Professional Documents
Culture Documents
FELSEFE
2002
Prof. Dr. Tlin BUMN
Yayn Ynetmeni Galatasaray niversitesi Felsefe Blm
2002, TSAD
Tm haklar sakldr. Bu eserin tamam ya da bir blm, 4110 sayl Yasa ile deiik 5846 sayl FSEK uyarnca, kullanlmazdan nce hak sahibinden 52. Maddeye uygun yazl izin alnmadka, hibir ekil ve yntemle ilenmek, oaltlmak, oaltlm nshalar yaylmak, satlmak, kiralanmak, dn ve ilmek, temsil edilmek, sunulmak, telli/telsiz ya da baka teknik, aysal ve/veya elektronik yntemlerle iletilmek suretiyle kullanlamaz.
"Felsefe 2002" kitabnn 1., 2., 3., 6., 8., 12., 13., 14. ve 15. blmleri "Cours de Philosophie Terminales L, ES et S dAndr Vergez et Denis Huisman; Editions Nathan 1998" kitabnn 2., 1., 11., 5., 16., 13., 15., 17. ve 18. blmlerinin aynen yaplm tercmesidir.
"Felsefe 2002" kitabnn 4., 5., 7., 9., 10. ve 11. blmleri "Cours de Philosophie, Complments pour Terminales L et ES dAndr Vergez et Denis Huisman; Editions Nathan 1998" kitabnn 10., 11., 7., 14., 15. ve 16. blmlerinin aynen yaplm tercmesidir.
ISBN : 975-8458-46-9 Birinci Bask - / 5 000 adet baslmtr. Lebib Yalkn Yaymlar ve Basm leri A..
NSZ
TSAD, zel sektr temsil eden sanayici ve iadamlar tarafndan 1971 ylnda, Anayasamzn ve Dernekler Kanununun ilgili hkmlerine uygun olarak kurulmu, kamu yararna alan bir dernek olup gnll bir sivil toplum rgtdr. TSAD, demokrasi ve insan haklar evrensel ilkelerine bal, giriim, inan ve dnce zgrlklerine saygl, yalnzca asli grevlerine odaklanm etkin bir devletin varolduu Trkiyede, Atatrkn ada uygarlk hedefine ve ilkelerine sadk toplumsal yapnn gelimesine ve demokratik sivil toplum ve laik hukuk devleti anlaynn yerlemesine yardmc olur. TSAD, piyasa ekonomisinin hukuksal ve kurumsal altyapsnn yerlemesine ve i dnyasnn evrensel i ahlak ilkelerine uygun bir biimde faaliyette bulunmasna alr. TSAD, uluslararas entegrasyon hedefi dorultusunda Trk sanayi ve hizmet kesiminin rekabet gcnn artrlarak, uluslararas ekonomik sistemde belirgin ve kalc bir yer edinmesi gerektiine inanr ve bu ynde alr. TSAD, Trkiyede liberal ekonomi kurallarnn yerlemesinin yansra, lkenin insan ve doal kaynaklarnn teknolojik yeniliklerle desteklenerek en etkin biimde kullanmn; verimlilik ve kalite ykseliini srekli klacak ortamn yaratlmas yoluyla rekabet gcnn artrlmasn hedef alan politikalar destekler. TSAD, misyonu dorultusunda ve faaliyetleri erevesinde, lke gndeminde bulunan konularla ilgili grlerini bilimsel almalarla destekleyerek kamuoyuna duyurur ve bu grlerden hareketle kamuoyunda tartma platformlarnn olumasn salar. Eitim sistemi ve eitim politikalar konularnda daha nce yaplm olan TSAD almalarnn ve bu arada rnek bir lise kitab olarak tasarlanm olan "Corafya 2001" balkl raporun ardndan, "Felsefe 2002" yine ayn abay bu kez felsefe alannda srdrmeyi amalamaktadr. Yirmibirinci yzyl kreellemenin olduu kadar kimlikler ve kltrler eitliliinin de yzyl olarak nmzde duruyor. Bilgi ve iletiim alarnn glenmesi ve yaygnlamas, kimliklerin ve kltrlerin kendi zerine kapanmasn tek bana engelleyemiyor. Yeni byk sistemler gelitirmek anlamnda olmasa da, kendi kltrn dnya ile ilikilendirmek ve her ikisinin karsnda da eletirel bir bak gelitirebilmek iin bugn toplumlarn felsefeye her zamankinden daha ok ihtiyac var. Bilim ve felsefe bir madalyonun iki yz gibidir. Felsefenin gelitirdii eletirel dnce ve sorgulama becerisi sonunda bilimsel dnce ve yeniliki bulularn da temelini oluturmaktadr. te yandan, tarihte felsefe ve demokrasinin servenleri arasnda bir ortaklk bulunmas dikkat ekicidir. Felsefesiz bir kltr ve demokrasisiz bir toplum; her ikisi de kendi bilincine ykselmekte, kendini kavrayp deerlendirmekte ve zgrlkleri amakta glklerle karlar. Bu balamda, yirmibirinci yzylda kendi zerine kapal, dnyadan kopuk kalmamay seen ve bu yolda Avrupa Birlii gibi uluslar tesi bir oluuma ye olmak yoluyla kendini dnyaya amay politik gndeminin merkezine yerletirmi bir toplum olarak, genlerimize dnya standartlarnda bir felsefe retimi salamamz zel bir neme sahiptir.
3
"Felsefe 2002", Galatasaray niversitesi Fen-Edebiyat Fakltesi Felsefe Blm retim yesi Prof. Dr. Tlin Buminin koordinatrlnde gerekletirilmitir. Hazrlk almalar kitabn eviri ve telif blmlerinin plannn oluturulmas aamasndan itibaren Ege niversitesi Edebiyat Fakltesi Felsefe Blm retim yesi Prof. Dr. Ahmet Arslan ile ibirlii iinde yrtlmtr. "Felsefe 2002" "I. Kitap" ve "II. Kitap" olarak iki ana blmden olumaktadr. "Bat Felsefe Gelenei: reti ve Kavramlar Asndan Yaklam" baln tayan "I. Kitap", Andr Verges ve Denis Huismann "Cours de Philosophie" (Edition Nathan, Paris 1990) adl kitabndan, Trkiyedeki lise felsefe program da gz nne alnarak seilmi blmlerin Prof. Dr. Ahmet Arslan tarafndan yaplan evirisinden olumaktadr. "Osmanl ve Trk Felsefe Gelenei: Dnemsel Yaklam" baln tayan "II. Kitap" ise, bir Avrupa lkesi iin dnlen lise felsefe programlarnda yer almayan ama Trkiyede eitim gren bir gencin kendi kltrnn nemli unsurlarn oluturan konulara ayrlmtr. Bu kitapta birincisinden farkl olarak dnemsel bir yaklam benimsenmi ve bu erevede Trk ve slam kltrnde yer alan Bat tarz felsefeye yakn alanlara olduu kadar, iinde felsefi boyutu da barndran ya da en azndan kendilerine felsefe ile baklmasna ihtiya gsteren, Trkiyenin toplumsal tarihinde etkili olmu dnce akmlarna da yer verilmitir. Daha ok siyaset felsefesine ait konular olan bu son blmler, felsefenin gen bir bireyin bir yurtta olarak eitilmesine yapaca katklar gz nne alarak belirlenmitir. "II. Kitap"n ilk blm olan "Yunan tarznda felsefe veya saf felsefe gelenei" balkl blm Prof. Dr. Ahmet Arslan yazd. "Tanrbilimsel dnce (Kelam) gelenei" blmn Ankara niversitesi lahiyat Fakltesi (Kelam Anabilimdal) retim yesi Do. Dr. lhami Glerin kaleminden okuyacaksnz. "Tasavvuf (mistik dnce) gelenei" balkl blmn yazar Galatasaray niversitesi Fen-Edebiyat Fakltesi (Felsefe Blm) retim yesi Prof. Dr. Kenan Grsoydur. "Siyasal bilgelik edebiyat gelenei" balkl blmn yazmn Ege niversitesi Edebiyat Fakltesinin (Felsefe Blm) retim yelerinden Yard. Do. Dr. Zerrin Kurtolu stlendi. "Cumhuriyet Dnemi" ncesinin "Modernlie Gei Dnemi / Tanzimat ve merutiyetler" balkl son blmnn yazar Prof. Dr. Ahmet Arslandr. Uluda niversitesi Edebiyat Fakltesi (Felsefe Blm) retim yesi Prof. Dr. Ahmet Cevizci, "Cumhuriyet Dnemi"nin ilk yazsn, "Felsefenin kurumsallamasnn balangc" balkl blm yazd. "Dnce akmlar" bal altnda "Aydnlanmaclk", "Milliyetilik", "slamclk", "Liberalizm" ve "Solculuk"u deerlendirdik. Bu blmlerin yazarlar, srasyla, stanbul Bilgi niversitesi Fen-Edebiyat Fakltesi (Karlatrmal Edebiyat Blm) retim yesi Prof. Dr. Murat Belge; Uluda niversitesi ktisadi ve dari Bilimler Fakltesi ( Kamu Ynetimi Blm) retim yesi Prof. Dr. Sleyman Seyfi n; Uluda niversitesi ktisadi ve dari Bilimler Fakltesi (Kamu Ynetimi Blm) retim yesi Prof. Dr. Ali Yaar Sarbay; Hacettepe niversitesi ktisadi ve dari Bilimler Fakltesi (Kamu Ynetimi Blm) retim yesi Prof. Dr. Mustafa Erdoan ve stanbul Bilgi niversitesi Fen-Edebiyat Fakltesi (Tarih Blm) retim yesi Prof. Dr. Mete Tunay oldular. II. Kitapn ve "Felsefe 2002"nin son blm "Sivil toplum hareketleri"nin deerlendirilmesine ayrld. Bu blm de Ege niversitesi Edebiyat Fakltesi (Felsefe Blm) retim yelerinden Yard. Do. Dr. Nilgn Toker Kln yazd.
4
NDEKLER
3. Doru fikir, baarl fikir midir? . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .50 4. Doru, bir yarglar sistemi iinde eliki olmamasdr.
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .51
3.
3. Deneysel aklsallkla ilgili yeni anlaylar: Poppera gre dorulanabilirlik ve "yanllanabilirlik" . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .57 4. Hermentik (yorum bilgisi), anlam
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .58
2.
Yarg
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .71 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .71
1. Entelektalist kuram
BLM FELSEFES
BENC BLM Bilimsel kavramlarn oluumu: Bilim ve teknik . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 81
1. Bilimsel tutum insan iin doal deildir: O tarihin bir fethidir. . . . . . . . . . . . . .81
1. Comteun hal yasas . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .81 2. Bilginin psikanalizi
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .81
2.
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .88
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .88
2. Bilgi ile eylem arasndaki mantksal ilikiler . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .88 3. nsanbiimci aklama ve bysel eylem
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .88 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .89 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .90
4. Fakat pozitif teknik, pozitif bilimden nce ortaya kar 6. Teknikle bilim arasndaki kesinti 8. Tekniin bilime yapt hizmetler
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .90
indekiler
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .100
3. Uzay karsnda gcm . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .101 4. Zamann uzaylatrlmas . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .102 5. Tmdengelimsel akl ve somut sre 7. Bilincin hakim olduu zaman
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .104
2.
Klasik bir problem: Zaman gerek midir, yoksa zihinsel mi? . . . . . . . . . . . . . . .107
1. Klasik realist kuramlar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .107 2. dealist kuramlar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .108
3. 4.
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .136
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .138
indekiler 2. 3. 4. zgrlk zorunluluun kabul edilmesi midir? . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .138 ada aklcla gre zgrlk . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .140 Bir zgrlk felsefesi: Varoluuluk . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .143
1. nsani varolu ve zgrlk 2. nsann aknl
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .143 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .144 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .144
3. Kendinde, kendisi iin, hilik: zgrlk ve bilin 4. nsan ve tarih: Sartre ve marksizm
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .145 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .146
5.
3. Freudun bak as
2.
3.
SYASET FELSEFES
ONBRNC BLM Hak ve iddet . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 177
1. dev ve hak . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .178
1. Doal hukuk ve pozitif hukuk . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .179 2. Yasal iddet: Cezalandrma hakk
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .180
indekiler
Sanatsal yaratm
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .208
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .213
DN FELSEFES
ONDRDNC BLM Tanr problemi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 225
1. Farkl tanr anlaylar; tanrtanmazclk
1. Geleneksel tanrclk (teizm) 2. Panteizm
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .225 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .225
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .227
2. 3.
Problemin dolayl olarak ortaya konulmas: Psikolojizmin etkileri Problemin dorudan ortaya konulmas: Tanr var mdr?
1. Evrenin nedeni olarak tanr 3. Ontolojik kant 5. man problemi 2. Evrendeki dzenin kayna olarak tanr
. . . . . .231
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . .233
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .233 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .234
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .237
Problemin ada bir tarzda ortaya konulmas: nsann saygnl ve gelecei . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .254
indekiler
2. 3.
Yunan tarznda felsefe gelenei . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .268 Yunan tarznda felsefe geleneinin temel iki tezi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .270
1. Felsefe-din, filozof-peygamber ilikileri
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .271 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .272 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .273
4.
3.
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .286
4.
10
indekiler
1. Siyasal bilgelik edebiyatnn ana kayna: Kelile ve Dimne 2. Siyasi bilgelik edebiyatnn slam dnyasndaki rnekleri
4.
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .316 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .318
MODERNLE GE DNEM
YRMNC BLM Tanzimat ve merutiyetler . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 325
1. Osmanl uygarlna toplu bak
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .325 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .326 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .327 . . . . . . . . .328
2.
3.
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .331
4. 5.
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .334
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .335
CUMHURYET DNEM
YRMBRNC BLM Felsefenin kurumsallamasnn balanglar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 345
1. 2. 3. Dergiler . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .346 Cemiyetler
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .347 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .348
niversiteler
11
indekiler
1. Tanm ve tarihsel belirlenimleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .353 2. Aydnlanmann zellikleri ve snrlar 3. Aydnlanma ve Osmanl 4. Aydnlanma ve Trkiye Cumhuriyeti
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .355 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .357 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .359
2.
Milliyetilik
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .364 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .364
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .365 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .368
3.
slamclk
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .373 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .373
1. slamclk akmn ortaya karan sebepler 2. slamclk akmnn ilk temsilcileri 3. slamclk akmnn politik boyutu
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .375 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .377
4.
Liberalizm
1. Tanm ve tarihi
2. Trkiyede liberalizm
5.
Solculuk
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .394
1. Tanm ve tarihsel belirlenimleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .394 2. Batda solun olumas ve geliimi 3. Osmanl toplumunda solculuk 4. Cumhuriyet dneminde solculuk 5. Halklktan sosyal demokratla
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .394 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .395 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .396 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .398
12
I
BATI FELSEFE GELENE
RET ve KAVRAMLAR AISINDAN YAKLAIM
14
FELSEFEYE GR
16
BRNC BLM
nsan kltrnn biimleri: By, din, bilim ve sanat
Uzay ve zamanda yer alan uygarlklarn eitliliine ramen btn halklarn tekniklere, inanlara, bysel ve dinsel trenlere, estetik etkinliklere sahip olmu bulunmalar dikkate deerdir. erikleri bakmndan deiik olmalarna karlk insan dehasnn her yerde var olan bu ifadeleri, dinsel, teknik, sanatsal (ve teknik ile bilimde bilimsel kaygnn tohum halinde bulunmas lsnde bilimsel) biim altnda, kltrn, kaynan evrensel insan doasnda bulduunu gstermektedir. Kltrlerin bilanosunu karmak ve onlar zmlemek iini antropolojiye brakarak filozof, insan kltr zerine derinlemesine dnen bir adam olarak ortaya kmaktadr.
Btn kltrlerde ortak olan biimler
1. By
Klasik tanmlarda insan genellikle akll bir hayvan olarak kabul edilir. Bununla birlikte onun etkinliinin en uzak grntleri kesinlikle lgnca eylemler gibi grnmektedir: Btn ilkel toplumlarda byclk uygulamalar yaygn bir ekilde kendilerini gstermektedir. Aslnda bu uygulamalar, bir sayklama biimi altnda, btn dier etkinliklerin, yani kltr, din, teknik, bilim ve sanatn byk lde kendisinden kt insan aklnn ilk grntsdr. Dmanlarn uzaktan ldrmek amacyla kk heykelciklere ine batran, yamur yadrmak iin tarlalara birka damla su serpen, ak iksirleri hazrlayan byc, bynn tipik ve iyi bilinen rneklerini sunmaktadr. Hopi kabilesinden bir kzlderili, Hatralarnda anne-babasnn kendisi domadan nce katlanmak zorunda kaldklar by uygulamalarn anlatmaktadr. Byc, annesinin ikiz douracan haber vermitir. Annesi ise tek bir ocuk istediinden, byc onlar birletirmeye alr: "Kapnn nnden bir avu msr unu ald ve onu havaya serpti. Beyaz ynden iplik yapt, siyah ynden iplik yapt ve onlar birbirlerine sarp annemin sol bileine dolad (.) Annem artk trenlerde gsterilen ylan resimlerine bakmamaktayd. Onun rahminde su ylan olup doumum annda dar kmak iin bam indirmek yerine kaldrmam tehlikesi vard. Annem hibir hayvana zarar vermemeye dikkat etmekteydi. nk aksi takdirde sakat doabilirdim. Eer canl bir varln ayan koparrsa elsiz veya sakat doabilirdim(.) Babam anneme yemesi iin gelincik eti vermekteydi. Bundan ama evik olmam ve bu kk hayvann yuvasndan ustaca kt gibi benim de annemin karnndan kolayca darya szlmemdi". Bu rnekler aka bize by denen sayklamann ne olduunu gstermektedir. Byc psikolojik aralarla doa zerine etkide bulunur. O, okuyup fleme ile rzgarlar ve yamurlar yldrmaya alr. Ona gre dnya szlerle kandrlabilir, evcilletirilebilir ve ynlendirilebilir glerden meydana gelir. Dnya, ruhlarla doludur ve by "animizmin
znel sembolizm ve by
17
Voltairein inand gibi byc "doann yapamad eyi yapmann srr"n elinde tuttuu iddiasnda olan biri midir? Aslnda ilkeller, doayla doa-st arasnda pek bir ayrm yapmazlar. Bu ayrm ancak, bilimsel etkinlik, bizi doa yasas ve mekanik nedensellik fikriyle tantrdnda ak olacaktr. Byclk en azndan bycnn kendilerine egemen olma gcne sahip olduu gizli, bilinmeyen kutsal-d kuvvetlerin var olduu fikriyle ilikilidir. Bynn bu esrarl ve gizli zelliine iaret eden olgu, bycnn bildii esrarl reeteleri genel olarak yalnzca rencilerine vermesidir (ezoterik aktarma). Uygulamalarnn srekli baarszlklarna ramen bynn neden dolay varln srdrdn anlamak, bir problemdir. Aslnda byy devam ettiren ey, doyurma iddiasnda olduu arzu ve tutkularn iddetidir. nsann, yaam ve lm, salk ve hastal, mutluluk ve felaketi dzenleyen glere hakim olma arzusu, tecrbenin ac derslerini karartacak ve unutturacak kadar gl olmutur. te yandan bynn kurumsal zellii, toplumsal rgtlenmesi, trenlerin geni yaygnl ve uygulayclarnn itibar, baarszlklarnn ortaya karmas mmkn olan gzden dmeyi byk lde nlemitir. ada bilimimizin bugn iinde bulunduu ykseklikten bakarsak by, bir ryadan, hayali bir eylemden baka bir ey deildir. Onun psikolojik ve sembolik yntemleri, maddenin gerek yasalarn grmezden gelmektedir. Bununla birlikte insan kltr, kaynan tmyle ilkel byde bulmaktadr.
Teknik, bycnn sama reetelerinde tohum halinde vardr. nk byc her eyden nce eyleri deitirmek isteyen, dnyay, elinde hibir g olmayan bir gzlemci olarak seyretmekle yetinmeyen bir adamdr. Bycnn ryas, insan, evrenin bir oyunca olmak yerine ona kendi yasasn dikte etme iddiasna sahip bir yaratc haline dntrr. z itibariyle teknikle ilgili ve Prometheusu olan nedensellik fikri (Maurice Pradines neden, "yapandr" demekteydi) by ritelinde en yksek lde mevcuttur. phesiz bycnn kendisine dayand nedensellik, hayalidir; en azndan kendisi araclyla madde zerinde etkide bulunabileceimiz nedensellik, yanl olarak psikolojik nedensellik modeline gre, yani bizi ikna eden, korkutan, kandran bir nedensellik olarak tasarlanmtr. Ancak onda teknik nedensellik talebi kendini gstermekte ve bu talep btn baarszlklara ramen varln srdrmektedir. Bynn sayklamalar arasnda insan kendi gcne olan inancn ilan etmekten geri durmamaktadr. Din, en uzak kklerinde byyle sk skya ilikili gibi grnmektedir. By, "btn biimleri altnda mistisizmin ilk kaynadr". Bu, bynn doa-st alanna ynelik olmas demek deildir. nk bycnn egemen olduuna inand gler, doann kendi gleridir. Fakat by, bycyle rencilerini tm doaya hayat veren gle iliki iine soktuu lde bir mistisizmdir ve bynn kendileriyle yakn iliki iine girme iddiasnda bulunduu glerin doal olmalar, onlarn gizli ve esrarl olmalarn ortadan kaldrmaz. Grnmeyen bir dnyann varln tasdik etmesi ve insann bu dnyaya katlabilecei, onunla yakn ilikiye girebilecei iddiasyla by, dini hazrlar. Ayn ekilde by bilimin de kaynaklarndan biridir. Bilimsel belirlenim fikri -olaylarn tesadfen deil, belirli varlk koullarna bal olarak meydana geldikleri fikri- bycnn inancnda mevcuttur. En keskin grl by tarihilerinden biri olan George Frazer "Byc, ayn nedenlerin amaz bir biimde her zaman ayn sonular vereceine
18
2. Teknik
Eer teknik, byden ayrlp farkllamsa phesiz bu, sonularnn ilevi kadar (Baar lt, tesadfi olarak yaplan teknik bir buluu derhal korumaya ynelir) yntemlerinin doas bakmndan olmutur. Ancak ilkel topluluklarda doal yntemlerle esrarl gleri kullanan insanlarn yntemleri arasndaki ayrm bizim iin olduu kadar ak deildir. rnein ate yakmak iin bir usuln kefi, onu ilk bulanlar aknla srklemi olmaldr. ki akmak tan birbirine srterek bir kvlcm meydana getirmek bir dmana by yapmakla ayn lde olaanst bireydir. Tesadfen bulunmu bir formln "kutsallatrlmas", atein muhafaza edilmesini uzun zaman kuatm olan ritel, bundan kaynaklanmaktadr.1 Ancak balangta byl trenlerle evrili olmalarna ramen tekAyn zamanda doal ve bysel bir davran olan teknik
1 Yemekleri piirmeye, snmaya, geceyi aydnlatmaya, etrafta dolaan vahi hayvanlar korkutmaya yarayan ate, insan kltrnn en deerli kazanmlarndan biri gibi grnmektedir. Atein insan zihni zerindeki byleyici etkisi uzun zaman devam etmitir. XVII. yzylda bile bir kyn sakinleri veya aileler deil, biraraya gelmi insanlar grubunun sembol olarak "ateler"in says gz nne alnmaktayd.
19
imdilik tekniin insan kltrnn en parlak grntlerinden biri olduu fikrini aklmzda tutalm. Geleneksel olarak ayrt edildikleri biimde tarih ncesi dnemler tam da teknik ilerlemenin aamalaryla tanmlanmaktadr: Yontma Ta Devri, Cilal Ta Devri, Maden Devri. Yaklak on bin yl nce karmak tarm-hayvan yetitiricilii tekniinin ortaya k, belki olaanst sonular bakmndan insanlk tarihinin ana olaydr. nsan, bitkileri toplamakla yetinmek yerine ekip bimeye, hayvanlar avlamak yerine yetitirmeye balad gn, taklit ettii ve deitirdii yaratc doann yerine kendini geirmitir. Tarm ve hayvan yetitiriciliinin karlkl olarak birbirlerini (hayvanlar beslemek iin yemlik ot yetitirmek, ekip bimek ve rn kaldrmak iin ise yk hayvan yetitirmek zorunludur) ve derhal saysz teknikleri gerektirdiklerine iaret edelim. Hayvan yetitiricilii, itle, duvarla evrilmi alanlar zorunlu klar. Bu ise malzemelerin hazrlanmas ve tanmasn gerektirir. Tamann kendisi, yollarn, gemilerin vb. yaplmasn zorunlu klar. Bu farkl tekniklerin dzenli ilikileri, karmak bir toplumsal rgtlenme gerektirir ve i blmn gerektirir. Tarm topluluu, savunmasn rgtlemek zorundadr (kendi paylarna madenlerle ilgili aratrmalar belirleyen askeri teknikler). Gruplarn youn olarak biraraya gelii ve kaynaklarn art, ynetici bir soylular snfna, eitli mesleklerin (mlekilik, dokumaclk, tpla ilgili teknikler) organizasyonuna, astronomiyle, takvim yapm ile megul olacak bir rahipler snfnn ortaya kna yol aar. Teknik ilerlemenin, ruhsal hayatn zenginlemesine imkan vermesi yannda ruhsal hayatn zenginlemesi de kendi payna yeni tekniklere ihtiya gsterir. Akdeniz havzasnda olduu gibi inde de yaznn ortaya k dinsel ve siyasal kayglarla (tapnaklarn defterlerini tutma, hanedanlklar listesi vb.) ilikili grnmektedir. Bu birka rnek teknik ilerlemenin kltrn dier biimleriyle sk skya ilikili olduunu gstermektedir. Ancak gnmzde tekniklerin olaanst gelimesi, ou kez bu gelimeden kaynaklanan dengesizlik ve kayglar ile birlikte (sanayileme sonucu sula-
Teknik ve hmanizm
20
3. Din
Uzun sre Latince religio (din) terimi, religare fiilinden tretilmek istendi. Byle bir etimoloji, bize, dinin her eyden nce insan Tanrya balayan ba olduunu syleme imkann verecekti. Ancak dilbilimin gnmzdeki durumunda bu etimoloji artk kabul edilebilir deildir. Bugn (daha nce Ciceronun fark etmi olduu gibi) ilgi ve saygnn ihmal ve kaytszla zt olmas gibi religionun neglegereye zt olan relegereden geldiini sylyoruz (Bugn dinsel bir zenden ve sayg dininden sz etmekteyiz). Relegere fiili, Roma mparatorluunun son dnem Latincesinde colere, taparcasna sayg duyma, ateli bir tutku duyma anlamn kazanmtr. phesiz bu zen, sayg, varla ve insan kaderine deer verilmesi fikri, dinde ana fikirdir (Bir insan kutsal eyler ve dolaysyla yasak, kabul edilemez eyler, "tabu"lar olduuna inanr inanmaz, kelimenin en geni anlamnda inanan bir insan, bir mmin kimliini kazanr). Ancak szn ettiimiz yanl etimoloji din hakknda gerek ve derin bir tanm esinlendirmitir. Gemite Schleiermacher "Din, bamllmza ilikin mutlak bir duygudan ibarettir," demiti. nsan, kendisini varla getiren deildir. nsan, onu sonsuz bir biimde aan ve kar konulmaz gc, onda kendiliinden korku ve hayranlkla kark duygular uyandran gler arasnda gelimektedir. Din fikri, te yandan, doa-st kavramyla, hi olmazsa eylerin gerek anlamnn gndelik grntlerde olmad, mminin kendisiyle iliki iine girebilecei bir "arka dnya"nn var olduu duygusuyla ilikilidir. Empirik ve gndelik gereklerin tesinde, belki onlarn kaynanda, mminin eriebilecei kutsaln alan vardr. Spinoza gibi Tanr ile doay tek bir ey gibi alan panteist mistikler bile bu ayrmdan kamazlar. Spinoza iin gerek mmin, grnrdeki dzensizlik, olaylarn okluu, "yaratlm doa"nn "sonlu trleri" ardnda, kendisiyle "entelektel bir ak"la birleilmesi gereken "yaratan doa"nn derin birliinin gizlenmekte olduunu anlam biridir. Bununla birlikte dinin kaynan
Dnyevi olan-kutsal olan Din ve insan-tanr ilikisi
21
O halde btn dinlerin kaynanda esas itibariyle evrenin srr duygusu kendini gstermektedir. XVIII. yzyl, kutsal-d hayatn tutku ve karlarndan tretmeye alt dini hi anlamamtr (Voltaire, "Dini icat eden kim olmutur? Bir aptalla karlaan ilk hilekar" demekteydi). Din, kklerinde, egemenliklerini devam ettirmek zere gllerin yaratt bir hile deildir. O, yararllk, salkla ilgili akll tlerle ilikili bir ey de deildir. Renan s bir biimde branilere domuz eti yemelerini yasaklatan tek eyin tenya ve czzam korkusu olduuna inanmaktayd. Oysa salk kavramnn ortaya k ok daha getir ve Kitab- Mukaddes hibir zaman bir hastal herhangi bir yiyecee yklemez. Aslnda eer braniler domuz eti yemekten kanmlarsa, bunun temelinde yaklak on bin yl nce onlarn atalarnn domuzu doa-st deerler ve gerekliklerin ifadesi ve sembol olan kutsal bir hayvan, bir totem olarak grmelerinin yatyor olmas muhtemeldir. Sadece Hristiyanlara zg olmayan, dindar Yahudilerde de karlalan Cuma gnleri balk yeme adeti, sann ortaya kndan ok ncedir. O aslnda eski bir Sryani toteminin kalntsdr. Her ne hal ise, onun yemek rejimiyle ilgili kayglarla hibir ortak yan yoktur. Gnmzde dini "aklamak"tan, yani onu dinsel olmayan kayg ve etkinliklerden tretmekten vazgeilmektedir. Daha ok onu "anlama"ya, yani tad anlam ve deerlerin kavranmasna allmaktadr. Tm bir din "fenomenolojisi"nin amac budur. te yandan din, z bakmndan, bynn kesin olarak zdddr. Bycnn bir teknisyen olduu ynndeki iddiasn unutmayalm. O, formlleri ve okuyup flemeleriyle ruhlar dnyas zerine etkide bulunmak, ona hkmetmek ve onu arzu ettii ynde deitirmek gcne sahip olduuna inanr. Byc, Tanrya hkmetme, by etkisiyle onu zincire vurma iddiasnda olan biridir. Bylece btn dinlerin byy neden bir kfr olarak grdklerini anlyoruz. man, her eyden nce Tanrya gvenme eylemidir. Dindar insan tanrsal gleri kendi iradesine tabi tutmak yle dursun, bir alakgnlllk ve tapnma davran iinde Rabbinin arzular nnde eilen kiidir. Bununla birlikte baz etnologlar, sihrin "by"sn dinsel "dua"ya yaklatrrlar. Dua, Tanrya yneltilen bir istek deil midir? Onun amac tanrsal mdahaleden bir yarar elde etmek deil midir? Mmin, karlnda manevi, hatta maddi karlar elde etme umuduyla Tanry kurbanlar ve erdemlerle "byleme"ye almaz m? Aslnda onda bir tr byy grmek, duann zne ihanet etmektir. nk birinci olarak by formlnn szm ona bir belirlenimcilie dayanmas ve (teknik bir reete olarak) onunla etkili olduunu ileri srmesine karlk dua, ancak mminin i zellikleri ile bir deer ifade eder: Ancak saf ruhlarn dilekleri yerine getirilecektir. Ayrca gerek dua, kendisi iin, Tanrnn iradesine katlanma cesareti dnda herhangi bir ey istemeyen duadr. "raden yerine gelsin!". Dindar insann Rabbinden istedii budur. Teillard de Chardin yle demektedir: "Meydana gelen her ey,
22
4. Bilim
By etkinliinde iki dilekle karlatk. Onlardan biri pratik trdendi: Doa zerine dorudan etkide bulunma, eyleri gerekten deitirip onlara arzu edilen biimi verme istei. Dieriyse ideolojik ve kuramsald: Dnya hakknda bir tasarm oluturma, sempati, antipati, sembolik yaknlklar yasalar ile eyleri aklama arzusu. Ancak by, vaatlerini yerine getirmemekte, uyandrd ihtiyalar doyurmamaktadr. O zaman bunlar kltrn iki ayr biimiyle farkllamaya ve doyurulmaya doru gitmektedir. Bu iki ayr biim, dnyann srrn bir te-dnyada arayan dinle, gitgide daha fazla arasz deneye dayanan bir pratik olarak ortaya kan tekniktir. te, bilimi insan zihninin kuramsal ve pratik iki talebini birbirine yaklatrma ve birletirme ynnde yeni bir aba olarak grebiliriz. Bu anlamda bilim, baarl bir bydr (nk by, dlenen, hayali bir bilimdir). Gerekten bilim, dnyay bir aklama istei, grnlerin hesabn veren bir kavramlar sistemi olarak ortaya kmaktadr. Ve bu aklama abasnda a priori akln, varsaymlar ortaya atan zihnin gzpeklii zgr bir biimde kendini gstermektedir. Ancak te yandan bilimsel aklama dorudan bir biimde gerekle boumaktadr. Bilimsel yasa, daha yksek bir aklsalla ve daha kesin bir etkililie sahip teknik bir reete olarak bir eylem formldr. Onda kuramsal aklsallkla pratik etkililik biraraya gelmektedir. lk bilimler geometri ve astronomi olmutur. Bunun nedeni phesiz mantksal bir dille ifade edilebilir deimez ilikileri kefetmenin en kolay gibi grnd alann, yldzlarn pozisyonlar veya geometrik ekillerle ilgili olan alan olmasdr. Fiziksel, kimyasal, biyolojik yasalar ancak daha sonra kefedilmitir. nk bu karmak alanlarda aklsal ve deimez ilikileri ortaya karmak iin grnleri byk lde zorlamak ve arasz verileri yeniden ina etmek gerekmektedir. Ancak bilimin karmak bir ilikiler sistemine ulamak zere somut verilerden uzaklar gibi grnd durumda bile gerekle temas kaybedilmez. Bunun tersi olur. Tarih boyunca bilimsel aklama ne kadar soyut, karmak olmusa, bilimsel ngr o kadar emin, gvenilir olmutur. En yksek aklsallkla, gerekle en sk temas -ngr ve eylem nesnesi olarak- hep yan yana yrr. O halde bilim ayn zamanda hem sk, matematiksel bir dille ifade edilebilir hem de pratik olarak her zaman dorulanabilir bir nermeler sistemi olma zelliine sahiptir.
Baar kazanm by
5. Sanat
Bugn anladmz anlamda sanat, insan kltrnn en eski ifadelerinden biriyse de bu terim bugnk kesin anlamn ancak zamanla ve yava yava kazanmtr (Tarih ncesi insanlarn byl resimleri bugn bile gzellikleriyle bizi heyecanlandrmaktadr ve sanat eserleri, belki Malrauxnun grd gibi, hayret verici eitlilikleri altnda tm insan uygarlklarnn derin birliini gsteren en nemli tanktr). Uzun bir sre sanat kelimesi,
Sanat, faydal olandan ayrlmaktadr
23
Bilim ve sanatta, ortak olan fayda peinde komama zelliine hakl olarak iaret edilmitir. Bu iki etkinlik, bu zellikleriyle tipik olarak insanidirler. Hayvan, ancak engelleri bilir. Onun gzellik deil, faydallk kaygs vardr. Anatole France bize "Bay Bergeretnin kk kpei yenilebilir olmayan gn mavisine hi bakmamaktayd," demektedir. Maurice Pradinesnin hakl olarak altn izdii gibi sadece insanlar nesneleri faydac zelliklerinden soyabilirler. "Optiin konusu phesiz aydnlatma zelliinden bamsz olarak k, akustiin konusu bildirdii eyden bamsz olarak sestir." Ayn ekilde sanat iin duyusal nitelikler, eylem iin herhangi faydal veya zararl bir nesneyi temsil etmekten uzaklarlar. Onlar basit olarak "kendilerini sunarlar". Van Goghun nl tablosu Saint Remynin Zeytin Aalarn seyrettiimde davranm, nmde gerek bir zeytin aalar tarlasn grdmde gsterdiim davrantan farkldr. Gerek zeytin aalar beni zeytinlerini toplamaya veya belki altlarnda bir leden sonra uykusuna davet eder. Gerek zeytin aalar tarlas, arzularm iin basit bir ara olarak benim nmde bulunur. Oysa Van Goghun Zeytin Aalar tablosunun nnde bulunan, benim.
Her ikisi de faydac kayglardan uzak olan sanat ve bilim, te yandan, bize grnler altnda gizlenen bir dnyay aa vurmaya almazlar m? Bilim duyusal grntnn tesinde, arkasnda aklsal yapy arar. Sanat gelip geici grntlerle ilgilenmez grnr, ama bunun nedeni onun bu grntlerde ebediletirilmeye layk olan yakalama, onun sradan bir bak tarafndan fark edilmeyen gizli uyumlarn aa karma arzusudur. Grn bakmndan ok eitli olan olaylar birka denklemde younlatran, "karmak grneni, basit olan grnmeyene" indirgeyen bir bilimsel kuram, bu zelliiyle bir sanat eseridir. Bilimsel etkinlikten her trl faydac kaygy dar atan Poincar "bilim adam" adna layk olan herkesin "estetik bir heyecan duymak ve bu duyguyu onu duyma kabiliyetine sahip olan kiilere geirmek iin" altn sylemektedir. Buna karlk mzik ve mimari de bir matematiktir. Kendisi olmakszn ne sanat ne bilimin olabilecei yaratc hayal gcne iaret edebiliriz. Sanat gibi bilim adam da yaratc sezgiye sahiptir. Deeri olan bir sanat eserinin yaratm, bir takm reetelerin uygulanmasndan baka bir eyi gerektirir. Ayn ekilde bilimsel bir keif de dedktif bir mekaniin otomatik rn deildir. Kantlamann reeteleri vardr, ama bulmann, kefetmenin yoktur. Verimli bir varsaym bulan, teklif eden bilim
24
25
te yandan bilim adamnn dnyaya kar tutumu kesinlikle sanatnn tutumuyla ayn deildir. Bilim adamnn tavr, analitiktir. O, karma basitle, daha ou daha azla aklar. Louis Hourticq yle demekteydi: "Bilim adam olaylarn akn yukardan aaya doru izler. Bilinten hayata, hayattan mekanie iner". Bilim bir anlamda sadece ayrtrmay bilir. Bundan dolay onun "yok etme konusundaki etkilii yaratma konusundaki etkiliinden daha byktr". Bilim u ana kadar atomu paralamay bilmitir, yaknda btn gezegeni havaya uurma gcne sahip olacaktr. Ama o henz bir hcreye hayat vermeyi baaramamtr. Buna karlk sanat, sevincimiz iin bir dnyay yeniden yaratmas ile belki evrenin gizli atlmna, onun canl birliine daha sadktr. phesiz o duyusal nitelikler, znel veriler dzeyini amamaktadr, ama "grntlerin karmaasn dzenleyen ereksellii tam olarak ortaya koymakta, eylere bir anlam vererek ruhsal maddeyi yaratmaktadr". O halde sanatnn amac, sentetiktir. Onun iin artk grnteki bir birlii soyut elerine ayrtrmak sz konusu deildir. Tersine ona uygun den, duyusal niteliklerin, eitliliklerini kaybetmeksizin iinde uyumlarn bulduklar, grnteki birlie sayg gstermektir. Hi phesiz bilimden kan teknik de bir sentezdir, nk o kefedilen yasalardan hareketle nesneleri yeniden ina eder. Ama belki teknik sentez, sanatnn senteziyle ayn ontolojik kapsama sahip deildir. Teknik, "varlklar" gelitirmek istemez, onun amac faydal olaylar, faydal hareketleri mmkn klmaktr. Teknik, ancak aralar yaratr, sanat ise bir eit kendinde erekler olan varlklar "gerekletirir". Etienne Souriaunun dedii gibi bir mhendis sadece nehrin bir yakasndan dierine geii mmkn klmak amacyla bir kpr ina ederse, bu kpr yalnzca bir aratr ve mhendis de sadece bir teknisyendir. Ama eer mhendisin amac sadece nehirden gei deil, kprnn kendisi, yani o andan itibaren kenarlaryla, hareketi veya ykseliiyle, k ve glgeler arasnda suyun yanstt kemerleriyle, mevcudiyeti ve mryle varln srdren o gereklikse, o zaman onu ina eden bir sanatdr, bir mimardr."
26
A N A
F K R L E R
nsan kltrnn btn biimleri (by, din, teknik, bilim, sanat) sembolik dncenin ortaya kyla ilikilidir. nsan sadece bu dnyada var deildir, ayn zamanda bu dnyay tasarmlar, onu sorgulamak, yorumlamak, yceltmek ve deitirmek yeteneine sahip olduunu gstermek iin bu dnyayla arasna belli bir mesafe koyar. lkel byc (tarlalara birka damla okunmu su dkerek yamur yadrmak, kendisini temsil eden bir bebee ine batrarak uzakta bulunan bir dman ldrmek gibi) sembolik yntemlerle eylerin gidiini deitirme iddiasndadr. Bu, nesnel olanla znel olan, eyle sembol birbirine kartrmak demektir. Ancak te yandan o, bylece dnyay soruturma konusu yapar. Din, dnyaya hakim olma deil, ona tapnma iddiasyla bynn tersidir. Ancak o da tanrlarn dnyaya, kutsaln dnyevi olana aknln ortaya atarak dnyay soruturma konusu yapar (Rahip, ayinleri dzenleyen, mminler iin kutsalla dnyevi olan arasnda kpr kuran din adamdr). Hasmlar, dinlerin cevaplarn efsanevi eyler olarak grseler de hi olmazsa insann durumunun trajiklii (lm), insann kaderinin srr (Nereden geliyoruz? Nereye gidiyoruz?), sonsuzun ve aknln esrarna ilikin problemler, kar konulmaz bir biimde kendilerini gstermektedir. Teknik, ilkin igdsel bir jesttir (Denek kolun, olta bklm parman devamdr), ancak o, bilim -matematiksel yapsnn kefedilmesi yoluyla evrenin aklsal tasarm- kendisine yepyeni ve srekli artan bir etkililik saladnda tam gelimesini bulur. Tarih ncesi dnemde byyle ilikisi olan sanat (paleolitik maaralarn duvarlarnda resmedilen verimli av sahneleri), modern alarda kar gtmeyen bir temsil olarak ortaya kmaktadr. Her trl bilimin, karma basit olanla aklayan, her zaman ayrtrma eilimi tayan -Bu zellii sonucu bilim, nkleer ada gezegenimizi havaya uurma gcne sahip olmasna karlk henz bir hcreye hayat verememektedir-, analitik bir etkinlik olmasna karlk, sanat sentetiktir. O, mutluluumuz iin bir dnyay yeniden yaratrken duyusaln alann terk etmez, ancak grnlerin karmaas iinde uyumlu sentezler ina eder.
27
YORUMLAMA METN
lk alet : El
El balangta akl talarn tutan bir maa idi; insann zaferi, onu yapmla ilgili dncelerinin gitgide daha baarl bir hizmetkar klmas oldu. Ge paleolitik dnemden XIX. yzyla gelinceye kadar el, sonu gelmez bir ykseli yaad. Sanayide makinelerin i gren paralarn imal eden baz sanatkarlar sayesinde hala nemli bir rol oynamaktadr. Bu makinelerin nndeki ii kitlesi ise artk ham maddeyi datmak iin be parmakl veya bir dmeye basmak iin iaret parmakl bir maadan baka bir ey deildir. stelik henz bir gei dnemi iinde bulunmaktayz. nk, makineler imal etmenin, mekanik olmayan dnemlerinin yava yava ortadan kalkmakta olduu phesizdir. Eer her ey onun etkinliinin kendisiyle ilgili beyin blgelerinin dengesiyle sk skya ilikili olduunu gstermeseydi el denen bu organn rolnn azalmas fazla nemli olmazd. "On parman ne yapacan bilmemek", trmz boyutunda fazla endie verici deildir, nk bu kadar eski bir nro-motor aletin gerilemesinden nce daha binlerce yl gemi olacaktr. Ancak bireysel boyutta durum farkldr. On parmamzla dnmek zorunda olmamamz dncemizin normal, filogenetik olarak insani bir parasndan yoksun olmamz demektir. O halde tr boyutunda olmasa da bireyler boyutunda bugnden itibaren elin gerilemesi problemi sz konusudur.
A.LEROI-GURHAN, Hareket ve Sz
Anaksagoras, insann, elleri olduundan dolay hayvanlarn en zekisi olduunu ileri srmektedir. Oysa daha makul olan, insann en zeki olduu iin ellere sahip olduunu sylemektir. nk el bir alettir. Doa ise her zaman akll bir insann yapaca gibi her organ ondan yararlanma gcne sahip olana verir. Gerekten uygun olan, flt olana flt almay retmekten ziyade flt almasn bilene flt vermektir. Hakikaten en zeki varlk, en ok sayda aleti kullanmasn bilen varlktr. El ise tek deil birok alet gibi grnmektedir. nk o, deyim yerindeyse, btn dierlerinin yerini tutan bir alettir. Dolaysyla doann, en faydal aleti, eli, en byk sayda ustal kazanma gcne sahip olan varla vermesi uygundur. Ayrca insann iyi bir bedeni yapya sahip olmad, hayvanlar arasnda en anssz olduunu syleyenler de -nk onun ayakkabs olmad, plak olduu, savamak iin silahlar olmad sylenmektedir- yanlmaktadrlar.
ARSTOTELES, Hayvanlarn Ksmlar
28
TARTIMA KONULARI
Mac vern u szn yorumlayn: "Uygarlk, faydal olann, kltr ise deerlerin alandr". Georges Braquen u sz sizde hangi dnceleri uyandrmaktadr: "Sanatn ii rahatsz etmektir; bilim ise gven verir." Freud, Bir Yanlgnn Geleceinde unlar yazmaktadr: "Hayr, bilim bir yanlg deildir. Ancak onun bize veremeyecei bir eyi baka bir yerde bulabileceimize inanmamz bir yanlgdr." Bu konuda ne dnyorsunuz? Jean Cocteaunun u dncesini yorumlayn: "iir, mitsiz bir dindir" (Bir Bilinmeyenin Gnl). Louis Hourticqin aadaki metninden hareketle sanatla bilim arasndaki ilikileri inceleyin: "Bilim daha oktan daha aza doru gider. O olaylarn akn bilinten hayata, hayattan mekanie geerek aaya doru izler. Oysa bizim merakmz doyurabilecek olan, ters ynde giditir. Bilim, kendilerinde dncenin douunu kefetmeksizin dokular paralar, kendisinde hayatn kvlcmn grmeksizin hcreyi ayrtrr, hatta kendisini yneten g hakknda hibir ey bilmeksizin ha-
reketi izler. Yok etmek iin o kadar byk olan etkililiinin yaratmak iin o kadar snrl grnmesinin nedeni budur. Bilimin gezegeni havaya uurma gcne sahip olduunu, ama tek bir hcreye hayat vermekten aciz olduunu grmekteyiz. Bedenini savunmak iin insana hizmet ettiinde bunu da ancak dman hayatlar ortadan kaldrarak yapar. Her zaman ancak paralamak iin mdahalede bulunur. Sanat bu analitik merakn karsna, yaratc etkinliini koyar. Bilim adamlarnn evreninin yannda sanatlarn evreni, baya grntler ve sradan deneyimlerden baka bireyi gstermez. Ama sanat eseri, kendisinden meydana geldii eylerin derin isteklerine uygundur: Sanat balangta yasalarna boyun emekle doay devam ettirir. Sanat eseri ancak mimar, heykeltra, ressam ele alp iledii maddenin imkan ve eilimlerine kendi tekniini uyarlad takdirde yaayabilirdir, yani gzeldir. Sanat, grnlerin karmaasn dzenleyen ereksellii aa karr. eylere bir anlam vererek ruhsal maddeyi yaratr."
L. HOURTICQ, mgelerin Hayat
29
Zihnin ilk nce dikkatini eken ey farkllklar, ilkel insandan ada insana uzanan evrimdir. Ancak, daha derinlemesine bir dnce bizi deimezlikleri dnmeye davet eder. nsan dnyada olmakla, yeryznde bir hayvan gibi yaamakla yetinmez; ayn zamanda dnyay ver ve yceltir. Onu sorgular, aklamaya giriir, hatta ister gerek, ister dsel deimeler sz konusu olsun, onu deitirmek iddiasndadr. ada insan, eylem konusunda eski insandan daha etkilidir. Ancak onun eylemde bulunmasnn nedeni her zaman d kuran bir varlk olmasdr.
Bilgisayar nnde
bir iadam.
Avustralyada
byclerin dans.
30
KNC BLM
Felsefe nedir?
Toulouseda retmenliinin ilk ylnn ilk dersinde Jules Lachelier, "Felsefe Nedir?" diye sormakta ve gen rencilerinin akn baklar arasnda bu soruya "Bilmiyorum" diye cevap vermekteydi. Tm Toulouse ehrine, Paristen kendilerine gnderilen ve daha rencilerine okutmakla grevli olduu disiplinin ne olduunu bilmeyen bu gen ve parlak filozofla alay etmek kalmt. Ancak Jules Lachelierin bu sz ok anlamlyd: O, felsefenin bir bilgi konusu olmadna iaret etmekteydi. Btn dier disiplinlerde reneceiniz bir ey vardr: Matematikte tutarl bir teoremler dizisi, fizikte, doa bilimlerinde, tarihte, aklsal bir biimde size aklanmaya allan bir olaylar veya olgular btn vardr. Ama felsefede buna benzer bir ey yoktur. phesiz sizden, byk filozoflarn fikirlerinden ve kuramlarndan bazlarn aklnzda tutmanz istenir. Ama bu kuramlardan herhangi birini paylamak veya onaylamak zorunda deilsinizdir. Zaten yetkili zihinler tarafndan oybirlii ile kabul edilmi hibir felsefe sistemi yoktur. rnein, Aziz Thomas ve Karl Marxn her ikisi de byk filozoftur, ama onlarn "sistemler"i birbirinden tamamen farkl, hatta birbirine karttr. Eer felsefeden, kesin ve gvenilir, sadece uzanp almanzn yeterli olaca bir bilgiler btnn bekliyorsanz, hayal krklnz tam olacaktr. Size bir bilgi vermediine gre acaba felsefe size bir yaama sanat, bir ahlak m nerir? Ancak, insana davran kurallar teklif eden sistemler, dnyay akladklarn ileri sren sistemler kadar eitlidir. Felsefede bir teorem veya fizik bir yasa ile ayn dzlemde "dorular" yoktur. Tarih boyunca sistemler birbirini izler. Her filozof kendisinden nce gelen filozoflar rtmeye alr ve daha sonra kendi payna o da rtlecektir. George Gusdorf, "her felsefenin gizli dileinin o olmasna karn hibir felsefenin felsefeyi ortadan kaldramad"na iaret etmektedir. Bylece biraz her sanat -ressam, mzisyen veya air- gibi, her filozofun dnyay kendine zg bir grme ve ifade etme tarz, Almanlarn dedii gibi, kendi "dnya gr" (Weltanschauung) vardr. Peki bundan, Paul Valery ile birlikte, felsefi bir sistemin "bir re minr sitten ne daha fazla, ne daha az ciddi bir ey olmad" sonucuna m varmalyz? Aslnda filozoflarn tartmalar ve gr ayrlklar, sadece tembelleri phecilie srkleyecek cinstendir. Bakalar onlarda tersine bu problemler zerine eilme, onlar zerinde dnme ynnde acil bir ary greceklerdir. Felsefi kuramlar, her eyden nce ierikleri, ortaya koyduklar sonular bakmndan deil, salam bir ekilde ynlendirilmeye allan bir dnce rneini sunmalar bakmndan deerlidir. Kantn belirtmi olduu gibi, "renilmesi mmkn olan bir felsefe yoktur; ancak felsefe yapmann kendisi renilebilir". Dikkat edersek, felsefe szcnn etimolojisi bu yorumu desteklemektedir. Felsefe, Yunanca sophiay, yani biraz fazla abuk bir tarzda "bilgelik" diye evirdiimiz eyi sevmektir. Sophia, sadece bir yaama sanat, makul bir ekilde davranta bulunmak, her trFelsefe kelimesinin etimolojisi Felsefi sistemler birbirinin zdddr Felsefe, dierleri gibi bir bilgi deildir
31
Felsefe nedir?
l lszlkten kanmak, felaketleri metin bir ekilde karlamaktan ibaret olan bir ahlak deildir: ayn zamanda bir bilgi, hatta eski Yunanllar iin temel bir bilgi, Aristotelesin dedii gibi, "ilk ilkeler ve ilk nedenlerin bilimi"dir. Sophia szcnn bu ikinci anlamn unutmaynz: Yunanllar iin bilge, ayn zamanda bir bilgindi. (Albert Bayet, derslerinden birinde yle bir aka yapmaktayd; "Bugn akl banda (sage) bir gen kz, hibir ey bilmeyen bir gen kzdr. Antik ada ise akl banda bir erkek, her eyi bilen biriydi.") O halde, etimolojisi bakmndan felsefe, ayn zamanda bir yaama tarz ve bir eit bilgi, bir kurtulu ve bir bilgidir. Hatta Yunanllar bu iki kavram arasnda sk bir iliki olduunu dnmekteydiler: Bizi kurtulua eritirecek olan, bilgiydi ve yanl bir davranta bulunan insan her eyden nce bilgisiz bir insand. Sokrates, "Hi kimse bilerek ktlk yapmaz" demekteydi.
Felsefe, sahip olmaktan ok peinden komaktr
Eer szcn etimolojisini dikkatle izlerseniz, felsefenin tam olarak "bilgelik-bilgi" olmayp yalnzca bu bilgeliin sevgisi (philo) olduunu fark etmeniz, gerekir. Rivayete gre tam bir alak gnlllkle kendisini bilge olmaktan ok "bilgeliin dostu" olarak niteleyen kii, M VI. yzylda yaam Yunanl matematiki ve filozof Pythagoras olmutur. Bu temel ayrma, XX. yzyln byk Alman filozofu, Karl Jaspers tarafndan da iaret edilmitir. Kk, ancak parlak Felsefeye Giriinde Jaspers, felsefenin zgn bilgiye sahip olmak deil, onu aramak, onun peinde komak olduu dncesi zerinde srar eder. Felsefe, ona gre, "dogmacla, yani kesin, tam bir ifadeye kavuturulmu bir bilgiye dnp soysuzlat takdirde kendine ihanet eder. Felsefe yapmak, yolda olmaktr. Felsefede sorular cevaplardan daha nemlidir ve her cevap yeni bir soruya dnr". O halde felsefi bir aratrmada, banazn marur dogmaclna zt olan gerek bir alakgnlllk vardr. Banaz, doruya sahip olduundan emindir. Bunun sonucu olarak da dorusunu bakasna zorla kabul ettirme arzusuna yenik der. Doruya sahip olduunu dndnden, artk kendisini doru klmak endiesi yoktur. Felsefenin bir talebi olan doru, onun kendi mal, sahip olduu bir ey olmutur. Banazda dorunun aratrlmas bir kesinlie sahip olunduuna ilikin yanlgya dnerek soysuzlar. Filozofun dorunun peinden komasna karlk, banaz kesin bilgiye sahip olduuna inanr. Felsefi alak gnlllk; doruya benim senden daha fazla sahip olmadm, onun ikimizin nnde bulunduu anlamna gelir. Bylece felsefi bilin, ne mutlak bir bilgiye sahip olduundan dolay mutlu, ne de ifa bulmaz bir pheciliin penesinde kvrand iin mutsuz bir bilintir. O, sahip olduu eyle yetinmeyen, ulama imkanna sahip olduuna inand eyi aratran kaygl bir bilintir. O halde felsefe, kendisini bir bilgiler topluluu olarak deil de berrak bir bilin olarak ortaya koyar. Felsefe, bir eye sahip olmaktan ok bir ey olmaktr ve eer Yunanca anlamna uygun olarak, bilgelik, her zaman ayn zamanda bilgiyi ve eylemi hedeflemekteyse onu ne bir kuramsal bilgiler topluluu, ne pratik bir davranlar reetesi olarak deil, daha ziyade genel bir tutum veya ayn zamanda hem bilgi hem eylemle ilgili bir yntem olarak grmek gerekir. Bilgelik, bizi bilgi alannda nyarglardan, eylem alannda ise tutkulardan ve kollektif bilincin drtlerinden uzaklatran eletirel bir tutumdur. Ancak bir tutum retiye dntnde, yani bilgi alannda sistemli phecilik, hayat ve eylem alannda ise insanlkd bir duyarszlk olduunda, yntem dogmaya dnerek soysuzlar ve bilgelik de kendine ihanet etmi olur.
32
Felsefe nedir?
33
Felsefe nedir?
tekniklerin olaanst gelimesini grmezlikten gelemez. Hatta bazlar, rnein, tarih felsefesinde, fizik felsefesinde, hukuk felsefesinde uzmanlamaktadrlar. te yandan genetik gibi tamamen bilimsel olan disiplinler de aratrmalarnn snrlarn saptamak ve ihtiyalar olan ahlaksal onamay elde etmek iin filozoflarn dnmesini talep etmektedir. ada bir yazar, ok hakl olarak felsefi dnce iin "her yabanc konunun iyi olduu"nu sylemitir. Hatta buna "her iyi konunun da ona yabanc olduu"nu eklemitir. Bununla kastettii, felsefenin bo bir dnme olmamas, gerein u veya bu alanyla ilgili deerli bilgilerden beslenen bir dnme olmasdr.1 Bilim zerinde felsefi dnmemiz, nce bilimin sonular ve yntemleri zerinde kendimize sorular sormamz demektir. Bilimsel bilginin doas nedir ? Acaba o derin geree mi erimektedir, yoksa bize sadece pratik formller ve ie yarar semboller mi vermektedir? Matematikinin szn ettii aksiyomlarn deeri ve anlam nedir? Bugn ok nemli olan felsefenin bu ynelimi bilgi kuramdr (epistemoloji).
Metafizik problemler
Ancak felsefi dnce ok daha ileri gider ve bilimin tanmad problemleri ortaya atar. Bilim aklsal, yani matematik formllerle ifade edilebilir yasalarla birbirine balayarak doal olaylar aklamaya alr. Bylece veri olan bir olayla ilgili olarak niin bir bakasnn deil de u tr bir eyin meydana geldii bilimsel olarak aklanr. Ancak bilimin ortaya atmad ok daha genel bir baka problem vardr. Bu, Leibnizin "Neden hibir ey yok deildir de bir ey vardr!" szyle ifade ettii problemdir. Gerekten evrenin varl kendisinden hareketle bilimin dzene koyma ve aklama abasna giritii gizil bir veridir. Ancak bu gizil veri her zaman zerinde dnlmeyi ve sorgulanmay gerektirir: Neden hibir ey yok deildir de bir evren vardr? te bu tamamen metafizik, yani ortaya konuu bilimin ele alabilecei eylerin tesinde olan bir problem trdr. nsan nereden gelmektedir, nereye gitmektedir? Bilin, evrenin son erei midir, yoksa gelip geici bir ilinei midir? Acaba insan tmyle belirlenmi midir, yoksa onun seme zgrl var mdr? Btn bu problemler tipik olarak metafizik problemlerdir.
2. Teknik ve bilgelik
Teknik gten baka g yoktur
Felsefenin bir bilgi olmadn -nk bilgi ilevini ada dnyada bilim stlenmektedir- fakat bilgi zerine eletirel bir dnme olduunu grdk. Felsefe bilgi olmad gibi bir g de deildir. ada dnyada insann gcn ifade eden ey tekniktir. Rnesanstan itibaren felsefi bilgelik idealinin yerine gitgide dnyann fethi ve deitirilmesi ynndeki prometheusu ideal gemitir. Bilgelik eskiden, dnyaya boyun emek, her eyi kabul etmek, felaketlere rza gstermek anlamna gelmekteydi. Stoaclarla birlikte dnyann aknn iyi ve tanrsal olduunu veya Spinoza ile birlikte neden ve eserler zinciri-
Her neyse bilim anda felsefe artk bir bilgi olma iddiasnda bulunamaz. Bilim kendi alannda kendini kabul ettirmitir. Srasyla matematik Euklidesle, fizik Galileyle, kimya Lavoisier ile, biyoloji Claude Bernardla birer pozitif bilim olmutur. Hatta filozoflarn uzun sre kendilerinin "zel av sahas" olduunu dndkleri insann alan da bilim tarafndan fethedilmitir. Psikoloji ve sosyoloji insan davranlarn inceleme alanna deney yntemini ve lmeyi sokmutur. Bu, felsefenin artk faydasz birey olduu anlamna gelmez! Ama felsefe bugn bize daha ak olarak kendisine dier disiplinler tarafndan salanan bilgilerden hareket eden bir dnme giriimi olarak grnmektedir.
34
Felsefe nedir?
nin zorunlu, mantksal ve kanlmaz olduunu reten felsefe, bu boyun emenin entelektel arac olarak grnmekteydi. Perspektif deiiklii XVII. yzylda Descartesn Metot zerine Konumasyla ortaya kt. Konumann nc ksmnda Descartes, "geici bir ahlak"a dayanmak zere stoac bilgelii benimser. "nsann dnyann dzenini deitirmektense kendi arzularn deitirmesi ve talihi yenmektense kendini yenmesi daha iyidir," der. Ancak Konumann altnc ksmnda, bu dnya merkezci bilgelik yerine, insan "doann efendisi ve sahibi klaca"n syledii tekniin hmanizmini geirir. Ve peygambersi bir sezgiyle mekaniin ve tbbn gelecekteki fetihlerini haber verir. XVIII. yzylda tekniin byk savunucusu Diderotdur. O, bilgelikleri mutluluktan vazgeme sanatndan ibaret olan filozoflara, teknikleriyle varoluumuzu deitirerek bizi gerekten daha mutlu edecek olan sanayicilerden bazen daha fazla nem verilmesinden aknlk duyar. "Bizi mutlu olduumuza inandrmakla megul olan insanlar gerekten mutlu olmamz salamakla megul olan insanlardan ok daha fazla vlmlerdir. Yarglarmz ne kadar tuhaf! Faydal eylerle megul olunmasn istiyoruz, ama faydal insanlar kmsyoruz." Bugn Diderotya ok ac veren bu kmsemeyi tamamen am durumdayz. Teknik ideal her tarafta zafer kazanmaktadr. Pozitif bilimin felsefi bilginin her trl ieriini boaltmas gibi, teknik g de felsefi gc her trl etkililikten yoksun klmaktadr. Ancak felsefi talep bir baka biimde yeniden kendini gstermektedir. Bilimsel bilgiden hareketle felsefi bak, bu bilginin temelleri zerine eletirel bir dnme olarak kendini ortaya koymaktadr. Teknik gten hareketle de ada anlamnda bilgelik, bu gcn koullar zerine eletirel bir dnce olarak kendini gstermektedir. Bugn byc ra teknisyen temas herkes tarafndan bilinen kayg verici bir temadr. Hayatmzn otomasyonunun dourduu "robotlama" tehlikesi yannda gezegenimizi birok defa ortadan kaldrma gcne sahip nkleer silahlarn varlnn ortaya koyduu tehlike, bilimin felsefenin yerini tutmad gibi tekniin de bilgeliin yerini tutmadn parlak bir biimde gstermektedir. R.P. Laberthonnire yle yazmaktadr: "Teknik bize eylerden yararlanmamz retir. Ancak biz kendimizin neye yaradn bilecek miyiz?" Teknik, insana ancak eylem aralarn verir, ama davranmza klavuzluk etmesi gereken erekler konusunda sessiz kalr. Oysa bugn her zamankinden daha fazla bilmemiz gereken ereklerle ilgili olarak bizi aydnlatacak bir bilgelie ihtiyacmz var. Bugnn dnyasnda insani glerimizin parlakl isteklerimizin ift anlamln trajik boyutuyla ortaya koymaktadr. Ve eer teknik, g ve istei uzlatrmann zorunlu bir arac ise, isteimizin ne olduunu ak bir biimde grmemize yalnzca felsefe imkan verir. Ancak felsefe deerler problemini ortaya atar.
35
Felsefe nedir?
aratrlmas olarak tanmlanan metafizii iine alr. kinci soru, pratikle ve insanln geleceiyle ilgili her eyi iine alr. Peki nc soru, "Neyi mit edebiliriz?" sorusu konusunda ne diyebiliriz? nsan gerekten hayatnn efendisi midir yoksa o sadece evrende i gren kr glerin bir oyunca mdr? Gelecekte bizi tamamen bir yok olu mu beklemektedir, yoksa lmsz bir ruha sahip miyiz? Bu dnyadaki varlmzn anlam nedir? nsann gelecei nedir? Ancak, eer felsefi dnmenin konusu dnyay bilmek ve eylemde bulunmak ise bunun iin onun bu dnya ve bu eylemle ilgili olarak belli bir biimde geriye ekilmesi ve onlara kar belli bir mesafede durmas gerekir. Felsefi dnmenin serinkanll ve nesnellii iin bu kaytszlk zorunludur. Paul Valery, "ancak istiridye ve ahmaklarn bir eye tmyle balandklar"n sylemekteydi. Ancak bu felsefi "kaytszlk" somut olandan, gerein kendisinden tehlikeli bir kopma anlamna gelmez mi? Eylem adam ou kez gerek hayata yabanc, dnceleri iinde kaybolmu filozofla alay eder.
Platonun idealizmi ve maara
Platon, Gorgias ve Theaitetosta bu eletirilerin szcln yapm ve onlara kar felsefenin savunmasn stlenmitir. Eylem adamnn bak as udur: Dncesini evrenin boyutlarnn zerine ykseltmek isteyen ve genel olarak insanlk durumunu sorgulayan filozof, gerek hayatn ortaya koyduu problemler karsnda ve dier insanlarla olan ilikilerinde tamamen ynn kaybetmi biridir. Thalesin astronomiyle megul olmasndan tr kafasn havaya kaldrp yrdn gren Trakyal kk zeki bir hizmeti kz, "nnde, ayaklar dibinde olan eyi fark etmeyip gkte neler olup bittiini bilmeye o kadar byk bir nem vermesi"nden dolay onunla alay etmitir. imdi hayatlarn felsefeyle geiren insanlarla ilgili olarak da ayn alayc tavr yerindedir: "nk bu yaratla sahip olan insanlar gerekten komularn bile tanmazlar, onlar komularnn ne i yaptklarn bilmemekle kalmazlar, onlarn bir insan m veya baka bir yaratk m olduunu bile bilmezler... Bu tr bir insan gndelik hayatta mahkemede veya baka bir yerde ayaklarnn dibinde veya gzlerinin nnde bulunan eylerle ilgili olarak konuma mecburiyetinde kaldnda tecrbesizlii yznden kuyulara dmesinden ve her trl glkle karlamasndan dolay sadece Trakyal kzlar deil herkesi kendine gldrr. Davranlarndaki korkun beceriksizlik hakl olarak onun aptal bir yaratk olarak grlmesine yol aar." (Theaitetos, 173-174. paragraflar) Ancak Platona gre somut eylerle ilikilerinde filozofun bu beceriksizliinin bir nemi yoktur, nk somut dnya, gndelik deneyler, akp giden olaylar dnyas, ancak bir grnler dnyas, bir hayaller dnyasdr. Gerek dnya dealar dnyas, yani filozofun aralarnda yaad ve sadece onun tanma imkanna sahip olduu ezeli-ebedi dorular dnyasdr. Bylece insanlar srtlar girie, yzleri duvara dnk olarak bir maarada zincire vurulmu mahkumlar gibidirler (Devlet, VII. Kitap). Bu insanlar, maarann dnda olup biten eyleri grmezler, grdkleri tek ey maarann duvarna yansyan glgelerdir. Baka bir ey grmedikleri iin de onlar bu glgelerin var olan tek gereklik olduunu sanrlar. Bu ahslar empiristleri, yani duyusal deney, somut olaylar dnyasnn (duvardaki glgelerin) tek gerek dnya olduunu zanneden kiileri temsil etmektedirler. Ancak bu mahkumlardan birinin aniden maaradan kurtarldn ve darya, aydnla karldn varsayalm. Onun balangta gzleri kamaacak, daha sonra yava yava gneli dnyaya alacaktr. Eskiden gerek zannettii eyin sadece karanlk bir hayal
36
Felsefe nedir?
olduunu fark edecektir. Bu renme, felsefeyle tanmay, gneli dnya ise filozofun yurdu olan ezeli ebedi dealar temsil etmektedir. Eer filozof parlak dealar terk eder ve tekrar maaraya dalarsa artk karanla alk olmayan gzleri mahkumlarn gerek olduunu dndkleri hareketli glgeleri bile seemeyecektir. Maarann karanlnda filozof artk hibir ey grmeyecek ve mahkumlar kr olduunu zannederek onunla alay edeceklerdir. Aslnda onun aydnlk iin yaplm gzleri ancak grnler karsnda krdr. Geni gkyznde umak iin yaplm kanatlar ile Baudelairein albatros kuu da geminin kprs stne dtnde byk kanatlarndan dolay zor durumda kalr: "Dev kanatlar onun yrmesini engeller." O halde Platona gre filozofun maddi gerekleri bilmemesi, pratikle ilgili konularda beceriksiz olmas dorudur. O, tek gerek dnya, dealar dnyasnda oturduu iin duyusal dnyay kmseme hakkna sahiptir. Ancak bu "idealist" felsefe anlay bize kar klabilir grnmektedir. O, Platonun "maddi gerekliklere" kar toplumsal nyarglarn yanstan kmsemesiyle ilikilidir. Platoncu bak as iinde pratik insan ve filozof kartl gerekte ve tamamen bilinli olarak kle ve zgr insan kartldr. Bu iki insan Theaitetosta yle takdim edilmektedir: "Senin doru olarak filozof dediin zgrlk ve rahatlk iinde yetimi kii, talihine klelere zg ileri yapmak derse beceriksiz ve yararsz bir adam gibi grnmekten korkmamal, rnein bir seyahat bohasn hazrlamay bilmemekten, bir yemee lezzetli veya bir konumaya ince eyler katma yeteneine sahip olmamaktan utanmamaldr. teki adam btn bunlar ustaca ve hzl bir ekilde yapabilir. Ancak buna karlk o ne giysisini zgr bir adam gibi soylu bir tarzda sa omuzuna atmasn, ne de sz sras kendine geldiinde tanrlar ve mutlu insanlarn hayat zerine uygun dt gibi gzel sz sylemesini bilir." Ancak byle bir filozofun saf dealar zerinde dnebilmesinin nedeni, klenin onu maddi endielerinden kurtarm olmasdr. Bu idealist filozof, kendisiyle dnya arasna kleyi koyduundan dolay maddi dnyay tanmazlktan gelebilir. Ama somut gerekle ilikisini kesmi byle bir "felsefe" her trl aldatmacaya ak deil midir? Gerek felsefe, maddi dnyay tanmazlktan gelmek yle dursun btn dncelerimizin koulu olan bu dnyadan hareket etmek zorundadr. Felsefenin grevi ykseltmektir, kovmak deil. Felsefi dnme, bir ka olamaz. Ancak felsefe, olaylar karmaa iinde, somut eitliliklerinde yaamakla da yetinemez. Lacroixnn ok gzel ifadesiyle "olay deneyime dntrme"yi amalayan felsefi giriim olaydan ders karma, evren hakknda sistemli, yani birlikli bir gre ulamak zere kendilerini anlamak iin olaylar birbirlerine yaklatrma, birlikte alma peinde koar. (Sun-istmi Yunanca "Birlikte ortaya koyuyorum" anlamna gelir.)
dealizmin eletirisi
37
Felsefe nedir?
A N A
F K R L E R
Felsefe kelimesinin etimolojisini unutmaynz: Bilgelik veya daha kesin olarak sophia sevgisi. Bu Yunanca sophia kelimesi hem sanat veya iyi yaama gc, hem de bilgi, temel dorularn bilgisi anlamna gelir. Felsefe kelimesini icat ettii sylenen Pythagoras alak gnlllkle filozofun bilgelie veya bilgiye sahip olan deil, onlarn dostu (philo) olan insan olduunu sylemek istemiti. Felsefe bir eye sahip olmak deil, onu aramak, peinden komaktr. XX. yzylda felsefe, kelimenin asl anlamnda, ne bir bilgidir, ne de g. Zamanmzda bilgi, ancak bilimsel bilgidir. Bilimsel bilgi ise srasyla fizik (XVII. yzyl), kimya (XVIII. yzyl), biyoloji (XIX. yzyl), hatta insan alannda (toplumbilim, ekonomi politik, psikoloji) kendini kabul ettirmitir. Ayn ekilde bugn g, ancak teknik alanna aittir (sanayi, tp, biliim). Peki bundan felsefenin tm deerini kaybettii sonucuna gememiz mi gerekir? Tam tersi! Felsefe, bilgilerimiz ve glerimizin btn zerine derin bir dnmedir. (Her eyden nce maddeyi ileyip biimlendirme gc olan) bilimsel bilgi ve asl anlamnda teknik g, erek ve anlamlarn bizzat kendilerinde bulamaz. Felsefe, bilgi zerine derin bir dnme (bilgi kuram), erekler, yani eylemin amalar zerine derin bir dnmedir -teknik gcmz arttka daha da zorunlu olan bir dnme!-. Ayn ekilde felsefe, kendine zg problemler ortaya atar: Bilimler neden u olay deil de dierinin meydana geldiini aklar; buna karlk felsefe varlk problemini (Neden hibir ey yok deildir de bir ey vardr?), deer problemini (Adalet, gzellik, doruluk nedir?), zgrlk, varolu ve lm problemini, yani insann gelecei problemini ortaya atar.
38
Felsefe nedir?
