You are on page 1of 494
Orhan Hancerlioglu FELSEFE ANSIKLOPEDISI Kavramlar ve Akimlar Gilt 6 (5-1) Rams Kitahayvi Ss S (Lé Mantik). Bir Snermenin dznesini dile- getiren Latin harfi... Ozne anlamindaki Ld. Subjectum deyiminin ilk harfidir. Ornegin «Ahmet insandir» Snermesinde Gzne olan Ah- met kisaca S harfiyle gisterilir. Arap ve Os- manh mantifinda, Latin harfi kullananlarin E harfiyle simgeledikleri yadsili titmel 6nerme- ler Arap harfi S'le gésterilir. Bk. E, Ozne, Mantik. ~ SAADET Bk. Mutluluk, Usmut, fyi, Lyilik, Ering- : SAADET AHLAKI. Bk. Mutculuk. SAADET-EL HULKIYYE Bk. Saadet-el Kus- va. . SAADET-EL KUSVA (Ar. Miskeveyh) En iis- tin muiluluk,,. Arap diisiiniirii Ibni Miske- veyh (DoSumu: 941), Tehzib-al Ahlak (Kahi- re 1908, 3. baski) adli yapitinda mutlulugu ikiye aymiyor. Ona gére insan Snce cocuk- luk ve gencliZinin irasina bagli olarak duyu- sal mutluluklarla yetinir ki bu saadet-el hul- kiyye’dir. Bilinglendikge bu bedensel mutlu- luklardan ussal mutluluga gecer ki bu da saadet-el-kusva’dir. Bu ussal mutluluk, tire- bilimin son ere8i olan bir mutluluktur, bun- dan Otiitii g@yet-iin nihéiye (son erek) de de- nebilir. Miskeveyh, Szellikle Pythagoras’la Pla- ton’u kastederek, kimilerince ilerisiiriilen en biiytik mutluluk (Ar. Saadet-el uzma)’un ruhun bedenden ayrildiktan sonra (Esdeyisle dliim- den sonra) gerceklesece$i savina da karsi ci- kiyor ve Aristoteles’e uyarak mutlulugun an- eak ruh-beden birliZi iginde olanakli bulun- dugunu sdyliiyor. Bk. Mutluluk, Usmut. SAADET-EL UZMA Bk. Saadet-el Kusva, Us- mut. SAADETI EBEDIYE Bk. Kurtulus, Bagis. ‘SAADETI TAMME Bk. Usmut- SAADETI UHREVIYE Bk. Usmut. SAADETI UZMA Bk. Usmut. SAADETIYYE Bk. Mutculuk. SAAT (Os. Saat, Fr. Heure) Bir giiniin yir- mi dértte birini gdsteren zaman lgiisii... Marksciligin’ kurucusu Karl. Marx, Ucretli Emek ve Anamal adh yapitinda sdyle der: «Ucret, anamalcinin belli bir is zamani kar- sihginda ya da belli bir isin yaptlmast karsi- liZinda Gdedigi para tutaridir. Bundan Gtiirii anamale1, emekeilerin emeklerini parayla satin aliyor gdriiniir. Emekgiler de emek- lerini bu para karsiliZinda anamalciya sa- tarlar. Ama bu, ancak giriiniiste bédyle- dir. Gercekte, emekcilerin para kargilgim- da anamalciya sattiklar. emek’leri de@il, emekgiic’leridir. Anamalc: bu _ emekgiicii’nti bir giinliigiine, haftaligina ya da ayligi- na vb. satm alir. Satin aldiktan sonra da emekcileri, sat alirken sart kostugu zaman boyunca g¢alistirarak bu emekgiici’nii kulla- nr» Anamalci, emekcilerin emekgiiclerini satin aldigi ayni para karsiliginda Grnegin iki kilo seker ya da herhangi baska bir mal alabilirdi. Tki kilo seker satin aldigi bu aynt para, di- yelim iki mark, iki kilo sekerin fiyat’dir. Bue nun gibi, on iki saaé’lik kullantmini satin al- digi bu iki mark da on iki saatlik emekgii- ci’niin fiyatidir. Demek ki emekgiicit de bir maldir, sekerden ne eksik ne fazla. Birincisi saat'le Olgiiliir, ikincisi terazi’yle» (Bu parca- daki kimi sézctiklerin altim, dzellikle belirt- mek igin, ben gizdim. O.H.). Isgilere zaman Oleiisiiyle verilen ticret’e saat basina iicret de- nir. Deyim, yapilan ig Gl¢iisiiyle verilen iicret’i dilegetiren parca basina iicret deyimi karsuli- Sinda kullanilir. Bu iki bicim, iicret’in temel bicimleridir. Saat bagina iicret, emekgiler icin, parca basina iicretten daha az zararlidir. Ciin- kii parca basina verilen iicrette daha baska bir cok oyunlar oynanir. Bk. Ucret, Emekgiicii, Emek, Deer, Artrk-deSer, Parca basina ticret- SAAT BASINA UCRET Bk. Saat. SABAK Bk. Ongiin. SABELLIUS’CULAR (Tr. Hhristiyanlik) ITI. yiizyilda huristiyan iiclemesini yadsiyan ve tanri tekligini ilerisiiren Sabellius’un yandas- lar... Katolik kilisesince afaroz edilen Sa- bellius’un yandaslarina ve genellikle hiristiyan- hin baslica dogmalarindan biri olan iigleme (Os. Teslis)’yi yadstyanlara Sabellius’cular (Fr. Sabilliens) denir. Bu anlayis, ingiliz diisiiniirtt Raoul Cudworth (1617-1688) tarafindan tanri- bilimsel felsefeye de sokulmus ve tanribilim acisindan Snemli sayilan tartismalar gerektir- mistir. Bk. Hhristiyanlik, Inak. SABIK Bk. Onerti. SABIKAL FIKRET Bk. Onceleme. SABIKAI TECRUBE Bk. Anticipation des wahrnehmung. ~ SABIILIK (Tr. Din tarihi) Yar Hiristiyan bir mezhep... Ibr. sGbi sézciiZii vaftiz edenler an- 5 SABILLIENS lamindadir, sab sdzciiZii de daldirmak anla- mina gelir. Yari Huristiyan bir mezhep olarak nitelenir (Bk. Encyclopedia Britanica). Miislii- manlarin kutsal kitabi Kur’an’da inanchlardan sayllarak Yahudiler ve Hhristiyanlarla birlik- te -ama Mhiristiyanlardan ayri olarak- anilmis- tir Miisliimanlar bunlara sapikiktan dogru yola dénenler anlaminda Hunefa da demis- lerdir. Kimilerine gére de bir Yahudi mezhe- bidir, {brahim peygamberin dinine baSlidirlar ve Ogretilerine mandeizm denir. Tarihsel kay- naklara gére El-cezire bilgesinde yasayanlara Mandeen’ler, Harran’da yasayanlara Sdbiiler denmistir. Her iki kol vaftizcilik temelinde birlesmekle beraber Mandeen’ler Yahudilige, Sabiiler Huristiyanliga daha yakin gériintirler. Vaftizcilikleri de peygamber Yahya’ya ve ruh inanglarina baglidir. Tanrisal ruha insansal ruhla ulasabilmek icin tensel ve tinsel temiz- ligin temel oldugu inancindadirlar. Ulu ruh’un (tanr1) disinda evrenin bir cok ruhlarla yéne- tildigini ve bu ruhlarm yedi gezegende otur- duklarin: ileri siirerler. Maniseizmin kurucusu fran’h Mani de ilkin bu mezheptenmis. islam tasavvufunun Sabitlerden cok sey aldiklari séy- lenir, Ozellike Ihvdan-us-Safaé hareketinin bu kuramsal temeli haz:rladig: ileri siiriiliir. Oy- le anlasiltyor ki Kur’an’da ehl-i kitap (tann- nin gonderdig ikitaplara inanan) olarak amil- mig olmalar: bu yar: Yahudi ve yar1 Hhristi- yan mezhebin Miisliimanlarca yadstnmasint engellemistir. Bk. Mandeizm, Hiristiyanhik, Yahudilik, Maniseizm. SABILLIENS Bk. Sabellius’gular. SABIT Bk. Duragan, Siirekli, Belgin, Olumlu, Ruhe, Ruhige. SABIT ANAMAL Bk. Defisken anamal. SABITE Bk. Duragan. SABIT FIKIR Bk. Saplanti. SABIT GELIR Bk. Reyenu fixe, Revenu res- treint. SABIT SERMAYE Bk. Defisken anamal. SABOTAGE Bk. Diretme. SABR Bk. Orug SABRE Bk. Yigin kanits. SABUKLAMA (Os. Hezeyan, Fr. Délire, AL, Ing. Delirium) Abuk sabuk, birbirini tutmaz sdzler sdyleme... KGkeni, delirmek anlamimt dilegetiren Ld. delirium sézciigiidiir. Paranoia gibi akil hastalrklarinda, cesitli ruhsal Bbozuk- luklarda, yiiksek atesli hastaliklarda, alkol de- 6 liliklerinde, kendinden gegmis gizemcilerde gi- riiliir. Cogunlukla cirpinmayla kosutludur. Is- lam gizemcilifinin sathiye’leri sabuklamanin ilging Srnekleridir. Tiirk Dil Kurumunca ya: yimlanan Ruhbilim Terimleri Sézligiinde Ing. delusion deyimi karstligi olarak sdyle tanm- lanmistir: «Kimi hastaliklarda gériilen abuk sabuk sdyleme, anlamsiz davranislarda bulun- ma gibi belirtiler gésteren ruh bozuklugu du- rumu». Bk. Sathiye, Enthousiasmos, Ekstasis, Cosku, Esirme. SACHE (Al. Hegel) Sey... Alman diisiiniiri: Hegel, Mantik bilimi’yle Felsefe tarihi dersle- ri’nde Kant’n kendinde sey (Al. Ding an sich)’ ini yadsir ama Lenin’in felsefe defterlerinde not ettigi gibi «der Sache’ye uygun diisen so- yutlamalar: gerekser». Lenin, Felsefe defterle- rinde sdyle der: «Seylerin nesnel kavrami, seylerin dogrudan dogruya do%alarint meyda- na koyar. Kavram, dzdekci dille sdylersek, ev- ren iistiine bilgimizin derinlesmesidirs. Fran- siz diisiiniirii Louis Althusser, Lenin ve Fel- sefe adli bildirisinde séyle demektedir: «Kant? in kendinde sey’inin elestirisinde Lenin He- gel’le birlesiyor. Ama Hegel, kendinde sey’in gergekliZinin Gz oldugunu sdyleyemezdi. Bu- rada dnemli olan, Kant’in éznel diisiinceciligi- ni, Hegel’in saltik diisiincecilik adina, Lenin’ inse nesnel Gzdekgilik adina_ elestirmesidir». Althusser’in bu yargts1 dogrudur. Ama Lenin, Felsefe defterleri’nde, Hegel’in «Ad, olumsal- liktrr ve die Sache selbst (Seyin 6zii)’i dilege- tirmez» sdziinii ele alarak séyle demektedir: «Hegel, felsefe olarak Szdekciligin olanak di- gi kaldigini ciddiyetle diisiinmekteydi. Ciinkit ona gére felsefe, evrenselin bilimiydi. Evren- sel olan da, diisiinsel olandi. iste burada He- gel k6tit idealizm olarak adlandirdig: dznel idealizmin yanilgisina kapilir. Nesnel idealizm, hatté ondan da cok fazla olarak Hegel’in sal- tik idealizmi, zikzaklar cizerek ve diise kal- ka, deZecek kadar Szdekcili8e yaklasir ve da- hasi, kismen de olsa dzdekcilige déniisiir». Bk. Sey, Oz, Kavram, Ding an sich, Oznel diisiin- cecilik, Saltik diisiincecilik, Hegelcilik, Eyti- simsel Szdekcilik. SACHE SELBST Bk. Sache. SACRA PRIVATA (Zé Toplumbilim) Ozel kutsama... Eski Roma’da aile ocaginda yapr- lan kutsama térenlerine sacra privata, toplum- ca yapilan kutsama térenlerine kamul kutse- ma (La. Sacra publica) denirdi. Bk. Dinsel té- ren. SACRA PUBLICA Bk. Sacra privata- SACRE Bk. Kutsal. SACRED (ing. Becker) Dokunulmaz... Ame- rikan toplumbilimcisi H- Becker, toplumlari kendine Gzgii bir agidan ikiye ayirir; Sacred ve dokunulmazlkdist (ing. Secular). Ona gé- re dokunulmaz toplum, varolan topumsal ka- liplar1 degistirmeyen toplumdur. Varolan top- lumsal Kaliplari degistirmek isteyen toplumsa dokunulmazlikdigt toplum’dur. Sdyle der: «Uyelerinin tiimii ya da bir bdliimii, degisim- den yana olmayan ya da gekine cekine degis- tirebilen toplum sacred toplum, deSisimden yana olan ya da degisime yatkin toplum se- cular toplum’dur» (Becker and Boskoff, Mo- dern Sociological Theory, New-York 1954, s- 142). Bk. Toplum. SACRED THEOLOGY. (ing. Tannbilim) Ka- nitlart anlatilagelenlere dayanan dojaiistii. tan- nbilim... Kanitlar1 usa ve doSaya dayanan ve felsefenin bir dali sayiian ussal tanribilim (Os. Ul4hiy4ti akliyye, Ing. Rational theology) ya da dogasal tanribilim (Os. [lahiy4t._ tabiiyye, Ing. Natural theology) deyimi karsiliginda kul- lanilir. Kutsal tanribilim (ing. Sacred theology) deyimi Osmanlicaya il@hiydt: nakliyye ve ila- hiya@t: leddiinniyye deyimleriyle cevrilmistir. Gergekte bu ayrim bilimsel agidan hig bir anlam tasimaz, ¢giinkii bu tanribilimlerden her ikisi de bilimdisi soyutlamalarla ugrasir ve nesnel gerccklikten kopuk tasarimlar ilerisii- rer. Bk. Tanribilim, Din. SACRIFICE (Fr. Toplumbilim) Fed&karhk... Baskalart icin harcamaktan cekinmeme’yi di- legetirir. Ozveri ve esirgemezlik deyimleriyle Szlestirilmistir. Osmanlicada fedayi nefs ve -bezli zat deyimleriyle dilegetirilirdi. Kurban kesme ve kurban téreni anlamlarima da gelir. Esirgemezlik anlami, Yahudi tanrisimin [bra- him’den kurban istemesinin bir fedakarlik is- teme oldugu anlamindan tiiremistir. O zama- nm Yahudi geleneklerine gore cémertlik, bii- yik bir fedakarlikt: Islam gizemciligindeki diinyadan vazgecme de bu anlamda bir feda- karliktir. Hubert ve Mauss, bu deyimi dinsel bir téreni yerine getirme olarak tanimlamislar- dir. Bk. Kurban, Dinsel téren. SACRIFICIUM HOMINIS Bk. Sacrificium intellectus. SACRIFICIUM INTELLECTUS (La Hhristi- yanlik) Insanin kendi diisiincelerinden ve ka- nilarindan vazgecmesi... Sdzciik anlaminda usun fed@ edilmesi demektir. Katolik kilisesin- ce papanin yanilmazliz: dogmasini pekistirmek -igin ileri stirtilmiistiir. Alman diisiiniirii W-E. Heistermann sdéyle der: «Usun feda edilmesi, insanin feda edilmesi (L&. Sacrificium homi- nis)’dir» (Felsefé Arkivi, c. III, sayi II, s. 26, SACMA ismail Tunali cevirisi). Bk. Papanin yanilmaz- Ings. SACRILEGE (Fr. Toplumbilim) Kutsal sey- lere saygisizlik... Esanlamda giinah demektir. Dine kars: (Fr. Anti-religicux) sayilr. Bk. Gii- nah. SACAK. (Os. Hedep, Fr. Frange) Belli belir- siz stn... W. James ve F. Meyers gibi ruhbi- limci diisiiniirlere gére kimi biling hallerini, bilingalt: belli belirsiz olarak similar. iste bu belli belirsiz bilingalt: sinirina dzellikle W. James Ing. margin adin: vermistir ki Fransiz: caya frange ve dilimize sacak deyimiyle cev- rilmistir. Bk. Biling, Bilingalt.. SACAYAGI (Os. Sehpa, Fr. Trépied) Ug des- tek... Deneysel hekimliZin kurucusu Claude Bernard tarafindan kullanilmustir. Bernard siy- le der: «Deneysel yéntem bir sacayagi tistiin- de oturur. Bunlar duygu, us ve deneydir». Bk. Deney, Duyum, Us. SACMA. (Os. Abes, Muhal, Miimteni, Batil, Akla muhdlif, Hulf, Fesad, Akla mugayir, Se- ni, Miistahil, Manasiz, Bim&na; Fr. Absurde, Al. Absurd, Ungereimt, Widersinnig; Ing. Ab- surd, Nonsensical; It. Assurdo) Anlamsal é8e- leri birbiriyle bagdasmayan... Mantik agisin- dan mantik kurallarma aykiri olan’: dilegeti- rir, Grnegin «tig kenarli olmayan tiggen» de- yimi bu anlamda sagmadir. Anlamsiz deyimiy- le anlamdas olarak da kullanilryorsa da yeni mantikcilar bu ikisi arasinda séyle bir ayrim: yapmaktadirlar: Sagma’nin bir anlami vardir, ama bu anlam yanlistir. Anlamsiz’insa hic bir anlam: yoktur, ne dogru ne yanlistir. Sagma, felsefe dilinde usa aykirilif: belirtir. Usa ay- kirt olan her sey sacma’dir (irrasyonalizm). Sacma anlayisi, geometriye antik cag Yunan diisiiniirii Eukleides’in (1-0. 450-380) eliyle sokulmustur. Sacma, dogru’yla yanlisin orta- sinda bulunan bir iictincii anlamdir ve yanlts- la kanstinlmamalidir; her yanlis sacma olma- yabilir. Mantikta sagma kavramindan cesitli bicimlerde yararlanilir: Bir Snermeden sagma bir sonug cikararak o Gnermenin yanlisliZ ta- nitlanir, bir énermenin karsitinin sagma oldu- Sunu belgitleyerek uslamlama (Os. istidlal) yapilir. Saema deyimi, mantik bilimi diginda, felsefeye varolusgularca sokulmustur. Varolus- cular, sagma terimini anlamsiz aniaminda kul- tanirlar, bununla diinyanin ve yasamin anlam- sizligi'n dilegetirirler. Kierkegaard ve Heid- degger gibi varolusculugun Snciilerine gore sacma, insanin diinyadaki yabanciligidir. Fran- siz varoluscusu Sartre bu deyimle evrenin an- lamdan yoksunlugu’nu dilegetirir. Fransiz var- 7 SACMACILIK olusgusu Camus’ye gére de diinya ve insan, birbirlerine gére sagma, esdeyisle celisiktirler. Albert Camus, bu diisiinceden yola gikarak, varolusculugun disinda sézde bir felsefe 63- retisi gelistirmeye ¢alismistir. Gercekte sagma olan asil bu varolusgu varsayimlardir, ciinkii tekbenci ve 6znel dlisiincecidirler. Sacma, Marksgiliga karsi olanlarin ve Ozellikle giz: dengegiricilerin Marksgiligi sézde_ ciiriitmek igin kullandiklart baglica sz oyunlarmdan biridir. Bu oyun, iki kargit yoldan oynamr: Ya agit: Marksg: gériinerek Marksgiligin belli énermelerini abartip sagmahZa dofru iterler. Lenin, bu konuda, Cocukluk hastaligi kisa adiyla iinlenen yapitinda séyle der: «Bir dii- siinceyi giiriitmek ve onu etkisiz hale getir- mek igin tutulacak en iyi yol o diisiinceyi sac- ma’ya itene kadar savunmaktir. Gereekten de herhangi bir gergeBi -baba Dietzgen’in de de- digi gibi- abartirsak ve biiyiitiip de gergek uy- gulama alaninin sinrlart disina yayarsak onu sacmaliga kadar itmis oluruz ve bu kosullar- dao diisiince kacintlmaz olarak diistincelik- ten gikar, sacma olur. Iste Hollanda ve Al- manya sollarinin yaptifi budur». Ya da Marks- ciliga sagma bir diisiince yamarlar (atfederler, isnadederler), sonra da onu kolaylikla elesti- rir ve ciiriitiirler. Ne var ki bu, kendileri gibi bilgisizlerce ve ahmaklarca yutulan bir yontem- ‘dir. Markscigi biraz bilenler yamananlarin sagmaligint hemen giriirler. Bk. Anlamsiz, Anlakalmaz, Kavranilmaz, Varolusculuk, Tek- bencilik, Oznel diisiincecilik, Celisik, Mantik, MantiZa aykir, Gézdengegiricilik, Sacmacilik, Sagmaya indirgeme, Sagmayla tanitlama, Sag- malik. SACMACILIK (Os. Abescilik, Fr. Absurdisme) Fransiz varolusgusu Camus’niin insan ve diin- ya geliskisi varsayimi... Kimi yazarlarca sag- macilik deyimiyle adlandirilan Camus d§retisi, uyumsuzluk felsefesi (Fr. Philosophie de l’ab- surde) ve varligin sacmahgt Ofretisi (Fr. Doc- trine de l’absurdité de l’existence) adlariyla da anilir. Fransiz diisiiniirii Alber Camus (1913 *1960)’ye gére insan igin evren usaaykiridir, uyumsuzdur, sacma’dir. Bu sagmahgi gdrmek igin de gdzlerinizi agmamiz ve