You are on page 1of 62

Oya Baydar ELVEDA ALYOA 1991 SAT FAK YK ARMAANI DURAKLAR ANTAN NEDEN AIR, POSTACI lmn, akam

iten eve geldiimde, gecikmi gazetelerin arasndan kt. Tepeye toplanm eski moda rgl salarn; kasvetli, lacivert renkte rahibeler okulu niformamz; siyah, kaln okul oraplarnla snfmzn ilk ls... Posta katarlarnda, havaalanlarnn kargolarnda, postacnn antasnn bir kesinde gnlerdir srnp duran; masann zerine attm gazete, mektup, reklam kad tomarnn arasna skp kalm; bir gazetenin beinci sayfasnda -ieklerle deil, sekiz punto incecik izgilerle snrl- yirmi santimetrekare mezarcnda yatan ln. Hayat nasl ge kalyorsa Trkiye gazeteleri geciktiinde, yle ge kalm bir l. Paris kahvelerinde bir genlik tutkusu; Boaziinde bir yalda denize inen bir beyaz mermer merdiven; bir karakedi, Pizza Pino, karayaz bir adam, bir ince sarn delikanl; Fatih'te cami kars bir evde okunan mevlit; Florya'da denize kar bir viski barda ve hep bireylere ynelmek, hi eriemeden... Bir rahibeler okulundaki ocukluumuz, ilk genliimiz, lgn Paris gnlerimiz; -Bizim kuakta herkesin kendi Paris'i vardr- niversitede felsefe koridorunun ta merdivenlerinde kalan ilk aklarmz, ilk kskanlklarmz; -kimiz de sevmi miydik, yoksa hibirimiz sevmemi miydik o yakkl olan? Her ey bitmeyen bir oyunun bir blm myd yoksa?Ayrlp ayrlp buluan yollarmz; on be yamz, yirmi yamz, yolun yars olduguna inandmz otuz be yamz, krk yamz. Ve krk be yamzn gazeteler arasna skp kalm ls. Her gn bir Alman disipliniyle gelir postac. O Alman disiplini, her eyin yolunda gitmesinin bir baka addr aslnda. ler biraz kartnda -anszn kar bastrdnda rnein- disiplinden eser kalmaz. Ne trafik klarn dinleyen, ne gei stnl hakkn koruyan olur. Her ey bol olup iler tkr tkr yrdnde iznde, dzenli, saygl, disiplinlidir Alman halk. Her gn bir Alman disipliniyle gelir postac, dakika sektirmeden. Yaz k srtnda ayn incecik, lacivert naylon ceketle; Alman posta idaresi armal tekerlekli sar antasyla; yznde ayn ciddi glmsemeyle... Otuz beinde var imdi. Alt yl nce, biz ne kadar gensek o da o kadar genti. Gen ve geleceksiz. Alt yl nceki gelecegini bugn yayor ite. Ayn yerde, ayn noktada, alt yl hi yaamamasna. Alt yldr, antasn dolduran gazetelerin tarihleri, mektuplarn damgalar, takvimlerin gnleri ilerliyor durmadan. lerlemeyen bir postacnn kaderi, bir ben -ya da biz-. Postac her gn 9.35'te bizim kapda olur ve ben 9.30'da balayarak, pencerede postacy gzlerim. Kendimi gstermemeye, beklediimi kendime bile belli etmemeye alarak... Byle beklemekten, postacy beklemenin en gerek yaam biimine dnm olmasndan utandm iin, o sokan kesinde grndnde, naslsa kapdaymm gibi yaparak... Kimi zaman p torbasn atmaya km olurum, kimi zaman kapnn yanndaki iekleri sulamaya. Sradan bir "Guten Morgen" ekeriz birbirimize. Tek tek aar posta kutularn. Merakl grnmemek iin kaamak izlerim onu. Banka katlar, telefon faturalar, reklamlar, birka resmi grnml zarf... Btn cesaretimi toplayp, nceden iimden defalarca tekrarladm, dzgn bir Almancayla olmasna zen gsterdiim cmleyi fsldarm: -Oysa kendime gvenle, yksek sesle syleyeceimi sanmtm"Gazeteler yine yok mu?"

Gazeteler! Kimbilir hangi yk vagonunun kesine, hangi uak deposuna, hangi lkenin hangi postanesinin yerlerine atlm ya da hangi posta kutusunda, hangi postacnn antasnda dolaan bir Trkiye. Gazeteler: aclarmz, anlarmz, dostlarmz, sevgilerimiz, hasretimiz... Nasl yalanacan, yzne nasl yal bir grnm geleceini merak ederdim hep. Hi yalanmayacakmsn gibi gelirdi bana. Bir sabah, postacnn antasndan, bir derginin sayfalar arasndan kverdi yalln. Hafife ne egilmi ciddi bir yzle bireyler soruyordun birine. Hayr, salarnn beyazlam olmas, gzlerinin altnn ceplemesi falan deil, gzlerinin iindeydi yallk. Beyninin, yreinin iinden fkryordu. On yldr yaadklarnn, yaadklarmzn iinde olumu; gzlerine, bakna, iine, bir daha sklmemecesine yerlemiti. Ve yallk, senin yalln, hepimizin yall, yllar deildi sadece. Yllarn yzmze akt buruukluk ve burukluklardan, salarmzdaki aklardan ok daha derin, ok daha inat, ok daha aresiz bir lgnlkt. Yirmi yl nce, bir zamanlar bunca inandn kiilerin yanl yapm olduklarn anladn gnk acnn; on yl nce kendinle hesaplarkenki honutsuzluunun; alt yl nceki korkularmzn ve sonra yldan yla, gnden gne artan -taa bugnlere kadarki- aydn mutsuzluunun bak yaralaryd. Yapabileceklerini, yapabileceklerimizi yapamam olmann, aresiz yenilgilerin krk dkklyd. Postac, bugn yirmi yl getirdi antasnda. Kap kalabalkt. Hayr, Frankfurt'taki evin kaps deil, Fatih kongresinin yapld salonun kaps. Kapdan ieri sokmak istemiyorlard seni. Kzl pazubentli ve merkez destekli gen koruyucularn gznde haindin o zamanlar. Saygn konuklarn deimez yeri olan n sra koltuklardan izliyordun olup bitenleri. Delikanlln hi yitirmeyeceini sandm yzn kararsz ve solgundu. Doru nedir? Yanl nerede? Tam bilmiyordun. Dnk dostlar, yoldalar neden bugn dmandr? Tam bilmiyordun. Direnmek mi, dnmek mi gerek? Tam bilmiyordun. Orada, o bodrum katndaki kongre salonunda doru neydi, yanl neydi? nan neydi, ihanet neydi? Tam bilmiyordun. Postac, yirmi yl nceki hayallerimizi, inanlarmz, yenilgilerimizi ve hi snmeyeceini sandmz umutlarmz tadn bilmiyordu antasnda Trkiye gazetelerinin, dergilerinin zaman, mekan aan sihirli gcnn farknda bile deildi. "Size ne ok gazete geliyor byle Frau!" Gazete mi? Hayr, on yl nce bir gece, kk sala bir yaz evinin verandasna vuran ayyd antasndan evreye yaylan. Kendi kendini mahkm ettiin srgnden yeni dnmtn. Yeniden balamak... Ama nereden? Danklk sryordu. Siyasal adan bize yaklatn sylyordun. Biz kimdik peki? imdi neredeyiz biz? Bir temmuz mehtab vard tam arkanda. O gece, neeyle, umutla tartrken gzlerinde yakaladm glgeyi anlamadm. O glgenin senin ihtiyarln, bizim srgnlmz olduunu, on yl sonra bir Avrupa kentinde postacnn antasndan kp karma dikildii an'a kadar anlamadm. Midyelerin kumlarn anmsyorum dilerimin arasnda. Denizin yosun kokusunu, birden esmeye balayan gece yelini ve on yl ncesinin kahramanlarn ve hainlerini. Bir Eski Tfek'ten sz ettiimizi. "Biz de mi Eski Tfek olduk artk?" dediini senin. Ne garip u insan bellei. Masada baka kimler vard anmsamyorum da, senin tam arkanda, aynda parlayan bir sar gl goncasn ve Feliks Kedi'nin birden masann ortasna atlayn anmsyorum.

Gazeteleri bir tomar halinde uzatyor postac. Lapa lapa kar yayor. "Bu yl k yine sert geti," diyor. "Yaz belki de gzel olur. Yaz tatili iin yer ayrttnz m? Ben bu yl talya'ya gidecegim." te postacmn tm evreni, talya'da bitiveren tm ufku!.. On bir aylk hayallerin, turizm brorlerinin, on bir ayn tm tasarrufunun bir ayda tlecei tatil deirmeni. Bizim de artk almaya baladmz tatil yapma zorunluluu, tatil grevi! Postacy, alkanln, eli mahkm olmann dourduu o aresiz, ksr, ac sevgiyle sevmeye baladm dnyorum. Pek aceleci grnmemeye alarak -hep o kendini kollama, ak vermeme igdsyle- uzanyorum gazetelere, dergilere; mektuplara. Postac kar kaldrma geiyor. Karda, iki kavruk kavan yanndaki demir kapda imdi. Elimdeki gazetelerin tarihlerine bakyorum. Yine gecikmi hepsi. Aclar, sevinler, eski dostlarn fotoraflarda yalanan yeni yzleri; bir zamanlar bizim olan kentlerin bildik sokaklarnn gn gnden tannmaz oluu; grevler, ikenceler, savalar, zindanlar, satrlarn arasndan cmbzla ekip yarattmz geri dn umutlar; koskoca bir stanbul, koskoca bir Trkiye; yani gemiimiz ve geleceimiz, yani tm yaammz, hepsi gecikmi. Ar ar uzaklayor postac. Elimde bir kat tomar. Elimde snfmzn ilk lsnn cesedi, elimde senin inanlmaz yalln, elimde btn bir srgn. Postacnn omuzlar dk. Kar yayor kar kavaklara. Elimdeki kat tomarna, am aacnn yeil dallarna, Frankfurt'a, snfmzn ilk lsnn zerine, senin akaklarna, daha ka yl bekleyeceimizi bilmediimiz bir istasyona kar yayor. Postacnn itip gtrd tekerlekli antas ar, ok arm gibi geliyor imdi bana. Arkasndan kouyorum karlarn iinde de kalka. "Dur postac, dur ucundan tutaym. Dur! antan ar. antanda yllar, antanda lkeler var. antanda tm genliimiz, tm umutlarmz, tm savalarmz ve yenilgilerimiz var. Dur! Belki bir gazete daha kalmtr antann bir kesinde. Bir l daha vardr belki u elime braktndan baka. Dur! Orada dostlarm, orada umutlarm, orada llerim ve belki de -kimbilir- orada, antann bir kesinde ad Umut olan bir ocuun doum ilan var. BR DURAKTIR FRANKFURT Bir ehir deildir Frankfurt... Dnyann drt bir yanna kalkan btn trenlerin oktan kat, kederli, biraz da korkulu bir gece gardr. Krk yln yenilgilerinin ykyle arlam eski bavullar stnde, geciken bir afan sabrla beklendii bir sabah kahvesidir. Betonlar arasna skm tek bir aacn dallarnda yaanan drt mevsimin boucu bir Alman disipliniyle yllar boyu ardarda dizildii, tiyatro dekoru bir penceredir. Odadan odaya sinirli, huysuz, ereti dolaan -kediler yerleiklii severler- adsz bir kara kedidir. Yalnzlmzdan, yabanclmzdan duyduumuz sinsi korkuyu yenmek iin dudamzn kenarna ilitirdiimiz ve artk bir kas kaslmasna dnp uykuda bile bizi terketmeyen, mahup, iki yzl bir glmsemedir. Bir duraktr Frankfurt... Yllardr geciken bir otobs, donmu ayaklarmz, buz kesmi ellerimizle tpk ocukluumuzda okul paydoslarnda bizi evlerimize gtrecek otobs beklediimiz gibi- umutla beklediimiz bir durak. Yaanmam bir zaman paras; beklerken gemie dalp gidilen bir an; bir yerlere yetimek iin kotururken rastlanveren bir dosta, ayakst ireti bir merhaba; her yeri

dklen eski yolcu otobs geceyars ssz bir bozkrda bozulduunda katlanlan kukulu, skntl, aresiz, kanlmaz bir bekleyi; geminin demir almakta geciktii bir liman... Yzn yorgun, yzn szgn... Gece ge saatlerde iten eve dndnde, Frankfurt'un btn caddeleri, btn meydanlar, btn duraklar -ve uzun, ok uzun bir ign boyunca, bkmadan, usanmadan acmaszca didiklediin, hunharca hesaplatn hayatmzderin derin kaznmtr yzne. Her gn artan bir aknlkla baktm, her gn biraz daha yabanclaan yzn. "Bugn aynada kendimi grdm. Ne kadar yalanmm." Sen "yalanmak" diyorsun, "yabanclamak" diyorum ben. Ve srgn, yzne, gzlerine, sesine, yreine usullack, sinsice senin aynanda kendimi seyrederek, sessiz ve aresiz bekliyorum. Gece, i paydoslarnda, Frankfurt sokaklarn, Frankfurt duraklarn getiriyorsun eve. Sessiz evimiz, Avrupa'nn kanl paralarnn yt bu kentin grltsyle doluyor. Yallar evine tadn kimsesiz Oma'nn yalnzln; hastaneye yetitirdiin gen gebe kadnn umutlu sancsn; hep ayn sokan kesinde szan kolsuz iinin akar bantlarda akp gemi genliini; onu sana teslim eden polisin kanksamln yirmi be yl sonra evine dnen bir denizcinin inanlmaz servenlerini; bir eski Nazinin hakaret dolu yabanc dmanln; ok karl, ok souk bir k gecesinde be metrelik bir yolu yrmemek iin btn gece kara saplanp kalmana yol aan zengin iadamnn bencilliini; okuduun kitaba aan Alman aydnnn merakn; hep kazk yemekten korkup hep kazk yiyen ezik halkmzn gvensizliini "-Trk olduumu aklna getirmeden boyuna sylenip duruyordu arabann arka koltuunda: Dmbk ofr yolu uzatyor. Byledir bunlar ite, yabanc grdler mi!... Anasn aaptmn ofr imdi kesecek yirmi markmz... "-; havaalanna zel uaklaryla inen bir baka dnyann insanlarn; kolay kolay tanamayacak bunca yk, koskoca, cvl cvl bir kenti getiriyorsun eve. Yzn dnceli, yzn karanlk, yzn kskn. Gzlerinde sisli bireyler var. Gnbegn kendi deiimimi izliyorum deien yznde. Ayrlmaz paran olan prl prl bir mizahn, aydnlktan karanla, sevecenlikten kurulua, glmeceden kedere dnn... Durmakszn, acmaszca, kendi kendini tahrip ederek hesaplaman kendinle; ve ounlukla yenik dmeni... -Birden kendimi, bavulu iple bal, yoksul giysili adam kmserken yakaladm. Zengin grnml mterilere, k kk hanmlara yaptm gibi arabann kapsn amadm, imdi yeterli paras bile yoktur taksiye deyecek diye dndm panik iinde fark ettim. Adam syledii adrese braktktan sonra yol kenarna ektim arabay. Dur olum, dur bakalm, nereye gidiyorsun sen byle! Kimsin sen byle! Dayanamadm daha fazla, ii brakp eve geldim. Nereye gidiyoruz biz? Yzn yorgun, yzn karanlk, yzn gemite. Baklarnda kuatlm bir geyiin yumuack korkusu. Evimizde, odann ortasnda, yoksul grnml bir adamn iple bal eski psk bavulu; bir de senin kendi kendine aknca, korkuyla bakn. "ofrlk yapmyorum, ofrleiyorum. "Ve gnn son avuntusu: nanlarmzn doruluuna bir kez daha iman ediimiz: -nsan retim tarznn, retim srecindeki yerinin biimlendirdiini hi bu kadar ak, bu kadar tartmasz kavramamtm. "imizde dalga dalga kabaran, isyana dnen bir zlem... Uzun sren dondurucu ka kar bir isyan gibi patlad bu yl Frankfurt'ta

bahar. Badem, kiraz ve elma aalarnn iekleri hi bu kadar gr, bu kadar beyaz, bu kadar lgn olmamlard. Sabah pencereyi aar amaz, gz kamatran bir beyazlkla yrdler odaya. Bahar renklerinin trks, bu yl drt bir yanda yanklanan bir senfoni oldu. Bahelerde, parklarda, alanlarda, yol kenarlarnda, ormanlarda, hindibalar, papatyalar, laleler, menekeler, hercailer, sprgeotlar, ortancalar, idemler, fulyalar, zerenler ve -inanlmaz bir ey- leylaklar yle bir cmb yarattlar ki, grmemek, sevmemek, alp benimsememek elde deildi. Almak; yerlemek... Yllardr inatla kar koyduumuz, direndiimiz, korktuumuz duygular. Bu yzden bu iek denizinden bir tek saks almamakta direndim ben yllar boyunca. -Saati bir saat geriydi. Neden diye sordum. Trkiye'ye dnene kadar byle kalacak. Trkiye saati bu dedi. Geende grdm. Saati sordum. Dzeltmi. Kedi eve gelecei gn hepimiz tedirgindik. Hayvana alamamaktan korktuumuz iin deil, almaktan korktuumuz iin. Bir kedinin, birden, yerleikliin simgesi oluvermesinden korktuumuz iin. Kapal duraklarn bir kesine bzlp szan berdular gibi, duramza alp, evden uzaklap, orada kalvermekten korktuumuz iin. Frankfurt'un her yan, grlmemi bir patlamayla iee durdu bu bahar. Uzun klarn ardndan hep byle mi patlard baharlar Trkiye'de de. Byle nne geilmez, byle dayanlmaz, byle anszn bir ayaklanma gibi mi? Ortaky srtlarndan, Dereboyu'ndan Ayazma'y geip Boaz'a doru inerken yabanerii, eftali ve erguvan aalar... Kk kilisenin bahesindeki derme atma masalarn zerine: iek am eriklerin beyaz iekleri yaard. iesi 125 kr.'a beyaz Marmara arab, piyaz, balk... Uzakta uultulu bir stanbul. Burada 21 yamz, ilk byk aklarmz, ilk mitinglerimiz, ilk sarholuklarmz. Burada, Ortaky'e inen vadide, bu eriklerin ve ulu narlarn altnda, Rum garsonun sevecen baklar altnda; genliimizin, umutlardan ve gelecekten yaplm geni emsiyesi altnda, kentin uultusundan uzakta; burada, bir srgn ehrinden 25 yl ve 3 bin kilometre uzakta, burada yllar boyunca vereceimiz tm savalardan, tm zaferlerden ve yenilgilerden eyrek yzyl uzakta, genliin ve savan tam ortasnda... Burada, uultulu, cvl cvl, dalga dalga, sava sava, grev grev bir stanbul'dan bir Marmara iesi boyu uzakta, gvenlikteydik. "-Oralar hep apartman oldu sen grmeyeli. Kuru kafalar gibi sevimsiz sevimsiz ta binalar ykseldi senin vadinde. Ayazma ykld m ne, giden kalmad pek. imdi entelbarlarn modas var. Frankfurt'a erik baharlarnn iekleri yayor yllarn, kentlerin, lkelerin tesinden. Krda bulup kk bir saksya diktiim iek bir trl geliip byyemiyor. Sabah ie gitmek iin hazrlanrken, "Yine ar iftilie baladn, diye alay ediyorsun. Ama senin iek bymyor bir trl." "Topran beenmedi, diyorum. Oysa en iyi topraktan almtm. u besleyici haplardan da koydum kkne. Nedense tam gz gze gelecekken ikimiz ayn anda karyoruz gzlerimizi. "Bitkiler bile kendi topraklarn ararlar gelimek iin. Ne kadar iyi toprak olsa da deitirdin mi yerlerini, ksverirler. Kk salamazlar bir trl, srgn veremezler. Yal teyzemin sesi kulaklarmda. Doksan yanda, hala "nat ettim, dnnz grmeden lmeyeceim," diyen ve elini dedirdii her iek, peri kznn sihirli deneiyle dokunulmuasna yeerip gelien teyzemin. Sanki her ey yksek sesle sylenmiesine, konumay kafamn iinde braktm yerden srdryorsun: "Fidanken, filizken tutar da, byd m deitirmeye gelmez yerini, topran." Kimileri altlar, yerletiler oktan. Belki ardlarnda bunca yl, bunca

an, bunca sava yoktu da ondan. Ya da belki daha gl, daha zlyd kkleri. Ya da, kimbilir, belki savalarn birlikte tamay baardlar yabanc topraklara. Her eyi naslsa yle srdrmeyi savamn bir biimini sanarak -ya da sayarak.- "Brak u uyumsuz bitkiyle uramay, git gzel sakslar al, balkona dizelim. Camgzelleriyle kpeler pek yakr u pencereye. demi'teki evin i avlusunda bir mavi ortanca vard. Dibine ivit dkerdi annem. Buradakiler kendinden mavi. Bir de ortanca alver. nad brakp birka saks alnal gerekten. Gelimi kapitalizmin leylaklar, glleri, menekeleri, -ne garip- kokusuz da olsa yine de grbz ve gzel. Karlar bitti artk. Bahar iekleri yayor Frankfurt'un zerine. imdi ilkbaharn ayakland bir durak-kent Frankfurt. Paris gibi, Atina gibi, Kopenhag, Zrih, Hamburg, Amsterdam, Stockholm gibi, Londra, Berlin, Moskova ve daha yzlercesi gibi bir ara istasyon, bir aktarma sresi. Kesinlikle gelecek olan, ama ne zaman gelecei bilinmeyen son trenin, gelip geenlere kukulu bir tutkuyla sorulan "Ne zaman?" sorular arasnda, sabrla beklendii bir durak. Birilerine sormalyz. "Biz yabancyz da bu ehirde. Biz yabancyz da her ehirde... "Yoldan geen birine sormalyz. Ne zaman gelir otobs? Son tren kata? Nereye gidiyor bu 16 numaral tramvay? Messe de neresi? Hangi masaln, hangi faslndayz biz? Bir duraktr Frankfurt. Baharda iekli, rengarenk, cvl cvl bir durak. Bin duraktr dnya: Kaldrm talar arasnda inat, inanl ieklerin tutunmaya, amaya, solmamaya abaladklar... ZAMAN KATLLER Her sabah saat 8'de, dzenli ie giden memurlar gibi geliyoruz bu odaya. Kk masacklarmza oturuyoruz. Gnlk gazeteleri, nmze dnyann en ciddi, en ertelenmez iini yaparcasna ayoruz. Dosyalar, katlar, not defterleri ve bir makas... Gazetelerin "Eleman aranyor" sayfalarndaki i ilanlarn zenle kesip saklamak iin; oyalanmalar ve umutlar kesip saklamak iin bir makas... arac olarak makaslarmz var bizim. Renk renk, ekil ekil, marka marka makaslarmz... Zaman ldrmeye sabah 8'de balyoruz. nce saniye saniye, sonra dakika dakika, sonra saat saat ikenceyle lyor zaman. Saat tam 10.30'da 15 dakikalk kahve molas, sonra yine alma. "alma?" Yani gazetelerden hummal biimde i ilanlar kestiimiz; yani i olanaklar konusunda ateli tartmalara daldmz; en etkili, en dayanlmaz, en, inandrc i bavurusunun nasl, hangi slupla, kadn ka santim iinden yazlmas gerektiini renmeye altmz; yani isizliin aresizliini yapayalnz yaayp ldrmamak iin yalnzlmz bu be keli odaya tadmz!.. Saat 12'de yemek paydosu. Bir saat bile deil, yarm saatik. Her gn, yarm saatlik yemek paydosunun bir saate karlmas tartlyor uzun uzun. Ama isizlik yardmna yeniden hak kazanabilmek iin, burada iki koca ay boyunca sekiz saatlik ignn, dnyann en acayip iinde, isizlik ii'nde alarak tamamlamak gerek. le paydosunu bir saate karmay bir trl baaramyoruz. 12.30'da yeniden kyoruz masalarmza, yeniden balyoruz ie. imiz: 'sizlik; iimiz: O bizi ldrmesin diye zaman ldrmek. Burada, bu garip odada isizlik, politikaclarn nutuklarndan, televizyon ekranlarndan, gazetelerin manetlerinden ve isizlii protesto pankartlarnn acmasz gerekliinden kp, dnyann en soyut, en tuhaf iine: sizlii isizlikle yok etme iine dnyor. Her sabah, iyerimize girerken,

hepimiz kendi isizliimizi eikte brakyoruz. Helga'nn -fare deliine smayp kuyruuna balad kabak- evlat edinilmi Zenci bebei; Volker'in aylardr denemeyen ev kiras; Barbara'nn kapatlm telefonu; Armin'in ayrntl intihar projesi; Conny'nin uyuturucu tutkusu; Hans Peter'in Siemens'e girip ykselme hrs; Karin'in kendisi gibi isiz alkolik dostu; postada geciken isizlik yardmlar; posta kutularnda bekleyen, isizlik yardmnn kesildiini haber veren kara yzl, uursuz alma Dairesi mektuplar; hepsi kapnn nnde braklyor. Sekiz saatlik ignn tamamladmzda, bu korkun iin korkun paydosunda, hepimiz kendi yalnzlmz, kendi skntlarmz, kendi aclarmz ellerinden tutup yine sokaklara kyoruz. alma Dairesinin dzenli raflarnda ya da dev bilgisayarlarn belleklerinde bir kart, bir numara, bir istatistik puan oluyoruz yine. Bugn cuma. Hafta sonundan nce son alma gn. Kahve molas balad balayacak. Drt bir yana dalm gazeteler, kalemler, katlar, makaslar toplanyor. Pencereleri amak gerek. 10.30'da havalandrma iin pencereler alr hep. Darda buz gibi bir yamur. Oysa aylardan mays. imdi bir yerlerde prl prldr gne. Deniz masmavidir. Papatyalar, zerrinler, kr laleleri, gllere, ebboylara, kzl sardunyalara dnmeye balamtr oktan. Oralarda isizlik arap lezzetinde tatl bir tembelliktir mays havasnda. Pencerelerin aralandn ieri dolan rutubetli souktan anlyorum. rperiyorum. Benim iim ne burada! Bu garip oyunda, bu be keli sahnede, bu souk mays yamurunun altnda, bu dilini bile anlamadm lkede, bu yabanc kentte, alma Dairesinin bilgisayarnn belleinin isizler hanesinde, bu duygular da dilleri kadar yabanc insanlar arasnda, bu zaman ldrme makinesinde, bu cinayette iim ne benim! Darda souk ve yamur; burnumda scak kahve kokusu. Masann zerine abanyorum. Helga'nn evlat edinilmi bebei yatanda alyor imdi. Ucuz ereltiotu aynn buruk tad lastik emziin tadna karyor. Pahal bebek meyve sularnn tadn bilmiyor kk kara Afrikal. Doduunda da bilmezdi zaten. Yeni annesinin, kendisinden nefret etmemek iin, varlndan pimanlk duymamak iin her gn burada isizlii, yoksulluu, gelecek korkusunu, isizlik yardmnn kesilmesi kabusunu yenmeye altn bilmiyor. Armin, kusursuz intihar projesine kusursuz bir halka daha ekliyor. Kahve molas balamadan nce, nne boylu boyunca at `Rundschau' gazetesinin zerine kapanp, beynine kurunu tam onun gzlerinin nnde skmak iin, alma Mdrnn masasnn nne kadar nasl ulaabileceini kuruyor. Conny, yeni bir krize girmeden nce almas gereken uyuturucunun parasn nerelerden denkletireceini fenik fenik hesaplamaya alyor. Ve Volker, gzelim yeilci Volker -i mi bulmak aslnda umurunda deil- hi yeili olmayan bu kasvetli odada yemyeil, capcanl bireyler hayal ediyor. Saat 10.30. Kahve molas. Ben souktan, yamurdan kap Boaz'n yeiline, mavisine dalmm. Bir yanm minarelere trmanm oktan, bir yanm cvl cvl Eminn Meydan. imdi, tam da bu dakikalarda, bir yerlerde, bir kouta, bir hapisane avlusunda havalandrma vaktidir belki. -Gzlerimizi krptrarak kardk koutan. Bir saniye bile kaybetmek istemezdik. Dars kn bile aydnlk olurdu. Ta iavlularda, talarn arasndan fkrm ya da uzun planlarla, pek ok skntyla gizlice edinilmi renk renk ieklerimiz vard. Gn ksaltmak iin blerdik, hep blerdik. Kahvalt, havalandrma, le yemei, kahve saati, okuma, ay molas, akam yemei... Zaman ldrmez, geirirdik. -Gn saatlere blnmese nasl biter hapisler, zindanlar, srgnler ve isizlik eitimleri? Armin'e desem ki: "Sakn lme Armin! Benim geldiim yerlerde yaayabilmek iin nelere katlanyor insanlar. Hakkn yok lm dnmeye... "Helga'ya desem ki: "Karaderili bebeini iyi besleyemediine, iyi bakamadna hayflanma, tketme kendini yle. Benim geldiim yerlerde ocuklar hep karaderili'dir ve bebeler, okluk alktan, yoksulluktan, sancdan senin