YORUMLAMA METNLER
Platonun Theaitetosunda Filozofun Portresi
SOKRATES
Sevgili dostum, filozofun halk arasndan birini alp ykseklere kardn ve bu insann "Ben sana ne hakszlk yaptm? Sen bana ne hakszlk yaptn?"sorularndan vazgeip bizzat adalet ve adaletsizliin ne olduklarn, zlerinin neden ibaret olduunu, geri kalan eyler gibi birbirlerinden de neyle ayrldklarn aratrmaya giritiini varsayalm. Bu adamn ayn ekilde "Pers kral hazineleriyle mutlu mudur?" veya "Altnlar olan bir insan mutlu mudur?" sorularn sormaktan vazgeip genel olarak kralln, insann mutluluk veya mutsuzluunun ne olduunu, onlarn karlkl zlerini, insanlarn onlardan birini nasl elde edecekleri, dierinden nasl kanacaklarn ele aldn var sayalm. Bu felsefi sorulara cevap vermek zorunda kaldnda bu sefer bizim dar kafal, kavga karmaya merakl adammzn kendisi zor durumda kalacaktr. Bu kadar yksek bir yerde bulunduundan tr ba dnecektir. Bulutlarn arasndan bakmaya alk olmad iin rahatszlk duyacak, ne diyeceini bilemeyecek ve kekeleyecektir. Bylece sadece Trakyal hizmeti kzlar, dier bilgisiz insanlar deil -nk bunlar onun durumunu anlayamayacaktr-, klelerin eitimine aykr bir eitim alm olan herkesi kendine gldrecektir. Theodoros, szn ettiimiz iki insandan her birinin durumu budur. Senin doru olarak filozof dediin zgrlk ve rahatlk iinde yetimi olann talihine klelere zg iler yapmak derse, saf ve ie yaramaz grnmesinden, rnein bir seyahat bohasn balamasn, tatl yemekler hazrlamasn veya ho szler sylemesini bilememesinden tr onu knamamalyz. Dieri btn bunlar ustaca ve abucak yapabilir. Ancak o, ne zgr bir adam gibi soylu bir tarzda paltosunu sa omuzuna atmasn, ne konuma sras kendisine geldiinde Tanrlarla mutlu insanlara yakan ekilde szlerini ahenkli klmasn bilir. YORUM a) Metnin durumu Bu metin, Platonun Sokratesi matematiki Theodoros ve rencisi Theaitetosla kar karya getirdii Theaitetos diyalogundan alnmtr. Sokrates, Theaitetos tarafndan sergilenen Protagorasn greciliini reddetmitir. Bu grecilie gre insan "her eyin ls" olduundan bilim znel duyumla ayn eydir. Nasl ki uyank bir adam iin sahip olduu duyum doruysa, rya gren biri iin de ryasnda grd grnt dorudur. Ama bilge veya deli, her insan kendi dorusunun ltyse, o zaman artk doru veya yanl yoktur. Dorunun teklii kart grlerin okluuna ayrtnda dorunun deeri ortadan kalkar. Eer Protagorasn dedii gibi btn grler doruysa Protagoras kendi grnn yanl olduunu syleyen kartlarnn bu grnn de doru olduunu itiraf etmek zorundadr. Yukardaki metni yani filozofun portresini ite byle bir tartmann ortasna yerletirmi bulunuyoruz. Burada, Platonun ok sevdii konu dna kmalardan biri sz konusudur. te yandan felsefe yetisinin doasnn kendisi bu konu dna kmay gerektirmektedir. nk filozof, zaman bol olan bir insandr. O bu tr konudan ayrlmalar, saa sola sapmalar kendine yasaklamaz. Doru peinde koma Akademinin bahelerinde bir gezintiye dnr. te yandan aslnda ancak grnte bir konu dna kma sz konusudur. Gerekte ise filozofun portresi, en derin amacnda, Protagoras ve Theaitetosun grecililiinin eletirisiyle ilikilidir. b) Bu pasajn genel fikri Bu pasajn genel fikri, iki insan, sradan insanla filozof arasndaki kkten kartlktr. Filozof genel olarak gnlk hayatta gln ve zor durumlarda kalan bir insandr. Bunun nedeni onun dncesinin duyusal eyleri hor grp dealar arasnda dolamasna karlk "sadece vcudunun site iinde bulunmas"dr. Yldzlar gzlemlerken bir kuyuya den ve Trakyal bir hizmeti kz kendisine gldren Thales byle biridir. G seyreden, ayaklar dibinde olup biten eylere dikkat etmez. Buna karlk sradan insan ounlukla maddi hayata kusursuz uyum salar. O, insanlar ve eyleri kullanmasn, yani her durumda kiisel karnn bak a-
39
Felsefe nedir?
sn benimsemeyi, bencil kudret iradesini etkili bir biimde kabul ettirmeyi bilir. O, maddi karn her eyin ls yapan bir "gereki"dir. Ancak bu gereki, genel kavramlar anlama, somut tikel deneyimlerin zerine ykselme, zleri bilme, kar gzetmeyen evrensel dorunun dzeyine kma gcnden yoksundur. Bu pasaj Gorgiastaki Kalliklesin parlak bir siyasal kariyeri dleyecei yerde zamann kendisine yarar olmayan bo tartmalarla geiren ve nne kan ilk aalk biri tarafndan sulandnda kendisini savunmay bilmeyen, arya yabanc, filozof rnei olarak Sokratesle alay ettii pasajla (486 a-d) birletirebiliriz. Burada Devletin VII. Kitabndaki nl maara efsanesini de hatrlayabiliriz. Maarann dibindeki duvara yansyan hareketli glgelerin gerek olduklarn dnen maara mahkumlar, arasz deneye ve somut grntlere mahkum olan sradan insanlar sembolletirmektedir. Onlardan biri zincirlerinden kurtarlp gerek nesnelerin parlak dnyasna -bu dnya ise dealar temsil etmektedir- gtrlrse onun karanla alm olan gzleri artk hibir eyi ayrt edemez -bu da sradan insann felsefeye olan kabiliyetsizliini temsil etmektedir-. Buna karlk sonunda filozof olmu, yani dealar tanma imkanna erimi olan bu adam tekrar maaraya, sradan deneyimin karanlna gtrldnde, gzlerinin oyulmu olduunu dnen arkadalar arasnda yolunu bulamayarak sendeleyecektir. O, Baudelairein geminin stne dm albatros kuudur: "Dev kanatlar yrmesine engel olur." c) Ayrntl aklama "Filozofun halk arasndan birini alp ykseklere kardn... varsayalm..." Felsefenin renilmesi, maarann dibinden dealarn yksek blgelerine doru bir ykseli olarak sunulmaktadr. Felsefeyle tanma, iinde yaadmz dnyadan kopuu, dealar dnyasna dn gerektirir. dealar dnyasna ykselmek iin bu dnyadan kamak gerekir. oktan bire, deienden ezeli-ebedi olana, grnlerden doruya ykselen bu yukar ynde diyalektiin (sunaggu) aamalar, grnlere tabi olan inan (pistis), matematiksel dncenin zelliini meydana getiren karsamac bilgi veya akl yrtme (dianoa) ve nihayet zlerin kendilerini kavrayan sezgisel bilgidir (nosis). "...bizzat adalet ve adaletsizliin ne olduklarn..." Adalet ve adaletsizliin kendileri, aslnda adalet ve adaletsizliin "zleri"dir. Sradan bir insana "Adil bir insan nedir?" diye soralm. yle cevap verecektir: "Adil bir insan benden bor ald paray geri verendir." Veya o "Mutlu bir insan nedir?" sorusuna "Mutlu bir insan, ok altn olan bir insandr" diye cevap verecektir. zetle, filozof-olmayan, sorulara tikel rneklerle cevap verir. Sokratik yntem ise tikel rnekleri amaktan ve genel tanm dzeyine ykselmekten ibarettir. Sokrates, Menona "Erdemli bir insan nedir?" diye sorar. Menon ona birliklerine kumanda etmeyi bilen general rneini zikrederek cevap verir. Ancak Sokrates, uslu bir klenin veya ocuun erdeminin kumanda etmek olmadn syleyerek buna itiraz eder: Erdemin tanmn vermek demek, erdemlerin rneklerini oaltmak, "bir sr erdem" saymak demek deildir, btn rneklere uyan genel bir tanm vermektir. Sokratesin sevdii tanmlar, Platonun szn ettii "dealar"n veya "zler"in habercisidirler. "...genel olarak insann mutluluk veya mutsuzluunun ne olduunu, onlarn karlkl zlerini, insanlarn onlardan birini nasl elde edecekleri, dierinden nasl kanacaklarn ele aldn..." Metafizik bir aratrma olan zn aratrlmas -ki bu, grnleri tesinde eylerin derin doasn bilmek isteyen bir aratrmadr- etik bir aratrmayla ilikilidir. nsana uygun olan eyin ne olduunu, doru idealin, hakikatin veya gerek mutluluun ne olduunu bilmek gerekir (nk btn Yunan filozoflar gibi Platon da mutluluku bir ahlak grn savunur, iyiyi mutlulua zde klar). Burada grnlerin, ann, zel durumlarn zerine ykselmeyi bilmek gerekir. Mutlak doru deay grmezlikten gelen ve ancak her bir insann ansal karyla ilgili grleri kabul eden sofistlerin greciliine bir ahlak-tanmama (Thrasymakhosun Devletteki, Kalliklesin Gorgiastaki ahlak-tanmamas) karlk olur. Sofistler mutluluu hazza zde klar, gnmzde ahlak deerlerinin psikolojiye indirgenmesi diyeceimiz eyi yaparlar. Kalliklese gre gl insan iin adalet, onun gcnn arzu ettii eydir. Aslnda zayflar da kar peinde koarlar. Onlar gllerin tecavzlerine kar zayflklarn koruyan ve byk ounluk tarafndan bu amala konulan yasalar adalet
40
Felsefe nedir?
diye adlandrrlar. Herkes adaleti, iyi n, nian ve dl salayan kurnaz bir davrana zde klar. Ancak burada da saf dealarla duyusal grnleri birbirinden ayrt etmeyi bilemeyen filozof-olmayanlar sz konusudur. Platona gre saf adalet, bir baka planda yer alan deer diye adlandracamz eydir. Daha sonra La Rochefoucauld gibi adaleti duyusal kara geri gtren sofistlerin psikolojik indirgemelerinin yerine Platon fenomenologlarn kavramsal bir indirgeme diyecekleri eyi koyar. Bu ikincide adaleti kendi zne, kendisini tanmlayan saf kavrama indirgemek sz konusudur. rnein Devlette Gygs efsanesi bir eit kavramsal indirgeme aracdr. Gygs, d davran bakmndan kusursuz bir obandr. Ancak bu, parmana geirecei ve bir ekilde dndrnce kendisini grnmez klan bir sihirli yz eline geirinceye kadardr. Bu yz eline geirince bir sr su iler. Gygsin grnmez olma gcn elde eder etmez ken adaleti, o halde, sadece bir grntr. Gerekten adil olan kiiyi yneten ise korku ya da kar deil, saf adalet deasdr. Byle bir insan grnmez olunca davrann deitirmez. Platon bylece davranmzn deerinin empirik karmzla llemeyeceini sylemek istemektedir. Bunun tersine, yarg ve davranlarmzn deerini len ey, mutlak doru olan deann doruluudur. Yasalar kitabnda diyecei gibi, "Her eyin ls insan deil, Tanrdr". "...Bylece sadece Trakyal hizmeti kzlar, dier cahil insanlar deil (nk bunlar onun durumunu anlayamayacaktr)..." Duyusal grnlerin, yani ktnn klesi olan insan, kendi kleliini bilmez; onu bilmesi iin ondan kurtulmas gerekir. Bylece Platon ve Sokratese gre "Hi kimse isteyerek ktlk yapmaz". Kt insan, bilgisiz insandr. O, yanln klesidir. Platonun ktye ilikin felsefesi bir kabahat veya gnah felsefesi deildir. Onda ktlk, yanla indirgenir. Ancak, bundan dolay kt daha az korkun deildir. Bu yanl, bu kendini bilmeyen bilgisizlik, srp gitme eilimindedir (Yanl yapan, yanlnda srar eder). Nasl gnah diye bir ey yoksa, meziyet veya fedakarlk diye bir ey de yoktur. Sokrates, adalet uruna lmekten mutludur. Baldran zehrini ierken alayanlar (duyusal eylerden hala kurtulamam olan) dostlardr. Sokratesin kendisi, bu karanlk dnyay terk etmekten tr sevinlidir. "klelerin eitimine aykr bir eitim alm olan herkesi kendine gldrecektir. " Burada platoncu felsefede eitimin neminin alt izilebilir (Bu felsefede esas olan duyusal dnyann zerine ykselmeyi renmektir). Bunun yannda filozofun ilgin bir ekilde zgr insana, hatta daha sonra soylu insana, filozof olmayann ise kleye zde klnmasna iaret etmek uygun olacaktr. Marksist dnrlere gre platoncu ikicilik (bir yanda duyusal dnya, dier yanda dealar dnyas) antik sitenin iki ana snfnn, kleler ve zgr insanlarn meydana getirdikleri snflarn, bilinsiz olarak farkl bir plana aktarlmasndan baka bir ey deildir. Platonun kendisi bir soyluydu. Filozof, kmsedii kle kendisini maddi kayglardan kurtard iin saf dealar dnyas zerine dnebilmektedir. dealist filozof, dnyayla kendisi arasna kleyi koyduu iin maddi dnyay tanmama imkanna sahiptir. Platoncu idealizmin bu anlamda gerei gizleyici bir yan vardr. Ancak platoncu felsefe byle bir yana da indirgenemez. Filozof ve filozof-olmayann zgr insan ve kleye zde klnmas zellikle bir sembol deerine sahiptir. Ve platonculuk sadece bir an veya toplum biiminin ifadesi deildir. O tm zamanlar iin deerini korumaktadr. d) Sonu Bu metnin bizim iin iki nemi vardr. 1. Tarihi nemi: Metin bizi bir anda Platonun dncesinin gbeine, duyusal dnya ile dealar dnyas arasndaki temel ayrma gtrmektedir. Filozof, her eyden nce, dealar arasnda yaamak iin duyusal dnyann aldatc parlaklklarn terk eden biridir. Felsefe bundan dolay hayretle balar. Filozof bu dnyada bir yabanclk duygusu duyar (Ynn gznde onu beceriksiz ve ou kez gln klan budur). Bu yabanclk duygusu dealar hatrlamann dier yznden baka bir ey deildir (Ruhu beden hapishanesine dmeden nce filozof saf dealar arasnda yaam olduunu bulank bir ekilde hatrlamaktadr). 2. Genel nemi: Platonun zel retisi ne olursa olsun bu metin felsefenin ne olduunu kavratma konusundaki nemini her zaman korumaktadr.
41
Felsefe nedir?
Filozof bu dnyay sorgular. Bundan dolay iyi bir uyum gstermedii gnlk hayatta baarsz grnr. Valery, "Bir eye tmyle balananlar sadece ahmaklar ve istiridyelerdir" demekteydi. Herkesin gznde bir zm olan, filozof iin yeniden bir problem olur. Filozof bir bakma ynn kesin dorularn problemler haline getiren kiidir. Felsefi dnce, evrensel ve kar gtmeyen bir doru peinde koar. Bu zelliiyle de o, kiisel karn doal klece tutumundan ve maddi ihtiyalara hizmet eden tekniin bak asndan ayrlr. Filozof saf doruyu arar. Bundan dolay felsefi dnce bir zgrle kavuma olarak grnr. Eskilerin felsefi incelemeyi en mkemmel zgr sanat olarak grmelerinin nedeni budur. Felsefe sadece genel dorular ortaya atmaya ynelmez (Felsefede adaletin ve mutluluun znn ne olduunu sormak zere "Bana kar hakszlk m yapld?" veya Paras olan adam mutlu mudur? trnden sorular sormaktan vazgeeriz), ayn zamanda o greli dncelerin yerine mutlaa erime hedefini geirmeye alr. Doruyu ve adil olan benim zel yarglarm karara balamaz, tersine yarglarm beni yarglar. Onlar, az veya ok, kural devi gren mutlak fikirlere gre bir deer ifade ederler.
TARTIMA KONULARI
* Felsefi dnce bizi dnyadan koparr m? * Felsefe ve bilgelik. * Bilim ve felsefe. * Felsefe zerine aadaki farkl yarglar karlatrn ve bu yarglarn temsil ettikleri farkl felsefe anlaylarn gsterin: "Filozof mmkn olduu lde bilginin tmne sahip olan insandr" (ARSTOTELES). "Felsefe her eyin bilimi deil, btnn bilimi olarak tanmlanabilir" (THIBAUDET). "Felsefe, renilemez, sadece felsefe yapmak renilebilir" (KANT)."Felsefe, deerini belirsizliinin kendisine borludur" (RUSSELL). "Felsefede sorular cevaplardan daha nemlidir"(JASPERS). "Felsefe, saf bir biimde kendimize ve etrafmza bakma kararmzdan baka bir ey deildir" (BERGSON). "Felsefe evrenle ilgili olarak sanki hibir ey apak deilmi gibi davranmaktr" (JANKELEVITCH). "Felsefe, uzakta bulunan bir eye sahip olma ryasdr. O, trajik olabilir, nk zddn iinde tar. Felsefe, asla ciddi bir ura deildir. Ciddi insan -eer byle biri varsa- evet dedii tek bir eyin insandr" (MERLEAU-PONTY). "Filozoflar dnyay eitli biimlerde yorumlamlardr; nemli olan onu deitirmektir" (MARX). "nsanlk ancak zebilecei sorunlar ortaya atar" (MARX). "Felsefe, zmlerinin geerli olmasyla deil, problemlerin kar konulmaz zelliiyle vardr ve kendini merulatrabilir" (ORTEGA Y GASSET).
42
Felsefe nedir?
elsefi bilgi -sadece o olmasa da- her zaman insann kendine bakdr. nk felsefe derin bir dnme, dncenin kendi zerine dnmesidir. Hayata ilikin deneyimimiz ne kadar zengin, bilimsel ve teknik bilgilerimiz ne kadar derin olsa da, bunlarn hi biri felsefenin yerini tutmaz. Filozof olmak, bu bilgi zerinde dnmek, onu sorgulamaktr. Filozof olmak sadece dnlen eyi deil, dncenin kendisini soruturma konusu yapmaktr. Felsefeyi derin dnme olarak tanmlamak, onda birinci dereceden bir bilgiyi deil, ikinci dereceden bir bilgiyi, bilginin bilgisini grmek demektir. Ayn ekilde rencisi olmayan bir filozofu veya retimi olmayan bir felsefeyi de dnemeyiz. Her felsefe ayn zamanda bir pedagojidir. nk bilgelik ancak bir bakasna iletildii ve paylald zaman bilgeliktir.
Velazquezin aynada
43
Felsefe nedir?
ilozof hibir zaman yalnz bana yaayan bir dnr deildir. Felsefi dnce bir ktphanenin iyi bir biimde sembolize ettii insan kltrnn btn zerinde bir dnmedir. Filozof, ayn ekilde, adalet ve zgrlk iin verilen savatan ayrlamaz. Felsefe, ykseltmek iin yaplmtr, kovmak, dar atmak iin deil. Felsefe bir davaya balanmaldr. XIX. yzyln sonunda Dreyfus davasnda, dramatik bir adli hataya kar verilmi olan rnek savata aktif olarak mcadele etmi olan Frderic-Rauh felsefenin "sokakta, hayatta, her gn verilen sava" olduunu sylemekteydi.
alma masasnda
Foucault.
44
46
NC BLM
Doruluk fikri, akl-d, anlam
S dnce, ancak eyleri bilir ve kendini bilin olarak bilmez. rnein, kendiliimden, "nmde bir lamba var; ayaklarm altnda bir hal var; balkonda iekler var" derim. Balangta btn bunlar kendisi sayesinde tasdik ettiim zihnimin eylemini dnmem. Dncem, tasdik ettii eylerin nnde kendini unutur, kendini siler. O halde zihnin ilk adm ontolojiktir. O, eyleri, varl, "vardr" ileri srer. Ancak ksa bir sre sonra yanlla ilgili deneyimim ortaya kar. rnein, kendime, "Balkonda bir sere var" derim, yaklarm: O, sadece kk, gri bir kat parasdr. Demek ki sere yoktu, ama ben sere grdm sanmtm. Sanmtm ki... Burada nce eylere dnk olan dncem bu sefer kendisi zerine dner. Bilgim zerinde dnrm, onun deerinin ne olduunu kendime sorarm. Zihnin bu ikinci adm, ontolojik admn tersi olan eletirel admdr. Nesneyi tasdik etmeyi bir tarafa brakarak kendi tasdikime dnerim, onu tartma konusu yaparm, kendimi bu tasdik eylemimde sorgularm. Bu eletirici dn, kendi dncem, onun mekanizmas, deeri zerinde bu dnmem beni bir bilgi kuram formle etmeye gtrr: Doru nedir? Tek bir doru mu vardr? Dorunun dereceleri var mdr? Burada srasyla bu birbirine bal soruyu inceleyeceiz. nce kendimize dorunun doasnn ne olduunu, doruyu yanltan ayrmann ltleri olup olmadn, doru hakknda hangi tanm kabul edebileceimizi soracaz. Sonra unlar inceleyeceiz: Bu ltler uygulanabilir mi? Kendisine eriebileceimiz hi olmazsa tek bir doru yok mudur? Yoksa, acaba phecilerin dndkleri gibi dorudan vaz m gememiz gerekir? Bu, dorunun varl problemidir. Nihayet doruya eriebileceimizi kabul edersek, eitli trden dorular olup olmadn da kendimize sorabiliriz. Bir fizikinin veya kimyacnn deneyin yargsna sunduu varsaym ile bir psikanalistin yorumu ayn trden deildir. Doa bilimlerinde zafer kazanan aklsallk kategorisini dier aklsallk biimlerinden, rnein "yorumsal" disiplinlere, hermenotie zg anlam kategorisinden ayrt etmemiz gerekmez mi?
Ontolojik yaklam, eletirel yaklam
47
En basit cevap udur: Doru yarg, kendi i zelliklerinden tannr. Onun kendisi, doru olduunu gsterir. Apak oluuyla doru olduunu ortaya koyar. Bu, Spinozann grdr (Etika II, 43): "Dorunun iareti bizzat kendisidir. Doru bir fikre sahip olan, ayn zamanda doru bir fikre sahip olduunu bilir ve bilgisinin doruluundan phe edemez. Doru bir fikirden daha ak ve daha kesin hangi doruluk ltmz olabilir? Nasl k hem kendini, hem de kendisiyle birlikte karanlklar gsterirse, dorunun da lt kendisidir ve o ayn zamanda yanln da ltdr." Spinoza iin olduu gibi Descartes iin de apak grnen ak ve seik bir fikir, doru bir fikirdir ve bundan teye gitmek mmkn deildir. Spinoza, Ak ve seik fikirler asla yanl olamaz der. Descartes da kendi payna unlar yazar: "Ve u dnyorum, o halde varm dorusunun phecilerin en acayip varsaymlarnn bile gc yetmeyecek derecede salam ve emin olduunu grerek bu doruyu, aradm felsefenin ilk ilkesi olarak kabul etmeye tereddtsz karar verdim. Bundan sonra genel olarak bir nermenin doru ve phesiz olmas iin gereken eyi gzden geirdim. nk madem ki byle olduunu bildiim bir nerme bulmutum, o halde bu kesinliin neden ibaret olduunu bilmem gerektiini de dndm. Ve btn bunlarn ona uymadn farkettim: Dnyorum, o halde varmda dnmek iin var olmak gerektiini aka grmemden baka bana doruyu sylediimi temin eden bir ey bulunmadn grerek pek aka ve pek seike kavradmz eylerin hep doru olduunu genel bir kural olarak kabul edebileceime hkmettim" (Yntem zerine Konuma, IV).
Ancak bu doruluk anlay tehlikeli olabilir, nk apaklk iyi tanmlanmamtr. Biz bir apaklk duygusu duyarz, bir apaklk izlenimine sahibizdir. Ancak bu izlenime mutlak bir deer vermeli miyiz? Descartes bu gl hissetmitir, nk ak ve seik fikirlerimizin doru olduunu tasdik ettikten sonra, seik olduklarn dndmz fikirlerin hangileri olduunu belirlemede bir glk olduunu kabul etmitir. Gerekten yaanan kesinlik izlenimi, yargnn doru olduunu sylemek iin yeterli deildir. nk biz doruya sahip olduumuza inanabiliriz, ancak yanlg iinde olabiliriz. ok iten ve ok gl bir kesinlik duygusuna sahip olabilirim, ama yanlabilirim. Bu, doruluk-apaklk kuramna ciddi bir itirazdr. Yanl apaklklar doru apaklklardan nasl ayrt edebiliriz? ltn zorunlu olduu yer burasdr. Leibniz yle demitir: "Descartes doruyu apaklk hanna yerletirmi, ancak bu hann adresini vermeyi unutmutur." ou kez tutkular, nyarglar, gelenekler sahte apaklklar verir. En bildiimiz, en alk olduumuz grleri ak ve seik eyler olarak alma eilimindeyizdir. Albert Bayetnin dedii gibi, "Fazla apak fikirler, ounlukla l fikirlerdir". Buna karlk yeni, devrimci fikirler kendilerini g kabul ettirirler. Apaklk, szm ona apaklk, yani oturmu gelenekler ve allagelen dnceler adna konformizmlerine kurulmu resmi dnrler, yeni fikirlerin byk yaratclarn her zaman eletirmilerdir. Eski kimyaclar, Lavoisiernin keifleriyle alay etmi olduklar
48
49
Amerikal filozof William Jamesle (1842-1910) pragmatizm, dorunun biricik ltnn baar olduunu ileri srer. Dnce, eylemin hizmetindedir. Fikirler, eylemde bulunmak iin yararlandmz aletlerden baka ey deildir: Doru fikir, en fazla kazan getiren fikirdir, en verimli, en etkili fikirdir. Bu kuramn deerini belirleyebilmek iin Jamesin szlerine hangi anlam vermek gerektiini bilmeliyiz. Doru fikir, yararl fikirdir. Ama "yararl" olmak nedir? Bu kelimeyi, doru olduu gsterilebilir anlamnda m almalyz? Bu durumda pragmatizm ok kabul edilebilir bir eydir. "Doutan fikirler"e ve saf apaklklara o kadar dkn olan Descartesn kendisi, insanlarn kendileri iin nemli olan doru bir deerlendirmede bulunduklarnda, sonularnn kendileri iin kt olmadn grdkleri ilerle ilgili akl yrtmelerinde, alma odasnda oturup hibir sonucu olmayan dnceler ileri sren bir aydnn akl yrtmelerinde olduundan ok daha fazla doruyla karlaldn kabul etmekteydi. Ne yazk ki pragmatistler "yararl" kelimesini, en geni ve en belirsiz anlamda kullanrlar. W. James, ondaki belirsizlii ortadan kaldrmak iin hibir ey yapmamtr. O yle yazmaktadr: "Doru olan, hangi ekilde olursa olsun yararl olandr." Bylece verimli teknik uygulamalar olan bir fizik veya kimya yasas dorudur. Ancak te yandan bana, "i huzur" veren, beni hakl karan bir siyasal inan da dorudur. Bir felsefi kuram, eer endielerimi gideriyorsa, bana "zihinsel rahatlk" salyorsa, dorudur. Bir din de eer beni teselli ediyorsa, ahlaki bakmdan beni iyiletiriyorsa, dorudur. Tanr fikri de btn dier fikirler gibidir. O da ancak verimli, kar salayc ise dorudur. W. James laf hi dolatrmakszn yle demektedir: "Tanr kendisinden yararlandmz bir eydir." Bu bak asnda doru, bir var olu deeri olmak zere akl deeri olmaktan kmaktadr. St. Exupery nsanlarn Topranda yle demektedir: "nsan iin doru, onu bir insan yapan eydir." Doru, beni gelitiren, bamszla kavuturan, gerekletiren eydir. "Doru, hi de kantlanan ey deildir. Eer baka bir toprakta deil de bu toprakta portakal aalar gl kklerle geliiyor ve meyve veriyorlarsa, portakal aalarnn dorusu bu topraktr. Eer dierleri deil de bu din, bu kltr, bu deerler sistemi insann olgunlamasn destekliyor, onda kendinden haberi olmayan byk bir soylu varln ortaya kmasna, zgrlne kavumasna yardmc oluyorlarsa bu, bu deerler sisteminin, bu kltrn insann dorusu olduklarn gsterir."
50
51
52
53
phecilik konusunda ne dnmeliyiz? "Yryerek hareketin varln kantlayan" insanlar gibi bugn btn yetkili kiilerin oybirlii ile kabul ettikleri dorularn varln kabul ederek ada bilimin, phecilii rtt gereine iaret edebiliriz. Ancak daha temel bir eletiri olarak, pheciliin kendi kendisiyle eliki iinde olduunu syleyebiliriz. nk phecilik, bilgi hakknda doru bir kuram olduunu ileri srmektedir; dorunun ulalmaz bir ey olduunun doru olduunu sylemekse, en azndan bir dorunun varln kabul etmek ve bylece kendi tezini yalanlamaktr. Ortaya konan her dnce -hatta kendi kendime belirttiim bir dnce- bir doruyu hedefler, doru olduunu dnr ve gizil olarak kendi deerini ortaya koymaya ynelir.
54
55
Bu mistik aklcla daha XVII. yzylda Spinozann felsefesi olan bilimsel trden aklcl tercih etmek uygundur. Spinozaya gre (dorudan doruya bilimden kan) aklc felsefe, tm doa olaylarnn aklsal, anlalabilir olduunu ileri srer. Ancak o, bundan dolay meydana gelen her eyin akla, yani kendisi de greli ve tanmlanmas g bir ey olan belli bir insan bilgeliinin ilke ve deerlerine uygun olduunu sylemez. En mkemmel anlamnda aklc bir filozof olan Spinoza, hem doa olaylarnn aklsal zelliinin (nk akln zellii, eyleri olumsal varlklar deil, zorunlu varlklar, aklsal belirlenimle aklanabilir varlklar olarak gz nne almaktr), hem de te yandan doann insani bilgelie, aklmzn deerlerine kaytszlnn altn izer. (Tm doay ilgilendiren) aklsal dzen, her tarafta akla uygun olann alannn dna taar. Spinoza, "biricik konusu insanlarn gerek karlar ve insan trnn devam olan insan aklnn tesinde doann, insann ancak son derece nemsiz bir parasn tekil ettii doann btnnn ezeli-ebedi dzeniyle ilgili saysz erekleri iinde barndrd"n syler. Tm doal gerekliklerin zel varlk ve eylemlerini belirleyen yalnzca bu dzenin zorunluluudur. Biz evrenin btnnn aklmzn alkanlklarna boyun emesini isteriz. Ama daha teye bakmamz gerekir. Akln kt dedii ey, doann btnnn dzen ve yasalar bakmndan deil, bizim kendi doamz bakmndan ktdr. Aklszca olan (yani insani bilgelie aykr olan, insan iin kt olan) bir ey aklsal olabilir, yani bilimsel olarak aklanabilir. Kty aklamak, onu hakl karmak deildir, bir defa anladktan sonra tekniin bu kty yenmesine imkan vermektir.
n 2. Aklsal ve akl-d
O halde "aklsal"n gerek kart "aklszca olan" deildir, "akl-d"dr. Bu kelimeden neyi anlamalyz? nce bu akl-d terimi, akl hor gren her felsefe, her dnce tarz, akldan baka bir eye dayanma iddiasnda olan her gr iin kullanlr. Bylece bilimncesi dnce, akl-d diye nitelendirilebilir ve bu bakmdan da yanl diye mahkum edilebilir.
Varolu, akl-ddr
Ancak akl-dn yalnzca geree (kt) bir yaklam tarz olarak m almalyz? eylerin kendileri bazen akl-d, yani her trl aklsalla direnen bir zellie sahip deil midirler? Bu soruya en inanl aklc bir filozof bile hi olmazsa tek bir akl-dnn var olduu eklinde cevap vermek zorundadr: Bu, varolu olgusunun kendisi, hibir eyin var olmamas yerine bir eyin var olmasdr. Kant, varoluun bir veri, kavrama indirgenemez "mutlak bir durum" olduunu sylemekteydi. Byk ada mantk Ludwig Wittgensteinin (1889-1951) dedii gibi, "Esrarl olan, dnyann nasl olduu deildir, var olmasdr". Varolma aklla karsanabilen bir ey deildir, ama varln nasl, yani olaylar arasndaki bantlar aklsaldr, yani aklla kavranlabilir yasalara tabidir. Peki doa yasalar neden ol-
56
Tesadf ve akl-d
57
Bununla birlikte dorulama hibir zaman nihai deildir. Bir varsaymdan bir sonu karrm. Bu sonucu dorularm. Bu, sz edilen varsaymn mutlak olarak doru olduunu kantlamaz, nk dorulanan sonu, baka varsaymlarla da uyuma iinde olabilir. Gerekten deneysel veriler bir varsaymla uyuma iinde olduu srece bu varsaym ancak geici olarak dorulanm sayabilirim. Buna karlk eer iyi bir biimde dzenlenmi deneyler, varsayma aykr bir durum gsterirlerse, bu varsaym sonuta geersiz klnm, rtlm veya Poppern dedii gibi "yanllanm" olur (Bu kelime, dorulamann tersi anlamna gelmektedir). Doa hibir zaman mutlak ve kesin bir evet demez, ancak hayr dediinde bu hayr kesindir. Karl Popper unlar yazmaktadr: "Bir kuramdan karlan sonularn doruland grlrse, kuram geici olarak snavdan baarl km demektir. Onu bir kenara itmenin nedeni olmadn grmz demektir. Ama eer sonu olumsuz olmusa veya baka deyile kuramn sonular yanllanmsa, bu yanllama, bu sonularn kendisinden mantksal olarak karld kuramn kendisini de yanllar. Burada olumlu bir kararn kuram ancak geici bir sre iin ayakta tutabilecei grlmelidir. nk olumsuz kararlar onu daha sonra her zaman ortadan kaldrabilir. Bir kuramn sistemli ve sk snavlara dayand srece (...) doruluunu kantladn syleyebiliriz." Bir kuramn hangi koullarda bilimsel olduunu syleyebileceimiz grlmektedir: Eer kendisini deneysel snamaya tabi tutabilirsek bu kuram bilimseldir. Ve bilimsel bir kuramn (her zaman greli ve gelip geici) doruluu, dorulanm olmasnda deil yanlln gstermesi, kendisini rtmesi veya Poppern dedii gibi "yanllamas" mmkn olan btn deneysel ilemlerden baaryla gemi, btn snavlar baarm olmasnda yatar. Bir doru, onu snamann deneysel aralar olduu takdirde bilimseldir. O halde bir kuramn bilimsel zellii "dorulanabilir" olmasndan ziyade "yanllanabilir" olmasnda yatar. Ancak dar anlamda aklsal olan, daha genel olarak aklla kavranlabilir olann alann tketmemektedir. (Aklsal nermeleri deneysel snavlara tabi tutma peinde koan) doa bilimlerinin bu yaklam tarz yannda, akln, anlam veya mana diyebileceimiz eyi ortaya karmaya alan daha az kesin, ancak ilgin baka yaklamlarn da gz nne almalyz. Aklsallk kategorisinin kesin bilimlere (matematik veya doa bilimlerine) zg olmasna karlk, anlam kategorisi yorumsal disiplinlere, Paul Ricoeurn hermentik dedii eye zgdr.
XX. yzyln hermentiinin ustalarndan biri olan Freuddan alnan bir rnekten hareket edelim. Burada bir ryann yorumu sz konusudur. Gen bir kz ryasnda kz kar-
58
59
imdi matematik bir dille ifade edilmi ve deneyin yargsna tabi klnan fiziksel bir kuramn doruluuyla ayn ey olmayan bu yorumun doruluunun ne olabileceini kendimize sormamz uygun olacaktr. Burada problem, aklamakla anlamak arasndaki ayrma indirgenemez. Gerekten (kelimenin fenomenolojik anlamnda) "anlama", yaanan anlamn yakalanmasdr. Oysa yorum, yaanan anlamn tesine geer, nk o tam da gizli bir anlam aa karr. Yoruma dayanan bilimlerde olduu gibi deneysel bilimlerde de bir yanda yaanan deneyim, te yanda aklayc kuram arasnda bir kopukluk, "bilgi kuramsal bir kesinti" vardr. Yalnz birinci durumda kuram, formelletirilmi bir nermeler topluluudur (matematiksel dil); ikinci durumda ise kuram, nerilmi bir anlamdr. Fakat zellikle yanllanabilirlik lt (yani deneysel olarak rtlme imkan) sadece deneysel trden bilimlerde vardr. Yorumsal disiplinlerde o yoktur. Bir yorum ustaca, kendi parlaklndan tr ikna edici olabilir, ama gene de keyfi olarak kalr; nk gerektiinde onu rtmeye, yanl olduunu gstermeye imkan verecek deneysel bir aygt yoktur. Biraz yetenekli bir marksist, yorumuyla btn tarihsel olaylar aklayabilir. Bir psikanalist, btn klinik olaylar yorumlayabilir. Bundan dolaydr ki Jacques Monod, Karl Popperin eserinin Franszca basksnn nsznde, hermentik aklsall bilimsel doruluktan kkten bir biimde ayrmaya zen gsterir: "Marksizm ve psikanaliz, kuramlar kendi yaplar gerei rtlemez olduklar iin, bilim ddrlar."
60
A N A
F K R L E R
Doru, ne apak grnendir (nk yanl apaklklar ve eliik dorular vardr), ne faydal olan, beni gerekletiren eydir (nk teselli edici yanllar, korku verici dorular vardr). Doru, bir yarglar sisteminin elikisizlii, (mantksal bir akl yrtmede) sonularn ncllerle tutarll, (deneysel bilimlerde) sonucun deneye dayanan yarglarla uyumudur. Deneysel bilimlerde en azndan geici doru budur: nk deneyin varsaym rtmesinin mmkn olmasna karlk (K. Popper), onun nihai olarak doru olduunu gstermesi mmkn deildir. Yeni deneylerden hareket eden yeni yarglar varsaymn doru olmadn gsterebilir. Dnyay konu alan tutarl yarglar bilimsel aklsall tanmlar. Bununla birlikte akl-d tmyle ortadan kaldrlamaz. Evrene ilikin yasalar tam olarak matematiin diline evrilebilseler dahi varoluun kendisini aklayamayz. Flaubert, "Neden her ey?" diye sormaktayd. Zamann kendisi akl-ddr. Sonra, nceden karsanamaz, ama akln ayn olana indirgeyemeyecei ykmlar ve yeniliklerin taycsdr. airin yaratc hayal gc, mminin iman, mistiin deneyimi, indirgenemez deneyimler olarak yaanr. Bilim bazen onlar yanlglar olarak aklamaya alr, ama yaanan bir deneyim, varolusal bir veri olarak inkar edilemez. Sadece sanat, gzele ilikin deneyimini canlandrma niteliine sahiptir. Sadece mmin, kutsaldan pay aldndan sz edebilir. phesiz bilimsel konuma biimi yannda doruyu hedeflediini dnen baka konuma biimleri de vardr. Hermentik, anlamlar ortaya koyma iddiasnda olan yorum sanatdr. Ancak yorumlar "atma" halindedir (Ricoeur). Freudun aa kard gizli anlamlar (bastrlm cinsel arzular) Marxn ne srd anlamlar (rtk snf atmalar) deildir. Bu ustaca yorumlar, rtlemez olmalar lsnde, bilimsel denetime izin vermezler.
61
YORUMLAMA METNLER
Descartes apakln eletirisi
"Hatrladma gre Descartesn bir yerde syledii ey, yani ne dediimizi bilerek bir eyden sz ettiimizde bu ey hakknda bir fikre sahip olduumuz iddias geerli deildir. Aslnda ou kez en hzl hareketten sz ettiimizde olduu gibi birbirleriyle uyumayan eyleri birbirleriyle birletirdiimiz olur. Bunun imkansz bir ey olduu kesindir. Dolaysyla onun bir fikri, kavram da yoktur. Ancak ne demek istediimizi bilerek ondan sz etmemiz mmkndr. nk bir baka yerde akladm gibi ou zaman kendisinden sz ettiimiz eyi belirsiz bir biimde dnrz ve onunla ilgili olarak zihnimizde var olan fikrin bilincinde deilizdir. Bir eyi aklmzla kavradmz ve yeterli lde analiz ettiimiz durum bunun dndadr."
LEIBNIZ, Felsefenin lkeleri Vesilesiyle Descartes zerine Dnceler
YORUM a) Metnin sunulmas Descartes iin doruluun iareti zihinsel apaklktr. Ak ve seik bir fikir, doru bir fikirdir. Bununla birlikte doruyu apaklkla tanmlamak, problemi, zmeksizin geriye itmektir. nk bu durumda bir fikrin ak ve seik olduunu hangi iaretlerden tanyacamz bilmemiz gerekir. O halde apakln salt psikolojik lt yetersizdir. Dorunun mantksal bir lt gereklidir. Descartes bu problemin bilincindedir. Beinci tirizlara Cevaplarnda "yanln, yanl olarak grnmemekten ibaret olduu"nu kabul edecektir. Yntem zerine Konumada da yle demiti: "Pek aka, pek seike kavradmz eylerin hep doru olduunu genel bir kural olarak kabul edebileceimize hkmettim. Fakat yalnz seike kavradmz eylerin hangileri olduunu grmekte baz glkler vardr." Leibniz bu metinde apakla dayanan doru tanmn -belirsiz ve znel olduunu dnd tanm- eletirmekte ve kendi ltn nermektedir. b) Metnin ayrntl aklamas "Descartesn bir yerde syledii ey... geerli deildir"
Leibnizin kastettii yer, kincil Dncelerdeki bir pasajdr. Bu pasajla Descartesn Mersennee yazd Temmuz 1641 tarihli mektupta yer alan dier bir pasaj karlatrlabilir: "Ne dediimizi bilerek konutuumuzda, szlerimizle hibir ey ifade etmeyiz ki bu szlerimizle kastettiimiz eyin ne olduundan emin olmayalm." O halde Descartes iin sylenen eyi bilerek konumak doru bir fikre sahip olmann iaretidir. Port-Royal Mant okuluna mensup btn descarteslar gibi Descartes iin de dil, dncenin yanssdr. Kendimizi ifade ettiimiz dilin fazla nemi yoktur. Aa Breton diliyle de ak dnebiliriz. Lengistik bir ara olarak, ekilciliin fazla nemi yoktur. nemli olan canl sezgidir. Descartes, skolastik mantk tarafndan tanmlanan doru yargnn kurallarn kmser. Eer Descartes doru dncenin rneini matematikte aramaya ynelmise bunun nedeni onun iin matematik tmdengelimin srekli bir sezgiden baka bir ey olmamas, matematikinin akl yrtmesinin kaynan, kendileri bakmndan apak olan "basit doalar"da, apak ilkelerde bulmasdr. Doruyu tanmlama konusunda Leibniz ok daha zor beenir biridir. Bir eyi anladmz izlenimine sahip olmamz, gerek bir fikre sahip olduumuzdan emin olmamz iin yeterli deildir. Descartesa gre fikir: Descartes iin ak bir fikir karanlk bir fikre, seik bir fikir bulank bir fikre karttr. Bu farklar akla kavuturmakla balamamz gerekmektedir. nk Leibnizde de ayn terminolojiyle karlamaktayz (Daha ileride "bulank" dnce sz konusudur, ama onun anlam Descartesnkiyle ayn deildir). Descartesta ak fikir, aktel, (yani o anda sahip olunan) bir sezgi araclyla kavranan fikirdir, fikrin dikkatli bir zihinde hazr bulunmasdr (I, 22). Buna karlk bu aktelliini kaybetmi bir fikir, belirsiz bir biimde bir zamanlar sahip olduumu hatrladm bir dnce, bulanktr. Descartesa gre dierlerinden iyi bir biimde ayrt edilen, ona kendisine ait olmayan hibir ey yklemediimiz bir fikir seiktir (lkeler, I, 45). Burada lt konusunda Descartestan ok daha sert olan Leibnizin Descartes iin seik bir fikir olan bir fikri ak diye adlandrd ok dikkate deer. Gerek-
62
63
64
Sahte bir ngiltere kraliesi, gerek bir "nl kiinin benzeri" olabilir. "Sahte salar" gerek bir peruu meydana getirirler. Sahte bir Vermeer de gerek bir van Meegeren olabilir.
Nitekim Washington Ulusal Mzesi sahte olduklarn bilerek tm van Meegeren koleksiyonunu satn alm ve bu sahtecilii aklayan tarihsel bir uyar notuyla onu sergilemitir.
Solda Vermeer,
65
H.
G. Clouzot'nun 1960ta evirdii "Doruluk" filmini yorumlarken Brigitte Bardot roln gerekenden daha "doru" bir ekilde oynad. Filmde rol icab intihar etmekteydi, ancak o kendi hayatnda "gerekten", "hakikaten" intihara kalkt. Tam zamannda mdahele edilerek hayata dndrld ve iki ay klinikte yatmak zorunda kald. Bu fotorafta o mahkeme salonunda yarglar nnde grlmektedir. Sahne oyuncusu dsel bir hayatta gerei, gerek hayatta ise uydurma olan oynayan kiidir. Bu, daha nce Diderot'nun, Tiyatro Oyuncusunun Paradoksu adl eserinin konusuydu. Buna gre tiyatro oyuncusu ne kadar "imi gibi yaparsa" o kadar baarldr. Annesini kaybettii gn Londra'da Phedre piyesini oynayan Sarah Bernardt bize bunun bir rneini vermektedir: O gn Sarah Bernardt sahnede iyi rol yapamamtr, yani iyi "oynayamamtr". Bunun zerine seyirci tarafndan iddetle protesto edilmi, slklanmtr.
66
DRDNC BLM
Fikir ve yarg
1. Kavram ve soyutlama
Kavram, soyut bir fikirdir, yani gerein zihin tarafndan yaltlm bir cephesini temsil eden bir fikirdir. Soyut fikir, tam da soyut olduu iin geneldir. rnein, insan fikri geneldir. nsan, ne Pierredir, ne Jean ne de Ren. O, ayn zamanda hem Pierre, hem Jean, hem Ren, hem btn dier insanlardan sz etmek iin uygun olan genel bir kavramdr. O halde insan fikri tmel olarak btn insanlar ifade eder. Bundan dolay Ortaa filozoflar soyut fikirlere tmeller adn vermekteydiler. Mantklar bir kavram iki bakmdan ele alrlar: ilem ve kaplam. Bir kavramn ilemi onun tanmdr, yani onun iine ald zelliklerin toplamdr. Eskiler, rnein, insann akll bir hayvan olduunu sylemekteydiler (Hayvan "yakn cins", akll "trsel ayrm", yani insan dier hayvan trlerinden ayran zelliktir). Bir kavramn kaplam ise, bu kavramn kapsad bireylerin listesidir. Kavramlarn ilem ve kaplamlar ters ynde deiirler. nsan kavramnn hayvan kavramndan daha zengin bir ilemi vardr, nk o hayvan cinsinin btn dier zelliklerine bir de "akll" zelliini ekler. Bu nedenle de onun kaplam daha yoksuldur: nk "insan" kavram "hayvan" kavramndan daha az sayda bireyi iine alr. Varlk fikri, en byk kaplama (O, var olan her eyi kapsar), buna karlk en kk ileme (tek bir zellik, varlk zellii) sahiptir. Kavramn tersine bir birey, tanmlanamaz. Onun kendisini bireyselletiren, kendisine zg olan zellikleri vardr. Bireyin hibir kaplam yoktur. Sokrates olan tek bir kii vardr: Sokratesin kendisi. Buna karlk onun ilemi sonsuzdur. Bireyin ilemini vermek, onu tanmlamaktan ok betimlemektir, nk tanmn konusu birok bireyde ortak olan genel zelliklerdir. Birey, tikel olandr, somut olandr. Ancak soyutlama problemini psikolojik adan -yani meydana gelii asndan- ortaya koymalyz. Soyutlama hangi zihinsel ilemler sonucu gerekleir? Soyutlama nasl mmkndr? Ayr bana verilmi olmayan bir eyi ben nasl ayr bana bir varlk olarak dnebilirim?
Bir kavramn ilem ve kaplam
n 1. Empirist bak as
Empiristler bu probleme kkl ve olumsuz bir zm teklif ederler. Onlar saf ve basit olarak soyutlamay inkar ederler. "Genel olarak insan fikri nasl mmkndr?" sorusuna empirist, "Genel olarak insan fikri mevcut deildir" diye cevap verir. rnek olarak, Berkeleyin bize syledii budur: "nsan" dndmde kk veya byk, iri veya ufak, zayf veya atletik yapl tekil bir bireyi, somut deney tarafndan bana verilmi olan bir imgeyi gzmn nne getiririm.
67
Fikir ve yarg
Nominalizm
O halde genel fikir bir yanlgdr. Ancak gene de bu yanlgnn nasl mmkn olduunu aklamak gerekir. Bu konuda empiristler bize u aklamay verirler: Yanlgnn kayna kelime, isimdir. rnein ben, Pierrein, Jeann, Rennin nnde ayn "insan" kelimesini telaffuz ederim. Kelimenin kendisi somuttur, telaffuz ettiimde o zel bir grlt, sesli bir imgedir; alkanlk sonucu, benim farkl grsel imgelerle, Pierrein, Jeann, Rennin imgeleriyle birletirdiim sesli bir imgedir. Szm-ona genel fikirde var olan tm ey, somut imgeler ve bir isimdir, o kadar. Empiristin, nominalistin bak as budur. Nominalizm tarih boyunca ou kez az veya ok radikal bir tarzda savunulmutur.1 Ortaada Roscelinus, Occaml William, XVII. yzylda Hobbes, XVIII. yzylda Berkeley, Condillac, XIX. yzylda Taine, nominalistlerdir. Nominalizm phesiz kktenci biimiyle savunulamaz. Eer kelime somut imgeye bir ey ekliyorsa, bunun nedeni tam da onun bo bir ses olmamasdr, bir fikre gndermesidir. Abelardusun daha kendi zamannda Ortaa nominalistlerine syledii uydu: Kelime, bir anlam olduu iin, bir sesten fazla bir eydir. Kendi dncemle ilgili kavramm, fikrin kelime ve imgeleri byk lde atn bana kolayca gstermektedir. Kelimeler aradmda, dncemi sembollerle ifade ettiimde, bu ifadelerin ve sembollerin dncemin zenginliini tketmekten uzak olduklarn fark ederim. Bu problemi akla kavuturmak iin Binet (denekler olarak kzlar Armande ve Marguerite ile) kkrtlm ie bak yntemini uygulamaktayd. rnein, denee unu soruyordu: Adalet fikrini dndnzde aklnza ne geliyor? Baz denekler gzleri nne somut bir eyin, rnein bir terazinin veya krmz klahl bir yargcn geldiini sylemekteydiler. Ancak bu yoksul imgelerin adaletten anladklar eyi tketmekten uzak olduunu da kabul etmekteydiler. Binet u sonuca varmtr (Akln Deneysel ncelemesi, 1903): "nsanlar yz bin franklk dnceleri ile ilgili drt kuruluk imgelere sahipler." Ayrca baz baka denekler imgeleri gz nne getirmeksizin dnmektedirler. Onlar szn ettiimiz soruya adaletin tanmyla cevap vereceklerdir. "Dnmek Epinal katedralinden aa bakmak deildir", insann zihnini bantlara, yarglara, anlamlara yneltmesidir. Ayn dnemde Wurzbourg okuluna, dnme psikolojisi (Denkpsychologie) okuluna mensup Alman psikologlar, Watt, Bhler, Klpe de benzeri sonulara varmlardr: nsan imgesiz dnebilir. Somut imgelere ihtiya gstermeyen, soyut bir kural, bant bilincine, zihinsel bir dorultuya indirgenen saf dnceler (Bewussheit) vardr (Burada Husserlin ynelimsellik temasnn psikoloji alanna aktarlmasyla karlamaktayz). Bu tr analizler ak olarak dncenin, algnn bilincimize yerletirdii somut tasavvurlarn edilgen oyununa indirgenemeyeceini gstermektedir. Dncelerimin altnda yatan psikolojik bir dinamizm, zihinsel bir etkinlik vardr. Yalnz, Binet ve Wurzbourg okuluna ait psikologlar, bu altta yatan etkinliin derin doas hakknda bize fazla aklama vermemektedirler.
Bilimde yapay uylamlarn neminin altn izen ada epistemolojik bir kuram da"nominalist"olarak nitelendirilmektedir. rnein duard le Roya gre bilimsel olgular bilim adam tarafndan gzlemlenen olgular olmaktan ok ina edilen olgulardr. Bilimsel olgu eylerden ok insann zihninde vardr. "Olgular, yaplmlardr." Bu bilim anlay neden "nominalist" olarak nitelendirilmektedir? nk, Lalanden dediine gre, "Bilimin nesnel diye adlandrdklar bir deeri olduunu reddeden filozoflar ayn zamanda onu sadece olgular kayt etmeye ve pratik reeteler sunmaya imkan veren bir dil olarak gz nne almaya doru gitmektedirler (A. Lalande, Teknik ve Eletirel Felsefe Szl).
68
Fikir ve yarg
Psikanalitik yorum
69
Fikir ve yarg
lep ederse de onu tamamen olmu bitmi bir biimde yaratmaz. Bizde biyolojik ve toplumsal eilimlerden ayr bir eyin, akln kendisi olan, bamsz bir soyutlama ve genelleme yeteneinin var olduunu kabul etmemiz gerekir.
Sonu olarak sylersek, soyutlama ancak akldan, insana zg olan ilikileri kavrama yeteneinden hareketle aklanabilir.
A, B, C, D vb. eklinde bir dizi kutuyu gz nne alalm. A kutusuna bir ekerleme yerletirelim. Deney odasna bir empanze sokalm. Sonra ayn deneyi yanda bir ocukla (yani artk dilin ne olduunu epeyi renmi olan biriyle) yapalm. "Deneme ve snama" yoluyla empanze ve ocuk A kutusuna konulmu ekerlemeyi kolayca bulacaklardr. Deneyi uygulayan, daha sonra ekerlemeyi B kutusuna koyacaktr. ocuk ve maymun onu nce A kutusunda arayacaklar, tesadfen B kutusunda olduunu kefedeceklerdir. Yeni bir deneyde ekerlemenin yeri yine deitirilecek, yani C kutusuna konulacak ve iki denek de onu daha nce iinde bulunduu B kutusunda aramaya devam edeceklerdir. Daha sonraki deneylerde ekerleme D, E, F, G vb. kutularna yerletirilecektir. ok ksa bir sre sonra empanze ve ocuun davranlarnn kkten bir biimde farkllat grlecektir. empanze bir sre sonra ne yaptn bilmez bir hale gelecek, ocuk ise yeni deneyde ekerlemenin bir sonraki kutuya yerletirildiini abucak anlayacak ve dosdoru o kutuya ynelecektir. Bu " bir sonraki kutu" kavram tipik olarak soyut bir aklsal ilikidir. "Bir sonraki kutu", somut kutulardan hibiri deildir, srasyla onlardan her biridir. "Bir sonraki kutu" bir varlk deildir, bir ilikidir. Onu ancak zihin kavrayabilir.
Descartesn balmumu paras
Kavramlar oluturma yetenei akln farkl olanda ayn olan arama yeteneinin kendisidir. Descartes kinci Dncede balmumu kavramnn duyusal bir nesne deil, zihinsel bir kavram olduunu bize gstermektedir: "Kovandan alnan bir balmumu paras, dokunduumuzda kat, serttir. zerine vurduumuzda ses karr(...)Ama onu atee yaklatrrsanz (...) rengi deiir, ekli kaybolur, bykl artar, sv haline gelir (...). Bu deimeden sonra ayn balmumu varln devam ettirmekte midir? Devam ettirdiini itiraf etmek gerekir. Ancak onda devam eden eyin duyularm araclyla onda gzlemlediimiz eyle hibir ilgisi yoktur(...). O halde hayal gcyle bu balmumunun ne olduunu tasarlamamn mmkn olmadn, onu tasarlayan eyin yalnzca aklm olduunu kabul etmem gerekir." Balmumu parasnn birlii akln aratrmasna grelidir. Ayn ekilde Altnc Dncede Descartes bize akln somut tasavvurlar ve imgelerin erevesinin ok dna ktn hatrlatmaktadr. Bin kenarl bir ekli dnmek istediimde onun bin kenardan meydana gelen bir ekil olduu eklinde doruyu kavrarm, ama bin kenarl bir eklin bin kenarn tasavvur edemem. Olsa olsa belirsiz olarak ok kenar olan bir okgeni tasavvur ederim, ama bu belirsiz imge hibir zaman bir bin kenarl okgeni dier okgenlerden ayran zellikleri kefetmeme izin vermez.
Bilim ve soyutlama
Sonra biyolojik veya toplumsal soyutun, bir ema haline getirdii somuttan daha yoksul olmasna karlk, dnlen soyutun, matematik soyutun, "srekli bir ilikiler ayla
70
Fikir ve yarg
aklsal hale getirdii" somuttan bir bakma daha zengin olduunu syleyelim.2 Bachelard, "Bilim, gerei basitletirir, akl ise karmaklatrr" demekteydi. Denklemler, olaylardan daha zengindir, nk bir olaylar okluunun karmak ilikilerini anlamamza imkan verir. Ayn ekilde soyut varsaym, dolaysz somutu yoksullatrmak yerine zenginletirir. Brunschvicgin dedii gibi, "Dolaysz deneyim dnyas, bilimin gerektirdiinden daha ok ey deil, daha az ey ierir". imdi kendimize soyutlamann metafizik anlamnn ne olduunu sorabiliriz. Ortaada "tmeller kavgas" dneminde Platonun kavram realizminin (dealar aklsal bir dnyada bamsz bir varla sahiptir) karsna Abelardusun konseptalizmi (Kavramlar, eylerde mevcut deildir, ancak zihnimizde zel bir varla sahiptirler) konulmaktayd. Kantn retisi ada bir konseptalizmdir.
Tmeller kavgas
2. Yarg
Empirist filozoflar, yargy, kavramlar arasnda pasif bir arma indirgemek istemilerdir. Karn beyaz olduunu sylemek, kar znesiyle beyaz yklemini birletirmektir. Burada bala ("dr") sadece benim alkanlk sonucu gerekletirdiim bir balanty ifade eder (Kar ve beyaz benim gemi deneyimimde her zaman birbirini artrmlardr). Bu hesaba gre sahibinin krbacn gren kpein titremesi, bir yargdr! phesiz tepkilerimiz ve davranlarmz ou kez armlarla, artl reflekslerle aklanabilir. Leibniz, "Eylemlerimizin drtte nde empiristiz" demiti. Ancak yarg tamamen farkl bir eydir. Bir yargda bulunmak, kendiliinden ve irade-d zihinsel armlarn okluuna egemen olmaktr. Yarg, zihnin bir eylemi, "kendisiyle bir inancn ierii zerine bilinli bir tarzda karar verdiimiz ve onu doru diye ortaya koyduumuz zihinsel bir karardr" (Lalande). "Bu hoca hogrldr" veya "Bu palto siyahtr" dediimizde yarglar ileri srmekteyiz. Yargnn gramerin kategorilerine (zne, yklem, bala) boyun edii ve zorunlu olarak dilsel bir biime mahkum olduunu dnmekten kanmamz gerekir. "Evet!", "Hayr!", "Harika!" gibi szler, "Gk mavidir"le ayn lde yarglardr. Yarg kesinlikle daha nce var olan kavramlar arasnda bir iliki deildir, O bir fiildir ve tersine yargdan hareketle aklanmas gereken, kavramdr (Her kavram, ilemini ve kaplamn kesinlie kavuturan eitli yarglarn bir zeti ve kristallemesidir). Ancak burada yarg problemini psikolojik adan ele almalyz. Yarg bir tasdik olarak ortaya kar; inan, yani zihnin ortaya konan nermeyi onamasn gerektirir. nancn temeli nedir?
Yarg, kavramlarn balantsndan fazla bir eydir
n 1. Entelektalist kuram
Spinozaya gre inanc belirleyen ey, onun i akldr. Bir fikri onamamz aklayan, bu fikre zg olan apaklktr. Ayn ekilde phe de sadece elikinin ve fikirlerin bulanklnn sonucudur. Doru bir fikir, zihnimizi igal eder etmez, ona inanmaktan
Onamamzn temeli olarak apaklk
2 Leon Brunschvicg somut ve soyut kavgasn douran temel yanlmacann yanlln gstermektedir. Soyut, somuttan daha yoksul deildir ve tene ak olan sarho adalarn "kansz" diye nitelemekten holandklar bir aklcla kar duyduklar tiksinmeyi mahkum etmek gerekir.
71
Fikir ve yarg
kendimizi engelleyemeyiz. Bende kendini tasdik eden, benim inancma kendini kabul ettiren, fikrin kendisidir. nk bir fikir "sessiz bir resim" deildir. O kendini tasdik eder. Demek ki inancn psikoloiik dzeni, fikrin doasnn yanssdr. Ya fikir karanlk, bulanktr ve ben kararsz kalrm veya fikir ak, seiktir, dorudur ve ben gven duyarm. Kesinliin psikolojik dzeni, apakln mantksal dzeninin ayndr ve bu sonuncunun kendisi de varlk dzeniyle, ontolojik dzenle ayn eydir. Bu bak as derhal nemli bir eletiriyle karlamaktadr: Yanl, vardr. Doru olduundan emin olarak ben yanl bir eyi tasdik edebilirim. Kesinlik duygusuna sahip olmama ramen dndm ey yanltr. nancn dzeni her zaman dorunun dzenine paralel deildir ve bir eye neden inandmz veya inanmadmz bilme problemi, sadece bir mantk problemi deildir. Spinoza, bu eletiriye, yanln pozitif bir gereklie sahip olmadn syleyerek cevap vermektedir. Yanl sadece eksik, yetersiz, bulank bir bilgi, bir apak fikirler yokluu, basit bir bilgi kusurudur. stediimiz kadar bir insann yanl bir eyi kabul etmek istediini dnelim. Hibir zaman onun emin olduunu syleyemeyiz, nk biz emin olmadan pozitif bir eyi anlamaktayz." Ama yanl bir inan da pozitiftir, nk onu doruymu gibi tasdik ederiz. Yanl, sadece bilgisizlik deildir; o ayn zamanda bir yanlsamadr. Ben yanldmda doruyu bilmemekle kalmamaktaym, ayn zamanda yanl onamaktaym, yanl kabul etmekteyim. O halde tasdik ilkesi, fikrin isel aklndan bamszdr. Peki onun yeri neresidir?
n 2. radeci kuram
stediimiz eye nasl inanabiliriz?
Descartesa gre onama ilkesinin yeri, iradedir. Descartes yle der: "Koan bir adam grmek, onu grdn kesin olarak tasdik etmekten baka bir eydir. Akl, tasavvurlarn, fikirlerini sunar. Ama onlar istedii gibi dzenleyen, tasdik veya inkar eden iradedir." Descartes bylece yanl u ekilde aklamaktadr: Yanl, iradenin "erken", ok abuk bir tasdikidir. Onda iradenin ne ak, ne de seik olmad halde herhangi bir fikri onamaya karar vermesi sz konusudur. Bu tez ilk bakta kar klabilir grnmektedir. Ben istediim eye inanma gcne sahip olduum, rzam, onamam istediim gibi kullandm izlenimine sahip deilim. rademi kullanarak kendimi bir eye inanmaya zorlamam, aslnda ondan phe ettiimi itiraf etmem deil midir? Bu anlamda, "Her inanma istemi, bir phe etme isteidir" denilmitir. Ayn ekilde ben iradi bir fiille apak bir eye inanmay reddedebilir miyim?
Descartes buna iradenin inanc ancak dolayl olarak, dikkat araclyla belirledii cevabn vermektedir. Bylece o Peder Meslanda yle yazabilmekteydi: "Apak bir doruyu kabul etmeyi reddetme zgrlne sahibiz." Bunun iin dikkatimizi apaklktan baka yana evirmemiz yeterlidir. Alain, "En mkemmel kantlar bile, bu kantlar gz nne almay, dikkatli dnme abasyla onlar canl klmay reddeden biri iin, l olarak kalrlar" demitir. Sonu olarak, grdmz eye inandmz doruysa da buna ancak baktmz eyi grdmz ve ancak istediimiz eye baktmz eklememiz gerekir. Dikkatimizi ve yargmz istedii gibi kullanan bu irade, nedeni olmayan bir tercih, salt bir seme zgrl olmak zorunda deildir. stek, kaynan etten kemikten yaplm varlkta, eilimlerimizde, somut kiiliimizde bulur. Dolaysyla en sevdiimiz inanlar-
72
Fikir ve yarg
mzn her zaman kantlanmas en kolay, en apak eyler olmamalarna amamamz gerekir. Birok insan hayatn bir teorem gibi kantlanabilir olmayan dinsel, siyasal, felsefi inanlar uruna feda etmitir. Kimse bir teorem iin, kantlanmas mmkn bir fizik yasas iin lmemitir, (Galile sylediklerini geri alr; o astronomi iin lmeyi reddeden insandr!). Buna karlk ehit, inancnn davasna sk skya bal olduunu, "ahitlii"nden ayrlamaz olduunu hisseder. Frdric Rauh, ahlak idealinin ancak eylemde ve eylemde bulunanlarla temas sonucu hayat bulduunu sylemekteydi. Bir ideale inanmak, onu sonuna kadar yaamaktr. Bundan dolay Platonun felsefesinin temelinin (Sradan deneyimin aldatc grnlerinin tesinde saf idealar dnyas vardr) Sokratesin hayat olduu sylenebilir. Sokrates, kar peinde komamasyla, cesaretiyle, maddi eyleri hor grmesiyle rencilerine ve kendine bu dnyann bir nemi olmadn gstermektedir. ada bir dnrn dedii gibi, "Bir yaama tarzyladr ki biz bir dnme tarzn seeriz" (Joly). te yandan her trl karardan, her trl eylemden bamsz olduu ileri srlebilecek tek bir salt entelektel kesinlik alan var mdr? radeciler bu soruyu hayr diye cevaplandrrlar. En soyut bilimler, matematik bile, bir uylamlar ve aksiyomlar sisteminin seimine dayanr. Bir genin alarnn iki dik aya eit olduuna inanmak, Euklidesin aksiyomlar sistemini kabul etmektir ve bu kabul, benim seme zgrlmn saf bir karar zerine dayanr.
Matematik yasalar bile bir seimin sonucudur
n 3. nerdiimiz zm
Ancak ne entelektalizm, ne iradecilik, inan problemine tam olarak doyurucu bir zm sunmuyor gibi grnmektedir. Entelektalizm, inanlarmzn (insani, fazla insani olan) koullarn grmezlikten gelmektedir. radecilik ise, hi olmazsa en kktenci biimlerinde, bunun tersi olan yanl yapmaktadr. Tm inanlarmz bir eye "balanma" eyleminden hareketle aklamak, psikolojizmin yanlgsna dme tehlikesini dourmaktadr. O, doru inanlar yanl inanlardan ayrma ynnde her trl imkan elimizden almaktadr. phesiz yle ahlaksal kesinlikler vardr ki onlar geerli bir temeli eylemde, her varln kendini bir ykmllk altna koyduu bir deneyimde bulurlar. Rauhun, ahlak idealinin kantlanamayaca, fakat "sokakta, hayatta, savata, gne gn yaanaca" grnn doru olduunu kabul edelim. Ayn ekilde sanmak, dnmek anlamnda inanmakla gvenmek, itimat etmek anlamnda inanmak arasnda ayrm yapmak da uygundur. Bir eye, rnein bir dostun sadakatine inanmak, bir inan fiilini gerektirir. nk bir insann davran bir lde zgrln sonucudur ve insanlar arasndaki ilikiler, eylerin bilgisiyle ayn planda yer almazlar. Hatta benim inanma eylemimin dostumun sadakatini ayakta tutmaya katks olabilir (Eer ona inanrsam, o beni d krklna uratmak istemeyecektir). Bununla birlikte inanlarmzn ou, eer kaynaklarn sadece eilimlerimiz, tutkularmzda bulmaktaysalar ve aklsal kantlara dayanan bir temele sahip deilseler, yanl inanlardr. Yarn sokaa kp dolamay arzu ettiimiz iin havann gzel olacana inanmamzla, baz istasyonlarn barometrik ve higrometrik verilerine dayanan meteorolojik bir haritaya dantktan sonra herhangi bir arzu veya karla ilgisi olmakszn yarn yamurun yamamasnn muhtemel olduunu dndmzden havann gzel olacana inanmamz arasnda byk fark vardr. Ayn ekilde dinsel inanlar da temel olarak bizim iten balanma ve inanma eylemimize sahip olmakla yetinemezler. Bir
Doru ve kantlar
73
Fikir ve yarg
dinin hayatm zenginletirmesinden, bana cesaret ve umut vermesinden dolay doru olmas zorunlu deildir. nan, nedensiz bir ey olma iddiasnda deildir. O, kant talep eder (fides quaerens intellectum). Vahyedilmi bir din, tarihsel tanklklara dayanr ve akla uygun onamamz, bu tanklklarn tarafsz incelenmesini gerektirir. Hele matematik bir doru, duygularma veya nedeni olmayan bir kararma hi bal deildir. phesiz bir teoremin geerlilii, bir aksiyomlar sistemine dayanr. Ama bu sistemin iinde kantlanmam doruluu temellendiren ey, mantksal bakmdan dzgn bir biimde gerekletirilen bir tmdengelimdir. te yandan sk mantksal tutarllk koullarna (eitli aksiyomlarn bamszl, uyumas, yeterlilii) uyan sistemin kendisi de tamamen keyfi bir biimde seilmi deildir. Sonu olarak yukarda kabul ettiimiz gibi eylem ve iradenin yetki alanna giren ahlaksal kesinlikleri bir kenara brakrsak, entelektalizmle iradecilik arasndaki atma bize u ekilde zlebilir grnmektedir:
Yanln psikolojisi ve inanma ahlak
radeciler bize ou zaman ince ve nfuz edici bir yanln psikolojisini vermektedirler. Buna karlk entelektalistler bir inanma ahlak sunmakta ve bir bilginin hangi koullarda doru olduunu anlatmaktadrlar. phesiz inancn psikolojisinde yrek, tutkular, arzular nemli bir rol oynar. Ama onlar inanlarmzda ancak yanl olan aklar. Eilimler ve tutkularn bu ince mekanizmasn bilmek gerekir; ama bunu inanlarmz bu eilimler ve tutkular zerine oturtmak iin deil, onlardan artmak iin bilmek gerekir. nk doru, igdler ve tutkular da iinde olmak zere tmyle yaayan kiiden hareketle tanmlanamaz. Dorunun aratrlmas, insann hayal gcnden, ihtiya ve tutkularndan kendini kurtarmasn, romantiklerin yrein dzeni dedikleri bedenin dzenini terk etmek zere ile ekmesini, aba gstermesini gerektirir. Doru inan, akla dayanan, dolaysyla salt psikolojik motivasyonlardan uzak olan inantr. Bertrand Russell, yanl inanlarn ancak psikolojisinin yaplabilecei, buna karlk doru fikirlerin mant ilgilendirdiini sylemekteydi. Bir problem zerinde doru dnmenin ancak tek bir tarz vardr ve bu doruluk bizden deil, nesnenin yapsndan kaynaklanr. Buna karlk yanlmann her biri psikolojimizin bir zelliinden kaynaklanan binlerce eidi vardr (Aristoteles, yanln ok yzl olduunu sylemekteydi). Dorunun kiilik-d ve nesnel olmasna karlk, yanllarmz tm varlmzla bizi yanstr. Ancak iradecilik vardr, iradecilik vardr ve Descartesn iradeciliine ok zel bir yer vermeliyiz. Descartes doruyu tutkular, karlar veya "balanmalar"a tabi klmamaktadr. phesiz ona gre, tasdik eden iradedir. Doru inan gibi yanl inanta da onun karar vardr. Ancak yanlta iradenin "acele hkm verme" veya "nyarg"nn akl-d gleri tarafndan yoldan karlmasna karlk, doru bir inan sz konusu olduunda bunun tersine irade sadece akln yla aydnlanmak zere kendini tutkularn belirleniminden kurtarmay bilir. Descartes, zihinde byk bir akln iradede byk bir eilimi belirlediini ilan eden ilk kiidir. Bu anlamda irade, kusursuz bir inan salnn, verimli bir yarg pedagojisinin ilkesi olabilir. rade akla dayanmayan her nermeyi kabul etmeyi reddetmek zere dncelerimizin gidiini ynlendirmelidir. Yntemsel phe, yargnn geici olarak askya alnmas ilkesi budur. Aklcla kar kanlar, bir insann "o zamana kadar kazanm olduu btn grleri akln dzeyine uydurmak zere istedii gibi bir kenara atabilecei"ne itiraz ederler. Descartes, bu kahramanca giriimin zorluklarn kabul eden ilk kiidir. O, yetikinler ol-
74
Fikir ve yarg
madan nce arzularmzn taleplerine ve mrebbilerimizin szlerine boyun een ocuklar olduumuzu bilmekteydi. te yandan, ada psikoloji, ocuun kazand ilk inanlarn neden o kadar uzun bir sre ve bazen her trl eletiriye direnerek varln devam ettirdiini daha iyi anlamamza imkan vermektedir. ocuk, anne babasn sevdii ve onlar tarafndan sevilmeyi arzu ettii iin anne babasna inanmaktadr (Bu, aktarma [transfer] mekanizmasdr). Anne babasnn, rnein, dinsel veya siyasal konulardaki grlerinden phe etme durumu ortaya ktnda yetikinin duyduu byk ac buradan kaynaklanmaktadr. Bu phe, yetikinde, bazen yle bir sululuk duygusu yaratr ki o belki kendisine daha pheli grndkleri lde eski inanlarn daha byk bir enerji ve tutkuyla savunmaya devam eder. Banazln zehirli srr budur. Onu aklayan ey, kiinin yetersizlii ve savunduu davann zorluklar konusunda sahip olduu bulank bilgiyi bir tr telafi etme arzusudur. Bylece siyasal bir tartmada karsndakinin kantlarnn stnln hisseden insan, sert bir tavr taknr ve karsndakine hakaret etmeye ynelir. Jung, "Banazlk, phenin ar telafisidir" der. nsann bir kez alkanla doduktan sonra akla domas ok zordur. Yrein yaam olduu bir "evet"e, zihnin gcyle "hayr" demek ok zordur. Jean Guitton Bay Pougetnin Portresi adl ok ho kitabnda Peder Pougetnin kendisine bir gn unu sylediini anlatr: Hayatmn sonuna yaklatm u dnemde kendime inanszla yaklaan sorular sorduum anlar oluyor. Ama bu ayartmalar derhal kafamdan kovuyorum. Ancak bu tutum, ift anlamldr. Daha nce benimsemi olduumuz bir teze kar aklmza gelen kantlar kt ayartmalar olarak m grmeliyiz? Tam tersine tarafsz olarak incelemek, deerlerini saptamak iin geici olarak onlara haklarn vermek devimiz deil midir? phesiz bu kantlar, sahte-kantlar, tutkulu bir kandrmann kt niyetli akla uygunlatrmalar (rasyonalizasyonlar) olabilirler. Ancak incelemezsem bu konuda nasl yargda bulunabilirim? Eletirici dncenin iine debilecei tuzaklara kar onu daha ileri gtrmek, tamamlamaktan baka are yoktur. Her trl tutkudan arnm bir akl belki hibir zaman var olmamtr. Ama bundan dolay onu kendimize ideal olarak almaktan vazgememiz mi gerekir? Bu inan sal ok seyrek olarak yerine getirilir. nk o bizden aba sarf etmemizi ister. ok kii bu abay reddederek kendini yanl inanlara mahkum eder. "Dnce, tasarruf iin, hazr giyinir." Fazla dnmeksizin insan kendi siyasi partisine, gazetesine, ortamnn alkanlklarna gvenir. Birok parti, baka gazeteler ve baka ortamlar olduunu biliriz. Ama hayat bu eyler zerinde dnme zaman vermez. stediimiz ey her eyden nce "entelektel konfor", zihin gvenlii ve i huzurdur. Bazen doruluk zihniyetinin dman olan kesinlik zihniyeti budur. Doruluk zihniyeti, doruyu kendimize tercih etmemizden ibarettir. Eski fikirlerimiz, tutkularmz ve alkanlklarmzn meydana getirdii sahte-kesinlikler iinde uyumamamz, sevdiimiz, ok sevdiimiz dncelerimize kar belli bir mesafeyi korumamzdan ibarettir. Lagneau, hayranlk uyandrc bir biimde unlar sylemektedir: "Ancak zihnimiz kendisini daha yukarda tutarak, onlar srekli olarak yarglamak yoluyla canllklarn korursa, fikirler hayatiyete sahip olabilirler."
Fikirlerden daha yukarda olan ruh
75
Fikir ve yarg
A N A
F K R L E R
Dnmek, yarglamak, ileri srlen nermeyi onamaktr. Yarglarmzn temeli nedir? Entelektalizm onun fikrin kendisinde tad kesinlik olduunu syler. Spinozaya gre karanlk ve bulank fikir, beni phe iinde tutar; buna karlk ak ve seik bir fikir bana kendisini kabul ettirir. Kesinliin psikolojik dzeniyle dorunun mantksal dzeni bir ve ayn eydir. Bu sonuncunun kendisi ise varln dzenini, yani eylerin bizzat kendi dzenini yanstr. Ancak gnlk deney bunun tersini gstermektedir. Benim kesinliklerimin ou kez apak veya kantlanm dorularla hibir ilikisi yoktur. Btn yarglarmn anahtar zihin deildir, iradedir. Bu iradeci kuram paradoksal grnmektedir. stediim bir eye inandm nasl savunabilirim? Gerekte ben ister tenimin gzyle ister aklmn yla ancak grdme inanrm. Buna ancak baktm eyi grdm ve sonuta ancak istediim eye baktm eklemek gerekir. rade yargy ancak dolayl olarak, yani dikkat araclyla belirler. Aslnda bu iki kuram (iradeci ve entelektalist kuramlar) farkl planlarda dorudurlar. radecilik bize zellikle ince bir yanl psikolojisi sunar. Arzumun dikte ettii inanlar, genellikle yanl inanlardr. Entelektalizm ise bize bir inanma ahlakndan haber verir. O bize yarglarmzn gerekten ne olduunu deil, ne olmas gerektiini syler. Hangi aklk, aklsallk koullarnda bir inancn doru olabileceini anlatr. Ancak irade belli bir inan kategorisinde meru bir rol oynar. Frdric Rauhun "ahlaksal kesinlikler"in kantlamaz olduklar, onlarn ancak "sokakta, hayatta, savata yaandklar" grn kabul edelim. Ama dnmek anlamnda inanmakla (bir gazetecinin u grnn doru veya yanl olduunu dnme -ki bu tarafsz bilgi ve akln yetki alanna giren bir eydir-) gvenmek, itimat etmek anlamnda inanmak arasnda ayrm yapmak gerekir. Bir insana, bir davaya inanmak (rnein bir dostun sadakatine inanmak), bir inanma fiili gerektirir. nk bir insann eylemi bir lde zgrlnden kar ve insanlar arasndaki ilikiler, eylerin bilgisi ile ayn plana ait deildirler. nanma fiili hatta dostumun sadakatini yaratmaya katkda bulunabilir (Eer ona inanrsam, beni hayal krklna uratmak istemeyecektir).
76
Fikir ve yarg
YORUMLAMA METNLER
Gndelik dilin iinde bulundurduu belli bir karkla kar dikkatli olmalyz. nanma fiili, gndelik dilde en belirsiz, en kararsz bir biimde kullanlr. O, ok basit olarak "sanyorum, bana yle geliyor" anlamna gelebilir. Bu kullanmnda inanmak, basit olarak, "emin olmak"tan daha zayf, daha belirsiz bir anlam ifade eder. Ancak bu alanda daha belirgin dncelere ulamak istiyorsak dikkatimizi sanmak, dnmek anlamnda inanmak zerinde deil, gvenmek, itimat etmek anlamnda inanmak zerinde toplamalyz. Bu konuda kredi kavram bize yol gsterebilir. Birine kredi amak, ite inanc inan olarak gerekten meydana getiren ilem bana bu gibi gelmektedir. phesiz burada i veya para dnyasnda bu ilemin gsterdii maddi cephe zerine taklp kalmamalyz. Bir insana kredi amay kabul eden bir banka, belli bir sre iinde ve belli bir kar karlnda kendisine tekrar dnecei midiyle bu insann kullanmna belli bir para miktarn sunar. Ayrca banka ile sz konusu insan arasnda ngrlen koullar iinde bu geri verme olay gereklemedii takdirde bankann taahhdn yerine getirmeyen borluya kar baz nlemler alma hakkna sahip olduu zerinde anlamaya varlmtr. Ancak asl anlamnda inanma sz konusu olur olmaz, deyim yerindeyse, kredi amay bu maddi ykten kurtarmak durumundayz. Eer ben bir eye veya bir insana ina-
nrsam, yani gvenirsem, bu benim kendimi onun hizmetine komam veya onunla ilgili temel bir taahhde girmem anlamna gelir. Bu taahhdn konusu sadece sahip olduum ey deil, benim kendimdir. Gnmzn felsefi diliyle bunu yle syleyerek ifade etmek mmkndr: Bu inancm, emin olmada kesinlikle mevcut olmayan varolusal bir iaretin etkisini tar. Kanaatimin konusu doa, belli bir insann deeri olsa da onun kanaat olarak benim tarafmdan bir insan hakknda taahhde girmeye benzeyen bir eyi ierdii phesiz sylenemez. Bir kanaat sahibi olmada her ey sanki benim bir eit kendi zerime kapanm bir durumda bulunuyormuum veya oturduum yerden kmakszn beni hibir taahht altna sokmayan bir yargda bulunuyormuum gibi cereyan eder. Buna ek olarak bu bak asndan inanmann izlemek -ancak bu kelimeyi edilgin anlamda almamak kouluyla "izlemek"- olduunu syleyebiliriz. Burada kredi imgesini faydal bir biimde tamamlamak zere iin iine katlma imgesini katabiliriz. Bir eye inandmda bu inanma eyleminin gerektirdii bir i toplanma, bir araya getirme ile ona katlrm. Bu adan en gl inancn veya en canl inancn varlmzn btn glerini en tam olarak taahht altna sokan inan olduunu syleyebilir.
GABRIEL MARCEL, Varln Srr.
77
Fikir ve yarg
oa bilimcisi Louis Agassiz, "Nasl ki sprge otu fundalk demekse insan da toplum demektir" diyordu. nsanlk kavram, ortak paydalar Andre Malrauxun kendisinden o kadar gzel bir biimde sz ettii "insanlk durumu" olan her trden,
her dinden, her etnik gruptan, her adan insanlar iine alr. O halde soyut ve genel insan kavram, hibiri dierine benzer olmayan milyonlarca insana dayanr. nsanlk ayn zamanda hem btn insanlarn toplam, hem de tek bir varln znn kendisidir.
Bu resimde kitle ilk bakta eitli varlklarn ayr trden bir toplam gibi grnmektedir. Ama birbirlerinden o kadar farkl olan bu insanlar bir ayn temsili seyretmede birlemi deil midirler? Bylece bir festivalde, konserde veya gsteride kendini gsteren, bir eler
topluluundan ok bamsz ve gerek bir varl olan ve bundan dolay da byle kavranmas gereken bir varlktr. Bir fotoraf makinesinin gr alan iine tm temsilcilerini toplamak mmkn olmasa da insanlk kavram da bu tr bir eydir.
Raymond Depardon
78
BLM FELSEFES
80
BENC BLM
Bilimsel kavramlarn oluumu: Bilim ve teknik
1. Bilimsel tutum insan iin doal deildir. O tarihin bir fethidir.
n 1. Comteun hal yasas
Auguste Comtea gre bilimsel bilgi, insan zihninin olgunluunu, uzun bir tarih sonunda glkle kazanlm olgunluu temsil eder. nsanlar nce dnyann tanrbilimsel aklamalarn kabul etmilerdir (Rzgar tanrs Eolen bir kaprisiyle aklanan frtna). Daha sonra tanrlar yerine soyut gleri geirmiler ve ortaya metafizik aklamalar kmtr (Havann "dinamik gc"yle aklanan frtna). Nihayet ada, pozitif ve bilimsel aklama, eylerin nihai nedenini tasarlamaktan vazgemi ve olaylarn nasl cereyan ettiini betimlemekle yetinmitir. Burada nesnel bir tarzda olaylar birbirlerine balamak, onlarn gerekten tabi olduklar ilikileri ortaya karmak sz konusudur (rnein rzgar, havann atmosferin yksek basnlarndan alak basnlarna doru bir yer deitirmesidir). leride, Auguste Comteun pozitif aklamayla ilgili grnn dar olup olmadn soruturacaz. Ancak belki fazla sistematik olan hal yasas, dikkatimizi tartlmaz ve byk kapsama sahip bir olay zerine ekme deerine sahiptir: Bilimsel tutum, insanda kendiliinden olan bir tutum deildir; o, tarihin ge bir rndr. nsann kendisini evreleyen doal olaylar hakknda verdii ilkel aklamalar -bugn kendiliklerinden ocuklarn akllarna gelen aklamalar- her zaman insanbiimci grnmektedir. lk insani aklamalar, doal olaylara insani duygular yklemekten ibarettir. nsan, kendiliinden ve bilinsiz olarak doaya kendi psikolojisini yanstmaktadr. Eole, bizim gibi fkelenebilen bir varlktr. Bayan baronesin aydan korkmas gibi doa da "boluktan korkar". Tanrbilimsel veya metafizik denen aklama, salt psikolojik bir aklamadr.
Tanrbilimsel a, metafizik a, bilimsel a
n 2. Bilginin psikanalizi
O halde bilimsel zihniyete erimek iin bilgiden, kendiliinden ve bilinsiz psikolojik yanstmalar atmak ve Bachelardn dedii gibi, "bir bilgi psikanalizi"ni gerekletirmek zorunludur. Bu "psikanaliz" epeyi zordur, belki hibir zaman tam deildir. Her neyse o yzyllarn eseridir ve bilimin yaknlarda ortaya kan bir macera olduunu asla unutmamalyz. nsan, yz binlerce yldr dnya zerindedir. Buna karlk bilimsel fizik XVII., kimya XVIII., biyoloji XIX. yzylda ortaya kmtr. Aslnda gerein kendiliinden bilgisi, bilim-ddr. O, psikanalizden gememi, ryalarmz ve tutkularmzdan arnmam bilgidir. Bilimsel olmayan bilginin zelliini oluturan ey, her eyden nce, nesnel olanla znel olan birbirine kartrmasdr. Sarkacn kefedilecek araziyi temsil eden cografya haritasnn zerinde gezdirerek kaybolmu
Kendiliinden bilgi, arzularmzn nesne zerine yanstlmasdr
81
Paul Eluard, "Gerei kendimiz gibi grmememiz gerekir" der ve bunu sylerken bir bilim adam gibi konuur. Ancak ben, doal olarak dnyay kendim gibi grrm ve onu kendisi gibi grmem iin ok almam gerekir. Bu alma, bilimin almasdr. Bilim adam "insanbiimciliin" (Planck), znel yanstmalarn ortadan kaldrlmasn bilimsel etkinliin baarsnn koulu ve ls olarak alr. Onun ideali artk benim znel eilimlerimin yansmalar olmayacak nesnel bantlar ortaya koymaktr. rnein, bilim iin gk, gramatikal bir zne, mavinin yklemi olaca bir varlk olmaktan kar. Gn mavisi, gne tayfnn nlarnn eit olmayan dalmnn sonucundan baka bir ey deildir. Bilimsel etkinliin ve bilimsel eitimin abasn karmaklatran ey, benim dnyaya sadece kiisel duygularm deil, ayn zamanda toplumsal gelenekten edindiim tm zelliklerimi yanstmamdr. Bachelard yle der: "S zihin, gen deildir, hatta ok yaldr." Biz dnyaya bize retilen her eyi yanstrz. Bylece Ortaada insanlar her ke banda boynuzlu eytanlar grmekteydiler. Bugn gkyzne iyi zmlenmemi, ada zamanlarn btn korkularn tayan sahte-bilimsel bir kltr yanstmaktayz: "Uan daireler" grmekteyiz.