usunuzu kul- lanmaniz yeter. Bilim yoluyla olgulart kavra- yip sayabilirsiniz ama, evreni kayrayamazst- niz. iste agac, sertliZini duyuyorsunuz; iste su, tadini altyorsunuz; iste yel, sizi serinleti- yor. Bu kadarla yetinmek zorundasunz. Bilim, giderek, size, elektronlarin bir cekirdek cev- resinde toplandiklari gériinmez bir gezegenler takimindan sézedecektir. Bu, bir varsayimdir. O zaman déniip dolasip siire geldiginizi ve hichir seyi bilemeyece$inizi anlayacaksimiz. Oy- 8 leyse nedendi bu kadar gaba? Bir geceyaris, yiireginizin sorunsuz oldugu bir sirada, otlarin ve yildizlarin kokusu bu bilimin pek daha co- gunu 6fretmemis miydi size? Evren rastgele- dir, bosunadir, hig bir saglaml%a dayanma- maktadir ve sizin icin éliimle bitmektedir. Bu aydiniga varan kisi iki yol tutabilirdi: Ken- dini Oldiirmek ya da evrenin Gtcsini umud et- mek... Bu iki yoldan birini ya da Stekini tu- tanlar olmustur. Oysa bu iki yol da uyum- suzdur, sagmadir, akla aykiridir. Asla biline- meyecek olanin umuduyla bilinenin kendini yadsimasit uyumsuzlugun ta kendisidir. Bu ger- ge8i daha iyi anlayabilmek icin uyumsuzu ta- ‘pimlamak gerekiyor: Uyumsuz, bir kiyaslama- di. Bir baska deyisle uyumsuz, kiyaslananla- rm ne birinde ne de Gtekindedir, her ikisinin karsilasmasindadir. insan kendi gercevesi igin- de uyumludur. Diinya kendi cergevesi icinde uyumludur. Uyumsuzluk, bu iki uyumlunun kiyaslanmastndan dogar. Insan aciklik iste¥in- dedir, karsisindakiyse bu aciklik istegine kar- silk vermez, iste uyumsuzluk buradadir. Her seyi bilmek isteyisimizin kargisinda aklimiz giicsiizdiir. Aklin beceremedigini becermeye kalkan ruh da celismelerle sagmalamalar bulur sonunda. Karsimizda anlamini kavrayamadifgi- miz bir evren var- Gercek su ki, biz bu ev- reni tanimiyoruz. Kesin bilgilerimiz bizi cev- releyen duvarlarla simrhdir. Bu davarlarin disinda kocaman bir bosluk, bir akla aykiri- lik diizeni uzamaktadir. Olmek zorunlugu fi- zik-dtesi bir rezalettir. Deney-étesini gercekles- tirmekte giicgsiiz, deneyin derinliklerine inmek- te yetersiz, basarisizliklaria altiist olmus insan sonunda bu rezaletle rezil olmak zorundadi- Bir tokatin iz birakmaz oldugu bu cansiz be- denden ruh silinmistir. iste mAceranm bu il- kel ve kesin yani, uyumsuzluk duygusunun 6ziinti meydana getirir. Bu kaderin Gliimlii is1- &1 altinda faydasizlik belirmistir. Bu durumu- muzu buyruklar: aliinda tutan kanli matema- tikler karsisinda hig bir tore, hic bir caba, de- neye dayanmayan bir diisiinceyle hakl: cikani- lamaz. Otedenberi bilinen bu gerceZin sonucu ilgilendiriyor Camus’yii. Kargiligini bulmaya galistifi soru sudur; Oyleyse ne yapmaliyiz? Isteyerek Slmeli miyiz, yoksa ne olursa olsun umut mu etmeliyiz? Yukarda da sdyledigimiz gibi Camus, bu iki yolu da uyumsuz bulmak- tadir- ABaclar icginde bir agac, kediler icinde bir kedi olsaydik sorun cdziilmiis olurdu. Ciin- kii o zaman biz de susan evrenin susan bir parcast sayilirdik. Oysa bizim sesimiz var. Bilingli aklrmiz bize bu oyunu oynayan, insan- hi®imiz bizi evrenin karstsina cikaran. Bu ayak- lJanisumiz, bos bir gururun iiriinii degildir. Bu bagdGndiiriicii cizgide durmasini bilmek, isto diiriitliik budur, gerisi kagamaktir. Diinyanin uyumsuzlufu ondan umud ya da kendini 6l- diirmeyle siyrilivermeyi gerektirmez. Insanin gergek gabasi, onun iistiinde miimkiin oldugu kadar cok kalmaya, onun acayip bitkilerini incelemeye calismak olmalidir. Diinyaya bak1- yoruz. Onu, yiizyillardanberi, kendi verdigimiz bicimlerle, gizgilerle gérmeye alismisiz. Bu yapmacikhji siirdiirmeye giictimiiziin yetmedi- $i ya da bu oyunun artik bize bikkinlik ver- digi bir anda bir aSacin, bir tasin bize ne ka- dar uzak, bizden ne kadar habersiz ve bizim igin ne kadar kayranilmaz olduSunu sezinleriz. Uyumsuzluk mfcerasi biylece baslar. Hele bu sezginin istiine Slmek rezilliZi de eklenince soru biitiin gticiiyle kargimiza dikilir: Oyleyse ne yapabiliriz? Yapabilecegimiz tek sey var, diyor Camus: Yasamak... Bu diinyanin ken- disini asan bir anlam: var midir, bilmiyorum. Ama bu anlami bilmedigimi, o8renmenin de benim igin simdilik imkénsiz oldugunu_bili- yorum. Durumumun disinda olan bir anla- min benim icin anlanu ne?.. Ben ancak insan terimleriyle anlayabilirim. Dokundugum sey, bana kars1 direnen sey, iste budur benim anla- digam. Gyleyse anladigim1 birakmamaliyim. Bana alabildigine agik gériineni, bana karsi bile olsa, tutmalryim. Waktiyle hayatin yasan- maya deger bir anlami olup olmadig: sorulur- du. Simdiyse ne kadar anlamsiz olursa o ka- dar daha iyi yasanacagi biliniyor. Yasamak, uyumsuzu yasatmaktir. Uyumsuzu yasatmaksa herseyden Gnce ona bakmaktir. Eurydice’in tersine, uyumsuz ancak kendisine sirt cevril- digi zaman Oliir. insanla kendi karanliZinm bu siirekli kargilasmasi, tutarli olan pek ender felsefe durumlarindan birini meydana getir- mektedir. Insanin bu sahlanist ne ezici bir kaderin giivenligidir, ne de bir boyun efis. Bu, uyumsuz bir Gzgiirliik, gercek bir dzgiir- giirliiktiir. Artkk hig bir amac beni késtekle- meyecek, beni tutsak edemeyecektir. Biliyo- rum ki, yarin yoktur. Uyumsuz insanin biitiin yapabilece$i, herseyi oldugu gibi, kendisini de tiiketmektir. Uyumsuzun ilk gerce$i meydan okuma’dir. Bu meydan okuma, bu sahlanis ha- yata gergek deerini verir, bir hayatin uzun- lugu iistiine yayilmis olarak biiyiikliigiinti ye- niden yerine getirir. Gézleri ba3lanmamis bir insan igin kendisini asan bir gereekle garpi- gan zekanin goriinitimii kadar giizel bir gérii- niim yoktur. Uyumsuzun ikinci gerce$i hayat- tan baska herseye karsi ilgisizliktir. Bir safak vakti, erkenden Gniinde hapishanenin kaplan agilan bir Gliim cezalismm o Tanrisal hazir durusu, yasamanin duru alevinden baska bii- tiin seyler karsisindaki o inanilmaz ilgisizlik... Bu ilgisizliktir ki, asildiginda yikilisin ve hig- SACMACILIK ligin basladigi o smirli ve saydam evrende ya- samay1 kabul ettirir kisiye. Artik bir deSerler suralamasi, bir segme, bir yegleme yoktur kisi igin. Bu, bir erdemsizlik midir?.. Hayir, diyor Camus, ben burada insanin sucsuzlugu ilkesin- den yola cikiyorum. Uyumsuz insanin do$ru- lanabilecek hig bir seyi yoktur. Benimseyebi- lecegi tek erdem, kendini zorunlu kilan endemdir. Biitiin téreler, bir davranisin ken- dini hakl ya da haksiz kilan sonuclan bulun- dugu diisiincesi iistiine kurulmustur. Uyumsu-. za varmis bir insan bu sonuclarin acikyiirekle ele alinmas: gerektigini diisiiniir sadece. Ode- meye hazitdir. Onun icin sorumlular buluna- bilir ama suclular yoktur. Gecmis deneyden gelecek davrantsin: diizenler. Hem sinirli, hem de azina kadar miimkiin seylerle dolu olan bu alanda hicbir sey Gnceden kestirilemez. Uyumsuz kisinin usavurma sonunda anlayabi- lecegi seyler tére kurallar1 defil, aydinlatma- lardir. Bir kisinin kogullart degil, yenilgileri yargilar kendisini. Uyumsuz insan igin iyilik yerini cémerilige, birlik yerini cesarete, sefkat yerini erkekcil stssa birakmistir. Bir tére so- runu ¢ikarmaz kendisine, bu konuda herkes gibi’dir. Onun téresi, bir nitelik tdresi dedgil, bir nicelik tdresidir. Oyle gériinmekle dyle olmak birdir onun igin. insan, kendi kendi- Siyle biter, Gtesi yoktur, bir sey olmayan ev- rende, insanca olan ve yalniz bu olan her se- yin daha yakici bir anlam tasidigin bilir. Ge- rilmis yiizler, tehlikeye diigmtis kardeslik, in- sanlar arasindaki giiclii ve utangac dostluk gecici olduklan oranda gergek zenginliklerdir. Tinsel varlk giiciinii ve sinrlarim en iyi bun- lar ortasinda duyar. Albert Camus, Sisyphe Efsdnesi adh yapitinda bu uyumsuz diinyada uyumsuz oyunu (hayat) en iyi oynayan dort oyuncuyu inceliyor. Bu oyuncular gsunlardir: Donjuan, aktér, fatih ve sanate... Bu dort oyuncu da uyumsuzlukla aydinlanmis kisiler- dir. Mutludurlar. Mutsuzlugu doguran bilme- mek ve umudetmektir. Onlar bilirler ve umud- etmezler. Onlarin yasarmalarinda, nicelik tére- si elle tutulurcasina goriiliir. Ortak yanlari so- nu dne almalarinda ve dmiirleri boyunca pek gok sonlar yasamalarindadir. Bir kadin: Sa- na aski verdim en sonunda, diye ba%irir Don- juan’a- Donjuan giiliimser: En sonunda m1? der. Hayir, fakat bir kere daha. Uyumsuz ki- sinin tig niteligi vardir:; Kafa tutma, 6zgiir- lik, cesitlilik... Iste bu dért oyuncu, bu iig niteligi en iyi bicimde gerceklestirmektedirler. ister ask, ister oyun, ister fetih, ister yaratim olsun, bu birlesik kafalar giristikleri islerden de kurtulmasini bilirler. Eserlerinde varolma- yacaklarint kabul edecek’ dereceye gelmisler- dir, béylece, bireysel hayatin derin faydasizlt- 9 SACMACILIK fini tiiketmektedirler. Hayatin uyumsuzlugunu gormek onlara biitiin asiriiklara dalmak hak- kint vermistir. Kalan sey, biricik cikis yolu, éliimciil olan bir kaderdir. Oliimiin bu tek ka- gintlmazlig: disinda, seving ya da mutluluk, her sey dzgiirliiktiir. Biricik efendisinin insan oldugu bu diinya devam eder. Diisiincenin ka- deri kendi kendinden elgekmek degildir artik, imgeler halinde sigramaktir. Eglendiren ve kérlestiren Tanrisal masal deil, iclerinde giic bir bilgelik ve yarinsiz bir. tutkunun ézetlen- digi yeryiiziiniin mal: olan eylem ve dram- ‘dir. Efendisiz olan bu evren onlara ne kisir goriiniir, ne de deSersiz. Tanrilarca, bir ka- yay: durmamacasina bir dagin tepesine kadar yuvarlayrp gikarmakla cezalandirilan Sisyphe’ in sessiz, gésterissiz sevincini duyar onlar. Ka- derleri kendilerinindir. Geceyle dolu bu da- gin her madensel pariltis!, tek bagina, bir diin- ya meydana getirir. Tepelerle carpisma_ bile bir insan yiiregini doldurmaya yeter giinkii. Sisyphe mutludur. Albert Camus, 1945 ytlin- da yayimladigi bir denemede diisiincesini gu sdzlerle biraz daha agiklamaktadi: Ustiinde durdugumuz sikinti, biitiin bir Cain sikintr- sidr. Biz kendi hayatimizdan ayrilmak iste- miyor, kendi tarihimiz iginde diisiinmek ve yasamak istiyoruz. Biz inaniyoruz ki, bu ha- yatin gergegine ancak herkesin kendi dram1- m sonuna kadar yasamasiyla erisilebilir. Cagi- miz Nihilisme’den cok cektiyse aradigimiz té- reye Nihilisme’i bir yana birakmakla varila- maz. Hayir, her sey yadsimada ve uyumsuz- da bitmiyor, biliyoruz bunu. Ama Gnce yad- simay1 ve uyumsuzu ele almali. Ciinkii bizim kusagimiz ilkin onlara rastladi, su halde ilkin onlarla kozunu paylasmak zorundadir. Camus, Ikinci Diinya Savasindan sonra yayimladigi Bir Alman Dosta Mektuplar: IV. bashkli de- nemesinde de sunlar1 séylemektedir: Birlikte inainyorduk ki bu diinyam yiice bir anlam1 yok ve bizler ezilmis, umutlari1 yitirmis in- sanlariz. Siz bundan su sonuca vardiniz ki, iyi ile ktiiye insan diledigi anlami verebilir. MA&dem ne insanca, ne de Tanrtca hic bir ce- sit tére yoktur dediniz, dyleyse bu diinyada yalniz hayvanlart gitden giicler vardir, yalniz zor ye kurnazlik vardir. Oyleyse insan higtir ve ruhu Oldiiriilebilir dediniz. Sizce tarihlerin en ¢ilgininda insanin yapacag: tek is iistiinliik pesinde kosmaktir. Sizce iilkeler fethetmekten baska tére olamazdi. Nerede ayrilryorduk, bi- liyor musunuz? Siz umutsuzlugu rahatca ka- bul ediyordunuz, bense etmiyordum. Siz insan kaderindeki haksizligi kabul edip hos gérii- yordunuz, bense diinyanin haksizligiyla savas- mak icin hakki Gne siirmek, mutsuzluga kar- st koymak icin mutluluk yaratmak gerektigi- 10 ne inantyordum. Siz umutsuzlugunuzu bir tas- kinliga vardirdiniz. Bense umutsuzlugu ve bu dertli diinyayt kabul etmeyerek insanlarin bir- lesmesini ve kétii bahtlarina karst birlikte sa- yasmalarim istiyordum. Gériiyorsunuz ya, ay- nt ilkeden iki ayri tére cikarmisiz. Ben bu diinyanin yiice bir anlami olmadigina inani- yorum ama, onda bir sey bulundugunu da biliyorum. Bu sey, insandir. Ciinkii bir anlam arayan tek varlk odur. Bu diinyada hig degil- se insanin gercegi var ve bizim édevimiz onun kaderine karst koymasina yardim etmektir. Diinyanin insandan baska anlamt yoktur. Ha- yat anlayisimiz: kurtarmak istiyorsak insami kurtarmaliyiz- Insam kurtarmak, onu kesip bicmemek, yalniz onun diisiinebileceZi dogru- Jugu bulmasina imk&n vermektir. Siz zaferi umutsuzlugun ezici giictinde buldunuz, bizce insanin kazanacagi en biiyitk zafer mutlulugu- dur. Bu zaferse insanin kendi kaderine karg: kazanabilece$i bir zaferdir. MAadem bu igs bit- ti, artik size Ggrendigimizi sdyleyebiliriz; Kah- ramanlik hig de gii¢ bir sey degilmis, giig olan mutlulukmus meger. Dért yildir bize bol bol gdésterdiginiz korkung sahnelerde icgiidiiniiz kadar aklinizin da pay vardi. Bunun icin yar- gim topyekiin olacak: Siz benim géziimde 6I- miissiiniiz. Ama o korkung davranisinizin he- sabini soraca$im zaman unutmayacagim ki, siz ve biz aynt yalnizliktan yola ciktik, siz ve biz biitiin Avrupa’yla birlikte ayn1 kafa trajedya- sinin igindeyiz. Sizin gitciiniizti yikmak istiyo- ruz, ruhunuzu de$il. Gériiyorsunuz ya, sizi biz- den giiclii yapan sey gene de sizde kaliyor, ama bizim size iistiinligiimiizii yapan da budur. Diinyay1 suclandirmakta hic de gevsemis de- $iliz. Yeni bilgimizi o kadar pahaliya ddedik ki, cagumizi umut kiric: gdrmekte devam edi- yoruz. Biittin bunlarla ne kazandik? Birka¢ yeni diisiince ki, onlarin da, kimilerimizin da- ha iyi Slmesine yardim temekten baska bir faydas: olmayacak. Evet bu, umut kirtet bir seydir. Ama biz bunca haksizh%a layik olma- digimizi tanitlamak istiyoruz- Kendimize ver- diSimiz Sdev bu, yarin baslayacaimiz is de budur. Camus’ye gére mutluluk, diinyay: on- dan hicbir sey beklemeden sevmektir. Diinya, cesitli gtizelliklerle kaynasmaktadir. 1950 yr- linda, Sisyphe’den sekiz yil sonra yazdigi bir baska denemesinde de sunlan1 sdylemektedir: Her seyin anlamsiz oldugu, her seyden umu- du kesmek gerektigi diisiincesiyle nasi kalir ~ insan? Her seyin anlamsiz oldugunu sdyledi- Simiz anda bile anlamli bir sey sdylemis olu- yoruz. Diinyanin hig bir anlam1 yoktur demek, her tiirlii deer yargisin1 ortadan kaldirmak olur. Oysa yasamak kendiliginden bir deger yargisidir. Olmeye yanasmadifi siirece insan yasamay1 seciyor demektir. O zaman da, ya- samaya bir deger veriyor demektir. Su var ki, en koyu umutsuzlugum icinde umutsuzlugu asmanin yollarini aradim ben. Kara da olsa, eserimizin gébeginde tiikenmez bir giines par- lryor ki, o da bugiin ovada, tepelerde bagiran giinestir... Gériildiigii gibi Albert Camus’niin siirli bir dille anlatti8: bu varsayimlar, bilim- sel agidan biiyitk yanilgilar ve bilimdisi pek cok yargilarla doludur. Elkin, evreni usaaykiri bulmakla usaaykiriciligin tiim bilimdisiligim yiiklenir. Ikinci olarak, hig bir sey bilmedigi- mizi ve asla bilemeyeceSimizi ilerisiirmekle bi- linemezciligin bilime aykniliyla donanir. Uciincii olarak, nesnel gergeklifi insansal var- liga ve insansal varligi da bireysel varlga in- dirgemekle Sznel diistincecili%in ve tekbencili- Bin bilimsellikten yoksun tiim zirva sonuglan- nin icine diiser. Dérdiincti olarak, tek felsefe- sel sorunun kendini dldiirme (intihar) soru- nu oldugunu savlamakla bilimsel felsefeyle hig bir ilgisi bulunmadigim ve felsefeyi bir kii- ciik simf 68rencisi kadar bile kavramamus ol- dugunu ortaya koyar. Beginci olarak, bireyi toplumdan soyutlamak ve topluma kargi ci karmakla bireyciligin tiim gii¢siizliigiinii_tagir. Altinci olarak, gafimizda burjuva ideolojisiy- le Szdeslesmis olan Schopenhauer ve Nietzsche kGtiimserligini tiim bilimdisiligiyla _ siirdiiriir. Yedinci olarak, insanin niteliklerini ve amag- larini tersine cevirmekle burjuva ideolojisinin tiim tinsel yoksullugunu yansitir. Sekizinci olarak, anamalci toplumun kagmilmaz éliimiti- niin egemen sinifta uyandirdigi korkuyu bi- reysel Gliim korkusuna déniistiirmekle ahlak- disiligi destekler. Dokuzuncu olarak, yur pat- lasin gal oynasin anlayisi icinde yasamaktan baska tiim de%erleri yadsimakla dzellikle gencligi gerici gii¢lerin kucagina iter vb. Bk. Sacgma, Varolusguluk, Bilinemezcilik, Usaaykt- tik, Tekbencilik, Oznel diisiincecilik, Birey- cilik, Gliim, Felsefe, Felsefenin