bebein gibi alarlar. Volker'e desem ki: "Yeil ok nemli, biliyorum. Soyu tkenen kaplumbaalar, fok balklar, yok edilen ormanlar -yerlerine yenileri konamaz- ok nemli biliyorum. Benim geldiim yerlerde, ama Volker, yeil ormanlarn kuytuluunda, kekik kokan gecelerin karanlnda, biilmi ot ve toprak kokan serin yeil afaklarda yok edilir insanlar sessizce..." Saat tam 10.30. Kahve molas. Dilim yok, btn bunlar diyemem. ok mavi, ok engin, prl prl, akl tal, lk bir deniz dnyorum durmadan. Kalkp sessizce kahvemi alyorum. Soyut ve anlalmaz avangard bir tiyatro oyununda, szl rol bile olmayan bir figranm ben. yle sessiz, hznl, yabanc, geip gidiyorum sahneden. Darda souk ve yamur. Pencerenin nnde teneke bir konserve kutusunun iinde yemyeil naneler. Volker, Yeilcilii'nin rozeti olarak getirmi olmal. Bu odadaki tek doal, somut, gerek ve gzel ey onlar. Bir de scak kahvenin kokusu. Yeil olan, umut olan, canl olan... Darda souk ve dinmek bilmez yamur. epeevre gkdelenler. amzn en korkun, en acmasz devlerinin, BIG'lerin, DB'lerin, Siemens'lerin, AEG'lerin, Deutsche Bank'larn, Dresdner Bank'larn, IBM'lerin, Hechst'lerin stmze den ve havay bsbtn karartan glgeleri. Volker pencereyi sonuna kadar ayor. Rutubetli, souk havay iine ekiyor. Bilinmeyen, acmasz bir Tanrya sunulan bir kurban gibi sonra, ar trensel bir el hareketiyle, zenle diktii nane sakssn olduu gibi aaya, sokaa frlatyor. imizin zaman katletmek olduu bu zaman mezbahasnda saat 10.30. Kahve molas. Yerdeki, gitgide yaylan yapkan, slak leke, kahve deil, zamann kan. VEDALAR ELVEDA ALYOA lkyaz sabahlarnda uuk, buulu, baygn ide kokularyd. Gn ne kadar scak geecek olsa, afak vakitlerinin rpertici, gzel serinliiydi. Birden boanan saanaklar ve caddelerin iki yanndaki akasyalara tnemi binlerce serenin, insan sersem eden cvltlaryd. Bitmi bir akn can ekimesi; geceyars telgraflarnn izinde, postane kaplarnda uzun, ezik bekleyiler; bir ayrlp bir kavumalard. Fstki yeil, patlcan moru entarilerim; gndz insan, gece kurt yaamm; yalnz evimin duvarlarna renkli tebeirlerle yazdm ak dizeleri, yarm kalm bir tutkuyu skmek iin yaanan kaamak lgnlklard. Meze tabaklarna den erik baharlar; Buzba arabnn kadehimizdeki koyu vine rengi; ayl gecelerde, olmayan bir denizi zlemle aramaya ktmz ankaya tepeleri; birden aklmza esip kendimizi attmz, ertesi sabah stanbul'da, zmir'de, Bursa'da, Bodrum'da uyandmz Anadolu otobsleriydi. Karpuz ykl kamyonlarn arkasnda Tuz Gln geip Peri Bacalarna vardmz; ilk Hristiyanlarn gizli tapnaklarnn sknetinde, drtnala sonsuz bir kou olan hayatmzn tatl yorgunluuna are aradmz; ufak tefek tal yokulardan nefes nefese kaleye trmanp, alev alev yanan avularmz ve alnmz binlerce yllk tanralarn, Hitit heykellerinin, donuk mermerlerin serinliine yasladmzd. Forumlar, yryler, mitingler, igallerdi. Kongreler, toplantlar; tutkulu, ateli tartmalar; hrsl, keskin kartlklard. Yurtlarda, kampuslarda rencilerle birlikte nbet tutup sabahladmz; tm saatlerin, tm hayatlarn bilinmeyen bir devrime ayarl olduu, "Ho, Ho Ho i Mihn, daha fazla Vietnaml", "Son szmz sylenmedi, kavga yeni balayacakt, lgn umutlarla dolu masal gnlerimizdi. Yaz yazarak, yaz tartarak sabahladmz; dnyay, yaam, sava, devrimi, sosyalizmi, insan,

kendimizi belki bir daha hibir zaman yapmadmz kadar ciddiye aldmz inanl, cokulu, zverili, umutlu 25 yamz, 30 yamzd. Klstr mavi kaplumbaa arabaya balk istifi doluup, antalarmzda sosyalizm stne, faizm stne kitaplarla clz amlarn altnda gizli keler aradmz; yaklatn sezdiimiz frtnaya kar ocuksu nlemler, romantik zmler bulduumuz; evlerimizden bir sabah kp bir daha uramadmz; kular gibi hr, bulutlar kadar uucu olduumuzdu. Drt bir yana dalmzd sonra... Bir gn ders ortasnda krsden alnp gtrlm; evlerimizi, hayatlarmz, kimliklerimizi didik didik eden Tomsonlu, postall Haki'ler -Birka afi, birok dergi, kitap, klstr daktilom, arkamdan mahzun bakan kk kara kedim, kukulu, korkulu baklarn zerimde hissettiim apartman komular; bir blk silahl asker arasnda komik miki filmlerini andran ufack, gln halimdi. Gz bal gtrldm klalarn rutubetli, ta ikence odalarndaki kapana kslm fare korkum, kadnlar kouunun havalandrma avlusundan grlen mavi boyal yoksul gecekondular, sonbahar sislerinin masal bahelerine dntrd krlar, st aalar, demir kaplar kapandktan sonra iilen demli, scak aylarn buruk mutluluuydu. Bugn, iimde incecik bir hzn, seni dndm Alyoa. Oysa aramzda hzne en yabanc olan sendin. Duvarlarmdaki ak iirlerini "-Seviyorum seni ekmei tuza banp yer gibi/geceleyin ateler iinde uyanp azm muslua dayayp su ier gibi" -Nazm'dan bile olsalar, devrimcilie yakmaz sayp ocuksu bir fkeyle silmeye alrken; renci forumlarnda, tartma toplantlarnda, ii mitinglerinde kendine ve fikirlerine sonuna kadar gvenli, kendi dorularndan hi kuku duymayan ateli konumalar yaparken; kendi aramzdaki bitip tkenmez tartmalardan sklp, laf "Az laf, ok i," diye noktalarken; ya da keyifli bir gnnde, koca bir tepsi hamsili pilav yapp, yarsn daha sofraya oturmadan silip sprdnde, gzlerini yere eip mahcup glmserken, hzn yanna yaklamaya bile cesaret edemezdi. Kedileri, kattan binbir eit hayvan yapmay, hamsiyi ve tatllar severdin. Alyoa adna hak kazandran ocuksu iyimserliin, safln, gzkara aceleciliin, hep harekete, ie, eyleme dnk didinmen... Belki biraz da kmsediim doalln, saydamln... Bir yanndan baknca te yan grebileceim duygusuna kaplrdm. "Yaam dolu" denilemez, hayr! Aalar, otlar, geyikler, kediler, sular gibi yaamn, doann gllgsz, dmdz bir uzantsydn sen! nsanlar biraz buulu, biraz gizemli klan, cokuyu trpleyen, heyecan yattran, eylemi arkaya itip duyguyu ne karan hznn ne ilgisi vard seninle! Drt bir yana dalm kitaplar, dergiler, katlar arasnda nasl da cokulu, hummal, hrsl alrdk... Hatice Abla fasulye pilakisini, havu salatasn; zeytinyal dolmalar dnden yapp buzdolabna koymu olurdu. e iki karmamal kukusuz! Yine de bir yerlere zula ettiim arab son dakikada biraz rkek, biraz mahcup masaya koyarken bir tek senin gzlerini arard gzlerim. Yine byle bir gnd: Hani Alyoa'lk payesini artk bir daha hi birimizin unutmayaca biimde hak ettiin sonbahar akam... Kzgn kzgn homurdanma! Yz yana gelsek bile, birlikte her sofrada, her iki masasnda anmsayacaz. Adamn bir yerlerden bulduu, gnn srprizi olarak saklad siyah etiketli Sko viskiden payna deni, "Ben imem," diye itiraz etmeye de ekinip, kimselere gstermeden gizlice mutfak musluuna dkerken yakalamtk seni. Alyoaln bir kez daha tescil edilmiti o gn. Bahelievler son durak... Elimde kedeki kuruyemiiden alnm leblebi, amfst, dutkurusu, fndk, zm paketim. antamda bir kk konyak ve notlar, katlar, kitaplar, dergiler... Tam donanml askerler

gibi hazrlanrdk almaya. Yine sabahlayacaz. Derginin yetimesi gerek. Dnyann, tarihin, Trkiye'nin, tm insanlarn sorumluluu omuzlarmza ykl. Buram buram inan, umut, sosyalizm, devrim olan Ankara gnlerimiz! Daktilo banda sabahladmz; gelecein ve dnyann avularmzn iinde olduguna inandmz; gece otobslerinde, Ankara'y stanbul'un ii semtlerine, renci eylemlerine, basmevlerine, grevlere baladmz; serin afak vakitlerinde ide kokulu yollardan geerek evlerimize, ilerimize daldmz Ankara gnlerimiz!.. Belki de bugn, afaklar ide kokan uykusuz gecelerden onlarca yl ve binlerce yol uzakta, sabah erken bastran hznn asl anmsatt, sen deildin de, o gnlerdi Alyoa. Tm yaantmzn hem ok gerek, hem de masal olduu; hayallerin, cokularn, umutlarn snrnn nerede bitip gerek dnyann nerede baladnn bilinmedii; henz yaanmam aclara, ayrlklara, lmlere, ikencelere, zindanlara, gelecei acl, karanlk klan ne varsa hepsine meydan okuduumuz gnler... Belki Trkiye'den gelmi bir gazetenin i sayfalarnda grdm kk fotorafnd sabah sabah hznlendiren beni. Hi yalanmayacan sandm, ocuksu, aydnlk, hibir ey saklamayan, hibir gizi olmayan yzn... Belki de hzn o fotoraftaki biraz bezgin, ok, ama ok yorgun ifadede, aklamaya yz tutmu salarnda, sertlemi izgilerinde, yorgun baklarndayd; belki de, gazetecinin ynelttii sorulara verdiin ll biili, arbal yantlardayd. "Alyoa'nn nne geilmez ykselii" akamzda sakl oland; yazdn son mektubunun "Kendimi yorgun hissediyorum. Artk viskileri muslua dkmyorum, kendi apmda ok itiim bile sylenebilir" dediin satrlaryd... Ama asl, ne ocuk yzndeki yorgun ve yal baklar, ne iki imeye balam olman, ne bir daha asla yakalanamayacak gzel bir gemie duyulan zlem! Hayr, hibiri deil, asl gazetecinin sorularna verdiin yantlarn kahredici lllnde, saduyuya uygunluunda, "akl banda"lnda, hesapllndayd hzn." Artk iyimser olamyorum," demendeki gizli boyun eite, kanksamlkta, artk olduun gibi olmamanda, artk hibirimizin eskisi gibi olamamamzdayd... stanbul gnlerimizde, Caalolu'ndan Sirkeci'ye yorgun argn inip bir an dinlendiimiz skdar vapurlarnda, bir yandan gnei batrp bir yandan usul usul konuurken -Ne ok konuurduk, ne kadar ok szmz vard syleyecek!- batan gnein Sarayburnu nlerindeki oynak denizde brakt izleri grmediini dnrdm hep. Sofralar daha kurulurken oburca bir itahla yarladn mezelerin tadna varamadn; ikilerin tad gibi karmak duygularn tadn da alamayacan dnrdm. Seni, biraz da bu yzden, hibirimizin tam beceremediimiz bir ii, Alyoa olmay baarabildiin iin severdik. imdi, gnei dnyann drt bir yannda batrdktan sonra, ufuktaki son krmz izgilerin gzelliini, nadideymezelerin ar ar yenmesi ve konyan balon kadehlerde, avuta stlarak iilmesi gerektiini, karmak duygular, sinsi aclar, yengileri, hele de uzlamalar rendiinden beri, Alyoa ad artk hi uymuyor, hi yakmyor sana. Gazetenin i sayfalarnda bir kede, senin kk fotorafnn yannda, Kzl Meydan'n kesindeki o peri masal kiliseciinin resmi var. -Geceleri, stl lacivert gkyznde Kremlin'in kzl yldz parlard. Masal kilisesinin rengarenk, iek iek kubbelerinin, kulelerinin hemen karsnda Lenin'in ant mezarnn n, trensel nbet deiimini izlemeye gelenlerle dolard. Arkada kzl bayrakl, kzl yldzl Kremlin, yzylmzn gereklemi sandmz en byk masalnn, en gzel umudunun kutsal simgesi gibi kale duvarlarnn ardnda saklanrd. -Masal kilisesinin resminin altnda Kzl Meydan deiiyor, bal... Senin fotorafnn yanna iri siyah puntolarla, senden bir alnt: an deitiini grmek, deiime uymak zorundayz.

Ne olur bu kadar doru, gereki, akllca konuma Alyoa! Ne olur en pahal, en nadide ikileri yine muslua dk. Byle kibar bir doygunlukla oturma, oburca saldr yemeklere. Tm ak iirlerini duvarlardan deil kitaplardan bile skp at istersen! Ne olur eskisi kadar aldrmaz, cokulu, hesapsz, aceleci, fkeli, uzlamasz ol. Siyasal hasmlarna sv, say! Yalan syle: "Hibir ey deimedi, dimdik ayaktayz" de! Yzndeki o yallk maskesini, baklarndaki donukluu at, ocuk glnle gl gazete sayfalarnda. Masal bitmesin Alyoa, korkuyorum! Masal atolar yklmasn. Cadlardan, devlerden kaarken yolunu yitiren ocuklara yollarn, gsteren yakuttan masal yldzlar yere dmesin, paralanmasn!.. Her ey yklyor... Duvarlar, kaleler, atolar, yldzlar, heykeller, hayaller, inanlar, deerler, gemie balanan her ey... Her ey tuzla buz, parampara!.. Merhaba yeni dnya! Elveda Alyoa!... MADRD'DE LMEY ZLEDMZ AKAM Hi ummadmz bir yerde, hi beklemediimiz bir anda prl prl, cvl cvl, masmavi kt karmza. O skc, "dostlar alverite grsn" toplantlarnn birinden dnyorduk. Saatler sren konumalardan sonra yine hibir eye varamam, hibir zm bulamamtk. sli, ar Ruhr havas gibi kapal, souk, hznlyd iimiz. Kentleri, insanlar, umutlar, gelecei yutan dev sanayi blgesinin ortasnda; zehir saan fabrika bacalarnn, ya ve is karas kmr tepeciklerinin, maden ocaklarnn; yoksulluu ve kasveti, evresinin zenginlii yannda bsbtn gze batan ii mahallelerinin ve yabanc gettolarnn yan banda, bir sihirbazn cam kresinden ya da fantastik bir tiyatro dekorundan frlam sihirli bir masal gl... zerinde beyaz yelkenlerin yart; evresinin gr, taze yeilinin sulara yansd; uzaklardan gelen bir mziin inanlmaz skuneti, daha da sessiz kld, masmavi bir su... Tam bu mevsim, tam bu saatlerde, tam da bu mavilik, bu sessizlik olurdu Saryer'deki mor salkm ardakl sala meyhanede. Kimbilir hangi -btn hayatmz ona balymasna- tutkulu, tartmal toplantdan km, kentin yapkan kalabaln ve grltsn ardmzda brakarak balklarn oradaki mor ardakl meyhaneye snm olurduk. Beyaz arabn buusu kadehimizde! Pilaki, karides, iroz salata, scak scak midye tava, bir de beyaz muamba rtl masaya den salkm iekleri... "u gl kysnda buz gibi bir beyaz arap?" "Midye tavasz da olsa, ne yapalm!" "Essen'in burnunun dibinde, hi gelir miydi aklna?" "Bu gl gerekten var m sence? Haritada iaretli mi rnein? Kysna varnca tam ortasndaki ine deliinden kendi iine akp, kaybolup gitmesin!" iekli, bakml rhtm boyunca, maske yzl, k, zengin ve sanki yz yandaymasna yal insanlar... Yank tenli, bronz yzl, incecik vcutlarnda su damlacklar, kanolarn glden karan genler... Almanya'nn ortasnda, o korkun Ruhr blgesinde, Krupp imparatorluunun bacalarnn glgesindeki Essen kentinin yan bandaki bu glde, bizim gndelik gereimizle badaan hibir ey yok. Ne u ok k beyaz elbiseli yal ift, ne u siyah mayolu, slak vcutlu, gzelliinden alabildiine emin sarn; ne bu ar ar batmaya hazrlanan parlak mays gnei, ne suda szlen beyaz yelkenler, ne

de -en inanlmaz da- bu ite ptrak gibi iek am erguvanlar!.. Erguvanlar!... Kaak, gebe yaadmz gnlerde gizlice bulutuumuz Boaz vapurlarndan seyrine doyamadmz, Boazii tepelerinde betonlarn saldrsna kar -tpk o zamanki bizler gibi- inatla, kahramanca, umutla direnen, dallarn koparmaya kyamadmz; her eyi unutsak da zamana yenilip, ille de renklerini unutamadmz erguvanlar... "Erguvanlar!.. nanlr gibi deil! On yldr ilk kez gryorum buralarda." Hznl, puslu bir nisan gn, stinye srtlarnda incecik bir yamur balamt. evremizde iee durmu erguvan aalar, yreklerimizde bir arlk. Dn skynetim ilan edildi. Yarn ne olacak, bilmiyoruz. Uzun arananlar listeleri, tutuklamalar, ikence, belki de daraalar, lm... Hayal meyal seziyoruz, ama yaayarak renmedik daha. Hcrelerin aresizliini, ikencenin -hayr acs deil- utancn, srgnn buruk tadn ve inanlarmzn, kabelerimizin, kalelerimizin birer birer ykln henz yaamadk, ama yaayacaz. Sevdiklerimizin lmnn acsn, bir veda vakti bile brakmayan ayrlklar, dostlarla bir bir ayrlan yollarn iimizde brakt souk boluu henz tatmadk, ama tadacaz. "On dokuz yl olmu, neredeyse yirmi..." Hangimiz, sen mi ben mi syledik bu szleri? Hangi kayalara, hangi zaman maaralarna arpp yankland sesimiz ki bu kadar bouk, bu kadar yabanc!.. Ne kadar gentim, ne kadar gentik yirmi yl nce! Kaak gnlerimizin stanbulu'nda, Eminn dolmularnda, skdar vapurlarnda, Gltepe otobslerinde, Samalclar minibslerinde; antalarmz kitaplarla; bildirilerle dolu sendika ubelerine, ii mahallelerine daldmz... Erguvanl Boaz tepelerine, iskele meyhanelerine kap -biraz utanga ve sulu- kavgadan, eylemden, rgtten vakit aldmz. Ruhr blgesinin ortasnda bir masal gl... Gln evresinde erguvanlar... Gsmde erguvan sapl bir bak acs; avaz avaz haykrma gereksinimi... Yan bamda yirmi yl ncelerde braktm sen. Kadehimiz tam istediimiz gibi buulu. arap meyve tadnda, buruk ve souk. Rhtma vuran kck dalgalarn prts, -Beyhude miydi hepsi, varlacak nokta buysa eer? Soru, bembeyaz keten rtl masann zerinde, iki buulu kadehin arasnda zehirli bir ylan gibi, insann iini rperten bir yaratk gibi duruyor. Hepsi? Yani yzlerce ylmz, binlerce lmz... Yani kitaplarmz, inanlarmz, umutlarmz, deerlerimiz; yani hayatmz dolduran, yaanmaya deer klan her ey; yani tm mrmz, gen kzlmz, delikanllmz, genliimiz, orta yamz... Uzak, yabanc bir kentte, Krupp'larn, Thyssen'lerin, Opel'lerin rktc kale burlarnn hemen altnda, neden burada olduu ya da gerekten varolup olmad bile kukulu bir masal glnn kysnda, ne kadar kaarsak kaalm erge bizi yakalayacak soru, suya atlm bir ta gibi, glde halka halka yaylyor. Madrid'de lmek. Paris'te kk bir sinemada yeniden vizyona girdi, diyorsun. "Korka korka gidip bir kere daha grdm. Yine o kadar gzeldi. nsan alatacak kadar gzel. Bu kadar yalandn fark etmemitim. Ya da hep odalarn, toplant salonlarnn alacakaranlnda grmtk son zamanlarda. Oysa, bu parlak gn batmnn yumuack szlm nda, sadece yznn, alnnn

izgilerini deil, gzlerinin, baklarnn yalln da gryorum. evremizin isyan ettirici zenginliine, budalaca dzenliliine, itici bakmllna ve yapay mutluluk grntsne inat, yalanm yzn, iman gvden, zensiz giysilerinle sanki bir direni ant gibisin. "Madrid'de lmek, bouna deildi," diyorum yavaa. "Yaplabileceklerin en dorusu, en gzeli, en anlamlsyd belki de." "Pasionaria'nn Uluslararas Gnll Tugaylarn uurlama konumas sahnesini anmsyor musun?" Nasl unuturum! Mrldanyorum: Analar, kadnlar. Yllar geip de savan yaralar sarldnda, nefretin yerini zgrlk, sevgi, huzur aldnda; bir gn spanya zgrlne kavutuunda, bu zorlu ve kanl gnleri anmsayp ocuklarnza anlatn. Anlatn onlara uluslararas tugaylar. Bu insanlarn dalar, denizleri aarak, snglerle kapatlm snrlar geerek lkemizin zgrl iin savamaya nasl geldiklerini anlatn. spanya halk, onlar unutma!.." "Anmsayanlar kald m hala?" Nasl unuturuz! spanya ocukluumuzdu. Genliimizin tm deerlerinin szlm, billurlam zyd. spanya umudumuz ve yenilgimizdi. Tm mrmz hesapsz, saknmasz verdiimiz inanlarmzn, deerlerimizin efsanelemesiydi. nsanda ve kendimizde gzel olan, stn olan, deerli olan ne varsa, oydu... Birer birer ken kalelerin altnda kalan devrim hayalimizin, sosyalizm umudumuzun, daha gzel bir dnyaya ve dnyay ellerimizle kuracamza olan keie inancmzn simgesiydi. "Hibir ey, hibiri bouna deildi," diye yineliyorum usulca. Ellerimizde bayraklar, ellerimizde isyanmz haykran pankartlar, dudaklarmzda trkler, yreimizde umut, umut, umut... Taksim'e akyoruz Dolmabahe'den geip... Bir grev adrnda iilerle sohbet ediyoruz... Bir da bandayz, ateler yakyoruz... Bir gece okulundayz, en heyecanl bir macera romanndan, en akl almaz bilimsel bir bulutan daha heyecanl, daha inanlmaz, ba dndrc bir forml: "artdeer"i anlatmaya, kavratmaya alyoruz... Gzlerimiz bal, ellerimiz arkamzda kelepeli, yreimizde buz gibi bir korku -ama teslimiyet deil- yzlerini grmediimiz ikencecilerin arasnda snava yryoruz... Bir ranzaya tnemi, elimizde bir kitap, tahliye gnn sayyoruz. Yreimiz bir kck ku gibi rpntl, antamzda sahte bir kimlik, snrlar geip srgnle tanyoruz... "Hibiri bouna deildi, hayr!" Garson kz, masann yanndan geerken gz ucuyla bize bakyor. Yanaklarndan szlen yalar gryor; uzadka beyazl daha bir gze batan sakaln, akaklarndaki ter damlalarn, bakmsz giysilerini gryor. "Bir yabanc olmal. Kimbilir ne derdi var! Kanksam ve ilgisiz uzaklayor. Sessizce alyorsun karmda. aresizim. Sen hi alamayan, hi kendini ele vermeyen, sen!.. Kalabalk bir belediye otobsnn arka sahanlnda -sylenecek o kadar ok sz varken- konumadan, sessizce duruumuz... imdeki sululuk duygusu, eziklik... Tketilmeden noktalanan, yarm kalm bir sevginin buruk ans... Hayr, orada alamamtn. Ka arkada vuruldu, ka daraac kuruldu, ka lmz var geride braktmz. Hayr, sen sfenksler gibi susmutun, ama alamamtn. Sevdiin kadnlar ya da yoldalarn, seni terk ettikleri zaman...

Hayr, sen orada da alamamtn. Masann zerinden uzanp elini tutuyorum. Elin souk. "Madrid'de lmek gzeldi," diyorum. "Urunda lnecek bireylerin olmas gzel. Hibir ey, ama hibir ey bouna deildi..." Baka ne syleyebilirim sana? Elli yl sonra, elli yanda, spanya'ya alayabildiin iin seni imdi her zamankinden daha ok sevdiimi mi? Yirmi, zor, ama gzel yln iinden szlm, noktalanmam aklarn tutkulu siyasal kartlklarn snavndan gemi dostluumuzun, oturmu, dingin gzelliini mi? Elli yanda, kendimi yorgun, ok yorgun, ama yine de ayn yollardan gemeye hazr -ya da mahkm- hissettiimi mi?.. Arkanda mavi bir gl ve -herhalde biz gelecegiz diye- Boaz srtlarndan getirilip ireti dikilmi tuhaf erguvanlar. Arkanda dn olmayan uzun bir yol. "Buralarda fazla srnmeyeyim. Bu akam dneyim ben. Kln'de istasyona brakver beni." Boynuna sarlsam. Kuatlm Madrid kaplarna doru yrsek birlikte. Kavel grevcilerine yemek gtrsek ya da igalci Profilo iileriyle geirsek geceyi, 1 Mays pankartlar hazrlasak. ki gn iki gece hi uyumadan sayfalarca, dergiler dolusu yazlar yazsak. spanya'ya dnsek. O umutlu, inanl yenilgiyle yenilsek de, ne kar! Garson hesab almaya geliyor: "Yal, iman adam alamyor artk. Kadn da gekince. Kimbilir ne dertleri var. Nereden dmler buraya!" Parann stn alrken, -Buras neresi, ne gl? diye soruyorum. "Baldeney-See," diyor. "Krupp'un villas da buradadr. Burada yaarlar." "Ben Madrid'de lmeyi yelerdim," diyorum. Bo ve akn bakyor yzme. BR DN FOTORAFI Bu akam Basel'de raknn tad bir baka. Hele yannda dereotlu iroz, krmz soanl lakerda, beyazpeynir de olunca!.. Bir yandan, "erkeztavuunu mixer'de yapmay akl edemeyen, ille de cevizin yan karmaya alan keleklere" sylenirken, bir yandan gecenin srprizi roka salatasn getiriyor sofraya. Raklarmz tazelerken -tm konukseverliinin aksine- alabildiine cimri. "Siz Almanya'da ok iersiniz. Bu meret yerde her bi bok var da, rak bulunmuyor nedense." "Bir dahaki sefere getirebildiimiz kadar getirelim bari. Bizim orada, Trk bakkallarda istediin kadar." Soframz kk tabaklarda taze mezelerle -evde yaplm biber turusu, ince kylm Kayseri pastrmas, arnavut cieri, yaprak sarmas, daha neler-, yumuack stanbul akamlarnda, Kumkap ya da Rumelikava'nda sala bir meyhanede, tandk Rum garsonun donatt rak masasn anmsatyor. Karda, pencerenin kesinden akp giden, Boaz'n sular deil de Ren Nehri olsa bile ne gam!.. Teypte: "Bir tatl huzur almaya geldim Kalam'tan", ut

taksiminden sonra, "Nideyim sahn- emen, seyrini cananm yok..." "Her ikinin bir mezesi, bir adab, bir de mzii var," derken hafiften i geiriyoruz. Bu gece sohbetimiz de sarholuumuz da bir baka tatta olacak; daha bandan belli. Raknn tatl burukluundan, uzun susularmzdan; yabanclarn ve iilerin oturduu bu bir rnek sevimsiz sosyal konutlardan birinin balkona alan mutfana kurulmu soframzdan; her birimizin ardmzda braktmz yllardan ve dnyann drt bir yanna dalm srgnlmzden belli. "Lenin, Basel'de srgn yllarnda, kprnn yanndaki kahvede otururmu hep. Duvarda gzel bir fotoraf vard. Geende kahveye uradm. Baktm, son olaylardan sonra resmi indirmiler oradan. Yerine Madonna'nn bir resmi aslm." Gecemiz afaa kadar srecek, yreklerimiz gibi ar olacak. Lenin'in indirilen fotorafn anmsamamzdan belli. Ren Nehri, Basel'den geerken daha hzl, daha geni, ama daha tutsak, daha uslu, daha kentli. Zengin, bakml, ssl rhtmn bittii yerde, ii ve yabanc mahallelerinin oralarda, tam zgrleecek sandnzda, dev kimya tekellerinin tutsa oluyor, zehirleniyor, lyor. Kimya tekellerinin, ila fabrikalarnn, sermayenin tutsa olan sadece Ren mi? la fabrikasnda i bulduunu, iyi para aldn, iinin kobaylara bakmak olduunu anlatmtn. "Farelerin nasl? yi bakyor musun onlara?" Kendi sorum, kendi sesim, kendime yabanc. Yllar nce, bir baka masada, bir baka sohbette, bir baka kentte: "iler nasl? Bari rgtleyebilecek misin ksa zamanda?" diye nasl sorduysam yle, ayn sakin merakla... "Fabrikaya ilk girdiim gnlerde baya yadrgamtm ii. Kafeslerde, baklacak, beslenecek, temizlenecek yzlerce krmz gzl beyaz fare... Sonra altm, hatta sevmeye bile baladm. Kafamn iinde dnp duran, Aragon'un bir dizesi: Bir baka kader iin donatlm u silahsz askerlere benziyor hayat. Kendimizle dalga geerek sonra: "ilemek istememi miydik hep? Al sana iilik! Fare bakcl... Peki fare obanlar nasl devrimin ncs olacaklar? te bunu dnmek gerek." Anmsyor musun? On yl nce yine bir bahar gn gne batarken Uluda'n eteklerinde gri mor ovalara bakan bir bahede, iine buz doldurduumuz raknn ar ar beyazlamasn izlerken, kendi sylediklerinden kendin korkarcasna, "Bir yanllk var gibi geliyor bana," demitin. O gnlerde Bursa'da ii rgtlenmesinde alyordun. Yapayalnz, tek tfek olduunu, ok sonra, yllar sonra renmitik de armtk. Hep, tanmadmz, bilmediimiz, deneyimli, gl kadrolarn varlna inanrdk. Bir baka kader iin donatlm u l askerlere benziyor hayat. tike, ev sahibimizin rak cimrilii azalyor. Saklad ikinci ieyi de gzden karm olmal. Yirmi yl ncesinin niversite kampuslarndan El Fetih kamplarna; orada yanndaki ranzada yatan hurdaha olmu kimlii belirsiz delikanlnn iniltilerinden u masann bana: idam hkmlerinden, lm fermanlarndan kamak iin kazlan uzun tnellerden Ren boylarna uzanan yolu amaya, bir ie rak yeter mi?