Bilimsel nesnellie nasl eriebiliriz? Hibir gerek bilimsel kltrmz olmasayd bunu yle cevaplamak eiliminde olabilirdik: Tutkulardan, gelenekten, hayal gcnden gelen eyi dar atmak yeterlidir. eylerin ilkel algsna geri dnmek, olaylarn kendilerini konuturmak gerekir. Ama bu cevap birazdan greceimiz gibi ift anlaml bir cevaptr. nk nesnellikle ykl olan tam da sz konusu kendiliinden, ilkel algdr. Buna karlk bilimsel, nesnel gerekliin, tesis edilmesi iin ok karmak ve zorlu bir alma gereklidir. Arasz olarak alglanan ey, zneldir. Nesnel olan ey ise bunun tersine "dolayl"dr, ona ancak dolambal yollardan ve birtakm dzeneklerle ulaabiliriz.
n 3. Algdan bilime
Kendiliinden alg bize, niteliksel (Evren bize "duyusal nitelikler" denen eyi meydana getiren sesler, renkler, kokularn karmak bir toplam olarak sunulur); eit eit ve ayn trden olmayan (O, bir karmak olaylar yndr);
Kendiliinden alg
birbirinden ayr ve bamsz "varlklar"dan meydana gelen bir dnyay gsterir. Duyular gibi dil de bizi yanltt iin dnyann birtakm "znitelikler"in belirledii "tzler"den meydana geldiini dnrz: Mermer souktur, yn scaktr, kurun ardr. lkel fizik ve kimya yalnzca bu arasz verilerden sz ederler (rnein simyaclar kurundan "kurunluu" karmak ve bylece "geride kalan ana madde"ye yeni ve daha deerli bir biimi, "altnl" geirmek istemekteydiler). Ayn ekilde drt unsur kura-
82
Gaston Bachelard yle yazmaktadr: Btn cisimler, hatta dmeyenler de derler! Kaprisli bir eri izerek topraa doru inen l yaprak da dey olarak der. Sonbahar hava akmlar grnte dn deyliine engel olsalar da dmenin derin yasasn kefetmi olan aklsal dnce eri olarak dme grntsne ramen bunu ilineksel bir durum olarak kabul eder. Basit bir cebirle ifade edilen dme yasasnn aklsall dnya yzeyinde den btn cisimlerin hareketleri iine kaznm durumdadr.
83
O halde bilimsel gerek kendiliinden ve edilgin olarak gzlemlenen gerek deildir. O, ina edilen bir gerektir. Olgu ancak bize nesnel, llebilir zellikler salayabilecek bir biimde ortaya konduunda bilimsel anlama sahiptir. Olgu, bilimsel olarak ina edilmesi genel olarak gzlemi grsel ve uzaysal bir alana aktarmak iin bir dizi teknik dzenekler tasarlamaktan ibarettir. rnein, burada znel ve belirsiz olan arlk duyumu yerine terazinin ibresinin kadran zerindeki hareketinin grsel deerlendirilmesini geiririz. "Kuvvet", gerilebilir bir yayla llr. Elektriin bilimi, uzayda llebilir etkiler meydana getirmek zere elektrii kullanan teknikler (terazi sayesinde llen elektroliz sonucunda ampermetrenin veya galvanometrenin ibresinin kadran zerindeki yer deitirmesi) sayesinde gelimitir. Scaklk, artk deri zerinde hissedilmeyip bir termometre zerinde okunduunda bilimsel bir olgu olur. Bu kadar basit bir rnekte bile dolaysz olarak "yaanan" eyle, bilimsel olarak "bilinen" ey arasndaki byk farkll anlayabiliriz. Scakln "yaanan" algs, vcudumuz yzeyinde bulunan termik alclara baldr. Ancak bu alclarn kendileri de bir scaklk kayna olan organizmann bir parasn olutururlar. Scaklk izlenimi sadece vcudumuzun kendisiyle temas halinde olduu ortama deil, ayn zamanda vcudumuzun kendisine baldr. O, kan dolamndaki deimelere tabidir. te yandan organizmann uyum gc her trl nesnel deerlendirmeye engel olur. ok fazla stlm bir odadan geldiimde snf bana souk gelir. Oysa buz gibi bir rzgarn estii avludan geliyorsam, onu scak bulurum. Bu "soukluk", "lklk", "scaklk" izlenimleri znel ve grelidir. Ayrca onlarn belirsiz olduunu da eklemek gerekir. Termometre lei zerinde edeer olan scaklk farkllklar, scaklkla ilgili duyumumuz iin edeer deildirler. 20 derece etrafnda yarm derecelik bir scaklk farkna duyarlyzdr. Ama ok alak veya ok yksek scaklklar sz konusu olduunda duyarlmz ok daha az ayrm yapar.
Bilimsel aletler
Celsius leine gre yaplm sradan bir termometre kadar ilkel bir aletin kullanlmas bile bizi "bilim"in dnyasnn iine sokar. Bu dnyada termik alclarm, organizmam ve ortam arasndaki karmak ilikilerin yerini, bir nesneyle ortam arasndaki ok daha basit ilikilere dayanan bir lme alr. Bir scaklk hakknda yargda bulunmak, derecelendirilmi bir skala zerindeki cva stununda meydana gelen genlemeyi lmektir. O halde bilimsel gzlem, aletler gerektirir. Alet ise elle ilemeye ihtiya gsterir. Aletin kendisi bir kurama dayanr (rnein termometre, genleme kuramna dayanr). Bachelardn dedii gibi "Bir alet, maddelemi bir kuramdr". Bilimsel olayn tm anlam, tm deeri, ancak olayn gzlemlendii anda bilimin sahip olduu kuramlara baldr. rnein, 1856 ylnda Dseldorf yaknlarndaki Neanderthal vadisinde tuhaf bir kafatasnn st ksmnn bulunmas zihinleri heyecana srklememitir. Virchov onu "geri zekallktan kaynaklanan bir yap bozukluu" olarak grmtr ve "eer krk sene sonra ayn tipten bir baka kafatas st, Trinil kafatas st, son derece verimli tartmalar dourmu"sa, bunun nedeni, bu arada Darwinin Trlerin Kkeni adl eserinin yaymlanmasnn insann kkeni problemini ortaya koymu olmas, bylece zihinleri evrimci varsaym konusunda duyarl klmas olmutur.
Bilim, alglanan dnya yerine ina edilen dnyay geirir ve bu ina hem kavramsal, hem tekniktir. O, matematikinin en soyut teknik ilemlerinden deney yapann maddi biimlendirmelerine kadar geni bir alan iine alr. Bilim ilerledike bilimsel olgu kaba olgudan, yani sradan alg tarafndan algland ekilde olgudan uzaklar. Bylece teles-
84
85
Klasik bir rnek alalm: Bu, arlk kavram ve onunla ilikili baka kavramlar, kuvvet kavram (Bir arlk, kuvvetin zel bir rneidir, nk bir cismin hareketini meydana getirme veya deitirme gcne sahip her neden, kuvvettir) ve ktle veya madde miktar (1687de Newton tarafndan yaratlm klasik fizikte iki cismin ktlelerinin oran, arlklarnn oranna eittir. Bu oran bulunulan yerden bamsz bir sabittir) kavramdr. Bu kavramlar Newtondan itibaren bilimsel kavramlardr. phesiz onlar (zellikle Einsteinla birlikte) nemli deimelere uramlardr. Ancak biz her eyden nce dolaysz, bilim ncesi bilgiden bilimsel bilgiye gei olayyla ilgileneceiz ve bilimsel bir kavramn dolaysz bilginin bir devam olarak deil, onunla bir kesinti meydana getirerek ortaya ktn greceiz. Bilimsel kavram, empirik, bilim ncesi kavrama gre kkten bir deiiklik meydana getirir. Aristoteles iki tr cisim ayrt eder: Ar cisimler ve hafif cisimler. Ar cisimlerin (bir ta) kendiliklerinden aaya doru hareket etmelerine karlk hafif cisimler (duman) kendiliklerinden yukar doru giderler. Yukar ve aa karlkl olarak hafif ve ar cisimlerin "doal yer"ini ifade eder. Bylece bilimsel olmayan bilginin duyularmza, doal olarak grdmz eye baml olduu (nk biz dumann yukar doru ktn, tan ise aa dtn grrz) ortaya kar. Biz dorudan doruya kendini alglarmza kabul ettiren eyi ana ey olarak grme eilimindeyizdir. Ancak bununla kalmamaktadr. Aristotelesin bilim ncesi anlaynda maddi cisimler farknda olmakszn evlerine (doal yer) kavumaya alan insanlara, yuvalarna dnmeyi arzu eden hayvanlara benzetilmektedir. Tan dme hareketinde yerekimi ivmesi, onun "aa doru gitmeyi arzu etmesi" ve "tavlann kokusunu aldklar"nda daha hzl giden atlar gibi hareketini hzlandrmasyla aklanmaktadr. Psikanalizin diliyle ifade etmek gerekirse Aristotelesin, kuramnda bir "yuva kompleksi"ni yansttn, baka deyile maddi cisimlere oturduklar yerlere kar zel bir duygu yklediini sylememiz mmkndr. Bachelardn dedii gibi burada yeni bir bilgi kuramsal engelle karlamaktayz: lkel insann kendisini evreleyen doa olaylar hakknda verdii aklamalar -bugn ocuklarn aklna kendiliinden gelen aklamalar- her zaman insanbiimci grnmektedir. lk insani aklamalar, doal olaylara insani duygular yaktrmaktan ibarettir. Bilimsel zihniyete erimek iin, o halde, bilgiden kendiliinden ve bilind psikolojik yanstmalar dar atmak gerekir. Ayn ekilde ilk kuvvet ve ktle kavramlarnn da tmyle insanbiimci olduunu gsterebiliriz. Kuvvet, kas kuvvetiyle ilgili deneyimden hareketle tasarlanmtr. Bylece muntazam bir hareketin, dzenli bir ekilde srdrlebilmesi iin, bir kuvveti gerektirir gibi grnmesine karlk skunet, "doal bir durum" olarak gz nne alnmtr. Bir at arabasnn, onu eken at balarndan kurtulduunda, hareketini arlatrdn ve sonunda durduunu grmyor muyuz? Bu kendiliinden deney, uzun sre, bilimsel eylemsizlik yasasnn kefi konusunda byk bir bilgi kuramsal engel oluturmutur (Eylemsizlik yasas, d bir kuvvetin etkisine uramad srece maddenin skunet veya hareket durumunu devam ettirdiini syleyen yasadr). Kepler bile ilk almalarnda (1596) gezegenlerin muntazam hareketinin bir dzenleyici melein (angelus rector) kuvvetini gerektirdiini dnmekteydi. Ayn ekilde ktle kavram uzun sre psikolojik kaynann izlerini korumutur (ar cisimleri hareket ettirmek iin kuvvet). (Bilimsel olmayan dilde)
86
Kavramlar ebekesi
87
Bilimsel etkinlikle teknik etkinlik, ilke bakmndan, birbirinden ayrt edilebilir. Bilimin gerekte var olan nesnel ilikilerin srekli bir kefi olarak kendini gstermesine karlk teknikten, geni anlamda, "faydal kabul edilen baz sonular meydana getirmeye ynelik iyi tanmlanm usuller btn"n (Lalande) anlayabiliriz. Bilim, gerek nesnenin peinden koarken, znel zevklerimizi, bireysel tercihlerimizi dar atmak ister. Teknik ise bunun tersine kendisini tam da bilimin kendini kurtarmaya alt bu ihtiyalarmzn, arzularmzn, znel amalarmzn hizmetine koar. Teknik, "olmas gerekeni, olmas temenni edileni", yani gerekte olmayan meydana getirmek iin bir aba"dr. Bilim ise olan bilmek, aklamak iin bir abadr.
Tekniin doay deitirmeyi, ona insani arzunun isteklerine boyun edirmeyi istemesine karlk bu istein ancak bilgi sayesinde bir gce kavumas mmkn gibi grnmektedir. Bilim bize doa yasalarn, olaylarn ilikilerini aa vurur; Teknik ise arzu edilen bir sonucu elde etmek iin bu yasalarn bilgisinden yararlanr. Kuramsal neden-eser ilikisi mantksal olarak teknik bir ara-ama ilikisine dntrlebilir grnmektedir. Teknik, uygulamal bir bilgidir. "Bir kez olaylar ortaya konup yasalar formle edilir edilmez insan, ihtiyalarn, arzularn, hatta kaprislerini doyurmak iin derhal onlardan yararlanmaya alr. te o zaman sanat veya teknik dediimiz ey ortaya kar. Fizik ve kimyadan yararlanan mhendis, makineler imal eder. Fizik, kimya, biyolojiden yararlanan hekim, bir reete yazar. Sosyolojiden yararlanan yasa koyucu, bir kararname yaynlar." Geni halk topluluu ounlukla bilim ve teknii birbirine kartrr. nk bilimi o ancak eyler zerinde etkide bulunma imkan verdii, pratik uygulamalar yoluna girdii andan itibaren tanr. Bylece Pasteur veya Claude Bernardn adn bilen birok insan onlarn ikisinin de hekim olduunu zanneder. Oysa Pasteur bir kimyac, Claude Bernard ise bir fizyologdu. Ancak onlarn bilimsel almalar ok verimli tp tekniklerine yol amt.
lk aklama biimlerinin insanbiimci olduunu grdk. nsanlar ilkin doa kuvvetlerini kendi imgelerine gre tasavvur etmiler, onlar ruhlar olarak grmler (animizm, canlclk), onlar zerine insani psikolojik zellikler yanstmlardr. O halde, ilkel topluluklarn, psikolojik aralarla doa zerine etkide bulunmaya alm olmalar bizi artmamaldr. By yntemleri bu tr eylerdir. By, eylem plannda olaylar aklamann insanbiimci ve canlc aamasna karlk olan "canlclk stratejisi"dir. Bylece ilkeller, sanki doa kuvvetleri insanlar gibi kelimelerle ynetilebilirmi gibi byl szlerle rzgarlar, yamurlar, hastalklar zerine etkide bulunmaya alrlar. Yunanllar fkelenmi dmana bir rehine sunar gibi ters esen rzgarlar dindirmek iin phigeneiay kurban ederler. Taklide dayanan bynn amac, zayf bir doann glerini canlandrmaktr. Kuraklk dneminde byc bir saanak yadrmak iin tarlalara birka damla kutsal su serper. Bilinsiz bycler olarak biz de Aralk aynn uyuyan g-
88
89
Tarihsel bakmndan pratik kuramdan, teknik bilimden nce gelir. Bilim, teknii izler ve btn bilimlerin kaynanda pratik kayglarla karlalr. lk matematikiler, Msrl yer lmcleri, "geometriciler", yani Nilin tamasndan sonra toprak paralarn yeniden paylatrmalar gereken "toprak lmcleri"ydi. Ayn ekilde aritmetik de ticaretten, al veri zorunluluundan domutur. "Hesaplar", nceleri tccarlarn kendileriyle kzlerini veya koyunlarn saydklar akl talaryd. Yunanllarda llemeyenlerin kefine yol olan ey, flarn hacmini lme olmutur. Ayn ekilde XVI. yzylda matematikileri zaman, hz, snr kavramlarn analiz etmeye gtren ey, zemberekli saatlerin yapm, askerlik sanatna topuluun girmesi, denizcilikteki ilerlemeler olmutur.
Baz elkitaplarnda buhar makinesi, termodinamiin ilkelerinin uygulamasnn rnei olarak verilir. Oysa buhar makinesi, bilimsel termodinamikten nce ortaya kmtr. Carnot, ngilterenin buharl gemilerinin iyi ilemesine borlu olduunu dnd denizlerdeki stnln elinden almann hayalini kuran yurtsever bir subayd. Bylece o buharl gemilerin verimini ykseltmenin yollarn dnmeye balad. Scaklkla i arasndaki ilikiler zerine kendi kuramn gelitirdi ve 1824te ada termodinamik bilimini temellendiren Atein Hareket Ettirici Gc zerine Dncelerini yaymlad. Ekonomik, siyasal durumlara gre bilimsel ilerleme tevik edilebilir veya engellenebilir. rnein, XIX. yzylda byk metalurji sanayicileri bazen bilimsel aratrmay engellemilerdir. O zamanlar metalurji alanna, yeni tekniklerin gerektirebilecei pahal yatrmlardan korkan korumac ve tutucu bir burjuvazi trst hakimdi. Bylece bilgin Henri le Chatelier Metalurji Dergisini yaymlamaya baladnda metal sanayiinin patronlar mhendislerine onu desteklemeyi yasaklamlardr. Biyokimya alannda durum farkl olmutur. Bu alanda o sralar henz byk trst yoktu. mbikiler, sirkeciler, ipekiler iyerlerinin kaplarn istediklerine amakta zgrdler. Bu uygun koullar Pasteurn olaanst kariyerine ok yardmc olmutur. Pasteur, bira imal etme konusunda glklerle karlaan reticiler tarafndan ziyaret edildiinde, Lille niversitesinde ders vermekteydi. Mayalanma problemi zerine aratrmalarnn hareket noktas bu ziyaret olmutur.
Ancak bilim, bilim ncesi doal tekniin basit bir devamndan tamamen farkl bir eydir. Bilim nceleri st rtk bir ekilde bulunan usullerin akla kavuturulmasndan ibaret deildir. phesiz bilimsel neden kavram, kkeninde, ak bir ekilde teknik bir kavramdr, nk Maurice Pradinesin doru bir ekilde belirttii gibi neden, "yapan ey"dir. Ancak bilimle kendiliinden igdsel pratik arasnda bir kesinti vardr. Bilim, ilkel teknie kar mesafe alr, usullerini iyiletirmek zere aklsal olarak onu analiz eder.
90
Marx igdsel etkinlikten aklsal teknie geiin nemi zerinde srar etmitir: "En beceriksiz bir mimarn en usta bir ar zerine olan stnlnn nedeni mimarn evi nce kafasnda tamasdr."
91
Bu safhada bilim ve tekniin karlkl bamll ak bir biimde kendini gstermektedir. Teknisyen, bilimi pratie uyarlayan insan olmaktadr. Teknisyen, mhendis olmaktadr. Teknisyen teriminin kendisi sanayide zel bir anlam kazanmaktadr. O, mhendisin yardmcs ve astna iaret etmektedir. Bylece "bilinmeyeni faydal olana dntren bilimin gzel zinciri"nde herkes kendi yerini bulmaktadr. Bilim adam kefetmekte, mhendis uyarlamakta, teknisyen gerekletirmektedir. Bylece bilim, tekniin efendisi olmutur. Ancak tekniin de kendi payna bilime yapt hizmetler grmemezlikten gelinmemelidir.
Aslnda en saf bilim, teknikten yalnzca faydal bir ama peinden komamasyla ayrlr. Ama daha dar bir anlamda, bilimsel etkinliin kendisi, ilemsel olmas bakmndan teknik bir ey olarak nitelendirilebilir. Formel mantn kendisi bile bir ilkeden hareketle bir sonu ortaya koyduu iin ilemseldir. Formlleri "sktran", sembolleri birbirlerine dntren matematik son derece ilemseldir ve te yandan ilemlerinin bazsn teknik yapm harikalar olan hesap makinelerine emanet edebilir. Madde bilimleri phesiz tm deneysel tekniklerin ibirliini gerektirir. Burada bir tanm, bir yapm, elle ilemedir. O, sk bir biimde bir aletle ilikilidir. Bir varsaymn dorulanmas teknik bir sorundur. Ustaca uyarlanm maddi bir aygt tasarlamak gerekir. Laboratuvar, aygtlarn imal eden sanayiye bamldr.
Uydular rnei
Bilim ve teknik arasndaki bu sk ilikileri gl bir ekilde gsteren ey, bugn yapay uydularn frlatlmasdr. Daha nce kendinden itmeli aygtlarla atmosferin yukars aratrlabilmekteydi. Ama bu aygtlara taklm olan kaydedici aletler ancak ok ksa bir sreyle ve sadece belli bir noktada dey dorultuda gzlem yapabilmekteydiler. Burada teknik imkanszlk, bilimsel gzlemlerin kapsamn snrlamaktayd. Birka yl boyunca dnyann etrafnda dnme gcne sahip olan yapay uydular, btn bu glklerin stesinden gelmeye imkan vermektedir. Uygun kayt aletleriyle donatlm olan bu uydularla en deiik ve verimli gzlemler yaplabilmektedir. Dierleri arasnda u imkanlar sayalm: ok uzak mesafelerden dnya zerindeki bulut kitlelerinin incelenmesi, foto-saya
92
93
A N A
F K R L E R
Mantksal olarak tekniin bilimin bir uygulamas olmas gerekir. Bilim, doay deitirmek, onu insani bir iradenin isteklerine uydurmak isterse de bu istek ancak bir bilgi araclyla gce dnme imkanna kavumaktadr. Aslnda acil durumlarn etkisi altnda bulunan teknik, zaman bakmndan byk lde bilimden nce gelir. Bilimsel kimya ve biyolojinin douundan ok nceleri insanlar tpla uramlardr. Bilimsel kavramlarn zaman iinde yava yava olumasnn nedenlerinden biri daha ok tekniin baarszlklar ve bu baarszlklarn ortaya kard sorunlar olmutur. Her eyden nce bilimsel etkinliin insanln ok yaknlarda ortaya km bir baars olduunu anlamak gerekir. Fiziin ortaya kmasndan bu yana henz yzyl gememitir. Kimyann iki yzyllk bir gemii vardr. Biyolojinin douu ise sadece bir yzyl ncesine rastlamaktadr. Bu kadar ge bir ortaya k nasl aklamak gerekir? Bunun nedeni bilimsel dncenin insan iin doal bir ey olmamasdr. O, tarihin ge bir rndr. Aristoteles iki tr cisim ayrt etmekteydi: kendiliklerinden yukar doru giden hafif cisimler (rnein duman) ve kendiliklerinden aaya doru hareket eden ar cisimler (rnein ta). Aristotelesi burada kendiliinden alg aldatmaktayd. Ancak bununla kalmamaktadr. Aristotelesi bilim-ncesi anlayta maddi cisimler safa bir biimde yuvalarna dnmeye alan insanlara benzetilmektedir (Yukar, hafif cisimlerin "doal yer"i, aa ar cisimlerin "doal yer"idir). Yerekiminin artmas tan "aa doru gitmeyi arzu etmesi" ve dolaysyla "tavlann kokusunu aldklarnda" hzn arttran atlar gibi hareketini hzlandrmasyla aklanmaktayd." ada yerekimi kavramnn kazanlmas bu "psikolojik yanstmalar"n bir yana braklmasn, cisimlerin bolukta dme deneyini, bir yasann matematiksel olarak formle edilmesini (artk cisimlerin neden dolay dtklerini deil, nasl dtklerini kendimize sormamz) gerektirir. Bilimsel bir kavram hemencecik ilk deneylerle elde edilmez, o yava yava oluur. Ayrca o hibir zaman kendi bana, ayr bir e deildir, tm bir kavramlar ann bir parasdr. Newtonun yerekimi kavram, bize ne kadar basit grnrse grnsn, oktan birbirine bal kavramlardan meydana gelen bir sistemdir (Belli bir noktada bir cismin arl, kitleyle yerekimi vektrnn arplmasnn bir rndr). Bilim, arasz deneyin bir yanss deildir, akln karmak ve srekli bir yaratmdr.
94
YORUMLAMA METNLER
Bilimsel bilginin devrimci zelliine ilikin iki metin
nce iinde akkor halinde telin bulunduu elektrik ampulnn XIX. yzyla kadar btn insanlk tarafndan kullanlan tm aydnlatma tekniklerinden nasl ayrldn gsterelim. Btn eski tekniklerde aydnlatmak iin bir maddeyi yakmak gerekmekteydi. Edisonun ampulnde ise teknik ustalk, bir maddenin yanmasn engellemekte yatmaktadr. Eski teknik, bir yanma tekniidir. Yeni teknik ise bir yanmama tekniidir. Bu diyalektii kullanmay bilmek iin yanma hakknda hangi zel olarak aklsal bilgiye sahip olmak gerekir! Yanabilir maddeleri snflandrmakla, yanabilir eyleri deerlendirmekle, yanmay devam ettirebilir maddelerle ona uygun olmayan maddeler arasnda ayrm yapmakla yetinen yanma konusundaki empirik bilgi artk yeterli deildir. Yanmay engellemek iin onun maddi bir gcn gelimesi deil, bir bileim olduunu anlam olmak gerekir. Oksijen kimyas yanma konusundaki bilgiyi tepeden trnaa deitirmitir. Edison elektrik ampuln, yani kapal lamba camn, fitilsiz lambay, bir yanmama teknii iinde yaratr. Ampul, lambann alevinin hava cereyanyla titreyip snmesini engellemek iin yaplmamtr, iindeki incecik telin etrafnda bulunan havay korumak iin yaplmtr. Elektrik ampulnn sradan bir lambayla ortak hibir yan yoktur. Onlarn her ikisini ayn terimle (lamba) adlandrmaya imkan veren tek zellik, her ikisinin de karanlk bastnda oday aydnlatmasdr. Onlar birbirlerine yaklatrmak, karlatrmak, adlandrmak iin lamba ortak hayata ilikin bir davrann konusu klnr. Ama bu ama birlii, amatan baka bir ey dnmeyen iin bir dnce birliinden baka bir ey deildir.
G. BACHELARD, Uygulamal Aklclk
Filozoflar fizik yasasnn rnei olarak cisimlerin dme yasasn vermeyi severler: Btn cisimler der. Ancak onlar bu yasaya hayat veren elikiyi seyrek olarak akla kavutururlar. Evet, btn cisimler, hatta dmeyenler bile der. Uma, inkar edilen bir dmedir. Kaprisli bir helezoni hareketle topraa doru inen l yapraklar dikey olarak derler. Sonbahar rzgarlar grnrde bu dmenin dikeyliini bozarsa da, bunlar doru dmenin derin yasasn kefetmi olan aklsal dnce tarafndan, eik dme grntlerine ramen, ilineksel eyler olarak kabul edilirler. Basit bir cebir formlyle ifade edilebilir olan dmenin aklsall yeryzndeki btn cisimlerin hareketlerine kaznmtr. Cisimlerin dnn fenomenolojisinin byk eitliliini ar cisimlerin dme hareketinin numenolojisinin mutlak genelliine evirmek gerekir. Bylece dmek fiili empirik dilden aklsal dile geer. Dmenin arasz cephelerini bir yana brakr brakmaz fenomenal cephe numenine kavuur. O aklsal problemlere, matematik problemlere yerini brakabilir. Bylece bilim, deneyin uzun ifadesi deildir. Onun kavramlar, ilke olarak, dikkatini algnn sunduu birbirinden ayr nesnelere ynelten bir empirizmin kavramlar deildir. Onlarn zelliklerinin ne olduunu felsefi olarak ifade etmek iin zel bir bilimin dokusunu oluturan kavramlar aras ilikilere ilerde tekrar dneceiz. imdilik srekli olarak ilk verileri eletiriye tabi tutan temel bir dnme araclyla arasz grnlerin altnda kalan kavramlarn kaplamn belirleme almasna iaret etmemiz yeterlidir. zetle, empirizm apak olaylarn kaydedilmesiyle balar. Bilim ise gizli yasalar kefetmek iin bu apakln geersizliini ilan eder. Yalnzca gizli olann bilimi vardr.
G. BACHELARD, Uygulamal Aklclk
95
Dzen ve karmaa
renklerden, tonlardan, hareketli formlardan meydana gelen ok renkli ve dzensiz bir dnyadr. Bilim bu karmaann yerine dzenin dnyasn geirir. rnein Kepler, Mars gezegeninin yrngesinin bir elips olduunu gsterir. Filozof Gaston Bachelard, bilimsel kavramlarn aklsallk ve ina edilmilik zellii zerinde srar etmitir. lk bakta birbirleriyle ilgisiz eylerden meydana gelen dnya, gerekte okunabilir bir dnyadr. O matematik bir dille, Gaston Bachelardn "akln esperantosu" diye adlandrd bir dille yazlmtr.
Filozof
Gaston Bachelard
96
98
ALTINCI BLM
Uzay, zaman, tarih
"Ey Zaman! Uuunu bir sre iin durdur!", bir mutluluk ann ebediletirmek iin air byle haykrmaktayd. Ama bu dilek gerekleemez ve hemen hemen dnlemez. Bunu fark etmek iin Alainle birlikte unu sormak yeterlidir: "Zaman, ne kadar zaman iin uuunu durduracaktr?" Saf zaman, hesaba katlmamas imkansz olan bir eydir. Olaylarla dolu somut sreyi, rnein dolu dolu gemi bir gn gz nne alalm. Hayal gcm kullanarak bu sreden, onu igal eden sevinleri, endieleri ve olaylar dar atabilirim. Btn bu olaylarn meydana gelmediini varsayabilirim. Ancak hayal gcmn ortadan kaldramayaca bir ey vardr: Zamann kendisi, btn bu cereyan eden olaylarn erevesi. Dahas var: Sre ne kadar bo ve olaylar bakmndan ne kadar yoksulsa, zamann gerekliini o kadar ok hissederiz ve o, o kadar ok zerimize ker. Dolu saatler abuk geer; buna karlk skldmz saatler en uzun saatlerdir, nk onlarda artk saf zamann kendisi vardr ve hibir ey ona kar olan dikkatimizi datmaz. inde hibir eyin meydana gelmedii saatler bir trl bitmek bilmez ve bu anlamda hakl olarak "Sklmak, saf zaman hissetmektir" denmitir. Zaman gibi uzay da gz nne almamazlk edemem. Hayal gcm kullanarak kolayca bir odadan btn eyalarn ve o odada bulunan insanlar dar atabilirim. Ama uzayn kendisini ortadan kaldramam. Somut sre gibi somut uzam da soyutlama yoluyla yoksullatrabilirim. Ama somut uzamn erevesi olan uzay, zaman gibi kendisinden kurtulma ynndeki btn abalarma kar koyar. Zaman ve uzay, ortadan kaldrmam mmkn olmayan deneyimimin verileridir. Onlar zorunlu bir tarzda benim evrenime bal grnmektedirler. Deneyimimin bu deimez ereveleri karsndaki durumum nedir?
Olumsal, zorunlunun zdddr. Zorunlu olan olmamazlk edemeyen, aklla zorunlu olarak karsadm eydir. Olumsal olan ise bir nedeni olmakszn, aklamas olmakszn bana verilmi olan eydir.
99
Uzayn geriye dndrlebilir olmasna karlk (Onu zt ynlerde kat edebilirim ve baladm yere geri dnebilirim. rnein, Paristen Lyona gidip tekrar Parise dnebilirim), zamanda geriye gidilemez. Zaman ancak tek bir ynde katedebiliriz. u andan geriye gidemem, geen yl yeniden yaayamam. Tersine srekli olarak ondan uzaklarm, hatta onunla ilgili hatram bile deiir, gzel bir grnm alr. Zaman her eyi kendisiyle birlikte alp gtrr, herhangi bir eyi sabit olarak tutmama engel olur. Evrenin aralksz deimesine duyarl olan Herakleitos ("Hibir zaman ayn rmakta iki kez ykanamayz"), zamann, "u dama oynamaktan holanan ocuk"un ykc kaytszln hissetmiti ve Eski Ahitteki Vaiz kitab zntyle "deliler gibi bilgelerin de ld"n syler. Proust, kalbimizin bouna isyan ettii zamann bu trajik geriye dndrlemezliinden herkesten fazla etkilenmiti. Uzun yalnzlk yllarnn arkasndan hayatnn sonuna doru bir gece toplantsnda hazr bulunduunda eskiden tand insanlar o kadar deimi bulur ki maskeli bir baloya katld izlenimine kaplr. Vals yapan o eski sarn gen kz, iman bir dul klna brnmtr; yerinde duramayan o eski gen temen, gs nianlarla dolu, gbekli, beyaz sal bir albay olmutur: "Ama onlar uzun zamandan beri kazanm olduklar bu yeni balardan, bir kez balo sona erdikten sonra, ellerini yzlerini ykayarak kurtulamazlar." Btn arzumuza ramen zamann geriye dndrlemezliini deitiremeyiz. Proust, hatrlamann bysnn baz zel anlar tm duygusal nanslaryla bize geri verebileceini dnmekteydi. Bu, duygusal bellek kuramdr. Fakat gerekte yaam olduumuz ekilde gemii bellek araclyla btnyle asla bulamayz. nk onu hatrlamamz, u anda iinde bulunduumuz eye bamldr ve hatralarmz da bizimle birlikte deiir. nsan yreinin zamann geriye dndrlemezliini reddediinin bir dier iaretini, ebedi dn efsanesinde bulmaktayz. Stoaclar, birka bin yllk bir dnemin sonunda her eyi iine alacak evrensel bir yangnn arkasndan zamann tm aknn ayn olaylarla tekrar balayacana inanmaktaydlar. Nietzsche de evren tarihinin, her olaya ait binlerce ayrntyla birlikte, sonsuz olarak yeniden tekrarlanacan dnmekteydi: "u anda yaadn ve gemite yaam olduun ekilde bu hayatn bir kez daha, saysz kez daha yeniden yaamak zorunda kalacaksn. Her ac, her zevk, her dnce, her inleme yeniden sana dnecek; u rmcek, aalarn arasndaki u ay , u an, kendin dahil hayatnda szle anlatlamaz byk veya kk ne varsa hepsi ayn dzen, ayn sra iinde geri d-
100
101
n 4. Zamann uzaylatrlmas
Zamann uzayla llmesinden daha sradan bir ey yoktur. Yoldan geen birine "Belediye binas daha uzak m?" diye sorduumda, bana aralarnda bir ayrm yapmakszn "Be dakika ileride" veya " yz metre ileride" diye cevap verilir. Bilimsel olarak zaman lmek, hareketinin muntazam olduu kabul edilen bir cismin katettii bir uzay, rnein bir saatin kadran zerinde ibrenin katettii uzay lmek demektir. Bir duvar saati, sabit kabul edilen periyodik bir olayn tekrarlanmalarn (bir sarkacn salnmlarn, bir zemberein gerilimini, bir kuarsn titreimlerini) kaydeder ve eitli salam saatlerin uyumas pratikte onlarn hareketlerine olan gvenimizi teyit eder. Ancak uzay tarafndan llen bu soyut ve muntazam zaman, Bergsona gre, gerek zamann, bilin tarafndan yaanan srenin doasn arptmaktadr. Uzay ve zamann rn olan bu "krma kavram", yani duvar saatlerimizin evcilletirilmi zaman, zgr ve vahi olan doal zamana, niteliksel olan, llebilir olmayan, sevincimizin ritmine gre hzlanan, zntmzn temposuna gre yavalayan yaanan sreye ihanet etmektedir. Hepimiz, her ikisi de ayn ekilde llmesine, diyelim saat tutulduunda bir buuk saat olarak llmesine karlk heyecanl bir filmin, psikolojik olarak, skc bir konferanstan daha ksa srdn biliriz. Bergson iin bilin tarafndan yaanan zaman, salt niteliksel bir deimedir; o, lye gelmez, birbirinden ayr ve yan yana dizilen anlardan olumaz. Tersine o batan bir gnein renkleri veya bir arknn notalar gibi birbiriyle birleip kaynaan anlarn organik birliidir: "Tamamen saf olan sre, benimiz kendini yaamaya braktnda, imdiki halle daha nceki haller arasnda bir ayrm yapmaktan kandnda, bilin hallerimizin birbirini izleyiinin alm olduu ekildir. Bunun iin benimizin tmyle geen duyum
Uzay, gc ifade eder. Emperyalist lgnlk her zaman yaama alan talebiyle birlikte bulunmaz m?Ayn ekilde yenilen fatih topraklarnn, yani "uzay"nn azaltlmasyla cezalandrlr. Napolyon, yenilgisinin sembol olarak kk Sainte-Hlne adasna srgn edilmitir.
102
103
Bergsona gre yaanan, niteliksel, ayr trden, somut sre, uzaysal dsallklarn taleplerine gre pratik ihtiyalarn biimlendirdikleri analitik ve tmdengelimsel kavrayn dnda kalr. Tmdengelimin zamann inkar olduunu gstermek kolaydr. Bir nermeyi baka bir nermeden karmak, matematikte olduu gibi ustaca yerine geirmeler yoluyla, bu ikinci nermenin birinciye zde olduunu, onunla ayn eyi sylediini (bu iki nerme, totolojiktir) gstermektir. A nn B ye eit olduunu, B nin C ye eit olduunu varsayarsam, A nn C ye eit olduunu syleyebilirim, nk bu son nerme, temelde, ilk iki nermeyle ayn eydir. Gelecei imdiden karmak; gelecei imdiye zde klmak, imdinin zmlemesinde gelecei kefetmek, gelecei gelecek olarak inkar etmek, genin i alar toplamnn daha nce gelen teoremler, tanmlar ve postlalarda ierilmi olduu gibi gelecein imdide ierilmi olduunu sylemektir. O halde akln ideali, Emile Meyersonun iyi bir biimde grd gibi, eseri nedene indirgeyerek, eseri tmyle nedene zde klarak zamann geriye evrilemezliinden kurtulmaktr: "Aklamak, zdeletirmektir." Burada mantksal zdelik kronolojik ardarda geliin yerini almaktadr. Ancak bilimin, eserleri tmyle nedenlere indirgemeye ve evrende birbirini izleyen olaylar kendi aralarnda birbirlerine zde klmaya muvaffak olmas durumunda gerek her trl gvenilirliini kaybeder ve Var olan, Bir olana feda edilmi olur. Bu durumda evrende gerek anlamda hibir ey meydana gelmemi olur. Bu, "akozmizm"dir. Dnyann var olduunu kabul etmek ise tersine her olayn kendi deeri, kendi arl, kendi rengi olduunu, tmyle yeni bir ey olduunu, herhangi bir ilkeden btnyle karlamayacan grmektir. Varlk, srekli olarak yeniliklerin fkrmas, sredir. Fakat dnyann zamansal varoluu iin denmesi gereken fiyat da onu btnyle aklamann imkanszldr. Klasik bilim ancak zaman feda ederek, zaman yalnzca gerein basit bir boyutu klarak oluabilmitir. Bylece astronomi -gksel hareketlerin yasalarnn bilgisinden hareketle- zamansall uzayda yer deitirmelere indirgedii iin kesin ngrlerde bulunur. Ama zamansal gerekliin kefi, her zaman, tmdengelimsel zdeletirme idealine bir snr getirir. rnein, madde bilimlerinde, maddenin korunmas ilkesi enerjinin azalmasyla atma iinde bulunur (Enerji sya dnr. Ancak bu durumda o artk tam olarak ie dnemez). Biyolojide cansz maddeden hayatn kendisine gei bir yana, ceninden yetikine gei, ilkel ana formlarn daha karmak formlara evrilmesi, ksmen indirgenemez bir oluu aa vurur gibidir (Yetikini ceninden, insan amipten bir sonu olarak karamayz). Burada zaman, eyleri amaktadr. O, varoluun ta kendisidir. Sonra gelen, her zaman kendisine baml olduu, ancak kendisine indirgenemedii nce geleni zenginle-
104
Olu ve diyalektik
105
106
Bizi kayglara srkleyen, bize aclar veren zaman yannda, teselli eden, iyiletiren zaman, bunun yannda bizi gerekletiren, olgunlatran zaman vardr. "Zaman ilerlemenin boyutu olduu iin yalnzca gszlm deildir."
107
n 2. dealist kuramlar
a) Descartes ve newtoncu realizmin eletirisi Descartesa kar Leibniz uzayn bir tz olamayacana iaret eder. nk uzay sonsuza kadar blnebilir. Uzayn saf okluk olmasna karlk her tz, birdir. Ayn ekilde Leibniz, Newtonun bir rencisi olan Clarkela polemik bir mektuplamay srdrmtr. Leibniz uzay ve zamann, uzaml eyler ve birbirini izleyen olaylar dnda mutlak bir gereklii olduunu kabul etmek istemez. Kk sonlu dnyamz iin sonsuz mutlak bir uzay ve zaman kabnn zorunlu olduunu niin dnelim? Bu, "kk bir sinek iin ok byk bir kafes" olacaktr. Leibnizin bak as genel metafiziinden hareketle iyi bir biimde kavranabilir. Bu metafizikte Tanr her zaman yeter sebep ilkesi tarafndan belirlenir. imdi dnyadan bamsz mutlak bir uzay-zaman erevesinin varl, bu ilkeyi g duruma drr. "Eer zaman, varlklarn devam ettiren eylerden bamsz olarak gerek olsa, Tanrnn evreni neden baka bir an yerine o yaratt anda yaratm olduunu aklayamayz. Yaratm annn seiminin yeter sebebi olmaz. Yaratmn yeri iin de ayn ey sz konusu olur." Eer evrenin yaratmndan nce gelen gerek bir zaman ve gerek bir uzayn varln reddedersek, bu glk ortadan kalkm olur. Tanr zamanda ve uzayda, yani zorunlu olarak hesab verilemeyecek olan bir anda ve bir yerde yaratmamtr. O, evreni yaratmtr ve bu yaratmdan itibaren uzay ve zamann yalnzca eyler arasndaki dzen ve iliki olarak yorumlanmas gerekir. "Nasl ki zaman, mmkn birbiri ardndan gelmelerin dzeniyse, uzay da mmkn yan yana var olmalarn dzenidir." Yani gerek yaratm iin mmknler iinden sadece "ayn zamanda mmknler", baka deyile "birbirleriyle uyuabilir mmknler" seilmitir. Uzay ve zaman farkl uyuma dzenlerinden baka eyler deildirler. rnein, olaylar ezamanl olabilirler. Bu uzaysal uyumadr. Ama gen olan ben ile ihtiyar olacak benin evrenin uyumu iin ayn lde zorunlu olduklarn varsayalm: Ben ayn zamanda hem gen bir adam, hem yal bir adam olamam, ancak birbiri ardndan bunlar olabilirim. Zaman, ezamanlln kendisinden dar atlm olduu bu uyumay ifade eder. Uzay ve zaman Leibnize gre eyler deildirler, salt bantlardr. b) Kant idealizm Kanta gre de uzay ve zaman mutlak gereklikler olarak gz nne almak mmkn deildir. nk o zaman Birinci Antinomide sergilenen glklerle karlarz. rnein, evrenin zamanda bir balangc, uzayda snrlar olduunu kabul edelim. Bu varsaym,
108
3. Sonu
Hangi zm nermeliyiz? Her eyden nce bize yle geliyor ki uzay ve zamana bilincimizin dnda bir gereklik mal edebiliriz. Bunu inkar etmek, bizi bilinemez olarak kalacak zaman-d ve uzay-d bir kendinde dnya varsaymn ileri srmeye gtrecektir. te yandan uzay ve zamandan kanmamzn imkansz olmas, onlar tam olarak anlamamzn imkansz olmas da onlara sadece znel bir varolu yklememiz iin yeterli nedenler deildirler.
109
110
111
4. Tarih
Zaman, doumumuzla balamaz ve lmmzle sona ermez. Gerekte bizzamansal bir akn iinde bulunmaktayz. Gemi zamanda olmadmz gibi gelecek zamanda da olmayacaz. Anibalin birliklerinin ar yenilgilerini grmedik, yaknlarda iki yznc yldnmn kutladmz Fransz Devriminde hazr bulunmadk. Romada putperestlerin mezarlar zerinde ou kez u yaz vardr: "Yoktum, var oldum, artk var deilim" (Non eram, fui, non sum).
Tarih: bilim ve olu
Tarih, her birimizin ancak ksa bir ann oluturduumuz zamann belirsiz akdr. Burada dilimizdeki bir belirsizlikten kanmamz gerekir. Tarih kelimesi iki anlama gelebilir: Tarih bilimi ve tarih biliminin inceleme konusu olan tarihsel olu. Bu blmn konusu yntemleri, glkleriyle tarih bilimi deildir, felsefi dncenin konusu olarak gz nne alnan tarihsel olutur. Kelimenin en geni anlamnda, var olan her eyin bir tarihi vardr veya daha dorusu her ey deitii iin var olan her ey bir tarihtir. Btn yldzlar gibi gnein de bir tarihi vardr; o domutur ve lecektir. Linn ve Cuviernin XVIII. yzylda bile hala deimez olduklarna inandklar hayvan trleri (Her trn iinde benzer benzeri meydana getirmektedir) bugn biliyoruz ki bir evrime tabidirler. u anda yeryznde yaayan canllarn kendilerinin ayn olmayan atalar vard. Bylece bugnn at, nc dnemde ortaya kan (ve fosillerin varlna tanklk ettikleri) bir dizi deiimler sonucunda, imdikinden daha kk bir bykle sahip olan be parmakl bir memeliden gelmitir.
Evrim ve tarih
Milyonlarca yl devam eden bu evrim, (dnya zerinde belki bir milyon yl nce ortaya km olan) insan da ilgilendirmektedir. Gney Afrikal Ostralopitekten Neandertal insana, daha sonra (sadece otuz bin yl nce ortaya km olan) Cro-Magnon insanna gelinceye kadar insann morfolojisi deimi, beyninin hacmi bymtr. Buna karlk Cro-Magnon insanndan bugnk toplumlarn insanna gelinceye kadar dikkate deer bir biyolojik gelime, organizmada nemli deiiklikler sz konusu olmamtr. O halde o zamandan bu yana bir evrim yoktur. Ama ne kadar ok teknik, kltrel deime yaanmtr! Tarih, evrimin yerini almtr. O halde organizmann zaman iindeki biyolojik deimeleri evrim, zaman iinde insan toplumlarnn deimesi ise tarih diye adlandrlmaktadr.
112
113
a) nce Hegele gre tarih, nayetle ayn ey gibi grnmektedir. Grnte dzensizlikten baka bir ey olmayan, yzeyden bakldnda "en tuhaf bir karklk" manzaras gsteren (Muazzam bir g boalmndan sonra nemsiz, anlamsz bir ey meydana gelmekte veya grnte nemsiz koullarda ok nemli bir ey ortaya kmaktadr) tarih, Evren Ruhunun ykselii ve zaman iinde kendini aa vurmasdr. Kavramn kendini aa vurmasnn, dnyada Mutlak Ruhun gereklemesinin "eitli anlar" ve "eitli dereceleri"ni meydana getiren, "halklarn ruhlar"dr. Marksistler bu bilinli idealizmin karsna materyalizmlerini koyarlar. Tarihi meydana getiren Ruh deildir, maddeyle iliki iinde olan insan almasdr. Bylece tarihin diyalektiini aklayan elikiler "halklarn ruhlar" arasnda deil, mcadeleleri, (retim glerinin hareketinin her safhasnda) tarihsel oluun en maddi zembereklerini oluturan toplumsal snflar arasnda ortaya kar. b) Hegelci tarihsicilik her eyi hakl karma tehlikesini gstermektedir. Tarihi, muzaffer olan nayete zde klmak, Hegel gibi "nayet, mutlak ereini ve ann gerekletirmek iin felaketi, acy, zel amalar ve halklarn bilinsiz iradesini kullanr" demek, tarihi tanrlatrmaktr. enadan geen muzaffer Napolyonda Hegel "ata binmi Evren Ruhunu" selamlamam myd? Hegelci akl tarihteki en kt vahetleri balama, hatta yceltme tehlikesini gstermiyor mu? Hegelin nl "Dnya tarihi, dnyann en son mahkemesidir" szn reddetmeliyiz, nk o, olguyla hakk, olayla deeri birbirine kartrmaktadr. c) Daha genel olarak, Hegelin felsefesi gibi felsefeler ilerleme postlasna, deimenin her zaman uzun vadede daha iyi bir duruma doru gittii dncesine dayanmaktadrlar. phesiz bilimsel ve teknik ilerlemeler saptanabilir ve llebilirler. Ama hangi lt adna ahlaksal bir ilerlemenin, sanatsal bir ilerlemenin varln ileri srebiliriz? Dnyay yanllar da ynetmektedir. nsanln gelecei hakknda mitli olma, aklla deil, imanla ilgili bir eydir.
114
A N A
F K R L E R
Uzay ve zamanda ortak olan ey, her ikisinin de a priori ereveler veya Kantn dedii gibi dnya hakkndaki deneyimimizin kendilerinden getii "akn varlklar" olmalardr. Bu snfta bulunan btn eyalar veya insanlar hayal gcm kullanarak yok farz edebilirim. Ama hayalimde bile olsa uzayn kendisini, her algnn olmazsa olmaz koulunu ortadan kaldramam. Ayn ekilde zaman, iindeki her olaydan boaltabilirim, geen bir saatlik sre iinde hibir ey sylemediimi, hibir ey yazmadm, hibir ey yapmadm farz edebilirim. Ama zamann kendisini ortadan kaldramam. Zamana "uuunu bir sre iin durdurmas"n syleyen aire filozof sorar: "Zaman, ne kadar zaman uuunu durduracaktr?" Zamanla uzay arasndaki en grnr fark udur: Uzayda geriye gidilebilir (A noktasndan B noktasna gidebilir, daha sonra B noktasndan A noktasna geri dnebilirim). Ama zamanda geriye gidilemez. nce-sonra ayrmnn tek bir yn vardr: Doumumdan lmme kadar zamann bir parasn geriye dnmeksizin ancak tek bir ynde katedebilirim. Uzay dnmek kolaydr, nk o nmde bulunan, blp lebileceim bir eydir. Hareket eden bir cisim tarafndan zamanda katedilen bir uzay da lebilirim, ama srenin kendisini lemem, nk o benim varoluumla karr, hemen hemen dnlemez bir eydir. Dar anlamda hibir zaman imdinin dna kamam ve var olann sadece "imdi" olduunu syleyebilirim. Ancak ayn kesinlikle, matematik bir noktadan baka bir ey olmad iin imdinin var olmadn da syleyebilirim. imdi ya ok yakn gelecee veya dolaysz gemie blnr. Aristoteles, zamann iki yoklua blnen bir varlk olduunu sylemekteydi: Birinci yokluk, olmu olann, ikinci yokluk olacak olann tekil ettii yokluktur. Bununla birlikte zaman her eyi tmyle alp gtrmez, nk ben geen zamann bilincindeyim. "ok deitim" demek, deimeleri, esrarl bir ekilde zaman aan, ona hakim olan bir "zne"ye balamak demektir. Benim zneye baml olduumu dnen bilin, kendisi sayesinde zamann elinden katm eyin ta kendisidir. Zaman, dnyadaki tm deimeleri iine alr ve bu geriye dnlmez aka tarih denir. Zamann u ann aklamaya, onun neden ve sonularn gn na karmaya alan tarih bilimini bir yana brakalm. Bizi saran tarihsel gereklie eilelim. Tarihin ortaya koyduu tm sorular arasnda en temel olanlarndan biri ilerlemenin gerek mi olduu yoksa hayali bir ey mi olduu sorusudur. Bilim, teknik geliirler, zamanla mkemmelleirler. Ancak sanatta, ahlakta, kurumlarda bir ilerlemeden sz edilebilir mi? Hegel "Gemii sadece gelecek yarglar" demekteydi: "Dnya tarihi, dnyann en son mahkemesidir". Ancak yanllar da dnyay ynetir, korkun eyler, cinayetler tekrarlanr. Tarihin gerekten bir anlam m olduu, yoksa bir karklk ve dzensizlikten mi ibaret olduunu bilme konusu zlmemi bir konudur.
115
YORUMLAMA METNLER
Ebedi Dn
Bir gn, bir gece, en derin bir yalnzlk annda bir cin gizlice yanna sokulsa ve sana unlar sylese ne dersin? "u anda yaadn ve gemite yaam olduun ekilde bu hayatn bir kez daha, saysz kez daha yeniden yaamak zorunda kalacaksn. Her ac, her zevk, her dnce, her inleme yeniden sana dnecek; u rmcek, aalarn arasndaki u ay , u an, kendim dahil hayatnda szle anlatlamaz byk veya kk ne varsa hepsi ayn dzen, ayn sra iinde geri dnecek. Varoluun ebedi kum saati yeniden alt st olacak ve sen, toz zerrecikleri arasnda bir toz zerrecii olan sen de onunla birlikte havaya savrulacaksn." Dilerini gcrdatarak, seninle bu ekilde konuan cine lanetler savurarak, kendini yere atmaz msn? Veya ona yle cevap verebilecein lmsz bir an yaamak m aklna gelir: "Sen bir Tanrsn ve ben hayatmda bundan daha tanrsal bir ey duymadm." Eer bu dnce sana hakim olursa, u anda olduundan baka bir varlk yaparak, belki ezerek, seni tmyle deitirecektir. Her eyle ilgili olarak sana sorulan bu soru, "Bunu bir kez daha, sonsuz kez daha ister miydin?" sorusu ar bir yk gibi senin davrannn zerine kecektir. Yoksa acaba bu son, ebedi dorulamay, bu son ebedi yaptrm arzu etmek zere kendine ve hayatna kar ilgi gstermen gerekmez mi?
NIETZSCHE, Neeli Bilgi
Bu sert, bazen sylenildii gibi, birdenbire ortaya kveren keif, Nietzschenin hayatn kkl bir biimde deitirir, onun hayatnn son dnemini haber verir. Aslnda onun eserini dikkatli bir biimde okumu olanlar bu ebedi dn temasnn ancak 1881de kesin bir biimde formle edilmi olmakla birlikte- Nietzschenin dncesini her zaman megul etmi olduunu bilirler. Daha 30 yandayken Nietzsche, ilk denemelerinin birinde, Uygunsuz Dncelerde yer alan Tarih ncelemelerinin Hayat in Yarar ve Zararlar adl denemesinde, mezarlar arasnda ar admlarla dolaan, bir kadavra zerinde otopsi yapar gibi gemiten sz eden tarih allameliini mahkum eder. O, yle yazar: "Dostlarna hayatlarnn son on yln, yirmi yln yeniden yaamak isteyip istemediklerini soracak biri, onlar arasnda hangisinin bu tarih-st bak asn kabul etmeye hazr olduunu kolayca renebilir. Onlarn hepsi bu soruya Hayr! cevabn vereceklerdir." Ebedi dn ryas, ahlaksal sonularyla birlikte bu "tarih-st bak as"na yaplan u arda mevcut bulunmaktadr: "Tm hayatnz daha nce yaam olduunuz ekilde, sevin ve aclaryla yeniden yaayacak cesaretiniz var m?" b) Metnin ayrntl aklamas "...Bir gn, bir gece, en derin bir yalnzlk annda bir cin gizlice yanna sokulsa..." Nietzschenin dierleri gibi bir filozof olmadn hemen grmekteyiz. O, air bir filozof, bir peygamberdir. Ebedi dn burada tuhaf ve esrarl bir atmosfer iinde bir tanrsal vahiy gibi sunulmaktadr. Tmyle yeniden yaanacak olan hayatmzn en sradan ayrntlar esrara brnmektedir. Her ey geri dnecektir: "u rmcek, aalar arasndaki u ay , u an, kendim. Nietzscheye ayrm olduu eserinde Lou Andreas Salome, dostunun ebedi dnten ancak alak sesle ve tm vcudu titreyerek sz ettiini anlatmaktadr. "...u anda yaadn ve gemite yaam olduun ekilde bu hayatn bir kez daha, saysz kez daha yeniden yaamak zorunda kalacaksn... hepsi ayn d-
YORUM a) Metnin sunulmas 1881 yaz mevsimi boyunca Nietzsche Yukar-Engadinede kk Sils-Maria kynde kalmaktadr. Ebedi Dn dncesi ilk defa Silvaplana gl kysnda yapt bir gezinti srasnda bir kaya kntsnn yannda aklna gelir (Bugn buraya bu olay hatrlatan bir levha dikilmitir). Dnyay meydana getiren eler snrl sayda olduundan, onlarn mmkn birleimleri de yle olduundan her bir anmzn geri gelmesi gerekir. Sonsuzlua dek ayn safhalardan yeniden geeceiz; u anda yaadmz hayat daha sonra, ondan da sonra ebedi olarak yeniden yaayacaz.
116
117
118
urada XX. yzyln en nemli sanatlar, bilim adamlar, siyaset adamlar grlmektedir. Ancak tarih, kendisinde rol oynam olan byk
adamlarn bilinli eylemlerine indirgenebilir mi? Tarihin anlam genel olarak ancak daha sonra ortaya kar. Ancak gelecek, gemie bir anlam
verir. Byk filozof Hegel (1770-1831) yle demekteydi: "Tarihi insanlar yapar, ama onlar yaptklar tarihi bilmezler."
Dominique Durandn
insteinin grelilik kuramlarnn baars bizi her bilginin bilen zneye greli olduu, dolaysyla herhangi bir evrensel doruya erimemizin imkansz olduu inancna gtrmemelidir. Bu kuramlarn basit olarak rettikleri ey, kendisinden hareketle bir hareketi lebileceimiz zel veya mutlak bir iaret noktasnn var olmaddr. Bylece Dnya
sadece Gnee gre, yani galileci bir referans sisteminin erevesi iinde dnmektedir. 1951 ylnda deneysel olarak dnyann dnn kantlamak iin altm metre uzunluunda bir sarkac Panthonun kubbesinden aa sarktan fiziki Leon Foucault, hareketin yasalarn ortaya koymada referans sisteminin nemini akla kavuturmutur.
119
120
YEDNC BLM
Varolu
1. Olmak fiilinin iki kullanm
Eski mantklarn dilinde, "olmak" sadece basit bir bala, bir yklem olarak ele alnabilir. Mesela, eer karn beyaz, Sokratesin lml olduunu ileri sryorsam, burada olmak, yalnzca bir zellii ya da nitelii (beyaz, lml) bir zneye, bir tze (kar, Sokrates) yklemeye yaramaktadr. Baka trl syleyecek olursak, snf mant dilinde, "olmak" sadece bir aidiyeti ileri srmemi salar: kar beyaz nesneler snfna aittir, Sokrates ise lml varlklar snfna. Ama olmak bir de mutlak anlamnda ele alnabilir. Kendimin, duvar saatinin "olduu" nu sylediimde, bu durumlarda "olmak" fiili en genel anlamnda, yani farkl varolu tarzlarna ilikin herhangi bir yargda bulunmakszn (Tanrnn varolduunu sylememle, benim varolduumu, nesnelerin varolduunu sylemem arasnda bir fark olduu aktr) varoluu tasdik etmeme yarar. En azndan ilk bakta, varolmak bize olmakla ayn dzleme yerletirilebilir gibi grnmektedir: yol kenarnda am orman olduunu sylemem, onun varolmas anlamna gelir. Konuma dilinde, bu kavramlar ayn kapya ksa da, felsefe dili bu terimler arasnda bir ayrm gzetebilir. Ama szcn ilk anlamnda ve en sradan kullanmnda, varolmak, olmak kavramnn verdiini sadece daha fazla enerji ile ortaya koyar; varolmak, var olan her ne ise onun deneyimindeki gereklik ve sahicilik zelliinin srarla zerinde durur.
2. z ve varolu
z, basit olarak, bir ey ne ise onu o ey yapan eydir. Varoluun bir eyin var olma olgusu olmasna karlk z var olan bir eyin ne olduunu, zel olarak ona ait olan ana niteliklerin neler olduunu syler. Skolastikler, Aristotelesi izleyerek z ve ilinek arasnda ayrm yapmaktaydlar (rnein, insan, z bakmndan akll bir hayvandr; ilinekleri bakmndan byk veya kk, siyah veya beyazdr).
121
Varolu
rnn znn kendisinden onun varoluunu karmak iddiasndadr. phesiz bu kantn taraftarlar Tanr olmayan her eyle ilgili olarak zn varolutan kesin bir tarzda ayrt edilmesi gerektiini kabul ederler. rnein,insann z, onun varoluunu iermez. nsann tanm dnyada bir milyar insann veya be insann veya hibir insann varolmasn gerektirmez. Hibir sonlu varln z-tanrbilimciler hibir "yaratn" z diyeceklerdironun varoluunu iermez. Bir yaratn varlndan daha krlgan, daha az gvenli ve daha baml hibir ey yoktur. Berulla kardinali, "nsann varln ortadan kaldrmak, onun kleliini ortadan kaldrmaktan daha kolaydr" demekteydi. Aziz Anselmus ve Descartesa gre, Tanr sz konusu olduunda ise durum bunun tersidir. Tanrnn yalnzca z, yalnzca Tanr kavram, onun varoluunu ierir. Descartesa gre, nasl bir matematiki bir tanmdan hareketle bu tanmdan onun ierdii sonular karrsa ayn ekilde Tanr kavramndan hareketle, bu kavramdan Tanrnn varln karabiliriz. Tanr fikri, mkemmel bir varlk fikridir. Eer o var olmasa, mkemmel olmaz; nk onda tam da varolu denen o zellik eksik olur. Mkemmel varln zn tekil eden nitelikler arasnda her nitelik gibi mkemmellik olarak gz nne alnmas mmkn olan zorunlu varolu da bulunmaktadr.
ze indirgenemez olan varolu
Kant bu kant gl bir biimde eletirirken asl anlamnda varoluta kantlara ve kavramlara indirgenemez olan, onlarn dnda kalan eyi aa karmtr. Kant, varoluun bir nitelik olmadn syler: Varolu bir baka kavramda ierilmi olan bir kavram deildir. Mkemmel bir varlk kavramndan phesiz zorunlu olarak var olan bir varlk kavramn karabilirim, ama bu kavramdan varoluun kendisini karamam. Varolu mutlak bir durum, veri olan bir eydir. Varolu, kavramdan tamamen farkl bir eydir. O, kavramlarn balantlar planndan baka bir planda yer alr. Yz gerek talerlik bir servet basit olarak yz taler kavramndan daha mkemmel, daha karmak bir kavram deildir. Kavram bakmndan gerek yz talerle sadece dnlen yz taler arasnda bir fark yoktur. Yalnz birinci durumda ortada bir servet vardr, ikinci durumda ise bu servet var deildir. Ve bu plak olgu, var olma olgusu, bir yklem, bir nitelik olamaz. Varolu hibir biimde zden karlamaz. Aziz Anselmus ve Descartesn grne ramen Tanr kavram da bu mutlak kuraln bir istisnasn oluturmaz. Nasl ki mmkn yz taler kavramndan gerek yz talerin varln karamazsam, Tanrnn znden de onun var olduu sonucuna geemem. Baz felsefe tarihileri Kantn eletirisine kar Aziz Anselmus ve Descartesn kantn savunmulardr. Ancak bunu yaparken onlar, her eye ramen, bu eletiride daha nemli olan eyi, yani varoluun "mutlak bir durum", her trl kavrama yabanc ve indirgenemez olma olgusunu tasdik etmilerdir. Gerekten Kanta, Aziz Anselmus ve Descartesn kendisinden hareket ettikleri mkemmel varlk kavramnn basit bir kavram olmad, bir tr i deneyim olduu sylenerek kar klabilir. Mkemmellik kavram kendisini anlamakszn tasarladm ve zihnimi aan akn bir eyin benim zihnimde bulunmasdr. O daha bu haliyle bir varoluun zihnimde bulunmasdr. Bu anlamda ontolojik kant, bir varla ilikin i deneyimdir, yoksa bu varln karsanmas deildir. Kant belki Aziz Anselmus ve Descartesn derinliine sylemek istedikleri eyi yanl anlamtr, ama asl anlamnda varolu denen eyde orijinal olan, indirgenemez olan, karsanamaz olan, aklsal olmayan eyi gayet iyi anlamtr.
122
Varolu
4. Varlk bilmecesi
Kelimenin en geni anlamnda varolu, baka deyile varlk, dnyada en sradan, fakat ayn zamanda en esrarl olan eydir. Ben varm, dnya var ve dnyadaki her ey var. Bu en temel, ancak hemencecik unutulan bir cmledir. nk eylerin varoluuna, Heideggerin dedii gibi "varolanlar"n "varlk"na armaktan ok, hepimiz var olan eylerin doasyla, o ok saydaki "varolan"larn zyle megul oluruz. "Var"n ok basit apakln, basit varlk olgusunu bir yana brakrz. Bu felsefi srr en byk sklkla tanmazlktan geliriz. Bu sr phesiz dnmekten ok yaama kaygsna sahip olan herkes tarafndan tannmazlktan gelinir. kar ve tutkularnn basks altnda bulunan insanlar kendi ileriyle urarlar. Onlar kelimenin pascalc anlamnda oyalanrlar. Ancak bilmek ve dnmek isteyenler bile hemen zlere, kavramlara, yani somut eyleri aklayan soyut fikirlere giderler. Ancak zlerinden nce eylerin varoluu bir problem oluturur. Leibniz, Neden hibir ey yok deil de bir ey var? diye sormaktayd. phesiz Leibniz bu soruya bir tanrbilimci cevab vermekteydi: Dnyann esrarl varl bizi bu dnyann yaratcs olan zorunlu bir varla gnderir. Genel olarak varlk, temelini ve kkenini koulsuz bir varlkta, Tanrda bulur ve yaratlmam yaratc her yaratn nedenidir. Ama bu cevap, bu problemi zmekten ok yerini deitirir. Dnyann varl Tanrnn varlyla aklanabilir olsa bile Tanrnn kendisinin varl esrarl kalr, nk o hibir eyden karlamaz. Bu son nokta hatta yukarda iaret ettiimiz gibi Kantn ontolojik kant eletirisinde en ak olarak ortaya kan eydir: Varolu -isterse Tanrnn kendisinin varoluu olsun- bir eyden karsanabilir bir ey deildir. Dnyann varlna gelince Tanr, dnyann varlnn srrn da ortadan kaldrmamaktadr. nk ancak Spinozann felsefesinde dnya, btn zellikleri ile, bir genin zelliklerinin onun tanmndan kmasna benzer bir tarzda Tanrdan kabilir. Ama rnein, Hristiyanlar iin dnya bu ekilde Tanrdan kamaz. nk onlara gre dnya nceden grlemez bir yaratmn sonucudur, esrarl bir sevginin ifadesidir. Dnyann varl ve bizim varlmz, bir teoremin sonucu deildir, bir lutfun eseridir. Bu varlk bilmecesinin zerinde amzda zel bir gle Martin Heidegger durmutur. Jean Paul Sartre Bulantda heideggerci sorgulamann szcln stlenir. Varlk, anlalamaz. "u bahe, u ehir ve benim kendim, her ey veridir. Bunun farkna vardnda insana bulant gelir ve her ey havada yzmeye balar" diye yazar Sartre. Bu adan sk sk varln sama olduu sylenir. Ancak kelimenin ilk ve dolaysz anlamyla yetinirsek varln samaln ileri srme, bir deer yargs, varoluun nitelii zerine ahlaksal bir yarg deildir. Varlk samadr demek, Schopenhauer tarznda, hayat irkindir veya acmaszdr demek deildir. Sama kelimesi mantklarn ona verdikleri anlamda alnmaldr: Varlk aklla karsanabilir bir ey deildir. Sartre yle der: Var olanlar grnrler, onlarla karlalr, ancak hibir zaman karsanamazlar. Var oluun bir veri olduuna ilikin byle bir kefin illa skc veya ac verici deneyimlerle ilikili olarak ortaya kmad noktas zerinde srar edelim. phesiz varln olumsall duygusu bazen bir skntnn ortasnda veya byk bir mitsizlik vesilesiyle ortaya kar. Ancak eylerin nedeni olmad, onlarn salt veri olduklarn bazen bir sevincin, bir mutluluk annn, byk bir hayranlk duygusunun tam ortasnda kefettiimiz de olur. "Yrek cokun bir sevin iindeyUnutulan ve yeniden bulunan varlk
123
Varolu
ken de soru oradadr, nk o anda her ey deimitir ve sanki bizim iin onlarn yokluunu anlamak varlklarn anlamaktan daha kolaym gibi her ey adeta ilk defa kendisini bize gsterir" der Heidegger. Her neyse, ana soru udur: "Neden hibir ey yok deil de bir ey var?" Bu soruyu unutmaya alsak bile o gizlice varln srdrr. Heideggerin dedii gibi" ksa bir sre sonra yeniden yok olmak zere varla gelen bir ann bouk sesi gibi aklmza sadece bir defa gelse bile" bu sorunun btn insanlar iin anlam vardr.
5. Varlktan varolua
Varlktan ayr olan varolu
Buraya kadar bazen yapld gibi varlk sorusuyla varolu sorusunu ayn eymi gibi ele aldk. phesiz tanm yapmakta zgrz ve varolu kelimesini ok genel olarak varlk kelimesiyle ayn anlamda alabiliriz. rnein, bir varlk filozofu olduunu ileri sren Heidegger, kendi dncesini varoluu filozoflarn dncesinden tamamen ayrt etmek ister. Gerekten varolu, dar anlamda, znel varolutur. Varoluu diye adlandrlan filozoflarn sorguladklar bu varolu, nce benim kendi varoluumdur. eyler vardr, ancak onlar var olduklarndan habersizdirler. eyler vardrlar, ancak varolua sahip deildirler. eyler "kendilerinde"dir, ama "kendileri iin" deildirler. eylerin var olduklarn, kendimin var olduumu bilen benim ve bu anlamda eyler ve kendim, "benim iin"dir. Varolua sahip olan benim ve bilincimle evreni varolua kavuturmaktaym. (Spinoza gibi) evrene, (Hegel gibi) tarihin btnne gre insan aklamaya alan aklc trden filozoflar yannda, ilk plana var olan zneyi yerletiren felsefeler vardr. Felsefesi "Dnyorum, o halde varm"la, "dnyorum" zerine bir dnceyle balamasna ramen Descartes bir varolu filozofu deildir, nk Descartesn dnen znesi, varolan bireysel bir zne deildir, evrensel akldr. Buna karlk Descartesla ayn ada tamamen baka bir soruturmadan hareket eden, "sonsuz uzaylarn ebedi sessizlii" iinde insann yalnzl, kaygs, gnah, ebedi kurtuluuyla ilgilenen Pascaln felsefesi en mkemmel anlamda bir varolu felsefesidir. Dncesi son derece zengin ve karmak olan Platonda hem aklc bir felsefe, hem de bir varolu felsefesiyle karlatmz syleyebiliriz. O aklc bir felsefedir, nk Platon akl yrtr, rtr veya kantlar, logosa ana bir yer verir. Ama her zaman bir oyun olmayan diyalogdan tr o, ayn zamanda varoluu bir felsefedir. rnein, Gorgiasta Sokrates ve Kallikles kart hayat tarzlarna sahip iki var olan ahs olarak kar karya gelirler. O, Sokratesin oynad yksek rolden dolay da bir varolu felsefesidir -Sokrates bitmi, tamamlanm bir sistemin szcs deildir, kendini sorguya eken bir dnrdr-.Yine o, efsanelerin, yani kavramlar imgelere eviren veya daha kesin olarak akln, akl yrten akln yetersiz olduunun grld yerlerde imgelere bavuran mecazi hikayelerin nemi nedeniyle de bir varolu felsefesidir. Efsaneler gerekte asl anlamnda varolusal sorular, yani Platonda zamansallkla ilgili olan sorular ortaya atarlar. Gerekten akl, her trl zamanla ilgili dncenin dnda kalarak, yalnzca bir doruyu baka bir dorudan karabilir, dorularn birbirlerini dolaysz olarak ierdikleri bir sistem ina edebilir. Ama zamann, varolusal zamann ie kart her yerde akln ina edemedii eyi efsanenin anlatmas ve betimlemesi gerekir. Bylece Platonda efsane kkene ilikin problemlerle (tanklar olmayan olaylarla, rnein, Timaiosta evrenin yaratlyla) ve nihai erek problemleriyle (r-
124
Varolu
nein, insann nihai ve doa-st kaderiyle) ilgili olarak en mkemmel anlatm yntemidir. Akl, logos, genel kural olarak zamansall, varolusal bir ey olan tarihsellii anlayamaz. Ancak en mkemmel anlamda varolu filozofu, XX. yzyln btn varoluu felsefelerinin babas olan filozof, Danimarkal dnr Sren Kierkegaarddr (1813-1885). Bir varolu filozofundan daha da fazla bir insan olan Kierkegaardn -nk o kendini bir tr anti-filozof olarak tanmlamtr-, btn felsefelere, zellikle Hegelin felsefesine kart olarak varoluun bir tan olmak istediini syleyebiliriz. Gerekten felsefenin (zellikle Hegelde) sisteme ynelmesine karlk varolu, hibir sisteme indirgenemez bireyselliiyle insani varln ortada hazr bulunmasdr. Varolu aklanamaz, sadece yaanabilir. Filozoflarn ulamak istedikleri doru, nesnel, evrensel olmak iddiasndadr, varolusal gereklik ise znel, tikel, ksmidir. zc, aklc ve sistematik olan felsefe varoluu, zellikle en keskin ve en trajik biimi altnda varoluu, yani yaratkla Yaratc arasndaki zel, aklanamaz, yaanan iliki olan dinsel varoluu anlayamaz. Kierkegaard iin iman deneyimi, mutlak olarak akla yabanc, genel plandan kavram ve zlere indirgenemez, varolusal plana ait bir deneyimdir. dev insan genel kurallara itaat ettii iin filozof ahlaksal, etik deneyimden sz edebilir. Ama dinsel deneyim her trl genel kural reddeden zel, biricik bir ilikiyle ilgili deneyimdir.ok basit bir rnek bize ahlaksal bir kurban etmeyle dinsel bir kurban etme olay arasndaki fark anlama imkann verebilir. Olunu kurban etmeye hazr olan brahimle kzn kurban eden Agamemnon grnte birbirlerine benzemektedirler. Gerekte ise onlar arasnda hibir benzerlik yoktur. Agamemnon sadece bir ahlak kahramandr. O kzn ahlaksal, yurtsever bir amala tanrlara kurban etmektedir. Rzgarn kmas ve Yunanllarn filosunun yola kabilmesi gerekmektedir. Agamemnon babalk devini, krallk devine, yani daha genel bir deve feda eder. Bunun tersine brahim hibir ahlaksal ama peinde deildir. Tanr onu yapmasn emrettii iin olu shak kurban etmeye hazrdr. Ama bu emir hibir ahlaksal amala hakl karlamaz, hatta ahlaksal adan baklrsa bu fedakarlk samadr, bir skandal niteliindedir. Temelde o, brahim ile Tanr arasnda tamamen zel olan bir meseledir. Dinsel deneyimde bir insanla bir Tanr arasnda szle ifade edilemez, akl diline evrilemez bir iliki vardr. phesiz bir varolu felsefesi Pascal veya Kierkegaardda olduu gibi mutlaka dinsel bir felsefe olmak zorunda deildir. Ama o her zaman dnyada bir durum iinde bulunan, yani kendi geleceiyle, gerekletirilmesi veya gerekletirilmemesi kendisine kalm olan imkanlaryla iliki iinde bulunan bir znel insan, var olan zne felsefesidir. Bu insan sadece doadaki nesnelerle deil, ayn zamanda dier insanlarla da iliki iinde bulunan bir insandr. Fransada 1945 ylnda en fazla baar kazanm varolu felsefelerinden birini, Jean Paul Sartren varoluuluunu analiz ederek bu varolu kavramn aydnla kavuturalm.
Kierkegaard ve varolu felsefesi
125
Varolu
Jean Paul Sartre bir konferansna u ok zel bal vermitir: Varoluuluk bir hmanizmdir. Sartre, varoluun zden nce geldiini ilan eder. Burada imal edilmi nesnelerin varoluundan tamamen farkl olan insani varolu sz konusudur. rnein, konferansnn nnde bulunan u srahi vardr. Ancak o var olmadan nce dnlm, belki onu yapan insan tarafndan bir kat zerine izilmitir. O, zel olarak iine su konulmas iin tasarlanmtr. Bir rnee gre ve bir ama iin kullanlmak zere yaplm olan bu srahi bir kavram, bir fikir, baka deyile bir varolu olmadan nce bir z olmutur. Ama ben, insan, ok basit olarak sadece varm. Benim kiiliim nceden ve belli bir amala izilmi bir rnee gre yaplmamtr. nsan sz konusu olduunda varolu zden nce gelir. Varoluun ze bu ncelii arkasndan bir zgrlk felsefesini srkler. Herhangi bir amaca hizmet etmeyi, herhangi bir giriimde bulunmay seen benim. Varoluun bu nceliini ileri srerek Sartre phesiz baz klasik filozoflarn zc tanrbilimlerine saldrmaktadr. O, Leibnizin Tanrnn daha sonra kendisini gerekletirmek iin nce mmkn insan kavramn tasavvur ettiini syleyen aklc tanrbilimine tamamen kardr. Byle bir felsefede somut varolu ancak zn almasdr. Ve rnein tm hayatmn eylemleri beni tanmlad ileri srlen balangtaki formln aa kmasndan baka bir ey olamazlar. Fakat varoluuluk bu noktada -Sartre kendisinin tanr tanmaz olduunu ilan etse de- insann esrarl bir sevgiden, nedeni olmayan tanrsal bir cmertlikten ortaya ktn syleyen Hristiyan geleneiyle birlemektedir. nsan iyi dzenlenmi bir mekanizma deildir, kendini mahvetme veya kurtarma konusunda zgr olan bir yaratktr. Her neyse varoluuluk kesin olarak bilimcilie kardr ve yapsalclk varolu felsefesine kar bilimciliin bir tr intikam olacaktr.