temel sorunu. SACMALIK (Os. Akla mugayeret, Muhiliyet, Emri muhdl, Butlan, Sendet, Hezeyan, imti- na, Istihale, Abeslik; Fr. Absurdité, Al. Wi- dersinnigkeit, Umgereimtheit; ing. Absurdity, it. Assurdita) Sacgma olanin niteligi... Bk. Sagma. SACMAYA INDIRGEME ’Os. Miimtenie ir- cA, Kiy4si hulf, isbati binnakiz; Fr. Réduction & VPabsurde) Bir Snermenin dogrulugunu, o Snermenin karsitinin sagmaligint gésterme yor luyla tamtlama,., Aristoteles tarafindan ileri- siirtilmiis bir tanitlama bicimidir, Latinceye reductio ad absurdum deyimiyle cevrilmistir. Mantik dilinde aragli tanitlama (bir araciya basvurularak gergeklestirilen tanitlama) da de- SADAKA nir. Ornegin «bir dogruyu kesen iki dik dog- tu birbirlerine paraleldir» 6nermesinin dogru- lugu bu yéntemle séyle tanitlanir: Onermenin karsitt, egdeyisle «bir doSruyu kesen iki dik dogru birbirlerine paralel degildir» dnermesi ele alinir ve bunun sagmaligi gésterilir. Kar- sit Gnerme sagmadir, ¢ciinkii o iki dik dogru birbirlerine paralel deSilseler birbirlerini bir noktada kesmeleri gerekir, bu halde de bir dogruya disindaki bir noktadan bircok dik dogrularin gizilebilecegini kabul etmek gere- kir. Bunun olanaksiz bulundugu, daha énce tamtlanmigs bulundugundan tiirii, aguktur. Onermenin karsiti béylesine sacma bir sonu- ca yardigindan, Onermenin do%rulugu tant fanmis olur. Aristoteles’in bu tanitlama_bici- mi, geometriye ilk kez Eukleides tarafindan sokulmustur. Bk. Sacgma, Tanttlama, Indirge- me, Mantrk. " SACMAYLA BELGiTLEME (Os. Burhanr gayri miistakim, Fr. Peuve par l’absurde) Bir Gnermenin yanlish$in1 o Snermeden sagma so- nuglar giktgini géstererek belgitleme... Fran- cis Bacon tarafindan ilerisiiriilmiis ve La. pro- batio per absurdum, per incommodum deyi- miyle dilegetirilmistir. Aristoteles’in sagmaya indirgeme yénteminin baska bir bicimdir. Ornegin «insanlarin irddeleri yoktury dnerme- si yanlistir, ctinkii bundan «éyleyse bir adam dldiiren insan o adami bizzat Slditirmiis de- Bildir» sagma sonucu cikar. Bk. Sacma, Bel- gitleme, Sagmaya indirgeme, Sacmayla uslam- lama. SACMAYLA KANITLAMA Bk. Sagmayla belgitleme. SACMAYLA TANITLAMA (Qs. Burhan hulfi, Fr. Démonstration par l’absurde) Sag- mayla belgitleme deyiminin esanlami... Bk. Sagmayla belgitleme, Sagmayla uslamlama. SACMAYLA USLAMLAMA (Os. istidlali hulfi, Fr» Raisonnement par lIiabsurde) Sag- maya indirgeyerek ya da sacmayla belgitleye- rek yapilan uslamlama... Klasik mantikta sagmayla uslamlama, Aristoteles’in ileri stir- diigii sagmaya indirgeme’yle Bacon’un ileri- siirdiigii sagmayla belgitleme’yi kapsar. Sag- ma kavrammdan yararlanarak gerceklestirilen tiim tanitlamalan dilegetirir. Bk. Sagmaya in- dirgeme, Sagmayla belgitleme, Sagma, Uslam- lama. SAD Bk. Katarakt. SADAKA (Ar. Toplumbilim) Yoksullara yar- dim igin verilen yiyecek, giyecek ve para... Sadaka (Fr. Auméne); Yahudilik, Huristiyan- 11 SADAKAT hk ve Misliimanh%in varlikh olanlara buyur- dugu bir baZis bicimidir. Gercekte, tektanrict dinlerin yoksullugu onayladiklarini dilegetirir. Varlikitlarin yoksullara sadaka vermeleri 6n- goriildiigiine gére demek ki yoksulluk vardir ye sonsuzca varkalacaktir. Bk. Bais. SADAKAT (Ar. Toplumbilim) Birine icten baghihik... Sadakat (Fr. Fidélité), térebilim- de erdem sayilr. Ingiliz diigiiniirii David Hume, bir hiikiimdéra baglilik anlamindaki sadakat (Fr. Allégeance)’in, efer kendisine ba$lanilan k6tii bir hiikiimdarsa, bir erdem- sizlik de olabilecefini ilerisiirmiistiir. Bk. Er- dem, Dogruculuk, Dogruluk. SADAYATANA Bk: Sad-ayatana-indriya. SAD-AYATANA-INDRIYA (Skr. Budizm) Alt. duyu Grgeni... Buda’nmn on iki halkah nedensellik zincirinde halkalardan biridir. Bu- da’ya gire us (Os. Aki) da bir duyu Srge- nidir. Usun eklenmesiyle bes duyu, alti duyu (Skr. Sadayatana) olmaktadir. Duyma eylemi (Skr. Vedana) béylelikie gergeklesiyor. Bk. Avidya, Budizm, Pratitya samutpada. SADE Bk. Yalin. SADEMEI ASABLYE NAZARIYESI Bk. Si- nirsel sarsint: kuramu. SADIK Bk. Dofru. SADISME (Fr. Psiko-patoloji) Baskasina aci gektirerek cinsel zevk alma hastalifi... XVIII. yiizyil Fransiz burjuvazisinin bu tiirlii sapkin- fiklarla dolu cinsel yasamim éSykii ve roman- larinda anlatan Fransiz yazart Marquis de Sade (1740-1814)’1n adindan tiiretilmistir. Psi- ko-patolojik cinsel bir egilim olarak tanimla- or. Bu hastaligin karsiti mazohizm ya da ma- zosizm’dir. Tiirk Dil Kurumunca yayimlanan Ruhbilim Terimleri Sézliigiinde sadistlik de- yimiyle dilegetirilmis ve séyle tanimlanmustir: «Baskalarina aci cektirme yoluyla cinsel doy- gunluk sa8lama bigiminde kendini gésteren bir tiir saptkhk». Bk. Masochisme. SADISTLIK Bk. Sadisme. SADIZM Bk. Sadisme. SAF Bk. An, Salt. SAFA Bk. Haz. SAF AKIL Bk. Art us. SAF BURJUVAZI Bk. Safdil kentsoylular. SAFDIL KENTSOYLULAR (Tr. Marksbilim) Burjuva sinifinin diisiinmeden ve elestirmeden 12 inanan en yozlasmis kesimi... Marksgi edebi- yatta, burjiva ideolojisinin artik burjuvalazca bile tutulmadig: ve sadece burjuvazinin en ahmak kesim iolan saf burjuvaziye yutturu- labildigi ilerisiiriliir. Bk. Burjuvazi, Kanagan- lik. SAFDILLIK Bk. Kanaganhik. SAFHA Bk. Evre. SAF HALKLAR Bk. Ilkel halklar, [lkel. SAFI Bk. Art, Salt, Net- SAFI FAIZ (Os. Safi faiz,Fr. Taux d’intérét net, Al. Nettozins, Ing. Net interest) Yapilan masraflar cikarildiktan sonra kalan fiz... Ya- pilan masraflar gikarilmadan saptanan gayri safi faiz (Fr. Taux d’intérét brut) deyimi kar- siliZinda kullanilir. Ornegin bir banka kredi verir ve karsth®inda diyelim yiizde on faiz alir, bu gayri safi bir faizdir, giinkit bankanin masraflarint da karstlamaktadir. Oysa safi faiz, borg verilen paranin biitiin masraflar giktik- tan sonra net gelirini dile getirir. Bu deyim- ler ekonomici Alfred Marshall (1842-1924) ta- rafindan ileristiriilmiistiir- ingiliz Cambridge ekonomi okulunun kurucusu olan Marshall’e gére net faiz, her tirlii masraf ve komisyon- lardan baska risk pay da gikariddiktan sonra stiriim-aranim yasasina gére piyasada gercek- lestigi varsayilan bir denge féizi’dir. Ingiliz- cede katiksiz faiz (Ing. Net interest) deyimiy- le birlikte ar: faiz ya da salt fdiz (Ing. Pure interest) deyimi de kullanilmaktadir. Bk. Faiz, Net, Gayri sift. SAFI GELIR (Os. Safi hasila, Fr. Produit net, Al. Nettoprodukt, Ing. Net product) Fizyok- ratlara gore doganin insan emeSine kattig artik-deger... Fizyokratlara gire sdfi gelir’i sa- dece tarimsal iiretim saglar, baskaca hig bir iiretim bunu sa%lamaz. Bk. Fizyokrat’lar. SAFIHA Bk. Levha. SAFI HASILA Bk. Safi gelir. SAFt KAR (Os. Safi kar, Fr. Profit net, Al Nettogewinn, Ing. Net profit) Mitesebbisin sahibi oldugundan Stiirii para Sdememis bu- lundugu iiretim faktdrlerinin iicret, faiz ve ranti cikarildiktan sonra kalan kar... Uretimin gayri safi hasilatindan itretim masraflari giktik- tan sonra kalan farki dile getiren gayri safi kar (Fr. Profit brut) deyimi karsilifinda kul- lanilir. Ciinkii bir tiretimin getirdigi biitiin paradan sadece iiretim masraflarim qikarmak yetmez. Miitesebbisin sahip oldugu bina, arsa vb. gibi birtakim tiretim etmenleri de olabilir. Miitesebbis bunlara bilfiil para édememistir, giinkii sahibidir. Ama safi kért bulabilmek icin bunlara isabet eden iicret, faiz ve rant: da Sdenmis gibi hesaba katmak gerekir. Diyelim bir hisse senedi yil sonunda yiiz liraya kargi dért lira temettii verdi, eSer faiz haddi yiiz- de altrysa bu hisse senedi sahibi dért lira kar etmis degil ,tersine, iki lira zarar etmis de- _ mektir. Ciinkii yiiz lirasin: bu hisse senedine yatirmayip Ornegin bankaya koysayd: alti Jira kazanacakti. Bk. Kar. SAFIL Bk. Asaf. SAFILER Bk. [hvaniissafa. SAFI MILL? HASILA Bé- Safi ulusal gelir. SAFI ULUSAL GELIR (Os. Safi milli hasila, Fr. Reyenu national net) Gayri safi ulusal ge- lirden itiretime katilan duran anamalin amor- tismanlarinin diisiilmesiyle elde edilen ulusal gelir... Bir iilkenin tretiminde kullanilan bi- na, makine, alet vb. gibi duran anamal ko- nusu olan iiretim faktérlerinin eskime-asinma paylart nazara alinmaksizin hesaplanan gayri safi ulusal gelir (Fr. Revenu national brut) deyimi karsihfinda kullamiir. Kattksiz ulusal gelirin bulunabilmesi icin bu amortismanlarin hesaplanmasi ve toplamdan diisiilmesi gerekir. Bk. Ulusal gelir. SAFI YATIRIM (Os. Tahsisiti safiye, Fr. In- vestissement net, Al. Nettoinvestition, Ing. Net investment) Amostismanlar giktiktan sonra ka- lan yatirim bdliimii... Biitiin yatirimt dile ge- tiren gayri safi yatirim (Fr. Investissement brut) deyimi karsilginda kullanilr. Safi ya- tirtmm ‘hesabi cok giig ve kimi yerde imkén- siz olmakla beraber bellidir ki yatirimin bir boliimii bina, makine vb. gibi tiretim faktér- lerinin eskime asinmasin: yenilemek igin ya- turnlmaktadir. Oysa eskime-asinmaya harcanan yatirrm bdliimii anamal birikimini artirmaz, daha acik bir deyisle iilke zenginligine ve ge- lismesine hig bir sey kalmaz. Ancak safi ya- tirimdir ki iilkeyi gelistirir. Bundan Stiirii, he- sabi zor olmakla beraber, gereklidir. Bk. Ya- tirim. SAFIYE MEZHEBi Bk. Gizemcilik. SAFLYYE Bk. Gizemcilik. SAF KURGUSAL FELSEFE (Tr. Hegel) He- gel’e gére mantik... Alman diisiiniirii Hegel’.c gére mantik biliminin diisiinmeyi SgrettiZi bir Onyargidir ve mantik gercekte saf kurgusal felsefe ya da metafizik demektir. Bk. Mantik, Metafizik, Hegelcilik, Kurgul. SAF SANAT (Qs. Saf sanat, Fr. L’art pur) Sa- nati tiim nesnel gergeklikten soyutlayan idea- SAGCILIK list sanat anlayisi::.. Bu bilimdisi sanat anlayi- gina g6re sanatin amaci bizzat sanatttr,: este- tik hazdw. Sanat, estetik kurallardan baska hig bir tarihsel ve toplumsal etkiyle etkilen- mez. Sanat sanat igindir formiiliiyle dilegeti- rilen bu anlayisin kiékeni, Kant’in idealist es- tetigidir. Kant’a gére estetik yargilar, hic bir pratik deger tasimazlar. Sanatin iistiin top- lumsal giiciinden iirken burjuva ideolojisi, bu ilkeden yararlanarak sanati toplumdan ayirma- ya calismistir. Oysa sanat, hig bir zaman, nes- nel gergekligin belirledigi toplumsal igerigin- den ayrilamaz. Bk. Sanat, Estetik, Elestiricilik. SAFSATA Bk. Bilgicilik, Sacma, Zirva. SAFSATACILIK Bk. Bilgicilik akimu. SAFSATAI BILARAZ Bk. Zirva. SAFSATAI ISTIKRAIYE Bk. Tiimevarim So- fizmi. SAFSATAL KELAMIYE Bk. Sophisme in dic- tionem. SAFSATIYAT Bk. Bilgicilik. SAFSATIYATI ISTIKRAIYE Bk. Tiimevarim sofizmi. SAGE Bk. Bilge. SAGESSE Bk. Bilgelik, Felsefe. SAGALTIM (Os. Tedavi, Fr. Thérapie) Has- tay iyilestirme... Tiirk Dil Kurumunca yayim- fanan Ruhbilim Terimleri SdzliiZiinde séyle tammmlanmistir: «Bir hastaligi yenecek etken- leri ve bu etkenlerin kullanilma yéntemlerini bularak hastanin sikintilarini giderme, iyi et- me isi». fyilestiren hekime de sagaltimct (Os. Miidavi, Fr. Thérapeute, Ing. Therapist) denir. Bu deyim de aynt sdzliikte ruhbilim acisindan sdyle tanimlanmaktadir: «Ruhsal saSaltim tek- niklerinde yeterlik edinmis olan uzman». Bk. Hastalik, Sayrimsama. SAGALTIMCI Bk. Sagaltrm. SAGCI (Os. Eymen, Muhafazakér, Miiteassip, Terakki siken, Muhdlifi terakki; Fr. Droitier) Eski olandan ve kurulu diizenden yana olan... Eskiden yana olan siyasal tutumu dilegetirir. Gerici ve tutucu deyimleriyle anlamdas ve solcu deyimiyle kargitanlamlidir. Bk. Sacilik, Solcu. SAGCILIK (Os. Eymenlik, Muhafazakarlik, Miiteassiphk, Terakki sikenlik; Fr. Droitisme, Parti de droite) Tutuculuk ve gericilik tutu- iu... Sagcilik, hig bir yenilesmeyi istemeye- rek kurulu diizenin oldugu gibi korunmasini 13 SAGCI SOSYALIZM savunan ve bu bakimdan evrimsel deSisiklizi yefleyen solculugun karsisinda yer alan tu- tumdur. Siyasal efilimleri sagcilik ve solcu- luk olarak iki agidan nitelemek 1789 Fransiz devrimiyle baslamistir. Fransiz devriminden sonra toplanan Ulusal Mecliste yeni diisiince- lerin savunucular: solda, eski diizenden yana olan kralcilar saSda oturmuslardi. Bu olaydan sonra sa& ve sol, siyasal anlamda terimlesmis- tir. Sagcilik; biitiin varliklar1 duragan, degis- mez, sonsuz, kesin ve saltik sayan metafizik diinya g@riisiiniin iriiniidiir. Bilimsel alanda mekanikgidirler, esdeyisle sayisiz hareket bi- gimleri iginde sadece yer degistirme hareketini tanirlar, yeri deZisenin kendisi degigsmez. Bi- limsel evrime karsidirlar, evrim (Os. TekAmiil) terimini gergekdisi téresel anlamda kullanir- far. Sagctlik tutumunun diisiinsel temeli dura- Banliktir, insan kétiidiir ve insanlik kétiiliigze dogru gitmektedit, bunun icin de miimkiinse daha az kétii olan eskiye dénmek ya da hic degilse kurulu diizeni oldugu gibi tutmak ve deSismesine engel olmak gerekir. Bu diisiin- ce, hem evrimi yok saymak, hem de yok sa- yilan evrimi durdurmaya calismak celismesini tas. Gercekte sa$cilik, diisiinsel degil, grkar- sal bir tutumdur. Egemen sinifin hig bir dii- siinsel kaygist yoktur, onun tutmaya ve koru- maya galistifi tek. sey sintfsal gikarlaridir. Le- nin syle der: «Eger cikarlarina aykirt diisse kimi insanlar geometri belitlerini bile yadsir- lardi» (Lenin, Marxisme et révisionnisme, Oeuvres Choisies, Paris, c. 1, s. 73). Sagcilik ve solculuk terimleri, genel anlamda kesin olarak iki karsi diinya goriisiinii gelirtir. Ozel anlamda solun sag oldugu gibi sagin solu da vardir. Safin ve solun savundugu diisiince- ler, zaman ve kosullara giére de deisir. Or- nefin Fransiz Meclisinde 1789’da solda otu- tan burjuvalar bugiin sa8da oturmaktadirlar, © zaman ve kogullar iginde ileri bir diisiince olan burjuva diigiincesi bugiin geri bir dtisiin- ce olmustur. Bununla beraber her gagda, o ¢a- gin kosullarina gore, sagcilik geri diisiinceyi ve solculuk ileri diigiinceyi nitelemistir. Bk. Solculuk, Gericilik, Gerici. ~~ SAGCE-SOSYALEZM Bke- Safer toplumculuk. SAGCI TOPLUMCULUK (Os. Sagc1. sosya- lizm, Fr. Socialisme de droite) Acik, gizli ya da kuramsal yanilgilardan Otiirii anamalei dii- zeni siirdiiren toplumcu anlayis ve partileri niteleyen deyim... Sagct toplumculuk deyimi gok genis kapsamlidir, bir anlamda Hitler’in nasyonal sosyalizm’i gibi yutturmaca ve sahte toplumculuklardan denge kuramceylarina, dey- rimi yadstyrp toplumculuga evrimlerle varila- bileceZini sanan safdil toplumculuk anlayisla- 14 tindan_iyilestirmecilige ve gézdengeciricilize, anamalcilig1 siirdiirme amacini giiden demok- ratik toplumculugun sag kesiminden ingiliz, Alman, Isve¢ yb. isgi partilerine, toplumcu- luk maskesi altinda anamalcili$: destekleyen cportiinist sendikalara vb. varincaya kadar toplumculuk adini tasiyan titm sapik anlayis- lari niteler. Bu anlamda sage: topumculuk de- yimi, bilimsel toplumculuk deyiminin taban tabana karsitidir. Bilimsel toplumculugun ke- sin amaci, anamalci diizeni kékten defistir- mek ve insanin insan1 sémiiriisiine son ver- mektir. Sagc: toplumculugun cesitli kesimle- tiyse anamalci diizen icginde yer alirlar ve onu siirdiiriirler. Sa$ci toplumculugun, bu anlamda, adindan baska toplumculukla hi¢ bir iliskisi yoktur ve toplumculugu amacindan saptirmak igin gergeklestirilen bir burjuva hareketi ola- rak nitelenir. Isveg demokratik sosyalizmini inceleyen diisiiniir Bernhard Quandt’in su séz- leri bu diisiinceyi dzetler: «Her ne kadar Is- veg iscilerinin miicadelesi burjuvaziyi sosyal alanda bazi tavizler vermek zorunda birak- mussa da bw tavizler biiyiik kapitalist kérlara oranla cok diisiik kalmaktadire Bununla bir- likte, burjuvazi, bu tavizlere dayantp, isci st- nift iktidart eline almadan ve miilkiyet iliski- lerinde bir déniisiim yapilmadan da bir sos- yalizmin var olabilecegini kanitlayarak isgi st- nift tarafindan sosyalist rejimde saglanan basa- riarin etkisine karst koymakta ve béylece ka- pitalist tilkelerdeki isci sintft tizerinde ulus- lararast burjuvazi yararma etkide bulunmakta- dir. Isveg Sosyal Demokrat Partisi yOneticilert burjuvaziyle gergek bir kutsal ittifak kurmus- lardir. Amaglart, Isveglilerin nispeten yiiksek yasama diizeyine dayanarak emekeileri miica- deleden uzaklastirmaktir>. Buna karsi, kimi toplumcular da