Elindeki bebein salarn tarayarak masann evresinde dolap duran kk kz, "Babann en iyi arkadalar kim?" sorusuna, tekdze, skntl, ezberlenmi ocuk sesiyle hep ayn karl veriyor: "Lenin, Deniz, Mahir!" "Senin en iyi arkadan kim peki?" Kk kz sorunun deitiinin farknda deil. Bebeini soymaya alrken, ayn tekdze sesle yantlyor: "Lenin, Deniz, Mahir..." Kafamn iinde, Aragon'un dizesini evirip evirip yineliyorum: Bir baka ama iin hazrlanm u yenik askerlere benziyor hayat... imdi hzn, geceyarsna doru kagelip masamza teklifsizce kurulan bir eski dost. Silahlarn kllarn bir baka kader, bir baka zafer iin kuanm yenik askerlerin hzn... Her baladmzda bir yerlerde taklp kalan sohbetimiz, tutkulu, fkeli, inat, tartmal deil de; hznl bu akam. "Bizler hep dnyay deitirmek iin abaladk, hep devrime inandk. Sizler, kurulu dzene biat edip bizleri anarist ilan ederken, biz elde silah savatk," derken bile, sesinde ne fke, ne sulama, ne sitem, sadece hzn var. "Yanllk silahta deildi. Silahn amalamasndayd. lmeyi gze almakta deildi, lm kutsallatrmaktayd," derken de yle... Basel'in ii mahallelerinden birindeki u gmen evinde, bu gece bu sofrada, yirmi uzun yln Trkiye'sinin hzn var. Hep birlikte, ama tek tek ve yapayalnz yrdmz, sendelediimiz; dtmz, sonra yine toparlanp atmz, sonuna bir trl varamadmz yollarn hzn. Kadehimde kalan son yudumu iiyorum yavaa. Bu gece Basel'de raknn tad bir baka, bir garip buruk, neredeyse ac. Bu geceden, azmda, yreimde, kafamda bu allmadk tat -anason baygnlnda, keskin, hatta itici, yine de vazgeilemeyen, yirmi uzun yln mahzeninde yllanm bu tat- kalacak. Bir de geceyarsndan sonra, zenle hazrlayp vnle sunduu mezelerden, itenlikle oynad evsahiplii oyunundan soyunup nce usul usul, sonra tutkulu, fkeli, delikanl aslna dn. Yine kendi oluu; dalara k; bombalar, silahlar, kurunlar sevii; gerilla kamplarna var; geen yllarn, zamann ve mekann deitirmesine, evcilletirmesine, andrmasna isyan edii... Bir de akaklarndaki ter damlalar, slakl gzlerinin... Deimeye, deime zorunluluuna isyan... Bu geceden bende, "Kolumda ld. Yaralar ard. On gn, geceli gndzl ikencede tutmulard. imdi ne zaman isem, ne zaman uyansam geceyars -elimde deil- yz gitmiyor gzmn nnden." deyii, "iddeti mahkum ediyordunuz hep bir azdan. Hepimizi ikencede ldrmelerini elimiz ceplerimizde seyir mi edecektik? Kurunlamalarn m bekleyecektik? Silahlarnn, ikencelerinin karsna geip gsmz m aacaktk? Silah brakmak teslim olmakt!.." diye haykr kalacak. Sonra sessizce, hkrr gibi -ama gznde bir damla ya yok- mrldanmas: "te teslim olduk..." Raklar oktan bitmi. Kk kz oktan yatm. Darda ilk tramvaylarn, ilk otobslerin grlts. "Gn neredeyse aaracak, yatalm artk," derken, bu ac ve aresiz teslimiyetti uykuda bomak istedii. Aslnda pekala sabahlardk. Her ey uygundu geceyi gndze balamaya. Raky noktalayan demli aylar bile... Yine de hepimiz uykuya snmak istediysek, bu, hznn rakya karan buruk

tadndan, zar zor tadmz gemiimizden, yenilgilerimizden, yanlglarmzdan kamak iindi. Kaabileceimizi sanyorduk. Yer yata serdii odaya girene kadar, kaabileceimi sanyordum. Gzm duvardaki dn fotorafna taklana kadar, hzn bile yenebilecek gte bir uykuya snabileceimi sanyordum. Biraz titrek, biraz solgun, buulu, belli ki kk bir amatr fotoraftan bytlm dn resmi, iyi bir ev sahibi olarak yatam gsterirken takld gzme. Yirmi kadar delikanlnn arasnda, sssz, dz beyaz gelinlikli, telli duvakl, iek tal, elinde inci iekleriyle incecik, gencecik, 1930'larn kasaba fotoraflarnn camekanlarndakine benzer bir gelin... Delikanllarn kimisi takm elbiseli, kimisi parkal, kimisinin yz glgede kalm, kimisi de vesikalk fotoraf kadar net. Mahup bir glmsemeyle: "Dn fotorafmz!" ncecik gelinin yannda ufak tefek de olsa filinta gibi bir delikanl. Unutmuum... Dnler yaplrd cenaze trenlerinin ardndan. Seviilirdi iki lm arasnda. Sadece yayn, bildiri deil, silah da tard gen gelinler. Unutmuum gen yreklerin lmeyi bildii gibi sevmeyi de bildiini. Ne ok ey unutmuum, ne ok ey yitirmiim buralarda, bu yabanc rmaklarn kenarlarnda, bu yabanc kentlerin sokaklarnda... "Gelinle sen tamam. tekiler?" Sormamalydm. Uykuya snabilmek iin, hznn kedere, kederin acya, acnn korkuya, korkunun aresizlie dnmesini engelleyebilmek iin, sormamalydm. Susmalyd ya da. Susmalyd ki vicdanmz rahat unutabilelim. Susmalyd ki su ortaklndan kurtulabilelim. Susmalyd ki Avrupa'nn bu en zengin, en rahat, en dzenli, en sinsi metropollerinin kenar mahallelerinde kaygsz olmasa bile, dingin yaayabilelim. Ama susmuyor: "u sadan ikinci, bykl olan, aslanlardan." Sesi, "Babann en iyi arkada kim?" sorusuna hep ayn yant veren kk kzn sesi kadar tekdze, solgun, anlamsz. "u son srada yan yana duran parkallarn ikisi de vuruldu. Biri 12 Eyll'den nce, nikahmzdan birka gn sonra; biri 12 Eyll'de... Gelinin hemen sol yanndakini tandn m? Alk grevinde ld, anmsarsn. u nde melmi olan, bir de uzun boylusu idamlk. Ama kurtarrlar sanrm. Kolunu benim omzuma atm karayaz delikanl kayp. Her yerde aradk. Hayatta olsa bulurduk. En nde uzanm yatan, drt yl nce vuruldu..." Neyse ki ilk ii tramvaylarnn an ve ray sesleri geliyor dardan. Neyse ki kedi odaya girmek iin kapy trmalyor. Birden, ne kadar dost olmaya alsak, ne kadar yaknlasak, u geen yllar boyunca ne kadar deimi olsak, ne kadar anlasak birbirimizi, aramzda hep alamayan bir uzaklk, bir boluk kalacan, ayn dili konutuumuzu sandmz anda bile aramzda bu llerin olacan kavryorum. Duvardaki dn fotoraf bir idam ferman gibi, lm mangasnn nne dizilmi, aresiz, kaak askerlerin arivlerde saklanacak son fotoraflar gibi, bir korku filminin bakmaya cesaret edemeyip gzlerimizi yumduumuz cinayet sahnesi gibi... Gencecik gelinin beyaz duva lm'n uzun beyaz rtsne, elindeki inci iekleri lm'n orana dnyor. Kk odann tm duvarn kaplayveriyor lm

dn fotoraf. Biz akamdan beri, saatlerdir bu odann yanbanda, bunca intiharn, bunca cinayetin, bunca gen lnn yanbanda, bu korku tnelinde mi yudumladk raklarmz? Sohbetimizdeki ve kadehlerimizdeki burukluk ondan myd? Ondan myd kk kzn, "Babann en iyi arkada kim?" sorusuna verdii yantn gerek hayatla ilgili olmayan bir tiyatro repliini andrmas? Ondan myd "biz-siz" diye ayrman?.. Dn fotoraf m? Hayr. lgn bir ressamn, yapt lm ve ocuklar tablosu, duvarda asl olan. Neyse ki kedi szlerek, yumuack giriyor odaya. Neyse ki sesler ykseliyor sokakta. Neyse ki saygsz bir komunun sabah sabah at radyonun sesi duyuluyor. Ardndan, odann kapsn usulca kapatyorum. Kediyi kucama alyorum. ylece, stmdekileri karmadan giriyorum yataa. Kedi koynumda. Scack, yumuack... Tylerini okadka, memnun, mrldyor. Bir baka zafer iin donatlm u l askerlere benziyor hayat. L BR SNCABA AIT Akakavaklar pamuklamaya baladnda tyl grkemli kuyruu, titrek byklar, sincab rengiyle ilkbaharn cmbne katlrd. Bodur meelerin ve ulu grgenlerin altna oturduumuzda, mee palamutu ve am kozala stoklarnn kyda kede kalm son taneciklerini kk n patilerinin arasna alp kemirirken, stmze kavak pamukuklarndan haziran karlar yadrrd. Birden, okuduumuz kitabn sayfalar arasna den bir palamut parasndan, yars dilenmi bir fndktan, mevsimsiz bir kozalaktan anlardk orada olduunu. Sokan kesindeki mahalle frnndan aldmz, ninelerimizinkini anmsatan kurabiyelerden kk paralar koparp aacn tam dibine koyar, sessiz ve hareketsiz beklemeye balardk. imdi, krpe dallarn, taze yeil yapraklarn arasna gizlenmi, kuyruunun ucundan byklarna kadar dikkat kesilmi, evreyi, bizi ve asl kurabiye krntlarn gzlyordur. Kck boncuk gzleri l l, zaman zaman rperen, rperdike harelenen krk prl prldr. Birazdan, bol tyl nl kuyruu havada, drt kk aya ve trnaklaryla aacn gvdesine tutunarak, hzl, rkek ve evik, inecek aaya. Kurabiye krntlarn n patileri arasna alp kck kafasn huzursuz bir dikkatle bir o yana bir bu yana evirerek kemirecek. Sonra, sessizlii bozan ilk yaprak hrtsnda, ilk dal trtsnda ya da bir kuun kanat rpnda, imek gibi trmanacak aaca. Yapraklar arasnda uuk bir kzl kahve renk, incecik bir dal trts, havada asl kalan bir rkeklik, birka aa tede bir kk ocuun sevin l olacak. Baharn ilk gneiyle birlikte, dnyay deitirmenin srlarn saklayan ders notlarn, kitaplar -diyalektiin kural, be yasas; devrimin genel geer yasallklar; strateji, taktik... koltuumuzun altna sktrp kenti evreleyen ormanlara, parklara, gneli ayrlara ktmz; yaamay, dnyay, tarihi, insan, kendimizi mthi ciddiye alp geleceinden asla kuku duymadmz bir devrimin ncleri olmann tm yk omuzlarmzda, dersten derse, konferanstan konferansa, kitaplktan kitapla kotuumuz; inancmzn amentleri olan kitaplar sayfa sayfa, satr satr didiklediimiz ve hi beklenmedik bir anda karmza kveren bir dostluu ilmek ilmek, duygu duygu, an an rmeye, beslemeye, bytmeye altmz gnlerden kalan ufack, rkek, gzel bir sincap... Anmsyor musun? Ulu aalarn nefti glgesinin dt karanlk, rutubetli,

esrarl avlulara bakan penceremizin nndeki yeil rtl alma masamzn soluk geceyarlarn aard. Yreimizde, birbirimizle bile paylaamadmz bir kuku, bir heyecan... "Dnebilecek miyiz? Nereye? Ne zaman?" Klada sava bekleyen askerler gibi ine stnde, huzursuz, ama greve hazr; yatl okul rencileri gibi haar, takn; uzun Rus klarna hazrlanan sincaplar gibi ciddi; baharla birlikte akakavaklardan dklen bembeyaz haziran karlar gibi hafif; ilk mminler gibi cokulu ve inanl; doru yanda olduumuzdan, gerein ve gelecein, anahtarn elimizde tuttuumuzdan, tarihi deitireceimizden emindik. Anmsyor musun? On yl, yzn deitiremedi, sesini de. Sadece, bir an sonra yzn aydnlatacak prl prl bir gln; neeli, gvenli, biraz da alayc szlerin habercisi o belli belirsiz bezin ifade, bir daha sklmemek zere yerleti baklarna. Uzun, yorucu bir gnden, bitip tkenmez tartmalardan, didimelerden sonra, dudann kenarna bir saniye konup hemen kaybolan bezginlik, imdi zenli bir makyaj gibi oturmu yzne. Seni en ok o zamanlar, anlk yenilgiler, geici teslimiyetler yzne, gzlerine, baklarna yansdnda severdim. Sesini deitirmemeye alrdn. Yine de dudann ucunun hafife bklnden, kalarn bandaki ary kovmak istercesine yukar kaldrndan, baklarndan anlardm. Kimbilir kime, hangi kaln kafal inatya kzmsndr! Sen, gn gibi ak, sapasalam, tartma gtrmez dorularmz ne kadar anlatmaya alrsan al; o ta kafa anlamamtr. Bkknlk kmtr stne, yorgunsundur... Sana uysal bir grnm veren bu yorgunluu severdim. Yenilgiler, bkknlklar ksa sreli, anlk olurdu zaten. Kanlmaz bir zafere yazgl askerlerin umursamazl iinde, sonuna kadar gvenli ve kstahtk. Birka dakika sonra ince mizahn ve en muzip sesinle sorardn: "Hemire, u canskc mnasebetsiz adam da huzura kavutursak m acaba?" Aramzdaki dostluk, yaknlk parolas, gzel aka... Konuklarn ahududu likrne kattklar arsenikle zehirleyip huzura kavuturan iki yal kzkardei taklit etmek iin, sesimi incelterek karlk verirdim: "huzura kavusun hemire! Ben ahududu likrn kadehlere dolduraym..." Gizli bir keden kardm; kuyruklarda saatlerce bekleyerek, bin bir abayla elde edilmi konya, ince belli ay fincanlarna doldururken birbirimize bir gz atar, glrdk. ay rengi konyak kadehlerimizi tokutururken, budalaca bir yasaa kar kmann tad Ermeni konyann kuru zm ve kays kokusuna karrd. On yl, salarnn rengini deitiremedi. Bal rengi; gne vurduunda yakamozlu. Dobra dobra bir eletiriyi ya da ineli bir akay yumuatmak iin attn o kk, telal kahkaha da yerli yerinde. Mutfakta, bir yandan akam raksna elik edecek mezeleri birlikte hazrlar, bir yandan konuup tartrken, ayn yz, ayn ses, ayn gl, ayn kendinden emin, biraz iddiac, sevimli, irret tavr... Ayn m? Peki srtmdaki bu rperti, yreimdeki bu sinsi korku -seni yitirme korkusu- bu her sz bir kez daha aklama gereksinimi, bu yabanclk, uzaklk da ne? Sarmsaklar tuzla ezdiim atal taban iine brakp gzlerini aryorum. Gzlerin yanltmaz, gzlerin bana yalan syleyemez... Bkknln, kanksamln, kaakln gzlerinin iine, baklarna

yerletiini hnzrca biliyorsun, ama umursamyorsun. Her zamanki gibi neysen O'sun; saklamyorsun. Aksine, stne stne gidiyor, imdi de yenilgine meydan okuyorsun. Clz bir umutla soruyorum: "Hani bir sincabmz vard, anmsyor musun?" Yumuack, usul bir yel geiyor aramzdan. Bir fndk yere dyor. "Havada asl kalan rkek bir gzellik..." Elimizi uzatsak yumuak, tyl kuyruunu okayacaz sanki. "Hayal meyal hatrlyorum. Budalalar gibi ders altmz parktayd. imdi dnyorum da, amma havaya girmiiz. stelik en sersemleri de biz deildik hani! Devrimin genelgeer yasalarn ezberlerdik..." O ok tandk, ok sevgili, alayc, acmasz kk kahkaha... Sonra alabildiine hrsl, sert, buruk: "Genelgeer deil, delergeer yasalarm meer... Kaybolmu yllarmzd. Budalaca imand. Beynimizi, yreimizi, ahlakmz bakalarna teslim etmeyi marifet saymakt..." Sussan, bu kadar actmasan; bylesine ezip yok etmeye almasan ortak kimliimizi. Bir daha asla geri dnlemeyecek, asla yeniden balayamayacak, deitirilemeyecek ve unutulamayacak gemiimizi inkarda bu kadar dnsz, kesin, gaddar olmasan... Bu huyunu bilirim. Daha ok actmak istiyor imdi. Sonuna kadar gitmek; salam, gzel, sevmeye deer hibir ey brakmamak; sincab, ahududu likrn, umutlar, dostluklaryla, ortak gemiimize ait ne varsa yok etmek, silmek... "Sen bir de spanya i sava diye tutturmutun o sralarda. Neydi spanya i sava, imdiki aklmzla bakacak olursan? Romantizmden ve devrimcilik'ten kurtulup da biraz eeledin mi, komnistlerle anaristlerin, birbirlerini falanjistlerden daha fazla ldrdklerini grrsn. 17 neydi peki? Buz gibi darbecilik. Bir avu serdengeti; hani u ncler!.. Biz de ncydk ya! Al sana devrimin genelgeer yasalarn. Sincapl parkta onlar ezberledik. 70 ylda byle gmbr gmbr kecei de yazl myd o yasalarda?" Ezilmi sarmsaklar cacn yourduna katarken, nedense, ok eskilerde, yllar ncesinde, ocukluumda kalm bir olay -hayr, bir duyguyuanmsyorum... Oturduumuz kk kasabadaki tek oyuncak dkkannn prensesi, gzleri kapanan, sar salar bukle bukle omuzlarna dklen bebei ok istediimi, kimselere, teyzeme bile sylemeye cesaret edememitim. "Paramz yok o kadar," szn duymaktan nefret eder, korkar, utanrdm. ocuk ayaklarma sz geiremeyip dkkann nnden her geiimizde burnumu dakikalarca vitrine dayamamdan anlamlard yine de. Bebein doum gnmde alnacan sylediklerinde inanmam, kandrp alay ettiklerini sanmtm. "O kadar istemiyorum, zaten paramz yetmez," diye mrldanmtm ocuk gururumu koruyabilmek iin. Yine de, doum gn sofrasna oturup annemin zenerek yapt, zerinde alt mum yanan pastann mumlarn flemeden nce, kimselere belli etmemeye alarak gzlerimle btn oday tarayp, byk gzel bir kutu aramaktan alamamtm kendimi. Babam zgn bir sesle: "Bebei bu doum gnnde de alamadk, o kadar paramz yoktu," demiti. im ezilerek, dilerimi skarak susmutum. Pastann mumlarn hrsla, bir nefeste sndrm; annemin ok kzacan bile bile, ikolatal pastay beyaz sofra rtsne drmek iin zel aba gstererek ellerimle yemeye koyulmutum. Babamn sofradan sessizce kalkp yatak odasna gittiini, elinde byk bir karton kutuyla dndn, yapmack bir zafer nidasyla, "Aaa, ite senin bebek buradaym," dediini anmsyorum. O anda iimde duyduum korkun fkeyi, aresiz acy, kendimi yerlere atlp tekmelenmiesine aalanm hissediimi anmsyorum. Hi sesimi karmamtm.

Ne alamadklarn sylediklerinde, ne de kk kzlarn byk zveriler pahasna sevindirmi olmaktan duyduklar gururla kutuyu elime tututurduklarnda hibir ey dememitim. Mevsimsiz souklarn yaand yamurlu, kasvetli bir sonbahar gnyd. K erken gelmiti; demir soba kede tr tr yanyordu. Kutuyu hi amadm; bebein yzne bir kez olsun bakmadm. Bir kez yzn grrsem, kucama alrsam yapamayacamdan korkuyordum nk. Kutu kollarmda, sobaya doru ar ar yrdm, sobann alt kapan ap, kutuyu zorlana zorlana sobaya tkmaya altm, elimin yandn, babamn rkm -ama anlam- baklarn; annemin lklarn, "Ben demez miydim size bu yumurcak deli diye! Seni deer bilmez mark seni!.. "Ve sobann ak kalan kapandan dar taan alevleri, kvlcmlar, ama en ok da iimdeki o kar konmaz alma duygusunu -Hayr, beni ezdikleri iin onlardan deil, ezilmeye meydan verdiim iin kendimden alma istei-, kendime ac vermekten, en sevdiim eyi yok etmekten duyduum zevki, ocukluumun en byk hayalini yok ederken tattm o kurtulu ve zgrlk duygusunu anmsyorum. Tpk bebei sobaya attm andaki ben gibisin. Yksek sesle mi syledim bunlar? Duydun mu, bilmiyorum: Cack tamam, salata da... Sofray kuralm yava yava. Tabaklar burada, kadehleri ierideki dolaptan alr msn? Gndelik, zararsz konularda kalalm ki yabanclk, uzaklk, actma istein daha da artmasn. Mutfak kapsna dayanp duruun, ne zgn, ne trajik, ne ciddi, hatta denebilir ki biraz muzip, hafifmerep, umursamaz, przsz sesin... "Bir ey sylesem inanr msn? Artk hibir ey yapmak istemiyorum. Hele birilerine nclk etmek, hi! ok yaamay da dnmyorum zaten. Altm, altm bei buldum mu, bir kadeh ahududu likr... Hk!.. Huzura kavuurum..." Yllarn tnelinde yanklanan muzip, neeli, gen bir ses: "Hemire, u adam da huzura kavutursak m acaba?" ay fincanlarnda gizlice iilen kays kokulu bir konyak. Darda lapa lapa yaan kar... O ok sevdiimiz altn yaldz renginde kubbeler... rkek bir umutla, can ekien kk bir ku gibi rpnan bir yrekle gzlerini aryorum. Gzlerin, her eyin kt, tatsz bir aka olduunu hemen belli eder. Ama yznde; baklarnda, kck bir bezginlik izgisi, o anlk, geici bkknlk glgesi bile yok. Yzn ak, duru, glgesiz, dingin. Meydan okumann, hayat yenmenin yeni bir biimi, yenilgiye teslim olmamann, yenilgiyi yenmenin bir baka yolu belki. Yakn msn, uzak msn, dost musun, dman msn, bilmiyorum. Seni eskisi kadar seviyor muyum, sevmiyor muyum bilmiyorum. Orada yle mutfak kapsna dayanp durmusun. Omzunda tyl gzel kuyruu, rkek zeki baklaryla Gorki Parkndaki sincap. ayrn stne bada kurmu, Devrim Tarihi kitabmz nne amsn. Daha her ey yerli yerinde. Ne duvarlar, ne inanlar yklm; ne yldzlar, ne heykeller, ne umutlar paralanm. Yzne zaman zaman o bezgin anlatm gelse de -u scak gnlerde otuzundan, krkndan sonra byle ders almak!- ilk yaprak kprtsnda, sincabn daldan dala ilk sraynda, ya da yaptm bir akada aydnlanveriyorsun. Yaama sevincimiz her trl yorgunluu yeniyor. "Hemire, u parti tarihi hocasn huzura kavuturalm m, ne dersin?" Sincap rkp omzundan yere atlyor. Bir fndk kapp imek hzyla trmanyor aaca. "Havada asl kalan bir sincap ans..." Uzanp elini tutuyorum. Gorki Parknn sincab daldan dala atlyor durmadan. "Hadi gelin, ge kalacaz..." Kolundan ekiyorum, sincap yine omzunda.

Aydnlk, yeil bir zaman tneline dalyoruz. stanbul tepelerindeki gecekondu mahallelerinden, yar plak ocuklarn oynad tozlu yollardan, greve durmu fabrikalarn nlerinden hzla geiyoruz. Balarmzda beyaz rtler, ellerimizde l resimleri, Dolmabahe'den Taksim'e yryoruz. Sokaa kma yasa gecelerinde, 12'ye be kala, yreimize yapm buz gibi bir korkuyla bir ev aryoruz. Sincabn yrei mi, bizim yreimiz mi bu atan? Korkuyu yenmek gerek, acelemiz var, yapacak ilerimiz var. Korku dehlizlerindeyiz, kaaz, yorgunuz, gizlenecek kuytu bir yer aryoruz. Kolundan ekiyorum, korkulu, ama umutlu yllar aryorum sana. Sincap hep omzunda. Birlikte te yana atlyoruz. Bak bu meydan tanrsn, bu nehre bakan tepeleri, u kubbeleri, u uzakta parlayan yldz, u insan ezen binalar, antlar... Kar yayor, cebimizde scak kestaneler ve kuyruklarda itile kakla bekleyip aldmz kk konyak iemiz, Leningrad'n kprlerinden, kanallarndan geiyoruz. Biraz daha hzl gidelim, arada ayrlklar var, atlayalm onlar. Madrid'de alabildiine byk ta bir meydandayz imdi. Oradan Granada'nn yasemin kokulu bahelerine uzanp tan iir oluunu, mermerin tl oluunu seyrediyoruz. Rengarenk arlarda dolayoruz, bana iekli bir kedi hediye ediyorsun. Hzl, biraz daha hzl ne olur! Akropol'den inerken mor salkml ardakl bir meyhane vardr, gne batmadan yetielim. Sen Nehrinin kprlerinden Notre Dame' seyrederken sincap yine omzunda. Oslo'da Vikinglerin gemilerine binip kar altndaki Norve krlarna, tahta kiliselerin ssz dinginliine kavumak imdi bize gereken. Buz tutmu fiyordlardan Nerya maarasnn duvar resimlerine, oradan Luvar Nehri kylarna, su atolarna ulayoruz. Roma'da aslanlara atlan ilk Hristiyanlar dnrken suskunuz. "Biz de tpk onlar gibiydik..." Elini daha sk tutuyorum. Sincap omzunda rkek duruyor. Kuzey denizlerinin kuruni, yabanc sularndan dnen sar yamurluklu balklarn, tanmadmz, bir trl sevemediimiz bu denizlerin balklarn teknelerinden indirilerini seyrediyoruz. Kolundan ekip, bir yerlere, yeni kylara varmak iin lgnlar gibi koturuyorum seni. Denize yksekten bakan beyaz spanyol kylerini; Toskana'nn sonsuza kadar sra sra uzanan buulu tepelerini, unutulmaz selvilerini, Etna'nn ateli karl doruklarn ardmzda brakrken seni yitiriyorum. Sonra tam artk buluamayacamz sandmz anda tnelin nn yeilden griye, griden mora dnd noktada Ravenna'nn ebemkua mozaiklerinde, kurnalardan su ien mavi gvercinlerinde, serin ta meydanlarnda karlayoruz. Frankfurt'ta garip bir pazarda Hint parfm kokulu, mor iekli ipek bir sariye brnyoruz. Elinden son bir kez ekiyorum seni, sevgiyle, usulca. Zaman tnelini ap tanmadmz ok sakin, ok mavi, ok uzak bir kyya varyoruz. Yzn, bunca uzun yoldan, byle uzun bir koudan yorgun, aznn sol kenarnda o kck bezginlik izgisi... Sanki her ey eskisi gibi. Sincap yavaa yere dyor omzundan. Havada, l bir sincaptan arta kalan hznl boluk... ANIMSAMALAR TEYZEM YAADI MI? Sonbaharn henz ka yenilmedii, henz renklerin cmb, ieklerin son saldrs, aalarn isyan, doann kzl bakaldrs olduu bir ekim gn, Byk Parktaki iek sergisini gezerken, beyaz kasmpatlarndan aldm haberi. Yalnzdm, yorgun ve hznlydm. Yazdan kalma lk bir ekim gnnde, otlara, aalara, ieklere snmtm. Allarn, morlarn, eflatunlarn, kzllarn, turuncularn, sarlarn, pembelerin saldrs arasnda, kasmpat ve yldz labirentlerinde renk sarhou dolarken, bunca renk arasnda, beyazn bysne kapldm. Bunca iek arasnda, bir tek beyaz

