You are on page 1of 137

B R B LENE SORALIM :

SLAM AHLAKI
Yazan : Mehmet Ali DEM RBA

hlas ve riya
Münafıklık
Kalb ve Yürek
Kalb kırmak
Kalbi temizlemek
Kalbi Sıkan
Kalbi temizlemek
Bozuk Kalbliler
Dört Engel
Kalb ile i lenen günahlar
Kibir ve kibirden kurtulu yolları
Kibir Nasıl Anla ılır?
Kibrin ba lıca sebepleri unlardır:
1- L M
Nefsi A a ılamak
2- BADET
3- NESEP
4- GÜZELL K
5- KUVVET
6- SERVET
7- MEVK
8- YAKINLARIN ÇOKLU U
Tevazu yükseltir
Hased Edilmiyen Nimet
Kendini be enmek
Tevazu ve kibir
Ayakkabıcının Korkusu
Sinirlenmek ve sebebi
Kibirden Do an Hastalıklar
Kızma sinirlenme
Hakkı Kabul Etmek
Kibir ve tevazu
Mütevazı olun, büyüklenmeyin, övünmeyin
limden Maksat
Babası le Övünmek
Sabrın önemi ve çe itleri
ükür ve sabır
Hifa Hatun
Belalara sabretmek
Öfkesini yenmek
Gadab ve ehvet
Allahın Rızası
Hz. Eyyub ve sabrı
Hz. Eyyubün a laması
Hastalı ına Üzülmedi
Yerden Su Çıktı
Hâline ükretmek
Kanaat
ükür secdesi
Ba arının sırrı sabır ve ükür
ükrün önemi
Bir lokmaya ükretmek
Hamd ve ükür
srâfın sebepleri
srâftan kurtulmanın çâresi
Dil üzerine
Hükümdar Ö üdü
Dile sahip olmak
En Zararlı ey
Yalan ve zararı
aka ve Yalan
Do rulu un fazileti
Ara bulmak ve yalan
Gıybet ve zararları
Gıybetten kurtulu
Gıybetin kefareti
Gıybet, üç türlüdür
htiyaç halinde gıybeti caiz olanlar
Kötü huyların tesbiti
Kötü huyun ilacı
Can çıkar huy çıkmaz mı?
Güzel ahlâk
Güzel Sözler
Güzel ahlâklı olmanın alameti unlardır
Hayâ Etmek
Kelam-ı kibar [büyüklerin sözleri]
Hikmetli Sözler
Kıymetli nasihatler
Müslüman vefakar olur
"Kara Gün Dostu"
Küs ve dargın durmak
Barı mak gerekir
Ho görülü olmalı
Tatlı dil ve güler yüzün önemi
Edebe riayet etmek
Emr-i ma’rûf ve nehy-i münker
Dîni anlatırken
lim, Akıl ve hlâs
Müjdele, nefret ettirme!
Emr-i mârufun önemi
Günah i liyene müdahale
Emr-i mâruf yaparken
Zarardan kurtulmak için
Kâfirlerle barı yapmak
Kötülü ü önlemek
Kötülü e Rıza
Dost Acı Söyler
"Görü ünüz nedir?"
Tarihi tavsiye ve nasihatler
Islahçı ol, fesattan kaç
Hz. Ebu Bekr, Hz. Ömere buyurdu ki
Hz. Ebu Bekr buyurdu ki
Yalnız hakka de er ver
Hz. Ömer, Ebu Musa el-E ariye öyle yazdı
Hz. Ali
Ömer bin Abdülaziz
Hasan-i Basri
eyh Edebali
Osman Bey
Hükümdarın vazifesi
Ö üt Dinlemek
Güzel ö ütlerle ça ır!
yili i tavsiye
yili i Bildirmek
Nasihatın önemi
Salih Âlimler
Tartı manın Zararı
Dinî münâka a
Hatasını kabul etmek
Özür Dileten Söz
Faydalı Nasihat
Hakkı Kabul Etmek
Özür beyan etmek
Ruhsat ve azimet
Fitne nedir?
yi insan olmak için
te Müslüman
Nimete ükretmek
Ayıp Örtmek
nsanları sevindirmek
yi huylu olmanın yolu
yilerle beraberlik
yi kimseleri sevmek
yilikte Yarı
nsanların yisi
yilik ederken
Çocu un badeti
yi veya kötü çı ır açmak
yi Çı ır Açmak
nsanlı a Hizmet
slâma hizmet
Hizmetlerdeki Sıkıntı
Dine Hizmet
Duâ Ordusu
Allahü teâlânın kullarına hizmet etmek
Cennete girme artı “iman”dır
Hizmeti ni’met bilmelidir
nsanlarla iyi geçinmek
Ya lıya saygı
Ömrü Uzar
Örnek insanlar
Kötü Arkada
Arkada ın kusuru
Kimseye yük olmamak
Arkada a iyi muamele et
Mürüvvet nedir?
Merhamet, efkat ve acımak
Müdahene ve müdara
Cömertli in Fazileti
lim ve Cimrilik
Tamah ve cimrilik
Cimrilikten kurtulup cömert olmak
Cimrili in tedavisi
Cömert miyim, cimri miyim?
Misafir A ırlamak
Mal Kıymetlidir
Cömertlik için ne dediler?
Mala Ba lanmak
Kar ılık Beklemek
Cömertlikte zirve
Ba kasını Kendine Tercih
Canından Cömertlik
Cömertlik menkıbeleri
Rüzgarayak’ı istemeyin benden
Cömertlik mtihanı
Cömerdin ölüsü bile
Hatim-i Tai’den daha cömert fakir
Herkesin De eri
Ziyarete Mani Mal
Sahibini Bulan Kelle
Cömert Esir
Cimrilik Menkıbeleri
Sen karde in gibi olamazsın
Çatal Sesi
plik Tüccarı
Ku un Ö üdü
Cimrilik Ate i
Cimri ve Kelle
srafı Sevmezmi
Sözünde Duran Cimri
sraf nedir
ktisadın önemi
Rızık ve Endi e
srafın zararları
Cimrilikten Kötüdür
eytanın Karde leri
Mal nimeti
Çe itli sraflar
srafın sebepleri
ık giyinmek
Vakar çin Giyinmek
Gösteri çin Giyinmek
Sui zan haramdır
üphe Uyandırmamalı
Rahmet ve Ümit
Su-i Zan ve Hüsn-i Zan
Zan ile küfür isnadı
Müslümana Su-i zan
Zaruret ve Haramlar
Söz Ta ımak
Hased etmek
Hasede sebep olan eyler
Hasedin dereceleri
Hasede sebep olan eyler
Hz.Mûsâ’nın imrendi i zat
Hasedin zararları
Hasedin amel ile tedavisi
Yahudi iftirası
Hased hasenatı yok eder
Gayret etmek
Rü vet ve zararları

hlas ve riya
Sual: hlas ve riya ne demektir?
CEVAP
hlâs, gerek beden ile, gerek mal ile yapılan farz veya nâfile bütün ibâdetleri, Allah
rızası için yapmaktır. Mal, mevki, saygı, öhret kazanmak için yapılan ibâdette ihlâs olmaz,
riyâ olur. Böyle ibâdete sevap verilmez. Günah olur, azaba layık olur. Haram i leyenlerle,
bid’at ehli ile, kâfirlerle, arkada lık, kom uluk edenlerin ihlâsları kalmaz.
mâm-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
bâdet yaparken, Allahü teâlâ emretti i ve be endi i için yapmaya niyet etmelidir.
Bütün i lerin, iyiliklerin hep ihlâs ile yapılması lâzımdır. Kiminde, ihlâs, kendini zorlayarak
hâsıl olur ve kısa bir zaman devam eder. Sonra kalbe nefsin arzuları gelir. Devamlı ihlâs
sahiplerine Muhlas denir. Zahmet çekerek elde edilen, devamsız ihlâs sahiplerine Muhlis
denir. Muhlas olana, ibâdet yapmak, tatlı ve kolay olur. Çünkü bunlarda, nefislerinin arzusu
ve eytanın vesvesesi kalmamı tır. Böyle ihlâs, insanın kalbine ancak bir evliyanın kalbinden
gelir.
Muhlis olarak ibâdet etmek övülmü tür. Kur' an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: (De
ki, ben ancak Allaha muhlis olarak ibâdet ederim.) [Zümer 14]
Hadis-i erifte de buyuruldu ki: ( hlas ile yapılan ibâdet az da olsa insana kâfi gelir.)
Murad, istek, arzu demektir. Tasavvufta ise Murad, seçilmi kimse demektir.
Allahü teâlânın rızasına kavu turucu iki yol vardır. Birisi talibler yolu, ikincisi,
muradlar yolu. Yani seçilmi lerin yoludur. Birinci yoldaki talibler, sıkıntı çekerek yürürler.
kinci yoldaki muradlar ise sıkıntı çekmeden, hatta nazlı nazlı ok anarak maksada
kavu urlar. Bu yol, peygamberlerin ilerledikleri yoldur. Bu yol bazı evliyaya da ihsan edilir.
Kur' an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: (Allah, diledi ini kendine seçer, kendine
kavu mak isteyenlere de, kavu turan yolu gösterir.) [ ura 13]
Devamsız olan ihlâs ile yapılan ibâdetler de, zamanla nefsi zayıflatır, devamlı ihlâs elde
etmeye sebep olur. Süfyan-ı Sevri hazretleri, (Allah rızası için, niyet etmeden yeme e dâvet
edene bir günah, niyet etmeden gidene de, iki günah yazılır) buyuruyor.
Hadis-i eriflerde buyuruluyor ki:
(Amellerinizi Allah için halis kılın. Çünkü Allahü teâlâ, ancak kendisi için ihlâsla
yapılan ameli kabul eder. [Dâre Kutnî]
( badetlere riya karı tırmayın ki amelleriniz bo a gitmesin.) [Deylemî]
( badetine riya karı tırana ahirette denir ki: Git sevâbını o ki iden iste.) [ . Mâce]
(Sırf Allah rızâsı için, arkada ını veya bir hastayı ziyaret eden için, Allahü teâlâ
buyurur ki: Ne güzel ettin. Cennette kendine bir kö k hazırlamı oldun.) [Buhârî]
(Allah rızası için câmi yapana cennette bir kö k verilir.) [Taberânî]
(Kim Allah için yenerse gazabını, Allah da, ondan def eder azâbını.) [Taberani]
(Allah rızası için, ana babasına itaat ederek güne ba layana cennetten iki kapı
açılır.) [ .Asakir]
(Dünya ve ahiret hayırlarına kavu mak için, Allahı ananlarla beraber ol, hep
Allahı an, Allah için sev, Allah için bu zet.) [Ebu Nuaym]
( badetleri ihlas ile yap! hlas ile yapılan az amel, kıyamette sana yeti ir.) [Ebu
Nuaym], (Allah rızası için affedeni, Allahü teâlâ yükseltir.) [Müslim]
(Sabırlı ve ihlâslı olanlar, hesaba çekilmeden cennete girer.) [Taberânî]
(40 gün Allah için ihlâsla ibadet yapanın, kalbinden diline hikmet pınarları akar.)
[Ebu - eyh]
( hlaslı olanlara müjdeler olsun. Onlar fitne karanlıkları içinde, parlayan
ı ıklardır.) [E.Nuaym]
( hlasla “Lâ ilahe illallah” diyen cennete girer.) [Bezzar]
(Cennetin güzel kö kleri, Allah rızası için birbirini sevenler içindir.) [Ebu - eyh]
(Allah rızasından ba ka maksat için ilim ö renen veya ilmini dünya menfaatine alet
eden, cehennemdeki yerine hazırlansın!) [Tirmizî]
Kur’anı kerimde salihler övülürken buyuruluyor ki: (Onlar, kendi canları çekerken
yeme i yoksula, yetime ve esire yedirirler. Biz bunları Allah rızası için veriyoruz;
sizden ne bir kar ılık ne de bir te ekkür bekliyoruz.” derler.) [ nsan 8,9]

Münafıklık
Sual: Allaha inanıyor, namaz kılıyorum. Fakat çok günah i liyorum. Ben münafık
mıyım?
CEVAP
Allahü teâlâya inanan mümindir. Kimse zorlamadan namaz kıldı ınıza göre, münafık
olmanız mümkün de ildir.
Yalan söylemek, emanete hıyanet etmek ve verdi i sözde durmamak münafıklık
alametidir. Fakat bu günahları i liyene münafık denmez.
Münafık, inanmadı ı hâlde, herhangi bir dünya menfaati için inanmı gibi görünen
kimsedir. Eshab-ı kiramı seven de münafık olamaz. Hadis-i erifte buyuruldu ki:
(Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Alinin sevgisi [radıyallahü anhüm] bir münafı ın
kalbinde toplanmaz.) [Taberânî]
(Ensarı ancak mümin sever. Ancak onlara münafık bu zeder.) [Buharî ]
Sözün kısası, Allahü teâlâya ve Onun Resulü Muhammed aleyhisselama inanan kimse
mümindir. Çok günah i lese de münafık de ildir.

Kalb ve Yürek
Sual: Kalb ile yürek farklı mıdır? Kalbi nasıl temizlemek gerekir?
CEVAP
Gö sün sol tarafındaki et parçası yürektir. Yürek, hayvanlarda da bulunur. Kalb, yürekte
bulunan bir kuvvettir. Görülmez. Ampulde bulunan elektrik cereyânı gibidir. Buna, gönül de
denir. Gönül, insanlarda bulunur, hayvanlarda bulunmaz.
Bedendeki bütün a’zâ, kalbin emrindedir. His uzuvlarımızın duydukları bütün bilgiler
kalbde toplanır. nanmak, sevmek, korkmak, insanın kalbindedir. Îmân eden, kâfir olan,
kalbdir. Kalbi temiz olan, dîne uyar. Kalbi kötü olan dinden kaçar. Güzel, iyi ahlâkın ve kötü
huyların yeri kalbdir. Allahü teâlâ dinlerini, peygamberleri, kalbi temizlemek için gönderdi.
Kalbi temiz olan, herkese iyilik eder. Dünyada rahat, huzûr içinde ya ar. Âhırette de sonsuz
saâdete kavu ur. Kötü huylar, kalbi, rûhu hasta eder. Hastalı ın artması, kalbin, rûhun
ölümüne sebep olur. Önce kalbi temizlemek lâzımdır. Hadîs-i erîflerde buyuruldu ki:
(Kalb bozuk olunca, bedenin i leri de hep bozuk olur.) [Beyhekî]
(Her pasın cilâsı vardır. Kalbin pasının cilâsı da estagfirullah demektir.) [Deylemî]
(Nem sebebiyle demir paslandı ı gibi, günâh sebebiyle kalb de paslanır. Kalbin
cilâsı ölümü çok hatırlamak ve Kur’ân-ı kerîm okumaktır.) [Beyhekî]
(Mü’minin kalbi temiz, kâfirin kalbi karadır.) [Taberânî]
(Bir kimse, günâh i ledi i zaman kalbinde siyah bir nokta hâsıl olur. E er tevbe
ederse, o leke silinir. Tevbe etmeyip tekrar günâh i lerse, o leke büyüyüp kalbin
tamamını kaplar.) [Harâitî]
nsanı Allahü teâlânın rızâsına, sevgisine kavu turan yol kalbdir. nsanı Allahü teâlâdan
uzakla tıran eylerin en zararlısı, kalbin kararmasıdır. Bu sevgi, kötü arkada lardan ve
lüzûmsuz ve zararlı eyler seyretmekten hâsıl olur. Faydasız kitap, [roman, hikâye, gazete,
dergi] okumak, lüzûmsuz eyler konu mak, bu sevgiyi arttırır. Kadın ve kadın resimleri
[resimli dergi, filimler, tv] seyretmek, arkı, çalgı dinlemek, bu sevgiyi kalbde yerle tirir.
Bunların hepsi, insanı Allahü teâlâdan uzakla tırır. Kalb, sevgi yeridir. Sevgi bulunmıyan
kalb ölmü demektir. slâmiyetin emir ve yasaklarına uymalıdır. Kalbi uyanık olmayanın,
Allahü teâlânın varlı ını, büyüklü ünü ve Cennet ni’metlerini ve Cehennem ate inin
iddetini hâtırlamıyanın, dü ünmiyenin bedeninin slâmiyete uyması güç olur. Bedenin
slâmiyete severek ve kolay uyması için, kalbin temiz olması lâzımdır. Kalbin temiz ve
nefsin mutmainne [uysal] oldu unun alâmeti, bedenin slâmiyete seve seve uymasıdır.
Namaz kılmak, kalbi temizler. Günâhların affedilmesine sebep olur. Fakat, kulluk
vazîfesi oldu unu dü ünmeden, ehvetlerini, dünya çıkarlarını dü ünerek kılınan namaz,
artlarına uygun olup, sahîh olsa bile, dünyada ve âhırette faydası olmaz. Namaz kılarken,
Allahü teâlânın büyüklü ünü, O’nun emrini yapmayı dü ünmek lâzımdır. Ancak, böyle
kılınan namaz, kalbi temizler, insanı kötülük yapmaktan korur.
Feyz, kalbden kalbe gelen, insana Allahü teâlânın râzı oldu u eyleri yaptıran nûrdur, bir
kuvvettir. Feyzler, Resûlullahın mübârek kalbinden yayılmakta, evliyânın kalbleri vâsıtası
ile, evliyâyı çok seven kalblere gelmektedir. Feyze kavu an bir insanın kalbi, ilimler,
ma’rifetler, kerâmetler hazînesi olur. Bu saâdete kavu mak için, Ehl-i sünnet i’tikâdında
olmak ve dinin emîr ve yasaklarına uymak arttır.
Bedeni besleyen rızıklar ve kalbi temizleyen feyzler, ezelde takdîr ve taksîm edilmi tir.
Fakat, bunlara kavu mak için, âdet-i ilâhiyyeye uymak, sebeplerini aramak, bulmak için
çalı mak lâzımdır. artlarına uyarak çalı ana elbet verilir. Kıymetli ulemâ ve evliyânın
kitaplarından hazırlanmı olan bizim yayınlardan ilmihâl ve dokuzlu kitaplardan hergün bir
veya iki sayfa okuyan feyz alır. Feyz, nûr demektir. Nûr kalbe ya ar, kalbi temizler.
Okudukça kalb nûrlanır. Okudu unu da anlamaya ba lar. Evliyâ, Resûlullahı iyi tanıdı ı
için, Onun mübârek kalbinden feyz alır ve bu feyzler, bunun kalbinden, kendisine
ba lananların kalblerine akar. Feyz gelen kalb temizlenir. Ahlâkı güzel olur. Velînin
kalbindeki feyzler, nûrlar, güne in ziyâsı gibi yayılır. Onu seven müslümanların kalblerine
akar. Onların bu feyzleri aldıklarından haberleri olmaz. Kalblerinin temizlendi ini anlarlar.
Karpuzun güne kar ısında olgunla tı ı gibi, kemâle gelirler. Eshâb-ı kirâm, Resûlullahın
sohbetinde, böyle kemâle geldi.
Kalb kırmak
yilik, her yerde iyidir. Fakat akrabaya yapılırsa daha sevab olur. Kalb kırmak kötüdür.
Yakınların kalbini kırmak daha kötüdür. Hadis-i erifte (Kalb kırmak, Kâbeyi yetmi defa
yıkmaktan daha kötüdür) buyuruluyor. Büyükler buyuruyor ki:
yi müslüman hiç gönül kırmaz.
Bilir bundan büyük günah olmaz.

Kalbi temizlemek
Sual: Kalbi temizlemek için ne yapmalıdır?
CEVAP
Kalbi karartan günahlardır. Hadis-i erifte buyuruldu ki:
(Bir kimse, günah i ledi i zaman kalbinde siyah bir nokta hasıl olur. E er tevbe
ederse, o leke silinir. Tevbe etmeyip tekrar günah i lyerse, o leke büyür ve kalbin
tamamını kaplar, kalb, kapkara olur.) [Haraiti]
Günahlar kalbi kararttı ına göre günaha sebep olacak eylerden de kaçmak gerekir.
Mesela uyku mübahtır. Ancak çok uyumak kalbe kasvet verip günah i lemeye zemin
hazırlar. Hadis-i erifte buyuruldu ki:
(Üç ey kalbe kasvet verir: Yeme i, uykuyu ve rahat olmayı sevmek.) [Deylemî]
Günah i leyince, hemen tevbe ve istigfar etmelidir. Hadis-i erifte buyuruldu ki:
(Paslanan her eyin bir cilası vardır. Kalbin cilası "Estagfirullah" demektir.)
[Deylemî]
Ölümü çok hatırlamak da kalblerin pasını siler. Hadis-i erifte buyuruldu ki:
(Su de di i, [rutubette kaldı ı] zaman demirin paslandı ı gibi, kalbler de [günah
yüzünden] paslanır.) Orada bulunanlar, (Kalblerin cilası nedir ya Resulullah) dediler.
Peygamber efendimiz buyurdu ki: (Ölümü çok hatırlamak ve Kur'an-ı kerim
okumaktır.) [Beyhekî]
Temiz ve Kirli Kalb
Müminin kalbi temizdir. Fâsıkların kalbi kirlidir, karadır. Kâfirlerin kalbi ise simsiyahtır.
Hadis-i erifte buyuruldu ki: (Müminin kalbi temizdir, orada parlayan bir ı ık vardır.
Kâfirin kalbi simsiyahtır ve terstir.) [Taberânî]

Kalbi Sıkan
Sual: Bir i i yaparken kalbime bir sıkıntı geliyor. Ne yapmak gerekir?
CEVAP
Muhammed Masum-i Faruki hazretleri buyuruyor ki:
Kalbinin ürperdi i i i yapma! Nefsine uyma! üphe etti in i lerde kalbine danı ! Hadis-i
eriflerde buyuruldu ki:
(Nefse sükunet ve kalbe ferahlık veren i , iyi i tir. Nefsi azdıran, kalbe heyecan
veren i günahtır.) [Beyhekî]
(Helal olan eyler bellidir. Haramlar da bildirilmi tir. üpheli olanlardan kaçınız!
üphesiz bildiklerinizi yapınız!) [Taberânî]
Bu hadis-i erifler gösteriyor ki, üphe edilen ve kalbi sıkan eyi yapmamalı! üphe
edilmeyeni yapmak caiz olur. Hadis-i erifte buyuruldu ki: (Allahın, Kur'an-ı kerimde
helal etti i eyler helaldir. Kur'an-ı kerimde bildirmedi i eyleri affeder.) [Tirmizî]
üpheli bir eyle kar ıla ınca, eli kalb üzerine koymalı, kalb çarpması artmazsa, o eyi
yapmalı! E er, fazla çarparsa yapmamalıdır! Hadis-i erifte buyuruldu ki:
(Elini gö süne koy! Helal eyde kalb sakin olur. Haram eyde çarpıntı olur.
üpheye dü ersen yapma! Din adamları fetva verseler de yapma!) [ . Ahmed]
manı olan, büyük günaha dü memek için, küçük günahtan kaçar.[C.2 m.110]

Kalbi temizlemek
Sual: Kalbin karardı ı nasıl bilinir, temizlenmesi nasıl olur?
CEVAP
Haram yemek kalbi karartır, hasta eder. Zünnun-i Mısri hazretleri buyurdu ki: Kalbin
kararmasının dört alameti vardır:
1- badetin tadını duymaz.
2- Allah korkusu hatırına gelmez.
3- Gördüklerinden ibret almaz.
4- Okuduklarını, ö rendiklerini anlayıp kavrayamaz.
Muhammed bin Fadl Belhi hazretleri de buyurdu ki: Kalbin kararmasına 4 ey sebep
olur:
1- Ö rendi i ile amel etmemek.
2- Bilmeyerek yapmak.
3- Bilmediklerini ö renmemek.
4- Ba kasının ö renmesine mani olmak.
Nefs, kötü isteklerden [dinin yasakladı ı eylerden] kurtarılınca, kalb temizlenir.
Kalbi temizlemek için riyazet ve mücahede gerekir. Riyazet, nefsin arzularını
yapmamaktır. Nefsimiz, haramları, mekruhları arzu eder. Bunlardan kaçmak gerekir.
Mücahede, nefsin istemedi i eyleri yapmak demektir. Nefsimiz, iyilik ve ibâdet yapmak
istemez. yilik ve ibâdet ederek kalbi temizlemelidir!
Nefsin istedi i her ey, sonsuz ahiret nimetleri yanında kıymetsizdir. Ahiret nimetleri
altın ise, dünya menfaatleri teneke bile de ildir. Bu geçici basit menfaatler, sonsuz
nimetlerle mukayese bile kabul etmez.
Bozuk Kalbliler
mam-ı Rabbanî hazretleri buyuruyor ki: Allahü teâlânın emirlerini yapmamak kalbin
bozuk olmasındandır. Kalbin bozuk olması, dine tam inanmamaktır. manın alameti, dinin
emirlerini seve seve yapmaktır. [Namaz kılmayıp günah i liyenin, (Benim kalbim temiz, sen
kalbe bak) demesinin çok yanlı oldu u buradan da anla ılır.]
Kalb, sevgi yeridir. Sevgi bulunmıyan kalb ölmü demektir. Kalbde, ya dünya sevgisi
veya Allah sevgisi bulunur. Allahı anarak, ibâdet yaparak, kalbden dünya sevgisi çıkarılınca,
kalb temiz olur. Bu temiz kalbe, Allah sevgisi, kendili inden dolar. Günah i leyince, kalb
kararır, hastalanır, dünya sevgisi yerle ir ve Allah sevgisi gider. Kalbin bu hali, bir i eye
benzer. Su doldurunca, havası çıkar. Suyu bo altınca, hava kendili inden dolar.
Dört Engel
Kalbi temizlerken dört engel çıkar:
1- Mal sevgisi: Malın kendisi de il, sevgisidir. Kalbi temizlemek, ahireti kazanmak için
malın önemi büyüktür. Fakat mal sevgisi engeldir. Mal sevgisini kalbden çıkarmalıdır!
2- Makam sevgisi: Ahiret nimetlerini elde etmek için makam ve mevki elbette iyidir.
Mal gibi makamın da kendisi de il sevgisi engeldir. Hizmet için bir makama talip olmak
ba ka ey, nefsin arzularını tatmin için makam sahibi olmak ayrı eydir.
3- Yabancı sevgi: Allah sevgisinden ba ka her sevgiyi kalbden çıkarmalıdır!
4- Günah: Her günaha tevbe etmelidir! Hadis-i erifte buyuruldu ki:
(Kim günah i lerse, kalbinde siyah bir nokta hasıl olur. Tevbe ederse silinir.
Günahlara devam ederse, o leke büyüyüp kalbin tamamını kaplar.) [Nesâî]
Bu dört engeli a mak için dört ey gerekir.
1- Çok yememek, helalinden yemek.
Hadis-i erifte buyuruldu ki:
(Çok yiyip içmekle kalbinizi öldürmeyin!) [ .Gazali]
(Haram karı tırmadan, kırk gün helal yiyenin kalbi nurla dolar. Kalbine nehir gibi
hikmet akar. Dünya sevgisi kalbinden çıkar.) [Ebu Nuaym]
2- Çok uyumamak.
Çok yiyen çok su içip çok uyur. Çok uyuyan da Kıyamette pi man olur. Hadis-i erifte
buyuruldu ki: (Allahü teâlâ, çok yiyip içeni ve çok uyuyanı sevmez.) [ .Gazali]
3- Çok konu mamak.
Hadis-i erifte, (Çok konu an çok hata eder, çok günah i ler. Çok günah i liyen de,
Cehenneme gider) buyuruldu. (Ebu Nuaym)
4- Kötülerden uzak durmak.
Hadis-i erifte buyuruldu ki: (Ki inin dini, arkada ının dini gibidir, kiminle
arkada lık etti inize dikkat edin.) [Hakim]

Kalb ile i lenen günahlar


Sual: Kalp ile i lenen günahlar nelerdir?
CEVAP
Hep evinde duran veya hasta olup dı arı çıkamayan kimse de günah i leyebilir. Kalb ile
i lenen altmı tan fazla günah vardır. Bunlardan bazıları kısaca öyledir:
Tul-i emel, zevk sürmek için çok ya amayı istemektir. Tul-i emelin sebepleri, dünya
zevklerine dü kün olmak ve ölümü unutmak ve sıhhatine, gençli ine aldanmaktır. Tul-i
emelli, ibâdetleri vaktinde yapmaz, tövbeyi terk eder. Kalbi katı olur. Nasihat tesir etmez.
Ölümü unutur. Hep dünya malına ve mevkiine kavu mak için ömrünü harcar, ahireti unutur,
dünyanın faydasız zevkini dü ünür. Bunlardan kurtulmak için, ölümün her an gelebilece ini
dü ünmeli, sıhhatin, gençli in ölüme mani olmadı ını unutmamalıdır! Birçok hastanın
iyile ip ya adı ı, sa lam birçok ki inin öldü ü çok görülmektedir. Hadis-i erifte buyuruldu
ki: ( nsan ya landıkça, mal hırsı ve tul-i emeli gençle ir.) [Müslim]
Kibir, kendisini bir veya birkaç bakımdan ba kasından üstün görmektir. Yanına
ba kasının oturmamasını istemek, do ru sözü kabul etmemek, kusurunu söyleyene te ekkür
etmemek ve hep zenginin davetini tercih etmek kibir alametidir. Kibirli olan, salih insan
olamaz. Kibir, her iyili e engeldir. Kibirli de ilim diyen, kibirlidir. Kur' an-ı kerimde
buyuruluyor ki: (Allah, kibredenleri sevmez.) [Nahl 23]
Ucup kendisini ba kasından üstün bilmek, yaptı ı iyi i ler sebebiyle kendini
be enmektir. Ucbeden, günahlarını hatırlamaz. Allahü teâlânın kendine ihsan etti i iyilik
etme nimetini kendinden bilir, kabiliyeti ile övünür.
Suizan, birinin kötü bir i yaptı ını zannetmektir. Kalbe gelen kötü dü ünce, o hâliyle
suizan olmaz. Kalbin o tarafa kayması suizan olur. Mesela birisinde bir kalem görünce,
(Acaba bu kalemi çalmı olabilir mi) diye dü ünmek suizan olmaz. (Çalmı olabilir) diye
zannetmek suizan olur.
Haset, kıskanmak, çekememektir. Onun haklı olan sözlerini ve nasihatlerini reddeder.
Kendisinden üstün bile olsa, ona kar ı kibirlenir, ondan bir ey sorup ö renmek istemez.
nsan, hasetten kurtulamaz. Mesela birinin iyi bir arabasını görünce, onda kusur arar. ( urası
öyle, burası böyle) der.
Haset edenin ömrü üzüntü ile geçer. Haset etti i kimsenin nimetinin azalmadı ını, hatta
arttı ını görerek, sinir krizi geçirir. Hasetten kurtulmak için, haset etti ine hediye vermeli,
ona kar ı tevazu göstermeli ve onun nimetinin artması için duâ etmelidir.
Hıkd, ba kasından nefret etmek, ona kar ı kin beslemektir. Kendine nasihat verene kin
beslemek haramdır. Onu sevmek, ona hürmet etmek gerekir. Hâlbuki o, kendisi ile aynı
derecede veya daha üstün olana kızar. Bir ey yapmak elinden gelmedi i için, ona kar ı
kibirlenir. Tevazu gösterilmesi gerekene tevazu edemez. Onun haklı sözlerini, tavsiyelerini
kabul etmez. Herkese kar ı ondan daha üstün oldu unu göstermek ister. Ona eziyet verse de,
özür dilemez.
ematet, ba kasına gelen belaya sevinmektir. Hadis-i erifte, (Arkada ınıza ematet
ederseniz, Allahü teâlâ, belayı ondan alır, size verir) buyuruldu.
Hicr, dostuna darılmaktır. Üç günden fazla dargın durmak helal olmaz.
Gadr, sözünde durmamaktır. Hadis-i erifte, (Gadr eden, kıyamette kötü ekilde ceza
görür) buyuruldu. ( slâm Ahlâkı)

Kibir ve kibirden kurtulu yolları


Sual: Cömertlikle ilgili yazı gibi, kibir hakkında da tafsilatlı bir yazı yazıp, kibirden
kurtulu yollarını bildirirseniz çok iyi olur.
CEVAP
Kibir, kendini ba kasından üstün görmektir. Yapıldı ı yerlere göre üçe ayrılır:
1- Allahü teâlâya kar ı kibirdir.
Kibrin en kötüsü budur. Nemrud, Firavun böyle idi. lahlık iddiasında bulundular. Bazı
dinsizler de ibâdet etmeyi a a ılık sanarak kibirlendiler. Allahü teâlâ buyuruyor ki:
(Bana ibâdeti, kulluk etmeyi büyüklü üne yediremiyenler alçalmı olarak
Cehenneme girecektir.) [Mümin 60]
2- Peygamberlere kar ı kibirdir.
Bazılarının, peygamberleri kendileri gibi bir insan gördükleri için, onlara uymayı kabul
etmeyip kibirlendikleri Kur' an-ı kerimde bildiriliyor. Mesela Peygamber efendimiz için
dediler ki:
(Bu da sizin gibi bir insan. Kendiniz gibi bir insana itaat ederseniz, hüsrana
u rarsınız.) [Müminun 33, 34]
3- nsanlara kar ı kibirdir.

Kibir Nasıl Anla ılır?


Kibir çe itlidir. Her insanın kibirlendi i yerler farklı olabilir. Bir insan kendinin kibirli
oldu unu bilebilir mi? Çok kolay bilir. Bir kimse, herhangi bir hususta kendini ba kasından
üstün görüyorsa kibirlidir. Çünkü büyüklük ve üstünlük ancak Allaha mahsustur.
Yanına ba kasının oturmasını istememek ve hastalarla birlikte oturmamak, evinin i ini
alıp evine getirmemek ve kullanılmı elbisesini tekrar giymekten ho lanmamak, i ba ında i
elbisesi giymek istememek, fakirlerin davetine gitmek istemeyip zenginlerinkini tercih
etmek, akrabasının ve çocuklarının ihtiyaçlarını temin etmemek, do ru sözü, haklı tenkidleri
kabul etmeyip münaka a etmek, kusurunu, kabahatini bildirenlere te ekkür etmemek, içeri
girince, oradakilerin aya a kalkmaları ho una gitmek gibi eyler kibir alametidir.
Bir yere giderken, arkada ı önce girince, ona ( nsan nezaket icabı olsun siz buyurun
demez mi?) demek veya dü ünmek yahut önce arkada ının selam vermesini beklemek kibir
alametidir. Hadis-i erifte buyuruldu ki:
(Selamı önce veren kibirden beridir.) [Beyhekî]
Bir yere girerken arkada ına (Sen gir) diye emir vermek, önce girmesi için ısrar etmek
de ekseriya kibir alametidir. Orada tevazu göstermesi yapmacıktır. Cüneyd-i Ba dadi
hazretleri, (Tevazu göstermeye çalı mak da kibirdir. Çünkü kendinde bir varlık
hisseden tevazu göstermeye çalı ır. Gerçek tevazu ehli, kendinde bir varlık hissetmez
ki, tevazu göstermeye çalı sın. Onun tevazuu tabiidir, yapmacık de ildir.) buyuruyor.
Bir kimse, tevazu göstermek için, (Ben Besmelenin "Be"sinin altındaki noktayım.)
deyince, ibli hazretleri, (Kendine bir mevki mi gösteriyorsun?) buyurdu. Kendini bir ey
zanneden kimsenin tevazudan nasibi olmadı ını bildirdi.
Bazısı da, (Bu günahkâr, bu fakir) diyerek kendinin tevazu ehli oldu unu göstermeye
çalı ır. Bir günahını söyleyince hemen kızar. O zaman sözünde yapmacık oldu u anla ılır.
Din büyükleri de "bu fakir" diye kullanırlar. Fakat bunlar böyle sözlerinde samimidir.
Tevazu göstermekle, tevazu sahibi olmak çok farklıdır. Tevazu sahibi övülmü , tevazu
göstermeye çalı an ise yerilmi tir. Kibirlenmekle, kibirli görünmek de böyle farklıdır.
Kibirliye kar ı, kibirli görünmek sevabdır. Hadis-i erifte buyuruldu ki:
(Kibirliye kibirli görün! Böylece, onu hakir ve küçük dü ürmü olursun.) [ . Gazalî]
Ba kasının tenkidinden ho lanmıyor, onun benden ne farkı var, o da bir insan diyorsa,
hakkı onun a zından duymak zor geliyorsa, bilsin ki bu da kibirdendir. Kibirli münkirler,
peygamberlere (Siz de bizim gibi insansınız.) demi lerdi. ( brahim 10)
Fudayl bin yad hazretleri "Tevazu, ister cahilden, ister çocuktan duyulsa da hakkı
tereddütsüz kabul etmektir." buyuruyor. Kabul edemiyen kibirlidir.
Bazı kimseler, birinden yol sormaya çekinirler. Bir ey ö renmek, sormak onlara zor
gelir. Hatta çok lüzumlu bir dini soruyu bile sormak istemez. Kopan dü mesini dikmemek,
maiyetinde çalı anlarla yemek yememek, kendi yükünü bile ta ımamak da kibirdendir.
Hadis--i erifte buyuruldu ki: (Gömle ini, ayakkabısını tamir eden, hizmetçisi ile yemek
yiyen ve çar ıdan yükünü kendi ta ıyan kibirden uzaktır.) [Ebu Nuaym]
nsanların hep kötü yönlerini görüp, ortalık çok bozuldu diyen kibirlidir. ( nsanlar
helak oldu diyenin asıl kendi helak olmu tur.) [Müslim]
Allah için sinirlenenler, varsa da, nefsinden, eytandan dolayı sinirlenen çoktur. Allahü
teâlâ, Eshab-ı kiramı, (Kâfirlere gazap ederler) diye övüyor. Fakat kibrinden dolayı
sinirlenmek, gazaplanmak kötüdür. sa aleyhisselam gazabın da kibirden oldu unu
bildiriyor. Hadis-i erifte (Gazap imanı bozar.) buyuruluyor. (Beyhekî)
Kibir, di er günahlardan niçin daha büyüktür? Çünkü, kibir, yani büyüklük ancak Allahü
teâlâya mahsus iken, kulun kibirlenmesi, bir kölenin hükümdarın tacını ba ına geçirerek
onun kürsüsüne de oturup hükmetmesine benzer. Hükümdarın bir emrini yapmıyarak suç
i lemekle, hükümdarlı ına sahip çıkmak arasında elbette büyük fark vardır. te kibirlenmek,
Allahın emrini yapmamak gibi bir suç de il, bizzat ilah olmak gibi büyük suç oluyor.
Bu suçun biraz daha a a ısı ilahlı a ortak olmaktır. Hükümdarın maiyetine hakaret eden,
onlara üstünlük taslayan ve onları kendi idaresine almak isteyen kimse, bir noktada
hükümdara ortak olmu sayılır. Her ne kadar bunun tahtına oturmak gibi de ilse de ona
yakındır. Bütün yaratıklar, Allahü teâlânın kullarıdır. Bunlar üzerinde büyüklük, hakimiyet,
yalnız Ona mahsustur. nsanlara bu ekilde kibirlenen, Allahü teâlâya ortak olmu sayılır.
Kibir, insanı, Allahü teâlânın bütün emirlerine muhalefete davet eder. Çünkü kibirli
insan, ba ka birinden hak ve hakikati duysa, onu kabul etmek istemez, hemen kar ısına
çıkar. Dini konularda bile münazara edilse, hemen inkara kalkı ır. Hatta hakkı, kar ıdakinin
dilinden duysa hemen çe itli yollardan, do ru oldu unu bile bile onu çürütmeye çalı ır.
Kibrin zararları hakkında hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Kendisine el pençe divan durulmasını isteyen Cehennemdeki yerine hazırlansın!)
[ . Ahmed]
(Kibirden de uzak oldu u hâlde ölen Cennete girer.) [Tirmizî]
(Kibirli fakire iddetli azab vardır.) [Müslim]
(Yiyin, için, giyinin ve tasadduk edin fakat israftan ve kibirden sakının.) [ . Mace]
(Nuh aleyhisselam ölüm dö e inde iken çocuklarına dedi ki: Size iki eyi emreder,
iki eyi yasaklarım. Yasakladı ım irk ile kibirdir. Emretti im ise, "La ilahe illallah"
ve "Sübhanallahi ve bihamdihi" demektir.) [Hakim]
(Kibirliler kıyamette zerre gibi ayak altında kalır. Herkes onları çi ner.) [Tirmizî]
(Kibirli, Allahı gadablı bulur.) [Beyhekî]
(Allahü teâlâ buyurdu ki: Kibriya ve azamet bana mahsustur. Bu ikisinde bana
ortak olanı hiç acımadan Cehenneme atarım.) [Müslim]
(Kalbinde zerre kadar kibir olan Cennete giremez.) [Müslim]
(Kibirli, hakkı küçük görür, inkar eder, insanlara hakaret gözü ile bakar.)
[ .Gazali]

Kibrin ba lıca sebepleri unlardır:


1- lim, 2- badet, 3- Nesep, 4- Güzellik, 5- Kuvvet, 6- Servet, 7- Mevki, 8-
Yakınların çoklu u.
1- L M: lmi ile kibirlenmek, afetlerin en büyü üdür. Hastalıkların en a ırı ve tedaviyi
en zor kabul edeni ilmi ile kibirlenmektir. Hadis-i erifte buyuruldu ki:
(Âlimin afeti, kendini büyük görmesidir.) [ . Gazalî]
Bir eyler bilen kimse, kendini büyük, bunları bilmeyenleri de hakir, a a ı görür.
Onlardan her zaman saygı, hizmet bekler. Ba kalarını a a ı gördü ü için, onların halinden
endi eye dü er. Böyle kimseler ilmi arttıkça, daha çok tehlikeye dü er. Fakat tevazu ehlinin
ilmi artarsa, tevazuu da artar. (Allahtan ancak âlimler korkar.) ayet-i kerimesi, tevazu ehli
âlimleri bildirmektedir.
lim silah gibidir. Dü man elinde zararı, dostun elinde faydası olur. Yani ilim, kibirlinin
kibrini, tevazu ehlinin tevazuunu artırır. lim ya mur gibidir. Ya mur, temiz olarak ya ar,
bitkilerin kökleri bu suyu emer, kendi vasfına çevrilir. Aynı ya mur suyu, biberi
acıla tırırken, karpuzu tatlıla tırır. Temiz olan ilim de, kibirliyi azdırır, mütevazının da
tevazuunu artırır.
Kabül Ahbar hazretleri "Malın azdırdı ı gibi ilim de azdırabilir." buyurmu tur. Az da
olsa, bir ey bilen insan cahillerin yanlı lıklarını görünce, ben onlar gibi de ilim diye kendini
be enir. lim sahibi de, ekseriya, kendini cahilden üstün görür.
Âlim, kibirden ancak iki eyi bilip amel etmekle korunabilir.
Birincisi: Allahü teâlâ katında âlimin mesuliyetinin daha fazla oldu unu bilmesidir.
Çünkü, günah oldu unu bilerek isyan eden ile, bilmiyerek o günahı i liyenin cezası elbette
bir olmaz. Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Kıyamette bir din adamı getirilip Cehenneme atılır. Cehennemdeki tanıdıkları
ona, "Sen dünyada dinin emirlerini bildirirdin. Niçin bu azaba dü tün?" derler. O da,
" nsanlara, günahtır, yapmayın" der, kendim yapardım. "Yapın" dediklerimi de
yapmazdım. Bunun cezasını çekiyorum" der.) [Buharî]
(Mirac gecesi ate ten makaslarla kendi dudaklarını kesen insanlar gördüm.
Bunların kim oldu unu Cebrail aleyhisselama sordum."Kendilerinin yapmadıklarını
"yapın" diyen vaizlerdir" dedi.) [Müslim]
(Kıyamette en iddetli azab, ilmi kendine fayda vermiyen din adamınadır.)
[Beyhekî]
(Cehennemde azab çekenlerden bazılarının yaydıkları kötü kokular, di erlerine
ate ten daha fazla azab verir. "Sen ne günah i ledin ki, öyle pis koku çıkarıyorsun?"
diye sorulunca, "Ben din adamı idim. Bildiklerimi yapmazdım"der.) [ . Ahmed]
blis, âlim idi. Fakat ilmi ile amel etmedi. Da da kalan kimsenin yanında, çe itli silahlar
bulunsa, bunları kullanmasını iyi bilse ve çok cesur olsa, kendine hücum eden arslana kar ı
kullanmadıkça, bu silahların faydası olur mu? Elbette olmaz. Bunun gibi, din bilgilerinden
yüzbin mesele ö rense, bunları kullanmadıkça, faydalarını görmez. Bir hasta, derdine en
faydalı ilacı bulsa, kullanmadıkça, faydasını görmez.
Bilip de amel etmiyenler, Cuma suresi 5. ayetinde e e e, Araf suresi 175. ve 176.
ayetlerinde ise köpe e benzetilmi tir. Ne zaman ki, bir âlim, cahile nisbetle kendini üstün
görmeye ba larsa, içinde bulundu u bu büyük tehlikeyi dü ünmelidir. Bunu dü ününce,
cahile göre mevkii üstün oldu u gibi, tehlikesinin de o nisbette büyük oldu unu anlar. Bu
âlim, hayatı tehlikede olan hükümdar gibidir. Hükümdarı yakalayıp öldürecekleri zaman
"Ke ke bir hizmetçi olsaydım da bu tehlike ile kar ıla masaydım" der. Nice âlimler var ki,
kıyamette, ilmi ile kibirlenmenin cezasını görünce, Ke ke cahil olsaydım diyecektir.
te bu tehlikeleri dü ünmesi, âlimi kibirden korur.
Nefsi A a ılamak
kincisi: Kibrin büyük günah oldu unu, insan, nefsini ne kadar a a ılarsa, Allahü teâlâ
indinde kıymetinin o kadar yükselece ini, kendine kıymet verenin, Allah katında kıymetinin
olmayaca ını bilmesidir. lmi oldu u hâlde, kibrin zararını bilmeyene âlim demek yanlı
olur. nsanın ilmi arttıkça, Allahtan korkması da artar, günah i lemeye cesaret edemez.
Kendinden a a ı olanlara, fâsıklara ve facirlere kar ı da kibirli olmamalıdır. Bir âlim,
cahili görünce, (Bu, bilmedi i için günah i liyor. Ben ise bilerek günah i liyorum.)
demelidir. Bir âlimi görünce, (Bu benden daha çok biliyor ve ilim ve ihlas ile amel ediyor.
Ben böyle de ilim.) demelidir. Kendinden ya lısını görünce, (Bu benden daha çok ibâdet
etmi tir.) demelidir. Gençleri görünce (Bunların günahı az, benim günahlarım çok.)
demelidir. Kendi ya ındakini görünce, (Ben kendi günahlarımı biliyorum, onun ne yaptı ını
bilmiyorum.) demelidir. Bir bid' at sahibini veya gayr-i müslimi görünce, ( nsanın hali son
nefeste belli olur. Bu belki hidayete kavu abilir. Acaba benim hâlim ne olacak?) demeli,
bunlara kibretmemelidir.
nsanın kendi günahlarını unutmaması ve son nefesinin nasıl olaca ını dü ünmesi
gerekir. Ahırette kimin kimden üstün olaca ı, dünyada kesin olarak bilinemez. Nice din
adamı, kâfir olarak can vermi tir. Nice kâfirlere de iman ile can vermek nasip olmu tur. O
hâlde, hiç kimseye Cehennemlik, kendine de Cennetlik dememelidir.
Fâsık ve bid' at sahiplerine bu zederken kibirden sakınmalıdır. Bu da kızmayı kendi için
de il, bunu emreden Allahü teâlâ için yapmakla ve kızarken kendini selamette,
kar ısındakini helakte görmemekle olur. Mesela; bir kimse, çocu unu, hizmetçisi ile bir yere
gönderirken, çocuk kabahat i lerse, darılmasını, hatta dövmesini emreder. Bu da, çocuk
kabahat yapınca, onu döver. Fakat döverken, babasının yanında kendinin çocuktan daha
kıymetli olmadı ını da bilmektedir. Ona kibredemez. Müminin kâfiri sevmemesi, buna
benzemektedir. Allahü teâlâ müminlerin kendilerinin de il, imanlarının üstün oldu unu
bildirdi. man kimde bulunursa, o üstün olur. Sonsuz üstünlük ise, son nefeste belli olur.
Cüneyd-i Ba dadi hazretlerine bir papaz gelerek der ki:
- Ya Cüneyd sen mi üstünsün ben mi?
- Bu suâlinin cevabını ancak yarın verebilirim!
Ertesi gün papaz gelip de Cüneyd-i Ba dadi hazretlerinin vefat etmi oldu unu görünce,
tabutunun yanına vararak der ki:
- Ya Cüneyd, bana bugün gelmemi söylemi tin.
Cüneyd-i Ba dadi hazretleri, tabuttan ba ını kaldırıp buyurur ki:
- Bir kimsenin üstünlü ü son nefeste belli olur. Ölmeden önce son nefeste imanla gidip
gitmiyece imi bilmedi im için dünkü suâlinin cevabı bugüne kaldı. Elhamdülillah imanla
öldüm. Artık senden üstün oldu umu söyleyebilirim.
2- BADET: badeti sebebiyle kibirlenmek de büyük felakettir. Bunun için "Çok ibâdet
edenin, kibirden kurtulması zor olur." denilmi tir.
Beni srailden bir fâsı ın kötülü ünü duymayan kalmamı tı. Soylu bir abid de ibâdetiyle
öhret bulmu tu. Kötü kimse, bu Abidin yanından geçerken, "Gideyim, u Abidin yanına
oturayım, belki Allahü teâlâ onun hürmetine beni affeder" diye dü ündü. Gidip Abidin
yanına oturdu. Abid ise, üzerinde bulutun gölgelendirdi i bir zat oldu u için, üstünlü ü ile
böbürlenip, "Bu fâsık, benimle niye oturuyor?" diyerek, oradan kalktı. Fâsık da çekip gitti.
Fakat Abidin üzerindeki bulut, fâsıkla beraber gitti. Allahü teâlâ zamanın Peygamberine
(Allah insanların niyetlerine göre muamele eder. Fâsıkın yaptıklarını iyi niyetinden
dolayı affettim. Abidin yaptıklarını da kibri sebebiyle yok ettim.) diye vahyetti.
Abidin, imanlı fâsıklı hakir, yani a a ı görmesi felaketine sebep oldu. Hadis-i eriflerde
buyuruldu ki:
(Müslümanı hakir görmek, ki iye kötülük olarak yeter.) [Müslim]
(Kendini be enen helak olur.) [Buharî]
3- NESEP: Asil bir aileye mensup olan, kendi gibi soylu olmayanı hakir görür. Bir gün
iki ki i Peygamber efendimizin huzurunda birbirine üstünlük taslıyarak biri, "Ben falancanın
o lu filanım. Ya sen kimsin?" dedi. Bunun üzerine Peygamber aleyhisselam buyurdu ki:
(Musa aleyhisselamın yanında iki ki i birbirine kar ı övünmeye ba ladı. Hatta biri
ecdadını 9 batın geriye do ru saydı. Allahü teâlâ, Hz. Musaya öyle vahyetti: "Ona
söyle, iftihar etti i 9 ki i Cehennemdedir. Kendi de onuncusudur.") [ . Ahmed]
Babaları ile, dedeleri ile övünmek, cahillik ve ahmaklıktır. Kabil, Âdem aleyhisselamın
o lu idi. Yam da, Hz.Nuhun o lu idi. Babalarının Peygamber olması, bunları küfürden
kurtarmadı. Hadis-i eriflerde buyuruldu ki: (Atalarınız ile övünmeyi terkedin) [Ebu
Dâvud]
(Bir kimsenin kendi kötü ise, ahırette nesebenin [soy-sopunun] üstünlü ü ona fayda
vermez.) [Taberânî]
4- GÜZELL K: Bu daha çok kadınlarda görülür. Ba kalarını ayıplamaya, küçük
dü ürmeye ve gıybete vesile olur. Hâlbuki güzellik, insanda kalıcı de ildir, er-geç gider.
Geçici olan eyle kibirlenmek, ahmaklıktır. Kibredenin güzelli i, gübrelikte biten gül gibidir.
5- KUVVET: Kuvveti ile zayıflara üstünlük sa lar. Gücü, kuvveti ile kibretmek de,
cahilliktir. Çünkü hayvanların kuvvetleri, insanlardan kat kat fazladır. Bir insan fil kadar
kuvvetli olamaz. Kaplan gibi ko amaz. Ku gibi uçamaz. Gece kedi gibi göremez.
Hayvanlar, bir bakımdan insandan üstündür. Hiç kimse, hep kuvvetli kalaca ını, hastalı a,
tehlikeye, kazaya u ramıyaca ını iddia edemez. Böyle geçici olan ve hayvanlarda da
bulunan üstünlüklerle kibirlenmek elbette uygun olmaz.
6- SERVET: Bu daha çok zenginlerde görülür. Hâlbuki mal sahibi olmak, çok zengin
olmak da üstün olmayı gerektirmez. Karunun çok malı vardı. Malı ile beraber kahrolup gitti.
Geçici olarak sahib olunan servet ile, mal ile kibirlenmek, çok çirkindir. Çünkü varlı ı ile
kibretti i malı telef olur, evi yıkılır da kendi açıkta kalır.
7- MEVK : Gelip geçici olan makam, mevki de üstünlük sebebi de ildir. Bir çok
krallar, derebeyler, Firavunlar mevki sahibiydi. Hepsi gitti. Ancak iyilerin iyili i, kötülerin
kötülü ü söylenmektedir. Kötü birinin mevki, makamı ile övünmesi neye yarar?
am Ordusu kumandanı Ebu Ubeyde bin Cerrah hazretleri büyük bir kalabalıkla Hz.
Ömeri kar ıladı. Hz. Ömer kölesi ile nöbetle e deveye bindi inden, Halife devesinden indi.
Yerine kölesi bindi. Devenin yularından tuttu. Ayakkabılarını çıkarıp deredeki sudan geçti.
Bunu gören kumandan dedi ki:
- Efendim, bütün amlılar, bilhassa Rumlar, müslümanların halifesini görmek için
toplandılar. Size bakıyorlar. Bu yaptı ınızı nasıl izah edebiliriz?
Hz. Ömer buyurdu ki:
- Ya Eba Ubeyde! Senin bu sözünü i itenler, insanın erefini, vasıtaya binerek gitmekte
ve süslü elbise giymekte sanacaklar. Biz daha önce zelil ve hakir bir kavimdik. Allahü teâlâ,
bizleri müslümanlıkla ereflendirdi. Bundan ba ka eref ararsak, Allahü teâlâ bizi zelil eder,
her eyden a a ı eder.
8- YAKINLARIN ÇOKLU U: Bazısı, evladının, akrabasının, tanıdıklarının çoklu u
ile üstünlük taslar. Bir kimsenin kendi iyi de ilse, bütün dünya onun akrabası olsa ne çıkar?
Bunların hiç biri mutlak üstünlük de ildir.
Kibre çok benziyen, ayırt edilmesi çok zor olan bir hastalık daha vardır. Bunun adı da
ucbdur. Kibir, kendini ba kasından üstün göstermek, ucb ise, kendini ba kasından üstün
bilmektir. Hiç kimsenin bulunmadı ı yerde insan ucb sahibi olabilir, fakat kibirli olamaz.
Çünkü insan, kimse olmasa da kendini ve i ini be enebilir. Fakat kimse olmadı ı için
kendini büyük gösteremez, kibirlenemez. (Üç ey insanı felakete götürür: Hasislik,nefse
uymak, ucublu olmak) [Beyhekî]
Ucb, yaptı ı iyi i ler sebebiyle kendini be enmektir. nsan, kendini be enince,
ba kalarından üstün görebilir. Bu da kibirdir. Ucbdan kibir do ar.
Bir kimsenin ucub sahibi olup olmadı ı, u alametlerden belli olur: Ucublu kimse,
1- Kibirli olur. 2- Günahlarını unutur. 3- Allahü teâlânın azabını unutur. 4-
Büyüklerden istifade edemez, âlimlerin sohbetinden mahrum kalır. 5- Kimseyle
me veret etmez, danı maz.
Kibirden kurtulmak için tevazu sahibi olmaya, ucbdan kurtulmak için de minnet ehli
olmaya çalı malıdır! Diyelim ki bir kimsenin hitabeti güzeldir. Bundan dolayı kendini
be enir, yani ucbeder. Minnet, nimete kendi eliyle de il, Allahü teâlânın lütfu ile
kavu tu unu dü ünmektir. Hitabet güzelli inin cenab-ı Hakkın bir lütfu oldu unu dü ünen,
kendini be enemez.
Kibir, en büyük günahlardan biridir. nsanı kibre dü üren ucbdur. Ucb ise, ilim, ibâdet,
yakınlarının, çoklu u gibi sebeple kendini be enmektir. Bunların Allahü teâlânın lütfu
oldu unu bilen, ucba dü mez, dolayısıyla kibretmez.

Tevazu yükseltir
Sual: Kibirden kurtulup tevazu sahibi olmak için ne yapmalıdır?
CEVAP
Kibrin aksine tevazu denir. Tevazu, kendini hiç kimseden üstün görmemektir. Kibir ne
kadar kötü ise, tevazu da o kadar iyidir. Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Zillete dü miyecek ekilde tevazu gösterene müjdeler olsun!) [Taberânî]
(Allah, tevazu edeni yüceltir.) [Bezzar]
( eref tevazudadır.) [ . Ebiddünya]
(Tevazu edin ki, Allah size rahmet etsin!) [ sfehani]
(Allah için affedenin erefi artar, tevazu gösteren de yüceltir.) [Müslim]
(Allahü teâlâ, tevazu edeni yedi kat göklere kadar yükseltir.) [Beyhekî]
(Tevazu eden, helal kazanan, huyu güzel olan, herkese kar ı yumu ak olan ve
kimseye kötülük etmiyen, insanların iyisidir.) [Berika]
( manın kemalini istiyen, tevazu göstersin.) [Berika]
(Ki i kibirlenince, iki melek, "Ya Rabbi bunu alçalt!" derler. Tevazu ederse, "Ya
Rabbi bunu yükselt!" derler.) [Beyhekî]
(Mütevazılara tevazu gösterin! Kibirlilere de kibirli görünün!) [ .Gazali]
(Allahü teâlâ, tevazu üzere olmamı emretti. Hiç kimse, di erine kar ı
büyüklenmesin!) [Ebu Dâvud]
Tevazu hakkında islâm âlimleri buyuruyor ki:
Tevazu, cahilden veya çocuktan da olsa, hakkı i itince boyun büküp hemen kabul
etmektir. (Fudayl bin yad)
Tevazu, kar ıla tı ın her müslümanın senden a a ı olmadı ını kabul etmektir. (Hasan-ı
Basri)
Hased Edilmiyen Nimet
"En kötünüz mescidden çıksın" denilse, benden önce kapıya çıkan olmaz. Ancak daha
çabuk ko an olursa onu bilmem. (Malik bin Dinar)
Ba kanlı ı seven, iflah olmaz. (Fudayl bin yad)
Kendinden daha kötü kimsenin bulundu unu zanneden kibirlidir. (Bayezid-i Bistami)
Her nimet sahibi hased edilir. Hased edilmiyen tek nimet, tevazudur. (Urve)
erefli insan, ibâdet edip yükseldikçe tevazu gösterir. Adi insan ise ibâdet ettikçe
büyüklenir. (Yahya bin Halid)
Tevazu güzeldir, zenginin tevazuu daha güzeldir. Kibir çirkindir, fakirin kibirli olması
daha çirkindir. ( . Gazalî)
hlas ehline göre, tevazu göstermek de kibir sayılır. Çünkü kendinde bir varlık hisseden
tevazu göstermeye çalı ır. Hâlbuki gerçek ihlas ehli, kendinde bir varlık görmez ki tevazu
göstersin. (Cüneyd-i Ba dadi)
Tevazu gösterebilmek için, (Ben Besmelenin "Be’sinin altındaki noktayım.) diyen
birine, Hz. ibli, (Kendine bir mevki mi gösteriyorsun?) buyurdu. Kendini bir ey zanneden,
kimsenin tevazudan nasibi olmadı ını bildirdi.
Cehennemlik görmek istiyen, kendi oturdu u hâlde, ba kasını ayakta tutan kimseye
baksın! (Hz. Ali)
Ardından insanların gelmesinden ho lanan, Allahtan uzakla ır. (Ebudderda)
sa aleyhisselam buyurdu ki:
Mahsul, ovadaki sulu ve yumu ak toprakta yeti ir, da larda, sert topraklarda
yeti mez. Bunun gibi, hikmet de, mütevazı olanların kalblerinde geli ir, kibirlilerin
gönüllerinde geli mez. Bir kimse, ba ını yükse e kaldırırsa, tavana de er ve yaralanır,
e erse tavan ona gölgelik eder ve kendini korur.

Kendini be enmek
Sual: Bir müslümanın, kendini cennetlik gibi, günahkârları da cehennemlik gibi görmesi
do ru nudur?
CEVAP
Günahkârları be enmemelidir. fakat kendini günahkârlardan üstün de görmemelidir.
Kendini cennetlik, günahkârı cehennemlik bilmemelidir. Hatta kâfir için bile böyle
dü ünmemelidir. Kâfir, bir Kelime-i ehadet getirerek cennetlik, bir söz söyliyerek
cehennemlik olabilir.
srailo ullarından bir e kıya, kırk yıl günah i ler. Bir gün Hz. sayı havarilerden biri ile
giderken görür. Yaptı ı e kıyalı a pi man olur. "Ben bunlara katılayım" diyerek pe lerine
takılır. Havarinin yanına yakla ır, "Benim gibi bir e kıyanın böyle bir zatın yanında gitmesi
uygun olur mu?" diye dü ünür. Havari de, "Bu yol kesici nereden çıktı? Benimle nasıl
gelir?" diyerek ondan uzakla ıp sa aleyhisselama yakla ır. Allahü teâlâ Hz. sa' ya vahyeder
ki: " kisine de söyle! kisinin de geçmi lerini mahvettim. Yeniden amele ba lasınlar.
Kendini be endi i için havarinin ibâdetini mahvettim. Kendini a a ı gördü ü için de
e kıyanın günahlarını affettim."
Hz. sa, durumu her ikisine de bildirir ve e kıyayı havarileri arasına alır. ( . Gazalî)

Tevazu ve kibir
Sual: Kibrin zararını biliyoruz. Tevazu sahibi olmak için ne yapmak gerekir?
CEVAP
Tevazu sahibi olabilmek için dünyaya niçin geldi ini, nereye gidece ini bilmek gerekir.
Hiç yok idi. Önce bir ey yapamayan, hareket edemiyen bebek oldu. imdi de, her an hasta
olmak, ölmek korkusundadır. Nihayet ölecek, çürüyecek ve toprak olacaktır. dam odasına
sokulmu olup, idam olunaca ı zamanı bekleyen kimsenin, dünya zindanında, her an ne
zaman azaba götürülece ini beklemektedir. Ölecek, le olacak, böceklere yem olacak, kabir
azabı çekecek, sonra diriltilip kıyamet sıkıntılarını çekecektir. Cehennemde sonsuz yanmak
korkusu içinde ya ayan kimseye tekebbür mü yakı ır, tevazu mu?
nsanların yegane yaratıcısı, yeti tiricisi, her an tehlikelerden koruyucusu olan ve
kıyamette hesaba çekecek, sonsuz azab yapacak olan, sonsuz kuvvet, kudret sahibi, benzeri,
orta ı olmayan tek hakim ve kadir olan Allahü teâlâ: (Tekebbür edenleri sevmem, tevazu
edenleri severim.) buyuruyor. (Berika)
Hadis-i erifte de buyuruldu ki: (Allahü teâlâ, tevazu üzere olmamı bana emreyledi.
Hiçbir kimseye tekebbür etmeyiniz!) [Ebu Dâvud]
Aciz, elinden hiçbir ey gelmeyen, zavallı insana bunlardan hangisini yapmak yakı ır?
Aklı ba ında olan kendini ve Rabbini tanıyan kimse, hiç tekebbür edebilir mi? nsan,
a a ılı ını, acizli ini, Rabbine kar ı her an izhar etmek mecburiyetindedir. Bunun için her
an, her yerde aczini göstermesi, tevazu üzere bulunması gerekir.
Ebu Süleyman Darani hazretleri buyuruyor ki: (Bütün insanlar, beni oldu umdan
daha a a ılamak, hakaret etmek isteseler, bunu yapamazlar. Çünkü, herkesin hakaret
derecelerinden daha a a ı oldu umu bilirim.) [ slâm Ahlâkı]
Amr bin eybe hazretleri anlatır:
"Mekkede Safa ile Merve arasında bulunuyorduk. Bir adamın katır üzerinde geldi ini,
etrafındaki hizmetçilerin herkese kar ı sert davrandıklarını, adamın heybet ve ihti am içinde
oldu unu gördük. Aradan yıllar geçti, deve üzerinde Ba data girdim. Orada ba ı açık,
yalınayak, uzun saçlı pejmürde bir adam gördüm. Tanıyacak gibi oldum. Adam, kendine
dikkatle bakı ımın sebebini sordu. (Seni birine benzetiyorum) dedim ve kime benzetti imi
anlattım. Adam da, ( te o gördü ün benim. Tevazu gösterilmesi gereken yerde kibirlendim.
imdi ise bu hâle dü tüm) dedi."
Ayakkabıcının Korkusu
Bir ba ka menkıbe de öyle:
Abidin biri ibâdet etmek üzere da a çıkar. Bir gece rüyasında "Falan ayakkabıcıya git!
Senin için duâ etsin" denir. Abid da dan iner, adamı bulur, ne i yaptı ını sorar. Adam,
gündüzleri oruç tutup, ayakkabı i lerinde çalı tı ını, kazandı ı para ile ailesini
geçindirdikten sonra fazlasını tasadduk etti ini söyler. Abid, adamın güzel bir i yaptı ını ve
fakat kendisinin da da sırf ibâdetle me gul olmasını daha iyi bulur ve tekrar ibâdetine döner.
Yine gece rüyasında, (Ayakkabıcıya git ve ona, "Bu yüzündeki sararmanın sebebi nedir?"
diye sor) denir. Abid gider ayakkabıcıya bunu sorar. Ayakkabıcı, "Kimi görürsem, bu
kurtulacak da, ben helak olaca ım der ve kendimden korkarım. Yüzümün sararması
bundandır." der. te o zaman abid, ayakkabıcının bu korku ile tevazu ile üstünlük
kazandı ını anlar. [Berika]
Akıl ba ında olan, kendini ve Rabbini tanıyan insan, a a ılı ını, acizli ini, Rabbine kar ı
her an izhar etmek mecburiyetindedir. Bunun için, her an, her yerde aczini göstermesi,
tevazu üzere bulunması gerekir. Çünkü (Kibir her iyili e manidir, tevazu, her iyili in
anahtarıdır) buyurulmu tur.