toplumculugun amacin ahlak- sal amaglara indirgemekle sage: toplumculuk diizeyinde yer alirlar. Fransiz Sosyalist Partisi’ nin eski bakanlarindan Jules Moch’un gu: séz- leri de bu diisiinceyi dzetler: «Ne var ki eski taleplere ve kavramlara dénerken son yillarda ortaya gikmis olan su iki gercegi unutmamak gerekir. Bu gerceklerden birincisi, modern bir lilkede proleteryanin niifusun cofunlugunu tes- kil etmedigi ve ‘edemeyecegidir. Modern bir iilkede iscilesmeden kurtulmus emekgileri de igine alan sanayi iicretlilerinin orant calisan niifusun iigte birini asmamaktadir. Bu. gercek- lerin ikincisi de ticretlilerden bir béliigiin, es- kisi gibi yoksulluk cekmedigi icin, iginde ya- sadigi ekonomik diizene katilmasidir. Bu b6é- lik, iginde yasadigt bu rejimin cercevesini ka- bul ederek bu ¢erceve iginde durumunu dii- zeltmeye calismakta ve devrimle gerceklesecek kékliui de§isiklikleri diisiinmemektedir. Boyle- ce, Batida, sosyalizmin iktidara gegerek yéne- timi ele alabilmesi igin, isgi olmayan halk kit- lelerini de davasina kazanmast gerektiZi acik- ¢a goriilmektedir. Bu bakimdan sosyalizm pro- pagandasinin, dar anlamda sinif menfaatlerin- den gok, téresel amaclar ve idealler iistiinde temellenmesi gerektigi acikea ortaya g¢ikar». Marksgilifi yeterince S%renmemekten dogan bu yanlis degerlendirmeler ve bilimdisi yar- gilar, safc1 toplumculugun anamactliktan ya- na olan kasith ya da kasttsiz gergek niteligini gereZi gibi belirtmektedir. Comte, Kautsky, Bogdanoy, Bukharin vd. da olugturduklarr den- ge kuramt (Os. Tevaziin nazariyesi, Ing. Theory of equilibrium)’yla toplumculugun, si- nif gatismastyla defil, sinif gikarlarinin bir- birlerini dengelemesiyle olusacafini savlarlar. Onlara gdte devim ve gelisme ilinekseldir, te- mel olan denge durumudur. Toplumun saghikh olarak siiriipgitmesi bu dengelesime baglidir. Toplumu gelistiren ig celiskileri defil, do%asal gevresiyle olan dig geliskileridir. Buysa dev- rimsel degil, evrimsel bir gelismeyi gercek- lestirir. Biitiin bu sagmasapan savlarin tersine, Marksgi Ogretinin agik segik ortaya koydugu bir gergek vardir ki o da sudur: Toplumculu- gu gerceklestirmek icin devrim gereklidir. Bu devrim, silahl gatismayla gergeklestirilen bir devrim olabilecegi gibi demokratik parlamen- ter yolla gerceklestirilebilen bir .devrim de olabilir. Ama her iki halde de gerceklesen evrim degil, devrim’dir. Secimlerin diiriistce yapildigi, oylarin galinmadif1, yiginlafa bask1 yontemlerinin uygulanmadigi bir iilkede oy- lar niceliksel olarak (esdeyisle evrimle) biri- kir, ama sonunda gereken oy sayisina nite- liksel olarak (esdeyisle devrimle) sigrar. Top- {um artik niceliksel evrimlerle yavas yavas ge- lismekte olan bir ve ayni toplum defildir, ni- celiksel evrimler sonunda sicrayarak nitelik defistirmistir. Karl Marx, 8 eyliil 1872 giinii Amsterdam’da yaptigi bir konusmada_ sdyle demistir: «Biz, hig bir zaman, bu hedefe var- mak igin yollarim her yerde ayn oldugunu sdylemis deBiliz. Ayr: iilkelerin kurumlarina, - térelerine ve geleneklerine yer vermek gerek- tigini biliyoruz. Amerika, ingiltere ve eer ku- - tumlarinizi iyi tanimissam sizin Hollanda’niz gibi iilkelerde emekgilerin amaclarim, barisgi yollardan yararlanarak gergeklestirebilecegini asla yadsimiyoruz». Friedrich Engels de sdyle demistir: «Halkin genel secimlerle tiim ikti- dant elinde bulundurabildigi ye anayasanim, ulus co%unluguna her seyi-yapma olanagin tanidigi iilkelerde, eski toplumdan yeni top- luma gegisin barisci yollardan gergeklesebile- cegini kabul ediyoruz» (Marx et Engels, Cri- tique des programmes de Gotha et d’Erfurt, SAGDUYU s- 86). Bundan Stiiriidiir ki, ister sayasci ister barisgi yoldan olsun, toplumculugu gergekles- tirmek amacim: giiden bilimsel toplumculuk anlayis1, saci toplumculugun her cesidinden ugurumsal olarak ayrilir. Bk» Toplumculuk, Demokratik toplumculuk, iyilestirmecilik, Géz- dengegiricilik, Oportiinizm, Evrim ve devrim, Thtilal, Nicelikten nitelige gegis yasasi, Safci lik, Tarihsel dzdekcilik. SAG DEMOKRATIK TOPLUMCULUK. Bk. Demokratik toplumculuk. SAGDUYU (Os. Akh selim, Hissi selim, Has- sei selime, Akl: miistakim, Akl resid, {sabeti hiikiim, Akh fitri, Hassai temyiz; Fr. Bon sens, Al. Gesunder Verstand, Gescheidtheit; ing. Good sense, Sound sense, Right sense, Com- mon sense; it Senno) Giinliik yasamin belir- ledigi gériis, duyus, davranis ve diisiiniis bi- gimlerinin timii... Insanlar, giinliik yasamla- rmdan bir takum kanilar edinirler ve bu ka- nilara gére diisiiniip yargilarlar. [ste bu dii- siinme ve yargilama tutumu, sagduyu deyimiy- le dilegetirilir. Sagduyu, bu nitelifiyle, bilim- sel olana kargittir. OrneZin Bertrand Russell, Felsefe tarihi’nde Aristoteles’i anlatirken séy- le der: «Aristoteles O$retisi, yari yariya bir saSduyu O$retisidir. Aristoteles’in yargilari, co- Bunlukla, sudan ayrintilar iistiinde bile dzen- le duran ve S$retici bir hava iginde ilerisii- riilen sagduyu Snyargilaridir». Einstein ve ku- ramlari iisttine gok deferli bir inceleme yaz- mig olan Lincoln Barneet de gdyle der: «Kla- sik fizik, bir cisim ister dursun ister devin- sin, boyutlarinin ayni olaca$ini varsayar. Ciin- ki saSduyu bu varsayimi gerektirir. Ama Einstein, saSduyunun, on sekiz yasindan 6n- ce zihinde yerlesen Gnyargilardan baska bir sey olmadigini géstermistir. On sekiz yasindan sonra karsilasilan her yeni diisiince, tartisil- madan kabul edilen bu saSduyu dnyargilariyla savasmalidir. Einstein, tanttlanmamis hic bir ilkeyi actk ve belli olarak kabul etmek iste- medigi igindir ki derinlerde yatan do$a ger- geklerine, kendinden dnce gelen bilim adam- larindan cok daha iyi inebilmistirs. Fransiz diistiniirii Descartes, safduyuyu us’la anlam- das saymis ve bundan Gtiirit de varolusunun kanit1 olarak gdrmiistiir. Bertrand Russell’in acisndan bakarsak, Descartes GBretisini de, bu anlamda bir saSduyu Ofretisi saymak ge- rekir. Daha sonra Iskogya okulu, dzellikle de bu okulun yol agicis: Thomas Reid, sa$duyu- nun dogustan varoldugunu ileristirmiistiir. Sa3- duyu kavrami, béylelikle, metafizizin ve dzel- likle de Iskogya okulunun ilerisiirdtigii herkes- ge ayn bigimde duyulan’s dile getiren kamud- 15 SAG GOZDENGECIRICILIK duyu (Os. Hissi miisterek, Fr. Sens commun, Al. Gemeinsinn, ing. Common sense, ft Sen- so comune). deyimiyle anlamdas kilinmistir. Metafizigin bu yanlis deSerlendirmelerine kar-. gin sagduyu, pratikten kaynaklandigindan dai- ma metafizik diislerin kargisina cikmis ve 6z- dekci bir ira tagimigtir. Iskocya okulunun ge- listirmeye alistifi kamulduyu gercekgiligi (ing. Common sense realism) bdylelikle, biz- zat Iskogya okulunun karsisina dikilmistir. Bu- nunla beraber metafizik de safduyu kavrami- ni diledigince kullanmaktan hig bir zaman ce- kinmemistir. OrneSin felsefe sdzliikciisti Is- mail Fenni, Ligatcei Felsefe’sinde sdyle der: «Micizelere inanmamak, peygamberleri yalan- etlikia suglamak demektir. Buysa sagduyuya aykiridir» (ibid, Istanbul 1341, s. 425). Sag- duyu, zorunlu olarak giinliik pratigin verebil- digi bilgilerle sinirlidir ve ancak giinliik pra- tigin bilimsellesmesiyle bilimsellesebilir. Buy- sa, her insanin egitge ve Szgiirce gelisebilecedi sinifsiz bir toplumda gerceklesecektir. Sagdu- yu kavramt, Tiirk Dil Kurumunca yamy:mla- nan Dr. Ozer Ozankaya’nin degerli Toplum- bilim Terimleri Sézliigiinde sdyle tanmmlan- maktadir: «insanin. giinliik yagami icinde ge- listirdigi ve bilimle iiretimsel etkinlikler ara- sindaki baglarin gelismesi, bilimin yayginlas- mast dolayistyla bilimsel bilgiye yaklasma sii- reci iginde bulunan gériislerin ,aliskanliklarin ve diisiinme bigimlerinin tiimti». Bk. Us, Ka- mulduyu, Iskogya okulu, Onyargi, Praxis, Ku- ram ve kilg. sAG GOZDENGECIRICILIK (Os. Sag tah- rifcilik, Fr. Révisionisme de droite) lyilestir- meciligi, kaba evrimciligi, Bernstein’cilifi ni- teleyen Marksct deyim... Buna karst bassizc1- lik, Liebknecht’cilik, Maoculuk vb. Marksc1 edebiyatta sol gdzdengeciricilik (Os. Sol tah- rifgilik, Fr. Révisionisme de gauche) deyimiy- le nitelenir. Grnegin Henri Lefebvre, Lenin adi yapitinda séyle der: «Liebknecht’in sol revizyonizmi, Bernstein’in sa revizyonizmin- den daha az tehlikeli de$ildir». Bu deyimler- deki sol terimi yanigilarla dolu sol seriiven- ciligi, sag terimiyse sol gésterip sa vurmayt ve agikca anamalcilifi desteklemeyi niteler. Unlii bir Marksci sdyle der: «Sol gdzdengeci- ricilik, sa% gizdengeciricilikten daha az za- rarlt ve daha az metafizik degildir. Markscilik -Lenincilik, gézdengeciriciliZin her tiirltistiyle uzlasmaz savasimimi — siirdiirmelidir». Bk. Gézdengeciricilik, iyilestirmecilik, Bassizcilik, Bernsteincilik, Hengamecilik, Maoculuk. SAG HEGELCILIK (Os. Muhafazakaér He- gelcilik, Fr. Hegelianisme de droite) Hegelci- 16 ligi tutucu yanindan yorumlayip dzellikle Prus- ya monarsisinden yana olan Hegelcilik... Bu- na kars: Hegelciligi devrimci yanindan yorum- layip dzellikle Prusya monarsisine karsi cikan Hegelciler. sol Hegelcilik (Os. Terakkiperver Hegelciler, Fr. Hegelianisme de gauche) deyi- miyle nitelenir. Sag Hegelciler (ing. Right He- gclians), Hegelciligi Ortodoks Hnristiyan agi- sindan yorumlayan K. Hoschel, F. Hinrichs, - G. Gabler, Ch. Weisse, I. Fichte ve izdasla- nidir. Bunlar, Hegel Sfretisinin, Schelling ve Leibniz O@retileriyle diizeltilmesini dnerecek kadar ileri gitmislerdir. Sol Hegelciler (ing. Left Hegelians)’se kiktenci bir anlayisla Al- man liberalizminin ideologlar: olmuslardir. Geng Hegelciler (ing. Young Hegelians) deyi- miyle de adlandirilan sol Hegelciler dzellikle mistik felsefeye, dine ve din kurumlarima ag- tiklar1 savasla belirlenirler. David F. Strauss, Bruno Bauer, Ludwig Feuerbach bu kampin basinda gelen diisiiniirlerdir. Marx ye Engels’ in genglikleri de birer sol Hegelci.olarak geg- mistir. Sol Hegelcilik, devrimci ve ilerici ol- masina ragmen, pek cok yanilgilarla doludur. Ornegin halk yiginlarim jlerlemenin diismam olarak gériiyor, tarihe ydnverenlerin elestirici kafa tastyan bireyler oldugunu ileristiriiyorlar- di. Ne var ki toplumun tinsel yasaminin agik- lanmasim, 6zdeksel-toplumsal iliskilerden ¢1- karmak gerektigini sezmislerdi. Bu agidan de- nebilir ki bilimsel bir diinya gériisii olan Marksgilik, pek kiigtik de olsa belli bir oran- da bu sezilerden kaynaklanmistir. Bununla be- raber Marx ve Engels, dzellikle Kutsal aile ve Alman ideolojisi ad yapitlarinda sol Hegelci- ligin ttim yanilgilarint sergilemisler ve onu kt- yasiya elestirmislerdir. Bk. Hegelcilik, Marks- gilik. SAGIN (Os. Dakik, Sahih, Hakiki, Muhkem, Miittekan, Salim; Fr., Ing. Exact, Al. Exakt, It. Esatio) Konusuna uygun olan... Ozellikle mantikta, sdziin anlatilmak istenene tipatip uygunlugu’nu dilegetirir. Latince eksiksiz Olcii- len’i dilegetiren exactus deyiminden tiiretilmis- tir. Bdylesine titiz ve yanilgisiz dlgiiye de sa- git Gleii denir. Bk. Safin bilimler. SAGIN BILIMLER (Os. Ulomu sahiha, Fr. Sciences exactes, Al. Exakte Wissenschaften, ing. Exact sciences) Safin Onermelere daya- nan bilimler,.. Genellikle matematiksel bilim- ler (Hesap, geometri, mekanik, fizik vb.), sa- gin bilim sayilirlar. Bundan dtiiri bu deyimi, dogrudan dogruya ulimu riydziye (Matema- tiksel bilimler) deyimiyle ceviren Osmanh séz- liikgiileri de vardir. Oysa sagin bilim olmak igin mutlaka matematiksel olmak gerekmez, caidas anlamda bilimsel olmak gerekir. Orne- gin Markscilik safin bir bilimdir, ciinkii sa- gin Snermelere dayanmaktadir. Bk. Bilim, Sa- #in, Belgin. SAGIR (Os. Asam, Mahramu Samia, Ziyd1 s4- mia; Fr. Sourd, Al. Taub, Dumpf, Geheim, Glimmend; ing. Surd, Deaf, Dull, Smoulde- ring; If. Sordo) Kulagi isitmeyen... Isitme yi- timini dilegetirir. Tiirk Dil Kurumunca yaymm- Janan Ruhbilim Tetimleri Sézliigiinde Dr. Mit- hat Eng tarafindan sdyle tanimlanmistir: «Bti- tiin diizeltmelerden sonra iyi isiten kulaginda 60 desibel ya da daha cok isitme yitiZi olan kisi». Aynt sdzliikte sagir-kér (Fr. Sourd -aveugle, Ing. Deaf-blind) deyimi de sdyle ta- nimlanmaktadir: «Gérme ve isitme giiciinii giinliik yasamda ya da O$retimde yararlanama- yacak oranda yitirmis kisi». Bir de safir-dilsiz (Fr. Sourd-muet)’ler vardir ki dogustan sagir olanlarda gériiliir, bunlarda dilsizlik sairlik yiiziindendir, sézciikleri isitmedikleri icin sdy- Jemesini dgrenememislerdir. Bk. Isitme. SAGIR-DILSIZ Bk. Sagar. SAGIR-KOR Bk. Safir. SAG ISTEM Bk. fyiniyet. SAGLAM (1. Os. Sahih, Hakiki, Asil, Bihak- kin, Mevsak, Resmi, Muhakkak, Méteber, Musaddak, fhticica sdlih, M4miailiinbih, Mu- tabik; Fr. Authentique, Al. Authentisch, ing Authentic, Authentical; ft Autentico.., 2. Sa- lim, Sahih, Makbdél, Mdateber, M&mialtinbih, Miintic, Miisbit, {hticdca salih; Fr. Valide, Al- Giiltig, Ing. Valid, it. Valido) Gercege uygun- luk ve gegerlik. 1 Gerce$e uygunlugu dilegetirir. Ornegin «bu tarihsel belge saglamdir» denir, bu Gner- medeki saglamlik tarihsel belgenin gercege uygunluk (Os. Sthhat, Fr. Authenticité) du- rumunu belirtir. Bu anlamda sahte, siipheli ve varsayim deyimlerinin karsitidir. 2. Gegerlili$i dilegetirir. Grnegin «matema- tiksel gergekler saglamdir» denir, bu Snerme- deki saglamik matematiksel gergeklerin her zaman ve her yerdeki gecerlik (Os. Mer’iyet, Fr. Validité) durumunu belirtir. Bu anlamda gecersiz deyiminin karsitidtr. Bk. Dogru, Ge- cerlik, Gecerli, Dayaniklilik, Dayanisma, Da- yaniscrhk. SAGLAMA Bk. Edinti. SAGLAM BILGi Bk. Pekin. , SAGLIK BiLGISI Bk. Saglik koruma. SAGLIKLI KORUMA (Os. Hifzissthha, Fr. Hygiéne) Hastalanmamak igin gerekli énlem- VI. 2 SAG SAPMA lerin bilgisi... Sagligi koruma bilgisi beden- sel, ansal ve ruhsal acilardan saptanmustir- Tirk Dil Kurumunca yaymmlanan Egitim Te- rimleri Sdzliigiinde saglik bilgisi deyimiyle di- legetirilmis ve Dr. A. Ferhan Oguzkan tara- findan sdyle tanmmlanmustir: «1. Bireysel ve toplumsal agidan beden sa$higinin Snemi iize- rinde duran, okulda, cevrede ve tilkede beden sagliZina iliskin olumlu ve olumsuz etmenleri inceleyen bilgi alam, 2. Saglikli 6Zrenim ve S8retim kogullariyla iliskili olan bilgi ve ilke- lerin tiimii, 3. Beslenme, uyuma, dis bakimi vb. konulart kapsayan, O8rencilere benden ve ruh sagligini koruma yollarini 6gretmek ama- c1yla okutulan ders». Bk. Mental health. SAGLIKSIZ Bk. Patolojik. SAG OPORTUNIZM (Os. Sa$ idérei masla- hatcilik, Fr. Opportunisme de droite) Géz- dengegiricilik... Marksci edebiyatta gizdenge- ciriciliZi nitelemek icin kullanilmaktadir. Or- negin V. Afanasiev séyle der: «Gézdengegiri- cilik ya da sa% oportiinizm, Marksizmin ya- pisint bozarak, devrimci icerigini yok ederek isci sintfi iizerinde burjuvazinin etkisini yan- sitit». Bk. Gézdengegiricilik, Sa giézdengeciri- cilik, Oportiinizm. SAG RADIKALIZM. Bk. Koktencilik. SAG REVIZYONIZM Bk. SaB gdzdengeciri- cilik. SAG SAPMA (Tr. Lenincilik) Marksgihgin devrimci ¢izgisinden sosyal demokrasiye dog- ru uzaklasma efilimi... Marksgi-Leninci ede- biyatta sapma (Os. inhiraf, Fr. Déviation) de- yimi, genellikle gézdengeciricilik (revizyonizm) anlaminda kullanilmaktadir, nitekim gdézden- geciricilik anlaminda saptirimeilik diyenler de vardir. Lenin’in izleyicisi Stalin, 19 ekim 1928 giinii Moskova komitesinde yapti%: bir konus- mada sapma deyimini Leninci gizgiden uzak- lasma olarak tanimlamistir. Stalin ,bu konus- masinda, sag sapma deyimini devrimei ¢izgi- den sosyal demokrasiye dogru uzaklasma ve sol sapma deyimini Trockicilik anlamlarinda kullanmistir. Sdyle der: «Her seyden énce burada, Leninci gizgiye gére sag sapmay1 ve aym bigimde sol (Trockist) sapmay: doguran kosullar: aydinlatmalryiz- Anamalciligin ¢er- cevesi icinde kamulculuktan sag sapma, ka- mulcularin bir béliimiinde meydana gelen -gerci bellisiz ve belki heniiz bilincinde o!ma- diklari, ama gene de bir egilim olan- Marks- ciligin devrimci gizgisinden sosyal demokra- siye dogru uzaklasma egilimidir. Kimi kamul- cu cevreler secim