Varolu ve nesnellik
Bilimcilik her zaman insan bir ey gibi aklama arzusuna boyun eer (Teknokrasi de, pratik alanda, insan bir nesne gibi kullanmaya alr). Sartredan ok nce Gabriel Marcel bu temay gelitirmiti. O, 1925ten itibaren varolu ve nesnellik arasnda ayrm yapmaktayd. Nesne, nmdedir, onu dtan inceleyebilirim, analiz edebilirim. O bir problem tekil eder (Yunanca problem, Latince nesne (ob-jet), nme konulan ey anlamna gelir). Ben nesnelere sahibim, ama kendimle ilikilerim artk sahip olma ilikileri deil, bir olma durumu, yani varolu durumudur. Ben, u kol saatine sahibim, ama u bedenim veya u bilincim. Saatimin bozulmas saatinin tekniinin zebilecei nesnel bir problemdir, ama kendimi suladm bir yanl, bir problem deildir, varolusal bir srdr. Dorudan doruya kiiliimi, varoluumu ilgilendiren hibir ey nesnel teknikler alanna ait deildir. Teknisyenin suu, kiiyi nesneletirmek, ona bir btnde kullanlabilir bir e gibi davranmaktr.
n 2. nsann aknl
Her duruma bir anlam vermek
Btn bunlar insani varoluun, kendisini aklama, doaya indirgeme ynndeki her trl abaya indirgenemezliinin altn izmektedir. Sartre, zellikle, insann aknl zerinde durmaktadr. Spinoza, ada varoluuluun tersine, insann bir imparatorluk iinde baka bir imparatorluk olmadn, onun yalnzca doann bir paras olduunu ve
126
Varolu
kendisini evreleyen ey tarafndan tamamen belirlenmi olduunu sylemekteydi. Bu dogmatik tezin yerine Sartre bir diyalektii geirir. Gerekten Sartre bir yandan her insann bir "durum iinde" olduunu kabul eder (Bu her varolu felsefesine zg olan bir kabuldr). nsann bir bedeni, bir gemii, dostlar veya dmanlar, nnde engeller vb. vardr. Ama te yandan duruma anlamn veren, var olan insandr. rnein, bir belirlenimci, bir "zc" insanlarn "dayanlmaz bir durum iinde" olduklar iin bakaldrdklarn iddia eder. Sartre ise, hibir durumun kendisi bakmndan dayanlmaz olmadna, ona bu anlam veren eyin varolusal bir bakaldr projesi olduuna dikkat eker. Bir baka eyle ilgili olarak ayn durumu Tanrnn bizi bir snamas olarak grebilirdik. Gelecee ilikin niyetlerimi, amalarm imdiki duruma yanstarak, hangisi olursa olsun, bu durumu zgrlmn sebebi klmaktaym. Daha nce Kierkegaard da her varolu durumunun arkasndan saysz imkanlar srklediine iaret etmiti. nsann omuzlar zerine ken seim yapma zorunluluunun nedeni buydu. Var olan bir ey olmak, imkanlar tasarlamak iin dnya sahnesinde birinci planda bir rol oynamak zorunlu deildir. Kierkegaard iinde hibir olayn cereyan etmedii, en byk olayn bir yaban horozunun umas olduu Danimarkann tam gbeinde yer alan Jutland ovalarnn ortasnda bile insann bir varolan olduunu, seim yapmak (rnein Tanrya lanet etmek veya tersine ona kranlarn sunmak) zorunda olduunu sylemekteydi. En ac verici, en zorlayc durumlar insann zgr bir varolan olma durumunu ortadan kaldrmazlar, tersine onu ortaya karrlar. Sartre 1945 ylnda unlar sylemekteydi: "Hibir zaman Alman igali altnda olduumuz zamanki kadar zgr olmadk." Paradoks ancak grntedir, nk bir durum ne kadar zor, trajikse, ne kadar bizi zorlarsa, yapacamz seim o kadar acildir. Durumlara anlamlarn veren ey, benim bir varolan olarak kararlarmdr. Dnya benim zgrlmn aynasndan baka bir ey deildir. Sartren aknlk dedii ey, gelecee ilikin bir tasaryla u andaki bir durumun almasdr. te tam da bir durum iinde olan varlklar olduumuz iin, Pascaln dedii gibi , "gemiye binmi" olduumuz iin seimlerimiz kanlmazdr, bir tr "zgr olmaya mahkumuz". Sememeyi semek de bir seim yapmaktr. Hibir ey yapmamak, varolan bir insan olarak bir karar vermektir ve bunu yapandan hesap sorulabilir. Buna her an seim yapmak zorunda olduumuzu da ekleyelim. Dn verdiim zgr kararlar yarnki kararlarm balamaz. Her an, eer istersem, hayatm deitirebilirim. Burada varolu kavramnn onu varlk kavramnn karsna yerletiren ok zel bir anlamn kavramaktayz. Var olmak, kendisine mhlet verilmi olma, geleceimi yeni bir yne evirme ve bylece gemiimi deitirme ve onu kurtarma imkanna sahip olmamdr. zgrlm ancak lmmle sona ermektedir. Var olmaktan kesildiim anda hayatm, varlk ve z olmaktadr. O artk tmyle gemitedir, artk kader haline dnmtr. Varoluum bundan byle verilmi bir ey gibi anlatabileceim, betimleyebileceim donmu, belirli, kapal varlk haline dnmtr. zetle varlk, gemi varolutur. Hegel daha nce olaanst bir sz sylemiti: "Wesen ist was gewesen ist": Varlk, var olmu olandr. Bylece cehennemde olan Kapal Oturumun kahramanlarnn artk gemi hayatlar zerinde hibir gleri yoktur. Onlardan biri yle bir cmle -varoluuluun nl cmlelerinden biri- sarf eder: "Sen hayatndan baka bir ey deilsin." Var olduum (ve her an hayatm deitirme gcne sahip olduum bir zamanda zgrlm dile getiren, ldm zaman ise zm ve kaderimi ifade eden bir cmle. Hayatm o andan itibaren artk varlk haline gelmek zere varolu olzgr olmaya mahkumuz
127
Varolu
maktan kmtr. O, benden sonra yaayanlar iin artk tamamen bitmi bir hikayeden baka bir ey deildir. "lmek, yaayanlara yem olmaktr."
Bir durum iinde varolua sahip olan insann, -hangisi olursa olsun- bu durum karsnda zgr olduunu grdk. Onun kendi karsnda, kendisiyle ilgili olarak da zgr olduunu eklememiz gerekir. Varolua sahip olan bir varlk olduu iin insann doas yoktur. Bu cmleyi kolayca aklayabiliriz. u akl tann, u koltuun bir doas vardr. Onlar tamamen ve basit olarak neyse odur. Onlar "kendinde" varlklardr. (Altnn som olduunun sylendii gibi) onlarn gereklikleri, somdur. Onlar iin ne "ieri", ne "mmknler" sz konusudur. Ama insan varolua sahip olduunun bilincindedir. O, "kendisi iin" vardr. Tekrar edelim: Dier varlklarn bir ey "olma"sna karlk, insan varolua sahiptir, yani o "kendisi iin"in aknl sayesinde her zaman bir ey "olma"nn dna kar. Etimolojik anlamnda var olmak, "dna kmak"tr (ex-ister). zgr varoluun ifade ettii bu srekli da k, varolua sahip olan hibir eyin, var olmaya devam ettike, nceden belirlenmi bir doann klesi olamayaca sonucunu dourur. Ne bedenim, ne karakterim dediim ey, ne hayat artlarm benim iin bir kader deildir. Gndelik dilde dendii gibi, ben "paam kurtarabilirim, iin iinden syrlabilirim (sen sortir)". Varoluculuun anlam budur. Varolan bir ey olmak, her eyden nce bilinli bir varlk olmaktr. Bilinli zihnim kendime bir z, bir doa yaktrmam bana yasaklamaktadr. rnein, zgn olduumun bilincinde olmam ne demektir? Bu zntm benim uzamda bulunan bir nesne gibi ortaya koymam demektir. Bir bakasn grr gibi yerimde duramadm, kvrandm grmem, aladm iitmem demektir. zntsnn bilincine varan ben, artk zntl olan benin tamamen ayn deildir. "Kendisi iin" olmak, bilinli olmak demek, artk tam olarak kendisiyle bir dmemek, kendini hibir zaman bir ey olmamaya mahkum bir varlk olarak grmek demektir. Varla sahip olmamz (eyler, nesneler gibi) ne isek o olmamzdr. Varolua sahip olmamz ise her zaman ne deilsek o olmamzdr, ne isek o olmamamzdr. Ben ancak zihnimde, ne isem oyum. Gerekte her zaman niyetim kt olmakszn ciddiye alamayacam rolm aarm. nk bu rol benim olmadm, oynadm bir roldr. Kelimelerde Sartre, kk Sartren bembeyaz sakal ile Tanr babaya benzeyen ciddi byk babasnn nnde nasl rnek-ocuk komedisini oynadn anlatr. Ama bu rnek-ocuk o deildi (nk biz hibir ey deiliz, salt zgrlz ve "varlk hilii"yiz), o, o rnek-ocuk gibiymi gibi yapmaktayd. Bylece Varlk ve Hilikin nl bir rneini yeniden ele alrsak, "canl jestlerine sahip olan ve biraz fazla saygyla eilen" bir kukla gibi yanmza yaklaan garson bize bir komedi oynad duygusunu verir. O, neyi oynamaktadr? Garsonu. ten Geti filminde fiyakal niformas iinde byk bir honutlukla aynada kendine bakan sava, yce, asil bir "ey"e dnen, z gerei Efendiyi temsil ettiini dnen diktatrn kt niyeti daha vahimdir. Sartren "alak" dedii (O, bylece argo bir kelimeye felsefi bir anlam kazandrr) insan, tam da varolua sahip olduunu unutan ve "zsel" bir stnle sahip olduunu zanneden "tkabasa varlkla dolu" bir insandr. Son derece kt niyetle insan doa bakmndan erkein kadndan stn olduunu, namuslu insann serseriden baka bir ze sahip olduunu, beyazlarn siyahlara hakim olmak iin yaratlm olduunu ilan edebilir.
zc efsanelerin reddedilii
128
Varolu
byk varoluu kitap "alaklar"n kurbanlarnn savunmasn stlenir. Yahudi Sorunu zerine Dncelerde Sartre, Yahudileri, Yahudi dmanlarnn zihinlerinde bulduklar geleneksel ve efsanevi imgeden kendilerini kurtarmaya davet eder. "Yahudi z" diye bir ey yoktur ve dier halklar gibi Yahudiler de varolularn kazanmak zorundadrlar. Ayn ekilde Jean Genet vesilesiyle (Aziz Genet, Komedyen ve ehit) Sartre namuslu insanlarn cani bir yarata dntrmeye altklar gen bir sulunun vakas zerine eilir. O, gen suluya "Sen bir serseriden baka ey deilsin" denmitir ve belki o zgrl iin toplumun ona ykledii bu kt insan roln stlenmekten baka bir k yolu grmemitir. Ama nasl ki "z gerei" namuslu insanlar yoksa, "z gerei " hrsz veya serseriler de yoktur. Ayn ekilde Simone de Beauvoir, kinci Cinste kadnn ne olduu ileri srlyorsa o olmadn; a priori bir kadn z, ezeli-ebedi kadnlk diye bir eyin var olmadn gstermeye ynelir. Ezeli-ebedi kadnlk, zencilerin ocuksu olduklar, Yahudilerin dalaverac olduklarna ilikin efsanelere benzer zc bir efsanedir. Kadnn doas gerei cilveli, hoppa, erkekten daha az zeki olduu doru deildir. Bilinli varolanlar olduumuz iin insani varln z yoktur. Bilin her veriyi nesne olarak koyduu, onu at veya Sartren dedii gibi hilie dntrd iin bilinli varolan, varln zdddr. Sartren "hilik" dedii, bilincin bir zellii olan bu, insann kendisiyle veya bir durumla bir dmemesi, kendisinden srekli olarak ayr olmas olgusudur. Bilincim nesne olarak koyduu ve at bu benin zelliklerini "hiletirir". O halde ben her zaman bu hile, bilincin gstergesi olan bu "hilik"le kendimden ayrym. Sartre burada (kant veya descartes biimi altnda) geleneksel niversite idealizmiyle, yani dnlen eyin dnen zneye greli olduu ve bilincin nce geldii gryle bulumaktadr. Burada, "Bilin her eyin zerine ykselen gurur ve her eyi dncenin bir varl klan inkardr" diyen Alainden fazla uzakta deiliz.
Yahudi, cani, kadn
Hiletirmenin tehlikeleri
129
Varolu
A N A
F K R L E R
Varolu, var olan eyin doas, z gz nne alnmakszn, basit olarak varlk, varolma olgusudur. rnein ben, benim bir insan, bir Fransz, bir hoca olmam olgusunu basit olarak var olmam olgusundan ayrt ederim. Bir zn tanmlanabilir, analiz edilebilir olmasna karlk basit varolu olgusu saptanr, yaanr bir olgudur. Kantn ifadesiyle varolu, mutlak bir durumdur. Onunla karlarz, ama onu tanmlayamayz. phesiz Aziz Anselmus ve Descartes, Tanr fikrinden onun varolduunun karabileceini ileri srmlerdir. nk onlara gre Tanr fikri, mkemmel bir varlk fikridir. Bu fikir, var oluun kendisi olan mkemmellik de iinde olmak zere btn mkemmellikleri iermez mi? Ama Kant bu akl yrtmeyi rtmtr: Mkemmel bir varlk fikrinden olsa olsa mkemmel bir varolan fikrini karrm. Ama varoluun kendisi karsanabilir bir ey deildir. Kafamdaki yz talerlik bir servet fikrinden cebimde bu yz talerin var olduunu karamam. Tanr fikrinden veya dier herhangi bir fikirden birok fikri karabilirim, ama hibir varoluu karamam. ada varoluu filozoflar (XIX. yzylda Kierkegaard, XX. yzylda Sartre) hibir sisteme, hibir manta indirgenebilir olmayan insani varoluun her eyden nce zgrlk olduu zerinde srar etmilerdir. Nedenlerden dolay eylemde bulunduum sylenecektir, ama varoluular buna varoluun nedenleri zgrce yaratmak olduu eklinde cevap vereceklerdir.
130
Varolu
YORUMLAMA METNLER
nsan kendisini ne yaparsa odur
nsan, tasarsndan baka bir ey deildir, o ancak kendini gerekletirdii lde varolur, o halde insan, eylemlerinin btnnden, hayatnn kendisinden baka bir ey deildir. Bylece retimizin baz insanlar niin korkuttuunu anlayabiliriz. nk ounlukla onlarn mutsuzluklarna tek bir tahamml etme tarzlar vardr. Bu, yle dnmektir: Koullar bana kar oldu. Aslnda olduumdan ok daha deerliydim. phesiz hayatmda byk bir ak olmad, byk bir dostluk yaamadm. Ama bunun nedeni bu duygularma layk olacak bir erkek veya kadna rastlamam olmamdr. ok iyi kitaplar yazmadm, nk onlar yazmak iin zamanm yoktu. Kendimi adayacam ocuklarm olmad, nk hayatm kendisiyle birletireceim bir insana rastlamadm. O halde bende bir sr kabiliyet, eilim, imkan kullanlmadan, ylece tmyle imkan olarak kald. Onlar bana sadece gerekletirmi olduum eylemler dizisinin hakkmda yargda bulunmaya izin verdiinden daha byk bir deer kazandrmaktadr." Oysa bir varoluu iin gereklemi olan aktan baka bir ak, ortaya km olan ak imkanndan baka bir ak imkan yoktur. Sanat eserlerinde kendini dile getiren dehadan baka da bir deha yoktur. Proustun dehas Proustun eserlerinin btndr. Bunun dnda hibir ey deildir. Racinein dehas onun trajedilerinin toplamdr, bunun dnda bir ey deildir. Racinein kendisi onu yazmam olduuna gre Racinee yeni bir trajedi yazma imkann niin ykleyeceiz? Bir insan hayatnda bir eye balanr, baland eyi gerekletirir, bunun dnda o hibir ey deildir. phesiz bu dnce hayatta baar gstermemi olan birine acmasz gelebilir. Ama te yandan insanlar unu anlamaya hazrlkl klar ki nemli olan sadece gerein kendisidir, dler, beklentiler, umutlar ise yalnzca gereklememi bir rya, hayal krklyla karlam mitler, faydasz beklentiler olarak bir insan tanmlarlar; yani onlar insan pozitif anlamda deil, negatif anlamda tanmlar.
J.P. SARTRE, Varoluuluk bir hmanizmdir
131
Varolu
" aroluuluk nedir?" 1945 ylnda, bu felsefi hareketin ok moda olduu bir srada kendisiyle bir mlakat yapmak iin gelmi Amerikal gazetecilerin sorduu bu soruya Sartre yle cevap vermiti: "Hayatm kazanma arac." Sartren insann varoluu zerine analizi bu elenceli szden ok daha ileriye gitmektedir. Ona gre varolu ve zgrlk, bir ve ayn eydir ve insanda varolu zorunlu olarak zden nce gelir; nk ancak lmnden sonra bir insan korkak veya cesur, dahi veya aptal, cmert veya bencil olarak nitelendirebiliriz. Varolu, zerinde btn isteklerimizin boy verecei zemini oluturur: Baz insanlar kararsz kalacaklar, bazlar glklerin stesinden gelerek kendilerini gerekletireceklerdir. Sartren nl sz buradan kaynaklanmaktadr: "Yapmak, yaparken kendini yapmak ve yapt eyden baka hibir ey olmamak."
132
134
SEKZNC BLM
zgrlk
zgrlk problemi zerinde bir tartmaya girmeden nce zgrlk hakknda btn zgrlk biimlerine uygulanabilecek kadar geni bir tanm vermek istersek, ancak olumsuz bir tanm benimseyebiliriz: zgrlk, zorlama yokluudur. O halde bundan byle zgrlklerden sz edecek, zgrlk kelimesini oul kullanacaz. nk kendisinden kurtulduumuz ne kadar ok sayda zorlama varsa o kadar ok sayda zgrlmz, serbestliimiz olacaktr. Bylece fizikte serbest d yapan (yani yerekimi dnda btn dier kuvvetlerden bamsz olarak den) bir cisimden sz edilir. Siyasette hkmetin otoritesi karsnda bir bamszlk alann varsayan toplanma zgrlnden, dernek kurma zgrlnden sz edilir. Ekonomik alanda serbest ticaret, gmrk kstlamalarndan, tarifelerden kurtulmu ticarettir. Bundan hareketle metafizikiler mutlak bir zgrlk kavram yaratmlardr. Lalanden ok iyi bir ekilde syledii gibi, "zellikle doaya zt olmas bakmndan doa-st, yani meta-fizik diye adlandrlmas mmkn olan mutlak zgrlk fikri bir tr snra ulamadan ibarettir. Mutlak zgrlk kavramnda eylem, btn neden trlerine yabanc olma noktasna ulancaya kadar birbiri ardndan her trl nedenden kurtulmu olan bir ey olarak tasarlanr. Bu ekilde tasarlanan zgrln sadece d zorlamalardan deil, her trl i belirlenimden bamsz olarak eylem gc anlamna geldiini kavramamz gerekir. Bu anlaya gre benim daha nceden dncelerim, igdlerim veya alkanlklarm tarafndan belirlenmi olmayan eylemler ortaya koyma ynnde esrarl bir gcm vardr. Metafizikilerin-Renouvierye gre insanlarn doru veya yanl olarak kendilerinde bulunduuna inandklar eylem gc olan- zgr iradeleri ite byle bir eydir. "nsanlar, sanki bilinlerinin hareketleri ve bu hareketlere baml olan eylemleri kendilerinde bulunan bir eyin etkisi altnda deiebilirmi gibi ve sanki eylemden nce gelen o son anda kendilerini belirleyen hibir ey yokmu gibi dnme eilimindedirler." Bu zgrlk kavramn kabul edebilir miyiz?
Zorlamalardan kurtulma olarak zgrlk
Metafizik zgrlk
135
zgrlk
Gsterilebilir mi?
zgrl kantlamak mmkn deilse de belki onu yaamak mmkndr. Tek kelimeyle zgr irade, kantlanamaz, ama yaanabilir. zgr iradenin varln savunan tm filozoflar, psikolojik veya ahlaksal deneyimin basit tasvirlerinden hareket ederler. Descartes, "rademizin zgr olduunu kantsz, sadece ona ilikin deneyimimizle biliriz" demekteydi. Leibniz zgr iradeye ilikin "canl i duygu"muzu yardma armaktayd. Bergson, "bilincin dolaysz verileri"nde zgrl bulmakta, Maine de Biran ise ona kaslarmz hareket ettirme deneyimimizin ortaya koyduu "ilkel olgu"da rastlamaktayd. Bu filozoflarn sonularn kabul etmeli miyiz? Yaptklar analizlerde onlar izleyelim:
Descartesa gre bilincimizde Tanr gibi, bizim de sonsuz bir zgr iradeye sahip olduumuz ynnde bir fikre, deneyime sahibiz. Srf zgr irademizin gcn gstermek iin apakl bile reddedebiliriz. phesiz "Dnyorum, o halde varm" gibi apak bir nerme, benden kendisini tasdik etmemi talep eder gibi grnr. Ama ben her zaman onu gz nne almaktan kanma, dikkatimi baka bir yne evirme zgrlne sahibim. Akln yla ak ve seik olarak grdm eye inanrm, ama te yandan sadece baktm eyi grrm ve istediim eye bakarm. O halde dorunun apakl bile benim zgr dikkatimin keyfine baldr. Ancak bu yorum ok tartmaldr. nk benim dikkatimin ileyii belirlenmemi grnmemektedir. Ben, beni ilgilendiren bir eye dikkat ederim ve eer dikkatimi ilgin olan bir eyden baka bir yana evirme gcne sahipsem, bu onu dorudan veya dolayl olarak beni ilgilendiren bir baka ey zerine evirme isteimden trdr. Dikkat gcm, son tahlilde, onu belirleyen tm hayatmn balamndan ayrmam tamamen keyfidir.
Maine de Birana gre, zgrlm en iyi bir biimde bana gsteren ey, g deneyimi, en sradan kas gc deneyimidir. rnein, kolumu dimdik uzatarak u sandalyeyi havaya kaldrrm. Biraz sonra kolum armaya balar. Ama ben, eer istersem, bu abam devam ettirebilirim. Ben yalnzca kaslm, ac duyan beden deilim, ayn zamanda duyduum acya ramen o abay devam ettiren, bedenden stn olan, "organik-st" iradeyim. Bylece kendi bedenimin kar koymasna ve ac iinde olmasna ramen kelimenin tam anlamnda zgr olduumu hissetmekteyim. Bu analiz dorudur, ancak eksiktir. nk g deneyimimde bir acya direndiim, kaslarmn eylemsizliini yendiim duygusuna phesiz sahibim, ama her zaman bu direnmeyi gerekletirmek, bu abay gstermek iin bir nedenim vardr. Bu neden en azndan atletik bir baar gstermek, bir rekor krmak veya Maine de Birann kuramn kantlamaktr.
n 3. Nedensiz eylem
Bossuetden Gidee
Bossuet apak bir ekilde zgrlmz hissetmemiz iin onu u veya bu ynde bir davranta bulunmamz iin hibir nedenimizin olmad eylerde denememiz gerektiine iaret etmekteydi. Bir Ortaa dnr, Buridan, bizden ackl olduuna inand bir durum zerinde dnmemizi istemitir. Bu, ayn derecede a ve susuz olan ve nnde
136
zgrlk
ayn uzaklktaki bir mesafeye bir kova suyla bir demet yulafn konduu bir eein durumudur! Ona gre bu eek hem alktan, hem susuzluktan lecekti. nk onun hibir baskn neden olmakszn bir karar verebilmesi iin insan gibi zgr iradeyle donatlm olmas gerekmekteydi. Biz eer kendisini gerekletirme kararn verirsek, herhangi bir eylemi, rnein tamamen sama, hibir nedeni olmayan bir eylemi, gerekletirme gcne sahibizdir. Andr Gidein Prometheusunda, bir kahvede alan garson yle der: "Uzun zaman insan hayvanlardan ayran eyin, nedeni olmayan bir eylemde bulunmak olduunu dndm... Bununla faydas olmayan bir eylemi mi kastediyorum? Hayr! Nedeni olmayan, hibir nedeni olmayan bir eylemi kastediyorum, anlyor musunuz? kar, tutku, bunlarn hibirin rol olmayacak! Hibir kar gtmeyen, kendinden kaynaklanan, hibir amac olmayan, dolaysyla hibir efendisi olmayan bir eylem, zgr eylem, saf eylem!" Vatikann Zindanlarnda Gide, kahramanlarndan birine ok karakteristik, hibir nedeni olmayan bir eylem yaptrr. Kahramanmz Lafcadio, trenle Romaya gitmektedir. Gece olduunda kompartmannda zayf, gsz grnl biriyle, Amde Fleurissoirela tek bana kalr. "Lafcadio yle dnmekteydi: Kim grebilir? te o orada, yan bamda, elimin altnda, kolayca hareket ettirebileceim u ikili kap. Bu kapy ittiimde direnmesi mmkn deil, bu onun aniden ne doru devrilmesine yol aacaktr, hafif bir itmem yeterli olacaktr (...) En ufak bir lk duyulmayacaktr (...) te size nedeni olmayan bir cinayet. Polis ne kadar zor durumda kalacak! Aslnda olaylardan ok ben kendimi merak ediyorum." Lafcadio karar rastlantya brakr: "Krda bir ate grnceye kadar ar ar on ikiye kadar sayabilirsem, adam kurtuldu! Balyorum, bir, iki, , drt (yava, yava!) be, alt, yedi, sekiz, dokuz... On, ite bir ate!" ve cinayet gerekleir. Nedeni olmayan bir eylem mmkn mdr? Nedeni olmayan eylemin tam da nedeni olmayan bir eylem yapma arzusu, gndelik olaylarn dna kma istei tarafndan belirlendiini syleyerek bu soruyu cevaplandrabiliriz. Peki bu arzunun kendisi zihinde bir ilk balang olarak m ortaya kmaktadr? Varl ileri srlen nedensiz eylemi yapann kendisi bu konuda kt bir yargtr. Eylemin ona nedeni yokmu gibi grnmesi, gerekten yle olduunu gstermez: nk sz konusu eylem bilin-d nedenler tarafndan belirlenmi olabilir. Daha nceden Spinozann kendisi yle demekteydi: "zgr irade yanlgs, eylemimizi meydana getiren nedenleri bilmememize elik eden eylem bilincimizden kaynaklanr." Ve Spinoza bunun mkemmel bir rneini verir: "Sarho durumda olan bir insan zgr bir kararla gevezelik ettiini zanneder, oysa bunun nedeni, drtsne kar koyma gcne sahip olmamasdr ve sarholuu getiinde o, dncesizce sarf ettii szlerinden piman olacaktr." Psikanaliz bunu gayet iyi gstermitir. Nedenlerini bilmediimiz biraz tuhaf eylemlerimiz aslnda eylemlerimiz arasnda en az zgr olanlardr. nk onlarda kendilerini ne kadar bilmiyorsak o kadar ok kleleri olduumuz bilin-d nedenlerin etkisi altnda eylemde bulunmaktayzdr. zellikle cinayetler ve byk sular her zaman (ou kez bilind kompleksler, gizli engellemeler tarafndan) derin bir biimde belirlenmilerdir. Hekim S. Lebovici, P. Mle ve F. Paschenn yazm olduklar bir raporda unu okumaktayz: "Bir ocuk, komularndan birinin altn saatini alar ve onu, bu eyleminden herhangi bir kar elde etmeksizin yannda tar (...) Bu olay, annenin evi terk etmesinden ok ksa bir sre sonra meydana gelir ve anne sevgisinin deerini o kadar iyi sembolize eden bu parlak nesneyi ocuk nedenini bilmeksizin aldn syler (...) Yetikinlerde sk rastlanan bu,
Nedensiz eylemin eletirisi
137
zgrlk
eylemin bir nedeni olmamas karakteri, ilerinde kayg ve engellemelerin ifade edilir gibi grnd ok sayda suun zelliini oluturmaktadr." Burada eylemin bilinli bir nedeni olmamas, onun bir sevgi engellenmesini telafi etme ynnde belirsiz bir istek tarafndan bilinsiz olarak belirlenmi olduu olgusunu gizlemektedir. Ayn ekilde "nedensiz eylem", bilin-d bir saldrganln ani bir boalmasn temsil eder. Onun bir nedeni yokmu gibi grnmesi, (daha nce bastrlm olduu iin) bilinli benle btnlememi bir "itki"yi aa vurur. Genel olarak zgrle ilikin "i duygu"nun, "yaanan deneyim"in hibir nesnel deeri yoktur. Cokulu manyak, hastalnn balang safhasnda genel inmeli (nro-frengi), madde bamls, bunlarn tm, ok gl bir zgrlk duygusuna sahiptirler. Ayn ekilde hekim Logren iaret ettii gibi, ou zaman bir geri zekal olan telkine yatkn kii, ahlaksal basklarna urad insanlara kar ne kadar kr bir gven duymaktaysa o kadar daha ok zgr bir biimde davrand duygusuna sahiptir.
n 4. Ahlak bilinci
Pratik akln postlas olarak zgrlk
zgr iradeyi savunan biri unu syleyecektir: Seimlerimizin belirlenmi olmas durumunda ahlaksal hayatmz tm anlamn kaybetmez mi? Kanta gre zgrlk "postla"sn, ahlaksal ykmlln imkannn koulu olarak kabul etmek zorundayz. Ahlaksal ykmll zorunlulukla kartrmamak gerekir. Zorunluluk, -olmamazlk edemeyen ey- zgrlk ve sorumluluu dlar. lmcl dmannz pencereden atarsanz, ona "d!" demenize gerek yoktur, nk o dmezlik edemez, dinamiin yasalar onun dmesini zorunlu klar. Buna karlk "Yalan syleme!" eklindeki bir ahlaksal ykmllk, zgrl gerektirir: Bu ykmlln bir anlam olmas iin ona uymak veya uymamakta zgr olmam gerekmez mi? Ahlak buyruu, ancak iyi ve kt arasnda bir seme imkanmz olduunda bir anlam ifade eder. Kant, "Yapmalsn, o halde yapabilirsin!" der. Bu son ifade, eletirilemez deildir. Eer zgr irade ykmlln bir kouluysa, bu koulu sadece talep etmek yetmez, onun gerekten var olduunu ortaya koymak gerekir. te yandan iyiyle kt arasnda bir seim, kesinlikle nedeni olmayan, olumsal bir seim deildir. Ahlaksal davrann nedenleri iine deerlerin ekicilii de girer. Ayn ekilde yanl bir davran, nedeni olmayan bir seimin ifadesi deildir. Onu belirleyen, bir hazzn, maddi bir karn dayanlmaz ekiciliidir. Bylece salt zgr bir iradenin, olumsal bir seimin lehine yardma arlan kantlarn hibiri bize kesin grnmemektedir. Sz konusu zgr iradeyi kabul etmek, insan davran iine olumsall, akl-dl sokmak demektir. Fakat te yandan tersini, insan davrannn aklanabilir olduunu, bir nedeni olduunu dndmzde de onu zorunlulua tabi klm olmaktayz. Bu durumda zgrlk hala bir anlama sahip olabilir mi?
Stoaclk veya spinozaclk gibi zorunluluk felsefesine gre insan yalnzca evrenin bir unsuru, btn tarafndan belirlenmi doann kk bir paras, evren makinesi iinde basit bir dilidir. ada bilim, bu evrensel belirlenimcilik felsefesini yeni kantlarla zengin-
138
zgrlk
letirmekte deil midir? nsan davrannn biyolojik, psikolojik, sosyolojik bir okumas, ondan her trl olumsall dar atar gibidir. Biyoloji, tm hareketlerimizi kimyasal dei tokularla, hormonlarn etkisiyle aklamyor mu? Psikanaliz, en esrarl davranlarmz ocukluktaki koullarmzn farknda olmakszn ruhumuzda meydana getirdii "kompleksler"den hareketle aydnla kavuturmuyor mu? Sosyoloji, kendi payna eylemlerimizin kaynanda eitimimizin, toplumsal snfmzn vb. belirlemelerini grmyor mu? Ancak stoaclk, spinozaclk gibi felsefeler bize bu kanlmaz zorunluluu zgrle dntrme imkann gstermektedirler. zgr olmak iin, zorunlulua rza gstermek, neden ve eserlerin birbirlerini kanlmaz bir biimde izlemelerine evet demek yeterlidir. Stoallar zgrl tanrsal zorunlulua boyun emeye indirgemekteydiler. Parere Deo est libertas: zgrlk, kar konulmaz belirlenimi yrekten benimsemektir. Rousseaunun, toplumun yasas ile ilgili olarak bizden istedii eyi evrenin yasalar karsnda gsterelim: "zgrlk, kendi koyduumuz yasaya uymamzdr." Bu zorunluluun zgrle dntrlmesinin mekanizmasn Spinozada inceleyelim. Spinozaya gre zgr olmak, eylemlerimizin gerek nedeni olmaktr. Ancak biz kendiliimizden eylemlerimizin tm nedeni deilizdir. Biz doann iinde sonlu ve zayf varlklarz ve balangta kleyizdir, yani eylemlerimiz irademizi yanstmaktan ok daha nce bizi tehdit eden her eye kar korkularmz ifade eder. Hayatta gcmzn artmasn ifade eden sevin, evrenin kr glerinin basks altnda bulunan gcmzn azalmasn yanstan zntden daha nadirdir. ou kez insanlarn eylemlerinin tuhaf grnmesinin nedeni, eylemlerin hem onlarn arzularna, hem de d nedenlere baml olmasdr. Bylece en derin arzumuz, varlmz devam ettirmek olmasna ramen intihar eden insanlar vardr. Veya paraya sahip olmamzn biricik faydas, onun ihtiyalarmz doyurmay mmkn klmas olmasna karlk, para hrsna kaplm bir cimri hayat iin en zorunlu eylerden kendini mahrum eder. Her an ac, hatta lm bizi tehdit etmektedir. "Birok tarzda d nedenlerin etkisi altndayz ve kart rzgarlarn harekete geirdii denizin dalgalar gibi talihimiz ve kaderimizi bilmeksizin yzp durmaktayz. nsanln bu temel klelik durumunu nasl zgrle dntrebiliriz? zgr olmas iin insann artk d nedenler deil, yalnzca kendi doas tarafndan belirlenecek eylemleri yapmas gerekir. "Sadece kendi doasnn zorunluluuyla var olan ve eyleyen bir eye zgr, varl ve eylemi bir bakas tarafndan belirlenen eye zorlama altnda bulunan ey diyorum. Ancak yine soralm: Koca evrende bu kadar krlgan bir varlk olan insan kendisini nasl zgr klabilir? Spinoza burada, antik "bilgelik"in zm olan bir zm nermektedir. Evrende zgr olmak iin evreni kabul etmek yeterlidir. stediimiz her eye sahip olamayz. O halde sahip olduumuz eyi isteyerek kendimizi zgrle kavuturacaz. Ama bamza gelen her eyi nasl kabul edebiliriz? Spinoza cevap vermektedir: Aklla! zgr olmam iin meydana gelen her eyin zorunlu olduunu anlamam, aklmla bu kanlmaz zorunlulukla birlemem, onunla bir dmem yeterlidir. Bama bir felaket geldiinde, evrendeki neden ve eserler zincirinin bu felaketi kanlmaz kldn anlarsam, sakin olurum, aclarm bireysel varlmn dar bak asndan gz nne almay bir yana brakrm, onlar btnn asndan, her eyin birbirleriyle balants asndan (Tanr ile doay bir ve ayn varlk olarak gz nne alan Spinozann diliyle sylersek Tanrnn bak asndan) ele alrm. Bylece , "genin znden, i alarnn toplamnn iki dik aya eit olduuSpinozaya gre zorunluluk
139
zgrlk
nun kmasyla ayn zorunlulukla her eyin Tanrnn ezeli-ebedi belirleniminin rn olduunu anlayarak sadece skunet bulmakla kalmam, ayn zamanda en yksek mutlulua eriirim.
Spinozac zmn eletirisi
zetle Spinozada zgrlk, zorunluluun bilincine varmaya indirgenmektedir. Ancak zgrl teslimiyete indirgemek bize zor grnmektedir. Spinoza iin zgrle kavumak, iradi olarak klelii kabul etmek anlamna gelmiyor mu? Evrenin klesi olan bizler bu klelii daha iten ve daha tam olarak yaadmz zaman daha zgr m olmaktayz? Bu kuram, tekniklerin gelimesinin henz banda bulunduumuz, insann henz doa zerinde byk bir gce sahip olmad bir yzyln damgasn tamaktadr. XX. yzylda ise byle bir teslimiyet tutumu artk yeterli deildir. Hatta biraz anormaldir. U noktasna gtrldnde, bu tutum her trl somut eylem cesaretini krmaktadr. Eer sonu kanlmaz olarak kabul edilmek durumundaysa ne trden olursa olsun herhangi bir giriimde bulunmann ne anlam vardr? Hatta baz zayf kiilikler nceden teslim olmay tercih edeceklerdir. Bu Alman psikiyatrlar tarafndan betimlenmi olan "nceden teslim olma", baarszlktan korkan adayn snava girmemesi, iflas etmeden nce intihar eden tccarn teslimiyetidir. Bylece kendisini slatmas mmkn olan yamurdan nce davranan Gribouille, tutup kendini nehre atar. Kadere rza gstermek, zgrl elde etmek deildir. Gerekten zgrlmz kazanmamz iin bu "Gribouille kompleksi"ni amamz gerekir.
Burada geleneksel metafizie ait zgr irade anlayn terk edeceksek, bunu sa duyunun zgrlk hakknda sahip olduu ve bu anlaytan ok daha doru olan anlaya geri dnmek iin yapacaz. Bu anlaya gre ben herhangi bir biimde, "nedeni olmakszn" eylemde bulunduumda deil (nk byle bir eyi dnmek mmkn deildir), ok basit olarak arzu ettiim eyi yaptmda, derin eilimlerimi tatmin ettiimde zgrmdr. zgr bir biimde dnmemiz demek, kuralsz, nedensiz dnmemiz demek deildir, kendi aklmza, kendi anlay ve bilgilerimize gre (d zorlamalara maruz kalmakszn) dnmemiz demektir. Descartesn dedii gibi, "Eer her zaman ak olarak doru ve yanl olan bilirsem, hibir zaman hangi yargda bulunmam, hangi seimi yapmam gerektii konusunda sknt ekmem ve bylece hibir zaman kaytsz olmakszn tmyle zgr olurum". Auguste Comteun "Geometride zihin zgrl yoktur" cmlesi bundan dolay anlam ok belirsiz bir cmledir, nk zihnimin bir teoremi tasdik etmesini zorunlu klan akl yrtmenin i mant ise de zihnim hibir d gcn zorlamas altnda deildir. Zihnin sz konusu tasdiki onun yalnzca kendi yasalarndan kaynaklanmas anlamnda zgrdr.
Ayn ekilde zgr eylem, zerinde en fazla dnlen eylem, en derin bir biimde bir nedeni olan eylem, btn nedenlerini tartp deerlendirdiimiz eylem, zetle, nedeni olmayan bir eylemin tamamen zdd olan bir eylemdir. phesiz gelip geici bir kaprise,
140
zgrlk
tutkulu bir drtye boyun ediimde zgr deilimdir, nk byle bir durumda yaptm eyden piman olurum. Kendini meyhaneye atan sarho, bakara salonuna koan kumarbaz zgr deildir. nk sarho yarn hasta olacak, kumarbaz bor altnda ezilecektir. Onlarn istedii bu deildir. iddetli, belki bir an iin kar konulamaz olan bir drt onlara hakim olmutur, ama bu drt onlarn kiiliklerinin btnn ifade etmemektedir. Bununla birlikte zgr eylemi sadece kendimden hareketle de tanmlayamam. nk ben veri bir durumda eylemde bulunurum. Metafizikilerin, "nsan zgr mdr, yoksa deil midir?" sorusu, soyut bir dzlemde ortaya atld iin hibir anlam olmayan bir sorudur. Bu, "nsan mutlu mudur, yoksa mutsuz mudur?" diye sormaya benzemektedir. Gerekte zgrlk, insan doasnn yle olmak bakmndan zelliini oluturan bir durum deildir, o bir zgrlemenin, bir fethin sonucudur, Lon Brunschvicgin ok gzel bir ekilde syledii gibi zgrlk "veri olan bir ey deildir, meydana getirilmesi gereken bir yapttr". Bundan dolay zgr eylem, deiik biimler altnda kendini gsterir. O, zorunlu olarak veya hatta sklkla bir ikilemin iki kk arasnda bir seim deildir. ou kez iinde bulunduumuz durumun ortaya koyduu problemlere orijinal bir zm olarak ortaya kar. zgr eylem bu noktada akll eylemle ayn ey olmaya doru gider. Racinein trajedisinde Andromaquea bakn. O, korkun bir ikilem iine dmtr: Ya gen olu Astyanaxn hayatn kurtarmak iin Pyrrhusla evlenecek ve Hektorun hatrasna ihanet edecektir (yle dnmektedir), veya Pyrrhusla evlenmeyecek, Hektora sadk kalacak, ama Astyanax feda edecektir. Ne karar verecektir? phesiz "e sevgisi"nin gcyle "anne sevgisi"nin gcn lmesi ve bilekelerini hesaplamas sz konusu deildir. te yandan Andromaquen karar her trl nedene yabanc, salt bir yaratm da deildir. Sonunda Andromaque Pyrrhusla evlenmeye -Pyrrhus, Astyanaxn eitimini gven altna alacan vaat eder-, fakat dn treninden hemen sonra intihar etmeye karar verir. Trajik, ancak zerinde uzun uzun dnlm olan bu karar, bu ustaca strateji, zgr bir eylemdir (nk nceden zerinde dnlm, aklc bir eylemdir), ama her trl nedene yabanc, belirlenmemi bir eylem deildir. Hatta o mutlak olarak nceden ngrlemez bir eylem de deildir, nk Andromaquen zm, mmkn zmlerden biridir.1 zgr eylem sadece bakalaryla ilikilerimizin dourduu bir problemi zen eylem deildir. zgrlk problemi, daha temelde, insann evrenle ilikilerinden ortaya kan bir problemdir. Tarihinin balangcnda insan, kendisine dman bir dnya iinde "yabanc", evrenin klesidir. Onun beslenmesi, snmas, hayvanlardan korunmas gerekir. Zekas sayesinde insan yava yava evrenin btn glerine hakm olacak, dnyaya boyun eerek kendini zgrle kavuturacaktr. Evrenin klesiyken, onun efendisi olacaktr. Evrenin belirlenimini, doa yasalarn tanmay ve kullanmay bilerek kendini zgrletirecek, ihtiyalarn doyuracak ve gvenliini salayacaktr. Zorunluluun bilgisi ve kullanlmas insann zgrlemesinin arac olacaktr.
1 Corneillein Perthariteinde Andromaquen durumuna benzer olan, ancak zm farkl olan bir durumla karlarz. Rodelinde tacn ve olunun hayatn ancak Grimoald ile evlenerek kurtarma imkanna sahiptir. O problemi Andromaquedan tamamen farkl bir ekilde zer: Grimoaldla evlenmeyi kabul eder ve ondan olunu kurban etmesini ister. Bu durum tamamen delice bir tutum olmakla birlikte onda nedeni olmayan zgr bir seimin ifadesini grmekten kanmamz gerekir. Gerekte Rodelinde burada hem olunu kaybetmeyi hem kocasnn hatrasna olan sadakat duygusunu feda etmeyi kabul ederek pazarlktan ve galibin artlarndan gurur sayesinde kanmak istemektedir.
141
zgrlk
zgrlk, belirlenimcilik, kadercilik
Gerekten insan kleletiren kadercilikle onu zgrle kavuturan belirlenimcilii birbirinden en byk bir zenle ayrmamz gerekir. Kadercilik yle der: Korktuunuz bu olay, kanlmazdr. Gemite ne olmu olursa olsun, ondan kanmak iin ne yaparsanz yapn, o mutlaka meydana gelecektir. Yunan mitolojisinde Oedipusun kaderi babasn ldrmek ve annesiyle evlenmektir. Daha nce gelen olaylar ne olursa olsunlar, bu sonu zorunludur, meydana gelmemezlik edemez. Buna karlk belirlenimcilik sadece olaylarn zorunlu yasalarla birbirlerine bal olduklarn ileri srer. Bylece metal bir ubuun stlmas onun zorunlu olarak genlemesini meydana getirir. Ama eer metal ubuun genlemesini istemiyorsanz, bunun yolu vardr: Onu stmaktan vazgemeniz yeter! O halde insann zgrle kavumas iin bir mucizeye ihtiyac yoktur. Peri masallarnda olduu gibi doa yasalarnn ilemekten kesilmesine ihtiyac yoktur. Doa yasalarn akll bir biimde kullanmas yeterlidir. Etkili teknikler araclyla engelleri imkanlara evirmesi yeter. Alain, bizi, sularn zerinde ynn bulan bir yelkenli rnei zerinde dnmeye davet etmektedir. Rzgarlar terstir, ama yelkenci usta manevralarla, zigzag yaparak ilerlemeyi baarr. Bunun iin onun mucizevi bir biimde rzgarlarn ynn deitirmeye ihtiyac yoktur. Sadece akll bir biimde doa yasalarn kullanmay bilmesi yeter. Alain yle der: "Okyanus iyiyi, kty bilmez. Dalga, rzgar ve ay takip eder ve ben bir yelkeni atmda rzgar onu aya gre iter. Yelkenci yelkene yn verir, dmene aslr ve rzgarn kendi gcn kullanarak rzgara kar ilerler." Hegel, daha nce insann "akln hilesiyle" kendini zgrletirdiini sylemekteydi. Akl, dorudan doruya etkide bulunmaz, doa yasalar araclyla dolambal olarak etkide bulunur. "Ayn zamanda akln amalarnn gereklemesi iin" doa yasalarn kurnaz bir biimde ie kartrmak, "nesnelerin birbirleri zerine etkide bulunmalarna imkan vermek ve onlarn karlkl srtmelerinden yararlanmak yeterlidir". Bylece Spinoza, zgrln, zorunluluun bilincinde olmak olduunu sylerken hi olmazsa gerek bir zgrle kavumann ilk kouluna iaret etmekteydi. Engelsin AntiDhringte yazd gibi, "Zorunluluk ancak anlalmad lde krdr. zgrlk doa yasalarndan bamsz bir eylemi dlemek anlamna gelmez, o bu yasalarn bilgisi ve bylece belli amalar gerekletirmek zere sistemli olarak onlar harekete geirme imkan demektir".
zgrlk ve teknik
O halde zgrl (evrenin yasalarndan yararlanarak ona egemen olmak demek olan) teknie, Descartesn Yntem zerine Konumann altnc blmnde bizi "doann efendisi, sahibi" klacan syledii teknie zde klacaz. Ancak adalarmz her zaman bu aklc iyimserlii paylamamaktadrlar. Tekniin, insan doa karsnda zgrletirdiini kabul etmektedirler. Ancak buna insann kendi tekniklerinin klesi olduunu eklemektedirler. Sava silahlarnn korkun gelimesine, atom bombasnn dehet verici sonucuna iaret ederek makinelemeyi her trl ktln sorumlusu olarak sulamaktadrlar. Gerekte bu tr kantlar, kesin deildir. nk maddi alanda gereinden ok teknie sahip olduumuzu deil, daha ok insani ilikiler alannda yeterli lde tekniimiz olmadn sylemeliyiz. nsan toplumlarnn ileyiini ve insan davrannn belirlenimini fiziksel ve kimyasal olaylarn belirleniminden ok daha az biliyoruz. zgrlmz bu-
142
zgrlk
gn o kadar tehlikeli bir biimde snrlandran, budur. Sanayi alannda gereinden ok tekniimiz olduunu deil, siyaset, kaynaklarn paylalmas, uluslararas ilikiler alannda kafi sayda tekniimiz olmadn sylemeliyiz. Ekonominin ve insani ilikilerin dzenlenmesi maddenin iletilmesi kadar aklsal olsayd ok daha zgr olurduk. zgrle ulamamzn yolu, insan bilimlerinin gelimesinden gemektedir. Bu noktada ounlukla grmezlikten gelinen temel bir fikirle karlamaktayz: zgrlk , anari deildir, tersine o aklsal bir dzenleme gerektirir. Fizik dnyada belirlenim olmasayd, eer o srekli bir mucizeler alan olsayd, insani eylem onda hibir dayanak noktas bulamazd. Bu durumda onun kaprislerinin klesi olurduk ve hibir zgrlk mmkn olmazd. Ayn ekilde bir toplumda soyut olarak herkesin zgrln gven altna alan yasalarn yokluu, gerekte en zayfn en gl tarafndan ezilmesiyle sonulanacaktr. "Ekonomik liberalizm" denen rejim sadece soyut bir ekonomik zgrlk salar. Bu rejimde arz ve talep serbesttir. Devlet, fiyatlarn ve cretlerin tesbitine karmaz. Bu ise somut planda, retim aralarna sahip olanlarn i glerinden baka bir eyleri olmayanlara hakim olmalarn dourur. Liberalizmin ilkesi "serbest bir kmeste zgr tilki"dir. Pere Lacordaire bunu ok kesin bir cmleyle ilan etmitir: "Zayfla gl arasnda, ezen, zgrlktr; zgrle kavuturan, yasadr." Ksr zgr irade efsanesinin karsna, o halde, doa ve topluma ilikin srekli olarak daha kesin ve daha tam olan aklsal bilgiden hareketle insann yava yava zgrle kavumasnn somut gereini koymann devimiz olduuna inanyoruz. Bu belirlenimlerin bilgisi, aklsal tekniklerden yararlanmak yoluyla kiiliin gelimesi, btn olarak insann gerekletirilmesinin biricik olumlu hazrln tekil edecektir.
zgrlk anari deildir
143
zgrlk
n 2. nsann aknl
Spinoza, insann bir imparatorluk iinde bir baka imparatorluk olmadn, kendisini evreleyen ey tarafndan belirlenmi olduunu sylemekteydi. Bu dogmatik tezin karsna Sartre bir diyalektii koymaktadr. Gerekten bir yandan Sartre, her insann "bir durumda" olduunu kabul etmektedir. Onun bir bedeni, dostlar veya dmanlar, nnde bulunan engeller vb. vardr. Ama te yandan duruma anlamn zgrce veren insandr. rnein, bir belirlenimci, ezilen insanlarn dayanlmaz bir durumda bulunduklar iin isyan ettiklerini ileri srecektir. Sartre bir durumun "kendinde" dayanlamaz bir durum olmadna, ancak bir isyan tasarsnn ona bu anlam kazandrdna iaret eder. Bir baka tasaryla sz konusu durumu Tanrnn bizi bir snavdan geirmesi olarak grebilirdik. Gelecekle ilgili niyetlerimi, tasarlarm imdiki duruma yanstarak onu zgrce bir eylem motifi haline geiren benim. Sartre ite bu anlamda, "Biz hibir zaman Alman igali altnda olduumuz zamanki kadar zgr olmadk" demekteydi. Bu cmledeki paradoks ancak grntedir, nk bir durum ne kadar g, trajik, zorlayc ise yapmamz gereken seim o kadar acildir. O halde durumlara bir anlam kazandran ey benim kararlarmdr.
"zgr olmaya mahkumuz"
Dnya her zaman yalnzca benim zgrlmn aynasdr. Ve Sartren aknlk diye adlandrd ey, iinde bulunulan bir durumun gelecee ilikin bir tasaryla almasdr. Biz tam da "durum iinde" olan varlklar olduumuz iin, Pascaln dedii gibi, "gemiye binmi" olduumuz iin seimler kanlmazdr, zgr olmaya bir eit mahkumuz. Sememeyi semek de bir seim yapmaktr. Hibir ey yapmamam da zgrlmn bir karardr ve benden hesap sorulabilir. Buna her an seim yapmak durumunda olduumuzu ekleyelim. Dnk zgr kararlarmz yarnki kararlarmz balamaz. Eer istersem her an hayatm deitirebilirim. Var olduum srece, mhlet alm durumundaym ve geleceimi yeni bir yne evirmek imkanna sahibim, bylece gemiimi deitirip, onu kurtarabilirim. zgrlm ancak lmle son bulur. Varoluum sona erdii anda hayatm artk varlk ve z olur. O artk tmyle gemitedir, kader haline gelmitir. O artk tamamen olmu bitmi bir eydir, bu ekilde benden sonra yaayanlarn baklar nne konulmu bir eydir: "lmek, dirilere yem olmaktr."
Sartre bu itiraza, insann gerek anlamda bir doas olmadn syleyerek cevap vermektedir. Bu akl ta, bu koltuun bir doas vardr. Onlar, tam ve basit olarak kendileridir. Onlar "kendilerinde"dirler. (Altnn som olduunun sylendii gibi) onlarn gereklikleri somdur. Onlarda ne bir "i", ne "mmknler" vardr. Ama insan, var olduunun bilincindedir, o "kendisi iin" vardr.1 Varoluu bilincinde yansr. Dolaysyla o kendine a
eyin "varlk" olmasna karlk insan "varolu"tur, yani o "kendisi iin" olann aknlyla "varlk"n kendisinden kurtulur. Var olmak (ex-ister) etimolojik anlamnda "dna kmak"tr. Ne bedenim, ne karakterim denen ey, ne hayat artlarm benim iin bir kader deildir. Gndelik dilde denildii gibi ben her zaman "paam kurtarabilirim, iin iinden syrlabilirim (sen sortir)". Varoluuluun anlam budur.
144
zgrlk
priori olarak tanmlanm hibir doa ykleyemez. rnein, hznl olduumun bilincinde olmam, zntm uzamda bulunan bir nesne gibi ortaya koymam demektir. Bir bakasn grr gibi huzursuz olduumu, kprdayp durduumu grmem, hkrdm iitmem demektir. zntsnn bilincine varan ben, artk tam olarak znt duyan ben deildir. "Kendisi iin" olmak, bilinli olmak, artk tam olarak kendimizle bir dmememiz, ne isek o olmaya hibir zaman iin mahkum olmamamz demektir. te sartrec insan, bu anlamda, olmad eydir, olduu ey deildir. Ben, u garson olduunu bilen ve mkemmel bir biimde bu rol oynayan garson gibi ancak zihnimde, ne isem o eyim. Ne olduumun bilincinde olduum iin o olduum eyi olmay ancak oynayabilirim. Bilincim nesne olarak ortaya koyduu ve at benimin zelliklerini "hiletirir". O halde her zaman bu hi, bilincin gstergesi olan bu "hilik" beni kendimden ayrmaktadr. Sartre burada (descartes veya kant biim altnda) geleneksel niversite idealizmiyle, yani dnlen nesnenin dnen zneye greli olduu ve bilincin nce geldii gryle birlemektedir. Bu noktada "Bilin her eyin zerine ykselen gurur ve her eyi dncenin bir varl haline getiren inkardr" diyen Alainden fazla uzakta deiliz. nsan bilinle tanmlanr ve psikolojik bilin-d yoktur. Bir bilin iin var olmak, var olduunun bilincinde olmaktr. Bilincin eitli dereceleri yoktur, daha ok veya daha az bilinli olamayz. Ancak bilin farkl amallklara brnr. Hayal kurmak alglamaktan farkl bir ey deildir, o sadece nesneyi bir baka tarzda ortaya koymaktr (onu var-olmayan gibi ortaya koymak). Hatta baylma, u heyecann son noktas, bilincin ortadan kalkmas olan ey, aslnda tehlikeyi aklsal bir biimde ortadan kaldrma usulleri yerine bysel bir usul koyan bilincin bir hilesinden ibarettir. rnein, kafesinden kam fkeli bir kaplann nnde baylrm. Bu, tehlikeyi ortadan kaldramadm iin tehlike bilincimi ortadan kaldrmam demektir. Tehlikeyi nesnel (aklsal) olarak ortadan kaldrmak yerine znel olarak (by yoluyla) ortadan kaldrrm. nsann bu yenilgisi gene de bir ekilde insan bilincinin bir karardr. Bilin-dn inkar eden Sartre, klasik psikanalizin yerine varolusal psikanalizi geirir. Ona gre komplekslerim, farknda olmakszn ocukluumun olaylar tarafndan bende meydana getirilen eyler deildirler. Gerekte ekingen, endieli veya korkular olan biri olmay seen benim ve bilin-d denilen ey, benim bilincimin "kt niyeti"nden baka bir ey deildir.
Bilin-dnn inkar
145
zgrlk
unu syleyen retiyle Diyalektik Akln Eletirisinde uzun uzun yeniden ele alnan- insann feodal ve kapitalist toplumlarda kkl bir biimde yabanclam olduu ve ancak sanayi retimindeki artn mmkn klaca bir devrimle zgrlne kavuturulabilecei grn nasl badatrabiliriz?
Bireysel zgrlk, kolektif yabanclama
Gerekte Varlk ve Hilikin bireysel varoluu incelemesine karlk, Diyalektik Akln Eletirisi kolektif varoluu incelemektedir. phesiz her "kendisi iin" varlk, tasarlarnda zgr olarak kalr, ancak yabanclam toplumlarda bireysel "praksis"lerin toplam hi kimsenin artk zgrlkle ilgili amacn tanmad bir duruma yol aar. rnein, feodal dnem ininde her kyl ekilebilir topraklarn oaltmak iin arazisindeki aalar kesmektedir ve in ksa bir sre sonra sel basknlarna ak aasz bir lke haline gelir. Bylece bu rnekte bireysel "praksis"ler felakete yol aan ve istenmeyen bu ortak sonularnda yabanclam durumda ortaya karlar. Yabanclama, her zgrln iine dt tuzaktr (XIX. yzylda iiler "zgrce" cretlerinde azaltma yaplmasn kabul etmekteydiler, nk cretlerinde azalmay isizlie tercih etmekteydiler).1 Snflar savanda sz konusu olan grup (rnein devrimci iiler) yabanclam zgrlklerin paralarn toparlar ve etkili bir praksise giriir. Colette Audrynin gzel bir ekilde syledii gibi, "Sartren felsefi dncesi, eserinin bandan sonuna kadar, dikkate deer bir birlik ve devamllk gsterir. Bu devamllk sonsuz kez tekrarlanan bilincin bir ey olmad, insani gerekliin znn amalar ynnde her zaman kendini amak olduu, dolaysyla onun belirlenime indirgenemeyecei grnde kendini gsterir". Kendisini yabanclatran toplum tarafndan koullanm olan insan ancak ona kar belli bir mesafe alarak sonunda onu deitirebilir. Tarih, insani zgrlklerin birbirlerini kurtardklar ve kendilerini devrimci praksisler olarak tasdik ettikleri alandr. Sartren marksizmi temelde varoluuluunun olduu ey, yani bir hmanizm olarak kalmaktadr.
"nk bask (sadece bask altnda tutulanlar ortadan kaldrarak) zgrl ortadan kaldrmaz, o onlara boyun emekten baka bir k yolu brakmayarak zgrl kendisinin su orta yapar." (Diyalektik Akln Eletirisi)
146
zgrlk
Yapsalclk, felsefe problemlerini ada bilimsel mantn ve lengistiin zihniyeti iinde yeniden dnr. Mantk Ludwig Wittgenstein Mantksal-Felsefi ncelemesinde, mantn "evrenin mimarisi" olduunu sylemekteydi. Dnyay manta gre anlamak, ifadeleri biimsel olarak ele almak, sadece mantksal yaplaryla ilgilenmek zere nermelerin sezgisel ieriini, yaanan anlamn parantez iine almaktr. Bu yntem lengistikte parlak bir biimde kendini kabul ettirmitir. Yap kelimesi bugnk anlamyla ancak 1928de, lengistlerin Laheydeki Birinci Uluslararas Kongrelerinde yaptklar tartmalarda ortaya kmsa da Ferdinand de Saussure (1916da yaymlanm olan) Genel Lengistik Derslerinde her dilin bir sistem gibi gz nne alnmas gerektiini gstermiti: Bir iaretler bileimi olan dil, biimsel bir sistemle ayn eydir. Bir dilin eleri -ister anlam birimleri, kelimeler, ister farkl ses birimleri, fonemler sz konusu olsun- kendilerinde, kendi ierikleri asndan deil, bir sistem oluturan ilikiler a asndan gz nne alnmaldrlar. Fonemler gibi kelimelerin de "diferansiyel bir tanm vardr, onlar ancak birbirlerine zt olarak ortaya konabilirler". Yzba kelimesi ancak temen veya komutan kelimesinin zdd olarak bir anlama sahiptir ve (t) fonemi ancak onu derhal (b) foneminden ayrt ettiim iin anlaml bir fonemdir (Bir bala ta arasnda derhal ayrm yaparm). Yapsalclar iin dilin yaps btn kilitleri aan bir anahtardr. Lengistik modelden hareketle toplum biimleri, edebi eserler, mutfak gelenekleri verimli bir biimde incelenebilir. Albrsin hakl olarak iaret ettii gibi yapsalcln insan, artk Malrauxun insan gibi eylemlerinin toplam deildir, "ifade edilmi veya edilmemi szlerinin veya cmlelerinin toplamdr". Levi-Strauss gibi bir yapsalcnn bir toplumu nce efsaneleriyle, yani szleriyle tanmlamas dikkate deerdir. Ve o, bir toplumun btn kurumlarnda, somut ierikleri altnda yeralan lengistlerin incelediklerine benzer biimsel bir sistemi ortaya karmaya alr. Her toplum bir dei tokular sistemidir ve dei toku edilen eylerin doas ne olursa olsun -onlar ister tketim maddeleri, ister efsaneler veya kadnlar olsunlar- bu sistemin biimsel yaps aratrlabilir. Btn bunlarda kurumlarn yaanan anlam bir tarafa braklr. Bir semantikten ziyade sentaks kurmak sz konusudur. O halde burada felsefe yapma tarznda kkl bir deiikliin varolduunu kabul edebiliriz. Yapsalcln her birini varoluuluun bir yneliminin karsna koyabileceimiz temel ynelimini akla kavuturalm a) Foucaultun bir deyimini kullanmamz gerekirse, yapsalcln "sistem ak" doal olarak tarihe yklenen nemi azaltmaya doru gider. Gerekten bir sistem, bir yap, zamann belli bir annda bir arada var olan unsurlarn bir dzenleniidir. Onda aklama senkronik (ezamanl) bak asndan yaplr. Tarih artk aklsalln ayrcalkl bir alan deildir. Tarih, dzensizlik, ilineksellik, daha sonra yeni bir yapda tekrar dengeye kavuacak olan bir sistemin bozulmas anlamna gelir. Bylece Foucault iin birbiri ardndan gelen uygarlklar arasnda bir kesinti vardr, onlarn her birinin kendine zg bir yaps, bir dil tr vardr (Rnesansta dil, gerei temsil etmek ister. Klasik ada ise dil, dzene sokmak, snflandrmak ister. Bylece her dnemi zel bir zihinsel yap belirler). Ancak Sartrea gre, "Foucault bilinmesi en ilgin olan eyi (...) insanlarn bir dnceden baka bir dnceye nasl getiklerini sylememektedir. nk bunun iin onun praksis, yani tarihi iin iine kartrmas gerekmekteydi ve o tam da bunu reddetmektedir". b) Yapsalclk bilin-dnn, yani Sartren inkar ettii eyin gerekliini vurgular. nsan bilimlerinde yapsalc yntem, kltrler ve kurumlarn nmze koyduklar ok
Tarih-d bir bak as Yapsalclk ve biimcilik
Yapsalclk ve lengistik
147
zgrlk
anlaml mesajlar bir tr "deifre" etmekten ve onlarda "gizli bir sentaksn kurallar"n kefetmekten ibarettir. Bilin-dnn varln bu tasdik ediin temelde yapsalcln tam analmyla bilimsel tutkularyla ilikili olduuna iaret edelim. nk "her bilim, gizli olann bilimidir". Bachelard, kendiliinden bilgi, yani alglanan, yaanan bilgiyle bilimsel bilgi arasnda bir kesinti olduunu gstermitir. Bu, madde bilimleri iin olduu kadar insan bilimleri iin de geerlidir. Burada freudu psikanalizin etkisi ak olarak ar basmaktadr. Lacann btn aratrmalar Freuda dn bal altnda yer almaktadr ve Freudun kendisi de saussurec lengistik iinde daha iyi anlalabilir. Nrotik belirtiler bir psikanalist iin deifre edilmesi gereken anlalmaz iaretler, "bastrlm" anlamlar kefedilmesi gereken esrarl szler deil midirler? Onlarda sadece bir imge sz konusu deildir ve nrotik belirtinin gerisinde dilin yapsyla ayn olan bir yapnn bulunduunu anlamak gerekir. "Maddi bilin-d"nn, "pozitif dillerin incelenmesinin kefettii ayn yasalara" boyun ediini grmeliyiz. rnein, ryadaki yer deitirme olay (bastrlm bir nesneye, ryann ak ieriinde mevcut tek ey olan bu nesnenin ksmlarndan biriyle gizlice iaret edilmesi) gramercilerin ad deiimlerinin ayndr. Bu bizi artmamaldr, nk insan her eyden nce szdr, nk karlatmz yasaklamalar nce kelimelerdir, nk hayvansal ihtiya ancak dilde ifade edilerek bizde insani bir arzu haline gelir. Bylece Lacana gre freudu bilind, "znesinin gramer ve sentaksn bilmedii bir konuma"dr.
znenin reddi
c) Bilin-dnn rolnn tasdikine kolayca yapsalcln en nemli temasn, anti-hmanizmini balayabiliriz. Lacann dedii gibi, "Ben, var olmadm yerde dnrm, dnmediim yerde varm". Beni belirleyen yaplar bilin-ddr. Varoluuluun da temsil etmeye devam ettii descartes veya daha ok kant dnen znenin ncelii, o halde, yapsalclk tarafndan reddedilmektedir. nsan, yaplar nnde ortadan kalkmaktadr. Daha Saussurede bile insani varln eylemi olan sz, ikincildir. nemli olan dildir, btn szleri aan kiilik-d sistemdir. nsan dilin yerinden ve yaplarn rnnden ibarettir. Foucaultun dedii gibi, "Dnenin insan olduunu dnmeksizin dnmek istemeyen herkese ancak felsefi bir glmeyle karlk verilebilir". Tanrn ldn ilan eden Nietzscheden sonra yapsalc filozoflar bir ekilde insann ldn haber vermektedirler. Varoluulukla yapsalclk arasndaki kartlk Sartre ve Althusserin marksizm hakkndaki kart anlaylarnda da kendini gstermektedir. Sartre iin marksizm, kendini dnyaya yanstan, onu deitiren ve tarihi yapan insandr. Marksizm bir praksis hmanizmidir. Althusser iin ise marksizm, bir anti-hmanizmdir ve insan burada da yaplarn bir rndr. Snf savalar artk burada "durum iinde zgrlkler"in atmas deildir, tarihin belli bir annda belli bir topluma zg olan "retim ilikileri"ni meydana getiren ilikiler, farkllklar ve ztlklar sisteminin yansmasdr: "retim ilikilerinin yaps retici aktrler tarafndan igal edilen ve stlenilen yerleri ve ilevleri belirler. retici aktrlerin kendileri ise bu ilevlerin tayclar olmalar lsnde bu yerleri igal eden varlklardan baka bir ey deildirler." Tarihin "gerek zneler"i, o halde, somut insanlar deildir, bu "yer ve ilev tanmlayclar ve datclar"dr, baka deyile retim ilikileridir. Mikael Dufrenne u sonuca vararak bu metni iyi yorumlamaktadr: "O halde retim ilikilerinin insani ilikiler olduunu sanmaynz! Sistemi oluturan ve ileten, ilikileri dile getiren nermelerdir ve insanlar nermelerle ilgili fonksiyonlarda deikenlerden baka bir ey deildirler.
148
zgrlk
A N A
F K R L E R
En geni anlamnda zgrlk, zorlama yokluudur ve kendisinden kurtulduumuz ne kadar ok sayda zorlama varsa o kadar ok sayda zgrlk, serbestlik vardr. rnein, bir tan yerekimi yasasn engelleyebilecek her eyden kurtulmu olduu durumda "serbest" dt sylenir. Serbest dei toku, gmrk zorlamalarndan ve tarifelerden kurtulmu ticarettir. Basn zgrl, sansrn zorlamalarnn yokluudur. Metafizik zgrlk veya zgr irade her trl belirlenimden kurtulmu zgrlk, mutlak zgrlktr. zgr iradeye inanmak, rnein u cinayeti ilemi olan filancann (ayn ortamda yetien ve ayn koullarda bulunan ayn adam olarak) bu cinayeti ilememi olabileceine inanmaktr. Sadece tm d zorlamalardan deil, ayn zamanda her trl i belirlenimden de kurtulmu olan metafizik zgrlk, o halde, insana gndelik hayatnn her annda verilmi olan bir tr mucizevi gtr. zgr iradenin taraftarlar iki kant yardmlarna arrlar: Birincisi, zgrlmle ilgili sahip olduum "gl i duygu", isel zgrlk deneyimimdir. kinci ve daha nemli olan ahlaksal deneyimimizdir: Eylemlerimizden, zellikle yanllarmzdan kendimizi sorumlu hissetmemiz, eylemlerimizin zgr faili olduumuzu bildiimizi gstermektedir. Bu kantlarn bilincin tanklna dayandklar fark edilecektir. Ama bu tanklk reddedilemez mi? Eylemlerimiz belki bilin-d nedenler tarafndan belirlenmitir (Spinozadan sonra psikanalizin bize syledii budur). ada felsefede Jean Paul Sartren varoluuluu, mutlak zgrln tarafn tutmaktadr. nk varolu hibir manta, hibir sisteme indirgenemez. phesiz baz nedenlerle eylemde bulunduum sylenecektir, ama varoluular buna nedenleri seenin ben olduum ynnde cevap vermektedirler. Bunun tersine yapsalclar aklcla ve mantksal yaplara bir dn temsil etmektedirler. nsan artk her trl manta meydan okuyan, aknln efendisi deildir. O tekrar basit bir bilgi nesnesi olmaktadr. Ve onun (bilincinde olmad) z, zellikle dilin yapsnda deifre edilebilir.
149
zgrlk
YORUMLAMA METNLER
Spinozada zgr iradenin reddedilmesi
"Kendi payma sadece kendi doasnn zorunluluu sonucu eylemde bulunan eye zgr, baka bir eyin etkisi sonucu varla gelmek ve belli bir tarzda eylemde bulunmakla belirlenm olan eye mecbur bir ey diyorum. rnein, Tanr (zorunlu olmakla birlikte) zgr olarak vardr, nk o yalnzca kendi doasnn zorunluluu sonucu vardr. O halde grdnz gibi ben zgrl, zgr bir karar iine deil, zgr bir zorunluluk iine yerletiriyorum(...) Ama belli ve kesin bir tarzda var olmak ve eylemde bulunmakla belirlenmi olan tm yaratlm eylere gelelim. Bir ta kendini iten d bir nedenden bir miktar hareket kazanr (...) Her tekil nesne var olmak ve belli ve kesin bir yasaya gre davranmak bakmndan zorunlu olarak d bir neden tarafndan belirlenmitir. imdi hareketine devam ederken tan bu hareketini srdrmek iin mmkn olan her abay yaptn bildiini ve dndn tasavvur ediniz. Bu ta hi phesiz sadece kendi abasnn bilincinde olduu iin(..) zgr olduuna inanacaktr (...) Btn insanlarn sahip olmakla vndkleri ve aslnda sadece onlarn kendi arzularnn bilincinde olmalarndan, bu arzular belirleyen nedenleri bilmemelerinden kaynaklanan insan zgrl ite byle bir eydir. Bylece bir ocuk zgr olarak st arzu ettiini zanneder (...) Bir sarho daha sonra sylememi olmay tercih edecei bir sz zgrce sylediine inanr.
SPINOZA, Schullere Mektup, Mektup 58, 1674
150
zgrlk
Ayrca dnyann nme koyduu engeller, zgrlmle salt yok edici bir g olarak basit bir iliki iinde deildir. O bir veri olan kaya ile veri olarak var olmaya alan zgrlm arasnda, yani zgrlmn henz olmad olumsallkla onun salt olgusall arasnda zgrlk tarafndan aydnla kavuturulan bir ilikidir. Ayn trmanma arzusuna sahip iki insan gz nne alalm: Onlardan atletik yapya sahip u trmanc iin o kaya trmanmas kolay bir kaya olacak, dieri, yani acemi, antrenmansz, zayf bnyeli biri iin o, trmanlmas zor bir kaya olacaktr. Ancak bedenin kendisi de ancak zgr bir seim sonucu antrenmanl veya antrenmansz bir beden olacaktr. Ben orada olduum, kendimi neysem o ey yapm olduum iin o kaya benim vcudum iin gl bir engel meydana getirmektedir. ehirlerde yaayan ve avukatlk cbbesi altna gizlenmi vcuduyla savunma yapan avukat iin ise bu kaya ne trmanlmas kolay, ne zor bir kayadr. O, onun iin hibir biimde ortaya kmakszn dnyann btn iinde erimitir. Bu anlamda kendisini benim yarattm glklerle (daclk, bisiklet binicilii, spor) kar karya getirerek vcudumu sska olarak seen benim. Eer spor yapmay sememi olsam, ehirde kalmay ve sadece ticaret veya zihinsel almalarla megul olmay semi olsam, vcudum bu bak asndan sska olarak nitelendirilmeyecektir. O halde zgrlk paradoksunu sezmeye balyoruz: Ancak bir durum iinde zgrlk vardr ve ancak zgrlk sonucu bir durumun kendisi vardr.
J. P. SARTRE, Varlk ve Hilik
151
zgrlk
duvarnn yklmas
152
DOKUZUNCU BLM
Ahlak ve mutluluk
Ahlaksal talebi hakl karmak, insan doasndan hareketle onu aklamaya girimek; ideali, deeri -var olmayan ancak var olmas gerekeni- gerekte var olan bir ey zerine dayandrmaktr. O, deeri varlk zerine oturtmak, aklsall doaya dayandrmaktr. Ancak bunu yapmann iki tarz vardr. Ya ahlaksall dolayl olarak doadan hareketle aklarm, rnein yle derim: Sonuta dev denen eyi yaparsam, alrsam, yalan sylemezsem, gerektiinde yaknlarma yardm edersem, gvenlik iinde yaarm, etrafmdakilerin saygsn kazanrm ve toplum beni korur. Bylece fedakarlm ve yardm severliim aslnda bencilliimin bir kurnazl olur ve ahlaksal hayatm karma dayanr. Veya beni kendiliinden iyilik yapmaya iten duygulara, eilimlere bavurarak ahlaksal davranmn hesabn veririm. Ktlkten doal olarak irendiimi, buna karlk ahlaksal davranlarn doal olarak bana ekici geldiini saptarm Bu ikinci durumda ahlaksallk dorudan doruya doaya, duygularma dayanr. Bu bak asnda ahlaksal hayat artk kurnazca bir hesaba dayanarak doaya geri gitmez. O, dorudan doruya doann ifadesi olur.
Ahlakn temeli
1. kar ahlaklar
n 1. Epikurosu ahlak
Epikuros geleneksel bir ahlak, hatta kurallarnda olduka sert bir ahlak, dolayl olarak basit kar ve haz kaygsndan hareketle hakl karmaya alr. Burada deer gerekten doadan hareketle aklanr ve ahlaksal bakmdan arzu edilebilir olan, gerekte arzu edilene dayanr: Btn canllar gibi insanlar da her eyden nce hazz ararlar. Haz, plak, biyolojik bir olgudur. "Her hazzn kayna, beden hazzdr." Ancak Epikurosun bu szyle bir iddet ve sefihlik hayatn hakl karmaya altn sanmaktan kanalm. Durum tamamen tersidir. nk Epikurosta gerek haz, "ac yokluu"dur. Bylece Epikurosun ahlak her eyden nce acdan, yani her trl ac verici eyden, tehlikeden, maceradan kanmaktan ibarettir. Epikuros yapay hazlar (konfordan, gururdan doan hazlar), hatta doal olmakla birlikte hayat iin dar anlamda zorunlu olmayan hazlar (rnein cinsel tutkulara ilikin hazlar) mahkum eder. Byle hazlar, kark, sorunlu hazlardr ve aclara yol aarlar. Aslnda bilge kii yalnzca ayn zamanda doal ve zorunlu olan hazlarn peinden koacak ve sk bir biimde en azla yetinecektir: Biraz ekmek, biraz su, zerinde uyumak iin biraz saman ve biraz dostluk. Hazzn yceltilmesine dayanan sert ve ileci bir ahlakn epikurosu elikisi grlyor!
Acdan ka
n 2. ngiliz faydacl
XVIII. yzylda ngiliz hukukusu Jeremy Bentham tarafndan ortaya atlm olan kar ahlak, bu dnemde ngiliz ticaretinin yaratm olduu refahla ilikilidir. Ancak o,
153
Ahlak ve mutluluk
znde daha ilenmi bir biim altnda Epikurosun ustaln tekrar etmekten baka bir ey yapmamaktadr.
Haz aritmetii
Aslnda Benthamn doal haz arayndan hareketle dolayl olarak hakl karmaya alt, geleneksel ahlaktr. Bentham kaba ve bilinsiz haz kaygsnn ou kez ahlakszca eylemlere yol atn, bunun yannda sonuta ona boyun een kiinin kendisine sevinten ok aclar getirdiini kabul etmektedir. Bunun tersine, kar ve hazzna akllca hizmet etmek arzusunda olan kii, ahlaksal davran diye nitelendirilmesi uygun olan eyi yapacaktr. Drst insan, usta bir muhasebecidir. O, eyleme girimeden nce dnr ve karn hesaplar. Bu kii "haz aritmetii"nde ustalar. nk ahlaksal bilanosunu karmak iin hazlar her trl boyutunda "lmek" gerekir. Bu boyutlar, hazzn "iddet"i, "sre"si, zaman bakmndan "yaknl" (u anda nmzde bulunan bir haz, uzak bir hazdan daha iyidir), "kesinlii" (Emin bir hazz yalnzca muhtemel olan bir hazza feda etmemeliyiz), "safl" (Acyla kark olmayan bir haz, saftr), "verimlilii" (Bir haz baka hazlar dourduu lde verimlidir), hatta kapsam, yani benim hazzmn ilgilendirdii insanlarn saysdr (nk en azndan bana hibir maliyeti olmadnda doal olarak hazzmn bakalar tarafndan paylalmasn tercih ederim). Bu hazlar hesab araclyla Bentham, geleneksel erdemlerin, kartlar olan erdemsizliklere gre, daha saf, daha uzun mrl, daha verimli, daha kapsaml hazlar verdiini kantlar. rnein, ll imenin ayyalktan daha fazla haz verdiini grmek kolaydr. Ancak basit olarak, psikolojik adan, bu haz aritmetii kar klabilir gibi grnmektedir. O, "mutluluun, bir hayattn btnnde, mmkn olduu kadar az acnn ve en ok sayda hazzn yer almasndan ibaret olduu" postlasna dayanmaktadr. Oysa gerekte haz ve mutluluk, ayn trden ve karlatrlabilir eyler deildir. Onlar ayn plana ait deildir. Ben ok mutsuz olabilirim, ama gene de bir bardak st imekten haz duyabilirim veya fazla haz duymakszn kendimi ok mutlu hissedebilirim. "Elenenler" ve haz peinde koanlar, ou kez mitsiz insanlardr.
karlarn uyumas
te yandan Benthamn kendisi tarafndan iaret edilmi olan bir baka, zel olarak ahlaki plana ait olan bir glk vardr. Her insann kendi karn iyi hesaplamay bildiini var sayalm. Peki bundan herkesin kendi kar peinde koarken bakalarnn kar peinden de koaca sonucu kar m? Bu soruya genellikle XVII ve XVIII. Yzyl ngiliz faydaclar, karlarn kendiliinden uyuaca cevabn vermektedirler. O zamanlar ok revata olan ekonomik liberalizm, rnein Adam Smithle birlikte, tccarn karnn, mterinin karyla ayn olduu, iverenin karyla cretlilerin karnn vb. bir dtn savunmutur. Byle bir iyimserliin olaylar tarafndan yalanlandna kani olmak iin tam da XIX, yzyl ngilteresinde sosyal snflarn manzarasn gz nne almak yeter. Sanayi burjuvazisinin olaanst zenginlemesine, ii snfnn zellikle korkun lm orannn iaret ettii, mthi sefaleti elik etmitir. Her ne kadar, bireysel bencillikler arasnda bir ncel uyum yoksa da, kar ahlak bir baka kaynan yardmna geldiini grecektir. Benthamn bir hukuku, ceza hukukusu olduunu unutmayalm. yi dzenlenmi bir dl ve cezalar sistemi araclyla karlar dardan ve yapay olarak uzlatrlabilir. Doal olarak sizin czdannz korumak, benim ise onu almakta karm vardr. Ama iyi dzenlenmi bir toplumda bunlar olmayacaktr.
154
Ahlak ve mutluluk
Byle bir toplumda benim sizin czdannz armakta artk hibir karm olmayacaktr, nk, bu toplumda hrszlar hapse gnderilecektir. phesiz Bentham, hapishaneyi, insann zgr olduu zamana gre daha mutsuz olaca, ancak kural uygulayan ve disipline uyan mahkumun kurala uymayana gre daha mutlu olaca bir yer olarak tasarlar. Bylece mahkum namuslu olmay, yani karn iyi hesaplamay renir. Byle bir sistem kendisini ahlakn temeli olarak sunabilir mi? phesiz hayr, nk bu sistemde Bentham, kendi ilkeleriyle tutarl olarak, kazanl dolandrclklarn ve sahtekarlklarn gizleyebilecek kadar usta olan bir hrsza hangi eletiriyi yneltebilir? Sonuta ceza grmeyen hrsz, karn iyi hesaplam demektir. Aslnda Benthamn ahlak, yalnzca ahlakn bir karikatrdr. ok hakl olarak bu ahlakn temelde her trl ahlaka yabanc insanlara, ahlaki davranlar yaptrma niyetinde olduu sylenmitir. Benthamn sisteminde bencillik, zgecillie damgasn vurmaktadr. Onu temellendirmek yle dursun, tahrip etmektedir, nk kar gden zgecillik, zgecillik deildir. kar, ahlak temellendiren deil, yok eden eydir. Bu noktada, erdemleri inkar etmek iin onlar kara indirgeyen La Rochefoucauld, meseleyi daha doru grmtr: "Irmaklarn denizde kaybolduu gibi erdemler de karda yok olur."
