Professional Documents
Culture Documents
SLAM AHLAKI
Yazan : Mehmet Ali DEM RBA
hlas ve riya
Münafıklık
Kalb ve Yürek
Kalb kırmak
Kalbi temizlemek
Kalbi Sıkan
Kalbi temizlemek
Bozuk Kalbliler
Dört Engel
Kalb ile i lenen günahlar
Kibir ve kibirden kurtulu yolları
Kibir Nasıl Anla ılır?
Kibrin ba lıca sebepleri unlardır:
1- L M
Nefsi A a ılamak
2- BADET
3- NESEP
4- GÜZELL K
5- KUVVET
6- SERVET
7- MEVK
8- YAKINLARIN ÇOKLU U
Tevazu yükseltir
Hased Edilmiyen Nimet
Kendini be enmek
Tevazu ve kibir
Ayakkabıcının Korkusu
Sinirlenmek ve sebebi
Kibirden Do an Hastalıklar
Kızma sinirlenme
Hakkı Kabul Etmek
Kibir ve tevazu
Mütevazı olun, büyüklenmeyin, övünmeyin
limden Maksat
Babası le Övünmek
Sabrın önemi ve çe itleri
ükür ve sabır
Hifa Hatun
Belalara sabretmek
Öfkesini yenmek
Gadab ve ehvet
Allahın Rızası
Hz. Eyyub ve sabrı
Hz. Eyyubün a laması
Hastalı ına Üzülmedi
Yerden Su Çıktı
Hâline ükretmek
Kanaat
ükür secdesi
Ba arının sırrı sabır ve ükür
ükrün önemi
Bir lokmaya ükretmek
Hamd ve ükür
srâfın sebepleri
srâftan kurtulmanın çâresi
Dil üzerine
Hükümdar Ö üdü
Dile sahip olmak
En Zararlı ey
Yalan ve zararı
aka ve Yalan
Do rulu un fazileti
Ara bulmak ve yalan
Gıybet ve zararları
Gıybetten kurtulu
Gıybetin kefareti
Gıybet, üç türlüdür
htiyaç halinde gıybeti caiz olanlar
Kötü huyların tesbiti
Kötü huyun ilacı
Can çıkar huy çıkmaz mı?
Güzel ahlâk
Güzel Sözler
Güzel ahlâklı olmanın alameti unlardır
Hayâ Etmek
Kelam-ı kibar [büyüklerin sözleri]
Hikmetli Sözler
Kıymetli nasihatler
Müslüman vefakar olur
"Kara Gün Dostu"
Küs ve dargın durmak
Barı mak gerekir
Ho görülü olmalı
Tatlı dil ve güler yüzün önemi
Edebe riayet etmek
Emr-i ma’rûf ve nehy-i münker
Dîni anlatırken
lim, Akıl ve hlâs
Müjdele, nefret ettirme!
Emr-i mârufun önemi
Günah i liyene müdahale
Emr-i mâruf yaparken
Zarardan kurtulmak için
Kâfirlerle barı yapmak
Kötülü ü önlemek
Kötülü e Rıza
Dost Acı Söyler
"Görü ünüz nedir?"
Tarihi tavsiye ve nasihatler
Islahçı ol, fesattan kaç
Hz. Ebu Bekr, Hz. Ömere buyurdu ki
Hz. Ebu Bekr buyurdu ki
Yalnız hakka de er ver
Hz. Ömer, Ebu Musa el-E ariye öyle yazdı
Hz. Ali
Ömer bin Abdülaziz
Hasan-i Basri
eyh Edebali
Osman Bey
Hükümdarın vazifesi
Ö üt Dinlemek
Güzel ö ütlerle ça ır!
yili i tavsiye
yili i Bildirmek
Nasihatın önemi
Salih Âlimler
Tartı manın Zararı
Dinî münâka a
Hatasını kabul etmek
Özür Dileten Söz
Faydalı Nasihat
Hakkı Kabul Etmek
Özür beyan etmek
Ruhsat ve azimet
Fitne nedir?
yi insan olmak için
te Müslüman
Nimete ükretmek
Ayıp Örtmek
nsanları sevindirmek
yi huylu olmanın yolu
yilerle beraberlik
yi kimseleri sevmek
yilikte Yarı
nsanların yisi
yilik ederken
Çocu un badeti
yi veya kötü çı ır açmak
yi Çı ır Açmak
nsanlı a Hizmet
slâma hizmet
Hizmetlerdeki Sıkıntı
Dine Hizmet
Duâ Ordusu
Allahü teâlânın kullarına hizmet etmek
Cennete girme artı “iman”dır
Hizmeti ni’met bilmelidir
nsanlarla iyi geçinmek
Ya lıya saygı
Ömrü Uzar
Örnek insanlar
Kötü Arkada
Arkada ın kusuru
Kimseye yük olmamak
Arkada a iyi muamele et
Mürüvvet nedir?
Merhamet, efkat ve acımak
Müdahene ve müdara
Cömertli in Fazileti
lim ve Cimrilik
Tamah ve cimrilik
Cimrilikten kurtulup cömert olmak
Cimrili in tedavisi
Cömert miyim, cimri miyim?
Misafir A ırlamak
Mal Kıymetlidir
Cömertlik için ne dediler?
Mala Ba lanmak
Kar ılık Beklemek
Cömertlikte zirve
Ba kasını Kendine Tercih
Canından Cömertlik
Cömertlik menkıbeleri
Rüzgarayak’ı istemeyin benden
Cömertlik mtihanı
Cömerdin ölüsü bile
Hatim-i Tai’den daha cömert fakir
Herkesin De eri
Ziyarete Mani Mal
Sahibini Bulan Kelle
Cömert Esir
Cimrilik Menkıbeleri
Sen karde in gibi olamazsın
Çatal Sesi
plik Tüccarı
Ku un Ö üdü
Cimrilik Ate i
Cimri ve Kelle
srafı Sevmezmi
Sözünde Duran Cimri
sraf nedir
ktisadın önemi
Rızık ve Endi e
srafın zararları
Cimrilikten Kötüdür
eytanın Karde leri
Mal nimeti
Çe itli sraflar
srafın sebepleri
ık giyinmek
Vakar çin Giyinmek
Gösteri çin Giyinmek
Sui zan haramdır
üphe Uyandırmamalı
Rahmet ve Ümit
Su-i Zan ve Hüsn-i Zan
Zan ile küfür isnadı
Müslümana Su-i zan
Zaruret ve Haramlar
Söz Ta ımak
Hased etmek
Hasede sebep olan eyler
Hasedin dereceleri
Hasede sebep olan eyler
Hz.Mûsâ’nın imrendi i zat
Hasedin zararları
Hasedin amel ile tedavisi
Yahudi iftirası
Hased hasenatı yok eder
Gayret etmek
Rü vet ve zararları
hlas ve riya
Sual: hlas ve riya ne demektir?
CEVAP
hlâs, gerek beden ile, gerek mal ile yapılan farz veya nâfile bütün ibâdetleri, Allah
rızası için yapmaktır. Mal, mevki, saygı, öhret kazanmak için yapılan ibâdette ihlâs olmaz,
riyâ olur. Böyle ibâdete sevap verilmez. Günah olur, azaba layık olur. Haram i leyenlerle,
bid’at ehli ile, kâfirlerle, arkada lık, kom uluk edenlerin ihlâsları kalmaz.
mâm-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
bâdet yaparken, Allahü teâlâ emretti i ve be endi i için yapmaya niyet etmelidir.
Bütün i lerin, iyiliklerin hep ihlâs ile yapılması lâzımdır. Kiminde, ihlâs, kendini zorlayarak
hâsıl olur ve kısa bir zaman devam eder. Sonra kalbe nefsin arzuları gelir. Devamlı ihlâs
sahiplerine Muhlas denir. Zahmet çekerek elde edilen, devamsız ihlâs sahiplerine Muhlis
denir. Muhlas olana, ibâdet yapmak, tatlı ve kolay olur. Çünkü bunlarda, nefislerinin arzusu
ve eytanın vesvesesi kalmamı tır. Böyle ihlâs, insanın kalbine ancak bir evliyanın kalbinden
gelir.
Muhlis olarak ibâdet etmek övülmü tür. Kur' an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: (De
ki, ben ancak Allaha muhlis olarak ibâdet ederim.) [Zümer 14]
Hadis-i erifte de buyuruldu ki: ( hlas ile yapılan ibâdet az da olsa insana kâfi gelir.)
Murad, istek, arzu demektir. Tasavvufta ise Murad, seçilmi kimse demektir.
Allahü teâlânın rızasına kavu turucu iki yol vardır. Birisi talibler yolu, ikincisi,
muradlar yolu. Yani seçilmi lerin yoludur. Birinci yoldaki talibler, sıkıntı çekerek yürürler.
kinci yoldaki muradlar ise sıkıntı çekmeden, hatta nazlı nazlı ok anarak maksada
kavu urlar. Bu yol, peygamberlerin ilerledikleri yoldur. Bu yol bazı evliyaya da ihsan edilir.
Kur' an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: (Allah, diledi ini kendine seçer, kendine
kavu mak isteyenlere de, kavu turan yolu gösterir.) [ ura 13]
Devamsız olan ihlâs ile yapılan ibâdetler de, zamanla nefsi zayıflatır, devamlı ihlâs elde
etmeye sebep olur. Süfyan-ı Sevri hazretleri, (Allah rızası için, niyet etmeden yeme e dâvet
edene bir günah, niyet etmeden gidene de, iki günah yazılır) buyuruyor.
Hadis-i eriflerde buyuruluyor ki:
(Amellerinizi Allah için halis kılın. Çünkü Allahü teâlâ, ancak kendisi için ihlâsla
yapılan ameli kabul eder. [Dâre Kutnî]
( badetlere riya karı tırmayın ki amelleriniz bo a gitmesin.) [Deylemî]
( badetine riya karı tırana ahirette denir ki: Git sevâbını o ki iden iste.) [ . Mâce]
(Sırf Allah rızâsı için, arkada ını veya bir hastayı ziyaret eden için, Allahü teâlâ
buyurur ki: Ne güzel ettin. Cennette kendine bir kö k hazırlamı oldun.) [Buhârî]
(Allah rızası için câmi yapana cennette bir kö k verilir.) [Taberânî]
(Kim Allah için yenerse gazabını, Allah da, ondan def eder azâbını.) [Taberani]
(Allah rızası için, ana babasına itaat ederek güne ba layana cennetten iki kapı
açılır.) [ .Asakir]
(Dünya ve ahiret hayırlarına kavu mak için, Allahı ananlarla beraber ol, hep
Allahı an, Allah için sev, Allah için bu zet.) [Ebu Nuaym]
( badetleri ihlas ile yap! hlas ile yapılan az amel, kıyamette sana yeti ir.) [Ebu
Nuaym], (Allah rızası için affedeni, Allahü teâlâ yükseltir.) [Müslim]
(Sabırlı ve ihlâslı olanlar, hesaba çekilmeden cennete girer.) [Taberânî]
(40 gün Allah için ihlâsla ibadet yapanın, kalbinden diline hikmet pınarları akar.)
[Ebu - eyh]
( hlaslı olanlara müjdeler olsun. Onlar fitne karanlıkları içinde, parlayan
ı ıklardır.) [E.Nuaym]
( hlasla “Lâ ilahe illallah” diyen cennete girer.) [Bezzar]
(Cennetin güzel kö kleri, Allah rızası için birbirini sevenler içindir.) [Ebu - eyh]
(Allah rızasından ba ka maksat için ilim ö renen veya ilmini dünya menfaatine alet
eden, cehennemdeki yerine hazırlansın!) [Tirmizî]
Kur’anı kerimde salihler övülürken buyuruluyor ki: (Onlar, kendi canları çekerken
yeme i yoksula, yetime ve esire yedirirler. Biz bunları Allah rızası için veriyoruz;
sizden ne bir kar ılık ne de bir te ekkür bekliyoruz.” derler.) [ nsan 8,9]
Münafıklık
Sual: Allaha inanıyor, namaz kılıyorum. Fakat çok günah i liyorum. Ben münafık
mıyım?
CEVAP
Allahü teâlâya inanan mümindir. Kimse zorlamadan namaz kıldı ınıza göre, münafık
olmanız mümkün de ildir.
Yalan söylemek, emanete hıyanet etmek ve verdi i sözde durmamak münafıklık
alametidir. Fakat bu günahları i liyene münafık denmez.
Münafık, inanmadı ı hâlde, herhangi bir dünya menfaati için inanmı gibi görünen
kimsedir. Eshab-ı kiramı seven de münafık olamaz. Hadis-i erifte buyuruldu ki:
(Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Alinin sevgisi [radıyallahü anhüm] bir münafı ın
kalbinde toplanmaz.) [Taberânî]
(Ensarı ancak mümin sever. Ancak onlara münafık bu zeder.) [Buharî ]
Sözün kısası, Allahü teâlâya ve Onun Resulü Muhammed aleyhisselama inanan kimse
mümindir. Çok günah i lese de münafık de ildir.
Kalb ve Yürek
Sual: Kalb ile yürek farklı mıdır? Kalbi nasıl temizlemek gerekir?
CEVAP
Gö sün sol tarafındaki et parçası yürektir. Yürek, hayvanlarda da bulunur. Kalb, yürekte
bulunan bir kuvvettir. Görülmez. Ampulde bulunan elektrik cereyânı gibidir. Buna, gönül de
denir. Gönül, insanlarda bulunur, hayvanlarda bulunmaz.
Bedendeki bütün a’zâ, kalbin emrindedir. His uzuvlarımızın duydukları bütün bilgiler
kalbde toplanır. nanmak, sevmek, korkmak, insanın kalbindedir. Îmân eden, kâfir olan,
kalbdir. Kalbi temiz olan, dîne uyar. Kalbi kötü olan dinden kaçar. Güzel, iyi ahlâkın ve kötü
huyların yeri kalbdir. Allahü teâlâ dinlerini, peygamberleri, kalbi temizlemek için gönderdi.
Kalbi temiz olan, herkese iyilik eder. Dünyada rahat, huzûr içinde ya ar. Âhırette de sonsuz
saâdete kavu ur. Kötü huylar, kalbi, rûhu hasta eder. Hastalı ın artması, kalbin, rûhun
ölümüne sebep olur. Önce kalbi temizlemek lâzımdır. Hadîs-i erîflerde buyuruldu ki:
(Kalb bozuk olunca, bedenin i leri de hep bozuk olur.) [Beyhekî]
(Her pasın cilâsı vardır. Kalbin pasının cilâsı da estagfirullah demektir.) [Deylemî]
(Nem sebebiyle demir paslandı ı gibi, günâh sebebiyle kalb de paslanır. Kalbin
cilâsı ölümü çok hatırlamak ve Kur’ân-ı kerîm okumaktır.) [Beyhekî]
(Mü’minin kalbi temiz, kâfirin kalbi karadır.) [Taberânî]
(Bir kimse, günâh i ledi i zaman kalbinde siyah bir nokta hâsıl olur. E er tevbe
ederse, o leke silinir. Tevbe etmeyip tekrar günâh i lerse, o leke büyüyüp kalbin
tamamını kaplar.) [Harâitî]
nsanı Allahü teâlânın rızâsına, sevgisine kavu turan yol kalbdir. nsanı Allahü teâlâdan
uzakla tıran eylerin en zararlısı, kalbin kararmasıdır. Bu sevgi, kötü arkada lardan ve
lüzûmsuz ve zararlı eyler seyretmekten hâsıl olur. Faydasız kitap, [roman, hikâye, gazete,
dergi] okumak, lüzûmsuz eyler konu mak, bu sevgiyi arttırır. Kadın ve kadın resimleri
[resimli dergi, filimler, tv] seyretmek, arkı, çalgı dinlemek, bu sevgiyi kalbde yerle tirir.
Bunların hepsi, insanı Allahü teâlâdan uzakla tırır. Kalb, sevgi yeridir. Sevgi bulunmıyan
kalb ölmü demektir. slâmiyetin emir ve yasaklarına uymalıdır. Kalbi uyanık olmayanın,
Allahü teâlânın varlı ını, büyüklü ünü ve Cennet ni’metlerini ve Cehennem ate inin
iddetini hâtırlamıyanın, dü ünmiyenin bedeninin slâmiyete uyması güç olur. Bedenin
slâmiyete severek ve kolay uyması için, kalbin temiz olması lâzımdır. Kalbin temiz ve
nefsin mutmainne [uysal] oldu unun alâmeti, bedenin slâmiyete seve seve uymasıdır.
Namaz kılmak, kalbi temizler. Günâhların affedilmesine sebep olur. Fakat, kulluk
vazîfesi oldu unu dü ünmeden, ehvetlerini, dünya çıkarlarını dü ünerek kılınan namaz,
artlarına uygun olup, sahîh olsa bile, dünyada ve âhırette faydası olmaz. Namaz kılarken,
Allahü teâlânın büyüklü ünü, O’nun emrini yapmayı dü ünmek lâzımdır. Ancak, böyle
kılınan namaz, kalbi temizler, insanı kötülük yapmaktan korur.
Feyz, kalbden kalbe gelen, insana Allahü teâlânın râzı oldu u eyleri yaptıran nûrdur, bir
kuvvettir. Feyzler, Resûlullahın mübârek kalbinden yayılmakta, evliyânın kalbleri vâsıtası
ile, evliyâyı çok seven kalblere gelmektedir. Feyze kavu an bir insanın kalbi, ilimler,
ma’rifetler, kerâmetler hazînesi olur. Bu saâdete kavu mak için, Ehl-i sünnet i’tikâdında
olmak ve dinin emîr ve yasaklarına uymak arttır.
Bedeni besleyen rızıklar ve kalbi temizleyen feyzler, ezelde takdîr ve taksîm edilmi tir.
Fakat, bunlara kavu mak için, âdet-i ilâhiyyeye uymak, sebeplerini aramak, bulmak için
çalı mak lâzımdır. artlarına uyarak çalı ana elbet verilir. Kıymetli ulemâ ve evliyânın
kitaplarından hazırlanmı olan bizim yayınlardan ilmihâl ve dokuzlu kitaplardan hergün bir
veya iki sayfa okuyan feyz alır. Feyz, nûr demektir. Nûr kalbe ya ar, kalbi temizler.
Okudukça kalb nûrlanır. Okudu unu da anlamaya ba lar. Evliyâ, Resûlullahı iyi tanıdı ı
için, Onun mübârek kalbinden feyz alır ve bu feyzler, bunun kalbinden, kendisine
ba lananların kalblerine akar. Feyz gelen kalb temizlenir. Ahlâkı güzel olur. Velînin
kalbindeki feyzler, nûrlar, güne in ziyâsı gibi yayılır. Onu seven müslümanların kalblerine
akar. Onların bu feyzleri aldıklarından haberleri olmaz. Kalblerinin temizlendi ini anlarlar.
Karpuzun güne kar ısında olgunla tı ı gibi, kemâle gelirler. Eshâb-ı kirâm, Resûlullahın
sohbetinde, böyle kemâle geldi.
Kalb kırmak
yilik, her yerde iyidir. Fakat akrabaya yapılırsa daha sevab olur. Kalb kırmak kötüdür.
Yakınların kalbini kırmak daha kötüdür. Hadis-i erifte (Kalb kırmak, Kâbeyi yetmi defa
yıkmaktan daha kötüdür) buyuruluyor. Büyükler buyuruyor ki:
yi müslüman hiç gönül kırmaz.
Bilir bundan büyük günah olmaz.
Kalbi temizlemek
Sual: Kalbi temizlemek için ne yapmalıdır?
CEVAP
Kalbi karartan günahlardır. Hadis-i erifte buyuruldu ki:
(Bir kimse, günah i ledi i zaman kalbinde siyah bir nokta hasıl olur. E er tevbe
ederse, o leke silinir. Tevbe etmeyip tekrar günah i lyerse, o leke büyür ve kalbin
tamamını kaplar, kalb, kapkara olur.) [Haraiti]
Günahlar kalbi kararttı ına göre günaha sebep olacak eylerden de kaçmak gerekir.
Mesela uyku mübahtır. Ancak çok uyumak kalbe kasvet verip günah i lemeye zemin
hazırlar. Hadis-i erifte buyuruldu ki:
(Üç ey kalbe kasvet verir: Yeme i, uykuyu ve rahat olmayı sevmek.) [Deylemî]
Günah i leyince, hemen tevbe ve istigfar etmelidir. Hadis-i erifte buyuruldu ki:
(Paslanan her eyin bir cilası vardır. Kalbin cilası "Estagfirullah" demektir.)
[Deylemî]
Ölümü çok hatırlamak da kalblerin pasını siler. Hadis-i erifte buyuruldu ki:
(Su de di i, [rutubette kaldı ı] zaman demirin paslandı ı gibi, kalbler de [günah
yüzünden] paslanır.) Orada bulunanlar, (Kalblerin cilası nedir ya Resulullah) dediler.
Peygamber efendimiz buyurdu ki: (Ölümü çok hatırlamak ve Kur'an-ı kerim
okumaktır.) [Beyhekî]
Temiz ve Kirli Kalb
Müminin kalbi temizdir. Fâsıkların kalbi kirlidir, karadır. Kâfirlerin kalbi ise simsiyahtır.
Hadis-i erifte buyuruldu ki: (Müminin kalbi temizdir, orada parlayan bir ı ık vardır.
Kâfirin kalbi simsiyahtır ve terstir.) [Taberânî]
Kalbi Sıkan
Sual: Bir i i yaparken kalbime bir sıkıntı geliyor. Ne yapmak gerekir?
CEVAP
Muhammed Masum-i Faruki hazretleri buyuruyor ki:
Kalbinin ürperdi i i i yapma! Nefsine uyma! üphe etti in i lerde kalbine danı ! Hadis-i
eriflerde buyuruldu ki:
(Nefse sükunet ve kalbe ferahlık veren i , iyi i tir. Nefsi azdıran, kalbe heyecan
veren i günahtır.) [Beyhekî]
(Helal olan eyler bellidir. Haramlar da bildirilmi tir. üpheli olanlardan kaçınız!
üphesiz bildiklerinizi yapınız!) [Taberânî]
Bu hadis-i erifler gösteriyor ki, üphe edilen ve kalbi sıkan eyi yapmamalı! üphe
edilmeyeni yapmak caiz olur. Hadis-i erifte buyuruldu ki: (Allahın, Kur'an-ı kerimde
helal etti i eyler helaldir. Kur'an-ı kerimde bildirmedi i eyleri affeder.) [Tirmizî]
üpheli bir eyle kar ıla ınca, eli kalb üzerine koymalı, kalb çarpması artmazsa, o eyi
yapmalı! E er, fazla çarparsa yapmamalıdır! Hadis-i erifte buyuruldu ki:
(Elini gö süne koy! Helal eyde kalb sakin olur. Haram eyde çarpıntı olur.
üpheye dü ersen yapma! Din adamları fetva verseler de yapma!) [ . Ahmed]
manı olan, büyük günaha dü memek için, küçük günahtan kaçar.[C.2 m.110]
Kalbi temizlemek
Sual: Kalbin karardı ı nasıl bilinir, temizlenmesi nasıl olur?
CEVAP
Haram yemek kalbi karartır, hasta eder. Zünnun-i Mısri hazretleri buyurdu ki: Kalbin
kararmasının dört alameti vardır:
1- badetin tadını duymaz.
2- Allah korkusu hatırına gelmez.
3- Gördüklerinden ibret almaz.
4- Okuduklarını, ö rendiklerini anlayıp kavrayamaz.
Muhammed bin Fadl Belhi hazretleri de buyurdu ki: Kalbin kararmasına 4 ey sebep
olur:
1- Ö rendi i ile amel etmemek.
2- Bilmeyerek yapmak.
3- Bilmediklerini ö renmemek.
4- Ba kasının ö renmesine mani olmak.
Nefs, kötü isteklerden [dinin yasakladı ı eylerden] kurtarılınca, kalb temizlenir.
Kalbi temizlemek için riyazet ve mücahede gerekir. Riyazet, nefsin arzularını
yapmamaktır. Nefsimiz, haramları, mekruhları arzu eder. Bunlardan kaçmak gerekir.
Mücahede, nefsin istemedi i eyleri yapmak demektir. Nefsimiz, iyilik ve ibâdet yapmak
istemez. yilik ve ibâdet ederek kalbi temizlemelidir!
Nefsin istedi i her ey, sonsuz ahiret nimetleri yanında kıymetsizdir. Ahiret nimetleri
altın ise, dünya menfaatleri teneke bile de ildir. Bu geçici basit menfaatler, sonsuz
nimetlerle mukayese bile kabul etmez.
Bozuk Kalbliler
mam-ı Rabbanî hazretleri buyuruyor ki: Allahü teâlânın emirlerini yapmamak kalbin
bozuk olmasındandır. Kalbin bozuk olması, dine tam inanmamaktır. manın alameti, dinin
emirlerini seve seve yapmaktır. [Namaz kılmayıp günah i liyenin, (Benim kalbim temiz, sen
kalbe bak) demesinin çok yanlı oldu u buradan da anla ılır.]
Kalb, sevgi yeridir. Sevgi bulunmıyan kalb ölmü demektir. Kalbde, ya dünya sevgisi
veya Allah sevgisi bulunur. Allahı anarak, ibâdet yaparak, kalbden dünya sevgisi çıkarılınca,
kalb temiz olur. Bu temiz kalbe, Allah sevgisi, kendili inden dolar. Günah i leyince, kalb
kararır, hastalanır, dünya sevgisi yerle ir ve Allah sevgisi gider. Kalbin bu hali, bir i eye
benzer. Su doldurunca, havası çıkar. Suyu bo altınca, hava kendili inden dolar.
Dört Engel
Kalbi temizlerken dört engel çıkar:
1- Mal sevgisi: Malın kendisi de il, sevgisidir. Kalbi temizlemek, ahireti kazanmak için
malın önemi büyüktür. Fakat mal sevgisi engeldir. Mal sevgisini kalbden çıkarmalıdır!
2- Makam sevgisi: Ahiret nimetlerini elde etmek için makam ve mevki elbette iyidir.
Mal gibi makamın da kendisi de il sevgisi engeldir. Hizmet için bir makama talip olmak
ba ka ey, nefsin arzularını tatmin için makam sahibi olmak ayrı eydir.
3- Yabancı sevgi: Allah sevgisinden ba ka her sevgiyi kalbden çıkarmalıdır!
4- Günah: Her günaha tevbe etmelidir! Hadis-i erifte buyuruldu ki:
(Kim günah i lerse, kalbinde siyah bir nokta hasıl olur. Tevbe ederse silinir.
Günahlara devam ederse, o leke büyüyüp kalbin tamamını kaplar.) [Nesâî]
Bu dört engeli a mak için dört ey gerekir.
1- Çok yememek, helalinden yemek.
Hadis-i erifte buyuruldu ki:
(Çok yiyip içmekle kalbinizi öldürmeyin!) [ .Gazali]
(Haram karı tırmadan, kırk gün helal yiyenin kalbi nurla dolar. Kalbine nehir gibi
hikmet akar. Dünya sevgisi kalbinden çıkar.) [Ebu Nuaym]
2- Çok uyumamak.
Çok yiyen çok su içip çok uyur. Çok uyuyan da Kıyamette pi man olur. Hadis-i erifte
buyuruldu ki: (Allahü teâlâ, çok yiyip içeni ve çok uyuyanı sevmez.) [ .Gazali]
3- Çok konu mamak.
Hadis-i erifte, (Çok konu an çok hata eder, çok günah i ler. Çok günah i liyen de,
Cehenneme gider) buyuruldu. (Ebu Nuaym)
4- Kötülerden uzak durmak.
Hadis-i erifte buyuruldu ki: (Ki inin dini, arkada ının dini gibidir, kiminle
arkada lık etti inize dikkat edin.) [Hakim]
Tevazu yükseltir
Sual: Kibirden kurtulup tevazu sahibi olmak için ne yapmalıdır?
CEVAP
Kibrin aksine tevazu denir. Tevazu, kendini hiç kimseden üstün görmemektir. Kibir ne
kadar kötü ise, tevazu da o kadar iyidir. Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Zillete dü miyecek ekilde tevazu gösterene müjdeler olsun!) [Taberânî]
(Allah, tevazu edeni yüceltir.) [Bezzar]
( eref tevazudadır.) [ . Ebiddünya]
(Tevazu edin ki, Allah size rahmet etsin!) [ sfehani]
(Allah için affedenin erefi artar, tevazu gösteren de yüceltir.) [Müslim]
(Allahü teâlâ, tevazu edeni yedi kat göklere kadar yükseltir.) [Beyhekî]
(Tevazu eden, helal kazanan, huyu güzel olan, herkese kar ı yumu ak olan ve
kimseye kötülük etmiyen, insanların iyisidir.) [Berika]
( manın kemalini istiyen, tevazu göstersin.) [Berika]
(Ki i kibirlenince, iki melek, "Ya Rabbi bunu alçalt!" derler. Tevazu ederse, "Ya
Rabbi bunu yükselt!" derler.) [Beyhekî]
(Mütevazılara tevazu gösterin! Kibirlilere de kibirli görünün!) [ .Gazali]
(Allahü teâlâ, tevazu üzere olmamı emretti. Hiç kimse, di erine kar ı
büyüklenmesin!) [Ebu Dâvud]
Tevazu hakkında islâm âlimleri buyuruyor ki:
Tevazu, cahilden veya çocuktan da olsa, hakkı i itince boyun büküp hemen kabul
etmektir. (Fudayl bin yad)
Tevazu, kar ıla tı ın her müslümanın senden a a ı olmadı ını kabul etmektir. (Hasan-ı
Basri)
Hased Edilmiyen Nimet
"En kötünüz mescidden çıksın" denilse, benden önce kapıya çıkan olmaz. Ancak daha
çabuk ko an olursa onu bilmem. (Malik bin Dinar)
Ba kanlı ı seven, iflah olmaz. (Fudayl bin yad)
Kendinden daha kötü kimsenin bulundu unu zanneden kibirlidir. (Bayezid-i Bistami)
Her nimet sahibi hased edilir. Hased edilmiyen tek nimet, tevazudur. (Urve)
erefli insan, ibâdet edip yükseldikçe tevazu gösterir. Adi insan ise ibâdet ettikçe
büyüklenir. (Yahya bin Halid)
Tevazu güzeldir, zenginin tevazuu daha güzeldir. Kibir çirkindir, fakirin kibirli olması
daha çirkindir. ( . Gazalî)
hlas ehline göre, tevazu göstermek de kibir sayılır. Çünkü kendinde bir varlık hisseden
tevazu göstermeye çalı ır. Hâlbuki gerçek ihlas ehli, kendinde bir varlık görmez ki tevazu
göstersin. (Cüneyd-i Ba dadi)
Tevazu gösterebilmek için, (Ben Besmelenin "Be’sinin altındaki noktayım.) diyen
birine, Hz. ibli, (Kendine bir mevki mi gösteriyorsun?) buyurdu. Kendini bir ey zanneden,
kimsenin tevazudan nasibi olmadı ını bildirdi.
Cehennemlik görmek istiyen, kendi oturdu u hâlde, ba kasını ayakta tutan kimseye
baksın! (Hz. Ali)
Ardından insanların gelmesinden ho lanan, Allahtan uzakla ır. (Ebudderda)
sa aleyhisselam buyurdu ki:
Mahsul, ovadaki sulu ve yumu ak toprakta yeti ir, da larda, sert topraklarda
yeti mez. Bunun gibi, hikmet de, mütevazı olanların kalblerinde geli ir, kibirlilerin
gönüllerinde geli mez. Bir kimse, ba ını yükse e kaldırırsa, tavana de er ve yaralanır,
e erse tavan ona gölgelik eder ve kendini korur.
Kendini be enmek
Sual: Bir müslümanın, kendini cennetlik gibi, günahkârları da cehennemlik gibi görmesi
do ru nudur?
CEVAP
Günahkârları be enmemelidir. fakat kendini günahkârlardan üstün de görmemelidir.
Kendini cennetlik, günahkârı cehennemlik bilmemelidir. Hatta kâfir için bile böyle
dü ünmemelidir. Kâfir, bir Kelime-i ehadet getirerek cennetlik, bir söz söyliyerek
cehennemlik olabilir.
srailo ullarından bir e kıya, kırk yıl günah i ler. Bir gün Hz. sayı havarilerden biri ile
giderken görür. Yaptı ı e kıyalı a pi man olur. "Ben bunlara katılayım" diyerek pe lerine
takılır. Havarinin yanına yakla ır, "Benim gibi bir e kıyanın böyle bir zatın yanında gitmesi
uygun olur mu?" diye dü ünür. Havari de, "Bu yol kesici nereden çıktı? Benimle nasıl
gelir?" diyerek ondan uzakla ıp sa aleyhisselama yakla ır. Allahü teâlâ Hz. sa' ya vahyeder
ki: " kisine de söyle! kisinin de geçmi lerini mahvettim. Yeniden amele ba lasınlar.