savasiminda siifa karsi si nif sloganinin yararliligini yadsidiklari (Fran- 17 SAG SOSYAL DEMOKRATLAR sa), ya da sosyal demokrasinin soluna karst savasimt vurgulamak istemedikleri (Almanya) yb. zaman, bu demektir ki, kamulcu partile- tin iginde kamulculugu sosyal demokrasiye uyarlamaya ¢alisan insanlar vardir. Anamaley iilkelerin kamulcu partilerinde sa& sapmanin zaferi, kamulcu partilerde ideolojik bir cdziil- me ve sosyal-demokrateiliktaysa pek biiyiik bir giiglenme anlamina gelir. Peki, nedir bu sos- yal-demokratligin pek biiyiik giiclenmesi? Sos- yal-demokrasi, isci simifi iginde anamalcihgin baslica dayana%: oldugundan bu_ giiclenme, anamalciligin giiglenmesi ve saflamlasmasi de- mektir. Demek ki anamalci iilkelerin kamulcu partilerinde sa§ sapmanin zaferi, anamalcihgi korumanin zorunlu kogsullarim go%altmaya gé- tiiriir. Sovyetik gelisme gergevesi iginde’yse saf sapma, kamulcularin bir boliimiinde mey- dana gelen -gerci bellisiz ve belki heniiz bi- lincinde olmadiklar1, ama gene de bir egilim olan- partimizin genel cizgisinden burjuva ideolojisine dogru bir sapmadir. Partimizden kimileri, kirsal kesimdeki anamalei 6felere karsi savasimin zorunlugunu yadsiyarak XV. kongrenin kararlarina oranla partimizi geriye gekmeye kalkistyorlarsa ya da sanayiin bu- giinkii gelisme hizinin iilke icin zararli oldu- funu ilerisiirerek sanayiimizin azaltilmasini ge- rekli gésteriyorlarsa, Ozelestirinin aygitimizi sarsacagin1 sanarak 6zelestiri temeli iizerinde biirokrasicilige karst savagimin yararint yad- siyorlarsa, dig ticaret tekelinin gevsetilmesini istiyorlarsa vb. partimizin saflarinda, belki kendileri de farkinda olmadan, sosyalist kuru- lusumuzun eserini sovyetik burjuvazinin be- Zenisine ve gereksinmelerine uyarlamaya kalki- gan insanlar var demektir. Partimizde sag sap- manin ‘zaferi, iilkemizde anamalci O§elerin gliglenmesi anlamina gelir. Peki, ulkemizde anamaici Ogelerin giiglenmesi ne anlama gelir? Proletarya diktatérltigiintin zayiflamasi, ana-, malciliga yeniden dirilme sanst verilmesi an- lamina gelir. Demek ki partimizde sa$ sap- manin zaferi, iilkemizde anamalciliin yeni- den dirilmesi igin zorunlu kosullarin hazir- lanmasr anlamina gelir... Sag sapma, diigsma- hin gticiinti, anamalcilgin giiciinii kiigiimse- mek’te yatar... Sol sapma, Trockist sapmay- sa, diigmanin giiciinii, anamalcilifin giiciinii oldugundan gok fazla biiyiimsemek’te yatar... Lenin’in bir kiigiik kéyliiler iilkesinde yasa- digimiz siirece, iilkemizde, anamalemhk icin, kamuleculuk igin oldugundan daha saglam eko- nomik bir temel vardir sdéziinden, evet, Lenin’ in bu sdzlerinden sol sapma, tilkemizde top- lumculugu eksiksiz olarak kurmanin olanak- siz oldugu, kéyliliikle hig bir sonuca ulasila- mayacagi, isci sinifiyla kéyliiliik arastnda bir 18 baglasmanin vaktini doldurup gecirmis bulun- dugu, eger bati’daki basariya wlasacak devri- . min yardim: zamaninda yetismezse emekci st- nift_diktatérliigiiniin diigmek ya da yozlasmak zorunda kalacagi vb. gibi yanls sonuclar ¢i- karmistir. Sol sapmanin siyasasmdaki seriiven egilimi de bundan ilerigelmektedir. Partimizde sol sapmanin basarisi, isci sinifim kéylii ta- banindan koparmakla, isci simfinin Snctisiintt isgiler kiimesinden koparip ayirmakla sonuc- lami ve dolayisiyla sol sapmanin zaferi; pro- letaryanin yenilgisine ye anamalciligin yeni- den dirilmesine yolacan kosullarin yaratilma- smna varir. Goriiliiyor ki her iki tehlike de, sol tehlike gibi sag tehlike de, Leninist cizgi- den bu iki sapma, deisik yollardan da olsa aynl sonuca varmaktadir. Bu iki tehlikeden hangisi k6tiidiir? ikisi de birbirinden kéti- diir». (Bu parga, dzetlenreck ve dzlestirilerek, . Leninizmin sorunlari adit yapittaki Muzaffer Ardos’un deferli cevirisinden aktarilmis ve kimi sézciiklerle deyimlerin alti tarafimizdan gizilmistir). Bk. Lenincilik, Sapma, Gézden- gegiricilik, Demokratik toplumculuk, Trocki- cilik, Sol sapma, Sosyal demokratlar. SAG SOSYAL DEMOKRATLAR Bk. Demok- ratik toplumculuk. SAHA Bk. Alan, Yurtluk. SAHAI BASARIYE Bk. Gorits alam. SAHAi LEMSIYE Bk. Dokunma alan. SAHAI OKLiDI Bk. Oklit uzay. SAHAI SEM’IYE Bk. isitme alan: SAHAI SUUR Bk. Biling alan. SAHIBI AKIL Bk. Bilge, Bilgin, Diisiiniir. SAHIBi iLiM Bk. Bilge, Bilgin, Diisiiniir. SAHIBI iRFAN Bk. Bilge, Bilgin, Diisiintir. SAHIBOLMA (Tr. Mantik) Aristoteles’in on ulamindan biri... Dilimizde genellikle iyelik deyimiyle dilegetirilmektedir. Osmanl: manti- ginda miilk deyimiyle karsilanmistir. Karl Marx da Kutsal aile adl: yapitinda séyle der: «Sahibolmama, insanin tiimiiyle gercek olma- masi demekbtir, insan olmayanin (gayri in- saninin) tiim gergekligi demektir; acli$ay sogu- ga, hastaliklara, ctiriimlere, yozlagmaya ve ah- makliga sahibolma demektir». Marx, bu sdz- leriyle, insanin kendi iriiniine sahibolmasi ge- rektigini dilegetirir. Kendi iiriiniine sahibolma- yan insan, toplumsal varlgindan yoksun olan insandir. Bk. iyelik, Miilkiyet, Ulam, Aristo~ culuk. SAHIH Bk. Safin, Dogru, Saglam, Gercek, Hakikat, Pekin, Belgin, Lyi. SAHIP CIKMA (Os. ihraz, Tahsis; Fr., ing. Appropriation, Al. Aneignung, It. Apropriazi- one) Kendine mal etme... Bk. Sahibolma, iye- lik, Miilkiyet. SAHIPLIK Bk. Iyelik, Miilkiyet, Sahibolma. SAHNE Bk. Alan, Esik. SAHTE Bk. Yalan, Yanlis, Goriiniis. SAIK Bk. Giidii, Diirtii, igtepi, Us. SAIKAI TABISYE Bk. iggiidii. SAIKi AHLAK? Bk. Téresel diirti- . SAINT Bk. Ermis. SAINT-ESPRIT Bk. Hipostas- SAINTETE Bk. Ermislik. SAINT-SIMONCULUK (Os. Saint-Simon’un mesleki iktisddisi, Fr. Saint-Simonisme, Al. Saint-Simonismus, Ing. Saint-Simonism) Fran- siz ekonomicisi Saint-Simon’un titopyaci top- jumculugu... Fransiz ekonomicisi Claude Hen- ti de Rouvroy Comte de Saint-Simon (1760 +1825), idealist ye metafizik yapisina ragmen, toplumsal evrimi, sinif miicadelesinin bu top- jumsal evrimin itici giiciti oldugunu ve simf farklarinin da 6ézel miilkiyetten dogdugunu gérmiis ve aciklamistir. Toplumun kendi ¢a- Zindaki yapisi (Bk. Parabol Kuram1) ve gele- ceZin sanayi toplumunun nasil kurulacagi tis- tiinde, titopik ama ilging, diisiinceler ileri siir- miistiir. Bilimsel olarak olumlu bir toplum kurulmasi Snerisi, o siralarda ona katiplik et- mekte olan gelecefin iinlii diisiiniirti Auguste Comte’ etkilemistir. Insanin insan tarafindan sdmiiriilmesi ortadan kalkmalidir diyordu. Ama bunu gergeklestirmek igin ileri siirdiigii Sneriler bilimsellikten uzakti. Yeni-platoncu bir seckinler yénetimi anlayisiyle toplumun endiistriyeller dedigi isverenler, ticcarlar, ban- kerlerle birlikte iscileri de kapsayan karma bir simif tarafindan ydénetilmesini istiyordu. UnristiyanhZin -Huristiyanlarca goktan btrakal- mug olan- yoksulluk felsefesini, kendi deyimiy- Je «en yoksul ve en kalabalik sintf»in kalkin- masina uyguluyor ve bunun yeni Huristiyan- likla miimkiin olabilece$ini ileri siiriiyordu. Bu bakimdan Saint-Simonculuk, idealist sos- yalizm ya da iilkiicii sosyalizm adlartyle de anilir. Anamalci miitesebbisin kdr’im hak buluyor, ancak faiz ve rant’in birer sdmiirii oldugunu sdyliiyordu. Uretim araclan miilki- yetini kabul etmekte, ancak bunun yetkin el- SAKATLIK lerde toplanmasini istemekteydi. Saint-Simon- culuk akiminda izdaslar1 onun bu diisiince- sini dogru bulmayarak iiretim araclari iistiin- deki 6zel miilkiyeti biitiiniiyle bir sémtirii ara- ci saymislardi. Saint-Simonculuga prodiikti- vizm de denir. Ciinkii iiretim araclari iistiin- de organizatér otorite saydigi devlet bunlar en verimli olanlara dagitacaktir. Saint-Simon, béylelikle «herkese yeteneZine gére» ilkesini Snermektedir. Verimli iiretimden herkes bu iiretime katilmasiyle orantil, olan payim ala- caktw. Enfantin, Bazard vb. gibi Saint-Simon- cular kimi yerde ustalarini elestirmisler, kimi yerde de diisctiliikte ustalarin1 kat kat geride birakmislardir. Saint-Simoncular (Fr. Saint-Si- moniens, Al. Saint-Simonisten, ing. Saint-Si- monians)’in bu tutumlar: karsisinda yasami- nin son yillarinda Saint-Simon’un «ben Saint -Simoncu degilim» diye bagirdigi sdylenir. Saint-Simon’un Oliimiinden sonra 1828 yrlin- da Saint-Simoncular dinsel bir mezhep gibi orgiitlenmisler ve dinsel térenler diizenleye- _ rek skandallar cikarmislardir. Saint-Simon_ bii- tiin iitopyaciligina ragmen cagini genis capta etkilemis bir diisiiniirdiir. Engels onun igin «Biiyitk Fransiz Devrimini soylular, burjuva- lar ve yoksullar arasinda gecen bir miicadele olarak gérmek gercekten d&hiyane bir kavra- yistir. Politikanin iiretim biliminden baska bir sey olmadigim1 ve ilerde ckonominin iginde eriyecesini gérmiistu. Onda, sonraki top!um- cularin ileri siirdiikleri diisiincelerin -dogru- dan dogruya ekoniomik olan diisiinceler digin- da- hemen tiimiinti iginde tasiyan dahiyane bir kavrayis genislifi vardi» der. Bk. Utopyact toplumculuk. SAINT-SIMONISME Bk. Saint-Simonculuk. SAKARLIK YASI (Tr. Ruhbilim) Erinlikle birlikte basgdsteren hizli gelisme ve bunun sonucu olan devimsel yetersizlikler dénemi... Tiirk Dil Kurumunca yayimmlanan Ruhbilim Terimleri Sézliigiinde ing. awward age deyi- mi karsil% olarak Dr. Mithat Eng tarafindan Snerilmis ve tanimlanmistir. Sakar (Fr. Ma- ladroit) deyimi, elindekileri diisiiren ve dte- yi beriyi dékiip kirani dilegetirir ve ruhsal bir bozuklugu niteler. Frdydcii psikanaliz, sa- karltk bicgimlerinden bilincaltt anlamlar ¢ikar- maya calismistir. Bk. Fréydciiliik, Psikanaliz, Erinlik. SAKATLIK (Os. MAltiiyet, Fr. Infirmité) Be- densel eksiklik ve bozukluk... Toplumsal bir sorun. olarak toplumbilimin inceleme alanina girer. iInsansal yardimlart gerektirdiginden Stiri de térebilim konusudur. Tiirk Dil Ku- rumunca yayimlanan Ruhbilim Terimleri Séz- 19 SAKAT SUCLU liigiinde de Ing. defective delinquent deyimi kargiligi olarak sakat suglu deyimi dnerilmis ve sdyle tanmlanmistir: «Suglulugu daha cok anlik gerilisi ya da benzeri bozukluklardan ilerigelen cocuk». , SAKAT SUCLU Bk. Sakatlik. SAKIM Bk. Saklama. SAKINMA Bk. Kaginma. SAKINIM Bk. Sakint. SAKINTI (Os. thtiyat, Tedbir, Tedebbiir, Ba- siret, Hazim, [lim, MArifet, Hikmet, Riisd, Ak- Ju hikmet, Nasayihi hikemiye, Teemmiil; Fr. Ing. Prudence, Al. Klugheit, It. Prudenza) Olasih durumlata kars: alinan énlem... An- tikgaS térebiliminde dért temel erdem (Os. Fezaili asliyei erbaa, Fr. Vertus cardinales), den biri say:lmis ve bilgelik (Os. Hikmet, Fr. Sagesse) deyimiyle anlamdas olarak kullanil- mistir. Arap térebiliminde ilim (Tr. Bilim, Fr. Science) deyimiyle dilegetirilmistir. Bu anlam, olaylar karsisinda akiullica davranmayi dilege- tirir. Dilimizde sakimm, sakinganlik, sakinim- ilik (Fr. Circonspection), sakinma ve cekin- genlik (OrneZin Bk. Osman Pazarli, Kiiciik Felsefe Sézliigi, s. 34) deyimleriyle de dile- getirilmistir. Alman diistiniirii Immanuel Kant, Al. Kiugheit deyimiyle dilegetirdigi bu anlami mutlu olmak sanatinda beceriklilik olarak ni- teler. Antikcagda Stoac1 Zenon’un dilinde Yu. sophrosyne ve bunun cevirisi olarak Roma’l: Ciceron’un dilinde La. prudentia deyimleriyle dilegetirilmistir. Bk. Temel erdemler, Stoact- lik, Prudentia, Bilgelik, Olciiliiliik, Sophrosyne. SAKIM Bk. Yanlis. SAKIN Bk. Dural, Duragan, Ruhe, Ruhige. SAKLAMA (Os. Muhfafaza, Tahaffuz, Hitz, Bekaa, istipka, istihfaz, Mahfuziyet; Fr., Ing. Conservation, Al. Erhaltung) Herhangi bir se- yi durumunu degistirmeksizin koruyup tut: ma... Latince koruma ve siirdiirme anlamlari- ni dilegetiren conservatio deyiminden tiiremis- tir. Dilimizde sakum, sakinim, koruma, koru- num ve korunma deyimleriyle de dilegetiril- mektedir. Dogabilimde tiirlerin saklanmast (Os. Bekaay1 enva, Fr. Conservation des espéces), tuhbilimde amilarin saklanmasi (Os. Tahaffu- zu hatirat, Fr. Conservation des souvenirs), fi- zikte erkenin saklanmasi (Os. Mahfuziyeti kudret, Fr. Conservation de Yenergie) ve ktit- lenin saklanmas: (Os. Tahaffuzu kiitle, Fr. Conservation de la masse) vb. gibi yasalarin ttimiine saklama yasalart (Os. Tahaffuz ka- 20 . nunlan, ing. Conservation laws) denir. Sak- lama yasalar1, doa siireglerinin ve bu siireg- ler arasindaki iliskilerin siirekliligini dilegeti- ren yasalardir. Bu yasalar, ézdeksel nesnelerin temel dzelliklerini yansitirlar Eytisimsel bir celisme iginde gelisen tiim nesne ve siireg- ler, hem saklanir hem de@gisir’ler, eskinin olum- lu yanlarim bdylelikle yenide siirdiiriirler. Or- negin canli tiirler gelisip deSistikleri halde so- yacekimsel saklamalarla birtakim temel ézel- liklerini siirdiiriirler. Saklama yasalari, ayni zamanda, Ozdegin yaratimazligin1 ve yokol- mazhgin1 da yansitir. ‘Saklama yasalar1, her fiziksel kuramin temel yasalaridir. Herhangi bir saklama yasasimin sinirldhiZimin anlasilmasi bir baska saklama yasasimn kesfedilmesine yolacar. Dogadaki tiim nedensel iliskilerin te- melinde saklama yasalan yatar. Saklama ya da korunma, eytisimsel celismenin tutucu ve es- kiyi koruyucu yanidir. Eski daima yeniyle asi- fur, ne var ki daima yenide de korunur ve siirdiiriiliir. Bu, evrensel gelismenin (esdeyisle dogasal, toplumsal ve bilingsel gelismenin) te- mel yasasidir. Saklama, ekonomik acidan da gok Gnemlidir ve toplumsal yasamm, heniiz ilk adimlarinda bulundugumuz insansal uy- garhigin temelidir. Insanlar Snceleri saklama- sini bilmiyordu. Bu yiizdendir ki bir milyon yil oldugu tahmin edilen insan yasammn 980.000 yili astrt yoksulluk icinde gecmistir. Yiyebilecekleri kadar yiyorlar, fazladan topla- diklarin giiriitiip ziyan ediyorlardi. Ekonomik gelisme, siirekli bir yiyecek stokunun bulun- mastyle, insanlarmm bu yiyecekleri saklamasim ogrenmeleriyle baslamistu. Bk. Korunma, Ce- lisme, Asma, Anilarin saptanim, Erkenin ko- runmasi ilkesi, Yasa. SAKLAMA YASALARI Bk. Saklama. SAKLAMA YITIMi (Os. Ziyai tahaffuz, Fr. Amnésie de conservation) Bir carpi sonucun- da meydana gelen unutkanlik... Heyecan ya da baskaca bir garpi (Fr. Choc) etkisiyle olur. Bellekteki saptanim (Fr. Fixation) yetisi bo- zulur. Bk. Bellek yitimi, Anilarm saptanim. SAKLI (Os. Kamin, Mahféz, Mektim; Fr. Latent) Belirtisiz... Psiko-patolojide ve Fréyd- ciiliikte bilingalti’m nitelemek icin kullanil- muistir. Gizli deyimiyle anlamdastir. Osmanlt tuhbiliminde «kiil altrnda yatan ve parlamak igin bekleyen bir kivilcm gibidir» deyisiyle tanmmlanmustir. Sekliltk (Os. Kemin, Fr. La- tence) deyimi bir gok hastahklar icin de kul- lanihr, SrneZin hastanin kendisince farkina va- nilmamis olan bir escinsellik igin sakls escin- sellik (Fr. Homosexualité latente) denir. Bk. Gizli, Bilingalti, Fréydciiliik, Psikanaliz. SAKLI BiCiM (Os. Sekli kamin, Fr. Forme latente) Heniiz meydana grkmamis olan bi- cim... Ozellikle Van Helmont’in imago semi- nalis yarsayimi icin kullaniimigtir. Van Hel- mont’a gére her drgenin bigimi, ne idiigii be- lirsiz bir imago seminalis’te saklidir ve bu to- hum imgeleri her 6rgene kendi dzel bicimini verir. Ornegin kulagin, yiiregin, mifdenin vb. bigimleri hep béylesine sakl: bigim’lerdir. Bk- Imago seminalis, Olgun tohumlar kurami. SAKLI ERKE (Os. Kudreti kamin, Fr. Ener- gie potentielle} Depo edilmis, giic halinde du- ran erke... Giig hdélinde (Os. Mekni, Fr. En puissance) olan, gizilgti¢ deyimiyle dilegetirilir. Gizilgiig erke deyimiyle dilegetirilmesi daha dogru olur. Bk. Gizilgiic, Gizil, Sakl. SAKLITASIM (Os. Kuy4s1 matvi, Kiyast za- miri, Kiyas1 hitébet, Krys: izmari; Fr. En- thyméme, Al. Enthymem, ing. Enthymeme, It. Entimema) Sdylenmeyen 6nermelerinden biri sdylenenlerde ickin bulunan iki dnermeli ta- sim... Aristoteles tarafindan ileristiriilmiistiir. Eksik tagim ve Ortiik tasim deyimleriyle de dilegetiriliyor. Ornegin «biitiin insanlar konu- sur-dyleyse bu da konusur» saklitasuminda «bu da bir insandir» kiigtik Gnermesi séylen- memistir, ama sézkonusu olanin da bir insan oldugu hemen anlasilir; «bu da bir insandir -Gyleye bu da konusur» saklitasiminda «biitiin insanlar konsur» biiyiik Gnermesi sSylenmemis- tir, ama biitiin insanlarin konustuZu 