Sinirlenmek ve sebebi
Sual: Kibrin sinirle ilgisi var mı? Kibirli olmıyan sinirlenmez mi?
CEVAP
Gazaba gelmiyen, yani sinirlenmiyen insan olmaz. Kiminde az, kiminde çok olur. Gazab
da bıçak gibidir. yi i lerde kullanılırsa faydalı, kötü i lerde kullanılırsa zararlı olur.
nsandaki bütün huylar böyledir. frat ve tefritleri zararlıdır.
Gazabın lüzumlu miktarı ecaat, azı korkaklık, fazlası da atılganlıktır.
Her kötü huyun kayna ında kibir vardır. sa aleyhisselam, di er kalb hastalıkları gibi,
gazabın da kibirden ileri geldi ini bildiriyor. O hâlde kibir nedir? Kibir, kendini
ba kasından, üstün göstermektir. Kibre benziyen bir hastalık da ucubdur. Ucub ise, kendini
ba kasından üstün bilmek, kendini ve ibâdetlerini be enmektir.
Hiç kimsenin bulunmadı ı yerde insan, kibirli olamaz, ucub sahibi olabilir. Her ucub
sahibine kibirli denmez. Çünkü insan, kendini de be enir, kendinden üstün insan oldu una
da inanır. Ona kibretmez.
Kibretmekten, yani kendini ba kasından üstün görmekten çok sakınmalıdır! Hadis-i
eriflerde buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ buyuruyor ki: Kibriya, üstünlük, azamet bana mahsustur. Bu
ikisinde bana ortak olanı hiç acımadan Cehenneme atarım.) [Müslim]
(Kalbinde zerre kadar kibir olan, Cennete giremez.) [Müslim]
Kibirden Do an Hastalıklar
Bir kimse, biraz bilgiliyse, ibâdet de yapıyorsa, kibirden zor kurtulur. Bilgisiz insanı,
hayvan gibi görür. Kendisi için sevdi ini ba kası için sevemez. Hak ve hakikati
ba kalarından duysa kabul etmek istemez. Onların nasihatine, tavsiyesine uymayı nefsine
yediremez.
Bunun için hıkd, gazab, hased, riya, hicr, ematet, gadr, hıyanet, su-i zan gibi
hastalıklardan kurtulamaz. Kibirlinin maruz kaldı ı bu hastalıklar ise hafife alınamaz.
Hıkd: Kibirli, ba kalarına kar ı kin ve dü manlık besler, onlardan nefret eder. Hadis-i
erifte buyuruldu ki:
(Üç ey bulunmıyan ki inin günahlarının affı umulur. Bunlardan biri, din
karde ine hıkd etmemektir.) (Taberânî)
Gazab: Kibirli, a ırı sinirlenince, küfre dü ebilir. Hadis-i erifte buyuruldu ki:
(Gazab imanı bozar) (Beyhekî)
Hased: Kibirli, sevmedi i kimsede bulunan nimetleri kıskanır, ondan çıkmasını ister.
Hadis-i erifte buyuruldu ki: (Hasedden kurtulmak zordur. Hased etti iniz kimseyi hiç
incitmeyiniz!) ( . Ahmed)
Riya: Kibirli, ibâdetini göstererek halkın sevgisini kazanmaya çalı ır. Hadis-i erifte
buyuruldu ki: (Riya ile ibâdet edene, Kıyamette, "Ey kötü insan, bugün sana sevab
yoktur. Dünyada kime ibâdet ettiysen, sevabını ondan iste!" denir.) [ bni Ebiddünya]
Hicr: Kibirli, be enmedi i kimselere dargın durur, onlarla olan dostlu unu bırakır.
Hâlbuki, müslümanın, üç günden fazla dargın durmaması gerekir. Hadis-i erifte buyuruldu
ki: (Sana darılana git, barı ! Zulmedeni affet, kötülük edene iyilik et!) (Berika)
ematet: Kibirli, ba kasına gelen belâya, zarara sevinenin aynı eye maruz kalaca ı
bildirilmi tir. [Tirmizî]
Gadr: Kibirli, verdi i sözde durmaz. Hadis-i erifte buyuruldu ki: (Sözünde durmıyan
kimsenin, Kıyamette kötü ekilde cezasını görece i bildirilmi tir.) [Müslim]
Hıyanet: Kibirli, kendini emin, güvenilir tanıttıktan sonra, o emniyeti bozucu i yapar.
Hıyanetin zıddı emanettir. Emanete hıyanet etmek münafıklık alametidir. Hadis-i erifte
buyuruldu ki: (Emin olmıyanın imanı, sözünde durmıyanın dini yoktur.) (Bezzar)
[Bu hadis-i erif, emanete hıyanet edenin imanı kâmil olmıyaca ını, buna önem
vermiyenin imanının kalmıyaca ını bildirmektedir.]
Su-i zan: Kibirli, mümin karde ine kötü gözle bakar, kusurlarını ara tırır, onun günah
i ledi ini zanneder. Dinimiz, su-i zandan kaçınılmasını, hüsn-i zan etmeyi emretmi tir.
Kibirli, buna benzer birçok hastalıklara yakalanır. Her müslüman kendinde hangi kötü
huylar varsa, tesbit edip çaresine bakmalıdır!

Kızma sinirlenme
Sual: Öfke de kibirden midir?
CEVAP
Resûlullah efendimiz, nasihat isteyene bir kimseye, (Kızma, sinirlenme!) buyurdu.
Birkaç kere sordukta, hepsine de (Kızma, sinirlenme!) buyurdu. [Buharî]
Kibrinden dolayı öfkelenmek, kötüdür. sa aleyhisselam öfkenin de kibirden ileri
geldi ini bildiriyor. Hadis-i erifte (Öfkelenmek imanı bozar.) buyuruluyor. Allahü teâlâ,
iyileri öyle övüyor: (Onlar, bollukta ve darlıkta da infak eder, öfkelerini yener,
insanları affederler.) [A. mran 134]
nsanlar, kızmak, öfkelenmek yönünden farklıdır. Hadis-i erifte, ( nsanlar çe itli
mizaçtadır. Kimi geç kızar, öfkesi tez geçer. Kimi çabuk kızar, çabuk yatı ır, bu ise
kendisini telafi eder. Kimi de tez kızar geç yatı ır. En iyisi, geç kızıp öfkesi çabuk
geçendir. En kötüsü de, çabuk kızıp geç yatı andır) buyuruldu. Bir hadis-i erifte de,
(Mümin, tez kızar, tez barı ır) buyuruldu. Fakat (Mümin hiç kızmaz) buyurulmadı. Öfkeyi
yenmenin fazileti ile ilgili hadis-i eriflerden bir kaçı öyle:
(Öfkelenen, diledi ini yapmaya gücü yetti i hâlde, yumu ak davranırsa, Allahü
teâlâ da onun kalbini emniyet ve iman ile doldurur.)
(Kızdı ı zaman istedi ini yapabilecek [müslüman] bir kimse, kızmazsa [sinirine
hâkim olursa] Allahü teâlâ kıyâmette onu herkesin arasından ça ırıp, (Cennette istedi in
yere git) der.)
(Allah rızası için öfkesini yenerden Allahü teâlâ azabını def eder.)
(Öfkesini yenen Cennete kavu ur, onu Allah korur ve dü manını ona boyun
e dirir.)
(Öfke eytandandır. eytan ate ten yaratıldı. Ate su ile söndürülür. Öfkelenen
abdest alsın!)
(Öfkelenince oturun, öfkeniz geçmezse yatın!)
Makam hırsı, kibir ve ucbu yok eden öfkesine hâkim olur. Öfkelenen,
(Allahümmagfirli-zenbi ve ezhib gayza kalbi ve ecirni mine eytan) duâsını okumalıdır!

Hakkı Kabul Etmek


Sual: Münaka a etti im arkada ın haklı oldu unu anlıyorum. Fakat yenilgiyi kabul
etmemek için, hayır öyle de ildir diyorum. Bunun mahzuru nedir?
CEVAP
Do ru olan bir eyi kabul etmemeye inat denir. nat, kar ımızdakini a a ı görmek, ondan
nefret etmek, ona dü manlık beslemek, hased etmek gibi sebeplerden meydana gelir. Hakkı,
dü manımız da söylese kabul etmeliyiz. Hakkı kabul edememek kibirdendir. Kibir ise büyük
günahtır. Hadis-i erifte buyuruldu ki: (Allahü teâlânın en sevmedi i kimse, hakkı kabul
etmekte inat edendir.)
Mümin kibirli olmaz, fakat vekar sahibi olur. Vekarlı kimse, dünya i lerinde kolaylık
gösterir. Din i lerinde sa lam olur. Hadis-i erifte buyuruldu ki: (Mümin vekarlı ve
yumu ak olur.)
Kibir ve tevazu
Allahü teâlâ, kullarına gönderdi i kitapların hepsinde, kibri ve gururlanmayı kötülemi
ve yasak etmi tir. Mesela, Kur' an-ı kerimde buyuruluyor ki:
(Allahü teâlâ, kibirli olanları elbette sevmez!) [Nahl 23]
Havariler, sa aleyhisselama sordu:
- Ey Allahın Peygamberi! çimizde hangimiz büyük, hangimiz küçüktür?
sa aleyhisselam buyurdu ki:
- En büyü ünüz, en küçüktür. En küçü ünüz de, en büyüktür.
Böylece, kendini büyük gören küçüktür. Kendini küçük gören büyüktür demi oldu.
Peygamberlerin sonuncusu ve hepsinin en üstünü olan Muhammed aleyhisselam da birçok
hadis-i eriflerinde, kibirli olanları kötülemi , alçak gönüllü olanları övmü tür. Mesela bir
hadis-i erifte buyuruldu ki: (Allah rızası için tevazu edeni, yani kendini,
müslümanlardan üstün görmeyeni, Allahü teâlâ yükseltir.) [Bezzar]
Ehl-i sünnet âlimleri buyuruyorlar ki, Allahü teâlâ ilim gibi, kudret gibi bütün
sıfatlarından kullarına biraz ihsan buyurmu tur. Fakat yalnız üç sıfatı kendine mahsustur. Bu
üç sıfattan hiç bir mahlukuna vermemi tir. Bu üç sıfatı, kibriya, gani olmak ve yaratmak
sıfatlarıdır. Kibriya, büyüklük, üstünlük demektir. Gani olmak, ba kalarına muhtaç
olmamak, her eyi Ona muhtaç olmak demektir. Buna kar ılık olarak kullarına, zül ve inkisar,
yani a a ılık, kırıklık ile ihtiyaç ve fânî olmak, yol olmaktır. Bunun için kibirlenmek, Allahü
teâlânın sıfatına, hakkına tecavüz etmek olur. Kullara kibirlenmek yakı maz. En büyük
günahtır. Hadis-i kudside buyuruldu ki: (Azamet ve kibriya bana mahsustur. Bu iki
sıfatta, bana ortak olmak isteyenlere, çok acı azap ederim.) [Müslim]

Mütevazı olun, büyüklenmeyin, övünmeyin


Sual: Ben çok ey biliyorum diyerek övünmek uygun mudur?
CEVAP
Âlimin ilmiyle övünmesi caiz de ildir. (Lokman) suresi 18. ayet-i kerimesinde mealen
( üphesiz ki Allah, kendini be enip övünen hiç kimseyi sevmez.) buyurulmaktadır.
Övünmek, büyüklenmenin, kibretmenin alametidir. (Mümin) suresinin 35. ayet-i
kerimesinde büyüklenenlerin kalblerinin mühürlendi i bildirilmektedir.
mam-ı Gazalî hazretleri (Necm) suresinin (Nefsinizi tezkiye etmeyiniz!) mealindeki
32. ayet-i kerimesinin tefsirinde (Bir iyilik yaptı ın zaman bunu ben yaptım deme. Onu
bir iyilik sanma! Onu iyilik olarak kabul etmek, kendini be enmektir.) buyurdu.
(Beydavi) tefsirinde, blisin (Âdem çamurdandır, cismanidir. Ben ruhaniyim, mele im,
çamur unsurların en a a ıdır. Ben ise en erefli olan ate ten yaratıldım.) diyerek kibirlendi i
bildirilmektedir. Övünmek hadis-i erifle de yasak edilip buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ cahiliyet övünmelerini sizden kaldırdı. Hepiniz Âdem aleyhisselamın
evladlarınız. Âdem ise topraktan yaratıldı.) [Ebu Dâvud]
Övünmek, ba kasını hakir, a a ı görmekten ileri gelir. Hâlbuki hadis-i erifte buyuruldu
ki:
(Din karde ini hakir görmek, kötülük olarak yeter.) [Müslim]
( nsanlar helak oldu diyenin kendisi helak olmu tur.) [Müslim]
(Allahü teâlâ, müslüman karde ine tevazu göstereni yükseltir, ona kar ı üstünlük
taslayanı da alçaltır.) [Taberânî]
(Allahü teâlâ "mütevazı olun, büyüklenmeyin, zulmetmeyin!" diye vahyetti.) [
Mace]
nsan, ilim sahibi olunca kendini büyük görmeye ba lar. Hâlbuki Kur' an-ı kerimde
mealen (Her ilim sahibinden üstün bir âlim vardır) buyurulmaktadır. [Yusüf 76]
(Âlimlerin afeti, kendilerini büyük görmeleridir) hadis-i erifi, ilim sahiplerinden
kibirlenenlerin olabilece ini göstermektedir. Ö ünmek niyetiyle kendisinin âlim oldu unu
söylememelidir! Çünkü hadis-i erifte buyuruldu ki: (Âlimim diyen cahildir.) [Taberânî]
Allahü teâlâ, Peygamber efendimize tevazu ehli olmayı emretmi tir. Hadis-i erifte
buyuruldu ki: (Kıyamette Âdemo lunun seyyidiyim, hakikatı bildiriyorum,
ö ünmüyorum. Ben efaatçilerin ilkiyim. Bunları ö ünmek için söylemiyorum.) [ bni
Mace]
[Yani (Hakikati bildiriyorum, hakikati bildirmek vazifemdir, bunları söylemezsem
vazifemi yapmamı olurum) demektir. Bunun için mucize göstermek gerekir; fakat keramet
göstermek gerekmez.]
limden Maksat
lmi, yalnız rızasını kazanmak için ö renmek gerekir. Ba ka maksatlarla ö renmek, caiz
de ildir. Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Kim âlimlere övünmek, sefihlerle, cahillerle, aklı noksan olanlarla münaka a
etmek, onları susturmak, insanların teveccühünü kazanmak için ilim ö renirse, Allah
onu Cehenneme atar.) [Tirmizî]
(Âlimlere övünmek, sefihlerle mücadele etmek maksadıyla ilim tahsil etmeyin!
Toplantılarda ilimle üstünlük taslamayın! Böyle yapanın gidece i yer, Cehennemdir
Cehennem.) [ bni Mace]
(Allah rızasından ba ka maksat için ilim ö renen veya ilmini dünya menfaatine alet
eden, Cehennemdeki yerine hazırlansın!) [Tirmizî]
lmi yukarıda bildirilen maksatlarla ö renmek caiz olmadı ı gibi, Allah rızası için
ö renip de yukarıdaki maksatlarla kullanmak da caiz de ildir. lmi ile övünmek de Allah
rızasına aykırıdır. Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Bir kavim çıkar, Kur'an okuyup "Kim bizden daha iyi bilir? Kim, bizden daha
fazla fıkıh bilgisine sahiptir?" der. te bunlar. Cehennem yakıtır.) [Taberânî]
(Vallahi bir zaman gelecek, insanlar Kur'anı ö renecek ve okuyacaklar. Sonra,
"Biz okuduk, ö rendik. Bizden hayırlı daha kim var?" diyecekler. te onlar
Cehennem odunudur.) [Taberânî]
Bu hadis-i erifler, ilmi ile övünmenin caiz olmadı ını göstermektedir. lmi ile övünen
kimselerle tartı mak asla uygun de ildir.
nsanın ömrü kısadır. Münaka a ile zaman öldürmek asla caiz de ildir. Abdülkuddüs
hazretleri buyuruyor ki: (Vaktin kıymetini bil! Gece-gündüz ilim ö renmeye çalı ! lim
ö renmek ibâdet yapmak içindir. Kıyamet günü i ten sorulacak, çok ilim ö rendin mi diye
sorulmayacaktır. ve ibâdet de ihlas elde etmek içindir) Hadis-i erifte buyuruldu ki:
(Kıyamette herkes, u 4 eyden soruluncaya kadar yerinden ayrılamaz:
1- Ömrünü nerede tükettin?
2- Gençli ini nerede geçirdin?
3- Malını nerede kazandın, nereye harcadın?
4- lmin ile [bildi in ile] ne amel ettin?) [Tirmizî]
Babası le Övünmek
Sual: Kendi ya ayı ları uygun olmayan kimselerin babaları ile ve dedeleri ile
övünmeleri uygun mudur?
CEVAP
Babaları ile, dedeleri ile övünmek ve tekebbür etmek, cahillik ve ahmaklıktır. Kabil,
Âdem aleyhisselamın o lu idi. Yam da, Nuh aleyhisselamın o lu idi. Babalarının Peygamber
olması, bunları küfrden kurtarmadı.
nsanın övündü ü dedeleri, bir avuç toprak olmadı mı? Onların salih olmaları ile
övünmemeli, Onlar gibi salih olmaya, onların yolunda bulunmaya çalı malıdır!

Sabrın önemi ve çe itleri


Sual: Dinimizde sabrın önemi nedir?
CEVAP
Sabır, acı eyi yüzünü ek itmeden içmektir. Yani, ikayet ve feryatta bulunmadan,
ho nutsuzluk göstermeden, gelen belâya katlanmaktır.
Sabır, muhalefetten sakınmak, belâların acılı ını yudum yudum tadarken, sakin olmak,
geçimde fakirlik ba gösterince zengin görünmektir.
Sabır, belâ gelince güzel edeple durmak, ikayetsiz olmak, belâda fânî, yok olmaktır.
Sabır, afiyet gibi belâ ile de arkada ve dost olmak, onunla bulunmaktır.
Sabretmek, kurtulu a, ba arıya sebep olan güzel huydur. Sabır, peygamberlerin
hasletlerindendir. Bunun için atalarımız, (Sabır, acı ise de meyvesi tatlıdır), (Sabır
selamettir), (Sabırla koruk helva olur) demi lerdir.
Belâlara sabretmek, kurtulu a sebeptir. Allahü teâlâ, buyuruyor ki: (Ey Resulüm,
kâfirlerin eziyetlerine kar ı, ululazm peygamberlerin sabrettikleri gibi sabret ve onlar
hakkında azap için acele etme!) [Ahkaf 35]
Bir farzı yapmak veya bir günahtan kaçınmak sabırsız ele geçmez. Çünkü, (iman
nedir?) diye soruldu unda Peygamber efendimiz, (Sabırdır) buyurdu. (Deylemî)
Sabrın büyüklü ü ve fazileti sebebiyle Kur' an-ı kerimde yetmi ten fazla yerde sabır ve
sabredenlerin verilecek sevaplar bildiriliyor. Allahü teâlâ buyuruyor ki
(Sabredenlerin mükâfatını, yapmakta olduklarının daha güzeliyle verece iz.) [Nahl
96]
(Allah sabredenleri sever.) [ mran 146]
(Sabredenlere, mükâfatları hesapsız verilir.) [Zümer 10]
(Sabır ve namaz, yalnız Allahtan korkan müminlere kolay gelir.) [Bekara 45]
(Sabredenlere [lutfumu, ihsanımı] müjdele!) [Bekara 155]
(Eyyubü, [mal ve canına gelen musibetlere] sabredici bulduk. O ne güzel kuldu, hep
Allaha yönelir, Ona sı ınırdı.) [Sad 44]
Sabrın fazileti o kadar büyüktür ki, Allahü teâlâ, sabrı çok aziz eyledi. Herkes sabır
nimetine kavu amaz. Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Sabır, Cennet hazinelerinden bir hazinedir.) [ .Gazali]
(E er sabır insan olsaydı, çok kerim ve cömert olurdu.) [Taberânî]
( badetin ba ı sabırdır) (Hakim)
(Sabrın imandaki yeri, ba ın vücuttaki yeri gibidir.) [Deylemî]
(Hak teâlâ, sabırlı ve ihlaslı olanı, sorguya çekmeden Cennete koyar.) [Taberânî]
(En hayırlı vasıta sabırdır.) [Hakim-i Tirmizî]
(Allahın yardımı, kulun sabrı ile beraberdir.) [Ebu Nuaym]
(Dünyada veya ahırette özür dilemek zorunda kalaca ın söz ve hareketten uzak
durmaya çalı !) [Hakim]
( u üç kimseye acıyın, merhamet edin! 1- Cahiller arasında kalan âlime, 2- Varlıklı
iken yoksul dü en zengine, 3- Çevresinde hatırı sayılırken itibarını kaybeden zata.)
[Tirmizî]
(Bir kimse, senin ayıplarını söyliyerek seni kötülerse, sen de onun aybını söyleyerek
kötülemeye çalı ma! Bunun sevabı senin, vebali de kötü söz söyleyenindir.) [Nesâî]
(Ho lanmadı ın eye sabır etmende büyük hayır vardır.) [Tirmizî]
(Kimde u üç ey varsa, dünya ve ahiretin hayrına kavu mu demektir: Kazaya
rıza, belâya sabır, rahatlıkta duâ.) [Deylemî]
Peygamber efendimiz, ta kaldırıp kuvvet denemesi yapanlara sordu:
- Bu ta ı kaldırmaktan daha zoru nedir?
- Bildir ya Resulallah, dediler.
- Öfkeli iken, öfkesini yener, sonra sabır yolunu tutarsa, sizin en a ır ta
kaldıranınızdan daha kuvvetlidir. [T. Gafilin]
Demek ki, belâların nimet olması, o belâya sabretmeye ve Allahü teâlânın gönderdi i
kazaya razı olmaya ba lıdır. Belâ gelince feryat eden, önüne gelene Rabbini ikayet eden,
nimetten mahrum kalır, azaba layık olur. Belâya sabır, peygamberlerin hasletlerindendir.
ükür ve sabır
ükür, Allahın verdi i nimetleri yerinde sarfetmek, günahlardan kaçınmaktır. nsan,
Rabbin verdi i nimetlerle günah i lerse, nankörlük etmi olur.
ükür, nimeti de il, nimeti vereni görmektir. Nimeti vereni bilip gere iyle amel
etmektir. Bu amel, kalb, dil ve di er azalarla olur. Kalb ile iyili e niyet eder. Dil ile
hamdeder, ükrünü açıklar. Uzuvlarla ükür ise, Allahü teâlânın verdi i nimetleri yerli
yerinde kullanmaktır. Mesela gözün ükrü, müslümanların, arkada ların kusurunu
görmemektir. Kula ın ükrü, söylenilen ayıpları duymamı olmaktır. ükür, Allahü teâlânın
verdi i nimetleri Onun sevdi i yerlerde kullanmaktır. Allahü teâlâ bir kula birbirini takip
eden çe itli nimetler verince, kul buna layık olmadı ını dü ünüp utanması da ükür olur.
ükürdeki kusurunu bilmesi de ükür olur. ükredemiyoruz diye özür beyan etmesi de
ükürdür. (Allahü teâlâ, kusurlarımı örtüyor) demesi de ükürdür. ükür vazifesini yerine
getirmenin Allahü teâlânın bir lutfu oldu unu dü ünmek de ükürdür. Hatta vasıtalara ükür
de ükür olur. ükür, hem eldeki nimeti yok olmaktan kurtarır, hem de yeni nimetlere
kavu turur. Kur' an-ı kerimde, ( ükrederseniz elbette nimetimi artırırım.) buyuruluyor.
Namazı do ru kılan, Allahü teâlânın sayılamıyacak kadar çok olan bütün nimetlerine
ükretmi sayılır. Hadis-i erifte, (Namaz, ükrün bütün kısımlarını içine alır)
buyurulmu tur. Demek ki do ru namaz kılan ükretmi olur. Namaz kılmıyan ise, nankörlük
etmi olur. ükür ve sabırla ilgili küçük bir kıssa da bildirelim:
Hifa Hatun
Medine’de güzelli i diller destan olan bir kadın vardı. Adı Hifa olan bu hatun,
Resulullah efendimizden cennete götürecek ibadetin ne oldu unu sordu. (Önce evlenmek
gerekir. Evlenen dinin yarısını korur) cevabını alınca, Hifa Hatun, (Kendime denk olan
hiç kimse göremedim. Ancak siz, kimi uygun görürseniz, ona razıyım) dedi. Resulullah
efendimiz, (Yarın mescide ilkönce gelen zat ile evlendireyim) buyurdu. Hifa hatun da razı
oldu.
Sabah oldu. Mescide gelen zat, hem fakirdi, hem de fiziki yönden de güzel de ildi.
Siyaha yakın, zayıf biri olan Süheyb idi. Hifa ise, güzel oldu u kadar da zengin ve her
bakımdan mükemmel idi. Allahü tealanın takdirine razı oldu. Nikahları kıyıldı. Hifanın
dü ün yeme i verecek parası olmadı ı gibi, gelini götürecek bir yeri de yoktu. Hifa hatun,
ona mal ve ev verdi. Hifa, Süheyb için bir nimet, Süheyb de Hifa için bir mihnet demekti.
Gerdek gecesi, (Cennete öyle yüksek dereceler var ki buraya ancak sabreden ve
ükredenler girer) hadis-i erifindeki müjdeye kavu mak için ikisi de, (Nimete ükür ve
mihnete sabır için geceyi ibadetle geçirmeye) karar verdi. Cebrail aleyhisselam gelip
durumu Resulullah efendimize bildirdi. Peygamber efendimiz, Cebrail aleyhisselamın
bildirdiklerini anlatınca, Hz. Süheyb, sevincinden ba ını secdeye koyup, (Ya rabbi e er beni
affetmi sen, yeni bir günaha girmeden, canımı al) diye dua etti. O anda vefat etti. Peygamber
efendimiz, ( u anda Hifa hatun da vefat etti) buyurdu. kisinin kabrini yanyana kazdılar.
Biri nimete ükretmi ti, di eri de mihnete sabretmi ti.

Belalara sabretmek
Sual: Ba ımıza gelen belalara sıkıntılara sabretmek mi lazım, günahlarımıza kefaret
oluyorlar mı?
CEVAP
akik-i Belhi hazretleri, (Sıkıntıya sabrın mükâfatını bilen, sıkıntılardan
kurtulmaya heves bile etmez) buyuruyor. Sıkıntılara kar ılık verilecek nimetleri
hatırlayarak, sıkıntı hafifletilebilir. Nitekim Allahü teâlâyı sevenler, birçok acılara
katlanmı lar, hatta o acıları duymamı lar bile, Sırri-yi Sekati hazretleri, (Allahü teâlâyı
seven, Ondan gelen belâların acısını hiç duymaz. Bir de il, yetmi kılıç darbesi alsa
yine duymaz) buyuruyor. Nitekim, Mısır halkı günlerce yemeden içmeden Hz.Yusufün
güzelli ine bakakaldılar. Onun güzel yüzüne bakmakla açlıklarını unuturlardı. Bundan daha
önemlisini de Mısırın ileri gelen kadınları, Hz.Yusufün güzel cemaline bakarak, ellerini
kestiler, fakat acısını duymadılar. (Yusuf suresi 31)
Çölde, ya ayan bir bedevinin bir horozu, bir köpe i ve bir de merkebi vardı. Horoz,
sabahları öter, onları namaza uyandırırdı. Bir gün tilki horozu alıp götürdü. Çoluk çocu u
üzüldü. Bedevi, (Hakkımızda belki bu hayırlıdır) diyerek onları teselli etti. Bir kurt geldi,
yüklerini ta ıyan merkebini parçaladı. Bedevi, üzülen çoluk çocu unu, (Belki hakkımızda
hayırlısı budur) diyerek teselli etti. Bir müddet sonra kendilerine bekçilik eden köpekleri de
öldü. Bedevi yine ailesini teselli etti.
Bir sabah gördüler ki, ilerideki bir çadırda ya ayanlar, esir alınarak götürülmü .
Merkebin anırması, horozun ötmesi ve köpe in havlaması çadırda ya ayanları ele vermi .
Bedevinin hayvanları olmadı ı için onların varlı ından haberdar olamamı lar. Hayvanlarının
elden çıkması, bedevinin hakkında hayırlı olmu tur. u hâlde, (Allahü teâlânın gizli
lutuflarını bilen, her halükârda Onun i inden razı olur) sözünü hiç unutmamalıdır!
sa aleyhisselam, cüzzamdan etleri dökülmü , gözleri kör olmu , her tarafı peri an
yatalak bir hastanın, (Çoklarını müptela etti i dertten beni koruyan Allahü teâlâya
hamd olsun) dedi ini i itince, (Sana gelmedik belâ mı var da böyle duâ ediyorsun?)
buyurdu. Hasta adam, (Ey Allahın Resulü, benim imanım var, ben marifet sahibiyim)
dedi. Hz. sa, (Do ru söyledin) buyurarak elini hastanın vücuduna sürdü. Gözleri açıldı,
vücudunu kaplayan hastalık da hemen geçti. Eskisinden daha güzel biri oldu. Hz. sa ile
birlikte uzun müddet ya adılar.
Belâ, musibet, günahlara kefarettir. Kur' an-ı kerimde mealen buyuruldu ki: (Size gelen
her musibet, kendi ellerinizle i leyip kazandı ınız günahlar yüzündendir. Bununla
beraber Allah bir ço unu da affeder, musibete u ratmaz.) [ ura 30]
Demek ki i ledi imiz günahların bir kısmına ceza olarak musibet geliyor. Böylece
ahirete kalmadan dünyada günahımızın cezasını ahirete göre çok hafif olarak çekiyoruz.
mam-ı Rabbanî hazretleri buyurdu ki:
nsanın kar ıla tı ı her ey Allahü teâlânın dilemesi ile var olmaktadır. Bunun için,
iradelerimizi Onun iradesine uydurmalıyız. Kar ıla tı ımız her eyi aradı ımız eyler olarak
görmeliyiz ve bunlara kavu tu umuz için sevinmeliyiz! Kulluk böyle olur.
Gelen belâ ve sıkıntılara sabrederek gö üs germek büyük nimettir. Sabredemeyen
felakete düçar olur. Bir hastalık, bir belâ gelince ba ırıp ça ırmak fayda vermez. Aksine
zararlı olur. Bunun tek çaresi Allahın takdirine razı olmaktır. Sabırlı olmayan muvaffak
olamaz. Bir kimse ba ına gelen felaketlere sabretmezse devamlı huzursuz olur, do ru dürüst
ibâdet edemez. Kim Allahtan korkarak sabrederse sıkıntılardan kurtulur. Sabreden muradına
erer. Her hayra sabırla ula ılır.
Sabrın imanla da ilgisi vardır. Peygamber efendimiz, Eshab-ı kiramdan bazılarına,
( manınızın alameti nedir?) buyurdu. Onlar da, (Geni likte ükreder, darlıkta sabrederiz
ve Allahü teâlânın kaza ve kaderine razı oluruz) diye cevap verince, (Yemin ederim ki
siz müminsiniz) buyurdu.
Ba ka bir zaman, ( man nedir?) diye suâl edenlere, (Sabırdır) buyurdu. Yine, (Sabrın
imandaki yeri, ba ın bedendeki yeri gibidir. Ba sız beden olmıyaca ı gibi, sabırsız
iman da olmaz) buyurdu. Sabretmiyenin imanı zayıf demektir. Sabır üç çe ittir:
1- Belâya sabır,
2- Din bilgilerini ö renirken ve ibâdetlerini yaparken sabır,
3- Günah i lememek için sabır. Hadis-i erifte, (Belâya sabredene 300, ibâdet
yapmaya sabredene 600, günah i lememeye sabredene ise, 900 derece ihsan edilir)
buyuruldu. Belâya sabır hakkında hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Nimete kavu unca ükreden, belâya u rayınca sabreden, haksızlık yapınca af
diler, zulme u rayınca ba ı larsa, onlar emniyet ve hidayettedir.)
(Ho lanılmayan eye sabretmekte büyük hayır vardır.)
(Sevmediklerinize sabretmedikçe, sevdiklerinize kavu amazsınız.)
Kur'an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:
(Ey iman edenler, Allahtan sabır ve namazla yardım isteyin. Allahü teâlâ elbette
sabredenlerle beraberdir.) [Bekara 153]
(Ey iman edenler, sabredin, sabretmekte birbirinizle yarı edin!) [A. mran 200]
Hadis-i eriflerde buyuruluyor ki:
(U radı ı belâyı gizliyenin günahları affolur.)
(Öfkeni yen ki cennete kavu asın!)
(Acıya sabredip u radı ı felaketi gizlemesi ve kimseye ikayet etmemesi, ki inin
Allahı iyi tanımı olmasındandır.)
Hikmetli sözler
Sabır, tökezlemiyen binek, kanaat ise bükülmiyen kılıçtır.
Üzülmek istemiyorsan, kaybedince seni üzecek bir eyi kazanmaya çalı ma.
Her musibetin geçici oldu unu bilen, belâya maruz kalınca kendisini tesellide ba arılı
olur.
Musibete sabırsızlık göstermek, ondan da büyük musibettir.
Belâya sabredilmezse, musibet iki olur.

Öfkesini yenmek
Sual: Çok çabuk kızıyorum. Sabırlı olmak için ne yapayım?
CEVAP
Dinimizde kızmamak de il, öfkesini yenmek istenmi tir. Dinimizin emirlerine uyup
yasak ettiklerinden kaçan öfkesini yener, sabra kavu ur. slamiyet, yapılması imkansız olan
eyi emretmez. Hadis-i erifte (Hak teâlâ, kendini sabretmeye zorlayanı sabretmeye
muvaffak kılar.) buyuruldu.
Muhammed Masum hazretleri buyuruyor ki: nsana gelen elemler, belalar takdir-i ilahi
ile gelmektedir. Razı olmak gerekir. badetlere devam, belalara sabretmelidir. Allahü
teâlânın kereminden afiyet beklemelidir! nsanlardan bir ey beklememeli, her eyin Hak
teâlâdan geldi ini bilmelidir! Dertlerden, belalardan kurtulmak için duâ ve istigfar etmelidir!
Onun takdiri, iradesi olmadıkça, kimse kimseye zarar veremez. Bununla beraber, sebeplere
yapı mak, Peygamberlerin yoludur. Sebeplerin tesirini de Allahü teâlâdan talep etmelidir!
Hz. Hızır buyurdu ki: (Güleryüzlü ol, hiddetlenme! Hep faydalı i yap, az da olsa
zararlı i yapma! Lüzumsuz dola ma, bo yere gülme, hiç kimseyi kusurundan dolayı
ayıplama, günahların için a la!)

Gadab ve ehvet
Sual: ehvet ve gadabı yok etmek için açlık çekerek riyazet yapmak uygun mudur?
CEVAP
slâmiyet, ehvetin ve gadabın yok edilmesini de il, her ikisine hakim olup, dine uygun
kullanılmalarını emretmektedir. Süvarinin atını ve avcının köpe ini yok etmeleri de il,
bunları terbiye ederek, kendilerinden faydalanmaları gerekti i gibidir. Yani ehvet ve gadab,
avcının köpe i ve süvarinin atı gibidir. Bu ikisi olmadıkça, ahiret nimetleri avlanamaz. Fakat
bunlardan faydalanabilmek için, terbiye ederek, dine uygun kullanılmaları gerekir. Terbiye
edilmezler, azgın olup, dinin sınırlarını a arlarsa, insanı felakete sürüklerler. riyazet yapmak,
bu iki sıfatı yok etmek için de il, terbiye edip dine uymalarını sa lamak içindir. Bunu
sa lamak da, herkes için mümkündür.
Muhammed aleyhisselam da (Ben insanım. Herkes gibi ne de kızarım) buyururdu. Ara
sıra kızdı ı görülürdü. Kızması, hep Allahü teâlâ için olurdu. Allahü teâlâ Kur'an-ı kerimde,
(Gadablarını yenen) kimseleri medhetmektedir. (A. mran 134)

Allahın Rızası
Sual: Bilhassa ne yaparsak Allah bizden razı olur?
CEVAP
srailo ulları benzer bir suâli Musa aleyhisselama suâl etmi lerdir. Allahü teâlâ, (Onlar
benden razı olurlarsa, ben de onlardan razı olurum) buyurdu. Yani ba ına gelin belâlara
katlanmak, ona buna ikayet etmemek, Allahtan gelen her eye razı olmaktır.
Musa aleyhisselam, (Ya Rabbi en çok bu zetti in kimdir?) diye suâl etti. Allahü teâlâ
(Bir kul, benden hayırlısını isteyip Ben de ona hakkındaki hükmü gönderince ona rıza
göstermeyendir) buyurdu. Allahü teâlânın takdirine razı olmalıdır! Hadis-i kudside
buyuruldu ki:
(Kaza ve kaderime razı olmıyan, be enmiyen, verdi im nimetlere ükretmiyen
benden ba ka rab arasın!) [Taberânî]

Hz. Eyyub ve sabrı


Sual: Hz. Eyyubün, hastalanıp çe itli belâya maruz kalmasının sebebi nedir?
CEVAP
Eyyub aleyhisselam, namaza durdu u zaman, dünya ile alakasını tamamen keser, Hak
teâlâdan ba ka bir ey dü ünmezdi. Hak teâlâ, onun ibâdet ve taattaki sabrını övünce, yerde
ve gökte bulunan bütün melekler, ziyaretine geldiler. eytan, Eyyub aleyhisselamı
kıskanarak Hak teâlâya niyazda bulundu.
- Ya Rab, bu kuluna ne izzet verdin de melekler onu ziyarete geliyor?
- Eyyub benim sabırlı kulumdur. Sabırlı kullarıma böyle ikramlar da azdır.
- Ya Rab, onun sabırlı olup olmadı ı benim tecrübeme ba lıdır. zin ver de, ben onu bir
tecrübe edeyim!
- Ey melun haydi tecrübe et!
Hadis-i erifte buyuruldu ki:
( üphe edilen altın, ate le muayene edildi i gibi, insanlar da dert ile, belâ ile
imtihan olur.) [Taberânî]
eytan, izin üzerine, Eyyub aleyhisselamın yanına gitti. Sabrını ta ırıp yoldan çıkarmak
için önce malına el uzattı. Da da otlıyan bütün davarlarını [koyun ve keçilerini] öldürüp
Eyyub aleyhisselamın yanına geldi. Onu secdede bulup dedi ki:
- Ya Eyyub, sen hâlâ ibâdetle me gulsün. Hâlbuki Rabbin sana hı metti. Bütün
davarlarını kırıp geçirdi. Ona hâlâ ibâdet mi ediyorsun?
Hz. Eyyub namazını bitirip selam verdikten sonra buyurdu ki:
- Davarların hepsinin helak oldu unu söylüyorsun. Onlarla benim ne alakam
vardır? Ben sadece aciz bir kulum, köleyim. Kölenin nesi olur? Bütün mal-mülk
efendinindir. Efendi, kendi davarlarını helak etmi se, bana ne? Ben kulum, kullu umu
bilirim.
Sonra, tekrar ibâdete ba layınca, eytan peri an oldu. Bu sefer de evladlarına el attı. On
çocu unun hepsini öldürüp tekrar Eyyub aleyhisselamın yanına geldi. Dedi ki:
- Ya Eyyub yaptı ın ibâdetlerin Hak katında bir sine in kanadı kadar kıymeti yoktur.
Rabbin sana gazab etti. Bütün çocuklarını öldürdü.
- Çocuklarımın benimle ne ilgisi var? Yaratan, can veren, ya atan, öldüren Odur.
Hüküm yalnız kahhar olan Allahü teâlânındır.
Tekrar namaza durdu. eytan, umdu unu bulamayınca çok üzüldü. Hak teâlâya niyaz
etti:
- Ya Rab, Eyyub kulunu çok sabırlı buldum. Mallarını ve evladlarını helak etti im hâlde
gönlünü senden alamadım. Müsaade buyur da bir de gidip elimi Eyyubün vücuduna süreyim,
onu hastalandırayım! Bakalım bu sefer sabredebilecek midir?
- Haydi git, bildi ini yap!
eytan, Eyyub aleyhisselam secdede iken, burnundan üfledi. Bütün vücudu eridi. Zehirli
yılan sokmu gibi oldu. Her tarafı yara oldu. Buna ra men bir defa inleyip sızlamadı. eytan
bir doktor eklinde gelip, (Bir sıkıntın varsa söyle, hemen tedavi edeyim) dedi. Fakat
sıkıntısını belli etmedi, halinden ikayet etmedi. Yedi yıl, hasta yattı. Yine de gücünün
yetti i nisbette Rabbine ibâdet ederdi.
Kur' an-ı kerimde buyuruldu ki:
(Kimi çe itli nimete kavu unca, Allahı anmaktan yüz çevirir. [Hastalık, fakirlik gibi]
bir er dokununca da [Allahın rahmetinden] ümidini keser.) [ sra 83]
Eyyub aleyhisselam Allahü teâlâdan ümidini kesmeyip sabrederek imtihandan ba arıyla
çıkınca, bütün malı ve evladı tekrar kendisine verildi. Allahü teâlâ, sabredenlerle beraberdir.
Onun kaza ve kaderine sabredenler sonsuz nimetlere kavu ur. Kur' an-ı kerimde buyuruldu
ki:
(Sabredenlere, mükâfatlar hesapsız verilecektir.) [Zümer 10]
Hadis-i erifte de buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ buyurdu ki: "Kimin, bedenine, evladına veya malına bir musibet gelir
de o da sabr-ı cemil gösterirse [güzel sabrederse], Kıyamette ona hesap sormaya hayâ
ederim.) [Hakim]
Eyyub aleyhisselam, afiyete, mal ve evladlarına kavu unca, o gece seher vaktinde bir ah
çekerek a ladı. Sebebini suâl ettiler. Buyurdu ki:
(Her gece seher vaktinde "Ey hastamız nasılsın?" diye bir ses duyardım. imdi o
vakit geldi. Bir ses i itmedi im için a lıyorum.) [R. Nasıhin]

Hz. Eyyubün a laması


Sual: Bir Kur'an tercümesinde, Enbiya suresinin 83. ayetinden, Hz. Eyyubün,
hastalıktan dolayı ikayet ediyor. Peygamberin, hastalık için ikayette bulunması do ru
mudur? Tercümede mi bir yanlı lık vardır?
CEVAP
Defalarca yazdı ımız gibi, Kur' an Meali adı altında, yapılan hiçbir tercümenin
okunmasını tavsiye etmiyoruz. Çünkü Kur' an-ı kerim, kısa veya uzun tercüme edilemez.
Ancak ehli olan âlimler, nakli esas alarak tefsirini, tevilini yaparlar.
Sad suresinin 44. ayet-i kerimesinde mealen, (Eyyubü, [malına, canına ve aile efradına
gelen musibetlere] sabredici bulduk. O ne güzel kuldu, daima Allaha yönelir, Ona
sı ınırdı) buyuruluyor. Bu ayet-i kerimede cenab-ı Hak, Eyyub aleyhisselamın sabrını
övüyor, (O ne güzel kuldu) buyuruyor. E er, Eyyub aleyhisselam, hastalı ını ikayet
etseydi, Allahü teâlâ, onu övmezdi. Bu hususu âlimler öyle izah ediyor:
Hastalı ını insanlara sızlanarak anlatmak ikayettir. Doktora anlatmak, di er insanlara
anlatmak gibi de ildir. Hiç kimsenin bulunmadı ı bir yerde, (Ya Rabbi, hastalı ım sebebiyle
ibâdetlerimi yapamıyorum) diye a lamak, hastalıktan ikayet de il, ibâdet edemedi inden
dolayı halini arzdır. Bir nevi özür dilemektir. Halini Allahü teâlâya arz edip duâ etmekte
mahzur yoktur. Nitekim Kur' an-ı kerimde, Yakub aleyhisselamın (Ben büyük kederimi ve
hüznümü, [ba kalarına de il] ancak Allaha arz ederim.) [Yusüf 86] dedi i
bildirilmektedir.
Hastalı ına Üzülmedi
Kur' an-ı kerimi en iyi bilen, tefsir eden üphesiz Muhammed aleyhisselamdır. Aynı
suâl ona da sorulunca, cevaben buyurdu ki:
(Allahü teâlâya yemin ederim ki, Eyyub aleyhisselam, hastalı ı için inleyip
sızlanmadı. Yedi sene, yedi ay, yedi gün, yedi saat, o belâya maruz kaldı ı için, ayakta
namaz kılamayıp yere dü tü. badette kusur edince, "Gerçekten bana hastalık isabet
etti" dedi.)
eytan, Eyyub aleyhisselamı kandırmak için yanına gidip (Malına, canına ve aile
efradına gelen bu belâdan kurtulmak istersen bana secde et, seni eski haline getireyim) dedi.
eytanın bu a ır sözü, Eyyub aleyhisselamın gayretine dokundu. Büyük bir belâya maruz
kaldı ını anlayıp "Gerçekten bana hastalık isabet etti" dedi.
Hastalık uzadıkça, tanıdıkları kendinden uzakla tı. Fakat sadık hanımı, onu bırakmadı.
ehrin kenarında bir kulübe yaptırdı. htiyaçlarını ehirden alıp getirirdi. Birgün yine ehre
gitti i sırada, Hz. Cebrail, Hz. Eyyube Allahü teâlânın lütfunu müjdeledi: (Ya Eyyub, belâ
verdim, sabrettin, imdi ise, ne istersen iste vereyim.)
Eyyub aleyhisselam da yukarıda bildirdi imiz ayetteki gibi halini arz edip duâ etti.
Cenab-ı Hak, (Onun duâsını kabul ettik) buyurdu. (Enbiya 84)
Yerden Su Çıktı
Sad suresinde bildirildi i gibi, Cebrail aleyhisselam, Hz. Eyyubün aya ını yere
vurmasını söyledi. Aya ını vurunca, yerden berrak bir su çıktı. Bu su, içme zamanında
so uk, yıkanma zamanında sıcak akardı. Bu sudan bir yudum içip, bir miktar da ba ına
dökünce, hastalı ı hemen geçti, kuvveti yerine geldi. Genç bir delikanlı oldu. Hz. Cebrail,
ona temiz ve kıymetli elbiseler giydirdi.
Bir müddet sonra, hanımı, ehirden yiyecekle dönünce, onu yatakta göremeyip a lamaya
ba ladı. (Hastama noldu, canavarlar mı götürdü?) diyerek feryat ederken, Hz. Eyyub ona
seslendi:
- Ey hatun, sen kimi arıyorsun?
- Hayat arkada ım bir hastam var idi. Onu kaybettim.
- Adı ne idi?
- Sabırlı Eyyub idi.
- ekli nasıldı?
- Sıhhatli iken sana çok benzerdi.
- Ya Rahime, i te o belâya maruz kalan Eyyub benim.
Hanımı ile Allahü teâlâya ükrederek a la tılar. ehre geldiklerinde köhne evlerinin
yenilendi ini, daha önce ölen yedi o lu ile, üç kızının dirildi ini, helak olan develerinin,
koyunlarının ve di er mallarının hepsinin geri geldi ini gördüler. Üstelik anbarlarını altın ve
gümü ile dolu buldular. Hanımı da gençle ti ve 26 çocukları oldu. (R. Nasıhin, Tibyan)
Hâline ükretmek
Sual: Haline ükretmenin yolu nedir?
CEVAP
Âhiret i inde, sâlih kimselere bakıp, onlar gibi olmaya çalı mak gerekirken, dünya
i lerinde, kendimizden daha a a ıda olan fakîrlere bakmak gerekir. Kendimizden daha çok
zengin olanlarla sık sık görü memek iyi olur. Peygamber efendimiz, (Zenginlerdeki mal ve
ni’metleri görüp, hâlinizden ikâyet etmemek ve sâhip oldu unuz ni’metleri
küçümsememek için onların yanına seyrek gidin) buyuruyor. (Hâkim)
Zengin de, fakîr de olsak, dilencilere de il, fakîrlere yakın olmak çok iyidir. Çünkü
hadîs-i erîflerde buyuruldu ki:
(Fakîrlerin kıyâmette saltanatı vardır. Onlara “Allah rızâsı için sana bir ey vereni,
bir lokma veya bir yudum su vereni Cennete götür” denir. Onlar da alıp götürürler.)
[ .Asâkir]
(Fakîrlerle dostluk kurun. Zîrâ kıyâmette devlet onlarındır.) [Ebû Nuaym]
nsan, içinde bulundu u duruma isyân etmemelidir. Belki o durumu kendisi için daha
iyidir. Çünkü hadîs-i erîfte buyuruldu ki: (Allahü teâlâ buyuruyor ki: “Öyle kimse vardır
ki, onun imânı ancak zenginlikle salâh bulur. E er o fakîr olsaydı, küfre girerdi. Kimi
de, ancak fakîrlikle salâh bulur, [do ru, iyi yolda olur], e er zengin olsaydı, küfre
dü erdi. Kiminin imânı da, ancak sıhhatte olması ile tamam olur. E er hastalansa,
küfre girerdi. Kiminin imânı hastalık içinde bulunmakla olgunla ır. E er sıhhatte
olsaydı küfre sürüklenirdi.”) [Hatîb]
Kanaat
Aza kanaat etmek, ço u istememek de ildir. Bulundu u duruma razı olmak demektir.
Hadis-i erifte, (Kim Allahın verdi i az rızka razı olursa, Allah da onun az ameline razı
olur) buyuruldu.

ükür secdesi
Sual: ükür secdesi nedir, nasıl yapılır?
CEVAP
Kendisine ni’met gelen veya bir dertten kurtulan kimsenin, Allahü teâlâ için ükür
secdesi yapması müstehabdır. ükür secdesi, tilâvet secdesi gibidir. ükür secdesi yapacak
olan, niyet edip, secdeye gidince, önce Elhamdülillah der. Sonra secde tesbîhini okur. Sonra
Allahü ekber der ve aya a kalkar. (Tahtâvî)

Ba arının sırrı sabır ve ükür


Sual: (Ba arının sırrı sabır ve ükürdür) deniyor. Sabredilen, ükredilen eyler nelerdir?
CEVAP
Sabrın ve ükrün önemi anlatılınca, suâlinizin cevabı anla ılmı olur.
Sabretmek, kurtulu a, ba arıya sebep olan güzel huydur. Sabır, peygamberlerin
hasletlerindendir. Kurân-ı kerîmde meâlen buyuruluyor ki:
(Allah sabredenleri sever.) [ mrân 146]
(Sabredenlere, mükâfatları hesapsız verilir.) [Zümer 10]
(Sabır ve namaz, yalnız Allahtan korkan mü’minlere kolay gelir.) [Bekâra 45]
(Sabredenlere [lûtfumu, ihsânımı] müjdele!) [Bekâra 155]
(Ey îmân edenler! Sabır ve namazla Allahtan yardım isteyiniz. Muhakkak Allahü
teâlâ[nın yardımı] sabreden mü’minlerle berâberdir.) [Bekâra 153]
(Sabretmekte yarı ınız!) [Â. mrân 200]
Hadîs-i erîflerde de buyuruldu ki:
(Sabrın îmândaki yeri, ba ın vücuttaki yeri gibidir.) [Deylemî]
( bâdetlerin ba ı sabırdır.) [Hâkim]
(En hayırlı vâsıta sabırdır.) [H.Tirmizî]
(Bozuk bir i i düzeltemezseniz, sabredin! Allahü teâlâ onu düzeltir.) [Beyhekî]
(Oruç sabrın, sabır da, îmânın yarısıdır.) [Ebû Nuaym]
(A kını gizleyip, namûsunu koruyarak sabreden, Cennete girer.) [ bni Asâkir]
(Kendini sabra zorlayan ba arır.) [Buhârî]
(Sevmedi inize sabretmedikçe, sevdi inize kavu amazsınız.) [ .Mâverdî]
( mânın yarısı sabır, di er yarısı ise ükürdür.) [Beyhekî]
Hadîs-i kudsîlerde buyuruldu ki:
(Gönderdi im belâlara sabretmiyen, ni’metlerime ükretmiyen kimse, kendine
ba ka Rab arasın!) [T.Gâfilîn]
(Bedenine, evlâdına veya malına gelen belâya güzelce sabreden kimseye hesâp
sormaya hayâ ederim.) [Hakîm]
Eshâb-ı kirâmdan birçok zât, “Biz, insanlardan gelen sıkıntılara sabretmeyenleri, kâmil
îmân sâhibi saymazdık” buyurmu tur. Güzel ahlâk, Allahtan râzı olmak, ni’metlere ükür,
belâlara sabretmektir.
Hikmet ehli, (ibâdetlerini ihlâsla yapan, insanlarla iyi geçinen, onlara dâima iyilik
eden ve belâya sabreden kimse akıllıdır) buyuruyor. Sâlih insan, herkese iyilik eder.
Kendisine kötülük yapanlara iyilikle kar ılık verir. yilik yapamazsa, hiç olmazsa sabreder.
Bölücü olmaz, yapıcı olur. Böylece, hem râhata, huzûra kavu ur, hem de, âhıretin sonsuz
azâblarından kurtulur.
Sâlih bir kimse, Resûlullah efendimizin güzel ahlâkını örnek alır. Bir insanda
bulunabilecek, görünür görünmez bütün iyilikler, bütün üstünlükler, bütün güzellikler,
Peygamber efendimizde toplanmı tır. Sözleri gâyet tatlı olup, gönülleri alırdı. Aklı o kadar
çoktu ki, Arabistân yarım adasında, sert, inâtçı insanlar arasında gelip, çok güzel idâre
ederek ve cefâlarına sabrederek, onları yumu aklı a ve itâ’ate getirdi. Ço u müslüman oldu.
Onun u runda mallarını, yurtlarını fedâ edip, kanlarını akıttı. Güzel huyu, yumu aklı ı, affı,
sabrı, ihsânı, ikrâmı, o kadar çoktu ki, herkesi hayrân bırakırdı. Görenler ve i itenler seve
seve müslüman olurdu. Sâlih kimse, (Sabır kurtulu un anahtarıdır), (Sabreden zafere
kavu ur) sözlerine uyar, insanların üzmelerine dayanır. Her i inde sabreder ve affedicidir.
Her geçimsizlikte kusûru kendisinde görür.
Kimseyle münâka a etmez. Bir kalbi incitmeken korkar. Kalbleri Allahü teâlânın evi
bilir.Kimseye bâkî de ildir, mülk-i dünya sîmü zer, Bir harâb olmu kalbi, ta’mîr etmektir
hüner.
Emr-i ma’rûf yaparken, ihlâslı ve sabırlı olup münâka adan sakınır ve yumu aklıkla
hareket eder. Çalı ırken, ibâdetlerini terk etmez ve harâm i lemez. Kazandı ını sarfederken
de, dinin emirlerine uyar. Böyle kimseye zenginlik de, fakîrlik de faydalı olur, dünya ve
âhıret saâdetine kavu masına sebep olur. Fakat, sabır ve kanâat etmiyen, Allahü teâlânın
kazâ ve kaderine râzı olmaz. Fakîr olunca, az verdin diye, i’tirâz eder. Zengin olursa,
doymaz, daha ister. Kazandı ını harâmlara sarfeder. Zenginli i de, fakîrli i de, iki cihanda
felâketine sebep olur.
ükrün önemi
slâm âlimleri ükrü öyle tarif etmi lerdir:
ükür: Her ni’metin Allahtan geldi ini bilip dil ile de hamdetmektir. Allahü teâlânın
emîrlerini yapıp yasak ettiklerinden sakınmak ükretmek olur. nsanların hidâyeti için
çalı mak, onları ir âd etmek de ükür sayılır.
ükür, Allahın verdi i ni’metleri yerinde sarfetmek, günahlardan kaçınmaktır. nsan,
Rabbin verdi i ni’metlerle günah i lerse, nankörlük etmi olur.
ükür, ni’meti de il, ni’meti vereni görmektir. Ni’meti vereni bilip gere iyle amel
etmektir. Bu amel, kalb, dil ve di er azâlarla olur. Kalb ile iyili e niyet eder. Dil ile
hamdeder, ükrünü açıklar. Uzuvlarla ükür ise, Allahü teâlânın verdi i ni’metleri yerli
yerinde kullanmaktır. Meselâ gözün ükrü, müslümanların, arkada ların kusûrunu
görmemektir. Kula ın ükrü, söylenilen ayıpları duymamı olmaktır.
ükür, Allahü teâlânın verdi i ni’metleri O’nun sevdi i yerlerde kullanmaktır. Allahü
teâlâ bir kula birbirini takip eden çe itli ni’metler verince, kul buna lâyık olmadı ını dü ünüp
utanması da ükür olur. ükürdeki kusûrunu bilmesi de ükür olur. ükredemiyoruz diye
özür beyân etmesi de ükürdür. (Allahü teâlâ, kusûrlarımı örtüyor) demesi de ükürdür.
ükür vazîfesini yerine getirmenin Allahü teâlânın bir lutfu oldu unu dü ünmek de
ükürdür. Hattâ vâsıtalara ükür de ükür olur.
ükür, kendini o ni’mete lâyık görmemektir. ükür, slâmiyete uymak demektir.
ükür, yapılan iyili i anarak ihsân edeni övmektir. Ya’nî dil ile te ekkür de ükürdür. u
üç eyi yapan tam ükretmi olur:
1- Gelen her ni’meti Allahtan bilip ükretmek.
2- Allahın verdi i her eye râzı olmak.
3- Ni’metlerden istifâde edildi i müddetçe, Allahü teâlâya isyân etmemek.
ükür, hem eldeki ni’meti yok olmaktan kurtarır, hem de yeni ni’metlere kavu turur.
Kurân-ı kerîmde meâlen buyuruluyor ki:
(Bana ükredin, nankörlük etmeyin!) (Bekara 152)
( ükrederseniz elbette ni’metimi artırırım.) ( brâhim 7)
Allahü teâlâ, ükredene bol bol ni’met verir. (Fâtır 30)
Hz. brâhim, Rabbinin ni’metlerine ükretti, Rabbi de onu do ru yola iletti. (Nahl 121)
Cenâb-ı Hak, kudretinin eseri olarak insanların istifâdesi için birçok hayvan yaratmı tır.
Kimine binilir, kiminin etinden, sütünden, yününden, derisinden vesairesinden istifâde edilir.
Bu hayvanlar, ükretmemiz için istifâdemize verilmi tir. (Yâsîn 71-73, Hac 36)
Allah, insanlara bol ni’met vermi tir; fakat insanların ço u ükretmez. (Bekara 243)
Hadîs-i kudsîlerde buyuruldu ki:
(Beni anan ükretmi , beni unutan nankörlük etmi olur.) [Hatîb]
(Bir kimse, kendine verdi im ni’meti benden bilip kendinden bilmezse, ni’metlerin
ükrünü edâ etmi olur. Bir kimse de, rızkını kendi çalı ması ile bilip, benden bilmez
ise, ni’metin ükrünü edâ etmemi olur.) [ .Gazâlî]
Allahü teâlânın, (Kendisine iyilik edene kötülük eden, ni’metime nankörlük etmi
olur, kendisine kötülük edene iyilik eden de, bana ükretmi olur) sözünü düstur
edinmelidir.
Namazı do ru kılan, Allahü teâlânın sayılamıyacak kadar çok olan bütün ni’metlerine
ükretmi sayılır. Hadîs-i erîfte, (Namaz, ükrün bütün aksamını câmidir)
buyurulmu tur. Demek ki do ru namaz kılan ükretmi olur. Namaz kılmıyan ise, nankörlük
etmi olur.
Hadîs-i erîflerde buyuruldu ki:
(Kanaat eden, en çok ükredenlerden sayılır.) [ bni Mâce]
(Kıyâmette “ ükredenler gelsin!” diye seslenilir. Onlar bir bayrak altında Cennete
girer. Bunlar, darlık ve geni likte, her hâl-ü kârda Allaha ükredenlerdir.) [ .Gazâlî]
(Bir ni’met için, Elhamdülillah diyen, daha iyisine kavu ur.) [T.Gâfilîn]
(Yiyip içtikten sonra Elhamdülillah diyen Cennete girer.) [Hâkim]
(Bir ni’met için Elhamdülillah diyen, ni’metin ükrünü edâ etmi olur.) [Beyhekî]
(Cennetin bedeli “Lâ ilâhe illallah”, ni’metin bedeli “Elhamdülillâh”dır.) [Deylemî]
( nsanlara te ekkür etmiyen kimse, Allaha ükretmez. Aza ükretmiyen de, ço a
ükretmez. Allahın ni’metini söylemek ükürdür, hiç bahsetmemek ise nankörlüktür.)
[Beyhekî]
(Ni’mete ükür, o ni’metin gitmesine kar ı emandır.) [Deylemî]
(Ni’mete kavu unca ükreden, belâya u rayınca sabreden, haksızlık yapınca af
dileyen, zulme u rayınca ba ı layan, emniyet ve hidâyettedir.) [Taberânî]
( yili i anmak ükür, iyili i gizlemek nankörlüktür.) [Ebû Dâvüd]
Mü’min kabirde do ru cevap verince, hemen o anda kabrin sa tarafından ay yüzlü bir
ki i çıka gelir. (Ben senin, dünyada, sabrından ve ükründen yaratıldım. Kıyâmete
kadar, sana yolda olurum) der. Ne mutlu sabredip ükredenlere...
Bir lokmaya ükretmek
Nice fakîrler vardır ki, bir lokma ekmek kazanınca, Allahü teâlâya ükreder ve
zenginlerin hâlini dü ünmez bile. Nice zenginler de vardır ki, milyarlarına daha birkaç
milyar ekliyemedi i için üzüntü içindedir. Kıskanç insan, ba ka bir insanın kendinden iyi
giyinmesini, iyi ya amasını hazmedemez. Ya’nî onun boyunu, posunu, güzelli ini,
çalı kanlı ını, ba arısını kıskanır. Daha kötüsü, onun ba ına gelen fenâlıklara sevinir.
te bu hâl, kıskançlı ın en kötü derecesidir. Böyle insandan, Allahü teâlânın yardımı
kesilebilir. Daha da mahrûm olur. yi kalbli ve herkesin iyili ini isteyen insan, Allahü
teâlânın himâyesinde demektir.
Bir hadîs-i erîfte, (Bir müslüman, kendisine istedi i bir iyili i, ba ka bir müslüman
için istemezse ve bir müslüman, kendisine gelecek bir kötülü ü, istemedi i hâlde, o
kötülü ü ba ka bir müslüman için isterse, onun îmânı tam de ildir) buyurulmu tur.
Ya’nî, Peygamberimiz yalnız kendisini dü ünenleri be enmiyor. Ba ka müslümanları
dü ünenleri be eniyor ve öyle yapmalarını istiyor. Dü ünün bir kere; bütün dünya,
Peygamberimizin bu emirlerini yapmı olsa, dünyada kavga, gürültü kalır mı?
Hased, tekebbüre sebep olur. Ba kasında bulunan ni’metlerin ondan ayrılarak kendisine
gelmesini ister. Onun haklı olan sözlerini ve nasîhatlerini reddeder. Ondan bir ey sorup
ö renmek istemez. Kendinden yüksek oldu unu bildi i hâlde, ona tekebbür eder.
mâm-ı Gazâlî, (Bütün kötülüklerin ba ı, kayna ı üçtür: Hased, riyâ, ucb) buyurdu.
Hased eden, çekemedi i kimseyi gıybet eder, çeki tirir. Onun malına, canına saldırır.
Kıyâmette, bu zulümlerinin kar ılı ı olarak, hasenâtı alınarak ona verilir. Hased edilendeki
ni’metleri görünce, dünyası azâb içinde geçer. Uykuları kaçar. Hayr, hasenât i liyenlere, on
kat sevâb verilir. Hased bunların dokuzunu yok eder, birisi kalır. Hased edenin duâsı kabûl
olmaz.