Faydacln baarszl
n 3. Freudun bak as
Freudun ahlak konusundaki fikirleri dorudan doruya kar ahlakyla ilikilidir. Ona gre ahlak, "haz ilkesi" ile "gereklik ilkesi" arasnda bir uzlamann sonucudur. zgecillik, psikanalizin aydnla kavuturduu srelerle, bencillikten trer. Kk ocuk niin temiz olmay, anne babasna itaat etmeyi, baz itepilerini feda etmeyi kabul eder? nk ok basit olarak anne babasnn, varl iin vazgeilmez olan sevgisini kaybetmekten korkar. Bu sevgiden yararlanmaya devam etmek iin yasaklamalar kabul eder, onlar zmser, "iine alr" (Bene dayatlan bu yasaklar, bylece, kiiliin kendi iinde st-ben haline gelir). ocuk sevilmekten mahrum olmamak iin doyumdan vazgeer. Ahlak bilincinin veya daha kesin olarak st-benin bu oluumu, Oedipus kompleksinin ortadan kaldrlmas dnemine geri gider. Kk ocuun annesini yalnz kendisi iin istedii ve babasndan nefret ettii bilinmektedir. Daha sonra o, cezalandrlma korkusuyla bu nefretten vazgeer ve babasna kar duyduu nefretin yerine babasyla bir zdeimi geirir. Babasn ldremedii iin ona benzemeye alr ("Anne, kendisine sahip olunmak istenen, baba ise kendisi olunmak istenen varlktr"). Babayla zdeim kurmak, her eyden nce babann yasaklarn benimsemektir ve Freud bu anlamda unu syler: "stben, Oedipus kompleksinin mirassdr." Btn bunlarda yle grnyor ki ahlakn ve sevginin temeli, bencilliktir. Bir tr hesap yaparak baka avantajlarmz terk edip bir avantaj olarak sevilmeye deer vermeyi reniriz. Bu bak asnda ahlakn ierii tamamen keyfidir. Hrszla kar hayranlk duygusu iinde yetimi bir hrsz ocuu, st-beninde hrszn deerlerini bulacak ve bu deerlere uygun davranmamaktan tr kendini sulu hissedecektir. Marc-Andr Blochun doru bir ekilde iaret ettii gibi, en kt bir haydudun ocuu bile son derece rahata babasnn imgesine gre oluturulmu bir stbene sahip olabilir, yeter ki bu baba ocuun gznde saygnla sahip olmu ve bu saygnln korumay bilmi olsun. te yandan babann taklidi, baz igdlerden fedakarlk edilmesi veya onlarn bastrlmasn gerektiriyorsa, ocuk bunlar da yapabilir. nk
st-benin meydana gelii Her trl ahlaksalln temelinde bencillik vardr
155
Ahlak ve mutluluk
duygusal antaj, eitimi veren anne babann herhangi bir talebini deerli klabilir ve onu "iselletirtebilir." st-ben, Henri Barukun dedii gibi, u "adaletsiz g", o halde, olsa olsa gerek bir ahlak bilincinin karikatrdr.
Demek ki mutluluun aratrlmas ahlaka tamamen yabanc bir plan iinde yer alr. phesiz mutlu olma arzusu evrenseldir. Pascal yle der: "Btn insanlar, hatta kendini asanlar, mutluluu ararlar." Ancak mutluluk kavram son derece belirsizdir. Eer mutluluu "u andaki ve tm gelecekteki durumumda en yksek rahatlk, huzur" diye tanmlarsam, sonlu bir varlk olarak benim kendimin mutluluumun koullarn tanmlayamadm grmekteyim. Bunun iin benim sonlu elere sahip olmann tesine geen bir bilime, her eyin bilgisine ihtiyacm vardr. phesiz mutluluk, empirik alann stne kmaz, ama bu alan da snrszdr. Kant, herkesin akllca tler vermesinin mmkn olduunu, ancak bu tlerin belirsiz ve pheli olduklarn hatrlatmtr. Mutluluk, belirsiz bir idealdir, akln bir ideali olmaktan ok hayal gcnn idealidir. topyac Charles Fourier (1772-1837), mutlak mutluluk lkesini hayal etmekte (1600 kiiden oluan bir kyler topluluu) ve mutluluu "tm tutkularn srekli bir atlm" olarak tanmlamaktayd. O, mutluluk-ahlaksallk ztln, yapmay arzu ettiim eyle yapmak zorunda olduum ey arasndaki kkten kartl kabul etmekteydi. Fourier "Ahlak, Tanrya bir hakarettir" demekteydi, nk Tanr benim tutkularmn, arzularmn, eilimlerimin nedeni, yaratcsdr. O zaman uyumlu toplum -eer byle bir toplum mmknse- ahlakn temeli deil, her trl ahlak kavramnn ortadan kalkmas anlamna gelmektedir.
2. Duygu ahlaklar
Eer Benthamn ahlak sistemi kyorsa belki ona -ve La Rochefoucauldya- bu ahlakn psikolojik postlalarnn da kar klabilir olduunu eklemek gerekir. nsan harekete geiren eyin sadece veya esas itibariyle kiisel kar kaygs ve bencil hesaplar olduu kesin deildir.
Sempati deneyimi
Bizi doal olarak iyiye iten eilimler, duygular yok mudur? "Duyarllmzn onura, edebe aykr eylemleri seyretmek veya onlarn hikayesini dinlemekten rahatsz olduu" bir gerektir. Bunun tersine fedakarlk, cmertlik olaylarna tank olduumuzda hayranlk duygularyla cotuumuzu hissetmekteyiz (Tiyatroda, sinemada duygusal kalabalklar kendiliklerinden iyi kahramann tarafn tutarlar ve ona yaplan ktlklerden nefret ederler). nsanla ilgili ilk gerek, benin yalnzl deildir, kiilerin birlikte var olulardr. Sevincimizi- hatta kendi hazzmz, kendi karmz pahasna- baka insanlarn mutluluunda bulmamzn kayna olan sempati duygular, dostluk ve sevgi deneyimleri, insan doasnn temel verileridir.1
Benthamn kendisi hazzn kapsamn, yani paylalabilme zelliini hesaba kattnda bunu kabul etmektedir. Bylece kurnaz benciline en az da olsa bir toplumsallk vermekten ve Le Sennein ok iyi bir ekilde syledii gibi sistemini "sonsuz kk bir sempati eilimi ile, sonsuz kk bir sevgiyle dzeltmekten kendini alamamaktadr".
156
Ahlak ve mutluluk
Baka insanlarn mutluluuna tam bir kaytszlk demek olan mutlak ahlak-tanmazlk, kkten tek bencilikle, yani asli zelliini belirttiimiz bu bilinlerin iletiiminin sert inkaryla ilikilidir. Bunu, kahramanlar zalim olmaktan ok bencil olan Marki de Sadeda ak bir biimde grmekteyiz. Bu kahramanlardan biri rnein yle demektedir: "Duyulmam alaklklarn bir araya gelii sayesinde en kk bir hazz satn alabileceksem, bunun ne zarar var? nk haz, houma gitmektedir, o bendedir, bana aittir. Cinayetin sonucuysa beni ilgilendirmez, nk o benim dmdadr." Bylece Saden kahraman, kendisini mutlak bir yalnzla mahkum etmektedir ve eer insanlar ok yaygn olarak bu tek bencilikten kanmaktaysalar bunun nedeni onlarn doal olarak duygulara sahip olmalardr. O halde ahlak temellendirecek olan ey, kendiliinden duygular olacaktr. rnein, arkasnda trajik bir dekorun bulunduu bir duygu ahlakn gelitiren Schopenhauern gr budur. Ona gre farkl bireyler, dnyann tz olan tek bir "yaama istei"nin grnlerinden baka bir ey deildir. Bu yaama istei, samadr, nk hayatn, kendisinden baka bir amac yoktur. Hayat kr bir biimde ve bir nedeni olmakszn kendini oaltr ve devam ettirir. Fakat korkun bir yanlgnn kurban olan bireyler, ounlukla kendilerini yaama isteinin tm olarak alrlar, birbirleriyle mcadele ederler ve ne kalcl bulunan, ne de bir anlama sahip olan "dnya nimetleri"ni ele geirmek iin (Sisyphosun kaya paralarn elde etmek iin bouan ocuklar gibi) birbirlerini boazlarlar. Schopenhauera gre bu yrekler acs hastaln byk ilac acmadr. Gerekten acma, bencillii sevgiye dntrebilir, nk bakasnn acsn gren ben, kendi payna, ac duyar ve bylece insanlar kendi zerlerine kapanmaktan ve birbirlerine kapal olmaktan karlar. Acma bize btn varlklarn derin birliini gsterdiinden ayn zamanda ahlaksal ve metafizik genilie sahip bir duygudur. Buna karlk ahlakszlk, bireysel tikellikler yanlsamasyla ilikilidir. Genellikle "duygucu" ahlaklar ahlak deerlerini insan doasnn doal eilimlerine dayandrrlar. Marie Jean Guyauya gre hayatn doal atlm zgecildir. Salkl bir insan, herhangi bir aba sarf etmeksizin veya herhangi bir hesap yapmakszn, dolaysz olarak, kendisini bakalarna adama, fedakarlk yapma eilimindedir. Bu bak asna gre bencil, bir hastadr. O, hayatiyetten yoksundur, darda sarf edemeyecek kadar az kaynaklar olan ve elindeki bu az kayna kendisini kurtarmaya, kendisiyle dnya arasna koruyucu bir barikat dikmeye ayran kiidir. Ahlaksal hayat, en basit olarak, hayatn kendisidir, nk hayatn kendisi bakalarna ak olma, cmertlik, fedakarlktr. Bu koullarda Guyaunun ahlak devsiz, yaptrmsz bir ahlak olarak kendini gstermektedir. Onda sert ve akn bir deve boyun eer bir biimde uymak zere insann bir kurala itaat etmesi, kendi doasn sakatlamas sz konusu deildir. Kendim olmam, varlmn temeli olan cmerte atlma kendimi brakmam yeterlidir. nk ancak bakalarna vererek kendimi tam olarak gerekletiririm. O halde ahlak, doal duygularmn, hayatn atlmnn kendisinin iindedir. Bergsonun nl eseri Ahlak ve Dinin ki Kaynanda karlatmz da bu trden ancak ok derinletirilmi dncelerdir. phesiz Bergson, ahlakn belli bir adan bize bir kurallar ve ykmllkler sistemi olarak grndne itiraz etmemektedir. Gerekten o mesleki grevini yerine getirmek, bakasnn maln elinden almamak vb. trnden kolektif bir alkanlklar btnne indirgenen ortak ve gndelik bir ahlaktr. Onda akn ykmllklerden ziyade toplumsal
Bergsona gre ahlak Tek bencilik ve ahlakn varln kabul etmeme
Ahlak ve hayat
157
Ahlak ve mutluluk
zorunluluklar sz konusudur. Ortak kurallar, grubun kendini koruma eiliminden baka bir ey ifade etmezler. Onda toplum denen byk organizmaya zg bir tr biyolojik denetlemeler sz konusudur. Bundan dolay ortak ahlak, tutucu ve zamana uyucu bir zellie sahip olacaktr. te yandan iyi disipline adilmi bir yurttata artk bir ykmllk deil, alkanlk sz konusudur.
Kahraman ve aziz
Ancak Bergsona gre gerek ahlak, kahramann veya azizin vicdannda cisimlemi olan ahlaktr. Bu kiiler, grubun alkanlklarndan ayrlan ve bir atlm iinde yeni ahlaksal deerler yaratan r aclardr. Bergson klasik psikolojinin, heyecan bir anormallik, bir bozukluk, belli baz zihinsel tasavvurlarn ardndan gelen bir deerler ykm olarak gren anlay emasnn burada, bu olayda tersine evrilmesi gerektiini dnmektedir. nk burada ilkin heyecan artk bir sonu deildir, bir kaynaktr. Sonra ve zellikle heyecan artk bir dzenin yklmas deildir, deerlerin yaratlmasdr. Kahraman ve azizi harekete geiren heyecan yaratc bir heyecandr. Heyecan sadece deerler yaratmaz, ayn zamanda onlarn yaylmasna imkan verir. nk kahramann ve azizin cokusu, bulacdr. Kitle, yukardan gelen bu aryla uyanr. Onda uyuklama halinde olan idealin gleri, yeni fikirlerin byk yaratclarnn temsil ettii rnek tarafndan harekete geirilirler. Burada kitle artk bir ykmlln veya alkanln zorlamasna boyun emez, kar konulmaz bir heyecan duyar, kahramann arsnn ekimine kaplr. Bu ar, bir grubun karyla snrl olduu iin kapal bir ahlak olan sosyal ahlakn dar barikatlarn ykar. Kahramann ve azizin ahlak ak bir ahlaktr, bize tm insanln iyiliini hedefleyen deerleri gsterir. Balangta kapal ahlakn temsilcileri bu ahlaka kar karlar. Atinann tutucular Sokratesin derslerinden rahatsz olurlar, Filistinin dinsel otoriteleri sann vaazndan endie duyarlar ve Sokratesle sann sonuta ldrlm olduklar bir gerektir. Ama onlar yeryzne ortadan kalkmayan tohumlar atmlardr. Bergson iin gerekte iki farkl ahlakn olmadna iaret edelim. nk sosyal alkanlklarn btn olan kapal ahlak, kahramann ahlaksal giriimini iddetle engelleyebilse de gemiin byk ahlaksal yeniliklerinin bir tr souk ve donuk, kurallar haline getirilmi sonucundan baka bir ey deildir. Gerekten yeni ahlaklar sonunda trelere girerler ve cmert atlm, kurallar ve geleneklere dnerek katlamaya doru gider. Kahraman ve azizin ahlak, fkran kaynanda alnan, yaratc genliinin en canl annda kavranan ahlaksal atlm, oturmu kurallarn rahatl iinde uyuuklua gitme tehdidi ile kar karya bulunan cmert yrekleri silkip uyandran bir atlmdr.
Ahlak, yrein atlmna, duygulara dayandrabilir miyiz? Ahlaksal deerlerin hayatn atlm iinde bulunduunu kabul edecek miyiz? Ahlak pedagojisinde duygularn byk bir rol oynadklar phesizdir. Kimse cokunun, cmert duygularn devimizi yerine getirmemizde iimizi kolaylatrdndan, bu nedenle eitimin onlar gelitirmeye almas gerektiinden phe etmeyecektir. Ancak felsefi dnceye ahlaksal deerleri doal duygular zerine dayandrmak zor grnmektedir. nk doal duygularn sadece ahlaksal hayatn deerlerine zg olmadklar aktr. Acma ve sevgi, duygulardr, ama kin ve kskanlk da yledirler. Eer iyi duygularla kt duygular arasnda bir ayrm yapyorsam, bunun nedeni iyi ve ktnn kuralnn duygular amasdr. nk ben bu kural adna o duygular yarglamaktaym. Kendisi bir deer yargsnn konusu olan doal itepiler, bundan dolay, szn ettiimiz kuraln ilkesi olamazlar.
158
Ahlak ve mutluluk
te yandan Guyau ve Bergsonun ahlak zerine dayandrma iddiasnda olduklar bu hayat atlmnn ift anlamlln kabul etmeliyiz. Guyau ve Bergson iin hayat, duygusal, cmert bir atlmdr. Ama baka bazlarna gre hayat atlm tamamen farkldr. rnein, Friedrich Nietzsche, hayatn deerleri adna bir sertlik ahlaknn, bir anti-ahlakn savunmasn yapmaktadr. Bergsonda hayatn doal atlmnn en yksek ifadesini azizlerin merhamet dolu balarnda bulmasna karlk Nietzsche ayn hayat atlm adna acma ve sevgiyi mahkum etmektedir. nk ona gre acma, gten drc bir ac kaynadr. Sevgi ise zayflar yapay bir biimde varlkta tuttuu iin doaya aykrdr. Nietzscheye gre hayat atlm, kudret ve tahakkm iradesidir, muzaffer bencilliktir. Grld gibi doal itepi zerine gerek bir ahlak, gerekse bir ahlak-tanmama dayandrlabilir. Hayat atlmnn kendisi hibir zaman bir ahlak ilkesi deildir. O ancak onu onaylayan veya mahkum eden bir deer yargs sayesinde ahlak ilkesi olur. Bylece Nietzsche ve Schopenhauerin her ikisi de buyurgan, bencil, zalim bir yaama isteinin varln kabul etmektedirler. Ancak Schopenhauer, bu istei mahkum etmekte ve acma duygusuna stn bir yer vermektedir. Buna karlk Nietzche, onu onaylamakta ve bir eylem ilkesi olarak tesis etmektedir. O halde doal itepiyi reddetmeye veya yceltmeye karar verdiim yargnn kendisi, doal itepinin alanna ait deildir. O baka bir plana aittir. Sonra gerekten ahlaksal diye kabul ettiim duygularn kendileri de her zaman ok gvenilir klavuzlar deildir. Duygular znel, zamana gre deien eylerdir. Harekete geirdikleri doal davranlar bilinsiz olduklar iin ou kez tehlikelidirler. Pimanlk karakteristik bir ahlak duygusudur. Ama ondan daha bo ve daha tehlikeli bir duygu yoktur. Hata geriye dnlmez bir biimde ilendikten sonra byk ac duyma neye yarar? Pimanlkta deersizlik duygusu insann o kadar kafasna saplanr ki insan tam kendisini terk etmesi gereken anda o utan verici gemiten bir trl kendini kurtaramaz. Pimanlk, zarar artk olup bittikten ortaya kt iin sama bir duyarllktr. Vladimir Janklvitchin ho bir ekilde syledii gibi, o "kafas ge alanlarn ahlak bilinci"dir. Spinoza pimanlk duygusu iinde kvranan insann iki defa gsz olduunu sylemitir: nce bir hata yapm olduu iin, ikinci olarak umutsuzlua dt iin. Ve herkes pimanln greli, deiken zelliini bilir. Hassas ruhlar, kk gnahlar, hatta hayali kabahatlerden dolay kendilerine sonsuz eziyet ederler. Angelo Hesnard, "temiz olmayan dnceler"den dolay korkun ac eken, ama eyleme geer gemez pimanlklarn unutan hassas insanlardan ok doru bir biimde sz etmitir. nk "i hata" (dncede kalan ve kimseye zarar olmayan hata) ahlakszca eylemin kendisinden daha ok pimanlk verir. Gerek ahlakszlara, gerekten ok byk sular ileyenlere gelince onlar genellikle hibir pimanlk duymazlar. Kty yapma alkanl, onlar katlatrr. (Racinenin Mathan Athaliede bunu gayet iyi bilir: O, "suikast yapa yapa btn pimanlklarn yok etmek istedii"ni sylemez mi?)
Schopenhauer ve Nietzsche
159
Ahlak ve mutluluk
A N A
F K R L E R
kar ahlaknn dolayl olarak doaya dayanmasna karlk (Eninde sonunda namuslu bir adam olarak davranmam daha akllca, iyi hesaplanm karma daha uygun bir ey deil midir?) duygu ahlak dorudan doruya doay ifade ettii iddiasndadr: Ona gre hayatn en derin atlm, cmertlik ve zgecilliktir. Bununla birlikte kar yalnzca bir ahlak grntsn temellendirebilir. Platon yle demekteydi: Bir insann oban Gygs gibi kendisini istedii anda grnmez klan sihirli bir yze sahip olduunu tasavvur edelim: te bir ahlakn otantiklii hakknda karar vermek iin kar klamaz bir lt! Eer grnmez olmamzdan, btn baklardan gizli olarak bize fayda getirecek kt iler yapmakta yararlanrsak daha nceki tmyle kar peinde koan drstlmzn sahte olduu ortaya kacaktr. Eer karmza ve bize sunulan sihirli kolaylklara ramen drst davranlarda bulunmaya devam edersek, ancak o zaman bizim ahlakllmz gerektir. Onun gerek olmasnn nedeni ite tam da bencil karmz gz nne almamamzdr. O halde kara dayanmalar yle dursun "rmaklarn denizde kaybolmalar gibi erdemler de karda yok olurlar." Peki bizim bencil karmza yabanc olan ahlaksal hayat doal duygulara dayanmaz m? Schopenhauer, bencilliin duvarlarn ykma gcne sahip olan tek eyin acma olduunu ileri srmektedir. Bergson, sadece yeni deerler yaratmakla kalmayan, ayn zamanda onlarn yaylmalarna da imkan veren kahraman ve azizin yaratc heyecanndan sz etmektedir (nk bu yaratclarn cokular bulacdr). Ahlak gerekten yrein atlmna, duyguya dayandrlabilir mi? phesiz ahlak pedagojisinde duygularn oynayabilecei byk bir rol vardr. Coku, cmert duygular, ahlaksal davran kolaylatrrlar ve ahlak eitimi bu tr duygulardan yararlanmak, onlar gelitirmek iin kullanlabilir. Ancak felsefi dnce iin ahlak deerlerini duygulara dayandrmak g grnmektedir. Eer ben iyi duygular yle olmayanlardan ayrt ediyorsam, bunu bu duygular yarglad iin onlar aan bir ahlak kural adna yapmaktaym. Her kendiliinden drtnn bir eylemin meru ilkesi olduunu dnrsem, cinayeti basit olarak baz insanlarn ldrmekten byk bir coku duymalarndan dolay merulatran Marki de Sadea vereceim bir cevabm olamaz. Bir deer yargsnn konusunu oluturan doal drtler (vicdan adna kendilerinin iyi veya kt olduklarn syleyeceim doal drtler), o halde bir yargnn ilkesi olamazlar.
160
Ahlak ve mutluluk
YORUMLAMA METNLER
Nietzschein ahlak tanmazl
Bakn yeryznde idealin imal ediliinin gizlendii srrn derinliklerine daldrmak isteyen biri var m? Kim buna cesaret edecek? Peki bu karanlk fabrikaya yle gizlice bir gz atalm. Bu derinliklerde neler olup bitmektedir? Bana grdnz syleyin, ey en tehlikeli meraklarn insan! - u anda ben sizi dinliyorum. - Ben hibir ey grmyorum, ama bundan dolay daha iyi duyuyorum. Bu bir uultu, her keden, her gizli keden gelen sinsi bir uultu. Bana yle geliyor ki burada yalan syleniyor. Bal gibi bir tatllk her sese yapm. Bir yalan, zayfl meziyete dntryor olmal. Bunda phe yok. O sizin sylediiniz gibi. - Devam edin! - Ve misillemede bulunmayan gszlk, bir yalanla "iyilik"; korkak bayalk, "alak gnlllk"; nefret edilen insanlara boyun eme, "itaat" (Bu boyun emeyi buyurduu sylenen kiiye itaat, Tanr dedikleri varla itaat) oluyor. Zayf varlkta zararsz olan ey, korkaklk, onun bolca sahip olduu ve kapda hazr bekleyen korkaklk, kanlmaz bir biimde, kulaa ho gelen, parlak bir ada brnyor ve "sabr", hatta bazen "erdem" adn alyor. "ntikamn alma gcne sahip olmama", "intikamn almay istememe", hatta bazen kendisine yaplan hakareti "affetme" oluyor ("nk onlar ne yaptklarn bilmiyorlar-sadece biz onlarn ne yaptn biliyoruz"). "Dmanlarn sevmek"ten de sz ediliyor ve sucuk gibi terliyoruz. - Devam edin! - phesiz btn bu dua mrldanclar, btn bu sahte para basclar sefil yaratklar! Gizli kelerine saklanm olarak kendilerini scak tutuyorlar. Tanrnn kendilerini semi olduunu, sefaletleri sayesinde seilmi olduklarn ileri sryorlar. nsanlar en ok sevdikleri kpeklerini krbalamazlar m? Belki bu sefalet de bir hazrlktr, bir eitimdir, hatta belki daha fazla bir eydir: dln bir gn bulacak, yz katyla, para olarak, hayr, mutluluk olarak faiziyle birlikte geri alnacak bir ey. Onlarn ebedi mutluluk dedikleri bu. - Sonra? - imdi onlar bana gllerden, balgamlarn yalamak zorunda olduklar dnyann efendilerinden (phesiz korkudan tr deil, hayr, kesinlikle korkudan tr deil, Tanr btn iktidar sahiplerine sayg gstermelerini emretmi olduundan tr) daha iyi olduklarn, sadece daha iyi olduklarn deil, ayn zamanda paylarnn daha iyi olduunu, hi olmazsa bir gn yle olacan sylyorlar. Ama yeter artk, dayanamyorum, biraz hava, hava girsin ieri! dealin imal edildii bu karanlk iyeri ta tepesine kadar yalan kokuyor. - Dur, bir dakika daha izin ver. En koyu siyah stn ve masumluun beyazna evirmeyi bilen bu kara by virtzleri ile ilgili u ana kadar bir ey sylemediniz. Onlarn inceliklerindeki mkemmellii meydana getiren eyi, en yalanc sanat dokunularn fark etmediniz mi? Dikkatli olun! Bu intikam ve kinle dolmu yer alt yaratklar, bu intikam ve kini ne yapyorlar? Hi imdiye kadar byle bir dil duydunuz mu? Eer szlerine inanrsanz hi hn duyan insanlar arasnda bulunduunuzu tahmin edebilir misiniz? - Sizi duyuyorum, kulaklarm yeniden ayorum (heyhat, kere heyhat! Derhal burnumu tkamak zorunda kalyorum. Onlarn o kadar ok tekrarlam olduklar eyi imdi kavryorum: "Biz iyiler- Biz adil olanlar!". stedikleri eye "misilleme" adn vermiyorlar, "adaletin zaferi" diyorlar. Onlarn nefret ettikleri dmanlar deil, hayr, onlar "adaletsizlik"ten "dinsizlik"ten nefret ediyorlar. Onlar intikama, tatl intikamn sarholuuna (Daha o zamanlar Homeros "baldan tatl olan intikam" diyordu) deil, "Tanrnn zaferine, adalet Tanrsnn dinsizler zerindeki zaferi"ne inanyorlar ve onu mit ediyorlar. Onlarn yeryznde sevdikleri "kin kardeleri" deil, onlarn deyiiyle "sevgi kardeleri", btn iyiler, dnyann btn adaletli insanlar. - Onlar hayatn btn aclarnda kendilerine teselli pusulas devi gren eye ne diyorlar- sama hayallerine ve gelecekteki ebedi mutluluk beklentilerine? - Nasl? Doru mu duydum? Onlar buna "son yarglama gn, teki dnya", kendilerinin hkmdarlnn, Tanrnn hkmdarlnn gelecei gn diyorlar. Bu gn beklerken "iman", "mit" ve "sevgi" iinde yayorlar. - Yeter, yeter!
F. NIETZSCHE, Ahlakn Soykt
161
Ahlak ve mutluluk
Marguis de Saden
Bob Rofelsonn
162
ONUNCU BLM
dev
Ahlak ister dolayl olarak kara, ister dorudan doruya duygulara balayarak doaya dayandrmak, ahlaksal hayatn zglln inkar etmek, deerleri zevklerin ve arzularn empirik gerekliine indirgemektir. O, ahlak buyruunu -olmas gerekeni-, gerekte var olduklar ekilde eilimlerimin biyolojik olgusallna indirgemektir. Eer ahlak, Nietzschenin dedii gibi, "tutkularn mecazi dili"nden baka bir ey deilse artk ahlak yoktur. Oysa ahlaksal talebin bilince bir ykmllk, bir dev kl altnda kendini gsterdii tartlamaz. karma, tutkularma, doama aykr da olsa devimi yapmam gerektii dncesine sahibim. Ortada tartlmaz bir emir sz konusudur: "Yapmalsn!". Bilin, kendisini aan bir devi yerine getirmek zorunda olduunu dnr. devin bu aknlk zelliini nasl aklayabiliriz?
devin aknl
1. Sosyolojik yorum
Emile Durkheima gre kiisel ahlak bilincimiz, Durkheimn kolektif bilin dedii eyin yanksndan baka bir ey deildir. Kiisel bilincimizin, vicdanmzn sesi olarak kendisini gsteren ve ahlakmz biimlendiren, toplumun taleplerinin gcdr. Kolektif bilin, kiisel bilincimiz olarak kendini gstermekle birlikte onu aar ve ondan kmaz. Ahlaksal devin zellikleri son derece toplumsal zelliklerdir. dev, kolektiftir (nk genel olarak bir grubun btn yelerine kendini kabul ettirir), zorlaycdr, yani insan kendisini yapmaya zorlar. Durkheimn kuram ahlaksal ykmlln akn (dtan ve yukardan) zelliini olduka iyi aklar. devin bizi amasnn, bize yukardan kendini kabul ettirmesinin nedeni, bireyi aan ve onun zerine etkide bulunan toplumun kendisinden km olmasdr. Buna gre ahlak, nezaket kural veya dille ayn plana ait bir gerekliktir. Onda, kaynan insanlarn srekli deien kaprislerinden baka yerden alan kurallar sz konusudur. Nasl ki insanlar kendilerini ifade etmek ve anlalmak iin gramerler ve szlklerde derlenip dzenlenmi olan dillerinin alkanlklarna uymak zorundaysalar, ayn ekilde davranlarn da kurallara -insanlarn vicdanlaryla karlatrlrsa sahip olduklar grlen dsallk ve otoriterlik zellikleriyle toplumsal karakterde olduklar belli olan kurallara- uydurmak zorundadrlar. Ancak bu dev anlay, ciddi bir glkle karlamaktadr. Ykmll bu biimde yorumlamak, ahlak konformizme, yani iinde bulunulan zemin ve zamana uygun davranmaya indirgeme tehlikesini gstermez mi? Oysa ahlaksal hayatn kahramanlar olarak ou kez biz tam da mevcut kolektif kurallarla atmaya giren insanlar grmez miyiz? Kiisel bilin, vicdan, ahlak ideali adna bazen toplumun taleplerine kar kar. Sophoklesin nl trajedisinde Antigone, lkesine ihanet etmi olan kardeini erefli bir biimde gmmeye karar verdiinde kral Kreonun emirlerine, yani devletin otoritesine
Kolektif bilin
163
dev
kar km olur. O, sitenin "yazl yasalar"nn karsna kiisel vicdannn "yazlmam yasalar"n koyar. Burada ahlak bilincinin toplumsal bir zellie sahip olmas yle dursun, grubun taleplerine zt gibi grnd kabul edilecektir. Fakat Durkheimn bu kantmza yle kar kabilecei grlmektedir: Antigone, tm toplumsal bilinci reddetmemektedir. O, ihanetine ramen kardeini uygun bir biimde gmmeye karar verdiinde ailenin eref yasalarna itaat etmekte, yeri geldiinde siyasal otoritenin buyruklarna ters den baka bir organize toplumun -dinsel grubun- buyruklarna uymaktadr. Sonuta ona ailenin llerini onaylanm trenlere uygun olarak gmmesi gerektiini reten, Thebai rahipleridir. Doru, ama bu, toplumun bizden eliik taleplerde bulunabileceini kabul etmek demektir. Ren le Sennenin hakl olarak syledii gibi, "Toplum, kendisine eliik emirler vererek beni kendi zerine geri frlatmaktadr. Devlet dinle atmaya girmekte, ailemizin karlaryla lkemizin karlar birbiriyle atmakta, mesleimiz bizden taraf tutmamz istemekte (...) partisinin istedii eyi sonuna kadar gtren partili lkesine kar hain durumuna dmektedir. Bizim kiiliimizde bizzat kendisine kar blnm olan topluma itaat etmekle nasl yetinebiliriz?".
Konformizmlerin okluu
eliik konformizmlerin okluu sonuta seme ve belki toplumdan almadm bir ideale gre (nk toplumu bu ideale gre yarglayan benim) karar verme durumunda olann benim kendim olmam gerektirmektedir. Ahlaksal ykmllk, zerinde etkide bulunan eitli toplumsal basklardan bamsz olarak bireyden doru olduuna inand eyi yapmasn talep eder. Sonuta toplumun kendisi bir doru deil, olgudur; dier herhangi bir gereklik gibi hakknda yargda bulunmam gereken bir gerekliktir. Kolektif bilincin sahte-ahlaksal buyruu burada basit bir olgu, ahlaksal olmak zorunda olmayan ve benim kendisiyle ilgili olarak bir deerlendirmede bulunmam gereken toplumsal bir olgudur. Her bakaldr, ahlaksal deildir, ama konformizm, konformizm olarak ahlak probleminin bir zm olamaz. imdi ahlakn temeline ilikin araymzn bizi gtrd g durumu kavrayabiliriz. Ykmllk kavramn reddettiimde, "yreimin sesi"ni dinlemekle, znel bir itepiye uymakla yetindiimde, ahlaksal hayat igdsel hayattan ayrlmamakta ve bize temel grnen aknlk zelliini kaybetmektedir. te yandan, bana tartmasz olarak kendini kabul ettirme iddiasnda olan bireysel vicdanma, dtan olan bir kurala itaat ettiimde de ahlaksal hayat hakl karlmayan bir itaat olma zelliini gstermektedir. Bu ikilemin zm kiisel vicdan kendisinden yoksun klmakszn ahlaksal deerin aknln korumaktan geecektir. Yani ahlaksal deerlerin ayn zamanda hem aknlk, hem de isellik zelliini korumas gerekir. XVIII. yzylda Kantn yapmaya alt ey de tam bu olmutur.
2. Kant ahlak
Aydnlanma filozofu olan...
Aydnlanma dneminin btn byk dnrleri gibi Kant bir hmanisttir. O, ahlakn insani varla dtan olan bir ilkeye -bu ilke ister bize kendilerini hakl karmakszn emirler veren bir Tanr olsun, ister kendilerini ynetmek bahanesiyle uyruklarn bask al-
164
dev
tnda tutan bir devlet olsun- itaat etmeye indirgenmesini kabul etmez. Kantn ahlak, kendimizden bir bakas tarafndan ynetilebileceimiz fikrini reddeder. zerk-olmamay kabul etmez. devin lt de kayna da insani varln kendisidir. Ahlak deerlerinin yaratcs insandr. Davrann, insann kendisi ynetir. Aksi takdirde ahlaksal zne eylemde bulunmam, onun zerinde eylemde bulunulmu olur. Kantn zerkliinin (autonomie) talebi budur. Ancak Kant, yalnzca bir XVIII. yzyl hmanisti deildir; ayn zamanda pietist bir ailenin oludur (Pietizm, ateli ve ok sert bir lutherci mezheptir). nsan doasnn ilk gnah yznden bozulmu olduu dncesi iinde yetimi olan Kant, tutkulara, duyarlla, doal eilimlere gven duymaz. Yaad dnemin ngiliz ahlaklarnda ve Rousseauda grd duygu ahlak, Kant endielendirir. kar ahlak onu korkutur. Tek kelimeyle o bir yandan, deerleri insani varla dtan olan bir ilkeye dayandrmay reddederken te yandan onlar doaya, eilimlere, duyarlla tabi klmay da istemez. (Dikkatle okuduu Rousseau gibi) Kant iin de deerlerin kayna olacak olan ey, bilintir (vicdan). Ama onda artk igdsel ve duygusal bir bilin sz konusu deildir. Kanta gre ahlak bilinci, akln kendisinden baka bir ey deildir.
...ama sert bir ahlak olan Kant
n 1. Kantn biimcilii
yi, Kanta gre, asla bir nesne deildir. Ne salk, ne zenginlik, ne zeka tartlmaz olarak birer iyi deildirler. nk her ey onlar iyi veya kt bir tarzda kullanma kararmza baldr. Koulsuz olarak iyi olan tek ey (btn iten bilinlerin kabul edecei gibi), iyi niyet, baka deyile ahlaksal niyettir. Herhangi bir yetikin gibi, bir ocuun da kendilerinden ayn paray vererek ayn ucuzlukta alveri yapabilecei bir ekilde herkes iin ayn olan sabit bir fiyat saptayan iki tccar dnelim. Bu iki tccar ayn ekilde davranmaktadr. Eylemlerinin maddesi ayndr. Ama eylemin biimi farkl olabilir. Bu tccarlardan biri, rnein sadece kar duygusuyla, geni bir mteri kitlesini koruyabilmek iin deve uygun davranmaktadr. Dieri ise deve uygun davranmakla yetinmemektedir. O ahlak yasasna kar katksz saygsndan dolay yle davranmaktadr. Ahlaksal olarak, yani iyi niyet iinde davranan, sadece ikincisidir. Kanta gre ahlaksal yargy belirleyen ey, eylemin maddi ierii deildir. Dolaysyla, "iyi niyeti iyi klan ey onun sonular ya da baarlar deildir". nemli olan tek ey niyettir, hatta iyi niyet "btn abasna ramen hibir sonu elde edemediinde bile, tpk btn deeri kendinde bulunan bir mcevher gibi parlaklndan en ufak bir ey kaybetmez".
yi niyet
165
dev
z susturmak zorunda olmamz, insani irademizi ancak aba sarf ederek dev yasasnn nnde eilmeye zorlama ihtiyac iinde bulunmamzdr. Bylece kaynan bilincimizde bulmakla birlikte ykmllk, doamza akn bir eydir. O halde ahlak alan, doann alan (igdlere hayvansal boyun ei) deildir; ancak te yandan o azizliin alan da deildir (nk bu ikincide tanrsal lutfun dnme uratm olduu doa, ahlak deerlerine kar igdsel ve kar konulmaz bir ekim duyar). Ahlaksal deer, doamz devin taleplerine boyun edirmek iin harcadmz abayla llr.
Haz, ahlakn erei deildir
Bu sert grn felsefi anlamn iyi anlamak gerekir. Kant bize namuslu adamn sadece ac ekerek, zahmet duyarak ve zorlama altnda devini yerine getiren insan olduunu sylememektedir. Hatta o, hibir sevin duymakszn, srf bir angarya olarak devini yapan insana acmaktadr. Pedagojik adan bozuk bir ruhu, ahlaksal iyinin yolunda sevk etmek iin ona kiisel avantajn gstermek, bana gelebilecek bir zarar korkusuyla onu korkutmak veya onda cmert duygular uyandrmak ihtiyacn duyabileceimizi kabul etmektedir. Ancak felsefi adan ahlakn temeli olan eyin akln saf buyruu olduunu savunmaktadr. Sonuta namuslu adam devini yapmaktan zevk alyorsa, ne mutlu ona! Ama nemli olan ahlaksal davran olarak onun eyleminin zelliini belirleyen eyin haz aray olmadnn altn izmektir. Namuslu adamn ahlaksal eylemini temellendiren ey, erek olarak alnan haz deildir.
n 3. Kantn mantkl
Kant iin ahlaksal eylem, akln biiminin kendisine uymaktan baka kaygs olmayan eylemdir. Ve devlerimiz a priori olarak akln biimsel yapsndan karlabilirler. Bylece ahlak, sk bir biimde bir eylem mant olarak kendini gsterir.
elikiden kamak
a) Akln ilk ilkesi elikiden kanmaktr. Buradan kategorik buyruun ilk zdeyii kmaktadr: "Eyleminin ilkesi evrensel bir kural olarak tesis edilebilecek ekilde davran." Bir eylemde bulunmadan nce eylemimizin ilkesinin bir i eliki sonucu kendi kendisini ortadan kaldrp kaldrmadn grmek zere kendimize u soruyu sormak zorundayz: "Ya herkes ayn eyi yaparsa?" Bylece ilke olarak bana emanet edilen bir eyi geri vermemeyi veya hrszlk yapmay veya yalan sylemeyi kendime neremem. nk bu ilkeler bir elikiye dmeksizin evrenselletirilemezler. b) Akla gstermemiz gereken sayg, phesiz, akll zneye, yani insani varla da uzanr. ki eyden tr Kanta personalist felsefenin kaynanda saygn bir yer amamz gerekir: Bunlardan birincisi, onun insani varln sadece kendisine ait olan zerklii zerinde srardr. Dieri, onun insani varla sayg talebidir. Akl sahibi insan sadece deerlerin kayna deildir, o ayn zamanda en stn deerdir. Buradan da ikinci zdeyi kmaktadr: "Her zaman insanl kendinde ve bakalarnda bir ara olarak deil bir ama olarak gz nne alacan bir biimde davran!" (Bu ilkeden hareketle klelik ve daha genel olarak insann insan smrmesinin her tr kolayca mahkum edilecektir). c) nc zdeyi, ahlaksal zerkliin nemini vurgulamaktadr: Bizzat kendi koyduum bir yasaya uymaktaym ve btn insanlar, akl sahibi zneler de ayn yasaya uymak durumundadrlar. "Her zaman akll iradeni evrensel bir yasa ortaya koyan bir ey gibi gz nne alacan bir biimde davran!" Bu durumda ideal toplum, aralarndaki uyum herkesin bakalar iin olduu gibi kendisi iin de evrensel olarak geerli kurallar koyma-
166
dev
sndan kaynaklanan zgr insanlardan oluan bir cumhuriyet olarak kendini gstermektedir. Bu demokratik toplumda tabi olan, bilincinin zerkliini inkar etmeksizin yneticiye itaat edecektir, nk yneticinin ona emrettii ey evrensel akldan baka bir ey olmayan kendi aklnn kendisine dikte ettii eydir. Kendisi de ynetici olsa tam olarak ayn emirleri verecektir. Bu, Rousseaunun ok sevdii genel irade dncesini aydnla kavuturur. Genel irade artk bir semen ounluunun olumsal kaprisi deildir, evrensel akln taleplerinin saf ve basit ifadesidir. Bu noktadan itibaren ynetici artk tanrsal hukukun eseri deildir ve eer akln taleplerine ihanet eden bir zorba ise toplumun ondan makamn terk etmesini isteme hakk -daha dorusu devi- vardr. Kantn bu ykmllk kuram, sistematik zelliiyle etkileyicidir. Bununla birlikte baz eletirilere aktr. Her eyden nce onun biimciliinin yetersizliine iaret edilebilir. Kantn iyi niyetin bir eylemin ahlaksal deerinin zorunlu koulu olduu grn kabul edelim. Ancak iyi niyet yeterli bir koul deildir. phesiz Kant ahlaksal niyeti basit temenniyle kartrmamaktadr. Szn ettii iyi niyet phesiz bir eylemde gerekleme cesaret ve iradesine sahip olan niyettir. Ama tam da bununla ilgili olarak ahlaksal eylemin sadece bu eylemi esinlendiren niyete gre deerlendirilmesinin doru olup olmadn kendimize sorabiliriz. Birok insan, gerekte kendisini rahatsz eden bir sinekten onu kurtarmak ynnde son derece iyi bir niyetle uyuyan efendisinin kafasna koca bir kaldrm tan indiren hikayedeki ayya benzemektedir. Byk engizisyon yarglar, kendilerini doru yola sokma ve ebedi cehennem azabndan kurtarma iyi niyetiyle sapkn grllere ikence etmekteydiler. Son derece iyi niyetli anne babalar, kendilerine gz kulak olmak, balarna kt eylerin gelmesini nlemek, hayatn tehlikelerinden kendilerini korumak iin ocuklarn uyumsuz ve tedavi edilemez ekingen yetikinler haline getirebilirler. Bu eylemlerde bulunanlarn iyi niyetlerinin kesin olduu, onlarn ruhlarnn temiz olduu ileri srlerek bu tr eylemlerin ahlaksal bakmdan mkemmel olduklar m sylenecektir? Bu yolda Kant izlemek iin niyetlerin saflndan baka bir eyle ilgilenmeyecek ve eylemlerin konusuna kar tamamen kaytsz olacak mistik bir ahlakn ilkesini kabul etmemiz gerekir. Gerekte dnyada iyiliin miktarn arttrma, insan mutluluu iin alma, yaknlarmzn tam olarak gelimelerine yardmc olmann grevimiz olduunu hissediyoruz. Biimsel bir ahlakla yetinemeyiz, nk somut olarak eylemde bulunmamz, deerleri dnyada gerekletirmemiz gerekir. Gerekten ahlaksal olan eylem yalnzca iyi niyetli eylem deildir, ayn zamanda etkili eylemdir. O halde o, akl ve dnceyi, niyetimi somut koullara uydurmam gerektirir. Lon Brunschwicg yle demektedir: "Ruhlarn deeri, fikirlerin deerinden vazgeemez." Hegel, Kantn "gzel ruh" dininin, iinde gizli bir bencillii barndrdn gstermitir. Kant, koullar ne olursa olsun, bir masumu kurtarmak iin bile olsa yalan sylememizi yasakladnda -nk davranmn somut sonular ne olursa olsun nemli olan itenlik kuralna uymaktr- kabul etmek gerekir ki ahlaksal znenin almasn ok rahat bir ekilde basitletirmekte, onu her trl aratrma zahmetinden, her trl kaygdan, her trl dnmeden kurtarmakta, "devlerin atmas" ile ilgili problemle yz yze gelmekten uzaklatrmakta, ona ucuz bir i huzur, gvenlik salamaktadr. Bu durumda niyet, ktl isteyerek yapmadn syleyerek azardan kurtulan ocuun ahlaknda olduu gibi, bir mazeret olmasa da bir snma olma tehlikesi gsternsanlarn yaptklarna kaytsz olan bir ahlak yi niyet yeterli midir?
167
dev
mektedir. Pascal, yedinci Provincialenda eylemi hakl karmak iin niyeti yceltmenin yeterli olduunu ileri sren ahlak hocalarn acmaszca eletirmiti. (rnein nedensiz olarak bir cinayet ilemek amacyla deil erefinizi korumak iin rakibinizi delloda ldrebilirsiniz veya Pascaldan bir yzyl sonra Aziz Alphonse de Ligorinin dedii gibi, kendisini alktan ldrmek amacyla deil, almaya sevk etmek amacyla meydandaki dilenciye sadaka vermeyi reddedebilirsiniz.) Pascal bu tr ahlak hocalaryla ilgili olarak onlarn "eylemlere izin vererek dnyay, niyetleri temizlie kavuturarak ncili memnun ettikleri"ni sylemekteydi.
Hayata kaytsz bir ahlak
Her ahlak, bir yaama sanatdr ve Kantn ahlak hayattan fazla uzaktr. Kant -ahlak felsefesine daha fazla g kazandrmak iin- ahlaknn kurallarnn sadece insanlar iin deil akl sahibi her varlk iin geerli olacan syleyecek kadar ileri gider. Gerek insan doasna bu kadar kaytszlk phesiz Kantn ahlak iin bir etkililik garantisi deildir. Kantn kendisi dnyann balangcndan bu yana belki hibir insann eylemlerini srf aklsal bir ilkeye gre belirlemediini kabul etmiyor mu? Gereklemesinin somut imkanna kar bu kadar kaytsz bir ahlak, o halde, yetersiz grnebilir. Peguy ite bu anlamda "Kantn elleri temizdir, ancak elleri yoktur" demekteydi. te yandan zerklik kaygsna ramen Kant insann kendi iine kaba bir eilimi yerletirmektedir. Tensel varlk akll varlktan kkten bir biimde koparlm grnmektedir. Bu durumda insan doas neden veya nasl akla itaat edebilecektir? Kant bu nedenle, bencilliimizi ayaklar altna alan, ama ahlak yasasnn gerekletirilmesinde bizi ycelten ahlaksal bir nedenin, sayg duygusunun varln kabul etme durumunda kalr. phesiz sayg, dorudan doruya tensel doamzdan kan bir duygu deildir. Eer ahlak yasasndan nce gelen, onun dnda yeralan bir duygu olsayd, Kantn kat biimci perspektifinde sayg, ahlaksal bir duygu olmazd. Bu nedenle Kant, ruhumuzda sayg duygusunu yaratan eyin ahlak yasasnn kendisi olduunu dnmektedir. Ancak eer bizim doamz byle bir duyguyu duyabiliyorsa, bunun nedeni doamzn Kantn kat biimciliinin varsayar grnd kadar kkl bir biimde deerlerden kopuk olmamasdr. O halde, bu dzeyde, Yasann, sk ykmlln souk ahlaknn Sevgi ahlak nnde silindiini kabul etmekten kendimizi alamayz.
Kanta gelinceye kadar ounlukla ahlak bir metafizie dayanmaktayd. Byk filozoflar, Platon, Aristoteles, Spinoza ahlak problemini kozmolojik olarak ortaya koymaktay-
168
dev
dlar. nce evrenin anlamnn ne olduu ve insann evrendeki yerini bilmek sz konusuydu. Metafizik, eylerin zn ve ereini kefettiini ileri sryordu. nsan ondan hayatnn anlamnn ne olduu ve kendisini bekleyen kaderi renebilirdi. O halde insana kendisi iin ayrlm olan erekleri tantarak metafizik arasz olarak ahlak temellendirmekteydi. Bylece Aristoteles iin insann erdemi, gzn erdeminin grme olmasyla tamamen ayn anlamda olmak zere, akll bir varlk olmaktr. (Bitkisel ruh ve duyusal, igdsel ruh bakmndan hayvanlardan farkl olmayan) insann zn meydana getiren ey akll ruh olduu iin, insan akla uygun bir hayat srmek zorundadr. rnein, stoaclar neden bir boyun eme ahlakn savunurlar? Neden bizi sevdiimiz insanlarn lmn herhangi bir nesnenin kaybyla ayn sakinlikle karlamaya davet ederler? Neden bama gelen bir acy bir ktlk olarak grmeyi reddetmek zorundaym? Btn bu sorularn cevabn stoaclarn metafizik sisteminde aramak gerekir. Meydana gelen her ey, yksek Akl tarafndan belirlenmi olduu, aklsal bir ama tarafndan idare edilen dnya dzeni iyi olduu iindir ki benim bu dnyaya boyun emem, irademi ona uydurmam gerekir. Ancak Kant metafizie kkten bir eletiri yneltmitir. Her eyden nce sonular birbirlerine tamamen zt olan bir metafizik sistemler okluu vardr. O halde evrensel ve kesin olmas istenen bir ahlak bu kadar tartmal bir temele dayandrmak mmkn deildir. te yandan (Burada Kant, Rousseaunun fikirlerini yeniden ele almaktadr) namuslu adamn doru yanl hakknda salkl karar vermesi iin metafizii incelemi olmasna ihtiya yoktur. Bilgin gibi cahil de devini bilir ve onun kadar devini yerine getirmek zorundadr. O halde metafizik phelidir, yararszdr, hatta Kant onun imkansz olduunu dnr. Gerekten ben evrenin derin anlamn bilemem; eylerin kendilerinde ne olduunu bilmem; numenleri bilmem, ancak fenomenleri, yani duyarllmn a priori formlar olan uzay ve zaman arasndan bana verilmi olduklar ekilde eylerin grnlerini bilirim. Bilim bu fenomenleri dzene sokmak, onlar yasalarla birbirlerine balamakla yetinir. Bilim adamnn bilgiyi oluturmak iin elinde sadece grnler vardr. eylerin derin varl, uzay ve zamann tesi, bilgimizin dndadr. O halde ahlakn, insan bilincinden, z itibariyle akl olduunu sylediimiz bilinten baka bir temeli yoktur. Evrenin hibir anlam olmasa da, ruh lml olsa da Kantn rencisi akln ilkelerine sayg gstermeyi dev bilir. Ancak Kant bir baka tarzda metafizii yeniden bulacaktr. O, ahlak metafizie dayandramaz, fakat ahlaksal bilincin verilerinden hareketle, umutlar olarak, metafizik nermeler ortaya atacaktr. Baka deyile ahlakn metafizie dayandrmak yerine, sadece postla olarak, ahlaka dayanan bir metafizik kuracaktr. a) Sorumluluk duygusundan, ahlaksal ykmllk deneyinden hareketle Kant, insann zgrln ileri srecektir. Kendimi sorumlu hissetmem, ykml hissetmem, zgr olmam gerektirmez mi? Zorunluluun (olmamazlk edemeyenin) zgrl darda brakmasna karlk (Bir akl yrtmenin ncllerini kabul edersem onun sonucunu reddetme zgrlne sahip deilimdir) ykmllk, zgrl gerektirir grnmektedir. Eer doru szllk ahlaksal bir ykmlln konusuysa, bunun nedeni, benim doruyu syleme veya yalan syleme konusunda zgr olmam deil midir? Kant yle demektedir: "Yapmalsn, o halde yapabilirsin."
Ama ahlak, metafizii temellendirebilir Kanta gre metafizik ahlak temellendiremez
169
dev
b) Ayn ekilde dev bana bugnk hayatta erime gcne sahip olmadm (nk irademi duyusal etkenlerden tamamen artmaya muvaffak olamamaktaym) bir ahlaksal mkemmellii gerekletirmemi emretmektedir. O zaman Kant, bu dnyada erime imkanna sahip olmadm ahlaksal mkemmellii gerekletirme imkann bana verecek olan ruhun lmszln ileri srmektedir. c) Nihayet Kant, erdem ve mutluluun bu hayatta her zaman bir arada bulunmadn zntyle kaydetmektedir. Son derece namussuz olup refah ve mutluluk iinde yaamamz mmkn olduu gibi ok erdemli olup son derecede mutsuz olmamz da mmkndr. Bu durumda Kant, bir dl ve cezalar sistemiyle te dnyada erdemle mutluluk arasnda arzu edilen uyumu yeniden kuracak adil bir Tanrnn varln ortaya atmaktadr. Bu son postlann Kantn ahlakna yeniden zerk-olmamay sokup sokmad sorulmutur. Kant eylemlerimizin tek nedeninin ahlak yasasna sayg olmas gerektiini sylemiti. yileri dllendirecek, ktleri cezalandracak adil bir Tanrdan sz ettiinde Kant, eylemlerimizin ilkesi iine tekrar kar sokma tehlikesi ile karlamyor mu? Ancak Kant burada kendisiyle bir elikiye dmemektedir, nk adil bir Tanrnn varl sadece akln bir postlasdr, hibir ekilde ahlaksal ykmlln temeli deildir. Onun iin ahlaksal hayatn amac, bizi mutlu etmek deildir, sadece mutlulua layk klmaktr. Bu koullarda ve Kantn postlalar hakknda ne dnlrse dnlsn, ahlaksal ykmll duymak iin metafizik bir sistemi savunmann zorunlu olmad kabul edilecektir. Ykmllk, her trl kuramsal anlaytan nce bizde var olan bir bilin verisidir. Bununla birlikte ahlaksal bilin zerinde dnme bizi bu dnyada pozitif olgular ve gerekliklerden baka bir eyin olduunu dnmeye gtrmektedir. Ahlaksal hayat, bizi bir deerler dnyasna sokuyor gibi grnmektedir. Bu bakmdan ahlaksal hayat bir tr metafizik deneyimdir. O bizi olgularn, doann zerine ykseltmektedir. Sokrates cesareti, skuneti, kar gzetmeyii ile rencilerine ve bizzat kendisine "dealar dnyas"nn maddi olumsallklar dnyasndan daha gerek olduunu kantlamaktadr.
170
dev
A N A
F K R L E R
Ahlaksal talep bilince kendini dev biiminde takdim eder. karma, tutkularma, doama aykr olsa da devimi yapmak zorunda olduum duygusuna sahibim. Bilin, kendisini aan bir ilkeye boyun emek zorunda olduunu kabul ediyorsa, bu ilke nereden kmaktadr? Onun otoritesinin kayna nedir? Sosyolog Durkheim ve onun okulu iin devin bizi amasnn, bize kendini yukardan kabul ettirmesinin nedeni, onun bireyi aan ve bireyin zerine bask yapan toplumun kendisinden kaynaklanmasdr. Ahlaksal devin zellikleri, en yksek lde toplumsal zelliklerdir: dev kolektiftir (nk topluluun btn yelerine kendini kabul ettirir), zorlaycdr (yani insanlar kendisini yapmaya mecbur eder). Ancak eer devin ilkesi toplumdan geliyorsa, eer o benim kiisel irademe yabanc ise, ona boyun emek iin nedenim nedir? Sophoklesin nl trajedisinde Antigone, yurduna ihanet etmi olan kardeini saygn bir trenle gmmeye karar verdiinde kral Kreonun iradesine, yani devletin iradesine kar kar. Devletin yazl yasalarnn karsna kiisel bilincinin (vicdan) yazl olmayan yasalarn koyar. Bazlar buna burada da hala toplum kaynakl bir devin sz konusu olduunu syleyerek itiraz edebilirler: Kardeini kraln yasana ramen uygun bir trenle gmen Antigone, yine toplum kaynakl bir alkanla, yani ailenin kutsal geleneklerine itaat etmektedir. Ancak buna iki toplumsal dev (devletin yasas, aile gelenei) arasnda skm olan Antigoneun kiisel vicdan adna seim yaptn syleyerek cevap verebiliriz. Kantn ahlak, bu glklerden kanmaktadr. Kantn ahlak, bir zerklik ahlakdr. O, bizim kendimizden baka biri tarafndan belirlenebileceimiz fikrini reddeder. Kant bizden kendi aklmza uymamzdan baka bir ey istemez. rnein o, akl adna bizden evrensel kurallara uymamz ister. rnein, yalan syleme yasaktr, nk yalan sylemek akla aykrdr, nk yalan syleyenin ilkesi evrenselletirilemez (Yalan syleyen kendisine yalan sylenmemesini mit eder). O zaman aklmz neden kendini kategorik, koulsuz bir buyruk biiminde ortaya koymaktadr? nk insan yalnzca akll bir varlk deildir, ayn zamanda tensel bir varlktr. Onun duyarll, arzular, tutkular vardr. Eer akl acmasz dev biiminde konumaktaysa, bunun nedeni tensel doamz susturmak zorunda olmamzdr. Kant, ahlakn kendine zgln korumak ve rnein mutluluk arayyla ahlaklln ayr eyler olduunu gstermek iin aba sarf etmitir. Ancak bazlar ahlak bilincinin bu tamamen aklc temelini tartacaklardr. rnein, ortak bilincin kendilerinde saf ahlaklln parladn grecei, bununla birlikte bir samala yol amakszn evrenselletirilebilir olmayan fedakarlklar vardr.
171
dev
YORUMLAMA METNLER
Doa bakmndan iyi- dev bakmndan iyi
Skolastik okullarn eski cmlesi: nihil appetimus nisi sub ratione boni; nihil aversamus nisi sub ratione mali,1 ou zaman doru, ancak felsefe iin tehlikeli bir biimde kullanlmaktadr. nk "iyi" (boni) ve "kt" (mali) terimleri, dilin yoksulluu sonucu kendilerini ift anlaml olarak kullanmaya msait klan bir belirsizlik iermektedir. Alman dilinde (...) Latinlerin tek bir iyi kelimesiyle (bonum) adlandrdklar eyi ifade etmek zere ok ayr iki kavram ve yine ok ayr iki kelime var. yi ile ilgili olarak Almancada iki kelime: gute ve wohl kelimeleri, kt ile ilgili olarak da yine iki kelime, bse ve vebel (veya weh) kelimeleri var. Wohl veya vebel, her zaman ancak bizimle ilgili olarak ho veya tatsz olan eyle, bizde bir haz veya ac meydana getiren eyle ilikilidir ve bu nedenle bir nesneyi arzu ettiimizde veya ondan kamak istediimizde bunu sadece bu nesnenin bizde meydana getirdii haz veya ac duygusundan tr yaparz. Oysa gute ve bse, her zaman akln yasas tarafndan belirlenmi olan bir eyi kendi nesnesi klma iradesiyle bir ilikiyi ifade eder. nk o, hibir zaman dorudan doruya nesne ve bu nesnenin tasarm tarafndan belirlenmez, tersine o, akln bir kuraln bir eylemin gerekesi (kendisiyle bir nesnenin gerekletirilebilecei bir gereke) klma gcmzdr. O halde gute ve bse, asl anlamnda eylemlerle ilgili bir eydir, kiinin hissetme tarzyla ilgili bir ey deildir ve eer bir eyin basit olarak ve her bakmdan iyi veya kt (gute veya bse) olmas mmknse yalnzca davran tarz, iradenin ilkesi, dolaysyla iyi veya kt bir insan olarak davranta bulunan kii, iyi veya kt olabilir, yoksa bir nesnenin kendisi iyi veya kt olarak adlandrlamaz (...). O halde en iddetli bir damla hastal nbeti altnda kvranan stoacnn u ekilde haykryla alay edebiliriz: "Ey, ac, istediin kadar bana eziyet et! Senin kt bir ey olduunu itiraf etmeyeceim". Ama bunda haksz oluruz, nk bu stoac haklyd, nk onun ac lklar atmasna neden olan ey, bizim vebel dediimiz eydi. Ama bu ac, onun kiiliinin deerini hibir biimde azaltmamaktayd (...) Burada pratik akln eletirisinde kullanlan bir yntem paradoksuna iaret etmenin yeridir: Bu paradoks, iyi ve kt kavramnn (grne gre kendisine temel olma devi grd) ahlak yasasndan nce deil, (burada olduu gibi) yalnzca bu yasadan sonra ve bu yasaya gre belirlenmesi gerektiidir.
E. KANT, Pratik Akln Eletirisi 1. "Biz bir eyi ancak iyi olduu iin arzu eder ve bir eyden ancak kt olduu iin kanrz". Bu Aquinolu Thomasn doac retisini ifade eden skolastik bir deyimdir. Buna gre irade, doas gerei iyiye ynelir ve doas gerei ktden kaar. Bu durumda gnahn nedeni sadece bilgisizliktir ve bu durumda kusur ve meziyet kavramlar bulanklarlar. Kanta gre byle bir anlayta empirik eilimlerin konusu olan doal iyi kendini irademe takdim eden ahlaksal iyiden, devden ayrt edilemez. Kant, doa ile ahlakllk arasna skolastiin kabul etmedii ak bir uurum yerletirmektedir.
172
dev
aduyuya gre dev, toplumun birey zerine uygulad zorlamalara iaret eder. rnein, bir yurtta lkesinin ordusunda hizmet etmek zorundadr. Ancak dev, ahlaksal ykmllk kavram daha derin bir taleptir. Bu anlamda onu aydnla kavuturan XVIII. yzylda Alman filozofu Kant olmutur. Kanta gre devde kategorik bir buyruk sz konusudur. Ahlaksal dev, bilincin mutlak, koulsuz bir talebidir, evrensel akln bir talebidir. XIX. yzylda Danimarkal filozof Kierkegaard etik aamann, ahlaksal aamann zerinde dinsel aamann bulunduunu syleyecektir. Bylece Kitab- Mukaddeste brahim peygamber Tanr emrettii takdirde olu shak kurban etmeye hazrdr. Byle bir fedakarlk dncesi ahlaksal deildir, bu evrensel bir talep olamaz. Onun ancak mminin her eye gc yeten Tanrnn nndeki zel durumunda bir anlam vardr.
n
173
dev
evirmi olduu Kitab- Mukaddes adl filminde brahimin shak kurban edii
n
174
SYASET FELSEFES
175
176
ONBRNC BLM
Hak ve iddet
Hakk olgudan ayrmak, doru olan, meru olan basit olarak gerek olandan ayrmaktr. Hak, genel olarak izin verilen eydir. O halde hak bize temelde ahlaksal bir kavram olarak grnmektedir. phesiz o devden ayrt edilebilir: dev, katdr, beni bir eylemi gerekletirmeye zorlar. Mesleki grevimi zenle yerine getirmem, devimdir. Hak ise daha genitir. O, ift bir olumsuzlamadan geerek devime balanr. Hak, yasaklanm olmayandr. Hak bana sadece bir eyi yapma yetkisi verir ve zgrlme braklm alan iinde beni davranmn tek yargc yapar. Sokaklarda dolamak, sinemaya gitmek vb. hakkna sahibim. Bunlarn tek yargc benim. Hak gibi dev de ahlak kurallar gerektirir. Ancak baz eylemleri yapmam talep etme, bazlarn yasaklama konusunda zgrlm zorlar gibi grnen dev kuralnn tersine hak kural, bu zgrlm korur, onu gerekletirme frsatlar salar gibi grnr. O halde devin tersine hak bir g gibi grnmektedir. Birok dilde gc ifade etmek zere iki kelime mevcuttur (ngilizcede I can ve I may). Fiziki olarak mmkn olan yapabilirim, ama te yandan bir baka anlamda ahlaksal olarak izin verileni de yapabilirim. Hak denen ey, bu ikinci gtr. Leibniz, "hak, ahlaksal bir gtr", yani kurallara uyan bir gtr demekteydi. Hak, bir kuralla izin verilen ey ise de yeri vicdan olan ahlaksal kuralla kolektivitenin yazl yasa veya grubun btn yeleri tarafndan kabul edilen gelenek olarak kabul ettirdii toplumsal kural arasnda ayrm yapmak gerekir. rnein, mobilyal bir dairenin kiracs olduumu ve ev sahibimin beni evden karmaya hakk olup olmadn kendime sorduumu dnelim. Bu soru iki anlamda anlalabilir. a) Ev sahibimin beni evden atmas ahlak bakmndan doru, meru mudur? Muhtemel evden atlmam doal hukuk denen eye, baka deyile insanlarn vicdannn kendiliinden meru diye kabul ettii eye uygun mudur? Bu soruya cevap vermek iin kendimi "vicdanen" sorguya ekmem, belki bir din adamna, grm geirmi namuslu bir insana danmam yeterlidir. Ev sahibimin dairesini boalttrmak konusundaki insani nedenlerinin acilliini incelerim (Sonuta bu daire onundur; o dairesini kendi ailesinin bir yesine vermek istemektedir vb.) Ancak te yandan kendimi akamdan sabaha sokakta bulmam, mali glklerime ramen bir otele gitmeye mecbur kalmam doru mudur? b) Fakat Ev sahibimin beni dar atma hakk var mdr? sorusu tamamen farkl bir anlama gelebilir. Yasa, bu evden kartmaya izin vermekte midir? Bu evden kartma, lkemde yrrlkte olan, pozitif hukuk diye adlandrdm yazl mevzuat sistemlerine uygun mudur? Burada bana bilgi verecek olan, artk vicdanm deildir. Bunun iin bir hukukuya, avukata veya valilikteki bir grevliye danmam gerekir.
Ahlak kural, toplum kural Hak: ahlaksal bir g
177
Hak ve iddet
Bu ksa analiz, hakla ilgili olarak ortaya kan byk felsefi problemlere iaret etmektedir. Bunlar, hak, dev, yetki, ykmllk aras ilikiler; fiziki gle (I can), ahlaksal g (I may) aras ilikiler, baka deyile kuvvetle hak aras ilikiler; nihayet ahlak yasasyla toplum kural, baka deyile doal hukukla pozitif hukuk aras ilikilerle ilgili problemlerdir.
1. dev ve hak
Hak ve dev arasndaki karlkllk
Her eyden nce devle hak arasnda var gibi grnen temel karlklla iaret edebiliriz. Benim iin bir hak olan ey, bir bakasnda benimle ilgili bir deve karlktr. Bunun tersine benim bir bakasna kar olan devlerim, tam olarak onun haklarn ifade eder. cretlinin ivereninden szlemesinde belirtilmi olan creti ve cretli tatil iznini talep etme hakk vardr. Ona bu creti demesi ve bu cretli tatili vermesi ise ivereninin devidir. te yandan iverenin cretliden haftada 45 saat iyerinde hazr bulunmasn talep etme hakk vardr ve bu alma saatlerini yerine getirmesi de iinin devidir. Bu tr rnekler kolayca oaltlabilir. Eer bir gazetede bana sulamalarda bulunulmaktaysa bu gazetenin mdrne yaz yazarak kendimi savunmam hakkmdr ("Cevap hakk" denen ey, budur). Gazetenin mdrnn ise bu cevabm gazetenin bir sonraki saysnda yaymlamas devidir. Ancak bu dev ve hak karlklln nasl aklayabiliriz? Bu konu zerinde dnen Auguste Comte, hak kavramnn herhangi bir zarara yol amakszn ortadan kaldrlabilecei ve yalnz bana dev kavramnn yeterli olaca sonucuna varmtr. Gerekten eer herkes herkese kar grevini yerine getirirse herkesin hakk, bu haktan sz etmeye gerek kalmakszn, gvence altna alnm olur ve haklardan sz etmemek daha dorudur. nk herkes kendi haklaryla ilgili ok canl bir duyguya sahiptir ve onlar adna ok rahata hakk olandan fazlasn ister. Kendini kabul ettirme, gcn arttrma istei, bencillik ve kskanlk, hak kavramnda ok rahata erefli bir mazeret bulabilir. Dolaysyla bana bakalarna kar devlerimden sz edilmesi, toplumun dzeni iin ykc etkileri olan bireyci taleplere frsat vermemek iin haklarmn sessizce geitirilmesi daha iyidir. Auguste Comtea gre hak kavram, ancak tarihin belli bir dneminde faydal olmutur. "Birey, hak adna kendisine uygulanan haksz basklara kar savamtr. Bylece "hak" talebi yalnzca olumsuz (Comteun kendi deyiiyle "tamamen metafizik") bir ierie sahip olmutur. Gerek ve akla uygun devlerin tanmland ve gerekletirildii ahlaksal bir dzende hak talebinin artk bir anlam yoktur. "Herkesin devleri vardr ve bu devler herkese kardr. Buna karlk hi kimse gerek anlamda herhangi bir hakka sahip deildir. Adil bireysel gvenceler, ciddi siyasal tehlikelerini gstermeksizin eski haklarn ahlaksal edeerlerini meydana getiren bu evrensel karlkllktan karlar. Byle bir sistem, grnte gayet gzel bir tutarlla sahiptir. Ama tehlikelerden korunmu deildir. Hak taleplerini gereinden fazla vurgulamak phesiz ahlak iin tehlikeli olabilir. Ancak devlerin yararna haklar unutmak da ayn lde tehlikelidir. nk "ahlak dzeni" adna en kt basklar merulatrlabilir. Auguste Comte tarafndan tasarlanan etik evren biraz boucudur. "Yasaklanmam her eyin mecburi olduu", bireysel zgrlklerin ortadan kaldrlm olduu diktatrlkleri dndrr. Gerekten ba-
178
Hak ve iddet
kalar bize hakkmz olan her eyi vermediklerinde adaleti istememizin ou kez kanlmaz olduunu grmekteyiz. Auguste Comteun etik dnyas, iinde sadece kusursuz yarglarn olaca ve bu nedenle de avukatlardan tasarruf edilebilecei bir uygarl hatrlatmaktadr. Ama bu hayali bir dncedir ve gerek dnyada herkesin gerektiinde haklarn kabul ettirmesi kt deildir. Daha da iyisi insani varlk ilk planda bir deer olduundan hakkmz savunmamzn devimiz olduunu anlamamzdr. O halde dev ve haklarn karlklln sylerken haklara devlerle ayn nemi vermeye devam edeceiz. Ve bize yle gelmektedir ki "Bakasnn benimle ilgili hakkn benim ona olan devim temellendirir" ile "Benim bakasna olan devimi onun hakk temellendirir" cmleleri ayn lde dorudur. Her neyse, hak ve devin karlkll zerine bu dnceden, hak kavramnn zorunlu olarak kiilerden meydana gelen bir topluluk tasavvurunu, her insann baka insanlarla dayanma iinde olduuna ilikin bilinci gerektirdii fikrini aklmzda tutalm. Kant bu anlamda hakk her bir insann zgrlnn herkesin zgrlyle uyumasn mmkn klan koullar btn olarak tanmlayabilmekteydi.
Her bir insann zgrl, herkesin zgrl
179
Hak ve iddet
Doal hukuk znel bir kan mdr?
Bu koullarda varl ileri srlen "doal hukuk", sadece bireylerin vicdanlarndan kan ve ou kez tehlikeli olan talepleri temsil eder. Her yurttaa kiisel bir gr adna pozitif hukuka, geerlikte olan yasalara uymama izni verilecek midir? Bu durumda Donnedieu de Vabresin esprili bir ekilde syledii gibi, hrsz her zaman zenginliin dalmn eletirebilecek, hain lkesinin d politikasna saldrabilecek ve zina yapan kadn aile yasasn burjuva alkanl olarak reddedebilecektir. Hukukular ve sosyologlar arasnda yaygn olmakla birlikte doal hukuk kavramnn bu eletirisi bize inandrc grnmekten uzaktr. Her eyden nce gerekte ahlak bilincinin kar gtmeyen ve evrensel olan bir talebini bencil bir taleple, bireysel igdnn bir nerisi ile kartrmak doal hukuk kavramn arptmaktr. "Doal hukuk"u inkar etmek, ahlak bilincini inkar etmektir.
Sonra yazl yasalar sisteminin hibir zaman salt aklsal olmad dorudur. Ancak tam da doal hukuk adna, evrensel bilince esin kayna devi gren "yazl olmayan yasalar" adna, pozitif hukukun baz grntlerini eletirmek, bunun sonucunda doal hukukun talepleri dorultusunda pozitif hukukta bir deiiklik meydana getirecek bir dnce hareketini yaratmak mmkn olduu gibi ayn zamanda da arzu edilebilir olan da bir eydir. Nitekim bu sayede gemite papaz Pierrein enerjik eylemi sonucu Fransz hkmeti kiraclarn evlerinden karlmas ile ilgili yasal rejimi daha insani bir ynde deitirmitir. Bylece adalet ideali, doal hukuk dediimiz ey, yepyeni bir pozitif hukuk yaratmasa da bu pozitif hukuku eletirerek onun iyiletirilmesine katkda bulunur. Alainin "Adalet, hukuk hakknda hukuku kurtaran phedir" szn bu ynde anlamamz gerekir. Ve pozitif hukukun, doal hukukun taleplerini tam olarak karlamamas ile ilgili gszl, doal hukukun kusurlu olduunu gstermez, tersine onun aknln ortaya koyar. Montesquieunn olaanst gzel bir ekilde syledii gibi, "yaplm yasalardan nce adalet ilikileri vard. Pozitif yasalarn emrettii ey dnda adil ve adaletsiz bir eyin var olmadn sylemek, emberlerin izilmesinden nce yaraplarn eit olmadn sylemektir".
Adalet fikri bir bakma iddeti reddetme anlamna gelir. Gerekten hukuk kendiliinden iddetin yerine kurumlar, szlemeleri, insanlar arasndaki ilikileri bar bir yoldan dzenlemeyi hedefleyen yasal bir rgtlenmeyi geirir. Ancak adalet kurumunun kendisi ift anlamldr: Gerekte o ne kaynanda, ne ileyiinde tm iddetten arnm deildir. Her eyden nce adalet kurumunun kendisi adil olmayabilir. O sadece egemen olanlarla egemen olunanlar arasndaki kuvvet ilikilerini ifade edebilir ve bu durumda sakl ve rgtlenmi bir iddetten baka bir ey deildir. Bu iddet, mevcut dzenin grnts altna gizlendii lde daha da korkuntur. deal bir adli sistemin (kusursuz bir adaletin) kaynanda iddet olabilir. deal adaletin ancak kanl bir devrim sonucu tesis edildii durum bunun bir rneidir. iddet kullanmama grnn taraftarlar bile bu varsaym bir kenara itmezler. "Korkaklk ve iddet arasnda bir seim yapma durumu karsnda kaldmda iddeti tavsiye edeceime inanyorum" diyen Gandidir.
Hukukun ileyiinde de ayn problem karmza kmaktadr. Gerekten ahlaksal bakmdan kusursuz bir yasalar sisteminin kurulmu olduunu varsaysak bile bu yasalara
180
Hak ve iddet
sayg gsterilmesini salamak zorundayz. Hibir toplum tam olarak bir adliye ve polis aygtndan imdiye kadar vazgeemedii gibi gelecekte de vazgeemeyecektir. phesiz yasalar ne kadar adilse zorlama o kadar az zorunlu olacaktr. Bununla birlikte insan tutkularn, bakasna tahakkm etme igdsn, bencillii gz nne alrsak, bask aygtnn ortadan kalkmas, "devletin yok olmas" fikri son zmde hayali bir dncedir. Cezalandrma hakkyla, yasal iddetle ilgili problemden kanamayz. Btn toplumlarda uygulanm ve uygulanmakta olduklar ekilde yaptrmlarn varl akla m dayanmaktadr? yle grnmektedir ki yasal iddet, kkeni itibariyle akldan ok bilin-d duygusallktan kmaktadr. Durkheimn okuluna mensup olan bir sosyolog, Fauconnet, XX. yzyln banda yaptrmlarn bysel bir kaynaa sahip olduklarn gstermitir. Tarih, etnografya sadece insani varln deil nesnelerin, eylerin, hayvanlarn da yaptrmlara uradklarn ve sorumlular olarak gz nne alndklarn ortaya koymaktadr. Belli bir ilkel toplumda kurbann yannda bulunmu olan kanl sopa cezalandrlr. Racinein Davaclarnda bir kpek yarglanr (Bu, gerekten var olmu olan eski adetlere tekabl eder). XVII. yzylda llere yaptrmlar uygulamaya devam edilmitir (rnein onlar paralanmlardr). XVIII. yzyla kadar ihanet, devlet bakanna kar suikast sularnda sulunun anne babas ve ocuklar da cezalandrlmtr. Fauconnetye gre bu olaylar aklanabilirler ve kendi uygulamalarmz da aydnlatrlar. Gerekten cinayet ok byk bir kolektif heyecan yaratr. Toplum en kutsal deerlerinde yara almtr. Bu kolektif heyecan boalmaya alr. Onun (Amerikal sosyologlarn diyecekleri gibi) izin verilen kalplar, serbeste kendilerini ifade edebilecekleri ve yatabilecekleri yollar bulmalar gerekir. phesiz ilenmi olan cinayetin meydana gelmemesini salamak mmkn olsa, bu kolektif heyecan ortadan kalkacaktr. Ama olan olmutur ve hibir teknik, ilenmi olan cinayeti ortadan kaldramaz. lenmi olan cinayeti gerekten ortadan kaldrmak mmkn olmad iin toplum onu byl bir yolla silmeye alr, yani cinayetin "gnah keisi" devi gren bir semboln yok etmek iin aba sarf eder. Bu gnah keisi, hayal gcmzde herhangi bir benzerlik ilikisi ile bu cinayetle ilikilendirilen veya basit olarak cinayet yerinin yaknnda bulunan herhangi bir nesne olacaktr. rnein, kurbann yannda bulunmu olan kanl bir sopa byk bir trenle yaklacaktr. O halde ilkel sulama kuvvetleri by trne girer. Bugnk yaptrmlarmz da ayn trdendir, ancak eletiri zihniyetinin gelimesi onlarn uygulama alann daraltmtr. Bugn "bysel" samal artk besbelli olduu iin bir eyi, bir lnn cesedini, sulunun ailesini cezalandrma uygulamalarn terk etmi bulunuyoruz. Ve eer hala bir caniyi iledii bir cinayetten tr cezalandryorsak, bunun nedeni, zgr iradeyle eylem arasnda kurduumuz metafizik iliki deildir, basit olarak hayal gcmzn (yaknlk arm sonucu) kolayca cinayetten caniye gemesidir. lm cezas rneinde cinayeti ortadan kaldramadmz iin caniyi kelimenin gerek anlamnda ortadan kaldrmaktayz. Akl asndan bu bir baarszlktr, nk bu bir l yerine iki l demektir. Ama by plannda kolektif incinme duygusu tatmin edilmi olmaktadr. Bununla birlikte bysel kaynandan hareket ederek yaptrmlarn mutlak anlamda akl-d olduklar sonucuna geersek, yanl yapm oluruz. Akl, ta bandan, bu duygusal ve bysel akm kanalize etmek ve snrlandrmak iin mdahalede bulunur. Georges Gusdofr unlar yazmaktadr: "Ksas yasas, fazla kolayca sanld gibi, ceza hukukunun
Cezai yaptrmlar aklla hakl karlabilirler mi? Cezai yaptrmlarn bysel kayna
181
Hak ve iddet
balanglarnda, bir kan dkclk kural deildir, tersine gemite hkm sren sonsuz kan dkcln bir snrlandrlmasdr: Bir gz iin sadece bir gz, bir di iin sadece bir tek di!". Birok ceza hukuku kuramcs, yaptrmlarn ilkesini akla dayandrmay denemitir. Ancak metafizik seme zgrlnn, kefaret kavramlarnn reddedilmesi ve belirlenimci bir kuramn bak asnn benimsenmesi durumunda dahi ortadan kaldrc yaptrm ve yldrc yaptrm hakl karlamamtr. Burada artk karanlk bir metafizik adna suluya geriye evrilmesi mmkn olmayan eylemlerinden tr gnahn bedelini dettirmek deil, toplumsal kar adna gelecekle ilgili sular ve cinayetlerin nlenmesi sz konusudur. Eylemlerimizin sk bir biimde belirlenmi olduuna inanmasna ramen Spinoza da sulularn cezalandrlmas gerektiini dnmekteydi: "Doalar bozuk insanlar zorunlu olarak yledirler diye daha az korkulacak, daha az zararl yaratklar deildirler. O halde nasl zehirli ylanlarn kkn kurutuyorsak onlar da zarar verici olmaktan karmak dorudur. Toplumun korunmas ihtiyacnn yaratt yaptrm bu anlamda ortadan kaldrcdr.
