitude solo solo flight soloist solstice solubility soluble

toprak anmas, erozyon. i. (bir yerde) kalma; ikamet. f. (in) (bir yerde) kalmak; ikamet etmek. f. 1. teselli etmek. 2. (bir znty) hafifletmek, i. teselli. azaltmak. s. 1. gnele ilgili, gnesel. 2. gnee gre hesaplanan. 3. gnein etkisiyle meydana gelen. gne takvimi. gne tutulmas. gkb. gne tutulmas, gn tutulmas. gkb. gne sistemi. gne yl. i. evin bir yannda bulunan ve yan camla evrili ok gneli oda, solaryum. f., bak. sell. i. lehim. f. lehimlemek. havya. i. asker; er. f. 1. askerlik yapmak. 2. on metanetle devam etmek. gibi; askere yakr. s. asker s. asker gibi; askere yakr. i. 1. (ayaa ait) taban. 2. (ayakkabya ait) taban; pene. f. (ayakkabya) pene vurmak, (ayakkaby) penelemek. i. dilbal. s. tek, yegne. s. 1. ok ciddi; arbal. 2. grkemli bir ekilde yaplan (dini tren/devlet solemnize. huk. resmi bir ekilde yaplan. f., ng., bak. treni). 3. i. 1. byk ciddiyet; arballk. 2. grkemli tren. 3. grkem, ihtiam. 4. huk. resmi ilem, formalite. f. 1. (nikh) kymak. 2. trenle kutlamak. f. 1. (para, yardm, bir iyilik v.b.ni) istemek. 2. (fahie) sokakta mteri aramak. i., ng. avukat. s. i. ilgi, merak: Your solicitude for my health amazes me. Salmasv olmayan. 2. som (metal); masif (aa/tahta); s. 1. kat, gsterdiiniz ilgi beni hayrete dryor. yekpare ve ii dolu (madde). 3. tam, kesintisiz, aralksz, kat yakt. faslasz. 4. salam, dayankl. 5. salam, gvenilir; muteber. 6. kat geometri. geom. kat. i. kat, kat madde. fiz. kat hal. solid-state physics kat hal fizii. i., sosyol. dayanmaclk, solidarizm. i., sosyol. dayanmac, solidarist. i. dayanma, solidarite. f. katlamak; katlatrmak. i. 1. katlk. 2. salamlk, dayankllk. 3. salam olma, gvenirlik; muteber olma. z. i. monolog, oyuncunun kendi kendine yapt konuma. i., fels. tekbencilik, solipsizm. i., s. tekbenci, solipsist. i. 1. mcevheri ssleyen tek ta. 2. tek tal mcevher: Her earrings were diamond solitaires. Kpeleri birer prlantayd. 3. s. 1. yalnz, kendi bana. 2. tek bir: Can you give me a solitary tek kiilik iskambil oyunu. example? Tek kapatma. verebilir misin? 3. tenha, ssz. huk. hcreye bir rnek i. 1. yalnzlk, kendi bana olma. 2. tenha yer, tenhalk. i. 1. mz. solo. 2. dans tek bana yaplan gsteri. tek bana yaplan uu. i., mz. solist, solocu. i., gkb. gndnm. i., kim. znrlk. s., kim. znr, zlebilir.

solute solution solve solvent Somalia Somalian somber sombre some some day some day or other somebody someday somehow someone someone else someplace somersault something something else something else again Somethings up! Somethings up. sometime sometimes someway somewhat somewhere somnambulism somnambulist somnambulistic somnolent son son of a bitch son of a gun sonar sonata song songbird songster songstress sonic sonic boom sonics son-in-law sonnet sonorous soon sooner or later sooner or later

i., kim. znen. i. 1. zm, zm yolu, are. 2. mat. zm. 3. kim. zelti, solsyon, halletmek. f. zmek,eriyik. 4. kim. znme, zlme. 5. zme, halletme, hal. i., kim. zc, solvent. s. 1. kim. zc. 2. btn borlarn deyebilen (kimse/kurulu). i. Somali. i. Somalili. s. 1. Somali, Somaliye zg. 2. Somalili. s. 1. kasvetli. 2. ok ciddi, arbal. s., ng., bak. somber. s. 1. (belirsiz) bir miktar: He owns some apartment buildings. Onun apartmanlar var. Make us some coffee. Bize kahve bir gn, gnn birinde. yapsana. 2. baz, kimi: Some roses have no scent. Baz gllerin gnn birinde, bir gn. kokusu yoktur. 3. bir: Just think up some good excuse. yi bir zam. biri, birisi, bir kimse: Somebody time. Bunu you. Biri bahane uydur. Lets do it some other telephoned baka birsana telefon etti. i., k. dili nemli biri, hatr saylr biri. zaman yapalm. Some woman telephoned. Bir kadn telefon etti. z. bir gn. 4. naslsa, her naslsa, bir yolunu bulup: Well do itfor some z. epey, bir hayli, olduka ok: The flowers lasted somehow. time. iekler epey zaman canlln korudu. 5. k. dili Ne Bir yolunubirisi, bir kimse. bulup yaparz. zam. biri, Some friend you are! Ne biim arkadasn byle? 6. k. biim ...?: baka unutulmayacak dili hibiri, bir bakas. bir (kimse/ey): That was some lecture! Hik. dili bir yerde; bir yere; bir yer: Do you have someplace to z., unutulmayacak bir konferanst o. 7. k. dili harika, sper, olaanst. zam. yerin var bir miktar; baz: Some south of stay? Kalacak bir (belirsiz) m? Were someplace of those i. takla, taklak; perende. f. takla atmak. fabrics are very expensive. O kumalardan bazlar ok pahal. Balkesir. Balkesirin gneyinde bir yerdeyiz. i. 1. bir ey: some apples, so I gave her some. Elma istedi; bu She wanted She wants something brighter. Daha frapan renkli birbaka bir birCan Ik. dili insan hayreteto drink? kimse/ey. bir yzden ona ey. 2. get you something some who wont 1. ey istiyor. miktar verdim. There aredren Size iecek ey getirebilir miyim? onaylamayacak baz kiiler var. Some of approve of this. Bunu 2. k. dili insan hayrete dren kimse: k. dili bambaka bir ey. Youre really something! Vallahi harikasn! 3. olacak. z. 1. aa you will become generals. Bazlarnz general k. dili nemli bir k. dili kadar: There were thirty some people present. Otuz ey, yabana atlmayacak bir ey. yukar,Bir ey oldu!/Bir eyler dnyor! Bir eyler dnyor. kadar kii vard. 2. biraz: Hes feeling some better. Kendini biraz daha iyi hissediyor. It was sometime last year. Geen sene z. bir zaman; bir gn: iinde bir z. bazen. zamand. Come see us sometime! Bir gn bize gel! z., k. dili naslsa, her naslsa, bir yolunu bulup. z. olduka; biraz. z. bir yerde; bir yere; bir yer: Lets go somewhere. Bir yere gidelim. Thats i. uyurgezerlik. somewhere in Thrace, isnt it? Trakyada bir yerde, deil mi? i. uyurgezer. s. uyurgezer. s. 1. uykusu gelmi, uyku basm, uykulu. 2. uyku getiren. i. oul, erkek evlat. kaba it olu it, it herif, it, eolu eek. k. dili 1. Hay Allah! 2. Seni pezevenk seni! i. sonar. i., mz. sonat. i. ark. i. tc ku. i. 1. arkc. 2. tc ku. i. antz. s. ses dalgalaryla ilgili, sonik. ses duvarn aan bir uan yol at patlama sesi. i. akustik, ses bilgisi. i. damat. i., edeb. sone. s. 1. gr (ses). 2. tumturakl. z. biraz sonra, birazdan, ok gemeden, az zaman iinde. er ge, erken veya ge. er ge.

soot soothe soothing soothsayer sooty sop sop s.t. up with sophism sophist sophisticated sophistication sophistry sophomore soporific sopping wet soppy soprano sorbet sorcerer sorceress sorcery sordid sore sorghum sorority sorrel sorrel sorrow sorrowful sorry Sorry! sort sort sort s.o. out sort s.t. out sortie SOS so-so sot souffl sough sought soul soul music soulful soulless soul-searching sound sound sound

i. is; kurum. f. 1. sakinletirmek, yattrmak. 2. teselli etmek. 3. (ary) hafifletmek, azaltmak; (aryan teselli edici. 3. (ary) hafifletici; s. 1. sakinletirici, yattrc. 2. bir yeri) rahatlatmak. (aryan falc. i. khin; bir yeri) rahatlatc. s. isli; kurumlu. f. (--ped, --ping) in (bir eyi) (bir svya) batrmak. i. 1. birini honut edecek ey. banarakyemein salas v.b.ne) banlm bir eyi (bir svya) 2. (st, o eyi sourmak: Sop up that gravy ekmek lokmas. O salaya ekmek banp ye! Sop up that water with some bread! i. sofizm, bilgicilik. with this sponge! O suyu bu sngerle temizle! i. sofist, bilgici. s. 1. dnya/hayat hakknda ok ey bilen (kimse). 2. ince zevkli kiilere hitap eden. i. 1. dnya/hayat hakknda ok ey bilme. 2. ince zevk. i. safsata. i. lisede/niversitede ikinci snf rencisi. s. uyku getiren, uyutucu. i. uyku veren ila. srlsklam, srsklam. s. 1. srlsklam, srsklam; pslak. 2. ok yamurlu. 3. ng. ar duygusal. i., mz. soprano. s. sopranoya ait. i., ng. 1. (kar pekmezi kvamnda) dondurulmu erbet. 2. meyveyle yaplan bir tr dondurma. i. byc, sihirbaz. i. byc kadn. i. byclk. s. 1. alak, iren, menfur. 2. pis, ok kirli. s. 1. aryan; arl; acyan. 2. hassas (bir nokta/bir konu). 3. k. dili kzgn; gcenik, ks,pekmezi. i. 1. sorgum. 2. sorgum dargn, kskn. i. yara. i. (niversite rencisi kzlara zg) sosyal kulp. i., bot. kuzukula. i. al donlu at. i. keder, ac. f. keder ekmek. s. 1. kederli. 2. keder veren. s. 1. zgn. 2. piman. 3. kt, berbat, kepaze. 1. Affedersiniz!/Pardon! 2. zgnm! i. eit, tr, nevi. f. (bir eyleri) (baka eylerden) ayrmak; tasnif etmek, blmlemek, snflamak. ng., k. dili birine gstermek; birine dnyann ka bucak olduunu gstermek. ng. bir eye zm bulmak, bir eyi halletmek. i., ask. 1. ani bir saldrda bulunmak zere tahkimattan kma. 2. (uan yapt) k, sorti, sefer. i. SOS (tehlike halinde verilen imdat sinyali). s. yle byle, ne iyi ne kt. i. ayya. i., ah. sufle. i. (rzgrn yapt) uultu. f. (rzgr) uuldamak. f., bak. seek. i. 1. ruh. 2. gerek duygu, itenlik. 3. kimse, biri: Hes a good old soul. yi kalpli bir yaratt bir mzik tr. ta kendisi: Hes Amerikal zencilerin ihtiyardr o. 4. (bir eyin) the soul of generosity. Cmertliin ta kendisidir. 5. Amerikal s. duygulu; duygular yanstan. zencilerin yaratt bir mzik tr. s. ruhsuz; duygusuz. i. i deerlendirme, kendini motive eden eyleri gzden geirme. s. 1. salam; esasl. 2. derin ve rahat (uyku). 3. salkl, shhatli. 4.ses. i. akllca (bir davran). 5. salam, gvenilir. f. 1. almak: Sound your horn! Kornay al! The wake-up bell sounded at six. Uyandrma zili saat altda ald. 2. ... gibi gelmek: That sounds good to me. Bana iyi gibi geliyor. 3. iskandil etmek, (suyun) derinliini lmek.

sound barrier sound effects sound track sound wave sounding soundproof soup soup kitchen soup up soupy sour sour cherry sour cherry sour cream sour cream sour orange sour/bitter/Seville orange source soursop souse south South Africa South African South America South American South Sea southbound southeast southeaster southeastern southerly southern southerner southernmost southernwood southwards southwest southwester southwestern souvenir sovereign sovereignty Soviet Soviet Russia sow sow sow discord sow ones wild oats sow ones wild oats sow ones wild oats

ses duvar. efektler. ses band. ses dalgas. i., k. dili iskandil etme, iskandil. s. ses geirmez. i. orba. yoksullara parasz yemek verilen yer, aevi, ahane. k. dili, oto. (motorun) gcn artrmak. s. 1. orba gibi. 2. k. dili ar duygusal. s. eki. f. ekitmek; ekimek. vine. vine. smetana. smetana. turun. turun. i. kaynak; kken. i. tarnelmas. f. 1. suyun iine batrmak/daldrmak. 2. srlsklam etmek. 3. -e (su) dkmek, (suyu) stne boca etmek: He soused a bucket of i. gney. s. gney, gneyden gelen. water in his face. Yzne bir kova su att. 4. salamuraya Gney Afrika. yatrmak. i. salamura domuz kafas/paas/kula. 1. Gney Afrikal, Gney Afrikal kimse. 2. Gney Afrika, Gney Afrikaya zg. 3. Gney Afrikal (kimse). Gney Amerika. 1. Gney Amerikal, Gney Amerikal kimse. 2. Gney Amerika, Gney Okyanusun gney 3. Gney Amerikal (kimse). Byk Amerikaya zg. ksmna zg. s. gneye giden. i. gneydou. s. gneydou, gneydoudan gelen. i. keileme, akayel. s. gneydou ile ilgili. s. 1. gney, gneyden gelen. 2. gney, gney tarafnda bulunan. gneye ait. s. gney, i. gneyli. s. en gneydeki. i., bot. karapelin. z. gneye doru. i. gneybat. s. gneybat, gneybatdan gelen. i. lodos, akyel, bozyel. s. gneybat ile ilgili. i. hatra, anda, yadigr. s. 1. zerk (devlet). 2. en byk siyasi iktidara sahip, egemen. 3.1. egemenlik. 2. zerklik. 3. hkmdarlk. ngiliz altn (para). i. mutlak, snrsz. i. 1. hkmdar. 2. bir eit s., tar. Sovyet, Sovyetler Birliine zg. Sovyet Rusya. f. (--ed, sown/--ed) (tohum) ekmek; (bir yere) tohum ekmek. i. dii domuz. anlamazlk yaratmak, mesele karmak. k. dili (genliinde) lgnlklar yapmak, lgnca yaamak. k. dili (gen bir insan) lgnca yaamak. k. dili (genliinde) lgnlklar yapmak, lgnca yaamak.

sox soy soy sauce soybean spa space space age space capsule space shuttle space shuttle space station space travel space walk spacecraft spaceflight spaceship spacious spade spade spadework spaghetti Spain span spangle Spaniard spaniel Spanish Spanish America Spanish bayonet Spanish fly Spanish moss spank spanker spanking spanner spar spar spare spare Spare no expense! spare parts spare parts spare tire sparerib sparing spark spark plug sparkle sparkler sparkling

i., o. osetler. i. soya sosu. i. soya. i. kaplca. i. 1. yer, alan: parking space park yeri. Is there space for our display? Sergimize yer var m? 2. mesafe: in the space of ten uzay a. miles on millik bir mesafe iinde. 3. boluk: He was gazing into uzay kapsl. space. Bolua bakyordu. 4. uzay, feza. 5. sre, mddet. 6. uzay espas: aralk,mekii. Leave a space between each word and each line. Her szck ve her satr arasnda bir aralk brak. 7. mat. uzam. uzay mekii. uzay istasyonu. uzay yolculuu. uzayda yry. i. uzay gemisi. i. uzay uuu. i. uzay gemisi. s. geni. i., bah. bel. f. bellemek, bel ile kazmak. i., isk. maa. i. 1. n hazrlk, n alma. 2. zor ve skc hazrlklar. i. uzun ve ince makarna, spagetti. i. spanya. i. 1. sre, mddet: a span of seven years yedi yllk bir sre. 2. (kemer/kpr ayaklar arasndaki) aklk. 3. genilik: the span i. pul, payet. f. 1. pullarla sslemek, pullamak. 2. with (prltl of the road yolun genilii. the span of his knowledge bilgisinin eylerle) sslemek. i. spanyol. kapsad alanlar. the span of the deers antlers geyiin i. spanyel. boynuzlarnn genilii. 4. kar. f. (--ned, --ning) 1. (kemer) (yolun) stnden gemek; (kpr) (bir yerin) stnden 2. i. spanyolca. s. 1. spanyol; spanya, spanyaya zg. gemek. 2. kapsamak. 3. (bir an belirli bir dnemini) yaamak: lkeler. spanyolca. ve Gney Amerikadaki spanyolca konuan His life Kuzey, Orta spanned the entire Victorian era. O, Viktorya ann tmn bot. avizeaac. yaad. 1. zool. kuduzbcei. 2. afrodizyak olarak kullanlan kurutulmu kuduzbcei tozu. bot. bir tr tillandsia. f. (birinin) kna aplak atmak. i. ka atlan aplak. i., den. randa. s. iddetli (rzgr). i. kna aplak atma. i., ng. somun anahtar; ingilizanahtar. i., den. seren; direk. f. (--red, --ring) 1. boks yapmak. 2. az kavgas etmek, atmak, dalamak. 2. bo (zaman). 3. bo, kullanlmayan (oda). 4. s. 1. yedek. zayf; ince. 5. yemekleri az ve basit 2. (skc bir eyden) 6. f. 1. kymamak, cann balamak. olan (beslenme tarz). fazla (para): Do you have any spare cash? Fazla paran var m? i. kurtarmak: hi kanma! the trouble. Kendini o zahmetten Masraftan Spare yourself yedek. 3. (tatsz bir eyi) sylememek. 4. (birine) (zamann, kurtar. yedek paralar. yardmc, para v.b.ni) vermek: I havent enough money to yedek paralar. spare you. Sana verebilecek kadar param yok. 1. yedek lastik, stepne. 2. k. dili hafif (iman) gbek. i. az etli domuz pirzolas. s. i. kvlcm. f. 1. kvlcm samak. 2. off -e neden olmak, -e yol amak: What sparked it off? Ona yol aan neydi? 3. (birini) (bir oto. buji. eye) tevik etmek, sevketmek: What sparked your interest in f. 1. prldamak. 2. (arap) kprmek. i. 1. prldama. 2. painting? Seni resim yapmaya ynelten ey neydi? (araptaki) kprme. i. maytap. s. 1. prldayan. 2. kpkl (arap).

sparrow sparrow hawk sparse spasm spasmodic spastic spat spat spat spate spatial spatter spatula spawn spay speak speak about speak for speak for itself/themselves speak ill of speak in sign language speak of speak on speak ones mind speak ones mind speak ones piece speak out speak out against speak up speak up for speak well/ill for speak with conviction speaker spear spearmint special special case special delivery special edition specialisation specialise specialist speciality specialization specialize specialty species specific specific gravity specific gravity

i. sere. atmaca. s. seyrek. i., tb. spazm, kasn, kaslm, kaslma. s. 1. spazmodik, kasnl, kasml. 2. spazm andran. 3. istikrarsz. i. spastik kimse. s. spastik. f., bak. spit. i. getr, tozluk. i., k. dili (ksa sren) az kavgas, atma, dala, dalama. i. byk miktar. s. 1. uzamla ilgili, uzamsal. 2. uzayla ilgili, uzaysal. f. 1. sratmak, damlatmak: Dont spatter paint on the floor! Yere boya damlatma! 2. sramak: The grease was spattering i. spatula. on the wall. Ya duvara sryordu. f. 1. (balk) yumurtlamak. 2. retmek, yaratmak, dourmak. f. (dii hayvan) ksrlatrmak. f. (spoke, spo.ken) 1. konumak. 2. (gerei/sz) sylemek: He couldnt speak a word. Hibir sz syleyemedi. (bir konu) hakknda konumak. 1. (birinin) lehinde konumak. 2. (birinin) yerine konumak. (bir eyin/eylerin) ne olduu meydanda/ortada/aikr olmak: The sound job of restoration thats been done here speaks for ... hakknda kt konumak. itself. Burada yaplan restorasyonun ne kadar iyi olduu el kol hareketleriyle konumak. meydanda. It speaks for itself. Ne menem bir ey olduu belli. 1. -den sz etmek, -den bahsetmek. 2. -i gstermek, -e iaret etmek: It speaks of careful planning. Dikkatli bir n alma (bir konu) hakknda konumak. yapldn gsteriyor. ne dndn aka sylemek. ne dndn aka sylemek. kendi fikrini belirtmek. 1. ne dndn aka sylemek. 2. daha yksek sesle konumak. -in aleyhinde konumak. 1. daha yksek sesle konumak. 2. ne dndn aka sylemek. konumak. -in lehinde (biri/bir ey) iin olumlu/olumsuz bir puan olmak. be spoken for (satlk bir ey) biri iin ayrlmak: Those books have already inanla konumak. been spoken for. O kitaplar biri iin ayrld. i. 1. konumac. 2. szc. 3. pol. meclis bakan. 4. radyo, TV spiker. 5. karg; zpkn. f. mzrakla vurmak, karglamak; i. mzrak, hoparlr. zpknlamak. i., bot. kvrcknane, yeilnane. s. zel, normal olmayan. i. 1. zel bir program. 2. (normal tarifede bulunmayan) zel bir tren. 3. (fiyatta) zel bir indirim. zel durum. 4. (lokantada her zaman yaplmayan) yemek: Todays special is ekspres mektup. potato soup. Bugnk zel yemeimiz patates orbas. zel bask. i., ng., bak. specialization. f., ng., bak. specialize. i. mtehasss, uzman. i. 1. zel nitelik. 2. ng., bak. specialty. i. 1. (birok alan/i yerine) tek bir alanda alma/tek bir i yapma; uzmanlama. 2. biyol.ilgi alan (belirli bir ey) olmak: f. in 1. -in uzmanlk alan/zel zelleme. Thatuzmanlk alan, zel ilgilaw. O firmann uzmanlk alan vergi i. 1. firm specializes in tax alan, ihtisas, bran. 2. (lokantada) hukuku. 2. ihtisas yapmak: She is specializing in pediatrics. spesiyalite. i. (o. spe.cies) biyol. tr. Pediyatri ihtisas yapyor. He is specializing in Ottoman history. s. 1. belirli. 2. kesin ve apak. 3. fiz., kim. zgl. Osmanl tarihi zerinde ihtisas yapyor. zgl arlk. fiz. zgl arlk.

specific heat specification specifications specify specimen specious speck speckle speckled specs spectacle spectacles spectacular spectator specter spectral spectre spectroscope spectroscopy spectrum speculate speculation speculative speculator sped speech speechless speed speed limit speed up speedboat speedometer speedway speedwell speedy speleologist speleology spell spell spell spell s.t. out spellbind spellbound speller spelling spelt spelt spend spend itself spend money like water

fiz. zgl s. i. 1. artname. 2. patent almak iin yazlan ayrntl aklama. 3. (artnamedeki) madde. i., o. (teknik artnamedeki) maddeler/ayrntlar. f. belirtmek. i. rnek, numune. s. aldatc, sahte. i. benek, ufak leke, nokta. i. ufak benek. s. benekli. i., o., k. dili gzlk. i. 1. (genellikle ak havada yaplan) byk gsteri/tren. 2. grlecek ey: Her return was a real spectacle. Onun dn i., o. gzlk. grlecek eydi. 3. gln bir manzara: Dont make a spectacle s. 1. muhteem, harikulade, grkemli. 2. ok byk (fiyat of yourself! Kendini rezil etme! art/d). i. seyirci. i. hayalet; hortlak. s. hayalete benzeyen; hortlak gibi. i., ng., bak. specter. i. spektroskop, tayfler. i. spektroskopi, tayflm. o. spec.tra (spektr) i., fiz. tayf, spektrum. f. 1. (about) (hakknda) tahminlerde bulunmak. 2. fels., tic. speklasyon yapmak. i., fels., tic. speklasyon. s., fels., tic. speklatif. i., tic. speklasyon yapan, speklatr. f., bak. speed. i. 1. konuma, sz syleme. 2. konuma tarz. 3. konuma, nutuk, sylev. s. dili tutulmu. i. hz, srat; abukluk. f. (sped/--ed) abuk gitmek, hzla gitmek, sratle srat; asgari srat. azami gitmek. hzlandrmak; hzlanmak. i. srat motoru. i. hzler, kilometre saati, hz saati. i. yar pisti. i., bot. yavanotu, veronika. s. hzl, sratli, abuk. i. maarabilimci. i. maarabilim. f. (--ed/spelt) 1. (imla kurallarna gre) (kelimeyi) doru yazmak. 2.by. i. (kelimenin) harflerini sylemek. i. 1. sre, mddet. 2. nbet. f. kendisiyle nbet deitirerek (birini) serbest brakmak. ayrntlaryla aklamak. (for) k. dili (birine) bir eyi f. (spell.bound) bylemek. f., bak. spellbind. s. bylenmi. i. imla reten kitap. i. imla, yazm. i. klksz buday. f., bak. spell. f. (spent) 1. harcamak, sarfetmek. 2. (vakit) geirmek. (frtna) hzn kaybetmek. k. dili su gibi para harcamak.

btn gcn tketmek. spend o.s. spend time in the society of arkadalaryla vakit geirmek. ones friends cep harl. spending money s., i. msrif, savurgan, tutumsuz. spendthrift f., bak. spend. s. 1. ok yorgun, bitkin. 2. kullanlm (kurun). spent i. 1. biyol. sperma. 2. bel, atmk, sperma. sperm o. sper.ma.to.zo.a (sprmtzow) i. spermatozoit, sperma spermatozoon hayvanc. f. 1. (out) iddetli bir ekilde fkrtmak, pskrtmek; fkrmak, spew pskrmek. 2. k. dili kusmak. i., bot. sfagnum. sphagnum s., anat. sfenoit. i., anat. temel kemii. sphenoid anat. temel kemii. sphenoid bone i. 1. kre. 2. alan. sphere etki alan. sphere of influence s. kresel. spherical i., anat. bzgen. sphincter i. sfenks, isfenks. sphinx i. bahar, baharat. f. spice baharat katarak bir yemei daha lezzetli yapmak. spice a food up k. dili ilgin bir eyler katarak bir eyi canlandrmak. spice s.t. up i., bot. 1. kadehiei, kalikant. 2. lindera. spicebush i., o. baharat, baharatlar, baharlar. spices s. tertemiz, prl prl. spick-and-span s. 1. baharatl. 2. ak sak. spicy i. rmcek. spider denizrmcei. spider crab i., k. dili (sat iin) nceden hazrlanm ikna edici spiel konuma/szler. iki dirhem bir ekirdek. s., k. dili zarif, k, spiffy i. musluk. spigot i. 1. sivri u; sivri ulu ubuk. 2. (spor ayakkabsnn spike tabanndaki) kabara. 3. baak. 4. byk ivi. sivri ke. spike heel birinin anna ot tkamak. spike s.o.s guns k. dili birinin anna ot tkamak. spike s.o.s guns f. (--ed/spilt) 1. kazara dkmek. 2. over into (bir yere) kadar spill yaylmak. 3. k. dili (bir srr) sylemek, ifa etmek, aa kan dkmek. spill blood vurmak. 4. (at) (biniciyi) srtndan yere atmak. i. kazara dklen k. dili her eyi ifa etmek, her eyi ortaya dkmek; baklay spill the beans sv. azndan karmak. i. tama sava. spillway f., bak. spill. spilt f. (spun, --ning) 1. (yn, pamuk v.b.ni) eirmek. 2. (rmcek) spin (a) rmek; (ipekbcei) (koza) rmek. 3. (topa v.b.ni) hikye uydurup anlatmak. spin a yarn dndrmek; (topa v.b.) dnmek. 4. along hzla gitmek. 5. k. dili i. spanak. spinach kafadan atmak, uydurmak. s. belkemiine ait. spinal anat. belkemii, omurga. spinal column anat. omurilik. spinal cord anat. omurilik. spinal marrow i. i, kirmen. spindle s. 1. salksz ve boyu fazla uzun (bitki). 2. uzun ve zayf spindly (bacak). k. dili leylek gibi, leylek bacakl. spindly legged i. santrifjl amar kurutma makinesi. spin-dryer i. 1. anat. omurga, belkemii. 2. diken. 3. (kitapta) srt. spine s. 1. karaktersiz ve tabansz. 2. anat. omurgasz, belkemii spineless olmayan. 3. dikensiz.

spinning spinning mill spinning wheel spinster spiny spiraea spiral spiral downwards spiral staircase spiral upwards spire spirit spirit spirit lamp spirit level spirited spiritless spirits spiritual spiritualism spiritualist spirituality spirituous spirt spit spit spit cotton Spit it out! spit up spite spiteful spitfire spittle spittoon splash splash down splashdown splatter splay spleen splendid splendor splendour splice splint splinter split split split hairs split infinitive

i. eirme. iplikhane. krk. i. 1. huk. hi evlenmemi kadn. 2. hi evlenmemi yal veya yalanmaya yz tutmu kadn. s. dikenli. i., bot. keisakal, erkesakal, ispirya. s. helezoni, helisel, sarmal, spiral. i. helis, helezon, sarmal. f. (-ed/--led, --ing/--ling) dne dne gitmek/hareket etmek. hzla inmek. dner merdiven. hzla ykselmek. i. kulenin sivri ulu tepesi, kule ucu, kule klah. i. 1. ruh. 2. peri; cin; hayalet. 3. gayret, evk, heves, canllk. 4. niyet: I hope you understand the spirit kaldrpunderlies what I f. away/off dikkati ekmeden abucak which gtrmek; gizlice said. Dediklerimin ardndaki niyeti anladn mit ediyorum. 5. karmak. ispirto oca, kamineto. ispirtoluk, fels. ruh, tin. 6. ecza. ruh: spirit of peppermint naneruhu. 7. kabarckl elde edilen alkoll damtlarakdze, tesviyeruhu. sv. s. canl, heyecanl. s. 1. cansz, ruhsuz, miskin. 2. keyifsiz. i., o. 1. ecza. damtlarak elde edilen alkoll/alkolsz sv: methylated spirits mavi ispirto.ilgili. 2. dinsel, ikiler. fels. s. 1. ruhsal, ruhi, ruhani, ruhla 2. ng. alkoll dini. 3. manevi, tinsel. 4. dini deerlere nem veren. i. Amerikal i. 1. ispritizma. 2. fels. spiritalizm, tinselcilik. zencilerin yaratt bir ilahi tr. i. 1. ispritizmac. 2. fels. spiritalist, tinselci. i. 1. ruhilik, ruhanilik. 2. dini deerlere nem verme. s. alkoll. f., bak. spurt. i. 1. i. 2. cor. dil. f. (--ted, --ting) 1. (eti) ie geirmek. 2. (birini) ile ldrmek, ilemek; 2. (kar) serpelemek, f. (spit/spat, --ting) 1. tkrmek. sngyle ldrmek, snglemek. attrmak. 3. (kedi) tslamak. i. tkrk. serpitirmek, susamak. 2. kplere binmek, ok kzmak. k. dili 1. ok k. dili Haydi sylesene! k. dili kusmak. i. garaz, garez, kin; nispet. f. nispet yapmak/vermek. s. garazl, kinci; nispeti. i., k. dili abuk fkelenen kimse. i. tkrk. i. tkrk hokkas. f. 1. on/with -e (su, amur v.b.ni) sratmak: Youve splashed me with water./Youve splashed water on me. Bana su srattn. (uzay gemisi) denize dmek. 2. (yzne) su arpmak. 3. (fskyeden pskrtlen su) i. uzay gemisinin denize inmesi. rldayarak dklmek. i. sratlan suyun sesi. f. on/with -e (su, amur v.b.ni) sratmak; -e (su) arpmak; -e (boya) damlatmak. f. out amak; yaymak; yaylmak. i., anat. dalak. s. 1. ahane, fevkalade, mkemmel. 2. muhteem, grkemli, atafatl. grkem. i. ihtiam, i., ng., bak. splendor. f. (iki ucu) birbirine balamak; (bant/film ularn) birbirine yaptrmak. syek, koaptr. i., tb. cebire, f. 1. parampara etmek; parampara olmak. 2. ufak gruplara blmek; --ting) 1. krmak; yarmak;i. kymk. krlmak; yarlmak; f. (split, ufak gruplara blnmek. atlatmak; atlamak. 2. into -e ayrmak; -e ayrlmak. 3. blmek. 4.ayrl. i. 1. atlak; yark; krk. 2. ayrlk: split in opinion gr paylamak, lemek.yeri zerindeki) skk, skk yer. split5. 3. blnme. 4.yarmak. k. dili svmak, tymek. k. dili kl krk (diki level house odalar deiik seviyelerde olan ev. dilb. to quickly report cmleciindeki gibi zarf ile ikiye blnm mastar.

split ones sides split pea split peas split second split up split-second splitting splotch splurge splutter spoil spoiled child spoils spoilsport spoilt spoke spoke spoken spokesman spokeswoman sponge sponge cake sponge s.t. dry sponger spongy sponsor sponsorship spontaneity spontaneous spontaneously spoof spook spooky spool spoon spoonbill spoonfeed spoonful spoor sporadic sporangium spore sport sport coat sport shirt sporting sports car sportsman sportsmanlike sportsmanship

k. dili glmekten kasklar atlamak, glmekten atlamak/krlmak, kahkahadan yerlere yatmak. kurutulup kendiliinden ikiye ayrlm bezelye tanesi: She bought some split peas. Kuru bezelye ald. krk bezelye. an, lahza. k. dili (bir ift) birbirinden ayrlmak; beraber yaamaktan vazgemek; birbiriyle flrt etmekten vazgeip ayrlmak. s. bir anlk. s. iddetli: splitting headache iddetli ba ars. i. leke, benek. f. lekelemek, bulatrmak. i. (bir eyi almak iin) epey para harcama. f. (epey para) harcamak; on -e epey para harcamak. f. (fkeden/aknlktan) tkrr gibi konumak/tkrr gibi (bir eyler) sylemek. f. (--ed/--t) 1. bozmak. 2. (st v.b.) bozulmak. 3. (birini) martmak. mark ocuk. i., o. ganimet. i. bakalarnn keyfini karan; mzk, oyunbozan. f., bak. spoil. i. tekerlek parma. f., bak. speak. f., bak. speak. s. 1. szl: spoken message szl mesaj. 2. konuulan. o. spokes.men (spoksmn) i. szc. o. spokes.wom.en (spokswmn) i. kadn szc. i. 1. snger. 2. k. dili otlak, belei, bedavac. 3. ng. pandispanya. f. 1. sngerle temizlemek/slatmak/srmek; up pandispanya. sngerle temizlemek. 2. k. dili (bir eyi) otlaklkla elde etmek; bir eyi sngerle kurulamak. on (birinin) srtndan geinmek. i., k. dili otlak, belei. s. snger gibi, sngersi. i. 1. radyo/televizyon programnn veya bir sanat faaliyetinin maliyetini karlayan firma,kefalet. 2. Hrist. vaftiz babas; i. 1. sponsorluk. 2. kefillik, sponsor. vaftiz annesi. 3. kefil. f. 1. (radyo/televizyon programnn veya i. 1. kendiliinden olma, kendiliindenlik. 2. annda yaplma. bir sanat faaliyetinin) maliyetini karlamak, sponsorluunu s. 1. kendiliinden olan, spontane. 2. spontane, annda yaplan. yapmak. 2. Hrist. (ocua) vaftiz babal/annelii yapmak. 3. -e kefil kendiliinden, spontane. 2. spontane, annda. z. 1. olmak. i. (of/on) k. dili (birini/bir eyi) hafif tertip alaya alan parodi. f. 1. (birini/bir eyi) hafif tertip bir parodiyle alaya almak. 2. k. dili ile i. 1. hayalet. 2. k. dili ajan, casus. f. rktmek, korkutmak. dalga gemek, -i grgra almak. s. 1. rktc, rkn, perili. 2. acayip, garip, tuhaf (kimse). 3. rkek, kolay rktlen. i. makara. i. kak. f. 1. into kakla -e dkmek/aktarmak. 2. out -i kakla datmak. 3. (up)kakgaga. kakla yemek. i., zool. kakn, kaklamak, f. (spoon.fed) 1. (bebek, hasta v.b.ni) kakla beslemek. 2. (birinin)dolusu. i. kak dnmesini gerektirmeyecek bir ekilde ders vermek; birinin dnmesini gerektirmeyecek bir ekilde ders vermek. i. vahi hayvann izi. s. ara sra meydana gelen; ara sra gzken. o. spo.ran.gi.a (sprnciy) i., bot. sporkesesi. i., bot. spor. i. spor. (erkek iin) spor ceket. spor gmlek. s. sporla ilgili, spor. spor araba. o. sports.men (sprtsmn) i. sporcu, sportmen. s. sportmence. i. sportmenlik.

sportswear sportswoman spot spot spot-check spotless spotlight spotted spotter spotty spot-weld spouse spout sprain sprain ones ankle sprain/twist ones ankle sprained ankle sprang sprat sprawl spray spray gun sprayer spread spread spread its wings spread like wildfire spread o.s. thin spread ones arms wide spread rumors spread s.t. thin spread-eagle spreadsheet spreadsheet program spree sprig sprightly spring spring spring a leak spring into life spring mattress spring onion spring to ones feet spring towards the door spring/vernal equinox springboard springtime sprinkle sprinkler

i. spor giysi. o. sports.wom.en (sprtswmn) i. kadn sporcu. i. 1. benek, nokta, puan. 2. leke. 3. yer: We chose a shady spot. Glgeli bir yer setik. That semek;long been a ayrt etmek. 2. f. (--ted, --ting) 1. grmek; city has farketmek, trouble spot. O ehir uzun zamandan beri karklklara sahne oluyor. 4. sivilce. lekelemek; leke yapmak. rasgele kontrolde bulunmak. f. rasgele kontrol etmek; 5. ng. az bir miktar: a spot of azck, biraz. 6. projektr, ldak; s. tertemiz, lekesiz. spot, spot lamba. i. projektr, ldak; spot, spot lamba. s. 1. benekli, noktal. 2. lekeli. i. gzc, gzleyici; gzetleyici. s. 1. ancak ara sra iyi olan; ancak yer yer iyi olan: Her performance was spotty. Performans ancak yer yer iyiydi. 2. f. nokta/punta kayna yapmak. i. nokta/punta kayna. ng. sivilceli. i. e, koca/kar. f. 1. fkrtmak; fkrmak. 2. k. dili cafcafl bir ekilde (bir eyler) sylemek. 3. burkulma. f. burkmak. i. k. dili (bir eyler) dktrmek, kolaylkla syleyivermek. i. 1. (aydanlk v.b.nde) emzik, ibik. 2. fskye. aya burkulmak, ayan burkmak: Shes sprained her ankle. Aya burkulmu. ayak bileini burkmak. ayan burkmak, burkulan ayak. f., bak. spring. i., zool. aabal. f. 1. yaylp yatmak, sere serpe uzanmak; yaylarak oturmak. 2. ok geni bir alana yaylmak: The su serpintisi.along the river. i. 1. incecik damlacklar halindeki city sprawls 2. (serpinti ehir nehir boyunca yaylyor. halindeki) sprey. f. (pskrtele/boya tabancasyla/spreyle) pistole, tabanca. pskrtmek, skmak: Spray those roses with an insecticide! O i. 1. pskrte, plverizatr; pistole, tabanca. 2. sv pskrten gllere bcek ilac sk! He sprayed paint on the wall. Duvara kimse. f. (spread) 1. yaymak; sermek; yaylmak: Spread that rug on the boya pskrtt. ground. O haly iki u yay. The news is spreading. Haber the i. 1. yaylma. 2. yere arasndaki genilik/uzunluk: Whats yaylyor. 2. (gbre v.b.ni) (tarlaya) dkmek. 3. (bir eyi) kadar? spread of this tree? Bu aacn dallarnn yayld alan ne (baka (ku) kanatlarn amak/germek. bir eyin stne) srmek. 4. (sofray) kurmak. What is the spread of this eagles wings? Bu kartaln kanat byk bir hzla yaylmak. uzunluu ne kadar? These grades show a wide spread. Bu k. dili bir sr ile megul olmak, krk tarakta bezi olmak. notlarn en kyle en by arasnda epey fark var. 3. iftlik. 4. alabildiine amak. kollarn k. dili zengin bir sofra. 5. (gazetede bir konu veya ilana ayrlan) yer. 6. (ekmek v.b.ne kolayca srlen) spred, ezme. 7. dedikodu karmak. yatak rts. bir eyi ince bir tabaka halinde srmek. f. kol ve bacaklarn yana aarak yatmak/yatrmak. i., bilg. 1. (tablolama programyla hazrlanan) tablo. 2. tablolama program. bilg. tablolama program. i. lgnca/ar derecede yaplan bir ey: While she was on a shopping spree he went on a drinking spree. O salad with sprigs i. ufack dal paras; filizcik: She decorated the lgnca alveri yaparken kendisi de deli gibi imeye balad. of canl, hareketli. maydanoz paralaryla ssledi. s. parsley. Salatay f. (sprang/sprung; sprung) 1. over/across bir srayta (bir eyin) stnden gemek, (bir engeli) srayarak amak: He i. 1. pnar; kaynak, memba. 2. bahar, ilkbahar. 3. yay; sprang over the wall. Bir srayta 5. sray: He cleared the birdenbire zemberek. 4. esneklik, elastikiyet. duvar at. 2. upakmaya akmaya balamak: The barrels sprung a leak. F meydana gelmek, tremek. 3. from -den kaynaklanmak, -den ditch in one spring. Bir srayta hendei atlad. 6. canllk. balad. k. dili birdenbire canlanp harekete gemek. gelmek. 4. from -den fkrmak. 5. up (bitki) bitmek. 6. atlatmak; atlamak. 7. birdenbire almak/kapanmak; yayl yatak. birdenbire amak/kapatmak. 8. from (belirli bir aileden/snftan) i., ng. yeil soan, taze soan. domak, gelmek: He sprang from a family of earls. Bir kont ayaa frlamak. ailesinden geliyordu. 9. (bir his) ortaya kmak, belirmek: Hope kapya frlamak. the human breast. nsann yreinde her springs eternal in zaman noktas, ilkbahar noktas (21 Marta rastlayanon (birine) bahar bir umut filizlenir. 10. (adaleyi) burkmak. 11. ekinoks). (bir eyi) pat diye syleyivermek. 12. k. dili (hapishaneden) i. tramplen, atlama/srama tahtas. (birinin) salverilmesini salamak; (hapishaneden) (birini) i. ilkbahar,13. up (rzgr) esmeye balamak. karmak. bahar mevsimi. f. 1. serpmek; ekmek; serpitirmek. 2. (yamur) serpmek, iselemek. i. aleti; arozz, arazz. iin) serpinti, isenti. i. su serpme 1. serpme. 2. (yamur

sprinkler system sprinkling sprinkling can sprint sprinter sprite sprout spruce spruce spruce o.s. up sprung spry spue spume spun spunk spunky spur spur s.o. on spurge spurious spurn spur-of-the-moment spurt spurt sputter sputter out sputum spy spyglass squabble squad squad car squadron squalid squall squall squalor squander square square square square accounts square bracket square dance square meal square ones jaw square ones shoulders square peg in a round hole square root

yamurlama tesisat, yangna kar su serpme tesisat. i. 1. serpme. 2. azck bir miktar, bir nebze. 3. serpinti, isenti. szgeli kova. f. tam hzla komak. i. 1. tam hzla koma. 2. srat kousu, sprint. srat koucusu. i., spor i. peri; cin. f. filizlenmek, srmek; (tohum/ty/sakal/sa) bitmek. i. 1. filiz, tomurcuk, srgn. 2. ng. brksellahanas. i. ladin. s. temiz ve zarif. f. k. dili kendine ekidzen vermek. f., bak. spring. s. (--er/sprier, --est/spriest) evik, faal. f., bak. spew. i. kpk. f., bak. spin. i. cesaret, yrek. s. cesur, yrekli. i. 1. mahmuz. 2. tevik eden bir ey. 3. d.y. kr hat; barnma hatt; rampa etmek. (iki koyak arasndaki) knt. f. (--red, birini tevik hatt. 4. --ring) mahmuzlamak. i., bot. stleen. s. sahte. f. reddetmek. s., k. dili annda yaplan. f. fkrmak; pskrmek; fkrtmak; pskrtmek. i. 1. fkrma; pskrme. 2. parlama. atlm yapmak, hamle yapmak; spor i. atlm, hamle, atak. f. finie gemek/kalkmak. 2. (motor) ksrmek, ksre f. 1. heyecanla sylemek. benzeyen ses karmak. 3. (alev) snecek gibi titremek. 1. (motor) ksrp stop etmek. 2. (alev) titreyip snmek. o. spu.ta (spyut) i. balgam, tkrk. i. casus, ajan. f. casusluk etmek. i. kk drbn. f. ekimek, didimek, atmak, az kavgas yapmak. i. ekime, didime, atma, az kavgas. i. 1. takm, ekip. 2. ask. manga. (polise ait) devriye arabas. i. 1. (yz yirmi ile iki yz kiiden oluan) svari birlii. 2. ufak gemipis, ok3. hava filosu. asndan) iren. s. 1. filosu. kirli. 2. (ahlak i. bora; ani frtna. f. (bebek) ok yksek sesle alamak; cyaklamak, cyak cyak barmak. 2. (ahlak asndan) irenlik, iren olma. i. 1. pislik. f. israf etmek, arur etmek. i. 1. kare. 2. geom. kare, drdl. 3. (ehirdeki bina veya sokaklarn oluturduu) meydan. 4. mat.with saynn) karesi. 5. f. 1. mat. (bir saynn) karesini almak. 2. (bir ile badamak, -e k. dili rmcek kafal kimse;3. k. tutucu/resmigrmek, kimse. uymak; -i ile badatrmak. ok (metre) kare: davranan s. 1. kare, kare eklinde olan. 2. dili (hesab) four square kapatmak. 4. k. dilikare. 3. vererek (birini) yola getirmek; rvet meters drt metre rvet kozlarn paylamak; kuyruk acsn (with) k. dili hesaplamak, k. dili rmcek kafal; ok vererek (bir durumu) (istenilen ekilde) halletmek. 5. spor tutucu/resmi davranan. karmak. parantez/ayra. ng. keli eitlemek. 6. karelemek, karelere ayrmak. 7. off (bir (puanlar) eyin kenarlarn) drtgruplarn yapt bir dans. drder iftten oluan keli hale getirmek. k. dili doyurucu bir n yemek. k. dili (birine meydan okumaya hazrlanyormu gibi) enesini gerip uzatmak. omuzlarn dikletirmek. mevkiine uygun olmayan kimse. mat. karekk.

square s.o. away square s.t. away squash squash squat squatter squatty squawk squeak squeak through squeaky squeal squealer squeamish squeegee squeeze squeezer squelch squid squill squinch squint squire squirm squirrel squirt squirt gun squirting cucumber Sri Lanka Sri Lankan St Lucie St Lucie cherry stab stab s.o. in the back stabilisation stabilise stabiliser stability stabilization stabilize stabilized road stabilizer stable stable stable equilibrium staccato stack stack up stacking swivel stadia

k. dili 1. birini hizaya getirmek, birini yola getirmek. 2. gereken herdili bir eyi yoluna koymak; bir eyi dzene sokmak. k. eyi birine anlatmak. f. 1. ezmek; ezilmek. 2. (isyan v.b.ni) bastrmak. 3. into (dar bir yere) skmak. 4. susturmak. i. 1. bir odada oynanan tenise i. kabak. benzer bir oyun. 2. ng. ekerli meyveli bir iecek. 3. kalabalk, f. (--ted, --ting) 1. melmek. 2. (kendi mal olmayan bir mlkte) izdiham. kanuna mal olmayan bir mlkte 1. melme; meli.oturan i. kendi aykr olarak oturmak. i. kanuna aykr olarak 2. ng. kanuna aykr olarak mesken tutulan bina. kimse. s. 1. melmi. 2. bodur, ksa ve tknaz (kimse). 3. alak, bask ve irkin (bina). cyak cyak barmak. 2. k. dili ikyet etmek, f. 1. cyaklamak, barmak. i. 1. cyaklama.cik k. dili ikyet. gcrt, gcrdama. 2. f. 1. gcrdamak. 2. (fare) 2. cik tmek. i. 1. (farenin kard) cik sesi. k. dili kl pay farkla kazanmak/atlatmak. s. gcrtl. f. 1. ok tiz bir ses karmak: The pig began to squeal. Domuz ack. dili ihbarc. balad. 2. k. dili tmek, sr vermek; on -i i., ac barmaya ihbar etmek, -i ele vermek. i. ok tiz bir ses: The girl let out a s. 1. kolayca tiksinen, ok titiz; ahlak asndan ok titiz. 2. squeal. Kz lk kopard. midesi kolayca bulanan. 3. midesi bulanm. i. lastik eritli ve sapl silecek. f. 1. (meyve, slak bez v.b.ni) skmak: Squeeze me a glass of orange juice. Bana bir bardak portakal suyu sk. She squeezed i. skacak, pres. some toothpaste out of the tube. Tpten biraz di macunu skt. f. 1. (muhalefet v.b.ni) bastrmak/susturmak. 2. vck vck bir 2. into/in -e sktrmak: Can you squeeze this into your yerden yrrken ayak sesi karmak. i. kalamar;Bunu programnza sktrabilir misiniz? I squeezed schedule? mrekkepbal, supya. myself with difficulty into the crowded car. Kendimi kalabalk i., bot. 1. adasoan. 2. maviyldz. vagonun iine bingi, tromp. 3. sktrmak, zor bir duruma i., mim. tonoz zor sktrdm. sokmak: Inflations squeezing us. Enflasyon bizi sktryor. i. 1. f. gzlerini ksarak bakmak, ksk sklan miktar. 3. ktlk; skma, sk. 2. skm, bir defada gzlerle bakmak; (gzlerini) ksmak. 4. ktlktan/kstlamadan ileri gelen zor durum. i., ng. (bir kyn/krsal bir blgenin) toprak aas. kstlama. f. kprdanmak; kpr kpr kprdanmak. i. kprdanma. i. sincap. f. fkrtmak; fkrmak. i. 1. fkrtlan sv: He sent a squirt of tobacco juice all the way across the room. Ttnl tkrn su tabancas. odann ta te tarafna pskrtt. 2. k. dili kk ocuk, kk. bot. eekhyar, crtatan. Sri Lanka. 1. Sri Lankal. 2. Sri Lanka, Sri Lankaya zg. 3. Sri Lankal (kimse). mahlep, kokulukiraz. f. (--bed, --bing) 1. baklamak. 2. batrmak; saplamak; delmek: He dili birini the meatvurmak, birineataln ete saplad. i. k. stabbed arkadan with his fork. kallelik etmek. i., ng., bak. stabilization. f., ng., bak. stabilize. i., ng., bak. stabilizer. i. 1. istikrar. 2. salamlk. 3. stabilite, sabitlik. 4. denge. i. stabilizasyon. f. stabilize etmek. stabilize yol. i. stabilizatr; stabilizr. s. 1. salam, kolayca sarslmaz; gvenilir. 2. dengeli (kimse). 3. fiz. stabil, kararl. 4. istikrarl. i. ahr. kararl denge. z., s., mz. staccato, stakkato. i. 1. tnaz, ekin yn. 2. atlm bir grup (silah), at: a stack of rifles bir tfek ats. 3. (st ste 2. ylmak; birikmek. 3. k. dili 1. (trafik) tkanp durmak. konulmu eylerin oluturduu) yn. f. 1. ymak; istifstack up 2. (silah) atmak. (iler) ... gitmek: Thats how things etmek. today. Bugn iler (tfekteki) at kancas. byle. 3. against ile karlatrp sonu karmak: How does this i. stadya. brand of soap stack up against that one? Bu marka sabun o markaya gre nasl?

stadium staff staff officer staff officer stag stag beetle stag party stage stage fright stage manager stagecoach stagehand stagestruck stagflation stagger staging stagnant stagnate stagnation staid stain stained glass stained-glass stainless stainless steel stair staircase stairway stake stalactite stalagmite stale stalemate stalk stalk stalklet stall stall stall s.o. off stallion stalwart stamen stamina stammer stammerer stamp stamp collecting stamp collector stamp pad stamp s.o. as

o. --s (steydiymz)/sta.di.a (steydiy) i. stadyum, stat. i. 1. (o. --s/staves) denek. 2. (o. --s/staves) (bayrak iin) gnder, direk. 3. (o. --s/staves) asa. 4. (o. --s/staves) mz. kurmay subay. porte. 5. (o. --s) (kurulutaki) personel; (devlet kuruluundaki) ask. kurmay subay, kurmay. kadro. i. erkek geyik. zool. makaslbcek, yereei. k. dili erkekler iin dzenlenen elence/parti. i. 1. sahne. 2. aama, safha, mertebe, evre, basamak, merhale. f. sahneye sahneye kmadan hemen nce balayan korku ve sanatda koymak, sahnelemek. heyecan. sahne amiri. i. posta arabas, menzil arabas (atl bir tat). i. sahne grevlisi. s. oyuncu olma hevesine kaplm. i. stagflasyon, durgunluk iinde enflasyon. f. 1. sendelemek. 2. hayrete drmek; oke etmek. 3. (bir ii) posta posta yaptrmak. i. sendeleme. i. sahneye koyma, sahneleme. s. 1. durgun ve pis (su). 2. durgun, hi ilerlemeyen/gelimeyen. f. durgunlamak, hi ilerlememek/gelimemek. i. durgunluk. s. ciddi, arbal. f. 1. lekelemek. 2. (kimyasal maddeyle) koyulatrmak. i. 1. leke. 2. koyulatrc kimyasal madde. vitray. s. vitray. s. lekesiz. paslanmaz elik. i. 1. (merdivene ait) basamak. 2. o. merdiven. i. (iki kat birbirine balayan) merdiven. i. (iki kat birbirine balayan) merdiven. i. 1. kazk; (bitki iin) ispalya, srk, herek. 2. tic. pay, hisse: You llsarkt, a stake in this company. Bu irkette senin payn olacak. i. have damlata, stalaktit, istalaktit. f. 1. kaza balamak; sra/ispalyaya balamak. 2. off i. dikit, stalagmit, istalagmit. kazklarla (bir yerin) snrlarn belirtmek. 3. on (kumarda) s. bayat. (birine/bir eye) (para) koymak. 4. on (umudu/gelecei/hayat) (birine/bir veya balamak. i. kazanan eye) kaybedenin olmad durum, yeniememe. i. (bitkiye ait) sap. f. 1. sezdirmeden (ava) yaklamak. 2. uzun admlarla yrmek. 3. bot. yaklar gibi yrmek. 4. uzun bacakl su kuu gibi i., ava sapk. yrmek. i. 1. (ahrda tek bir bykba hayvana ait) blme. 2. (umumi yerlerde blmelerle ayrlm) du/tuvalet yeri. (motor) f. 1. (hayvan) ahrdaki blmeye kapatmak. 2. 3. ng. (pazarda/sergide) etmek; (motorun) arzalanp stop etmesine yol tezgh, stand. arzalanarakuydurma bahanelerle bandan savmak. k. dili birini stop amak. 3. k. dili (vakit kazanmak iin) (birini) oyalamak/ii i. aygr. savsaklamak; oyalamaya/savsaklamaya almak. s. 1. salam, gvenilir, sadk, davadan dnmeyen. 2. gl kuvvetli (kimse). 3. ercik, stamen. i., bot. erkekorgan, yrekli, cesur. i. dayanma gc. f. pepelemek; kekelemek. i. pepemelik; kekemelik. i. pepeme, pepe; kekeme. f. 1. (ayan) hzla yere vurmak; tepinmek, ayaklarn hzla yere vurmak. 2. damga vurmak, damgalamak. 3. pul yaptrmak. 4. pul toplama, filateli. preste kesmek. i. 1. posta pulu; damga pulu; pul. 2. damga; pul koleksiyoncusu, filatelist. mhr; kae (alet veya bu aletle baslan iaret). 3. stampa (alet stampa. veya bu aletle baslan iaret). 4. ayak vuruu. 5. tr, eit, nevi, tip. 6. iz, damga: This poem gruba ait olduunu)genius. Bu (bir ey) (birinin) (belirli bir bears the stamp of gstermek. iirde deha izi var.

stampede stamping ground stance stanch stanch stand stand stand a chance stand as it is/was stand aside stand at stand at attention stand back stand behind stand by stand by ones guns stand by ones word stand clear stand clear of stand close examination stand corrected stand down stand erect stand fast/firm stand for stand guard stand head and shoulders above stand high with stand idle stand in for stand in line stand in line stand in s.o.s way stand on ceremony stand on ceremony stand on ones own two feet stand ones ground stand ones ground stand out stand over stand pat stand s.o. in good stead stand s.o. in good stead stand s.o. up stand still stand to gain stand to lose stand trial stand up for stand up to

i. lgnca kouma/kama. f. (bir grubun) lgnca koumasna/kamasna yol amak. k. dili urak yeri, ska gidilen yer: Beyolu is his principal stamping ground. Beyolu onun balca urak yeri. i. 1. spor duru (biimi). 2. tutum. f. (kan) durdurmak; -den akan kan durdurmak. s., bak. staunch 1. f. (stood) 1. ayakta durmak, durmak; ayakta kalmak. 2. (up) ayaa kalkmak.salonundaki) krs. 2. (belirli bir miktar) olmak: i. 1. (mahkeme 3. -in boyu/ykseklii (ak havada bulunan He stands five 3. stand (sergi yeri).Boyu be fit on bir in. 4. inches. geici) sahne. feet elevenhe stand 4.chance of winning? 5. (of) -in ans olmak: Does a (taksilere ait) durak. (belirli bir durumda) olmak/bulunmak: As things now stand, Im sehpa; dayanak: music stand nota sehpas. umbrella stand Kazanma ans var m? olduu tomorrow. kalmak/durmak: Everything yarn gitmem it to leavegibi 6. aa imdiki duruma gre stands as of was. Her emsiyelik. topluluu: Thats a nice stand pines. O ey eskisi He stands accused of larceny. Hrszlkla itham gerekiyor. gibi. 7. o., spor tribn. kenara ekilmek, yol vermek. gzel bir amlk. ediliyor. On this bir derecede) olmak: TheBu konuda yalnz kald. (s v.b.) (belirli subject he stands alone. thermometer stood at 5. (belirli bir yerde)40C gsteriyordu. Trabzonspor stand in olmak: Where does 40C. duruta olmak. esas Termometre the rankings? Trabzonspor klasmanda kanc srada yer alyor? ekilmek, stood ekilmek. The churchkenara at the top of the hill. Kilise tepenin banda duruyordu. 6. (bir ey) (belirli bir yerde) durmak: That statues 1. -in arkasnda durmak. 2. (bir eyin) iddia edildii gibi stood there for years. vermek. 3. (birini) btnyle O heykel orada yllardr duruyor. olduuna dair hazr beklemek. 2. (birini) brakmamak, 7. (su) 1. beklemek; garanti (bir yerde) kalmak, durmak: Water stood in the low places for desteklemek. (birine) destek olmak; (birine/bir eye) sadk terketmemek, k. dili amacndan hi amamak; kald. 8. ekmek; tahamml days. Su, alak yerlerde gnlerce inancndan/fikrinden kalmak. 3. (kt bir olaya) seyirci kalmak. 4. (birinin yaknnda) vazgememek; kararndan caymamak. etmek, katlanmak, dayanmak: I cant stand this. Bunu sznden dnmemek. hazr bulunmak. ekemem. He cant stand to see that area now. Artk o durmak, (of) (bir eyden) zarar grmeyecek kadar bir mesafede semti grmeye tahamml edemiyor. 9. yrrlkte kalmak; geerli uzak durmak. -den uzak durmak, stands. Teklifim hl geerli. 10. olmak: My offer still (birinden) uzak kalmak, ile temas etmemeyeincelemeye(bir eyi) kullanmamak,gelmek: His past yakndan almak; gelmek, bir eyin) parasn saknmak. smarlamak, (birine) (verilecek kurcalamaya -dendemek: Ill wont stand dinner. Sana stand you akabul etmek. bir akam yemei smarlarm. 11. (for) yanldn close examination. Gemiini kurcalamaya gelmez. ng. (-e) aday olmak; (-e) adayln koymak: Hes standing for ng. (bulunduu makama) bir daha aday olmamak. the presidency. Bakanla adayln koydu. 12. koymak; dik durmak. dayamak: Stand that statue by the door. O heykeli kapnn 1. geri ekilmemek; teslim olmamak; pes etmemek. tablolar yanna koy. Stand those paintings against the wall. O 2. inancndan/fikrinden vazgememek; kararndan caymamak. duvara daya. She stood the child on her shoulders. ocuu 1. -i simgelemek. 2. (bir lknn) savunucusu olmak. 3. ayaklar zerinde omzuna bir eye) msaade etmek, izin ald. (tahamml edilemeyecek nbet tutmak. (korumak/gzetmek iin) vermek. -den ok daha iyi olmak, -den ok stn olmak. (birinin) gzne girmi olmak. 1. (makine) kullanlmamak. 2. (biri) hibir ey yapmadan durmak: veklet etmek. there idle; help us! Orada yle bo (birine) Dont just stand durma; bize yardm et! kuyrukta beklemek. kuyrukta beklemek. 1. birine mni olmak, birine engel olmak, birini engellemek. 2. birinin davranmak. resmi yolunu kapamak: As he was standing in my way I couldn t get out the door. Yolumu kapad iin kapdan dar resmi kurallara gre davranmak, protokolc olmak. kamadm. k. dili kendi yayla kavrulmak, kimseye muhta olmamak. davasndan vazgememek. 1. ask. stnde bulunduu yeri baaryla savunmak. 2. savunduundan vazgememek. gze arpmak. (birinin) banda durmak. k. dili 1. kararn deitirmeyi reddetmek. 2. yerinde saymak, hi deimemek, hi ilerlememek. iine yaramak. birinin iine yaramak, faydasn grmek: Thisll stand you in good stead later on. Sonradanbouna faydasn greceksin. randevuya gelmeyerek birini bunun bekletmek. kprdamadan/kmldamadan/hareket etmeden durmak. (muhtemelen) kazanabilmek: What do we stand to gain from this? Bunun sonucunda ne kazanacaz? (muhtemelen) kaybedebilmek: What does she stand to lose? Ne kaybedebilir? yarglanmak. -i savunmak, -i desteklemek. 1. (birine) kar gelmek, kafa tutmak. 2. (bir eye) dayanmak, (bir eye kar) dayankl olmak.

standard standard standard deviation standard lamp standard of living standard-bearer standardisation standardise standardization standardize standby stand-in standing standing committee standing order standing ovation standing room standing start standing water standoffish standout standpoint standstill stank stanza staple staple stapler star star star star system starboard starch starched stare starfish stark stark naked stark raving mad starlet starlight starling starlit star-of-Bethlehem starred starry starry-eyed start (on) a new bottle of wine start (to) work

i. 1. standart: standard of living hayat standard, yaam dzeyi. 2. 1. standart. 2.She has high standards. Onun ahlaki deerleri s. ahlaki deer: normal. yksek. 3. standart, ln. 4. sancak, bayrak. 5. ekon. para standart sapma. standard. ng. ayakl lamba, abajur. yaam standard, yaam dzeyi. i. 1. bayraktar, sancaktar, alemdar. 2. bayraktar, nder. i., ng., bak. standardization. f., ng., bak. standardize. i. standartlatrma, standardizasyon. f. standartlatrmak, standardize etmek. i. (o. --s) 1. yedek. 2. ekon. stand-by, her an kullanlabilecek kredi. i. dublr. s. her zaman geerli olan. i. durum, pozisyon; stat. daimi komisyon. 1. o. itzn kurallar. 2. o. hastanedeki hastalar iin geerli olan kurallar. 3. belirli aralklarla gnderilen sipari, ayakta yaplan alklama. sreli sipari. 4. henz gnderilmemi sipari. ayakta duracak yer. spor ayaktayken yaplan depar. durgun ve akmayan su. s. souk, scak davranmayan. i. stnlnden dolay gze arpan. i. a: Lets look at the matter from her standpoint. Konuya onun asndan bakalm. i. f., bak. stink. i. iir ktas. i. 1. balca rn. 2. temel gda maddesi. 3. (birinin/bir hayvann) temel f. (telle) zmbalamak. i. zmba teli, tel. yiyecei: Grass is a staple of a zebras diet. Ot zebrann temel yiyeceklerinden biridir. i. tel zmba. i. 1. yldz. 2. sin., tiy., mz. yldz, star: Shes become a movie star. Sinema yldz oldu. f. (--red, --ring) 1. -in yanna yldz iareti koymak. 2. (belirli bir filmin) yldz olmak: role en nemli Charlie Chaplin. Bu filmin s. en iyi; stn: star This film stars rol. yldz arlo. Charlie Chaplin starred in many movies. arlo sin., tiy., mz. star sistemi. birok filmin yldzyd. i. (geminin) sancak taraf, sancak. s. sancaa ait. i. 1. kola. 2. niasta. 3. resmiyet, resmilik, resmi tavrlar. f. kolalamak. s. kolal, kolalanm. f. (at) (dikkatle) bakmak. i. (uzun ve dikkatli) bak. i. (o. star.fish/--es) zool. denizyldz. s. 1. ssz; bo; plak: stark mountain peaks plak da zirveleri. 2. ok sadeanadan doma. rlplak, (slup); gerekleri hi yumuatmayan (anlatm). 3. katksz, saf, tam: stark madness tam delilik. z. bsbtn, kudurmu, delirmi. tamamen: stark raving mad zrdeli. stark naked rlplak, i., sin. yldz aday, yldzck; yldz olmay uman gen aktris. rplak. i. yldz . i., zool. srck, ekirgekuu. s. yldzlarla aydnlanm, yldzl. o. stars-of-Beth.le.hem (starzvbethlhem) i., bot. tkrkotu. s. yldz iaretli, yldzl. s. yldz ok olan, ok yldzl. s. hi olmayacak bir eye kaplp gitmi; hi olmayacak bir eyin peinde koan. yeni bir ie araba balamak. ie balamak.

start start start a car start a fire start a meeting start back start from ones sleep start from scratch start legal proceedings (against) start off start out as start out to do s.t. start s.o. in business start s.o. out/in start s.t. going/up start signal start something start the ball rolling start to ones feet starter starters pistol starting line starting point startle startling starvation starve starve s.o. out starve s.o./an animal to death stash stat state state state of mind state school stateless stately stately home statement stateside statesman statesmanlike static static electricity statics station station in life station to station call station wagon stationary

f. 1. balamak; balatmak: It started to rain. Yamur yamaya balad. Theyve started fighting. Dvmeye baladlar. Prices i. 1. balang. 2. yola kma: Lets get an early start. Erken start kalm. 3.million liras. Fiyatlar on be milyon liradan 5. at fifteen spor start, yola motoru altrmak. depar, k. 4. spor k izgisi. oto. balyor.He awoke with a start. rkilerek uyand. E 5 karayolu irkilme: The E 5 superhighway starts in Edirne. 1. yangn karmak: Do you think an arsonist started this fire? Edirnede balyor. Well start with you. Seninle balayacaz. Sence bu yangn Bunu kim balatt? 2. (out/off) yakmak; ate Who started this? bir kundak m kard? 2. in -i yola toplanty amak. yakmak: Theyve We set out for the fireplace. mineyi kmak/koyulmak:started a fire in Mersin. Mersine hareket ettik. geri dnmek, dnmek. yaktlar. irkilmek, rkp gayriihtiyari bir 3. (back)Lets start a fire. Ate yakalm. hareket yapmak. 4. uykusundan srayarak uyanmak. from (bir yerden) birdenbire ayaa sramak. 5. from (bir hiten fkrmak. 6. (at) balamak. yerden)balamak, sfrdanspor (man balangcnda) (takmda) yer almak: Hesamak/hukuki yollara bavurmak. Bu mata (-e kar) dava starting for Fenerbahe at forward. Fenerbahe takmnda forvet olarak yer alacak. balamak: We started off fine, but after a month things began to go wrong between us. yi baladk, fakatout as a cabin boy ... olarak almaya balamak: He started bir ay sonra aramz bozulmaya yz tuttu. and now hes a captain. Mio kmak: He started out to be a belirli bir ama gderek yola olarak almaya balayp imdi kaptan but ended up as a writer. Hekim olacam diye ie doctor oldu. birinin i hayatna atlmasna yardm etmek. balad, fakat sonunda yazar olup kt. (as ...) birini (belirli bir ite) almaya balatmak: Well start you out in the packing department. Seni ambalaj blmnde ie 1. bir makineyi altrmak. 2. bir eyi balatmak. balatacaz. spor start. k. dili kavga karmak: Are you trying to start something? Kavga m karmaya alyorsun? ii balatmak. birdenbire ayaa sramak. i. 1. yara katlan kimse/at. 2. balayan kimse. 3. spor starter, k, balama hakemi. 4. oto. mar. 5. k. dili balang. 6. ng. spor yar tabancas. ordvr, meze. 7. maya. spor k izgisi. balang/k/hareket noktas. f. irkiltmek. s. ok artc. i. alk ekme; alktan lme. f. 1. alk ekmek; alktan lmek. 2. (birini) a brakmak. 3. k. dili ok ackmak. 4. teslim olmaya eksikliini/yokluunu ok birini a brakarak for (bir eyin) zorlamak. duymak. birini/bir hayvan alktan ldrmek. i., k. dili 1. zula. 2. zulada saklanan ey. 3. byk. f. (away) (in) (bir immediately, static, stashed it away in a cupboard. Onu bir ks. yere) saklamak: He stationary, statistics, statute. dolaba saklad. i. 1. durum, vaziyet, hal: state of war sava hali. the state of his health etmek, sylemek, bildirmek, beyan etmek; belirtmek. f. ifadeonun salk durumu. a state of emergency acil bir durum. in an unconscious state baygn bir halde. state of mind ruhsal ruhsal durum, haleti ruhiye. durum/ruh haleti. This state of affairs can not go on. Bu durum ng. devlet okulu. devam edemez. The roads here are in a bad state of repair. Buradaki yollar tamire muhta. 2. devlet: a state secret bir s. uyruksuz, tabiiyetsiz. devlet srr. state affairs devlet ileri. a self-governing state s. hametli, grkemli. zerk bir devlet. 3. eyalet: The U.S.A. is made up of fifty states. ng. byk bir iftlikte bulunan malikne. A.B.D. elli eyaletten ibaret. s. devlet tarafndan yaplan (tren, i. 1. ifade; deme, beyanat. 2. hesap zeti: bank statement ziyafet v.b.). bankann mterisine verdii hesap zeti. gelen. z. 1. A.B.D. s. A.B.D.de olan; A.B.D.ye ait; A.B.D.den ye. 2. A.B.D.de.(steytsmn) i. 1. devlet adam. 2. kendi o. states.men partisinden ok devletin yararn dnen siyaset adam. s. devlet adamna yakr. s. 1. ilerleme/gelime gstermeyen, statik. 2. fiz. statik, duruk. i. 1. radyo parazit. statik elektrik. 2. statik elektrik. i. statik (bilim dal). i. 1. d.y. istasyon/gar; otogar, garaj; (metroya ait) durak. 2. radyo, TV istasyon. 3. istasyon (aratrma kuruluu): agricultural sosyal durum. experiment station tarm istasyonu. 4. yer, mahal, mevki. f. in 1. normal konuma, santral araclyla konuma. (birini) (bir yere) tayin etmek, atamak. 2. (birini) (bir yere) steyn. (geici bir sre iin) yerletirmek, koymak. s. 1. hareket etmeyen, hareketsiz. 2. ilemeyen, almayan (makine). 3. sabit, duraan.

stationer stationery stationmaster statistical statistician statistics statuary statue statuesque stature status statute statutory statutory rape staunch staunch stave stave off stay stay stay an order stay away stay for/to dinner stay in stay late stay mum stay one jump ahead stay out stay put stay put stay the course stay up until staying power stead steadfast steady steak steal steal a kiss from steal s.o.s thunder stealth stealthy steam steam steam bath steam engine steam heating steam iron steam s.t. off steam s.t. open

i. krtasiyeci. i. 1. mektup kd ve zarf. 2. krtasiye. i. istasyon efi. s. istatistiksel, istatistiklere dayanan. i. istatistik uzman, istatistiki. i. istatistik, saymbilim. i. heykeller. i. heykel. s. 1. heykel gibi. 2. endaml ve gzel, heykel gibi (kimse). i. 1. boy, endam, uzunluk. 2. itibar, prestij. i. 1. stat, durum, hal, vaziyet; pozisyon. 2. stat, itibar, prestij. i. kanun, yasa. s. yasaya uygun, yasal, kanuni. huk. reit olmayan bir kzla cinsel ilikide bulunma. s. sadakatli, sadk. f., ng., bak. stanch 1. f. (--d/stove) (in) krarak delik amak; kertmek. (geici olarak) savmak, atlatmak; uzaklatrmak, defetmek. f. 1. kalmak: I cant stay here any longer. Burada daha fazla kalamam. Stay where yousresi, ziyaret: a three-week How long i. 1. kalma sresi; ziyaret are! Bulunduun yerde kal! stay are interestziyaret. 2. balina: collar stay yaka balinas. corset rates going haftalk bir durdurmak. to stay up? Faiz oranlar ne kadar huk. karar zaman byle yksek kalacak? Its stayed cold for weeks. Hava stay korse balinas. (from) (-den) uzakStay as you are! Olduun gibi kal! Cant you haftalardr souk. durmak. stay sober for just one day? Tek bir gn ayk kalamaz msn? 2. akam/le yemeine kalmak. (misafir olarak) kalmak: He stayed with them forkalmak. 2. (bir 1. ieride kalmak, dar kmamak; evin iinde months. Aylarca onlarda kald. Shes staying at aHes going to stay in yerde/bir ite) almaya devam etmek: hotel. Otelde kalyor. ge saate kadar kalmak. 3. yavalatmak; durdurmak. 4. (al) bastrmak. teaching. retmenlie devam edecek. k. dili kimseye bir ey sylememek, azn amamak, konumamak. one jump ahead. k. dili, bak. be 1. of -den uzak durmak. 2. darda kalmak; darda gezip tozmak. kmldamamak. yerinden k. dili bulunduu/istenilen yerde kalmak: This picture wont stay put; it keeps falling. Bu resimkadar dayanmak. yarn veya zor bir olayn sonuna taktm yerde durmuyor; hep dyor. (belirli bir saate) kadar yatmamak. dayanma gc, metanet. i. s. 1. sadakatli, sadk. 2. sabit, deimeyen. 3. sznden dnmeyen. s. 1. titremeyen; salam. 2. deimeyen; durmayan, devaml. 3. durmadan ayn ekilde akan (su). 4. sabit (bak). 5. salam, i. biftek. pusulay armayan (kimse). 6. tutarl, istikrarl, gvenilir. 7. f. (stole, sto.len) 1. almak, armak; hrszlk etmek: He stole all salam (sinirler): Hes got steady nerves. Sinirleri salam. 8. k. thedili (birinin) itiraz hepsini ald. 2. (birbrakmadan pvermek. k. money. Parann etmesine hi vakit eyi) gizlice veya dili bir bakasyla kmayan/flrt etmeyen (erkek/kz arkada). f. dikkati ekmeden yapmak: He stole into the room. Hrszlama 1. (bir eyin) titremesini durdurmak. 2.davranarak onun3. k. dili (kazara/kasten) (birinden) nce sakinletirmek. odaya girdi. She stole a glance at them. Onlara hrszlama bir istikrar bulmak. 4. doru yola getirmek;alm gibi bekledii ilgi, dikkati ekmeden yapma. (birini) doru yolda vg v.b.ni i. gizli att. i., k. dili kelepir. kendisinden bak tutma; tutmak. olmak/almak. s. hrszlama yaplan. i. 1. buhar: Steam was coming out of the kettle. aydanlktan buhar kyordu. 2. islim, istim: The locomotive is powered by f. 1. buharda piirmek. 2. (bir eyden) buhar kmak; (bir steam. Lokomotif islimle alyor. 3. buu: The windowpane eyden) buhar halinde kmak: The soup was steaming. buhar banyosu. was covered with steam. Pencerenin cam buulanmt. orbadan buhar kyordu. Our breath steamed in the cold. buhar makinesi. Soukta nefeslerimiz buhar halinde kyordu. 3. istimbotla veya buharl kalorifer. buharl lokomotifin ektii trenle gitmek. buharl t. bir eyi buhara tutarak karmak. bir eyi buhara tutarak amak.

steam shovel steam up steamboat steamer steamroller steamship steamy stedfast steed steel steel o.s. steel wool steelworks steely steelyard steep steep steep o.s. in steeple steeplechase steer steer steer clear of steer s.o./s.t. away from steering column steering wheel stein stellar stem stem the tide of stemlet stench stencil stencil paper stenographer stenography stenotype step step step by step step down step forward step in step off step on Step on it! step on s.o.s toes/corns Step on the gas! step over step s.t. off

ekskavatr, kaz makinesi. (cam v.b.) buulanmak. i. istimbot. i. vapur. i. (motorlu ara olarak) silindir. i. vapur. s. 1. buharl; buharla dolu. 2. buulu. 3. k. dili ehvet dolu, ehvetli, erotik. s., bak. steadfast. i., edeb. at, kheylan. i. elik. s. 1. elikten yaplm, elik. 2. elik retimine ait, elik. 3. ok gl. f. metin olmak. elikpamuu, elik tel yuma. i. elik fabrikas, elikhane. s. 1. elikten yaplm, elik; iinde elik bulunan. 2. elik gibi, sert. i. kantar, el kantar. s. 1. dik, sarp. 2. yksek (fiyat). f. 1. (ay) demlemek; (ay) demlenmek. 2. (in) (svya) bastrp bekletmek; (svya) bastrlp bekletilmek. bir konuda derinlemek. i. (kiliseye ait) sivri ulu kule. i., spor engelli kou, engelli. f. 1. direksiyonda olmak, direksiyon kullanmak. 2. den. dmende olmak, dmen kullanmak. 3. into -e yneltmek: What i. idi edilmi boa. steered you into medicine? Sizi tbba ynelten neydi? 4. through 1. k. dili -den uzak durmak. 2. -i (bir yerlere) arpmadan -i (bir yerden) geirmek: He steered the ship through the strait. gtrmek. birini/bir eyi -den baka 5. for ekmek/yneltmek. Gemiyi boazdan geirdi. tarafa den. (belirli bir yere) giden rotay izlemek, direksiyon mili. (belirli bir yere) doru gitmek. 1. direksiyon. 2. den. dmen dolab tekerlei. i. byk bira barda. s. 1. yldzlarla ilgili. 2. yldz gibi. i. 1. (bitkide) sap/gvde. 2. (kadehte) sap. 3. (pipoda) beden. f. (--med,etmek, -i engellemek, -i durdurmak. ile ba --ming) 1. (ak) durdurmak/yavalatmak. 2. from -den kaynaklanmak. i., bot. sapk. i. pis koku. i. 1. ablon: lettering stencil yaz ablonu. 2. ablonla yazlan yaz; ablonla izilen desen. f. ablonla (yaz) yazmak; ablonla mumlu kt. (desen) izmek. i. stenograf. i. stenografi. i. stenotip. f. (--ped, --ping) 1. adm atmak: Step ten paces to the left! Sola on adm at! 2. teraslamak, sekilemek. i. 1. adm, ayak at: Its about five steps away from you. Senden be adm kadar tede. 2. ayak sesi. 3. ok ksa bir adm adm, basamak basamak. mesafe: Its just a few steps away. Sadece iki adm tede. 4. 1. inmek. 2. istifa etmek; emekliye ayrlmak. basamak: How many steps does this staircase have? Bu 1. bir adm ka basamak ne doru adm etap, aama. merdivende ne kmak. 2.var? 5. basamak, atmak. 1. ieri gelmek/girmek; ieri gitmek. 2. araya girmek, mdahale etmek. -den inmek: He stepped off the train. Trenden indi. -e ayak basmak; -e (ayakla) basmak; -i (ayakla) ezmek. 1. Gaza bas! 2. k. dili abuk ol!/abuk! k. dili, bak. birinin nasrna basmak; birinin kuyruuna basmak. Gazla!/Gaza bas! 1. (yryerek) -in zerinden gemek. 2. -e gelmek/gitmek: Will you yeri admlamak/admla lmek. dakika buraya gelir misin? bir step over here for a minute? Bir

step up stepbrother stepchild stepdaughter stepfather stepladder stepmother steppe steppingstone stepsister stepson stereo stereobate stereophonic stereophony stereoscope stereotype stereotyped sterile sterilisation sterilise steriliser sterility sterilization sterilize sterilizer sterling sterling silver stern stern sternum sternums stern-wheeler steroid stethoscope Stetson stevedore stew steward stewardess stick stick stick around stick at stick by stick in ones craw stick in ones gizzard stick in ones mind stick like a leech stick ones neck out