Hamd ve ükür
Sual: Çok ükür mü demek iyidir, yoksa Elhamdülillah demek mi?
CEVAP
kisi de aynı ise de, Elhamdülillah demek daha fazîletlidir. mâm-ı Rabbânî hazretleri
buyuruyor ki:
(Sevilenin her eyi, sevenin gözünde her zaman sevgilidir. ncitirse de, iyilik ederse de
sevilir. Sevmek ni’meti ile ereflenenlerin, sevmenin tadını alanların ço u, sevdi inin
iyiliklerine kavu unca sevgileri artar. Yâhut incitmesinde de, iyili inde de, sevgileri
de i mez. Sevdi inin hiçbir hareketi ona çirkin gelmez. Sıkıntılı ve ne eli zamanlarında hep
hamdeder. Hamdetmek, ükretmekten daha kıymetlidir. Çünkü ükretmekte ni’metleri göz
önündedir.
Hamdederken ni’metleri de, elemleri de sevilmektedir. Çünkü Allahü teâlânın verdi i
elemler, ni’metler gibi güzeldir. Hamd devamlıdır. Ni’met zamanında da, sıkıntılı hâllerde
de hamdedilir. ükür ise ni’met zamanlarında olur, ni’met kalmayınca, ihsân bitince ükür
de kalmaz.) [c.2, m.33]
yilik eden bir insanın hakkına riâyet ediliyor da, her ni’metin, her iyili in hakîkî sâhibi
olan, hepsini yaratan, gönderen Allahü teâlâya ükretmek, O’nun be endi i, istedi i eyleri
yapmak, niçin lâzım olmasın? Elbette, en çok O’na ükretmek, ibâdet etmek lâzımdır.
Çünkü, O’nun ni’metleri yanında ba kalarının iyilikleri, deniz yanında damla kadar bile
de ildir. Hattâ onlardan gelen iyilikleri de, yine O göndermektedir. O hâlde, hamd ve ükre
devam etmek gerekir.
Kurân-ı kerîmde buyuruluyor ki:
(Biz ükreden kimseleri mükâfatlandırırız.) [A. mrân 145]
Hadîs-i erîflerde de buyuruluyor ki:
(Cennetin bedeli Lâ ilâhe illallah, ni’metin bedeli Elhamdülillah’tır.) [Deylemî]
(Mü’minin her i i, hayırdır. Ni’mete ükreder, hayra kavu ur. Belâya u rayınca
da, sabreder, yine hayra kavu ur.) [Müslim]
ükredenin malı artar
Büyük bir ni’met olan malı isrâf, Allahü teâlânın ni’metine kıymet vermemek, ni’meti
elden kaçırmak, küfrân-ı ni’met, ya’nî ükretmemek olur. Bu ise, ni’meti verenin azâb
etmesine sebep olacak büyük bir suçtur. Ni’metin kıymeti bilinmez, hakkı gözetilmezse
elden gider. ükredilir ve hakkı gözetilirse elde kalır ve artar.
Cenâb-ı Hak buyuruyor ki:
( ükrederseniz, verdi im ni’metleri artırırım.) [ brâhim 7]
( nsanların en iyisi, insanlara faydası çok olanıdır.) [Kudâî]
Mal kıymetli olunca, onu isrâf etmek elbette kötüdür.
srâfın sebepleri:
1- Sefîhlik. Sefîhlik aklın az ve hafifli idir. Aksi rü ttür, aklın kuvvetli olmasıdır.
2- srâfı bilmemek: Lüzûmsuz, günah ve zararlı yerlere verilen mal isrâftır.
3- Gösteri yapmak,
4- Tembellik ve sıkılmak,
5- Dîni gözetmemek.
srâftan kurtulmanın çâresi:
1- srâfın zararlarını bilip srâfa sebep olan eylerden kaçmak.
2- Malı lüzûmsuz da ıtmamak ve güvendi i birine, bu derdini anlatıp, malına ve
harcadıklarına dikkat etmesini, isrâfını görünce, kendine hatırlatmasını, hattâ uygun ekilde
önlemesini ricâ etmek.
3- Sabreden ba arır, nâmuslu olmak isteyen ve insanlara muhtaç olmak istemiyen
arzusuna kavu ur. Arayan Mevlâsını, azan belâsını bulur.
4- Dü ünde, fakir-zengin ayrımı yapmadan da’vet edilmelidir!
Hadîs-i erîfte buyuruldu ki:
(Yemeklerin en fenâsı, zenginlerin da’vet edilip de fakirlerin ça rılmadı ı dü ün
yemekleridir.) [Buhârî]
5- sti ârede, o konuda bilgili ve tecrübeli kimselerle konu malıdır! Ayrıca toplantının
mübârek olması için, Mehmed isminde birinin bulunması iyi olur.
Hadîs-i erîfte buyuruldu ki:
(Me veret için toplananların arasında Muhammed isimli biri yoksa, o toplantı
mübârek olmaz.) [ bni Asâkir]
6- Dînimizin emirlerini yapıp, haram etti i eylerden kaçan kâmil îmân sâhibi olur.
Bir hadîs-i erîfte buyuruldu ki:
( u üç ey bulunan kimsenin îmânı kâmildir: Herkesle iyi geçinen güzel ahlâk,
kendini haramlardan alıkoyan vera, cehlini örten hilm.) [Nesâî]
7- Ba kalarının yanında size bir hediye gelince, o hediyeyi oradakilere verme
mecburiyeti yoktur. (Bir hediye gelince, orada olanlar hediyeye ortaktır) hadîs-i erîfi,
her hediye için olmadı ı gibi, verme mecburiyetini de bildirmemektedir. Türkçede göz hakkı
var derler. Yiyecek, içecek bir ey gelince, oradakilere vermek mürüvvet icâbıdır. Bir kalem
gelmi se, kalemi kırıp oradakilere taksim edilmez.

Dil üzerine
Sual: Az konu manın, susmanın faydaları, çok konu manın da zararları hakkında bilgi
verir misiniz?
CEVAP
Peygamber efendimiz, (Az konu mak imandan, çok söz nifaktandır.) buyurmaktadır.
Dil, büyük nimettir. yi ve kötü i teki rolü, iyili i de kötülü ü de büyüktür. Cennete de,
cehenneme de götürür. Cirmi küçük, cürmü büyüktür. man ve küfür dildeki ifadeden
anla ılır. Dil, ya hak konu ur, ya bâtıl. Di er uzuvların sahası dardır. Kulak sadece i itir, göz
sadece görür. Dilin sahası geni tir. Hayır ve er için geni alana sahiptir. Atalarımız, sana
senden olur, her ne olursa, ba ın selamet bulur, dilin durursa ve göz iki, kulak iki, a ız tek,
çok görüp, çok dinleyip, az söylemek gerek demi tir.
Yunus Emre de diyor ki:
Sözünü bilen ki inin, yüzünü a ede bir söz.
Sözü pi irip diyenin, i ini sa ede bir söz.
Söz ola kese sava ı, söz ola kestire ba ı,
Söz ola zehirli a ı, bal ile ya ede bir söz.
[(Dil) üzerine çok söz söylenmi tir. A a ıda bu husustaki bazı kıymetli sözleri derledik:]
Söz gümü se sükut altındır.
Söz insanın terazisidir. Fazlası ziyan, azı vekardır.
Az konu an kınanmaz, üstelik itibarı çok olur.
aka, alay ve bo konu mak belâya yol açar.
Çok konu mak dostlu u bozar, lüzumsuz konu mak ayıpları açar, acı söyleyenden
dostlar kaçar.
E er kalbde darlık ve üzüntü, vücutta bitkinlik ve halsizlik, rızıkta eksiklik ve
bereketsizlik olursa, bunun bo ve yersiz konu malardan meydana geldi i bilinmelidir!
Hikmeti konu makta de il, susmakta aramalıdır!
Susmak aklın süsü ve cehaletin örtüsüdür.
Tatlı dilli ve cömert elli olmalıdır!
Sükut, âlimin ziyneti, cahilin aybına perdedir.
badet on kısımdır, dokuzu susmak, biri de kötü arkada tan uzak durmaktır.
Dil, irfan hazinesinin anahtarıdır, çok konu an, gönüldeki hizmet cevherini bo altır.
Az söz edeptir, güzel amelleri korumaya sebeptir.
Ki i dilinin altında gizlidir. Sır saklayan murada erer.
Bülbül ahine der ki: kimiz de ku oldu umuz hâlde, sen padi ahın sarayındasın, ben
ise bahçenin dikenli indeyim. Sen ku ları avlayıp yersin, padi ahın yanında de er kazanır
muradına erersin. Ku ların sultanı olursun. Ben ise günü güne eklerim, her gece sabaha
kadar gülün açılmasını beklerim. Ben uyumadan o açmaz, uyanınca açılmı görürüm.
Açıldı ını göremem, muradıma eremem. Diken arasında muradsız a larım, yüre imi
da larım.
ahin öyle cevap verir: Ben bin murad alırım ama birini söylemem. Sen bir murad
almadan bin söylersin. Susan murad alır, öten muradsız kalır.
Hayırlı söz keramet, sükut selamettir.
Dudak yumulur, susan kurtulur.
Yalan zayıflatır imanı, rezil eder insanı.
Dedikodu gıybettir, iddetli bir afettir.
Alay belki güldürür, ama kalbi öldürür.
Güzel söz sadaka, mah ere nafakadır.
Çok söz kalb katıla tırır, Haktan uzakla tırır.
Çok gülmek ayıptır, ahiret için kayıptır.
Fazla aka cahillik alameti, sükut et, istersen selameti.
Ki i lisanıyla olur insan. Kötü dili kendisine dü man, çok konu an olur pi man.
Her sözde vebal var, kurtulur susanlar. Az söz hikmettir, Rabbimizden nimettir.
Dil söylerse gönül susar, gönül susunca, dil zehir kusar.
Söz dinleyen âlim, susan sâlim olur.
Kimin azsa sözü, açılır kalb gözü.
Dil ederse istirahat, kalb eder rahat.
Çok konu an gaf eder, vakti israf eder.
Dilini hep tutan çok fayda sa lar, dilini tutmayan yarın çok a lar.
Dil yarası ok yarasından acıdır.
Akıllı, bildi ini söylemez, deli söyledi ini bilmez.
Bilmem demek ilmin yarısıdır.
Kime sır söylersen onun kulu olursun.
Açıklanan sır yayılır muhakkak, Sır saklıyamayana denir ahmak.
Hz.Lokman misafirlerine en iyi ikram olarak dil ile kalbi getirdi. Ba ka bir zaman da en
kötü yemek olarak yine dil ile kalbi getirdi. Dil kılıç gibidir, iyi kullanılmazsa kendi
ölümüne sebep olur.
Sükut, yorulmadan yapılan ibâdet, masrafsız takılan bir zinet, hükümdarlı a muhtaç
olmadan ele geçen bir devlet, duvara ihtiyaç duyulmadan yapılan kale, çalı madan kazanılan
zenginlik ve ayıpların kapatılmasıdır.
Hükümdar Ö üdü
Üç hükümdardan biri der ki: (Bütün pi manlıklarım söyledi im sözlerden oldu.
Söylemedi imden hiç pi man olmadım.) kincisi der ki: (Söylemedi im sözlerin
sahibiyim. Fakat söyledi im sözlerin esiriyim.) Üçüncüsü ise öyle der: (Bazı sözleri
söylemeye gücüm yetti, fakat söyledi im sözleri geri almaya gücü yetmedi.)
üpheli sözlerden sakınan, güleryüzlü olan, insanlara merhamet eden, lüzumlu din
bilgilerini ö renen ve do ru konu an kimse münafık olamaz.
Dile sahip olmak
Diline sahip olmayanı eytanı her sahada oynatır. Büyük bir uçurumun kenarına getirip,
yüzüstü yuvarlar, felakete sürükler. Dile ahlâk dizgini vurulursa dünya ve ahiret saadetine
kavu ur. Ba ıbo bırakılırsa zarardan zarara girer. Uzuvlarımızdan en çok isyan edeni bildir.
Kolaylıkla istedi i tarafa gider. Hadis-i erifte buyuruldu ki:
(Her sabah, bütün uzuvlar, yalvararak dile derler ki: Bizim hakkımızı gözetmekte,
Allahtan kork, kötü söz söyleme, bizi ate te yakma! Bizim dine uyup uymamamız senin
sebebinledir. Sen do ru olursan biz de do ru oluruz. Sen e ri olursan biz de e ri
oluruz.) [Tirmizî]
Hz. Lokmana (Bu makama nasıl yükseldin?) derler. O da (Do ru konu mak,
emanete riayet etmek ve faydasız sözleri terketmekle) diye cevap verir.
Hikmet ehli buyuruyor ki: Bir kimsenin cahil oldu unun alameti unlardır: Canlı-cansız
her eye kızar. Sır saklıyamaz. Parasını yerli yerince harcayamaz. Herkese güvenir. Dostunu
dü manını ayıramaz. Kötü kimselerle arkada lık eder.
Dil yırtıcı bir hayvan gibidir, serbest bırakılırsa sahibini parçalar. Sükut eden, hataya
dü mekten, yalandan, dedi-kodudan, söz ta ımaktan, kendini övmekten, bo konu maktan ve
daha bir çok dil afetlerinden kurtulur.
Çok konu anın dili sürçer, kalbi kararır. Kalbi kararan da, hata üstüne hata yapar ve kalb
kırar da farkında bile olmaz. Diline sahip olan, dinini korur.
Çok konu an hata eder. Eshab-ı kiram hep hayır konu tukları hâlde, yanlı konu mak
için de il, belki bo bir söz söyleriz diye sükut ederlerdi. Hz. Ebu Bekr, a zına ta koyar,
(Ba a gelen bütün felaketler bundan gelir) buyururdu.
En Zararlı ey
Allahü teâlâ bo konu anları sevmez. Bo konu mak böyle olunca, zararlı konu manın
felaketini dü ünmelidir! Hadis-i erifte buyuruldu ki: (En zararlı ey, çok konu maktır.)
[Deylemî]
Dile sahip olmak, az konu mak dinimizin emridir. Kur' an-ı kerimde mealen buyuruldu
ki:
(Sadaka vermek, iyili i emretmek ve insanların arasını bulmak hariç, konu makta,
fısılda makta hayır yoktur.) [Nisa 114]
Dile sahip olmakla ilgili hadis-i eriflerde bazıları da öyle:
(Dilini tutan kurtulur.) [Tirmizî]
(Selamet istiyen, sükut etsin, dilini tutsun!) [ bni Ebiddünya]
(Susmak, hikmettir; fakat susan azdır.) [Deylemî]
(Amellerin en makbulü, dilini tutmaktır.) [Taberânî]
(Hayır söz hariç, dilini tutan, eytanı ma lup eder.) [Taberânî]
(Sükut eden bir mümine yakın durun! O hikmetsiz de ildir.) [ bni Mace]
(Allaha ve ahirete inanan, ya hayır konu sun veya sükut etsin!) [Buharî]
(En kolay ibâdet, susmak ve güzel ahlâktır.) [ bni Ebiddünya]
(Mümin önce dü ünür, sonra konu ur. Münafık, dü ünmeden konu ur.) [Haraiti]
(Çok konu an çok yanılır, çok yanılanın yalanı çoktur. Yalanı çok olan da
Cehenneme layıktır.) [Taberânî]
(Kurtulu için dilini tut, evinde otur, günahların için a la!) [Tirmizî]
( nsanları Cehenneme sürükliyen dilleridir.) [Tirmizî]
(Dilini tutmıyan kimse, tam imana kavu amaz.) [Taberânî]
(Rahat istiyen sussun!) [Ebu - eyh]
(Çok konu mak kalbi karartır. Kalbi kararan da Allahü teâlâdan uzakla ır.)
[Beyhekî]
(Emr-i maruf ve zikir hariç, her söz, ki inin zararınadır.) [Tirmizî]
( nsanın hatalarının, kusurlarının ço u dilindendir.) [Taberânî]
(Midesini, ırzını ve dilini koruyan, bütün kötülüklerden korunmu olur.) [Deylemî]
(Kalbi do ru olmıyanın imanı,dili do ru olmıyanın kalbi do ru olmaz) [ .
Ebiddünya]
(Kalbi diline, dili kalbine, i i sözüne uymayan mümin olamaz.) [ sfehani]
(Allahı görür gibi ibâdet et, kendini ölmü say, bunlardan daha iyisi ise dilini
tutmaktır.) [Taberânî]
(Sükutu tefekkür, bakı ı ibret olup çok istigfar eden kurtuldu.) [Deylemî]

Yalan ve zararı
Sual: Yalanın dinimizdeki yeri nedir?
CEVAP
Yalan, günahların en çirkini, ayıpların en fenası, kalbleri karartan bütün kötülüklerin
ba ıdır. Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Yalan, rızkı azaltır.) [Ebu eyh]
(Yalan, nifak kapılarından biridir.) [ bni Adiy]
( man sahibi, her hataya dü ebilir. Fakat, hainlik yapamaz ve yalan söyliyemez.)
[ bni Ebi eybe]
(Do ru olun, do ruluk iyili e, iyilik ise, Cennete çeker. Yalandan sakının, yalan
fücura, fücur ise Cehenneme götürür.) [Buharî]
( u üç eyden biri kimde bulunursa, o kimse, namaz kılsa da, oruç tutsa da
münafıktır: Yalan söylemek, sözünde durmamak, emanete hıyanetlik.) [Ebu Dâvud]
( nsanları güldürmek için yalan söyliyenlere, yazıklar olsun!) [Ebu Dâvud]
(Pazarcıların ço u facirdir! Çok yemin ederek günaha girerler ve yalan söyliyerek
alı -veri yaparlar.) [Hakim]
(Yalan yere yemin ederek, birinin malını alan, kıyamette, Allahü teâlâyı gazablı
görür.) [Buharî]
Peygamber efendimiz, yalan söyliyenin a zının bir taraftan kula ına kadar demir
çengelle yırtılaca ını, di er tarafa geçildi inde, önceki yırtılan tarafın iyi olaca ını, sonra iyi
olan tarafın tekrar yırtılarak bu ekilde kıyamete kadar, kabrinde azabın devam edece ini
bildirmi tir. (Buharî)
aka ve Yalan
Hz. Abdullah bin Âmir anlatır: Ben küçüktüm. Resul-i Ekrem evimize gelmi ti.
Oynamaya gidiyordum. Annem bana, (Abdullah gel, sana bir ey verece im) dedi. Resul-i
Ekrem, (Ona ne vereceksin?) buyurdu. Annem de (Hurma verece im) dedi. Bunun üzerine
Peygamber efendimiz buyurdu ki: (E er bir ey vermeyip aldatmak için söyleseydin,
yalan günahı yazılırdı.) [ ira]
Bir kimse, Peygamber efendimize dedi ki:
- Bırakamadı ım üç günaha tutuldum. Bunlar, zina, yalan ve içki.
Peygamber efendimiz de buyurdu ki:
- Yalanı benim için terket!
Adam, peki diyerek gitti. Bir günahı i liyece i zaman, (E er bu günahı yaparsam,
Resulullah sordu unda, evet dersem suçum meydana çıkar. Hayır dersem, yalan söyliyerek
verdi im sözü tutmamı olurum.) diye dü ündü. Di er günahları i liyece i zaman da aynı
ekilde dü ünerek kötü huylarını terk etti. ( ira)
Büyükler buyuruyor ki:
O lum, yalandan sakın, o serçe eti gibi tatlıdır. Ondan az kimse kurtulur. (Lokman
Hakim)
Allah indinde en büyük hata, yalan konu maktır. (Hz. Ali)
Yalancı ile cimri Cehenneme girer. Fakat, hangisini daha derine atılır, bilmem. ( abi)
Do ru ile yalan, biri di erini çıkarıncaya kadar kalbde bo u ur. (Malik bin Dinar )
çi dı ına, sözü i ine uymamak, nifaktandır. Nifakın temeli ise yalandır. (H. Basri)
Eshab-ı kiram indinde yalandan daha kötü bir ey yoktur. Çünkü, onlar, yalanla
imanın bir arada bulunamıyaca ını bilirlerdi. (Hz. Ai e)
Bütün kötülüklerin esası yalandır. Peygamber efendimizin en sevmedi i huydur. Yalan
söylemek haramdır. Ancak üç yerde caizdir. Harbde, iki müslümanı barı tırmak için, hanımı
ile iyi geçinmek için. Zâlimden, bir müslümanın bulundu u yeri, malını, günahını saklamak
caizdir. ki müslümanın, karı-kocanın arasının açılmasını önlemek için, malını korumak için,
müslümanın ayıbının meydana çıkmaması için ve bunlar gibi haramları önlemek için, yalan
caiz olur. Ölmemek için le yemeye benzer. yili e vesile olan yalan, fitneye sebep olan
do rudan makbuldür.
Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Yalan üç yerde caizdir: Harbde, zira harb, hiledir. ki müslümanı barı tırmak
için, birinden di erine iyi söz getirmek. Hanımını idare etmek için.) [ bni Lal]
( ki ki inin arasını düzeltmek ve hayırlı i yapmak için söylenen söz, yalan
sayılmaz.) [Müslim]
(Kötü eyler irtikab eden, bunları gizlemeye çalı sın!) [Hakim]
Büyükler yalan söylemek icabetti i yerde, sözün manasını de i tirerek, do ru söylemeyi
tercih etmi lerdir. Muaz ibni Cebel hazretleri, vazifesinden dönünce, hanımı (Bu kadar
çalı tın, zekât topladın, bize ne getirdin?) dedi. O da, (Beni gözeten vardı, bir ey
getiremedim) dedi. O, Allahü teâlâyı kastetti. Hanımı ise, Hz. Ömerin onu kontrol eden
birini gönderdi ini sandı. Hanımı, Hz. Ömerin evine gidip, kızarak, (Muaz, Resulullahın ve
Ebu Bekr-i Sıddikın yanında emin idi. Siz niçin onun pe ine adam takıyorsunuz?) dedi. Hz.
Ömer, Hz. Muazdan i in aslını ö renince güldü ve hanımına vermesi için ona bir miktar
hediye verdi.
Do rulu un fazileti
Sual: Dinimizde do rulu un fazileti nedir?
CEVAP
Yalancılık ne kadar kötüyse, do ruluk da o kadar iyi, güzel ve faziletlidir. Peygamber
efendimize olgunlu un alameti soruldu unda (Do ru konu mak ve do rulukla i
yapmaktır) buyurdu. ( .Gazali)
Sadakat [do ruluk] hakkında islâm âlimleri buyuruyorlar ki:
(En güzel amel do ruluk, en çirkini de yalancılıktır.)
(Dünyada do ru insan görmedim diyen kimse, e er kendisi do ru olsaydı, do ru olanları
bulurdu.)
( slâm dini, üç temel üzerindedir. Bunlar, hak, sadakat ve adalettir.)
(Bir insanda üç ey bulundu u vakit, onun salih bir insan oldu u anla ılır. Bunlar,
nefsani arzulardan uzak olmak, Allah rızası için do ruluk, helal ve temiz yemektir.)
(Günahların içinde bocalayan kimsenin do rulu u bulması çok zordur.)
Her eyin ba ı do ruluktur. Her i in nizam ve intizamı do ruluk iledir. Hadis-i eriflerde
buyuruldu ki:
( üphelendi in bir eyden uzakla ! üphe vermiyene sarıl! Do ruluk, sükun ve
huzurdur.) [Tirmizî]
(Tehlikenin do ruluk içinde oldu unu görseniz dahi, do ruyu arayınız! Çünkü
do rulukta kurtulu ve selamet vardır.) [ bni Ebiddünya]
(Do ru olunuz, do ruluk gerçe i, gerçek de Cennet yolunu gösterir. Bir kimse
do ruluktan ayrılmaz, do rulu u düstur edinirse, Allah indinde o kimse sıddiklardan
olur.) [Buharî]
(Do ru olan, iyi davranır, iyi davranan emindir. Emin olan Cennete girer.) [ .
Ahmed]
Tam sadık, tam do ru, yani sıddik olabilmek için:
1- Do ru sözlü olmalıdır. Zaruret olmadıkça tarizli ve imalı konu mamalıdır. Hasan-ı
Basri hazretleri, zâlimlerden kaçıp, Habib-i Acemi hazretlerinin bir odasına girip saklandı.
Zâlimin zulmünden kurtulmak için yalan söylemek caiz oldu undan, (Soran olursa yok
dersin) dedi. Biraz sonra zâlimler gelip sordular: ( çerde...) diye cevap verdi. çeriyi iyice
aradılar. Bulamayıp oradan ayrıldılar. Hasan-ı Basri hazretleri, (Senin yaptı ın uygun
muydu?) diye sordu. Habib-i Acemi hazretleri, (Yalan söylemeseydim, ikimiz de helak
olmu tuk. Do ru söylemenin bereketiyle ikimiz de kurtulduk) diye cevap verdi.
2- Do ruluk için niyette ihlas arttır. ayet davranı larda nefsin arzuları karı ırsa, bu
niyetten ihlas kalkar. Bu kimse yalancı olur.
3- Azminde do ru olmalıdır. Mesela, (Allah bana u malı verirse veya u makama
geçersem, u hizmeti yaparım) diyen kimse, o mala veya o makama sahip olunca, zaruretsiz
sözünde durmazsa, azminde do ru de ildir.
4- Verdi i sözde durmalıdır. Hz. Enes bin Malik anlatır:
Amcam Nadrın o lu Enes, Bedir sava ında Resul-i Ekremin yanında sava a
katılamadı ına çok üzüldü. (E er Allahü teâlâ, beni bir sava a kavu turursa, bütün gücümle
sava aca ım) diye karar verdi. Ertesi yıl Uhud sava ına katıldı. Sad bin Muaz bunu görünce,
(Ne o, nereye gidiyorsun?) diye sordu unda, (Uhud da ının ardında Cennetin kokusunu
aldım. Cennete gidiyorum) dedi. Öyle mücahede etti ki, ehid oldu unda vücudunda seksen
küsur yara bulundu. Hem iresi, (Kendisinde tanınacak bir hâl kalmamı tı. Ancak
elbisesinden onu tanıyabildim) dedi.
5- Do ru i yapmalıdır. çi ile dı ın bir olması adalettir. çinin dı ından iyi olması
fazilettir. çi dı ına uymayan insana do ru denmez.
6- Bütün i lerde do ru olmalıdır. Hadis-i erifte buyuruldu ki: (Kalbi do ru olmayanın
imanı do ru olmaz. Dili do ru olmayanın da kalbi do ru olmaz.) buyuruldu.

Ara bulmak ve yalan


Sual: ki müslümanın arasını bulmak için yalan söylenebilir mi?
CEVAP
Yalan büyük günah oldu u hâlde birkaç yerde, hayra, iyili e vesile oldu u için caizdir.
Harbde, dü manların zararından korunmak için, iki müslümanı barı tırmak için birinden
di erine iyi söz getirmek için caizdir. Ölmemek için le yeme e benzer. Bunların haricinde
akadan bile olsa yalan söylememelidir. Çünkü hadis-i erifte buyuruldu ki: ( man sahibi
her kabahati yapabilir. Fakat, hıyanet edemez ve yalan söyliyemez.) [ .E. eybe]
Müslümanların birbirine olan haklarından birisi de iki ki inin arasını bulmak, küsleri
barı tırmaktır.
Hadis-i erifte buyuruldu ki:
(Nafile namaz, oruç ve sadakadan daha faziletli ameli söyleyeyim mi?) Eshab-ı
kiram (Evet ya Resulallah) deyince, buyurdu ki: ( ki ki i arasını bulmak ve
düzeltmektir. Çünkü ara bozuklu u dini kökünden yıkar.) [Tirmizî]
Peygamber efendimiz gülümsedi i zaman, Hz. Ömer sebebini suâl edince, buyurdu ki:
(Ümmetimden iki ki i, Allahü teâlânın huzuruna çıktı. Birisi dedi ki:
-Ya Rabbi, bu adamdan hakkımı al!
Allahü teâlâ buyurur:
- Bu adamın hakkını ver!
-Ya Rabbi, bir iyili im kalmadı ki nasıl vereyim?
Allahü teâlâ hak sahibine buyurur:
- Bu adamın iyili i kalmadı. Ne yapacaksın?
- Günahlarımı alsın!
Bu arada Peygamber aleyhisselam a lıyarak (O gün öyle deh etli bir gündür ki, o gün
ba kalarının günahlarını yüklenmek öyle dursun insan kendi günahının yükünü
çekemez.)
Allahü teâlâ, hak sahibine buyurur:
- Ba ını kaldırıp Cennetin u muhte em kö klerine bak!
Hak sahibi baktıktan sonra der ki:
- Evet görüyorum. Bu muhte em kö kler, hangi ehid, hangi sıddik veya hangi
peygamberindir?
- te o gördü ün güz kama tırıcı kö ler, bedellerini ödiyenler içindir.
-Ya Rabbi bunların bedellerini kim ödeyebilir?
- Sen ödeyebilirsin.
- Nasıl ödeyebilirim, neyim var ki?
- Hakkını bu karde ine ba ı lamakla bu kö ke sahip olursun.
- Ba ı ladım ya Rabbi.
Allahü teâlâ buyurur ki:
- Haydi karde inin elinden tutup Cennete girin!
Peygamber aleyhisselam devamla bulurdu ki: (Allahtan korkun ve aralarınızı
düzeltme e çalı ın! Zira Allahü teâlâ, kıyamet gününde sizin aralarınızı düzeltir.)
[Haraiti]
Hadis-i erifte buyuruldu ki:
( ki ki inin arasını bulmak için hayırlı söz söyliyen yalancı de ildir.) [Müslim]

Gıybet ve zararları
Sual: Gıybet ve zararları nelerdir?
CEVAP
Belli bir mümin veya zımmi kâfirin aybını, onu kötülemek için arkasından söylemek,
gıybet olur. Gıybet, haramdır. Dinleyen, o kimseyi tanımıyorsa, gıybet olmaz.
Gıybet olunan kimse, bedeninde, soyunda, ahlâkında, i inde, sözünde, dininde,
dünyasında, hatta elbisesinde, evinde, arabasında bulunan bir kusur, arkasından söylendi i
zaman, bunu i itince üzülürse, gıybet olur. Kapalı söylemek, i aret ile, hareket ile bildirmek,
yazı ile bildirmek de gibi gıybettir.
Bir müslümanın günahı ve kusuru söylendikte, (Elhamdülillah, biz böyle de iliz) demek
de, gıybetin en kötüsü olur. Birisinden bahsedilirken, (Elhamdülillah, Allah bizi hayâsız
yapmadı) gibi, onu kötülemek, çok çirkin gıybet olur. (Falanca kimse çok iyidir, ibâdette u
kusuru olmasa, daha iyi olurdu) demek de gıybet olur. Kur' an-ı kerimde (Birbirinizi gıybet
etmeyiniz.) buyuruldu. (Hucurat 12)
Gıybet, adam çeki tirmek demektir. Birisini gıybet etmenin, ölmü insanın etini yemek
gibidir. Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Kıyamette, bir kimse sevab defterine bakar, " u ibâdetleri yapmı tım. Bunlar yazılı
de il" der. "Onlar, silindi, gıybet ettiklerinin defterlerine yazıldı" denir.)
(Kıyamette bir kimse, sevab defterinde, yapmadı ı ibâdetleri görür. "Bunlar seni
gıybet edenlerin sevablarıdır" denir.)
(Biri için söylenen kusur, onda varsa, bu söz gıybet olur. Yoksa iftira olur.)
(Gıybet imanı zayıflatarak yok eder.)
(Gıybet, le yemekten daha kötüdür.)
(Miraca çıkarıldı ımda, bakırdan tırnaklarıyla yüzlerini ve gö üslerini tırmalayan
kimseler gördüm. "Bunlar kim" dedim. Cebrail aleyhisselam, "Gıybet ederek insanların
etini yiyen, ahsiyetlerini zedeliyen kimselerdir" dedi.)
(Dört ki inin, çektikleri iddetli azabdan, cehennemdekiler rahatsız olur. Biri,
ate ten kapalı bir tabut içindedir, biri barsaklarını sürür, biri de kan ve irin kusar,
öteki ise kendi etini yer. Tabuttaki, borçlu olarak ölmü tür. Barsakları sürünen,
idrardan sakınmamı tır. rin ve kan kusan, müstehcen konu mu tur. Kendi etini yiyen
de, gıybet ve ko uculuk etmi tir.)
(Bir toplulukta, bir kimse hakkında gıybet edildi ini görürsen, o kimse için
yardımcı ol. Onları bu i ten men edemezsen oradan kalk git.)
(Be ey oruç ve abdestte hayır bırakmaz: Yalan, gıybet, söz ta ımak, ehvetle
harama bakmak, yalan yere yemin etmek.)
(Birinin yüzüne söylemekten çekinilen ey gıybettir.)
(Bir kimsenin yanında din karde i gıybet edilir de, yardıma muktedirken ona
yardım etmezse, Allah o kimseyi dünya ve ahirette rezil eder.)
(Bir kimsenin malı az, çoluk çocu u çok, namazı güzel olursa ve müslümanları
gıybet etmezse, kıyamette onunla yanyana oluruz.)
(Gıybet yapmıyan Allahın güvencesindedir.)
(Gıybet eden kimsenin duâsı kabul olmaz.)
(Cehennemden en son çıkan, gıybetten tevbe edendir. Cehenneme ilk giren,
gıybetten tevbe etmeden ölendir.)
(Falancanın boyu kısadır) diyen birisine, Peygamber efendimiz, (Bu sözün denize
atılsa, denizi kokutur) buyurmu tur.
Gıybet, insanın sevablarının azalmasına, ba kasının günahlarının kendine verilmesine
sebep olur. Bunları her zaman dü ünmek, gıybet etmeye mani olur.

Gıybetten kurtulu
Sual: Günümüzde bu gıybet günahını i lemiyen yok gibi. Gıybet etmekten nasıl
kurtuluruz?
CEVAP
Gıybeti ve zararını bilen gıybetten kaçıp kurtulur. Mesela yılanı ve zararını bilen, yılanla
oynar mı? Yılanı koynuna alıp yatar mı?
Gıybetten kurtulmak için:
1- Gıybetin zararını dü ünmeli! Gıybet sebebiyle, sevablarının gidece ini, hatta gıybet
etti i kimsenin günahlarını da yüklenece ini bilmelidir!
2- Gıybet, dünyada da alında bir kara lekedir! Kendine dedikoducu dedirtmemelidir.
Çünkü Hadis-i erifte, (Gıybet edeni dinleyen de günahta ortaktır.) buyuruldu.
3- Bir kimse, ba ka birine kırgınsa, onu kötülemeye çalı ır, gıybetini eder. Ba kasına
kızıp da kendini Cehenneme atmanın ahmaklık oldu unu bilen, gıybet etmez. Gıybet
etmekle, ona zarar vermi olmuyor, kendini felakete atıyor. Üstelik sevmedi i ki inin
günahlarını alıp, yerine kendi sevablarını veriyor.
4- Bazan topluluktakileri memnun etmek, onları güldürmek için gıybet edilir. nsanları
memnun etmek için, Allahü teâlânın gazabına maruz kalmayı istemek ne kadar yanlı tır.
5- Gıybet eden, övülmeyi, herkesin kendisinden bahsetmesini ister. Bu bakımdan
kendini övmek için dolaylı yolları seçer. Mesela, (Falanca çok geçimsizdir) der. Bu, (Ben
geçim ehliyim) demektir. Cömert oldu unu bildirmek için, (Falanca çok cimridir) der. E er
böyle gıybet edeni dinleyen, akıllı birisi ise, kendini bu ekilde övene hiç de er vermez,
onun de ersiz oldu unu anlar. Bunları dinleyen akıllı de il de, cahil, ahmak birisi ise, gıybet
etti i için ona de er verse, ne çıkar? Kazancı ne olur?
6- Ba kalarını gıybet edip kusur ara tıran kimse, kendi kusurlarını göremez. Biz, kendi
ayıplarımızın ortaya dökülmesini, rüsvay olmamızı istemedi imiz gibi, ba kaları da istemez.
Sen arkada ının aybını örtersen, Allah da senin aybını örter. Sen ba kasının aybını açarsan,
senin ayıplarını da açan çıkar. Elaleme rüsvay olursun. Kendi kusurlarını ara tıran ve
bunların çaresini dü ünerek ba kasının kusurlarını göremiyen ki i, çok iyi insandır. Hadis-i
erifte de, (Kendi aybını gören, Allahın hayır diledi i kimsedir) buyuruluyor. Ki i kendi
noksanını bilmek gibi irfan olmaz. Nefsimizi gıybet ve di er günahlardan temizlemeye
çalı mak "Cihad-ı ekber" olarak bildirilmi tir.
7- Kıskanç olan, mal sahiplerini kötüler. (Malı çok ama yemesini bilmez, cimrinin
biridir) der. Yahut mevki sahibi için, (Müdür oldum diye kendini bir ey zannediyor) der.
Böyle söylemekle, gıybet edilenin ne malı azalır, ne de makamı elden gider. Buna ra men
kıskançlık ate i, söyliyeni yakıp kavurur. Üstelik, gıybet günahına girdi i için sevablarını
sevmedi i kimseye vermeye mahkum olur.

Gıybetin kefareti
Gıybet etmenin kefareti, üzülüp tevbe etmek ve helalla maktır. Pi man olmadan
helalla mak, riya olur, ayrı bir günah olur.
Gıybet, üç türlüdür:
1- (Bu gıybet de il, onda olan eyleri söyledim) demek. Böyle söylemekle, harama helal
demi olur ki, çok tehlikelidir.
2- Gıybet olunan, bunu duymu sa, tevbe etmekle affedilmez. Onunla helalla mak da
gerekir. Hadis-i erifte, (Gıybeti yapılan ki i, gıybet edeni affetmedikçe, ma firet
olunmaz.) buyuruldu.
3- Gıybet olunanın bundan haberi yoksa, tevbe ve istigfar etmekle ve ona hayır duâ
etmekle affolur. (Ya Rabbi beni de, gıybetini etti im ki iyi de affet) diye duâ etmelidir!
Hadis-i erifte, (Gıybet eden, onun için ma firet dilerse gıybet günahına kefaret olur.)
buyuruldu.
htiyaç halinde gıybeti caiz olanlar:
1- Bir haksızlı ı, ikayet için, ilgili mercilere, (Bu kimse, unu yaptı) demek.
2- Yetkilisine, (O, gayrı me ru i yapıyor, buna mani olun) demek.
3- Dini bir meseleyi ö renmek için, (Beyim unu yapıyor, caiz mi?) demek.
4- Bid'at sahibi ile gezene, (Onunla gezme, o bidat ehlidir) demek.
5- ahitlikte, (Falanca öyle yaptı) demek. sti are edene, (O kızın u kusuru vardır)
demek. Yahut, (O malı alma, u kusuru var) demek. Hadis-i erifte, (Facirin halini
anlatmaktan çekinmeyin ki halk, onun zararından korunsun.) buyuruldu.
6- Me hur lakabı ile ça ırılınca üzülmüyorsa, mesela (Kara Ali) demek.
7- nsanları, açıktan günah i liyenlerden korumak için, (O kumarbazdır, sarho tur)
demek. Hadis-i erifte, (Hayâsızdan bahsetmek gıybet olmaz.) buyuruldu.

Kötü huyların tesbiti


Sual: Kendimizde bulunan kötü huyları tesbit için nasıl hareket etmeliyiz?
CEVAP
Hadis-i erifte buyuruldu ki: (Mümin, müminin aynasıdır.)[Taberânî]
nsan kendi kusurlarını zor anlar. Güvendi i arkada ına sorarak da, kusurunu ö renir.
Sadık olan dost, onu tehlikelerden, korkulardan muhafaza eden kimsedir. Böyle bir arkada
bulmak çok mü küldür. Bunun içindir ki, mam-ı afiî hazretleri buyurdu ki:
Sadık dost ve halis Kimya
Az bulunur, hiç arama!
Hz. Ömer de, buyurdu ki:
Arkada ım aybıma uyardı beni, Karde lik sünnetinin budur temeli!
Dü manlarının kendisine kar ı kullandıkları kelimeler de, insana ayıplarını tanıtmaya
yarar. Çünkü dü man, insanın ayıplarını arayıp, yüzüne çarpar. yi arkada lar ise, insanın
ayıplarını pek görmezler. Birisi brahim Edhem hazretlerine aybını, kusurunu bildirmesi
için yalvarınca, (Seni dost edindim. Her halin, hareketlerin, bana güzel görünüyor.
Aybını ba kalarına sor) dedi.
Ba kasında bir ayıp görünce, bunu kendinde aramak, kendinde bulursa, bundan
kurtulmaya çalı mak da, kötü huyların ilaçlarındandır. (Mümin müminin aynasıdır) hadis-i
erifinin manası budur. Yani, ba kasının ayıplarında, kendi ayıplarını görür. Hz. saya, güzel
ahlâkını kimden ö rendin, dediklerinde; (Birinden ö renmedim. nsanlara baktım.
Ho uma gitmiyen huylarından kaçınıp Be endiklerimi ben de yaptım) buyurdu.
Hz.Lokmana da (Edebi kimden ö rendin) dediklerinde, (Edebsizlerden) dedi.
Eshab-ı kiramın velîlerin hayat hikayelerini okumak da iyi huylu olmaya sebep olur.

Kötü huyun ilacı


Sual: Kendimizde bulunan kötü bir huydan kurtulmak için ne yapmak gerekir?
CEVAP
Kendinde kötü huy bulunan kimse, buna yakalanmanın sebebini ara tırmalı, bu sebebi
yok etme e, bunun zıddını yapma a çalı malıdır. Kötü huydan kurtulmak, bunun zıddını
yapmak için çok u ra mak gerekir. Çünkü insanın alı tı ı eyden kurtulması mü küldür.
Kötü eyler nefse tatlı gelir.
nsanın, kötü ey yapınca, arkasından riyazet çekme i, nefse güç gelen ey yapma ı adet
edinmesi de, faideli ilaçtır. Mesela, bir kötülük yaparsam, u kadar sadaka verece im, veya
oruç tutaca ım, gece namazları kılaca ım diye yemin etmelidir. Nefs, bu güç eyleri
yapmamak için, onlara sebep olan kötü adetini yapmaz. Kötü ahlâkın zararlarını okumak,
i itmek de, faideli ilaçtır. Bu zararları bildiren hadis-i erifler çoktur. Bunlardan slâm
Ahlâkı kitabındaki hadis-i eriflerden birkaçı unlardır:
(Allah katında kötü huydan büyük günah yoktur.) Çünkü, bunun günah oldu unu
bilmez. Tevbe etmez. ledikçe, günahı katkat artar.
( nsanların hiç çekinmeden, sıkılmadan yaptıkları günah, kötü huylu olmaktır.)
(Her günahın tevbesi vardır. Kötü ahlâkın tevbesi olmaz. nsan, kötü huyunun
tevbesini yapmayıp, daha kötüsünü yapar.)
(Sıcak su, buzu eritti i gibi, iyi ahlâk da, hataları eritir. Sirke, balı bozdu u gibi,
kötü ahlâk da, hayratı, hasenatı mahveder.)

Can çıkar huy çıkmaz mı?


Sual: Huy de i ir mi? Kötü alı kanlıklarda çevrenin rolü nedir?
CEVAP
Alı kanlık, bir eyi tekrarlayarak kolaylıkla yapabilme melekesidir. Huy, kalb ile ruhun
melekesi, alı kanlı ıdır. Yerle mi olan huya meleke denir. Geçici olan huya hâl denir.
Meselâ gülmek, utanmak, birer hâldir. Cömertlik, cesaret, birer melekedir. Huy, meleke
demektir. Ara sıra hayır i lemek huy de ildir. Her zaman hayır i lerse, cömert huylu olur.
Fakat kendini zorlayarak yaparsa, yine cömert huylu olmaz. Kolaylıkla, seve seve yaparsa,
huy denir. Huy, iyi veya kötü i yapmaya veya, iyi ve kötü olmayan eye sebep olur. Bunlar
üçe ayrılır. lkine fazilet veya güzel huy denir. Cömertlik, yi itlik, böyledir. kincisine
rezâlet veya kötü huy denir. Cimrilik böyledir. Üçüncüsüne sanat denilir. Terzilik, çiftçilik
gibi.
Alimler huyun de i ip de i memesi hakkında diyorlar ki:
1 - Huy de i mez. Çünkü bir hadis-i erifte, (Bir da ın yerinden ayrıldı ını i itirseniz
tasdik edin. Ama bir ki i huyunu de i tirmi tir derlerse tasdik etmeyin. Çünkü insanın
yaratılı ındaki huy devam eder.) buyuruluyor. Bu bakımdan portakal çekirde inden ceviz
olmaz. Gazap, ehvet gibi insanın fıtratında olan eyler yok edilemez. Onun için can çıkar
huy çıkmaz denmi tir.
2 - Huyun, insanla birlikte yaratılmı olanı de i tirilemez, sonradan hasıl olanı
de i ebilir. Evet gazap ve ehvet terbiye ile yok edilemez. Fakat dinimiz de bunların yok
edilmesini de il, terbiye edilmesini emrediyor. Terbiye edilince de zararları önleniyor.
Terbiye etmek ba ka, yok etmek ba kadır. Nasihat ile insan terbiye edilebilir. Onun için
Kur' an-ı kerimde, (Nasihat et, nasihat müminlere elbette fayda verir.) buyuruluyor.
(Zariyat 55)
( nsan huyunu de i tiremez. Çünkü yaratılı taki huy devam eder.) hadis-i erifi,
yaratılı ta olan huyların de i meyece ini gösterir. Fakat, (Huyunuzu güzelle tirin,)
(Herkes, Müslümanlı a elveri li olarak dünyaya gelir. Bunları sonra anaları babaları,
gayri müslim ve îmansız yapar) hadis-i erifleri de, huyun de i ebilece ini gösterir. Evet
portakal çekirde inden ceviz olmaz. Fakat bakıp, a ılanırsa, çekirdeksiz tatlı, iri portakal
olur. Akılsız hayvanı bile ehlile tirmek, ona bazı alı kanlıklar kazandırmak mümkündür.
Mesela av hayvanına, avını yememesi, tuttu u avı getirmesi ö retilebiliyor. Akıllı insanın
terbiyesi, huyunun de i tirilmesi ise daha kolaydır.
3 - Huy sonradan elde edilir ve de i tirilebilir. Âlimlerinin ço u bu üçüncü görü ü
benimsemi lerdir. Onlara göre, (Çocu u güzel terbiye, evladın babasındaki
haklarındandır.), (Evladınıza ikram edin, onları edepli, terbiyeli yeti tirin!) (Çocu u
terbiye etmek, tonlarla sadakadan daha sevaptır.), (Hepiniz, bir sürünün çobanı
gibisiniz. Çoban sürüsünü korudu u gibi, siz de evinizde ve emriniz altındakileri
cehennemden korumalısınız! Onlara Müslümanlı ı ö retmezseniz, mesul olursunuz.)
hadis-i erifleri gösteriyor ki, insanlar iyili e elveri li olarak do ar. Sonra, nefsin kötü
arzuları ve güzel ahlâkı ö renmemek ve kötü arkada larla dü üp kalkmak, çevrenin etkisiyle
kötü huyları meydana getirir.
Kötü alı kanlık, haram i lemeye alı mak demektir. Haram olmayan eyi kullanmaya,
mesela çay içmeye kötü alı kanlık denmez. çki, kumar, esrar, zina alı kanlı ı [ba ımlılı ı]
birer kötü alı kanlıktır. Kötü alı kanlıklara elini veren kolunu alamaz. Onun için alı mı
kudurmu tan beterdir denir.
Kötü alı kanlıklara çevrenin etkisi büyüktür. Çevreyi de i tirmeli, iyi insanlarla beraber
olmalı, her haramdan kaçmaya çalı malı ve bilhassa namazı asla aksatmamalıdır. Çünkü
cenab-ı Hak, (Namaz insanı fah a ve münkerden, [yani her türlü kötülükten] alıkor)
buyuruyor. Salih kimselerin kontrolü altında namaza devam eden kimse, her türlü kötü
alı kanlıktan kurtulur, tertemiz insan olur.
Oruç ile, insan güçlü bir irade kuvveti kazanır. Alkol, uyu turucu gibi, kötü
alı kanlıklardan oruç vesilesi ile kurtulanlar çok görülmektedir. Allah’ın emri oldu u için,
ramazanda bir ay oruç tutan bir Müslüman, Allahü teâlânın emirlerini yapmak itiyâdını da
kazanır. Böylelikle, O’nun ba ka emirlerini yapmaya da istidat peydâ eder.
Tembellikten kurtulmak için, önce bunun kötülü ünü bilmeli, ondan sonra da tedavisine
bakmalıdır. ( nsan, ancak çalı tı ının faydasını görür) meâlindeki ayet-i kerimeyi
dü ünmelidir. Resûlullah tembellikten Allahü teâlâya sı ınmı , (Yâ Rabbî, beni,
tembellikten koru!) diye duâ etmi tir. Tembelli in ilâcı, çalı kanlarla konu mak, tembel,
uyu uk kimselerden kaçınmak, Allahü teâlâdan hayâ etmek lâzım geldi ini ve azâbının
iddetli oldu unu dü ünmektir. Dînini iyi bilen salih kimselerle görü melidir. Sabah
namazına uyanmak için çalar saat gibi bir tedbir almalı. Birkaç gece kalkınca, artık âdet olur,
uyanmak kolayla ır. Bir insan bir i in kendisi için faydalı olaca ına inanmadıkça, yeni bir
eyi kabul etmez, eski alı kanlı ından da vazgeçemez.
yi i leri yapmaya kendini zorlayan, güzel huyları elde edebilir. Mesela hat kabiliyeti
olan, hiç hat ile u ra mazsa, gizli kabiliyeti meydana çıkmaz. Fakat bu sanatla u ra maya
çalı ırsa, güzel yazı yazabilir. Güzel huyları itiyat hâline getirmek, güzel huylu olmayı
kolayla tırır. Cimri bir kimse, hayır yapmayı, tanıdıklarına ziyafet vermeyi âdet hâline
getirirse, cimrilikten kurtulması mümkündür. tiyat hâline gelen küçük günah da, büyük
günah olabilir. Büyük günaha alı an da küfre dü ebilir.
Ahlâk de i meseydi, peygamberlerin gelmesi, faydasız, lüzumsuz olurdu. Terbiye
ve ceza usulleri abes olurdu. lmin ve terbiyenin fayda sa ladı ı her zaman
görülmü tür. Ancak, bazı huylar pek yerle mi , ruhun özelli i gibi olmu tur. Böyle
huyları de i tirmek pek mü kül olur. Böyle ahlâk, en çok, cahil, kötü kimsede bulunur.
Bunu de i tirmek için riyazet ve mücahede gerekir. Nefsin isteklerini yapmamaya
Riyazet, nefsin istemedi i eyleri yapmaya Mücahede denir.

Güzel ahlâk
Sual: yi müslüman olmak için güzel ahlâklı olmak gerekti ini bildirdiniz. Güzel ahlâka
nasıl sahip olunur?
CEVAP
Evet iyi bir müslüman olmak için Ahlâk-ı hamideye [güzel ahlâka] sahip olmak, Ahlâk-ı
zemimeden [kötü ahlâktan] uzak durmak gerekir. Ancak bununla dünya ve ahıret saadeti
elde edilir.
Güzel ahlâk, ilim ve edeb ö renmekle, iyi insanlarla arkada lık etmekle elde edilir. Kötü
ahlâk da bunun tersidir. Yani cahil kalmak, edebsiz olmak, kötü insanlarla arkada lık
etmekten hasıl olur. Cenab-ı Hak, Peygamber efendimizi överken (Gerçekte sen büyük bir
ahlâk üzeresin) buyuruyor. (Kalem 4)
yi insan, iyi ahlâklı insan demektir. Dinimiz iyi huylar edinmemizi, kötü huylardan
kaçınmamızı emretmektedir.
Güzel ahlâka sahip kimselere gıpta etmek, onlar gibi olmaya gayret etmek gerekir.
Hadis-i erifte buyuruldu ki: (Nimete kavu mu olanlardan, tevadu gösterene ve kendini
hep kusurlu bilene, helaldan kazanıp, hayırlı yerde sarf edene, fıkıh bilgileri ile hikmeti
[tasavvufu] birle tirene, helala harama dikkat edene, fakirlere acıyana, i lerini Allah
rızası için yapana, huyu güzel olana, kimseye kötülük yapmayana, ilmi ile amel edene
ve malının fazlasını da ıtıp, lafının fazlasını saklayana müjdeler olsun) [Taberânî]
Güzel Sözler
Ahlâk hakkında slâm âlimleri buyuruyor ki:
"Kötü ahlâklı, parçalanmı testiye benzer. Ne yamanır, ne de eskisi gibi çamur
olur."
"Her binanın bir temeli vardır. slâmın temeli de güzel ahlâktır."
"Kötü ahlâk, öyle bir fenalıktır ki, onunla yapılan birçok iyilikler fayda vermez.
Güzel ahlâk, öyle bir iyiliktir ki, onunla yapılan günahlar affa u rar."
"Yükselen bütün insanlar ancak güzel ahlâkları sayesinde yükselmi lerdir."
"Güzel ahlâk güleryüzlülük, cömertlik ve kimseyi üzmemek demektir."
"Güzel ahlâk, kimseyle çeki memek ve kimseyi çeki tirmemektir."
"Güzel ahlâk, eziyet vermemek ve me akkatlere katlanmaktır."
"Güzel ahlâk, geni likte ve darlıkta insanları razı etme e çalı mak demektir."
"Güzel ahlâk, Allahtan razı olmak demektir. Yani hayrı ve erri Allahtan bilmek,
nimetlere ükür, belâlara sabretmektir."
"Güzel ahlâkın en azı, me akkatlara gö üs germek, yaptı ı iyiliklerden kar ılık
beklememek, bütün insanlara kar ı efkatli olmaktır."
"Güzel ahlâk, haramlardan kaçıp helalı aramak, di er insanlarla oldu u gibi aile
efradıyla da iyi geçinip onların mai etlerini temin etmektir."
"Güzel ahlâk, Yaratanı dü ünerek, yaratılanları ho görmek, onların eziyetlerine
sabretmektir."
Bir müslümana çatık ka la bakmak haramdır. Güleryüzlü olmayan kimse mümin sıfatlı
de ildir. Herkese kar ı güleryüzlü olmalıdır.
Hadis-i erifte, Allaha ve ahıret gününe iman edenin, misafirine ve kom usuna ikram
etmesi, ya hayır söylemesi veya susması emredilmi tir. (Buharî)
Ba kasının kötü ahlâkından ikayet eden kimsenin kendisi kötü ahlâklıdır. Ba kalarının
kötülüklerinden bahsediyorsak, bu kendimizin kötü oldu unun alametidir. Güzel ahlâk,
eziyetleri sineye çekmektir.
Güzel ahlâklı olmanın alameti unlardır:
nsaflı olmak, arkada larının hatasını görmemek, hüsn-i zan etmek, su-i zandan [kötü
zandan] kaçınmak, arkada larının eziyetlerine gö üs germek, onlardan ikayetçi olmamak,
hep kendi ayıp ve kusurlarıyla me gul olmak, kendi nefsini kınamak, güleryüzlü olup,
herkesle yumu ak konu maktır.
Güzel ahlâklı kimse, edeplidir az konu ur, hatası azdır, gıybet etmez, Allah için sever,
Allah için bu zeder, emanete riayet eder, kom u ve arkada ını korur. Bütün hasletlerin ba ı
ise hayâdır.
Güzel ahlâklı bir kimsenin kötü huylu bir hanımı vardı. Gayet iyi geçiniyorlardı. Kötü
huylu hanımla nasıl iyi geçindi i sorulunca, iyi ahlâklı kimse öyle cevap verdi. yilerle
herkes geçinir. Marifet kötü ile geçinebilmektir. Onun kötü huyuna sabredemezsem benim
iyi huylu oldu um nereden belli olacaktır?
Büyüklerden Ebu Osman El-Hayrii ziyafete davet ettiler. Davet yerine vardı ı zaman
kendine (Kusura bakma, çok insan geldi seni kabul edemiyece iz) dediler. Az gidince tekrar
ça ırdılar. Gelince tekrar, kabul edemiyeceklerini bildirdiler. Böyle birkaç defa ça ırıp geri
döndürdükten sonra (Biz seni denemek için bunu yaptık. Gerçekten güzel ahlâklıymı sın)
dediler. Cevabında buyurdu ki
(Bu ahlâk o kadar güzel midir? Bir köpe i de ça ırsanız gelir, kovsanız gider.)
Ahlâkı güzelle tirmek
Hadis-i eriflerde buyuruluyor ki:
(Ahlâkınızı güzelle tiriniz) [ bni Lal]
(Sizin imanca en güzeliniz, ahlâkça en güzel olanınızdır.) [Hakim]
(Ya Rabbi senden, sıhhat, afiyet ve güzel ahlâk dilerim.) [Haraiti]
(Ben ancak mekarimi ahlâkı tamamlamak için gönderildim.) [Beyhekî]
(Güzel ahlâk, büyük günahları, suyun kirleri temizlemesi gibi temizler. Kötü ahlâk
ise, salih amelleri, sirkenin balı bozdu u gibi bozar.) [ . Hibban]
(Allahü teâlâ indinde, kötü ahlâkdan büyük günah yoktur. Çünkü, kötü ahlâklı, bir
günahtan tevbe edip, kurtulursa, bir ba ka günaha dü er. Hiç bir vakit günahdan
kurtulamaz.) [ sefehani]
(Bir kimse tevbe ederse, tevbesini Allahü teâlâ kabul eder. Kötü ahlâklı kimsenin
tevbesi makbul olmaz. Zira bir günahdan tevbe ederse kötü ahlâkı sebebiyle, daha
büyük günah i ler.) [Taberânî]
(Güzel ahlâk, senden kesilen akrabanı ziyaret etmek, sana vermeyene vermek, sana
zulmedeni affetmektir.) [Beyhekî]
(Din, güzel ahlâktır.) [Deylemî]
(Müminlerin iman yönünden en faziletlisi ahlâkça en iyi olanıdır.) [Tirmizî]
(Mallarınızla herkesi memnun edemezsiniz. Güler yüz ve tatlı dil ile, güzel ahlâkla
memnun etmeye çalı ınız!) [Hakim]
( üphesiz güzel ahlâk, güne in buzu eritti i gibi günahları eritir.) [Haraiti]
(Bir müslüman güzel ahlâkı sayesinde, gündüzleri oruç tutan, geceleri ibâdet eden
kimselerin derecesine kavu ur.) [ . Ahmed]
(Bir insan az ibâdet etse de, güzel ahlâkı sayesinde en yüksek dereceye kavu ur.)
[Taberânî]
(Yumu ak davran! Sertlikten sakın! Yumu aklık insanı süsler, çirkinli i giderir.)
[Müslim]
(Yumu ak davranmayan, hayır yapmamı olur.) [Müslim]
(En çok sevdi im kimse, huyu en güzel olandır.) [Buharî]
(Yumu ak olan kimseye, dünya ve ahıret iyilikleri verilmi tir.) [Tirmizî]
(Cehenneme girmesi haram olan ve Cehennemin de onu yakması haram olan
kimseyi bildiriyorum. Dikkat ediniz! Bu kimse insanlara kolaylık, yumu aklık
gösterendir.) [ . Ahmed]
(Yumu ak olanlar ve kolaylık gösterenler, hayvanın yularını tutan kimse gibidir.
Durdurmak isterse hayvan ona uyar. Ta ın üzerine sürmek isterse hayvan oraya
ko ar.) [Ebu Dâvud]
(Mü’minlerin îmân yönünden en fazîletlisi, ahlâkça en iyi olanıdır.) [Tirmizî]
(Cennete götüren sebeplerin ba lıcası, Allahü teâlâdan korkmak ve iyi huylu
olmaktır. Cehenneme götüren sebeplerin ba lıcası da, dünya ni’metlerinden ayrılınca
üzülmek, bu ni’metlere kavu unca sevinmek, azgınlık yapmaktır.) [Tirmizî]
(Îmânı en kuvvetli ki i, ahlâkı en güzel ve hanımına en yumu ak olandır.) [Tirmizî]
( nsan, güzel huyu ile, Cennetin en üstün derecelerine kavu ur. [Nâfile] ibâdetlerle
bu derecelere kavu amaz. Kötü huy, insanı Cehennemin en a a ısına sürükler.)
[Taberânî]
( bâdetlerin en kolayı, az konu mak ve iyi huylu olmaktır.) [ bni Ebid-dünya]
(Söz veriyorum ki, münâka a etmiyen, haklı olsa da, dili ile kimseyi incitmiyen,
aka ile veya yanındakileri güldürmek için, yalan söylemiyen, iyi huylu olan müslüman
Cennete girecektir.) [Tirmizî]
(Allahü teâlâ buyuruyor ki: “Size gönderdi im islâm dîninden râzıyım, [bu dîni
kabûl edip, bu dînin emir ve yasaklarına riâyet edenlerden râzı olur, onları severim.] Bu
dînin tamam olması, ancak cömertlikle ve iyi huylu olmakla olur. Dîninizin tamam
oldu unu hergün, bu ikisi ile belli ediniz!) [Taberânî]
(Sıcak su buzu eritti i gibi, iyi huylu olmak, günâhları eritir, yok eder. Sirke balı
bozup yenilmez hâle soktu u gibi, kötü huylu olmak, ibâdetleri bozup yok eder.)
[Taberânî]
(Hak teâlâ yumu ak huyluya yardım eder, sert ve öfkeliye yardım etmez.)
[Taberânî]
(Yumu ak olan, kızmıyan müslümanın Cehenneme girmesi harâmdır.) [Tirmizî]
(Yava , yumu ak davranmak, Allahın kuluna verdi i büyük bir ihsândır. Aceleci
olmak, eytânın yoludur. Allahü teâlânın sevdi i ey, yumu ak ve a ırba lı olmaktır.)
[E.Ya’lâ]
(Ki i, yumu aklı ı, tatlı dili ile, gündüzleri oruç tutanın ve geceleri namaz kılanın
derecesine kavu ur.) [ . Hibbân]
(Kızınca, öfkesini yenerek yumu ak davrananı Allahü teâlâ sever.) [ sfehânî]
(Güler yüzle selâm veren, sadaka verenin sevâbına kavu ur.) [ .E.dünya

Hayâ Etmek
Sual: Hadis-i erifte "Hayâ imandandır" buyurulmaktadır. badetlerini ba kalarına
göstermekten de hayâ etmek böyle midir?
CEVAP
badetlerini ba kalarına göstermekten hayâ etmek caiz de ildir. Hayâ, günahlarını,
kabahatlerini göstermemeye denir. Bunun için, vaaz vermekten ve emr-i maruf ve nehy-i
münker yapmaktan [din kitabı, ilmihal kitabı yazmaktan ve satmaktan] ve imamlık,
müezzinlik yapmaktan, Kur' an ve mevlid okumaktan hayâ etmek caiz de ildir. (Hayâ
imandandır) hadis-i erifinde, hayâ, kötü, günah eyleri göstermekten utanmak demektir.
Müminin, önce Allahü teâlâdan hayâ etmesi gerekir. Bunun için, ibâdetlerini sıdk ile, ihlas
ile yapmalıdır.