Ortadan kaldrc yaptrm, yldrc yaptrm
Ancak birok kuramcya gre yaptrm, her eyden nce, yldrcdr. Yaptrmda sz konusu olan rnek oluturmak, balarna neyin geleceini gstererek sularn muhtemel taklitilerinin gzn korkutmaktr. Bylece eylemlerin belirlenmesi iine ceza korkusunun kendisi de girecek ve bu korku, ktlkten caydrabilecek gl bir neden olacaktr. lm cezasn savunanlarn ounlukla bavurduklar kant budur: "Toplum kafay cinayet adaylar geleceklerini grsnler ve gerilesinler diye kaldrr. Uzun bir sre, mahkumlarn idam halkn nnde gerekletirilmitir. Hatta ngilterede XIX. yzyln ortasna kadar herkesin seyredebilmesi iin sulularn asld gnler tatil ilan edilmitir. Herkesin nnde uygulanan bu cezalarn ikili bir ilevi vard. Bu ilevlerden biri, itiraf edileni, rnek yoluyla korkutmakt; dieri, daha gizli olan ise muhtemel taklitinin infaz olaynda hazr bulunarak saldrgan itepilerini bastrmasna imkan vermekti. Arthur Koestler, 1807de iki nl sulunun aslmasnn krk binden az olmayan sayda seyirciyi ektii ve coan halkn idam mahallinde yz l braktn anlatmaktadr.
Aslnda gerek ortadan kaldrc gerek yldrc yaptrm ahlaksal adan ok tatmin edici deildir. Her eyden nce onlarda sulu kiiye basit bir nesne gibi davranlmaktadr (rnek oluturma vesilesi). Oysa Kantn iyi bir ekilde grd gibi ahlak, her insani varln bir ara deil, ama olarak muamele grmesini talep eder. Fransada, 1939da geni bir gazeteci ve fotoraf kitlesini ekmi olan Weidmannn idamndan bu yana yetkililer, halkn nnde gerekletirilen idamlardan vazgeme karar almlardr. lm cezasna arptrlanlar, bir hapishane avlusunda daha gizli bir biimde idam edilmilerdir. lm cezas etkili bir rnek miydi? O, daha ok baz evrelerde mahkumun prestijini arttrmaktadr. Her neyse, Albert Camus, "lm cezasn kaldran veya artk uygulamayan otuz lkede cinayetlerin saysnn artmad"na iaret etmektedir. Bir yaptrm ancak eer eitici ise gerekten tatmin edicidir. Daha Platon sulunun kendisinin hastann hekim istedii gibi yargc istemesi gerektiini sylemekteydi. phesiz Platon, metafizik bir perspektif iinde zellikle ceza ekmenin erdemlerini dnmekteydi. Ancak yaptrm daha olumlu bir anlamda tedavi edici olabilir. Eer sulu hastaysa onu tedavi etmek gerekir. Psikiyatrinin, psikanalizin bu konuyla ilgili olarak nnde ne-
Eitici yaptrm
182
Hak ve iddet
mi her geen gn daha ak olarak ortaya kan bir uygulama alan bulunmaktadr. Her eyden nce belki mahkumu toplum hayatna yeniden uydurmak, eer mmknse ona bir meslek retmek, ona dayanma duygular kazandrmak, toplumsal hayata yeniden katlmasna yardmc olmak gerekir (1945ten bu yana Fransada adli reformlar bu tr ilkelerden esinlenmektedir). Ancak ideal olan, kendilerini cezalandrmak zorunda kalmamak iin sular ve cinayetleri nlemektir. Gerekten sularn nedeni hayatta karlalan yoksunluklar, hayal krklklarnn saldrgan tepkilere neden olmasdr. Deerlerinde hayal krklna urayan toplum da kendi payna sululara kendi saldrganln gstermektedir. Bu krimojen yoksunluklar ne kadar kuvvetliyse, onlara kar bir denge oluturan toplumsal yaptrmlar o kadar ar olmaktadr. Gemite bir ekmek alan insan, hapse atlabilirdi. Bugn bu nemsiz su, eer bir kovuturmaya urarsa, ancak hafif bir para cezasyla cezalandrlmaktadr. Daha nemli bir hrszln yaptrm (eer tekrarlanan bir hrszlk deilse) ertelenen bir hapis cezas olacaktr. Bu yumuamann nedeni, ekonomik gelimenin sua eilimi azaltmasdr (Bugn Fransada karlnda en az cret verilen bir saatlik bir alma bile, iki kiloluk bir ekmek satn almak iin yeterlidir, hatta fazladr). Ayn ekilde kt koullu meskenler, alkolizm gibi toplumsal belalara kar amansz bir sava ve herkesin hayatn daha gvenilir ve daha az zahmetli klma ynnde abalar, toplum-kart eylemlerle mcadele etmenin biricik aralardr. phesiz sadece ekonomik gelime sz konusu deildir. rnein, gen sululuunun nedenleri z itibariyle ekonomik deildir. Onu nlemek iin zorunlu olan ey, eitim faaliyetleridir (genlik evleri, bo zamanlarn dzenlenmesi vb.). Ama en genel anlamda krimojen itepileri engelleyerek ceza yaptrmlarn en aza indirmeye imkan verecek olan ey her zaman toplumsal gelimedir.
deal olan, sular nlemektir
183
Hak ve iddet
A N A
F K R L E R
Filozoflar doal hukukla (evrensel akln doru grd eyle) pozitif hukuku (hukuk metinlerinde ve yasalarda bir olgu olarak, yani pozitif olarak var olduu ekilde izin verilen ve yasaklanan eyle ilgili kural) birbirinden ayrmaktan holanrlar. dealde pozitif hukukun doal hukukun ifadesi olmas gerekir. Montesquieu yle yazmaktadr: Yasa, yeryznde btn halklar ynetmesi bakmndan insan akldr ve her ulusun siyasal ve sivil yasalarnn bu insan aklnn uyguland zel durumlar olmalar gerekir. Gerekteyse pozitif hukuk hibir lkede saf akln bir yoktan yaratm deildir. O, tarihin karmak bir rndr. rf hukuku, daha sonra yazl hukuk olarak o savalarla, devrimlerle, tarihin ani sramalaryla deiir. Bu koullarda doal hukuk, yazl hukukun kayna olmaktan ok, yazl hukuku sorgulayan ve adalet adna onun u veya bu noktasnn dzeltilmesini isteyen akln eletiri ilevini temsil eder. Alain, Adalet, hukuk hakknda hukuku kurtaran phedir der. lke olarak hukukun ilevi, yasalar olmad takdirde insanlar arasnda kanlmaz olarak hkm srecek olan iddetin yerine toplum halinde bar iinde yaamay mmkn klacak kurallar ve szlemeleri geirmektir. Ancak iddet hukukun kendisinin ta merkezinde, kaynanda, siyasal gcn ileyiinde ve hukuku ihlal edenlere kar ngrlen yaptrmlarda mevcuttur. Ceza hukuku, yurttalarn iddetlerini, kendi payna iddet kullanarak cezalandrr. Bir katile lm cezas uygulamak, onun kendisinin uygulam olduu bir iddet olayn kendi ahsna uygulamaktr. phesiz iddet hibir zaman ahlaksal olarak tatmin edici deildir. Doru bir davann hizmetinde olsa bile iddet her zaman bir zayflk ve baarszlk iaretidir. Ancak iddete bavurmama ideali de belki pratikte hibir zaman uygulanabilir deildir. iddetin bir olgu olarak var olduu bir dnyada sistemli olarak iddet kullanmamay setiimde bilerek veya bilmeyerek iddetin kendi lehlerine uyguland sulularn su orta durumuna derim. ngiliz smrgeciliine kar pasif ve iddete bavurmayan bir direnme stratejisini baaryla uygulam olan Gandinin kendisi bile unlar sylemektedir: "Korkaklk ile iddet arasnda seim yapmak durumunda kaldm takdirde iddeti tavsiye edeceimi sanyorum.
184
Hak ve iddet
YORUMLAMA METNLER
nsann saldrganl
nsan kesinlikle kendisine saldrldnda kendini koruyan, yumuak huylu, sevgiye susam varlk deildir; tersine o igdlerinin says hayli yksek olan bir yaratktr. Bundan dolay onun iin hemcinsi sadece mmkn bir cinsel yardmc, cinsel bir nesne deildir; o, ayn zamanda, kendisini ayartan, yoldan karan bir eydir. Gerekten insan saldrganlk ihtiyacn dier insanlarn zararna olarak doyurma, onlarn almalarn karln vermeksizin smrme, rzalar olmakszn onlardan cinsel olarak yararlanma, mallarn, mlklerini eline geirme, onlar alaltma, onlara ac ektirme, ikence etme ve onlar ldrmeye alr (...) Bizzat kendimizde varln ortaya karabileceimiz ve hakl olarak bakalarnda da varln kabul edebileceimiz bu saldrganlk eilimimiz, dier insanlarla ilikilerimizde problem yaratc ana faktrdr. Uygarla o kadar ok aba ve i ykleyen de odur. nsanlar birbirlerinin karsna diken bu asli dmanlk sonucunda uygar toplum her zaman kme tehdidi altnda bulunmaktadr. nsanlarn ibirlii yapma konusundaki karlar uygar toplumu devam ettirmek iin yeterli deildir. gdlerden kaynaklanan tutkular, aklsal karlardan daha gldrler. Uygarlk insann saldrganln snrlandrmak ve aklsal plana ait ruhsal tepkiler yardmyla onun grntlerini azaltmak iin her eyi ie komak zorundadr. nsanlar zdeimlere ve erei bakmndan bastrlm sevgi ilikilerine itme yntemlerinin seferber edilmesi bundan kaynaklanmaktadr. Cinsel hayata snrlandrmalar getirilmesinin de nedeni budur. Komumuzu kendimiz gibi sevmemiz konusunda bize kabul ettirilen ideal de buradan kaynaklanmaktadr. Bu yle bir idealdir ki onun gerek hakl karm tam da hibir eyin ilkel insan doasna ondan daha fazla aykr olmamasdr. Uygarln onun adna sarf ettii btn abalar bugne kadar hemen hemen hibir sonu vermemitir. Uygarlk, kaba kuvvetin en kaba arlklarn sululara kar kuvvet kullanma gcn yalnzca kendisine tahsis ederek nleyeceine inanmtr. Ama yasa insan saldrganlnn en dikkatli, en ince grntlerine ulaamaz. Daha byk bir insan kitlesini her zaman sevgi balaryla birletirmek mmkndr, yeter ki bu grubun dnda darbeleri alacak olan baka bazlar kalacak olsun!
S. FREUD, Uygarln Rahatszl
185
Hak ve iddet
iddet ve hukuk arpc bir kartl temsil ederler. phesiz hukuk hibir durumda iddete izin vermez. Fritz Langn filminde kz ocuklarn ldrmek iin tenha yerlere srkleyen Lanetlenmi Mnin veya asayi gleri zerine parke talarn frlatan ve yollarda otomobilleri yakan Mays 68in dzene kar kan rencilerinin yapt gibi kimsenin bakasna tecavz etmek, kaba ve sert davranmak, bakasn ldrmek "hak"k yoktur. Ancak insanlar ou kez iddeti ortadan kaldrmak amac da iinde olmak zere iddet kullanma hakkna sahip olduklarn ileri
n
Nicholas Rayin
srerler: M (Peter Lorre) hrszlar tarafndan "yarglanr". Daniel Cohn-Banditin silahl CRS nin yzne frlatt alayc bak yasal iddetle yasal olmayan iddeti birbirinin karsna koyan atmay sergilemektedir. Hukukun merulatrd bir iddet biimi olabilir mi? Katile lm cezasn uygulayarak onun bana kendisinin ilemi olduu suun aynsn getirme hakkna sahip miyiz? Yaama fkesi filminde James Deann saldrganl ise bunalm iindeki bir toplumun yansmas olan belli bir "kurumsal" iddeti sembolize etmektedir. Bylece televizyon, sinema, gazetelerin gndelik olaylar sayfalar, nedeni olmayan iddetin, dil, hareket, durumla ilgili iddetin binlerce rneini
sergilemektedir. Acaba bunlarn amac kendileri olmasa iddet eylemlerine dnmeleri mmkn olacak bir "kudret iradesi"ni yattrmak mdr? Ne olursa olsun kuvvet hakk meydana getiremez ve Rousseau nun hatrlatt zere
hibir fizik g ahlaksal bir deerle donatlm deildir. Saint-Louis "Sava, hakk meydana getirmez" demekteydi.
Jos Giovanninin
186
Hak ve iddet
68 Maysnda
Fritz Langn
187
188
ONKNC BLM
Devlet
Devlet, ulus, yurt; bu terim birbirine kartrlmamaldr. Devlet, "hukuki bir topluluk"u, yani ayn bir yasamaya, ayn siyasal otoriteye boyun een bir bireyler topluluunu ifade eder. Daha kesin olarak o bu otoritenin kendisine iaret eder. Devlet, hkmettir ve hkmetin kendileriyle otoritesini gsterdii yaplarn btndr. Ulus, daha ok doal bir topluluk, hi olmazsa yelerinin her biri tarafndan kabul edilen tarihin rn olan bir topluluk olarak ortaya kar. Polonyann, srasyla Rus, Avusturya ve Prusya devletlerinin otoritesine boyun een paraya blnm, paylalm olduu dnemde, Polonyada yaayanlar gene de kendilerini Polonya ulusunun yeleri olarak grmeye devam etmekteydiler. Habsbourglarn Avusturya devleti, otoritesi altnda birok ulusu bulundurmaktayd. te yandan ulusal bir topluluun yeleri, hkmetlerinin kararlarnda kendi taleplerini grmediklerinde, bu ulusun artk sz konusu devlette kendini tanmad sylenir. rnein, devrimci bir bakaldr, ulusla devlet arasndaki bir atmay gsterir. Buna karlk ulus kavramyla yurt kavram arasndaki ayrm daha incedir. Yurt, "ulusun duygusal ad"dr. Yurt kavram bir duygu topluluuna iaret eder. Yurt, temelde, bireyler tarafndan balln, yceltmenin konusu olmas bakmndan ulusun kendisidir.
Devlet, ulus ve yurt arasndaki ayrm
1. Siyasal retiler
Bu problemle ilgili olarak mutlakiyetilik, anarizm ve demokrasi balklar altnda farkl tezleri ema halinde ortaya koyabiliriz. a) Mutlakiyetilik Bununla devletin mutlak bir gce sahip olduu sistemi kastediyoruz. Bu retide bireyin kendinde deeri yoktur. O itaat etmek zorundadr. Bu grte, devletin otoritesi, bireylerin kendilerinden treyemez. Onun akn bir kayna vardr. Egemen ya Tanr Horusun bu dnyada cisimlemesi demek olan Msr Firavunlar, tanrlatrlm Roma imparatorlar gibi Tanrnn kendisidir (teokrasi) veya Tanrnn yeryzndeki temsilcisidir. Bu ikinci, bir lde eski Avrupann Hristiyan krallarnn durumudur. phesiz kral sadece dnyevi ilerin efendisidir. Ruhsal alana ise Kilise hkmeder. Hatta baz papalar kraln dnyevi iktidarn da dolayl olarak papa araclyla aldn ileri srerler. Her neyse, iktidarn kayna bireyler deildir ve egemen, uyruklarna kar sorumlu deildir. Bossuetye gre devlet, insanlara hesap vermek zorunda deildir: "sa tarafndan kutsanm olan" hkmdar, ancak Tanrya kar sorumludur ve "kamunun kudreti karsnda bireylerin hibir hakk yoktur". te yandan Bossuetnin siyaset anlay onun tanrbilimi balamnda yorumlanmaldr. Her ne kadar uyruklarn egemene koulsuz olarak boyun emeleri grevleriyse de, bunun nedeni insann ilk gnah sonucu dm olmas, doas bakmndan kt olmasdr. "Herkesin her ey zerinde hak iddia edecei ve her eye
189
Devlet
kar kaca vahi ve ilkel bir zgrlk durumunda kendi balarna brakldklar takdirde insanlar, kendilerini hastalkl tutkularna kaptrarak birbirlerini yok edeceklerdir. Ancak Tanrya kar sorumlu olan mutlak gce sahip bir egemen onlara dzen ve bar salayabilir.1 b) Anarizm
zgrln mezarl olan devlet
(Rus Bakunin ve Kropotkin, Fransada lise Reclus ve Jean Grave gibi) anaristler ise bunun tam tersine, devleti, en byk ktlk ve bireyi en yksek deer olarak grrler. Onlarn tercih ettikleri dsturlar, "hayatn yaamak", "istediini yapmak", "kiiliini gelitirmek"tir. Onlar iin her itaat insann hakkndan vazgemesi, kiiliin ortadan kaldrlmasdr. Her otoriteye bakaldrya izin vardr. Jean Grave, Ne Tanr, ne Efendi!" diye haykrr. Devlet, zgrln devredilmesi ve Bakuninnin dedii gibi "bireysel hayatn tm grntlerinin iinde gml olduu geni mezarlk olduu iin mahkum edilir. Devlet sadece canl, somut bireylerin zgrln yok eden soyut canavar deildir, o ayn zamanda evrensel dayanmay ortadan kaldrd iin, kendini ancak baka devletlere kar ortaya koyduu iin -buysa sava ve aclara yol aar- gerekten evrensel deerlerin gelimesine en byk engel olarak ortaya kar. Anaristlerin ahlak-tanmayan, topluma kar kan insanlar olmadklarn anlamamz gerekir. Onlar, bunun tersine, bireyin ancak topluluk hayatnn ilikileri iinde geliip serpileceinden tamamen emindirler. Ancak onlara gre zgr bir biimde rza gsterilen toplumsal balar sz konusudur. Devlet, yapay zorlamalaryla doal toplumun ancak bir karikatrdr. O halde anaristler devleti, yarglarn, ordularn ykacak bir devrim isterler. O zaman devletin ykntlar zerinde zgr insani topluluklar ykselecektir. phesiz anarist kuramlar iyice incelenmeksizin reddedilmemelidir. Tarih boyunca devletin ou kez kiilerin gelimesini ktrme uratm veya ortadan kaldrm olan zorba bir biim alm olduu bir gerektir. Devlet ou kez hakim bir toplumsal snfn klk deitirmi ifadesidir ve devletin yasalar bu durumda "insann insan tarafndan smrlmesi"nin st rtk aracndan baka bir ey deildir. te yandan yk ve zenginliklerin daha adil bir paylamn salayacak olan toplumsal hayatn daha iyi bir rgtlenmesinin, bugn de btn siyasal rejimler altnda devletten ayrlamaz bir durumda bulunan zor kullanmalar ve yaptrmlar aygtn kltmeye imkan vereceini de kabul edebiliriz. Ancak anaristleri ryalarnn sonuna kadar takip edemeyiz. Onlarn temel kavram, bireyin -kendisine kabul ettirilen her trl rgtlenmenin dnda- sadece benzerleriyle barl ve verimli ilikiler kurma arzusunda olduudur. Kropotkin, insanda kar konulmaz doal bir fedakarlk ve yardmlama duygusunun varlna inanmaktadr. Ona gre insanlar, doalar gerei baskn cmert igdlere sahiptirler. Ancak anarizmin, insanlarn bencillikleri ve tutkularn hi hesaba katmayan bu nkabul tartlabilir niteliktedir.
Doal toplum
Her trl tanrbilimsel bak as dnda bu trden kantlarla Hobbesun Leviathann 12. blmnde ele alp gelitirmi olduu kuramda da karlalmaktadr. Szn ettiimiz bu blme baklmas uygun olacaktr.
190
Devlet
c) Demokrasi Anaristlerle birlikte insani varln tek deer, insanlarn mutluluunun tek "kendinde" erek olduunu kabul edelim. Ancak onlara kar devletin -yani kurumlar, yasalar, ynetmeliklerde cisimleen u soyutlamann- bireysel arzularn gereklemesi iin zorunlu bir ara olduunu ekleyelim. zgrlk ve disiplini birbirine zt eyler olarak almaktan kanalm. Bakalarnn haksz tecavzlerine kar her insann zgrln korumak iin bir otorite gereklidir. Ancak bireysel zgrlkleri gelitirmenin arac olmaktan kp kendisini en yksek bir ama olarak ortaya koyduunda devlet her trl meruluunu kaybeder. Toplum Szlemesi her trl demokrasinin temel belgesi olarak gz nne alnmas gereken Rousseaunun, ok iyi grm olduu nokta burasdr. Devletin bireylerin doal olarak haklar olan zgrlk ve eitliklerini (ortadan kaldrmak yle dursun) gerekletirmek ve gven altna almaktan baka bir amac yoktur. "Her ortan, kiilik ve mallarn topluluun btn gcyle savunacak ve koruyacak ve herkesin herkesle birleirken sadece kendisine itaat edecei ve eskisi kadar zgr kalaca bir biraraya geli biimi bulmak; ite toplum szlemesinin zmn verdii temel problem budur. Bu demokratik bak as iinde devlet akn bir ey deildir. "Kendisini meydana getiren bireylerden olutuundan egemenin bu bireylerin karlarna kar bir kar olamaz. Yasa, kaynan bireylerin iradelerinde bulduu iin zgrl ortadan kaldramaz. nsann kendisine koyduu yasaya uymas, zgrlktr. Bireylerin ou kez birbirine zt olan eitli tikel iradeleri, nasl olup da kendilerini ortak bir yasada ifade edebilmektedir? Burada iin iine szleme, herkesin herkese genel iradeden baka bir iradeye uymayacan taahht ettii anlama girmektedir. Genel irade, yalnzca ortak iyiyle ilgilenmek zere herkesin farkl karlarn, tutkularn bir tarafa iten iradedir. phesiz "her bir insan, insan olarak, yurtta olarak sahip olduu genel iradeye aykr olan veya ondan farkl olan bir iradeye sahip olabilir". Bununla birlikte, genel irade, her birimizin dnda olan bir g deildir, nk o, topluluun yeleri tarafndan ortak olarak kabul edilen, ancak her insann "tutkularn susturduu"nda, bencil arzularn bir tarafa braktnda kendisinde kefedecei akln kuralndan baka bir ey deildir. Tutkularn drts gerek kleliktir ve bir insan genel iradeye itaat etmeye zorlamak, onu kendi aklna boyun edirmektir, dolaysyla "onu zgr olmaya zorlamak"tr. Genel irade, biraraya gelen halkn tartmalarnda kolayca ortaya kabilir, nk insanlarn ortak karlar vardr. phesiz Rousseaunun ok iyi bir ekilde syledii gibi, szlemeyi "zorunlu" klan zel karlarn ztldr, ama onu mmkn klan da bu ayn karlarn uyumasdr. Ve Rousseau unlar ekler: "Tikel iradelerden birbirlerini ortadan kaldran en ok ve en azlar karn, geriye farkllklarn toplam olarak genel irade kalr." Fakat her zaman teklif edilen bir yasayla ayn grte olmayacak bir yurttan var olmasnn mmkn olmasndan tr genel irade, her zaman herkesin iradesi olamayacandan genel irade olarak ounluun iradesini almak dorudur. Ama bundan tr aznln zgrl ortadan kalkm olmayacaktr. nk insanlar daha nce ounluun iradesine uyacaklarna oybirliiyle karar vermilerdir. Hi olmazsa her demokrasinin postlas budur. te yandan Rousseaunun bireyler ve devleti kar karya getirmemek arzusu o kadar byktr ki, halkn kendi semi olduu vekillerine kr bir biimde itaat ederek zgrln devredebilmesini kabul etmez. Ona gre halkn temsilcileri tarafndan teklif edilen yasalarn, her zaman, halkn kendisinin referandumundan geirilerek onaylanmas zorunludur.
Genel irade Bireysel zgrlklerin arac olan devlet
191
Devlet
d) Demokrasinin olas sorunlar
Liberalizm
Ancak demokratik ideal de eitli eletirilere yol amtr. XX. yzyl birok adan demokrasinin bir bunalm a gibi grnmektedir. Bu bunalm genel olarak bireyci ve liberal dncenin bunalmdr. Kuramsal olarak liberal reti salam ve uyumlu grnmektedir. Benjamin Constantn u szleri, onun zelliklerini btn kapsamyla ortaya koymaktayd: "Her eyde, dinde, felsefede, edebiyatta, sanayide, siyasette zgrlk; ve zgrlkten ben bireyselliin despota ynetmek isteyen otorite zerinde olduu kadar, aznl ounlua kle etmek isteyen kitleler zerinde de zaferini kastediyorum. Despotizmin hibir hakk yoktur. ounluun sadece, aznl dzene uymaya zorlama hakk vardr. Ancak dzeni bozmayan her ey, kanaat gibi sadece ie ait olan her ey, kanaatin ifade edilmesinde (fiziksel iddete yol amak yoluyla olsun, kart bir kanaatin ifadesini engelleme yoluyla olsun) bakasna zarar vermeyen her ey, sanayi alannda rakip sanayicinin zgrce faaliyette bulunmasna imkan veren her ey bireyseldir ve meru olarak toplumsal iktidarn yetki alan iinde deildir. Ancak ada dnyada sanayinin ve genel olarak tekniklerin inanlmaz geliimi liberal demokrasinin zmekten aciz grnd yeni sorunlar ortaya karmtr. Aklsal ve bilimsel yntemlerin her tarafa yayld bir ada devlet adamlarn genel oy verme sistemiyle semek hakl mdr? Bugn sk sk siyasal eitlik sisteminin hkmeti kamuoyuna, yani devlet ilerinden hibir ey anlamayan bir insan kitlesine boyun emeye gtrd sylenmektedir. O zaman demokrasi bir "bilgisizlerin zorbal", bir "sradan insanlarn egemenlii" olmaktadr. te yandan bireylerin zgrl ve ekonomik rekabet, bir biimde en zayfn en gl tarafndan bask altnda tutulmas ve smrlmesi olasln dourmaktadr. Amerikada Demokrasinin son derece berrak analizcisi, Alexis de Tocqueville daha 1845 ylnda unlar yazmaktayd: "Geni demokrasi ortamnda baz sanayilerin meydana getirdii kk aristokratik toplumlar, gnmzde, eski zamanlarn byk aristokratik toplumlar gibi ok yoksul bir ounluun yannda ok zengin birka insan iine almaktadr. zgrlk adna, ok gl sanayiciler, bir emekiler kitlesini srekli gvensizlik iinde ve sefil bir durumda tuttuklarnda, yasa nnde eitlik ancak bir aldatmacadr. Anatole France, "Fransz Devrimi eitlik ad altnda zenginliin imparatorluunu kurdu" demekte ve yle devam etmektedir: "Yurttalar yoksul gibi zenginin de kpr altlarnda yatmasn, sokaklarda dilenmesini ve ekmek almasn yasaklayan yasalarn grkemli eitlii karsnda almak zorundadrlar. En yoksul yurttan, oy pusulas sayesinde, siyasetin gidii zerinde en gl milyarder kadar etkiye sahip olduu mu sylenecektir? Ancak unutmayalm ki her zaman, enformasyona sahip olan ve medya zerine uygulad denetimle kamuoyunu oluturan snf, hakim toplumsal snftr. rnein, bir gazete, nemli yatrmlar temsil eder. Bir gazete kurmak iin byk bir sermaye gerektiinden basn zgrl ou kez kuramsal bir doru olarak kalr. Gazetelerin ounluunun sermaye kesiminin elinde olmas, demokrasi asndan basn ve yayn zgrln tehlikeye atan sorunlu bir ortam dourur.* 20. yzylda demokratik liberalizme alternatif olma iddiasyla ortaya kan siyasal retiler arasnda, teknokratik retiyi, faist retiyi ve sosyalist retiyi sayacaz.
* Yayn ynetmeni notu: Devletin, piyasalar dzenleyici, bireysel ve blgesel gelir eitsizliklerini giderici bir ilev grmedii; iktidarn uygulamalarn denetleyebilecek basn ve yayn zgrlnn tam olarak bulunmad siyasal sistemlerde demokrasi gerekten metinde sz edilen ekilde yozlaabilir. Ancak, ada demokratik rejimler bu tehlikelerin bilincinde olarak ve yaam olduklar tarihsel ac deneyimlerden de ders alarak demokrasiyi, demokrasiden dn vermeden koruyacak ve gelitirecek hukuksal ve kurumsal dzenlemeleri hayata geirmektedirler.
192
Devlet
e) Teknokrasi, faizm, sosyalizm "Teknokratlar"a gre iktidar, "siyasal bilimler" alanndaki bilgisiyle sivrilmi uzman bir sekinler grubuna ait olmaldr. 1819 ylndan itibaren Saint-Simon (1760-1825), devletin en yksek uzmanla sahip insanlar tarafndan ynetilmesi gerektiini ilan etmekteydi. "ktidarlar"n arkasndan "yetenekler" gelmeliydi. Gerek siyaseti, bir durumu analiz etme ve aklsal areler bulma yeteneine sahip, ok bilgili bir mhendis olacaktr. Siyaset, "eyler"in ynetimi olmak zere "insanlar"n ynetimi olmaktan kacaktr.1 Saint-Simonun rencisi olan Auguste Comte da kendi payna Pozitif Siyaset Sisteminde (1851-1854), bilimsel bir siyasetin temellerini attn ileri srecektir. Comte, Protestanlktan km "bat hastal" olan esrarl bilin, zihin zgrl kavramn eletirir. Ona gre, nasl geometri ve astronomide zihin zgrl diye bir ey yoksa toplum bilimlerinde de yle bir ey yoktur. Yurttalarn "glerini aan konularda mutlak bireysel inceleme haklarn" ellerinden almak gerekir. Auguste Comteun dledii pozitivist toplumda yasama yetkisi, bilim adamlar ve bilgelerden meydana gelen "ruhsal bir g"e ait olacaktr. Bu g, eli altnda bulundurduu gl bir yrtme kuvvetinin "kendiliinden, srekli ve sistemli" yardmndan faydalanacaktr. phesiz bu "teknisyenler hkmeti" kavramnda doru olan bir eyler vardr. Ama siyaset bilimi her ne kadar bize eylemde bulunma imkanlar verebilse de, siyasal eylemin gerekletirmesi gereken amalar veremez, deerleri belirleyemez. te yandan en azndan Saint-Simon ve Auguste Comteda sz edilen nl siyaset bilim uzmanlarnn, "sanayiciler" ve "bankaclar" olduklarn gz nne alrsak, teknokrasinin ekonomik olarak ansl snflarn egemenliinin aracndan baka bir ey olmadn syleyebiliriz. Faist reti, dar anlamda, talyada Birinci Dnya Savandan sonra iktidar eline geirmi olan diktatr Benito Mussolininin retisidir (Faizm kelimesi Romallarn fasciosundan gelmektedir. Fasci, ortasna bir baltann yerletirildii bir dal "demet"idir. Bu amblemi Romada ancak baz yksek memurlar kullanabilirdi. Mussolini onu, kendi hareketinin sembol yapmtr). Ancak faizm kelimesi sonunda tm bir benzeri retiler grubunun ad olmutur. Faizm, zellikle iki dnya sava arasnda Fransada yeni-kralc Charles Maurrasn (1868-1952), "Fransz Eylemi" adl hareketinin kendisine geni bir n kazandrd korporatif devlet retisidir. Bireycilie ve aklcla kar olan faizm, gerek "bireysel" zgrlk, gerek "evrensel" deerler (adalet, doruluk) "efsaneler"ini mahkum eder.2 Millet meclisi artk siyasal partiler denen soyutlamalarn temsilcilerini bir araya getirmeyecektir, ulusun gerek organizmalarnn temsilcilerini, yani niversite, kilise, ii ve patronlarn temsilcileriyle meslek odalarn, iftileri bir araya toplayacaktr. Mussolininin "demetler ve loncalarndan, meslek odalar"ndan meydana gelen meclisi budur. Charles Maurras da kendi payna bireycilii eletirir ve eden oluan (Franszca R ile balayan) blokun ktln ilan eder (Bunlar "otoriter ve dzenleyici", kurtarc rgt olan, ve "zgrlk ve liberal Hristiyanln en iyi panzehiri"ni oluturan Katolik kilisenin birliini bozan Protestan Reform hareketi; krallk otoritesini ykm olan Fransz
1 Saint-Simon, bilim adamlar ve teknisyenlerden meydana gelecek bir Avrupa hkmeti hayal etmektedir. Bu hkmet, yeryznn ekonomik kaynaklarnn aklc bir biimde iletilmesini gzetecek ve merkezi Newtonun mezarnn bulunduu yer -son derecede anlaml bir sembol!- olacaktr. Bu tutumla, Fransz milliyetisi Maurice Barrsin (1862-1923) tutumu arasnda karlatrmalar yaplabilir. Barrse gre birey, doal, ulusal, mesleki, yerel kklerinden "koparld" andan itibaren bir hitir. Barrs, canlandrc geleneklerden kopmu olan bireyin soyut aklnn karsna "toprak"n, "ller"in esin kayna olduklar bilin-d, kaltmsal bilgelii koyar. Evrensel dorular yoktur, ancak ulusal dorular vardr. "Fransz" dorusunun kendisi de "provensal" dorularn, "breton" dorularn yzyllar boyu meydana getirdii uyumdur.
Teknokrasi
Faizm
193
Devlet
Devrimi [Revolution]; nihayet sanat ve edebiyat alannda bakaldry, lszl, dzensizlii ifade eden Romantik harekettir). Faistler iin olduu gibi Maurras iin de devletin yeniden kazanlan otoritesi loncalara, eyaletlere, yerel birimlere iyi belirlenmi baz haklar ve zgrlkler tanyan merkeziyetilik-kart bir siyaseti dlamaz.
Devletin tanrlatrlmas
Gerekte -Mussolini deneyinde- sz edilen birlikler her zaman ancak diktatrn ve onun mutlak gce sahip faist partisinin edilgin aralar olmulardr. Faizm, mutlakiyetilie saf ve basit bir dn olarak, kendini gstermitir. Onun gerek felsefi temeli, devletin kendisini tanrlatrmaya ynelen Hegelin sistemidir. Bu sisteme gre devlet, basit bir "bireyler topluluu", herkesin gvenliini salamaya ynelik basit bir ara deildir, bireylerden daha yksek ve daha esasl bir gerekliktir. Devlet, bireylerin onun organlarndan ibaret olduklar bir organizmadr. O, bireyleri kendi bencilliklerinden kurtarr, bir ballk ve fedakarlk hayat iine sokar. Devlet, Ruhun gerekte cisimlemesi, "gerek Tanr", "dnyevi varlk kazanm Tanr"dr.1 Fakat bu propaganda szlerinin tesinde, faizmin gizli anlamn aratrmak istersek, bu reti ekonomik olarak ayrcalkl toplumsal snflarn korkusunun ifadesi olarak ortaya kmaktadr. 1914-1918 savandan sonra devrimci ii hareketi byk bir yaygnlk kazanmtr. Mlk sahibi burjuvazi, geleneksel liberal devletin artk ayrcalklarn devam ettirebilecek kadar emin ve gl bir ara olmad duygusuna sahiptir. Ulusalc bir "kutsallk edebiyat" grnts altnda devrimci gleri "efsaneler"e ynlendirebilecek, ama gerek ilevi, ii kitlelerinin zlemlerini bastrmak olacak gl bir devlet ihtiyac buradan kaynaklanmtr.2
Sosyalizm
Komnist biimi altnda sosyalist retinin de amac -ama tamamen tersi gerekelerleliberal demokrasiyi ykmaktr. Siyaset burada da snflar arasndaki savan bir aracndan baka bir ey deildir. Ancak bu kez o, ak olarak itiraf edilen ve herkese ilan edilen bir eydir. Komnist kuramclara gre, kapitalizmden sosyalizme gei, ancak siyasal bir devrimle olabilir. Devleti ii snfnn bir arac yapmak zere burjuvazinin hakimiyetinden kurtarmak gerekir. phesiz komnistlerin uzun vadedeki amac temelde anaristlerinkine benzer olan gerekten zgrlk ve eitliki snfsz bir toplumun meydana getirilmesidir. Ancak gz nne alnan ara, -gerekte komnist partisinin ve onun liderlerinin diktatrlnden baka bir ey olmayan- ii snfnn diktatrl, komnizmi kanlmaz bir biimde totaliter devlet retilerine yaklatrr. Sovyet Rusyadaki stalinci deney, bu srecin pek inkar edilemez bir rneini temsil etmektedir. Kusurlar ve tehlikelerine ramen demokratik rejim bugn hala inanl savunuculara sahiptir. Onun temeli olan genel oy hakknn bir gz boyama olmas gerekmez. Gerek zm, halkn eitiminde, eletiri zihniyetini arttran retimin, kltrn gelitirilmesindedir. O zaman ve ancak o zaman, bireyler demokratik rejime gittike daha layk olacaklardr.
1 Mussolininin kendisi ok hegelci bir perspektif iinde yle yazmaktayd: Devlet mutlaktr, onun nnde bireyler ve gruplar ancak grelidirler. Liberalizm bireyin kar karsnda devleti inkar etmekteydi. Faizm ise devleti bireyin asl gereklii olarak yeniden tasdik eder. Faizm ancak grnte kapitalizme kardr. Gerekte onun eletirdii sadece kozmopolit olmasndan phelendii ve halkn memnuniyetsizlii karsnda gnah keisi roln oynatmak istedii "yahudi bankerler"dir. Silah reticisi sanayiciler zellikle ve byk lde faistlerin milliyeti politikalarndan yararlanmlardr. Szde iddetli bir ekilde kapitalist dman olan Mussolinin partisinin ilk toplants 23 Mart 1919 da Milanoda San Sepolcro meydannda, sanayici ve tccarlar tarafndan kendisine tahsis edilmi olan salonda yaplmtr.
194
Devlet
2. Ulus
Devletin bir topluluun rgtlenmesini iaret etmesine karlk, ulus kavram, birlii bilinler tarafndan, devletin orada egemen kld dzenden ayr olarak yaanan, kabul edilen bu topluluun kendisini ifade eder. Yurtseverlik bu topluluun deerine ilikin duygudur. Bu gizli birliin temeli nedir? Alman Ulusuna Nutukta (1813) Fichte, ulusun temeli olan eyin rk birlii olduunu syler. Oysa ayn bir ulus, iinde ok eitli etnik gruplar barndrr (Korsikal bir Fransz, fizik olarak bir Alsasldan daha ok bir talyana benzer). Tarih boyunca halklar o kadar birbirine karmtr ki byk Siyah, Beyaz ve Sar rk ayrmlar dnda etnik gruplar kesin olarak birbirinden ayrmak ok zordur. Bazlar bu konuda toprak birliini yardma armaktadr. Yurt (patrie), kelime anlam bakmndan, babalarn topra (patria terra, anayurt, baba yurdu), eitli balarn bizi kendisine balad zerinde doduumuz toprak parasdr. Ancak rnein, Araplar henz gebe olduklar zamanda bile topluluklarna ilikin canl bir duyguya sahiptiler ve bir tr ulusu oluturmaktaydlar. Ulusal birliin nemli bir faktr dil birliidir, nk ulusun kltrel mirasn tayan dildir. Ancak bu faktr de belirleyici deildir (ngiltere ve Amerika Birleik Devletleri ayn dili konumakla birlikte iki ayr ulustur. Ulusal birliine o kadar dkn olan svirede ise drt dil konuulur). Antik ada ulusal birliin temeli ounlukla dindi. Her sitenin kendi tanrlar vard, insanlar yurtlar gibi tanrlar iin de dvmekteydiler. Ancak uluslar aan evrensel bir ideale sahip olan Hristiyanln ortaya kyla bu artk geerli deildir. Kendi amzda hi olmazsa her yurttan kendi setii dinini istedii gibi yaama hakkna sahip olduu laik devletlerde bu artk hi geerli deildir. Yukarda anlan faktrlerden hibiri bir ulusu yaratmak iin yeterli deildir. Ulus her eyden nce yelerinin iradesine, bir ulus meydana getirmek arzu ve bilincine dayanr. Ernest Renann nl bir yazsnda syledii udur: Bir ulus bir ruh, manevi bir ilkedir. Aslnda tek bir ey olan iki ey bu ruhu meydana getirir (...) Bu iki eyden biri gemite, dieri gelecektedir. Biri zengin bir ortak hatralar mirasna sahip olmaktr. Dieri bugn birlikte yaamaya raz olma, birlikte yaamay arzu etme, atalardan alnan mirasa deer vermeye devam etme iradesidir. Gemite kendilerinden gurur duyulan ortak eyleri olmak, iinde yaanlan zamanda ortak bir iradeye sahip olmak, gemite birlikte byk iler yapm olmak, onlar gelecekte de yapmay istemek, ite bir ulusu meydana getiren ana koullar bunlardr. te yandan temel olann bugnn rzas, bugnk birlikte yaama tasars olduuna dikkat ekelim. Ortak gemiin hatrlanmas ancak bu tasardan hareketle bir anlam kazanr. Hatta tarihle ykl toplumlarn "tarihlerini bildiklerinden ok yarattklar" sylenebilmitir. 1870 savandan sonra Fransz tarihileri ulusal gemite Almanlarla olan btn atmalar ortaya karmak eiliminde olmulardr. Bireylerin hatralar gibi, bilincine vardklar ekilde halklarn tarihi de bugnn deerlerinden ve tasarlarndan hareketle yeniden ina edilir. Yurt belli bir deerdir. Ancak bu deer iin ayn lde kymetli baka deerleri feda etmemek gerekir. Gerek yurtseverliin bir karikatr olan ulusalclktan kanalm. YurtUlusuluun tehlikeleri Irk, toprak, dil, din birlii mi?
195
Devlet
severlik adna lkemizin baka uluslarn haklarna tecavz etmesini istemeyelim. Evrensel olan ve btn yurtlar aan adalet, doruluk deerleri vardr. Askeri adalet tarafndan vatana ihanet suundan mahkum olmu olan Dreyfusn masumluu ak olarak ortaya knca, birok milliyeti, Fransz yurdunun ifadesi olan bir askeri mahkemenin adli bir hata yapmakla sulanamayaca gerekesiyle davann yeniden grlmesine kar kmaya almlardr: "Bir yanl, Franszlar tarafndan ilendiinde, artk yanl deildir. Byle bir tutum, gerek yurtseverlikle hibir ilgisi olmayan bir banazl temsil eder. Ulusun bir mutlak olmadn hibir zaman unutmamak gerekir. Bu kapal toplumu bir mutlak haline getirmek, her trl sava merulatrmak demektir. phesiz uluslar birbirlerine kar kmak suretiyle kendilerini ortaya koyarlar, phesiz onlar baka gruplarla atmalar sonucunda kendilerinin bilincine varmlardr. Bergsonun dedii gibi, "Toplumsal dayanma byk lde bir toplumun kendini bakalarna kar savunma zorunluluunun eseridir (...) nsan nce birlikte yaad insanlar, btn dier insanlara kar sever". Alman devleti, Napolyonun ordularna kar savamas sonucu kendi birliinin bilincine varmtr. talyan birlii duygusu, Avusturyaya ve papann dnyevi egemenliine kar verilen mcadelelerde kristallemitir. Amerika Birleik Devletleri, ngiltereye kar yapt bamszlk savanda kendisinin bilincine varm ve bir ulus olarak ortaya kmtr.
Toprak ve ller yerine Deniz ve Yaayanlar
Ama gerek yurtseverlik bu eski kompleksleri yenmeyi ve kendini verimli bir uluslararascln erevesi iinde tasarlamay baarabilir. eitli uluslar arasndaki ibirlii, her ulusta deerli ve yeri doldurulamaz olan eyi ortaya koyabilir. Barrsn kendi zerine kapanm, srekli olarak eski anl gnleri ve aclar hatrlayan ulusalc bir bencillik fikrini ima eden "toprak ve ller" forml yerine Claudelin imdiye ve gelecee dnk olan, ilk plana lkeler ve ktalar arasndaki ilikileri ve dei tokular yerletiren "deniz ve yaayanlar" formln tercih etmek daha uygundur.
196
Devlet
A N A
F K R L E R
Ulusun (yurt adyla tannan ve sevilen) canl bir topluluk olmasna karlk, devlet, hukuki bir toplulua, yani ayn bir yasamaya, bir ayn siyasi otoriteye boyun een bireyler topluluuna iaret eder. Daha kesin olarak devlet, hkmettir ve onun kendileriyle gcn orta koyduu yaplarn btndr. Bir ulus ise bir zamanlarn Polonyas gibi birka devlet tarafndan paylalm olabilir. Anarizm devletin gcn reddeden retidir. Ona gre birey en yksek deerdir ve devlet en byk ktlktr veya Bakuninnin dedii gibi, "bireysel hayatn btn grntlerinin iine gml olduu byk mezarlk"tr. Anaristler insann doas bakmndan iyi olduuna inanrlar. Onlarn reddettikleri ey, topluluk hayat deildir -onlar zgrce benimsenen toplumsal balarn var olmasn temenni ederler-, devletin yapay iddetidir. Onlara gre insann istedii yalnzca hemcinsine yardm etmektir. O halde devleti, yarglarn, polislerini, ordularn, ksaca "basky temsil eden tm gleri" ortadan kaldrmak gerekir. Onun tam karsnda bulunan mutlakiyetiliin, totalitarizmin taraftarlar -ki onlar da genellikle insann doal olarak kt olduuna inanrlar- devletin mutlak gcn zorunlu grrler. Bunlarda devlet, son noktada, tanrlar. O, bireyleri bencilliklerinden kurtarr, onlar bir fedakarlk ve kendini adama hayat iine sokar. Bireyin hibir deeri olmadna inanan faistler aileye, lonca veya derneklere belli bir deer verir gibi grnrler. Ancak gerekte bu sonuncularn devlete itaat etmekten baka bir haklar yoktur. talyan diktatr Mussolini yle demekteydi: "Devlet mutlaktr. Onun nnde bireyler ve gruplar ancak grelidirle.. Demokratik devlet kuram bireysel zgrlk fikrini devleti disiplin fikriyle birletirir. Onda devlet totaliter g taraftarlarnda olduu gibi artk kendinde bir ama deildir. O, bireysel arzularn gerekletirilmesi iin zorunlu bir aratr. Ama te yandan bakalarnn haksz tecavzlerine kar herkesin zgrln korumak iin de bir otorite, rgtlenme gereklidir. Devlet, yurttalarn genel iradesini, yani onlar "tutkularn susturmu olarak" birbirleriyle tarttklarnda ortaya kan iradeyi temsil eder. Kararlarn yurttalar topluluuna ait olduu dorudan demokrasi, yurttalarn temsilciler setikleri byk devletlerde uygulanabilir deildir. Her durumda yasay yapan ounluktur. Ama aznlk da ifade ve eletiri hakkn korur.
197
Devlet
TARTIMA KONULARI
Devlet hakkndaki u farkl grleri karlatrn: n Devlet, btn souk canavarlarn en souudur ve o soukkanllkla yalan syler. Onun azndan u yalan kolayca kar. Ben, devlet, yani halkm."(NIETZSCHE) "Devlet, rgtlenmi ahlakszlktr: ieride polis, mahkemeler, snflar, ticaret, aile; darda kudret iradesi, sava, fetih, intikam." (NIETZSCHE) "Maddi g yokluu, devletin lmcl gnahdr."(IHERING) "Devlet olduunda, zgrlk yoktur. zgrlk hkm srdnde ise devlet olmayacaktr." (LENIN) Devlet glyse, bizi ezer. Devlet zayfsa mahvoluruz. (VALERY) n Devlet, ulus, yurt kelimelerinin anlamn akla kavuturunuz. n Ulus fikrinin deeri: yurtseverlik ve uluslararasclk.
n Paul Valerynin u gr sizde hangi dnceleri uyandryor? "Dnyay deerli klan, arlklardr. Ama o ancak lmllklar sayesinde varln srdrr." n u iki ifadeyi karlatrn: "Toprak ve ller" (BARRES) ve "Deniz ve yaayanlar"(CLAUDEL). n Vauvenarguesin u sz hakknda ne dnyorsunuz? "Ktlk sava kkrtr, erdem ise avar. Eer hibir erdem olmasayd, her zaman bar iinde olurduk". n Winston Churchillin u szn yorumlayn: "Uygarlk sivillerin grne dayanan bir toplum anlamna gelir. O iddetin (...), ordugah ve sava koullarnn yerlerini parlamentolara (...) ve bamsz mahkeme salonlarna brakmalar demektir."
198
Devlet
siyaset sistemi "proleteryann diktatrl" olduu iddiasndayd, fakat gerekte bir tek partinin, komnist partisinin ve onun liderlerinin diktatrlyd. Burada resmini grdmz trenden be yldan daha az bir sre sonra (yani 1989 ylnda) sovyet devriminden geriye ne kaldn kendimize sorabiliriz. Bakan Mihail Gorbaov komnist partisinin gelecei iin bir takm dileklerde bulunmaya devam etmekle birlikte ok parti sistemini ve bat tarznda siyasal zgrl kabul etmektedir. Bir baka ada mutlakiyetilik biimi olan Hitlerin diktatrl burada Diktatr adl filminde byk sinema sanats Charlie Chaplin tarafndan alaya alnmaktadr.
n
Charlie Chaplinin
Diktatr (1940)
6 Kasm 1984de
199
Devlet
veya dolayl olarak halk tarafndan seilir. O iktidarn yine kendisi gibi seilmi olan temsilcilerle paylar. ok hakl olarak meru iktidar "oy sandklarnda bulunur" denmektedir. Genel oy hakk kendisi bakmndan tartlmaz grnmektedir. Rousseaunun iyi bir biimde gsterdii gibi o "genel irade"yi ortaya karmann tek yoludur. Rudyard Kiplingin etkili bir ekilde ifade ettii gibi bir lkeyi ynetmekte "kelleleri saymak, onlar kesmekten daha iyidir". Bir bata tr devlet, bir baka byk halk sevinci tablosu: mam Humeyninin byk resmi altna toplanm halk ran slam Cumhuriyetinde dinin ve manevi nderinin nceliini gstermektedir.
Yukarda:1980de
200
202
ONNC BLM
Sanat
Sanat kelimesi ift anlamldr. O, hem teknie, hem gzel sanatlara; hem zanaatnn almasna, hem sanatnn almasna iaret edebilir. En genel anlamnda sanat, insani bir retim, "insann doaya ekledii" eydir. Fakat teknik etkinliin faydac kayglar tarafndan ynlendirilmesine karlk sanatnn etkinlii -bu sayfalarda sz edilecek etkinlik-, zel bir deeri, gzeli hedefler. Lalanden Felsefe Szlne gre "Sanat veya Sanatlar, bilinli bir varlk tarafndan meydana getirilen her trl gzel retim"dir. Estetik denen ey de sanat zerine felsefi dnmeden ibarettir.1 Sanat zerinde dnmek her eyden nce gzel dediimiz bu zel deerin anlamn aydnla kavuturmaktr.
Sanat
Estetik
1. Doa ve sanat
Gzel ve irkin duygusu, sanatsal etkinlikten nce geliyor gibi grnmektedir. Gzel resimler veya gzel heykellerin var olmasndan nce insanlar bir iein, bir hayvann, bir yzn, bir gne batnn gzelliine duyarl olmulardr. O halde sanatsal gzellikten bamsz olarak doal bir gzellik vardr. Doal gzelliin lt nedir? Canl bir varlk sz konusu olduunda, onun "gzellik"i, formlarnn ilevlerine mkemmel uyumundan kaynaklanyor gibi grnmektedir. nmzde birok yar at olduunu varsayalm. Onlarn en gzelleri, bacaklar ince ve gl olanlar, yumuak formlar bizde en kolay bir ekilde yarn hzn hatrlatanlardr. Daha genel olarak canl bir varln gzellii genlikle, salkllkla, canllkla ilikili gibi grnmektedir. phesiz cansz varlklarn, bir kayann, bir gne batnn gzelliiyle ilgili nesnel bir lt vermek daha zordur. Charles Laloya gre, cansz varlklarda gzellik, gtr. "ki kayadan en gzel olan, en kocaman olan, en yklamaz olandr. ki berrak gkten en gzel olan, en parlak, en usuz bucaksz olan, iki frtnadan en gzel olan en iddetli olan, hatta iki lden en gzel olan en mit krc, en vahi, en tekdze olandr. Ancak burada gzellik yargs herkesin zevkine, farkl alara ve uygarlklara greli olan son derece znel bir ey gibi grnmektedir. Romantikleri byleyen derin ve ssz ormanlar, dev dalar, dibi grnmeyen uurumlar, Mme de Svign iin, "korkun sszlklar"dan baka eyler deildir. Doal gzellik, o halde, her eyden nce kiisel bir duyguya cevap veren, bizde sevin duygusu uyandran eydir. Lalo, "Doada gzel diye adlandrdmz ey, her eyden nce, kendisiyle en byk mutlulukla birlikte olacamz hissettiimiz eydir" der.
Doal gzellik
Estetik terimi, Yunanca aisthesis, duyudan gelmektedir ve XVIII. yzylda ortaya kmtr. Kantta estetik duyarllk ve onun "a priori formlar" olan uzay ve zamanla ilgili felsefe alandr. Ancak Kantta kelime bugnk anlamnda, yani gzellik duygusu, zevk ve genel olarak sanat zerinde felsefi dnme anlamnda da kullanlr.
203
Sanat
Sanatsal gzellik
Peki sanatsal gzellik? O ok basit olarak insani tekniklerle doal gzelliin gsterilmesi, ifade edilmesi deil midir? Leonardo da Vinci, "Gz, resmedilen gzellikten doal gzellikten duyduu zevki duyar" demekteydi. Kendi elinden km heykeli canlandran heykeltra Pygmalionun efsanesi, kusursuz sanatsal gzelliin canl varlklarn gzelliiyle ayn ey olduunu ima eder gibidir. Tm okullara ait btn sanatlar her zaman doadan esinlenmek gerektiini tekrar etmilerdir. Boileau gibi, Victor Hugo da onu ileri srmekte ve Ruskin unlar sylemektedir: "Mimar dalara gnderin. Orada doann bir kemerden, bir kubbeden ne anladn rensin!" Yunan mimarisinin kenger yapra, gotik mimarinin yonca yapra, sivri kemeri, doadaki yapraklarn taklidinden baka bir ey deildir. Bununla birlikte bizim amacmz, doal gzellikle sanatsal gzellik arasndaki bu zdeletirmenin bir nyargdan, sanatn gerek alanna girmeden nce ortadan kaldrmamz gereken temel bir nyargdan baka bir ey olmadn gstermektir. phesiz sanatn baz formlar, baka baz formlarna gre daha kolayca doal gzellikle sanatsal gzellik arasnda bir zdeletirmeye imkan verirler. Klasik diye adlandrlan sanatlar en byk bir ounlukla eserlerinde zaten gzel olan, yani doada salkl ve ho bir ekilde var olan temsil etmeyi semilerdir. Phidias, Praksiteles, daha sonra Leonardo da Vinci, Rafael, Mikel Anj, insanln stn tiplerini, atletleri veya muhteem gzellikteki kadnlar temsil ederler. Klasik mzik, ses uyumlarnn ar basmasn arar. Corneillein cesaret ve soylulukla dolu kahraman, yksek bir ruha sahiptir. Heykelcilik, ok zel olarak, hemen hemen her zaman kendileri bakmndan gzel olan modelleri temsil etmeye nem vermitir. Malzemesinin salaml, boyutluluuyla o daha kolayca gereklik izlenimi yaratabilir. Brunetirein (Pariste Montparnasse mezarlndaki) heykelinin, modeline, sanatya kahramannn burnu zerindeki kelebek gzlnn vidalarn skmann iyi olacan dndrecek kadar benzeyen heykelinin, nasl gzel bir heykel olmu olabileceini anlamakta glk ekeriz.
Ancak klasik sanatn, heykelciliin kendileri bile sanatsal gzelliin doal gzellikten baka bir ey olduunu bize sezdirmektedir. Bedbaht Junieyi alatmaktan karanlk bir zevk duyan Neronun sadistlii, kendisi bakmndan bizde irenme douracak iren bir tutkudur, ama Racinein Rembrandt hatrlatan bir k-glge atmosferi iinde bu sadistlii ortaya koyduu Britannicustaki unutulmaz sahne, trajedi sanatnn tartlmaz aheserlerinden biridir. Rodin, konusu sefahatle gemi bir hayatn ypratm olduu yal bir kadnn iren plak vcudu olan Heaulmire Byleydi adl heykeliyle hayranlk verici bir eser yaratmam mdr? Klasik estetiin stad olan Boileau, daha o zamanlar yle yazmaktayd: "Hibir ylan, hibir iren canavar yoktur ki sanat tarafndan taklit edilince gzlere ho grnmesin."s Sanat eserinin gzellii, doann gzellii deildir. Baz sanatlar ne demi olurlarsa olsunlar, zerinde iyi dnlrse bu apak bir ey olarak grnmektedir. Riberann ei bc aya, Murillonun dilencileri, Hollanda resimlerindeki sigara dumanna boulmu odalar, Potterin inekleri veya Chardinin kazanlar sanatsal olarak gzeldir. Ama mutfaktaki bir kazan, ayrlktaki herhangi bir inek, Madridin her taraf dklen bir sokanda karmza kan bir dilenci, phesiz gzel deildirler; onlar doal bir gzellie sahip deildirler veya en azndan biz onlara ancak sanatsal kltrmzden hareketle bir
204
Sanat
tr gzellik ykleriz. Bir kilisenin nnde karlatmz bir dilencinin "bir Murillo gibi" gzel olduunu syleriz. Sradan mutfak aletleri bize Chardinin bir tablosunu hatrlattklar iin sanatsal bir heyecan verir. Oscar Wilde bir gn bir dostuna yle yazmaktayd: "Bugn bahem Corotnun bir resmine benziyor" ve Goncourt kardeler, gnlklerine, bir tavlann kapsndan bir an iin grdkleri atlarn "Gricaultlar kadar gzel" olduklarn yazmlardr. Gerekten kltrl bir kafa iin doal gzelliin gelimesi sanatn gelimesiyle ilikilidir. Bize doann baz gereklerinden zevk almamz reten, sanat eserleridir. Eer sanat eserleri olmasayd onlara kaytsz kalrdk. Doal gzellikle sanatsal gzellik arasndaki kkl ayrm (Kant, "Sanat, gzel bir eyin temsili deildir, bir eyin gzel temsilidir" der) Pascal megul etmi olan bir gl zmemize imkan vermektedir. Pascal yle yazmaktadr: "Resim ne kadar bo bir ey! Orijinaline hayran olmadmz eylere olan benzerliiyle bizi kendine hayran ediyor."1 Gerek udur ki sanat hibir ekilde bir taklit deildir. Taklit, sanatsal ihtiyalardan baka ihtiyalara cevap verir. Eer ben fotoraftan, ocuklarma ok benzeyen bir imge bekliyorsam, bunun nedeni bir sanat eserine sahip olmay arzu etmem deil, onlarn gen yalarnn sadk bir hatrasn korumak istememdir. Tarih ncesi dnemin insanlarnn maara resimleri, ok sadk bir biimde av sahnelerini temsil ederler. Ama bizim iin onlarn gzelliini meydana getiren ey, bu sadakatleri deildir. Ayrca tam taklit kaygs burada herhangi bir estetik arzuya deil -nk maaralarn en derin ksmlarna kaznm olan bu resimler hemen hemen grlemez idiler- ok daha byk lde ritel bir ileve boyun emektedir -nk maara resimlerinin doruluu sanatnn deil, bycnn ihtiyacna cevap vermekteydi-. Gerekte doay taklit etme iddiasnda olan gereki sanat, zaman bakmndan ge bir sanattr, sanatsal bir sapmadr. Zolann, Courbetnin gereki sanatlarnn, bir sanat olarak kalmalarnn nedeni, aslnda tam da lmcl vaatlerini yerine getirmemeleri, doann bir kopyas olmamalardr. Malraux, "Courbetnin yangnnn arkasnda gerein kendisinden ok Rembrandt vardr" der. zgr tiyatronun kahramanlk dneminde Antoineda sanatlar istedikleri kadar srtlarn seyircilere dnsnler veya le vaktini gstermek iin gonga on iki defa vurdursunlar, bu szm-ona "hayat dilimi"nin hayata sadece ismen benzedii, en gerek tiyatronun bile gerekten baka bir ey olduu hissediliyordu. Hatta sanat, gereklik izlenimini, gereklik yanlsamasn ancak geree srtn eviren teknikler sayesinde verebilir. Rodinin Yryen Adam, Nudenin Mareal Ney gibi eserleri bu adan tipiktirler: nsan hibir zaman Yryen Adam gibi, yani her iki aya da yerde, tam olarak yere basan bir tarzda, yrmemitir. Gerein estetik yanlgsn verebilmek iin isteyerek ne kadar ok yanl yaplmtr! Sanat, doadan baka bir dnyadr. Ve gelecek sanatya bir eser yaratma dncesini veren ey, genellikle doann gzelliinin yaratm olduu bir heyecan deildir. Sanatya bir iir veya bir roman yazma dncesini veren ey, hayat deildir, iir veya roman okumaktr. Ayn ekilde bizi resim yapmaya itebilecek ey de doay seyretmemiz deildir, mzeleri veya sergileri ziyaret etmemizdir. Sessizliin Sesinde Malrauxun gzel bir ekilde syledii
Sanat, doann bir taklidi deildir
Bu rnekleri kolayca oaltabiliriz. rnein Lalo (Estetie Giriinde) bize yal Aiskhylosun Agamemnonun korosuna, sslenmi ve ba sarglarla bal, boynu dimdik, az kaba bir bantla kapal ve merhamet dileyen gzlerle sunaa doru yryen gen phigenieiay tasvir ederken ikayet dolu szler arasnda "Onun bir sanat kadar gzel olduu"nu sylettiini hatrlatmaktadr. Ayn ekilde Chateaubrianda gre bir balerin "grnr hale gelmi ve kendi yasalarn icra eden bir melodi" gibiydi.
205
Sanat
gibi, "Nasl ki bir mzisyen,blblleri deil mzii, bir air, gne batlarn deil msralar severse, bir ressam da ncelikle ekilleri veya manzaralar seven biri deildir, tablolar seven biridir (...) Efsanevi hayat hikayelerine gre Cimabue, koyunlarn resmini yapan oban Giottoya hayran olur. Gerek hayat hikayelerine gre ise Giottoya resim yapma akn veren koyunlar deil, Cimabuenn tablolardr". Ve Malraux, gen bir ressamn kendi tarzn bulmadan nce phesiz taklit etmekle baladn, ancak doay deil statlarn eserlerini taklit etmekle baladn gsterir. Ayn ekilde yeni sanatlar her zaman eski sanatlardan hareketle kendilerini ararlar. ereveleme, flu veya "sert" k verme problemleriyle fotoraflk, nce resim sanatndan esinlenmitir ve Malrauxnun dedii gibi ilk fotoraflar, "sahte natrmortlar, sahte manzara resimleri, sahte portreler" olmulardr. Sinemann kendisi kesinlikle hayattan deil, sirkin ve tiyatronun farsndan hareketle yaratlmtr.
Sanat, gerekten ok sanattan esinlenir
O halde sanat, btn grnleri altnda, gerein bir yanss deil, baka bir plana aktarlmasdr. O, baka bir dnyann yaratlmas, sevdirilmesidir. Malrauxun ifadesiyle, "sanat, formlarn sluba dnt" artc simyadr. Sanat eserinin gzellii, doann kendisinde bulunan bir deerin kopya edilmesi deildir, zel ve zgn bir gzellik deerinin yaratlmasdr. Bu analizimizde daha ileri gidebilmemiz iin imdi sanatsal yaratmdan sz etmemiz gerekmektedir.
2. Sanatsal yaratm
Sanatsal yaratm aklanabilir mi?
Ancak bir yaratm nasl aklayabiliriz? Aklamak, yeniyi eskiye, bilinmeyeni bilinene geri gtrmektir. Bir yaratm aklamak, onun zgnln, aknln inkar etmek, yaratmn yaratc zelliini reddetmektir. te yandan eer felsefi estetik, gerekten sanat eserlerinin srrn kefetme yeteneine sahipse, estetikinin kendi payna deerli sanat eserlerini yaratabilmesi gerekir. Paul Valery acmasz bir biimde unu sylemekteydi: Gerekten bilmenin tek gstergesi, yapabilmedir. Filozoflarn evreni logosla, yani akl ve dille aklama iddiasnda olmalarna karlk sanat dilin ve akl yrten akln tesinde bir ey olduunu ileri srer. Sanat eseriyle ilgili olarak genellikle sezgiden, esinlenmeden, dehadan sz edilir. Bu, sanat eserinin srrnn dille ifade edilemez bir ey olduunu, effaf akln yaratmak gibi analiz etmekten de aciz olduu binlerce aklanamaz eyden meydana geldiini sezmek demek deil midir? Her sanat eseri gnee benzer bir ey olduu iddiasndadr: Gzmz kamatrabilir, ama kendisine bakp ne olduunu aratramayz. Ancak sanatta tanrsal bir yaratm, bir mutlak yoktan var edi deil de belli bir lde daha nceden var olan malzemelerin biime kavuturulmas sz konusu olduu iin sanatsal yaratmn bir analizi mmkn gibi grnmektedir. Eer Vivaldi olmam olsayd, Bachn konertolar imdi elimizde olduklar ekilde ortaya kmazlard. Kbizm Cezannea ok ey borludur. Ve Andy Warholun ok baar kazanm olan eserleri aslnda tketim toplumumuzun gnlk manzaralarn, Coca-cola ieleri, Marilyn Monroenun portreleri veya bir dolarlk banknotlar, sonsuza kadar yeniden ele almaktan baka bir ey yapmamaktadr.
206
Sanat
Her eyden nce sanat eseri, bir tarihi olan ve bir toplumsal snfa ve evreye ait olan bir insann eseri olarak kalmaktadr. Psikanalistler imgelerde "estetikleen" itepilerin, bastrlm olduklar iin eylemlere dnemeyen itepiler olduunu gstermilerdir. Yaratm, tutkularn st bir plana aktarlmas, yceltilmesidir Leonardonun psikanalizini yapm olan Freud Louvreun Sainte Annenda Meryemin elbisesinin kvrmlaryla farknda olmakszn, irade-d bir biimde izilmi olan bir takntsal akbabay kefetmektedir. Baka psikanalistler, Greuzen Krk Testisinde bir kzlk bozulmasnn bilind semboln grmekte, onun, yetikin bir kadn vcuduna, buna karlk kk masum bir kz ocuu bana sahip olan gen kzlarnda cinsel bir bastrmann belirtisini kefetmektedirler. Bir sanat eletirmeni, Vlaminckin anarist eilimlerini bastrm olduunu ve bomba atamad iin tm dnyaya kan sratmak zere ar canl renkler kullanp kendini zgrle kavuturduunu sylemekteydi. Baka baz estetikiler, sanat eserinin salt psikolojiye indirgenmesinin tesine geerek, hatta bazen byle bir indirgemeye kar karak, sanatn toplumbilimsel bir koullandrmasn aa karmaya nem vermektedirler. Marksistlere gre sanatsal yaratm, toplumsal snflar arasndaki atmalarn veya belli bir ada insann doaya kar verdii savan az ok bilin-d, st rtk ve "gizemli" bir tarzda bir baka plana aktarlmas anlamna gelir. Bu analizler ou zaman derindir. Henri Lefebvrein Vergiliusun eserlerinin veya Elizabeth a tiyatrosunun piyeslerinden ounun, grnlerine ramen, "siyasal bir anlam"a sahip olduklar, Diderotnun dramlarnn, XVII. yzyln gz yaartan komedilerinin burjuvazinin ekonomik atlmnn bilgisiyle verimli olarak aklanabilecei grn kabul ediyoruz. Bununla birlikte bir sanat eserinin psikolojik veya tarihsel "kaynaklar"nn incelenmesi, sanatsal yaratmda esas olan eyi, yani eserin deerini, onu asl anlamnda bir sanat eseri klan eyi bir kenara brakmaktadr. Sanat psikolojisi veya sosyolojisi sanatta ancak sanatsal olmayan eyi aklamaktadr. Hayat hikayesine dayanan estetik, paradoksal olarak dehay veya yetenei, yani gerek sanaty geri kalan ounluktan ayran eyi, herkesin hayatnda var olan ve sanaty dier insanlardan hibir biimde farkllatrmayan sradan zaaflar, basit kusurlar, nemsiz srlarla aklama iddiasndadr. Tarihsel, sosyolojik aklama da ayn lde ksa menzilli bir aklamadr. Rembrandtn dehas, devrinin Hollandas ile aklanamaz, nk sonuta Hollandal kk ressamlarn en sonuncusu bile bu zaman yanstr. Ama o, Rembrandt deildir. Sanatsal yaratmn srr, sanat eserinin malzemesinde, kaynaklarnda deildir, tersine bu malzemeyi, bu kaynaklar alp gtren, onlar sanat eserlerine dntren esrarl atlmdadr. Sanatn mucizesi, hibir zaman yalnzca bu verileri yanstmamas, onlar her zaman dntrmesi, bir baka dnyann iine sokmak zere onlar iinde yaadmz dnyadan koparmasdr. Ne kadar bunalml olursa olsun (Rimbaudnun iirlerini, Van Goghun resimlerini dnn) gerek bir sanat, bir dzeni, bir birlii, tutku ve kleliklerin balangtaki karmaasn zgn bir uyuma, yksek bir tutarlla dntrmeyi ortaya koyar. Malrauxun iyi bir biimde grd gibi slup, daha nce kendisini ezen hayat zerine zgr insann damgasn vurur ve her sanat eseri yengiye uratlm bir klelie tanklk eder: Sanat, bir kar-kaderdir. Ama sanat eserinin yaratm hangi srelerle gerekleir? Sanatlar "esinlenme"yi, bilin-d kendiliinden yaratm yardmlarna armaktan pek holanrlar. Buna gre TarEsinlenme Sanatsal yaratmn psikolojik aklamas
207
Sanat
tini eytan Sonatn ryasnda bestelemi, Coleridge Khubla Hann uykusunda yazmtr. George Sand, "Chopinde yaratmn kendiliinden, mucizevi bir tarzda ortaya kt"n, yaratmn Chopinin onu aramakszn, nceden tahmin etmeksizin, aniden, yce bir biimde, tamamlanm olarak kendini gsterdii"ni ileri srmekteydi. Gerekte bu aklamalar phelidir. Henri Delocroixnn syledii gibi, "Sanatlarn insanlarn kendilerinin ani sezgilerine, szm-ona esinlenmelerine inanmalarnda karlar vardr. Gerekte ise Nietzschenin syledii gibi iyi sanatnn hayal gc, srekli olarak iyi, sradan, kt eyler retir. Ancak onun son derecede keskinlemi olan yarg gc bunlar arasnda seim yapar, onlarn bazsn dar atar, bazsn birletirir." Paul Valry unu kabul ederken daha samimi konumutur: "Tanrlar bize cmerte bir ilk dizeyi bahetseler de bu dize ile uyuacak ikinci dizeyi biimlendirmek ve bu doa-st baa layk olmak bizim iimizdir." Alain de ayn ynde olmak zere unu syler: "nsani yaratmn en yksek yasas, ancak alarak yaratmaktr." Bundan mmkn olan tek estetiin, sanat eserinin yaratlmasn kendine rnek alan bir teknisyen estetii olduu sonucuna m varmalyz? Ama byle bir analiz ancak, usulleri aa kararak sanatyla zanaaty birbirine zde klar ve gerek problemi skalama tehlikesini gsterir. Bir sanat eserinin yaratmn tam olarak aklamann imkansz olduunu kabul etmeliyiz. Kaynaklarn psikanalizci, toplumbilimci aklamas, usullerin teknik yorumu, ancak yaratmn etrafndaki eyleri aydnlatr. Ama bir duyarlln kaygsnn, tutkularn dzensizliinin ne tr bir simyayla berrak formlarn dengesine dntn syleyemez. Sanat eserinin srrn oluturan ey, dzensizlikle dzen, duyarllkla slup arasndaki bu uyumdur. Ve bir edebiyat eletirmeninin Racine hakkndaki syledii u sz, btn iyi sanatlarla ilgili olarak syleyebiliriz: "Racine bin kusuru olan bir insan ve bin meziyeti olan bir ii olduu iin o kadar byk bir sanatdr."
3. Estetik seyir
Estetik zevkin znellii
Estetik "yaratm" probleminin tam karsnda deyim yerindeyse estetik eserin "alnmas" problemi bulunur. Estetik algyla tamamen znel bir dnyaya girmi olmuyor muyuz? Her seyirci, her dinleyici estetik zevkini, bu zevki bulduu yerde alr ve zevklerin eitlilii ok renkli, ok kvrml bir yelpaze zerinde sralanr. Sanattan holanan birinin zevkini incelemenin imkansz olduu sylenebilir. nk ortada tek deil binlerce zevk vardr. "Yaratclar"n ortak bir psikolojisi olmasna karlk, seyircilerin her biri ortak bir l olmakszn kendi tarznda zevk duyar. phesiz btn seyircilerde estetik duygu kendini bir i sevinle ortaya koyar. Ama Karl Mnchingerin ynetiminde alnan Bachn kinci Brandenburg konertosunu dinleyen kltrl bir sanat severle, Top 50 listesi iinde bulunan filanca arky kendinden gemi bir ekilde dinleyen bir yeni yetme, ayn duyguyu mu duyarlar? Bize yle geliyor ki bilinli olarak estetik duygunun znelliini kabul eden Victor Baschn grn benimsemek, estetik duygu hakknda her trl felsefi kuramn imkann kesin olarak ortadan kaldrmak ve gzelliin gerek deeriyle ilgili her trl yaklam reddetmek demek olacaktr.
Gerekten sanat eserinin dourmu olduu en yaygn duygular, estetik duygular deildir. Ak sak fotoraflardan veya gen ve yakkl erkek mirasyedilerin yoksul ii
208
Sanat
kzlaryla evlendikleri "popler" diye adlandrlan romanlardan holanan bir insanla ilgili olarak sanatsal bir seyirden sz etmeyiz. Malrauxnun dedii gibi, "alk doyurucu" bu sanatlar, "kar-sanatlar"dr. Bir sanat eserinin estetik deerinin byk halk yn zerinde elde ettii baaryla hemen hemen hibir ilgisi yoktur. XIX. yzylda Stendhaln tannmayan bir romanc olarak kalmasna karlk, Etienne Bquetnin Mavi Mendilinin roman alannda en byk baary kazanm olduunu unutmayalm. Phdrein tam bir baarszlkla karlat, Le Cidin ancak yar-baar elde ettii XVII. yzylda Thomas Corneillein Timocrate en byk baary elde etmiti. Margotnun alad bir melodram bir sanat eseri deildir ve Margotnun duygusu da estetik bir seyir deildir. nsan deneyiminin yaplarn gerekten kendilerini gsterdikleri ekilde betimleme ynnde bir aba olan ada fenomenoloji, estetik algnn kendine zglnn hakkn vermitir. Mikel Dufrennein iyi bir biimde gsterdii gibi sonsuz derecede eitli olan tercihlerimiz, zevklerimiz, estetik deneyimi meydana getirmeleri yle dursun, hedefimizin kapsamn daraltrlar. "Zevk sahibi olmak, zevklere sahip olmamaktr." Benim yargm, gzelin ls olmak yle dursun, beni yarglar. Gerekten geerli estetik duygu, estetik bir gerekliin kabul edilmesidir. "Eserin bizde olmas bir yana, biz eserin iindeyiz." "Duygu"dan bir ruhun hayatnn znel bir ann deil, "temel" bir kefin koulunu anlamak artyla, estetik "duygu"dan, estetik "heyecan"dan sz edebiliriz. Estetik bir haz, kendine zg bir hazdr. Onu bir baka eye geri gtrmek, onun zne ihanet etmektir. Stendhal ile birlikte "Gzellik bir mutluluk vaadidir" demek hibir ey sylememektir, nk estetik seyredi phesiz bir mutluluktur, ama herhangi bir mutluluk deildir. Eer duyusal bir hazzn veya hatta cinsel bir hazzn sz konusu olduunu kastediyorsak, estetik seyredii kendisinden bir baka eyle kartryoruz demektir. Ancak duyusalcla kar olan kuram, estetik seyretmeyi aklsal bir dzenin, gizli bir mantn alglanmasna indirgeyen entelektalizm de estetik duygunun kendine zglne sayg gstermemektedir. Leibniz, "Mzik, saydn bilmeyen bir zihnin yapt bir aritmetik ilemdir" demekteydi. Fakat bir konserin dinleyicilerine verdii duygu, matematik bir problemi zm olma duygusuyla ayn ey deildir. Peki estetik seyretmenin z nedir? rnein Van Goghun nl Zeytin Aalar tablosunu seyrettiimde duyduum duygunun zellii nedir? Duygumun, gerek zeytin aalar nnde duyacam duyguyla hibir ortak yan yoktur. Gerek zeytin aalar beni zeytinlerini toplamaya veya belki glgelerinde bir leden sonra uykusuna davet eder. Zeytin aalar nmdedir, arzularmn basit aracdr. Buna karlk Van Goghun zeytin aalarnn nnde olan benim. Bir kartpostal veya sradan bir resim zerindeki zeytin aalar bana uykuyu, tatili dndrr. Onlar benim iin ancak bir yokluktur, oysa Van Goghun zeytin aalar, byleyici bir varla sahiptirler, onlar kendi kendilerine yeterler. Onlar kelimenin gerek anlamnda beni alp gtrrler, karrlar, kendi evrenimden koparrlar. Birdenbire ne tatilin dnyas, ne Provence blgesi, Van Goghun dnyas olan bir dnyaya sokarlar. Bu dnya, eri br, kark zeytin aalarnn bu dramatik ve ac iinde kvranan dnyas, bende Van Goghun dram ve acsnn tesinde esrarl ve srekli bir mutluluk duygusu dourur. Estetik seyir, yakamz brakmayan, btn dier eyleri gzmzn nnden silen bir gerein bizi istila etmesidir, btn geri kalan eyleri ortadan kaldran bir gzellik duygusunun ruhumuzda hazr bulunmasdr. Altnc Brandenburg Konertosunu dinlemekteSeyretme ve kendinden geme Estetik zevkin asli zellii
209
Sanat
yim. Alto solistlerin polifonisi Konservatuvarn salonunun yrtlm yer hallarn, ypranm duvar kaplamalarn grmeme engel olmamaktadr. Ama birdenbire, bir anda, her ey silinmektedir. Artk ne salon, ne dier insanlar vardr. Sadece Bachn kendi varl demek olan sesin varl vardr. Yalnz deilim. Ortada beni varln d koullarndan alp uzaklara gtren bir diyalog vardr. Salona ne oldu? Artk o benim iin mevcut deildir, nk maddi olan her ey uup gitmitir.1 algclara ilikin grsel algm, alg aletlerine ilikin iitme duyumum, kkl bir deiimle, beni kendimin stne karan bir duyguya, cokuya dnmtr.
4. Gzel
n 1. Platondan Hegele
Estetik seyretmenin, bana varln kefettirdii bu deer nedir?
Platon iin gzel, deann duyusal grntsdr...
Gzel, kendini bana somut, duyusal bir biim altnda, formlar, renkler, sesler olarak gsterir. O halde o duyusal grnlerin empirik dnyasna, Platondan beri btn filozoflarn bizi amaya davet ettikleri dolaysz deneyiminin yzeysel ve prltl dnyasna m aittir? O zaman sanatn dnyas, bir hayaller ve yanlglar dnyas olacaktr. Ama sanat bizzat Platonun kendisine gre bir yanlg deildir, bir iaret, imadr. Platoncu kuramda duyusal gzellik, deann bir yanssdr ve sanat, grnlerin altnda gizlenmi olan gerek bir dnyann varlndan haber veren insandr. Bunu anlamak iin Platonun d metafiziini hatrlamamz gerekir. Ruh, bu dnyada cisimlemeden nce, Varlkn hakikati tarafndan aydnlanm olarak saf dealar dnyasnda yaamaktayd. Kendisi iin bir zindan olan bedene (sma sema) dtnden bu yana, onun gr kararmtr. Estetik deneyim, bu durumda, dealar dnyasna yeniden ulamak isteyen ruhun nnde bulunan en uygun yol olarak ortaya kmaktadr. Hayranlk verici bir bedeni veya bir sanat eserini grmenin yaratt heyecan, bedene dm olan ve bu dnyada cisimlemesinden nce seyrettii dealar dnyasn bulank bir ekilde hatrlayan ruhun uyanmas gibidir. Platona gre ak deneyimi, en alt dzeyde olan, ancak en sk rastlanan ve en kolay yaanan estetik deneyimdir. Bylece platoncu ruhun ykseliine ilikin diyalektik, gzel bir bedene, daha sonra btn gzel bedenlere, arkasndan gzel biimlere duyulan akla balar. Gzel ruhlara, gzel erdemlere, gzel bilimlere duyulan akla devam eder. Diyalektik ykseliin son safhas, duyusal gzelliin ancak bir sembol olduu ve somut olan iine ald deann bilgisidir. O halde gzellik, grnnden baka bir eydir. O, dea anlamna gelir. Bylece Platonun kendisi, metafiziinin en derin fikirlerini iirsel benzetmeler, efsaneler araclyla ifade eder. Efsanenin iiri, sert ve kuru ifadesi birok okuyucu tarafndan anlalmayacak olan felsefi doruyu, hem gizler, hem de ima eder. Efsane gibi btn dier sanat formlarnda da ayn durum sz konusudur: Sanat, saf deann somut ve duyusal bir klk altnda ifade edilmesidir.