1. on/onto -e kmak: He stepped up onto the stage. Sahneye kt. 2.erkek karde. i. vey artrmak; hzlandrmak; hzlanmak. 3. terfi ettirmek; terfi etmek. o. step.chil.dren (stepldrn) i. vey ocuk. i. vey kz (evlat). i. vey baba. i. seyyar merdiven. i. vey anne. i. step, bozkr. i. 1. atlama ta. 2. atlama tahtas, meslekte bir ilerleme arac. i. vey kzkarde. i. vey oul. s. stereo, stereofonik. i. stereo, stereofonik ses sistemi. i., mim. oturtmalk. s. stereofonik. i. stereofoni. i. stereoskop. i. ablon, basmakalp rnek, stereotip. f. -i basmakalp bir kategoriye sokmak. s. basmakalp. s. 1. steril. 2. verimsiz. i., ng., bak. sterilization. f., ng., bak. sterilize. i., ng., bak. sterilizer. i. 1. sterillik. 2. verimsizlik. i. sterilizasyon. f. sterilize etmek. i. (sterilizasyonda kullanlan) otoklav. i. 1. sterlin, ngiliz liras. 2. som gm. som gm. s. 1. msamahasz, sert (kimse). 2. sert (bak/yz). i. (gemide/teknede) k. o. (strnmz)/ster.na (strn) i., anat. gs kemii. i. arkadan arkl istimbot, arkadan arkl. i., biyokim. steroit. i., tb. stetoskop. i. geni kenarl ftr apka. i., den. ykleme/boaltma iisi. f. 1. hafif atete kaynatmak; kaynamak. 2. over k. dili hakknda endie etmek, -i dert etmek; -in yznden telaa dmek. i. i. 1. den. kamarot. 2. (uakta) (erkek) kabin grevlisi. etli/sebzeli sulu yemek; yahni; gve; buulama; trl. i. (uakta) hostes, (kadn) kabin grevlisi. i. 1. (aatan/aldan koparlm) ince dal. 2. baston. 3. denek, sopa. 4. (erit halindeki iklet/tebeir/mobilya iin) para: Give f. (stuck) 1. in/into batrmak; saplamak; saplanmak: She stuck me a stick of gum. Bana bir iklet ver. He hasnt got a stickstuck thedili gitmemek, cloth. neyi kumaa batrd. The splinter of k. needle in the kalmak. furniture. Bir Kymk parmana sapland. 2. in -e dikmek, -e in his finger. tek mobilyas yok. (bir i) zerinde sebatla almaya devam etmek, (bir ii) dikine saplamak: He stuck the stakes in the ground. Srklar brakmamak. 1. (birini) terketmemek, (birine) sadk Stick this (inanca) sadk topraa dikti. 3. -e sokmak; -e koymak:kalmak. 2. under your kalmak. ey) birini gcendirmek, (bir eyin)in the trunk. Onu arm. Bunu koltuunun altna sok. Just stick it k. dili (bir bagaja koyuver. 4. (on) 2.zoryaptrmak; (-e) yapmak: He yutulmas/hazmedilmesi(-e) olmak. 1. kursanda kalmak. gcne gitmek, arna gitmek: It stuck the stamps on Hazmedemedim./Gcme gitti./Arma stuck in my gizzard. the package. Pullar pakete yaptrd. 5. k. dili (birtaklmak: This drawerkmamak. ey) birinin aklndan always sticks. Bu ekmece her skmak; gitti. slk skyor. 6. out zamangibi yapmak. -den dar kmak/uzanmak; -i (dar) karmak/uzatmak: The board was sticking out duruma sokmak. k. dili kendini tehlikeye atmak, kendini zor bir of the cars window. Tahta, arabann penceresinden dar kyordu. Dont stick your arm out the window! Kolunu pencereden karma! She stuck her tongue out at me. Bana dilini kard. 7. in through -den ieri girmek/uzanmak; -den ieri sokmak/uzatmak: The bowsprit was sticking in through the window. Cvadra

stick out like a sore thumb stick s.o. with stick to stick to ones guns stick to ones guns stick to ones ribs stick together stick up for stick with sticker sticking sticking plaster stick-in-the-mud stickler stickup sticky sticky tape stiff stiff breeze stiff dose of stiff drink stiff neck stiff price stiffen stiff-necked stifle stigma stigmatise stigmatize stile stiletto stiletto heel still still still still still another still life stillborn stillness stilt stilted stimulant stimulate stimulation stimulus sting stinger stinginess stingy

k. dili kt bir ekilde gze arpmak. k. dili (klfet saylan bir ii) birine yklemek, birinin bana brakmak; (istenilmeyen birini)(birine) sadk kalmak, (birini) 1. (bir eye) sadk kalmak. 2. birinin bana brakmak. terketmemek. 3. -e yapmak. savunduklarn srdrmek, savunduklarndan vazgememek. k. dili savunduklarndan vazgememek. k. dili (yemek) doyurucu olmak. 1. dayanarak tek bir cephe oluturmak. 2. birbirine yapmak. -i savunmak. 1. (biriyle) beraber kalmak. 2. (bir i) zerinde sebatla almaya devam i. etiket; kartma.etmek, (bir ii) brakmamak. get stuck 1. in (amur, kum v.b.ne) saplanp kalmak. 2. in (bir yerde) skp s. kalmak. 3. on -e yapp kalmak. 4. k. dili bir problemin iinden ng. yara band. kamamak, kmaza girmek. 5. with k. dili (klfet saylan bir i/istenilmeyen biri) (birinin)kimse. kalmak. 6. on k. dili (birine) i., k. dili inat ve geri kafal bana tutulmak, k olmak. titizlik gsteren kimse. i. for (belirli bir konuda) i., k. dili soygun. s. 1. yapkan. 2. nemli, rutubetli (hava). 3. k. dili zor ve hassas (i/problem). ng. (yaptrc) bant. s. 1. kat, sert (bir ey). 2. kaskat, gergin (kas). 3. koyu, koyu bir kvamda olan. 4. zor, g, mkl. 5. resmi, souk sert esen rzgr. (davran). i., argo morto, ceset. kuvvetli dozda (bir ila). byk miktarda ve hi sulandrlmam iki. tutulmu boyun. yksek fiyat. f. 1. sertlemek, katlamak; sertletirmek, katlatrmak. 2. (kvam) koyulamak; s. dik bal, ok inat.(kvamn) koyulatrmak. 3. (bir duygu) pekimek, kuvvetlenmek; (bir duyguyu) pekitirmek, f. 1. bomak, (birinin) soluk almasn zorlatrmak/engellemek; kuvvetlendirmek. 4. (rzgr) artmak. boulmak. 2. (bir duyguyu/isyan) bastrmak.utan verici bir o. stig.ma.ta (stgmat)/--s (stgmz) i. 1. 3. bomak, (bir eyin)bakalar zerinde yaratt etki: heat boucuescape the eyin gelimesini engellemek. stifling He couldnt scaklk. f., ng., bak. stigmatize. stigma of his crime. ledii suun bakalar zerinde yaratt f. as -e (belirli bir eyin) damgasn vurmak, -i (belirli bir ekilde) etkiden kurtulamyordu. 2. bot. tepecik. damgalamak: They stigmatized their protest as disobedience. i. (it gibi bir blmenin stnden gemek iin yaplm) ifte Onlarn protestosuna itaatsizlik damgasn vurdular. merdiven. i. kk haner. (kadn ayakkabsnda) ince ve sivri ulu ke. s. 1. hareketsiz. 2. dingin. 3. rzgrsz; esintisiz. 4. durgun (su). 5. 1. hl,6. kpksz still here? O hl burada m? 2. daha da: z. sessiz. daha: Is he (arap). i. 1. sessizlik, skt; dinginlik. 2. fotoraf. f. 1. (frtna v.b.ni)still. Ertesi gndurdurmak. 3. oldu. dindirmek. 2. The next day beraber, bununla birlikte: Im daha da scak ba. bununla it grew hotter sorry about this. susturmak. Still, Im sure that in the end its for the best. zgnm. i. imbik. Bununla beraber bundan iyi bir sonu kacana inanyorum. bir ... daha: Here is still another example of this monotonous rhythm. te bu monoton ritimden bir rnek daha. gz. san. natrmort. s. l domu. i. 1. hareketsizlik. 2. dinginlik. 3. sessizlik. 4. (sularda) durgunluk. 5. sessiz yer. i. eas. s. ok resmi, doallktan yoksun. i. 1. ecza. uyarc madde, uyarc. 2. tevik unsuru, tevik edici unsur. f. 1. uyarmak. 2. tevik etmek. i. 1. uyarma. 2. tevik. o. stim.u.li (stmylay) i. uyarc unsur, uyarc. f. (stung) 1. (ar v.b.) sokmak: The bee stung him. Ar onu soktu. 2. (bitki) srmak. 3. (biber/duman) yakmak. 4. (sz) (birinin) i. ar inesi. yreini czlatmak. i. 1. (arnn) soktuu yer. 2. yanma, ar i. cimrilik. sokmasna benzeyen ac. 3. ac, aclk, yakclk. s. cimri, eli sk, hasis, pinti.

stink stink of stink up stinking stint stint o.s. stint on stipend stipulate stipulation stipule stir stir stir o.s. stir s.t. in stir up stir up a hornets nest stir up trouble stirring stirrup stitch stock stock stock certificate stock exchange stock exchange/market stockade stockbreeder stockbroker stockholder stocking stockpile stockroom stock-still stocky stockyard stodgy Stoic stoic stoical Stoicism stoicism stoke stoker stole stole stolen stolid stomach stomachache

f. (stank/stunk, stunk) pis kokmak; kokumak, taaffn etmek. i. pis koku. (bir ey) kokmak: You stink of raki. Sen fena halde fena halde rak kokuyorsun. kokutmak. s. pis kokan. z., k. dili ok (zengin/sarho): He came home stinking drunk. Eve zilzurna sarho geldi. sre, mddet: He did f. masraftan kanmak. i. (belirli bir ie ait) a stint as a kanmak Bir sre postaclk yapt. masraftan postman. iin kendini mahrum brakmak. (bir konuda) cimrilik etmek. i. 1. (papaz iin) maa. 2. (bursiyer iin) yaamsal gereksinmelerini karlayacak para; aylk. f. art komak. i. 1. art. 2. art koma. i., bot. kn. f. (--red, --ring) 1. kartrmak: If you dont stir it, itll burn. Onu kartrmazsan dibi yanar. 2. kmldamak. 3. heyecanlandrmak. i. 4. (belirli bir duyguyu) uyandrmak: It stirred his conscience. kalkp bir eyler yapmaya balamak. Vicdann uyandrd. 5. harekete geirmek; harekete gemek; bir eyi (baka It eye) him to action. Onu harekete geirdi. hareketlenmek: birstirred katmak/kartrmak. The hens began sebep olmak: Are you trying to stir up a fight? 1. uyandrmak; to stir. Tavuklar hareketlenmeye balad. i. 1. kartrma. 2. hareketlenme,arnn He was trying drtmek. a Kavga m karmaya alyorsun? yuvasna p to stir up yldrmlar stne ekmek; hareket, alkant. 3. heyecan. rebellion. Halk ayaklandrmaya alyordu. 2. fesat kartrmak, olay karmak, ortal kartrmak. heyecanlandrmak; coturmak, galeyana getirmek. s. heyecanlandrc, heyecan verici. i. zengi. i. 1. diki. 2. (rgde) ilmik. 3. (brde) ani sanc. f. (iplikle) dikmek: Stitch the ends together. Ular We dontdik. She in i. 1. stok, depodaki mallar. 2. envanter: birbirine have that stitched up the rent. Kesik yok o. 3. miktar: Youd better lay in a yeri dikti. our stock. EnvanterimizdeDo you stock compact discs? Sizde f. 1. stokta bulundurmak: good stock of bulunur mu?odundont stock pornography.Hes kompakt disk wood. Epey We alp depona koymalsn. hisse senedi. added nothing to ourbulundurmuyoruz. 2. remesi iin (bir yere) Pornografik yaynlar stock of knowledge. Bilgi daarcmza borsa. hibir katks olmad. 4. ekon.lake with trout. reyip oalmas koymak: Weve stocked this hisselerin tm: Thats a good stock. O kymetler borsas, borsa. yerde) -i bulundurmak: She menkul hisselerin deeri hep artyor. 5. soy, nesep. 6. iin bu gle alabalk koyduk. 3. (bir (hayvan/bitki iin) bar withbah. (a Barnda her zamanetraf always stocks her cins. 7. whiskey. yaplan) gvde. 8. viski i., ask. 1. (genellikle savunma iin yaplan) kazk it. 2. bah. kendinden evrili yer.-i olduka ok miktarda satn almak. bulundurur. yetitiren ifti. kazk itle devaml elik kesilen bitki. 9. iftlikte yetitirilen i. bykba 4. up on ba kt, ktk, oma. 11. (tfekte) hayvanlarn tm. 10. i. borsac. bot. ebboy. 13. et suyu. s. her zamanki, (birinin) kundak. 12. her zaman i. hissedar. syledii (cevap/aka). i. orap. f. stoklamak, ok miktarda biriktirmek; stokuluk yapmak, istifilik i. depo. yapmak. z. hi kmldamadan. s. ksa boylu ve grbz. i. satlacak/kesilecek hayvanlarn geici olarak muhafaza edildii yer. geri kafal. 2. skc; monoton. 3. yava hareket eden, s. 1. hareketleri ar olan. s., i., fels. stoac. s., i. bana gelenler karsnda itidalini kaybetmeyen/metanet gsteren (kimse). karsnda itidalini kaybetmeyen/metanet s. bana gelenler gsteren. i., fels. stoaclk. i. itidalini kaybetmeme, itidal; sabr, metanet. f. (atee/frna) kmr/odun atmak; with (atee/frna) (kmr/odun) atmak. i. 1. atei. 2. frna kmr otomatikman atan cihaz. f., bak. steal. i. etol. f., bak. steal. s. alnm, alnt. s. hibir eyden heyecanlanmayan, vurdumduymaz. i. 1. mide: Hes sick at his stomach. Midesi bulanyor. 2. karn: She was lying on her stomach. Yzkoyun yatyordu. f. i. mide ars. dayanmak, tahamml etmek.

f. 1. ayan yere vurmak; tepinmek. 2. ayakla ezmek. 3. k. dili stomp (birayakla ezmek. 2. zerinde tepinmek. uratmak, ezmek. 1. mata) (bir takm) ar bir yenilgiye stomp on i. 1. ta. 2. (mcevhere ait) ta. 3. ng. (etli meyvelerde) stone ekirdek. 4. (bbrekte/safrada ng. (etlita. meyvenin) f. 1. talamak, taa tutmak. 2. oluan) bir 5. mezar ta. s. stone tatan yaplm, ta, kgir. ekirdeini karmak. konkasr. stone crusher fstkam. stone pine taoca. stone quarry stone s.o./an animal to death birini/bir hayvan talayarak ldrmek; birini recmetmek. ta duvar. stone wall i., bot. damkoruu. stonecrop i. ta. stonecutter s., k. dili 1. ok sarho, zilzurna sarho, zom. 2. uyuturucu stoned etkisinde olan, zom. ren kalifiye ii. i. duvarc, ta duvar stonemason i. 1. ok dayankl bir seramikten yaplan tabak, anak. 2. ok stoneware dayankl ok seramik tr. k. dili sert, kat, duygusuz. s. 1. ta bir olan; talk. 2. stony s. ta yrekli. stonyhearted f., bak. stand. stood i. 1. tabure. 2. dk, kazurat; gaita. stool k. dili ispiyon, ispiyoncu, gammaz, muhbir. stool pigeon f. 1. (ne) eilmek; ne emek; over -in stne stoop eilmek/abanmak. birka basamakla klan olmak/durmak, hafif i. (binann dnda, 2. omuzlar kk/dk st kapal) stoop kambur olmak: He stoops. Omuzlar kk. 3. to -e tenezzl sahanlk. --ping) 1. durmak; stop/istop etmek; durdurmak; f. (--ped, stop etmek: I didnt think shed stoop to doing that. Onu yapmaya stop/istop ettirmek: The train has stopped. Tren durdu. My i. 1. mola; duraklama. 2. durak. stop tenezzl edeceini zannetmezdim. i. hafif kambur. watch has stopped. Saatim durdu. Its stopped snowing. Kar k. dili (istediini elde etmek iin) hibir eyden ekinmemek. stop at nothing durdu. Stop the train! Treni durdur! He stopped the machine. (bir yere) uramak. stop by Makineyi istop ettirdi. Itll stop the bleeding. Kanamay durdurur. 2. (bir eyi on your way home. Eve giderken ura. 2. 1. uramak: Stop in yapmaktan) vazgemek, -i brakmak, -i stop in kesmek:yerde)going there. Oraya gitmekten vazge. I do wish ng. (bir Stop durmak; mola vermek. (in) dar kmamak, evde kalmak. stop off hed stop complaining. ikyeti bir braksa. Hes stopped (bir yerde) mola brakt. durmak. stop over in smoking. Sigarayvermek, 3. engellemek: Itll stop the wind from uramak. stop round coming in. Rzgrn girmesini engeller. 4. ng. kalmak: Will you stop with(bir for supper? Akam yemeine kalr msn? 5. (ekin) 1. birini us ey yapmaktan) vazgeirmek. 2. birinin (bir ey stop s.o. from denmesini engellemek. yapmasn) durdurmak. aniden durmak. stop short birdenbire/anszn durmak, duruvermek. stop short 1. (bir yerde) birdenbire durmak. 2. ii (belirli bir yere) stop short at vardrmamak:yere) vardrmamak: She stopped short of ii (belirli bir He stopped short at betrayal. i ihanete stop short of vardrmad. murdering him. i onu 2. ng. (belirli bir saate kadar) 1. tkamak; tkanmak. ldrmeye vardrmad. stop up yatmamak. mola vermek; paydos etmek. stop work i. vana. stopcock i. geici tedbir. stopgap i. trafik lambas. stoplight i. 1. mola; yolculuu kesip bir yerde geici olarak kalma. 2. stopover konaklama yeri. (maatan yaplan) kesinti. 3. (grev yznden i. 1. durdurma. 2. stoppage meydana gelen) kesinti, ilerin durmas; grev. 4. tkanma, stopaj, vergilerin kaynanda kesilmesi. stoppage at source tkanklk. i. tka, tapa, tpa. f. tkalamak, tapalamak, tpalamak. stopper i. kronometre, sreler. stopwatch i. 1. depoya koyma, depolama. 2. ardiye, depo creti. 3. bilg. storage bellek. akmlatr, ak. storage battery i. 1. bot. ayfnd. 2. ayfnd balsam. 3. sla balsam. storax i. 1. dkkn; maaza. 2. stok, hazne. f. 1. (bir eyi) (bir yerde) store saklamak; (bir eyi) bir depoya koymak. 2. up iine atmak, i. hazne, kaynak. storehouse biriktirmek: Dont store up grudges! Hncn iine atp i. dkknc, dkkn ileten kimse. storekeeper biriktirme!

storeroom storey storeyed storied stork storm storm of applause storm petrel stormy story story storybook storyteller stout stove stove stovepipe stow stowaway straddle strafe straggle straggler straight straight ahead straight from the horses mouth straight from the shoulder straight from the shoulder straight off straight out straight razor straight razor straightaway straightedge straighten straighten out straighten s.o. out straighten up straightforward strain strain strain at a gnat and swallow a camel a gnat and swallow strain at a camel strain every nerve strain ones ears strain ones eyes strain s.t. out of strainer strait straitened

i. sandk odas; depo, ardiye. i., ng., bak. story 2. s., ng., bak. storied. s. katl: a two-storied house iki katl bir ev. i. leylek. i. frtna; saanak. f. 1. iddetli bir ekilde hcum ederek (bir yeri) fethetmek; iddetli bir ekilde hcum etmek. 2. ok fkeli alk tufan. bir halde gitmek/hareket etmek. 3. barp armak. 4. frtna zool. frtnakuu, denizrdei. esmek: Its storming outside. Darda frtna var. s. 1. frtnal; saanak yal. 2. frtnal, kavgal, ekimeli. i. 1. hikye, yk. 2. makale. 3. k. dili yalan, maval. i. (binada) kat. i. (ocuklar iin) hikye kitab. i. 1. hikye anlatan kimse, masalc. 2. k. dili yalanc. s. 1. tombul, toplu, iman. 2. dayankl, salam, gl. 3. cesur, yrekli. 4. sadk, salamfrn olan mutfak aleti). 2.bir eit bira. i. 1. frn (st ocak, alt (desteki). i. koyu renkli soba. f., bak. stave. i. soba borusu. f. 1. (away) in (bir eyi) dzenli bir ekilde (bir yere) koymak. 2. away ok (yemek) yemek. 3.yapan in/on (bir tatta) kaak i. saklanarak kaak yolculuk away kimse, kaak yolcu. yolcu olarak saklanmak: In order to get to England he decided f. 1. (ata biner gibi) bacaklarn aarak (bir eyin) stne to stow away on a freighter. ngiltereye gitmek iin ilepte binmek; (bir eyin) stnde ata binmi gibi oturmak. 2. (bir yer) f. yalama uu yaparak makineli tfekle taramak. kaak yolcu olarak saklanmaya karar verdi. (her iki tarafnda) bulunmak. 3. (biri) (her iki taraf) f. 1. in/back (gruptaki ou kimse veya srdeki ou hayvan desteklemek. geldikten sonra) ayr ayr gelmek/dnmek. 2. (bir dal) i. 1. gruptan/srden ayrlarak kendi bana kalm (dierlerinden ayr ve biimsiz bir ekilde) bymek. 3. dzensiz kimse/hayvan. 2.straight road dz yol. straight line dz izgi. 2. s. 1. doru; dz: ask. dknt. bir ekilde etrafa dalm olmak. doru, yalan olmayan: a straight answer doru bir cevap. 3. pe dosdoru, dmdz. pee, arka arkaya: five straight wins pe pee be galibiyet. 4. en yetkili azdan renilmi. aralksz, faslasz, ara vermeden: Theyve been working for dobra dobra, hibir Sekiz saattir aralksz alyorlar. 5. sek eight hours straight.ey saklamadan (konumak). (iki). 6. ciddi (bak). 7. k.eyi ecinsel olmayan. z. 1. tam; k. dili dobra dobra, hibir dili rtbas etmeden doru, hemen, derhal. (konumak/sylemek). in front of you! Tam nne bak! Go k. dili dz: Look straight straight ahead. Dmdz git. 2. doru, hibir yere sapmadan: He k. dili saknmadan. went straight to his office. Doru brosuna gitti. 3. hemen: He ustura. got straight to the point. Hemen konuya girdi. 4. doru drst, doru, iyi: I cant think straight right now. imdi doru drst ustura. dnemiyorum. z. hemen, derhal. i. cetvel, izgilik. f. dorultmak. dzeltmek; dzelmek. k. dili birini doru yola getirmek. 1. (bir yeri) bir dzene sokmak. 2. dorulmak, dik bir duruma gelmek. s. 1. apak, hibir eyi gizlemeyen. 2. akszl. f. 1. kendini zorlamak; (kaslar) gerilerek zorlanmak; knmak. 2. (kas) zorlayarak incitmek. 3. (bircins, yapmaya) kendininame. i. 1. (bitki iin) tr; (hayvan iin) ey soy. 2. mz. ses; zorlamak/ok zellik. etmek: She strained to reach the high gayret 4. tarz. 3. zellik;bir eyi mesele yapp nemli bir eye hi aldrmamak; nemsiz irsi notes. Tiz notalar sylemek iin sesini zorlad. They strained to ufak bir kabahati mesele yapp byk bir yanla aldrmamak. k. dili olduka being said. Sylenenleri duymak iin ok gayret hear what waskk bir yanl/hata/kusur zerinde durup ok daha nemli biryapmak, byk bir aba gstermek. ettiler. 4. -i szgeten geirmek, szmek. elinden geleni yanla/hataya/kusura itiraz etmemek. duymaya/dinlemeye almak. gzlerine zarar vermek. (bir svy) szgeten geirip ondan bir ey karmak: Ill strain them out. i. szge. Onlar szme yoluyla karacam. i. (denizde) boaz. s.

straitjacket straitlaced strand strand strange stranger strangle strangulation strap strap s.o. in/down strap s.t. on/to strapless strapping strata stratagem strategic strategist strategy stratification stratify stratocumulus stratosphere stratum stratus straw straw color straw hat strawberry strawberry bush/shrub strawberry tree stray stray bullet streak stream stream with perspiration streamer street street door street sweeper street vendor streetcar streetwalker strength strengthen strengthen s.o.s hand strenuous streptococcus streptomycin stress stretch

i. deli gmlei. s. ahlak kurallarn ineyenleri sert bir dille eletiren, ahlak konusunda kenar. davranan. i. ky, sahil,ok kat f. i. halatn bir kolu; ipliin bir teli. s. 1. tuhaf, garip, acayip. 2. yabanc. i. yabanc. f. bomak; boulmak. i. boma; boulma. i. 1. kay. 2. (kadn elbisesini omuza tutturan) ask. f. (--ped, --ping)kayla balamak. birini (birini) kayla dvmek. bir eyi -e kayla balamak. s. asksz (kadn elbisesi/mayo). s., k. dili salkl ve iriyar. i., bak. stratum. i. taktik, manevra, oyun. s. stratejik, gengdmsel. i. strateji uzman. i. strateji, gengdm. i., jeol. katmanlama. f., jeol. katmanlamak; katmanlatrmak. i. ynbulut. i. stratosfer, katyuvar. o. stra.ta (strt, streyt)/--s (strtmz, streytmz) i. tabaka, katman. o. stra.ti (strtay, streytay) i. katmanbulut, stratus. i. saman. saman rengi. hasr apka. i. ilek. bot. kadehiei, kalikant. bot. kocayemi aac. f. from 1. dolaarak (bulunmas gereken yerden) ayrlmak. 2. (konuurken) (asl konudan) ayrlmak. i. yolunu arm serseri kurun. hayvan/ocuk. i. 1. evresinden farkl renkte olan ince izgi: Her hair has streaks of ay. 2. sel: Streams ofizgilerran down the a streak of i. 1. dere; gray in it. Sanda gri water var. It made steps. light in the sky. Gkte aa halinde bir k brakt. 2. zellik, izgi sel gibi akyordu. People were Sularterlemek. ok merdivenlerden taraf, yn: Hes got a stubborn streak. akn halinde bir yn var. coming and going in streams. nsanlar Onun inat gelip i. 1. yldrm gibi gemek/komak. 2. (bir yzeyde) renkli f. 1. ince uzunI bayrak, flama. 2. (renkli kttan yaplm)izgiler gidiyordu. All got was a stream of abuse. Bir sr kfrden serpantin. shall streak this painting with yellow. Bu tabloya sar yapmak: Icevap alamadm. 3. (akarsuda) aknt: They were i. sokak; cadde; yol. baka bir izgilerkaps. the stream. Akntya kar krek ekiyorlard. f. rowing against sokak koyacam. 3. (saa) me yapmak. 1. akmak. spren kimse/makine. sel gibi akmak. 3. sokaklar 2. akn halinde gitmek, (sa/bayrak) dalgalanmak. iportac. i. tramvay. i. fahie, orospu. i. kuvvet, g. f. kuvvetlendirmek, glendirmek; salamlatrmak; takviye etmek; eline koz vermek. birinin pekitirmek, artrmak; kuvvetlenmek, kuvvet bulmak: It will strengthen him. Onu kuvvetlendirir. It only strengthened s. 1. yorucu, ar, zor (i). 2. gayretli. their resistance. Sadece onlarn direniini pekitirdi. o. strep.to.coc.ci (streptkaksay) i. streptokok. i. streptomisin. i. 1. gerilim. 2. stres. f. vurgulamak. f. 1. germek: They stretched a wire between the two houses. ki evin arasna bir tel gerdiler. 2. esnetmek; esnemek: My sweater has stretched. Kazam esnedi. Rubber will stretch. Kauuk esner. Sometimes they had to stand for two hours at a stretch. Bazen iki saat boyunca ayakta kalmak zorundaydlar. 3.

stretch a rule stretch the truth stretcher stretcher-bearer stretchpants strew strewn striated striated muscle striated rock stricken strict strictly strictly speaking stridden stride stride out of strident strife strike strike strike a balance strike a bargain strike camp strike home strike it rich strike on strike ones flag strike out strike out on ones own strike s.o. a blow strike s.o. down strike s.t. off strike s.t. out strike sail strike terror into strike the colors strike the right note strike up a conversation strike up a friendship strike up a tune strike while the iron is hot Strike while the iron is hot. strikebreaker strikebreaking striker striking string string string along

kural harfi harfine uygulamamak, kuraln bir ksmn grmezlikten gelmek. abartmak. i. sedye. i. sedyeci, sedye tayan kimse, teskereci. i. stre pantolon, stre. f. (--ed, --ed/--n) samak, yaymak. f., bak. strew. s. anat. izgili kas. jeol. izgili/izikli ta. f., bak. strike. s. with/by -e uram, -e yakalanm, -e tutulmu: stricken by povertykuralc, kurallara ok bal: Hes a strict s. 1. sert, kat, ok fakir bir hale dm. teacher. O sert bir retmen. 2. tam; sk: strict secrecy tam bir z. gizlilik. strict control sk bir kontrol. kurallara baklrsa. f., bak. stride. f. (strode, strid.den) 1. uzun admlarla yrmek. 2. over bir admda -in stnden gemek. i. kmak. uzun admlarla yryerek -den uzun adm. s. 1. grltl; tiz, rahatsz edici (ses). 2. rahatsz edici (renk). 3. kat,sava; atma. 2. kavga; ekime; arbede. i. 1. sert (ifade). f. (struck, struck/strick.en) 1. vurmak. 2. arpmak: The ship struck the 2. ask. saldr, vuru: air strike havadan vuru. 3. i. 1. grev. iceberg. Gemi aysberge arpt. 3. (yldrm) dmek. 4. (kibriti) akmak, yakmak: Strike a match! Kibrit ak! He keif, kefetme. uzlamak. struck the match on the rock. Kibriti taa srterek yakt. 5. (pazarlkta) anlamaya varmak, basmak. 6. (saat) (piyanonun/daktilonun tularna) mutabk kalmak. (belirli bir zaman) almak: The clocks struck one. Saat biri ald. 7. adr bozarak/skerek gitmeye hazrlanmak. (birinde) izlenim brakmak: How does this idea strike you? Bu canevinden vurmak. fikir sende nasl bir izlenim brakt? 8. (madeni paray) basmak. k. dili birdenbire zengin olmak. 9. grev yapmak. 10. birdenbire (birinin) aklna gelmek; (bir eyi) anlamak: It birdenbirekefetmek. suddenly struck me that I was right. Birdenbire hakl olduumu anladm. 11. into (bir eyi) (baka bir teslim olmak, yenilgiyi kabul etmek. eye) saplamak, vurmak. 1. for -e doru gitmek. 2. saa sola vurmak, saa sola yumruk yadrmak. yoluna gitmek. k. dili kendi birine bir yumruk indirmek. 1. birini yere ykmak. 2. birini ldrmek. bir darbeyle bir eyi kesmek. (iptal etmek iin) bir eyi izmek. yelkenleri mayna etmek. (birini) dehete drmek. bayra indirmek. yerinde sz sylemek, laf gediine oturtmak. sohbet etmeye balamak. arkadalk kurmak. (bando, orkestra v.b.) bir para almaya balamak. k. dili frsat yakalamken ondan istifade etmek. Demir tavnda dvlr. i. grev krc. i. grev krcl. i. 1. grevci. 2. ofansif oynayan futbolcu. s. gze arpan, dikkati eken; frapan. i. 1. ip; sicim. 2. (telli alglarda) tel/kiri; (piyanoda) tel. 3. bilg. dizgi. f. (strung) 1. (telli algya/piyanoya) tel takmak. 2. (boncuk v.b. ni) ipe dizmek. 3. (fasulyenin kln) karmak. (with) k. dili 1. (ile) beraber gitmek/gelmek. 2. (birine) uymak; (birinin) dediklerini yapmak.

string bag string bean string instrument string out string s.o. along string s.o. up stringcourse stringed stringent strings stringy strip strip strip mine strip s.o. of strip tobacco stripe striped stripling stripper striptease strive striven strode stroke stroll stroller strong strong language strongbox stronghold strong-minded strong-willed strop strove struck structural structuralism structuralist structure struggle strum strumpet strung strut stub stub a cigarette out stubble stubborn stubbornness

file. alfasulyesi. telli mzik aleti, telli alg. -i ipe asmak. k. dili 1. birine umut vererek aldatmak, birini oyalamak. 2. (vakit kazanmak iin) birini oyalamak. k. dili birini ipe ekmek. i., mim. sarak. s. telli: stringed instrument telli alg. s. 1. sert/sk/zor (ey). 2. buruk. i. telli alglar. s. 1. tel gibi. 2. tel tel. f. (--ped, --ping) 1. (off) soymak; karmak; kazmak: Dont strip the bark off that branch. O daln kabuunu soyma. He stripped i. erit. the paint off the door. Kapnn boyasn kazd. 2. soymak, ak kmr oca. giysilerini karmak; soyunmak: They stripped the suspects. birinden (bir eyi) The women (bir eyden) mahrum Sanklar soydular. almak, birinididnt strip. Kadnlar etmek. soyunmadlar. 3. (motoru/tfei/makineyi/otomobili) skp kurutulmu ttn yapraklarn saplarndan koparmak. paralara ayrmak. 4. (vitesin) dilerini koparmak/krmak; i. 1. (renkli) izgi, yol: This cloth has red stripes in it. Bu (vidann) krmz izgiler var. It resembles a zebra which has no kumata burmalarn ezmek/yok etmek. s. izgili: striped pajamas izgili pijama. stripes. izgileri olmayan bir zebraya benziyor. 2. ask. i. gen delikanl. (niformann koluna dikili, rtbe gsteren) erit, srma. 3. tr: I i. 1. vernii/boyay karan madde. Hangi trden olursa olsun, dont like dogmatists of any stripe. 2. k. dili striptizci. dogmaclar sevmem ben. i. striptiz. f. (strove, --n) abalamak, gayret etmek, uramak. f., bak. strive. f., bak. stride. i. 1. vuru, darbe: He cut it with two strokes of his ax. ki balta vuruuyla onu kesti. With a fewgezinmek: Have you strolled f. (around) dolamak, gezmek; strokes of her brush she changed the mood of the painting. Birka i. dolama, gezme; around the garden? Baheyi dolatn m? fra darbesiyle i. puset. tablonun havasn deitirdi. He came at the stroke of ten. Saat gezinti. s. 1. kuvvetli, gl. 2. dayankl; salam. 3. iddetli onu alarken geldi. Nimet cant swim a stroke. Nimet hi yzme (rzgr/darbe). had a (iki); koyu (kahve); demli, koyu fel, bilmiyor. Shes 4. sertstroke of luck. Talih ona gld. 2. (ay). 5. kfr, ar sz, sert dil. kesin Hes had a (sz); Ona inme inmi. f. okamak, inme: (gr); sertstroke. derinden gelen, iddetli (duygu). 6. ok i. ufak kasa. inandrc, kuvvetli (kant). 7. kesif, kuvvetli, ar (koku). 8. svazlamak. i. kale. (borsadaki deerler iin) yksek. 9. Belirli bir say iin kullanlr: The army wasamaz, dncesindeOrdu on iradesi kuvvetli. s. bildiinden ten thousand strong. kararl, bin askerden ibaretti. z. s. iradesi kuvvetli; inat. i. ustura kay, berber kay. f., bak. strive. f., bak. strike. s. yapsal, strktrel. i. yapsalclk, strktralizm. i., s. yapsalc, strktralist. i. yap. f. dzenlemek, biimlendirmek, ekillendirmek. f. abalamak, uramak, mcadele etmek. i. abalama, urama, --ming) (telli algy) tngrdatmak. f. (--med, mcadele. i. fahie, orospu. f., bak. string 2. f. (--ted, --ting) kaslarak yrmek. i. 1. (atda) gsleme. 2. kaslarak yrme. eyden kalan para: cigarette stub sigara i. 1. kullanlm bir izmariti. candle stub ksack mum sndrmek. (on) sigaray (bir eye) bastrarak paras. pencil stub ksack kurunkalem. 2. koan: check stub ek koan. ticket stub bilet i. 1. anz (biilmi ekinin yerde kalan saplar). 2. bir/iki gnlk koan; (tiyatro, sinema v.b.ne girdikten sonra mterinin tra, tratan sonraki bir iki gn iinde uzayan sakal. s. inat, dik bal. paras. f. (--bed, --bing) (ayak parman) elinde kalan) bilet (sert bir eye) arparak incitmek. i. inatlk.

stuck stuck-up stud stud student studhorse studied studio studious study study study for the ministry study hall stuff Stuff and nonsense! Stuff it! stuff o.s. stuffing stuffy stultify stultifying stumble stump stun stung stunk stunning stunt stunt stunt man stunted stupefy stupendous stupid stupidity stupor sturdy sturgeon stutter sty sty stye style styliform stylise stylish stylism stylist stylistics stylize

f., bak. stick 2. s., k. dili burnu havada olan, kendini beenmi. i. 1. (bina duvarlarnn iskeletinde kullanlan) dikme, direk. 2. iri balbir grup damzlk at. 2. hara. 3. aygr. 4. k. dili seksi erkek; i. 1. ivi. iyi seks yapan erkek. i. renci, talebe. i. aygr. s. 1. iyice dnlm. 2. nceden prova edilmi gibi. i. stdyo. s. 1. ders almay seven; bir konu zerinde aratrma yapmay seven. 2. alma; zenli. i. 1. ders dikkatli, aratrma. 2. o. dersler; aratrmalar. 3. alma odas. 4. eskiz, taslak. 5. mz. math tonight. Bu gece f. 1. (ders) almak: Ive got to study ett. matematik almam gerek. 2. okumak, ... renimi grmek: He papaz olmak iin okumak, papazlk eitimi grmek. s studying Spanish. spanyolca okuyor. 3. at (bir yerde) eitim (ortaokul veya liselerde) alma salonu. grmek; under (belirli bir hocann) nezaretinde i. 1. madde: What do about k. that-ioily stuff? O yal Let me almak/okumak. 4. you call dili iyice dnmek: maddenin addili about it a little. Bunu biraz dneyim. Hes the stuff of study Ne sama!bir tipe zg) karakteristikler: k. ne? 2. (belirli which dictators are made. Onun hamurundan pekl bir diktatr k. dili Haydi oradan!/Zrvalama! kar. 3. eya; bagaj: He carried all his stuff downstairs. Plsn k. dili tknmak, tka basa 4. k. diliyemek. prtsn aaya gtrd. yemek iki, alkoll iecek. 5. k. dili ila. dolgu maddesi, dolgu. 2. (bir yiyecee doldurulan) i. 1. 6. argo uyuturucu, uyuturucu madde. 7. k. dili yazlar: I like the stuff you ii. (burun). yazdklarn houma gidiyor. 8. malzeme; dolma write. Senin 3. fazla resmi davranan; fazla s. 1. havasz. 2. tkal argo (belirli bir) davran: I dont want any funny stuff out of resmi, ar.heves, inisiyatif v.b.ni) yava yava yok etmek. 2. -i f. 1. (evk, bir tilkilik yapmaya kalkma! No rough stuff! Metazori you! Sakn kmaza sokmak. s. insann(with) (ile) doldurmak: She stuffed it with feathers. yok! f. 1. inisiyatifini yava yava yok eden; boucu. Onu (on) (birinin) aya taklmak/srmek; tkezlemek:ey) f. 1. kutyyle doldurdu. 2. tahnit etmek. 3. in -e (bir He tktrmak: Dont stuff anything else in that bag! O dt. 2. bavula stumbled on her foot and fell. Onun ayana taklp 2. kesilmi i. 1. ktk, kesilmi aacn toprakta kalan blm. baka bir ey tktrma! 4. up (birinin burnunu) tkamak; (bir (yksek sesle) okurken/sylerken 3. anm/ucu kopmu bir yanl yapmak; dili srmek. bir uzvun--ning) 1. sersemletmek. 2. -i oke etmek, (birinde) ok f. (--ned, bedende kalan blm. delii) doldurarak kapatmak, tkamak. 3. sendelemek. 4. across/on/upon rasgelebir ekilde yrmek, diin azda kalan blm. f. 1. grltl bulmak, tesadfen etkisi yaratmak, -i ok artmak. f., bak. sting. bulmak; tesadf etmek. i. (oy toplamak/destek salamak iin) paldr kldr yrmek. 2. srme. stumbling block engel. f., bak. stink. nutuk ekerek (bir blgeyi) dolamak. 3. (birine) her yerde bir cevap veremeyecei bir soru sormak; hi cevap bulamamak. 4. s., k. dili ok gzel, harika, enfes. (ayakbymesini/gelimesini nlemek. f. -in parman) bir eye arparak incitmek. i. 1. hner gsterisi. 2. (para/reklam iin yaplan) dikkat ekici gsteri/faaliyet. sin. tehlikeli sahnelerde aktrn yerine oynayan dublr. s. bodur, gelimesi nlenmi. f. 1. sersemletmek, serseme evirmek. 2. oke etmek, ok artmak. verici, mthi, hayrete dren. 2. muazzam, ok s. 1. dehet byk. s. 1. aptal, kaln kafal, ahmak, budala, enayi, dangalak. 2. sama, aptalca. i. aptallk. i. uyuuk hal, uyuukluk; sarho hal, sarholuk. s. 1. salam, dayankl. 2. grbz, salkl. i. (o. stur.geon/--s) zool. mersin, mersinbal. f. pepelemek; kekelemek. i. pepeleme; kekeleme. i. 1. domuz ahr. 2. ok pis ve dzensiz yer. i. (gzkapanda) arpack, itdirsei. i., bak. sty 2. i. 1. slup, biem; stil; tarz, biim: style of writing yaz slubu. the Empire s. inemsi. style ampir stili. his style of acting onun oyunculuk tarz. 2. zarif ve zgn bir tarz; lks bir tarz: She dresses with f., ng., bak. stylize. style. Zarif ve zgn bir tarzda giyiniyor. They always travel in s. k. Hep lks iinde seyahat ediyorlar. 3. moda: Styles come style. and go. Modalar gelip geer. 4. model, tip; eit: We carry i. slupuluk, biemcilik. ladies shoes in threebir) stil veren kimse, stilist: hair stylist sa i. 1. (bir eye) (belirli styles. Bizde model kadn ayakkabs var. f. 1. (bir eye)kimse. 2. belirli vermek. 2. olan yazar; modelleri yaratan (belirli bir) stil bir slubu (birine) (belirli bir i. 1. takmak/vermek: They styled him the Bear. Ona Ay ismini ad) slupbilim, biembilim. 2. dilb. anlatbilim, deyibilim, slupu, biemci. stilistik. f. sluplatrmak, biemlemek, stilize etmek. taktlar.

styloid styptic suave sub subsubaltern subclass subcommittee subconscious subcontinent subcontract subcontractor subdivide subdivision subdue subgroup subhead subheading subject subject subject subject to review subjection subjective subjectivity subjugate subjunctive sublease sublet sublet sublimate sublimate sublime submachine gun submarine submarine submerge submerse submission submissive submissiveness submit subnormal suborder subordinate subordinate subordinate clause subpena subpoena subscribe

s., bak. styliform. s. stiptik, kann akmasn durduran (madde). i. stiptik, stiptik madde. tavrl ve rahat; rahat ve kendinden emin. 2. ho s. 1. ho tavrlaryla insanlar kandran. 3.baz szcklerin ksas: i., k. dili sub- nekiyle balayan ho fakat aldatc. subaltern, submarine, subordinate, ikincil, alt: subcommittee nek 1. alt: submarine denizalt. 2. subscription, substitute. altkurul. 3. yakn: subtropical astropikal. i., ng., ask. temen. i., biyol. altsnf. i. altkurul. s. bilinalt, uuralt. i. i. ktaya yakn byklkte bir yer: the Indian subcontinent Hindistan Yarmadas. f. 1. (ii) taerona vermek. 2. taeron olarak (ii) almak. 3. taeronluk ikinci stenci. i. taeron, etmek. f. 1. tekrar blmek. 2. (araziyi) parselleyip zerine ev yapmak/yaptrmak. 3. parsellemek; parsellenmek. i. parsellenip zerine evler yaplm/yaplacak olan yer. f. 1. (bir yeri/halk) zor kullanarak kontrol altna almak. 2. (birini) hizaya getirmek. 3. (bir istei/korkuyu) bastrmak. i. alt grup. i. 1. altbalk; srmanet. 2. blm bal. 3. ikinci mdr. i. 1. altbalk; srmanet. 2. blm bal. i. 1. (hkmdarla tabi olan) vatanda: a British subject Britanya vatanda. 2. konu, mevzu. 3. (okul, lise veya s. hr olmayan, hrriyetsiz. niversitede belirli bir bilim dalna ait) ders: Im taking three f. to 1. (birini) (olumsuz bir eye) maruz brakmak: Dont subjects this fall: English, math, and chemistry. Bu sonbahar subject deitirme artyla. ileride yourself to this. Kendini buna maruz brakma. 2. (birine) derse gireceim: ngilizce, matematik ve kimya. 4. hedef; (olumsuz bir ey) yapmak: They subjected him to torture. Ona kurban; kobay: He was the subjectaltna alma. 2. bamllk, i. 1. buyruu altna alma; kontrol of her vindictiveness. ikence ettiler. 3. -i buyruu altna almak; -in buyruu altna Kinciliinin hedefiydi.2. hayali. you going to make the subject zgrlktensbjektif. Whom are s. 1. znel, yoksunluk. girmek: The Romans subjected the Greeks to their rule. of your experiment? Kimi, deneyinizin kobay yapacaksnz? 5. Romallar, Yunanllar i. znellik, sbjektiflik.kendi buyruu altna aldlar. Dont subject dilb. zne. yourself halk) buyruu altna almak; (bir girme! f. 1. (bir to them! Onlarn buyruu altna yeri) kontrol altna almak. 2. boyun edirmek, ram etmek. i., dilb. istek kipi. s., dilb. istek kipine ait. f. kiracnn kiracs olmak; to (asl kirac) (kiralad yeri) (bir bakasna) kiralamak; from (bir f. (sub.let, --ting) bak. sublease.yeri) (asl kiracdan) kiralamak, kira ile tutmak. i. asl kirac tarafndan kiraya verilen yer. f. 1. kim. sblimletirmek; sblimlemek. 2. ruhb. (eilimi/istei) yceltmek. i., kim. sblime. s. yce, ulu. makineli tabanca. s. 1. denizalt. 2. denizaltnda yetien. i. denizalt (gemi). f. 1. -i suyun iine batrmak/daldrmak; suyun iine batmak/dalmak. 2. sular (bir yeri) kaplamak; sular altnda f., bak. submerge. kalmak. i. 1. arz, arz edi, sunu, bildirme. 2. arzedilen ey, sunulan ey, maruzat;itaatli, itaatkr. 3. teslimiyet, boyun eme. s. uysal, bildirilen gr. i. uysallk. f. (--ted, --ting) 1. teslim olmak, boyun emek. 2. arzetmek, sunmak, bildirmek, gndermek, vermek. 3. (fikir) ileri srmek. s. normalden aa, normalin altnda. i., biyol. alttakm. s. -den aa kalan; -den sonra gelen; (baka bir eye gre) daha1. (bir eyi)olan; bakasnn emrinde olan (kimse). i. She f. to az nemli (baka bir eyin) hkimiyetine sokmak: bakasnn emrinde olan kimse. reason. Tutkusunu yenerek subordinated her passion to her dilb. yancmle. aklnn dediklerine gre hareket etti. 2. (birini/bir eyi) i., f., huk., bak. subpoena. (bakasndan) daha nemli saymak. 3. (birini) (bakasnn) emri i., huk. ar, birini mahkemeye aran resmi yaz. f., huk. altna koymak. (birini) (dergi, gazete v.b.ne) abone olmak. 2. (bir gr) f. to 1. mahkemeye armak, (birine) mahkeme ars yollamak. (bir gre) taraftar olmak. 3. -e bata bulunmak; paylamak, -e bata bulunmay vadetmek.

subscriber subscription subsequent subsequently subservient subside subsidiary subsidise subsidize subsidy subsist subsistence subsoil substance substandard substantial substantiate substantive substitute substitute player substitute teacher substitution subterfuge subterranean subtitle subtle subtlety subtract subtraction subtropic subtropical subtropics suburb suburban suburbanite suburbia subvention subversion subversive subvert subway subway platform subway station succeed success successful succession successive successor succinct

i. 1. (dergi/gazete/telefon iin) abone. 2. ba, ba yapan kimse; ba yapmay olma. 2. abonman, abonman creti. 3. i. 1. abonman, abone vadeden kimse. bata bulunma. s. sonraki, sonra gelen, (belirli bir olay) takip eden. z. sonradan. s. uakvari, uak gibi davranan, fazlasyla itaatli. f. 1. (frtna/rzgr/yamur) dinmeye balamak/dinmek; (dalgal deniz) durgunlamaya balamak/durgunlamak. 2. yan irket. 2. s. 1. yardmc, ek; ikincil, yan: subsidiary company (fke, kavga v.b.) bitmeye btnleyici: subsidiary (talep) azalmak. 4. (ate) yz tutmak/bitmek. 3. details tamamlayc tamamlayc,subsidize. f., ng., bak. dmek. 5. (selle gelen sular) ekilmeye balamak/ekilmek. 6. ayrntlar. i. yan kurulu. f. 1. -i sbvansiyonla desteklemek. (binada) yardmnda (toprak) kmek. 7. (bina) oturmak,2. -e para tasman olmak. bulunmak. i. 1. sbvansiyon; (devlet btesinde) tahsisat. 2. para yardm. f. on ile geinmek; ile yaamak. i. 1. kendini geindirme. 2. birini geindiren ey; ekmek kaps; birini kt kanaat geindiren ey. 3. nafaka, geimlik. i. toprakalt. i. 1. madde. 2. gerek, hakikat. 3. esas, asl, z. 4. asl anlam. 5. esasllk, nem: The speech lacked substance. Konumada s. standardn altnda olan. nemli hibir ey yoktu. s. 1. ok doyurucu (yemek). 2. ok tatmin edici (maa). 3. salam etmek, kantlamak. f. ispat ve dayankl. 4. byk. 5. salam, nemli (sebep, kant v.b.). 6. olduka zengin. 7. fels. tzel. i., dilb. isim. i. 1. (geici bir sre iin) bakasnn yerine geen/konuan kimse; bakasnn grevini yapan kimse; bakasna veklet yedek oyuncu. eden kimse, vekil; bakasnn yerine geirilen kimse. 2. baka vekil retmen. bir eyin yerine kullanlan/kullanlabilen ey. 3. yedek retmen. i. 1. (geici bir sre iin) (birini) (bakasnn) yerine altrma. 2. 4. yedek oyuncu. s. 1. (geici bir sre iin) bakasnn yerine (geici bir sre bakasnn grevini yapan; bakasna veklet geen/alan, iin) (bir eyi) (baka bir i. 1. hile, manevra. 2. hileye bavurma. eyin) yerine kullanma. 3. spor (yedek oyuncuyu) (baka bir oyuncunun) yerine eden; bakasnn yerine geirilmi. 2. baka bir eyin yerine s. yeralt. oynatma. 4. kim. sbstitsyon, ornatma, yerdeitirme. 5. kullanlan/kullanlabilen. f. for 1. (geici bir sre iin) i. 1. altbalk. 2. ornatma, ikame. biyol., mat., yerine altyaz. (bakasnn) fiz. sin.almak; (bakasna) veklet etmek; -i s. 1. ince, hafif, hemen gze arpmayan: a subtle difference (bakasnn) yerine altrmak; -i (bakasna) veklet ettirmek; ince bir fark. 2. meselenin ince taraflarn bir eyin) yerine -i 1. incelik: Theres ageirmek.in his (bakaOnun eserlerinde i. (bakasnn) yerine subtlety 2. -i work. kavrayabilen/anlayabilen: oyuncuyu) (baka bir oyuncunun) kullanmak. 3. spor (yedek She has a subtle var. 2.nce bir hemen gze arpmayan birtakm incelikler mind.(baka bir f., mat. karma ilemi yapmak; from (bir sayy) (bir zekya sahip. 3. ince bir ekilde hazrlanm, ince bir zeky yerine oynatmak. meseleye/dnceye ait) ince taraf, incelik. 3. ince fark. 4. saydan) karmak. i., mat. karma. yanstan (plan v.b.). meselenin ince taraflarn kavrayabilme yetenei. s., bak. subtropical. s. astropikal. i., o. i. varo, d mahalle. s. 1. banliyye ait. 2. banliyde oturanlara zg. i. banliyde oturan kimse. i. banliy. i. 1. sbvansiyon. 2. tahsisat; para ba. i. (insanlarn gvenini/inancn sarsarak) (devleti/bir kurumu) kertme/ykma. s. (insanlarn gvenini/inancn sarsarak) (devleti/bir kurumu) kerten/ykan. f. (insanlarn gvenini/inancn sarsarak) (devleti/bir kurumu) kertmek/ykmak. i. 1. metro (treni): Whens the next subway? Gelecek metro kata? 2. metro, metro ebekesi. 3. (yayalar iin) altgeit. metro peronu. metro istasyonu. f. 1. baarl olmak, baarmak; in (bir eyi yapmay) baarmak, becermek: Did you succeed baarma, baar. 3.Onu geri olan i. 1. baar, baarlm i. 2. in getting it back? baarl almay baardn m? 2. takip etmek, izlemek, -den sonra gelmek: kimse. s. baarl, muvaffak. Spring succeeded winter. K bahar izledi. 3. (birinin) yerine i. 1. of (birbirini takip eden) bir sr (kimse); (birbirini takip gemek; (birinin) halefi olmak; to (birinin yerine/bir eye) eden) bir dizi (ey): Thisolmak: Will Theyve won three owners. halef/vris olarak arkaya,place has hadsucceed his uncle? s. pe pee, arka sahip st ste: he a succession of Bu yerin birgames. Arkaoldu. He ma kazandlar. Amcasnn yerinesahibi arkayaWill he succeed to the familys successive sr geecek mi? experienced a succession of i. halef; vris. victories. Bir dizi zafer kazand. 2. birbirini takip etme: The property? Ailenin mlk ona m kalacak? s. veciz, ksaplace inaz ve z. events took ve z, rapid succession. Olaylar hzla birbirini takip etti. 3. (birinin yerine/bir eye) halef/vris olarak sahip olma. 4. huk. halef olma. 5. halef olma hakk. 6. halefler.

succor succotash succour succulent succumb such such a one such and such such as he/she/it is suchlike suck suck s.o./s.t. down suck up to sucker suckle suction suction fan Sudan Sudanese sudden suddenly sudorific suds sudsy sue suede suet Suez suffer suffer attrition suffer the consequences sufferance sufferer suffering suffice sufficiency sufficient suffix suffocate suffocating suffocation suffrage suffuse Sufi Sufism sugar sugar basin sugar beet sugar bowl sugar refinery

f. imdat etmek, imdadna yetimek. i. imdat, yardm. i. birlikte halanm fasulye ve msr taneleri. f., ng., bak. succor. s. 1. taze ve sulu (meyve/sebze). 2. lezzetli, kart olmayan (et). f. (to) 1. dayanamamak, direnememek, yenilmek; dayanamayarak kar gelmekten vazgemek: He succumbed to zam. 1. yle/yle/byle bir kii/ey; yle/yle/byle her entreaties. Yalvarmalarna dayanamad. 2. (bir hastala) kiiler/eyler: Its his philosophy, if it may be called such. Onun byle biri; yle biri. kar direnemeyip lmek, yenik dmek: He succumbed to was felsefesidir, eer ona felsefe demek doruysa. His request the 1. filan ey, filan, falan ey, falan. 2. filan, falan. fever. Hummaya yenik dt. such that it couldnt be refused. Onun ricas geri evrilecek Kmseme belirtir: The doctors, such as they were, had my cinsten deildi. Such is life. te hayat byle. Such was notnever heard of ether. Hekim intention. Niyetim yle deildi. 2. ... gibi: Fruits such haberi bile s., k. dili benzer. zam. geinenlerin lokmanruhundan as yoktu. My ideas, such as they are, keep for long. deemed raspberries and blackberries dont are sometimes Aailei ve f. 1. emmek: The baby was sucking its mothers breast. Bebek worthy of gibi meyveler abuk bozulur. s. 1. yle; yle; byle: brtlen application. Benim naiz fikirlerim bazen tatbike layk annesinineyi aa ekmek. Dont suck your thumb! birini/bir memesini emiyordu. grlyor. are easy for her. Byle eyler ona kolay geliyor. I Such things emme! He was sucking a rooster-shaped lollipop. Baparman k. dili (birine) such music in havent heard yaclk etmek. through a straw! Onu kamla Horoz ekeri emiyordu. Suck years. Yllardr byle mzik it dinlemedim. It appears 2. (horoz ekeri gibi emilerek yenen) i. 1. k. dilidili (bir aptal. to be olmak. em! 2. k. enayi, ey) berbat such. yle grnyor. I havent heard such a funny story for a long time. oktandrfkn, pi. 4. byle komik ubuklu eker. -e meme vermek. f. -i emzirmek, 3. (bitkinin dibinden kan) srgn, bir hikye duymadm. Dont be such an ass! Budalalk etme! 2. zool. ekmen, vantuz. 5. (lastik) vantuz. i. emme. yle, o kadar; yle, u kadar; byle, bu kadar: He wrote with such speed that he finished it in three days. O kadar abuk emici vantilatr. yazd ki gn iinde onu bitirdi. It wasnt such a hard test. O i. Sudan, Sudan Cumhuriyeti. kadar zor bir snav deildi. 3. -e benzeyen, -e benzer: Its a i. (o. Su.da.nese) Sudanl; Sudan Cumhuriyetli. s. 1. Sudan, muskrat or some such thing. Miskfaresi veya ona benzer bir ey. Sudan Cumhuriyetine zg. Onda bunun gibiSudana zg. You s. ani. Hes got twenty such roses. 2. cor. Sudan, yirmi gl var. 3. Sudanl; Sudan Cumhuriyetli. ey yapamazsn!/Hayr, ll birdenbire, aniden, anszn. z. do no such thing! yle bir yapamazsn! You can consult me about such matters. Bu gibi s., ecza. terletici. meselelerde bana danabilirsiniz. 4. Ne ...!/Ne kadar ...!: Its i., o. 1. (sabunlu suyun stndeki) hava byle! Such bira. such beautiful weather! Bu ne gzel kpkler. 2. argo vulgarity! s. kpkl. Ne adilik! Hes such a dodo! Ne gerzektir o! Such nice people! Ne ho insanlar! It was dava a sweet(birine/bir kuruma) dava f. 1. (birini/bir kurumu) such etmek, little house! Ne kadar irin bir evcikti!for -i talep etmek. amak. 2. set. s. podsetten yaplm, podset, set. i. podset, i. (sr/koyun) iya. i. Svey. f. 1. strap ekmek, ac ekmek; -i ekmek; from (belirli bir hastalktan) mustarip olmak; from -in skntsn ekmek; for -in zayiat vermek. acsn ekmek: Shes suffered a lot of sadness. ok znt -in cezasn ekmek. ekti. Hes suffered a lot of difficulties. ok sknt ekti. Aytl i. suffers from migraine headaches. Aytl migrenden mustarip. This student is suffering from a lack of self-confidence. Bu olan i. (bir hastalktan) mustarip olan kimse, (bir illetin) hastas renci kendine gvensizliin skntsn ekiyor. Shes suffered kimse. ac; dert; kahr; mihnet; eziyet, cefa; ile. s. strap i. strap, a lot. ok ac ekti. Theyll suffer for this. Bunun acsn eken; dert/sknt iinde olan. f. kfi gelmek, yetmek: Two cases of champagne should suffice. ekerler. 2. (kt bir eye) uramak: The firm suffered big ki kasaFirma byk zararlara urad.bir eski seviyesinden aa i. 1. yeterlilik, yeterli olma. 2. yeterli 3. miktar. food here to losses. ampanya kfi gelmeli. Theres enough suffice an army. Burada bir orduyu doyuracak kadar yemek var. dmek: kfi. s. yeterli,His work has suffered as a result of this. Bunun Suffice it to ii eski seviyesinden aa dt. memnun sonucunda say that I was not pleased. Sadece i., dilb. sonek. olmadm sylemek yeter herhalde. f. bomak; boulmak. s. boucu. i. boma; boulma. i. oy hakk. f. yaylarak (belirli bir renge) boyamak; kaplamak; doldurmak: Happiness suffused i. mutasavvf, sofi. her face. Yznden mutluluk akyordu. The rising sun was suffusing the hills with red. Doan gne tepeleri i. tasavvuf. kzla boyuyordu. The light suffused the room with red. Ik i. eker. f. ekerboyad. oday krmzya katmak. ng. ekerlik, eker kab. ekerpancar. ekerlik, eker kab. eker fabrikas.

sugar tongs sugarcane sugarcoat sugary suggest suggestion suggestive suicidal suicide suit suit o.s. Suit yourself! suitability suitable suitcase suite suiting suitor Sukkoth sulfate sulfur sulfuric sulfuric acid sulk sulky sullen sully sulphur sultan sultana sultry sum sum s.t. up sumac sumach Sumatra Sumatran summarise summarize summary summer summer house summer resort summer savory summerhouse summersault summertime summer-weight summery summit

eker maas. i. ekerkam. f. 1. ekerle kaplamak. 2. (kt bir eyi) gzel ve masum bir kisveekerli; tatl. 2. abartl/sahte bir bir eyi) daha ekilir bir s. 1. altnda saklamak. 3. (zor/tatsz tatll/irinlii olan. hale sokmak. f. 1. (fikir) ileri srmek, ne srmek; teklif etmek, nermek. 2. (bir ey) srlenbir eyi) akla getirmek. 3.belirsiz bir)ey: There i. 1. ileri (baka fikir; teklif, neri. 2. belli (belirli bir izlenim brakmak, ... hissini vermek: His manner suggested was a suggestion of malice in her tone. Onun ses tonunda belli s. ak sak; ak sak eyleri ima eden. haughtiness. Tavr kendisinin kibirli biri olduu izlenimini (bir belirsiz bir garaz vard. 3. (fikir) ileri srme; teklif etme. 4. s. 1. intihar uyandrd. etme isteinden kaynaklanan. 2. intihara doru ey) (baka bir eyi) akla getirme. 5. ruhb. telkin. giden. 3. intiharla eanlaml. 4. kendini/kurumu yok edecek (bir i. 1. intihar. 2. intihar eden/etmeye kalkan kimse. karar, bir hareket v.b.). i. 1. (erkek iin) takm elbise; (kadn iin) dpiyes. 2. tek, iki veya daha fazla paradan oluan giysi: track suit eofman. kendi istedii gibi yapmak. bathing suit mayo. suit of armor zrh takm. 3. isk. takm. 4. Nasl istersen! huk. dava. f. 1. uygun gelmek; (birinin) zevkine/ihtiyacna gre i. uygunluk. olmak: It suits his needs. htiyalarn karlar. Will it suit her? Onun zevkine gre msait; yerinde; elverili. s. uygun; mnasip, mi? 2. (birine) yakmak, (birine) gre olmak: That jacket doesnt suit you. O ceket sana gre deil. 3. i. bavul. (bir eyin) adam olmak: Hes not suited to this job. O, bu iin i. 1. (mobilya4. to (bir eyi) (baka bir eye) uygun bir hale 2. adam deil. iin) takm: bedroom suite yatak odas takm. birka odal daire: honeymoon suite balay dairesi. 3. mz. sit. i. takm elbiselik/dpiyeslik kuma. getirmek. 4. maiyet. i. talip, kadnla evlenmek isteyen erkek: Hayal has four suitors. Hayalin drt talibi var. i., Musevilik ardaklar Bayram. i., kim. slfat. i., kim. kkrt. s., kim. slfrik. slfrik asit, zaya, karaboya. f. somurtmak, surat asmak. i. s. somurtkan, somurtuk, ask suratl. s. 1. fke dolu fakat sessiz. 2. (frtnaya gebe bir havaya zg) kuruni, karanlk (gk/bulutlar). f. kirletmek, lekelemek; glge drmek: This carnival atmosphere sullies the charm of the town. Bu panayr havas i., ng., kim., bak. sulfur. ehrin o gzelim atmosferine glge dryor. i. sultan (erkek hkmdar). i. 1. ng. sultani kuru zm. 2. bot. camgzeli. 3. sultan (sultann kars/annesi/kzkardei/kz). ehvet uyandran; ehvetli; s. 1. scak ve nemli (hava). 2. ehvet dolu. yekn, mecmu. 2. para miktar, mebla, tutar. 3. i. 1. toplam, o. aritmetik: She was good at sums. Aritmetikte iyiydi. 4. 1. bir eyi zetlemek: That sums it up. O sz durumu gerekten zirve, doruk:bir was the very sum of folly. Aptalln son It durumu anlamak/kavramak: She zetliyor. 2. somak; boyacsuma; sepicisuma. summed up i. 1. sumak, 2. sumak, raddesiydi. f. immediately. Durumu hemen anlad. the situation (--med, --ming) somak (baharat olarak kullanlan dvlm sepicisuma i., bak. sumac. meyvesi). i. Sumatra. i. Sumatral. s. 1. Sumatra, Sumatraya zg. 2. Sumatral. f., ng., bak. summarize. f. zetlemek. i. zet. s. 1. zet halinde olan; ok ksa, detayl olmayan. 2. fazlasyla abuk yaplan. geirmek. i. yaz, yaz mevsimi. f. yaz yazlk, sayfiye. sayfiye, yazlk. bot. (ballbabagillerden, yapraklar bahar olarak kullanlan) sater, zater. ardak. i. kameriye; i., f., bak. somersault. i. yaz, yaz mevsimi. s. yazlk (kuma/giysi). s. yaz gibi; yaz akla getiren. i. 1. zirve, doruk. 2. pol. zirve, zirve toplants.

summit meeting summit meeting summon summons sump sumptuous sun sun o.s. sunbaked sunbath sunbathe sunbeam sunburn sunburned sundae Sunday sundial sundown sun-dried sundries sundry sun-dry sunflower sung sunglasses sunk sunken sunlamp sunlight sunlit Sunna Sunnah Sunni Sunnite sunny sunrise sunset sunshine sunstroke suntan sunup sup super superabundant superannuated superb supercede supercharger supercilious supercool

pol. zirve toplants. zirve toplants. f. 1. (birini) resmen emirle armak; (birini) artmak. 2. (toplantnn) 1. huk. celpname, celp, ar. 2. ar. i. (o. --es) yaplmas iin emir vermek. 3. (up) (gcn/cesaretini) toplamak. i., ng., oto. karter. s. 1. ok grkemli; ok atafatl; lks. 2. ok masrafl. i. 1. gne. 2. gne . f. (--ned, --ning) gnelenmek; gneletmek, gnelendirmek. gnelenmek. s. gnete kurutulup sertletirilmi. i. gne banyosu. f. gne banyosu yapmak. i. gne n. i. (ciltteki) gne yan. f. (--ed/--t) (birinin) cildi gneten yanmak: (s^nbrnt) f., bak. Onun cildi gneten yanm. sun.burntShe sunburns easily.sunburn. s. gneten kolayca yanar. i. st urup, krema, ceviz v.b.yle kapl dondurma. i. pazar gn, pazar. i. gne saati. i. gne batt zaman: He came at sundown. Gne batnca geldi. s. gnete kurutulmu. i., o. eitli ufak eyler. s. 1. eitli. 2. birka. f. gnete kurutmak. i. ayiei, gnebakan. f., bak. sing. i., o. gne gzl. f., bak. sink 1. f., bak. sink 1. s. 1. batk, suya gmlm. 2. kk (gzler/yanaklar). i. ultraviyole lambas. i. gne . s. gneli. i. i., slam, bak. Sunna. i. 1. Snniler, Snni. 2. Snni. i. Snni. s. 1. gneli. 2. neeli. i. 1. gne doduu zaman. 2. gnein domas. i. 1. gne batt zaman. 2. gnein batmas, gurup. i. gne . i. gne arpmas. i. (gnein ciltte meydana getirdii) bronzlama: Youve got a good suntan. ok zaman: We started out at sunup. Gne i. gne doduu gzel bronzlamsn. doduu zaman yola ktk. i. yudum. s. 1. k. dili harika, ok gzel, sper. 2. fazlasyla, ar derecede: super bol. s. ok secrecy ar gizlilik. i., k. dili 1. ef, amir; nezareti. 2. kapc. s., ng. 1. ya haddinden dolay emekliye ayrlm. 2. yallktan dolay birfevkalade, ok gzel. s. enfes, ii gerektii gibi yapamayan. 3. eskimi, khne; miad dolmu; modas gemi. f., bak. supersede. i. ar doldurma kompresr. s. bakalarna tepeden bakan; (birinin/bir eyin) ne kadar hor grldnsoutmak. f., kim. ar belirten.

superdooper superduper superego superficial superfluity superfluous superheat superhighway superhuman superimpose superintendent superior superiority superiority complex superlative superlative degree superman supermarket supernatural superpower supersede supersonic superstar superstition superstitious superstructural superstructure supertanker supertax supervene supervise supervision supervisor supine supp supper supplant supple supplement supplement supplementary supplementary angles suppliant supplicant supplicate supplication supplier supply supply and demand support

s., k. dili, bak. superduper. s., k. dili sper, harika. i., ruhb. stben, stbenlik. s. 1. derin olmayan, yzeysel: superficial wound yzeysel yara. 2.lzumundan fazla bir miktar. i. esasl olmayan, yzeysel, sathi; stnkr, geliigzel. 3. hi derinlemesine dnmeyen. s. lzumsuz, gereksiz. f., kim. ar derecede stmak. i. otoyol, otoban. s. insanst. f. on/over (bir eyi) (baka bir eyin) stne koymak/bindirmek, -e1. ef, amir; nezareti. 2. kapc. i. uygulamak. s. 1. daha yksek rtbeli; yksek (rtbe/snf). 2. stn nitelikli, stn kaliteli, stn. 3. daha kuvvetli. 4. daha ok. 5. kendini bir i. stnlk. ey zannettiini gsteren: He wore a superior smile. Yznde, stnlk duygusu/kompleksi. kendini bir ey zannettiini gsteren bir tebessm vard. i. amir. s. en iyi, mkemmel. dilb. enstnlk derecesi. o. su.per.men (suprmen) i. 1. spermen. 2. stinsan. i. spermarket. s. doast, tabiatst. i. i. sper devlet. f. (yeni bir ey) (eski bir eyin) yerini almak: The computer has superseded the typewriter. Bilgisayar daktilonun yerini ald. s. spersonik, sesst. i., sin., mz., tiy. byk yldz, sperstar. i. bo inan, batl itikat, hurafe. s. 1. bo inantan kaynaklanan. 2. bo inanlara inanan; bo inanlarn etkisinde olan. s. styapsal. i. styap, sperstrktr. i. ok byk tanker (gemi). i. (baka verginin stne) bindirilen vergi. f. (bir olay/bir durum srerken) (baka bir ey) meydana gelmek; (bir olay/bir durum meydanagzetip denetlemek. f. gzetip denetleyerek idare etmek, geldikten sonra) (baka bir ey) meydana gelmek. i. gzetip denetleyerek idare etme, gzetim ve denetim. i. ef, amir; nezareti. s. 1. srtst yatan. 2. miskin, pasif, inisiyatiften yoksun. ks. supplement. i. akam yemei. f. 1. (birinin) ayan kaydrp yerine gemek. 2. (yeni bir ey) (eski eviklikle hareket edebilen, evik. 2. yumuak ve esnek. 3. s. 1. bir eyin) yerini almak. yeni durumlar abuk kavrayp onlara alabilen (zek). 4. akc i. ilave, ek. ve ho (slup). f. by (belirli bir ey yaparak) (bir eyin) eksikliklerini gidermek; byek olan,bir ey yaparak) (bir eyi) artrmak; with (belirli bir s. (belirli ek. eyle) (bir eyi) artrmak: He supplements his income by giving mat. btnler alar. private lessons. zel ders vererek gelirini artryor. i. yalvaran kimse. i., bak. suppliant. f. yalvarmak. i. yalvarma, yalvar. i. mal salayan kimse/firma. f. with (birinin ihtiyacn) karlamak; (bir eyi) bulup (mteriye) ulatrmak: He supplies us with tobacco. Ttn ihtiyacmz ekon. arz ve talep, sunu ve istem. karlyor. Can you supply us with it by Monday? Onu bulup bize f. 1. desteklemek, arka olmak: He doesnt support that party. O pazartesiye kadar ulatrabilir misiniz? i. 1. (ileride kullanlmak partiyi desteklemiyor. They supported him throughout that zere hazr olan) miktar: Weve got a good supply of sugar. period. O mddet boyunca ona destek oldular. 2. (birini) Stokta yeterli miktarda eker var. 2. o. gereler, malzeme, geindirmek. 3. tamak; payandalamak; (-in arln) materyal. kaldrmak: The arches support the bridge. Kemerler kpry

support unit supporter supporting cast supporting fire supportive suppose supposed supposedly supposition suppository suppress suppression suppurate supremacy supreme Supreme Being Supreme Being supreme court supt sura surah surcharge surcharge sure sure enough sure enough Sure thing! Sure thing! surefire surefooted surely surety surf surface surface features surface mail surfboard surfeit surfer surfing surge surgeon surgery surgery hours surgical surgical spirit Surinam Surinamese surly surmise

ask. destek birlii. i. (birini/bir eyi) destekleyen kimse, desteki; taraftar. sin. yardmc oyuncular. ask. destek atei. s. destekleyici, destek verici. f. 1. zannetmek, sanmak: I suppose theyre in Mula by now. imdi Mulada olduklarn zannediyorum. I suppose so. Galiba s. zannedilen, farzedilen. yle. They supposed themselves to be defending democracy. z. gya, szmona: Hes supposedly a great scholar. Gya Kendilerinin demokrasiyi savunduklarn zannettiler. 2. byk tahmin, varsaym, faraziye. i. zan, bir lim. farzetmek, varsaymak: Lets suppose that the monarchy has been supozituvar, fitil. i., tb.abolished. Kralln lavedilmi olduunu farzedelim. f. 1. bastrmak, durdurmak; yok etmek. 2. gizli tutmak. 3. (bir haberin/yaynn) kmasn yasaklamak. 4. ruhb. (bilinli olarak) i. 1. bastrma, durdurma; yok etme. 2. gizli tutma. 3. (bir (duyguyu/istei) kmasn yasaklama. 4. ruhb. (bilinli olarak) haberin/yaynn) bastrmak/bilincinden wound was suppurating. f. 1. (yaradan) irin/cerahat akmak: The uzaklatrmak/zaptetmek. (duyguyu/istei) bastrma. 2. (yara) irin/cerahat toplamak, Yaradan cerahat akyordu. i. stnlk; egemenlik. irinlenmek. s. 1. en byk, stn; stn derecedeki. 2. en yksek rtbeli. 3. en nemli. Cenab Hak. Allah, Tanr, Allah. yargtay, en yksek mahkeme. ks. superintendent. i. (Kuranda) sure. i., bak. sura. i. 1. ek cret. 2. fazla yk. 3. (pula yaplan) srarj. f. 1. (birinden) ek bir cret istemek. 2. fazlasyla yklemek. 3. (pula) srarj yapmak. s. 1. emin: Are you sure? Emin misin? Im sure theyll stay. Kalacaklarndan eminim. Shes sure of this. Bundan emin. 2. gerekten. kesin, muhakkak: Its sure to happen. Onun olaca kesin. One gerekten: There he was, sure enough. Gerekten oradayd. thing is sure: he wont appoint Ebru. Kesin olan u: Ebruyu k. dili Tabii!/Hayhay! tayin etmez. Its a sure thing. Kesin bir ey. z., k. dili 1. Tabii!/Hayhay!: Sure! Tabii! Will you come? I sure will. k. dili Tabii!/Hay hay! Gelecekkesin. Tabii ki geleceim. 2. baya, epey: They s., k. dili misin? sure are hardworking! Onlar baya alkan!/Onlar ne kadar s. aya hi kaymaz, srmez. alkan! z. muhakkak: Surely you know each other, dont you? Muhakkak2. (para olarak) kefalet. deil mi? i. 1. kefil. birbirinizi tanyorsunuz, i. 1. kyya arpp atlayan dalgalar. 2. kyya arpp atlayan dalgalarn sesi. 3. 2. (suya/svya ait) yz:dalgalarda oluan the i. 1. yzey, sath. kyya arpp atlayan on the surface of beyaz suyun yznde. 3. d yz, d grn. f. 1. kpkler. f. 1. srf yapmak. 2. bilg. (nternet water yzey ekilleri,spor biimleri. cor. yer zerinde) srf yapmak.yzne kmak. 2. (yolu) (bir maddeyle) (balk/denizalt) suyun kara veya denizden giden posta. kaplamak. 3. k. dili grnmek, gzkmek, ortaya kmak. i. srf tahtas. i. 1. fazlalk. 2. fazlasyla (yemek) yeme/ime. f. fazlasyla yedirmek/iirmek/doldurmak. i. srf. i. 1. spor srf. 2. bilg. (nternet zerinde) srf yapma. f. 1. (deniz) kabarmak, kaynamak. 2. against (dalga) ykselip -e arpmak. operatr. i. cerrah, 3. up (dalga) iddetle ykselmek. 4. (elektrik cereyan, fiyatlar, satlar v.b.) aniden ykselmek. 5. hrya i. 1. cerrahi; cerrahlk, operatrlk. 2. ng. muayenehane. 3. ng. etmek, akn akn gitmek. 6. dalgalar halinde yaylmak. 7. up (milletvekilinin seim blgesinde kendi semenleriyle yapt) ng. muayenehanenin (bir his) kaplamak/doldurmak: Anger birdenbire (birinin) iiniak olduu saatler. grme. surged up within her. Birdenbire iini fke kaplad. i. 1.3. his) s. 1. cerrahi, cerrahiye ait. 2. ameliyatlarda kullanlan. (bir aniden ve iddetle belirme. 2. dalgalar halinde yaylma. 3. ameliyatla yaplan. ng. tuvalet ispirtosu. (elektrik cereyan, fiyatlar, satlar v.b.) aniden ykselme. 4. i. Surinam. (insanlar/hayvanlar iin) akn, akn halinde gitme. i. (o. Su.ri.nam.ese) Surinaml. s. 1. Surinam, Surinama zg. 2. sinirli ve nobran, aksi ve kavgac. s. Surinaml. i. tahmin, zan, san. f. tahmin etmek, zannetmek, sanmak; sansna kaplmak: I surmised that she was unhappy. Mutsuz olduu sansna kapldm.

surmount surname surpass surpassing surpassingly surplus surprise surprise attack surprising surreal surrealism surrealist surrender surrender o.s. to surreptitious surrey surrogate surround surrounding surroundings surtax surveillance survey survey surveyor survival survive survivor susceptible suspect suspect suspend suspender suspense suspenseful suspension suspension bridge suspicion suspicious sustain sustained sustaining wall sustenance suture svelt svelte SW swab swaddle swagger

f. 1. stesinden gelmek, hakkndan gelmek. 2. -in stnden ykselmek. 3. -in stnde durmak. i. soyad. f. (stnlk asndan) gemek; geride brakmak: He surpassed allesiz, emsalsiz. s. the other students in Latin. Latincede dier rencilerin hepsini geti. z. son derece: Shes surpassingly lovely. O son derece gzel. i. artakalan miktar; retim fazlas: The U.S. has a surplus of wheat this year. Bu hayret. f. 1. (birine) srpriz yapmak; (birini) i. srpriz; aknlk; sene A.B.D.nde fazla buday retildi. s. fazla, fazla 2. (birini) gafil avlamak; (bir yere) baskn yapmak. artmak. miktarda: surplus military supplies levazm fazlas. ask. baskn taarruzu. s. artc. s. gerekst. i. gerekstclk, srrealizm. s., i. gerekstc, srrealist. f. 1. teslim etmek; teslim olmak. 2. -den feragat etmek; vermek, brakmak. i. 1. teslim. 2. feragat; verme, brakma, terk. kendini (bir eye) vermek. s. 1. hrszlama yaplan. 2. gizlice ve kanunsuzca yaplan. i. fayton, payton. i. 1. vekil. 2. bakasnn yerini tutan/bakasnn yerine kullanlan kimse/ey. s. bakasnn yerini tutan/bakasnn yerine 2. ask. f. 1. evrelemek, evirmek, -in etrafn evirmek/sarmak. kullanlan (kimse/ey). kuatmak, sarmak. s. evredeki, etraftaki: There are many vineyards in the surrounding area. Etrafnda ok ba var. i., o. evre, muhit; ortam. i. ek vergi. i. (birinin faaliyetlerini) gizlice izleme. f. 1. gzden geirmek, incelemek. 2. gz gezdirmek, yle bir bakmak. 3. 2. gzdenlmek, mesaha etmek. 4. anket yapmak i. 1. anket. (bir yeri) geirme, inceleme. 3. genel bak. 4. iin soru sormak. lleme; yerlme. i. yeri len/mesaha eden kimse, yerlmeci. i. 1. hayatta kalma: Theyre fighting for their survival. Yok olmamak iin savam veriyorlar. 2. kalnt, artakalan ey. f. 1. hayatta kalmak; sa kalmak. 2. ayakta kalmak: Its survivedkalan kimse. 2. ayakta kalanyz yl boyunca ayakta i. 1. sa for five hundred years. Be ey. 3. k. dili zor durumlar kald. 3. (birinden) uzun yaamak. 4. (afet, kaza veya zor bir gsleyip atlatabilenkolaylkla etkilenen; duygularna kolaylkla s. evresindekilerden kimse. durumu) atlatmak. kaplan (biri). f. 1. kuku duymak, phe etmek: I suspect his motives. Onun niyetlerinden kukuphe uyandran; sakncal; mimli. i. sank, s. kukulu, pheli, duyuyorum. All of us suspected him. Hepimiz ondan phe ediyorduk. 2. (bir eyin olacan) tahmin zanl. f. 1. asmak; sarktmak: They suspended the chandelier from the etmek: I suspected something like this would happen. Byle bir ceiling. Avizeyi tavana astlar. 2. (from) geici olarak a pair of i. 1. (pantolonun dmesini nlemek iin) ask: I want eyin olacan tahmin ediyordum. 3. zannetmek, sanmak: She uzaklatrmak, tardetmek. 3. (cezay) ertelemek, tecil etmek. 4. suspenders. Bir geciktirim. s smarter than we suspected. Zannettiimizden ng. akll. I i., sin. sspans, tane pantolon asks istiyorum. 2. dahajartiyer. geici olarak durdurmak, kesmek; ara vermek; tatil etmek. 5. suspect youre right, actually. Aslnda senin hakl olduunu s., sin. sspans dolu. geici olarak yrrlkten kaldrmak; askya almak. 6. kim. sanyorum. sspansiyon halinde tutmak. sarktlma. 2. geici olarak i. 1. asma, sarktma; aslma, uzaklatrma/uzaklatrlma. 3. (cezay) erteleme; (ceza) asma kpr. ertelenme. 4. geici olarak durdurma/durdurulma. 5. geici i. 1. kuku, phe. 2. ipucu. 3. ufak bir belirti. olarak yrrlkten kaldrma/kaldrlma; askya alma/alnma. 6. s. 1. sspansiyon, aslt. 7. oto. sspansiyon. kim. kuku dolu; phe iinde; kuku duyan: You seem suspicious. phe ediyor gibisin. Hes suspicious kmesine f. 1. ayakta tutmak; -in yaamasn salamak; -in by nature. pheci biri o. 2. pheli, phe uyandran.2. (arl) ekmek. engel olmak; devam ettirmek, srdrmek. s. 1. bandan sonuna kadar ayn gle srdrlen. 2. bandan 3. dorulamak, tasdik etmek. 4. kaldrmak, katlanmak. 5. huk. sonuna duvar.ayn kalitede/seviyede srdrlen. istinat kadar (hkim) (bir eyin) doru olduunu kabul etmek. 6. (kt bir i. 1. yiyecek bir That army yiyecek/yiyecekler. 2. (bir O ordu iki eye) uramak: ey/eyler, had sustained two defeats.yiyecein iindeki) besleyici diki. 2. dikite kullanlan iplik/tel. 3. diki yenilgiyediki yeri,maddeler. 3. ayakta tutma; yaamasn i., tb. 1. uramt. salama; kmesine engel olma. 4. ayakta tutan ey. atma. svelte. s., bak. s. ince ve zarif, narin. ks. southwest. i. 1. ufak bir ubuun ucuna takl hidrofil pamuk/bez paras. 2. ask. harbinin ucuna taklan aput. 3. den. sopann ucuna takl f. (bebei) kundaa sarmak, kundaklamak. swaddling clothes tahta bezi, paspas. f. (--bed, --bing) 1. (pamuklu ubukla) kundak bezleri. yrmek. 2. sallana sallana yrmek. f. 1. kasla kasla temizlemek. 2. (aputlu harbi ile) temizlemek. 3. den. paspaslamak.