kasmpatlar rakipsiz ve yarma dydlar. imde gzelliin dourduu eriilmezlik ve aresizlik duygusu, eskilerde kalm bir an... ocuktum. Kasabann bitip krlarn balad yamataki inko daml kk evin nnde, gz alabildiine buday tarlalar uzanrd. lkbahar yelleriyle birlikte, baaklar, taa ufka kadar, yeil bir deniz gibi dalgalanrd. Uzakta, tarlalarn stnde bulutlar ve sr sr kular vard. Yerimde duramaz, ne yapacam bilemezdim. imde beyaz kasmpatlarnn karsnda duyduum aresizlik; iimde rzgar altnda rperip harelenen bu sar-yeil denizin, bu baak dalgalarnn dnda kalmann boluu; kk lklarla kendimi yamatan aa salar, tarlalara koar, baaklarn arasna karrdm. Yzm kasmpatlarnn duru beyaz yapraklar arasna gmp gzelliklerine be duyumla birlikte kavumaya alrken, sevgiyle, usulca fsldadlar. Sarmadm. Eve dnp binlerce kilometre uzaktaki bir numaray evirdiimde, nce saklamak isteyip, sonra acemice, sevgisizce, ieke deil; duygular madeniletiren, telletiren telefonda ne syleyeceklerini biliyordum artk. "Teyzen biraz hasta da... Biraz ar... Zaten ok yalyd; son gnlerde bir ey anlamyordu artk..." "Biliyorum. Beyaz kasmpatlar sylediler, gne rengi yldzlar ve kzl sar yaprakl sonbahar aalar da duydular," desem... Pembe, beyaz yabangllerinin, sar idemlerin, renk renk kr lalelerinin, allarn kuytularna saklanm mor menekelerin ve yumurta boyadmz yabani smbllerin lkesinden kollarm, bacaklarm izikler iinde dndm gnlerde papatyalarn neler sylediklerini, kstebeklerin nelerden yakndklarn, yabangllerinin bugn bana kskn olduklarn, alakgnll, gsterisiz kr, smbllerinin bir daha yumurtalarla birlikte kaynatlmak istemediklerini, hele de bir orman perisi ya da Alice'in tavann grdm anlattm zamanlar nasl inanmaz, alayc ve acelecilerse yle: "Bu kadar hayal yeter, hadi imdi git ellerini yka! der gibi: "Hasta msn yoksa? Ah yavrum. Sinirlerin perian!" Ayn ocuk avutan ciddi ve kmseyici ses, ayn uzaklk... Bir tek sen teyzem, bir tek sen btn anlattklarm dikkatle dinler ve susardn. Gece bastrp, paylatmz odada yalnz kaldmzda, sndrdkten sonra yavaa yatana szlp yzm ebboy ve Krem Pertev kokulu gsne gmdmde, bir tek sen, orman perilerinin iyisinin de ktsnn de olduunu, hepsine inanmamak, hele de ardlarndan hi gitmemek gerektiini, tavanlarn elbette pantolon giyip kstekli saat takabileceklerini, btn iekler gibi kr smbllerinin de canlarnn acyabileceini sylerdin. Haberini kasmpatlarndan aldma hi armadm. Kktm. Demiryollarna yakn ahap evlerde otururduk. Korkuyla uyandm gecelerde ya da gndzleri, derme atma tahta demenin aralarndan fren yelin yer kilimlerini kabartn biraz korku, biraz merakla seyrederken, geip giden trenlerin sesini dinlerdim. Onu trenler getirirdi. Trenleri severdim. Bir gn, "Hadi hazrlan, teyzeni karlamaya gidiyoruz!" derlerdi. Yreimin rpnn duymalarndan, onu ne kadar zlediimi, ne kadar sevdiimi anlamalarndan korkarak acele hazrlanrdm. ounun adn onun koyduu, kimisini hnerli elleriyle yaratt bebeklerimi, aylarm, tavanlarm -ne kadarna izin verirlerse o kadarn- barma basp, kendimce grkemli, kalabalk bir karlama treni dzenlerdim ona. Her defasnda, iimde bir aksilik korkusu, yreimde "Ya gelmezse, ya trenden inmezse,"

heyecan... Elinde ezeli domuz derisi bavulu, banda k ve komik apkas, zenli giyimi ve ksack, yuvarlack vcuduyla vagonun kapsnda belirdiinde, mutluluk bir kk kzn sevin l olurdu. Demiryollarn, kara trenleri, tren ddklerini, onu getirdikleri iin severdim. Yalnz ocukluumun tekdze, skc gnlerinde, karlamalar birer bayram olurdu. Kk Anadolu istasyonlarnn ayrlmaz paras sska yorgun atlarn ektii faytonlardan birine kurulduumuzda, hemen yanna oturur, bam yumuak gsne gmerdim. O tandk kokuyu duyduumda, -sabun, krem, gl ve ebboy- mutluluktan alayacam sanrdm. Ama asl mutluluk, eve varp da sihirli bavul aldnda balard. Mterilere diktii dikilerden artan krpntlarla yaratt dantelli, fistolu, krmal elbiseler, resimli kitaplar, kulu taraklar, boyal ekerler ve gizli bir kede, kimseye gstermeden aramzdaki kk srlardan biri olarak saklanan evde yasaklanm leblebi tozu klah, kimbilir ka yldr oradan oraya tana tana ypranm hardal rengi eski bavuldan, sihirbazn sandndan kar gibi, bir bir kard. Bavulunu boaltrken, "Tpk smklbcek gibiyim," derdi. "Evim srtmda geziyorum." Bunu, sesinde ne bir burukluk, ne bir zlem, ne sitem, ylesine doal, hem de neeli sylerdi ki, btn smklbcekler gzme gzel grnr, bu evsiz barksz, tek bavullu yaama imrenirdim. Hdrellez geceleri, gn aarmadan, gl fidanlarnn dibine tula ve talardan yapt gzl kck evciklerin tad zlemi anlayamazdm. "Bu gece, gl fidannn dibine ne koyarsan, bir yl gemeden kavuursun dileine," derken, sesinde titreen umut, ocuk duyarllma eriemezdi. Karde evinden karde evine gerdi. Kimin gereksinimi varsa, oraya... Kocas iflas edip be parasz kalan, ocuk douran, uzun kt bir hastala tutulan ya da baka bir derdi olan, acele telgrafla arrd onu. "Tentrdiyot gibidir o, kanayan her yaraya devadr," derdi babam. Ve artk yaralar tentrdiyotla iyileemeyecek kadar derinletiinde, yllar geip de tentrdiyotun z uup etkisizletiinde, ar bir yk, unutulmu ve anmsanmak istenmeyen bir an gibi, zorla, bkknlkla tanan bir yk oldu. Gitme gn geldiinde mektuplar yazlp, tren bileti alnp, "Beni u gn, u trenden aln," telgraf bir baka kardee ekildiinde, bir yandan bavulunu hazrlarken bir yandan da sylenirdi: "ok kalmayacaksn ki, bkknlk vermeyesin." Evini srtlar giderdi. Kk, hznl, buhar ve is kokulu istasyonlardan ve nedense hep akam vakitlerinde uurlardk onu. Gidecei saatin yaklatn sezdiimde, beni bulamayacaklar bir keye saklanr, ellerimle kulaklarm kapardm. "Nereye kayboldu yine bu ocuk. Treni karacaz..." Trenler kamazd. Kompartmann penceresinden son kez el sallar, ipek mendiliyle gzlerini siler, kaybolurdu. Ardnda anlatlmaz, dayanlmaz bir boluk, ocuk yreimin ilk byk ayrlk aclar, sabun, gl, ebboy ve krem karm hafif, uucu, ama inat koku, odann orasna burasna dalm fistolu, dantelli giysilerim, mahzun oyuncaklar, baheye ektii terelerin, maydanozlarn, yeil soan ve turplarn o gittikten sonra aylarca salatalarmz ssleyen tazelii, tuza batrlp yenen yeil erikler, ekmek kabuunu, annem grmeden, bol ekerli kahvelere batrp yeme kaama, ok sevdii stl ayn bir trl alamadm lezzeti ve kocaman bir sevgi, bir daha geliine kadar yetebilecek gte bir scaklk kalrd. (Ben bu yzden gece istasyonlarnda yolcu geirmeyi hi sevmem.) Durmadan diki dikerdi dolat karde evlerinde. n abuk yaylrd. Kk Anadolu kentlerinin memur ve zengin karlar mevsimliklerini diktirmek iin onu beklerlerdi. "clal Hanmn gustosu bakadr. Ne olsa stanbul kkenli."

Geceleri, gzlerinin alt km yorgun yzn soluk n aydnlatt bitip tkenmez dikilere indirmi, siyah jorjet kumalara ya da hareli ipek taftalara simli karanfiller, tavus tylerinden iekler, dantellerden akayklar ilerken, mal mdrnn karsnn, olunun dnnde giyecei tuvaleti, kaymakamn hanmnn Cumhuriyet balosunda komu atlataca pul ve payet ili elbiseyi yetitirmeye alrken, alnnn ortasnda derinleen iki izgi, dudaklarndaki kaslma, zamanndan ok nce aklamaya balayan salar, sessiz yalnzln, gsterisiz kederini, erken bastran yorgunluunu haber verirdi. Annemin kabul gnlerinde, evde yaplm kestane ekerlemesi, ayva jlesi ve ktlama aylar ikram edilirken, teyzem, kendi yapt inanlmaz lezzetteki kurabiyeleri ve rekleri frndan karmaya gidince, arkasndan alak sesle konuurlard: "On parmanda on marifet, zevkli, hanm kadn, bir erkei mutlu edecek her eyi var. Ama ne are insan kendi talihini kendisi yapamyor!", "Topu topu krk gn evli kalm. Yirmisinde yokmu o zaman. Malum, medeni nikah yok daha. Adam mektep mdr mym neymi! Ne bilelim. Tahsili var, meslei var, efendi grnl, yakkl, hem de memur. O zaman ben, olsun olsun be yandaym. Ablamla aramzda 15 ya vardr. Yine de hayal meyal anmsyorum. Sandklar dolusu eyiz imenle gelin edildi. Biz o srada Krklareli'nde enitemin yanndayz annemle. Annem, kkler sralar gelmeden evlendiler, en byk evde kald, diye dert ederdi hep. Gitti diye memnun... Evliliinin krknc gnnde kap alnyor. Kapda gen bir kadn, yannda iki kk ocuk. Ablam buyur ediyor ieri. Meer kadn adamn karsym. ki ocuuyla brakm, tayini knca izini kaybettirmi. Ablam, daha o gn, adam iten eve dnmeden bir tek bavulunu alp kyor evden. k o k. eyizini, eyasn bile toplamyor." Teyzem, elinde bir tepsi taze rekle ieri girince, bakla kesilmiesine biten cmlecikler: "Bir emekli albay komumuz var. yle eli yz dzgn, hanm kadn birini aryordu..." Ya da, "Elbette btn kardeler kanat germisiniz, ama insann kendi yuvas baka olmaz m?" Sonra annemin de misafir odasndan kt bir an kollayp, kendi aralarnda yava sesle: "Elbette evlensin istemezler ekerim. lerine yaryor..." Keye bzlm onlar dinlerken katla katla alamak gelirdi iimden. Bu kadnlar ne hakla teyzemi konuuyorlar, ne hakla didikliyorlar onun hayatn! Tam anlamazdm, ama btn sylenenlerde onu yaralayacak bireyler olduunu sezerdim. Odaya dndnde, gider dizlerinin dibine melir, yzm ipek elbisesinin serin kvrmlar arasna gmer, byyp de ona saray gibi evler alacam gnleri dlerdim. Yllar sonra bir gn, "Sadece krk gn evli kaldn doru mu teyze?" diye sorduumda, alayc bir sesle, "Krk gn biraz tevatr," demiti. "Belki alt ay, belki de biraz fazla. Yl dolmamt, ama bunu anmsyorum." "Ya her eyini, btn eyizini evde brakp ktn?" "Oras doru. Onca vr zvr bir bavula doldurup gtrecek halim yoktu ki! Ne yerim vard, ne yurdum. Karde evlerine kendim zor sarken, bir de onca eya!.. Sonra barmak iin ok alt, araclar koydu. Araclarla, eyizden kalma araputun bir ksmn da gnderdi. Dattm hepsini. Saklasam nerede kullanacaktm? Simli yatak rtlerini hangi yatama rtecektim? Dantel perdeleri hangi odama asacaktm?" "Niye barmadn peki?" Hznl, dnceli, uzaklardan gelen bir sesle:

"Dargn deildim ki!" Elinde o ezeli bavuluyla evden kn, sessiz ve mthi bir kararllkla istasyona gidiini, gece treninin kasvetli, bo kompartmanlarndan birinde, ban koltua dayayp, saatlerce gzn krpmadan, kmldamadan ve belki de hibir ey dnmeden hayatna koyduu noktann yorgunluunu yaadn; sabaha kar indii kk istasyonda, faytoncunun, bu saatte tek bana yolculuk eden ve karlamacs bile olmayan, mazbut giyimli bir gen kadn yadrgayan baklar arasnda, dnyadaki tek varl hardal rengi bavuluna sarlm, kardeinin evinin kapsn aldn, evden ktndan beri ilk kez o an, elini zile bastrdnda korktuunu, rperdiini, "imdi ne olacak?" sorusunu kendi kendine sorduunu, bir an geri dnmeyi bile dndn, o mu anlatmt, ben mi yazmtm, bilmiyorum. "Hayr, hi piman olmadm. Bir evim, kendi ocuklarm; bir erkeim olsun isterdim genliimde. Sonra sizler dodunuz. Bir deil, birok evim, birok ocuum var benim." Var myd gerekten? "Artk bkknlk verdi," dediler son sorduumda. "Hep gitmek, kamak istiyor. Sal m? Hi korkun olmasn, hepimizi mezara yollar da ona bir ey olmaz. Ne de salamm bnyesi! Btn gn bavul topluyor, bavul yerletiriyor. Gtrn beni diye tutturuyor. Nereye gitse, bir saate kalmadan gtrn beni, diye balyor. Bir de seni sayklyor. O bana bakard, diyor. yle uzakta ki ama ne gidilir ne grlr, diye hayflanyor..." Kulamda o przsz, sitemsiz ses: "ok kalmayacaksn ki bkknlk vermeyesin." Burnumda ebboyla sabun karm tandk koku. Haberini ieklerden deil de kimden alacaktm! Beyaz kasmpatlar hafife kulama fsldadklarnda ve mor ebruli yldzlar balarn ediklerinde hi amadm. Evin urasnda burasnda, pencere nlerinde, heves edip dikilmi, ama bir trl geliemeyen bitkilerin, parmaklar arasnda nasl yeerip ieklendiklerini, ieklerle alak ve sevgi dolu bir sesle konumasn, yapraklarn tek tek okamasn, onlar sevgiyle bytmesini anmsadm. "iekler sevgiyi anlar." "Kulaklar yok ama teyze. Seni duymuyorlar ki!" "Sadece kulakla duyulmaz, yrekle de duyulur." Elini dedirdii eyler gzelleirdi. Kumalar, gergef ileri, bitkiler, iekler, yapt yemekler, bakt hayvanlar... Parmaklarnda sihir gc olduuna inanrdm. Annem bile aard. "Sen gelince ne oluyor bu ieklere bilmem ki abla. Bir gzelleiyorlar, bir ayorlar. Sen gidince de ksyorlar sanki. Alakgnll, mahcup, glmserdi. Sonbaharn her yl olduundan daha grkemli bir kzllkla patlad, drt bir yann renk renk ieklerle ve kzl sar yapraklarla dolduu bu ekim gnnde; lmn ieklerden rendim. Kk glleri, ufack adacklar, tropikal baheleri, seralar, korular, eit eit iek baheleriyle kentin ortasnda bir vaha gibi uzanan Byk Parkn bir kesinde, eflatun, sar, beyaz, pembe, turuncu, mor, krmz, mavi, renk renk kasmpatlar ve yldzlardan bir iek labirentinde, renk ve hzn sarhou bir kafayla yolumu bulmaya

abalarken, beyaz kasmpatlarnn ta yapraklarnn rperiinden, mor yldzlarn fsltsndan, camlar arkasndaki orkidelerin hznl, ekingen baklarndan anladm. ocukluk anlarnda kalm bahelerde sevgiyle, zenle byttn kpeler, hanmelleri, yediveren glleri, pembe mavi ortancalar oktan solmu da olsalar, hdrellez geceleri gl fidanlarnn dibine kurduun kk evler oktan yklm, eski baheler dalm, eski trkler susmu da olsa, bir nar yaprann dne dne topraa dnden topran rperiinden, anladm. iek labirentinin turuncu kesine, yldzlarn arasna saklandm. Bir tren geti uzaklardan, ddn duydum. Bir faytonun ngraklar almaya balad, atlarn nal sesleri yaklat. Bu kez telgrafsz, habersiz geliyorsun belki de. Kesinlikle o eski bavul vardr elinde. Ve kesinlikle en gzel masallarla en ssl bebe elbiselerini getiriyorsundur. evremdeki ieklerin yapraklarna usulca dokundum. Parmaklarmn ucuyla duydum sessiz trklerini. Karanln yava yava indii lk yaz akamlarnda, bir pencerenin nnde, gnn son klarndan yararlanmaya alarak ban dikiine emi sylediin o hznl eski trk... Havada hafif bir ebboy kokusu, bir gl esintisi, saf ipek giysilerin serin hrts; havada topra delip kan marul fidelerinin, taze soanlarn, baharl tere yapraklarnn, eki buruk akal eriklerinin tazelii; parmanda, yzn yine dikiine ediin bir gn, kumaa damlayveren bir damla yatan yaplm bir inci yzk... "Neden alyorsun teyzeceim?" "Alamak m? Sen varken, kzm yanmdayken, niye alayacakmm ben?" "Ama bak, dikiin sland." "lahi ocuk! Grmyor musun? Mteahhit beyin hanmnn balo elbisesine inciler iliyorum." Kt kalpli devin kapatt kulede, aladka gzyalar inci olan gzel prensesin masal... Aclar masala, pimanlklar akaya, eziklikleri sabra, zlemleri sevgiye dntrmenin srlarn bilir miydin gerekten? Issz ve karanlk yollarda tek bana sylenen bir trk gibi yaamann, iekleri okayarak batan karmann, gerekle hayal arasndaki keskin ve belirsiz izgiyi aabilmenin byl anahtarna sahip miydin? ocukluumun tren ddkleri, fayton ngraklar, gece garlar, mutlu kavumalar, aresiz ayrlklar dnda, gl fidanlarnn dibine kuruluveren gzl evcikler, iine saklanan bir kk krk paras, ucuza dikilen dikilere damladnda inciye dnen gzyalar, elin deince havai fiekler gibi patlayan saks iekleri dnda, doksan yl dur durak bilmeden, ban koyup dinlenecein bir limana varmadan srm bu uzun yolculuun getirdii gitme, kama istei dnda, iimdeki bu ge kalm sevgi, bu kuruni keder dnda, gerekten yaadn m sen? BR GNE, BR KAR, SAYIKLAMALARI Mandalina bahelerinin zerinde bir gne, bir kar. Havada deniz, toprak, slak zeytin kt kokusu. Dnemeli, dar, kaygan yolda ilerleyen arabann camlarnda buu; iinde sylenmemi szlerin, yaanmam aklarn, itiraf edilmemi kopularn dayanlmaz arl... n cama vuran -hayr vuran deil konan- kelebek hafifliindeki kar taneciklerine elik eden uucu

ve souk szckler... "Senin iin bitmi. Sen artk yalanmsn." Sait Faik hikayelerinden naslsa anmsanm bir cmle. O kadar m? Yreinde sylenmemi szlerin sylenecei korkusu, banda yol boyu itii konyan duman... Mandalina baheleri bitince kale grnr. Deniz kendini hemen ele vermez. nce bir mart uuu, sonra bir stl bulut, sonra gkyz olur. Mavi beyaz rpnlarla sonunda ortaya ktnda, mandalina baheleri ve son zeytinlikler de geride kalmtr artk. (Henz, ky boyunca masmavi uzanan geni asfali yol yoktu. Denize inen yamalar, yel deirmenli tepeler, mandalina baheleri ve zeytinlikler talamamt. avlulu, beyaz badanal evler tek katl, dz damlyd. Yazlar kuruyan dere yataklarnda zakkumlar aar, sular pembe beyaz akard. spanya krlarnn, Granada yamalarnn, karl dalar andran iee durmu mandalina bahelerini grmemiti henz. lgnla, inada, kendini yok etmeye dnm bir tutkuyu sonuna kadar yaamaktan korkmayacak kadar da genti.) Aylardan ubat, yllardan uzak bir yl. Mandalina bahelerinin, zeytinliklerin, beyaz evlerin zerine kar yayor. Cama vurup eriyen kar taneciklerinin ardnda belli belirsiz bir gne . ndeki ince, effaf kadn, bir eli direksiyonda, bir eliyle camn buusunu siliyor durmadan. "Gne gzm alyor," diyor. Oysa darda, mandalina ve zeytin aalar zerinde kar... Adam, yass kk kanyak iesini bana dikiyor, bildik bir trk tutturuyor. -Trk sylediini hi duymamt.- Gvdeleri ikili l smsk birbirine sarlm ihtiyar zeytin aalar, kardan iekler aan mandalinalar, bir gne, bir kar, bir gne, bir kar... Arabann arkasnda bir ingene hizmeti. -Ad myd, bana ilitirdii iek miydi karanfil?-; elif inceliinde bir kk kz, bir de, ara sra anmsanp hayflanlan bir yokluk, bir nceki oyundan unutulup kalm uyumsuz bir dekor... "Ben miydim? Orada mydm gerekten? Ben o gn yaadm m?" Mandalina baheleri, yokular, zeytinler, zakkumlar bittiinde, yol kaleyi solda brakp denize ulatnda, denizin hemen kenarnda sala bir kahve. (Henz ky kahveleri turistik restoran olmamt. Rhtmdaki bu tek kahvede demli aylar iilir, balk ve sngerden dnte, afyonlu arap ve sokan iindeki a dkkanndan getirtilen ahtapotlu pilavlarla rak ekilirdi.) "Darda yamur yaarken bira iip pipirik oynamay severim." Kadn m adam m sylemiti bu szleri? Anmsamyor. Tepelerdeki lapa lapa kar, incecik bir yamura dnm denizin zerinde. Adam kahveciye sesleniyor: "Oyun katlaryla iki bira." Sonra birden anmsam gibi: "Sen ne ierdin?" "Ben o gn orada mydm gerekten? ay demitim, oradaydm demek." Kahveci, oyun katlarn getirirken ieri sesleniyor: "ki bira, bir de ay! ay neeli olsun!" Pipirik katlar, kpkl biralar, tavan kan ay. Darda souk, ince, kam gibi bir yamur. st muamba kapl tahta masann zerinde arzu... Adamla kadn seviir gibi iskambil oynuyorlar. O, gemite kalm yumuack bir hzn, havay arlatran ypranm bir nakarat, masann kenarna ilimi, tahta iskemlenin arkalna aslm eski bir anta, damlarla valelerin uluorta, lgn sevimesinin tan bir yabanc... Kpein sesini ilk duyduunda, nce ocuk alyor sanyor. Annesinin bir

karo valesiyle ateli sevimesini gryor mu ocuk? ocuu korumak gerek! Karanfilli ingene oktan yok olmu. ocuk darda yamurun altnda yalnz. "Sahibi akamst denize alrken ardndan hep alar byle." Kahvecinin sesi kanksam, ama sevecen. Kendini telala dar atyor. Kararan denizin zerinde kam gibi yamur damlalar. Kpek, rhtmn kenarnda durmu, ar ar uzaklaan teknenin ardndan suyu atlamak istercesine srayp alyor. Ulumak deil, acl bir kpek havlamas da deil, gzlerinde yalar var. Yalar akacak yer bulamayp beyaz tylerine karyor. (Henz, kpeklerin rhtmdan uzaklaan teknelerin ardndan gzyalaryla alayabildikleri, balk teknelerinin, kahvenin nndeki iskeleden ardlarnda su izlerine karan kpek gzyalar brakarak ayrldklar masal ncesi gnlerdi. Yat liman henz yaplmamt. Memet'in pansiyonunda gecelii yatak bana 7,5 liraya kalnr, kahvede, Memet'in "Ay" adna nasl hak kazand, yatan altna, altna saklanan hrszn azndan, ak sak bir hikaye gibi anlatlrd. Henz yeildi tepeler. Sngere kldnda, snrlar ap Libya'ya varmadan dolu dnlrd. Ve henz aclar, ak aclar, tutkular bir gnl boyu, gemi ksackt. Gelecek yaanmamt daha.) Kpek rhtmda hala alyor. Hava karard kararacak. Bira bardaklarnn ve renk renk iskambil katlarnn glgesindeki bu uzun, ateli sevime daha ne kadar srecek? Sala tahta masann kpetesine dayanm, rhtmda alayan kpek kadar aresiz, yalnz, sevgi ve zlem dolu... Islakt; yap yap serindi hava. Avluda ilk beyaz kardelenler, zerinde kurumu sar gllere karmt: avlulu, ta mutfakl, badanal evlerden birinin, aynal ceviz konsollu, pirin karyolal odalarndan birinde, yatan kesine bzlm, kanyor, titriyor, dallar beyaz beyaz yanyor.

Mandalina bahelerinin zerinde bir gne, bir kar. Uzak zeytinliklerde gvdeleri birbirine sarlm yal zeytin aalar. Rhtmda alayan bir kpek ve evin avlusunda, alacakaranlkta parlayan beyaz kardelenler. Beyaz, buzdan bir ay douyor kalenin arkasndan. nce, effaf kadn iskambil katlaryla sevimekten yorgun, ierideki odada yatyor. Karanfilli ingene ve ocuk oktan uyumu olmallar. Adamn, kora kesmi scak mangal ieri odaya tadn gryor. yor, titriyor; altndaki pirin karyola sallanp gcrdyor titredike. "Seviirken nasl ses karrsa tpk yle..." "eride ocuk var da," diyor adam zr dilercesine. Mangaln, keyifli trts, bir de yumuack effaf kadnla adamn usul usul fsldamalar incecik kerpi duvardan szyor souk yatana. "Geleceini dnmemitim. Demek anlamam. Onu incitmeden... Anlar, mmkn deil, ok duyarldr, bilirsin... Yarn hemen yola kalm... Atei var, hasta. yileirse kendi gider zaten... Mangal bile kar etmedi. Nemli souk... yorum. Sokul bana. ocuk? ocuk uyudu. Yorgunsun, msn. Sokul bana..." Kocaman pirin karyolann kesine bzlm, artk myor. Her yan, vcudu, ba, yz, gzleri bile yanyor. Yarn gn aarrken, kenti terk eden ilk otobsle gidecek. Kllenmi mangal atelerinin tatl, sinsi scaklnda kimse hissetmeyecek gittiini. Bir kk, kirli kpek bile alamayacak ardndan. (Artk ne adamn, ne ince effaf kendisinin yzn anmsamadnda, durduunda -hani eski bir ameliyat ite yle bir duygu- yeni kylara umutlar, dnyalar bulduunda bile, kadnn, ne de yllar ncesinde brakt yaralar oktan kapanp her trl kanama izini arar arar da bulamazsnz bazan, varp yeni aklar, tutkular, yeni yollar, ne zaman se, hep o geceyi anmsad.

