You are on page 1of 2

Nostradamus ve Atatürk

Konu Mustafa Kemal Atatürk oldu mu benim ilk olarak hep aklıma bir ilkokul anım gelir,
izninizle yazıma sizlerle bu anımı paylaşarak başlamak istiyorum.

İlkokuldayen biz erkek öğrenciler hemen hemen tüm tenefüslerde uzun eşşek oynardık,
sonra da pancar gibi olmuş bir şekilde derse girerdik, hastalanmamızdan endişelenen ve bu
duruma bir çare arayan öğretmenimiz Gülhan Hanım en sonunda bize bir hikaye anlattı,
hala hatırlıyorum demek çok etkilenmişim, hikaye kısaca şöyle; Günün birinde bir grup
çocuk aralarında uzun eşşek oynuyorlarmış, yalnız takımlardan bir tanesi diğerinden
güçsüzmüş, durumu eşitlemek için "yastık" olan çocuk uzakta kitap okumakta olan sarışın
mavi gözlü çocuğa seslenmiş ve; "-Hey arkadaş bizimle oynarmısın?" demiş. Mavi gözlü
sarışın çocuğun cevabı ne olmuş beğenirsiniz? "-Yok arkadaş, oynamam. Ben kimsenin
önünde eğilmem." Peki bu çocuk kimmiş? Mustafa. Hangi Mustafa? Ömrünün geri kalanında
da hiç bir zaman baş eğmeyen Mustafa Kemal Atatürk. Buyrun size bilinmeyen bir özelliği
daha; Atatürk uzun eşşek oynamazmış!

Farkındayım uzattım ama anlatmadan da edemedim. Peki bu kişisel anımdan sonra


"Esirgeyen ve bağışlayan Mustafa Kemal Atatürk'ün adıyla!" hemen asıl söylemek
istediklerime giriş yapıyorum.

Başlığımız; Atatürk'ün kehanetleri. Ara başlığımız ve asıl konumuz ise; Atatürk'ün 1932
yılında ünlü Amerikalı komutan McCarter ile yaptığı ( sözde ) bir mülakat.

Bu görüşmeden uzun yıllar geçtikten sonra 1951 yılında soğuk savaşın en cafcaflı
zamanlarında Kafkaslar diye kimsenin görmediği, bilmediği bir dergi aracılığıyla görüşmenin
içeriği Amerika'da yayınlanıyor, Amerika'dan da Türk basınında ve kamuoyunda yer buluyor.

Ara not olarak vereyim, bu konu Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri"nde halen vardır.

Neyse konuya dönelim, bu habere göre; 1932 yılında Atatürk McCarter'a diyor ki "Yakında
Almanya'da Versay anlaşmasını ortadan kaldıran bir iktidar olabilir, Bu iktidar bütün
Avrupa'yı işgal edebilir ( Hitler'i öngörerek ). Mussoluni de büyük Roma İmpartorluğunu
tekrar canlandırmak için onlarla birlikte hareket edebilir. Fakat kazanamayacaklar. Amerika
bu defa öyle dışarda kalamaz. Amerika da girecek savaşa. Ancak ve maalesef bolşevizim ve
Sovyetler Birliği bu vesileden istifade ederek Avrupa'nın göbeğine kadar inecek.
Bolşevezimden bu dünyayı kurtamak gerekir"

Yineliyorum; Bugün Atatürk'ün resmi kitabı "Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri"ni açarsanız bu


görüşme orda da var.

Peki işin aslı böyle mi? Geçen senelerde Hikmet Bayur tarafından tutulmuş bu görüşmenin
tutanağı açığa çıktı ve "Tarih ve Toplum Dergisi"nde yayınlandı. Neydi bu tutanakta
yazanlar.

Özetle;
Atatürk diyor ki; "1929 ekonomik bunalımı çok fena oldu, bütün dünya perişan oldu, biz de
perişan olduk."
McCarter da şöyle söylüyor; "Bütün dünya doğru perişan oldu ama siz tarım toplumu
olduğunuz için sizi o kadar etkilemedi, asıl sanayiciler yıkıldı."
Atatürk de bunun üstüne ekliyor; "Tarımda da moderleşiyoruz, Gazi Çifliği'ni örnek
gösteriyor. Uzun uzun çifiliği anlatıyor"
Ve en sonunda da şunları söylüyor; "Önümüzdeki 15 yıl içinde bir dünya savaşının
çıkmasına imkan yoktur!"
Şimdi burda mesele ne, sorun nerde? Bu örneği neden verdim? Benim şahsi görüşüm;
Atatürk 15 yıl içinde dünya savaşı çıkacak dese ne olur, demese ne olur. Sorun Atatürk'ü
modern bir Nostradamus kılığına sokmak isteyenlerde ve bunları kemalistlerin içlerinden
ayıklamayı düşünmek şöyle dursun, "Vay be atam ne büyükmüşün, sen kalk ben yatam"
diyerek bu yalanları araştırmaya bile gerek görmeden kıvrım kıvrım kıvanarak pek bir
memnuniyetle dinlemelerinde.

Tek cümleyle özetlemem gerekirse bu durum bence; resmi tarihin iflasının bir yansımasıdır.
Can çekişme emareleridir.

Kaynak: kendim.

You might also like