You are on page 1of 154

T.

C ANKARA NVERSTES SOSYAL BLMLER ENSTTS TEMEL SLM BLMLER TASAVVUF ANABLM DALI

YEN-EFLATUNCULUUN TASAVVUFA ETKLER

YKSEK LSANS TEZ

HASAN RIZA ZDEMR

ANKARA-2010

T.C ANKARA NVERSTES SOSYAL BLMLER ENSTTS TEMEL SLM BLMLER TASAVVUF ANABLM DALI

YEN-EFLATUNCULUUN TASAVVUFA ETKLER

YKSEK LSANS TEZ

HASAN RIZA ZDEMR

TEZ DANIMANI PROF.DR. MUSTAFA AKAR

ANKARA-2010

T.C ANKARA NVERSTES SOSYAL BLMLER ENSTTS TEMEL SLM BLMLER TASAVVUF ANABLM DALI

YEN-EFLATUNCULUUN TASAVVUFA ETKLER

YKSEK LSANS TEZ

HASAN RIZA ZDEMR Tez Danman: PROF.DR. MUSTAFA AKAR Tez Jrisi yeleri Ad ve Soyad .................................................................... .................................................................... .................................................................... mzas ........................................ ........................................ ........................................

Tez Snav Tarihi .................................

T.C ANKARA NVERSTES SOSYAL BLMLER ENSTTS TEMEL SLM BLMLER TASAVVUF ANABLM DALI

Bu belge ile bu tezdeki btn bilgilerin akademik kurallara ve etik davran ilkelerine uygun olarak toplanp sunulduunu beyan ederim. Bu kural ve ilkelerin gerei olarak, almada bana ait olmayan tm veri, dnce ve sonular andm ve kaynan gsterdiimi beyan ederim.

Hasan Rza zdemir

NDEKLER______________________ KISALTMALAR______________________________________________ NSZ______________________________________________________ GR_______________________________________________________ KAVRAMSAL EREVE A-TASAVVUF-SF KELMESNN KK________________________ B-TASAVVUFUN TANIMI______________________________________ BRNC BLM YEN-EFLATUNCULUK A-YEN FELSEF HAREKETN BALANGICI_____________________

5 7 8 9

14 15

22

B-YEN-EFLATUNCULUUN KKENLER-PLOTNUSUN HAYATI VE ESERLER__________________________________________________ 24

C-PLOTNUS FELSEFES (Yeni-Eflatunculuk)_____________________ D-SUDR NAZARYES________________________________________ E-VAHDET- VCD__________________________________________ F-PLOTNUSA GRE AKINSAL BR LKE OLARAK TANRI______ G-PLOTNUSA GRE TANRININ EVRENLE LKS_____________ H-PLOTNUS METAFZ______________________________________

31

34

45

54

55

57

I-PLOTNUS A GRE NSANIN TANRI VE EVRENLE LKS_____ -PLOTNUSUN TEMEL TEK VARLIK TEORS__________________ KNC BLM YEN-EFLATUNCULUUN ETKLED AKIMLAR A-HVN-I SAF HAREKET____________________________________ B-RKLK________________________________________________

63

64

66 74

NC BLM

SLM TASAVVUFUNUN KAYNAI VE GELM_______________

91

A-SLM LMLERNN GRLER____________________________ 94 B-MSTERKLERN GRLER______________________________ C-YEN-EFLATUNCU FELSEFENN SLM TASAVVUFUNA 130 138 142 144 114

ETKS________________________________________________________ SONU______________________________________________________ ABSTRACT__________________________________________________ KAYNAKA_________________________________________________

KISALTMALAR a.g.e. a.g.m. a.y. AFD. Bkz. c. ev. DB. H. had.no Haz. A. st. Ktp. M. MEB. Ner. s. sad. Tdk. TDV. TDVA. Terc. TTDS. Yay. : Ad geen eser. : Ad geen makale. : Ayn yer. : Ankara niversitesi lahiyat Fakltesi Dergisi. : Baknz. : Cilt. : eviren. : Diyanet leri Bakanl. : Hicr. : Hadis numaras. : Hazrlayan. : slm Ansiklopedisi. : stanbul. : Ktphanesi. : Milad. : Milli Eitim Bakanl. : Nereden. : Sayfa. : Sadeletiren. : Trk Dil Kurumu. : Trkiye Diyanet Vakf. : Trkiye Diyanet Vakf slm Ansiklopedisi. : Tercme eden. : Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Szl. : Yaynlar.

NSZ Semav dinlerin sonuncusu olan slm dini, insann hem bu dnyada hem de hirette mutlu olmasn hedeflemitir. Rabbimiz; Hz. Peygambere veda haccnda Bugn sizin iin dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladm ve sizin iin din olarak slm setim (Maide, 5/3) ayetini vahyetmitir. slm evrensel bir dindir. Btn alarda, btn insanlara hitap eder. Donuk bir yapya sahip deildir. Her zaman dinamiktir. Her dnemin ihtiyalarna cevap verir. Yaanmak iin gnderilmitir. slm dininin temel kaynaklar Kuran Kerim ve Snnettir. Hz. Peygamber dneminde, tasavvuf sistemli bir ekilde ortaya km deildi; ancak Peygamberin yol gstericiliinde ve kutsal kitabn retileri dorultusunda sahabe dneminde srdrlen zahidne hayat sonraki yzyllarda slm tasavvufunun temelini oluturmutur. slmiyetin geni corafyalara yaylmas farkl kltrlerle karlamas neticesinde; slm toplumu ile dier toplumlar arasnda etkileim kanlmaz olmutur. Tezimizde Tasavvuf ve Yeni-Eflatunculuk hakknda bilgi verilerek slm tasavvufunun kayna ve tasavvufun geliim srecinde slm dini dnda yabanc unsurlardan biri olan Plotinusun Yeni-Eflatuncu felsefesinin slm tasavvufuna etkileri incelenecektir. Konuyla ilgili slm dnrleri ve msteriklerin grleri zikredilecektir. almalarmda bana yol gsteren, tashih ve katklaryla yardmn esirgemeyen deerli hocam, Prof. Dr. Mustafa Akara teekkr bir bor bilirim. Hasan Rza zdemir

GR Tasavvuf slm hayatn ve kltrmzn bir parasdr. Ortaya kndan bu yana daima ilgi oda olmutur. Bugn de gerek dnce sistemi olarak, gerekse hayat tarz ve tercme biimi olarak hem ilgi ekmekte, hem de eitli tartmalara konu edilmektedir.1 nsann i dnyasyla, ruh ve mnev ynden kendini gelitirmesiyle ilgili olarak Kuran Kerimde, Hz. Peygamberin hayatnda ve sahih hadislerinde mevcut olan bilgiler ve ynlendirmeler, ilk dnemlerden itibaren mslmanlarn dini daha iyi anlama ve yaama talep ve gayretlerine itikad ve fkh cephesinden ayr olarak tasavvuf ad altnda zetlenebilecek nc bir cephe ve zenginlik kazandrmtr. Tasavvuf kelimesi Kuranda ve hadislerde gemez. Hicr ilk iki yzylda kiinin kendi i dnyasndaki derinlik ve zenginlii, cokulu dindarln ifade iin genelde zhd, rikak-rekaik takv, ibadet gibi kelimeler kullanlyor, byle kimselere de zhid ve bid deniliyordu. Hicr III. yzyldan sonra daha kapsaml olarak tasavvuf, sf, sfiyye gibi terimler kullanlmaya baland ve bir dnemden sonra tasavvuf ayr bir ilim ve davran biimi olarak ortaya kt.2 Tasavvuf, kalp temizliini, gzel ahlk ve ruh olgunluunu konu alr. Ama mminleri terbiye etmek ve mnen ykseltmektir. Bu amaca ulamak iin dnyadan

H.Kmil Ylmaz, Anahatlaryla Tasavvuf ve Tarikatlar, stanbul 1994, s.9. Komisyon, lmihal man ve badetler, Trkiye Diyanet Vakf Yaynlar, Ankara

2006, Cilt.1, s.48.

ok hirete nem vermek, madd deerlerden fazla mnev deerlere balanmak, daha nitelikli ve daha ok ibadet etmek ve nefsi disiplin altna almak gerekir.3 slm inan sisteminin znde Allahn birlii ilkesi vardr. ehdet kelimesi, veya slm inancnn szl ifadesi unu ortaya koyar: Allahtan baka tapnlacak tanr yoktur. Kelime anlam birleme, tekletirme demek olan tevhid, tek yce otorite olarak Allah kabullenme demektir. Allah tektir, mutlak, yce, yaratc, hibir eye benzemez, her eyin sahibi ve yaratcsdr. Kendisine tapnmaya ibadet edilmeye layk tek varlk yce Allahtr. Mslmann dnce ve davran merkezinde yalnzca Allah vardr. Allah her Mslmann bilincini ve hayatn btnyle doldurur. Allaha denk, benzer, ortak hibir varlk yoktur. O kendi varl ve eylemleri bakmndan esiz, gc sonsuz, baka hibir eye muhta olmayan mutlak tamlk ve yetkinlie sahiptir.4 Btn kinat, yce yaratcnn amacna hizmet eder ve belirli bir dzeni gerekletirir. Bu dzeni Allahtan baka bozacak bir baka g yoktur. lerin ba da sonu da ona aittir. Yetki ve otoritesini kimseyle paylamaz; tek egemen g ve tek yetki sahibi odur. Bununla birlikte yce Allah, insana belli lde bir davran hrriyeti ve bunun sonucu olarak da sorumluluk yklemitir. nsan bu dnyada Allahn vekilidir (halife); onun adna ileri yrtr. G ve yeteneklerini gelitirerek yeryznde ahlk merkezli, adaletli bir toplumsal dzen oluturmaya almak, insann temel grevidir. nsan bunu yaparken en byk g ve desteini Allahtan

Komisyon, a.y. Hayati Hkelekli, slm Bilmek, slma Giri-Genliin slm Bilgisi, stanbul

2008, s.199.

10

almak onunla ibirlii yapmak zorundadr. Zaten, Allah insan bu konuda yalnz brakmaz. Gnderdii eliler ve kutsal kitaplarla, insann davranlarna ve ilikilerine k tutacak ilah kural ve deerleri bildirmitir. Gerek huzur ve mutlulua, Peygamberin yol gstericiliinde ve kutsal kitabn retileri

dorultusunda dnyay anlamlandrp bireysel ve toplumsal grevleri yerine getirmekle ulalr.5 slm bir dnce ve hayat tarz olan tasavvuf, bin yllk bir gemie sahiptir. Bu hareketin temel gayesi, sezgi yoluyla, Allahla dorudan iliki kurarak hakikate ulamaktr. Bunun iin hakkyla Allahtan korkmak veya onu sevmektir. Bu hareketin geliimi, Ebl-Hasen el-Basr (.110/728), RbiatlAdeviyye (.185/801), Hris b. Esed el-Muhsib (.243/837), Znnn-i Msr (245/859), Byezd-i Bistm (.261/874) ve Cneyd-i Badd (.298/910) gibi byk suf ahsiyetlerin dneminde balamtr. Daha sonra tarikatlar halinde rgtlenen tasavvuf dnce akm, tekke ve zaviye denilen zel meknlar ile kendi ilkelerini, din ayin ve trenlerini oluturmu, zamanla bunlar eitlendirip gelitirmitir.6 te yandan bu dnce akm, mutlak hakikate ulamann tek yolu olarak isel sezgi ve duyuu (kef ve ilhm) savunduundan akl ve felsefeye pek gvenmez. Nitekim en nemli temsilcilerinden biri olan Gazl, Maksidl felsefe

Hkelekli, a.g.e., ss.200-201. Hkelekli, a.g.e., s.231.

11

ve Tehftl-felsife adl eserlerinde slm filozoflarn belli noktalarda eletirmitir. Bylece tasavvuf, Snnler arasnda geni bir destek bulmutur.7 bn-i Haldn gre, tasavvuf ehlinin tutmu olduklar yol, sahabe, tbin ve onlardan sonra gelen mmetin selefi ve bykleri tarafndan hibir zaman terk edilmemiti. Bu yolun temeli ibadetlere kapanp tamamen Allaha ynelmek, dnyann geici nimetlerinden, ss ve ziynetinden yz evirmek, insanlarn genelinin yneldikleri zevklere, lezzetlere, mal ve makama srt evirmek, ibadete ynelmek iin insanlaradan uzaklamaktr. Sahabe ve onlardan sonraki selef dneminde bu hal genel bir durumdu. Hicr ikinci yzyldan itibaren dnyaya ve dnya malna meyletmeler yaygnlanca ve insanlar dnya ilerine dalnca, eskisi gibi ibadetlere ynelenlere sufye ve mutasavvfa isimleri verildi.8 Tasavvuf dncenin oluumunda felsef ve mistik cereyanlarn etkisi de sz konusudur. Nitekim Eflatun ve Plotinusun sezgicilii Frb ve bn Snya irklik olarak yansm, bn Arab, Shreverd, Haleb ve Sadreddn rz gibi mutasavvflar da ayn etki altnda kalmlardr. Buna karlk filozof mutasavvflarda benzer bir etkinin olmad ileri srlmektedir. nk onlar, dncenin mahiyeti, ilmin kayna ve deeri, ezel ve ebed hakikat, insan etkinliinin deeri gibi konularda grlerini aklarken irk dncelerden habersiz hareket etmilerdir. Onlara gre suf, iyi ve gzel iler yapan, ahlk esaslarna gre hareket eden, ibadet

Hkelekli, a.y. bn-i Haldn, Mukaddime, (ev: Halil Kendir), Ankara 2004, s.669; Mehmet

Bayrakdar, Tasavvufa Yabanc Tesir Meselesi, Tanm Kaynaklar ve Tesirleriyle Tasavvuf, (Haz: Cokun Ylmaz), Seha Yaynlar, stanbul 1991, s.98.

12

ve iyi davranlarla megul olan, yapt ileri dnp deerlendiren ve bylece z dncesiyle birtakm bilgilere (marifete) ulaan kimsedir.9 Felsefeye gelince, asl Yunanca bir kelime olup lim ve hikmet sevgisi anlamna gelmektedir. Felsefe denilince akla eski Yunanistan ve burada yetien Aristo, Eflatun gibi filozoflar gelir. Tarih ierisinde Mslmanlar, Kuran ve hadis gibi temel slm kaynaklarna dayal bilgi ve dncelerle yetinmemi, eski milletlerin ve medeniyetlerin gelitirmi olduklar ilim ve dnce sistemlerine de, Peygamber efendimizin, Hikmet mminin yitik maldr, nerede bulursa onu alr.10 anlamndaki hadis gereince- byk ilgi duymulardr. Mslmanlarn Yunan felsefesiyle ilgilenmeye balamalar Emevi halifesi Hlid b. Yezid (.90/708) zamanna rastlamaktadr. Emeviler zamannda yava yava balayan felsefi almalar, asl rnlerini Abbasiler dneminde vermeye balamtr. Bu dnemde Yunan felsefesini tercme etme ve yakndan tanma almalar hzlanmtr. Yaklak hicri 217/miladi 832 yllarnda Abbasi halifesi Memun tarafndan kurulan Felsefe akademisi (Drul Hikme), bu alanda nemli grevler ve hizmetler yapmtr.11 Tercme hareketinin balay ve ok eitli dillerden eserlerin tercme edilii slm felsefesinin de balangc olarak kabul edilecek olursa, sekizinci yzyldan on ikinci yzyl sonlarna kadar tarihi seyir ierisinde kkleen ve gelien

Hkelekli, a.g.e., s.232. Tirmiz, Eb s Muhammed b. s, Cmiut-Tirmiz, Drsselm, Riyad 2000,

10

lim, 19, had. no:2687, s.1922.


11

Hkelekli, a.y.

13

slm dncesi, kendinden nceki dnce ve kltr miraslarna kendi orijinal deerlerini ve zelliklerini de katm ve daha sonraki felsef dnce mirasna derin tesirler yapmtr. 12 KAVRAMSAL EREVE A-TASAVVUF-SUF KELMESNN KK Suf kelimesinin kkeni hususunda; saflk arlk duruluk anlamndaki Safa,13 Suflerin Allah huzurunda ilk safta duran kiiler olmasndan hareketle esSafful Evvel ifadesindeki saf,
14

suflerin zellikleri ve yaantlar itibariyle

kendilerine benzedikleri dnlen Hz.Peygamber zamanndaki, Ehlus-Suffe ifadesindeki Suffe15 kelimelerini zikredenler yannda onun ac bir bitki olan Sfne kelimesinden geldiini syleyenler olmutur. Bununla herhalde tasavvufun az yemek yemeyi ifade eden ynne iaret edilmek istenmitir.16 Bir gre gre de sufler bir l bitkisi olan Sfne yi yiyerek hayatlarn geirdikleri iin bu ad almlardr. Ancak bu gr hem geree hem de dil kurallarna aykrdr. nk
12

Hkelekli, a.g.e., s.233. Eb Nasr es-Serrac et-Ts, el-Lma fit-Tasavvuf, tahkik, Abdulhalim Mahmud

13

Tah Abdulbaki Surur, Badat 1960, s.46; Glbd, Ebu Muhammed b. brahim b. Ykub b. Yusf, et-Taarruf li Mezhebi Ehlit-Tasavvuf, thk. Mahmud Emin enNevev, Khire 1980, s.80; Hayrani Altnta, Tasavvuf Tarihi, Ankara, Aka

yaynlar, s.5; Muhittin Uysal, Tespit ve Yorum Bakmndan Tasavvuf Kitaplarnda Bulunan htilfl Haberler, Baslmam Doktora Tezi, Konya 1999, s.25.
14

Glbd, a.g.e., ss.28-29. Serrac, a.g.e., s.47; Glbd, a.g.e., s.29; Altnta, a.y. Altnta, a.y; Arif Erkan, slmda Zhd ve Tasavvuf, stanbul 1972, s.152.

15

16

14

suflerin geim kayna sz konusu bitkiden ibaret olmad gibi, kelimenin ismul mensubu suf deil sfni eklinde kullanlr.17 Shreverdye gre, suf kelimesi etimolojik olarak kaba ynl elbise anlamndaki (ve sylendiine gre Peygamberimiz (s.a.v) tarafndan giyilmi olan) sufdan tremitir. Sufler, Allahtan sonra ilk sradaki (saff) kiilerdir; kelime balangta safav eklinde olmasna ramen sonradan suf olarak deimitir; kelime bir grup Mslmann vakitlerini din ilimler ve zhdle geirdikleri ykseke bir yer olan suffeden tremitir.18 Suf kelimesinin Arabistanda slm ncesi dnemde de kullanld Serrac tarafndan iddia edilmitir. Bununla birlikte Shreverd, bu kelimenin Peygamberden (s.a.v) sonraki nc nesil (tebe-i tbin) tarafndan kullanlmaya balanm bazlarna gre ise hicretin nc yzylnda kullanma girmitir. Sahabe ve Tabin unvanlar byk sayg grd iin suf kelimesi bunlarn zamannda ortaya kamamtr.19 B-TASAVVUFUN TANIMI H. Kmil Ylmaz, tasavvuf kelimesinin kk ve tarifi konusunda belli bir

gr birlii salanamadn belirterek; nazar ve akl bir ilim olmayan, aksine

17

Eb Nuaym el-sfehn, Hlyetl-Evliy ve Tabaktul-Asfiy, Msr 1974, I,

s.17; Uysal, a.y.


18

M.M, erif, slm Dncesi Tarihi, (Trke Basknn Editr, Mustafa

Armaan), stanbul 1990, nsan Yaynlar, s.393.


19

erif, a.g.e., s.394.

15

tecrb bir ilim olan tasavvufun pek ok tarifi bulunduunu sylemitir. nk her mutasavvf tasavvufu yaad manev tecrbelere ve bulunduu makamlara gre tanmlamaktadr.20 Szlkte yn giymek, saf olmak anlamna gelen, suf kknn beinci vezninden (tafaul) masdar olan tasavvufun21 pek ok tanm yaplmtr. Bunlardan bazlar yledir: Tasavvuf, kt huylar terk edip gzel huylar edinmektir, Hakk ile birlikte ve Onun huzurunda olma halidir, Tasavvuf batan sona edeptir, Nefisten fni, Hak ile bk olmaktr, Hakkn seni sende ldrmesi ve kendisiyle dirilmesidir, Temiz bir kalp, pk bir gnl sahibi olmaktr, Herkesin ykn ekmek, kimseye yk olmamaktr, Kimseden incinmemek, kimseyi incitmemektir22, slmn ruh manev ynn ne karan, insana Allah gryormuasna bir ibadet ve davran bilinci kazandrmay hedefleyen dnce biimi, hayat tarzdr, Kt huylar terk edip gzel huylar edinme; Hz Muhammedin edep ve ahlkn davran hline getirme yoludur, Gnl Allahtan alkoyan her eyden arndrma, dnya ve iindekilerin geici olduunu bilip hayata bir yolcu gibi bakabilme anlaydr, Kmil bir insan olabilmek iin kalp ve dille srekli Allah zikretmek ve Hz. Muhammedi hayatn

20

Ylmaz, a.g.e., s.30. Louis Massingnon, Tasavvuf, slm Ansiklopedisi, stanbul 1974, 12/I, s.26;

21

Uysal, a.g.e., s.26.


22

Mehmet Canbulat, Tasavvuf, Dini Kavramlar Szl, Ankara 2006, Diyanet

leri Bakanl Yaynlar, s.634.

16

btn alanlarnda rnek almaktr.23 Hakikatlara sarlma ve halkn elindekilerden mit kesmektir.24 Allahn ahlk ile ahlklanmaktr. Hibir eye sahip olmamak, hibir ey tarafndan sahip olunmamaktr.25 Tasavvufu her sf iinde bulunduu hle gre tanmlamtr. Shreverdi, tasavvuf ve bilgi arasnda ok yakn bir iliki kurmaya alr. Ona gre, ahlk davrann takip ettii bilgi, tasavvufi hayatn temel zelliidir. Bu tip bilgiyi fkh olarak nitelendirse de kelimeyi genel hukuki anlamda deil, Kuranda kullanld gibi manev anlay anlamnda kullanr. Bu grn desteklemek iin de baz Kuran yetlerine mracaat eder. lk olarak O (Allah) insana bilmediini retti.26 yetini naklederek buradan insann manev statsnn tamamen bilgi zerine dayand sonucuna karr. kinci olarak, suflerin dine manev anlay getirdiklerini ve bunun da insanlar doru yola iletmelerinde onlara yardmc olduunu syler. Ona gre bu manev anlay akla deil, kalbe aittir. Buna delil olarak da, Kuranda bilgi ve ahlk doruluun, gerekten bilen insann zellikleri olarak gsterildiini syler. Bilginin takvann sonucu olduuna inanr. Bir

23

Komisyon, Dini Terimler Szl, Ankara 2009, MEB Yaynlar, s.351. Sleyman Ate, slm Tasavvufu, Ankara 1972, Elif Matbaclk, s.43. Mslim Akdemir, Felsef Adan M. Ali Aynde Felsefe ve Tasavvufa Bir Bak,

24

25

Felsefe Dnyas, Ankara 1992, say: 6, s.52.


26

Csiye, 45/ 5

17

yette...Allahtan ancak takva sahibi kullar korkar.27 denir. Bu yet Shreverdnin yapt gibi, bilgi ve ahlk davran arasnda bir iliki kurmak iin nemlidir.28 Tasavvuf: eriata ve nassa dayanan bir sezgiciliktir. Burada kef ve ilhm tamamen hr ve mstakil deildir, nasslara baldr.29 Tasavvuf hicr nc asr ortalarnda, ranl olan Maruf el-Kerh ile birlikte bakalamaya balamtr. Kaynaklar onun tasavvufu ilk tanmlayan kii olduunda birlemektedir. O gne kadar slm zhd olarak tanmlanan harekete o, yeni bir

27

Fatr, 28 erif, a.g.e. s.394. Abdulkerim Kueyr, Tasavvuf lmine Dair Kueyr Rislesi, Hazrlayan:

28

29

Sleyman Uluda, stanbul 2003, Dergh Yaynlar, s.22; Tasavvuf: 1Bir eit tecrbi tipi. 2Bir eit bilgi yolu ve bir eit uur halidir. Tasavvuf, gerek yn ile Allah bilme yolunda transandantal bir tatmin itiyak ve ihtiras olmaktan ziyade Allaha kavuma yolunda bir akn kemal ve tatmini itiyakdr. Ve Allah, Zaman ve Mekndan mnezzeh olmakla beraber, her yerde hazr ve nazr olduundan tr de Ona belirli bir yoldan deil, her yoldan ulalabilir. Ancak, bu yollarn en amaz ve kestirmesi insann kendi nefsidir. yle de diyelim: Tasavvuf, pek mkemmel ve pek yksek bir duygulanma eidi; daha dorusu, bir hayat eklidir ve bu ekildeki hayatn da balca iki yn vardr: 1O, bir hayat prosesidir. 2O, bir mistik algnn tatminidir. Mutasavvfn hayat prosesi olmas bakmndan o, Allaha doru seyr ve slk halleri iinde (Tasfiye, rk, Vecd ve stiraak) kademelerinden geerek, ahsiyetin yeniden yapldr. Bkz. Cavit Sunar, Ana Hatlaryla slm Tasavvufu Tarihi, Ankara, 1978, s.89.

18

misyon daha yklemitir: Hakikatlerin peine dmek. Bu yaklamla artk tasavvufun amacnn, zhdle birlikte Marifet olduu ilan edilmitir. Zamanla, tasavvufun zhd anlamndan marifet anlamna doru kayd grlmektedir.30 Tasavvuf tanmna getirdii yeni boyutla tasavvuf tarihinde derin izler brakan Maruf el-Kerh tasavvufta tarikat fikrini, marifet ve velyet kavramlarn ilk ortaya atan kiidir.31 Tasavvuf kltrn izah edenlerin bir ksm onu tahalluk ve tahakkuk diye ikiye ayrmtr. Tahalluk boyutu tasavvufun ahlk ynn, tahakkuk boyutu ise felsef ynn anlatmaktadr. Tahalluk ksm insan eitimi, tahakkuk ksm ise ilmi tecesss temsil etmektedir. Bunun neticesi olarak tasavvuf erbabn bir ksm ahlk ilminin temsilcisi olurken bir ksm da tefekkr dnyasnn vazgeilmez ahsiyetleri arasna girmitir. rnein; Kueyrnin tasavvuf ilmine dair Rislesi nefis ve ruh eitiminin nemli bir kayna olurken; bn Arabnin Fuss veya Ftht slm felsefesinin nemli almlarndan birini tekil etmektedir.32 Kueyr Rislesinde suflere hitaben yle demektedir: Suf kardelerim Allah sizi rahmet ve merhametine nail klsn iyi biliniz ki Mslmanlarn en faziletli ahslar, Reslullah (s.a.v)n vefatndan sonraki ada: Reslullah (s.a.v)n ashab
30

Uysal, a.g.e., ss.16-17; Ate, a.y; Hasan Er, lk Suflerin Dier Dinlere Bak,

Bursa 2005, Baslmam Yksek Lisans Tezi, s.56.


31

e-eybi, Kamil Mustafa, es-Sla Beynet-Tasavvuf vet-Teeyy, Drul-Enfs,

Beyrut 1982, I., s.241.


32

Mustafa Kara, Tasavvuf, slma Giri- Evrensel Mesajlar, Ankara 2008, DB

Yaynlar, s.166.

19

unvanndan baka bir isim almamlard. Hz. Peygamberin sohbetinden daha faziletli bir ey bulunmadndan bu sohbette bulunanlara Sahabe ad verilmiti. Sahabenin yaad adan sonraki asrlarda yaayanlardan sahabe ile sohbet edenlere Tbin ismi verilmiti. Tbindan olan zevat bu ismi en erefli bir unvan olarak grmlerdi. Tbindan sonra gelenlere ise Etbut-tbin ad verilmiti.33 Bunlardan sonra halk ihtilafa dt, derecelerini birbirinden farkl ve yekdierine zt tipler ortaya kt. Bunun sonucu olarak dinin hkmlerine byk bir dikkat ve hassasiyetle riayet eden insanlara zhhd ve ubbd (zhid ve bidler) ad verildi. Daha sonra bidat mezhepleri ortaya kt. Her mezhep br ile ekimeye ve halk kendisine davet etmeye balad. Bylece her mezhep zahitler zmresinin kendi iinde bulunduunu iddia etti durdu. Bunun neticesi olarak, Her nefeste Allah Tel ile olma halini koruyan ve kendilerine arz olan gaflet musibetlerinden saknmaya alan ehl-i snnetin ileri gelenleri mutasavvf (ve meslekleri iin de tasavvuf ) adn alarak dierlerinden ayrlmlardr. Bu zmrenin bykleri hicri iki yz senesinden evvel bu isimle mehur olmulardr.34 Tasavvuf tarihileri, tasavvuf kelimesinin hicri ikinci asrda kullanld konusunda ittifak halindedirler. bn Teymiyye (728/1328) de, bu kelimenin hicri ikinci asrda ortaya kt fakat nc asrdan sonra mehur olduunu sylemitir.35 Massignon ise, ahs nisbesi olarak suf kelimesinin tarihte ilk defa milad VIII. asrn ikinci yarsnda, kendine has bir riyazet akidesi bulunan Kfeli ii
33

Kueyr, a.g.e., s.95. Kueyr, a.g.e., s.95. bn Teymiyye, Mecmaul-Fetv, XI, s.29.

34

35

20

kimyager Cabir bin Hayyam ve tannm mutasavvf Kfeli Ebu Haim ile grndn sylemitir.36 Bu kelimeye fevkalade bir ikbal mukadder idi; elli yldan az bir zaman sonra, bu kelime Irak suflerinin btnne delalet ve iki asr daha sonra, bugn hl ark tetkiklerinde suf ve tasavvuf tabirlerimizin ifade ettikleri gibi, slm suflerinin btnn ifade ediyordu. Bir ara (100/719) senesine doru yabanc bir moda ve Hristiyan meneli olduu iin ayplanan suf veya beyaz hrka tama o tarihten itibaren kalacak olan eklini alyordu: birok hadisle (Cavbiyari tarafndan yaylm ve muhtemelen uydurulmu), Peygamberin tercih ettii dini bir hrka haline getirilmek suretiyle suf Snn slmiyetin balca bir kisvesi oldu.37 Ebu Zerr el-Gfar, Huzeyl ve Huzeyfe gibi sahabelerle balayan ve hicr ikinci milad sekizinci yzyl sonlarna, Hasan el-Basrye kadar devam eden tasavvuf hareketinin ilk devri, zhd ve takva devridir. Bu devirde tasavvuf hareketinin amac, srf felsefi ve metafizik dnceden daha ok, salih amele ve ahlken iyi insan olmaya ynelik pratik bir harekettir.38

36

Massingnon, a.g.e., s.26. Massingnon, a.y. Mehmet Bayrakdar, slm Dnce Tarihi, Eskiehir 1999, s.36.

37

38

21

BRNC BLM A-YEN FELSEF HAREKETN BALANGICI Ammonios, Yeni-Eflatunculuun kurucusu kabul edilir. Bu kiinin lakab Sakkas yani hamaldr, skenderiyelidir. (175-242 yllarnda yaamtr) Ailesi onu Hristiyan dininde yetitirmiti fakat felsefe ve akldan tadnca, Yunan inanlarna dnd. Gr konusunda gvenilir ve ak haberler btnyle yok olmutur, zellikle felsef eserleri yoktur. Yeni-Eflatuncu Origenesle Hristiyan Origenes, filolog ve eletirmen Longinos (213-273), Ammoniosun rencileri arasndadr. Ammoniosun en nemli rencisi, Yeni-Eflatuncu gr bir sistem haline koyan Plotinusdur.39 Erken Hristiyan Evre srasnda iki byk dnce dizgesi baatt; Hristiyanlk ve Yeni-Eflatunculuk. skenderiye Yeni-Eflatuncu felsefenin corafi merkeziydi; kimi Yeni-Eflatuncular felsefeyi Hristiyan tanrbilim iin bir temel olarak uyarlamaya alan Hristiyanlard. Dnya o sralar duyular sarho edici tensel hazzn geici dnyas ile daha uygun ve daha yksek bir haz biimini neren tanrsal bir doann duyulur st dnyas arasndaki ikinci bir atma ile yz yzeydi. nsann inanlarn ve esenliini ilgilendiren derin, saygl retilere ivedi bir gereksinim vard.40 Seneca, Epiktetus, Marcus Aurelius Stoac felsefeyi bir kefaret felsefesine, bir esenlik felsefesine dntrmlerdi ve Demonaks Kinizm iin ayn hizmeti yerine
39

Karl Vorlander, Felsefe Tarihi, (ev: Mehmet zzet- Orhan Saadeddin), 2000, z

yaynclk, s.215.
40

S. Wllam Sahakian, Felsefe Tarihi, (ev: A.Yardml), 1990, dea, s.80.

22

getirmiti. Kimi Yeni-Eflatuncularn dinsel devimleri ve Patristiklerin felsefeleri zamann trel ve dinsel esenlik istemelerine yant verme durumuna gelmiti. Her iki kmede birincil olarak dinsel esenlik sorunu ile ilgileniyordu; dahas her ikisi de insann ruhunun kefaret gereksinimi iinde olduu yolundaki kanlar iin bilimsel ve felsef temeller kurmaya alyordu. Zamann iki byk kart kuram Hristiyan olmayan filozof Plotinusun ve Hristiyan tanrbilimci Origenin kuramlaryd. Her iki dnrde Ammonius Sakkasn (Yeni-Eflatunculuun nl kurucusu) rencisiydiler ve ikisi de u dnceleri savunuyorlard: zdek41 tinin42 rndr, ve fenomenler zsel olarak tinseldirler. Tinsel bircilik kuramlar; tin ve zdek arasnda ahlksal bir sorun yaratan bir ikilik vardr; duyu dnyas ktdr ve Tanrya yabancdr; ruhun esenlii kendini zdekten karmasn ve balangta kendisinden domu olduu ar

41

zdek, meknda yer kaplayan, bilinten bamsz olarak var olan her ey. Bilincin

dnda ve ondan bamsz olarak var olan ve insan tarafndan be duyu ile idrk edilen eyler; Objektif realite olarak tanmlanr. nsan zdei duyumlaryla alglar. Bu d gerek olan zdein var olmas iin insan bilinci gerekli deildir, d gerek insann ve bylelikle bilincin yeryznde varlamasndan nce de vard. zdein z devim (hareket)tir. Devim zdekte bir z g (Otodinamizm) olarak belirir. zdek devimsellii ve deikenlii gerei, saysz biimleri kapsar: ta, insan, yldz, s, yerekimi, elektromanyetik dalga, radyasyon, kozmik nebloz... Bkz. Sleyman Hayri Bolay, Felsefi Doktrinler Szl, Aka Yaynlar, Ankara 1987, ss.148-156.
42

Birtakm fizik tesi kurucularnn, gerei ve evreni aklamak iin her eyin z,

temeli veya yapcs olarak benimsedikleri madde d varlk. Bkz. T.D.K, Trke Szlk Ankara 1988, c.2, s.1476

23

tine geri dnmesini gerektirir. Denebilir ki antik felsefe Yeni-Eflatuncularn ve Patristiklerin dnyay tinselletirme giriimleri ile sona eriyordu.43 B-YEN-EFLATUNCULUUN KKENLER; PLOTNUSUN HAYATI VE ESERLER Yeni-Eflatunculuun en nemli filozofu, Msrda doan ve anadili Yunanca olan Plotinustur. Yeni-eflatunculuk erken Hristiyan Evrede Platonik ve Aristotelesci

dnceleri Dou dncesiyle birletirmeye alan filozoflar tarafndan gelitirilen bir felsefedir. Dou yeri eski Yunan dncesi zerine dayanan dinlerin olumas ynnde bir eilimi barndran skenderiyedir. (Yunan ve Yahudi-Hristiyan felsefelerinin balant noktas) Yeni-Eflatunculuun, temel ilkesi olarak Tanrnn aknl retisini kabul eden bu zsel olarak dinsel felsefe, Yeni-Eflatunculuk ve orta-Platonizmin mantksal uzantsyd. Bir felsefe olarak semeciydi, Platonizm, Aristotelescilik, Yeni-Pisagorculuk ve Stoacln dncelerini birletiriyor, ama Geriye, Platona biimindeki belgisi tarafndan anlatld gibi Platonizmin ynnde gl bir eilim gsteriyordu. 44 skenderiye Yeni-Eflatuncu okulunun nl kurucusu hibir yaz brakmam olan Ammonious Sakkas idi; ama ilk usta dizgeselletirici (sistemli) olarak okulun gerek kurucusu ve balca savunucusu rencisi Plotinus oluyordu. Plotinus milattan sonra nc yzylda (204-270) yaad. Msrda Lykopoliste dodu. Ailesi
43

Sahakian, a.g.e., ss.80-81.;Bkz. Frank Thlly,

Felsefenin yks Yunan Ve

Ortaa Felsefesi, (ev:brahim ener), 2002, zdm Yaynlar, ss.222-231.