6nermesi- ne dayanildig: hemen anlasilir; «biitiin insanlar konusur - bu da bir insandir» Gnermesinde «éy- leyse bu da konusurs sonug Snermesi sdylen- memistir, ama sézkonusu olanin da konustugu hemen anlagihr. Bu bigim tasimlar genellikle sdylevlerde gectiZinden Aristoteles buna sak- litasimsal Szdeyis (Os. Kiyas: matvi vecize, Fr. Sentence enthymémique) dermis. Osmanli mantikeilari da bu yiizden kiydst hitébet (Sdy- leme sanati tasim1) demisler. Yunancada en thymo deyimi sakl: tutulan anlamindadir. Ki- mi sézliiklerde kanithtasim’a da eksik tasuml sonug ya da saklitasiml: sonug denmektedir. Bk. Tasim, Kanitl tasim. SAKLITASIMLI SONUC Bk. Saklitasim, Ka- nith tasim. SAKLITASIMSAL OZDEYIS Bk. Saklitasim. SALABET Bk. Katihk, Katikeilik. SALABETIYYE Bk. Katihkeihk. SALAHIYET Bk. Yetki, Yeti, Yetke. SALAIRE Bk. Uceret. SALARIAT Bk. Giindelikgilik. SALDIRI SALAT Bk. Namaz. SALDIRGAN DAVRANIS Bk. Saldirganlik. SALDIRGANLIK (Tr. Ruhbilim) Bireyin ken- di diisiince ya da davramislarini distaki di- renmelere karsin zorla karsisindakilere benim- setme gabasi... Tiirk Dil Kurumunca yayim- lanan Ruhbilim Terimleri Sdzliigiinde’ Ing- aggressiveness (Os. MiitecAvizlik) deyimi kar- sihg: olarak Dr. Mithat Eng tarafindan dne- tilmig ve tammlanmustir. Ayn: sOzliikte, bas- kalarimin zararina olarak kendini yiikseltmek igin harcanan kirici ve saldrrict cabalari dile- getiren Ing. aggressive behavior (Os. Miite- caviz tavri hareket) deyimi karsiliginda sal- dirgan davranig deyimi Snerilmistir. Bk. Sal- dirt. SALDIRI (Os. Tecdviiz, Fr. Agression, Al- Aggressives~ Verhalten, ing. Aggression, It. Agressione) Diledigini elde etmek igin kaba giig kullanma... Kisiler, toplumlar ve iilkeler arasinda olabilir. Kisisel saldirganlklar ' ézel- likle ruhsal agidan hastaliksaldi. Ornegin Freud, kisisel saldirganligi, dliim icgiidiisii- niin belirlediZi bir davranis olarak nite- ler; Adler, yiikselme ve egemen olma istefi-” nin zorunlu sonucu sayar. Lenin’in izleyicisi Stalin de bir yazisinda sdyle der: «Sin:flarara- si savasim saldirisinin, iilkelerarast: savas sal- dirisindan hig bir farki yoktur. Simf diisma- nint yoketmeyi amaglayan bir saldin da, tipks bir iilkeyi yoketmeyi amaglayan bir saldiri gi- bi, kazanilan mevzileri saglamlastirmadan, kuyvetleri yeniden diizene koymadan, cephe igin yedek giigleri giiven altina almadan, cep- he gerisiyle baglant: saglanmadan yiiriitiile- mez». Saldirt deyimi, Tirk Dil Kurumunca yayimlanan Toplumbilim Terimleri SézliiZiinde Dr. Ozer Ozankaya tarafindan sdyle tanmm- lanmistir: «Kisilerin, toplumsal kiimclerin ya da toplumlarin baska kisi, kiime ya da top- lumlarm dogal varliklarmi, eylemlerini ya da iyelikleri altmdaki seyleri kendilerine gikar saflamak, onlara zarar ya da aci vermek, belli davranislardan caydirmak amaclartyla denetim altina almaya girismeleriv. Ayni sdzltikte, sal- dirganlik egiliminin ona yol agan kisi ya da varlik yerine bir baska kisi ya da varhiza yo- nelmesi olayini dilegetiren Fr. déplacement de l’agression ve Ing. displacement of aggres- sion deyimleri karsiligi olarak saldirt sapmasi deyimi Onerilmistir. Tirk Dil Kurumunca ya- yimlanan Ruhbilim Terimleri Sézliigiinde de saldirma deyimi Dr. Mithat Enc tarafindan sdyle tanmmlanmistir: «i. Engellenme-saldir- ganlik varsayimima godre engellemenin yaratti- & davranislar, 2. (Adler) Egemenlik isteminin 21 SALDIRI SAPMASI biittin gériiniisleri, 3. (Freud) Oliim iggiidii- siiniin biling asamasindaki yansimasi». Bk. Saldirganlik. SALDIRI SAPMASI Bk. Saldir. SALDIRMA Bk. Saldin. SALGI KURAMI (Tr. Ruhbilim) Davranisin, Ozellikle de coskusa] davranisin ig salgi bez- lerinin etkinlikleri sonucu oldugunu ileristiren ports... Tiirk Dil Kurumunca yayimianan Ruhbilim Terimleri Sdzliziinde Ing. -glandu- lar theory deyimi karsili%: olarak Dr. Mithat Eng tarafindan énerilmis ve tanmmlanmuistir. Aynt sdzliikte, herhangi bir dis uyaran sonu- cunda salgi bezlerinde gériilen etkinligi dile- getiren ing. glandular response deyimi kargili- & olarak salgisal karsilik deyimi énerilmistir. SALGIN KORKUSU (Os. SArt hastalik kor- kusu, Fr. Terreur de contagion) Salgin bir has- taligin basgéstermesi karsisinda duyulan kisi- sel ya da toplumsal. korku... Toplumbilim de- yimidir. SALGISAL KARSILIK Bk. Salgi kuramt. SALIBE Bk. Olumsuz, Yadsili, Olumsuz Yar- gt. SALIBI Bk. Capraz. SALIH Bk iyi. — SALIM Bk. Saglam, Dogru. SALIMUTTABIA Bk. Diizgiilii, Diizgiilii doga. SALIP Bk. Yoksun. SALisi HARIC Bk. Usiinciiyii atmak. SALKIM (Tr. Ruhbilim) Baski altinda olma- digi igin bilince gikabilen, duyguyla karisik bir diisiince dizgesi... Tiirk Dil Kurumunca yayimlanan Ruhbilim Terimleri SdzliiZiinde Ing. constellation deyimi karsiliginda Dr. Mit- hat Ene tarafindan Snerilmis ve tantmlanmis- tir. Bk. Fréydciiliik. SALT (Tr. Bilgibilim) An... Ari deyiminin anlamdasi olan salt deyimi felsefe dilinde yeg- fenmekte ve yalin (Os. Sade), yaling (Os. Ba- sit), gereksiz oldugu halde saltik (Os. Mutlak) deyimleriyle anlamdas olarak da kullanilmak- tadir. Ornegin Tiirk Dil Kurumunca yayimla- nan Felsefe Terimleri Sézliigiinde Fr. absolu- tisme deyimi saltikeilik deyimiyle dilegetiril- digi halde aynt kurumun yayimladig: Tarih Terimleri Sdzliigiinde saltgilik deyimiyle di- legetirilmistir. Agagida da gériilecegi gibi 22 aymt kurumun yayimladigi ruhbilim terimleri sdzliigiinde de saltik deyimiyle dilegetirilmele- ri gereken ruhbilm terimleri salt deyimiyle di- legetirilmektedir. Baskaca hig bir seyle karts- mamus olan’: dilegetiren salt deyimiyle baska- ca her seyden bagimsiz olan’: dilegetiren sal- tk deyimi arasindaki bu karisikligin nedeni, Descartes ve Kant anlayislarinda yatar. Des- cartes duyulardan, Kant deneyden bagumsiz olant salt deyimiyle dilegetiriyordu. Des- cartes’a gére hig bir seyden etkilenmeyen, Kant’a gore Onsel olan salt’ti. Descartes’in di- linde bedene bag olmayan ve ondan etki- lenmeyen Szdeksiz varlik salt ruh (Fr. Esprit pur), Kant’in dilinde duyumdan ve deneyden bagimsiz Snsel bilme yetisi salt us (Al. Reine Vernunft)’tu. Descartes ye Kant’la her ikisi- nin izleyicileri tarafindan salt’a yiiklenen bu nitelikler, ayn1 zamanda, saltrk’in da nitelik- leriydi. Tiirk Dil Kurumunca yayimlanan Ruh- bilim Terimleri SdzliigZiinde de, takistoskop ya da kronometreyle cok kisa bir siire igin gosterilen yazilardan denefin algilayabildigi en yiiksek harf ya da sézciik sayisim1 kapsayan alan dilegetiren Ing. absolute perceptual span deyimi kargiligi olarak salt alg: alani, ancak algilanabilecek giigteki uyarana karst gdésteri- len duyu 6rgeni duyarligim dilegetiren Ing. absolute sensitivity deyimi kargihg: olarak salt duyarltk, gerekli deney kosullam altinda bir uyaranin etkili duruma gelebilmesi icin gerekli olan en diisiik giicii dilegetiren Ing. absolute threshold deyimi kargiligi olarak salt esik, hig bir karsilastirma yapmadan verilen tek bir tonun perdesini ayirdedebilme duyar- ligint dilegetiren Ing. absolute pitch deyimi kargiltgi olarak salt isitme duyarlig: deyimleri Onerilmis ve tanimlanmustir. Bk. Art, Salttk. SALT ALGI ALANI Bk. Salt. SALTANAT Bk. Egemenlik. SALT ANLIK Bk. Art anhk. SALT BiCIM Bk. Salt form. SALTATION Bk. De§sincilik. SALTCILIK (Os. Mutlakiyet idaresi, Fr. Autocratie, Al. Autokratie, Ing. Autocracy) Feodal diizenin géktisii sirasinda ortaya gikan sinirsiz yetkili, kogulsuz egemen ve denetim- siz ySnetim bicimi... Saltkeilik deyimiyle di- legetirilmesi daha dogru olur (Bk. Salt). Tiirk Dil Kurumunca yayimlanan Profesér Dr. Be- kir Sitki Baykal’tn hazirladig1 Tarih Terimleri Sozliigiinde Al. Absolutismus deyimi kargiligi olarak séyle tanmmlanmustir: «Hiikiimd4rin tim siyasal erki elinde bulundurdugu yénetim bi- cimi». Tiirk Dil Kurumunca yayimlanan Dr. Ozer Ozankaya’nin hazirladigi Toplumbilim Terimleri Sézligiindeyse Fr. autocratie deyimi karsilifi olarak cok daha yerinde bir deyimle salttket yénetim (hem terimsel acidan yerinde, hem de saltikciliSin felsefesel anlamindan ayirmak bakimindan yerinde) deyimiyle dile- getirilmis ve sdyle tanmlanmustir: «Bir kisi, kiigitk bir kiime ya da bir siyasal partinin de- netim dist yOnetimi». Burjuva devlet bicimleri (monarsi, oligarsi, konstitiisyonel, otokrasi, de- mokrasi, diktatérliik): ne tiirlii olursa olsun daima egemen sinifin gikarlarim koruma 1ra- simt tasir ve bu ¢ikarlar: koruma yolunda de- Bisen kosullara gére su ya da bu bicimi alir. Gercekte birinin dtekinden simfsal yapi ola- rak hig bir farki yoktur. Feodal iiretim diize- ninin cdkiis déneminde burjuva cikarlarinin giivenceye alinmasi biylesine bir saltrkcali$1 gerektirmisti. Bk. Devlet, Salt, Salttk, Salttke:- lik. SALT DENEY Bk. Ari deney. SALT DOGAUSTU Bk. An dofaiistii. SALT DUYARLIK Bk. Salt. SALT DUYGULULUK Bk. Yalin duygululuk. SALT DUYUM (Os. Saf ihsas, ing. Pure sen- sation) Algiladigi nesneden soyutlanmis du- yum... Berkeley’ci Fraser tarafindan kullanil- mustir. Fraser’e gére algilanan, nesnel gercek- lik degil, tasarimlardir. Bk. Ozdeksizcilik, Du- yum, Tasarim. SALT EDIM Bk. Yalin edim. SALT ESIK Bk. Salt. SALT FORM (Tr. Kant) Ulam... Salt bicim demek olan ve Kant’in ulam (kategori) anla- minda kullandigi salt form deyimi bir cok Kant gevirilerinde Tiirkce yazimiyla kullanil- maktadir. Orne$in Kant’a gére uzay ve za- man duyarligin, tigerlik dért grupta toplanan on iki ulam anligm salt formlaridir. Duyum- lar, bu salt formlarm icinde bicimlenip diize- ne girerler. Bu yiizden Kant felsefesine form felsefesi de deniyor (OrneSin bk. Felsefe Ar- kivi, say: 18, Istanbul 1972, s. 89). Bk. Eles- tiricilik, Anschauung. SALT GORGUCULUK (Os. Saf ihtibariyye, Fr. Empirisme pur) Katiksiz gérgiiciiltik... In- giliz diisiiniirii Bertrand Russell’e gére dogru’ larin sadece deney’e dayandigint, deneyi asan hig bir dnermenin dogru olamayacagini ileri- siiren gorgiictiliik salt gérgiiciiliik (ing. Pure SALTIK empiricism)’diir. Russell bu gdrgiil anlayisa karsi cikar ve «do$ru saydiklarimiz: elde tut- mak istiyorsak ne tanitlamali, ne de deneyden tiiretilen bir takim cikarim ilkelerine basvur- maliyiz» der (Russell, An Inquiry Into Mea- ning and Truth, 1940, s. 305). Bk. Gérgiicii- lak, Dogru, Saittk gérgiiciiliik. SALT GORU Bk. Salt sezgi, Anschauung, Reine Anschauung. SALT HAZ Bk. Art haz. SALTIK (Os. Mutlak, Kat’i,, Gayrt: mukayyed, Gayri mesrfit, Gayrt mahdiid, Gayri nisbi, Gayr1 miitenahi, Kamil, Miistakil; Fr. Absolu, Al. Absolut, ing. Absolute, it. Assoluto) Hig bir iliskiyi gerektirmeksizin kendiliginden var- olan. 1. Etimoloji: Basibos gezen hayvani ve engel- sizce akan suyu dilegetiren salma kédkiinden tiiremistir. Orta-Asya Tiirkcesinde bagimsiz ve Ozgiir olana saltuk denir ki bu deyim aym an- lamda Tiirk-islam tasavuf dilinde de kullanil- mustir. Arapga mutlak deyiminin kékeni olan itlak deyimi de aym anlamdadir ve hayvanin yularini alip salmak demektir (Bosama anla- mindaki Ar. tatlik ve bosanan kadm anlamin- daki Ar. mutallaka deyimlerinin kokii de bu deyimdir). Tanribilimsel anlamda’tanrr’y1' dile- getiren Ar. mutlak deyiminin bu anlamint da Arap ve Osmanl tanribilimcileri, tanrinin «kendisini evrenin her yanina salip koyver- mis» olmasryla yorumlarlar. Avrupa dillerinde kullanilan absolu.deyiminin kékeni, Aristote- les’in ayn anlamda kullandigi deyimin LAtin- ceye cevirisi olan absolutus deyimidir ve ba- Bint ¢ézmek anlamindadir. Osmanli felsefeci- leri Aristoteles deyimiyle La&tince cevirisini «alaikten cdziilmek» ve «revabitin1 kaybetmek» deyimleriyle agiklamislardir ki bunlarin tiimié bagimsiz olmak anlamin: dilegetirir. 2. Mantik: Saliik deyimi, nesne ve olaylar arasindaki iliskileri ve bagintilari dilegetiren géreli (bagintili, bagi, iliskin) deyiminin kar- sitidir. Aristoteles mantifina gére insan saltik bir deyim, baba’ysa géreli bir deyimdir; giin- kii insan baska bir seye oranlanmadan ileri- stiriiltiyor, babe’ysa cocuga oranlanryor. Ne var ki insan da hayvana oranlanarak ilerisii- riilebilir ve bu halde gireli olur. Demek ki salttk’la gdreli arasindaki karsitltk da, saltik bir karsithk deSil, géreli bir karsithkur. Her iki terimin eytisimsel anlamlat: bilinmeden kullanimlart yaniltic: sonuclar verebilir. Bk. Géreli diisiincecilik, Gérecilik. 3. Metafizik: Metafizik dilde ve idealist fel- sefede saltik deyimi, gdreli deyiminin bagum- 23 SALTIK ARASTIRMA siz karsiti’dir ve son olam, kutsal olant, de- Bismez olam, evrende varolan her seyi yarat- mis olan Gzne’yi dilegetirir. Bu anlam tiimiiy- le bilimdisidir ve bilimsel alanda gecersizdir. Itkin saltikla gdreli bagimsiz karsithklar degii, bagimlt karsithklardir- Birbirlerini karshkh olarak hem yadsirlar, hem de gerektirirler. Géreli olmadan saltik olmaz ve saltik olma- dan da géreli olmaz. Gireli ve salttk her za- man birbirlerine déntisiirler, belli bir iliskide goreli olan bir baska iliskide saltik olur ve belli bir iliskide salttk olan baska bir iliskide géreli olur. Salk ve géreli, kargithk tasryan geliskili bir birliktir ve birbirinden asla ay- rilamaz. Ikinci olarak evrende son yoktur, ev- ren sonsuzdur; 6rnegin metafizikcilerin ve idealistlerin hayal ettikleri gibi baskaca hig bir bilgiyi gerektirmeyecek olan son bir bilgi hig bir zaman varolmamistir ve varolmayacak- tir, giinkti bu Engels’in cok yerinde deyimiyle «sonsuza son cekmek» olur. Son bilgi, bilgi si- nurina dayanmis olan bilgi degil, iginde bulun- dugumuz tarihsel zaman ve kosullarda bilmek- te oldugumuz bilgidir. Ornegin esek sirtinda yolculuk edildigi gaglarda Istanbul’dan Anka- ra’ya on giinde gidilece$i bilgisi saltik bir bil- giydi ama son bilgi degildi, nitekim .demir- yolunun yapilmasiyla bu siire on saate vé uga- Bin gergeklesmesiyle bir saate inmis ve o sal- tik bilgi béylece tarihsel géreli bir bilgi olmus- tur. Ugiineii olarak evrende kutsal olan hig bir sey yoktur, giinkii kutsalligi belirleyen din- sel temel bilimsellikten yoksundur. Bu, elbet- te, hig bir seye saygi duyulmamasi gerektigi anlamina gelmez, ancak bilimsel olmayan ni- telikler hayal edilmemesi gerektigi anlamina gelir. Dérdiincit olarak evrende degismez olan hig bir sey yoktur, her sey degisir ve déniisiir. En deSismez goriinen da baslarindaki kaya- lar bile bir zamanlar bugiin bulunduklari yer- de yoktular, bir zaman sonra da bugiin bu- lunduklar: yerde olmayacaklardir. Besinci ola- tak evrende her seyi yaratmis olan bir dzne yoktur, giinkii evren yaratilmamistir ve yok- olmayacaktir. Saltik deyimi metafizik ve idea- list felsefede dinsel agidan. tanri, Fichte’de ben, Hegel’de evrensel ilke, Schopenhauer’de irade, Bergson’da sezgi’dir. Bu kavramlarin timii, metafizigin ve idealizmin onlara yakis- turdiklar1 anlamlarda bilimdisidirlar. Bk. Kut- sal, Géreli, Metafizik, Diisiincecilik, Oznel diisiincecilik, Nesnel diigiincecilik, Hegelcilik, Iradecilik, Sezgicilik. 