Plotinos, olaanst gzel bir biimde yle demekteydi: "Mimari, talarn ortadan kaldrdmzda binadan geri kalan eydir."
210
Sanat
XIX. yzyln banda Hegelin nl estetik kuram, tarihsel bir perspektifle zenginlemi olarak platoncu izgi zerine yerleir. Ona gre gzellik, her zaman deann duyusal grntsdr. Din gibi sanatn da gerek ierii deann gerek ve nihai ifadesi deildir. Sanat, tam doruyu ifade etmez, sadece dorunun somutta brnebilecei grnty ifade eder. "Sanat eserinde, hakikatin sadece belli bir alan ve belli bir derecesi, yani duyusal olana aktarlmas ve orada konusuna uygun bir ekilde grnmesi mmkn olan bir hakikat sergilenebilir." Platonda olduu gibi Hegelde de bir diyalektik vardr, ancak Platonun diyalektiinin kiisel bir dnyadan elini eteini ekme ve ykselme olmasna, estetik heyecandan hareketle birbirini izleyen aamalarla saf deay elde etmeye muvaffak olan bir ruhun manevi yolculuu olmasna karlk, Hegelde bireyin ykseliinin yerine bir tarih felsefesi geer. rnein, eski Msrn (dev byklkteki piramitler gibi) acayip ve lsz sanat eserlerinin temsil ettii "sembolik" sanatn "tezi"nin arkasndan, tanrlarn artk canavarlar deil de uyumlu biimlere sahip yakkl atletler olarak tasarlandklar Yunan sanatnn "antitez"i gelir. Sentezi ise Hegelin "romantik" diye nitelendirdii sanat oluturur. Bu sanat Hristiyanlkla balayan ve bir nceki dnemin insani deerini korumakla birlikte onun cansz soukluunu reddeden sanattr. Bu nc aamada, Yunan skuneti terk edilir; heykeltralk, resim, mzik ve iir, ruhun mcadeleleri ve aclarn ifade eder. Ancak sanatn aheserleri deaya, mutlak Ruha nihai olarak sahip olmay ifade etmezler. "Yalnzca sonunda gerekte ne ise o olan varlk" nihai ifadesini, sadece felsefede -ve garip bir ekilde Hegelin felsefesinde- bulur. Bylece dinin hakikati gibi sanatn da hakikati yalnzca, deann biricik doru ifadesi olan felsefede bulunur. Benedetto Croce, Hegelin estetiinin "sanatn btn biimlerini srayla gzden geirdii"ni ve "onlarn tmn, zerinde felsefe yaztnn bulunduu bir mezara koyduu"nu sylemektedir. Sanat, deann klk deitirmi, rtk bir ifadesi olduundan Hegel, "sanatn dnce nnde lm"nden sz edebilmektedir. Gzel, sadece dorunun bulank bir kefidir. Hegelde veya Platonda sanat yalnzca diyalektiin bir urak yeri, deann fethine giden yolda geici bir aamadr.
Hegel iin de yledir, ancak tarihsel bir bak as iinde yledir
211
Sanat
Zevk yargs, kar gtmeyen bir yargdr
a) Birinci forml, gzellii faydal olanla veya tamamen znel olan bir kar, bir hazla tanmlayan btn doac estetiklerin karsna konabilir. Sanat eserinin verdii haz, biyolojik bir eilimin doyurulmas deildir. Yeme arzusu uyandran bir "natrmort" veya cinsel bir arzu uyandran "plak kadn" resmi, bizim iin bir sanat eseri olma zelliini kaybederler. Tensel arzularmz doyuran hayali gdalar olmalar yle dursun, kar gtmeyen bir seyretmenin nesneleri olan sanat eserleri, bizi bu arzudan kurtarrlar. Bu noktada Kantn bir rencisi olan Schopenhauern iyi bir biimde grd ey, budur. Ona gre, estetik davrann kar peinde komay, bencil ve kr yaama isteine en iyi aredir. Estetik seyir beni hayran brakr, onda ben arzularmn zorbalndan kurtulurum. Trajik tiyatro zellikle bu klece yaama isteini kar gtmeyen seyretmeye dntrme zelliine sahiptir. Onda yaama isteinin atelilii, bir seyir, bir seyretme konusu olur. Ayn ekilde mzik, kendisini nesnelletirerek bizi bu yaama isteinden kurtarr (Allegro arzunun ykselii, adagio onun doyurulmasnn arkasndan gelen hayal krkl anlamna gelir). b) imdi Kantn estetik deerin temelinde bulunan ift anlamll hayranlk verici bir biimde aydnla kavuturan ikinci ve drdnc formllerini inceleyelim. Estetik haz yargsnda, evrensel, zorunlu, ama akl-d, kavrama yabanc bir ey vardr. Bu iki noktay gz nne alalm: phesiz bir sanat eserinin gzellii, znel veya kolektif bir duyguya bal deildir. O, evrensel bir deere sahip olma iddiasndadr. Burada anlalmam sanat eserlerinin var olmas olgusunun kendisini kesinlikle geersiz klmad bir evrensellik, olgu evrensellii deil, bir hak evrensellii sz konusudur. Sonuta birok insan matematikten de anlamamaktadr, ama bundan dolay matematik doru ve geerli olmaktan kmamaktadr. Gzelin evrenselliini gsteren ey, gerekten gzel bir sanat eserinin onu douran psikolojik ve toplumsal koullar artk alm olduunda dahi kltrl bir evrede hayranlar bulmaya devam etmesidir. Bizim toplumumuz artk kesinlikte Homerosun iinde yaad toplum deildir, ama Odysseus, iirinden hibir ey kaybetmemitir. Etienne Souriaunun doru bir ekilde syledii gibi, "Don Juann valsi, Mozartn adalarnn gznde, bu dans, zamanl Fransz saray dansna (menuet) kart olarak kyl dans klan toplumsal karakterini ada insan iin kaybetmitir. Ama bu kaybediin, mzii mziksel varlna indirgemek dnda ne sonucu olmutur?". Bu mziksel varlk, btn sosyo-psikolojik tikellikleri aar. Olgusal olarak deil, hak bakmndan evrensel olan estetik deer, ayn zamanda zorunludur. Vermeerin dier herhangi bir nemsiz Hollandal ressamdan stn olduunu kabul etmemek imkanszdr. Racinein trajedilerinin Voltairein trajedilerinden daha gzel olduunu kabul etmemek imkanszdr vb. Ancak bu evrensellik ve bu zorunluluk "kavramsz olarak" tannr. Bir sanat eserinin deeri souk akl yrtmelerle kantlanabilir bir ey deildir. O duyulur, kantlanmaz. Racineden haz almam iin, Boileaunn iir Sanatn okumu olmama ihtiya yoktur. Estetik duygu, anlkla hayal gc arasnda nceden grlemez, bir tr mucizevi bir uyum gerekletirir. Kant iin estetik duygu, salt znel bir zevkle evrensel bir yarg arasndaki elikiyi somut olarak zer. Kanta gre estetik zevk, sadece bir duygu yargs (Gefhlsurteil) deildir, ayn zamanda bir yarg duygusu (Urteilsgefhl), baka deyile duyguyu konu alan zorunlu bir tmeldir. c) imdi estetik deere, "ereksiz bir ereksellik" ykleyen Kantn nc formln aklamamz gerekmektedir. Sanat eseri, bir uyum olduu iin, bir ereksellie sahiptir. Bu "ereksiz" bir erekselliktir, nk sanat eserinin uyumu kendisinden baka bir ey deildir;
Sanat eseri, ne duyusal bir kara, ne aklsal bir kara cevap verir
212
Sanat
sanatn dnda bulunan bir erein hizmetinde deildir. Onun bu, bir erei olmayn, rnein, temsilin sonunda aktrlerin seyirciyi selamlamalar iyi bir biimde ifade eder. Onlar el ele tutuurlar ve seyirciye teekkr ederler. Bylece daha nce olanlarn bir oyundan baka bir ey olmad anlalr. Sanata "dtan" olan bir erein olmamas platoncu ve hegelci sanat kuramlarna kar kma imkann verir grnmektedir. O halde bir sanat eserinin estetik deerini felsefi doruluu veya ahlaksal niyetlerine gre yarglamamalyz. Sanat bir haberci deildir. Bir davaya balanan sanat -ki byle bir sanat gerekten sanatsal olabilir- sistemli olarak dar atmakszn, bir sanat eserinin asl anlamnda sanatsal deerini meydana getiren eyin onun bir davaya balanmas, herhangi bir ahlaksal, siyasal, dinsel idealin hizmetine koulmas olmadna iaret edeceiz. Gatan Picon, hakl olarak, Pharsale kabartmalarnn, sadece Demeter ve Kornin tanralna inananlar, katedrallerin ise sadece Nazarethli sann Tanr olduuna inananlar iin hayranlk uyandrc eyler olmadn hatrlatmaktadr. Hatta belki Malrauxnun iaret ettii gibi, estetik deerler dnyaya "gerek Tanr"nn heykelini bir "put"un karsna koymaktan vazgeerek "her iki heykel"e de hayran olunmaya baland gn girmitir.
n 3. Gzel sanatlar
Estetik, felsefi bir disiplindir ve felsefe, birlik ve tutarlla aktr. O halde estetikilerin, estetik ifadelerin eitliliini bir "sistem"e gre dzenlemeye almalarna armamak gerekir. nce gzel sanatlarn hiyerarik bir dzene gre snflandrlmalar giriimlerinden sz etmek gerekmektedir. Charles Lalo, bu giriimlerin zayfln gstermitir, nk her hiyerari bu hiyerariyi kurann felsefi grlerine baldr. Bylece Hegel ve Schopenhauern birbirine kart hiyerarileri, kendi felsefeleri gz nnde bulundurularak aklanabilir. Hegel iin sanat deay somut bir biim altnda gstermekten baka bir ileve sahip olmadndan, onun en yksek biimi edebiyat, en aa biimi mziktir. nk mzik, her trl fikirden en kolayca vazgeebilen bir sanattr. Buna karlk hegelci tmmantkla tamamen kar karak evrenin tzn bilin-d ve sama bir yaama isteinin meydana getirdiini ileri sren Schopenhauer, akln dilini konumayp varln derinliklerini harekete geirdii iin mziin sanatlar arasnda birinci sanat olduu sonucuna varr. Klasik sistemler, genel olarak uzaya ilikin sanatlarla, zamana ilikin sanatlar ayrmn yapmakla yetinirler. plastik sanatn (mimari, heykeltralk ve resim) karsna, ritm sanatn (dans, mzik ve iir) koyarlar. Hem uzayla, hem zamanla ilikisi olan sinema sanat, bu bak asndan yedinci sanat olarak adlandrlr. Ancak ne romana, ne tiyatroya yer veren bu snflamann yetersiz olmas bir yana, Souriauyu izleyerek, buradaki plastik ve ritmik ztln eletirebiliriz. Plastik sanatlarda da zaman vardr ve ritmik sanatlar da bazen uzay sanatlar kadar uzayla ilgilidir. iirde uzay nemlidir. Guillaume Apollinairein Calligrammesnn tipografisi o kadar nemlidir ki o olmasa iirleri anlalamaz. Uzay, mzikte de nemlidir. Orkestrann alglarnn sahnedeki yerleri, salonu dolduran sesin hacmini bir yana braksak bile, mzikte sesler yksek ve alaktr, ykselir ve alalrlar. te yandan antlarn grsel grntleri saatler ve mevsimlere gre deimez mi? Yunan tapnaklarnn ihtiamnn ayrlmaz bir paras olan zamansal zellii inkar etmek de faydaszdr. Van Goghun resimlerindeki sinirli zaman, Matissein resimlerindeki durgun, uyuuk zaman grmemek mmkn deildir.
Gzel sanatlarn hiyerarik snflandrlmas
213
Sanat
Alain de kendi payna bir sanatlar snflamas yapmtr. Bu snflamann ilkesi, toplum sanatlar (dans, tiyatro) ve bireysel sanatlar (resim, heykeltralk) ayrmdr. Bu sonuncular "mevcut insani dzenin dorudan katks olmakszn sanatnn eyle ilikisi" ile aklanrlar. En basiti, belki sanatlar duyu organlarndan hareketle snflandrmak ve dokunsalkassal sanatlardan (spor ve dans), grsel sanatlardan (mimari, resim, heykeltralk), iitmeye dayanan sanatlarndan (mzik ve edebiyat), grme ve iitmenin sentezine dayanan sanatlardan (tiyatro ve sinema) sz etmektir. Souriau, Sanatlarn Snflandrlmalarnda iki ilkeye dayanan bir snflandrma nerir: nce izgiler, hacmlar, renkler, parlaklklar, hareketler, karlan sesler ve mzikal sesler ayrm; sonra birinci dereceden sanatlar (temsili olmayan sanatlar) ve ikinci dereceden sanatlar (temsili sanatlar) ayrm.
214
Sanat
A N A
F K R L E R
Bir zamanlar Anatole France yle yazmt: "Bay Bergeretnin kk kpei yenebilir olmayan gn mavisine hibir zaman bakmazd." Estetik deerler, ancak bir insani bak veya kulak iin yledirler. Kelimenin gerek, yani sanatla ilgili anlamnda gzel, ne tensellie, ne sradan bir kara indirgenebilir. Kant, XVIII. yzyldan bu yana estetik deerin kendine zgln iyi bir biimde gstermitir. Gzele ilikin yarg, "kavramsz", yani akln kurallar veya normlarndan karlamaz olmakla birlikte kar gtmeyen, evrensel ve zorunlu bir yargdr (Baka deyile onda znel veya keyfi olan hibir ey yoktur). Racinein bir trajedisinin gzelliini bana kabul ettirmesi iin Boileaunun iir Sanatn bilmek ihtiyacnda deilim. ada sanat felsefesi basit bir fenomenoloji, aklama olmaktan ok betimleme, kendisine ihanet edilmeksizin bir baka deneyime indirgenmesi mmkn olmayan bir deneyimin betimlenmesi olma iddiasndadr. Psikanalistler ve sosyologlar, sanat eserini evreleyen eyler, onlarn konular veya malzemeleri hakknda bize bilgi verebilirler, ama gzellik olmak bakmndan gzellik deeri zerinde bize herhangi bir aklamada bulunamazlar. Leonardo da Vincinin psikanalizini yapm olan Freud, belki bizi Louvredaki Saint Anne tablosunda Meryemin elbisesinin kvrmlarna farknda olunmakszn izilmi takntsal bir akbabann varln grmeye davet etmekte haksz deildir. Ama Freudun aklamad ey, Leonardonun almasnn niin bir aheser olduudur. Tarihsel ve sosyolojik aklama da ayn lde ksa menzillidir. Rembrandtn dehas, dneminin Hollandasndan hareketle aklanamaz, nk sonuta en nemsiz Hollandal bir resim ustas da kendi zamann yanstmaktadr, ama o bir Rembrandt deildir. Sanat sosyolojisi gibi psikoloji de sanatta her zaman ancak sanatsal olmayan eyi aklar. Tensellie, maddi karlara indirgenemez olan estetik deer, ayn ekilde ahlaka da indirgenemez. (Kendini siyasal, ahlaksal veya dinsel amalarn hizmetine koan) bir davaya "balanan" bir sanat olabilir, ama sanat eserinin deerini meydana getiren "balanma" deildir. Hatta belki Malrauxun ileri srd gibi estetik deerler insanlarn artk "gerek Tanr"nn heykelini bir "put"un karsna koymakla yetinmedikleri, her ikisine de hayranlk duymay rendikleri gn dnyaya girmitir. Estetik deer o gn ahlaksal ve dinsel deerler yannda kendine zg varln kazanmtr.
215
Sanat
YORUMLAMA METNLER
Plotinosa gre gzel kavram
Yukar dnyann ve iinde yaadmz aa dnyann gzel eyleri niin gzeldirler? Onlarn gzel olmalarnn nedeni bir kavramdan pay almalardr. nk formdan yoksun olan her ey bir form almak zere varla getirilmitir ve bir kavram, bir akldan veya formdan pay almadka irkin ve tanrsal akla yabanc olarak kalr. Kavram, bir varln kendisinden meydana geldii birok parasn birbiriyle birletirerek onlar dzene sokar. Onlar ayn noktada toplanan bir btn haline getirir ve birbirleriyle uyum iine sokarak onlarda birlii yaratr. nk kavramn kendisi birdir ve onun kendisine biim verdii varln da -birok paradan meydana gelen bir varln yle olmas ne kadar mmknse- bir olmas gerekir.
Plotinos, Enneadlar
nin, okluun karanlklarna derek alalr. Bununla birlikte Bir yayldnda, karanlklatnda ve oklukta yok olduunda, bu okluk birlii yeniden bulmaya, en yksek kaynanda aydnlanmaya ve hareketsizlii yeniden kazanmaya alr. Yukar dnyadan iinde bulunduumuz dnyaya doru inen tama hareketine, iinde bulunduumuz dnyadan yukar dnyaya doru giden bir dnme hareketi karlk olur. Bu hareketle bedene dm, ktnn iinde karanla brnm olan ruh, tekrar kendini toplayacak ve balangtaki ilkeye kadar ykselmeye alacaktr. Bu dnya, yukar dnyann ilkelerinden tmyle kopmu deildir. Aklsal gzellikler gibi duyusal gzellikler de vardr. Duyusal gzellikler aklsal gzelliklerin yansmalardr. Yukar dnya lml bir bedenin duyusal gzelliinde mevcuttur ve onun oradaki varl aa karlabilir. "...gzel olmalarnn nedeni ... bir kavramdan pay almalardr..." Bu ayn kitabn nc paragrafnda Plotinos, grkemli bir ekilde mimarinin, bir binadan talarn vb. attmz zaman geride kalan ey olduunu syleyecektir. Eer ev gzelse "bunun nedeni, evin d varlnn, talar bir yana brakrsak, onun blnmez varln oklukta gsteren i kavramdan baka bir ey olmamasdr". Gzellik, kavramn mevcudiyetidir. Burada Platonun etkisi ok aktr. Plotinosun bu kitabn banda kendi kendisine sorduu sorular, ("Grmenin cisimdeki gzellii grmesini mmkn klan ey nedir?"... "Neden ruha ilikin olan her ey gzeldir?"... "Btn gzel eyler tek ve ayn olan bir gzellikten tr m gzeldirler, yoksa cisimlerde ayr bir gzellik dier varlklarda ayr bir gzellik mi vardr?"... "Bu gzellikler veya bu gzellik nedir?"), Platonun Byk Hippiasnda sorduu sorularn aynlardr. Plotinosun zmleri, dorudan doruya Platonun len ve Phaidros kitaplarnda syledii eylerden esinlenmektedir. Platonun temel retimi, duyusal gzelliin bir deadan pay almaktan ileri geldii ve ruhun dealar hatrlamasndan tr bu gzellii tand ve sevdii idi. Phaidrosta Platon, her insan ruhunun biri yumuak ve uysal,
YORUM a) Metnin sunulmas rencisi Porphyrios tarafndan kaleme alnm ders notlarndan meydana gelmi ve yaymlanm olan Plotinosun eseri, alt Enneaddan, yani her biri dokuz kitab bir araya getiren gruplardan oluan elli drt kitab ierir. Birinci Enneadn altnc kitabndan karlm olan yukardaki metin, bize Plotinosun estetiinin ana temasn vermektedir. O, ancak Plotinosun ok orijinal bir sentezini yapt Platon, Aristoteles ve stoaclarn eserlerinden hareketle tam olarak anlalabilir. Plotinos (204-269) sadan sonra nc yzylda retimde bulunmutur. b) Ayrntl yorum "...yukar dnyann ve iinde yaadmz aa dnyann gzel eyleri..." Yukar dnya ile iinde yaadmz aa dnya arasndaki kartlk, Plotinosun felsefesinin temel bir temasdr. Plotinosa gre varln en yksek kayna olan dille ifade edilemez Bir, kendiliinden etrafa yaylr, baka varlklar meydana getirir, sonunda madde-
216
Sanat
dieri sert ve itaatsiz iki at sren bir arabac gibi olduunu anlatr. Vaktiyle gkte ruhlar tanrlarn alayn izlemiler ve kt huylu atn taknlna ramen kendinde adalet, kendinde bilim gibi saf zlerin parlak dnyalarn ksa sreliine grmlerdir. Kt huylu at tarafndan aaya doru ekilmi olan ruhlar tekrar dnyaya dmler ve beden hapishanesine girmilerdir. Bununla birlikte onlar dealar dnyasnn silik bir hatrasn korumakta ve kavramlar yakalama, duyumlar okluundan genel kavramn birliine ykselme gcn ellerinde tutmaktadrlar. Platona gre bu dnya zerinde ruhlar uyandrmaya, onlara bedene girmeden nce tandklar o mutlak gzelliin hatrasn yeniden kazandrmaya en uygun ara, duyusal gzellii seyretmektir. "...formdan yoksun olan her ey .... irkin ... olarak kalr..." Gzel olan ancak maddede bir kavramn varldr. Bununla birlikte bu varlk burada aristotelesi kavramlarla ortaya konmaktadr. Platoncu pay alma kavramnn yerine burada aristotelesi form kazanma kavram gemektedir. mile Brhiernin ok yerinde olarak belirttii gibi, "pay alma, maddenin form kazanmasyla ayn anlama gelmektedir. Ama burada dil artk Platonun dili deildir, Aristotelesin dilidir. Plotinos btn bu blmde, bir yeni-platoncunun duyusal eyleri ele almak ihtiyacn duyduu dier btn durumlarda olduu gibi, aka Aristotelesin etkisi altndadr". "...mutlak irkinlik..." Mutlak irkinlik, formdan yoksun olmadr. Plotinosaa gre kt, pozitif (gerek) bir varla sahip olmad gibi, irkinin de pozitif (gerek) bir varl yoktur. Negatif deer kavram, Kantn 1763 ylnda felsefi dnceye teklif edecei "negatif byklk" kavram, Plotinosun mistik iyimserliinde mevcut deildir. Plotinosu yukar dnya-aa dnya ayrmnda gnostik, manikeist trden bir ikilik grmekten saknalm. Plotinosun kendisi, gnostik mezheplere kar bir eser yazmay gerekli grmtr. Onun iin, iyinin dnyasna rakip olacak bir ktnn dnyas yoktur. Kt, Plotinos iin, kendine ait olan varlk plannda iyi ile kavga eden pozitif bir tz deildir. "Kt sadece bilgeliin klmesi, iyinin yava yava ve srekli olarak azalmasdr." Kt, asli bir tz deildir, peinde koanlar tarafndan sadece kendisinde zayf bir tarzda parlamaya devam eden iyinin bir yansmas olmasndan tr aranan eydir. Gen Augustinusu ikici manikeist yanlglarndan kurtaracak olan eyin, Plotinosu okumas olduunu unutmayalm. Bazlarnn pozitif bir z olarak tasvir ettikleri irkinlik, (Franois Mauriac Hatralarnda bykannelerinden biriyle ilgili olarak onun yallnda irkinliin parlak kalntlarn muhafaza ettiini sylemekteydi) bir gzellik yokluundan, gzellii elinden karmadan baka bir ey deildir. irkinlik ancak gzellikten hareketle tanmlanabilir. O, gzelliin kararmasnn, gzelliin dalmasnn, alalmasnn en son noktasdr. Bu noktada Birin "yaylmas" artk son bulur, ortadan kalkar. Her trl gzelliin ortadan kalkt, yani Birin etkide bulunmaktan kesildii yerde varln kendisi de ortadan kalkar. Varlk ancak Birle, onun sayesinde var olduu iin; gzellik, gzn grebilecei duyusal hale getirilmi birlik olduu iin, irkinlik yetersiz, az birlikten baka bir ey deildir. Mutlak irkinlik her trl akln ve formun yokluu olduuna gre, o, yokluktan, hilikten baka bir ey deildir. "...Kavram, bir varln kendisinden meydana geldii birok parasn birbiriyle birletirerek onlar dzene sokar..." Gzelliin uyum ve simetri olduu gr daha stoaclarda karmza kmt. Plotinos, Gzellik zerine adl kitabnn banda "grnr gzelliin, paralarn birbirine ve btne olan simetrisi" olduunu hatrlatr. Ancak stoac reti yetersizdir, nk o Platonun hakl olarak ileri srd gzelliin eitli planlarnda yukarya doru ykselen hiyerarisini tanmazlktan gelir gibidir. Tek bana simetri, gzeli meydana getirmez ("nk birdenbire geceyi delen imein gzelliinde sz konusu olan simetri hangisidir?"). Gzeli meydana getiren ey, kavramn mevcudiyetidir ve bileik varlklara birlii kazandrarak gzellii veren ey, kavramn aknldr. "...onun kendisine biim verdii varln da birok paradan meydana gelen bir varln yle olmas ne kadar mmknse bir olmas gerekir" Bir, Plotinos iin, en yksek gereklik, gerek Tanrdr. Bir, kesinlikle Varlk deildir; o daha ok her var-
217
Sanat
ln dille ifade edilemez kaynadr. O, her eydir ve bu eylerden hibiri deildir. O, her varln, her hayatn, her deerin kendisinden kt eydir. Ancak kendisi hakknda hibir eyin, ne hayatn, ne zn tasdik edilemeyecei eydir. O, her eyin stndedir ve her eyin mutlak kaynadr. Bir, her varln -ontolojik tamln ve dolaysyla hatta farkl derecelerinde gzelliin- kendisiyle var olduu eydir. "Bedende egdm birlii olduunda, salk vardr. Paralar bir arada tutan birlik olduunda, gzellik vardr. Paralarn bir arada bulunmas ve uyuma doru gidi sz konusu olduunda ruhta uyum vardr." Her varlkla ilgili olarak "onun ne kadar az varsa o kadar az bir olduu, ne kadar ok varsa o kadar ok bir olduu" sylenebilir. Gzellik dereceleri -birliin gerekleme dereceleri olduklarndan- ayn zamanda ontolojik tamlk derecesini gsterir. c) Sonu Platonun retiminde esas olan iinde barndran plotinosu estetik, metafizik bir estetiktir. Duyusal gzellikler, aklsal gzelliklerde daha yksek bir derecede var olan deadan pay aldklar iin gzeldirler. Gzelin dorudan bamsz bir varl olmad gibi (Gzel, dorunun gz kamatrc grkemidir) Varlktan bamsz bir gereklii de yoktur (Gzellii meydan getiren birlik, ayn zamanda varlklar da ortaya koyar).
218
Sanat
TARTIMA KONULARI
Gzeli nasl tanmlayabiliriz? Aadaki szleri karlatrnz: "Gzellik, mutluluk vaadinden baka bir ey deildir." (STENDHAL) "Gzellik nedir? Bir uylam, ancak yere ve zamana gre deeri olan bir para." (IBSEN) "Gzel, her trl fazlaln dar atlmasdr." (MKEL ANJ) "Gzel, ancak faydal olan zerinde iek aar; bu, l ve kafiyenin balangta bellee hizmet amacn gtm olduklar iir iin bile geerlidir." (ALAIN) "Gzel, kar peinde komayan bir doyumun konusu olan eydir." (KANT) "Gzel, doruluk, oran ve dzendir."(KANT) "Gzel, bir haz olarak alglanan bir mantktr."(R. De GOURMONT) "Gzel, her zaman tuhaftr." (BAUDELARE) n Sanat ve toplum n Sanat ve metafizik n Sanat ve ahlak n Sanat eserleri aklanabilir mi? n Claude Royun u sznden ne anlyorsunuz?" nsan edebi sanatlar icat etti; edebi sanatlar da insan." n Pascaln u gr sizde hangi dnceleri uyandryor? "Asllarna hayranlk duymadmz eylerin
benzerlerine hayranlk duymamza yol aan resim ne bo eydir!" n Kafkann u sz hakknda ne dnyorsunuz?" Sanat dorunun etrafnda uar, ama ok kararl olarak yanmama isteiyle." n Thomas Mannn u sz hakknda ne dnyorsunuz?" Sanat, bir g meydana getirmez; o, ancak bir tesellidir." n George Moreun (1852-1933) ve Tolstoyun (18281910) u szlerini karlatrnz: "Sanat demokrasinin dorudan antitezidir" (MORE), "Byk sanat eserleri herkes tarafndan eriilebilir ve anlalabilir olduklar iin byktrler" (TOLSTOY). n Romain Rolland unu yazmaktadr: "Sanat, iddeti ortadan kaldrmaldr ve bunu sadece o yapabilir. Sanatn grevi Tanrnn kralln, yani sevgiyi hakim klmaktr." n Jean Rostandn u szleri sizde hangi dnceler uyandryor? "Eer bir bilim adam bir kefi yapmam olsayd, biraz daha sonra bir bakas onu yapacakt. Mendel kaltm yasalarn bulduktan sonra tannmam olarak lmtr. Otuz be yl sonra onu yeniden bulanlarn says tr. Ama yazlmam olan edebi bir kitap, asla yazlmayacaktr. Byk bir bilim adamnn erken lm insanl geciktirir, byk bir yazarn erken lm ise onu yoksun brakr."
219
Sanat
an Goghu oynayan Kirk Douglas, Mozart canlandran Tom Hulce, Camille Claudel ve Rodini yorumlayan Isabelle Adjani ve Grard Depardieu sanatsal yaratmn birok cephesini gstermektedirler. Bergson, "Nerede sevin varsa, orada yaratm vardr" der. Yaratc, sanat eserinin byk yaratcs, resimle, mzikle, edebiyatla, sinemann diliyle, kendine zg bir dnya kurar ve kahramanlarna zerk, zgr, bamsz bir hayat kazandrr. Flaubert, "Madam Bovary
benim" demekteydi. Ama Madam Bovary onun elinden kamtr ve Jean Renoirin Madam Bovarysi artk kesinlikle Flaubert deildir. Kahramanlar, Pirandelloda olduu gibi yazarlarn aradklar zaman bile yaratclarnn ellerinden kaarlar. Yaratcnn ve onun tarafndan yaratlm olanlarn hibir zaman birbirlerine tam olarak kavumakszn nasl birbirlerini kovaladklarn gsteren sanat ve kahramannn bir ikili varl, ikiye blnmesi sz konusudur.
n Solda: Bruno Nuyttenin Camille Claudel adl filminde (1989) Isabelle Adjani ve Grard Depardieu
Sada: Vicente Minellinin Vincent van Goghun Tutkulu Hayat adl filminde (1956) Kirk Douglas
220
Sanat
eklamclk bir sanat mdr? Reklamclk denen ifade biiminden nefret eden "reklamdan holanmayanlar"n dnda kalanlar iin phesiz evet. Bununla birlikte yedinci sanat (sinema) yurttalk hakkn, sanat olarak adlandrlma hakkn zorlukla elde etmitir. ar (Tsar) parfmnn bu reklam sanat kelimesinin gz nne alnd bir kelime oyununa dayanmaktadr. Fotoraf, izgi film, iizgi roman, radyo kendi balarna ayr sanatlar olmulardr. Reklam da yle yle olmutur. Malraux, "Sanat m? O, kendisiyle formlarn slup olduu eydir" demekteydi.
221
Sanat
B
"
u, sanat deil, Bu, gerek bir sanat olamaz... "Kaba" sanat (lart brut), "hipergereki sanat", "hayata yakn" sanat, "eyasal"(chosal),
"malzemesel"/maddi sanat, sanat mdr? Jouy-en-Josasda Cartier vakfnda bulunan Armann bu heykeli, Long Term Parking (uzun sreli park etme), ok nldr.
Ama burada hangi lde bir sanat eserinden sz edilebilir? Eskiler "zevkler tartlmaz" demekteydiler, Hegel de Estetikinde bu konuyu yeniden ele almtr.
Ama onu en iyi bir biimde ifade eden Etienne Souriaudur: "Yalnz sanat, bir formle brndrlemeyenleri ifade eder."
222
DN FELSEFES
224
ONDRDNC BLM
Tanr problemi
Einstein, Avrupaya yapt bir geziden Amerika Birleik Devletlerine dnmekteydi. Hava limannda bir gazeteci kendisine u soruyu sordu: "stat, Tanrya inanyor musunuz?" Sylendiine gre nl bilgin ona u cevab verdi: "nce bana Tanrdan ne anladnz tanmlayn, Ona inanp inanmadm syleyeyim." nk "Tanr var mdr?" sorusunun cevab Tanr kelimesine verilen anlama baldr. Felsefe dilinde varolu sorusunun cevab, z hakknda sahip olunan tasarma baldr. "Tanr vardr" diyenle "Tanr var deildir" diyen arasndaki diyalog, bazen bir sarlar diyaloudur, nk onlarn ikisi "Tanr" kelimesine ayn anlam yklememektedirler. te yandan iki insan Tanrnn var olduunu savunduklarnda da zorunlu olarak ayn grte olmalar gerekmez, nk "Tanr" kelimesi her ikisinde tamamen farkl fikirlere gnderebilir. Bu balang gl hi olmazsa iin banda uzun zamandr klasiklemi bir kant, evrensel kabul kantn, tartmamzn dna atma imkann vermektedir. "Tanr vardr, nk hemen hemen btn uygarlklar, hemen hemen btn insanlar ona inanmlardr" denmektedir. Byle bir akl yrtme hemen hemen hi kantlayc deildir, nk bir doru gibi, yanl zerinde de insanlar uyuabilirler ve bir grn herkes tarafndan kabul edilmesi onun deerinin gvencesi deildir. te yandan aslnda ortada byle evrensel bir kabul de yoktur, nk "Tanr" kelimesi eskiden en eitli inanlara iaret etmi olduu gibi imdi de ok farkl grleri iine almaktadr. "Tanrnn varl lehine ve aleyhine" klasik tartmaya girimeden nce Tanry tasarlamann farkl biimlerini bilmemiz gerekir. Ayn zamanda tanrtanmazclk (ateizm) diye adlandrlan ve dar anlamda sadece u veya bu Tanr anlaynn deil, tm tanr anlaylarnn reddi anlamna gelen tutum hakknda baz bilgiler vermemiz uygun olacaktr. Gerekten burada bir glk vardr. Baka bir ad altnda ona bir yer verse de Tanry reddeden her felsefeyi "tanrtanmaz" olarak grebilir miyiz? Veya iinde Tanr kelimesinin bulunmad gerekesiyle bir sistemi tanrtanmaz bir sistem olarak grme hakkna sahip miyiz?
nce Tanrnn ne anlama geldiini bilmek gerekir
225
Tanr problemi
tan ok bu Tanry bilme, onun varln tasdik etme aralaryla ilgili bir kartlk sz konusudur. Metafizik, Tanrya ulamak iin sadece akla bavurur. Buna karlk din z itibariyle -ve bazlarna gre tamamen- kutsal bir metnin insanlara vahyedilmi olduuna inanmaya dayanr. O halde Tanrya erime yollarn ele aldmz zaman bu ayrmla megul olmamz uygun olacaktr.
Akn bir tanr
Tanrc anlayta Tanr her eyden nce evrenin yaratcsdr. O, yaratlm dnyaya akndr (yani dnyann dnda ve stndedir). O, var olan her eyin kayna, mantksal dorularn, doa yasalarnn ilkesi, ahlak deerlerinin en yksek kayna ve gvencesidir. Bu ilke, genel olarak, bir kii, mkemmel, her eye gc yeten ve ok iyi Varlk olarak tasarlanr. Bu bak as iinde Tanr bir kii ise de phesiz kendisine hitap edebileceimiz, ancak kendisini tam olarak tasarlayamayacamz akn bir kiidir. Tanr benim yaratlm snrl aklm aan sonsuz ve esrarl Varlktr.
Filozoflar ve tanrc tanrbilimcilerin Tanr hakkndaki bu tanmlarn, kitlenin Tanr hakknda sahip olduu "insani, fazla insani" imgeden, herkesten nce tanrc dnrlerin eletirdikleri o safa imgeden zenle ayrmak gerekir. Kimse, insann, Tanry kendine gl benzer bir varlk olarak tasarlama ynnde gl bir eilime sahip olduunu yadsmaz. Voltaire bu eilimi, ok etkileyici bir forml iinde dile getirmiti: "Tanrnn insan kendi imgesine gre yaratt ileri srlmektedir. nsan Tanrnn kendisiyle ilgili olarak da ayn eyi yapmtr." M VI. yzylda Kolophonlu Ksenofanes yle demekteydi: "Etiyopyallar tanrlarn siyah ve bask burunlu olarak tasvir etmekte, Trakyallar kendi tanrlarnn mavi gzl kzl sal olduunu sylemektedirler. Eer kzlerin, atlarn ve aslanlarn elleri olsayd ve eer onlar elleriyle insanlar gibi resim yapp sanat eserleri meydana getirebilselerdi, atlar tanrlar at eklinde, inekler ineklere benzer grnmde izerlerdi." Max Scheler, "Muhammedin Tanrsnn ln vahiliine alk bir eyhin banazlndan bir eyleri iinde tadn, gen Cermen halklarn Hristiyan Tanrsnn mavi gzl Kuzey Almanyal bir efi hatrlattn syleyecektir. Bylece birok tanrc filozof, Tanrnn bir sr olduu olgusu zerinde srar ederek Tanrya ilikin her trl tasarmn bo ve aldatc olduunu kabul ederler.1 Gabriel Marcel yle demektedir: "Tanrdan sz ettiimde, sz ettiim Tanr deildir."2 ou kez tanrtanmaz olduunu syleyenler, yalnzca Tanr hakkndaki safa ve insanbiimci bir imgeyi reddederler. Onlar bir vitray tanrsna, bir puta inanmay reddederler. rnein, le Dantec yle demekteydi: "Tanrtanmaz olduumu sylediimde sadece doa yasalarnn bir insandan sz eder gibi kendisinden sz etmenin mmkn olduu bir Tanrda te1 Fakat Tanrya dua eden, bir baba olarak ona hitap eden, ona aclarn ve mitlerini aan inanan, nasl her zaman onu somut olarak tasavvur etmekten, ona insani davranlar yklemekten kanabilir? Dinin tanrs ayn zamanda esrarl ve insana yakn bir Tanrdr. duard le Roynn iaret ettii gibi son derece nemli ve yaygn bir olgu udur ki Tanrya ilikin insanbiimci anlay hem felsefi bakmdan yasak, hem de dinsel bakmdan zorunludur. Bu sz sadece tanrsal gerekliin, kendileriyle bu gereklii tasavvur etmeye altm szler, kavramlar ve yoksul imgeleri sonsuz olarak at anlamna gelmektedir. nsanbiimciliin eletirisi ok klasik ve srekli olarak yeniden ele alnm olan bir temadr. Urielin Raporunda Julien Benda Efendisine yeryznde yaayan insanlar hakknda hesap vermek zere dnyaya inmi olan ba melee unlar syletir: Onlar sizin hakknzda kendi llerine gre bir tasavvur gelitirmiler; yle ki buna gre Sonsuz olann bir az, gzleri kulaklar var."
226
Tanr problemi
mellerini bulduklarn syleyen varsaymn beni kesinlikle doyurmadn kastediyorum." Bu anlamda "tanrtanmazlar" bazen "kendilerine sunulan arptlm imgede Tanrnn varln kabul etmeyi reddeden insanlar" olacaklardr (Jules Lagneau). Ancak gerekte tanrclktan baka felsefi tutumlar da vardr.1 Srasyla panteizm, gerek tanr tanmazclk (Btn tanr tanmazlar, kendilerini tanmayan mminler deildirler) ve idealist "Tanr-deer" dinini inceleyeceiz
n 2. Panteizm
Etimolojik olarak bu kelime her ey (pan) tanrdr (theos) veya Tanr her yerdedir anlamna gelir. phesiz panteizmi btn eylerde, btn hayvanlarda tanrlar gren ok tanrc fetiizmle kartrmamak gerekir. Panteistler, tersine, evrenin temel birliine inanrlar. Ancak onlara gre Tanry evrenden ayrmamak gerekir. Tanr ne evrenin yaratcsdr, ne onun dnda veya onun stndedir (akn). Tanr evrenle bir der veya evren Tanrdadr, Onun dnda deildir. Tanrnn sonsuzluu zerinde ok srar eden panteistler yaratc bir Tanr kabul etmek istemezler. Onlar yle derler: Eer Tanr sonsuz ise kendi dnda bir evren yaratmamtr, nk sonsuz olana, tanm gerei, herhangi bir ey ilave edilemez. Eer Tanrdan ayr bir evren Tanrya ilave edilirse, evren art Tanr, Tanrdan fazla bir ey olur. O zaman Tanr sonsuz olamaz. Yaratc bir Tanrya inanmak, Tanrnn sonsuzluuna hakarettir. Eer Tanr kendisi dnda bir ey yaratm olsayd, o zaman var olan her ey, mutlak sonsuzluk olmazd. O halde evren Tanrdadr, Onun dnda deildir. Tanr evrene ikindir. Bylece stoaclar Tanrnn cisim olduunu sylemekteydiler. Ancak evren denilen byk cisim hareketsiz maddeden yaplm deildi. Tersine evren, Tanrnn ruhunu oluturduu canl bir varlkt. Tanr, dnyann ruhu, her eyin iinde bulunan akld. Ruhumuzun kendisi de tanrsal nefesin bir parasndan ibaretti. Yeni-platoncu bir filozof olan Plotinosa gre tikel ve somut varlklar Tanrnn bir yaratmnn konusu deildirler, onlar daha ok tanrsal birliin alalmasdr. okluk Birden yaratm sonucu deil, Birin zamanda ve uzayda dalmas sonucu ortaya kmtr. Olu, eylerin deien ak, Ezeli-Ebedi varln daha aa dereceden bir formudur. Spinozaya gre tikel somut gereklikler, tmdengelim yoluyla ezeli-ebedi tanrsal birlie geri giderler. Nasl gen kavramndan, onun i alarnn iki dik aya eit olmas sonucu kmaktaysa, tikel eyler de Tanrnn znden kan etkilerden ibarettirler. Sonlu varlklar Tanrnn yaratmlar deildir, Onun paralar "sonsuz tzn sonlu grnmleri"dir. Tanr veya doa (Deus sive natura), bizim ilerinden ancak iki tanesini, uzam ve dnceyi bildiimiz, sonsuz sayda ana nitelie sahip olan sonsuz tzdr. nsan, Tanrnn
kin bir Tanr
te yandan lkan byk felsefi sistemleri ne geleneksel tanrcla, ne panteizme indirgenebilirler. Platon iin gerek Tanr, her eyin ezeli-ebedi rnekleri olan dealarn btndr. Ama gzlerini bu ezeli-ebedi rnee evirmi olarak kendisinin yaratmad, kendisinden nce var olan bir maddeyle dnyay meydana getiren bir Yapc da vardr. Aristoteles iin Tanr, saf dnce, dncenin dncesidir (nosis noeses). Tanr sadece dnyay yaratmamakla kalmaz, o ayn zamanda kendisinden aada bulunan dnyay bilmez. Buna karlk dnya, modeline ve ereine ynelir gibi Tanrya ynelir. Bylece Aristoteles iin Tanr dnyay bilmeksizin- "kendisine ynelen bu dnyann hareketsiz hareket ettiricisidir". Aristotelesi yorumlayan Ravaisson yle demekteydi: "Dnya kendisini dnen bir dnceye asl olan kendisini dnmeyen bir dncedir."
227
Tanr problemi
bir parasdr. nsann ruhu sonsuz dncenin bir n, bedeni ise sonsuz uzamn son derece kk bir parasdr.1
Hegelci panteizm
Panteizme yeni bir biim altnda XIX. yzylda Hegelde de rastlamaktayz. Hegel iin Tanr, nceleri doada uyku halinde bulunan, btn eksiksizlik ve parlakl ile ancak en sonunda kendini gstermek zere yava yava tarihte gerekleen mutlak ruhtur. Tanr nceden verilmi deildir, o kendisini insani kltrn rnlerinde aama aama gerekletirir. O halde Tanr nce, ileriye doru gitmekte olan insan ruhunun kendisidir veya daha doru olarak, geliimleri iinde, kltrn ve insani eserlerin kendisine doru yneldikleri mutlak bilgi, ideal snrdr. Aknln, tenin geleneksel roln, burada, gelecek stlenmektedir. O halde gerek aknlk yoktur. Tanr tarihin iindedir. Tarihin gerekletirdii deerler dnda deerler yoktur. ki halk, iki uygarlk attklarnda zafer kazanan halk veya uygarlk gerekte ruhun oluunun bir ann temsil eder. "Hak", muzaffer olan gle; "deerler", dnyann gidiiyle ayn ey olurlar. Tarihin sonunda baz halklar mahkum edecek, bazlarn balayacak son bir yarglama gn olmayacaktr. Tanr, tarihin dnda ve stnde olan akn bir yarg deildir. O, tarihin kendisidir, oluta gerekleen eydir: "Dnya tarihi dnyann en son mahkemesidir". Bununla birlikte evrende fiilen gerekleen ey, u anda zafer kazanan ey, tanrsal zn kendisinden ibaret olduu ey deildir, nk Tanr kelimenin, gerek anlamnda var olan deil, olacak olandr. Hegelden itibaren bu Tanr anlay, eitli biimler altnda byk bir baar kazanacaktr. Tm ada ilerleme felsefesi hegelci sistemden esinlenmitir. Onun Hristiyan dncesine uyarlanm bir dier yanksn Teilhard de Chardinin evrimciliinde veya air Rilkenin dncelerinde bulmaktayz: "Tanrnn gelecek olan, ebedi olarak gelecek olan olduunu, bizim yapraklar olduumuz bir aacn tam olgun meyvesi olduunu neden dnmeyelim? Meydana gelen her eyin bir balangc olduuna inanmyor musunuz? Bu Tanrnn kendisinin balangc olacak deil midir? Eer peinden kotuumuz ey oktan tarihe karm bir varlksa onun arkasndan komamzn ne anlam vardr?"
Aslnda hegelci panteizm z itibariyle ift anlamldr ve iki ekilde yorumlanabilir: Ya bu kendini gerekletiren Tanr, insan zihninde srekli ilerleme iinde olan "idealin bir kategorisi"nden ibarettir (Renan) ve bu durumda insan bir yaratk olmaktan kar ve kendisi araclyla o idealin gerekletii ey, baka bir deyile Tanrnn kendisinin yaratcs olur veya Tanr, Oluun, -her aamasn daha nce gelen anlarla aklamamz mmkn olmayan, tersine her aamas kendisinden sonra gelen eyi hazrlayan, yalnzca mut1 Yahudi-Hristiyan tanrclkla (dnyann ve insanlarn yaratcs olan Tanr) panteizm (Tikel eyler Tanrnn ksmlarndan baka bir ey deildirler) arasndaki bu ztlk dinsel tutumun kendisinde, rnein sevgi anlaynda da devam eder. Panteist bir sistemde insann Tanry sevmesi anlalabilir (nk Tanr varln btndr), ama insann yaknn sevmesi pek anlalamaz (nk yakn Tanrnn bir dalmasndan, paralanmasndan baka bir ey deildir). Tanrnn tikel varlklar sevmesi ise daha da az anlalabilir bir eydir (nk Tanr bir ahs deildir, tikel varlklar ise onun ikin birliinin alalmas, azalmasndan baka bir ey deildir) (Spinoza Etikasnn beinci ksmnda XIX. teoremi kantlarken yle der: "Tanry seven kiinin Onun tarafndan sevilmeyi arzu etmesi imkanszdr"). Bireysel varlklarn balangtaki birliin paralanmasndan meydana geldii panteist bir metafizikte sevgi, ancak kaybolmu birlie duyulan nostaljik arzu olabilir. Bir bireye kar duyulan sevgi ise bir snrlama, tikel bir varlk iine "gmlme" olacaktr. Buna karlk tanrc bir dncede yaratlm insanlarn kendilerinin bir deeri vardr; sonsuz Varlka duyulacak sevgi, Tanrnn kendisinin sevdii insanlara kar duyulacak bir sevgiyi dlamaz. Aziz Yuhanna yle demekteydi: "Eer biri Tanry sevdiini sylyor ve kardeinden nefret ediyorsa o bir yalancdr. nk grd kardeini sevmeyen grmedii Tanry sevemez". Kurtulu tikelden tmele kata, yaratm eyleminin kendisinin yapt eyi bozmakta bulunmaz. Yaratlm insanlarn bir zerklii ve pozitif deeri vardr.
228
Tanr problemi
lak bilginin bilincinde yeniden ortaya kmak zere tarihte kendine yabanclaan dea tarafndan ynetilen Oluun- balangcnda fiilen var olan deadr. Ancak sadece Hegelin panteizmi deil, her panteizm ift anlamldr. Panteizm, Tanr ve dnyay birbirinden ayrt etmeyi reddetmedir. Bu ise iki ynde anlalabilir. Ya sadece Tanr gerektir, spinozac terimlerle sylersek, var olan sadece "yaratc doa", tzn birliidir ve okluu iinde eitli olan somut dnya, "yaratlm doa" sadece grnte vardr. Bu, dnyann kendisinin yalnzca bir rya olmasna karlk gerekten var olann sadece Tanr olduunu ileri sren Asya panteizmidir. (Bu anlaya akozmizm, yani kozmosun, evrenin var olmadn ileri sren reti denebilir.) Veya bunun tamamen tersine, sadece evren gerektir. Dnya, var olan eylerin toplamndan baka bir ey deildir. Bu durumda Tanr her eyi ifade etmek iin kullanlan bir kelimeden, bo bir kelimeden baka bir ey deildir. Ve panteizm burada klk deitirmi bir tanrtanmazclktr. "Eer her ey Tanr ise Tanr hibir ey deildir." Gerekten panteizm, tanrtanmazclktan, yaratcyla yaratlm arasndaki ayrm hayli zayflatmakla birlikte belli bir lde korumas bakmndan ayrlr. Stoallarda dnya ruhu dnya ile ayn ey deildir. Dnya ruhu, dnyay "geren", ona yap ve hayat veren eydir. Plotinos birle ou birbirinden ayrt eder: ok, Bir tarafndan yaratlmamtr, ondan "km"tr. Spinozada "yaratlm doa" "yaratan doa"nn yaylmasdr. Hegelde deann tarihin aknn dnda bir varl olmamakla birlikte, dnya tarihinin gerek, somut ak, kendisi altnda bulunan ve kendisini aklayan deadan ayrt edilir. Bylece panteist zm, zayf bir tanrclkla saf ve basit bir tanrtanmazclk arasnda kalmaya mahkum olarak, her zaman bir ift anlamllk gsterir.
n 3. Tanrtanmazclk (ateizm)
Bu, Tanrnn btnyle inkardr: Dnya akn bir varlk tarafndan yaratlmamtr; bir i birlikten, kendisinin gelimi hali anlamna gelecei bir ilkeden de kmamtr. O bir eree, kendisinin sonu ve gelimi hali olarak nceden konulmu bir hedefe doru ilerlemez. Maddenin herhangi bir yaratc neden veya yaratc nedene benzer bir ey tarafndan aklanmaya ihtiyac yoktur. Madde ezeli-ebedidir1, onun ne ba vardr, ne sonu. Evrendeki tm olaylar, zellikle insann varl ve tarihi, hareket halinde olan maddenin geliim yasalarndan hareket ederek aklanabilir. Maddeden km olan insan yava yava onun bilincine varmtr ve evrende nihai olarak eriilmesi imkansz hibir sr yoktur. Bu, zellikle marksistlerin bak asdr. O halde dar anlamnda tanrtanmazclk materyalizmi ierir.
Materyalist tanrtanmazclk
n 4. Bilinemezcilik (agnostisizm)
Bu terim, ounlukla, sadece Tanr hakknda hibir fikre sahip olunamayacan dnenleri deil (Sully-Prudhomme Tanry "anlamadm eyi anlamam iin bende eksik olan ey" olarak tanmlamaktayd) ayn zamanda bu dnceye Tanrnn var olup olma1 Tanrtanmazlar, zellikle marksistler, bu ifadeden holanrlar. Belki bu anlamda "ezeli-ebedi" ifadesi yerine "srekli, devaml" ifadesini kullanmak daha iyidir. nk tanrbilimin geleneksel terminolojisinde ezeli-ebedi her zaman devam eden deil, zamann dnda olan anlamna gelir.
229
Tanr problemi
dnn bilinemeyeceini ekleyen kiileri iaret etmek iin kullanlr. Tanrtanmazclardan farkl olarak bilinemezciler, evreni esrarl bulurlar. Evrenin yaratlm olmas veya bir balangca ve sona sahip olmamas, ayn lde kavranlamaz eylerdir. Pozitivist Littr mutlan, "kendisine dalmak iin ne teknemiz, ne yelkenimizin olmad okyanus" olduunu sylemekteydi.
n 5. "Ruh dini"
Dorular ve deerlerin kayna olarak Tanr
Baz filozoflar, onda hakikatlerin ve deerlerin kaynan bulmalar bakmndan insan ruhunun kendisine Tanr adn verirler. Bu gelenek zellikle XIX. ve XX. yzyl Fransz idealizmi, Jules Lagneau ve Leon Brunschvicgin idealizmlerinden oluan gelenektir.1 Lagneaunun bak as yle zetlenebilir: Tanr, kelimenin gerek anlamnda var deildir. Tanr, deerdir; var olan deildir, olmas gerekendir; bir varlk deildir, bir taleptir. Var olan her ey snrldr, bamldr, ama dncemiz mutlak deer kavramna ykselebilir. Tanrnn var olduuna inanmak, Tanrya hakaret etmek, onu dondurmak, bir eya gibi ortaya koymaktr. Tanr varlk deildir, bir deerdir. Varolu Tanr iin bir tr kirlenme olacaktr. Sonu olarak Tanrnn tanrsalln korumak iin varlndan vazgeilecektir. te yandan bu "deer-tanr", elikiye dlmeden inkar edilemez. nk "Deerler yoktur" diyecek kadar ahmak biri, "Deerler yoktur" demenin, gizil olarak, deerli bir ey olduunu dnr ve bylece deeri inkar ederken onu tasdik etmi olur. Kendi zerine dner dnmez, kendi zerinde dnr dnmez her dnce, dncenin ilk ve ana tasdikinin dncenin deerini tasdik etmek olduunu kefeder. te dncenin kendisiyle kefedilen dncenin bu mutlakl, Tanrdr. Leon Brunschvicg iin Tanr, ruhumuza ikin olan dorunun ve adaletin ilkesidir. Bu idealizm, ounlukla denilenin tersine, bir panteizm deildir, nk burada Tanr doaya zde klnmamtr. Ruh, maddenin, eylerin varlnn hesabn vermek zorunda deildir; nk madde, ruhun altnda, bir eit ona layk olmayan eydir. Tanr, maddenin deil, dorularn ve deerlerin kaynadr. Brunschvicgin panteizmle ortak olarak paylat ey, Tanry akn bir varlk, bir kii olarak grmeyi reddetmesidir. Tanr ruhun, onun dnda bulunan, ona akn olan, esrarl bir kayna olmayp, ruha ikindir. Bilincin kayna olan Tanr bir kii deildir. "Tanr sevgidir" dendiinde bundan Tanrnn bizi yaratm olan ve bizi seven esrarl bir kii olduunu deil, basit olarak "bizde seven" ey, kar peinde komayan bir sevginin ruhsal ilkesi olduunu anlamak gerekir. Bu nedenle dolay Brunschvicg bir tanrtanmaz olarak grlmeyi istememektedir. Kiisel ve yaratc bir Tanrya inanmay reddetmek, ona gre, tanrtanmaz olmak deildir, tersine daha saf bir inanc, bu ikin Tanrya, "sembollerin bolluu, dualarn vgs, trensel debdebelerin ihtiam ile kendisine tapnlmayacak yoksul, plak Ruh-Tanrya" inanmay kabul etmektir. Brunschvicge gre, tam tersine, bir kiilik olan, yaratc ve dllendirip cezalandran bir tanrya olan inan insan biimcilik ve puta tapma ile lekelenmitir ve ruh-Tanry gzden karmas bakmndan tanrtanmazdr.
1 Brunschvicgin Spinozadan, Lagneaunun Descartes ve Kanttan esinlenmelerine karlk bu iki filozof esasta Tanr konusunda ayn grtedirler. Tanr, ruhtur ve bu ruh evrensel dorular ve deerleri kavramas bakmndan insan ruhudur.
230
Tanr problemi
Grld gibi filozoflarn Tanr hakknda sahip olduklar anlaylar ok eitlidir. Geleneksel Tanrnn varl problemini ak bir ekilde tartmak iin , hangi Tanr anlayndan sz ettiimizi bilmemiz gerekir. Bundan dolay bundan sonra gelecek sayfalarda sz konusu olann tanrclk olduunu, yani yaratc ve akn, her eye gc yeten, mkemmel, doa yasalarnn ve (mantksal, estetik, ahlaksal) deerlerin kayna olan bir Tanrnn, kiisel bir Tanrnn, byk bat dinlerinin ve tanrc filozof ve tanr bilimcilerin Tanrsnn varl problemi olduunu akla kavuturalm.
Marksist kant
231
Tanr problemi
dan baka bir ey deildir. Tanrnn ve te dnyann varln inkar etmek, o halde, insan iin kendi maln yeniden ele geirmesinden baka bir ey olmayacaktr. Marx, Feuerbachn temalarn benimseyerek akla kavuturur: Dnya zerinde insann insan smrmesiyle insani deerler ayaklar altna alnmtr. O zaman bu deerler dinsel masallar biiminde ge yanstlr. nk Marxa gre din "halkn afyonu, kalpsiz bir dnyann kalbidir".1 Smrenler yeryznde smrdkleri insanlara, kendilerinden mahrum ettikleri nimetleri te dnyada vaat ederler.
Durkheimdan Freuda
Tanrya inanmayann nnde baka dolayl eletiri sistemleri de vardr. O, Freuda da bavurabilir. Freud kendisine tanr inancnda ocuun babaya kar sevgisinin bir aktarmnn, adil, iyi ve her eye gc yeten bir babann korumas altnda ocuklua nostaljik bir dnn sz konusu olduunu gsterecektir. "Babann l, Tanrnn douudur". O Bergsondan da bir eletiriyi dn alabilir. Bu, aslnda Ahlak ve Dinin ki Kaynann yazarnn statik dinleri, sosyolojik biimlerinde donmu olan ilkel dinleri aklamakta kulland bir eletiridir. Buna gre lm korkusu, bilinli bir varlkta, gelecee inan duygusu tarafndan telafi edilen bir kayg yaratr. Baarszlk korkusu, insanlarn iyiliini isteyen bir gce inanmayla telafi edilir. Dinsel inanlar basit olarak akln berrak grnn insan kntye gtrecei eye (lm korkusuna, nceden kestirilemeyen eylerin yaratt ylgnla) kar igdnn kendini savunma tepkisidir. O halde din, ruhun hayatnn bir an deil, yaama igdsnn hizmetinde olan bir aratr. Dinsel mitolojinin herhangi bir doruluk deeri yoktur, biyolojik bir ilevi vardr.2 Bergsonun ilkel dinlerde gzlemledii dinin efsane yaratma ilevi budur. Nihayet inanmayan bir kii Durkheimda da (Dinsel Hayatn lkel Biimleri) silahlar bulacak ve tanrcya yle diyecektir: "Tanr sembolik ad altnda siz, sizi aan, sizi kendi zerinize ykselten toplumun bilincine varyorsunuz. (Toplumsal hayatn seremonilerinde birey teselli edici ve glendirici bir etkinin kendisine nfuz ettiini hisseder.)
Psikolojizm hakknda ne dneceiz? Jean Lacroixnin dedii gibi, ister din ve ahlak vaizlerinin, ister Tanrya inanmayanlarn psikolojizmi olsun, her psikolojizm "kantlara kantlarla kar kmay reddeder, bir sistemi dorudan bir tarzda gerekelerle sarsmaya deil, biyolojik, psikolojik ve toplumsal temellerini gstererek ykmaya alr". Bylece psikolojizm metafizik soruyu cevaplandrlmam brakr. phesiz eer metafizik tercihlerimizi, gerekten onlara karmas mmkn olan tm duygusal veya toplumsal motiflerden arndrmak zere, onu kendimize uygularsak bu eletiri yntemi verimlidir. Ama bu yntemin kapsam tamamen psikolojiktir. Bay Dupontun kendini rahata tutkularna brakmas iin tanrtanmaz olmas mmkndr. Bay Durandn ise lmden korktuu iin tanrya inanyor olmas mmkndr. Bu bize bay Dupont ve bay Durant
1 Aslnda dini inancn en gl olduu grup genel olarak yoksul proleterya deildir. Marksistler bunu kabul ederler ve dncelerini ylece akla kavutururlar: Din korku iinde olan, kendilerini tarihin mahkum ettiini hisseden toplum snflarna aittir. Buna karlk gl ve mit dolu, ykselmekte olan snflar dinden vazgeebilirler. XIX. yzylda yenilmi olan soylular snf ve ezilmi olan halk arasnda dindarlk yaygnd. Buna karlk burjuvazi voltaireciydi. Daha sonra ii snf kendi gcnn bilincine vardnda ve burjuvazi gelecekten korkmaya baladnda bu kez burjuvazi dine snd. Bu olgu bir marksiste u sz sarf ettirmitir: "Bay Homais epeyidir dine dnd, nk her grevde eczanedeki kalfas karsnda titriyor ve eczanelerin devletletirileceinden korkuyor." Dostoyevskinin bir kahraman "nsan Tanry kendini ldrmemek iin yaratmtr" der.
232
Tanr problemi
hakknda birok bilgi verir, ama Tanrnn varl problemini zmemize katkda bulunmaz. Dolaysyla bu konuda her iki grubun grlerini dinleyerek bu problemi dorudan ortaya koymamzn zamandr.1
233
Tanr problemi
liini, muntazam harekette bulunan bir cismin hareketini koruduunu kabul etmekteyiz (Eylemsizlik ilkesi). O halde muntazam hareket de hareketsizlik kadar doaldr. ada dinamik iin hatta hareketsizlik, hareketin zel bir halidir. Ksaca aristotelesi kant Galile-ncesidir
Kantn eletirisi
Nedensellie dayanan kant (neden ve eserler dizisini sona erdirmek veya daha dorusu balatmak iin bavurulan Tanr), Kant tarafndan eletirilmitir. Kanta gre akl, nedensellik ilkesini, nedensellik "kategorisi"ni meru bir tarzda veya meru olmayan bir tarzda kullanabilir. Eer ben "Bir metal ubuun stlmas, bu metal ubuun genlemesinin nedenidir" dersem, nedensellik kategorisini doru bir biimde kullanm olurum. nk bu iki olay, stma ve genleme, bana deney tarafndan verilmitir ve insan zihninin onlar nedensellik kategorisiyle birletirmekten baka yapacak bir ii yoktur. Ancak akl, Tanrnn evrenin nedeni olduunu ileri srdnde bu bantnn tek bir terimi -evren- bana deney tarafndan verilmitir, dieri, yani Tanr ise tmyle varsaylan bir eydir. Akl, deney tarafndan verilen iki olay birbirine balamak iin nedensellik kategorisini kullanma hakkna sahiptir, ama olaylarn dnda, gerek deneyin dnda bulunan bir eyi tasarlamak zere nedensellik kategorisini ktye kullanma hakkna sahip deildir.1 Nedensellik ilkesi, bir kefe davet ilkesidir, bir uydurmaya izin verme ilkesi deildir. Kantn bir yorumcusunun dedii gibi, "Nedensellii dnyada arama hakkmz vardr, ama dnyann kendisiyle ilgili bir nedensellik icat etme hakkmz yoktur". Brunschvicg de benzeri bir eletiri ortaya koymutur: Dnya neden vardr? Bunun iin Tanr yardma arlmaktadr. Ama nedensellik ilkesinin talepleri Tanr iin de bir neden istemeye bizi itmeyecek midir? "Yaratlmam bir yaratcnn varl, kendisi adna yokluktan bir ilk nedeni karmaya muvaffak olmakla vndmz ilkeyle ak bir eliki meydana getirmektedir." Eer nedeni olmayan bir Tanr kabul ediyorsak daha basit olarak nedeni olmayan bir dnyay da kabul edebiliriz.
Bu, ok eski ve ok nl bir kanttr. Dnya, en yksek bir zekann eseri gibi grnmyor mu?2 Bir iein, bir manzarann gzellii, tesadfi bir birlemenin mi rndr? Canllarn organlarnn, rnein (optik bir aletle sinirsel bir aleti uyumlu bir ekilde birletiren) gzn oluumu, tesadfn, yani hibir ama gtmeyen mekanik nedenlerin ilineksel bir birleiminin sonucu olabilir mi? phesiz matematikiler, kuramsal olarak btn birleimlerin mmkn olduunu ve herhangi bir birleimin ortaya kabileceini syleyebilirler. rnein, daktilolarn zerindeki tulara herhangi bir srayla basacak maymunlar tesadfen lyaday yeniden yazabilirler. Ama bu kuramsal imkan, pratikte muhtemel deildir. Gerekten dnyann dzeni, btn olaylarn varlk koullarn bir ama dorultusunda bir araya getiren zeka sahibi bir ilk nedenin var olmasn gerektirmektedir. Bu ereksellie dayanan kant veya bazen (Yunanca "erek, ama" anlamna gelen telos kelimesini kullanarak) dendii gibi teleolojik kanttr.
1 Bu varsaymda Tanr dorulanamaz bir tezin konusu, olaylar aklama iddiasnda olan ancak kendisini kantlamann imkansz olduu salt bir varsaym olacaktr. Laplace, "Tanr m? Benim byle bir varsayma ihtiyacm yok!" demekteydi. Voltairee bkz. "Evren beni zor duruma sokuyor ve bu duvar saatinin var olduu, ancak onu yapan bir saatinin olmadn dnemiyorum".
234
Tanr problemi
Bu kantn sadece bir i amalln varlna (her organizmann i yapsnn uyumu) deil, ayn zamanda d bir amalln varlna (Evrenin tm ksmlar birbirleri iin yaratlmtr: daha zel olarak her ey, yaratmn hkmdar olan insan iin yaratlmtr) dayandna iaret edelim. O halde bu kant sadece evrenin belli bir plana gre dzenlenmesini deil, ayn zamanda bu dzenlemenin kusursuz olduunu, bu dzenin doru ve iyi olduunu varsaymaktadr. Eski Ahitteki Yaratl kitabnda dendii gibi, "Tanr yapt her eyi grd. Onlar ok iyiydiler". O zaman bu kant, evrende ktln varl ad altnda, ana bir glkle karlamaktadr. Doada ac ve dzensizlik yok mu? Canl varlklar mcadele iin ok eitli ve korkun saldr ve savunma silahlaryla donatlm deiller mi? Eer iekler gzlerimizi bylemek iin varsalar, peki bize ac, hastalk ve lm getiren virsler niye var? Victor Hugo, bir Jacques Prvertin esinini nceden haber veren msralarda unlar sylemekteydi: "Dnya lmn kaynat ve yaratklarn gruplar halinde birbirlerini yedikleri bir bayram yeridir" Brunschvicg, kelimenin neroncu anlamnda "sanat tanr"dan sz etmekteydi (Neron bir sanat olduunu iddia ediyordu ve Roma yangnnn manzarasn hayranlkla seyretmekteydi). Ancak bu korkun, ktnn varl problemi hibir yerde Kitab- Mukaddeste, Eyp kitabnda olduu kadar etkileyici ve derin bir ifade bulmamtr: "Kadndan doan insan az bir sre yaar. Gl gibi doar ve ba koparlr." Genellikle ktnn varl problemi bir ikilem biiminde ortaya konur: Ya Tanr, her eye gc yetendir. O zaman eer istemi olsayd kty ortadan kaldrabilirdi. Demek ki istememitir, o halde o btnyle iyilik deildir. Veya Tanr, btn iyilii iinde her trl ktl ortadan kaldrmay istemitir. Eer bunu yapmamsa bunun nedeni ona gcnn yetmemesi olmutur. Kt ortada olduuna gre, Tanr ayn zamanda nasl hem sonsuz derecede iyi, hem sonsuz derecede gl olabilir? Tanrbilimciler Tanry bu ikili gszlk ve kt niyetlilik phesinden kurtarmak istemilerdir. Onlar Tanrnn avukatln stlenmilerdir. Tanr savunmas denen eyin konusu budur. Tanrdan her trl pheyi uzaklatrmak iin en basit olan ey, ktnn ister dorudan doruya (insann baka insanlara yapt ktln sorumlusu olduu durum), ister dolayl olarak (Tanrnn insanlar ilemi olduklar gnahlardan tr cezalandrmas durumu ) insann hatas sonucu ortaya ktn kabul etmek olmayacak mdr? Ancak btn bunlarda insan evrene kendi psikolojisini yanstmakta deil midir? Etikann birinci kitabnn ek ksmnda unlar yazan Spinozann gr buydu: "nsanlar her eyi bir ama uruna, yani elde etmek istedikleri bir fayda iin yaparlar (...) Kendilerinde ve kendilerinin dnda kendileri iin faydal olan elde etmelerine yarayan birok arala, rnein grmek iin gzlerle, tmek iin dilerle, beslenmek iin bitki ve hayvanlarla, kendilerini aydnlatmas iin gnele, balklar beslemesi iin denizle karlatklarnda, bunun sonucu onlarn doadaki her eyi kendi yararlarna tahsis edilmi aralar olarak gz nne almalar olmutur (...). eyleri aralar olarak gz nne aldktan sonra onlar bu eylerin kendi kendilerine meydana gelmi olduuna inanamamlardr. Ama kendileri iin hazrlama alkanlnda olduklar aralardan hareketle, doada her eyi inTanr savunmas: ktden sorumlu olan insan deil midir? Ktnn varl
235
Tanr problemi
san iin dzenlemi, her eyi onun kullanm iin yapm olan bir veya birden fazla efendinin var olduu sonucuna gemilerdir (...) Doann bize salad ok sayda avantaj yannda baz olumsuz eylerle, frtnalar, yer sarsntlar, hastalklarla da karlamlardr (...). O zaman tm bu kt eylerin Tanrlarn insanlarn kendilerine kar yapm olduklar hakaretlere, yani oluturduklar dinlere kar ilemi olduklar sulara sinirlenmelerinden tr balarna geldiine karar vermilerdir. Deneyin her gn bunu yalanlamasna, bir sr rnekle iyi ve kt eylerin dindar veya dinsiz insanlarn bana hibir ayrm yapmakszn geldiini gstermesine ramen, bu nyarglarndan vazgememilerdir."
lk gnah
Problem daha nce Kitab- Mukaddes tarafndan da gl bir biimde ortaya konmutu: Bana gelen felaketlerin altnda ezilmi olan Eyyb ne Tanrya kar bir gnah ilediini, ne adalet konusunda grevini yerine getirmediini dnmektedir. Bu durumda bana gelen felaketler ona haksz, utan verici grnmektedir. Tanr iyiyse, iyi insanlar neden ac ekmektedirler? Pascal buna yaratmn balangtaki uyumunu bozan eyin ilk gnah, Ademin gnah olduu ynnde cevap vermektedir. Bizler de Ademin ocuklar olarak bu gnahn ykn ekmekteyiz. Ancak bunu ne ekilde anlamalyz? lk olarak doa yasalar gerei gemite yaplan bu yanln sonularna maruz kaldmz dnebiliriz. Ama Tanr, masumun bana bela gelmesini nasl istemi olabilir? O zaman sadece ilk gnahn sonularn deil, ayn zamanda Ademin kendisinin sorumluluklarn da miras olarak aldmz kabul etmemiz gerekir. Pascal "Sulu domamz gerekmektedir, yoksa Tanr zalim olacaktr" demekteydi. Ancak bir sorumluluu miras olarak almak ne demektir? Brunschvicg burada, biyolojik olanla ruhsal olann birbirine kartrldn sylemekteydi.
Gerekten, Tanr savunmasnn nnde tek bir yol kalmaktadr: Ktnn yalnzca bir grnt, bizim snrl aklmz aldatan bir yanlg olduunu sylemek. Bilindii gibi, Leibniz bunu gstermeye almtr. Ona gre kt, greli bir eydir. O ancak parlakln ortaya kard iyiye gre bir anlam ifade eder. Bylece ressamn tablosunda glgeler, n deerini ortaya karrlar. Ve eer evrende uyumsuzluklar gryorsak, bunun nedeni evrenin senfonisini btnnde kavramamamzdr. Dnyadaki her olay hakl karan, onun btndr. oke olmamzn nedeni, yalnzca btnn bir anlam verdii tablonun ancak bir yann, bir ayrntsn grmemizdir. Leibnizci bu "iyimserlik" ok eletirilmitir. Dmanlar, Candidede Voltairein yapt gibi, dnyadaki btn sefaletleri hatrlatmak ve onlar iinde insan en ok isyan ettirenleri ortaya koymakla yetinerek bu iyimserlikle alay etmilerdir. Daha Leibnizin kendi zamannda Malebranche, beyni olmayan ocuklar gibi hilkat garibelerinin genel olarak yalnzca birka gn yaadklar ve ancak anneleri ve ebeler tarafndan grldkleri halde nasl olup da evrenin uyumunu ortaya karacaklarn kavrayamadn sylemitir. Ama bu eletiriler Leibnizin kantlarna bir cevap tekil etmezler, nk Leibniz, ktnn grntsn bizim bilgisizliimizle aklamaktadr. te yandan bilgisizlie bavurmann pozitif bir hakl karmak olmad da bir gerektir.
Kt yoktur
Aziz Thomas ve baz Yeni-thomaslarn zm ilgintir. Onlara gre kt, varolma kelimesinin dar anlamnda var deildir. nk ktlk bir olumsuzlamadr. Krlk bir ktlktr, ancak o grmenin yokluudur. Ayn ekilde gnah hibir zaman yaplan bir eyde deildir, yaplmayan, ihmal edilen bir eydedir. Var olan her ey, var olmas bakmndan, iyidir ve kt, her zaman bir varln yokluudur. Jacques Maritain, ktnn "var ol-
236
Tanr problemi
mama anlamna gelen olan hastalk" olduunu syler ve Nietzschenin bir szn tekrar ele alan Pre Sertillanges "eytan, Tanrnn bo durmasndan baka bir ey deildir" der. Peki bu yokluun nedeni nedir? Varln tamlndaki bu eksik, bu boluk niindir? Panteist bir sistemde bu soruya cevap vermek imkanszdr, ama yaratmc bir bak as iinde buna cevap vermek kolaydr. Dnya, Tanr deildir, yaratlmtr. Bu, onun snrlar olaca, iinde yokluun bir alannn bulunaca anlamna gelir. Dncelerde Victor Hugo yle der: Tanr dnyay yarattnda Onu parlak, iyi, olaanst, hayranlk verici, Ama kusurlu kld. Eer yle olmasayd Yaratk yaratana eit olaca iin Kaybolan Sonsuzda bulunan bu mkemmellik Tanryla karacak, onunla bir olacakt Ve yaratlanlar ok parlak olacaklar iin Tanrya geri dnecekler ve var olmam olacaklard O halde sonuta, evrenin Tanr olmamasndan tr ktnn varl aklanabilir. Bu kuram bizim snrlarmz aklayabilirse de (rnein sonsuz bir akla sahip deiliz), gerek bir varla sahip olan aclarmz aklayamaz. Snrl yaratklar olarak kalmaya devam etmekle birlikte daha az ac duyacamz bir ekilde yaratlm olmamz, Tanr iin mmkn deil miydi? Bundan dolay, bugn btn Tanr savunmalar biraz addrlar. Bugn Tanrya inanan biri basit olarak ktnn ac verici bir sr olduunu, imann ona tahamml etmeye yardmc olacan, fakat onun aklama anahtarn vermeyeceini kabul edecektir. Dnyada ktnn gerek varlnn kabul edilmesi lsnde, ondaki ereksellik veya dzenden hareket ederek, Tanrnn varln ortaya koymaya alan kantn gc azalmaktadr. Tanrtanmazc iin kt problemi diye bir ey bir ey yoktur. Tanrbilimcilerin doru bir biimde iaret etmi olduklar gibi, tanrtanmaz, dnyadaki ktlklerden varlna inanmad Tanry sorumlu tutmaya kalkarsa tutarsz olacaktr. O olsa olsa Stendhaln u nl szn tekrar edecektir: "Tanrnn tek mazereti, var olmamasdr."
Tanr savunmasndan vaz geilmesi
n 3. Ontolojik kant
Bu kant, XI. yzylda Aziz Anselmus tarafndan ortaya atlm ve Beinci Dncede Descartes tarafndan tekrar ele alnmtr. O, Tanr kavramnn kendisinden Tanrnn varln karmaktan ibarettir. Bu kant ok basit olarak yle ifade edilebilir: Mkemmel bir varlk fikrine sahibim. Bu varlk, eer var olmasayd, mkemmel olmazd. O halde vardr. Baka deyile btn mkemmelliklere sahip sonsuz bir varlk fikrine sahibim.Varolu bu mkemmelliklerden biridir. O halde onun var olmas gerekir. Aziz Anselmusun kant, XIII. yzylda Aziz Thomas tarafndan eletirilmitir. Aziz Thomas yle der: Bir fikirden bir varolua, basit bir kavramdan gerek bir varla geemezsiniz. Bu haksz bir biimde mantktan ontolojiye gemektir. rnein, zihninizde zerinde mutlu insanlarn yaadklar adalar, periler veya cinler tasarlayabilirsiniz. Bunlar sadece bir fikirdir ve bir fikir, konusu olan eyin varln iermez. Onlar hayal etseAziz Thomas tarafndan eletirilen Aziz Anselmus
237
Tanr problemi
niz de zerinde mutlu insanlarn yaadklar adalar var deildir. phesiz mkemmellik fikri, dierleri gibi bir fikir deildir. O, mutlak olanla, mmkn olan btn niteliklere sahip olan bir varlkla ilgili bir fikirdir. Mkemmel varlk fikrinin, mkemmel varln varolmas fikrini ierdiini kabul etmemiz gerekir. Ama bu akl yrtme bizi fikirlerin alan dna karmaz ve mkemmel Tanrnn var olduunu kesinlikle kantlamaz.
Kant tarafndan eletirilen Descartes
Kant, Descartesn ontolojik kantna benzeri eletiriler yapmtr. O yle demektedir: Varolu bir mkemmellik, bir kavram, nesnenin dier nitelikleri gibi bir nitelik deildir. Zihnimizde bulunan "yz taler" (on bin frank diyelim) kavramyla czdanmzda gerekten var olan yz taler kavram arasnda hibir fark yoktur. Tek fark birinci durumda bu yz talerin gerekte var olmamas, ikinci durumda ise var olmasdr. Ve bir varolu, tanmlanan, bir kavramdan karlan bir ey deildir, saptanan, kendisiyle karlalan bir eydir. "Bu sandalye vardr" dediimde var olma olay sandalyenin tanmndan karlamaz. Sandalyenin varln onun tanmndan zmleme yoluyla karamam. Varolu, kavrama kendi gerekliini ekler. Kant, "Bir varlk yargs hibir zaman analitik deildir, her zaman sentetiktir" dediinde bunu dile getirir. Kantn eletirisi, Descartesn kantna kar kesin sonuca gtrc nitelikte midir? Bazlar buna kar kmtr. Descartes mkemmel Varlkn tanmndan onun var olduunu karmaktan ok, kendi dncesinde kendini aan sonsuz bir varln deneyimine sahiptir. O, kendisinden haksz olarak bir varoluu karmak zere soyut bir zden hareket etmemektedir, dncesinde sonsuz bir eyin varln kefetmektedir. Ancak bu ekilde takdim edildiinde de kant gcnn bir ksmn kaybetmektedir. nk zihnimde kendisiyle karlatm bu sonsuzun, kiisel bir Tanr olarak nitelendirilmesi zorunlu deildir.
n 4. Ahlaksal kantlar
Ahlaksal bir talep
Birok insan, Tanrnn varln tasdik etmede mantksal bir talepten ok, ahlaksal bir talebin varln grmektedir. Onlar yle demektedirler: Sadece Tanrya inan, hayatmza bir anlam verir ve ahlak bilincimizi tam olarak doyurur.1 rnein, Kant, Tanrnn varlna ilikin geleneksel kantlar acmasz bir ekilde eletirmesine ramen sonunda ahlak planna ait gerekelerle onun varln talep etmeye gitmektedir. Bu dnyada hayatn koullar, namuslu insann cesaretini krma tehlikesi gstermektedir. ou kez devin buyruuna sadakatle uyan kiilerin bana felaketlerin gelmesine karlk, ok ahlaksz insanlar byk bir refah ve mutluluk iindedirler. O zaman Kant, te dnyada bu hakszl dzeltecek ve ktleri cezalandrp iyileri dllendirerek mutluluk ile ahlakllk arasnda arzu edilen uyumu yeniden kuracak adil bir Tanrnn varln talep eder.
