You are on page 1of 27

Kulun Allah'a Yaklamas

eviren: Kollektif TEVHD YAYINLARI KULUN ALLAH'A YAKLAMASI. 2 Allah'n Kula Ve Kulun Allah'a Doru Hareketi: 3 Kulun Allah'a Yaknlamasnn Trleri: 4 Allah'n Kula, ahdamarmdan Daha Yakn Olmas: 7 Allah (C.C.) le Kulun Birbirine Yaknl: 9 Rabbin, Ariflerin Kalplerinde Zuhur Ve Tecelli Etmesi: 11 Yaratcnn Tenzihi: 11 Akl Tecsime Delalet Eder Mi?: 15 eitli Taifelerin ddialar Ve Bilgi Kaynaklar Konusunda zet: 17 Eyann Varl: 20 Hakk'a Gtren Yol, Peygamberlerin Gsterdii Yoldur: 21

KULUN ALLAH'A YAKLAMASI Yaklamann eitli yorumlar zerine: Allah (c.c.) yle buyuruyor: "Secde et ve yakla. (Alak: 96/19) "Allah'tan korkun ve O'na yol arayn. (Maide: 5/35) "Onlarn taptklar da hangisi daha yakndr diye Rablerine (yaklamak iin) vesile ararlar." (sra: 17/57) "Eer o yaklatrlm kimselerden ise. (Vaka: 56/88) Rasulullah (s.a.v.) yle buyuruyor: "Kim bana bir kar yaklaacak olursa, ben ona bir kula yaklarm.[1] "Kulum, zerine farz kldm eyleri eda etmek kadar baka hibir ile bana daha yakn olamaz. Ve ben onu sevinceye kadar, o, nafilelerle bana yaklamaya devam eder. [2] "Onlarn her birisi birer kurban sunmulard. Birininki kabul edildi. (Maide: 5/27) "Bize atein yiyip bitirecei bir kurban getirmedike. (Al-i mran: 3/183) gibi ayetlerde geen "kurban" ve benzeri kelimeler, kulun yapm olduu birtakm ilim ve amellerin, kendisinin ortaya koyduu bir hareketle ve bir halden bir baka hale gemekle meydana geldiini gstermektedir. Bununla birlikte ya ruhu ve zatiyla hareket etmekte, ya da etmemektedir. Eer bunlar harekete geecek olursa, onun bu hareketi ya Allah'n (c.c.) zatna veya baka bir efi) Buhari Tevhid: 15, 50 Tevbe: 1; Mslim Zikir: 2, 3, ye dorudur. Eer bu hareket Allah'n zatna doru bir hareket ise, yce Allah'n o kiiye yaklamas, gitmesi, gelmesi gibi fiiller zerinde durmak gerekir. nk Allah'n bu yaknlamas ya kulun yaklamasnn bir mkafatdr, ya da yce Allah'n dnya semasna inmesi gibi ekillerde ortaya kmas sz konusudur. Bu konuda ilk olarak felsefe ile uraanlarn grlerini ele alalm. Onlar yle der: "Ruh bedenin ne iindedir, ne dndadr. O ne hareket, ne de skun ile nitelendirilebilir." slam dinine bal olan baz kimseler de bu konuda felsefecilere uymutur. Bunlara gre kulun yaknlamas, nefsindeki birtakm ayp ve kusurlar gidererek, gzel sfatlar ile onu kemale doru ulatrp Rabbe yaklaacak hale getirmesi, anlam bakmndan ona benzerlik noktasna yaklatrmas demektir. Bunlara gre; felsefe, insann gc orannda ilaha benzemeye almasdr. Ruhun hareket etmesi ise imkanszdr. Meleklerin yaknl ile ilgili olarak da ayn eyleri sylerler. Nefsin kusurlarndan arndrlarak, kiinin kendisini gzellikler ile donatp nefsini kemale doru gtrmesini hak kabul etmeleri yannda, bunun tesini reddetmeleri bir hatadr. Onlar insann cisminin Rabbin eserlerinin zuhur ettii mescitler, semavat, ariflerin bulunduklar yerler gibi mekanlara doru hareket ettiini kabul ederler. Bunlara gre Rasulullah'n (s.a.v.) mirac, sadece kainatn gereklerinin ona almas anlamn tar. Nitekim bn Sina ve Aynu'I- Kudat gibi onu izleyenlerle, "el-Metalibu'i-Aliye" adl eserinde bnu'l-Hatib gibi kimseler mirac bu ekilde yorumlamaktadrlar. kinci gr, Allah'n (c.c.) Ar'n zerinde olmadn, O'na Ar' ve Krsr yi nisbet etmenin ayn eyler olduunu syleyen, "O alemin ne iinde ve ne de dndadr." diyen kelamclarn grdr. Ancak bunlar kulun ve meleklerin hareketliliini kabul ederek yle derler: "Kulun Allah'a (c.c.) yakn olmas, kiiliinin Allah (c.c.) katnda erefli olan mekanlara doru hareketidir. Bu mekanlar ise Semalar, Hamele-i Ar ve Cennet'tir." Rasulullah'n (s.a.v.) miracn da bu ekilde aklarlar. Bunlar ve bunlardan ncekiler, kulun bedeninin ibadet esnasnda olduu gibi, erefli mekanlara doru hareket etmesi konusunda gr birliinde olmakla beraber, nefsinin hareketi konusunda anlamazlk iindedirler. Birinciler "Nefsin Hareketi"ni onun bir halden bir hale gemesi anlamnda kabul eder ve bir mekandan baka bir mekana gemesi anlamnda kabul etmezler. Ayn ekilde cismin ve ruhun hareketi konusunda ittifak etmekle birlikte, dierlerine gre bu hareket, Allah'n (c.c.) marifetinin fark edildii gkler, mescitler, Allah'n (c.c.) velileri, Allah'n (c.c.) isim ve ayetlerinin tecelli mekanlar gibi yerlere doru hareket eklindedir.

nc gr Ehl-i Snnet ve'1-Cemaat'in grdr. Bunlar Allah' (c.c.) Ar zerinde kabul ederler. Ar' tayanlarn kendilerinin dnda kalanlara oranla ve st semadaki meleklerin, ikinci semadaki meleklere gre Allah'a (c.c.) daha yakn olduunu, Rasulullah (s.a.v.) semalara miraca knca, miracnda ve ykseliinde ilerledike daha yakn olduunu ve Allah'a (c.c.) doru ykseldiini, onun sadece bir mahlukuna doru olmadn, namaz klann ruhunun secde halinde -bedeni aalarda olsa bile- Allah'a (c.c.) yaklatn kabul ederler. te Kitab'n nasslannm ifade ettii de budur. Dier taraftan "Rabbin kuluna yaklamas" konusuna gelince: Rabbin yaknlamas, acaba bu yaknln gereklerinden midir? Mesela, haccedilen Beyt, duvar ve dam gibi yerinde hareketsiz duran herhangi bir eye doru gittike ona yaklam olmak trnden midir, yoksa Rabbin de yapt bir eit yaknlk mdv? Yani sen. sana doru hareket etmekte olan bir eye yaklama halinde olduun gibi o da sana doru hareket edip yaklar m: yani sen bir i yaparken o da baka bir i mi yapmaktadr? Bu konuda Ehl-i Snnet'in iki ayr gr vardr ve bu grler bundan nce gemi bulunan "Sfat- Fiiliye" kaidesi ile ilgili bulunmaktadr. Nzul meselesi ve dier meselelerde olduu gibi. bu konuda yaplmas gereken aklamalar da bundan nce gemiti. Rabbin has kullarna yaklap kalplerine tecelli etmesiyle ilgili rivayetler bu trdendir. Nitekim mam Ahmed'in "Zhd" adl eserinde u rivayet kaydedilmitir: Musa (a.s.) dedi ki: "Rabbim seni nerede bulabilirim?" Rabbi yle buyurdu: "Benim urumda kalpleri krk olanlarn yannda. Her gn onlara bir kar yaklarm. Bu olmasayd o kalpler yanard." Bu tr yaknlama, felsefecilerle Cehmiyye'ye gre, O'mn sadece zuhuru ve kulun kalbine tecellisidir. Bu misal (ide)in yaknlamasdr. Dier taraftan felsefeciler ruhun hareketini kabul etmezken. Cehmiyye ruhun yksek bir mekana doru hareketinin caiz olduunu kabul etmektedir. Ehl-i Snnete gre ise, tecelli ve zuhur ile birlikte, kulun zat Rabbinin zatna yaklar, Allah'n (c.c.) zatnn kula doru yaknlamasnn (tlnuv) cevaz konusunda iki ayr gr bulunmaktadr. Bu grleri baka yerde geni bir ekilde akladk. Kelamclardan bunu kabul etmeyenlerin grne gre, Rabbin gelmesi ve nzul, ancak O'nun kuluna tecellisi ve zuhuru ile olabilir. Buda, kul ile birlikte bulunan batini, ya da zahiri mahedeyi engelleyen perdelerin kalkmas artna baldr. Nitekim kr. ya da ktan gzleri kamaan bir kimse, krl geip gzleri aldnda, gnei veay' grdnde: "Gne ve Ay bana grnd" der. Bu, felseficilerden, Mutezile ve E'ariye'den yaknlamay reddedenlerin grdr. u katlar var ki E'ariler, Mutezile'nin kabul etmedii baz konularda r'yet'i kabul ederler. Aralarnda kastettikleri anlamda onlara uyum gsterenler de vardr.[3] Allah'n Kula Ve Kulun Allah'a Doru Hareketi: Ehl-i Snnet ve'I-cemaat'e mensup selefin, hadis ve marifet ehlinin, onlara tabi olan fukaha ve sufilerin, ounluun ve yine birtakm kelam ehlinin grne gelince; Rabbin inmesi, gelmesi, kulun hareketi, ona yaklamas ve ona doru gitmesiyle olabilir. Bu kulun basiretinin inkiafnn dnda bir eydir. Bu yalnzca bir bilgidir. Bunlara gre bu durum, kulun bilgi ve ameli ile olursa, hem keif, hem de ameldir. E'ariler ve onlarn yolundan giden keiamcilar, kul tarafndan bir hareketin ortaya kmasn reddetmezler. Onlara gre bu mmkndr. Ancak onlar, bundan nce degemi olduu gibi, kulun Allah'a (c.c.) doru hareketini kabul etmezler. Bazlar an yce Allah'n geliini: "Rabbine, sana yakn (lm) gelinceye kadar ibadet et." (Hicr: 15/99) buyruuna benzetirler. Yani buradaki "yakin"den kast, lm ve ondan sonra karlalacak ve baa gelmesi kesin olan olaylardr. Ben derim ki; bu aslnda yce Allah'n u buyruklarna benzer: "Fakat o en byk bela (olan Kyamet) geldiinde..." (Naziat: 79/34) "O kulaklar sar edici (ikinci fr) geldii zaman... (Abese: 80/33) "Artk onun (Kyametin) alametleri gelmitir." (Muhammedi 47/18)

Burada bizzat kendisinin zuhurunu ve tecellisini kastetmitir. Ben derim ki: Bu manay kapsamakla birlikte, yalnzca onun zuhuru ve tecellisi kastedilmeyip, ayn ekilde kulun ona doru hareketi de kastedilmektedir. Hem eer o sakin ise. onun gelii, kulun kendisine doru geliinin gerekle arasndadr. Onda bir hareket bulunmakta ise, bizzat kendisinin gelii sz konusudur. Eer kul kendisine doru gitmekte ise de durum byledir. Yakinin gelii. Kyametin gelii de bu ekildedir. Rububiyet asndan kul ile ilikisi bulunmayan hicab (rt)lann kaldrlmas ile olur. Rasulullah (s.a.v) yle buyuruyor: "Onun hicab nur (veya nar) dr. Bu hicabn aacak olursa, onun yznn aydnl mahlukatndan gznn dedii herbir eyi mutlaka yakard.[4] O halde burada kullan idrakten alkoyan birtakm hi-cablar sz konusudur. Nitekim bazen bulutlar ve tavanlarda gne ile ay arasnda bir hicab oluturur. Ancak bunlar aradan kalktnda gne ve ay grnr. Bu hicablarn Allah'n (c.c.) grmesine ve idrak etmesine engel oluturmalarna gelince; hibir mslman byle bir eyi syleyemez. nk ne yerde ve ne de gkte zerre arlnda hibir ey Allah'a (c.c.) gizli deildir. O siyah karncann kapkaranlk bir gecede kaya zerindeki hareketini dahi grr. Ancak nurunun mahlukatna ulamasn hicab-larla engeller. Nitekim hadis-i erifte yle buyrulur: "Hicablarn aacak olursa, yznn aydnl mahlukatndan gznn dedii herbir eyi elbette yakard." an yce Allah'n basar (gnne) btn mahlukat idrak eder. Zatnn nuru, aydnl ise, "nur" veya "nar" hicab ile perdelidir. Cehmiyye ise kesinlikle onun hakknda hicabiann varln kabul etmezler. nk onlara gre yce Allah. Ar'm zerinde deildir. Ali'den (r.a.) rivayet ettikleri uydurma haberi buna delil getirirler. Bu habere gre gya Ali (r.a.): "Yedi gk ile hicablanana yemin ederim ki, yle deil" diye yemin eden bir kasab iitince, kamsn kaldrp ona vurur. Bu sefer kasap: "Ey mminlerin emiri. ben bu yeminimin keffaretini deyeyim mi?" deyince Ali (r.a.) u cevab verir. "Hayr, fakat sen Allah'tan bakasnn adyla yemin etmi bulunuyorsun." Buiaberin salam bir senedi bulunmuyor. Doru olduunu kabul etsek bile, Ali'nin (r.a.) bu ekilde yemin eden kimsenin, yce Allah'n- mahlukatn idrak edemeyecek ekilde hicab arkasnda bulunduunu kasdetmi olacan anlam kabul edilir; byle bir anlay ise phesiz batldr. Fakat mahlukatmn onu idrak etmemesi anlamndaki perdelenme byle deildir. Nitekim u sahih hadis de bunun delilidir: "Cennetlikler Cennete girince bir arc: 'Ey Cennet ehli!' diye seslenir, "Allah'n size vermi olduu bir sz vardr. O size vermi olduu bu szn yerine getirmek istiyor." Cennetlikler yle der: 'Bu sz ne olabilir? Yzlerimizi aartmad m, terazilerimizi (iyiliklerle) artatrp bizi Cennete sokarak ateten korumad m?' Bunun zerine yce Allah aradaki hicab kaldrr ve onu grrler. Kendilerine, zatna grmekten daha sevimli hibir ey verilmi deildir." te (ayette sz geen) "ziyade" budur.[5] Cehmiyye'den R'yetullarr kabul edenlere gre, herkesin hicab kendisi ile birliktedir. Bu hicabn almas, kiide idrakin yaratlmasdr; yoksa hicab balbatna ve ayn bir ey deildir. Allah'n (c.c.) gelmesi, nzul ve yaklamasnn, ondan bir hareket ve intikal ile olup olmad konusunda ise, bizim mezhebimizden olan ve olmayan snnet ehlinin iki gr vardr. En doruyu bilen Allah'tr (c.c). Alemlerin Rabbi Allah'a (c.c.) hamd, Muhammed'e (s.a.v.) ve onun aile efradna salat ve selam olsun. [6] Kulun Allah'a Yaknlamasnn Trleri: Felsefeyi, insann gc orannda ilaha benzemek olarak anlayan kimseler vardr. Bu ekildeki bir yorum Ebu Ha-mid el-Gazzali ve ona benzer baz kimselerin szleri arasnda da gemektedir. Bunlar hakiki bir yaknl kabul etmezler. Byle bir yaknlk ise, bilinen ve makul bir yaknlktr.