swallow swallow swallow ones pride swallow ones words swallow s.t. hook, line, and sinker swallow s.t. up swam swamp swampy swan swan song swank swanky swap swarm swarthy swashbuckler swashbuckling swastika swat swatch swath swathe swatter sway Swazi Swaziland swear swear at swear by swear like a trooper swear off swear s.o. in swear s.o. to swearword sweat sweat blood sweat it out sweat s.t. out sweat suit sweater sweaty Swede swede swede turnip Sweden Swedish sweep sweep s.o. off his/her feet sweep up

f. 1. yutmak. 2. yutmak, sesini karmadan sineye ekmek. 3. k. dili yutmak, kanmak, aldanmak, inanmak. 4. yutkunmak. i. i., zool. krlang. yudum. gururunu bir yana brakmak. 1. kelimeleri yutmak, kelimeleri net bir ekilde telaffuz etmemek.yalan tamamen yutmak, bir yalanatkrdn k. dili bir 2. yanlm olduunu itiraf etmek; tamamen yalamak. inanmak. bir eyi yok etmek. f., bak. swim. i. bataklk. f. 1. suyla doldurmak: The high waves were swamping the boat. Yksek dalgalar yznden tekne suyla s. bataklk, batak. doluyordu. 2. (bir eylerin ar miktarda olmas) skk/zor bir i. kuu. duruma sokmak: Theyre swamping us with orders. Bizi 1. efsaneye gre kuunun lmeden nceki son ve gzel t. siparilere bouyorlar. Such buildings are swamping the 2. bir dili, Byleswanky. banliyleri deta istila ediyor. 3. k. dili suburbs. bak. binalar s., k. sanatnn son eseri/gsterisi. (spor dili k ve lks. ezmek, ezici bir yenilgiye uratmak. s., k. yarmasnda) f. (--ped, --ping) k. dili dei toku etmek, trampa etmek, deitirmek, takas etmek: We2. sr: A coats. Paltolarmz i. 1. oul, toplu haldeki arlar. swapped swarm of people dei toku ettik. the swap Kuyunun etrafnda bir sr insan Ill gathered (kii/ten). well. you twenty marbles for that canary. s. esmer around Yirmi misketimi seninoul halinde trampa ederim. Ill swap with topland. f. 1. (arlar) kanaryanla kovandan ayrlmak. 2. akn i. afili kabaday. you. Dei toku edebiliriz. i., k. dili dei toku, trampa, takas. etmek, akn halinde gitmek. 3. (with) kaynamak, ok miktarda s. 1. afili bir kabadayylmak, ymak: The place was toplanmak/birikmek, gibi. 2. macera dolu ve heyecan verici (hikye, roman cops. Orada polis kaynyordu. swarming with i. gamal ha. v.b.). f. (--ted, --ting) (sineklik, drlm gazete, beysbol sopas veya elle)numunelik kuma/deri/kt paras, eantiyon, numune. 2. i. 1. vurmak. para, yer: Here and there alan,could seetrpan, bime red. Yer i. 1. (erit halinde uzanan) you erit. 2. swatches of makinesi yer krmzlklar grnyordu. v.b.nin bir geite kestii yer. sarmalamak, ile sarp f. in (sarg/giysi/rt/kuma) ile sarmalamak, ile ldrmeye yarayan sapl alet. i. sineklik, sinek sarmak. f. 1. (dik duran bir ey/biri) (bir yandan br yana) sallanmak; sallamak: --s/Swa.zi) Swazi, Svazi. 2. Swazice, Svazice. s. 1. i. 1. (o. She was swaying to the music. Kendini mziin etkisine brakarak sallanyordu. The wind was Svazice. the swaying Swazi, Svazi, Svaziland. i. Swaziland, Swazi halkna zg. 2. Swazice, palms. Rzgr palmiyeleri sallyordu. 2. (birini) etkileyerek f. (swore, sworn) 1. kfretmek, svmek. 2. yemin etmek, ant ynlendirmek; (birini) (bir karara) yneltmek: In the end it was imek; (birine) yemin verdirmek, ant iirmek. Alevs greed for money that swayed Sungur. Eninde sonunda (birine) kfretmek. Sungurun kararn belirleyen ey Alevin para hrsyd. Can he -e ok gvenmek. be swayed by a pretty face? Gzel bir ehre onu bir karara k. dili svp saymak, kalay basmak. yneltebilir mi? i. 1. sallanma. 2. nfuz. 3. egemenlik, (bir eyi yapmamak iin) hkimiyet, hkmranlk. tvbe etmek. 1. birine ant iirerek bir makama geirmek. 2. birine ant iirmek.bir konu) hakknda (birine) yemin ettirmek: Weve (belirli sworn him to silence. Hibir ey sylemeyeceine dair yemin i. kfr, svg. ettirdik. i. 1. ter. 2. (souk bir yzeyin stnde oluan) damlalar, ter. 3. ter dili 1. ok almak, epey (cam, bardak v.b.) terlemek, k. dkme. f. 1. terlemek. 2. ter dkmek. 2. ok endie etmek. buulanmak. 3. k. dili endie etmek. 4. (iindeki su) ter eklinde k. dili 1. (zor bir duruma) dayanmak: Youll just have to sweat szmak, terlemek. it out! Ona dayanmaktan baka aren yok! 2. endie iinde ter dkerek bir eyi vcudundan atmak. beklemek: We sweated it out for a week. Bir hafta boyunca eofman. endie iinde bekledik. i. kazak, hrka, sveter, pulover. s. 1. terli. 2. ter kokan. 3. terleten, terletici (hava). i. sveli. i., ng. algam. algam. i. sve. i. svee. s. 1. sve, svee zg. 2. svee. f. (swept) 1. sprmek: Sweep the kitchen! Mutfa spr! She swept the kitchen floor clean. Mutfan yerini sprerek k. dili birini kendine srsklam k etmek. temizledi. 2. away yok etmek; silip sprmek; alp gtrmek; (bir yeri) sprmek. srklemek: The wind has swept all the leaves away. Rzgr yapraklarn hepsini silip sprd. 3. (bir yerin) zerinden gemek; istila etmek: Fire swept the area. Yangn blgeyi kasp kavurdu. Fear swept the country. lkeyi korku sard. 4. kendinden emin bir ekilde hzla/hmla yrmek. 5. taramak:

i. 1. elektrik sprgesi. 2. sprme makinesi/arac. 3. sprc. sweeper s. 1. ok kapsaml, ok geni, byk apta. 2. fazla genel, sweeping yeterince fark gzetmeyen. 3. geni, panoramik (manzara). i., o. sprnt. sweepings i. denen paralarn tmn bir/birka kiinin kazanabilecei bir sweepstakes bahis tr/piyango. s. 1. tatl; ekerli: sweet wine tatl arap. sweet orange tatl sweet portakal. Do you take your coffee sweet? Kahvenizi ekerli mi bot. beyaz deliotu, beyaz kuduzotu. sweet alyssum/alison iersiniz? This jams too sweet. Bu reel fazla tatl. 2. tatl, ho; bot. fesleen, reyhan. sweet basil sevimli, irin: sweet sounds ho sesler. a sweet lady tatl bir bot. defne. sweet bay hanm. a sweet little village irin bir kyck. i. 1. o. ekerli yiyecekler. 2.tr. eker. 3. ng. (yemein sonunda yenilen) tatl bir msr ng. sweet corn tatl. 1. bot. amerikanslas. 2. bot. anadoluslas. 3. sla balsam. sweet gum bot. mercankk, merzeng. sweet marjoram bot. trahi, trahi. sweet pea tatl biber. sweet pepper dolmalk biber; arliston biberi. sweet pepper tatlpatates, sarmakpatatesi. sweet potato ng. ekerci dkkn, ekerci. sweet shop bot. kadehiei, kalikant. sweet shrub tatl su. sweet water bot. hsnyusuf. sweet william bot. kokulu asperula. sweet woodruff i., kasap. uykuluk. sweetbread i., bot. kokulu bir gl tr. sweetbriar i., bot., bak. sweetbriar. sweetbrier f. 1. tatllatrmak, tatl yapmak, eker tad vermek. 2. daha ho sweeten yapmak; daha ho tatl yapan madde, tatlandrc. i. (yiyecei/iecei)bir hale getirmek, tatllatrmak, daha ekici sweetener yapmak; iticiliini azaltmak. i. 1. tatllatrma, tatl yapma. 2. daha ho yapma; tatllatrma, sweetening daha ekici yapma; iticiliini azaltma. 3. (yiyecei/iecei) tatl i. sevgili. sweetheart yapan madde, tatlandrc. i., k. dili 1. sevgili. 2. ok eker biri/hayvan; ok ho bir ey. 3. sweetie ng. (akide ekeri gibi) eker. i. ekerleme. sweetmeat i. 1. bot. kaymakaac, hintayvaaac. 2. hintayvas (meyve). sweetsop f., k. dili (birini) tatl szlerle ikna etmek/kandrmak. sweet-talk f. (--ed; --ed/swol.len) 1. imek, kabarmak; iirmek: Her ankle swell s swollen. Ayak bilei imi yer. 2. ime; iirme. i. 1. ikinlik, ilik, i, iti. The rain has swelled the door. swelling Yamur kapnn tahtalarn iirdi. 2. artmak; artrmak: Itll swell f. (scaktan) terleyerek bunalmak: We sat there sweltering for swelter our tax revenues. Vergi gelirlerimizi artrr. It swelled the flood two hours. Orada iki saat boyunca ter iinde oturduk. i. s. protests. Protesto yamurunu iddetlendirdi. 3. den. (yelken) sweltering of 1. (scaklyla) insan ok terletip bunaltan. 2. bunaltc, boucu sweep. (rzgrla) dolmak/imek; (rzgr) (yelkeni) f., bak. (scak). swept doldurmak/iirmek. 4. k.tarafa ynelmek; (tat) birdenbire f. 1. birdenbire baka bir dili (fke v.b.) kabarmak: He swelled swerve with anger. fkesi kabard.that point the road swerves to the Pride baka bir yne srmek: At k. dili swelled within her. Gs s. 1. abuk, hzl, dalga. 2. dalgalanma. 3. artma, art. s., k. dili akll; makul; zeki. swift kabard. noktada yol batya yneliyor. He swerved the car to the i. 1. l sratli. 2. west. O i., zool. ok gzel. 2. krlang. swift harika, 1. karasaan.the k. dili Kpee arpmamak iin right to avoid hitting dog. i. abukluk, hz, srat. krd. 2. (hedeften/fikirden/inantan) swiftness direksiyonu birden saa ayrlmak, sapmak. i. 1. birdenbire baka f. (--ged, --ging) k. dili imek. i. yudum. bir tarafa swig ynelme/yneli; (tat) baka bir yne srme. 2.artklar f. 1. ok imek. 2. (domuza) sulandrlm yemek swill (hedeften/fikirden/inantan) ayrlma, sapma. (bir kab) (bir svyla) alkalamak/alkalayarak temizlemek. swill a liquid around/about in vermek. 3. stne su dkerek (bir yeri) temizlemek. i. (domuza yedirilen) sulandrlm yemek artklar. f. (swam, swum, --ming) 1. (suda) yzmek: They were swim swimming in the creek. ayda yzyorlard. 2. (akarsu, gl v.b. egemen olan gre kar gelmek. swim against the tide ni) yzerek gemek. 3. (bir ey iinde) yzmek; (bir eyle) dolu egemen olan gre uymak. swim with the tide olmak; (bir eye) bol miktarda sahip olmak: These beans are i. yzme. in grease. Bu fasulye ya iinde yzyor. She was swimming swimming swimming in money. Para iinde yzyordu. 4. (birinin ba) mayo. swimming costume dnmek: His head was swimming. Ba dnyordu. 5. yzme havuzu. swimming pool yzdrmek; -in yzmesine yardm etmek: He swam the horse (erkekler river. At yzdrerek a pair of swimming trunks. swimming trunks across theiin) mayo: He boughtnehirden geirdi. i. yz, Mayo ald. yzme: Where do you take your morning swim? Sabahlar nerede yzyorsun? s. yzmekle ilgili; yzerken kullanlan/giyilen.

swimmingly swimsuit swindle swindler swine swing swing into action swinging swinging door swinish swipe swirl swish Swiss Swiss cheese Swiss steak switch switch off switch on switchblade switchboard switchboard operator Switzerland swivel swivel chair swivet swob swollen swoon swoop swoop down on swop sword swordfish swordplay swordsman swordsmanship swordtail swore sworn swot swot up swum swung sycamore sycamore maple sycophancy sycophant syllabication syllabification

z. i. mayo. f. dolandrmak, dolandrclk etmek. i. dolandrma; dolandrclk. i. dolandrc. i. (o. swine) 1. domuz. 2. k. dili pis herif. f. (swung) 1. (sarka gibi) sallanmak; sallamak: The lamp was swinging in the geivermek. rzgrda sallanyordu. She was k. dili harekete wind. Lamba swinging in the hammock. Hamakta sallanyordu. Swing her in s., k. dili ok hareketli ve neeli. the swing. Onu salncakta salla. He swung his arms as he arpma kap. walked. Yrrken kollarn sallyordu. 2. (bir yne) evirivermek: He swung his gun towards me. Tfeini bana doru eviriverdi. s. ok kaba; hayvani, hayvanca. 3. 1. k. dili They swung the hammock between two 2. arpmak, f. asmak: almak, armak, araklamak, yrtmek. oaks. Hama iki mee 3. at (birine) yumruk savurmak; (bir eyi) -e doru vurmak. arasna astlar. 4. (beysbol veya golf sopas, tenis f. dnmek; girdap gibi dnmek, helezonlaarak dnmek; raketi, orak v.b.ni)He swiped (baltay) indirmek; book. Kitabn sallamak; yle bir sallamak: gibi dndrmek; helezonlatrarak with his dndrmek; girdap ederken)at the bee eyin) sonucunu tayin f. 1. (havada hareket slk (sopay/bastonu) savurmak. 5. vurmak amacyla yaplan k. gibi ses karmak. 2. arya doru yle bir sallad. i.gibi dili (bir helezoni dn; dndrmek. dili baarmak, becermek: slk gibi keskin a new car dnme, (yapraklar, ipek v.b.) hrdamak. i. 1. Can youzg. 2. svireli. bir ses. 2. etmek. 6. k. i. dnme; girdap i. (o. Swiss) svireli. s. 1.(bir eyi)svireyeShe made a swipe hareket; yumruk helezoni kvrm. savurma; svire, sallama: swing girdap, helezon; salary? imdiki maanla yeni bir araba satn hrt. present on the fly with the rolled newspaper. Drlm gazeteyi your at svire peyniri. alabilir misin? 7. aroundbir sallad. karasinee dorusebzeli,dnvermek: He swung around and biftek ile yaplan yle salalhis oppressor. Dnverince found himself face to face with bir yemek. karsnda kendisine zorbalk edeni buldu. The car swung i. 1. elektrik anahtar/dmesi, anahtar, dme, komtatr; around2. d.y. makas. 3. (uzun bir) posti. 4.kapatmak. yay alter. the corner. Araba keyi dnverdi. 8. (geni bir (dmesini evirerek) (elektrikli bir aygt) deitirme, izerek) (bir yne doru) dnmek: Atf. 1. deimek; army swung deiiklik. 5. (kesilmi) ok ince dal. that point the (dmesini ordu bir aygt) amak. north. Oradaevirerek) (elektrikli dnmeye balad. 9. (bir eye deitirmek: Lets kuzeye places. Yerlerimizi deitirelim. Hes switch doru i. sustal bak, yerden) (baka bir yere)bir marka kullanyor. 2. -i tutunarak) (bir sustal. switched to another brand. Artk baka atlamak/sramak: Tarzan was swinging on vines from(kuyruunu) the other. br ince bir dalla dvmek. 3. (hayvan) one tree to (bir yandan i. telefon santral. Tarzan sarmaklara tutunarak aatan aaca atlyordu. He yana) sallamak; (hayvannmemuru/memuresi. br yana) santralc, santral; santral kuyruu) (bir yandan swung himself into the saddle. Hafif bir srayla ata bindi. He sallanmak. i. svire. swung himself down from the wall. Ellerinin yardmyla duvarn i. 1. frdnd, 10. (bir durumdan) (baka bir duruma) stnden indi.serbest bir eksenle balanm ift halka. 2. (tfek) at kancas. f. (--ed/--led, --ing/--ling) around dnvermek; geivermek: She dner koltuk. dner sandalye; swung from pessimism to optimism. dndrvermek. Ktmserlikten iyimserlie geiverdi. 11. salna salna i. yrmek/gitmek. 12. at k. dili (birine) yumruk savurmak: He i., f., bak. me. Yumruunu bana doru savurdu. 13. (kap, kpr swung at swab. v.b.) (bir eksen zerinde) dnmek; -i dndrmek: She was f., bak. swell. s. imi, i. swinging on i. baylma, baygnlk, baygn hal. bir geri f. baylmak. the gate. Kapnn zerinde bir ileri sallanyordu. The door swung to. Kap kendiliinden kapand. f. (down) (ku) birdenbire inmek. aslmak: Youll swing for this. 14. k. dili aslarak idam edilmek, 1. birdenbire (birinin) stne ullanmak. 2. birdenbire inip/kp Bunun iin seni sallandrrlar. i. 1. (beysbol sopas, tenis raketi, (birini) yakalamak. i. sallay; (baltay) indirme, indiri; orak v.b.ni) sallama,1. ani ini. 2. baskn, polis baskn. f., i., k. dili, bak. swap. (sopay/bastonu/yumruu) savurma, savuru. 2. (sarka gibi) i. kl. sallanma, sallan; sallama, sallay. 3. (bir durumdan) (baka i. (o. sword.fish/--es) klbal. bir duruma) geiverme. 4. salncak. i. kl kullanma. o. swords.men (srdzmn) i. iyi kl kullanan kimse. i. kl kullanmakta ustalk. i., zool. klkuyruk. f., bak. swear. f., bak. swear. f. (--ted, --ting) ng., k. dili ok ders almak, ineklemek. ng., k. dili (dersi) ok almak, inek gibi almak. i., ng., k. dilibak. swim. ders alan renci. 2. ok alma, ok f., 1. inek, ok abalama. f., bak. swing. i., bot. amerikannar. bot. daakaaac. i. dalkavukluk. i. dalkavuk. i. 1. hecelere ayrma. 2. heceleme. i., bak. syllabication.

syllabify syllable syllabus syllogism sylph sylphlike sylvan symbiont symbiosis symbiotic symbol symbolic symbolic logic symbolise symbolism symbolist symbolize symmetric symmetrical symmetry sympathetic sympathetic strike sympathise sympathiser sympathize sympathizer sympathy sympathy strike symphonic symphony symphony orchestra symposium symptom symptomatic synagogue sync synch synchromesh synchronic synchronisation synchronise synchroniser synchronism synchronization synchronize synchronizer syncline syncopate syncopated syncopation

f. 1. hecelere ayrmak. 2. hecelemek. i. hece, seslem. i., o. --es (slbsz)/syl.la.bi (slbay) zet. i., man. tasm, kyas. i. 1. havada yaayan peri, hava perisi. 2. ince ve gzel kz. s. ince gzel, gzel ve ince (kz/kadn). s. 1. ormanda yaayan/bulunan. 2. ormana zg. 3. ormanlk; ormanla ortakyaar. gibi. i., biyol. kapl; orman i., biyol. sembiyoz, ortakyaama, ortakyaarlk. s. sembiyotik, ortakyaar. i. sembol, simge. s. sembolik, simgesel. simgesel mantk. f., ng., bak. symbolize. i. sembolizm, simgecilik. i. sembolist, sembolizm yanls, simgeci. s. sembolist, sembolizmle ilgili, simgeci. f. 1. -in sembol/simgesi olmak, -i simgelemek. 2. sembolletirmek, simgeletirmek. s., bak. symmetrical. s. 1. simetrik, simetrili. 2. mat. simetrik, bakml, bakk. i. simetri, bakm. s. 1. birinin duygularn anlayp paylaan, anlayl, halden anlayan. grevi, destek scakkanl. 3. olumlu, iyi. sempati 2. sempatik, grevi. f., ng., bak. sympathize. i., ng., bak. sympathizer. f. with 1. (birinin) duygularn anlayp paylamak, halini anlamak. 2. (gr/fikri) anlayp paylamak/desteklemek. i. sempatizan. i. 1. anlay, halden anlama: Hes gone there to get sympathy from her. Oraya onun anlayna snmaya gitti. Dontfor birinin sempati grevi, destek grevi. arouse s.o.s sympathies look for any sympathy from her! Ondan duygularn bekleme! You wont (birinden/bir eyden) yana olan hi anlay uyandrmak. s., mz. senfonik. get any sympathy from them! Haline hi anlay gstermezler! i., mz. senfoni.sempati. 3. o. (belirli bir eyden yana olan) 2. duygudalk, grler: His sympathies are definitely with the monarchy. senfoni orkestras. Grleri monariden yana. o. sym.po.si.a (smpoziy)/--s (smpoziymz) i. sempozyum. i. 1. tb. semptom, bulgu, belirti. 2. iaret, alamet, belirti. s. of 1. tb. -in semptomu olan, -in belirtisi olan. 2. -e iaret olan, -in belirtisi havra. i. sinagog, olan. f., k. dili, bak. synchronize. i., k. dili f., i., k. dili, bak. sync. i. senkronizr tertibat. s. ezamanl, senkronik. i., ng., bak. synchronization. f., ng., bak. synchronize. i., ng., bak. synchronizer. i. ezamanllk, senkronizm. i. 1. senkronize etme, senkronik/ezamanl bir hale getirme. 2. sin. senkronizasyon, eleme. f. 1. senkronize etmek, senkronik/ezamanl bir hale getirmek. 2.senkronizr. i. sin. senkronize etmek, elemek. i., jeol. ine, tekne. f., mz. senkoplamak. s., mz. senkoplu. i., mz. senkop.

syncope syncretism syndicate syndrome synergism synergy synesthesia synod synonym synonymous synopsis syntactic syntactical syntagm syntagma syntax synthesis synthesise synthesize synthetic syphilis syphon Syria Syriac Syrian syringe syrup system systematic systematisation systematise systematization systematize systemic systems analysis systems analyst systole systolic T square T, t Ta tab tabby tabby cat table table d'hte table linen table of contents table salt table tennis

i. 1. tb. senkop, baylma, baygnlk geirme. 2. dilb. ises dmesi. ikili at. 2. fels. senkretizm. i. 1. dilb. i. 1. gazetelere bant-karikatr/karikatr/makale/haber satan ajans. sendrom. i., tb. 2. bir ynetim altnda bulunan ayn trden bir grup ticari kurulu: a newspaper syndicate ayn ynetim altnda bulunan i., bak. synergy. gazeteler grubu. 3. yasad iler eviren rgt. f. (sndkeyt) 1. i. grevdelik, sinerji. bir ajans araclyla (bant-karikatr, karikatr, makale veya haberi) birok gazeteye satarak gazetelerde srekli i. duyum ikilii, sineztezi. yaymlanmasn salamak.2. sinod, trden birka ticari oluan i., Hrist. 1. sinod, toplant. 2. (ayn seilmi yelerden kuruluu) grup haline getirmek, ayn ynetim altnda birletirmek. topluluk/kurul. i. eanlaml szck, eanlaml, sinonim. s. eanlaml, anlamda, sinonim. o. syn.op.ses (snapsiz) i. zet. s., dilb. szdizimsel, sentaktik. s., dilb., bak. syntactic. i., dilb. dizim, sentagma. i., dilb., bak. syntagm. i., dilb. szdizimi, sentaks. o. syn.the.ses (snthsiz) i., fels., kim. sentez, bireim. f., ng., bak. synthesize. f. 1. sentez haline getirmek. 2. kim. sentez yoluyla yapmak/meydana getirmek. yaplan. 2. suni, yapay. s. 1. sentetik, sentez yoluyla i., tb. frengi, sifilis. i., f., bak. siphon. i. Suriye. i., s. Sryanice. i. 1. Suriyeli. 2. Sryani. s. 1. Suriye, Suriyeye zg. 2. Sryani. 3.1. rnga, ine, enjektr. 2. rnga, bir yere sv doldurmaya i. Suriyeli. yarayan pompa. 3. pskrte, sv, urup, melas: rngayla iine i. 1. pekmez kvamndaki tatl plverizatr. f. 1. beet syrup su fkrtarak (kula) temizlemek. urubu. chocolate syrup pancar melas. lemon syrup limon 2. (bitkinin) stne su i. 1. sistem, dizge: solar system gne sistemi. philosophical pskrtmek. 2. (ila olarak) urup: cough syrup ksrk ikolatal sos. dizgesi. digestive system sindirim sistemi. system felsefe s. 1. sistemli, dizgeli. 2. fels. sistematik, dizgesel. urubu. system sinir sistemi. 2. sistem, dzen: political system nervous i., ng., bak. systematization. siyasi dzen. system of education eitim sistemi. electoral f., ng., bak. systematize. sistem, tertibat, dzen: heating system seim sistemi. 3. system stma sistemi. cooling system soutma tertibat. i. sistemletirme, dizgeletirme. electrical system elektrik sistemi. computer system bilgisayar f. sistemli bir hale getirmek, sistemletirmek, dizgeletirmek. sistemi. 4. sistem, ebeke, a: railroad system demiryolu s. sistemik (ila). ebekesi. river system akarsu a/ebekesi. telephone system sistem analizi. telefon sistemi. 5. vcut, bnye: Too much sugar is bad for your system.analisti. sistem Fazla eker yemek bnyeye zararl. 6. dzenlilik, dzen. i., tb. kasm, sistol. s., tb. kasml, sistolik. T cetveli. i. T, ngiliz alfabesinin yirminci harfi. to a T tam bir ekilde, tam: It suits you to a T. Sa ol! nlem, ng., k. dili Tam sana gre bir ey. i. 1. (dosyann uzun kenarndaki tasnif numaras/yazs yazl) knt. 2. (sayfa kenarna yaptrlan) indeks etiketi. 3. (bir ucu s. giysiye dikili br ucu ttla/dmeyle tutturulan dar ve ksa) tekir kedi. bez bant: This shirt has a tab collar. Bu gmlein yaka ular i. 1. masa. 2. masa, masadakiler, ayn masada oturanlarn ttl bir bantla birbirine tutturuluyor. 4. alminyum hepsi, sofra,dhte (tblz dot) (lokantada)tablo, liste: periodic kutunun/pet sofradakiler. 3. amaya yarayan kulp/halka. 5. k. o. ta.bles ienin kapanizelge, cetvel, tabldot. table elementler izelgesi. multiplication table arpm tablosu. dili fatura, hesap: Let me pick up the tab this time. Bu defa (bezden yaplm) sofra rtleri ve peeteler. chronological table kronoloji tablosu. table for this? Bunun hesab ben deyeyim. Can you foot the tabof logarithms (kitabn banda bulunan ve logaritma tablosu. f. (bir tasar/mesele) hakkndaki masrafn deyebilir misin? alfabetik dizin olmayan) iindekiler. grmeyi/tartmay ileri bir tarihe brakmak. sofra tuzu. masatenisi, masatopu, pingpong.

tablecloth tableland tablespoon tablet tableware tabloid taboo tabu tabular tabulate tachometer tachycardia tacit taciturn tack tack s.t. down tack s.t. on tackle tackle s.o. about s.t. tacky tacky tact tactful tactic tactical tactician tactics tactile tactless tad Tadjik Tadjiki Tadjikistan tadpole Tadzhik Tadzhiki Tadzhikistan taffeta taffy tag tag along tag s.o. as ... tag s.o. with Tahiti Tahitian tail tail away tail end tail lamp tail off

i. sofra rts, masa rts. i., cor. plato. i. 1. byk kak, servis ka. 2. (l birimi olarak) orba ka. i. 1. bloknot. 2. tablet, hap, komprime. 3. (tatan) levha. i. (sofrada kullanlan) tabak anak, atal bak gibi eya. i. 1. tabloit gazete; tabloit ek. 2. sansasyonel gazete. s. 1. tabloit. s. tabu olan, tabu. i. tabu. 2. sansasyonel; boyal basna zg. i., s., bak. taboo. s. izelge/tablo/liste halinde olan. f. cetvel haline koymak, tablo haline getirmek. i. takimetre, dnler. i., tb. taikardi. s. 1. szsz. 2. szle/yazyla belirtilmeden ifade olunan, aka sylenmemi/yazlmam. s. suskun, ok az konuan. i. 1. ufak ivi; raptiye, pnez. 2. (bir yelkenlinin/bir hareketin/bir dncenin takip ettii) yn: The ship was on a portetmez Gemi bir eyi ivileyerek/raptiyeleyerek almaz/hareket tack. bir iskeleden gidiyordu. He suddenly set the conversation on a duruma getirmek. 1. bir eyi iviyle/raptiyeyle (bir yere) asmak. 2. (to) bir eyi different tack. Birdenbire sohbetin mecrasn deitirdi. You sonradan palanga. 2. bir ekilde (bir eye) eklemek. problemi) geliigzel (birini) i. 1. den. try a new tack with skca yakalama.bir 1. (bir ought to her. Ona baka f. tarzda ele almak, zmeye almak: biriyle konumak. to tackle this yaklamalsn. 3. den. (yelkenlinin, seyrini deitirmek iin zor/hassas bir konu hakknda How are we going problem? Bu problemican get there in two (birini) ki tiramolayla yapt) tiramola: We nasl zeceiz? 2. tacks. skca s. yapkan. yakalamak/tutmak. teyel. f. 1. den. (yelkenli) volta vurmak, oraya varrz. 4. terz. s., k. dili 1. adi, baya. 2. ok zevksiz; ok rk. terz. tiramolayla ykselmek, tiramola ederek gitmek. 2. i. takt, ince bir anlay, ince bir nezaket. teyellemek, teyelle tutturmak. s. takt sahibi, nazik ve ok anlayl, ince. i. 1. ask. (belirli bir ama iin bavurulan) taktik. 2. taktik, manevra, bavurulan s. taktie ait, taktik. yol ve yntem. i. taktiki. i. taktik. s. 1. dokunma duyusuyla alglanabilen. 2. dokunma duyusuyla ilgili, dokunsal. s. takttan yoksun, patavatsz, inceliksiz. i., k. dili azck bir miktar. i., s., bak. Tajik. i., s., bak. Tajiki. i., bak. Tajikistan. i., zool. iriba. i., s., bak. Tajik. i., s., bak. Tajiki. i., bak. Tajikistan. i. tafta; canfes. i. kaynam ekerle tereyandan yaplan ekerleme. i. 1. etiket, yafta. 2. kovalamaca. f. (--ged, --ging) 1. etiketlemek, yafta koymak. 2. (kovalamaca oyununda) (ebe) 1. (after/behind) -in arkasndan gitmek/gelmek, peine (baka oyuncuya) dokunmak. 3. (after/behind) -in arkasndan taklmak. 2. (after/with) (srf meraktan dolay veya bir kar elde birine (belirli bir) damga vurmak, birine ... damgas vurmak. gitmek/gelmek, peine taklmak. gitmek/gelmek, (birinin) etme umuduyla) (biriyle) beraber (bir eyi) birine yklemek, birinin stne atmak. peine taklmak. i. Tahiti. i. 1. Tahitili. 2. Tahitice. s. 1. Tahiti, Tahitiye zg. 2. Tahitice. 3.1. (hayvana ait) kuyruk. 2. arka ksm, kuyruk; son blm: in i. Tahitili. the tail ofoff. procession kafilenin son blmnde. the tail of bak. tail the the airplane uan arka ksm. the tail of a kite uurtmann k. dili 1. en son ksm. 2. k. kuyruu. 3. k. dili k, makat. 4. k. dili sivil polis, birini izlemekle oto., bak. taillight. grevli kimse. 5. o. yaz, madeni bir parann resimsiz yz. 6. o. frak. 7. (giysiye ait) etek: Youre standing on theyava my azalmak; azalarak kaybolmak; azalarak sona ermek; tail of coat. Paltomun eteinesound of their voices tailed off in the yava kaybolmak: The basyorsun. f., k. dili yakndan izlemek/takip etmek. Sesleri kendilerini evreleyen ormann woods around them. iinde yava yava kayboldu.

tail wind tailgate taillight tailor tailor-made tailspin taint Taiwan Taiwanese Tajik Tajiki Tajikistan take take take a bearing take a bite of s.t. take a break take a chance take a chance on take a devious route take a dim view of take a dislike to take a fancy to take a fancy to take a gander at take a hard line with take a heavy toll take a hint take a joke take a journey take a leaf out of s.o.s book take a liking to take a load off ones mind take a look at take a picture take a piss take a place by storm take a place by surprise take a powder take a punch at take a rain check take a seat take a shine to take a shine to take a shot at take a shot at take a shower take a sounding take a stand take a stand

hav. arka rzgr; den. pupa rzgr. i. (yk arabasna/steyna ait menteeli) arka kapak. f., k. dili baka stop lambas, stop, kuyruk az bir mesafe brakarak i., oto. bir arabann arkasndan oklambas, arka lamba. gitmek/gelmek, baka bir arabann hemen arkasndan i. terzi. f. (belirli bir amaca gre) (bir eyi) yapmak/deitirmek. gitmek/gelmek; (baka bir arabann) arkasndan ok az bir s. terzinin yapt (giysi). mesafe brakarak gitmek/gelmek: Hes tailgating me. stme kacakm gibi hemen arkamdan geliyor. It almost put him in a i. 1. (uan girdii) vril. 2. k. dili bunalm: tailspin. Onu az bir eyin brakt) leke. f. 1. This will send the i. (ahlaka kt kald bunalma drecekti. lekelemek. 2. economy bozmak. (yemei) into a tailspin. Bu, ekonomiyi bunalma sokar. i. Tayvan. i. (o. Tai.wan.ese) Tayvanl. s. 1. Tayvan, Tayvana zg. 2. Tayvanl. i., s. Tacik. i., s. Tacike, Taciki. i. Tacikistan. f. (took, tak.en) 1. almak; gtrmek: Be sure to take a sweater! Yanna kazak almay ihmal etme! Will you k. dilithe dog to the i. 1. sin. ekim. 2. (para olarak) hslat. 3. take (hrszlarn vet? Kpei veterinere gtrr msn? 2. (bir sayy) karmak: alarak elde ettii) kazan. den. kerteriz almak. Take five from ten. Ondan bei kar. 3. almak, almak, bir eyden bir lokma srmak, bir eyden bir srk almak. armak. 4. almak, fethetmek, ele geirmek. 5. almak, elde etmek, -e sahip olmak: They took first prize. Birinci dl mola vermek. aldlar. 6. (elle/ellerle) almak: Take these glasses! Bu bardaklar riske girmek; rizikoyu gze almak. al! He took her by the hand. Onu elinden tuttu. She took the (riskli her olsa) Kpei kucana ald. 7. almak, kabul etmek: dog in bile arms.-i denemek. arka yollardan dolanarak gitmek; dolana eki almyoruz. We dont take travelers checks. Seyahatdolana gelmek. She took the blame for it. Suu zerine ald. Go on and take it! -i doru bulmamak. Alsana! Will you take a salary cut? Maanzn azaltlmasn -den soumak. kabul eder misiniz? 8. katlanmak, tahamml etmek; dayanmak: -den taken a lot Shesholanmak. from him. Ondan ok ekti. Can it take such roughholanmaya Byle hor kullanma dayanabilir mi? 9. -den treatment? balamak. karlamak: How atmak, -e birthis news? Bu haberi nasl k. dili -e bir gz will he take bakmak. karlayacak? 10. (bir eyi/birini) dinleyip ona gre hareket -e sert davranmak. etmek: Take her advice! Onun szn dinle! She cant take a (of) Dolayl (-e) ok zarar anlamaz. 11. almak, iine smak: hint.(bir ey) szden bir eyvermek; byk bir kayba sebep olmak: Thisszden anlam karp big. gre hareket etmek. The canal wont campaigns that ona heavy toll of our men. Bu dolayl bir last take a ship taken a O kadar byk bir gemi son seferde ok adam kaybettik. kanala smaz. 12. (i/yolculuk) (belirli bir zaman) srmek: This aka kaldrmak, akaya gelmek. job will take us one day. Bu i bir gn ister. The tripll take you yolculuk Yolu alt six hours.etmek. saatte alrsn. 13. (bir eyin birini rnek almak, birinin izinden yrmek. altrlmas/tamamlanmas iin) (belirli bir ey) gerekmek: Will that telephone take coins? O telefon madeni parayla alr m? -den holanmaya balamak. What size shoe does she take? Ona ka numara ayakkab lazm? endiesini gidermek. This verb takes a direct object. Bu fiil nesne alr. 14. istemek, -e bir gz Thatll take bakmak. gerekmek:atmak, -e bir a lot of work. O ok i ister. How many men will it take to do it? O i ka adam ister? 15. (ders) almak: fotoraf ekmek. What are you taking this semester? Im taking Latin. kaba iemek. Bu smestr hangi dersleri alyorsun? Latince alyorum. ask.(bir yemee) (tat verebilecek bir madde) 16. iddetli bir hcum yaparak bir yeri almak/ele geirmek. beklenmedik bir saldr/baskn ile bir yeri ele geirmek. koymak/katmak/ekmek/skmak; kullanmak: Do you take sugar in your coffee? Kahveyi ekerli mi iiyorsun? She doesnt take argo toz olmak, tymek. milk. St kullanmyor. 17. (bir tat) kullanmak: She takes the k. dili -e bir yumruk atmak. train to work. e gitmek iin trene biniyor. Take a taxi! Taksiyle 1. 18. hava artlarndan dolay Take a right at kabul git!kt (belirli bir yne) sapmak: (birinin davetini the corner. etmeyince) daha ileri19. lmek; lerek eldeedilmek istemek. Keden saa sapn. bir tarihte tekrar davet etmek: They took oturmak. 2. iptal edilmi birDerecemi aldlar. The tailor tookbir tarihteki ma, konser mydili (birinden) holanmak. v.b.nin daha ileri his k. temperature. tekrar iin verilen bileti almak. measurements. Terzi onun llerini ald. Lets take a vote. k. dili -den holanmak. Oylama yapalm. 20. (down) almak, yazmak, not etmek: Take -e name ate etmek. his (bir el)and address! Onun adn ve adresini al! Ill take notes for (tfekle) -e iin el ate etmek. 2. k. dili -i bir denemek. 1. you. Senin bir not alrm. 21. ... gibi anlamak, -e almak: She doesnt take him seriously. Onu ciddiye almyor. I took your du yapmak/almak. silence to mean approval. Sessizliinizi bir onay olarak anladm. iskandil you take What do etmek. me for? Beni ne zannediyorsun? I take it you bir gr Bundan tanma niyetinde olduunu anlyorum. 22. re moving.benimseyip savunmak. (bir keyi) dnmek; (bir viraj) almak; (bir engelinalmak. durum almak, (bir olay karsnda) belirli bir tavr stnden) gemek: This car takes the curves well. Bu araba virajlar gzel alyor. 23. (a) tutmak: Did the vaccination take? A tuttu mu?

take a swing at take a swipe at take a trip take a turn for the better/worse take a turn for the worse take a vacation take a vote take a vote of confidence take a vow to do s.t. take a walk take action take advantage of take advantage of take after take aim take aim take along take an examination take an interest in take an oath take an order take apart take away take back take care take care of Take care! Take care! take chances/take a chance take charge take coals to Newcastle take cognizance of take control take courage take cover take effect take effect take exception to take exception to take flight take heart take heart take heed of/pay heed to/give heed to take hold take in a garment take in money take into account take into consideration take issue with take issue with

k. dili (birine) bir yumruk savurmak. 1. (birine) (szle) atmak. 2. (birine) yumruk savurmak; (bir eyi) -e doru yleseyahat etmek. 2. argo uyuturucu madde 1. yolculuk etmek, bir sallamak. kullanmak. iyiye/ktye doru gitmeye balamak. (-in) durumu (iler) ktye gitmeye balamak, kt olmak, ktlemek; (hasta) ktlemek. tatil yapmak. oylama yapmak. gvenoyu iin oylama yapmak. bak. make a vow to do s.t. take vows rahibe olmak. yry yapmak, gezmek: Lets take a walk. Yrye kalm. bir harekette bulunmak. 1. (birini) istismar etmek, (birinin) zaafndan faydalanmak. 2. (bir-den faydalanmak/yararlanmak/istifade etmek. 2. (birini) 1. eyden) faydalanmak, istifade etmek. istismar etmek, (birinin) iyi niyetini ktye kullanmak. (fiziki olarak) (birine) benzemek; (biri) gibi davranmak. nian almak. (at) (-e) nian almak. yanna almak, beraberinde gtrmek. (in) -den imtihan olmak; imtihana girmek. ile ilgilenmek, -e ilgi gstermek: He takes an interest in his wife s work. Einin ant imek. yemin etmek, iine ilgi gsteriyor. 1. birinden emir almak. 2. birinden sipari almak. skmek, paralara ayrmak. 1. (birini/bir eyi) (baka bir yere) gtrmek. 2. from (birini/bir eyi) (baka birinden/baka bir yerden) ayrmak. 3. from (bir 1. geri gtrmek. 2. geri almak: Take back what you said! sayy) (baka bir saydan) karmak. 4. (destei) ekmek. 5. (bir Sylediini geri dikkat etmek.refuses to take back the coat. dikkatli olmak, al! The store hakk) elinden almak. 6. from 3. (to) (birinin) dncelerini Maaza paltoyu geri almyor. -e glge drmek. 1. -e bakmak, -in bakmyla megul olmak: Shes taking care of (gemite bir zamana) gtrmek: That song takes me back. O herDikkat et! 2. Kendine iyi bak!-i karlamak: This money 1. daughter. Kzna bakyor. 2. ark beni gemie gtryor. should take care of your expenses. Bu para masrafnz 1. Dikkat et!/Dikkatli ol! 2. Ayan denk al! karlamal. 3. (bir meseleyi) halletmek. 4. k. dili (kanuna aykr riske girmek, kendini riske atmak; riski gze ayarlamak, bir ekilde) (bir iin) aresine bakmak; (birini)almak. memnun etmek. 5. k. dilihkmetmeye -in iini bitirmek, -i 1. idareyi ele geirmek; -i ldrmek, balamak. 2. temizlemek.carry coals to Newcastle. sorumluluu stne almak. k. dili, bak. 1. -e dikkat etmek, -i gz nne almak. 2. -e nem vermek. baa gemek; (of) (-in) ynetimini ele geirmek. cesaretlenmek, yreklenmek. snmak, gizlenmeye almak: We took cover behind the rock. Kayay kendimize siper ettik. yrrle girmek. yrrle girmek. -e kzmak. -e itiraz etmek. umaya balamak. cesur olmak, cesaretlenmek. morali ykselmek; cesaret almak; kendine gveni artmak. -e dikkat etmek, -e kulak asmak. 1. (of) (-i) (elle) tutmak, kavramak; yakalamak. 2. of (birini) etkisi altna almak: This feeling took hold of him. Bu his onu bir giysiyi daraltmak. etkisi altna ald. para tahsil etmek. hesaba katmak, dikkate almak, gz nnde tutmak. gz nnde bulundurmak, dikkate almak, hesaba katmak, dnmek. -e itiraz etmek. -e itiraz etmek.

Take it easy. take it easy Take it easy! take it kindly take its toll on s.o. take its course take kindly take kindly to take leave take leave of ones senses take leave of ones senses take long take measures take note of take note of take notes take notice of take notice of take off take off from work take off from work take offense take offense at take office take on take ones breath away take ones choice take ones medicine take ones time take ones time take out take over take pains take pains take part in take pity on take pity on take place take place take pleasure in take possession of take precautions take precedence over take pride in take refuge in take responsibility for take revenge on take root take root take s.o. aback

Yava yava./Kendini yorma./Kolayna bak./i hafiften al./Kzma. k. dili 1. keyif atmak, keyfine bakmak. 2. on -i hor kullanmamak.ol!/Sakin ol! 2. uramamak, -e kt etme! k. dili 1. Ar 3. on (biriyle) Ar ol!/Yava ol!/Acele davranmamak. 4. on (biriyle) sert bir ekilde oynamamak. 5. on Azra didnt take it kindly. Azrann houna gitmedi. -i az kullanmak. birine zarar vermek. olacana varmak. Servet doesnt take kindly to people asking him for money. nsanlarn kendisinden para istemesi Servetin -i ho karlamak. -den holanmak, -i memnuniyetle karlamak, pek houna gitmiyor. ayrlmak, veda etmek. delirmek, akln karmak. k. dili delirmek. uzun srmek. nlem/tedbir almak. -e nem vermek, -e dikkat etmek. -e dikkat etmek. not almak. -i dikkate almak, -e aldrmak. -i dikkate almak; -e aldrmak, ile ilgilenmek, -i umursamak. 1. (uak/ku) havalanmak. 2. k. dili birdenbire kp gitmek; yola alarak ie gitmemek. izin kmak. (geici olarak) ii brakmak: He took off from work for an hour in order to go to the dentist. Diiye gitmek iin bir saatliine ii gcenmek, darlmak, incinmek; alnmak. brakt. -e kzmak, -e gcenmek. (yksek bir grevli/memur) resmi olarak greve balamak. 1. (tat) (kargoyu/yolcuyu) almak. 2. (birini) ie almak. 3. (biriyle) uramak/megul olmak. 4. (biriyle) insann nefesini kesmek. dvmek/vurumak. 5. (biriyle) boy lmek. 6. (biriyle/bir istediini semek. takmla) yarmak; (biriyle/bir takmla) oynamak/karlamak. 7. hak ettii cezaya boyun emek. (ii) kabul etmek; (sorumluluu) stne almak. 8. edinmek; benimsemek. 9.istediibarp zaman harcamak: Take your time! (on) (bir i iin) k. dili kadar armak; alayp szlamak. Acele etme! acele etmemek. 1. (sigorta poliesini) satn almak. 2. yola kmak. 3. after -i kovalamaya ele almak; 4. after -in peinden gitmek, -i takip 1. ynetimi balamak. ynetimi ele geirmek; ynetimi etmek. stlenmek: Will you take over for etmek. while Im in Kayseri? zen gstermek, zenmek, itina me here Ben Kayserideyken burann ynetimini stlenir misin? 2. ok zen gstermek; ok uramak; ok zahmete girmek. (biri/bir ey) (bakasnn/baka bir eyin) yerine gemek; -e katlmak, -e itirak egemen (nbeti) devralmak. 3. etmek. olmak. 4. kendine mal etmek, benimsemek. etmek. -e merhamet -e acmak, -e merhamet etmek. olmak, meydana gelmek. olmak, meydana gelmek, vuku bulmak; gemek: Their marriage took place almak. -den zevk/haz/keyif on a Friday. Onlarn nikh bir cuma gn kyld. The story takes place in Edirne. Hikye Edirnede 1. -in sahibi olmak. 2. -e el koymak. geiyor. nlem almak, tedbir almak. (daha nemli olduu iin) -den nce gelmek/ele alnmak. -den gurur/vn duymak, ile iftihar etmek, ile vnmek. -e snmak. -in sorumluluunu stlenmek. -den almak. kk salmak; tutunmak. 1. (bitki) kk salmak. 2. (bir ey) iyice yerlemek, kk salmak. birini ok artmak.

take take take take take take take take take take take take take take take take take take take take take take take take take take take take take take take take take take take take take take take take take take take take take take take salt take take take

birine inanmak. s.o. at his/her word birinin kalbini fethetmek, birini bylemek. s.o. by storm 1. birini gafil avlamak. 2. birini ok artmak. 3. baskn yaparak s.o. by surprise birini yakalamak. drmek. bir kimseyi kk s.o. down a peg s.o. down a peg or two k. dili birine dnyann ka bucak olduunu gstermek. k. dili birini aldatmak/dolandrmak. s.o. for a ride birinin varln kendisine verilmi bir hak gibi grmek. s.o. for granted birini rehin almak. s.o. hostage 1. (polis) birini karakola gtrmek; birini tutuklamak. 2. birini s.o. in ieriyebirini himayesine ieriye almak: He took her in to dinner. k. dili gtrmek; birini almak. s.o. in tow Onu ieriye yemee gtrd. He took her in. Onu ieriye ald. 3. birini tutuklamak. s.o. into custody birini kapsamak/iermek/ihtiva etmek. 4. birini (flrt ettii) birini gezmeye/bir yere gtrmek. s.o. out aldatmak/dolandrmak. birini tekeline almak: Youve just taken Saadet over this s.o. over evening, havent you? Saadeti bu akam tekeline aldn deil birini bir yana ekmek. s.o. to one side mi? birini azarlamak/paylamak. s.o. to task birini azarlamak/paylamak. s.o. to task k. dili birini soyup soana evirmek. s.o. to the cleaners k. dili birini kanad altna almak, birinin stne kanat germek; s.o. under ones wing birine klavuzluk etmek. s.o. up on his/her offer birinin teklifini kabul etmek: Ill take you up on that. O teklifini kabul ediyorum. almak, barndrmak: Shes always taking in birini/bir hayvan s.o./an animal in stray cats.eyi) (baka biri/baka bir ey) sanmak/zannetmek.to (birini/bir Sokak kedilerini hep evine alyor. Theyve started s.o./s.t. for take in lodgers. Eve pansiyoner almaya baladlar. birini/bir eyi hesaba katmak. s.o./s.t. into account s.o./s.t. off s.o.s hands birini (yk saylan) birinden/bir eyden kurtarmak. birini/bir eyi yanl anlamak, birini/bir eyi yanl bir ekilde s.o./s.t. wrong yorumlamak. dinlemek, birinin szne uymak. birinin szn s.o.s advice k. dili (ok gzel biri/bir ey) birini bylemek, birini ok s.o.s breath away etkilemek: The view took my breath away. Manzara beni birinin karakterini/yeteneini snamak. s.o.s measure byledi. birinin nabzn saymak/almak/lmek. s.o.s pulse birinin vaktini almak. s.o.s time birinin szne inanmak. s.o.s word for it 1. birinin/bir eyin yerini doldurmak. 2. birinin/bir eyin yerini s.o.s/s.t.s place igal etmek. gcenmek. s.t. amiss 1. otomatikman bir eyin (belirli bir ekilde) olduunu s.t. for granted dnmek: I took zlmek. bir eye pek ok it for granted that shed be with you. Seninle s.t. hard beraber olacak sanmtm. 2. bir eyi bir hak gibi grmek: He 1. bir eyi ieri almak/ekmek: The boats taking in water. s.t. in takes for granted everything I do for him. Kendisi iin yaptm Tekne bir alyor.stnde that rope! Obir eyi mesele yapmamak. su k. eyi eyin Take in durmamak, ipi ek! 2. bir eyi s.t. in ones stride herdili bir hak gibi gryor. kapsamak/iermek/ihtiva etmek. 3. (konser, oyun, turistik yer, bir eyin zerinde durmamak, bir eyi mesele yapmamak. s.t. in stride mze v.b.ne) gitmek, (oyun, turistik yer, mze v.b.ni) bir eyin ardndaki iyi niyeti kavrayarak kzmamak. s.t. in the right spirit grmek. 4. bir eyi anlamak/kavramak. 5. bir eyi farketmek/grmek. bir eyi kabul etmek. hi kar gelmeden s.t. lying down 1. (bir sayy) (belirli bir miktarda) indirmek: Ill take ten s.t. off percent off the total. Toplamdan yzde on indiririm. 2. kant olmadan bir eye inanmak. s.t. on faith (oyunu/bir tatn seferini/vergiyi/snrlamay) kaldrmak: Were (of) bir eyi (bir yerden) karmak: Take the milk out of the s.t. out going to take that train off. Trenin o seferini kaldracaz. They fridge. St buzdolabndan kar. cn/hncn (birinden) almak: Dont take it out on him! s.t. out on ve taken the tax off radios. Radyolardan vergiyi kaldrmlar. 3. Hncn ondan iin) izin (belirli bir srekarma! almak; mola/ara vermek: You can take bir eyi ciddiye almak. s.t. to heart a month off if you like. sterseniz bir ay izin alabilirsiniz. Lets 1. giysiyi ksaltmak/daraltmak. 2. svy emmek. 3. with bir s.t. up take twenty minutes off. Yirmi dakika mola verelim. Take some meseleyi (biriyle) konumak. bir ii kendiliinden yapmak. s.t. upon/on o.s. time off and travel! zin alp seyahat et! s.t. with a pinch/grain of k. dili bir eye pek inanmamak, bir eyi ihtiyatla dinlemek. 1. bir eyi/birini karmak/indirmek: He took off his hat. s.t./s.o. off apkasn kard. They took the elephant off the stage. Fili snmak, iltica etmek. sanctuary sahneden kardlar. Take her off the wall! Onu duvardan indir! -in hizmetine girmek. service with 2. (bir yere) gtrmek: They handcuffed him and took him off to jail. Ellerine kelepe vurup hapishaneye gtrdler.

take shape take shape take shelter take shelter behind take sick take sick take sides take sides take solace in take steps take steps take stock take the trouble to do s.t. take the air take the bull by the horns take the bull by the horns take the cake take the edge off take the floor take the helm take the initiative take the law into ones own hands take the lead take the liberty take the liberty of doing s.t. take the place of take the pledge take the rap take the shortcut take the stand take the wind out of s.o.s sails the wind out of s.o.s take sails take the witness stand take time take time off take to take to flight take to ones heels take to ones heels take trouble take turns take turns take umbrage at take up a lot of room take up a quarrel take up arms take up room/space take up s.o.s time take up the gauntlet take up the slack

(bir eyin) izgileri belli olmaya balamak, biimlenmeye balamak. almaya balamak; esas eklini almak; (iler) yoluna esas eklini girmek. snmak; siperlenmek. -i siper almak: He took shelter behind the wall. Duvar siper ald. hastalanmak. hastalanmak. taraf tutmak. taraf tutmak. -de teselli bulmak. giriimlerde bulunmak, nlem almak: We must take steps to see that justice is done.tedbir almak. (bir eyi nlemek iin) Adaletin yerine gelebilmesi iin baz giriimlerde bulunmamz lazm. 1. envanter yapmak, saym yapmak. 2. durumu/kendini deerlendirmek; ey yapmak: Youve deerlendirmek. to come zahmet edip bir of (durumu/kendini) taken the trouble here for her birthday. Zahmet edip onun doum gn iin darya kp dolamak, hava almak. buraya geldiniz. bir ie cesaretle girimek. k. dili meseleyi pervaszca ele almak. k. dili birinci gelmek. 1. -i krletmek. 2. (itah) kapamak; (keyfi) karmak; (fke v.b. ni) azaltmak.almak. mecliste sz 1. dmen bana gemek. 2. ynetimi stlenmek. inisiyatifini kullanmak, ilk adm atmak, n ayak olmak. hakkn kendi eliyle almak, intikamn almak. 1. baa gemek. 2. in -e nayak olmak. cesaret etmek. izin istemeden bir eyi yapmak: I took the liberty of ordering you a coffee. Sormadan sana bir kahve syledim. -in yerine gemek, -in yerini almak: These new machines are taking the place of vermek.ones. Bu yeni makineler eskilerin yemin etmek, sz the old yerine geiyor. argo suu stne almak. kestirmeden gitmek. huk. (sank/ahit) mahkemede avukatlarn sorularna cevap vermek. k. dili birinin fiyakasn bozmak. k. dili birinin fiyakasn/sksesini bozmak. (tanklk etmek zere) tank krssne kmak. vakit almak; vakit istemek: Thisll take a long time. Bu ok vakitalmak,It took a lot ofTake somezaman ald. mddet izne izin ister. izne kmak: time. ok time off! Bir k! 1. (bir yere) gitmek: She took to her bed and stayed there all week. Yatana girip btn hafta orada yatt. 2. (bir eyi kamak. yapmaya) balamak: Their dogs taken to biting visitors. Onlarn koarak kamak, tabanlar yalamak. kpei ziyaretileri srmaya balad. Hes taken to drink. k. dili koarak kamaya balamak, tabanlar yalamak. Kendini ikiye verdi. 3. -den holanmaya balamak: That cats really taken to you. O kedi senden baya holanmaya balad. 1. zahmete katlanmak, zahmet etmek. 2. dikkat etmek. (at) (bir eyi) srayla yapmak: Take turns riding the pony! Midilliye srayla bininiz! ile yapmak. nbetlee yapmak, sra -e gcenmek. ok yer tutmak. kavgaya katlmak. silaha sarlmak. yer igal etmek/tutmak/kaplamak: That wardrobe takes up too much room. O gardrop fazla yer kaplyor. birinin vaktini almak. meydan okuyann arsn kabul etmek. halatn bounu almak. f. 1. azaltmak; azalmak. 2. (halat) boaltmak, laka etmek, gevetmek.

take up time take up with take vengeance on take wing take/run risks takeaway take-home take-home pay taken takeoff take-out takeover taking talc talcum powder tale talebearer talent talented talisman talk talk a period of time away talk about talk away talk back talk behind ones back talk big talk big talk down to talk in ones sleep talk nonsense talk nonsense talk s.o. into s.t. talk s.o.s head off talk s.t. out talk s.t. over talk sense talk shop talk through ones hat talk through ones hat talk to s.o. like a Dutch uncle talk turkey talkative talking-to tall tallow tally tallyho talon tamale

vakit/zaman almak. (biriyle) arkada olmak. -den almak. kanatlanmak, umaya balamak. kendini tehlikeye atmak. i., ng. baka yerde yenilmek zere scak yemekleri paketlenmi olarak satan dkkn. s. 1. paketlenmi olarak hazrlanan (scak i. yemek). 2. scak yemeklerin paket halinde satld net maa. (dkkn/tezgh). f., bak. take 1. i. 1. havalanma. 2. (komik) taklit; parodi. s. 1. paketlenmi olarak hazrlanan (scak yemek). 2. scak yemeklerin paket halinde satld (dkkn). i. ele geirme. i. i. 1. talk. 2. talk pudras. talk pudras. i. 1. masal; hikye. 2. yalan. i. dedikoducu kimse. i. kabiliyet, yetenek; hner; Allah vergisi. s. kabiliyetli; hnerli. i. (o. --s) tlsm. f. 1. konumak: She taught her parrot how to talk. Papaanna konumay retti. Be quiet geirmek. talking to you! Seninle belirli bir sreyi konuarak when Im konutuum zaman sus! 2. -den sz etmek, hakknda -den bahsetmek, -i konumak: Theyre talking about you. Seni konumak, -i konumak: We talked history until midnight. Gece konuuyorlar. durmadan konumak. yarsna kadar tarih konutuk. 3. (bir dili) konumak: She can talk Spanish. spanyolca konuabiliyor. i. 1. konuma: That was (to) k. dili (-e) sert karlk vermek. a nice talk you gave us. Bize yaptnz konuma gzeldi. 2. birinin arkasndan konumak. sohbet, konuma. 3. lakrd, sz, laf: Its just a lot of idle talk. k. dili yksekten atmak, fart furt deil. byk sylemek. Bir sr bo laftan baka bir ey etmek; k. dili yksekten atmak, fart furt etmek, bbrlenmek. k. dili yksekten bakan bir tavrla (biriyle) konumak; (birine kar) fazlasyla basit bir dil kullanmak. uykuda sayklamak. samalamak. samalamak. birini bir eyi yapmaya ikna etmek. k. dili birinin kafasn iirmek/tlemek. bir eyi btn ayrntlaryla konumak/grmek. bir eyi konumak/grmek. makul konumak. mesleki ileri konumak. palavra atmak, kafadan atmak. k. dili atmak, kafadan atmak. k. dili birini paylamak/azarlamak. k. dili ciddi bir ekilde i konumak; ciddi bir ekilde konumak. s. konukan, eneli. i., k. dili azarlama, azar, paylama. s. uzun boylu, uzun: Hes 1.7 meters tall. Boyu 1,70. i. donya. i. hesap; skor: You must keep a tally of how many trucks come in. Gelen kamyonlarn saysn tutman lazm. kpekleri saymak. nlem Haydi!/Yallah! (tilkiyi grnce avcnn f. 1. (up) 2. birbirine iin syledii sz). koturmak uymak; birbirine uydurmak; with (bir ey) (baka bir i. pene. eye) uymak; with (bir eyi) (baka bir eye) uydurmak: What i. msr unu ile kyma ve krmzbiberle yaplan Meksika yemei. she says doesnt tally with the evidence we have. Syledikleri, elimizdeki kantlara uymuyor.

tamarind tamarisk tambourine tame tamer Tamil tamp tamper tampon tam-tam tan tan s.o.s hide tan s.o.s hide tandem tandem bicycle tang Tanganyika Tanganyikan tangent tangerine tangible tangible assests tangle tangled tango tangy tank tank car tanked up tanker tanner tanners sumac tannery tantalise tantalize tantamount tantrum Tanzania Tanzanian Taoism Taoist tap tap tape tape deck tape deck tape measure tape measure tape player tape recorder

i. demirhindi. i., bot. lgn. i. tef. s. 1. evcilletirilmi, evcil. 2. uysal, munis. 3. heyecan vermeyen, heyecansz,aslan terbiyecisi.1. evcilletirmek. 2. i. terbiyeci: lion tamer skc; yavan. f. uysallatrmak, uslandrmak. i., s. 1. Tamil. 2. Tamilce. f. down bastrp sktrmak. f. with 1. kanuna aykr olarak (bir eyi) deitirmek/(birini) etkilemeye almak. 2. -i deitirerek bozulmasna yol amak. i., tb. tampon. f. tamponlamak, tampon koymak. 3. -i kartrmak, -i ellemek, -e dokunmak; ile oynamak, -i i., bak. tom-tom. kurcalamak. f. (--ned, --ning) 1. tabaklamak. 2. (cilt) (gnete) bronzlamak/kararmak; (cildi) bronzlatrmak/karartmak. i. 1. birine dayak atmak, birini pataklamak. sarms kahverengi. 2. (ciltte) bronzlama: What a nice tan you k. dili birine dayak atmak, birini dvmek. have! Ne gzel yanmsn! s. sarms kahverengi. i. ikili bisiklet, tandem, ifte. i. keskin bir tat/koku. i. Tanganika, Tanganyika. i. Tanganikal, Tanganyikal. s. 1. Tanganika, Tanganyika, Tanganikaya zg. 2. Tanganikal, Tanganyikal. i., s. teet, tanjant. i. mandalina. s. 1. elle dokunulur/tutulur. 2. somut. maddi aktifler. f. 1. (ip, iplik, tel, zincir, sa v.b.ni) kartrmak, dolatrmak, karmakark etmek; (ip,giriik, karmak. s. kark, dolak, girift, iplik, tel, zincir, sa v.b.) karmak, dolamak, dolanmak. 2. with k. dili ile kavga etmek. i. 1. i. tango. karklk, dolaklk. 2. k. dili kavga; mnakaa; ihtilaf. s. keskin (tat/koku). i. 1. depo; tank: gas tank benzin deposu. water tank su deposu. fish tank akvaryum. 2. ask. tank. f. up (with) (tatn benzin d.y. sarn vagonu. deposunu) doldurmak. k. dili istimini alm, sarho. i. 1. tanker. 2. ask. tank. i. tabak, sepici. bot. sepicisuma. i. tabakhane. f., ng., bak. tantalize. f. (birinde) bo mitler uyandrmak: The belly dancer was tantalizing all the men in the group. Dansz gruptaki tm s. erkekleri tahrik ediyordu. i. (hiddetten) barp arp tepinme. i. Tanzanya. i. Tanzanyal. s. 1. Tanzanya, Tanzanyaya zg. 2. Tanzanyal. i. Taoizm. s., i. Taoist. i. musluk. f. (--ped,--ping) 1. (bir eyi) delerek iindeki svy aktmak. --ping) hafife vurmak; tkrdatmak.svy) aktmak. 3. -i f. (--ped, 2. fnn tapasn ekerek (iindeki i. hafif vuru; kullanmaya/iletmeye balamak: They havent yet tapped tkrt. i. 1. bant: magnetic tape manyetik bant. adhesive tape those oil reserves. O petrol rezervlerini henz iletmeye (yaptrc) bant. 2. (dolu) bant, bant kayd: Do you have a tape teyp; kasetalar. balamadlar. 4. (dinlemek amacyla) (birinin telefon hattna) tel of her last concert? Onun son konserinin bant kayd var m balamak. teyp; kasetalar. sende? f. 1. bantlamak, bantla tutturmak. 2. banda mezura, mezr, erit metre. almak/kaydetmek; bant doldurmak. elik metre; mezura, erit metre. teyp; kasetalar. teyp.

tape recording taper tape-record tapestry tapeworm tapioca taproot taps tar tarantula tarboosh tardy tare target target date target disk target practice target practice target range tariff tarmac tarnish tarp tarpaper tarpaulin tarragon tarry tarry tart tart tart s.o./s.t. up tartan tartar tartrate task task force taskmaster Tasmania Tasmanian tassel taste taste tasteful tasteless tasty tatter tattered tattle tattler tattletale

1. bant, bant kayd. 2. banda alma/kaydetme. i. ok ince mum. f. 1. gittike incelmek; gittike inceltmek. 2. off gitgide azalp son bulmak. 3. f. banda almak/kaydetmek. off gitgide azaltmak. i. (genellikle duvara aslan, halya/kilime benzeyen) resimli rt, goblen. erit. i. tenya, i. tapyoka. i., bot. kazk kk. i., o., ask. yat borusu. i. katran. f. (--red, --ring) katranlamak, katran srmek, katranla kaplamak. o. --s (trnlz)/--e (trnli) i., zool. tarantula. i. fes. s. 1. ge, ge gelen/olan. 2. yava olan; yava hareket eden. i. dara. i. 1. hedef, nian. 2. hedef, ama, gaye, maksat. f. 1. -i amalamak. tarih.hedef almak. amalanan 2. -i bilg. hedef disk. ask. at talimi. at talimi. poligon, at yeri. i. 1. (ithalat/ihracat zerine konulan) vergi. 2. (otel/motel/pansiyon iin) tarife. asfalt pist. 3. (madde olarak) i. 1. ng. asfalt. 2. ng. asfalt yol; katranl makadam. 4. katranl makadamdan yaplm f. 1. (madeni bir yzeyi) karartmak; (madeni bir yzey) kaldrm/yol. f. (--ked,adn v.b.ni)asfaltlamak. kirletmek. i. kararmak. 2. (birinin --king) ng. lekelemek, i., k. dili (branda bezinden yaplm) tente, branda. (madeni yzeyde) kararma. i. katranl karton/mukavva. i. (branda bezinden yaplm) tente, branda. i., bot. tarhun. s. 1. katrana ait; katran gibi, katrana benzeyen: The room had a tarryvakit kaybetmek, oyalanmak. 2. beklemek. 3. (bir yerde) f. 1. smell. Oda katran kokuyordu. 2. katranl. kalmak. s. 1. eki; mayho. 2. ac, keskin, ineli (sz). i. 1. ah. tart. 2. k. dili fahie, orospu, paoz. ng., k. dili birini/bir eyi allayp pullamak. i. ekose kuma/desen. s. ekose. i. 1. tartar. 2. kefeki, pesek. i., kim. tartarat. i. i, grev, vazife; dev. 1. ask. zel grev kuvveti. 2. geici bir sre iin ibirlii yapanlardan oluan grup. i. amir, bakan. i. Tasmanya. i. Tasmanyal. s. 1. Tasmanya, Tasmanyaya zg. 2. Tasmanyal. i. pskl. f. 1. -i tatmak, -in tadna bakmak; -in tadn almak: Will you taste the soup?the taste tadar msn?O cant taste the mint. i. 1. tat: I liked orbay of that tea. I ayn tad houma gitti. It Nanenin tadn alamyorum. 2.vard. 2. tat(belli bir) tad olmak: (bir had a bitter taste. zevki yanstan. eyin) alma duyusu. 3. s. zevkli, gzel bir Ac bir tad This lemonademe justgreat. BuSadece bir tadmlk ver! 4. zevk, tastes a taste! limonatann tad ok gzel. 3. -i tadmlk: Give s. 1. tad olmayan, tatsz, yavan (yemek). 2. zevksiz. freedom. yaamak, -i tatmak:got no taste. O gerekten zevkten yoksun. beeni: Hes really Shed never before tasted such Daha gzel, lezzetli. s. tadnce byle bir hrriyeti hi yaamamt. 5. zevk, merak, dknlk: Shes got some expensive tastes. Pahal zevkleri var. 6. deneme, tecrbe: That day he had his i. first taste of battle. O lime.sava ilk kezyrtk prtk. s. 1. yrtk prtk, lime gn 2. st ba tatt. f. on (birinin) ortaya dklmesini istemedii bir eyi bakasna sylemek: Dont you tattle on me! Benibir eyi bakasna i. birinin ortaya dklmesini istemedii gammazlama! syleyenortaya dklmesini istemedii bir eyi bakasna i. birinin kimse, gammaz. syleyen kimse, gammaz.

tattoo tattoo taught taunt Taurus taut tavern tawdry tawny tax taxable taxation tax-deductible taxexempt tax-free taxi taxi driver taxi rank taxi stand taxicab taximeter taxis taxpayer TB, tb tea teach teacher teaching teacup teahouse teak teakettle team team spirit teamwork teapot tear tear tear a place apart tear down tear gas tear into tear limb from limb tear off tear ones hair tear s.o. (away) from tear s.o. apart tear s.o. up tear s.o./s.t. down tear s.t. (away) from

i., ask. k sndr borusu/trampeti. i. dvme. f. (birinin) vcuduna dvme yapmak; on (vcuduna) (belirli teach. f., bak. bir eyin) dvmesini yapmak. f. alay ederek satamak. i. (satamak iin sylenen alayl) laf. i., astrol. Boa burcu. s. 1. gergin, iyice gerilmi (ip, tel v.b.). 2. gergin (sinirler). i. meyhane, bar. s. adi bir ekilde gsterili, cafcafl. s. sarms kahverengi. i. 1. (tahsil edilen/koyulan) vergi. 2. (birinin takatn, sabrn v.b. ni) zorlayan ey: This is a real tax on my patience. Sabrm s. vergiye tabi. zorlayan bir ey bu. f. 1. -den vergi almak; -e vergi koymak; -i i. 1. of -den vergi alma; -e vergi koyma; -i vergilendirme. 2. vergilendirmek: Theyre going to tax us heavily this year. Bu vergi tahsilat, vergi. s. vergiden ok vergi alacaklar. This government wont tax sene bizdendlebilen. books. Bu hkmet s. vergiden muaf. kitaba vergi koymayacak. Will they really tax the queen? Kralieyi gerekten vergilendirecekler mi? 2. s. vergiden muaf. (takat, sabr v.b.ni) zorlamak: This will tax your strength. Bu i. taksi. f. 1. taksiyle gitmek; (birini) taksiyle gtrmek. 2. (uak) takatn zorlayacak. pist zerinde ilerlemek; (ua) pist zerinde ilerletmek. taksi ofr. ng. taksi dura. taksi dura. i. taksi. i. taksimetre, taksi saati. o. tax.es (tksiz) i., biyol. gm. i. vergi veren kimse, vergi mkellefi. ks. tuberculosis. i. 1. ay. 2. ay partisi; ay: Shes giving a tea tomorrow. Yarn bir ay partisiretmek.Will you come for tea this afternoon? Bu f. (taught) 1. verecek. 2. retmenlik yapmak; ders vermek. leden sonra aya gelir misin? i. retmen, hoca. i. 1. retme, retim. 2. reti, ilke. i. ay fincan. i. ayevi, ayhane. i. 1. tikaac, tik. 2. (kereste olarak) tik. i. aydanlk. i. 1. takm; ekip; ask. tim: Their soccer teams doing well this year. Bu sene onlarn futbol takm iyi oynuyor. Theyre a good takm ruhu, ekip ruhu, ekip halinde alma ruhu. team of workers. Onlar iyi bir ii ekibi. 2. ift; birlikte koulan i. takm almas, ekip almas. birka hayvan: a team of mules bir ift katr. a team of four i. ay demlii, demlik. oxen drt kzden oluan bir takm. f. up bir birlik oluturmak, birlik olmak. 1. yrtmak; yrtlmak: She tore the paper in two. f. (tore, torn) Kd yrtarak ikiye ayrd. Youve torn a hole in one of your i. gzya. trouser legs. Pantolonunun paalarndan biri bir eye taklp k. dili bir yerin birliini mahvetmek, bir yerdeki birlik yrtlm. 2. yarmak: It tore a gash in his leg. Bacan yard. 3. duygusunu mahvetmek. ykmak. byk bir hzla komak: She tore down the hall. Koridordan byk bir hzla koarak geti. i. yrtk, yrtk yer. gz yaartc gaz. k. dili 1. birdenbire (birine) szlerle saldrmak. 2. birdenbire (birine) saldrmak. etmek. k. dili parampara k. dili byk bir aceleyle gitmek, birdenbire komaya balamak. k. dili 1. ok endieli olmak, endie iinde olmak. 2. san ban yolmak. k. dili birini (birinden/bir yerden) ayrmak/zorla ayrmak: It was time to tear myselfzmek; birinin kalbini parampara etmek. 2. 1. k. dili birini ok away from that lovely view. Ne kadar zor da olsa oparalamak/paralamak. birini gzelim manzaradan ayrlmamn zaman gelmiti. k. dili birini ok zmek; birinin kalbini parampara etmek. k. dili birini/bir eyi iddetle tenkit etmek/eletirmek. bir eyi (birinden/bir hayvandan) almak/kapmak.

tear s.t. off/out tear s.t. open tear s.t. up tearful tease tease s.t. apart teasel teasle teaspoon teaspoonful teat teazel teazle tech technical technicality technician technique technocracy technocrat technology teddy bear tedious tedium teem teenage teenager teens teeny teeny-weeny teeter teeter-totter teeth teethe teetotaler teetotaller tel telamon telecast telecommunication telegram telegraph telegrapher telegraphic telegraphist telegraphy telelens telemeter teleobjective teleology

bir eyi (bir yerden) (yrtarak) koparmak. bir eyi yrtarak amak. bir eyi yrtarak para para etmek/paralara ayrmak. be torn between two choices iki cami arasnda kalm beynamaza2. s. 1. gzyalar iinde olan/yaplan, yal gzlerle yaplan. dnmek. gzya by conflicting emotions zt duygular iinde alayan, be torn dken. 3. alamakl. satamak. 3. (sa) f. 1. aka yollu taklmak. 2. alay ederek olmak. (tarakla) kabartmak.lif ayrmak. bir eyin tellerini lif i. bakalarna taklmay seven kimse, taklgan kimse. i., bot. tarakotu. i., bot., bak. teasel. i. ay ka. i. ay ka dolusu. i. meme. i., bot., bak. teasel. i., bot., bak. teasel. ks. technical, technology. s. 1. teknik. 2. teknik detaylarla dolu (yaz/konuma). 3. sadece kurallara dayanan; sadece kurallarn ayrnt- larna dayanan: i. 1. teknik detaylara dayanma. 2. teknik detay. 3. ayrnt, Theirs was only a technical victory. Onlarnki sadece kurallara detay. i. tekniker, teknisyen, tekniki, uygulaymc. dayanan bir zaferdi. i. teknik, yntem, uygulaym. i. teknokrasi. i. teknokrat. i. teknoloji, uygulaymbilim. oyuncak ay. s. skc, can skan; usandrc. i. can sknts, sknt. f. with (hayvan) ile dolu olmak: This lakes teeming with fish. Bu glde ile on kaynyor. s. on balklar dokuz yalar arasndaki devreye ait, genlere ait. i. on ile on dokuz yalar arasndaki kimse; gen, delikanl; gen kz. ile on dokuz arasndaki yalar. i., o. on s., k. dili ufack, minicik. s. minimini, minnack. f. sendelemek; sallanmak. i. tahterevalli. i., bak. tooth. f. di karmak. teething ring (bebeklerin dilerini kamas iin plastik) halka. i. azna iki almayan kimse, yeilayc. i., ng., bak. teetotaler. ks. telegram, telegraph, telephone. i., mim. heykelstun, telamon, atlant. f. (tel.e.cast/--ed) televizyonla yaymlamak. i. televizyon yayn. i. telekomnikasyon, uziletiim. i. telgraf, telgrafla gnderilen mesaj. i. telgraf, telgraf cihaz. f. telgraf ekmek; -e (bir mesaj) telgrafla gndermek. i. telgraf. s. 1. telgrafla ilgili; telgraf sistemine ait. 2. ok ksa, veciz. i., bak. telegrapher. i. telgraflk. i. teleobjektif, uzakeker. i. telemetre, uzaklkler. i. teleobjektif, uzakeker. i. teleoloji, erekbilim.

telepathic telepathy telephone telephone book/directory telephone booth telephone booth telephone central/exchange telephone directory telephone line telephone pole telephone switchboard telephoto telephoto lens telephoto lens teleprocessing telescope teletype televise television television screen television set television set television tube telex tell tell (the) time tell against tell apart tell fortunes tell in s.o.s favor Tell me another one! tell of tell on s.o. tell one to ones face tell ones fortune tell people/things apart tell s.o. a thing or two tell s.o. a thing or two/tell s.o. where to get off tell s.o. off tell s.o.s fortune tell s.t. to s.o. straight tell which is which teller telling telltale telly temerity temper temper temperament

s. telepatik. i. telepati, uzaduyum. i. telefon. f. telefon etmek. telefon rehberi. telefon kulbesi. telefon kulbesi. santral. telefon rehberi. telefon hatt. telefon direi. santral. i. foto. rak mercei, teleobjektif. teleobjektif, uzakeker. i., bilg. teleilem. i. teleskop, rakgrr. f. 1. (teleskopun elemanlar gibi) i ie gemek; (bir eleman) (baka bir elemann) iine geirmek. 2. i. teletip, teletayp, telem, uzyazar. ezilip i ie gemek; ezip i ie geirmek. f. televizyonla yaymlamak. i. televizyon. televizyon ekran. televizyon, televizyon alcs. televizyon, televizyon alcs. televizyon tp. i. 1. teleks makinesi, teleks. 2. teleksle gnderilen mesaj, teleks. f. -e teleksle mesaj gndermek; -e the news. Ona haberi f. (told) 1. sylemek; anlatmak: I told her (bir mesaj) teleksle gndermek. syledim. ka olduunuwas here. OnunTekin tell the time yet? 1. saatin I told her he anlamak: Can burada olduunu kendisine syledim. Tell me what happened. Neler 2. (saat) olduunu Tekin imdi saatinaleyhinde olmak. (bir ey) (birinin) ka olduunu anlayabiliyor mu? bana anlat. She doesnt clock doesnt tell the time very well. Bu tell lies. Yalan sylemez. Tell me a zaman gstermek: This birbirinden ayrmak, ayrt etmek. story! Bana almyor. I toldI you so! Sana demedim mi? up, saat pek iyi bir masal anlat! told you hed botch things didnt I? leri berbat edeceini syledim, deil mi? I cant tell fal amak/bakmak. you how vile it was. Onun ne kadar kt olduunu sana (bir ey) birinin lehinde olmak. anlatamam. Dont tell me youre now a doctor! Gerekten k. dili olduuna inanamam! To tell you the sen de!/Klahma hekim Haydi oradan!/Hadi hadi!/Hadi canm truth, I cant stand anlat! 1. guy. Dorusunu bahsetmek: The book tells of his the-i anlatmak, -den istersen heriften nefret ediyorum. I wont adventures inyapt olumsuz bir eyi (bakasna) anything. He telldilisoul. Kimseye sylemem. You skoyadaki sylemek:Ona k. a birinin Scotland. Kitap onun cant tell him maceralarndan bahsediyor. 2. (birHocayame were lost. That hibir ey dinletemezsin. Something tells belirtisi olmak: s goneyznethe teacher on me. eyin) ne yaptm of him birinin to tell kar sylemek: Tell him what you think garden tellsgitti. Dont you tell on care.Ne bahenin epey of much thought and me! 2. gstermek; Yolumuzu kaybettiimizi hissediyorum. O yaptm kimseye sylemeye Kendisi hakknda ne dndn yzne anlatmak: to his face. kar -in falna bakmak. rn fix clocks. Bu dnce ve zenin how toolduu belli. kitap sana saatlerin This book syleme! tells you syle. tamirini retir. Thebirbirinden ayrt etmek. you the fast has insanlar/nesneleri firing of the cannon tells ended.birine kmak. orucun bittiine iaret ediyor. 3. k. dili Topun atlmas sylemek, anlamak: Can you tell whether or not its malaria? k. dili birini halamak, birine dnyann ka bucak olduunu Stma olup olmadn anlayabildiniz mi? I cant tell which is gstermek. azarlamak/halamak. kestiremiyorum. 4. k. dili Hangisinin hangisi olduunu which. birini sylemek, emretmek: Will you asking me or telling me? Benden birinin falna bakmak: Are tell her fortune? Onun falna rica m bir eyi hi saknmadanemir mi veriyorsun? I told them bakar msn? birine ediyorsun, yoksa bana sylemek. to wait. Beklemelerini syledim. 5. (bir ey) etkisini gstermek: hangisinin hangisi olduunu her etmek: I couldnt tell which Quality always tells. yi kalite ayrtzaman kendini belli eder. The was (bankada) veznedar. 2. on olduunu ayrt edemedim. i. 1. which. Hangisinin hangisi him. Skntnn kimse, anlatc. strain was beginning to tell anlatan/syleyen izleri onda belirmeye balyordu. 6. (bir s. etkili; etkileyici; arpc. ey hakknda) emin olmak: On the other hand he just might win. You never can tell! Gene de i. bakalarnn srlarn aa vuran kimse. s. durumu/gerei bakarsn galip gelir. Hi belli olmaz! aa vuran (ey): There was a telltale smudge of lipstick on his i., ng., k. dili televizyon. collar. Yakasnda durumu aa vuran bir ruj lekesi vard. i. cret, ataklk. f. 1. yumuatmak, hafifletmek, azaltmak, etkisini azaltmak: The breeze tempered the sun a bit. Rzgr gnein etkisini biraz i. 1. miza, huy, tabiat, yaradl. 2. menevileme sonucunda azaltt. oluan sertlik. 3. (bir maddeyi kvamna getirmek iin to -e gre elikte 2.huy, tabiat,ayarlamak; -e altrmak. 3. with (bir eyi i. miza, yaradl. katarak) kvama getirmek. 4. (elii) menevileme ilemine tabi eklenen) katk maddesi. tutmak. 5. (zor bir olay) (birine) g kazandrmak.

temperamental temperance temperate Temperate Zone temperature temperature inversion tempest tempestuous temple temple tempo temporal temporary temporise temporize tempt temptation tempting ten tenable tenacious tenacity tenancy tenant tench tend tend tendency tender tender tender tenderfoot tenderhearted tenderise tenderize tenderloin tenderness tendon tendril Tenedos tenement tenet tenfold tennis tennis ball tennis court tennis net tennis player tenon tenor

s. 1. kaprisli; saati saatine uymayan. 2. yaradltan gelen: He has a temperamental arla kamama, ly amama. 2. hi i. 1. arya gitmeme, aversion to such people. Yaradl gerei ylekullanmama. holanmaz. iki insanlardan s. 1. lml, arla kamayan. 2. lman. cor. Ilman Kuak/Blge. i. 1. s derecesi, derece: Yesterday Istanbul had a high temperature of 35C. Dn stan- buldaki en yksek scaklk scaklk inversiyonu, scaklk evrilmesi. 35C idi. 2. s, scaklk, hararet: Whats the temperature of the i. frtna; bora. water? Suyun ss ne? 3. ate, yksek vcut ss: Youve got a s. frtnal. temperature. Atein var. i. akak. i. tapnak, mabet, ibadethane. o. --s (tempoz)/tem.pi (tempi) i. 1. mz. tempo. 2. tempo, gidi. s. 1. dnyevi; dini olmayan. 2. zamana ait. s. geici, muvakkat. f., ng., bak. temporize. f. karar vermeyerek vakit kazanmaya almak, savsaklamak. f. 1. (birini) ayartmaya almak, doru yoldan saptrmaya almak: He tempted meyol aabilen ey/kimse, birinin doru i. 1. birinin ayartlmasna with the promise of an earldom. Bir kontluksapmasna sebep olabilen ey/kimse. 2. birini ayartmaya yoldan vadederek beni ayartmaya alt. 2. birinin kendi s. ok ekici, ok cazip. nefsiyle mcadele etmesine yol amak: The beautiful weather alma; birinin ayartlmasna allma. s. on. i. 1. on, on even to (10, X). 2.office. Hava yle gzeldi ki tempted me not rakam go to the isk. onlu. ie gitmemeyi bile dndm. The smell of that cake really s. savunulabilir; makul. tempts me. O kekin kokusu beni gerekten imrendiriyor. Im s. 1. bir iin arkasn brakmayan, bir iten vazgemeyen. 2. ok tempted(ba). go at all. eytan diyor ki hi gitme./Hi kuvvetli not to brakmama, bir iten vazgememe, kararllk. i. bir iin arkasn gitmeyesim geliyor. They were tempted to take the money. i. 1. (bir yerde) kirac olma, kiraclk; kiraclk sresi. 2. (bir Akllarndan paray almak geti. makamda) memur olma, memurluk; memurluk sresi. i. kirac. i. (o. tench/--es) kilizbal. f. 1. (to) (birine) bakmak, (birinin) bakmyla megul olmak. 2. (to) (hayvana/bitkiye) bakmak. 3. to do the washing on f. 1. eiliminde olmak: She tends (belirli bir yere) ait ilerle megul olmak: He tends bar in a hotel. Bir ykyor.barmenlik to otelde He tends Mondays.meyil. i. eilim, Genellikle amar pazartesileri yapyor. exaggerate. Onun mbalaa etme eilimi var. 2. -e yol amak, s. 1. kolaylkla incinen, hassas, duyarl: The skin around the -e neden olmak: Such measures tend to promote inflation. wound is very tender. Yaray evreleyen cilt ok 2. demek hassas. 2. i. mteahhidin sunduu i enflasyonu artrr. Genellikle byle nlemler teklifi. f. 1. arzetmek. efkatli, mfik, sevecen. 3. yumuak, sert olmayan (et, sebze, zere (para) vermek. i., d.y. tender. meyve v.b.). o. --s (tendrfts)/ten.der.feet (tendrfit) i. acemi aylak, acemi kimse. s. yufka yrekli. f., ng., bak. tenderize. f. (eti) yumuatmak. i. fileto. i. 1. efkat, sevecenlik. 2. kolaylkla incinme, hassaslk, duyarllk, duyarlk. 3. (et, sebze, meyve v.b. iin) yumuaklk, i., anat. kiri. sert olmama. i. asma by, slk. i., tar. Bozcaada. i. byk ve harap apartman. i. prensip, ilke; reti. s., z. on kat, on misli. i. tenis. tenis topu. tenis kortu. tenis a. tenisi. i. zvana dili. i. 1. genel anlam. 2. gidi, gidiat, ak: the tenor of events olaylarn ak. the tenor of the times an gidii. 3. mz. tenor.

tense tense tension tent tent peg tent pole tentacle tentative tenterhook tenth tenuous tenure tepid terebinth term terminal terminate terminology terminus termite tern terrace terrain terrapin terrarium terrestrial terrible terrier terrific terrify territorial territorial waters territory terror terrorise terrorism terrorist terrorize terry terry cloth terse tertiary test test match test pilot test s.o.s mettle test s.o.s patience test tube testament testicle

i., dilb. fiil zaman, zaman. s. 1. gergin, gerilmi. 2. endieli, stres iinde. 3. stresli, gerilimli. i. gerilim.4. gergin, elektrikli. i. adr. adr kaz. adr direi. i. dokuna. s. 1. kesin olmayan. 2. farazi, deneysel. 3. mtereddit/ekingen/kararsz (bir hareket). i. s., i. 1. onuncu. 2. onda bir. s. 1. ok ince (ey). 2. salam olmayan, temelleri salksz. 3. mphem, belli belirsiz. i. 1. (topraa ait) mlkiyet. 2. (belirli bir makamda) bulunma: I see no reason why there cannot be a joint tenure of the throne. s. lk. Tahtn iki hkmdar tarafndan paylalmasn engelleyebilecek i., bot. menengi, melengi, terebentinsakzaac. bir neden grmyorum. 3. memuriyet sresi, memuriyet. 4. i. 1. dnem, devre. 2. sre, mddet. 3. terim, stlah. 4. mat. (retim grevlisinin) kontrat yenilemeden makamnda kalma terim. 5. o.(hastalk). ait) artlar, koullar. f. -e ... demek, -e ... hakk. s. 1. lmcl (kontrata 2. son veya uta bulunan. i. terminal. adn vermek: They cant term it stupidity. Ona aptallk f. -e son vermek, -i bitirmek; sona ermek, bitmek. diyemezler. i. terminoloji. o. ter.mi.ni (trmnay)/--es (trmnsz) i. (ulam, boru v.b. hattna ait) u, biti veya balang noktas/yeri. i., zool. akkarnca, termit. i., zool. denizkrlangc. i. 1. (evin bitiiindeki/yaknndaki taban deli) taraa, teras. 2.arazi, yerey; blge,teras. 3. seki, set, taraa, teras. 4. ng. i. (damdaki) taraa, mntka. sraevler. 5. ng. sraevlerin bulunduu sokak. f. (bir yamata) i., zool. (bir eit) su kaplumbaas. sekiler yapmak, (yamac) sekilemek, teraslamak. i. teraryum. s. 1. yeryuvarlana ait. 2. karasal; karada yaayan. s. 1. korkun: The side effects of this drug are terrible. Bu ilacn yan etkileri korkun. 2. ok kt; berbat: Hes got a terrible i. terye, teriye. cough. ok kt ksryor. His poems are terrible. iirleri s. 1. k. dili fevkalade, harika, mthi, ok gzel. 2. ok sert, ok berbat. What terrible weather! Ne berbat bir hava! The food iddetli. 3. byk (hz). f. ok korkutmak, dehete drmek. was terrible. Yemekler berbatt. s. belirli bir blgeye ait. karasular. i. (belirli bir devlet, grup, kii, hayvan v.b.ne ait) toprak/alan/blge.korku salma. 2. dehet: They looked on in i. 1. terr, tedhi, terror. Dehet iinde seyrettiler. 3. dehet saan kimse. f., ng., bak. terrorize. i. terrizm, tedhiilik. i. terrist, tedhii. f. iddet kullanarak yldrmak. i. havlu kuma. s. ksa ve zl (sz). s. 1. nc. 2. kim. ncl, tersiyer. 3. tb. ncl, nc derecede olan. i. 1. snav, imtihan, test: French test Franszca snav. Rorschach test Rorschach testi. 2. ma. ng. uluslararas kriket tb. test, laboratuvar aratrmas: blood test kan tahlili. 3. tb. (belirli bir) muayene: eye test gz deneme pilotu. muayenesi. 4. deneme, deney: nuclear tests nkleer birinin cesaretini ve atakln uuu. 5. denemeler. test flight deneme snamak. (bir kanunun) geerli olup olmadn renmek iin yaplan deneme. f. zorlamak. birinin sabrn snamak, birinin sabrnn snrlarn 1. denemek, denemeden geirmek. baby tp bebek. imtihana tabi tutmak, deney tp. test-tube 2. snava sokmak, snamak. 3. tahlil etmek; lmek. 4. (bir kanunun) geerli olup i., huk. vasiyetname. olmadn deneme yoluyla renmek. i., anat. erbezi, testis, husye, haya.

testify testimonial testimony testis testy tetanus tetchy tte--tte tether text textbook textile textile industry textual texture Thai Thailand Thailander than thank Thank God! Thank goodness! Thank heaven! thank ones (lucky) stars Thank you. thankful thankless thanks Thanks a lot! thanks to thanksgiving Thanksgiving Day Thasian Thasos that That cat has been up to her old tricks. knows a trick or That child two. glass of beers got That quiteis not what it.bargained That a head on I for. that is to say That is to say .... That players got a good sense of timing. That settles it! That speaks volumes. That story wont wash. That takes the cake! That was a close shave! That was just what the doctor ordered. That will do. Thatll do the trick.

f. 1. tanklk/ahadet/ahitlik etmek; tanklkta/ahadette/ahitlikte bulunmak. 2.ey. 2. referans, i. 1. birinin/birilerinin krann simgeleyen ispatlamak, kantlamak; to -i gstermek. bonservis. 3. kant, delil. 4. 2. kant, delil. i. 1. tanklk, ahadet, ifade.tanklk, ahadet. o. tes.tes (testiz) i., anat. erbezi, testis, husye, haya. s. 1. (ufak eylere) abuk kzan, hrn. 2. sinirlilikten kaynaklanan, hrn. i., tb. tetanos, kazklhumma. s., ng. alngan, krlgan. i. sadece iki kii arasnda geen sohbet/konuma. z. ba baa. i. hayvann snrl bir alan iinde serbeste hareket etmesini salayan ip. f. i. metin, tekst. (hayvana) byle bir ip balamak. i. ders kitab. i. dokuma, tekstil. tekstil/mensucat sanayii. s. 1. metne ait. 2. kelimesi kelimesine. i. 1. doku. 2. zyap, karakter. 3. (belirli bir) nitelik, zellik. 4. (sv (o. kvam. Tay. 2. Tayca. s. 1. Tay. 2. Tayca. i. 1. iin) --s/Thai) i. Tayland. i. Taylandl. ba. 1. -den ...: She likes him better than you. Onu senden daha fazla seviyor. Hlyas more beautiful than she. Hlya ondan f. teekkr etmek. gzel. Can you work faster than Hasan? Hasandan hzl Allaha kr!/kr Allaha! alabilir misin? I know no one more talkative than you. Senden ok konukan bir kimse tanmyorum. Thats easier said than daha kr!/krler olsun! done. Onu sylemek, yapmaktan daha kolay./Onu sylemek ok kr! baka, yapmak baka. Weve more than doubled can output. k. dili kendini ok ansl saymak, kretmek: You our thank your retimimiziyoukatn stne kardk. Its better than nothing. iki didnt lucky starsederim./Sago. Gitmediine kretmelisin. Teekkr olun./Mersi. Hi yoktan iyi. Have you seen anyone other than him? Ondan s. 1. minnet dolu, kran dolu; minnettar, mteekkir. bakasn grdn m? Theres no more than three left.2. memnun: Im thankful 2. -mektense: Id rather die o zaman taneden fazla kalmad. she wasnt there then. yi ki than (i): s. 1. kimsenin takdir etmedii, takdire layk grlmeyen go orada Oraya o. there. deildi gitmektense lmeyi i ki onu yapana teekkr tercih ederim. Thats a thanklessdili Teekkrler!/Mersi! i., o. Thanks! k. task. yle bir etmek kimsenin aklndan gemez. 2. nankr (kimse). k. dili ok teekkr!/ok mersi! ... sayesinde: Thanks to you weve gotten this done. Sayende bunu bitirdik. i. kran, kr, kretme. kran gn. i. Taozlu. s. 1. Taoz, Taoza zg. 2. Taozlu. i. Taoz. zam. (o. those) 1. o, u: Did you see that? Onu grdn m? This is a verbena and thats a lantana. Bu mineiei, o da O kedi yine marifetini gstermi. aaminesi. After that he went to bed. Ondan sonra yataa O ocuk ne kurnazdr! girdi. The best yarn is that spun by hand. En iyi iplik elle O bardaktaki birann stnde ok kpk var. they know bklendir. Hes one of those who think that everything. Her eyi buldum. zannedenlerden biri o. 2. yle: Is Ne umuyordum, ne bildiini she clever? ki. yani, demek That she is. Zeki mi? yledir. 3. ki: Id like to see the cow that jumped over the moon, please. Ayn zerinden Yani ...: That is to say youre not coming? you gelmiyorsun, atlayan inei grmek istiyorum, ltfen. Are Yani the man that yle mi? the zamanlama rr icat eden adam siz misiniz? s. O oyuncu invented iyi cotton gin? yapyor. (o. those) o: Wheres that sylenir.): That settleslikeIm going Tamam! (Genellikle kznca cat? O kedi nerede? I it! those houses.him a piece of my mind! Tamam! Hes drunk so payn O to give ey evler houma gidiyor. ba. ki: imdi aznn much O ok ifade ediyor. that he cant see straight. O kadar iti ki doru drst vereceim. ng., k. dili O masal kimse yutmaz. gremiyor. She made it clear that she wouldnt come. Gelmeyeceini ak seik belirtti. He can come provided that he k. dili Pes vallahi! doesnt make kurtulduk! k. dili Kl pay trouble. Mesele kartmamas artyla gelebilir. I am sorry that you should think so. Byle dndnzden Canma dedi. dolay zgnm. Kfi./Yetiir. O iimizi grr.