Kelam-ı kibar [büyüklerin sözleri]


Sual: Kelam-ı kibar ne demektir? Büyüklerin nasihatlarından yazar mısınız?
CEVAP
Kelam-ı kibar, kibar-ı kelamest, büyüklerin sözü, sözlerin büyü ü demektir. Büyükler
buyuruyor ki:
- Ba arının sırrı, günahlardan sakınarak sabretmek, insanlara güler yüz göstererek iyilik
etmek. Yani tatlı dil ve güzel siyaset herkesi memnun etmektir.
- Bir ba arı elde ederseniz, bunu kendinizden bilmeyiniz. Daima büyüklerle beraber
olunuz.
- Dini yaymakta sabırlı ol; cömert ol; yumu ak ol; affedici ol. Dine hizmet etmekte üç
esas var: taat, ihlas, sevgi. Eshab-ı kiramın ba arısının sebebi, birbirlerini sevmeleridir.
- Kendinize, Allah rızası için, insan ancak bu kadar iyi olabilir, dedirtin. Herkese
yumu ak söyleyin, yumu aklıkla muamele edin, az konu un, incitmeyin. Merhametli ve
affedici olun.
- Dü manınıza iyilik edin, hediye verin. Rahat edersiniz. Kırıldı ınız müslümana iyilik
edin, sevmedi inize ihsan, sıkıldı ınız insana güler yüz gösterin. Dinimizde buna fütüvvet
denir.
- Fütüvvet [mertlik], seni sevmiyene ihsanda bulunmak ve sevmedi in ile de tatlı
konu maktır. Herkesin utanacak eylerini örtün ve kötülükleri affedin.
- Do ru olun, do ru konu un, arkada larınızın hatalarına tahammül edin, herkese iyilik
edin, kom uya eziyet etmeyip ondan gelecek sıkıntıya katlanın. Buna mürüvvet denir.
Mürüvvet, insanlık, iyilik yapmak arzusudur
- ki eyi unutma: Allahın seni her yerde gördü ünü ve ölümü hiç unutma. ki eyi de
unut: Yaptı ın iyilikleri ve sana yapılan kötülükleri unut. yinin de kötü huyu bulunabilir.
Bunun kötü huyunu de il, iyi huylarını örnek almalıdır! Çünkü Peygamber efendimiz (Bir
müminin iyili ini unutup, kötülü ünü hatırlayanı Allah sevmez) buyuruyor. Deylemî)
- Dünyada Cehenneme götürücü tuzaklar var. Bu tuzaklara yakalanmamalıdır. Kur' an-ı
kerimde, bu tuzaklar öyle bildiriliyor: (Dünya hayatı, lab, lehv, zinet, tefahur ve malı,
parayı, evladı ço altmaktır) [Hadid 20] [Lab oyun, lehv e lence, zinet süslenmek, tefahur
ö ünmek demektir.] Bunların bir tanesine yakalananın gönlü ölür.
- Yardıma, hizmete giden, kendi aklına, konu masına, gücüne, gayretine güvenirse,
Allahü teâlâ onun i ini kendine bırakır, rezil olur, zelil olur. Rıza-i ilahi için çıkıp, benim
elimde bir ey yok diyerek, bütün gayretiyle yola çıkarsa, netice ne olursa olsun, hayırlıdır.
Allahı unutarak yapılan hizmet, hezimet olur.
- Kalbi en fazla nurlandıran ey; kızdı ınız kimseye duâ etmektir.
- En mutlu insan, [Allahın, Resulünün ve ülulemrin sözüne] peki diyendir.
- nsanı hayvandan ayıran edebdir.
- Omuzunuzda iki müfetti var, devamlı tefti halindedir. u hâlde, az konu un,
a zınızdan çıkan sözün size hayır ve er yazıldı ını unutmayın.
- hlassız amel, mühürsüz para gibidir.
- A ız haram yemez, dil de yalan söylemezse, edilen duâ kabul olur. Haram yiyenin 40
gün duâsı kabul olmaz. Tıbben de kan de i imi 40 günde tamamlanır. Ne çekiyorsak
dilimizden çekiyoruz.
- Güzel ahlâk, kimseye yük olmamak, fakat herkesin yükünü çekmektir.
- Kendini be enmeyip haramlardan sakınanın kabına, rahmet dolmaya ba lar, ihlası
artar, istifade etmeye ba lar. te bu istifadenin hasıl olup olmadı ı, kimseye yük olmayıp,
herkesin yükünü çekmeye ba laması ile anla ılır.
- Herkeste ef olmak arzusu vardır. Bu insanın tabiatında vardır. Bu hâl yalnız yüzü
ahirete dönük olanlarda olmaz.
- Çocuklarınıza namazın önemini anlatın ve mutlaka namaz kıldırın. Namaz kılmasına
mani her eyin, felaketine sebep olaca ını bilmeli ve bildirmelisiniz. Çocu un istikbalini
garantiye almak, iyi bir müslüman olması ile mümkündür. Diploma ile istikbal garantiye
alınmı olmaz. Hatta felaketine sebep olabilir. yi bir müslüman olduktan sonra diploma i e
yarar.
- Midenin tok olması feyze manidir. Büyükler, çok yemek yemeyin diyor.
- Ana-babaya hizmet, Allahü teâlânın emrine, ilim ö renmeye mani oluyorsa, sevab
de il, günah olur.
- nsanın ilmi arttıkça, Allaha sevgisi arttıkça, nefsinden so umaya, nefret etmeye ba lar.
Bu hâle kavu mak, Allahın lutuf ve ihsanıdır. O kulunu sevdi inin alametidir.
- stifade hasıl olması için, verenin olgun, alanın uygun olması gerekir. Uygun olmak
haram i lememek, kalb kırmamak, kendini be enmemek ve gadaplanmamakla hasıl olur.
- Hasta olan, ilaç kutularını raflara dizse, ilaçları kullanmadı ı müddetçe ne faydası olur?
Kitapları rafa dizip okumayan veya okudu u hâlde amel etmiyen nasıl adam olur ki?
- Dine hizmet etmek isteyenin, siyaset ilmini yani insanların halini, zamanın ve ülkenin
artlarını bilmesi gerekir. Yahut bunları bilen basiret sahibi bir kimse ile isti are etmelidir.
Dine hizmet edecek kimsede u üç vasfın bulunması gerekir. Bunlardan biri noksan olursa,
hizmette ba arı azalır. Hiç biri olmazsa fıtne çıkar. Bu üç vasıf: Tatlı dil, güler yüz,
cömertlik ve ihlas.
- Güleryüzlü olmıyanın, insanların itimadını, sevgisini kazanması zordur. Cömert
olmıyan, vermekten ho lanmıyan, insanların sevgisini kazanamaz. hlaslı olmıyanın, yani
sırf Allah rızasını gözetmiyenin, yaptı ı hizmetlerde insanlardan takdir veya maddi bir
kar ılık bekleyenin ihlası zedelenir. Allahü teâlâ da ihlassız kimseyi muvaffak kılmaz.
- Bir ki i, bir arkada ın yanına, herhangi bir i için, rahat gidemiyorsa, çekinerek
gidiyorsa, son nefesinden korkulur.
- Nefse tabi olmak, kötü arkada larla dü üp kalkmak sıkıntı verir. Çok engeller var. En
büyük engel, akla, nefse tabi olmaktır. Bozuk arabaya ve ehliyetsiz oförün arabasına
binilmez. Ehliyetsiz oför kaza yapar. Ehliyetli oförün kullandı ı vasıta selamettedir. Yanlı
arabaya binen, mesela Parise giden otobüse binen, Kâbeye varamaz.
- Muteber olan sondur. Son nefeste "Allah!" diyece i yerde, "Aman kurtar beni doktor!"
diyen tehlikededir. Nasıl ya arsanız, öyle ölürsünüz. Hep abdestli duran, son nefeste Allah
diyerek ölür.
- Asıl marifet, çok para kazanmak de il, çok sevab kazanmaktır.
- Resulullah efendimiz; (Beni Rabbim terbiye etti) buyuruyor. O hiçbir mümine sert
bakmamı tır. Herhangi bir ey istendi i zaman, yok dememi , varsa vermi , yoksa
susmu tur.
- Ölüme hazırlanırsa, huyu güzel olur. En büyük müjde, mümine ölümü hatırlatmaktır.
Müminin ölümü, büyük saadettir.
- Ölümü hatırlamak, ömrü uzatır, çok ya ama arzusu ömrü kısaltır. Böyle biri, üç eye
hasret gider. Topladı ına doymaz, umdu una kavu amaz. Ahiret yolculu u için yeterli
hazırlık yapamaz.
- Hiç bir zaman, hiç bir ekilde, halinizden ikayetçi olmayın. Her zaman ükredici olun.
Beterin beteri vardır.
- Mıknatıs demiri nasıl kendine çekiyorsa, haramlar Cehenneme, ibâdetler Cennete
çeker.
- Mertlik demek, herkes ile iyi geçinmektir.
- Dertlerinizi kullara de il, Allahü teâlâya arz edin. Dert ve belânın tamamının kendi
kusur ve kabahatlerimizden dolayı oldu unu unutmayalım.
- Yumu ak ve mülayim olan kazanır.
- tikadı düzeltmeden önce ibâdet etmenin faydası olmaz.
- Büyüklerin isimleri yazılı olan levhalara bakılınca o zatlar hatırlanırlar, hatırlanınca
ruhları biiznillah hazır olur, hazır olunca feyz gelir.
- Akıl ahireti, göz dünyayı görür.
- Helal parayla beslenen kimseye ibâdetler kolay gelir.
- syanı [günahı] çok olanın, nisyanı [unutkanlı ı] çok olur.
- Herkese iyilik yapamayız; fakat, hiç kimseye kötülük yapmaya hakkımız yoktur.
- Halkın de er verdi ine kıymet veren, kıymetsiz, Hakkın de er verdi ine kıymet veren
azizdir.
- Söz, etkisiz ise, ya dinliyenin kalbi kararmı tır veya söyliyen, söyledi ini
ya amıyordur.
- nsan genç iken ehvetin, ya lanınca öhretin esiri olur.
- Mütevazi olan kurtulur, kibirli olan yanar.
- Yanına ba kasının oturmamasını istemek, do ru sözü kabul etmemek, kusurunu
söyleyene te ekkür etmemek ve hep zenginin davetini tercih etmek kibir alametidir. Kibirli
olan, salih insan olamaz. Kibir, her iyili e engeldir. Kibirli de ilim diyen, kibirlidir.
- Kusuru ba kasında arayanın etrafında insan kalmaz. Hep kendisini haklı bulan, kendi
kusurlarını bırakıp, ba kasının kusuru ile me gul olan, manevî bakımdan zerre kadar
ilerliyemez.
- Nefsini aradan çeken, herkesle iyi geçinir, huzurlu olur.
- Tasavvuf, zamanı en iyi kullanmaktır. Sabır, susmaktır.
- hlas ile ibâdet etmeyen, Belam-ı Baura gibi mürted olarak ölür.
- Evliyanın hayatını okuyanın kalbinden dünya sevgisi çıkar ve ihlası artar.
- Allahın veya insanların sana nasıl davranmasını istiyorsan, sen de insanlara öyle
davran.
- Mümin karde inizin duâsını almaya çalı ın. Kurtulu un onun duâsında olabilece ini
unutmayın.
- Cüzzamlının yanında 7 sene kalana, cüzzamın geçmeme ihtimali vardır. Fakat bir
binada bulunan kötü bir insan, ba ka bir odada da olsa, ondaki kötü huyların geçmeme
ihtimali yoktur. Kötülük çabuk yayılır, çünkü nefsimiz kötülü e meyyaldir. Bir sepet
üzümdeki çürük bir tane, bütün sepeti çürütür. Fakat sa lam üzümler o çürü ü
kurtaramazlar.
- Ba arının sırrı, güler yüz, tatlı dil ve güzel siyasettir. Güzel siyaset, herkesin memnun
olması demektir. Sevgi yakınlık ister, kaçan mahrum kalır, gözden ırak olan gönülden de
ırak olur. Kendisini seveni, ba kası sevmez.
- Helal parayla beslenen vücuda ibâdetler kolay gelir.
- Allahü teâlâ sevdi ine iki nimet verir. Ona sevdi i bir zatı tanıtır ve bir de hayırlı i
nasip eder. Daha çok severse çe itli belâ verir.
- Küfrü, kâfirleri sevmemek ve ibâdetlerin kolay gelmesi iman alametidir.
- Emr-i maruf yapan, sevimli ve cömert olur, hiçbir menfaat beklemez.
- Halkın kıymet verdi ine kıymet veren, kıymetsiz, Hakkın kıymet verdi ine kıymet
veren azizdir. Hakkın aziz etti ini, kimse zelil edemez.
- nsan genç iken ehvetin, ya lanınca öhretin esiri olur.
- Nereye ba lısın diyene mam-ı a' zama demeli veya ba lı oldu u mezhebi söylemelidir!
Hiçbir yere ba lı de ilim dememelidir.
- Alçak gönüllü olan kurtulur, kibirli olan yanar.
- Hukuku olanları, tanıdıklarını ziyaret etmemek kibir, fakirleri ziyaret, tevazu
alametidir.
- Yanına ba kasının oturmamasını istemek, hastalarla birlikte oturmamak, do ru sözü
kabul etmeyip, münaka a etmek, kusurunu bildirenlere te ekkür etmemek ve fakirin de il,
zenginin davetine gitmek kibir alametidir. Kibirli olan, salih insan olamaz.
- Aklı olan, kendini ve Rabbini tanıyan, hiç kibredebilir mi? nsan a a ılı ını, acizli ini,
Rabbine kar ı her an izhar etmek mecburiyetindedir. Bunun için her an her yerde aczini
göstermesi, tevazu üzere bulunması gerekir. Büyüklenerek ben demek Allahü teâlâ ve
evliyadan feyz ve bereketi keser. Kusuru ba kasında arayan, sevimsizle ir, etrafında insan
kalmaz, dost edinemez. Herkesi haklı, kendisini haksız bulmadıkça, kendi kusur ve
noksanlarını bırakıp, ba kasının kusuru ile me gul oldukça, manevî bakımdan zerre kadar
ilerlemek mümkün de ildir.
- Nefsini aradan çeken, herkesle iyi geçinir, huzurlu olur. Nefsini aradan çek, kimseyi
tenkit etme, kendini be enme, kendinden i ren. Kendinden tiksinmeyen kurtulamaz.
- Âmir öyle olmalı ki, maiyetindeki herkes (Âmir beni herkesten daha çok seviyor)
diyebilmeli. Aradaki kırgınlıklar hizmetleri engeller.
- Evliya-i kiramın himmeti yaydan çıkan oku, namludan çıkan mermiyi geri çevirir.
Evliyaya muhabbet edene de böyle kuvvetli himmet gelir.
- Bir kimse yemek yerken Allahü teâlâyı ne kadar hatırlarsa, namazda da o kadar
hatırlar. Kalbinizi Allahtan ba kasına vermeyin.
- Eskiden bir mür id, sadece çok sevdi ine de il, günahı çok olana [daha fazla günah
i leyip dinden uzakla masın diye] çok iltifat eder, günahı az olana ise, [kendini bir ey sanıp
kibirlenmesin diye] hiç iltifat etmezdi. [ stisnalar hariç, bir kimseyi yüzüne kar ı övmek, ona
kötülük sayılır.] hlası artanın dine hizmeti artar, dine hizmeti artanın ihlası artar. [ hlas, her
eyi Allah rızası için yapmak demektir.]
- Evliyanın hayatını okuyanın kalbinden dünya sevgisi çıkar, yerine Allah sevgisi dolar
ve ihlası artar. Bir müslüman, Ehl-i sünnet kitaplarını alıp, bir rafa hürmetle koysa, o
kitapları o evde bulundurdu u için Allahü teâlâ, o kimsenin imanla ölmesini nasib eder.
- Her müslümanın yanında bir Ehl-i sünnet kitabı bulunmalıdır!

Hikmetli Sözler
- Kendi aybını gören kimse, ba kasının aybını göremez.
- Takvâ elbisesinden soyunan kimseyi hiçbir elbise örtemez.
- Allahın verdi i rızka râzı olan kimseyi, ba kalarının elinde bulunan ni’metler mahzun
etmez.
- Zâlimin kılıcını çeken, kendi elini keser.
- Karde i için kuyu kazan, içine kendi dü er.
- Ba kasının ayıp perdesini yırtan, kendi aybını açmı olur.
- Kendi hatâsını görmiyen, ba kasının aybını büyük görür.
- Nefsinin kötü arzularına uyan helâk olur.
- Aklı ile yetinen, uçurumdan yuvarlanır.
- Kibirli davranan, zelil olur.
- frat ve tefrite dü en, zarara u rar.
- nsanlara kar ı dik duran, kırılır.
- Dü üklerle gezen, hakîr olur.
- Ulemâ ile oturan, vekar sâhibi olur.
- Kötülerin u radı ı yere giren kimse, ithâma mâruz kalır.
- slâm ahlâkını hafife alan, pisli e dü er.
- Ba kasının malını ganimet sayan kimse, ele muhtaç olur.
- Netice almak istiyen, sabırlı olur.
- Aya ının bastı ı yeri bilmiyen kimse, pi man olur.
- Allahtan korkan, selâmete çıkar.
- Tecrübelerden faydalanmıyan, aldanır.
- Hak ehli ile çarpı an, çarpılır.
- Gücünün yetmedi i yükü yüklenen kimse, âciz kalır.
- Ecelin gelece ini yakînen bilen kimse, emelini azaltır.
- Cehâlet yoluna sapan kimse, adâlet yolunu bırakır.
- Güzel ahlâk güleryüzlülük, cömertlik ve kimseyi üzmemek demektir.
- Sabır, tökezlemiyen binek, kanâ’at ise bükülmiyen kılıçtır.

Kıymetli nasihatler
mamı azam hazretlerinin bir talebesine yaptı ı vasiyetlerden bazıları öyledir:
Konu urken yüksek sesle konu ma. Hiç bir i inde acele etme, teenni ile hareket et. Acele
eytandır. [Hadis-i erifte, (Teenni eden isabet eder, acele eden hata eder.) buyuruldu.
Teenni, acele etmemektir.]
Susmayı âdet edin. [Hadis-i erifte, (Susmak, hikmettir; fakat susan azdır.)
buyuruldu.]
Her ayda birkaç gün oruç tut. [Hadis-i erifte, (Her ay 3 gün oruç tutan, yılın
tamamında oruç tutmu gibi olur.) buyuruldu.]
Nefsini hesaba çek, ilmi muhafaza et. Böylece amelinden iki cihanda faydalan. [Hadis-i
erifte, (Akıllı, nefsini hesaba çeken ve ölümden sonrası için amel edendir.) buyuruldu.]
Dünya nimetine ve sa lı ına güvenme. [Hadis-i erifte, ( htiyarlıktan önce gençli in,
hastalıktan önce sa lı ın, me guliyetten önce bo vaktin, fakirlikten önce zenginli in,
ölümden önce hayatın kıymetini bil.) buyuruldu.]
Bu nimetlerin hepsinden sorguya çekileceksin. [Hadis-i erifte, (Kıyamette, herkes
ömrünü nerede geçirdi inden, malını nereden kazanıp, nereye harcadı ından ve ilmi
ile amel edip, etmedi inden sorulacaktır.) buyuruldu.]
Kötü kimseyi; kötülü ü ile anma, bir iyili ini bul, onu söyle. E er kötülü ü din
hakkında ise, bid’at ise onu insanlara söyle ve ona uymaktan onları koru. [Hadis-i erifte,
(Bid'atler yayılınca, ilmi olan bunu herkese bildirsin, bildirmezse, Kur'an-ı kerimi
gizlemi sayılır.) buyuruldu.]
Sakın ölümü hatırından çıkarma. [Hadis-i erifte, (Ölümü çok hatırlayanın kalbi ihya
olur, ölümü de kolayla ır.) buyuruldu.
Kur’an-ı kerim okumaya devam et. [Hadis-i erifte, (Kur'an okunan evin hayrı artar,
melekler oraya toplanır, eytanlar oradan uzakla ır. Kur'an okunmayan ev,
içindekilere dar gelir, sıkıntı verir, bereketsiz olur. Bu evden melekler çıkar, eytanlar
girer.) buyuruldu.]
Bid’at ehlinden uzak dur. [Hadis-i erifte, (Bid’at ehlinin cenazelerine gitme, onlarla
birlikte namaz kılma. Ben onlardan de ilim.) buyuruldu.]
Küfür ehli ile zaruretsiz konu ma, mümkünse onları slama davet et, de ilse, onlarla
diyaloga girme. Anneni, babanı, üstadını hayır duadan unutma. Ezan okununca, hazır ol,
herkesten önce mescide gel. Peygamberleri, salihleri, mescid ve mezarlar hakkında halkın
gördü ü rüyaları tabir et. Kabirleri ziyaret et.
Kom udan gördü ün ayıpları, emanet bil; sakla, kimsenin sırrını kimseye söyleme.
Seninle isti are edene do ruyu söyle. Cimrilikten sakın. Tamahkar olan mürüvvetsiz
olur. Her i te mürüvveti gözet. htiyacın olsa da, kimseden bir ey isteme. Dünya
ehline ra bet etme.
Yolda giderken sa ına soluna bakma, önüne bak. Bah i verilen yerlerde herkesten daha
çok ver.
Bir cemaat içinde iken, onlar teklif etmeden imam olma. Kadınların, kızların, gençlerin
toplandıkları yerlere gitme. Fısk, çalgı, müzik ve di er haram bulunan e lence yerlerine
girme.
lim meclisinde sakın kızma. nanılması zor olan hikâyeleri anlatma. Bu nasihatimizi,
canı gönülden kabul et. Bunlarla dünya ve ahiretini süsle. Zira bunlar senin ve herkesin
iyili i içindir. Bu yolda git ve herkese de tavsiye et .

Müslüman vefakar olur


Sual: Vefa ne demektir, neyi gerektirir?
CEVAP
Vefa demek, gerek hayatta iken ve gerekse öldükten sonra sevgi ve alakayı devam
ettirmek demektir. Ölen bir kimseye az bir vefa göstermek, hayatta yapılan çok iyiliklerden
daha makbuldür. Çünkü insan, hayattaki arkada ına bir iyilik edince, belki bir kar ılık
bekliyebilir. Öldükten sonra yapılacak iyili e riya karı ması zor olur. Ölüler için duâ ve
istigfar edilir. Yapılan iyiliklerin sevabı ba ı lanır. Hayattaki akrabalarına, dostlarına iyilik
edilir. Peygamber efendimiz, ihtiyar bir kadına ikramda bulundu. Sebebini soranlara buyurdu
ki: (Bu kadın, Hadice hayatta iken bize gelir giderdi. Ahde vefa, dindendir.) [Hakim]
Arkada ın dost ve akrabalarını arayıp sormak vefakarlı ın artlarındandır. Onların
haklarına riayet, arkada a ikram etmekten daha kıymetlidir.
Vefasızlık eytanı çok sevindirir. Mesela arkada ların arasındaki muhabbetin azalması,
kırgınlı ın zuhur etmesi eytanı çok sevindirir. eytanı sevindirmemek, hile ve oyununa
gelmemek için vefakarlı a devam etmeli, arkada ın kusurlarını fazilet, hakaretlerini de iltifat
olarak kabul etmelidir. ki arkada tan biri, di erine sert baktı ı zaman, eytan zil takıp oynar.
Allahü teâlâ da buyuruyor ki: (Kullarıma söyle, güzel konu sunlar! Çünkü eytan,
aralarını bozar.) [ sra 53]
Onun için kırıcı konu maktan, üzücü konu maktan ve sert bakmaktan uzak durmalıdır!
Allah dostlarının duru u bile sevgi telkin eder. Böyle bir kimse, makam sahibi de olsa, eski
arkada larını arar. (Kerem sahibi, darlık zamanlarında kendileriyle dü üp kalkanları, geni lik
zamanlarında da ararlar.) denmi tir.
"Kara Gün Dostu"
Sıkıntılı anında arkada ın yardımına ko malı, "Kara gün dostu" olmaya çalı malıdır.
eytan, nefs ve kötü arkada , ara bozmaya çalı tı ı için arkada lı ı devam ettirmek zor olur.
Bunun için "Arkada lık ince ve latif bir cevherdir. Korunmasını bilmezsen kazaya
u rar." demi lerdir. Bu cevheri korumak arkada ta kusur aramamak ve hiçbir hatasını
görmemektir. Çünkü kusursuz insan olmaz. Kusursuz insanla herkes geçinir. Asıl yi itlik,
kusurlu arkada la iyi geçinmektir. Daima onu kendine tercih etmelidir!
Vefakar olmanın artlarından biri de, dostun sevmediklerini, dü manlarını sevmemektir.
Dostun dü manı ile birlikte gezip dola mak, dü manlıkta ortak olmak demektir.
Eski zatlardan birinin o luna vasıyeti öyle:
(O lum, herkesle arkada lık edilmez. htiyaç içinde oldu un zaman senden uzakla an,
geni lik zamanında malına göz diken ve yükseldi i vakit sana üstünlük taslıyan kimse ile
arkada olma!)
O hâlde, ihtiyacı olan arkada a yardım etmeli, ondan bir menfaat beklememeli ve ona
kar ı hiçbir üstünlük göstermemelidir! Her eye itiraz eden, hayır öyle de il, diyen,
arkada larını dü man etmekle kalmaz, bütün insanların nefretini kazanır.
Arkada ın yanında " u benim, u senin" dememelidir! brahim bin eyban hazretleri,
"Bu benim kalemim diyenle arkada lık etmezdik." buyururdu. "Bunu senin için yaptım"
demekte onu minnet altında bırakmak olur, so uklu a sebeb olur. Bir arkada , "Kalk
gidelim! deyince hemen kalkıp gitmeli, "Nereye?" diye sormamalıdır! yi arkada kötü yere
götürmez. Âlimin biri, Ça ırdımız zaman nereye diye soranla arkada lık etmezdik"
buyururdu. Arkada ın kusurlarını görmemek, mürüvvetten, vefadandır.
Vefakar olmak, yani sırf Allah rızası için sevmenin mükâfatı büyüktür. Hadis-i erifte
buyuruldu ki:
(Kıyamette hiç bir himayenin bulunmadı ı zaman, Allahın himayesinde bulunacak
yedi ki iden biri, birbirini [sırf Allah rızası için] sevenlerdir.) [Buharî]

Küs ve dargın durmak


Sual: Dinimizde küs durmak caiz midir?
CEVAP
Erkek olsun, kadın olsun, dünya i leri için, müminin mümine darılması, yani onu terk
edip uzakla ması, aradaki ba lılı ı, ilgiyi kesmesi caiz de ildir.
Müslüman olan ve dine uygun ya ayan akrabayı ise, hiç olmazsa haftada veya ayda bir
ziyâret etmeli, kırk günü geçirmemelidir.
Uzak memlekette ise, mektupla, telefonla veya haber göndererek gönlünü almalıdır.
Dargın olsa da ziyareti ve gönlünü almayı ihmal etmemelidir.
Akrabası gelmezse, cevap vermezse de, giderek veya hediye, selâm göndererek, yahut
mektup ile, telefon ile yoklamaktan vazgeçmemelidir. Allahü teâlâ, müslüman olan ve sâlih
olan akrabayı ziyareti emrediyor. Bunun tersi olanları ziyaret etmeyi emretmiyor. Hele
kendilerinden zarar gelecek günahkâr akrabadan uzak durmak gerekir.
Barı mak gerekir
Dargın olana, üç günden önce gidip barı mak, daha iyidir. Güçlük olmaması için, üç gün
izin verilmi tir. Daha sonra günah ba lar ve gün geçtikçe artar. Günahın artması, barı ıncaya
kadar devam eder. Hadis-i erifte buyuruldu ki;
(Sana darılana git, barı ! Zulüm yapanı affet. Kötülük yapana iyilik et!) ( bni
Ebiddünya)
(Esselamü aleyküm) diyene on sevab verilir. Esselamü aleyküm ve rahmetullah diyene
yirmi sevab verilir. Esselamü aleyküm ve rahmetullah ve berekatüh diyene otuz sevab
verilir. Cevap vermekte de böyledir.
Üç günden fazla dargın duran kimse, efaat olunmazsa, affolunmazsa, cehennemde azap
görecektir. Günah i leyene, ona nasihat olmak niyeti ile ondan uzak durmak iyidir. Allahü
teâlâ için darılmak olur.
Birbirine dargın olanları barı tırmak gerekir. Hadis-i erifte, (Hastanın hâlini sormak
için 2 km git, küs olan kimseleri barı tırmak için 4 km, bir din karde ini ziyâret etmek
ve ilim adamından bir mesele ö renmek için de 6 km git!) buyuruldu.
Hz. Mûsâ, (Yâ Rabbî, dargın olanları barı tırana ne ecir verirsin? diye sordu. Hak teâlâ,
(Kıyâmet gününde selâmet verir, korktu u eylerden emîn eder, umdu u eylerle
ereflendiririm.) buyurdu.
Dargın olanların, bayramı veya ba ka bir günü beklemeyip, hemen barı ması gerekir.
Ho görülü olmalı
Allahü teâlâyı ve Peygamber efendimizi seven kimse, insanların kusurlarına bakmaz,
ho görülü olur. yi insan, yani mümin herkesle iyi geçinir. Ba kalarına sıkıntı vermedi i
gibi, onlardan gelecek eziyetlere de katlanır.
Bir kusurundan dolayı iyi bir kimseye darılmamak gerekir. Dargınlık olsa bile 3 günden
fazla sürmemelidir. Bayrama kadar süren bir dargınlık olduysa, daha fazla gecikmeden
barı malıdır. Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Bir müminin din karde iyle üç günden çok dargın durması caiz de ildir. Üç gün
geçtikten sonra, onunla kar ıla ırsa, ona selam verip hatırını sormalıdır. O kimse
selamını alırsa, birlikte, sevaba ortak olurlar. Selamını almazsa günaha girer. Selam
veren de küs durma mesuliyetinden kurtulmu olur.)
( nsanların amelleri, pazartesi ve per embe günleri Hak teâlâya arz olunur. Hak
teâlâ da, kendisine irk ko mayan herkesi affeder. Ancak bu magfiretten birbirine kin
tutan iki ki i istifade edemez. Cenab-ı Hak, “O iki ki i barı ıncaya kadar amellerini
getirmeyin” buyurur.)
(Müslüman karde ine, üç günden fazla dargın duran kimse, ölünce Cehenneme
gider.)
[Cehennemde günahı kadar ceza çektikten sonra çıkar.Yahut efaate veya affa u rarsa
hiç Cehenneme girmez.]
Tatlı dil ve güler yüzün önemi
Sual: Güler yüz ve tatlı dilin önemi hakkında bilgi verir misiniz?
CEVAP
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Müslüman güler yüzlü, münafık asık suratlı olur.
Tebessüm, bedavadır, alanı mutlu eder, vereni üzmez.
Huzurun anahtarı tebessümdür.
Tebessüm edemeyen zavallıdır.
Tebessüm ate inde erimeyen maden bulunmaz.
Gülümsemesini bilmek, iki cihan mutlulu una sebep olur.
slâmiyet, sevgi, güler yüz, tatlı söz, dürüstlük ve iyilik dinidir.
Dostlara do ru söylemeli, dü manları güler yüzle ve tatlı dil ile idare etmelidir.
Ba arının sırrı, güler yüz, tatlı dil ve güzel siyasettir. Güzel siyaset, herkesin memnun
olması demektir.
Dü manınıza iyilik edin, hediye verin. Kırıldı ınız arkada ınıza iyilik edin, sıkıldı ınız
insana güler yüz gösterin. Bunları yaparsanız rahat edersiniz.
Bir kimsenin velî oldu u; tatlı dili, güzel ahlâkı, güler yüzü, cömertli i, münaka a
etmemesi, özürleri kabul etmesi ve herkese merhamet etmesi ile anla ılır.
Güzel ahlâklı kimse, edeplidir, az konu ur, hatası azdır, gıybet etmez, Allah için sever,
Allah için bu zeder, emanete riayet eder, kom u ve arkada ını korur. Güzel ahlâklı bir zata,
kötü huylu hanımı ile nasıl iyi geçindi i sorulunca, ( yi huylu ile herkes geçinir. Marifet kötü
huylu ile geçinebilmektir. Onun kötü huyuna sabredemezsem benim iyi huylu oldu um
nereden belli olacaktır) dedi.
Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Arkada ının yanında suratı asık durana melekler lânet eder.)
(Arkada ının yüzüne tebessüm etmek sadaka gibi sevaptır.)
(Arkada ının yüzüne sevgi ile bakmak ibâdettir, güler yüz göstermek ise günahlara
kefarettir.)
(Arkada ına faydan yoksa, bari zararın olmasın! Onu sevindiremediysen üzme
bari. Onu övmemi sen, hiç de ilse kötüleme!)
(Hediyele irseniz, birbirinizi seversiniz.)
( yili i, güzel yüzlülerden talep ediniz.)
( yi kadın, güzel ve güler yüzlü olandır.)
(Güzel huy gibi asalet olmaz.)
(Güzellik, kiminde daha güzeldir: Adalet güzeldir, fakat idarecide daha güzeldir.
Cömertlik zenginde daha güzeldir. Hayâ güzeldir, kadında daha güzeldir.)
(Geceleri çok namaz kılanın yüzü güzel olur.)
(Güzelin güzeli güzel ahlâktır.)

Edebe riayet etmek


Sual: Edep ne demektir, dinimizde yeri nedir?
CEVAP
Edeb, güzel terbiye, iyi davranı , güzel ahlâk, hayâ, nezaket, zarafet gibi manalara gelir.
Mesela terbiyeli çocuk, edebli çocuk demektir. Hadis-i erifte, (Evladınıza ikram edin,
edebli, terbiyeli yeti tirin!) buyurulmu tur. Âdab, edebler, güzel huylar, iyi haller ve
davranı lar; her konuda haddini bilip sınırı a mamak demektir.
Dinimiz slâmiyet, ba tanba a edebdir. Edeb, kulun kendisini Cenab-ı Hakkın iradesine
tabi etmesi, güzel ahlâklı olmasıdır. Hadis-i erifte, (Sizin en iyiniz, ahlâkı en güzel
olanınızdır.) buyuruldu.
Hz.Ömer, (Edeb, ilimden önce gelir) buyurdu. Çok heybetli olmasına ra men,
edebinden, hayâsından Resulullahın huzurunda çok yava konu urdu. Peygamber efendimiz
de, bir kimsenin yanında iki diz üzerine oturur, ona saygı olmak için mübarek baca ını dikip
oturmazdı. Hadis-i erifte, (Resulullahın hayâsı, bakire islâm kızlarının hayâsından
çoktu) buyuruldu.
bni Mübarek hazretleri buyurdu ki: (Bütün ilimleri bilenin e er edebinde noksanlık
varsa, onunla görü medi ime üzülmem, bunu kayıp saymam. Fakat edebli ile
görü emesem üzülürüm.)
Hikmet ehli buyuruyor ki:
lim gibi edeb de, öyle bir hazinedir ki, onu hiçbir hırsız çalamaz. Din ve dünya güzelli i
bundadır. nsanı hayvandan ayıran edebdir.
Edebi gözetmek, zikirden üstündür. Edebi gözetmeyen Hakka kavu amaz.
nsanlar edebe ilimden çok daha fazla muhtacdır.
En büyük edeb, ilâhî hududu muhâfaza etmek, gözetmek, Allahü teâlânın emirlerine
uymak, yasaklarından sakınmaktır.
Bir kimsenin edebli olması, iyi kalblilik ve akıllılık alâmetidir.
nsan edeb ile dünyâ ve âhirette yüksek derecelere kavu ur.
Edeb iirle de ifade edilmi tir:
Edeb ehli mazlumdur, zalim olmaz,
Edebsiz ilim ö renen âlim olmaz.
lim meclislerinde aradım, kıldım taleb,
lim geride kaldı ille edeb ille edeb.
Edeb bir tâc imi nûr-i Hüdâdan
Giy ol tâcı emin ol her belâdan
Edeb bu kadar önemli olmasına ra men, emredileni yapmak edebden önce gelir. (Emre
uymak, edebi gözetmekten önce gelir) sözü me hurdur.

Emr-i ma’rûf ve nehy-i münker


Dîni anlatırken
Sual: Dînî konuları iyi bilen bir zât, rastgele önüne gelene, bir topluluk içinde, “Sen
yanlı yapıyorsun, do rusu öyle” diyerek insanların kalbini kırıyor. “Sen kalb kırıyorsun”
dedi imizde de, “Birisinin hatâsını görüp de do ruyu söylemiyen kâfir olur” diyor. Bu zâtın
yaptı ı do ru mudur? Dînî bilgileri anlatırken nelere dikkat etmek gerekir?
CEVAP
Kur’ân-ı kerîmde buyuruluyor ki:
(Rabbinin yoluna hikmet ile, güzel ö ütlerle ça ır! Onlarla en güzel ekilde tartı !)
[Nahl 125]
Bildi imiz iyi ve do ru eyleri, bilmiyenlere, en güzel tarzda ö retmek gerekir. Çünkü
ilmin zekâtı, bilmiyenlere ilmi ö retmekle ödenir. Emr-i ma’rûf ve nehy-i münker yapan,
tavsiye etti i iyi eyleri kendi yapmalı, kötü olarak bildirdi i eyleri kendisi i lememelidir!
lerse sözü te’sîrli olmaz. Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyuruluyor ki:
( nsanlara iyili i emreder de, kendinizi unutur musunuz) [Bekara 44]
Allahü teâlâ, Îsâ aleyhisselâma, (Önce kendine nasîhat et, e er kendin bu nasîhati
tutarsan, kendin bunu yaparsan, ba kalarına da söyle! Kendin yapmazsan benden
utan) buyurdu. ( ir’a)
O hâlde emr-i ma’rûf yapan, ilmi ile âmil olmalıdır. Hadîs-i erîfte buyuruldu ki: ( srâ
gecesinde, [Mi’râca çıktı ım gece] ate ten makaslarla, dudakları kesilen insanlar
gördüm. Kim olduklarını sordum. Onlar da, “ yili i emreder, kendimiz yapmazdık.
Kötülükten nehyeder; fakat kendimiz sakınmazdık” diye cevap verdiler.) [ bni Hibbân]
Bir kimsenin kusûrunu, emr-i ma’rûf için de olsa, herkesin önünde söylemek, uygun
de ildir. Aksine, kusûrlarını gizlemek gerekir. Hadîs-i erîfte buyuruldu ki:
(Kim arkada ının aybını örterse, Allahü teâlâ da kıyâmet günü, onun aybını örter.
Kim de, müslüman arkada ının aybını açı a vurursa, Allah da onun aybını açı a
vurur. Hattâ evinde bile onu rezîl eder.) [ bni Mâce]
Birisine nasîhat eder gibi konu ursak, yaptı ının yanlı oldu unu bildirirsek,
kar ımızdakine, (Sen câhilsin, sen bu husûsları bilmezsin) demi oluruz. Böylece
kar ımızdakini üzmü , kalbini kırmı oluruz. mâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki: Hiçbir
insanın kalbini incitmemelidir! Kalb kırmaktan pek sakınınız! Allahü teâlâyı en ziyâde
inciten, küfürden sonra, kalb kırmak gibi büyük günâh yoktur. (c.3, m.45)
Hadîs-i erîflerde de buyuruluyor ki: (Bir müslümanı incitmek, kalbini kırmak,
Kâ’beyi yetmi kere yıkmaktan daha günâhtır.) [R.Nâsıhîn]
( nsanların en kötüsü, insanlara zarar veren, onları incitendir.) [ .Ahlâkı]
(Mü’min Kâ’beden üstündür.) [ bni Mâce]
(Emr-i ma’rûf ve nehy-i münkeri, ancak, rıfk ve hilm sâhibi fakîhler yapar.)
[ .Gazâlî]
yili i tavsiye için üç art lâzımdır: lim, Akıl ve hlâs.
1- lim sâhibi olmalıdır. Anlataca ı iyili in iyi, kötülü ün kötü oldu una dâir mu’teber
kitaplardan delîli bulunmalıdır! Sabretmesini bilmelidir! lmi noksan olan, tebli edece ini
kendisi bilmiyen ve kendi tatbik etmiyen, ba kalarına do ruyu nasıl ö retebilir? Tecrübesi
de yoksa, birçok yanlı lıklar yapar. Fayda yerine zarar verir.
2- Akıl sahibi olmalıdır. Bir kimsenin aklı az ise, nakli anlamakta âciz ise, ilmi de
noksan olur. Ahmak, hizmet ediyorum diye uygunsuz i ler yapar. lm-i siyâseti bilmiyen,
yumu ak söylemiyen, insanları idâre etme san’atından uzak olan kimse de, fitneye sebep
olur. Rıfk ile konu malıdır. Akıllı kimse, rıfk ile konu ur. Rıfk yumu aklık demektir.
Katılı ın tersidir. Sert ve kaba konu an, fitneye sebep olur. Hilm ile tatlılıkla söylemeli,
efkatle muâmele etmelidir.
Bir vâiz, zâlim sultan kar ısında do ruyu söylemek en büyük cihâd diye, Halîfe
Memûn’a, sert sözlerle nasîhat vermeye ba ladı. Halîfe, (Ey vâiz, Allahü teâlâ, senden
iyisini, benden kötüsüne gönderdi i hâlde, o, yumu ak konu tu) dedi. Vâiz, (Benden iyi ve
senden kötü olan kimdir) dedi. Halîfe, (Benden kötü olan Firavun’dur, senden iyi olan da
Mûsâ aleyhisselâmdır) dedi. Allahü teâlâ da, Hz. Mûsâya, Firavun’la konu urken yumu ak
konu masını emretmi tir. (Tâhâ 44)
Âhirette Firavun, (Bana sert hareket edildi i için, kabûl edemedim) diyemiyecektir.
3- hlâslı olmalıdır! hlâs yoksa, yaptı ı i leri sırf Allah rızâsı için yapmıyorsa, dünya
menfaatleri için yapıyorsa, o i in hayrı olmaz.
“Birisinin hatâsını görüp de söylemiyen kâfir olur” sözü yanlı tır. lim sahibi birine, biri,
lüzûmlu dînî bir suâl sorsa, o da bunu bildi i hâlde, hiç bir mazeret yokken gizlerse, i te o
zaman günâh i lemi olur. (Hatâsını gördü ümüz herkese, do rusunu bildirmek gerekir) diye
bir ey yoktur.

Müjdele, nefret ettirme!


Sual: Bazıları ( badetleri ya tam yap, ya da bırak, böyle olmaz!) diyorlar. Halbuki
insanın yapabildi i kadarını da terk etmemesi do ru de il midir?
CEVAP
Birkaç günaha müptelâ olan kimse, birinden vazgeçmek isterse, ona, (Di erlerini
bırakmadı ına göre, bu günaha da devam et) denmez. Günah miktarı ne kadar azaltılırsa o
kadar iyi olur. Allahtan korkup, bir günahtan vazgeçmek iman alametidir. Hadis-i erifte,
(Ömründe bir defa Allahı anan veya Ondan korkan müslüman, cehennemden çıkar)
buyuruldu. [Tirmizî]
Günah i liyen, oruç tutuyor veya zekât veriyorsa, (Aman bunları bâri bırakma)
demelidir! Bu ibadetleri de yapmazsa, dinden tamamen uzakla abilir. Korkutmaktan çok,
müjdeleyici olmak gerekir. Hadis-i eriflerde buyuruluyor ki:
(Rahmet-i lâhiden ümit kestirip, dinden nefret ettirenlere lanet olsun!) [ ir’a]
(Kolayla tırın, güçle tirmeyin; müjdeleyin nefret ettirmeyin!) [Müslim]
Bir genç, (Ya Resulallah, u üç günahı bırakamıyorum) dedi. O üç günah, yalan, zina ve
içki idi. Peygamber efendimiz, (Bu üç günahtan yalanı benim için bırak) buyurdu. Genç
kabul edip gitti.
Daha sonra, di er iki günahı i lemek isteyince, (Bu günahları i leyip Resulullahın
kar ısına çıkınca, “Ben i lemedim” desem yalan söylemi olurum. E er i ledi imi
söylersem, beni cezalandırır) diye dü ündü. Di er iki günahtan da vazgeçip salihlerden oldu.
( ir’a)
Kelime-i ehadeti dil ile söyleyip kalb ile de tasdik eden müslümandır. En büyük günahı
i liyen de müslümanlıktan çıkmaz. Hadis-i erifte buyuruldu ki: (Cebrail aleyhisselam,
“Ümmetine müjde ver ki, irk üzere ölmemi olan cennete girer” dedi. Ben, “Zina ve
hırsızlık eden de mi cennete girer” diye üç defa sordum. “Evet, zina ve hırsızlık eden de
cennete girer” dedi. Daha sonra, “ çki de içse, yine cennete girer” dedi.) [Buhârî] [Bu
günahların cezaları çekildikten sonra cennete girilir.]
Bu müjdeler, insanı günah i lemeye sevketmemelidir! Her günah, kalbi karartır, insanı
küfre sürükler ve ebedî cehennemde kalmaya sebep olabilir. Allahın gazabı günahlar içinde
saklıdır. Onun için her günahtan kaçınmalıdır. Belâm-ı Bâûrâ, çok ibadet eden büyük bir
âlim iken, bir günah yüzünden kâfir oldu. Günah i liyen hemen tevbe etmelidir! (K. Saadet)

Emr-i mârufun önemi


Sual: Herkesin emr-i mâruf ve nehy-i münker yapması, [iyili i emredip kötülü ü
önlemeye çalı ması], meselâ, bir haksızlık kar ısında eylemlerde bulunması, farz de il mi?
Haksızlık kar ısında susmak câiz midir? Yoksa bana dokunmıyan yılan bin yıl ya asın mı
diyelim?
CEVAP
Emr-i mâruf, farz-ı ayn de il, farz-ı kifâyedir. Yâni, herkese farz de il, gücü yetene
farzdır. Her gücü yetene de farz de ildir. Bir yerde, bu i i yapanlar varsa, di erlerine farz
olmaz. Çünkü Kur’an-ı kerimde buyuruluyor ki:
( çinizde, hayra ça ıran, mârufu emreden ve münkeri nehyeden bir topluluk
bulunsun. te bunlar, kurtulu a erenlerdir.) [Â. mrân 104]
Mâruf, dinimizin emretti i, münker ise, dinimizin yasakladı ı i lerdir.
Emr-i mâruf yapılmazsa, ilim yok olur, cahillik, fitne ve fesat her yeri kaplar. Hadis-i
eriflerde buyuruldu ki:
(Fitne [bid’at, sapıklık, küfür] yayıldı ı zaman, hakîkati, do ruyu bilen bir kimse,
[imkânı nisbetinde, söz ile, yazı ile, medya = gazete, dergi, radyo, tv ile] ba kalarına
[mümkün olan her yere ve herkese] bildirsin, [imkânı var iken, bir engel de yok iken
bildirmezse], Allahü teâlânın, meleklerin ve bütün insanların lâneti onun üzerine
olsun!) [Deylemî]
Kötülü ü önlemiyenler
(Ümmetimin bir kısmı, kabirlerinden maymun ve domuz eklinde kalkar. Bunlar
Allaha isyan edenlere, nehy-i münker yapmayan kimselerdir.) [Ebû Nuaym]
(Bir toplumda, gücü yetti i halde, günah i liyenlere, mâni olmayanlar, ölmeden
önce de, Allahın azâbına mâruz kalırlar.) [ bni Mâce]
(Kötülük men edilmezse, azap o milletin hepsine birden iner.) [Hâkim]
(Geçmi ümmetlerden bir kısmı çe itli azaba u radı. Bunların arasında iyiler yok
muydu) denildi inde, Peygamber efendimiz buyurdu ki: (Hep birlikte helâk oldular. Zira
günah i lenirken iyiler susmu tu.) [Taberânî]
Âlimlerin, güçleri yetti i kadar, fitneye sebep olmadan idarecilere, emr-i mâruf yapması
gerekir. Bir hadîs-i erîfte de buyuruldu ki:
(Cihadın en kıymetlisi, zâlim sultan yanında, hak yolu gösteren bir söz
söylemektir.) [Tirmizî]
Emr-i mâruf yaparken, fitne çıkarmamaya çok dikkat etmelidir.
Zarar gelece i bilinirken, günah i liyen herkese, emr-i mâruf yapmak yanlı tır. Hadis-i
eriflerde buyuruldu ki:
(Kıyâmette, bir kimseye, günah i liyene, niçin engel olmadı ı sorulacak, o da,
“Onun zararından korktum, Allahın affına güvendim” diyecek ve mâzûr görülecektir.)
[ Mâce]
(Zâlimin zulmünü de i tiremiyen, oradan hicret etmelidir.) [F.Bilgiler]
(Bozuk bir i i [nasihat ederek ve di er me ru yollarla] düzeltemezseniz, sabredin!
Allahü teâlâ onu düzeltir.) [Beyhekî]
Son hadîs-i erîf, saldırganlı ı de il, me ru yollardan ö üt verip sabretmeyi
emretmektedir.
Kudreti varken, gücü yeterken, haram i liyene mâni olmamak müdâhene olur.
Müdâhene, dünyalık ele geçirmek için, dinden tâviz vermektir. Haram i liyene veya yanında
bulunanlara olan saygısı yahut dine olan ba lılı ının gev ekli i, müdâheneye sebep olur.
Günah i liyene müdahale
Fitne olmadı ı, yâni dinine veya dünyasına zarar olmadı ı zaman, haram ve mekruh
i leyene mâni olmak gerekir. Mâni olmamak, susmak haram olur.
Müdâhene etmek, haram i lemeye râzı olmayı gösterir. Susmak çok yerde iyi ise de,
gücü yetenin hakkı, hayrı söyleyecek yerde susması yanlı tır.
lmin zekâtı, ancak ilmi ö retmekle ödenir. Âlimin mürekkebi, ehidin kanından üstün
oldu u hadis-i erifle bildirilmi tir.
Hadis-i erifte buyuruldu ki:
(Allahın yeryüzünde ehidlerden üstün mücâhidleri vardır. Bunlar, emr-i bil mâruf
ve nehy-i anil münker yapan kimselerdir.) [ .Gazâli]
Hz. Ebu Bekir, (Yâ Resûlallah, mü riklerle sava tan ba ka cihad var mı) diye
sorunca, Peygamber efendimiz cevap olarak buyurdu ki: (Evet, ehidlerden üstün
mücahidler vardır. Emr-i mâruf yaparlar, sâlihleri sever, fâcirlere bu zederler.)
[Tibyân]
Dînimizin temeli, îmanı, farzları ve haramları ö renmek ve ö retmektir. Allahü teâlâ,
Peygamberleri bunun için göndermi tir. Bunlar ö retilmezse, slâmiyet yıkılır, yok olur.
Kur’an-ı kerimde buyuruluyor ki:
(Kendinizi ve çoluk çocu unuzu Cehennem ate inden koruyun!) [Tahrim 6]

Emr-i mâruf yaparken


Sual: Bir hakkı alabilmek için eylemlere giri mek, emr-i bil mâruf ve nehy-i anil
münker midir? Kötülükleri, yanlı i leri önlemeye, çalı ırken dikkat edilmesi gereken
hususlar nelerdir?
CEVAP
mâm-ı Gazâlî hazretleri buyuruyor ki:
( nsanlar üç kısımdır:
Birinci kısmı gıda gibidir. Herkese, her zaman gerekir.
kincisi ilâç gibidir. htiyâç zamanında gerekir.
Üçüncüsü, hastalık gibidir. Bunlara ihtiyâç olmaz. Fakat, kendileri bula ırlar.
Bunlardan kurtulmak için, dinimizin emretti i ekilde müdâra etmek gerekir.)
Emr-i mâruf yapmak, güvenlik kuvvetlerine kar ı gelmek ve isyan etmek, dövmek,
yıkmak, kırmak, sövmek demek de ildir. Böyle eyler yapmak, fitne çıkarmak, yâni
bölücülük olur. Müslümanların ezilmesine, hapse girmesine ve din, îmân bilgilerinin yasak
edilmesine yol açar. Böyle fitne çıkarana Peygamber efendimiz lânet etmi tir.
Kendisine veya ba kalarına zarar gelme korkusundan dolayı iyili i emretmek ve haramı
men etmek mümkün olmazsa, böyle durumlarda fitneye mâni olmak için susmak gerekir.
Buna müdâra denir. Fitne zamanında, ine e tapanların yanında, ine in a zına ot vermeli,
onları kızdırmamalıdır.
Zarardan kurtulmak için
Müdâra, islâmiyetin dı ına çıkmadan, dini veya dünyayı zarardan kurtarmak için, dünya
menfaatinden vermek, gönül almaktır.
Müdâhene, gönül alırken, islâmiyetin dı ına çıkmak, günaha girmektir.
Hindiyye’de, (Günah i liyene tatlı sözle ö üt verilir. Dinlemezse, fitne çıkacak ise
susulur. Kötü söylenmez) deniyor. Kur’an-ı kerimde meâlen buyuruldu ki:
(Rabbinin yoluna hikmetle, güzel ö ütle ça ır! Onlarla en güzel ekilde tartı !)
[Nahl 125]
Kâdı zâde Ahmed efendi buyuruyor ki:
El ile, güç kullanarak emr-i mâruf ve nehyi münker yapmak, yâni günah i liyene
mâni olmak; hükûmetin vazifesidir. Söz ile, yazı ile cihad etmek, âlimlerin vazifesidir.
Kalb ile duâ etmek ise, her müminin vazifesidir.
Etkili olacaksa, bu vazifeleri yapmak vâcib olur. Fitneye sebep olaca ı umulursa, terk
etmek vâcib olur.
Fitne bulunan yere zarûretsiz gitmek câiz de ildir. E er dînini korumak için hicret
ederse, güzel olur. Cennete girmeye lâyık ve efaate mazhar olur. (Birgivî vasıyetnâmesi
erhi s.200)
Abdülgani Nablüsî hazretleri de buyuruyor ki:
(Emr-i bil mârufu ve nehy-i anil münkeri el ile yapmak, hükûmet adamlarına, dil ile
yapmak, din adamlarına, kalb ile yapmak da her müslümana farzdır.
Kendinin ve müslümanların dînine veya dünyasına zarar gelecek i leri bırakmak vâcib
olur. Öldürülece ini bilenin cihad yapması câiz olmaz.
Sultanın, kendi aklı ile, arzûsu ile verdi i emirlerine itaat etmek gerekmez. Fakat sultan
zâlim ise, eziyet ve i kence ediyorsa, onun dine aykırı da olsa, emirlerine uymak gerekir.
Hele, itaat etmiyenleri öldürüyorsa, kendini tehlikeye atmak, kimseye câiz olmaz.
Ahî Çelebî Hediye kitâbında (Emr-i mâruf farzdır, fitneye yol açarsa yapılmaz) buyuruyor.)
[Hadîka]
Kâfirlerle barı yapmak
bni Âbidîn hazretleri de buyuruyor ki: (Sava ınca, ölünece i, sava mayınca esîr
olunaca ı biliniyorsa, sava ılmaz. Müslümanların herhangi ekilde helâk olmalarından
korkulursa, kâfirlere mal vererek barı yapılır.
Sultanın, zâlimin, ölümle, hapis ile, i kence ile korkutarak emretti i günahı i lemek
mubâh, hattâ farz olur. Emrini yapmamak günah olur.) [R.Muhtar]
Mi kât-ül-mesâbîh erhinde diyor ki:
(Bir hadîs-i erîfte, (Öyle idareciler gelir ki, benim yolumdan ayrılırlar. Kalbleri
eytân yuvasıdır. Bunlara da itaat ediniz! Kar ı gelmeyiniz! döverek, söverek,
mallarınızı alsa da kar ı gelmeyiniz) buyuruldu. Yâni, (zâlim olan, malınıza, canınıza
saldıran idareye de isyan etmeyin, fitne çıkarmayın. Sabredip, ibâdetiniz ile me gûl
olun. ehirde fitneden kurtulamazsanız, ormana gidin, orada ot yemek zorunda
kalırsanız, ormanda kalın, fitnecilere karı mayın) demektir. Peygamber efendimiz, ( yi
dinleyin ve itaat edin) buyurdu. Bu, fitne çıkarmamak için, dikkatli olun demektir.) [E i’at-
ül-leme’ât]
Müslüman, Allahın emirlerine uymalı, günah ve suç i lememeli, fitne çıkmasına sebep
olmamalıdır! Herkese iyilik etmeli ve herkesin hakkını gözetmelidir! hiç kimseye zulüm,
yapmamalıdır!
Müslümanlı ın güzel ahlâkını, erefini, her yerde herkese göstermeli, her milletin islâm
dinine sevgi duymasına, saygılı olmasına sebep olmalıdır! ( slâm Ahlâkı)

Kötülü ü önlemek
Gücü yeten müslümanlar, hakkı, do ruyu söylemezse, yani emr-i maruf ve nehy-i
münker yapılmazsa, o ülkenin ba ına büyük belâların gelece ini dinimiz haber vermektedir.
bni Abbas hazretleri suâl etti ki:
- Ya Resulallah, içinde iyilerin de bulundu u bir ülke helak olur mu?
- Evet helak olur.
- Niçin?
- Allahü teâlâya isyan edildi inde iyiler sükut edince, hepsi helak olur. (Bezzar)
Peygamber efendimiz yine buyurdu ki:
(Allahü teâlâ, bir mele e, bir kasabanın altını üstüne getirmesini emreder. O
melek, bu kasabada hiç günah i lemiyen bir zatın da oldu unu, o zatı kurtarıp
kurtarmıyaca ını suâl edince, Cenab-ı Hak, "Bütün ehir halkı ile onu da alt üst et!
Çünkü o zat, bana isyan edenlere kar ı yüzünü ek itmemi tir" buyurdu.) [Beyhekî]
Hz. Ai e tarafından bildirilen hadis-i erifte buyuruldu ki: ( çinde peygamberler gibi
ibâdet eden seksen bin ki i bulunan bir ülke azaba maruz kalmı tır. Çünkü onlar,
Allah için bu zetmedi, emr-i maruf ve nehy-i münkerde bulunmadı.) [ hya]
Daha ba ka hadis-i eriflerde de, iyiler, kötülükleri önlemeye muktedir iken
önlemezlerse, o ülkede azabın umumi olarak gelece i bildirilmi tir. (Tirmizî)
Kötülü ü önlerken iyilere de zarar gelebilir. Birkaç iyiye zarar gelecek diye, kötülü e
göz yummak caiz olmaz. Nitekim, (Mecelle)de buyuruluyor ki: (Çok kimseyi zarardan
kurtarmak için, bir kimseye gelecek zarar tercih olunur.) [Madde 26]
Mesela, dü manlar müslümanlardan bir kısım insanları esir alsalar, ön safa müslümanları
koysalar, bu hâlde gelip bir ülkeyi istila etmek isteseler, dü manın umumi zararına mani
olmak için ön safta bulunan müslümanları da öldürmek caiz olur. Kangren olup bütün
vücuda sirayet edecek olan bir uzvu kesip atmaya benzer. Milletin menfaati, fert
menfaatından önce gelir. Atalarımız, (Kurunun yanı sıra ya da yanar) buyuruyor. Akılsız
ba ın cezasını yalnız ayak de il, bütün vücut çeker. Onun için kötülerden, kötülükten uzak
durmaya çalı malıyız.
Zehirli oldu u bilinen bir yılanı, bir seferli ine koynumuza alırsak, yılan tabiatı icabı
bizi sokar. Çünkü iyilikten anlamaz. Bu bakımdan yılandan daha tehlikeli olan sabıkalı bir
caniyi, bir seferli ine içeri almak büyük gaflet olur. Yılanı tecrübe etmeye, denemeye
gelmez. Kötüye kucak açan, elini veren, kolunu alamaz. Cananı da vermek mecburiyetinde
kalır.
Hadis-i erifte, (Sevgi, insanı kör ve sa ır eder) buyurulmu tur. Sevdi imiz kimse, bir
cani ile birlikte gelirse, sevgimizin kurbanı olup caniye de kucak açmaktan kaçınmalıyız.

Kötülü e Rıza
Sual: Bir hayra, bir iyili e sebep olanın onu yapmı gibi sevab alaca ını yazdınız.
Kötülü e sebep olan da onu i lemi gibi günah kazanır mı?
CEVAP
Evet iyili e sebep olan o iyili i yapmı gibi sevab kazanır.Kötülü e sebep olan da o
kötülü ü yapmı gibi günah kazanır. Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Kötülü e delalet eden (yol gösteren) onu yapan gibidir.) [Deylemî]
bni Mesud hazretleri, "Bir günah i lendi ini duydu u vakit, o günahın i lendi ine
sevinirse, aynı günahı i lemi gibi olur." buyurdu. Hadis-i erifte de (Do uda bir adam
öldürülür de, batıda olan buna razı olursa, onu öldürme günahına ortak olur.)
buyuruldu. ( . Gazalî]

Dost Acı Söyler


Sual: Arkada ımın dinle alakalı kusurlarını söylemem uygun olur mu?
CEVAP
Onu incitmeden söylemek gerekir. Kendi iyili i için söylendi ini bilmelidir! Yardımcı
olmamak arkada lı a yakı maz. Hadis-i erifte buyruldu ki: (Mümin, müminin karde idir.
Her halukarda ona nasihati terketmemelidir!) [ bni Neccar]
"Görü ünüz nedir?"
Sual: Bir kimsenin emr-i maruf ve nehy-i münker yapmaya gücü yetse, buna hiçbir mani
de bulunmasa, bu kimsenin hakkı, do ruyu bildirmemesi günah olur mu? Bu hususta sizin
görü ünüz nedir?
CEVAP
Önce unu bildirelim! Okuyucularımızın bir kısmı, (Bu hususta sizin görü ünüz nedir?)
gibi suâller soruyorlar. Dini hususlarda bizim gibilerin görü ü olmaz. Görü sahibi yalnız
müctehid âlimlerdir. Mukallidlerin görü leri ile karı tırmamak için müctehidlerin görü lerine
( ctihad) denir.
Bu bakımdan suâl soran kimse, (Görü ünüz ne?) yerine, (Dinimizin bu husustaki hükmü
ne?) yahut (Hanefi mezhebinde bu husus caiz midir?) gibi suâl sormalıdır. Din konusunda
unun bunun görü ü olmaz. Fakat ( stanbul bo azına üçüncü bir köprüye ihtiyaç var mıdır?
Bu husustaki görü ünüz nedir?) eklinde sorulabilir. Din hususunda böyle bir görü
bildirmek caiz olmaz. (Bana göre helaldir) veya (Bana göre helal de ildir) demek yahut
(Bana göre uygundur) gibi sözlerin hiç kıymeti olmaz.
imdi suâlinizi cevaplandıralım!
Emr-i maruf farz-ı kifayedir. Bir yerde emr-i maruf yapılmazsa, gücü yeten herkes mesul
olur. Emr-i maruf çok mühimdir. Emr-i maruf yapan olmazsa, ilim yok olur. Cehalet ve
sapıklık yayılır. Fitne her tarafı kaplar. Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Fitne ve fesad yayıldı ı, müslümanlar aldatıldı ı zaman, do ruyu bilenler, herkese
anlatsın! Anlatmazsa, Allahü teâlânın, meleklerin ve insanların lâneti onun üzerine
olsun!) [Ebu Naym]
(Ortalık karı ır, yalanlar yazılır, adetler ibâdetlere karı tırılır ve Eshabıma dil
uzatılırsa, do ruyu bilenler herkese bildirsin! Allahü teâlânın, meleklerin ve bütün
insanların lâneti, do ruyu bilip de, gücü yetti i hâlde bildirmeyene olsun! Allah , böyle
âlimlerin, ne farzlarını, ne de ba ka ibâdetlerini kabul etmez.) [Ebu Nuaym]
(Bid'atlar yayılıp, sonra gelenler, öncekilere lânet etti i zaman, do ruyu bilenler
herkese söylesin! E er söylemeyip gizlerse, Allahın Muhammed aleyhisselama indirdi i
Kur'an-ı kerimi gizlemi olur.) [ bni Asakir]
(Bid'atler zuhur edip, Eshabıma kötü sözler söylendi i zaman, do ruyu bilen,
herkese söylesin! Söylemezse Allahü teâlâ böyle âlime lânet eder.) [Deylemî]
(Allahü teâlânın yeryüzünde ehidlerden üstün mücahidleri vardır. Bunlar, emr-i
bil maruf ve nehy-i anil münker yapanlardır.) [ . Gazalî]
(Bir yerde bir kötülük zuhur edince, o kötülük men edilmezse, Allahü teâlâ azabını
o kavmin hepsine birden indirir.) [Hakim]

Tarihi tavsiye ve nasihatler


Sual: slam alimlerinin idarecilere tavsiye ve nasihatları olmu mudur?
CEVAP
Ebu Yusüf hazretlerinin Halife Harun Re ide tavsiyesi özetle öyle:
Ey Müminlerin Emiri, Allah sana büyük bir vazife verdi. O öyle bir vazife ki sevabı
sevabların, cezası da cezaların en büyü üdür. Artık sen, Allahın kendilerine emir tayin edip
idarelerini sana emanet etti i insanlar için bina yaparak, adaleti icra etmeye ba ladın. Bina
adalet ve do ruluk harcından mahrum temeller üzerine kuruldu u vakit, Allah o binanın
temellerini bozar, yapan ve yapılmasına yardım edenlerin üzerine yıkar. Bu sebeple vazifeni
ihmal edip herhangi bir hakkın zayi olmasına sebep olma!
Bugünün i ini yarına bırakma, aksi hâlde i leri zayi etmi olursun. Ecel emelin
önündedir. Ecele, i ve amel ile ko . Çünkü ecel geldikten sonra artık i ve amel yoktur.
Çoban, efendisine hesap verdi i gibi idareci de Rabbine hesap verir. O hâlde hakkı sahibine
ver, adaleti icra et. Çünkü Kıyamette Allah katında en mesud idareci, idare ettiklerini en
fazla mesud edendir. E er sen haktan ayrılırsan, idare ettiklerin de do ruluktan ayrılır.
Nefsine uyarak emir vermekten, öfke ile i yapmaktan sakın. Biri ahireti, di eri dünyayı
ilgilendiren iki i ten, ahiret i ini tercih et. Çünkü ahiret baki, dünya fânîdir.
Daima temkinli ol; temkinli olmak dil ile de il kalb iledir. Azabından korkarak ve
rahmetini umarak Allaha sı ın, çünkü sı ınmak ve korunmak korku ve ümid iledir. Kim
Allaha sı ınırsa Allah onu korur. Daima iyi bir akıbet, zayi olmayacak bir i , herkesin
vardı ı bir kaynak için çalı . Çünkü, eninde, sonunda varılacak yer, o kadar korkunç bir
duraktır ki, orada yürekler hoplar, herkes zillet içindedir.
Kıyamette, o korkunç yeri bilip de amel etmiyen, yararlı i yapmayan kimsenin duyaca ı
hasret ve pi manlık sonsuzdur. u ayet-i kerimeyi dü ünmelidir!
(Bugün [hak ile bâtılın, iyi ile kötünün, haklı ile haksızın ayrıldı ı] bir gündür. Sizi de,
sizden öncekileri de burada topladık.) [Mürselat 38]
Telafisi imkansız bir ayak kayması, ne acı bir pi manlık ki hiç faydası yok. Bu hayat,
sadece gece-gündüzün nöbet de i tirmesinden ibarettir. Zaman her yeniyi eskitir, her uza ı
yakınla tırır, vaad edilen her eyi getirir. Allah herkesin cezasını elbette verir.
Dünyadaki az bir zamandaki i lerin hesabını vermek çok çetindir. Dünya da, içindekiler
de yok olacaktır. Ahiret ise devamlı kalma yeridir. Yarın Allaha, asi olarak mülaki olma!
unu iyi bil ki Kıyamet gününün hakimi, kullarını evlerine, yerlerine ve mevkilerine göre
de il ancak amellerine göre muhakeme edecektir. Allah ikaz ediyor, o hâlde dikkatli ol.
Çünkü sen; abes olarak yaratılmadın, bu sebeple de ba ı bo bırakılmayacaksın. üphesiz
Allah seni yaptıklarından ve içinde bulundu un durumdan hesaba çekecektir. yi dü ün, nasıl
cevap vereceksin, aya ın kayarsa nasıl kurtulacaksın?
Hadis-i erifte buyuruldu ki:
(Kıyamette herkes, u dört suâle cevap vermedikçe hesabdan kurtulamaz: Ömrünü
nasıl geçirdi, ilmi ile nasıl amel etti, malını nereden, nasıl kazandı ve nerelere harcetti,
cismini, bedenini nerede yordu, hırpaladı?) [Tirmizî]
Ey Müminlerin Emiri, soruların cevabını hazırla! Çünkü bugün dünyada yapıp
bıraktıkların yarın sana sorulur. Gizli i lerin maskesinin dü ece ini de hatırla! Sana,
vazifelerini Allah rızası için yapmanı tavsiye ederim. Tavsiyeme uymazsan; aslında
yürünmesi kolay olan yol sana zorla ır; gözlerin etrafı görmez, gerçekler kaybolur. O geni
yol sana daralır, orada bildiklerini tanımazsın fakat tanımadıklarını bilirsin. Bu sebeple
nefsine kar ı ma lub olmasını de il, muzaffer olmasını isteyen kimsenin husumeti ile
nefsine kar ı koy.
Ey Müminlerin Emiri, idare ettiklerinin zararına sebep olma! Allah onların haklarını
senden alır da, neticede zararın büyük olur. Bina, ancak yıkılmadan önce tahkim edilir.
üphesiz Allahın, idaresini sana verdi i kimseler hakkında yaptıkların senin lehine, telefine
sebep oldukların da senin aleyhine olarak tesbit edilir. Allahın, idaresini sana emanet etti i
kimselerin i lerini unutmazsan, sen de unutulmazsın. Onlardan ve onlara faydalı eylerden
gafil olmazsan, sen de aldatılmazsın.
darecilerin yolunu aydınlatacak nur; ancak cezaları tatbik etmek, ara tırmaya ve açık
delillere dayanmak suretiyle hakkı sahibine vermektir. yi ki ilerin yolunu takip etmek,
onların iyi hareket ve prensiblerini devam ettirmek daha tesirlidir. darecinin zulmetmesi;
idare edilenler için bir felaket, itimat ve güvenden yoksun kimselerle yardımla ıp millet
idaresinde onlara dayanması ise bütün halk için bir helaktır.
Islahçı ol, fesattan kaç
Ey Müminlerin Emiri, güzel kom uluk ve iyi muamele et! ükrederek nimetlerin
ço almasını iste! Çünkü Allahü teâlâ buyurdu ki: ( ükrederseniz, nimetlerimi artırırım.
Nankörlük ederseniz, azabım çok iddetlidir.) [ brahim 7]
Allah katında ıslahtan daha iyi, fesattan daha kötü bir ey de yoktur. Kötülük i lemek
nimetlere kar ı nankörlüktür. Nankörlük edenlerin ço u, ereflerinden mahrum olmu ve
Allah, onlara dü manlarını musallat etmi tir.
A a ıdaki hadis-i eriflerin gere ini yapmaya çalı !
1- ( nsanların en kıymetlisi ve Kıyamette bana en yakın olan, adaletle hükmeden
idarecidir. nsanların en kötüsü ve en fazla azap görecek olanı ise zâlim idarecidir.)
2- (Allahın hayır murad etti i milletin idarecileri yumu ak ve cömert kimseler olur.
Kim idareci olur da rıfk ile muamele ederse, Allah da ona rıfk ile muamele eder.)
3- (Cemaatten bir karı uzakla an, boynundaki islâm halkasını koparmı tır.)
4- ( darecilerinize sövmeyin. E er iyi idare ederlerse sevabı onlaradır, size de
te ekkür gerekir. E er kötülük ederlerse vebali onlara, size de sabır gerekir. Çünkü
idarecilik bir nikmet [cezalandırmak suretiyle mükâfat vermek]tir, Allah diledi ini o
yoldan imtihan eder. Onun nikmetini öfke ve isyan ile de il, sabır ve tahammülle
kar ılayın!)
5- (Her emire itaat et, her imamın arkasında namaz kıl! Eshabımın hiçbirine
sövme!)
Resulullahın Eshabı, bize emirlerimize sövmemek, hilekarlık etmemek, asi olmamak
Allahtan korkup sabretmek gerekti ini bildirdiler.
Hz.Ebu Bekir, ama gönderdi i bir zatla bir müddet yürüdükten sonra, kendisine, "Ey
müminlerin halifesi artık dönseniz" denilince, kabul etmeyip "Resulullahın (Allah yolunda
tozlanan ayaklara ate haramdır) buyurdu unu i ittim" dedi.
Ömer b. Abdülaziz buyurdu ki: Allah, idarecilerin zulmünden dolayı, halkı
cezalandırmaz. Fakat kötülükler açıktan i lendi i vakit mani olmazlarsa, hep birden azaba
müstehak olurlar.