Kendini be endi i için havarinin ibâdetini mahvettim. Kendini a a ı gördü ü için de
e kıyanın günahlarını affettim."
Hz. sa, durumu her ikisine de bildirir ve e kıyayı havarileri arasına alır. ( . Gazalî)
Tevazu ve kibir
Sual: Kibrin zararını biliyoruz. Tevazu sahibi olmak için ne yapmak gerekir?
CEVAP
Tevazu sahibi olabilmek için dünyaya niçin geldi ini, nereye gidece ini bilmek gerekir.
Hiç yok idi. Önce bir ey yapamayan, hareket edemiyen bebek oldu. imdi de, her an hasta
olmak, ölmek korkusundadır. Nihayet ölecek, çürüyecek ve toprak olacaktır. dam odasına
sokulmu olup, idam olunaca ı zamanı bekleyen kimsenin, dünya zindanında, her an ne
zaman azaba götürülece ini beklemektedir. Ölecek, le olacak, böceklere yem olacak, kabir
azabı çekecek, sonra diriltilip kıyamet sıkıntılarını çekecektir. Cehennemde sonsuz yanmak
korkusu içinde ya ayan kimseye tekebbür mü yakı ır, tevazu mu?
nsanların yegane yaratıcısı, yeti tiricisi, her an tehlikelerden koruyucusu olan ve
kıyamette hesaba çekecek, sonsuz azab yapacak olan, sonsuz kuvvet, kudret sahibi, benzeri,
orta ı olmayan tek hakim ve kadir olan Allahü teâlâ: (Tekebbür edenleri sevmem, tevazu
edenleri severim.) buyuruyor. (Berika)
Hadis-i erifte de buyuruldu ki: (Allahü teâlâ, tevazu üzere olmamı bana emreyledi.
Hiçbir kimseye tekebbür etmeyiniz!) [Ebu Dâvud]
Aciz, elinden hiçbir ey gelmeyen, zavallı insana bunlardan hangisini yapmak yakı ır?
Aklı ba ında olan kendini ve Rabbini tanıyan kimse, hiç tekebbür edebilir mi? nsan,
a a ılı ını, acizli ini, Rabbine kar ı her an izhar etmek mecburiyetindedir. Bunun için her
an, her yerde aczini göstermesi, tevazu üzere bulunması gerekir.
Ebu Süleyman Darani hazretleri buyuruyor ki: (Bütün insanlar, beni oldu umdan
daha a a ılamak, hakaret etmek isteseler, bunu yapamazlar. Çünkü, herkesin hakaret
derecelerinden daha a a ı oldu umu bilirim.) [ slâm Ahlâkı]
Amr bin eybe hazretleri anlatır:
"Mekkede Safa ile Merve arasında bulunuyorduk. Bir adamın katır üzerinde geldi ini,
etrafındaki hizmetçilerin herkese kar ı sert davrandıklarını, adamın heybet ve ihti am içinde
oldu unu gördük. Aradan yıllar geçti, deve üzerinde Ba data girdim. Orada ba ı açık,
yalınayak, uzun saçlı pejmürde bir adam gördüm. Tanıyacak gibi oldum. Adam, kendine
dikkatle bakı ımın sebebini sordu. (Seni birine benzetiyorum) dedim ve kime benzetti imi
anlattım. Adam da, ( te o gördü ün benim. Tevazu gösterilmesi gereken yerde kibirlendim.
imdi ise bu hâle dü tüm) dedi."
Ayakkabıcının Korkusu
Bir ba ka menkıbe de öyle:
Abidin biri ibâdet etmek üzere da a çıkar. Bir gece rüyasında "Falan ayakkabıcıya git!
Senin için duâ etsin" denir. Abid da dan iner, adamı bulur, ne i yaptı ını sorar. Adam,
gündüzleri oruç tutup, ayakkabı i lerinde çalı tı ını, kazandı ı para ile ailesini
geçindirdikten sonra fazlasını tasadduk etti ini söyler. Abid, adamın güzel bir i yaptı ını ve
fakat kendisinin da da sırf ibâdetle me gul olmasını daha iyi bulur ve tekrar ibâdetine döner.
Yine gece rüyasında, (Ayakkabıcıya git ve ona, "Bu yüzündeki sararmanın sebebi nedir?"
diye sor) denir. Abid gider ayakkabıcıya bunu sorar. Ayakkabıcı, "Kimi görürsem, bu
kurtulacak da, ben helak olaca ım der ve kendimden korkarım. Yüzümün sararması
bundandır." der. te o zaman abid, ayakkabıcının bu korku ile tevazu ile üstünlük
kazandı ını anlar. [Berika]
Akıl ba ında olan, kendini ve Rabbini tanıyan insan, a a ılı ını, acizli ini, Rabbine kar ı
her an izhar etmek mecburiyetindedir. Bunun için, her an, her yerde aczini göstermesi,
tevazu üzere bulunması gerekir. Çünkü (Kibir her iyili e manidir, tevazu, her iyili in
anahtarıdır) buyurulmu tur.
Sinirlenmek ve sebebi
Sual: Kibrin sinirle ilgisi var mı? Kibirli olmıyan sinirlenmez mi?
CEVAP
Gazaba gelmiyen, yani sinirlenmiyen insan olmaz. Kiminde az, kiminde çok olur. Gazab
da bıçak gibidir. yi i lerde kullanılırsa faydalı, kötü i lerde kullanılırsa zararlı olur.
nsandaki bütün huylar böyledir. frat ve tefritleri zararlıdır.
Gazabın lüzumlu miktarı ecaat, azı korkaklık, fazlası da atılganlıktır.
Her kötü huyun kayna ında kibir vardır. sa aleyhisselam, di er kalb hastalıkları gibi,
gazabın da kibirden ileri geldi ini bildiriyor. O hâlde kibir nedir? Kibir, kendini
ba kasından, üstün göstermektir. Kibre benziyen bir hastalık da ucubdur. Ucub ise, kendini
ba kasından üstün bilmek, kendini ve ibâdetlerini be enmektir.
Hiç kimsenin bulunmadı ı yerde insan, kibirli olamaz, ucub sahibi olabilir. Her ucub
sahibine kibirli denmez. Çünkü insan, kendini de be enir, kendinden üstün insan oldu una
da inanır. Ona kibretmez.
Kibretmekten, yani kendini ba kasından üstün görmekten çok sakınmalıdır! Hadis-i
eriflerde buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ buyuruyor ki: Kibriya, üstünlük, azamet bana mahsustur. Bu
ikisinde bana ortak olanı hiç acımadan Cehenneme atarım.) [Müslim]
(Kalbinde zerre kadar kibir olan, Cennete giremez.) [Müslim]
Kibirden Do an Hastalıklar
Bir kimse, biraz bilgiliyse, ibâdet de yapıyorsa, kibirden zor kurtulur. Bilgisiz insanı,
hayvan gibi görür. Kendisi için sevdi ini ba kası için sevemez. Hak ve hakikati
ba kalarından duysa kabul etmek istemez. Onların nasihatine, tavsiyesine uymayı nefsine
yediremez.
Bunun için hıkd, gazab, hased, riya, hicr, ematet, gadr, hıyanet, su-i zan gibi
hastalıklardan kurtulamaz. Kibirlinin maruz kaldı ı bu hastalıklar ise hafife alınamaz.
Hıkd: Kibirli, ba kalarına kar ı kin ve dü manlık besler, onlardan nefret eder. Hadis-i
erifte buyuruldu ki:
(Üç ey bulunmıyan ki inin günahlarının affı umulur. Bunlardan biri, din
karde ine hıkd etmemektir.) (Taberânî)
Gazab: Kibirli, a ırı sinirlenince, küfre dü ebilir. Hadis-i erifte buyuruldu ki:
(Gazab imanı bozar) (Beyhekî)
Hased: Kibirli, sevmedi i kimsede bulunan nimetleri kıskanır, ondan çıkmasını ister.
Hadis-i erifte buyuruldu ki: (Hasedden kurtulmak zordur. Hased etti iniz kimseyi hiç
incitmeyiniz!) ( . Ahmed)
Riya: Kibirli, ibâdetini göstererek halkın sevgisini kazanmaya çalı ır. Hadis-i erifte
buyuruldu ki: (Riya ile ibâdet edene, Kıyamette, "Ey kötü insan, bugün sana sevab
yoktur. Dünyada kime ibâdet ettiysen, sevabını ondan iste!" denir.) [ bni Ebiddünya]
Hicr: Kibirli, be enmedi i kimselere dargın durur, onlarla olan dostlu unu bırakır.
Hâlbuki, müslümanın, üç günden fazla dargın durmaması gerekir. Hadis-i erifte buyuruldu
ki: (Sana darılana git, barı ! Zulmedeni affet, kötülük edene iyilik et!) (Berika)
ematet: Kibirli, ba kasına gelen belâya, zarara sevinenin aynı eye maruz kalaca ı
bildirilmi tir. [Tirmizî]
Gadr: Kibirli, verdi i sözde durmaz. Hadis-i erifte buyuruldu ki: (Sözünde durmıyan
kimsenin, Kıyamette kötü ekilde cezasını görece i bildirilmi tir.) [Müslim]
Hıyanet: Kibirli, kendini emin, güvenilir tanıttıktan sonra, o emniyeti bozucu i yapar.
Hıyanetin zıddı emanettir. Emanete hıyanet etmek münafıklık alametidir. Hadis-i erifte
buyuruldu ki: (Emin olmıyanın imanı, sözünde durmıyanın dini yoktur.) (Bezzar)
[Bu hadis-i erif, emanete hıyanet edenin imanı kâmil olmıyaca ını, buna önem
vermiyenin imanının kalmıyaca ını bildirmektedir.]
Su-i zan: Kibirli, mümin karde ine kötü gözle bakar, kusurlarını ara tırır, onun günah
i ledi ini zanneder. Dinimiz, su-i zandan kaçınılmasını, hüsn-i zan etmeyi emretmi tir.
Kibirli, buna benzer birçok hastalıklara yakalanır. Her müslüman kendinde hangi kötü
huylar varsa, tesbit edip çaresine bakmalıdır!
Kızma sinirlenme
Sual: Öfke de kibirden midir?
CEVAP
Resûlullah efendimiz, nasihat isteyene bir kimseye, (Kızma, sinirlenme!) buyurdu.
Birkaç kere sordukta, hepsine de (Kızma, sinirlenme!) buyurdu. [Buharî]
Kibrinden dolayı öfkelenmek, kötüdür. sa aleyhisselam öfkenin de kibirden ileri
geldi ini bildiriyor. Hadis-i erifte (Öfkelenmek imanı bozar.) buyuruluyor. Allahü teâlâ,
iyileri öyle övüyor: (Onlar, bollukta ve darlıkta da infak eder, öfkelerini yener,
insanları affederler.) [A. mran 134]
nsanlar, kızmak, öfkelenmek yönünden farklıdır. Hadis-i erifte, ( nsanlar çe itli
mizaçtadır. Kimi geç kızar, öfkesi tez geçer. Kimi çabuk kızar, çabuk yatı ır, bu ise
kendisini telafi eder. Kimi de tez kızar geç yatı ır. En iyisi, geç kızıp öfkesi çabuk
geçendir. En kötüsü de, çabuk kızıp geç yatı andır) buyuruldu. Bir hadis-i erifte de,
(Mümin, tez kızar, tez barı ır) buyuruldu. Fakat (Mümin hiç kızmaz) buyurulmadı. Öfkeyi
yenmenin fazileti ile ilgili hadis-i eriflerden bir kaçı öyle:
(Öfkelenen, diledi ini yapmaya gücü yetti i hâlde, yumu ak davranırsa, Allahü
teâlâ da onun kalbini emniyet ve iman ile doldurur.)
(Kızdı ı zaman istedi ini yapabilecek [müslüman] bir kimse, kızmazsa [sinirine
hâkim olursa] Allahü teâlâ kıyâmette onu herkesin arasından ça ırıp, (Cennette istedi in
yere git) der.)
(Allah rızası için öfkesini yenerden Allahü teâlâ azabını def eder.)
(Öfkesini yenen Cennete kavu ur, onu Allah korur ve dü manını ona boyun
e dirir.)
(Öfke eytandandır. eytan ate ten yaratıldı. Ate su ile söndürülür. Öfkelenen
abdest alsın!)
(Öfkelenince oturun, öfkeniz geçmezse yatın!)
Makam hırsı, kibir ve ucbu yok eden öfkesine hâkim olur. Öfkelenen,
(Allahümmagfirli-zenbi ve ezhib gayza kalbi ve ecirni mine eytan) duâsını okumalıdır!
Belalara sabretmek
Sual: Ba ımıza gelen belalara sıkıntılara sabretmek mi lazım, günahlarımıza kefaret
oluyorlar mı?
CEVAP
akik-i Belhi hazretleri, (Sıkıntıya sabrın mükâfatını bilen, sıkıntılardan
kurtulmaya heves bile etmez) buyuruyor. Sıkıntılara kar ılık verilecek nimetleri
hatırlayarak, sıkıntı hafifletilebilir. Nitekim Allahü teâlâyı sevenler, birçok acılara
katlanmı lar, hatta o acıları duymamı lar bile, Sırri-yi Sekati hazretleri, (Allahü teâlâyı
seven, Ondan gelen belâların acısını hiç duymaz. Bir de il, yetmi kılıç darbesi alsa
yine duymaz) buyuruyor. Nitekim, Mısır halkı günlerce yemeden içmeden Hz.Yusufün
güzelli ine bakakaldılar. Onun güzel yüzüne bakmakla açlıklarını unuturlardı. Bundan daha
önemlisini de Mısırın ileri gelen kadınları, Hz.Yusufün güzel cemaline bakarak, ellerini
kestiler, fakat acısını duymadılar. (Yusuf suresi 31)
Çölde, ya ayan bir bedevinin bir horozu, bir köpe i ve bir de merkebi vardı. Horoz,
sabahları öter, onları namaza uyandırırdı. Bir gün tilki horozu alıp götürdü. Çoluk çocu u
üzüldü. Bedevi, (Hakkımızda belki bu hayırlıdır) diyerek onları teselli etti. Bir kurt geldi,
yüklerini ta ıyan merkebini parçaladı. Bedevi, üzülen çoluk çocu unu, (Belki hakkımızda
hayırlısı budur) diyerek teselli etti. Bir müddet sonra kendilerine bekçilik eden köpekleri de
öldü. Bedevi yine ailesini teselli etti.
Bir sabah gördüler ki, ilerideki bir çadırda ya ayanlar, esir alınarak götürülmü .
Merkebin anırması, horozun ötmesi ve köpe in havlaması çadırda ya ayanları ele vermi .
Bedevinin hayvanları olmadı ı için onların varlı ından haberdar olamamı lar. Hayvanlarının
elden çıkması, bedevinin hakkında hayırlı olmu tur. u hâlde, (Allahü teâlânın gizli
lutuflarını bilen, her halükârda Onun i inden razı olur) sözünü hiç unutmamalıdır!
sa aleyhisselam, cüzzamdan etleri dökülmü , gözleri kör olmu , her tarafı peri an
yatalak bir hastanın, (Çoklarını müptela etti i dertten beni koruyan Allahü teâlâya
hamd olsun) dedi ini i itince, (Sana gelmedik belâ mı var da böyle duâ ediyorsun?)
buyurdu. Hasta adam, (Ey Allahın Resulü, benim imanım var, ben marifet sahibiyim)
dedi. Hz. sa, (Do ru söyledin) buyurarak elini hastanın vücuduna sürdü. Gözleri açıldı,
vücudunu kaplayan hastalık da hemen geçti. Eskisinden daha güzel biri oldu. Hz. sa ile
birlikte uzun müddet ya adılar.
Belâ, musibet, günahlara kefarettir. Kur' an-ı kerimde mealen buyuruldu ki: (Size gelen
her musibet, kendi ellerinizle i leyip kazandı ınız günahlar yüzündendir. Bununla
beraber Allah bir ço unu da affeder, musibete u ratmaz.) [ ura 30]
Demek ki i ledi imiz günahların bir kısmına ceza olarak musibet geliyor. Böylece
ahirete kalmadan dünyada günahımızın cezasını ahirete göre çok hafif olarak çekiyoruz.
mam-ı Rabbanî hazretleri buyurdu ki:
nsanın kar ıla tı ı her ey Allahü teâlânın dilemesi ile var olmaktadır. Bunun için,
iradelerimizi Onun iradesine uydurmalıyız. Kar ıla tı ımız her eyi aradı ımız eyler olarak
görmeliyiz ve bunlara kavu tu umuz için sevinmeliyiz! Kulluk böyle olur.
Gelen belâ ve sıkıntılara sabrederek gö üs germek büyük nimettir. Sabredemeyen
felakete düçar olur. Bir hastalık, bir belâ gelince ba ırıp ça ırmak fayda vermez. Aksine
zararlı olur. Bunun tek çaresi Allahın takdirine razı olmaktır. Sabırlı olmayan muvaffak
olamaz. Bir kimse ba ına gelen felaketlere sabretmezse devamlı huzursuz olur, do ru dürüst
ibâdet edemez. Kim Allahtan korkarak sabrederse sıkıntılardan kurtulur. Sabreden muradına
erer. Her hayra sabırla ula ılır.
Sabrın imanla da ilgisi vardır. Peygamber efendimiz, Eshab-ı kiramdan bazılarına,
( manınızın alameti nedir?) buyurdu. Onlar da, (Geni likte ükreder, darlıkta sabrederiz
ve Allahü teâlânın kaza ve kaderine razı oluruz) diye cevap verince, (Yemin ederim ki
siz müminsiniz) buyurdu.
Ba ka bir zaman, ( man nedir?) diye suâl edenlere, (Sabırdır) buyurdu. Yine, (Sabrın
imandaki yeri, ba ın bedendeki yeri gibidir. Ba sız beden olmıyaca ı gibi, sabırsız
iman da olmaz) buyurdu. Sabretmiyenin imanı zayıf demektir. Sabır üç çe ittir:
1- Belâya sabır,
2- Din bilgilerini ö renirken ve ibâdetlerini yaparken sabır,
3- Günah i lememek için sabır. Hadis-i erifte, (Belâya sabredene 300, ibâdet
yapmaya sabredene 600, günah i lememeye sabredene ise, 900 derece ihsan edilir)
buyuruldu. Belâya sabır hakkında hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Nimete kavu unca ükreden, belâya u rayınca sabreden, haksızlık yapınca af
diler, zulme u rayınca ba ı larsa, onlar emniyet ve hidayettedir.)
(Ho lanılmayan eye sabretmekte büyük hayır vardır.)
(Sevmediklerinize sabretmedikçe, sevdiklerinize kavu amazsınız.)
Kur'an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:
(Ey iman edenler, Allahtan sabır ve namazla yardım isteyin. Allahü teâlâ elbette
sabredenlerle beraberdir.) [Bekara 153]
(Ey iman edenler, sabredin, sabretmekte birbirinizle yarı edin!) [A. mran 200]
Hadis-i eriflerde buyuruluyor ki:
(U radı ı belâyı gizliyenin günahları affolur.)
(Öfkeni yen ki cennete kavu asın!)
(Acıya sabredip u radı ı felaketi gizlemesi ve kimseye ikayet etmemesi, ki inin
Allahı iyi tanımı olmasındandır.)
Hikmetli sözler
Sabır, tökezlemiyen binek, kanaat ise bükülmiyen kılıçtır.
Üzülmek istemiyorsan, kaybedince seni üzecek bir eyi kazanmaya çalı ma.
Her musibetin geçici oldu unu bilen, belâya maruz kalınca kendisini tesellide ba arılı
olur.
Musibete sabırsızlık göstermek, ondan da büyük musibettir.
Belâya sabredilmezse, musibet iki olur.
Öfkesini yenmek
Sual: Çok çabuk kızıyorum. Sabırlı olmak için ne yapayım?
CEVAP
Dinimizde kızmamak de il, öfkesini yenmek istenmi tir. Dinimizin emirlerine uyup
yasak ettiklerinden kaçan öfkesini yener, sabra kavu ur. slamiyet, yapılması imkansız olan
eyi emretmez. Hadis-i erifte (Hak teâlâ, kendini sabretmeye zorlayanı sabretmeye
muvaffak kılar.) buyuruldu.
Muhammed Masum hazretleri buyuruyor ki: nsana gelen elemler, belalar takdir-i ilahi
ile gelmektedir. Razı olmak gerekir. badetlere devam, belalara sabretmelidir. Allahü
teâlânın kereminden afiyet beklemelidir! nsanlardan bir ey beklememeli, her eyin Hak
teâlâdan geldi ini bilmelidir! Dertlerden, belalardan kurtulmak için duâ ve istigfar etmelidir!
Onun takdiri, iradesi olmadıkça, kimse kimseye zarar veremez. Bununla beraber, sebeplere
yapı mak, Peygamberlerin yoludur. Sebeplerin tesirini de Allahü teâlâdan talep etmelidir!
Hz. Hızır buyurdu ki: (Güleryüzlü ol, hiddetlenme! Hep faydalı i yap, az da olsa
zararlı i yapma! Lüzumsuz dola ma, bo yere gülme, hiç kimseyi kusurundan dolayı
ayıplama, günahların için a la!)
Gadab ve ehvet
Sual: ehvet ve gadabı yok etmek için açlık çekerek riyazet yapmak uygun mudur?
CEVAP
slâmiyet, ehvetin ve gadabın yok edilmesini de il, her ikisine hakim olup, dine uygun
kullanılmalarını emretmektedir. Süvarinin atını ve avcının köpe ini yok etmeleri de il,
bunları terbiye ederek, kendilerinden faydalanmaları gerekti i gibidir. Yani ehvet ve gadab,
avcının köpe i ve süvarinin atı gibidir. Bu ikisi olmadıkça, ahiret nimetleri avlanamaz. Fakat
bunlardan faydalanabilmek için, terbiye ederek, dine uygun kullanılmaları gerekir. Terbiye
edilmezler, azgın olup, dinin sınırlarını a arlarsa, insanı felakete sürüklerler. riyazet yapmak,
bu iki sıfatı yok etmek için de il, terbiye edip dine uymalarını sa lamak içindir. Bunu
sa lamak da, herkes için mümkündür.
Muhammed aleyhisselam da (Ben insanım. Herkes gibi ne de kızarım) buyururdu. Ara
sıra kızdı ı görülürdü. Kızması, hep Allahü teâlâ için olurdu. Allahü teâlâ Kur'an-ı kerimde,
(Gadablarını yenen) kimseleri medhetmektedir. (A. mran 134)
Allahın Rızası
Sual: Bilhassa ne yaparsak Allah bizden razı olur?
CEVAP
srailo ulları benzer bir suâli Musa aleyhisselama suâl etmi lerdir. Allahü teâlâ, (Onlar
benden razı olurlarsa, ben de onlardan razı olurum) buyurdu. Yani ba ına gelin belâlara
katlanmak, ona buna ikayet etmemek, Allahtan gelen her eye razı olmaktır.
Musa aleyhisselam, (Ya Rabbi en çok bu zetti in kimdir?) diye suâl etti. Allahü teâlâ
(Bir kul, benden hayırlısını isteyip Ben de ona hakkındaki hükmü gönderince ona rıza
göstermeyendir) buyurdu. Allahü teâlânın takdirine razı olmalıdır! Hadis-i kudside
buyuruldu ki:
(Kaza ve kaderime razı olmıyan, be enmiyen, verdi im nimetlere ükretmiyen
benden ba ka rab arasın!) [Taberânî]
ükür secdesi
Sual: ükür secdesi nedir, nasıl yapılır?
CEVAP
Kendisine ni’met gelen veya bir dertten kurtulan kimsenin, Allahü teâlâ için ükür
secdesi yapması müstehabdır. ükür secdesi, tilâvet secdesi gibidir. ükür secdesi yapacak
olan, niyet edip, secdeye gidince, önce Elhamdülillah der. Sonra secde tesbîhini okur. Sonra
Allahü ekber der ve aya a kalkar. (Tahtâvî)
Hamd ve ükür
Sual: Çok ükür mü demek iyidir, yoksa Elhamdülillah demek mi?
CEVAP
kisi de aynı ise de, Elhamdülillah demek daha fazîletlidir. mâm-ı Rabbânî hazretleri
buyuruyor ki:
(Sevilenin her eyi, sevenin gözünde her zaman sevgilidir. ncitirse de, iyilik ederse de
sevilir. Sevmek ni’meti ile ereflenenlerin, sevmenin tadını alanların ço u, sevdi inin
iyiliklerine kavu unca sevgileri artar. Yâhut incitmesinde de, iyili inde de, sevgileri
de i mez. Sevdi inin hiçbir hareketi ona çirkin gelmez. Sıkıntılı ve ne eli zamanlarında hep
hamdeder. Hamdetmek, ükretmekten daha kıymetlidir. Çünkü ükretmekte ni’metleri göz
önündedir.
Hamdederken ni’metleri de, elemleri de sevilmektedir. Çünkü Allahü teâlânın verdi i
elemler, ni’metler gibi güzeldir. Hamd devamlıdır. Ni’met zamanında da, sıkıntılı hâllerde
de hamdedilir. ükür ise ni’met zamanlarında olur, ni’met kalmayınca, ihsân bitince ükür
de kalmaz.) [c.2, m.33]
yilik eden bir insanın hakkına riâyet ediliyor da, her ni’metin, her iyili in hakîkî sâhibi
olan, hepsini yaratan, gönderen Allahü teâlâya ükretmek, O’nun be endi i, istedi i eyleri
yapmak, niçin lâzım olmasın? Elbette, en çok O’na ükretmek, ibâdet etmek lâzımdır.
Çünkü, O’nun ni’metleri yanında ba kalarının iyilikleri, deniz yanında damla kadar bile
de ildir. Hattâ onlardan gelen iyilikleri de, yine O göndermektedir. O hâlde, hamd ve ükre
devam etmek gerekir.
Kurân-ı kerîmde buyuruluyor ki:
(Biz ükreden kimseleri mükâfatlandırırız.) [A. mrân 145]
Hadîs-i erîflerde de buyuruluyor ki:
(Cennetin bedeli Lâ ilâhe illallah, ni’metin bedeli Elhamdülillah’tır.) [Deylemî]
(Mü’minin her i i, hayırdır. Ni’mete ükreder, hayra kavu ur. Belâya u rayınca
da, sabreder, yine hayra kavu ur.) [Müslim]
ükredenin malı artar
Büyük bir ni’met olan malı isrâf, Allahü teâlânın ni’metine kıymet vermemek, ni’meti
elden kaçırmak, küfrân-ı ni’met, ya’nî ükretmemek olur. Bu ise, ni’meti verenin azâb
etmesine sebep olacak büyük bir suçtur. Ni’metin kıymeti bilinmez, hakkı gözetilmezse
elden gider. ükredilir ve hakkı gözetilirse elde kalır ve artar.
Cenâb-ı Hak buyuruyor ki:
( ükrederseniz, verdi im ni’metleri artırırım.) [ brâhim 7]
( nsanların en iyisi, insanlara faydası çok olanıdır.) [Kudâî]
Mal kıymetli olunca, onu isrâf etmek elbette kötüdür.
srâfın sebepleri:
1- Sefîhlik. Sefîhlik aklın az ve hafifli idir. Aksi rü ttür, aklın kuvvetli olmasıdır.
2- srâfı bilmemek: Lüzûmsuz, günah ve zararlı yerlere verilen mal isrâftır.
3- Gösteri yapmak,
4- Tembellik ve sıkılmak,
5- Dîni gözetmemek.
srâftan kurtulmanın çâresi:
1- srâfın zararlarını bilip srâfa sebep olan eylerden kaçmak.
2- Malı lüzûmsuz da ıtmamak ve güvendi i birine, bu derdini anlatıp, malına ve
harcadıklarına dikkat etmesini, isrâfını görünce, kendine hatırlatmasını, hattâ uygun ekilde
önlemesini ricâ etmek.
3- Sabreden ba arır, nâmuslu olmak isteyen ve insanlara muhtaç olmak istemiyen
arzusuna kavu ur. Arayan Mevlâsını, azan belâsını bulur.
4- Dü ünde, fakir-zengin ayrımı yapmadan da’vet edilmelidir!
Hadîs-i erîfte buyuruldu ki:
(Yemeklerin en fenâsı, zenginlerin da’vet edilip de fakirlerin ça rılmadı ı dü ün
yemekleridir.) [Buhârî]
5- sti ârede, o konuda bilgili ve tecrübeli kimselerle konu malıdır! Ayrıca toplantının
mübârek olması için, Mehmed isminde birinin bulunması iyi olur.
Hadîs-i erîfte buyuruldu ki:
(Me veret için toplananların arasında Muhammed isimli biri yoksa, o toplantı
mübârek olmaz.) [ bni Asâkir]
6- Dînimizin emirlerini yapıp, haram etti i eylerden kaçan kâmil îmân sâhibi olur.
Bir hadîs-i erîfte buyuruldu ki:
( u üç ey bulunan kimsenin îmânı kâmildir: Herkesle iyi geçinen güzel ahlâk,
kendini haramlardan alıkoyan vera, cehlini örten hilm.) [Nesâî]
7- Ba kalarının yanında size bir hediye gelince, o hediyeyi oradakilere verme
mecburiyeti yoktur. (Bir hediye gelince, orada olanlar hediyeye ortaktır) hadîs-i erîfi,
her hediye için olmadı ı gibi, verme mecburiyetini de bildirmemektedir. Türkçede göz hakkı
var derler. Yiyecek, içecek bir ey gelince, oradakilere vermek mürüvvet icâbıdır. Bir kalem
gelmi se, kalemi kırıp oradakilere taksim edilmez.
Dil üzerine
Sual: Az konu manın, susmanın faydaları, çok konu manın da zararları hakkında bilgi
verir misiniz?
CEVAP
Peygamber efendimiz, (Az konu mak imandan, çok söz nifaktandır.) buyurmaktadır.
Dil, büyük nimettir. yi ve kötü i teki rolü, iyili i de kötülü ü de büyüktür. Cennete de,
cehenneme de götürür. Cirmi küçük, cürmü büyüktür. man ve küfür dildeki ifadeden
anla ılır. Dil, ya hak konu ur, ya bâtıl. Di er uzuvların sahası dardır. Kulak sadece i itir, göz
sadece görür. Dilin sahası geni tir. Hayır ve er için geni alana sahiptir. Atalarımız, sana
senden olur, her ne olursa, ba ın selamet bulur, dilin durursa ve göz iki, kulak iki, a ız tek,
çok görüp, çok dinleyip, az söylemek gerek demi tir.
Yunus Emre de diyor ki:
Sözünü bilen ki inin, yüzünü a ede bir söz.
Sözü pi irip diyenin, i ini sa ede bir söz.
Söz ola kese sava ı, söz ola kestire ba ı,
Söz ola zehirli a ı, bal ile ya ede bir söz.
[(Dil) üzerine çok söz söylenmi tir. A a ıda bu husustaki bazı kıymetli sözleri derledik:]
Söz gümü se sükut altındır.
Söz insanın terazisidir. Fazlası ziyan, azı vekardır.
Az konu an kınanmaz, üstelik itibarı çok olur.
aka, alay ve bo konu mak belâya yol açar.
Çok konu mak dostlu u bozar, lüzumsuz konu mak ayıpları açar, acı söyleyenden
dostlar kaçar.
E er kalbde darlık ve üzüntü, vücutta bitkinlik ve halsizlik, rızıkta eksiklik ve
bereketsizlik olursa, bunun bo ve yersiz konu malardan meydana geldi i bilinmelidir!
Hikmeti konu makta de il, susmakta aramalıdır!
Susmak aklın süsü ve cehaletin örtüsüdür.
Tatlı dilli ve cömert elli olmalıdır!
Sükut, âlimin ziyneti, cahilin aybına perdedir.
badet on kısımdır, dokuzu susmak, biri de kötü arkada tan uzak durmaktır.
Dil, irfan hazinesinin anahtarıdır, çok konu an, gönüldeki hizmet cevherini bo altır.
Az söz edeptir, güzel amelleri korumaya sebeptir.
Ki i dilinin altında gizlidir. Sır saklayan murada erer.
Bülbül ahine der ki: kimiz de ku oldu umuz hâlde, sen padi ahın sarayındasın, ben
ise bahçenin dikenli indeyim. Sen ku ları avlayıp yersin, padi ahın yanında de er kazanır
muradına erersin. Ku ların sultanı olursun. Ben ise günü güne eklerim, her gece sabaha
kadar gülün açılmasını beklerim. Ben uyumadan o açmaz, uyanınca açılmı görürüm.
Açıldı ını göremem, muradıma eremem. Diken arasında muradsız a larım, yüre imi
da larım.
ahin öyle cevap verir: Ben bin murad alırım ama birini söylemem. Sen bir murad
almadan bin söylersin. Susan murad alır, öten muradsız kalır.