Thats a fine kettle of fish! Thats a fine kettle of fish. Thats all right. Thats just what the doctor ordered. Thats life! Thats neither here nor there. Thats outside my range. Thats rich! Thats that! Thats the last straw! Thats the limit! Thats the stuff! Thats the ticket! thatch thaw the The tides coming in. the ablative the ablative case the absurd the accusative the accusative case the active the Aegean Sea The air is very polluted. the Almighty the Anglican Church the Antarctic the Antarctic Circle the Antipodes the Apostles Creed the apple of ones eye the Archipelago the Arctic the Arctic Circle the Arctic Ocean the Argentine the Atlantic the Atlantic Ocean The ayes have it. the back of beyond the Bahama Islands the Bahamas the Baltic Sea the Baltic States the bane of ones existence/life the beaten path the bends the best part the better part

Ne l! (Hi istenmeyen bir durum karsnda sylenir.). k. dili Ayvay yedik!/Hap yuttuk! Ziyan yok./nemi yok. (zr dileyen birine sylenir.). ok makbule geti. k. dili te hayat byle! Bunun konu ile ilgisi yok. O benim bilgi alanm dnda./Ben o iten anlamam. They have a small number of books which cover a wide range of topics, k. dili ok komik! whereas Esma has a large number of books which cover a k. dili Mesele kapand!/Bitti bu i!/Tamam, bitti! narrow range of topics. Onlardaki kitaplarn says az ama eitli k. dili Yeter artk! konular stne yazlm. Esmann kitaplar ise sayca ok, ancakekilir ey deil!/Bu kadar da fazla! argo belirli birka konuyu kapsyor. k. dili Aferin! k. dili 1. Gereken o! 2. Aferin! i. 1. (dam rts olarak kullanlan) saz/saman. 2. k. dili gr salar. f. (donmu ey) erimek, zlmek. i. kar ve buzlarn erimesi; kar ve buzlarn erimeye balad zaman. Belirli durumlarda isimden nce kullanlr: The mail hasnt come yet. Posta henz gelmedi. Wheres the school? Okul nerede? Deniz kabaryor. Which of yous the boss? Hanginiz patron? The more I get to dilb. -den hali, kma durumu, ablatif. know them the better I like them. Onlar tandka daha ok bak. the ablative 2. seviyorum. sama, abes. dilb. -i hali, ykleme durumu, akuzatif. bak. the accusative 2. (voice) dilb. etken at. Ege Denizi. Hava ok kirli. Allah. Anglikan Kilisesi. i. Antarktika. Gney Kutbu dairesi, Antarktik daire. Avustralya ve Yeni Zelanda. Hrist. Havariler Aments. k. dili gzbebei. Adalar Denizi, Ege Denizi. Arktik blge. Kuzey Kutbu dairesi, Arktik daire. Kuzey Buz Denizi. Arjantin. Atlas Okyanusu. Atlas Okyanusu. Lehte oy kullananlar kazand. The boys had themselves a time. ocuklar elendiler.cra hadyer. k. dili da ba, ok We bir news. Haber aldk. Bahama Adalar. Bahama Adalar. Baltk Denizi. Baltk Devletleri. bann derdi, ba belas. herkesin getii yol, ilek yol. (dalglarda) vurgun. yarsndan fazla, ou: the best part of the day gnn ou. yarsndan fazla, ou: the better part of the night gecenin ou.

gkb. Bykay. the Big Bear/Dipper gkb. Bykay. the Big Dipper Karadeniz. the Black Sea can sknts. the blahs the Blessed Sacrament/the (komnyonda kullanlan) kutsanm ekmek. Sacrament krler. the blind iir 1. gk, sema. 2. deniz. 3. mavilik. the blue mz. bir eit caz mzii. the blues k. dili atom bombas. the bomb (Kitab Mukaddesteki) Mezmurlar Kitab. the Book of Psalms o. tara. the boondocks o., k. dili tara. the boonies The boot is on the other foot. k. dili Durum tam tersine dnd. k. dili 1. en nemli ey. 2. sonu, netice. the bottom line gnn aarmas. the break of day o. Britanyallar. the British The burglar has gone; were Hrsz gitti; artk kurtulduk. safe now. Arabann motorunu altramyorum. The car wont start. Karayip Denizi. the Caribbean Karayip Denizi. the Caribbean Sea Hazar Denizi. the Caspian Sea Kafkasya. the Caucasus the Central African Republic Orta Afrika Cumhuriyeti. the chancellor of the ng. Maliye Bakan. exchequer muhtemelen. the chances are sinema endstrisi. the cinema argo belsoukluu. the clap k. dili kodes, hapishane. the clink gnn sonu. f. 1. kapamak, kapatmak; kapanmak. 2. tkamak, the close of the day doldurmak. 3. son vermek, bitirmek; sona ermek, bitmek. rahipler. the cloth Kimse yok./Meydan bo. The coast is clear. The cold has penetrated my Souk iliime iledi. bones. halk. the common people ngiliz Milletler Topluluu. the Commonwealth dilb. stnlk derecesi. the comparative bak. the Confederate States of America. the Confederacy the Confederate States of tar. Amerika Konfedere Devletleri. America Kongo. s. Kongo, Kongoya zg. the Congo inaatlk, mteahhitlik. the construction business Avrupa ktas, Avrupa. the Continent kumanda aygt/cihaz. the controls kent dndaki yerler, krsal blgeler, tara. the country Krm. the Crimea Hal Seferleri. the Crusades k. dili d grn; yz ifadesi. the cut of ones jib ek Cumhuriyeti. the Czech Republic anakkale Boaz. the Dardanelles Karanlk Devirler, ortaan ilk yars. the Dark Ages -e hali, datif. the dative ller. the dead

the dead of night the dead of winter the deaf The deal is off. the deceased the Declaration of Independence of State/the the Department State Department the depths The die is cast. the digestive tract the direct opposite the dishes the Dominican Republic the dregs of society the Dutch The early bird gets the worm. the East the Eastern Hemisphere the Eastern Orthodox Church the English the English Channel the epitome of the Establishment the Eucharist the Euphrates the European Economic Community the European Union/Community The exception proves the rule. the exchequer the fair sex the faithful the Far East the Far East The fat is in the fire. the Federal Bureau of Investigation the Fiji Islands the Fijis the Flemish the flesh the Flood the Foreign Office the Foreign Secretary the free Churches the French the funnies the future tense the Gambia the general run of the genitive the gift of the gab

gecenin kr. kn ortas. sarlar. 1. Anlamadan vazgetiler. 2. Anlamadan vazgetik. merhum, rahmetli. A.B.D. Bamszlk Beyannamesi. Dileri Bakanl. derinlikler. Ok yaydan kt. anat. sindirim sistemi/aygt. tam aksi. bulak. Dominik Cumhuriyeti. ayaktakm, dknt. o. Hollandallar. Erken kalkan yol alr, er evlenen dl alr. Dou, ark. Dou Yarkre. Rum Ortodoks Kilisesi. ngilizler. Man Denizi. -in ta kendisi: the epitome of loveliness gzelliin ta kendisi. k. dili toplumdaki nfuzlu kurumlar. Hrist. Komnyon, arap ve ekmek yeme ayini; bu ayin iin takdisnehri. arap ve ekmek. Frat edilen Avrupa Ekonomik Topluluu. Avrupa Birlii. stisna kural bozmaz. ng. Maliye Bakanl. kadnlar, cinsi latif. mminler, bir dine iman edenlerin tm. Uzak Dou. Uzakdou. imdi kyamet kopacak. A.B.D. Federal Aratrma Brosu. Fiji Adalar. Fiji Adalar. Flamanlar. nefis; beden. tufan. ng. Dileri Bakanl. ng. Dileri Bakan. ng. Anglikan olmayan Protestan kiliseleri. o. Franszlar. (gazetede) bant-karikatrler. dilb. gelecek zaman. Gambiya. -in ounluu, -in byk ksm. -in hali, genitif. konuma yetenei, cerbeze.

Allah, Tanr. the Godhead iyi insanlar. the good the Grand National Assembly Byk Millet Meclisi. A.B.D. Cumhuriyeti Parti. the Grand Old Party grafik sanatlar. the graphic arts. gkb. Bykay. the Great Bear ounlukla. the greater part Yeiller Partisi. the Green Party Gregoryen takvimi, Miladi takvim. the Gregorian calendar temel atma treni. the groundbreaking golfstrim. the Gulf Stream The hall will seat fifty people. Salon elli kiiliktir. the haves and the have-nots zenginler ve fakirler, varlkllar ve yoksullar. br dnya, ahret. the hereafter hkrk tutma. the hiccups Nazilerin yapt Musevi katliam. the Holocaust Papa. the Holy Father Kutsal Ruh. the Holy Ghost Kutsal Ruh, Ruhlkuds. the Holy Ghost/Spirit Hrist. (srail ve rdndeki) Kutsal Topraklar. the Holy Land papalk. the Holy See A.B.D. Temsilciler Meclisi. the House ng. Avam Kamaras. the House of Commons ng. Lortlar Kamaras. the House of Lords the House of A.B.D. Temsilciler Meclisi. Representatives beeriyet, insanolu. the human race Hint Okyanusu. the Indian Ocean Hint Yarmadas. the Indian Subcontinent (Britanyadaki milli) vergi dairesi. the Inland Revenue Engizisyon. the Inquisition gndeime izgisi. the International Date Line the International Monetary Uluslararas Para Fonu. Fund bilg. nternet. the Internet rlandallar. the Irish rlanda Cumhuriyeti. the Irish Republic rlanda Denizi. the Irish Sea Demir Devri. the Iron Age tar. demirperde. the Iron Curtain Man Adas. the Isle of Man Fildii Kys, Fildii Sahili. the Ivory Coast buzul devri. the ice age (mood) dilb. emir kipi. the imperative (tense) dilb. bitmemi bir eylemi gsteren zaman. the imperfect dilb. bildirme kipi. the indicative mood ruh, vicdan. the inner man k. dili jet sosyete. the jet set Hayber Geidi. the Khyber Hayber Geidi. the Khyber Pass 1. ocuklar. 2. bizimkiler. 3. arkadalar. the kids pme hastal, intani mononkleoz. the kissing disease

the known the Kremlin the Labor Party the last day the Last Judgment the last rites the last straw the last two the last word the last word in the last word on the matter the law The leopard cannot change its spots. the lesser of two evils the lesser of two evils the Levant the lie of the land the line the line of least resistance the lions share the Little Bear/Dipper the Little Dipper the liturgy the living the LLords the locative the logic of events the Logos the long and the short of it The long and the short of it is this! The Lord knows how. the Lords Day the Lords Prayer the Lords Supper the lot the Low Countries the main chance the Malagasy the Malagasy Republic the Malay Peninsula the man in the street the Manx the march of events The market is flat. the masses the media the Mediterranean the Mediterranean Sea the mending the Messiah

mat. bilinen. Kremlin. ng. i Partisi. maher gn, kyamet gn. kyamet. cenaze treni. barda taran damla. son ve sondan nceki. 1. son sz. 2. son model. 3. en mkemmel ey. k. dili (bir eyin) en ada, en gelitirilmi veya son model rnei: Its the last word in computers. Bilgisayarlarn en konu hakknda son ve kesin sz. modern olan. k. dili polis. Huylu huyundan vazgemez./Huy cann altndadr./Can kmaynca huy kmaz. ehvenier. ehvenier. Dou Akdeniz blgesi. ng. arazinin d grnm; arazinin engebeleri. 1. ekvator. 2. ordu; donanma. en kolay yol. aslan pay. gkb. Kkay. gkb. Kkay. Hrist. ekmek ve arap ayini, kudas. yaayanlar. ng. Lortlar Kamaras. -de hali, lokatif. olaylarn gerektirdii. Hrist. Logos. uzun lafn ksas, eni sonu. in gerei bu! Nasl olduunu ancak Allah bilir. Hrist. pazar gn. sann rettii dua. Hrist. ekmek ve arap ayini, kudas. (of) (-in) hepsi/tm: The whole lot of them are like that. Onlarn hepsi yle.Belika ve Lksemburg. Hollanda, kiisel kar. Malga halk, Malgalar. Malga Cumhuriyeti. Malakka Yarmadas. sokaktaki adam, sradan kimse. Manllar, Man halk. olaylarn seyri. Piyasa durgun. halk kitleleri. medya, kitle iletiim aralar. Akdeniz. Akdeniz. onarlacak amarlar. Mesih, Hz. sa.

metre sistemi, metrik sistem. the metric system Ortadou. the Middle East A.B.D.nin orta blgesi. the Middle West A.B.D.nin orta blgesi. the Midwest silahl kuvvetler, ordu. the military gkb. Samanyolu. the Milky Way Tarm Bakanl. the Ministry of Agriculture Ticaret Bakanl. the Ministry of Commerce the Ministry of Ulatrma Bakanl. Communications the Ministry of Culture and Kltr ve Turizm Bakanl. Tourism the Ministry of Customs and Gmrk ve Tekel Bakanl. Monopolies Milli Savunma Bakanl. the Ministry of Defense the Ministry of Development mar ve skn Bakanl. and Housing Milli Eitim Bakanl. the Ministry of Education the Ministry of Energy and Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanl. Natural Resources Maliye Bakanl. the Ministry of Finance the Ministry of Foreign Dileri Bakanl. Affairs Orman Bakanl. the Ministry of Forestry Salk ve Sosyal Yardm Bakanl. the Ministry of Health the Ministry of Industry and Sanayi ve Teknoloji Bakanl. Technology Adalet Bakanl. the Ministry of Justice ng. alma Bakanl. the Ministry of Labor alma Bakanl. the Ministry of Labor the Ministry of Public Works Bayndrlk Bakanl. ileri Bakanl. the Ministry of the Interior the Ministry of Village Affairs Ky leri Bakanl. the Ministry of Youth and Genlik ve Spor Bakanl. Sports saat yelkovan. the minute hand savata kayp askerler. the missing k. dili mafya. the mob Molk Adalar. the Molucca Islands Molk Adalar. the Moluccas Mora, Mora Yarmadas. the Morea Hrist. Pek Muhterem (bapiskoposun isminden nce kullanlan the Most Reverend unvan): the Most Reverend Michael Ramsey Pek Muhterem sinema, sinema sanat. the movies Michael Ramsey. Hicri takvim. the Muslim calendar plak gz. the naked eye salt gerek. the naked truth asl sorun. the name of the game Hrist. Hz. sann douu. the Nativity Reddedildi. The nays have it. Yakn Dou. the Near East The needle skips a lot on this Bu plakta ine sk sk atlyor. record. yoksullar. the needy Hollanda. the Netherlands Hrist. Yeni Ahit. the New Testament Hrist. Yeni Ahit. the New Testament Yeni Dnya. the New World yeni yl. the New Year Hrist. znik Aments. the Nicene Creed

the niceties the nick the North Pole the North Pole the North Sea the North Star the Northern Hemisphere the objective case the Occident the old country the Old Testament the Old Testament the Old World the Olympic Games the Olympics the Orient the other day the other day the ozone layer the Pacific the Pacific Ocean the Panama Canal the Panjab the party in power the past tense the Peloponnese the Peloponnesus the Pentagon the Peoples Republic of China the perfect tense the Persian Gulf the phases of the moon the Philippine Islands the Philippines the pictures the pill the pluperfect the pluses and minuses of s.t. the point in question The point is that .... the police the polls the pools the poor the popular vote the possessive case the powers that be the preceding the present The pressure is down.

ince noktalar, incelikler. ng., k. dili hapishane, kodes, delik. Kuzey Kutbu. Kuzey Kutbu. Kuzey Denizi. Kutupyldz. Kuzey Yarkre. dilb. -i hali, akuzatif, ykleme durumu. Bat. gmenin anayurdu. Hrist. Eski Ahit. Hrist. Eski Ahit. Eski Dnya. olimpiyat oyunlar, olimpiyatlar. o. olimpiyat oyunlar, olimpiyatlar. Dou (genellikle Asya lkeleri). geen gn, birka gn nce. geen gn. ozon tabakas. Byk Okyanus. Byk Okyanus. Panama Kanal. bak. the Punjab. iktidar partisi. dilb. gemi zaman. Peloponez. Peloponez. A.B.D. 1. Milli Savunma Bakanl. 2. Milli Savunma Bakanl binas. in Halk Cumhuriyeti. dilb. grlen gemi zaman. Basra Krfezi. ayn evreleri. Filipin Adalar. Filipinler. ng. sinema. doum kontrol hap. dilb. -mili gemi. bir eyin olumlu ve olumsuz taraflar. sz konusu. Mesele yle .... 1. polisler, polis memurlar. 2. polis (kurulu). 1. oylama, oy verme. 2. oy verilen yer. 3. anketler. ng. sportoto; sporloto. yoksullar, fakir fukara. halkoyu. dilb. -in hali, genitif. batakiler, bata olanlar; kodamanlar, bykler. bundan nceki, yukarda gsterilen. 1. bugn, iinde bulunduumuz zaman. 2. dilb. imdiki zaman. Basn azald.

the prevailing winds the prime of life the prime of life the Princes Islands the Privy Council The proof of the pudding is in the eating. the Prophet the provinces the Psalms the quick and the dead the rabble the rains the rank and file the real McCoy the real thing the Red Crescent the Red Cross the Red Sea the regular practice the Renaissance the Republic of China the Republic of Ireland the Republic of the Philippines the Republican Party the rest the Resurrection the reverend the rich the right the right of asylum the Right Reverend the Riviera the rod the Roman Catholic church the Roman Empire the Romany the Rosary the Sabbath the Sahara the Samoa Islands The samples range from bad to excellent. the Scotch the Scotch-Irish the Scots the scruff of the neck the scum of the earth the seamy side of life the Seychelles the Shari'a the Shi'a

(bir yerde) hkim olan/en ok esen rzgrlar: There the prevailing winds are from the north. Orada rzgr genellikle hayatn en verimli dnemi. kuzeyden eser. hayatn en din ve gzel devresi. Adalar, Prens Adalar, Kzl Adalar. ng. Danma Meclisi. Bir eyin deeri kullanldnda anlalr. Hz. Muhammed. tara, darlk. (Kitab Mukaddesteki) Mezmurlar. diriler ve ller. ayaktakm. (tropikal lkelerde) yamur mevsimi. 1. erler, erat. 2. ynetilenler; alt tabaka. orijinal, gerek. orijinal, gerek ey. Kzlay. Kzlha. Kzldeniz. alkanlk, det. Rnesans. Tayvan. rlanda Cumhuriyeti. Filipinler Cumhuriyeti. A.B.D. Cumhuriyeti Parti. kalan miktar, kalanlar, geri kalan, artan. Hrist. Dirili. Hrist. Sayn (papazn isminden nce kullanlan unvan): the Reverend John Donne Sayn John Donne. i., k. dili papaz efendi. zenginler. 1. sa taraf, sa. 2. pol. sa. pol. snma hakk. Hrist. ok Muhterem (piskoposun isminden nce kullanlan unvan): the Right Reverend J. B. Lightfoot ok Muhterem J. B. Riviera. Lightfoot. oto. rot, balama/sevk ubuu. Katolik kilisesi. Roma mparatorluu. Romanlar, ingeneler. Hrist. belirli bir dizi dua. 1. Musevilik allmamas gereken gn, cumartesi gn. 2. Hrist. allmamas gereken gn; (ou Hristiyan iin) pazar Sahra. gn; (baz Hristiyanlar iin) cumartesi gn. Samoa Adalar. rnekler kt ile mkemmel arasnda deiiyor. skolar, skoya halk. Kuzey rlandaya yerlemi sko kkenliler. skolar, skoya halk. ense. ba belas, ayaktakm. hayatn glklerle dolu taraf. Seyeller, Seyel Adalar. eriat. ia, iiler.

the signs of the zodiac the Sinai Peninsula the small hours the small of the back the sniffles the social sciences the social sciences the South Pole the South Pole the South Sea the South Sea Islands the Southern Cross the Southern Hemisphere the Soviet Union the Soviets the Spanish the Spice Islands the stacks the staff of life the stalls the States the status quo the sticks the Stone Age the straits the straw that broke the camels back the subconscious the subtropics the suburbs the Sudan the Suez Canal the sum total of The sun is going down. the Sunna the superlative the supernatural the Swazi the Swedish the Swiss the Syrian Orthodox church the system the tabloid press the takings the talk of the town the Ten Commandments the Ten Commandments the theory of relativity the Third World/the third world The tides going out. the Tigris

astrol. burlar, on iki bur. Sina Yarmadas. gece yarsndan sonraki ilk saatler. srtn en dar ksm. k. dili hafif nezle. toplumsal bilimler. toplumsal bilimler, sosyal ilimler. Gney Kutbu. Gney Kutbu. tar. Byk Okyanus. Byk Okyanusun gney ksmndaki adalar. gkb. Gneyha. Gney Yarkre. Sovyetler Birlii. Sovyetler, Sovyetler Birliinin halk/liderleri/silahl kuvvetleri. spanyollar, spanya halk. bak. the Molucca Islands. (ktphanedeki) kitaplklar. ekmek. ng., tiy. parter. k. dili Amerika (Amerika Birleik Devletleri). statko. k. dili tara, da ba gibi yer: He lives out in the sticks. Da badevri.bir yerde oturuyor. ta gibi o. (denizde) boaz. k. dili barda taran son damla. bilinalt, uuralt. astropika. banliy. 1. cor. Sudan. 2. Sudan, Sudan Cumhuriyeti. Svey Kanal. -in toplam: The sum total of their debts amounted to fifty million liras. Borlarnn toplam elli milyon lira. Gne batyor. slam snnet (Hz. Muhammedin Mslmanlarca uyulmas gereken davran ve szleri). (degree) dilb. stnlk derecesi. doast olaylar. Swaziler, Swazi halk. sveliler, sve halk. svireliler, svire halk. Sryani Ortodoks kilisesi. kurulu dzen. boyal basn. (para olarak) hslat. k. dili herkesin diline dolanan konu. On Emir. (Hz. Musaya Allah tarafndan verilen) On Emir. grelilik kuram, izafiyet teorisi. nc Dnya. Deniz alalyor. Dicle.

the Tonga Islands the Torrid Zone The train leaves at four o clock. the Transfiguration the Treasury the Trinity the Trojan horse the Tropic of Cancer the Tropic of Capricorn the tropics the Trucial States the tube the turf the Turkmen the Twins the UK the Ukraine the ultimate deterrent the unconscious the underprivileged the undersigned the unemployed the Union of Soviet Socialist Republics the United Arab Emirates the United Kingdom the United Kingdom of Great Britain and Northern Ireland the United Nations the United Nations Security Council the United States the United States of America the US the USA the USSR the Uzbek the vagaries the Vale of Kashmir the Vatican the vault of heaven the venerable the vernacular The very idea! The very idea! the Very Reverend the Virgin The walls have ears. the wee hours the Welsh the West the West Indies the Western Hemisphere

Tonga Adalar. cor. Scak Kuak. Tren saat drtte kalkar. Hrist. Hz. sann bakalam. Maliye, Maliye Bakanl. Hrist. teslis. Truva at. Yenge Dnencesi. Olak Dnencesi. tropika, tropikal kuak, dnenceleraras kuak. bak. the United Arab Emirates. k. dili televizyon. 1. at yarl. 2. hipodrom, kou alan. Trkmenler, Trkmen halk. astrol. kizler burcu. Birleik Krallk. Ukrayna. nkleer silah; hidrojen bombas. ruhb. bilind. imknlar kt olanlar. imza sahibi; imza sahipleri. i. isizler. tar. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birlii. Birleik Arap Emirlikleri. Birleik Krallk (Byk Britanya ve Kuzey rlanda Birleik Krall). Byk Britanya ve Kuzey rlanda Birleik Krall. Birlemi Milletler. Birlemi Milletler Gvenlik Konseyi. Amerika Birleik Devletleri. Amerika Birleik Devletleri. Amerika (Amerika Birleik Devletleri). Amerika (Amerika Birleik Devletleri). tar. Sovyetler Birlii. zbekler, zbek halk. nceden tahmin edilemeyen/kestirilemeyen eyler/davranlar/olaylar. Kemir Vadisi. 1. Vatikan, papalk. 2. (papann resmi konutu olan) Vatikan saray. gk kubbe. Hrist. Saygdeer (badiyakozun isminden nce kullanlan unvan): the Venerable Williamyaayan dil. 4. az, lehe, Paley. 1. konuulan dil. 2. anadili. 3. Paley Saygdeer William dil. s. 1. konuulan dile ait; konuulan (dil). 2. anadilinin kullanld; Ne kadar tuhaf! anadilinde yazlan/sylenen. 3. konuulan dilde kullanlan. Olacak ey mi?/Olacak ey deil!/Ne biim ey bu! Hrist. Muhterem (katedral dekannn isminden nce kullanlan unvan): the Very Hazreti Meryem. Reverend Jonathan Swift Muhterem Jonathan Swift. k. dili Yerin kula var. gece yarsndan sonraki zaman, sabahn erken saatleri. Galliler, Galler lkesi halk. Bat. Bat Hint Adalar. Bat Yarkre.

the wet the wherewithal the White House the white of an egg the white of the eye the whole ball of wax the whole kit and caboodle the whole lot the whole of the whole shebang the whole shoot the whole shooting match the wild The wind is down. the World Bank the worse for liquor the worst the wounded the Yemen the young the youth theater theatre theatrical theft theine their theirs theism them theme themselves then thence theocracy theocratic theologian theology theorem theoretic theoretical theorise theorist theorize theory therapeutic therapist therapy there There are a variety of theories about

yamur: para: Just how do I get the wherewithal to do all this? Btn bu ileri yapacak paray nasl bulaym? Beyaz Saray. yumurta ak. gzak. k. dili her ey. k. dili takm taklavat, topu, hepsi birden. hepsi. -in btn: That sentence sums up the whole of their philosophy. O btn. hepsi, tm, cmle felsefelerinin btnn zetliyor. hepsi, tm, btn. hepsi, sr sepet. ssz yer, da ba, kr. Rzgr hafifledi. Dnya Bankas. olduka sarho. en kts, en fenas: This is the worst Ive seen. Grdklerimin en kts bu. I think were through the worst of it. En ktsn o. yarallar. atlattk galiba. z. en kt ekilde: Who played worst? En kt Yemen. oynayan kimdi? Shes the worst dressed woman here. Buradaki genler. en kt giyinmi kadn o. genler, genlik. i. tiyatro. i., ng., bak. theater. s. 1. tiyatroya ait. 2. doal olmayan, abartl, teatral. i. hrszlk, alma. i. tein. s. onlarn. zam. onlarnki. i. teizm, Tanrclk. zam. onlar; onlara. i. tema, tem. zam. kendileri; kendilerini; kendilerine. z. 1. o zaman: We were young then. O zaman gentik. Theyll haveoradan, o then. O zamana kadar gelmi olacaklar. Whatll z. 1. come by yerden. 2. o yzden, ona dayanarak. happen then? O zaman ne olacak? 2. ondan sonra, sonra: Finish i. teokrasi, dinerki. your homework and then you can go to the movie. Ev devini s. teokratik, dinerkil. bitir, sonra sinemaya gidebilirsin. 3. o halde, o durumda, o zaman: Go tanrbilimci, teolog. i. ilahiyat,to the party yourself; then you wont have to worry. Partiye kendin git; o zaman endie etmene gerek kalmayacak. If i. ilahiyat, tanrbilim, teoloji. he didnt do it then who did? Kendisi yapmadysa o halde kim i., mat., man. teorem, kantsav. yapt? s., bak. theoretical. s. teorik, kuramsal. f., ng., bak. theorize. i. kuramc. f. kuram ortaya koyma. i. teori, kuram. s. tedavi edici, saaltc. i. terapist, saaltmc. i. tedavi, terapi, saaltm: shock therapy ok tedavisi. z. 1. orada; oraya: Theyre staying over there tonight. Bu gece orada kalacaklar. Whyd you go there? Niin oraya gittin? 2. te .... ... hakknda eitli teoriler var. ...: There she goes! te gidiyor! zam. 1. znesi fiilden sonra gelen cmlenin banda kullanlr: Theres a fly in the ointment. Merhemde sinek var. Theres no telling when theyll be back. Onlarn ne zaman dnecei hi belli olmaz. 2. Birinin ismi yerine kullanlr: Hi there! Merhaba! i. ora (Edatla birlikte kullanlr.):

There is a call for you. There is no love lost between them. There is no room for doubt. There is nothing like .... There isnt a ghost of a chance. be the devil to There will pay. There you are! There you go! There, there. Therell be hell to pay. Theres a nip in the air today. a screw loose Theres somewhere. Theres no help for it. Theres no telling! Theres not a scintilla of truth in it. thereabout thereabouts thereafter thereby therefore thereupon thermal thermal spring thermal waters thermochemistry thermodynamics thermoelectric thermoelectricity thermometer thermonuclear thermos thermos bottle thermosphere thermostat thesaurus these thesis they They treated me to a They both talk so much you movie. cant get a word in edgewise. in kind. They differ They left him to sink or swim.wont come on time; They you mark my words. they'd they'll they're they've thick thick accent thicken

Sizi telefondan aryorlar. k. dili Birbirlerini hi sevmezler./Birbirlerinden nefret ederler. pheye yer yok. -den iyisi yok./-in stne yok./-in yerini hibir ey tutamaz. En ufak bir ihtimal bile yok. Kyamet kopacak. k. dili te!: There you are! A new mink coat! te sana yeni bir vizon palto! There you are! Didnt I tell in other peoples k. dili 1. te!: There you go, meddling you you were wrong? te! Sana yanldngene igzarlk yapyorsun. 2. Buyur! business again! te sylemedim mi? k. dili zlme byle. (Birine bir ey verirken sylenir.): There you go! I hope you Kyamet kopacak./ekeceimiz var. enjoy it! Buyur! Afiyet olsun! Bugn hava baya souk. k. dili Bir yerde bir bozukluk var. Onun aresi yok. k. dili Hi belli olmaz!: Do you think shell do it? Theres no telling! pay yok./Tamamen yalan. belli olmaz! Gerek Onu yapar m dersin? Hi z., bak. thereabouts. z. 1. o civarda; o civardaki: The mountains thereabouts are beautiful. O civardaki z. sonra; ondan sonra.dalar gzel. 2. ona yakn bir zamanda/tarihte: She came at five oclock or thereabouts. Saat z. 1. ylece, ylelikle, o suretle. 2. onunla ilgili: Thereby hangs a bete veya be sularnda geldi. 3. ona yakn bir miktarda. tale.yzden, o nedenle. z. o Onunla ilgili bir hikye var. z. 1. onun zerine. 2. hemen, derhal. s. sl, termik. (scak) kaynarca. termal sular. i. termokimya. i. termodinamik. s. termoelektrik. i. termoelektrik. i. termometre, scaklkler, scakler. s. termonkleer. i. termos. termos. i. syuvar, termosfer. i. termostat, sdenetir. o. the.sau.ri (thsray)/--es (thsrsz) i. eanlamllar szl. zam. bunlar. s. bu: These apples arent ripe. Bu (tek. this) elmalar olgun deil. i. 1. (yazl eser olarak) tez. 2. fels. tez, o. the.ses (thisiz) sav. onlar: So theyre saying If only she were here! Demek zam. Keke burada olsayd, diyorlar. Beni sinemaya gtrdler. k. dili Her ikisi o kadar ok konuuyor ki senin konumana hi frsat kalmyor. eitleri ayr. Onu kendi kaderine terkettiler. Vaktinde gelmezler, gr bak! ks. 1. they had. 2. they would. ks. they will. ks. they are. ks. they have. s. 1. kaln: a thick layer kaln bir tabaka. This stratums three meters thick. Bu tabaka metre kalnlnda. 2. koyu; youn, koyu ive. kesif: thick yogurt koyu yourt. thick fog youn sis. 3. sk olan, f. 1. kalnlatrmak; kalnlamak. 2. koyulatrmak; sk; aalar/allar sk olan (orman). 4. ok, dolu: On that beach younlatrmak; koyulamak; younlamak. the shells were thick. O sahilde deniz kabuklar oktu. 5. ng., k. dili kaln kafal, gabi. 6. k. dili sk fk, cancier, samimi. 7. bouk, ksk (ses). 8. k. dili (ikiden dolay) serseme dnm ve arlar iinde olan (kafa). z. 1. kaln bir halde, kalnca. 2. ok

thicket thickness thickset thick-skinned thief thieve thievery thievish thigh thimble thimbleflower thin thin thin down/out thine thing thingamabob thingamajig Things are looking up. Things are picking up. Things look bad for you. Things look bad. think think about think back on think better of think better of think highly of think in terms of think little of think much of think nothing of Think nothing of it! think of think of s.o./s.t. as think of s.o./s.t. in terms of think the world of thinker thinking thinner thin-skinned third third-rate Third-World third-world thirst thirstily thirsty thirteen thirteenth

i. sk allk. i. 1. kalnlk. 2. koyuluk; younluk. 3. tabaka, katman. s. 1. kaln yapl (kimse). 2. sk dikilmi, birbirine ok yakn dikilmi (bitkiler). s. vurdumduymaz. o. thieves (thivz) i. hrsz. f. hrszlk yapmak. i. hrszlk. s. 1. hrszlk yapan; hrszlk yapmaya eilimli. 2. hrszvari; hrsz gibi. i. but; uyluk. i. 1. yksk. 2. den. radansa. i., bot. ykskotu. s. 1. ince, kaln olmayan. 2. zayf, kuru; sska. 3. fazlasyla ince, iine su katlm 1. (svy) inceltmek. 2. (bitkileri) seyreltmek. 3. f. (--ned, --ning) gibi (sv). 4. az, seyrek (bir topluluk): a thin crowd az bir kalabalk. 5. hafif (sis/duman/toz). 6. zayf, yetersiz; (sa) (kalabalk) k. dili seyrelmek. azalmak. inandrc olmayan: a thin excuse zayf bir bahane. a thin s., eski senin. zam., eski seninki. possibility zayf bir ihtimal. i. 1. ey, nesne: Whats that thing? O ne? How do you start the thing? Bunu nasl altryorsun? Get that thing out of here this i., k. dili, bak. thingamajig. minute! Onu buradan hemen kar! 2. ey, olay: A funny thing i., k. dili ey, zmbrt, zrlt. happened to me this morning. Bu sabah bana tuhaf bir ey oldu. k. dili lerey: What a nice thing to say! Ne nazik bir sz! 4. 3. (soyut) iyiye gidiyor. ey, konu, iyiye gidiyor. k. dili ler mevzu: I only want to talk about two things. Sadece iki eyden sz etmek istiyorum. 5. insan, kii: Poor little thing! iniz kt./Yandnz. Zavallck! 6. giysi: Where have you put your winter things? k. dili giysilerini nereye koydun? 7. o. iler: How are things Klk Durum hi iyi grnmyor. f. (thought) office? Ofisteki iler nasl? thinking. Sus! going at the1. dnmek: Shut up! Im 8. o. ilikiler: How are Dnyorum. you are you thinking? aranz nasl? 9. o. things betweenWhatand rem? remle you ever think about Im 1. -i dnmek, -i aklna getirmek: Do Neyi dnyorsun? thinking how ridiculous all is. Bunun ne kadarbu eyalar eya: Where can I storethisthese 2. -i uzun uzun dnmek, -i me? Benigetirmek, -i hatrlamak. things? Tm gln olduunu -i aklna hi dnyor musun? dnyorum. I dont nerede saklayabilirim?think itll happen. Bence olmayacak. I iyice dnmek. 3. aklna gelmek; (bir ey yapmay) dnmek, dnp fikrini (bir hava alsam iyi olur. I think Ill get We deitirmek,Birazeyi) yapmaktan vazgemek. tasarlamak: some fresh air. thought about doing that. Onu yapmaythink Ill take eyin akl kr olmadn dnerek) zannetmek, think (bir a walk. ... hakknda dnmek: What does Gani sanmak, dndk. 4.Ben bir yrye kaym. 2. -den vazgemek. beklemek, ummak: He thinks hes something. Kendini bir ey about it? duymak/beslemek. ne dnyor? -e sayg Gani onun hakknda zannediyor. Who would have thought theyd choose that novel? k. dili -i tasarlamak: You seem to be Youd think he was the O roman seeceklerini kim beklerdi? thinking in terms of a palace.Onunvermemek, -i nemsiz saymak.3. inanmak, aklna 1. -e deer papaz olduunu zannederdin. 2. duraksamamak, priest. Sen galiba bir saray yapmay planlyorsun. tereddtpek iyi/deerli cant I dont think much of him. house sdrmak, akl almak: Iolmak:think theyre building their Benim -e gre etmemek. there. Onlarn deerliev yapmasn aklma sdramyorum. 4. gzmde pek orada biri deil. bir i olmamak, -e gre mesele 1. (bir ey) -in gznde byk saymak, addetmek: Do as you think fit. Nasl uygun olmamak: ey thinks nothingdeil! k. dili Bir He deil!/nemli of running ten kilometers a day. gryorsanz yle yapn. If you think its worth doing then do it! Onun iin gnde on kilometre komak iten bile deil. 2. (birini) Yapmaya gelmek; (bir ey yapmay)yap. 1. aklna deer diye dnyorsan dnmek, tasarlamak: hie saymak. Theyre thinking of moving to znik. znike tanmay of herself birini/bir eyi ... olarak dnmek: She never thought dnyorlar. 2. hakknda dnmek: What do you think of as an artist. Kendini hi ressam olarak dnmedi. He only birini/bir eyi (belirli bir ekilde) dnmek/grmek: him? Onun hakknda ne dnyorsun? 3. -i hesaba katmak, -i thinks (birine) ok terms of her beautiful body. Selmay sadece k. dili of Selma in deer vermek, (birini) as sevmek. dnmek: You must think of your familyok well. Aileni de gzel bir vcut olarak gryor. dnmen i. dnr. lazm. 4. -i dnmek, -i aklna getirmek: Just think of it!dnme; dn. s. dnen. i. Onu bir dn! i. tiner; inceltici. s. alngan, krlgan. s., i. 1. nc. 2. te bir. z. nc olarak. s. kalitesi ok dk, tapon, nc snf. s. nc Dnyaya ait: Third-World Countries nc Dnya lkeleri.Third-World. s., bak. i. 1. susuzluk hissi, susuzluk hissetme. 2. arzu, istek. f. for -i ok arzu etmek, -i ok istemek, -e susamak. z. kana kana. s. 1. susam. 2. kurak. s. on . i. on , on rakam (13, XIII). s., i. 1. on nc. 2. on te bir.

thirtieth thirty this this branch of knowledge This doesnt suit his stomach. doesnt have This house running water. This is a brand-new ball game. This is good enough for me. This job surpasses my ability. This machine also has its limitations. This organizations rife with corruption. This will serve my turn. This wont weigh very heavily with her. Thisll be the making of you! thistle thither thole tholepin thong thorax thorn thorn apple thorny thorough thoroughbred thoroughfare thoroughgoing those Those teachers have a sense of vocation. thou though thought thought thoughtful thoughtless thousand thousandfold thousandth Thrace Thracian thrash thrash about thrash s.t. out thrashing thread thread ones way through threadbare threadworm threat threaten

s., i. 1. otuzuncu. 2. otuzda bir. s. otuz. i. otuz, otuz rakam (30, XXX). zam., s. (o. these) bu. ilmin bu dal. Bu midesine dokunur. Bu evde su tesisat yok. k. dili Bu yepyeni bir ey/durum. Bu bana yeter. Bu i benim yeteneimin dnda. Bu makinenin yapamayaca eyler de var. Bu kuruluta rvet ald yrd. Bu benim iimi grr. Onun gznde pek nemli bir ey deil bu. Bu seni adam eder! i., bot. eekdikeni; devedikeni. z. oraya. i. (krek taklan) skarmoz. i., bak. thole. i. 1. srm. 2. tokyo; (tokyo biimindeki) terlik: Where are my thongs? Tokyolarm nerede? o. --es (thorksz)/tho.ra.ces (thorsiz) i., anat. gs, toraks. i. 1. diken. 2. al. 3. (hakiki) akasya. 4. ok dikenli al/aa. 1. tatula, eytanelmas. 2. al. s. 1. dikenli. 2. ok zor, ok skntl. s. 1. tam, esasl: a thorough piece of research esasl bir aratrma. 2. esasl i safkan. s. safkan. i. safkan at, yapan (kimse). 3. tam: Hes a thorough idiot. Tam bir dangalak. i. yol, geit. s. 1. tam, esasl. 2. tam: a thoroughgoing aristocrat tam bir aristokrat. zam., s., o., bak. that. O retmenlerde grev ak var. o. ye (yi) zam., eski sen (-in hali thy, thine; -i hali thee; o., -in hali your;halde,-i hali you). ba. 1. -dii o., ise de; -e ramen/karn: Though they know hes a fool, they still like him. Aptal olduunu bilmelerine f., bak. think. ramen onu seviyorlar. 2. fakat: Its a beautiful, though i. 1. dnme: He was lost in thought. Dnceye dalp gitmiti. unimaginative, building. Gzel fakat zgnlkten yoksun bir 2. 1. dnceli, anlayl, bakalarn dnen, nazik. 2. 3. felsefe: French thought Fransz felsefesi. s. dnce, fikir.gene de, bununla beraber: Thats no excuse, bina. z. yine de, dnceli, dnceyeYine dnmeyen, nezaketsiz. mazeret though, for violence. dalm. s. dncesiz, bakalarn de iddete bavurmaya bir deil. They praise him for it though. Yine de onun iin kendisini s. bin. i. bin, bin rakam (1000, M). vyorlar. s., z. bin kat, bin misli. s., i. 1. bininci. 2. binde bir. i. Trakya. i. Trakyal. s. 1. Trakya, Trakyaya zg. 2. Trakyal. f. 1. (birini) dvmek. 2. byk bir yenilgiye uratmak. (hummal bir hasta gibi) rpnp durmak. k. dili bir eyi tartarak halletmek. i. 1. dayak, dvme. 2. byk yenilgi/malubiyet. i. 1. iplik. 2. (vidada) yiv. f. 1. -e iplik geirmek: Will you thread this needle, please? Ltfen gemek. iplik geirir misiniz? 2. (bir yerden) zorla/dikkatle bu ineye film eridini (projeksiyon makinesine) takmak. s. 1. (ypranarak) tel tel olmu/hav dklm (kuma, hal v.b.). 2. ypranm giysiler iinde olan. i., zool. sivrikuyruk, oksiyr. i. 1. tehdit, korkutma, gzda. 2. tehlike: This poses a threat to our silk industry. pek sanayimiz iin bir tehlike bu.-e iaret f. 1. tehdit etmek, korkutmak, gzda vermek. 2. etmek, -in habercisi olmak: These clouds are threatening rain. Bu bulutlar yamura iaret ediyor.

three three doors off three-dimensional threefold threesome thresh thresher threshing floor threshing machine threshold threw thrice thrift thrifty thrill thriller thrilling thrips thrive thrive on throat throb throes thrombosis throne throng throttle through through and through through the agency of through the medium of through thick and thin throughout throughway throve throw throw a fit throw a game throw a monkey wrench in the works throw a party throw a vehicle into gear throw away throw caution to the wind throw cold water on throw dice throw down the gauntlet throw in throw in ones lot with throw in the towel throw in the towel/sponge

s. . i. 1. , rakam (3, III). 2. isk. l. ev tede. s. boyutlu. s. 1. blmden oluan. 2. kat, misli. z. kat, misli. i. l. f. (harman) dvmek. i. 1. harman dven kimse. 2. harman dvme makinesi. harman yeri. harman dvme makinesi. i. (kapya ait) eik. f., bak. throw. z., eski kere. i. tutum, ekonomi, idare. s. tutumlu, idareli. f. ok heyecanlandrmak; byk heyecan duymak. i. byk heyecan. i., k. dili ok heyecan verici ve sspans dolu kitap/film/piyes. s. ok heyecan verici, nefes kesici. i. (o. thrips) zool. kirpikkanatl bcek, kirpikkanatl. f. (throve/--d, --d/--n) 1. ok iyi gelimek/bymek: These geraniums are thriving. Bu sardunyalar ok iyi geliiyor. 2. (bir ey) (birine/bir eye) iyi gelmek: She seems to thrive on (iler) ok iyi gitmek, tkrndaiyi geliyor galiba. hard work. ok almak ona olmak. i. boaz, grtlak. f. (--bed, --bing) 1. zonklamak. 2. (kalp) arpmak, hzla vurmak. 3. o. alkantlar, kemeke, kargaa: The countrys in the 1. i., (makine) hafif bir hrltyla durmadan ilemek/almak. i. zonklama. 2. (kalbe ait) arpnt. throes of a revolution. lke bir devrimin alkantlarn yayor. o. throm.bo.ses (thrambosiz) i., tb. tromboz. i. taht. i. kalabalk. f. kalabalk bir halde ilerlemek/gitmek/gelmek/toplanmak/beklemek: People were i. (motorda) klape, kelebek. f. 1. bomak. 2. klapeyle (bir eyin) thronging the streets. Sokaklar insanlarlahzn azaltmak. akn ksmak. 3. down klapeyle (aracn) dolup tayordu. edat 1. -den, iinden, bir yanndan br yanna: She walked through the building. Binann iinden yrd. HeHes a in 1. batan aa, tepeden trnaa; sapna kadar: came through the through and through. Sapna kadar arasndan: o. 2. monarchist chimney. Bacadan ieriye girdi. 2. monarist I araclyla, vastasyla. peered outWe were the leavesthrough and through. liklerimize tamamen: through drenched but could see nothing. araclyla, vastasyla. Yapraklarn arasndan darya baktm fakat hibir ey kadar slandk. gremedim. 3. araclyla, vastasyla: kara gnde, olumlu k. dili iyi gnde kt gnde, iyi gnde I purchased it through a real estate agent.throughout the night gece boyunca. 2.spoke olumsuz her durumda. edat 1. boyunca: Bir emlak vastasyla aldm onu. He her through an interpreter. You can see it throughout the state. Onu tarafna; her tarafnda: Tercman araclyla konutu. 4. i., bak. thruway. yznden; sayesinde: grebilirsiniz. z. 1.fault of yours. Sizin eyaletin her tarafnda It was through no tamamyla; tamamen: f., bak. thrive. yznzden deildi. blue throughout. Tayapraklar tamamyla Its petals are a pale They got this place through hard work. ok alarak burayaatmak;oldular. kadar: He me the ball! Bana topu f. (threw, --n) 1. sahip frlatmak: Throw was there throughout. ak mavi. 2. bandan sonuna 5. boyunca: He studied German all through the summer.oradayd. boyuncafront of her at once. Btn yaz at! diliuzatvermek: He threw his arm out in Almanca alt. 6. Bandan sonuna kadar kprmek, tepesi atmak. k. 2. kplere binmek, (bir enin) iinden: nne uzatverdi. 3. (sz/bak) (birine) Hemen kolunu onun He could fly through the air. Havada spor ike uabilirdi. yapmak. evirmek, 7. arasnda: 4.found this while I was looking through yneltmek. I (grei/at) (birini) yere atmak. 5. some bir halt edip ii eski mektuplara gz(nehrin) iinde (baraj) k. dili (nehrin) zerinde (kpr) yapmak; atarken bunu acrossold letters. Baz bozmak, iin iine etmek. buldum. 8.-den -in sonuna kadar: Were openok artmak. i. yapmak. 6. (birine) (yumruk) atmak. 7. k. dili from nine to six k. dili parti vermek, davet vermek. Monday through Saturday. Pazartesi ile Pazar gnleri arasnda atma, at; frlatma, frlat.almak: Throw her into second! arabann motorunu kadar saat dokuzdan altyavitese az. 9. (bir grltnn) arasnda, kinciye al! 1. grltye) ramen: He could Throw away those old the (bir(istenilmeyen bir eyi) atmak: hear her voice throughshoes! O eski ayakkablar brakmak, israf etmek. 3. k. dili onun sesini roar ofihtiyat eldenat! 2. k. dilitedbirli davranmaktan(bir frsat) k. dili the waterfall. alayann grlts arasnda bo vererek deerlendirmemek. duyabiliyordu. eyin) ekiciliini azaltmak. vazgemek. eletirerek (bir zar atmak. meydan okumak. k. dili -i katmak, -i eklemek, -i ilave etmek. k. dili -e katlmak: He decided to throw in his lot with their party. Onlarn partisine katlmaya karar verdi. k. dili pes demek. k. dili (bir iten) vazgemek; pes demek.

throw light on throw mud at throw o.s. throw o.s. at throw o.s. into throw off throw off ones mask throw on throw ones weight around throw ones hat into the ring throw ones voice throw open throw out throw s.o. a smile throw s.o. into a panic/tizzy throw s.o. into jail throw s.o. off balance throw s.o. out of work throw s.o. over throw together throw up thru thrush thrust thrust o.s. forward thrust o.s. on thruway thud thug thumb thumb a lift/ride thumb index thumb notch thumb ones nose at thumb-index thumbtack thump thunder thunderbolt thunderclap thundercloud thunderous thunderstorm thunderstruck Thursday thus thus and so/thus thus far thwack thwart

(bir konuyu) aydnlatmak. k. dili (birine) amur atmak/sratmak. kendini (bir yere) atmak: They threw themselves onto the sofa. Kendilerini kanepeye bir ekilde threw himself off the cliff. k. dili (birine) apak attlar. He kendinden holandn Kendini kayalktan aa att. waythrew himself on his herself at He Nermin is throwing knees. belirtmek: ie) disgustinggayretle girimek, byk bir hevesle k. dili (bir Its byk bir the Dizst kverdi. Nerminin adiyenin kocasyla aka flrt adiyes husband. atlmak. kurtulmak, -i bandan atmak. 2. (giysiyi) karvermek. 1. -den etmesi iren bir ey. 3. -den vazgemek: He threw off all caution. htiyat bsbtn maskesini atmak, gerek yzn aa vurmak. elden brakt. 4. (duman) karmak. 5. k. dili (birinin) yanllk (giysiyi) giyivermek. yapmasna neden olmak; (makinenin) hata yapmasna yol amirane davranmak; zart zurt etmek. amak; (hesabn) doru kmamasna yol amak. 6. k. dili -i artmak. 7.yara dili (biri/bir ey) iin kmseyici laflar (politikada) on k. girmek. sylemek. gibi) karnndan konumak. (vantrilok 1. -i avermek. 2. to (bir yeri) (birine) amak; (bir kurulua) (birini) kabul eyi) (bir yerden) atmak: Throw that nincompoop 1. (birini/bir etmek/almak. out! O dangala at dar! 2. (bir eyi) rahatlkla birine tebessm etmek. syleyivermek/ortaya atmak. 3. -i geerli saymamak. k. dili birini telaa drmek. birini hapse atmak. 1. birinin dengesini kaybetmesine sebep olmak. 2. birini artmak. kalmasna sebep olmak. birinin isiz k. dili biriyle olan duygusal ilikiyi/flrt sona erdirmek, birini sepetlemek. geliigzel yapmak. 2. (birilerini) bir araya 1. (bir eyi) getirmek. 1. k. dili kusmak. 2. brakmak. 3. (pencere, stor v.b.ni) kaldrvermek. 4. (binay) geliigzel yapmak. 5. (nemli biri) edat, bak. through. (bir yerden/aileden) kmak: Once in a blue moon this university i., zool. ardkuu. throws up a real scholar. Krk ylda bir bu niversiteden gerek f. (thrust) 1. into (bir 6. to (birinin hatasn/zaafn) yzne bir bilim adam kar. eyi) (baka bir eyin iine) sokmak: He thrust his right hand into his pocket. Sa elini cebine soktu. 2. vurmak/arpmak. kendini ne karmak. into -e saplamak, -e batrmak: He thrust the knife into her chest. (birine) kendini srarla kabul ettirmek. Ba gsne saplad. 3. -i itmek: They thrust him aside. Onu i. otoyol, otoban. He thrust his way through the crowd. te kaka bir kenara ittiler. kalabaleyin yere dnce kard ses. sokmak: They i. ar bir yard. 4. (birini) zorla (bir duruma) thrust him into the presidency. Onu zorla bakan yaptlar. i. 1. i. gangster; cani. sokma. 2. saplama, batrma. 3. ineli laf. 4. ask. saldr. 5. itme i. 1. baparmak. 2.drt, vuru. 7. mim. itki. through (kitap, kuvveti. 6. eskrim (eldivende) baparmak. f. dergi v.b.nin) yapmak. kartrmak. k. dili otostop sayfalarn sayfa kenarlarndaki girintilerde harf etiketi bulunan bir indeks tr, indeksine ait girinti. harf harf indeksi. k. dili 1. -e nanik yapmak. 2. -i kmsemek, -i hor grmek, -e burun kvrmak. kenarlarna baparman girebilecei f. (kitapta) sayfa byklkte girintiler aarak indeks yapmak. i. raptiye, pnez. f. 1. (ar ve grltl bir ekilde) vurmak/indirmek; -e yumruk indirmek/patlatmak. 2. gmbr heard thunder. Gk grlts i. 1. gk grlemesi/grlts: I gmbr hareket etmek: The boys thumped down the stairs. Olanlar merdivendengets duydum. 2. gmbrt. f. 1. (gk) grlemek: That dog gmbr i. yldrm. gmbr indiler.thunders.gm gm vurmak.o kpek korkar. 2.bir scared when it 3. (kalp) Gk grlediinde i. 1. ar ve sesli i. gk grlemesi/grlts. vuru/indiri; yumrukla yaplan vuru. 2. ar birthundered down gmbr gmbr hareket etmek: The horsemen vuruun kard ses, gm. i. frtna bulutu. yoldan gmbr gmbr getiler. 3. (szle) the road. Atllar grlemek, kaln ve gr ses karmak: Down with the s. 1. gmbrtl: The thunderous applause with which that monarchy! greeted still rings in her ears. O nutkun yol at speech was he thundered. Monariye son! diye grledi. 4. i. gk grltl saanak. gmbrdemek; grlemek: The guns thundered away all night. alk tufan hl kulaklarnda nlyor. 2. gk grltl: It was a s. Toplar btn gece gmbrdedi. 5. at/on -e gm gm vurmak, -i thunderous evening. Gk grltl bir akamd. i. perembe. He was thundering at the door. Kapya gm gm gmletmek: vuruyordu. His fist thundered onu ekilde, Yumruu masay z. 1. bu ekilde, byle, bylece; the table. yle, ylece; o gmletti. ekilde, ey. 2. bu ekilde, byle, bylece; u ekilde, yle, yl 1. filan yle, ylece: Things continued thus for ten years. On boyunca o ekilde, yle, ylece. iler byle gitti. 2. bu yzden; o yzden: Theres no ylece; kadar; bu zamana kadar; o zamana kadar; buraya imdiye electricity; thus we cant use the organ. Elektrik yok; bu yzden kadar; oraya kadar.i. 1. kt diye ses karan vuru. 2. kt. f. ktkullanamyoruz. orgu diye vurmak. f. engellemek; ksteklemek; kar gelmek.

thy thyme thymus thyroid Tibet Tibetan tic tick tick tick tick s.o. off ticker ticker tape ticket ticket booth ticking tickle ticklish tidal tidal wave tidbit tide tide s.o. over tidings tidy tidy o.s. up tie tie tie in tie s.o. down tie s.o. up tie the knot tie the knot tie up tie-in tiepin tier tie-up tiff tiger tiger lily tight tighten tighten ones belt tighten ones belt tighten up on tightfisted tightlipped tightrope tightrope walker

s., eski senin. i. kekik. i., anat. tims. i., anat. tiroit. i. Tibet. i. 1. Tibetli. 2. Tibete. s. 1. Tibet, Tibete zg. 2. Tibete. 3. Tibetli. i., tb. tik. f. 1. (saat) tik tak etmek, ilemek, almak. 2. off (listede bulunankene. i., zool. bir maddenin) yanna iaret koymak: I need to tick off his name. Onun ismini iaretlemem lazm. 3. along (iler) iyi i. 1. (ilte, yatak veya yast kaplayan) yz. 2. ilte; (ilte olarak gitmek; (biri) mutlu bir ekilde yaamak, hayatndan memnun kullanlan) yatak. k. dili Hows Tayfun? Hes ticking olmak:birini sinirlendirmek/kzdrmak. right along. Tayfun nasl? Yuvarlanp gidiyor. i. 1. (ileyenkt eride kaydeden i. 1. argo kalp, yrek. 2. borsa fiyatlarn saatin kard) tik tak sesi, tikfiyatlarn kaydeden cihazda kullanlan) kt erit.iaret cihaz. 3.tak. 2. listede bulunan maddenin yanna konulan (borsa argo saat. ( ). i. 1. bilet. 2. fiyat etiketi. 3. trafik cezas verilen kimseye cezasnn mahiyetini bildiren resmi kt. 4. (seimde) bir bilet giesi. partinin aday listesi. f. 1. etiketlemek, etiket koymak. 2. (birine) i. ilte, yatak veya yastn yzn yapmaya elverili kuma. trafik cezas yazmak. f. gdklamak: She tickled the babys feet. Bebein ayaklarn gdklad. That feather tickles. O tygdklannca hemen rperen s. 1. kolayca gdklanan (kimse). 2. beni gdklyor. (yer). 3. ok dikkat isteyen, nazik (mesele). s. 1. gelgite/meddcezre ait. 2. gelgitten/meddcezirden ileri gelen. 3. dalgas, tsunami. deprem gelgitten/meddcezirden etkilenen. i. 1. lezzetli bir lokma (yiyecek). 2. k. dili birinin ilgisini ekecek bir haber. i. gelgit, meddcezir. birini (bir zaman boyunca/bir zamana kadar) geindirmek. i., o. haberler. s. 1. dzenli, derli toplu, muntazam. 2. olduka byk, hatr saylr (bir miktar). f. (up) (dank bir yeri veya eyay) kendine bir ekidzen vermek, stn ban dzeltmek. toplamak, bir dzene sokmak, -e bir ekidzen vermek: Lets f. (--d, ty.ing) 1. balamak: They tied him to a tree. Onu bir tidy up this room. Bu oday toplayalm. He tidied up his papers. aaca baladlar. 2. (dm) atmak; (kravat) balamak; i. 1. kravat, boyunba. 2. ba, bir eyi baka bir eye tutturmak Ktlarn bir dzene soktu. (ayakkabnn ban) balamak: Theyve learned how to tiehad their iin kullanlan nesne. (ile) balants olmak; (-e) uydurmak; (ile) (with/to) (-e) uymak; 3. ba, rabta, balant: The ties that shoelaces. Ayakkablarn balamay rendiler. Let me tie my bound them together began to what heOnlar birbirine balayan balant kurmak: It ties bir with loosen. said earlier. Daha birini in k. Kravatm balayaym. yerde kalmaya mecbur etmek, nce tie.dili 1. (artlar) birini Thats a hard eitlik: The game knot to tie. Atmas balar zlmeye balad. 4. beraberlik, with this? Onunla zor dediklerine uyuyor. How doesbirinin baka bir ey yapmasna that tie in (birbirini iple balayarak etkisiz hale getirmek. 2. back. nlkler bir dmmhlamak; (artlar)An ties 1. yere) tie. balanmak: bitti. 5. mz. at the d.y. (bir i) ended in a o. 3.Ma balant var?aproncan Iba. 6.k. dilitravers. berabere bunun arasnda His job has tied him down. i yznden what I ne How tie this in to izin vermemek:ey yapamayacak kadar megul etmek. bir yere arkadan balanr. 4. berabere kalmak; (bir takm/biri) puan birini baka birbalanmak. k. dili nikhla said earlier? Daha nce ey) hakknda (birinden) sz almak: sylediklerime bunu nasl gidemez oldu. 2. takmla/bakasyla) berabere kalmak: kazanarak (bakato (bir balayabilirim? down to a rent of five hundred dollars. Kirann k. dili evlenmek. Theyve tied Galatasaray. Beikta, puan kazanarak Beikta tied him be yz dolar olacana kald. aldlar ondan. k. dili 1. (trafii) aksatmak. sz Galatasarayla beraberedair 2. (telefonu) megul etmek. i. balant, rabta. i. kravat inesi. i. 1. (st ste dizilmi eylerde) dizi, sra: He selected a cask fromk. dili (ite/trafikte) aksama. 2. balant, rabta. The i. 1. the topmost tier. En st sradaki bir fy seti. amphitheater has forty tiers of seats. Ak hava tiyatrosunda i. ufak bir kavga/anlamazlk. basamak basamak ykselen krk sra var. 2. katman, tabaka. i. kaplan. pars zamba, kaplan postu. s. 1. skm: The lid of the jar is so tight I cant open it. Kavanozun kapa yle skm ki aamyorum. 2. iyice f. (vida v.b.ni) sktrmak; (kemer v.b.ni) skmak; (adale, ip gerilmi, gergin: gerilmek, gerginlemek. tight. Davulun derisi v.b.ni) germek; The drumhead was quite kemerleri skmak. ok gergindi. 3. dar/sk (giysi): a tight collar sk bir yaka. What kemerini skmak, daha tutumlu This sport coats too tight. Bu tight pants! Ne dar bir pantolon!davranmak. ceket benidaha etkili bir hale getirmek, sertletirmek. (saflar). 5. (kanunu) skyor. 4. aralarnda az aralk bulunan, sk k. eli sk, cimri. 6. k. dili sarho. 7. temin edilmesi zor (bir s. dili sk, cimri. malzeme). z. sk, sk bir ekilde: Hold on tight! Sk tutun/sarl! s. az sk, az pek, az kilitli, sr saklayan, ketum. i. cambazlarn zerinde yrd sk gerilmi ip. ip cambaz.

tights tightwad tigress Tigris tile till till till further notice till further orders Till when? tiller tilt tilt over tilt s.t. over tilt the balance timber Timber! timberland timberline timbre time time time after time time and again time and again time bomb time deposit time deposit time exposure Time is money. Time is pressing. time of life time signature time zone time zone Times up! time-consuming timekeeper timeless timely time-out timepiece times times table timetable timid timidity timing Timor timorous

i., o. 1. leotar. 2. ng. klotlu orap. i., k. dili cimri. i. dii kaplan. i. i. 1. kiremit. 2. karo; karo fayans, fayans; karo seramik, seramik; karokadar: tillini. 3. knk. f. 1. (dam) kiremitle Antalya edat, ba. -e mozaik; Friday cumaya kadar. till Antalya kaplamak. 2. (duvar/yeri) karoyla kaplamak. ya kadar. i. para ekmecesi, kasa. yeni bir talimat verilene kadar, yeni bir duyuruya kadar. baka emir gelinceye kadar. k. dili, bak. i. (dmene taklan) yeke. f. 1. (bir eyi) (bir yne) yatrmak/emek: He tilted his chair back. Sandalyesini arkaya doru yatrd. She tilted her head to yan yatarak devrilmek. one side. Ban bir yana edi. 2. yan yatmak, bir yne doru bir eyi yan yatrarak devirmek. eilmek: The rowboat tilted to one side as soon as he got in it. (bir ey) (baka bir eyin) sonucunu etkilemek: Your eim: I O biner binmez sandal bir yana doru eildi. i. meyil, vote has tilted the balanceof yourfavor. kiri. 3. den. (aa teknedeki) dont like the2. kalas; kadron;apkann sayesinde sonu bizim i. 1. kereste. tilt in our hat. Oyunuz meyli bence gzel deil. lehimize oldu. 4. yetimekte olan kerestelik aalar. kaburga, eri. (evredekilere yeni kesilen bir aacn deceini Aaca dikkat! haber vermek iin sylenir.). i. kerestelik aalarn yetitii arazi. i. aa snr. i. tn, tnnet, zel ses tonu. i. zaman, vakit: Itll take a long time. ok zaman ister. Its time for bed. Artk yatma zaman geldi. Nows exactly the right time! f. 1. zamanlamak, (belirli bir zamana) denk getirmek, imdi tam zaman! bir zamana gre) ayarlamak, planlamak: He rastlatmak, (belirli We had a good time. yi vakit geirdik. What defalarca. timere they coming?arrive just as they were leaving. Kendi timed it so that hed Ne zaman geliyorlar? What time is it? tekrar tekrar. Saat ka? I dont have the time to do it. time yapacak zamanm varn onlarn kna rastlatt. Theyd Onu their visits to yok. Life with simpler back Ziyaretlerini akam yemeine denk defalarca. coincide was suppertime. in their time. Onlarn zamannda hayat daha 2. -in zamann lmek. 3. -in hzn lmek. getirirlerdi. basitti. saatli bomba. vadeli mevduat. vadeli mevduat. foto. 1. uzun sre poz verme. 2. uzun sre poz verilmi fotoraf. Vakit nakittir. Vakit dar. ya. mz. zaman iareti. saat dilimi. saat dilimi. Zaman bitti! s. vakit alan. i. zaman hakemi; saat hakemi. s. 1. belirli bir zamana/aa ait olmayan. 2. ebedi, hi bitmeyen. s. 1. zaman asndan yerinde, zamanna uygun: That was a timely remark. Zaman asndan yerinde bir szd o. 2. i., spor (oyun srasnda zel bir nedenle verilen) mola. zamannda yaplan; belirtilen zaman iinde teslim i. saat. edilmi/verilmi: a timely tax return vaktinde gnderilmi vergi edat kere, arp: Five times ten equals fifty. Be kere on elli beyannamesi. eder. tablosu. arpm i. 1. ng. (tren, otobs, vapur, uaa ait) tarife. 2. belli zaman dilimlerine ayrlm program. s. rkek, korkak. i. rkeklik, korkaklk. i. 1. zamanlama, (bir eyi) en uygun zamanda yapma. 2. zamanlama, ayarlama, rastlatma. 3. (motorda) avans ayar. 4. i. Timor. zamann lme. 5. hzn lme. s. rkek, korkak.

timpani timpanist tin tincture tincture of iodine tincture of iodine tinder tine tinfoil ting tinge tingle tinker tinkle tinner tinny tinsel tint tiny tip tip tip tip tip tip ones hat tip the scales against s.o.s favor tip the scales at tip the scales in s.o.s favor tip-off tipsy tiptoe tiptop tirade tire tire tire chain tire s.o. out tired tireless tirelessly tiresome tissue tit tit tit tit for tat titbit tithe titillate titivate

i., mz. timpani. i., mz. timpanist. i. 1. kalay. 2. teneke. 3. ng. teneke kutu, teneke. f. (--ned, --ning) 1. kalaylamak, kalay tabakasyla kaplamak. 2. ng. (bir i. tentr. eyi) teneke kutu iine koymak, kutulamak. s. teneke, tentrdiyot. tenekeden yaplm. tentrdiyot. i. (kav gibi) kuru ve abuk tutuan madde. i. (atala ait) di. i. folyo. i. nlama sesi. f. nlamak; nlatmak. f. 1. with -i hafif bir ekilde (bir renge) boyamak: The dawn was tingeing the ekilde rpermek; (vcuttaafak ufkun dousunu f. 1. tatl bir eastern horizon with pink. bir yer) karncalanmak: pembeye boyuyordu. 2. with (-in kokusu) hafife (havaya) Her cheeks were tingling in the cold air. Souk, yanaklarn i. (gezici) tenekeci. f. 1. (tamirci olmayan biri) bir eyi tamir yaylmak; (-in tad) (bir i. 1. tatl bir rperti; (vcudun bir sryordu. 2. nlamak. yemekte) azck bulunmak: The etmeye almak; bir eyi dzeltmeye almak. 2. denemeler f. ngrdamak; ngrdatmak. their fragrance. Manolyalarn magnolias tinged the air with i. ngrt. yerinde) bir sonuca varmaya almak. 3. with (bir eyi) tamir yaparak karncalanma. 2. nlay, nlama. kokusu hafife havaya yaylyordu. 3. with -e biraz ... katmak: i. kalayc. etmeye almak; (bir eyi) dzeltmeye almak. 4. with He tinged his stricturesve irkin (madeni ses). with s. 1. teneke gibi.amacyla) -i humor. Tenkitlerine biraz da mizah (tamir/dzeltme 2. tiz kurcalamak, -i ellemek: Dont go katt. i. (bir eyden) azck bir miktar: That gray has a tinge of tinkering with my car! Arabam kurcalamasana! i. (ksa kesilmi) gmi bir mavi var. blue in it. O gride azck eritler. i. 1. (renkte) ak bir ton: lavender tints ak morlar. 2. renk: a reddish tint krmzms bir renk. f. (bir minimini. rengin ak bir s. ufack, kck, minicik, minnack, eyi) (bir tonuna) boyamak: Pervin tints her hair blue. Pervin sana mavi i. 1. u: Buds were forming on the tips of the branches. Dallarn bir ton veriyor. ularnda--ping) 1. bir yana yatrmak/emek; birtips of her f. (--ped, goncalar kyordu. She looked at the yana fingers. Parmaklarnn ularna bakt. 2. (bir eyin ucuna taklan) yatmak/eilmek. 2. over devirmek; devrilmek: Did you tip that i. bahi. f. (--ped, --ping) bahi vermek. balk;Onu I need to put a rubber tip on my walking stick. over? u: sen mi devirdin? 3. ng. boca etmek, dkmek, i. 1. tavsiye, nasihat, t. 2. tyo,lazm. This pen has bir Bastonumun ng. 1. plk. 2. ok herkesin bilmedii a felt tip. boaltmak. i.,ucuna lastik takmam dank yer. haber/bilgi. f. (--ped, --ping) (off) tyo vermek, herkesin Bu kalemin ucu keeden yaplm. i. ok hafif vuru. f. (--ped, --ping) hafif hafif vurmak. bilmedii bir haber/bilgi vermek: Hes tipped her off about the (saygyla/nezaketle) apkasn kaldrp tekrar bana koymak. inspection. Tefti hakknda ona tyo verdi. durumu birinin aleyhine evirmek. k. dili (tartlnca) (belirli bir arlk) ekmek: He tipped the scales at birinin lehine evirmek: kilo ekiyor. durumu one hundred kilos. Yz This event tipped the scales in our dili tyo, herkesin bilmedii bir haber/bilgi. i., k.favor. Bu olay durumu lehimize evirdi. s. akrkeyif, yar sarho. f. ayaklarnn ucuna basarak ilerlemek. i. s., k. dili ok iyi, harika; en kaliteli, birinci snf. i. atp tutma, verip veritirme, ver yansn etme. f. 1. yormak; yorulmak. 2. bktrmak; of -den bkmak, -den usanmak. i., oto. lastik; dlastik. lastik zinciri. birini ok yormak. s. yorgun. s. 1. yorulmak bilmez (kimse). 2. bitmez tkenmez (enerji). z. yorulmadan, bkmadan, usanmadan. s. can skc, skc, bezdirici, bktrc. i. 1. biyol. doku. 2. bir tr ince ambalaj kd. 3. kt mendil. i., zool. batankara. i. i., kaba 1. meme. 2. meme ba. k. dili misilleme, (birbirine) ayn biimde karlk verme. i., bak. tidbit. i. bir Hristiyann kiliseye vermek zere ayrd gelirinin yzde onu. f. gcklamak; zevkini okamak, zevk vermek. f. iini gelirinin yzde onunu kiliseye vermek. f., bak. titillate.

title title deed title page titmouse titrate titration titter tittle tittle-tattle titular tizzy to to a degree to a fault to a man to a man/woman to all appearances to and fro to and fro to be able to to be concluded to be continued to be sure to boot to come to date to give s.o. his due to good purpose To hell with it. to let to make matters worse to make matters worse to my face to my knowledge to my mind to my way of thinking to no purpose to ones cost to ones dismay to ones hearts content to ones hearts content to ones name to say nothing of to say the least to some extent to spare to speak of to start with to that effect to the accompaniment of

i. 1. (kitap, piyes, film v.b.ne ait) isim, ad; (bir yaz, kitap blm v.b. iin) balk. 2. unvan. 3. ampiyonluk, ampiyon tapu senedi, tapu. unvan: He now holds the world tennis title. imdi dnya tenis balk sayfas. ampiyonu unvanna sahip. 4. tapu senedi, tapu. o. tit.mice (ttmays) i., zool. batankara. f., kim. titre etmek; titrasyon yapmak. i., kim. titrasyon. f. kkr kkr glmek, kkrdamak. i. kkr kkr glme, kkrday, kkrdama. i. i. ufak dedikodu, laklak, laklakyat. s. 1. sadece unvan/ad olan. 2. ad var kendisi yok, ismi var cismidili gereksiz tela/heyecan. i., k. yok. edat 1. -e; -e doru: They went to Samsun. Samsuna gittiler. Give the money to her! Paray ona ver! 2. -e, -e kadar: The snow bir dereceye kadar, biraz. came up to our knees. Kar dizlerimize kadard. She stayed here ar derecede. from May to September. Maystan eylle kadar burada kald. hepsi, hepsi birden; herkes. from beginning to end bandan sonuna kadar. How far is it from here to Beykoz? Buras Beykozdan Onlarn hepsi onu -e onlarn hepsi: To a man they were for it. ne kadar uzak? 3. gre: To my knowledge hes never had measles. Bildiim destekliyordu. grne gre. kadaryla hi kzamk olmad. His story sounds fishy to me. ileri geri, bir ileri bir geri. Anlattklar bana yalan gibi geliyor. 4. (zamanla ilgili) -e kala; -e: bir yandan br yana; bir aa bir yukar: We gel. Its a Come at a quarter to eight. Sekize eyrek kala walked to and fro along the platform. to go gidebilmek. ... bana, ... karlnda quarter toto be ablePeron boyunca volta attk. -ebilmek: nine. Dokuza eyrek var. 5. (Belirli bir miktar belirtmek iin kullanlr.): The current devam var, arkas var. exchange rates six hundred thousand liras to the dollar. devam kura gre dolarn deeri alt yz bin lira. This car gets imdiki var. forty kilometers to the liter. Bu araba litre bana krk kilometre muhakkak. yapar. 6. ila,de: Ill give you cisterns five to six meters deep. O bir de, hem arasnda: That a pony, and a billion liras to boot. sarncn derinliistne de bir milyar lira (Malarda kazanlan Sana bir midilli, be ila alt metre. 7. -e vereceim. Shes badnmzdeki, gelecek: in the years puanlar sylemek iin boot. Kendisito come gelecek yllarda. tempered, and ugly to kullanlr.): Whats the score? huysuz, bir de irkin. bugne kadar. Fenerbahe is leading, four to nothing. Kaa ka? Fenerbahe nde, drde sfr. 8. -mek, -mak (mastarn bir doruyu sylemek gerekirse. esi): to go gitmek. z. iyi sonu vererek, yararl biimde. Bo ver. ng. kiralk: Do you have a room to let? Kiralk odanz var m? iin daha da kts, stne stlk. stne stlk: To make matters worse, shes bringing Pnar with her. kar. stlk beraberinde Pnar getiriyor. yzme stne bildiim kadaryla, bildiime gre. kanmca, benim dnceme gre. bence, bana gre. bouna, bo yere. kendi zararna: To my cost, I learned he was a swindler. Kendi zararma onun dolandrc olduunu rendim. korktuu gibi. cannn istedii kadar, doyasya, doya doya, kana kana. doya doya, kana kana. kendine ait. ... de caba. en azndan. bir yere kadar: I agree with you to some extent. Bir yere kadar seninle hemfikirim. million liras to spare. Bende ancak be fazla: I had only five milyon lira kalmt. nemli: Weve had no snow to speak of all bahsetmeye deer, winter. K boyunca hi doru drst kar yamad. 1. balangta. 2. ilkin, evvela. o anlamda. ... eliinde: They left the room to the accompaniment of loud wails. Feryat figan eliinde oday terkettiler.

to the bearer to the best advantage to the best of his/her ability to the contrary to the core to the end that to the full extent of his power to the good to the last to the letter to the nth degree to the point to the purpose to the tune of to the utmost to top it (all) off to wit to/for all intents and purposes to/of no avail toad toadstool toady toast toast toaster tobacco tobacconist Tobagan Tobago Tobagonian toboggan today toddle toddler toddy to-do toe toe the line toe the line/mark toehold toenail toffee tog together toil toilet toilet bowl toilet paper toilet seat toilet table

tic. hamiline. en faydal ekilde. elinden geldii kadar, yapabildii kadar, yeteneinin elverdii kadar. 1. -e ramen. 2. tersine, aksine. tam, tam bir, sapna kadar, katksz, halis muhlis. gayesi ile, amacyla. elinden geldii kadar. 1. iyi, faydal. 2. lehinde: That goal put us four points to the good. O gol bize drt puan kazandrd. sonuna kadar. harfi harfine. son derece: It was boring to the nth degree. Son derece can skcyd. tam yerinde, isabetli. isabetli, yerinde. 1. melodisiyle. 2. k. dili tutarnda. alabildiine, son derece. stne stlk. yani, demek ki. haddi zatnda, aslnda. faydas yok; bouna. i., zool. karakurbaas, otlubaa. i., bot. 1. apkalmantar. 2. k. dili zehirli mantar. i. dalkavuk, kuyruk sallayc, yac. f. (to) (-e) dalkavukluk etmek, kuyruk sallamak, ya ekmek. i. (dilim halinde) kzarm ekmek: He ate four pieces of toast. Drt dilim shhatine/erefine ime.1. (ekmek dilimi v.b.ni) i. (birinin) kzarm ekmek yedi. f. f. (birinin) shhatine/erefine kzartmak; (ekmek dilimi queen. Kralienin shhatine v.b.ni) imek: They toasted the v.b.) kzarmak. 2. (el, ayak itiler. i. (elektrikli) ekmek kzartcs. (ate v.b.nin nnde) stmak; snmak. i. ttn. i. ttnc (sigara, puro, ttn v.b.ni perakende olarak satan kimse). i. Tobagolu. s. 1. Tobago, Tobagoya zg. 2. Tobagolu. i. Tobago. i., bak. Tobagan. i. bir tr alak kzak. f. kzakla kaymak/gitmek. z. 1. bugn. 2. bu gnlerde, imdi. i. 1. bugn. 2. bugn, iinde bulunduumuz a/zaman. ocuk) sendeleye sendeleye f. (yeni yrmeye balayan yrmek/ilerlemek. i. yeni yrmeye balayan ocuk. i. bir tr scak iki. i. amata, curcuna, hayhuy, grlt. i. 1. ayak parma. 2. (ayakkabda) burun. 3. (orapta) u. bir kanuna/kurala itaat etmek/ettirmek. kendisinden istenilenleri/beklenilenleri yapmak, kurallara uymak.basacak yer. i. ayak i. ayak trna. i. bir tr ekerleme. i., o. (belirli bir kullanm iin) giysiler: beach togs plaj giysileri. z. beraber, birlikte: Shall we go together? Beraber gidelim mi? s.,1. (at/over) kna skna/klaya sklaya almak. 2. kl kl f. k. dili dengeli ve akl banda (kimse). ilerlemek/yrmek. i. hela ta; hela ta, sklaya alma. i. 1. klozet, alafranga kna skna/klaya alaturka hela. 2. tuvalet, alafranga hela ta. klozet, apteshane, ayakyolu, hela. 3. tuvalet, ykanp giyinip taranma ii. tuvalet kd. klozet stne tutturulan oturma yeri. tuvalet masas.

toiletries token told told in confidence tolerable tolerance tolerant tolerate toleration toll toll toll call toll road tom tomato tomato juice tomato paste tomb tomboy tombstone tomcat tome tomfoolery tomorrow tom-tom ton tone tone tone deafness tone s.t. down toner toner cartridge Tonga Tongan tongs tongue tongue depressor tongue in cheek tongue twister tongue-and-groove joint tongue-in-cheek tongue-lash tongue-tied tonic tonight tonka bean tonnage tonsil tonsillitis too

i. (sabun, di macunu, kolonya gibi) tuvalet malzemeleri. i. 1. simge, sembol, iaret. 2. hatra, yadigr. 3. jeton; marka. 4. bir eyin satn alnmasnda para yerine geen belge: gift token f., bak. tell. hediye eki. s. 1. simgesel, sembolik. 2. gstermelik, mostralk, sr olarak sylenmi. yapmack: Hiring her was only a token gesture. Onun ie s. 1. tahamml olunabilir. 2. kabul olunabilir. 3. alnmas gstermelikten baka bir ey deildi. ne iyi ne kt, orta hogr, msamaha, tolerans. 2. (organizma v.b.ne zg) i. 1. derecede olan. tahamml, dayanma. 3. tolerans, zr pay. s. hogrl, msamahakr, msamahal, toleransl. f. 1. izin vermek, msaade etmek. 2. ho grmek, msamaha etmek; gz yummak. 3. (organizma v.b.) -e tahamml etmek, -e i. 1. izin verme, msaade etme. 2. tahamml, dayanma. dayanmak. i. 1. gei creti: The toll for this bridge is five hundred thousand liras. Bu kprnn gei creti almak. bin lira. 2. f. (an) ar ar almak; (an) ar ar be yz ehirleraras/milletleraras telefon creti. crete tabi konuma. paral yol. i., k. dili erkek kedi. i. (o. --es) domates. domates suyu. (koyu) domates salas. i. 1. lahit; trbe. 2. mezar, kabir. i. erkeksi kz, erkek Fatma, erkek Aye. i. mezar ta. i. erkek kedi. i. byk kitap. i. ahmaklk, samalk, aptallk, aptalca davran/sz. z., i. yarn. i. tamtam. i. ton (1000 kg.). i. 1. (ses veya renge ait) ton. 2. mz. aralk, iki nota arasnda ses fark. 3. form, istenilen ve olmas gereken durum. 4. (bir f. yere zg manevi) hava, atmosfer. mz. ton sarl. bir eyin rengini/ifade tarzn yumuatmak. i. (yazcda/fotokopi makinesinde kullanlan) toner, tonlandrc. toner kartuu. i. Tonga. i. 1. Tongal. 2. Tongaca. s. 1. Tonga, Tongaya zg. 2. Tongaca. 3. Tongal.pair of tongs instead of your fingers! i., o. maa: Use a Parmaklarn kullanacana maa kullan! i. 1. anat. dil. 2. dil, lisan. tb. dil basaca, abeyslang. k. dili byk altndan glerek. sylenmesi dile zor gelen uzun szck/cmle. zvana lambal geme. s., k. dili byk altndan glerek sylenen. f., k. dili azarlamak, halamak. s. (utan, heyecan, korku v.b.nden) dili tutulmu. i. 1. tonik, kuvvet verici ila. 2. (baz ikilere katlan) tonik. 3. mz.bu gece. z., i. tonik. hintbaklas, inbaklas. i. tonaj. i., anat. bademcik. i., tb. bademcik iltihab. z. 1. fazla, gereinden ok: Its too early to go. Gitmek iin fazla erken. 2. de: You too can learn Arabic. Sen de Arapa renebilirsin. You have to get rid of that house and the Mercedes too! O evi, bir de Mercedesi elden karman art! 3. k. dili (Cmleyi vurgulamak iin kullanlr.): I didnt sock him!