Yakn kullarnn yaknln, ona yaknlk olarak deil de, sevabna ve ihsanna yaknlk olarak kabul edenlerin grlerinde buna rastlanr. Bu gibi kimseler muattladandr. nk Allah'n (c.c.) sevab ve ihsan, kullarna ulat gibi, onlar da ona ularlar. Yemek ve giyinmek yoluyla onun onlarn iine, onlarn da onun iine girmeleri eklinde birbirleriyle karrlar. Eer onlar, bizzat O'nun Cennetinde nimetleri ve sevab ierisinde bulunuyor iseler, kullar O'nun ihsanna yakn olmay, nasl gayelerinin en by olarak kabul edebilirler? Hele mukarreb (yaknlatrlm) olanlar, kitaplar lliyyin'de olan Ashab- Yemin ve Eb-rar'n da stndedir: "lliyyin'in ne olduunu sana bildiren nedir? O yazlm bir kitaptr. Mukarreb (olan melek) ler onu mahede ederler. phe yok ki o iyiler, nimetler iindedirler. Tahtlar zerinde seyrederler. O nimetlerin gzelliini yzlerinde grr grme tanrsn. Onlara mhrl, halis araptan iirilecektir ki, onun mhr mistir. O halde yaranlar bunun iin yarsn. Onun katks "tesnim"dendir. O (tesnim) bir pnardr ki, ondan yakn olanlar ierler. (Mutaffifin: 83/19-28) bn Abbas: "ondan yakn olanlar ierler" cmlesiyle ilgili olarak, onlar ''katksz olarak iecekler" demekte, Ashab- Yemin'e ise katkl olarak verileceini sylemektedir. Bylelikle Ebrar (iyiler) in ayn nimetler iinde olduu, onlarn da an yce Allah'n nitelendirmi olduu araptan iecekleri, tahtlar zerine oturarak seyredecekleri haber verilmektedir. Durum byle olduuna gre, nasl olur da Mukarrebun (yakinlatrlmi olanlar) un ki onlar herhangi bir ekilde katlmayarak, katksz bir ekilde iecek halleriyle dierlerinden daha stn ve ycedirler- yaknlklar, sadece bu iinde bulunduklar nimetlerden ibarettir denilebilir. Bu grn yanl olduu, basit ve asgari bir dnce ile rahatlkla belirlenebilir. kinci mesele ise, zatnn gerekleri arasnda bulunan "yaknlk" hakkndadr. lim ve kudret gibi. Hi phesiz ki O, ilmiyle, kudretiyle ve tedbiriyle btn yaratklarna yakndr. Zeval bulmamak zere onlarn hallerini bilir ve yine zeval bulmamak zere onlarn zerinde muktedirdir. Btn Ehl-i Snnet'in ve genel olarak gruplarn gr budur. Kaderiyye ve Rafzilerle onlarn benzerlerinden onun kadim ilmini reddedenler, ya da Rafzi. Mutezile ve bakalarndan, olayn meydana gelmesinden nce o ie kadir olduunu inkar edenler dnda kalan btn snnet ehli ve taifelerin gr budur. Zaman zaman ve bu konuda zel olarak hibir eyle ilgili olmamak zere, lazm bir yaknlk ile, nefsiyle mahlukatna yaknlna gelince; bu konuda insanlarn iki ayr gr vardr; "O zatyla her mekanda vardr", diyenler bu gr kabul eder. Bunu kabul etmeyenlerin de bu konuda iki grleri bulunmaktadr. Birincisi; bu tr yaknl kabul eder. Bu gr kelamc-Iardan, sufilerden ve onlarn dnda kalanlardan bir grup kimsenin grdr. Onlara gre Allah (c.c.) ArMn stndedir ve byle bir yaknl da kabul ederler. Bir baka topluluk ise bu yaknl kabul etmekle birlikte, Ar'in zerinde olduunu kabul etmezler. Kullarnn kendi zatna yaknlklar, kendisinin de onlara yaknl seleften, hadis ehlinden, fukahadan, sufilerden ve kelamclar-dan ounluun grne gre, imkansz grlmediinden dolay, ona yakn olmann imkanszl noktasndan hareket le, yaknlndan sz eden her bir nassn tevil edilmesine gerek yoktur. Dier taraftan ona yakn olmann caiz olmas, imkansz olmamas, yaknlndan szedilen her yerde nefsi y-le yaknlnn murad edilmi olmas da gerekmemektedir. Aksine btn bunlar caiz hususlar olarak kalr ve gelen nas incelenir. Eer bu nas buna delalet edebiliyorsa, ylece kabul edilir, dierine delalet ediyorsa ona gre kabul edilir. Bu ise. daha nce getii zere gelmek ve varmak (ityan ve mei") lafzlarnda sz konusudur. Bir yerde onlara gre bizzat kendisinin gelime nas delalet etmekle birlikte, bir baka yerde kendisinin azabyla geldiinin delili vardr. Nitekim yce Allah'n u buyruklarnda durum byledir: "Nihayet Allah onlarn binalarnn temellerine geldi (yani temellerinden ykmay diledi)." (Nahl: 16/26) "Fakat Allah (in azab) onlara hesaba katmadklar taraftan geldi." (Har:59/2) Bunun zerinde iyi dnmek gerek. nk bu sfatlar reddedenler ile kabul edenler ve nassn bunlara delaleti

zerinde tartanlar, bu noktada ounlukla hataya dyorlar. Herhangi bir kimse bu lafz nerede varid olursa olsun, sfata delalet etsin ve bu sfat bu na.sta ak olsun, yani aktan aa grlsn ister. Dier taraftan bunu reddeden kimse ise. orada sfata delalet etmediine gre, burada da delalet etmemektedir, demeye getirmek ister. Hatta bazen bu sfat kabul edenler yle diyebilir: Burada bu sfata delalet ettiine gre. baka nasda da ayn ekilde delalet edebilir. Hatta birtakm naslarn ona delalet ettiini grnce, an yce Allah'n sfatlar ile ilgili ayetlerden hangisini grrlerse, yce Allah'n sfatlarna birisini daha ekledii zannina kaplrlar. Yce Allah'n u buyruunda olduu gibi: "Herbir nefis: Allah'n yannda (kullukta) ilediim kusurlardan dolay yazklar olsun (bana)" diyecek." (Zmer: 39/56) Bu sfatlan kabul edenlerden de. reddedenlerden de baz kimseler bu hataya debilmektedir. Ve bu. hatann en byklerindendir. nk her konuda delalet, ifadenin siyakna, onu evreleyen afzi ve hali delillere gredir. Bu durum yaratklar iin de byledir. Pek ok yerde sfat ile ilgili lafzlarla sfatlardan baka eyler anlatlmak istenmektedir. Buna dair faydal iki rnek vermek istiyorum: Bunlardan bir tanesi "vech" (yz) sfat ile ilgildir. Hadis ehli Kilabi-ye, E'ariye ve Kerrami'ye gibi Sfatiyye'ye mensup kelam-clar, bu sfat kabul ederken. Mutezile ve bakalarnn da yer ald Cehmiyye ile E'ariyye ve bakalarnn yer ald Srfatiyye'nin gr, bu sfat kabul etmemek eklindedir. Bu sebeple her iki kesimden olan baz kimseler "vech"den szedilen bir ayeti okuduklarnda bunu anlamazlk noktalarndan biri olarak kabul ederler. Bu sfat kabul eden kimseler, bu sfatn baka ekilde tevil edilemeyeceine inanrken, bu sfat reddeden kii de bunun sfat olmadna dair deli! getirilebildii takdirde dier "vecit" kelimesinin getii ayetlerin de byle olaca grndedir. Yce Allah'n u buyruu buna rnektir: "Dou da bat da Allah'ndr. Bundan dolay nereye dnerseniz Allah'n yz (vechullah) oradadr." (Bakara: 2/115) Allah'n (c.c.) "vech" sfatn kabul edenlerden ve reddedenlerden baz kimseler, bunu. sfat ayetleri arasna katmlardr. O kadar ki bn Huzeyme gibi baz kimseler "ula-ike" lafzn, sfatn kabuln dorulayan hususlar arasnda saym, sfatsz olarak "nafiye" ile tefsir edilmesini de anlamazlk noktalarnda kendileri iin delil kabul etmilerdir.[7] Bu nedenle yaptmz bir toplantda, bir araya geldiimiz srada yle demitim: Bana muhalefet eden herkese yl sre veriyorum: Seleften, zikrettiime aykr olarak bana tek harf dahi bulup getirirse, gerekten benim aleyhime delil bulmu olduklarn kabul edeceim. Bu konuda ben de uratka uratm. Benim kar grm savunanlar da kitaplar aratrmaya devam ettiler. Nihayet Beyhaki'nin "el-Esma ve's-Sfat" adleserinde yce Allah'n: "Dou da bat da Allah'ndr. Her nereye ynelirseniz Allah'n yz oradadr" ayeti ile ilgili sylediklerini ele geirdiler. Orada unu zikreder: "Mcahid ve afii'den burada "Allah'n yz" ile maksadn, Allah'n (c.c.) kblesi olduunu sylemilerdir." kinci toplantmzda onlarn ileri gelenlerinden birisi yle syledi: "Ben seleften bunun tevil edileceine dair bir nakil getirmi bulunuyorum." Ben onun neyi hazrlam olabileceini tahmin ettim ve unlar syledim: "Her halde sen onun: "Dou da bat da Allah'ndr. Her nereye ynelirseniz Allah'n yz oradadr" ayetiyle ilgili sylediklerini kastediyor olmalsn." "Evet" dedi. "Burada maksat Allah'n kiblesdir" deyince yle dedi: "Bu ayeti Mcahid ve afii tevil etmitir. Bunlarn ikisi de seleftendir." Ancak bu szler benim sorumun cevab deildi. Benimle tarttklar konuda "vech"in sfat olmas ve bu sfatn Allah (c.c.) iin olduunun belirtilmesi sz konusu olmuyordu. Bunlar benim sylediim szleri temel zellikleriyle ele almlard. Fakat cevaplarda da bu grld gibi. benim szm kaytlayn idi. Bylelikle bu konuda onlarn hakk syledikleri grn kabul etmedim. Aksine unlar syledim: "Bu ayet kesinlikle sfat ayetlerinden deildir. Ve hibir zaman sfat ayetleri tevil edilmez diyen kimselerin szlerinin genel kapsam ierisine girmez."

Bana unlar syledi: "Peki, bu ayette "Vech" ten sz edilmiyor mu?" Ben: "Burada maksat Allah'n kblesidir" deyince unlar syledi: "Bu sfat ayetlerinden deil midir?" u cevab verdim: "Hayr. Dolaysyla bu ayet-i kerime anlamazlk konularndan deildir. Ben burada "vech" ile ancak kblenin kastedildiini kabul edebilirim. nk "vech" Arap dilinde, cihet ve yn anlamna gelmektedir. "Ben u vechi kas-dettim" denirken, "u tarafa doru gittim" denilmek istenir. Yine "u vech'e doru yolculuk yaptm" denirse, "u cihete yolculuk yaptm" denilmek istenir. Bu gibi rnekler pek oktur ve bilinen eylerdir. O halde "vech", cihet, yani yn demektir. Nitekim an yce Allah yle buyuruyor: "Herkesin (her mmetin) yzn kendine dndrd bir yn (kblesi) vardr. (Bakara: 2/148) Yani herkesin yneldii bir cihet vard. Burada yce Allah'n: "Kendisine yneldii bir kblesi (viche)" buyruu, "Her nereye ynelirseniz, Allah'n yz oradadr." buyruuna benzemektedir. Her iki ayet de lafz ve mana itibariyle birbirine okluka yakndr: her ikisi de kble ile ilgilidir. Vech ve cihet her iki ayette de u anlamda zikredilmitir: Nereye ynelirse ynetsin biz onun karsnda, yani kblesindeyiz. Dedim ki: Zaten ifadelerin ak da buna iaret etmektedir. nk yce Allah: "Her nereye ynelirseniz" diye buyurmutur. Buradaki "nereye" (eyne) zarftr. Ynelmek anlamnda kullanlan kelime ise "tevellr kkndendir. Buna gre anlam yle olur: Her nereye ynelirseniz, Allah'n yz oradadr. Bu ekilde "Allah'n yz", kendisine yneli-nen yerdedir." diye ifade edilmitir. Bu ifade ise.yce Allah'n: "Dou da bat da Allah'ndr." anlamndaki buyruundan sonra yer alr ve bunlar btn ynleri kapsamaktadr. Nitekim bir baka ayette de yle buyrulur: "De ki: Dou da Bat da yalnz Allah'ndr. O diledii kimseyi dosdoru yola kavuturur." (Bakara: 2/142) Bu ekilde Allah (c.c). btn cihetlerin yalnz kendisinin olduunu haber vermi oluyor. Bylelikle buradaki izafetin, bir tahsis ve bir terif izafesi olmu olduunun delili oluyor. Sanki ("Allah'n ciheti ve Allah'n kblesi" anlamnda): "Cihetullah ve Kbletullah" denilmi gibidir. Fakat insanlardan baz kimseler bundan muradn Allah'n (c.c.) ciheti, yani kblesi olduunu kabul etmekle birlikte, yle der: Bu ayet, sfatn delilidir ve ayn ekilde kulun Rabbi-ne doru yneldiini de gstermektedir. Nitekim hadis-i erifteki u ifade de buna benziyor: "Sizden herhangi biriniz namaza kalkt zaman unu bilsin ki Allah onun yzn dndrd taraftadr.[8] Yine yle buyrulmutur: "Kul kendisine doru yzyle ynelmi olduu srece, Allah da ona doru ynelir. Bundan vazgeip yzn evirecek olursa (Allah da) ondan yzn evirir." Ve szlerini, "bu ayet her iki manaya da delalet etmektedir" diyerek srdrr. Bu baka bir konu olduu iin. burada ak-. lamasn yapmyoruz. "te Allah'n kblesi oradadr"denildii takdirde, kesinlikle bu. zerinde anlamazlk kacak trden ve sfat. ayetlerinin tevil edilmesini kabul etmeyenlerin reddedecei trden bir tevil olmayacaktr. Bu sfatlan kabul edenlerin dierlerine kar deiil olarak getirebilecekleri trden bir buyruk da deildir. Bu mana, z itibariyle dorudur ve ayet-i kerime ona delalet etmektedir. Bununla birlikte eer bir sfatn sbutunun delili de oluyorsa, baka bir konudur. Geriye onlarn: "Allah'n yz oradadr" sznn anlam. Allah'n (c.c.) kblesi oradadr, eklindeki szleri kalr. Acaba "cihet ve "vech" ayn ey olduu iin. kbleye "vech" denilmesi trnden midir, yoksa Allah'n vechine ynelmi olan kimse. Allah'n kblesine ynelmi demek mi olur. konusuna gelince: bununla ilgili olarak genie ele alnacak hususlar vardr ki. onlarn da yeri buras deildir. kinci rnek ise "elemr" szdr. an yce Allah: "Bir eyi dilerse onun emri sadece ona "ol" demektir, o da hemen oluverir." (Yasin: 36/82) buyruu ile: "Haberiniz olsun ki yaratmak da, emretmek de yalnz O'nundur. (A'raf 7/54) buyruu ile bizi bu gerekten haberdar edince, seleften baz kimseler de bundan hareketle "emf mahluk deildir, aksine O'nun kelamdr ve bu ayet ve dierlerinin gereince sfatlarndan bir sfat-olduuna dair

delil getirince; pek ok kii. nerede "emr" kelimesi geiyorsa, bu hkm uygulamaya kalkm. "emr"i onun sfat olarak kabul edip bu "emr"in sfat olma delaletini srdrp gitmi, "emr" ifadesini sfattan baka bir eye delil olarak kabul etmeyi de bu iddiann ztt olarak deerlendirmeye almtr. Oysa durum byle deildir. Ben bunu risalelerimin birisinde u ekilde akladm: Emr ve benzeri dier sfatlar, bazen sfat iin kullanlmakla birlikte, bazen de sfatn mteallak, yani onunla ilgili bulunduu ey iin de kullanlmaktadr. Mesela. "Rahmet" Allah'n (c.c.) bir sfatdr. Yaratm olduu eye de rahmet denilir. Kudret de ayn ekilde yce Allah'n sfatlarndandr. Kudret sonucu meydana getirilmi olanlara da (rnakdur) kudret ad verilmektedir. Kudretin makdur ile taallukuna da kudret denir. Yaratmak da ayn ekilde yce Allah'n sfatlarndandr. Ve O'na (yaratmak anlamna) "halk" ad verilmektedir. lim de Allah'n (c.c.) sfatlarndan biri olduu halde, bilinen eye veya bilinenle ilgili olan eylere de "ilim" ad verilir. Grlyor ki bununla, kimi zaman sfat, kimi zaman sfat ile ilgili olan ey. kimi zaman da bizzat bu ilginin kendisi kastedilmektedir. "Emr" mastardr. Bu emr ile memur edilen (emredilen) kimseye de "emr" ad verilir. Bu bakmdan sa'ya (a.s.) "kelime"' ad da verilmitir. nk sa (a.s.) kelime ile meydana gelmi ve kelime ile olmutur. Aada syleyeceklerimiz Cehmiyye'nin sorularna da cevap oluturmaktadr: Cehmiyye, "sa Allah'n kelimesidir ve mahluktur. Kur'an da Allah'n kelam olduuna gre, mahluktan baka bir ey olamaz." der. sa (a.s.), bizzat Allah'n (c.c.) kelimesinin kendisi deildir. Ona bu ismin verili sebebi, dier mahluklarn yaratl kanununun dnda zel bir kelime ile yaratlm olmasdr ve bu kelime ile allmn dna klmtr. Ona "ol" denilmi, o da olmutur. Kur'an- Kerim ise Allah'n (c.c.) kelamnn bizzat kendisidir. "Yce Allah'n isimleri ve sfatlan" konusunda varid olmu naslarla ilgili olarak, naslarn kimi yerde Allah'n (c.c.) zatna, kimi yerde de zatnn sfatlarna delalet ettiini dnen bir kimse, hibir zaman ayn lafzn, ayn manaya gelmesinin gerekmediini grecektir. Dolaysyla burada o .sfat veya ismi kabul edenin iddiasn reddetmek, etmeyenin de iddias ile tezat tekil etmek zere her yerde bir delil olarak grmeyecektir. Bunun yerine o. herbir ayet ve hadisi kendi zellii ve ifade btnl ierisinde ele alr. Kur'an ve dier delaletlerden onun anlamn akla kavuturan deliller zerinde durur. te bu Kitap ve Snneti anlamak ve bunlar mutlak olarak delil kabul etmek konusunda olduka faydal ve byk bir esastr. Ayn ekilde istidlal yollarn bilmek, itiraz, cevap, delili reddetmek, yada onun zttm ortaya koymak konusunda da olduka faydaldr. Hatta ihbar ve inai btn ilimlerdi? Kitap ve Snnet'ten delil getirmek, yahut kar delil getirmek, mahluka-tn dier delillerinde de olduka faydal ve nemlidir. [9] Allah'n Kula, ahdamarmdan Daha Yakn Olmas: Kulun Rabbine ve Rabbin de kuluna, bundan nce sz geen iki ekilden birisi, ya da her ikisiyle yaknlamas imkansz olmadna gre. nassm bu manaya delaleti sz konusu ise; buna hamledifmesi de imkansz olmaz. Eer ona delil olamyorsa, o manaya hamledilmesi de caiz deildir. Hem bu manaya, hem de dier manaya tahamml varsa, orada durulur. Bir cmlede kastedilmesi caiz olan bir anlamn, hernas da ayn olmas gerekmez. Daha nce Allah'n (c.c.) ilmi, kudreti ve tedbiriyle kullarndan asla ayrlmayan, yaknl konusundaki aklamalar gemi ve nefsiyle bu ekildeki yaknlk hakkndaki farkl grlerden szeclilmiti. Onun arzi ve srekli yaknl ile ilgili, zerinde ittifak ve ihtilaf bulunan konular bundan nceki aklamalardan renilmi bulunuyor. an yce Allah'n: "Andolsun ki insan biz yarattk. Nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduunu da biliriz. Biz ona ahdamarndan daha yakn. (Kaf: 50/16) anlamndaki buyruu konusunda baz kimseler iin herhangi bir tevil gerekli deildir. Kimisi de bunun tevili gerektirdiini kabul eder. Ben de diyorum ki; bu ayetle, ya bizzat yce Allah'n yaknl ya da meleklerinin yaknl kastedilmitir. Nitekim bu konuda farkl grler bulunmaktadr. Eer bundan maksat, meleklerin yaknl ise, bundan sonra gelen; "Onun sanda ve solunda oturan iki alc (melek, onun szlerini ve ilerini) kaydetmektedir." (Kaf: 50/17) buyruu ile an yce Allah, bizzat kendi ilmi ile insann nefsinde olan haber verip, Kiramen-Katibin meleklerinin ona yaknln bildirmitir. Bunun delili ise an yce Allah'n:

"Biz ona sahanlarndan daha yaknz. Hani sanda ve solunda oturan, yaptklarm tespit eden iki (melek) vardr." buyruudur. Bylelikle bu iki melein ona olan yaknl ile, bu yaknlk aklanm olur. Bu aklama, hangi ekilde yaplm olursa olsun, yce Allah'n ilim ve kudretinin taalluku geneldir. Ayn ekilde an yce Allah'n zat bu ekilde bir vakit ile zelletirilemez. Bylece bu ayet, yce Allah'n u buyruunun bir benzeri olarak anlatlm olacaktr: "Yoksa onlar gizlediklerini ve fsltlarn iitmez miyiz sanrlar? Hayr (hepsini iitiyoruz). Bizim elilerimiz de yanlarndadr, (ne yaptklarn) yazyorlar." (Zuhruf: 43/80) Surenin banda yer alan: "Onlar (in lmn) den (sonra) yerin neyi eksilteceini muhakkak bilimsizdir. Yanmzda her eyi hfz (ve tespit) eden bir kitap da vardr (Kaf: 50/4)buyruu da bu trdendir. Buna gre yaknlk" kelimesinde bir mecaz sz konusu deildir. Asl zerinde durulacak konu. melekleri ve rasulleru bizzat kendi zat ya da melekleri kastedilmesi halinde: "Biz ona daha yaknz" anlamndaki ilahi buyruk zerinde durulmaldr. Ancak bunlarn her birisinin yaknl kendisine gredir. Meleklerin ona yaknl yalnz o anda olmakla birlikte. Allah'n yaknl mutfaktr. an yce Allah'n kastedilmesi halinde "vech" kelimesinin ikinci anlamnda olduu gibi, mana yle oiur: "Biz ona ah damarndan daha yaknz" sznde zati ve lazmi (zatnn gerei olan bir) yaknlk kastedilmi olur. Bu konuda da iki gr vardr: Bunlardan birincisi bunun kabul edilmesidir. Kelamclardan bir grubun ve sufierin gr budur. Burada yaknlk ilim iledir. nk o: "Andolsun biz insan yarattk, onun nefsinin ne ile vesvese vermekte olduunu biliyoruz. nk ona ahdamarndan daha yaknz." diye buyurmutur. Burada zikredilen "ilim" lafz, ilim ile yaknla delalet eder. Ebu Musa hadisinde de bu ayetin bir benzeri yer almaktadr: "Sizler ne bir sara ne de bir gaibe dua etmiyorsunuz. Sizler her eyi iiten ve oka yakn olan birisine dua etmektesiniz. Gerek u ki, kendisine dua ettiiniz zat, sizin herhangi birinize kendi bineinin boynundan daha da yakndr.[10] Bu durumda ayet. an yce Allah hakkndaki yaktnln ancak bu ekilde tevil edilmesine ihtiya brakr ve zaten ifadelerin ak (siyak) da buna delil olmaktadr. Siyakn delalet ettii ise. hitabn zahirinin kendisidir. Bunlar zerinde anlamazlk sz konusu olmaz. Bizler yeterli olmas halinde tevil adn tayan her eyi ktlemedigimizi, daha nce aklamtk. Bizim ktlediimiz, kelamn yerinden kaydrlmas ve tahrif edilmesi. Kitap ve Snnet'e muhalefet edilerek Kur'an ite ilgili ahsi grlere dayanarak ileri geri sz sylenmesilir. Cevabn tahkiki konusunda yle sylemek gerekir: Onun kendi zatyla lazmi yaknl ya mmkndr ya da deildir. ayet mmknse, bu ayetin tevile ihtiyac yoktur. Mmkn deilse, bu ayet-i kerime siyaknn delalet ettii anlama hamledilir; bu da onun ilmiyle yaknldr. Bu gre gre. ya bu anlay siyakn delalet ettii hitabn zahiridir veya deildir. Eer hitabn zahiri ise sylenecek bir sz yoktur. nk bu durumda bir tevil sz konusu olamaz. Eer hitabn zahiri bu deil ise, o takdirde buna hamledilmi olur. nk an yce Allah, Kitab'nn birden ok yerinde kendisinin Ar zerinde ve yksekte olduunu aklamtr. Buna gre O'nun, Kitab'nda birden ok yerde Ar"n zerinde olduundan sz etmesi, bu ayet-i kerimede sz geen ilim ile birlikte ele alnd takdirde, onun ilmiyle yakn olduunu kastetmi bulunduunun delili olur. nk bu tr ayetlerin muktezas, bu ayetin bu ekilde anlalmasnn zahirine aykrdr. Zahir ise, sarihe gre anlalr ve sarih, zahirin manasn aklar. Mslmanlarn ittifakyla iki ayetten birisinin dierinin zahiri ile tefsir edilerek szn zahirinden baka bir manann anlalmas caizdir. nk Ehl-i Snnet'ten hi kimse, bunu isterse bunun ad tevil ve manay zahirinden uzaklatrmak olsun, mahzurlu grmemitir. nk bu konuda Kur'an'n delaleti vardr. Dier taraftan Snnet de, selef de buna muvafakat etmitir. nk byle bir ilem, Kur'an'n Kur'an ile tefsir edilmesidir; re'y (gr) ile tefsir edilmesi deildir. Saknlmas gereken ise Allah'tan, Rasulnden ve seleften gelen herhangi bir delil olmakszn Kur'an'in gerek anlamndan uzaklatrlmasdr ki; konu ile ilgili aklamalar daha nce yapmtk. mam Ahmed'in -Allah'n rahmeti zerine olsun- bu konuda balbana bir risalesi vardr. O.

aralarnda eliki olduundan szedilen ayetleri zikretmi, bunlarn birlikte nasl ele alnacan aklam, iki ayetin birbirlerine aykr gibi grnen durumlarn incelemi, ya da onlardan birisini mecaza hamletmitir. Onun bu konuda syledii szler mehur imamlara gre daha fazladr. nk dierlerinin syledikleri daha ok ameli meselelerle ilgilidir. lmi meselelerde syledikleri ise olduka azdr. mam Ahmed'in ilmi ve ameli meselelerde syledii szler pek oktur. nk bu konuda Kur'an ve Snnet'te bir ok deliller vardr. Her kim onun mezhebinin bunu reddetmi olduunu syleyecek olursa, ona iftira etmi olur. Allah (c.c.) dorusunu en iyi bilendir. an yce Allah'n (c.c): "Kullarm sana beni soracak olurlarsa, gerek u ki, ben (onlara) ok yaknm. Bana dua ettiinde dua edenin duasna cevap veririm." (Bakara: 2/186) sz ile ilgili sylenecekler Allah Rasl'nn: "Sizler ne bir sara, ne de bir gaibe dua ediyorsunuz, sizler her eyi iiten ve ok yakn olan birisine dua ediyorsunuz. Kendisine dua ettiiniz zat sizin herhangi birinize bineinin boynundan daha yakndr.[11] Sz ile ilgili sylenecekler gibidir. Her kim burdaki yaknl onun bizzat lazmi bir yaknl, ya da arzi bir yakml anlamnda kabul ederse, sylenecek bir sz yoktur. Buna karlk burada murad. onun dualar iitmesi ve kabul etmesi ve buna bal eyleri yerine getirmesidir, eklinde syleyecek olursa: onun bu sylediine ifadelerin ak da delalet etmekte olduundan, zahire muhalif bir ey sylemi olmaz. Yahut: Onun Ar'n stnde olduuna delalet eden Kitap ve Snnet'teki naslar da bunun delilidir, derse o takdirde Kur'an'n tefsir ve tevili de Kitap ve Snnet ile yaplm demektir ve bunda da bir saknca yoktur. Baz kimseler "Maiyyet Beraberlik" te de ayn yolu izlemi ve yle demilerdir: "fadelerin siyak (ak) neye delalet ediyorsa, isterse bu delalet zahirin ve mutlak ifadenin aksine olsunona gre aklanr ya da zahirin hilafna hamledilir. nk an yce Allah'n ayetleri, onun Ar'n stnde olduuna delalet etmektedir." Bylece onlar. Kur'an'in bir ksmn dier bir ksm ile tefsir etmeye alr. Fakat bizler "maiyyef'in zahirinde bunu gerektiren bir eyin olmadn aklam bulunuyoruz. nk bizler "mea birlikte, beraber" kelimesinin Kitap ve Snnet'teki btn kullan ekillerini tespit ederek bunun herhangi bir itisal (bitiiklik) ve iltihak gerektirmediini grm bulunuyoruz. O halde bunun zahirinin "bitiiklik" olarak anlalmasna, sonra da bunu bak;t ekilde yorumlamaya ihtiyacmz yoktur. "Kurb" (yaknlk) kelimesi ise (yaknlamak) kelimesi gibidir. Yaknln ztt da "bu'd" (uzaklk)dur. Kelimenin szlk anlam gayet aktr. Ya ona hamledilir, ya da sylenen szler, ifadelerin aknn delalet ettii kabul edilen zahire gre yorumlanr; veya dier nasslarn delaleti dolaysyla zahire aykr olarak tefsir edilir. Taberani ve bakasnn rivayetine gre: Baz kimseler Allah'n (c.c.) Rasulne: "Rabbimiz yakn mdr k. O'na yavaa seslenelim. yoksa uzak mdr ki. O'na basrarak dua edelim?" diye so-runca. yce Allah u buyruunu indirmitir: "Sana kullarm beni soracak olurlarsa, gerek u ki ben (onlara) ok yaknm. Dua etii zaman dua edenin duasn kabul ederim." (Bakara: 2/186) Allah'm. Muhammed'e salat ve selam eyle!.. [12] Allah (C.C.) le Kulun Birbirine Yaknl: Bundan nce el-Mretteb"in ikinci cildinde kulun Rab-bine yaknlamas" ve O'na gitmesini. Rabbinin kuluna yaknl. O'na tecelli ve zuhur etmesini: bu konularda felsefecilerin, kelamclarn. Ehl-i Snnet'in neleri kabul ettiklerini, bunlarn hepsinin kabul ettikleri arasnda neyin hak olduunu. Ehl-i Snnet'in de neleri kabul ettiini aklam bulunuyorum. Dier taraftan Ehl-i Snnet, bidat ehlinin bilgisizlikleri ve sapklklar dolaysyla bilmedikleri pek ok eyi de kabul etmektedir. Bu durum, bidatilerin bilgisiz okluklar ve yorumu kendilerine gelmedii eyleri yalanlamalar sebebiyledir. Ancak bunlarn haktan kabul edip dier naslan da ona gre tevil ettikleri manalar gzeldir, sahihtir ve iyidir. Fakat dalalet, onlarn bu naslarn tesinde kalan eyleri reddetmeleri cihetinden gelmitir. Bunun rnei udur: Felsefeciler "Vacib"!- Vcud"u kabul etmekle

birlikte, ruhun bedenden ayr olduunu, bedenden ayrldktan sonra baki kalacan. ikisinin ele ruhani olmak zere nimet veya azap grdn sylerler. Ayn ekilde onlar bedenin birtakm glerini. salh ve salih olmayan nefsi kabul ederler. Bunlarn hepsi dorudur. Ancak nasiarn bundan baka bir manaya gelmediklerini, bunun tesinde bir hakkn bulunmadn. Cennet ve Cehennemin de bunlardan ibaret okluunu sylerler. Teolojik kitaplarda sz geen bu tr nitelemeler, ruhani ahi ret i anlatabilmek iin verilmi rneklerdir. Melekler ve cinler birtakm arazlardr ve bunlar salih ve fasid nefsin gleri arasndadr. Ruh hareket etmez, ona kainatn hakikatleri alr ve bylelikle Allah'a yaknlam olur. Rasulullah'm (s.a.v.) mirac da bu trdendir, derler. Bu tr bir red ve yalanlama ise kfrdr. Yine kelamciarn kabul ettikleri, kulun bedeniyle ve ruhuyla Rabbin nurunun zuhur ettii semavat ve mescit gij bi faziletli mekanlara yaklamas, ayn ekilde meleklerin de byle olduu grleri dorudur. Fakat onlarn Allah'n zatna yaknlamadklar. Allah'n Ar zerinde bulunmad- iddialar batldr. Dorusu ise bunun kabul edilmesi, ayn ekilde naslarn ifade etmi olduu, kulun Rabbine yaknlamas; Rabbin. kullarna onlarla birlikte bulunan ve bulunmayan hicablar amak suretiyle tecelli etmesi, yaknln ve tecellinin kendisine hak zuhur eden kul tarafndan da bilindii. Rabbine doru yaklaann kulun ameli olduu eklindedir. Rabbin yaknlamas ve kula doru gelmesi (dnuv) konularnda, Ehl-i Snnet arasndaki gr ayrlklarndan., dier taraftan kendilerini Ehl-i Snneften kabul eden cahil baz kimselerin sylediklerinden de szetmi bulunuyorum. Bu gibi cahiller, bunlar ispat eden haktan deliller grdklerinde, bu delilleri tasdik etmekten kanrlar. Hatta isterse onu kabul etmekte kendileri ile Ehl-i Snnet arasnda anlamazlk konusu ettikleri ey arasnda eliki olmasa ve hepsi de doru olsa bile byle davranrlar. Hatta bazen kabul zerinde ittifak edilip ikrar edilen hususlar, zerinde anlamazlk kan birtakm ikrarlarn ortaya konulup ispat edilmesinden daha da nemli olabilir. nk bu: daha ak ve seiktir. Bu ise zerinde anlamazlk kartann kabul ettii esas bir konudur. Bylelikle bidatilerin durumunda olduu gibi bir eit yalanlama ve bir tr fitne, bir halin veya bir inancn reddi gibi bir durum ortaya kar. Bunun sonucunda her iki frka da naslarn gerektirdii baz konularda bidat ve'yalanlama ierisinde kalrlar. Bunun sebebi ise. bunlar kabul edenlerin kalplerinin bidat-ilerin reddettiklerini kabul etmeye meyletmi olmalardr. Onlar bidatile-rin szlerinden nefret ederler. nk bi-datiler hakk yalanlar ve reddederler. O bakmdan onlar da bidatilerin kabul ettikleri haktan bile yz evirir, ondan nefret ederler, ya da yalanlarlar. Nitekim kendisini snnet ehlinden kabul eden baz cahillerin. Ali'nin (r.a.) ve Ehl-i Beytin faziletinden yz evirmeleri buna benzer. Onlar bidat ehlinin bu konuda arya gittiklerini grdkleri zaman, byle yapmaya kalkrlar. Hatta baz mslumanlar, yahu-di ve hristiyanlann bu konuda ar gitmeleri sonucu Musa (a.s.) ve sa'nn (a.s.) faziletlerini bile kabule yanamamak noktasna ularlar. yle ki baz cahillerin hristiyanlann sava esnasnda Peygamberimize hakaret ettiklerini iitmeleri zerine. sa'ya (a.s.) hakaret ettiklerinden bilesze-dilmektedir. Cahillerden birisinin yle dedii rivayet edilir: "Onlar Ebu Bekr'e nasl kfr ve hakaret ediyorlarsa, sizde Ali'ye kfr ve hakaret ediniz. Kfre kar kfr, imana kar iman." Rabbini bilip sevmesi halinde "sfat" ile ilgili konularda da kulun durumu byledir. Hatta Allah'tan bakasnn tanyp, onu sevip ilahlatrmas halinde bile byledir. Bu tannan, dille ve kalple sevilip hrmet edilen kii. o ekilde kalr ve bazen vecdin iddeti, sevgi ve hrmet o derece ileriye gider ki. sevip hrmet ettii kimse ierisinde boulur ve kendisini unutarak onun ierisinde fena bulur (yok olur). Bu u olaya benzer bir durumdur: Adamn birisi birbakasn sevi yormu. Sevilen bu adam denize dnce dieri de onun peinden kendisini denize atm. Sevilen kii ardndan atlayana: "Hadi ben dtm, sen ne diye dtn?" diye sorunca u cevab vermi: "Seni kaybedince kendimi de kaybettim ve seni ben sandm." airlerin syledii de bu duruma benzerlik gsterir: Hayalin gzmde, zikrin dilimde Kalbim senin yerindir, sen nereye gidebilirsin?"