44

Sahakian, a.g.e., s.82.

24

hakknda pek bir ey bilinmemektedir. ok sade dnya zevklerinden uzak bir hayat yaad. mrn ok zledii Tanrya ykselme abas iinde geirdi. Plotinusun maddeden uzak kalmak istedii iin bir beden iinde barndndan dahi utand, heykelini yaptrmad sylenir45. Yeni-Eflatunculuun kurucusu olan Plotinusun yaants Roma tarihinin en felaketli dnemlerine rastlar. Doumundan az nce, ordu kendi gcnden haberli duruma gelmi ve imparatorlar para karlnda seme ve bir sre sonra bunlar yerinden etme grevini benimsemiti. Bu uralar askerleri snrlar koruyamaz ve kuzeyden Cermenlerin, doudan Perslerin iddetli akmlarn nleyemez duruma getirmi, sava ve veba nfusun te birini alp gtrm, artan vergiler, azalan kaynaklar, hibir dman kuvvetin szmad blgelerde bile mali bir ykma yol amt. zellikle, kltr yaatan kentler, ar darbe yemi, asl yurttalar, vergi toplaycdan kurtuluu kamakta bulmutu. Plotinusun lmne dek bu durum devam etmitir.46 Plotinusun yaptlarnda, bunlarn hibirinden bahsedilmez. O, gerek dnyadaki yknt ve yoksulluk grntsnden yz evirip, bitimsiz dnyay balangc ve sonu olmayan iyilik ve gzellik dnyasn dnmeye koyulmutur. Plotinus bunda, zamannn ciddi btn kiileriyle uyuuyordu. Hristiyan olsun, pagan olsun o kiilerin hepsi iin, pratik iler dnyas umut vermez grnd. Balanmaya deen sadece br

45

Macit Gkberk, Felsefe Tarihi, stanbul 1996, s.132; Vorlander, a.g.e., s.215;

Sahakian, a.g.e., s.82; Russell, a.g.e. s.287; Alfred Weber, Felsefe Tarihi, (ev: H.Vehbi Eralp), stanbul 1991, Soysal Yaynlar, s.110.
46

Russell Bertrand, Bat Felsefesi Tarihi, (ev: Muammer Sencer), 1983, s.285.

25

dnyayd. Hristiyan iin br dnya, lmden sonra nimetlerinden yaralanacamz Cennetin egemenliindeydi. Bir Platoncu iin o dnya, balangc ve sonu bulunmayan idealarn dnyasyd. Aldatc grnr dnyaya kart olan gerek dnyayd. Hristiyan tanrbilimcileri bu grleri ve Plotinus felsefesinden ounu Hristiyanla katmtr.47 Yeni-Eflatunculuk doa st glere odaklanr. Fakat yine de yaam deil, bazlar tarafndan Yeni-Eflatunculuk somut bir gereklik olarak tecrbe edilse de bir doktrindir. Fakat sadece, yaayan, kiisel Tanr ve kurtarc cennet mesajn veren Hristiyanlkla beraber dinsel zlem, daha geni insan topluluklar iin tatmin edici bir yant bulabildi. Drdnc yz ylda Hristiyanlk, Roma mparatorluunun resmi dini oldu. Antik a geri ekilmeye, Hristiyan ortaa kendini gstermeye balad.48 Ammoniusun nemli bir baka rencisi, Origen Adamantius (185-254), Yeni-Eflatunculuu Hristiyan tanrbilim iin felsefi bir temel olarak uyarlyordu. Bu okulun bir baka gze arpan yesi Tririan Porfiri idi. skenderiye okulunun bir ikinci dal Koele-Suriyede Porfirinin bir rencisi olmu olan Kalkisli amblikus tarafndan kurulmutu. Okulun bir nc kanad Atinada Plutark tarafndan kuruluyordu. Atina okulunda Plutarkn ardllar rencileri olmu olan Sirianus ve Proklus idiler. 49

47

Russell, a.y. Gilje, Nils-Skirbekk, Gunnar, Antik Yunandan Modern dneme Felsefe Tarihi,

48

(ev:Emrah Akba-ule Mutlu), s.136.


49

Sahakian, a.y.

26

Plotinus, Msrda Ammonius Sakkasn yannda felsefe tahsili yapt. Krk yana doru dou felsefesini renmek zere imparator Gordiyonun at ran seferine katld, fakat Mezopotamyadan geri dnmek zorunda kald. Daha sonra Romaya gitti ve orada yerleti. Ammonius Sakkasn lmnden sonra, Romada 244 tarihinde kendi okulunu kurdu ve ona 268 ylna kadar bakanlk etti. Yksek tabakadan kimselerin takip ettii dersler vererek hayatn orada tamamlad. Gerek kiiliinin asaleti, gerek vecdli bir hamlenin rn olan retisiyle her taraftan sayg grd. Kendi felsefesini ortaya koymak zere zel bir eser yazm deildir;

rencilerinin tuttuklar ve kendisinin dzelttii notlar Enneadlar ad altnda sonradan alt kitap halinde neredildi. Elli drt paradan ibaret olan ettlerini, rencisi Porphyrios, her biri dokuz konuyu kapsayan alt kitap halinde yaynlamtr ve bu tertipten tr de bu kitap serisine dokuzlar(Enneads) denmitir. Enneadlar sistemli bir felsefe eseri karakterinde deildir, fakat Plotinustan ondan baka bir ey kalmamtr.50 Plotinusun Enneadlarnn IV., V. ve VI. kitaplar ksaltlarak
50

Erol Gngr, slm Tasavvufunun Meseleleri, tken yaynlar, s.42; Cavit Sunar,

Tasavvuf Tarihi, Ankara 1975, s.115; Gkberk, a.g.e., ss.131-132; Vorlander, a.y; Plotinusun bu eseri hakknda bilgi iin Bkz. : Mehmet Ali Ayn, Tasavvuf Tarihi, (sad. Hseyin Rahmi Yananl), stanbul 1992, s.177; Mehmet Bayrakdar, slm Felsefesine Giri, Ankara 1998, ss.52-53. Mehmet Bayrakdar burada slm dnyasnda genelde Yeni-Eflatunculuk ve zelde sudr veya feyz teorisi olarak bilinen teorinin bu eserle slma getiini sylemitir. Farab, hvanus-Safa, bn Sin, Fahreddin Raz, Shreverd el-Maktl, bn Arab gibi birok filozof ve mutasavvf bu teoriden etkilenmitir. Bkz. Bayrakdar, a.g.e., s.53; Hilmi Ziya lken, slm Felsefesi Tarihi, stanbul 1957, s.105; Bkz. smet Zeki Eyubolu, Ortaa

27

Sryaniceye tercme edilmi ve Sryanler arasnda Aristo lhiyat ad altnda okunur olmu, yine bu eser Aristoteles Theologie si olarak isimlendirilmitir. Arabaya Kitabl-Esolocya diye evrilen bu eserden, Aristotelesin sanlarak birok Mslman dnr tarafndan istifade edildi. Bylelikle Yeni-Eflatuncu retilerin birou slm dncesine girmi oldu. Yalnz mea filozoflarna deil onlarla ada olan mutasavvflara da tesir etti.51 Dncesi-Kilise Babalar- Tanrbilimin Douu, stanbul 2002, Pencere Yaynlar, ss.81-85; Tuncar Tucu, Bat Felsefesi Tarihi, 2000, Alesta Yaynlar, ss.187-193.
51

Hilmi Ziya lken, Uyan Devirlerinde Tercmenin Rol, stanbul 1997, s.60;

Bekir Karla, Grek Dncesinin slm Dnyasna Girii ve Yol At Yeni Fikr Eilimler, slm, Gelenek ve Yenileme inde, stanbul 1996, s.51; lken, slm Felsefesi Tarihi, s.112; Enneadlarn Blm Listesi: Birinci blm: Canl ve nsan (First Tractate: The animate and the man), kinci blm: Erdemler zerine (Second Tractate: The virtues), nc blm: Diyalektik (Third Tractate: Dialectic), Drdnc blm: Mutluluk (Fourth Tractate: Happiness), Altnc blm: Gzellik (Sixth Tractate: Beauty), Sekizinci blm: Ktln tabiat ve kayna (Eighth Tractate: The nature and source of evil), Dokuzuncu blm: Akl kullanmay terk etme (Ninth Tractate: The reasoned dismissal), Birinci Enneadn muhtevas: Canl, insan, ahlk ve bunlarla birlikte hayata dair konulardan olumaktadr. II- kinci Ennead (The Second Ennead), nc blm: Sebepler yldzlar mdr? (Third Tractate: Are the stars causes?), Drdnc blm: Madde (Fourth Tractate: Matter), Dokuzuncu blm: Gnostiklere kar; veya kozmozu yaradana ve kozmozun bizzat kendisini ktlk olarak iddia edenlere kar. (Ninth Tractate: Against the gnostic; or against those that affirm the creator of the cosmos and the cosmos itself to be evil),

28

kinci Enneadn muhtevas: Madde, kainat, kainatn ileyii ve evrendeki baz sorunlara bu ikinci kitapta gei yaplm, somuttan soyuta doru konularda bir sralama grlmektedir. III- nc Ennead (The Third Ennead), kinci blm: lh Takdir; birinci eser (Second Tractate: Providence; First Treatise), Drdnc blm: Bizim koruyucu ruhumuz (Fourth Tractate: Our tutelary spirit), Beinci blm: Sevgi (Fifth Tractate: Love), Altnc blm: Soyutlanmn hissizlii (Sixth Tractate: The impassivity of the unembodied), Yedinci blm: Zaman ve ebediyet (Seventh Tractate: Time and eternity), Sekizinci blm: Tabiat, tefekkr ve Bir olma (Eighth Tractate: Nature, contemplation and the One), nc Enneadn muhtevas: Zaman, kader (Bizim koruyucu Ruhumuzdan kastedilen), ak, tefekkr gibi konular ilenmektedir. IV-Drdnc Ennead (The Fourth Ennead), nc blm: Ruhun problemleri (I) (Third Tractate: Problems of the soul) (I), -Drdnc blm: Ruhun problemleri (II) (Fourth Tractate: Problems of the soul) (II), Sekizinci blm: Ruhun bedene intikali (Eighth Tractate: The souls descent in to body), Drdnc

Enneadn muhtevas: Tamamen ruh ve ruhun ilevleri konu edilmektedir. V-Beinci Ennead (The Fifth Ennead), Birinci blm: Balang hipotezi (First Tractate: The three initial hypostases), kinci blm: Birden sonra gelen varlklarn douu ve dzeni zerine (Second Tractate: The origin and order of the beings following on the first), nc blm: Bilinen hipotezler ve akn varlk zerine (Third Tractate: The knowing Hypostases and the transcendent.), Drdnc blm: Birden sonra gelen (ikincil) varlklar Birden nasl karlar? (Fourth Tractate: How the secondaries rise from the first? And on the One), Beinci blm: Entellektel varlklarn entellektel prensip dnda kalmayaca meselesi ve iyiliin tabiat zerine (Fifth Tractate: That the intellectual beings are not outside the intellectual principle and on the nature of

29

Enneadlarn ana fikri lemi bir ak (epanchement), tanrsal hayatn derece derece bir yaylmas gibi ve varln son gayesi olarak, onun Tanrda yeniden erimesi (resorption) gibi dnen emanatist bir panteizmdir. Bu akn dereceleri unlardr: the good.), Yedinci blm: Belirli bir varln ideal bir numunesi-rnei- var mdr? (Seventh Tractate: Is there an ideal archetype of particular beings), Sekizinci blm: Entellektel gzellik zerine (Eighth Tractate: On the intellectual beauty), Dokuzuncu blm: Entellektel prensip, idealar ve hakiki varlk zerine (Ninth Tractate: The intellectual principle, the ideas and the authentic existence ), Beinci Enneadn muhtevas: temel hipotez, Bir ve varlklarn Birden douu, varlklarn idelerinin olup olmad, entelektel gzellik ve iyiliin tabiat gibi konular incelenmektedir. VI- Altnc Ennead (The Sixth Ennead), Drdnc blm: Hakki (asl) varlkla ayn zamanda ve her yerde zde olmas (I), (Fourth Tractate: On the integral omnipresence of the authentic existent (I), Beinci blm: Hakki (asl) varlkla ayn zamanda ve her yerde zde olmas (II) (Fifth Tractate: On the integral omnipresence of the authentic existent (II)), Yedinci blm: deal formlarn eitlilii nasl varlk haline gelebilir? ve iyilik zerine. (Seventh Tractate: How the multiplicity of the ideal-Forms came in to being; and on the good.), Sekizinci blm: zgr irade ve Birin iradesi zerine (Eighth Tractate: On free will and the will of the one), Dokuzuncu blm: yilik veya Bir zerine (Ninth Tractate: On the good, or the One), Altnc Enneadn muhtevas: Form, varlk ve saylar, irade konusu ve Birin irade snr, iyilik zerine olan konular ilenmektedir.; erife Hanm Altuner, Plotinusta Baz Din Felsefesi Problemleri, Isparta 2006, Baslmam Yksek Lisans Tezi, ss.5-9.; Bkz. Plotinus, The Enneads, (Translated by Stephen MacKenna) London W.C, 1962; Breher, Emile, Plotin Enneades I, Pars, 1924.

30

mnevilik (la spiritualite), hayvanlk (lanimalite), cisimsellik (la corporeite); yeniden erimeninki unlardr; duyulur alg, usavurma, mistik sezi.52 Alt Ennead u konular tartmaktadr: (1)dirimli varlk ve insann doas; (2) gk kre ve iki tr zdek; (3) evren; (4) ruh; (5) Nous ve lk Varlk; (6) varolan ve iyi ya da Bir (insansal ve Tanrsal zgrl de kapsamak zere) 53 Hilmi Ziya lken, Yeni-Eflatunculuun Tasavvuf ve vahdet-i vcd zeminini hazrlamasnda bu kitaplarn tesirini aramann yanl olmayacan sylemitir.54 C-PLOTNUS FELSEFES (Yeni-Eflatunculuk) Antika sonlarnda felsefeye dayanarak din bir dnya gr gelitirme denemelerinden ilki Yeni-Eflatunculuktur.55 Antik an sonlarna doru, Hristiyanln hzlanan ykseliine ve ilerleyiine kar savaan, kendisini srekli yenilemeye alan felsefe, byk baarlar elde etmitir. yle ki dncelerin birbirine geliigzel yamand, gevek balarla baland ve kavram kargaasna yol aabilen eklektik(semeci) retilerinkinden daha baarl bir ileri atlmla olduka kapsaml ve tutarl yeni bir sistem daha

52

Weber, a.g.e., s.110. Sahakian, a.g.e., s.82. lken, a.g.e, s.112. Gkberk, a.g.e., s.131.

53

54

55

31

oluturuldu. Yeni-Eflatunculuk ad altndaki bu sistemin etkisi M.S 2.yydan 6.yya kadar srmtr. 56 Plotinus felsefesi Eflatunun maddi olmayan (de)lerine tam kart olan Stoallarla Epikurcularn materyalizmine kar koyma ve Eflatun idealizmine dnmeden ibarettir.57 Plotinus felsefesi, her eyden nce, materyalist olmayan bir felsefe sistemidir ve materyalizme kardr. Aristodan sonraki felsefe mektepleri iinde, Epikurcular, tam manasyla, materyalist ve ateisttirler. Stoa mektebi ise pantheist bir materyalizmi temsil eder. Plotinus hareket noktasnda materyalizmle mcadele eder. lemin asl maddi deildir, aksine, lem, manev, ruh bir esastan gelmektedir. Plotinusa gre maddi olmayan ey manevdir, ruhdir. Ruh bir birliktir, bir btndr. Ruh ne bir cisim ne de bir kuvvettir. Stoallar, Tanrnn lemin iinde, immanent (ikin) olduunu kabul ederler. Buna karlk Aristoya gre Tanr lemin stnde transcendanttr. (akn)58 Plotinus bu iki gr arasnda bir senteze varr. Tanrnn kendisi, Plotinusta da mutlak ve deimez bir birlik olarak gz nnde tutulur. okluk ve deiiklik ise Tanrnn tesiri ile ortaya kar. Plotinusa gre Tanr, lk olan, Bir olandr. Bu en yksek varlk hakknda hibir ey sylenemez. Onu tam manasyla ne belirleyebilir ve
56

Strig, H.J., lka Felsefesi Hint in Yunan, (ev: mer Cemal Gngren), Yol

yaynlar, s.332.
57

Sunar, a.g.e., s.115. Kmran Birand, lka Felsefesi Tarihi, Ankara niversitesi lahiyat Yaynlar,

58

Ankara 1987, s.123.

32

ne de kavramla aklayabiliriz. Uluhiyet hakknda sylenebilecek tek ey, onun, sonsuz birliin tam kendisi olduudur. Bu en stn kuvvet ayn zamanda, en iyi kuvvettir. lem bu stn kuvvetin kendisinden meydana gelir. Ancak lemin bu stn kuvvetten meydana gelii, bu kuvvetin kendinin blmlere yahut kollara ayrlmas ile olmaz. lem bu asli cevherden tap akmakta sudr etmektedir. Bu arada bu asli cevherin kendinden ve mahiyetinden hibir ey deimemektedir. lem onun mahiyetinden, bir eit zorunlulukla sudr etmektedir. 59 Plotinus mistik karakterde bir felsefe ortaya koyduu iin onun esas konusu ruhtur. Teorisinin btn gayesi ruhun imdiki haline nasl geldiini izah etmek sonra da ruhun gidecei yer hakknda yol gstermektir. Hareket noktas Eflatunun dalizmidir. Yeni-Eflatuncular onun zamannda bu dalizmi son haddine vardrmlar, mutlak ruh olarak grdkleri Tanr ile madde arasna tam bir duvar ekmilerdi. Madde her eyi kirleten bir ktlk kayna ve en aa varlkt. Btn kainat mutlak iyi ve mkemmel olan Tanr ile madde arasnda derece derece yerler igal eden varlklarla doluydu. nsann bedeni de maddi olduu iin ruhumuz onun esaretine dm bulunuyordu. Bu yzden insann bedenden kurtularak ilahi bir karakter kazanabilmesi iin tamamen manev bir hayat yaamas lazmd. te Plotinus bu madde-ruh dalizmi meselesini halletmek ikisi arasndaki mutlak ayrlk fikrini ortadan kaldrmak zere bir sudr (emanation) nazariyesi ortaya att.60

59

Birand, a.y. Sudr ( :) Varln mutlak birden kp bir sra dzeni iinde evreni

60

oluturmas anlamnda felsefe terimi. Bkz: Mahmut Kaya, Sudr, T.D.V. slm Ansiklopedisi, stanbul 2009, Cilt, 37., s.467.

33

Sudr kademede olur: Birinci merhalede ilah varlktan en yksek akl kar; ikinci merhalede ruh, sonrakinde de madde sudr eder. Sudr sisteminde her ey kendinden bir nceki varln neticesi, bir sonrakinin ise asldr. Ancak bu zincirin ilk halkas olan Tanr hibir eyin neticesi deil her eyin balangcdr. Sonuncu da hibir eyin balangc deil, sadece sonutur. Bu zincirde her ey en yukardaki ve en aadaki hari- hem sebep, hem sonu olur. Elbette ki bu hiyeraride daha yukardaki mertebelerin sebep olarak tesir gc aadakilerden daima daha fazla olur. Sebep ayn zamanda neticeden daha mkemmeldir ve neticeye ait eylemlerin hibir ekilde etkisinde kalmaz.61 Tanr dnyay zorunlu olarak yaratmtr. Dnyann ne ba ne sonu vardr. Tanrnn dnyay yaratmamas imknsz olduu gibi, baka trl yaratmas da imknszd. nk bu iki halin akside Tanrnn tabiatna aykrdr. Tanrnn dnda hibir ey olamaz. Onun dnda mekn da yoktur, madde de. Bunun aksini dnmek Tanry snrlamak olur ki bu da dnlemez. Her ey Tanrdadr. Tanrnn kinat yaratmas varlklarn ondan derece derece uzaklamas eklinde olmakla birlikte, varln gayesi bu inii geriye doru kat ederek kaynaa dnmektir. Her ey Tanrdandr, Her ey Tanrya gider. u halde her eyin ba ve sonu Tanrdr.62 D-SUDR NAZARYES Szlkte domak, meydana kmak, sdr olmak, zuhur etmek anlamnda masdar olan sudr kelimesi felsefe terimi olarak kinatn meydana geliini
61

Gngr, a.g.e., s.44; lken, a.g.e., s.106; Ahmet Cevizci, lka Felsefesi Tarihi,

Asa Kitapevi, Bursa 2000, ss.265-267.


62

Gngr, a.y. Benzer grler iin bkz. Gkberk, a.g.e., ss.131-136.

34

yorumlamak zere tasarlanan, yoktan ve hiten yaratma (halk) inancndan farkl olduu ileri srlen teoriyi ifade eder. Sudr yerine akmak, fkrmak, tamak manasndaki feyz de kullanlr. Bat dillerinde sudr procession, feyz ise emanation terimleriyle ifade edilir.63 Semavi dinler tarafndan evrenin Allahn mutlak irade ve kudretiyle sonradan ve yoktan yaratldna dair verilen bilgilerin birtakm mantk amazlara sebep olduu gerekesi ile Frb ve bn Sin gibi filozoflar, evrenin ortaya kn elikilerden uzak ve daha anlalr bir sistemle aklamak zere kaynan Plotinustan alan sudr teorisini benimsemilerdir. Ancak sz konusu teori Plotinusun Eslcy ve Kitbr-Rubbiyye diye geen Enneades adl eserinde varsa da hiyerarik bir sistem eklinde ilk defa Frb felsefesinde grlr. 64 Bu teoriyle filozof ezel ve kadim olanla sonradan olan, deimeyenle deiiklie urayan, bir baka deyile bir ve mutlak olanla ok ve mmkn olan varlklar arasnda olan ilikiyi belirtmek, bylece en ulvsinden en sflsine kadar btn kinat bir sra dzeni iinde yorumlamak istemitir. Sistem adeta yukardan aaya, aadan yukarya inip kan bir dnme dolap gibi dnlecek olursa burada manev ve maddi varlklarn yeri, mahiyet ve fonksiyonlar belirlenmi olduundan ayn zamanda determinist bir sistemdir.65

63

Kaya, Sudr, Cilt, 37., s.467. Kaya, a.y; Yeni Trk Ansiklopedisi, Frb Maddesi, Cilt. 3, tken Yaynlar,

64

stanbul 1985, ss.879-880.


65

Kaya, a.y.

35

Ferit Kama gre, sudr nazariyesi, yeryznde varl grlen ktln meneini belirleme ve ktln varl, srf iyi (hayr) olan ilh vcd ile uyuturma amacna dayal olarak ortaya karlmtr.66 Sudr teorisinde ikisi manev (makul), biri maddi (mahss) olmak zere varlk alan sz konusudur. Sistemin en banda ve en stte mutlak bir olan Allah, ardndan saylar on olan gksel akllar gelmektedir; bunlar, Frbnin ikinciler (sevn) ve maddeden soyut-ayrk varlklar (mfrikt) dedii ruhanler (melekler) anlamna gelmektedir. En altta ise mkemmellikten en uzak olan ve eksiklii temsil eden ekilsiz ilk madde (heyl) bulunmaktadr. Gksel akllar veya ruhanler Allah ile maddi kinat arasnda arac ilevi grmektedir. Sudrun u ekilde gerekletii dnlmtr:67 Mutlak bir, Allah her trl eksiklikten, zt ve ztlktan uzak, var olan her eyin ilk sebebi, salt iyi, yaln (basit), orta ve benzeri bulunmayan, varl iin yokluk sz konusu olmayan, kendi kendine yeterli olduundan bilgisi, bilmesi ve bilinmesi iin hibir eye muhta bulunmayan, akn, yetkin ve yce bir varlktr. O, her tr iyilik ve gzelliin kayna olup bilfiil akldr, kendi zatn bilir dolaysyla, kendisi tarafndan bilinir. Dier bir ifadeyle, O hem akl hem de akleden (kl) hem de akledilendir. (makul). Bu kavramlarn de Allah hakknda ayn eyi yani mutlak bilinci ifade etmektedir. Hibir eye muhta olmad iin Onun herhangi bir amac da yoktur, zira ama bir eksiklii ve ihtiyac belirtir. Halbuk yce ve akn olan varlk sfli ve baya varlklar ama edinmez. u halde son derece cmert ve kmil olan Allah kinatn
66

Ferit Kam, Vahdet-i Vcd, (Sad: Ethem Cebeciolu), Ankara 1994, s.89. Kaya, a.y.

67

36

varl iin yeter sebeptir. Onun salt akl olmas, kendi ztn bilmesi ve dnmesi sayesinde irade ve ihtiyarna gerek kalmadan bu varlk tabii bir zorunlulukla Ondan karak (Sudr) meydana gelmitir. Yalnz buradaki zorunluluk mantk bakmndan deil Allahn zorunlu varlk oluundan kaynaklanmaktadr.68 hvn- Safaya gre, Tanr, mutlak ykseklik olup her yere nur samaktadr. Bu durumu tecell, inkiaf, sudr olarak adlandrrlar. Kinat, sudr ve nzulden ibarettir. Tanrya ait olup, tekrar Ona dnecektir.69 lk olann (Allah) kendi ztn dnmesi ve bilmesi btnyle varl ve varlktaki muhteem dzeni bilmesi demektir. u halde bilme ve dnme bir eyleme sebep tekil etmitir. Bu bakmdan Frbye gre bilme ile yaratma ayn anlama gelmektedir. bn Sn ise irade sfatn ilim sfatna indirgediinden Allahn kendi ztn bilmesinin var oluun ve varlktaki dzenin irade ile gerekletiini belirtmektedir. phesiz bu teori evrenin ezel olduu dncesini de beraberinde getirir. nk Allahn bilgisi zt gibi ezel olduuna ve O ezelden beri kendini bildiine gre bu bilmenin sonucunda meydana gelen varlnda ezeli olmas mantk bir zorunluluktur. Dolaysyla sudrun semvi dinlerdeki, Evren Allahn mutlak iradesi ile yaratlmtr. lkesiyle badaan bir yan yoktur. Geri sudrcu filozoflar lemin zaman bakmndan ezel, fakat mertebe yani ontolojik adan sonradan

68

Kaya, a.g.e., s.467. Hilmi Ziya lken, slm Dncesi, lken Yaynlar, stanbul 1995, s.171.

69

37

olduunu savunursa da zaman d ve mtel olan o yce kudreti evrenle zamanda saymak bir elikidir.70 On akl. Mutlak Birin znde hibir ekilde okluk bulunmad, salt ve yaln olduu iin Onun fiili de bir ve tek olmaldr. Bu sebeple Plotinusun Birden ancak bir kar nermesi uyarnca bir olan Allahn kendi ztn dnmesi ve bilmesi sonucunda Ondan manev bir cevher olan ilk akl kmtr. nk Allah bilfiil akl, akleden ve akledilen olduundan akln fiili de akl olacaktr.71 lk akl say bakmndan bir olmakla beraber iki farkl nitelie sahiptir; o Allaha nispetle zorunlu, kendi itibariyle mmkn bir varlktr ve bu sebeple okluk karakteri tamaktadr. Akl olmas ve Allahtan ald feyizle dolmas hasebiyle bu akl zounlu olarak dnr; fakat hem kendisinden tap kt ilki yani Allahn hem de kendisinin mmkn ve sonradan olduunu dnmek zorundadr. Dncedeki bu farkllk sebebiyle de oalma balamaktadr. yle ki ilk akln Allah dnmesinden ikinci akl, kendisinin mmkn varlk oluunu dnmesinden birinci n (atlas felei) nefsi ve maddesi meydana gelmitir. Ancak ilk akldaki bu oalma yetisi mutlak birden deil, onun kendi znden kaynaklanmakta, bylece Allahn birliine herhangi bir noksanlk gelmemektedir. Bu konuda bn Sn ilk akln Allaha nisbetle zorunlu, z itibariyle mmkn olduu ayrmn yapmtr. Buna gre ilk akln Allah dnmesiyle ikinci akl, Allaha nispetle zorunlu olduunu

70

Kaya, a.g.e., s.467. Kaya, a.y.

71

38

dnmesinden birinci n (felek) nefsi, kendisinin mmkn varlk oluunu dnmesinden birinci n maddesi meydana gelmitir.72 Plotinus ilk akln Allahtan tap kmasyla Onun birliine halel gelmediini ve ztnda bir eksilme olmadn gneten nlarn kp zayflamasnn gnete bir deime ve eksilmeye yol amad rneiyle izah eder. kinci akl da ilk akla gre zorunlu, z bakmndan mmkn olduunu dnmesiyle sabit yldzlar kresinin nefsi ve maddesi meydana gelir. Bylece her akl kendinden sonraki bir baka akl ve nefsiyle birlikte bir gk kresini oluturur. Bu sistemde nefsin ilevi gk krelerini dairesel hareket ettirmektir.73 Bylece sudr olgusu gne sistemindeki gezegenlerin saysnca devam ederek ay kresinin akl olan faal aklda son bulur. Faal akl alt lemdeki her eit fiziki, kimyevi, biyolojik ve fizyolojik olu ve bozuluun ilkesi sayldndan ona vhibs-suver (dnyadaki her varlk trne belli bir ekil ve sret veren) denilmektedir. 74 Sudr hiyerarisinde bir nceki akl bir sonrakinden Allaha yaknl ve ald feyiz itibariyle daha stn saylmaktadr. Faal akl Allaha en uzak, dnyaya en yakn akldr. Frb, Allah ile maddi kinat arasnda araclk ilevi gren akllarn sonuncusu olan faal akln vahiy getiren melek Cebrile tekabl ettiini iddia

72

Kaya, a.g.e., s.467. M.M erif, Klasik slm Filozoflar ve Dnceleri, nsan Yaynlar, stanbul

73

2000, s.52.
74

Kaya, a.y.

39

etmekteyse de slm dininde Cebrile vahyi tebli dnda dnyay ynetme gibi bir grev verilmi deildir.75 Madde (heyl) Potansiyel bir g ve bir imkn anlamna gelen, ayn zamanda btn maddi varlklarn ilkesi saylan heyl yetkinlikten en uzak varlk olup bu teoride ini yaynn sonu, k ve ykseli yaynn balangc kabul edimektedir. Heylnn oluumunu salayan faal aklla gk krelerinin dairesel dndr. Heyla madde olmas itibariyle birdir, fakat cins ve trleri farkl klan, yani eyaya ekil veren faal akln etkisidir. Bylece heyla ekil ve sret kazanarak nce su, toprak, ate ve havadan ibaret drt unsur meydana gelir; bunlarda belli oranda birleerek cisimler dnyasn oluturur. k ve ykseli yayna ilikin sra dzeninde nce cansz, sonra canl cisimler, ardndan bitki ve hayvanlar lemi, en sonunda dnen canl olarak insan ortaya kmaktadr.76 Plotinusa gre sudr doktrini, her eyin Birden tamas(meydana gelmesi) hiyerarisidir. Fakat bu hiyerari mantksal bir sralama olup, varln zamansal ve kronolojik bir sralamas deildir. Plotinus bunu, k ve tama analojisiyle aklar. Plotinus, btn varlklarn ilk kaynann, bir kaynaktan bir eyin kp tamas ve tekrar ona geri dnmesi veya bir k kaynandan btn klarn kmasna benzetilebileceini ileri srer. Bir olan varlk, n kendi kaynandan yaymaktadr ve dier varlklar bu kaynaktan uzaklatka aldklar k azalr. Bu yaylma

75

Kaya, a.g.e., ss.467-468. Kaya, a.y.

76

40

Plotinusun epistrophe veya bir noktadan balayp kaynana geri dnme diye isimlendirdii bir hareket tarzna ykselir.77 nsanlar arasnda en st mertebede, varln ilk prensibini ve son gayesini sorgulayan ve onu sebep-sonu balamnda teorik dzeyde temellendiren filozofla ald vahiy sayesinde dini hayat, hukuk ve ahlk dzenleyerek toplumlara nderlik ve rehberlik eden peygamber bulunmaktadr.78 Faal Akl, madd dnya ile manev dnya arasndaki iletiimi salamaktadr. Bu akl, insan akln etkin akl durumuna getirerek mkemmel varln bilgisini makul duruma dntrmektedir.79 Ancak faal akl filozofun g halindeki heyln aklna etki ederek onu aktif hale (bilfiil akl) getirir. Sonra duyu alglaryla hibir ilikisi bulunmayan mstefd akl gelir. Teorik dzeyde bilgi reten, keif ve ilhma ak olan bu akl insann ulaabilecei en yksek dzeydir. Keif ve ilhma ak olduu iin dorudan faal aklla iliki (ittisal) kuracak yetkinlie sahiptir. Bu ilikide faal akl filozofun teori reten mstefd aklna, peygamberin de pratie ynelik mtehayyile gcne etki ederek ilkinde felsef bilgi, ikincisinde vahiy bilgisi meydana gelir. Bazlar akl gcnn hayal gcnden stn olduunu gereke gstererek Frbnin filozofu
77

Mohammed Noor Nabi, Plotinus ve bn Snnn Felsef Sistemlerinde Sudr

Nazariyesi, (ev: Osman Elmal-H.mer zden), Atatrk niversitesi lahiyat Fakltesi Dergisi, Say:33, Erzurum 2010, s.221.
78

Kaya, a.g.e., s.468. Esra Dizman, Me Sistemde Akn Tecellsi (Frb ve bn Sn Modeli),

79

Baslmam Yksek Lisans Tezi, Ankara 2009, ss.64-65.