Too bad! too good to be true too late too much took tool toot toot ones own horn tooth tooth and nail toothache toothbrush toothpaste toothpick toothsome toots tootsie tootsy top top top top boot top brass top dog top hat top s.t. off top s.t./s.o. up top secret topaz topcoat topdrawer top-heavy topic topical topless topmost top-notch topographer topography topple topsy-turvy torch tore toreador torment torment tormenter tormentor torn torn to ribbons

Ne yazk! inanlmayacak kadar iyi. fazla ge. fazla: Youve given me too much change. Bana fazla para verdin. take 1. f., bak. Dont eat too much. Fazla yeme. They praise him too much. Onu fazla vyorlar. i. 1. alet, el aleti. 2. ara, vasta. 3. piyon, bakasnn istedii gibi kulland kimse. 4. kaba penis, (korna/ddk/boru) almak. f. (kornay/dd/boruyu) almak; alet, babafingo. f. arabada gitmek; (arabay) srmek; (birini) (arabada) (bir yere) gtrmek. i. korna/ddk/boru sesi. k. dili kendi reklamn kendi yapmak, kendini vmek. o. teeth (tith) i. di. k. dili kyasya, var gcyle, ok iddetli bir ekilde. by the skin ofdi ars. i. ones teeth k. dili ancak, gbela. i. di fras. i. di macunu. i. krdan. s. lezzetli. i., k. dili gzelim, tatlm (Kadna hitap ederken kullanlr.): Hi, toots! Merhaba gzelim! i., k. dili, bak. tootsy. i., k. dili 1. gzelim, tatlm (Kadna hitap ederken kullanlr.). 2. ayak. st blm, tepe, ba, st: on the top of the hill tepenin i. 1. en banda. He stood on tiptoe and peered over the top of(bir wall. f. (--ped, --ping) 1. (bir yerin) tepesine/bana varmak; the Ayaklarnn ucuna basp duvarn stnden bakt. Its at the top eyin) tepesinde/banda/stnde bulunmak: That song has i. topa. of the page. Sayfann weeks. O 2. en st kat: Helistelerinthe top topped the charts for banda. ark haftalarca lives at uzun house. konlu izme. of the izme, uzun enyerin) stnden gemek.st (bir eyin) banda kald.Evin 2. (bir st katnda oturuyor. 3. 3. yzey, st: Dust the top of that table! Othe cake with whipped cream. Kekin k. dili srmek: She topped masann stndeki tozu al! 4. stneen yksek rtbeliler; en st makamdakiler; kodamanlar. kapak:zirvedeki kimse. srd. 4. (bir bitkinin) st ksmn stne Wheres krema of this jar? Bu kavanozun kapa k. dili rplm the top nerede? 5. en yetkili makam. s. 1. en st: amak; -den iyisini kesmek/koparmak. 5. -den fazla olmak, -i the top floor en st silindir apka. kat. 2. en-i glgede brakmak: the top ten students in her Onun yapmak; iyi: She was among Youve topped his record. class. (with) bir atn. Do you know a story that can top en iyi: top Snfnn en iyi (... ile) noktalamak/tamamlamak: They topped off rekorunu eyi on rencisinden biriydi. 3. stn, his? Onunkine the kartacak bir hikye biliyor the park. Parkta doldurmak: quality en iyiwith a walk throughmusun? svyla) speed azami ng. (birinin kalite. boalm kabn) byk: top bir gezintiyle ta evening ksmen 4. en byk; ok (bir geceyi prices en yksek fiyatlar. hz. topnoktaladlar.glass with lemonade? Boalan bardan Will you top up her ok gizli. limonatayla doldurur musun? i. topaz. i. 1. hafif palto. 2. (boyanm yzeyde) son kat boya, son kat. s., k. dili ok k, ok kibar, en sekin zmreye ait/yakan. s. 1. havaleli, yklacak gibi. 2. gerekenden fazla ynetici bulunan (bir ynetim). i. konu, mevzu. s. gncel, aktel. s. 1. stsz, gs/memeleri rtl olmayan (kadn). 2. kadnn gsn/memelerini rtmeyen (giysi). s. en stteki. s. en iyi kalite, birinci snf, stn. i. topograf. i. topografya. f. (over/down) (havaleli bir ey) devrilmek/yklmak; (havaleli bir eyi) altst, ba aa. 2. karmakark bir durumda. s. 1. altst z. 1. devirmek/ykmak. olmu. 2. karmakark, karman orman. i. 1. meale. 2. ng. el feneri, fener. f., bak. tear 1. i. boa greisi, toreador, torero. i. 1. strap, azap. 2. ikence. 3. eziyet ektiren kimse; eziyet veren ey. yakmak, eziyet etmek, azap ektirmek. 2. ikence f. 1. cann etmek. tormentor. i., bak. i. eziyet eden kimse. f., bak. tear 1. lime lime olmu.

tornado torpedo torpedo boat torpid torpor torque torrent torrential torrid torsion torsion bar torso tort tortoise tortoiseshell tortuous torture toss toss a coin toss a salad toss and turn toss for toss ones hat into the ring toss s.o. for s.t. toss s.o. out toss s.t. about/around toss s.t. in toss s.t. off toss s.t. out toss s.t./s.o. up in the air toss-up tot tot total total amount totalitarian totalitarianism totality totally tote totem totemism totter toucan touch touch touch a sore spot/point touch base touch bottom touch down

i. (o. --es/ --s) tornado. i. (o. --es) ask. torpil. f. 1. torpillemek, torpil ile tahrip etmek/batrmak. torpidobot, torpido. 1. hcumbot. 2. 2. baltalamak; mahvetmek; ziyan etmek. s. uyuuk. i. uyuukluk. i. eilme momenti, moment. i. sel, taknca akan su. s. ok iddetli yaan (yamur). s. 1. ok scak. 2. sevda dolu, ihtiras dolu. i. burulma, torsiyon. torsiyon ubuu. i. 1. (insana ait) gvde. 2. gvde heykeli. i., huk. haksz fiil. i., zool. kara kaplumbaas, kaplumbaa. i. baa, kaplumbaa kabuu veya bunu andran bir madde. s. baadan yaplm, baa. s. 1. ylankavi, ok dolambal. 2. dolak, aprak (yntem/hareket). 3. dalavereli. 4. fazlasyla komplike, etrefil. i. 1. ikence, ikence etme/yapma. 2. strap, azap, ikence. f. ikence etmek/yapmak. f. 1. (yavaa/rasgele) atmak/frlatmak/samak: He tossed the children peppermints. ocuklara naneekeri sat. 2. on yaz tura atmak. abucak ve geliigzel giymek, srtna geirivermek. 3. bir salatann malzemelerini hafife kartrmak. yandan br yana iddetle sallamak: The waves were really (uzanmken/uykudayken) bir yandan br yana dnmek. tossing our small rowboat. Dalgalar kk sandalmz bir yandan br yana baya sallyordu. 4. in (bir yiyecei) (bir yaz tura atarak (bir eyi) karara balamak. svyla) hafife kartrmak: She tossed the Brussels sprouts in adayln ilan etmek. butter. Brksellahanasn tereyayla hafife kartrd. 5. (bir bir eyi kazanmak iin biriyle yaz tura atmak. tepki olarak) (ban) birdenbire arkaya doru savurmak/ k. dili 1. birini dar atmak, birini kap dar etmek. 2. birini out (burnunu) kvrmak: She tossed her head angrily and walked iten atmak/karmak.konuyu tartp konumak. odadan kt. of the room. Banbir k. dili (birka kii) fkeyle arkaya doru savurup 6. (at) (biniciyi) srtndan atmak. 7. off (sanki iten bile deilmi k. dili bir fikri ortaya atmak. gibi) (bir eyi) yaratvermek. 8. (uzanmken/uykudayken) bir k. dili 1. bir yana dnmek. 9. k. dili (bir eyi) yapvermek. 3. yandan brikiyi yuvarlayvermek. 2. bir eyipe atmak. i. 1. bir eyi dktrvermek, atma, syleyivermek/yazvermek. 4. spor (top, glle v.b. bir eyi pe atmak.iin) bir eyiat: That was a good toss. yi bir bir giysiyi (bir tepki olarak) etmek. att o. 2. karvermek/fora(ban) birdenbire arkaya doru bir eyi/birini havaya atmak/frlatmak. savurma. 3. (yaz tura) atma, (yaz turada) at: He won the first i. 1. kimin kazanaca hi belli olmayan bir durum. 2. hangi toss. lk atta o kazand. seenein daha iyi olduu hi azck miktar, azck, damla.yaz i. 1. kk ocuk. 2. (iki iin) belli olmayan bir durum. 3. tura atma. f. (--ted, --ting) up k. dili toplamak. s. tam, eksiksiz; ilgili olan her eyi ieren: total darkness zifiri karanlk. total harmony tam bir uyum. total cost toplam tutar. maliyet. total loss tam hasar. total amount toplam. i. toplam; s. totaliter. btn; tutar. f. (--ed/--led, --ing/--ling) 1. toplamak, toplamn i. totalitarizm. toplam (belirli bir miktar) olmak: Their value bulmak. 2. -in totaled one million its totality btnyle. i. btn, toplam: in dollar. Onlarn toplam deeri bir milyon dolard. 3. k. dili ok hasar vererek kullanlmaz hale getirmek. z. tamamen. f., k. dili tamak. i. totem, ongun. i. totemcilik. f. sallanmak; sendelemek. i., zool. tukan. f. 1. dokunmak; demek; temas etmek: Dont touch the paintings! Tablolara dokunma! My hafife vurma, hafif vuru. 3. i. 1. dokunma, dokunu, temas. 2. heads touching the ceiling. Bamderece/miktar: He has a touch of fever. Azck atei var.He az bir tavana deiyor. 2. (iki/sigara/uyuturucu) kullanmak: hassas bir konuya/noktaya dokunmak. never touches alcohol. Hi iki imez. 3. yemek/imek: He didn Theres a touch of spring in the air today. Bugn havada bahar (with) k. his food. Yemeini azna srmedi.I 4. kyaslanmak, ... grmek, konumak: need to touch t touch dili (biriyle)var. 4. (birine) zg davranma/alma base akla getiren bir ey tarz: with her on that matter. O meseletouch hers. Onlarn kitab kadar iyi olmak: Their bookdedirmek: I cant touchgrmem 1. ayaklarn suyun dibine cant hakknda onunla bottom. The dcor showed her touch. Dekor onun zevkini yanstyordu. lazm. kadar iyi dediremiyorum.onlarn kitab, nerede onunki! onunki (yere/denize) done apart from the finishing touches. Ayaklarmdetay:olamaz./Nerede 2. (fiyat) en alt dzeye inmek. 5. ayrnt, dibe Its inmek. (uak) 5. duygulandrmak, dokunmak. 6. hafife vurmak: He touched 3. en kt aamaya gelmek/varmak: Theyve touched bottom Tamamlayc detaylar hari, bitti. thefar as their professional life is concerned. vurdu. 7. ellemek, as horse with the whip. Krbala ata hafife Onlarn mesleki el srmek, elle kartrmak: Dont you touch that radio while I hayatna gelince durum bundan kt olamaz. m gone! Ben yokken o radyoya elini srme! 8. ile ilgilenmek, ile megul olmak: I wouldnt touch that job if I were you.

touch s.t. off touch s.t. up touch-and-go touchdown touched touching touch-me-not touchstone touchtone touchtone telephone touchtype touchy tough toughen tour tour of duty tourism tourist tourist class touristic tournament tourniquet tousle tow tow truck/car toward towards towel towel rack towel rack toweling towelling tower tower block towering town town council town hall town house townspeople toxic toxicologist toxicology toxicomania toxicomaniac toxin toy toy shop tr trace

bir eyi balatmak, bir eye sebep olmak. 1. sadece gereken yerlere boya vurarak bir eyin grnmn dzeltmek, bir eyi boyayla rtu etmek: s. belirsiz, sonucu belli olmayan/pheli. Just touch up the scratches and itll look O.K. Sadece iziklere boya vurursan i. (Amerikan futbolunda) gol. yeter. 2. bir eyi rtu etmek. s., k. dili kafadan kontak, kafas bir ho. s. insan duygulandran, insann iine ileyen, dokunakl; insann yreine dokunan. i., bot. knaiei. i. mihenk, denekta. i. tulu telefon. f. tulara bakmadan daktiloda/bilgisayarda yaz yazmak. s. 1. alngan, krlgan. 2. hassas (durum/konu). s. 1. dayankl. 2. kart (et); sert (ksele v.b.). 3. sert; dn vermeyen; durumlara altrarak) daha dayankl/gl yapmak; f. 1. -i (zor msamaha etmeyen: You need to take a tough stance when it comes to daha dayankl/gl kar sert bir murderers. Katillere olmak. 2. (zor tur; dolama. 2. turne. f. dolamak. i. 1. durumlara alarak) tutum gstermen lazm. 4. zor (i/kimse). 5. kanunlar hie sertletirmek; sertlemek. ask. (belirli bir yerdeki) grev sresi. sayan insanlarn ok olduu ve sk sk su ilenen (yer). 6. saldrgan ve sk sk kaba kuvvete bavuran (kimse). i. kabaday. i. turizm. f. turist. dili diini skp -e kar dayanmak: You have to tough it i. out k. out for another year. Bir yl daha diini skp dayanmak (uakta/gemide) turistik snf. zorundasn. s. turistik. i. turnuva. i. turnike, kanamay durdurmaya yarayan bir tr sarg. f. (sa) kartrmak, dank bir hale getirmek: He tousled his sons hair. Olunun san kartrd. almak, yedekte ekmek, f. 1. (halatla/zincirle) ekmek; yedee yedeklemek. 2. (gemi) oto. ekici, kurtarc. (bir/birka mavnay) itmek. i. 1. halatla/zincirle ekilen ey. 2. itilen birka mavna. 3. ekme edat 1. -e doru, -in yanna doru: toward the river nehre doru. halat/zinciri; yedekleme halat. 2. -e doru, -e yakn (bir zaman): toward noon leye doru. 3. edat, bak. toward. -e kar, iin, hakknda: Whats her attitude toward him? Ona i. havlu. kar tavr ne? 4. dorultusunda, ynnde: Some progress has havluluk. been made toward the establishment of a new grading system. Yeni bir not verme sisteminin kurulmasnda biraz ilerleme havluluk, havlu asaca. kaydedildi.kuma,eyin) denmesi iin: That money can go i. havluluk 5. (bir havluluk. toward what you owe me. O para senin bana olan borcunu i., ng., bak. toweling. demek iin kullanlabilir. i. kule. f. 1. (up) ykselmek. 2. over/above -in stnden ykselmek. apartman; yksek bro binas. ng. yksek s. 1. ok yksek: towering pines ok yksek amlar. 2. byk: towering financial strength byk mali g. 3. iddetli, ar: He i. ehir, kent. flew into a towering rage. ok fkelendi. belediye meclisi. belediye binas. (sraevlere ait) ev, sraev. i. ehir halk. s. zehirli, toksik. i. toksikolog. i. toksikoloji. i. toksikomani. s. toksikoman. i. toksin. i. oyuncak. f. with 1. -i yar ciddi bir ekilde dnmek. 2. ile oynamak, -i elinde evirip evirmek. oyuncak dkkn. ks. transitive, translated, translation, translator, treasurer, troop. eser. 2. ufack bir miktar. f. 1. (bir eyin) zerine effaf i. 1. iz, bir kt koyup kopyasn karmak. 2. to baz izleri/ipularn takip ederek (birinin/bir eyin) (nerede) olduunu kefetmek/saptamak; baz ipularn takip ederek (bir olay) (belirli bir sebebe) balamak; braklan ipular (birini) (belirli bir

trace trachea tracheotomy trachoma tracing tracing paper track track and field track events track light track lighting track record track suit tract tract tractable traction tractor trade trade trade deficit/gap trade on trade route trade s.t. in trade school trade school trade secret trade union trade wind trademark trade-off tradesman tradesmans entrance tradition traditional traffic traffic accident traffic circle traffic engineer traffic engineering traffic holdup traffic jam traffic jam traffic light/signal traffic snarl tragacanth tragedy tragic tragicomedy tragicomic

i. o. tra.che.ae (treykiyi)/--s (treykiyz) i., anat. nefes borusu, soluk trakeotomi, soluk borusu am. i., tb. borusu. i., tb. trahom. i. effaf kt zerine karlan kopya. aydnger kd; effaf kopya kd. i. 1. iz: He followed the bears tracks. Aynn ayak izlerini takip etti. 2. ray, hat. 3. spor (yarlarn yapld) pist. 4. patika. 5. atletizm. takip edilen yol: the track of a hurricane uraann takip ettii spor pist yarlar. yol. 6. (plaktaki belirli bir) bant. 7. (tank v.b. trtll aralara ait) raya monte 1. -in lamba. trtl, palet. f. edilenizlerini takip etmek. 2. down -in izlerini takip edip yakalamak: They lambalarla aydnlatma. raylara monte edilen tracked down the murderer. Katili izleyip yakaladlar. 3. (up) ayak sre boyunca gsterilen) performans. k. dili (bir ite belirli bir izlerini (bir yerde) brakmak: Youve tracked mud all over the house. Evin her tarafnda amurlu ayak eofman. izlerini braktn. Dont track up my kitchen floor! Mutfamda i. 1. geni arazi. 2. tb. sistem, boots are tracking. amurlu ayak izi brakma! Your muddy aygt, cihaz. botlarn iz din/siyaset (hareket eden makale/kitapk. i. (zelliklebrakyor. 4. konusunda bir) birini/bir eyi) takip etmek, izlemek. s. sz dinler, yumuak bal, uysal. i. 1. ekme; ekilme. 2. ekme/eki gc; sabit bir yzeye temas ederek harekete geen bir cismin o yzeye temasnda i. traktr. oluan srtnm kuvveti/diren. 3. tb. traksiyon, ekme i. 1. ticaret. 2. zanaat, i. f. 1. ticaret yapmak. 2. (for) trampa gcyle yaratlan gerginlik: His broken legs in traction. Baca etmek, dei toku etmek: Ill trade you this horse for that pony i., k. dili alize. traksiyona alnd. of yours. Bu at senin midilliyle trampa ederim. 3. with ticaret a. (birinden) alveri etmek; at (bir yerden) alveri etmek: She (bir eyi) kendi yararna kullanmak. always trades with Fehmi. Hep Fehmiden alveri ediyor. ticaret yolu. (for/on) bir eyi verip onun deerini baka bir eyin bedelinden drerek (o eyi) satn almak. meslek okulu. meslek okulu; teknik okul; sanat enstits. mesleki sr, meslek srr. ng. ii sendikas, sendika. alize. i. ticari marka, alameti farika. i. bir eyi elde etmek iin baka bir eyden vazgeme. o. trades.men (treydzmn) i. (bir) esnaf; dkknc; zanaat. servis girii/kaps. i. gelenek, anane. s. geleneksel, ananevi. i. 1. trafik: The traffics heavy right now. u an trafik youn. 2. ticaret: narcotics traffic uyuturucu ticareti. f. (--ked, --king) in trafik kazas. (yasalara aykr bir ekilde) (bir eyin) ticaretini yapmak. gbekli kavak, dnel kavak. trafik mhendisi. trafik mhendislii. trafik tkankl. trafik tkankl. trafik tkankl. trafik lambas. trafik tkankl. i. kitre, kestere. i. 1. tiy. trajedi, tragedya, facia, alat. 2. facia, ok znt veren ackl olay. s. 1. feci, ok zc ve ackl, trajik. 2. tiy. trajik, trajediye ait. i. trajikomedi. s. trajikomik.

trail trailer train train trainer training traipse trait traitor traitorous trajectory tram tram driver tramline tramlines tramp tramp ship/steamer trample trample s.o. to death trampoline trance tranquil tranquility tranquilize tranquilizer tranquillise tranquilliser tranquillity transact transact business transaction transaction of business transactions transatlantic transcend transcendent transcendental transcendental meditation transcendentalism transcribe transcript transcription transept transfer transfer transference transfiguration transfigure transfix transform

f. 1. (hafif eyleri) srmek, srklemek; srnmek, srklenmek: He trailed his leg as he walked. Yrrken bacan i. 1. rmork; (kamyona/traktre taklan) treyler. 2. karavan. 3. srklyordu. Her filmi. was trailing along the ground. Eteinin fragman, tantma skirt 4.3. okyatay olarak uzanan bitki; i. 1. tren. 2. katar; kafile. yere uzun bir etein yerde srnen ular yerlerde srnyordu. 2. yavaa gezdirmek: They trailed srngendizi, silsile, zincir: A long train of events has brought us ksm. 4. bitki. f. 1. eitmek, terbiye etmek, yetitirmek. 2. antrenman/idman their fingertips through the water. Parmak ularn suyun to this juncture. Bu vardmz noktann ardnda uzun birv.b.ni) yapmak. 3. on hayvansilah, fotoraf antrenr. projektr olaylar yzeyinde yavaa gezdirdiler. 3. 2. makinesi, 3. ng.gitmek: The i. 1. terbiyeci, (ateli terbiyecisi. geliigzel uzanp tenis zinciri var. -e yneltmek. 4. (bir bitkiyi) (belirli bir yne -e evirmek, honeysuckle was trailing over theantrenman, Hanmeli rk ayakkabs. terbiye, yetitirim. 2. rotten log. idman. i. 1. eitim, doru/belirli bir biimde) bytmek: You ought to train a ktn stnde uzanp gidiyordu. 4. izlemek, takip etmek. 5. f., k. dili yrmek.that wall. O duvar bir manolyayla all the magnolia against (bakalarnn) gerisinde olmak: Their son was trailing kaplamalsn. i. zellik, hususiyet. others. Onlarn olu hepsinin gerisindeydi. 6. along after (birinin) peine eden kimse. along yava yava/yorgun argn i. hain, hyanet taklmak. 7. gitmek/yrmek. 8. off (ses) azalmak; (bir ey) canlln s. hain; haince; hyanet ieren. yitirmek: His voice trailed off to a whisper. Sesi azalarak fsltya i. 1. mermi yolu. 2. yrnge. dnt. Our discussion trailed off into trivialities. Asl konumuzdan ayrlarak birtakm nemsiz i., ng. 1. tramvay. 2. tramvay vagonu. konulara takldk. 9. sarkmak, uzanmak, dmek: A curl trailed across her forehead. ng. vatman. Alnna bir perem dmt. 10. szlmek: The smoke from i., ng. tramvay hatt. their chimney was trailing up towards the head of the cove. i., o., ng. tramvay raylar. Bacalarndan kan duman derin vadinin bana doru szlyordu. admlarla yrmek. 2.2. (birinin ardnda brakt) f. 1. kuvvetli i. 1. patika, keiyolu. down (bir eyi) ayak altnda izler: The wounded lion dolamak; of blood behind him.i. 1. inemek. 3. yrmek, left a trail (bir yeri) dolamak. Yaral tramp gemi. aslan ardnda kan izleri 2. k. dili3. (birinin peinde/arkasnda berdu, serseri, kopuk. brakt. srtk, orospu. 3. kuvvetle f. (down/on) ayak altnda inemek. behind them. Arkalarnda brakt) ey: They left a rap. 4. yry. atlan admlarn sesi; rap trail of dust ayak bulutu braktlar. thin ldrmek. bir tozaltnda ineyerekAbirini blue trail of smoke was coming from the chimney. Bacadan, ince, mavi bir helise benzeyen bir i. trampolin. duman geliyordu. i. 1. kendinden geme hali, vecit hali. 2. hipnoz, ipnoz. s. sakin, huzurlu, sknetli. i. sakinlik, sknet, skn. f. sakinletirmek, yattrmak. i., tb. sakinletirici, yattrc, msekkin. f., ng., bak. tranquilize. i., ng., tb., bak. tranquilizer. i., ng., bak. tranquility. f. i grmek. i. i grme. i. (kuruma/dernee ait) tutanak, zabt. s. 1. Atlas Okyanusunun tesindeki. 2. Atlantiki aan/geen, transatlantik. f. -in snrn amak/gemek; -den byk/stn olmak: It transcends human understanding. nsanlarn poems yetisi s. 1. hepsini/baka her eyi geen/aan: The kavrama dnda. This error transcends all of your previous ones. Bu hata transcendent beauty can scarcely be felt in that translation. s. 1. deneyst, transandantal, deneyin/insan bilincinin snrn daha nce yaptklarnn hepsinipek hissedilmiyor. 2. kozmosun iirin stn gzellii o eviride geiyor.akn. aan; doast. 2. mat. transandantal, transandantal meditasyon. dnda ve stnde olan. 3. deneyst, transandantal, i. deneystclk, transandantalizm. deneyin/insan bilincinin snrn aan. f. 1. (bir eyin) kopyasn yazmak. 2. yazmak, kaydetmek, zaptetmek. 3. (for) mz. (bir eseri) (bir algya) i. kopya, suret, nsha. uyarlamak/adapte etmek. i. evriyaz, transkripsiyon. i. transept, apraz sahn. f. (--red, --ring) 1. -i nakletmek; -i (bir yerden) (baka bir yere) geirmek/tayin etmek; (baka (bakasna) i. 1. (bir mal) zerindeki hakk bir yere) gemek: The companys going to transfer him to Zonguldak. nakil; (bir yerden) (baka bir geirme/devretme/devir; temlik. 2. irket onu Zonguldaka i., ruhb. transfer, aktarma, duygularn psikolojik olarak bir tayin edecek. He decided to transfer to the University of Adana. yere) geirme/tayin etme. 3. (bir yerden) (baka bir yere) bakasna ynelmesi. i. Adana niversitesine gemeye karar verdi. 2. (bir mal) geen/tayin edilen kimse. 4. spor transfer olan kimse. 5. zerindeki yce6.(bakasna) geirmek/devretmek; temlik ruhb. f. (into) -e hakkbir nitelik kt/resim olarak) kartma. 7. aktarma bileti. (zamkl kazandrmak, -e bir ycelik vermek: etmek. 3.geiim, intikal. spor transfer etmek; transfer Ac ve Pain -i (sivri ulu bir silahla/aletle) (delerek) yere mhlamak. 2. and suffering had transfigured her.olmak. strap ona bir transfer, f. 1. ycelik vermiti. mhlamak, dondurmak, -i kprdayamaz hale (baka bir eye) f. 1. (biimini) deitirmek. 2. into (bir eyi) getirmek: Her eyes had transfixed him. Gzleri onu mhlamt. 3. delmek. dntrmek.

transformation transformer transformism transformist transfusion transgress transgression transhumance transhumant transient transistor transistor radio transit transit lounge transit system transit visa transition transition period transitive transitive verb transitive verb transitory translate translation translator transliterate transliteration translucent transmigrate transmigration transmigration of the soul transmissible transmission transmit transmitter transmitting station transmogrify transmute transom transparency transparent transpire transplant transport transport transportation transpose transverse transvestite Transylvania

i. 1. (eklen) deitirim; deitirilme; deiim, transformasyon. 2.transformatr,dntrlme; dnm, transformasyon. i. dntrm; dntrc. i. transformizm, dnmclk. i., s. transformist, dnmc. i., tb. transfzyon, aktarm, nakil. f. 1. ihlal etmek, bozmak. 2. (snrn) amak/gemek. i. 1. gnah ileme, gnah. 2. ihlal, bozma. 3. (snrn) ama/geme. i. hayvanlar ilkyaz yaylaya karp sonbaharda yayladan indirme, yaylaclk. s., i. yaylac. s. 1. abuk geen; fani, gelip geici, lml. 2. ksa bir sre kalan, abuk gelip geen (kimse). i. ksa bir sre kalan kimse. i., elek. transistor. transistorlu radyo. i. 1. ulam, (birini/bir eyi) (bir yerden) (baka bir yere) aktarma. 2. toplu tama; toplu tama aralar. 3. gkb. gei, (havaalannda) transit yolcu salonu. geme. 4. teodolit, takeometre. toplu tama sistemi. transit vizesi. i. gei, geme; deiim. gei dnemi. s., dilb. geili. dilb. geili fiil. geili fiil. s. geici; fani, lml. f. 1. (into) (-e) evirmek, tercme etmek; (-e) evrilmek, tercme edilmek: Can you translate this from French into i. 1. eviri, evirme, tercme. 2. eviri, tercme, evrilmi Turkish? Bunu Franszcadan Trkeye evirebilir misiniz? That yaz/sz. 3. dntrm. i. tercman, evirici, szl/yazl eviri yapan kimse; evirmen, word doesnt translate easily. O kelime kolay kolay evrilmez./O mtercim, dile ait bir yazy) (baka bir dilin harfleriyle) yazmak: yazl eviri yapan f. into (bir evirisi kolay deil.kimse. kelimenin 2. evirmenlik/tercmanlk Can you transliterate this Turkish word into Arabic characters? yapmak. 3. into -e dntrmek. i. transliterasyon, harf evirisi. Bu Trke kelimeyi Arap harfleriyle yazabilir misiniz? s. yareffaf, yarsaydam. f. (lmden sonra) (ruh) (bir bedenden baka bir bedene) g etmek/gemek. i. ruh g, lmden sonra ruhun bir bedenden baka bir bedene g etmesi/gemesi. s. 1. geirilebilir, geirilmesi mmkn. 2. bulac, sirayet edici (hastalk). i. 1. (motordaki) anzman, anjman, transmisyon sistemi: There s(--ted, --ting) 1. (radyo dalgalar, telgraf sinyalleri v.b.ni) f. something wrong with my cars transmission. Arabamn anzmannda bir bozukluk var. 3. to -e geirmek; -e aktarmak. yaymak. 2. TV verici.gtrmek. 2. transmisyon, motor iinde bir i. 1. radyo, iletmek; 2. (telgrafa ait) iletici. hareketin iletilmesi. 3. (radyo dalgalar, telgraf sinyalleri v.b.ni) 4. (hastal) (birine) bulatrmak. verici istasyon. yayma, yaym; yaylma. 4. iletme; gtrme; iletilme; gtrlme. 5. into -i (acayip/gln bir ekle) sokmak: Only a brief f. (hastalk) bulatrma/bulama. 6. (radyo, telgraf v.b.nden) yaylan dalga, sinyal v.b. association with them sufficed to transmogrify her into a hippie. f. into -e dntrmek; tamamen deitirmek. Onlarla ksa bir temas bile onu hippiye dntrmeye yetti. i. vasistas. i. 1. effaflk, saydamlk. 2. diyapozitif, slayt. s. 1. effaf, saydam. 2. ak, belli. f. 1. ortaya kmak, belli olmak: It later transpired that there was no bridge at all. Hibir kprnn olmad sonradan ortaya f. 1. (bitkiyi) bir yerden kararak baka bir yere dikmek; kt. 2. through (su/nem) (belirli birbir yere) dikmek: Transplant (bitkiyi) (bir yerden) karp (baka yerden) kmak; (bitki) f. (bir yerden) (baka bir yere) gtrmek, tamak, nakletmek. yapraklarndan buhar halinde nem vermek, terlemek: of the these geraniums from their pots into the bed in front Plants i. 1. ask. nakliye gemisi. 2. nakliye arac.Bitkiler yapraklarndan 3. tama, transpiresardunyalar sakslarndan karp havuzun nakliye; pool. Bu moisture through their leaves. nndeki tanma, nakledilme:tanma,k. dili olmak, 2. nakliye4. o. public transport toplumeydana arac. tama. buhar dik. 2. (bitki) bir i. 1. tama, nakliye; yerden karlp baka bir yeregelmek, tarha halinde nem karr. 3. nakledilme. dikilmeye kuvvetli bir duyguya kaplma, kendinden geme: The news sent vuku(bir olmak. 3. srasn deitirmek: If you transpose the bulmak. elverili eylerin) tb. (doku/organ) nakletmek. 4. -i (bir yerden) f. 1. her into transports of joy. Haber ona gbek attrd. (baka in apraz.temelli olarak gtrmek: kelimesindeki harflerin letters bir yere) i. on you get s. enine, the word apraz ey. no. On He transplanted his family to Fethiye. Ailesini temelli olarak to (bir eyi) gtrd. i. srasn deitirirseniz sonu no olur. 2. Fethiyeye (baka bir i. travesti, dier tb. (doku veya organla ilgili) nakil, gibi (trnsplnt) 1. cinsin giysilerini giyip o cinsten biri yere) koymak/aktarmak. davranan kimse. cornea transplant kornea nakli. kidney i. Transilvanya. transplantasyon: transplant bbrek nakli. 2. baka bir yere yerletirilen kimse/ey.

Transylvanian trap trap trapdoor trapeze trapezoid trapper trappings trapshooting trash trashy trauma traumatic traumatology travel travel agency traveled traveler travelers check traveler's-joy traveler's-tree traveling salesman travelled traveller travelog travelogue traverse traverse travertin travertine travesty trawl tray treacherous treachery treacle tread tread down tread in s.o.s footsteps tread on air tread on eggs tread on s.o.s heels tread on s.o.s toes/corns tread under foot tread water treadle treadmill treason treasonable treasure

i. Transilvanyal. s. 1. Transilvanya, Transilvanyaya zg. 2. Transilvanyal. i. 1. tuzak, kapan, kapanca. 2. hile, desise, dolap, tuzak. 3. argo az, gaga. f. (--ped, --ping) 1.bezemek. 2. (ata) ssl koum f. (--ped, --ping) 1. sslemek, tuzaa drmek. 2. kapan ile tutmak/yakalamak. 3. engel olmak, set ekmek. takm geirmek; (ata) ssl uleklinde kap. i. (tavanda/atda/yerde) kapak rtmek. i. trapez. i., geom. yamuk. i. tuzak, krkl hayvanlar tuzakla yakalayan avc. i., o. 1. ssl koum takm. 2. ss. i., spor trap. i. 1. erp, sprnt. 2. al rp. 3. p. 4. k. dili avam, ayaktakm. 5. k. dili deersiz ey. 6. k. dili sama, bo laf, zrva. s., k. dili adi, deersiz. 7. bilg. p kutusu. f., argo ykmak, krp dkmek, tahrip etmek. o. trau.ma.ta (trmt, traumt)/--s (trmz, traumz) i. 1. tb. yara, incinme, travma. 2. ruhb. travma,tb. yaraya ait, s. 1. sarsnt douran, sarsc, travmatik. 2. sarsnt. yaradan ileri gelen. i. travmatoloji. f. (--ed/--led, --ing/--ling) 1. yolculuk etmek, seyahat etmek. 2. gezmek, acentesi. 3. k. dili hzl gitmek. i. 1. seyahat etme. 2. seyahat dolamak. o. yolculuk, seyahat, gezi. 3. o. seyahatname. s. 1. ok seyahat etmi. 2. seyahat konusunda deneyimli. i. 1. yolcu, seyyah, gezgin, gezmen. 2. (gezici) sat temsilcisi. seyahat eki. o. trav.el.ers-joys (trvlrzcoyz) i., bot. akasma, filbahar, filbahri. o. trav.el.ers-trees (trvlrztriz) i., bot. yolcuaac, ravenala. (gezici) sat temsilcisi. s., ng., bak. traveled. i., ng., bak. traveler. i. bir seyahat hakknda konferans/film. i., ng., bak. travelog. i. 1. travers. 2. apraz duran ey. 3. kardan karya geme. s. apraz. yandan br yana geirmek; bir yandan br yana f. 1. bir gemek: He traversed the desert in a single day. Tek bir gnde i., bak. travertine. ln bir ucundan br ucuna geti. 2. bir yandan br yana i. traverten. uzanmak: The railway traverses the country. Demiryolu, lkenin i. son derece beceriksizce yaplm 3. taklit, karikatr, parodi, bir yanndan br yanna uzanyor. birstnden gemek: The travesti. ilegln/rezil bir hale sokmak. Galata Bridge traverses the Golden Horn. Galata Kprs Hali f. 1. trol f. balk avlamak. 2. trol ile denizin dibini taramak. 3. in stndentabla. oltayla sini; geiyor. i. tepsi,balk avlamak. i. 1. trol. 2. kayk arkasndan ekilen ok engelli olta. s. 1. hain. 2. arkadan vuran, kalle. 3. korkulur, tehlikeli. i. hainlik, ihanet. i., ng. eker pekmezi. f. (trod, trod.den/trod) 1. on -e basmak, -in zerine basmak: tread on a nail inemek. -i ayak altnda iviye basmak. 2. on -e basmak, -i inemek: Dont tread on the flowers. iekleri ineme. 3. yrmek. i. 1. birini rnek almak, birinin izinden yrmek. ayak bas. 2. yry. 3. merdiven basamann deme k. dili sevinten ayaklar yere dememek. tahtas. 4. oto. lastik trtl. k. dili fazlasyla ll davranmak. k. dili birinin peine dmek, birini yakndan takip etmek. k. dili, bak. step on s.o.s toes/corns. ayak altnda inemek. el ve ayaklarn hafif hareketiyle su iinde dik durmak. i. pedal, ayaklk. i. 1. ayak deirmeni. 2. skc ve monoton i. i. 1. vatana ihanet. 2. ihanet, hyanet, hainlik. s. vatana ihanet trnden. i. 1. hazine. 2. define. 3. deerli ey. f. ok deerli saymak, zerine titremek.

treasure hunt treasure trove treasure up treasurer treasury treasury bill treat treat of treat s.o. like dirt treat s.t. as a joke treat s.t. seriously treat s.t. with skepticism treat with treated sewage treatise treatment treaty treble treble clef treble clef tree tree creeper tree fern tree frog/toad tree of heaven tree of life tree sparrow trefoil trek trellis tremble tremble for tremendous tremendously tremor tremulous trench trench coat trench warfare trenchant trend trepidation trespass trespass on s.o.s time tress trestle trial trial and error trial balance trial balloon

saklanm bir eyi bulma oyunu. sahipsiz hazine/define. biriktirmek. i. haznedar, veznedar. i. 1. hazine. 2. bilgi hazinesi (kitap). (ksa vadeli) hazine bonosu. f. 1. davranmak, muamele etmek: treat s.o. generously birine cmert davranmak. 2. bahsetmek. -den sz etmek, -den tedavi etmek: treat a patient hastay tedavi etmek. 3. (konuyu) ilemek, ele almak. 4. (ham ya da ara k. dili birini hie saymak, birini hor grmek. mallar) ilemden geirmek, fiziksel, kimyasal deiikliklerle ii akaya vurmak. daha uygun, kullanlr duruma getirmek. ii ciddiye almak. bir eye pheli bir gzle bakmak. ile grmek. artlm pissu. i. bilimsel inceleme, tez. i. 1. davran, muamele. 2. tedavi. 3. (konuyu) ele al biimi, ileyi. 4. kim. ilem. i. antlama. s. 1. misli, kat. 2. mz. tiz. i., mz. 1. soprano ses. 2. soprano sesli alg/kimse, soprano. f. misli artrmak; misli sol anahtar. artmak, kat olmak. mz. sol anahtar. i. aa. zool. ormantrmakkuu. bot. anakerelti. zool. aakurbaas, yeilbaa. bot. aylandz, kokaraa. 1. bot. hayataac. 2. Tubaaac. zool. daseresi. i. 1. bot. yonca, korunga. 2. mim. l yonca. i. uzun ve zorlu bir yolculuk; seyahat, yolculuk. i. kafes ii. f. 1. kafes ii yapmak. 2. dallarn kafese sarmak. f. 1. titremek. 2. rpermek. i. 1. titreme. 2. rperme. k. dili ... iin endie etmek, ... iin kayglanmak. in fear and trembling korkudan titreyerek. s. 1. ok byk, kocaman, muazzam. 2. k. dili ok iyi, ahane, harika. son derece. z. ok, i. 1. titreme. 2. rperme. 3. sarsnt. s. 1. titrek. 2. rkek. i. 1. ukur, hendek. 2. ask. siper. trenkot. siper harbi. s. 1. keskin: a trenchant mind keskin zek. 2. etkili, kuvvetli, ikna edici: a trenchant argument kuvvetliakm: 3. sert, f. ynelmek, eilim gstermek. i. eilim; sav. an upward trend dokunakl, ac: trenchant words sert szler. in1. korku. 2. endie, heyecan. i. sales satlarda art eilimi. f. 1. (on/upon) (bakasnn arazisine) izinsiz girmek, tecavz etmek. zamann almak. birinin 2. on/upon -i ktye kullanmak, -i istismar etmek: trespass on s.o.s hospitality birinin konukseverliini istismar i. sa llesi, belik, bukle. etmek. i. 1. masa ayakl, sehpa. 2. demir iskeletli kpr. i., huk. 1. duruma, yarglama, muhakeme. 2. deneme; denenme. 3. dert, ba belas: ve yanlma. eitli yollar deneme, snama He is a trial to his mother. Annesi iin bir ba belas. s. deneme: trial period deneme devresi. muh. mizan. halkn tepkisini renmek iin bir plan hakknda verilen n haber.

trial heat trial jury triangle triangular tribal tribe tribesman tribulation tribunal tribune tributary tribute trice trichromatic trick trickery trickle trickster tricky tricycle trident tried trifle trifling trig trigger triggerfish triggerman trigonometric trigonometrical trigonometry trihedral trihedral angle trill trillion trilogy trim trimming trimonthly Trinidad Trinidad and Tobago Trinidadian Trinity trinket trio trip tripartite tripe triphase triple

spor tecrbe kousu. yarglar kurulu, jri. i. gen. s. 1. gen, gen biiminde. 2. l. s. kabileye ait. i. 1. kabile, boy; airet, oymak. 2. ayn snftan kimseler, grup. 3. biyol. tribes.men (traybzmn) i. kabile/airet yesi erkek. o. takm; snf; familya. i. 1. felaket, musibet. 2. dert, keder, byk sknt. i. 1. mahkeme. 2. yarg krss. i. krs, platform; tribn. s. 1. vergi veren. 2. baml. 3. hara olarak verilen. 4. bir rmaa karan (ayak). i. rmak aya. vergi. 4. hara. i. 1. vme, sitayi, takdir. 2. hediye. 3. i. s. renkli. i. 1. hile, oyun, dolap, numara: She uses tears as a trick to gain sympathy. Kendini acndrmak iin alama numaras yapyor. i. 1. hile. 2. hilekrlk. play a trick on s.o. birine oyun oynamak, birine azizlik etmek. 2. f. 1. damla damla akmak; damla damla aktmak. 2. azar azar sr: The trick to being on time is to set ones watch ahead. Bir gelmek. i. damla damla akan ey. i. hilekr, dzenbaz, kt. yere vaktinde gitmenin srr saati ileri almakta yatar. trick of the trade meslek srr. 3. det: Turks have an interesting trick; they s. 1. hileli. 2. ustalk isteyen. 3. becerikli, usta, hnerli. raisetekerlekli bisiklet, teker. disagreement. Trklerin ilgin i. their eyebrows to express bir deti var; bir eyi onaylamadklarn belirtmek iin kalarn i. 1. dili gladyatr mzra.a trickatall zpkn. s. atall.f. kaldrrlar. 4. aka: He played 2. on me. Bana aka yapt. f., aldatmak, kandrmak, hile yapmak. 2. out/up -i sslemek. 1. bak. try. s. gvenilir, gvene layk. i. 1. nemsiz ey. 2. az miktar, czi ey. 3. ucuz ve adi ss eyas. 4. ng. ufak, czi, az. kremantiyi ve meyve ile yaplan s. 1. nemsiz, pandispanya, 2. deersiz, ie yaramaz. bir tatl. f. 1. with/over ile oynamak: Dont trifle with your i., k. dili trigonometri. health. Salnzla oynamayn. 2. away (para, zaman v.b.ni) i. 1. tetik. 2. foto. deklanr. f. 1. balatmak; -e neden olmak,-i bouna harcamak, arur etmek. 3. with -i ciddiye almamak, -e yol amak. 2. He is not a man to trifle with. O hafife alnacak bir hafife almak: i., zool. otira.infilak ettirmek, patlatmak. 3. tetii ekip (silah) atelemek. kimse deildir. 4. bo eyler konumak. 5. oyalamak; o. trig.ger.men (trgrmen) i., argo tetiki. oyalanmak. s. trigonometrik. s., bak. trigonometric. i. trigonometri. s., geom. dzlemli. geom. dzlemli a. f. 1. sesi titremek; sesi titretmek. 2. titrek sesle sylemek. 3. titrek sesle trilyon, 1012. 2. ng. 1018. 2. mz. titrek ses. 3. r i. 1. A.B.D. akmak. i. 1. ses titremesi. sesinin titretilerek sylenmesi. i. l eser, l, triloji. s. (--mer, --mest) temiz ve yakkl, biimli, k. f. (--med, --ming) 1. (daha dzgn bir biim vermek o. krpnt. 4. k. dili i. 1. ss, ssleyici ey. 2. o. garnitr. 3. amacyla bitkiyi) budamak. 2. (sa, sakal v.b.ni) krkmak, kesip dzeltmek. 3. yenilgi, malubiyet. s. ayda bir olan/yaplan/kan. (dantel, perde v.b.ni) sslemek, donatmak. 4. den. yk i. Trinidad. dzgn istif ederek (gemiyi) denklemek. 5. (yelkeni) rzgra gre dzeltmek. 6. hav. ayarlamak. 7. k. dili yenmek, malup Trinidad ve Tobago. etmek. 8. aldatmak. 9. azarlamak. 10. den. 2. Trinidadl. i. 1. i. Trinidadl. s. 1. Trinidad, Trinidada zg. denk olmak. dzen, tertip. 2. durum, hal, vaziyet. 3. ss. 4. artk. 5. den. i. (gemide) denge. 6. kyafet, klk. i. 1. (yzk/dme gibi) deersiz ss. 2. biblo. 3. ufak oyuncak. i. l. f. (--ped, --ping) 1. (on/over) aya (bir eye) taklp dmek; tkezlemek. 2. (up) -e elme takmak/atmak; -i elmelemek: The s. blmden oluan, l. wrestler tripped his opponent. Grei rakibine elme takt. 3. i. 1. ikembe. 2. k. dili sama, samalk. up artmak, yanltmak, yanln/yalann yakalamak: The s., elek. fazl. clever interrogator tripped up the suspect. Zeki sorgu yargc san tongaya misli. 2. l. f. misli yapmak; misli olmak. s. 1. kat, bastrd. 4. yanl yapmak, yanlmak, hata etmek. 5. hafif admlarlatop vuruu. i., beysbol kalelik bir dans etmek/komak. 6. argo uyuturucu madde etkisinde olmak, umak. i. 1. ksa yolculuk; gezi, gezinti. 2. hata, yanl. 3. aya (bir eye) taklp dme; tkezleme. 4. argo uyuturucu madde etkisi, uu.

triplet triplicate tripod trite triumph triumphal triumphal arch triumphal column triumphant trivet trivia trivial triviality trod trodden Trojan troll troll trolley trolley bus trolley car trolleyman trombone troop trooper troopship trophy tropic tropical tropical year tropism troposphere trot trot out trotter trouble trouble spot troublemaker troubleshooter troublesome troublous trough trounce troupe trouper trouser trousers trousseau trout trowel

i. 1. eyden oluan takm, l. 2. zlerden biri. s. 1. kat, misli. 2. kopyadan oluan. i. nc kopya, nc nsha. i. ayakl sehpa, fotoraf sehpas. s. basmakalp, klie, bayat. i. 1. zafer, utku, yengi; parlak baar. 2. zafer alay. f. 1. zafer kazanmak, galip gelmek, yenmek. 2. zaferi kutlamak. s. zafere ait, zafer. zafer tak. zafer abidesi, zafer stunu. s. 1. galip, utkulu, muzaffer; baarl. 2. zaferiyle vnen. i. 1. nihale. 2. sacaya, sacayak. i., o. nemsiz eyler; fasa fiso; vr zvr. s. 1. sama, abes. 2. baya, sradan. 3. czi, nemsiz. i. 1. samalk. 2. fasa fiso. f., bak. tread. f., bak. tread. i. Truval. s. 1. Truva, Truvaya zg. 2. Truval. f. oltay suda srkleyerek balk tutmak. i. maaralarda/tepelerde bulunduu farzolunan dev/cce. i. 1. tramvay. 2. ng. el arabas, yk arabas. 3. ng. drezin. 4. ng. tekerlekli servis masas. troleybs. tramvay. o. trol.ley.men (tralimn) i. 1. vatman. 2. tramvay biletisi. i., mz. trombon. i. 1. kta, birlik. 2. grup, takm. 3. (izcilikte) oymak. 4. o. ktalar, birlikler, askerler. i. (ehirleraras karayollarn denetleyen) (motorize) polis. i. asker gemisi. i. 1. hatra, anda. 2. kupa, dl. 3. ganimet. i. dnence, tropika. s. tropikal. s. tropikal. gkb. dnencel yl. i., biyol. dorulum, ynelim, tropizm. i. troposfer. f. (--ted, --ting) 1. trs gitmek. 2. komak. i. 1. trs. 2. kou. k. dili ileri srmek, ne srmek: You always trot out the same old excuses. Heptrotter koyun paas. sryorsun. i. paa: sheeps ayn bahaneleri ileri f. 1. rahatsz etmek, tedirgin etmek: The approaching storm troubled the ships crew. Yaklaan frtna geminin tayfasn 1. pol. karklklara/atmalara sahne olan yer. 2. sorun tedirgin etti. The principal cant be troubled with all the petty yaratan/zayf nokta, sk skmesele karan kimse. i. ortalk kartrc, fitneci, arzalanan yer. problems. Mdr ufak tefek meselelerle megul olamaz. 2. i. aksaklklar saptayp zmleyen kimse. zmek: The news of his illness has greatly troubled me. Hastal hakkndaki haber beni ok zd. 3. ba belas, can skmak, ban s. 1. zahmetli, skntl, belal. 2. zntl. artmak: g,deafness troubles him. Sarl cann skyor. 4. His skntl. skc. s. kark, rahatsz etmek, zahmete sokmak, zahmet vermek: Sorry to i. 1. tekne, yalak. zahmet verdiim iin zr dilerim./Size zahmet trouble you. Size 2. oluk. 3. iki dalga srt arasndaki ukur. f. 1. i. 1. sknt, zg, yenilgiye uratmak. 2. dvmek, oldu.bozguna/byk bir znt, strap. 2. dert, mesele, aksilik, pataklamak. i, bela: i. trup. Whats the trouble? Derdin ne?/Mesele ne?/Ne var? in trouble ba belada. 3. karklk: Trouble in the neighboring i. trup yesi. country closed the border. Komu lkede kan karklk snrn s. pantolona ait: trouser buttons pantolon dmeleri. trouble on kapanmasna neden oldu. 4. zahmet: Dont go to any my account. Benim iin zahmete girmeyin. 5. mak. bozukluk, i., o. pantolon. arza. 6. rahatszlk, hastalk. i. eyiz. o. --x/--s (trusoz, trusoz) i. (o. trout/--s) alabalk. i. mala. f. (--ed/--led, --ing/--ling) mala ile svamak, malalamak.

trowsers Troy troy troy weight truant truce Trucial Trucial Oman truck truck truck farm truck farming trucking truckle truculent trudge true true colors true to life true to life true-blue truelove truffle truism truly trump trump card trump up trumpet trumpet vine/creeper truncate truncheon trundle trunk trunk call trunk call trunk room trunks truss truss bridge truss up trust trust in God trustee trustful trusting trustworthiness trustworthy truth try

i., o., bak. trousers. i. Truva. i. kuyumcularn kulland tart sistemi. kuyumcu tarts. i. okul kaa. i. atekes, mtareke. s., tar. Birleik Arap Emirliklerine zg. bak. the United Arab Emirates. i. 1. kamyon. 2. iki tekerlekli el arabas. 3. yk vagonu. f. 1. kamyontoku etmek, takas el arabas ile yk tamak. 3. argo f. dei ile yk tamak. 2. etmek, trampa etmek. i. 1. dei yrmek, gitmek. toku, takas, trampa. 2. (satmak iin yetitirilen) sebzeler. bostan. bostanclk. i. 1. kamyonculuk, kamyonla tayclk. 2. dei toku. 3. bostanclk. f. to -e yaltaklanmak; -e boyun emek, -e ba emek. s. 1. kavgac, saldrgan. 2. vahi, gaddar. f. glkle yrmek; yorgun argn yrmek. i. glkle yrme; yorgun argn yrme. what she said true? Onun syledii doru s. 1. doru, gerek: Is mu? 2. hakiki, som: Is this true or imitation leather? Bu deri iyz. hakiki mi, yoksa taklit mi? 3. sadk, samimi: a true friend sadk gerek hayatta olduu gibi. arkada. 4. asl, gerek: the true meaning of a word bir yaanm. szcn asl anlam. 5. tam, aslna uygun: a true copy aslna uygun sadk, sznn eri. asl: the true heirs asl miraslar. 7. s. pek bir kopya. 6. meru, samimi, iten: true concern iten merak. i. sevgili. i., bot. domalan, yermantar. i. herkese bilinen gerek. z. 1. gerekten, hakikaten. 2. dorulukla. 3. sadakatle. 4 samimiyetle. 2. k. dili iyi adam. f., isk. 1. koz krmak, koz i. 1. isk. koz. 5. tamamen, doru olarak. oynamak. 2. koz oynayarak almak. isk. koz. uydurmak, icat etmek. i. 1. boru. 2. borazan. 3. boru sesi. f. 1. boru alarak ilan etmek. 2. ilan etmek, yaymak. 3. boru gibi ses karmak. bot. acemborusu. f. ucunu/tepesini kesmek. i. 1. ksa ve kaln sopa. 2. ng. cop. f. 1. (tekerlekli tat) gelmek/gitmek. 2. (tekerlekli tat) itmek/ekmek. i. 1. gvde, beden. 2. (seyahat ederken kullanlan) sandk. 3. oto. bagaj.long-distance call. aa gvdesi, gvde. ng., bak. 4. zool. hortum. 5. ng. ehirleraras/uluslararas telefon konumas. sandk odas. i., o. erkek mayosu, ort. i. 1. tb. kask/ftk ba. 2. (kpr/at iin) makas (kiri sistemi). 3. kuru ot/saman demeti. 4. balam, demet. f. 1. skca (gen) kirili kpr. balamak. 2. destek koymak. balamak, iple balamak. i. 1. gven, itimat. 2. umut. 3. emanet. 4. sorumluluk; grev, vazife. 5. mtevellilik; mutemetlik. 6. vakf. 7. trst. f. 1. Allaha tevekkl etmek, tevekkl etmek. gvenmek, itimat etmek: The child trusts its mother. ocuk i. mtevelli. annesine gveniyor. She trusts her husband to do the shopping. s. bakalarna gvenen/inanan. Alveri iin kocasna itimat ediyor. 2. emanet etmek: trust s.t. to bak. trustful. s., s.o./trust s.o. with s.t. bir eyi birine emanet etmek. 3. inanmak: I trust his statement. fadesine inanyorum. 4. in -e i. gvenirlik. gveni olmak: He trusts in his own abilities. Kendi yeteneklerine s. gvenilir. gveni var. i. 1. gerek, doru, hakikat: What she said is the truth. Onun syledii dorudur. 2. doruluk, gereklik: Truth isthe project on f. 1. almak, uramak: They are trying to finish relative. Doruluk grelidir. 3. drstlk, doruluk. time. Projeyi zamannda bitirmeye alyorlar. 2. kalkmak, girimek: Dont you dare try to reprogram that computer. Sakn o bilgisayar yeniden programlamaya kalkma. 3. denemek, snamak: Try this new medicine. Bu yeni ilac dene. 4. yormak:

try for try on try ones fortune try ones hand at try ones hand at try ones luck try ones wings try out try s.o.s patience trying tryout tsar tsetse tsetse fly T-shirt tsunami tub tuba tubby tube tubeless tuber tuberculosis tuberose tubing tubular tuck tuck in tuck s.o. in tuck s.t. away tuckered Tuesday tuft tufted tufting tufting machine tug tug of war tugboat tuition tulip tulip poplar tulip tree tulle tumble tumble about tumble down tumble out of bed tumbledown tumbler

-i elde etmeye almak. prova etmek, giyip denemek. ansn denemek. (bir eyi yapmay) denemek. -i denemek, -e el atmak. ansn denemek. rendiklerini denemek: Let me have the wheel! Id like to try my wings. eyi) denemek. (birini/bir Direksiyonu bana ver! rendiklerimi denemek istiyorum. birinin sabrn tketmek. s. 1. yorucu, zor, skntl. 2. bktrc, skc. i. deneme, snama. i., bak. czar. i. zool. ee. i. tirt. i. tsunami, denizalt depremlerinin ortaya kard byk dalga. i. 1. tekne, leen. 2. banyo kveti. 3. k. dili tekne. i., mz. tuba. s. iman ve bodur, f gibi, bdk. i. 1. ince boru. 2. tp: a tube of toothpaste bir tp di macunu. 3. TV tp;lastii olmayan. oto. i lastik, ambriyel. 5. ng. s., oto. i radyo lamba. 4. metro. i., bot. yumrukk, yumru. i., tb. tberkloz, verem. i., bot. smblteber. i. (bir btn olarak) boru/borular: Ill take ten meters of that plastic tubing. O plastik borulu. 3.on metre alacam. We need s. 1. boru eklindeki. 2. borudan boru sesi gibi. to replace the stills tubing. mbiin borularn yenilememiz f. 1. in iine tkmak, iine sokmak: Tuck your shirt in! gerek. Gmleinin yemek yemeye balamak. altna koymak: Tuck it ng., k. dili eteini beline sok! 2. under under your arm! Onu koltuunun altna koy! i. krma, pli. (gece uykusuna yatrlan) ocuun stn rtmek. bir eyi saklamak/gizlemek. s. i. sal. i. 1. (bir) tutam (sa); (bir) bek (ot). 2. (kuun tepesindeki) sorgu. s. 1. sorgulu (ku). 2. tfte (hal). i. tafting. tafting makinesi. f. (--ged, --ging) kuvvetle ekmek. i. 1. kuvvetli eki. 2. rmorkr. 1. halat ekme oyunu. 2. iddetli rekabet. i. rmorkr. i. 1. okul creti. 2. retim. i., bot. lale. bot. laleaac. bot. laleaac. i. tl. f. 1. dmek, yklmak; drmek, ykmak. 2. yuvarlanmak; yuvarlamak. 3. takla atmak. 4. kartrmak, altst etmek. 5. yuvarlanmak. rselemek. 6. (to) ng., k. dili (-i) akmak, anlamak, kavramak. i. dmek; drmek. 1. d. 2. takla. yataktan frlamak. s. yklacak gibi, yklmak zere, yar ykk. i. 1. (sapsz, ksa ve genie) bardak. 2. hacyatmaz.

tummy tumor tumour tumult tumultuous tuna tuna fish tundra tune tune in tuneful tuneless tuner tune-up tungsten tuning tuning fork Tunisia Tunisian tunnel tunny turban turbaned turbid turbidity turbine turbot turbulence turbulent Turcoman turd tureen turf turf s.o. out turgid turgor Turk Turkestan Turkey turkey turkey buzzard Turkey carpet Turkey oak Turkey red Turki Turkic Turkish Turkish bath Turkish coffee Turkish delight

i., k. dili karn, mide. i. tmr, ur. i., ng., bak. tumor. i. grlt, karklk, kargaalk, kargaa. s. 1. dzensiz. 2. grltl, kargaal. 3. frtnal, alkantl. 4. cokun.tu.na/--s) 1. zool. tonbal, orkinos. 2. (konserve) i. (o. tonbal. tonbal. (konserve) i. tundra. i. melodi, ezgi, name. f. 1. algy akort etmek. 2. (motoru) ayar etmek, ayarlamak. radyo 1. dalgay ayarlamak. 2. (belirli bir istasyonu) amak. s. ahenkli, ho sesli, nameli. s. 1. ahenksiz, namesiz. 2. sessiz, mziksiz. i. akortu. i. (motoru) ayarlama. i. tungsten, volfram. i. akort. diyapazon. i. Tunus. i. Tunuslu. s. 1. Tunus, Tunusa zg. 2. Tunuslu. i. tnel. f. (--ed/--led, --ing/--ling) tnel amak. i., zool. orkinos, tonbal. i. 1. sark. 2. trban. s. 1. sarkl. 2. trbanl. s. 1. bulank, amurlu. 2. kark, dzensiz. i. trbidite, bulanklk. i. trbin. i. (o. tur.bot/--s) zool. kalkan. i. 1. karklk, kargaalk. 2. (suda/havada) trblans. s. 1. grltl patrtl, ok alkantl. 2. kavgac; karklk karan. 3.Turkoman. (su/hava). 4. kaynayan (duygular). i., s., bak. trblansl i. 1. kaka, bok. 2. argo it herif; kaltak kar. i. byk orba ksesi. i. (o. --s/turves) 1. imenlik, im. 2. kesek. 3. k. dili yetki/uzmanlk alan. 4. k. dili, Birinin mahallesini, ehrini v.b.ni ng., k. dili birini kap dar etmek/atmak. aka yoluyla belirtir: This is my turf! Buras benim yerim! s. 1. imi, ikin. 2. abartmal, iirilmi, tumturakl. (Burada benim szm geer.). f. imlendirmek. i., biyol. turgor. i. Trk. i., bak. Turkistan. i. Trkiye. i. (o. --s/ tur.key) 1. hindi. 2. argo aptal/tuhaf grnml kimse, aban. 3. argo beceriksizin teki, ileri yzne gzne zool. bir tr akbaba. bulatran kimse. 1. Trk hals. 2. ark hals. bot. salmee, anadolumeesi. kkkrmzs, kkboyas. s. Trki, Orta Asyal Trklere veya dillerine zg. i. Trki, Orta Asyal Trk. s. 1. Trk dillerine ait, Trk. 2. Trk dillerinden birini konuanlara1. Trk: Turkish carpet Trk hals. Turkish tobacco i. Trke. s. ait, Trk. Trk ttn. 2. Trke: Turkish lesson Trke dersi. (alaturka) hamam. Trk kahvesi. lokum.

Turkistan Turkman Turkmen Turkmenian Turkmenistan Turkoman turmeric turmoil turn turn turn a cartwheel turn a deaf ear turn a deaf ear to turn a deaf ear to turn a neat phrase turn a somersault turn a somersault turn about turn about/turn and turn about turn adrift turn against turn an honest penny turn an honest penny turn aside turn away turn back turn bad turn color turn down turn down turn in turn inside out turn into turn loose turn of mind turn of phrase turn off turn on Turn on the lights to save your eyes. turn ones ankle turn ones back on turn ones back on s.o./s.t. turn ones head turn ones/a hand turn ones/a hand to turn out turn over turn over a new leaf turn over a new leaf turn pale

i. Trkistan. o. Turk.men (trkmn) i. Trkmen. i. 1. (o. Turk.men) Trkmen. 2. Trkmence. s. 1. Trkmen. 2. Trkmence. s. Trkmen. i. Trkmenistan. i., s. 1. Trkmen. 2. Trkmence. i. zerdeal, hintsafran. i. karklk, kargaa. f. 1. dndrmek, evirmek: What turns the wheels? Tekerlekleri ne dndryor? He turned2. sapma, sap. 3. viraj, dneme. 4. i. 1. dn, devir, dnme. the telescope towards the stars. Teleskopu yldzlaradili korkutma, dn koparma. wheel is doru kvrm, dirsek. 5. k.atmak. evirdi. 2. dnmek: The 6. gezme, yanlamasna takla turning. Tekerlek 8. deiim, nbet. 9. yetenek.Bam dnyor. dolama. 7. sra. dnyor. My head is turning. 10. biim. 11. kulak asmamak, aldrmamak. 3. saptrmak; sapmak, dnmek: deiiklik, deiim. into a new yn. 12. k. dili sarsnt, ok. 13. Well turn the river channel. Nehri yeni bir kulaklarn tkamak. Dont turn left at the -e kulak asmamak, -e mecraya saptrrz. bakery; go straight. Frna gelince sola dnmeyin; dz gidin. 4. -i iitmezlikten gelmek, -e kulak asmamak, -e kulaklarn ynn deitirmek: Upon reaching the village he turned and tkamak. ho bir towards the mountains. Kye ulanca ynn deitirip headed slupla yazmak. takla atmak. dalara doru yneldi. 5. akln elmek; caydrmak. 6. ekitmek, bozmak; ekimek, bozulmak: The milk has turned. St bozuldu. takla atmak. 7. bulandrmak; bulanmak: His stomach turns at the sight of 1. br tarafa dnmek. 2. evirip evirmek. blood. Kan grnce midesi bulanyor. nbetlee, nbetle, sra ile. babo brakmak. aleyhine dnmek; aleyhine dndrmek. drste ve aln teri ile para kazanmak. namusu ile ekmeini kazanmak. 1. bir yana dnmek. 2. saptrmak, vazgeirmek. 1. baka tarafa yneltmek. 2. kovmak. 3. dnp gitmek, sapmak. 4. vazgemek. dnmek. 1. geri evirmek. 2. geri 1. (hava) bozmak. 2. (st, et, yumurta v.b.) bozulmak. renk deitirmek. 1. reddetmek, geri evirmek. 2. (radyo, televizyon v.b.ni) ksmak. 1. kvrmak, bkmek. 2. reddetmek, geri evirmek. 3. (iskambil kdnn) yzn aa evirmek. 4. ksmak. teslim etmek. 3. k. 1. iine kvrmak, ieriye doru evirmek. 2. dili yatmak. evirmek, tersyz etmek. iini dna 1. olmak, kesilmek, -e dnmek, -e dnmek. 2. -e evirmek, -e dntrmek, -e deitirmek. 3. -e tercme etmek, -e evirmek. salvermek, serbest brakmak. zihniyet, dnce tarz. anlatm tarz, slup. 1. kapamak. 2. kesmek. 3. lafa bomak, sz evirip cevapsz brakmak. 4. den sapmak. 5. ng. iine son vermek,esritmek; 1. amak. 2. evirmek. 3. argo heyecanlandrmak, yol vermek. 6. argo cann skmak. merakn/ilgisini uyandrmak. 4. an. olmak, bakmak. 5. Gzlerinizi yormamak iin bal dman olmak. 6. saldrmak. 7. k. dili cinsel istek uyandrmak. ayak bileini burkmak. -e srt evirmek. birine/bir eye srt evirmek. -in ban dndrmek, -i gururlandrmak. (fiziki) i yapmak: He wont turn his hand. Parman bile kprdatmaz. (bir ile uramaya) balamak, (bir ie) el atmak: Hes turned his tersyz etmek. 2. dar atmak, kovmak. 3. otlatmak iin 1. hand to journalism. Gazetecilie el att. darya karmak. 4. dna dnmek. 5. yapmak, etmek. 3. 1. evirmek, devirmek. 2. havale etmek, teslim karmak, retmek, meydana getirmek. 6. sndrmek. 7. katlmak. 8. k. devretmek. 4. zihninde evirip evirmek. 5. altst olmak, hayatn daha iyi bir yola koymak, yeniden balamak. dili yataktan kalkmak. 9. olmak, kmak. devrilmek, dnmek. 6. (mal) alp satmak. yeni bir hayata balamak. sapsar kesilmek.

turn round turn s.o. around ones little finger turn s.o.s head turn s.t. down low turn s.t. to good account turn s.t. to ones purpose turn signal turn tail turn tail turn tail and run turn the tables turn the corner turn the corner turn the scales turn the tables turn the tide turn the trick turn thumbs down on turn to turn to sugar turn traitor turn turtle turn up turn up ones nose at turn upside down turnabout turncoat turning turning point turnip turnout turnover turnpike turnstile turn-up turpentine turpentine tree turquoise turret turtle turtledove turtleneck tusk tussle tut tutelage tutor tux tuxedo TV

evirmek; evrilmek, dnmek. k. dili birini parmanda oynatmak. birinin ban dndrmek. atei, lambay, radyoyu v.b.ni ksmak. bir eyi deerlendirmek. bir eyden yararlanmak. (otomobilin hangi yne dneceini gsteren) iaret lambas/sinyal lambas. kamak. k. dili cesaretini yitirip kamak, tymek, toz olmak. k. dili cesaretini yitirip gerisin geriye kamak. (on) k. dili durumu tersine evirmek: They really turned the tables noktay atlatmak,baya tersine evirdiler! kritik on him! Durumu keyi dnmek. 1. keyi dnmek. 2. krizi geirmek, tehlikeyi atlatmak. sonuca balamak, durumu deitirmek. (on) durumu tersine evirmek. olaylarn gidiini yzde yz/btnyle deitirmek. ii halletmek. -i reddetmek. 1. -e bavurmak, -in yardmn istemek. 2. (akln/dikkatini) -e vermek. 3. v.b.) ekerlenmek. amak. (reel, bal (belirli bir sayfay) hain olmak, hainlik etmek. den. alabora olmak, altst olmak, ters dnmek. 1. yukar evirmek, evirip kaldrmak. 2. amak, evirmek. 3. ortaya kmak. 4. -e burun 5. bulunmak. 1. -i hor grmek, gelmek. bkmek, -e burun kvrmak, -i beenmemek. 2. altst olmak. 2. devrilmek. 1. altst etmek; -i reddetmek. i. 1. atlkarnca. 2. aksi yne/fikre dn. i. dnek adam, prensip deitiren kimse. i. 1. dn, dnme. 2. yoldan sapma/kma. 3. dneme, dn yeri. dnm noktas. i. algam. i. katlanlar, toplant mevcudu. i. 1. devrilme. 2. tic. sermaye devri. 3. tic. i hacmi. 4. meyveli turta. i. paral otoyol. i. turnike. i., ng. (pantolonda) kvrk paa, paann kvrk ksm. i. terebentin. bot. menengi, melengi, terebentinsakzaac. i. firuze, trkuvaz. s. trkuvaz, yeile alan mavi. i. 1. mim. ufak kule. 2. ask. dner taret. i., zool. kaplumbaa. i., zool. kumru. i. 1. balk yaka. 2. balk kaza. i. 1. fildii. 2. mors veya yabandomuzunun uzun azdii. f. (with) 1. (ile) dvmek. 2. (ile) mcadele etmek, cebellemek, uramak. onaylanmadn vurgulamak iin nlem Tut, tut! Bir eyin i. 1. dvme, dv. 2. mcadele, urama.Tut, tut, you shouldnt be reading other peoples mail! sylenir: i. 1. vasilik, vesayet. 2. koruma, himaye. 3. vesayet altnda A, bakalarnn mektuplarn okumamalsn byle! olma. 4. (zenli) retim. retmen. f. 1. zel ders vermek. 2. i. 1. zel retmen. 2. ng. ders vermek. i., k. dili smokin. i. smokin. i. televizyon, TV.

twaddle twang tweak twee tweed tweezers twelfth twelve twentieth twenty twice twice a day twiddle twiddle ones thumbs twig twig twilight twin twin set twine twinge twinkle twirl twist twist off twist s.o. around ones little finger twist s.o. around ones little finger twist s.o.s arm twist s.o.s words twist the lions tail twist up twisted twister twit twitch twitter two two cents worth Two from ten leaves eight. two-bit two-cycle two-dimensional two-edged two-faced two-fisted twofold two-phase two-piece two-seater twosome

f. bo laf etmek, samalamak, zrvalamak. i. bo laf, sama, zrva. f. 1. tngrdamak; tngrdatmak. 2. genizden konumak/ses karmak. bkvermek, ekivermek. 2. -den makas almak, -den f. 1. (elle) i. 1. tngrt. 2. genizden kan ses. kesme almak.irin ama yapmack. s., ng., k. dili i. 1. (elle) bkverme, ekiverme. 2. makas alma, kesme alma. i. tvit. i., o. cmbz. s., i. 1. on ikinci. 2. on ikide bir. s. on iki. i. on iki, on iki rakam (12, XII). s., i. 1. yirminci. 2. yirmide bir. s. yirmi. i. yirmi, yirmi rakam (20, XX). z. 1. iki kez, iki kere, iki defa. 2. iki kat, iki misli. gnde iki kez. f. 1. baparmaklarn birbirinin etrafnda evirmek. 2. k. dili vakit ldrmek. srgn. i. ince dal, f. (--ged, --ging) k. dili akmak, anlamak, kavramak. i. alacakaranlk. s. 1. ikiz: twin brother/sister ikiz karde. 2. ift: twin beds ift yatak. i. ikiz: Shekazak birth to twins. kiz dourdu. ng. (kadn iin) gave ve hrka takm. i. 1. sicim. 2. sarma, bkme. f. sarmak, dolamak, bkmek; sarlmak, dolanmak. f. birdenbire sanc vermek; birdenbire sanclanmak. i. 1. (birden saplanan) iddetli sanc. 2. 2. (gzler) parlamak. 3. gz f. 1. prldamak, ldamak. azap, znt, sz. krptrmak. i. 1.frldanmak;2. prlt, lt. 3. gz krptrma. in f. hzla dnmek, prldama. hzla dndrmek, frldatmak, hzla the twinkling of an eye gz ap kapayncaya kadar; kala gz evirmek. f. 1. bkmek, sarmak, burmak; bklmek, sarlmak, burulmak. arasnda. 2. ters anlam vermek, arptmak. i. 1. bklme, sarlma, bkp koparmak. burulma. 2. ibriim; sicim. 3. dm. 4. dnme, dn. 5. tvist birini parmanda oynatmak/evirmek. dans. 6. deiiklik. k. dili birini parmanda oynatmak. k. dili birini zorlamak/mecbur etmek. birinin szlerini arptmak. ngilizlerin damarna basmak. bkp brakmak. s. 1. bklm. 2. arpk, sapkn. i. 1. bken ey/kimse. 2. dne dne giden top. 3. k. dili kasrga; hortum. --ting) ng. taklmak, satamak. i., ng. 1. taklma, f. (--ted, satama. 2. k. dili salak, dangalak. f. 1. kapp ekmek. 2. seirmek; seirtmek. f. cvldamak. i. cvlt. s. 1. iki. 2. ift. i. 1. iki, iki rakam (2, II). 2. isk. ikili. k. dili gr, fikir: get/put in ones two cents worth fikrini sylemek. karsa sekiz kalr. Ondan iki s., k. dili iki paralk, be para etmez, be paralk. s. iki zamanl. s. iki boyutlu. s. 1. iki azl, iki yz keskin. 2. iki anlaml. 3. iki etkili. s. 1. iki yzl. 2. ikiyzl, riyakr. s., k. dili kuvvetli ve saldrgan. s., z. iki kat, iki misli. s., elek. iki fazl. s. iki paral: two-piece bathing suit bikini. two-piece dress dpiyes. araba/uak. i. iki kiilik i. ift, ikili, iki kii.

two-way -ty tycoon tympanic tympanic membrane tympanites type type up typescript typesetter typewriter typhoid typhoid fever typhoon typhus typical typically typify typist typo typographic typographic error typographical typography tyrannic tyrannical tyrannise tyrannize tyrannous tyranny tyrant tyre tzar tzetze U, u ubiquitous U-boat U-bolt udder UFO Uganda Ugandan ugh ugly UK Ukraine Ukrainia Ukrainian ulama ulcer

s. 1. iki ynl: two-way traffic iki ynl trafik. 2. iki dorultuda. sonek -lik, -lk. i., k. dili ok zengin ve nfuzlu iadam, kral. s., anat. kulakzarna/ortakulaa ait. anat. kulakzar. tym.pa.ni.tis (tmpnayts) i., tb. mide genilemesi, timpanizm. i. 1. eit, cins, tr, tip: The three of them are different types of people. etmek; ayr tip insan. of the classic type to type up daktilo de bilgisayarda yazmak: He was going klasik trden. 2.on his computer. 3. snf, kategori. 4. ideal rnek. 5. numune, his notes ile yazlmrnek. Notlarn bilgisayarnda yazacakt. i. daktilo yaz. matb. basma harf/harfler; hurufat. f. 1. daktilo etmek: She can i. dizgici, mrettip.words a minute. Dakikada yz szck daktilo type one hundred edebiliyor. i. daktilo. 2. daktiloda yazmak: He has been typing since this morning. Bu sabahtan beri daktiloda yazyor. 3. tipini/trn i., tb. tifo, karahumma. saptamak; belirli bir kategoriye ayrmak. tb. tifo, karahumma. i. tayfun. i., tb. tifs, lekelihumma. s. 1. tipik. 2. tipine zg. z. 1. tipik olarak. 2. tipik derecede. 3. genellikle. f. 1. -in tipik rnei olmak: His attitude typifies the problem. Onun tutumu sorunun tipik bir rneidir. 2. -in simgesi olmak, -i i. daktilograf. simgelemek: National flags typify the patriotic spirit. Milli i., k. dili bask hatas; dizgi yanl/hatas. bayraklar vatanseverlik ruhunu simgeler. s. basmla ilgili, tipografik. bask hatas; dizgi yanl/hatas. s., bak. typographic. i. 1. bask, basl eyin biimi/grnm. 2. basmclk, tipografya. s., bak. tyrannical. s. zalim, zorba, gaddar. f., ng., bak. tyrannize. f. (over) -e zulmetmek, -i ezmek. s. zalimce, zorbaca. i. 1. zulm, zorbalk, gaddarlk, despotluk. 2. zorbalk ynetimi; zorba hkmet. 2. tiran, zorba hkmdar, despot. i. 1. zorba, zalim. i., ng., oto., bak. tire 2. i., bak. czar. i., bak. tsetse. i. 1. U, ngiliz alfabesinin yirmi birinci harfi. 2. U eklinde ey. s. ayn zamanda her yerde bulunan. i. Alman denizalts. i. U harfi biiminde iki ucu yivli cvata. i. inek memesi. ks. unidentified flying object. i. Uganda. i. Ugandal. s. 1. Uganda, Ugandaya zg. 2. Ugandal. nlem Of!/f! (Nefret/tiksinme belirtir.). s. 1. irkin. 2. iren. 3. kt, tatsz, naho. 4. k. dili ters, huysuz. United Kingdom (of Great Britain and Northern Ireland) ks. the 5. frtnal. Byk Britanya ve Kuzey rlanda Birleik Krall. i. i. Ukrayna. i. 1. Ukraynal. 2. Ukraynaca. s. 1. Ukrayna, Ukraynaya zg. 2. Ukraynaca. 3. Ukraynal. i. ulema. i. 1. lser. 2. irinli yara.