4. Toplumbilim: Tiirk Dil Kurumunca yayim- ianan Toplumbilim Terimleri Sézliigtinde Dr. Ozer Ozankaya saliik deyimini séyle tanim- famaktadir: «Kosulsuz, bagimsiz, gdreli olma- 24 yan ve kendi basina tam sayilan bir olgunun bu niteligi». Bu sdzliikte otokratik yénetim de cok yerinde bir deyimle, salttkc: ydnetim de- yimiyle dilegetirilmis ve tanimlanmustir. Bk. Saltgrhk. : 5. Eytisimsel Gzdekgi felsefe: Eytisimsel 6z- dekgi felsefede saltik deyimi, nesnel gergek- ligin iliskisiz olan yanim dilegetiren bir ulam- dir ve nesnel gerceklizin iliskili olan yanim dilegetiren géreli ulamiyla karsitlik tasryan ¢e- liskili bir birlik olusturur. Nesnel gergckligin her nesne ve olayinda bir iliskili ve bir ilig- kisiz yan vardir, bu iki yandan biri olmadan Gbiirti de olamaz ve biri her zaman Sbiiriine dontisebilir. fliskisiz yan (saltik yan) sinirsiz, sonsuz, bagimsiz, temel ve varolmak icin hig bir iliskiyi gereksemeyen yandir. Iliskili yan (g6reli yan)’sa sinirli, sonlu, bagiml1, gegici ve varolmak icin bir iliskiyi gerekseyen yandir- Ornegin bir elma, géreli yantyla, elmalasmak igin isidan suya kadar bir cok iliskileri gerek- ser, simrlidir, sonludur, bagimlidir ve gegici- dir. Elmanin saltik yaniysa somut bicimini al- digi Gzdekselligindedir; hig bir iliskiyi gerek- tirmeksizin kendiliSinden varbulunan ve yokol- mayacak olan bu dzdeksellik sadece sonsuz sayida elmalarda defil, tiim somut devim bi- gimlerinde siirtipgider. Bu yiizden sinirsizdrr, sonsuzdur, bagimsrzdir ve temeldir. Elma yok- olur ama ézdek yokolmaz, insan yokolur ama 6zdek yokolmaz, kaya yokolur ama dzdek yok- olmaz. Demek ki her yokoldan (esdeyisle si- nirli, sonlu, bagiml: ve gecici olan), bir de yokolmayan (esdeyisle sinirsiz, sonsuz, bagim- siz ye temel olan) yan tasir. Bu, dofasal sii- reclerde béyle oldugu gibi, bilingsel siirecler- de de béyledir. Her géreli bilgi yerini daha yeni bir géreli bilgiye birakarak gigtip gider, ama bilgi siireci biitiin bu gdreli bilgilerde saluk olarak siiriipgider. Her goreli, saltigin bir pargasin1 tasir. Her saltuk da kendini gé- relide acia vurur. Demek ki nesnel gercek- ligin salttk ve gireli yanlart asla birbirinden ayrilamaz. Saltigin abartilmasi gérelili#i kii- giimsetir ve bilimdisi inakgilga (dogmatizme) varir, gérelinin abartilmasiysa salti$i kticiim- setir ve bilimdisi siiphecilikle GznelciliBe (sep- tisizme ve siibjektivizme) varir. Eytisimsel dz- dekci Sgreti, metafizik ve idealist tekyanlil- &n bu iki bicgiminin de tiim bilimdigi yanilgila- rint sergilemistir. Bk. Géreci diisiincecilik, Gé- recilik, Goreli, Eytisimsel. 6zdekcilik, Saltik- giuk, Saltik bilgi. SALTIK ARASTIRMA (Os. Mutlak taharri, Fr. Recherche absolue) Avenarius’e giére bede- nimizin digindaki Sfelerin iliskileri tistiine ya- pilan arastirma... Ampirio-kritisizmin kurucu- larindan Profesér Avenarius’e gére bedenimize bali Sfeler iistiinde yapilan arastirma da gé- reli arastirma (Os. izAfi taharri, Fr. Recherche relative)’dir. Bk. Empirio-criticisme. SALTIK ARTIK-DEGER (Os. Mutlak krymet fazlasi, Fr. Plus-value absolue, Al. Absoluter Mehrwert, ing. Absolute surplus value) is sii- resinin uzatilmasiyla elde edilen artik-deger... Karl Marx’in deyimidir. Uretim kosullarini deBistirmek yoluyle emefin verimliliZini arti- rarak elde edilen artik-degeri dile getiren géd- reli artik-deger deyimi karsih%inda kullanilir. Eme$in verimlili3i, anamalc: -tarafindan, an- cak bu iki yoldan artirilabilir. Bir zamanlar, bu yiizden, 18-20 saata kadar cikarilmis bu- lunan emek zamant yasalarla sekiz saata in- dirilebilmistir. Giin yirmi dért saatla simurli bulunmasa ve insanin fizik yapisi1 dinlenmek- sizin bu siirede calismaya dayanabilse anamal- ci diizen calisma giiniinit yirmi dért saata ¢1- karirdi1. Anamalc1 bunu, kisisel k6tiiliigiinden degil, anamalc: iiretimin zorunlu yasalarinin baskisiyle yapar; yapmak zorundadir. Nitekim isgiiniinti belli bir smmirdan Gteye uzatamadif1 igindir ki teknigi gelistirmek yoluyle emegin verimliligini artirmak zorunda kalmistir. Or- neBin iscinin iicretinin esdeBerini bes saatta urettigini varsayarsak isgiiniiniin on saattan on iki saata cikarilmasi, artik-eme$i giinde bes saattan yedi saata yitkseltir ve yiizde 40 arti- ni. Bir ticret artirm: yapilmaksizin gergekles- tirilmig olan bu uzatma, arttk-degerin saltik artisidir. Bk. Artik-deger, GGreli artik-deger- SALTIK BARISCILIK (Os. Mutlak sulhcii- liik, Fr. Pacifisme absolu) Insanlarin birbir- lerini sevmeleriyle sonsuz barigin gergeklesece- 8i inanci... Bu metafizik gériis, gercek diinya- ya ve onun anamalci: kosullarina sirt gcevirir ya da dikkatleri metafizik kavramlar iistiine cekerek barissizligin gergek nedenlerini kasith olarak gizlemeye calisir. Bunun sayisiz cesit- lerinden biri de sémiirge Hindistan’in liderle- tinden Gandi’nin pasif direnis savidir ki tilke- sine daha cok baski ve zuliim getirmigstir. Bk. Résistance passive, Opiit. SALTIK BASLANGIC (Os. Iptiday: mutlak, Fr. Commencement absolu) Evrensel olusma- nm baslangict... Bu metafizik say, bilimsel olarak iiriitiilmiistiir. Her sonlunun bir so- nu oldugu gibi elbette bir baslangic1 da var- dir, ne var ki sonsuzun sonu olmadifi gibi baslangie: da--yoktur: Evrense “ilksiz ve son- suzdur. Bk. ilksizlik ve sonsuzluk, Kirmiziya kayma. SALTIK BEN (Os. Enei mutlak, Fr. Moi ab- solu) Bireysel ben’lerin toplumsal iliskilerinde SALTIK BIRLIK gerceklesen iilkiisel ben... Alman diisiiniirii 6znel diisiinceci Fichte tarafindan_ ilerisiiriil- miistiir. Fichte, ayni anlamda diisiinsel ben (Os. Enei tasavurt, Fr. Moi idéal) deyimini de kullanmistir. Bk. Ben, Oznel diisiincecilik. SALTIK BiLGi (Os. Marifeti mutlaka, Fr. Connaissance absolue) Metafizi8e ve diisiin- cecilige gére tiim bilgiyi kapsayan ve artik baskaca hig bir bilgiyi gerektirmeyen son ve kesin bilgi... Her felsefesel ulamin oldugu gibi saliik bilgi ulaminin da metafizik ve ey- tisimsel anlamlarin: titizlikle birbirinden ayir- mak gerekir. Metafizik anlayistaki saltik bilgi yoktur, oysa eytisimsel anlayistaki saltrk bilgi vardir. Baskaca hi¢ bir bilgiyi gerektirmeyen son ve kesin (Metafizik anlamda saltsk) bir bil- gi olamaz (Bk. Saltik). Bilgi stirecinde saltiklik "ve gorelilik, dzellikle saltisk dogrulukla gireli dogruluk iliskisinde kendini ortaya koyar. Su anda masa basinda yaz1 yazmakta oldugum sal- tik olarak dogrudur, demek ki bu bilgim saltik bir bilgidir. Insanlar giinliik yasamlarinda bile bu gibi saltzk bilgileriyle davranirlar ve islerini goriirler, belli sonuclar elde ederler. Ne var ki metafizik anlamdaki saltik bilgi olanaksizdir, giinkti bilgi her zaman tamligin dogrultusunda ilerleyen eksik ve tamamlanmamis bir siirectir, her zaman da béyle kalacaktir. Ctinkii degis- me siirekli ve sonsuzdur, bilgi de siirekli ve sonsuz olarak gelisecektir. Ama bu, hig bir zaman tam (kesin, bitmis, ‘saltik) bilgiye eri- silemeyecektir anlamina gelmez. Ciinkti her eksik bilgi tamligini, es deyisle her bagintih (metafizik anlamda géreli) bilgi saltrkligint igerir. Tamhk eksikligin, saltklk baSimtilgin igindedir. Hk bakista celisik gibi gériinen bu gercek, pek yalin_ ve kolayhkla anlagilabile- cek bir gercektir. OrneZin isk konusunda dal- ga kurami, XX. yiizy:lin baslarinda ssiZin ay- ni zamanda zerreli olusunun anlasilmas: iize- rine, yetersizliginden Stiirii birakildi. Ne var ki, bu bagintil: ve eksik bilgi, birakilincaya kadar ise yaramts ve birgok bilimsel gercek- lerin’ meydana cikarilmasin1 sa$lamist1. Ciin~ kii kendi saltikligini (eg deyisle dogru yanini) da igermekteydi. Bunun gibi evrenin ilk yapi- sint (arkhe’yi) arastiran ilk diisiinceler bunu sirasiyle su, hava, ates vb. ézdeklerinde gir-- miislerdi. Zamanla birbirlerine yerlerini bira- kan biitiin bu eksik ve baSintih bilgiler evre- nin Ozdeksel bir yapist bulndugu tam ve sal- tik bilgisini tasrmaktadirlar. Salttk bilgi, ba- gintili bilgilerin bu siiregiden icerigidir. Bk. Bilgi, Salttk, Procés de connaissance. SALTIK BIRLIK (Os. Vahdaniyeti mutlaka, Fr. L’unité absolue) Tanrimin birligi... Tanri- 25 SALTIKCILAR bilim deyimidir. Tanribilimci gizemciler bu birliZin goklukta birlik (Os. Kesrette vahdet, Fr. L’unité dans la variété)’ten doSdugunu ileristirerler. Bk. Birlik. SALTIKCILAR (Os. Mutlakiyyan, Fr. Les absolutistes) Saltrkgilik anlayisi yandaslart... Bk. Saltikgilhik. SALTIKCILIK (Os. Mutlakiyye, Mezhebi mutlakiyyin; Fr Absolutisme, Al. Absolutis- mus, ing. Absolutism, /¢ Assolutismo) Meta- fizik ve idealist bir anlayisla kavram, ulam, kural ve ilkeleri salttk olarak ilerisiirme... Ornegin Hegelcilik, drnek bir saltikerhktir. Hegel’e gére saltik, diisiincedir. Tiim ulamlar da saltigin tanimlan, esdeyisle kendisidirler. Bk. Saltik, Hegelcilik. SALTIKCI YONETIM Bk. Saltcihk. SALTIK DEGER (Os. Kiymeti mutlaka, Fr. Valeur absolue) Degismeden kalan ve defis- meyecek olan deer... Metafizik ve idealist fel- sefede Gzellikle térebilimsel defer yargilari igin kullanilir. Metafizigin ve idealizmin sal- tik kayrami iistiindeki temel yanigilarint tasur. Bk. Salttk, Saltik bilgi, Procés de connaissance, DeSer. SALTIK DEVIM (Os. Hareketi mutlaka, Fr. Mouvement absolu, Cinétique absolue) Cisim- lerden baSimsiz ve kendi bagina varoldugu dii- giiniilen devim... Felsefeyi temelden ilgilendi- ren bu fizik sorunu ilkin Newton-Leibniz tar- tismasi nedeniyle Alman diisiiniirti Leibniz tarafindan ortaya atilmistir. Ingiliz fizikgisi Newton saltik bir uzayla salttk bir zaman bu- Jundugunu varsaymis ve tinlii mekanigini bu temel iistiine kurmustu. Leibniz, parlak bir sezisle, cisimlerden bagimsiz ve kendi basla- xina varbulunduklar: tasarimlanan salttk za- mania salttk uzay diisiincesine karsi cikmis: ve sdyle demisti: Salttk uzayla saltrk zaman var- ‘sa saltik bir devim de bulunmalidir, bu halde de saltik durgunluk (siikanet) iginde bulunan salttk uzayda bir cismin durgunluk halinde mi, yoksa devim halinde mi bulundugunu sormak gerekir? Leibniz’in bu sorusuna bilim- sel olarak karsilik vermek olanaksizdt, giinkii bir cismin devimi ancak baska cisimlere gére saptanabilirdi, cisimlerle bagintis: koparilmis bulunan saltik bir devim saptanamazdi. Bir ara, Michelson deneyiyle, metafizik anlamda- ki bu salttk devimin saptanabilecegi sanildi. Gergekten de Michelson-Morley deneyi saltik devimin saptanmasina pek elverisli gériiniiyor- du: Durgunluk halinde bulunan bir saltik uzayda hareket eden uzun bir tren diisiiniiniiz. ‘Bu trenin basmda, ortasrnda ve sonunda bi- 26 ter gézlemci var. Ortadaki gézlemci belli bir anda bir tabancayi atesliyor. Tabancadan c1- kan sesin, trefiin sonunda bulunan gézlemci- ye trenin basinda bulunan gézlemciden daha Once ulagmasi gerekir. Ciinkii trenin bast her an ses dalgasindan uzaklasirken trenin sonu- her an ses dalgasina yaklasmaktadir. Simdi bu trenin yerine diinyamiz, ses (akustik) isa- retin yerine de iki 1sik (optik) isaret koyalim. Oyle ki bu isiklardan biri diinyanin devindigi dogrultuda, 6teki de tam ters dogrultuda git- sin. Mantiksal sonug su olmalidir: Ses isare- tinin, trenin basinda ve sonunda bulunan sa- atli gdzlemcilerin saptadigi zaman farkindan trenin hizi cikarilabilecegi gibi isik isaretleri- nin zaman farkindan da diinyanin uzaya gé- re devimi cikarilabilmelidir. Ne var ki diin- ya bilginlerinin merakla bekledikleri bu so- nug, titizlikle hazirlanip pek gok kez yine- lenen Michelson-Morley deneylerinde hep olumsuz olarak goriinmiistiir. Daha agik bir deyisle, devim ancak bir karsilastirma_ siste- mine gore diisiiniilebilir, metafizik anlamda ci- simlerden bagimsiz kendi basina varbulunan salttk bir devim yoktur. Unlii fizikei Einstein’ im Michelson-Morley deneylerinden ¢kiardigi bu sonug, onun, dzel ve genel bagintiliik ku- ramlarim olusturmasina neden olmus ve ev- renin sayisiz sirlarimi aciklamuistir. Einstein. biitiin acikligiyla tanitlamistir ki devim dzde- &in varolma bicimidir ve uzay-zamanla birlik- te dzdekten ayrilamaz. Evren, bir uzay-zaman -devim birlikteliZi olan 6zdek’ten ibéarettir. Salttk devim ulaminin bu metafizik yorumu- na kars1 eytisimsel Szdekci anlam: biisbiitiin baskadir. Eytisimsel Gzdekci anlamda saltik devim, Szdegin varlik bicimi olmakla tipki éz- dek gibi, vardir. Ciinkii ilksiz ve sonsuzdur, yaratilmamistir ve yokolmayacaktir, gecici ol- mayip temeldir. Bk. Salttk, Devim, Ozel ba- Bintilikk kurami, Genel bagintdilk kurami, Eytisimsel dzdekcilik. SALTIK DIN (Os. Mutlak din, Fr. Religion absolue) Sonsuzca gecerli olan din... Alman diisiiniirii Hegel tarafindan Hiristiyanligi nite- lemek icin ilerisiiriilmtistiir. Hegel’e gére Hi- ristiyanitk saltik bir dindir ve bu dinde usaay- kin hig bir sey yoktur. Isd’nin dirilisi ve gé- Be cikisl, Meryem’in kendilifinden gebeligi, yaradilis, ilk giinah vb. dogrudur ve usauy- gundur. Bk. Din, Huiristiyanlik, Hegelcilik. SALTIK DOGRU (Os. Sahihi mutlak, Fr. Le vrai absolu) Her zaman ve her yerde gegerli olarak gergegi yansitan... Felsefesel dogru ulami, tim bilimsel bilgiyi dilegetirir. Ne var ki tiim ulamlarda oldugu gibi bu ulamda da metafizik ve eytisimsel anlamlari titizlikle ayirdetmek gerekir. Metafizik anlamda saltik dogru ya vardir, ya yoktur, hem var hem yok olamaz. Varsa her zaman ve her yerde ge¢erli olmalidir, yoksa hic bir zaman ve yerde ge-. cerligi yoktur. Metafizigin ve idealizmin bu savi tiimiiyle bilimdisidir. Dogru ulamini bi- limsel olarak tanimlayan ve onun tarihsel si- mirliligint géstererek saltik dogru’yla géreli dogru’nun birligini meydana koyan Marksg1- hgin gelistirici kurameisi Lenin olmustur. Le- nin’in agikladigina gére her dogru (esdeyisle, bilimsel bilgi) tarihsel olarak sinirlidir ve agi- lu. Ne var ki bu asma, onu titmiiyle yokedip ortadan kaldirma deBil, simirlandirma demek- tir. Nasi] ki Newton kuram: Galile kuramin1, Einstein kuram1 Newten kuramini yokedip or- tadan kaldirmamis, sadece gegerlik alanim be- lirleyerek sinirlandirmis ve yeni kuramla da gecerlik alanim genisletmistir. Bu anlamda dogru daima tarihsel olarak gérelidir- Nasil ki metafizik anlamda kesin ve baskaca hig bir bilgiyi gerektirmeyen son bir bilgi olamazsa, kesin ve baskaca hic bir dogruyu gerektir- meyen son bir dogru da olamaz. Ciinkii evren- sel yasam sonsuzdur, bundan Gtiirii bilgi sii- reci de sonsuzdur. Son bilgi ya da do%ruyu hayal etmek, sonsuza son cekmek olur. Bu- nunla beraber her géreli doSru, saltik dogru- sunu da iginde tasir. Her géreli dogrunun sal- tik bir yant da olmasayd: bilgi siireci durur ve siiriipgidemezdi. Ornegin mekanik devim anlayisi belli tarihsel bir siirede tiim fizige egemen olmustu. Bu anlayrs asildi. Ne var ki mekanik devim anlayistyla insanlk biiyiik irtinler meydana getirmis, makineler yapmus, fabrikalar kurmustu. Mekanik devim anlayis1 asilmakla yokedilmedi, sadece alami sinirlandi- tildi. Daha genis alanlarda daha baska devim bicimleri saptand: ve mekanik devimle agik- lanamayan bir cok olaylar agiklanmaya basla- di. Bu drnegimizde mekanik devim gerce$inin goéreli dogrusu mekanik, bagrinda tasidigi sal- tuk dogrusu da devim’dir. Mekanik belli bir gecerlik alanryla sinirhdir ve bundan dtiirii gorelidir, devimse simirsiz ve sonsuzdur ve bundan Gtiirii de sathktr. Bunun gibi, Oklit geometrisi uzay fizigi aciklamalarina yetme- mistir ve bu yiizden de Einstein tarafindan uzay fizi$inde Oklit’ten baska geometriler kul- lanilmistir. Ama bu Oklit geometrisinin gdp sepetine atildigi anlamina gelmez, kentlerimiz- deki koca koca yapilar gene Oklit geometrisiy- le yapdmaktadir. Oklit geometrisinin uygulama alan sinirlanmustir (grelidir), ne var ki geo- metri anlayist yepyeni geometrilerde siiriip- gitmektedir (saltiktir). Bk. Bilim, Bilgi, Sal- tik bilgi, Saltik, Procés de connaissance, Sal- tik hakikat, Gérecilik. SALTIK GERCEK SALTIK DUSUNCE (Os. Fikri mutlak, Fr- Idée absolue) Hegel’in mantiksal eytisimin son vargisi olan ulam... idea deyimiyle de di- legetirilir. Bk. Hegelcilik. SALTIK DUSUNCECILIK (Os. Tasavvuriyei mutlaka, Fr. Idéalisme absolu) Hegel’in diisiin- ceciligi... Berkeley’in SzdeksizciliZi de kimi- lerince bu adla nitelenmistir. Saltsk diisiince- cilik 6zel deyiminin disinda Hegel’in diisiin- ceciligi nesnel diisiincecilik, Berkeley’in diisiin- ceciligiyse Sznel diisiincecilik kampinda yer alu. Bk. Hegelcilik, Ozdeksizcilik, Saltikcilik, Oznel diisiincecilik, Nesnel diisiincecilik. SALTIK ERK (Os. Kudreti mutlaka, Fr. Pou- voir absolu) Sinirsiz erk... Saltike: yénetimin erkini dilegetirir. Bk. Saltgik, Bagina buyruk erk. SALTIK ESTETIK (Os. Bediiydtt mutlaka, Hikmeti beddyii mutlaka, Felsefei sanatta mut- lakiyet taraftarligi; Fr. Absolutisme esthétique, Al. Aesthetischer absolutismus, ing. Aesthetic absolutism, i. Assolutismo ‘Estetico) Kendi kendine varolan ve sonsuzca gecerli giizellik anlayisi... Nesnel estetik anlayisim adlandirir. Bunun karsiti dznel estetik anlayisidir ki gé- reli estetik (Os. izAfiyeti hiisiin, Fr. Relativisme esthétique) adiyla da anilryor. Soru sudur: Giizelli8in lciitii, onu gézlemleyen dznede midir, yoksa o gitzelligi tastyan nesnede mi- dir?.. Bk. Estetik, Giizel. SALTIK ESIK (Os. Atabei mutlaka, Fr. Seuil absolu) Uyarimin, duyumu_ gerceklestirmeye yeterli olan en kiiciik niceli$i... Bk. Esik. SALTIK GERCEK (Os. Se’niyyeti mutlaka, Fr. Réalité absolue) Evrenin ézdeksel biitiin- igi... Gergek ulam1, bilingten bagimsiz ola- tak somut ve nesnel olan: dilegetirir ve bu ger- ce8in zihnimizdeki yansisim dilegetiren haki- kat ulamtyla karistirilmamalidir. Eytisimsel 6z- dekei dilde saltik gergek ulami, tek tek son- lu nesneleri dilegetiren gdreli gergek (Os. Se’niyyeti izffiye, Fr. Réalité relative) deyimi karsiliginda kullanilir ve evrenin sonsuz 6z- deksel biitiinliigiinii dilegetirir. Evrende her sey dogar, gelisir ve dltir. En kaliml goriinen dag baslarindaki kayalar bile bir zamaniar bu- giin bulunduklar1 yerde yoktular, bir zaman sonra da bugiin bulunduklari yerde olmaya- caklardir. Demek ki her sey sonludur ve bun- dan Gtiirii de géreli’dir. Ne var ki biitiin bu géreli nesnelerin 6zdeksel yapisi sonsuzca sii- ripgidecektir, bu yiizden salttk’tir. Bk. Ger- gek, Hakikat, Saltik. 