Hayırlı söz keramet, sükut selamettir.
Dudak yumulur, susan kurtulur.
Yalan zayıflatır imanı, rezil eder insanı.
Dedikodu gıybettir, iddetli bir afettir.
Alay belki güldürür, ama kalbi öldürür.
Güzel söz sadaka, mah ere nafakadır.
Çok söz kalb katıla tırır, Haktan uzakla tırır.
Çok gülmek ayıptır, ahiret için kayıptır.
Fazla aka cahillik alameti, sükut et, istersen selameti.
Ki i lisanıyla olur insan. Kötü dili kendisine dü man, çok konu an olur pi man.
Her sözde vebal var, kurtulur susanlar. Az söz hikmettir, Rabbimizden nimettir.
Dil söylerse gönül susar, gönül susunca, dil zehir kusar.
Söz dinleyen âlim, susan sâlim olur.
Kimin azsa sözü, açılır kalb gözü.
Dil ederse istirahat, kalb eder rahat.
Çok konu an gaf eder, vakti israf eder.
Dilini hep tutan çok fayda sa lar, dilini tutmayan yarın çok a lar.
Dil yarası ok yarasından acıdır.
Akıllı, bildi ini söylemez, deli söyledi ini bilmez.
Bilmem demek ilmin yarısıdır.
Kime sır söylersen onun kulu olursun.
Açıklanan sır yayılır muhakkak, Sır saklıyamayana denir ahmak.
Hz.Lokman misafirlerine en iyi ikram olarak dil ile kalbi getirdi. Ba ka bir zaman da en
kötü yemek olarak yine dil ile kalbi getirdi. Dil kılıç gibidir, iyi kullanılmazsa kendi
ölümüne sebep olur.
Sükut, yorulmadan yapılan ibâdet, masrafsız takılan bir zinet, hükümdarlı a muhtaç
olmadan ele geçen bir devlet, duvara ihtiyaç duyulmadan yapılan kale, çalı madan kazanılan
zenginlik ve ayıpların kapatılmasıdır.
Hükümdar Ö üdü
Üç hükümdardan biri der ki: (Bütün pi manlıklarım söyledi im sözlerden oldu.
Söylemedi imden hiç pi man olmadım.) kincisi der ki: (Söylemedi im sözlerin
sahibiyim. Fakat söyledi im sözlerin esiriyim.) Üçüncüsü ise öyle der: (Bazı sözleri
söylemeye gücüm yetti, fakat söyledi im sözleri geri almaya gücü yetmedi.)
üpheli sözlerden sakınan, güleryüzlü olan, insanlara merhamet eden, lüzumlu din
bilgilerini ö renen ve do ru konu an kimse münafık olamaz.
Dile sahip olmak
Diline sahip olmayanı eytanı her sahada oynatır. Büyük bir uçurumun kenarına getirip,
yüzüstü yuvarlar, felakete sürükler. Dile ahlâk dizgini vurulursa dünya ve ahiret saadetine
kavu ur. Ba ıbo bırakılırsa zarardan zarara girer. Uzuvlarımızdan en çok isyan edeni bildir.
Kolaylıkla istedi i tarafa gider. Hadis-i erifte buyuruldu ki:
(Her sabah, bütün uzuvlar, yalvararak dile derler ki: Bizim hakkımızı gözetmekte,
Allahtan kork, kötü söz söyleme, bizi ate te yakma! Bizim dine uyup uymamamız senin
sebebinledir. Sen do ru olursan biz de do ru oluruz. Sen e ri olursan biz de e ri
oluruz.) [Tirmizî]
Hz. Lokmana (Bu makama nasıl yükseldin?) derler. O da (Do ru konu mak,
emanete riayet etmek ve faydasız sözleri terketmekle) diye cevap verir.
Hikmet ehli buyuruyor ki: Bir kimsenin cahil oldu unun alameti unlardır: Canlı-cansız
her eye kızar. Sır saklıyamaz. Parasını yerli yerince harcayamaz. Herkese güvenir. Dostunu
dü manını ayıramaz. Kötü kimselerle arkada lık eder.
Dil yırtıcı bir hayvan gibidir, serbest bırakılırsa sahibini parçalar. Sükut eden, hataya
dü mekten, yalandan, dedi-kodudan, söz ta ımaktan, kendini övmekten, bo konu maktan ve
daha bir çok dil afetlerinden kurtulur.
Çok konu anın dili sürçer, kalbi kararır. Kalbi kararan da, hata üstüne hata yapar ve kalb
kırar da farkında bile olmaz. Diline sahip olan, dinini korur.
Çok konu an hata eder. Eshab-ı kiram hep hayır konu tukları hâlde, yanlı konu mak
için de il, belki bo bir söz söyleriz diye sükut ederlerdi. Hz. Ebu Bekr, a zına ta koyar,
(Ba a gelen bütün felaketler bundan gelir) buyururdu.
En Zararlı ey
Allahü teâlâ bo konu anları sevmez. Bo konu mak böyle olunca, zararlı konu manın
felaketini dü ünmelidir! Hadis-i erifte buyuruldu ki: (En zararlı ey, çok konu maktır.)
[Deylemî]
Dile sahip olmak, az konu mak dinimizin emridir. Kur' an-ı kerimde mealen buyuruldu
ki:
(Sadaka vermek, iyili i emretmek ve insanların arasını bulmak hariç, konu makta,
fısılda makta hayır yoktur.) [Nisa 114]
Dile sahip olmakla ilgili hadis-i eriflerde bazıları da öyle:
(Dilini tutan kurtulur.) [Tirmizî]
(Selamet istiyen, sükut etsin, dilini tutsun!) [ bni Ebiddünya]
(Susmak, hikmettir; fakat susan azdır.) [Deylemî]
(Amellerin en makbulü, dilini tutmaktır.) [Taberânî]
(Hayır söz hariç, dilini tutan, eytanı ma lup eder.) [Taberânî]
(Sükut eden bir mümine yakın durun! O hikmetsiz de ildir.) [ bni Mace]
(Allaha ve ahirete inanan, ya hayır konu sun veya sükut etsin!) [Buharî]
(En kolay ibâdet, susmak ve güzel ahlâktır.) [ bni Ebiddünya]
(Mümin önce dü ünür, sonra konu ur. Münafık, dü ünmeden konu ur.) [Haraiti]
(Çok konu an çok yanılır, çok yanılanın yalanı çoktur. Yalanı çok olan da
Cehenneme layıktır.) [Taberânî]
(Kurtulu için dilini tut, evinde otur, günahların için a la!) [Tirmizî]
( nsanları Cehenneme sürükliyen dilleridir.) [Tirmizî]
(Dilini tutmıyan kimse, tam imana kavu amaz.) [Taberânî]
(Rahat istiyen sussun!) [Ebu - eyh]
(Çok konu mak kalbi karartır. Kalbi kararan da Allahü teâlâdan uzakla ır.)
[Beyhekî]
(Emr-i maruf ve zikir hariç, her söz, ki inin zararınadır.) [Tirmizî]
( nsanın hatalarının, kusurlarının ço u dilindendir.) [Taberânî]
(Midesini, ırzını ve dilini koruyan, bütün kötülüklerden korunmu olur.) [Deylemî]
(Kalbi do ru olmıyanın imanı,dili do ru olmıyanın kalbi do ru olmaz) [ .
Ebiddünya]
(Kalbi diline, dili kalbine, i i sözüne uymayan mümin olamaz.) [ sfehani]
(Allahı görür gibi ibâdet et, kendini ölmü say, bunlardan daha iyisi ise dilini
tutmaktır.) [Taberânî]
(Sükutu tefekkür, bakı ı ibret olup çok istigfar eden kurtuldu.) [Deylemî]
Yalan ve zararı
Sual: Yalanın dinimizdeki yeri nedir?
CEVAP
Yalan, günahların en çirkini, ayıpların en fenası, kalbleri karartan bütün kötülüklerin
ba ıdır. Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Yalan, rızkı azaltır.) [Ebu eyh]
(Yalan, nifak kapılarından biridir.) [ bni Adiy]
( man sahibi, her hataya dü ebilir. Fakat, hainlik yapamaz ve yalan söyliyemez.)
[ bni Ebi eybe]
(Do ru olun, do ruluk iyili e, iyilik ise, Cennete çeker. Yalandan sakının, yalan
fücura, fücur ise Cehenneme götürür.) [Buharî]
( u üç eyden biri kimde bulunursa, o kimse, namaz kılsa da, oruç tutsa da
münafıktır: Yalan söylemek, sözünde durmamak, emanete hıyanetlik.) [Ebu Dâvud]
( nsanları güldürmek için yalan söyliyenlere, yazıklar olsun!) [Ebu Dâvud]
(Pazarcıların ço u facirdir! Çok yemin ederek günaha girerler ve yalan söyliyerek
alı -veri yaparlar.) [Hakim]
(Yalan yere yemin ederek, birinin malını alan, kıyamette, Allahü teâlâyı gazablı
görür.) [Buharî]
Peygamber efendimiz, yalan söyliyenin a zının bir taraftan kula ına kadar demir
çengelle yırtılaca ını, di er tarafa geçildi inde, önceki yırtılan tarafın iyi olaca ını, sonra iyi
olan tarafın tekrar yırtılarak bu ekilde kıyamete kadar, kabrinde azabın devam edece ini
bildirmi tir. (Buharî)
aka ve Yalan
Hz. Abdullah bin Âmir anlatır: Ben küçüktüm. Resul-i Ekrem evimize gelmi ti.
Oynamaya gidiyordum. Annem bana, (Abdullah gel, sana bir ey verece im) dedi. Resul-i
Ekrem, (Ona ne vereceksin?) buyurdu. Annem de (Hurma verece im) dedi. Bunun üzerine
Peygamber efendimiz buyurdu ki: (E er bir ey vermeyip aldatmak için söyleseydin,
yalan günahı yazılırdı.) [ ira]
Bir kimse, Peygamber efendimize dedi ki:
- Bırakamadı ım üç günaha tutuldum. Bunlar, zina, yalan ve içki.
Peygamber efendimiz de buyurdu ki:
- Yalanı benim için terket!
Adam, peki diyerek gitti. Bir günahı i liyece i zaman, (E er bu günahı yaparsam,
Resulullah sordu unda, evet dersem suçum meydana çıkar. Hayır dersem, yalan söyliyerek
verdi im sözü tutmamı olurum.) diye dü ündü. Di er günahları i liyece i zaman da aynı
ekilde dü ünerek kötü huylarını terk etti. ( ira)
Büyükler buyuruyor ki:
O lum, yalandan sakın, o serçe eti gibi tatlıdır. Ondan az kimse kurtulur. (Lokman
Hakim)
Allah indinde en büyük hata, yalan konu maktır. (Hz. Ali)
Yalancı ile cimri Cehenneme girer. Fakat, hangisini daha derine atılır, bilmem. ( abi)
Do ru ile yalan, biri di erini çıkarıncaya kadar kalbde bo u ur. (Malik bin Dinar )
çi dı ına, sözü i ine uymamak, nifaktandır. Nifakın temeli ise yalandır. (H. Basri)
Eshab-ı kiram indinde yalandan daha kötü bir ey yoktur. Çünkü, onlar, yalanla
imanın bir arada bulunamıyaca ını bilirlerdi. (Hz. Ai e)
Bütün kötülüklerin esası yalandır. Peygamber efendimizin en sevmedi i huydur. Yalan
söylemek haramdır. Ancak üç yerde caizdir. Harbde, iki müslümanı barı tırmak için, hanımı
ile iyi geçinmek için. Zâlimden, bir müslümanın bulundu u yeri, malını, günahını saklamak
caizdir. ki müslümanın, karı-kocanın arasının açılmasını önlemek için, malını korumak için,
müslümanın ayıbının meydana çıkmaması için ve bunlar gibi haramları önlemek için, yalan
caiz olur. Ölmemek için le yemeye benzer. yili e vesile olan yalan, fitneye sebep olan
do rudan makbuldür.
Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Yalan üç yerde caizdir: Harbde, zira harb, hiledir. ki müslümanı barı tırmak
için, birinden di erine iyi söz getirmek. Hanımını idare etmek için.) [ bni Lal]
( ki ki inin arasını düzeltmek ve hayırlı i yapmak için söylenen söz, yalan
sayılmaz.) [Müslim]
(Kötü eyler irtikab eden, bunları gizlemeye çalı sın!) [Hakim]
Büyükler yalan söylemek icabetti i yerde, sözün manasını de i tirerek, do ru söylemeyi
tercih etmi lerdir. Muaz ibni Cebel hazretleri, vazifesinden dönünce, hanımı (Bu kadar
çalı tın, zekât topladın, bize ne getirdin?) dedi. O da, (Beni gözeten vardı, bir ey
getiremedim) dedi. O, Allahü teâlâyı kastetti. Hanımı ise, Hz. Ömerin onu kontrol eden
birini gönderdi ini sandı. Hanımı, Hz. Ömerin evine gidip, kızarak, (Muaz, Resulullahın ve
Ebu Bekr-i Sıddikın yanında emin idi. Siz niçin onun pe ine adam takıyorsunuz?) dedi. Hz.
Ömer, Hz. Muazdan i in aslını ö renince güldü ve hanımına vermesi için ona bir miktar
hediye verdi.
Do rulu un fazileti
Sual: Dinimizde do rulu un fazileti nedir?
CEVAP
Yalancılık ne kadar kötüyse, do ruluk da o kadar iyi, güzel ve faziletlidir. Peygamber
efendimize olgunlu un alameti soruldu unda (Do ru konu mak ve do rulukla i
yapmaktır) buyurdu. ( .Gazali)
Sadakat [do ruluk] hakkında islâm âlimleri buyuruyorlar ki:
(En güzel amel do ruluk, en çirkini de yalancılıktır.)
(Dünyada do ru insan görmedim diyen kimse, e er kendisi do ru olsaydı, do ru olanları
bulurdu.)
( slâm dini, üç temel üzerindedir. Bunlar, hak, sadakat ve adalettir.)
(Bir insanda üç ey bulundu u vakit, onun salih bir insan oldu u anla ılır. Bunlar,
nefsani arzulardan uzak olmak, Allah rızası için do ruluk, helal ve temiz yemektir.)
(Günahların içinde bocalayan kimsenin do rulu u bulması çok zordur.)
Her eyin ba ı do ruluktur. Her i in nizam ve intizamı do ruluk iledir. Hadis-i eriflerde
buyuruldu ki:
( üphelendi in bir eyden uzakla ! üphe vermiyene sarıl! Do ruluk, sükun ve
huzurdur.) [Tirmizî]
(Tehlikenin do ruluk içinde oldu unu görseniz dahi, do ruyu arayınız! Çünkü
do rulukta kurtulu ve selamet vardır.) [ bni Ebiddünya]
(Do ru olunuz, do ruluk gerçe i, gerçek de Cennet yolunu gösterir. Bir kimse
do ruluktan ayrılmaz, do rulu u düstur edinirse, Allah indinde o kimse sıddiklardan
olur.) [Buharî]
(Do ru olan, iyi davranır, iyi davranan emindir. Emin olan Cennete girer.) [ .
Ahmed]
Tam sadık, tam do ru, yani sıddik olabilmek için:
1- Do ru sözlü olmalıdır. Zaruret olmadıkça tarizli ve imalı konu mamalıdır. Hasan-ı
Basri hazretleri, zâlimlerden kaçıp, Habib-i Acemi hazretlerinin bir odasına girip saklandı.
Zâlimin zulmünden kurtulmak için yalan söylemek caiz oldu undan, (Soran olursa yok
dersin) dedi. Biraz sonra zâlimler gelip sordular: ( çerde...) diye cevap verdi. çeriyi iyice
aradılar. Bulamayıp oradan ayrıldılar. Hasan-ı Basri hazretleri, (Senin yaptı ın uygun
muydu?) diye sordu. Habib-i Acemi hazretleri, (Yalan söylemeseydim, ikimiz de helak
olmu tuk. Do ru söylemenin bereketiyle ikimiz de kurtulduk) diye cevap verdi.
2- Do ruluk için niyette ihlas arttır. ayet davranı larda nefsin arzuları karı ırsa, bu
niyetten ihlas kalkar. Bu kimse yalancı olur.
3- Azminde do ru olmalıdır. Mesela, (Allah bana u malı verirse veya u makama
geçersem, u hizmeti yaparım) diyen kimse, o mala veya o makama sahip olunca, zaruretsiz
sözünde durmazsa, azminde do ru de ildir.
4- Verdi i sözde durmalıdır. Hz. Enes bin Malik anlatır:
Amcam Nadrın o lu Enes, Bedir sava ında Resul-i Ekremin yanında sava a
katılamadı ına çok üzüldü. (E er Allahü teâlâ, beni bir sava a kavu turursa, bütün gücümle
sava aca ım) diye karar verdi. Ertesi yıl Uhud sava ına katıldı. Sad bin Muaz bunu görünce,
(Ne o, nereye gidiyorsun?) diye sordu unda, (Uhud da ının ardında Cennetin kokusunu
aldım. Cennete gidiyorum) dedi. Öyle mücahede etti ki, ehid oldu unda vücudunda seksen
küsur yara bulundu. Hem iresi, (Kendisinde tanınacak bir hâl kalmamı tı. Ancak
elbisesinden onu tanıyabildim) dedi.
5- Do ru i yapmalıdır. çi ile dı ın bir olması adalettir. çinin dı ından iyi olması
fazilettir. çi dı ına uymayan insana do ru denmez.
6- Bütün i lerde do ru olmalıdır. Hadis-i erifte buyuruldu ki: (Kalbi do ru olmayanın
imanı do ru olmaz. Dili do ru olmayanın da kalbi do ru olmaz.) buyuruldu.
Gıybet ve zararları
Sual: Gıybet ve zararları nelerdir?
CEVAP
Belli bir mümin veya zımmi kâfirin aybını, onu kötülemek için arkasından söylemek,
gıybet olur. Gıybet, haramdır. Dinleyen, o kimseyi tanımıyorsa, gıybet olmaz.
Gıybet olunan kimse, bedeninde, soyunda, ahlâkında, i inde, sözünde, dininde,
dünyasında, hatta elbisesinde, evinde, arabasında bulunan bir kusur, arkasından söylendi i
zaman, bunu i itince üzülürse, gıybet olur. Kapalı söylemek, i aret ile, hareket ile bildirmek,
yazı ile bildirmek de gibi gıybettir.
Bir müslümanın günahı ve kusuru söylendikte, (Elhamdülillah, biz böyle de iliz) demek
de, gıybetin en kötüsü olur. Birisinden bahsedilirken, (Elhamdülillah, Allah bizi hayâsız
yapmadı) gibi, onu kötülemek, çok çirkin gıybet olur. (Falanca kimse çok iyidir, ibâdette u
kusuru olmasa, daha iyi olurdu) demek de gıybet olur. Kur' an-ı kerimde (Birbirinizi gıybet
etmeyiniz.) buyuruldu. (Hucurat 12)
Gıybet, adam çeki tirmek demektir. Birisini gıybet etmenin, ölmü insanın etini yemek
gibidir. Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Kıyamette, bir kimse sevab defterine bakar, " u ibâdetleri yapmı tım. Bunlar yazılı
de il" der. "Onlar, silindi, gıybet ettiklerinin defterlerine yazıldı" denir.)
(Kıyamette bir kimse, sevab defterinde, yapmadı ı ibâdetleri görür. "Bunlar seni
gıybet edenlerin sevablarıdır" denir.)
(Biri için söylenen kusur, onda varsa, bu söz gıybet olur. Yoksa iftira olur.)
(Gıybet imanı zayıflatarak yok eder.)
(Gıybet, le yemekten daha kötüdür.)
(Miraca çıkarıldı ımda, bakırdan tırnaklarıyla yüzlerini ve gö üslerini tırmalayan
kimseler gördüm. "Bunlar kim" dedim. Cebrail aleyhisselam, "Gıybet ederek insanların
etini yiyen, ahsiyetlerini zedeliyen kimselerdir" dedi.)
(Dört ki inin, çektikleri iddetli azabdan, cehennemdekiler rahatsız olur. Biri,
ate ten kapalı bir tabut içindedir, biri barsaklarını sürür, biri de kan ve irin kusar,
öteki ise kendi etini yer. Tabuttaki, borçlu olarak ölmü tür. Barsakları sürünen,
idrardan sakınmamı tır. rin ve kan kusan, müstehcen konu mu tur. Kendi etini yiyen
de, gıybet ve ko uculuk etmi tir.)
(Bir toplulukta, bir kimse hakkında gıybet edildi ini görürsen, o kimse için
yardımcı ol. Onları bu i ten men edemezsen oradan kalk git.)
(Be ey oruç ve abdestte hayır bırakmaz: Yalan, gıybet, söz ta ımak, ehvetle
harama bakmak, yalan yere yemin etmek.)
(Birinin yüzüne söylemekten çekinilen ey gıybettir.)
(Bir kimsenin yanında din karde i gıybet edilir de, yardıma muktedirken ona
yardım etmezse, Allah o kimseyi dünya ve ahirette rezil eder.)
(Bir kimsenin malı az, çoluk çocu u çok, namazı güzel olursa ve müslümanları
gıybet etmezse, kıyamette onunla yanyana oluruz.)
(Gıybet yapmıyan Allahın güvencesindedir.)
(Gıybet eden kimsenin duâsı kabul olmaz.)
(Cehennemden en son çıkan, gıybetten tevbe edendir. Cehenneme ilk giren,
gıybetten tevbe etmeden ölendir.)
(Falancanın boyu kısadır) diyen birisine, Peygamber efendimiz, (Bu sözün denize
atılsa, denizi kokutur) buyurmu tur.
Gıybet, insanın sevablarının azalmasına, ba kasının günahlarının kendine verilmesine
sebep olur. Bunları her zaman dü ünmek, gıybet etmeye mani olur.
Gıybetten kurtulu
Sual: Günümüzde bu gıybet günahını i lemiyen yok gibi. Gıybet etmekten nasıl
kurtuluruz?
CEVAP
Gıybeti ve zararını bilen gıybetten kaçıp kurtulur. Mesela yılanı ve zararını bilen, yılanla
oynar mı? Yılanı koynuna alıp yatar mı?
Gıybetten kurtulmak için:
1- Gıybetin zararını dü ünmeli! Gıybet sebebiyle, sevablarının gidece ini, hatta gıybet
etti i kimsenin günahlarını da yüklenece ini bilmelidir!
2- Gıybet, dünyada da alında bir kara lekedir! Kendine dedikoducu dedirtmemelidir.
Çünkü Hadis-i erifte, (Gıybet edeni dinleyen de günahta ortaktır.) buyuruldu.
3- Bir kimse, ba ka birine kırgınsa, onu kötülemeye çalı ır, gıybetini eder. Ba kasına
kızıp da kendini Cehenneme atmanın ahmaklık oldu unu bilen, gıybet etmez. Gıybet
etmekle, ona zarar vermi olmuyor, kendini felakete atıyor. Üstelik sevmedi i ki inin
günahlarını alıp, yerine kendi sevablarını veriyor.
4- Bazan topluluktakileri memnun etmek, onları güldürmek için gıybet edilir. nsanları
memnun etmek için, Allahü teâlânın gazabına maruz kalmayı istemek ne kadar yanlı tır.
5- Gıybet eden, övülmeyi, herkesin kendisinden bahsetmesini ister. Bu bakımdan
kendini övmek için dolaylı yolları seçer. Mesela, (Falanca çok geçimsizdir) der. Bu, (Ben
geçim ehliyim) demektir. Cömert oldu unu bildirmek için, (Falanca çok cimridir) der. E er
böyle gıybet edeni dinleyen, akıllı birisi ise, kendini bu ekilde övene hiç de er vermez,
onun de ersiz oldu unu anlar. Bunları dinleyen akıllı de il de, cahil, ahmak birisi ise, gıybet
etti i için ona de er verse, ne çıkar? Kazancı ne olur?
6- Ba kalarını gıybet edip kusur ara tıran kimse, kendi kusurlarını göremez. Biz, kendi
ayıplarımızın ortaya dökülmesini, rüsvay olmamızı istemedi imiz gibi, ba kaları da istemez.
Sen arkada ının aybını örtersen, Allah da senin aybını örter. Sen ba kasının aybını açarsan,
senin ayıplarını da açan çıkar. Elaleme rüsvay olursun. Kendi kusurlarını ara tıran ve
bunların çaresini dü ünerek ba kasının kusurlarını göremiyen ki i, çok iyi insandır. Hadis-i
erifte de, (Kendi aybını gören, Allahın hayır diledi i kimsedir) buyuruluyor. Ki i kendi
noksanını bilmek gibi irfan olmaz. Nefsimizi gıybet ve di er günahlardan temizlemeye
çalı mak "Cihad-ı ekber" olarak bildirilmi tir.
7- Kıskanç olan, mal sahiplerini kötüler. (Malı çok ama yemesini bilmez, cimrinin
biridir) der. Yahut mevki sahibi için, (Müdür oldum diye kendini bir ey zannediyor) der.
Böyle söylemekle, gıybet edilenin ne malı azalır, ne de makamı elden gider. Buna ra men
kıskançlık ate i, söyliyeni yakıp kavurur. Üstelik, gıybet günahına girdi i için sevablarını
sevmedi i kimseye vermeye mahkum olur.
Gıybetin kefareti
Gıybet etmenin kefareti, üzülüp tevbe etmek ve helalla maktır. Pi man olmadan
helalla mak, riya olur, ayrı bir günah olur.
Gıybet, üç türlüdür:
1- (Bu gıybet de il, onda olan eyleri söyledim) demek. Böyle söylemekle, harama helal
demi olur ki, çok tehlikelidir.
2- Gıybet olunan, bunu duymu sa, tevbe etmekle affedilmez. Onunla helalla mak da
gerekir. Hadis-i erifte, (Gıybeti yapılan ki i, gıybet edeni affetmedikçe, ma firet
olunmaz.) buyuruldu.
3- Gıybet olunanın bundan haberi yoksa, tevbe ve istigfar etmekle ve ona hayır duâ
etmekle affolur. (Ya Rabbi beni de, gıybetini etti im ki iyi de affet) diye duâ etmelidir!
Hadis-i erifte, (Gıybet eden, onun için ma firet dilerse gıybet günahına kefaret olur.)
buyuruldu.
htiyaç halinde gıybeti caiz olanlar:
1- Bir haksızlı ı, ikayet için, ilgili mercilere, (Bu kimse, unu yaptı) demek.
2- Yetkilisine, (O, gayrı me ru i yapıyor, buna mani olun) demek.
3- Dini bir meseleyi ö renmek için, (Beyim unu yapıyor, caiz mi?) demek.
4- Bid'at sahibi ile gezene, (Onunla gezme, o bidat ehlidir) demek.
5- ahitlikte, (Falanca öyle yaptı) demek. sti are edene, (O kızın u kusuru vardır)
demek. Yahut, (O malı alma, u kusuru var) demek. Hadis-i erifte, (Facirin halini
anlatmaktan çekinmeyin ki halk, onun zararından korunsun.) buyuruldu.
6- Me hur lakabı ile ça ırılınca üzülmüyorsa, mesela (Kara Ali) demek.
7- nsanları, açıktan günah i liyenlerden korumak için, (O kumarbazdır, sarho tur)
demek. Hadis-i erifte, (Hayâsızdan bahsetmek gıybet olmaz.) buyuruldu.
Güzel ahlâk
Sual: yi müslüman olmak için güzel ahlâklı olmak gerekti ini bildirdiniz. Güzel ahlâka
nasıl sahip olunur?
CEVAP
Evet iyi bir müslüman olmak için Ahlâk-ı hamideye [güzel ahlâka] sahip olmak, Ahlâk-ı
zemimeden [kötü ahlâktan] uzak durmak gerekir. Ancak bununla dünya ve ahıret saadeti
elde edilir.
Güzel ahlâk, ilim ve edeb ö renmekle, iyi insanlarla arkada lık etmekle elde edilir. Kötü
ahlâk da bunun tersidir. Yani cahil kalmak, edebsiz olmak, kötü insanlarla arkada lık
etmekten hasıl olur. Cenab-ı Hak, Peygamber efendimizi överken (Gerçekte sen büyük bir
ahlâk üzeresin) buyuruyor. (Kalem 4)
yi insan, iyi ahlâklı insan demektir. Dinimiz iyi huylar edinmemizi, kötü huylardan
kaçınmamızı emretmektedir.
Güzel ahlâka sahip kimselere gıpta etmek, onlar gibi olmaya gayret etmek gerekir.
Hadis-i erifte buyuruldu ki: (Nimete kavu mu olanlardan, tevadu gösterene ve kendini
hep kusurlu bilene, helaldan kazanıp, hayırlı yerde sarf edene, fıkıh bilgileri ile hikmeti
[tasavvufu] birle tirene, helala harama dikkat edene, fakirlere acıyana, i lerini Allah
rızası için yapana, huyu güzel olana, kimseye kötülük yapmayana, ilmi ile amel edene
ve malının fazlasını da ıtıp, lafının fazlasını saklayana müjdeler olsun) [Taberânî]
Güzel Sözler
Ahlâk hakkında slâm âlimleri buyuruyor ki:
"Kötü ahlâklı, parçalanmı testiye benzer. Ne yamanır, ne de eskisi gibi çamur
olur."
"Her binanın bir temeli vardır. slâmın temeli de güzel ahlâktır."
"Kötü ahlâk, öyle bir fenalıktır ki, onunla yapılan birçok iyilikler fayda vermez.
Güzel ahlâk, öyle bir iyiliktir ki, onunla yapılan günahlar affa u rar."
"Yükselen bütün insanlar ancak güzel ahlâkları sayesinde yükselmi lerdir."
"Güzel ahlâk güleryüzlülük, cömertlik ve kimseyi üzmemek demektir."
"Güzel ahlâk, kimseyle çeki memek ve kimseyi çeki tirmemektir."
"Güzel ahlâk, eziyet vermemek ve me akkatlere katlanmaktır."
"Güzel ahlâk, geni likte ve darlıkta insanları razı etme e çalı mak demektir."
"Güzel ahlâk, Allahtan razı olmak demektir. Yani hayrı ve erri Allahtan bilmek,
nimetlere ükür, belâlara sabretmektir."
"Güzel ahlâkın en azı, me akkatlara gö üs germek, yaptı ı iyiliklerden kar ılık
beklememek, bütün insanlara kar ı efkatli olmaktır."
"Güzel ahlâk, haramlardan kaçıp helalı aramak, di er insanlarla oldu u gibi aile
efradıyla da iyi geçinip onların mai etlerini temin etmektir."
"Güzel ahlâk, Yaratanı dü ünerek, yaratılanları ho görmek, onların eziyetlerine
sabretmektir."
Bir müslümana çatık ka la bakmak haramdır. Güleryüzlü olmayan kimse mümin sıfatlı
de ildir. Herkese kar ı güleryüzlü olmalıdır.
Hadis-i erifte, Allaha ve ahıret gününe iman edenin, misafirine ve kom usuna ikram
etmesi, ya hayır söylemesi veya susması emredilmi tir. (Buharî)
Ba kasının kötü ahlâkından ikayet eden kimsenin kendisi kötü ahlâklıdır. Ba kalarının
kötülüklerinden bahsediyorsak, bu kendimizin kötü oldu unun alametidir. Güzel ahlâk,
eziyetleri sineye çekmektir.
Güzel ahlâklı olmanın alameti unlardır:
nsaflı olmak, arkada larının hatasını görmemek, hüsn-i zan etmek, su-i zandan [kötü
zandan] kaçınmak, arkada larının eziyetlerine gö üs germek, onlardan ikayetçi olmamak,
hep kendi ayıp ve kusurlarıyla me gul olmak, kendi nefsini kınamak, güleryüzlü olup,
herkesle yumu ak konu maktır.
Güzel ahlâklı kimse, edeplidir az konu ur, hatası azdır, gıybet etmez, Allah için sever,
Allah için bu zeder, emanete riayet eder, kom u ve arkada ını korur. Bütün hasletlerin ba ı
ise hayâdır.
Güzel ahlâklı bir kimsenin kötü huylu bir hanımı vardı. Gayet iyi geçiniyorlardı. Kötü
huylu hanımla nasıl iyi geçindi i sorulunca, iyi ahlâklı kimse öyle cevap verdi. yilerle
herkes geçinir. Marifet kötü ile geçinebilmektir. Onun kötü huyuna sabredemezsem benim
iyi huylu oldu um nereden belli olacaktır?
Büyüklerden Ebu Osman El-Hayrii ziyafete davet ettiler. Davet yerine vardı ı zaman
kendine (Kusura bakma, çok insan geldi seni kabul edemiyece iz) dediler. Az gidince tekrar
ça ırdılar. Gelince tekrar, kabul edemiyeceklerini bildirdiler. Böyle birkaç defa ça ırıp geri
döndürdükten sonra (Biz seni denemek için bunu yaptık. Gerçekten güzel ahlâklıymı sın)
dediler. Cevabında buyurdu ki
(Bu ahlâk o kadar güzel midir? Bir köpe i de ça ırsanız gelir, kovsanız gider.)