Hz. Ebu Bekr, Hz. Ömere buyurdu ki:


Vasıyetimi tutarsan, ölüm gelince, senin için ondan daha sevimli bir ey olmaz. E er onu
tutmazsan, elbette mani olamıyaca ın ölüm gelince senin nazarında ondan daha çirkin bir
ey olmaz. Allahın senin üzerinde gece yapman gereken bir hakkı vardır, ki onu gündüz
kabul etmez. Gündüzün bir hakkı vardır, ki onu da gece kabul etmez. Üzerine farz olan
ibâdetleri eda etmeden hiçbir nafile ibâdetin kabul olmaz.
Ey Hattabo lu Ömer, geride bıraktıklarıma bakarak seni yerime geçirdim. Resulullahla
çok arkada lık ettik.
O bizi daima kendisine, ehlimizi de ehline tercih ederdi. O derece, ki onun bize
verdiklerinden artanları biz tekrar onun ehline hediye ederdik.
Sen de bana arkada lık ettin. Benim daima benden öncekilerin izini, Resulullahın yolunu
takip etti imi gördün. Ben asla hak yoldan sapmadım.
Ey Ömer senin kaçınmanı istedi im eylerin ilki, nefsinin arzularına uymamandır.
Çünkü her nefsin ehevi arzuları vardır. Onu yerine getirdi in vakit daha ba kalarını
istemekte ısrar ve inat eder.
u karınları i mi , gözleri dünyaya tamah etmi , her birinin sevdiklerini kendisi için
sevmi olan kimselere kar ı dikkatli olmanı, onları korkutmanı, kendinin de korkmanı
istiyorum. Bil, ki sen Allahtan korktu un müddetçe onlar da senden korkarlar. Sen do ru
oldu un müddetçe onlar da senin yolunda do rulu a devam ederler. Vasiyetim budur.

Hz. Ebu Bekr buyurdu ki:


Allahtan korkmanızı, korku ile ümidi birle tirmenizi tavsiye ederim. Çünkü Allahü teâlâ
Hz. Zekerriya ve ehli beytini överek buyuruyor ki:
(Onlar, hayırlara ko arlar, korku ile ümid arasında bize duâ ederler ve ancak bize
boyun e erlerdi.) [Enbiya 90]
Biri, Hz. Ömere "Allahtan kork" diyerek söylenmeye devam etti. Oradakiler "Emir-ül
müminine kar ı fazla konu tun" dediler. Hz. Ömer öyle buyurdu:" Bırakın konu sun. E er
onlar bize söylemezse onlarda hayır yok, onların do ru sözlerini kabul etmezsek bizde hayır
yoktur."
Yalnız hakka de er ver
Hz. Ömer buyurdu ki:
Bizim üzerimize dü en vazife; Allahın yapılmasını emretti i taatlarıyla size emretmek
ve vasiyet olarak size yasakladıklarını yasaklamak, yakın-uzak herkes hakkında Allahın
emirlerini tatbik etmek, haktan gayrıya de er vermemektir. Biliniz ki; tamah fakirlik, kanaat
zenginliktir. Kötü kimselerden uzak durmaya çalı malıdır! Ho una gitmeyen hususlarda
Allahın kaza ve kaderine rıza göstermeyen kimse, sevdi i hususlarda da tam manasıyla
Allaha ükrünü eda etmi sayılmaz.
Benden sonra gelecek halifeye, Allahtan korkmasını ve sahabeden güzel i yapanların
i ini kabul etmesini, kötü i yapanlarını da affetmesini vasiyyet ediyorum. Allah ve
Resulünün ahdini de tavsiye ederim. Allah ve Resulünün ahidlerini insanlara tam olarak
tatbik etsin. Halka, takatlarının dı ında yük yüklemesin.
Seni ilgilendirmeyen i lere karı ma. Dü manından uzak ol. Emin olanı hariç, dostundan
kendini koru, yani sırlarını açma. Kötü ahlâklı kimse ile arkada lık etme, aksi hâlde
kötülüklerinden pek ço u sana bula ır. lerini Allahtan korkanlarla isti are et.
Allahın emrini ancak ba kasına boyun e meyen, yumu aklık göstermeyen, tamahkar
olmayan kimse ikame eder. Yine Allahın emrini ancak hak u runda kendi taraftarlarına kar ı
öfkesini yutmayan, do ru söyleyen kimse tatbik eder.

Hz. Ömer, Ebu Musa el-E ariye öyle yazdı:


Allah katında idarecilerin en iyisi, emri altındakileri mutlu eden, en kötüsü de, onların
ekavetine sebep olandır. Kötülükten son derece sakın. Aksi hâlde emrindekiler de kötülü e
dalar. O zaman senin durumun, yerin ye il otlarda beslenip ya lanmayı isteyen hayvan gibi
olur. Onun ölümü ise semizli ine ba lıdır.
Hz. Osman, bir kabrin yanında durunca sakalı ıslanana kadar a ladı. Sebebi sorulunca
Resulullah efendimizden i itti i u iki hadis-i erifi bildirdi:
(Kabir, ahiret menzillerinin ilkidir. Buradan kurtulana, sonrakiler daha kolaydır.
Burada kurtulamıyana, ilerdekiler daha zordur.)
(Kabirdeki manzaradan daha korkuncu yoktur.)

Hz. Ali bir müfreze gönderdi i vakit ba ına tayin etti i kimseye öyle derdi:
"Sana Allahtan korkmanı tavsiye ederim. O, hem dünyaya, hem de ahirete maliktir.
Vazifene sarıl. Seni Allaha yakla tıracak olana yapı . Çünkü dünyada yapıp da bıraktıklarını,
yarın kar ında hazır bulacaksın."
Sakiften bir zat anlatır:
Hz. Ali, beni vali tayin etti ve ehrin halkının yanında bana öyle dedi: "Vergiyi tam
olarak al! Bu i te sakın sende bir zaaf görmesinler."
Daha sonra bana öyle dedi: "O sözü onların yanında söylememin sebebi, onlar hilekar
bir kavimdir. Onlara ait bir elbiseyi, yedikleri bir eyi, ta ıt olarak kullandıkları bir hayvanı
alıp satma. Para yüzünden onları kırbaçlama ve ayakta da bekletme. Vergi olarak
aldıklarından, onlara bir mal satma! E er bu sözlere muhalefet edersen Allah benim yerime
seni yakalar. Emre muhalif bir hareketini duyarsam seni azlederim.

Ömer bin Abdülaziz halife tayin edilince, halkın i lerinden yüklendi i mesuliyet
sebebiyle iki ay üzüntü ve keder içinde kaldı. Sonra millet ve ülke i lerine nazar etti. Hakları
sahiplerine iade etti. Vefatından sonra, devrin âlimleri onun ölümüyle müslümanların ne
kadar büyük bir kayba u radıklarını, kederlerinin sonsuz oldu unu bildirdiler.
Hanımı anlatır:
Vallahi onun kadar Allahtan korkan, Allah korkusuyla titreyen birisini görmedim.
Hayatını insanlara hizmet u runda tüketti. Halkın ihtiyaçlarını gidermek için bütün gün
vazifesi ba ında kalırdı. Ak am olur da bazı kimselerin i i bitmezse gece de devam ederdi.
Bir gece yine sabahladı. Kendi ahsi malından olan kandilini yakıp iki rekat namaz kıldı.
Sonra elini çenesine dayayıp a lamaya ba ladı. Gözya ları yanaklarından akıyordu. Sabaha
kadar bu ekilde a ladı. msak vaktinde oruca niyet etti. Bu hâl ne diye sordum. Dedi ki:
(Dü ündüm ki bu millete halife oldum. Garib, kanaatkar, kendi haline terkedilmi
biçareleri, fakirleri, muhtaçları, zorla tutulan esirleri, ülkenin dört buca ındaki nice
kederlileri hatırladım. Anladım ki Allah onların hepsinin hesabını benden soracak. Resulü de
onların lehine, benim aleyhime ehadet edecek diye dü ünüp a lıyorum.) [Kitab-ül Haraç]

Hasan-i Basri hazretlerinin, halife Ömer bin Abdülazize nasihatı:


Ey müminlerin emiri, bil ki, Allahü teâlâ, halifeyi, zâlimlere, haksızlıklara mani olucu,
zayıflara yardımcı, darda kalanlara destek olarak yaratmı tır. Kendi malını nasıl korur ve
evladına nasıl efkatli davranırsa, halka da öyle davranır. O, bedendeki kalb gibidir. Uzuvlar
onun iyi olmasıyla iyi olur, bozulmasıyla bozulur. Halife, Allahü teâlâya itaat eder.
Emrindeki halkı da Ona itaata sevkeder. Rabbimiz, kötülüklerden sakınılması için cezalar
emretti. Bunu uygulayacak olanların suç i lemesi yakı ır mı?
Ölümü, ölüm anında yakınlarının sana yapacakları yardımın azlı ını ve ölümden
sonrasını dü ün. Ölüme ve ondan sonrasına hazırlık yap. yi bil ki, ölümü müteakip bir yere
gireceksin. Orada uzun müddet kalacaksın. Dostların yalnız bırakacak, tek ba ına orada
kalacaksın.
Ki inin karde inden, ana-babasından, çoluk-çocu undan kaçaca ı günde, sana yardımcı
ve dost olacak eyi hazırla. Herkesin diriltilip gizli olan eylerin ortaya çıkarılaca ı günü
hatırla. Artık o zaman bütün sırlar açılmı olacaktır.
Ecel gelip çatmadan ve fırsat elde iken Allahü teâlânın kullarına adaletle hükmet.
Senin felaketine sebep olan eylerden istifade eden insanlar seni gaflete dü ürmesin.
Kendileri dünya menfaatlerine kavu mak için, seni ahırette kavu aca ın nimetlerden
uzakla tırırlar. Bugünkü gücüne kuvvetine bakma, ahırette halinin ne olaca ını dü ün, ona
göre i yap. Bir a gibi seni saran ölüm her an yakla maktadır. Hesab verece ini unutma!

eyh Edebali hazretlerinin, talebesi ve damadı Osman Beye nasihati


"Ey o ul, sen beysin, bundan sonra biz öfkelenirsek, senin uysal olman gerekir.
Güceniklik bize, gönül almak sana. Suçlamak bize, katlanmak sana. Acizlik, hata bize, ho
görmek sana. Geçimsizlik, uyumsuzluk, anla mazlıklar bize, adalet sana. Kötü göz, om
a ız, haksız yorum bize, ba ı lama sana. Bölmek bize, bütünlemek sana. Ü engeçlik,
tembellik bize, uyarmak, gayretlendirmek, ekillendirmek sana.
Ey o ul, sabretmesini bil, vaktinden önce çiçek açmaz. unu da unutma, insanı ya at ki,
devlet ya asın.
Ey o ul, i in a ır ve çetin, Allah yardımcın olsun."

Osmanlı Devletinin kurucusu Osman Beyin, o lu Orhan Beye nasihati:


Din i lerini her eyden önce ele al, yürütmekte de asla gev eklik yapma! Çünkü bir
farzın yerine getirilmesini sa lamak, din ve devletin kuvvetlenmesine sebep olur.
Din gayreti olmayan, sefahete dü kün, tecrübe edilmemi kimselere i verme! Çünkü
Yaradandan korkmayan, yarattıklarından da çekinmez.
Zulümden, slâmiyete aykırı eylerden son derece uzak dur! Seni zulüm ve bid' ate te vik
edip sürükleyenleri, devletinden uzakla tır ki, bunlar seni yıkılı a sürüklemesinler.
Devlet hizmetinde ihlasla ömrünü tüketen sadık devlet adamlarını daima gözet. Böyle
kıymetli kimselerin vefatından sonra, aile efradını koru, ihtiyacı olanların da ihtiyaçlarını
kar ıla, tebeandan hiç kimsenin malına mülküne dokunma! Hak sahiplerine haklarını ver,
layık olanlara ihsan ve ikramlarda bulun ve ailelerini de gözet!
Devletin bedeninde kuvvet mesabesinde olan hakiki âlimleri ve fazilet sahiplerini, edip
ve yazarları, sanat erbabını gözetip koru. Onlara hürmet, ikram ve ihsanda bulun. Bir ülkede,
olgun bir âlimin, bir arifin, bir velînin bulundu unu duyarsan, onlara her türlü imkanı
tanıyarak ülkene yerle tir ki, hükumetin süresince âlim ve arifler ülkende ço alsın. Din ve
devlet i leri nizama oturup ilerlesin.
Sakın, orduna ve zenginli ine ma rur olma. Benim halimden ibret al ki, zayıf, güçsüz
bir karınca misali, hiç layık olmadı ım hâlde buraya geldim ve Allahü teâlânın nice
ihsanlarına kavu tum. Sen de benim uyguladı ımı yap!
Bu yüce dinin mensuplarını ve itaat eden di er tebeanı himaye eyle! Allahü teâlânın
hakkını ve kullarının hakkını gözet. Devletin zaruri ihtiyaçları dı ında sarfiyatta
bulunmaktan son derece sakın! Senden sonra geleceklere de aynı eyi tenbih eyle. Daima
adalet ve insaf üzerine bulun. Zulme meydan verme. Herhangi bir i e ba lıyaca ın zaman
Allahü teâlânın yardımına sı ın! Tebeanı, dü manların ve zâlimlerin saldırılarından koru.
Haksız olarak hiç kimseye muamelede bulunma. Daima halkını ho nud edecek eyleri
arayıp, yapılmasını sa la. Onların gönlünü kazanmayı, bunun devamını büyük nimet bil!
Halkın sana olan güveninin sarsılmamasına son derece dikkat eyle!
Hükümdarın vazifesi
Kıssa olarak bildirilen ayet-i kerimelerden ibret, ders almak gerekir. Neml suresinin (Hz.
Süleyman, "Ku lar arasında hüdhüdü görmüyorum, kayıplara mı karı tı" dedi)
mealindeki 20. ayet-i kerimesi sultanlara, ülkeleri hususunda uyanık ve dikkatli olmalarına,
halkın i lerini iyi yürütmelerine, tebasından en büyük mertebede olanların durumlarını
ara tırdı ı gibi, en küçüklerinin de hallerini sorup ö renmesine, büyük-küçük hepsinin varlık
ve yoklu undan haberdar olması icab etti ine i aret etmektedir. Nitekim Hz. Süleyman, en
küçük ku olan hüdhüdün durumunu ara tırmı , onun izinsiz azıcık ortadan kaybolması
kendisine gizli kalmamı tır. (Ruh-ul-Beyan)
Âmir olan da, her elemanı ile ilgilenmelidir!
Ö üt Dinlemek
Hak bir söz, güzel bir ö üt kimden gelirse gelsin, güzel kar ılamalı, böyle güzel bir sözü
duyurdu u için Allahü teâlâya ükretmeli, söyliyene de il söyletene bakmalıdır! Hadis-i
erifte buyuruldu ki: (Bir kimse dini hakkında bir ö üt duysa, bu Allahın ona ihsan etti i
bir nimettir. Buna ükretmesi ne iyidir. ükretmezse, günahı artar, Allahın gazabına
sebep olur.) [ bni Asakir]

Güzel ö ütlerle ça ır!


Sual: Müslüman iken dinsizlerin etkisinde kalan bazı kimseler, dine dü man
olmu lardır. Bunlara dinimizi yeniden izah etmekte fayda var mıdır?
CEVAP
Bunlara büyük bir sabır ve sebat ile slâm dininin esaslarını onların anlayaca ı bir tarzda
telkin etmelidir! Kur'an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:
(Rabbinin yoluna hikmet ile, güzel ö ütlerle ça ır! Onlarla en güzel ekilde tartı !
Do rusu Rabbin, yolundan sapanları daha iyi bilir.) [Nahl 125]
Bildi imiz iyi ve do ru eyleri bilmiyenlere en güzel tarzda ö retmek, üzerimize farzdır,
Allahü teâlânın kati emridir. Bu vazifeye, (Emr-i maruf) denir. Bu bir ibâdettir. lmin zekâtı,
bilmeyenlere ilmi ö retmekle ödenir. Bu, çok hayırlı bir i tir. Dinimiz, âlimin mürekkebini,
ehidin kanından efdal tutmakta, hayırlı i görmeyi, nafile ibâdetten üstün saymaktadır.

yili i tavsiye
Sual: Kendisi iyi olmıyan bir kimse, ba kalarının iyi olmalarını tavsiye edebilir mi?
CEVAP
Kur' an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:
( nsanlara iyili i emredip de kendinizi unutur musunuz?) [Bekara 44]
Hadis-i erifte de buyuruldu ki:
( sra gecesinde, ate ten makaslarla dudakları kesilen bir kavme u radım. Kim
olduklarını sordum. "Biz iyili i emretti imiz hâlde kendimiz yapmayan, kötülü ü
yasakladı ımız hâlde kendimiz sakınmıyan kimseleriz" dediler.) [ bni Hibban]
Bazıları, bu hususdaki ayet-i kerime ve hadis-i eriflerden hakkı tavsiyeyi ancak
günahsız insanın yapabilece ini zannetmi lerdir. Do ru olmayan kimsenin ba kasını
do rultmaya çalı masının, salih olmayan kimsenin ba kasını ıslah etmesinin do ru
olmadı ını sanmı lardır. Hadis-i erifte buyuruluyor ki:
(Kendiniz tam yapamazsanız da iyili i emredin! Kendiniz tam sakınamazsanızda
kötülükten sakındırınız!) [ .Gazali]
Demek ki iyili i tavsiye etmek için günahsız olmak art de ildir. Sonra peygamberler
hariç günahsız kul bulmak kolay mıdır? Yukarıda bildirilen ayet-i kerime ve hadis-i erif
iyili i emri ve kötülü ü men etmeyi yasaklamıyor, iyili i emrederken kendimizi
unutmamamız bildirilmektedir. Çünkü kötülüklerin tehlikesini bilen âlime yapılacak azab
daha iddetlidir.
yili i Bildirmek
Âlim günah i lerse, (Bilmiyordum) diye bir mazeret ileri süremez. Fakat iyili i tavsiye
etti i ve kötülükten sakındırdı ı için günaha girmeyecektir. Âlim, kendisi yapmazsa bile
iyili i bildirmesi farzdır. Farzı yapan da ihlasına göre ecir kazanacaktır.
Vaaz yolu ile ir adda bulunan kimsenin fâsık olması, fâsıklı ının bilinmesi, sözünün
tesirsiz olmasına sebep olur. Allahü teâlâ, önce kendimize ö üt vermemizi, e er kendimiz
yaparsak, ba kalarına da tavsiye etmemizi bildiriyor. yili e kendimizden ba lamamız
gerekir, kendimiz yapamazsak bile iyili e tavsiye etmekten vazgeçmemeliyiz.
yili i tavsiye etmenin artı üçtür:
1- Niyeti düzgün olmalıdır! Yalnız rıza-i ilahi için iyili i tavsiye etmeyi dü ünmelidir!
2- Tavsiye edece i iyili i iyi oldu una, men edece i kötülü ün kötü oldu una dair
muteber kitaplardan delili bulunmalıdır!
3- Sabretmesini bilmelidir!
Bu üç artın yanında iyili i tavsiye edecek kimsede üç haslet bulunmalıdır:
1- Rıfk ile konu malıdır. Rıfk yumu aklık demektir. Katılı ın tersidir. Yumu ak yerine
sert ve kaba konu an fitneye sebep olur. Kur' an-ı kerimde Firavuna yumu ak ekilde nasihat
edilmesi emredilmi tir.
2- lim sahibi olmalı, do ru söylemelidir. lmi olmayan iyili i tavsiye edemez. Fayda
yerine zarar verir.
3- Hilm ile tatlılıkla söylemelidir. Hadis-i erifte iyili i tavsiye eden kimsenin,
yumu aklıkla, efkatle muamele etmesi emredilmektedir.
Bu artları ta ıyan akıllı ki i, gücü nisbetinde iyili i tavsiye etmelidir. Akıllının kim
oldu u hadis-i erifte öyle bildirilmektedir:
(Aklın alameti, nefse hakim olup öldükten sonra gerekenleri hazırlamaktır.
Ahmaklık alameti nefse uyup, Allahtan af ve merhamet beklemektir.) [Tirmizî]
Bu hususların yanında, iyili i tavsiye eden kimse, güzel ahlâk sahibi olmalıdır. Güzel
ahlâk sahibi olmayan kendini ıslaha çalı malıdır.
yilik Etmek
1- ( nsanlar, kendilerine iyilik edenleri sever) ve (Hediyele irseniz, birbirinizi
seversiniz) hadis-i eriflerine uymaya çalı malıdır. Hediyenin en kıymetlisi güler yüz, tatlı
dildir. Bid' at sahiplerinden ba ka herkese, dost, dü man, müslüman ve kâfire, daima güler
yüz, tatlı dil göstermelidir. Kimse ile münaka a etmemelidir. Münaka a, dostlu u giderir,
dü manlı ı arttırır.
2- Hayatın kadrini ancak ölü bilir. Nimetin kadrini azab çeken, servetin kadrini fakir,
Cennetin kadrini, Cehennem ehli bilir.

Nasihatın önemi
Sual: Nasihat nasıl olmalıdır?
CEVAP
Nasihat, Allahü teâlânın bir kimseye verdi i nimetin onda kalarak, dinine ve dünyasına
faydalı olmasını istemek demektir. lim sahipleri, emr-i maruf ve nehy-i münker yapmalı,
yani iyili i yaymaya, kötülükten sakındırmaya çalı malıdır! Nasihatten uzak kalan kalb
kararır. Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Dinin temeli nasihattır.) [Buharî]
(Hayra sebep olana, bunu yapanın ecri kadar sevap verilir.) [Müslim]
(Kendi için istedi ini din karde i için de istemiyen, iman etmi olmaz.) [Buharî]
(Allahın en çok sevdi i kimse, çok nasihat edendir.) [ . Ahmed]
Nasihat dört çe ittir
1- Allahü teâlânın var oldu unu, bir oldu unu, bütün kemal ve cemal sıfatlarının Onda
bulundu unu, Ona layık olmıyan sıfatların, ayıpların, kusurların Onda bulunmadı ını, halis
niyet ile Ona ibâdet etmek gerekti ini, gücü yetti i kadar Onun rızasını almaya çalı masını,
Ona isyan edilmemesini, Onun dostlarına muhabbet, dü manlarına muhalefet edilmesini,
Ona itaat edenleri sevmeyi ve isyan edenleri sevmemeyi, nimetlerini saymayı ve bunlara
ükretmeyi, bütün mahluklarına acımayı, Onda bulunmıyan sıfatları Ona söylememeyi
bildirmek, Allahü teâlâ için nasihat etmek olur.
2- Kur'an-ı kerimde bildirilenlere inanmayı, emredilenleri yapmayı, kendi aklı ile,
görü ü ile uydurma tercümeler yapmamayı, onu çok ve do ru olarak okumayı, ona abdestsiz
el sürmek caiz olmadı ını, insanlara bildirmek, Kur' an-ı kerim için nasihat etmek olur.
3- Muhammed aleyhisselamın bildirdiklerinin hepsine inanmak gerekti ini, Onun
sünnetlerini yapmayı ve yaymayı, Onun güzel ahlâkı ile huylanmayı, Al, Eshabını ve
ümmetini sevmeyi bildirmek, Resulullah için nasihat olur.
4- nsanlara dünyada ve ahirette faideli olan eyleri yapmak ve zararlı olan eyleri
yapmamak gerekti ini ve kimseye eziyyet etmemeyi, kalb kırmamayı, bilmediklerini
ö retmeyi, kusurlarını örtmeyi, farzları emretmeyi, haramlardan nehyetmeyi, bunların
hepsini tatlılıkla bildirmeyi, küçüklere merhamet, büyüklere hurmet edilmesini, kendilerine
yapılmasını istemediklerini ba kalarına da yapmamalarını, onlara bedenleri ile, malları ile
yardım edilmesini bildirmek de, bütün insanlar için nasihat etmek olur. Hadis-i erifte
buyuruldu ki:
(Müslümanlara yardım etmiyen, onların iyilikleri ve rahatları için çalı mıyan,
onlardan de ildir. Gece ve gündüz, Allah için ve Kur'an-ı kerim için ve Resulullah için
ve devlet reisi için ve bütün müslümanlar için nasihat etmiyen kimse de, bunlardan
de ildir.) [Taberânî]
lmiyle amil olmayanın sözleri her ne kadar tesirsiz olsa da, sözü tesirli olan slâm
âlimlerinin hikmetli sözlerini naklederek, iyili i emredip kötülükten sakındırmak gerekir.
Nasihatı rıfk ile söylemeli, sert olmamalıdır. Hadis-i erifte buyurulmu tur ki:
(Emr-i maruf yapan, yumu ak ve efkatle yapmalıdır.) [ . Gazalî]
Ayrıca nasihatı gizli yapmalıdır. Herkesin yanında yapmak, onu te hir etmek ve elaleme
rezil etmek olur. mam-ı afiî hazretleri buyurdu ki: (Arkada ına gizli nasihat eden gerçek
ö üt vermi ve onu yükseltmi olur. Halk arasında nasihat verme e kalkan onu rüsvay ve
peri an etmi tir.)
Salih Âlimler
Herkes do ruyu, do ru olan ö üdü kabul etmez. Do ru olan ö üdü kabul edenler iyi
kimselerdir. Kur' an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: (Allahtan korkan ö üt kabul eder.)
[Ala 10]
Herkes Allahtan hakkıyla korkmaz. Salih âlimler daha çok korkar. Kur' an-ı kerimde
mealen buyuruluyor ki: (Kulları içinde ancak âlimler Allahtan korkar.) [Fatır 28]
Hadis-i erifte de, (Hikmetin ba ı Allah korkusudur) buyuruluyor. (Beyhekî)
Hikmetin bir çok manası vardır. Faydalı ilim, fen ve sanat, manevî ilim gibi manalara
gelir. u hâlde Allahtan korkup haramlardan kaçan ve ibâdetleri yapan kimsenin hikmet
sahibi, akıllı biri oldu u anla ılır. Hadis-i erifte, (En akıllınız, Allahtan en çok korkan,
dinimizin emir ve yasaklarına en güzel ekilde riayet edendir) buyuruldu. ( . Gazalî)
Sözümüzün tesir etmesi için önce o i leri kendimiz yapmamız gerekir. Allahü teâlâ,
(Önce kendine, sonra ba kalarına vaaz et! Böyle yapmıyan benden utansın!) buyuruyor.
Nasihat, uygun ekilde yapılırsa tesir eder. Kur' an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Onlara nasihat et, nasihat müminlere elbette fayda verir.) [Zariyat 55]
Günah i leyene tatlı sözle nasihat edilir. Dinlemezse, fitne çıkacak ise edilmez, susulur.
Sözü dinlenecek ise, sert söylenir. Kötü söylenmez. (Hindiyye)
Tartı manın Zararı
Sual: Bir do runun, bir hakkın meydana çıkması için, ilmî bir tartı ma yapmakta
mahzûr var mıdır?
CEVAP
Hakkı açıklamak niyetiyle de olsa, ba kalarını ma lup etmek için yapılan münâzaralar
[tartı malar] zararlıdır. Bir kimsede tartı mada galip gelme sevgisi, hakkı kar ısındakinin
a zından duymaktan daha sevimli gelirse, her kötülü ün içine girmi demektir. çki içmekle
di er günâhları i lemek arasında muhayyer bırakılan ki i, içkiyi hafif görüp içerek, di er
günâhları da i ledi i gibi, tartı mayı kazanma arzûsu, di er kötülüklere sebebiyet verir.
Hadîs-i erîfte, (Hitâbeti kuvvetli ve münâka acı olan, faydalı amelden mahrûm kalır)
buyurulmu tur.
Tartı manın on zararı vardır:
1- Tartı ma hasede yol açar:
Hadîs-i erîfte, (Hased, ate in odunu yedi i gibi, hasenâtı yer) buyuruldu. ( .Mâce)
Tartı mada gâlip gelen de, ma lup olan da zararlıdır. Ma lup olana, (Falanca senden
daha ileri görü lüdür) denince, gâlip gelene haset etmeye ba lar. Tartı mada galip gelen
kimse, kendini üstün görmeye ba lar. (Falanca, kendi yoluna girmek için beni da’vet etmi ti.
Fakat kendisi hakkı görünce bizim yolumuza girmeye mecbur kaldı) der, kendini üstün
görmeye çalı ır. Hadîs-i erîfte, (Allahü teâlâ, kibredeni alçaltır, tevâzu edeni yükseltir)
buyuruldu. (Taberânî)
2- Hakkı küçük görmeye sebep olur:
Tartı macı, kendini üstün görme hastalı ından kurtulamaz. Her zaman kendisinin hâkim
olmasını ister. (Niye hep kendin konu uyorsun) diyenlere, (Biz böyle davranmakla ilmin
izzetini koruyoruz) der. Hasmının bildirdiklerine önem vermez, onun delillerini küçük görür.
Hadîs-i erîfte buyuruldu ki: (Hakkı küçük görmek kibirdendir.) [ .Gazâlî]
3- Kin tutmaya yol açar:
Kendi fikrinin kabûl edilmedi ini gören tartı macı, kar ısındakine kin besler, bazan
ömür boyu onu affetmez. Kin bir felâkettir. Hadîs-i erîfte, (Mümin kinci olmaz)
buyurulmu tur. ( .Gazâlî)
4- Gıybete sebep olur:
Tartı macı, hasmının sözlerini naklederek, (O öyle dedi, ben öyle cevap verdim)
diyerek kendini gıybetten kurtaramaz. Her ne kadar hasmının söyledi i sözleri do ru olarak
nakletse bile, maksadı onun âcizli ini göstermek oldu u için, hasmı da bu konu malardan
râzı olmıyaca ına göre, sözleri gıybet olur. Hâlbuki Allahü teâlâ gıybet etmeyi, ölü eti
yemeye benzetmi tir.
5- Övünmeye sebep olur:
Tartı macı, gâlip gelirse, kendini övmekten kurtaramaz. ( u delilleri getirerek onu
susturdum) diye kendini över. Hâlbuki, (Çirkin olan do ru, ki inin kendini övmesidir)
denilmi tir. Allahü teâlâ da kendimizi övmekten bizi menederek, (Elbette Allahü teâlâ,
kendini be enip övünen hiç kimseyi sevmez) buyurmaktadır. (Lokman18)
Arkada ını ma lup etmekle övünen bir cemiyette, karde li in te’sisi mümkün olur mu?
Övünmek, ba kasını hakîr, a a ı görmekten ileri gelir. Hâlbuki hadîs-i erîfte buyuruldu ki:
(Din karde ini hakîr görmek, kötülük olarak yeter.) [Müslim]
6- Kusûr ara tırmaya sebep olur:
Tartı macı, hasmını yenmek için onun gizli kusûrlarını ara tırmaktan kendini alamaz.
Nerede ne demi , diye ara tırır. Hâlbuki Allahü teâlâ, tecessüs etmeyi, ya’nî ba kalarının
kusûrlarını ara tırmayı men etmi tir. Tartı macı, hasmının bedenî kusûrlarını imâ ile de olsa
söyler. Meselâ; hasmı gözlüklü ise, (Bu gerçekler gözlükle görülmez, gerçe i görmek için
gözlük kâfi de ildir) diyerek hasmının, gözündeki kusûrunu, bedenî kusûrlarını ilmî
noksanlı ı için bir özür sayar.
7- Zarara sevinmeye sebep olur:
Tartı macı, hasmının yenilerek kötü duruma dü mesine sevinir. Hâlbuki hadîs-i erîfte
buyuruldu ki: (Kendisi için sevdi ini, din karde i için sevmiyen kâmil mü’min olamaz.)
[Buhârî]
8- Nifâka, riyâya yol açar:
Tartı macı, zâhiren hasmına sevgi gösterir. O ise bu sevgisinin yalan oldu unu bilir. Bu
ise nifâktır, münâfıklık alâmetidir. Tartı macı halkın gözüne, gönlüne girebilmek için bazan
demagojiye sapar. Halka yaranmak ise riyâdır. Hadîs-i erîfte, (Riyâ küçük irktir)
buyuruldu. (Taberânî)
Dil ile sevgi gösterip, kalben bir mü’mine bu zeden, la’nete müstehak olur.
9- Hakkı kabûl etmemeye sebep olur:
Tartı macının nefret etti i ey, hakkın hasmının a zından çıkmasıdır. Hâlbuki hakkı
kabûl etmemek gibi büyük felâkettir. Hadîs-i erîfte buyuruldu ki: (Allahın en sevmedi i
kimse, hakkı kabûl etmekte inat edendir.) [Buhârî]
10- nada sebep olur:
nat, kar ımızdakini a a ı görmeye, ondan nefret etmeye, ona dü manlık beslemeye yol
açar. Hadîs-i erîfte buyuruldu ki: (Din karde ine itiraz etme, bo konu ma, [üzücü] aka
yapma ve verdi in sözden cayma!) [Tirmizî]]

Dinî münâka a
Sual: Bazı kimseleri dînî konuda ikna edemiyorum. Ne yapayım?
CEVAP
Ehli olmıyan kimselerle, dînî sohbet yapmamalı, uygun olanlara kitaptan okumalı, hiç
kimseye din üzerinde, kendi görü ünü söylememeli, münâka adan da uzak durmalıdır!
yi nsan, yani müslüman, her i inde Allahtan korkar, titrer. Allahü teâlânın sevgisine
kavu turacak i leri yapmak için çırpınır. Sabreder, affeder. Her geçimsizlikte, her sıkıntıda,
kusuru kendisinde görür. Her nefeste Allahını dü ünür. Gaflet ile ya amaz. Kimseyle
münaka a etmez. Bir kalbi incitmekten korkar. Kalbleri Allahü teâlânın evi bilir. Hiç
kimseye sert davranmaz. Hatta, münaka a etmez. Fitne çıkmasına sebeb olmaz. Dinlerine ve
dünyalarına zarar gelecek eylerden sakınır. Herkese kar ı, güler yüzlü, tatlı dilli olur. Hiç
kimse ile münaka a etmez. Bilir ki, münaka a etmek, dostlu u giderir. Dü manların
ço almasına sebeb olur. Fitne çıkarmaz, dost ile de, dü man ile de tatlı konu ur, herkesle iyi
geçinir. Hafız-ı irazinin, dostlara do ru söylemeli, dü manları güler yüzle ve tatlı dil ile
idare etmelidir sözüne uyar. Af dileyeni affeder. Kimsenin sözüne kar ı gelmez. Münaka a
etmez. Herkese yumu ak söyler, sert konu maz. Münaka a edenlerin yanında oturmaz!

Hatasını kabul etmek


Sual: nsan hatalı da olsa hatasını kabul etmiyor. Hatamı kabul edebilmem için ne
yapmam gerekir?
CEVAP
nsanın nefsi, daima kendini haklı çıkarmaya çalı ır. Bir i te, hatalı olup olmadı ımızı
anlamamız belki biraz zordur. Hadis-i erifte, kendimize yapılmasını uygun bulmadı ımız
bir eyi, ba kasına da yapmamamız, kendimize uygun gördü ümüz eyi, mümin karde imize
de uygun görmemiz emredilmektedir. Bir hadisede hemen kendimizi, kar ımızdaki ahsın
yerine koymalıyız. (Onun yerine ben olsaydım, ne yapardım?) diye dü ünmeliyiz. Böyle
dü ünmek, hadisenin üzücü neticelenmesine mani olur.
Bir genç anlattı:
"Benden ya lı biri, bir hadiseden dolayı, beni nerede yakalasa dövecekti. Öyle bir kö eye
sıkı mı tım ki, nereye kaçsam yakalıyabilirdi. Do ru yanına gittim, özür dileyecektim. Daha
yanına varır varmaz (Kollarımı kırdın. Aman diyene kılıç çekilmez.) dedi. Hatamı kabul
ederek yanına gitti im için bu a abey, hatamı affederek büyüklük göstermekten ba ka çaresi
kalmadı. Ben de dayaktan kurtulmu oldum."
Özür Dileten Söz
Bir tanıdık da unu anlattı:
"Çocuklarım çok yaramaz oldukları için kom uları çok rahatsız ediyorlardı. Birgün
çocukların gürültüsü kom umun artık bo azına kadar gelmi , mahkemeye verip bizi evden
çıkarmaya karar vermi . ten dönünce hadiseyi ö renip evine gittim. Kom u, hâlâ teskin
olmamı yüzü asık duruyordu. (Kırdı ınız yumurta kırkı geçti.) diyerek ba ırmaya çalı tı.
Yava sesle (Bir dakika kom u) diyerek teskine çalı tım. Dedim ki:
- Kiralık bir ev buldum. Hemen çıkıyoruz. O kadar suçluyuz ki, özür dilemeye bile
utanıyoruz. Çocuklara ba ırmı sınız. Sizin yerinizde ben olsaydım. Daha kötüsünü
yapardım. Dillerini koparır, gırtlaklarını sıkardım, durmadan tepiniyorlar. Sizin yerinizde
ben olsaydım bugüne kadar asla sabredemezdim. Evdeki e yaları soka a atardım. Siz yine
çok iyi bir kimseymi siniz ki efendili inizi bozmadınız.
Kom unun sakin sakin dinledi ini görünce devam ettim:
- Sizdeki kom uluk anlayı ı, tam slâm ahlâkına uygundur.
Malik bin Dinar hazretlerinin Yahudi kom usunun evine sızan la ım kokusuna nasıl
sabretti ini anlattıktan sonra dedim ki:
- Gerçekten siz evliya gibi adamsınız. Bugüne kadar sabretmeniz, sizin
büyüklü ünüzden, iyili inizden, müslümanlı ınızdan geliyor.
Bunları anlattıktan sonra kom u, adeta kendini suçlu hissetmeye ba ladı. (Sinirliydim.
Çocuklara ba ırdım. Özür dilerim) dedi. Çocukların daha küçük oldu unu, bu kadar
gürültülerine katlanmak gerekti ini bildirdikten sonra (Beterin beteri vardır. Siz gidince iyisi
mi gelecek? Sizin gitmenize razı de iliz. Buradan ta ınmayın!) dedi."
Arkada ın hatasını kabul etmesi ve bunu güzellikle anlatması kötülükle neticelenecek bir
hadiseyi önlemi oldu. E er arkada , çocukların kusurunu söylemeseydi. Kom usu
söyliyecekti. Kom usu söylemeden arkada ın söylemesi vaziyeti de i tirmi tir.
O hâlde ba kasının bizim için yapaca ı suçlamaları, ona fırsat vermeden kendimiz
söylemeliyiz. Hatamızı kabul etmek, kar ımızdakine saygı duymak bir ey kaybettirmez.
Aksine çok ey kazandırır. Atalarımız (El öpmekle dudak a ınmaz) buyurmu lardır. Hatada
ısrar etmemek büyük fazilettir. Peygamber aleyhisselam haklı oldu u hâlde, ev içindeki ve
ev dı ındaki eziyetlere katlanmı tır. Hanımlarına (Siz haklısınız) diyerek onları üzmemi tir.
slâm ahlâkını örnek alarak hatamızı kabul etmek faziletini göstermeliyiz!.
Faydalı Nasihat
Bir âlimin bildirdi i a a ıdaki nasihate uymaya çalı malıdır!
Fırsat ganimettir. Ömrü faydasız i lerle geçirmemeli, Hak teâlânın rızasına uygun
eylere sarf etmelidir! Be vakit namazı, tadil-i erkan ile ve cemaat ile eda etmelidir!
Teheccüd namazlarını elden çıkarmamalı, seher vakitlerini istigfarsız geçirmemeli, gaflet
uykusuna dalmamalı, ölümü ve ahireti dü ünmeli, haram olan dünya i lerinden yüz çevirip,
ahiret i lerine yönelmelidir! Zaruri olan, dünya kazancı ile me gul olup, di er vakitleri,
ahireti imar etmekle me gul olmalıdır! Sözün kısası, masiva sevgisinden korunmalı ve dinin
emrine uymakla me gul olmalıdır! budur, bundan gayrisi hiçtir.

Hakkı Kabul Etmek


Sual: Münaka a etti im arkada ın haklı oldu unu anlıyorum. Fakat yenilgiyi kabul
etmemek için, hayır öyle de ildir diyorum. Bunun mahzuru nedir?
CEVAP
Do ru olan bir eyi kabul etmemeye inat denir. nat, kar ımızdakini a a ı görmek, ondan
nefret etmek, ona dü manlık beslemek, hased etmek gibi sebeplerden meydana gelir. Hakkı,
dü manımız da söylese kabul etmeliyiz. Hakkı kabul edememek kibirdendir. Kibir ise büyük
günahtır. Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Allahın en sevmedi i kimse, hakkı kabul etmekte inat edendir.) [Buharî]
(Hakkı küçük görmek kibirdendir.) [ .Gazali]
Mümin kibirli olmaz; fakat vekar sahibi olur. Vekarlı kimse, dünya i lerinde kolaylık
gösterir. Din i lerinde sa lam olur. Hadis-i erifte buyuruldu ki:
(Mümin vekarlı ve yumu ak olur.) [Beyhekî]
Hiç kimse ile münaka a etmemeliyiz!
(Allah, mücadelede ısrar edeni sevmez.) [Buharî]
(Haklı iken, münaka ayı terkedene, Cennetin ortasında bir kö k verilir.) [Taberânî]
(Mücadelede ısrar edenler hariç, hiç kimse, hidayete kavu tuktan sonra sapıtmaz.)
[Beyhekî]
(Haklı da olsa, münaka ayı terketmiyen, hakiki imana kavu amaz.) [ bni
Ebiddünya]
Münaka a, dostların azalmasına, hasımların ço almasına sebep olur. Hasan-ı Basri hz.
buyurdu ki: (Bin ki inin dostlu una, bir ki inin dü manlı ını satın alma!)
Münaka a, kendisinin akıl, fazilet ve ilimde üstünlü ünü isbata çalı maktır. Bu ise
kar ıdakini cehalet ve ahmaklıkla itham etmek demektir. Bu düpedüz dü manlıktır. Kendini
kar ısındakinden üstün görmek ise kibirdir. Mahzurludur. Münaka a her yönden
mahzurludur. Münaka a güzel ahlâkın zıddıdır. Hâlbuki müslüman güzel ahlâklı olmalıdır.
Hadis-i erifte buyuruldu ki:
(Mallarınızla herkesi memnun edemezsiniz. Güler yüz ve tatlı dil ile, güzel ahlâkla
memnun etmeye çalı ınız!) [Hakim]
yi, kötü, herkese, güler yüz göstermeli, fitne çıkarmamalı, dü man kazanmamalıdır!
Hafız-ı irazinin, (Dostlara do ru söylemeli, dü manları güler yüzle ve tatlı dil ile idare
etmelidir) sözüne uymalıdır. Af dileyeni affetmelidir! Herkese kar ı iyi huylu olmalıdır!
Kimsenin sözüne kar ı gelmemelidir! Herkese yumu ak söylemeli, sert söylememelidir!

Özür beyan etmek


Sual: Özür dileyenlerin özürlerine kabul etmek gerekir mi?
CEVAP
Yaptı ı bir i için özür dileyip bir daha yapmıyaca ını söyliyen kimsenin özrünü kabul
etmek gerekir. Özür beyan etmek üç türlü olur:
1- unun için yaptım demek. Mesela Ali bey, arkada ı Velî beye, (Pazar günü saat onda
gelece ine söz vermi tin, fakat niçin gelmedin) diye sorunca, o da, (Hastaydım, gelemedim)
gibi bir özür beyan etmek. Böyle bir özrü, yalan mı diye dü ünmeden, do ru olup olmadı ını
ara tırmadan kabul etmek gerekir. Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Müslüman karde inin özrünü kabul etmemek günahtır.)
(Din karde inin özrünü kabul etmiyen, Kevser havzından içmiyecektir.)
(Özrü kabul etmiyen, özür dileyenin günahını yüklenmi olur.)
(Kim Rabbinden özür dilerse, Allahü teâlâ onun özrünü kabul eder.)
2- Yaptım ama bir daha yapmam, ke ke yapmasaydım demek. Bu, suçunu kabul edip
özür dilemektir. Böyle özrü de kabul etmiyen kimseye, Allahü teâlâ azab ve gazab eder.
(Yaptım ama, bir daha yapmam) demek, özür olur.
3- Yapmadım diyerek inkar etmek. Yalan söyledi ini bilerek özrünü kabul etmek, o
kimseyi affetmek olur. Yalan söyliyerek özür dileyen böyle bir kimseyi affetmek vacip de il,
müstehaptır. Affetmek çok faziletlidir. Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Allah rızası için affedeni, Allahü teâlâ yükseltir.)
(Affedin ki affedilesiniz!)
(Kaba davranana nazik olur, zulmedeni affeder, sizi mahrum edene ihsan eder,
sizden uzakla ana yakla ırsanız yüksek derecelere kavu ursunuz.)

Ruhsat ve azimet
Sual: Emri maruf yaparken herkese aynı eyi söylemek do ru mu?
CEVAP
nsanlar farklıdır. Herkese aynı eyi söylemek yanlı lı a yol açar. Kimine azimetle,
kimine ruhsatla amel edilmesi söylenmelidir! Nabza göre erbet verilmelidir! (Amellerin en
faziletlisi, nefse en zor geleni yapmaktır) hadis-i erifine uyup, iman-ı kâmil sahibi olan
müminler, Allahü teâlânın rızasını ve sevgisini kazanmak için, nefslerine zor gelen, güç
eyleri yapmayı seçerler. Böylece ahirette yüksek derecelere kavu mak isterler. Fakat bir
insanın nefsi, kolaylıkları yapmak istemezse, bunun azimetleri bırakıp, ruhsat ile amel etmesi
efdal olur.
Havf, Allahtan korkmak, reca da Allahın rahmetini ümit etmek demektir. Hep Allahın
azabından bahsedip insanları korkutmak do ru olmadı ı gibi, azabdan hiç bahsetmeyip hep
Allahın rahmetinin bollu undan bahsetmek de isabetli olmaz. Mümin ikisi arasında
olmalıdır! Ya arken, havfı, ölürken recası daha fazla olmalıdır! Azimetle hareket etmek
elbette çok iyidir. Ancak azimeti yapamadı ı için ruhsatı bile terk edene azimetten
bahsetmek yanlı olur. Mesela vesvese sahibi olan, ruhsat ile amel etmelidir!
Necmüddin-i Gazzi hazretleri, ( eytan insana, Allahü teâlânın bildirdi i kolaylıkları
yaptırmaz. Mesela mest üzerine mesh ettirmeyip ayaklarını yıkattırır. Ruhsat ile amel
etmelidir) buyurmu tur. mam-ı Rabbanî hazretleri de, (gerekti inde en kolay fetvaya
uymalıdır! Allahü teâlâ, insanlara güç gelen eyleri de il, kolay olanların yapılmasını istiyor.
Çünkü insan zayıf, dayanıksız yaratılmı tır) buyuruyor. Hadis-i eriflerde de buyuruluyor ki:
(Allahü teâlâ, emretti i eyler gibi, ruhsat verdi i eyleri yapmanızı da sever.)
(Allahü teâlânın size verdi i kolaylık ve ruhsatlardan istifade edin!)
(Ruhsatlardan istifade etmiyen, Arafat da ı kadar günah i lemi olur.)
Peygamber efendimizin mubarek ayakları i inceye kadar geceleri, çok namaz kılmı tır.
Fakat, ümmetine çok merhamet etti i için, onların böyle sıkıntı çekmelerini istemezdi.
Ümmetine ruhsat ile emrederdi. Kendisi azimet ile ibâdet yapardı. Din, yalnız emir demek
de ildir. Ruhsat ile azimetin ikisi de dindir.
Tahrim suresinde, (Allahü teâlânın helal ettiklerini kendinize haram etmeyiniz)
mealindeki ayet-i kerime, (Ruhsat, izin verilen eyleri inkâr etmeyiniz! Bunları haram
etmeyip de, terk eder, çekinirseniz zühd olur, iyi olur. Yapması ise, günah olmaz)
demektir. (Sünnetimi kabul etmiyen benden de ildir) hadis-i erifi de, (Ruhsat, izin
verdi im eyleri kabul etmeyip, kendine sıkıntı veren benim sünnetime uymamı olur.)
demektir.

Fitne nedir?
Sual: Fitneden çok bahsedip, (fitneye sebep olmamalı) diyorsunuz. Zararlı olan bu fitne
nedir?
CEVAP
Fitne, sözlükte, altın, gümü gibi madenleri potada, ate te eriterek, saf hâle getirmek
anlamına gelir.
A a ıda bildirilece i gibi, fitnenin, ıstılahta birçok anlamı varsa da, daha çok
bozgunculuk, bölücülük, isyan, ihtilâl, fesat çıkarmak gibi anlamlara gelir.
Nitekim Abdulganî Nablüsî hazretleri de, (Fitne, müslümanlar arasında bölücülük
yapmak, onları sıkıntıya, zarara, günaha sokmak, insanları isyana kı kırtmaktır) buyuruyor.
mam-ı Birgivî ve Muhammed Hadimî hazretleri de fitneyi aynı ekilde tarif etmi tir.
Fitnenin de i ik mânalarına Kur’an-ı kerimden birkaç örnek verelim:
1- irk, küfür:
(Fitne tamamen yok oluncaya kadar kâfirlerle sava ın!) [Bekara 193]
2- Günah:
(Bizi fitneye dü ürme) diyenlerin kendileri fitneye dü mü tür. (Tevbe 49)
3- Bozgunculuk, kavga, ihtilâl, bagilik [isyan], anar i, karga a, bölücülük, fesat:
(Fitne çıkarmak, adam öldürmekten daha kötüdür.) [Bekara 191]
(Allahü teâlânın emirlerini yerine getirmez, kendi aranızda dost olmazsanız,
yeryüzünde bir fitne ve büyük bir fesat olur.) [Enfâl 73]
Fitneyi uyandırmamalı
Birkaç hadis-i erif meâli:
(Fitne uykudadır. Fitneyi uyandırana Allah lânet etsin!) [ .Rafiî]
(Din, dünya menfaatine âlet edilince, fitneler zuhur eder.) [A.Rezzâk]
(Fuhu yayılınca fitne ço alır.) [Deylemî]
(Fitneler artmadıkça, kıyâmet kopmaz.) [Buhârî]
(Eshâbım arasında fitne çıkacak, o fitnelere karı anları, Allahü teâlâ benimle olan
sohbetleri hürmetine affedecektir. Bu fitnelere karı an Eshâbıma dil uzatan
Cehenneme girecektir.) [Müslim]
4- mtihan:
(Mallarınız, çocuklarınız, sizin için fitnedir [imtihandır] ) [Tegâbün 15]
(Biz onlardan öncekileri de, fitneden [imtihandan] geçirdik.) [Ankebût 3]
5- Belâ, musibet:
(Bir fitne olmayacak sandılar da, kör ve sa ır kesildiler.) [Mâide 71]
(O fitneden sakının ki, o sadece zâlimlere dokunmakla kalmaz.) [Enfâl 25]
6- Azab:
Onlara, (Fitnenizi [azabınızı] tadın) denecektir. (Zâriyat 14)
7- Eziyet, i kence:
(Fitneye [eziyete, i kenceye] u ratıldıktan sonra hicret edip, ardından da
sabrederek cihad edenlerin yardımcısı elbette Rabbindir.) [Nahl 110]
8- Deli:
(Fitneye dü eni [deli olanı] yakında sen de, onlar da görecek.) [Kalem 5,6]
9- Zarar verme:
(Seferde iken, kâfirlerin sizi fitneye dü ürmelerinden [zarar vermelerinden] endi e
ederseniz, namazı kısaltmanızda bir vebal yoktur.) [Nisâ 101]
10- Sapıklı a dü ürme:
(Siz ve taptıklarınız, Cehenneme girecek olanlardan ba kasını fitneye dü üremez
[saptıramaz]) [Saffat 161-163]
Fitne unsuru olanlar
Üç hadis-i erif meâli:
Âhir zamanda, âlim [geçinen]ler fitne unsuru olur, câmiler ve hâfızlar ço alır, ama,
içlerinde [hakîkî] âlim hiç bulunmaz.) [Ebû Nuaym]
(Fitne [bid’at, sapıklık, küfür] yayıldı ı zaman, hakîkati, do ruyu bilen, [imkânı
nisbetinde, söz ile, yazı ile, medya = gazete, dergi, radyo, tv ile] ba kalarına [mümkün olan
her yere ve herkese] bildirsin, [imkânı var iken, bir engel de yok iken bildirmezse], Allahın,
meleklerin ve bütün insanların lâneti onun üzerine olsun!) [Deylemî]
(Âhir zamanda, âlim ve ilim azalır, câhillik artar. Câhil ve sapık din adamları,
yanlı fetvâ vererek fitne çıkarır, do ru yoldan saptırırlar.) [Buhârî]
11- Uydurma mazeret:
(Onların, sadece “vallahi, biz mü rik de ildik” sözlerinden ba ka fitneleri
olmayacaktır.) [Enam 23]
12- Dalâlet:
(Allah birini fitneye [dalâlete, a kınlı a] dü ürmek isterse, Allaha kar ı senin
elinden bir ey gelmez.) [Mâide 41]
13- nsana sıkıntı ve zarar veren her ey:
Hadis-i erifte, imamın namazı uzatıp cemaati sıkıntıya sokması fitne olarak
bildirilmi tir. htiyara, “tecvitsiz namaz kılınmaz” demek gibi yapamıyaca ı fetvâyı vermeye
de fitne denmi tir.
Üç hadis-i erif meâli:
(Ümmetim için en korktu um ey, kadın ve içki fitnesidir.) [ . Süyûtî]
(Güzel saç, güzel ses, güzel yüz, fitneye dü ürebilir.) [Deylemî]
(Âdem aleyhisselâmdan itibaren, Deccâldan büyük fitne yoktur.) [Müslim]

yi insan olmak için


Sual: yi insan olmak için ne yapmak gerekir?
CEVAP
yi insan olmak için kâmil yani olgun müslüman olmak gerekir. Zaten müslüman, iyi
insan demektir.
Allah indinde mümin çok kıymetlidir. Kur' an-ı kerimde buyuruluyor ki:
(Müminler, öyle kimselerdir ki, Allah anıldı ı zaman kalbleri titrer, Allahın
ayetleri okununca, imanları kuvvetlenir ve yalnız Rablerine dayanıp güvenirler,
namazı do ru kılar, kendilerine rızık olarak verdi imizden [Allahın razı oldu u yerlere]
harcarlar.) [Enfal 2-3]
(Müminler, muhakkak kurtulu a ermi tir. Namazlarını hu u içinde kılar, bo ve
lüzumsuz eylerden yüz çevirir, zekâtlarını verir, iffetlerini korur, emanet ve ahidlerine
riayet ederler.) Müminun 1-8]
(Onlar, Allahın ahdini yerine getirir, verdikleri sözü bozmaz, Rablerinin rızasını
isteyip sabreder ve kötülü ü iyilikle savarlar.) [Rad 20-22]
(Büyük günahlardan ve hayâsızlıktan sakınır, öfkelendikleri zaman da kusurları
ba ı lar ve i lerini aralarında isti are ederler.) [ ura 37,38]
( nanıp hayırlı i i leyen [mümin]lerin kötülüklerini, and olsun, örteriz, onları
yaptıklarının en güzeli ile mükâfatlandırırız.) [Ankebut 7]
(Allah onların [müminlerin] kötülüklerini örter, onlara i ledikleri eylerin en
güzellerinin kar ılı ını verir.) [Zümer 35]
(Allah, inanıp emirlerini yapan müminlere ma firet ve büyük ecir vâd etmi tir.)
[Feth 29]
(Elbette müminler karde tir.) [Hucurat 10]
Müminlerle ilgili hadis-i eriflerden bazıları da öyle:
(Müslüman, elinden ve dilinden müslümanların emin oldu u kimsedir.) [Buharî]
(Mümin akıllı, basiretli, uyanıktır. Her i te Allahın rızasını gözetir. Acele etmez,
ilim sahibidir, haramlardan kaçar.) [Deylemî]
(Mümin, koku satan kimse gibidir. Yanında otursan için açılır. Onunla gezsen veya
ortak i yapsan faydasını görürsün. Onun her i i faydalıdır.) [Taberânî]
(Müminler, birbirine kar ı sevgi ve merhamette, yekvücut gibidir. Vücudun bir
yeri rahatsız olunca, bütün vücut huzursuz olup onun tedavisi ile me gul olundu u
gibi, müslümanlar da böyle birbirine yardıma ko malıdır.) [Buharî]
Geçim Ehlidir
(Mümin ülfet eden [iyi geçinir] ülfet etmiyen ve ülfet edilmiyende hayır yok
[Beyhekî]
(Müminin yanına giren, güzel bir bahçeye girmi gibi ferahlık duyar.) [Deylemî]
(Mümin lânet etmez, kötülemez, müstehcen konu maz ve hayâsız olmaz.) [Hakim]
(Mümin arıya benzer; kondu u dalı kırmaz, oraya zarar vermez. Toplayıp
bıraktı ı eseri de güzeldir.) [Beyhekî]
(Mümin, yumu aktır, hafiftir. Munis bir deve gibi boyun e er, "Ih" denince, yer
sert olsa da çöker.) [Beyhekî]
(Mümin sert de ildir. Yumu aklı ından dolayı ahmak zannedilir.) [Deylemî]
(Mümin geçim ehlidir. Arkada ına rahatlık verir. Münafık ise geçimsizdir,
arkada ına sıkıntı verir.) [Dare Kutni]
(Halkın elindekine göz dikmemek, müminin alametlerindendir.) [Dare Kutni]
(Kom usu kötülü ünden emin olmıyan, mümin olamaz.) [Buharî]
(Çevrendekilerle güzel kom uluk et ve kendin için sevdi ini, ba kaları için de sev ki
müslüman olasın.) [Haraiti]
yilerin Hali
Kime dinin emirlerini yapmak kolay gelirse, onun salih biri oldu u anla ılır. Hadis-i
erifte buyuruldu ki: (Ahirete ait istedi ine kolayca kavu ur, dünyaya ait olana
kavu man zorla ırsa, bil ki sen iyi bir hâl üzerindesin. Bunun tersi olursa kötü
hâldesin!) [Beyhekî]

te Müslüman
Sual: Allahtan korkan müslümanın vasıfları nelerdir?
CEVAP
Allahtan korkan bir kimse, Onun emirlerini yapmaya, yasaklarından sakınmaya titizlikle
çalı ır. Hiç kimseye kötülük yapmaz. Kendine kötülük yapanlara sabreder. Yaptı ı kusurlara
tevbe eder. Sözünün eri olur. Her iyili i Allah için yapar.
Kimsenin malına, canına, namusuna göz dikmez. Çalı ırken, alı veri ederken,
kimsenin hakkını yemez. Herkese iyilik eder. üpheli eylerden kaçınır. Makam sahiplerine,
zâlimlere tabasbus etmez, yaltaklanmaz. lim ve ahlâk sahiplerine saygı gösterir.
Arkada larını sever ve kendini sevdirir. Kötü kimselere nasihat verir. Onlara uymaz.
Küçüklerine merhametli ve efkatli olur. Misafirlerine ikram eder. Kimseyi çeki tirmez.
Keyfi pe inde ko maz. Zararlı ve hatta faidesiz bir ey söylemez. Kimseye sert davranmaz.
Cömert olur. Malı ve mevkii herkese iyilik etmek için ister.
Riyakarlık, iki yüzlülük yapmaz. Kendini be enmez. Allahü teâlânın her an gördü ünü
ve bildi ini dü ünerek hiç kötülük yapmaz. Onun emirlerine sarılır. Yasaklarından kaçar.
te, Allahtan korkanlar milletine, ülkenine faideli olur.
Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîmde, inananları öyle ta’rîf etmektedir:
(Rahîm olan Allahü teâlânın kulları, yeryüzünde gönül alçaklı ı ile vakar ve
tevâzu’ ile yürürler. Câhiller, onlara sata acak olursa, bunlara [sa lık ve selâmet sizin
üzerinize olsun gibi] güzel söz söyler, [büyük bir yumu aklık gösterirler.] Onlar geceleri
secde yapar ve kıyâmda dururlar [namaz kılarlar.] Onlar, “yâ Rabbî, Cehennem azâbını
bizden uzakla tır. Cehennem azâbı devâmlıdır ve çok iddetlidir. Orası üphesiz kötü
bir yer ve kötü bir duraktır” derler. Bir ey verdikleri zaman, isrâf etmez, cimrilik de
yapmazlar, ikisi ortası bir yol tutarlar. Kimsenin hakkını yemez, Allaha erîk ko maz,
O’ndan ba kasına yalvarmazlar. Allahın dokunulmasını harâm etti i cana kıyıp,
haksız olarak kimseyi öldürmez, zinâ etmezler. Bunlardan birini yapanın Kıyâmette
azâbı kat kat olur, orada zelîl ve hakîr olarak ebedî bırakılır. Ancak, Allah, tevbe eden
ve do ru îmân eden ve ibâdet ve fâideli i yapanların kötülüklerini iyili e çevirir. Allah,
af ve merhamet sâhibidir. Tevbe edip, amel-i sâlih i liyen, Allahü teâlâya [tevbesi
makbûl ve O’nun rızâsına kavu mu olarak] döner. Onlar yalan yere âhidlik yapmaz,
fâidesiz ve zararlı i lerden kaçınırlar. Kendilerine âyetler okundu u zaman, kör ve
sa ır davranmazlar, [dikkat ile dinleyip bu âyetlerle kendilerine yapılması emredilen
eyleri yaparlar.]) [Furkân 63-73]

Nimete ükretmek
Namazı do ru kılan, Allahü teâlânın sayılamıyacak kadar çok olan bütün nimetlerine
ükretmi sayılır.Hadis-i eriflerde buyuruluyor ki:
(Namaz, ükrün bütün aksamını camidir) [ ?]
( nsanlara te ekkür etmiyen Allaha ükretmez. Aza ükretmiyen ço a ükretmez.
Allahın nimetini söylemek ükürdür, hiç bahsetmemek ise nankörlüktür.) [Beyhekî]
(Nimete ükretmek, o nimetin gitmesine kar ı emandır.) [Deylemî]
(Bir nimetle her kar ılayı ta, ükrünü yenileyene, Allah da, onun her ükrüne kar ı
yeniden sevab verir. Kim de ba ına gelen musibeti her hatırlayı ta, " nna lillah ve inna
ileyhi raciun" derse, Allah da her seferinde onun sevabını artırır.) [Tirmizî]
Allahü teâlâ, Kur' an-ı kerimde ükredenlerin nimetlerini artıraca ını bildiriyor. Artık
bunu bilen kimse, ister ükreder, ister nankörlük eder.