41

peygamberden stn grdn ileri srmlerse de bunun isabetli bir yorum olduu sylenemez. nk faal akldan gelen feyiz peygamberin yetkin olan mstefad aklndan sonra onun hayal gcne intikal eder. Dolaysyla peygamberin temsil ettii vahiy bilgisi hem teoriyi hem pratii iermekte olduundan stnlk filozofa deil peygambere aittir.80 Frb dnce sisteminde karakteristik nokta, Yeni-Eflatuncu mistisizmdir. Frb, her sorunun zmnde Allaha ulamtr. Allah tarafndan aydnlatlm olmak Frbde bir esastr. Dier btn varlklar Allahn varlna izafetledir. Dier varlklarn mevcudiyeti Allaha dayanr. Allah ise kendi mevcudiyetinin mucididir.81 Frb ve bn Sn gibi Me filozoflarn sudr yorumlarndaki k ve ykseli yay beer akln faal aklla ittisliyle tamamlanmaktadr. Ancak Plotinusa gre ykseli, yaanan mistik bir cezbe ve kendinden geme sonucu insann ilk olan mutlak birde fni olmasyla gerekleir. 82 Plotinusun sudr teorisi, topyekn varl bir sra dzeni iinde insann nne serdiinden zellikle Hristiyan teolojisi ve teosofik felsefe iin ilhm kayna, dinle felsefeyi uzlatrmak isteyen Frb ve bn Sn gibi filozoflar asndan ise deerlendirilmesi gereken bir frsat olarak grlmtr.83

80

Kaya, a.g.e., s.468. Dizman, a.g.e., ss.40-41. Kaya, a.y. Kaya, a.y.

81

82

83

42

bn Sn, dnyann Tanryla birlikte ezel olduunu kabul eder, nk hem madde hem de form Tanrdan ezel olarak taar. (Aslnda bn Sn evrenin ezelliini iddia etmemitir. Bu bir yanl anlamann sonucu olarak gnmze kadar gelmitir. Ona gre evren, z (zat) itibariyle Tanrdan sonradr. Byle olduu iindir ki Tanr zorunlu, evren mmkn varlktr.) Dahas o, Tanrnn yaratma eyleminin ezel sudr veya dnyadaki yaratl sras anlamna geldiini ifade eder; nk bu sudr sonuta deitirilemez akli zorunluluk karakterine sahip olan Tanrnn ussallna zemin hazrlar. Plotinus fizik evrenin Dnya Ruhundan sudr ettiini iddia eder; fakat onun bu dncesi bn Snnn dnyann ezellii konusundaki dncesi kadar ak deildir. Plotinusa gre Bir, Nous ve Dnya Ruhunun de ezelidir. Ancak ne Plotinus ne de bn Sn Nous, Dnya Ruhu ve dnyadaki akl varlklarn ezellikleri konusunda bir eitlik ngrmlerdir. Gazal, dnyann ezelliine ilikin delil hakkndaki tutarszla iaret ederek, Tehftl- Felsife isimli kitabnda dnyann ezellii fikrini reddetmitir. Ona gre sudr teorisinin tamam basite havada kalan bir iddia ve speklasyondan ibarettir, arkasnda mantksal bir temel de yoktur.84 Bata Gazl (.1111) olmak zere sudr teorisi bn Rd (.1198), EblBerekt el Badd (.1152) ve Takyyddin bn Teymiyye (.1328) gibi kelamc ve filozoflarca eitli alardan eletirilmitir. yleki: Allahn varln ve Onun kendi ztn bilmesini kinatn Ondan tap kmas iin yeter sebep saymak, dier bir ifadeyle sudr olaynn zorunlu olduunu

84

Nabi, a.g.m., ss.226-227.

43

savunmak Allahn irade ve ihtiyarn inkr veya en azndan onu snrlamak anlamna gelir. Bu da pasif bir tanr anlayna yol atndan teolojik adan kabul edilemez.85 Bu teoriyi kabul eden filozoflar her ne kadar sudrun zaman d olduunu sylyorsa da sudr bir olgu ve eylem olduuna gre belli bir srete gereklemesi gerekir. Onlar yaratma fiilinde zaman problemini zemedikleri iin bu teoriyi benimsemilerdir. Halbuk zaman bakmndan yaratma ve sudr arasnda herhangi bir fark yoktur.86Sudr, Allahn daima faaliyette bulunan ezel bilgisinin ve dncesinin neticesidir.87 Manev, yaln ve salt olan varln fiili de bir ve tektir; dolaysyla Birden ancak bir kar hipotezinden hareketle, Allahtan ilk sudr eden bir olan ilk akldr derken manev birer varlk olan bu akllarn gksel varlklarn cismini ve nefsini, faal aklnda heyly meydana getirdii iddia edilmektedir ki bu apak bir elikidir.88 Bu sistemde Allah sadece kendi ztn bildii halde Ondan sudr eden akllar hem Allah hem kendi varlklarnn sonradanln bilmektedir. Bu akllarn bilgisinin Allahn bilgisinden daha ok ve daha kapsaml olduu anlamna gelir ki bu durum ulhiyet kavramyla ve Allahn mutlak kemaliyle badamaz.89 Mohammed Noor

85

Kaya, a.g.e., s.468. Kaya, a.y. Necip Taylan, Anahatlaryla slm Felsefesi Kaynaklar-Temsilcileri-Tesirleri,

86

87

Ensar Neriyat, stanbul 1983, s.179.


88

Kaya, a.y. Kaya, a.y.

89

44

Nabiye gre Plotinusun sudr sistemi, ksaca Tanr, evren ve insann yerini belirlemektedir.90 Sudr teorisinin slm felsefe ve kltrne yansmalar knsenmeyecek ldedir. Bu sistemle Me felsefesi Yeni-Eflatuncu unsurlarla eklektik bir grnm arz ederken Shreverd el-Maktl (.587/1191) ve Muhyiddin bnl-Arab (.638/1240) gibi mistik ve teosofik dnrlerin varln oluum ve ileyiini yukardan aaya, metafizikten fizie ya da manev ve ruhni olandan sfl ve maddi olana doru bir sra dzeni iinde yorumlamalar farkl isimlerle de olsa adeta bir gelenek olmutur. Bu teorideki akl- evvel, akl- kl, akl- kll, nefs-i kl ve nefs-i kll kavramlar i-btn dncesinde, tasavvuf ve edebiyat alanlarnda farkl balamlarda yaygn biimde kullanlmaktadr.91 E-VAHDET- VCD bn Arab, (. 638/1240) vahdet-i vcd sisteminin kurucusu kabul edilmi, kendi iinde tutarl, geni bir fikri sistemi savunmutur. Vahdet-i vcd ad verilen bu sistem tasavvuf tarihi boyunca asrlarca gndemde kalm ve gnmze kadar da ulamtr.92 Vahdet-i vcd bn Arab aratrmaclarnn rettikleri, daha dorusu bn

90

Nabi, a.g.m., s.223. Kaya, a.g.e., s.468. Mustafa Akar, Molla Fenr ve Vahdet-i Vcd Anlay, Ankara 1993, s.130;

91

92

Muhammed hsan Ouz, slm Tasavvufunda Vahdet-i Vcd, 1995, ss.162-169. Bkz. Kam, a.g.e., ss.65-83.

45

Arabyi onu kabul edenlerin iinde snfladklar bir terimdir. 93 Vahdet-i vcd, Allah ve kinat birletiren ve her eyin Allahn kendisi olduunu iddia edenlerin doktrinidir. Bu Brahmanizmin, Stoacln, YeniEflatunculuun ve sfiliin benimsedii eski bir dncedir.94 Nitekim Brahmanlar her eyi Allah gndermekte; Brahmann, kll hakikat ve lemin bizzat kendisi olduuna, dier eylerin tmnn arazlar ve bu hakikatin grntsnden baka bir ey olmadna inanmaktadrlar.95 Stoaclar Allah ve lem tek varlktr. lem Allahtan ayrlmaz; YeniEflatuncu filozoflarda: Allah birdir, n gneten gelmesi gibi lem de Ondan kaynaklanmaktadr. Varlklarn muhtelif dereceleri vardr. Ancak onlar, Allah ile birlikte bir tek varlk oluturmaktadr. derler. 96 Vahdeti vcd, felsef dncenin sonucu olmaktan ziyade suflerin tasavvufi tecrbeleri esnasnda sezgisel olarak idrk ettikleri bir hkikattr.97 Erol Gngre gre slm tasavvufunun birinci devresi zhidler zamandr ve bu devirde mistik dnce hareketine rastlanmaz. Ancak ikinci devre denilen ve vahdet-i vcdcu tasavvufulara kadar olan zamanda Yeni-Eflatuncu dncenin
93

Suad El-Hakm, bnl-Arab Szl, (ev: Ekrem Demirli), stanbul 2005,

s.641.
94

Es-Seyyid Muhammed Akil b. Ali el-Mehdil, Felsefi Tasavvuf, (ev: Mustafa

Kll), stanbul 1998, s.48.


95

Es-Seyyid, a.g.e., s.49. Es-Seyyid, a.y. Reynold Nicholson, Tasavvufun Menei Problemi, (ev: Abdullah Kartal),

96

97

stanbul 2004, z Yaynclk, s.80.

46

tesiri aka bellidir; esasen btn felsef dnce sahasn saran bir doktrinin suf entellektellerine kadar varmamas mmkn deildir. Fakat bu tesirlerin bn Arabiye gelinceye kadar slmiyetin ana erevesini zorlamayacak ekilde zmlendiini, dolaysyla karmzda orijinal bir slm tasavvufu bulunduunu syelyebiliriz.98 Mutasavvflar ise unlar sylemektedirler: Allah gerein kendisidir. Bir tek varlk vardr, o da snrsz varlktr. lem ise ilah zatn bir emaresidir. lemin gerekte bir varl yoktur. nk o, tecelli yoluyla Allahdan sdr olmaktadr.99 H.Kmil Ylmaz, varlk birdir. O da Hakkn vcdundan ibarettir. Ondan baka hakik vcd sahibi bir varlk, Ondan baka kim binefsihi bir vcd mevcut deildir demitir.100 Ayrca H.Kmil Ylmaza gre, vahdet-i vcd, kalbin manev seyri srasnda meydana gelir; kayna ise yaplan ibadetlerin okluuna baldr.101 VII. (XII.) asr tasavvufta nemli gelimelerin gerekletii bir dnemin balangcdr. bn Arab kendisinden nceki sflerin fikirlerinden de yararlanarak, vahdet-i vcd terimi ile ifade edilen bir gr ortaya att. El-Fthtl-Mekkiyye ve Fssl-hikem gibi eserlerinde bu konudaki dncelerini genie aklad. Allahevren, Allah-insan ilikisinin vahdet-i vcd eksenli bir aklamasn yapt.

98

Gngr, a.g.e., s.60. Es-Seyyid, a.g.e., s.49. Ylmaz, Anahatlaryla Tasavvuf ve Tarikatlar, s.301. Ylmaz, a.g.e., s.302.

99

100

101

47

Felsefeden ve kelmdan ald baz delillerle fikirlerini ispatlamaya alt. 102 Vahdet-i vcd (varlk birlii)fikrini sistemletiren mutasavvf, bn Arab bu dnceyi grlerinin temeli yapm ve bunu btn slm tasavvufuna yaymtr.
103

bn Arabnin tasavvufi dncesi, vahdet-i vcd olarak tannr. Bu ismi kendisi kullanmamtr; onu kullanan, ilk rencisi ve ok yakn dostu nl mutasavvf Sadreddini Konev (.1274)dir. Vahdet-i vcd, slm dnyasnda bugne kadar ok etki yaratm bir anlaytr.104 bn Arabye gre varlk, bir tek hakikatten ibarettir. eitlenme ve oalma, d duyularn meydana getirdii zahir bir eydir. Allah mutlak varlktr. Onun varlnn sebebi yoktur. O, kendi zatyla vardr. Onu bilmek, varln bilmektir. Zatnn hakikatn bilmek mmkn deildir.105 Vahdet-i vcd fikrini benimseyen bn Arab, bu gryle gerek varlk olarak sadece Hakk kabul eder. Onun dndakiler gerek anlamda bir varla sahip degillerdir, ancak Hakkn glgesi mesabesinde bir varlga sahiptirler.106 Vahdet-i vcd, slm tasavvufunun Varln Birliini esas kabul eden husus bir ekli olup, bn Arabde zirveye ulamtr. Burada tasavvur, irade ve
102

Komisyon, a.g.e., s.60. Bayrakdar, slm dnce Tarihi, s.42. Bayrakdar, a.g.e, s.42. Bayrakdar, a.y. Yusuf Turan, Muhyiddin bn Arabde Mutlak Varlk, Baslmam Yksek Lisans

103

104

105

106

Tezi, Sakarya 2006, s.59; Fikret Karaman, Vahdet-i Vcd, DB. Yaynlar, Ankara 2010, s.677.

48

varlk bakmndan birlik kabul edilmitir. Dier tasavvuf hareketler gibi bu da nce Mutlak kavramn ne karr. 107 Vahdet-i vcd da mevcuttur, Allahn sfatlarnn tezahrdr. Allahn her sfat bir varlkta tecell eder. Tek ve Mutlak varlk olan Allah, btn mevcutlarn asldr. Onun her bir sfatnn meydana kmasyla eya ve hadiselerden biri de ortaya km olur. 108 Allah ezelde vard hibir ey yoktu. Allah lemi yaratmak isteyince Heb denen bir hakikat Allahn kendinde mevcut ve her eyin asl olan; kadimle kadim, muhdesle muhdes sfatn kazanan Kll Hakikate tecell etti (tat, grnd). Bu, tpk yaplacak binann, kat zerine plann izmeye benzer. Sonra yce Allah, kendi nuruyla o Hebya tecell etti (filozoflar buna klli heyl derler). Btn lem, bilkuvve bu Hebda vard. Hebda bulunan her ey, gelen bu tecelli nurunu kendi istidadna gre kabul etti. Bu nuru en ok alanda Hebada bulunan Hakikat- Muhammediyye oldu. Bu suretle Allahn tecellsinden Heb ve Hebnn tecellsinden lem meydana geldi.109 Allah bizi u belirli ekillerde yaratacan, ezelden beri biliyordu. Eer bizi bu ekilde bilmeseydi yaratmazd. Bu ekli baka yerden de almad. nk kendisinden baka bir varlk yoktu ki oradan alsn. Demek ki kendi bilgisinde bizim bu eklimiz vard. Bizi ezel bilgisiyle byle bilmiti. O halde biz bilkuvve Onda vardk Onun bizi bilmesinin ayns olan bizim misalimiz (dnce halindeki

107

Bolay, Felsefi Doktrinler Szl, s.293. Bolay, a.g.e., s.293. Bayrakdar, a.g.e, s.43.

108

109

49

varlmz, bir baka deyile Allahn bizim hakkmzdaki bilgisi), kendi kdemiyle kadimdir. nk bilgi Onun sfatdr. Sfat da ezeldir. Allah bizi yaratacan sonradan bilmi olamaz.110 bn Arabye gre ayan-i sabite (ideler), yani Allahn bilgisi bakmndan lem kadimdir. Yoktan zuhura gelmi deildir. Yoktan zuhura geldi demek, kendinde gizli olan bilgisinin kendi iradesi ile ekillere ayane geldi demektir. Zira ne yok var olur, ne de var yok olur. Zat denizin inklbndan (alkalanmasndan) lemler meydana gelmitir.111 Allah bu dnyalar, isimlerini meydana karmak iin yaratmtr. nk makdursuz kadir; verme olmadan cmertlik; beslenen kimse olmadan rzk vericilik; yardm edilen bir ey olmadan yardm edicilik; rahmet edilen bir ey olmadan rahmet edicilik etkisisz kavramlardr.112 bn Arabye gre kinat Allahtan kmtr, fakat Allah ile ayn mahiyette deildir. Mmkn varlklar, nce yok iken sonradan Allahtan sdr olmutur, fakat parann btnden ayrl gibi bir ayrla varolduu dnlemez. O takdirde bunlar, varlktan varla km ve bylece ezelde kendi kendisiyle kim bir varla sahip olmu olurlard.113 Vahdet-i vcd, vcudun birlii demektir. slm mutasavvflarna gre bizatihi kim olan vcd birdir, o da Allahn vcdudur. Bu vcd, vacip, kadim ve
110

smail Karagz, Vahdet-i Vcd, Din Kavramlar Szl, Diyanet leri

Bakanl Yaynlar, Ankara 2010, ss.677-678; Bayrakdar, a.y.


111

Bayrakdar, a.g.e., s.43. Bayrakdar, a.y. Bayrakdar, a.y.

112

113

50

ezeldir, oalma, paralanma, degime ve blnme kabul etmez.114 smail Fenni, panteizmle ilikili olan ve Yeni-Eflatunculukta ve Me felsefede nemli bir yer tutan sudr (emanation), yani lemin Allahtan, onun irade ve uuru olmakszn sudr ettii, tatg fikrini doru bulmamaktadr. Zira ona gre, bu her iki dnce de btl olmakla beraber slmda bunlardan farkl bir Vahdet-i Vcd inanc vardr. slm mutasavvflarnn en byklerinin yolu olan Vahdet-i Vcdun manas, hakiki varln Hakkn vcudundan ibaret ve kinatn tm de deime, bakalama, ekil ve snrdan mnezzeh olan bu vcdda ortaya kan birtakm gelip geici suretlerden ibaret olmasdr. Yani bu dncenin temeli lemin btnnn Hakk ve zahirinin de halk olarak dnlmesidir. Burada Allah ve lem ayn degildir. Zira Allah, varlnn vacip, kendi zatyla kim ve kadm olmas mnasebetiyle lemden ayrlr. Baka bir deyile; vcd cihetiyle lemin ayn olmakla beraber zuhur ve taayyn cihetiyle onun gayrdr. Kinat, Allahn isim ve sfatlarnn hkm ve eserleridir. Hakk, zatnn mkemmel olmas nedeniyle lemden mstani ise de isimlerinin kemali lemde zuhura gelir, zahir olur. Ancak lem zaten onun vcuduyla kim olduundan bu, Allahn gayrine muhta olmas manasna gelmez.115 Tanrnn zat ve mahiyetine zarar vermemek iin kinat, Allahn ilk tecellsinden meydana gelen ilk akla dayandrlmtr. lk akl tektir. Fakat yapsndan okluk istidad vardr. Btn varlklarn suretlerini (idelerini) kendinde tar. Buna
114

smail Fenni Erturul, Vahdet-i Vcd ve bn Arab, (Haz: Mustafa Kara), nsan

Yaynlar, stanbul 1991, s.9.


115

smail Fenni Erturul, Maddiyyun Mezhebinin zmihlali, Orhaniye Matbaas,

stanbul 1928, s.566.

51

kinatn ilkesini tekil eden Levh-i Mahfuz da denir.116 bn Arabye gre varlk bir daire tekil etmektedir. Bu daire Allahn bir grn veya Onun ayndr. Dairenin merkezi Allahtr. Banda ilk akl vardr. Bu, btn yaratlanlarn asldr. Her eyin sureti, tasars bunda mevcuttur. Bu suretler, ekillere konulmutur. Nihayet yaratma devam edip insan trne gelmi ve en son insan yaratlmtr. Varlk dairesinin sonunda insan bulunmaktadr. nsanla varlk dairesi tamamlanm ve dairenin sonu, bayla birleirse insan da bylece aklla birlemitir. Banda akl sonunda, (baa birletii noktada) insan bulunan bu dairenin, iki ucu arasnda kalan ksmnda dier yaratlm dnyalar, varlklar vardr. nasl dairenin merkezinden kan hatlar, evrenin her noktasna ayn uzaklkta ise btn yaratklarnda Allaha nisbeti yledir. Onda deiiklik olmaz. Dairenin evresindeki her nokta, nasl merkeze bakarsa btn yaratklarda yle Allaha bakar, Onun verdiini kabul ederler. 117 bn Arab ve ondan sonrakilerin vahdet-i vcdu tezlerine gre Allahn isim ve sfatlarnn bir tezahr olan bu cihan, be mertebeden meydana gelmitir.118 Birinci mertebe gayb- mutlak (mutlak gizlilik) mertebesidir. Bu mertebede Allah tam kemal halindedir, henz isim ve sfatlar dairesine inmemitir.119 kinci mertebe, Cebert lemi, ilk teayyn, ilk tecell, akl- evvel, ilk cevher, hakikat- Muhammediyye, izaf ruh, kll ruh, ayb- muzaf, kiabl mubn
116

Bayrakdar, a.g.e., s.43. Bayrakdar, a.y. Bayrakdar, a.g.e., s.44; H.Mahmut Ycer, Meratibul-Vcud Hakknda Risale,

117

118

Baslmam Yksek Lisans Tezi, stanbul 1996, ss.59-63.


119

Bayrakdar, a.y; Ycer, a.g.e., s.63.

52

mertebesidir. Ummul-kitab mertebesinde toplu olan varlk, bu makamda alm detaylanmtr.120 nc mertebe, melekt lemidir. Bu lem ehadet lemine yakn ayb- muzaf lemidir. Drdnc mertebe, mutlak uhud mertebesidir ki, buna ehadet lemi, mlk lemi, nsut lemi, his lemi, unsurlar lemi, felekler lemi, yldzlar lemi denir. Beinci mertebe, bunlarn hepsini kendinde toplayan insan-kamil mertebesidir. nceki drt lem, Allahn sm-i Azamdr. Bunlarn tamam, Allahn Zatn gsterir. Bu lemlerin tamam, insanda da vardr. O halde insan- kmil btn lemlerin zetidir.121 Vahdet-i vcd fikri smail Fenniye gre, her ne kadar avamn ve bir takm taassup ehlinin havsalasna smasa da mslmanlarn en sekinlerinin sahip oldugu bir fikirdir ve akla gayet uygun olmakla felsefe kitaplarn okuyarak phe ve hayret iinde kalanlarn da imdadna yetiecek bir mahiyettedir. Ayrca materyalistler ve dier bir takm ateistlerin, Allah-lem ilikisi konusunda ortaya attklar itirazlar bertaraf etme imknna da sahiptir. Szgelimi; maddenin yok edilmesinin mmkn olduu ve dolaysyla ezeli olmad tecrbe ile sabit oldugu gibi lemin tedbirsiz ve srf tesadf eseri olarak u bulunduu hale gelmi olmas da imknszdr. Vahdet-i vcd anlay, materyalistlerce eyann varolu sebebi olarak grlen maddenin yerine Allah koyar ve haric bir kuvvetin mdahalesine de gerek kalmam olur. Bylece Allahn varln inkra hibir yol kalmayaca gibi onun adaleti gerei
120

Bayrakdar, a.y; Ycer, a.y. Bayrakdar, a.g.e., s.44; Ycer, a.g.e., s.63.

121

53

ceza ve mkfat vermesini yani ahiretin varln tasdike aklen mecburiyet hsl olur.122 zet olarak vahdet-i vcd fikri, ilk mutasavvflarda mevcut deildir. Maruf-i Kerh (.200/815), Cneyd-i Badad (.298/911), eyh ibl (.334/946), Slem (.412/1023), Kueyr (.465/1072) gibi tasavvufularda byle bir dnce grlmemitir. lk mutasavvflardaki fena fillah (Allahta yok olma) fikri, gelie gelie eitli felsefelerin de etkisi altnda vahdet-i vcd ekline dnm ve bu felsefe, slm tasavvufuna hakim olmutur. lk mutasavvflar, fena fillah fikriyle hud birliine (her eyde tek varl grmeye) ulamlard. Gne dounca yldzlar nasl kaybolursa, Hakkn tecellisiyle kinat onlarn gznden yle silinmiti. Aslnda eya vard, bunu kabul ediyorlard, fakat akn verdii sarholuk ile eyay gremiyorlard, her eyi Hak gryorlard. Bu gr birlii ileri gtrlnce varlk birliine erimitir.123

F-PLOTNUSA GRE AKINSAL BR LKE OLARAK TANRI Plotinusun birincil reticisi ancak tek bir yce Tanrnn olduunu bildiriyordu. Bir Tanr ki, Plotinus tarafndan giderek terimi Aristotelesin anlad anlamda Nousun bile stne yceltiliyordu. Kkensel Varlk, Tanr betimlenemezdir; e deyile, ona onu ralandracak (bir eyi benzerlerinden ayran bir zelliiyle belirtmek, karakterize etmek) nitelikler ykleyemeyiz. Yapabileceimizin en ou, herhangi bir betimleyici temel olmakszn, onun rnein sonsal neden gibi bir en
122

Erturul, Maddiyyun Mezhebinin zmihlali, s.567. Bayrakdar, a.g.e., s.45

123

54

yksek g, acunsal (kozmik) g, ya da en yksek tinsel, yaratc Varlk olduunu ileri srmektir. O dnce ve Varlk (an ve tz) kartln birletiren saltk birliktir. Gerekte acunsal g ve tinsel Varlk gibi terimlerin kullanm bile Plotinusun grnn yanl bir izlenimini verebilir, nk Tanry kiisel olmayan bir O olarak (Parmenidesin Biri gibi), evreni zamansz ve bengi(ebedi) olan bir srete kendisinden yaratan aknsal bir ilke olarak dnmeyi yeliyordu. Yaratln tm nesnelerinde bulunmasna karn, onlardan ayrdr, ve Tanr, Bir ve en yksek olarak, tm eylerin stnde ve ncesindedir, bu yzden salt kamutanrsal bir g deildir. Bylece Plotinusa gre Tanr ulamlara indirgenemez, tinsel, zdeksel, ruhsal tz olarak ya da baka bir ulamda snflandrlamaz, ama Bir olarak grlmelidir ki, belirli yklemlere iye olmakszn, gene de tm eyleri yaratmaktadr ve kendisi tarafndan yaratlan her eyin stndedir.124 G-PLOTNUSA GRE TANRININ EVRENLE LKS Tanr her eyin ba, ilk ve mutlak varlk olmak itibariyle btn ztlklardan mnezzeh, onlarn zerindedir. Btn varlklar ondan kmtr, fakat bizim bildiimiz varlklar ve onlara ait zellikleri Tanr ile kyaslamaya imkn yoktur. Bilinen varlklar iin geerli olan eylerin hibiri Tanr iin geerli deildir. O tarife smaz Tanr kinatn yaratcsdr; her ey ondan derece derece sudr ederek kmtr. Bu sudr tpk bir kaynaktan n kmas gibidir. Ik veren kaynak kendi varlndan bir ey
124

Weber, a.g.e., ss.82-83; Bkz. Mehmet Sait Reber, Plotinus:Tanrnn Birlii ve

Basitlii zerine, Ankara niversitesi lahiyat Fakltesi Dergisi, 61:1(2010), ss.5978.; Orhan Hanerliolu, Dnce Tarihi, stanbul 1997, Remzi Kitapevi, ss.118119.

55

kaybetmez; ayrca k hem onun eseri, hem ondan ayrdr. Tanr tpk k saan kaynak gibi yine hep ayn mkemmellik ve ayn varolu seviyesindedir. Fakat k, kaynaktan uzaklatka nasl derece derece zayflar ve nihayet mutlak karanla varrsa Tanrnn kudretinin birer paras demek olan varlklarda derece derece ondan uzaklar, yani gitgide Tanrlk cevherine daha az sahip olurlar.125 Tanr, Parmenidesin rettii gibi, saltk (kendi bana var olan; hi bir eyle bal olmayan; bamsz, koulsuz) srekli birdir, ama, Herakleitosun rettii gibi, Tanrnn yarats olarak evren deiebilir bir okluktan olumaktadr. Bylece Plotinus bu iki felsefi dizge(sistem) arasnda bir bireim retiyordu. Tanrnn dnya ile ilikisi, yzeysel olarak, k ve onun tarafndan yanstlan olgusal nesneler arasndaki ilikiye benzetilebilir. Ama Plotinusun fiziksel ve tinsel evrenleri Birin, ya da Tanrnn yan rnleri olarak yorumluyor, bylece Anaksagorasn Nousunu olduu gibi, Platonun iyi, dealar, tz ve zdek kavramlarn da Tanrdan yaylmlar olarak benimsiyor. Aristotelesin Nousu enteleki ile ykl ve erekbilimsel doada gren yorumunu da kabul ediyordu. Buna gre Plotinus iin Nous Platonik idealar kapsayan duyulurst bir nesnedir; dealar Nousa ikindirler. Nous gereklii kendi imgesi olarak yanstmad ama gereklik ona znl olduu iin, hibir zaman yanla ak olamaz. dealar, Nousa ikin olduklar srece, benzer olarak yanla ak olamazlar. Bununla birlikte Ruh Nousun bir rn olarak, yalnzca onun imgesidir ve bu yzden yanlabilirdir.126

125

Gngr, a.g.e., ss.43-44; Gkberk, a.g.e., s.135. Sahakan, a.g.e., s.83; Birand, a.g.e., s.124.

126

56

H-PLOTNUS METAFZ Plotinus metafizii Kutsal lemeyle balar. Bunlar Bir, Tin ve Candr. Onlar, Hristiyan lemesinin kiileri gibi birbirine eit deillerdir. Bir nce gelir. Tin daha sonra, Can en sonra.(Plotinusun ada olan onunla ayn hocadan felsefe okumu Origenus, Birinci kiinin kinciden kincinin ncden stn olduunu syleyerek Plotinusla uyumutur.) Bir az ok karanlktr. Ona bazen Tanr ad verilir, bazen yi, o kendisini ilk izleyen Varlk aar. Ona yklemler yklemekten kanmal, sadece vardr demeliyiz. Tanrdan evren diye sz amak yanl olacaktr. nk Tanr evreni aar. O evren araclyla kendini ortaya koyar. Bir, herhangi geli ilevlii olmakszn kendini ortaya koyabilir. nk, o hibir yerde deildir, hibir yer o deildir. Birden bazen yi diye sz edilirse de o, hem yi, hem Gzelden nce gelir. (Beinci Ennead, Beinci Tractatus, Konu 12). Bir bazen de Aristotelesin Tanrsn anmsatr. Tanrnn kendinden treyenlere gereksinim duymad ve onun, yaratlm dnyay bilmezlikten geldii sylenir. Bir, tanmlanamaz.127 Plotinusta l bir varlk zinciri vardr ki bu lnn banda bir olan Tanr bulunmaktadr. lnn Tanrdan sonraki ikinci unsuru, akl, zeka veya espri diye eitli ekillerde tercme edilen noustur. Hakikatte bu kavram duyularn kavramaya muktedir olmad eylerle ilgilidir; mesela Eflatunun ideleri nousun faaliyetleri arasndadr. B.Russelin kulland bir misalle aklayacak olursak yle diyebiliriz; Bir olan Tanr tpk bir gne gibidir; gnete verenle aydnlanan birdir. Burada nous veya esprit, Tanrnn kendini grd k saylabilir. nk nous bir olan
127

Russell, a.g.e., ss.288-289; Birand, a.y.

57

Tanrnn imajdr ve onun domasn sebep Tanrnn kendisini grmek istemesidir. u halde esprit veya nous bir eit ilahi zihindir.128 Varlk hiyerarisinde nc sray alan ruh, dnyada grdmz her eyin yaratcsdr. Ruh ilah zihin veya akldan km olup bir tarafyla ilahi akla, bir tarafyla dnyaya, yani darya bakar. u halde tabiat, ruhun yukar doru deil de aa doru bakmas halinde kendi imajn drd bir sahadr. Tabiat ruhun eseridir, ruhun imajdr; ancak bu eser ruhun bir eit d hareketini temsil etmek itibariyle, ilah zihin dnyasna nispetle kusurlu, daha az gzel bir dnyadr. 129 Nihayet madde gelir ki, aslnda maddeyi varlk saymak doru olmaz. Maddenin kendi bana bir varl yoktur, onu ruh yaratmtr. Madde pasif olduu iin ancak ruh sayesinde varlk olarak ortaya kabilir. Ruh olmasa madde diye bir ey olmazd. 130 unu belirtmek gerekir ki, Bir olandan ilah akln, ondan da ruhun sudru zaman iinde sra ile olan bir hadise deildir. Burada zaman sras deil mantk sra sz konusudur. Yani aradaki sebep sonu ilikisini gstermek bakmndan bir ncelik sonralk ifadesi kullanlmaktadr. Brehierye gre Plotinusun gayesi mistisizm ile rasyonalizmi uzlatrmakt, yani kendi zamannda car olan ve kendisine de ok tesir eden dini fikirlere felsef bir esas kazandrmak istiyordu. Nitekim onun metafiziindeki temel hipostaz olan ilahi

128

Gngr, a.g.e., s.45. Gngr, a.y. Gngr, a.g.e., s.45.

129

130

58

akl aslnda maddi dnyann ilminden baka bir ey deildir. lim ise onun konusu olan dnyadan nce gelir; zira bu dnyann rasyonel varlklar bir tesadfn eseri deil de akln eseri ise, akln dnyadan nce gelmesi gerekir. Fakat aklnda stnde mutlak deimez bir Tek bulunmaldr, nk aklla idrak edilebilir varlklarn da bir sebebi bulunmaldr. Dnya okluktur, halbuk okluktan veya oktan nce, Bir (vahdet, birlik) gelir. Nitekim ikiden nce bir vardr kavranabilir dnyann altnda ise bir baka hipostaz bulunmaldr; nizamn maddede gereklemesi, duyulara hitap eden bir dnyann doabilmesi iin aktif ve hareketli bir vasta (arac) bulunmaldr ki ite bu vasta ruhtur.131 Bu sistem tamamen Plotinus zamannda cari olan ve onun benimsedii astronomik sistemin bir icab olarak ortaya kmtr. En yukarda Bir sonra ondan kan akl, sonra da akldan kan ruh. Mekanda dalm bulunan her ey ite bu hipostazdan birine veya brne dahil bulunmaktadr ama farkl karmaklk derecelerinde. Bir olan herhangi bir ayrm olmakszn her eyi kaplar. Akl btn varlklar ihtiva eder; ruhta ise eya birbirinden ayrt olmaya balar, yle ki bu ayrlmann hududunda varlklar artk duyulara hitap eden dnyaya karrlar.132 Plotinus, insan bilgisi bakmndan duyu verilerini kabul eder, yani duyu verilerinin gerekliini inkr etmez. Akln prensiplerini de kabul eder ve bunlar duyu verilerinin stnde tutar. Bu bakmdan o, dnya hakknda bir ilim kurabileceimizi kabul etmektedir. Fakat Plotinus, burada kalmaz ve akln stnde bir baka bilgi yolunun bulunduunu syler ki, bu vecddir. Niin? Plotinus yle bir muhakeme
131

Gngr, a.g.e., s.46. Gngr, a.g.e., ss.46-47; lken, a.g.e., s.112; Birand, a.g.e., s.125.