Ahlâkı güzelle tirmek
Hadis-i eriflerde buyuruluyor ki:
(Ahlâkınızı güzelle tiriniz) [ bni Lal]
(Sizin imanca en güzeliniz, ahlâkça en güzel olanınızdır.) [Hakim]
(Ya Rabbi senden, sıhhat, afiyet ve güzel ahlâk dilerim.) [Haraiti]
(Ben ancak mekarimi ahlâkı tamamlamak için gönderildim.) [Beyhekî]
(Güzel ahlâk, büyük günahları, suyun kirleri temizlemesi gibi temizler. Kötü ahlâk
ise, salih amelleri, sirkenin balı bozdu u gibi bozar.) [ . Hibban]
(Allahü teâlâ indinde, kötü ahlâkdan büyük günah yoktur. Çünkü, kötü ahlâklı, bir
günahtan tevbe edip, kurtulursa, bir ba ka günaha dü er. Hiç bir vakit günahdan
kurtulamaz.) [ sefehani]
(Bir kimse tevbe ederse, tevbesini Allahü teâlâ kabul eder. Kötü ahlâklı kimsenin
tevbesi makbul olmaz. Zira bir günahdan tevbe ederse kötü ahlâkı sebebiyle, daha
büyük günah i ler.) [Taberânî]
(Güzel ahlâk, senden kesilen akrabanı ziyaret etmek, sana vermeyene vermek, sana
zulmedeni affetmektir.) [Beyhekî]
(Din, güzel ahlâktır.) [Deylemî]
(Müminlerin iman yönünden en faziletlisi ahlâkça en iyi olanıdır.) [Tirmizî]
(Mallarınızla herkesi memnun edemezsiniz. Güler yüz ve tatlı dil ile, güzel ahlâkla
memnun etmeye çalı ınız!) [Hakim]
( üphesiz güzel ahlâk, güne in buzu eritti i gibi günahları eritir.) [Haraiti]
(Bir müslüman güzel ahlâkı sayesinde, gündüzleri oruç tutan, geceleri ibâdet eden
kimselerin derecesine kavu ur.) [ . Ahmed]
(Bir insan az ibâdet etse de, güzel ahlâkı sayesinde en yüksek dereceye kavu ur.)
[Taberânî]
(Yumu ak davran! Sertlikten sakın! Yumu aklık insanı süsler, çirkinli i giderir.)
[Müslim]
(Yumu ak davranmayan, hayır yapmamı olur.) [Müslim]
(En çok sevdi im kimse, huyu en güzel olandır.) [Buharî]
(Yumu ak olan kimseye, dünya ve ahıret iyilikleri verilmi tir.) [Tirmizî]
(Cehenneme girmesi haram olan ve Cehennemin de onu yakması haram olan
kimseyi bildiriyorum. Dikkat ediniz! Bu kimse insanlara kolaylık, yumu aklık
gösterendir.) [ . Ahmed]
(Yumu ak olanlar ve kolaylık gösterenler, hayvanın yularını tutan kimse gibidir.
Durdurmak isterse hayvan ona uyar. Ta ın üzerine sürmek isterse hayvan oraya
ko ar.) [Ebu Dâvud]
(Mü’minlerin îmân yönünden en fazîletlisi, ahlâkça en iyi olanıdır.) [Tirmizî]
(Cennete götüren sebeplerin ba lıcası, Allahü teâlâdan korkmak ve iyi huylu
olmaktır. Cehenneme götüren sebeplerin ba lıcası da, dünya ni’metlerinden ayrılınca
üzülmek, bu ni’metlere kavu unca sevinmek, azgınlık yapmaktır.) [Tirmizî]
(Îmânı en kuvvetli ki i, ahlâkı en güzel ve hanımına en yumu ak olandır.) [Tirmizî]
( nsan, güzel huyu ile, Cennetin en üstün derecelerine kavu ur. [Nâfile] ibâdetlerle
bu derecelere kavu amaz. Kötü huy, insanı Cehennemin en a a ısına sürükler.)
[Taberânî]
( bâdetlerin en kolayı, az konu mak ve iyi huylu olmaktır.) [ bni Ebid-dünya]
(Söz veriyorum ki, münâka a etmiyen, haklı olsa da, dili ile kimseyi incitmiyen,
aka ile veya yanındakileri güldürmek için, yalan söylemiyen, iyi huylu olan müslüman
Cennete girecektir.) [Tirmizî]
(Allahü teâlâ buyuruyor ki: “Size gönderdi im islâm dîninden râzıyım, [bu dîni
kabûl edip, bu dînin emir ve yasaklarına riâyet edenlerden râzı olur, onları severim.] Bu
dînin tamam olması, ancak cömertlikle ve iyi huylu olmakla olur. Dîninizin tamam
oldu unu hergün, bu ikisi ile belli ediniz!) [Taberânî]
(Sıcak su buzu eritti i gibi, iyi huylu olmak, günâhları eritir, yok eder. Sirke balı
bozup yenilmez hâle soktu u gibi, kötü huylu olmak, ibâdetleri bozup yok eder.)
[Taberânî]
(Hak teâlâ yumu ak huyluya yardım eder, sert ve öfkeliye yardım etmez.)
[Taberânî]
(Yumu ak olan, kızmıyan müslümanın Cehenneme girmesi harâmdır.) [Tirmizî]
(Yava , yumu ak davranmak, Allahın kuluna verdi i büyük bir ihsândır. Aceleci
olmak, eytânın yoludur. Allahü teâlânın sevdi i ey, yumu ak ve a ırba lı olmaktır.)
[E.Ya’lâ]
(Ki i, yumu aklı ı, tatlı dili ile, gündüzleri oruç tutanın ve geceleri namaz kılanın
derecesine kavu ur.) [ . Hibbân]
(Kızınca, öfkesini yenerek yumu ak davrananı Allahü teâlâ sever.) [ sfehânî]
(Güler yüzle selâm veren, sadaka verenin sevâbına kavu ur.) [ .E.dünya
Hayâ Etmek
Sual: Hadis-i erifte "Hayâ imandandır" buyurulmaktadır. badetlerini ba kalarına
göstermekten de hayâ etmek böyle midir?
CEVAP
badetlerini ba kalarına göstermekten hayâ etmek caiz de ildir. Hayâ, günahlarını,
kabahatlerini göstermemeye denir. Bunun için, vaaz vermekten ve emr-i maruf ve nehy-i
münker yapmaktan [din kitabı, ilmihal kitabı yazmaktan ve satmaktan] ve imamlık,
müezzinlik yapmaktan, Kur' an ve mevlid okumaktan hayâ etmek caiz de ildir. (Hayâ
imandandır) hadis-i erifinde, hayâ, kötü, günah eyleri göstermekten utanmak demektir.
Müminin, önce Allahü teâlâdan hayâ etmesi gerekir. Bunun için, ibâdetlerini sıdk ile, ihlas
ile yapmalıdır.
Hikmetli Sözler
- Kendi aybını gören kimse, ba kasının aybını göremez.
- Takvâ elbisesinden soyunan kimseyi hiçbir elbise örtemez.
- Allahın verdi i rızka râzı olan kimseyi, ba kalarının elinde bulunan ni’metler mahzun
etmez.
- Zâlimin kılıcını çeken, kendi elini keser.
- Karde i için kuyu kazan, içine kendi dü er.
- Ba kasının ayıp perdesini yırtan, kendi aybını açmı olur.
- Kendi hatâsını görmiyen, ba kasının aybını büyük görür.
- Nefsinin kötü arzularına uyan helâk olur.
- Aklı ile yetinen, uçurumdan yuvarlanır.
- Kibirli davranan, zelil olur.
- frat ve tefrite dü en, zarara u rar.
- nsanlara kar ı dik duran, kırılır.
- Dü üklerle gezen, hakîr olur.
- Ulemâ ile oturan, vekar sâhibi olur.
- Kötülerin u radı ı yere giren kimse, ithâma mâruz kalır.
- slâm ahlâkını hafife alan, pisli e dü er.
- Ba kasının malını ganimet sayan kimse, ele muhtaç olur.
- Netice almak istiyen, sabırlı olur.
- Aya ının bastı ı yeri bilmiyen kimse, pi man olur.
- Allahtan korkan, selâmete çıkar.
- Tecrübelerden faydalanmıyan, aldanır.
- Hak ehli ile çarpı an, çarpılır.
- Gücünün yetmedi i yükü yüklenen kimse, âciz kalır.
- Ecelin gelece ini yakînen bilen kimse, emelini azaltır.
- Cehâlet yoluna sapan kimse, adâlet yolunu bırakır.
- Güzel ahlâk güleryüzlülük, cömertlik ve kimseyi üzmemek demektir.
- Sabır, tökezlemiyen binek, kanâ’at ise bükülmiyen kılıçtır.
Kıymetli nasihatler
mamı azam hazretlerinin bir talebesine yaptı ı vasiyetlerden bazıları öyledir:
Konu urken yüksek sesle konu ma. Hiç bir i inde acele etme, teenni ile hareket et. Acele
eytandır. [Hadis-i erifte, (Teenni eden isabet eder, acele eden hata eder.) buyuruldu.
Teenni, acele etmemektir.]
Susmayı âdet edin. [Hadis-i erifte, (Susmak, hikmettir; fakat susan azdır.)
buyuruldu.]
Her ayda birkaç gün oruç tut. [Hadis-i erifte, (Her ay 3 gün oruç tutan, yılın
tamamında oruç tutmu gibi olur.) buyuruldu.]
Nefsini hesaba çek, ilmi muhafaza et. Böylece amelinden iki cihanda faydalan. [Hadis-i
erifte, (Akıllı, nefsini hesaba çeken ve ölümden sonrası için amel edendir.) buyuruldu.]
Dünya nimetine ve sa lı ına güvenme. [Hadis-i erifte, ( htiyarlıktan önce gençli in,
hastalıktan önce sa lı ın, me guliyetten önce bo vaktin, fakirlikten önce zenginli in,
ölümden önce hayatın kıymetini bil.) buyuruldu.]
Bu nimetlerin hepsinden sorguya çekileceksin. [Hadis-i erifte, (Kıyamette, herkes
ömrünü nerede geçirdi inden, malını nereden kazanıp, nereye harcadı ından ve ilmi
ile amel edip, etmedi inden sorulacaktır.) buyuruldu.]
Kötü kimseyi; kötülü ü ile anma, bir iyili ini bul, onu söyle. E er kötülü ü din
hakkında ise, bid’at ise onu insanlara söyle ve ona uymaktan onları koru. [Hadis-i erifte,
(Bid'atler yayılınca, ilmi olan bunu herkese bildirsin, bildirmezse, Kur'an-ı kerimi
gizlemi sayılır.) buyuruldu.]
Sakın ölümü hatırından çıkarma. [Hadis-i erifte, (Ölümü çok hatırlayanın kalbi ihya
olur, ölümü de kolayla ır.) buyuruldu.
Kur’an-ı kerim okumaya devam et. [Hadis-i erifte, (Kur'an okunan evin hayrı artar,
melekler oraya toplanır, eytanlar oradan uzakla ır. Kur'an okunmayan ev,
içindekilere dar gelir, sıkıntı verir, bereketsiz olur. Bu evden melekler çıkar, eytanlar
girer.) buyuruldu.]
Bid’at ehlinden uzak dur. [Hadis-i erifte, (Bid’at ehlinin cenazelerine gitme, onlarla
birlikte namaz kılma. Ben onlardan de ilim.) buyuruldu.]
Küfür ehli ile zaruretsiz konu ma, mümkünse onları slama davet et, de ilse, onlarla
diyaloga girme. Anneni, babanı, üstadını hayır duadan unutma. Ezan okununca, hazır ol,
herkesten önce mescide gel. Peygamberleri, salihleri, mescid ve mezarlar hakkında halkın
gördü ü rüyaları tabir et. Kabirleri ziyaret et.
Kom udan gördü ün ayıpları, emanet bil; sakla, kimsenin sırrını kimseye söyleme.
Seninle isti are edene do ruyu söyle. Cimrilikten sakın. Tamahkar olan mürüvvetsiz
olur. Her i te mürüvveti gözet. htiyacın olsa da, kimseden bir ey isteme. Dünya
ehline ra bet etme.
Yolda giderken sa ına soluna bakma, önüne bak. Bah i verilen yerlerde herkesten daha
çok ver.
Bir cemaat içinde iken, onlar teklif etmeden imam olma. Kadınların, kızların, gençlerin
toplandıkları yerlere gitme. Fısk, çalgı, müzik ve di er haram bulunan e lence yerlerine
girme.
lim meclisinde sakın kızma. nanılması zor olan hikâyeleri anlatma. Bu nasihatimizi,
canı gönülden kabul et. Bunlarla dünya ve ahiretini süsle. Zira bunlar senin ve herkesin
iyili i içindir. Bu yolda git ve herkese de tavsiye et .
Kötülü ü önlemek
Gücü yeten müslümanlar, hakkı, do ruyu söylemezse, yani emr-i maruf ve nehy-i
münker yapılmazsa, o ülkenin ba ına büyük belâların gelece ini dinimiz haber vermektedir.
bni Abbas hazretleri suâl etti ki:
- Ya Resulallah, içinde iyilerin de bulundu u bir ülke helak olur mu?
- Evet helak olur.
- Niçin?
- Allahü teâlâya isyan edildi inde iyiler sükut edince, hepsi helak olur. (Bezzar)
Peygamber efendimiz yine buyurdu ki:
(Allahü teâlâ, bir mele e, bir kasabanın altını üstüne getirmesini emreder. O
melek, bu kasabada hiç günah i lemiyen bir zatın da oldu unu, o zatı kurtarıp
kurtarmıyaca ını suâl edince, Cenab-ı Hak, "Bütün ehir halkı ile onu da alt üst et!
Çünkü o zat, bana isyan edenlere kar ı yüzünü ek itmemi tir" buyurdu.) [Beyhekî]
Hz. Ai e tarafından bildirilen hadis-i erifte buyuruldu ki: ( çinde peygamberler gibi
ibâdet eden seksen bin ki i bulunan bir ülke azaba maruz kalmı tır. Çünkü onlar,
Allah için bu zetmedi, emr-i maruf ve nehy-i münkerde bulunmadı.) [ hya]
Daha ba ka hadis-i eriflerde de, iyiler, kötülükleri önlemeye muktedir iken
önlemezlerse, o ülkede azabın umumi olarak gelece i bildirilmi tir. (Tirmizî)
Kötülü ü önlerken iyilere de zarar gelebilir. Birkaç iyiye zarar gelecek diye, kötülü e
göz yummak caiz olmaz. Nitekim, (Mecelle)de buyuruluyor ki: (Çok kimseyi zarardan
kurtarmak için, bir kimseye gelecek zarar tercih olunur.) [Madde 26]
Mesela, dü manlar müslümanlardan bir kısım insanları esir alsalar, ön safa müslümanları
koysalar, bu hâlde gelip bir ülkeyi istila etmek isteseler, dü manın umumi zararına mani
olmak için ön safta bulunan müslümanları da öldürmek caiz olur. Kangren olup bütün
vücuda sirayet edecek olan bir uzvu kesip atmaya benzer. Milletin menfaati, fert
menfaatından önce gelir. Atalarımız, (Kurunun yanı sıra ya da yanar) buyuruyor. Akılsız
ba ın cezasını yalnız ayak de il, bütün vücut çeker. Onun için kötülerden, kötülükten uzak
durmaya çalı malıyız.
Zehirli oldu u bilinen bir yılanı, bir seferli ine koynumuza alırsak, yılan tabiatı icabı
bizi sokar. Çünkü iyilikten anlamaz. Bu bakımdan yılandan daha tehlikeli olan sabıkalı bir
caniyi, bir seferli ine içeri almak büyük gaflet olur. Yılanı tecrübe etmeye, denemeye
gelmez. Kötüye kucak açan, elini veren, kolunu alamaz. Cananı da vermek mecburiyetinde
kalır.
Hadis-i erifte, (Sevgi, insanı kör ve sa ır eder) buyurulmu tur. Sevdi imiz kimse, bir
cani ile birlikte gelirse, sevgimizin kurbanı olup caniye de kucak açmaktan kaçınmalıyız.
Kötülü e Rıza
Sual: Bir hayra, bir iyili e sebep olanın onu yapmı gibi sevab alaca ını yazdınız.
Kötülü e sebep olan da onu i lemi gibi günah kazanır mı?
CEVAP
Evet iyili e sebep olan o iyili i yapmı gibi sevab kazanır.Kötülü e sebep olan da o
kötülü ü yapmı gibi günah kazanır. Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Kötülü e delalet eden (yol gösteren) onu yapan gibidir.) [Deylemî]
bni Mesud hazretleri, "Bir günah i lendi ini duydu u vakit, o günahın i lendi ine
sevinirse, aynı günahı i lemi gibi olur." buyurdu. Hadis-i erifte de (Do uda bir adam
öldürülür de, batıda olan buna razı olursa, onu öldürme günahına ortak olur.)
buyuruldu. ( . Gazalî]
Hz. Ali bir müfreze gönderdi i vakit ba ına tayin etti i kimseye öyle derdi:
"Sana Allahtan korkmanı tavsiye ederim. O, hem dünyaya, hem de ahirete maliktir.
Vazifene sarıl. Seni Allaha yakla tıracak olana yapı . Çünkü dünyada yapıp da bıraktıklarını,
yarın kar ında hazır bulacaksın."
Sakiften bir zat anlatır:
Hz. Ali, beni vali tayin etti ve ehrin halkının yanında bana öyle dedi: "Vergiyi tam
olarak al! Bu i te sakın sende bir zaaf görmesinler."
Daha sonra bana öyle dedi: "O sözü onların yanında söylememin sebebi, onlar hilekar
bir kavimdir. Onlara ait bir elbiseyi, yedikleri bir eyi, ta ıt olarak kullandıkları bir hayvanı
alıp satma. Para yüzünden onları kırbaçlama ve ayakta da bekletme. Vergi olarak
aldıklarından, onlara bir mal satma! E er bu sözlere muhalefet edersen Allah benim yerime
seni yakalar. Emre muhalif bir hareketini duyarsam seni azlederim.
Ömer bin Abdülaziz halife tayin edilince, halkın i lerinden yüklendi i mesuliyet
sebebiyle iki ay üzüntü ve keder içinde kaldı. Sonra millet ve ülke i lerine nazar etti. Hakları
sahiplerine iade etti. Vefatından sonra, devrin âlimleri onun ölümüyle müslümanların ne
kadar büyük bir kayba u radıklarını, kederlerinin sonsuz oldu unu bildirdiler.
Hanımı anlatır:
Vallahi onun kadar Allahtan korkan, Allah korkusuyla titreyen birisini görmedim.
Hayatını insanlara hizmet u runda tüketti. Halkın ihtiyaçlarını gidermek için bütün gün
vazifesi ba ında kalırdı. Ak am olur da bazı kimselerin i i bitmezse gece de devam ederdi.
Bir gece yine sabahladı. Kendi ahsi malından olan kandilini yakıp iki rekat namaz kıldı.
Sonra elini çenesine dayayıp a lamaya ba ladı. Gözya ları yanaklarından akıyordu. Sabaha
kadar bu ekilde a ladı. msak vaktinde oruca niyet etti. Bu hâl ne diye sordum. Dedi ki:
(Dü ündüm ki bu millete halife oldum. Garib, kanaatkar, kendi haline terkedilmi
biçareleri, fakirleri, muhtaçları, zorla tutulan esirleri, ülkenin dört buca ındaki nice
kederlileri hatırladım. Anladım ki Allah onların hepsinin hesabını benden soracak. Resulü de
onların lehine, benim aleyhime ehadet edecek diye dü ünüp a lıyorum.) [Kitab-ül Haraç]
yili i tavsiye
Sual: Kendisi iyi olmıyan bir kimse, ba kalarının iyi olmalarını tavsiye edebilir mi?
CEVAP
Kur' an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:
( nsanlara iyili i emredip de kendinizi unutur musunuz?) [Bekara 44]
Hadis-i erifte de buyuruldu ki:
( sra gecesinde, ate ten makaslarla dudakları kesilen bir kavme u radım. Kim
olduklarını sordum. "Biz iyili i emretti imiz hâlde kendimiz yapmayan, kötülü ü
yasakladı ımız hâlde kendimiz sakınmıyan kimseleriz" dediler.) [ bni Hibban]
Bazıları, bu hususdaki ayet-i kerime ve hadis-i eriflerden hakkı tavsiyeyi ancak
günahsız insanın yapabilece ini zannetmi lerdir. Do ru olmayan kimsenin ba kasını
do rultmaya çalı masının, salih olmayan kimsenin ba kasını ıslah etmesinin do ru
olmadı ını sanmı lardır. Hadis-i erifte buyuruluyor ki:
(Kendiniz tam yapamazsanız da iyili i emredin! Kendiniz tam sakınamazsanızda
kötülükten sakındırınız!) [ .Gazali]
Demek ki iyili i tavsiye etmek için günahsız olmak art de ildir. Sonra peygamberler
hariç günahsız kul bulmak kolay mıdır? Yukarıda bildirilen ayet-i kerime ve hadis-i erif
iyili i emri ve kötülü ü men etmeyi yasaklamıyor, iyili i emrederken kendimizi
unutmamamız bildirilmektedir. Çünkü kötülüklerin tehlikesini bilen âlime yapılacak azab
daha iddetlidir.
yili i Bildirmek
Âlim günah i lerse, (Bilmiyordum) diye bir mazeret ileri süremez. Fakat iyili i tavsiye
etti i ve kötülükten sakındırdı ı için günaha girmeyecektir. Âlim, kendisi yapmazsa bile
iyili i bildirmesi farzdır. Farzı yapan da ihlasına göre ecir kazanacaktır.
Vaaz yolu ile ir adda bulunan kimsenin fâsık olması, fâsıklı ının bilinmesi, sözünün
tesirsiz olmasına sebep olur. Allahü teâlâ, önce kendimize ö üt vermemizi, e er kendimiz
yaparsak, ba kalarına da tavsiye etmemizi bildiriyor. yili e kendimizden ba lamamız
gerekir, kendimiz yapamazsak bile iyili e tavsiye etmekten vazgeçmemeliyiz.
yili i tavsiye etmenin artı üçtür:
1- Niyeti düzgün olmalıdır! Yalnız rıza-i ilahi için iyili i tavsiye etmeyi dü ünmelidir!
2- Tavsiye edece i iyili i iyi oldu una, men edece i kötülü ün kötü oldu una dair
muteber kitaplardan delili bulunmalıdır!
3- Sabretmesini bilmelidir!
Bu üç artın yanında iyili i tavsiye edecek kimsede üç haslet bulunmalıdır:
1- Rıfk ile konu malıdır. Rıfk yumu aklık demektir. Katılı ın tersidir. Yumu ak yerine
sert ve kaba konu an fitneye sebep olur. Kur' an-ı kerimde Firavuna yumu ak ekilde nasihat
edilmesi emredilmi tir.
2- lim sahibi olmalı, do ru söylemelidir. lmi olmayan iyili i tavsiye edemez. Fayda
yerine zarar verir.
3- Hilm ile tatlılıkla söylemelidir. Hadis-i erifte iyili i tavsiye eden kimsenin,
yumu aklıkla, efkatle muamele etmesi emredilmektedir.
Bu artları ta ıyan akıllı ki i, gücü nisbetinde iyili i tavsiye etmelidir. Akıllının kim
oldu u hadis-i erifte öyle bildirilmektedir:
(Aklın alameti, nefse hakim olup öldükten sonra gerekenleri hazırlamaktır.
Ahmaklık alameti nefse uyup, Allahtan af ve merhamet beklemektir.) [Tirmizî]
Bu hususların yanında, iyili i tavsiye eden kimse, güzel ahlâk sahibi olmalıdır. Güzel
ahlâk sahibi olmayan kendini ıslaha çalı malıdır.
yilik Etmek
1- ( nsanlar, kendilerine iyilik edenleri sever) ve (Hediyele irseniz, birbirinizi
seversiniz) hadis-i eriflerine uymaya çalı malıdır. Hediyenin en kıymetlisi güler yüz, tatlı
dildir. Bid' at sahiplerinden ba ka herkese, dost, dü man, müslüman ve kâfire, daima güler
yüz, tatlı dil göstermelidir. Kimse ile münaka a etmemelidir. Münaka a, dostlu u giderir,
dü manlı ı arttırır.
2- Hayatın kadrini ancak ölü bilir. Nimetin kadrini azab çeken, servetin kadrini fakir,
Cennetin kadrini, Cehennem ehli bilir.
Nasihatın önemi
Sual: Nasihat nasıl olmalıdır?
CEVAP
Nasihat, Allahü teâlânın bir kimseye verdi i nimetin onda kalarak, dinine ve dünyasına
faydalı olmasını istemek demektir. lim sahipleri, emr-i maruf ve nehy-i münker yapmalı,
yani iyili i yaymaya, kötülükten sakındırmaya çalı malıdır! Nasihatten uzak kalan kalb
kararır. Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Dinin temeli nasihattır.) [Buharî]
(Hayra sebep olana, bunu yapanın ecri kadar sevap verilir.) [Müslim]
(Kendi için istedi ini din karde i için de istemiyen, iman etmi olmaz.) [Buharî]
(Allahın en çok sevdi i kimse, çok nasihat edendir.) [ . Ahmed]
Nasihat dört çe ittir
1- Allahü teâlânın var oldu unu, bir oldu unu, bütün kemal ve cemal sıfatlarının Onda
bulundu unu, Ona layık olmıyan sıfatların, ayıpların, kusurların Onda bulunmadı ını, halis
niyet ile Ona ibâdet etmek gerekti ini, gücü yetti i kadar Onun rızasını almaya çalı masını,
Ona isyan edilmemesini, Onun dostlarına muhabbet, dü manlarına muhalefet edilmesini,
Ona itaat edenleri sevmeyi ve isyan edenleri sevmemeyi, nimetlerini saymayı ve bunlara
ükretmeyi, bütün mahluklarına acımayı, Onda bulunmıyan sıfatları Ona söylememeyi
bildirmek, Allahü teâlâ için nasihat etmek olur.
2- Kur'an-ı kerimde bildirilenlere inanmayı, emredilenleri yapmayı, kendi aklı ile,
görü ü ile uydurma tercümeler yapmamayı, onu çok ve do ru olarak okumayı, ona abdestsiz
el sürmek caiz olmadı ını, insanlara bildirmek, Kur' an-ı kerim için nasihat etmek olur.
3- Muhammed aleyhisselamın bildirdiklerinin hepsine inanmak gerekti ini, Onun
sünnetlerini yapmayı ve yaymayı, Onun güzel ahlâkı ile huylanmayı, Al, Eshabını ve
ümmetini sevmeyi bildirmek, Resulullah için nasihat olur.
4- nsanlara dünyada ve ahirette faideli olan eyleri yapmak ve zararlı olan eyleri
yapmamak gerekti ini ve kimseye eziyyet etmemeyi, kalb kırmamayı, bilmediklerini
ö retmeyi, kusurlarını örtmeyi, farzları emretmeyi, haramlardan nehyetmeyi, bunların
hepsini tatlılıkla bildirmeyi, küçüklere merhamet, büyüklere hurmet edilmesini, kendilerine
yapılmasını istemediklerini ba kalarına da yapmamalarını, onlara bedenleri ile, malları ile
yardım edilmesini bildirmek de, bütün insanlar için nasihat etmek olur. Hadis-i erifte
buyuruldu ki:
(Müslümanlara yardım etmiyen, onların iyilikleri ve rahatları için çalı mıyan,
onlardan de ildir. Gece ve gündüz, Allah için ve Kur'an-ı kerim için ve Resulullah için
ve devlet reisi için ve bütün müslümanlar için nasihat etmiyen kimse de, bunlardan
de ildir.) [Taberânî]
lmiyle amil olmayanın sözleri her ne kadar tesirsiz olsa da, sözü tesirli olan slâm
âlimlerinin hikmetli sözlerini naklederek, iyili i emredip kötülükten sakındırmak gerekir.
Nasihatı rıfk ile söylemeli, sert olmamalıdır. Hadis-i erifte buyurulmu tur ki:
(Emr-i maruf yapan, yumu ak ve efkatle yapmalıdır.) [ . Gazalî]
Ayrıca nasihatı gizli yapmalıdır. Herkesin yanında yapmak, onu te hir etmek ve elaleme
rezil etmek olur. mam-ı afiî hazretleri buyurdu ki: (Arkada ına gizli nasihat eden gerçek
ö üt vermi ve onu yükseltmi olur. Halk arasında nasihat verme e kalkan onu rüsvay ve
peri an etmi tir.)
Salih Âlimler
Herkes do ruyu, do ru olan ö üdü kabul etmez. Do ru olan ö üdü kabul edenler iyi
kimselerdir. Kur' an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: (Allahtan korkan ö üt kabul eder.)
[Ala 10]
Herkes Allahtan hakkıyla korkmaz. Salih âlimler daha çok korkar. Kur' an-ı kerimde
mealen buyuruluyor ki: (Kulları içinde ancak âlimler Allahtan korkar.) [Fatır 28]
Hadis-i erifte de, (Hikmetin ba ı Allah korkusudur) buyuruluyor. (Beyhekî)
Hikmetin bir çok manası vardır. Faydalı ilim, fen ve sanat, manevî ilim gibi manalara
gelir. u hâlde Allahtan korkup haramlardan kaçan ve ibâdetleri yapan kimsenin hikmet
sahibi, akıllı biri oldu u anla ılır. Hadis-i erifte, (En akıllınız, Allahtan en çok korkan,
dinimizin emir ve yasaklarına en güzel ekilde riayet edendir) buyuruldu. ( . Gazalî)
Sözümüzün tesir etmesi için önce o i leri kendimiz yapmamız gerekir. Allahü teâlâ,
(Önce kendine, sonra ba kalarına vaaz et! Böyle yapmıyan benden utansın!) buyuruyor.
Nasihat, uygun ekilde yapılırsa tesir eder. Kur' an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Onlara nasihat et, nasihat müminlere elbette fayda verir.) [Zariyat 55]
Günah i leyene tatlı sözle nasihat edilir. Dinlemezse, fitne çıkacak ise edilmez, susulur.
Sözü dinlenecek ise, sert söylenir. Kötü söylenmez. (Hindiyye)
Tartı manın Zararı
Sual: Bir do runun, bir hakkın meydana çıkması için, ilmî bir tartı ma yapmakta
mahzûr var mıdır?
CEVAP
Hakkı açıklamak niyetiyle de olsa, ba kalarını ma lup etmek için yapılan münâzaralar
[tartı malar] zararlıdır. Bir kimsede tartı mada galip gelme sevgisi, hakkı kar ısındakinin
a zından duymaktan daha sevimli gelirse, her kötülü ün içine girmi demektir. çki içmekle
di er günâhları i lemek arasında muhayyer bırakılan ki i, içkiyi hafif görüp içerek, di er
günâhları da i ledi i gibi, tartı mayı kazanma arzûsu, di er kötülüklere sebebiyet verir.
Hadîs-i erîfte, (Hitâbeti kuvvetli ve münâka acı olan, faydalı amelden mahrûm kalır)
buyurulmu tur.
Tartı manın on zararı vardır:
1- Tartı ma hasede yol açar:
Hadîs-i erîfte, (Hased, ate in odunu yedi i gibi, hasenâtı yer) buyuruldu. ( .Mâce)
Tartı mada gâlip gelen de, ma lup olan da zararlıdır. Ma lup olana, (Falanca senden
daha ileri görü lüdür) denince, gâlip gelene haset etmeye ba lar. Tartı mada galip gelen
kimse, kendini üstün görmeye ba lar. (Falanca, kendi yoluna girmek için beni da’vet etmi ti.
Fakat kendisi hakkı görünce bizim yolumuza girmeye mecbur kaldı) der, kendini üstün
görmeye çalı ır. Hadîs-i erîfte, (Allahü teâlâ, kibredeni alçaltır, tevâzu edeni yükseltir)
buyuruldu. (Taberânî)
2- Hakkı küçük görmeye sebep olur:
Tartı macı, kendini üstün görme hastalı ından kurtulamaz. Her zaman kendisinin hâkim
olmasını ister. (Niye hep kendin konu uyorsun) diyenlere, (Biz böyle davranmakla ilmin
izzetini koruyoruz) der. Hasmının bildirdiklerine önem vermez, onun delillerini küçük görür.