kenceye gtrld ta izbelerde, slak zeminli, nemli hcrelerde, da kulbelerinde, ucuz otel odalarnda, Orta Avrupa kentlerinin souk, nemli sonbaharlarnda, yksek atein habercisi titreme nbetleri srasnda, bir pirin karyolann slak araflarn anmsad. Ve darda, denize inen yamalarda, gnele karn tutkulu dansn...) Kaleye kar yayordu, sonra gne at. Aada, stl gri bir duman arkasnda, kentin irkin, kuruni binalar. Daha gerilerde bulutlarn grilii arasnda kaybolan gkdelenler... Bu kale, bu Hitit mermerleri, bu ta kabartmalar, bu geyikli gne kurslar, Rodos valyelerinin kalelerinden, anforalardan, dz daml beyaz evlerden, mandalina bahelerinden ve zeytinliklerden ne kadar uzak imdi. Yanan yzn souk mermerlere dayyor. Adam, elini alnna koyuyor yavaa. "Yanyorsun, atein var." Mermerler serin, sessiz ve gvenli. Adamn kuru, yal eli de yle. Yar dalgn sayklad ocukluk atelerinde, alnna slak souk bezler koyan babasnn elleri gibi: uzun, ince, kuru parmakl, il lekeli ve sevecen. (Bir baka yerde, bir baka zaman, bir baka adam elini alnna koymamt. Yalnzd, tutkundu, lgnd. Bir kpek alamas, akamc kahvelerinde unutulmu bir uyku, souk bir pirin karyolada srekli kanayan bir yarayd. Beyaz kire badanal duvara dayanm, kesine krepon kadndan gller ilitirilmi bir ceviz konsol vard. Ve uzakta, mandalina baheleri zerinde gnele kar, tutkun, ateli ve umutsuz seviiyorlard.) Yzn dayad sar damarl mermer paras Hititli bir kadnn -belki de bir tanrann- beyaz etei olmal. "Bin yllardr hep byle yalnz mydm ben? Hep karlarn, gnelerin, mermerlerin, tunlarn, mandalina bahelerinin, saraylarn, kalelerin ve tapnaklarn labirentlerinde mi dolayordum?" Yanyor. Mermerler ve adamn esmer, kemikli eli serin. Geyie binmi bir ana tanra heykeli imdi. Bozkrlara doru drtnala uzaklayor. Arkada serin bir rzgar ve tozuyan karlar... Kalenin, mermerlerin, heykellerin zerinde bir gne, bir kar... "Hadi eve gidelim. Korkma, evi kimse bilmiyor..." Ne polis, ne ar silahl askerler, ne terrist avna km ekipler, ne de karn, kimse bulamaz yeni evi. Be bin yl ncesinde, bir Hitit mezarnn altnda... Adam susuyor. Adam korkuyor. Korkusu, yumuak, sevecen ve yal bakl koyun gzlerinde; korkusu, bouklaan sesinde, birden snveren ellerinde... Kalenin burlarnda bir gne, bir kar. Hitit tanralarnn talarnda souk, beyaz, slak tyler ve ktan talar... "Eve gidelim. Benimle yat!" Adam korkuyor. Duraksyor. Korkmasa kendini kaleden aa atp kaacak. Hitit heykelleriyle, mermer tanralarla, tuntan geyiklerle, anlarla, ayr yollarla seviilmez ki. Ya da btn bunlar iin ok yorgun, ok yal artk. Henz, geceyarlar evler baslmaya, tenha sokaklarda insanlar avlanmaya, afaklar skmeden daraalar kurulmaya balamam, ama adam biliyor. Ne kadar kamak isterse istesin, birazdan ateler iinde yanan etine sarlaca bu sahte tanrann, bir geceyars mermer kabartmalardaki tahtndan sklp

gtrleceini, kaba kuvvetin ve iddetin karsnda kck, korunmasz, yapayalnz kalacan, bir kadeh Buzba'n ve anlk kucaklamalarn tesinde, yollarnn hi birlemeyeceini ve bylesinin ok daha iyi olduunu biliyor adam. Sevgiyle, efkatle bakyor ona. "Ne var bu lgnlkta beni eken? Peinden kalelere trmandran, gizli evlere gtren nedir?" imdi geyiin srtndan inmi, tanrann mermer eteklerinden kopmu, dev gne kursunun arkasndan glmsyor. Yznn bir yan k, bir yan glge. Darda, kentin stnde bir gne, bir kar... Kaleyi, Hitit heykellerini, mermerleri, gne kurslarn, salkm salkm zm ve tanra kabartmalarn; geyikleri, karlar ve gneleri eve tayorlar. Lal rengi bir arap kadehlerinde. Kaleler, tanralar, mandalina baheleri, gne kurslar, zeytinlikler, idemler kar altnda. Yatmak, bir cinsel eylem, bir kadn erkek ilikisi, bir tutku bile deil; yalnzl, korkular, unutulmak istenen bir gemii ve bilinmeyen bir gelecei yenmenin en saf, en kusursuz biimi; balangcn trks, bir nokta ve bir satr ba... Tutkulu, arzulu, cokulu deil; lk sakin sularda yzer gibi seviirken, uzaklaan teknenin ardndan kpein alayn, i odadaki mangaln onu stmayan keyifli trtsn, bozkrda delice koan bir geyiin rzgarn ve darda yaan karn sesini duyuyor. Akkavak pamukuklar yayor kentin her yanna. Ulu, ok ulu kavaklardan yaan lk haziran karlarnn altnda, yzn ge vermi, gzleri kapal, ylece duruyor. ieksiz, renksiz -nefti, sadece nefti- nemli, karanlk ormanlar, cvl cvl parklar, sihirli baheler ve nemli, kasvetli avlular, sokaklar, ke balar, ak kalm pencerelerin nndeki masalar, beyaz, lk bir kar tabakasyla kaplanyor. inde dingin, allm bir hzn, "Ben bunu daha nce yaamamtm," duygusu. (Beriozkalarn pamuklad geni caddelerden ellerinde kzl bayraklarla iilerin getii, akkavak pamukuklarnn Kzl Meydan'n parke talar arasnda uutuu, dev binalarn ve insan ezen antlarn sadece korku deil gven de verdii bu Kabe kentte, her ey donmu sarslmazl iindeydi henz. Bayraklar, yldzlar, inanlar yerlere dmemi, umut yenilgiye, hzn acya, inan inkara dnmemiti. Meta ve pazar, insan tam teslim almamt daha. Kurulacak yeni dnyann anahtarlar avularndayd. Doludizgin bir yaamn ortasnda, hzn yakasna ilitiriverdii bir ss; gemite kalm aklar, anlar, aclar, gizli kelerde kskana saklad kk zenginliklerdi.) Bir baka yerde, bir baka zaman yine byle sakin, byle lk bir kar yayordu. Hi ortaa yaamam bir lkenin bulutlar trmalayan gkdelenleri, demirlemi kprleri, talam sokaklar ve bunca zenginliin yannda allm sefaletine inat, gzelliini inatla koruyan bir kentindeki ortaa atosunun stne sakin, ince, adeta lk bir kar yayor. Orta Avrupa tepelerinden, yzyllarn gerisinden para para sklp getirilmi, kale burlarndan dehlizlerine, halsndan sandna, arap mahzeninden silahhanesine kadar eksiksiz yeniden kurulmu bu ato, iki adm tedeki gkdelenlere, sefil Zenci mahallelerine, nehirini, denizini, belli olmayan u geni kuruni suya ne kadar yabancysa o da bu kente o kadar yabanc. Aylardan ubat, kar yayor. 92. Sokaktaki Yahudi otelinin 13. katndaki odann, ne kadar havalandrlrsa havalandrlsn bir trl dalmayan ar kokusu... Gkyzne, temiz havaya, aalara, ormanlara, sokaklara, ufuklara deil de karanlk bir hava boluuna alan tek penceresi... Darda, diz boyu deil, adam boyu kar... Havaalanlar kar yznden kapanmt. Evlerin kaplar, yollar, tatlar, herey, gece birden bastran karla rtlmt. Otelin 13. katndaki karanlk havasz odada kapanp kalmlard. Oda scak, boucu, yollar kapal. inde sokaklara

kma istei. Burnunun ucunda, Hint baharatyla yanm ya ve nem karm dayanlmaz bir koku. Havaalanlar hala kapal, kent trafii hala fel, otelin kaps hala karlarla kapl... Eskiden olsa konuurlard, seviirlerdi. imdi susuyorlar. Radyoda, saat ba hava raporu. Darda, ne bir tren dd, ne bir tramvay sesi, ne bir araba gcrts, ne sokan uultusu, sadece aralksz yaan karn duyulmayan, ama bilinen sesi... Otelin kapsndaki karlar krenip gkyz masmavi grndnde, diz boyu karla kapl sokaklar de kalka ap nehrin kenarndaki parka vardnda, beyaz masal aalarndan ty gibi, akkavak pamukuklar gibi hafif kar tanecikleri dyor salarna. (Sincapla ilk o gn tanmt. Kck, m, akn ve a bir sincap... Paltosunun cebinin kesinde kalm yerfst ve tuzlu badem krntlar... Yiyecek vereceini anlaynca omzuna sramt. Hudson Nehri kysdaki aalarn martlar ve sincaplarla dolu olduu; sincaplarn insanlarn omuzlarnda, avularnda dolat; gnbegn yitip giden bir sevginin tkeniinin, buruk bir arap ier gibi, hznden zevk alarak yaand gnlerdi. Bir sevgi tkenince yenisine balayacak, bir tutkudan bir bakasna atlayacak kadar genti henz.) Bir sincap atlyor omzuna: Mucize! Bu rktc, ezici, ama olaanst gzel yabanc kentteki kar kuatmasnn, sevgisizliin, yalnzln ortasnda bir sincap mucizesi... Karlar eriyip de insanlar kenti yeniden doldurduklarnda ve beyaz dall masal aalar sradan kuru dallaryla ortaya ktklarnda, ocuklarn avularndan fndk yiyen bir sr sincab gryor. inde bir aldatlmlk duygusu; mucizenin sonu. Ortaasz bir Ortaa atosunun ileri bombo, grkemli valye zrhlarnn nbet tuttuu karanlk dehlizlerinden geip ar demir kaplar atnda, gk mavi, gne de var, ama kar yayor. atonun, asma kprlerin, kale burlarnn, gkdelenlerin, Zenci ve Porto Riko mahallelerinin, in kentinin zerinde bir gne, bir kar. Yzn ge, utanga gnee doru kaldryor. Kar tanecikleri dyor yanaklarna. Bu kente, tkenen eski bir sevgiye, ehlilemi sincaplara, bir daha yaamak istemedii bountulara veda ediyor. Yarn, Okyanus'un zerinde uarken hepsi arkada kalacak. Yarn, gelecek balayacak. Yarn on yl ncede kalm. Ilk bir haziran lesinde, Beriozkalarn pamukuklar salarna dklyor. Bir karabasandan kan ter iinde uyanldnda ya da doumun en son annda duyulan gzel geveme, sonsuz ferahlk... "yi ki buradaym, iyi ki her ey on yl ncesinde, bir baka dnyada kalm" duygusu... Bu kentte her ey yerli yerinde, her ey gerek, her ey olmas gerektii gibi... Mucizeler yllar nce yaanm ve tkenmi. Altn yaldz kubbeli bazilikalarn, eski ar saraylarnn, devrim tapnaklarnn, kzl yldzlarn, bayraklarn ve sokaklarda ellerinde bezden torbacklaryla dolaan gsleri madalyalar ve yldzlarla dolu, yal, ok yal insanlarn dnda, her ey kendi doal ikliminde, kendi gereklii iinde. Gkyznde buulu bir gne, sokaklarda akakavaklarn haziran karlar... "Kar yaarken gne anca gkkua kar m anne?" ocuk ulu kuzey amlarnn altnda, bembeyaz karlarn ortasnda durmu, elinde acemice tuttuu kayak sopalar, banda krmz rg klah ve klaha isyan eden bukleleriyle, donmu fiyorda bakan yamatan aa kaymaya hazrlanyor. (Bir baka yer, bir baka zaman. Bir baka gne, bir baka kar. Kk, incecik bir kz ocuu vard. Karanfilli bir ingene, effaf elli bir kadn, kollar bak izikleriyle dolu gen bir adam, hep denizlere doru giden

bir otomobil. Bir geceyars mandalina bahelerinin bittii yerde, uurumun tam kenarnda, otomobilin bir tekerlei bolukta, denize yuvarland yuvarlanacak... "ocuk!.. ocuu indirin!" Kaza m; intihar m? Baran kim? Bir baka kale, bir baka kar. Hi domayacak bir ocuk karnnda. Gz bal gtrld ta bir dehlizde, karn deilircesine bir acyla kendine geldiinde duyduu irkin, iren, bouk ses: "Bir de gebe miymi, neymi orospu!" Bacaklarnn arasnda lk, ince bir sz, iinde boluk ve utan duygusu.) "Kar yaarken bazan gne de aar olum. Ama gkkua kar m, hi bilmiyorum." Gerekten bilmiyorum. ocuun resimli ansiklopedilerine bakmal. Mandalina baheleri zerine kar yaarken gkkua yoktu. Hitit mermerleri zerine yaarken de... Ortaasz Ortaa atolarna, demir parmaklklar ardnda uzanan bozkrlarn stne, altn yaldzl kubbelere, glgesi mavi sulara den incecik minarelerin zerine kar yaarken gne parladnda, gkkua kmamt. Ufukta, donmu fiyordun ardnda uzanan yeil beyaz am ormannn stnde de gkkua yok. Adam karlarn stnde o kadar sessiz yryor ki, geldiini fark etmiyor bile. ocuk bir zafer l atp kendini yamatan aa brakyor. "Baba bak, gnee doru kayyorum!" am dallar titriyor, kar tanecikleri dklyor yzne, salarna. Bir yanllk var. Aada parlayan gne deil, buz tutmu fiyord. Adam kolunu omzuna doluyor. "ocuk hakl. Gne gkte mi, fiyordun stnde mi parlyor, insan bilmese aracak." Yzn gkyzne, souu yenemeyen gne nlarna vermi, gzleri kapal. Yine de, gnein yukarda, dalarn doruklarnda parladn, buz tutmu fiyordun muhteem bir sahtekar olduunu biliyor. ocuk, elinde kayaklar, de kalka yokuu trmanyor. "ay demledim, konyamz da hazr. Atei tututurdum, ev scak." Bacasndan tten dumann kck gndelik mutluluklar haber verdii da evine doru, birbirine dayanp karlar yara yara yryorlar. Soluk solua kalm, ayaklarndaki karlar silkelemeye alyor. "Benim iim bitmi artk. Ben artk yalanmm." Ufukta erken biten bir gnn son klar. Havada kar... OYMALI SANDIKTA VURULAN OCUK 20 Mays 1971 Yumuak basamakl kaldrmlarn ufak tefek talarnn stnden atlaya atlaya kaleye trmanr yoku. ki yakal arnn bittii yerde, hani suyu akmayan eme vardr ya, tam orada, gecekondu mahallelerine doru koldan uzanr. Turistik kilimlerin renklerinin yoksul gelinlerin eyiz dlerine kart dkkanlarda, pembe atlas yorganlar, duman gelmeyen ssl nargilelerle, tespihlerle, tavlalarla i ie... Oymal tahta sandklarn kapan atn m, hafif bir rk elma ve tahta kepei kokusu. Masal kularyla gvercinlerin, lalelerle akayklarn, asma yapraklaryla salkmlarn ve bklmlerin i ie getii, kknar ve ceviz dnyas.

Bir ku utu uacak sandn kapandan. Sarmak gllerinin arasndan frlayp kondu konacak avucumuza. "Kt eyler hep bakalarnn bana gelir." Nargilelerin, kilimlerin, boyal beiklerin ve gll sandklarn arasndan, gemi on be yln ardndan sar badanal khne evlerin numaralarn okuya okuya trmanyoruz yokuu. Elinde byk bir ebe hanm antas. Yzn solgun mu solgun. -Bir gn mutlaka bir tahta sandk almalym. -Kt eyler hep bakalarnn bana gelir sanrz degil mi? -Bir saatte biter her ey. Sonra hi olmam, hi yaanmam gibi. Biliyor musun, param olunca mutlaka bir oymal sandk alacam buradan. u gvercinli olan. -Sen daha nce hi?.. -ki kez. lkinde ok korktum. Btn kadnlar korkar. Her ey abucak olup bitti. Mthi bir ferahlama duydum ardndan. rperiyorum. Ankara'da, mays gnleri bazan byle lk ve nemli olur. Saanak boand boanacak. Ferahlama duymu muydum gerekten? Kt bir yalan m yoksa bu da? -Darbe olmasayd... Yani demek istiyorum ki, tutuklanma korkusu falan olmasayd da aldracak mydn? -Bilmiyorum. Evet... Hayr... Bilmiyorum. u sar badanal ev olmal. Tahta sandklar kularyla, iekleriyle, elma, reine, naftalin kokularyla aada kald. Zmrtanka kular tutsak olduklar tahtalardan kopup uamadlar. Gvercinler fskiyelere kavuamad. Sarmaklar, gller, laleler delemedi tahtalar. Belki bu gece, belki yarn, afaktan nceki koyu karanlkta gelecekler. Haki elbiseleri, haki yzleri, haki cipleri, tomsonlaryla... Ayak sesleri kukulu uykular hanerleyecek. Uzun uzun alnan kaplar, dipik sesleri, silah akrtlar... Iksz pencerelerden perde arkalarndan bakan, srgl kaplara kulaklarn dayayan komularn yaratt bencil yalnzlk. nsann kendisiyle, inanlaryla, namusuyla, tm hayatyla hesaplama an. Kitaplar, ekmecelerdeki katlar, hallarn alt, p tenekelerinin ii. Hibir ey aranmadan, hibir ey bulunmadan didik didik edilen evler, hayatlar, anlar; kskanlkla kendinize sakladnz, yalnz sizin olmasn istediiniz her ey. Eski bir ak mektubu, bir kuru yaprak, zerine geliigzel notlar alnm bir kat paras, kapcnn getirdii alveri pusulas, not defteriniz, birka hatra fotoraf. Sizin olan, sakl, gzel, scak olan ne varsa hepsi, imdi vatan hainleri yakalamaya km u insanlarn hazinesidir artk. nsan scakl, sevgi, duygu, inan, umut, delil dosyalarnn souk karanlnn maldr oktan. zenle toplanp bytlm anlar, dostluklar, sevgiler, yazlar, kitaplar, sevdiiniz, inandnz her ey sorgu ve ikence odalarnn souk karanlnda kar karnza. "ocuk doamaz, ocuk domamal, ocuk karmamal bu insanszla, bu cinayetlere! 1971 Mays bitti bitecek. Krk ikindiler balad balayacak. Yaz yaklayor demektir. -Hadi bas zile. -Sen bas.

-En zor olan bu mu? Sar badanal evin ar ar alan kaps, arlaan bir hznle trmandmz tahta merdivenler. "Biz buraya bir ocuk ldrmeye mi gelmitik, yoksa bir ocuk karmaya m ikence odalarndan, silahlarn glgesinden, geceyars korkularndan?" Gazetelerin akam basklarnda yeni tutuklama haberleri: "Yazyor! On kiinin daha tutuklandn yazyor; "ilerin grevi braktn yazyor!" Yzn alabildiine solgun. Avucumda sktm elin buz gibi. Bebeini aldran btn kadnlarn yalnzlyla yalnzsn. Biraz ileride, urada, Shhiye dolmular. Bir gn oymal sand alabilirsin, uradan dolmua ykleyiveririm. "Yazyor, yazyor, yeni tutuklamalar yazyor!" -yi ki aldrdk ocuu. l bir ku, sandn oymalarndan yere dyor. Eilip avucuma alyorum. Buz gibi. 20 Austos 1980 Ne ssl nargileler, ne kilimler, ne de oymal sandklarn kular... Hibir ey deimemi burada. Ne ikide birde ayamza taklan ufak talar, ne suyu akmayan eme, ne de dolmular... Zaman trmanamam kaleye trmanan yokuu. Yaammzn, anlarmzn, llerimizin zerinden gemi de, bu yokutan geememi on yl. Tahta sandklarn oymalarna, kilimlerin atklarna, tespih tanelerine skp kalm. Boyal beiklere uzanp derin bir uykuya dalm burada zaman. On yl nce, u sar boyal evdeki kasap doktorun leenine braktmz ocuk nasl yalanmadysa, nasl deimediyse ve nasl varolmadysa, tpk yle... Bir ocuk, bunca zr zvrn masal dnyasna dalp gitmi turistleri ekitiriyor. On yanda kadar olmal. Yoksa burada, kaleye trmanan bu yokuta, zaman bu ocuk mu? u zmrtanka kulu, zm salkml oymal sanda artk hi ilgi duymamak m zaman? On yl nce istediimiz, sevdiimiz her eye yabanclamak m? On yl nce korktuumuz eylerden korkmamak m? Gazetelerin deien balklar ve gazeteci ocuklarn deimeyen barlar m burada zaman? "Dn de yedi kiinin vurulduunu yazyor. Anariyi yazyor. Terristleri yazyor.!" Koarak iniyor yokuu. Taa kalenin oradan kopup gelen bir korku gibi... Ardndan kovalayanlar grmyorum. Sonradan rendim el ate edildiini. Sadece sol yanmda bouk bir grlt duydum ben. Kaleden koarak inen korku imdi tam nmde, kulu zml sandn yannda uzanm yatyor. On yl nce burada, bu yokuta braktmz, u yerde yatan gen l olmasn! Hani kanlar oymal kuun kanadna bulam olan. Kanlar zm salkmlarnn arasndan, 1 Mays'larda gsne ilitirdii kzl karanfillerin saplarndan szlen... Dkkanlarn nnde bir sessiz tela, cankurtaran lklar, polis ddkleri. lk korku geince canlanan kalabalk. Kulu sandkla gen lnn evresinde daralan ember. "On yl nce bu ocuk burada yatmyordu. On yl nce domam bir ocuu ldrmeye gidiyorduk biz. Oymal sandklara kan bulamamt daha..." ki saat sonra doktordon ktmzda yzn sapsaryd, elin souktu. "yi ki aldrdn ocuu." imdi urada, dkkanla kaldrmn arasnda, oymal sandn hemen nnde

yatyor ocuk. Eli kaldrmn kenarndan aaya sarkyor. "yi ki dourmamsn ocuu. Nasl olsa byle lecek olduktan sonra..." Oymal sandk -en gzeli, en zenlisi- orada tam nmde, lnn hemen yannda. stelik ku kanat rpa rpa neredeyse kopacak tahtalardan. u bir trl yaamayan yamuru yadrmak iin bulutlar gagasyla delmeye frlayacak. stelik tahta karanfiller kan rengiyle kzarm. stelik tam istediim boyda, tam istediim gibi rk elma kokulu... "Yazyor, dn yine yedi kiinin ldrldn yazyor. Anaristleri yazyor." Keke doursaydn ocuu. Bunca gen lye inat, hayat sona erdirenlere inat, u yokutan gemeyen zamana inat, korkulu, acl olacan imdiden sezdiimiz geleceimize inat, keke doursaydn ocuu! Temmuz 1984, Marburg Basamak basamak kaldrmlara yaylm cafeler arasndan, ufak tefek talar zorlaya zorlaya, Ortaa sokaklarna sarla sarla Marburg Kalesine trmanr yoku. Ne tahta oymal sandklar, ne nargileler, ne kilimler, ne bararak gazete satan kk ocuklar, ne yerde yatan l, ne korku. Zengin vitrinli maazalar, dnyann drt bir yanndan gelmi tm zenginlikler, antikaclar, donuk bir mutluluk, miskin bir gvenlik duygusu onun yerine. u kck meydandan daha nce de getik miydi seninle? Suyu akmayan, ta krk eme deil bu. Ortasnda ge umaya hazrlanan bronz melekle, drt bir yanndan bol bol akan sularla bizim emelerimize benzemeyen bir eme. Yine de ayn yeri, ayn an, ayn eyi bir baka hayatta yaamlk duygusu... -Yokua dayanamyorum artk. Rengin uuk, gsn inip kalkyor. Biz byle bir yokuu, bir baka yerde, bir baka zaman, hi nefeslenmeden... -On be yl nce miydi? -On drt. -Yalanmz. Yokular, kaleler, kentler, emeler yalanm. Oymal tahta sandklar, oymalardaki kular, karanfiller yalanm. u gotik binalar, u Ortaa arlar, u armha gerili sa yalanm. Yalanmayan, bir sar badanal evde doktor leenine braktmz cenin, hayr ocuk, bir de oymal sandkta vurulan... urada uzanm yatyor ite. Hong-Kong mal ucuz elbiselerin altnda. Yz biraz daha sar, teni biraz daha ak renk. "Eli kaldrmn kenarndan sarkyordu. Buz gibiydi." -Bunlar Punk'lar. Yeni Hipi'ler yani. Sana anlatabilmek isterdim: Ben o yokua on yl sonra bir kez daha uradm. Kaleye trmanan yokua, krtaj olduun, hayr, ocuu braktmz evin oraya... Bir genci ldrdler o gn. te tpk byle yatyordu o da. Bu yalardayd tam. Nedense anlatamyorum. Eline uzanyorum. Elin souk. O gn de byle souktu. -Yarn m dnyorsun Trkiye'ye? Sessiz bir "Evet."

Yokuun sonundayz. nmzde yemyeil parkyla Marburg Kalesi. Yarn gideceksin. Geceyarlar yumruklanan kaplar, cip kornalar, hapisanelerin nizamiye kaplarnda gr gnleri kaynamas. "Yazyor, yazyor, idam karar daha yazyor. Yurt dndaki vatan hainlerini yazyor." Btn yokular, kalelere, saraylara, atolara m alr? "Kt eyler hep bakalarnn bana m gelir?" -Keke doursaydm diye dndm oldu sonradan. Hele kendimi ok yalnz hissettiim zamanlar. Hele sen de gittikten sonra. -Yine de, gereki olunursa, "yi ki dourmadn," demek gerek. "Gereki olunursa!" Peki Almanya'nn ortasndaki bu yokuun, bu kalenin, urada yere sere serpe uzanm Punk'n u ssl, oymal, boyal Ortaa evinin, u Hong-Kong mallarnn, u acl yzl sa'larn ve yarn geree dnecek olan senin, bugn burada u kale duvarlarnn dibinde oluumuzun ve iimizde tadmz bunca lnn, bunca acnn gerekle ne ilgisi var! Gerek oradayd. On be yl nceki o yokutayd. Gelecekten korkulduu iin ldrlen, gelecee gvensizliimizin kurban olan domam ocuktayd gerek. Gerek orada, kalenin dibindeki yoksul gecekondularda, kaleye trmanan yokuun grltc kalabalnda, ikence odalarnn souk boluunda, tutukevlerinin duvarlarnn arkasnda, fabrikalarn paydos saatlerinde kalan fkelerde; yeni yeni filizlenen grevlerdeydi. -Gereki olunursa, dnmem iyi. Kk bir ocuk Marburg Kalesinin parknda ar, yeil bir sessizliin ortasnda topa vura vura kouyor. Topun stnde krmz iek ve sar rdek resimleri... Krmz iekler oymal tahta sandklarn karanfillerine karyor. Sar rdekler masal kularna dnyor. Btn srgn kentlerinin btn kalelerine trmanan yokular Samanpazar'nda toplanyor, Ankara Kalesine yryor, byk bir gmbrtyle, bembeyaz bir zaman gibi dyor stmze. -Bugne kadar sormamtm hi. ocuk kimdendi? -Domadktan sonra ne nemi var. Yznde ufack, glmsemeyle esef aras bir bulutuk: Tahta sandklarn ince oymalarndaki savruk bir bak izi gibi, Ankara'nn krkikindilerini haber veren gle yzl bulutlar gibi... ESK EV Be on metre sonra, keyi dner dnmez kacak nne. Cumbal, mermer merdivenli eski ahap ev... Burnunda daha imdiden pirzola, yank ya, glsuyu, hela, rutubet karm o unutulmaz koku. Kapnn sa yanndaki, alak srgl pencereyi hafife yukar kaldrp pencerenin hemen altndaki bolua saklanm anahtar alacak. "Her zamanki gibi zor alyor yine. Kilidi yalamal. Bombo geni mermer girite rpertici bir serinlik. "Yine duymad kapnn aldn. Bu evi her gece neden soymadklarna amak gerek." Yukar kata kan merdiven boluunda, keye ylm sandk ve hasr sepetlerde, Abdlaziz Efendimizin i gmleinden bir para, ahver Hanmefendinin gelinliinin altn srma ili dantelleri, yrtk bir acem al, renk renk yapna gller, has ipek bir bebek zbn... "Ah yavrum, ben ipekten baka bir ey giydirmedim oluma. Btn amarlarn elde diktim.