ulcerate ulcerous ulema ulterior ultimate ultimately ultimatum ultra ultraconservative ultramodern ultrared ultrasonic ultrasound ultraviolet umber umbilical umbilical cord umbra umbrage umbrella umbrella pine umbrella stand umbrine umlaut umpire umpteen UN ununable unabridged unacceptable unaccommodating unaccompanied unaccountable unaccustomed unaffected unaided unalterable unanimity unanimous unanimously unanswerable unappealing unapproachable unarmed unashamed unassailable unassisted unassuming unattached

f. lsere dnmek, lserlemek; lsere dntrmek, lserletirmek.lser trnden. 3. lsere dnm, lserlemi. s. 1. lserli. 2. i., bak. ulama. s. 1. gizli, aa vurulmam, itiraf edilmemi: ulterior motive gizli ama. 2. sonraki. 3. te yandaki, tedeki. s. 1. son, nihai, en son: ultimate reality son gerek. 2. esas, temel: ultimate principles temel ilkeler. 3. en byk, en yksek: z. eninde sonunda. the ultimate good en byk iyilik. o. --s (^ltmeytmz)/ul.ti.ma.ta (^ltmeyt) i. ltimatom. s. ar, son derece. i. arc, arclk yanls. s. ar derecede tutucu/muhafazakr. s. son derece modern, ltramodern, ast. s. kzltesi, enfraruj. s. ltrasonik. i. ltrason. s. ltraviyole, mortesi. i. ombra. s. 1. gbee ait. 2. gbee yakn. anat. gbek kordonu. o. --s (^mbrz)/--e (^mbri) i. 1. glge. 2. gkb. tam glge. 3. zool.gcenme, alnma. 2. glge. 3. glge yapan ey (aa). i. 1. minakop, talevrei, glgebal. i. emsiye. s. btn kapsayan. bot. fstkam. emsiyelik. i., zool. minakop, talevrei, glgebal. i nl harf zerine konulan ift nokta. i. hakem. f. hakemlik yapmak. s., k. dili saysz, pek ok. ks. the United Nations BM (Birlemi Milletler). nek -siz, -sz, gayri. s. 1. yapamaz, elinden gelmez. 2. beceriksiz. s. ksaltlmam, tam. s. kabul edilemez. s. kendi rahatn feda edemeyen. s. 1. yannda kimse olmayan, elik edilmeyen, yalnz. 2. mz. elik nedeni anlalamayan, anlalmaz, garip. 2. sorumsuz, s. 1. edilmeyen, refakatsiz. hesab verilmeyen. 3. olaanst. s. allmam, allmadk. s. 1. yapmacksz, doal, tabii. 2. etkilenmemi. s. yardmsz, kendi bana, yalnz bana. s. deitirilmesi imknsz, deitirilemez. i. oybirlii, ittifak. s. ayn fikirde, mttefik. z. oybirliiyle, ittifakla. s. 1. cevaplandrlamaz, yantlanamaz. 2. rtlemez; itiraz edilemez. 3. sorumlu tutulamaz. s. zevksiz, ekici olmayan, naho. s. 1. yaklalmaz. 2. esiz, emsalsiz. s. silahsz. s. s. doruluundan phe edilemez; su gtrmez, rtlemez. s. yardmcsz; yardmsz. z. yalnz bana, yardm grmeden. s. alakgnll, mtevaz, gsterisiz. s. 1. bal olmayan. 2. ei/nianls olmayan, bekr.

unattainable unattended unattractive unauthorized unavailable unavailing unavoidable unaware unawares unbalance unbalanced unbalanced budget unbearable unbeaten unbecoming unbeknown unbeknownst unbelievable unbeliever unbelieving unbending unbiased unbidden unbleached unbleached muslin unblemished unblushing unblushingly unborn unbound unbowed unbridled unbroken unbuckle unburden unbusinesslike unbutton uncalled-for uncanny uncap uncared-for unceasing unceremonious uncertain uncertainty unchangeable unchanged unchanging uncharitable uncharted

s. elde edilemez, ulalmaz. s. 1. baklmam, yaplmam (i). 2. ihmal edilmi. 3. yalnz, refakatsiz. 4. babo. s. ekici olmayan, sevimsiz, cazibesiz. s. 1. yetkisiz. 2. izinsiz. 3. resmi olmayan. s. mevcut olmayan, bulunmayan. s. bo, nafile, beyhude, yararsz, faydasz. s. kanlmaz, nne geilmez. s. z. f. dengesini bozmak. s. 1. dengesiz. 2. akli dengesi bozuk. ak veren bte. s. ekilmez, dayanlmaz. s. 1. yenilmemi, namalup. 2. krlmam (rekor). 3. ayak baslmam (yol). s. 1. yakksz, uygunsuz, yakk almayan: unbecoming behavior uygunsuz davran. 2. yakmayan: -ce bilinmeyen,is s. to 1. -in haberi olmadan, -den habersiz. 2. Her new dress -ce unbecoming. Yeni elbisesi ona yakmam. bought the house. mehul.unbeknown. to us, they had already s., bak. Unbeknown Bizim haberimiz olmadan evi almlard bile. s. inanlmaz. i. 1. Allaha inanmayan kimse, imansz, inansz. 2. (bir eye/birine) inanmayan kimse. s. 1. inanmayan, pheci. 2. iman etmeyen, imansz, inansz. s. kararndan dnmez, boyun emez. s. taraf tutmayan, tarafsz, yansz. s. 1. davetsiz. 2. kendiliinden gelen (fikir). s. aartlmam. amerikanbezi. s. lekesiz, kusursuz. s. utanmaz, yzsz. z. utanmadan. s. 1. domam, henz dnyaya gelmemi. 2. gelecek, mstakbel. s. ciltlenmemi, ciltsiz. s. eilmemi, ba ememi, boyun ememi. s. 1. dizginsiz, dizgin vurulmam (at). 2. ar, dizginsiz, lsz. s. 1. krlmam, btn. 2. srekli, aralksz. 3. boyun ememi. 4. tokasnkesilmemi. 5. terbiye edilmemi, altrlmam (at). f. yarda amak. f. 1. ykten kurtarmak. 2. derdini dkmek. s. i dzenine aykr. f. dmelerini zmek. s. 1. gereksiz, lzumsuz, istenilmeyen. 2. yersiz, yerinde olmayan. 3. haksz. s. 1. acayip. 2. esrarengiz, olaanst. 3. tekin olmayan. f. (--ped, --ping) kapan amak. s. bakmsz. s. 1. srekli, aralksz. 2. sonsuz, bitmez tkenmez. s. 1. nezaketsizce yaplan, kaba. 2. teklifsiz. 3. resmi olmayan. s. 1. pheli. 2. belirsiz. 3. kesin olmayan. 4. gvenilmez. 5. kararsz. 6. phe, tereddt. 2. belirsizlik. 3. kesinsizlik. i. 1. kuku, deiken, dnek. s. deimez. s. deimemi. s. deimez, deimeyen. s. 1. acmasz, sert, kat yrekli. 2. balamaz, affetmeyen. 3. kusur bulan. yaplmam. 2. bilinmeyen, mehul. s. 1. haritas

unchecked unchristian uncircumcised uncivil uncivilised uncivilized unclaimed unclasp uncle Uncle Sam unclean unclear unclench unclinch uncloak unclog unclose uncoil uncomfortable uncommitted uncommon uncommonly uncommunicative uncomplaining uncompromising unconcealed unconcern unconcerned unconditional unconditionally unconfirmed uncongenial unconnected unconscionable unconscious unconstitutional unconstitutionality unconstrained uncontrollable uncontrolled unconventional uncooked rice uncork uncorrected uncorroborated uncouth uncover uncritical uncultivated uncut

s. 1. kontrol edilmemi; n alnmam. 2. babo braklm, kontrolsz. s. 1. Hristiyan olmayan. 2. Hristiyanla aykr, Hristiyana yakmaz. 3. s. snnetsiz. acmasz, merhametsiz. 4. nazik olmayan, kaba. s. kaba, nezaketsiz. s., ng., bak. uncivilized. s. 1. medeniyetsiz. 2. vahi. s. sahibi kmam. f. 1. (sklan eli) brakmak. 2. (tokay) amak. i. 1. amca: paternal uncle amca. 2. day: maternal uncle day. 3. enite:Sam Amca (A.B.D. iin is one of my uncles. Rosa Teyze k. dili Aunt Rosas husband bir ad). nin kocas enitelerimden biri. 4. amca, yal adam. 5. argo s. 1. kirli, pis. 2. murdar. 3. ahlaksz, gnahkr. tefeci. s. 1. bulank. 2. zor anlalr. 3. kark. f. (sklm eli) amak/atrmak; (sklm el) almak. f., bak. unclench. f. 1. rtsn kaldrmak. 2. meydana karmak, aa vurmak, ortaya dkmek. (tkank bir eyi) amak: This substance will f. (--ged, --ging) unclog the bathtub drain. Bu madde banyo kvetindeki f. amak; almak. tkankl giderir. f. (halka eklinde sarl bir eyi) amak/zmek; (halka eklinde sarl rahat olmayan, rahatsz. 2. rahatsz edici, naho. s. 1. bir ey) almak/zlmek. s. 1. taahht altna girmemi. 2. bamsz. 3. fikrini sylememi. s. 1. nadir, seyrek. 2. olaanst, fevkalade. z. 1. olaanst bir ekilde. 2. nadiren. s. ketum, az sk, az konuan. s. ikyet etmeyen, sabrl. s. 1. dnce, ilke veya kararlarndan vazgemez. 2. uzlamaz, uyumaz. 3. sznden dnmez. 4. kat, sert. s. akta olan, ak, gizlenmemi. i. umursamazlk, lakaytlk, kaytszlk, ilgisizlik. s. umursamaz, lakayt, kaytsz, ilgisiz. s. kaytsz artsz. z. kaytsz artsz olarak. s. dorulanmam. s. 1. uyuamayan. 2. skc, tatsz. s. 1. birbirine bal olmayan, ayr. 2. tutarsz. s. 1. mantksz, makul olmayan, ar; fahi (fiyat). 2. vicdansz; insafsz. s. 1. farknda olmayan, habersiz: He is unconscious of the seriousness of our environmental problems. evresel s. anayasaya aykr. sorunlarmzn ne kadar ciddi olduunun farknda deil. 2. i. anayasaya aykrlk. baygn: The patient is unconscious. Hasta baygn. 3. bilinsiz, s. zorlanmam, serbest. uursuz. i. s. zaptedilemeyen, frenlenemeyen. s. kontrol altna alnmam, kontrolsz, denetimsiz: uncontrolled population growth kontrol altna alnmam nfus art. s. geleneklere uymayan. pirin. f. (ienin) mantarn/tapasn karmak. s. dzeltilmemi. s. doruluu kantlanmam. s. 1. kaba, inceliksiz. 2. tuhaf. f. 1. rtsn kaldrmak, amak: He removed the bandage in order to uncover the wound. Yaray amak iin olmayan. s. eletirmeyen, tenkit etmeyen, deerlendirici sargy kard. 2. meydana karmak, ortaya karmak, aa karmak: A police s. 1. ilenmemi (toprak). 2. kltrsz, yontulmam. investigation uncovered his crime. Polis soruturmas suunu s. 1. kesilmemi. 2. kenarlar almam (sayfalar). 3. ortaya kard. ksaltlmam, kesilmemi, hibir blm karlmam (kitap/oyun/film).

undamaged undamped undampened undated undaunted undecided undecipherable undeclared undefined undeniable undeniably under underunder a cloud under age under arms under cover under cover of under cultivation under duress under false colors under foot under lock and key under no circumstances under ones breath under ones nose under ones nose under ones very eyes under police escort under protest under sail under seal under separate cover under the auspices of under the circumstances under the circumstances under the cloak of under the influence under the open sky under the seal of secrecy under the table under weigh underage underarm underbid underbrush undercarriage undercharge undercharge underclothes

s. zarar grmemi. s. 1. azaltlmam, sndrlmemi (duygu): His ardor remained undamped. Ruhundaki ate snmemiti. 2. slatlmam. s., bak. undamped. s. tarihsiz. s. korkusuz, ylmaz, cesur. s. 1. karar verilmemi, sallantda, askda. 2. kararsz, karar vermemi, tereddt iinde. s. okunamayan, zlemeyen, deifre edilemeyen. s. 1. aa vurulmam. 2. bildirilmemi, beyan edilmemi. s. 1. belirsiz, belli olmayan. 2. tanmlanmam, tarif edilmemi. s. inkr edilemez, su gtrmez. z. inkr edilemeyecek bir ekilde: Thats undeniably true. Onun doruluu inkr edilemez. edat 1. altna; altnda; altndan: They hid under the table. Masannaltnda, altndaki. 2. yetersiz, eksik, az. 3. aasnda. 4. nek 1. altna saklandlar. They were sitting under the umbrella. emsiyenin altnda oturuyorlard. under an oppressive ikinci, muavin, yardmc. 1. phe altnda. 2. gzden dm. regime zorba bir ynetim altnda. Go around the ladder, not reit it. Merdivenin etrafndan dolan, underolmam, rtn ispat etmemi.altndan geme. 2. -den aa, -den eksik, -den az, -den kk: He can run that distance silahlanm. in under twenty seconds. O mesafeyi yirmi saniyeden az bir 1. gizlenmi. 2. snm. 3. zarf iinde. zamanda koabilir. All of the children are under twelve years of perdesi altnda, kisvesi altnda. age. ocuklarn hepsi on iki yandan kk. 3. ynetimi altnda, ilenmi (toprak). ynetiminde, idaresinde: Iraq prospered under Ottoman rule. Irak Osmanllarn ynetimi altnda bayndrlat. z. 1. daha aa: bask altnda. Every book on this table sells for two million liras and under. Bu sahte bir kimlikle. masadaki her kitap iki milyon liraya veya daha aaya satlyor. ayak altnda. 2. daha kk, altnda: This school is for children who are five years old and under. Bu okul be ya ve altndaki ocuklar iin. kilit altnda. s. alt, aadaki: the under layers alt tabakalar. hibir ekilde. alak sesle, fsldayarak. burnunun dibinde. burnunun dibinde. gznn nnde. 1. polis gzetiminde. 2. polis korumasyla. protesto ederek. yelkenleri fora edilmi olarak, seyir halinde. mhrlenmi, mhrl. ayr bir zarfta. himayesinde. bu durumda, hal byle olunca. yle ise, o halde, bu durumda, bu artlar altnda. kisvesi altnda. k. dili sarho. ak havada, gk kubbe altnda. gizli tutmak kaydyla. k. dili el altndan, gizlice. hareket halinde, yolda. s. s. koltuk altnda olan, koltuk alt. f. (un.der.bid, --ding) (baka bir kimse veya firmadan) daha aa fiyat teklif etmek.byk aalarn altnda yetien) allar i. (ormandaki/korudaki ve aaklar, 2. hav. ini takm. i. 1. oto. asi. allk. f. gerekenden dk fiyat vermek/teklif etmek; gerekenden az/eksik para istemek/almak. i. gerekenden dk fiyat. i., o. i amarlar.

undercoat undercover undercurrent undercut underdevelop underdeveloped underdeveloped country underdog underdone underemployed underestimate underestimate underexpose underexposed underexposure underfoot undergarment undergird undergo undergone undergrad undergraduate underground underground undergrowth underhand underhanded underlain underlay underlie underline undermine undermost underneath undernourished underpaid underpants underpass underpay underpin underprivileged underrate underscore undersecretary undersell undershirt undershoot undershot underside undersigned

i. astar, astar boyas. s. 1. gizli yaplan, gizli. 2. gizli alan. i. 1. altaknt. 2. gizli eilim. f. (un.der.cut, --ting) 1. (bakasnn nerdii fiyattan) ucuza satmak.eksik develope nerdiidk andrmak. f., foto. 2. (bakasnn etmek, fiyattan) dk fiyat vermek/teklif etmek. s. 1. azgelimi (lke). 2. foto. eksik develope edilmi, dk andrlm lke. azgelimi (film). i. 1. kazanma ans az olan kimse/takm. 2. gsz/zayf durumda olan kimse/grup/lke.(et). s., ng. az pimi, ii pimemi s. yeterli derecede altrlmayan. f. gerek deerinin altnda paha bimek: The jeweler has underestimated the value of your ring. Kuyumcu yzne i. gerek deerinin altnda paha bime. gerek deerinin altnda paha bimi. f. (filmi) dk klamak, az klamak. s. dk kl (film). i. 1. (filmi) dk klama, az klama. 2. dk kllk. z. ayaklar altnda. i. i amar. f. 1. desteklemek. 2. alttan desteklemek. f. (un.der.went, --ne) 1. geirmek; grmek; -e uramak: He underwent surgery last year. Geen yl ameliyat geirdi. This f., bak. undergo. buildings now undergoing repair. Bu bina imdi tamirat i., s., k. dili, bak. undergraduate. gryor. It must be bottled before its undergone fermentation. i. niversite rencisi. s. niversite rencisine ait. Right now Fermantasyona uramadan nce ielenmesi gerek. hes undergoing a physical examination. u anda doktor z. 1. yeraltnda. 2. gizli olarak. muayenesinden geiyor. yeralt. 2. ng. metro. s. 1. yeralt. 2. gizli. i. 1. 2. (sknt) ekmek; (katlanlmas zor bir eye) maruz kalmak: Shes undergone a lot of suffering. ok i. (ormandaki/korudaki byk aalarn altnda yetien) al, sknt ekti. aak v.b.nden oluan bitkihile ile. z. el altndan, gizlice, sinsice, rts. s. el altndan yaplan, hileli. f., bak. un.der.lie. f., bak. un.der.lie. f. (un.der.lay, un.der.lain, un.der.ly.ing) -in altnda bulunmak/yatmak, -in temelinde yatmak, -in asl nedeni olmak, f. altn izmek. -in temelini oluturmak. 1. (yava yava/sinsice) zarar vermek: Years of dissipation had undermined z. health. Yllarca 2. en alta; alta. s. en alttaki. his1. en altta; altta.sren sefahat salna zarar vermiti. Their activities are undermining the authority of the z., edat altna; altnda. state. Onlarn faaliyetleri devletin otoritesini sarsyor. 2. (bir s. iyi beslenmemi. eyin) altndaki topra kazarak karmak; (bir eyin) altndaki topra underpay. s. hak ettiinden az para alan. f., bak. oymak. i., o. klot, don; slip. i. altgeit. f. hak ettiinden az para vermek. f. (--ned, --ning) 1. (bir eyin) temelini oluturmak: Logic underpins this salanan imknlar olmayan. kurulu. 2. payanda s. bakalarna thesis. Bu tez mantk zerine vurmak, payandalamak, desteklemek. f. gerek deerinden az deer vermek, kmsemek. f. 1. altn izmek. 2. vurgulamak, stnde durmak, altn izmek. i. bir i. mstear. szcn altna izilmi izgi. f. (un.der.sold) fiyat krarak satmak; -den ucuza satmak. i. atlet fanilas, atlet, fanila. f. (un.der.shot) hedefe isabet ettirememek; hedefe eriememek. f., bak. undershoot. i. alt taraf, alt. s. altnda imza bulunan. i.

i. jpon. underskirt f., bak. undersell. undersold s. personel eksiklii olan: We are understaffed. Bizde bir understaffed personel eksiklii var. f. (un.der.stood) 1. anlamak, kavramak: I understand what they understand are saying. anlalmas mmkn, kavranlr. understand the s. anlalr, Sylediklerini anlyorum. I cannot understandable meaning of infinity. Sonsuzluun anlamn kavrayamyorum. 2. i. 1. anlay, anlama, kavray; kavrama gc. 2. anlama: We understanding iyice bilmek, -den anlamak: He understands machines. have come to an understanding. Bir anlamaya vardk. He f. olduundan anlyor. 3. iitmek, duymak: I understand that he understate Makinelerden eksik/hafif gstermek. attends the meetings on the understanding that he may neither has eyi olduundan hafif gsteren ifade. i. birchanged his plans. Planlarn deitirdiini duydum. 4. understatement speak nor vote. Konumamas ve oy kullanmamas artyla anlam vermek, yorumlamak: They understood his message to f., bak. understand. s. sylenilmeden anlalan, farzedilen. is understood toplantlara katlyor. 3. bilgi: My understanding of physics mean that he did not wish to see them. Mesajn, onlar grmek limited. Fizik bilgim snrl. 4. anlay, halden anlama; birbirini i., tiy. yedek oyuncu. understudy istemedii eklinde yorumladlar. 5. anlay gstermek: When anlama: Its an --n) 1. zerine almak, stlenmek. 2. international f. (un.der.took, organization that works to promote tries to undertake people come to pour out their problems to her she girimek. understanding. lkelerin birbirini daha iyi anlamalar iin alan understand them. nsanlar ona dertlerini dkmeye geldikleri uzun bir yolculua hazrlanp kmak. undertake a journey bir kurulutur. zaman onlara anlay gstermeye alyor. f., bak. undertake. undertaken i. 1. mteahhit, stenci. 2. giriimci. undertaker i. cenaze levazmats, para karl cenaze ilerini stlenen undertaker kimse. 2. proje, giriim. 3. zerine alma, stlenme. i. 1. i. undertaking i. 1. alak ses tonu, fslt. 2. bir sz, yaz veya eylemde sezilen undertone duygu: There was f., bak. undertake. an undertone of sadness in his remarks. undertook Sylediklerinde hzn vard. i. deniz yzndeki akntya ters giden dip aknts. undertow f. 1. gerek deerinden az deer vermek. 2. kmsemek. undervalue s. su altnda olan/kullanlan, sualt. underwater i. i amar. underwear s. gereken arln altnda olan. underweight f., bak. undergo. underwent i. 1. mit. ller diyar. 2. yeralt dnyas, yeralt. underworld f. (un.der.wrote, un.der.writ.ten) 1. sigorta etmek. 2. (bir underwrite giriimi) finanse etmeyi stlenmek. f., bak. underwrite. underwritten f., bak. underwrite. underwrote s. hak edilmemi. undeserved s. 1. istenilmeyen. 2. sakncal. i. istenilmeyen kii. undesirable s. farkedilmemi. undetected s. ylmayan, azimli. undeterred s. 1. gelimemi. 2. ilenmemi (toprak). 3. foto. banyo undeveloped edilmemi. sapmayan. s. yolundan undeviating f., bak. undo. undid s. 1. disiplinsiz. 2. ele avuca smaz, zaptedilmez. undisciplined s. aa vurulmam, gizli. undisclosed s. gizlenmemi, ak. undisguised s. kar gelinmez, tartlmaz. undisputed f. (un.did, --ne) 1. zmek, amak: undo a knot dm undo undo the harm that has been zmek. 2. bozmak, iptal etmek: The opposition party plans to yaplan zarar telafi etmek. done undo the reforms made by the party in power. Muhalefet partisi i. mahvolma nedeni: Drink was his undoing. Mahvolmasna yol undoing iktidar partisinin yapt reformlar iptal etmeyi planlyor. 3. aan ey ikiydi. yaplmam. 2. alm, zlm. f., bak. undo. felakete srklemek: It was his own stubbornness undone mahvetmek, s. 1. which undid him. Onu mahveden kendi inatlyd. s. kesin, phesiz. undoubted z. hi kukusuz, hi phesiz, kesinlikle; hi kuku yok. undoubtedly s. akla hayale gelmez. undreamed-of f. 1. giysilerini karmak, soymak; soyunmak. 2. sargsn amak. undress i. 1. plak. 2. ilenmemi (deri). 3. sosu/terbiyesi olmayan s. undressed (yemek). undue strictness ar sertlik. 2. yasaya aykr, usule s. 1. ar: undue aykr: undue seizure yasaya aykr el koyma. 3. uygunsuz, f. dalgalandrmak; dalgalanmak. undulate yakksz, yersiz: undue criticism yersiz eletiri. 4. vadesi gelmemi.

undulate undulation unduly undying unearth unearthly unease uneasiness uneasy uneducated unemotional unemployable unemployed unemployment unending unendurable unequal unequaled unequalled unerring uneven unevenly uneventful unexampled unexceptional unexpected unexpectedly unexplained unexplored unexpurgated unfading unfailing unfair unfaithful unfamiliar unfashionable unfasten unfathomable unfavorable unfeeling unfeigned unfertile unfinished unfit unflagging unflappable unflinching unfold unforeseen unforgettable

s. dalgal. i. 1. dalgalanma. 2. dalga. z. 1. ar derecede. 2. bo yere, gereksiz yere. 3. haksz yere. 4. ebedi, olarak. lmez, sonsuz. s. yersiz lmsz, f. 1. topra kazp karmak. 2. meydana karmak, kefetmek. s. 1. doast. 2. k. dili acayip, garip, uygunsuz. i. tedirginlik; huzursuzluk. i. tedirginlik; huzursuzluk; endie, kayg. s. 1. tedirgin; huzursuz; endieli, kaygl. 2. rahatsz eden. 3. endielendirici, kayglandrc. 4. her an bozulabilecek (bir s. eitimsiz, okumam, tahsil grmemi. bar/koalisyon). s. duygusuz. s. altrlmas iin gerekli vasflar olmayan. s. 1. isiz, bota. 2. kullanlmayan. i. isizlik. s. sonsuz, bitmez tkenmez. s. dayanlmaz, ekilmez. s. 1. eit olmayan. 2. dzensiz. 3. to iin yetersiz: In the end he proved ei bulunmaz, emsalsiz. s. esiz,unequal to the job. Sonunda iin stesinden gelemeyecei belli oldu. s., ng., bak. unequaled. s. 1. hata yapmaz, hatasz, yanlmaz, amaz. 2. tam, mkemmel. s. 1. dz olmayan, inili yokulu, engebeli; przl: uneven ground dz olmayan toprak. steep and unevenolmayan bir z. 1. dz olmayan/engebeli bir biimde. 2. eit piece of land engebeli arazi paras. uneven surface przl yzey. 2. eit biimde. hadisesiz, sakin. s. olaysz, olmayan: The legs of the chair are uneven. Sandalyenin ayaklar s. ei grlmemi, benzeri olmayan, say. eit deil. 3. tek: uneven number tekesiz. 4. dzensiz; istikrarsz. s. sradan, olaan. s. beklenmedik, umulmadk. z. beklenmedik bir biimde, umulmadk bir biimde. s. aklanmam. s. kefedilmemi. s. mstehcen/sakncal blmleri karlmam (kitap, oyun v.b.). s. solmaz. s. 1. hi eksilmeyen, her zaman var olan (bir nitelik): She embarked upon the task hileli. s. 1. haksz, adaletsiz. 2. with her unfailing enthusiasm. Hi eksilmeyen evkiyle ie giriti. 2. (birinin) hi bkmad (bir s. 1. vefasz, hakikatsiz; sadakatsiz: unfaithful friend vefasz ey): For her reading is an unfailing source of pleasure. Onun arkada. unfaithful spouse sadakatsiz e. 2. gvenilmez, yanl: s. allmadk; bilinmedik, yabanc. iin okumak hi bkmad bir zevktir. 3. her zaman unfaithful translation gvenilmez eviri. gvenilebilen, yanlmaz: Its an unfailing test. Yzde yz s. demode, modaya uymayan, moda olmayan; rabette gvenilir bir test. 4. ok sadk: Shes an unfailing supporter of olmayan. gevetmek, amak; zlmek, gevemek, almak. f. zmek, reform. Reformun sadk bir destekisidir. s. 1. kavranlamaz, srrna varlamaz. 2. llemez. s. 1. olumsuz: His reaction was unfavorable. Gsterdii tepki olumsuzdu. 2. uygun olmayan, elverisiz: unfavorable weather s. 1. duygusuz. 2. zalim, kat kalpli. elverisiz hava. s. 1. yapmacksz, samimi. 2. gerek, hakiki. s. verimsiz. s. bitmemi, tamamlanmam. s. 1. uygun olmayan: He is unfit for this job. Bu ie uygun biri deil. 2. salk asndan uygun olmayan; formunda olmayan. s. 1. yorulmaz. 2. bitmez tkenmez, sonsuz. s., k. dili soukkanlln/itidalini kaybetmeyen, sinirleri kuvvetli. s. cesur, korkusuz, gz ylmaz. f. 1. (katlanm bir eyi) amak; (katlanm bir ey) almak. 2. aklamak, belirtmek. 3. (yava yava) grnmek/ba s. beklenmedik, umulmadk. gstermek. s. unutulmaz.

unforgiven unforgotten unfortunate unfortunately unfounded unfriendly unfurl unfurnished ungainly ungenerous ungentlemanly unglued ungodly ungovernable ungraceful ungracious ungrammatical ungrateful ungratefully ungratefulness unguarded unhappy unhealthy unheard-of unheeded unheeding unholy unhook unhoped-for unhurried unhurt uniunicellular unicorn unidentified unidentified flying object unification unified uniform uniformity unify unilateral unimaginative unimpaired unimpeded unimportant unimproved unimproved road uninformed uninhabited

s. affedilmemi; affedilmeyen. s. unutulmam; unutulmayan. s. 1. anssz, talihsiz, bedbaht; zavall. 2. kt, olumsuzluk getiren. 3. kt, uygun olmayan. z. ne yazk ki, maalesef. s. temelsiz, aslsz, bo. s. dosta olmayan, dmanca. f. (yelken, bayrak gibi sarl bir eyi) amak. s. mobilyasz, mblesiz, denmemi. s. 1. hantal; kaba; biimsiz, irkin. s. cmert olmayan, cimri. s. kaba, nezaketsiz, centilmence olmayan. s. s. 1. k. dili korkun, rktc. 2. k. dili acayip, olmayacak: Why are you calling me at such an ungodly hour? Gece yars ne diye s. zaptolunamaz; zaptolunamayan; frenlenemez; telefon ediyorsun bana? What an ungodly combination! Ne frenlenemeyen. inceliksiz, kaba. s. zarif olmayan, acayip bir karm! 3. Allah inkr eden; Allahn buyruklarn s. 1. nazik olmayan, kaba, nezaketsiz. 2. sevimsiz. 3. naho. ineyen. s. dilbilgisi kurallarna aykr. s. 1. nankr. 2. naho, tatsz. z. nankrce. i. nankrlk. s. 1. muhafazasz, koruyucusuz, korumasz. 2. tedbirsiz, ihtiyatsz, gafil. 3. patavatszca sylenen (sz). s. 1. mutsuz, bedbaht. 2. uygun olmayan/dmeyen; uygunsuz, mnasebetsiz: an unhappy remark uygun dmeyen bir laf. 3. s. 1. sal bozuk, salksz. 2. sala zararl. anssz, talihsiz: an unhappy event talihsiz bir olay. 4. tatsz, s. duyulmadk, duyulmam, iitilmemi. naho; uursuz, meum. 5. beceriksiz. s. aldr edilmemi, nemsenmemi, ihmal edilmi: His warnings went unheeded. Uyarlarna kulak asan yoktu. s. aldrsz, nemsemeyen. s., k. dili 1. korkun; ok kt, eytani; insan dehete dren. 2. 1. engelden karmak; engelden doing here at this unholy f. acayip, olmayacak: What are you kmak. 2. engelini hour? Gecenin bu saatinde burada iin ne? karmak. s. umulmadk, beklenmedik. s. telasz, acelesiz, rahat, sakin. s. zarar grmemi, incinmemi. nek bir, tek. s. tekgzeli, birgzeli, tekhcreli. i., mit. tek boynuzlu ve at eklindeki hayali bir hayvan. s. ne olduu saptanamam. UFO. i. birleme; birletirme. s. birletirilmi; birlemi. s. 1. birrnek, tekbiimli, tekekilli, ayn: All the boxes are of a uniform size, shape and weight. Btn kutularn boyu, biimi ve i. aynlk, birbirine benzerlik. arl ayn./Kutularn hepsi birrnek. 2. deimez, ayn: How f. birletirmek. can we maintain a uniform temperature in this room? Bu odann s. tektarafl, tekyanl. ssn nasl hep ayn derecede tutabiliriz? i. niforma. s. hayal gc olmayan; hayal gc kt; hibir hayal gc belirtisi gstermeyen. s. zarar grmemi. s. engellenmemi. s. nemsiz. s. 1. gelitirilmemi. 2. srlmemi (toprak). 3. iyiletirilmemi. toprak yol. s. haberdar edilmemi, habersiz. s. ssz, bo, tenha.

uninjured uninspired uninspiring uninsured unintelligent unintelligible unintentional unintentionally uninterested uninteresting uninterrupted uninvited union Union Jack unionise unionize unique unisex unison unit unit price unite united unity univ univalent universal universal joint universe university university degree univocal unjust unjustly unkempt unkind unknowable unknowing unknown unlace unladylike unlatch unlawful unlawfully unleaded unleash unleavened unleavened bread unless unlike

s. 1. yaralanmam, incinmemi. 2. zarar grmemi. s. hayal gcnden yoksun. s. 1. ilham vermeyen, insann hayal gcn altrmayan, insann hayal gcn harekete geirmeyen. 2. insanda (belirli s. sigortasz. bir) heves/istek uyandrmayan: Hes an uninspiring teacher. s. aklsz. rencilerinde renme hevesi uyandrmayan bir hoca o. s. anlalmaz. s. istemeyerek yaplan, kastsz. z. istemeyerek, kazara. s. ilgisiz, ilgi duymayan, lakayt; meraksz. s. ilgin olmayan, ekici olmayan. s. aralksz, kesintisiz. s. davetsiz, davet edilmemi. i. 1. birleme; birletirme. 2. pol. birlik. 3. sendika: trade union sendika. ngiliz bayra. f., ng., bak. unionize. f. sendikalatrmak; sendikalamak. s. 1. tek, yegne. 2. esiz, benzersiz, emsalsiz. s., i. niseks. i. birlik, ahenk, uyum. i. 1. birim: unit of measurement l birimi. 2. tertibat: heating unit stma tertibat. 3. ask. birlik. 4. (niversitede) puan. birim fiyat. f. 1. birletirmek; birlemek. 2. evlenmek, nikhlanmak; evlendirmek. s. birlemi, birleik. i. 1. birlik. 2. btnlk. 3. uyum, ahenk, dayanma. ks. university. s., kim. tekdeerli, tekdeerlikli. s. 1. evrensel: universal language evrensel dil. 2. genel, umumi: universal suffrage genel oy hakk. 3. man. tmel: universal oto. kardan mafsal. proposition tmel nerme. 4. oto. niversal: universal joint i. evren, kinat, lem, cihan. kardan mafsal/kavramas. i. niversite. yksekrenim diplomas. s., i. tekanlaml (szck). s. haksz, adaletsiz. z. haksz olarak. s. 1. taranmam, dank (sa). 2. derbeder, hrpani. s. krc, incitici, sert: unkind words krc szler. unkind treatment sert davran. s. bilinemez; bilinemeyen. s. habersiz; farknda olmayan. s. bilinmeyen, mehul, yabanc. f. balarn/backlarn zmek/amak. s. bir hanma yakmaz. f. mandaln amak, amak. s. kanunsuz, yolsuz. z. kanunsuzca. s. kurunsuz: unleaded gasoline/petrol kurunsuz benzin. f. serbest brakmak, salvermek. s. mayasz (hamur/ekmek). hamursuz. ba. -mezse, -medike, meerki: We cannot go unless she comes. Gelmezse gidemeyiz. Unless -dengovernment makes s. birbirine benzemeyen, farkl. edat the farkl olarak: This cuts in its expenditures inflation resim onun dier resimlerinden painting is unlike her others. Bu will increase. Devlet harcamalarnda kesinti yapmadka enflasyon ykselecek. You farkl. His Turkish, unlike mine, is excellent. Benimkinin tersine, cant Trkesi mkemmel. you run. Otobse yetiemeyeceksin, onun catch the bus unless meerki koasn.

unlikely unlimited unlisted unload unlock unlooked-for unloose unloosen unlovely unluckily unluckiness unlucky unmanageable unmanned unmannerly unmarried unmask unmatched unmeant unmentionable unmerited unmindful unmistakable unmistakably unmitigated unmolested unmounted unmoved unnamed unnatural unnecessarily unnecessary unneeded unnerve unobjectionable unobstructed unobtrusive unoccupied unofficial unopposed unorthodox unostentatious unpack unpaid unpalatable unparalleled unpardonable unpleasant unpleasantly unpleasantness

s. 1. olas olmayan. 2. baar olasl olmayan. s. snrsz, sonsuz. s. 1. listeye girmemi, listede olmayan. 2. rehberde olmayan (telefon numaras). f. 1. ykn boaltmak; (yk) boaltmak. 2. (derdini) dkmek. 3. (silah) boaltmak. 4. k. unlocked the door. Kapy at./Kapnn f. 1. kilidini amak: She dili (eldeki mal) satarak elden karmak. 2. ortaya karmak: His translations have unlocked kilidini at. s. beklenmedik. for us a treasure trove. evirileri bize bir hazinenin kaplarn f. 1. serbest brakmak. 2. zmek. at. f. 1. gevetmek. 2. zmek. 3. serbest brakmak. s. sevimsiz; naho. z. ansszlk eseri. i. ansszlk, talihsizlik. s. 1. anssz, talihsiz, bahtsz. 2. uursuz. s. idaresi g, idare edilemez. s. 1. mrettebatsz. 2. insansz alan. s. nezaketsiz, saygsz, kaba. s. evlenmemi, bekr. f. 1. maskesini kartmak. 2. gerek kiiliini/kimliini ortaya karmak, maskesini kaldrmak. s. esiz, emsalsiz s. istenmeden yaplm, kastsz. s. aza alnmaz, sz edilmez. s. haksz, hak edilmeyen. s. s. yanl anlalmaz, ak. z. phe gtrmez bir ekilde. s. tam: an unmitigated liar tam bir yalanc. s. rahatsz edilmemi. s. 1. atsz, ata binmemi. 2. erevelenmemi. 3. oturtulmam. 4. etkilenmemi. s. monte edilmemi, taklmam. s. 1. isimsiz, adsz. 2. ad gemeyen, bahsedilmeyen. s. 1. doal olmayan, doaya aykr, anormal. 2. tuhaf, garip, anormal. 3. yapmack. z. bo yere, gereksiz yere, bou bouna. s. gereksiz, lzumsuz. s. gereksiz. f. cesaretini krmak, gvenini sarsmak. s. 1. naho olmayan. 2. aleyhinde bir ey denilemez. s. 1. engellenmemi. 2. ak, tam. 3. tkanmam. s. 1. dikkati ekmeyen, gze arpmayan. 2. alakgnll. s. 1. bo, igal edilmemi. 2. isiz, bota gezen. s. gayriresmi. s. 1. kar gelinmemi. 2. muhalefetsiz. 3. rakipsiz. s. doru kabul edilene aykr olan, ortodoks olmayan. s. gsterisiz, dikkati ekmeyen. f. (bavul v.b.ni) ap boaltmak. s. 1. denmemi: unpaid bill denmemi fatura. 2. cretsiz: We are seeking volunteersyenilmesi/iilmesi zor. 2. jobs. cretsiz s. 1. yenilmez/iilmez; willing to do the unpaid naho, tatsz. ileri yapmaya raz olan gnlller aryoruz. 3. creti s. esiz, emsalsiz, benzeri olmayan. denmemi: The unpaid workers are on strike. cretleri s. affedilemez. denmeyen iiler grev yapyor. s. naho, hoa gitmeyen, tatsz. z. nahoa. i. naholuk, tatszlk.

unplug unpopular unprecedented unprejudiced unpremeditated unprepared unpretentious unprincipled unproductive unprofessional unprofitable unprovided unprovoked unpublished unqualified unquenchable unquestionable unquestionably unravel unread unreal unrealistic unreasonable unrefined unreflecting unrelenting unreliable unremitting unrequited unresponsive unrest unrestrained unrestricted unrighteous unripe unrivaled unrivalled unroll unruffled unruly unsaid unsalable unsaleable unsatisfactory unsatisfied unsavory unsavoury unscathed unscientific unscrew

f. (--ged, --ging) 1. (fii) prizden ekmek. 2. (elektrikli aygtn) fiini prizden ekmek. 3. (tkanm lavabo v.b.ni) amak. s. popler olmayan, rabet grmeyen, tutulmayan. s. (daha nce) grlmemi, o zamana kadar karlalmam, benzeri grlmemi. tarafsz. s. nyargsz, yansz, s. 1. kastsz. 2. nceden tasarlanmam. s. 1. hazrlksz. 2. nceden hazrlanmam. s. alakgnll, iddiasz, yapmacksz. s. ahlak kurallarn hie sayan, ahlaksz, karaktersiz, prensipsiz. s. verimsiz. s. 1. meslek ahlakna ters den; meslek ahlakna gre hareket etmeyen. 2.kazan getirmez. 2. yararsz, faydasz. s. 1. krsz, profesyonel olmayan. 3. amatrce. s. 1. with -den yoksun. 2. for gereksinimleri karlanmam. s. kkrtlmam. s. baslmam, yaymlanmam. s. 1. gerekli niteliklere sahip olmayan (kimse); niteliksiz, vasfsz, ehliyetsiz: unqualified worker vasfsz ii. unqualified s. sndrlmez, bastrlamaz. driver ehliyetsiz ofr. 2. tam, mutlak: an unqualified success s. tartlmaz, phe gtrmez, kesin. tam bir baar. z. phesiz olarak. f. (--ed/--led, --ing/--ling) 1. (rl bir eyi) skmek; (rl bir ey) cahil, okumam. 2. okunmam (kitap, mektup v.b.). s. 1. sklmek. 2. (zor bir eyi) zmek; (zor bir ey) zlmek. s. gerekd, hayali. s. gereki olmayan, hayali. s. 1. mantksz, aklsz, makul olmayan. 2. ar, fahi (fiyat). s. 1. artlmam. 2. kaba. s. 1. yansmasz. 2. derin dnmeyen. s. 1. acmasz, amansz. 2. boyunemez. 3. gevemeyen. s. gvenilmez, inanlmaz. s. durmadan devam eden, srekli, aralksz. s. karlk grmeyen, karlksz. s. tepki gstermeyen. i. 1. tedirginlik, rahatszlk. 2. (lkede/kuruluta/rgtte) huzursuzluk, alkant. s. zaptedilmemi, zaptedilmeyen, frenlenmemi, frenlenmeyen, denetimsiz, serbest. s. snrsz, kstsz. s. haksz, adaletsiz. s. ham, olmam. s. rakipsiz; esiz, emsalsiz. s., ng., bak. unrivaled. f. amak, yaymak, sermek; almak, yaylmak, serilmek. s. 1. buruuksuz. 2. sakin, telasz, soukkanl. s. 1. ele avuca smaz, idaresi zor, zaptedilmez. 2. serke, azl. s. sylenmemi, bahsedilmemi. s. satlamaz. s., bak. unsalable. s. 1. istenilen dzeyde olmayan; istenildii gibi olmayan; yetersiz, tatmin etmeyen. 2. umulan sonular vermeyen; s. 1. denmemi. 2. memnun edilmemi; memnun kalmam; umulduu gibitatminsiz kalm. 4. giderilmemi (phe/merak). honutsuz. 3. olmayan. s. 1. tatsz, lezzetsiz, yavan. 2. naho, kt; drst olmayan. 5. yerine getirilmemi (art). s., ng., bak. unsavory. s. yaralanmam, yarasz beresiz, sa salim. s. bilimsel olmayan. f. 1. vidalarn karmak. 2. evirerek amak.

unscrupulous unseasonable unseasoned unseat unseaworthy unseemly unseen unselfish unsettle unsettled unshakable unshakeable unsheathe unship unshrinking unsightliness unsightly unskilful unskilfully unskilled unskilled worker unskillful unskillfully unsnap unsociable unsocial unsophisticated unsound unsparing unsparingly unspeakable unspoiled unspoken unstable unsteady unstinting unstintingly unstop unstrap unstring unstrung unsubstantial unsuccessful unsuitable unsurpassed unsuspected unsuspecting unsystematic untangle untapped

s. 1. prensip sahibi olmayan, ahlaki deerleri hie sayan; vicdansz. 2. ahlaka aykr. olmayan (hava). 2. mevsimsiz, s. 1. (mevsim iin) normal zamansz, vakitsiz. acemi, tecrbesiz: unseasoned worker acemi s. 1. baharatsz. 2. ii. ng. (eski bir milletvekilini) seimde yenerek makamna f. 1. 3. ya (tahta). sahip olmak. 2. (nemli bir yerde olan birini) yerinden etmek. 3. s. denize kmaya elverisiz. attan drmek. s. yersiz, mnasebetsiz, yakksz, uygunsuz, naho, irkin. s. 1. gze grnmeyen. 2. grlmemi. 3. gizli. s. cmert, kendi karn dnmeyen. f. 1. (inan, ekonomi v.b.ni) sarsmak: It had unsettled him. Onu ruhen sarsmt. 2. tedirginkarklkhuzurunu karmak: The s. 1. tedirgin, huzursuz. 2. etmek, iinde, alkantl; kark: news of the uprising unsettled Durum hl kark. unsettled The situations still unsettled. us. Ayaklanma hakkndaki haber s. sarslmaz, salam. huzurumuzu kard. 3. yerindendurum. 3. kararlatrlmam, political situation kark siyasal karmak: The earthquake s., bak. unshakable. in the park. Deprem parktaki heykeli unsettled the statue an unsettled matter halledilmemi bir halledilmemi, askda: yerinden denmemi, kapanmam: unsettled debt denmemi f. knndan karmak. sorun. 4. kard. 4. bozmak: The war has unsettled our travel plans.5. deiken: unsettled weather deiken hava. 6. yerleik bor. Sava seyahat planlarmz bozdu. f. (--ped, --ping) gemiden indirmek, gemiden karmak. olmayan. 7. meskn olmayan: unsettled land meskn olmayan s. geri ekilmez. arazi. i. irkinlik. s. gze ho grnmeyen, naho, irkin. s., ng., bak. unskillful. z., ng., bak. unskillfully. s. 1. maharetsiz. 2. zel maharet istemeyen, kaba. vasfsz ii. s. maharetsiz, beceriksiz, acemi. z. beceriksizce, acemice. f. (--ped, --ping) -in ttn amak. s. girgin olmayan, insanlardan uzak duran. s. 1. girgin olmayan, insanlardan uzak duran. 2. toplumsal ilikileri engelleyen. s. 1. sofistike olmayan; dnyadan pek haberi olmayan, saf ve tecrbesiz. 2. sade (birunsound3. basit (aygt). s. 1. salam olmayan: slup). body salam olmayan vcut. unsound investment salam olmayan yatrm. energy byk bir s. 1. esirgemeyen. 2. ok, bol: with unsparing 2. rk: unsound argument3. sert,sav. 3. derme atma, rk: unsound structure gayretle. rk amansz. z. esirgemeden. derme atma yap. 4. blk prk, hafif (uyku). s. 1. ifade edilemez, tarifsiz; tarif edilemeyecek kadar korkun. 2. 1. bozulmam. 2. marmam (ocuk). s. aza alnmaz, ok kt. s. sylenmemi; zmni. s. 1. salam olmayan; dengesiz; oynak. 2. istikrarsz; dengesiz. 3. 1. (salam olmad iin) sallanan, oynak: unsteady table s. kim. instabil, kararsz. sallanan masa. 2. titrek: unsteady hand titrek el. 3. istikrarl s. bol, cmert. olmayan, istikrarsz; deiken, gvenilmez: The economys z. esirgemeden. growth has been unsteady. Ekonomi istikrarl bir ekilde f. (--ped, --ping) 1. (tkanm yeri) amak. 2. tka veya kapan bymedi. unsteady temperament deiken huy. karmak. f. (--ped, --ping) kayn karmak/gevetmek. f. (un.strung) tellerini karmak/gevetmek. f., bak. unstring. s. 1. telleri gevetilmi. 2. sinirleri bozuk, sinirli. s. 1. temelsiz, aslsz, rk. 2. salam olmayan. 3. hayali. s. baarsz. s. uygunsuz, uygun olmayan. s. esiz, emsalsiz. s. 1. kukulanlmayan, phelenilmeyen. 2. var olduu bilinmeyen. kukulanmayan. s. bir eyden s. sistemsiz. f. (kark bir eyi) amak, zmek. s. kullanlmam (tabii kaynaklar v.b.).

untenable unthinkable unthinking unthinkingly untidily untidiness untidy untie until until when Until when ...? until when. Until when? Until when? till when untimely untiring untiring efforts untold untoward untreated sewage untried untroubled untrue untrustworthy untruthful unused unused unusual unutterable unutterably unvarnished unveil unvoiced unwanted unwarranted unwary unwelcome unwell unwholesome unwieldy unwilling unwillingly unwillingness unwind unwise unwisely unwitting unwittingly unwound unwrap unwritten

s. savunulamaz (sav, teori v.b.). s. dnlemez, imknsz. s. 1. dncesiz. 2. dncesizce yaplan. z. dnmeden. z. dzensizce. i. dzensizlik, danklk; tertipsizlik. s. dzensiz, dank; tertipsiz. f. zmek, amak. edat, ba. -e kadar, -e dein, -e dek. o zamana kadar: She will come on 31 December, until when I advise you just to be patient. O 31 Aralkta gelecek. O zamana Ne zamana kadar ...? kadar sadece sabretmeni tavsiye ederim. Ne zamana kadar? k. dili, bak. s. 1. yerinde olmayan, mnasebetsz. 2. zamansz, vakitsiz, mevsimsiz. z. mevsimsizce, uygunsuz zamanda. s. yorulmak bilmez. byk gayretler. s. 1. tahmin edilemeyecek kadar ok, hesapsz, saysz. 2. anlatlmam. s. 1. tatsz, naho. 2. aksi, ters. 3. uygunsuz, mnasebetsiz. 4. huysuz. artlmam pissu. s. 1. denenmemi. 2. muhakeme edilmemi, yarglanmam. s. 1. sakin, durgun. 2. skntsz, dertsiz. s. 1. doru olmayan, yanl. 2. yalan, uydurma, sahte. 3. vefasz, sadakatsiz. 4. eri. s. gvenilmez, dnek. s. 1. yalan, uydurma, sahte. 2. yalanc. s. kullanlmam. s. to -e alk/alkn olmayan. s. 1. grlmedik, nadir, ender. 2. deiik, farkl. 3. acayip, tuhaf, anormal. 4. allmam, olaand. 5. olaanst, fevkalade, s. tarifsiz, ifade edilemez, anlatlmaz. mstesna. z. anlatlamayacak derecede. s. 1. cilasz. 2. sssz. f. 1. rtsn kaldrmak/amak. 2. (ilk kez olarak) gstermek. 3. ortaya karmak. s. 1. ifade edilmemi. 2. nsz, sessiz. s. istenilmeyen. s. 1. kanunsuz, kanuni dayana olmayan; haksz. 2. salam bir temele dayanmayan. s. uyank olmayan, gafil, dikkatsiz, tedbirsiz. s. 1. ho karlanmayan, istenmeyen (kimse): unwelcome guest istenmeyenhasta: I feelnaho, tatsz: unwelcome news tatsz s. rahatsz, misafir. 2. unwell today. Bugn kendimi iyi haber. hissetmiyorum. s. (ahlaki/salksal/ruhsal adan) zararl, zarar verici. s. 1. tanmas zor; lenduha gibi; hantal. 2. uygulanmas zor. 3. ynetilmesi zor. s. 1. hevessiz, isteksiz, gnlsz. 2. boyun emeyen, inat, kafasnn dikine giden. z. istemeyerek. i. raz olmama; istememe, isteksizlik. f. (un.wound) 1. (sarl bir eyi) zmek/amak; (sarl bir ey) zlmek/almak. 2. k. dili dinlenmek, yorgunluunu gidermek. s. 1. akl ii/kr olmayan, aklszca. 2. akllca davranmayan, aklsz. z. aklszca. s. 1. ne yaptnn farknda olmayan: an unwitting helper yardmc olduunun farknda olmayan bir yardmc. 2. z. bilmeyerek, farknda olmadan. isteyerek/mahsus yaplmam/yaratlmam; kastsz. f., bak. unwind. f. (--ped, --ping) (sarl bir eyi) amak; (sarl bir ey) almak. s. yazlmam.

unwritten law unyielding unzip unzipped up up up up up up in arms up in the air up to date up to ones ears in work up to snuff up to the elbows up-and-coming up-and-up upbeat upbraid upbringing upcountry upcountry update upend upgrade upgrade upgrade upheaval upheld uphill uphold upholster upholsterer upholstery upkeep uplift uplift upmost upon Upon my life! upper upper case upper case upper class upper crust upper hand Upper Volta uppercut uppermost uppity

rf ve det hukuku. s. 1. sert. 2. direngen, boyun emez, inat; ylmaz. 3. yol vermez. f. (--ped,--ping) (fermuar) amak; -in fermuarn amak; fermuar almak. s. 1. fermuar alm. 2. k. dili posta kodu olmayan. z. 1. yukar, yukarya; yukarda: go up yukar/yukarya gitmek. Hold 1. yukarsna; yukarsnda: He was climbing up (Azami bir edat your hand up. Elini yukarda tut. 2. to -e kadar the tree. miktartrmanyordu. They went turn out up Tepeye ktlar. Plant Aaca belirtir.): This plant can up the hill. to three hundred s. cars a month. Bu fabrikann aylk retimyukarsnda yz dik. it farther up the hill. Onu yokuun daha kapasitesi bir yere i. otomobil. The school willNehrin daha yukarsnda birnew Its further up the river. accept up to one hundred yerde o. 2. studentsilerisinde: We yl okul fromkadar yeni renci kabul f. (--ped, this year. Bu live up yz the mosque. Caminin from -in --ping) 1. ykseltmek: up the price fiyat ykseltmek. edecek. pskrmeye yeri, zellikle yukarda/kuzeyde olan bir 2. k. dili 3. Belirli bir girl 2. ayaklanm. 3. fkelenmi. ilerisinde oturuyoruz.hazr.upped and slapped him. Kz onu 1. ate -vermek: The yeri gsteren edatl sz beini niteler: Bring them up to my tokatlayverdi. karar Onlar benim eve getir. belli gone up place. verilmemi; sonu henzHes olmam.to Sinop. Sinopa gnmze uygun, ada; to Canada to shop. Birok Amerikal gitti. Many Americans go upmodaya uygun. alveri etmek iin Kanadaya gidiyor. Hes up in the attic. O fazla megul. tavanarasnda. Hes living up in the center of town. O kasabann iyi; makbul. merkezinde yayor. She works up at the Ministry of Justice. O ok megul, ii bandan akn. Adalet Bakanlnda alyor. Hes an American working up in Canada. gelecei parlak. s. faal veO Kanadada alan bir Amerikal. 4. dik: Hold your head up. Kafan dik tut. 5. sonuna kadar, tamamen: Dont use i. up all the water! Suyun hepsini kullanma! dry up tamamen s., k. dili iyimser. Tamamen doldur! 6. Fiilleri pekitirir: They kurumak. Fill it up! f. azarlamak. estate among themselves. Miras aralarnda divided up the paylatlar.terbiye. locked the house up? Evi kilitledin mi? i. yetime, Have you Wrap dili sahilden uzak. s., k. up! yice sarnp sarmalan! clean up temizlemek. wash up ykanmak. 7. to yanna; nne: go up to someone birinin yanna z. i kesimlereit up to the window! Onu pencerenin nne ek! gitmek. Move doru. f. 1. -i en chair up to the table. Sandalyeyi masaya yaklatr. Move the son olaylardan/gelimelerden haberdar etmek. 2. -i en son teknolojiyle donatmak; -de en etmek. f. 1. dikine evirmek. 2. ba aa son teknikleri uygulamaya gemek; -i son modaya uygun bir duruma getirmek. 3. -i i. 1. yoku. 2. bir rn daha yksek performans zelliklerine gncelletirmek, -de en son deiiklikleri yanstmak. sahip yeni bir rn ile deitirerek bir sistemin performansn z. yoku yukar. artrma. f. gelitirmek. i. 1. karklk, kargaa; ayaklanma; devrim. 2. byk ve ani deiiklik. 3. jeol. yerkabuunun kabarmas. f., bak. uphold. z. yoku yukar. s. 1. yukarya giden. 2. g, etin, zahmetli: uphill struggleyukar kaldrmak. 2. (bir hakk/prensibi) f. (up.held) 1. g bir mcadele. savunmak. 3. tutmak, tarafn tutmak, desteklemek. 4. f. 1. (koltuk v.b.ni) snger v.b. ile doldurup kumala kaplamak. onaylamak, tasdik etmek. 2. demek. i. demeci. 3. donatmak. i. 1. demecilik. 2. demelik kuma; deme. i. 1. bakm. 2. bakm masraf. f. 1. ykseltmek, yukar kaldrmak. 2. moralini ykseltmek; yceltmek. 3. daha iyi bir duruma getirmek, ykseltme; i. 1. ykseltme, yukar kaldrma. 2. moralini kalkndrmak. yceltme. 3. en yukarki, duruma getirme, kalkndrma. s. en yukar, daha iyi bir en st. edat, bak. on. Allah akna! s. st, stteki, yukardaki: upper berth (trende/vapurda) st yatak. uppermajskl. gverte. i. ayakkab yz. byk harf, deck st majskl, byk harf. 1. zenginler snf. 2. sosyoekonomik stnl olan snf. k. dili st tabaka, yukar snf, yksek tabaka. stnlk. bak. Burkina Faso. i., boks aadan yukarya doru vuru. s. 1. en st, en yukardaki. 2. ilk srada olan, en bata gelen. s., k. dili (kendini bir ey zannettiinden dolay) kstah; haddini bilmez.

upright uproar uproarious uproot ups and downs upset upset upset upset the applecart upshot upside-down upstairs upstanding upstart upstream upsurge upswing uptake uptight up-to-date uptown upturn upward upward upward of upwards upwards of uranium urban urban renewal urban sociology urban sprawl urbane urbanisation urbanise urbanism urbanist urbanity urbanization urbanize urbanologist urbanology urchin Urdu urea uremia ureter urethra urethritis urge

s. 1. dikey, dik. 2. drst, doru. z. dik, dimdik. i. direk. i. grlt, velvele, amata, curcuna. s. grltl, curcunal. f. 1. kknden skmek. 2. (birini) oturduu yerden/evresinden ayrmak. 3. yok etmek. hayattaki ini klar. f. (up.set, --ting) 1. devirmek: upset a vase vazoyu devirmek. 2. bozmak, altst 2. altst olmu, plan plan bozmak. 3. (favori s. 1. devrilmi. etmek: upset a bozulmu. 3. zntl, zgn; rakibi) 4. bozulmu, bozuk (mide). sinirli. yenmek. 4. (mideyi) bozmak. 5. zmek; sinirlendirmek: i. 1. devrilme. 2. altst olma. 3. beklenmedik yenilgi. News of the accident has upset him. Kaza hakkndaki haber onu k. dili iyi bir durumu/ii The storm upset inciri berbat etmek. zd. 6. alabora etmek: bozmak, bir uvalthe boat. Frtna sandal sonu, etti. i., k. dilialabora netice. s. 1. tepetaklak duran, ba aa duran. 2. altst. z. tepetaklak, baaa. st kata; yukarda, st katta. s. 1. yukardaki, st z. yukarya, kattaki. 2. st kata ait. i. st kat. s. 1. doru, drst. 2. dik. i., s. tredi, sonradan grme, zpkt. z. 1. akntya kar, ak yukar. 2. rman yukar ksmna doru. s. (ani ve hzl) art. i. rman yukarsndaki. i. art, artma. i. s. 1. sinirli. 2. telal. 3. biimci, tutucu. s. 1. en son teknolojiyi/teknikleri kullanan; son moday yanstan. 2. en son dnda. s. kent merkezinin dndaki. i. kent z. kent merkezinin deiiklikleri kapsayan: This is an up-to-date dictionary. Dildeki en son deiiklikleri kapsayan bir szlk bu. merkezinin d. doru gitme, dzelme: an upturn in the i. ykselme, iyiye economydoru, yukar, yukarya. z. yukar ekonomide bir dzelme. s. 1. yukarya doru giden. 2. yukarya dnk/ynelik. k. dili, bak. upwards of. z., bak. upward 1. k. dili 1. -den daha fazla, -den yukar, -in stnde. 2. yaklak olarak, uranyum.civarnda. i., kim. -e yakn, s. kentsel, kente ait; kentte bulunan; kentte oturan. kent yenileme. kent toplumbilimi. kentin dzensiz yaylmas. s. nazik, ince, kibar, grgl. i., ng., bak. urbanization. f., ng., bak. urbanize. i. urbanizm. i. urbanist, kentilik uzman. i. nezaket, naziklik, incelik, kibarlk. i. kentleme, ehirleme. f. kentletirmek, ehirletirmek. i. kentbilimci. i. kentbilim. i. afacan. i., s. Urduca. i., biyokim. re. i., tb. remi. i., anat. sidik borusu. o. --s (yrithrz)/--e (yrithri) i., anat. idrar yolu, sidikyolu, siyek. o. u.re.thrit.i.des (yrthrtdiz) i., tb. sidikyolu yangs, idrar yolu (szlerle) (birine/bir hayvana) (bir ey) yaptrmaya f. 1. iltihab. almak: She urged them not to go to Antakya. Onlar Antakya ya gitmekten vazgeirmeye alt. Do not urge him to stay! Ona sakn kalmas iin srar etme! She then began to urge them to stay. O zaman onlara kaln diye tutturdu. 2. on (bir aletle) (bir

urgency urgent urgently uric uric acid urinal urinary urinary bladder urinary disease urinate urine urn urology Uruguay Uruguayan us US USA usable USAF usage use use use bad language use ones chump used used useful useless user-friendly usher USSR usual usurer usurp usurper usury utensil uterus utilisation utilise utilitarian utilitarianism utility utility pole utility room utilization utilize utmost utopia

i. 1. acele, ivedilik. 2. nem. s. 1. acil, ivedi. 2. srar eden. z. 1. aceleyle, ivedilikle. 2. srarla. s. idrara ait, rik. rik asit. i. 1. pisuar. 2. idrar kab, rdek. s. idrara ait. i. idrar kab, rdek. anat. sidiktorbas, idrar torbas. sidikyolu hastal. f. iemek. i. idrar, sidik. i. 1. ayakl vazo. 2. kupa. 3. lnn kllerinin sakland kap. 4. semaver. i., tb. roloji. i. Uruguay. i. Uruguayl. s. 1. Uruguay, Uruguaya zg. 2. Uruguayl. zam. bize; bizi. ks. the United States (of America) ABD (Amerika Birleik Devletleri). ks. the United States of America ABD (Amerika Birleik Devletleri). s. kullanlabilir, elverili. ks. the United States Air Force ABD Hv. Kuv. (Amerika Birleik Devletleri Hava Kuvvetleri). i. 1. kullan, kullanm, kullanma. 2. (bir szcn) kullanl biimi. 3. grenek, det. the money to buy a new car. Paray f. 1. kullanmak: He used yeni kullanma, kullanm. iin kulland. hakk: She has the use of a i. 1. bir otomobil almak 2. kullanma 2. tketmek, kullanmak: We used two bars of soap last week. Geen hafta iki kalp sabun helicopter belonging to her company. irketine ait helikopteri kfr etmek. tkettik. 3. (birini) kullanmak,fayda: There istismar etmek: They kullanma hakk var. 3. yarar, smrmek, is no use in your ng., k. dili akln/kafasn kullanmak. used her for their own ends.change his mind. Onunla arguing with him; he wont Onu kendi amalarna ulamak iin kullandlar. 4. davranmak: He deitirmeyecek. 4. nsanlara kt s. kullanlm; elden dme, eski: He sells used books. Eski kitap tartmann yarar yok; fikrini uses people badly. alk, det. davranyor. 5.-ewant a iki v.b.ni)to it. Ona alm. Hes using satyor. alk, (sigara, used car. Kullanlm araba istemem. s. to -e I dont alkn: Im used imek, kullanmak: drugs. Uyuturucu kullanyor. 6. up tketmek, harcamak. 7. to s. yararl, faydal. Gemi zaman ekiyle kullanlr. Geni zamann hikyesini s. yararsz, faydasz. go there every week. Eskiden her hafta gsterir: He used to orayadili kullanlmas kolay: aauser-friendly computer program s., k. giderdi. He used to be farmer. Eskiden iftiydi. kullanlmas kolay olan bir bilgisayar program. terifat. f. 1. in i. 1. (kilisede/tiyatroda) yer gsteren kimse. 2. ieri tar. the Union of Soviet Socialist Republics ushered them to ks., getirmek. 2. yerini gstermek: The waiter SSCB (Sovyet their seats. Garson onlara yerlerini gsterdi. 3. balatmak, Sosyalist Cumhuriyetleri Birlii). s. 1. allm, mutat. 2. olaan, her zamanki. amak: usher in a new age yeni bir a amak. i. tefeci. f. gaspetmek, zorla almak, el koymak. i. gaspeden kimse. i. 1. ar yksek faiz. 2. tefecilik. i. 1. kap. 2. alet. o. u.ter.i (yutray) i., anat. rahim, dlyata. i., ng., bak. utilization. f., ng., bak. utilize. s. faydac, yararc. i. faydac kimse. i., fels. faydaclk, yararclk. i. 1. yarar, fayda, ie yararlk. 2. kamu hizmet kuruluu (elektrik irketi, telefon irketi v.b.). 3. fels. ounluun mutluluk ve elektrik direi. kar. kalorifer dairesi; amar odas; sandk odas. public utilities kamu hizmet kurulular. i. kullanm, yararlanma. f. kullanmak, yararlanmak, istifade etmek. s. 1. en uzak, en son. 2. en byk, en yksek, en fazla. i. 1. ideal yer/durum. 2. topya.

utopian utter utter utterance U-turn uvula Uzbeg Uzbek Uzbekistan V V v V neck V, v V-8 vacancy vacant vacant lot vacate vacation vacation school vaccinate vaccination vaccine vacillate vacuous vacuum vacuum bottle vacuum cleaner vacuum cleaner vacuum concrete vacuum flask vacuum pump vacuum tube vacuum-packed vagabond vagaries vagary vagina vaginal vagrant vague vaguely vagueness vain vainglory vainly valance vale valence

s. lksel, hayali, topik. i. topyac, topist. s. 1. btn btn, tam. 2. kesin, mutlak. f. 1. sylemek, dile getirmek. 2. (lk v.b.ni) atmak, basmak, koparmak. 3. (inilti/ses) karmak. 3. (inilti/ses) karma. 4. i. 1. sz syleme. 2. ifade, syleyi. sz; U dn. 2. geriye dn. i. 1. ses. o. --s (yuvylz)/--e (yuvyli) i., anat. kkdil. i., s., bak. Uzbek. i. 1. (o. --s/Uz.bek) zbek. 2. zbeke. s. 1. zbek. 2. zbeke. i. zbekistan. Romen rakamlar dizisinde 5 says. ks. velocity, volt. ks. verb, versus, volt, volume. V eklindeki yaka, V yaka. i. V, ngiliz alfabesinin yirmi ikinci harfi. oto. V eklinde sekiz silindirli motor. i. 1. boluk. 2. bo yer. 3. (otel, pansiyon v.b.nde) bo oda. 4. bo olan memuriyet v.b.; bo/ak bir daire. 2. ak (i). 3. s. 1. bo: a vacant apartment bo kadro. dalgn, bo (bak). 4. bo, yaplacak i olmayan: vacant hours (ehirde) bo arsa. bo saatler. f. 1. terketmek. 2. boaltmak. 3. feshetmek. i. tatil: summer vacation yaz tatili. yaz okulu. f. alamak, a yapmak. i. 1. a. 2. alama. i. a. f. tereddt etmek, bocalamak, kararsz olmak. s. 1. bo. 2. aptal. 3. anlamsz. o. --s (vkyumz)/vac.u.a (vkyuw) i. boluk, vakum. f., k. dili elektrik sprgesiyle temizlemek. termos. elektrik sprgesi. elektrik sprgesi. vakumlu beton. ng. termos. boluk pompas, boalta. elek. radyo lambas. s. vakumlanp paketlenmi. s., i. serseri, avare. i., o. i. kapris, garip davran. o. --s (vcaynz)/--e (vcayni) i., anat. dlyolu, vajina. s. dlyoluna ait, vajinal. s., i. 1. yersiz yurtsuz, serseri. 2. bota gezen. s. belirsiz, mphem, mulak; bulank. z. belirsiz bir ekilde; belli belirsiz; hayal meyal: I vaguely remember him. Onu hayal meyal hatrlyorum. i. belirsizlik, mphemlik, mphemiyet. s. 1. kendi grnn ok beenen; kibirli, kendini beenmi, marur. 2. about/of ile ok vnen. 3. bo gurur. a vain hope i. ar derecede kendini beenmilik, bo, nafile: bo umut. z. bouna, bo yere. i. 1. (kumatan yaplan) sayvan. 2. (perde rayn gizleyen) korni. i. vadi. i., kim. valans, deerlik.

Valencia Valencia orange valency valentine Valentines Day/St. Valentines Day valerian valet valiant valid validate validity validness valise valley valonea valonia valonia oak valor valorous valour valuable value value judgment value system value-added value-added tax valve vamoose vamp vamp vampire van vandal vandalism vane vanguard vanilla vanilla bean vanilla extract vanillin vanish vanish into thin air vanish without a trace vanity vanity case vanquish vantage vantage point vapid vapor

i. valensiya, valensiya portakal. valensiya portakal. i., kim., bak. valence. i. 1. on drt ubatta kendisine kart gnderilen veya hediye verilen sevgili. 2. on drt ubatta sevgiliye gnderilen (on drt ubata rastlayan) Sevgililer Gn. kart/hediye. i., bot. kediotu. i. uak, erkek oda hizmetisi. s. yiit, cesur. s. 1. geerli: valid passport geerli pasaport. 2. doru, salam: valid evidence salam kant. 3. yasal, meru: valid heir yasal f. 1. geerli klmak. 2. onaylamak, tasdik etmek. miras. i. 1. geerlilik, geerlik. 2. salamlk, doruluk. 3. yasallk, yasaya validity. i., bak. uygunluk. i. valiz, kk bavul. i. vadi. i., bak. valonia. i. (palamutmeesinin) kurutulmu palamut ykskleri/kadehleri, palamut. bot. palamutmeesi. i. yiitlik, cesaret. s. yiit, cesur. i., ng., bak. valor. s. deerli, kymetli. i., o. kymetli eyler; mcevherat. i. 1. deer, kymet: the value of money parann deeri. 2. nem: the value of rest dinlenmenin nemi. 3. deer: ethical values deer yargs. ahlaki deerler. f. 1. deer bimek. 2. deer vermek. deer dizgesi/sistemi. s. katma deer vergisi. i. 1. supap; valf; vana; klape. 2. anat. kapakk, kapack. 3. ng. (radyodaki) tp. f., k. dili svmak, toz olmak; defolmak. va.mose (vmos) nlem, i. saya. k. dili ek araban!/Toz ol!/Defol! i. vamp. i. vampir. i. 1. minibs. 2. karavan. 3. (arkas kapal) kamyon. 4. ng. kamyonet. i. vandal. 5. ng., d.y. yk vagonu; furgon; marandizin sonuna taklan cumbal vagon. i. vandallk, vandalizm. i. 1. yelkovan, rzgr frlda, frldak. 2. yeldeirmeni kanad. 3. ask. nc kta, nc. i., pervane kanad. i. vanilya. vanilya tohumu. vanilya esans. i. vanilin. f. 1. gzden kaybolmak. 2. ortadan kaybolmak, kayplara karmak. 3. yok olmak, tarihe karmak. k. dili srra kadem basmak. srra kadem basmak. i. 1. kendi grnn ok beenme; kibir, kendini beenmilik; ar gurur/vn. 2. bo ey, abes ey, beyhudelik. makyaj antas. f. yenmek, malup etmek, yenilgiye/malubiyete uratmak, hakkndan gelmek. i. 1. (iyi bir) seyretme yeri/bak noktas. 2. avantajl durum/mevki. 3. avantaj. (iyi bir) seyretme yeri/bak noktas. s. 1. canllktan yoksun, cansz, snk, donuk, ruhsuz; bo, anlamsz. 2. tatsz, yavan. i. buhar, buu; duman.

vaporisation vaporise vaporiser vaporization vaporize vaporizer vapour vapourisation vapourise vapouriser vapourization vapourize vapourizer variability variable variance variant variation varicose varicosis varied variegated variety variety show variety store various varmint varnish varsity vary vase Vaseline vassal vast vastly vastness VAT vat Vatican Vatican City vaudeville vault vault vaulting horse vaunt veal vector veer veer round veg

i., ng., bak. vaporization. f., ng., bak. vaporize. i., ng., bak. vaporizer. i. buharlatrma; buharlama. f. buharlatrmak; buharlamak. i. buharlatrc, buulatrc. i., ng., bak. vapor. i., ng., bak. vaporization. f., ng., bak. vaporize. i., ng., bak. vaporizer. i., ng., bak. vaporization. f., ng., bak. vaporize. i., ng., bak. vaporizer. i. deikenlik. s. 1. deiken. 2. kararsz. i. 1. deiken ey. 2. mat. deiken. i. 1. deime, deiiklik. 2. uyumazlk. 3. eliki, ayrlk. s. farkl, deiik. i. deiik biim, baka ekil. i. 1. deime; deiiklik. 2. deiim; fark. 3. mz. eitleme, varyasyon. s. varisli (damar). o. var.i.co.ses (verkosiz) i., tb. varis. s. 1. eitli, trl. 2. deiik. s. 1. renk renk, ebruli, alaca. 2. eitli. i. 1. deiiklik, farkllk. 2. eit, tr. varyete. tuhafiye dkkn. s. eitli, trl, muhtelif: for various reasons eitli nedenlerden dolay. 1. hayvan. 2. herif. i., k. dili i. vernik. f. verniklemek. i., spor (okulda/niversitede) birinci takm, en iyi takm: Hes made the varsity. Birinci takma girdi. f. 1. deimek; deitirmek: The temperature of the house varies between eighteen and twenty degrees. Evin scakl on i. vazo. sekiz ile yirmi derece arasnda deiiyor. He never varies his i., tic. mark. vazelin. habits. Alkanlklarn hi deitirmez. 2. from -den ayrlmak, i. 1. vasal. olmak. 3. 3. kul, kle. s. kle gibi. -den farkl 2. tebaa. eitlemek, eitlendirmek. s. 1. ok geni; engin. 2. ok byk, muazzam; ok byk miktarda. z. ok. i. 1. byk genilik; enginlik. 2. byklk; okluk. 3. ok geni/usuz bucaksz arazi/blge; (denizde) enginlik. ks., ng. value-added tax KDV (katma deer vergisi). i. (sv iin) tekne; f. f. (--ted, --ting) tekneye koymak; flamak, fya koymak. i. Vatikan Devleti. i. vodvil. i. 1. tonoz. 2. mahzen. 3. kasa. 4. (yeraltnda) kemerli mezar odas. f. 1. tonozla rtmek. 2.sramak. i. atlama, atlay. f. atlamak, kemer yapmak. spor atlama beygiri. f. vnmek; vmek. i. 1. st danas; dana eti, dana. 2. buza; dana. i. 1. mat. vektr. 2. biyol. tayc. f. sapmak, dnmek, yn deitirmek; dndrmek. den. dnp aksi yne gitmek. i. (o. veg) ng., k. dili sebze: For lunch they give you meat and two veg. le yemei olarak et ve iki eit sebze veriyorlar.

vegetable vegetable dye vegetable garden vegetable kingdom vegetable marrow vegetable marrow vegetable oil vegetarian vegetarianism vegetate vegetation veggie vegie vehemence vehement vehicle veil vein velleity velocity velvet velveteen venal vend vender vendetta vending machine vendor veneer veneering venerable venerate venereal Venetian Venetian blind Venetian sumac Venezuela Venezuelan vengeance vengeful venial venison venom venomous vent vent stack ventilate ventilation ventilation shaft ventilator

i. 1. sebze. 2. bitki, nebat. s. bitkisel, nebati. bitkisel boya. bostan, sebze bahesi. bitkiler lemi. sakzkaba, kabak. bot. kabak, sakzkaba. bitkisel ya, nebati ya. i., s. vejetaryen, etyemez. i. vejetaryenlik, etyemezlik. f. ot gibi yaamak, kuru ve anlamsz bir hayat srmek. i. bitkiler, yeillik. i., k. dili sebze. i., k. dili, bak. veggie. i. hararetlilik, atelilik; iddet. s. hararetli, ateli; iddetli: a vehement speaker ateli konumac. avasta. i. ara, tat, vehement protest iddetli protesto. i. 1. pee; yamak: She raised her veil. Peesini at. 2. rt, perde: a veil of dust toz perdesi. behind a veil ofcontinued in i. 1. anat. damar, toplardamar. 2. tarz, ekil: He secrecy bir gizlilik perdesi ardnda. hour. En az bir saat boyunca bu ekilde this vein for at least an 3. maske: He pursues his self-interests i. istemseme. behind a veil of charity. 3. e, unsur:maskesi altnda of konumaya devam etti. Hayrseverlik Theres a vein kendi i. hz, srat. karlarn kolluyor. f. 1. pee ile rtmek. 2. gizlemek, saklamak, pessimism in that book. O kitapta bir ktmserlik var. maskelemek. kadife; kadife kapl. 2. kadifemsi, kadife gibi. i. kadife. s. 1. i. velveten. s. rvet yiyen, satn alnr. f. satmak. i., bak. vendor. i. kan davas. (para ile alan) sat otomat. i. satc. i. 1. (ahap) kaplama. 2. kisve, maske, sahte bir grnm: beneath that veneer of politeness o kibar grnm altnda. f. i. kaplama. ahap kaplama ile kaplamak. s. 1. yal ve saygdeer, muhterem. 2. sayg uyandran; ulu. 3. evladiyelik, ok eski. f. 1. ok sayg duymak/beslemek. 2. kutsal saymak. 3. (bir hareketle) venereal disease zhrevi s. zhrevi: -e saygsn gstermek. hastalk. s. jaluzi. boyacsuma, kotinus. i. Venezuela. i. Venezuelal. s. 1. Venezuela, Venezuelaya zg. 2. Venezuelal. i. intikam, . s. 1. intikamc, intikam peinde olan. 2. intikam isteinden kaynaklanan. s. byk saylmayan (hata/gnah). i. geyik eti. i. (ylan, akrep, ar v.b.ne zg) zehir, a. s. 1. zehirli (ylan, akrep, ar v.b.). 2. ok zararl, zehirli, zehir saan. 3. zehir saan; kin dolu; nefret dolu. i. 1. hava menfezi, menfez. 2. (gaz veya svnn giri kn salayan) delik. 3. yrtma. hava-de hava menfezi amak. 2. (shhi tesisata ait) havalk, f. 1. borusu. (gaz veya svnn giri kn salamak iin) delik amak. 3. on f. havalandrmak. ventilating brick delikli tula. (fke, hn v.b.ni) -den karmak: Dont vent your anger on i. havalandrma, vantilasyon. 4. da vurmak, belli etmek, me! fkeni benden karma! gstermek: He never havalandrma kuyusu.vents his anger in public. fkesini herkesin iinde asla belli etmez. i. vantilatr, havalandrma aygt.

ventricle ventriloquism ventriloquist venture venture upon/on venturesome venue Venus venus's-flytrap veracity veranda verb verbal verbal noun verbalise verbalize verbally verbatim verbena verbiage verbose verbosity verdant verdict verdigris verge verifiable verification verify veritable vermicelli vermilion vermin vermouth vernacular vernal vernal equinox versatile verse versify version vertebra vertebrate vertical vertigo vertigoes verve very Very good! Very good, sir!