Hadîs-i erîfte buyuruldu ki: (Hakkı küçük görmek kibirdendir.) [ .Gazâlî]
3- Kin tutmaya yol açar:
Kendi fikrinin kabûl edilmedi ini gören tartı macı, kar ısındakine kin besler, bazan
ömür boyu onu affetmez. Kin bir felâkettir. Hadîs-i erîfte, (Mümin kinci olmaz)
buyurulmu tur. ( .Gazâlî)
4- Gıybete sebep olur:
Tartı macı, hasmının sözlerini naklederek, (O öyle dedi, ben öyle cevap verdim)
diyerek kendini gıybetten kurtaramaz. Her ne kadar hasmının söyledi i sözleri do ru olarak
nakletse bile, maksadı onun âcizli ini göstermek oldu u için, hasmı da bu konu malardan
râzı olmıyaca ına göre, sözleri gıybet olur. Hâlbuki Allahü teâlâ gıybet etmeyi, ölü eti
yemeye benzetmi tir.
5- Övünmeye sebep olur:
Tartı macı, gâlip gelirse, kendini övmekten kurtaramaz. ( u delilleri getirerek onu
susturdum) diye kendini över. Hâlbuki, (Çirkin olan do ru, ki inin kendini övmesidir)
denilmi tir. Allahü teâlâ da kendimizi övmekten bizi menederek, (Elbette Allahü teâlâ,
kendini be enip övünen hiç kimseyi sevmez) buyurmaktadır. (Lokman18)
Arkada ını ma lup etmekle övünen bir cemiyette, karde li in te’sisi mümkün olur mu?
Övünmek, ba kasını hakîr, a a ı görmekten ileri gelir. Hâlbuki hadîs-i erîfte buyuruldu ki:
(Din karde ini hakîr görmek, kötülük olarak yeter.) [Müslim]
6- Kusûr ara tırmaya sebep olur:
Tartı macı, hasmını yenmek için onun gizli kusûrlarını ara tırmaktan kendini alamaz.
Nerede ne demi , diye ara tırır. Hâlbuki Allahü teâlâ, tecessüs etmeyi, ya’nî ba kalarının
kusûrlarını ara tırmayı men etmi tir. Tartı macı, hasmının bedenî kusûrlarını imâ ile de olsa
söyler. Meselâ; hasmı gözlüklü ise, (Bu gerçekler gözlükle görülmez, gerçe i görmek için
gözlük kâfi de ildir) diyerek hasmının, gözündeki kusûrunu, bedenî kusûrlarını ilmî
noksanlı ı için bir özür sayar.
7- Zarara sevinmeye sebep olur:
Tartı macı, hasmının yenilerek kötü duruma dü mesine sevinir. Hâlbuki hadîs-i erîfte
buyuruldu ki: (Kendisi için sevdi ini, din karde i için sevmiyen kâmil mü’min olamaz.)
[Buhârî]
8- Nifâka, riyâya yol açar:
Tartı macı, zâhiren hasmına sevgi gösterir. O ise bu sevgisinin yalan oldu unu bilir. Bu
ise nifâktır, münâfıklık alâmetidir. Tartı macı halkın gözüne, gönlüne girebilmek için bazan
demagojiye sapar. Halka yaranmak ise riyâdır. Hadîs-i erîfte, (Riyâ küçük irktir)
buyuruldu. (Taberânî)
Dil ile sevgi gösterip, kalben bir mü’mine bu zeden, la’nete müstehak olur.
9- Hakkı kabûl etmemeye sebep olur:
Tartı macının nefret etti i ey, hakkın hasmının a zından çıkmasıdır. Hâlbuki hakkı
kabûl etmemek gibi büyük felâkettir. Hadîs-i erîfte buyuruldu ki: (Allahın en sevmedi i
kimse, hakkı kabûl etmekte inat edendir.) [Buhârî]
10- nada sebep olur:
nat, kar ımızdakini a a ı görmeye, ondan nefret etmeye, ona dü manlık beslemeye yol
açar. Hadîs-i erîfte buyuruldu ki: (Din karde ine itiraz etme, bo konu ma, [üzücü] aka
yapma ve verdi in sözden cayma!) [Tirmizî]]
Dinî münâka a
Sual: Bazı kimseleri dînî konuda ikna edemiyorum. Ne yapayım?
CEVAP
Ehli olmıyan kimselerle, dînî sohbet yapmamalı, uygun olanlara kitaptan okumalı, hiç
kimseye din üzerinde, kendi görü ünü söylememeli, münâka adan da uzak durmalıdır!
yi nsan, yani müslüman, her i inde Allahtan korkar, titrer. Allahü teâlânın sevgisine
kavu turacak i leri yapmak için çırpınır. Sabreder, affeder. Her geçimsizlikte, her sıkıntıda,
kusuru kendisinde görür. Her nefeste Allahını dü ünür. Gaflet ile ya amaz. Kimseyle
münaka a etmez. Bir kalbi incitmekten korkar. Kalbleri Allahü teâlânın evi bilir. Hiç
kimseye sert davranmaz. Hatta, münaka a etmez. Fitne çıkmasına sebeb olmaz. Dinlerine ve
dünyalarına zarar gelecek eylerden sakınır. Herkese kar ı, güler yüzlü, tatlı dilli olur. Hiç
kimse ile münaka a etmez. Bilir ki, münaka a etmek, dostlu u giderir. Dü manların
ço almasına sebeb olur. Fitne çıkarmaz, dost ile de, dü man ile de tatlı konu ur, herkesle iyi
geçinir. Hafız-ı irazinin, dostlara do ru söylemeli, dü manları güler yüzle ve tatlı dil ile
idare etmelidir sözüne uyar. Af dileyeni affeder. Kimsenin sözüne kar ı gelmez. Münaka a
etmez. Herkese yumu ak söyler, sert konu maz. Münaka a edenlerin yanında oturmaz!
Ruhsat ve azimet
Sual: Emri maruf yaparken herkese aynı eyi söylemek do ru mu?
CEVAP
nsanlar farklıdır. Herkese aynı eyi söylemek yanlı lı a yol açar. Kimine azimetle,
kimine ruhsatla amel edilmesi söylenmelidir! Nabza göre erbet verilmelidir! (Amellerin en
faziletlisi, nefse en zor geleni yapmaktır) hadis-i erifine uyup, iman-ı kâmil sahibi olan
müminler, Allahü teâlânın rızasını ve sevgisini kazanmak için, nefslerine zor gelen, güç
eyleri yapmayı seçerler. Böylece ahirette yüksek derecelere kavu mak isterler. Fakat bir
insanın nefsi, kolaylıkları yapmak istemezse, bunun azimetleri bırakıp, ruhsat ile amel etmesi
efdal olur.
Havf, Allahtan korkmak, reca da Allahın rahmetini ümit etmek demektir. Hep Allahın
azabından bahsedip insanları korkutmak do ru olmadı ı gibi, azabdan hiç bahsetmeyip hep
Allahın rahmetinin bollu undan bahsetmek de isabetli olmaz. Mümin ikisi arasında
olmalıdır! Ya arken, havfı, ölürken recası daha fazla olmalıdır! Azimetle hareket etmek
elbette çok iyidir. Ancak azimeti yapamadı ı için ruhsatı bile terk edene azimetten
bahsetmek yanlı olur. Mesela vesvese sahibi olan, ruhsat ile amel etmelidir!
Necmüddin-i Gazzi hazretleri, ( eytan insana, Allahü teâlânın bildirdi i kolaylıkları
yaptırmaz. Mesela mest üzerine mesh ettirmeyip ayaklarını yıkattırır. Ruhsat ile amel
etmelidir) buyurmu tur. mam-ı Rabbanî hazretleri de, (gerekti inde en kolay fetvaya
uymalıdır! Allahü teâlâ, insanlara güç gelen eyleri de il, kolay olanların yapılmasını istiyor.
Çünkü insan zayıf, dayanıksız yaratılmı tır) buyuruyor. Hadis-i eriflerde de buyuruluyor ki:
(Allahü teâlâ, emretti i eyler gibi, ruhsat verdi i eyleri yapmanızı da sever.)
(Allahü teâlânın size verdi i kolaylık ve ruhsatlardan istifade edin!)
(Ruhsatlardan istifade etmiyen, Arafat da ı kadar günah i lemi olur.)
Peygamber efendimizin mubarek ayakları i inceye kadar geceleri, çok namaz kılmı tır.
Fakat, ümmetine çok merhamet etti i için, onların böyle sıkıntı çekmelerini istemezdi.
Ümmetine ruhsat ile emrederdi. Kendisi azimet ile ibâdet yapardı. Din, yalnız emir demek
de ildir. Ruhsat ile azimetin ikisi de dindir.
Tahrim suresinde, (Allahü teâlânın helal ettiklerini kendinize haram etmeyiniz)
mealindeki ayet-i kerime, (Ruhsat, izin verilen eyleri inkâr etmeyiniz! Bunları haram
etmeyip de, terk eder, çekinirseniz zühd olur, iyi olur. Yapması ise, günah olmaz)
demektir. (Sünnetimi kabul etmiyen benden de ildir) hadis-i erifi de, (Ruhsat, izin
verdi im eyleri kabul etmeyip, kendine sıkıntı veren benim sünnetime uymamı olur.)
demektir.
Fitne nedir?
Sual: Fitneden çok bahsedip, (fitneye sebep olmamalı) diyorsunuz. Zararlı olan bu fitne
nedir?
CEVAP
Fitne, sözlükte, altın, gümü gibi madenleri potada, ate te eriterek, saf hâle getirmek
anlamına gelir.
A a ıda bildirilece i gibi, fitnenin, ıstılahta birçok anlamı varsa da, daha çok
bozgunculuk, bölücülük, isyan, ihtilâl, fesat çıkarmak gibi anlamlara gelir.
Nitekim Abdulganî Nablüsî hazretleri de, (Fitne, müslümanlar arasında bölücülük
yapmak, onları sıkıntıya, zarara, günaha sokmak, insanları isyana kı kırtmaktır) buyuruyor.
mam-ı Birgivî ve Muhammed Hadimî hazretleri de fitneyi aynı ekilde tarif etmi tir.
Fitnenin de i ik mânalarına Kur’an-ı kerimden birkaç örnek verelim:
1- irk, küfür:
(Fitne tamamen yok oluncaya kadar kâfirlerle sava ın!) [Bekara 193]
2- Günah:
(Bizi fitneye dü ürme) diyenlerin kendileri fitneye dü mü tür. (Tevbe 49)
3- Bozgunculuk, kavga, ihtilâl, bagilik [isyan], anar i, karga a, bölücülük, fesat:
(Fitne çıkarmak, adam öldürmekten daha kötüdür.) [Bekara 191]
(Allahü teâlânın emirlerini yerine getirmez, kendi aranızda dost olmazsanız,
yeryüzünde bir fitne ve büyük bir fesat olur.) [Enfâl 73]
Fitneyi uyandırmamalı
Birkaç hadis-i erif meâli:
(Fitne uykudadır. Fitneyi uyandırana Allah lânet etsin!) [ .Rafiî]
(Din, dünya menfaatine âlet edilince, fitneler zuhur eder.) [A.Rezzâk]
(Fuhu yayılınca fitne ço alır.) [Deylemî]
(Fitneler artmadıkça, kıyâmet kopmaz.) [Buhârî]
(Eshâbım arasında fitne çıkacak, o fitnelere karı anları, Allahü teâlâ benimle olan
sohbetleri hürmetine affedecektir. Bu fitnelere karı an Eshâbıma dil uzatan
Cehenneme girecektir.) [Müslim]
4- mtihan:
(Mallarınız, çocuklarınız, sizin için fitnedir [imtihandır] ) [Tegâbün 15]
(Biz onlardan öncekileri de, fitneden [imtihandan] geçirdik.) [Ankebût 3]
5- Belâ, musibet:
(Bir fitne olmayacak sandılar da, kör ve sa ır kesildiler.) [Mâide 71]
(O fitneden sakının ki, o sadece zâlimlere dokunmakla kalmaz.) [Enfâl 25]
6- Azab:
Onlara, (Fitnenizi [azabınızı] tadın) denecektir. (Zâriyat 14)
7- Eziyet, i kence:
(Fitneye [eziyete, i kenceye] u ratıldıktan sonra hicret edip, ardından da
sabrederek cihad edenlerin yardımcısı elbette Rabbindir.) [Nahl 110]
8- Deli:
(Fitneye dü eni [deli olanı] yakında sen de, onlar da görecek.) [Kalem 5,6]
9- Zarar verme:
(Seferde iken, kâfirlerin sizi fitneye dü ürmelerinden [zarar vermelerinden] endi e
ederseniz, namazı kısaltmanızda bir vebal yoktur.) [Nisâ 101]
10- Sapıklı a dü ürme:
(Siz ve taptıklarınız, Cehenneme girecek olanlardan ba kasını fitneye dü üremez
[saptıramaz]) [Saffat 161-163]
Fitne unsuru olanlar
Üç hadis-i erif meâli:
Âhir zamanda, âlim [geçinen]ler fitne unsuru olur, câmiler ve hâfızlar ço alır, ama,
içlerinde [hakîkî] âlim hiç bulunmaz.) [Ebû Nuaym]
(Fitne [bid’at, sapıklık, küfür] yayıldı ı zaman, hakîkati, do ruyu bilen, [imkânı
nisbetinde, söz ile, yazı ile, medya = gazete, dergi, radyo, tv ile] ba kalarına [mümkün olan
her yere ve herkese] bildirsin, [imkânı var iken, bir engel de yok iken bildirmezse], Allahın,
meleklerin ve bütün insanların lâneti onun üzerine olsun!) [Deylemî]
(Âhir zamanda, âlim ve ilim azalır, câhillik artar. Câhil ve sapık din adamları,
yanlı fetvâ vererek fitne çıkarır, do ru yoldan saptırırlar.) [Buhârî]
11- Uydurma mazeret:
(Onların, sadece “vallahi, biz mü rik de ildik” sözlerinden ba ka fitneleri
olmayacaktır.) [Enam 23]
12- Dalâlet:
(Allah birini fitneye [dalâlete, a kınlı a] dü ürmek isterse, Allaha kar ı senin
elinden bir ey gelmez.) [Mâide 41]
13- nsana sıkıntı ve zarar veren her ey:
Hadis-i erifte, imamın namazı uzatıp cemaati sıkıntıya sokması fitne olarak
bildirilmi tir. htiyara, “tecvitsiz namaz kılınmaz” demek gibi yapamıyaca ı fetvâyı vermeye
de fitne denmi tir.
Üç hadis-i erif meâli:
(Ümmetim için en korktu um ey, kadın ve içki fitnesidir.) [ . Süyûtî]
(Güzel saç, güzel ses, güzel yüz, fitneye dü ürebilir.) [Deylemî]
(Âdem aleyhisselâmdan itibaren, Deccâldan büyük fitne yoktur.) [Müslim]
te Müslüman
Sual: Allahtan korkan müslümanın vasıfları nelerdir?
CEVAP
Allahtan korkan bir kimse, Onun emirlerini yapmaya, yasaklarından sakınmaya titizlikle
çalı ır. Hiç kimseye kötülük yapmaz. Kendine kötülük yapanlara sabreder. Yaptı ı kusurlara
tevbe eder. Sözünün eri olur. Her iyili i Allah için yapar.
Kimsenin malına, canına, namusuna göz dikmez. Çalı ırken, alı veri ederken,
kimsenin hakkını yemez. Herkese iyilik eder. üpheli eylerden kaçınır. Makam sahiplerine,
zâlimlere tabasbus etmez, yaltaklanmaz. lim ve ahlâk sahiplerine saygı gösterir.
Arkada larını sever ve kendini sevdirir. Kötü kimselere nasihat verir. Onlara uymaz.
Küçüklerine merhametli ve efkatli olur. Misafirlerine ikram eder. Kimseyi çeki tirmez.
Keyfi pe inde ko maz. Zararlı ve hatta faidesiz bir ey söylemez. Kimseye sert davranmaz.
Cömert olur. Malı ve mevkii herkese iyilik etmek için ister.
Riyakarlık, iki yüzlülük yapmaz. Kendini be enmez. Allahü teâlânın her an gördü ünü
ve bildi ini dü ünerek hiç kötülük yapmaz. Onun emirlerine sarılır. Yasaklarından kaçar.
te, Allahtan korkanlar milletine, ülkenine faideli olur.
Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîmde, inananları öyle ta’rîf etmektedir:
(Rahîm olan Allahü teâlânın kulları, yeryüzünde gönül alçaklı ı ile vakar ve
tevâzu’ ile yürürler. Câhiller, onlara sata acak olursa, bunlara [sa lık ve selâmet sizin
üzerinize olsun gibi] güzel söz söyler, [büyük bir yumu aklık gösterirler.] Onlar geceleri
secde yapar ve kıyâmda dururlar [namaz kılarlar.] Onlar, “yâ Rabbî, Cehennem azâbını
bizden uzakla tır. Cehennem azâbı devâmlıdır ve çok iddetlidir. Orası üphesiz kötü
bir yer ve kötü bir duraktır” derler. Bir ey verdikleri zaman, isrâf etmez, cimrilik de
yapmazlar, ikisi ortası bir yol tutarlar. Kimsenin hakkını yemez, Allaha erîk ko maz,
O’ndan ba kasına yalvarmazlar. Allahın dokunulmasını harâm etti i cana kıyıp,
haksız olarak kimseyi öldürmez, zinâ etmezler. Bunlardan birini yapanın Kıyâmette
azâbı kat kat olur, orada zelîl ve hakîr olarak ebedî bırakılır. Ancak, Allah, tevbe eden
ve do ru îmân eden ve ibâdet ve fâideli i yapanların kötülüklerini iyili e çevirir. Allah,
af ve merhamet sâhibidir. Tevbe edip, amel-i sâlih i liyen, Allahü teâlâya [tevbesi
makbûl ve O’nun rızâsına kavu mu olarak] döner. Onlar yalan yere âhidlik yapmaz,
fâidesiz ve zararlı i lerden kaçınırlar. Kendilerine âyetler okundu u zaman, kör ve
sa ır davranmazlar, [dikkat ile dinleyip bu âyetlerle kendilerine yapılması emredilen
eyleri yaparlar.]) [Furkân 63-73]
Nimete ükretmek
Namazı do ru kılan, Allahü teâlânın sayılamıyacak kadar çok olan bütün nimetlerine
ükretmi sayılır.Hadis-i eriflerde buyuruluyor ki:
(Namaz, ükrün bütün aksamını camidir) [ ?]
( nsanlara te ekkür etmiyen Allaha ükretmez. Aza ükretmiyen ço a ükretmez.
Allahın nimetini söylemek ükürdür, hiç bahsetmemek ise nankörlüktür.) [Beyhekî]
(Nimete ükretmek, o nimetin gitmesine kar ı emandır.) [Deylemî]
(Bir nimetle her kar ılayı ta, ükrünü yenileyene, Allah da, onun her ükrüne kar ı
yeniden sevab verir. Kim de ba ına gelen musibeti her hatırlayı ta, " nna lillah ve inna
ileyhi raciun" derse, Allah da her seferinde onun sevabını artırır.) [Tirmizî]
Allahü teâlâ, Kur' an-ı kerimde ükredenlerin nimetlerini artıraca ını bildiriyor. Artık
bunu bilen kimse, ister ükreder, ister nankörlük eder.
Ayıp Örtmek
Sual: Bir arkada ın kusurlarını gizlemek gerekir mi?
CEVAP
Müslüman, kusurları gizleyici olmalıdır. Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Kim, müslümanın aybını örterse, Allah da onun dünya ve ahirette aybını örter.
Ki i, arkada ına yardımcı oldu u müddetçe, Allah da onun yardımcısı olur.) [Müslim]
(Arkada ının aybını gizleyeni Allahü teâlâ, Cennete koyar.) [Taberânî]
(Arkada ının aybını örtenin aybını Allah da kıyamette örter. Onun aybını açı a
vuranın aybını da Allah açı a vurur. Hatta evinde bile onu rezil eder.) [ bni Mace]
(Ayıp ara tırmayın! Bir müslümanın aybını ara tıranın aybı da ortaya çıkar ve
nereye gizlenirse gizlensin, rezil olur.) [Tirmizî]
(Müslümanın aybını ara tıran, ona kötülük etmi ve onu kötülü e itmi olur.) [Ebu
Dâvud]
(Tevbe etti i bir günahtan dolayı birini ayıplayan, aynı günaha müptela olmadan
ölmez.) [Tirmizî]
nsanları sevindirmek
Sual: nsanlara herhangi bir ekilde yardım etmenin dindeki yeri nedir?
CEVAP
nsanları herhangi bir ekilde sevindirmek büyük sevabdır. Hadis-i eriflerde buyuruldu
ki:
(Allahü teâlâ, bazılarına dünyada çok nimet vermi tir. Bunları, kullarına faydalı
olmak için yaratmı tır. Bu nimetleri Allahü teâlânın kullarına ula tırırlarsa, nimetleri
azalmaz, ula tırmazlarsa, Allahü teâlâ da, nimetlerini bunlardan alır, ba kalarına
verir.) [Tebarani]
(Din karde inin bir i ini yapana binlerce melek duâ eder. O i i yapmaya giderken,
her adımı için bir günahı affolur ve kendisine kıyamette nimetler verilir.) [ bni Mace]
(Din karde inin bir i ini yapmak için gidenin, her adımında 70 günahı affedilir ve
70 sevab verilir. O i bitene kadar, böyle devam eder. i yapılınca, bütün günahları
affedilir. O i i yaparken ölürse, sorgusuz, hesapsız Cennete gider.) [ bni Ebiddünya]
(Bir kimse, din karde inin rahata kavu ması veya sıkıntıdan kurtulması için
hükümet adamlarına gidip u ra ırsa, kıyamette sırat köprüsünden, çok ki inin
ayaklarının kaydı ı zaman, Allah, onun süratle geçmesi için yardım eder.) [Taberânî]
(Müslüman karde ini sevindirmek ma firete sebep olur.) [Taberânî]
(Allahü teâlânın en sevdi i i , elbise vererek veya doyurarak veya ba ka bir
ihtiyacını kar ılıyarak, bir mümini sevindirmektir.) [Taberânî]
(Farzlardan sonra en kıymetli amel, müslüman karde ini sevindirmektir.)
[Taberânî]
(Bir müslümanın sıkıntısını giderene, Allahü teâlâ iki nur verir. Bu iki nurla
Sıratta o kadar çok kimse aydınlanır ki sayısını ancak Allah bilir.) [Taberânî]
(Duâm kabul, kederinin yok olmasını istiyen, darda kalanı ferahlandırsın!) [ bni
Ebiddünya]
(Kim, arkada ının ihtiyacını görürse, Allah da onun ihtiyacını kar ılar.) [Taberânî]
(Allahü teâlâ, bazılarını, halkın ihtiyaçlarını kar ılamak, onlara yardımcı olmak
için yaratmı tır. htiyaç sahipleri bunlara ba vurur. Bunlar için ahirette azab korkusu
olmaz.) [Taberânî]
(Amellerin en faziletlisi, bir müminin aybını örtmek, karnını doyurmak ve bir
ihtiyacını kar ılamak suretiyle sevindirmektir.) [Taberânî]
(Her iyilik sadakadır.) [Tirmizî]
(Kalbler, kendine ihsan edene sevgi, kötülük edene de nefret duyacak eklinde
yaratılmı tır.) [Ebu Nuaym]
(Arkada ın iyisi arkada ına, kom unun iyisi ise kom usuna iyilik edendir.)
[Tirmizî]
(En iyiniz, kendisinden hep iyilik beklenen ve kötülük etmiyece inden emin
olunandır.) [Tirmizî]
(Hayra vesile olan, hayır i lemi gibidir. Allahü teâlâ, sıkıntıya dü ene yardım
edeni sever.) [ bni Neccar]
(Layık olana da, olmıyana da iyilik et. E er layık olana iyilik edersen ne iyi. E er o
kimse iyili e layık de ilse, sen, iyilik ehlinden olursun.) [ bni Neccar]
yilik ve efaat
(Cehennemlik biri, Cennetlik birine rastlayınca ona der ki:
- Beni tanıdın mı?
- Sen kimsin?
- Benden abdest suyu istemi tin, ben de onu sana hediye etmi tim.
Cennetlik olan, ona efaat eder. Yine Cehennemlik biri Cennetlik olana öyle der:
- Beni tanıdın mı?
- Sen kimsin?
- Bana bir i söylemi tin, ben de o i ini yapmı tım.
Bunun üzerine ona efaat eder ve efaati kabul edilir.) [ bni Mace]
(Fakire verilen bir lokma, sahibi ne be eyi müjdeler:
1- Bir tane iken beni ço alttın.
2- Küçük idim, büyüttün.
3- Dü man iken, beni dost ettin.
4- Fânî, yok olmak üzere iken, beni sonsuz kalıcı ettin.
5- Bugüne kadar sen beni muhafaza ettin, artık ben seni muhafaza ederim.) [Ey
O ul lmihâli]
yi kimseleri sevmek
Sual: Ahirette, ki i sevdikleri ile beraber olaca ına göre, bir kimse, hem cennete gidecek
iyileri, hem de cehenneme gidecek kötüleri severse, nereye gider?
CEVAP
yi ile kötüyü sevmek, temiz ile pisli i karı tırmak demektir. Karı ım pis olur. Bir
kimse, hem Peygamber efendimizi, hem de Ebu Cehil' in itikadını sevse cehenneme gider.
(Allah ve Resulünü seviyorum) diyen bir zata, Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Kıyamette sevdiklerinle beraber olursun.) [Müslim]
Allahü teâlâyı ve Onun peygamberini sevmek, emirlerini yapıp, yasak ettiklerinden
kaçmak demektir. Allahü teâlâyı sevmenin alameti, dostlarını sevmek, dü manlarına
dü manlık etmektir. Hadis-i erifte, ( badetin efdali, müslümanı müslüman oldu u için
sevmek, kâfiri kâfir oldu u için sevmemektir) buyuruldu. Allahü teâlânın dü manını,
mesela Ebu Cehil' i sevenin, (Allahı da seviyorum) demesi yalan olur. Allahın sevdi ini
sevmiyen de, Allahü teâlâyı sevmi olamaz. Mesela Hıristiyanlar, Peygamber efendimizi
sevmedikleri için, (Allahı ve Hz. sa' yı seviyoruz) deseler de, faydası olmaz. Yahudîler de,
Hz. sa' yı sevmedikleri için, (Hz. Musa' yı seviyoruz) deseler de, kıymetsizdir.
Âlimler, (Ki i sevdi i ile beraber olur) hadis-i erifini öyle açıklıyor:
Bir kimse, salih bir mümini sever, onun gibi itikada sahip olup, onun gibi amel i lemeye
gayret eder. Allah dostlarını dost, Allah dü manlarını da dü man bilirse, ahirette sevdi i
kimse ile birlikte cennette olur.
Bir kimse de hem müslümanları, hem de gayrı müslimleri sever, gayrı müslimlerin
itikatlarını be enirse, gayrı müslimlerle birlikte cehenneme gider. (Ki i sevdi i ile birlikte
olur) demek, sevdi i kimsenin derecesine kavu ur demek de ildir. Fakat iyileri sevdi i için,
cennette onlarla birlikte olur. Herkes imanının parlaklı ına, kuvvetine göre farklı derecelerde
bulunur. (Mektubat-ı Rabbanî, Hadîka)
Bu yazıdan anla ılıyor ki, imansızları sevmek, onların itikatlarını be enmek, insanı
ebedî cehenneme sürükler. Ahirette iyilerle beraber olabilmek için, dünyada da onlarla
beraber olmak, onları sevmek, onların yolundan gitmek gerekir.
yilikte Yarı
Sual: Hizmet eden insanlara gıpta ederek, onlarla yarı olur mu?
CEVAP
Yarı , yardımla mak iyilikte olur. Kötülükte, bölücülükte yardımla ma, yarı olmaz.
Kur' an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
( yilik etmekte, kötülü ü önlemekte birbirinizle yardımla ın! Günah i lemekte,
zulümde, haddi a makta yardımla mayın!) [Maide 2]
( yi i ler için yarı anlar bunun [iyili e ko mak, kötülü e mani olmak, ibâdete devam
etmek] için yarı sınlar) [Mutaffıfin 26]
Hadis-i erifte buyuruldu ki:
( u iki ki iye gıpta edilir: Bunlardan biri, ilmi ile amel eden ve ba kalarına da
ö reten, di eri de, me ru yolda kazandı ını, me ru yolda sarfeden.) [Müslim]
(Ani ölüm, mümine rahmet, facire nedamettir.) [ .Ahmed]
Süfyan-ı Sevri hazretleri, (ani ölümü istemezdim. Ama fitnelerden korktu um için ani
ölümü istiyorum.) buyurdu. Orada bulunan Yusüf bin Esbat hazretleri, (Hayır ben ani
ölümü istemiyorum. Hatta fazla ya amayı istiyorum. Belki günahlarıma tevbe eder, salih
ameller i lerim) buyurdu. Orada bulunan Hz. Vüheyb de, (Ben her ikisini de istemem.
Çünkü hangisinin hakkımda hayırlı oldu unu bilemem. Allahü teâlâ hakkımda neyi takdir
etti ise, onu sever, onu kabul ederim) buyurdu. Süfyan-ı Sevri hazretleri bu sözü duyunca,
(Kâbenin Rabbine yemin ederim ki, bu Allah adamlarındandır. Do rusunu bu söyledi)
diyerek onu alnından öptü. Bayezid-i Bistami hazretleri de (Ya Rabbi senin güzel gördü ün
eyi senden isterim) diye duâ ederdi.
nsanların yisi
Sual: Müslümana yardım etmenin, onu sevindirmenin fazileti nedir?
CEVAP
yi kimse, hem kendisi iyi olan, hem de ba kalarının iyi olmasına çalı an kimsedir. Bu
husustaki hadis-i eriflerden bazıları öyle:
( nsanların iyisi, insanlara iyilik edendir.) [ . Ahmed]
(Bir mümini sevindiren, beni sevindirmi olur.) [Ebu eyh]
(Müslümana sözle yardım eden veya onun için bir adım yürüyen, kıyamette
peygamberlerle emin olarak ha rolur ve 70 ehid sevabına kavu ur.) [Hatib]
(Kim bir mümini ferahlatırsa, Allah da Kıyamette onu ferahlatır.) [ .Mübarek]
(Allahın kullarını üzmeyin. Onları ayıblamayın, gizli kusurlarını ara tırmayın.
Kim müslüman karde inin aybını ararsa Allahü teâlâ da onun aybını arar. Hatta öyle
ki, evinden çıkmasa da onu rezil eder.) [ .Ahmed]
(En iyiniz, kendisinden hep iyilik beklenilen ve errinden emin olunandır, en
kötünüz ise, kendisinden iyilik beklenilmiyen ve errinden emin olunmıyandır.)
[Tirmizî]
(En iyi kimse, kendisi ile alakasını kesenle ilgilenir, kendisini mahrum edene verir
ve kendisine zulmedeni de affeder.) [Begavi]
(Müslüman, müslümanın karde idir, onu üzmez, onu sıkıntıda bırakmaz.
Karde ine yardım edene, Allahü teâlâ yardım eder. Karde inin sıkıntısını giderenin,
Allahü teâlâ Kıyamet sıkıntısını giderir. Bir müslümanı sevindireni, Allahü teâlâ
Kıyamette sevindirir.) [Nesâî]
(Bir kimse, mümin karde ini sevindirince, Allahın yarattı ı bir melek, bu kimse
ölünceye kadar hep ibâdet eder. Ölüp kabre konunca, yanına gelerek, "Beni tanıyor
musun?" der. Ölü, "Hayır, sen kimsin?" diye sorunca, "Bir müslümana vermi
oldu un sevincim. Bu gün seni sevindirmek için, sana gönderildim. Kabirde ve
kıyamette sana efaat edip Cennetteki makamını gösterece im" der.) [ .Ebiddünya]
( ki ey var ki, ondan daha iyisi yoktur: Allahü teâlâya îmân ve O’nun kullarına
iyilik etmek, efkatli olmak. ki ey var ki, ondan daha kötü iki ey yoktur: irk ve
insanlara kötülük etmek.) [ .Askalânî]
(Hasene yapınca sevinen, seyyie yapınca üzülen mü’mindir.) [Ebû Ya’lâ]
(Hasenen seni sevindiriyor, seyyien de seni üzüyorsa, sen mü’minsin.) [Diyâ]
[Hasene; iyilik, güzellik, sevâb. Seyyie; günâh, kötü i ]
yilik ederken
Sual: ( yilik etti in kimsenin errinden sakın) buyuruluyor. Dînimiz ise, herkese iyilik
etmeyi emrediyor. Bu hadîs-i erîfin açıklaması nasıldır?
CEVAP
Genel olarak kötü kimseler, kadir inas de ildir, nankördür. Nitekim Kur’ân-ı kerîmde
meâlen, (Allah ve Resûlü kendi lütuflarından onları [kötüleri] zenginle tirdi i için öç
almaya kalkı tılar) buyuruluyor. (Tevbe 74) Demek ki kötü kimselerin, kendilerine iyilik
edenlere zararları dokunabilir.