Bir baka air de yle der: "Kalbimde duruyor ve enlendiriyor kalbimi Onu unutmuyorum ki, hatrlamaya kalkaym O sevdiim, honut olduum Mevlamdr Ve ben O'ndan paym fazlasyla alyorum." Aradaki ittisalin (bitiiklik) gl olmas sebebiyle baz kimseler alim ve arifin ma'lum ve ma'ruf ile ittihat! edeceini (birleeceini), ileri srmlerdir. Bazlarnn grne gre de. seven sevdii ile ittihad eder. Bu. ya bir hatadr, ya da kelimenin anlamn geniletmektir. Bir eit ittihad olabilir. Bu. taalluk edenlerin kendileriyle ittihad eklinde olur. stenen, sevilen ve kendisiyle emredilen, honut olunan, ya da kendisine kzlan ey ile ittihadda olduu gibi. Ya da sfatlarn trnde, irade, sevgi. emir. yasak, honutluk ve kzgnlktaki ittihadda olduu gibi. birbirini seven iki kiinin ittihad durumuna benzer. Bunun, olduka geni aklamalar gerektirdii aktr: biz bunlardan baka bir yerde sz edeceiz. Burada maksat udur: Arif ve muhibbin kalbinde yer eden ma"rub ve mahbubun birtakm hkmleri ve sadk haberleri vardr. an yce Allah'n u buyruklarnda olduu gibi: "O,gkte de ilah olandr, yerde de ilah olandr." (Zuhruf: 43/84) "Gklerde ve yerde en yce misal yalnz O'nundur." (Rum: 30/27) "Dorusu Rabbimizin an ok ycedir." (Cin: 72/3) "Rabbinin yce ismini tebih et. (A'Ia: 87/1) Yine namaza balandnda okunan u duada da ayn ey sz konusudur: "Allah'm, seni her trl eksiklikten tenzih ederim. Sana hamd ederim. smin ok mbarektir, ann ok ycedir ve senden baka hibir ilah yoktur.[13] Ariflerin kaplerinde asla zeval bulmayan bir istiva ve bir tecelli maydana kar ki. onu herkes kabul eder. Fakat Ehl-i Snnet onun Ar zerinde istiva ettiini kabul ettikleri gibi, bidat ehlinin bilmedikleri pek ok eyi de kabul etmektedirler. an yce Rasuln u buyruunda olduu gibi: "(Yce Allah kuluna yle diyecek:) "Kulum, ben hastalandm sen beni ziyaret etmedin." Kul: "Rabbim, sen alemlerin Rabbi olduun halde seni nasl ziyaret edebilirdim?" Yce Allah yle buyurur: "Filan kulumun hastalandn bilmiyor muydun? ayet onu ziyaret etmi olsaydn beni de orada bulacaktn. [14] Bu ekilde yce Allah, kendisinin kulunun yannda olduunu haber vererek kulunun hastaln kendi hastal gibi deerlendirmi olacaktr. nsan da bir emiri, bir bilgini ya da herhangi bir yeri sevebilir ve ona hrmet edebilir ve bu, onun kalbini kuatarak o kiiyi oka hatrlamasna sebep olabilir. Bu durum szlerine ve amellerine de yansyabilir. O kadar ki, "onlarn biri tekidir" der. Nitekim "Ebu Yusuf, Ebu Hanife demektir' sz de buna benzer. u durum da szn ettiimiz noktaya baz ynleriyle benzemektedir: Nurlu cisimler ve bakalar effaf cisimlerde zuhur eder. Aynada, temiz suda ve benzerlerinde olduu gibi. O kadar ki insan, bulank olmayan bir suda gnei, ay ve yldzlar grebilir. Nitekim airlerden birisi yle demitir: "Duru suya gn ekli aksederse Rzgar o suyu hareket ettirdike bulanr Sen o duru suda hi phesiz g grrsn Ayn ekilde ay da yldzlar da yledir yledir tecelli erbabnn kalpleri de Onlarn duruluklarnda azim olan Allah grlr." Ayn ekilde biz de aynada, karsndaki gnei, ay, varlklarn yzlerini ve daha baka eyleri grebiliriz. Yine bazen bu aynann karsnda, bir baka ayna da bulunabilir. Bylece ikinci aynada birincisinde grlen ifti de grrsn ve bu durum, bu ekilde birbirini takip edip gider. Btn bu akseden grntler, biraz uzak bir ynden olmakla birlikte, sevilen ve hrmet edilenin adnn sahife-ler zerinde yaz le veya hat ile grnmesine benzemektedir. Bu hat ve yaz, mrekkeple, oymak suretiyle, ya da baka bir ekille meydana getirilmi olabilir. Byle bir yerde sadece ve sadece isminin harfleri, duygusu ve hareketi bulunmayan bir cisimde grnr. Dz ve parlak cisimlerde ise onun sureti zuhur eder. Fakat burada, bu zuhurun olduu yerin,

uuru ve hareketi dnda olmaktadr. Birincisi onun isminin zuhur yeri, ikincisi de zatnn zuhur yeridir. Kullarn kalplerinde ve ruhlarnda ise, bilinen, ibadet edilen ve byk olan, hrmet edilen zat zuhur eder. simleri de onu fiilen ve sevenin kalbinde zuhur eder. te bu. bakasndan daha mkemmel ve daha yce bir ekildir, hatta hibir benzeri yoktur. te onun u yce buyruklar buna iaret etmektedir: "te (Allah) bunlarn kalplerine iman yazm ve katndan bir ruh ile onlar desteklemitir." (Mcadele: 58/22) "Kim iman inkar ederse, artk onun ameli boa kmtr. (Maide: 5/5) "Sizin iman ettiiniz gibi iman ederlerse hidayet buldular demektir. (Bakara: 2/137) "Onun benzeri gibisi hibir ey yoktur." (ura 42/11) "Allah yolunda mallarn infak edenlerin misali, bir tepede bulunan gzelce bir bahenin haline benzer ki, zerine bol yamur dtnde rnlerini iki kat verir."(Bakara: 2/265) [15] Rabbin, Ariflerin Kalplerinde Zuhur Ve Tecelli Etmesi: Akl banda hibir kimse bu kadarna muhalefet etmez. nk bu, his ve idrak edilen bir konudur. Allah'n (c.c.) varln kabul etmenin, hatta ne olursa olsun, herhangi bir eyin varln kabul etmenin en aa derecesi budur. Ayn ekilde Allah'a ibadetin, O'nu sevmenin ve O'na yaknlamann en aa derecesi de budur. Dier taraftan bununla birlikte acaba kalp hareket eder mi? Seven ve arif olan ruh da yle midir? Yoksa bir sfattan baka bir sfata gemenin dnda hibir hareketi sz konusu deil midir? Birincisi, genel olarak mslmanlarn ve insanlarn byk ounluunun izledii yoldur. kincisi ise, felsefecilerin ve onlara tabi olanlarn yoludur. nk onlara gre ruh ne bedenin iindedir, ne de dnda. Hareket de etmez, skun da bulmaz. ounluk ise ruhun, ne olursa olsun sevilen ve istenen doru hareket ettiini kabul ederler. Kelamclarn byk ksm da ayn ekilde mahbubun eser ve nurlarnn zuhur ettii erefli mekanlara doru hareketini kabul ederler. Ariflerin kalplerinin ve bedenlerinin semavata. mescitlere ve benzeri yerlere hareket etmesi gibi. Enbiya, melaike ve onlara benzer dier mahluklarn, mahbubun zatna doru hareketleri de bu ekildedir. Her iki grup da Rabbin. ariflerin kalplerine zuhur ve te: celli ettiini kabul ederler. Bu ise onlara gre. kalplerinde kfr ve cehalet yerine, iman. ilim ve marifetin olumasyla meydana gelir ve bu, mesel, had (tarif) ve ismin semada va arzda husul demektir. Yce Allah'n Ar'n stnde olduunu yalanlayan Celimi yy e ve Muattla'ya mensup olan kimseler kulun ruhunun, ya da bedeninin Rabbin zatna doru hareket ettiini kabul etmezler. Selef: bunlar tekfir ediyordu. Hatta Selef arasnda bu gibi kimseleri yetmi iki frkann dna km olarak kabul edenler de vardr: Allah'n (c.c.) her mekanda olduunu, ya da O'nun ne alemin iinde, ne de dnda olduunu syleyenlerin durumu byledir. Fakat mslmanla-rin geneli, mmetin selefi ve btn gruplardan olan snnet ehli. bunu kabul etmektedir. Kul. ruhunun ve bedeninin hareketi ile Rabbine yaklam olur. Bununla birlikte onlar, ruhun ve bedenin erefli mekanlara yaklamasn, kulun ruhunun ve bedeninin bir halden baka bir hale geiini de kabul ederler. Birincisine rnek: Rasulullalr in (s.a.v.) mirac ile kulun ruhunun Rabbine ykselmesi, scud halinde ve baka durumlarda Rabbine yakn olmasdr. kincisine rnek. Beytullah'a haccetmek suretiyle ve mescitlerde O'na ynelmektir. ncsne rnek ise. kul kendi evinde olduu halde Rabbini zikredip dua etmesi. O'nu sevmesi ve ibadet etmesidir. Fakat bu iki halde de yine ruhun bizzat yce Allah'a yaknln kabul ederek btn bu trleri de bir arada deerlendirmi oluyorlar. Kullarna tecelli edip grnmesine gelince: E'ariye ve Klfabiyye gibi sfalyye keiamcilara mensup kimseler, bunu kabul etmilerdir. Rabbin Ar"m zerinde oluunu reddedenlerde; "Bu. yce Allah'n onlarn gzlerinde idraki yaratmas ve engel olan hicablan kaldrmas ile olur." derler. Ehl-i Snnet ise sahih hadislerde gelmi olduu gibi hem bunu. hem de onun Rabbini

grnceye kadar kuldan ayr olan hicablan kaldrdn kabul ederler. [16] Yaratcnn Tenzihi: Soru: Naslarn zahirleri, adeta birbirlerini destekleyen ifadelerle onun cisim olduunu veya byle bir eyi hissettirdiini oitaya koymaktadr. Akl ise. aziz ve celil olan. yoktan varedici Allah'n (c.c.) bundan mnezzeh olduuna delalet etmektedir. O hakle mmin iin en salkl yol: "Bu (gibi naslar) mteabihtir. onun tevilini Allah'tan (c.c.) bakas bilmez" dernek olmaldr. Bunu syleyen bir kimseye bir bakas kalkp yle der: "Hayr, bunun mutlaka bir kuralnn olmas gerekir. te sfatlarda mteabih ve bakalar arasndaki fark. burada ortaya kar. nk btn sfatlarda tevil yapmamak iddias batldr. Hatta bazen bu kfre kadar gtrr. Dier taraftan bu. Allah'n (c.c.) sfatlarndan hibir sfatn anlamnn bilinmemesi gibi bir durumu da ortaya kartr. O halde tevil edilen ile. edilmeyen arasnda bir farkn bulunmas kanlmazdr. Bunun zerine byle diyen kii. bu itiraza u cevab verir: Akln delili, bunun cisim olabileceini ortaya koyacak olursa, o takdirde bu mteabih. demektir. Acaba bu doru mudur, deil midir? Bu konuda bize geni bir aklama yapar msnz? Cevap: Alemlerin Rabbi olan Allah'a hamdolsun. Bu olduka byk ve son derece nemli bir meseledir. Hicretin ikinci yzylnn balarndan itibaren ncekilerden de sonrakilerden de. pek ok kimse, bu konuda arp kalmtr. Birinci yzylda ise. bu konuda mslmanlar arasnda bir anlamazlk yoktur. Ca'd b. Dirhem"[17] ve onun arkada Cehm b. Safvan[18] ve sfatn inkar zerinde onlarn peinden giden dier kimselerin ortaya kmasyla bu gibi tartmalar grlmeye baland. Sfatlan reddeden Cehmiyye'nin szleri ortaya kmaya balad. Onlar yle dediler; "nk sfatlarn kabul edilmesi tebihi (benzetme) ve tecsimi (cisimlendimeyi) gerektirir. Halbuki noksan sfatlardan mnezzeh ve an yce olan Allah, bundan uzaktr. nk sfat dediimiz eyler ilim. kudret, irade ve benzerleridir. Bunlar ise bakalaryla var olabilen birtakm araz ve manalardr. Araz ise ancak cisim ile var olabilir. an yce Allah ise cisim deildir. nk cisimler sonradan yaratlm (hadis) arazlardan uzak kalamazlar. Hadislerden uzak kalamayann kendisi de muhdes. yani hadistir." Dediler ki: "Bylelikle bizler cisimlerin hadis olduunun delilini getirmi olduk. Bu batl olursa, cisimlerin hadis olduunun delili de batl olmu olur. O takdirde alemin hudu-su (sonradan meydana elme dair olan delil de geersiz olur. Buna bal olarak Sani" (yce Allah) in ispatna dair olan delil de kendiliinden geersiz hale gelir." Dediler ki: "Sfatlarn kendileri olan araz. ancak cisim ile varolabildiine. cisim de paralardan olutuuna gre, oluan da (varl iin) bakasna muhta okluuna ve bakasna muhta olmamas ve kendi zatyla vacib'l vcut olmasndan szedilemeyeceine gre; an yce Allah, bakasna ihtiyac olmad in. kentli zatyla vacib"l-vcud'dur. (O hakle O'nun sfatlan olamaz)." Dediler ki: "Cisim snrl ve sonludur. Eer Allah'n sfatlar bulunacak olsayd. O da snrl ve sonlu olacakt. Bu durumda O'n u kadar deil de, bu kadar olmakla snrlandran bir snrlaycnn bulunmas da kanlmazdr. Bir snrlaycya ihtiya hissettiren ise. bakasndan mstani, kadim ve kendi zatyla vacib'l-vcud olamaz." Yine dediler ki: "Eer O'nun varlnn sfatlar olsa. hi phesiz bircisini olurdu. Bir cisim olsayd elbette ki dier cisimlere benzerdi. O takdirde dier cisimler hakknda sz konusu olabilenler O'nun hakknda da sz konusu olur, olamayan eylerde O'nun hakknda sz konusu olamazlar. Bu ise yce Allah iin dnlemez, imkanszdr. Cehm b. Safvan ve dier ar giden Karamita ve filozoflar benzen eyler ekleyerek yle derler: "O'nun ey, hayy ve alim sibi birtakm isimleri yoktur. nk bu tr isimler-den bir ismi bulunursa, hayat ve ilim gibi isim anlamna olan birtakm niteliklere de sahip olmas gerekirdi. nk mtakn doruluu, kendisinden itikak olunann da doruluunu gerektirir. Bu ise onunla birlikte sfatlarn kaim olmasn beraberinde getirir ki. bu da imkansz bir eydir. nk Ona bu isimler verilecek olursa, bu isimlerin, O'ndan bakasna da ad olduklar unutulmamaldr. an yce Allah ise bakasna benzemekten mnezzehtir." Dier bakalar bu arlklara baka eyler ekleyerek unlar syler: ''O'nun hakknda ne