i., anat. karnck. i. vantrilokluk. i. vantrilok. i. 1. tehlikeli i, tehlikeli giriim. 2. ans ii. 3. tic. teebbs, giriim: joint venture ortak giriim. f. 1. -i tehlikeye atmak: -e girimek. venture ones life hayatn tehlikeye atmak. 2. -i gze almak: s. 1. cretli, atak, atlgan. 2. rizikolu, riskli. venture a beating daya gze almak. 3. -e cret etmek: i. 1. toplant yeri. 2. mahkeme yeri. 3. olay yeri/mahalli. venture an objection itiraza cret etmek. i. 1. mit. Vens. 2. gkb. obanyldz, ulpan, Zhre. o. ve.nuss-fly.traps (vinsz.flaytrps) i., bot. sinekkapan. i. 1. drstlk, doruluk. 2. gereklik, doruluk. i. veranda, hayat (st kapal, yan ak ve evin bir cephesindeeylem. boya uzanan balkon). i., dilb. fiil, boydan s. 1. szl, ifahi: verbal contract szl anlama. 2. szel. 3. kelimesi kelimesine, harfi harfine: verbal translation harfi dilb. isimfiil. harfine eviri. 4. dilb. fiile ait, fiil trnden. f., ng., bak. verbalize. f. dile getirmek, ifade etmek. z. szl olarak, ifahen, azdan. z. kelimesi kelimesine, aynen, harfi harfine. s. kelimesi kelimesine yaplm, tam. i., bot. mineiei, mine. i. laf kalabal. s. 1. fazlasyla uzun konuan/yazan. 2. gerekenden ok fazla szle ifade edilen. i. fazlasyla uzun ifade/konuma/yazma; laf kalabal. s. 1. yemyeil (tarla, orman v.b.). 2. yeil, taze. 3. toy, pimemi. i. 1. jri karar. 2. hkm, karar. 3. fikir, kan. i. 1. bakr pas. 2. bakr yeili. i. 1. kenar; snr: on the verge of a cliff uurumun kenarnda. on the verge of kantlanabilir. s. gereklii the swamp batakln bittii/balad yerde. 2. eik: on the verge of war savan eiinde. on the verge of i. dorulama, gerekleme, teyit etme, tasdik etme. insanity deliliin eiinde. 3. ng. banket; imle kapl banket. f. dorulamak, gereklemek, teyit etmek, tasdik etmek. s. gerek, hakiki; ... gibi bir ey: This place is a veritable museum. Buras mze gibi bir yer. i. tel ehriye. i. 1. al renk, kzl. 2. slen. s. al, kzl. f. slen srmek. i., o. 1. haarat. 2. fareler; sanlar. 3. haarat, aalk ve zararl kimseler. i. vermut. i. s. 1. ilkbahara ait. 2. ilkbaharda olan. gkb. bahar noktas, ilkbahar noktas (21 Marta rastlayan ekinoks).ynl, birok i yapabilen, elinden her i gelen. 2. s. 1. ok birok ie msra: the first three verses of the poem iirin ilk i. 1. dize, uygun (alet/makine). dizesi. 2. kouk, nazm: in verse rather etmek. 3. iir yazmak. f. 1. iir haline koymak. 2. iir ile ifade than in prose dzyazdan ziyade kouk olarak. 3. ayet: a verse from the Koran Kurandan i. 1. tr, eit, biim, versiyon. 2. versiyon, srm: A new bir ayet. version of this word-processing i., anat. omur, vertebra. on the o. --e (vrtbri)/--s (vrtbrz) program recently came market. Son zamanlarda bu kelime ilem programnn yeni bir s. omurgal. i. omurgal hayvan. versiyonu piyasaya kt.3. yorum, anlat: This version of what s. dey, in the meeting is incorrect. dey dzlem. was said dikey. i. 1. dey doru. 2. Toplantda sylenenlerin bu yorumu yanl. 4. edisyon. 5. eviri, tercme: the English o. version of that book o kitabn ngilizce evirisi. (vrtgoz)/ver.tig.i.nes (vrtcniz) i. ba dnmesi. i. canllk. z. 1. ok, pek, gayet: very good ok iyi. very warm pek scak. He speaks English very well. ngilizceyi gayet iyi konuuyor. 2. tam: ng. Tamam! You just said the very opposite. Demin bunun tam tersini Tamam, efendim. syledin. We have the very same table. Bizde o masann ayn var. He used the very same words as you. Senin kullandn kelimelerin aynn kulland. 3. en: Give me the very best! Bana en iyisini ver! I did my very best. Elimden gelen her eyi yaptm. s. Niteledii szc vurgulamak iin kullanlr: Thats the very

very image of/spitting image tpks, benzeri, ayn, hk demi burnundan dm. of ok ge. very late Sayglarmla,/Hrmetlerimle, ( mektubunun sonunda imzadan Very truly yours, hemen nce yazlr.). i. 1. tekne, gemi. 2. kap, tas. 3. anat. damar: blood vessel kan vessel damar. i. 1. yelek. 2. ng. atlet fanilas, atlet. f. 1. with (yetki, hak v.b. vest ni) vermek. 2. in -e vermek: The Constitutiongrubu. legislative 1. kar, menfaat. 2. kazanlm hak. 3. kar vests vested interest power in the Grand National Assembly. Anayasa yasama i. 1. giri, antre. 2. vagonlar arasndaki kapal geit. vestibule yetkisini Byk Millet Meclisine veriyor. i. kalnt, iz, eser, iaret. vestige i. 1. resmi elbise. 2. cppe. vestment i. 1. giyinme odas. 2. (baz kiliselerde) ynetim kurulu. vestry i., k. dili 1. veteriner, baytar. 2. eski asker, eski muharip, gazi. f. vet (--ted, --ting) veterinarian, incelemek, kontrol etmek. ks. veteran, ng. dikkatle veterinary. vet i. 1. eski asker, eski muharip, gazi. 2. (belirli bir alanda) ok veteran tecrbeli kimse. s. i. veteriner, baytar.ok tecrbeli. veterinarian i. veto. f. veto etmek. veto veto hakk. veto power f. cann skmak, sinirlendirmek, kzdrmak. vex i. 1. sinirlenme, kzma. 2. sinirlendirici ey, aksilik, sknt. vexation s. sinirlendirici, can skc. vexatious ks. very important person. i. (vi.ay.pi) k. dili ok nemli kimse. VIP edat 1. ... yolu ile, -den geerek, ... zerinden: We came via via anakkale. anakkale yoluyla geldik. 2. ... vastasyla, ... uakla. via airmail araclyla, ... ile: via air mail uakla. s. 1. yaayabilecek durumda olan (yaratk/organizma). 2. viable (toplumsal/siyasal/ekonomik adan) kendi ayaklar zerinde i. viyadk. viaduct durabilen, varln bamsz olarak srdrebilen. 3. geliip yeni i. ufak ie. vial bir organizmaya dnebilecek (tohum, yumurta v.b.). 4. k. dili s. 1. titrek, titreimli. 2. canl, hayat dolu, enerjik. 3. ateli, vibrant pratik, uygulanabilir. cokun. 4. with ... ile dolu. 5. canl (renk). 6. gr, dolgun (ses). f. titremek; titretmek. vibrate i. titreme, titreim. vibration i., bot. kartopu. viburnum i., Hrist. 1. (Anglikan kilisesinde) papaz. 2. vekil. vicar i. (Anglikan kilisesinde) papaza tahsis edilen ev/lojman. vicarage s. 1. hayal ederek/hayalen yaplan; bakasnn yaantsna vicarious katldn hayalmuavin, duyulan. 2. bakasnn yerine yaplan. nek yardmc, ederek ikinci: vice-chairman yardmc bakan. vicevice-consul ikinci konsolos, konsolos yardmcs, Sigara imek i. 1. kt alkanlk: Cigarette smoking is a vice. viskonsl. vicevice president bakan yardmcs, ikinci(zellikle fuhu ve uyuturucu bakan. kt birbak. vise. i., ng., alkanlktr. 2. ahlakszlk vice ticareti). ahlak zabtas ekibi. vice squad vice versa i. (krall temsil eden) genel vali. viceroy i. dolay, civar, etraf, evre, havali. vicinity s. 1. ok saldrgan, tehlikeli. 2. ok kt. 3. korkun. 4. iddetli, vicious sert. 5. kusurlu, bozuk. 6. ahlak bozuk. 7. kt niyetli. ksr dng. vicious circle ksrdng, fasit daire. vicious circle i. kurban: victims of war sava kurbanlar. victim f., ng., bak. victimize. victimise f. 1. (haksz yere) kurban etmek. 2. gadretmek, zulmetmek. 3. victimize hile ile soymak, aldatmak. i. galip, fatih. victor s. muzaffer, utkulu, zafer kazanm/kazanan, galip gelen; victorious muzafferane. i. 1. zafer, utku, yengi. 2. baar. victory i. 1. yiyecek. 2. o. erzak; yemek; kumanya. f. (--ed/--led, victual --ing/--ling) erzak salamak. i., s. video. video

videotape vie Vietnam Vietnamese view viewpoint vigil vigilance vigilant vigor vigorous vigour vile vilify villa village villain villainous villainy vindicate vindication vindictive vine vinegar vinegary vineyard vintage viola violate violation violence violent violet violin violinist violist viper viral virgin virginal virginity Virgo virile virility virtual virtual memory virtually virtue virtuoso virtuous

i. videoteyp. f. (--d, vy.ing) with ile yarmak, ile rekabet etmek: They were vying with i. Vietnam. each other for the championship. ampiyonluk iin birbirleriyle yaryorlard. i. 1. (o. Vi.et.nam.ese) Vietnaml. 2. Vietnamca. s. 1. Vietnam, Vietnama point of view bak as. 2. gr, fikir, dnce: i. 1. bak: zg. 2. Vietnamca. 3. Vietnaml. exchange of views fikir alverii. 3. grnm, manzara: This i. bak as, gr as. house has a wonderful view of the Bosporus. Bu evin harika bir i. 1. uyank kalma. 2. gece nbet tutma. 3. o. arife gecesi Boaz manzaras var. 4. maksat, ama: It was done with a view yerine getirilen ibadetler. ihtiyat. i. establishing closer business ties. Daha yakn i ilikileri touyanklk, tetiklik, dikkat, kurmak amacyla yapld. ihtiyatl, tedbirli. s. uyank, tetikte, dikkatli, i. kuvvet, enerji, zindelik; dinlik. s. kuvvetli, enerjik, zinde; din. i., ng., bak. vigor. s. 1. iren, berbat, pis. 2. aalk, alak, rezil. 3. k. dili kt, berbat:alenen iftira etmek, -i aktan aa karalamak. 2. -in f. 1. -e vile weather berbat hava. saygnlna zarar vermek; -in saygnln azaltmak. i. yazlk kk, villa. i. 1. ky. 2. ky halk. i. 1. kt adam; hain. 2. edeb. kt adam. 3. problem yaratan ey/durum. s. 1. alak, hain. 2. ok kt, berbat. i. alaklk, hainlik. f. 1. hakl karmak, temize karmak. 2. kantlamak. i. 1. hakl karma, temize karma. 2. kantlama. s. kinci; intikamc. i., bot. asma, zm asmas. i. sirke. s. sirke gibi. i. ba, zm ba. i. 1. babozumu. 2. ya; devir. s. 1. belirli bir yln rn olan (arap). viyola. i., mz. 2. kaliteli. 3. iyi, sekin. 4. klasik, klasiklemi. f. 1. ihlal etmek, bozmak, inemek: violate an agreement bir anlamay bozmak. 2. -in rzna gemek, -i kirletmek, -e tecavz i. 1. bozma, ihlal. 2. tecavz, rzna geme. etmek: violate a woman bir kadnn rzna gemek. 3. -in i. 1. iddet, sertlik. 2. zor, cebir. 3. zorbalk. kutsalln bozmak: violate an altar bir sunan kutsalln s. 1. iddetli, sert, zorlu. 2. hemen iddete bavurabilen. He bozmak. resorted meneke. measures. iddete s. meneke renkli, i. 1. bot. to violent 2. meneke rengi. bavurdu. meneke rengi, meneke. i. keman. i. kemanc, viyolonist. i. viyolac. i. 1. zool. engerek. 2. ylan gibi hain kimse. s., tb. viral, virsn yol at. i. 1. bakire, kz. 2. bakir (erkek). s. 1. bakire. 2. bakireye zg. 3. 1. bakireye zg.kullanlmam, dokunulmam. 5. hi s. bakir (erkek). 4. 2. el dememi, bakir. ilenmemi: virgin soil hi ilenmemi toprak/topraklar. 6. el i. bakirelik; bakirlik; bekret. dememi, bakir: virgin forest bakir orman, balta girmemi i. 1. gkb. Baak takmyldz. 2. astrol. Baak burcu. orman. s. 1. erkeke, erkee yakan; gl, kuvvetli. 2. erkeklik grevini yerine getirebilen. i. 1. erkeke bir zellik; gllk, kuvvetlilik. 2. erkeklik, cinsel g, gerekte etkili olan, fiili, gerek, asl; gayriresmi (Resmen s. 1. iktidar. kabul edilmemi fakat fiilen olmu bir eyi niteler): This is a bilg. sanal bellek. virtual abandonment of the city to the enemy. Aslnda bu, ehri z. 1. neredeyse, hemen hemen. 2. aslnda, esas itibaryla; dmana terketmek demek. 2. sanal. deta: Were virtually done. is the essence of virtue. i. 1. erdem, fazilet: Humility Bitirdik saylr. We had entered what was virtually a treasure house.meziyet: One of the virtues hazineye Alakgnlllk erdemin zdr. 2. deta bir virtz. o. --s (vruwosoz)/vir.tu.o.si (vruwosi) i. girmitik. of printer is its speed. Bu tip yazcnn of this type s. 1. erdemli, faziletli. 2. iffetli, namuslu. meziyetlerinden biri hzdr. 3. yarar, fayda, avantaj: Theres virtue in knowing a second language in todays world. Gnmzde ikinci bir dil bilmekte yarar var. 4. yararl zellik, deerli zellik, nemli zellik: One of the virtues of married life is companionship. Evlilik yaamnn nemli zelliklerinden biri

virtuously virtuousness virulent virus visa vis--vis viscosity viscous vise vis visibility visible visibly vision visionary visit visitation visiting visiting card visiting day visiting hours visitor visor vista visual visual arts visualise visualize vital vital signs vital statistics vitalise vitality vitalize vitally vitamin vitiate viticulture viticulturist vitreous vitriol vituperate vituperation viva vivacious vivaciousness vivacity vivid vivify vixen

z. erdemli bir ekilde. i. erdemlilik. s. 1. ok tehlikeli, ldrc (mikrop, zehir v.b.). 2. ktcl. 3. ok derin/byk (nefret, husumet v.b.). i. virs. i. vize. z. kar karya. edat 1. -e gre, ... asndan; ile karlatrldnda. 2. -in karsnda. i. viskozite. s. yapkan, adal. i. mengene. i., bak. visa. i. 1. grnrlk. 2. gr uzakl. s. 1. grlebilir, grnr. 2. ak, belli, gzle grlebilir. z. gzle grlr bir ekilde, farkedilir bir ekilde. i. 1. grme; gr: The operation restored his vision. Ameliyat yeniden grmesini salad. field of vision gr alan. 2. ngr. s. 1. hayali, dsel. 2. hayalci, hayalperest. 3. ngrl. 4. 3. nsezi. 4. hayal gc, imgelem. 2. ngrl kimse. 3. nsezili d, rya. 6. ok nsezili. i. 1. hayalci, hayalperest. 5. hayal, -e misafir olmak: I f. 1. -i ziyaret etmek, -i grmeye gitmek. 2. gzel kimse/ey: That woman is a vision. O kadn ok gzel. kimse. m going to visit my friends in Florence for a day or two. Bir iki i. 1. ziyaret. 2. felaket, bela. gn Floransadaki arkadalarma misafir olacam. 3. -e s. ziyaret eden. uramak, -e gitmek/gelmek. 4. (doktor) (hastay) muayeneye kartvizit. gitmek, yoklamak. 5. sk sk gitmek, dadanmak: The mayor is known gn. bars and gambling houses. Belediye bakannn kabul to visit meyhanelere ve kumarhanelere sk sk gittii bilinir. 6. (with) k. ziyaret saatleri. dili (ile) sohbet/muhabbet etmek. i. 1. ziyaret. 2. misafirlik. 3. i. 1. vizite. 4. k. dili sohbet, muhabbet. tb. ziyareti. 2. misafir, konuk. i. siperlik, siper, gnelik. i. manzara, grnm. s. 1. grmeye ait, grsel. 2. grlebilir. grsel sanatlar. f., ng., bak. visualize. f. hayalinde canlandrmak, gznn nne getirmek. s. 1. ok nemli; hayati, hayati nem tayan. 2. hayati, yaamsal. 3. yaam iin gerekli. 4. canl. 5. dirimsel. tb. hayati belirtiler. doum ve lm istatistikleri. f., ng., bak. vitalize. i. 1. canllk, dirilik, zindelik, enerji. 2. yaama/dayanma gc. f. canlandrmak, g vermek. z. hayati derecede, son derece. i. vitamin. f. 1. gcn/etkisini azaltmak; halel getirmek/vermek, bozmak. 2.baclk. i. yozlatrmak. 3. (tamamen/ksmen) hkmsz/geersiz klmak. i. bac. s. 1. cam trnden. 2. camdan yaplm. 3. cams, cama benzer. i., kim. 1. slfrik asit; za. 2. herhangi bir maden slfat. 3. ineleyici sz/yaz. f. svp saymak, iddetle azarlamak; iddetle ktlemek. i. svp sayma, iddetle azarlama; iddetli ktleme. nlem Yaa!/ok yaa! s. hayat dolu, capcanl. i., bak. vivacity. i. canllk. s. 1. parlak: a vivid color parlak bir renk. 2. etkili, canl: a vivid description etkili bir anlatm. 3. kuvvetli, canl: a vivid f. canlandrmak. imagination kuvvetli bir hayal gc. i. 1. dii tilki. 2. irret kadn, huysuz kadn.

vizier vizierial vizor Vlach V-necked vocabulary vocal vocal cords vocal music vocal music vocalisation vocalise vocalist vocalization vocalize vocation vocational vocational guidance vocational school vociferous vodka vogue voice voiced voiceless void Voivodina vol volatile volcanic volcanic cone volcano volition volley volleyball volt voltage voltmeter voluble volume volumetric volumetric flask voluminous voluntarily voluntary volunteer voluptuous vomit voodoo voracious

i. vezir. s. 1. vezire ait. 2. vezir tarafndan verilen. i., bak. visor. i. Valak, Vlak. s. V yakal, V yaka. i. 1. szck hazinesi, sz daarc, kelime hazinesi, bir kimsenin kulland szckler. karmaktanbulunan) btn sesi s. 1. insan sesine ait. 2. sesini 2. (bir dilde hi ekinmeyen; szckler/kelimeler. 3. ek szlk, lgate. hep kan,telleri/kirileri. anat. ses dncesini hep duyuran. 3. dilb., mz. vokal. vokal mzik. vokal mzik, ses mzii. i., ng., bak. vocalization. f., ng., bak. vocalize. i. arkc, okuyucu; antz; antr; vokalist. i. 1. seslendirme. 2. dilb. nlleme. f. 1. seslendirmek, sesli duruma getirmek. 2. dilb. nlye dntrmek. i. 1. ilahi (bir greve/misyona) ar; ilahi bir grev, misyon: He has a vocation to the priesthood. Allah onu papaz olmaya s. mesleki, meslee ilikin. ard. 2. (belirli bir ie ynelik) eilim, istidat, yetenek: Hes meslek rehberlii. no vocation for that job. O ie hi istidad yok. 3. i; grev; meslek meslek. okulu. s. 1. ok grltl bir ekilde konuan, ok yksek sesle konuan: He was vociferous in his complaints. ikyetlerini i. votka. bararak syledi. 2. bararak sylenen. i. 1. moda. 2. rabet. i. 1. ses, seda: the human voice insan sesi. 2. sz hakk, konuma yetkisi: The workers want agetirilmi. 3. companys s. 1. sesli. 2. sesle ifade edilmi, dile voice in the tml, management. iler irketin ynetiminde sz sahibi olmak titreimli. 2. tmsz, titreimsiz. 3. sz hakk olmayan. 4. s. 1. sessiz. istiyorlar. 3. dilb. at: active voice etken at. passive voice dilsiz. -siz, -den yoksun, -den mahrum: His ideas were void of s. 1. of at. 4. szc. f. 1. anlatmak, ifade etmek, dile edilgen common sense. Fikirleri saduyudan yoksundu. 2. geersiz, getirmek. 2. i. Voyvodina.ses tellerini titretirerek oluturmak; hkmsz. 3. bo, hali, ssz. 4. yararsz, faydasz. i. 1. boluk. 2. tmlletirmek. ks. volcano, volume, volunteer. bo yer. f. 1. geersiz/hkmsz klmak. 2. feshetmek; iptal s. 1. uucu (madde). 2. patlamaya hazr (durum).karmak, etmek. 3. boaltmak. 4. brakmak, terketmek. 5. 3. havai, deiken; istikrarsz; abuk etkilenip aniden deiebilen. atmak. s. yanardaa zg; yanarda gibi; volkanik. yanarda konisi. i. (o. --es/--s) yanarda, volkan. i. irade. i. 1. yaylm atei. 2. yamur: a volley of questions soru yamuru. a volley of protests protesto yamuru. 3. tenis, futbol, i. voleybol. kriket vole. i. volt. i. voltaj. i. voltler, voltmetre. s. 1. uzun uzadya konuan. 2. cerbezeli. 3. hararetle konuan. i. 1. hacim, oylum: volume of a sphere krenin hacmi. 2. ses, ses gc: Turn down the volume of your radio! Radyonun sesini s. hacim lmyle ilgili; hacim lmeye yarayan. ks! 3. miktar, say: Our accounts show that the volume of our balonjoje, l topar. sales has increased. Hesaplarmz satlarmzn ykseldiini s. 1. hacimli, cilt: The complete set consists of twelve volumes. gsteriyor. 4.pek byk, muazzam: a voluminous building muazzam on iki ciltten oluuyor. Tam takmbir bina. 2. ok miktarda, pek ok: z. isteyerek, kendi iradesiyle, gnll olarak. voluminous records ok miktarda kayt. 3. bol, ok geni. s. 1. isteyerek yaplan, istee bal, kendiliinden yaplan; ihtiyari: He made agnll olarak stlenen kimse. 2. gnll i. 1. gnll, bir ii voluntary confession of his crime. Suunu kendiliinden itiraf etti. oluan, gnll. f. 1. to/for gsterilen asker. s. gnlllerden voluntary effort isteyerek (bir ii 2. s. 1. cinsel istek uyandran; buram buram cinsiyet kokan. aba. In some countries teklif etmek. 2. for voluntary, not yapmay) istekleri tatminmilitary service is -e gnll olarak bedensel kendiliinden 2. (yanarda) (magma v.b.ni) f. 1. kusmak,Baz lkelerde askerlik istee bal,veren; deil. karmak. eden. 3. ok haz/keyif zorunlu compulsory. kendiliinden sylemek. katlmak. 3. dolu. 4. keyfine son derece dkn; zevksefaya haz/sefa/keyif 1. kusma. 2. kusmuk. pskrtmek. i. 2. gnll: voluntary service gnll hizmet. 3. istemli: i. vodu. dkn. voluntary and involuntary bodily movements istemli ve istemsiz s. doymaz, doymak bilmez, obur: He has a voracious appetite bedensel hareketler. 4. gnlllerin emek ve balaryla for chocolate. ikolataya doyamyor. desteklenen (kurum). 5. bile bile yaplan: His rudeness was voluntary. Bile bile kabalk etti.

voracious reader vortex vote vote against vote for vote of confidence vote of no confidence vote s.o. in vote s.o. out vote s.t. down voter vouch voucher vouchsafe vow vowel vowel harmony voyage vp V-shaped vulcanise vulcanised vulcanize vulcanized vulg vulgar vulgar fraction vulgarism vulgarity vulnerability vulnerable vulnerable point vulture vulva vv W W w w W, w wacko wacky wad waddle wade wade into wade through wafer waffle waffle

kitap okumaya doymayan okuyucu. o. --es (vrteksz)/vor.ti.ces (vrtsiz) i. anafor, burga, evri. rey. 2. oy hakk. f. oy vermek: Everyone is obliged to i. 1. oy, vote in these elections. Bu seimlerde herkes oy vermek -in aleyhinde oy vermek. zorunda. -in lehinde oy vermek. gvenoyu. gvensizlik oyu. birine oy vererek greve getirmek. birine oy vermeyerek grevden uzaklatrmak. aleyhinde oy kullanarak bir eye engel olmak. i. semen. f. for 1. (bir eyin) doru, gvenilir v.b. olduunu temin etmek. 2.1. makbuz; fi; belge. 2. kefil. biri olduunu temin etmek. 3. -i i. (birinin) doru, gvenilir v.b. dorulamak, -i teyit etmek. 4. -i garanti etmek. 5. -e kefil olmak. f. ltfedip yapmak/vermek. i. 1. yemin, ant; vaat. 2. adak. f. yemin etmek, ant imek; vadetmek. i. 1. nl, sesli. 2. sesli harf. nl uyumu. i. deniz yolculuu; sefer. ks. vice-president. s. V eklinde. f., ng., bak. vulcanize. s, ng., bak. vulcanized. f. (kauuu) vulkanize etmek. s. vulkanize. ks. vulgar. s. 1. mstehcen, edebe aykr. 2. adi, baya; grgsz. baya kesir. i. 1. amiyane sz. 2. mstehcen sz. i. 1. mstehcenlik. 2. adilik, bayalk; grgszlk. i. saldr veya tenkide ak/maruz olma. s. saldr veya tenkide ak/maruz olan. zayf nokta. i., zool. akbaba. o. --e (v^lvi)/--s (v^lvz) i., anat. fer, vulva. ks. verses. ks. watt(s), wolfram. ks. Wednesday, West, Western. ks. watt(s). ks. watt(s), week(s), weight, west, wide, width, word. i. W, ngiliz alfabesinin yirmi nc harfi. s., k. dili kak, lgn, atlak. i., k. dili kak/lgn/atlak kimse. s., k. dili kak, lgn, atlak. i. 1. tomar: a wad of money bir tomar para. 2. k. dili ok/bir deste para. yrmek, 4. tka,paytak5. tfek sks. f. (--ded, f. badi badi 3. topak. paytak tapa. yrmek. i. badi badi --ding) 1. tka koymak. 2. tomar haline getirmek. yry. f. 1. s suda/amurda yrmek. 2. s suda oynamak. k. dili -e hemen girimek. 1. (s su/amur) iinden yryerek gemek. 2. ar ar ve glkle ilerlemek. 3. zorla tamamlamak. i. ince biskvi. i. gofre (bir eit gzleme). f., ng., k. dili 1. (on) abuk sabuk/sama sapan konumak. 2. kem km ederek grn aka belirtmekten kanmak; kem km ederek belirli bir taraf desteklemekten kanmak. i., ng., k. dili abuk sabuk laflar.

waffle iron waft wag wage (a) war/a battle/a fight wage wage wage earner wage freeze wage rise wage war against/on/with wager wages wageworker waggle waggon wagon waif wail wainscot wainscoting waist waistband waistcoat waistline wait Wait a little. Wait a minute! wait at table wait for a sight of wait in ambush wait on wait on s.o. hand and foot wait on table wait tables wait up for s.o. waiter waiting list waiting room waitress waive waiver wake wake wakeful wakefulness waken Walach Walachia Wales walk

gofre zgaras. f. (rzgr/dalga) srklemek; (rzgrla/dalgayla) srklenmek. i. (--ged, koku. sallamak; sallanmak. i. sallama. f. 1. hafif --ging)2. hafif esinti. savamak. i. cret. f. 1. srdrmek: wage a feud kan davasn srdrmek. 2. (sava v.b.ni) amak: They have decided to wage war on/against their cretli. enemies. Dmanlarna sava amaya karar verdiler. cretlerin dondurulmas. cret art. -e kar savamak, ... ile savamak. i. bahis. f. bahse girmek. i. cret: daily wages yevmiye, gndelik. weekly wages haftalk, haftalk cret. i. cretli. f. sallanmak; sallamak. i. sallay; sallan. i., ng., bak. wagon. i. 1. drt tekerlekli yk arabas. 2. drt tekerlekli, st ak oyuncak araba. 3. ng., sahipsiz hayvan/eya. i. 1. kimsesiz ocuk. 2. d.y. yk vagonu. f. 1. feryat etmek. 2. (rzgr) uuldamak, inlemek. i. 1. feryat. 2. mim. 1. tahta lambri. 2. lambri. 3. eteklik, yarm lambri, alak i., inilti. lambri. f. 1. lambri yarm lambri, alak lambri. 2. lambri. i., mim. 1. eteklik, kaplamak. 2. eteklik/yarm lambri kaplamak. i. 1. bel. 2. bir eyin orta ksmndaki girinti. 3. kadn elbisesinin st ksm. 4. bluz. v.b.nde) bel, kemer. bel. i. (etek, pantolon 5. geminin orta ksm, i., ng. yelek. i. 1. bel. 2. bel genilii. f. 1. (for) -i beklemek: Im waiting for my friend. Arkadam bekliyorum. Wait your turn. Sran bekle. Wait here. Ill be right Biraz bekle. back. Burada bekle. Hemen dneceim. 2. durmak, kalmak: Bir dakika! Wait! Lets go together. Dur! Birlikte gidelim. 3. bekletmek: Don ng. servis yapmak. t wait supper for me. Yemek iin benim gelmemi bekleme. i. bekleme, bekleyi. -i grmek iin beklemek. pusuda beklemek. 1. -e hizmet etmek. 2. -e servis yapmak. 3. -in ziyaretine gitmek. k. dili birinin etrafnda drt dnmek. servis yapmak. garsonluk yapmak. yatmayp birini beklemek. i. garson. yedek liste, bekleyenler listesi. bekleme odas/salonu. i. kadn garson. f. 1. (belirli bir durumda, yetkisini kullanarak) (kural, yasa v.b. ni) uygulatmamak/(birini) (kural, yasa v.b.ne) tabi tutmamak/ i. 1. huk. feragat belgesi. 2. of huk. -den feragat etme. 3. of (birini) bir durumda,v.b.nden) muaf tutmak: In your case Im (belirli (kural, yasa yetkisini kullanarak) (kural, yasa v.b.ni) f. (woke/--d, --d/wok.en) 1. (up) uyanmak. 2. (up) -i uyandrmak. going to waive this requirement. Sizi bu arta tabi uygulatmama/(birini) (kural, yasa v.b.ne) tabi tutmama/(birini) 3.dmen suyu. wake painful memories ac anlar i. canlandrmak: tutmayacam. 2. huk. -den feragat etmek, -den vazgemek. (kural, yasa v.b.nden) muaf tutma. canlandrmak. s. 1. uyank, tetikte olan. 2. uykusuz. i. uyanklk. f. 1. uyandrmak; uyanmak. 2. uyarmak, ikaz etmek. i., bak. Vlach. i., bak. Wallachia. i. Galler lkesi. f. 1. yrmek, yryerek gitmek: We walked all the way from skdar to Kadky. skdardan ta Kadkye kadar yrdk. I didnt come by car; I walked. Arabayla gelmedim; yryerek geldim. 2. dolamak, gezmek: She went out to walk in the park. Parkta dolamaya kt. 3. dolatrmak, gezdirmek: He is walking

walk away from walk away with walk file walk for two miles walk in walk in ones sleep Walk in. walk of life walk off walk off with walk on air walk out walk out on walk over walk the streets walk the wards walkie-talkie walking walking dictionary walking library walking papers walking stick walk-on walkout walkover walkup walky-talky wall wall plug Wallach Wallachia Wallachian wallet wallflower wallop walloping wallow wallpaper wall-to-wall walnut walrus waltz waltz through wan wand wander wander around wander off wanderer wandering

1. -i rahatlkla yenmek, -i kolayca gemek. 2. (kazadan) ucuz kurtulmak. kazanmak. 2. -i yrtmek, -i almak. k. dili 1. -i tek sra yrmek. iki mil yrmek. ieri girmek. uykuda gezmek. eri buyurun. (toplumsal) snf, kesim: People from every walk of life were there. gitmek. ekip Orada her kesimden insan vard. k. dili 1. -i kazanmak. 2. -i yrtmek, -i almak. k. dili (sevincinden) ayaklar yere dememek. 1. ekip gitmek. 2. greve gitmek. k. dili (birini) terketmek. -i kolayca yenmek. 1. sokaklarda srtmek. 2. sokak sokak dolamak. viziteye kmak. i. telsiz telefon. i. 1. gezme, yrme. 2. yry (tarz). canl szlk. ayakl ktphane. k. dili iten kovulma kd. baston. i., tiy. nemsiz rol. i., k. dili grev. i., k. dili kolay kazanlan yar. s., k. dili asansrsz. i., k. dili asansrsz bina/daire. i., bak. walkie-talkie. i. 1. duvar. 2. sur: the walls of the old city eski kentin surlar. f. etrafna duvar ekmek. elek. duvar prizi. i., bak. Vlach. i. (blge olarak) Eflak. i. 1. Eflak, Eflak halkndan bir kimse. 2. bak. Vlach. s. Eflak. i. czdan, para czdan. i. 1. bot. sarebboy. 2. k. dili dansa kaldrlmad iin bir kenarda dayak kadn. dvmek, pataklamak. i. dayak. f., k. dili kalan atmak, s., k. dili ok byk, muazzam. f. 1. (in) (amur, su v.b.nde) anamak, yuvarlanmak. 2. in ... iinde yzmek: wallow in wealth servet iinde yzmek. i. 1. i. duvar kd. (amur, su v.b.nde) anama, yuvarlanma. 2. hayvann s. duvardan duvara. anad/yuvarland amurlu yer, anak. i. 1. ceviz. 2. ceviz aac. 3. cevizin kerestesi. 4. ceviz rengi. i. (o. wal.rus/--es) zool. mors. i. vals. f. vals yapmak. k. dili -i kolayca baarmak. s. solgun, benzi sararm. i. 1. denek. 2. asa. f. 1. dolamak, gezinmek. 2. (from) -den sapmak/ayrlmak: wander from thebabo dolamak. alnan konudan ayrlmak. 1. dolamak. 2. subject at hand ele (bakalarndan ayrlarak) kendi bana dolamak. i. babo dolaan kimse. s. babo dolaan/gezen.

wandering Jew wanderlust wane wangle wank want want want ad want for Want to bet? wanton war war clouds war correspondent war crime war criminal war cry war game war god war of nerves warble ward -ward ward off warden warder wardrobe -wards wardship warehouse wares warfare warhead war-horse warlike warm warm-blooded warmhearted warmonger warmth warn warning warp warped warplane warrant warrant officer warrant officer warranty warren

bot. telgrafiei. i. yolculuk tutkusu. f. 1. azalmak, eksilmek, zayflamak. 2. batmak, snmek. 3. sonuna yaklamak. i.etmek, szdrmak, koparmak: Hes trying to f., k. dili hileyle elde wangle kaba otuz bir ekmek, mastrbasyon yapmak. i., ng., f., ng., money out of me. Benden para szdrmaya alyor. kaba otuz bir, otuz want of good manners terbiyesizlik. We were i. 1. yokluk, -sizlik: bir ekme, mastrbasyon. unable to take a vacation for want of money. Paraszlktan tatil f. 1. istemek, arzu etmek: What do you want? Ne istiyorsunuz? yapamadk. -e ihtiyac olmak: This house a man of few wants pek 2. istemek, 2. eksiklik, noksan. 3. istek: wants looking after. Bu k. dili (gazetede/dergide) kk ilan. az istei olanihtiyac var. 3. gerekmek, lazm olmak: You want to evin bakma bir adam. We can supply all your wants. Btn -e ihtiyac karlayabiliriz. duymak. istekleriniziolmak, -e ihtiya4. arzu edilen gerekli ey: gitmen see a doctor as soon as possible. Bir an nce doktora We can supply It wants wants. Size gerekli olan her eyi salayabiliriz. 5. Bahse girer misin? investigation. Hibir aratrma yapmaya gerek. all your no ihtiya, gereksinim: This roof is indone with care. Bukadn. 2. gerek yok. This work a wanton woman ahlaksz Bu iin zenle s. 1. ahlaksz, iffetsiz:wants to be want of repair.bir damn tamire ihtiyac var. 6. yoksulluk, fakirlik:saldr. i. 1. ahlaksz yaplmas gerekiyor.attack nedensiz bir live(--red, --ring) nedensiz: aharp, muharebe. 2. mcadele. f. in want yoksulluk i. 1. sava, wanton iinde yaamak. kimse. 2. serke. (ile) sava halinde olmak. 2. (ile) savamak, (against/with) 1. sava bulutlar. mcadele etmek. sava muhabiri. sava suu. sava sulusu. sava naras. ask. sava oyunu. sava tanrs. sinir harbi. f. tmek, akmak. i. 1. ku t. 2. name, ezgi. i. 1. servis, kou: maternity ward doum servisi. hospital ward hastane kouu.... ynnde. sonek -e doru, 2. blge, semt: city ward kentin semtlerinden biri. 3. huk. vesayet altnda bulunan kimse. f. 1. (darbeyi) engellemek, savuturmak, etkisiz hale getirmek, (darbenin) etkisini azaltmak; (darbeden) korunmak. 2. (kt bir i. 1. hapishane mdr. 2. memur; grevli: game warden eyi) defetmek, savmak. warden hava alarm grevlisi. (resmi)gardiyan. air-raid i., ng. av bekisi. i. 1. bir kimsenin tm giysileri, gardrop. 2. gardrop, giysi dolab. bak. -ward. sonek, 3. tiyatro kostmleri. i., huk. vasilik, vesayet. i. depo, ambar. f. -i depolamak, -i ambarlamak, -i depoya/ambara koymak. i., o. satlk mallar. i. sava, savama, savam. i. (byk bir mermiye ait) balk: nuclear warhead nkleer balk. i. 1. sava at. 2. ok tecrbeli biri, eski kurt, eski tfek. 3. (sk sk/fazlasyla icra edildii iin) artk2. savaa ait, askeri. 3. s. 1. savakan, sava, cengver. eskisi gibi etki uyandrmayan eden. sanat savala tehdit bir(hava): eseri. front scak hava ktlesi. 3. stan, s. 1. lk. 2. scak warm scakzool. scakkanl. 2. enerjik. 3. 4. candan, hararetli, scak: a s. 1. tutan (giysi, battaniye v.b.). tutkulu. warm welcome scak bir karlama. 5. yrei scak, sevgi dolu; s. 1. yrei scak, sevgi dolu. 2. scak, dosta. cana yakn, samimi (kimse). 6. scakkanl. 7. scak (renk). f. 1. i. sava rtkanl yapan kimse. (up) stmak, kzdrmak; snmak: Please warm this milk. Ltfen bu st stn. The weather is warming up.3. itenlik, samimiyet. i. 1. scaklk, lklk. 2. hararet, cokunluk. Hava snyor. 2. to/towards -e snmak, -e almak: He is warming to the work. f. 1. uyarmak, ikaz etmek; tembih etmek: He warned us not to e snyor. 3. paint. Islak boyaya elimizi srmememiz iin 4. up yapmak. touch the wet up (yarmadan nce) hafif idmanthis be a bizi i. 1. uyarma, ikaz; tembih. 2.son bir 3. ibret: yapmak. 5. up (konserden/temsilden nce) uyar. hazrlk Let uyard. Theyou. Bu warned him against overeating. Doktor onu warning to doctor sana ibret olsun. arptmak. 2. doru yoldan f. 1. erilmek, arplmak; eriltmek, canlanmak, kzmak, comak: The 2. haber vermek: He warned fazla yemek yememesi iin uyard. discussion is warming up. saptrmak. i. eri, arpk. 2. Tartma approaching arpklk. 2. sapkn. s. 1. erilmi,1. erilik,storm. sapk, zg, ar. us of the canlanyor. Frtnann yaklatn bize haber verdi. i. sava ua. i. 1. gereke; hakl neden; yetki: The army cited civil unrest as its warrant for declaring martial law. Ordu skynetime gereke gedikli subay. olarak toplumdaki huzursuzluu gsterdi. 2. garanti, garanti ask. gedikli subay. belgesi. 3. kefalet. f. 1. gerektirmek, icap ettirmek. 2. izin i. 1. garanti, garanti belgesi. 2. huk. kefalet. 3. kefaletname. 4. vermek, yetki vermek: The law warrants the governments yetki; hak; haklbulunan yer. 2. kalabalk mahalle. intervention. Yasa hkmete mdahale yetkisini veriyor. The i. 1. ok tavan neden. law doesnt warrant this. Kanunlar buna izin vermez. 3. mazur gstermek: No excuse can warrant this misbehavior. Hibir zr bu kt davran mazur gsteremez. 4. hakl karmak, desteklemek: The evidence does not warrant your claim.

warrior warship wart warthog wartime warts and all warty wary was wash wash away wash ones dirty linen in public wash ones hands of wash ones hands of wash out wash up washable wash-and-wear washateria washbasin washbowl washcloth washed-out washed-up washer washeteria washing washing machine washing powder washing soda washing soda washing-up washing-up bowl washing-up cloth washing-up liquid washout washrag washroom washtub wasn't WASP Wasp wasp wasp waist waspish waste waste away waste ones breath waste ones breath wastebasket

i. sava, muharip, asker. i. sava gemisi. i. siil. i., zool. afrikadomuzu. i. sava zaman. k. dili olduu gibi, olumsuz yanlarn saklamadan. s. siilli. s. sakngan, ihtiyatl; tedbirli. f., bak. be. f. 1. ykamak; ykanmak. 2. temizlemek. 3. slatmak. 4. (dalga) yalamak. 5. ince maden/boya tabakasyla kaplamak; 1. (su/dalga) alp gtrmek. 2. -i temizlemek. 3. -i andrmak. yaldzlamak. 6. (kuma) ykanmaya dayanmak. i. 1. ykama; kirli amarlarn ortaya dkmek. ykanma. 2. (ykanm/kirli) amar. 3. dalga sesi. 4. dalgalarn 1. ile att sprnt. 2. -den el ekmek, -den elini eteini kyya iliiini kesmek. 5. losyon. 6. ince maden/boya tabakas. ekmek. ile iliiini kesmek. 2. -den el ekmek, -den elini k. dili 1. eteini ekmek. 1. ykayarak karmak. 2. iini ykamak. 3. k. dili baarszla uramak. 1. elini yzn ykamak. 2. ng. bulaklar ykamak. s. ykanabilir. s. t istemeyen (hazr giysi). i., bak. washeteria. i. 1. lavabo (el ve yz ykamaya yarayan tekne). 2. (el ve yz ykamaya yarayan) leen. i. (el ve yz ykamaya yarayan) leen. i. sabun bezi. s. 1. solmu, solgun, soluk. 2. k. dili ok yorgun, bitkin. 3. batkn, mflis. s., k. dili 1. yldz snm, bitmi. 2. bitkin dm. i. 1. ykayc. 2. mak. conta; rondela, pul. 3. amar makinesi. i. (selfservis yntemiyle alan) amarhane. i. 1. ykama; ykanma. 2. (kirli/ykanm) amar. amar makinesi. tozsabun; toz deterjan. amar sodas, soda. amar sodas, soda. i., ng. bulaklar. ng. bulak tas. ng. bulak bezi. ng. (sv) bulak deterjan. i., k. dili fiyasko. i. sabun bezi. i. lavabo, tuvalet. i. leen, amar leeni. ks. was not. i., A.B.D., k. dili beyaz rktan, Anglosakson soyundan ve Protestan k. dili, bak. WASP. kimse. i., A.B.D., mezhebinden olan i., zool. eekars, yabanars. ince bel. s. krc; kusur bulan/arayan; tenkiti; sinirlilii stnde olan. s. 1. artk, ie yaramaz. 2. kullanlm, atlacak (kt). 3. bo, ssz, hali. 4. viran, harap. i. 1. ziyan etme, heder etme; ziyan, 1. (hastalktan/alktan) eriyip bitmek. 2. ar ar azalmak. heder, bin ng. p harcama; israf, arur. 2. dknt, artk; fire. waste heba; boa sepeti/kutusu. nefesini bouna tketmek. 3. bo arazi. 4. ssz yer. 5. harabe, virane. f. 1. ziyan etmek, k. dili enesini bo etmek; boa bouna nefes tketmek. heder etmek, heba yere yormak,harcamak; israf etmek, arur etmek: v.b. atlan) p sepeti/kutusu. i. (kt He has wasted the money. Paray israf etti. I have wasted my whole day. Btn gnm heba ettim. 2. harap etmek, viraneye evirmek: The invaders wasted the city. stilaclar kenti harap etti. 3. iyi kullanmamak, boa harcamak: The company is wasting his talents. irket onun yeteneklerini

wasted wasteful wastepaper wastepaper basket wastrel watch watch chain watch chain watch glass watch ones step watch out Watch out/it! watch television Watch your step! watchband watchdog watchful watchmaker watchman watchtower watchword water water ballet water bed water blister water buffalo water chestnut water closet water down water down water heater water hyacinth water ice water level water lily water lily water main water meter water meter water mill water pick water pipe water pistol water power water rights water ski water snake water softener water table water tower

s. 1. ziyan edilmi, heba olmu, boa gitmi; israf edilmi, arur edilmi. 2. (hastalktan/alktan) eriyip bitmi. s. savurgan, tutumsuz; bouna ziyan eden, ziyankr. i. atlacak kt, atk kt. (kt v.b. atlan) p sepeti/kutusu. i. 1. ie yaramaz kimse, hayta, serseri. 2. ok msrif kimse. i. 1. kol saati; cep saati. 2. nbet; vardiya. 3. nbet yeri/sresi. 4. nbeti. 5. nbetilik, nbet tutma. 6. gzetleme, tarassut. f. kstek. 1. bakmak, izlemek, seyretmek: watch television televizyon saat kstei. seyretmek. 2. dikkat etmek, bakmak: Watch what he does and kol saati cam. learn. Yaptna dikkat et ve ren. 3. for -i beklemek, -i kollamak, -i gzlemek. 4. gzetlemek: The dikkat etmek. 2. 1. (yryen biri) (admlarna/bast yere) police are watching him. Polisler onu gzetliyor. 5. bakmak, gzetmek: Who dikkatli etmek. ayan denk almak. dikkat olmak, watches her children while shes at the office? O brodayken Dikkat et!/Dikkatli ol! ocuklarna kim bakyor? 6. -de bekilik etmek, -de nbet televizyon seyretmek. tutmak, -e gz kulak olmak: The guard is watching the gate. Beki kapda nbet tutuyor. sylenir.). 2. Dikkatli ol!/Kendine 1. Dikkat et! (Yryen birine mukayyet ol!/Ayan denk al! i. saat kay. i. 1. beki kpei. 2. (yolsuzluklara kar) bekilik eden kimse. f. (--ged, --ging) (yolsuzluklara kar) -e bekilik etmek. s. tetik, uyank. i. saati. o. watch.men (wamn) i. beki. i. gzetleme kulesi. i. 1. parola. 2. dstur. i. su. f. 1. sulamak: water the flowers iekleri sulamak. 2. (koyun, inek v.b.ne) su vermek, -i suvarmak. s. suda yetien; su balesi. suda yaayan. su yata. ii su dolu kabarck. zool. manda, camz. bot. sukestanesi. tuvalet, hela, yznumara, apteshane (ks. W.C.). 1. sulandrmak, su katmak. 2. hafifletmek. 1. sulandrmak. 2. hafifletmek, yumuatmak. su stcs; termosifon; ofben. bot. susmbl. dondurulmu erbet. su seviyesi/dzeyi. nilfer. bot. nilfer. (su ebekesine ait) isale hatt/anaboru. su sayac. su saati/sayac. su deirmeni. basnl su ile dileri temizleme aygt. 1. su borusu. 2. nargile. su tabancas. su kuvveti. su kullanma hakk. su kaya (ara). zool. suylan. su yumuatc. jeol. tabansuyu dzeyi, yeralt suyu dzeyi. su kulesi.

water vapor water-bearer waterborne watercolor watercolour watercooled watercourse watercress watercress watered watered silk waterfall waterfowl waterfront watering watering can watering hole watering place watering pot watering trough waterless waterline waterlogged Waterloo watermark watermelon waterpower waterproof water-repellent watershed waterside water-ski water-skiing water-soluble waterspout watertight waterway waterwheel waterworks watery watt watt-hour wattle wattmeter wave wave band wave s.o. away wave s.o. on wave s.o./a vehicle down wavelength

su buhar. i. sucu, saka. s. 1. yzen. 2. su yoluyla tanan. 3. su yoluyla bulaan. i. 1. suluboya. 2. suluboya resim. i., ng., bak. watercolor. s. suyla soutmal (motor). i. 1. akarsu mecras. 2. (ark/kanal gibi st ak) suyolu. 3. akarsu.suteresi. i., bot. i., bot. suteresi, Nasturtium officinale. s. hareli, muare. hareli ipek kuma, ipekli hare. i. alayan, elale. i. 1. su kuu. 2. o. su kular. i. yal boyu, yal, ky. s. yal boyundaki, kydaki. i. 1. sulama. 2. suvarma. 3. (kumata) hare. bak. watering pot. 1. hayvanlarn su imesine elverili yer, suvat. 2. doal bir su kayna. 3. k. dili bar; meyhane. 1. hayvanlarn su imesine elverili yer, suvat. 2. kaplca, termal. 3. kyda bulunan tatil yeri. 4. doal bir su kayna. szgeli kova. yalak. s. susuz. i. 1. (yeraltnda) su borusu. 2. den. su kesimi/hatt. s. fazla su ekmi (tahta, toprak v.b.); fazla su alm (gemi). i., k. dili byk yenilgi/malubiyet. i. 1. karada suyun ykseldii dzeyi gsteren izgi/iaret. 2. filigran. f. filigran basmak. i. karpuz. i. su gc. s. su geirmez. f. -i su geirmez hale getirmek. s. su ekmez. i. 1. iki nehir havzas arasndaki set. 2. boaltma havzas. i. sahil, ky, yal. s. 1. sahilde yaayan. 2. su kenarnda biten. 3. sahile zg; yapmak.bulunan. 4. sahilde alan. f. su kaya sahilde i. su kaya (spor). s. suda eriyen. i. 1. deniz hortumu. 2. oluk. s. 1. sugeirmez. 2. k. dili zayf noktas olmayan, sapasalam (plan/szleme/sav). i., den. (seyre elverili) suyolu. i. sudolab. i. 1. su artma ve datma tesisi. 2. pompa istasyonu. s. 1. sulu. 2. fazla su katlm, fazla sulu. 3. sulak, suyu bol. 4. su gibi. 5. tatsz, lezzetsiz. 6. solgun (renk/k). 7. zayf, sudan. i. vat. i. vat saat. i. 1. bot. (hakiki) akasya. 2. zool. (baz kularda) gerdandaki krmz uzant. i. vatmetre, vatler. i. 1. dalga. 2. el sallama. 3. of (el, mendil v.b. iin) sallay, sallama. 4. (sata) dalga. f. 1. el sallamak. 2. (mendil, kl, radyo dalga. tabanca v.b.ni) sallamak. 3. (rzgrda) dalgalanmak; (rzgr) el sallayarak birine git demek. dalgalandrmak: The flag is waving in the wind. Bayrak rzgrda el sallayarak birine ge demek. dalgalanyor. 4. (salarda) dalga yapmak. el sallayarak birini/bir tat durdurmak. i. dalga uzunluu, dalga boyu.

f. 1. (karara vardktan sonra) tereddde dmek. 2. (iki waver seenek/durum arasnda) bocalamak. 3. (alev) titremek. 4. s. dalgal, dalga dalga. wavy sallanmak, sendelemek. i. 1. tereddde dme. 2. bocalama. 3. i. 1. mum; parafin mumu, petrol mumu; balmumu. 2. (parlatma wax (alev iin) titreme. 4. sallanma, sendeleme. ilerinde kullanlan bir tr) cila; mum cilas. 3. kulak kiri.3. 1. f. 1. bymek; gelimek. 2. artmak; gelimek; uzamak. f. wax cilalamak, cila srmek; mum cilas srmek. 2. mumlamak.4. (gittike) kt. parafinli ... olmak: It was waxing late. Vakit ge olmutu. wax paper birden ... olmak, -lenmek, -lemek: He waxed angry at that bot. mumiei, hoya. wax plant remark. O laf stne hiddetlendi. s. 1. mumlanm; parafinli. 2. cilal, cilalanm. waxed parafinli kt. waxed paper s. 1. beti benzi kalmam, ok solgun. 2. mum gibi, muma waxen benzeyen. 3. mumdan Bolu Bolu yolu zerinde. 2. yn, yan, i. 1. yol: on the way to yaplm. way taraf: Lets go that way. O tarafa gidelim. 3. tarz, biim, ekil: in k. dili ok eskiden, uzun zaman nce. way back a polite way terbiyeli bir biimde. 4. mesafe, uzaklk: That place giri, girilecek yol. way in is a long way from here. Oras buradan ok uzakta. 5. are, yol, d.y. find a way to way station usul: ara istasyon. do something bir eye are bulmak. look for a way to do something bir eyin aresine bakmak. do something i. yolcu, yaya yolcu. wayfarer the right way bir eyi usulne gre yapmak. 6. yn, bakm: He s. yolculuk eden. i. yolculuk. wayfaring resembles his father in two ways. ki bakmdan babasna f., bak. waylay. waylaid benziyor. 7. durum, hal: Hakan is in a bad way. Hakan ok f. (way.laid) yolunuways of the Turksyatp yolunu kesmek. waylay hasta. 8. det: the kesmek; pusuya Trklerin detleri. s., k. dili ar bir uta bulunan; ok eksantrik, ok garip. way-out i. yol kenar. s. yol kenarndaki. wayside s. hep kafasnn dikine giden, hep kendi bildiini okumak wayward isteyen; dik bal, i. W.C., ters. ks. water closet. inat, tuvalet. WC zam. biz. we We are running out of time. Fazla zamanmz kalmad. We cannot allow the matter Bu meseleyi burada brakamayz. to rest here. help the plane We couldnt Uan gecikmesi bizim kabahatimiz deildi! being late! Dursak iyi olur./Braksak iyi olur. We might as well stop. We were on the verge of Az daha arpacaktk. colliding. Well eat whatever there is. Ne varsa onu yiyeceiz. Well see you soon, we trust. nallah yaknda grrz. Were going to do it, sink or Ya herr, ya merr, onu yapacaz! swim! Aykla imdi pirincin tan. Were in a pretty scrape. imdi attk belaya! Were in for it now! 1. Haydi gidiyoruz!/Haydi kyoruz! 2. Artk yola ktk. Were off now! k. dili attk belaya! Were up against it now! Weve got a full house Bu gece tiyatromuzda bo yer yok. tonight. s. 1. zayf, gsz, kuvvetsiz: weak nerves zayf sinirler. a weak weak nation gsz bir zayf drmek; zayflamak, zayf dmek. 2. a f. 1. zayflatmak, millet. 2. dayanksz, salam olmayan, zayf: weaken weak structure dayanksz bir yap. is weakening as it moves hafifletmek;korkak, dlek. storm 3. etkileyici ve inandrc s. yreksiz, hafiflemek: The weakhearted olmayan, zayf. 4. yetersiz, doru His Italian hafifliyor.talyancas inland. Frtna lke ilerine zayf: ilerlerken is weak. s. 1. dizleri zayf. 2. zayf 6. sulu, yavan (orba tabansz. weak-kneed zayf. 5. ak (ay/kahve).karakterli. 3. yreksiz, v.b.). i. 1. clz kimse. 2. iradesi/karakteri zayf kimse. s. clz, gsz. weakling s. 1. iradesiz. 2. akl zayf. weak-minded i. 1. zayflk. 2. zaaf. weakness i., eski refah. weal i. 1. zenginlik, servet, varlk. 2. bolluk. wealth s. zengin, varlkl, servet sahibi. wealthy f. 1. stten kesmek. 2. from/of k. dili -den vazgeirmek. wean i. silah. weapon i. silahlar: nuclear weaponry nkleer silahlar. weaponry f. (wore, worn) 1. giymek: wear a dress elbise giymek. He isnt wear wearing kullanlma sonucu eskime; anma ve ypranma. kpe normal any socks. Ayanda orap yok. 2. (gzlk, kolye, wear and tear v.b.ni) takmak. 3. gstermek; -i olmak: He wears his age well. Yan gstermiyor. I dont think the meeting went well; he isnt wearing a smile on his face. Toplantnn iyi gittiini sanmyorum; yz glmyor. 4. (silah) tamak: If he isnt wearing a gun, he s not a real cowboy. Tabanca tamyorsa gerek kovboy deil.

wear away wear down wear o.s. down to a shadow wear off wear on wear the trousers wear thin wear well wearable wearisome weary weasel weasel out of weather weather bureau weather forecast weather forecast weather map weather station weather strip/stripping weather vane weather-beaten weather-bound weathercock weatherise weatherize weatherman weatherproof weather-strip weatherworn weave weaver web webbing wed we'd wedded wedding wedding cake wedding march wedding ring wedge wedlock Wednesday wee wee weed weed out week week in week out

1. andrmak; anmak. 2. ypratmak; ypranmak. 3. tkenmek. 1. azar azar gcn tketmek, yava yava ypratmak/ypranmak. erim erim erimek. kendini helak etmek, 2. andrmak; anmak. yava yava azalmak, yava yava yok olmak. 1. yava ilerlemek/gemek. 2. can skmak. k. dili reislik etmek. 1. anp incelmek, anmak, incelmek. 2. k. dili (sabr) tkenmek, azalmak. iyi uymak. 3. uygun skc olmaya balamak. 1. iyi dayanmak. 2. 3. k. dili (aka v.b.) gelmek. 4. sregelmek. s. giyilebilir. s. bktrc, usandrc, skc; yorucu. s. 1. bitkin, ok yorgun. 2. yorucu, yoran. 3. bkkn, bkm, usanm. f. 1. ok yormak; sinsi yorulmak. 2. bkmak, usanmak, i. 1. zool. gelincik. 2. k. dili ok kimse, kurnaz kimse, akal. f. bezmek; bktrmak, usandrmak, bezdirmek. k. dili -den kurnazlkla syrlmak. i. hava, hava durumu. f. 1. (glk, tehlike v.b.ni) atlatmak/savuturmak. 2. (gne, yamur v.b.) meteoroloji brosu. soldurmak/andrmak. 3. (gne, yamur v.b. nedenlerle) hava tahmin raporu, hava raporu. solmak/anmak. hava raporu. hava haritas, meteoroloji haritas. meteoroloji istasyonu. pencere band, tecrit eridi. yelkovan, frldak. s. 1. her trl kt hava artlarna maruz kalm, frtna yemi. 2. kt hava artlarndan dolay limanda mahsur kalm (gemi). s. yank ve kr kr (yz). i. (horoz eklinde) yelkovan, frldak. f., ng., k. dili, bak. weatherize. f., k. dili (binay) soua kar izole etmek. o. weath.er.men (wedhrmen) i., k. dili 1. meteoroloji uzman. 2. radyo,artlarna durumu sunucusu. s. her trl hava TV hava kar dayankl, rzgr/yamur/souk geirmez. f. pencere band yaptrmak. s. hava etkisiyle bozulmu/anm. f. (wove, wo.ven) 1. dokumak. 2. rmek. 3. kurmak, yapmak, icat etmek. i.ulha. i. dokumac, 1. dokuma: This carpet has a loose weave. Bu halnn dokumas seyrek. 2. rg. i.1. rmcek a. 2. a, ebeke. 3. dokuma. 4. anat., zool. zar, perde. dokuma kay. i. kaln f. (--ded/wed, --ding) 1. ile evlenmek; ile evlendirmek. 2. birletirmek. 3.2. we would/should. ks. 1. we had. balanmak; balamak. f., bak. wed. s. 1. nikhl. 2. to (bir fikri) iyice benimsemi; kendini (bir eye) adam. i. nikh, dn. dn pastas. dn mar. alyans. i. ksk, kama, takoz. f. 1. sktrmak: He wedged himself into the backevlilik.Kendini arka koltua sktrd. 2. (ksk, takoz v.b. i. nikh, seat. ile) sktrmak: Wedge the door open with that piece of wood. i. aramba. Kapnn altna o tahta parasn sktr ki ak kalsn. s. (we.er, we.est) ufack, minicik, kck. f., . dili i etmek, iemek. i., . dili i. i. 1. (bahede/tarlada) yabani ot, istenmeyen bitki. 2. argo hai. f. yabani otlar ayklamak, istenmeyen otlar/bitkileri k. dili ayklamak, karmak, elemek. karp temizlemek. i. hafta. haftalarca.

i. hafta arasndaki gn, hafta iindeki gn, cumartesi ve pazar weekday dnda sonu. i. hafta herhangi bir gn, ign. weekend s. haftalk. z. haftada bir; her hafta. i. haftalk yayn. weekly haftalarca nce. weeks ago f. (wept) 1. alamak, gzya dkmek. 2. szmak, damlamak. weep bot. salkmst. weeping willow i., zool. budaybiti. weevil f., . dili i etmek, iemek. i., . dili i. wee-wee i. atk, arga. weft f. 1. tartmak: Please weigh these pears. Bu armutlar tartar weigh msnz? 2. (up) iyice tartmak/dnmek, lp bimek, teraziye i. yol. weigh vurmak. 3. (belirli bir arlkta) olmak, (belirli bir arlk) -in aleyhine olmak. weigh against ekmek/gelmek: How much do you weigh? Ka kilosun? That demir almak. weigh anchor suitcase weighed thirty kilos. O bavul otuz kilo ekti. How much do you thinkalmak. den. demir itll weigh? Sence ka kilo gelir? weigh anchor 1. (uaa binmeden nce) (bagaj) tarttrmak. 2. (cokey) yar weigh in sonunda tartlmak. 3.bir arlkta) olmak. (tartldnda) (belirli nce tartlmak. weigh in at birinin/bir eyin lehine olmak. weigh in s.o.s/s.t.s favor 1. -in iine dert olmak. 2. -e ar gelmek, -e yk olmak. weigh on weigh one thing against (karar vermeye alrken) bir eyi baka bir eyle another karlatrmak. szlerini tartarak konumak. weigh ones words szlerini tartarak konumak. weigh ones words 1. (paketlemek/satmak zere) (bir eyden belirli bir miktar) weigh out tartmak:baskl; me out two kilos of apples. Bana iki kilo elma kantar; Weigh tart. weighing machine ver. 2. (cokey) yartan nce tartlmak. i. 1. arlk, sklet. 2. tart. 3. yk, sknt. 4. etki, nem. 5. nfuz, weight itibar. halterci. weight lifter halter kaldrma, halter. weight lifting s. arlksz. weightless s. 1. ar. 2. ok nemli (konu/karar). 3. nfuzlu, itibarl. weighty i. su seddi, bent. weir s. 1. garip, acayip, tuhaf. 2. esrarengiz. weird i., argo ok eksantrik kimse, ok tuhaf bir kimse. weirdo f. 1. ho karlamak, memnuniyetle karlamak: He welcomed welcome birini ok scak bir ekilde karlamak. welcome s.o. with open arms the news of his sons marriage. Olunun nikh haberini ho karlad. 2. (misafiri) nezaketle karlamak. i. 1. ho karlama. f. 1. kaynak yapmak, kaynak yaparak birletirmek, kaynatmak; weld 2. nezaketle karlama. s. 1. ho karlanan. 2. hoa giden. kaynamak. 2. skca birletirmek. i. 1. kaynak yeri. 2. kaynak. i. kaynak. welder i. 1. refah, mutluluk ve salk iinde yaama. 2. yoksullara welfare yardm. refah/gnen devleti. welfare state sosyal yardm grevlisi. welfare worker ks. we will/shall. we'll i. 1. kuyu: artesian well artezyen kuyusu, artezyen. oil well well petrol kuyusu. 2.1. iyi; yolunda: The new 3. merdiven working z. (bet.ter, best) kaynak, pnar, memba. computer is well boluu/evi/yuvas; asansr boluu/kuyusu/yuvas. f. 1. (out) well. Yeni bilgisayar iyi alyor.ey deil!/Sahi!/Eh!/Haydi! nlem Pekl!/Ya!/Hayret!/Olur Everything is going well. Her well (sv) (bir yerden) fkrmak, kaynamak. 2. up in/within it. ey yolunda gidiyor. 2. iyice: Shake it well before using kabul, tamam, peki; iyi well and good (gzya/bir duygu)iyice ho (ama). 3. welled He is well eyes. life. Kullanmadan nce ile dolmak: Tears hayli: up in her on in alkalayn. Gzleri doldu. Anger suddenly welled up within him. Birden Aferin!/Bravo! Well done! Ya hayli ilerlemi. All of the administrators are well past forty. fkesi kabard. Yneticilerin hepsi krkn hayli gemi. well up on the list biimli, iyi yapl. well made listenin balarnda. 4. pekl: He understood me (very) well. ok okumu, ok bilgili. well read Beni pekl anlad. 5. hakl olarak: You may well ask that zengin, hali vakti yerinde. well to do question. O soruyu sormakta haklsn. s. (bet.ter, best) 1. iyi; (road) ilek (yol).feel well. Kendimi iyi hissetmiyorum. All is well. well traveled yolunda: I dont Her ey yolunda. 2. iyi, uygun, yerinde; elverili (Would ile Ha! Diyordum ki .... Well, as I was saying .... kullanlr.): It would be well to make an appointment before you Vah vah!/Aman efendim!/Hayret! Well, well! go to see him. Onu grmeye gitmeden nce randevu alsanz iyi olur.

well-balanced well-behaved well-being well-bred well-built well-connected well-done well-fixed well-founded well-groomed well-heeled wellie well-informed wellington well-intentioned well-known well-mannered well-meaning well-nigh well-off well-read well-rounded well-said well-spring well-thumbed well-timed well-to-do well-wisher well-worn welly Welsh welsh welsh on ones promise Welshman Welshwoman welt welter welterweight wench wend wend ones way went wept were we're weren't werewolf west West Indian westbound

s. dengeli (biri/beslenme). s. uslu, terbiyeli. i. refah, iyilik, mutluluk. s. iyi terbiye grm, terbiyeli, kibar. s. boyu bosu yerinde. s. nfuzlu arkadalar olan. s. 1. baarl, iyi yaplm. 2. iyi pimi. s., k. dili paral, zengin, hali vakti yerinde. s. salam bir nedene/nedenlere dayal: Your suspicions are wellfounded. (kimse). s. bakmlphelerinde haklsn. s., k. dili zengin, para babas. i., ng., k. dili lastik izme. s. epey bilgi sahibi olan: Im well-informed about him. Onun hakknda epey bilgim i., ng. lastik izme. var. s. iyi niyetli. s. nl, tannm, mehur. s. terbiyeli. s. iyi niyetli. z. hemen hemen, neredeyse. s. hali vakti yerinde, zengin. s. (bir konuda/eitli konularda epey kitap okuduu iin) bilgili. s. 1. ok ynl, geni kapsaml. 2. dolgun, balk etinde. s. yerinde sylenmi. i. kaynak. s. kullanla kullanla sayfa kenarlar ypranm. s. iyi zamanlanm, zamanl. s. hali vakti yerinde, zengin. i. bakasnn iyiliini isteyen kimse. s. 1. iyice eskimi, ok giyilmi. 2. basmakalp: a well-worn expression basmakalp bir deyim. i., ng., k. dili, bak. wellie. i. Galce. s. 1. Gal, Galler lkesine zg. 2. Galce. 3. Galli. f., argo 1. borcunu dememek, dolandrmak. 2. szn tutmamak. szn tutmamak. o. Welsh.men (welmn) i. Galli erkek, Galli. o. Welsh.wom.en (welwmn) i. Galli kadn, Galli. i. 1. ksele erit. 2. (vurulan kamnn/denein brakt) iz. f. 1. 1. anamak, yatp yuvarlanmak.brakmak.gibi kabarp f. erit koymak. 2. k. dili vurup iz 2. dalga yuvarlanmak. i. 1. yuvarlanma. 2. karmakark bir sr (ey): a i., boks yar ortasklet. welter of details bir sr ayrnt. i. 1. gen kz. 2. hizmeti kz. f. gitmek; yol almak. f., bak. go. f., bak. weep. f., bak. be. ks. we are. ks. were not. o. were.wolves (wirwlvz) i., mit. 1. kurt ekline girmi insan. 2.bat, garp. s. girebilen kimse. i. kurt ekline bat. z. batya doru: go west batya doru gitmek. 1. Bat Hint Adal, Bat Hint Adal kimse. 2. Bat Hint Adalarna zg. 3. Bat Hint Adal (kimse). s. batya doru giden.

westerly western Western Samoa westernise westernize westward westwardly westwards wet wet behind the ears wet blanket wet nurse wet nurse wet to the skin wetness wet-nurse we've whack whacked whacking whale whale whale in and ... wham whammy whap whapper whapping wharf what What a pity! What a shame! What a sour face hes wearing today! what about ... What about ...? What about it? What do you have to say for yourself? What does it matter? What for? What for? What if .... what if ...? What makes him tick? What of it? What of it? What ever ...? What on earth are you doing here? What the heck! What the hell are you doing? What the hell! what the hell/heck

z. 1. batdan. 2. batya doru. s. 1. batya bakan. 2. batdan esen (rzgr). batya ait. i. batl. s. bat, batsal, Bat Samoa. f., ng., bak. westernize. f. batllatrmak. s. 1. batya ynelen. 2. batya bakan. z. batya doru, bat ynnde. doru. 2. batdan. s. 1. batya ynelen. 2. batdan z. 1. batya esen (rzgr). bat ynnde. z. batya doru, s. (--ter, --test) 1. ya, slak. 2. yamurlu: a wet day yamurlu bir dili toy, k. dili iki yasa olmayan (yer). f. (wet/--ted, --ting) k. gn. 3. acemi, acemi aylak. 1. slatmak; slanmak. 2. -e iemek, -i slatmak: Small children k. dili neeyi karan/evki kran kimse. sometimes wet the bed. Kk ocuklar bazen yatan slatr. i. stnine, stanne, stana. yalk, nem, rutubet. stnine. iliklerine kadar slanm. i. slaklk, nem, rutubet. f. 1. -e stninelik etmek. 2. -e zenle bakmak. ks. we have. f., k. dili 1. pat/kt diye vurmak; tokat atmak. 2. (off) kesmek. i., k. (out) ng., k. dili ok yorgun,kuvvetlipestil gibi.kuvvetli bir s. dili 1. kuvvetli darbe/vuru; bitkin, tokat. 2. darbe/tokat sesi; pat; kt. s., ng., k. dili 1. ok byk, kocaman. 2. ok: Thats a whacking big car!--s/whale) zool. balina. i. (o. Kocaman bir araba o! f., k. dili 1. dvmek. 2. kuvvetli bir ekilde vurmak. 3. out kuvvetli bir ekilde vurarak karmak: She was whaling the dust gayretle (bir ie) balamak: She whaled in and fixed supper for out of the carpets.em. Kalkp onlarn hepsine akam yemei karyordu. the whole push of Hallara pat pat vurarak tozunusesi; pat; kt. i. 1. kuvvetli darbe/vuru. 2. kuvvetli bir darbenin hazrlad. --ming) 1. pat/kt diye vurmak. 2. pat/kt diye f. i. (--med, arpmak; pat diye patlamak. z. pat diye: I was sitting at my f. (--ped, --ping) bak. whop. desk writing when wham, in walks Glen! Ben alma i., bak. whopper. yaz yazarken pat diye Glen giriyor ieri! masamn banda s., bak. whopping. o. wharves (hwrvz) i. iskele; rhtm. zam. 1. ne: Whats this? Bu ne? Tell me what she said. Bana ne dediini syle. What do you think I am? Beni ne zannediyorsun? Ne yazk! Dont forget what she said! Onun dediini unutma! Ive no Ne yazk! money but what you see here. Burada grdnden baka k. dili yok. Their production today param Bugn ne kadar suratsz o! is not what it was. Onlarn imdiki retimi eskisi gibi deil. 2. aknlk belirtir: What, no 1. ya ...: Youve given her some money, but what about me? lunch? Neverdiniz. Ya bana? 2. Tekliflerde kullanlr: yemei yok Ona para about ...? le yemei yok mu?/Ne, le What about bak. How diyorsun? mu? s. 1. ne; hangi: What news have you had from them? a walk? Yrye kmaya ne dersin? k. dili, bak. Onlardan ne haber? What time is it? Saat ka? What books have imdi kendini savun bakalm! you read this summer? Bu yaz hangi kitaplar okudun? What money I have is in the safe. Ne kadar param varsa kasada. 2. Ne nemi var?/Ne olur ki?/Ne farkeder? ne; ne kadar ok; ne kadar byk (aknlk, honutluk, fke Niin?/Neden? v.b. duygular pekitirmek iin kullanlr.): What beautiful trees! k. gzel aalar! Nedili Niye?/Niin?What a delightful spot! Ne gzel bir yer! With what joy did I What if it rains? them! Kendisini onlara ne byk ... farzedelim: hand her over toYa yamur yaarsa? bir sevinleWhat if ettim, birYa yamur yaarsa? ya ... ise?: teslim it rains? bilsen! He remembered what great sadness hed felt then. O zamanki hznnn ne kadar byk k. dili Onu ayakta What a mess! olduunu hatrlad.tutan ey ne? u karkla bak! k. dili E, ne olacak?/Ne nemi var?/Ne kar?/Ne zarar var? k. dili (aknlk belirtir.): What ever can she mean? Ne demek istiyor Allahiin var Allah akna? Burada ne akna? Kahrolsun! Ne halt ediyorsun yahu? 1. Bo ver!/Olsun! 2. Allah Allah! k. dili 1. Bo ver!: Lets go, what the hell! Bo ver, gidelim! 2. Neden/Niye olmasn?: What the hell, lets do it. Niye olmasn? Haydi yapalm! 3. Allah kahretsin! 4. Kzgnlk belirtir: What the hell do you think youre doing? Ne halt ettiini zannediyorsun?

what with Whats at stake? Whats cooking? Whats done cant be undone. Whats eating you? Whats it to you? Whats that lout doing here? Whats the good of it? Whats the matter? Whats up? whats what Whats with her? Whats with him/her? Whats your line? what-do-you-callhim/her/it/them whatever whatnot what's-his/her/its/their-name whatsoever what-you-callhim/her/it/them what-you-may-callhim/her/it/them wheat wheat germ wheedle wheedle ones way into wheedle s.o. into wheedle s.t. out of s.o. wheel wheel wheel alignment wheel and deal wheel out wheel s.o. in/out wheelbarrow wheelbase wheelchair wheeler-dealer wheeze wheezy whelp when When did you see him last? When ever ...? When he finished the course he was none the wiser than he was when he began it. when the time is ripe When this becomes known it ll really set tongues wagging. please when you whence whenever whensoever

k. dili -in yznden, -den dolay: What with this, that and the other I havent managed to get it kaybederiz? eyler yznden Bu iten ne kazanrz?/Bu ite ne done. eitli onu yapamadm. Ne var, ne yok? Olan oldu. k. dili Nen var? Sana ne? O aynn burada ne ii var? Neye yarar? Ne var?/Ne oldu? k. dili 1. Ne var?/Ne oldu?/Ne oluyor? 2. Ne haber? 1. neyin ne olduu: I cant tell whats what. Neyin ne oldu unu seemiyorum/gremiyorum.alyor?/Niye kzgn o? As he k. dili Nesi var onun?/Niye bozuk 2. gerekli olan bilgiler: s just begun working here hes not yet had time to learn what k. dili Nesi var?/Derdi ne? s what. Burada yeni almaya balad iin henz her eyi Ne ile urayorsunuz? renmeye vakti olmad. i. ey (smi akla gelmeyen bir kimseyi/eyi belirtmek iin kullanlr.): What-do-you-call-him ...you want. whats he doing zam. 1. her ne, ne: Take whatever Fettah ... Ne istersen al. now? ey ... Fettah ... o imdi ne Ne olursa olsun panie Whatever happens, dont panic! yapyor? i. etajer. kaplma! Whatevers been done before may be done again. i., bak. what-do-you-call-him/her/it/them. nceden ne yapldysa tekrar yaplabilir. 2. k. dili Benim iin zam. her ne, ne: Do whatsoever bak. please! Ne dilersen ne; farketmez./Farketmez. 3. k. dili, you What ever ...? s. 1. onu yap! s. Take whatever documents you want. Belgelerden hangi: 1. ne; hangi: Use it for whatsoever i., bak. what-do-you-call-him/her/it/them. purpose you see fit. Sana gre hangi ama uygunsa onun iin kullan. 2. herhangi hangisini istersen al. Use whatever means are necessary. Ne bir: i., bak. what-do-you-call-him/her/it/them. If youve onu yap. 2. herhangi bir: If there it. Herhangi bir gerekirse any doubts whatsoever, dont do is any problem i. buday. telephone me. Herhangi bir problem olursayou to tell phen varsa onu yapma. In no case whatsoever are bana whatever, her. Ne olursa olsun ona sylemeyeceksin. buday tohumunun embriyon ksm. telefon edin. At no time whatever are you to leave the base. Hibir zaman sten kmayacaksn. f. dil dkerek (bir yere, bir ie v.b.ne) girmek. dil dkerek birini (bir ey yapmaya) ikna etmek. dil dkerek birinden bir ey koparmak. i. 1. tekerlek. 2. direksiyon, direksiyon simidi/volan. 3. den. dmen dolab. 4. ask. ark. Gulls wheeled above us. f. 1. daireler izerek dnmek: zerimizde martlar tekerleklerin2. (around/round/about) (motorlu tata ait) dnyordu. ayarlanmas. birdenbire dnmek, dnvermek: She wheeled round and k. dili 1. (bir ii gerekletirmek iin) grmeler ve pazarlklar looked him in the eye. Birdenbire dnp gzlerinin iine bakt. yapmak. 2.srmek, ne srmek: He always wheels that example k. dili ileri i evirmek. 3. (tekerlekli bir arala) gitmek; (tekerlekli bir ara) gitmek, out in ordersandalye, bebek arabas v.b.ndeki) birini ieri ilerlemek; (tekerlekli bir arac) srmek:iddiasn desteklemek (tekerlekli to support his case. Kendi He wheeled the taxi iin hep tornei ne sryor. slowly wheeled him in everyone right up o the front door. Taksiyi ta n kapya kadar srd. getirmek/dar karmak: As he i. el arabas. They wheeled around the city all day sandalyesiyle yava yava in the room fell silent. Onu tekerlekli in the black Mercedes. i., oto. gn siyah Mercedesle ehri dolatlar. 4. ask. ark Btn dingil akl/mesafesi. ieri sokarken odadakilerin hepsi sustu. i. tekerlekli sandalye. etmek; ark ettirmek. i., k. dili 1. (bir ii gerekletirmek iin) kurnazca grmeler ve pazarlklar yapan kimse. 2. i eviren kimse. f. hrldamak, hrlamak, hrltl bir ses karmak. i. hrlt, hrltl ses. s. hrltl, hrldayan. i. 1. enik, encik, yavru. 2. kstah bir gen. f. eniklemek, enciklemek, yavrulamak. z. ne zaman: When will they return? Ne zaman dnecekler? ba. 1. -diinde; -dii zaman grdnz? (gn, saat v.b.): You have to Onu son kez ne zaman; -ince; -dii get up when the bugle blows. Boru aldnda kalkman lazm. k. dili (Soruyu vurgulamak iin kullanlr.): When ever will you Start when you please. stediin zaman bala. When Faruk be on bittiinde hibir ey renmemiti. Kurs time? Sen ne zaman vaktinde geleceksin? arrived she was still dressing. Faruk vardnda hl giyiniyordu. You shouldnt be thinking of such things when youre about to zaman gelince. kick the bucket. nsan nallar dikecei pelesenk olacak. k. dili Etrafa yaylnca herkesin diline zaman byle eyleri dnmemeli. There were times when he felt like killing her. ne zaman isterseniz.zamanlar olurdu. Well hit the road when Onu ldresi geldii ba. 1. nereden: Send it back to the place whence it came. Onu the sun goes down. Gne batnca yola karz. I wonder when geldiicome.geri zaman gelecek acaba? bundanwhen the roses shell yere Ne... ise, her2. bu yzden, Mays dolay:her I think ba. ne zaman gnder. ... -diinde: Whenever I see He couldnt answer Mays ay questions correctly; whence I are at their best. any of my tam gl zamandr. 2. -dii zaman, of that day. Kendisini ne zaman grsem o gn dnrm. ba., bak. whenever. concluded When an impostor. Hibir sorumu doru iken, -ken: he wasprince regent he ruled the country well. Naip cevaplayamad. iyi yzden We saw olduuna karar verdim. prensken lkeyi Bu ynetti. sahtekrthem when we were in z., eski nereden: Whence come you? Nereden geliyorsunuz? Venice. Venedikteyken onlar grdk. 3. -diine gre: How can he buy a yacht when all he makes is four hundred million liras a month? Ayda sadece drt yz milyon lira kazandna gre nasl

where Where do you hail from? Where does he rank in the hierarchy? Where ever ...? Where in heaven have you been? where its at where s.o. is concerned whereabouts whereas whereby wherefore wherein whereof whereupon wherever wherewith wherewithal whet whet ones appetite whet s.o.s appetite whether whether he goes or not whetrock whetstone whew whey which whichever whiff while while while away while away the time whilst whim whimper whimsical whimsy whine whinge whinny whip whip whip s.o. away/off whip s.o./s.t. into shape whip s.t. away whip s.t. off whip s.t. on whiplash whipped cream

z. nerede; nereye; nereden: Where do you live? Nerede oturuyorsun? Wheregeldin? going? Nereye gidiyorsun? Where Nerelisin?/Nereden are you d you get that shirt? O gmlei nereden aldn? ba. 1. sim Hiyerarideki yeri ne? olarak kullanlan yancmlenin banda bulunur: Thats where he Nerede/Nereye/Nereden ... Allah akna?: Where ever noktada sits. Oturduu yer oras. Thats where youre wrong. Ohas she gotten to? O nereye gitti Allah it came from. Ona onun nereden yanlyorsun. Allah akna! Neredeydin I told him where akna? geldiini syledim. You havent yet taken me where I want to argo ok k/moda olan bir yer/ey, ok rabet edilen bir go. Beni gitmek istediim yere henz gtrmedin. 2. Sfat yer/ey. -e gelince: Youre very solicitous where shes I saw many olarak kullanlan yancmlenin banda bulunur:concerned. Ona gelince ok where sugarcane isnerelerden; nereye; nerelere: z. nerede; nerelerde; nereden; plantations ilgi gsteriyorsun. grown. ekerkam yetitirilen Whereabouts iken, -ken: 3. Zarf olarak kullanlan yancmlenin ok plantasyon grdm. She loves his novels, whereas her ba. 1. oysa; is he from? Nereli o? i. (birinin/bir eyin) bulunduu/olduu have Kendisi onun romanlarn seviyor, Onun yer: to whereabouts goes. Onun banda bulunur: them. His go where she remain unknown.oysa husband loathes I vastasyla (Sfat olarak kullanlan gittii yere ba. onunla, onun nerede gitmek zorundaym. Put it back where you found it. Onu olduu hl bilinmiyor. ben deonlardan nefret ediyor. He speaks no English, whereas kocas yancmlenin banda bulunur.): bundanadolay, bu nedenle. plan whereby we can z. niye, neden. brak.bu yzden, This is where he should have ba. He bulduun yere French. O planted acacias she speaks no Bu planla enflasyonubilmezken br de hi hi ngilizce azaltabiliriz. reduce inflation. planted black locusts. -dii iin; -diine gre: Whereasmimoza ba. (Sfat olarak kullanlan yancmlenin banda bulunur.): He Franszca bilmiyor. 2. Akasya dikilmesi gereken yere he is no dikti. (Sfatthe window wherein she sat.give an inch. guardian. looked at olarak kullanlan yancmlenin banda bulunur.): The longer legally competent, I have appointed you his Ona gelince, ba. Where shes concerned, I wont Onun oturduu hi taviz vermeyeceim. Where he oncesizi ona vasifactories, ten tayin ettim. pencereye the paragraph wherein this point Artk bununbakt. Show meolmad poisoned. tikleri araba is wine kanunen they drank had been iin owneddied, whereupon whereof yetki Six ba. he onlyzerine: sahibi now katlmt.noktann months on fabrikaya is gster. imdi owns one. Vaktiyle later the duke sahipken mentioned. Bu The manbahsedildii paragraf dead. zehir whereof you speak the dukedom went var. You yancmlenin banda bulunur.): Go ba. (Zarffabrikas to his nephew. Alt ay sonra dk vefat etti. ancak bir olarak kullanlan knows where you please. stediin Bahsettiin adam ld. She can go whereof she speaks. Bunun zerinelike. Nereye istersen git. God knows where. O dklk yeenine geti. Wherever possible she wherever you yere onunla, onun vastasyla (Sfat olarak kullanlan ba. gidebilirsin. zam. nere: Hes from Bahsettii konu hakknda gerekten bilgi sahibi. tries to help. artlar elverdiince Allah bilir. nereli, Allah bilir./Nereli olduunuyardmda the tools wherewith yancmlenin banda bulunur.): We lacked bulunmaya alyor. i., k. dili z., do dili, bak. in gerektirdii aletler bizde yoktu. to k. the job. Where ever ...? f. (--ted, --ting) 1. bilemek, keskin bir hale getirmek: He was whettingamak. itahn his knife. Ban biliyordu. 2. (istek, heves, gayret v.b.ni) artrmak: Their lust for gold has whetted their exertions. birinin itahn amak. Altn hrs gayretlerini artrd. ba. 1. -mek veya -memek, -ip -mediini, -ip -meyeceini gibi fiil ekillerininde. gitse de gitmese kullanld durumlarda kullanlr: The only question facing us is whether were to stay or to go. i., bak. whetstone. nmzdeki tek sorun kalmak ya da gitmek. He couldnt decide i. bileita. whether to sign or not. mza atp atmayacana karar veremedi. They asked me whether they could bring her. Bana onu sylenir: nlem 1. Rahatszlk belirtir: Of!/Aman! 2. Rahatlaynca getirip getiremeyeceklerini sordular. I wonder whether I should go now. Oh! 3. aknlk belirtir: Hayret!/Uf be! i. kesilmi stn suyu. imdi mi gitsem acaba? I dont care a fig whether you love her s. hangi: Which dictionary do you want? Hangi szl -mese or not. Onu sevip sevmediin bana vz gelir. 2. -se de istiyorsun? Which oneskullanlr:select? Hangilerini setiniz? zam. hangisi ... ise: Ill did you Im either whether you the de gibi fiil ekilleriyle take a kilo of going, the apples or come Which treesgelsen decut down? Hangi da armutkestiler? Shell aalar farketmez, pears, Sen did they or not. whichever is gelmesen de ben i. 1. esinti. 2. koku. cheaper. Elma ya gidiyorum. 3. ... ya da, return at five, by which timeister ... ekillerinde... ise: You Saat Ialacam. s. hangi with this. All should be finished kullanlr: can hangisi ucuzsa ondan bir ... ... olsun ... olsun, ister kilo i. mddet, sre: She listened to them ii bitirmi olmalym.she for while, but then betewhichever camellia you want. Hangiakamelyay istersen have dnecekwhether autocratic or democratic, must deal zam. governments, ki o zamana kadar bu with got bored. Onlar bir mddet dinledi,yours?sonra sklmaya fakat O evlerden hangileri 1. hangi: Which ofhkmet, was are ya da demokratik, bu ba.alabilirsin. onu problem.-ken: While houses in Antalya, Hlya stayed with this 1. iken, Her those he otokratik balad. Youvethose girls is your a while. Epey kzlardan hangisi away quite sizin? Which O AntalyadaykenIll daughter? Owhether Every her mother. of been zorunda. away thedone, zamandr burada problemle uramak get it afternoon playing (vakti) geirmek: They whiled Hlya annesinde kald. at the yoktun. He leftrunning in have had some of particularHanginiz just a you while I see senin kzn?home. Brodathe oynayarak one biraz evvel kt.Her Which of little olsun, ago. Ancak this tea? deer. f. morning while sonray bri park office or at evde geirdiler. bridge. leden vakit geirmek. Which of you wants olsun, bunu bitireceim. bu aydan itiniz? tea? Kimler ay istiyor? sabah parkta koarken bir geyii gryorum. 2. iken, -ken, -dii ba., ng., bak. while 2. yancmlenin banda bulunur: of 2. Sfat-mekle birlikte; oysa: While what you say is true From olarak kullanlan halde, there weaklna to theey; kapris, geici heves. in iin geerli Gven, went true museum, which is located i. birininits not esen of Kerem. Dedikleriniz Gven Beikta. Oradan Beiktata bulunan mzeye gittik. Its a blonde, while olmakla birlikte Kerem iin geerli deil. Shes not just meat f. 1. hafife/yavaa inlemek, hafif iniltiler karmak. 2. which is expensive. Pahalsarn, oysa kz deil. Theyre talking her sistersszlamak, hafif hafif yaknmak. i. 1. hafif inilti, a brunette. O olan sadece et szlanmak, tuhaf. 2. gariplikler yapmaktan kardei esmer. s. 1. garip,both of them empress, which is nonsense. 3. ikisini holanan. Her of making inleme. 2. birdenbire deien. szlt, szlanma. deiken, eylerden holanma huyu. 2. garip ey. 3. garip de imparatorie yapmaktan bahsediyorlar ki, bu tamamyla i. 1. garip sama. fikir/heves. alamak, iniltiler karmak. 2. szlanmak, f. 1. inlemek, szlamak, yaknmak. 3. (kurun) vnlamak. 4. (sivrisinek) f., ng. szlanmak, szlamak, alamak, vzldamak, vzlamak. vzldamak. i. 1. inilti, inleme. 2. szlt, szlanma. 3. (kuruna ait) f. hafife kinemek. i. hafif bir kineme. vnlama. 4. (sivrisinein kard) vzlt. f. (--ped, --ping) 1. (kam, kay, baston v.b. ile) vurmak; kamlamak; krbalamak; (birinin kna) aplak indirmek; i. 1. kam, krba. 2. (yumurta v.b. iin) rpacak. dayak atmak. 2. out karvermek, birdenbire karmak: He birini gtrvermek. whipped out his knife. Birdenbire ban kard. 3. k. dili birini/bir eyi istenilen abucak/bir kou gitmek: Hell around/round/across/off/over ekle/duruma getirivermek: In two weeks hed to the grocers and get shape.kou bakkala gidip whip round whipped his team into it. Bir ki hafta iinde bir eyi kapvermek. takmn oynamaya hazr bir duruma getirivermiti.esmek. 5. alr. giysiyi karvermek. bir 4. around/round/across/over (rzgr) iddetle (stn yznde toplanan kremay, yumurtay v.b.ni) rpmak. bir giysiyi giyivermek. 6. tamamyla malup etmek, bozguna uratmak. 7. up (bir i. 1. kam vuruu/darbesi. 2. kam ipi. 3. araba kazasnda kafa duyguyu) uyandrmak/kkrtmak; kamlamak. 8. up ve omurgann iddetle sarslmasndan ileri gelen travma. yapvermek/yaratvermek: She can whip up a cake in no time kremantiyi. flat. Bir rpda bir kek yapabilir. 9. in girivermek. 10. out abucak kmak, kvermek. 11. back abucak dnmek. 12. ng., k. dili armak, yrtmek, almak.