Bunun için atalarımız öyle demi lerdir:
( yilikten maraz do ar)
( yilik et kele, duyursun seni ele)
( yili e iyilik olsaydı, kara öküze bıçak çalmazlardı)
Ancak bu atasözleri, iyili in mutlaka zararlı oldu unu göstermiyor, kötülere iyilik
edince onlardan ba’zı zararların gelebilece ini gösteriyor.
Hz. Ali, (Kerîm kimse, iyilik görünce yumu ar, kötü kimse de, kendisine iyilik yapılınca
katıla ır) buyuruyor.Hz. Ömer de, (Kötü insanları mürüvvetsiz veya mürüvvetlerinin az
oldu unu gördüm) buyurmaktadır. Ebû Amr bin Alâ buyuruyor ki:
( yiye ihânet edince, kötüye iyilik edince, akıllıyı sıkıntıya sokunca, ahma a acıyınca, fâcirle
dü üp kalkınca errinden sakın! Suâl sormayana cevap vermek, cevap vermeyene suâl
sormak ve dinlemeyene laf anlatmak edebe aykırıdır.)
Allahü teâlânın, (Kendisine iyilik edene kötülük eden, benim ni’metime nankörlük
etmi olur, kendisine kötülük edene iyilik eden de, bana ükretmi olur) buyurdu u
bildirilmi tir. Bir menfaat elde etmek için seninle arkada lık edenin errinden sakın! Çünkü
bekledi i ey kesilince; özür kabûl etmez. ( u’âb-ül-îmân)
Yine genel olarak bir kimse, hiçbir menfaat beklemeden Allah rızâsı için, kötü birine de
iyilik ederse, ondan zarar gelmez. E er, bir menfaat kar ılı ı iyilik ediyorsa, iyilik etti i
kimseden zarar gelebilir. Hiçbir menfaat beklemeden, sırf Allah rızâsı için iyilik etmekten
korkmamalıdır. Kötü kimse, buna zarar vermeye kalksa da, fazla ba arılı olamaz. yilik eden,
kendine iyilik etmi olur. Onun için atalarımız, ( yilikten kötülük gelmez), ( yilik eden
iyilik bulur), ( yilik et, denize at, balık bilmezse Hâlık bilir) demi lerdir. Demek ki, iyilik
balık için de il, Hâlık için, ya’nî Allah rızâsı için yapılırsa zararı olmaz.
Muhammed Ma’sûm hazretleri buyuruyor ki: hsân eden, iyilik eden sevilir. Hadîs-i
erîfte, ( hsân sâhibi kimseyi sevmek, insanların yaratılı ında vardır) buyuruldu.
(Deylemî)
nsan, ihsânın, iyili in kölesidir. Gönül, kendine iyilik edeni sever, kötülük edenden
nefret eder. nsan, ister istemez iyilik edene kar ı sevgi duyar. Bunun için Peygamber
efendimiz öyle duâ ederdi: (Yâ Rabbî, kötü birinin, bana iyilik etmesini nasîb etme!)
[Deylemî]
Allahü teâlânın kullarına hizmet etmekle, dünya ve âhırette çe itli ni’metlere kavu ulur.
nsanlara iyilik etmek, onların i lerini güler yüzle ve tatlı dille ve kolaylıkla yapmak, insanı
Allah sevgisine kavu turur. Âhıret azâblarından kurtulmaya ve Cennet ni’metlerinin
artmasına sebep olur.
Hadîs-i erîflerde buyuruldu ki:
(Allahü teâlânın en çok sevdi i kulu, O’nun ni’metlerinin, kullarına ula masına
vâsıta olandır.) [Deylemî]
(Din karde ine yardım edenin yardımcısı Allahtır.) [Müslim]
(Her iyilik sadakadır.) [Tirmizî]
( nsanların iyisi, insanlara iyilik eden kimsedir.) [ . Ahmed]
(Arkada ın iyisi, arkada ına, kom unun iyisi ise kom usuna iyilik eden kimsedir.)
[Tirmizî]
(En iyiniz, kendisinden hep iyilik beklenilen ve errinden emin olunandır. En
kötünüz, kendisinden iyilik beklenilmiyen ve errinden emîn olunmıyandır.) [Tirmizî]
(Allahü teâlâ, sıkıntıya dü ene, çâresiz kalana yardım edeni sever.) [ bni Neccâr]
(Lâyık olana da, olmıyana da iyilik et! yilik etti in kimse, buna lâyıksa ne iyi.
Lâyık de ilse, sen iyilik ehlinden olursun.) [ bni Neccâr]
( yilik zâyi olmaz, kötülük unutulmaz, herkes etti ini bulur.) [Beyhekî]
O halde, maddi bir menfaat beklemeden herkese iyilik etmeye çalı malıdır.
Çocu un badeti
Sual: Küçük çocukların badetlerinin sevabları ana-babasına da verilir mi?
CEVAP
Çocu un yaptı ı iyiliklerin sevabı kendisinedir. Ana-babasına, ö retme ve yaptırma
sevabı verilir. (Bezzâziyye)
yi Çı ır Açmak
Sual: Ölünce herkesin amel defterinin kapanaca ı söyleniyor. Ülkede çok iyilik veya
çok kötülük etmi kimseler vardır. Bunların da amel defterleri kapanır mı?
CEVAP
Ölünce amel defterleri kapanır. Fakat iyi veya kötü i te önderlik edenlerin amel
defterleri kapanmaz.
Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Dinimizde iyi bir çı ır açana, bunun sevabı ile bununla amel edenlerin sevabı
verilir, o çı ırda [o yolda] gidenlerin sevabından da hiçbir ey eksilmez. Dinimizde kötü
bir çı ır açana da, bunun günahı ile, bununla amel edenlerin günahı verilir, o kötü
yolda gidenlerin günahından da hiçbir ey eksilmez.) [Müslim]
(Hayra delalet eden [yol gösteren, önderlik eden], onu yapan gibidir.) [Ebu Yala]
(Bir mümin vefat edince her ameli kesilir. Yalnız üç amelinin sevabı, amel defterine
yazılmaya devam eder. Bunlar, sadaka-i cariyelerinin, faydalı kitaplarının ve salih
çocuklarının kendisi için ettikleri duâ ve istigfarların sevablarıdır.) [Ebu eyh]
[Sadaka-i cariye, cami, çe me yol gibi, insanlara faydası dokunan, faydalı i lerdir.]
Hiç kimse, i ledi i kötülü ün günahını ba kasına veremez. Fakat mümin ibâdetlerinin
sevabını ba kasına hediye edebilir. Kendi sevabından da hiç eksilme olmaz. (Hidaye)
nsanlı a Hizmet
Sual: Kimi kumarhane açıyor. Bunu bir hizmet olarak gösteriyor. Hatta dini yıkıcı
faaliyetlerine "insanlı a hizmet" diyorlar. nsanlı a hizmet nasıl olur?
CEVAP
Herkes, insanlı a hizmet etmenin en erefli vazife oldu unu ve bunun için çalı tı ını
söyler. Kendi keyfi, zevki için ve para kazanmak için olan çalı malarını, didinmelerini, bu
hizmet maskesi ile örtenler pek çoktur. nsanlara hizmet, onları dünyada ve ahirette, huzura
kavu turmak demektir. Bunun da tek yolu, tek ba arıcısı, insanları yaratan, yeti tiren,
merhameti ve ihsanı sonsuz bol olan Allahü teâlânın gösterdi i saadet yolu, yani slâmiyettir.
O hâlde, insanlı a hizmet, slâma hizmet ile olur. slâma hizmet, insanlı a hizmettir.
nsanlı a dü man olanlar, slâmiyeti yok etmeye çalı mı tır. Saldırmalarının en tesirlisi,
müslümanları aldatmak, içerden yıkmak olmu tur. Onları bölmü ler, birbirine dü man
etmi ler, dinsizlerin pençesine dü melerine sebep olmu lardır.
slâma hizmet
Sual: Bu zamanda slâma hizmet nasıl olur? Müslüman olarak ne yapmamız gerekir?
CEVAP
mam-ı Rabbanî hazretleri buyuruyor ki:
(Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını, sözlerini yaymak için, keramet sahibi olmak, âlim
olmak art de ildir. Her müslümanın bunu yapmak için u ra ması gerekir. Fırsatı
kaçırmamalıdır. Kıyamette her müslümana bunu soracaklar, " slâma niçin hizmet etmedin?"
diyeceklerdir. Dine hizmet için u ra mayanlara, din bilgilerini yayan kurumlara, kimselere
yardım etmeyenlere, çok azab yapılacaktır. Özür, bahane kabul edilmeyecektir.
Peygamberler, insanların en üstünleri, en kıyetlileri iken, hiç rahat oturmadı. Allahü
teâlânın dinini, seadet-i ebediyye yolunu yaymak için, gece gündüz u ra tılar. Mucize
isteyenlere de, (Mucizeyi Allahü teâlâ yaratır. Benim vazifem, Allahü teâlânın dinini
bildirmektir) buyurdu. Bu yolda çalı ırlarken, Allahü teâlâ da bunlara yardım eder, mucize
yaratırdı.
Hizmetlerdeki Sıkıntı
Bizim de, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını, sözlerini yapmamız ve kâfirlerin,
dü manların, müslümanlara iftira ve eziyet edenlerin, kötü, alçak, yalancı olduklarını,
gençlere, dostlara bildirmemiz gerekir. Bu yolda malı ile, kuvveti ile, mesle i ile
çalı mayanlar, azabdan kurtulamayacaklardır. Bu yolda çalı ırken, sıkıntı çekmeyi büyük
saadet, büyük kazanç bilmelidir.
Peygamberler, Allahü teâlânın emirlerini bildirirken, cahillerin, soysuzların hücumlarına
u rardı. Çok sıkıntı çekerlerdi. O büyüklerin en üstünü, seçilmi i, Allahü teâlânın sevgisi
olan Muhammed aleyhisselam, (Benim çekti im eziyet gibi, hiçbir Peygamber eziyet
görmedi) buyurdu. [C.1 M.193]
Her müslünanın, Ehl-i sünnet itikadını ö renmesi ve sözü geçenlere ö retmesi gerekir.
Ehl-i sünnet âlimlerinin sözlerini bildiren kitapları ve gazeteleri bulup almalı, bunları
gençlere, tanıdıklara göndermeli, okumaları için çalı malıdır! nsanlara, Allahü teâlânın emir
ve yasaklarını bildirmek, kıymetli bir hizmettir. Ancak cenab-ı Hakkın sevdikleri bu hizmet
ile ereflenir
Dine Hizmet
mam-ı Rabbanî hazretleri de buyuruyor ki: ( te bugün, her müslüman, elinden gelen
yardımı yapmayıp, slâmiyet baskı altına dü erse, yardımı esirgiyen her müslüman, ahırette
mesul olur. Bunun için kuvvetim olmadı ı hâlde, yardıma ko maya özeniyorum. Güçlükleri
yenerek, slâmiyete ufacık bir hizmet edebilmek yolunu arıyorum. " yilerin ço almasını
istiyen de, onlardan sayılır" buyuruldu.) [c. 1, m.47]
(Bugün slâmiyete yardım için az bir ey vermek, binlerce altın vermi gibi kıymetlidir.
Hangi talihli kimseye, bu büyük nimet ihsan edilirse, ona müjdeler olsun! Dinin yayılmasına
hizmet eden, cihad sevabına kavu ur. Hele bu zamanda müslümanlara yardım etmek daha
güzel, daha sevabdır.) [c. 1, m.193]
E er bir müslüman, di er müslümanlara eli ile, malı ile yardım edemiyorsa, duâ ederek
yardım etmelidir! Hadis-i erifte buyuruldu ki:
(Müslümanın, müslüman üzerindeki hakkındann biri, ona gıyabında duâ
etmektir.) [Deylemî]
Duâ Ordusu
mam-ı Rabbanî hazretlerinin, sultana yazdı ı mektub öyle:
(Kahraman askerlerinize yardım ve zafer ihsan etmesi için Allahü teâlâya duâ ediyorum.
Duâ ordusunun askerlerinin kalbleri kırık oldu u için sava ordusunun askerlerinden daha
ileridir. Duâ ordusunun askerleri, gaza ordusunun askerleri, onların bedenleridir. O hâlde,
gaza ordusunun askeri, duâ ordusu olmadıkça, i ba aramaz. Çünkü ruhsuz bedene hiç bir
yardımın ve kuvvetin faidesi olmaz.) [c.3, m.47]
Bunun için dünyadaki bütün müslümanlara duâ etmelidir!
Ya lıya saygı
Sual: yi veya kötü oldu u bilinmiyen herkese dolmu larda ve belediye otobüslerinde
yer vermek caiz midir?
CEVAP
Kötü-iyi ayrımı yapmadan herkese iyilik etmelidir! Belediye otobüslerine, genç-ya lı,
sa lam-sakat, kadın-erkek, zengin-fakir, âlim-cahil gibi çe itli sınıflardan insanlar
binmektedir. Güçsüzlere yardım etmek, otobüse binerken, inerken yardımcı olmak, onlara
yer vermek, ihtiyarlara, muhtaçlara yardım etmek dinimizin emirlerindendir. Hadis-i
eriflerde buyuruldu ki:
(Güçsüzlere, hastalara, ya lılara ve küçüklere merhamet ediniz!) [ ira]
(Büyüklerimizi saymıyan, küçüklerimize acımıyan bizden de ildir.) [Buharî]
(Ya lılarımıza hürmet ve ikram, Allahü teâlâya saygıdandır.) [ Buharî]
(Bir müslüman karde ine ikram eden, Allahü teâlâya ikram etmi gibidir.)
[Taberânî]
(Bir genç, bir ihtiyara, ya ından dolayı hürmet ederse, onun ya ına varınca, Allahü
teâlâ, ona gençleri hürmet ettirir.) [ ira]
Ömrü Uzar
htiyarlara hürmet eden kimsenin ömrü uzun olur. nsanlara iyilik, hürmet ederken
zengin-fakir farkı gözetmemelidir! Çünkü insanlara zenginliklerine göre de er biçmek do ru
de ildir. Hadis-i erifte buyuruldu ki: (Zengine zenginli inden dolayı tevazu edenin,
dininin üçte ikisi gider.) [Beyhekî]
Malından dolayı zengini yücelten, yoksullu undan dolayı fakiri a a ılıyan kimse lânete
müstehaktır. Hayırsever bir zenginin hakkını hafife almamalıdır! Hadis-i erifte buyuruldu
ki:
(Üç ki inin hakkı hafife alınmaz: Zelil bir toplumun azizi, fakir bir milletin zengini,
cahillerin kıymetini bilmedi i slâm âlimi.) [Askeri]
yilikten zarar gelmez. Kötülük edenlere dahi iyilikle kar ılık vermeliyiz! yi insan,
sadece ba kalarına kötülük etmiyen kimse de ildir. Ba kalarından gelecek sıkıntılara,
eziyetlere katlanan kimsedir. Atalarımız, (Kötülük her ki inin karıdır, iyilik er ki inin
karıdır.) demi lerdir. Böyle er ki i olanlar, dünya ve ahırette saadete kavu urlar. Hadis-i
erifte buyuruldu ki:
(Bir kimsenin kederini gidereni veya bir mazluma yardım edeni, Allahü teâlâ,
yetmi üç misli fazlasıyla ma firet eder.) [ ira]
Hiçbir kötülük kar ılıksız kalmıyaca ı gibi, Allah indinde hiçbir iyilik de kar ılıksız
kalmaz. yilik bo a gitmez. Onun için ( yilik et denize at, balık bilmezse Halık bilir.)
demi lerdir.
Örnek insanlar
Lisan-ı hâl, lisan-ı kalden entaktır. Yani insanın hâl ve hareketi, sözünden daha tesirlidir.
Hakiki müslümanların hallerine bakıp müslüman olanlar çoktur. Bunlardan biri öyle:
Gayrı müslimlere ait bir ticaret kervanı gelip, gece Medinenin dı ına kondu.
Yorgunluktan hemen uyudular. Halife Hz. Ömer, ehri dola ırken bunları gördü.
Abdurrahman bin Avfın evine gelip, (Bu gece bir kervan gelmi . Hepsi kâfirdir. Fakat
bize sı ınmı tır. E yaları çoktur ve kıymetlidir. Yabancıların, yolcuların bunları
soymasından korkuyorum. Gel, bunları koruyalım) dedi. Sabaha kadar bekleyip, sabah
namazında mescide gittiler.
Kervandakilerden bir genç uyumamı tı. Arkalarından gitti. Soru turup, kendilerine
bekçilik eden iki ahıstan birinin Halife Ömer oldu unu ö rendi. Gelip, arkada larına
anlattı. Roma ve ran ordularını peri an eden, adaleti ile me hur, yüce halifenin, bu
merhamet ve efkatini görerek, slâmiyetin hak din oldu unu anladılar ve seve seve
müslüman oldular. (Menakıb-ı Çihar-ı Yâr-ı Güzin
Kötü Arkada
Sual: Düzeltmek niyetiyle kötü, iffetsiz biri ile arkada lık kurmakta mahzûr var mıdır?
Bu iffetsiz kimseyi do ru yola nasıl sokabiliriz?
CEVAP
Siz onu düzeltmeye çalı ırken, o sizi düzeltebilir(!) Bahsetti iniz iffetsizlik olayı bunun
açık delilidir. nsana en büyük zarar, kötü arkada tan gelir. Kötü arkada larla dü üp kalkan,
kılavuzu karga olan nasıl her zaman temiz olabilir? yi insanlarla beraber olan kimse, bir
müddet onlar gibi iyi i yapmasa bile, onların yanında kötülük edemez.
Hadîs-i erîfte buyuruldu ki;
( nsanın dîni arkada ının dîni gibidir) (Tirmizî)
u hâlde yapılacak i , arkada lık edilen kimselere dikkat etmek ve kötü arkada lardan
uzak durmaktır. Nâmûslu, iffetli ya amak isteyene cenâb-ı Hakkın bunu nasip edece i din
kitaplarında yazılıdır. Bir hadîs-i erîfte buyuruldu ki:
( ffet talep edeni, Allahü teâlâ iffetli kılar.) [Hâkim]
ffetli olan, âile efradının da iffetli olmasını ister. Onları da kötülükten korur. Kendisi
kötü olursa, birgün çoluk çocu u da Allah saklasın kötü yollara dü ebilir. Çocuklarının
iffetsiz olmasını hangi ana-baba isteyebilir? Çocuklara iyi örnek olmak lâzımdır. Hadîs-i
erîflerde buyuruldu ki:
( ffetli olursanız, kadınlarınız da iffetli olur. Ana-babanıza ihsân ederseniz,
çocuklarınız da size ihsân eder!) [Taberânî]
(Kötülükten korunmak için, nikâhlı ya amak ve iffetli olmak lâzımdır.) [ bni
Asâkir]
Kur’ân-ı kerîmde de namaz kılanın her kötülükten korunaca ı bildiriliyor. Herkes ne
ekerse onu biçer. Rüzgâr eken, fırtına biçebilir. yilik eden de iyilik biçer. Hem Allahü teâlâ
çok merhametlidir. Bir tohuma, bire on ve daha fazla mahsûl verir. yilik yönünden bir adım
atana çok eyler ihsân eder. Günâhlarına pi man olup özür dileyenin günâhlarını affeder.
Yeter ki insan hatâsını bilip özür veya af dilemesini bilsin! “Ben artık mahvoldum, Allah
beni affetmez” diye dü ünmek çok yanlı ve çok tehlikelidir. Zararın neresinden dönülürse
kârdır. (Allah artık beni affetmez) diyerek günâhlara devam etmemelidir! Günâhım çok diye
tevbeden kaçmamalıdır. En büyük günâhların da tevbesi olur. Kur’ân-ı kerîmde meâlen
buyuruluyor ki:
(Ey günâhı çok olan kullarım, Allahın rahmetinden ümidinizi kesmeyin! Allah
günâhların hepsini affeder. O, sonsuz magfiret ve nihâyetsiz merhamet sâhibidir.)
[Zümer 53]
Gayrı me rû i ler, dünyada insan için yüzkarasıdır. Âhırette ise, azâbı çok iddetlidir.
“Ben ölmem” veya “Cehennem ate i bana zarar vermez” diyen varsa, diledi i kötülü ü
i lesin!
Hadîs-i erîfte buyuruldu ki:
(Dünya için, dünyada kalaca ın kadar çalı ! Âhıret için, orada sonsuz kalaca ına
göre çalı ! Allahü teâlâya, muhtâç oldu un kadar itâ’at et! Cehenneme
dayanabilece in kadar günâh i le!) [Eyyühel veled]
Ölece ine inanan ve öldükten sonra ba ına gelecekleri dü ünen, nasıl kötülük
i leyebilir?
Arkada ın kusuru
Sual: Naho i yapan samimi bir arkada ım var. Ondan uzakla mam uygun mu?
CEVAP
Arkada , bir günah veya bir kusur i liyebilir. Bunlarda ısrar ediyorsa halini düzeltecek
ekilde güzel nasihatlerde bulunmalıdır. E er arkada ımız ilim sahibi ise, hatasını te hir
etmememiz gerekir. Hadis-i erifte buyuruldu ki: (Hataya dü se de, âlimle münasebeti
kesmeyin! Düzelmesini bekleyin!) [Begavi]
Hz. Ömerin amda bir arkada ı vardı. Gelenlerden onu sordu. ( eytana arkada oldu.
Günah i liyor.) dediler. Bunun üzerine Hz. Ömer öyle diyen kimseyi susturup (Giderken
bana u ra!) dedi. Dönü te o kimseye bir mektup verdi. Mektubunda Mümin suresinin ilk üç
ayet-i kerimesini yazıp, lüzumlu nasihatlarda bulundu. 3. ayet-i kerimede, Allahü teâlânın
her eyi bildi i, günah i leyenlerin tevbesini kabul edece i ve azabının iddetli oldu u
bildiriliyordu. amdaki arkada ı mektubu okuyunca a ladı. (Elbette Allahü teâlânın
söyledi i do rudur. Ömer de bana nasihat etti.) diyerek tevbe edip günahlarından vazgeçti.
Salih bir kimsenin arkada ı günahlara dalmı tı. (Artık onunla arkada lı ı bırak! Çünkü o
sapıttı.) dediler. O ise (Arkada ım asıl imdi bana muhtaçtır. Böyle bir anda onu bırakmak
arkada lı a yakı maz. Arkada ımın düzelmesi için çalı aca ım ve ıslahı için duâ edece im.)
dedi.
Arkada ımızı, ho lanmadı ımız hareketlerinden dolayı terk etmemeliyiz. Yerinde
ikazlarımızla tevbekar olup eski haline dönmesine çalı malıyız. E er ondan yüz çevirip
münasebetlerimizi kesersek, günah ile felaket ile onu ba ba a bırakmı oluruz. Arkada a
kar ı vefalı olmalıdır. Vefa demek, ihtiyaç halinde ona yardım etmektir. Arkada ın dindeki
ihtiyacı, maldaki ihtiyacından daha çoktur. Onunla beraberken, günah i lemeye utanabilir.
Arkada lık, yakın akrabalık gibidir. Çocu umuz, karde imiz, bir günah i lerse onu hemen
terk etmeyiz. Arkada ı da hatasından dolayı tamamen terk etmek uygun olmaz. Kusurunu
düzeltemiyen arkada ı bırakmamalı, çünkü dörtba ı mamur arkada bulunmaz.
Kötü biri ile arkada lık etmek elbette uygun olmaz. Fakat arkada ımızın bazı kusurları
görülünce, onu tamamen terk etmek de do ru de ildir. Çünkü kusursuz dost olmaz.
Arkada ımızın kusurlarını yüzüne vurmak, aramızın açılmasına sebeb olur. eytanın da
istedi i budur. Onun için, eytanın dedi ini yapmamalı, arkada ın kusurlarını gizlemeli. Bize
kar ı i ledi i hatalarına gelince, bunu affetmemiz gerekir. Hatta hatasını tevil etmemiz,
mazur görmeye çalı mamız vaciptir.
Arkada ımızın bize kar ı olan bir kusuru için, bir çok mazeret aramalıdır. ayet kalbimiz
yine mutmain olamazsa, kabahati kendimizde bulmalıyız. Kendi kendimize (Sen ne katı
yüreklisin! Arkada ın sana yetmi mazeret buldu. Sen hâlâ kusur arıyorsun.) demelidir. E er
arkada , hatasını anlıyarak özür dilemi se, hemen affetmeli! Çünkü mam-ı afiî hazretleri,
gönlü alınmaya çalı ıldı ı hâlde rıza göstermiyen kimsenin makbul biri olmadı ını
bildiriyor. Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Arkada ının mazeretini kabul etmemek günahtır.) [ bni Mace]
(Özrü kabul etmiyen, özür dileyenin günahını yüklenmi olur.) [ bni Mace]
(Kaba kimseye nazik davranan, zulmedeni affeden, mahrum edene ihsan eden,
uzakla ana yakla an yüksek derecelere kavu ur.) [Bezzar]
Allahü teâlâ da hiddetini, öfkesini yenenleri övüyor. (Al-i mran 134)
Müdahene ve müdara
Sual: Müdahene ve müdara ne demektir?
CEVAP
Müdahene, gücü yetti i hâlde, haram i leyene mani olmamak, dalkavukluk yaparak,
birinin gönlünü alırken, islâmiyetin dı ına çıkmak, günaha girmektir.
Müdara ise, dini veya dünyayı zarardan kurtarmak için, dünya menfaatinden vermek,
insanlarla iyi geçinmek, islâmiyetin dı ına çıkmadan, güler yüz göstermek gönlünü almaktır.
Müdahene, dünyalık ele geçirmek için, dinden taviz vermektir. Haram i leyenlere olan
saygısı yahut dine olan ba lılı ının gev ekli i, müdaheneye sebep olur. Fitne olmadı ı, yani
dinine veya dünyasına veya ba kalarına zarar olmadı ı zaman, haram ve mekruh i leyene
mani olmak gerekir. Mani olmamak, susmak haram olur. Hadis-i erifte, (Allaha isyan
edenlerle gezip tozan, günah i leyene gücü yetti i hâlde, ses çıkarmayan, müdahene
eden, kabrinden maymun ve hınzır eklinde kalkar.) buyuruldu.
Müdahene etmek, haram i lemeye razı olmayı gösterir. Susmak çok yerde iyi ise de,
hakkı, hayrı söyleyecek yerde susulmaz. (Ya Resulallah, geçmi ümmetlerden bir kısmına
azap yapıldı. Hepsi öldü. Bunların arasında salihler de vardı) denildi inde, (Evet,
salihler de helak oldular. Çünkü, Allaha isyan olunurken susmu lardı.) buyurdu.
Bazı hiziplerin takıyye dedi i eye slam âlimleri Müdara diyor. Kalbinde olanın aksini
söylemek, itikadını, dini ve siyasi görü ünü, saklamak demektir. Sırrını açıklayan kimse, çok
defa söyledi ine pi man olur, üzülür. nsan, söylemedi i sözüne hâkimdi, söyledi inin ise,
mahkumudur. Ke ke söylemeseydim, der. Malı ve e yayı emin olarak saklayan çok kimse,
sır saklayamaz. Hiç ummadı ınız kimse, gizli sırlarınızı açıklayabilir. Bunlar tecrübe ile
bildirilmi gerçeklerdir. Onun için eskiden, (Zehebini, zihâbını ve mezhebini gizli tut!)
derlerdi. Yani paranı, dini ve siyasi görü ünü, hizbini gizli tut demektir. Bu birkaç çe ittir:
1- Kâfirler arasında kalıp, malından, canından korkanın, onlara kalben de il de, dilden
sevgi göstermesi câizdir. Kalbindekini gizlememek daha iyidir. Peygamberim diyen yalancı
Müseyleme, do ru söyleyen bir sahabîyi ehit etmi ti. Sahabinin inancını gizlemesi de caiz
idi. Nitekim, mü rikler, Hz. Ammar’a, babası Hz. Yasir ve annesi Sümeyye hatuna i kence
edip, "Lat ve Uzza putu, Muhammedin dininden iyi de" derler, demeyince de i kenceyi
artırırlardı. Nihayet ana babası iddetli i kence ile ehit edildiler. Hz. Ammar, kâfirlerin
zorlamaları üzerine dediklerini diliyle söyledi. Ammar kâfir oldu dedikleri zaman, Resul-i
Ekrem efendimiz, (Ammar kâfir olmadı, o ba tan aya a iman ile doludur. O, iki
durumda kar ıla tı ında en do ru olanını tercih eder.) buyurdu. Demek ki küfür olan bir
sözü, böyle durumlarda yalnız dil ile söylemek caizdir. Resulullah efendimiz, Hz. Ammar’a
(Mü rikler eziyet ederse, yine böyle söyle) buyurdu.
2- Kâfirlerin galip oldu u yerde gerçe i söylememek câizdir. âfiî’de, zâlim
Müslümanlar arasında da câiz olur. Müslümanlar garip ve zayıf oldu u müddetçe kıyamete
kadar her yerde câizdir. Çünkü, müminin kendinden zararı, mümkün oldu u kadar
uzakla tırması gerekir.
3- Malını korumak için de, gerçe i söylememek, mesela gaspçılar yakalayınca, parası
oldu u halde yok demek caizdir. (Malını korurken öldürülen, ehit olur) ve (Müminin
malı, canı gibi kıymetlidir) hadis-i erifleri buna delildir. Çünkü, insanın mala ihtiyacı pek
çoktur. Meselâ, su pahalı satıldı ı zaman, abdest almak, farz olmaz. Teyemmüm etmek câiz
olur.
Kendisine veya ba kalarına zarar gelme korkusundan dolayı iyili i emretmek ve haramı
men etmek mümkün olmazsa, böyle durumlarda fitneye mani olmak için susmaya, müdara
denir.
Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, farzları emretti i gibi, müdara etmemi de emretti.) [Hakîm]
(Müdara etmek sadakadır.) [Deylemî]
(Müdara edenler, ehit olarak ölür.) [Deylemî]
( erefinizi mallarınızla [para ile], dininizi de dilinizle [müdara ederek] koruyun!) [ .
Asakir]
( yi geçinmek aklın ba ıdır.) [Beyhekî]
Müdara ederken tatlı dilli ve güler yüzlü olmak gerekir. Talebeye ders verirken müdara
gerekir. Hanımına müdara etmeyenin rahatı, huzuru kalmaz. mam-ı Gazalî hazretleri
buyurdu ki, insanlar üç kısımdır:
1- Gıda gibi olanlar, her zaman gerekir.
2- laç gibi olanlar, bazen gerekir.
3- Hastalık gibi olanlar. Bunlar gerekmez ise de, gelip musallat olur. Bunlardan
kurtulmak için, müdara etmek gerekir.
Sava ta, hile yapmak, yalan söylemek caizdir. Bir örnek:
Dü manın biri, oturmakta olan Hz. Alinin kar ısına aniden kılıçla çıkıp, “ imdi seni
benim elimden kim kurtarabilir?” der. Hz. Ali de, parma ı ile adamın arkasını gösterip “Peki
dövü elim, fakat iki ki iyle mi?” der. Dü man, arkadaki kim diye bakınca, Hz. Ali, kılıcını
çekip, dü manını zararsız hâle getirir. Dü manı, “Bana hile yaptın?” der. Hz. Ali de, (Sava
hiledir) hadis-i erifini bildirip, “Ama sen de beni gafil avlayacaktın” der. Yani seninki
hile de il miydi demek ister.
Cömertli in Fazileti
Sual: Cömertli in fazileti nedir?
CEVAP
Cömerdin az ibâdeti, cimrinin çok ibâdetinden üstün oldu u gibi, cömert cahil de, cimri
âlimden üstündür. Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ cömerdi, gece gündüz ibâdet eden cimriden daha çok sever) [Tirmizî]
(Allah katında cahil cömert, cimri abidden daha kıymetlidir.) [Tirmizî]
Cömerdin imanı kuvvetli, cimrinin imanı ise zayıftır. Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Cömertlik iman sa lamlı ından ileri gelir. manı sa lam olan Cehenneme girmez.
Cimrilik, ekten, üpheden meydana gelir. [ manda] üphesi olan da Cennete giremez.)