Ayıp Örtmek
Sual: Bir arkada ın kusurlarını gizlemek gerekir mi?
CEVAP
Müslüman, kusurları gizleyici olmalıdır. Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Kim, müslümanın aybını örterse, Allah da onun dünya ve ahirette aybını örter.
Ki i, arkada ına yardımcı oldu u müddetçe, Allah da onun yardımcısı olur.) [Müslim]
(Arkada ının aybını gizleyeni Allahü teâlâ, Cennete koyar.) [Taberânî]
(Arkada ının aybını örtenin aybını Allah da kıyamette örter. Onun aybını açı a
vuranın aybını da Allah açı a vurur. Hatta evinde bile onu rezil eder.) [ bni Mace]
(Ayıp ara tırmayın! Bir müslümanın aybını ara tıranın aybı da ortaya çıkar ve
nereye gizlenirse gizlensin, rezil olur.) [Tirmizî]
(Müslümanın aybını ara tıran, ona kötülük etmi ve onu kötülü e itmi olur.) [Ebu
Dâvud]
(Tevbe etti i bir günahtan dolayı birini ayıplayan, aynı günaha müptela olmadan
ölmez.) [Tirmizî]

nsanları sevindirmek
Sual: nsanlara herhangi bir ekilde yardım etmenin dindeki yeri nedir?
CEVAP
nsanları herhangi bir ekilde sevindirmek büyük sevabdır. Hadis-i eriflerde buyuruldu
ki:
(Allahü teâlâ, bazılarına dünyada çok nimet vermi tir. Bunları, kullarına faydalı
olmak için yaratmı tır. Bu nimetleri Allahü teâlânın kullarına ula tırırlarsa, nimetleri
azalmaz, ula tırmazlarsa, Allahü teâlâ da, nimetlerini bunlardan alır, ba kalarına
verir.) [Tebarani]
(Din karde inin bir i ini yapana binlerce melek duâ eder. O i i yapmaya giderken,
her adımı için bir günahı affolur ve kendisine kıyamette nimetler verilir.) [ bni Mace]
(Din karde inin bir i ini yapmak için gidenin, her adımında 70 günahı affedilir ve
70 sevab verilir. O i bitene kadar, böyle devam eder. i yapılınca, bütün günahları
affedilir. O i i yaparken ölürse, sorgusuz, hesapsız Cennete gider.) [ bni Ebiddünya]
(Bir kimse, din karde inin rahata kavu ması veya sıkıntıdan kurtulması için
hükümet adamlarına gidip u ra ırsa, kıyamette sırat köprüsünden, çok ki inin
ayaklarının kaydı ı zaman, Allah, onun süratle geçmesi için yardım eder.) [Taberânî]
(Müslüman karde ini sevindirmek ma firete sebep olur.) [Taberânî]
(Allahü teâlânın en sevdi i i , elbise vererek veya doyurarak veya ba ka bir
ihtiyacını kar ılıyarak, bir mümini sevindirmektir.) [Taberânî]
(Farzlardan sonra en kıymetli amel, müslüman karde ini sevindirmektir.)
[Taberânî]
(Bir müslümanın sıkıntısını giderene, Allahü teâlâ iki nur verir. Bu iki nurla
Sıratta o kadar çok kimse aydınlanır ki sayısını ancak Allah bilir.) [Taberânî]
(Duâm kabul, kederinin yok olmasını istiyen, darda kalanı ferahlandırsın!) [ bni
Ebiddünya]
(Kim, arkada ının ihtiyacını görürse, Allah da onun ihtiyacını kar ılar.) [Taberânî]
(Allahü teâlâ, bazılarını, halkın ihtiyaçlarını kar ılamak, onlara yardımcı olmak
için yaratmı tır. htiyaç sahipleri bunlara ba vurur. Bunlar için ahirette azab korkusu
olmaz.) [Taberânî]
(Amellerin en faziletlisi, bir müminin aybını örtmek, karnını doyurmak ve bir
ihtiyacını kar ılamak suretiyle sevindirmektir.) [Taberânî]
(Her iyilik sadakadır.) [Tirmizî]
(Kalbler, kendine ihsan edene sevgi, kötülük edene de nefret duyacak eklinde
yaratılmı tır.) [Ebu Nuaym]
(Arkada ın iyisi arkada ına, kom unun iyisi ise kom usuna iyilik edendir.)
[Tirmizî]
(En iyiniz, kendisinden hep iyilik beklenen ve kötülük etmiyece inden emin
olunandır.) [Tirmizî]
(Hayra vesile olan, hayır i lemi gibidir. Allahü teâlâ, sıkıntıya dü ene yardım
edeni sever.) [ bni Neccar]
(Layık olana da, olmıyana da iyilik et. E er layık olana iyilik edersen ne iyi. E er o
kimse iyili e layık de ilse, sen, iyilik ehlinden olursun.) [ bni Neccar]
yilik ve efaat
(Cehennemlik biri, Cennetlik birine rastlayınca ona der ki:
- Beni tanıdın mı?
- Sen kimsin?
- Benden abdest suyu istemi tin, ben de onu sana hediye etmi tim.
Cennetlik olan, ona efaat eder. Yine Cehennemlik biri Cennetlik olana öyle der:
- Beni tanıdın mı?
- Sen kimsin?
- Bana bir i söylemi tin, ben de o i ini yapmı tım.
Bunun üzerine ona efaat eder ve efaati kabul edilir.) [ bni Mace]
(Fakire verilen bir lokma, sahibi ne be eyi müjdeler:
1- Bir tane iken beni ço alttın.
2- Küçük idim, büyüttün.
3- Dü man iken, beni dost ettin.
4- Fânî, yok olmak üzere iken, beni sonsuz kalıcı ettin.
5- Bugüne kadar sen beni muhafaza ettin, artık ben seni muhafaza ederim.) [Ey
O ul lmihâli]

yi huylu olmanın yolu


Sual: yi huylu olmak ve bunu muhafaza edebilmek için ne yapmalı?
CEVAP
yi huylu olmak için ve iyi ahlâkını muhafaza edebilmek için, salih kimselerle, iyi
huylularla arkada lık etmelidir. nsanın ahlâkı, arkada ının huyu gibi olur. Hadis-i erifde,
( nsanın dini, arkada ının dini gibi olur) buyuruldu. Ahlâkı bozan, ehveti harekete
getiren kitabları okumamalı, böyle radyo ve TVden sakınmalıdır.
yi huyların faideleri ve haramların zararları ve Cehennemdeki azabları, hep
hatırlanmalıdır. Mal, mevki arkasında ko anlardan hiçbiri muradına kavu amamı tır. Malı,
mevkii hayr için arıyan ve hayr i lerde kullanan, rahata, huzura kavu mu tur.
Allahü teâlâdan korkmak, bu deryanın gemisidir. Hadis-i erifte, (Dünyada, kalıcı
de il, yolcu gibi ya a! Ölece ini hiç unutma) buyuruldu.
Faidesiz eylerden, oyunlardan, zararlı akala mak ve münaka a etmekten sakınmalıdır.
lm ö renmeli ve faideli i ler yapmalıdır. Vaktin kıymetini bilip gece-gündüz ilim
ö renmelidir! lim, ibâdet içindir. Kıyamette i ten, ibâdetten sorulur, çok ilim ö rendin mi
diye sorulmaz. ve ibâdet de ihlas elde etmek içindir. ( slâm Ahlâkı)
yilerle beraberlik
yilerle, Allahı unutmayan, her zaman hatırlayan kimselerle beraber olmak büyük
nimettir.
Büyük zat o luna buyurdu ki:
(O lum, Allahı anan bir topluluk görürsen, onlarla beraber ol! E er ilim sahibi isen
ilmin onlara faydalı olur. lim sahibi de ilsen, onlardan bir eyler ö renirsin. Allahı
hatırlamıyan kimselerle beraber olma ilim ehli de olsan, ilmin onlara faydası olmaz. lim ehli
de ilsen, daha çok zarara girersin. E er Allah onlara gazab ederse, sen de helak olursun.
yilerle beraber iken, Allah onlara rahmetle nazar ederse, layık olmasan bile, sen de o
rahmetten istifade edersin.)
Melekler, Allahı anan bir toplulukla kar ıla ırlar. Allahü teâlâ meleklere, ( ahid olun ki
ben bunların hepsini affettim) buyurur. Melekler, (Ey Rabbimiz, bunların içinde ba ka
bir i için gelen günahkâr ibir var. Onu da mı affettin?) diye sorarlar. Allahü teâlâ, (Evet
onu da ffettim. Salihlerle beraber olan kötülerden olmaz.) buyurdu. (Buharî, Müslim)
Ar ın altında öyle yazılıdır:
(Bir kimse, salihler gibi amel i lese; fakat günahkârlarla dü üp kalksa, iyi amelleri
bo a gider, kıyamette kötülerle beraber ha rolur. Bir kimse de, kötüler gibi amel i lese;
fakat salihleri sevse, onlarla beraber olsa, günahları iyili e çevrilir, iyi kimselerle
beraber ha olur.) [Kab-ül-Ahbar]
Bir kimse, ilim sahibi salih kimselerle beraberli inde onlardan hiç bir ey ö renemese
bile, yedi ikrama kavu ur:
1- lim talebesinin faziletine nail olur.
2- lim ehli ile kaldı ı müddetçe günahlardan uzak olur.
3- Evinden çıkı ından itibaren rahmete girmi olur.
4- lim ehline inen rahmetten o da istifade eder.
5- Onları dinledi i müddetçe kendine sevab yazılır.
6- Melekler ondan memnun olur.
7- Attı ı her adım, günahına kefaret olur.
Allahü teâlâ, ona altı ikramda daha bulunur:
1- lim ehliyle bulunmayı ona sevdirir.
2- Âlime uyanlar gibi sevaba kavu ur.
3- O toplulukta bulunanların birisi affa u rarsa, buna da efaat eder.
4- Kötülerin, günahkârların gitti i yerlerden kalbi so ur.
5- Allah yolunda olanların, salihlerin yoluna girmi olur.
6- Allahın emrini yerine getirmi olur. (Ebulleys)
Bir kimse, peygamber efendimize, kıyametin ne zaman kopaca ını sordu. O na
(Kıyamet için ne hazırladın?) buyurdu. O kimse (Fazla ibâdetim yok. Fakat Allah ve
Resulünü seviyorum) dedi. Peygamber efendimiz ona, (Ki i sevdi i ile beraber olur. Sen
de ahırette sevdi inle beraber olacaksın) buyurdu. (Buharî)
Bir kimse unlarla beraber olursa:
1- Âlimlerle beraber olanın ilmi artar.
2- Salihlerle beraber olanın, ibâdete ra beti ve günahlardan kaçma arzusu artar.
3- Fâsıklarla [açıktan günah i liyenlerle] dü üp kalkanın günah i leme cüreti artar.
4- Zenginlerle dü üp kalkanın dünya sevgisi artar.
5- Fakirlerle beraber olanın ükrü artar.
Bir kimse, âlimlerle, salihlerle beraber olsa, hiç bir ey istifade edemese bile, onların
yüzüne bakması onun için büyük bir nimettir. Hadis-i erifte buyuruldu ki:
(Âlimin yüzüne, Kâbeye ve Mushafa bakmak ibâdettir.) [Ebulleys]

yi kimseleri sevmek
Sual: Ahirette, ki i sevdikleri ile beraber olaca ına göre, bir kimse, hem cennete gidecek
iyileri, hem de cehenneme gidecek kötüleri severse, nereye gider?
CEVAP
yi ile kötüyü sevmek, temiz ile pisli i karı tırmak demektir. Karı ım pis olur. Bir
kimse, hem Peygamber efendimizi, hem de Ebu Cehil' in itikadını sevse cehenneme gider.
(Allah ve Resulünü seviyorum) diyen bir zata, Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Kıyamette sevdiklerinle beraber olursun.) [Müslim]
Allahü teâlâyı ve Onun peygamberini sevmek, emirlerini yapıp, yasak ettiklerinden
kaçmak demektir. Allahü teâlâyı sevmenin alameti, dostlarını sevmek, dü manlarına
dü manlık etmektir. Hadis-i erifte, ( badetin efdali, müslümanı müslüman oldu u için
sevmek, kâfiri kâfir oldu u için sevmemektir) buyuruldu. Allahü teâlânın dü manını,
mesela Ebu Cehil' i sevenin, (Allahı da seviyorum) demesi yalan olur. Allahın sevdi ini
sevmiyen de, Allahü teâlâyı sevmi olamaz. Mesela Hıristiyanlar, Peygamber efendimizi
sevmedikleri için, (Allahı ve Hz. sa' yı seviyoruz) deseler de, faydası olmaz. Yahudîler de,
Hz. sa' yı sevmedikleri için, (Hz. Musa' yı seviyoruz) deseler de, kıymetsizdir.
Âlimler, (Ki i sevdi i ile beraber olur) hadis-i erifini öyle açıklıyor:
Bir kimse, salih bir mümini sever, onun gibi itikada sahip olup, onun gibi amel i lemeye
gayret eder. Allah dostlarını dost, Allah dü manlarını da dü man bilirse, ahirette sevdi i
kimse ile birlikte cennette olur.
Bir kimse de hem müslümanları, hem de gayrı müslimleri sever, gayrı müslimlerin
itikatlarını be enirse, gayrı müslimlerle birlikte cehenneme gider. (Ki i sevdi i ile birlikte
olur) demek, sevdi i kimsenin derecesine kavu ur demek de ildir. Fakat iyileri sevdi i için,
cennette onlarla birlikte olur. Herkes imanının parlaklı ına, kuvvetine göre farklı derecelerde
bulunur. (Mektubat-ı Rabbanî, Hadîka)
Bu yazıdan anla ılıyor ki, imansızları sevmek, onların itikatlarını be enmek, insanı
ebedî cehenneme sürükler. Ahirette iyilerle beraber olabilmek için, dünyada da onlarla
beraber olmak, onları sevmek, onların yolundan gitmek gerekir.

yilikte Yarı
Sual: Hizmet eden insanlara gıpta ederek, onlarla yarı olur mu?
CEVAP
Yarı , yardımla mak iyilikte olur. Kötülükte, bölücülükte yardımla ma, yarı olmaz.
Kur' an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
( yilik etmekte, kötülü ü önlemekte birbirinizle yardımla ın! Günah i lemekte,
zulümde, haddi a makta yardımla mayın!) [Maide 2]
( yi i ler için yarı anlar bunun [iyili e ko mak, kötülü e mani olmak, ibâdete devam
etmek] için yarı sınlar) [Mutaffıfin 26]
Hadis-i erifte buyuruldu ki:
( u iki ki iye gıpta edilir: Bunlardan biri, ilmi ile amel eden ve ba kalarına da
ö reten, di eri de, me ru yolda kazandı ını, me ru yolda sarfeden.) [Müslim]
(Ani ölüm, mümine rahmet, facire nedamettir.) [ .Ahmed]
Süfyan-ı Sevri hazretleri, (ani ölümü istemezdim. Ama fitnelerden korktu um için ani
ölümü istiyorum.) buyurdu. Orada bulunan Yusüf bin Esbat hazretleri, (Hayır ben ani
ölümü istemiyorum. Hatta fazla ya amayı istiyorum. Belki günahlarıma tevbe eder, salih
ameller i lerim) buyurdu. Orada bulunan Hz. Vüheyb de, (Ben her ikisini de istemem.
Çünkü hangisinin hakkımda hayırlı oldu unu bilemem. Allahü teâlâ hakkımda neyi takdir
etti ise, onu sever, onu kabul ederim) buyurdu. Süfyan-ı Sevri hazretleri bu sözü duyunca,
(Kâbenin Rabbine yemin ederim ki, bu Allah adamlarındandır. Do rusunu bu söyledi)
diyerek onu alnından öptü. Bayezid-i Bistami hazretleri de (Ya Rabbi senin güzel gördü ün
eyi senden isterim) diye duâ ederdi.

nsanların yisi
Sual: Müslümana yardım etmenin, onu sevindirmenin fazileti nedir?
CEVAP
yi kimse, hem kendisi iyi olan, hem de ba kalarının iyi olmasına çalı an kimsedir. Bu
husustaki hadis-i eriflerden bazıları öyle:
( nsanların iyisi, insanlara iyilik edendir.) [ . Ahmed]
(Bir mümini sevindiren, beni sevindirmi olur.) [Ebu eyh]
(Müslümana sözle yardım eden veya onun için bir adım yürüyen, kıyamette
peygamberlerle emin olarak ha rolur ve 70 ehid sevabına kavu ur.) [Hatib]
(Kim bir mümini ferahlatırsa, Allah da Kıyamette onu ferahlatır.) [ .Mübarek]
(Allahın kullarını üzmeyin. Onları ayıblamayın, gizli kusurlarını ara tırmayın.
Kim müslüman karde inin aybını ararsa Allahü teâlâ da onun aybını arar. Hatta öyle
ki, evinden çıkmasa da onu rezil eder.) [ .Ahmed]
(En iyiniz, kendisinden hep iyilik beklenilen ve errinden emin olunandır, en
kötünüz ise, kendisinden iyilik beklenilmiyen ve errinden emin olunmıyandır.)
[Tirmizî]
(En iyi kimse, kendisi ile alakasını kesenle ilgilenir, kendisini mahrum edene verir
ve kendisine zulmedeni de affeder.) [Begavi]
(Müslüman, müslümanın karde idir, onu üzmez, onu sıkıntıda bırakmaz.
Karde ine yardım edene, Allahü teâlâ yardım eder. Karde inin sıkıntısını giderenin,
Allahü teâlâ Kıyamet sıkıntısını giderir. Bir müslümanı sevindireni, Allahü teâlâ
Kıyamette sevindirir.) [Nesâî]
(Bir kimse, mümin karde ini sevindirince, Allahın yarattı ı bir melek, bu kimse
ölünceye kadar hep ibâdet eder. Ölüp kabre konunca, yanına gelerek, "Beni tanıyor
musun?" der. Ölü, "Hayır, sen kimsin?" diye sorunca, "Bir müslümana vermi
oldu un sevincim. Bu gün seni sevindirmek için, sana gönderildim. Kabirde ve
kıyamette sana efaat edip Cennetteki makamını gösterece im" der.) [ .Ebiddünya]
( ki ey var ki, ondan daha iyisi yoktur: Allahü teâlâya îmân ve O’nun kullarına
iyilik etmek, efkatli olmak. ki ey var ki, ondan daha kötü iki ey yoktur: irk ve
insanlara kötülük etmek.) [ .Askalânî]
(Hasene yapınca sevinen, seyyie yapınca üzülen mü’mindir.) [Ebû Ya’lâ]
(Hasenen seni sevindiriyor, seyyien de seni üzüyorsa, sen mü’minsin.) [Diyâ]
[Hasene; iyilik, güzellik, sevâb. Seyyie; günâh, kötü i ]

yilik ederken
Sual: ( yilik etti in kimsenin errinden sakın) buyuruluyor. Dînimiz ise, herkese iyilik
etmeyi emrediyor. Bu hadîs-i erîfin açıklaması nasıldır?
CEVAP
Genel olarak kötü kimseler, kadir inas de ildir, nankördür. Nitekim Kur’ân-ı kerîmde
meâlen, (Allah ve Resûlü kendi lütuflarından onları [kötüleri] zenginle tirdi i için öç
almaya kalkı tılar) buyuruluyor. (Tevbe 74) Demek ki kötü kimselerin, kendilerine iyilik
edenlere zararları dokunabilir.
Bunun için atalarımız öyle demi lerdir:
( yilikten maraz do ar)
( yilik et kele, duyursun seni ele)
( yili e iyilik olsaydı, kara öküze bıçak çalmazlardı)
Ancak bu atasözleri, iyili in mutlaka zararlı oldu unu göstermiyor, kötülere iyilik
edince onlardan ba’zı zararların gelebilece ini gösteriyor.
Hz. Ali, (Kerîm kimse, iyilik görünce yumu ar, kötü kimse de, kendisine iyilik yapılınca
katıla ır) buyuruyor.Hz. Ömer de, (Kötü insanları mürüvvetsiz veya mürüvvetlerinin az
oldu unu gördüm) buyurmaktadır. Ebû Amr bin Alâ buyuruyor ki:
( yiye ihânet edince, kötüye iyilik edince, akıllıyı sıkıntıya sokunca, ahma a acıyınca, fâcirle
dü üp kalkınca errinden sakın! Suâl sormayana cevap vermek, cevap vermeyene suâl
sormak ve dinlemeyene laf anlatmak edebe aykırıdır.)
Allahü teâlânın, (Kendisine iyilik edene kötülük eden, benim ni’metime nankörlük
etmi olur, kendisine kötülük edene iyilik eden de, bana ükretmi olur) buyurdu u
bildirilmi tir. Bir menfaat elde etmek için seninle arkada lık edenin errinden sakın! Çünkü
bekledi i ey kesilince; özür kabûl etmez. ( u’âb-ül-îmân)
Yine genel olarak bir kimse, hiçbir menfaat beklemeden Allah rızâsı için, kötü birine de
iyilik ederse, ondan zarar gelmez. E er, bir menfaat kar ılı ı iyilik ediyorsa, iyilik etti i
kimseden zarar gelebilir. Hiçbir menfaat beklemeden, sırf Allah rızâsı için iyilik etmekten
korkmamalıdır. Kötü kimse, buna zarar vermeye kalksa da, fazla ba arılı olamaz. yilik eden,
kendine iyilik etmi olur. Onun için atalarımız, ( yilikten kötülük gelmez), ( yilik eden
iyilik bulur), ( yilik et, denize at, balık bilmezse Hâlık bilir) demi lerdir. Demek ki, iyilik
balık için de il, Hâlık için, ya’nî Allah rızâsı için yapılırsa zararı olmaz.
Muhammed Ma’sûm hazretleri buyuruyor ki: hsân eden, iyilik eden sevilir. Hadîs-i
erîfte, ( hsân sâhibi kimseyi sevmek, insanların yaratılı ında vardır) buyuruldu.
(Deylemî)
nsan, ihsânın, iyili in kölesidir. Gönül, kendine iyilik edeni sever, kötülük edenden
nefret eder. nsan, ister istemez iyilik edene kar ı sevgi duyar. Bunun için Peygamber
efendimiz öyle duâ ederdi: (Yâ Rabbî, kötü birinin, bana iyilik etmesini nasîb etme!)
[Deylemî]
Allahü teâlânın kullarına hizmet etmekle, dünya ve âhırette çe itli ni’metlere kavu ulur.
nsanlara iyilik etmek, onların i lerini güler yüzle ve tatlı dille ve kolaylıkla yapmak, insanı
Allah sevgisine kavu turur. Âhıret azâblarından kurtulmaya ve Cennet ni’metlerinin
artmasına sebep olur.
Hadîs-i erîflerde buyuruldu ki:
(Allahü teâlânın en çok sevdi i kulu, O’nun ni’metlerinin, kullarına ula masına
vâsıta olandır.) [Deylemî]
(Din karde ine yardım edenin yardımcısı Allahtır.) [Müslim]
(Her iyilik sadakadır.) [Tirmizî]
( nsanların iyisi, insanlara iyilik eden kimsedir.) [ . Ahmed]
(Arkada ın iyisi, arkada ına, kom unun iyisi ise kom usuna iyilik eden kimsedir.)
[Tirmizî]
(En iyiniz, kendisinden hep iyilik beklenilen ve errinden emin olunandır. En
kötünüz, kendisinden iyilik beklenilmiyen ve errinden emîn olunmıyandır.) [Tirmizî]
(Allahü teâlâ, sıkıntıya dü ene, çâresiz kalana yardım edeni sever.) [ bni Neccâr]
(Lâyık olana da, olmıyana da iyilik et! yilik etti in kimse, buna lâyıksa ne iyi.
Lâyık de ilse, sen iyilik ehlinden olursun.) [ bni Neccâr]
( yilik zâyi olmaz, kötülük unutulmaz, herkes etti ini bulur.) [Beyhekî]
O halde, maddi bir menfaat beklemeden herkese iyilik etmeye çalı malıdır.

Çocu un badeti
Sual: Küçük çocukların badetlerinin sevabları ana-babasına da verilir mi?
CEVAP
Çocu un yaptı ı iyiliklerin sevabı kendisinedir. Ana-babasına, ö retme ve yaptırma
sevabı verilir. (Bezzâziyye)

yi veya kötü çı ır açmak


Sual: Bir evladın sevabları ana-babasına da yazılıyormu . Günahları da yazılır mı?
Kabilin i ledi i günahlardan babası Âdem aleyhisselama da yazılır mı?
CEVAP
Hadis-i erifte (Bir Müslümanın evladı, ibâdet edince, kazandı ı sevap kadar,
babasına da verilir. Bir kimse, çocu una günah ö retirse, bu çocuk ne kadar günah
i lerse, babasına da o kadar günah yazılır) buyuruldu. Günah ö retmiyen Hz. Âdem' e,
karde ini öldüren Kabil’in günahı yazılmaz. Günahkârların günahları, ba kasına da
yazılmaz. Hadis-i erifte, (Hiç kimse di erinin günahını çekmez) buyuruldu. [Hakim]
Kur' an-ı kerimde aynı manada çok ayet vardır: (Hiç bir günahkâr, di erinin günahını
çekmez.) [Enam 164]
nsanları sapıtanlar, sapıklıkta önder olanlar, kendi günahlarını yüklendikleri gibi o
kimselerin günahlarını da yüklenirler. (Nahl 25-Beydavi)
Hadis-i erifte de buyuruldu ki: (Dinimizde iyi bir çı ır açana, bunun sevabı ile
bununla amel edenlerin sevabı verilir, o çı ırda [o yolda] gidenlerin sevabından da hiç
bir ey eksilmez. Dinimizde kötü bir çı ır açana da, bunun günahı ile, bununla amel
edenlerin günahı verilir, o kötü yolda gidenlerin günahından da hiç bir ey eksilmez.)
[Müslim]
Bir kimse, bir iyili i yapmaya gücü yetmiyorsa, o iyili in yapılmasına sebep olursa, o
iyili i yapmı gibi sevab kazanır. Hadis-i erifte buyuruldu ki:
(Hayra delalet eden [yol gösteren, sebep olan] o hayrı yapan gibi sevaba kavu ur.)
[Beyhekî]
Müminlerin ihlasla yaptıkları iyi i lerin sevabları kıyamete kadar onların amel
defterlerine yazılır. Hadis-i eriflerde buyuruldu ki: (Mümin öldükten sonra, 7 amelinin
sevabı kabrinde de kendisine yazılır. Bunlar: 1- lim ö retmek, 2- Çe me yapmak, 3-
Su kuyusu kazmak, 4- Hurma a acı dikmek, 5- Cami yaptırmak, 6- Mushaf bırakmak,
7- Ölümden sonra kendine istigfar edecek salih evlad bırakmak.) (Ebu Dâvud)
(Bir mümin vefat edince, bütün amelleri kesilir. Ancak sadaka-i cariye, faydalı ilim
[kitab, kaset, talebe v.s.] ve istigfar eden bir nesil bırakanın amel defterine sevab
yazılmaya devam eder.) [Ebu eyh] [Sadaka-i cariye, cami, çe me, yol, a aç dikmek gibi
insanlara faydası dokunan her çe it iyi i lerdir. stigfar, günahların affına sebep olan her çe it
hayır ve hasenattır. Günahların affı için Allahü teâlâdan magfiret dilemeye de istigfar denir.
Estagfirullah, (günahlarımı affet ya Rabbi demektir.]
Hiç kimse, i ledi i kötülü ün günahını ba kalarına veremez. Fakat bir mümin i ledi i
iyili in, ibâdetin sevabını ba kasına hediye edebilir. Kendi sevabından da hiç eksilme olmaz.
(Hidaye, Tatarhaniyye)

yi Çı ır Açmak
Sual: Ölünce herkesin amel defterinin kapanaca ı söyleniyor. Ülkede çok iyilik veya
çok kötülük etmi kimseler vardır. Bunların da amel defterleri kapanır mı?
CEVAP
Ölünce amel defterleri kapanır. Fakat iyi veya kötü i te önderlik edenlerin amel
defterleri kapanmaz.
Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Dinimizde iyi bir çı ır açana, bunun sevabı ile bununla amel edenlerin sevabı
verilir, o çı ırda [o yolda] gidenlerin sevabından da hiçbir ey eksilmez. Dinimizde kötü
bir çı ır açana da, bunun günahı ile, bununla amel edenlerin günahı verilir, o kötü
yolda gidenlerin günahından da hiçbir ey eksilmez.) [Müslim]
(Hayra delalet eden [yol gösteren, önderlik eden], onu yapan gibidir.) [Ebu Yala]
(Bir mümin vefat edince her ameli kesilir. Yalnız üç amelinin sevabı, amel defterine
yazılmaya devam eder. Bunlar, sadaka-i cariyelerinin, faydalı kitaplarının ve salih
çocuklarının kendisi için ettikleri duâ ve istigfarların sevablarıdır.) [Ebu eyh]
[Sadaka-i cariye, cami, çe me yol gibi, insanlara faydası dokunan, faydalı i lerdir.]
Hiç kimse, i ledi i kötülü ün günahını ba kasına veremez. Fakat mümin ibâdetlerinin
sevabını ba kasına hediye edebilir. Kendi sevabından da hiç eksilme olmaz. (Hidaye)

nsanlı a Hizmet
Sual: Kimi kumarhane açıyor. Bunu bir hizmet olarak gösteriyor. Hatta dini yıkıcı
faaliyetlerine "insanlı a hizmet" diyorlar. nsanlı a hizmet nasıl olur?
CEVAP
Herkes, insanlı a hizmet etmenin en erefli vazife oldu unu ve bunun için çalı tı ını
söyler. Kendi keyfi, zevki için ve para kazanmak için olan çalı malarını, didinmelerini, bu
hizmet maskesi ile örtenler pek çoktur. nsanlara hizmet, onları dünyada ve ahirette, huzura
kavu turmak demektir. Bunun da tek yolu, tek ba arıcısı, insanları yaratan, yeti tiren,
merhameti ve ihsanı sonsuz bol olan Allahü teâlânın gösterdi i saadet yolu, yani slâmiyettir.
O hâlde, insanlı a hizmet, slâma hizmet ile olur. slâma hizmet, insanlı a hizmettir.
nsanlı a dü man olanlar, slâmiyeti yok etmeye çalı mı tır. Saldırmalarının en tesirlisi,
müslümanları aldatmak, içerden yıkmak olmu tur. Onları bölmü ler, birbirine dü man
etmi ler, dinsizlerin pençesine dü melerine sebep olmu lardır.

slâma hizmet
Sual: Bu zamanda slâma hizmet nasıl olur? Müslüman olarak ne yapmamız gerekir?
CEVAP
mam-ı Rabbanî hazretleri buyuruyor ki:
(Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını, sözlerini yaymak için, keramet sahibi olmak, âlim
olmak art de ildir. Her müslümanın bunu yapmak için u ra ması gerekir. Fırsatı
kaçırmamalıdır. Kıyamette her müslümana bunu soracaklar, " slâma niçin hizmet etmedin?"
diyeceklerdir. Dine hizmet için u ra mayanlara, din bilgilerini yayan kurumlara, kimselere
yardım etmeyenlere, çok azab yapılacaktır. Özür, bahane kabul edilmeyecektir.
Peygamberler, insanların en üstünleri, en kıyetlileri iken, hiç rahat oturmadı. Allahü
teâlânın dinini, seadet-i ebediyye yolunu yaymak için, gece gündüz u ra tılar. Mucize
isteyenlere de, (Mucizeyi Allahü teâlâ yaratır. Benim vazifem, Allahü teâlânın dinini
bildirmektir) buyurdu. Bu yolda çalı ırlarken, Allahü teâlâ da bunlara yardım eder, mucize
yaratırdı.
Hizmetlerdeki Sıkıntı
Bizim de, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını, sözlerini yapmamız ve kâfirlerin,
dü manların, müslümanlara iftira ve eziyet edenlerin, kötü, alçak, yalancı olduklarını,
gençlere, dostlara bildirmemiz gerekir. Bu yolda malı ile, kuvveti ile, mesle i ile
çalı mayanlar, azabdan kurtulamayacaklardır. Bu yolda çalı ırken, sıkıntı çekmeyi büyük
saadet, büyük kazanç bilmelidir.
Peygamberler, Allahü teâlânın emirlerini bildirirken, cahillerin, soysuzların hücumlarına
u rardı. Çok sıkıntı çekerlerdi. O büyüklerin en üstünü, seçilmi i, Allahü teâlânın sevgisi
olan Muhammed aleyhisselam, (Benim çekti im eziyet gibi, hiçbir Peygamber eziyet
görmedi) buyurdu. [C.1 M.193]
Her müslünanın, Ehl-i sünnet itikadını ö renmesi ve sözü geçenlere ö retmesi gerekir.
Ehl-i sünnet âlimlerinin sözlerini bildiren kitapları ve gazeteleri bulup almalı, bunları
gençlere, tanıdıklara göndermeli, okumaları için çalı malıdır! nsanlara, Allahü teâlânın emir
ve yasaklarını bildirmek, kıymetli bir hizmettir. Ancak cenab-ı Hakkın sevdikleri bu hizmet
ile ereflenir
Dine Hizmet
mam-ı Rabbanî hazretleri de buyuruyor ki: ( te bugün, her müslüman, elinden gelen
yardımı yapmayıp, slâmiyet baskı altına dü erse, yardımı esirgiyen her müslüman, ahırette
mesul olur. Bunun için kuvvetim olmadı ı hâlde, yardıma ko maya özeniyorum. Güçlükleri
yenerek, slâmiyete ufacık bir hizmet edebilmek yolunu arıyorum. " yilerin ço almasını
istiyen de, onlardan sayılır" buyuruldu.) [c. 1, m.47]
(Bugün slâmiyete yardım için az bir ey vermek, binlerce altın vermi gibi kıymetlidir.
Hangi talihli kimseye, bu büyük nimet ihsan edilirse, ona müjdeler olsun! Dinin yayılmasına
hizmet eden, cihad sevabına kavu ur. Hele bu zamanda müslümanlara yardım etmek daha
güzel, daha sevabdır.) [c. 1, m.193]
E er bir müslüman, di er müslümanlara eli ile, malı ile yardım edemiyorsa, duâ ederek
yardım etmelidir! Hadis-i erifte buyuruldu ki:
(Müslümanın, müslüman üzerindeki hakkındann biri, ona gıyabında duâ
etmektir.) [Deylemî]
Duâ Ordusu
mam-ı Rabbanî hazretlerinin, sultana yazdı ı mektub öyle:
(Kahraman askerlerinize yardım ve zafer ihsan etmesi için Allahü teâlâya duâ ediyorum.
Duâ ordusunun askerlerinin kalbleri kırık oldu u için sava ordusunun askerlerinden daha
ileridir. Duâ ordusunun askerleri, gaza ordusunun askerleri, onların bedenleridir. O hâlde,
gaza ordusunun askeri, duâ ordusu olmadıkça, i ba aramaz. Çünkü ruhsuz bedene hiç bir
yardımın ve kuvvetin faidesi olmaz.) [c.3, m.47]
Bunun için dünyadaki bütün müslümanlara duâ etmelidir!

Allahü teâlânın kullarına hizmet etmek


Sual: Allahü teâlânın kullarına hizmet etmek için çalı manın fazileti nedir?
CEVAP
Muhammed Ma’sûm hazretleri buyuruyor ki:
Ömür çok kısadır. Sonsuz olan âhıret hayâtında, insanın kar ıla aca ı eyler, dünyada
ya adı ı hâle ba lıdır. Aklı ba ında olan, ileriyi görebilen bir kimse, kısa olan dünya
hayâtında, hep, âhırette iyi ve râhat ya amaya sebep olan eyleri yapar. Âhıret yolcusuna
lâzım olan eyleri hazırlar.
Allahü teâlânın kullarına hizmet etmek için çalı mak gerekir. Rabbimizin kullarına
hizmet etmekle dünyada ve âhırette ni’metlere kavu aca ını dü ünmek âzımdır! nsanlara
kar ı yumu ak olmanın, onlara iyilik etmenin, onların i lerini güler yüzle ve tatlı dille ve
kolaylıkla yapmanın Allahü teâlânın sevgisine kavu turan yol oldu unu bilmek gerekir.
nsanlara iyilik etmenin, âhıretin azâblarından kurtulmaya ve Cennet ni’metlerinin
artmasına sebep olaca ında, hiç üphe etmemelidir. Müslümanların ihtiyâçlarını kar ılamak
ve onları sevindirmek çok sevâbdır. Hadîs-i erîflerde buyuruldu ki:
(Müslüman, müslümanın karde idir. Onu incitmez, üzmez. Kim bir müslümanın
sıkıntısını giderir, onu sevindirirse, kıyâmette en sıkıntılı zamanlarında, Allahü teâlâ
onu sıkıntıdan kurtarır. Bir kimse bir müslümanın aybını, kusûrunu örterse, Allahü
teâlâ, kıyâmette onun ayıplarını, kabâhatlerini örter.) [Buhârî]
(Din karde ine yardımcı olanın, yardımcısı Allahtır.) [Müslim]
(Allahü teâlâ, ba’zı kullarını ba kalarının ihtiyâçlarını kar ılamak, onlara yardımcı
olmak için yaratmı tır. htiyâcı olanlar bunlara ba vurur. Bunlar için âhırette azâb
korkusu olmaz.) [Taberânî]
(Allahü teâlâ, ba’zı kullarına dünyada çok ni’met vermi tir. Bunları, kullarına
faydalı olmak için yaratmı tır. Bu ni’metleri Allahü teâlânın kullarına da ıtırlarsa,
ni’metleri azalmaz. Bu ni’metleri Allahın kullarına ula tırmazlarsa, Allahü teâlâ,
ni’metlerini bunlardan alıp, ba kalarına verir.) [Taberânî]
(Bir müslümanın, din karde inin bir ihtiyâcını kar ılaması on yıl i’tikâftan iyidir.
Allah rızâsı için bir gün i’tikâf ise, insanı Cehennem ate inden pek çok uzakla tırır.)
[Taberânî]
(Cennetin yüksek derecelerine kavu mak isteyen, saygısızlık yapana yumu ak
davransın! Zulmedeni affetsin! Malını esirgeyene ihsânda bulunsun! Kendisini arayıp,
sormıyan ahbâbını, akrabâsını gözetsin!) [Taberânî]
(Din karde ine kar ı güler yüzlü olmak, ona iyi eyleri ö retmek, kötülük
yapmasını önlemek, yabancı kimselere aradı ı yeri göstermek, sokaktaki ta , diken,
kemik ve benzeri çirkin, pis ve zararlı eyleri temizlemek, ba kalarına su vermek gibi
eylerin hepsi birer sadakadır.) [Tirmizî]
(Farzdan sonra Allahın en çok sevdi i i , bir mü’mini sevindirmektir.) [Taberânî]
[Allahü teâlânın emrine Farz denir. Bu hadîs-i erîften anla ılıyor ki, Allahü teâlâ, farz
olan ibâdetleri yapanı daha çok sever. Allahü teâlânın yasak etti i zararlı, çirkin i lere,
Harâm denir. Allahü teâlâ, harâmdan sakınanı, farzları yapanlardan daha çok sever. yi huylu
olmak farzdır. Kötü huylu olmak harâmdır. Kötülük yapmaktan sakınmak, iyilik yapmaktan
daha kıymetli ve daha sevâbdır.] (Mektûbât c.1, m.147)

Cennete girme artı “iman”dır


Sual: nsanlara da hizmet etmek sevâb mıdır? Sevâbsa, bazı kâfirlerin hizmetleri pek
çoktur. Onların da Cennete gitmesi gerekmez mi?
CEVAP
Îmânı olmayanın hiçbir amelinin kıymeti yoktur. bâdetler ve bütün iyi i ler kıymetli ise
de, bunları yapmak, îmânın yanında ikinci derecede kalır. Îmân temel, iyi i leri yapmak,
fürû’âttır, ya’nî ikinci derecededir, îmândan sonra gelir. Îmânın ve îmân ile birlikte olan iyi
i lerin dünyada da, âhırette de faydaları vardır. nsanı saâdete ula tırırlar. Îmânsız olan iyi
i ler, insanı, dünyada saâdete kavu turabilir. Âhırette faydası olamaz.
Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyuruluyor ki:
(Allahı inkâr edenlerin faydalı i leri, fırtınalı bir günde rüzgârın savurdu u küller
gibidir. Âhırette o i lerin hiç faydasını bulamazlar.) [ brâhim18]
(Îmân edip, sâlih amel i leyenler Cennete girer.) [Kehf 107]
Îmân do ru olmazsa, ibâdetlerin, hizmetlerin hiç kıymeti olmaz. Bunun için Ehl-i sünnet
âlimlerinin bildirdikleri gibi îmân etmek, ibâdetleri yapıp haramlardan sakınmak lâzımdır.
Kalbde do ru îmânın bulunmasına alâmet, dînin emîrlerini seve seve yapmak ve kâfirleri
dü man bilmektir.
Hizmeti ni’met bilmelidir
imdi ilk suâle cevap verelim. Muhammed Ma’sûm hazretleri buyurdu ki: Allahü
teâlânın kullarına hizmet etmek için çalı malı! Rabbimizin kullarına hizmet etmekle dünyada
ve âhırette ni’metlere kavu ulaca ını dü ünmeli! nsanlara kar ı yumu ak olmanın, onlara
iyilik etmenin, onların i lerini güler yüzle ve tatlı dille ve kolaylıkla yapmanın, Allah
sevgisine kavu turan yol oldu unu bilmeli! Âhıretin azâblarından kurtulmaya ve Cennet
ni’metlerinin artmasına sebep olaca ında, hiç üphe etmemelidir! nsanlara hizmet etmek ve
onların ihtiyaçlarını kar ılamak, dünya ve âhıret derecelerine kavu maya sebeptir.
Hadîs-i erîflerde buyuruldu ki:
(Seferde, toplulu un efendisi, onlara hizmet edendir. ehîdlik hâriç, hiçbir amel
onun sevâbına eri emez.) [Hâkim]
( nsanlar, Allahın ıyali [çoluk çocu u gibi] dir, Allahü teâlâya en sevimli olan, Onun
iyâline iyilik edendir.] [Bezzar]
(Müslümanın i ini gören, hac ve umre yapmı gibi sevâba kavu ur.) [Hatîb]
(Bir müslümana elbise veren, o elbiseden bir parça kalsa da, Allahın hıfzı
emânında olur.) [Hâkim]
nsanlarla iyi geçinmek
Sual: Kar ıla tı ımız insanların kimisi iyi, kimisi kötüdür. Herkesle iyi geçinebilmek
için ne yapmak gerekir?
CEVAP
nsanlarla iyi geçinebilmenin iki artı vardır:
1- yi bir insan olmak,
2- nsanları iyi tanımak.
Bu iki arta malik olan, herkesle iyi geçinir. yi insan olmak için, dinimizin emir ve
yasaklarına riayet etmek kâfidir. nsanları tanımak için de unları bilmek gerekir:
nsanlar üç kısımdır: Birinci kısımdakiler, gıda gibidir, her zaman gerekir. kinci
kısımdakiler, ilaç gibidir, bazan gerekir. Üçüncü gruptakiler hastalık gibidir, istenmez, fakat
musallat olur. Bunlara müdara edilir.
Kendisine veya ba kalarına zarar gelme korkusundan dolayı iyili i emretmek ve haramı
men etmek mümkün olmazsa, böyle durumlarda fitneye mani olmak için susmaya, müdara
etmek denir. Müdara, dini veya dünyayı zarardan kurtarmak için, dünya menfaatinden
vermektir. Kalben nefret edipi, haramı men etmek istedi i hâlde, müdara yapmak caizdir.
Hatta sadaka sevabı hasıl olur. Ancak akıllı kimse, iyi geçinir. Hadis-i eriflerde buyuruldu
ki:
( yi geçinmek aklın ba ıdır.) [Beyhekî]
( yi geçinmek aklın yarısıdır.) [Deylemî]
(Allahü, farzları emretti i gibi, müdara etmemi de emretti.) [Deylemî]
Müdara ederken tatlı dilli ve güler yüzlü olmak gerekir. Herkesle müdara ederek sohbet
etmelidir! Yani, hep tatlı dilli ve güler yüzlü olmalıdır. yi ve kötü, herkes ile kar ıla ınca,
böyle olmalıdır. Fakat, kötülere ve sapıklara müdahene etmemeli, onun sapık yolundan razı
oldu unu zan ettirmemelidir. (Hindiyye)
[Müdara, islâmiyetin dı ına çıkmadan, gönlünü almaktır. Müdahene, birinin gönlünü
alırken, islâmiyetin dı ına çıkmak, günaha girmektir.]
( yi geçinmek aklın ba ıdır.) hadis-i erifti, ancak akıllı kimsenin insanlarla iyi
geçinece ini bildirmektedir. (Beyhekî)
brahim Hakkı hazretleri buyuruyor ki:
Allahü teâlâ, insanlarla iyi geçinmemizi emrederek hadis-i kudside, (Kötülük edene
iyilik eden, gelmiyene giden, uzak durana yakla an, yemek vermiyene yemek veren, en
üstün olandır. Affedin, ayıp örtün, merhamet edin ki merhamete kavu un! nsanlara
kar ı iyi huylu olanı severim ve insanlara onu sevdiririm.) buyurdu.
Hadis-i eriflerde de buyuruldu ki:
(Selâm verirken gülümseyen, sadaka sevabına kavu ur. ) [ .E.dünya]
(Kim, bir müslümanın sıkıntısını giderip, onu sevindirse, Allahü teâlâ, kıyamette en
sıkıntılı anlarda, onu sıkıntılardan kurtarır.) [Buharî]
(Îmanı en kuvvetli olan, ahlâkı en güzel ve hanımına kar ı en yumu ak olandır. )
[Tirmizî]
(Söz veriyorum, tartı mayan, haklı da olsa, kimseyi incitmeyen cennete girer.)
[Tirmizî]
(Ebdaller, çok namaz kıldı ı, çok oruç tuttu u için de il, merhametleri ve
cömertlikleri sebebiyle Cennete girer.)
(Amellerin üstünü mümini sevindirmektir.)
(Müminin yüzüne bakmak ibâdettir, güler yüz göstermek ise günahlara kefarettir.
Mümini sevindiren Allahın rızasına kavu ur.)
(Kom u ile iyi geçinmek, sadece ona eziyet etmemek de il, onun eziyetine de
katlanmaktır.)
(Mümine faydan yoksa, bari zararın olmasın! Onu sevindiremediysen üzme bari.
Onu övmemi sen, hiç de ilse kötüleme!)
(Ne ekersen onu biçersin!)
Edeb Ehli Buyuruyor ki:
Cömertlik insanın süsüdür. Af, en güzel bir ihsandır. Kerim aza ükreder, adi kimse,
ço u be enmez. Kerim, sözünde durur, sözünde durmıyanı da affeder. Herkesin verdi i
eziyete, sıkıntıya katlanır, fakat hiç kimse ondan incinmez. Kendine söylenince razı
olmıyaca ın sözü ba kalarına söyleme! Ba kalarının seninle nasıl konu masını istiyorsan,
sen de onlarla öyle konu ! Özür dileyenin özrünü kabul et! Seni üzeni affet, ona iyi davran!
Verdi in sözü tut, etti in iyili i gizle, ba a kakıcı olma! Ba kası için kuyu kazan kendi
dü er. Halka ihsan eden, Haktan ihsan görür. Sana söz getiren, senden de söz götürür.
(M.Name)
Dosta, dü mana, iyi, kötü, herkese, tatlı dil ve güler yüz göstermeli, fitne çıkarmamalı,
dü man kazanmamalıdır. nsanlara yapılacak en faydalı ihsan, en kıymetli hediye, tatlı dil ve
güler yüzdür. ne e tapanları görünce, ine in a zına ot vererek, dü manlıklarına mani
olmalıdır! Hafız-ı irazinin, (Dostlara do ru söylemeli, dü manları güler yüzle ve tatlı
dil ile idare etmelidir.) sözüne uymalı, af dileyenleri affetmelidir! Herkese kar ı iyi huylu
olmalı, yumu ak söylemeli, sert söylememelidir! Kimse ile münaka a etmemelidir!
Münaka a, dostlu u azaltır, dü manlı ı artırır.
Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Haklı iken de, münaka ayı terkedene, Cennette bir kö k verilir) [Taberânî]
(Haklı da olsa, münaka ayı terketmiyen, hakiki imana kavu amaz) [ .Ebiddünya]

Ya lıya saygı
Sual: yi veya kötü oldu u bilinmiyen herkese dolmu larda ve belediye otobüslerinde
yer vermek caiz midir?
CEVAP
Kötü-iyi ayrımı yapmadan herkese iyilik etmelidir! Belediye otobüslerine, genç-ya lı,
sa lam-sakat, kadın-erkek, zengin-fakir, âlim-cahil gibi çe itli sınıflardan insanlar
binmektedir. Güçsüzlere yardım etmek, otobüse binerken, inerken yardımcı olmak, onlara
yer vermek, ihtiyarlara, muhtaçlara yardım etmek dinimizin emirlerindendir. Hadis-i
eriflerde buyuruldu ki:
(Güçsüzlere, hastalara, ya lılara ve küçüklere merhamet ediniz!) [ ira]
(Büyüklerimizi saymıyan, küçüklerimize acımıyan bizden de ildir.) [Buharî]
(Ya lılarımıza hürmet ve ikram, Allahü teâlâya saygıdandır.) [ Buharî]
(Bir müslüman karde ine ikram eden, Allahü teâlâya ikram etmi gibidir.)
[Taberânî]
(Bir genç, bir ihtiyara, ya ından dolayı hürmet ederse, onun ya ına varınca, Allahü
teâlâ, ona gençleri hürmet ettirir.) [ ira]
Ömrü Uzar
htiyarlara hürmet eden kimsenin ömrü uzun olur. nsanlara iyilik, hürmet ederken
zengin-fakir farkı gözetmemelidir! Çünkü insanlara zenginliklerine göre de er biçmek do ru
de ildir. Hadis-i erifte buyuruldu ki: (Zengine zenginli inden dolayı tevazu edenin,
dininin üçte ikisi gider.) [Beyhekî]
Malından dolayı zengini yücelten, yoksullu undan dolayı fakiri a a ılıyan kimse lânete
müstehaktır. Hayırsever bir zenginin hakkını hafife almamalıdır! Hadis-i erifte buyuruldu
ki:
(Üç ki inin hakkı hafife alınmaz: Zelil bir toplumun azizi, fakir bir milletin zengini,
cahillerin kıymetini bilmedi i slâm âlimi.) [Askeri]
yilikten zarar gelmez. Kötülük edenlere dahi iyilikle kar ılık vermeliyiz! yi insan,
sadece ba kalarına kötülük etmiyen kimse de ildir. Ba kalarından gelecek sıkıntılara,
eziyetlere katlanan kimsedir. Atalarımız, (Kötülük her ki inin karıdır, iyilik er ki inin
karıdır.) demi lerdir. Böyle er ki i olanlar, dünya ve ahırette saadete kavu urlar. Hadis-i
erifte buyuruldu ki:
(Bir kimsenin kederini gidereni veya bir mazluma yardım edeni, Allahü teâlâ,
yetmi üç misli fazlasıyla ma firet eder.) [ ira]
Hiçbir kötülük kar ılıksız kalmıyaca ı gibi, Allah indinde hiçbir iyilik de kar ılıksız
kalmaz. yilik bo a gitmez. Onun için ( yilik et denize at, balık bilmezse Halık bilir.)
demi lerdir.
Örnek insanlar
Lisan-ı hâl, lisan-ı kalden entaktır. Yani insanın hâl ve hareketi, sözünden daha tesirlidir.
Hakiki müslümanların hallerine bakıp müslüman olanlar çoktur. Bunlardan biri öyle:
Gayrı müslimlere ait bir ticaret kervanı gelip, gece Medinenin dı ına kondu.
Yorgunluktan hemen uyudular. Halife Hz. Ömer, ehri dola ırken bunları gördü.
Abdurrahman bin Avfın evine gelip, (Bu gece bir kervan gelmi . Hepsi kâfirdir. Fakat
bize sı ınmı tır. E yaları çoktur ve kıymetlidir. Yabancıların, yolcuların bunları
soymasından korkuyorum. Gel, bunları koruyalım) dedi. Sabaha kadar bekleyip, sabah
namazında mescide gittiler.
Kervandakilerden bir genç uyumamı tı. Arkalarından gitti. Soru turup, kendilerine
bekçilik eden iki ahıstan birinin Halife Ömer oldu unu ö rendi. Gelip, arkada larına
anlattı. Roma ve ran ordularını peri an eden, adaleti ile me hur, yüce halifenin, bu
merhamet ve efkatini görerek, slâmiyetin hak din oldu unu anladılar ve seve seve
müslüman oldular. (Menakıb-ı Çihar-ı Yâr-ı Güzin

Kötü Arkada
Sual: Düzeltmek niyetiyle kötü, iffetsiz biri ile arkada lık kurmakta mahzûr var mıdır?
Bu iffetsiz kimseyi do ru yola nasıl sokabiliriz?
CEVAP
Siz onu düzeltmeye çalı ırken, o sizi düzeltebilir(!) Bahsetti iniz iffetsizlik olayı bunun
açık delilidir. nsana en büyük zarar, kötü arkada tan gelir. Kötü arkada larla dü üp kalkan,
kılavuzu karga olan nasıl her zaman temiz olabilir? yi insanlarla beraber olan kimse, bir
müddet onlar gibi iyi i yapmasa bile, onların yanında kötülük edemez.
Hadîs-i erîfte buyuruldu ki;
( nsanın dîni arkada ının dîni gibidir) (Tirmizî)
u hâlde yapılacak i , arkada lık edilen kimselere dikkat etmek ve kötü arkada lardan
uzak durmaktır. Nâmûslu, iffetli ya amak isteyene cenâb-ı Hakkın bunu nasip edece i din
kitaplarında yazılıdır. Bir hadîs-i erîfte buyuruldu ki:
( ffet talep edeni, Allahü teâlâ iffetli kılar.) [Hâkim]
ffetli olan, âile efradının da iffetli olmasını ister. Onları da kötülükten korur. Kendisi
kötü olursa, birgün çoluk çocu u da Allah saklasın kötü yollara dü ebilir. Çocuklarının
iffetsiz olmasını hangi ana-baba isteyebilir? Çocuklara iyi örnek olmak lâzımdır. Hadîs-i
erîflerde buyuruldu ki:
( ffetli olursanız, kadınlarınız da iffetli olur. Ana-babanıza ihsân ederseniz,
çocuklarınız da size ihsân eder!) [Taberânî]
(Kötülükten korunmak için, nikâhlı ya amak ve iffetli olmak lâzımdır.) [ bni
Asâkir]
Kur’ân-ı kerîmde de namaz kılanın her kötülükten korunaca ı bildiriliyor. Herkes ne
ekerse onu biçer. Rüzgâr eken, fırtına biçebilir. yilik eden de iyilik biçer. Hem Allahü teâlâ
çok merhametlidir. Bir tohuma, bire on ve daha fazla mahsûl verir. yilik yönünden bir adım
atana çok eyler ihsân eder. Günâhlarına pi man olup özür dileyenin günâhlarını affeder.
Yeter ki insan hatâsını bilip özür veya af dilemesini bilsin! “Ben artık mahvoldum, Allah
beni affetmez” diye dü ünmek çok yanlı ve çok tehlikelidir. Zararın neresinden dönülürse
kârdır. (Allah artık beni affetmez) diyerek günâhlara devam etmemelidir! Günâhım çok diye
tevbeden kaçmamalıdır. En büyük günâhların da tevbesi olur. Kur’ân-ı kerîmde meâlen
buyuruluyor ki:
(Ey günâhı çok olan kullarım, Allahın rahmetinden ümidinizi kesmeyin! Allah
günâhların hepsini affeder. O, sonsuz magfiret ve nihâyetsiz merhamet sâhibidir.)
[Zümer 53]
Gayrı me rû i ler, dünyada insan için yüzkarasıdır. Âhırette ise, azâbı çok iddetlidir.
“Ben ölmem” veya “Cehennem ate i bana zarar vermez” diyen varsa, diledi i kötülü ü
i lesin!
Hadîs-i erîfte buyuruldu ki:
(Dünya için, dünyada kalaca ın kadar çalı ! Âhıret için, orada sonsuz kalaca ına
göre çalı ! Allahü teâlâya, muhtâç oldu un kadar itâ’at et! Cehenneme
dayanabilece in kadar günâh i le!) [Eyyühel veled]
Ölece ine inanan ve öldükten sonra ba ına gelecekleri dü ünen, nasıl kötülük
i leyebilir?

Arkada ın kusuru
Sual: Naho i yapan samimi bir arkada ım var. Ondan uzakla mam uygun mu?
CEVAP
Arkada , bir günah veya bir kusur i liyebilir. Bunlarda ısrar ediyorsa halini düzeltecek
ekilde güzel nasihatlerde bulunmalıdır. E er arkada ımız ilim sahibi ise, hatasını te hir
etmememiz gerekir. Hadis-i erifte buyuruldu ki: (Hataya dü se de, âlimle münasebeti
kesmeyin! Düzelmesini bekleyin!) [Begavi]
Hz. Ömerin amda bir arkada ı vardı. Gelenlerden onu sordu. ( eytana arkada oldu.
Günah i liyor.) dediler. Bunun üzerine Hz. Ömer öyle diyen kimseyi susturup (Giderken
bana u ra!) dedi. Dönü te o kimseye bir mektup verdi. Mektubunda Mümin suresinin ilk üç
ayet-i kerimesini yazıp, lüzumlu nasihatlarda bulundu. 3. ayet-i kerimede, Allahü teâlânın
her eyi bildi i, günah i leyenlerin tevbesini kabul edece i ve azabının iddetli oldu u
bildiriliyordu. amdaki arkada ı mektubu okuyunca a ladı. (Elbette Allahü teâlânın
söyledi i do rudur. Ömer de bana nasihat etti.) diyerek tevbe edip günahlarından vazgeçti.
Salih bir kimsenin arkada ı günahlara dalmı tı. (Artık onunla arkada lı ı bırak! Çünkü o
sapıttı.) dediler. O ise (Arkada ım asıl imdi bana muhtaçtır. Böyle bir anda onu bırakmak
arkada lı a yakı maz. Arkada ımın düzelmesi için çalı aca ım ve ıslahı için duâ edece im.)
dedi.
Arkada ımızı, ho lanmadı ımız hareketlerinden dolayı terk etmemeliyiz. Yerinde
ikazlarımızla tevbekar olup eski haline dönmesine çalı malıyız. E er ondan yüz çevirip
münasebetlerimizi kesersek, günah ile felaket ile onu ba ba a bırakmı oluruz. Arkada a
kar ı vefalı olmalıdır. Vefa demek, ihtiyaç halinde ona yardım etmektir. Arkada ın dindeki
ihtiyacı, maldaki ihtiyacından daha çoktur. Onunla beraberken, günah i lemeye utanabilir.
Arkada lık, yakın akrabalık gibidir. Çocu umuz, karde imiz, bir günah i lerse onu hemen
terk etmeyiz. Arkada ı da hatasından dolayı tamamen terk etmek uygun olmaz. Kusurunu
düzeltemiyen arkada ı bırakmamalı, çünkü dörtba ı mamur arkada bulunmaz.
Kötü biri ile arkada lık etmek elbette uygun olmaz. Fakat arkada ımızın bazı kusurları
görülünce, onu tamamen terk etmek de do ru de ildir. Çünkü kusursuz dost olmaz.
Arkada ımızın kusurlarını yüzüne vurmak, aramızın açılmasına sebeb olur. eytanın da
istedi i budur. Onun için, eytanın dedi ini yapmamalı, arkada ın kusurlarını gizlemeli. Bize
kar ı i ledi i hatalarına gelince, bunu affetmemiz gerekir. Hatta hatasını tevil etmemiz,
mazur görmeye çalı mamız vaciptir.
Arkada ımızın bize kar ı olan bir kusuru için, bir çok mazeret aramalıdır. ayet kalbimiz
yine mutmain olamazsa, kabahati kendimizde bulmalıyız. Kendi kendimize (Sen ne katı
yüreklisin! Arkada ın sana yetmi mazeret buldu. Sen hâlâ kusur arıyorsun.) demelidir. E er
arkada , hatasını anlıyarak özür dilemi se, hemen affetmeli! Çünkü mam-ı afiî hazretleri,
gönlü alınmaya çalı ıldı ı hâlde rıza göstermiyen kimsenin makbul biri olmadı ını
bildiriyor. Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Arkada ının mazeretini kabul etmemek günahtır.) [ bni Mace]
(Özrü kabul etmiyen, özür dileyenin günahını yüklenmi olur.) [ bni Mace]
(Kaba kimseye nazik davranan, zulmedeni affeden, mahrum edene ihsan eden,
uzakla ana yakla an yüksek derecelere kavu ur.) [Bezzar]
Allahü teâlâ da hiddetini, öfkesini yenenleri övüyor. (Al-i mran 134)

Kimseye yük olmamak


Sual: Kalbini kırmadan arkada la iyi geçinmenin yolu nedir?
CEVAP
Arkada la iyi geçinmek için ona yük olmamak gerekir. mkan dahilinde ihtiyaçları
ondan gizlemeli, yardım talebinde bulunmamaya gayret etmelidir! Mal, para gibi eyler de
istememelidir! Bir makama geçmek için ondan yardım talebinde de bulunmamalıdır!
Fazla hürmet, ikram ve lüzumsuz hizmetlerle ona a ırlık vermemelidir! Kendisinin
yapmak istemedi i bir eyi arkada ından beklemek, ona zulmetmek demektir. Arkada a bir
i yapma teklifinde bulunmıyan fazilet göstermi olur.
Fudayl bin yad hazretleri buyurdu ki: ( ki arkada ın aralarının açılması, fuzuli külfetler
yüzündendir. Ziyaretine gitti i arkada ı, lüzumsuz bir sürü zahmete, külfete girince, insan
bir daha ziyaretine gitmez.)
Hz. Ali buyurdu ki: (Dostların kötüsü, senin için külfete giren, seni özür dilemeye
mecbur bırakandır.)
Çe itli zahmetlere giren bir kimse, arkada ına a ırlık vermi olur. Bu suretle
kendisinden çekinilir. Yalnız iken nasıl hareket ediyorsa, arkada ı varken de öyle hareket
eden kimse ile arkada lık kolay olur. Yanımızda ev kıyafeti ile duramıyan arkada bizden
çekiniyor demektir. Bu ise samimi olamamanın alametidir. ki arkada tan biri di erinden
çekiniyorsa, biri kusurlu demektir.
Cüneyd-i Ba dadi hazretleri buyurdu ki:( ki arkada tan birinin di erinden çekinmesi,
mutlaka birinin kusurundandır.)
Cafer-i Sadık hazretleri buyurdu ki: (Arkada larından bana en çok a ırlık vereni benim
için külfet ve zahmete giren ve bu suretle kendisinden çekindi im kimsedir. Yalnız iken
nasılsam, onunla beraber bulundu um zaman da davranı ımı de i tirmedi im kimseyi ise
çok severim.)
Ülfetin artı, külfeti terketmektir. Külfeti olmayanın ülfeti ve sevgisi artar. Hadis-i
eriflerde buyuruldu ki:
(Mütteki olan, külfet ve zahmet vermez.) [Dare Kutni]
(Kendine reva gördü ünü, sana reva görmiyenin arkada lı ında hayr yoktur) [ .
Adiy]
Arkada larla iyi geçinmek, sadece onlara yük olmamak, onlara sıkıntı vermemek de il,
onlardan gelecek sıkıntılara da katlanmak demektir. Allahü teâlâ, Musa aleyhisselama
vahyetti ki:
(Beni seven, arkada ının eziyetine katlanır.) [ .Gazali]
htiyaçlarımızı görecek, sıkıntılarımıza katlanacak arkada arıyorsak, arkada de il, bir
hizmetçi arıyoruz demektir. htiyaçlarına ko aca ımız, eziyetlerine katlanaca ımız,
dertlerine ortak olaca ımız insanlarla Allah için arkada olmalıyız. Hz. Ai e validemiz
buyurdu ki: (Mümin, müminin karde idir, onu ne ganimet bilir, ne de ondan çekinir)
Lüzumsuz tekliflerde bulunarak arkada a yük olmamalıdır! Mümkün mertebe ihtiyacını
arkada tan gizlemelidir! Ondan mal ve mevki istememelidir! Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Halktan bir ey istemiyece ine söz verenin Cennete girmesine kefilim.) [Nesâî]
(Sakın kimseden bir ey isteme! Kırbacın dü se bile, ba kasından isteme, inip
kendin al! Emanet bir ey de almamaya gayret et!) [ .Ahmed]
(Veren el, alan elden üstündür.) [Buharî]
Hz. Ebu Bekir, deve ile giderken, yular dü tü, inip yuları aldı. Oradakiler, (Bize izin
verseydin de biz alıp sana verseydik) dediler. Hz. Ebu Bekir, dedi ki: (Resulullah "Halktan
bir ey isteme" buyurdu.) [ .Ahmed]
Eshab-ı kiramdan Hz. Sevbanın, deve üzerinde iken kırbacı yere dü erdi de hiç kimseye,
( unu bana verir misiniz) demez, deveden iner, kendisi alırdı. ( bni Mace)
yi bir arkada olmak için, arkada ımız, günah i leyince bizim istigfar etmemiz, hata
edince bizim özür dilememiz, sıkıntılı anlarında yardımına ko mamız ve hiçbir surette ona
yük olmamalıyız. Arkada ımıza daima iyi haber vermeli, üzücü olanları söylememeliyiz!
Arkada a iyi muamele et
Salih bir arkada bulunca, ona lüzumlu hürmeti göstermelidir! Onun can ve malını kendi
can ve malından önce tutmalıdır! Ayıplarını ara tırmamalı, aybı olsa bile görmemeli ve
kimseye söylememeli, hatta kendi kendine aybını dü ünmemeli, asla münaka aya
girmemelidir! Aleyhinde konu an olursa, münasip ekilde susturmalıdır! Alınaca ı veya
üzülece i bir söz söylememelidir! Sui zanda bulunmamalı, uygunsuz hareketlerini dalgınlı a
ve unutkanlı a yormalıdır! Yani bir mazeret arayıp susuz oldu unu kabul etmelidir! Çünkü
güzel ahlâk sahibi, insanları mazur görür. Onların kusurlarını meydana çıkarmaz.
Güzel ahlâklı mert kimse, insaflıdır. Yani kendisi insafla hareket eder; fakat ba kasından
bu insafı beklemez. Böyle bir arkada ın sevdiklerini sevmeli, sevmediklerinden ve
dü manlarından uzak olmalıdır! Ona kar ı ve harkese kar ı tevazu sahibi olmalıdır! Böyle bir
kimseyi kendisine dost ve karde bilmelidir. ona hürmet göstermedikçe ilminden istifade
edemez.
Mürüvvet nedir?
Sual: Mürüvvetin dinimizdeki yeri nedir?
CEVAP
Mürüvvet, insanlık, yi itlik, iyilik cömertlik faideli olmak, iyilik yapmak arzusu gibi
manalara gelir ki, hallerin en güzeline riayet etmek demektir. Hadis-i erifte, (Kimseye
zulmetmiyen, yalan söylemiyen ve sözünde duran, mürüvvet sahibidir) buyuruldu.
(Edeb-ün-dünya)
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Mürüvvet, her zaman sofrası açık olmak ve insanların i ini görmek için hazır
beklemektir.
Mürüvvet iffetli olmak, darlıkta ve geni likte bol bol ihsanda bulunmaktır. (Hz. Hasan)
Mürüvvet, kulun, dinini muhafaza edip nefsini korkutması, misafirini iyi kar ılaması,
münaka alarda, güzel davranması demektir. Ululuk ise, kom uya eziyet etmemek ve
zorluklara gö üs germektir. Kerem de istemeden vermek, yerinde yemek yedirmek, saile
yumu ak davranmak ve bol vermektir. (Hz. Hasan)
Mürüvvet, dili do ru olmak, arkada ın kusurlarına tahammül göstermek, herkese iyilik
etmek, kom unun sıkıntısına katlanmaktır. (Hz. Hasan-ı Basri)
Mürüvvet altıdır, üçü hazarda, üçü seferdedir. Hazarda olan; Kur' an-ı kerim okumak,
mescidleri imar etmek, Allah için karde bulmaktır. Seferde olan ise; azı ı ço altmak, yol
arkada ı ile az ihtilafa dü mek, günah olmayan i lerde, gönül almak için akala maktır. (Hz.
Rabia-i Rai)
Mürüvvet, açık kapı, bol yemek, insanların i ini görmek için hazır olmaktır.
Mürüvvet, sözünde do ru olmak, vadini yerine getirmek, faydalı yerde bol harcamaktır.
Mürüvvet, dili do ru olmak, arkada larının kusurlarına tahammül etmek, herkese çok
iyilik etmektir. nsanların elinde bulunana kar ı iffetli davranıp onlardan gelen kusurlara
aldırı etmiyen gerçek mürüvvet ehlidir.
Mürüvvetin artları: Günahlardan temizlenmek, insafla hükmetmek, zulümden
kaçınmak, hakkı olmıyan bir eye göz dikmemek, hiç kimseyi ücretsiz çalı tırmamak, zayıfa
kar ı kuvvetliye yardım etmemek, kötüyü iyiye tercih etmemektir.
Mürüvvetin tamamı u ayet-i kerimede bildirilmi tir:
(Allah, adaleti, iyili i, akrabaya yardımı emreder. Çirkin i leri, fenalı ı ve azgınlı ı
da yasaklar. yice dü ünüp tutasınız diye size ö üt verir.) [Nahl 90]
Hz. Hasan, birinin, para para dedi ini duyunca, "Allah, paraya lânet etsin. Paranın
sözünü eden, paraya tapanın mürüvveti yoktur. Mürüvveti olayanın dini de olmaz"
buyurdu.
Dindarla oturun. Dindar bulamazsanız, dünya ehlinin mürüvvet sahibi olanları ile
oturun. Çünkü onlar, kötü söz etmezler. (Hz. Abdulvahid b. Zeyd)
bni Ziyad, bir kabile reisine mürüvvetin ne oldu unu sordu. Reis dedi ki:
Bize göre mürüvvet dört eyden ibarettir:
1- Günah i lemekten uzak durmak. Günah i leyen, zelil olur. Zelilin mürüvveti olmaz.
2- Malı iyi kullanmak, bo a harcamamak. Malını iyi kullanamayıp muhtaç duruma
dü enin mürüvveti olmaz.
3- Ehlinin ihtiyacı için çalı mak. Ehlini ele muhtaç edenin mürüvveti yoktur.
4- Kendine yakı anı yiyip içmek. Bu mürüvvet için kemal sayılır.
Kayser, Kays bin Sabite sordu:
- En iyi akıl nedir?
- nsanın kendini bilmesidir.
-En iyi ilim nedir?
- nsanın cehaletini bilmesidir.
- En iyi mürüvvet nedir?
- nsanın yüzsuyunun dökülmemesidir.
Yalancının mürüvveti, cimrinin dostu, hased edenin ve huysuzun rahatı yoktur. (Ahnef
b. Kays)
Ana-babasına iyilik eden, akrabasını ziyaret eden, arkada larına ikramda bulunan, çoluk
çocu u ve hizmetçisi ile iyi geçinen, dinini koruyan, malını temiz tutup fazlasını da ıtan,
dilini tutan, gözünü haramdan koruyan, fuzuli i lerden uzak duran, mürüvvet sahibidir.
(Fudayl b. yad)

Merhamet, efkat ve acımak


Sual: Merhamet etmek ne demektir? Dinimizde merhamet etmenin önemi nedir?
CEVAP
Merhamet etmek; acımak, efkat göstermek demektir. Allahü tealanın esma-i
hüsnasındaki Rahman, Rahim, Rauf gibi isimlerinin anlamı, merhamet eden, acıyan, efkat
gösteren demektir. Rahman, dünyadaki her mahluka acıyan, rahim ahirette yalnız müminlere
acıyan demektir. Peygamberimizin efkati, acıması çoktu. Tasavvuf, herkese acımak
demektir. efkatli kimse, ba kalarına dert, felaket gelmesinden üzülür, herkesin sıkıntıdan
kurtulmasına çalı ır. Allahü teâlâ eshab-ı kiramı, (birbirine merhametli, efkatli) diye
övüyor. Hadis-i eriflerde de buyuruldu ki:
(Merhamet etmeyene Allah merhamet etmez, acımayana acımaz.) [Buharî]
(Yerdekilere acırsanız, göktekiler de size acır.) [Tirmizî]
(Allahü teâlânın mümine olan merhameti, efkati, acıması bir annenin çocu una
olan merhametinden daha üstündür.) [Buharî]
(Ana babanın yüzüne merhametle bakana, hac ve umre sevabı verilir) [ .Rafiî]
(Güçsüzlere, hastalara, ya lılara ve küçüklere merhamet edin, acıyın) [ ir’a]
(Allahü teâlâ, yarattı ı yüz rahmetten birini mahlukat arasında taksim etti. Bu
sebeple anne evladına efkat eder, hayvanlar, yavrularını sever ve bütün mahlukat
birbirine acır.) [Ebu Yala]
(Müminler merhamette bir vücut gibidir. Vücudun bir yeri rahatsız olunca, bütün
vücut, rahatsız oldu u gibi, Müslümanlar da birbirine acımalıdır!) [Buharî]
(Cahiller arasında kalan âlime, zengin iken fakir dü ene, makamını kaybedene
acıyın.) [Askerî]
(Yoksul ve çaresizlere acıyana müjdeler olsun!) [Buharî]
(Din karde inin yüzüne efkatle bakan affa u rar.) [ .Rafii]
(Büyü ünü saymayan, küçü üne acımayan bizden de ildir.) [Tirmizî]
( aki olan merhametsiz, acımasız olur.) [Tirmizî] [ aki, bahtsız, cehennemlik
demektir.]
Peygamber efendimiz, o lu brahim ölünce sessizce a lar, ( efkatimden a lıyorum.
Allah ancak merhametli olana acır) buyurdu. Bir bedevi, (Ya Resulallah, siz çocukları
sevip öpüyorsunuz. Biz hiç öpmeyiz) dedi i zaman,ona, ( efkat, acıma duygusu olmayana
ne diyeyim?) buyurdu. (Buharî)
Bir zat görev emrini almak üzere Hz. Ömer’in huzuruna gelir. Hz. Ömer’in çocu unu
öptü ünü görünce, (Ben çocuklarımı öpmem) der. Hz. Ömer, (Senin küçüklere, efkatin yok,
millete nasıl acırsın?) buyurarak görev emrini imzalamaz. Emri altında olanlara acımayan,
Allahü teâlânın merhametinden uzak kalır.
Kâfir mümin herkese, hatta bütün hayvanlara merhamet etmek gerekir! Peygamber
efendimiz, (Merhametli, efkatli olmayan, acımayan imanlı olmaz) buyurunca, Eshab-ı
kiram (Ya Resulallah, hepimiz merhametliyiz, efkatliyiz) dediler. Onlara, (Sadece
insanlara de il, bütün mahlukata merhametli olmak gerekir.) buyurdu. (Taberânî)
Bir köpe in susuzluktan dili çıkar. Bir kuyunun yanında durur. Fakat su derinde oldu u
için içemez. Adam bu köpe e acır. Ayakkabısı ile kuyudan su çıkarıp köpe e verir. Bundan
dolayı Allahü teâlâ onun günahlarını affeder. Yine hadis-i erifte bildirilmi tir ki, kadının
biri, bir kediyi ba lar. Kedi yiyecek bir ey bulamaz. Kadın bunun yüzünden cehennemlik
olur.
Bir kimsenin velî oldu u; tatlı dili, güler yüzü, cömertli i ve herkese acıması ile
anla ılır. Evliyânın iki alâmeti vardır: Allahü teâlânın emirlerine riayet ve mahlûklarına
efkat. Herkese acımalıdır. Altıncı kat gökdeki melekler, acımasız olanın namazını yukarı
geçirmezler.