132

59

yrtyor: Akl diyalektii dourur, diyalektik ise son haddine vardrlnca akla kar kar. Bu nasl oluyor? Akl daima birlike varmak iin urar ve bize o yolu gsterir. Ama biz birlie akl yolu ile varamayz, zira akl bilgi kazanma esnasnda kendi objesinden ister istemez ayr kalmak zorundadr. Akl yoluyla elde ettiimiz bilgide bilgiyi alan insan (idrak eden suje) ile bilgi konusu olan ey (obje) birbirinden ayrdr. Halbuk birlikte byle bir ayrlk olmaz. Demek ki akln karakteri (diyalektik) bizim onun gsterdii hedefe ulamamza el vermiyor. Biz bu hedefe vecd yoluyla varrz. Vecd halinde ruh bedeni terk ederek Tanr ile birleir beden terk edilmi bir saray gibidir. Bu bir lmdr, fakat hayattr. Nitekim Eflatun lmek yaamaktr diyor.133 Plotinusa gre dnyann ulvi kayna (Bir)dir. Bir herhangi bir okluktan hli ve r, btnl ile deimemi ve bakalamam srf vahdettir, baka bir deyile, insan iin tasavvuru mmkn olan hibir sfat Allah hakknda tamamyla kullanlamaz. Plotinusa gre Ahad veya lk mebde, yani Allah, btn varlktr, fakat, varlklardan hibirisi o deildir. Allaha bu veya u diye tlakta(genelleme) bulunmak onu kayd altna almak olur. Halbuk o tektir ve btn eyann ve aklnda stnde ve tesindedir. Allah, mistiin, deimez ve bakalamaz nitesidir ve vhididir. Bir kimse onu belirli artlar altnda Upanihadlara ait Bir ile aynletirebilir. Fakat, o, nefs ile aynlemi Upanihadlarn Birine benzemedii gibi Vedentann Srf uuru da deildir. Plotinusun Biri, herhangi bir manada uurlu deildir. O, kendi birliinin dnda, o birlikten bakaca, herhangi bir karakteristie sahip deildir. Plotin bazen ona (Allah) der. Lkin bu kelime ile bir ahsiyet kastedilmemitir. O, sadece

133

Gngr, a.g.e., s.47.

60

dnyann biricik kayna, evk ve itiyakn hedefi anlamnda Allahtr. Dnya ondan fkrp akar ve ruh tekrar ona dnmeyi arzular ve aratrr. Lkin, Birin dnyaya ilgisi Plotinusa gre, Batnn Teistik dinlerinde tasavvur olduu gibi, Allahn dnyaya olan ilgisinden tamamen ayrdr. Hristiyanlkta, Yahudilikte ve slmiyette Allahn dnyay yaratt sylenmitir. Fakat Plotinusa gre dnya, Birin bir Sudrudur veya Tecellsidir ve bununla birlikte o, bir Sudr Silsilesidir. Filozofik analiz asndan, yaratl ve sudr arasndaki fark tam anlamyla ortaya karmak son derece gtr. Zira, her ikisi de bir dereceye kadar mphem kavramlardr; her ikisi de gerekte birer mecaz olmaktan ileri geemezler. Fakat meselenin esas u noktada toplanmaktadr: Batnn Teistik zihnine gre dnya, yaratldktan sonra, bizzat kendi mstakil varlna sahiptir, yani dnya, yaratldktan sonra, artk, Allahtan tamamyla farkl mstakil bir Cevher dir. Baka bir deyile, Allah ve dnya iki ayr varlktr. Allah, asla dnya olamaz; dnya da, hibir ey de, asla Allah olamaz. Dinlerde hibir anlamda, dnyann, Allahn bir Formu, Allahn farz edilmi bir biimi veya kyafet deitirmesi; ya da; Allahn bizzat kendisinin herhangi bir eye transformasyonu olduu sylenemez. Fakat Dinler iin bu sylenemeyen eyler, Plotinusun sudr teorisine gre, dnyann mevcudiyeti hlidir. Yani, Allah, kendisini, kendisinden farkl bir cevher olmayan, baka bir deyile, baka bir formda ayni cevher olan dnyaya transforme etmitir. te bu gr panteistik bir grtr ve teistik yaratl teorisine zttr.134

134

Sunar, Tasavvuf Tarihi, s.116; Ernst Von Aster, Felsefe Tarihi Dersleri I lka

ve ortaa Felsefesi (ev. Macit Gkberk), stanbul 1943, s.221; Gilje, NilsSkirbekk, Gunnar, a.g.e., ss.135-136.

61

Plotinusa gre mistik yol, da ait btn eylerden uzaklap ie ait hrriyete kavumak yoludur. Mistik yol, ayn zamanda, bir ie kvrlmaktr. Zira, Bir itedir, en iteki en derni derinliktedir.135 Cavit Sunara gre Plotinus; tasavvufunu, teolojik bir sistemin terimleri ile deil, felsef terimlerle tefsir etmitir. Plotinus tasavvufu, her bir tasavvufun kendisinde kutsal ve transandantal bir realite duygusu tad anlamda din tesmiye edilebilir olduu hakknda din bir ruhun timsali ise de, o, tasavvufun Hristiyanlk, Hinduizm, Budizm veya slm gibi baz hususi din sistemlerin bnyelerinde grlmesi zorunlu olan mutad manada dini bir fenomen olmad vakasnn da canl bir mislidir. Plotinusun, tasavvufunu uygulad dnya sistemi bir nevi panteistik emanasyonizmdir. Bu sebeple de batdan ziyade douya baldr.136 Yeni-Eflatunculuk Efltun ve Aristonun felsefeleri ile onlarn trl tesirleri arasnda uzun mddet devam eden mcadeleden sonra, nihayet ilka dncesinin bulduu en terkibi hal ekli idi.137

135

Sunar, a.g.e., s.126; Russell, a.g.e., s.292. Sunar, a.g.e., s.115. lken, a.g.e., s.112.

136

137

62

I-PLOTNUS A GRE NSANIN TANRI VE EVRENLE LKS Plotinus evrenin ussal ilkesini, Logosu zdekle kartlk iine koyuyordu. Logosu olgusal olan, var olan bir ey grrken, zdei ise hibir varl olmayan, yok olan ve yalnzca n yokluunu simgeleyen karanlk ile zdeletiriyordu. Ktlk biimsiz bir eydir, biimden yoksun zdektir. zdek pek ok ktlk ve iyilik dereceleri sergilemekte ve bunlar yaln duyu nesnelerinden balayp kendini olgusallatrma ya da eksiksizlik hedefine yaklaan ideal tezlere dek uzanmaktadrlar. Duyu algsndaki nesneler ideal biimlerin imgelerinden baka bir ey deildir, ve duyusal nesneler ideal, gerek olgusalln salt bir glgesi olan bir temel zerine dayanmaktadrlar. Plotinus insann Tanrya ve evrene ilikin gerei bulma abasndan doan durumun nedenlerini zmlyordu. Ona gre insan ruhu Tanr tarafndan yaratlm ama daha sonra, insann bamszlk ve kendini ynlendirme isteine karlk olarak, zdeksel nesneler dnyasna indirilmiti; bylece duyusal nesneleri ve zdei denetlemeye alyordu. Bu yoldan insan Tanrnn alann terk etmiti.138 Plotinus insann kendisini Tanrdan kopardn, gerek iyiyi bulabilmek iin ona geri dnmek gerektiini belirtmitir. Ruh bir Devinmeyen Devindirici (Aristotelesin kavram) olarak Tanr gibi olma zlemi iindedir; gene de ruh bu en yksek hedefe ussal dncenin etkinlii yoluyla eriemeyecei iin, bu tr etkinlie stn olan baka bir yol bulmaldr ve bunu edimsel olarak dorudan duygusal iletiimde bulmaktadr. Tanrya bu dorudan yolda bakmak, Tanr ile dolaysz bu esrime ilikisini ve sezgisini yaamak insan en soylu hedefine ulatracak, ona
138

Sahakan, a.g.e., ss.84-85.

63

dinginlik ve tam bir kuanmlk getirecektir. Byle bir sezgisel gr ya da iliki enderdir, yalnzca en iyi, en erdemli, en bilge, tanr-gibi insanlar iin ayrlmtr.139

-PLOTNUSUN TEMEL TEK VARLIK TEORS Plotinusa gre, temel Birin dolgunluundan, tama (feyz) ve sudr (emanation) yoluyla okluk meydana gelir, tpk gneten snn, kardan souun kmas gibi. Hellenistik-Roma dneminde ortaya kan sonuncu nemli felsefe akm, Plotinus tarafndan kurulmu olan Yeni- Eflatunculuktur. Yeni-Eflatunculuk, yalnzca tarihsel bakmdan deil, fakat Hristiyan Ortaa felsefesiyle slm felsefesine yapt etkiler bakmndan nem tayan bir felsefedir. nk dini inanc felsefe yoluyla temellendirmeyi ve aklamay dnen Ortaa filozoflar, zellikle Bat dnyasnda, Aristotelesi kefedinceye kadar, ncelikle Plotinusun felsefesine bavurmulardr. Ve unutulmamaldr ki, Plotinusun felsefesi, bu ekilde kullanlmaya son derece uygun olan bir felsefedir. Zira Plotinusun felsefesinde, Orpheostan, Pythagorastan ve nihayet Platondan gelen te dnyac eilim, onun felsefesinin niha ve en yksek amac grd, Tanrya ykseli ya da Bir olanla birleme srecinde en tam ve en sistematik ifadesini bulur. Bu nedenle, onunla birlikte, felsefe yalnzca mantk, kozmoloji, psikoloji, metafizik ve ahlk deil, fakat bir din teorisi ve mistisizm de iermek durumuna gelmitir. Daha dorusu, Plotinusta en yksek bilgi tr Tanrya

139

Sahakan, a.y.;Bkz. Sleyman Hayri Bolay, Felsefeye Giri, 2004, Aka

Yaynlar, ss.288-291.

64

ilikin bilgi tr olduu, ve mistisizm anlayn gemiten gelen speklasyonlara olduu kadar, kendi kiisel tecrbelerine de dayandran filozof, mistik tecrbeyi filozofun yksek amac olarak grd iin, Plotinusta felsefe, felsefe olmaktan karak, bir tr din hline gelmitir.140 Din ve felsefenin i ie girmesi sonucu meydana gelen ve douda ve batda byk rol oynayan Yeni-Eflatunculuk, her eyden nce, mistik bir karakter tayan Eflatun felsefesine dayanm, Aristo ve Stoadan ald fikirleri de bu temel zerine oturtmutur. Bu bireim de ona orijinal bir mahiyet kazandrmtr. 141

140

Cevizci, a.g.e., ss.264-265. Sunar, a.g.e., ss.170-171.

141

65

KNC BLM YEN-EFLATUNCULUUN ETKLED AKIMLAR A-HVN-I SAFA HAREKET IV. (X.) yzylda Basrada ortaya km, din, felsef, siyas ve ilm amalan olan, faaliyetlerini gizli olarak srdrm organize bir topluluun addr. Abbas Devletinin son zamanlarna rastlayan, din, felsef ve siyas ekimelerin yaygn olduu bir dnemde felsef ve ilm almalar, din ve ahlk gayretleriyle birlik ve beraberlik, kardelik, yardmlama ve dayanmay ne kararak slm toplumunu fikr bakmdan yeniden derleyip toparlamay hedefleyen bu topluluun tam ad hvn'sSaf ve Hullnl-Vef ve Ehll-Adl ve Ebnl-Hamddir. Bu isim toplulua bizzat kendilerince verilmitir.142 Topluluun kurucularnn kimler olduu, ne zaman ve nerede ortaya ktklar, faaliyetlerini nerelerde ve hangi tarihlere kadar srdrdkleri, slm toplumunun hangi kesiminden olduklar gibi konular yzyllar boyu tartlm, hem Doulu hem Batl aratrmaclar uzun sre megul etmitir. hvn- Saf'nn risalelerinde bile topluluk mensuplarnn isimlerinin zikredilmemesi, almalarnda gizlilii kendilerine lke edinmeleri, bilimsel problemleri tartmak zere belirli zamanlarda dzenledikleri toplantlara kendilerinden olmayanlarn katlamamas bu topluluun gizli bir rgt olduu grnmn vermekte, onlarn kimlikleri ve

142

Enver Uysal, hvan- Saf, T.D.V. slm Ansiklopedisi, stanbul 2000, Cilt,

22., s.1; T.J.de Boer, slmda Felsefe Tarihi, (ev: Yaar Kutluay), Ankara 1960, s.58; M.M erif, slm Dncesi Tarihi, s.327.

66

dolaysyla Resil hvnis-Safn yazar veya yazarlar hakkndaki tartmalarn da kaynan oluturmaktadr.143 Bundan dolay hvn- Safnn koyu bir i-smil grup olduunu sylemek g olmakla birlikte bu grubun ilikten etkilenmediini ileri srmek de mmkn deildir. hvn- Saf dncelerini, din ve felsef ilimler alannda yazdklar toplam elli iki risaleden oluan Resil hvnis-Safda anlatmtr. Risaleler, slm dncesinin X. yzyldaki ilm ve felsef dzeyini ansiklopedik bir yaklamla aksettirdii iin yazarlar modern aratrmaclarca slm ansiklopedistleri eklinde anlmtr. Ayrca hvn- Saf bu rislelerdeki dncelerini er-Risletl-Cmia adl bir risalede zetlemitir.144 Din ve ahlk kayglarla ortaya kan hvn- Saf banazl, fikir ve mezhep ekimelerini gidermeyi, kardelik ve yardmlama duygusunu yerletirmeyi, kendilerine gre yanl bilgiler ve btl dncelerle kirletilmi olan dini felsefe ile yeniden temizlemeyi hedeflemitir. Bunu gerekletirirken olduka eklektik davranm, n yargsz bir yaklamla din, felsef ve ilm olmak zere ulaabildii her tr bilgiyi kullanmtr. Onlar iin dncelerine temel olmada Kuran ne kadar neme sahipse Tevrat ve ncil de o kadar nemlidir. Din bilgisinde Hz. Peygamberin veya Hz. Alinin sz ne kadar nem tayorsa felsefede Sokrat, Efltun ve Aristonun, matematik ve geometride Pisagorun ve klidin, corafyada Batlamyusun sznn de nemi o derece byktr. hvn- Safnn metafizik aklamalarnda Pisagor ve zellikle Yeni-Eflatunculuun etkisini ayrca vurgulamak
143

Uysal, a.g.e., s.1.; erif, a.g.e., s.327. Uysal, a.y; Boer, a.g.e., s.59.

144

67

gerekir. Ancak Mslman bir toplumda yaamalar ve kendilerinin de Mslman olmas sebebiyle Kurana ve hadislere daha fazla nem vermilerdir. Mezhep tutkusundan uzak ve doru bulduklar her dnceyi kayna ne olursa olsun alma eiliminde olduklarn yle belirtmilerdir: Kardelerimizin ilimlerden hibirine dman olmamalar, hibir kitab hor grmemeleri, mezheplerden hibirine n yarg ile bakp taassuba dmemeleri gerekir. nk bizim gr ve mezhebimiz btn mezheplerin grlerini kapsar ve btn ilimleri kuatr.145 hvn- Saf dncelerinin eklektik yapda olmasnn zorunlu sonucu olarak dnemlerinde mevcut her tr bilgiyi derleyip deerlendirmi ve bilgilerini balca drt kaynaktan aldklarn ifade etmilerdir, a) Bilge ve filozoflar tarafndan yazlm matematik ve fizie dair kitaplar; b) Tevrat, ncil ve Kur'an gibi kutsal kitaplar ve peygamberlere melekler araclyla indirilen sahfeler; c) Yldzlarn hareketleri, burlarn ksmlar ve mevcut varlklarn ekilleriyle maden, bitki ve hayvanlardan bahseden astronomi, jeoloji ve botanie dair eserler; d) Temiz ve saf insanlara Allah'n ilhm yoluyla bildirdii ilh kitaplar. hvn- Saf, lemde mevcut btn varlklarn bilgisini elde etmeyi kendilerine ilke edinir ve Pisagorcu-Eflatuncu felsefe eitimi anlayna uygun olarak bilgi aratrmasna matematikle balar. nk hvn- Saf, matematiin insan tevhid bilgisine ve yaratan ikrara gtrd kanaatindedir. Mantk ise felsefenin ls ve filozofun aleti konumundadr. Felsefe, peygamberlikten sonra insan uralarnn en stn olduuna gre felsefenin ls ve filozofun aleti olan mantn da l ve aletlerin en stn olmas gerekir. Bylece hvn- Safya gre
145

Uysal, a.g.e, s.2; Boer, a.g.e., s.61.

68

mantk hem kendi bana bir lim hem de bir ilmin arac olma zelliine sahiptir. Ayrca risalelerde mantkla matematik arasnda ilevleri asndan bir benzerlik kurulduu grlr. Matematiin gayesi insan duyulur eylerden akledilirlere gtrmek iken mantk fizikten metafizie geite bir vasta rolndedir. Mantk bilimlerini zihinde tasavvur edilen kavramlarn anlamlarn bilmek eklinde tanmlayan hvn- Safnn mantk birikimiyle ilgili ayrntya gidildiinde baz bilgi eksiklikleri tad grlr. Mesel Organonun tertibi konusunda verdikleri bilgi hataldr. Ayrca enltk terimine yanl olarak iir sanatn bilmek, mantk klliyatna dhil olmayan bltk (politika) terimine de ispat ve delil getirme (burhan) sanatn bilmek eklinde anlam vermilerdir.146 Felsefe anlayn hvn- Saf mistik ve ahlk baz normlar zerine ina eder. Bu sebeple felsefeye yaklamlar Peripatetik anlaytan ziyade Pisagorcu ve Sokratik amaca daha yakn grnmektedir. hvn- Saf iin felsefe sadece hakikatin aratrlmasndan ibaret olarak teoride kalmaz; onun kiinin sz ve davranlarn dzenleme gibi pratik ve ahlk bir boyutu da vardr. Teorik dzeydeki yksek gereklerin yakalanmas bir bakma kiinin pratik dzlemdeki konumu ile yakndan ilgilidir. Pratikteki fazilet teorik gerekler iin bir zemin oluturmaktadr. Bundan dolay hvn- Safa felsefeyi bilgi davran btnln ifade eden hikmet kavramyla birletirir ve ikisine de ayn anlam verir. Bu yaklamn bir sonucu olarak hvn- Saf felsefeyi Eflatuncu bir anlayla insann gc lsnde Tanrya benzemesi eklinde tanmlarken bununla hem zihinde bilgi plannda hem pratikte benzemeyi kasteder. Filozof ise davranlar gzel, sanat salam (iinin ehli), doru szl, gzel ahlkl, dnceleri dzgn, amelleri temiz, bilgileri gereki olarak nitelenir.
146

Uysal, a.y.; Boer, a.g.e., s.62.

69

147

hvn- Safnn felsefesi din kaytlardan arnm bir felsefe deildir. Onda tasavvuftaki riyazete, nefis eitimine benzer yorucu bir ahlk eitimin mevcudiyeti dikkati eker. Ahlk eitim gereklemeden hikmet kapsn almak mmkn deildir. Nitekim ahlk donanmdan yoksun olarak felsefe yapma abasn kraln huzuruna destursuz girmeye benzetirler. hvn- Safnn felsefesi, en yksek ama olduu vurgulanan Allahn ahlk ile ahlklanmay kendine temel prensip olarak alm, peygamberlik ve vahiy esasna dayanan bir felsefedir. Onlarn felsefe anlay ile Sokratik anlamdaki insan ruhunun arnmas arasnda yakn bir ilikinin varl gzlenir. u halde hvn- Safnn anlayna gre felsefe sadece teorik bir ura deil Stoaclarda da olduu gibi insann ayn zamanda zihin, kalp, ahlk ve aksiyon dnyasn btnyle dzenleyen kuatc bir disiplindir.148 Bilgi anlay hvn- Safnn dnce sistemi insan merkez alan bir sistemdir. nsann var olu gayesi kendini ve lemi tanmas, yaratann bilmesi, eyann hikmetini ve hakikatini kavramasdr. nsan ancak bunu gerekletirebildii lde mkemmeldir. Dolaysyla onlarn bu balamda syledikleri de erdemi bilgiye edeer gren Sokrat dnce ile paralellik arzeder.149 Ayrca bilgi anlaynda; tasavvuf ehli ile duyumcularn ve tabiatlarn grlerini birletirmilerdir. Onlara gre bilgi duyularla balar, duyular algda insan aldatrlar. Hakikat ancak ruhun temizlenmesi yoluyla elde edilir, diyerek tasavvuftan

147

Uysal, a.g.e., s.2. Uysal, a.y. Uysal, a.y.; Boer, a.g.e., ss.65-66.

148

149

70

faydalanrlar.150 Metafiziin ilk derecesi insann nce kendini bilmesi, tanmasdr. nk insann kendini tanmadan Rabbini bilmesine imkn yoktur. Rabbini bilme ise bir insan iin en byk gaye, en yce mutluluk ve ulv lemle irtibatnda ruhun ycelmesi iin en byk etkendir. Bundan dolay hvn- Safnn metafiziinde Tanry bilme nemli bir yer tutar.151 Grnen (zahir) ve grnmeyen (btn) diye ikiye ayrd bu lemde hvn- Saf nce grneni tanmaya alr. nk grnen lem grnmeyenin ak delili, en belirgin rneidir. Grnmeyenin iyi kavranabilmesi iin grnenin iyi bilinmesi gerekir. Bylece fizik varlk bilgide onlar iin ilk unsuru oluturur. Fizikten de analoji yoluyla metafizik bilgilere ulalr. Grnr lemde insana en yakn varlk, bir bakma kavranmas icap eden bu grnr lemin kk bir rnei (mikrokozmos) olan insandr. Bu sebeple nce onun kavranmas gerekir. Dnen ve bilen bir varlk olarak insan nce kendini tanyacak, sonra evrene geerek onu kavrayacak ve btn bunlar onun Tanr anlaynn temelini oluturup Tanry daha doru anlamasn salayacaktr. Bir disiplin olarak metafizik zerinde fazla durmamakla beraber hvn- Saf, metafiziin konusunu oluturan eylerin duyularla alglanamayan, vehim gc ile kavranamayan, ancak gerek delil ve burhanlarla insan aklnn kabule zorland eyler olduunu ifade etmektedir.152 hvn- Safnn metafizik anlaynda eklektik bir sistem hkimdir. Onlar varlk ve oluu aklarken byk lde Yeni-Eflatuncudur. Sudr teorisi bu
150

Bolay, Felsefi Doktrinler Szl, s.118. Uysal, a.g.e., s.3. Uysal, a.g.e., s.3.

151

152

71

aklamann ana eksenini oluturur. Eski Hint ve ran dinlerinden gelen baz etkiler yannda, Tanrnn birliinin, niteliklerinin ve lemle ilikisinin aklanmasnda zellikle Pisagorcu yorumlarn byk tesirinin olduu risalelerde aka

gzlenmektedir.153 Onlarn metafiziinde cevherler cisman ve ruhan olmak zere iki grupta incelenir. Cisman cevherler duyu organlar ile alglanabilen, ruhan olanlar ise ancak zihinde tasavvur edilip akl ve dnme ile kavranabilen varlklardr ki buna maklt lemi de denir. Gk cisimleri, tabii unsurlar (drt unsur) ve bu unsurlardan meydana gelen varlklar cisman; var oluta Tanrnn aracsz olarak yaratt faal akl, ondan feyezan eden kll nefis ve nihayet ondan sdr olan ilk madde ruhan cevherlerdir. Bunlardan her birinin kendine has ontolojik nitelikleri mevcuttur. Tanr ise ne cisman ne de ruhan olarak nitelenebilir. O, tpk bir saysnn tek ya da ift olmayp tek ve ift btn saylarn sebebi ve kayna oluu gibi cisman ve ruhan btn varlklarn sebebidir. Onun balangc ve sonu yoktur; faildir, edilgin deildir. stedii zaman istediini yapan ve yaratandr.154 hvn- Saf, birazda mistik bir tavrla yelerini Hz. Nuhun yapt gemiye binip madde denizinin dalgalarndan kurtulmaya. Hz. brahim gibi bir dizi phe ve aratrmadan sonra kesin inanca sahip olarak melekt lemini seyre, ruhunu btn manev kirlerden arndrarak Hz. Muhammed (s.a.v) gibi miraca ykselmeye davet ederek felsef tavrlarn nebevi modellere paralel biimde ifade eder.155 Etkisi Ansiklopedik risleleriyle slm dnce tarihinde tam bir
153

Uysal, a.y. Boer, a.g.e., ss.64-65; Uysal, a.g.e., s.3. Uysal, a.g.e., s.5.

154

155

72

eklektisizm rnei veren hvn- Safnn dnceleri kendi dnemlerinde ksa srede yaylm ve slm dnyasnn hem dousunda hem batsnda uzun yllar etkisini srdrmtr. Her eyden nce bu risaleler, X. yzyl slm dnyasnn bilim ve felsefe dzeyini aksettirmesi asndan nemlidir. hvn- Saf, Yeni-Eflatunculuk ve zellikle Yeni Pisagorculuun Mslmanlar tarafndan tannmasnda zel bir yere sahiptir. Risaleler ayn yzylda slm corafyasnn Avrupa yakasna (spanya) Ebl Ksm Mesleme el-Mecrt tarafndan tanm ve Ortaa Latin skolastisizmi zerinde byk etkileri olan spanya filozoflarnn yetimesinde nemli pay olmutur. hvn- Saf risaleleri Dou slm dnyasnda da geni bir alana yaylma imkn bulmu, aydnlar zerinde yzyllar boyunca etkili olmutur. Bunun en ak delili, sonraki yzyllarda risalelerin tekrar tekrar istinsah edilmesi ve birok yazma nshasnn ortaya kmasdr.156 Risaleler bn Snnn da dikkatini ekmi olmaldr. Nitekim Beyhaki, bn Snnn babasnn risaleleri elinden drmediini, bn Snnn da zaman zaman bu eseri incelediini kaydetmektedir. Ancak bizzat bn Sn, smil propagandaclarn felsef telkinlerine kapal olduunu belirtmitir. zellikle Btnler ve smiller iin risaleler nemli bir kaynak olmu, risaleleri en fazla onlar sahiplenmitir. Risalelerin bn Snnn eserleriyle beraber 1150 ylnda Badatta yaklm olmas etkisini azaltmamtr. Gazlnin de hvn- Safy tand anlalmaktadr. Gazl el-Mnkzda hvnn felsef tavrn eletirmekte, Talmiyye mezhebinin Pisagorun bozuk felsefesinden etkilendiini ve hvn- Safnn risalelerinde bu felsefenin anlatldn ifade etmektedir. bn Hazm, hvn- Safy
156

Uysal, a.y.

73

yldzlarn bu leme etkisi konusundaki dncelerinden dolay irkle itham ederken onlarn ayrca Molla Sadra zerine etkileri de incelenmitir. Risalelerin ansiklopedik nitelikte olmas, kendi dnemlerinden sonraki ansiklopedik eserler zerinde genel bir etkide bulunmu, zel olarak da ahlk grleri, sembolik yorumlar, matematiksel yaklamlar ve evrim dnceleri sonraki yzyllarda daha fazla ilgi grmtr.157

B-RKLK ehbeddin es-Shreverdnin (. 587/1191) kurduu mistik ve teosofik felsefe. ark kknden tretilen irk kelimesi szlkte gnein douu srasndaki ma, aydnlanma, parlama, tan aar gibi anlamlara gelir. Ayn kkten treyen merik ise corafya olarak douyu ifade eder. Terim anlamnda irk, epistemolojik adan akl yrtmeye veya bir bilgi vastasna gerek kalmadan bilginin dorudan ie domas, i aydnlanma, kef ve zevke dayanan bilgi iin kullanlr. Ontolojik adan irk, akl nurlarn tecellisi sonucunda varln zuhur edip gereklik kazanmasdr. Ayn zamanda irk, arnan insan nefsinin ilh nurlarn tecellisiyle aydnlanp kemale ermesi eklinde ahlk anlamda da kullanlr. rk ayrca, gnein doudan
157

Uysal, hvan- Saf, s.5; T.J.de Boer, slmda Felsefe Tarihi, s.68; Ayrca

baknz, M.M erif, slm Dncesi Tarihi, (Mustafa Armaan), stanbul 1990, nsan Yaynlar, c.1, ss.327-347; Bkz. Eb Hafs ihbddn mer es-Shreverd, Tasavvufun esaslar, -Avrifl-Merif Tercemesi-, (Haz: H.Kamil Ylmaz, rfan Gndz), ss.5,64,72.; Murtaza Mutahhar, Felsefe Dersleri 1, (ev: Ahmet elik), nsan yaynlar, 1997, ss.319-331.

74

ykselerek her eyi aydnlatmas olgusundan hareketle coraf anlamda n ve aydnlanmann ana yurdunun Dou hikmeti olduunu sembolize eder. Ik doudan ykselir zdeyii buradan gelmektedir. rkyye terimi, slm dnce tarihinde bilginin kayna olarak akl yrtmeyi (istidlal) temel alan rasyonalist Me felsefeye kar mistik tecrbe ve sezgiye (kef, zevk, hads) dayanan teosofik dnce sisteminin addr. rkyyn da bu dnceyi izleyenlerin oluturduu akm ifade etmektedir.158 Bolay, Felsefi Doktrinler Szlnde irk kavramn yle aklar: rkiye felsefesinin bir terimi olan irk, bu felsefede hem kefi hem de zuhuru ifade eder. Gnein irk ile eyann grlmesine imkn vermesi gibi manev irk yahut sezgi de insana birok bilgiyi (marifeti) ilhm yoluyla verir. Bu felsefede keif ve sezgi ok nemlidir.159 rkilik semeci (eklektik) bir sistemdir; ancak kaynan nereden ald ve sisteme asl rengini verenin hangi filozof veya doktrin olduu tartma konusudur. slm dnce tarihinde irk felsefesinin en nemli temsilcisi kabul edilen ehbeddin es-Shreverd el-Maktl, grlerini temellendirdii Hikmetl-rk adl eserinin giri ksmnda rki hikmetin mahiyetini ve nceki felsef doktrinlerle olan ilikisini ak bir ekilde belirtir. Ona gre kadm hikmet biri kantlamaya (istidlal) dayal aratrma ve incelemeyi(el-hikmetl bahsiyye), dieri mistik tecrbe ve sezgiyi (el-hikmetz-zevkyye) temel alan iki farkl metot kullanyordu. Bunlardan
158

Mahmut Kaya, rkyye, T.D.V. slm Ansiklopedisi, stanbul 2001, Cilt, 23.,

s.435.; Bkz: Eyp Bekir Yazc, ihabuddin Shreverdnin Hikmet-i rk Anlay, Baslmam Yksek Lisans Tezi, Erzurum 2000, s.20.
159

Bolay, a.g.e., s.121.

75

ilkinin nderi Aristo, ikincisininki Efltundur. Fakat burada Efltun, nurla sembolize edilen kadm Zerdt felsefenin bir devam ve temsilcisi olarak sunulur. Ayrca Cmasb, Fervter ve Bzrgmihr gibi eski ran bilgeleri; Agathedemon, Hermes ve Asklepios gibi eski dnyann Aristo dndaki btn bilge ve filozoflar kef ve aydnlanma yntemini benimseyip kullanan birer rki saylr. Ancak bilgelerin babas Hermes, hikmetin nderi ve reisi Efltun, hikmetin stunlar saylan Empedokles ve Pisagor rki hikmetin en belirgin simalardr. Bu bilgeler, halkn cehaleti yznden dncelerini sembollerle (rumuz) ifade etmek zorunda kalmlardr. Dolaysyla onlara yaplan itirazlar asl dncelerini deil szlerinin zahirini ilgilendirir. Shreverd nur ve zulmeti temel alan kadm ran hikmetinin, irk ve lhd gerektiren kfir Mecs ve Maniheistlerin sistemiyle herhangi bir ilikisinin bulunmadna dikkat eker.160 rkn merk hikmetle olan irtibatn Goodmann ifadelerinden hareketle ortaya koyan lhan Kutluer u ifadelere yer verir: Her ne kadar hakiki kurucusu Shreverd ise de Fars lluminist (aydnlanmac) gelenei, bn Snnn metafiziinden hareket etmektedir; yani irk hikmetin k noktas Mark Hikmettir. bn Sn Mark Hikmetten Yeni-Eflatuncu ve Aristocu gelenek iinde kalarak orijinal fakat dikkatli tarzda fikir retmeyi anlyordu. Bu felsefe gelenei, tasavvuf icraat akln aratrma sahasnn dnda grmyordu.161 Her ne kadar Shreverd, rkiliin kaynann kadm ran hikmeti, kendi amacnn da o felsefeyi diriltmek olduunu sk sk vurguluyorsa da yukarda adlar saylan Pers kkenli bilgelerden intikal etmi orijinal hibir esere sahip deildi.
160

Kaya, rkyye, s.435. Yazc, a.g.e., s.21.