[Deylemî]
(Bir kulun kalbinde cimrilikle iman bir arada bulunamaz.) [Nesâî]
(Cömert, Allaha hüsn-i zannı oldu u için cömertlik eder. Cimri ise Allaha sui zannı
sebebiyle cimrilik eder.) [Deylemî]
(Cömert, Allaha, insanlara ve Cennete yakındır. Cimri ise, Allahtan, insanlardan
uzak, Cehenneme ise yakındır.) [Tirmizî]
(Allahü teâlânın evliyasının hepsi cömert ve güzel ahlâklıdır.) [Dare Kutni]
(Cömert olun ki, Allahü teâlâ da size cömertlik etsin! yi bilin ki cimrilik
küfürdendir, küfrün yeri de Cehennemdir.) [Deylemî]
Cömert, gayr-i müslim bile olsa, Cehennemdeki azabı, di er kâfirleriniki kadar iddetli
olmaz. Hadis-i erifte buyuruldu ki:
(Cömert kâfir, Cehenneme girerken, Allahü teâlâ, [Cehennemde vazifeli meleklerin
en büyü ü olan] Malike, "Bunu, dünyadaki cömertli i nisbetinde Cehennemin azabı
hafif olan tarafına koy" buyurur.) [Deylemî]
Cömerdin kazancı, malı bereketi olur. Cömertli i nisbetinde malı artar. Misafirin rızkı
ile geldi ii, kırk gün bereket bıraktı ı, sadaka vermekle malın eksilmeyece i hadis-i
eriflerde bildirilmi tir. Netice-i kelam, cömert olmaya çalı malı, cimrilikten sakınmalıdır!
Hadis-i erifte buyuruldu ki: (Aman cimrilikten son derece sakının! Sizden öncekileri
cimrilik helak etmi tir.) [Müslim]
lim ve Cimrilik
Sual: Cimri âlim olur mu?
CEVAP
Bilgili olmak ayrı ey, ilmi ile amel etmek ayrı eydir. Dünyada yapılan bir iyili e
ahirette 700, hatta daha fazla sevab verilece ine inanan kimse, cömert olmaya gayret eder.
Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Allah katında cömert bir cahil, cimri âlimden daha üstündür. Çünkü cimrilik en
a ır hastalıktır.) [Dare Kutni]
(Cimrilikle iman, bir kulun kalbinde asla birlikte bulunamaz.) [Nesâî]
(Cimri çok ibâdet etse de, Cennete girmez. Cömert, çok günah i lese de Cehenneme
girmez.) [R.Nasıhin]
Bu hadis-i erifler müminler için söylenmi tir. Kâfir cömert de olsa Cennete giremez.
(Cimri Cennete giremez) demek, (Cimril in cezasını çekmeden giremez) demektir.
Çünkü imanla ölen kimse, ya affa u rar veya efaate kavu ur yahut günahının cezasını
çektikten sonra Cennete girer. ( slâm Ahlâkı)
Tamah ve cimrilik
Sual: Cimrilikle tamah aynı mıdır, bunlardan kurtulu yolu var mıdır?
CEVAP
Tamah, mal toplama, biriktirme hırsıdır. Cimrilik ise, harcanması gereken yerde para
harcamaktan kaçınmaktır. Cimrili in içinde tamah da vardır. Her hastalı ın çaresi vardır.
Önce hastalı ı te his etmek gerekir! Hastalık belli olunca ona göre ilaç verilir. Allahtan
korkan, kötülük i lemekten çekinir. Tamahın kötü oldu unu bilen müslüman da bundan
kaçar. Dinimizde mal sahibi olmak kötü de ildir. Kur' an-ı kerimde mala hayır adı verilerek
övülmü tür. Hadis-i erifte de buyuruldu ki: (Mal, salih kimse için ne güzeldir) [Taberânî]
Mal, kıymetli oldu u için onu israf etmek haramdır. Süfyan-ı Sevri hazretleri, malın
insanın silahı oldu unu söyliyerek, insanın canını, malını, sıhhatini, dinini, erefini mal ile
koruyaca ını bildirmi tir.
Dinimiz malı böyle övmü , fakat mal hırsını, mal sevgisini yermi tir. Zengin olmak
ba ka, mala muhabbet ba kadır. Tamah mala muhabbettir. Tamahkar malını hayırlı i lerde
kullanamaz. Mal sevgisinin kötü oldu unu bildiren hadis-i eriflerden birkaçı öyle:
( ki aç kurdun, bir koyun sürüsüne verece i zarar, mal ve makam sevgisinin
müslümanın dinine verece i zarardan daha fazla de ildir.) [Bezzar]
(Mal ve mevki sevgisi, suyun sebzeyi ye ertmesi gibi kalbde nifakı ye ertir.) [ .
Gazalî]
( nsano lunun iki dere dolusu altını olsa, üçüncüsünü isterdi. Onun gözünü ancak
bir avuç toprak doyurur.) [Buharî]
(Ki i ya landıkça iki eyi gençle ir; uzun emel ile mal sevgisi.) [Buharî]
(Zenginlik, mal çoklu u de il, gönül zenginli idir.) [Buharî]
( üphelilerden sakınan insanların en abidi olur, kanaat eden en çok
ükredenlerden sayılır, kendisi için sevdi ini ba kası için de seven kâmil bir mümin
olur.) [ bni Mace]
Kur' an-ı kerimde bildiriliyor ki, brahim aleyhisselam, (Ya Rabbi, beni ve çocuklarımı
puta tapmaktan koru!) diye duâ etmi tir. Puttan maksat para sevgisidir. Demek ki, parayı
sevmek, puta tapmak gibidir. Bunun için (Paraya tapan helak oldu.) buyuruldu. (Altın ve
gümü ün kulu helak oldu. Sürçmedi, tamamen helak oldu.) hadis-i erifi, parayı çok
sevenlerin akıbetini haber vermektedir. (Tirmizî)
Kanaat gibi zenginlik olmaz. (Âlim ilme, tamahkar da mala doymaz.) buyuruldu.
Cimrili in tedavisi
Sual: Cimrilik neden meydana gelir, tedavisi nasıldır?
CEVAP
Cimrili in, di er kalb hastalıkları gibi, ihlas noksanlı ı, iman zayıflı ı ve hatta küfürle
ilgisi vardır. Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Cimrilik küfürdendir, küfrün yeri de Cehennemdir.) [Deylemî]
(Cimrilikle iman, bir kalbde, birlikte bulunmaz.) [Nesâî]
Kur' an-ı kerimde de kâfirlerin cimrilik etti i bildirilmektedir:
(Cimrilik eden, hem de herkese cimrili i tavsiye eden ve kendilerine Allahın
fazlından verdi ini gizleyen kâfirlere hor ve hakir edici bir azab hazırladık.) [Nisa 37]
Cimrilik mal sevgisinden meydana gelir. Cimrili in sebebi, uzun ya ama ümidi ile
parasız kavu amıyaca ı arzularıdır. Eceline üç gün kaldı ını bilse, cimriye mal vermek zor
gelmez. Fakat çocukları olur, onların ya amasını kendi ya aması gibi kabul ederse, cimrili i
yine artar. Bu bakımdan çocuklar, cimrilik sebebi olabilir. Hadis-i erifte buyuruldu ki:
(Çocuk, cimrilik sebebidir.) [Hakim]
Kur' an-ı kerimde de buyuruluyor ki:
(Mallarınız, çocuklarınız, sizin için fitnedir, imtihandır.) [Tegabün 15]
(Mallarınız ve çocuklarınız, sizi Allahı anmaktan alıkoymasın!) [Münafikun 9]
Zengin Cimriler
Kimi, çok zengindir, hiç kimsesi yoktur, ya lanmı tır, öldükten sonra, malının ba kasına
kalaca ını da bilir. Buna ra men, sırf mala olan sevgisinden dolayı, zekât vermez, hastalansa
doktora gitmez, birkaç ilaç almakla yetinir. Hatta kendi malını yemeye bile korkar. Para,
insanı ihtiyacına ula tıran bir vasıta oldu u için sevilir. Tatlıya ula tıran her ey tatlıdır.
Cimri, tatlıyı unutmu görünüp, tatlı alacak parayı sever.
Malı, Allah yolunda harcamak için biriktirmenin zararı olmaz. Hadis-i erifte ( yi
kimseye, malın iyisi ne güzel yakı ır.) buyuruldu. yi yolda harcanmayan paranın vebali
vardır. Taparcasına parayı sevmek kötüdür. Hadis-i erifte (Altın ve gümü ün kuluna lânet
olsun!) buyuruldu. (Tirmizî]
Her hastalık, sebebinin zıttı ile tedavi edilir. Nefsin çe itli arzularından kurtulmanın,
ilacı, aza kanaat ve sabırdır. Hadis-i erifte buyuruldu ki:
(Allahın ihsan etti i az rızka, kanaat eden mümin, kurtulu a ermi tir.) [Müslim]
(Kanaat tükenmez hazinedir.) [Beyhekî]
(Allah, kanaat edeni, Kanaatkar yapar.) [Taberânî]
Aza kanaat etmiyen ço u bulamaz.
Çocuklarının fakir kalaca ı korkusunun ilacı ise, cimrilikle zengin olunamıyaca ını,
bıraktı ı malları bo a harcayabileceklerini, hatta bazan servetin kötü yollara sevketti ini,
zengin olacaklarsa bir ba ka yerden buna kavu acaklarını dü ünmelidir. Her zenginin, miras
sebebiyle zengin olmadı ını, mirasa konanların ise, bo a harcadıklarını da bilmek gerekir.
Çocukları iyi olursa, Allahü teâlânın onlara kâfi gelece ini, kötü olurlarsa, bıraktı ı malları,
kötü yollarda harcayacaklarını dü ünmelidir!
Bir çok cimrinin gafletle öldü ünü, hasret çekti ini, bıraktı ı malı mirasçıların
harcadı ını gözününe getirmelidir. Cimrili in her bakından kötü oldu unu dü ünmelidir!
A ırı mal sevgisinin ilacı, o maldan ayrılıp uzakla maktır. Faydalı i te kullanmadıı mız
malı, denize atıp a ırı sevgisinden kurtulmak, cimrilikle saklamaktan daha az zararlıdır. Bir
malı cimrilikle saklamak, riya ile ba kasına vermekten daha kötüdür.
Mal, yılan gibi, içinde hem zehir ve hem ilaç vardır. Malı kullanmayı bilmek gerekir.
Yani biz malı kullanmalıyız, mal bizi kullanmamalıdır!
Cimrilik, verilmesi gerekeni vermemektir. Mesela yeme i olanın, aç kom usuna
vermemesi, cimrilik olur. Cömertlik, cimrilikle israfın arasında orta yoldur. Kur' an-ı kerimde
mealen buyuruluyor ki: (Onlar harcadıklarında, ne israf, ne de cimrilik ederler; bu ikisi
arasında orta bir yol tutarlar.) [Furkan 67]
Cömertlik menkıbeleri
Rüzgarayak’ı istemeyin benden
Peygamber efendimizden önce ya amı olan Hatim-i Tai, cömertli i ile me hur bir air
idi. Onun ülkesinde at eti yenirdi. Hatim-i Tainin pek çok at vardı. Atının biri, dillere destan
olacak kadar her bakımdan mükemmel bir Arap atıymı . Çok hızlı ko tu u için adını
rüzgarayak koymu lar.
Zamanın hükümdarı, Hatimin söylendi i gibi gerçekten cömert olup olmadı ını
ö renmek ister. Gözde veziri ile isti are edip, bütün servetine bedel olan Rüzgarayak isimli
atını istemek için on ki i gönderir. E er bu seçkin atı vermezse, cömertli i anlatılanlar gibi
olmadı ı anla ılacaktır.
On ki i, kendilerini tanıtmadan bir gece Hatimin evine misafir olurlar. Hatim, hemen bir
at kestirip ziyafet hazırlatırken, yorgunluklarını gidermek için misafirlere yıkanacak yeri
gösterir, yeni çama ır ve elbise verir.
Muazzam ziyafetten sonra, on ki i kendilerini tanıtıp, hükümdarın arzusunu bildirirler:
- Hükümdarımız, ünü cihana yayılan Arap atınızı istiyor.
Hatim bir ah çekerek der ki:
- Aaah ki ah... Beni en ince noktadan vurdunuz. Elimi aya ımı ba ladınız. Tek bütün
servetimi isteyin de Rüzgarayak’ı istemeyin benden. Hatta canımı isteyin hükümdarıma
vereyim. Fakat onu istemeyin.
Hatimin böyle söyleyip a laması üzerine gelen heyet, Arap atının çok kıymetli oldu unu
anlayıp derler ki:
- Ey cömert insan, nasıl i tir bu, canını veriyorsun da, bir atı vermiyorsun? Anla ılan atın
bütün servetinden, hatta canından daha kıymetliymi .
- Hayır öyle de il. Gece aniden misafir geldi iniz için, yılkıların otla ına gidip at
getirinceye kadar, belki sabah olurdu. Misafirlerim aç uyuyacaklarına evim ba ıma yıkılsa
daha iyi olurdu. Onun için çok sevdi im Rüzgarayak’ı kesmek zorunda kaldım. Misafirin
gönlünü ho etmek, en ünlü atımdan, servetimden, hatta canımdan daha kıymetlidir.
Hatim, defalarca özür diledi. Misafirleri u urlarken, her birine birer Arap atı ile birer
kese altın verdi.
Cömertlik mtihanı
Yemen hükümdarı, oldukça cömert idi. hsanları her yere yayılmasına ra men, Hatim-i
Tainin cömertli inden bahsedilmesine tahammül edemez. Sarayında herkese büyük bir
ziyafet verir. Zengin fakir herkes yer. Halkın, (Hükümdarın ziyafeti ne kadar muhte em
oldu, neredeyse Hatime yakla tı) dedi ini duyunca, Hatim sa kaldıkça, cömertlikte birinci
olmasına imkan olmadı ını anlar, onu öldürtmeye karar verir. Çok güçlü bir genç bulup eline
yirmi altın verir. i bitirince de, yirmi altın daha verece ini söyler.
Genç, sora sora Tay kabilesine kadar gelir. Güleryüzlü, kendisi gibi yi it bir gençle
kar ıla ır. Bu sevimli genç (Ho geldin yi it. Çok yorgun oldu unu anla ılıyor. Bu gece
misafirim ol!) diyerek evine götürür. Gece, misafirine çok ikram ve ihsanda bulunur. Sabah
olunca, misafir gitmek isteyince, birkaç daha kalmasını ısrar eder. Misafir der ki:
- Çok önemli bir i im var. Bir an önce gitmem gerekir.
yilik ve hizmet etmekten zevk duydu u anla ılan ev sahibi der ki:
- in nedir, sana acaba bir yardımım dokunabilir mi?
- Ey asil ki i, sen çok cömertsin, iyilik seversin, senden sır çıkmayaca ı belli. Hatim
isimli birini arıyorum. Acaba tanıyor musun?
- Hatim ile ne i in var?
Misafir, niçin geldi ini anlatıp der ki:
- Bu i te bana yardımcı olman mümkün mü?
- Elbette mümkündür. Yalnız bu i pek kolay olmaz. Dediklerime uyarsan tereya ından
kıl çekmi gibi zahmetsiz olur.
- Ne yapmam gerekir?
- Hatim de senin gibi yi it biridir. Belki öldüremezsin. Ben sana onun yerini tarif
edeyim. Ancak öldüremez de i meydana çıkarsa, yerini söyledi im için beni öldürebilir. Bu
bakımdan benim ellerimi, ayaklarımı ba la. Zorla söyletti in anla ılsın.
Misafir, ev sahibinin elini, kolunu, ayaklarını iyice ba ladıktan sonra sorar:
- Hatim nerede?
Hatim denilen kimse benim. Madem benim ba ım senin i ine yarıyacak, ne diye onu
vermiyeyim? Misafirin arzusunu yerine getirmek, gönlünü etmek benim en büyük arzumdur.
Hemen öldür, kimse duymadan buradan git!
Genç, neye u radı ını a ırır. Hemen Hatimin ayaklarına kapanıp der ki:
- Sana gül yapra ı ile vuran kalle tir. Nolur beni ba ı la!..
Genç, helalla ıp oradan ayrılıp hükümdarın huzuruna çıkar. Olanları anlatır. Hükümdar
da, iyiliksever, cömert oldu u için hatasını anlayıp (Ta ıma su ile de irmen dönmez.
Cömertlik mal ile de ilmi . Hatimin cömertli i yaratılı ından, fıtratından, güzel huyundan
ileri geliyormu . Sen verilen görevi fazlasıyle yerine getirdin.) diyerek yirmi yerine kırk altın
verir.
Herkesin De eri
Yanına oturan fakir bedeviye Hz. Ali (Bir iste in mi var?) buyurur. Bedevi utancından
diliyle bir ey söylemeyip i aretle bildirir. Hz. Ali, yanında bulunan iki giyece in ikisini de
Bedeviye verir. Bedevi sevinerek güzel bir beyit okur. Beyit Hz. Alinin çok ho una gider.
Çocukları, için ayırdı ı üç altının hepsini Bedeviye verir. Bedevi, (Ey Emir el müminin, beni
kendi ailemin en büyük zengini ettin.) der. Hz. Ali de, u hadis-i erifi nakleder:
(Herkesin de eri, söyledi i güzel sözlere, yaptı ı iyi i lere göre ölçülür.) [M. Cami]
Cömert Esir
Resul-i Ekrem, götürülen dü man esirlerinin, birini i aret edip bırakılmasını emredince,
Hz. Ali, suâl etti ki:
- Rabbimiz bir, dinimiz bir, bunların hepsi dü man, hepsinin suçu da bir, bunu niçin
istisna ediyoruz?
Peygamber efendimiz buyurdu ki: Cebrail aleyhisselam geldi, bunu bırakmamı;
çünkü bunun cömert oldu unu, cömertli i Allahü teâlânın ho una gitti ini söyledi. [ .
Gazalî]
Cimrilik Menkıbeleri
Bir kimse, cimrilere ait menkıbeleri okuyunca, cimrili e kar ı nefreti artar. Cömertlerin
menkıbesini okuyunca cömertli e heves eder. Bu bakımdan birkaç menkıbe yayınlıyoruz.
Sen karde in gibi olamazsın
Hatem-i Tai, sadaka-i cariye olarak, yolcular için bir misafir odası yaptırdı. Misafirlerin
kolay görülmesi için de kırk tane pencere yaptırdı. Hatem öldü ü zaman karde i "Ben
karde imin yaptı ının aynısını yaparım, onun gibi cömert olurum." dedi. Bir gün bir
yolcuya, pencerenin birinden bir lira verdi. Yolcu di er bir pencereden de bir eyler istedi. O
da yine verdi. Yolcu, üçüncü pencereden sonra, dördüncü pencereye gelince, Hatemin
karde i, kızıp köpürdü. Yolcu "Senin karde in hergün bu pencerelerin hepsinden bana
ihsanda bulunurdu. Hâlbuki sen bir günde dördüncü defada kızmaya ba ladın. Sen karde in
gibi olamazsın" dedi.
Çatal Sesi
Bir cimri, bir arkada ını davet eder. Ö le olur, ikindi olur, hâlâ yemek gelmez. Adam,
açlıktan bayılacak hâle gelir. Cimri, elinde çalgı ile gelip; Söyle, hangi sesten ho lanırsan
onu çalayım, der. Misafir de, çatal ka ık sesinden ho lanırım, der.
plik Tüccarı
Cimrinin hizmetçisine derler ki:
- Sen iplik tüccarının gözdesi iken, niçin üstün ba ın sökük?
- Vallahi bizim efendinin, Ba dattan Basraya kadar evi olsa, içi iplikle dolu olsa, Yakup
aleyhisselam, Yusufun gömle inin yırtı ını dikmek için iplik istese, bir karı iplik alamaz.
Ku un Ö üdü
Tamahkarın yakaladı ı küçük ku der ki:
- Beni ne yapacaksın?
- Kesip yiyece im.
- Benim bir lokmacık etim, ne karın doyurur, ne de bir derde deva olur. Beni bırakırsan
sana üç mühim nasihatte bulunurum.
- Nasihatleri söylersen seni bırakırım.
- Birini elinde iken, ikincisini u a aca konuna, üçüncüsünü de kar ı tepeye varınca
söylerim.
- Peki birincisini söyle!
- Elinde çıkan eyin hasretini çekme!
- kincisi ne?
Ku , a aca konunca der ki:
- Olmıyacak eye inanma!
- Üçüncüsü nasihati söyle! Ku kar ı tepeye varınca der ki:
- Sen ne ahmaksın, benim kursa ımda elli er gramlık iki tane inci vardı. Beni kesseydin,
bu incilere malik olacaktın.
nci sözünü duyar duymaz, tamahkar, hemen oraya yıkılıp kalır. Eyvah diyerek
dövünmeye ba lar. Sonra der ki:
- haydi üçüncüsünü söyle!
- Sen iki nasihati hemen unuttun. Üçüncüsünü söylesem ne faydası olacak?
- Söyle belki bunu unutmam.
- (Elden çıkan eye üzülme) dedim, beni bıraktı ına üzüldün, (Olmıyacak eye inanma)
dedim. Etimle, kemi imle, 100 gram gelmezken, kursa ımda elli gramlık iki tane inci
oldu una inandın.
- Üçüncü nasihati söylemiyecek misin?
- Ahma a nasihat kâr etmez. Tamah insanı kör ve sa ır eder. Hakikati görmeye mani
olur.
Cimrilik Ate i
Resul-i Ekrem, Kâbeyi tavaf eden birinin gözya ları içinde "Ey Beytin sahibi, bu beytin
hürmetine beni affet" diye duâ etti ini görüp buyurdu ki:
- Suçun nedir de bu kadar yalvarıyorsun?
- Çok büyüktür, imkansız anlatamam.
- Yazık sana! Karalardan da mı büyük ve a ırdır?
- Evet.
- Eyvah! Denizlerden de mi büyüktür?
- Evet.
- Göklerden de mi büyüktür?
- Evet.
- Ar tan da mı büyüktür?
- Evet.
- Allahın rahmetinden de mi büyüktür?
- Hayır.
- O hâlde neymi bu?
- Ben çok zenginim. Benden bir ey isteyen olunca içimi bir ate kaplar, bir kuru
vermek istemem.
Resulullah efendimiz;
- Aman ate ine beni de yakma, buyurdu. ( . Gazalî)
Cimri ve Kelle
Cimrinin canı çok çekmeden et yemezdi. ste i artınca da hizmetçisine bir kelle aldırırdı.
- Niçin yaz kı , et yerine pi mi kelle alıyorsun?
- Kellerinin fiyatını bildi im için hizmetçi aldatmaz, et olsa, pi irirken yiyebilir. Ben
anlıyamam. Fakat kellenin bir gözü, bir kula ı eksik olsa anlarım. Sonra kellenin pi irme
masrafı da yoktur. te bunun için kelleyi tercih ederim.
srafı Sevmezmi
Cimri, kasaptan et alıp evine götürürken, bir arkada ı, davet eder. Cimri daveti duyunca,
hemen eti iade eder " srafı hiç sevmem" der.
Sözünde Duran Cimri
Cimri, hükümdara giderken, hanımı, "Hediye alırsan, bize ne vereceksin?" der. O da
"Yüz altın verirse, birini" der. Hükümdar, ona yetmi altın verir. Cimri, yetmi altının yüzde
biri 0.7 altın etti i için, altın yerine, 0.7 altının de eri olan gümü ü verip sözünde durur.
sraf nedir
Sual: sraf Nedir?
CEVAP
Malı, dînin ve mürüvvetin uygun görmedi i yerlere da ıtmaya isrâf denir. Mürüvvet,
fâideli olmak, iyilik yapmak arzûsudur. Dîne uymayan isrâf, haramdır.
Mürüvvete uymayan isrâf tenzîhen mekrûhtur.
srâf, malı helâk etmek, faydasız hâle getirmek, faydalı olmayacak ekilde sarfetmektir.
srâf, malı, elden çıkmasına sebep olan yerlere atmak, onu helâk etmektir.
Kullanılmayacak hâle sokmak, kırmak, a açtan meyveyi toplamayıp çürütmek, tarlayı hasat
etmeyip, mahsûlü telef etmek, hayvanları, so uktan, sıcaktan ve açlıktan ölmelerini
önleyecek kadar beslememek ve barındırmamak da helâk etmektir, isrâftır.
Günah i lemek için ve günah i lenilmesi için verilen mal ve paralar da isrâf olur.
Mahsûl toplandıktan sonra, bunları iyi saklamayıp bozulmaları veya nem alarak çürümeleri
veya kurt, güve, fare ve benzeri canlıların yemeleri isrâftır.
Elbise, ayakkabı gibi giyim e yasını iyi kullanmayıp, çabuk eskitmek, onları yırtmak,
yıkarken suyu, deterjanı çok harcamak, elektri i, tüp gazı bo yere yakmak, isrâftır.
Hadîs-i erîfte de buyuruldu ki:
( ktisâd eden zenginle ir, isrâf eden fakirle ir.) [Bezzâr]
srâfla cimrili in ortasına iktisâd veya cömertlik denir.
ktisadın önemi
Sual: ktisad eden cimri sayılır mı?
CEVAP
Cimrilik de, israf gibi kötü huydur. Dinimiz, her i te orta yolda olmayı iktisad etmeyi
emreder. Aza kanaat eden, nafakasını kolay temin eder, geçim sıkıntısı çekmez. Hadis-i
eriflerde buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, tok gözlü olanı zengin eder.) [Buharî]
(Müminin izzeti, insanlara kar ı tok gözlü olmasıdır.) [Hakim]
(Yetecek rızka sahip olan ve Allahın kendine verdi i rızka kanaat eden müslüman
kurtulmu tur.) [Müslim]
(Kimseye muhtaç olmadan ya ıyan kanaatkar müslümana ne mutlu!) [Tirmizî]
(Sakın tamahkar olmayın! Çünkü tamah, fakirli in ta kendisidir.) [Taberânî]
(Müjde o kimseye ki, hidayete kavu mu , müslüman olmu , mai eti de yetecek
kadardır ve buna kanaat etmi tir.) [Tirmizî]
(Fakir-zengin herkes kıyamette "Ke ke dünyada, geçinecek miktardan fazla malım
olmasaydı." diyecektir.) [ bni Mace]
( üphelilerden sakın ki, insanların en abidi olasın! Kanaat et ki, en çok
ükredenlerden olasın! Kendin için sevdi ini ba kaları için de sev ki, hakiki mümin
olasın!) [ bni Mace]
( nsan, elindeki ihtiyacına yeterken, kendini azdıracak olan daha fazla mal ister.
Aza kanaat etmez, çok ile de doymaz. Ey insano lu, vücudun afiyette ve günlük
ihtiyacın mevcut olarak sabahlarsan, artık bu sana kâfi gelir.) [Beyhekî]
Tamahtan Kurtulu Yolu
Kanaatkar kimse, iktisad da ederse, tamahkarlıktan kurtulur. Hadis-i eriflerde
buyuruldu ki:
( ktisad eden, sıkıntı çekmez.) [Taberânî]
(Kurtarıcı üç eyden biri, varlıkta, yoklukta, zenginlikte, fakirlikte, iktisada riayet
etmektir.) [Beyhekî]
( ktisad etmek, mai etin yarısıdır.) [Hatib]
(Tedbirli olmak, geçimin yarısıdır.) [Deylemî]
(Geçimde iktisad etmek, peygamberli in yirmide biridir.) [Ebu Dâvud]
( ktisad eden zenginle ir, israf eden fakirle ir.) [Bezzar]
Rızık ve Endi e
nsan, rızık için endi eye dü üp sıkıntıya girmemelidir! Her mümin, rızkı Allahın
verdi ine inanıp, Ona güvenmelidir. Kur' an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Yeryüzündeki her canlının rızkı, Allaha aittir.) [Hud 6]
Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Ey insanlar, rızkınızı güzel yollardan arayın! Herkes takdir edilenden fazla rızka
kavu amaz. Takdir edilen rızka kavu up onu yemedikçe de dünyadan göçmez.
stemese de rızkı kendine verilir.) [Hakim]
(Cebrail aleyhisselam bildirdi ki, rızkını yemeden kimse ölmez. Öyle ise Allahtan
korkun, rızkınızı güzel yollardan arayın!) [Hakim]
(Rızkın için üzülme! Takdir edilen rızık seni bulur.) [ sfehani]
(Allahü teâlâ, müminin rızkını ummadı ı yerden verir.) [ bni Hibban]
Peygamber efendimiz, (E er Allah korkusunu kendinize sermaye edinirseniz,
rızkınız, ticaretsiz ve sermayesiz gelir.) buyurup u mealdeki ayet-i kerimeyi okudu: (Kim
Allahtan korkarsa, Allah ona bir çıkı yolu ihsan eder ve rızkını ummadı ı yerden
gönderir.) [Taberânî- Talak2,3]
srafın zararları
Sual: Dinde israf nedir?
CEVAP
Dinimizde abes, lüzumsuz eyleri yapmak, caiz de ildir. Mesela bo ve lüzumsuz yere
bir eyler karalamak, israf ve abestir. Burada birkaç israf vardır. Zaman, emek, enerji, kâ ıt,
kalem, mürekkep. Hepsinden mühimi de faydalı bir eyle me gul olunmamak...
E er dünyadaki her ferdin bo a harcadı ı zaman, enerji ve emek hesaplansa, dünyada
açlık ve yokluk içinde kıvranan milyonlarca insanın ihtiyaçlarına kâfi gelebilecek zaruri
meta üretilebilirdi.
srafın miktarı ne olursa olsun zararı büyüktür. Küçük sanılan eyler, yanyana geldi i
zaman büyük rakamlar, de erler ortaya çıkar. Damlaya damlaya göl olur, atasözü
me hurdur. Dakikada on damla kaçıran bir musluk ayda 170 litre su akıtmı olur..
Malı, dinin ve mürüvvetin uygun görmedi i yerlere da ıtmaya israf denir. Mürüvvet,
faideli olmak, iyilik yapmak arzusudur. Dine uymıyan israf, haramdır. Mürüvvete uymıyan
israf tenzihen mekruhtur.
Semavi dinlerin hepsinde Allahü teâlâ kötü bir huy olan israfı yasak etmi tir. Dinimizin
bo u, abesi, haramı, israfı yasaklamasında insanların saadeti, refahı, adaleti ve her eyi
yatmaktadır.
Cimrilikten Kötüdür
Dinimizde, cimrili in, israftan daha çok kötülenmesi, israfın cimrilik kadar kötü
olmadı ını göstermez. Cimril in daha çok kötülenmesi, insanlardan ço unun mal
biriktirmeye meyilli olmasındandır. srafın kötülü ünü göstermek için, Allahü teâlânın
(Yiyin, için, fakat israf etmeyin! Elbette Allahü teâlâ israf edenleri sevmez.) [Araf 31] ve
( sraf etme! sraf edenler, eytanların karde leridir.) kelamı yeti ir. ( sra 26,27)
(Mallarını israf edenlere bir ey vermeyin!) emri ile müsrifleri en kötü ekilde
vasıflandırıp, (Mallarınızı sefihlere vermeyin!) buyuruyor. (Nisa 5) Firavnı kötülerken (O,
israf edenlerden idi) buyuruyor. Hz. Lutun kavmini de, (Siz, israf eden kavimsiniz!) diye
kötülüyor. (Zuhruf 5)
Ne israf etmeli, ne de kısmalıdır. Bunların ortasını bulmak ise makbuldür. Buna iktisad
etmek denir. Cömertlik de malını iktisad ile kullanmaktır. Resul-i Ekrem efendimiz de
cömertlik ile emrolunmu tur. Kur' an-ı kerimde buyuruluyor ki:
(Elini boynuna ba layıp cimri kesilme, büsbütün de açıp israf etme!) [ sra 29]
Allahü teâlâ, salihleri, cömertleri överken buyuruyor ki:
(Onlar sarfettikleri zaman ne israf ederler, ne de cimrilik. kisi arasında orta bir
yol tutarlar.) [Furkan 67]
Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
( ktisad eden sıkıntı çekmez.) [ . Ahmed]
( ktisad eden zenginle ir, israf edeni fakirle ir.) [Bezzar]
(Yiyip için, giyinin ve tasadduk edin. Fakat israf ve kibirden sakının!) [Buharî]
(Kıyamette herkes, u dört suâle cevap vermedikçe hesabdan kurtulamaz:
1- Ömrünü nasıl geçirdi?
2- lmi ile nasıl amel etti?
3- Malını nereden, nasıl kazandı ve nerelere harcetti?
4- Cismini, bedenini nerede yordu, hırpaladı?) [Tirmizî]
eytanın Karde leri
srafın zararları, israf edenlerin eytana, Firavna ve Hz. Lutun kötü kavmine
benzetilmesi ve Allahü teâlânın bunları sevmemesi ve bunlara sefih demesi ve ahırette azab
çekmeleri, dünyada a a ı, muhtaç duruma dü meleri ve pi man olmalarıdır.
srafın kötü olmasının birinci sebebi, malın kıymetli olmasıdır. Mal, Allahü teâlânın
verdi i bir nimettir. Ahıreti kazanmak, mal ile olur. Dünya ve ahıret, mal ile intizam bulur,
rahat olur. Hac, cihad sevabı mal ile kazanılır. Bedenin sıhhat, kuvvet bulması, mal ile olur.