Müdahene ve müdara
Sual: Müdahene ve müdara ne demektir?
CEVAP
Müdahene, gücü yetti i hâlde, haram i leyene mani olmamak, dalkavukluk yaparak,
birinin gönlünü alırken, islâmiyetin dı ına çıkmak, günaha girmektir.
Müdara ise, dini veya dünyayı zarardan kurtarmak için, dünya menfaatinden vermek,
insanlarla iyi geçinmek, islâmiyetin dı ına çıkmadan, güler yüz göstermek gönlünü almaktır.
Müdahene, dünyalık ele geçirmek için, dinden taviz vermektir. Haram i leyenlere olan
saygısı yahut dine olan ba lılı ının gev ekli i, müdaheneye sebep olur. Fitne olmadı ı, yani
dinine veya dünyasına veya ba kalarına zarar olmadı ı zaman, haram ve mekruh i leyene
mani olmak gerekir. Mani olmamak, susmak haram olur. Hadis-i erifte, (Allaha isyan
edenlerle gezip tozan, günah i leyene gücü yetti i hâlde, ses çıkarmayan, müdahene
eden, kabrinden maymun ve hınzır eklinde kalkar.) buyuruldu.
Müdahene etmek, haram i lemeye razı olmayı gösterir. Susmak çok yerde iyi ise de,
hakkı, hayrı söyleyecek yerde susulmaz. (Ya Resulallah, geçmi ümmetlerden bir kısmına
azap yapıldı. Hepsi öldü. Bunların arasında salihler de vardı) denildi inde, (Evet,
salihler de helak oldular. Çünkü, Allaha isyan olunurken susmu lardı.) buyurdu.
Bazı hiziplerin takıyye dedi i eye slam âlimleri Müdara diyor. Kalbinde olanın aksini
söylemek, itikadını, dini ve siyasi görü ünü, saklamak demektir. Sırrını açıklayan kimse, çok
defa söyledi ine pi man olur, üzülür. nsan, söylemedi i sözüne hâkimdi, söyledi inin ise,
mahkumudur. Ke ke söylemeseydim, der. Malı ve e yayı emin olarak saklayan çok kimse,
sır saklayamaz. Hiç ummadı ınız kimse, gizli sırlarınızı açıklayabilir. Bunlar tecrübe ile
bildirilmi gerçeklerdir. Onun için eskiden, (Zehebini, zihâbını ve mezhebini gizli tut!)
derlerdi. Yani paranı, dini ve siyasi görü ünü, hizbini gizli tut demektir. Bu birkaç çe ittir:
1- Kâfirler arasında kalıp, malından, canından korkanın, onlara kalben de il de, dilden
sevgi göstermesi câizdir. Kalbindekini gizlememek daha iyidir. Peygamberim diyen yalancı
Müseyleme, do ru söyleyen bir sahabîyi ehit etmi ti. Sahabinin inancını gizlemesi de caiz
idi. Nitekim, mü rikler, Hz. Ammar’a, babası Hz. Yasir ve annesi Sümeyye hatuna i kence
edip, "Lat ve Uzza putu, Muhammedin dininden iyi de" derler, demeyince de i kenceyi
artırırlardı. Nihayet ana babası iddetli i kence ile ehit edildiler. Hz. Ammar, kâfirlerin
zorlamaları üzerine dediklerini diliyle söyledi. Ammar kâfir oldu dedikleri zaman, Resul-i
Ekrem efendimiz, (Ammar kâfir olmadı, o ba tan aya a iman ile doludur. O, iki
durumda kar ıla tı ında en do ru olanını tercih eder.) buyurdu. Demek ki küfür olan bir
sözü, böyle durumlarda yalnız dil ile söylemek caizdir. Resulullah efendimiz, Hz. Ammar’a
(Mü rikler eziyet ederse, yine böyle söyle) buyurdu.
2- Kâfirlerin galip oldu u yerde gerçe i söylememek câizdir. âfiî’de, zâlim
Müslümanlar arasında da câiz olur. Müslümanlar garip ve zayıf oldu u müddetçe kıyamete
kadar her yerde câizdir. Çünkü, müminin kendinden zararı, mümkün oldu u kadar
uzakla tırması gerekir.
3- Malını korumak için de, gerçe i söylememek, mesela gaspçılar yakalayınca, parası
oldu u halde yok demek caizdir. (Malını korurken öldürülen, ehit olur) ve (Müminin
malı, canı gibi kıymetlidir) hadis-i erifleri buna delildir. Çünkü, insanın mala ihtiyacı pek
çoktur. Meselâ, su pahalı satıldı ı zaman, abdest almak, farz olmaz. Teyemmüm etmek câiz
olur.
Kendisine veya ba kalarına zarar gelme korkusundan dolayı iyili i emretmek ve haramı
men etmek mümkün olmazsa, böyle durumlarda fitneye mani olmak için susmaya, müdara
denir.
Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, farzları emretti i gibi, müdara etmemi de emretti.) [Hakîm]
(Müdara etmek sadakadır.) [Deylemî]
(Müdara edenler, ehit olarak ölür.) [Deylemî]
( erefinizi mallarınızla [para ile], dininizi de dilinizle [müdara ederek] koruyun!) [ .
Asakir]
( yi geçinmek aklın ba ıdır.) [Beyhekî]
Müdara ederken tatlı dilli ve güler yüzlü olmak gerekir. Talebeye ders verirken müdara
gerekir. Hanımına müdara etmeyenin rahatı, huzuru kalmaz. mam-ı Gazalî hazretleri
buyurdu ki, insanlar üç kısımdır:
1- Gıda gibi olanlar, her zaman gerekir.
2- laç gibi olanlar, bazen gerekir.
3- Hastalık gibi olanlar. Bunlar gerekmez ise de, gelip musallat olur. Bunlardan
kurtulmak için, müdara etmek gerekir.
Sava ta, hile yapmak, yalan söylemek caizdir. Bir örnek:
Dü manın biri, oturmakta olan Hz. Alinin kar ısına aniden kılıçla çıkıp, “ imdi seni
benim elimden kim kurtarabilir?” der. Hz. Ali de, parma ı ile adamın arkasını gösterip “Peki
dövü elim, fakat iki ki iyle mi?” der. Dü man, arkadaki kim diye bakınca, Hz. Ali, kılıcını
çekip, dü manını zararsız hâle getirir. Dü manı, “Bana hile yaptın?” der. Hz. Ali de, (Sava
hiledir) hadis-i erifini bildirip, “Ama sen de beni gafil avlayacaktın” der. Yani seninki
hile de il miydi demek ister.

Cömertli in Fazileti
Sual: Cömertli in fazileti nedir?
CEVAP
Cömerdin az ibâdeti, cimrinin çok ibâdetinden üstün oldu u gibi, cömert cahil de, cimri
âlimden üstündür. Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ cömerdi, gece gündüz ibâdet eden cimriden daha çok sever) [Tirmizî]
(Allah katında cahil cömert, cimri abidden daha kıymetlidir.) [Tirmizî]
Cömerdin imanı kuvvetli, cimrinin imanı ise zayıftır. Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Cömertlik iman sa lamlı ından ileri gelir. manı sa lam olan Cehenneme girmez.
Cimrilik, ekten, üpheden meydana gelir. [ manda] üphesi olan da Cennete giremez.)
[Deylemî]
(Bir kulun kalbinde cimrilikle iman bir arada bulunamaz.) [Nesâî]
(Cömert, Allaha hüsn-i zannı oldu u için cömertlik eder. Cimri ise Allaha sui zannı
sebebiyle cimrilik eder.) [Deylemî]
(Cömert, Allaha, insanlara ve Cennete yakındır. Cimri ise, Allahtan, insanlardan
uzak, Cehenneme ise yakındır.) [Tirmizî]
(Allahü teâlânın evliyasının hepsi cömert ve güzel ahlâklıdır.) [Dare Kutni]
(Cömert olun ki, Allahü teâlâ da size cömertlik etsin! yi bilin ki cimrilik
küfürdendir, küfrün yeri de Cehennemdir.) [Deylemî]
Cömert, gayr-i müslim bile olsa, Cehennemdeki azabı, di er kâfirleriniki kadar iddetli
olmaz. Hadis-i erifte buyuruldu ki:
(Cömert kâfir, Cehenneme girerken, Allahü teâlâ, [Cehennemde vazifeli meleklerin
en büyü ü olan] Malike, "Bunu, dünyadaki cömertli i nisbetinde Cehennemin azabı
hafif olan tarafına koy" buyurur.) [Deylemî]
Cömerdin kazancı, malı bereketi olur. Cömertli i nisbetinde malı artar. Misafirin rızkı
ile geldi ii, kırk gün bereket bıraktı ı, sadaka vermekle malın eksilmeyece i hadis-i
eriflerde bildirilmi tir. Netice-i kelam, cömert olmaya çalı malı, cimrilikten sakınmalıdır!
Hadis-i erifte buyuruldu ki: (Aman cimrilikten son derece sakının! Sizden öncekileri
cimrilik helak etmi tir.) [Müslim]

lim ve Cimrilik
Sual: Cimri âlim olur mu?
CEVAP
Bilgili olmak ayrı ey, ilmi ile amel etmek ayrı eydir. Dünyada yapılan bir iyili e
ahirette 700, hatta daha fazla sevab verilece ine inanan kimse, cömert olmaya gayret eder.
Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Allah katında cömert bir cahil, cimri âlimden daha üstündür. Çünkü cimrilik en
a ır hastalıktır.) [Dare Kutni]
(Cimrilikle iman, bir kulun kalbinde asla birlikte bulunamaz.) [Nesâî]
(Cimri çok ibâdet etse de, Cennete girmez. Cömert, çok günah i lese de Cehenneme
girmez.) [R.Nasıhin]
Bu hadis-i erifler müminler için söylenmi tir. Kâfir cömert de olsa Cennete giremez.
(Cimri Cennete giremez) demek, (Cimril in cezasını çekmeden giremez) demektir.
Çünkü imanla ölen kimse, ya affa u rar veya efaate kavu ur yahut günahının cezasını
çektikten sonra Cennete girer. ( slâm Ahlâkı)

Tamah ve cimrilik
Sual: Cimrilikle tamah aynı mıdır, bunlardan kurtulu yolu var mıdır?
CEVAP
Tamah, mal toplama, biriktirme hırsıdır. Cimrilik ise, harcanması gereken yerde para
harcamaktan kaçınmaktır. Cimrili in içinde tamah da vardır. Her hastalı ın çaresi vardır.
Önce hastalı ı te his etmek gerekir! Hastalık belli olunca ona göre ilaç verilir. Allahtan
korkan, kötülük i lemekten çekinir. Tamahın kötü oldu unu bilen müslüman da bundan
kaçar. Dinimizde mal sahibi olmak kötü de ildir. Kur' an-ı kerimde mala hayır adı verilerek
övülmü tür. Hadis-i erifte de buyuruldu ki: (Mal, salih kimse için ne güzeldir) [Taberânî]
Mal, kıymetli oldu u için onu israf etmek haramdır. Süfyan-ı Sevri hazretleri, malın
insanın silahı oldu unu söyliyerek, insanın canını, malını, sıhhatini, dinini, erefini mal ile
koruyaca ını bildirmi tir.
Dinimiz malı böyle övmü , fakat mal hırsını, mal sevgisini yermi tir. Zengin olmak
ba ka, mala muhabbet ba kadır. Tamah mala muhabbettir. Tamahkar malını hayırlı i lerde
kullanamaz. Mal sevgisinin kötü oldu unu bildiren hadis-i eriflerden birkaçı öyle:
( ki aç kurdun, bir koyun sürüsüne verece i zarar, mal ve makam sevgisinin
müslümanın dinine verece i zarardan daha fazla de ildir.) [Bezzar]
(Mal ve mevki sevgisi, suyun sebzeyi ye ertmesi gibi kalbde nifakı ye ertir.) [ .
Gazalî]
( nsano lunun iki dere dolusu altını olsa, üçüncüsünü isterdi. Onun gözünü ancak
bir avuç toprak doyurur.) [Buharî]
(Ki i ya landıkça iki eyi gençle ir; uzun emel ile mal sevgisi.) [Buharî]
(Zenginlik, mal çoklu u de il, gönül zenginli idir.) [Buharî]
( üphelilerden sakınan insanların en abidi olur, kanaat eden en çok
ükredenlerden sayılır, kendisi için sevdi ini ba kası için de seven kâmil bir mümin
olur.) [ bni Mace]
Kur' an-ı kerimde bildiriliyor ki, brahim aleyhisselam, (Ya Rabbi, beni ve çocuklarımı
puta tapmaktan koru!) diye duâ etmi tir. Puttan maksat para sevgisidir. Demek ki, parayı
sevmek, puta tapmak gibidir. Bunun için (Paraya tapan helak oldu.) buyuruldu. (Altın ve
gümü ün kulu helak oldu. Sürçmedi, tamamen helak oldu.) hadis-i erifi, parayı çok
sevenlerin akıbetini haber vermektedir. (Tirmizî)
Kanaat gibi zenginlik olmaz. (Âlim ilme, tamahkar da mala doymaz.) buyuruldu.

Cimrilikten kurtulup cömert olmak


Sual: Cimrilik nedir? Cömert olmak için ne yapmak gerekir?
CEVAP
Cimrilikten kurtulup cömert olmak için, cimrili in dünya ve ahiretteki zararlarını
cömertli in de faydalarını iyi bilmek ve inanmak gerekir.Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Allahü teâlânın evliyasının hepsi cömert ve güzel ahlâklıdır.) [Dare Kutni]
(Ebdal denilen evliya, çok namaz kıldı ı, çok oruç tuttu u için de il, cömertlik ve
halka nasihat etmeleri sebebiyle Cennete girer.) [Ebu Nuaym]
(Cennet, cömertler yurdudur.) [Ebu eyh]
(Cennette cömertler kö kü vardır.) [Taberânî]
(Rabbim, " brahim cömert oldu u için, dost edindim" buyurdu.) [Taberânî]
(Cömert olan ve halktan az ikayet eden, bu ümmetin efendisidir.) [Taberânî]
(Cömert, Allaha hüsn-i zannı oldu u için cömerttir. Cimri de, Allaha su-i zannı
oldu u için cimridir.) [Ebu eyh]
(Cömertlik, dalları dünyaya sarkmı bir Cennet a acıdır. Kim bu a acın bir dalına
tutunursa, bu dal onu Cennete götürür. Cimrilik de, dalları dünyaya sarkan Cehennem
a acıdır. Bu dalın birine yapı an, Cehenneme gider.) [Beyhekî]
(Allah, cömertlikle güzel huyu sever, cimrilikle kötü huyu sevmez.) [Berika]
(Cömert, Allaha, insanlara, Cennete yakın, Cehennemden uzaktır. Cimri ise bunun
aksinedir.) [Tirmizî]
(Ben kefilim ki, cömert Cennete cimri Cehenneme girecektir.) [isfehani]
(Cömerdin yeme i ilaç, cimrinin ki hastalıktır.) [Dare Kutni]
(Kendi ihtiyacı varken, ba kasını tercih edenin günahları affolur.) [ . Habban]
{Kur' an-ı kerimde Eshab-ı kiram, böyle övülüyor: (Kendileri zarurette iken,
ba kalarını kendilerine tercih ederler.) [Ha r 9]}
(Cömert olursanız, Allah da size, cömertçe ihsanda bulunur.) [Deylemî]
(Yukarıdaki el, a a ıdakinden, veren el, alan elden üstündür.) [ .Huzeyme]
nsan, genelde cimridir. Kur'an-ı kerimde buyuruluyor ki:
(De ki, "E er Rabbimin rahmet hazineleri sizin olsaydı, tükenir korkusuyla yine de
vermeyip cimrilik ederdiniz." Gerçekten insan çok cimridir.) [ sra 100]
(Allahın ihsan etti i mal ile cimrilik yapanlar [zekât vermiyenler] iyi yaptıklarını
[zengin kalacaklarını] mı zannediyorlar? Hâlbuki kendilerine kötülük ediyorlar.
Cimrilik edip vermedikleri o mallar, [Cehennemde azab aleti olacak, yılan eklinde]
boyunlarına dolandırılacaktır.) [A. mran 180]
Cimrili in Zararları
Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Cimrilik, helak edicidir.) [Taberânî]
(Allah, yemin ederek cimrinin Cennete girmeyece ini bildirdi.) [Tirmizî]
(Cimri abid olsa da, Cennete girmez.) [Taberânî]
(En kötü hastalık cimriliktir.) [D. Kutni]
(Cimri, öyle bir kedere bo ulur ki, artık sevinç ve ferahlık yüzü görmez.) [ . Gazalî]
(Her sabah iki melekten biri, "Ya Rabbi, infak edene kar ılı ını ver!" diye, di eri
de, "Cimrilik edenin malını helak et!" diye duâ eder.) [Buharî]
("Hakkımın zerresinden vazgeçmem" demek cimrilik için kâfidir.) [Hakim]
(Kaybetti i dünyalı a üzülen, Cehennem yakla ım olur.) [ . Gazalî]
(Ya Rabbi cimrilikten sana sı ınırım.) [Müslim]
Sava ta ölen o lu için (Vah ehidim) diye a layan kadına, Peygamber efendimiz,
( ehid oldu unu nereden biliyorsun? Belki bo konu ur, belki de cimri idi.) buyurdu.
(E. Yala)

Cimrili in tedavisi
Sual: Cimrilik neden meydana gelir, tedavisi nasıldır?
CEVAP
Cimrili in, di er kalb hastalıkları gibi, ihlas noksanlı ı, iman zayıflı ı ve hatta küfürle
ilgisi vardır. Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Cimrilik küfürdendir, küfrün yeri de Cehennemdir.) [Deylemî]
(Cimrilikle iman, bir kalbde, birlikte bulunmaz.) [Nesâî]
Kur' an-ı kerimde de kâfirlerin cimrilik etti i bildirilmektedir:
(Cimrilik eden, hem de herkese cimrili i tavsiye eden ve kendilerine Allahın
fazlından verdi ini gizleyen kâfirlere hor ve hakir edici bir azab hazırladık.) [Nisa 37]
Cimrilik mal sevgisinden meydana gelir. Cimrili in sebebi, uzun ya ama ümidi ile
parasız kavu amıyaca ı arzularıdır. Eceline üç gün kaldı ını bilse, cimriye mal vermek zor
gelmez. Fakat çocukları olur, onların ya amasını kendi ya aması gibi kabul ederse, cimrili i
yine artar. Bu bakımdan çocuklar, cimrilik sebebi olabilir. Hadis-i erifte buyuruldu ki:
(Çocuk, cimrilik sebebidir.) [Hakim]
Kur' an-ı kerimde de buyuruluyor ki:
(Mallarınız, çocuklarınız, sizin için fitnedir, imtihandır.) [Tegabün 15]
(Mallarınız ve çocuklarınız, sizi Allahı anmaktan alıkoymasın!) [Münafikun 9]
Zengin Cimriler
Kimi, çok zengindir, hiç kimsesi yoktur, ya lanmı tır, öldükten sonra, malının ba kasına
kalaca ını da bilir. Buna ra men, sırf mala olan sevgisinden dolayı, zekât vermez, hastalansa
doktora gitmez, birkaç ilaç almakla yetinir. Hatta kendi malını yemeye bile korkar. Para,
insanı ihtiyacına ula tıran bir vasıta oldu u için sevilir. Tatlıya ula tıran her ey tatlıdır.
Cimri, tatlıyı unutmu görünüp, tatlı alacak parayı sever.
Malı, Allah yolunda harcamak için biriktirmenin zararı olmaz. Hadis-i erifte ( yi
kimseye, malın iyisi ne güzel yakı ır.) buyuruldu. yi yolda harcanmayan paranın vebali
vardır. Taparcasına parayı sevmek kötüdür. Hadis-i erifte (Altın ve gümü ün kuluna lânet
olsun!) buyuruldu. (Tirmizî]
Her hastalık, sebebinin zıttı ile tedavi edilir. Nefsin çe itli arzularından kurtulmanın,
ilacı, aza kanaat ve sabırdır. Hadis-i erifte buyuruldu ki:
(Allahın ihsan etti i az rızka, kanaat eden mümin, kurtulu a ermi tir.) [Müslim]
(Kanaat tükenmez hazinedir.) [Beyhekî]
(Allah, kanaat edeni, Kanaatkar yapar.) [Taberânî]
Aza kanaat etmiyen ço u bulamaz.
Çocuklarının fakir kalaca ı korkusunun ilacı ise, cimrilikle zengin olunamıyaca ını,
bıraktı ı malları bo a harcayabileceklerini, hatta bazan servetin kötü yollara sevketti ini,
zengin olacaklarsa bir ba ka yerden buna kavu acaklarını dü ünmelidir. Her zenginin, miras
sebebiyle zengin olmadı ını, mirasa konanların ise, bo a harcadıklarını da bilmek gerekir.
Çocukları iyi olursa, Allahü teâlânın onlara kâfi gelece ini, kötü olurlarsa, bıraktı ı malları,
kötü yollarda harcayacaklarını dü ünmelidir!
Bir çok cimrinin gafletle öldü ünü, hasret çekti ini, bıraktı ı malı mirasçıların
harcadı ını gözününe getirmelidir. Cimrili in her bakından kötü oldu unu dü ünmelidir!
A ırı mal sevgisinin ilacı, o maldan ayrılıp uzakla maktır. Faydalı i te kullanmadıı mız
malı, denize atıp a ırı sevgisinden kurtulmak, cimrilikle saklamaktan daha az zararlıdır. Bir
malı cimrilikle saklamak, riya ile ba kasına vermekten daha kötüdür.
Mal, yılan gibi, içinde hem zehir ve hem ilaç vardır. Malı kullanmayı bilmek gerekir.
Yani biz malı kullanmalıyız, mal bizi kullanmamalıdır!
Cimrilik, verilmesi gerekeni vermemektir. Mesela yeme i olanın, aç kom usuna
vermemesi, cimrilik olur. Cömertlik, cimrilikle israfın arasında orta yoldur. Kur' an-ı kerimde
mealen buyuruluyor ki: (Onlar harcadıklarında, ne israf, ne de cimrilik ederler; bu ikisi
arasında orta bir yol tutarlar.) [Furkan 67]

Cömert miyim, cimri miyim?


Sual: Bir kimse, kendinin cömert veya cimri oldu unu bilebilir mi?
CEVAP
Bir kimseye verdi i ey zor gelmezse, cömert sayılır. Zor gelirse cömert sayılmaz.
Mürüvvetin icapları ile iktifa eden, cimrilikten kurtulur. Mürüvvet, insanlık demektir.
Hz.Hasan da buyurdu ki: "Mürüvvet, kulun, dinini muhafaza edip nefsini
korkutması, misafirini iyi kar ılaması, münazaalarda, güzel davranması demektir.
Ululuk ise, kom uya eziyet etmemek ve zorluklara gö üs germektir. Kerem de
istemeden vermek, yerinde yemek yedirmek, saile yumu ak davranmak ve bol
vermektir."
Zekâtı severek veren, kurban kesen cömerttir. Hadis-i erifte, (Zekâtını severek veren,
misafirini a ırlıyan, darda kalana yardım eden cimrilikten kurtulur) buyuruldu.
(Taberânî)
Misafir A ırlamak
Malı saçıp savurmak ne kadar kötü ise, malı korumak da o kadar mühimdir. Misafire
ikram etmek ise, malı korumaktan mühimdir. Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Misafir a ırlamıyanda hayır yoktur.) [ . Ahmed]
(En iyiniz, yemek yedireninizdir.) [Hakim]
(Allahü teâlâ, yemek yediren cömertle meleklerine övünür.) [ . Gazalî]
(Yemek sofrası misafirin önünde bulundu u müddetçe, melekler, ev sahibine
istigfar ederler.) [Taberânî]
(Arkada ına, arzu etti i yeme i ikram edenin günahları affolur.) [Bezzar]
Bir insanın karnını bir sefer doyurmanın bile ne kadar mühim oldu u görülüyor. Birini
ömür boyu doyurmak veya öldükten sonra ebedi olarak doyurmaya sebep olmak daha büyük
sevabdır. Bunu esirgemek ise çok kötüdür. Onun için, (Cimrilerin en kötüsü, emr-i maruf
ve nehy-i münker yapmıyandır) buyurulmu tur.
Her bakımdan cömert olmaya heves etmelidir! Çünkü, cimrinin malı felakete u rar,
cömert de verdikçe, fazlası ile alır. Hadis-i erifte (Cömerdin evine rızık, devenin gö süne
vurulan bıçaktan daha tez gelir) buyuruluyor. ( bni Mace)
Yüksek tansiyonu olanın, hacamat yaptırması sa lık açısından iyidir. Kan vermekle
sa lı a, yeni kana kavu tu u gibi, misafir de rızkı ile gelir, kırk gün bereket bırakıp gider.
Gerekli yerlere vermekle, cömerdin eli daralmaz. Peygamber efendimiz, yemin ederek
(Sadaka vermekle mal azalmaz.) buyurdu. (Tirmizî)
eytan ise cimrili e tev ik eder. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
( eytan fakirlikle korkutup, size cimrili i emreder.) [Bekara 268]
Cimri, rızık için endi elenmemelidir! Her mahlukun rızkını Allahü teâlâ verir. (Her
canlının rızkı Allaha aittir.) [Hud 6]
Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Rızık için üzülme, takdir edilen rızık seni bulur.) [ sfehani]
(Allah, müminin rızkını ummadı ı yerden verir.) [ . Hibban]
(Allah korkusunu sermaye edinen, rızkına ticaretsiz ve sermayesiz kavu ur.
Kur'an-ı kerimde buyuruldu ki: "Kim Allahtan korkarsa, Allah ona bir çıkı yolu
ihsan eder ve rızkını ummadı ı yerden gönderir.") [Talak 2,3-Taberani]
Peygamber efendimize inanan, vermekle malın azalmıyaca ını bilen bir müslüman, nasıl
olur da, eytana uyup cimrilik edebilir? Yahya aleyhisselam, ( eytan cimri mümini sever,
fâsık da olsa, cömertten nefret eder) buyuruyor. Bisr-i hafi hazretleri de (Cimriyle
kar ıla anın kalbi katıla ır) buyuruyor. Hadis-i erifte ise (Aman cimrilikten çok
sakının! Sizden öncekileri cimrilik helak etmi tir.) buyuruluyor. (Müslim)
Mal Kıymetlidir
Sual: Mal sahibi olmak kötü müdür?
CEVAP
Dinimizde mal sahibi olmak kötü de ildir. Kur' an-ı kerimde mala (hayr) adı verilerek
övülmü tür. [Bekara 180]
Hadis-i erifte de buyuruldu ki:
(Mal, salih kimse için ne güzeldir.) [Taberânî]
Mal insanın silahıdır. nsan, malını, canını, sa lı ını, dinini, erefini mal ile korur.
Ancak mala muhabbet, mal sevgisi kötüdür. Tamahkar mala muhabbet eder. Âlim ilme,
tamahkar mala doymaz. Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
( nsan ya landıkça, iki eyi gençle ir: Uzun ya ama arzusu ve mal sevgisi.) [Buharî]
(Mal ve makam sevgisinin, müminin dinine verece i zarar, iki aç kurdun, koyun
sürüsüne verece i zarardan daha fazladır.) [Bezzar]
(Sakın tamahkar olmayın! Tamah, fakirli in ta kendisidir.) [Taberânî]
(Kanaat eden, en çok ükredenlerden sayılır.) [ . Mace]
(Aza kanaat etmiyen, çok ile doymaz.) [Beyhekî]

Cömertlik için ne dediler?


Sual: Cömertlik nedir, cömert kime derler?
CEVAP
Cömertlik, hiçbir kar ılık beklemeden ihsanda, ba ı ta bulunmak demektir. Te ekkür
edilmeyi, övülmeyi istemek de cömertli e yakı maz. Kerem sahibi bir cömerte sorarlar:
- Muhtaçlara çok ihsanda bulunuyorsun. Acaba onlar sana minnettarlık hissi içinde
bulunuyorlar mı?
- Hiç biri bana minnettar kalmaz. Yani onlara o hissi verecek ekilde hareket etmem. Bir
ey verirken kendimi a çının elindeki kepçe gibi kabul ederim. Kepçenin övünmeye,
minnete sebep olmaya hakkı yoktur.
Bir zat da buyurdu ki:
"Servetiyle ülkeler satın aldı ı hâlde yapaca ı ikram ile gönülleri satın almayan adama
a arım."
Bir bedeviye (Efendiniz kim?) derler. O da, (Kötü sözlerimize dayanan, istiyene veren,
cahilliklerimize göz yuman) der.
Hz. Hüseyinin o lu Ali: "Ben isteyene vermem." diyen cömert sayılmaz. Hakiki cömert,
Allaha itaat eden kullarına Allah hakkını ödeyen, bunun kar ılı ında te ekkür beklemeyen
ve bunu yalnız Allah için yapan kimsedir, demi tir.
Mala Ba lanmak
Hasan-ı Basri hazretlerine sorarlar:
- Cömertlik nedir?
- Allah rızası u runda servetini sarfetmektir.
- Mala nasıl ba lanmalı? [Yani malı korumak için ne yapmalı?]
- Onu Allah yolunda da ıtarak...
- sraf nedir?
- Mal ve makam sevgisi yolunda infaktır.
Cimrilik ve cömertli in ölçüsü insandan insana de i ir. Mesela bazı eyler, fakir için
normal kar ılanırken zengin için ayıplanır. Yabancılar normal kar ılarken aile efradı onu
ayıplar. Gençlere normal olan bir husus, ihtiyar için ho görülmez. Erkekler yaparsa kötü,
fakat kadınlar yaparsa önem verilmez.
Kasaptan, bakkaldan aldı ı ey, az noksan diye geri götürüp veren cimridir. Bir ey yer
iken, pencereden evine gelen birini görüp, hemen yedi ini saklayan, cimridir.
Dünyalık ele geçirmek veya nefsin kötü arzularına kavu mak için vermek de cömertlik
sayılmaz. Hiçbir kar ılık beklemeden dünyalık vermek malda cömertliktir. Dinde cömertlik
ise, yine hiçbir kar ılık beklemeden Allah yolunda, yalnız Allah sevgisi için canını
vermektir.
Mal, insano luna bir fayda için verilmi tir. O malı saklayıp faydalı bir i te kullanmamak
cimrilik olur. Faydalı i ler, dinin ve mürüvvetin verilmesini iyi gördü ü eylerdir. Mürüvvet,
faideli olmak, iyilik yapmak, arzusudur. nsanlık yi itlik demektir.
Kar ılık Beklemek
Evliya hanımlardan biri diyor ki:
(Allahü teâlâ bire on veya daha fazla verdi i için sadaka vermek, iyilik etmek, kar ılık
beklemek için yapılmı bir yardımdır, cömertlik de ildir. badet ederken de, bir kar ılık
beklememelidir. Yalnız Allah rızası, Onun emri oldu u için yapmalıdır. Allahü teâlânın
içinden geçen, bire on kar ılı ı bekledi inizi bilmiyor mu zannediyorsunuz? Bildi ini
biliyorsanız, bire on kar ılık beklemeye utanmıyor musunuz?
Cömertlik, hiçbir kar ılık beklemeden vermektir. Muhtaçları gözetmeden vermektir.
Muhtaçları gözetmek, istemeden vermek ve verdi ini azımsamak cömertliktir.
Mal da Allahın, kul da Allahın diyerek bir kimsenin muhtaç olup olmadı ını
dü ünmeden, malı Allah için Allahın kuluna vermek cömertliktir.
Zaman icabı, ileride bir sıkıntıya dü memek için malı, parayı saklamak, avam için
cimrilik sayılmazsa da, ilim ehli salih kimseler için cimriliktir. Dinin ve mürüvvetin
icablarını yerine getiren cimrilikten kurtulursa da cömert sayılmaz.
Övülmek veya te ekkür beklemek için veren de cömert sayılmaz. (Biz unu verelim, o
da bana bir ey verebilir, vermezsem ayıp olur, yoksa cimri derler) gibi dü üncelerle veren
de cömert de ildir.
Cömertli in üstün mertebesi oldu u gibi, cimrili in de a ırı derecesi vardır. Bu da
kendine gerekmiyen eyi vermemektir. Canının istedi i eyleri almaya gücü yeterken param
gidecek diye almaz. Hatta hastalansa, bedava ilaç alma yollarını arar. Bunu da bulamazsa
tedavi olmaktan vazgeçer.
Cömertlikte zirve
Cömertlik, kendine ihtiyacı olmıyan eyleri ba kalarına vermektir. Isar ise, kendine
gereken eyleri vermektir. Yani ba kalarını kendine tercih etmektir.
Cömertli in üstün derecesi olan Isar büyük bir haslettir. Ancak bunu büyük insanlar
yapar. Allahü teâlâ, Eshab-ı kiramı överken buyuruyor ki:
(Onlar, fakr-u zaruret içinde olsalar bile, di erlerini kendilerine tercih edip öz
canlarından daha üstün tutarlar.) [Ha r 9]
Hadis-i erifte de buyuruldu ki:
(Kendisine gerekti i eyi, kendi arzu ve ihtiyacını tehir edip ba kasına verirse,
Allahü teâlâ onun günahlarını affeder.) [ bni Hibban]
Medinenin yerlisi olanlar [Ensar-ı kiram], Medineye hicret eden müslümanlara
[Muhacirlere] büyük fedakârlıklarda bulunmu lardır. Bütün mallarına onları ortak
etmi lerdir.
Resul-i ekrem efendimiz, ganimetlerin taksiminde iki teklifte bulundu. Ya Ensarın
evlerinden çıkıp ba ka bir yerde kalmaları artı ile ganimetlerin hepsi Muhacirlere verilecek
veya Muhacirler, Ensarın evinde bir müddet daha kalmak artı ile, ganimetler Ensar ile
Muhacirler arasında taksim edilecekti. Bu teklifler için Ensar-ı kiram, (Biz ganimet
istemeyiz. Hepsi Muhacirlere verilsin! Onların evlerimizden çıkmalarına da asla razı
olamayız.) dediler. Buna Peygamber efendimiz çok memnun oldu.
Ba kasını Kendine Tercih
Peygamber efendimize misafir geldi. Evde yenecek hiçbir ey yoktu. Ensardan biri bu
misafiri alıp evine götürdü. Onun da evinde yalnız bir ki ilik yiyece i vardı. Kandili
söndürüp yeme i misafirin önüne koydu. Kendi de sofraya oturup yer gibi yapıyor, ellerini
yemek kabına götürüp getiriyordu. Sabahleyin Resulullah efendimiz, ev sahibine buyurdu ki:
(Allah, sizin misafire gösterdi iniz cömertli e çok memnun oldu. "Kendileri,
ihtiyaç içinde olsalar da, ba kalarını kendilerine tercih ederler." ayet-i kerimesini
gönderdi.)
Hz.Musaya, Peygamber efendimizin sahip oldu u makamlardan birinin nuru
gösterilince, bayılacak hâle geldi, bu dereceye nasıl yükseldi ini sordu. Allahü teâlâ,
(Yüksek ahlâkı sayesinde bu dereceye kavu tu. Bu ahlâk isardır. Ya Musa, ömründe
bir kerre isar edene, isar ahlâkı ile bana kavu ana hesap sormaktan hayâ ederim.)
buyurdu. Cenab-ı Hak, Peygamber efendimizi överken (Elbette sen hulk-i azim [büyük
ahlâk] üzeresin) buyuruyor. (Kalem 4)
Cenab-ı Hak, Cebrail aleyhisselam ile Mikail aleyhisselamı karde etti, her ikisi de,
kendisinin daha uzun ömürlü olmasını istedi. Allahü teâlâ, (Muhammed aleyhisselam ile
Aliyi karde ettim. Ali, canını feda edip Onun yata ına yattı. Onu kendine tercih etti.
Yere inin, Aliyi muhafaza edin!) buyurdu. Cebrail aleyhisselam ba ucunda, Mikail
aleyhisselam ayak ucunda durup (Rahatça uyu! Senin gibi yi it var mı? Allahü teâlâ
seninle meleklerine övünüyor) dediler. Cenab-ı Hak buyurdu ki: (Öyle kimseler vardır ki,
Allahın rızasını kazanmak için canını verir.) [Bekara 207]
[Bu ayet-i kerimenin, mü riklerin elinden kurtulmak için bütün malını veren Suheyb bin
Sinan-ı Rumi hazretleri için indi i de söylenir.]
Canından Cömertlik
Hz. Ali, hayvanlarını kuyudan su çekerek sulayan bir bedevi ile anla ıp, her kova su için
bir avuç hurma alacaktı. Hz. Ali su çekme e ba ladı. Son kovayı çekerken, kovanın ipi
kopup kova derin kuyunun içine dü tü. Bedevi, Hz. Alinin mübarek yüzüne bir tokat vurup
ücreti olan hurmayı da verdi. Hz. Ali elini kuyuya sokup, kovayı çıkardı. Bedeviye verip
oradan uzakla tı.
Bedevi, Hz. Alinin derin kuyudan kovayı çıkarmasına hayret edip kendi kendine (E er
onun dini hak olmasaydı, bu derin kuyudan kovayı çıkaramazdı. Küstahlık yapan el bana
gerekmez) diyerek elini kesip Hz. Alinin kapısına gitti. Hz. Eli kapıyı açıp Bedeviyi
görünce, içeride bulunan Resulullaha haber verdi. Peygamber efendimiz, Bedeviye, niçin
böyle hata etti ini sordu. Bedevi, a layarak yaptı ı küstahlıktan özür dileyip imana geldi.
Resulullah, kesik eli yerine koyup mübarek tükrü ünden sürüp duâ buyurdu. Hak teâlânın
izin ile eli sapasa lam oldu.
Birisi Hz. Hasana bir mektup getirdi. Mektubu açmadan: " ste in yerine
getirilecektir." diyerek geleni gönderdi. Oradakiler (Mektubu okumadan niçin cevap
verdin?) dediler. Buyurdu ki: (Mektubu okuyana kadar bekletirsem çekece i sıkıntıdan
Allah beni mesul tutar.)

Cömertlik menkıbeleri
Rüzgarayak’ı istemeyin benden
Peygamber efendimizden önce ya amı olan Hatim-i Tai, cömertli i ile me hur bir air
idi. Onun ülkesinde at eti yenirdi. Hatim-i Tainin pek çok at vardı. Atının biri, dillere destan
olacak kadar her bakımdan mükemmel bir Arap atıymı . Çok hızlı ko tu u için adını
rüzgarayak koymu lar.
Zamanın hükümdarı, Hatimin söylendi i gibi gerçekten cömert olup olmadı ını
ö renmek ister. Gözde veziri ile isti are edip, bütün servetine bedel olan Rüzgarayak isimli
atını istemek için on ki i gönderir. E er bu seçkin atı vermezse, cömertli i anlatılanlar gibi
olmadı ı anla ılacaktır.
On ki i, kendilerini tanıtmadan bir gece Hatimin evine misafir olurlar. Hatim, hemen bir
at kestirip ziyafet hazırlatırken, yorgunluklarını gidermek için misafirlere yıkanacak yeri
gösterir, yeni çama ır ve elbise verir.
Muazzam ziyafetten sonra, on ki i kendilerini tanıtıp, hükümdarın arzusunu bildirirler:
- Hükümdarımız, ünü cihana yayılan Arap atınızı istiyor.
Hatim bir ah çekerek der ki:
- Aaah ki ah... Beni en ince noktadan vurdunuz. Elimi aya ımı ba ladınız. Tek bütün
servetimi isteyin de Rüzgarayak’ı istemeyin benden. Hatta canımı isteyin hükümdarıma
vereyim. Fakat onu istemeyin.
Hatimin böyle söyleyip a laması üzerine gelen heyet, Arap atının çok kıymetli oldu unu
anlayıp derler ki:
- Ey cömert insan, nasıl i tir bu, canını veriyorsun da, bir atı vermiyorsun? Anla ılan atın
bütün servetinden, hatta canından daha kıymetliymi .
- Hayır öyle de il. Gece aniden misafir geldi iniz için, yılkıların otla ına gidip at
getirinceye kadar, belki sabah olurdu. Misafirlerim aç uyuyacaklarına evim ba ıma yıkılsa
daha iyi olurdu. Onun için çok sevdi im Rüzgarayak’ı kesmek zorunda kaldım. Misafirin
gönlünü ho etmek, en ünlü atımdan, servetimden, hatta canımdan daha kıymetlidir.
Hatim, defalarca özür diledi. Misafirleri u urlarken, her birine birer Arap atı ile birer
kese altın verdi.

Cömertlik mtihanı
Yemen hükümdarı, oldukça cömert idi. hsanları her yere yayılmasına ra men, Hatim-i
Tainin cömertli inden bahsedilmesine tahammül edemez. Sarayında herkese büyük bir
ziyafet verir. Zengin fakir herkes yer. Halkın, (Hükümdarın ziyafeti ne kadar muhte em
oldu, neredeyse Hatime yakla tı) dedi ini duyunca, Hatim sa kaldıkça, cömertlikte birinci
olmasına imkan olmadı ını anlar, onu öldürtmeye karar verir. Çok güçlü bir genç bulup eline
yirmi altın verir. i bitirince de, yirmi altın daha verece ini söyler.
Genç, sora sora Tay kabilesine kadar gelir. Güleryüzlü, kendisi gibi yi it bir gençle
kar ıla ır. Bu sevimli genç (Ho geldin yi it. Çok yorgun oldu unu anla ılıyor. Bu gece
misafirim ol!) diyerek evine götürür. Gece, misafirine çok ikram ve ihsanda bulunur. Sabah
olunca, misafir gitmek isteyince, birkaç daha kalmasını ısrar eder. Misafir der ki:
- Çok önemli bir i im var. Bir an önce gitmem gerekir.
yilik ve hizmet etmekten zevk duydu u anla ılan ev sahibi der ki:
- in nedir, sana acaba bir yardımım dokunabilir mi?
- Ey asil ki i, sen çok cömertsin, iyilik seversin, senden sır çıkmayaca ı belli. Hatim
isimli birini arıyorum. Acaba tanıyor musun?
- Hatim ile ne i in var?
Misafir, niçin geldi ini anlatıp der ki:
- Bu i te bana yardımcı olman mümkün mü?
- Elbette mümkündür. Yalnız bu i pek kolay olmaz. Dediklerime uyarsan tereya ından
kıl çekmi gibi zahmetsiz olur.
- Ne yapmam gerekir?
- Hatim de senin gibi yi it biridir. Belki öldüremezsin. Ben sana onun yerini tarif
edeyim. Ancak öldüremez de i meydana çıkarsa, yerini söyledi im için beni öldürebilir. Bu
bakımdan benim ellerimi, ayaklarımı ba la. Zorla söyletti in anla ılsın.
Misafir, ev sahibinin elini, kolunu, ayaklarını iyice ba ladıktan sonra sorar:
- Hatim nerede?
Hatim denilen kimse benim. Madem benim ba ım senin i ine yarıyacak, ne diye onu
vermiyeyim? Misafirin arzusunu yerine getirmek, gönlünü etmek benim en büyük arzumdur.
Hemen öldür, kimse duymadan buradan git!
Genç, neye u radı ını a ırır. Hemen Hatimin ayaklarına kapanıp der ki:
- Sana gül yapra ı ile vuran kalle tir. Nolur beni ba ı la!..
Genç, helalla ıp oradan ayrılıp hükümdarın huzuruna çıkar. Olanları anlatır. Hükümdar
da, iyiliksever, cömert oldu u için hatasını anlayıp (Ta ıma su ile de irmen dönmez.
Cömertlik mal ile de ilmi . Hatimin cömertli i yaratılı ından, fıtratından, güzel huyundan
ileri geliyormu . Sen verilen görevi fazlasıyle yerine getirdin.) diyerek yirmi yerine kırk altın
verir.

Cömerdin ölüsü bile


Cömertli i ile me hur bir zat vefat eder. Çok acıkan yolcular, bu zatın kabrinin yanına
gidip aç olarak uyurlar. Yolculardan biri, bu zatı rüyasında görür. Bu zat, kendi iyi devesi ile
yolcunun devesini de i mek teklifinde bulunur. Yolcu kabul eder. Cömert zat, de i ti i
deveyi kesip yolculara ikram eder. Yolcular uyanınca deveyi kesilmi bulurlar. Pi irip yerler.
Dönerken bir kervana rastlarlar. Kervandaki bir genç, bu yolcuya yakla ıp der ki:
- Buyur deveni al! De i ti in deve budur.
- Ama o rüyada idi.
- Evet ben de rüyamda babamı gördüm. Bana, seni tarif edip, bu deveyi sana vermemi
emretti.
Yolcu, cömerdin ölüsünün bile insanlara faydalı oldu unu görüp, bütün cömertlere duâ
eder.

Hatim-i Tai’den daha cömert fakir


Cömertli i dillere destan olan Hatim-i Taiye derler ki:
- Kendinden daha cömert birini gördün mü?
- Evet gördüm.
- Kimmi o?
- Yetim bir gence misafir olmu tum. Bana bir koyun kesip ikram etti. koyunun bir yeri
çok ho uma gitti. Yemin ederek (Burası çok lezzetliymi ) dedim. Genç, dı arı çıktı. On
koyunu varmı . Birisini daha önce kesmi ti. Dokuzunu da imdi kesmi . Benim sevdi im
kısımları pi irip önüme getirdi. Ben olanların farkında de ildim. Giderken kapının önündeki
kanları görünce sitemle sordum:
- On koyunun onu da kesilir mi?
- Sübhanallah bunda a ılacak ne var? Bir ey sizin ho unuza gitmi . Bunu yapmak da
benim gücüm dahilindedir. Bunu sizden esirgemem hiç uygun olur mu?
Bunu dinleyen arkada ları tekrar sorarlar:
- Yetim gencin ikramına kar ılık siz de ona bir ey verdiniz mi?
Hatim-i Tai der ki:
- Verdim ama pek mühim sayılmaz.
- Ne verdiniz?
- Üç yüz deve ile be yüz koyun.
- O hâlde sen ondan daha cömertsin.
- Hayır o genç benden daha cömerttir. Zira o koyunların tamamını verdi. Ben ise
malımın çok azını verdim. Bir fakirin, yarım ekme inin tamamını misafire vermesi mi
mühimdir, yoksa bir zenginin sürüsünden bir deveyi misafirine ikram etmesi mi?

Herkesin De eri
Yanına oturan fakir bedeviye Hz. Ali (Bir iste in mi var?) buyurur. Bedevi utancından
diliyle bir ey söylemeyip i aretle bildirir. Hz. Ali, yanında bulunan iki giyece in ikisini de
Bedeviye verir. Bedevi sevinerek güzel bir beyit okur. Beyit Hz. Alinin çok ho una gider.
Çocukları, için ayırdı ı üç altının hepsini Bedeviye verir. Bedevi, (Ey Emir el müminin, beni
kendi ailemin en büyük zengini ettin.) der. Hz. Ali de, u hadis-i erifi nakleder:
(Herkesin de eri, söyledi i güzel sözlere, yaptı ı iyi i lere göre ölçülür.) [M. Cami]

Ziyarete Mani Mal


Kays, herkese çok ihsanda bulunan, istiyenlere borç para veren cömert bir zat. Bir gün
hastalanır. Tanıdıkları ziyaretine gelmez. Sonunda ö renir ki, kendisine borçlu olanlar,
utandıkları için gelemiyorlar. Bunun üzerine (Arkada larımı, tanıdıklarımı ziyaretten men
eden malı Allah kahretsin!) der. Daha sonra bir tellal ça ırtıp, her yeri dola ıp (Kaysın kimde
alaca ı varsa ba ı lamı tır, hakkını helal etmi tir.) demesini ister. landan sonra Kaysın
ziyaretine o kadar çok insan gelir ki, izhidamdan evinin merdiveni kırılır.

Sahibini Bulan Kelle


Eshab-ı kiramdan birine bir koyun kellesi hediye edildi. (Benden daha fazla ihtiyacı olan
vardır.) diyerek bir ba kasına verdi. Kelle, aynı ekilde yedi ki iye dola tıktan sonra tekrar
ilk veren zata geldi. Onun di erlerinden daha muhtaç oldu u meydana çıktı.

Cömert Esir
Resul-i Ekrem, götürülen dü man esirlerinin, birini i aret edip bırakılmasını emredince,
Hz. Ali, suâl etti ki:
- Rabbimiz bir, dinimiz bir, bunların hepsi dü man, hepsinin suçu da bir, bunu niçin
istisna ediyoruz?
Peygamber efendimiz buyurdu ki: Cebrail aleyhisselam geldi, bunu bırakmamı;
çünkü bunun cömert oldu unu, cömertli i Allahü teâlânın ho una gitti ini söyledi. [ .
Gazalî]

Cimrilik Menkıbeleri
Bir kimse, cimrilere ait menkıbeleri okuyunca, cimrili e kar ı nefreti artar. Cömertlerin
menkıbesini okuyunca cömertli e heves eder. Bu bakımdan birkaç menkıbe yayınlıyoruz.
Sen karde in gibi olamazsın
Hatem-i Tai, sadaka-i cariye olarak, yolcular için bir misafir odası yaptırdı. Misafirlerin
kolay görülmesi için de kırk tane pencere yaptırdı. Hatem öldü ü zaman karde i "Ben
karde imin yaptı ının aynısını yaparım, onun gibi cömert olurum." dedi. Bir gün bir
yolcuya, pencerenin birinden bir lira verdi. Yolcu di er bir pencereden de bir eyler istedi. O
da yine verdi. Yolcu, üçüncü pencereden sonra, dördüncü pencereye gelince, Hatemin
karde i, kızıp köpürdü. Yolcu "Senin karde in hergün bu pencerelerin hepsinden bana
ihsanda bulunurdu. Hâlbuki sen bir günde dördüncü defada kızmaya ba ladın. Sen karde in
gibi olamazsın" dedi.
Çatal Sesi
Bir cimri, bir arkada ını davet eder. Ö le olur, ikindi olur, hâlâ yemek gelmez. Adam,
açlıktan bayılacak hâle gelir. Cimri, elinde çalgı ile gelip; Söyle, hangi sesten ho lanırsan
onu çalayım, der. Misafir de, çatal ka ık sesinden ho lanırım, der.

plik Tüccarı
Cimrinin hizmetçisine derler ki:
- Sen iplik tüccarının gözdesi iken, niçin üstün ba ın sökük?
- Vallahi bizim efendinin, Ba dattan Basraya kadar evi olsa, içi iplikle dolu olsa, Yakup
aleyhisselam, Yusufun gömle inin yırtı ını dikmek için iplik istese, bir karı iplik alamaz.
Ku un Ö üdü
Tamahkarın yakaladı ı küçük ku der ki:
- Beni ne yapacaksın?
- Kesip yiyece im.
- Benim bir lokmacık etim, ne karın doyurur, ne de bir derde deva olur. Beni bırakırsan
sana üç mühim nasihatte bulunurum.
- Nasihatleri söylersen seni bırakırım.
- Birini elinde iken, ikincisini u a aca konuna, üçüncüsünü de kar ı tepeye varınca
söylerim.
- Peki birincisini söyle!
- Elinde çıkan eyin hasretini çekme!
- kincisi ne?
Ku , a aca konunca der ki:
- Olmıyacak eye inanma!
- Üçüncüsü nasihati söyle! Ku kar ı tepeye varınca der ki:
- Sen ne ahmaksın, benim kursa ımda elli er gramlık iki tane inci vardı. Beni kesseydin,
bu incilere malik olacaktın.
nci sözünü duyar duymaz, tamahkar, hemen oraya yıkılıp kalır. Eyvah diyerek
dövünmeye ba lar. Sonra der ki:
- haydi üçüncüsünü söyle!
- Sen iki nasihati hemen unuttun. Üçüncüsünü söylesem ne faydası olacak?
- Söyle belki bunu unutmam.
- (Elden çıkan eye üzülme) dedim, beni bıraktı ına üzüldün, (Olmıyacak eye inanma)
dedim. Etimle, kemi imle, 100 gram gelmezken, kursa ımda elli gramlık iki tane inci
oldu una inandın.
- Üçüncü nasihati söylemiyecek misin?
- Ahma a nasihat kâr etmez. Tamah insanı kör ve sa ır eder. Hakikati görmeye mani
olur.
Cimrilik Ate i
Resul-i Ekrem, Kâbeyi tavaf eden birinin gözya ları içinde "Ey Beytin sahibi, bu beytin
hürmetine beni affet" diye duâ etti ini görüp buyurdu ki:
- Suçun nedir de bu kadar yalvarıyorsun?
- Çok büyüktür, imkansız anlatamam.
- Yazık sana! Karalardan da mı büyük ve a ırdır?
- Evet.
- Eyvah! Denizlerden de mi büyüktür?
- Evet.
- Göklerden de mi büyüktür?
- Evet.
- Ar tan da mı büyüktür?
- Evet.
- Allahın rahmetinden de mi büyüktür?
- Hayır.
- O hâlde neymi bu?
- Ben çok zenginim. Benden bir ey isteyen olunca içimi bir ate kaplar, bir kuru
vermek istemem.
Resulullah efendimiz;
- Aman ate ine beni de yakma, buyurdu. ( . Gazalî)

Cimri ve Kelle
Cimrinin canı çok çekmeden et yemezdi. ste i artınca da hizmetçisine bir kelle aldırırdı.
- Niçin yaz kı , et yerine pi mi kelle alıyorsun?
- Kellerinin fiyatını bildi im için hizmetçi aldatmaz, et olsa, pi irirken yiyebilir. Ben
anlıyamam. Fakat kellenin bir gözü, bir kula ı eksik olsa anlarım. Sonra kellenin pi irme
masrafı da yoktur. te bunun için kelleyi tercih ederim.

srafı Sevmezmi
Cimri, kasaptan et alıp evine götürürken, bir arkada ı, davet eder. Cimri daveti duyunca,
hemen eti iade eder " srafı hiç sevmem" der.
Sözünde Duran Cimri
Cimri, hükümdara giderken, hanımı, "Hediye alırsan, bize ne vereceksin?" der. O da
"Yüz altın verirse, birini" der. Hükümdar, ona yetmi altın verir. Cimri, yetmi altının yüzde
biri 0.7 altın etti i için, altın yerine, 0.7 altının de eri olan gümü ü verip sözünde durur.

sraf nedir
Sual: sraf Nedir?
CEVAP
Malı, dînin ve mürüvvetin uygun görmedi i yerlere da ıtmaya isrâf denir. Mürüvvet,
fâideli olmak, iyilik yapmak arzûsudur. Dîne uymayan isrâf, haramdır.
Mürüvvete uymayan isrâf tenzîhen mekrûhtur.
srâf, malı helâk etmek, faydasız hâle getirmek, faydalı olmayacak ekilde sarfetmektir.
srâf, malı, elden çıkmasına sebep olan yerlere atmak, onu helâk etmektir.
Kullanılmayacak hâle sokmak, kırmak, a açtan meyveyi toplamayıp çürütmek, tarlayı hasat
etmeyip, mahsûlü telef etmek, hayvanları, so uktan, sıcaktan ve açlıktan ölmelerini
önleyecek kadar beslememek ve barındırmamak da helâk etmektir, isrâftır.
Günah i lemek için ve günah i lenilmesi için verilen mal ve paralar da isrâf olur.
Mahsûl toplandıktan sonra, bunları iyi saklamayıp bozulmaları veya nem alarak çürümeleri
veya kurt, güve, fare ve benzeri canlıların yemeleri isrâftır.
Elbise, ayakkabı gibi giyim e yasını iyi kullanmayıp, çabuk eskitmek, onları yırtmak,
yıkarken suyu, deterjanı çok harcamak, elektri i, tüp gazı bo yere yakmak, isrâftır.
Hadîs-i erîfte de buyuruldu ki:
( ktisâd eden zenginle ir, isrâf eden fakirle ir.) [Bezzâr]
srâfla cimrili in ortasına iktisâd veya cömertlik denir.