Parispuan, sandii. Anan asker amarlarn ykarken okunmu sabunla by yapmasayd sen imdi prenses olacaktn. Kandrdlar olumu. Yoksa ne Msr prensesleri, ne sarayllar..." st kattaki odann duvarnda, atlam, yer yer dklm svalara inat, altn yaldzl, oymal ereve iinde yalboya bir orman yangn tablosu. Hi gelmeyecek tren gnlerini beklerken tozlanmasnlar, renkleri atmasn diye stleri eski araflarla rtl ar takmlarn yanbanda neredeyse gerek boyda bir fotoraf Babaanne, srma ilemeli cepkenli, inanlmaz incelikteki belinde gm fieklikli, yerlere kadar inen ar ipek etekli erkez kyafetiyle bir merdiven parmaklna dayanm, sa elinin iaret parman yanana dayayarak poz vermi, beline kadar inen salar hafif bir rzgara kaplm, muzip ve apkn glmsyor... Kulanda hrn tnl bir ses: "Dn gece yine sabaha kadar uyutmadlar. Sabaha kadar kapnn nnde; Uyan sunam uyan diye ark sylediler. Kulaklar, yannda top patlasa duymazd oysa. Evliliinin yedinci ylnda kocasn kaybedip drt yandaki oluyla yapayalnz kalnca bir gecede sar oldu derlerdi. Kede konsolun stnde gm ereve iinde iki fotoraf: Kocaman rkek gzl kck bir erkek ocuk avucunda beyaz kk bir kuu tutmu, beline kadar uzun sal, incecik belli anasnn eteklerine sokulmu. Neredeyse, kap fotorafn arkasna saklanacak. teki fotorafta yine ayn kadn, hemire kyafetinde, yaral askerler arasnda. "Birinci Dnya Savanda Fransz Hastanesinde gnll hemirelik etmi. Dman tarafndayd demek ki. Saraya ballndan m, yoksa insancllndan m? Aslnda ne kadar az tandm onu. Hi tanmadm... Birka adm daha atnca keyi dnecek. Ev hala olduu gibi duruyor demilerdi. Ne zaman, ka yl nce? evrede Laz mimarisinin betebe aheserleri kat kat ykseliyor. Drt bir yan ar olmu. Banka ubeleri, irket brolar, komisyoncular, pasajlar. Evler nerede peki? nsanlar nerede oturuyorlar? Surpik'le Avadis'in evlerinin yerini tam anmsayamyor. Tam karda myd, yoksa keyi dnmeden mi? Ev yksekliindeki bahe duvar, ardnda serin, rutubetli, bol solucanl, nefti yeil ngiliz imli toprak zerinde, mor menekeleri, tyl kaln yaprakl maltaeriklerini, pembe reel gllerini, tm ocukluk bahelerinin esrarn saklard. "Dedelerinin dedesi Hnakm. Dedeleri Ermeni tehciri srasnda aslm. Kadn iki ocuuyla bir Trk ailenin evine saklanp kurtulmu." zenle kaynatlp kk boya kavanozlarnda armaan edilen gl reeline karan bir lm tad. ocukluunun ilk aslma, daraac, cellat kavram... Bahe tam uradayd. imdi daha ak anmsyor. Tam kar kedeydi. Nasl anmsanmaz? Bahe duvarnn nndeki kaldrma izdikleri on iki haneli seksei Surpik'ten daha abuk ve aya bir kez bile yere demeden bitiren yoktu. Yandan ok nce geliip irilemi vcuduyla, koca memelerini sallaya sallaya tek aya zerinde seker dururdu. "Ben ne kadar beceriksizdim oysa. Daha ikinci hanede izginin stne basardm." Kulanda ocuklardan ykselen Siii l. Niye si denirdi seksekte izgiye baslnca? Bir an kafas bu szce taklyor. Bildii hibir dilde karln bulamyor. Evet, bahe buradayd. Ev arkada kalrd biraz. Surpik ve Avadis'le sokakta oynamasna izin verilirdi, ama evlerine gnderilmezdi nedense. Paskalya geldi mi, sa rgs kvrml paskalya rekleri; Noelde pamuktan kk kardan adamlarla ve pamuk karlarla ssl am dallar arasnda hediyeler; ramazan bayramnda tatl, kandillerde helva, kurbanda koyunun iyi tarafndan bir para, aure aynda st nar taneli ve fstkl bir anak aure gidip gelirdi komular arasnda. "Rumu, Ermenisi, Trk, Yahudisi, hepsi de Makriky'n yerlilerindendir. Dostluklarndan baka bireylerini grmedim bunca yldr." Atee verilmi, yaklm, sokaklara atlm, paralanm, yamalanm

evler, eyalar anmsyor birden. Hangi kabus gecesiydi bu? Belinden ipe balanm zorla snnet edilmeye gtrlen delikanl Avadis'in yzndeki deheti, Trk komulara snmaya alan kadnlarn korkusunu, kendi utancn anmsyor. "Grdm m ben 6-7 Eyllde bunlar, yoksa kafamda m yazdm? Babam o gn olaylar haber alr almaz kolumdan srklemiti beni. Babaannemden ok komular merak ettiini anlamtm. Sokak, sava meydan gibiydi. Kede bir koltuk hala iin iin yanyordu. Yerlerde aputlar, cam krklar, krk dkk eyalar. Kaybedenin kazanann belli olmad bir savatan sonra sava meydanndaki kanl, korkun sessizlik. Koar admlarla getik sokaklar, mermer merdivenleri bir hamlede ktk. Bu kez babaanne, kapnn hemen arkasnda, girite duruyordu. Ayanda ezeli topuklu terlikleri, stnde yerlere kadar inen kadife ropdambr ve elinde eski maun masadan sklm, neredeyse kendisi kadar bir sopa... Parman dudana gtrp sus iareti yapmasndan anladk. Sessizce ktk peinden merdivenleri. nc katn selamlk tarafndaki kullanlmayan odaya saklanmlard. nce Surpik'e, sonra annesine, sonra Tasula Teyzeye sarldm. Ben bir daha hi bu kadar utanmadm hayatmda. Babam o gece, eve dndmzden birka saat sonra komaya girdi. Beyin kanamas... Hastaneye kaldrdk, bir daha eve dnmedi. Ev kar kedeydi. Artk kukusu yok. Hemen yannda, Agop'un kalfalk ettii terzi dkkan vard. Agop'un yz bol sivilceliydi, ellerinde ak yaraya dnm egzamalar... Sapsar, bukle bukle sal, gzeller gzeli ocuk yldz Sherly'nin filmlerinde giydii, arkas godeli, yarm kemerli, duman mavisi ocuk paltosunu, Amerikan cikletinden kan artist resimlerinden kopye edip Agop dikmiti. "Tpksnn ayns oldu bre ocuk." Sesinde vnme, gurur, sevin. Sonra cokusunu gemlemeye bile gerek grmeden, o her zamanki allm soru: "Ha imdi bir ark deyivereyim mi sana? Ha bir tane daha deyivereyim mi?" Sesinin gzel olduuna inanrd. arklarn sonu gelmezdi bir trl. Terzi dkkan urada; u, duvarlar yere kadar kurun ve k geirmez siyah camdan banka binasnn bir kesinde olmal. Kk bir duraksama, gsnde bir ku yrei rpnts; ikircimli bir karar... Kapy itiyor. Bankann ii kasvetli, sar kl ve serin. Dkkan sol n kedeydi. zerinde Dviz-Kambiyo yazan, ciklet ineyen boyal gen memurenin ellerini evirip evirerek trnaklarndaki ojeleri gzden geirdii masann durduu kede. Yerde rengarenk kuma krpntlar. Kede kafasna siyah melon apka geirilmi tahta bir manken. t masas, biri ayakl biri elle evrilen iki eski Singer diki makinesi. "Sakn yalnayak gezmeyesin kuzum ocuk. neler vardr, ayaklarna batar." Agop'un elleri yara iinde. Kzgn t, sarmsak, ttn karm ar bir koku. Midesi bulanyor, nefes alamayacak gibi. "Bir ey mi arzu etmitiniz? Hesap numaranz ltfen?.." Hesab yok. Ne burada ne de baka hibir bankada. Dn kapatt hepsini. Btn ilerini bitirdi. "Bir ey arzu etmitim, evet: Arkas godeli, iki dmeyle tutturulmu yarm kemerli, stl mavi havac rengi Sherly paltosu..." Masann zerindeki ellere bakyor. nce, bakml, salkl, gzel eller. Agop'unkiler yara iindeydi. "Bu ellerle nasl kar okarsn, neymi be kuzum bu dert," diye hayflanan, sonra hi bitmeyen bir trkye balayan krk dkk ses. "Hayr, birey istemedim. yle bir bakmtm, kyordum." Ardnda kuku, aknlk, gvensizlik karm bir titreim... Keyi dnp, sokaa sapnca evi grecek. "Ev" denmezdi. "Mcevher gibi bir konak yavrusuydu. Galip Paa zene bezene yaptrmt. Gztepe'deki kk gelinlere damatlara yetmez olunca, teyze kzlar, amca oullar oraya

buraya daldlar. Kocas Selanik'te lp yetimiyle yalnz kalnca, Melek de konaa snd nce. Byk evde ortak yaama dayanamayacak kadar hrnd. Belki gen yata dul kaldndan, belki kula duymadndan... Paa efendi Makriky'deki evi ona yaptrd. Hem oturur, hem de irat olur diye..." O hi deimeyen, hi yalanmayan, zamann hep ayn noktasnda duran kck, yapayalnz, ssl, garip kadn, oda oda, blm blm kiraya verilen ahap evin merdivenlerinde anmsyor hep. Topuklu, siyah rugan terlikleri ve yerleri spren etekleriyle durmadan inip kard merdivenleri. Kk siyah fino kpei, krmz dili bir kar darda, ard sra koturur dururdu. "Evde de kpek baklr mym! Mslman evinde, ne allmadk ey. u Melek, dedikleri kadar deli gerekten." Byk hala, dedikodu yapaca zaman bsbtn atlaklaan sesiyle byle derdi. Uzaktan, taa Abdlaziz'in hareminden gelme bir hsmlklar da vard, ama gelinden holanmazd. "Deminden beri kafama taklan buldum sonunda." inde bir rahatlama. "Kpein ad Tango'ydu. Nasl da unutmuum." Mevsime gre, ipekten, uhadan, yn rgden renk renk elbiseleri, ayaklarn ve kuyruunu silmek iin beyaz patiska elbezisi vard. "Elbezi deil ayak bezi bu babaanne, Tango'nun eli yok ki..." Babaanne, rastk srme ekilmi gzleri, fistolu bluzlar, tepeye toplad salarna ilitirilmi elmasl sa tokasyla evin iinde bir odadan tekine durmakszn gezinirken, onun bir anlk yokluunda sihirli odalardan birine dalp bir sulu telayla sandklar, sepetleri acele kartrmaya alrken Tango sinirlenir, ikillenirdi. "Sus Tango, hrlama. Hrsz deilim ben. Bir ey yapmyorum. Bebek evim iin birka porselen fincan, bebeime elbise dikmek iin birka para dantel gerekli; hepsi o kadar. stelik ne kadar havlasan iitmez, biliyorsun!" Her on bete bir, pazar sabahlar hi sektirmeden Sirkeci'den kalkan banliy trenine binilirdi. Yine babaanne gn... ini sknt kaplar, yrei darack bir kafese skm gibi olurdu. Ne masallardaki i ie alan krk oday anmsatan hazinelerle dolu gizemli odalarn bys, ne zenle hazrlanm; gnlerce nceden piirilip kotarlm, hepsinde o ayn garip koku olan tatllar, yemekler, ne eline tututurulacak ortas delik iki buuk kuru, ne Tango'yu okama -hatta bazan ykama- izni, ne saray ve ehzade masallar, ne de komu ocuklaryla oynanacak oyunlarn hayali; iinin skntsn datamazd. Akamst, elinde ganimet dolu kk antasyla trenin mein koltuklarna yaslandnda byk bir ferahlama duyard. "Onu hi sevmedim ben. Gerekte hi tanmadm. ocuktum. Sevmek iin tanmak, anlamak gerektiini bilmiyordum. O koca evdeki yalnzln kendi tercihi olduuna inandrmtk kendimizi." "Annem tuhaftr, bizimle oturmaz," derdi babam. Tpk on sekizinde evden ktktan sonra, Badat'tan olsun, Basra'dan olsun, her on be gnde bir, kirli amarlarn zel torbalarda ykanmak iin annesine gnderdii gibi, her on be gnde bir hi sektirmeden onu grmeye giderdi. Nasl da hi dnmemiti bugne kadar! Gelinine dmanla varan sevisizlii ve asker amarlarn ykarken okunmu sabunla by yapma hikayesinin ilikisi tam da bu noktadayd ite. Sokan ortasnda kendi buluuna kendi aarak glmsedi. Yllar yl, her on be gnde bir gelen o kirli amar torbas, kadnn yalnzl iindeki tek tutanak, hep uzaklarda, hep pek nemli ilerde olan oluyla arasndaki tek ba, sevginin, duygunun kirli amarlarda yaanan akl almaz bir biimiydi. Sonra, -amarc kadnlar sabunlarla by yapp olunu kardktan sonrabu son ba da kopmu, oul elden gitmiti. "Nasl da dnemedim bugne kadar!" Kadnn, "Olum," derkenki yrek paralayc, dayanlmaz ses tonunu

hatrlad. Birinci hecedeki mthi, derin vurgu. nler gibi, yardma arr gibi, btn hayatn, btn umudunu, yreini, yaamn tm anlamn o tek heceye sdrmak ister gibi... "Bir klbast daha yesene olum, seversin. Sana Lion maazasndan i donlar aldm olum, sevdiin gibi uzun paal, keten. imdi elalem o ksack tulumbac ii amarlar giyiyor. Sen giymezsin bilirim olum. Sen Basra'da esirken bile, Evropa'da ulmusiyasiye tahsil ederken bile i amarlarn torba iinde bana gnderirdin ykanmaya. O kadar titizsindir. Bakalarna ykatmazdn, elin yaptn beenmezdin. imdi sana da bireyler olmu olum, deimisin." Ya da "Ahvali siyasiye ne alemde olum? Alamanya toparlayabilecek mi kendini? O gkgzlnn halefi kavuruyor memleketi. Komularn hepisi varlk vergisi kurban. Sen anlarsn olum, o bomba ellerinde diye imdi de Amerikan tulumbaclar m haraca kesecek bu dnyay? Birazdan, sokaa sapar sapmaz karsna kacak ev. Giriteki mermer merdivenler yaz gnleri gne ekilirken ykanr, gzel bir serinlik duygusu olur. Rum madamlar, siyah elbiseleriyle mermer basamaklara oturup bitip tkenmeyen bembeyaz danteller rerler. Ne ok yas tutarlar Rum kadnlar. Siyah giysileri ve siyah dantel bartleri ne kadar yakr beyaz dantellerine. Ermeniler daha iman, daha halk, daha Douludur. Akamst oldu mu, Ermeni evlerinde meze tela balar. Midye tava ve balk kokular raklarn anason kokusuna, bol dereotlu enginarlarn tad topiklerin tadna karr. Bir baka huzurlu, bir baka gzel olur haziran akamlar. Erken bastran scaklarla birlikte, sokan tm ahalisi, kap nlerine atlan portatif iskemlelerde ya da eiklere yaylan nakl minderlerde ierler akam kahvelerini. Serin, lo, yaseminli arka avlular sokan drt dilli, drt dinli scack dostluuna yenilir. Yine haziran. Ortalk scak, yap yap. Cvl cvl deil vck vck bir kalabalk. ki sral yksek apartmanlarn glgesi dyor zerine. Miraslar kat karl mteahhite verip yaptrm olmallar. Surpik'le Avadis miydi miraslar? Tasula Teyze miydi, Agop mu, Marika m, Naciye Abla m, Yosif Amca myd miras? ou kiracyd onlarn. Kimbilir kimlerindi o gzel ahap ya da kagir evler! "imdiki insanlar m dedin! Sprnt hanm sprnt. Nerede o eski hanmefendiler, beyefendiler! Kt zamanlar bunlar. Kyamet yaklayor..." Ufack yal kadn sylene sylene dolayor byk ahap evin iinde: "Tarumar edenlerin haneleri tarumar olsun! Ayaklar ba oldu. Kt bir dnya bu. Rahmetli ahver Hanmn dnnde yz a doyurulmutu dn evinin kapsnda. Hi unutmam Valide Sultan Drrehvar'a gebeydi. Herkesi il yavrusu gibi dattlar bir yana. Vahdettin Efendimizin vatan hainligi hepten tevatr. Babana sor istersen. Hep o gk gzlnn ileri. Enver saraya damat oldu diye hrsndan atlayacakt." "u kalabal sevmiyorurn. Sevmemek de laf m, korkuyorum. Ben de babaannem gibi hi kimseleri, hibir eyi beenmez oldum. Yalandm artk demek ki. u kat kat sefertas gibi apartmanlar neredeyse stme yklacak. Haziran aynda sokaklar manolya, yasemin, gl deil, egzoz gaz, lam ve ter kokuyor. Neyse ki hemen yanbandaym evin. Birka adm daha attm m mermer merdivenlerin serinliine, maltaerikleriyle manolyalarn glgeli sknetine kavuurum..." Kap itsen alrd. Btn semt bilirdi Melek Hanmn anahtarnn nerede olduunu. Yine de, adet yerini bulsun diye bir anahtar vard ite. Kap tokma pirintendi, aslan balyd.

basamak mermer merdiveni kp kapy yavaa ayor. Rutubet, pirzola, yanm ya, glsuyu karm o tandk koku... Tahta demeler yrdke gcrdyor. Kapdan girer girmez soldaki cumbal odada divanlar yine her zamanki gibi, etekleri dantelal, beyaz keten rtl. Ke yastklar mavi atlas zerine ilenmi renk renk tavus kulu. Byk pirin mangal iyice kllenmi, ama tam snmemi. "Atei canlandrmak gerek." Kllerin zerine elini uzatyor. Hala kestane kzleyecek kadar scak. Boru bir at zerinde filinta gibi gencecik fesli svari duvarda glmsyor. Mahzun bakl kck bir erkek ocuk avucunda beyaz bir ku tutuyor. ok uzun sal, ok ince belli, bir gen kadn, gzleri koyu srmeli, elini akana dayam bireyler dnyor. Kede duran masann zerinde ieklerle kularn birbirine sarld ipek bir al. Ortadaki ayakl meyve tabanda vez, mumula, ayva ve yeil limonlar. Mavi ini sobann yannda birka kuru dal, birka ktk. Cumbal beyaz odadan yavaa kyor. Tahta kap gcrdyor ardndan. Aa iniyor. Mutfak bo, binlerce yldr uranmamasna tozlu, metruk. rmcek -alarnn kat kat gerildii bir kede Tango'nun bo yemek kab. Pembe, ebruli reel glleriyle baygn kokulu hanmellerinin kucaklat kk arka baheye kyor. Gllerin altnda evcilik oyunlarnda kurulmu kck bebek evleri. Bann stnde komu bahelerin gnee geit vermeyen okaliptsleri, manolyalar, maltaerikleri. Omzunun stnden sarkan bir sar ponpon gl. Burnunda yasemin ve feslegen kokusu. Havada inanlmaz bir sessizlik. Kulaklar top patlatsan duymayan kadnn sszl... kinci kattan piyano sesi geliyor. Bugne kadar hi duymad alabildiine hznl bir hava. Koarak trmanyor merdivenleri. Ardnda, grnmeyen kk bir fino kpeinin yumuack ayak sesleri, neeli kuyruk sallay. kinci kattaki odada kk kz ban hafife tulara emi, taburenin stne tnemi, ne arkaya hafif hafif sallanarak parmaklarn tularn stnde gezdiriyor. Yandan dmeli siyah rugan ayakkablar, beyaz oraplar, kat kat dantelli etekleri, kocaman tafta kurdelasyla, Jorj Papajorj mhrl notalarn kapaklarndan kp oturmu piyanonun bana. Altn yaldzl erevenin iindeki orman yangnnn evreye yaylmaya baladn, piyanoya doru ilerlediini, oday kzl bir n kapladn kk kz fark etmiyor. "Kurtarmalym onu. Alevlerin yutmasna izin vermemeliyim." Piyanoya doru atlyor. ocuu kollarna alyor. Kuca bo; elinde kelebek gibi baglanm tafta kurdela olmasa hayal grdn sanacak. Bir sandn kapa alyor merdiven boluunda. Dantelli, fistolu, beyaz ili, sakz gibi keten yatak takmlar lavanta iei kokularyla birlikte dar tayor. "eride pirin karyola, hem geni, hem rahattr olum. Sen ocuu al da oraya ge. Eskiden de geldiinde hep orada yatardn. Dekleri yeni attrdm, takmlar kolalattm." Pirin karyolann stnde beyaz pike rt. araflar souk, nemli, neredeyse slak. Uzun sal, kk, ince kadn, karyolann kesine bzlm yatyor. Salar yastn stne dalm olmasa ve yatan rtsn amasa, neredeyse gremeyecek. O kadar ufak tefek... Ne kk kzn piyanosunun sesi, ne kapnn nnde sabaha kadar ark syleyen bilinmeyen hayranlar, ne ahap merdivenlerin gcrts, ne kpein acl ksk havlamalar, hibir ey uyandramam onu. Yllardr byle uyuyor olmal bu yatakta. Bir ninni miydi yoksa kk kzn piyanoda ald para? Yatan rtsn usulca rtyor. Odaya dnyor yeniden. Raflar, kitaplklar, ekmeceler boalm. Mumdan yaplm akayklar ve japonglleri solmu. Eflatun bir akayn tozlarn silkeliyor. Bir baka kk kz iniyor st katn merdivenlerinden. Banda beyaz inciieklerinden bir gelin tac, ardnda, eski tahta merdivenlerin stnde, ahver Hanmefendinin gelinliinin yirmi metre dantel kuyruklu duva

srnyor. Babaannenin topuklu rugan terliklerini giymi ayana. akanda, tam ahdamarn att yerde bir yara kanyor. "Terliklerimi giyme, bellerini kracaksn." Ne kadar da yakndan geliyor ses. Arkasn dnp bakyor, kimseler yok. Gelin tal, uzun duvakl kk kzla gz gze geliyorlar. Kendilerini birbirlerinin yz aynasnda seyrederek ylece, kmldamadan duruyorlar kar karya. Kk kzn akandaki yara durmadan kanyor. "u aynadan geip zaman tnelini asam, belki ona eriebilirim, belki sarabilirim yarasn." Gelin tacnn beyaz inciiekleri kan krmzsna boyanyor. Aada bir kap gcrdyor, bir esinti dolayor evi boydan boya. Kk kz, akandan akan kann yava yava yayld beyaz duva srye srye merdivenleri kp kayboluyor. Anayolun kenarnda, irkin ve iddial banka binasnn nnde kararsz duruyor hala. Birka adm daha atmaya cesaret edebilecek mi? Sokaa girebilecek, evi bulabilecek mi? "O kadar ok zaman geti ki aradan, unutmu olmalym. Bu sokak olamaz. Uzaktan deniz sesi ve yosun kokusu gelirdi. Ulu aalar, manolyalar, yaseminler, yediveren gll baheler vard. Ufak tefek, cilal kaldrm deliydi yer. Sakin ve serindi. Buras kesinlikle deil. Belki semtte, belki caddede, belki sokakta yanldm. Soka mutlaka bulmalym. Agop, pembe krepdin elbisemi bitirmitir, gidip almalym. Surpik'lere urayp seksee ne zaman kacan sormalym. Kar evin zemin katndaki veremli gmen kadna babaannemin piirdii kemik orbasn gtrmeliyim. (Dikkat et ama sakn kendini ptrme.) Tasula Teyze paskalya reklerini frndan almtr. Mayal, mis gibi kokulu. Yosif Amcann, ocuklar ineli fya attna hi inanmadm ben, gidip Rebeka'nn bebekleriyle oynayalym." Bir yara, gemite deil gelecekte acyor akanda. Buras deil, artk kesinlikle biliyor. Belki bir sonraki sokak, belki bir baka keba. Bir baka semt, bir baka kent belki. Arayacak... Keyi dnp sokaa girmiyor. Koar admlarla uzaklayor kebandan. BRANDENBURG KAPISINDA LM (Berlin, 4 Ekim 1990) ki Almanya'nn birlemesinin resmen ilann izleyen lgn gsteri ue elenceler srasnda kalp durmasndan ld sanlan 50 yalarnda bir erkek cesedi, dn sabahn erken saatlerinde evreyi temizlemeye gelen p ekipleri tarafndan bulundu. Cesedin zerinden hibir kimlik ve zati eya kmamasndan kukulanan Cinayet Masasnn olaya el koyduu; birleme ve zgrlk gecesinin bu ilk kurbannn kimliini ve lm nedenini belirlemeye alt bildiriliyor. zerinde kahverengi nefti kareli spor ceket, kahverengi yn kazak bulunan, uzun boylu, kumral, 45-50 yalarndaki erkein, baka bir yerde ldrldkten sonra cesedinin Brandenburg Kapsnn hemen altna, pler tarafndan grld noktaya tanm olmas ihtimali zerinde duruluyor..." Kimliim yok, yam da. Cinayet dedikleri yz binlerce yl nce ilendi. Bu hangi duvar, hangi kap, hangi ta yn, kanc gece, kanc afak? Bu kanc lmm benim?.. Bam duvara yasladmda, duvarn hangi yannda -Douda m, Batda molduumu dnmedim hi. Islak, yapkan bir souk vard, ama myordum. kili deildim, ama bam dnyordu. Duvar boyunca szlp topraa doru kayarken, yz bin yllarn tesinden bir akbaba kt kt tt, bir srtlan uludu. Daba kayalkt, sszd, souktu. Yalnzdm, plaktm, yaralydm.

Gne douyordu kar tepelerden. Ka kere dodu, ka kere batt gne, bilmiyorum. Kayalk dan tepesine getirip sunak yerine baladklarnda, ayin boyalarnn ardndaki yzlerini grdm. Dman deillerdi; korkuyorlard. Tamtamlar almad. Ateler yaklp evresinde lk lga dnlmedi. Her ey sessizce oldu. rktc, buz gibi bir sessizlik... Ulu aacn Tanr olmadn sylediimde, sessizce verdiler hkm. Aacn Tanr olmadn sylediim deil, dndm andan beri biliyordum lme mahkm olduumu. Direnmedim, kamaya almadm. Ulu aacn nnden geerken de diz kmedim. Kendi lmm kendim seerek zgrletiimi, AaTanry reddetmenin ilk ve tek zgrlm olduunu o zaman dnmedim. Cinayet, ilk orada, belki imdi derin denizlerin diplerinde kalm kayalk bir tepede ilendi. Belki de intihard, zgrlkt, kimbilir! Yz binlerce yl nceydi. Dev bir ku kanad kara bir rt gibi kerken zerime, kardan, ulu aacn ardndan gne douyordu. Duvar boyunca szlp topraa doru kayarken, dallar duvara deen yemyeil bir aacn tepesinden, tfek seslerinden rkm sereler uutular. Kuruna dizilme srasn bekleyenlerin sanki neeli trklerini, meydan okuyan marlarn, yan bamda lenin "Yaasn Komn!" ln duydum. Bir duvar ykseklii zaman boyunca, lmm seerek zgrletiimi, ama ldme gre bu zgrln bir anlam olmadn dndm. Yeil yapraklar ve boz sere bulutlar rtt zerimi, uyudum. Bu kanc zgrlm, kanc lmm benim?.. afaktan hemen nceydi. Gecenin o son karanlk annda... pler dnn pisliini kaldrmamlard daha. Sava, bayram, geit, gsteri, enlik, isyan sonras meydanlarnn hznl, ar, pimanlk ve zlem dolu boluu, mahmur dankl... Uuan katlar, amura bulanm pler; bira, Fanta, Kola, kpkl arap ve ampanya ieleri, teneke kutular, gazoz kapaklar, ie mantarlar, renk renk serpantinler, yrtlm kat bayraklar, afiler, uuan tomar tomar bildiri ve reklam katlar, birlik ve zgrln sabahnda, dank bir p yn... afak skerken, duvar boyunca yryordum. Kahverengi-nefti kk kareli ceketinden, ypranm yn kazandan, hayr bunlarn hibirinden deil, yzndeki binlerce yllk derin yorgunluktan tandm seni. Teneke kutularn, yerde srklenen amura bulanm kat paralarnn arasnda, ban duvara dayam uyuyordun. pler, demirden azlarn kocaman kocaman ap her eyi yutan homurtulu devleri ve incecik uzun sapl sprgeleriyle gecenin izlerini silmeye gelmemilerdi daha. Sadece ikimiz vardk duvarn Bat yannda, Brandenburg Kapsnn hemen altnda. Seni ilk ben buldum. Son kez nerede, ne zaman karlamtk? Dn gece deil. Dn gece kalabala katlmadm ben. Benim zgrlm, benim birlemem olmayan bu birlemeyi, bu zgrl kutlamaya kmadm. Dn gece deildi, ama dnk gibi ar, uultulu, sonsuz bir geceydi. Unter der Linden'de hlamur yapraklarna basa basa yrrken miydi? Karl, beyaz bir akam Kzl Meydan'dan Moskova nehrine doru inen buz tutmu yolda myd? Paralanm, yanm ocuk llerinin yatt bir cehennem meydannda m, bilinmeyen bir devrimi, havai fiekler, votka ve neeli danslarla kutlayan lgn bir kalabaln ortasnda m, yere dp paralanm kzl yldzlarn altnda, devrilmi heykellerin, yklm duvarlarn arasnda myd? Berlin'de, 70 yl nce ilenmi bir cinayetin izlerini hala tayan karanlk bir kanal boyunda myd yoksa?..