whippersnapper whipping whipping boy whippoorwill whip-round whipstitch whir whirl whirl s.o. away/off whirlpool whirlwind whirlybird whirr whish whisk whisk broom whisker whiskey whisky whisper whist whistle whit white white ant white elephant white elephant white goods white heat white horehound white lead white lie white meat white mouse white mulberry white plague white poplar White Russia white sauce white tie white wine white-collar white-hot whiten whiteness whitethorn whitewash whither Whitsunday whittle

i., k. dili kendini bir ey zanneden gen. i. 1. krbalama, kamlama. 2. birinin kna aplak indirme; dayak. olan. amar i., zool. Kuzey Amerikaya zg bir tr obanaldatan. i., ng., k. dili i., k. dili an, lahza. f. (--red, --ring) 1. (ku) pr diye umak, pr pr umak. 2. vnlamak. i. 1. pr sesi. 2. vn sesi, vnlama. dndrmek, hzla f. 1. frl frl dnmek, hzla dnmek; frl frl dndrmek. 2. (about/around) dnvermek: She whirled around birini hzla gtrmek; birini kapp hzla gtrmek. and gave me a slap on the face. Birden dnp yzme bir tokat i. (suda oluan) girdap, anafor, burga, evrinti. att. 3. byk bir hzla gemek; vzr vzr gemek. i. 1. frl frl i. (hava akntsnn oluturduu) evrinti. dnme, hzl dn; frl frl dndrme, hzl dndr. 2. kk evrinti: Trout can i., k. dili helikopter.be found near the whirls in the stream. Alabalk, aydaki kk evrintilerin yaknnda bulunabilir. 3. f., i., ng., bak. whir. kouturma. 4. heyecan. 5. hzl gei; vzr vzr gei. f. 1. (su) fldamak, frdamak. 2. (rzgr) uuldamak. 3. (kuma) hrdamak. 4. hzla gemek. i. 1. flt, frt. 2. times. f. 1. (kuyruu) sallamak: The horse whisked its tail a few uultu. 3. hrt. At, kuyruunu birka kez sallad. 2. (away/off) gtrvermek: ufak sprge; elbise fras. The airplane whisked them to Rome in only a few hours. Uak i. 1. sakal teli. 2. o. sakal. 3. o. (kedi v.b. hayvanlara ait) onlar yalnzca birka saat iinde Romaya gtrverdi. 3. byk. i., bak. whisky. rpmak. 4. off sprvermek: She whisked (yumurta v.b.ni) the crumbs off the tablecloth with a brush. Ekmek krntlarn i. viski. bir frayla masa rtsnden alverdi. f. fsldamak; fsldamak: She whispered to him that she was going (bir iskambil oyunu).edeceini fsldad. What are you i. vist to resign. Ona istifa whispering about? Ne hakknda fsldayorsunuz? i. fslt. i. 1. ddk. 2. ddk sesi. 3. slk. f. 1. ddk almak. 2. slk almak. parack. i. zerre, 3. to -i slkla armak; slkla -in dikkatini ekmeye almak: He whistled to a passing taxi. Yoldan geen bir taksiyi s. 1. beyaz, ak. 2. beyaz rktan olan, beyaz. 3. beyaz rktan slkla ard. 4. at (birinin) arkasndan slk almak: Did you just olanlara ait,termit. akkarnca, beyazlara ait: a white neighborhood beyazlarn whistle at Buket? Demin Buketin arkasndan slk m aldn? oturduu bir semt. i. 1. beyaz renk, beyaz, ak. 2. beyaz rktan artk sahibinin iine yaramayan bir ey; vaktiyle ie yarayan olan kimse, beyaz. fakat imdi dertiine yaramayan bir ey; vaktiyle ie yarayan artk sahibinin olan bir ey. fakat imdi dert olan bir ey. beyaz eya. 1. fiz. beyazn ss. 2. (bir olayda) en ileri safha, en kzk an, zirve: while the battle was at white heat muharebe en iddetli bot. kpekayas. safhasndayken. stbe. zararsz yalan. beyaz et. beyaz fare. beyaz dut. verem. bot. akkavak. Beyaz Rusya. ah. beyaz sos. frakla birlikte taklan beyaz papyon. beyaz arap. s. 1. beyaz yakal, kol gc yerine kafa gcn kullanarak alan (kimse). 2. beyaz yakallar grubuna ait. s. akkor. f. beyazlatmak, aartmak; beyazlamak, aarmak. i. beyazlk, aklk. i. al. i. 1. beyaz renkli kire badana. 2. k. dili hileyle sulu birini susuz gibi gsterme. f. are you going? Nereye gidiyorsun? z., eski nereye: Whither 1. -i kire badanayla beyaza boyamak. 2. k. dili hileyle (sulu birini) susuz gibi gstermek. ba., eski 1. sim olarak kullanlan yancmlenin banda i., Hrist. paskalyadan sonraki yedinci pazar gnne rastlayan bir bulunur: She knows whither you go. Nereye gittiini biliyor. 2. yortu. f. 1. (aa/tahta parasn) yonta yonta ufaltmak. 2. (aa/tahta Sfat olarak kullanlan yancmlenin banda bulunur: The place parasn) yontmak. 3. away (at) azaltmak. whither theyve gone is not far from here. Gittikleri yer buradan uzak deil. 3. Zarf olarak kullanlan yancmlenin banda bulunur: Go whither you will. stediin yere git.

whittle s.t. down whiz whiz kid whizz WHO who Who ever ...? whoa who'd whodunit whoever whole whole number wholehearted wholesale wholesale price wholesale trade wholesaler wholesome whole-wheat whole-wheat flour who'll wholly whom whoop whoop it up whooping cough whop whopper whopping whore whorehouse whose whosoever why Why on earth did you do that? wick wicked wicker wide wide-angle wide-angle lens wide-awake widen widespread widow widower width wield Wiener

bir eyi azaltmak/ufaltmak. f. (--zed, --zing) (by/past) 1. ok hzl gemek, vzr vzr gemek. 2. vnlamak: Bullets whizzed bir konuda uzmanlam geiyordu. k. dili ok gen yata belirli past. Kurunlar vn diye kimse. i. hzla geen bir eyin kard ses, vn sesi. f., i., ng., bak. whiz. ks. World Health Organization Dnya Salk Tekilat. zam. 1. kim: Who are you? Kimsiniz? Who went to the party? Deniz and Yeliz went to thecan this Partiye kimler gitti? aknlk belirtir: Who ever party. be? Bu kim olabilir Allah Partiye Deniz ve Yeliz gitti. Who lives there? Yunus lives akna? nlem Dur!/! (Binek hayvann durdurmak iin sylenir.). there. Orada kim oturuyor? Orada Yunus oturuyor. 2. Sfat ks. 1. kullanlan yancmlenin olarak who had. 2. who would. banda bulunur: eyda, who is from Isparta, wants to be a doctor. Ispartal olan eyda doktor i., k. dili dedektif roman; polisiye roman. olmak istiyor. Yasemin ise: Come women, who, she claimed, zam. 1. kim/her kim ... spoke for out at once whoever you are! hated the system. Kadnlarn szcln punishment will be stlenen Yasemin, Her kim isen hemen ortaya k! The same a whole week. Tam s. 1. tam; btn, tm: Heettiklerini iddia etti. To me, who have a onlarn out to whoever else infringes these laws. Bu kanunlar sistemden nefret stayed there for meted orada kald. She talked the whole time. Hep konutu. bir hafta mat. tamsay. knowledgebozarsaseems trivial.tabi olacak. 2. k. dili,onun Who Bana sorarsanz, ki bak. baka kim of it, it ayn cezayaTm dikkatini bana ver! The Give me your whole attention! hakknda bilgi sahibiyim, s. samimi, iten, candan. bu nemsiz bir ey gibi geliyor. 3. sim ever ...? whole group came. Gruptakilerin tm bulunur: I know tam: you olarak kullanlan yancmlenin banda geldi. 2. btn, who Can s. 1. knock back a whole bottle? apta olan. z. toptan. f. toptan toptanc you Sizin kim (tccar). 2. byk Btn bir ieyi devirebilir are. olduunuzu biliyorum. satmak.fiyat. misin? i. btn: Two halves make a whole. ki yarm bir btn toptan oluturur. toptan satlar. i. toptanc. s. 1. ahlak asndan hibir sakncas olmayan. 2. erdemli, faziletli. 3.unla yaplan. s. kepekli sala yararl. kepekli un. ks. 1. who will. 2. who shall. z. tamamyla, btnyle. zam. 1. kimi; kime; kimden; kimde: Whom do you mean? Kimi kastediyorsun? To whom did you f. haykrmak. i. haykr, haykr. give it? Onu kime verdiniz? From whom did you take it? Onu kimden aldn? In whom do you k. dili grltl patrtl bir ekilde elenmek. see that quality? O nitelii kimde gryorsunuz? 2. Sfat olarak bomaca. kullanlan yancmlenin banda bulunur: Doan, whom you know as Dodo, will dili kuvvetle vurmak. i. kuvvetli darbe/vuru. f. (--ped, --ping) k. not be there. Dodo diye tandnz Doan orada bulunmayacak. Do you know the person to whom I sent i., k. dili 1. kocaman bir ey: Ive caught a whopper. Kocaman it? Onu yolladm kiiyi tanyor musunuz? 3. sim olarak o! 2. bir k. dili yakaladm. Thats a whopper! Kocaman bir ey night. s., tane ok byk. z. ok: Theybulunur: I knowdrunk last kullanlanyalan. yancmlenin banda got whopping whom you kuyruklu zilzurna oldular. Dn gece fahie. f. orospuluk yapmak. i. orospu, mean. Kimi kastettiini anlyorum/biliyorum. i. genelev. zam. 1. kimin: Whose house is that? O ev kimin? Whose shoes are those? whoever. zam., bak. Onlar kimin ayakkablar? 2. Sfat olarak kullanlan yancmlenin banda bulunur: Fsun, whose sad end I have z. 1. niye, niin: Why did you say that? Onu niin syledin? 2. already related to you, was not present. Hazin sonunu size daha sim olarakyaptn Allah akna? kullanlan I dont Onu anlattm Fsunyancmlenin banda bulunur: olarak nce niin orada bulunmuyordu. 3. sim know why she said it. Onu niye sylediini bilmiyorum. Can you kullanlan yancmlenin banda i. (mum, kandil v.b.nde) fitil. bulunur: I think I know whose give me just one reason why you did it? Niye yaptna dair tek woods these are. Bu ormanlarn kimin olduunu bildiimi s. 1. kt ruhlu, ruhunda ktlk besleyen, ktlk peinde bir neden syleyebilir misin bana? sanyorum. kt/fena (ey). olan. 2.dallardan rlm. s. ince ok s. 1. geni; engin: a wide road geni bir yol. This roads twenty meters wide.(mercek). genilii yirmi metre. 2. geni, kapsaml. s. geni al Bu yolun foto. geni al mercek. s. tamamen uyank. f. geniletmek; genilemek. s. yaygn. i. dul kadn, dul. i. dul erkek. i. genilik; en. f. kullanmak. s.

wiener Wiener schnitzel wienie wife wig wiggle wild wild animal wild boar wild card wild flower wild goose Wild horses couldnt drag me there! wild life sanctuary wild pear wildcat wilderness wildfire wildflower wildlife wile wilful will will Will you come with us? Id just as soon not. to me in Will you give that writing? willful willies willing willingly will-o'-the-wisp willow willowy willpower willy-nilly wilt wily wimp win win by default win hands down win in a walk win out win s.o. over/round win s.o./s.t. back win s.o.s affection win the toss win the toss win through wince

i. sosis. Viyana nitzeli, nitzel. i., k. dili sosis. i. (o. wives) kar, e: Shes my wife. O benim eim. i. peruk. f. (--ged, --ging) serte azarlamak, halamak. f. oynamak, hareket etmek; kmldamak; oynatmak, hareket ettirmek; kmldatmak. i. oynama; kmldama; oynatma; s. 1. vahi. 2. yabani, yabanl, yaban. 3. lgn. 4. asi, serke. 5. kmldatma. sper, ok gzel. k. dili harika, yabani hayvan. vahi hayvan, yabandomuzu. argo kendisinden ne beklenecei kestirilemeyen kimse/ey. kr iei, yabani iek. yabankaz, sakarmeke. wild-goose chase k. dili bouna kouma; beyhude bir aray. Dnyada oraya gitmem! yabanl hayvanlarn korunduu alan. ahlat. i., zool. amerikayabankedisi; yabankedisi. i. ssz yer/blge, krlar. i. i., bak. wild flower. i. yabani/yabanl hayvanlar. i. 1. kurnazlk; oyun. 2. o. naz, cilve: She used her wiles to ensnarebak. willful. s., ng., him. Onu elde etmek iin tm cazibesini kulland. yardmc f. (would) 1. Gelecek zaman kipinde kullanlr: They will leave tomorrow. Yarn gidecekler. 2. kramda1. to (bir eyin) i. 1. irade, isten. 2. vasiyetname, vasiyet. f. bulunurken kullanlr: Will you have a banana? Muz alr msnz? 3. eyi) (birine) braklmasn vasiyet etmek, vasiyet yoluyla (bir Bizimle gelir misin? Gelmeyeyim. Tercih/rza/teklif/rica/vaat belirtir: I her house.Gitmeyeceim. If (birine) brakmak: She willed them wont go. Evini onlara Onu bana you do thisyazl olarak verir misiniz? vasiyet etti.job iradesini give you a raise. Bu ii iyi yaparsanz 2. well, Ill kullanmak; iradesini kullanarak (bir maanz artracam. 4. Tekrarlanan durumlar belirtir: He bir s. 1. gerekletirmek/gerekletirmeye almak. ok eyi) isteinde inat eden; dncesinde inat eden; 3. bencil would sit there (Allah) buyurmak. ekilde inat. for hours. Orada saatlerce amalamak. 4.2. kastl, mahsus yaplan. otururdu. 5. Yeterlik i., o., k. dili belirtir: Those shoes will no longer fit you. O ayakkablar artk s. 1. rzaolmaz. Itllistekli; hevesli: He was a very willing 6. ayana gsteren; suit my needs. htiyalarm karlar. accomplice. tahmin veya zann belirtir: Thisll be Bora. Bu Bora z. isteyerek. Kuvvetli bir Su orta olmaya dnden razyd. She was a willing source of informationheard this piece of news. Bu bilgi verdi. Are Onlara seve seve haberi olmal. You will have for them. ve yakamoza benzeyen bir i. 1. bataklklarda gece grlen they willing workers? Onlar almaya hevesli mi? 2. happen! duymusundur. 7. Kanlmazlk belirtir: Accidents will parlt. 2. ham hayal, gereklemesi imknsz bir ey. i. st. iten/gnldenbana gelir. What him with a willing obedience. Kaza herkesin gelen: He served God wills will come to pass. Gnlden gelen bir What will be, s. fidan dedii olur.boylu (kadn). will be. Ne olacaksa o olur./ Allahn gibi, fidan itaatle ona hizmet etti. olacana varr. i. irade, isten. 8. Emir belirtir: The ceremony will be carried out in accordance with his Majestys orders. Tren, z. ister istemez. majestelerinin emirlerine gre yaplacak. 9. Kararllk/srar/inat f. (bitki/iek)wont do that, will you? Indeed I will! Onu belirtir: You boynunu bkmek, solmak; (bitkiyi/iei) soldurmak. s. kurnaz. yapmayacaksn, deil mi? Gr bak, nasl yapacam! You will be rude to psrk kimse, psrn teki. i., argo okour guests! Misafirlerimize kar ille bir kabalk yapacaksn! f. istemek: Call it(yarma veya baka bir ura f. (won, --ning) 1. kazanmak; what you will. Ona ne demek istersen de. elde etmek: Whohe will. Ne yapmak isterse yapsn. sonucunda) Let him do what won the contest? Yarmay kim hkmen galip saylmak. kazand? Utkus won the prize. dl Utku kazand. Theyve k. dili kolaylkla kazanmak/galip gelmek. finally won his support. Nihayet onun desteini saladlar. 2. kolayca kazanmak. (muharebede) galip gelmek: France won the war. Savata Fransasonuta galip kmak. (over) galip geldi. i. galibiyet. birini ikna ederek kendi tarafna ekmek; birini ikna ederek desteini eyi yeniden kazanmak. him round to our point of birini/bir salamak: We also won view. Kendisini ikna edip davamza onun da desteini saladk. bir kimsenin sevgisini kazanmak. yaz turada kazanmak. yaz turada kazanmak. sonuta galip kmak. f. (korkun bir manzara karsnda veya acyla) biraz geri ekilmek/irkilmek/yzn buruturmak.

winch wind wind wind instrument wind instrument wind its way wind ones way into s.o.s affectionsround ones little wind s.o. finger wind s.t. into a ball wind s.t. up wind up windbag windbreak windbreaker windcheater winded windfall windflower winding winding sheet windlass windless windmill window window dressing window frame window shade windowpane window-shop windowsill windpipe windscreen windshield windshield wiper windstorm windsurfing windswept windward windy wine wine and dine wine and dine wine cellar wineglass winegrower winepress wing wing commander wing it wing nut

i. vin. f. vinle ekmek. i. 1. rzgr. 2. k. dili bo laflar, lafgzaf, fasarya. 3. ng. (mide ve barsaktaki) gaz. f. -i nefessiz brakmak; -i nefes nefese f. (wound) 1. (up) (zemberek v.b.ni evirerek) (saati, brakmak. v.b.ni) kurmak: Will you wind the grandfather gramofonu flemeli alg. nefesli alg, clock? Sandkl saati kurar msn? 2. sarmak: Wind the thread mz. nefesli alg. onto the spool. plii makaraya sar. The trumpet vine was (yol, nehir, kafile v.b.) kvrla kvrla/dne dne gitmek. winding up the pole. Acemborusu diree sarlp yukar doru ykseliyordu. gnlne girmek.scarf around her neck. Earb k. dili birinin She wound the boynuna sard. 3. (yol, nehir, kafile v.b.) kvrla kvrla/dne dne k. dili birini parmanda oynatmak. gitmek: The procession wound through the streets to the bir eyi yumak yapmak, bir eyi sarmak. harbor. Kafile, dolambal sokaklardan kvrlarak limana vard. 1. saat/gramofon gibi zemberekli bir eyi kurmak. 2. k. dili The road wound up through olive groves. Yol, zeytinliklerin bir eyi bitirmek/tamamlamak: They wound wound 4. up (kol, arasndan kvrla kvrla yukar The show up the up with Altan a k. dili 1. bitmek, sona ermek: doru gidiyordu. meeting with song. Toplanty bir arkyla (bir eyi) Altann Han Duvarlarn You need to wind up your manivela v.b.ni evirerek) bitirdiler.ekmek/kaldrmak: Wind reciting Han furt eden) lafebesi. i., k. dili (fart Duvarlar. Msamere, personal affairs this week. ahsi ilerinizi bir yerde/durumda) up the bucket from the well. kr(belirli bu hafta kuyudan ek. evirip kovay bitirmeniz okumasyla sona erdi. 2. (sonuta) i. (kol, bir yeri rzgrdan koruyan engel. lazm. manivela v.b.ni) evirmek. i. 1. (kol, Onlarn her ikisi 5.rzgr siperi, pair of them wound up in jail. manivela v.b.ni) bulunmak: The evirme. 2. dneme, viraj; (nehirdeki) kvrm. i. (giysi olarak)Ifrzgrlk. on like this youll wind up bankrupt. hapsi boylad. you keep Byle devam edersen iflas i., ng., bak. windbreaker. edersin. s. i. beklenmedik bir para/hediye/yardm. i., bot. anemon, dalalesi. s. dolambal, ylankavi. kefen. i. krk, bocurgat, rgat. s. rzgrsz; esintisiz. i. yeldeirmeni. i. pencere. 1. vitrin dekoru. 2. vitrin dekorasyonu. 3. k. dili gz boyamak iin yaplan bir ey. pencere kasas. stor. i. pencere cam. f. (--ped, --ping) vitrin gezmek. i., mim. denizlik. i. nefes borusu. i., ng., oto., bak. windshield. i., oto. n cam. oto. silecek. i. frtna. i. rzgr srf. s. rzgrl; rzgra ak. s. 1. rzgrn estii yne doru giden. 2. rzgrn estii (taraf). i. rzgrn estii uzun ve bo laf eden; uzun ve bo laf dolu. s. 1. rzgrl. 2. taraf/yn. i. arap. f. -e ziyafet vermek. yedirip iirmek. arap mahzeni. i. arap kadehi. i. zm yetitirip arap yapan kimse; bac. i. zm cenderesi. i. 1. (ku, uak, bina, ordu, futbol veya siyasi partiye ait) kanat. 2. o., tiy. kulis. 3. futbol ak (oyuncu). 4. ng., oto. amurluk. ng., ask. yarbay. f. 1. umak. 2. (kuu) kanadndan vurmak. 3. yaralamak, k. dili 1. durumu idare etmeye almak; (eldeki imknlarla) vurmak. idare etmek. 2. bir konumay irticalen/doatan yapmak. kelebek somun.

winger wink winless winner winning winnow winsome winter winter savory winter sports wintertime wintry wipe wipe s.t. clean wipe s.t. dry wipe the floor with wiper wire wire brush wire s.t. together wire service wireless wiretap wiring wiry wisdom wisdom tooth wise wise wise guy wise s.o. up to wise up wiseacre wisecrack wish wish a wish wish for wish on/upon a star wish s.o./s.t. (off) on/upon wishbone wishful wishful thinking wishing well wishy-washy wisp wistaria wisteria wistful wit wit

i., futbol ak (oyuncu). f. 1. (at) (-e) gz krpmak, (-e) gz krparak iaret etmek. 2. at (bir eyi) grmezlikten gelmek, (bir eye) s. galibiyetsiz, hibir galibiyet olmayan. gz yummak. 3. ng. (farlar) abuk ap kapamak. 4. (k) biteviye snp parlamak, i. 1. galip; kazanan: Who was the winner of the match? Ma kim akmak. 5. (k) ldamak, parldamak. i. 1. gz krpma. 2. kazand?/Man galibi kim? She was the winner of the Nobel 2. s. 1. galip, kazanan. lahza. 3. lt, parlt.2. ho, tatl. i. 1. galip gelme, kazanma. Prize(para olarak) kazan. Nobel dln kazanan oydu. 2. k. in 1928. 1928 ylnda o. (samandan ayrmak iin) (tahl tanelerini) havaya f. 1. dili ok iyi/stn kimse/ey. savurmak; tatl, ho. s. sevimli, harman savurmak. 2. out (istenmeyeni) ayklamak, elemek, karmak. i. k. f. in k (bir yerde) geirmek, klamak; klatmak. bot. (ballbabagillerden, yapraklar bahar olarak kullanlan) bir geyikotu tr. k sporlar. i. k zaman, k. s. k gibi, ka yakan. f. 1. silmek: Wipe your nose! Burnunu sil! He wiped his shoes on the doormat. Ayakkablarn paspasa sildi. 2. away/up silerek bir eyi silerek temizlemek. yok etmek, silmek. 3. off silerek temizlemek. 4. out yok etmek, bir eyi silerek kurulamak. silmek. 5. out k. dili iflas ettirmek, topu attrmak. i. silme: Give k. table a wipe. Masay bir sil. thedili 1. (birini) adamakll dvmek, yerden yere vurmak/almak. 2.wiper. ar bir malubiyete uratmak, i., bak. windshield (birini) hezimete uratmak. i. 1. (metal) tel: barbed wire dikenli tel. telephone wire telefon teli. fra. tel 2. telgraf; telgraf sistemi; telgrafla gnderilen mesaj. f. 1. (bir binann) elektrik tesisatn kurmak; (bir binann) elektrik bir eyi telle balamak. kablolarn/hatlarn demek; (bir aygtn) elektrik tellerini haber ajans. takmak. 2. (birine) telgrafla (bir haberi) bildirmek: Wire him the news. Haberi ona telgrafla bildir. i. 1. telsiz; telsiz telefon; telsiz telgraf. 2. ng. radyo. s. 1. telsiz, teli olmayan. 2. telsiz, telsiz telefona/telgrafa hattna tel i. 1. konumalar gizlice dinlemek iin telefon ait. 3. ng. radyoya ait. konumalar gizlice dinlemek iin telefon hattna balama. 2. i. 1. (bir binadaki) elektrik tesisat; (bir binadaki) elektrik taklan aygt. f. (--ped, --ping) telefon hattna tel balayarak kablolar/hatlar; (bir aygttaki) elektrik telleri. 2. (bir binann) s. srm gibi. (birinin konumalarn) gizlice binann) elektrik telefon hattna) elektrik tesisatn kurma; (bir dinlemek; (birinin i. irfan; hikmet,konumalarn gizlice dinlemek; konumalar tel balayarak bilgelik. kablolarn/hatlarn deme; (bir aygtn) elektrik tellerini gizlice dinlemek iin telefon hattna tel balamak. akldii, takma. yirmi ya dii. s. arif, irfan sahibi; bilge, hikmet sahibi. f. k. dili ukala. k. dili birine (birinin) ne yaptn bildirmek; birine (durumun) ne olduunugzn ap gerei grmek. 2. to (birinin) ne k. dili 1. bildirmek. yaptnn i. ukala. farkna varmak, (birinin) ne yaptn akmak; (durumun) ne olduunun farkna varmak, (bir durumun) ne i., k. dili akayla kark ineli laf; ta. f. akayla kark ineli olduunu akmak. 3. on (bir ey) hakknda bilgi edinmek, (bir laflar sylemek; tawish youd shut up. Sen bir sussan. I wish f. 1. Dilek belirtir: I atmak. konuda) bilgilenmek. theyd come today. Bugn bir gelseler. I wish they were coming dilekte bulunmak; niyet tutmak. today. Gnl ister ki bugn gelsinler. I wish I were president. istemek, arzu etmek, arzulamak. Keke bakan olsaydm. She wishes she were queen. Kendisi yldza bakarak niyet tutmak. kralie olmak isterdi. 2. (birine) (iyi bir ey) dilemek, temenni etmek: We wish you aeyi (bakasnn) Size mutlu bir doum istenmeyen birini/bir happy birthday. bana brakmak. gn diliyoruz. They wished him good health. Ona salk i. lades kemii. dilediler. 3. istemek, arzu etmek: Do you wish to be left alone? s. Yalnz kalmak ister misiniz?/Ben kaym m? Do you still wish hsnkuruntu. them to go? Hl gitmelerini istiyor musunuz? Ill do it now, if you wish. Arzu ederseniz onu imdi yaparm. At that moment dilek kuyusu. she wished them anywhere but there with her. O an onlarn s., k. dili 1. kararsz, kararllktan yoksun. 2. zayf, gsz, oradan baka herhangi bir yerde olmalarn istedi. Do as you yavan. 3. yavan; tatsz; fazla sulu (yemek). bir ey: Every now i. 1. uzunca birka tel (sa). 2. belli belirsiz wish. Cann neyi wish. stediin gibi yap. Take whatever you and then a wisp of smoke blew past the window. Arada srada isterse bak. wisteria. i., bot., onu al. i. istek, arzu; dilek; temenni. ince bir duman pencerenin nnden esip gidiyordu. the wisp of i., bot. morsalkm. a smile belli belirsiz bir tebessm. a little wisp of an old lady s. zlem dolu, hasret kadn. ufak tefek ihtiyar bir dolu. i. 1. espritellik, nktedanlk, nktecilik. 2. espritel kimse, nktedan kimse. f.

witch witch doctor witch hazel witchcraft witch-hunt witching with with a grain of salt with a high hand with a vengeance with a will with all due respect with all my heart with an eye to with aplomb with bated breath with child with difficulty with ease with flying colors with flying colors with great relish with impunity with it with kid gloves with lightning speed with might and main with my compliments with no strings attached with one accord with one voice with ones tail between one s legs with open arms with pleasure with reference to with regard to with respect to with that with the best of them with/in dismay withdraw withdraw ones eyes from withdraw ones objection withdraw ones support withdrawal withdrawal symptoms withdrawn withdrew wither withheld

i. 1. byc kadn; cad. 2. cadaloz kadn, cad. byc hekim. bot. gvercinaac, hamamelis. i. (kt amala yaplan) byclk. i. (iktidardakilerin farkl dnenlere kar yrtt) karalama ve1. byclk yapmaya uygun. 2. byleyici. s. sindirme kampanyas. edat 1. ile beraber/birlikte, ile: Shes living with her aunt. Teyzesiyle beraber oturuyor. Will you come with us? Bizimle ihtiyat kaydyla. gelir misin? Wisdom can sometimes come with age. nsan bazen amirlik taslayarak. yalannca akllanr. Heat the milk with the honey. St balla 1. byk bir iddetle. 2. son derece, ziyadesiyle, alabildiine. beraber st. 2. ile, araclyla, vastasyla: Cut it with a knife. Onu bakla kes. You cant buy much with five million liras. Be gayretle. milyon lirayla pek ama ...: alamazsn. 3.respect I think youre kusura bakmayn bir ey With all due -li; -i olan: Wheres the woman Kusura bakmayn ama bencepapaanl kadn nerede? with the wrong. kalbimle. green parrot? Yeil yanlyorsunuz. btn They dont want someone with no experience. Tecrbesiz birini -i gz nnde tutarak, -i dnerek. istemiyorlar. Shes a woman with a past. Gemii pheli bir kadn o. 4. -den yana: Are you with us? Bizden yana msn? Im soukkanllkla, istifini bozmadan. with you. Seni destekliyorum. 5. -e ramen/karn: With all his nefesi kesilerek. faults, she still likes him. Btn kusurlarna ramen onu hl hamile. seviyor. 6. yznden: How can I go to a movie with all this work Ive got tozorlukla. glkle, do? Yapmam gereken bu kadar i varken ben nasl sinemaya gideyim? With winter almost here youd better get kolaylkla. your roof fixed. K kapya dayanmken damn tamir ok baarl ettirmelisin. bir ekilde. ok baarl bir ekilde. byk bir zevkle/keyifle. ceza grmeden. argo ok moda. tatllkla, yumuak bir ekilde. yldrm hz ile. var kuvvetiyle/gcyle, olanca kuvvetiyle. 1. selamlarmla. 2. parasz, hediye olarak. k. dili kaytsz artsz. hep birlikte. hep bir azdan. k. dili sklm pklm. dosta, candan. memnuniyetle. -e ilikin olarak, ile ilgili olarak, -e gelince. -e gelince. 1. -e gelince. 2. ile ilgili olarak. 3. ile ilgili. onu syledikten sonra; onu yaptktan sonra. (bir alann) en iyi olanlaryla: He can fence with the best of them. En iyi eskrimcilerle eskrim yapabilir. dehet iinde, dehetle. f. (with.drew, --n) 1. geri ekmek, ekmek: He withdrew his hand. Elini geri ekti. 2. from (paray) tarafa evirmek. gzlerini (birinden/bir eyden) baka (hesaptan/bankadan) ekmek. 3. from (bir eyi) (bir yerden) karmak: He withdrew itirazn geri almak. the papers from his briefcase. Ktlar evrak antasndan desteini from (birini) (bir yerden) almak: He withdrew his kard. 4. ekmek. daughterekme, ekme. 2. from (birini) (bir ald. 5. ekilmek, i. 1. geri from that school. Kzn o okuldan yerden) alma. 3. uzaklamak: Every evening he would withdraw5. his study. Her ekilme. 4. (hesaptan/bankadan)belirtiler. uyuturucudan kesilince oluan para ekme. to akam alma odasna ekilirdi. The cavalrymen withdrew from (hesaptan/bankadan) ekilen para. f., bak. withdraw. s. iinesava alanndan ekildi. 6. (from) (the battlefield. Svariler kapank. f., bak. withdraw. katlmaktan vazgemek: She withdrew from den) ekilmek, (-e) the solmak; soldurmak. ekildi. 7. (from) (-den) ayrlmak, (-i) f. 1.contest. Yarmadan 2. susturmak, sindirmek. brakmak: Dont withdraw from college! niversiteden ayrlma! f., bak. withhold. 8. iine kapanmak/ekilmek, kabuuna ekilmek.

withhold withhold judgment withhold ones consent withhold payment within within an ace of within an inch of his life within call within hearing within limits within my ken within ones province within reach within reason within sight without without a break without a hitch without ceremony without demur without doubt without exception without fail without further ado without number without number without price without protest without question without reference to without regard to without reservation without rhyme or reason without stint without the exception of withstand withstood witless witness witness stand witter witticism wittingly witty wives wiz wizard wizened wobble wobbly

f. (with.held) 1. (from) (-den) -i saklamak; (-e) -i vermemek: Don t withhold any information from me. Benden hibir ey time yargda bulunmamak: Im withholding judgment for the saklama. 2. for bir yargda bulunmuyorum.She withheld nothing being. imdilik (bir eyi) (birine) ayrmak: onaylamay reddetmek: He withheld his consent until the last for herself. Kendine bir ey ayrmad. 3. from -den kesmek: Ill minute.yapmamak; demeyionaylamay reddetti. withholding deme Son dakikaya kadar durdurmak: Theyre withhold this from your salary. Bunu maandan keseceim. payment until further notice. Baka birhouse within and without. z. 1. ieride; ieriye: They painted the talimat gelinceye kadar deme yapmayacaklar. darsn boyadlar. Inquire within. Evin hem ierisini, hem az kalsn, neredeyse: You were within an ace of drowning. Az eriyeboulacaktn. kalsn mracaat edin. 2. iinde; iinden: Although outwardly lmne ramak kalm. calm, he was cursing within. Dtan sakin grnmekle birlikte seslenildii zaman duyulabilecek uzaklkta. iinden kfrediyordu. iitebilecek yaknlkta. belli bir dereceye kadar, belli snrlar iinde. 1. gzmn seebildii yerde. 2. bildiklerim arasnda. yetkisi iinde, yetki alannda. eriilebilir. makul dzeyde, makul lde; makul bir snr amadan. The citys not yet within sight. ehir henz grnmyor./ehri henz gremiyoruz. live without money. Parasz yaanmaz. edat 1. -siz: You cant He wont go without her. Onsuz gitmez. Its merely sound ara vermeden. without sense. Sadece anlamsz sesler. 2. -meden: Dont act aksamadan, przsz. without thinking. Dnmeden harekete geme. He was fired teklifsizce. without explanation. Hibir aklama yaplmadan iinden karld. Can we get in without being seen? Kimse grmeden itiraz etmeden. ieri girebilir miyiz? 3. dnda: They had encamped without the kukusuz, phesiz. city. ehrin dnda ordugh kurmulard. z. 1. dtan. 2. eski ayrm yapmakszn. dar, darda: It was raining without. Darda yamur mutlaka. yayordu. hemen, ses karmadan. saysz, hesapsz. saysz, saylamayacak kadar ok. paha biilmez. itiraz etmeden. kukusuz, phesiz, tartmasz, muhakkak. -i hesaba katmayarak. -e bakmadan, -e aldrmadan. tamamen. mantksz. 1. snr koymadan. 2. pek ok. ... dnda. f. (with.stood) -e dayanmak: The city withstood the siege. ehir kuatmaya dayand. f., bak. withstand. s. aklsz; aptal. i. tank, ahit. f. 1. bizzat grmek, -e tank/ahit olmak: Did you witness that event? O olay bizzat grdn m? These walls have (mahkemede) tann ifade verdii yer, tank/ahit krss. witnessed a lot of history. Bu surlar birok tarihi olaya tank f., ng., k. dili (on) durmadan konumak. oldu. 2. to -e tanklk/ahitlik etmek: He witnessed to having i. espri, nkte. seen the murder. Tanklk ederek cinayeti grdn syledi. 3. (to) (bir eyin) bile. z. bilerek, bile kant/delili olmak, (bir eye) delalet etmek, (bir eye) iaret etmek: Her absence at the ceremony witnessed her s. 1. espritel, nktedan, nkteci. 2. esprili, nkteli. disapproval. Trende hazr bulunmamas, onaylamadna iaret i., o., bak. hazr bulunarak (bir eye) resmen ahit olmak, ediyordu. 4. wife. i., k. dili ok usta kimse. tanklk etmek: Can you witness Hikmets will? Hikmetin vasiyetnamesine tanklkok usta kimse: Shes a wizard at i. 1. byc, sihirbaz. 2. eder misin? math. Matematikte ok usta. s. prsk, prsm. f. 1. dingildemek, sallanmak, oynamak; dingildetmek, sallamak, oynatmak. 2. (ses) titremek. i. 1. dingildeme, (ses). 3. salam s. 1. dingildeyen, sallanan, oynayan. 2. titrek sallanma, oynama. 2. (seste) titreme. olmayan. 4. kararsz, istikrarsz.

i., ng., k. dili wodge i. ac, strap. O woe is me! Vay bama gelenler vay! woe s. ackl, kederli. woebegone s. 1. keder dolu. 2. keder verici, ackl. 3. korkun, feci: What woeful woeful ignorance! Ne korkun bir cehalet! f., bak. wake. woke f., bak. wake. woken i. (o. wolves) kurt. f. down a kurt gibi (yemek) yemek, hapr wolf hupur yemek, attrmak. i., kim. volfram, tungsten. wolfram i., o., bak. wolf. wolves o. wom.en (wmn) i. kadn. woman f., ng., bak. womanize. womanise s. kadns. womanish f. zamparalk etmek. womanize i. kadnlar. womankind s. kadnca, kadna yakr. womanly i. rahim, dlyata, karn. womb i., o., bak. woman. women kadnlarn zgrlk hareketi. womens lib k. dili, bak. womens lib womens liberation Kadnlarn zgrl Hareketi. movement womens liberation. women Kadnlarn zgrl Hareketi. s liberation kadn haklar. womens rights f., bak. win. won i. 1. hayret, arma. 2. harika: the seven wonders of the world wonder dnyann ahane, harika. s. ok iyi, yedi harikas. Shes a wonder. O harika bir insan. f. 1. wonderful (at) (-e) hayret etmek, armak. 2. (about/if) (-i) merak etmek, i. det, alkanlk, itiyat. wont anlamak/renmek istemek: I wondered what it meant. Ne ks. will not. won't anlama geldiini merak ettim. I wonder who she really is. Onun gerek kimlii nedir acaba? I wonder what shes doing right s. her zamanki, allm, mutat. wonted now. u anda ne yapyor acaba? Hell win the prize. I f. kur yapmak. woo wonder. dl kazanr. Acaba? 3. (about/if) (-den) phe i. 1. odun. 2. orman; koru. 3. aa; tahta: That tables made of wood etmek: I wonder about his intentions. Niyetlerinden phe wood. O masa aatan yaplm. The staircase do. Ne of wood. tutkal. wood glue ediyorum. 4. dnmek: He wondered what to is made Merdivenler tahtadan. The house is made of wood. Ev ahap. s. yapacan dnd. i. tahta kalpla baslm estamp. woodcut tahta; ahap. s. aalarla kapl, aalk; ormanlk. wooded s. 1. aatan yaplm, aa; tahtadan yaplm, tahta; ahap: wooden wooden bed aa karyola. wooden spoon tahta kak. wooden i. aalk arazi/alan, aalar bol olan yer. s. aalk alanlara woodland house ahap ev. 2. k. dili cansz, ruhsuz. zg. aakakan. i., zool. woodpecker i., o. orman; koru. woods s. ormans; korumsu. woodsy i., mz. aatan yaplm nefesli alg. woodwind i. (binann i tarafndaki) kap ve pencere ereveleri; ahap woodwork dorama/doramalar. s. odunsu. woody i. hav hav (havlama sesi). f. havlamak. woof i. yn. wool s. 1. ynden yaplm, yn. 2. o. ynller, ynl giysiler. woolen yn fabrikas. woolen mill f. hayale dalmak. wool-gather i. hayale dalma. woolgathering s., ng., bak. woolen. woollen s. 1. yn gibi, yne benzeyen. 2. ok tyl. 3. net olmayan, woolly belirsiz. i. 1. ng. kazak, sveter. 2. yn fanila; yn i amar. s., i., bak. woolly. wooly

woozy word word for word Word has it youre moving to zmir. word of honor word processing word processor wording Words fail me. Words failed him. wordy wore work work work a buttonhole work a miracle work at work at peak capacity work camp work force work like a demon work like a Trojan work load work loose work o.s. into work o.s. out of a job work of art work off work on work ones fingers to the bone work ones way work out work permit work s.o. over work s.o./s.t. in work s.t. in work s.t. loose work s.t. out work up work/do overtime workable workaday workaholic workaholism workbench workbook work-brittle workday worker workhorse

s., k. dili sersem, tam ayk bir halde olmayan. i. 1. kelime, szck. 2. sz, laf: Im sick of your fine words. Gzel szlerinden bktm artk. Do you know motamo. to this kelimesi kelimesine, harfi harfine, harfiyen, the words song? Bu arknn szlerini biliyor musun? Put your feelings into k. dili zmire tanacan sylyorlar. words. Duygularn sze dk. Dont expect a word of praise eref sz. from him. Ondan hibir aferin bekleme. bilg. kelime ilem. bilgisayar. i. ifade; ifade tarz. Syleyecek sz bulamyorum. Ne diyeceini ard. s. fazla uzun (yaz/ifade); fazlasyla uzun konuan (kimse). f., bak. wear. i. i; emek: Hes gone to work. e gitti. Do you like your work? ini almak; (birini)Theyre at work worksOnlar imdialyor. f. 1. seviyor musun? altrmak: He now. hard. ok ite. That s going to take atoo of work. O ok ifazla altrma. 2. lot of lot hard. Dont kenarlarn dikmek. Onlar ok ister. Shes put a iliin work them work intoalmak; (bir eyi) iletmek, altrmak: This machine ilemek, this. Buna ok emek harcad. Theyre not afraid of bir mucize yaratmak. hard work. fine.ilerden geriiyi iliyor. How thisyou work this s working Zor Bu makine durmazlar. Is do your own work? Bu ii kendin mi yaptn? (bir ey) Bu emek harcamak, iin aba gstermek. machine?iin makineyi nasl altryorsun? 3. (plan/fikir) baarl olmak, iyi sonu vermek: This plan wont work. Bu plan tam kapasiteyle almak. yrmez. Your ideas worked. Senin fikrin sayesinde istediimiz alma kamp. oldu. Do you think its going to work? Sence bu i olacak m? 4. alanlar: problemini) zmek. 5. (hamur force. yourmak. (matematikHes now part of the mills workv.b.ni)Artk fabrikada alanlardan biri o. no longer working that quarry. O ok almak. 6. (bir yeri) iletmek: Theyre taocan artk iletmiyorlar. 7. (bir eyin zerine) ileme k. dili rgat gibi almak, var gcyle almak. yapmak; on (bir eyin zerine) (bir eyi) ilemek, naklamak. 8. i miktar. k. dili ayarlamak, dzenlemek: I can work it for you. Sana onu gevemek. ayarlayabilirim. 9. (sv) mayalanmak, tahammr etmek. 1. giderek (belirli bir hale) girmek: Youre working yourself into a rage. fken kabara kendi abalaryla geliyorsun.lzumsuz hale (bilerek/bilmeyerek) kabara galeyana kendi iini 2. (biri) almalaryla kendini ispatlayarak (bir ie) girmek veya iinden getirmek; (bilerek/bilmeyerek) kendi abalaryla kendini (bir sanat eseri. mevkie) gelmek: Hes worked himself into a job. almalaryla etmek. (alarak/hareket ederek) (bir i edindi. kendini ispatlayarak kendine bireyi) gidermek: He worked off his -i etkilemek, -e tesir the park for a couple of hours. almak. 1. anger by running in etmek. 2. (birini) ikna etmeye ki saat parkta koarak fkesini giderdi.zerinde almak; -in yapmyla 3. -i yapmak; -i hazrlamak; -in k. dili ok almak, paralanmak, yrtnmak. uramak/megul olmak: Hes still working on that map. Hl o 1. (renci) alarak (okul/niversite) cretlerini karlamak. 2. harita zerinde alyor. Theyre working on our new house into yava yava (bir yere/gruba) (plan, proje v.b.) baarl way 1. antrenman/idman yapmak. 2. girmek: She worked her today. Bugn yeni evi- mizin yapmyla urayorlar. 4. -in into their club. bir ekilde sonulanmak. 3. at/to (belirli bir yava kendini onlarn kulbne kabul olmak veya iyi YavaTheyre working on the car. Arabann tamiriyle izni. alma uramak: ettirdi. 3.gelmek: Your share works ispatlayarak derece derece up almalaryla miktara) urayorlar. 5. -e kendinivermek: You need to work on out at fifty million liras. tamiriyle birini ok dvmek, arlk pestilini karmak. 2. birini k. dili 1. birinin terfi etmek. elli milyon lira dyor. 4. (bir plan v.b.ni) Senin payna Franszcaya arlk vermen gerek. your French. iyice tartaklamak. dolu olan programna sokmak. birini/bir eyi zaten hazrlamak/dzenlemek: They worked out a compromise. Bir uzlamaya yer yer katmak. 2. bir eyi ovarak srmek. 1. bir eyi vardlar. 5. (problemi/sorunu) zmek, halletmek. 6. (bir eyi yava yava gevetmek. bir aygtn/makinenin paras) yerinden/yuvasndan kmak. (of) bir eyi (bir yerden) karmak. 1. (ilgi, heves, heyecan v.b.ni) uyandrmak. 2. (birinin) duygularn giderek dorua karmak: She worked the crowd up fazla mesai yapmak. into a frenzy. Kalabal giderek lgn bir hale getirdi. 3. hareket s. uygulanabilir. ede ede (susam/ackm/terlemi) bir hale gelmek: Youve s. sradan, a sweat. worked up olaan. Hareket ede ede terledin. They had worked upk. dili ikolik. Hareket ede ede itahlar almt. 4. into (bir i., an appetite. eyi) dili ikoliklik.(baka bir ey) yapmak: Maybe they can work i., k. gelitirerek it up into a book. Belki onu gelitirip kitap haline getirebilirler. 5. i. (zerinde i grlen) tezgh: carpenters workbench to giderek (bir yere) varmak: The symphonys last movement marangozto aiin) altrmaconclusion. Senfoninin son blm i. (renciler magnificent kitab. works up tezgh. yava yava muhteem bir bitie dnyor. (kimse). s., k. dili iine alp iyi i yapar duruma gelmi i. ign. i. 1. ii; emeki. 2. k. dili alkan kimse: Shes a real worker! ok alkan alan kimse; rgat gibi alan kimse. i., k. dili ok biri o.

i. slahevi, slahhane. workhouse i. 1. ileme tarz. 2. o. kazlar, hafriyat, kazlm yerler. working geici anlama. working agreement i grmesi yaplan kahvalt. working breakfast dner sermaye. working capital dner sermaye. working capital ii snf. working class ign. working day (yazl) taslak. working draft i/mesai saatleri. working hours geici varsaym. working hypothesis i grmesi yaplan le yemei. working lunch yeterli ounluk. working majority s. ii snfna ait. working-class o. work.ing.men (wrkng.men) i. ii; emeki. workingman o. work.men (wrkmn) i. ii. workmens compensation workman insurance i kazasyaplm, ustalkl. s. ustalkla/ustaca sigortas, i yerindeki kaza yznden iinin workmanlike urad zararn tazminatn karlayan sigorta. i. iilik, bir ie verilen emein nitelii: The workmanship in this workmanship snuffbox is excellent. Bu enfiye kutusunun iilii ok iyi. i. antrenman, idman. workout i. 1. (zanaatya ait) atlye, ilik. 2. (niversite dnda yaplan) workshop seminer. almaya pek yanamayan, iten kaan. s., k. dili work-shy i., bilg. i istasyonu. workstation i. bir haftadaki toplam ign veya alma saati: We have a workweek five-day workweek here. Burada haftada be gn alyoruz. He i. dnya, lem, cihan. world has a forty-hour workweek. Haftada krk saat alyor. dnya gr, hayat felsefesi. world view dnya sava. world war s., k. dili 1. stn nitelikli, stn, ok iyi. 2. dnyadaki en world-class iyilerden saylan. i. maddecilik. worldliness s. dnyevi, maddi; maddeci. worldly s. dnyay anlayan, dnyann ka bucak olduunu anlayan. worldly-wise s. dnya apndaki, dnyadaki herkesi/her ulusu kapsayan. z. worldwide btn dnyada, dnyann her tarafnda. i. 1. kurt; solucan. 2. k. dili aalk kimse. worm f. 1. (bir hayvann) barsaklarndaki kurtlar drmek. 2. worm worm ones way out of/worm through kvrla kvrla veya dne dolaa -den gemek. 3. into k. k. dili -den kurnazlkla syrlmak. o.s. out of dili sinsice/kurnazlkla -e girmek. 4. out of k. dili kurnazlkla -den kvrla kvrla veya dne dolaa -den gemek. worm ones way through syrlmak. k. dili 1. sabr ve kurnazlkla birinden bir ey renmek, bir eyi worm s.t. out of s.o. birinin azndan kapmak; birinin azndan laf almak/ekmek. 2. s. kurt yemi. worm-eaten (zamanla) birini kandrarak/ikna ederek bir eyi elde etmek. wormones way into/worm k. dili -e sinsice/kurnazlkla girmek. o.s. into i., bot. pelin. wormwood s. 1. kurtlu, kurtlanm. 2. kurt yemi. wormy f., bak. wear. s. 1. anm. 2. yorgun, yorulmu. worn bitkin, ok yorgun. worn to a frazzle s. 1. ok kullanlmaktan ie yaramaz duruma gelmi; ypranm; worn-out eskimi; iinde khne. 2. k. dili ok s. merak partal; olan, tasal, kaygl. yorgun, bitkin, pestil gibi. worried worrier worrisome worry worry beads worrying worrywart i. kolaylkla kayglanan kimse; evhaml kimse. s. kayg verici, kayglandrc. f. 1. (about) merak/kayg iinde olmak, merak etmek; kayglanmak, zlmek; -i merak iinde brakmak, -i tespih. kayglandrmak, -i rahatsz etmek: Dont worry about it! Onu s., bak. worrisome. merak etme! Whats worrying you? Seni kayglandran ne? That i., k. dili worry me kayglanan kimse; evhaml kimse. Dont doesnt kolaylkla at all. O beni hi rahatsz etmiyor. worry! Merak etme!/zme cann! 2. -e musallat olmak, -e tebelle olmak. i. 1. kayg, tasa, merak. 2. dert, sorun.

worse worse still worse than ever worsen worship worshiper worshipper worst worsted worth worthless worthwhile worthy would Would you rather go? would-be wouldn't wound wound wounded wove woven wow wrack wraith wrangle wrangler wrap wrap wrap up wrapper wrapping wrapping paper wrappings wrath wrathful wreak wreak damage on wreak havoc on wreak havoc with wreak ones anger on wreak vengeance on wreath wreathe wreck wreckage wrecker wren wrench wrench s.o.s heart

s. daha kt, daha fena, beter: Hes worse today. Bugn durumu daha kt. i. daha kt,The electricitys off and, worse daha kts, iin daha kts: daha fena, beter: That was bad enough, heatings not working. Cereyan kesikktyd. Fakat follow. O yeterince ve still, the but worse was to Its dripping worse thandaha kts 1. her zamankinden ok: ever now. ondan kts gelecekti. z. daha kt, daha fena: She thought kalorifer almyor. imdi her zamankinden ok damlyor. 2. gitmek; (hasta) her zamankinden kt: f. daha kt him than Didem did.ktyehakknda Didemden far worse of olmak, ktlemek, Onun Hes behaving worse than hale getirmek, ktletirmek. ktlemek; daha kt bir ever. Her zamankinden ktthan ok daha kt--ing/--ping) 1. tapmak; ibadet etmek; tapnmak: f. (--ed/--ped, dnyordu. Osmans worse educated davranyor. Salman. Osman, Salmandan worships money. Babas Allaha His father worshiped God; he da kt bir renim grm. i. ibadet eden kimse, Allaha tapnan kimse; tapan kimse; tapard; kimse. paraya tapyor. Theyve worshiped there for kendisi tapnanworshiper. i., bak. years. Yllarca orada ibadet ettiler. 2. tapnmak, taparcasna s. en kt, en fena. i. sevmek: He worships her. Ona tapnyor. i. ibadet; tapma; tapnma. i. 1. kamgarn iplik, kamgarn. 2. kamgarn kuma, kamgarn. i. kymet, deer: Its of very little worth. Kymeti pek az. Give me five hundred thousand liras worth of 3. (ahlaka) be para s. 1. kymetsiz, deersiz. 2. ie yaramaz. cheese. Bana be yz bin liralk peynir ver. edat etmez. harcamaya deer; zahmete deer; yararl, faydal. s. zaman s. 1. kymetli, deerli; saygdeer. 2. uygun, mnasip. i. ileri gelenlerden biri: We talked with the towns worthies. The day yardmc f. 1. Gemie ait bir gelecek zaman belirtir: ehrin ileri gelenleriyledepart was drawing near. Gidecei gn konutuk. when he mi tercih edersin? Gitmeyi would yaklayordu. They told us they would resign. Bize istifa s. 1. (bir eye) zenen, (bir ey) tasla, (bir ey) olmak isteyip edeceklerini sylediler. He would learn the truth much later. beceremeyen: It was a haunt of would-be poets. airlie ks. would not. Gerei ok daha sonra renecekti. We plied him with lots of zenenlerin urak yeriydi. 2. muhtemel: would -be aggressors wine so that hed forget about his troubles. Dertlerini unutsun i. yara. f. yaralamak. muhtemel saldrganlar. diye arap kadehini hi bo brakmadk. She selected music that f., bak. wind. would cheer everyone up. Herkesi neelendirecek bir mzik s. yaral,Baz ifadeleri yumuatmak iin kullanlr: Would you seti. 2. yaralanm. f., bak. hand me that book? Ltfen o kitab bana verir misiniz? please weave. Would weave. f., bak.you like me to leave the room? Odadan kmam ister misiniz? Wouldnt you say so? Hemfikir deil misiniz? He was, it nlem 1. Oh, ...!/O, ...!/Harika! (Hayranlk belirtir.). 2. would seem, a charlatan. Meer arlatanm. 3. Niyet belirtir: Vay!/Hayret bir ey!/Vay anasn! (Hayret belirtir.). f., k. dili i. said hed inform me by Friday. Cumaya kadar bana He (birini) hayran etmek, mest etmek. bildireceini i. hayalet. syledi. He decided hed do it. Onu yapmaya karar verdi. 4. stek/seim/tercih 2. mnakaa etmek. 3. mnakaa f. 1. az kavgas yapmak. belirtir: I was hoping shed come. Geleceini umuyordum. Id hate to have sr veya atlarahi ederek (bir ey) elde etmek. 4. (kovboy) to do that. Onu i. kovboy. yapmak istemezdim. If only youd help me! Ah bana bir yardm bakmak. i. az kavgas; az kavgas yapma. f. (--ped/--t, have fired them last sarmak: could have. me to etsen! Hed --ping) (paket v.b.ni)year if he Do you want Elinde wraponlar Bunu saraym soua kar d giysi/rt. 2. ambalaj olsa (palto/ceket/al gibi) m?atard. Theyd have the whole i. 1. this? geen sene iten section done away with! Btn blm lavederler! If hed do kd. 1. (paket v.b.ni) sarmak. 2. (soua kar) kaln giyinmek, his part, wed get this3. k. dili (toplanty/ii)ii yapsa bunu sarnp sarmalanmak. done. Kendine den (kitap iin) ceket, i. 1. (bir nesneye sarlm) ambalaj kd. 2. bitirmek. bitirebiliriz. Shed prefer not to go. Gitmemeyi tercih eder. Id miz. 3. (giysi olarak) sabahlk. i. ambalaj kd. be glad to! Memnuniyetle! 5. nat/srar/kararllk belirtir: She would keep correcting me! Yanllarm dzeltip dururdu. You ambalaj kd. would go and tell her, wouldnt you? Yine de gidip ona syledin, i., o. 1. ambalaj kd. 2. kisve, rt. deil mi? Nimet really got everybodys dander up. But then she i. gazap, byk fke. Nimet herkesi ileden kard. Fakat hep would, wouldnt she? yle yapar, deil mi? He would go, say what I might. Ne s. gazaba gelmi; gazapl; gazap dolu. dediysem olmad, ille gidecekti. I would not answer her. Ona f. cevap vermeyi reddettim. 6. det edinilen bir durumu belirtir: -e hasar vermek. Every night he would spend an hour looking at the stars. Her -e ok zarar vermek; -i kasp kavurmak, -i 7. mkn belirtir: gece bir saatini yldzlara bakarak geirirdi.mahvetmek. That space would have contained no more than two playing -i altst etmek. fields. O alanda en fazla iki oyun sahas bulunabilirdi. They fkesini -den karmak, hncn -den almak. would not have sold for two million liras each. Tanesi iki milyon -den satlamazd. The liraya /intikam almak.handle wouldnt turn. Kol evrilmiyordu. The motor i. elenk. wouldnt start. Motor almyordu. The piano wouldn t 1. (bir eyin) stn rtmek; sarmak: Mist wreathed 8. f. stay in tune. Piyanonun akordu habire bozuluyordu. the Beklenti/ihtimal tepeleri Isisle sarlyd. would behave like that. peaks. Dalarn belirtir: expected he 2. (duman)4. enkaz haline i. 1. trafik kazas. 2. gemi kazas. 3. gemi enkaz. dne dne Onun yle davranacan bekliyordum. He was convinced he ykselmek. enkaz, harabe. 5. kazaya urama. f. 1. kaza gelmi ey, i. kazadan geri Onun gelmeyeceine wouldnt come.kalan paralar, enkaz. kanaat getirdi. That geirmek; kazaya uratmak. 2. ykmak. 3. bozmak; mahvetmek. wouldnt be Fevzi, wouldkurtarc, ekici. 1. ykmac, ykc. 2. oto. it? O Fevzi olmasn? That would have been our Fato. O herhalde bizim Fatotu. I think theyd now i., zool. alkuu. be playing tennis. Bence imdi tenis oynuyorlardr. They left i. 1. (somun veya vidalarn sktrlp gevetilmesi iin early for fear they would meet him. Onunla karlaacaklarndan kullanlan) anahtar. 2. sertBazeki. cmlelerde kullanlr: It was birinin yreini ktlar. 9. korkarak erken szlatmak. bir artl 3. yrei buran olay: If you a wrench for him to see them go. OnlarnBenim yerimde olsan were in my position what would you do? gidiini grmek yreini burdu. he 1. sertto come youd tell us, wouldnt you? ne yaparsn? If f. were bir ekilde ekmek. 2. (bir uzvu) burkmak, (bir uzuv) sylersin deil mi? If he were here right Gelecek olursa bize burkulmak; (adaleyi) fazla ekerek incitmek:would kill him. u her burada Ayan burktu./Aya they now she Shes wrenched an ankle. olsa onu ldrecek. If burkuldu.

wrench s.t. (away) from s.o. bir eyi birinden zorla ekip almak. f. from 1. (bir eyi) (birinden) zorla ekip almak. 2. (bir eyi) wrest -den zorlukla f. gremek. elde etmek. wrestle i. grei. wrestler i. gre. wrestling i. 1. biare kimse, zavall kimse. 2. alak herif, pis alak. wretch s. 1. ok kt, ok rahatsz: She feels wretched. Kendini ok wretched kt kprdamak, 2. perian, zavall,yerde) rahat durmamak. 2. f. 1. hissediyor. kprdanmak, (bir acnacak durumda olan. 3. wriggle berbat bir halde olan, son kvrla kvrla gitmek. 3. oynatmak: derece sefil/yoksul. 4. berbat, ok eilip bklerek gemek; -den kurtarmak/syrmak: He wriggled k. dili kurnazlkla kendini wriggle out of kt. 5. kr olas, lanet. parmaklarn oynat. i. 1. kprdama, Wriggle your toes.dinner. Kurnazlkla kendini o skc yemee Ayak out of that1. (amar) skmak/burmak. 2. (boynunu) burarak f. (wrung) boring wring kprdanma; kprt. 2. kvrlma, kvrl. 3. oynatma, oynat. gitmekten kurtard. (bir hayvan) veya aresizlikten) ellerini kuvvetlice skmak. (ac, znt ldrmek. 3. (birinin elini) ovuturmak. wring ones hands birinin yreini szlatmak. wring s.o.s heart k. dili bir eyi -den zorla almak. wring s.t. out of/from i. (amar skmak iin) mengene. wringer srlsklam, srsklam. wringing wet i. 1. buruukluk, krklk, krk. 2. k. dili yntem. f. wrinkle buruturmak, krtrmak; burumak, krmak. s. buruuk, krk. wrinkled i. bilek, el bilei. wrist i. kol saati. wristwatch i. (adli bir merciden gelen) yazl emir. writ f. (wrote, writ.ten) 1. yaz yazmak: Hes learning to write. Yaz write yazmay reniyor. 2. (bir eyi) yazmak: Can you write your yazmak, kda dkmek. write down name? smini yazabilir misin? 3. k. dili (birine) mektup yazp mektup gndererek (bir ey) istemek. write off for gndermek, mektup yazmak: He writes her every day. Her gn k. dili 1. birinin mektubuna cevap yazp gndermek, birinin write s.o. back ona mektup yazyor. 4. k. dili (birine) mektup yazmak. 5. mektubunayaramaz olduuna karar for a living. Hayatn yazmak, yazarlk yapmak: He writesvermek. birinin ie cevap yazmak. 2. birinin mektubuna cevap yazmak. write s.o. off yazarak kazanyor. bir eyi yazmak/kaydetmek. write s.t. down 1. tic. tahsil edilmesi imknsz borcu veya telafi edilmesi write s.t. off imknszyazya dkmek. bir eyi mali zarar defterden silmek. 2. bir eyin ie yaramaz write s.t. out olduuna karar vermek. 1. notlar rapor, kitap v.b. haline sokmak: Ill write up these write s.t. up notes later. Bu notlar daha sonra esasl bir ekle sokarm. 2. bir i. tahsil edilmesi imknsz bor; telafi edilmesi imknsz mali write-off fikri hikye, kitap v.b.ne dntrmek. 3. birini/bir olay makale zarar. yazmay engellemek. f., bilg. write-protect konusu yapmak. s., bllg. yazma engelli. write-protected i. yazar; mellif. writer i., k. dili (gazete veya dergide eletiri, makale gibi) yaz. write-up f. (ar, sanc veya manevi bir straptan) kvranmak. writhe i. 1. el yazs. 2. yazl eser, yaz. 3. yaz yazma. writing yaz gereleri/malzemesi. writing materials f., bak. write. s. yazl, yazlm. written s. 1. yanl, geree uymayan: He gave the wrong answer. wrong Yanl cevap verdi. Were gnahkr. i. 1. su ileyen kimse. 2. on the wrong road. Yanl yoldayz. wrongdoer We boarded the wrong train. Yanl trene bindik. Ive dialed the i. su/gnah ileme. wrongdoing wrong number. Yanl numara evirdim. 2. yanlm: Youre s. 1. haksz. 2. kanuna aykr. wrongful wrong about that. Onda yanlyorsun. 3. dince/ahlaka su saylan: Stealing is wrong.bal olan, yanl4. uygunsuz, uygun 2. s. 1. yanl bir fikre inatla Hrszlk gnah. bir fikirde direnen. wrongheaded olmayan; uygun saylmayan: That was the wrong way to broach yanl. z. 1. haksz bir ekilde. 2. uygun olmayan/yanl bir ekilde. 3. wrongly that subject. birkonuyu o ekilde amak yanlt. This is the yanl/hatal O ekilde. f., bak.time. imdi zaman deil. Youve really said the wrong wrote wrong write. s. yaplm. wrought thing. Sen baya am devirdin. He runs around with the wrong sort of people. Uygunsuz insanlarla dp kalkyor o. He was dvme demir, ilenmi demir. wrought iron seen in the wrong place at the wrong time. Uygunsuz bir saatte dvme demir, ferforje. wrought iron uygunsuz bir yerde grld. 5. birine gre olmayan: This is the f., bak.job for you. Bu sana gre bir i deil. 6. yanl, wrung wrong wring. bavurulmas s. eri, arpk.yanl olan: Youve consulted the wrong people. wry Yanl insanlara danmsn. Shes looked at the wrong schedule. Yanl tarifeye bakmtr. 7. sakncal, mahzurlu: There s nothing wrong with that. Onun hibir sakncas yok. I see nothing wrong with it. Onda bir saknca grmyorum. Do you

wt X X X, x xenophobia xenophobic xerophyte xerophytic Xerox Xerox machine Xmas X-rated X-ray xylophone Y, y yacht yachting yak yak yam yammer Yank yank yank s.o. out of yank s.t. out of Yankee yap yard yard yard sale yardstick yarn yarrow yawn yawp yaws yd yea yeah year year in year out yearbook yearling yearlong yearly yearn yearning year-round yeast yell

ks. weight. Romen rakamlar dizisinde 10 says. mat. x. i. 1. X, ngiliz alfabesinin yirmi drdnc harfi. 2. yanl iareti. 3.1. yabanc korkusu; yabanclardan nefret etme; yabanc i. pck iareti. dmanl. 2. yabanc olandan korkma/nefret etme. s. 1. yabanclardan korkan; yabanclardan nefret eden. 2. yabanc olandan korkan; yabanc olandan nefret eden. 3. i. kurakl bitki. yabanc dmanl gden (yaz, yasa v.b.). s. kurakl. i. fotokopi, fotokopiyle yaplm kopya. f. -in fotokopisini ekmek. fotokopi makinesi. i., bak. Christmas. s. on yedi yandan kklerin seyretmesi yasak olan (film). i. 1. X n, rntgen n. 2. rntgen filmi, rntgen. f. -in rntgenini ekmek. i., mz. ksilofon. i. Y, ngiliz alfabesinin yirmi beinci harfi. i., den. yat. i., den. 1. yatlk. 2. yatla seyahat. i., zool. yak. f. (--ked, --king) k. dili an an etmek, ene almak. i. tatl patates. f., k. dili yaknp durmak, szlanp durmak. i., ng., k. dili Amerikal. s., ng., k. dili 1. Amerikal. 2. Amerikan. f., k. dili birden ve kuvvetle ekmek, kuvvetle ekivermek. i., k. dili kuvvetli (bir yerden) alvermek/karvermek. k. dili birini eki. k. dili bir eyi -den kapmak/ekivermek. i., k. dili 1. Amerikal. 2. Amerika Birleik Devletlerinin kuzey eyaletlerinde doup byyen/yaayan biri, kuzeyli. s., k. dili 1. i. f. (--ped, --ping) (ufak kpek) (kesik ve tiz bir sesle) havlamak. Amerikal. 2. Amerikan. 3. (A.B.D.de) kuzeyli. 4. (A.B.D.de) kesik ve tiz 2. den. seren. i. 1. yarda. bir havlama. kuzeye ait, kuzey. i. 1. (binaya ait) bahe. 2. ng. avlu. evin bahesinde yaplan istenmeyen eya sat. i. 1. bir yarda uzunluundaki l arac. 2. l, lt, mihenk, denekta, miyar.tekstil iplik. 3. k. dili (uydurulmu) hikye. i. 1. yn iplii. 2. i., bot. civanperemi. f. 1. esnemek. 2. derin bir ukur gibi bir boluk/aklk bulunmak/belirmek/almak: If he hadnt stopped right then, he f. barmak. i. bart, barma, bar. wouldnt have seen the chasm yawning before him. Tam o anda i., tb. piyan. durmasayd nndeki uurumu grmeyecekti. i. esneme. ks. yard. nlem Yaa!/Ole!: Yea, Galatasaray! Cim bom bom! z., k. dili evet. i. yl, sene. her yl; yllar yl. i. yllk. i. bir yanda hayvan yavrusu. s. yl boyunca devam eden. s. ylda bir olan, yllk, senelik. z. ylda bir. f. ok arzu etmek. i. arzu. s. btn yl devam eden. i. maya. f. barmak; nara atmak. i. barma, bar; nara.

yellow yellow fever yellow jacket yellow journalism yellow poplar yellow-bellied yellowish yelp Yemen Yemeni Yemenite yen yen yeoman yes Yes, indeed! yes-man yesterday yet yew Y-fronts Yiddish yield yield the right of way yield to temptation yip yipe yippee yob yobbo yoga yoghurt yogurt yoke yokel yolk yon yonder yoo-hoo yore you You bet! You can thank your lucky star it wasnt you! You cant be serious! You devil! You dont say! You flatter yourself. You get good value for your money there. You look a sight! You mean everything to me.

s. 1. sar, sar renkli. 2. k. dili dlek, korkak. i. 1. sar, sar renk. 2. yumurta sars. f. sararmak; sarartmak. sarhumma. zool. gvdesi sar ve siyah renkli bir tr yabanars. sansasyonel gazetecilik. bot. laleaac. s., k. dili dlek, korkak. s. sarmtrak, sarms. f. kesik ve ac bir sesle havlamak. i. kesik ve ac bir havlama. i. Yemen. i. Yemenli. s. 1. Yemen, Yemene zg. 2. Yemenli. i., s., bak. Yemeni. i. (o. yen) yen (Japon para birimi). i., k. dili arzu. f. (--ned, --ning) k. dili arzu etmek, arzulamak. o. yeo.men (yomn) i. 1. kk iftlik sahibi ifti. 2. den. baz astsubaylara verilen bir unvan. z. evet. i. (o. --es/--ses) olumlu cevap/oy. Elbette!/Gayet tabii! o. yes-men (yesmen) i., k. dili evet efendimci. i., z. dn: yesterday morning dn sabah. yesterdays newspaper henz; gazete. thehavent come yet. Daha z. 1. daha; dnk hl: They day before yesterday nceki gn. gelmediler. Can I come in? Not yet. Girebilir miyim? i., bot. porsukaac. Henz deil. I have yet to receive them. Onlar hl almadm. i., o., ng., k. dili slip (erkek amar). They havent done anything yet. Daha bir ey yapmadlar. 2. i., s. Yahudi Almancas, Yiddi. imdi: Are they here yet? Geldiler mi? 3. hl, gene de, yine de: They(rn/vergi/sonu) vermek; (kr/kazan) getirmek: That f. 1. may bring it off yet. Onu hl becerebilirler. 4. daha da: Make it lighter yet! Onu daha da O aa hep ok meyve verirdi. tree always yielded a lot of fruit. ak yap! He had yet another (trafikte) yol vermek. booknew levy us. Bize gstermek istedii bir kitab daha vard. This to show will yield us a lot of revenue. Bu yeni vergi bize eytana ba.para uymak.2. teslim etmek; teslim olmak. isnt. (bakasna) ok fakat, buna ramen: It looks edible, yet it 3. to Yenilebilir getirir. f. (--ped, brakmak. 4. (bir eyin gibi grnyor fakat yenilmez. doru olduunu) kabul etmek. i. vermek, --ping) (ufak kpek) kesik ve tiz bir sesle havlamak. i. kesik ve mahsul; verim. 2. hslat, gelir. 1. rn, tiz bir havlama. nlem, k. dili Ay!/Of! nlem, k. dili Ah, ne gzel!/Ah, ne iyi!/Yaasn! (Sevinince sylenir.). i., ng., k. dili hdk, maganda, hanzo. i. (--s/--es) ng., k. dili, bak. yob. i. yoga. i., bak. yogurt. i. yourt. i. 1. boyunduruk. 2. of boyundurukla balanm bir ift (hayvan): three yoke of oxen hdk. kz. 3. (srk hamallarnn kulland) i. (taradan gelen) ift srk. 4. terz. (gmlekte) roba; (etekte) st ksm, basen ksm. f. i. yumurta sars. (hayvanlara) boyunduruk geirmek; with (bir hayvanla) (baka s., eski oradaki; uradaki. z., eski orada; to (bir hayvan) bir bir hayvan) ayn boyundurua komak; urada. boyundurukla (bir araca) komak. s. oradaki; uradaki; tedeki. z. orada; urada; tede; oraya; uraya; k. dili Hey! Buraya bak! nlem, teye: Theyre over yonder. Onlar orada. zam. ora; ura; te. i. zam. 1. sen; siz; sizler; seni; sizi; sana; size: Hey you! Come here! Hey sen, buraya gel! You children dont be late! ocuklar, k. dili Elbette!/Hay hay! siz ge kalmayn! Whats it to you? Sana ne? 2. Genellemelerde k. dili Sen olmadn iin talihine kret! kullanlr: You dont go there alone. Oraya tek bana gidilmez. Ciddi olamazsn! Seni eytan seni! k. dili Yok canm! O senin hsnkuruntun. Orada dediin para karlnda iyi mal alrsn. k. dili Aman, bu ne hal byle? Sen benim her eyimsin.

You rascal you! You scratch my back and Ill scratch yours. You see .... You were wrong not to have gone. You would tell her, wouldnt you? you`d you`ll you`re you`ve Youre a sight! Youre a mess! Youre a sight for sore eyes! Youre another! Youre welcome to try. Youre welcome. Youve every reason to be mad. Youve picked up a cold. you-all young young and old youngster your Your guess is as good as mine. Your presence is requested. Your/His Honor yours Yours truly, Yours truly, yourself youth youth hostel youthful yowl yo-yo yr yucca yuck yuck it up yucky Yugoslav Yugoslavia Yugoslavian Yugoslavic yuk Yule Yuletide yummy yuppie yuppy Z, z

Seni gidi seni!/Ah seni seni! k. dili Al glm, ver glm./Sen bana yardm et, ben de sana ederim. .../te .... 2. Grdn m? 1. Yani Gitmemekle doru etmedin. 1. Gidip ona yetitirirsin, deil mi? 2. lle ona sylersin, deil mi? 1. you had. 2. you would. ks. ks. you will/shall. ks. you are. ks. you have. k. dili 1. Ah, seni seni! 2. Aman, bu ne hal byle? k. dili 1. stn ban berbat etmisin! 2. Seni gidi seni! k. dili Ah, seni grmek ne kadar gzel! Sen de! Bir deneyin isterseniz./Buyrun deneyin. Bir ey deil./Rica ederim./Estafurullah. Kzmakta ok haklsn. k. dili ifay kapmsn./Nezle olmusun. zam., k. dili sizi; size (Birden fazla kiiye hitap ederken kullanlr.). 2. krpe. i. s. 1. gen. herkes. How old will Emre, who was born on 1 January 2000, be on 1 January 2050? He will be fifty years old. 1 Ocak i. ocuk; gen. 2000de doan Emre, 1 Ocak 2050de ka yanda olacak? s. senin; sizin. Elli yana basm olacak. Aslnda ikimiz de bir ey bilmiyoruz. Hazr bulunmanz rica olunur. 1. Sayn Yarg. 2. Sayn Bakan (belediye bakan). zam. seninki; sizinki. Sayglarmla, (mektubun sonunda). Sayglarmla. o. your.selves (yrselvz, yrselvz) zam. kendin; kendiniz: Dont kill yourself! Kendini ldrme! Do it yourself! Onu kendin i. 1. delikanl, gen, gen adam. 2. genlik. yap! Pull yourself together! Kendine gel! You yourself know this genlik yurdu (genler iin ucuz otel). is true. Bunun doru olduunu kendin biliyorsun. You dont s. 1. genlere/genlie zg. 2. gen. zamanki gibi deilsin. seem to be yourself today. Bugn her 3. gen bir havaya sahip, gen bir insan andran (yalca/yal kimse). 4. taze. f. ulumak. i. uluma. i. 1. yoyo. 2. k. dili aptal kimse, dangalak. ks. year, younger, your. i., bot. avizeaac. nlem, k. dili f! (Tiksinti belirtir.). f. k. dili akalamak, glp elenmek. s., k. dili iren. i., s. Yugoslav; Yugoslavyal. i. Yugoslavya. i., s. Yugoslav; Yugoslavyal. s., bak. Yugoslav. nlem, f. (--ked, --king) k. dili, bak. yuck. i. Noel yortusu. i. Noel mevsimi. s., k. dili lezzetli. i., argo yupi, hrsl ve maddi eylere nem veren meslek sahibi gen. bak. yuppie. i., argo, i. Z, ngiliz alfabesinin yirmi altnc harfi.

i. Zaire. Zaire i. Zaireli. s. 1. Zaire, Zaireye zg. 2. Zaireli. Zairean i., s., bak. Zairean. Zairian i. Zambiya. Zambia i. Zambiyal. s. 1. Zambiya, Zambiyaya zg. 2. Zambiyal. Zambian s. delidolu. zany i. Zengibar. Zanzibar i. Zengibarl. s. 1. Zengibar, Zengibara zg. 2. Zengibarl. Zanzibari f. (--ped, --ping) k. dili 1. vurmak. 2. ate ederek ldrmek, zap ldrmek. 3. TV kanal deitirmek, zapping/zaping yapmak, i., bak. Zoroaster. Zarathustra zaplamak. i. 1. gayret, evk. 2. cokunluk, atelilik. zeal i. 1. gayretke kimse. 2. fanatik. zealot i. 1. gayretkelik. 2. fanatizm. zealotry s. 1. gayretli. 2. ateli, hararetli. zealous i. (o. ze.bra/--s) zebra. zebra ng. (izgili) yaya geidi. zebra crossing i., ng. Z harfi. zed i. Z harfi. zee i. 1. gkb. baucu noktas. 2. doruk, zirve. zenith i. hafif rzgr, esinti. zephyr i. zeplin. zeppelin i. sfr. f. zero k. dili dikkatini (bir eyin) stne evirmek; tm dikkatini (bir zero in on eyin) zerindekeyif, lezzet: They still have a zest for living. i. 1. zevk, haz, toplamak. zest Onlar hl hayattan zevk alabiliyor. 3. renkli; canl. s. 1. keyifli, zevkli, lezzetli. 2. evkli.That it was illicit only added zestful to its zest. Kurallara aykr oluu zevkini daha da artrd. 2. evk: i. zikzak. f. (--ged, --ging) 1. zikzak izmek/yapmak. 2. zikzaklar zigzag She works with zest. evkle alyor. 3. azck keskin/ac bir izerek gitmek. i., k. dili sfr. zilch eni: The cinnamon adds zest to it. Tarn ona azck keskin bir eni katar. 4. renklilik; canllk; eni, lezzet: Zerrins presence i. zillion alwayskyamet kadar/gibi, milyonlarca. k. dili adds zest to the proceedings. Zerrinin varl, zillions of toplantya hep bir renk katar. i. Zimbabve. Zimbabwe i. Zimbabveli. s. 1. Zimbabve, Zimbabveye zg. 2. Zimbabwean Zimbabveli. i. inko. zinc i. 1. vnlama, vzlt. 2. k. dili canllk, zindelik; evk. 3. k. dili zing renklilik,ok artc dili azck keskin/ac bir eni. f. vnlamak, i., k. dili eni. 4. k. bir ey. zinger vzldamak. s., k. dili 1. canl, hayat dolu. 2. frapan. 3. renkli, arpc. 4. tad zingy azck keskin/ac (yiyecek/iecek). i., bot. zinya, zenya. zinnia i. Siyonizm. Zionism i., s. Siyonist. Zionist i. 1. k. dili canllk, zindelik; evk. 2. vnlama, vzlt. f. (--ped, zip --ping) 1. k. dili abucak gitmek/gemek; bak. zipper. i., ng., bak. zipper. f. (--ped, --ping) ng., abucak geirmek. 2. zip vnlamak, vzldamak. i., k. dili posta kodu. zip k. dili abucak gitmek/ilerlemek. zip along posta kodu. zip code k. dili 1. bir hareketi hzlandrmak. 2. bir eyi daha zip s.t. up neeli/hareketli/oynak bir hale getirmek. i. fermuar. f. zipper zipper one thing into another bir eyi baka bir eye fermuarla takmak. bir eyin fermuarn amak. zipper s.t. open bir eyin fermuarn kapamak/ekmek. zipper s.t. up s., k. dili 1. canl, hayat dolu, zinde. 2. frapan. 3. spor, sportif bir zippy havaya sahip (ey). i., k. dili sivilce. zit

zizz zodiac zone zone defense zoning zonked zoo zoological zoological garden zoologist zoology zoom zoom lens zoom lens Zoroaster Zoroastrian Zoroastrianism zoster zucchini zwieback zygote zzz

i., ng., k. dili ekerleme, kestirme, ksa uyku. i., astrol. zodyak, burlar kua. i. 1. blge, mntka: zone of fire ate blgesi. zone of operations harekt blgesi. 2. cor. kuak: temperate zone lman kuak. spor blge savunmas. frigid zone kutup kua. 3. kentbilim blge, zon. f. (bir blgede) i., kentbilim (bir blgede) ancak (belirli bir faaliyete/birtakm ancak (belirli bir faaliyete/birtakm faaliyetlere) izin vermek, (bir faaliyetlere) izin ok yorgun, blgeyi) (belirli bir faaliyet/birtakm s. (out) (belirli verme, (bir pestil gibi. 2. ok sarho, zom, blgeyi)k. dili 1.bir faaliyet/birtakm faaliyetler) iin ayrmak: faaliyetler) iin ayrma, zoning. bulut, fitil. Theyve zoned it a commercial area. Oray ticari blge ilan i. 1. hayvanat bahesi. 2. k. dili ok farkl mizataki insanlarn ettiler. bulunduu yer; birtakm tuhaf insanlarn bulunduu yer. s. zoolojik. hayvanat bahesi. i. zoolog, hayvanbilimci. i. zooloji, hayvanbilim. f. 1. k. dili byk bir hzla gitmek, tam gazla gitmek. 2. k. dili bykdeiir odakl mercek, zoom objektifi. foto. bir hzla artmak. 3. in on sin. zum/kaydrma yaparak -i birden ok yakndan gstermek. 4. away from sin. zum mercei. zum/kaydrma yaparak -i birden uzaktan gstermek. i. Zerdt. i., s. Zerdti. i. Zerdtlk, Zerdtlk. i., tb. zona. i. bir tr sakzkaba. i. bir eit peksimet. i., biyol. zigot. Horrr! (Karikatrlerde birinin uyuduunu/horladn gstermek iin kullanlr.).

You might also like