ktisadın önemi
Sual: ktisad eden cimri sayılır mı?
CEVAP
Cimrilik de, israf gibi kötü huydur. Dinimiz, her i te orta yolda olmayı iktisad etmeyi
emreder. Aza kanaat eden, nafakasını kolay temin eder, geçim sıkıntısı çekmez. Hadis-i
eriflerde buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, tok gözlü olanı zengin eder.) [Buharî]
(Müminin izzeti, insanlara kar ı tok gözlü olmasıdır.) [Hakim]
(Yetecek rızka sahip olan ve Allahın kendine verdi i rızka kanaat eden müslüman
kurtulmu tur.) [Müslim]
(Kimseye muhtaç olmadan ya ıyan kanaatkar müslümana ne mutlu!) [Tirmizî]
(Sakın tamahkar olmayın! Çünkü tamah, fakirli in ta kendisidir.) [Taberânî]
(Müjde o kimseye ki, hidayete kavu mu , müslüman olmu , mai eti de yetecek
kadardır ve buna kanaat etmi tir.) [Tirmizî]
(Fakir-zengin herkes kıyamette "Ke ke dünyada, geçinecek miktardan fazla malım
olmasaydı." diyecektir.) [ bni Mace]
( üphelilerden sakın ki, insanların en abidi olasın! Kanaat et ki, en çok
ükredenlerden olasın! Kendin için sevdi ini ba kaları için de sev ki, hakiki mümin
olasın!) [ bni Mace]
( nsan, elindeki ihtiyacına yeterken, kendini azdıracak olan daha fazla mal ister.
Aza kanaat etmez, çok ile de doymaz. Ey insano lu, vücudun afiyette ve günlük
ihtiyacın mevcut olarak sabahlarsan, artık bu sana kâfi gelir.) [Beyhekî]
Tamahtan Kurtulu Yolu
Kanaatkar kimse, iktisad da ederse, tamahkarlıktan kurtulur. Hadis-i eriflerde
buyuruldu ki:
( ktisad eden, sıkıntı çekmez.) [Taberânî]
(Kurtarıcı üç eyden biri, varlıkta, yoklukta, zenginlikte, fakirlikte, iktisada riayet
etmektir.) [Beyhekî]
( ktisad etmek, mai etin yarısıdır.) [Hatib]
(Tedbirli olmak, geçimin yarısıdır.) [Deylemî]
(Geçimde iktisad etmek, peygamberli in yirmide biridir.) [Ebu Dâvud]
( ktisad eden zenginle ir, israf eden fakirle ir.) [Bezzar]
Rızık ve Endi e
nsan, rızık için endi eye dü üp sıkıntıya girmemelidir! Her mümin, rızkı Allahın
verdi ine inanıp, Ona güvenmelidir. Kur' an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Yeryüzündeki her canlının rızkı, Allaha aittir.) [Hud 6]
Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Ey insanlar, rızkınızı güzel yollardan arayın! Herkes takdir edilenden fazla rızka
kavu amaz. Takdir edilen rızka kavu up onu yemedikçe de dünyadan göçmez.
stemese de rızkı kendine verilir.) [Hakim]
(Cebrail aleyhisselam bildirdi ki, rızkını yemeden kimse ölmez. Öyle ise Allahtan
korkun, rızkınızı güzel yollardan arayın!) [Hakim]
(Rızkın için üzülme! Takdir edilen rızık seni bulur.) [ sfehani]
(Allahü teâlâ, müminin rızkını ummadı ı yerden verir.) [ bni Hibban]
Peygamber efendimiz, (E er Allah korkusunu kendinize sermaye edinirseniz,
rızkınız, ticaretsiz ve sermayesiz gelir.) buyurup u mealdeki ayet-i kerimeyi okudu: (Kim
Allahtan korkarsa, Allah ona bir çıkı yolu ihsan eder ve rızkını ummadı ı yerden
gönderir.) [Taberânî- Talak2,3]

srafın zararları
Sual: Dinde israf nedir?
CEVAP
Dinimizde abes, lüzumsuz eyleri yapmak, caiz de ildir. Mesela bo ve lüzumsuz yere
bir eyler karalamak, israf ve abestir. Burada birkaç israf vardır. Zaman, emek, enerji, kâ ıt,
kalem, mürekkep. Hepsinden mühimi de faydalı bir eyle me gul olunmamak...
E er dünyadaki her ferdin bo a harcadı ı zaman, enerji ve emek hesaplansa, dünyada
açlık ve yokluk içinde kıvranan milyonlarca insanın ihtiyaçlarına kâfi gelebilecek zaruri
meta üretilebilirdi.
srafın miktarı ne olursa olsun zararı büyüktür. Küçük sanılan eyler, yanyana geldi i
zaman büyük rakamlar, de erler ortaya çıkar. Damlaya damlaya göl olur, atasözü
me hurdur. Dakikada on damla kaçıran bir musluk ayda 170 litre su akıtmı olur..
Malı, dinin ve mürüvvetin uygun görmedi i yerlere da ıtmaya israf denir. Mürüvvet,
faideli olmak, iyilik yapmak arzusudur. Dine uymıyan israf, haramdır. Mürüvvete uymıyan
israf tenzihen mekruhtur.
Semavi dinlerin hepsinde Allahü teâlâ kötü bir huy olan israfı yasak etmi tir. Dinimizin
bo u, abesi, haramı, israfı yasaklamasında insanların saadeti, refahı, adaleti ve her eyi
yatmaktadır.
Cimrilikten Kötüdür
Dinimizde, cimrili in, israftan daha çok kötülenmesi, israfın cimrilik kadar kötü
olmadı ını göstermez. Cimril in daha çok kötülenmesi, insanlardan ço unun mal
biriktirmeye meyilli olmasındandır. srafın kötülü ünü göstermek için, Allahü teâlânın
(Yiyin, için, fakat israf etmeyin! Elbette Allahü teâlâ israf edenleri sevmez.) [Araf 31] ve
( sraf etme! sraf edenler, eytanların karde leridir.) kelamı yeti ir. ( sra 26,27)
(Mallarını israf edenlere bir ey vermeyin!) emri ile müsrifleri en kötü ekilde
vasıflandırıp, (Mallarınızı sefihlere vermeyin!) buyuruyor. (Nisa 5) Firavnı kötülerken (O,
israf edenlerden idi) buyuruyor. Hz. Lutun kavmini de, (Siz, israf eden kavimsiniz!) diye
kötülüyor. (Zuhruf 5)
Ne israf etmeli, ne de kısmalıdır. Bunların ortasını bulmak ise makbuldür. Buna iktisad
etmek denir. Cömertlik de malını iktisad ile kullanmaktır. Resul-i Ekrem efendimiz de
cömertlik ile emrolunmu tur. Kur' an-ı kerimde buyuruluyor ki:
(Elini boynuna ba layıp cimri kesilme, büsbütün de açıp israf etme!) [ sra 29]
Allahü teâlâ, salihleri, cömertleri överken buyuruyor ki:
(Onlar sarfettikleri zaman ne israf ederler, ne de cimrilik. kisi arasında orta bir
yol tutarlar.) [Furkan 67]
Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
( ktisad eden sıkıntı çekmez.) [ . Ahmed]
( ktisad eden zenginle ir, israf edeni fakirle ir.) [Bezzar]
(Yiyip için, giyinin ve tasadduk edin. Fakat israf ve kibirden sakının!) [Buharî]
(Kıyamette herkes, u dört suâle cevap vermedikçe hesabdan kurtulamaz:
1- Ömrünü nasıl geçirdi?
2- lmi ile nasıl amel etti?
3- Malını nereden, nasıl kazandı ve nerelere harcetti?
4- Cismini, bedenini nerede yordu, hırpaladı?) [Tirmizî]
eytanın Karde leri
srafın zararları, israf edenlerin eytana, Firavna ve Hz. Lutun kötü kavmine
benzetilmesi ve Allahü teâlânın bunları sevmemesi ve bunlara sefih demesi ve ahırette azab
çekmeleri, dünyada a a ı, muhtaç duruma dü meleri ve pi man olmalarıdır.
srafın kötü olmasının birinci sebebi, malın kıymetli olmasıdır. Mal, Allahü teâlânın
verdi i bir nimettir. Ahıreti kazanmak, mal ile olur. Dünya ve ahıret, mal ile intizam bulur,
rahat olur. Hac, cihad sevabı mal ile kazanılır. Bedenin sıhhat, kuvvet bulması, mal ile olur.
Ba kasına muhtaç olmaktan insanı koruyan maldır. Sadaka vermek, akrabayı dola mak,
fakirlerin imdadına yeti mek mal ile olur. Mescidler, mektepler, hastaneler, yollar, çe meler,
köprüler yaparak insanlara hizmet de mal ile olur. Peygamber efendimiz buyuruyor ki:
( nsanların en iyisi, onlara faydası çok olanıdır.) [Kudai]
nsanlara yardım etmek için çalı ıp para kazanmak, nafile ibâdet etmekten daha çok
sevabdır. Cennetin yüksek derecelerine mal ile kavu ulur. Mal kıymetli olunca, onu israf
etmek elbette kötüdür.
Mal nimeti
Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, bir kuluna mal ve ilim verir. Bu kul da haramlardan kaçınır,
akrabasını sevindirir, malından hakkı olanları bilip verir ise, Cennetin yüksek
derecesine kavu ur.) [Tirmizî]
( ki eyden birine kavu ana gıbta etmek, imrenmek yerinde olur. Allahü teâlâ bir
kimseye slâm ilimlerini ihsan eder. Bu da, her hareketini, bilgisine uygun yapar.
kincisi, Allahü teâlâ, birine çok mal verir. Bu da malını, Allahın razı oldu u, be endi i
yerlere harceder.) [Müslim]
( yi kimseye malın iyisi, ne güzel yakı ır.) [Berika]
Süfyan-ı Sevri hazretleri (Bu zamanda mal, insanın silahıdır. nsan canını, sıhhatini,
dinini ve erefini mal ile korur.) buyurdu. Büyük bir nimet olan malı israf, Allahü teâlânın
nimetine kıymet vermemek, nimeti elden kaçırmak, küfran-ı nimet, yani ükretmemek olur.
Bu ise, nimeti verenin azab etmesine sebep olacak büyük bir suçtur. Nimetin kıymeti
bilinmez, hakkı gözetilmezse elden gider. ükredilir ve hakkı gözetilirse elde kalır ve artar.
Cenab-ı Hak ( ükrederseniz, verdi im nimetleri artırırım.) buyuruyor. ( brahim 7)
Çe itli sraflar
sraf, malı helak etmek, faydasız hâle getirmek, faydalı olmıyacak ekilde sarfetmektir.
Malı, elden çıkmasına sebep olan yerlere atmak, onu helak etmektir. Kullanılmayacak hâle
sokmak, kırmak, a açtan meyveyi toplamayıp çürütmek, tarlayı hasat etmeyip, mahsulü telef
etmek, hayvanları, so uktan, sıcaktan ve açlıktan ölmelerini önliyecek kadar beslememek ve
barındırmamak da helak etmektir, israftır. Günah i lemek için ve günah i lenilmesi için
verilen mal ve paralar da israf olur.
Meyve ve ekin toplandıktan sonra, bunları iyi saklamayıp kendiliklerinden bozulmaları
veya nem alarak çürümeleri veya kurt, güve, fare ve benzeri canlıların yemeleri hep israftır.
Hurma, karpuz gibi meyvelerin ve kuru incir, kuru üzüm gibi kuru meyvelerin ve bu day,
arpa gibi hububatın ve elbise, kitap gibi e yanın, böylece israf edildikleri çok görülmektedir.
Sofrada dü en ekmek ve yemek kırıntılarını atmak da israftır. Bu kırıntıları toplayıp
kedi, köpek, koyun, ku , tavuk gibi hayvanlara yedirmek israf olmaz. Fasulye, pirinç gibi
eyleri yıkarken dökmek ve dökülenleri toplamamak israftır. Elbise, ayakkabı gibi giyim
e yasını iyi kullanmayıp, çabuk eskitmek, onları yırtmak, yıkarken suyu, deterjanı çok
harcamak, elektri i, tüp gazı bo yere yakmak, hep israftır.
Malı kıymetinden a a ı satarak veya kiraya vererek ve kıymetinden yukarı fiyatla satın
alarak aldanmak israf olur. Böyle alı veri e zaruri ihtiyaç olursa veya yardım, sadaka gibi
niyetle böyle yaparsa israf olmaz.
Acıkmadan veya doyduktan sonra fazla yemek de israftır. Nefis yemekler yemek,
kıymetli, yeni elbise giymek, büyük binalar yapmak ve haram olmayan daha bunun gibi
eyler, helaldan kazanıldı ı, kibir ve ö ünmek için olmazsa, israf de ildir. Ahıreti kazanmak
isteyenlere, gereken ile kanaat edip, fazlasını hayra vermek yakı ır.
Sadaka vermekte de israf vardır. Hz. Sabit bin Kays bir anda, 500 a açtaki hurmaların
hepsini sadaka verip evi için bir ey bırakmayınca (Hepsini vermeyin) ayet indi.
Borcundan çok malı olmıyan, çoluk çocu u sıkıntıya sabredemedi i hâlde, bunların
ihtiyacını kar ılayacak maldan fazlası bulunmayan veya sıkıntıya katlanamadı ı hâlde, kendi
muhtaç olanın sadaka vermesi israf olur.
srafın sebepleri
1- Sefahat. Çok kimseyi israfa alı tıran bir hastalıktır. Sefihlik aklın az ve hafif
olmasıdır. Aksine rü d denir ki, aklın kuvvetli olmasıdır.
Allahü teâlâ (Mallarınızı sefihlere vermeyin!) -dedikten sonra (Onların halinde rü d
görürseniz, mallarını kendilerine teslim edin!) buyuruyor. (Nisa 5, 6)
Bazısı sefih olur. Çalı madan eline geçen paraya konmak için kötü arkada lar tarafından
kandırılır. Bunun için, kötü arkada tan kaçmakla emrolunduk. Bazı zengin çocukları böyle
israfa alı ıyor, sefih oluyorlar. Sefahati artıran bir sebep de, insanlardan çok saygı görmek ve
methedilmek.

2- srafı ve çe itlerinden birkaçını tanımamak. sraf oldu unu bilmez, hatta cömertlik
sanır. Lüzumsuz yere, yasak, zararlı yerlere verilen mal, cömertlik sanılır.
3- Riya, gösteri yapmak.
4- Gev eklik, tembellik.
5- Hayâ, sıkılmak.
6- Dini kayırmamak, dini gözetmemek.
sraftan kurtulmanın çaresi:
1- srafın, anlatılan zararlarını bilmek ve bunları dü ünmek.
2- Malı lüzumsuz da ıtmamaya gayret etmek ve güvendi i birine bu derdini anlatıp,
malına ve harcadıklarına dikkat etmesini, israfını görünce, kendine hatırlatmasını, hatta
uygun ekilde önlemesini rica etmek. 3- srafa sebep olan eylerden kaçmak.

ık giyinmek
Sual: Pahalı kuma lardan elbise giymek israf ve haram mıdır?
CEVAP
Bazı kimseler, israfın mahiyetini bilmedikleri için, mubah olan birçok içece e bile
haram demi lerdir. Harama helal, helala haram demek çok tehlikelidir. sraf haramdır. Fakat
kendi görü üne göre, ( unlar israf oldu u için haramdır.) demek çok yanlı tır. Dinde herkes,
kendi görü ünü ortaya koyarsa, insan sayısı kadar din ortaya çıkar. Buna da din de il, felsefe
denir. E er islâm âlimlerinden nakil yapılırsa, fetva verilen kavil seçilirse, sadece bir hüküm
meydana çıkar.
Mubah olan i lerde niyet önemlidir. Niyet iyi olursa sevab, kötü olursa günah olur. Fakat
haramlar, iyi niyetle de i lense haram olmaktan çıkmaz. Gücü yetenin pahalı kuma tan güzel
elbise giymesi caizdir. Hadis-i erifte buyuruluyor ki: (Allahü teâlâ cemildir, cemal
sahiplerini sever.) [Müslim]
(Bahr-ür-raık)da buyuruluyor ki: (Cemal ile zineti birbirine karı tırmamalıdır!
Cemal, çirkinli i gidermek vakar sahibi olmak ve ükretmek için nimeti göstermek
demektir. Allahü teâlâ cemal sahibi olmayı övmektedir. Cemal için temiz, güzel
giyinmek mubahtır. Kibir, gösteri için giyinmek haram olur.) [Oruç Bahsi]
Vakar çin Giyinmek
Cemal, çirkinli e, ba kalarının i renmelerine, alay etmelerine, hakaretlerine sebeb
olacak eyleri yapmamak, bunları izale yani yok etmektir. Zinet [süs] ise, ba kalarını
imrendirecek, onlara üstünlük sa lıyacak ve ö ünülecek eyleri yapmak demektir. Cemal
sahibi olmak için bulundu u yerde adet olan eylerden, haram olmıyan en iyi elbiseyi
giyinmek gerekir. Hz. Ömer, ( ki çe it elbiseniz olsun, biri ık, di eri de mütevazı.
Elbisenin ık, temiz olması, insanın erefinin icabıdır) buyurdu.
bni Ömer hazretleri de (Nasıl elbise giyineyim?) diye suâl soran birine, (A a ı
kimselerin alayına, kültürlü kimselerin de seni ayıplamasına sebep olmıyacak bir elbise giy!)
buyurmu tur. Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Güzel giyinin ki, Allahın size verdi i nimetlerin eseri görülsün!) [Taberânî]
(Allah bir kuluna nimet verdi inde, o nimetin eserinin o kulun üzerinde
görülmesini sever.) [Taberânî]
Peygamber efendimiz, peri an kılıklı birine, malının olup olmadı ını sordu. O kimse de
her çe it malının bulundu unu söyledi. Bu kimseye buyurdu ki: (Allah sana bir mal
verince, bu nimetin eseri senin üzerinde görülsün.) [Nesâî]
Hikmet ehli buyuruyor ki: (Öyle bir elbise giy ki, sen ona de il, o sana hizmet etsin!)
Gösteri çin Giyinmek
Süs ve gösteri için giyinmek ise haramdır. Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Süsten kaçınmak imandandır.) [ bni Mace]
(Allahü teâlâ mütevazı elbise giyineni sever.) [Beyhekî]
(Süs ve gösteri için giydi i elbiseyi, üstünden çıkarmadı ı müddetçe Allahü teâlâ,
ona rahmet etmez.) [Taberânî]
(Kibir ve gösteri için, öhret sahibi kimselerin giydi i elbiseyi giyineni, Allahü
teâlâ, o elbiseleri ile birlikte ate e atar.) [Ruzeyn]
Görüldü ü gibi süs ve gösteri için elbise giyinmek haram, cemal için, müslümanlık
erefi için ık giyinmek mubahtır.
Elbise eski de olsa, temiz olmalıdır! Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Ya Ai e, u iki elbiseyi yıka, bilmiyor musun elbiseler tesbih eder, kirlenince tesbih
etmeleri kesilir.) [ bni Asakir]
Mühim mevkide bulunan veya önemli bir zatın huzuruna çıkan kimsenin ık, temiz
elbise giymesi gerekir. Allahü teâlânın huzuruna çıkıldı ı zaman buna daha çok dikkat
etmelidir! (Her namaz kılarken, süslü, temiz, sevilen elbiselerinizi giyiniz!) mealindeki
ayet-i kerime ile (Güzel koku gamı, güzel, temiz elbise kederi azaltır.) mealindeki hadis-i
erife uymaya çalı malı, eski bile olsa temiz elbise giymelidir! [M.Rabbani, Edeb-üd-dünya,
Bostan]

Sui zan haramdır


Sual: Dinde sui zannın durumu nedir?
CEVAP
Sui zan, bir kimseyi kötü zannetmek demektir. Hadis-i erifte buyuruldu ki:
(Sui zan etmeyiniz! Sui zan, yanlı karar vermeye sebep olur. nsanların gizli
eylerini ara tırmayınız, kusurlarını görmeyiniz, münaka a, hased ve dü manlık
etmeyiniz, birbirinizi çeki tirmeyiniz, karde gibi birbirinizi seviniz! Müslüman
müslümanın karde idir. Ona zulmetmez, yardım eder. Onu kendinden a a ı görmez.)
[Müslim]
Bir müminin günah i ledi ini zannetmek, sui zan olur. Kalbe gelen dü ünce, sui zan
olmaz. E er kalb o tarafa meylederse, sui zan olur.
(Kimseye sui zan etmemeli) demek yanlı tır. (Müslümana sui zan etmemeli) demelidir.
Yani, müslüman oldu unu söyliyen ve küfre sebep olan bir sözde ve i te bulunmıyan
kimsenin bir sözünden veya i inden hem imanı oldu u, hem de imansız oldu u anla ılırsa,
imanlı oldu unu anlamalı, "Dinden çıktı" dememelidir.
nsanları sui zandan kurtarmak için, töhmet yerlerinden uzak durmalıdır. Onların
dedikodularına kendisi sebep oldu u için i liyecekleri günaha ortak olur.
Peygamber efendimiz, hanımı ile konu urken, oradan geçenlere buyurdu ki:
- Bu benim zevcemdir.
- Ya Resulallah, sizden de mi üphe edilir dediler.
- Kan, insanın damarlarında dola tı ı gibi, eytan da insana nüfuz eder, kalbine
üphe sokar. (Buharî)
üphe Uyandırmamalı
Ba kalarının sui zannına sebep olacak hareketlerden kaçmalıdır.
Salih bir kimse, i e ile evine bir ey getirirken i eyi kapalı bir torba içine koymalıdır.
Böyle yapmayıp da bir gazete ka ıdına sararak açıktan getirirse, sui zanna sebep
olabilir."Acaba içki mi?" diyenler çıkabilir.
Böyle, üphe uyandıracak hareketlerden uzak durmalı, ba kalarının kendi hakkında dedi-
kodu etmesine sebep olmamalıdır.
Bir ki i, bir kadınla üphe uyandıracak ekilde konu uyordu. Hz. Ömer, onun yanına
varıp, öfkeli ekilde bakınca o ki i dedi ki:
- Bu benim hanımımdır.
Hz. Ömer o zaman buyurdu ki:
-Peki hanımın ise ne diye üzerinize üphe çekecek ekilde konu uyorsunuz?
Bir müslümanın bir sözünden veya bir i inden yüz ey anla ılsa, bunlardan 99u küfre
sebep olsa, biri müslüman oldu unu gösterse, bu bir eyi anlamak, ona kâfir dememek
gerekir.
Allahü teâlâya da sui zan etmemelidir. Günahının affolunmayaca ını zannetmek, Ona
sui zan olur.
artlarına uygun tevbe yapılıca, her türlü günahı muhakkak affeder. Dilerse, ahırette
küfürden ba ka günahları tevbesiz de affeder.
Hadis-i kudside, (Kulum beni nasıl zannederse, ona zannetti i gibi muamele
ederim.) buyuruldu. ( bni Hibban)
Kabul edece ini ümit ederek tevbe edeni affeder. Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Allahü teâlâya hüsn-i zan ediniz!) [Müslim]
(Allahü teâlâya hüsn-i zan etmek, ibâdettir.) [Ebu Dâvud]
(Allahü teâlâya yemin ederim ki, Allahü teâlâya kendisine hüsn-i zan ederek
yapılan duâyı, elbette kabul eder.) [Berika]
(Kıyamet günü, Allahü teâlâ bir kulunun Cehenneme atılmasını emreder.
Cehenneme götürülürken arkasına dönerek, "Ya Rabbi! Dünyada sana hep hüsn-i zan
ettim" deyince, "Onu Cehenneme götürmeyiniz! Kulumu bana olan zannı gibi
kar ılarım" buyurur.) [Beyhekî]
Peygamber efendimiz, ölüm halindeki bir gence sorar:
- Kendini nasıl buluyorsun?
- Günahlarımdan korkuyor; fakat Allahtan ümit kesmiyorum.
- Bu korku ile ümit, u ölüm anında kimde bulunursa, Allahü teâlâ ona umdu unu
verir ve onu korktu umdan emin kılar. ( . Gazalî)
Rahmet ve Ümit
Allahın rahmetinden ümidini kesmek çok tehlikelidir. Kur' an-ı kerimde buyuruluyor ki:
(Kötü zanda bulundunuz. Bu yüzden helake mahkum kavim oldunuz.) [Feth 12]
(Rabbinize olan [ümitsizli iniz, kötü] zannınız sizi helak etti.) [Fussilet 23]
Allahü teâlâ, Hz.Davüda vahyetti ki:
- Beni sev, beni seveni sev ve beni kullarıma sevdir! Beni sevsinler.
- Ya Rabbi bunu nasıl yapayım?
- Nimet ve ihsanlarımı onlara hatırlat, onlar benden ancak iyilik beklesinler.
Kadi Yahya bin Eksem hazretleri vefat edince, rüyada görüp halini sordular. O da,
(Allahü teâlâ bana, (Ey kötü ihtiyar, unları niçin yaptın?) diye beni azarlayınca beni
büyük bir korku kapladı. Ben de, "Ya Rabbi, böyle sorguya çekilece imi bildirmediler"
dedim. (Ne bildirdiler) buyurdu. Ben de ravilerin ismini sayarak, (Ben azimü an
müslüman olarak saçı sakalı a aran kuluma azab etmekten hayâ ederim) buyurdu unu
bildirdiler, dedim. (Sen ve raviler sadıksınız. Ben de seni magfiret ettim) buyurdu.
Bir ki i, insanları Allahın rahmetinden ümitsizli e dü ürür, onlara hep zorluk gösterirdi.
Kıyamette Allahü teâlâ buna, (Sen kullarına rahmetimden ümit kestirdin. Bugün sen de
rahmetimden mahrum kaldın) buyuracaktır.
O hâlde her mümin, Allahü teâlânın azabından korkmakla beraber, rahmetinden de
ümidini kesmemelidir! ( .Gazali)

Su-i Zan ve Hüsn-i Zan


Sual: Su-i zan nedir? Kur' an-ı kerimde bazı su-i zanların günah oldu u bildiriliyor.
Bunlar hangisidir?
CEVAP
Su-i zan, bir kimseyi kötü zannetmektir. Kur' an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Ey iman edenler, su-i zan etmekten kendinizi koruyun! Zannetmenin bazısı
günahtır.) [Hucurat 12]
Günah olan zan, iyi kimseyi kötü zannetmektir. Günahının affolunmıyaca ını sanmak,
Allahü teâlâya su-i zan olur. Müslümanı fâsık zannetmek su-i zan olur. Su-i zan haramdır.
Haram i leyen kimseyi bilir ve onu sevmezse, su-i zan olmaz, bu d-i fillah olur, sevab olur.
Müslümanın bir ayıbını görünce, ona hüsn-i zan etmeli, teviline çalı malıdır! Kalbe
gelen bir dü ünce, su-i zan olmaz. Kalbin o tarafa kayması, meyletmesi su-i zan olur. Hadis-i
erifte, (Su-i zan, yanlı karar vermeye sebep olur) buyuruldu.
Salih veya fâsık oldu u bilinmiyen müslümana hüsn-i zan etmelidir! Hüsn-i zan, su-i
zannın tersidir. Bir kimseyi iyi zannetmektir. Hüsn-i zan edileceklerin ba ında Allahü teâlâ
gelir. Hadis-i erifte, (Allahü teâlâya hüsn-i zan etmek ibâdettir.) buyuruldu. Allahın
rahmetinin, affının bol oldu unu bilmelidir. Günahlarımız çok olsa da Allahü teâlânın
affedebilece ini dü ünmek hüsn-i zan olur. Kur' an-ı kerimde buyuruluyor ki: (Ey günahı
çok olan kullarım, Allahın rahmetinden ümidinizi kesmeyin! Allahü teâlâ, bütün
günahları affeder. O sonsuz ma firet ve nihayetsiz merhamet sahibidir.) [Zümer 53]
Elbette bu günahların içinde irk, küfr yoktur. Ahırette Allahü teâlâ dilerse her günahı
affedece ini fakat irki, küfrü asla affetmiyece ini bildiriyor. Dünyada iken irkten, küfrden
tevbe edeni de affeder. mansız olarak öleni ise asla affetmez.
Müslümanın hüsn-i zannı öyle olmalıdır: Bir çocuk görünce, bunun günahı yoktur,
benim günahım vardır. O hâlde bu çocuk benden daha faziletlidir. Bir ya lı müslüman
görünce, bunun ibâdeti benden daha fazladır, o hâlde benden daha faziletlidir. Bir islâm
âlimi görünce, ben cahilim, bu benden ziyade âlimdir, öyle ise, benden daha faziletlidir. Bir
cahil görünce, bu bilmeden günah i ler. Ama ben bilerek i lerim, öyle ise, bu benden
efdaldir. Bir kâfir görünce, olur ki, dünyadan iman ile gider. Benim imanla gidip
gitmeyece im ise, belli de ildir. u hâlde, benden daha faziletli olabilir diye dü ünmeli! (Ey
O. lm.)

Zan ile küfür isnadı


Sual: Bir arkada , kendi fikrinde olmıyan herkese "kâfir" veya "Belâm" diyor. Mesela
bir müslüman Amerikaya gitse, "kâfirle dost olmak küfürdür, münafıklıktır" diyor, lânet
ediyor. Böyle zan ile küfür isnadı caiz midir?
CEVAP
mam-ı Gazalî hazretleri buyuruyor ki: Zan ile, bir müslümana sapık, münafık demek,
kincilik olur. Bunlar do ru de ilse, söyliyen sapık ve kâfir olur. Peygamber efendimiz
hanımı ile konu urken, iki gencin baktı ını görünce, (Bu hanımım) buyurur. (Ya
Resulallah, senin hakkında hayırdan ba ka ey dü ünemeyiz) diyen gençlere, (Kanın
damarlarda dola tı ı gibi, eytan da, insanın içine girer. Size verece i vesveseden
korktu um için vaziyeti izah ettim) buyurur. (Buharî)
Hz. Hatib bin Ebi Belteanın, mü riklere yazdı ı mektup yakalandıktan sonra, Hz. Ömer,
bunu münafık sanıp öldürmek istedi. Peygamber efendimiz, (Allahü teâlâ, Bedir gazasında
bulunanlara " stedi inizi yapın, her i inizi affettim" buyurdu. Bu da onlardandır) diye
ikaz edince, Hz. Ömer a lamaya ba ladı.
an-ı kerimde (Su-i zan etmeyin), hadis-i
O hâlde zan ile hareket etmek yanlı tır. Kur'
erifte de (Su-i zan, yanlı karar vermeye sebep olur) buyuruldu. (Buharî)
Müslümana Su-i zan
Bir müslümanın bir i inden yüz ey anla ılsa, bunlardan biri, onun imanlı, 99u ise, kâfir
oldu unu gösterse, müslümana su-i zan etmemeli, kâfir dememelidir! (Berika)
Yalan söylemek münafıklık alametidir. Fakat her yalan söyliyene münafık denmez.
(Münafı a en a ır gelen namaz, yatsı ile sabahı cemaatle kılmaktır) hadis-i erifinden
dolayı, sabah namazına mescide gelmiyen herkese münafık demek do ru olmaz. (Buharî)
(Mümin imrenir, münafık hased eder) hadis-i erifi, münafı ın, müslümanların
ilerlemesini çekemedi ine de i aret etmektedir. ( . Maverdi)
Bir müslüman, yabancı bir diyarda, dinsizlerin arasında kalıp, zaruretlerden dolayı
müslümanlı ını gizlese, namazlarını gizli kılsa, bu kimsenin yaptı ına münafıklık denmez,
müdara denir. Müdara, dini zarardan kurtarmak için dünya menfaatinden vermek, insanlarla
iyi geçinmektir. Hadis-i eriflerde (Allahü teâlâ, farzı emretti i gibi, müdarayı da
emretti) buyuruldu. (Deylemî)
Müdaranın zıttı, müdahenedir. Müdahene, dünyalık ele geçirmek için dinden taviz
vermektir, haramdır. Hadis-i erifte (Günah i liyene müdahene edip, gücü yeterken nehy-
i münkeri terkeden, kabrinden maymun ve domuz eklinde kalkar) buyuruldu. ( ira)
Kendine veya ba kasına zarar gelme korkusundan dolayı iyili i emredip haramı men
etmek mümkün olmazsa, böyle durumlarda fitneye mani olmak için susmaya müdara denir.
Cihadda hile yapmak, yalan söylemek caiz ve gerekir. Mesela, dü manın biri, Hz. Alinin
kar ısına kılıçla çıkıp, ( imdi seni benim elimden kim kurtarabilir?) der. Hz. Ali de, parma ı
ile adamın arkasını gösterip (Peki dövü elim, fakat iki ki iyle mi?) der. Dü man, arkamdaki
kim diye bakınca, Hz. Ali, kılıcını çekip, dü manını zararsız hâle getirir. Dü manı, (Bana
hile yaptın?) der. Hz. Ali de (Harb hiledir) hadis-i erifini bildirir. O hâlde müslümana su-i
zandan sakınmalıdır!
Zaruret ve Haramlar
Müslümanım diyen, kelime-i ehadet söyliyen kimseye kâfir denmez. Bir sava ta,
kelime-i ehadet getiren birisini öldüren kimseye, Resulullah efendimiz (Kelime-i ehadet
söyleyeni niçin öldürdün?) buyurdu. O kimse de, "Dili ile söylüyor, kalbi ile inkar
ediyordu" dedi. (Kalbini yarıp da baktın mı?) diyerek onu tekdir buyurdu. (M.Kainat)
Zaruretsiz le yemek, faiz alıp vermek haramdır. Açlıktan ölecek kimsenin yiyecek
mubah bir ey bulamayınca le yemesi veya faizle para alması günah olmaz. Çünkü
"zaruretler haramları mubah kılar." Zaruretle le yiyene (haram yiyor) demek, lânet etmek
iyi niyetli müslümana yakı maz. (Kul lânet edince, lânet edilen buna müstehak de ilse,
kendine döner) hadis-i erifi unutulmamalıdır! (Beyhekî)
Hizmet kervanını çekemiyen çıkabilir. Hased etmek, Allahü teâlânın takdirini
de i tirmez. Hased edilene de, bir zarar gelmez, aksine faidesi olur. Hased edenin ömrü
üzüntü ile geçer. Hased etti i kimselerdeki nimetlerin arttı ını görerek, sinir krizi geçirir.
Hadis-i erifte
(Müminin kalbinde imanla hased bir arada bulunmaz) buyuruldu. (Beyhekî)
Müslümana su-i zan edip, kâfir diyen, kazdı ı kuyuya kendi dü er. Çünkü Rabbimiz,
mazlumun hakkını zâlimde bırakmaz.

Söz Ta ımak
Sual: Birinin, ba ka biri hakkında söyledi i sözü, hiç ekleme yapmadan ona götürmek
de ko uculuk mu? Mesela "Ay e hanım senin hakkında öyle dedi." demek ko uculu a girer
mi?
CEVAP
Do ru olarak söz ta ımak da ko uculuk olur. Yalan katılırsa iftira da olur. Ko uculuk
günahtır. Ahırette cezası a ır oldu u gibi, dünyada da insanların aralarının açılmasına sebep
olur. Vebalinin a ırlı ı dü ünülerek "Ta ta ı da, söz ta ıma" derler. Hadis-i eriflerde
buyuruldu ki:
(Ko uculuk, kabir azabına sebep olur.) [Beyhekî]
(Hasetçi, ko ucu ve falcı benden de ildir.) [Taberânî]
(Sizin en kötünüz, söz ta ıyan, dostların arasını bozan ve ayıp ara tırandır.)
[ .Maverdi]
(Ko ucular ve etti i iyili i ba a kakanlar melundur.) [ .Maverdi]
Bu hadis-i eriflerde geçen (Cennete giremez), (Benden de ildir) ve (Melundur) gibi
ifadeler "tevbe edip helalla madan ölen, cezasını çekmeden Cennete giremez"
manasındadır. E er bu kimseler affa veya efaate kavu ursa, Cennete girer. Yahut insanın
sevabları çok olur, günahlarından fazla gelirse, yine Cennete girer. Ehl-i sünnet itikadında,
günah i liyene kâfir denmez.
Ko uculuk [söz ta ımak]
Laf ta ımak çok kütüdür. Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Söz ta ıyan Cennete girmez.) [Buharî]
(En kötünüz söz ta ıyan, aranızı bozan ve insanları birbirine dü ürendir.)
[Taberânî]
(Söz ta ıyan helalzade de ildir.) [Hakim]
(Söz ta ıyanlar, ko ucular, kıyamette maymun suretinde ha rolunur.) [R.Nasihin]
(Söz ta ımak için yürüyene, Allahü teâlâ kabrinde bir ate musallat eder. O ate
onu kıyamete kadar yakar.) [ ira]
Salih bir zat, kendisine söz getiren kimseye buyurdu ki: (Bize üç kötülük getirdin. 1-
Sevdi im kimseyi bana dü man etmek istiyorsun. 2- Huzurlu kalbimi karı tırdın. 3-
Benim yanımda adil, iyi bir kimse idin, kendini fâsık, kusurlu yaptın.)
Ko uculuk afetinden kurtulmak için, söz getirene kar ı u altı eyi yapmak gerekir:
1- Ona inanmamalıdır. Çünkü söz getiren fâsıktır. Fâsı ın sözüne inanılmaz. Onun sözü
ile hareket edilmez. (Hucurat 6)
Büyük bir zat (Ko ucunun sözlerini kabul etmek, ko uculuktan daha kötüdür)
buyuruyor.
2- Ona nasihat etmeli, bu günahtan nehyetmelidir. Çünkü yaptı ı i münkerdir. Allahü
teâlâ, (Münkerden nehyet) buyuruyor. (Lokman 17)
3- Onu sevme! Çünkü söz ta ımakla asi olmu , günah i lemi tir. Böyle asi kimse
sevilmez. Onu dü man bilmelidir!
4- Söz getirdi i kimseye acaba hakikaten söylemi mi diye sui zanda bulunup da ona kin
tutma! Çünkü sui zan haramdır. Hadis-i erifte buyuruldu ki:
(Sui zan etmeyiniz! Sui zan, yanlı karar vermeye sebep olur. nsanların gizli
eylerini ara tırmayın, kusurlarını görmeyin, münaka a, hased ve dü manlık etmeyin,
birbirinizi çeki tirmeyin, karde gibi birbirinizi sevin!) [Müslim]
5- Getirilen sözün do ru olup olmadı ını ara tırma! Çünkü tecessüsü, günahları
ara tırmayı, Allahü teâlâ yasak etmi , (Birbirinizin kusurunu ara tırmayın) buyurmu tur.
(Hucurat 12)
6- Getirilen söz hakkında kimseye bir ey söyleme! E er söylersen, ba kasının perdesini
yırtmı , günahını meydana çıkarmı olursun. Müslümanların kusurlarını gizlemek gerekir.
Hadis-i erifte buyuruldu ki:
(Din karde inin kötülü ünü gizleyenin kusurları, kıyamette gizlenir) [Taberânî]

Hased etmek
Sual: Hased nedir?
CEVAP
Hased, bir kimsenin hayırlı bir i i veya evi, malı, mülkü, ilmi olsa, o kimseden bunların
gitmesini, onda olmayıp, kendinde olmasını istemektir. Onda oldu u gibi kendisinde de
olmasını istemek hased olmaz. Buna gıpta etmek, imrenmek denir. Günâh de ildir.
Ba kasının, kendinden üstün olan her eyini kıskanan, ya’nî ondaki üstünlü ün, yalnız
kendinde olmasını isteyene, kıskanç denir. Bu hâl, en kötü huylardan biridir. Kıskanç insan,
ömrü boyunca rahatsız insandır. Böyle insan, kendinden a a ı olan insanı görmez de,
kendinden yüksek ve varlıklı insanın her eyini görür ve onu kıskanır. Kıskanç insan, Allahü
teâlânın kendisine verdi i eylere râzı olmayan insan demektir. Allahü teâlânın verdi ine
râzı olmayan insandan, Allahü teâlâ da râzı olmaz. Allahü teâlânın bir insandan râzı
olmaması ise, felâketlerin en büyü üdür. Artık o insan, dünyada da, âhırette de zarardadır.
Bunun için, kendisinde kıskançlık ve hased duygusu oldu unu gören, bu kötü huyundan
sıyrılmalıdır. nsanlar, kendilerini ıslâh edebilirler. Kıskançlıktan kurtulanlar rahat ve huzûra
kavu ur. Bu i , zenginlik ve fakîrlik i i de ildir. Bu i , kalbin zenginli i ve fakîrli i i idir.
Kusûrları görmeyiniz
Hadîs-i erîflerde buyuruldu ki:
( nsanların gizli eylerini ara tırmayın, kusûrlarını görmeyin, dü manlık ve hased
etmeyin, birbirinizi karde gibi sevin, çeki tirmeyin. Müslüman Müslümanın
karde idir, ona zulmetmez, yardım eder. Onu, kendinden a a ı görmez.) [Buhârî]
(Mü’min, gıpta eder, imrenir; münâfık ise, hased eder.) [ . Mâverdî]
(Mü’minin kalbinde îmânla hased bir arada bulunmaz.) [Beyhekî]
(Müslümanlar hayırlı olur. Hased edince hayr kalmaz.) [Taberânî]
(Hasedden kurtulmak zordur. Hased etti iniz kimseyi incitmeyiniz!) [ .Ahmed]
(Hasedden sakınınız! Ate odunu yakıp yok etti i gibi, hased de hasenâtı yok eder.)
[Ebû Dâvüd]
Hased etmek, Allahü teâlânın takdîrini de i tirmez. Hasetçi, bo una yorulur, üzülür.
Üstelik büyük günâha girmi olur. Hasedin, hased edilene dünyada ve âhırette hiç zararı
olmaz. Üstelik faydası olur. Hiçbir hasetçi murâdına kavu mamı tır. Hased, sinirleri bozar,
ömrün kısalmasına sebep olur. Esma’î diyor ki, 120 ya ındaki bir köylüye çok ya amasının
sırrını sordum, hiç hased etmedi ini söyledi. Hased edilene, dünya ve âhırette, hiç zarar
olmaz. Hased edenin ömrü üzüntü ile geçer. Hased etti i kimsenin ni’metlerinin
azalmadı ını, hattâ arttı ını görerek, sinir krizi geçirir. Hasedden kurtulmak için, ona hediye
vermeli, ona kar ı tevâzu göstermeli ve onun ni’metinin artması için duâ etmelidir. Do ru
olan bir eyi kabûl etmemeye inat denir. nat, kar ımızdakini a a ı görmek, ondan nefret
etmek, ona dü manlık beslemek, hased etmek gibi sebeplerden meydana gelir. Hakkı,
dü manımız da söylese kabûl etmeliyiz!
Hadîs-i erîfte buyuruldu ki: (Allahın en sevmedi i kimse, hakkı kabûl etmekte inat
edendir.) [Buhârî]

Hasede sebep olan eyler


Sual: Haset nedir ve hasede sebep olan eyler nelerdir?
CEVAP
Hz. mâm-ı Gazâlî buyurdu ki:
Haset, bir kimsenin elindeki nîmeti ona çok görüp, onun elinden gitmesini istemek
demektir ve haramdır. Ancak kötü birinin, eline geçen servet ile fitne uyandırdı ı, bu sebeple
ara bozup herkese eziyet etti i zaman, bu nîmetin onun elinden çıkmasını istemek, bu
adamın bu varlı ına memnun olmamak, günah de ildir. Çünkü, sen onun yok olmasını,
nîmet oldu u için de il, onu kötülükte kullandı ı için istiyorsun. âyet adam yaptı ı
fesadlıktan vazgeçseydi, onun elindeki nîmete üzülecek de ildin.
Allahü teâlânın taksîmâtındaki kazâsına rızâ göstermemek, hasedin haram oldu una
delâlet etmektedir. Sana zararı dokunmayan bir müslümanın rahata ula masına
ho lanmamak, hasetten ba ka ey de ildir.
Hasedin dereceleri
1- Haset etti i kimsenin elindeki nîmetin yok olmasını istemektir. Bu nîmet ister kendi
eline geçsin, ister geçmesin, yeter ki onda bulunmasın. Hasedin en kötü olanı budur.
2- Haset etti i adamın elindeki nîmetin, kendi eline geçmesini istemektir. Meselâ,
adamın güzel evi veya güzel arabası var, yahut üstün mevkidedir. Adamın, “Bunlar benim
olsa” demesidir. Bunun arzusu o nîmete sâhip olmaktır. Maksadı, o nîmeti kendisinin elde
etmesidir. Yoksa birincisinde oldu u gibi, “Ne onda, ne de bende olsun” eklinde de ildir.
Ba kası bu nîmetten neden istifade ediyor, demiyor, ben neden istifade edemiyorum, diyor.
Ondaki nîmet bende olsun demek uygun de ildir.
3- Ondaki nîmetin benzerinin kendisinde olmasını istemesidir. âyet kendi eline onun
gibisi geçmeyecekse, onda da olmasın diye, arzu etmesidir. Kur’ân-ı kerîmde meâlen
buyuruldu ki: (Allahın kiminizi kiminizden üstün kılmaya vesîle yaptı ı eyleri
ummayın!) [Nisâ 32]
4- Onda olan nîmet gibi bir nîmetin de kendi elinde bulunmasını arzu etmek, fakat onun
elindeki nîmetin elinden çıkmasını istememektir. te bu, dünyalık husûsunda ise
affedilmi tir.
Hasede sebep olan eyler:
1- Dü manlık: nsan, kendisine veya bâzılarına yaptı ı kötülük sebebiyle birine
dü manlık eder, kin besler. Kin ise intikam ile yatı ır. Dü manına bir felâket geldi i zaman,
bunu kendi kerâmetine hamlederek buna sevinir ve bunu kendi mükâfatı sanır.
2- Çekememek: Varlık sâhibinin üstünlük taslaması onun a rına gider. Emsâllerinden
biri mevkî, ilim veya servet sâhibi oldu u takdirde, kendisine kar ı kibirleneceklerinden,
kendisinin buna dayanamıyaca ı için haset eder. Yâni hasedi, kendi kibrinden dolayı de il,
kar ısındakinin kibrine dayanamayaca ından dolayıdır.
3- Kibir: Kibirlenip, kar ısındakini küçük görüp kendine hizmet ettirmesi ve bütün
arzularında kendi emrinde olması iste idir. Birinin ba ına bir devlet ku u konsa, buna haset
eder. Kâfirlerin ço unun Resûl-i Ekrem’e kar ı hasedi, onun kendilerine kar ı ululuk iddiâ
etmesi korkusundandır. (Biz ulu kimseler iken bir öksüz nasıl olur da ba ımıza geçer ve biz
ona nasıl boyun e eriz) dediler.
4- a kınlık: Aynı tahsilli, aynı ya ta ve aynı memleketli olmasına ra men bâzı
arkada larının mal, mülk sâhibi olmalarına hayret edip kıskanır.
5- Gâyesine ula amama korkusu: Bu da iki ki inin bir maksatta birbirine üstünlük
arzusuna dayanır. Arzusuna tek ba ına ula abilmekte kendisine yardımcı olan her nîmete,
öbürü haset eder. Birinin o arzuya eri ip di erinin eri ememesi hâlinde birbirine haset
ederler. Ana-babanın sevgisini kazanmaktaki evlâdların yarı ması, talebelerin hocalarının
sevgisini kazanmaktaki yarı maları, gazetecilerin okuyucu çekmek için yarı ması ve
birbirine haset etmeleri hepsi bu kısımdandır. Her iki tarafın maksadı aynıdır. Maksatlarına
ula makta birbirine haset ederler.
6- Lider olma sevdâsı: Bir kimse, herhangi bir ilim dalında, parmakla gösterilen tek bir
insan olmayı arzu eder. Övülmek sevgisi kendisine galebe çaldı ı zaman, insanlar tarafından,
“ te bu kimse, kendi sahasında zamanının tek insanıdır, emsâli yoktur” gibi sözlerle
övülünce, buna sevinir. “Falan yerde de bu sahada üstün biri var” diye duydu u zaman canı
sıkılır. Bu ki inin, kendisiyle ortak olan bu varlı ının, elinden gitmesini ve hattâ ölümünü
bile arzu eder. Bu ortaklık mevkide, ilimde, san’atta, güzellikte, servette ve benzerlerinde
olabilir. Cihanda emsâlsiz ve tek kalması sebebiyle sevindi i her hususta durum aynıdır.
Burada hasedin sebebi tek ba ına otorite olmak sevdâsından ba ka bir ey de ildir. Yahûdî
âlimleri, Resûl-i Ekremin hak peygamber oldu unu bildikleri hâlde, ba kanlıklarının elden
gidece inden korktukları için, Peygamberimize haset ederek inkâra kalkı tılar.
7- Kötü huy: Hiçbir sebep olmadan kötü huyu, cimrili i sebebiyle kimsede bir varlık
görmek istemez ve onlara haset eder. Ona, bu nîmetlere Allahın mazhar kıldı ı bir kimsenin
iyiliklerinden bahsedilince, canı sıkılır. Bu ki i, dâimâ ba kalarının gerilemelerini seven ve
Allahü teâlânın lûtfuna cimrilik gösteren bir insandır.
Kimi de var, ba kasının malında cimrilik eder, yâni ba kasının malını da ba kasına revâ
görmez. Aralarında hiçbir alâka bulunmadı ı hâlde, Allahü teâlânın kullarına verdi i nîmete
cimrilik eder ve onlara haset etmeye ba lar. Bunun kötü huyluluktan ba ka bir sebebi yoktur.
Bunun tedâvisi pek zordur.
Hz.Enes anlatır: Resûl-i Ekrem, ( imdi içeri Cennetlik bir zat girecektir) buyurdu. Az
sonra, Ensâr’dan, bir adam çıkageldi. Ertesi gün, Resûl-i Ekrem yine önceki gibi söyledi.
Yine aynı adam çıkageldi. Üçüncü gün de aynı ey oldu. Abdullah bin Amr, o adamın evinde
birkaç gün misâfir kaldıktan sonra unları anlattı:
- Üç gece onunla kaldım. Gece kalkıp namaz kılmadı. Bizlerden fazla bir ibâdet
yapmadı ı hâlde Cennetlik olu unun sebebini anlayamadım. Adama dedim ki:
- Resûlullah seni niçin övüyor?
- Hiç kimseye haset etmem.
- imdi anla ıldı. Seni o dereceye ula tıran budur. ( .Ahmed)
Hz.Mûsâ’nın imrendi i zat
Hazret-i Mûsâ, sâlih bir zata imrenip, kim oldu u sordu. Allahü teâlâ, (Bu zat, u üç
amel ile bu mertebeye ula mı tır: Kimseye haset etmedi, ana-babasına âsi olmadı ve
söz ta ımadı) buyurdu.
Hz.Zekeriyyâ da Allahü teâlânın öyle buyurdu unu haber veriyor:
(Haset eden kimse, nîmetime dü man olan, kazâma kızan, kullarım arasındaki
taksîmâtıma râzı olmayan biridir.)
Zatın birisi bir hükümdara der ki:
- Sana iyilik edene fazlasını yap, kötülük edene bir ey yapma, onun kötülü ü kendine
yeter.
Bunu gören biri, bu zatı çekemiyerek hükümdara der ki:
- Bu zat, bana senin nefesinin koktu unu söyledi.
- Do ru mu söylüyorsun?
- Elbette do ru, yanına yakla ınca a zını, burnunu tutarsa sözüm do ru çıkacaktır.
- Bir tecrübe edelim.
Bir gün o adam, o zatı yeme e dâvet eder ve sarmısaklı yemek yedirir. Sonra da der ki:
- Hükümdarı rahatsız etmemek için ona fazla yakla ma!
Bu zat yine hükümdarın huzuruna girer ve kar ısında beklerken, hükümdar tecrübe
etmek için adama der ki:
- Yanıma yakla !
O zat da a zını, burnunu tutarak hükümdara yakla ır. Hükümdar kendi kendine, adamın
do ru söyledi ine inanır ve eline kâ ıt kalem alarak bir yazı yazıp, o zata der ki:
- Bu mektubu falan kumandana götür!
O zat, mektubu alıp dı arı çıkınca, kendisine yemek yediren adama rastlar. Der ki:
- Elindeki ne?
O zat da, hükümdarın kendi eliyle yazdı ı fermanlar genel olarak birer ikrâm verilmesi
gereken yazılar oldu u için der ki:
- Hükümdar bir miktar hediye yazmı tır, onu almaya gidiyorum.
- Ne olur, bu kâ ıdı bana ver.
- Buyurun alın!
Adam kâ ıdı alıp kumandana gider. Yazı tamamen umulanın aksine çıkar. Me erse
hükümdar kâ ıda, “Bu kâ ıdı getiren adamı cezâlandır” diye yazmı tır. Bunu duyan adam,
“Bunun sâhibi ben de ilim, istersen, esas sâhibini getireyim” derse de, fayda vermez. Emir
yerine getirilir. Ertesi gün aynı zat, yine hükümdarın huzuruna çıkınca, hükümdar der ki:
- Sana dün verdi im mektup ne oldu?
O zat durumu anlatır. Hükümdar sorar:
- Benim nefesimin koktu unu söylüyormu sun, do ru mu idi?
- Hayır, böyle bir ey yok.
- Öyle ise neden bana yakla ınca burnunu kapadın?
- O adam, bana sarmısaklı yemek yedirmi ti. Kokusu sizi rahatsız etmesin diye a zımı
kapadım. Böylece burnum da kapanmı oldu.
Hükümdar mes’eleyi ö renince der ki:
- Kötülük yapan kötülü ünün cezâsını buldu.

Hazret-i Safiyye anlatır:


Bir gün, babam amcama sordu:
- Bu Peygamber hakkında ne diyorsun?
- Hazret-i Mûsâ’nın müjdeledi i Peygamberdir.
- O hâlde niçin îmân etmiyorsun?
- Bizden gelmedi i için, ölünceye kadar dü manlık edece iz.
te hasedin vardı ı acı nokta...

Hasedin zararları
Haset edilen kimse, senin zulmüne u ramı , bir mazlumdur. Hele haset edip çeki tirir,
kötülüklerini söylersen, bunlar senin ona verdi in hediyelerdir. Hep onun ekme ine ya
sürmü oluyorsun. Yani ona ibâdetlerinin sevabını verip, onun günahlarını yükleniyorsun.
Böylece kıyamette müflis olacaksın.
Dü man, hasmının belâdan belâya u ramasını ister. Haset hastalı ı ile senin yüklendi in
belâ, bütün felaketlerden büyüktür. Dü manlarının en büyük arzuları kendilerinin refahta,
hasımlarının sıkıntıda olmalarıdır. Sen kendi kendine onların arzularına uymu oldun. Bunun
için dü manın, senin ölmeni de il, böylece sürünmeni, ellerindeki nimetlere bakarak haset
ate i içinde hep kıvranmanı isterler.
Bunları dü ünebilirsen, kendi kendinin dü manı ve dü manının dostu oldu unu
kolaylıkla anlamı olursun. Çünkü davranı ın, dünya ve ahırette senin aleyhine, hasmının
lehinedir. Bu i in zararı senin, kârı onundur. Herkesin yanında nefret edilirsin. Allah katında
da kötü birisisin. Sen istesen de istemesen de haset etti in kimsenin nimeti devam eder gider.
E er ahıretdeki halini rüyada bile görebilseydin, korkunç bir manzara ile kar ıla ırdın.
Halin, tıpkı, öldürmek için dü mana kur un atan, fakat mermisi geri teperek gözüne isabet
edip gözünü çıkaran ve buna fazla sinirlenerek ikinci kur unu atan ve ikinci mermi de aynı
ekilde geri teperek di er gözünü çıkaran, buna daha da sinirlenerek attı ı üçüncü kur unun
yine kendi beynine saplanan ve hasmı esenlik içinde bulunan ki inin durumuna benzer. O,
durmadan hasmını hedef alıp kur un atar, mermiler ise geri teperek kendisine isabet eder.
Bunun bu haline, dü manları kahkaha savurur. te eytan böyle maskara eder.
Haset edenin durumu bundan da fecidir. Çünkü bu ki inin hasmına atıp tersine dönerek
kör olmasına sebep oldu u gözleri, nihayet ölüme kadar ya ayacak ve ölüm ile onlar da yok
olacaktı. Ama hasedden meydana gelen günah, ölüm ile yok olmaz. Bu sebeple Allahı
öfkelendirir ve Cehenneme girer. Gözünün kör olması, Cehenneme girip Cehennemin
kendisini yakmasından, elbette çok daha hafiftir.
u i e bak! O, haset etti i kimsenin nimetinin elinden alınmasını isterken, Allahü teâlâ o
nimeti almadı ı gibi, ötekini sıkıntıdan sıkıntıya sokmu tur. Kur' an-ı kerimde mealen
buyuruluyor ki: (Ki i kazdı ı kuyuya kendi dü er.) [Fatır 43]
Çok kere dü manı için istedi i aynen kendi ba ına gelir. Hz. Ai e diyor ki:
(Hz.Osman hakkında ne arzu ettimse, aynen kendi ba ıma geldi. E er
öldürülmesini isteseydim, ben öldürülürdüm.)
Bunlar, hasedin ilim ile tedavisidir. E er akl-ı selim ile dü ünürsen, haset ate ini
kalbinde söndürürsün. Çünkü hasedin, kendini helak etti ini, dü manını sevindirdi ini, haset
sebebiyle huzurunun bozuldu unu ve neticede Allahın hı mına u radı ını bilirsin.
Hasedin amel ile tedavisi öyledir:
Haset arzularının aksini yapmakla hasedini tahakküm altına alırsın. Mesela, hasmını
kötülemek istersen, hemen onu öv, kibretmek istersen tevazu göster, ondan özür dile, ayet
vermemeyi teklif ederse, vermeye gayret et! Yapmacık da olsa tatlılık, kini ortadan kaldırır
ve gönülleri birbirine ba lar. Bu sayede kalb, haset hastalı ından kurtulur. Haset edilen
kimse, senin böyle zoraki yaptı ını bilse de, yine memnun kalır ve seni sevmeye ba lar, bu
suretle kar ılıklı sevgi ba lar ve haset hastalı ı da kaybolur. Çünkü tevazu, övmek ve
sevgisini bildirmek, kar ısındakine etki ederek onu sever. Zoraki yaptı ı iyilikler, zamanla
huy haline gelir. Böylece hasedden kurtulmu olursun.
Elbette bu arada eytan bo durmaz, senin bu durumun onu çok üzer, sana (münafıklık
yapıyorsun) diye vesvese verir. Sen de, münafıklık zilletine dü meyeyim diye sakın eytanın
oyununa gelme!
Hastalıklar acı ilaçlarla tedavi edilir. lacın acılı ına dayanamayan, ifanın zevkine
eremez. Hasedin tedavisinde kullanılan, dü mana kar ı alçak gönüllülük, onu övme gibi
hallerin acılı ını, ancak yukarıda bildirilen manaları bilmek kolayla tırır. Ayrıca Allahü
teâlânın kazasına rıza ile elde edilecek sevab, Allahın sevdi ini sevmek de bu güçlü ü yener.
Murada ermemek zillettir. Bu zilletten kurtulu ancak iki eyin biriyle mümkündür. Ya
diledi in ey olacak veya olacak eyi dileyeceksin. 1.si senin elinde olmadı ı için, bu
hususta u ra mak manasızdır. 2.si ise mücahede ve riyazet ile mümkündür. O hâlde akıllı
olan, bu ikinci çareye ba vurur.
[Riyazet, nefsin arzularını yapmamak demektir. Nefs ahmak oldu u için her istedi i
kendi zararınadır. Nefs daima haramları ister.
Mücahede ise, nefsin istemedi i eyleri yapmaktır. Nefsimiz, iyilik ve ibâdet etmemizi
istemez. Nefse, günahlardan kaçmak, ibâdet etmekten daha güç gelir. Onun için günahtan
kaçmak daha sevabdır.] ( hya)

Yahudi iftirası
Sual: Bazı kimseler, haset yüzünden çok iyi tanıdı ım bir müslümana yahudi diyorlar.
Hâlbuki bildi iniz gibi, bir kimse istedi i dini seçebilir. Fakat hiç kimse yahudi olamaz.
Yahudi olmak için yahudi olarak do mak arttır. Böyle haset ederek bir müslümana yahudi
demenin dindeki yeri nedir?
CEVAP
M.Hadimi hazretleri buyuruyor ki:
(Hased etmek, Allahü teâlânın takdirini de i tirmez. Hasetçi, bo una yorulmu , üzülmü
olur. Üstelik büyük günaha girmi olur. Hased, sinirleri bozar, ömrün azalmasına sebep olur.
Hasedin, hased edilene dünyada ve ahirette hiç zararı olmaz. Üstelik faydası olur. Hased
etti i kimsede nimetlerin azalmadı ını, arttı ını [kervanın yürüdü ünü] görerek sinir krizleri
geçirir. Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Mümin imrenir, münafık hased eder.) [ .Maverdi]
(Müminin kalbinde, imanla hased bir arada bulunmaz.) [Beyhekî]
(Müslümanlar hayırlı olur. Hased edince hayr kalmaz.) [Taberânî]
(Hased edenler benden de ildir, ben de onlardan de ilim.) [Taberânî]
Berikadaki bu yazı hasedin ne kadar kötü oldu unu göstermektedir. Hasedçinin yalan
söylemesi, iftira etmesi ayrı bir günahtır. Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Bir kimse, bir mümin hakkında olmıyan bir ey söylerse, iftiraya u rıyan kimse,
onu affedinceye kadar, Allahü teâlâ onu Cehenneme sokar.) [Ebu Dâvud]
(Bir müminde her haslet bulunabilir. Ancak hıyanet ve yalan bulunamaz.) [ bni Ebi
eybe]
(Yalan, münafıklıktan bir kapıdır.) [ bni Adi]
Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Yalan söyliyenler, iftira edenler, ancak Allahü teâlânın ayetlerine
inanmıyanlardır. te onlar, yalancıların ta kendileridir.) [Nahl 105 Beydavi]

Hased hasenatı yok eder


Sual: Hasedin en az zararı nedir, kurtulmak için ne yapmalı?
CEVAP
Hased, ibâdetlerin sevabını giderir. Hadis-i eriflerde buyuruldu ki;
(Hased etmekten sakının. Bilin ki, ate odunu yok etti i gibi, hased de hasenatı yok
eder) (E.Davüd)
(Geçmi ümmetlerden iki kötülük sizlere bula tı: Hased ve bu uz. Onlar dinlerinin
kökünü kazıyıp yok ettiler. Yemin ederim ki, imanı olmıyan Cennete girmez.
Birbirinizi sevmedikçe, imana kavu amazsınız. Birbirinizi sevmek için çok selamla ın!)
[Tirmizî]
Hased etmek, Allahü teâlânın takdirini de i tirmez. Bo una üzülmü , yorulmu olur.
Kazandı ı günahlar da, cabası olur. Hiçbir hasedçi muradına kavu mamı tır. Kimseden
hurmet görmemi tir. Hased, sinirleri bozar. Ömrünün azalmasına sebep olur.
Ebülleys-i Semerkandi hazretleri diyor ki: (Üç kimsenin duâsı kabul olmaz: Haram
yiyenin, gıybet edenin, hased edenin.)
Hasedden kurtulmak için, ona hediyye göndermeli, nasihat vermeli, onu medhetmelidir.
Ona kar ı tevazu göstermelidir. Onun nimetinin artmasına duâ etmelidir.

Gayret etmek
Sual: Haset etmek, gıpta etmek, gayret etmek ne demektir?
CEVAP
Haset, kıskanmak, çekememek demektir. Yani, Allahü teâlânın birisine vermi oldu u
nimetin ondan gitmesini istemek demektir. Ondan gitmesini istemeyip de, kendisinde de
olmasını istemek, haset olmaz. Buna gıpta etmek, imrenmek denir. Gıpta güzel bir huydur.
slamiyetin ahkâmına, yani farzları yapmaya ve haramlardan sakınmaya riayet eden, gözeten
salih kimseye gıpta edilmesi vacibdir. Dünya nimetleri için gıpta etmek tenzihen mekruh
olur. Birisinde bulunan kötü, zararlı eyin gitmesini istemek, gayret olur. Gayret gösterene
de gayur denir. Gayret, bir kimsede olan hakkına, onun ba kasını ortak etmesini
istememektir. Hadis-i eriflerde buyuruldu ki:
(Mümin gayur olur. Allahü teâlâ ise daha gayurdur.) [Müslim]
(Allahtan daha gayuru yoktur ve mümine gayret etti i için fuh u yasaklamı tır.)
[Buharî]
(Namus gayreti imandandır.) [Deylemî]
Namusunu kıskanmayana deyyus denir. Hadis-i erifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, cenneti yaratınca, “deyyus senin kokunu bile duyamaz” buyurdu.)
[Deylemî]
Allahü teâlânın gayret etmesi, kulunun kötü, çirkin ey yapmasına razı olmamasıdır.
nsanın Allahü teâlâya gayret etmesi, haram i lenmesini istememekle olur.
Yusuf aleyhisselamın, (Sultanın yanında benim ismimi söyle!) demesi gayret-i
ilâhiyyeye dokunarak, senelerce zindanda kalmasına sebep oldu. brahim aleyhisselamın,
o lu smail’in dünyaya gelmesine sevinmesi, gayret-i ilâhiye dokunarak, bunu kurban
etmesi emrolundu. Allahü teâlânın çok sevdiklerine, bazı evliyaya böyle gayret etmesi çok
vâki olmu tur.

Rü vet ve zararları
Sual: Öyle hale geldik ki ne i lerimiz ne de insanımız kaliteli. Bu durumun
sebeplerinden biri de rü vet de il midir? Rü vet ve zararları hakkında bilgi verir misiniz?
CEVAP
Bir ö retmenin, kabiliyetsiz bir talebeyi rü vetle geçirmesi de, lâyık olmayan kalitesiz,
kimselerin i ba ına geçmesine vesîle olur. Alt sırada olan bir evrakı, rü vetle üste çıkarıp
hemen muâmelesini yapmak, di er sırası gelen insanların haklarına tecâvüzdür, zulümdür.
Doktorun rü vet alarak sa lam memura rapor vermesi, düzenin bozulmasının, memleketin
yıkılmasının sebeplerindendir.
Belediyelerce, kânunsuz binalara ruhsat vermek veya ruhsatsız yapılara rü vet alarak
göz yummak veya daha ba ka ekilde rü vet almak vazîfeye ihânettir.
Dinsiz bir kimse, Allahtan korkmadı ı için, kânunun görmedi i yerlerde her rezâleti
i leyebilir. Fakat bir müslüman, Allahın her zaman kendini gördü ünü bildi i için, rü vete
karı maz ve di er günahları i lemez. E er müslüman bir kimse, rü vet gibi kirli i lere
karı mı sa, Allahtan korkmadı ı veya az korktu u anla ılabilir. Bunun için müslüman bir
kimsenin rü vet alması, sadece kendini günaha sokmakla kalmaz, aynı zamanda slâmiyete
de ihânettir. Netîcede, rü vet bir milleti ma’nen ve maddeten çökerten bir illettir. lgililere
yardımcı olmak, her ferdin vazîfesidir.
Dînen büyük günah olup, bir milletin felâketine sebep olan rü veti kaldırmak, ancak
slâm ahlâkına sâhip olmakla mümkündür. Çünkü ahlâklı bir müslüman haksızlık etmedi i
gibi, haksızlı a da râzı olmaz. Müslümanda Allah korkusu bulundu u için, rü vete vâsıta
bile olmaktan, aslandan, yılandan kaçar gibi kaçar. Bu bakımdan çocuklarımızı, gençlerimizi
ahlâklı yeti tirmek, millet olarak ba ta gelen vazîfelerimizden biridir. Devlet memurlarının
vazîfelerini yaparken, vazîfe yaptı ı ki ilerden hediye almaları da do ru de ildir.
Hadîs-i erîfte buyuruldu ki:
(Öyle bir zaman gelecek, rü vet, hediye adı altında alınıp verilecek, ibret olsun
diye, gözda ı vermek için suçsuz kimseler öldürülecektir.) [ .Gazâlî]
Rü vet almak büyük günahtır. Fakat malını, canını, hakkını ve nâmusunu kurtarmak için
istemeyerek rü vet vermek câizdir.
Hadîs-i erîflerde buyuruldu ki:
(Dînini ve nâmusunu malı ile koruyabilen bunu yapsın.) [Hâkim]
(Ki i, erefini ne ile korursa, o sadaka olur.) [Ebû Ya’lâ]
(Âhır zamanda insanların paraya ihtiyâcı daha çok olur. Çünkü insan o zaman din
ve dünyasını ancak para ile korur.) [Taberânî]

You might also like