161

76

Ayrca o dneme ait kulland Pehlevce terimler de son derece snrldr. Buna isimlerini sayd antik Yunan filozoflar da eklenecek olursa Shreverdde irkn coraf bir anlam tad kolaylkla savunulamaz. Dolaysyla irk, zellikle farkl kltrlerdeki dnrlerin metot birliini sembolize eden bir kavram olarak deerlendirilmelidir.162 Buna gre hakikate ulamann birbirini tamamlayan iki yolu vardr. Bunlarn ilki nazar ve tefekkre dayanan bahs, dieri de kulluk, ile ekme ve ahlk arnmada en yksek dzeye ulamay ifade eden teellhtr. Dnmeye ve aratrmaya muhta olmadan kef yoluyla hakikatin bilgisine ulama dzeyine ykselmi olana mteellih denir. Shreverd, bahs ve teellh yntemlerini kullanmalar bakmndan hakikati arayanlar ksma ayrr. 1. Teellh esas alp bahse nem vermeyenler; 2. Tefekkr ve bahsi nemseyip teellh ihmal edenler; 3. Her iki yolu takip edenler. lkine mteellih, ikincisine hakm, ncsne de mteellih hakm veya ilh hakm denir. Shreverd peygamberlerle suflerin ounu birinci grupta, Aristo ile onu izleyen Frb ve bn Sny ikinci grupta gsterir; kendisinin de dhil olduu nc grubun saysnn ok az olduunu ileri srer.163 lk sfler tarafndan irk kelimesi bir tasavvuf terimi olarak kullanlmamakla birlikte Yeni-Efltuncu felsef fikirlerin de tesiriyle ontoloji, epistemoloji ve ahlk alannda rkilikle paralellik arzeden kavramlar ve fikirler tasavvuf izgisinde byk bir gelime kaydetmitir. zellikle Gazl, bu gelimenin
162

Kaya, a.y. Kaya, a.y.; Halide Yenen, Shreverd Felsefesinde Epistemoloji, Baslmam

163

Doktora Tezi, stanbul 2000, s.10.

77

bn Arab ve Shreverdden nceki en byk ismidir. Ayrca Gazl rkiliin zulmet, nur, zevk, kef gibi dier temel kavramlar yannda irk kelimesini ve trevlerini bilhassa Miktl-envrda ve hy ulmid-dinde kullanmtr. rk kelimesi Rzbhn- Bakl tarafndan bir tasavvuf terimi olarak tanmlanm ve ondan sonra nisbeten daha ska kullanlmtr. rk gnlden kan tecelli imekleri eklinde tanmlayan Bakl ilk sflerden Ruveym b. Ahmedin, rk vahdaniyet nurlarnn parlamasiyla nefsin arzularnn yok olmasdr dediini nakleder; ayrca onu ezel nurun yoklukta parlamas eklinde de tanmlar.164 Shreverd, eserlerinde Plotinusa herhangi bir atfta bulunmaz. Hatta o, uyku ile uyanklk arasndaki bir cezbe annda konutuu, bilgi konusunun zorluuna ilikin problemini ilettigi ve kendine dn cevabn ald ahsn Aristoteles oldugunu belirtir. Oysa Plotinusun Enneadlardaki eer kendimize dogru dnebilseydik hem Tanry, hem kendimizi hem de evrensel varl grecektik ifadesini gz nnde bulundurduumuzda, filozofumuzun konutuu Aristotelesin Yeni-Eflatuncu Aristoteles olduunu sylemeliyiz. Enneadlarn temel konusu, kendini bilen Tanry da bilir, insann kendisine dogru ynelmesi ayn zamanda Tanrya ynelmesi oldugu gibi Shreverdnin epistemolojisi de Peygambere (s.a.v) nispet edilen kendini bilen Rabbini bilir hadisi zerinde ekillenir.165 phesiz Shreverd ruh arnmay esas alan rkilii kurarken isimlerini hayranlkla and Byezd-i Bistm, Hallc- Mansr gibi slm sflerinden ve bu konudaki zengin tasavvuf literatrnden yararlanmt. Ontik varl nur kavramyla aklayarak bir eit nur metafizii yapmasnda Kurandaki, Allah gklerin ve
164

Kaya, rkyye, s.435. Yenen, a.g.e., s.14.

165

78

yerin nurudur (en-Nr 24/35) yetiyle bu yeti yorumlamak zere Gazlnin yazd Miktl-envrda idealize edilen nur fikrinin onun iin bir ilhm kayna olabilecei de gz ard edilmemesi gereken nemli bir husustur. Bu arada hvn- Saf ve Karmatlerdeki imamet ve kutup kavramlar, Yeni-Eflatuncu ve Sbilerin yldzlara yaptklar dua ve mnctlar, hulsa kadm Hermetikve gnostik kltrde mevcut olan birok unsuru rkiliin satr aralarnda bulmak mmkndr. Dolaysyla Shreverd, uzlatrlmas ok zor kadm kltrlerle kendi inan ve kltrnden ald birok unsuru ortak bir paydada buluturarak oluturduu sisteme rkyye adn vermitir.166 Shreverd, ister deitirmek suretiyle sistemine alsn isterse eletirip reddetsin, rki felsefede Meliin rol byktr. Bu arada Shreverd zellikle bn Snya ok ey borludur. nk bn Sn kendisinden nce, Me felsefeden stn grd ve rasyonel sezgiyi temel alan bir Dou felsefesi kurma giriiminde bulunmutu. Arapada dou anlamndaki merikyye ile aydnlatc demek olan mrikyye kelimelerinin ikisi de sfat olarak rkin trevleridir. bn Snnn bu amala kaleme ald eserlerden sadece el-Hikmetl-merikyyenin mantk blm gnmze ulamtr. Shreverd, bn Snnn Dou hikmetini tekrar canlandrmak istediini, fakat Husrevnler denilen eski ranl rahip krallar tarafndan temsil edilen ilh hikmetin kaynan tanyamad iin bunu baaramadn syler.167 Ayrca Shreverd, bn Snnn Hay b. Yakzn, Selmn ve Ebsl ile Rislett-tayr gibi sembolik ve alegorik eserlerini okumu ve n anayurdunun Dou olduu fikrini
166

Ali Elik, bn Snda Hikmetl-Merikyye Kavram, Baslmam Yksek Lisans

Tezi, stanbul 2008, s.105.; Kaya, a.y.


167

erif, a.g.e., s.416.

79

benimsemi, hatta ayn dorultuda Katl-urbetil-arbiyye ve Heykiln-nr gibi risaleler kaleme almtr. Bu arada bn Snnn baz risalelerini Farsaya evirmitir. Btn bunlar, rki felsefenin kklerinin byk lde bn Snnn Aristocu olmayan son dnem eserlerine, zellikle onun el-rt vet-Tenbhtnn Makmtl-rifn balkl son ksmndaki grlere dayandn gstermektedir. Nihayet rkilikteki eklektik sistemin omurgasn bn Sn ve onun felsefesine yansd lde Yeni-Efltunculuun oluturduunu belirtmek gerekir.168 Shreverd, Frb ve bn Snnn eserlerini okuyarak felsef formasyon kazanm, bu filozoflarn doktrinini genlik dneminde kaleme ald et-Telvht'lLevhiyye vel-Ariyye, el-Lemeht, el-Mukvemt ve el-Meri ve1-Mutraht adl eserlerinde yer yer eletirip zetlemitir. Ona gre rasyonel aratrmaya dayanan bu sistem salam ve gzel olmakla birlikte hakm-i mteellih (teosofist) olmak iin yeterli deildir; o dereceye erimek zere nce kefe ve ruh tecrbeye ulamak, sonra da bu bilgiyi bakasna anlatma aamasnda akl tahlilini yapmak gerekir. Fakat Shreverd, Aristoyu slm Melerinden ayr tutmaya zen gsterir ve Melerin yaptklar yorumlarla Aristonun felsefesini asl maksadndan

saptrdklarn savunur; hatta uzun zaman urap da zemedii bilgi problemini ryasnda imdadna yetien Aristonun yardmyla zdn bildirir. Grek filozofu ona, zm objektif varlk alannda deil kendi sbjektif dnyasnda aramasn yani zne dnmesini tavsiye eder. Ayrca slm filozofu olarak bilinenlerden hibirinin hakikat bilgisine ulaamadn, bunu ancak Byezd-i Bistm, Sehl et-Tster gibi sfilerin baardn, gerek anlamda hkimin de bunlar olduunu syler. Bylece
168

Kaya, rkyye, s.435; erif, a.g.e., s.417.; Yazc, a.g.e., ss.29-30.

80

Shreverd, hakiki felsefenin kef ve sezgiye dayanan mistik ve teosofik dnce tarz olduunu Aristoya tasdik ettirerek kendi sistemi adna onun gl otoritesinden yararlanmak ister. Bununla birlikte bu konuda Shreverdye klavuzluk eden gerekte Aristo deil, yanllkla ona mal edilen Eslcy adl apokrif eserdeki grleriyle Plotindir; dolaysyla rkiliin ilhm kaynaklarndan biri de YeniEfltunculuktur. Bylece Gazlnin eletirileriyle byk bir darbe yiyen YeniEfltuncu karakterdeki slm felsefesi Shreverd ve takipilerinin gayretleriyle, Gazlnin de dhil olduu mutasavvf dnrlerden gelen birikimden yararlanp ilhm alarak yeni bir form kazanmak suretiyle tekrar canlanmtr.169 Yazc eserinde, Shreverdnin irk doktrinini, irfan olarak ilah bilgilere ve tasavvufa, nazari olarak Yeni-Eflatunculua ve Meailie, kltr olarak Zerdtlk ve eski Fars dinlerine, kefi hikmet olarak da Hermetizme dayandn belirtmektedir.170 Gazl, Allahn semalarn ve arzn nuru olduunu ifade eden yete dayanarak (en-Nr 24/35) daha sonra Shreverdnin ortaya koyduu rkiyye felsefesine benzeyen teosofik ve hermetik bir ilhiyyt gelitirmitir. Ona gre Allah en yce ve hakiki nurdur, dier btn nurlarn da kayna Odur. Ruhan-cisman, mnev-madd btn varlklar aslnda o nurun yansmalardr. Nrl-envr denilen ilk ve hakiki nurdan uzaklatklar nisbette dier nurlarn nurluluk derecesi azalr, Ona yakn olduklar nisbette artar. te yandan kaynandan uzaklaan nurlarn nurluluk derecesi azaldka karanlklar (zulmet) artar. Nurun kaynandan feyezan suretiyle meydana gelen bu nurlarn saylmayacak kadar dereceleri vardr. Allaha en
169

Kaya, a.y. Yazc, a.g.e., s.30.

170

81

yakn nur, nurlarn ve marifetlerin insanlara yansmas iin vasta olan Peygamberin kutsal ruhu olduundan Kuran da k saan meale (el-Ahzap 33/46) olarak nitelendirilmitir. Gazl, dzenli bir dizi oluturan nurlarn, bakasna nur saan, ama bakasndan nur almayan ilk ve z bir nura dayandn anlatrken, te btn nurlar bir tertip zere ondan rk (zuhur, tecelli) eder der. Baka bir yerde Allahn varlnn ok ak olduunu, ancak nurunun rk (parlakl) sebebiyle insanlara kapal hale geldiini vurgular. Gazl. lh, insann ibadet ve teellhle (kulluk) kendisine yneldii zattan ibarettir derken Shreverdde ska geen teellh kelimesini kullanmas ilgi ekicidir. Gazlnin yer verdii hayal ruh, akl ruh, fikr ruh, nebevkuts ruh deyimleri de Shreverd tarafndan irk- ilh, irk- huzr, irk- akl vb. eklinde kullanlmtr.171 Shreverdnin felsefesinde irk, pheye yer vermeyecek ekilde gerekliin bilinmesini salayan metafizik lemden gelen bir aydnlanmadr. rk bilgiyi deil, bilen ve bilinen arasnda bulunan bilme ilikisini/izafeti ifade etmektedir. rk fiili, eyann cisimler lemindeki duyulur gerekliini misal lemindeki misal gerekliine veya nurlar lemindeki trlerin Rabbi olan saf mcerrer nur olan gerekliine balamaktadr.172 Gazl, nur arlkl bir tasavvuf anlay gelitirirken bir yandan Kuran ve hadise, dier yandan kendisinden nceki sflere dayanmtr. Onun nur felsefesinin nc kayna ise son dneminde rkilie meyleden bn Snnn ilhiyyt ve nefisle ilgili eserleri ve grleridir. Aslnda tasavvufun douunda ve gelimesinde Efltunculuk ve Yeni-Eflatunculukla hermetik gelenein, eski ran hikmetinin etkili
171

Kaya, rkyye, s.435. Yenen, a.g.e., s.13.

172

82

olduu her zaman ileri srlmtr. Doruluk pay bulunan bu gre gre Gazl, ilk sfilerden beri sregelen ad konmam bir rkilie yeniden ekil vermi, bu da Shreverd iin ilhm kayna olmutur. lk sflerde ilhm ve kef gibi sadece bir bilgi edinme arac olan irk Gazlden sonra zellikle eyh-i rk ve hakm-i ilh diye tannan Shreverdnin almalaryla kapsaml bir tasavvuf felsefesi veya teosofik bir tasavvuf haline gelmitir.173 Shreverdye gre biz bedenlerimiz alkalarndan temizleyip ilh nurlar dnmeye dalnca, nefislerimiz ilh idrakler ve tecelliler ile dolar. Beden tutkulardan arndka ilh nurlar artar. Felek hareketlerin yenilenmesiyle de hareket yenilenir ve devam eder. Bu zincirleme yenileni ile sfl lemde hadiselerin zuhuru birbirini takip eder.174 Shreverd, rki doktrinini temellendirirken Me felsefenin problemleri zerinde yrr; bunlardan bazsn deitirerek sistemine alr, bazsn da reddeder. Mesela Aristoculukta varln en yksek cinsleri saylan on kategoriyi cevher, hareket, izafet, nicelik ve nitelik olmak zere bee indirir, yani bir varl dierinden ayrp tanmada bu be kategorinin yeterli olduunu syler. Ayrca kategorilerin Aristodan deil Pisagorcu bir filozof olan Arkhutostan alndn iddia eder. Aslnda Shreverd, mnevi varlklar hesaba katmadan varl sadece maddeye indirgeyerek kategorileri belli say ile snrlamann ve bunlar varln temel formlar saymann yanl olduu kansndadr. Esasen ona gre kategorilerin ilme pek fazla katks da yoktur. Bundan baka Shreverd, Aristonun tarif anlayn da eletirir. Buna gre eer bir eyin tarifi o eyin cinsiyle faslndan (temel zellik) yaplacak

173

Kaya, a.y. Bolay, a.g.e., s.121. 83

174

olursa herkes o temel zellii bilemeyeceinden byle bir tarif istenilen kesin bilgiyi vermeyecektir. Kald ki tarifi yapan kiinin o eyin temel zelliini doru olarak belirlediinin gvencesi de yoktur. u halde bu konuda Meler, Bir bilinmeyene ancak bir bilinen kanalyla ulalr eklindeki kendi kurallarna ters dmlerdir.175 Yine Melere gre cevher heyl ve suretten oluan bir bileiktir. Onlar, cismin ayrc vasf olarak kesintili ve kesintisiz olmann temeline heyulay koyarlar ve cismi tanmada miktarn bir rol olmadn savunurlar. Shreverdye gre bu da yanl bir yaklamdr. Zira kesintisizlik iki cisim arasndaki srekli banty belirlese de cisimden ayr bir eydir. Buna karlk miktar asla cisimden ayrlmaz. yleyse cisim boyutlu bir miktardan baka bir ey deildir. Bir baka deyile cisim hacimden ibarettir. Buna gre mutlak cisim (heyl) mutlak miktardan, zel cisimler ise zel miktarlardan oluur. Nitekim ayn mumun erimi haliyle kat hali arasnda miktar bakmndan herhangi bir fark yoktur. Bu da gsteriyor ki Melerin cismin temeline mahiyeti belirsiz olan heyly koymalar anlamsz bir eydir.176 Shreverd, Melerin bilgi problemine getirdikleri zm de

eletirmektedir. Meler, bir eyin alglanabilmesi iin onun maddeden soyutlanm olmasn art koarlar. Shreverdye gre eer bu iddia doru olsayd heylnn (g halindeki soyut madde) dorudan alglanmas gerekirdi. Halbki heyl ancak bir form (sret) kazandktan sonra alglanabilmektedir. rkilikte ise algnn sebebi nurdur. Her ey nurdan sudr eder ve yine nura dner. Bir eyin alglanmas o eyin
175

Kaya, rkyye, ss.436-437. Kaya, a.y.

176

84

terkibindeki nurun miktarna baldr.

Ayrca Meler, bir eyin alglan

esnasnda alglayanla (nefis, akl) alglanan eyin sretinin birleip zdeletiini, yani bilen zne ile bilinen nesnenin bir ve ayn ey haline geldiini sylerler. Shreverdye gre bu yanl bir temellendirmedir; zira gerek algdan nce gerek alg annda gerekse alg gerekletikten sonra nefisle sret (zne ile nesne) ayr ayr eylerdir; bir baka ifadeyle alglanan ne kadar ok ve eitli olursa olsun veya ne kadar yenilenip tekrarlanrsa tekrarlansn alglayan nefiste herhangi bir yenilenme olmaz, o daima sabit bir gtr. Shreverdnin deyiiyle. Alg olsun veya olmasn daima sen sensin.177 rki felsefede sistemin btnne hkim olan nur gayet ak ve seik olduu iin apriori bir kavram gibi tarife gerek kalmadan anlalr bir ilkedir. Nur, znde apak olup baka varlklar aa karandr. Melerin varl zorunluzorunsuz (vacip-mmkin) diye ikiye ayrdklar gibi rkiler de varl sembolize eden nuru, var olmak iin bakasna ihtiyac olmayan saf nur ve varl bakasndan olan araz nur diye ikiye ayrrlar. Ayrca kendi kendine kim olan karanla gasak, bakasna baml olan karanla da heye adn verirler. z itibariyle bamsz, uur ve idrk sahibi olan varlklar saf nurdur ve bunlarn madde ile hibir ilikisi yoktur. Bunlara ayn zamanda kahir nurlar denilir. Allah, melekler, idealar ve insan nefisler saf nuru temsil eder. Yldzlar ve ate gibi varl bakasndan olanlar ise araz nur diye adlandrlr. Ayrca bunlar mdebbir nurlar diye de anlr. Cisimler ve fizik nesneler gibi uurdan yoksun varlk trleri asl karanl; renk, tat ve koku gibi nitelikler ise araz karanl temsil eder. Varl meydana getirmek zere nurun irknda, yani nurlar nuru olan Allahtan kp
177

Kaya, rkyye, s.437.

85

yaylmasnda biri dikey, teki yatay olmak zere nurun iki tr hareketi sz konusudur.178 nsan beden karanlndan kurtulduka Allaha olan meyli artar.179 Ayrca bu anlayna gre, var olan her ey, nurun yaylmas eklinde ortaya kar ve varlk bu nur olduu srece vardr. Nurun olmamas yokluktur. Karanlk, cisimlik demektir. Bu da yokluun almetidir.180 rkilikte ontik varln yorumu Frb ve bn Sn'nm sudr teorisindeki hiyerarik sistemle aklanr. Ancak oradaki akllarn yerini rkilikte nurlar alm, sudr da irk diye adlandrlmtr. Buna gre nurlar hiyerarisinin banda btn aa nurlar zincirinin kayna olan nurlar nuru Allah bulunur. Mutlak anlamda bir olan nurlar nurundan bir tek ey kar ki o da ilk nurdur. Meleklerin reisi olan ve Behmen diye adlandrlan bu ilk nur, kaynandan sadece kemalinin derecesi bakmndan ayrlr. lk nur ift karakterlidir; nurlar nuruna en yakn nur olduu iin zengin ve yetkin, z itibariyle de fakir ve eksik saylr. lk nur kaynan idrk etmekle ondan ikinci nur, fakirliini idrak etmekle de en yksek berzah (Melerde en dtaki felek) denilen ilk glge meydana gelir. Gerekte btn varlk nurlar nurunun glgesi (eseri) saylr. Bylece her nur bir nuru ve bir berzah yani felei meydana getirmek zere irk devam eder. Melerde sudr onuncu akl (faal akl) ve dokuzuncu felekte son bulduu halde rkilikte nurlarn sonsuza kadar devam ettii dnlr. Shreverd, ulv lemle sfl lem (fizik lem) arasna berzah adn verdii arac bir lem koyar ki bu Efltunun matematik idealanna tekabl etmektedir. Nitekim Shreverd, bazan bunu muallak rnekler adyla anar.
178

Kaya, a.y. Bolay, a.g.e., s.121. Yazc, a.g.e., s.36.

179

180

86

Nurlar nurundan tap yaylan bu nur tabakalarnn oluturduu kinat nurlar nuru gibi ezeldir. rkliin varl nurlar hiyerarisi veya nur tabakalar eklinde tasvir etmesi son tahlilde kinatn akll, dinamik ve sonsuz hareket eden muazzam bir kitle olduu izlenimini vermektedir. Bu nrn birliin vahdet-i vcd diye adlandrlmas akla pek uzak gelmemektedir.181 Shreverd Yeni-Eflatuncu ekoln sudr anlayandan olduka etkilenmitir. O, z olarak, kendi nur felsefesinde slmi bir anlay ifade etmi olsa da ekil ve yntem olarak, Yeni-Eflatuncu sisteme uygun davranmtr.182 rkilikte nbvvet, genellikle peygamberlerin kef ve mahede yoluyla nurun kaynandan bilgi almas olarak anlalr. Onlara gre mteellih hakm feyz yoluyla nrl-envrdan marifet alr ve bunu evresindekilere yanstr. lh kaynaktan bilgi almak sreklidir. Bu kaynaktan en st dzeyde bilgi alan insan Allahn yeryzndeki halifesidir. Buna kutub da denir. Kutub bazan gizli de olabilir. Shreverd ve bn Sebnin bu konudaki ifadelerinden nbvvetin kesintisiz olarak devam ettii ve neb olmann mmkn olduu gibi bir anlam karanlar olmutur. Nitekim bn Teymiyye bu iki rki hkimin peygamber olmaya heveslendiklerini ileri srer. Ancak Eb1-Vef et-Teftznye gre bu itham isabetli deildir. Zira her iki filozof da Hz. Muhammedin son peygamber olduunu kabul etmi, fakat konuya Allah'n kudreti asndan baklnca teorik olarak belirtilen fikirlerin imknsz olmadn anlatmak istemitir.183 Mistik, gnostk ve gizemli olan her dnce tarznn insanlara cazip geldii
181

Kaya, rkyye, s.437. Yazc, a.g.e., s.32. Kaya, a.y.

182

183

87

bilinen bir gerektir. rkilik de znde bu nitelikleri barndrdndan zellikle sf ve i evrelerde byk ilgi uyandrmtr; gnmzde de hl canl bir dnce akm olarak varln srdrmektedir. XII. yzyldan itibaren Me felsefenin zayflamas zerine onun yerini byk lde rklik alm ve bu teosofik felsefe bn Arabnin beslendii balca kaynaklardan biri olmutur.184 Bu konuya tasavvuf asndan baklmas gerekirse; Frb, bn Sn ve hvn- Safda mevcut olan rki eilimlerin Shreverd tarafndan tasavvufa sokulmas, Shreverd dnemi ve sonrasnda terim olarak deilse bile kavram olarak mutasavvflarn bu hususa ilgi duymasna sebep olmutur. te yandan bn Arab ve takipileri irk felsefesini olduka ayrntl bir ekilde ele almlar ve bunu vahdet-i vcdla btnletirmilerdir. Esasen onlara bu yolu aan, zellikle Miktl-envrda k ve karanl (nur- zulmet) esas alarak bir bilgi ve varlk anlay ortaya koymaya alan Gazl olmutur.185 rkilik Gazl'den nce de bn Sn tarafndan Hay b. Yakzn, Selmn ve Ebsl, et-Tayr, el-Ik, el-Kadetl-ayniyye ve el-Hikmet1-merikyye gibi eserlerde ele alnd gibi bn Snnn bu eserlerdeki fikirleri Gazl ve Shreverd ile birlikte Shreverdnin ada olan bn Tufeyli de etkilemitir. bn Tufeylin Hay b. Yakzn adl felsef romannda bu etki ve rki temayl ak olarak grlr. rkiyye hareketi ve hikmet-i merikyye Shreverdden sonraki
184

Kaya, a.y. Sleyman Uluda, Tasavvuf, T.D.V. slm Ansiklopedisi, stanbul 2001, Cilt,

185

23., s.438.

88

dnemlerde ilgi oda olmu, bu harekete hikmet-i mtel (transendental felsefe) hikmet-i hlide, ezel-ebed hikmet, felsef tasavvuf (teosofik mistisizm) ve ilm-i ilh gibi isimler verilmitir. Gnmz ran dncesinde ise irfniyye olarak bilinmekte ve etkisini srdrmektedir. slm kaynaklarnda ilhiyyn, mteellihn ve hukem-i mteellihn, hakm-i ilh, bazan da uref, ehl-i irfn veya irfniyyn eklinde anlan bilgeler ve dnrler bunlardr. emseddin Muhammed b. Mahmd e-ehrezr, Kutbddn-i -rz, bn Kemmne, Seyyid erf el-Crcn Shreverdnin en nemli takipileridir. Bunlardan ehrezr, Shreverdnin etTelvht ve HikmetI-irkna erh yazm, bn Kemmne bu eserlerden ilkini, Kutbddn-i rz de ikincisini erh etmitir. Kutbddn-i rz hem Nasrddn-i Tsnin hem de Sadreddin Konevnin rencisi olduundan Shreverdden gelen rkilik ile bn Arabnin vahdet-i vcd arlkl tasavvufunu birletirdi; bundan sonra bn Arab ve onun tasavvuf anlaynn nem kazanmasyla rkilik geri plana itildi, bununla beraber hibir zaman bsbtn unutulmad. zellikle bn Arabnin tasavvufuna bal olan mutasavvflar Shreverdden de etkilendiler. Nitekim Abdurrahman- Cmnin Nefehtl-nste Shreverdyi evliya arasnda zikretmesi ona olan ilginin derecesini gstermektedir.186 VIII. (XIV.) yzyldan itibaren rkilie olan ilgi, bn Snnn rk eilimli felsefesinin de etkisiyle farkl bir ekil ald. Bu dnemde mslman dnrlerin bir ksm hikmetle ilgili drtl bir snflandrma yaparak bunlarn birini kabul edip dierlerini red yerine hepsini uzlatrma yoluna gittiler; bylece Me felsefe, rkilik, tasavvuf ve kelm uzlatrlm oldu. Seyyid erif el-Crcn, Takprizde ve Ktib elebi bu akmn temel fikirlerini yle zetlerler: Ebed
186

Uluda, Tasavvuf, s.438.

89

mutluluk ancak ilim ve amelle gerekleir. Bu ikisi birbirinin hem sebebi hem sonucudur. lmi olup ameli olmayan veya ameli olup ilmi olmayan eksiktir. Ebed saadete ulamann yolu yce yaratc hakknda marifet sahibi olmaktr. Bunun da biri nazar ve istidlal, dieri riyazet ve mchede olmak zere iki yolu vardr. Birinci yolu tutanlar vahye bal kalrlarsa kelma, aksi halde Me, ikinci yolu tutanlar vahye bal kalrlarsa sf, kalmazlarsa rk saylrlar.187

187

Uluda, a.y.

90

NC BLM SLM TASAVVUFUNUN KAYNAI VE GELM Dou ve bat melliflerinin birou tasavvufun menei zerinde durmu ve bu konuda mteaddit grler ileri srmlerdir.188 Tasavvufun menei konusuyla ilgili yaplan aratrma ve eserlerde temas edilen balca d kaynaklar; Yeni-Eflatunculuk,189 Gnostisizm,190 Eski Yunan191 nazariyeleri, Hint dinleri,192 Budizm,193 Fars kltr ve inanlar,194 Yahudilik ve

188

Yaar Nuri ztrk, Kuran- Kerim ve Snnete Gre Tasavvuf, stanbul 1989,

s.37.
189

Ahmed Emin, Zuhrul slm, I, VI, 3.bsk, Mektebetun-Nehda, Kahire 1962,

s.58.; Abdulkadir Mahmud, El-Felsefetus-Sfiyye fil-slm, 1.bsk, Drul-Fikr elArab, Kahire 1967, ss.33-35.
190

Allahn zat ve sfatlarnda tam bilgi sahibi olduklarn iddia eden filozoflarn

mezhebi olup, Yeni-Eflatuncu felsefenin bir kolu durumundadr. Bkz. Cavit Sunar, Tasavvuf felsefesi ve Gerek Felsefe, Ankara 1974, A., lahiyat Fak. Yaynlar, s.138.
191

Ahmed Emin, a.g.e., II, s.58; IV, s.156; Abdulkadir Mahmud, a.g.e., ss.31-34. Ebul-Al Aff, es-Sevr er-Rhiyye fil-slm (Terc. brahim Kaar, Murat

192

Sln), Tasavvuf slmda Manevi Devrim, Risale Yaynlar, stanbul 1996, ss.9394; Abdulkadir Mahmud, a.g.e., ss.10-17.
193

Ahmed Emin, a.g.e., IV, s.155; Gngr, a.g.e., s.30. Ahmed Emin, a.g.e., II, ss.58-59; mer Rza Dorul, slmiyetin Gelitirdii

194

Tasavvuf, stanbul 1948, s.39.

91

Hristiyanlk dinleridir. Biz tezimizde bu d kaynaklardan sadece Yeni-Eflatunculuk felsefesinin slm tasavvufu zerindeki etkilerini aratracaz. Tasavvufun kaynan aratrrken Ebul-Al Affnin Fit-tasavvufilslm ve tarihihi adl makalesinin giri blmne baklmasnda fayda vardr.195 Ebul-Al Aff kitabnn giri blmnde tasavvufun kayna hususunda u aklamalara yer vermitir: Tasavvuf aratrmalar bir grup deerli Batl bilim adamnn XIX. asrn balangcndan gnmze kadar ortaya koyduu kymetli abalara ramen hl balang safhasndadr. Onlarn abalar, en bereketli meyvelerini incelemi olduklar alanlarda vermi olmasna ramen maalesef bu alanlar henz kefedilmemi dier pek ok alanla kyaslandnda olduka snrldr. Bu balamda onlarca hatta yzlerce Arapa tasavvufi eser, hl yazma halindedir ve kendilerini bilimsel yntemlerle neredip, analitik olarak inceleyecek ve yorumlayacak aratrmaclar beklemektedir; bu kitaplarn bir ksm, tasavvufun dou ve geliimini incelemede veya belirli bir asrdaki tasavvufu yazmada veya bizzat bir mutasavvf incelemeden gz ard edilmesi ve dikkate alnmamas mmkn olmayan ana kaynaklardr. stelik baz melliflerin tasavvufun douu ve suf akideleri teekkln dayandrdklar faktrlerin ise hl aratrlmaya ve derinlemesine incelenmeye ihtiyac vardr.196 Mesela, slm retilerin, ilk dnemlerinde zhde ne lde tesir ettiini; Hristiyan, ran, Hint dncelerinin, Gnostik, Yeni-Eflatuncu, Hermetik dncelerin suf evreye nasl girdiini; hangi blgelerde bu dncelerle suflerin dnceleri
195

Nicholson, Tasavvufun Menei Problemi, s.13. Nicholson, a.y.

196

92

arasnda birleme meydana geldiini; bu dnlerin suflere hangi ekilde ve ilk olarak hangi dilde ulatn; suflerin bu dnceleri gerek anlamyla ne kadar bildiklerini; eski kltr merkezlerinin bu dnceleri sufler arasnda ne kadar yaydn bilmiyoruz. Btn bunlar, aratrmaclarn halen gerei gibi itina gstermedikleri konulardr. Yazarlarn, temel meselelerden birisi olan tasavvufun kayna ve douu hakkndaki grleri arasnda ihtilaflarn bulunmas da bu sebeplerden dolaydr. Nitekim yazarlar, tasavvufun kayna ve douu konusunda birbiriyle elien ve birbirinden tamamen farkl drt gre kail olmulardr.197 Bazlar, tasavvufun Mslmanlara randan veya ran yoluyla Hintten geldii ve dolaysyla z itibariyle slmn ruhundan uzak bir hareket olduu grndedir.198 Dier bazlarna gre ise tasavvuf, esaslarn, slm fetihleri esnasnda Msr ve amda yaygn olan Yeni-Eflatuncu, Gnostik, Stoac ve Hermetik dnceleri iinde barndrarak Mslmanlara ulam olan Hristiyan ruhbanlndan almtr. Baz aratrmaclara gre ise tasavvuf, ilk devirlerinde pr slmidir ve onu bizzat slma ve slm Peygamberinin sretine dayandrmak mmkndr.199 slm limleri tarafndan, tasavvuf cereyannn menei olarak, bizzat slmn kendisi kabul edilmitir. Bununla beraber, tasavvufun menei meselesi zerinde eitli fikirler beyan edilmi, bilhassa batl mterikler tarafndan bu cereyann d kaynakl

197

Nicholson, a.g.e., ss.13-14. Ncholson, a.y. Ncholson, a.y.

198

199

93

olduu iddia edilmitir. Bunlardan bir ksm tasavvufun Hind meneli olduunu, bir ksm ran meneli, bir ksm Hristiyan, Yahudi veya Yunan meneli olduunu, bir ksm da tasavvufun Yeni-Eflatuncu felsefeden kaynaklandn iddia etmilerdir.200

A-SLM LMLERNN GRLER Tasavvuf, sf: yn den yaplm kyafet giyenlere verilen bu ad, bin yldan beri Mslmanlarn gnllerine ve zihinlerine hkim olan bir hareketin addr ve hlen Mslman dnyasnn birok yerinde glln srdren bir harekettir. nananlarn ruhlarn beslemi, kalplerini arndrm ve onlarn takva, fazilet, doruluk ve Allaha yaknla duyduklar hasreti gidermitir. Hzl bir gelime ile Mslman dnyasnn her kesine yaylmtr.201 slm tasavvufu, slm dininden iki yzyl sonra, Arabistan, ran ve Horasanda ortaya kt. slm tasavvufu, slm dininin eriat kurallarna kar yeni bir yorum ve anlay olarak geliti. slmiyet, eitli kavim ve medeniyetleri kendi evresi iine alyordu. Bu eitli topluluklarn getirdii fikir ve inan akmlar birbirlerinden etkilenmitir. slmda tasavvufun balangc bizi milad yedinci asrda Hristiyan etkisi altnda ykselen byk zhd hareketine gtrmektedir.202 Tasavvufun kayna
200

Mehmed Nazmi Efendi, Osmanllarda Tasavvufi Hayat, (Hazrlayan: Prof.Dr.

Osman Gler), stanbul 2005, nsan yaynlar, s.21.


201

smail Rci Faruk, Luis Lmia, slm Kltr Atlas, (ev: Mustafa Okan

Kibarolu, Zerrin Kibarolu), stanbul 1999, nklb Yaynlar, s.323.


202

Ncholson, a.g.e., s.78.