varolmaktan, ne de yok olmaktan sz edilebilir, O'nun hakknda vardr da denilemez, yoktur da denilemez. O Hayy'dr da denilemez, deildir de demlemez. nk varlnn kabul edilmesinde, O'nu varolan eylere benzetmek, reddedilmesinde ise yok olanlara benzetmek sz konusudur. Btn bunlar ise bal baina birer benzetmedir. te bu Cehmiyye mensubu kimseler ortaya knca, selef ve imamlar onlarn bu sylediklerini kabul etmeyerek reddetmi, kar kmlar, er'an onlara gsterilmesi gereken tepkiyi gstermilerdir. Bu tr inanlar nceleri gizli idi. Sz konusu bu gizlilik birinci yzyln sonlar ile ikinci yzyln balarnda Harun er-Reid'in oullarnn devleti ynettikleri dnemde Cehmiyye'nin ortaya kp glenmesi ile meydana kt. nsanlar bilinen ekilde mihnete drdler. Onlardan Kur'aVn mahluk olduunu ve buna bal olarak dier grleri -R'yetin ve sfatlarn inkar gibi kabul etmelerini istediler. Btn bunlar ise Kur'an'n birtakm arazlar topluluu olduu tezinden hareketle yaplyordu. Onlara gr, eer Kur'an Allah'n (c.c.) zat ile kaim olacak olursa, Allah'n (c.c.) zat ile araz da kaim olur: o takdirde tebih ve tecsim de kanlmaz olur. Cehmiyye ile birlikte bir baka topluluk ortaya karak yce Allah' mahlukatna benzettiler. O'nun sfatlarn yaratklarn sfatlar trnden kabul ettiler. Selef ve imamlar. MuattlaCehmiyye'nin grlerini reddettii gibi, Mmes-sile-Mebbihe'nin grlerini de reddettiler. Mutezile'nin imam Ebu'l-Huzeyl el-Allaf[19] ve onun benze ri sfat reddeden kimseler idi. Bunlar dediler ki: "Bu durumda Allah'n (c.c.) cisim olmas gerekir. an yce Allah ise cisim olmaktan mnezzehtir. Dierleri ise yle dediler: "Bilakis O bir cisimdir. Cisim ise kendi nefsi ile varolan ya da kaim olandr." Veya baka trl birtakm szler sylediler ve cismi kabul etmeyenlerin delillerini burada soruya ayrdmz cevap miktarn aacak kadar uzun szlerle eletirmeye altlar. Dier taraftan bunlar arasnda unu sylenler de olmutur: O bir cisimdir, fakat dier cisimler gibi deildir." Yine onlar arasndan mahlukatn zellikleriyle O'nu nitelendirenlerde kt. Bu iki gruba mensup olanlarn her birisine ait olduka irkin szler sylemektedir. Daha sonra Ebu Muhammed b. Kllab geldi. O ve onun peinden gidenler yle dedi: "Yce Allah sfatlarla mevsuf-tur. Ancak sfatlar araz deildir. nk bu sfatlar kadim ve bakidir. Bunlar sonradan arz da olmazlar, zeval de bulmazlar. Fakat hareketler gibi fiillerle kaim olan vasflarla nitelendirilemezler. nk bunlar sonradan arz olur ve zeval de bulurlar. bn Kerram ve ona tabi olanlar da yle der: "Fakat o. bunlar arazdr denilecek olsa bile, sfatlarla muttasftr. Hadis bile olsalar kendi nefsiyle kaim, fiillerle muttasftr." Kendilerine: "Bu durum O'nun cisim olmasn gerektirir" denildiinde de u cevab verdiler: "Evet. O cisimdir, fakat dier cisimler gibi deildir." Bu durumu.se her zaman iin mkansz, muhal olamaz. Mmteni' (imkansz) olan. O'nun iin vacip, caiz ve mmteni' olan btn konularda muhlukata benzemesidir. Onlar arasndan yle diyenler de olmutur: "Ben sadece cisim lafzm O'nun iin kullanyorum, anlamn kastetmiyorum." Bu kelamci ve bu tr teorilerle uraanlar arasnda olduka uzun arat imalar ve bahisler vardr ki. baka bir yerde onlardan yeteri kadar sz etmi bulunuyoruz. Selef ve imamlara gelince, onlar ister reci. ister kabul etmekle ilgili olsun, bidat olarak ortaya kardklar hibir konuda bu gruplardan herhangi birisi ile birlikte olmadlar. Bunun yerine onlar Kitab'a ve Snnet'e drt elle sarldlar. Ak. akla en uygun olann bu olduu grnde birletiler. Bu bakmdan Kitap ve Snnet'te bize ulaan manalarnn hakikati bilinmese de. O'nun isim ve sfatlarn, kendisine iman edilmesi gereken bir hak olarak kabul ettiler. nsanlarn ortaya atp bir ksmnn kabul ederken, bir .bakalarnn reddettikleri her bir kelimeye ve sze gelince; o lafz syleyenin amacn anlayncaya kadar, onu red de. kabul de ede- . meyiz. Eer bu lafzdan murad hak ise. Rasullerin. Ki-tab'n ve Snnetin getirdiklerine -reddetmek veya kabul etmek bakmndan- aykr dyorsa bu tr szleri sylemeyi kabul etmeyiz (dediler): ve Kur'an'n getirmi olduu yolun hem ak akla, hem de sahih nakle uygun olan yol olduu grnde birletiler. Bu yol ise, peygamberlerin ve Rasullerin izledii yoldur. Gerek u ki, Allah'n Rasulleri (salat ve selam onlara) mcmel bir nefy ve mufassal bir isbat ile gelmilerdir. Bu bakmdan an yce Allah yle buyurmutur: "zzet sahibi olan Rabbin, onlarn (mriklerin) nitelendirdiklerinden mnezzehtir. Rasullere selam olsun ve alemlerin Rahhi olan Allah'a hamdolsun," (Saffat: 37/180-182)

Bu ekilde an yce Allah, rasullere muhalefet edenlerin nitelendirdikleri her eyden kendisini yceltmi, tenzih etmi, dier taraftan rasullere de selam etmitir. nk onlarn syledikleri, eksiklikten ve kusurdan uzaktr. Rasullerin izledii yol ise, Kur'an-i Kerim*in getirmi olduu yoldur. an yce Allah Kur'an- Kerim"de sfatlan ayrntl bir ekilde isbat ederken, tebih ve temsili de toplu olarak (ic-malen) reddetmektedir. O, Kur an-1 Kerim'de herbir eyi bildiini ve her eye kadir olduunu aklamakta. Aziz. Hakim. Gafur. Rahim. Semi', Basir. Vedud olduunu belirtmektedir. O an yce zatnn azametiyle birlikte mminleri sever, onlardan raz ve honut olur. Kafirlere kar gazab eder ve onlara kzar. O gkleri ve yeri alt gnde yaratt, sonra da Ar'm zerine istiva etti. Musa ile zel bir ekilde konutu. Daa tecelli ederek onu parampara etti. Ve buna benzer dier haberler... Red konusunda yle buyurur: "O'nun benzeri gibisi yoktur." (ura: 42/11) "Sen O'na bir ada bilir inisin?" (Meryem: 19/65) "Allah'a misaller (benzerler) icad etmeyin."(Nahl: 16/74) "De ki: "O Allah, bir ve tektir. Allah, Samed'dir. Domamtr, dourmamtr ve hibir kimse O'nun dengi deildir." (hlas: 112/1-4) Bylelikle sfat isbat ederken, mahlukata benzerlii de nefyetmektedir. Selefin izledii yol tahrif, ta'til. tekyif ve temsil sz konusu olmakszn, yce Allah' kendi zatn kendisinin ve ra-sulnn vasfettii ekilde nitelendirmektir. Rasullere muhalefet edenler ise. onu olumsuz (selbi) sfatlarla nitelendirirler: yle deil, byle deil, derler. Kendilerine; "onun iin sabit, yani olumlu sfatlardan bahsediniz" denilecek olursa: "O mutlak vcuddur veya sfatsz bir zattr"' derler. Sarih akl ile bilinmektedir ki. mutlaklk art ile birlikte mutlak, ancak zihinlerde vardr. Ayanda yle bir ey yoktur. artsz mutlak ise. harite asla bulunmaz. Ancak tayin edilmi olarak varolur. Bylelikle Rabbin onlar asndan mahiukattan farkl bir hakikati olmam olur. Aksine ya O'nu muattal klarlar, yahut damahlukatm varl olarak grrler veya mahlukatn bir paras ya da nitelii olarak kabul eder. mcmel lafzlarn manalarndan ise uzak dururlar. Herhangi bir kesim: "Allah bir cihettedir ya da bir mekandadr" diyecek olur. bir baka kesim i.se: "Allah herhangi bir cihette veya bir mekanda deildir" derse; sizler bu szleri syleyen her bir kesime amacnn ne olduunu sorunuz. nk cihet ve mekan. lafzlar mcmel ve mterek lafzlardr. O zaman yle diyeceklerdir: ''Hafik ve mahluktan baka mevcut yoktur. an yce Allah ise mahlukatmdan ayr ve mnezzehtir. nk O. mahlukat kendisinden farkl. kendisinden ayr ve kendi zatnn dnda olarak yaratmtr. Mahlukat ierisinde Onun zatndan hibir ey olmad gibi. O'nun zatnda da mahlukatndan hibir ey yoktur. ayet farkl olmam olsayd, ya onlarla iice, onlara hulul etmi, ya da onlar O'nun ierisinde yer alm olacakt. Ya da O. mahlukatndan ayr ve farkl deildir. Onlarla iie-dir. bu takdirde yok demek olacaktr. an yce Allah, btn bunlardan da mnezzehtir. Sfatlan reddeden Cehmiyye mensuplar, bazen ya da bunu aka belirtirler; bazen de inkar Sfatlan reddedenler, aslnda hibir eye ibadet etmektedirler. u da denilmektedir: Eer Halik deilse Halik, mahluktan ayr ve farkldr. hulul ve ittihad, gerektirecek szler sylerler, ve ta'tili gerektirecek trden szler sylerler. etmemekte, kabul edenler de her eye ibadet ve mahlukun dnda hibir varlk sz konusu

Bir kimse; "O bir cihettedir ya da hibir cihette deildir." dese: ona yle denir. "Cihet ya var olan bir eydir ya da yoktur. Var olan bir ey ise ve Halik ve mahluktan baka bir ey de yoksa. Halik da mahluktan ayr ve farkl ise. o bakmdan Rab yaratlm ve var olmu hibir cihette olamaz. Eer cihet olmayan bir ey ise. mesela alemin tesine cihet ad verilmekte ise; ayet Halik alemden farkl ve ayr ise. bu sefer ''alemin tesi" ismi verilmi bir cihet olur. O var olan bir ey deilse o takdirde Allah (c.c.) var olmayan bir cihettedir, demektir. Fakat; ''O yokluk ierisindedir" diyenin sz ile: "Kendisinden baka hibir ey ierisinde deildir" diyenin sz arasnda fark yoktur. nk yok olan. btn akl sahiplerinin ittifakyla hibir ey deildir. phesiz ki onlar "cihet" szc ile kimi zaman var olan bir manay, kimi zaman da olmayan bir manayanlatmak isterler. Hatta ayn kii syledii szlerde biranda unu da tekini de kastedebilmektedir. ayet bu tr ihtimaller ortadan kaldrlacak olursa, o takdirde iin hakikati

ortaya km olur. Birisi: "Eer Rab bir cihette bulunursa o cihetin de onunla birlikte kadim olmas gerekir" derse, ona yle sylenir: "Senin bu sylediin sz. cihet ile onun dnda bir baka mevcudun varolmas kastedilecek olursa byledir. Bu deerlendirmeye gre Allah (c.c). hibir cihette deildir." Bu kii: "Eer Rab grlecek olursa, mutlaka bir cihette olacaktr. Bu ise muhaldir" derse, ona yle denir: Eer sen bu szlerinle 'varediimi. yaratlm bir cihette olur"'demek istiyorsan bu muhaldir, imkanszdr. nk varedmi-in (mevcud) grlmesi mmkndr. rnein: Alem gibi kendisinden baka bir mevcudun ierisinde olmasna bile. Onun sathnn grlmesi mmkndr ve bu alem. bir baka alemin ierisinde deildir. Eer bu kii: "Yok dahi olsa, cihet ad verilen bir eyin ierisinde mutlaka bulunmas gerektiini anlatmak istedim. nk alemden ayr ve farkl olacak olursa, zaten alemin tesine cihet ad verilmi demektir." derse: ona: O zaman ne diye bu itibara gre 'eer o bir cihettedir denilecek olursa, bu imkanszdr', dedin? diye sorulur. "nk alemden farkl olup gzle grlen ancak cisim ya da mtehayyiz lafzlar zerinde de durulmaldr. Bu sefer ona yle denir: Mtehayyiz kelimesi ile bakas tarafndan kuatlan ve ihtiva edilen ey anlatlmak istendii gibi. bakasndan ayr ve farkl olan ey de anlatlmak istenir. Yani bylelikle mtehayyiz bakasndan deiik ve ayr bir yer tutan olur. Sen mtehayyiz kelimesi ile birincisini kastediyorsan an yce Allah mtehayyiz olmaktan ycedir. nk O. mahlukattan ayr ve farkldr ve bakas tarafndan kuatlamaz. kincisini kastediyorsan o an yce olan Allah, mahlukatndan ayr ve farkldr ve onlardan bamszdr. Kesinlikle o mahlukatna hulul ve onlarla ittihad etmemitir. te bu geni aklama ile karklk ve sapma ihtimalleri ortadan kalkar. Aksi takdirde Esma ve Sfat't an herhangi bir eyi reddeden herkes, bunlar kabul eden kimseleri m-cessim ve tahayyz ve ciheti kabul eden kii olarak nitelendirir. Mutezile ve benzerleri; ''Allah zel bir hayat ile Hayy'dr, zel bir ilim ile Alim'dir, kudreti ile Kadirdir, iit- . me ile Semi'dir. basar ile Basir'dir, kelam ile mtekel-lim'dir." diyen Sfatyyeyi M c es,s im e. Mebbihe ve Ha-viye diye adlandrrlar. Halbuki sfatyye selefin kendileridir, byk imamlardr. Dier taraftan Kilabiyye, Kerrami-ye. E'ariyye ve Salimiyye ile bu mmete mensup dier taifelerden olup sfatlar kabul eden btn kesimler, sfatlar kabul etmeyen Cehmiyye. Mutezile ve bir grup felsefeci bunlara yle demitir: Sizler Allah'n hayat, kudret ve kelam gibi sfatlarn kabul ederseniz, bunlar arazdr. Araz ise ancak bir cisim le ayakta durabilir. Eer siz onun grdn sylyor iseniz, ancak bir cihette bulunup bir yeri gzetleyen iin grmek sz konusu olur. bu ise temsili gerektirir. ayet E'ariler ve onlara uyanlar: "Bizler bu sfatlan kabul etmekle birlikte bunlara araz adn vermeyiz. nk araz. mahallinde arz olan eyin addr. Bu sfatlar ise bakidir ve asla zeval bulmaz," diyecek olurlarsa, bu sfatlar reddedenler onlara yle der: "Bu lafzi bir tartmadr. nk araz size gre -bu muhal varolduu srece- mahallinden asla ayrlmayan ile mahallinden ayrlmas mmkn olan ksmlara ayrlr. Birincisi cismin mtehayyiz olmas, hatta insan iin hayatiyet ve nutuk sahibi olmak gibidir. O insan olarak kald srece bu sfat ondan ayrlmaz. Sizin: Araz iki ayr zaman dilimi iinde kalmaz sznze gelince; bu dier btn aklllar arasnda tek banza ileri srdnz bir grtr. Siz bununla hissedilen eylere ters dyorsnuz. Amacnz bu tr mugalatalarla, bu gibi susturucu delillerden kurtulabilmektir. Hem siz onun emsalinin tecedddn sylyorsunuz ki. bu arazn kalc oluunun anlamn ortaya koyar. Bu sizin, onun hakknda "yzyze gelmeden veya arkasn dnmeye gerek kalmadan grr, onu gren de herhangi bir yne dnmeksizin onu grr." demeniz gibidir. Bu da btn aklllar arasnda tek kaldnz, hisse ve akla ters dtnz bir ddiadr. Sfatlar reddedenler onlara yle derler: Bylelikle sizler tebihi ve havi gerektiren eyleri kabul etmi, ya da telazm nefyedip sarih akla ve zarurete muhalefet etmi oldunuz. Bu bakmdan sizin ileri gelen otoriteleriniz u sonuca varmlardr: SizIerhakikatte yce Allah'n grleceini kabul etmemekte bizimle ayn gr paylamaktasnz. Fakat sizler Ehl-i Snnet ve:l-cemaat diye mehur olmu bulunan "Haviyye"nin yannda bu rii'yet mehur olduundan dolay onu kabul e-der grmlnz. Ta ki sizin hakknzda, siz de onlardansnz, denilinceye kadar. Ya da sizler bu r'yeti bir eliki olarak kabul etmi bulunuyorsunuz. O halde sizler eliki ile yaclk arasnda gidip gelen bir kesimsiniz. Eer kii sfat reddedip, kelamn ncleri olan Mutezi-le'nin yapt gibi. Allah'n Esma-i Hsna'sim kabul eden kimselerden ise: bu sefer Allah'n Esma-i Hsna'smi reddeden kimseler ona Karamita-Hakimiyye-Batniyye'nin ve bakalarnn yapt gibi "Miiebbih, Havi ve Mcessim" adn verirler. Ve ona derler kt: "Onun mevcut, Alim. Hayy ve Kadir olduunu