Ba kasına muhtaç olmaktan insanı koruyan maldır. Sadaka vermek, akrabayı dola mak,
fakirlerin imdadına yeti mek mal ile olur. Mescidler, mektepler, hastaneler, yollar, çe meler,
köprüler yaparak insanlara hizmet de mal ile olur. Peygamber efendimiz buyuruyor ki:
( nsanların en iyisi, onlara faydası çok olanıdır.) [Kudai]
nsanlara yardım etmek için çalı ıp para kazanmak, nafile ibâdet etmekten daha çok
sevabdır. Cennetin yüksek derecelerine mal ile kavu ulur. Mal kıymetli olunca, onu israf
etmek elbette kötüdür.
Mal nimeti
Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, bir kuluna mal ve ilim verir. Bu kul da haramlardan kaçınır,
akrabasını sevindirir, malından hakkı olanları bilip verir ise, Cennetin yüksek
derecesine kavu ur.) [Tirmizî]
( ki eyden birine kavu ana gıbta etmek, imrenmek yerinde olur. Allahü teâlâ bir
kimseye slâm ilimlerini ihsan eder. Bu da, her hareketini, bilgisine uygun yapar.
kincisi, Allahü teâlâ, birine çok mal verir. Bu da malını, Allahın razı oldu u, be endi i
yerlere harceder.) [Müslim]
( yi kimseye malın iyisi, ne güzel yakı ır.) [Berika]
Süfyan-ı Sevri hazretleri (Bu zamanda mal, insanın silahıdır. nsan canını, sıhhatini,
dinini ve erefini mal ile korur.) buyurdu. Büyük bir nimet olan malı israf, Allahü teâlânın
nimetine kıymet vermemek, nimeti elden kaçırmak, küfran-ı nimet, yani ükretmemek olur.
Bu ise, nimeti verenin azab etmesine sebep olacak büyük bir suçtur. Nimetin kıymeti
bilinmez, hakkı gözetilmezse elden gider. ükredilir ve hakkı gözetilirse elde kalır ve artar.
Cenab-ı Hak ( ükrederseniz, verdi im nimetleri artırırım.) buyuruyor. ( brahim 7)
Çe itli sraflar
sraf, malı helak etmek, faydasız hâle getirmek, faydalı olmıyacak ekilde sarfetmektir.
Malı, elden çıkmasına sebep olan yerlere atmak, onu helak etmektir. Kullanılmayacak hâle
sokmak, kırmak, a açtan meyveyi toplamayıp çürütmek, tarlayı hasat etmeyip, mahsulü telef
etmek, hayvanları, so uktan, sıcaktan ve açlıktan ölmelerini önliyecek kadar beslememek ve
barındırmamak da helak etmektir, israftır. Günah i lemek için ve günah i lenilmesi için
verilen mal ve paralar da israf olur.
Meyve ve ekin toplandıktan sonra, bunları iyi saklamayıp kendiliklerinden bozulmaları
veya nem alarak çürümeleri veya kurt, güve, fare ve benzeri canlıların yemeleri hep israftır.
Hurma, karpuz gibi meyvelerin ve kuru incir, kuru üzüm gibi kuru meyvelerin ve bu day,
arpa gibi hububatın ve elbise, kitap gibi e yanın, böylece israf edildikleri çok görülmektedir.
Sofrada dü en ekmek ve yemek kırıntılarını atmak da israftır. Bu kırıntıları toplayıp
kedi, köpek, koyun, ku , tavuk gibi hayvanlara yedirmek israf olmaz. Fasulye, pirinç gibi
eyleri yıkarken dökmek ve dökülenleri toplamamak israftır. Elbise, ayakkabı gibi giyim
e yasını iyi kullanmayıp, çabuk eskitmek, onları yırtmak, yıkarken suyu, deterjanı çok
harcamak, elektri i, tüp gazı bo yere yakmak, hep israftır.
Malı kıymetinden a a ı satarak veya kiraya vererek ve kıymetinden yukarı fiyatla satın
alarak aldanmak israf olur. Böyle alı veri e zaruri ihtiyaç olursa veya yardım, sadaka gibi
niyetle böyle yaparsa israf olmaz.
Acıkmadan veya doyduktan sonra fazla yemek de israftır. Nefis yemekler yemek,
kıymetli, yeni elbise giymek, büyük binalar yapmak ve haram olmayan daha bunun gibi
eyler, helaldan kazanıldı ı, kibir ve ö ünmek için olmazsa, israf de ildir. Ahıreti kazanmak
isteyenlere, gereken ile kanaat edip, fazlasını hayra vermek yakı ır.
Sadaka vermekte de israf vardır. Hz. Sabit bin Kays bir anda, 500 a açtaki hurmaların
hepsini sadaka verip evi için bir ey bırakmayınca (Hepsini vermeyin) ayet indi.
Borcundan çok malı olmıyan, çoluk çocu u sıkıntıya sabredemedi i hâlde, bunların
ihtiyacını kar ılayacak maldan fazlası bulunmayan veya sıkıntıya katlanamadı ı hâlde, kendi
muhtaç olanın sadaka vermesi israf olur.
srafın sebepleri
1- Sefahat. Çok kimseyi israfa alı tıran bir hastalıktır. Sefihlik aklın az ve hafif
olmasıdır. Aksine rü d denir ki, aklın kuvvetli olmasıdır.
Allahü teâlâ (Mallarınızı sefihlere vermeyin!) -dedikten sonra (Onların halinde rü d
görürseniz, mallarını kendilerine teslim edin!) buyuruyor. (Nisa 5, 6)
Bazısı sefih olur. Çalı madan eline geçen paraya konmak için kötü arkada lar tarafından
kandırılır. Bunun için, kötü arkada tan kaçmakla emrolunduk. Bazı zengin çocukları böyle
israfa alı ıyor, sefih oluyorlar. Sefahati artıran bir sebep de, insanlardan çok saygı görmek ve
methedilmek.
2- srafı ve çe itlerinden birkaçını tanımamak. sraf oldu unu bilmez, hatta cömertlik
sanır. Lüzumsuz yere, yasak, zararlı yerlere verilen mal, cömertlik sanılır.
3- Riya, gösteri yapmak.
4- Gev eklik, tembellik.
5- Hayâ, sıkılmak.
6- Dini kayırmamak, dini gözetmemek.
sraftan kurtulmanın çaresi:
1- srafın, anlatılan zararlarını bilmek ve bunları dü ünmek.
2- Malı lüzumsuz da ıtmamaya gayret etmek ve güvendi i birine bu derdini anlatıp,
malına ve harcadıklarına dikkat etmesini, israfını görünce, kendine hatırlatmasını, hatta
uygun ekilde önlemesini rica etmek. 3- srafa sebep olan eylerden kaçmak.
ık giyinmek
Sual: Pahalı kuma lardan elbise giymek israf ve haram mıdır?
CEVAP
Bazı kimseler, israfın mahiyetini bilmedikleri için, mubah olan birçok içece e bile
haram demi lerdir. Harama helal, helala haram demek çok tehlikelidir. sraf haramdır. Fakat
kendi görü üne göre, ( unlar israf oldu u için haramdır.) demek çok yanlı tır. Dinde herkes,
kendi görü ünü ortaya koyarsa, insan sayısı kadar din ortaya çıkar. Buna da din de il, felsefe
denir. E er islâm âlimlerinden nakil yapılırsa, fetva verilen kavil seçilirse, sadece bir hüküm
meydana çıkar.
Mubah olan i lerde niyet önemlidir. Niyet iyi olursa sevab, kötü olursa günah olur. Fakat
haramlar, iyi niyetle de i lense haram olmaktan çıkmaz. Gücü yetenin pahalı kuma tan güzel
elbise giymesi caizdir. Hadis-i erifte buyuruluyor ki: (Allahü teâlâ cemildir, cemal
sahiplerini sever.) [Müslim]
(Bahr-ür-raık)da buyuruluyor ki: (Cemal ile zineti birbirine karı tırmamalıdır!
Cemal, çirkinli i gidermek vakar sahibi olmak ve ükretmek için nimeti göstermek
demektir. Allahü teâlâ cemal sahibi olmayı övmektedir. Cemal için temiz, güzel
giyinmek mubahtır. Kibir, gösteri için giyinmek haram olur.) [Oruç Bahsi]
Vakar çin Giyinmek
Cemal, çirkinli e, ba kalarının i renmelerine, alay etmelerine, hakaretlerine sebeb
olacak eyleri yapmamak, bunları izale yani yok etmektir. Zinet [süs] ise, ba kalarını
imrendirecek, onlara üstünlük sa lıyacak ve ö ünülecek eyleri yapmak demektir. Cemal
sahibi olmak için bulundu u yerde adet olan eylerden, haram olmıyan en iyi elbiseyi
giyinmek gerekir. Hz. Ömer, ( ki çe it elbiseniz olsun, biri ık, di eri de mütevazı.
Elbisenin ık, temiz olması, insanın erefinin icabıdır) buyurdu.
bni Ömer hazretleri de (Nasıl elbise giyineyim?) diye suâl soran birine, (A a ı
kimselerin alayına, kültürlü kimselerin de seni ayıplamasına sebep olmıyacak bir elbise giy!)
buyurmu tur. Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Güzel giyinin ki, Allahın size verdi i nimetlerin eseri görülsün!) [Taberânî]
(Allah bir kuluna nimet verdi inde, o nimetin eserinin o kulun üzerinde
görülmesini sever.) [Taberânî]
Peygamber efendimiz, peri an kılıklı birine, malının olup olmadı ını sordu. O kimse de
her çe it malının bulundu unu söyledi. Bu kimseye buyurdu ki: (Allah sana bir mal
verince, bu nimetin eseri senin üzerinde görülsün.) [Nesâî]
Hikmet ehli buyuruyor ki: (Öyle bir elbise giy ki, sen ona de il, o sana hizmet etsin!)
Gösteri çin Giyinmek
Süs ve gösteri için giyinmek ise haramdır. Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Süsten kaçınmak imandandır.) [ bni Mace]
(Allahü teâlâ mütevazı elbise giyineni sever.) [Beyhekî]
(Süs ve gösteri için giydi i elbiseyi, üstünden çıkarmadı ı müddetçe Allahü teâlâ,
ona rahmet etmez.) [Taberânî]
(Kibir ve gösteri için, öhret sahibi kimselerin giydi i elbiseyi giyineni, Allahü
teâlâ, o elbiseleri ile birlikte ate e atar.) [Ruzeyn]
Görüldü ü gibi süs ve gösteri için elbise giyinmek haram, cemal için, müslümanlık
erefi için ık giyinmek mubahtır.
Elbise eski de olsa, temiz olmalıdır! Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Ya Ai e, u iki elbiseyi yıka, bilmiyor musun elbiseler tesbih eder, kirlenince tesbih
etmeleri kesilir.) [ bni Asakir]
Mühim mevkide bulunan veya önemli bir zatın huzuruna çıkan kimsenin ık, temiz
elbise giymesi gerekir. Allahü teâlânın huzuruna çıkıldı ı zaman buna daha çok dikkat
etmelidir! (Her namaz kılarken, süslü, temiz, sevilen elbiselerinizi giyiniz!) mealindeki
ayet-i kerime ile (Güzel koku gamı, güzel, temiz elbise kederi azaltır.) mealindeki hadis-i
erife uymaya çalı malı, eski bile olsa temiz elbise giymelidir! [M.Rabbani, Edeb-üd-dünya,
Bostan]
Söz Ta ımak
Sual: Birinin, ba ka biri hakkında söyledi i sözü, hiç ekleme yapmadan ona götürmek
de ko uculuk mu? Mesela "Ay e hanım senin hakkında öyle dedi." demek ko uculu a girer
mi?
CEVAP
Do ru olarak söz ta ımak da ko uculuk olur. Yalan katılırsa iftira da olur. Ko uculuk
günahtır. Ahırette cezası a ır oldu u gibi, dünyada da insanların aralarının açılmasına sebep
olur. Vebalinin a ırlı ı dü ünülerek "Ta ta ı da, söz ta ıma" derler. Hadis-i eriflerde
buyuruldu ki:
(Ko uculuk, kabir azabına sebep olur.) [Beyhekî]
(Hasetçi, ko ucu ve falcı benden de ildir.) [Taberânî]
(Sizin en kötünüz, söz ta ıyan, dostların arasını bozan ve ayıp ara tırandır.)
[ .Maverdi]
(Ko ucular ve etti i iyili i ba a kakanlar melundur.) [ .Maverdi]
Bu hadis-i eriflerde geçen (Cennete giremez), (Benden de ildir) ve (Melundur) gibi
ifadeler "tevbe edip helalla madan ölen, cezasını çekmeden Cennete giremez"
manasındadır. E er bu kimseler affa veya efaate kavu ursa, Cennete girer. Yahut insanın
sevabları çok olur, günahlarından fazla gelirse, yine Cennete girer. Ehl-i sünnet itikadında,
günah i liyene kâfir denmez.
Ko uculuk [söz ta ımak]
Laf ta ımak çok kütüdür. Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Söz ta ıyan Cennete girmez.) [Buharî]
(En kötünüz söz ta ıyan, aranızı bozan ve insanları birbirine dü ürendir.)
[Taberânî]
(Söz ta ıyan helalzade de ildir.) [Hakim]
(Söz ta ıyanlar, ko ucular, kıyamette maymun suretinde ha rolunur.) [R.Nasihin]
(Söz ta ımak için yürüyene, Allahü teâlâ kabrinde bir ate musallat eder. O ate
onu kıyamete kadar yakar.) [ ira]
Salih bir zat, kendisine söz getiren kimseye buyurdu ki: (Bize üç kötülük getirdin. 1-
Sevdi im kimseyi bana dü man etmek istiyorsun. 2- Huzurlu kalbimi karı tırdın. 3-
Benim yanımda adil, iyi bir kimse idin, kendini fâsık, kusurlu yaptın.)
Ko uculuk afetinden kurtulmak için, söz getirene kar ı u altı eyi yapmak gerekir:
1- Ona inanmamalıdır. Çünkü söz getiren fâsıktır. Fâsı ın sözüne inanılmaz. Onun sözü
ile hareket edilmez. (Hucurat 6)
Büyük bir zat (Ko ucunun sözlerini kabul etmek, ko uculuktan daha kötüdür)
buyuruyor.
2- Ona nasihat etmeli, bu günahtan nehyetmelidir. Çünkü yaptı ı i münkerdir. Allahü
teâlâ, (Münkerden nehyet) buyuruyor. (Lokman 17)
3- Onu sevme! Çünkü söz ta ımakla asi olmu , günah i lemi tir. Böyle asi kimse
sevilmez. Onu dü man bilmelidir!
4- Söz getirdi i kimseye acaba hakikaten söylemi mi diye sui zanda bulunup da ona kin
tutma! Çünkü sui zan haramdır. Hadis-i erifte buyuruldu ki:
(Sui zan etmeyiniz! Sui zan, yanlı karar vermeye sebep olur. nsanların gizli
eylerini ara tırmayın, kusurlarını görmeyin, münaka a, hased ve dü manlık etmeyin,
birbirinizi çeki tirmeyin, karde gibi birbirinizi sevin!) [Müslim]
5- Getirilen sözün do ru olup olmadı ını ara tırma! Çünkü tecessüsü, günahları
ara tırmayı, Allahü teâlâ yasak etmi , (Birbirinizin kusurunu ara tırmayın) buyurmu tur.
(Hucurat 12)
6- Getirilen söz hakkında kimseye bir ey söyleme! E er söylersen, ba kasının perdesini
yırtmı , günahını meydana çıkarmı olursun. Müslümanların kusurlarını gizlemek gerekir.
Hadis-i erifte buyuruldu ki:
(Din karde inin kötülü ünü gizleyenin kusurları, kıyamette gizlenir) [Taberânî]
Hased etmek
Sual: Hased nedir?
CEVAP
Hased, bir kimsenin hayırlı bir i i veya evi, malı, mülkü, ilmi olsa, o kimseden bunların
gitmesini, onda olmayıp, kendinde olmasını istemektir. Onda oldu u gibi kendisinde de
olmasını istemek hased olmaz. Buna gıpta etmek, imrenmek denir. Günâh de ildir.
Ba kasının, kendinden üstün olan her eyini kıskanan, ya’nî ondaki üstünlü ün, yalnız
kendinde olmasını isteyene, kıskanç denir. Bu hâl, en kötü huylardan biridir. Kıskanç insan,
ömrü boyunca rahatsız insandır. Böyle insan, kendinden a a ı olan insanı görmez de,
kendinden yüksek ve varlıklı insanın her eyini görür ve onu kıskanır. Kıskanç insan, Allahü
teâlânın kendisine verdi i eylere râzı olmayan insan demektir. Allahü teâlânın verdi ine
râzı olmayan insandan, Allahü teâlâ da râzı olmaz. Allahü teâlânın bir insandan râzı
olmaması ise, felâketlerin en büyü üdür. Artık o insan, dünyada da, âhırette de zarardadır.
Bunun için, kendisinde kıskançlık ve hased duygusu oldu unu gören, bu kötü huyundan
sıyrılmalıdır. nsanlar, kendilerini ıslâh edebilirler. Kıskançlıktan kurtulanlar rahat ve huzûra
kavu ur. Bu i , zenginlik ve fakîrlik i i de ildir. Bu i , kalbin zenginli i ve fakîrli i i idir.
Kusûrları görmeyiniz
Hadîs-i erîflerde buyuruldu ki:
( nsanların gizli eylerini ara tırmayın, kusûrlarını görmeyin, dü manlık ve hased
etmeyin, birbirinizi karde gibi sevin, çeki tirmeyin. Müslüman Müslümanın
karde idir, ona zulmetmez, yardım eder. Onu, kendinden a a ı görmez.) [Buhârî]
(Mü’min, gıpta eder, imrenir; münâfık ise, hased eder.) [ . Mâverdî]
(Mü’minin kalbinde îmânla hased bir arada bulunmaz.) [Beyhekî]
(Müslümanlar hayırlı olur. Hased edince hayr kalmaz.) [Taberânî]
(Hasedden kurtulmak zordur. Hased etti iniz kimseyi incitmeyiniz!) [ .Ahmed]
(Hasedden sakınınız! Ate odunu yakıp yok etti i gibi, hased de hasenâtı yok eder.)
[Ebû Dâvüd]
Hased etmek, Allahü teâlânın takdîrini de i tirmez. Hasetçi, bo una yorulur, üzülür.
Üstelik büyük günâha girmi olur. Hasedin, hased edilene dünyada ve âhırette hiç zararı
olmaz. Üstelik faydası olur. Hiçbir hasetçi murâdına kavu mamı tır. Hased, sinirleri bozar,
ömrün kısalmasına sebep olur. Esma’î diyor ki, 120 ya ındaki bir köylüye çok ya amasının
sırrını sordum, hiç hased etmedi ini söyledi. Hased edilene, dünya ve âhırette, hiç zarar
olmaz. Hased edenin ömrü üzüntü ile geçer. Hased etti i kimsenin ni’metlerinin
azalmadı ını, hattâ arttı ını görerek, sinir krizi geçirir. Hasedden kurtulmak için, ona hediye
vermeli, ona kar ı tevâzu göstermeli ve onun ni’metinin artması için duâ etmelidir. Do ru
olan bir eyi kabûl etmemeye inat denir. nat, kar ımızdakini a a ı görmek, ondan nefret
etmek, ona dü manlık beslemek, hased etmek gibi sebeplerden meydana gelir. Hakkı,
dü manımız da söylese kabûl etmeliyiz!
Hadîs-i erîfte buyuruldu ki: (Allahın en sevmedi i kimse, hakkı kabûl etmekte inat
edendir.) [Buhârî]
Hasedin zararları
Haset edilen kimse, senin zulmüne u ramı , bir mazlumdur. Hele haset edip çeki tirir,
kötülüklerini söylersen, bunlar senin ona verdi in hediyelerdir. Hep onun ekme ine ya
sürmü oluyorsun. Yani ona ibâdetlerinin sevabını verip, onun günahlarını yükleniyorsun.
Böylece kıyamette müflis olacaksın.
Dü man, hasmının belâdan belâya u ramasını ister. Haset hastalı ı ile senin yüklendi in
belâ, bütün felaketlerden büyüktür. Dü manlarının en büyük arzuları kendilerinin refahta,
hasımlarının sıkıntıda olmalarıdır. Sen kendi kendine onların arzularına uymu oldun. Bunun
için dü manın, senin ölmeni de il, böylece sürünmeni, ellerindeki nimetlere bakarak haset
ate i içinde hep kıvranmanı isterler.
Bunları dü ünebilirsen, kendi kendinin dü manı ve dü manının dostu oldu unu
kolaylıkla anlamı olursun. Çünkü davranı ın, dünya ve ahırette senin aleyhine, hasmının
lehinedir. Bu i in zararı senin, kârı onundur. Herkesin yanında nefret edilirsin. Allah katında
da kötü birisisin. Sen istesen de istemesen de haset etti in kimsenin nimeti devam eder gider.
E er ahıretdeki halini rüyada bile görebilseydin, korkunç bir manzara ile kar ıla ırdın.
Halin, tıpkı, öldürmek için dü mana kur un atan, fakat mermisi geri teperek gözüne isabet
edip gözünü çıkaran ve buna fazla sinirlenerek ikinci kur unu atan ve ikinci mermi de aynı
ekilde geri teperek di er gözünü çıkaran, buna daha da sinirlenerek attı ı üçüncü kur unun
yine kendi beynine saplanan ve hasmı esenlik içinde bulunan ki inin durumuna benzer. O,
durmadan hasmını hedef alıp kur un atar, mermiler ise geri teperek kendisine isabet eder.
Bunun bu haline, dü manları kahkaha savurur. te eytan böyle maskara eder.
Haset edenin durumu bundan da fecidir. Çünkü bu ki inin hasmına atıp tersine dönerek
kör olmasına sebep oldu u gözleri, nihayet ölüme kadar ya ayacak ve ölüm ile onlar da yok
olacaktı. Ama hasedden meydana gelen günah, ölüm ile yok olmaz. Bu sebeple Allahı
öfkelendirir ve Cehenneme girer. Gözünün kör olması, Cehenneme girip Cehennemin
kendisini yakmasından, elbette çok daha hafiftir.
u i e bak! O, haset etti i kimsenin nimetinin elinden alınmasını isterken, Allahü teâlâ o
nimeti almadı ı gibi, ötekini sıkıntıdan sıkıntıya sokmu tur. Kur' an-ı kerimde mealen
buyuruluyor ki: (Ki i kazdı ı kuyuya kendi dü er.) [Fatır 43]
Çok kere dü manı için istedi i aynen kendi ba ına gelir. Hz. Ai e diyor ki:
(Hz.Osman hakkında ne arzu ettimse, aynen kendi ba ıma geldi. E er
öldürülmesini isteseydim, ben öldürülürdüm.)
Bunlar, hasedin ilim ile tedavisidir. E er akl-ı selim ile dü ünürsen, haset ate ini
kalbinde söndürürsün. Çünkü hasedin, kendini helak etti ini, dü manını sevindirdi ini, haset
sebebiyle huzurunun bozuldu unu ve neticede Allahın hı mına u radı ını bilirsin.
Hasedin amel ile tedavisi öyledir:
Haset arzularının aksini yapmakla hasedini tahakküm altına alırsın. Mesela, hasmını
kötülemek istersen, hemen onu öv, kibretmek istersen tevazu göster, ondan özür dile, ayet
vermemeyi teklif ederse, vermeye gayret et! Yapmacık da olsa tatlılık, kini ortadan kaldırır
ve gönülleri birbirine ba lar. Bu sayede kalb, haset hastalı ından kurtulur. Haset edilen
kimse, senin böyle zoraki yaptı ını bilse de, yine memnun kalır ve seni sevmeye ba lar, bu
suretle kar ılıklı sevgi ba lar ve haset hastalı ı da kaybolur. Çünkü tevazu, övmek ve
sevgisini bildirmek, kar ısındakine etki ederek onu sever. Zoraki yaptı ı iyilikler, zamanla
huy haline gelir. Böylece hasedden kurtulmu olursun.
Elbette bu arada eytan bo durmaz, senin bu durumun onu çok üzer, sana (münafıklık
yapıyorsun) diye vesvese verir. Sen de, münafıklık zilletine dü meyeyim diye sakın eytanın
oyununa gelme!
Hastalıklar acı ilaçlarla tedavi edilir. lacın acılı ına dayanamayan, ifanın zevkine
eremez. Hasedin tedavisinde kullanılan, dü mana kar ı alçak gönüllülük, onu övme gibi
hallerin acılı ını, ancak yukarıda bildirilen manaları bilmek kolayla tırır. Ayrıca Allahü
teâlânın kazasına rıza ile elde edilecek sevab, Allahın sevdi ini sevmek de bu güçlü ü yener.
Murada ermemek zillettir. Bu zilletten kurtulu ancak iki eyin biriyle mümkündür. Ya
diledi in ey olacak veya olacak eyi dileyeceksin. 1.si senin elinde olmadı ı için, bu
hususta u ra mak manasızdır. 2.si ise mücahede ve riyazet ile mümkündür. O hâlde akıllı
olan, bu ikinci çareye ba vurur.
[Riyazet, nefsin arzularını yapmamak demektir. Nefs ahmak oldu u için her istedi i
kendi zararınadır. Nefs daima haramları ister.
Mücahede ise, nefsin istemedi i eyleri yapmaktır. Nefsimiz, iyilik ve ibâdet etmemizi
istemez. Nefse, günahlardan kaçmak, ibâdet etmekten daha güç gelir. Onun için günahtan
kaçmak daha sevabdır.] ( hya)
Yahudi iftirası
Sual: Bazı kimseler, haset yüzünden çok iyi tanıdı ım bir müslümana yahudi diyorlar.
Hâlbuki bildi iniz gibi, bir kimse istedi i dini seçebilir. Fakat hiç kimse yahudi olamaz.
Yahudi olmak için yahudi olarak do mak arttır. Böyle haset ederek bir müslümana yahudi
demenin dindeki yeri nedir?
CEVAP
M.Hadimi hazretleri buyuruyor ki:
(Hased etmek, Allahü teâlânın takdirini de i tirmez. Hasetçi, bo una yorulmu , üzülmü
olur. Üstelik büyük günaha girmi olur. Hased, sinirleri bozar, ömrün azalmasına sebep olur.
Hasedin, hased edilene dünyada ve ahirette hiç zararı olmaz. Üstelik faydası olur. Hased
etti i kimsede nimetlerin azalmadı ını, arttı ını [kervanın yürüdü ünü] görerek sinir krizleri
geçirir. Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Mümin imrenir, münafık hased eder.) [ .Maverdi]
(Müminin kalbinde, imanla hased bir arada bulunmaz.) [Beyhekî]
(Müslümanlar hayırlı olur. Hased edince hayr kalmaz.) [Taberânî]
(Hased edenler benden de ildir, ben de onlardan de ilim.) [Taberânî]
Berikadaki bu yazı hasedin ne kadar kötü oldu unu göstermektedir. Hasedçinin yalan
söylemesi, iftira etmesi ayrı bir günahtır. Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Bir kimse, bir mümin hakkında olmıyan bir ey söylerse, iftiraya u rıyan kimse,
onu affedinceye kadar, Allahü teâlâ onu Cehenneme sokar.) [Ebu Dâvud]
(Bir müminde her haslet bulunabilir. Ancak hıyanet ve yalan bulunamaz.) [ bni Ebi
eybe]
(Yalan, münafıklıktan bir kapıdır.) [ bni Adi]
Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Yalan söyliyenler, iftira edenler, ancak Allahü teâlânın ayetlerine
inanmıyanlardır. te onlar, yalancıların ta kendileridir.) [Nahl 105 Beydavi]
Gayret etmek
Sual: Haset etmek, gıpta etmek, gayret etmek ne demektir?
CEVAP
Haset, kıskanmak, çekememek demektir. Yani, Allahü teâlânın birisine vermi oldu u
nimetin ondan gitmesini istemek demektir. Ondan gitmesini istemeyip de, kendisinde de
olmasını istemek, haset olmaz. Buna gıpta etmek, imrenmek denir. Gıpta güzel bir huydur.
slamiyetin ahkâmına, yani farzları yapmaya ve haramlardan sakınmaya riayet eden, gözeten
salih kimseye gıpta edilmesi vacibdir. Dünya nimetleri için gıpta etmek tenzihen mekruh
olur. Birisinde bulunan kötü, zararlı eyin gitmesini istemek, gayret olur. Gayret gösterene
de gayur denir. Gayret, bir kimsede olan hakkına, onun ba kasını ortak etmesini
istememektir. Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Mümin gayur olur. Allahü teâlâ ise daha gayurdur.) [Müslim]
(Allahtan daha gayuru yoktur ve mümine gayret etti i için fuh u yasaklamı tır.)
[Buharî]
(Namus gayreti imandandır.) [Deylemî]
Namusunu kıskanmayana deyyus denir. Hadis-i erifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, cenneti yaratınca, “deyyus senin kokunu bile duyamaz” buyurdu.)
[Deylemî]
Allahü teâlânın gayret etmesi, kulunun kötü, çirkin ey yapmasına razı olmamasıdır.
nsanın Allahü teâlâya gayret etmesi, haram i lenmesini istememekle olur.
Yusuf aleyhisselamın, (Sultanın yanında benim ismimi söyle!) demesi gayret-i
ilâhiyyeye dokunarak, senelerce zindanda kalmasına sebep oldu. brahim aleyhisselamın,
o lu smail’in dünyaya gelmesine sevinmesi, gayret-i ilâhiye dokunarak, bunu kurban
etmesi emrolundu. Allahü teâlânın çok sevdiklerine, bazı evliyaya böyle gayret etmesi çok
vâki olmu tur.
Rü vet ve zararları
Sual: Öyle hale geldik ki ne i lerimiz ne de insanımız kaliteli. Bu durumun
sebeplerinden biri de rü vet de il midir? Rü vet ve zararları hakkında bilgi verir misiniz?
CEVAP
Bir ö retmenin, kabiliyetsiz bir talebeyi rü vetle geçirmesi de, lâyık olmayan kalitesiz,
kimselerin i ba ına geçmesine vesîle olur. Alt sırada olan bir evrakı, rü vetle üste çıkarıp
hemen muâmelesini yapmak, di er sırası gelen insanların haklarına tecâvüzdür, zulümdür.
Doktorun rü vet alarak sa lam memura rapor vermesi, düzenin bozulmasının, memleketin
yıkılmasının sebeplerindendir.
Belediyelerce, kânunsuz binalara ruhsat vermek veya ruhsatsız yapılara rü vet alarak
göz yummak veya daha ba ka ekilde rü vet almak vazîfeye ihânettir.
Dinsiz bir kimse, Allahtan korkmadı ı için, kânunun görmedi i yerlerde her rezâleti
i leyebilir. Fakat bir müslüman, Allahın her zaman kendini gördü ünü bildi i için, rü vete
karı maz ve di er günahları i lemez. E er müslüman bir kimse, rü vet gibi kirli i lere
karı mı sa, Allahtan korkmadı ı veya az korktu u anla ılabilir. Bunun için müslüman bir
kimsenin rü vet alması, sadece kendini günaha sokmakla kalmaz, aynı zamanda slâmiyete
de ihânettir. Netîcede, rü vet bir milleti ma’nen ve maddeten çökerten bir illettir. lgililere
yardımcı olmak, her ferdin vazîfesidir.
Dînen büyük günah olup, bir milletin felâketine sebep olan rü veti kaldırmak, ancak
slâm ahlâkına sâhip olmakla mümkündür. Çünkü ahlâklı bir müslüman haksızlık etmedi i
gibi, haksızlı a da râzı olmaz. Müslümanda Allah korkusu bulundu u için, rü vete vâsıta
bile olmaktan, aslandan, yılandan kaçar gibi kaçar. Bu bakımdan çocuklarımızı, gençlerimizi
ahlâklı yeti tirmek, millet olarak ba ta gelen vazîfelerimizden biridir. Devlet memurlarının
vazîfelerini yaparken, vazîfe yaptı ı ki ilerden hediye almaları da do ru de ildir.
Hadîs-i erîfte buyuruldu ki:
(Öyle bir zaman gelecek, rü vet, hediye adı altında alınıp verilecek, ibret olsun
diye, gözda ı vermek için suçsuz kimseler öldürülecektir.) [ .Gazâlî]
Rü vet almak büyük günahtır. Fakat malını, canını, hakkını ve nâmusunu kurtarmak için
istemeyerek rü vet vermek câizdir.
Hadîs-i erîflerde buyuruldu ki:
(Dînini ve nâmusunu malı ile koruyabilen bunu yapsın.) [Hâkim]
(Ki i, erefini ne ile korursa, o sadaka olur.) [Ebû Ya’lâ]
(Âhır zamanda insanların paraya ihtiyâcı daha çok olur. Çünkü insan o zaman din
ve dünyasını ancak para ile korur.) [Taberânî]