94

konusuyla ilk defa ilgilenenler msterikler olmutur. Msteriklerin ou tasavvufun d kaynakl olduu kanaatindedirler.203 Tasavvufun d kaynakl olduu dncesinde olanlar grlerini temellendirebilmek adna tasavvuf ile yabanc kltr ve dinlerdeki benzer uygulamalar slm tasavvufu ile ilikilendirmilerdir. Goldziher gibi mutaassp bir msterikin syledii u szler olduka dikkate deerdir: Tasavvufa birtakm yabanc unsurlarn szm olduklarnn en kuvvetli delili ve en doru ahidi, byk suf eyh Kueyrnin, bu gibi eyleri reddetme ihtiyac duymu olmasdr. Kueyr tenkitlerini slm lkelerinde mevcut bulunan

mutasavvflarn tmne yneltmitir. Risle; byk suflerin biyografilerini, onlara ait vecize ve hikmetlerden yaplan semeleri ihtiva eder. Kueyr eriatla tasavvufun uyutuunu, bu iki sistem arasnda bir ahenk bulunduunu gstermek iin var gc ile alm, tasavvufta otorite kabul edilen hakiki suflerin, yaayan slmiyete gsterilen dmanl reddettiklerini ispat etmitir. Ona gre samimi bir suf, Snnilerin anlad manada hakiki bir Mslman olmak zorundadr.204 Baz aratrmaclara gre ise tasavvuf, ilk devirlerinde pr slmidir ve onu bizzat slma ve slm Peygamberinin sretine dayandrmak mmkndr. Muhittin Uysal, tasavvufun ilk dnemlerdeki ad olan zhd hareketinin kayna itibariyle tamamen yerli olduunu ve slma dayandn sylemitir. Hz. Peygamber, sade ve mtevazi bir hayat srdrm, dnya malnn cazibesine kendisini

203

Gngr, a.g.e., s.49. Kueyr, a.g.e., s.27.

204

95

asla kaptrmam, sahabeleri de genel anlamda bu anlay benimsemilerdir. Kuran ve Snnette zhde byk nem atfedilmi, dnyaya dknlk, ihtiras ve tama srarla yerilmitir.205 Muhakkak ki Hz. Peygamberin, hakknda gerek olarak ok az ey bilinen, i hayatna dair Kurann tasavvuf tefsirleri ve sufyane hadisler nisbeten muahhar ve binaenaleyh phelidirler. Fakat btn lkelerde ve rklarda grlen tasavvuf hayata temayller, ilk iki asrn Mslman Araplarnda da olmaldr; muahhar efsaneler bir tarafa Chiz (.255/869) ve bn el-Cevzi (.597/1201)den, bu devre ait krktan fazla gerekten yaam olan riyazetinin adlarn kaydetmitir ki, bunlarda ibadet menasikinin dernletirilmesi, tasavvufi hayatn ak izgilerini gstermektedir.206 Hicr VI. (XII.) asra kadar olan tasavvufun ilk dnemi ve hareketin doduu, gelitii ve ekillendii bir zaman dilimidir. Bu dnemde tasavvuf basit fakat derin, sade fakat anlaml bir mnev hayat tarzdr. Geni lde pratiklere dayanr, teorilere ok az yer verir. Hl, his, heyecan ve vecd gibi isimler alan ve din psikolojisi bakmndan byk nem tayan ruh hayat tarz zerinde younlukla durulur. Bu fikr harekette felsef etkiler yok denecek kadar azdr. Ama sflerin mnev tecrbeleri ve bu tecrbelerle ilgili olarak yaptklar yorumlar zerine kurulan bir tasavvuf felsefesi vardr. Bu, daha ok sflerin kendi dnce ve abalaryla oluturmu olduklar zgn bir felsefedir. Tasavvuf hayat, z ve hareket noktas itibariyle slm temeller zerine ina edilmi olduundan, bata bnl-Cevz, bn Teymiyye ve bnl-Kayyim olmak
205

Uysal, Tespit ve Yorum Bakmndan Tasavvuf Kitaplarnda Bulunan htilfl

Haberler, s.19.
206

Massingnon, Tasavvuf, slm Ansiklopedisi, ss.26-27.

96

zere bu hareketin baz ekillerini sert bir biimde eletiren limler tarafndan da sayg ve takdirle karlanmtr. Bununla beraber bu dnem tasavvufu da tartma ve eletiriye ak baz konular iermektedir. teden beri tartlan ve eletirilen bu konular tasavvufun z ve geneliyle ilgili deildir. Mnferit konulardr, ayrntyla ilgilidir. 207 Baz noktalarda tasavvufun farkl d kaynaklarnn bir rn olduu dncesinde olanlar bile yle bir yaklam kabul etmilerdir: Tasavvuf, Hz. Peygamber devrinde fiilen var olan zhd hareketinin, zamanla eitli amillerin neticesi gelimesiyle gn yzne kmtr. Yani tasavvuf zhd hareketinin bir uzantsdr. Ksacas btnyle tasavvufu inkr eden bir slm limi yok gibidir.208 Herhangi bir d tesir altnda kalmadan bir felsefe meydana getirmek iin tasavvuftan daha msait bir zemin yoktur. Suf ve zahit her eyden evvel amel sahibidir. Ahlk esaslarna gre hareket eder. badet ve taatle megul olur. Sonra yapt iler zerinde dnr. Amelini deerlendirir. Daha doru bir hareket tarzn aratrr. Bu eit manev tecrbe neticesinde bir takm bilgiler (marifet) meydana gelir. Bu bir nevi fiil ve amelin (aksiyonun) felsefesidir ki harici tesirlerle hibir ilgisi yoktur.209 Kueyrnin belirttiine gre, tasavvuf Ehl-i snnetin bnyesinden domutur. lk sflerin hepsi Snndir. Sfliin ortaya kt dnem slm dnyasnda eitli ilimlerin kurulduu, deiik mezhep ve akmlarn ortaya kt bir
207

Komisyon, a.g.e., ss.57-58. Abdulhakim Yce, Rznin Tefsirinde Tasavvuf, zmir 1996, s.10. Kueyr, a.g.e., s.24.

208

209

97

dnemdir. Bu dnemde hadis, fkh, kelm gibi ilim dallar kurulmu, bunlarla uraanlara hadisi, fkh, kelmc (muhaddis, fakih, mtekellim) gibi isimler verilmiti. Kayna Kuran ve hadis olmakla beraber sz konusu ilimlerden de etkilenen ve Ehl-i snnet muhitinde doan slmdaki ruh ve mnev hayat tarzna tasavvuf denmitir. Bu hayat tarznn temelleri Kuran ve Snnetin retisinde, nceki nesillerin szlerinde ve yaay tarzlarnda mevcuttu. Sfler fikirleri ve mnev tecrbeleriyle gelitirip sistemletirdikleri tasavvuf hayat tarzn sz edilen temeller zerinde ina etmilerdir. Kk ve z eski olan tasavvuf hayatn baz yenilikler iermesi ve farkllk gstermesi bundandr. 210 Tasavvuf tarihi seyri ierisinde geliirken, mutasavvflarn iinde yaad eitli mekn ve eitli zamanlarda, onlarn dnce ve adetlerinin dorudan veya dolayl olarak, baz yerel, yani mutasavvfn bal olduu kendi mill kltrel det ve inanlar ile baz haric, yani slm kltr ortam dndan gelen dnce ve adetlerden etkilenmi olabilecei dnlebilir. Mesela Bektailikte, eski baz Trk inan ve adetlerinin grlmesi; mesela bnl-Arabide, zellikle Farabi ve Shreverd elMaktl gibi filozoflar vastasyla, Yeni-Eflatuncu bir tesirden sz etmek; hull ve ittisl gibi kavramlarn tasavvufa hicri III. asrda sokulmas gibi.211 Hayrani Altnta, Tasavvufun hem ilim, hem de hl olarak slm dncesinde mevcut olmad, sonradan ithal fikirlerle slmiletii fikrini savunanlara kar yle bir izah yapmaktadr: Hz Peygamberden (s.a.v) sonra hzla geliip byyen slm devletlerinin eitli kltr ve medeniyetlerle karlamas

210

Komisyon, a.g.e., ss.56-57. Mehmet Bayrakdar, slm Dncesi Yazlar, Ankara 2004, Elis yaynlar, s.262.

211

98

sonucu karlkl kltr tesirleri olmutur. Birok kimse ite bu kltr karlamalar esnasnda tasavvuf birok hususun Mslmanlar arasnda yayld kanaatindedir. Felsefi alanda byk tesirleri grlen tercmelerin daha sonralar tasavvuf felsefesi plannda da etkili olduklar iddia edilir. Ayn zamanda Yunan, Bizans, ran ve Hint kltrlerinin tasavvufi fikirlerin olumasnda nemli rol oynadklar tasavvuf sistemi iinde, bu dncelerin birok unsurlaryla yaad ileri srlen hususlar arasndadr. Bu unsurlar kabul edip hem dnce hem de tavrlaryla aka ortaya koyan insanlarn, slm dnce ve hayatna uygun dmeyen durumlarndan dolay snn inan taraftarlarnca kabul edilmedikleri ve bu hususun taraflar arasnda kavgaya kadar dnt eitli kaynaklarda yer almaktadr. Kelamclar, hadisiler, fkhlar ve dierleri tarafndan reddedilen bu dnce ve hayat tarz, ancak Gazal tarafndan kabul edildikten sonra meruiyet kazanmtr. Buna ramen tasavvufun aleyhinde olanlar son bulmam, zellikle Muhyiddin bn Arabnin dnceleriyle tasavvuf imekleri zerine ekmeye devam etmitir.212 Yaar Nuriye gre de Tasavvufun iki kayna vardr, bunlar Kuran ve Snnettir. Samimi olarak incelendiinde tasavvufun stlahlarndan adb ve erknna kadar btn varlyla bu iki kaynaa dayand grlecektir. Peygamberimiz ve ashab zamannda tasavvufi hayat aslnda btn incelikleriyle yaanmtr. Daha sonraki devirlerde yerini dnyaperestlie terk etmitir. Bunun slm toplumu iin byk bir felaket olduunu grenler bir ihya hareketiyle yeniden saadet devrine dnme almalarna girmilerdir. Bu faaliyeti balatp yrtenlere o devirde sfi dendii iin

212

Altnta, a.g.e., s.21.

99

bunlarn tutum ve eilimlerine de tasavvuf denmitir. Burada yeni olan sadece isimdir. Messese; mahiyeti manas ve z itibariyle Hz. Peygamberin snnetinden ibarettir. 213 M. Ali Ayn de, tasavvufun kaynan slm dinine balamakla birlikte, bu gerei zahir olarak Kurandan karmann mmkn olamayacan vurgulamtr. O gerek Mekk gerek Meden birtakm srelerde meczi manalara ynelmi ayetlerin olduunu belirtmitir.214 Byk sflerin yetitii hicr III ve IV. (IX ve X.) yzyllarda tasavvufla ilgili birtakm eserler yazlm, sfliin esaslar yazl hale getirilmiti. Dier taraftan ayn dnemde melmet ve ftvvet gibi nemli tasavvuf ekoller ortaya kmt.215 Da ait olan ibadet ekli ie ynelmi, kalbe ait bir btn ilmi olmu, dolaysyla da eriatn d yznden ayrlarak ruh tasfiyesi, Allaha ak ve Allah ile birleme gaye edinilmiti.216 Marf-i Kerh (.200/815), Ser es-Sakat (.257/871), Hris elMuhsib (.243/857) ve Cneyd-i Badd (.297/909) gibi nl sfler Irakta tasavvuf ad altnda slmn mnev hayatn gelitirirken Horasan blgesinde Hamdn el-Kassr (. 271/884) melmet ad altnda sz konusu hayatn farkl bir yorumunu ortaya koyuyordu. Eb Hafs, Ahmed b. Hadraveyh ve h uc- Kirmn gibi Horasanl dindarlar ise daha ok ftvvet ve mrvvet zerinde duruyorlard. Melmet ehli ihls ve riya konusuna arlk verirken, ftvvet ehli daha ok dinin

213

ztrk, a.g.e., s.37. Akdemir, Felsefi Adan M. Ali Aynde Felsefe ve Tasavvufa Bir Bak, s.52. Komisyon, a.g.e., s.57. Mehmed Nazmi Efendi, a.g.e., s.25.

214

215

216

100

insaniyet yn zerinde duruyorlard. Bu konuda zellikle Byezd-i Bistm (. 234/848) son derece zgn yorumlar yapyordu. 217 Sz konusu dnemde tasavvufa dair yazlan en mehur eserler ve yazarlar ise unlardr: Hris el-Muhsib (. 243/857) er-Riye li-hukkllah, Cneyd-i Badd (. 297/ 909) Resil, Sehl b. Abdullah et-Tster (. 283/896) et-Tefsr, Hakm et-Tirmiz (. 320/932) Hatml-velye, Hallc- Mansr (. 309/921) Kitb't-Tavsin, Eb Nasr es-Serrc (. 378/988) el-Luma, Kelbz (. 380/990) et-Taarruf, Eb Tlib elMekk (. 386/996) Kutl-kulb, Slem (. 412/1021) Tabakts-sfiyye, Eb Nuaym sfahn Hilyetl-evliy, Kueyr (. 465/1072), er-Risle, Hcvr (. 470/1077) Kefl-mahcb, Abdullah Ensr el-Herev (. 481/1088) Menzilssirn, Gazzl (. 405/1111) hy Ulmid-dn. Bu eserlerin tamamna yakn matbu olup bir ksm Trkeye de evrilmitir. Bu yazarlarn tasavvuf konusunda daha baka deerli eserleri de vardr. zellikle Sehl et-Tsternin, Slemnin, Kueyrnin ve Abdullah el-Ensrnin tefsirle ilgili eserleri ir tefsirler bakmndan nemlidir. Sleminin Tabakat ile Eb Nuaymn Hilyesi ise evliyann hayat hikyelerine ve menkbelerine dairdir. Tasavvufun douunu, gelimesini ve ilk sflerin yaama tarzlarn her biri bir tasavvuf klasii niteliinde olan sz konusu eserlerden izlemek mmkndr.218 Mustafa Kara, btn medeniyetlerin temelinde taklit ve tercmenin bulunduunu sylemitir. Ona gre, Ortadou topraklarnda olumaya balayan slm
217

Komisyon, a.g.e., s.57. Komisyon, a.y.

218

101

medeniyeti de ayn yolu takip etmitir. Yunan, Bizans, Hint, ran gibi medeniyetlerle yz yze gelen Mslmanlar bunlar okuyup anladktan sonra kendi dnyalarna uygun yeni bir senteze gitmilerdir. Ancak onlar bu sentezi olutururken iki temel ynlendirici olan Kuran ve Hadis her zaman yanlarnda olmutur. nk bir Mslman zihin ve gnl iin d tesirler ne kadar ok ve gl olursa olsun bu iki kaynakla uyumak, badamak ve kaynamak zorundadr.219 H.Kmil, tasavvufun kaynan yabanc kltrlerde arama kaygsnn daha ok msteriklerin gayretleriyle ortaya ktn sylemitir. Birtakm msterikler tasavvufun sadece Yunan mistisizminden deil, Hint, ran, Msr, Hristiyan ve Yahudi mistisizminden de etkilendii dncesini ne srmtr. Ona gre bu grleri ne srenler bu benzerliklerin insan ftratndan kaynaklanan zellikler olduunu, her nerede bulunursa bulunsun ve hangi ada yaarsa yaasn, insann bu tr ihtiya ve temayllerinin bulunduunu grmezden gelmilerdir. slmda bulunan ibadet ve muamelata ait birtakm ahkm ve kurallarn Hristiyanlk ve Yahudilikteki adb ve ahkma benzemesi, nasl bunlarn oradan alnd anlamna gelmezse, tasavvufi hayat ve tasavvufi dncelerdeki benzerliklerin de byle birtakm d kltrlerden aktarlm olmas anlamn tamaz. Bir ilmin, slmi olup olmadn anlamak iin nce adna, sonra muhtevasna, sonra da o ilim mensuplarnn kendilerini eriat asndan hangi noktada grdklerine bakmak gerekir.220

219

Mustafa Kara, Tasavvuf, slma Giri- Evrensel Mesajlar, Ankara 2008, DB.

Yaynlar, ss.164-165.
220

Ts, Eb Nasr Serrc, el-Lma slm Tasavvufu, (Prof.Dr. H.Kamil Ylmaz),

Ankara 1996, Altnoluk yaynlar, s.448.

102

Yaar Nuri de; Bu messese, balangta srr alyordu. Bu srrn, mensuplar dna tamamas iin olaanca gayret gsterilmitir. Fakat gitgide faaliyet alan genilemi ve kalabala intikal balamtr. Artk tasavvuf vesika brakyor, yani sadrlardan satrlara geiyordu. Bu satrlara geme vakas tasavvuf hakknda herkesin sz sylemesine yol at. steyen konuuyor, dileyen yazyordu. in yaayndan ok, sz tarafyla ilgilenen ulem ve hukem da kendi anlaylar ynnde kalem oynatyordu. Halbuk bu mellifler tasavvufun gizliden gizliye ve gnlden gnle i grd srada yabanc fikirlerin, zellikle Yunan tefekkrnn etkisi, hatta hegemonyas altna girmilerdi. Bunlar bilhassa Yeni-Eflatunculukla temaslarnda orada birok mistik fikirle karlatlar. Bu defa, yerli olan tasavvufu, kafalarn doldurmu bulunan yabanc sistemlere uydurarak felsefi ifadelerle piyasaya srdler. demitir.221 Erol Gngr, slm tasavvufunda yabanc tesirler meselesini oryantalistler tarafndan olduu kadar baz slm mellifleri tarafndan da ok defa abartldn belirterek; Tasavvufa aleyhtar olanlar, titiz bir inceleme sonunda baz fikirlerin meneini slm dnda bir yere balayabilir veya baz fikirleri slmn temel inanlaryla tezat halinde grebilirler; nitekim bu tr aratrmalar her devirde yaplmtr demektedir. Ne var ki slm dnda gelimi mistik cereyanlarla slm tasavvufu arasnda hayret verici benzerlikler bulunabilir. Kltr temaslar ve alverileri dnyann her anda ve her yerinde grlmtr; hibir toplum bundan kaamaz.222

221

ztrk, a.g.e., ss.37-38. Gngr, slm Tasavvufunun Meseleleri, tken yaynlar, s.62.

222

103

Mslmanlar eski medeniyetlere ait din ve fikri cereyanlarn u veya bu ekilde tesiri altnda kalm olabilirler. Fakat umumiyetle Yunan ve hususiyle YeniEflatunculuk felsefesinin zerlerindeki tesiri hepsinden daha kuvvetli idi. nk skenderin arktaki ftuhatndan beri Yunan kltr, arkta hkim olan kltrd. Mslmanlar da Yunan kltrnn tesiri altnda kalmlar, Hristiyanlardan Nasturilerle Yakubiler, Mriklerden Sabiiler, bunlardan baka Yahudiler ve Zerdtiler, bu hususta Mslmanlara yardm etmilerdi. Bu yzden Emeviler saltanatnn sonlarnda ve Abbasi saltanatnn en parlak devrinde muhit dini itikatlarla, felsefi grlerle, ilmi aratrmalarla, velhasl fikir ve ruh hayatn canlandran faaliyetlerle dolmu, bu yzden slm hayat muhteem bir gelime arz etmi ve bilhassa slmn ruh hayat en parlak ve en verimli devrini yaamt.223 Emevi halifeleri zamannda balayan fikir hareketleri, zellikle, Abbasi halifeleri zamannda tam bir gelimeye ulam ve gerek skenderiye mektebi gerekse tercmeler yoluyla Yunan kltryle temas edilmi ve bu temas neticesinde baz etkilenmeler olmusa da, daha nceden, slmda birok fikir akmlar meydana km ve birok meselelerde Yunan dncesi almt. Bu nedenle, slm Tasavvufunu baka kaynaklara ve zellikle skenderiyenin Yeni-Eflatunculua dayandrlmas botur.224 Tasavvufun esasn zhd ve takvnn tekil ettiini, tasavvufun meneinin de Kurandan ve Hz. Peygamberin din hayatndan esinlenmi olduunu kabul edersek, bunu darda aramaya gerek yoktur. Nitekim bata D.S. Margoliouth ve L. Massignon
223

Dorul, slmiyetin Gelitirdii Tasavvuf, s.39. Sunar, a.g.e., ss.170-171.

224

104

ve onlardan sonra gelen Trimingham, H. Corbin, R. Caspar, R.Arnaldez, L. Gardet gibi birok ada batllar, artk tasavvufun meneinin slm olduunu savunmaya balamlardr.225 Muhittin Uysal, Tasavvuf hicri nc asrdan itibaren, bireysel klarla zaman zaman slmn snrlarn zorlamtr. Ancak Erol Gngrn isabetle belirttii gibi tasavvufi hayatn btn ve genel grntsn gz nnde bulundurarak, bn Arab (638/1240)ye kadar bu d tesirlerin, slmn erevesini nemli lde amayacak ekilde zmlendiini dile getirmektedir. Fakat bn Arab (638/1240) ve onu izleyenlerde, Yeni-Eflatuncu felsefenin, Filon (M.S. 50) ve Plotinus (M.S. 270) un tesirlerinin kuvvetli olduu anlalmaktadr. zellikle bn Arab ve sonrasnda zaman zaman slmi renk belirsizlemi, artk bu dnemde tasavvuf felsefi bir slupla kaleme alnm, kef ve ilhm rn olduu aka sylenen metafizik gerilimler edebiyat olarak nmze kmtr.226 Cavit Sunara gre, slm Tasavvufu, slmiyete hastr ve gerek kayna da Kuran ve Snnettir. Cavit Sunar Tasavvuf Tarihi adl eserinde slm tasavvufunun geliimi ile ilgili olarak u aklamalarda bulunmutur: Tasavvuf, birinci ve ikinci hicri yz yllarda Zhitlik, Nsiklik ve Fakirlik ad altnda sadece da ait yani Allahn rzasn kazanp, cennete girmek ve Allahn cemlini mahede gayesiyleydi. nc ve drdnc yz yllarda, da ait olan bu

225

Bayrakdar, Tasavvufa Yabanc Tesir Meselesi, s.98. Uysal, a.g.e., s.22; Gngr, a.g.e., s.61.

226

105

ibadet ekli, ie ynelmi bir batn ilmi olmu, dolaysyla da ruh tasfiyesi ve Allahla birleme gaye edinilmiti. Mildi altnc yz yl sralarnda, Suriyede Mcahede, rk ve Kemalden ibaret dereceli mistik bir tecrbe dodu ve Dionysos, Helenistik kaynaklara dayanarak mistik bir teozofi gelitirdi ise de slm tasavvufundaki ruh tasfiyesinin slm meneli ve dini karakterde bir tasfiye olduunda phe yoktur. Ve slm tasavvufunda tasfiye hem duyumlarn hem de bedenin tasfiyesidir. te bu tasfiyeden zamanla lluminasyona227 kld ve ilk olarak Hris Muhasib tasfiye ile hrriyete kavuan kimsenin illminasyon derecesini de elde edebileceini, dolaysyla, Allahla da birleebileceini syledi. Bu yolda ilerleyen tasavvuf, Hicri beinci yz ylda, kalbe ait bir iman ve zevke ait bir bilgi olarak gerek bahtiyarlk yolu sayld. Kurtubal bn Masarra rk ve Pseudo-Empedoclean mektebini kurdu ve Alexander, Duns Scottus, Roger Bacon, Raymond Lull gibi Augustineci skolastiklere etki yapt. Bunun ve ehabeddin Shreverdnin de rk fikirleri bn Arabyi de byk apta etkiledi. Orta ada Thomas Aquinas, Eckhart, Dante gibi byk mistiklere de slm tasavvufu temel oldu. Nasl ki orta a, Hristiyan Felsefesine de slm Felsefesi temel olmutur. Hellenistik felsef tecelli doktrini ile bn Masarra, Razi ve bakalar gibi, peygamberliin tasfiye edilmi bir illminasyon olduuna iaret etti. Onu da bu yolda Maimonides ile slm Meai filozoflar takip ettiler. Ve en sonunda,

227

lluminisme-Ploton, Plotinus gibi filozoflar tarafndan takip edilen sezgici bir

yoldur. Saf akln her eyi halledebilecei grndedir. Kabul veya reddedilen her eyi halledecei gr tamamen hr ve mstakil deildir. Nasslara baldr. Bkz. Kueyr, Tasavvuf lmine Dair Kueyr Rislesi, s.22.

106

tasavvuf hicri altnc ve yedinci yz yllarda, bir teozofi,228 hlini ald ve bn Arabden sonra ilerleme ve orijinaliteden ayrlarak srf taklitten ibaret kald. Tasavvuf batn ilmi olmak sfatyla zahir ilmi olan fkhn mukabili olarak ruh hayatnn btn gelimelerini aksettiren en parlak ayna idi. Maddi hayatn ok ilerlemi olmas ve o zamanki insanlarn refah ve sefahate dalm olmalar buna mani olmuyordu. O zamanki ruh hayatnn destei, slmn ilk devrinde olduu gibi yalnzlk zahitlik fakirlik ve takva deildi, belki bunlar, maddi hayatn refah iinde nefislerini dizginlemeyi bilen, tasavvuftan ve daha baka kaynaklardan felsefi ve gayri felsefi unsurlar toplayarak zevki mahiyette olan bir ilmi destekleyecek temelleri bulan yksek ruhlu kimselerin vasf idi. Bunlarn kurduklar ilim ruhlarn hallerinden ve kalplerin i yznden bahsediyor, riyazet ve mcahede kaidelerini tespit ediyor ve btn bunlarla zevki marifet sayesinde gerekleen bahtiyarlk ve kurtulu hedefine varmay gzetliyordu.229 Araplarn Yunan kltr ile tanmas Arabistanda yaylan eski mezhepler sayesinde mmkn olmutur. Bu mezheplerden Nasturiler Hyre tarafnda

yaylmlard; Yakubiler de Gassan ile am kabileleri arasnda yayorlard. Bu Hristiyanlar Yunan kltrnn hi olmazsa bir cephesini tamakta idiler. Amalar putperestlere ve mriklere kar kendilerinin savunduu fikirleri mdafaa etmekti. Felsefe ise bu mdafaay salayacak mantk delil ile akli brhan vermekte idi.
228

Teozofik Tasavvuf, bn Arabi tarafndan sistemletirilen vahdet-i vcd merkezli

tasavvuf anlay olup, bu retiye gre, btn varlklar, akn varlk Allah tarafndan temsil edilen varolu ilkesinin tezahrlerinden ibarettir. Bkz. Uysal, a.g.e., s17.
229

Dorul, a.g.e., s.40.

107

Sryanilerin Nasturilerle Yakubiler ve mriklerden rendikleri ve ncelikle dillerine sonra Arapaya evirdikleri felsefe, Mslmanlarn eserlerini tandklar, bn Sn, Frb, Kind gibi filozoflarn tesiri altnda kaldklar bu Aristo felsefesi gibi srf akl mahiyette deildi.230 Felsefe daha baka bir mahiyette idi. Ve halis felsefe olmad gibi halis din de deildi. Belki fikri gr ile ruh ilhmn birlemesinden ortaya km bir eydi ki bunu Yeni-Eflatunculuk temsil etmekteydi. Yunan felsefesinin fikri ve zevki cepheleriyle yapm olduu tesir muhakkak ki ok bykt. nk slm filozoflar Aristonun tesiri altnda ne kadar kaldlarsa, slm mutasavvflar da Eflaunun ve Plotinusun tesiri altnda o derece kalmlar ve her taraf Yunann brakt bu mirasa el uzatarak mezheplerini besleyecek ve iddialarn dorulayacak destekleri aramt.231 Geri Mslmanlar Plotinusun ahs hakknda pek bir ey bilmiyorlard fakat mezhebini tanmlar, hatta bu mezhep onlara ilk nce Aristoya nispet edilerek bildirilmiti. Sebebi Humuslu Nime olu Abd-l Mesihin bu eseri Arapaya Aristo Esolocyas kitab iinde nakletmesi idi. u var ki Mslmanlar Plotinus felsefesini renmiler ona skenderiyeliler Mezhebi adn vermilerdi. ehristni Plotinustan bahsettii srada onun hakknda Yunanl eyh der. Harraniler ile baz Hristiyan ve slm mezhepleri Eflatuna veya Pitagorun mezhebine karan Eflatunilii bir mddet tetkik etmiler ve bunun yannda Ravakilerin Yeni-Eflatunculuunu da tetkik etmilerdir.232
230

Dorul, a.g.e., s.40. Dorul, a.y. Dorul, a.y; Bayrakdar, slm Felsefesine Giri, s.52.

231

232

108

Burada bizi ilgilendiren nokta, Yeni-Eflatunculuun slm ruh ve fikir hayatnda ok tesirli ve son derece verimli olmu olduudur. Bilhassa mutasavvflar bu mezhepte ruh zevklerini ve vecdlerini, batini mkaefelerini tatmin edecek bir kaynak bulmulardr. Aristo Esolocyas adl eser, Yeni-Eflatunculuu gayet iyi tasvir etmekte ve en yksek hakikatin fikirle deil bir taraftan derin bir biholuk iinde nefisten feragat etmekle, dier taraftan hissedilen lemden alakay kesmekle idrak olunduunu anlatmaktadr. Mutasavvflarn hakiki marifet, his veya akl yoluyla deil Allahn kul kalbine att bir nur ile mmkn olduuna ve kulun bu srada nefsini lekeleyen her lekeden temizlenmi olmas, Tanrsna balanmaktan baka her balantdan kurtulmu olmas, her trl ayrl ortadan kaldran bir tarzda Allahn zatna dalm olmas ve velhasl birlik ve topluluk noktay nazarlar da bunun tpksdr. Yani mutasavvflarca marifet yolu, Yeni-Eflatunculuk tarafndan gsterilen yolun tpksdr. Bu yol, zevk ve vecd ile zevk ve vecde yardm eden riyazet, mcahede ve ibadet yoludur. Buna bir de Delfi mabedi zerinde gze arpan u sz katmak icap eder: Nefsini nefsinle bil Sokrat bunu felsefesinin iar saymt. Bu sz Mslmanlara Yeni-Eflatunculuk mahiyetini alarak gemi, mutasavvflar bu sz alarak istismar233 etmi ve bu sz, Kim ki kendini bilir, Tanrsn bilmi olur hadisine yaklatrarak bu sz ve hadisi zevk ve mahedelerine temel edinmilerdir.234

233

Nefsini nefsinle bil bu sz Mslmanlara Yeni-Eflatunculuk mahiyetini alarak

gemi ve mutasavvflar bu sz alarak istismar etmi... Dorulun grdr. Bize gre bu bir istismar deildir.
234

Dorul, a.g.e., s.41.

109

bu kadarla da kalmam, btn varlklarn tek varlk olan Allahn feyzine intikal ettiine inanlarak Yeni-Eflatunculuk mezhebinin ruhuna varlmtr. Bu mezhebe gre, btn varlklar Allahn feyzi eseri olmasndan baka varlklar birbirinden teselsl etmektedir. Mutasavvflarn Vahdet-i vcd hakkndaki telakkisi ile felsefi bir mahiyet alarak onun yerini tutan dier telakkileri tetkik eden kimsenin grecei manzara Plotinus mezhebinin bu telakkilere iyiden iyiye sinmi olduudur. Plotinus mezhebinde Allaha akl evvel, klli nefs, gayri musavver madde ve cz-i nefisler varlk mertebeleridir. Allahn ilk feyzi akl evveldir ki btn varlklar varlklarn ondan alrlar. Ve dier feyizler ondan sdr olur. 235 Bunlar yle szlerdir ki Muhyiddin bn Arabnin vahdet-i vcda ait yazlarnda Allahn ilk feyzi sayd ve sair mahlukat onun mcerret feyizleri tand Hakikati Muhammediyye nazariyesinde tam benzerini buluyoruz. mer b. El-Frdn vahdet-i hud mahiyetindeki szleriyle hakikati Muhammediyeyi ifade eden kutbiyet hakkndaki szleri de ayn mahiyettedir. Ona gre kutbiyet, hakikati

Muhammediyyeden ibarettir. Hakikati Muhammediye, ilk taayyndr. Maddi, ruhi sair taayynler ondan sadr olmutur. Halepli ihabeddin Shreverdi, Allah, aydnlklarn aydnl sayar ve bu aydnln canlar ve akllar aydnlyla ve cisim olan Gaassk cevherlerle feyizlendiini syler. Btn bu misaller Yeni-Eflatunculuun slm tasavvufunda brakm olduu derin tesiri apak gsterir ki zaten bunu inkr etmeye imkn yoktur.236

235

Dorul, a.y. Dorul, a.g.e., s.42.

236

110

Mutasavvflar zevk ve vecdlerini bu zevk ve vecd sayesinde kendilerine grnen hakikatleri ifade iin birtakm stlahlar zerinde birlemiler ve bunlarn bir ksmna remzi ve iari bir mahiyet vererek kendilerinden olmayan kimselerin bunlar anlamasna imkn vermek istememilerdir. Bu tabirlerin birou, felsefi mezheplerin yaylmas nispetinde stlahlar oalan ve slm leminin Yunan felsefesine vukufu nispetinde genileyen felsefe stlahlarndan alnan idi. Daha sonra gelen mutasavvflar bu felsefi stlahlar mezheplerine sokmaya ehemmiyet vermilerdir; bunlar kendi zevklerine uydurmak istemiler, bunun neticesi olarak ruhi zevk ve ahsi vecd zerine kurulmu tasavvufi mezhepler karsnda deil felsefi mezhepler karsnda bulunduumuzu belirten bir vaziyet hsl olmutur. Bu felsefi stlahlar arasnda unlar vardr: Misaller, yani ezel manalar. Hakikat, hakikatlarn hakikati, kelime, illet ve malul, feyiz, kesret ve vahdet, akl- evvel, akl- klli. Bunlarla beraber daha bakalar, mutasavvflarn Eflatun, Aristo, Revakiler ve Yeni-Eflatunculardan aldklar szlerdir. Mutasavvflarn zevk diliyle Allahtan hakikati Muhamediyyeden, marifetten, lemden ve lemin Allah ile balantsndan; btn varlklarn ta kendisi olan tek Zttan sdr olmasndan bahsettikleri zaman bu stlahlar kullanmakta olduklarn gryoruz.237 Umumiyetle Yunan felsefesinin, bilhassa Yeni-Eflatunculuun slm tasavvufu tarihi zerindeki verimli ve geni tesirini kabul etmekle beraber, bu tesirin, ta balangtan, yani tasavvufun douundan itibaren kendini hissettirmi olduuna inanmamza imkn yoktur. nk ilk nce zahitlik ve takva gereince hareketle temayz eden slm ruh hayatnn durumu ile daha sonra bu hayatn ameli mahiyetine ilaveten ilmi bir mahiyet kazanmas srasndaki durumu, ilk mutasavvf ve zahitlerin

237

Dorul, a.y.