syleyecek olursanz ite bu tebih, tec-sim ve hav'i kabul etmek demektir. nk bunlar kabul edilecek olursa, bunlarla dier mahlukata benzemi olacaktr. nk hayy. alim ve kadir olan bir varln, aklen cisimden baka bir ey olmasna imkan yoktur ve btn bu isimler sfatlar, sfatlar ise cisimleri gerektirir. Eer kii an Cehmiyye'nm. Karamita ve felsefecilerin yapt gibi. isimleri ve sfatlar reddeden kimselerden ise. o takdirde, yce Allah'n mevcut olduunu kabul etmekten baka bir aresi olmayacaktr. Bu durumda o reddedenler de ona yle diyecektir: "Sen meessim. mebbih ve havinin tekisin. nk, eer o mevcut ise varolmak, vcud bulmak anlamnda, bakas da onunla ortaktr ki. bu tebihtir. nk cisim ya da bir cisim ile ayakta kalabilen eylerden bakasnn mevcut olmas, ak-len mmkn deildir. O takdirde bu kii unu sylemek zorunda kalr: Ne vardr, ne yoktur: ne hayy'dr. ne ldr veya var da deildir... Bylece ayn anda iki eliiin de reddedilmesi ve iki eliiin anlamnda olan her eyin de reddedilmesi gerekir. Bu ise akln apak gerekleri karsnda batl olan en byk konulardandr. Bununla birlikte on-lann syledikleri kyasa konu edildii takdirde, onun imkansz olanlara benzetilmesi gerekecektir. nk var da olmayan, yok da olmayan bir eyin kesinlikle bir hakikati yoktur. Yani ne varl, ne de yokluu sz konusudur. Bilakis bu. sadece zihinsel olarak dnlebilen. fakat ayanda asla gereklemeyen bir ey olur. Bununla birlikte bu tr iddialar ak kfrn de kendisidir. Eer onun kadim ve vacib'l-vucudu tmden reddettii kabul edilirse, btn kfr eitlerinin esas olan byle bir kfrle birlikte o. zorunlu hkmlere kar da inat etmi demektir. nk biz mevcudat gryoruz ve her bir mevcudun ya kadim yahut da muhdes olduunu biliyoruz. Onlar ya kendi nefsiyle vacib, ya da bakas tarafndan varedilmi nef-siyle mmkndr. Her muhdes ve nefsiyle mmkn olan ise, bakasyla vardr, yani bakas tarafndan yaratlmtr. O bakmdan onun varedilmesi iin bir kadimin ve kendi nefsiyle vacip birisinin varl kanlmazdr. Varolmak, zorunlu olarak kadim bir mevcudun varln kabul etmeyi gerektirir. Varlklar ise varl mmkn ve muhdes olanlardr. Nitekim hayvan ve bitki gibi muhdes varlklarda bunu gryoruz. Akllarn zorunlu kld bir gerek olarak varlk arasda kadim ve kendi nefsiyle vacip olan bulunduu gibi. muhdes (sonradan varedilmi) ve nefsiyle mmkn varlk da vardr. Bu iki varlk, "varlk" olarak adlandrlmakta birleirler. Fakat birisi dierinden varlnn zellii ile ayrlmtr. Bu iki farkl varlk arasndaki, ortak zellikleri ve aralarndaki farkll kabul etmeyen bir kimse, ya btn varlklar kadim ve kendi zatlaryia vacip kabul edecek, ya da hepsini muhdes. mmkn ve varolmak iin bakasna muhta olan varlklar olarak kabul edecektir. Bu iki kabuln de zorunlu olarak fasit kabuller okluu aka bilinmektedir. O halde varlklar arasnda bir adan ortak zelliin, dier bir adan da farklln kabul edilmesi kanlmaz oluyor. Bizler unu diyoruz: Varolan yaratc dier btn varlklardan o kadar byk farkl zellie sahiptir ki. bu zellik onun dnda kalan btn varlklarn birbirlerine olan farkllklarndan daha byktr. Eer "Melik" ile '"Sivrisinek" aralarndaki byk farkllklara ramen varlk ve dirilikle nitelendirilmekte ortak iseler, an yce Halk'n mahlukatnv dan farkl ve ayr olmas daha da ncelikle sz konusudur. sterse birtakm isim ve sfatlarda birbirleri arasnda uygunluk bulunsun... [20] Akl Tecsime Delalet Eder Mi?: imdi bu ncl aklk kazandna gre. kalkp: "Akli delil tecsime delalet edecek olursa, bu mteabih olur" diyen kimsenin sz anlamazl sona erdirebilecek trden bir sz olmaz. Bundan herhangi bir yarar elde edilemeyecei gibi sahih olanla sahih olmayan, doru olanla doru olmayan arasndaki fark da belirginlik kazanamaz. nk sfat ve isimlerden herhangi bir eyi reddeden bir kii. mutlaka bunun tecsime delalet ettiine dair akli bir delile sahip olduunu ve dolaysyla bunun mteabih olduunu zanneder. Yine onun zannna gre; o takdirde btn isim ve sfatlar mteabih olmaldr. O zaman mutlak bir tatilin gerei ortaya kar. an yce Allah'n isim ve sfatlarnn hibir manas anlalmaz. Hayy le Alm. Kadir ile Rahim. Cebbar ile Selam arasndaki anlam fark ortaya kmayaca gibi. yaratmak ile istiva etmek: ldrmek ile hayat vermek; gelmek ile gitmek; affetmek ile mafiret etmek arasndaki bir anlam ayrl da belirginlemez. Bunu aklayalm: Cehmiyye. Mutezile. Karam ita. Batniye ve felsefeciler arasndan, onlarn izinden gidip sfatlar reddedenler yle der: "Sizler. Kur"an mahluk deildir, dediinizde ve an yce Allah'n ilim. kudret ve irade sahibi olduunu sylediinizde, tecsimde bulunmu

olursunuz. nk akli delil bu iddialarn tecsime delalet ettiini ortaya koymaktadr ve bu anlamlar kendi kendilerine var olamazlar. Bunlara ister sfat, ister araz. isterse baka isimler veriniz, ancak kendilerinden bakasyla varolabilirler. Bizler ise manann cisim ile ayakta durabileceini ancak aklen kavrayabiliriz. Csimsiz bir manann varolduunu kabul etmek akla uygun deildir." Eer bunlarn varln kabul eden kimse: "Aksine bu manalarn cisim olmadan da varolmalar mmkndr; nitekim bize gre de. size gre de cisim olmayan, alim ve kadir olan bir varl kabul etmemiz olanakldr." deseler, isbat edenler devamla: "Rza. gazab. yz. el. istiva, gelmek ve dier btn sfatlar ve bunlarn cisimsz olarak varol abileceklerini kabul ediniz." derler. Eer i;Rza ve gazabn ancak bir kalp ile varolabileceini. kalbinde cisim olduunu"' syleseler ve "biz aklen yz ve eli ancak cismin bir paras olarak kabul edebiliriz"' deseler, onlara yle denir: Bizler cisim ile var olmayan bir ilmi. cisim ile varolmayan bir kudreti, cisim ile varolmayan iitmeyi, grmeyi ve kelam aklen kabul edemeyiz. O halde sizler birbirlerine benzeyen eyleri niin ayr deerlendiriyorsunuz ve neden bunlarn cisimsiz olarak varolabilecek lerinin mmkn olduunu, buna karlk tekilerin ancak cisimle var olabilmelerini kabul edebiliyorsunuz? Halbuki akl bakmndan her ikisi arasnda herhangi bir fark yoktur." Onlar: "'ntikam almak arzusuyla kalbin kannn kaynamasna gazab denir. Burun, dudaklar, dil. yanak ve benzeri eylerden meydana gelmi ksma da yz denir." derlerse onlara yle cevap verilir. Eer sizler kulun gazabn ve yzn kastediyorsanz, buna uygun olarak size yle deriz: Aklen. grmek ancak gzle, iitmek, ancak kulakla, konumak dudak ve dille mmkn olur. rade ise ancak bir yarar salamak ya da bir zarar nlemek indir. Halbuki siz Cenab- Rabb'l-Alemin'e iitmeyi, grmeyi, kelam ve iradeyi nisbet ediyor ve bunlar kulun benzeri sfatlarndan farkl deerlendiriyorsunuz. Sizin nisbet ettiiniz bu sfatlar eer kulun sfatlarnn benzeri ise. o takdirde btn bunlarda da temsile kamanz gerekir. Sizler bu sfatlar kabul ederken an yce Allah'a celaline yakan ve mahlu-katn sfatlarna benzemeyen bir ekilde yz" nispet ediyorsanz, o halde btn sfatlan da O'a bu snrlar belirli olan ekilde nispet ediniz. nk sfatlar arasnda fark yoktur ve sizin reddetmi olduunuz sfatlar hakknda kabul etmi olduunuz sfatlarn benzerini dnmeniz gerekmektedir. Ya hepsini ilevsiz klacaksnz: ki bu imkanszdr, ya da O'nu mahlukata benzeteceksiniz ve O"nu. O'na has ekliyle tasdik ederek, bakasnn bu konuda O'na benzemediini kabul edeceksiniz. Bu durumda sfatlar arasnda herhangi bir fark kalmayacaktr. Tebih ve tecsimden kamak maksadyla sfatlarn kimisini kabul ve kimisini reddederek sfatlar arasnda fark gzetmek, birbirine benzeyen eyler arasnda fark gzetmek gibi bir ierik tayan batl bir szdr ve bu iki iddia arasnda eliki vardr. Dese ki: "Akli delil onlarn bir ksmnn varlna delalet ederken bir ksmnn varlna delalet etmemektedir. rnein: Akl. ilim ve iradeye delalet etmekte, ancak rza. gazab ve benzerlerine delalet etmemektedir." Buna eitli ekillerde cevap verilebilir: Birincisi: Delilin olmay kendisi iin delil getirilen (medluln aleyh)in olmayn gerektirmez. Farzedin ki bu sfatlarn hi birisi aklen bilinemiyor ve ayn ekilde aklen de naklen (sem'an) de onun reddedilecei de bilinemiyor. Bu takdirde onun reddi caiz olamaz. Aksine onun varlnn delili bulunursa, varlnn kabul edilmesi gerekir: deilse bu konuda karar verilemez. kincisi: Onun sevmesine ve buzuna aklen delil getirmek mmkndr. Hikmetine, rahmetine ve benzeri dier sfatlarna da yle. Tpk iradesine delil getirildii gibi. Nitekim biz bunu baka yerlerde aklam bulunuyoruz. nc: olarak yle denir: Sem' (yani nakil) buna delalet etmemektedir. Aklsa bunu reddetmiyor. O halde itirazdan uzak delil ile amel etmek gerekir. Tekrar ortaya kp: "Hayr, akl bunu kabul etmiyor. nk bu sfatlar tecsimi gerektirir, akl ise tecsimi kabul etmiyor", dese. ona yle denir: "Senin kabul etmediin bu sfatlar ile ilgili sz lerin. kabul ettiin sfatlar konusundaki szler gibidir. Eer bunlar tecsimi gerektiriyorsa, dierleri de yledir. Tecsimi gerektirmiyorsa bunlar da ayn ekildedir. Bu iki tr sfat arasnda, onlarn kimisi tebih vaya tecsimi gerektirip dierleri gerektirmez, eklindeki bir iddia, birbirinin benzer olan eyleri ayr deerlendirmek ve zt grleri bir arada kabul etmek demektir. nk birisi iin kabul etmediini, br iin kabul ediyor: birisinde kabul ettiini de brnde reddediyor. Bylelikle o eliik iki eyi bir arada kabul etmi oluyor.

Bu bakmdan muhakkikler yle demitir: Kitap ve Snnet ile sabit olmu bulunan Esma ve sfattan herhangi bir eyi reddeden herkes, kanlmaz olarak eliki ierisindedir. nk onun reddettii eylerdeki recldin delili, bizzat ispat konusunda sylenen eylerin aynsdr. Eer nefiy konusunda akln delili salkl ise. hepsinin nefyedilmesi gerekir. Deilse bunlarn hibirisinin reddedilmesi gerekmez. Bir eyi kabul ederken onun benzerini reddetmesi batl bir elikidir. Eer Mutezile'ye mensup kimse: "Sfatlar tecsime delalet eder. nk sfatlar ancak cisimleayakta durabilen arazlardr. Bu bakmdan ben isimler bir yana. sfatlarla ilgili naslar tevil etlim." dese; ona yle elenir: Sen ayn eyi isimlerde de yapmak zorundasn. nk senin hayat. ilim ve kudreti bulunan bir kimsenin ancak cisim olabileceine dair getirdiin ayn delili, senin hasmn alim, kadir ve hayy olann da ancak cisim olacana dair delil olarak getirmektedir ve sana yle denilir: Senin hayy. alim ve kadir olan birisini kabul etmen, ya tecsimi gerektirir, ya da gerektirmez. Eer gerektiriyorsa senin de cismi kabul etmen gerekir. O takdirde her iki durumda da r'yetin mahdud olmas sz konusu deildir. Eer gerektirmezse yie denilebilir: lim, kudret ve iradenin kabul edilmesi, tecsimi gerektirmez. Bu konu gerektirmiyorsa o da tekini gerektirmez. ayet bu. bunu gerektiriyorsa, o da bunu gerektirir. nk aralarnda hibir fark yoktur. Bunlar farkl grrseniz, bu. apak bir eliki olur. Cehmiyye'den. Karmatilerden ve felsefecilerden bu konuda onlara muvafakat eden kimse: "Ben hem isimleri, hem de sfatlan reddediyorum." dese. yle cevap veriJir: Senin iin btn isimleri reddetmek imkanszdr. nk varln kabul ettiin eyi ya kalbin iaretiyle ya da dilin ifadesiyle belirtmen kanlmaz bir eydir. Eer: "O sabit, mevcut ve muhakkak; ma'Ium. kadim ve vaciptir." diyecek olursan; ya da her ne dersen yine onu adlandrm olacaksn. Farze-delim ki dilinle konumuyorsun. O takdirde sen kalbinle mevcud. vacib ve kadim bir varlk kabul edecek, ya da etmeyeceksin. Varl kabul etmeyecek olursan, o takdirde varlk, varedici. vacip ve kadim birisi olmakszn meydana gelmi olacaktr. Bu durumda btn mevcudat muhdes ve mmkn varlklar olacaktr. Zorunlu olarak bilinen gerek u ki; muhdes (sonradan varedilmi) ve mmkn olan varlklar ancak kadim ve vacip birisi tarafndan varedilebilmi-tir. O hakle senin bu inkarn bile. onun varln kabul etmeyi gerektiriyor. Dier taraftan bu. hibir akl sahibinin syleyemeyecei trden bir kfr ve apak bir ilevsiz klmadr. "Ben hatrma bu konu zerinde dnmeyi ve dilimle ondan szetmeyi getirmiyorum." dersen, sana yle denilir: Kalbinin bilgiden, dilinin de sylemekten yz evirmesi hakikatlerin tersyz edilmesini ve varlklarn yokolmasn gerektirmez. nk yaps itibariyle hak. var olan ve gerek olan bir ey. busende, bilmesende byledir. H at rl asan da unutsan da. o deimez. Senin bu durumun ise sadece Allah' bilmemeyi ve O'nu zikretmekten gafil olmay. O'ndan yz evirerek inkar etmeyi gerektirir. Ayn ekilde z itibariyle hak olmamasn, varolmamasn, zel isimlere ve yce sfatlara da sahip olmamasn asla gerektirmez. Hi phesiz ki. bu durumun Karmati-Batnilerin ve Dehri-Muattla'nn ulaabilecei son inkar noktasdr: Onlar bilgisizliin karanlnda ve kfiin sapklnda kalr. Allah' tanmaz. O'nu hatrlamazlar. O'nun varlm, isimlerini, sfatlarn reddetmek iin ellerinde hibir delil yoktur. nk byle bir husus kesin inkar ve reddir. Ancak onlar bunu kesinlikle syleyemezler ve nefyetmek iin de ellerinde bir delilleri bulunmaz. Allah'n isimlerinden ve ayetlerinden yz evirdikleri iin. O'nu bilmeyen cahiller, O'nu inkar edenlerin, zikrinden gafil olanlarn durumuna dmlerdir. Kalpleri O'nu bilmekten, sevmekten ve ibadet etmekten gafil ve ldr. Hem dier taraftan bunu tebih ve tecsime dmemek iddiasyla yapacak olursalar, onlara yle deriz: Tehlikesinden katnz ey. kendisine sndnz eyden daha ktdr. nk Sani'i herhangi bir ekilde kabul etmek. O'nu reddetmekten daha iyidir. Hem u grdmz alem, sema ve arz gibi varlklar kadim ve kendi zatyla vacip iseler, sizler grlen u cisimlen kadim ve kendi zatyla vacip kabul etmi olacaksnz. Bu ise, kendisinden katnzdan daha ktdr. ayet kadim ve kendi zatlaryla vacip deilseler onlar iin kadim ve kendi zatyla vacip bir sam"in bulunmas gerekir. O takdirde onun tannmas, bilinmesi aklk kazanr: Rabbin varln kalp ve dille kabul etmek, naklen ve ak-len kesin bir gerek olarak ortaya kar. Eer bu durum sizin tebih ve temsil adn vermi olduunuz durumu gerektiriyorsa, size unu syleyelim ki, hakkn gerektirdii ey de haktr. ayet gerektirmiyorsa, o zaman sizler bu tr iddialar sylemeden de bunu kabul etmek imkanna sahipsiniz demektir. Bu ekilde isim ve