Seni yznn yorgunluundan, ban duvara dayayndan, iki ate, iki isyan, iki a, iki yenilgi arasndaki bir sigara iimi dinleniinden tandm. Hep duvarn te yannda rastlam, te yanda bulumu, te yanda sevimi olsak da, burada uyumana armadm. Yanaklarn buz gibiydi, m olmalydn. akaklar beyazlamaya balam kumral salarn slakt. ki yanna dm ellerinin kaskat souk beyazlndan anladm ldn. Yzndeki tarihsizlii ve zamanszl benden bakas seemezdi. En nl cinayet masasnn, en uyank dedektifi, senin kimliini, yan, lm nedenini zemezdi. Kimse anlayamazd ge kalm bir l olduunu, bir yldr orada, yklan duvarn altnda, heybetli zafer tak Brandenburg Kapsnn nnde durduunu. Bir kpek havlamas, kentin ilk kprdanlar, ilk otobsler, ilk p arabalar... Elini avularmn arasna aldm. Sanki uykunun arasnda inledin. Birazdan uyanp ac bir kahve isteyeceksin. Yllar nce, ilk sevitiimiz gecenin sabahnda, otelin kk, lo, havasz kahvalt salonunda ayrekleri ve balla birlikte gelen kahvenin kokusu burnumda. Bu kanc bulumamz, kanc sevimemiz? Hangi sava meydan, hangi yenilgi, hangi zafer? Hangi kent, hangi lke, hangi a? Bu kanc lmn senin? 1 DUVAR "Oradaydm!" Duvar yirmi yamn sonsuz umutlar, sarslmaz inanc, kstah pervaszl ve mthi saflyla, ta ta, tula tula, ellerimle rdm ben. nsan, tarihi, umudu, inanc ve yenilgilerimizi, her eyi metalatran kapitalizmin, duvardan koparlm irili ufakl talar, an fotoraflar ve gslerinde "9 Kasmda oradaydm" yazl tiortlarla at duvar dibi pazarnda dolarken, "Ben de oradaydm," diye dndm. "9 Kasm 1989'da deil, 1961 Austosu'nda, orada, duvar ryordum ben." Duvar, panzerlerin korumasndaki milisler ve iiler tarafndan bir gecede rld aslnda Brandenburg Kaps, iki duvar arasnda, rktc bir yalnzlkla evrili kalverdi. nsanlarn dehet dolu akn baklar ve boyun ei alklar eliinde, duvar birka gnde ykseldi. Fabrikalardan, okullardan, genlik rgtlerinden tabur tabur, gnll ve cokulu giden bizler, ellerimizdeki tulalar, malalar, harlarla oktan bitmi yapya gereksiz yeni talar koyarken, "Ben de oradaydm," diyebilmek, orada olmann onurunu tarih nnde tayabilmek istiyorduk. ine ktln, smrnn, basknn, eitsizliin giremeyecei salam bir korunak; faizme ve kapitalizme kar in Seddinden daha grkemli bir kale ryorduk inan ve ballmzla. Ben duvar kendi ellerimle, kendi inancmla, sarslmaz dorularmn talaryla rdm. Bu yzden varlndan huzursuz olmadm, utanmadm. Aksine, sevdim onu. Kanlmaz, zorunlu bir irkinlik, biraz ac da olsa iyilemek iin iilmesi gereken bir ila saydm. Dnyann en gzel kentlerinden birini ortasndan blen bu kadar hantal, kaba, kasvetli bir yapdan senin gibi rahatsz olmadm sezdiinde, ardn, belki biraz da uzaklatn, kukuya dtn anmsyorum. Aylardan ekimdi, yllardan eski bir yl. Hava alabildiine gzel, hatta lkt. En ok buna amtn: "Berlin'de, ekim ortasnda byle lk, gneli bir gn!" Gllere gitmitik. Sonbahar yapraklarnn zerine oturmutuk. Renkli

balonlar gren ocuklar gibi sevinmitin sonbahar gllerine. Suda ta kaydrm, rdeklere ekmek krntlar atm, o renksiz, eitsiz kahvelerden birinde kahveyle konyak imitik. Gece Batya geecektim. Friedrich Strase'ye kadar getirdim seni. Her eyin beton, ta, demir ve betonun, tan, demirin irkin bir gri ve byk bir zlem olduu bu snr kapsnda, k vizesi kuyruuna doru giderken, "Nefret ediyorum u ta ynndan," diye fsldadnda, "Evet, irkin, ama bir sre daha gerekli," ya da "Bir gn kalkacak," ya da en yaln, en gzeli "Ben de," diyeceime, "Onlar gibi konuma," diye yantladmda, admlarnn birden hzlandn, yznn glgelendiini anmsyorum. Ayrlrken, bir daha ne zaman gelebileceini her zamanki gibi sen sylemedin, ben sordum. "Belki bir ay sonra," dedin, gittin. Bir daha gelmeyeceini, gelsen de aramayacan, bir resmi toplantda, bir konferansta, belki bir baka lkede, bir baka kentte karlasak da, birbirimizin yanndan hafif bir ba selamyla, iki yabanc gibi geeceimizi dndm. Ama geldin. Unter der Linden'in bandan Alexander Platz'a kadar tedirgin, kaamak, sessiz yrdk. Spree kanallarndan birine bakan o pembe rtl, pembe duvarl, gm taklidi amdanlarnda pembe mumlar yanan atafatl restoranda, masa sras beklemeden zel blme alnp, sekin araplarla lks bir yemek yedik. Sosyalizmden sz ettik yemek boyunca. Devrim sorunlarnn m, kurulu sorunlarnn m daha ar olduunu tarttk. evreci hareketin, kadn hareketinin, bar hareketinin te yanda sizleri nasl zorladn anlatrken, bunlardan gereksiz yere fazla etkilendiini syledim sana. Btn eksiklere, glklere, yanllara karn, sosyalizmin yeneceinde birletik. O gece, duvarn aramza soktuu o belli belirsiz, itiraf edilmemi uzakl am gibiydik. Ben seni; duvarn te yanndan, kurtarlacak dnyadan gelen umutsun diye; inanlarmn, kimliimin, dorularmn, dev aynalarnda tasdikisin diye sevdim. Gvenli, marur, muzaffer kimligimin derinliklerinde gizlenen korku dolu, rkek ocuk kukularna Batdan gelen etkili bir ila, sarslmaz bir kantsn diye ve belki de kadnln bile ne karmaya gerek duymayan, iddiasz, zgr, huzur dolu gvenin iin sevdim. Sevdim mi? Hibir ak szc sylenmedi aramzda. Hi soru sorulmad. Hi kavga etmedik, hi sz vermedik, hi balanmadk birbirimize. Buluurken, konuurken, seviirken zgrdk. Yasamz yoktu, tarihimiz, snrmz da. Farkl ynlerden esen rzgarlar gibi, belirsiz bir zamanda, belirsiz bir yerde buluurduk. Dnya kkt ve bugnyle olmasa da yarnyla bizimdi. Dnyalarmz ayran duvarda paym, emeim vard. Duvar, inancmn ant, istesem de istemesem de kimliimin rozetiydi. Seni duvara kar duyduum kark duygulara benzer titreimlerle, korkuyla, kukuyla, ama umutla sevdim. Duvar anlamsz ve irkin bulduunu sezdiim zaman, senden kukuya kapldm, duvardan deil. Ykntlar arasnda geen ocukluumun ayrlmaz paras oldu duvarlar. ocukluumda, uzaklar, ufuklar daha iyi grmeye yaradklar iin, genliimde ve orta yamda, te yandan, uzaklardan koruduklar iin sevdim onlar. Sen sava ocuu deilsin, geceyarlarnda ac ac ten hava saldrs alarmlarn, patlayan bombalardan ykselen korkun , alev ve duman, bombo tarlalardaki bomba ukurlarn, uzaktaki top ateinin sesini, ykntlar arasnda barnmay, bilinmeyen bir dmann nnden kamay -Alman ordular, yani kendi ordularmz m, Ruslar m, Amerikallar myd dman-,

ykntlar arasnda oynamay bilmezsin. Drt bir yann bunca karanlk, dmannsa bunca belirsiz olduu yerde, duvarlar korunakt. En azndan, yeni bir saldrda stmze yklana kadar. Kcktm, belki be, belki alt yanda... Sskaydm, hastaydm, hi bitmeyen byk bir alkla atm. Almz bastracak bireyler: havu, patates, sebze kkleri aramaya ktmz, bomba ukurlaryla delik deik terk edilmi tarlalarn sonundaki, bir zamanlar bir iftlik kk olan ykntnn duvarlarna trmanp uzaklar gzlerdim. Geceleri souktan, alktan, top seslerinden, karanl delen bomba yangnlarnn alevlerinden korkup alamaya baladmda, "Ruslar gelip bizi kurtaracak," derdi annem. Bunu kimseye, ocuklara bile sylemememi tembihlerdi sk sk. Hep gizliliklerle, sr saklamakla ve sr kovalamakla geen hayatmn ilk byk srryd bu. Hi anmsamadm byk kentten kap sndmz bu kyde, ocuk aklmla bile sezip yadrgadm, bir trl kendime yedirip kabullenemediim bir yalnzlmz vard. Annem ne yapard, nerede alrd, biz kardee nasl bakard, anmsamyorum. Yalnzlmz, almz, korkumuzu, bir de ok dmz biliyorum. Babamsa, ereve iinden glmseyen bir fotoraft. Ky ocuklarna kar, biz karde talarla savarken, ocuklarn, "Fhrer hain babanz ldrtt komnistin pileri!" diye barmalarndan o fotoraf sorumluydu. Tanmadm o adam ve o fotoraf bu yzden hi sevmezdim. Kardelenlerin ve kr lalelerinin bomba ukurlarnda boy atmaya altklar bir bahar gn, anlalmaz dilleri, grltl kahkahalar, yorgun, ama gle yzleriyle, tanklarnn stnden, yol boyu dizilmi ocuklara ekmek atarak geldiler. Onlar, ykk duvarlarn stne trmanm uzaklara bakarken, ilk ben grdm. "Ruslar geliyor, kurtulacaz!" diye avaz avaz bararak eve kotuumu, annemin avucuyla azm kapatmaya altn, nicedir tuttuu gzyalarn braktn, kardelerimin, "imdi elimizdesiniz artk pis Naziler!" diyerek ky ocuklarn dvmeye ktklarn ve asl, askerlerin att slak kara taynn un ve amur karm tadn anmsyorum. Gece, ateler iinde, ama titreyerek bzldm kede, gn aarana kadar, askerlerin grltleri ve annemin kahkahalar arasnda, mthi alm bastrmak iin bir kk hayvan itahyla yuttuum kara asker taynn kustum. Kusmuum, 9 Kasm gecesi Bat Berlin'in kl caddelerinden akan Doulu seline ikram ve bahi niyetine atlan olgun, sar muzlarn tadndayd. Tatlar ve kokulardaki o daha nce yaamlk duygusunu, ar an ykn bylesine iddetle duymamtm hi. Dazlak kafal, siyah mein ceketli Neo Nazinin att muzu neden kaptm, artk hi a olmadm, alk duygusunu oktan beri yitirdiim halde neden ocukluumdaki ayn hayvanca itahla yediimi bilmiyorum. nsann kendini alaltmaktan, kendine azap vermekten duyduu o anlalmaz zevkin doruundaydm. Ne kadar dibe, ne kadar derine vurursam o kadar temizlenip kurtulacaktm sanki. Bir baka zaman, bir baka yerde, bir baka ben, yaadm bunu: kurtarc askerlerin kara ekmeini yiyip kustuum geceden ok nceydi... Deliklerinden, yarklarndan te yann grld, artk bir trajedinin deil olsa olsa bir oratoryonun dekoru olabilecek Duvarn serinliinde, yanan alnmn, avularmn ateini sndrmeye alrken, uzaklardan, derinlerden, beyaz karlara ve kuruni sislere sarl kp gelen belli belirsiz, titrek, bir trl tam yakalayamadm bir an... Bir an bile deil, bir titreim, bir duygu, bir acaba... lmne yorgundum. tiraf ediyordum. tiraf edecek bir suum yoktu. Sular,

gnahlar itiraf edilir, yanlglar degil. Gnlerdir, saatlerdir, neden su olduklarn anlamadm dorularm, kimliimi itiraf ediyordum. Karmda srekli byyen, devleen glgeler; bo, sonsuz, souk ta koridorlar, afak vakitlerinde birka kurun sesi: Bir mahkemeydi belki de. tiraf ettike kendi sululuuma inanyordum, aalandka kurtulu duygusuna kaplyordum. Mahkeme salonunda nlayan kendi sesimle sarho, itiraflarmn idam hkm iin yetersiz kalmasndan korkuyordum. Proletaryann ve devrimin yce karlarna, partiye nasl ihanet ettiimi, ayn komplonun iinde yer alan menevik hainlerin kimler olduunu haykrrken, sar-yeil bir safra kusuyordum. Sonra karanlk, sszlk, dondurucu, byk beyaz gece... Muz, safra ve kusmuk tadndayd. Ikl, prl prl, zengin cennet Batnn vitrini Ku'damm'dan akan vahi ve lgn kalabaln ortasnda, beni elimde o muz kabuuyla buldun. 9 Kasm gecesi, ben de oradaydm. Oradaydm... Duvarn nasl atladn, delinip ykldn seyretmek iin deil, te yana geip sevdiim adama ulaabilmek; bu mutlu, hrsl ve lgn kalabaln saldrsndan kap sana snabilmek iin akntnn tersine, yzyordum. Yzne zgrln karnaval maskesini ve mutluluun zorunlu glcn takm insan seli nce duvara, sonra te yandan gelen dalgalarn gcne kaplp, yzgeri, kentin Batsna doru akarken, ben seni aryordum. O irkin beton ynndan hep nefret ettim ben, bilirsin. Ardndaki eriilmez hayalimizi, byk umudumuzu ne kadar tutkulu sevdimse, duvar o kadar yadrgadm. Bunu sana sylediimde -lk bir ekim gecesi, kafalarmz arapla ve sevgiyle buulu, Friedrich Strase kapsnda, Batya gemek zereyken- sesinin birden donduunu, havann arlatn, benden uzaklatn anmsyorum. Yeralt trenlerinin durmadan getikleri, terk edilmi, karanlk metro duraklar, kenti blen o bo, irkin yknt kuak, sanki Nazi dneminden kalm haki niformal ve hep atee hazr silahl askerlerin kurt kpekleriyle bekledigi Friedrich Strase istasyonunun geceleri bsbtn artan deheti, vagonlarn altlarnda, kompartmanlarn karanlnda kaak arayan kpeklerin vahi hrlaylar; Batdaki yaknlarn ziyaretten dnen yallarn ellerindeki ii muz, portakal, kuruyemi dolu plastik torbalar ve iek buketleri; demir turnikeler nndeki vedalarn ve karlamalarn hzn, hep burgu gibi sapland iime; yant bilinmedii iin geitirilen bir soru, kendime bile itiraf edilmemi bir acaba oldu. Duvar sevmedim, savunmadm. Ama kar da kmadm, yksek sesle haykrmadm yanlln. Sorularmn yantlarndan ok, belki de yeni sorulardan korktum. Yksek sesle sylersem, sesimin duvar deil, ardndaki topyam ykmasndan korktum. 9 Kasmda, gecenin ilerlemi saatlerinde, alan kaplardan ve yklan duvar paralarnn stnden, insanlarn nasl boaldklarn, nasl birbirlerini ezerek te yana getiklerini ve yzlerindeki akn mutluluu seyrederken, birden, evimin birka yz metre tesinden geen duvar aslnda hi grmediimi, hi anlamadm, hi yaamadm fark ettim. Dtaki dmana kar barikat, topyamzn salam kale duvar sandmz o ta ynnn, bir hapisane duvar, umutlarmzla aramza girmi bir engel olduunu ilk o gece kavradm. Akntya kar yrmekten vazgetim. Gecenin rozeti mutlu glmsemeyi takndm dudama. nsan seline kartm. Bir daha hibir eyin hibir zaman eskisi gibi olmayacam; bir daha hibir zaman kpkzl dalgalanan meydanlarda Enternasyonal'i otuz dilden syleyerek, ayn sorusuz inan, lekesiz umut ve kukusuz gvenle yryemeyeceimizi; birbirimize yle tasasz, yaln, gururlu sarlamayacamz biliyordum artk.

Seni Ku'damm'n banda, ykk kilisenin nnde buldum. nce elindeki muz kabuunu ve yznn sar klar altndaki olaanst beyazln grdm. Elini tuttum; kalabalktan syrldk. Eski Berlin evlerinin p bidonlaryla dolu gnesiz avlulara alan kaplarndan, yan sokaklarn tenha gece kahvelerinden, bayramn dnda kalm yoksul ve yabanc Trk mahallelerinden, yalnz ve hznl sonbahar parklarndan getik. Hi konumadk. Szn bittii yerdeydik. Seni oraya, parkn sonuna, Spree'nin o dar, karanlk, irkin kanalnn bana 70 yl nceki cinayetin izini srmeye getirdim. Elindeki muz kabuunu alp solgun klarn titretii kara sulara frlattm. Yer bu yerdi, ama gn bugn deil. 70 yl nceydi, 15 Ocakt. Ufack bir kadnn kurunlanm cesedini askerler buradan frlatmlard kanala. Anmsadn: "zgrlk, farkl dnenlerin zgrldr." Anmsadm: "Henz kaybetmedik; nasl reneceimizi unutmadksa, yine kazanrz." ok eskiden, okul sralarnda ezberlenmi gzel bir iiri belleinin derinliklerinden yava yava karrcasna mrldandn: "Proletarya, sosyalizmi bir gereklie dntrmeyi baaramazsa, hep birlikte ortak kyametimizi yaayacaz." Henz bandaydk, henz kzl yldzlar grkemli kubbelerden sklp yerlerde inenmemiti. Yar -tanrlarn dev heykelleri, yz yldr intikam gnn bekleyen halarn, saliplerin ve sermayenin zafer lklar arasnda yerlerinden indirilip paralanmamt. nanlarmzla, hayatlarmzla, llerimizle kurduumuz hayal dnyalar, iskambilden atolar gibi birbiri ardna yklmamt daha. atlayan duvarn deliklerinden, atlaklarndan taan bu ynlarn, yanl dzelteceini, eksii tamamlayacan korku dolu da olsa umutla bekliyorduk. Henz kimliklerimizi ve belleklerimizi yitirmemitik. Bir arpmay kaybettiimizi dnyorduk, sava deil. Yeniden balamaya, duvarsz, snrsz, alabildigine zgr bir dnya kurmaya hazrdk. Neden tam da bu alnt? Neden kyameti anmsamak? Berlin'de 9 Kasm gecesi bir kanal boyu. Sularda imdi szleri anmsanan bir l. Ne ilk ne de son cinayet. Ayaklarmda slak gece otlarnn rpertici serinlii. Yorgun yzn; kyameti haber veren bir kahininki kadar duygusuz, ar sesin. Ben seni, sorusuz, kukusuz, belkisiz inanmak istediim her eyin, tm dorularn sahibi olduun iin; ben seni duvarlardan bile kuku duymadn iin sevdim. Dou Berlin'in tenha, geni caddeleri, grkemli yaplar, gizemli kanal boylarndaki kaamak kavumalarmz boyunca bana da aladn, sorularm, kukularm, Batl rahatlmn ocuu ikircimlerimi silip geen yaln inancn, marur gvenin iin sevdim. Batnn yalan arklar ve sahte klar arasnda bin bir glkle edindiim kimliimi, senin aynanda snadm, seninle glendirdim. Oysa ne kadar yenik, ne kadar yorgunsun bu akam. Ne fkeli, ne kukulu, hatta ne de dnceli; sadece yorgun... Bat Berlin'de, anacaddelerin gz kamatrc, grltc grkeminden kap ara sokaklara snm bir kahve. Koyu kan rengi bir arap kadehlerimizde. Pembe rtl, pembe mumlu bir masada iilen baka bir arabn ans... Havada, bitirilmemi bir iin insann iinde brakt sululukla kark huzursuzluk duygusu. Bu gece aramza giren, duvar deil duvarn yknts. arap, dalndan koparlm ham bir portakal kadar buruk, neredeyse ac. kimizi de Doulu sanan garson hesab almyor: "Ho geldiniz kadehi. Bu gece bayram!" Yeniden sokaklara kyoruz. Koca kent, brne saplanm bir ban acsndan kurtulmuasna kendinden gemi; glyor, uulduyor,

parldyor. Beklenmedik anda, vakitsiz gelen bir mjdenin sarholuu iinde, ldrm. Bam boynuna gmyorum. Atein olduunu fark ediyorum, yanyorsun. Seni bu lgn kalabalktan, bu sarho kentten karmalym. Seni olanlardan deil, olacaklardan; seni deimekten, bakalamaktan; bu bulank, karanlk, kukulu sularn, bu acmasz dalgalarn kimliini andrmalarndan korumalym. Seni, zgrlk ve muzlara koarken sulu arayan ynlara kurban vermemeliyim. Kolundan srklyorum; direnmiyorsun. lk kez, bulumamzdan, sevimemizden daha nemli bir iin, yetimen gereken ok nemli bir toplantn, bir grevin, bir konuman yok; ya da var, ama aldrmyorsun. Duvarn yanbandaki kk, yalnz evime getiriyorum seni. Karanlk ta avluya girince kentin grlts biraz hafifliyor. Gcrdayan tahta merdivenleri birbirimize yaslanm, ar ar kyoruz. imizde, itiraf etmediimiz kar konmaz bir kama duygusuyla, yklan byk duvarn hemen yanbandaki drt duvara kapanyoruz. Ben seni, ilk kez o gece, ateler iinde ve aresiz seviirken gerekten sevdim. Gl dmana, amansz saldrgana kar bebeini umutsuz bir rpnla korumak isteyen anne gibi. Kadnca bir koruma duygusu ve belki de yalnzca kadnlara zg bir yaama inad ve cesaretiyle... Ben seni ilk kez o gece, inanlarmn, umutlarmn, kimliimin dorulanmas olduun iin deil, yanlglarmz ortak olduu ve yanlglarmz da dorularmz kadar paylatmz iin sevdim. Ben seni o gece, belki de ilk kez sadece sen olduun iin sevdim. O gece soyunurken ceketinin cebinden den fotoraflarda tandm seni ilk kez: Boynunda krmz pionier earbn, ksa pantolonun, elinde krmz zerine sar yazl pankartnla bir ocuk yry kolunun en nnde yryordun. Elinde bir tula, bir mala; gencecik, duvar rerken objektife poz verip glyordun. stnde ireti duran ciddi takm elbisen, koyu renk kravatnla, kimbilir hangi kongreden, hangi kk zaferden, hangi uluslararas toplantdan sonra, alabildiine resmi, eklenti, brokrat bir glmseyile Honecker'le kucaklayordun. Sonra ok daha yenilerde, seni ilk tandm yllarda, bir gl kysnda, tanmadm gzel bir kadna sarlyordun. Hibir ey sormadm, hibir ey sylemedin. imde, seni -ne nder, ne kahraman, ne rnek- sadece insan, sadece erkek olarak bulduum anda kaybediverme korkusu. imde salt, yaln, rlplak insan seni eskisi gibi sevemeyeceim kaygs. Karmakark, tanmsz, ar bireyler iimde... Gecenin ilerlemi saatlerinde, ateler iindeki uykundan inleyerek uyandn; btn gece slak, kara bir asker taynn ve olgun bir muzu saykladn, btn gece kustuunu anmsyorum... Sabah, bzlp szdm koltuktaki dalgn uykumdan ayldmda, oktan gitmitin. Duvara kotum. Yarlm, delinmi, kmt. Yzlerce eki, belki de binlerce keski duvardan paralar koparyordu. "Satlk, satlk bunlar. Duvar ans. Kk para 5, byk para 10 mark. Kap gidiyor." O geceden sonra bir kez daha karlatk. Aralk sonuydu, Brandenburg Kaps'nn ald gnd. 9. Senfoniyi kentin hem Dousuna, hem Batsna kurulan dev ekranlardan birlikte dinledik. Zaman zaman kara dnen souk, ama sakin bir yamur iseliyordu incecikten. Dev ekrandaki yal Bernstein, uluslararas orkestra ve koroyu ynetirken, muhteem finalde sevin, zgrle dnt. Douda ve Batda tm meydanlardan, zgrlk szc Beethoven'in sesiyle yankland. "Bu kez kaybettik," dedin. "Ne ilk, ne de son yenilgimiz. Yolun o kadar bandayz ki daha."

Oysa ben, sonuna yaklatmz, kar kyya gemek iin bir adm daha atmann yeterli olduunu sanyordum. "Duvar, kn ilk habercisi," dedin, o yumuak, ar, kahin sesinle. "k daha yeni balyor." Oysa biz kuruluun oktan baladna, yeni dnyann tulalarn koyan ncler olduumuza inanmam mydk! "Yeniden balayamayacak kadar, stelik deiemeyecek kadar yorgun ve yalym," dedin. "Yzyl sonra yeniden yaamak isterdim..." Sonra sustun, sustuk. Bir daha, yumuack ya da ehvetli sevgi szcklerinden baka bir ey sylemedik birbirimize. Ne olanlar olmu, ne olacaklar olacakt sanki. Zamansz, tarihsiz, kimliksiz, mekanszdk. Bir byk bolukta sadece ikimizdik. Senden bir ocuk istedim, senden bir ocuk aldm o gece. Bir daha hi bulumadk, hi grmedik, sevimedik. Bu sabah afak skerken, seni Brandenburg Kaps'nn hemen yannda bulduumda, hi armadm. Belli, ok beklemi, ge kalm bir lydn. Yorgundun. Ban duvara dayamtn. Elini tuttum, parmaklarmla dudaklarna dokundum. Souktun. Ceketinin cebinden kimliini, kk zel eyalarn ekip aldm. ylece bulsunlar istedim seni: Adsz, kimliksiz, vatansz, sadece insan... lk uultular, ilk otobsler, gezintiye karlan bakml kpeklerin ilk neeli havlamalar. Gn aaryor. Brandenburg Kaps'nn ve Reichtag'n zerinde, Douyu teslim alan Batnn bayra seilmeye balad bile. Koca kent uyanyor. Birlemenin ilk sabah... Duvarn nnden karnmdaki dodu doacak bebeimi okayarak, hzl admlarla uzaklatm. 2 HARA MEZAT, PARAMPARA Bitpazar, kentin en gzel yaya kprsnn ayaklar dibinden balayp rman sol yakas boyunca uzanr. Yaz k, yamur souk demeden, her cumartesi, Afganllarn Franszlara, Almanlarn ingenelere, Polonyallarn Trklere kart bir renk, dil, rk ve halklar cmbdr. Main rmann kenarnda, zenle budanm bodur narlarn altnda, saf ipek Hint sarileri Amerikan piyade niformalarna; tlden, dantelden gelinlikler yaldz ilemeli zbek takkelerine; patiska gecelikler beyaz yakal, pal bahriyeli kazaklarna, ince naylon amarlar mein punk ceketlerine sarlr. Krk dkk Bohemya kristallerinin yanbanda Afrika masklar, Gineli tanr heykelcikleri, Mozambikli, Seyelli midye kabuklar, Ktahyal iniler, artc bir uyum iinde ge kalm, belki de hi gelmeyecek alclarn bekler. Belle Epoque afilerindeki kankanc kzlarn yldzlar iaret eden ince uzun bacaklar, yerde dkntler arasnda yatan kolu baca krk tabebeklere nispet yapar. oktandr yeni basks yaplmam, artk ne yazar ne konusu anmsanan eski bir kitap; artk kimselerin dinlemedii czrtl bir ta plak; hemen yanbanda kpek resimli, iek gibi alm sar pirin mikrofonlu Sahibinin Sesi gramofon; eski ayakkablar, sivri burunlu yumurta topuklu izmeler, renk renk, biim biim, boy boy elbiseler, paltolar, ceketler, amarlar... Bir mrekkep hokkas, bir yadanlk, bir buhurdan, bir srme

kab; kimbilir kimlerin ne zaman, nerelerden, kimlere, hangi duygularla gnderdii pullar stnde kartpostallar; eski sikkeler, paralar, banknotlar; sararm, unutulmu, vazgeilmi eski fotoraflar ve renk renk, eit eit binlerce tak; akla ne gelirse her ey... Bitpazarnn cvl cvl eitliliini, merakl kalabaln, insana tepeden bakmayan, pazarlktan bkmayan dost satclarn; onlarn, sattklar mala yabanclamam zenlerini, sevgilerini, ama asl o grltl, neeli havada titreen incecik hzn, ezik pimanl, bir daha hibir eyin sahibine dnemeyecei, sahibini bulamayaca, eyann insandan daha mrl, daha direngen olabilecei, kendi bamsz yaamn srdrebilecei duygusunun yaratt, esefle rahatlama karm o garip duyguyu severdim. Hi satn alamayacam bildiim, bebeini emziren, dudaklar memelerinden daha etli, tahtadan oyulmu plak kara tanra heykelini okamay; tavus tyleriyle ssl bir apkay bama geirip oymal yaldz ereveli krk aynada kendime yabanclaan yzm seyretmeyi; dantelli, fistolu bembeyaz patiska geceliklere dokunmay, bir eski kitabn sayfalarn evirip boyal bir sand koklamay -elma ve ceviz karm, tandk bir koku-; scak gney denizlerinin derinliklerinden karlm ya da mercan adalarnn bembeyaz kumsallarndan toplanm, imdi denizlerden uzak bir yabanc kentte yapayalnz yen sedef rengi denizminarelerini kulama dayayp dinlemeyi -oysa dalgalarn sesi kesildi mi denizminareleri de susar, bilirim- ve asl, yerde yn yn dank duran sararm eski fotoraflar kartrmay severdim. Baharda, rmak boyu japoneriklerinin ve bademlerin pembesini, ss kirazlarnn duru beyazn ve filizlenen narlarn krpe yeilini giyinince; yaz geldiinde, hi sararmayan, canl, yeil imenleri ve zenle dikilmi bakml renk renk iekleri taknnca; klar, bu kadar lekesiz ve temiz olmasna hep atm beyaz kar krkne brnnce; hele de sonbahar, anl, byk bir isyann renkleriyle gelip hep isyana hevesli, devrime tutkun, ama yenilgiye yazgl yreimi kzl renkleriyle donatnca, kentin sokaklarn aceleyle ardmda brakp rmak kysna kavumaya alrdm. Main uzakta Rhein'la birleir, koca Rhein, vadileri, ovalar, lkeleri ap Okyanus'a akard, bilirdim. Sadece denizlerde genileyen, hafifleyen yreime, rmak serin bir su gibi gelir; denizlerden uzak bu kentte ufka alan bir pencere olurdu. Eyll sonu lk, neredeyse scak geldi. Belki sonbahar yamurlar ge kaldndan, belki de gne, haftalar boyunca bulutsuz, masmavi bir gkte buulu buulu parladndan, 1990 sonbahar her ylkinden daha renkli, daha parlak, daha isyankar oldu. Main'n sar rengi, duru olmasa'da dumanl bir maviye dnt. Gnlerden cumartesiydi. Yalnzdm, zgrdm, mutluydum. Kenti evreleyen korulardan balayp, ayaklarmn altnda trdayan kuru yapraklar dinleye dinleye gz rengi sokaklardan geerek, rmak boyunun bodur narlarna, salkmstlere ta kartan incelik ve dkklkteki telli kavaklarna, arabi renklere brnen japoneriklerine kotum. Main'dan Rhein'a, Mosel'e kadar nehir boylarnca szlen dizi dizi beyaz tenezzh vapurlarnn kpetelerine ve kprlerin parmaklklarna; uzak denizlerden gelip nehirlere, rmaklara alp denizleri unutup rmak kuu olmu martlar tnemiti. lklar bitpazarnn neeli uultusuna, grltc renkliliine karyordu. Her eyin mutluluu anmsatt bu gzel eyll gn, renklerin, seslerin, kularn, gz yapraklarnn, eyann ve insanlarn arsna kar durabilmeliydim. O gn, dklen nar yapraklarnn ve martlarn tarafnda kalp zaten hibir ey almayacam bildiim bitpazarndan kaabilmeliydim. Orada, hara mezat

satla karlm yenik, yitik, parampara kimliklerimizle, hayatlarmzla, umutlarmzla karlamadan rmak boyundan ayrlabilmeliydim. Dalndan sessizce kopup dne dne, ar ar den bir nar yaprann peine taklmamalydm... Kprnn koyu pembe ta ayaklarnn hemen altnda, bitpazarnn ilk tezgahlarnn kurulduu, yerlere serilmi naylonlarn zerine ilk hazinelerin yayld basamaklarn yanndaydm. Kuru nar yapra o kadar byk, o kadar hareli, o kadar gzel kzl-kahve renkte olmasayd gzm taklmayacak, peinden komayacak, szle szle dt tezgaha yaklamayacak, onlar grmeyecektim. Ama yaprak neredeyse iki elim kadar kocaman, ancak usta bir ressamn elinden kabilecek kadar gzel renkli, da banda ince bir trk kadar yumuak ve hafifti. Havada salna salna dp, yere serilmi dank, yoksul, karmakark bir tezgahn stne konuvermiti. Onlar nar yapran tutmak iin yaklatmda grdm. Tezgahlarn kprnn ayaklarnn altna; yersiz yurtsuzlarn sabahlad, eski gazete, paavra, bo bira iesi dolu, kusmuk ve sidik kokulu kuytularn yanbana amlard. zentili, garip giysileri: Dapdar siyah deri pantolonlarn stne parlak renkli gmlekler, ya da paalar tiftilmi eski blucin bermudalar, yakas kolu ak, gsleri yazl incecik tiortlar, boyunlarnda kocaman halar ya da Mercedes yldzlaryla ve bkkn, umursamaz ask suratlar, bakmsz, pis, uzun sar salar, kapana kslm hayvan baklarnn rkekliindeki gzleriyle hemen dikkati ekiyorlard. Kvr kvr sal, siyah derili Afrikal'dan ekik gzl Uzakdoululara, svelilerden Franszlara, Trklerden Perululara, Almanlardan Afganllara kadar tam bir rklar ve halklar karmaas olan bu acayip pazarda, bir tek onlar baka bir dnyadan gelmiesine yabancydlar. Herkesten farkl bireyler satyorlard. nsanlar, yere geliigzel yaydklar karmakark mallara ciddi, hznl, dnceli gzlerle bakyor; yle bir dokunup evirip eviriyor, sonra tezgahlardan sessizce uzaklayorlard. Bir tek onlarn tezgahlarnn banda, bara bara neeli pazarlklar yaplmyor; uzaklaan alcnn arkasndan "Hadi al istediin fiyata," diye koulmuyor; bir bitpazar alveriinin allm keyfi karlmyordu. Sanki sat yasakl bireyleri, gizlemeleri gereken bir mal pervaszca pazara karm gibiydiler. Vcudunu ilk kez satla sunan kadn kadar acemi, rkek, beceriksiz; onun kadar hrsl, yrtk, akn grnmlydler. Kprnn ayaklarnn hemen dibine, alcs bol, deerli, aranan mallar satan gedikli satclarn rabet etmedikleri bu blgeye serdikleri, ortas delinip simgeleri kartlm Dou Alman ve Romanya bayraklarnn, yrtlm parti afilerinin, pankartlarnn, halk milisinin ve halk ordusunun yldzl, srmal sancaklarnn stne yaymlard mallarn. Karmakark bir rozet; madalya, kzl yldzl apolet ve kokart, eit eit levha, afi, niforma, pul, para, otomobil plakas, bayrak, sancak ve hurda yn... cra kasabalarn yoksul evlerinin eski konsollarnn ekmecelerinde yllarca saklanm zavall hazineler: Bir eski pirin amdan, atlak; deersiz bir vazo, bir seramik tabak, bir porselen ereve, dantel bir yaka ve sanki bir kibrit akta yaklmak zere hazrlanm, st ste ylm eski fotoraflar... Peinden kotuum nar yapra dp fotoraflarn stne konmutu. Sapndan tutup yavaa kaldrdmda fotoraftaki ocukla gz gze geldik. Ykk bir ky evinin kapsnda, uzun sar sal, zayf bir kadnn

kucandayd. Koca sar kafal, incecik p bacaklyd. Elinde paras tutuyordu. Hemen alttaki eski, sararm, ypranm bir fotorafta glmseyen gen adamn yumuak, hznl baklarn gzleri. Belli ki ayn yollardan, ayn kaderden, ayn albmden

bir ekmek baka andryordu geliyorlard.