111

Yunan felsefesine ait olmadklarn veya bu felsefeye aina olmakla beraber onu mezheplerine sokmak istemediklerini, veya onu nasl kullanacaklarn ve zevklerine nasl uyduracaklarn bilemediklerini belirtmektedir. Onun iin ilk zahitlerin szlerine ve hareketlerine hakim olan renk tamamen slmidir. Daha sonra gelerek tasavvufu gelitiren ve ilerleten, onu slm dininin ruhi felsefesi saylacak bir leme benzeten sonraki mutasavvflarsa, ilahi teozoflardr. Bunlarn manzum ve mensur

eserlerinde, felsefi telakkilerin ve felsefi stlahlarn izleri grlr. rnein hazreti Mevlanann Mesnevisi bu mahiyettedir. Bu ekilde yazlan bu tr eserler, slm mutasavvflarnn ancak Abbasilerin saltanatnn en parlak devrinde Yunan felsefesinin Arapaya tercmesinden ve filozoflarn Allah ile peygamber, hilkat ve sair meseleler hakkndaki telakkileri yayldktan sonra, Yunan felsefesini zellikle YeniEflatunculuu, mezheplerini besleyecek baz ruh unsurlar ihtiva eden bir kaynak telakki ettiklerini gstermektedir. Yani Yunan felsefesinin tasavvufi baz unsurlara ve mezheplere kaynak saylabilmesi, Hicretin altnc asrndan itibaren mmkndr. Profesr Nicholsona gre, teozofik tasavvuf bilhassa Yunan grnn eseridir.238 Tasavvufu, esas itibariyle Hint veya rana balamak mmkn deilse de, tasavvufta Yunan dncesi ile arkl bir dinin bilhassa Yeni-Eflatunculuk, Hristiyanlk, Gnostisizmin bir araya gelmi birlemi olduunu kabul etmek gerekir. 239 Bu gr sahiplerinden her birisi, suf harekete ya da dini kltrel, siyasi ve itimai slm tarihine bir btn olarak deil de, tasavvufa zel bir adan bakmakta veya iddiasnda tek bir sufnin aratrlmasna dayanmaktadr. Btn devrimsel dini hareketlerde olduu gibi tasavvuf da, ilk asrda slm tarihine hakim olan yaygn
238

Dorul, a.g.e., s.42. Dorul, a.y.

239

112

akmlarn glgesi altnda olumu, domu ve gelimitir; bu nedenle de sz konusu akmlarn dorudan bir sonucudur. Bu tarz hareketler tek bir kaynaa dayanmayacak veya douunu ve hayatiyetini tek bir kaynaktan almayacak derecede karmak bir harekettir. te bu sebeple tasavvuf hakknda aratrma yapan byk msterikler, hayatlarnn sonlarnda doruluuna inandklar tezleri terk ederek baka tezlere ynelmilerdir. Aratrmaclarn ekseriyeti, tasavvufun bu ve benzeri dier pek ok meselesinde, henz son sz syleme vaktinin gelmedii hususunda gr birliine varmlardr.240 Ancak btn bu tespitler, bizi, slm tasavvufu mtehasss olan sz konusu kiilerin ortaya koyduklar aratrmalarn deerini ihmal etmeye gtrmemelidir. Tam tersine, engebeli bir yola ve bu yolda yrmek iin gerekli tehizatn ktlna ramen, ortaya koymu olduklar abalardan, ulatklar neticelerden ve manevyat dnyamzn en parlak dnemlerinden birini bize sunduklarndan tr onlara teekkr etmemiz gerekir. Ebul-Al Aff, Batllarn slm tasavvufu aratrmalarna ilgilerinin XIX. asrn balarnda baladn belirtmitir. Ancak bu aratrmalar, balangta ran tasavvufuna, daha ak bir ifade ile ran tasavvuf iirine ynelikti. Ancak ok gemeden yaplan tercmeler btnyle tasavvufa ynelmitir. Aratrmaclarn en byk sknts matbu tasavvuf kaynaklarnn az olmas ve inceledikleri konularla ilgili dnya ktphanelerindeki kymetli yazma eserlerden bihaber olmalardr.241

240

Ncholson, Tasavvufun Menei Problemi, s.15. Ncholson, a.g.e., ss.15-16.

241

113

Bayrakdara gre tasavvufun menei, ok farkl din ve yabanc felsef dncelere balanmaya allmtr. Ona gre bu tezler tutarszdr; zra bu yazarlardan bazlar, mesela E.Renan, bir zamanlar ran tesirini tasavvufun menei gsterirken, baka bir zaman Yunan felsefesini gstermitir; mesela Nicholson bunu bir zaman Hind dncesinde ararken, baka bir zaman Hristiyanlkta aramtr; ayn ekilde Wensinck bir zaman Yahudilie ynelirken, daha sonra Yunan felsefesine ynelmitir. Bu da onlarn kendi ilerinde bile tutarsz olduklarn gstermektedir. Dahas birinin kabul ettiini br reddetmitir.242

B-MSTERKLERN GRLER Antik an sonlarna doru, Hristiyanln hzlanan ykseliine ve ilerleyiine kar savaan, kendisini srekli yenilemeye alan felsefe, byk baarlar elde etmitir. yle ki dncelerin birbirine geliigzel yamand, gevek balarla baland, ve kavram kargaasna yol aabilen eklektik(semeci) retilerinkinden daha baarl bir ileri atlmla olduka kapsaml ve tutarl yeni bir sistem daha oluturuldu. Yeni-Eflatunculuk ad altndaki bu sistemin etkisi M.S. 2.yydan 6.yya kadar srmtr. 243 Din ve felsefenin i ie girmesi sonucu meydana gelen ve douda ve batda byk rol oynayan Yeni-Eflatunculuk, her eyden nce, mistik bir karakter tayan

242

Bayrakdar, Tasavvufa Yabanc Tesir Meselesi, ss.97-98. Strig, H.J., lka Felsefesi Hint in Yunan, (ev: mer Cemal Gngren), Yol

243

yaynlar, s.332.

114

Eflatun felsefesine dayanm, Aristo ve Stoadan ald fikirleri de bu temel zerine oturtmutur. Bu bireim de ona orijinal bir mahiyet kazandrmtr.244 Avrupada tasavvufla ilgili ilk eser F.R.D. Tholuckun Sufsmus Sive Theologia Persica Pantheisticasdr. amzda konuyla ilgili yaplan ilm aratrmalara oranla bu kitap ancak tarihi bir deere sahiptir. Balangta Tholuck, Mecuslerin byk ounluunun Mslmanlarn fethinden sonra bile Kuzey randa Mecusi olarak varlklarn devam ettirdiklerine, mehur suf eyhlerinin ekseriyetinin Horasan blgesinin kuzeyinde ortaya ktklarna ve baz suflerin szlerinde yanklanan Hint dncelerinin, rann bu blgesi vastasyla onlar zerinde etkisi olduuna dayanarak, tasavvufun Mecusi kaynaktan geldii grndeydi. Ayrca o, bu grn, ilk tasavvuf frkalarnn kurucularnn Mecusi asll veya en azndan Mecusilii biliyor olmalar olgusuyla desteklemitir. Modern aratrmalar btn bu iddialarn geersizliini, en azndan genel olarak geersizliini ortaya koymutur. Hatta bizzat Tholuck, bu grnden vazgemi ve bir ncekinden daha tutarsz ve geersiz baka bir iddiaya ynelmitir. Buna gre o, slm zhdnn Araplarn uzlet hayatna ynelme isteklerinin tabii bir sonucu olduuna; tasavvuf ve tasavvufa ait ar grlerin, Peygamberin reti ve sretine dayandrlabileceine inanmtr. 245 XIX. asrn ikinci yarsnda, Msr, Hint ve baka yerlerde kitaplarn neri ve zellikle Bulak matbaasnda eserlerin yaynlanmas hareketi balaynca, sadece tasavvufta deil, slmi aratrmalarn btn dallarnda ilmi almalarn ak deiti. 1868 ylnda Alfred Von Kremer, Geschichte der herrschunden Ideen des Islam

244

Sunar, a.g.e., ss.170-171 Ncholson, a.g.e., ss.15-16

245

115

isimli kitabn neretti. Bu kitap tasavvufun douu ve nemli meselelerin geliim tarihini ele alan ilk dzenli ilmi aratrmadr. lk blmlerde, Hristiyan zahidlerinin slm zhdnn douuna etkisi zerinde durulmutur. Ayrca Kremer, slm zhdnn balangta Allahdan ve ahiret azabndan korku; Mslmanlarn dnyadan ve tahmin etmedikleri ynlerden kendilerine gelen dnyevi nimetlerden kamaya ynelik istekleri esas zerine kurulduunu zikretmitir.246 Daha sonra lahi ak dncesi, Rabiatl-Adeviyye gibi baz Mslman zhid kadnlar vastasyla zhde girmitir. Von Kremere gre tasavvufta iki farkl unsur vardr: Birincisi; Hristiyan ruhbanlna; kincisi; Hint budizmine aittir. Hint etkisi, Haris Muhasib, Zunnn el-Msr, Byezid el-Bestm ve Cneydde aktr. Von Kremer, tasavvuftaki vahdet-i vcd dncesinin douunu Hint unsuruna dayandrmaktadr. Vahdet-i vcd, Von Kremere gre nc asrn sonlarnda Hseyin b. Mansr el-Hallacn etkisi altnda ak bir ekilde ortaya km bir dncedir. Ayn ekilde o tasavvufta ilk asrdaki zhdn yerini aldn syledii muhasebe ve murakabe dncesini de Hint etkisine dayandrr. Modern adaki yazarlarn ounluunun grne gre ise, vahdet-i vcd doktrini ak olarak Hallacdan epey sonraki asrlarda bnl-Arab dneminde zuhur etmi ve tasavvuftaki yerini almtr. Onlara gre Hallac ve benzeri nc asr sufleri hibir ekilde vahdet-i vcd doktrine mensup olmamlardr.247

246

Ncholson, a.g.e., s.16. Ncholson, a.g.e., s.17; Massignon, Tasavvuf, s.29; smail Fenni Erturul,

247

Vahdet-i Vcd ve bn Arab, (Haz. Mustafa Kara), nsanYaynlar, stanbul 1991, s.253.

116

Von Kremer kitabnn ksa blmlerinde tasavvuf ile ehli snneti uzlatran Gazal, irk hikmet doktrinin Yeni-Eflatunculuk ile Zerdtln bir imtizac olduunu syledii Shreverd el-Maktl ve Muhyiddin bnl-Arab gibi baz suf ahsiyetleri tantmaktadr. Bu asrda tasavvufun douu meselesini inceleyenlerden birisi de, mehur Hollandal msterik R.Dozydir ki, o, bu konuyu Essai Sur Ihistorie de IIslamisme (Paris, 1879) adl kitabnda incelemitir. Dozy sz konusu eserinde yle demektedir: Bizzat sufler mezheplerini sadece Ali ve Hz. Muhammede(s.a.v) deil, Hz. brahim gibi nceki peygamberlere dayandrrlar. Ona gre tasavvufun randan gelmi olmas geree en yakn grtr. nk tasavvuf Hz. Muhammedin (s.a.v)

peygamberliinden nce randa vard ve bu blgelere de Hintten gelmiti. Her eyin Allahtan geldii ve yine Ona dnecei dncesi, lemin bizzat varl olmad ve gerek varln Allah olduu gr uzun yllardr randa geerliydi. slm tasavvufu bu tarz ifadelerden feyz almtr. Fakat Dozynin mlahazas, vahdet-i vcd mensuplar iin doru olsa da, genel olarak slm tasavvufu iin doru deildir.248 XIX. asrn sonlar ile XX. Asrn balar, aratrmalarnn konusu tasavvuf olan yeni bir nesle ahit oldu. Sz konusu aratrmaclar, tasavvuf almalarnda byk admlar atmlar ve gelecek nesillerin fikirlerini bina edebilecei temel esaslar ortaya koymulardr. Goldziher, Edward G.Browne, Max Horten, Richard Hartmann, Macdonald, Carra de Vaux, Morgoliouth, Asin Palacios gbi mutahasss olmadklar halde tasavvufu birok slmi aratrmalarnn erevesinin iine sokan byk

248

Ncholson, a.g.e., s.17.

117

msterikleri zikretmekle birlikte, gerekten de bu neslin en mehur iki ahsnn, Louis Massignon ve Reynold A. Nicholson olduunu syleyebiliriz. 249 zellikle Godziher ve Browneun tasavvuf aratrmalarnda tasavvuf ve tarihinin meselelerini inceleyen herkesin itiraf edecei byk bir yeri vardr. Goldziher bize, iindeki dnce zenginlii ve doru bak as sebebiyle hl tasavvuf aratrmaclarna k tutan iki makale brakmtr. Bu makalelerden birincisinin bal; Materialien zur Entuicke-lungsgeschichchte des Sufsmus, ikincisinin

bal ise; Asketismus und Sufsmusdur. kinci makale Vorlesungen uber den Islam (ikinci bask, 1925) adl kitabnn bir blmdr. Goldziherin bn Haldunun grnden etkilenmek suretiyle slm tasavvufundaki iki akm belirgin bir biimde bir birinden ayrmas, sz konusu iki bahisteki en dikkat eken husustur.250 Bu akmlardan birincisi zhddr. Ona gre zhd, byk oranda Hristiyan ruhbanlndan etkilenmi olsa da, slmn ruhuna ve ehli snnet mezhebine baldr. kincisi gerek anlamyla tasavvuf ve tasavvufla ilgili marifet, hal, vecd ve zevk hakkndaki grlerdir. Bu tr tasavvuf, bir yandan Yeni-Eflatunculuktan, te yandan Hint budizminden etkilenmitir. Goldziherden sonra tasavvuf hakknda yaz yazan hemen herkes bu ayrm dikkate alm ve onun bu alandaki deerini itiraf etmitir. Browne ise zellikle A Year among the Persians isimli eseriyle tasavvufun ran iiri zerinde brakt etkiyi ortaya koyma noktasnda itimat ettiimiz en byk

249

Ncholson, a.g.e., s.18. Ncholson, a.y.

250

118

kaynaktr. te yandan lmsz eseri Literary History of Persia ise hem edeb hem ruh alanda slm aklclnn en mkemmel tarihidir. Frkalarn zellikle sufliin douu mezheplerin geliimi dini hareketlerin ortaya kmasn ve gizli kalmasn hazrlayan amiller ile ilgili hususlarda Browneun parlak bir bak as vardr.251 Richard Hartmann ve Max Hortenin ise tek bir bak alar vardr: o da tasavvufun esaslarn Hint dncesinden alddr. Horten baka hibir yazarn almad kadar bu nazariyenin ispatna aba gstermitir. O 1927-1928 yllarnda iki makale yazd; bu makalelerden birincisinde, Hallacn, Bestmnin ve Cneydin tasavvuf anlaylarn tahlil ettikten sonra nc asrda slm tasavvufunun Hint dncelerinden beslendiini ve Hint etkisinin Hallacda ok ak bir ekilde ortaya ktn ispatlamaya alt. kinci makalesinde; ise ranl suflerin kullandklar stlahlar filolojik olarak aratrmak suretiyle bu nazariyeyi desteklemi ve slm tasavvufunun tamamen Hint Vedenta doktrinin ayns olduu sonucuna varmtr. 252 Hartmann ise Hortenin yapt gibi suflerin stlahlarn deil, bizzat suflerin lkelerinde yaygn olan eski kltr merkezlerini aratrmak suretiyle ayn iddiay ispatlama cihetine gitti. 1916 senesinde Der slm dergisinde tasavvufun kayna meselesiyle ilgili nemli bir makale yaynland. Aratrmasnn zeti uydu: slm tasavvufu bir yandan misra ve mani yoluyla Hint felsefesinden, te yandan Yahudi Kabbalasndan, Hristiyan ruhbanlndan, Gnostisizmden ve Yeni-

Eflatunculuktan alnmtr. Ona gre btn bu unsurlar toplayan ve tasavvuf

251

Ncholson, a.g.e., ss.18-19; Massingnon, Tasavvuf, s.30. Ncholson, a.g.e., s.19; Massingnon, a.y.

252

119

ierisinde birletiren kii, Ebul-Kasm Cneyd el-Badaddir (.297) ve bu sebepten aratrmaclarn dikkati ona ynelmelidir. 253 Massignon slmda tasavvufun douunu hazrlayan faktrlere iaret ederek suflerin stlahlarn incelemek ve bu stlahlarn ilk kaynaklarla ilikisini kurmaktan ibaret olan ilmi bir metoda ynelmitir. Zira bu faktrlerin tasavvufun oluum ve gelimesinde etkisi vardr. Massignon bu konuda 1922 senesinde Essai sur les origines du lexique dela mystique musulmane adl eserini yazm ve aratrmasnda tasavvuf stlahlarnn u drt kaynaa dayand sonucuna varmtr: Birincisi; Kurandr ve en nemlisidir. kincisi; Hadis, Fkh, Nahiv ve benzeri gibi slmi ilimler. ncs; lk kelamclarn stlahlar. Drdncs; Douda miladi ilk alt asrda Yunanca, Farsa, ve dier dillerden oluan ve bilim ve felsefe dili haline gelen bilimsel dil. Massignon sonuta tasavvufun bizzat slmn znden doduu grne meyletmitir.254 Nicholson tasavvufun douunu; etkisini nc asrn banda gsteren slm d faktrlere balamtr. Ona gre, bu faktrlerin en nemlisi ve en belirgini, Zunnn el-Msr ve Maruf el-Kerh zamannda Msr ve amda yaygn olan son dnem Yeni-Eflatunculuudur. Bu nedenle makalesinde aratrmas iin odak noktas olarak Zunnnu kabul etmitir. Zunnnun, kendi dneminde yaygn olan Yunan hikmeti hakknda bilgi sahibi olduunu ispatlamak zere, onun hayat ve yaayndan birok tarihi delil getirmi, son dnem Yunan kltr hareketini ve bu kltrn Mslmanlara giri yollarn incelemitir. A. Merxin Tarihul-m lit-tasavvuf ve

253

Ncholson, a.y. Ncholson, a.g.e., ss.21-22.

254

120

melimihi kitabnda aklad grne benzer bir ekilde, felsefi yn itibaryla tasavvufun Yeni-Eflatunculuktan alnd sonucuna varmtr.255 Nicholson bu konuyla ilgili grn yle zetlemitir: nc asra gelince bu dnemde tasavvuf bir nceki dnemden (Zhd dneminden) tamamen farkl yeni bir grnm kazanmtr. Bu grnm, bizzat slmn iinden kan ruhi faktrlerin geliiminin neticesi olarak aklanamaz. Ancak, gerek anlamda tasavvufun douunu hazrlayan tarihi artlara baktmzda onu Hint veya ran kaynaklarndan birine dayandrmamz da imknsz grnmektedir. Tasavvufu Yunan dncesinin ve Dou dinlerinin, daha ak bir ifadeyle, YeniEflatunculuun, Hristiyanln ve Gnostisizmin birleiminin bir rn kabul etmemiz gerekir.256 Tasavvufun deiim ve d unsurlardan etkilenme srecinde yukarda ksaca bahsedilen Znnun el-Msrnin pay byktr. Eski ve yeni aratrmaclarn ouna gre bu zat, slmda teozofik tasavvufun kurucusudur. Msr ve Suriye, hicr nc asrn ilk yarsnda, bu blgeye yaylan Yeni-Eflatuncu kltrlerin etkisi altndayd. Znnun da bu blgede yaam olan bu felsefenin nemli simalar gibi gizli ilimler olan sihir, tlsm ve kimya ile uraarak bunlarla tasavvufu mezcetmi, onu gizli ilimlerden biri olarak grmtr. Batnilik fikrini derinletirip gelitirerek tasavvuf dncesinin eitli ynlerine uygulayan odur.257 Nicholsona gre Haller

255

Ncholson, a.g.e., s.27. Ncholson, a.g.e., ss.27-28. Uysal, a.g.e., s.17.

256

257

121

ve Makamlardan ilk o sz etmitir.258 Marufun ilk defa sz ettii Marifet kavramn sistematik hale o getirmitir. sm-i Azam bildii sylenmitir.259 Ebdal, Nukaba, Nuceba ve Kaimun gibi adlarla anlan Ricall gayb kavramndan ilk sz eden de odur. Arif ile muamele, Allah ile muamele gibidir. O senden zuhur edenlere katlanr, Allahn ahlkyla ahlklanmas sebebiyle, ona halim olarak davranr. Sz ona aittir.260 Muhittin Uysal bu konuda, Yeni-Eflatunculuk felsefesinde n plana kan Kef ve Marifet nazariyeleri ile, tasavvufta marifete ulamak iin nerilen n eitimin birbirine ok benzediini belirtmektedir. Ona gre, gerek tasavvuf gerekse sz konusu dnce sistemi, gerek marifete ulamann; ancak kalbin kirlerden temizlenmesi, nefsi dnyann geici lezzetlerinden soyutlama, huu derin tefekkr gibi bir dizi n uygulamalardan sonra gerekleebileceine inanrlar. Bu benzerlikten ve sz konusu felsefi akmlarn, tarih bakmndan tasavvuftan nce oluu gereinden yola karak, Kef-Marifet nazariyesini Yeni-Eflatunculuk felsefesine

dayandrmann, ilmi bir izah olmasa gerektir. nk slm nasslarnda ve dnce sisteminde kalbini her trl pislikten temizlemi gnllerine Allahn ilah bir teyit olarak bir ksm bilgileri koyabilecei ve bunun mmkn olabilecei kabul edilmektedir. Nitekim slm tefekkrnde imkn dhilinde grlen bu ilah teyitler, teknik adlaryla Kermet, lham, Kef gibi kavramlarla ifade edilmektedir. Ancak

258

Nicholson, a.g.e., s.7; Uysal, a.y. Uysal, a.y. Uysal, a.g.e., s.18.

259

260

122

bunlara ulama yolunda sarf edilen aba ve eitimin ekli ve niteliinde tasavvuf, dier kltrlerden etkilenmi olabilir, ona gre bu yksek bir ihtimaldir.261 Ancak 1921 ylnda Din ve Ahlk Ansiklopedisi nde Tasavvuf

balyla yaynlad makalede, Nicholsonn teorisinde belirgin bir deiim gryoruz. O yle diyerek, tasavvufun douunu hazrlayan faktrler ierisinde slmi faktrn yerini aka itiraf eder. Szn z udur: Tasavvuf, nc asrda, etkisi bir btn olarak grlen deiik faktrlerin sonucu olarak ortaya kmtr ki, bu faktrler, tevhidin anlam hakkndaki felsefi aratrmalar, Hristiyan zhd ve tasavvufu, Gnostisizm doktrini, Yunan, Hint ve ran felsefelerinden ibarettir. Nicholson daha sonra tasavvuf iin tek bir kaynak olduunu dnmenin, yanl olduunu anlamtr. O kendisinin de ileri srd Yunan kayna da dahil olmak zere tasavvufu tek bir kaynaa dayandrmaya teebbs eden btn nazariyeleri reddeder ve yle der: Ben bugne kadar slmda tasavvufun douu meselesini yanl bir ekilde ele aldm. lk aratrmaclarn byk ounluu, hayat ve kuvvetini slm imparatorluunu meydana getiren pek ok rk ve snftan alan bu byk hareketin douunun, Hint Vedentas veya Yeni-Eflatunculuk felsefesine dayandrmakla ya da hakikatin tmn deil, bir ynn yanstan faraziyeler vaz etmekle

aklanabileceini dnmlerdir.262

261

Uysal, a.g.e., s.21. Ncholson, a.y.

262

123

Montgomery Watt, 950 ylna kadar olan dnemi, slm dncesinin teekkl devri olarak adlandrmaktadr. slm tasavvuf dncesi de bu dnem iinde neet edip tabi seyir iinde ortaya kan dini bir ilim ve disiplin olarak kabul edilmelidir.263 Arnaldez, her ne kadar slm her eyde ll bir din hayat rgtlyorsa da, Kuran Kerimin buyruklarna ok titiz bir ekilde uymay bir davran izgisi olarak kabul edip inanalar tasavvufun meydana kmasna neden oldular dncesindedir. Bu tr dncelerin karsnda Massingnon ve Arberry gibi oryantalistlerin szleri dikkat ekmektedir. Onlara gre tasavvuf, kaynanda ve gelimesinde, tekrar tekrar okunup zerinde derin, dnlen Kuran Kerimden ileri gelmitir. P.Nwyia da ayn dnceyi paylaarak tasavvufun slma mahsus, benzersiz bir zellie sahip olduunu syler. Bu fikirleri dorulamak ve tasavvufa dtan etkilerin olduu yolundaki iddialar yalanlamak iin Ogan, ileri srlen etkileri kabul etmeyerek belki tasavvuftaki zhd ve uzlet ile Budizmin ve Hristiyanln baz ilkeleri arasnda gaybet ve ittisal ile gene Budizm ve skenderiye felsefesi arasnda, vahdet-i vcd ile Hint dinlerinin Nirvanas arasnda benzerlik olabileceini, ancak bu halde bile, bu benzerliin grnte ve ekli olduunu, fakat asla temelde olmadn, arada derinliine ok farklar olduunu syler.264 slm limleri tarafndan, tasavvuf cereyannn menei olarak, bizzat slmn kendisi kabul edilmitir. Bununla beraber, tasavvufun menei meselesi zerinde eitli

263

Filiz ahin, Er-Riye Li-Hukkillah, (Haris b.Esed el-Muhasib), Tasavvuf

Klasikleri, stanbul 2010, s.9.


264

Altnta, a.g.e., s.16.

124

fikirler beyan edilmi, bilhassa batl mterikler tarafndan bu cereyann d kaynakl olduu iddia edilmitir. Bunlardan bir ksm tasavvufun Hint meneli olduunu, bir ksm ran meneli, bir ksm Hristiyan, Yahudi veya Yunan meneli olduunu, bir ksm da tasavvufun Yeni-Eflatuncu felsefeden kaynaklandn iddia etmilerdir. Bu msteriklerden, bu sahada byk bir otorite olan ve olduka objektif kabul edilen Louis Massignon, btn bu grlerin yersiz olduunu belirterek, tasavvufun esas itibaryla slmi meneli olduunu kabul etmitir.265 Profesr Massignon, bu konuyla ilgili olarak yle demitir: Tasavvufun kaynaklarn incelemek bahsine gelince, bu incelemeyi tamamlamak ile aramzdaki mesafenin, henz ok uzun olduu beliriyor. lk slmc ilim adamlar, slm tasavvufunun en ileri devirlerinde en belli bal itikad olan vahdet ile ehl-i snnetin mezhebini birbirine uyarlamakta glk ekmi bulunuyorlar. Onun iin bunlar tasavvufun daha sonradan slma girmi olduu ve bunun am ruhbaniyetinden (manastr hayatnda), yahut Yeni-Eflatunculuktan, yahut ran Zerdtlnden, yahut Hintlilerin Vedasndan alnm olduu kanaatindedirler. Fakat Nicholson, tasavvufun slma yabanc olduu iddiasn rtmtr. nk slmn douundan balayarak, slm mutasavvflarna ait grlerin, bizzat slm cemaatinin kalbi iinde Mslmanlarn Kuran ve hadis okumakla megul olduklar srada ortaya kt grlmektedir.266 Bu ekilde ne birok msterikin yapt gibi tasavvufun menei aklanabilir, ne de tasavvuf tamamen gayr-i slmidir denilebilir.
267

265

Mehmed Nazmi Efendi, a.g.e., s.21. Dorul, slmiyetin Gelitirdii Tasavvuf, s.16. Bayrakdar, a.ge., ss.97-98.

266

267

125

Titus Burckhardta gre, tasavvuf, slma sonradan girmi olamaz. nk bu durumda slmn ruhsal yntemlerine gre dta kalan bir mahiyette olmas gerekirdi. Oysa tam tersine tasavvuf, bu ruhsal aralarn beer st kaynaklarna zahirilikten daha yakndr ve tmyle isel olmakla birlikte, bu geleneksel biimi douran ve hayatta kalmasn salayan tecelli ettirici ileve dorudan katlmaktadr.268 Titus Burckhardt ayrca yle demitir: Tasavvufun slm leminde tuttuu bu merkezi yer dardan bakanlarca grlmeyebilir. nk, biimlerin gsterdii anlamn bilincine varan Batnilik ayn zamanda aklilik bakmndan da onlarn stndedirHer eyi yalnz tarihsel planda arayan dou bilimciler tasavvufun bu ikili cephesini slma dardan etkiler olduu eklinde aklayabilirlerdi. Ancak tasavvufun kkenini kendi uzmanlk alanlarnn doal sonucu olarak Acem, Hindu, Yeni-Eflatuncu veya Hristiyan kaynaklarna balamalar bundandr. Ne var ki, tasavvufun kayna zerindeki bu birbirine kart grler birbirini dengelemekle sonulanmtr. nk hibir kesintiye uramadan peygambere ulaan bir zincir durumundaki suf byklerinin ruhsal silsilesinin tarihsel salna glge drmeye yeterli bir neden yoktur. Tasavvufun peygamberden geldiinin kesin bir kant da budur. nk suf hikmeti slm d bir kaynaktan geliyor olsayd bu hikmete gnl verenler bunu hep yeniden, yeni batan kurmak zere Kurandaki ayetlere dayanamazlard. Oysa, tasavvuf yolunun her nesi varsa ak ve zorunlu biimde Kurandan ve snnetten esinlenmitir.269

268

Titus Burckhardt, slm Tasavvuf Doktrinine Giri, (Trkesi, Fahreddin Arslan),

stanbul 1995, s.16.


269

Burckhardt, a.g.e., ss.16-17.

126

Bu erevede Abdulhakim Ycenin u tespiti nemlidir: Tasavvufu bir nev mistisizm olarak gren ve mistisizmi insanln mal, ortak tavr, her dinin z ve muharrik gc eklinde tavsif eden msterikler, slmla ilgili zellikle tasavvufu konu edindikleri almalarnda btn gayretlerini, bu messesenin slm d etkilere borlu bir disiplin olduunu kabul ettirmek iin harcamlardr. Bu insanlardan unun veya bunun insafl veya objektif olduunu sylemek mutlak bir hakikati ifadeden ok, bir nisbet ve derecelendirme gsterecektir. Onlarn hibirisinin tamamen objektif ve art niyetten uzak olduunu syleyebilmek mmkn deildir.270 Tasavvufun, insan ruhu, Allah, hayat ve hadiselerin mistik mahede ve tekml esas almas itibaryla gerek Hint, gerek Hristiyan ve gerekse Yeni-Eflatuncu mistisizmle benzer veya ortak ynleri elbette mevcut olacaktr. Mistik dnce ve yaklam insanln ortak maldr. Ancak alabildiine geni bir doktrinin bir parasn alp bunun bir baka doktrinle arz ettii benzerlie bakarak bunlarn ayn veya birbirinin kopyas olduklarn sylemek byk bir hata olur. Bu tarz yaklam ve deerlendirmeyi esas alrsak insanlk dnyasnda birbirinin ayn olmayan veya birbirinden kopya edilmeyen hibir messese bulunmaz. nsanlk bir btndr. Btn insan messeseler birbirine benzer. nk realite tektir ve insanolu realiteyi yakalamak iin almaktadr. Realiteyi Yaratc kudret olarak kaynanda ve dorudan kucaklamann disiplini olan mistik yaklam ise, zaman mekn ve sergileyeni kim olursa olsun, benzerlik hatta ayniyet arz edecektir. Eer mistik dnceye ortak bir kaynak aranyorsa, bu kaynak semav dinlerin beyan olup,
270

Yce, a.g.e, ss.10-11.

127

slmiyet bu beyanlarn en mkemmel bir mecmuasdr. Bu vasfyla slmiyet, iddialarn tersine ve kinat apnda bir hakikat olarak btn mistik dncelerin tashih merkezi ve ilhm kaynadr. nk slm denince, ilk peygamberden son peygambere kadar btn semav dinler kastedilir. Bu evrensellik deiik pek ok elemann slm bnyesi iinde eritilmesini ve zel manada slmn, daha nceki deiik dnce form ve dillerini sfi tefekkr ifade iin kullanlmasn mmkn hale getirmektedir.271 eitli kltrlere mensup yeni mhtediler girdikleri yeni dine, herhalde zihinlerinde ekillenmi olan nceki deer hkmlerinin etkisi altnda baktlar ve onu yle yorumladlar. Bunu kabul etmemek insan tabiatnn inkrdr. Mevzuubahis d tesirlerden etkilenenlerin ounun mhtediler olmas da byle dnmemize imkn veriyor. Yeni dine giren bir kimse elinden geldiince bu yeni dinle temessl etmekte, fakat elinde olmayarak nceki duygu ve dncelerin izlerini de tamaktadr.272 te Tasavvuf bu tarihi seyri ierisinde, hicr III.yy.dan itibaren kendi asliyetini muhafaza etmekle beraber, yava yava yabanc kltr ve inanlar etkisi altnda kalmaya balamtr.273 slm tasavvufunda zellikle sonraki dnemlerde pek byk tesiri bulunan Yeni-Eflatuncu dnce slm dnyasna Hristiyanlar vastasyla girmitir.274

271

Yce, a.g.e., ss.11-12. Yce, a.g.e., ss.12-13. Mehmed Nazmi Efendi, Osmanllarda Tasavvufi Hayat-Halvetlik rnei-

272

273

Hediyyetl-hvan (Haz: Osman Trer), stanbul 2005, nsan Yaynlar, s.25.

128

Tasavvufta en ok bahsedilen mene Yeni-Eflatuncu tesirdir. Bu tesir de dorudan doruya deil, Msr ve Gney Suriyede ortaya kan Neo-platonizm ve Irakta Harran Mektebi ve Sabiilik vastasyla eski Maniheizm itikatlarnn szgecinden getikten sonra geldii biliniyor. yleyse bu gr savunanlara gre, Yeni-Eflatunculuun tasavvuf zerinde dorudan doruya rol yoktur.275 Zaten evvelce de belirtildiine gre, tasavvufun Yunan felsefesiyle ilgisi yoktur. Felsefe mutasavvflara gre merduttur. lk mutasavvflarn yaad devirlerde slm lemine Yunan Felsefesi henz girmemitir.276 Lgate-i Felsefenin ifadesine gre tasavvuf, slm dininde nefisleriyle fni ve Allah Tel ile bki tabyiden kurtulmu ve hakikatlarn hakikatna vasl olmu olan zmre-i havssa mahsus bir mezheptir. El-Mncid adndaki Arap lgati de buna yakn bir ifade kullanmaktadr. 277 zet olarak, slm tasavvufu slma yabanc Hristiyanlk ve Budistlikten alnma deildir. Bunun kayna Kuran Kerim ve hadislerdir. Bununla beraber tasavvuf dier dinlerde de vardr.278

274

Gngr, a.g.e., s.59.

275

Mahir z, Tasavvuf, stanbul, Rahle Yaynevi, ss.87-88. z, a.g.e., s.88. z, a.g.e., s.89. z, a.y.