sfatlan kabul etmeyenlerin elikileri ve delillerin nasl onlarn aleyhinde olduu ortaya km olur. Ayn ekilde birtakm sfatlar kabul ederken, dier bir ksmn reddedenlerin de nasl bir eliki ierisinde olduklar belirmi oluyor. Reddedenler: Bizim sfatlar reddediimizin sebebi, alemin hadis olduuna ve Sani'in isbatna dair delilimizin, ayn zamanda bu sfatlar reddetmeye de delil olmasdr. Biz ler Sani'i, alemin hudusundan hareketle kabul ettik, Cisimlerin hadis olmasn da araz diye bilinen sfatlarn hadis olmas dolaysyla kabul ediyoruz, deseler, ya da ayn ekilde: Bizler onlarn huduslarm hareket olarak bilinen fillerin hudusuyla bildik. nk hareketi kabul eden hibir ey. hareketten uzak olamaz. Hadislerden uzak olamayan ise hadistir. Gelmeye, gitmeye ve nzule kabiliyeti olan bir ey. hareket iie nitelenir demektir. Hareket ile nitelendiri-lebilen bir ey ise, ya hareketten, ya da onun ztt olan skundan uzak kalmaz. Hadislerden uzak kalamayan bir ey de hadistir. Cisimlerin hadis olmas sabit olduuna gre deriz ki: ihdas edilenin mutlaka bir ihdas edicisinin bilinmesi gerekir. BizdeSani'i bylelikle kabul ettik. EerO'nu sfatlan, ya da onunla kaim olan fiilleriyle niteleyecek olursak, o zaman fiil ve sfatlarn kadim ile kaim olmas caiz olur. Bu takdirde de bunlar cisimlerin hadis olduunun delili olamaz. O zaman da Sani'i isbatm delili de geersiz olur, derlerse onlara yle cevap verilir: Bu itiraz eitli ekillerde cevaplandrmak mmkndr: Birincisi; Bu belirli delilin batl olmas, btn delillerin batl olmasn gerektirmez. Sani'i isbatn pek ok yollan vardr. Bunlarn ayrntlarn snrlandrmak mmkn deildir. Ancak zn ve ana hatlarn belirlemek imkan vardr. kincisi: Bu delili ne sahabeden, ne tabiinden, ne de mslmanlarn imamlarndan hibir kimse kullanm deildir. Eer Aziz ve Celil olan Rabbin bilinmesi ve O'na iman edilmesi bu delile bal olan bir ey olsayd, o zaman onlarn Allah' bilmeyen ve O'na iman etmeyen kimseler olmalar gerekirdi. Bu se btn mslmanlarn ittifak ile kfrn en ileri noktasdr. ncs: Peygamberler ve rasuller hibir kimseye bu yolu izlemeyi tavsiye etmemilerdir. Eer marifet bunu bilmeye bal ve bu da gerekli bir ey olsayd, bunlar bilmek de elbette gerekli, yani vacip olurdu. Mstehap olsayd, Allah Rasul (s.a.v.) mutlaka bunu teri' ederdi. Eer bu teri" edilmi bir ey olsayd, phesiz sahabe tarafndan bize nakledilirdi. [21] eitli Taifelerin ddialar Ve Bilgi Kaynaklar Konusunda zet: Sfat ve tevhicl ile ilgili konuda nefy, zetle felsefecilerin. Mutezile'nin ve onlardan baka Cehmiyye'ye mensup kimselerin szdr. Felsefecilerle Mutezile arasnda ise eitli frkalar yer alr. Ayn ekilde Badatllar ve Basra-Ilar arasnda da iitme ve grme sfatlarn aklamak bakmndan farkllklar vardr: Bu bir bilgi midir, yoksa bilginin dna bir idrak m diye. irade konusunda da buna benzer ihtilaflar vardr. Selef bu tr mezhebe "Cehm'in grleri" adn verir. nk slam'da bu gibi eyleri ilk olarak aka ortaya koyan odur. Baka bir yerde onun bu konudaki grlerini aklam buluyorum. Bu grler felsefeci Sabiilerin, Brah-manist mriklerin ve sihirbaz yahudilerin grlerinden alnmadr. Isbat (yani sfat ve tevhidin kabul edilmesi) ise genel olarak Kllabiyye. E'ariyye, Kerramiye, hadisi sufi ve Han-belilerin ounluu. afii ve Malikilerin az istisna dinda-byk ounluu. Hanelilerden pek ok kimsenin grdr. Selefiyye'nin gr de odur. Fakat isbatta tebih noktasna kadar ileri gitmek, ar Rafzilerin iddialar ve cahil hadis ehli ile birtakm sapklarn grleridir. Dier taraftan Cehmiyye'nin nefy i ile Mebbihe'nin isbat arasnda farklar vardr. E'arilerin bir ksm haberi sfatlarda onlara muvafakat ederken, byk ounluu da sifat- hadisiyyede onlara muvafakat etmitir. Sifat- Kur'aniyye konusunda ise iki grleri vardr: E'ari. Bakillani ve onlarn ilk dnemlerdeki alimleri Sfat- Kur'aniyye'yi kabul eder, bir ksm bazsn kabul eder. Dier bir bakmdan onlarda bir para Cehmiiikde vardr. nk E'ari. Mutezilenin biri Ciibbai'nin grlerini alm ve hem E'ari mezhebine mensup olanlar, hem de bakalar kelamda onun Cbbai'ye mensup olduu konusu zerinde ittifak etmilerdir. bnu'lBakllani ise E'ari'den sonra en ok isbat (sfatlar kabul) eden kimsedir. "el-ba-ne'" adl eserinde bunu gryoruz. bnu'l-BakUani'tlen sonra ise bn Furek gelir. O Kur'an'daki baz sfatlar kabul etmitir. Cveyni ve onun izinden gidenlere gelince; bunlar Mutezile mezhebine meyletmilerdir. nk Ebu'l-Meali el-C-veyni. Ebu Haim'in kitaplarn oka okuyan ve rivayet bilgisi az bir kimse idi. Bu her iki durum da onu olumsuz ynde etkilemi bulunuyor.

Kueyri, bn Furek'in rencisidir. O bakmdan E'ar mezhebi o zamandan itibaren nisbeten katlap sertleerek. -kendisi ile Hanbeli mezhebine mensup kimseler arasnda daha nce birbirleriyle lfet vaya bar bulunmakla birlikte-, bir eit nefretleme ortaya kt. Hanbelilere gelince; Ebu Abdullah b. Hamid sfat ve isimleri isbatta gl, bu konuda gayet ciddi, haberi sfatlar ile ilgili meseleleri ok iyi bilen, kavrayan bir kimse idi. Arkada Kad Ebu Ya'la da onun yolunu izlemi olmasna ramen bu konuda ondan daha yumuaktr ve sfatlarn is-bat konusunda an deildir, Ebu Abdullah b. Batta'nn izledii yol ise. katksz olarak muhaddislerin yoludur. Bu bakmdan "eriat" de Ebu Bekr el-Acuri ile ''Snen" de Lalekai'nin izledikleri yola benzer bir yol izlemitir. Hallal da onun gibi ve ona yakn bir kimsedir. eyh Ebu Muhammed ile muhaddislerin mteahhirleri de onun yoluna meylederler. Ebu'l-Hasen. bn Ebi'1-Fadl ve bn Rzkullah gibi "Temimiler"e gelince bunlar nisbeten isbattan uzak ve kendilerinden bakalarna muvafakat etmeye ve onlara kar yumuak davranmaya yakn kimselerdir. Bu bakmdan sufiler onlarn izinden gider. E'ariierin Bakllani ve Beyhaki gibi faziletli alimleri de onlara meylederler. Ebu'l-FauTn yazm olduu "Akidem Ahmed" adl akide Beyhaki'nin esas ald akide metindir. Bununla birlikte bu topluluk Snnet zere yryen bir topluluktur. bn Akil'e gelince, inhiraf ettii noktalarda, szlerinde, sfat ve kader ile ilgil konularda, evliyann kerametleri ile ilgili bahislerde okluka gl bir ekilde Mutezili grlerin etkileri grlr. O kadar ki. bu konularda E'arile-rin grleri onlardan daha gzel ve snnete daha yakndr. Aslnda E'ari. hadis ehlinin grlerinden bakasna bal bir kimse deildi, Ona gre mamlar. Ahmed b. Han-bel'dir. Ebu Bekr Abdlaziz ve bakalar "Mnazarat'nda. onun hadis ehlinin kelamcilanndan olmasn gerektiren ve kendisini onlardan pek farkl bir noktada bulundurmayan grler zikretmitir. Zaten bunlar nceleri birbirlerine yakn idiler. u kadar var ki. kendilerinin sylediklerinin bir para dna kanlara kar gsterdikleri baz tepkileri de yersiz ve olumsuz grlebilir. nk bu noktada bir dereceye kadar bidat vardr. Bununla birlikte o syledikleri, asl itibariyle katksz bir ekilde snnet zere deildir. Aksine 6. bilinen ekliyle kusurlu bir kimsedir. E'ariler. snnetten kabul ettikleri sfatlarda Hanbelile-rin bir kolu durumundadrlar. Nitekim Hanbeliler arasnda kelam ile uraan ve akli kyas kabul edip deli! olarak gsterdikleri konularda da Eariyye'nin bir kolu durumundadrlar. Aralarndaki ayrlk. "Kueyri fitnesi" dolaysyla meydana gelmitir. phesiz Horasanl E'ariler. ta'tile doru sapmlar. Hanbelilerin byk ounluu da sfatlarn isbatina asl olmayan eyler ilave etmilerdir. Kad Ebu Ya'la "btalu"t-Te"vir adl eserinde Kueyri'nin hocas bn Furek'in grlerini reddetmitir. Halife ve bakalar ona meyletmekte idiler. Kueyrilerin Seluklular dolaysyla glen artnca, bu fitne ortaya km oldu. Bu fitnede (Kad Ebu Ya'la"ya mensup) Ferrariye -bir tr batl olmakla birlikte- daha hakl idi. Kueyriyye ise ounlukla batl olmakla birlikte bir dereceye kadar hakl idi. bn Akii'e gelince; ikisi de Mutezile'den olan hocalar Ebu Ali b. el-Veli ve Ebu'l-Kasm b. etTbban (Tebban) dolays ile szleri arasnda oka Mutezili grlere rastlanr. Bu bakmdan onun "sbatu't-Tenzilv adl eseri ile bakalarnda. Mureysi ve benzerlerinin szlerine yakn szleri vardr. Fakat sfatlarn isbati konusunda ounlukla gzel szleri bulunmaktadr. "elrad" adl eserinde de bu grler zerine karar klmtr. Bununla birlikte bazen isbat konusunda ileri gittii de grlr. Fakat buna ramen sfat ite ilgili grleri eski E'arilerin ve Kulabiyye'nin grlerine olduka yakndr. zellikle Kur'an'n ve mteva-tir haberlerin delalet ettiini kabul, bunun dndakileri de te'vil eder. Bu bakmdan birtakm Hanbeliler yle demektedir: "'Ben bn Akil'in ta'tili ile bn Hamid'in tebihi arasnda orta grleri kabul ediyorum."' Gazzali'nin sznde ok byk oranda felsefi malzeme bulunmaktadr. Bu da bn Sina'nn "eifa" adl eseri ile ih-varurs-Safa'nn Risaleler'i. Ebu Hayyan et-Tevhidi'nin grleri ve bakalarnn szlerinin etkisi dolaysyladr. Onun szleri arasnda Mutezili grler ise. yok denecek kadar azdr. Tpk bn Akil'in szlerinde felsefi grlerin ok az ya da yok denecek kadar az grlebildii gibi.

Onun "el-hya" adl eserinde syledikleri ounlukla gzeldir. Ancak fasid birtakm malzemeler de bulunmaktadr: Felsefi ve kelam malzeme ile sufilerin birtakm samalklar ve uydurma hadisler bunlar arasndadr. Sfatlarla ilgili syledikleri szlerin elikili olmas bakimindan kendisi ile bn Akil arasnda benzer taraflar vardr. nk onun. sfatlarn herhangi birisiyle ilgili sylenen szleri bir yerde tekfir ederken, bir bakasnda da destekledii grlmektedir. O, belirli bir grubun izledii yola uygun yazd zaman, ounlukla o grubun gr etkisi altnda kalr. bnu'l-Hatib ise ou zaman byk tutarszlklar iinde bulunan birisidir. Belirli bir konu zerinde istikran yoktur. Btn yapa bahis ve cedeldir. Bu bahis ve cedelleri ise bir eyin peinden gittii halde, bir trl istediine ulaamayan kiinin durumuna benzer. Ebu Hamid (elGazzali) ise byle deildir, O ounlukla istikrarldr. E'ariyye ise "Esma ve Ahkam" konularnda ounlukla Mrcie'nin. ''Kader" konusunda ise Cebriyye'nin etkisi altndadr. Sfat ile ilgili grlerinde ise katksz Cehmiy-ye olmamakla birlikte, onlarda bir eit Cehmilik grmek mmkndr. Mutezile "Esma ve Ahkam" konularnda va-idi: "kader" konusunda ise katksz Ceninidirler. ia'nn mteahhir olanlar bu konuda onlarn peinden gitmi ve onlardan ayr olarak imamet ve tatil grlerini ortaya koymu. vaid konusunda onlara muhalefet etmitir. Ayn ekilde onlar imamlara kar isyan da uygun grrler. E'arilere gelince; onlar Ehl-i hadis'e uygun olarak kl kullanlabilme grnde deildirler. Genel olarak onlar, btn kelamclar arasnda Ehl-i Snnet ve hadis mezhebine en yakn olanlardr. Kulabiyye ve ayn ekilde Kerramiye'de de Snnet ve hadis ehline yaknlk tesbit edilebilir. Her ne kadar onlarn szleri arasnda Snnet ve hadis ehlinin grlerine muhalif olan baz grler varsa da. bu byledir. Salimiyye'ye gelince, onlar ve Hanbeliler zel baz yerler dnda ayn ey gibidir. Onlarn bu zel grleri de zaten Hanbelilerin kendi aralarndaki gr ihtilaftan durumun iladr. Onlarda bir miktar tasavvufi grler vardr. Ayn ekilde usulde Hanbelilik adn almay ve baka eyleri de ortaya koymutur. Usul ile ilgili konularda ancak Kitap ve Sn-net'in kullandklar isimlerin kullanlmas gerektii grndedir. Onun izledii bu yol. gzel bir yoldur. Fakat bu konularda itihat! yaplabilir. Usulle ilgili teferruattaki pek ok meselede adeta ittifak etmi bir grup bile bulunamaz. nk byle olsayd, sahabe ve tabiinden olan bir ksm selefin, bunlar zerinde anlamazla dmemesi gerekirdi. Bazen bir eyi bir durumda reddederken, bakasnda reddetmiyor. Bir kii iin kabul etmezken bir bakas iin kabul edebiliyor. Bunun asl benim baka yerde zikretmi olduum hususlardr: Bazen haberi meseleler, ameli meseleler ayarnda olabilir. Her ne kadar bunlara "Usul Meseleleri'', dierlerine ise 'Turu' Meseleleri" ad verilmi ise de. bu. sonradan oluturulmu bir adlandrma olup. fukaha ve keiamclardan bir grup kimsenin yaptklar bir taksimdir. Bu blmleme kelamc ve usulclerde zellikle birtakm grlerin doru. dier grlerin de yanl olduundan sz ettikleri zaman, daha ok grlr. Muhakkik fakihlerin ve sufilerin ounluunun grne gre ameller, haklarnda anlamazla drlm kavli meselelerden daha nemli ve daha te'kidlidir. nk fukahann syledikleri genelde bunlarla ilgilidir. Onlar ounlukla amel ile ilgili olmayan hibir meselenin konuulmasndan holanmazlar. mam Malik ve onun dndaki Medineli alimlerin syledikleri de buna benzer. Aksine bu konuda hak udur: Her iki grupta da yce ve deerli olan meseleler "Usul Meseleleri", teferruata dair incelikli konular ise "Fru Meselelerindir. slam'n zerinde ykseldii be esasta olduu gibi. vacipleri (farzlar) vacip bilmek, apak ve mtevatir haramlan haram kabul etmek, yce Allah'n her eye kadir olduunu, her eyi bildiini, her eyi iitip grdn. Kur'an'n Allah'n kelam olduunu ve buna benzer pek ok zahir ve mtevatir haberleri bilmeye benzer. Bunlar inkar etmek kfr olduu gibi. zerlerinde icma edilmi bu ameli hkmleri inkar een kimse de kafirdir. Bazen ameli hkmleri kabul etmek, kavli meseleleri kabul etmekten daha kuvvetli bir vacip olabilir. Hatta ounlukla durum byledir. nk kavli meselelerde icmali olarak bir ikrar yeterlidir. Bu da Ailaiva(c.c). meleklerine, ki-. laplarna, rasullerine. ldkten sonra tekrardirilmeye iman etmek, bayryla, erriyle kaderine iman etmek eklinde zetlenebilir.