Fotoraf ynn usulca, okarcasna kartrdm. Korkunun dayanlmaz ekimine kaplm bir ocuun yrek rpntlaryla, tek tek elime aldm eski resimleri. ocuk bymt. Boynunda pionier earb, elinde "Biz tarihi yazanlarz" pankartyla, bir yry kolunun ban ekiyordu. Artk kafas o kadar kocaman, vcudu yle hastalkl, elimsiz deildi. Baklarndan tandm onu, gzleri deimemiti. Bir baka fotorafta, DDR ve parti bayraklaryla donatlm, ieklerle bezenmi bir krsde, sa yumruu havada nutuk atyordu. Sonra, on dokuz yirmi yalarnda bir delikanl, bir elinde mala, bir elinde tula, stnde ii tulumu, gzlerinde yumuack, hznl bir glmsemeyle, -arkada, belli belirsiz Brandenburg Kaps- bir duvar ryordu. Bir gl kenarnda, kendi yalarnda gzel bir kadnla el ele yryor; bir baka fotorafta, yine ayn adam, takm elbisesi, dudaklarnn ucuna ilitirdii resmi glmsemesi ile Honecker'in elini skyordu. Son bir fotoraf daha ektim ynn arasndan. Daha yeni, renkli bir resim. Arkada Kremlin'in kzl yldz ve bayra; btn dnya iine sacakmasna geni bir meydan. Gencecik -sanki bildik, tandk- bir kadnla yine ayn adam. Gzlerinde, ykk evin nndeki clz, hasta sava ocuunun yumuack hzn; gzlerinde yldzlarn ve bayraklarn glgesi... Bir eyll sonu; bir koca rmak boyu... Yerde, kaldrmlarn stnde, salarmda, omuzlarmda, eski eyalarn, fotoraflarn ve parmaklarmn arasnda, kurumu, sar yapraklar. Sar yapraklarn arasnda Dou Almanya'daki Sovyet askerlerinin apkalarn ssleyen grkemli kzl yldzlar, milis kasketleri, Lenin nianlar: ky yollarndan sklm yn iaretleri; yklan Berlin duvarnn irili ufakl paralar; yerde baak elenkli, ekili, pergelli DDR bayraklar; Honecker'in baina palyao takkesi izilmi byk boy posterleri, pionier earplar, genlik rgt kimlikleri, parti yelik kartlar ve yerde, nemli toprak zerinde, gz yapraklarna karm, onlar gibi sar-kahve fotoraflar. Yok pahasna satla karlm paha biilmez, inan, umut, yaam deerinde ne ok mal... Kafamn iinde dnp duran, ok eskiden, belki de ocukluumda okuduum bir kitaptan blk prk bir alnt: "Semerkant'ta, Buhara'da, Tebriz'de, Atina'da, Milet'te, Sirakuza'da, Kordoba'da, Sevilla'da, Kostantiniye'de, Persopolis'te, Marake'te, Tanca'da, binlerce, on binlerce kentte arlar, pazarlar kurulurdu. Sur duvarlarnn iinde, Acem hallar Hint allarna; fildileri kaplan postlarna, deve derisinden altn ilemeli yelekler Tatar kllarna, trl lezzet ve kokudaki baharat, zambak ve gl yalarna, znik mavisi testiler ince boyunlu pembe kristal Moreno srahilerine, kr atlar doru ksraklara ve birbirinden gzel, gl, yalnz kleler uzun srma sal, ince belli erkez cariyelere karrd. Gece gndz, karncalar, solucanlar gibi kaynaan dzensiz, dank, grltc, ou ullara sarlm, ou yoksul bir kalabalk hrs ve ehvetle doldururdu pazar meydanlarn." Binlerce yl sonra, pazarlar dolduran ayn hrsl kalabalk, ayn alveri sarholuu, ayn mal ve sahiplenme ehveti. Dnya byk bir pazar olmaktan kamad m binlerce ylda? Mallar milyonlarca kez daha eitli, daha zengin; satclarsa daha acmasz, daha hrsl. Uruna duvarlarn yklp yldzlarn, bayraklarn, inanlarn, hayatlarn yerlerde inendii zgrlk, binlerce ylda, pazar zgrl olmay bir adm bile aamad m? 1990 ylnn bir eyll gn. Drt bir yanda sar-kzl gz yapraklar. Gzel, bakml, neeli bir rmak boyu. Ve yere serilmi tezgahlarda, belki de binlerce yldan bu yana ilk kez meta olup pazara karlm allmadk,

garip bir mal: en az kuan kimlii; kimliklerimiz... Fotoraftaki mahzun gll, yumuack bakl adam, sadece hznl deil akn gzlerle bakyor imdi evresine. Yry kolunun en nnde gurur ve umutla yryen ocuun tad pankartn stndeki yaz siliniyor. Gen duvar ustasnn elinden tulalar dklyor. Kremlin'in yakut yldz fonda hala muhteem ve marur parlasa da, , gencecik kadnn yzn aydnlatmyor artk. imde neden olduunu bilmedigim bir utan: pazara gelmenin, satla karlm bu paha biilmez mallarn yanna bir alc gibi yaklamann ya da bir an, bir dnemin, milyonlarca insan hayatnn pazarda hara mezat satldna tank olmann utanc, bu pazar datamamann, bu sat durduramamann, yeni dnyay kuramamann utanc... Parmaklarmn arasnda sk sk tuttuum nar yaprann altna gizlenip evreme baktm. te oradayz. Eski asker postallarnn, kat kat tl etekleri yrtlm bale elbiselerinin, krk gece lambalar ve bo akvaryumlarn arasnda, rtkan el radyolarnn, ak sak resimli Playboylarn, hurda demir ve lastiklerin, pasl bisikletlerin, oymal dolaplarn ve sarkntl cam kpelerin yanbanda, pembe tula kprnn ayaklar dibindeyiz. Eskici Trklerin aputlarnn, Pakistanllarn fildii oyma biblolarnn, Romanyallarn ili bluzlarnn, Hint kumalarnn, Yugoslavlarn seramik fincanlarnn arasna karmz. Esir pazarlarndaki gibi suskun, utanl, yenik, rlplak... Aalardan den sar yapraklar rtyor plaklmz ve utancmz... Saklandm yapran altndan ktm. Elimde, hznl yumuak bakl adamn Brandenburg Kaps'nn yaknnda duvar rerkenki delikanl fotoraf, bir de kzl yldz. Satc sonunda bir alc bulmu olmann sevinci ve hrsyla: "Her para be mark," dedi. lk kez bam kaldrp yzne baktm. Biraz kadns, ama gzel yzlyd, boynunda ha vard. zgr pazar ekonomisi'nin ilk giriimcilerindendi. "kisine be mark ver, yeter," dedi. Be mark karmann telana kaplmt. Elimde eski bir fotoraf ve kimbilir Dou Almanya'da grevli hangi Sovyet askerinin apkasndan koparlm bir yldzla akn duruyordum adamn karsnda. "Pahal m geldi?" diye sordu. Syledii fiyattan kukuya dmt. "ok ucuz," diye mrldandm. Yzme nce aknlk, sonra fkeyle bakt. Bana yle geldi ya da. "Bana sorarsan hibiri be para etmezdi," dedi. "Ne verirsen ver, al git!" ok ucuz bu insan hayatlar; bizi biz yapan, insan yapan kimliklerimiz, tarihimiz, yzyln, elli yln deil, binlerce yln umutlar, bunca ac, bunca sevin, bunca zafer, bunca yenilgi ucuz, hatta yok pahasna... Sararm fotoraf ve srmal yldz yere braktm. Bir tek, kuru nar yapran aldm elime. Cebimden bir madeni be mark karp yere, fotoraflarn

stne attm. Yaprak iin, dedim. Elimde sardan kzla dnm koca nar yapra, bitpazarn arkamda brakp rman kar kysna doru yrdm. 3 BRLEMENN LK OCUU "...Ve bir oul douracaktr ve onun adn sa koyacaksn, nk kavmini gnahlarndan kurtaracak olan odur... Yusuf uykusundan uyand, Rabbin meleinin kendisine buyurduu gibi yapt ue karsn yanna alp bir oul douruncaya kadar onu bilmedi ve ocuun adn sa koydu... " Matta'ya gre ncil Bap 1 "...Benden sonra bir adam geliyor ki, benden ileri oldu, nk benden nce idi..." Yuhanna'ya gre ncil Bap 1 Resmi haberlere gre, birlemenin ilk ocuu, Brandenburg Kaps'nn nndeki ve Reichtag'daki grkemli trenlerden 15 dakika sonra Douda dodu. Televizyon ekranlarnda, yorgun ve mutlu glmseyen anasnn kollarnda, buruuk, somurtuk yzyle yatarkan grdk onu. 47 santim olup, 3 kilo 100 gram geldiini, adnn Jakob olduunu rendik. Minicik savunmasz bedeni, henz tam almam yumuk gzleri, aresiz lyla, savunmadan teslim olmu bir kalenin yenik askerlerinin, yenenlerden aman dilemek iin sunduklar, kuatmadan naslsa arta kalm deersiz bir kurban andryordu. Jackob'u, karnmdaki 9 ay 9 gnlk bebeimi okayarak seyrettim. imde heyecan, hzn, umut karmaas bir duygu... Ne acmasz yalanc medialarn, ne gaddar Hirodes'in kahinlerinin ve mneccimlerinin, ne de saf oban krallarn doduunu bilmedikleri, yldzn grmedikleri ocuk, birka dakikadan beri benim kucamda yatyor. Adn Adam koydum. Karnm baklarla deen o mthi acdan sonra, bebein ilk l duyulurken tm bedeni saran o anlatlmaz rahatlama, mutlu geveme ve yorgunluk sevince dnmeye balarken -daha o anda- sevdim onu. nce igdsel, bedensel, kadn yanmla; sonra bu k ve ykntlar arasnda yeniden balayabilme umudu; hayatn lme, gelecein gemie, yeni doann tkenene meydan okumas olduu iin... Doum odasnda, bacaklarm iki yana ak, srtst yattm yerden, teki Berlin'in televizyon kulesinin tan aarrken snkleen klar grnyordu. Doum masasndan gremiyordum, ama teki ve dnden beri tek Berlin'le doumevinin arasnda, yer yer yklm bir duvar paras olduunu biliyordum. Seninle Berlin'in grkemli kprlerinden geerek Spree kanallar boyunca el ele dolarken, zengin Batnn gsterili meydan okumas karsnda ezilen kentin ince gzelliklerini, bilinmedik kelerini, ac ve tarih ykl gemiini kefederken duvara yaklamazdk. Duvar, dncelerimizin deil ama yaammzn, geleceimizin deil ama gemiimizin, inanlarmzn deilse bile duygularmzn arasna ekilmiti, bunu anmsamak istemezdik. Zorunlu bir ktlk, hastaln iyilemesi iin katlanlmas gereken ac bir ilat. Ykntlarnn altnda kalacamz dnmezdik.

Dn sabah, afak vakti, tam olunun doduu u saatlerde seni duvara yaslanm bulduumda, o duvarn ne kadar paras olduunu, duvarla ne kadar btnletiini, seni gerekten sevebilmem iin duvar sevmem gerektiini anladm. Yklm, delinmi, paralar oktan iportalarda satla karlm duvarn Brandenburg Kaps tarafnda beni bekliyordun. Daha nceden szlememitik, 9 ay 9 gndr grmemitik, ama seni nerede bulacam konusunda hi yanlmadm. Gecenin karanlnn gnn ilk klarna yenik dt afak vaktiydi. Aclar birden bakla kesilmiesine dinerken ve bebein ilk lyla birlikte mutlu bir yorgunluk btn vcuduma yaylrken, doktor, "Saat 5.21, bir olunuz oldu," dedi. Gzlerimi atm. Doum odasnn penceresinden televizyon kulesinin ardnda; Batda parlayan, henz afaa yenilmemi yldz grdm. ocukluumdan beri hi inanmasam da hep sevdiim, ezberime yerlemi eski masaldan dizeler dudaklarmn ucunda: "O zaman Hirodes, mneccimleri gizlice ard ve onlardan yldzn ne vakit gzktn iyice rendi. Ve gidin ve ocuk hakknda iyi aratrn; onu bulduunuz zaman bana haber verin ki ben de gelip ona secde klaym, diyerek kendilerini Betlehem'e gnderdi. Onlar da kral dinleyip yollarna gittiler ve ite Batda grdkleri yldz nlerince gidiyordu, taa ocuun bulunduu yere kadar gelerek zerinde durdu... " Doum odasnn penceresinden grdm yldz, ban ge kaldran ilk insana da byle parlak, byl, eriilmez grnm olmal. Olunu samanln gizliliinde douran Meryem de ge baktnda bu yldz grm olmal. 2000 yl ncesinin, mucizelere inanmaya hazr saf obanlar, geceleri bu yldza bakarak yollarn bulmu olmallar. Dnyay fethedip tarihi deitirmek iin yola kanlar da bayraklarna, gslerine, mzraklarna, tanrsz mabetlerinin kubbelerine bu yldz taktlar. Getigimiz gnlerde ayaklar altnda, hrsla inenen yine bu yldzd. Budapete'de, parlamento binasnn zerinde devrimden beri parlayan, iilerin devrime armaan kzl yldz, getiimiz hafta yerinden indirildi. Yerine, rzgarn ynne gre dnen altn yaldzl eski rzgar horozu taklacak. Sofya'da, parti binasnn yldzn yoksul grnml sokak ocuklar ayaklar altnda inediler. Romanya'da, Macaristan'da, Polonya'da, Bulgaristan'da, Dou Almanya'da bayraklar, sancaklar hrsla delinip, paralanp yldzlar karld. Ve ite yldz, doum odasnn penceresinde yine prl prl parlyor. Kzl Meydanda bir resmimiz vard seninle. Arkamzda Kremlin'in duvarlar ve neredeyse gerek yakuttan olduuna inandmz grkemli yldz... Devrimin kanc yl trenleriydi, anmsamyorum. Seninle ilk orada, Moskova'da tanmtk. Bir yanda kubbeleri mavi, yeil, mor, krmz; sar mine ili peri masal kilisesi, te yanda sivri kuleleri hep karlym gibi duran bir k masalndan km krmz tula Lenin mzesi, arkada dev meydan boydan boya kaplayan Kremlin'in duvarlar ve stnde parlayan yakut yldzla kubbenin stnde dalgalanan kzl bayrak. Sovyetler Birlii'nin deil devrimin bayra... Resmi trenler sona erdikten, yzlerce lkeden gelmi heyetler, davetliler, bol votkal Rus gecelerini aramaya ktktan sonra, kabemiz olan o meydana komutum. Henz kar balamamt, ama kokusu havadayd. nsann iliklerine ileyen souk bir kasm gecesiydi. Gk ak ve lacivertti. Lenin'in mozolesinin nnde birikmi kalabalk, askerlerin nbet deitirme trenini grmek iin bekliyordu. O gece meydanda karlatmzda, yanma gelip "Biz paralanm Almanya'nn iki yanndan geliyoruz galiba," dediinde, birbirimizi birka

gndr sren resmi toplantlardan ve trenlerden tanyp, gecenin ge saatlerine kadar Kzl Meydanda, Moskova nehri boylarnda, Gorki ve Nevski caddelerinde, bu vaat edilmi kentin sevgisi hi iimden kmayan parklarnda, meydanlarnda, sokaklarnda dolatmzda, iimde hep bir soru vard:" "Nedir bizleri byle byleyen, bu yldzda?" Yllar sonra, Berlin'deki son gecemizde Noel iin sslenmi l l sokaklardaki binlerce yldz gsterip "Bizim yldzmz ayaklar altnda ineniyor, sa'nnkiyse 1990 yldr parlyor yerinde," diye mrldandmda, "Aslnda hep ayn yldz o: nsann erimek istedii k," dedin. O gece bu sz anlamadm. Senin teslimiyetin sandm. Batda grdkleri yldz, nlerince gidiyordu. ocuun bulunduu yere kadar gelerek zerinde durdu. Ve ite yldz imdi karmda doum odasnn penceresinde prl prl parlyor. Ad Adam. Baba ad yok. sa'dan 1990 yl sonra, Tanr artk hibir kadndan ocuk yapmyor; babasz ocuklar ve bakire analar da artk mucize saylmyor. Adam'n doum yeri Betlehem deil, Berlin. Masallar binlerce yldr Douyu terk ettiklerinden beri, peygamberler de artk Doudan kmyor. Adam peygamber olmayacak. O bizim olumuz. 3 Ekimi, 4 Ekime balayan gece, Brandenburg Kaps'nn yannda, kendi elleriyle rd duvarn yannda l bulunan kimlii belirsiz adam'la Batl bir kadnn nesebi gayri sahih ocuu. Adam, bu byk kntye, hayallerimizin ve hayatlarmzn ald yaralara, maddenin, parann, pazarn, smrnn ve kulluun, zaferini ve ebedi saltanatn ilan ediine kar ve asl, yklan bir dnya, sona eren bir dnemle birlikte senin yokoluuna kar benim meydan okumam. Frtnal karanlk bir gecede, dev dalgalar arasna atlm bir cansimidi Adam. imdi ieride, bebek odasnda uyuyor ve anasnn kokusunu duyup kendini gvenlikte hissederek memeye yapaca an, a bir kedi yavrusu zlemiyle bekliyor. Son gecemizde, hani Beethoven'in. 9. Senfonisi'nin iki Berlin'de birden meydanlara konulan dev ekranlardan yanstld ve Schiller'in Sevince Sesleni'inin zgrle Sesleni'e dntrld 24 Kasm gecesinde, Adam' senden hem bir an, hem de bir umut olarak aldm. O gece, incecikten yaan yamurun altnda Beethoven'i dinlerken, "Hangi zgrlk?" diye mrldandn anmsyorum. Sesinde ne fke, ne tepki, ne eletiri, ne de pimanlk vard. Ak, plak ve mthi bir soruydu bu. Dalgndn. Her eyi yeni batan btn derinliiyle dnmek ister gibiydin. "Kanc zgrlmz bu bizim?" dedin. Bu kez sesinde ince ac bir alay sezdim. Avucunun iinde sk sk tuttuun elimin parmaklarn actrcasna sktn." Syler misin bana ltfen muzla zgrlk arasnda nasl bir iliki olduunu?" Sorunun yantn kendin de ok iyi biliyordun. Yine de benden duymak, belki de beni incitmek, hn almak istiyordun. "ok basit," diyerek oyuna katldm. "DDR'liler de bizim kadar rahat ve bol muz yeme zgrlgne sahip olmak istiyorlard." Birden oyunu -ya da kavgay- braktn. Sesine, iime hep huzur veren o sakin, yumuack tn geldi yeniden." nanlacak gibi deil, ama anlayamadmz bu basit gerekti ite... Sonra biraz dnceli, biraz ar bir sesle: "Bir baka zgrlk gelecek. Bu frtna getiinde, muzla snrl olmayan, bizim yanlglarmz tamayan, insann gerek zgrl... Bunun nasl bir ey olduunu ne sen, ne ben, ne de hele bu ynlar, henz bilmiyoruz..." Doumevinde, drt kiilik bir odada, temizlenmi, gevemi, rahat ve mutlu

yatyorum imdi. Daha nce doum yapm gen anne, sabrszlkla bebeklerinin emzirilmeye getirilmesini bekliyorlar. Biri Alman, ikisi yabanc. Yabanclardan biri Trk, biri Polonyal olmal. Trk ile Polonyal kt bir Almancayla anlamaya alyorlar. Blk prk konumalarn duyuyorum yattm yerden. Bebeleri iin kayglanyor, ocuklarn karmasndan korkuyor ve biraz daha hzl davranp Birlemi Almanya'nn ilk bebeini douramam olmalarna hayflanyorlar. Kapnn nnde bir tela; btn annelerde bir kprdanma. Bebek sesleri, bebek hemirelerinin ektii arabalarn gcrts... Kap alyor. Bebekler, kollarndaki bileziklerden adlar okunarak, pembe ya da mavi hastane tulumlar iinde annelerine teslim ediliyor. Ben son gelenim. Kucam hala bo. Yreimde bir rpnt, bir heyecan, bebeklere bakyorum. Frtna dinip de btn sahte zgrlk bayraklar yere indiinde; zgrlk boyasna boyanan u acmasz, khne arkn boyalar dkldnde, bizim hayal edip de baaramadmz dnyay, belki de bu ocuklar yaratacaklar. Douda, Batda ne varsa hepsi kmeye, deimeye mahkm. Ama biliyorum: Yeni gelecek. ocuklar dogduka, yeninin tohumlar eskinin barnda filizleniyor ite. Adam ieride, bebek odasnda uyuyor. Alexander Platz'n stnde, Batda parlayan ve onun dnyay selamlayan ilk lyla birlikte afaa yenilip klara karan yldzn benden baka kimse grmedi. Kimse o yldzn, her gece gkler kararrken, dnyann geceye dalan her gnde yeniden parlayacan bilmiyor. Vakit tamamd, yine de hibir zel alamet belirmedi, doumundan nce. Bir yakut yldz dt, duvarlar ykld, bayraklar delindi, tanr heykelleri paraland, kutsal kitaplar yakld ve penceremdeki karanfil, k banda gonca verip iee durdu. amzda bunlar, artk mucize saylmyor. Doum ve bebek bezgini doktorlardan, gzlerinden uyku akan hemirelerden baka kimse, hibir acmasz tiran, hibir amansz firavun bilmiyor Adam'n doduunu. "DDR'li yksek grevli bir babadan olma, Batl komnist bir gen kadndan doma" Adam, Berlin'in nfus kaytlarnda babas belirsiz herhangi bir ocuk. Kimse bilmediine gre, henz burada gvenlikteyiz. Bu mthi arkn dilileri, beyin ykama ve yalan makineleri, adna pazar zgrl -ya da bilimce, kibarca syleniiyle- zgr pazar ekonomisi denen bu dev, bizi saklandmz bu samanlkta bulup Adam'n kk bedenini ve kafasn temez. kntnn hayal krkl, ondan daha beter plan kuku, ikircim, burada, Adam'la birlikteyken yakalayamaz beni. Doktor, "Normal bir doum oldu, iki gn sonra kabilirsiniz," dedi. Saklandmz bu gizli snktan ktmzda, ilk mucizesini gsterecek Adam. Duvarla birlikte ken dnyamzn karsnda, iim yine de umut ve mutlulukla dolu, yeniden balamaya, yanlglardan renmeye hazr, ayakta kalabilmemi salayacak. "Bir gn, yanllar su, yanlglar gnah olmaktan kt zaman her ey daha ak, daha duru grlecek," demitin. "Gerek zgrln duvarlarla korunamayaca anlald gn ve hibir duvara ihtiya kalmayacak kadar zgr olunduu gn, artk mal hrs ve mlkiyet ehvetinin adna zgrlk deme ayb bir daha ilenmeyecek." Unter der Linden'de yere yumuack bir hal olmu hlamur yapraklarna basa basa yryorduk. ehresi yava yava deimeye balayan ve makyaj yapmay, sslenmeyi henz beceremeyen gen bir kzn tatl rklne brnen Berlin caddelerini geip Karl Marx Meydanna vardmzda, salarmzda, omuzlarmzda sar hlamur yapraklar vard. Arkaya dnp o her zaman, her mevsim gzel olan Unter der Linden'e hznle baktn. "1880'lerde, 1890'larda, 1918'de, 30'larda, 50'lerde iiler

kzl bayraklaryla, Enternasyonal'i syleyerek bu caddeden getiler," dedin. "lk devrim trenine, elimde Tarihi biz yazyoruz pankartyla, ksa pantolonum, krmz kravatmla bu caddede katldm. Yine sonbahard. Ihlamur yapraklarndan hatrlyorum." Biraz daha yrdk. Marx'la Engels'in heykelinin nnde durduk. Marx'n kafasna bir gvercin tnemiti. Ellerini gevek ve sakin bir ekilde dizlerine koymu Marx, sakalnn stnden dnceli bakyordu. Yannda ayakta duran Engels'in baklar daha sert, daha keskindi. Bunu sana sylediimde gldn. "Heykeltra bu yzden rejim muhalifi ilan edilmi olabilir," dedin. Hemire, alayan Adam' getirip kucama verdi. Nasl emzirecegimi anlatmaya alrken, Adam memeyi kendiliinden bulup hrsla emmeye balad." te kendi bann aresine bakmay bilecek, a kalmayacak bir ocuk," diye gld gen hemire kz. Birka dakika sonra emmekten yorgun dp kollarmn arasnda kk bir kedi yavrusu gibi uykuya daldnda, hayatn o anlatlmaz sevinci, mutluluu, gc ve gveni doldurdu iimi. Kck mavi hastane tulumunun drt bir yanndan, khnemi ve ken her eye inat, taze filizler gibi hayat fkryordu. Yeni bir a balyordu Adam'la, diye dndm onu emzirirken. Bu frtnann ortasnda doanlar kuracaklar yeni dnyay. Onlar duvarlar rmeyecekler. Onlar kimliklerini kaybedip satla karmayacaklar. Onlar bizim dorularmzn, bizim deerlerimizin hibirini benimseyip tamasalar da, yeni bir dnyann insanlar olacaklar. Neyse ki mucizeyi bebek hemiresi fark etmedi; neyse ki doktorlar Doudan gelen kla parlayan Bat yldznn Adam'n yatann stnde durduunu grmediler. Burada imdilik gvenlikteyiz. ki gn sonra, bu snaktan knca Brandenburg Kaps'nn nnden geip n geldii yere, insanlarn yeni insan, yeni dnyay bekledikleri Douya doru gideceiz onunla. Sska eeimizin ban, inanm, saf ve kul Yusuf ekmese de, bamda ktan bir hale deil, ksack kesilmi salarm ve stmde yerlere kadar ar ipek etekler deil, blucin pantolonum olsa da, Adam'la birlikte yldza doru yryeceiz. SON NDEKLER DURAKLAR antan Neden Ar Postac Bir Duraktr Frankfurt Zaman Katilleri VEDALAR Elveda Alyoa Madrid'de lmeyi zlediimiz Akam Bir Dn Fotoraf l Bir Sincaba At ANIMSAMALAR

Teyzem Yaad m Bir Gne, Bir Kar Sayklamalar Oymal Sandkta Vurulan ocuk Eski Ev Brandenburg Kapsnda lm :::::::::::::::::::

You might also like