276

277

278

129

C-YEN-EFLATUNCU FELSEFENN SLM TASAVVUFUNA ETKS Sonu olarak; imdiye kadar aktardklarmza baktmzda iki soru ile karlaabiliriz. Acaba tasavvuf ilk nce din ve felsef btn yabanc faktrlerden bamsz olarak kendiliinden ortaya km olamaz m? Byle bir sorunun doruluu kabul edilebilir. nk beer ruhu btn insanlarda aynidir.(nesneldir). yleyse tasavvuf nefsin ve ruhun bir terbiyesi olmas nedeniyle btn insanlar arasnda ortak bir temel yap oluturur ve onun iin herhangi bir dine mensup olan kimse ayni (nesnel) yolu tutmakla ayn neticelere varmak imknna sahiptir. nk kullanlan tasfiye ve terbiye yollar ayni olduu gibi her tarafn gzettii en yksek gaye de dierinin aynidir. nsan ruhu her devirde ve her yerde ayni olduuna gre, slm leminde beliren tasavvufun Hint ve Fars dinlerinde, Hristiyanlkta ve Yunan felsefesinde muhtelif ekiller alan tasavvufun tpks olmasna hibir engel kalmaz.279 Sleyman Hayri Bolaya gre, tasavvuf nefsin terbiyesi ve ruhun tezkiyesi, kalbin temizlenerek ilah lemin hakikatlarn aksettiren bir ayna durumuna getirilmesi, bunun iin birtakm mcadelelere zhd ve riyazet hayatna katlanmak olmas dolaysyla eitli dinlerde mterek taraflar olabilir. Fakat bu demek deildir ki slmi tasavvuf urdan veya buradan gelmitir. Hele tasavvufu dini-felsefi bir mezhep olarak kabul etmeyip de pratik bir zhd hayat yaamak ruhun eritii yceliklerde bir takm ilah hakikatlar kefetmek ve nefse hkimiyet kurmann yollar eklinde grlrse; bu tasavvufun tamamen slmi olmamas iin hibir sebep yoktur. Ama, aksine, tasavvuf felsefesi bir mezhep, kefedilen hakikatlar ve incelikleri eitli ekillerde izah etmek, varlk lemini anlamak ve bu hususta yeni izah tarzlar getirmek
279

Dorul, a.g.e., s.16.

130

eklinde anlalyorsa, buna bir ok yabanc din ve felsef unsurlarn karmas gayet mmkndr. Nitekim mesela Yeni-Eflatunculuun tesirini kabul etmek yerinde ve isabetli olur. Bu tesirin de dorudan doruya olmad bilinmelidir. Yalnz unutmamaldr ki, bu tesir ve karma tam bir zhd hayatnn teekklnden, ruh terbiye yollarnn tesbitinden, hatta sistemlemesinden ok sonradr. Bu ruh hayatn temellerini atan bizzat Hz. Peygamber (s.a.s) idi. Onun yksek hayatn rnek alm olan sahabeler, kalplerinin parlakl, derni lemlerinin berrakl, takv sahibi olmalar, kendilerini tam bir ihls ile ibadete ve Allah yoluna adamalar ile ilk zahid ve mutasavvflar tekil etmilerdir.280 Muhittin Uysal, doktora almasnda yle bir sonuca varmtr: eitli inan ve kltrlerin baz uygulamalar ile, yaayan ekli ile tasavvuftaki baz uygulama ve inanlar arasndaki benzerliklerden hareketle, onun kurum olarak yabanc kltrlerden devirildiini sylemek, ilmi bir tespit olmaktan uzaktr. Belli uygulamalarda, yalnz o konulara mahsus olmak zere bir d etkinin varlndan sz edilebilir.281 Ayrca ona gre, etkilemenin mevcudiyeti kabul edilen uygulamalardan hibirisi tek bana bu uygulamann d kaynakl olduunu ispata yeterli deildir. nsan akl ve tefekkr belli durumlarda birbirine benzer, yakn dnce tarzlar ortaya koyabilmektedir. Belli meselelerde farkl dinlerden ve kltrlerden insanlarn birbirine benzer eyler dnm olmalar tabiidir. Bu bakmdan herhangi bir uygulamann kaynan bu kltr ve dinlerden birisine ml etmek doru olmayabilir.282
280

Bolay, Fesefi Doktrinler Szl, ss.261-262. Uysal, a.g.e., s.20. Uysal, a.g.e., s.21.

281

282

131

Abdulhakim Yce, eserinde herhangi bir ortam ve yerde ortaya kan bir oluu tamamyla d kaynaklara balayp i tesirleri ve kkleri grmezlikten gelmenin doru olmayacan sylemitir. nk bir toplumda belli bir dayanak ve vasta bulamayan bir dncenin, o topluma hkim olmas imknsz gibidir. Orada kk ve nve eklinde bir fikir olur d tesirlerde nev- nema bulur ve geliir. Tasavvuf iin veya tasavvufun sadece baz noktalar iin ancak bu kadarlk bir tesirden sz edilebilir ki bu da tabii karlanmaldr. Ona gre, slm tasavvufu kurulu dneminde hibir d kaynaa dayanmadan dorudan slmn prensipleri zerine ina edilmitir. Tasavvufun felsef bir karakter kazanp, Vahdet-i vcd nazariyesinin yayld dnemde, baz yabanc kaynakl unsurlar karmsa da, bunlar yabanc olma zelliini kaybederek slm dncesine ml edilmi ve tasavvuf yine slmi olma zelliini muhafaza etmitir. Bu gerek artk birok batl aratrmac tarafndan da kabul edilmitir.283 Burada kltrler aras etkileimin deerlendirilmesi gerekmektedir. nk tasavvuf dncenin oluumunda etkili olan nemli suflerden bazlarnda farkl kltrlerin etkisini grebilmekteyiz. Kltrler arasnda bilgi alveriinin kanlmazl bir gerektir. Dnce tarihine adn yazdrm ve insanlk tarihinin gidiatnn belirlenmesinde pay sahibi olan hi bir medeniyet, kendisi dndaki dnya medeniyetlerinin bilgi birikiminden faydalandn inkr edemez. Bu medeniyetlerin dier kltrlerin birikiminden faydalanmalar, kendi orijinalitelerini muhafaza ettikleri takdirde faydal olacaktr. nsan sosyal bir varlk olmas hasebiyle ticari mnasebetler kurar, seyahat eder, dier kltrlerle eliler araclyla veya bu

283

Yce, a.g.e., ss.13-14.

132

gnn artlarnda konumak gerekirse modern iletiim olanaklaryla diyaloa girer. Medeniyet tarihi bu durumu ispat edecek olduka fazla rnek sunmaktadr.284 Dnya medeniyetleri arasnda ska grnen bu bilgi al veriinin slm tarihinde de rnekleri olduka fazladr. slm medeniyeti dier kltrlerin birikimlerinden faydalanan birok ilim adam yetitirmitir. lk slm filozofu olarak kabul edilen Kind, dier medeniyetlerin rnlerinin bir Mslman tarafndan kullanlmasnn slmn bir gerei olduunu sylemektedir. slm medeniyetinin dier medeniyetlerle etkileime gemesi farkl dnce eitliliinin olumasna zemin hazrlamtr.285 Genel olarak felsefeyi gayr- mslimlerden rendiimiz bilinen bir gerektir. Manev ilimlerin Araplara nakl konusunda byk rol oynayan ve Mistik bir okul olan skenderiye Mektebinin slm Medeniyetine etkileri bilinmektedir. skenderiye Mektebinin dnce yaps olan Helenistik kltr slm corafyasna teolojik-mistik karakterli Sryanilerin araclyla ulatrlmtr.286 lk dnemde yaam sufler dier medeniyetlerin birikimlerini kabullenme noktasnda olduka msamahakr davranmlardr. Bu noktada zerinde durulmas gereken meselelerden biri de tasavvufun urad etkileimin boyutudur. Etkileimin kanlmazl bir gerektir. Bu paralelde, tasavvufun tek bir kaynaa indirgenmesi de yanltr. Tasavvuf, tek bir kaynaa dayanmayacak veya douunu ve hayatiyetini tek bir kaynaktan almayacak derecede karmak bir harekettir. Fakat slmi retilerin, ilk dnemlerde zhde ne lde tesir ettiini; Hristiyan, ran, Hint dncelerinin,
284

Er, lk Suflerin Dier Dinlere Bak, s.57. Er, a.y. Er, a.g.e., s.58.

285

286

133

Gnostik, Yeni Platoncu, Hermetik dncelerin suf evreye nasl girdiini; hangi blgelerde bu dncelerle suflerin dnceleri arasnda birleme meydana geldiini; bu dncelerin suflere hangi ekilde ve ilk olarak hangi dilde ulatn; suflerin bu dnceleri gerek anlamyla ne kadar bildiklerini; eski kltr merkezlerinin bu dnceleri sufler arasnda ne kadar yaydn bilmiyoruz.287 Ksaca, Tasavvuf, bn Arabye kadar, pratik durumunu korumu, yani Kitap ve Snnete uymay, emirlere ve nehiylere itaat, taat ve ibdeti, kalbi msivaya muhabbetten ayrmay, nefsi tezkiye ve kalbi tasfiyeyi hedef edinmi iken bn Arab ile teorik duruma geip Felsefelemi ve zellikle, bn Arabnin, (Fuss)u, Fahrddin-i Irakinin (Lemet) ve Cmnin (Levyih)i ile de drt bir tarafa yaylm ve en nihayet bn Arabden sonra bir Teozofi (Bir takm gizli ilimlerle kark Tasavvuf) hlini alm, ilerleme ve orijinaliteden kesilerek srf taklitten ve tekrardan ibaret kalmtr.288 Zihniyet insan zihninin bir hli, bir tavrdr. Bu hl ferdin veya sosyal bir gurubun dncesini sevk ve idare eder. nsanlarn hadiseler karsndaki tutumlar bir akl yrtme sonucu olur. nsanlarn igdye bal olan vaziyet allarnn dndaki her trl bilinli tutumunu, gizli veya ak, dolayl veya dolaysz akl yrtme veya akl yrtmeler tayin eder. 289

287

Er, a.g.e., s.59. Cavit Sunar, Ana Hatlaryla slm Tasavvufu Tarihi, Ankara 1978, s.11. Necati ner, Felsefe Yolunda Dnceler, 1999, Aka, s.234.

288

289

134

Akl yrtmeler tabii olarak dncenin tutarll iinde seyreder. Bu tarz dnceye mantki dnce de denir. nsanlarn ayn mant kullandklar halde herhangi bir konu karsnda farkl tutumlar allar, dnceleri yneten zihniyetlerinin farkllndan ileri gelir.290 nsanolunun yeryznde oluturduu en byk organizasyonun ad medeniyettir. Farkl yz yllar ve deiik corafyalarda gerekleen medeniyetlerin zerinde oturduu stundan bahsedilebilir. Bunlar; a)lim, irfan, hikmet; b)Fikir, felsefe, yorum; c)Gzel sanatlar dr. Bu stunlarn olumas ve gelimesi iin bir drdnc unsur ilave etmek gerekirse o da siyasi irade ve otorite olmaldr. Bir hareketin medeniyete dnebilmesi iin o hareketin her dalda da o yzyln zirvesini yakalamas gerekir. Bunun da objektif ls ayn yzylda yaayan dier toplumlarn sz konusu stn ilim, fikir ve sanat hareketlerine hayran olmalar ve onlar taklit etme ihtiyac duymalardr.291 Btn medeniyetlerin temelinde taklit ve tercme vardr. Yani bunun ad daha nceki uygarlklarn yadigrlarn anlama ve kavrama faaliyetidir. nk herkes Ademolu kltrn kullanmak ve ona katk yaparak hayatn srdrmek durumundadr. Btn insanlar besleyen bu vadiye gelenek vadisi de denilebilir.292 Orta Dou topraklarnda olumaya balayan slm medeniyeti de ayn yolu takip etmitir. Yunan, Bizans, Hint, ran gibi medeniyetlerle yz yze gelen Mslmanlar bunlar okuyup anladktan sonra kendi dnyalarna uygun yeni bir

290

ner, a.y. Kara, Tasavvuf, slma Giri- Evrensel Mesajlar, ss.164-165. Kara, a.y. 135

291

292

senteze gitmilerdir. phesiz onlar bu sentezi olutururken iki temel ynlendirici her zaman yanlarnda oldu: Kuran ve Hadis. nk bir Mslman zihin ve gnl iin, d tesirler ne kadar ok ve gl olursa olsun bu iki kaynakla uyumak, badamak ve kaynamak zorundadr. Fakat slm dnyas sadece taklit ve tercme noktasnda kalsayd bugn slm medeniyeti diye bir terimle tanmak mmkn olmayacakt. slm toplumunda ortaya konan ilim felsefe ve sanat rnlerinin asrlar boyunca komu medeniyetlerce taklit ve tercme edilmesi konumuzla ilgilidir. Bu tesir ksmen de olsa devam etmektedir.293 Medeniyetlerin bir ksm milletlere gre, bir ksm devletlere gre bir ksm corafi blgelere gre bir ksm da o dinin adna gre isimlendirilmitir. Son kategoriye giren slm medeniyeti uzun bir zaman diliminde farkl kltrlerin yaand topraklarda btn ilmi, fikri ve bedii faaliyetleri kucaklayan bir anlayla Ademolu vadisi ne yeni renk, tat ve kokular sunmutur. nsann beyninden ve gnlnden kaynaklanan bu armaanlar sayesinde insan kendini tanm kendini tanyan Rabbini tanr hikmetinin gereini yapmtr.294 slm medeniyeti adn alan bu geni yelpazenin nemli renklerinden biri de tasavvuftur. Daha nceki medeniyetlerin de olmazsa olmaz bir unsuru olan ve genel olarak mistisizm diye isimlendirilen bu hareket daha ok insann i boyutunu, ruh, dern tarafn ele alarak Allah kinat ve insan hakkndaki deerlendirmeleriyle sz

293

Kara,a.g.e., ss.164-165. Kara, a.y. 136

294

konusu uygarla hizmet eden bir dnme, anlama ve yaama faaliyeti olarak karmza kmaktadr.295 Temel hedefi insan, Allahn istedii gibi bir kul olma noktasna ykseltmek olan tasavvuf, bu hedefe doru yrrken ilim ve hikmetin aydnlndan, fikir ve felsefenin zenginliinden gzel sanatlarn derinliinden istifade etmitir. Bu al-veri zamanla tasavvufi yorumlara saha am, ilim, irfan ve hikmet boyutu, felsefenin metafizik ve etik boyutuyla btnlemitir. Bir dier ifadeyle suflerin, akl, nakl bilgilerin yannda kalb bilgi ve sezgilerle bu vadiye sunduklar ilm-i ledn kltr, zamanla ilim ve felsefenin bir paras hline gelmitir.296 Gazlye gre tasavvufi unsurlar dinin en canl blmn meydana getirip, dini hayat tam bir hakikate dntrr.297 Din ve kltrlerin baz uygulamalarndaki benzerlikler, yalnz tasavvuf ile baka inan ve kltrler arasndaki benzerlikten ibaret deildir. Az ok btn kltr ve inan sistemleri birbirlerini etkilemi olabilir. Bu durum kltr olgusunun mahiyetinden kaynaklanmaktadr. Hangi inan sisteminin hangi kltr ne zaman ne lde etkilediinin tespiti de ayrca faydal olur.298

295

Kara, a.g.e., s.165. Kara, a.y. Ahmet Cevizci, Ortaa Felsefesi Tarihi, Bursa 1999, s.149; Bkz. Walter, T.

296

297

Stace, Mistisizm ve Felsefe, (ev: Abdullatif Tzer), 2004, nsan Yaynlar, ss.345347.
298

Uysal, a.g.e., s.20.

137

SONU almamzn banda, tasavvuf kelimesinin tanmna ve tarih geliimine yer verilerek, Yeni-Eflatunculuk hakknda bilgi verilmitir. Daha sonra da, bu felsef retinin slm tasavvufuna etkilerinden bahsedilmi, tasavvuf alannda aratrmalar yapm yerli ve yabanc bilim adamlar ve melliflerin bu konudaki grlerine yer verilmitir. slm tasavvufu kurulu dneminde hibir d kaynaa dayanmadan dorudan slmn prensipleri zerine ina edilmitir. Tasavvufun felsef bir karakter kazanp, Vahdet-i vcd nazariyesinin yayld dnemde, tasavvufa baz yabanc kaynakl unsurlar karmsa da, bunlar yabanc olma zelliini kaybederek slm dncesine ml edilmi ve tasavvuf yine slm olma zelliini muhafaza etmitir. Bununla beraber tasavvuf dier dinlerde de vardr. Farkl din, inan ve kltrlerin yaam biimi ve baz uygulamalar ile slm tasavvufundaki baz uygulama ve inanlar arasndaki benzerliklerden hareketle, onun kurum olarak yabanc kltrlerden devirildiini sylemek, doru olmaz. Belli uygulamalarda, sadece o konulara mahsus olmak zere bir d etkinin varlndan sz edilebilir. Ayrca, etkilemenin olduu kabul edilen uygulamalardan hibirisi tek bana bu uygulamann d kaynakl olduunu ispata yeterli deildir. nsanlar belli durumlarda birbirine benzer, yakn dnce tarzlar ortaya koyabilmektedirler. Belli meselelerde farkl dinlerden ve kltrlerden insanlarn birbirine benzer eyler dnm olmalar doaldr. Bu nedenle herhangi bir uygulamann kaynan bu kltr ve dinlerden birisine ml etmek doru deildir.

138

Herhangi bir yerde ortaya kan bir oluu tamamyla d kaynaklara balayp i tesirleri ve kkleri grmezlikten gelinemez. Bir yerde belli bir dayanak ve vasta bulamayan bir dncenin, filizlenmesi zordur. Tasavvuf, bn Arabye kadar, pratik durumunu korumu, yani Kitap ve Snnete uymay, hedef edinmi iken bn Arab ile teorik duruma geip felsefelemi ve zellikle, bn Arabnin, (Fuss)u, Fahrddin-i Irakinin (Lemet) ve Cmnin (Levyih)i ile de drt bir tarafa yaylm ve sonunda bn Arabden sonra bir Teozofi hlini alm, ilerleme ve orijinaliteden uzaklaarak srf taklitten ve tekrardan ibaret kalmtr. Grlyor ki, ilk dnemde yaam sufler dier medeniyetlerin birikimlerini kabullenme noktasnda olduka zgr davranmlardr. Burada zerinde durulmas gereken problemlerden biri de tasavvufun urad etkileimin boyutudur. Etkileim kanlmaz bir gerektir. Bu adan, tasavvufun tek bir kaynaa indirgenmesi de yanltr. Aratrmamzdaki en nemli tespitlerden biri tasavvufun, tek bir kaynaa dayanmayacak veya douunu ve hayatiyetini tek bir kaynaktan almayacak derecede komplike bir hareket olduudur. Fakat slmi doktrinlerin, ilk dnemlerde zhde ne lde tesir ettiini; Hristiyan, ran, Hint dncelerinin, Gnostik, Yeni-Eflatuncu, Hermetik dncelerin suf evreye nasl girdiini; hangi blgelerde bu dncelerle suflerin dnceleri arasnda birleme meydana geldiini; bu dncelerin suflere hangi ekilde ve ilk olarak hangi dilde ulatn; suflerin bu dnceleri gerek anlamyla ne kadar bildiklerini; eski kltr merkezlerinin bu dnceleri sufler arasnda ne kadar yayld bilinmemektedir. Ancak gnmzde de mistik, gnostk ve gizemli olan her dnce tarznn insanlara cazip geldii bilinen bir gerektir.

139

slm dnrleri tasavvufun kaynann yalnzca Kuran ve hadis olduu grndedir. Ancak insan toplumsal bir varlk olduundan dier toplumlarn kltrlerinden de etkilenmitir. slm dini geni alanlara yayldka dier farkl kltrlerle temas kanlmaz olmutur. z itibaryla tasavvuf slmi olmakla birlikte zaman ierisinde Yeni-Eflatunculuk gibi d unsurlardan da etkilenmitir. Fakat bu etkiler slmn retilerine aykr deildir. Tasavvuf yolunun her nesi varsa ak ve zorunlu biimde Kurandan ve Snnetten kaynaklanmtr. Msterikler slm tasavvufunda yabanc tesirlerin etkisinin olduunu kantlamak iin epey aba sarf etmi, bu konuda pek ok aratrma yapmlardr. Gnmzde bu aratrmalar hl devam etmektedir. Massignon ve Nicholson gibi nl msterikler eserlerinde nceleri slm tasavvufunun d unsurlardan, yabanc kltr ve felsefelerden etkilenmi olduu hususunda gr bildirmiler fakat daha sonraki aratrmalarnda bu dnce ve fikirlerinden vazgeerek slm tasavvufunun olumasnda tamamen slmi fikriytn ne ktn ve tasavvufun znn slmdan kaynaklandn kabul etmilerdir. slm tasavvufu tarih seyri iinde geliirken mutasavvflarn iinde yaad farkl yer ve farkl zamanlarda, onlarn dnce ve detlerinin dorudan ya da dolayl olarak baz yerli, yani mutasavvfn bal olduu kendi milli kltrel det ve inanlar ile, baz yabanc, yani slm kltr ortam dndan gelen dnce ve detlerden etkilendii grlmektedir. Mesela: Yeni-Eflatunculuktaki mistik dnce tasavvuftaki mistisizmle benzerlik arz etmektedir. Mutasavvflarn marifet yolu, Yeni-Eflatunculuk tarafndan gsterilen yolun tpksdr. Bu yol, zevk ve vecd ile zevk ve vecde yardm eden riyazt,

140

mcahede ve ibadet yoludur. Tasavvuftaki vahdet-i vcd nazariyesiyle YeniEflatunculuktaki sudr nazariyesi arasnda da byk benzerlikler vardr. Son olarak unu ifade etmek gerekir ki, slm tasavvufunun oluum ve geliim srecinde Yeni-Eflatunculuun tasavvufa etkileri inkr edilememekle birlikte slm tasavvufunun z Kuran ve Snnete dayanmaktadr.

141

ABSTRACT In our work, the knowledge of Neoplatonism is given with the definition of Sufsm and its historical development. Then, the influences of this philosophical doctrine to Islamic Sufsm are talked about and the opinions of native and foreign sufs and editors. Islam philosophers are in the opinion that only Quran and Haidth are the source of Sufsm. However, man is affected by the other societies culture as he is a social being. The contact with the other different cultures becomes inevitable as long as Islam spreads on a large area. Sufsm in essence is an Islamic discipline , but it is affected in due course by the outer elements like Neoplatonism. On the other hand, these outer elements are not inconsistent with the doctrines of Islam. Orientialists have made great effort to prove the impact of foreign elements in Islamic Sufsm and they have done a lot of researches about this subject. In our day, these researches have still been continued. Famous oriantialists like Massignon and Nicholson have expressed their opinions about that in the beginning, Islamic Sufsm has been affected by the outer elements, foreign cultures and philosophies; however in their following researches, they have given up this idea and acknowledged that Islamic thought absolutely becomes prominent in creation of Islamic Sufsm and the core of Sufsm originates in Islam.

142

In conclusion, the essence of Islamic Sufsm, in the process of creation and development of that, is based on Quran and Sunnah, but Neoplatonist influence on Sufsm cannot be denied, as well.

143

KAYNAKA Abdulkadir Mahmud, El-Felsefetus-Sfiyye, Fil-slm, Drul-Fikr el-Arab, Kahire 1967. Aff, Ebul-Al, es-Sevr er-Rhiyye fil-slm (Terc. brahim Kaar, Murat Sln), Tasavvuf slmda Manev Devrim, stanbul 1996, Risale yaynlar. Ahmed Emin, Zuhrul slm, I, VI, 3.bsk, Mektebetun-Nehda, Kahire 1962. Akdemir, Mslim, Felsef Adan M. Ali Aynde Felsefe ve Tasavvufa Bir Bak, Felsefe Dnyas, Ankara 1992, say: 6. Altnta, Hayrani, Tasavvuf Tarihi, Ankara, Aka yaynlar. Altuner, erife Hanm, Plotinusta Baz Din Felsefesi Problemleri, Isparta 2006, Baslmam Yksek Lisans Tezi. Akar, Mustafa, Molla Fenr ve Vahdet-i Vcd Anlay, Ankara 1993.

144

Ate, Sleyman, slm Tasavvufu, Ankara 1972. Ayn, Mehmet Ali, Tasavvuf Tarihi, (Sad. Hseyin Rahmi Yananl) stanbul 1992. Bayrakdar, Mehmet, slm Dncesi Yazlar, Ankara 2004, Elis yaynlar. slm dnce Tarihi, Eskiehir 1999. slm Felsefesine Giri, Ankara 1998, TDV yaynlar. Tasavvufa Yabanc Tesir Meselesi, Tanm Kaynaklar Ve Tesirleriyle Tasavvuf, (Haz: Cokun Ylmaz), Seha Yaynlar, stanbul 1991. Birand, Kmran, lka Felsefesi Tarihi, Ankara niversitesi lahiyat Yaynlar, Ankara 1987. Breher, Emile, Plotin Enneades I, Pars 1924. Bolay, Sleyman Hayri, Felsefeye Giri, 2004, Aka Yaynlar.

Burckhardt, Titus, slm Tasavvuf Doktrinine Giri, (Trkesi, Fahreddin Arslan), stanbul 1995.

145

Canbulat, Mehmet, Tasavvuf, Dini Kavramlar Szl, Ankara 2006, Diyanet leri Bakanl Yaynlar. Cevizci, Ahmet, lka Felsefesi Tarihi, Bursa 2000, Asa Kitapevi. Ortaa Felsefesi Tarihi, Bursa 1999. Dizman, Esra, Me Sistemde Akn Tecellsi (Frb ve bn Sn Modeli), Baslmam Yksek Lisans Tezi, Ankara 2009. Dorul, mer Rza, slmiyetin Gelitirdii Tasavvuf, stanbul 1948. Eb Hafs ihbddn mer es-Shreverd, Tasavvufun esaslar,-Avrifl-Merif Tercemesi-,

(haz:H.Kamil Ylmaz, rfan Gndz), stanbul 1990. Eb Nasr es-Serrac et-Ts, el-Lma fit-Tasavvuf, tahkik, Abdulhalim Mahmud Tah Abdulbaki Surur, Badat 1960. Eb Nuaym el-sfehn, Hlyetul-Evliy ve Tabaktul-Asfiy, Msr 1974. El-Hakm, Suad, bnl-Arab Szl, (ev: Ekrem Demirli), stanbul 2005. Er, Hasan, lk Suflerin Dier Dinlere Bak, Bursa 2005, (Baslmam Yksek Lisans Tezi).

146

Erkan Arif, slmda Zhd ve Tasavvuf, stanbul 1972. Ernst Von Aster, Felsefe Tarihi Dersleri I lka ve Ortaa Felsefesi (ev. Macit Gkberk), stanbul 1943. Erturul smail Fenn, Vahdet-i Vucd ve bn Arab, (Haz. Mustafa Kara), nsanYaynlar, stanbul 1991. Maddiyyun Mezhebinin zmihlali, Orhaniye Matbaas, 1928. Es-Seyyid Muhammed Akil b. Ali el-Mehdil, Felsefi Tasavvuf, (ev: Mustafa Kll), stanbul 1998. E-eybi, Kamil Mustafa, es-Sla Beynet-Tasavvuf vet-

Teeyy,Drul-Enfs, Beyrut 1982. Eyubolu, smet Zeki, Ortaa Dncesi-Kilise Babalar- Tanrbilimin Douu, stanbul 2002, Pencere Yaynlar. Faruk, smail Rci, Faruk, Luis Lmia, slm Kltr Atlas, ev: Mustafa Okan Kibarolu, Zerrin Kibarolu, stanbul 1999, nklb Yaynlar. Filiz, ahin, Er-Riye Li-Hukkillah, (Haris b.Esed el-Muhasib), Tasavvuf Klasikleri, stanbul 2010.

147

Gilje, Nils- Skirbekk, Gunnar, Antik Yunandan Modern Dneme Felsefe Tarihi,

(ev:Emrah Akba-ule Mutlu). Gkberk, Macit, Felsefe Tarihi, stanbul 1996. Glbd, Ebu Muhammed b. brahim b. Ykub b. Yusf, et-Taarruf li Mezhebi Ehlit-Tasavvuf, thk. Mahmud Emin en-Nevev, Khire 1980. Gngr, Erol, slm Tasavvufunun Meseleleri, tken yaynlar. Hanerliolu, Orhan, Dnce Tarihi, stanbul 1997, Remzi Kitapevi. Hkelekli, Hayati, slm Bilmek, slma Giri-Genliin slm Bilgisi, stanbul 2008. bn Teymiyye, Mecmaul-Fetv, Beyrut 1978. z, Mahir, Tasavvuf, stanbul, Rahle yaynevi. Kam, Ferit, Vahdet-i Vcd, (Sad: Ethem Cebeciolu), Ankara 1994. Kara, Mustafa, Tasavvuf, slma Giri-Evrensel Mesajlar, Ankara 2008, D..B. Yaynlar.

148

Karaman, Fikret, Vahdet-i Vcd, D..B. Yaynlar, Ankara 2010. Karagz, smail, Vahdet-i Vcd, Din Kavramlar Szl, Diyanet leri Bakanl yaynlar, Ankara 2010. Karla, Bekir, Grek Dncesinin slm Dnyasna Girii ve Yol At Yeni Fikr Eilimler, slm, Gelenek ve Yenileme, stanbul, 1996, sam Yaynlar. Kaya, Mahmut, rkyye, T.D.V. slm Ansiklopedisi, stanbul 2001. Sudr, T.D.V. slm Ansiklopedisi, stanbul 2009. Komisyon, Dini Terimler Szl, Ankara 2009, MEB Yaynlar.

Komisyon, lmihal man ve badetler, Ankara 2006,TDV Yaynlar.

Kueyr, Abdulkerim, Tasavvuf lmine Dair Kueyr Rislesi, Hazrlayan: Sleyman Uluda, stanbul 2003, Dergh Yaynlar. M.M, erif, slm Dncesi Tarihi, (Trke Basknn Editr, Mustafa Armaan), stanbul 1990, nsan Yaynlar,

149

Klasik slm Filozoflar ve Dnceleri, nsan Yaynlar, stanbul 2000. Massingnon, Louis, Tasavvuf, slm Ansiklopedisi, stanbul 1974. Mehmed Nazmi Efendi, Osmanllarda Tasavvufi Hayat, (Hazrlayan: Prof.Dr. Osman Gler), stanbul 2005, nsan yaynlar. Osmanllarda Tasavvufi Hayat-Halvetlik rnei-

Hediyyetl-hvan (haz: Osman Trer) stanbul 2005, nsan Yaynlar. Mehmet Sait Reber, Plotinus:Tanrnn Birlii ve Basitlii zerine, Ankara niversitesi lahiyat Fakltesi Dergisi, 61:1(2010). Mutahhar, Murtaza, Felsefe Dersleri 1, (ev: Ahmet elik), nsan yaynlar, 1997. Nabi, Mohammed Noor, Plotinus ve bn Snnn Felsef Sistemlerinde Sudr Nazariyesi, (ev: Osman Elmal-H.mer zden), Atatrk niversitesi lahiyat Fakltesi Dergisi, Say:33, Erzurum 2010. Ncholson, Reynold, Tasavvufun Menei Problemi, (ev: Abdullah Kartal), stanbul 2004, z Yaynclk. Ouz, Muhammed hsan, slm Tasavvufunda Vahdet-i Vcd, 1995.

150

ner, Necati, Felsefe Yolunda Dnceler, 1999, Aka. ztrk, Yaar Nuri, Kuran- Kerim ve Snnete Gre Tasavvuf, stanbul 1989. Plotinus, The Enneads, (Translated by Stephen MacKenna) London W.C, 1962. Russell, Bertrand, Bat Felsefesi Tarihi, (ev: Muammer Sencer), 1983. Sahakian, Wllam S, Felsefe Tarihi, (ev: A.Yardml), 1990, dea. Strig, H.J, lka Felsefesi Hint in Yunan, ev: mer Cemal Gngren, Yol yaynlar, 2000. Sunar, Cavit, Tasavvuf Tarihi, Ankara 1975. Ana Hatlaryla slm Tasavvufu Tarihi, Ankara niversitesi lahiyat Fakltesi Yaynlar, Ankara 1978. Tasavvuf Felsefesi ve Gerek Felsefe, Ankara 1974,

A.,lahiyat Fak. Yaynlar. Taylan, Necip, Anahatlaryla slm Felsefesi Kaynaklar-Temsilcileri-

Tesirleri, Ensar Neriyat, stanbul 1983.

151

Tirmiz, Eb s Muhammed b. s, Cmiut-Tirmiz, Drsselm, Riyad 2000. T.J.de Boer, slmda Felsefe Tarihi, (ev: Yaar Kutluay), Ankara 1960. Thilly, Frank, Felsefenin yks Yunan Ve Ortaa Felsefesi,

(ev:brahim ener), 2002, zdm Yaynlar. Tucu, Tuncar, Bat Felsefesi Tarihi, 2000, Alesta Yaynlar. Turan, Yusuf, Muhyiddin bn Arabde Mutlak Varlk, Baslmam Yksek Lisans Tezi, Sakarya 2006. Ts, Eb Nasr Serrc, el-Lma slm Tasavvufu, (Prof.Dr.H.Kamil Ylmaz), Ankara 1996, Altnoluk yaynlar. Uluda, Sleyman, Tasavvuf, T.D.V. slm Ansiklopedisi, stanbul 2001. Uysal, Enver, hvan- Saf, T.D.V. slm Ansiklopedisi, stanbul 2000. Uysal, Muhittin, Tespit ve Yorum Bakmndan Tasavvuf Kitaplarnda Bulunan htilfl Haberler, Konya 1999, (Baslmam Doktora Tezi).

152

lken, Hilmi Ziya, slm Felsefesi Tarihi, stanbul 1957. Uyan Devirlerinde Tercmenin Rol, stanbul 1997. slm Dncesi, lken Yaynlar, stanbul 1995.

Vorlander, Karl, Felsefe Tarihi, (ev: Mehmet zzet- Orhan Saadeddin), 2000, z yaynclk. Walter, T. Stace, Mistisizm Ve Felsefe, (ev: Abdullatif Tzer), 2004, nsan Yaynlar.

Weber, Alfred, Felsefe Tarihi, (ev: H.Vehbi Eralp), stanbul 1991, Soysal Yaynlar.

Yazc, Eyp Bekir, ihabuddin Shreverdnin Hikmet-i rk Anlay,

Baslmam Yksek Lisans Tezi, Erzurum 2000.

Yeni Trk Ansiklopedisi, Frb Maddesi, Cilt. 3, tken Yaynlar, stanbul 1985.

153

Ylmaz, H.Kmil, Anahatlaryla Tasavvuf ve Tarikatlar, stanbul 1994. Yce, Abdulhakim, Rznin Tefsirinde Tasavvuf, zmir 1996. Ycer, H.Mahmut, Meratibul-Vcud Hakknda Risale, Baslmam Yksek Lisans Tezi, stanbul 1996.

154

You might also like