Vacip amellere gelince; bunlarn btn teferruatyla bilinmesi kanlmazdr. nk onlarn gereince amel edebilmek, onlar teferruatl bildikten sonra mmkn olabilir. Bu bakmdan mmet kaytsz artsz ameli meseleleri farkl bir ekilde inceleyenleri kabul eder ki. bunlar fakihlerdir. Bununla birlikte icmali-kavli konularda teferruata varan noktalarda sz syleyenleri eletirebilmilerdir. nk vacip amellerin teferruatl bir ekilde ele alnmas gerekliyken, toplu olarak kendilerine iman edilmesi gereken toplu ifadelerin teferruatna inilmesine ihtiya bulunmamaktadr. "Feri meseleler bazen kavli meseleler derecesinde olabilir" szmz birtakm gerekleri kapsamaktadr: Bunlarn da kat'i ve zanni olmak zere ikiye ayrld sylenebilir. Yine isabet eden kimse tek bir kii olsa dahi. hata eden kimse af da edilebilir, gnahkar veya fask da olabilir. Bu konuda hata eden bir kimse, bazen ameli konularda hata eden kimse gibi de olabilir. Fakat bunun byle olmas, feri meselelerin ok olmas ve bunlarn dallandrlp budaklandrlmasna ihtiya bulunmas dolaysyladr. Kalpler bu konuda anlamazln meydana gelmesinden, ihtilafn ortaya kmasndan yana rahat olmakla birlikte, kavli meselelerde durum byle deildir. nk bu meselelerde ihtilaf yle ktdr ki. buna ancak ondan daha iddetlisinin nne geebilmek iin tahamml edilebilir. Amellerin dallandrlp budakiandnlmas bir ihtiya olduundan ve bu da! ve budaklar ok olduundan anlamazlklarn ortaya kmas da kanlmaz olmu, kalbler bu konudaki anamazhklardan rahatsz olmamtr. Haberi durumlar ise byle deildir. Onlar zerinde toplu olarak ittifak edilmitir. Eer bu haberi konuiarhibir ihtilaf olmakszn dallandrlp budaklandrlacak olursa, elbette ki bu gzel bir ey olur. Bunlarn tafsilatnda anlamazlk meydana gelecek olursa, durum farkldr ve hibir ihtiya yokken byle bir durumun olumas ktdr. Bu bakmdan heva sahipleri ile anlamazlk iinde olanlar ktlenmi. bu konularda tartp birbirlerine dmanlk edenler yerilmitir. nk bu hibir ihtiya olmakszn, bir er ve bir fesattr. Ancak durumun byle olmas bunlarn ayrntsnn ve btn ncelikli konularnn bilinmesine engel deildir. Bu konuda sylenecek szler ilme dayal, mefsedetten u-zak -ve tekfir artlan gereklemedii srece hata eden herkesi tekfir etmeyi gerektirmeyecek trden olmaldr. Aksi takdirde yemin ederim ki. bu tr ihtilaf gerek bir elikidir. Dier ihtilaf ekillerinin ileri ise. eitlilikte itibari ve lafz konulardaki ihtilafta olduu gibi kolaydr ve bunlar sayca oktur. Haberi meseleierdeki ihtilaflarn ou da bu trdendir. Sufi ve abidleri. hatta halkn ouna gre itibar edilen husus, salih amellerin yaplmas veya terkedilmesidir. Bu salih ameller bulunduu takdirde, o kii onlarn arasna girmi olur. sterse birtakm haberi meselelerde hata etmi olsun. Deilse bu haberi meselelerde isabet etmi olsa bile. aralarna katlamaz. Hatta onlar bu gibi meseleleri gznnde bulundurmak istemezler. Bununla ilgili konulardan birisi de udur; lim ve haberi meseleler, bazen itikad edilmesi gerekli trden olabilir. Bir durumda gerekirken baka bir durumda gerekmeyebilir; bir kesim iin itikad gerekli olurken bir baka kesim iin gerekli olmayabilir. Vacip deil de mstehab da olabilir, bir kesim iin ve bir durumda mstahabken baka bir kesim ve baka bir durumda mstehab olmayabilir. Baz kimseler iin bunlarn bilinmesi zararl olduundan. bu insanlara bunlarn bilinmesi caiz de olmayabilir. Nitekim Ali (r.a) yle demitir; "nsanlara bildikleri eylerden szediniz, kabul edemeyecekleri eyleri braknz. Sizler Allah'n ve rasulnn yalanlanmasn nasl isteyebilirsiniz?[22] bn Mes'ud (r.a.) da yle der: "Bir kimse bir toplulua akllarnn eriemeyecei eyler anlatacak olursa, mutlaka onlarn bazsn fitneye drr."' Ayn ekilde bn Abbas (r.a.). yce Allah'n: "Allah O'dur ki yedi g yaratmtr" ayetini soran kimseye u cevab vermitir: ''Ben sana bu ayetin tefsirini bildirecek olursam inkara sapmayacandan emin misin? Senin bunu inkarn onu yalanlamandr." Yine ayn ekilde kendisine: "Melekler ve ruh ona, sresi ellibin yl olan bir gnde ykselirler" ayeti ile ilgili soru soran kimseye de u cevab vermitir; "Bu Allah'n bildirdii bir gndr. Onu en iyi bilen O'dur.

Seleften benzeri rivayetler pek oktur. Bu gibi meseleleri bilmek bazen faydal ise de, baz kimseler iin zararl olabilir. Ayn szn bir durumda reddedilirken bir baka durumda kabul edildii, bir kii tarafn [23] Eyann Varl: Bilindii gibi eyann d dnyada (ayanda) zihinlerde, dilde ve yazdaki varl ayrdr. Bunlara srasyla: Ayni. ilmi, lafz ve ekli (resmi) varlk ad verilir. Daha sonra kimisi yle demitir: Ayni ve ilmi varlk alarn, blgelerin ve toplumlarn farkll ile farkllk gstermez. Ancak eyann Iafzi ve resmi (ekli) varl byle deildir. nk diller, deiik toplumlarda farkl farkldr. Arapa. Farsa. Rumca ve Trkenin birbirinden deiik olmas gibi. Bu noktay baz kimseler "Yce Allah'n kelam"' konusunda ele alp yle der: Allah'n kelam, anlam bakmndan harflerin deitii gibi- toplumlarn deimesiyle deimez. Nitekim Kllabiyye ve E'ariyye'ninde syledii budur. Buna unu da ilave ederler: Yce Allah'n kitaplarnn farkl olmas sadece lafzlarnn farkl olmasndan dolaydr. Onun branice kelamnn ad "Tevrat". Arapa kelamnn ad da "Kur"an 'dr. Nitekim onlar unu da sylerler: "Anlam. kadimdir ve bu mana emir. yasak ve haber olarak ortaya kar. Diller ise bu anlamn arzi sfatlandr. Yoksa onun trleri ve eitleri deildir. Baz kimseler bu szleri kaytsz artsz bir ekilde Usul- Fkn'n dil ile ilgili meselelerinde zikrederken, bazlar da bunu ''isim ve msemma (isimlendirilen) ile "Esma-i Hs-na"' meselesinde zikrederler. Ebu Hamiti'de olduu gibi. Ben derim ki: Bu. zerinde gr birliine ulalmam bir szdr ve yanl ynlen vardr. nk bazi dillerde baz lafzlarn sylenii ortak olabilir. Nitekim ayn isimler deiik dillerde bulunabiliyor. Dillerin ounda olduu gibi bazen deiiklik de olabilir. Fakat bu deiiklik elikiyi deil eitlilii ortaya koyan bir deiikliktir. Ayn eyin deiik iki isme sahip olmas gibi. Dillerin manalarnda da durum byledir. Toplumlarn bilmi olduu "ayn mana'' ve herbir toplumun kendi diliyle ifadelendirdii bu mana toplumlarca ayn trden olabilir ve Arapada bir tek lafzn ihtilaf ettii gibi. farkllk gstermeyecek ekilde bulunabilir. Bazen toplumlar arasnda bu manann tasavvuru eitli olabilir. Onlarn kimisi bunu bir sfat ile bilip bu sfat nazar- itibara alarak anlatrken, bir baka toplum bir baka sfat ile bilir ve bu sfat itibara alarak onu ifadelendirebilir. an yce Allah'n isimlerinde. O'nun rasulnn isimlerinden Kitab'mda ve genel olarak bilinmesi zerinde ittifak edilen eyay anlatan pek ok isimde durum byledir. Tenkri, huda ve benzeri manalar byledir. Allah'n yce isimlerinin her adan "Allarr adann anlamna mutabk olmamas gibi. Bu nedenle Kur'an'n Farsa, Trke ve baka dillere tercmesi zerinde dnld takdirde, manalar arasnda bir eit farkllklarn bulunduu grlr. Asl itibaryla ittifak ve uyum olmakla birlikte, bu byledir. Nitekim her iki dilde, ses itibariyle aralarnda benzerlik bulunmakla birlikte, bu seslerin bir araya getirilip dizilii farkldr. Bazen bu diller arasndaki farkllk birbirine denk olan -ki bunlara mteradif ile mtebayin lafzlar arasnda yer alan mtekafi (denk) lafzlar ad verilir- arasndaki farktan daha byk bir farkllk olabilir. Her iki dil arasnda, bu anlamn kapsam, genellii ve zellii bakmndan da farkllk bulunabilir. Hakikatinde, trnde farkl olduu gibi, keyfiyetinde, niteliklerinde ve baka hususlarda da farkl olabilir. Hatta ayn dili konuan iki kiinin, anlan ayn isim karsnda dnceleri deiik olur. Bir kimsenin o isinin hakikati, kemiyyeti (says), keyfiyeti ve buna benzer hususlara ilikin dncesi brnden farkl olabilir. Tek isimle anlatlmak istenen anlam, bu ismi syleyen kiilerde farkl anlama geldiine, hatta ayn kiinin, deiik zamanlarda bu isimleri sylediinde farkl eyler dndne gre, nasl olur da deiik dillerde bunun ayn olmas gerektii sylenebilir!? Bu gerei yle aklayabiliriz: Ayn isim konusunda meleklerin bildikleri, insanlarn bildiklerinin ayns deildir. an yce Allah'n bildikleri ise meleklerin bilgilerinin snrnn stndedir. Fakat buradaki farkllk bir eitlilik farkll olup. eliki farkll deil. "ndirilmi kitaplarn anlamlan birdir" diyen kimsenin sznn yanl olduu gayet aktr.

Mesela bizler Kur an'n anlamlarn tbranice, Tevrat'n anlamlarn da Arapa'ya dkecek olursak, birinin tad anlamn brn tutmadn greceiz. Zorunlu olarak biliniyor ki, kitaplarn manalarnn eitlilii ve farkll, bir eitlilik ihtilafdr ve-bu eitlilik ihtilaf, bunlarn harflerinin ihtilafndan daha byktr. nk Arapa ile Tbranice arasnda da byk farkllklar vardr. Ayn ekilde Bakara Suresinin anlam, hibir zaman Al-i mran Suresinin anlam deildir. Bundan daha ileri bir farkllk olmak zere emrin haber anlamna (yerine) kullanlmasdr. Btn bu deiikliklerle birlikte bunlarn dillerin herhangi bir hakikatte birletikleri gibi herhangi bir hakikatte ortak olmalar mmkndr. Eer, "deiikliklerine ramen bunlar birdir' denilebiliyorsa, btn dillerde bir olduunu sylemek de bunun gibidir. Hatta anlamlardaki farkllk daha da byktr. Bunlardan (yani lafzi ve ekli varlktan) birisinin hakiki bir sfat, tekinin ise vaz'i bir sfat olduu iddiasna gelince; durum bunda da byle deildir. Bu ''isimler ve kelimeler" konusunda "usul'din", "fkh"' ve ''dillerin tercmesi" konularnda kendisinden yararlanlacak bir husustur. Ayn ekilde dil bir, lafz da bir olunca, bu dildeki lafz lan syleyenlerin tm ayn ekilde syleyecekleri ve asla aralarnda fark bulunmayaca ekilde bir rf de cereyan etmitir. Eer istenilen ey bunlarn hepsiyle gerekleebilir yorsa, mana da ayn ekilde birdir, demektir. nk diller farkllk gsterse bile, tercme ile kastedilen asl anlam, gerekleebilir. Anlamlar da byledir. nk tercme hemen lafzda, hem de anlamda olabilir. Bu bakmdan mslmanlaribn Abbas'a"Tercman'l-Kur'an" adn yenililerdir. Halbuki o, sadece lafz aklyordu... [24] Hakk'a Gtren Yol, Peygamberlerin Gsterdii Yoldur: Snnet ehlinin, peygamberleri izleme eklindeki yolu, Hakk'a ulatran yoldur. Onlara muhalefet eden felsefeci ve kelamcilarn yolu ise byle deildir. Maksat, ilimdir. Bunun yolu ise delildir. Peygamberler mufassal isbat ve mcmel ne-fy ile gelmilerdir. Mesela. Allah'n sfatlarn geni ve ayrntl bir ekilde isbat ederken, O'nun einin, denk ve benzerinin olduunu da nefyetmilerdir. Felsefeciler ise mufassal nefy ortaya koyarak, "byle deildir, yle deildir" derler. Sra isbata gelince, genel ifadelerle bir varl isbat, (kabul) ederler. "Sbutunun makamlarnn ilki" konusunda arp kalmlardr. yle ki; O'nun varl, zatnn ayn mdr, yoksa varl zatnn sfat veya araz mdr ve buna benzer zihni ve lafz pek ok anlamazlklar da ortaya koymulardr, Bilindii gibi nefyin varl sz konusu deildir. Sbut ve vcud bilinmedike, nefy ve yokluk da bulunamaz. Hatta kelamclardan bir gurup, bir ey olmakszn yok olann bilinmesini kabul etmemilerdir. nk onlarn iddialarna gre, ilmin mutlaka bir eye taalluku kanlmazdr. Gerek ise udur: Yokluun bilgisi, varln bilinmesi vastasyla ortaya kar. Eer bizler; "Allah'tan baka ilah yoktur" gereini bilecek olursak, var olan bir ilah dnr ve Allah ile ilgili tasavvurumuzun dnda btn ilah tasavvurlarnn olmadn bilmi oluruz. Varln kabul etmediimiz, reddettiimiz baka eylerin durumu da byledir. nce onu tasavvur etmemiz, sonra da nefyetmemiz kanlmazdr. Biz onu, varolan bir eyi tasavvur etmeden de tasavvur etmek imkanna sahip deiliz. Ondan sonra ona benzeyen eyleri tasavvur ederiz, ya da onun paralarndan meydana gelenleri. Cvadan olumu bir deniz, yakuttan bir da, birden ok ilahlar ve benzerlerini tasavvur etmek gibi... Sonra da bu gibi eyleri nefy. yani reddederiz. Aksi takdirde olmayan bir eyin dnlmesi gereklere aykrdr. Akl tarafndan ortaya konulmas herhangi bir ekilde mmkn olmamak zere mevcudat ile uyumlu bir ey deildir. Bu ister nazari, isterse de ameli bilgilerden olsun, deien bir ey yoktur. Failin, yapaca ii yapmadan nce tasavvur edebilmesi durumunda olduu gibi. Gerekte bu. varedilmek iin olmayan bir eyin tasavvurudur; nitekim onun dnda kalan da mmkn bir '"yok" un veya varl imkansz bir eyin, ya da varolmayan bir eyin dnlmesidir. Fiilen yok olanla, fiilen yok olmayan, varlk maddesi bulunmakszn varlk maddesi olmakszn hibir eyi meydana getiremez. nk yoktan varetmek. ancak Rububiyyet'in zelliklerindendir. Nasl bitir ve nasl yapar; konusu ise ayr bir blmdr. Bylelikle u gerek aklk kazanm oluyor: Varolan ve sfatlann bilmek asldr. Mutlak ve mukayyet "yok"un bilinmesi ona baldr ve onun bir alt blmdr. Ayn ekilde ''yok" un bilinmesinin - bilene "vardn bilgisinin tamamlanmas ve bu "var" kendi nefsinde tam anlamyla bilebilmesinin dnda- hibir faydas yoktur. nk "hibir ey"i dnceyle bilen kimse,

herhangi bir kemal sfat elde edemez. Fakat szgelimi "var eksikliklerden uzak olduunu bilmek. O'nun kemaline dair bir bilgidir. Ayn ekilde Onun ortaklarnn bulunduunun reddedilmesi yolundaki bilgi, kemalden olan vahdaniyetinin bilgi-sidir. Yaplmak istenen eyin tasavvur edilebilmesi de fiilin varolmas sonucuna gtrr. Terkedilmek istenen eyin tasavvur edilmesi de adem-i er olan terke gtrr ki, bunun ademi, mevcudun kemalini ortaya koyar. Benim ilim ile sz konusunda bu zikrettiklerimin benzeri, irade ve amel konusunda da sylenebilir. nk irade, kendi nefsiyle varolana ki o fiildir ve ayn ekilde buna bal olarak terkin kendisi olan yoklua yneliktir. Bylece maksat olarak alnan mevcutdan fesat nlenebilmi olur. [25]

[1] Tirmizi Deavat: 131, [2] Tirmizi Sevabu'l-Kur'an: 17; Ahmed: 6/256. [3] bn-i Teymiyye, Kulun Allaha Yaklamas, Tevhid Yaynlar: 3-7. [4] Mslim, iman: 293, 294; Almed: 4/401,405, bn Mace, Mukaddime: 13. [5] Tirmiz, Tefsir Sure: 10, 1; bn Mace, Mukaddime: 13; Ahmed: 4/333. [6] bn-i Teymiyye, Kulun Allaha Yaklamas, Tevhid Yaynlar: 7-10. [7] Burada, bir nceki ayette (Bakara: 2/114) geen "ulaikc" ile "ma" edalna iaret edilmektedir. (ev.) [8] lbn Mace, kame: 61, Mesackl: 14. 16 [9] bn-i Teymiyye, Kulun Allaha Yaklamas, Tevhid Yaynlar: 10-19. [10] Buluri, Tevhid: 9; Meazi: 38; Kader: 7; Mslim, Zikir: 44, 45. [11] Mslim. man: 293; 294; Ahmed: 4/401; b Mace. Mukaddime: 13. [12] bn-i Teymiyye, Kulun Allaha Yaklamas, Tevhid Yaynlar: 19-25. [13] Mslim, Salat, 52, 217-221; Tirmizi, Mevakit, 65, Nesi, flilah, 17-18. [14] Mslim, Birr: 43. [15] bn-i Teymiyye, Kulun Allaha Yaklamas, Tevhid Yaynlar: 25-31. [16] bn-i Teymiyye, Kulun Allaha Yaklamas, Tevhid Yaynlar: 31-33. [17] Ca'd b. Dirhem: Kur'an'n yaratlm okluunu ilk syleyendir. P'movilcrin son hkmdarlarndan Mervan'n hocasdr. [18] Cehm b. Sul'va: Uern Kuran'n yaratlm olduu, hem de cebilik dncelerini Ca'd b. Dirhem'den alm ve bunlar yaymtr. Ca'd d; bu dnceleri Tahl h. A'san adl bir yahudinin rencisi olun ban b. Senran'dan renmitir. [19] Muto/l'nin Basra okulunun reisidir. lmnn 226/840 h 235/841) yllan arasnda olduu zikredilir (Badadi, a.g.c. s. 60). [20] bn-i Teymiyye, Kulun Allaha Yaklamas, Tevhid Yaynlar: 33-45. [21] bn-i Teymiyye, Kulun Allaha Yaklamas, Tevhid Yaynlar: 54-52. [22] Bulari, lim: 49. [23] bn-i Teymiyye, Kulun Allaha Yaklamas, Tevhid Yaynlar: 53-63. [24] bn-i Teymiyye, Kulun Allaha Yaklamas, Tevhid Yaynlar: 64-67. [25] bn-i Teymiyye, Kulun Allaha Yaklamas, Tevhid Yaynlar: 67-69.

You might also like