27 SALTIK GORGUCULUK SALTIK GORGUCULUK (Os. thtibariyyei mutlaka, Fr. Empirisme absolu) Dogru bilgiyi duyu orgenlerinin algilarma indirgeyen gorgii- cilliik... Kendisi de bir gorgticii olan Ingiliz diisiiniirii Bertrand Russell tarafindan ilerisii- riilmiistiir. Russerll, saluk gérgiiciiliik (ing. Absolute empiricism) adun verdigi bu girgii- ciilik anlayigina karst cikar ve bunun da, dogru bilginin sadece ustan tiiredigini savla- mak kadar yanls ve yaniltict oldugunu sdy- ler. Bk. Gérgiiciiliik, Salt gérgiictiltik. SALTIK GUZELLIK (Os. Cemali mutlak, Fr. Beauté absolue) Tannsal giizellik... Tanribilim deyimidir ve tanr1 giizelligi’ni dilegetirir. Bk. Saltikk birlik, Giizel, Tanr. SALTIK HAKIKAT (Os. Hakikatt mutlaka, Fr. Vérité absolue) Nesnel gerceklizin tam ve degismez bilgisi... Saltik gercek ulamiyla ka- ristiriimamalidir. Hakikat, nesnel gerceklik iis- tiinde edindigimiz bilgidir. Eytisimsel ézdekci OBreti, dzellikle Marksciligin gelistirici kuram- cis: Lenin, hakikatin, esdeyisle nesnel gercek- lik iistiinde edindigimiz bilginin hem géreli, hem de saltik iki yan tasidigim saptamis ve acik segik ortaya koymustur. Hakikat géreli- dir; ciinkti hem nesnel gercekli#i tam olarak yansitmaz, hem de bilimsel gelismeyle degisir ve yetkinlesir. Hakikat saltiktr, ciinkii tamli- fa ve yetkinlige gitiirdiigii deSismez bir ige- tik tagir. Salttk hakikat, géreli hakikatlerin biitiiniidiir. Yaklasik (géreli) bilgiler deismez (salttk) bir igerik tasimasaydilar bilim gelis- mezdi. Bilginin, esdeyisle hakikatin degismekte olan yam géreli olan yant, gelismekte olan yam saltik yamidir. Lenin, sorunu, séyle or- taya koymustur: «Nesnel hakikati bildiren in- sansal diisiinceler, bunu, bir kezde ve biitii- niiyle, kosulsuz ve saltik olarak mu dilegetirir- ler, yoksa yaklastk ve géreli olarak mi dile- getirirler?» (Lenin, Yapitlar, c. XIV, s. 122 123). Bu sorunun karsiligi aciktir: Yaklasik ve goreli olarak. Lenin, sdyle der: «Ama su- tast da hic bir kosula bagh olmaksizin dog- tudur ki her bilimsel ideolojiye saltzk bir ger- geklik tekabiil eders (ibid, s. 136). Ornegin, evrende isik adin1 verdigimiz fiziksel bir ol- gu vardir. Bu, kesin, hic deBismeyecek ve bundan Stiirii de saltik bir bilgidir. Ama isi Zin bilimsel bilgisi (optik) siirekli olarak de- Bismekte ve gelismektedir, bundan Stiirit de gorelidir. Bilme siireci sonsuz oldugu gibi, in- sanlarin bilme yeteneZi de sonsuzdur. Lenin séyle der: «insan diisiincesi, géreli hakikatle- rin toplam olan saltik hakikatt, yapis: geregi ‘bize vermeye yeteneklidir ve verir. Bilimlerin her gelisme asamasi bu saltik gercek toplami- 28 na yeni taneler ekler» (ibid, s. 138). Nesnel hakikatin tarihsel gelismesini yansitan géreli ve saltik gercek ulamlar1 kurami; her hakika- tin saltikk, son ve kesin, deismez oldugunu ilerisiiren metafiziZin ve tiim bilginin géreli oldugunu ve bilime kuskuyla bakmak gerekti- 8ini ilerisiiren idealist géreciligin tim sacma- liklarint ortadan kaldirmistir. Bk. Hakikat, Géreci diisiincecilik, Gérecilik, Saltik, Géreli hakikat, Saluk bilgi, Procés de connaissance, Bilim, Bilgi, Eytisimsel dzdekcilik. SALTIK iDEA Bk. Saltik diisiince. SALTIK IDEALIZM Bk. Salttk diisiincecilik. SALTIKLIK (Os. Mutlakiyet, Mutlaklik; Fr. Absoluité, Al. Absolutheit, Ing. Absoluteness, it. Absoluita) Saltsk olanin niteligi... Bk. Sal- tik. SALTIK NEDEN (Os. illeti mutlaka, Fr. Cause absolue) Tanrt... Skolastiklerin ve tan- nbilimcilerin deyimidir. Bk. Tann, Neden, Vesilecilik. SALTIK OLARAK (Os. Mutlaka, Zaréireten, Streti mutlakada, Bilkiilliye, Tamamen, Ala vechiil itlak, Mutlak olarak, Zardri olarak, Alel itlak, Streti kat*tyede; Fr. Absolument, Al. Unbedingt, Ing. Absolutely) Her tirli bagintidan ayn olarak, kesinlikle... Bagi ola- rak ya da géreli olarak (Os. Nisbeten, Bilnis- be; Fr. Relativement) deyimi karsiliZinda kul- lanilir. Bk. Saltik. SALTIK OLAYCILIK (Os. Hadisiyyei mutla- ka, Fr. Phénoménisme absolu) Ozdegi oldu- 8u kadar ruhu da nedensellik inancina bag- layan ve yadsryan Hume’un anlayisi... ingi- liz diisiiniirii David Hume’un S$retisi bu adla da anilir. Hume Oretisine, ayrica, kikten gér- giciiliik (Os. Tedribtyyei miifrite, Fre Empi- ~ risme radical) de denir. Bk. Humism. SALTIK OZDESLIK (Os. Ayniyeti mutlaka, Fr. Identité absolue) Dogayla diisiincenin 6z- desligi... Alman idealisti Schelling tarafindan ilerisiiriilmiistiir. Bk. Ozdeslik felsefesi- SALTIK RANT (Os. iradi mutlaka, Fr. Rente absolue) En k6tii topragin bile getirebilece3i gelir... Bk. Rant. SALTIK RUH (Os. Nefsi mutlak, Fr. Ame absolue) Hegel 6fretisinde dznel ruhla nesnel ruhun biresimi olan ruh... Salttk ruh deyimi gercekte, yanlis bir ¢ceviridir ve dofrusu sal- ttk tin (Al. Absoluter Geist)’dir. Bk. Ruh, Tin, Absoluter Geist, Saltik tin. SALTIK SIFIR (Os. Sifir1 mutlak, Fr. Zéro absolu) Isinin en diisiik simirt.... Fizik teri- amidir. Ukin kuramsal olarak varsayilmis, da- ha sonra bu sicakliga deneylerle oldukca yak- lasilmistir. Isinin bu alt simr’ima karst dist st- nir’inin (esdeyisle en yitksek sicaklik simirmin) varligi konusu tartismalidir. En: yiiksek sicak- hk sin, pargaciklarm stk hiztyla yol alma- larindan elde edilebilecekmis gibi gdriiniiyor. Ne var ki Einstein kuramlarinin gésterdigi gi- bi kiitle tasryan hic bir parcactk isik hiziyla yolalamaz. Bk. Ist, Isrk. SALTIK TIN (Os. Ruhu mutlak, Fr. Esprit absolu) Hegel’in, kendine déndugiinii varsay- digi ideasi... Yanlis olarak salitk ruh (Fr. Ame absolue) deyimiyle de dilegetirilen Alman dii- siiniirti Hegel’in saltik tin (Al. Absoluter Geist) ulami, éznel tin (Al Subjektiver Geist)’le nesnel tin (Al. Objcktiver Geist)’in biresimi- dir. Hegel’e gre bu ulam, evrenin sonugsal temelini dilegetirmektedir. Bundan dtiirii. de evrenin baslangicidir (Ereksellik anlayisina gé- te sebep eregini icerir). Bk. Hegelcilik, Ab- soluter Geist, Subjektiver Geist, Objektiver Geist. SALTIK TOREBILIM (Os. Ahlaki mutlaka, Fr. Ethique absolu) Her zaman ve her yerde gecerli térebilim... Ingiliz diistiniirii. Herbert Spencer tarafindan ilerisiiriilmiis idealist bir varsayimdir. Spencer’e giére saltik térebilim (ing. Absolute ethics), bir iyilik-k6tiiliik Ol¢ii- tt (Os. Kastaési hayru ser, Fr. Critérium du bien et du mal)’diir. Yasalar bile bu dlctite gore diizenlenmelidir. Bk. Térebilim. SALTIK UZAY (Os. Mekém mutlak, Fr. Es- pace absolu) Kendini dolduran nesnelerden bagimsiz uzay... Newton tarafinsan varsayil- mustir-Bk. Saltik devim, Saltik zaman. SALTIK VARLIK (Os. Viictidu mutlak Fr. L’étre absolu) Tanri... Plotinos’tan Hegel’e kadar titm diisiincecilerde bu anlami_tasir. Idea deyimiyle de dilegetirilir. Saltkhigina ka- mit olarak da kendinde ve kendi icin (Os. Bi- zatihi ve lizatihi, Fr. En soi et par soi) varo- lan tek varlik oldugu ilerisiiriiliir. Bk. Varlik, Saltik, Idea, Platonculuk, Plotinosculuk, He- gelcilik, Tanrt. SALTIK VE GORELi (Os. Mutlak ve izafi, Fr. Absolu et relatif, Al. Absolutes und Rela- tives, ing. Absolute and relative) Bilgi stireci- nin tarihsel gelisiminde bilginin iki énemli ya- nim dilegetiren eytisimsel Szdekci iki ulam... Lenin tarafindan ileristiriilmiisttir. Marksgili- gin gelistirici kuramcisi Lenin, metafizik ve SALTIK YOKSULLASMA idealist felsefede karsitlastirilan ve cesitli yan- lis sonuglara vardinilan, bu ulamlarm gergek anlamlarint saptayip bagimlhklarim gdster- mekle bilime ve bilgiye biiyiik Glgiide katki- da bulunmustur. Bk. Saltik, Hakikat, Saltik hakikat, Goreli hakikat, Saltik bilgi, Procés de connaissance, G&reci diisiincecilik, Géreci- lik. SALTIK YETKINLIK (Os. Kemali mutlak, Fr. Perfection absolue) Tanrisal yetkinlik... Metafizik ve skolastik felsefe deyimidir. Tan: ribilimsel anlayisa gére tanr1, béylesine yetkin oldugundan tiiriidiir ki zorunlu varlik (Os. Vacibiilviiciid, Fr. Etre nécessaire)’tir. Bk- Tanrt, Tanribilim, Saltik varlik, Platonculuk, Plotinosculuk. SALTIK YOKSULLASMA (Os. Fakrt mut- lak, Fr. Paupérisme absolu) Anamalci biriki- min genel yasasi gere%ince emekcilerin gittik- ge daha cok oranda iiretim siireci disina atil- malarindan dogan yoksullasma... Emekgilerin ulusal gelirden aldiklart payin azalmasmdan dogan yoksullasma’y: dilegetiren géreli yok- sullasma (Os. Fakn izafi, Fr. Paupérisme re- latif) deyimi karsih®inda kulanil. Anamalci- gin gelismesi, emekcilerin isten atilarak yer- lerine makinelerin konulmas: sonucunu dogu- rur- Anamalci birikimin genel yasasima gére bu olgu zorunludur ve kacimilmazdir. Karl Marx siyle der: «Emekciler sintfi, anamal bi- tikimini meydana getirmek yoluyla ve bunu basardigi Slciide kendisinin de bir kenara atiimas: ya da géreli niifus fazlaliZina déniis- tiirtilmesi kogullarint bizzat meydana getirir» (Marx, Kapital, Editions sociales, c. HI, bé- lim XXV, s. 74). Tiim anamalct iilkelerde is- siz sayisinin her giin biraz daha arttigin1 sap- tayan istatistikler (ki bu istatistikler bizzat anamaler tilkelerde yayimlanmaktadir) Marx’in bu savim kesinlikle dogrulamaktadir. Sendika- lar iicretleri hergiin biraz daha arttrradursun- lar, gergekte, hergiin biraz daha artan sayida emekci iicretten biisbiitiin yoksun kalmakta ve iicretsizlesmektedir. Ote yandan géreli yok- sullasmay1 (esdeyisle emekcilerin gittikce art- makta olan iicretlerinin ulusal gelirden aldik- lar1 pay bakimindan gittikce nasil azalmakta oldugunu) da gene anamalei iilkelerce yayim- lanmakta olan istatistikler acik secik sergile- mektedirler. Daha agik bir deyisle, sendikalar iicretleri hergiin biraz daha arttiradursunlar, gergekte, emekginin artan ticreti ulusal gelir- den aldigi pay bakimmdan hizla azalmakta- dir. Ciinkii anamaleilarin geliri milyarlarla ar- tarken emekcilerin geliri onlarla artar. Géz- dengegiricilerin bu gercekleri gizlemek ve in- 29 SALTIK YONTEM sanlar1 yaniltmak igin ilerisiirdiikleri salttk yoksullasma tanim1, bu ulamin emekegi iicret- lerinin gittikce diismesi anlamini tasidifi yo- lundadir. Oysa Marx’in yapitlarinin hig birin- de bdyle bir gériise rastlanmaz (Bk. Roman Rosdolsky, Der Esoterische und der Exote- rische Marx, iginde Arbeit und Wirtschaft, kasim, aralik 1957 ve ocak 1958 sayilari; J. Steindl, Maturity and Stagnation in American Capitalism, s. 299-336. Ernest Mandel, Manuel @’Economie Marxiste, béliim V). Bu goriis il- kin Malthus tarafindan -ileri siiriilmiis, sonra da Alman sosyalisti Lasalle tarafindan tung yasast’yla (Bk. Tung Yasasi) pekistirilmisti. La- salle, giiya siirekli olarak diisme eBilimi gés- teren isgi iicretlerini yasamak icin gerekli bir Gizgide tutmak istiyordu. Marx, tam tersine, bu bilim digi anlayisi her firsatta elestirmistir. Isgi ticretleri gittikce diismez, tam tersine, git- tikce yiikselir. Ciinkii anamalc: tiretimin zorun- lu yasasi gittikce gelismektir. Ne var ki, Ri- cardo’nun da dedifi gibi, iicretle kar ters oran- tidir. Buysa bir géreli yoksullasmayt, yani toplumsal zenginligin tiimiine gére bir yok- sullasmayi zorunlu kilar. Marx’in dedigi sa- dece budur ve emekgilerin kapitalizm siire- cinde iiretimin disina do$ru siirekli olarak itil- meleri olgusudur. Bk. Yoksullasma, Géreli iyi- lesme, Niifus yasasi, Yedek sanayi ordusu, Ka- pitalist birikimin genel yasasi, Krise, Anamal- cilik, Artrk-deger, Ucret. SALTIK YONTEM (Os. Usdlii mutlak, Fr. Méthode absolue) Hegel’e gire saltik idea... Hegel, d%retisinde, saltik tin ya da Idea’nin aslinda salttk yéntem oldugunu sdyler. Lenin, unlit Felsefe defterleri’nde bunu Gzellikle vur- gulamistir. Hegel'in bu ilerisiiriistinden zorun- lu olarak su anlam cikryor: Gercekte saltik olan tek sey, siireg diisiincesi’dir. Bk. Hegelci- lik, Y6ntem, Siireg. SALTIK ZAMAN (Os. Zaman mutlak, Fr. Temps absolu) Kendinde gecen olaylardan ba- gimsiz zaman... Ingiliz fizikcisi Newton tara- findan varsayilmistir. Bk. Saltiuk devim, Saltik uzay- SALTIK ZORUNLUK (Os. Zartreti mutlaka, Fr. Nécessité absolue) Zorunlu Gnerme... Aris- toteles’in zoruniu anlamina gelen apodeiktikos deyimini dilegetirmek icin kullanimaktadir. Aristoteles’e gére kesinlikle dogru olan énciil- lerden tiimdengelim yoluyla tiiretilen sonuclar saltik zorunlu sonuclardir, esdeyisle kesin ve salttk hakikatlerdir. Bk. Zorunlu. SALT ILKELER Bk. Art ilkeler. SALT iSiTME DUYARLIGI Bk. Salt. 30 SALT KAVRAMLAR (Os. Mefhfimatt sirfa, Fr. Notions pures) Nesnel gergeklikle iliskisi olmayan kavramlar... Tiim metafizik kavram- lar, basta tanrt kayrami olmak iizere sali kav- ramlar’dir, Osmanlr felsefecileri bu kavram- lara miisemméasiz isimler derlerdi. Bk. Adcilik, Adei gezimcilik, Kavramcilik. SALTO MORTAE (L4& deyim) Oliim kalim atilimi... Marx, Kapital’inde sdyle der: «Ma- lin degerinin, mal bedenden ¢ikip altin bede- ne sicramas1 bir salto mortae’dir. Eger bu sigramay1 beceremezse, gergi malin kendisine degil, ama sahibine gok sey olur». Bk. Deger, Mal-Para-Mal. SALT NiCELIK Bk. Ari nicelik. SALT RUH Bk Art rub. SALTO VITALE (Lé. deyim) Yasam atilimi... Cok eski bir deyim olan salto vitale’yi Fransiz diisiiniirti Bergson élan vital deyimiyle Fran- sizcaya cevirmis ve felsefesinin temel ulam- larindan biri yapmistir. Bk. Elan vital. SALT SEZGIi (Os. ilmi sithddii nazari, Fr. Intuition pure) Onsel olanim sezgisi... Kant terimidir, Almancada reine Anschauung ve Latincede intuitus purus deyimleriyle dilege- tirilmistir. Kant, bu deyimi, sonsal olanin sez- gisi anlamina gelen gérgiil sezgi (Os. Ilmi sii- hddii tecriibi, Fr. Intuition empirique, Al. Em- pitische Anschauung) deyimi karsiliZinda kul- lanmistir. Dilimizde art sezgi ve salt gérii de- yimleriyle de dilegetirilmektedir. Kant’a gére duyu bilgisinin salt 6geleri zaman’la uzay’dir- Bunlarsiz duyu bilgisi olamaz. Uzay ve zaman diisiinmeyle (esdeyisle kavramlastirarak) bi- linmemislerdir, ancak sezilmeyle (Al. An- schauen) bilinmislerdir. Degerli bilgin Prof. Dr. Macit Gékberk, cok degerli bir yapit olan Felsefe Tarihi’nde séyle der (Istanbul 1961, s. 420): «Burada duyu diinyasi ile diisiince diin- yast birbirinden ayirdedilir, bu iki ayri diin- ya icin degerleri baska baska olan iki ayni bil- gi ilerisiiriiliir. Buraya kadar bir yenilik yok. Bu ayirma Gtedenberi, ta Elealilar’danberi var. Bu iki bilgi ¢gesidinden diisiince bilgisinin de- 8erce iistiin tutulmas: da yeni deBil, biitiin rasyonalistler béyle diisiiniir. Yenilik, Kant’ salt: (reine, purus) kavramim genisletmesiyle baslamaktadir. Salt deyince, bilen sitjede bu- lunan, deneyden gelmemis olan bir form un- surunu anlarsak, biyle bir seyin diisiince bil- gisinde bulundugu Stedenberi ilerisiiriilmiistiir, rasyonalistlerin a priori ya da dogustan dedik- leri kavramlar, bilgiler, ilkeler hep salt unsur- lardir. imdi Kant duyu bilgisinin de salt un- surlar1 oldugunu ilerisiirer. iste bu anlayis

You might also like