Marcel Proustu bir te dnyann imkann gz nne almaya iten ey, sanat eserleri zerinde dnmesi olmutur. "Yeryzndeki bu hayat koullarnda, ne kendimizin iyilik yapmaya, ince, nazik olmaya raz olmas iin, ne de kltrl bir artistin, uyandraca hayranlk, kurtlar tarafndan yenecek olan bedeni iin pek nem tamayacak olan bir eser zerinde, tpk Weermeerin o byk bilgi ve incelikle yapt sar duvar panosu gibi eser zerinde yirmi kez yeniden almakla kendisini ykml grmesi iin hibir neden yoktur. Ayn ekilde Vinteuln sonatnn byl notalar bir lmszlk vaadini ilerinde barndrrlar. Belki yok olacaz ama "elimizde rehineler olarak bu tanrsal tutsaklar olacak () ve lm onlarla daha az ac, daha az alaltc, belki daha az muhtemel olacak."
238
Tanr problemi
Bu talep, Brunschvicgi endielendirmektedir. Bu, dolayl olarak mutluluk, duyusal kar, dl kaygsn yeniden iin iine sokarak, ahlaksal hayatn safln tehlikeye drme riskini iinde tamyor mu? Ahlaksal hayatn zerklii, her trl empirik kayg karsndaki bamszl zerinde o kadar srar etmi olan Kant, burada kendine ihanet etmi olmuyor mu? phesiz Kant iin ahlaksal hayat metafizik mitler zerine ina etmek deil, bunun tersine, ahlak bilincinin verilerinden hareketle bir metafizik ortaya koymak sz konusudur. Bununla birlikte Kantn bu adil Tanrya bavurmas, her trl ift anlamllktan korunmu deildir. Descartesn mkemmellik kavram zerine dnceleri, tamamen felsefi bir dzlemde olmak zere, daha derindir. Descartesn Metafizik Dncelerinin pheden hareket ettiini biliyoruz. imdi phe etmek, snrlarmz kabul etmek, zihnimizin, bilincine vard bir mkemmellik ideali ile ilgili olarak kendisinin yetersiz olduunu itiraf etmesidir. Bu mkemmellik ideali nereden gelebilir? phe etmeye devam ettiim dnyadan deil, snrlarn hissettiim kendimden de deil. O, bende beni aan bir eyin varlna tanklk ettiim anlamna gelmiyor mu? Benim sonlu varlmla, taleplerimin sonsuz varl arasndaki bu eliki Tanrya gidiin bir yolu deil midir? ada bir romanc yle demekteydi: "nsan, kendisi iin fazla byktr." nsann bilincinde var olan, ama kendisini aan ideal, belki Tanrnn varlna tanklk etmektedir. Ancak byle bir talep hala ok belirsiz kalmaktadr. Ve birok inanan insan, felsefi dnmenin Tanrnn varln kabul etmede ancak bir giri olduu grndedir. Onun varln tanma, bir baka tutumu, Pascaln "bir baka plana" ait olduunu syleyecei, iman denilen tutumu gerektirir.
Mkemmellik kavramnn kayna
n 5. man problemi
(Burada ar bir tutumu temsil eden) Sren Kierkegaarda gre iman, akldan tamamen baka bir plan zerine yerleir ve hatta akl tamamen reddeder. Kierkegaard, bilgi tanrbilime ok dmandr. O, aklsal bilginin basit el yordamlamalarnn karsna, imann yaanan kesinliini koyar. Aklsal nesnelliin karsna, imann kiisel kararn yerletirir. yle yazar: "mann, dman olarak grmesi gereken kanta ihtiyac yoktur." Ancak bu tutumu savunmak zordur. Gerekten iman, hibir zaman kendini belirsiz bir inan, soyut bir tanrclk deil, vahyedilmi bir dine inanma olarak takdim eder. rnein, Kierkegaard, ncillerde anlatlan eye iman etmektedir -yani gvenmektedir-, saya iman etmektedir. O halde bir vahyin ieriini kabul etmek suretiyle iman, bilgiye yer ayrmaktadr. Kierkegaard, bir Hristiyann hi olmazsa sann var olduundan emin olmas gerektiini kabul etmekteydi. Etienne Gilsonun ok hakl olarak belirttii gibi bu saf ve basit imana, az "bilgi" eklemek deildir. Ayrca bu dzeyde, tarih dzlemine ait sorular sormak zere metafizikten kmak durumundayz. Gemie ilikin herhangi bir metin gibi "kutsal kitaplar"n deeri de tarih ynteminin ltlerine gre belirlenmek zorundadr. Ancak byle bir alanda kafamzda pein bir fikir, bir art dncemiz olmakszn tarih yntemini kullanmamz mmkn mdr? rnein, inanmayan biri, inanan birini mucizelere ilikin hikayeleri geerli tanklklar gibi kabul etmesinden tr eletirecektir. (Oysa din-d bir metin sz konusu olduunda her ikisi de mucizeyle ilgili bir hikayeyi uydurma bir ey olarak reddetmede gr birlii iinde olacaklardr). nanan ise inanmayana mucize kavramn a priori olarak reddetmemek gerektiini, nk bunun bir eyi incelemeden karara varmak olacan syleyerek karlk verecektir.
nan ve akl
239
Tanr problemi
Bu dzeyde her trl tartma faydaszdr ve baz dnrler inanma veya inanmamann zgr bir seimin, Pascal tarz bir bahse girmenin konusu olabileceini dneceklerdir. Ancak bahsin deerinin ve onun biim ve ieriinin ortaya koyduu itirazlar ne olurlarsa olsunlar1, bahse girme fiili ve insan tarafndan bu Tanr probleminin ortaya konmasnn kendisi, tartma gtrmez bir biimde bir ihtiya ve arnn varlna tanklk etmektedir. Pascaln Tanrs "Eer beni daha nce bulmam olsaydn, aramazdn" der. Ama, aknlk, bir "varlk-st"ne ar olarak insan bilinci, Tanrnn var olmadn ilan ettii anda bile kendinde Onun gizli varln aa vurmuyor mu? Etienne Souriaunun olaanst gzel bir biimde yazd gibi, "abamzn zamansal ve tarihsel hzl ak iinde somut olarak gerekletii bu varolu tarznda bize grnen, halnn arka yz, dmler, prtkler, tarazlar, para para tutarszlklarn bulunduu yzdr. Ama rnn kendisi mutlak olarak saydamlktan uzak deildir. Onda bazen bir an iin dier tarafta bulunan parlak eyi tm aklyla grebileceimiz bir tarzda k ve glgeler esrarl bir biimde dolamaktadr." (Tanrnn Glgesi)
Bahse girme
Aslnda Pascaln nl bahsi veya Pascaln sefih insana teklif ettii bahis kar gtmeyen bir bahis deildir, bir kumarbazn bahse girmesidir. Eer sefih insan "sa" zerine oynarsa, Tanrnn var olmas zerine para yatrrsa, Tanr var olduu takdirde, ebedi hayat ve ebedi mutluluu kazanacaktr. Ve kaybedecei ey sadece, bugnk hayatnn sefil zevkleri olacaktr. Sonsuz olan bu mmkn kazan gz nne alnrsa yatrlan ey nemsizdir. Ancak bu kant Tanrnn bu bahsi kabul etmesine baldr. Eer Tanr onunla bu bahse girmemise, Etienne Souriau bu sefih insann bir deli gibi olacan sylemektedir: "O suda akan bir yapran bir akl tanesinin iki yannda tereddt ettiini grmektedir. Ve kendine yle demektedir: Rotschildle bir milyona bahse girerim ki yaprak bu akl tanesinin sandan geecektir". Yaprak sadan gemektedir ve deli kendi kendine "Bir milyon kazandm!" demektedir. Delilii nerededir? Milyonun var olmamasnda deil, Rotschildin bu bahsi kabul etmemi olmasndadr.
240
Tanr problemi
A N A
F K R L E R
Tanrclk, kusursuz bir kii olarak tasarlanan akn, her eye gc yeten, yaratc bir Tanrnn varln ileri srer. Olumsal dnyann zorunlu nedeni, dnyann dzenini ve zellikle evrimini (nk zamanla dnyada bir gelime meydana gelmitir) aklayan inayet olarak kendisine bavurulan bu Tanr, tanrtanmazlarca inkar edilir ve bilinemezciler tarafndan ise tasdik edilmez. Tanrtanmaz, inayetin karsna dnyada ktnn bir ayp meydana getiren bilmecemsi gerekliini koyar. Aslnda iki trl tanrtanmazclk vardr: Tanr "kantlar"n, tanrc akl yrtmeleri rtt iddiasnda olan klasik tanrtanmazclk ve Tanry akla aykr bir varsaym olarak deil de insann zgrlne engel olan ahlak-d bir rakip olarak reddeden daha ada bir tanrtanmazclk. Nietzsche, hem "Tanrnn lm"n hem stn-insann ortaya kn ilan eder. Gl ve zgr insan, "neyse o olmak", kendini tam olarak gerekletirmek iin bir efendinin ve yargcn hayaletini reddeder. Panteistler iin Tanr, akn bir efendi deildir, doaya ikindir. Kelimenin gerek anlamnda "her eyin Tanr olduu"nu ileri sren panteizm, Tanryla evreni birbirinden ayrmay reddeder. Bu ise, gerek bir mistisizm (Sadece Tanr gerektir, evren ancak bir hayaldir), gerekse basit olarak klk deitirmi bir tanrtanmazclk (Sadece evren gerektir, Tanr kelimesi, evrenin zerine konulmu bir etiketten baka bir ey deildir) anlamna gelebilir. XIX. yzyln ve XX. yzyln ilk yarsnn aklc filozoflar (Lagneau, Brunschvicg, Alain), Tanry bir baka biimde tasarlamaktadrlar. Onlara gre Tanr, deerdir; olan deil olmas gerekendir; bir varlk deil, bir taleptir. Var olmak Tanr iin bir eit kirlenme olacaktr. Tanrnn tanrsalln korumak iin varlndan vazgemek gerekir. Filozoflarn ve bilim adamlarnn Tanrsnn karsna bir akl yrtmeyle, kantlamayla deil, kutsal kitapta (Kitab- Mukaddes veya Kuran veya Vedalar) kendini aa vuran bir habere inanma, gvenme fiili ile ortaya konan imann Tanrsn yerletirmek uygundur. Tanrya bahisle, ama tam olarak Pascaln bahsiyle deil de anlamn anlamszla kar bahsiyle de ulalabilir (Pascaln bahsini bozan ey, altnda gizlenen -yokluk, hilik deil-, cehennem korkusudur). Pre Valensin yle demekteydi: "Tanrnn var olmadna dair elimde bir kant olsa bile ona inanm olmaktan tr znt duymam. Ona inanarak kendimi ycelttiimi dnrm. Eer Evren aptalca bir eyse onun iin ne yazk! Tanrnn var olduunu dnm olmamdan tr hatann bende deil, var olmamasndan tr Tanrda olduunu dnrm."
241
Tanr problemi
YORUMLAMA METNLER
Freuda gre dinsel yanlg
Freud, 1927 ylnda, Amerikal bir hekimden dinle ilgili bir mektup almtr. Aada bu mektubu ve Freudun onunla ilgili olarak teklif ettii ilgin analizi bulacaksnz. "Size bu mektubu X niversitesinde tp tahsilimi bitirdiim yl bama gelen bir olay anlatmak iin yazyorum(...) Bir leden sonra yal bir kadnn cesedi getirildii ve otopsi masas zerine yatrld srada otopsi salonundaydm. Bu kadnn o kadar tatl, o kadar ho bir yz (this sweet faced woman) vard ki ok etkilendim. imek gibi aklma u fikir geldi: Hayr, Tanr yok! Eer bir Tanr olsayd bu kadar sevimli bir kadnn (this dear old woman) otopsi salonuna getirilmesine izin vermezdi. O leden sonra evime dndmde, otopsi salonunda grm olduum manzarann etkisi altnda, artk bir daha kiliseye gitmemeye karar verdim. Zaten daha nceden de Hristiyanln retilerinden phe ediyordum. Ancak btn bunlar zihnimden geirdiim srada bir ses, kararm zerinde olgun bir biimde tekrar dnmem gerektiini syleyen bir ses, ruhuma hitap etti. Sonraki yllarda Tanr ruhuma Kitab- Mukaddesin Tanrnn sz olduunu, sa hakknda retilen her eyin doru olduunu ve sann bizim tek midimiz olduunu ak olarak gsterdi. Bir hekim ve kardeiniz olarak sizden dncelerinizi bu nemli konu zerine yneltmenizi rica ediyorum ve sizi temin ederim ki eer ruhunuzu kendisine tamamen aarak bu konuyla megul olursanz Tanr bana ve daha biroklarna yapt gibi sizin ruhunuza da doruyu gsterecektir." Bu hekim benim iin byk bir istekle Tanrya dua ettiini ve Ondan bana inanma iradesi, gerek iman vermesini istediini belirtiyordu. Bu dualar yerine gelmedi. Bununla birlikte meslektamn bana gelmi olan bu olay zerinde dnmemizi gerektirmektedir. Onunla ilgili olarak duygusal motiflere dayanan bir yorumlama yapmaya almann daha iyi olaca dncesindeyim. nk bu olay kendisi bakmndan artc, ancak mantksal adan zellikle iyi temellendirilmemi bir olaydr. nk Tanrnn sevimli yz hatlar olan yal bir kadnn cesedinin bir otopsi masas zerindeki varlndan baka bir ok vahice eyin meydana gelmesine izin verdiini hepimiz biliyoruz. Bu her zaman byle olmutur ve Amerikal meslektamn eitimini bitirdii srada da baka trl olmas mmkn deildi. Bu meslee yeni balayan hekim, btn bu olumsuzluklar hakknda hibir eyi bilmeyecek lde dnyadan habersiz olamazd. O zaman Tanrya kar bakaldrmas, neden tam da otopsi salonunda duymu olduu o duygu vesilesiyle ortaya kmtr? nsanlarn i olaylarn ve eylemlerini analitik olarak gz nne almaya alk biri iin bu olayn aklamasn fazla uzaklarda aramaya gerek yoktur. Bu aklama o kadar yaknlarda bulunmaktayd ki birdenbire belleime szverdi. Bir tartma srasnda, dindar meslektamn mektubundan sz ederken, orada bulunanlara onun yal kadnn cesedindeki yznn kendisine annesini hatrlattn bana yazm olduunu syleyiverdim. Ancak onun mektubunda bu ifade yoktu, zaten onun mektupta olmasnn imkansz olduunu da kavrayabiliriz. Fakat gen meslektamn yal kadn ifade etmek iin kulland efkat dolu kelimelerin (sweet faced, dear old woman) etkisi altnda zorunlu olarak aklmza bu aklama gelmektedir. O halde bu gen hekimin yarg zayflnn sorumlusu olarak annesinin hatrasnn onda uyandrd duyguyu gsterebiliriz. Eer psikanalizin tank olarak ok uzaa gitmeksizin aklanmas mmkn olan ufak ayrntlar yardmna arma ynndeki kt alkanlndan kendimizi kurtaramamsak ayrca meslektamn daha sonra bana hekim ve karde (brother physician) olarak hitap etmesiyle ilgili ayrnty da hatrlayabiliriz. Olaylar yle tasarlayabiliriz: Gen adama annesini hatrlatan bir kadnn plak (veya biraz sonra plak hale gelecek) vcudunu grmesi onda Oedipus kompleksinden kaynaklanan anne nostaljisini, hemen arkasndan babasna bakaldrmasnn tamamlayc bir paras olarak kendisine elik edecei nostaljiyi uyandrmtr. Baba ve Tanr onda henz birbirlerinden ok uzaa konulmamtr. Babasn ortadan kaldrma istei Tanrnn varlndan phe
242
Tanr problemi
etme grnts altnda bilinli hale gelebilir ve anneyle ilgili nesneye uygulanan kt muamelelerin tahrik ettii incinmeyle akln gznde kendisini merulatrmaya alabilir. Dinsel alana aktarlm yeni itki Oedipus durumunun devamndan baka bir ey deildir ve bundan dolay da onunla ayn kaderi paylamaktadr: Gl bir kar-akma yenilmektedir. atma srasnda yer deitirme dzeyi devam etmemektedir. Amac Tanry hakl karmak olan kantlar sz konusu deildir. Tanrnn hangi phe gtrmez iaretlerle phe eden kiiye varln kantlad da sylenmemektedir. atma hallsinasyonlu bir psikoz biimi altnda cereyan ediyor gibi grnmektedir. pheciyi Tanrya direnmekten vazgeirmek iin i sesler kendilerini duyurmaktadr. atmann sonucu yine dinsel planda kendini ortaya koymaktadr. Bu sonu Oedipus kompleksinin kaderi tarafndan nceden belirlenmitir. O, baba Tanrnn iradesine tam bir boyun emeden ibarettir. Gen adam mmin olmutur. Dinsel bir olay yaam, bir deiim geirmitir. Btn bunlar o kadar basit ve aktr ki bu durumun anlalmasnn, bir insann dine dnme psikolojisinde ne doru atlan nemli bir adm olup olmadn sormaktan kendimizi alamyoruz.
Freud, Bir Yanlgnn Gelecei
243
Tanr problemi
nk tanm gerei onun var olann btn olduunu ileri sren bir felsefedir. Empedoklesin 17. fragmannn syledii gibi "O, tek varlk olduuna gre bymesini nereden alacaktr?" O halde tanrtanmazcln dnlebilir olmas iin evrenin dardan herhangi bir gerek yeni biimlendirme almayan, gerekten geriye dndrlemez bir evrim iinde olmas mmkn olmayan, kendisinde bir azalmann olmas da mmkn olmayan ezeli-ebedi bir sistem olmas gerekir. Parmenidesten sonra Empedokles bunu da sylemiti: "Varlk olduuna gre evren, ortadan kalkamaz." Ama zellikle de deneysel bilimler bize evrenin srekli yeni biimler almakta olan bir sistem olduunu ve fizik, biyolojik veya entelektel bir sistemde artk yeni biim kazanmalarn olmad durumda sistemin bozulmaya, ayrmaya, zlmeye ve sonunda yok olmaya doru gittiini gstermektedirler. O halde tanrtanmazclk devaml olarak meydana gelmekte olan oluum ve yaratm inkar etmeye almaktadr ve bunu da srarla yapmaktadr. nk o olumakta olan bir dnyay dnmekten acizdir. Ona sabit veya dngsel bir dnya gerekmektedir. Tanm gerei evren demek olan Varlkn oalma veya azalmay iinde bulundurmamas gerekmektedir. Tanrtanmazcln mmkn olmas iin olumakta olan yaratmn var olmamas gerekir. Her eyin ezeli-ebedi ve yaratlmam olduu varsaylan bir doann iinde ezeli-ebedi olarak bize verilmi olmas gerekir. Tanrtanmazclk gereklemekte olan bir evrim olayn kabul edemez. O mmkn olan btn aralarla bu olguyu inkar etmeye veya saklamaya alacaktr. Ancak buna gitgide daha az muvaffak olacaktr, nk bugn yaratmn tarihiyle ilgili olarak elimizde bulunan bilgi parlak bir ekilde bu yenilenmeyi, bu srekli olarak nceden grlemez olan yeniliin ortaya kn gstermektedir.
Claude Tresmontant, Tanrtanmazcln problemleri
244
Tanr problemi
tn dinlerde temel olan dua, bencil bir dilekle kartrlmamaldr. Onu amac Tanry egemenlii altna almak, dualarn gcyle Tanry zincire vurmak olan bir by eylemi olarak grmek, kfr, Tanrya hakarettir. Gerek dua, dua edenin Tanrdan kendisine Onun iradesini kabul etme cesaretini vermesinden baka bir ey istemedii duadr. "raden yerine gelsin!" te dindar insann Yaratcsndan diledii ey budur.
n
stte: Lbnanda, Varzede Birlik Kilisesi Rahibeleri Alt sada: Pariste mer camiindeki Mslmanlar Alt solda: Taylandl Buda rahipleri
245
Tanr problemi
insel inan tehlikeli sapmalar gsterebilir. Bu durumlarda din denetimsiz itepilere boyun emenin aracndan baka bir ey deildir. Dinsel banazlk insann yaknna kar sevgisi yerine nefreti geirir. Bu nefretin bahanesi, dierinin bir baka dini benimsemi olmasdr Yoldan km dinsel klavuzlara gsterilen kr itaat bazen her trl eletiri zihniyetini ortadan kaldrm ve Guyanada Jonestown kentinde 1978 deki toplu intihar olay gibi sapk eylemlere yol amtr. 1209 ylnda Papa III. nnocent Albigeois diye adlandrlan Katharlara (cathare) kar bir hal seferini emreder. Katharlar dnyay iki ilkenin, iyi ve ktnn ynettiini syleyen manikeistlerdi ve en yksek lde iyi olan bir Tanrya inanan Hristiyanlar bu rakip mezhebin varln kabul edemezlerdi. Katharlar bugn ancak harabeleri kalm olan Montsgurdaki tahkim edilmi atolarnn 1244 ylnda ele geirilmesinden sonra ortadan kalktlar.
Yukarda: 20 Kasm 1978de Guyanann Jonestown ehrinde "Halkn Tapna" mezhebinin 400 yesinin toplu halde intihar etmeleri
n Aada: 16 Mart 1244te Montsgur Katharlarnn Montsgur atosunun dibinde diri diri yaklmalar (XIX. yzyl gravr)
246
248
ONBENC BLM
Felsefe ve antropoloji: nsann gelecei problemi
nsan, canllar dnyas iinde olaanst, tamamen zel bir varlktr. Bu, her eyden nce, onun kendi doasn sorgulayan ve kendisini tartma konusu yapan bir varlk olmas olgusunda kendisini gsterir. nsan, bir yandan dier hayvanlar gibi bir hayvandr. Memelilerin btn biyolojik zelliklerine sahiptir. Onlarn evrimlerinin -hi olmazsa imdilik- son aamasn temsil eder. Ama te yandan btn hayvanlardan -ve anlaldna gre ta batan bu yana- kkl bir biimde ayrlr. O, teknisyen, alet yapan bir hayvandr: Bu (belki birka yz bin yl ncesine geri giden) eski paleolitik dnemin kaba bir biimde yontulmu (bak olarak kullanlan) iri akmak talarndan ada sanayiinin en son zamanlarndaki harikalarna kadar insan trnn evrensel bir gstergesidir. O, konuan, iaretler yapan bir hayvandr. Btn ilkel topluluklarn (rnein Avustralyada yontma ta devrinde donup kalm olan yerli topluluklar vardr) bir dili vardr. Tarih ncesi insanlar maaralarnn duvarlar stnde bize desenler, resimler brakmlardr. O, kurallara itaat eden, izin verilenle yasaklanan ey arasnda ayrm yapan toplumsal bir hayvandr. te yandan bu l zelliin, insanla hayvan arasnda kesin bir kesinti meydana getiremeyecei de dorudur. Teknik, dil, ortama uymann mkemmellemi aralarndan baka bir ey deildirler; onlar hayatn hizmetinde olan aralardr. Sonuta hayvanlar aletler yapmasalar da onlar kullanmaktadrlar (empanzeler byk bir ustalkla denekten yararlanmaktadrlar). Arlar, zel "danslar"la yiyeceklerin bulunduu yn iaret ederek kendi aralarnda iletiimde bulunuyor gibi grnmektedirler. Arlar, karncalar, beyaz karncalar insanlar gibi rgtlenmi toplumlarda yaamaktadrlar. Bununla birlikte toplumsal kuraln hayvanlar dnyasnda doal bir yasa olmasna karlk (O, igdsel bir zorunlulukla kendini kabul ettirir gibi grnmektedir) ister Bergsonun dnd gibi bencil zekann toplumsal igdnn talebine kar kmasndan tr olsun, ister insani kurallarn bir baka kaynaa sahip olmalarndan olsun, kurallarn srekli olarak ihlal edildii insan toplumlarnda durum farkldr. Ancak insanla hayvan arasndaki temel fark, bize gre, baka bir yerde yatmaktadr: nsan, kar gtmeyen davranlarda bulunabilmesi bakmndan biyolojik bir varlk olmaktan kmaktadr. Anatole France, "Bay Bergeretnin kpei yenebilir olmayan gn mavisine hibir zaman bakmazd" diye yazmtr. Bilimlerin kaynan teknikte, gzel sanatlarn kaynan by pratiklerinde aramamz gerekse bile tarihin belli bir annda bilim ve sanat kendilerini dourmu olan biyolojik ihtiyalardan syrlmlardr. Sanatn her trl faydac kaygnn dnda gzeli hedeflemesine paralel olarak, bilim de dorunun aratrlmas olmutur. Bylece insan bize biyolojik bir organizma olarak grnmekten kmakta, kendini bir ruh olarak ortaya koymaktadr. kar gtmeyen bilgiye sahip olabilen insan, dnyada kar gtmeyen bir sevgi gsterebilen de tek varlktr. Btn memelilerin diisi phesiz ocuklarna sevgi gstermektedir, cinsel ekicilik btn trlerde mevcuttur. Ama insan dnya zerinde ailesel veya cinsel, igdsel duygularn snrl alan dnda zgecil bir davran, saf bir sevgi davran gstermeye muktedir tek varlktr. lphesiz bir hayvan olan...
...ama kar gtmeyen davranlarda bulunma yetisine sahip tek varlk olan insan
249
Ve eer insan bir yandan en mkemmel anlamda teknisyen bir hayvansa, te yandan Pierre Lecomte du Noyn syledii gibi "faydasz eylemler yapma ihtiyac duyan" da tek varlktr. Btn hayvan trlerinde, cinsel birleme ve lmn tamamen biyolojik olaylar olmalarna karlk insan, en uzak tarih-ncesinden bu yana evlenme ve lm trenleri yapmaktadr. Cinsel birleme son derece karmak bir toplumsal ritel tarafndan evrelenmitir. Bu toplumsal ritelin bir uygarlktan dierine ok deien biimleri onun her zaman var olan ve insan artc nitelikte olan nedensizliini daha da iyi bir biimde gstermektedir. Evlenme ve lmle ilgili seremoniler de ayn anlama sahip grnmektedirler. Lecomte de Noy, nsann Saygnl adl eserinde yle yazmaktadr: "Evlilik seremonisinin insann hayvanca iftlemeye kar knn bir ifadesi, salg bezlerinin kleliine kar dile getirilmemi bir bakaldr olup olmadn kendimize sorabiliriz." Ayn ekilde o kadar yaygn olan ve biyolojik olarak o kadar tuhaf olan, atafatl olmasa da, dendii gibi, "yoluna yordamna uygun" gmme trenleri, insann halk diliyle "bir kpek gibi topraa atlmak" istemediini gstermektedir. Bylece insanla hayvann akrabalnn en byk bir aklkla kendini gsterdii alann kendisinde insan bu akrabal gl bir biimde reddetmektedir.
nsan, ok erkenden, kendine zglnn, zel saygnlnn bilincine varm grnmektedir. Onun dinsel dnya grnde dile getirdii, bu saygnlktr. Bu gre gre insan, geici bir sre iin tesadfen yeryznde ortaya km bir varlk deildir. Her eye gc yeten ve mkemmel olan Tanr onu kendi imgesine gre yaratmtr. Tanr onu zgr, yani Tanrya ynelme, Tanrnn rnei olduu ruhsal mkemmellie yaklama veya bunun tersine, isteyerek Tanrdan yz evirme gcne sahip olarak yaratmtr. Tanr onu lmsz yaratm, ona yeryzndeki ksa kalnn hazrlayc bir "snav" olaca ruhsal bir gelecek vaat etmitir. Dinsel gr bir yandan insan alaltmaktadr, nk onu kendisini yarglayacak, ebedi olarak cezalandracak veya dllendirecek bir Varlkn yarat klmaktadr. Ama te yandan dinsel grte insan yceltilmektedir, nk insan sonsuz ve mkemmel olan Tanrnn imgesine gre yaratlmtr, bir ruha sahiptir, lmsz ve zgrdr. nsanla hayvan arasnda alamaz bir uurum vardr. Aslnda "insann gelecei" kavramnn kendisi zel olarak dinsel bak asyla ilikili gibi grnmektedir. Bir gelecekten sz etmek, ereksellie yer vermek, insann dnya zerinde amasz, nedensiz olarak bulunmadn kabul etmektir. Ayn zamanda o, insann nnde anlam dolu bir gelecein bulunduunu kabul etmektir. nsann lmsz ruhu bir baka dnyada Tanrya kavumak, bu dnyada gerek dualar, gerekse eylemlerle onu yceltmek iin yaplmtr. Dinsel bak asnn ana hatlarnda (Bergson "temel sezgisinde" diyecekti) eitli geleneklerde ve tarih boyunca kendine benzer olduu grlmektedir. Bununla birlikte o bazen ok safa, "insani, fazla insani" bir ereve iinde takdim edilmitir. Jean Guittonun
250
251
3. Sonularn yzeysel olarak inceleyen biri iin ada antropoloji de insan eskiden vnd zel durumu ve saygn konumundan alaa etmi gibi grnmektedir. Nrofizyolojideki ilerlemeler "ruh"un organizmaya sk skya bal olduunu ortaya koymaktadr. Ruh hastalklarnn incelenmesi, rnein dil bozukluklarnn, konuma yitiminin incelenmesi, beyinde baz yerlemelerin var olduunu ortaya koymutur. Szl dil beyinde nc n sol kvrma bamldr; grme, iitme, dokunma ile ilgili hatralar olduka iyi belirlenmi ruhsal-duyumsal blgelerle ilikilidir. Cokularmz, fkelenmelerimiz, aklarmz, isalg bezlerinin salglamalarna baldr. Kendi payna sosyoloji de bize fikir ve davranlarmzn alm olduumuz eitim, iinde yaadmz evre, ait olduumuz toplumsal snf tarafndan belirlendiini retmektedir. Nihayet psikanaliz, genellikle bilin-d olarak kaldklar lde bizi daha da fazla belirleyen etkenlerin klesi olduumuzu gstermektedir. Bilinli nedenlerle eylemde bulunduumuzu dnyoruz, oysa farknda olmakszn bizi harekete geiren, igd ve tutkular planna ait gizli motivasyonlardr. Grnte ok yce olan u dinsel ynelim aslnda bastrlm cinsel bir tutkunun eseridir. u efkat, alak gnlllk davran gerekte mazoist bir boyun eme ihtiyacna geri gtrlebilir vb. Ksaca koperniki kuramn, insan, dev ve kavranlamaz bir evrenin iine atmasna karlk, evrimci ve psikanalizci kuramlar ona kendisinden o kadar gurur duyduu bu "akl"n hayvansal ve tamamen igdsel kkenlerini gstermektedir. Buradan basit materyalizmin doru olduu sonucuna m gemeliyiz? Byle bir bak as iinde insann ne ruhu, ne zgrl vardr, ne de o ruhsal bir yetenee sahiptir. nsan igdlerinin, iinde yaad koullarn oyuncadr. Spinozann diliyle sylersek, o sadece "doann bir paras"dr. Organik kimyann kr mekanizmalarnn en son rn, sonu olmayan neden-eserler zincirinin basit sonucu olan insann hibir gelecei yoktur.
2. Materyalizmin eletirisi
Materyalist kuram yalanlayan, kendisidir
Ancak tartma, materyalist kantlarla kesin sonuca balanmaktan uzaktr. nk her eyden nce materyalizmin kendisi bir kantlar btn, bir felsefe, yani insann ruhsal etkinliinin bir rn olarak kendini ortaya koymaktadr. Psikolog Delacroix, "ruhun bir gr"nden baka bir ey olmadn syleyerek materyalizmi eletirmekteydi ve tm anlamn kazanmas iin bu ifade olduu gibi alnmaldr. Burada kendisini inkar eden -
252
253
Materyalizmin eletirisi bizi bir hmanizmin zorunlu olduunu ileri srmeye gtrmekle birlikte imdi bu hmanizmi yorumlamak, onun metafizik anlamn akla kavuturmak gerekmektedir. nk gerekten de insann saygnlna inanmak, zorunlu olarak insan iin bir gelecek kabul etmeyi gerektirmez. Gerekten Nietzscheden km olan tm bir ada hmanizm akm, insann samaln ve "terk edilmilii"ni, yani Tanrnn lm olduu bir dnyada onun tek bana kalmln ilan eder. nsann geleceine inanmaksa, bunun tersine, onu bir btn iine, Karl Jaspersin dedii gibi, iinde insann macerasnn bir anlam kazand, insann artk terk edilmemi olduu bir "toplayc" iine yerletirmek demektir. Bu ise (Hristiyan bak as iinde) bir tanrbilim veya hi olmazsa (Marksistlerde olduu gibi) belki tanrbilimin st rtk bir biiminden baka bir ey olmayan bir tarih felsefesi gerektirir.
1. Nietzschede ve onun tanrtanmaz "varoluu" izleyicilerinde, rnein Jean-Paul Sartre, Albert Camus, Andre Malrauxda insann saygnl, Tanrnn lmyle, nceden hazrlanm bir gelecein reddiyle birlikte ileri srlr. Etienne Borne ok yerinde olarak "ada tanrtanmazcln insann btnsel bir tasdikini Tanry inkarda aradn" sylemektedir. Nietzschenin parlak bildirileri bilinmektedir: stn insanlar, bu Tanr sizin iin en byk tehlike olmutur. O ancak mezarnda yattndan bu yana siz yeniden hayata kavutunuz. Ancak imdi byk le vakti gelmektedir. imdi stn insan, efendi olmaktadr. Ancak imdi insann geleceinin da sonularn douracaktr. Tanr ld. imdi stn insann yaamasn istiyoruz." Sartreda da ayn durum sz konusudur: nsann zgrl Tanrnn lmesini gerektirir. Kahramanca bir biimde terk edilmiliini stlenerek tanrlaacak olan, insann kendisidir. nsann "z", doas yoktur. O, eylemlerini yaratt gibi kendini de ideal olarak yaratr. Sorumluluu tamdr. Hayatna Tanrnn lmnn elinden ald anlam verecek deerleri o kendisinden, yalnzca kendisinden karr. Ama insan zgr bir biimde hayatyla ilgili bir anlam yaratabilir mi? Varoluuluk bylece her hangi bir eyi dorulamakta deil midir?
Aslnda Sartren eserleri ve "o davaya balanmalar", "yaratlan deerler"in hmanizmin geleneksel deerleri olduunu gstermektedir. Bunlar adalet ideali, btn insanlarn daha mutlu olacaklar bir toplumun ina edilmesidir. Bununla birlikte sama, yabanc ve "insandan rahata vazgemesi mmkn olan" bir dnyada bu deerlerin peinden koulmas Malraux ve Camusnn de eserlerinde ortaya kan trajik bir grnt kazanmaktadr. Malraux, dnya hakknda bize ok karamsar bir gr sunmaktadr: Onun romanlarnda savalar, basklar, ikenceler ve zellikle her yerde ufukta grlen lm korkusu sama felsefesinin tablosunun arka fonunu oluturmaktadr. Evren insana kefedilebilir hibir gelecek sunar gibi grnmemektedir. Ama bu gene de eylemden vazgemek iin bir neden deildir. Malrauxnun spanyol cumhuriyetilerin yenilgisini anlatan romannn adnn Umut olmas dikkat ekicidir. Neden eylem? nk eylem, her eye ramen, insann zgrln ifade eder. Devrimin deerini oluturan, herhangi bir siyasal ama deildir, bakaldr ve zgrln or-
254
255
3. Tarih felsefesinin klk deitirmi bir tanrbilim olarak ortaya kmasna karlk gnmzde Hristiyan tanrbilimi de kendi payna, kendisini bir tarih felsefesi olarak sunmaktan ekinmemektedir. Her eyden nce ada tanrbilimciler dinsel bak asyla yapc bir hmanizmin talepleri arasnda hibir uyumazlk grmemektedirler. Srekli olarak Eski Ahitteki Yaratm ksmnda yeralan ve insann dnyaya Tanr tarafndan onu ilemesi, ona tam olarak hakim olmas iin yaratlm olduunu syleyen pasaj hatrlatlmaktadr. Bylece bu Hristiyan tanrbilimine gre insann teknikle ilgili macerasnn tanrsal ngrye kar dinsizce bir bakaldrma olarak ortaya kmas yle dursun, o, Rabbin arzularna gerek bir boyun emedir. O halde ada bilimin baarlar da Hristiyann ruhsal hayatnn aktif hanesine kaydedilecektir. Bugn artk tartlmayan evrim kuram (Papaln humani generis bildirisi Katoliklerin evrim kuramn kabul etmelerine izin vermektedir) tanrsal yaratmn ileyiine daha iyi nfuz etmemize imkan vermekte deil midir? Teilhard de Chardin gibi byk bir bilim adamnda evrimin verileri Hristiyan bir tarih felsefesine gerek bir girii tekil etmekte ve bizi dinin insann gelecei zerine retilerini kavramaya hazrlamaktadr. nk Teilhard, her eyden nce, evrimi olduu gibi gz nne almak ve her trl felsefi ve tanrbilimsel yorumdan nce gerekten bize verilmi olan, deneyde tartmasz bir biimde ortaya kan incelemek istemektedir. O, insanla ilgili her trl varsaymdan nce "insan olay"ndan hareket etmektedir. "nsan olay" ise belli bir dorultusu olan muazzam bir tarihin sonucu olarak ortaya kmaktadr. O, nce madeni, sonra bitkisel, daha sonra hayvansal olan madde srasyla gitgide daha karmak, fiziksel olarak daha az muhtemel formlar kazanmtr. Hayvan trlerinin "byk sramalarla bir tabakadan dierine" evrimlemesi sresince sinir sistemi aralksz olarak gelimi, eitlenmitir. Bu srecin sonunda bilin ortaya kmtr. Bylece "en basit atomdan en yksek canllara kadar evrenin apak olarak belli bir yne doru giden ve ykselen tek bir byk dizi olarak dzenlenmi olduu"nu bize gsteren, bizzat olaylarn pozitif incelenmesidir. Bu evrim insann tarihinde devam etmektedir. nsan henz gereklememitir. Onun "insanlama"sn gerekletirmesi, yaratcsna kavumas iin daha yapaca ok ey, katedecei ok mesafe vardr. nk evrim, yaratmn gerek yznden baka bir ey deildir. Marksist bak asnda olduu gibi bu bak asnda da insan trnn bir gelecei sz konusu ise de acaba insan bireyinin bir gelecei var mdr? Hristiyan inancnn so-
256
257
YORUMLAMA METNLER
1. nsanln yaras
Psikanalizin Gl balkl, 1917 tarihli bir yazsnda Freud, tarihinin modern dneminde insanln ciddi yara aldn grdn yazmaktayd. Kozmolojik nitelikte olan birinci yara, dnyann gneten daha kk olduunu ve kendi etrafnda dndn syleyen Kopernikin yaratt yarayd. Biyolojik olan ikinciye, retisi in-
sann gururuna vurulmu olan kesin bir darbe gibi grnen (ve hi de yle olmadn grm olduumuz) Darwin neden olmutu. Psikolojik olan ncs btn grnlere ve inanlara ramen insann hibir zaman ruhunun hakimi olmadn ileri sren psikanalizdi.
M. Robert, Psikanalitik Devrim
2. Sama nsan
"Sisyphosun tm sessiz sevinci oradadr. Kaderi kendisinindir. Kayas kendi eyasdr. Ayn ekilde sama insan, ektii ikencesini seyrettiinde, btn putlar susturur. Birdenbire sessizliine kavuan evrende, yeryznden binlerce kk hayranlk sesi ykselir. Bilinsiz ve gizli davetler, btn yzlerde grlen bu davetler, zaferin dier zorunlu yz ve ona denen fiyattr. Glgesiz gne yoktur ve geceyi tanmak gerekir. Sama insan "evet!" der ve onun abas artk kesilmeyecektir. Kiisel bir kader varsa da stn bir gelecek yoktur veya en azndan onun nnden kalamaz, ama hor grlebilir olduunu syleyecei tek bir gelecek vardr. Geri kalan eylerde o gnlerinin efendisi olduunu bilir. nsann kendi hayatna geri dnp bakt bu hassas anda, kayasna geri dnen Sisyphos, kaderi demek olan bu aralarnda hibir ba olmayan eylemler dizisini seyreder. Bu, kendisi tarafndan yaratlm, belliin bak altnda birletirilmi ve yaknda lm tarafn-
dan kendisine son damga vurulacak olan kaderidir. Bylece insani olan her eyin tamamen insani olan kaynandan emin olarak, grmeyi arzu eden, ancak gecenin bir sonu olmadn bilen bir kr gibi o srekli bir yry iindedir. Kaya yuvarlanmaya devam eder. Sisyphosu dan eteinde brakyorum! Hepimiz ykmz tekrar buluruz. Ama Sisyphos tanrlar inkar eden ve kayalar yerinden kaldran stn sadakati retir. O da her eyin iyi olduunu dnr. Bundan byle efendisi olmayan bu evren ona ne ksr, ne bo grnr. Bu tan her paras, bu karanlklarla dolu dan her parlak madeni tek bana bir dnya oluturur. Zirvelere kma ynnde verilen kavgann kendisi bir insan yreini doldurmak iin yeterlidir. Sisyphosun mutlu olduunu dnmek gerekir.
Camus, Sisyphos Efsanesi
3. ada kahraman
amzn kahraman bir pheci, bir heveskar, bir karamsar deildir. Basit olarak o tesadf, kargaay, baarszl, 1936 y, spanya Savan, 1940 bozgununu yaam biridir. O, devler ve grevlerin karanlklat bir za-
manda yaamaktadr. O, gelecein olumsalln, insann zgrln hibir zaman olmad kadar gl bir biimde hissetmektedir. yi dndmz takdirde biliriz ki hibir ey gvenli deildir: Henz ok uzakta olan zafer,
258
259
tanley Kubrickin klt filmi, ayn zamanda hegelci ve nietzscheci etkiler tayan bir film olan 2001, bir Uzay Maceras (1968), insan bilincinin ana ilerlemelerinden her birini hatrlatarak tm insanlk tarihini kucaklamaktadr. Bu ilerlemeler srasyla unlardr: Tarih ncesi alarda maymunlardan insanlara geii gsteren alete hakim olma, insanlarn gitgide makinelere (zellikle bilgisayarlara) daha fazla kle olmalarn gsteren teknik devrim, nihayet uzak bir galakside bir yldz gibi hareket eden, tahmin edilmeyen potansiyellere sahip byk ceninin sembolize ettii, bir tr Ebedi Dnle yeni bir insann douu.
260
II
OSMANLI VE TRK FELSEFE GELENE
DNEMSEL YAKLAIM
262
KLASK DNEM
264
ONALTINCI BLM
Yunan tarznda felsefe veya saf felsefe gelenei
Bugn dilimizde kullanlan felsefe ve filozof szckleri, Yunanca philo-sophia ve philo-sophos szcklerinden gelmektedir: Felsefe, philo-sophia szcnn arapalam eklidir. Filozof szcnn eski dilimizdeki karl ise philo-sophosun arapalam ekli olan feylesof idi. Sonu olarak bu iki szck Bat dnyasnda olduu gibi slam dnyasnda da felsefenin temelde antik Yunan kaynakl bir etkinlik olduuna iaret etmektedir. Burada "klasik dnem"le kastettiimiz, slam kltrnn veya uygarlnn klasik dnemidir. slam kltrnde, klasik dnem diye adlandrlmay hak eden dnem, MS VIIIIX. yzyllarda balayp XI-XIII. yzyllarda zirvesine erien ve XIV-XV. yzyllardan sonra ise yerini duraklamaya ve gerilemeye brakan byk kltr ve uygarlk dnemidir. Bu dnemde slam dnyasnda askeri ve ekonomik alanda, ehircilik, mimari alannda kaydedilen byk gelimeler yannda dar anlamda entelektel alanda, yani bilim, sanat, edebiyat vb. alannda da nemli baarlar elde edilmitir. Bu erevede olmak zere bu dnemin balarnda daha eski ve byk dier uygarlklardan (Hint, ran, Yunan) slam uygarlna kazandrlm eylerin iinde bilim ve felsefeyle ilgili eserler de vardr. MS zellikle IX. yzylda eviriler yoluyla slam dnyasna kazandrlm olan antik Yunan bilim ve felsefe mirasnn arkasndan, slam uygarlnda da byk bir bilim ve felsefe hareketi ortaya km, adlar bugn de dnce bilim, felsefe ve dnce tarihinde belli bir nem tayan baz bilim adamlar (Biruni, ibn Nefis, bni Heysem, drisi, Harezmi, mer Hayyam vb.) ve filozoflar (Farabi, bni Sina, bni Rt, bni Tufeyl, bni Haldun vb.) yetimitir.
265
Bununla birlikte renci, felsefenin yaratcs olan eski Yunanllarn felsefeyi hi de byle bir ey olarak anlamadklarn da grm olmaldr. "Felsefe Nedir?" blmnde iaret edildii zere Yunan filozoflarna gre felsefe hem bir bilgi idi, hem de bir yaama sanat, hem doru ve gvenilir bir bilgiler topluluu, hem de bir kurtulu reetesi, bir mutluluk forml idi. Yine bu blmde grdmz gibi, eski filozoflara gre bu iki kavram arasnda sk bir iliki de vard: Felsefe bizi kurtulua gtrecek olan bilgi idi ve Sokratese gre ahlak bakmndan yanl davranta bulunan bir kiinin byle davranmasnn nedeni sadece ve sadece bilgisiz olmasyd.
266
267
Tanrbilimci dnrler veya Kelamclar baz bakmlardan bunlardan farkldrlar. Bir defa onlarn zaman bakmndan ortaya klar saf filozoflardan ncedir. Bu ayn zamanda birincilerin, yani kelamclarn hareket noktalarnn ve amalarnn farkllna da iaret eder. Saf felsefe hareketinin kayna antik Yunan felsefesi ve filozoflardr. Amalar ise
268
Kelamn yntemi
269
imdi ilk bakta tasavvufularn bu akla kar klarnn, akl yrtmeyi, kantlamalar kmsemelerinin, hatta ak olarak gerek Yunan tarznda felsefeyi, gerekse speklatif tanrbilimini reddetmelerinin onlar felsefe-d bir hareket olarak nitelemek iin yeterli olacan dnebiliriz. Ama byle dnrsek yanl yapm oluruz. nk felsefe tarihinde Bergson gibi Gazali gibi, akla, akl yrtmeye, speklatif dnceye kar kan, ancak bunu yaparken yine akla, dnceye dayanan, bu kar klarn aklsal nedenlerle ortaya koyan baz dnrler vardr ve nasl ki Bergson dile, kavramlara, akl yrtmelere, analitik akla kar ynelttii eletirisinde yine dile, kavramlara, akl yrtmelere dayand ve son zmde kendisini "akla dayanan nedenlerle merulatrmaya alt" iin bir filozof ise ve bergsonculuk da bu nedenden tr bir felsefe ise tasavvufular iin de ayn durum sz konusudur. Onlarn da akla, akl yrtmelere, kantlamalara kar klar, onun yerine ak diye, sezgi diye, gerein arasz algs diye adlandrdklar bir eyi geirmeye almalar kendisini aklsallk plannda hakl karmaya alan bir dnceler dizisinden hareketle oluturulan bir kar ktr. Bundan dolay onlarn felsefe dmanl felsefi bir dmanlk, akla muhalefetleri aklsal bir muhalefettir. te yandan tasavvuf akmna mensup dnrler saf filozoflar geleneine ait dnrler gibi ilenmi, tutarl, sistemli gr ve tezlerden meydana gelen bir varlk kuram, bilgi kuram, ruh kuram, insan felsefesi ve mutluluk retisi de gelitirmilerdir. Bu zellikleri bakmndan da slamda mistik dnrler bir felsefe tarzn, felsefi dncenin bir trn temsil eden insanlar olarak ele alnmak durumundadrlar.
imdi zel olarak Farabi, bni Sina, bni Rt gibi kelimenin asl anlamnda filozoflarn temsil ettii saf felsefe hareketine veya Yunan tarznda felsefe geleneine geelim. Bu gelenek iinde yer alan filozoflar felsefenin varlk, bilgi, ahlak gibi zel ilgi alanlaryla ilgili konularda ayn grleri, ayn tezleri savunmazlar. Ancak felsefenin kendisinin ne olduu konusunda benzeri bir gre sahiptirler. Bata Farabi, bni Rt olmak zere Mslman filozoflar, antik filozoflarn kendi aralarnda eitli konularda gr ayrl iinde olduklarn bilmez deildirler. rnein, onlar Atina okuluna mensup Platon ve Aristotelesin bilginin imkanna inanmalarna ve bizim balca bilgi kaynamzn akl olduunu savunmalarna karlk sofistlerin pheci olduklarn, bilginin mmkn olduuna inanmadklarn bilirler. Sonra yine onlar Platon ve Aristoteles gibi bata gelen antik filozoflarn Tanrnn, hatta tek bir Tanrnn varln kabul etmelerine karlk Sokrates ncesi dneme mensup filozoflarn, Doa filozoflarnn maddenin ve evrenin ezeli olduunu, dolaysyla bir yaratcya ihtiya gstermediini dndklerini bilirler. Ayn ekilde kendilerinden nce yaam antik a filozoflarnn mutluluun ne olduu konusunda da farkl grler savunduklarn, rnein, Epikurosun onu hazza indirgemesine karlk
270
271
Bir rnek vermek gerekirse sradan insan Tanry ve onun niteliklerini insanbiimci bir tarzda tasavvur etmekten kendini alamaz. Tanry maddi, duyusal bir varlk, bir baba veya kudreti snrsz bir hkmdar olarak dnr. Ona insanlar gibi fke, sevin, intikam vb. duygular yaktrr. Oysa filozof akl sayesinde Tanrnn herhangi bir insani duyguya sahip olmadn, maddi, fiziksel bir varlk olmadn vb. bilir ve Tanr kavramnn kendisinden hareket ederek btn bunlar kesin bir biimde kantlar. Bir baka rnek vermek gerekirse, sradan insan, halk, gelecekte bizi bekleyen kaderi, Cennet veya Cehennemi maddi duyusal terimlerle tanmlar. Cennette yaanacak hayat bu dnyadakine benzeyen maddi, duyusal, haz verici bir hayat olarak grr. Oysa filozof gelecek hayatta bizi bekleyen mutluluk ve azabn maddi, duyusal bir mutluluk ve azap olmadn bilir. Filozof ve peygamberin kendilerine gelince, bu konuda, Mslman filozoflar arasnda baz gr farkllklar vardr. Saf felsefe geleneinin gerek anlamda kurucusu veya yaratcs olan Farabi, halk ile sekinler arasnda yapt ayrm filozof ve peygamberin kendilerine de tar. Ona gre filozofun ana zelliinin gelimi bir akla sahip olmasna karlk peygamberin gl yan mkemmel lde gelimi bir hayal gcne sahip olmasdr. Bundan dolay peygamberin kendisinin de saf, soyut, kuramsal doruyu hayal gcne uyarlanm bir biimde alp o ekilde halka iletmesine karlk filozof saf hakikati soyut, kavramsal biimde alr ve yine o ekilde aklar (Bu gr kelimesi kelimesine ilerde Spinozann da benimseyecei ve savunaca grtr). Zaman bakmndan Farabiden sonra gelen ve bazlar tarafndan saf felsefe geleneinin son byk temsilcisi olarak kabul edilen bni Rt ise (XII. yzyl) Farabinin bu grn benimsemez. O bir yandan Kuranda hem sradan insana hitap eden maddi, duyusal ifadelerin, hem de filozofa hitap eden maddi-olmayan, duyusal olmayan szlerin olduunu kabul eder; te yandan peygamberin hem mkemmel biimde gelimi bir hayal gcne, hem de ayn lde gelimi bir akla sahip olduuna inanr. bni Rte gre her peygamberin ayn zamanda filozof olmasna karlk, bunun tersine her filozof ayn zamanda peygamber deildir. Bununla birlikte bni Rt de sonuta Kurann veya dinin esas olarak geni halk tabakasna, ounlua hitap ettiini, bundan dolay da onda maddi, duyusal temsillerin en ok sayda bulunduunu kabul eder.
Filozof-peygamber ilikileri
Verdiimiz bu aklamalar, saf felsefe gelenei iinde yer alan filozoflarn sadece Yunan felsefesinden kendilerine intikal etmi olduu ekilde eski felsefe problemleri zerinde dnmedikleri, ayn zamanda slam olaynn yaratm olduu yeni kltrel, felsefi problemler zerinde de kafa yorduklar ve bu ikincilere felsefi ifadeler kazandrmaya, kavramlatrmaya, onlarn felsefi aklamalarn vermeye alm olduklarn gsterir. As-
272
273
n 1. Tanr problemi
slam filozoflarnn Tanr anlay
Farabinin Tanrs ayn zamanda Platonun, Aristotelesin, Yeni-platoncu okulun kurucusu ve en nemli temsilcisi olan Plotinosun ve nihayet slamn Tanrsnn bir sentezidir. Bu Tanr, Aristotelesin Tanrs gibi salt akl, salt dnce, kendi kendisini dnen bir dncedir. te yandan Farabi, bu Tanrnn akln, aklsalln ilkesi olmakla birlikte insan akl tarafndan tam olarak kavranlamayacan syler: Tanr bir gne gibidir. Nasl ki biz gne sayesinde eyleri grrz, ama gnein kendisini gremezsek, gnein kendisine bakamazsak, ayn ekilde biz Tanr sayesinde evreni, evrendeki aklsall kavrarz, ama Tanrnn kendisini aklla tam olarak kavrayamayz. Farabi bylece Platon gibi varln nihai ilkesinin, yani Tanrnn upuygun bilgisinin insan aklnn imkanlar
274
n 2. Varlk problemi
Antik Yunan felsefesinde Sokratesten nce gelen btn filozoflar (Thales, Herakleitos, Empedokles, Demokritos vb.) varln maddi cinsten olduunu kabul ederler. Onlara gre var olan her ey maddidir veya son zmde maddeye indirgenebilir. Bu arada ruh gibi, duygular ve dnceler gibi eyler de aslnda maddi eylerin, maddi yaptalarnn bir biraraya gelii veya birlemesi sonucu ortaya karlar. Ksaca, Sokrates ncesi tm Doa filozoflar materyalist bir varlk veya gereklik anlayna sahiptirler. Buna karlk Sokratesten itibaren maddi yapda olan varlklar yannda maddi olmayan eylerin de var olduu, hatta asl var olann bunlar olduu ileri srlr. Sokrates bu varlklarn rneklerini adalet, cesaret, lllk gibi ahlak kavramlarnda veya daha dorusu bu kavramlara karlk olan gerekliklerde bulur. Adalet, cesaret gibi eyler bir kelimeden ibaret deildir. Onlar bir varla, gereklie tekabl eder. Bu gerekliklerin ise maddi eyler olmadklar aktr. Platon ise maddi-fizik dnyann gerekliini tmyle reddeder ve gerekten var olan eylerin matematiin nesneleri gibi dnlen eyler, akln konusu olan eyler, yani dealar olduklarn ileri srer. Bu arada insan ruhunun da tamamen madde-d, cisim-d bir ey olduunu, ezeli ve ebedi, lmsz olduunu ve beden denilen eyde bir zindanda bulunur gibi bulunduunu savunur. Aristoteles, Platonun bu madde-d gerekliklerini kabul eder, ancak onlar Platon gibi maddi-duyulur dnyann dna ve stne yerletirmez. nsan ruhuna gelince onu gzn grmesi, baltann keskinlii gibi tam teekkl etmi olan organizmann bir ilevi klar ve organizma yok olduunda, yani beden ortadan kalktnda ruhun da yok olacan syler. Yunan tarznda felsefe gelenei iinde yer alan slam filozoflar, varlk anlaylarnda bu gr devam ettirirler. Yani onlar da varln z itibariyle madde-d olduunu kabul ederler. Farabinin ruh konusunda Aristotelesi takip eder gibi grnmesine karlk bni Sina Platonu izleyerek ruhun salt madde-d bir tz olduunu ve dolaysyla lmden sonra varln devam ettireceini kesin bir dille tasdik eder. bni Tufeyl, bni Bacce gibi dier nemli mslman filozoflar ise ruhun doas ve gelecei konusunda Farabiyi deil, bni Sinay izlerler.
slam filozoflarnn varlk anlay
n 3. Bilgi problemi
Atina felsefesinin bilgi konusunda duyumcu veya deneyci deil, aklc olduunu syledik. Bu konuda en ar bir pozisyonu temsil eden Platondur. Platon maddi-duyusal
slam filozoflarnn bilgi anlay
275
n 4. Ahlak problemi
bni Miskeveyh
Felsefe tarihinde ahlakla ilgili biri iradeci, dieri entelektalist iki farkl ve birbirine kart yaklam tarznn olduunu biliyoruz. Descartesn birinci, Sokratesin ikinci grn en iyi temsilcisi olduklarn da grdk. Sokrates, ahlakta esas olann bilgi olduunu ve doru bilginin zorunlu olarak arkasndan doru eylemi yaratacan ileri srmekte ve ahlaksz bir insan kt niyetli deil, eksik, yetersiz bilgi sahibi bir insan olarak tanmlamaktayd. nk ona gre kimsenin bilerek ktlk yapmas mmkn deildi. Descartes ise, apak dorularn bile arkalarndan zorunlu olarak tasdik edilmeyi dourmadn, apak dorularn tasdikinde veya reddedilmesinde dahi iradenin ie kartn sylemekteydi. Ksaca o, doru hakkndaki bilgimizin doruyu yapmamzda yeterli olmadn, bilgi ile eylem arasna irademizin girerek doruyu sememize imkan verdiini sylemekteydi. Yunan dnyasnda Sokratesten sonra gelen Aristoteles de Sokratesin bu entelektalizmini yumuatm ve doru eylemin meydana getirilmesinde iradenin roln de kabul etmitir. Ama gerek Sokrates, gerekse Platon ve Aristoteles insan mutluluunun temelde tinsel bir mutluluk olduu konusunda gr birlii iinde olmulardr. slam filozoflar, zellikle bni Miskeveyh gibi ahlak felsefesi alannda eserler vermi olan yazarlar, ahlak ve mutluluk konusunda genel olarak Aristotelesi izlemilerdir. Onun arlklardan kaan ve makul lde duyusal hazlar inkar etmeyen, bununla birlikte temelde tinsel olan mutluluk anlayn savunmulardr. Ancak onlarda zaman zaman tasavvufularla ortak olarak paylatklar bir ileci ahlak, maddi ve bedeni hazlarn inkar, bedenin reddi ynnde bir eilime de rastlanmaktadr.
n 5. Siyaset problemi
Farabi
Son olarak siyaset felsefesiyle ilgili bir eyler de syleyelim: Farabi, slam dnyasnda siyaset felsefesinin de kurucusudur. Bu siyaset felsefesi zel olarak platoncudur. Farabinin Platonun siyaset felsefesine getirdii en byk deiiklik ise onun filozof kraln peygamberle zdeletirmesidir. Platon yneticinin filozof veya filozofun ynetici olmasn ister. Farabi de ayn grtedir. Ancak slam peygamberlik zerine dayanmaktadr ve Muhammed bir slam devleti kurmutur. Bu devletin kendisine gre ekillendii ilkeler ise eriat tarafndan verilmitir. Btn bu unsurlar gz nne alan Farabi yle bir siyaset kuram gelitirir: slam phesiz ayn zamanda bir bilgi ve ahlak, bir inanlar btn ve bir uygulamalar toplamdr. Ama o zellikle hukuk ve siyasettir, yani eriattir, tanrsal yasadr. Peygamberin kendisi de esas olarak bir yasa koyucudur. te yandan felsefenin kendisi de birok ey olmas (metafizik, bilgi kuram, ahlak vb.) yannda esas olarak
276
277
A N A
F K R L E R
Felsefeyi konusu, ele ald problemler ve erei bakmndan tanmlamamz mmkn olduu gibi bundan daha nemli ve daha doru olarak yntemi, konu ve problemlerini ele al tarz bakmndan tanmlamamz da mmkndr. Bu ikinci adan felsefe Kantn en zl bir biimde syledii gibi "kendisini aklsal nedenlerle merulatrabilme iddiasnda olan entelektel bir faaliyet"tir ve felsefi dncenin, felsefi akl yrtmenin, felsefi bir kantlamann bu zellii slamn klasik denen dneminde birden ok entelektel-kltrel gelenekte kendini gsterir. Bunlar slam dnyasnda Yunan tarznda felsefe veya saf (pure) felsefe gelenei, tanrbilimsel (teolojik) dnce veya Kelam gelenei, mistik dnce veya Tasavvuf gelenei, nihayet siyasal bilgelik edebiyat veya hkmdarlara tler gelenei diye adlandrlan geleneklerdir. Yunan tarznda felsefe veya saf felsefe geleneine ait en nl Mslman filozoflar Farabi, bni Sina ve bni Rttr. Bunlarn esas kaygs Yunan dnyasndan veya antik dnyadan slam dnyasna eviriler yoluyla gemi olan felsefi-bilimsel miras korumak, gelitirmek ve ileriye gtrmektir. Bu filozoflar esas olarak Platon-Aristoteles-Plotinos tarz idealist-rasyonalist gelenee baldrlar. Varlk, bilgi, ahlak ve siyaset alanlarnda bu gelenein tezlerini seslendirirler. Bunun yannda onlar slam olaynn getirmi olduu yeni birtakm kavramlar, kurumlar ve problemleri de ele alp ilerler. Bu kavramlar iinde en nemlileri peygamberlik, vahiy, tanrsal yasadr (eriat). Bu problemlerin banda ise Ortaa boyunca gerek Mslman, gerek Hristiyan dnyasn ayn lde megul edecek olan din ile felsefe veya imanla akl arasndaki ilikiler problemi gelir. Saf felsefe geleneine mensup Mslman filozoflar felsefenin zel dallar veya disiplinleriyle ilgili olarak her zaman ayn grleri savunmazlar. Byk Yunan filozoflar Platon, Aristoteles veya Plotinos benzer bir perspektiften hareketle dnyaya bakmalarna karlk kendi aralarnda nasl birbirlerinden ayrlmaktaysalar Farabi, bni Sina ve bni Rt gibi byk Mslman filozoflar da felsefenin baz zel problemleri ile ilgili olarak her zaman ayn grleri savunmazlar. Bununla birlikte onlar u iki temel gr en gl bir biimde savunma konusunda birleirler: Btn akll insanlarn, bilge insanlarn, hakiki filozoflarn zerinde uzlamak durumunda, hatta zorunda olduklar bilim deerinde bir felsefe vardr ve bu felsefe ile, gerek felsefeyle doru anlalan veya doru yorumlanan gerek din arasnda hibir eliki olamaz. Bu ana tez, ilk olarak tm Mslman saf felsefe geleneinin kurucusu kabul edilen Farabi tarafndan dile getirilir. Daha sonra bni Sina, bni Tufeyl tarafndan devam ettirilir ve en gelimi, en ilenmi formunu bni Rtte bulur. slam dnyasnn son byk dnr bni Haldun da ayn problemi kendi tarznda ele alr.
278
YORUMLAMA METNLER
Farabiye gre din ve felsefe
Sylendiine gre bu ilim (felsefe) eskiden Irak halk olan Kaldeliler arasnda mevcuttu. Onlardan Msr halkna gemi, oradan Yunanllara intikal etmi, Sryaniler ve daha sonra Araplara geinceye kadar onlarda kalmtr. Bu ilmin ierdii her ey Yunan dilinde, daha sonra Sryanicede, nihayet Arapada ifade edilmitir. Bu ilme sahip olan Yunanllar onu hakiki hikmet ve en yksek hikmet diye adlandrrlar ve onun elde edilmesine ilim, onunla ilgili zihin durumuna ise felsefe derlerdi. Bununla en yksek hikmeti arama ve sevmeyi kastederlerdi. Onlar en yksek hikmetin potansiyel olarak btn erdemleri ierdiine inanrlar ve onu ilimlerin ilmi, ilimlerin anas, hikmetlerin hikmeti ve sanatlarn sanat diye adlandrrlard. Bununla da btn sanatlar iine alan sanat, btn erdemleri iine alan erdemi, btn hikmetleri iine alan hikmeti kastederlerdi... ...Bir eyi kavratmann iki yolu vardr: Birincisi onun znn aklla alglanmasn salamaktr. kincisi onu ona benzeyen bir misalle tahayyl ettirmektir. Tasdik de iki yoldan biriyle meydana getirilir: Kesin ispat etme ve ikna etme yoluyla. imdi varlklarn bilgisi kazanldnda veya renildiinde eer onlarn kavramlar aklla kavranlyor ve kesin ispatlar araclyla tasdik ediliyorlarsa, bu bilgileri iine alan ilim, felsefedir. Eer onlar kendilerini temsil eden misaller araclyla tahayyl (hayal gc) yoluyla bildiriliyor ve bu tahayyl ettirilen eyler ikna yntemleriyle tasdik ettiriliyorlarsa eskiler bu bilgileri iine alan eyi din diye adlandrmaktaydlar. Bu aklsallarn kendileri alnr ve ikna yntemleri kullanlrsa onlar iine alan dine popler, mehur, zahiri felsefe denir. Bundan dolay eskilere gre din, felsefenin bir taklididir. Her ikisi de ayn konular ierir ve varlklarn ilkeleri hakknda bilgi verirler. nk her ikisi de varlklarn ilk prensibi ve ilk nedenle ilgili bilgi verirler ve her ikisi de insann kendisi iin varla getirilmi olduu nihai ama, yani en yksek mutlulukla dier varlklarn nihai amalar hakknda bilgi verirler. Felsefenin btn bunlarla ilgili olarak akla veya kavramaya dayanarak bilgi verdii her eyde din hayal gcne dayanan bilgiler verir. Felsefenin ispat ettii her eyle ilgili olarak din ikna eder... ... Sonu olarak felsefe zaman bakmndan dinden ncedir.
Farabi, Mutluluun Kazanlmas
279
TARTIMA KONULARI
n bni Rtn "Felsefe eriatn dostu ve ayn memeden st emmi z kardeidir" szn yorumlayn. n Farabinin "Eskilere gre din felsefenin bir taklididir" sznden ne anlyorsunuz? n bni Rtn aadaki metninden hareket ederek felsefeyi dinsel bak asndan nasl merulatrdn inceleyin: "Acaba eriat felsefeyi farz klm mdr? Bu szden maksat ister tavsiye, ister farz klma yoluyla olsun felsefe ve mantkla ilgili bilgilere bakmak ve onlar renmenin eriat bakmndan mubah (yaplmasna izin verilen) m, haram (yaplmas yasaklanan) m, yoksa farz (yaplmas emredilen) m klnm olduu konusunu yine eriatn bak asndan incelemektir. Biz deriz ki: Eer felsefenin yapt i varlklar incelemek ve bu varlklarn Yapcya (Tanr) nasl delalet ettiklerini, yani meydana getirilmi olan eyleri onlar varla getirene iaret etmeleri asndan incelemekten te bir ey
deilse aktr ki bu ismin (felsefenin) iaret ettii ey, yani felsefe ve mantn ierii eriat bakmndan ya vacip ve farzdr veya tavsiye ve tevik edilen bir eydir. Hi phe yoktur ki varlklar srf kendilerinde var olan sanatn bilinmesi ve tannmas suretiyle kendilerini yapanlara iaret ederler ve bu sanat ne lde mkemmel bir biimde bilinir ve tannrsa, sz edilen sanatkar hakknda elde edilen bilgi de o lde mkemmel olur. Varlklarn gz nne alnmas ve incelenmesini eriatn tavsiye ettii ve insanlar buna tevik ettii muhakkaktr. eriat varlklar aklla incelemeye ve onlar hakknda aklla bilgi sahibi olmaya insanlar davet etmitir. Bunun byle olduu Yce Tanrnn kitab olan Kurann birok ayetinde gayet ak bir ekilde belirtilmitir" (Felsefe-Din likileri (Fasl-l Makal). n Tertulianusun "nanyorum, nk samadr" szn yorumlayn. n bni Rtn her peygamberin ayn zamanda filozof olmasna karlk her filozofun ayn zamanda peygamber olmad grnden ne anlyorsunuz?
280
Sokrates ve rencileri
281
282
ONYEDNC BLM
Tanrbilimsel dnce (Kelam) gelenei
Teoloji veya slam dnce gelenei iindeki ismiyle "Kelam", slam dininin inan esaslarn aklla temellendirme, kantlara dayanarak savunma; bu inan esaslarna ieriden ve dardan yneltilen eletirileri karlama amacyla oluturulmu akli bir aba, entelektel bir disiplindir. Byle bir disiplinin veya bir savunma sanatnn olumasn gerektirecek tarihi nedenlere ksaca deindikten sonra, bu akli abann ayrt edici zelliklerini ortaya koyacaz.
Teolojinin tanm ve dou nedenleri
283
te bylesine bir ortamda (VIII. yzyl) baz Mslman bilginler, ortaya kan sorunlar sadece dini metinlerin (Kuran ve Hadisler) szlk anlamlarna bal kalarak, olduu gibi ve dogmatik bir ekilde deil de, birtakm akl esaslara dayanarak ve gerektiinde bu metinlerdeki mecazi ifadeleri yorumlayarak (tevil) zmeye altlar. Sistematik anlamda teolojiyi (kelam) kuran ve giderek ayn zamanla ilk teolojik ekol oluturan bu aklc gruba hakim grten ayrlanlar anlamnda "Mutezile" ismi verilmitir. Mutezile, ilke olarak dini metinlerin insan aklna zt olarak olumad, akla gre mmkn olmayan eyin dine gre de mmkn olamayacan ve eer akl ile din metinleri arasnda bir eliki ortaya karsa, akln esas kabul edilip dini metnin yorumlanmas gerektiini kabul etmitir. Mutezile, bu metodolojik ilkelerden kalkarak Tanrnn zatndan ayr sfatlarnn olmad, ahlaki anlamda iyi ve ktnn dini metinden nce insan akl tarafndan bilinebilecei, Tanrnn hibir ktl yaratmad, insann eylemlerinde zgr olduu, Kurann anlamnn Tanryla birlikte ezeli bir ey deil, Onun tarafndan yaratlm olduu gibi daha birok konuda zgn grler ileri srmtr. Mutezile, kendini "be esas" ile tanmlar. Bu esaslar unlardr: 1 Tanrnn teklii ve yaratlm varlklardan hibir eye benzemedii (tevhid), 2 Tanrnn adil olduu, Ondan hibir ktln kmad (adalet), 3 Byk gnah ileyen kiinin ne mmin ne de inkarc olduu, 4 Ahirette herkesin adil bir ekilde mutlaka yarglanaca, 5 yiliin tavsiye edilmesi ve ktln engellenmesi. Bu ekol, byk ounluu Abbasiler dneminde yaam ok sayda dnr kendine ekmitir. Bu bilginler, ekollerini savunmak iin yzlerce eser yazmlardr. Ne yazk ki bata Mool istilas olmak zere baka baz nedenlerden dolay, slam dncesinin bu ilk aklc akmnn eserlerinden pek az gnmze kadar gelebilmitir.1
Bu ekoln nemli temsilcileri unlardr: Vasl bn At (. 699), Ebl-Huzeyl Allaf (. 748), el-Nazzm (. 845), Bir bn el-Mutemir (. 825), Muammer (. 842), el-Chz (. 869), el-Cubba (. 849), Kad Abdulcabbr (. 1025), Zemaher (. 1143).
284
Earden sonra bu ekol, Bakillan (. 1013), Gazali (. 1111), Cveyni (1085), Razi (1209), Beyzav (. 1291), ehristani (1153), c (1335) gibi byk teologlar yetitirmitir. Mtrdnin grleri ise kendinden sonra Bezdevi (. 999), Ebl-Muin Nesef (. 114), Sabun (1184), bn Hmam (. 1457) ve Beyazi (. 1687) gibi alimler tarafndan savunulmutur.
285
Mutezileye gre ahlaki iyi ve kt insan eylemlerinin bizzat doasnda olan zsel niteliklerdir. Bir insan eylemini veya bir insani ilikiyi iyi ve kt yapan ey, bu eylemin veya ilikinin bizzat kendi doasnda mevcuttur. rnein: Yalan sylemeyi "kt" yapan ey, yalann bizzat kendisidir. nsan akl eylemlerin doasnda olan bu iyilii ve ktl kefeder. Yoksa eylemler insanlarn onlara iyi veya kt demesiyle bu nitelikleri kazanmazlar. Dolaysyla, eylemler iyi ve kt, adalet ve zulm olma niteliklerini Tanrnn iradesinden de almazlar. Yoksullara yardm etmek kendiliinden "iyi" olduu iin, insan akl buradaki iyilii kefetmitir. Tanr da, yoksullara yardm etmek, bizzat iyi olduu iin onu insanlara tavsiye etmitir. Vahiy gelmeden nce insan akl, ahlaki iyi ve ktnn ne olduunu bilme kabiliyetine sahip olduu iin ahlakn bir otonomluu sz konusudur. nsan akl, ahlaki iyi ve ktnn bir ksmn direkt ve zorunlu olarak apak bir ekilde grr, bir ksmn da dnerek ve akli karmlar yaparak grr. Vahiy, akln iyi dediine iyi, kt dediine kt der. Vahyin asl ilevi, insanlar iyilie tevik etmek ve ktlkten uzaklatrmaktr. Vahiy, ahlaki iyiye "sevap", ahlaki ktle ise "gnah" gibi metafizik nitelikler ekler. nsanlar vahiy ve peygamberlerle karlamasalar da akllaryla Allahn varlna, birliine inanmak ve ahlaki dorular bulmakla ykmldrler. Baz Mutezile bilginleri ahlaki iyiyi erdem yapan eyin eylemin doasnda bulunan yarar ve huzur, sevin, mutluluk verici zelliine balarken; bazlar da Kantn ahlak felsefesinde olduu gibi, o eylemin insan onurunu korumas ve dev oluuna balar. Mutezileye gre insanlar arasndaki ahlaki anlamazln nedeni, insanlarn yanl inanlar, bilgisizlikleri ve igdlerine uymalardr. rnein, slam tarihindeki Haricilerin birok Mslman acmaszca ldrmelerinin nedeni, onlarn cahil bir kitle oluu ve birtakm yanl inanlarna banazca balanmalardr.
286
287
Bir dier teolojik sorun, insann yeryznde karlat doal afetler, hastalklar, savalar, ac, strap, alk vb. ktlklerin Tanrnn mutlak iyi olan iradesiyle nasl badatrlaca sorunudur. Bu sorun, ada din felsefesinde "Ktlk sorunu", "Tanrnn adaleti" sorunu olarak bilinir. Mutezile, adalet ilkesi gerei Allahn insanlar iin en iyi-en yararl olan yaratmak zorunda olduuna inandklar iin, insanlarn iradelerinden kan ahlaki ktlklerden Allah sorumlu tutmazlar. Allah insanlar bu ktlkleri yapmaya muktedir yapm, fakat zgr iradeleriyle bu ktlkleri yapmamalarn istemitir. Dier taraftan, Allah durduk yerde gren bir kimseyi kr, salkl bir kimseyi hasta, zengin bir kimseyi fakir yapmaz. Bunlarn tersi de dorudur. Bizim insan olarak ahlakszlk veya ktlk olarak bildiimiz eyleri, Tanr kastl olarak insanlara asla vermez. Ancak insana her mutluluk, sevin ve zevk veren ey ahlaki anlamda "iyi" olmad gibi, her ac, strap, sknt ve zarar veren ey de "kt" deildir. Tpk ameliyat olmann hastaya ac vermesine ramen son tahlilde
288
289
Sonu olarak, 11. yzyla kadar slam toplumlarnda botanikten tbba, biyolojiden fizie her trl doa bilimlerinin, felsefenin ve din bilimlerinin ciddi bir gelime gsterdii bilinmektedir. Mutezile ekol XI. yzyla doru politik baz nedenlerden dolay etkisini yitirmitir. Mtrdlik ise Maverannehir blgesinden dar fazla kmamtr. Seluklu sultan Alparslan, veziri Nizamlmlke "Nizamiye Medreseleri"ni kurdurmu ve Earlii resmi gr olarak benimsemitir. nl Ear tanrbilimcisi ve mrnn ikinci yarsnda mistisizmi (tasavvuf) benimsemi olan Gazalinin bu medresede uzun sre ders verdii ve yneticilik yapt bilinmektedir. Gazali, Earlerin teolojik bak asndan slam filozoflarn sert bir ekilde eletirmitir. O, Dinsel Bilimlerin Canlandrlmas adnda halk iin kapsaml bir kitap yazarak burada mistisizmle Earlerin teolojik perspektifini ideal dindar yaam olarak harmanlamtr. Gazalinin slam toplumu zerine etkisi ok byk olmutur. Giderek birok tarihi nedenle medreselerde felsefe ve doa bilimleri zayflam ve medreseler teolojinin arlkta olduu birer kurum haline gelmitir. nsann eylemlerinde bir etkisinin olmadn ileri sren, doada ise nedensellii yadsyan bir teolojinin egemen olduu toplumda bilim bata olmak zere, felsefe ve eletirel dncenin gelimemesi doal bir sonu olarak ortaya kacaktr. Bu teolojik bak as, "ilahi kader" doktrini ile slam toplumlarnda bireysel ve toplumsal ahlakn gerilemesine de sebebiyet verdii Mehmet Akif bata olmak zere birok Mslman aydn tarafndan eletirilmektedir. Bata sylediimiz gibi teoloji, slam dininin inan ilkelerini aklsal olarak savunmak iin kurulmutu. Gelime dneminde byk ekol ortaya karmtr. Fakat bunlardan biri (Mutezile) giderek yok olmu, dieri (Mtrdlik) kyda kalm, biri ise (Earlik) "Ehl-i Snnet"in gr olarak slam toplumlarna hakim olmutur. Fakat bu hakimiyet, iinde muhalefetini tamad iin giderek kemiklemi ve uzun bir sre skolastik bir tarzda, ayn konular zetleyerek, yorumlayarak kendini tekrar edip durmutur. Osman-
290
291
A N A
F K R L E R
Tanrbilim veya slam Dnce gelenei iindeki ismiyle Kelam disiplini, slam dininin inan esaslarn aklla temellendirme ve bu inan esaslarn dier dinlerden ve felsefi akmlardan gelen saldrlara, eletirilere kar savunma amacyla oluturulmu bir abadr. Tanrbilimin ilk ekirdek sorunlar, byk gnah ileyenin dinden kp kmad (iman-amel ilikisi) ve Kader sorunu olarak islam toplumunun iinde kmtr. Bu sorunlar etrafnda Hariciler, Mrcie, Cebriyye ve Kaderiyye gibi henz sistematik olmayan gruplamalar olumutur. Daha sonra, sekizinci yzylda ilk sistematik ekol olarak Mutezile, son derece rasyonel bir Teoloji Okulu kurmutur. Earlik, Mutezileye tepki olarak Snni inan esaslarn sistemletirmitir. Maverannehir (Trkistan) blgesinde gelien Mtrdlik ise, bir snni ekol olmasna ramen Mutezile ile Earlii biretirmitir. slam teolojisinin kendine konu olarak ele alp zmeye alt, ve bu gn de gncelliini koruyan rnek drt temel soruna, bu ekollerin bak alar yledir: Ahlaki iyi ve ktnn aklla m yoksa vahiyle mi bilinebilecei sorununu Mutezile ve Mtrdlik, akl ile bilinir eklinde cevaplarken; Earlik, vahiyle bilinir eklinde zmtr. kinci sorun olan Ezeli takdir konusunda yine Mutezile ve Mtrdlik, insann eylemlerinde zgr olduunu savunurken; Earlik insana eylemlerinde ve iradesinde zgrlk tanmamtr. Snni kader teorisi, Earliin grdr. Doal ktlklerin Tanrnn mutlak iyi olan iradesiyle badatrlmas sorununda Mutezile, gelitirmi olduu Adalet ilkesiyle, Tanrya kt eylemleri yklemezken; Earlik ve Mtrdlik, Tanrnn mutlak gc ve mutlak iradesiyle istediini yapabileceini savunmutur. Tanrnn eylemlerinde hikmet ve doada nedensellik sorununda ise Mutezile ve Mtrdlik, her iki alanda da yani Tanrnn fiillerinde hikmeti, sebebi, anlam; doada ise greli bir nedensellii (zorunluluu) savunmutur. Ear ekol ise, ne Tanrnn eylemlerinde, ne de doada nedensellii kabul etmitir. Onlar, Tanrnn mutlak keyfi iradesini savunmulardr. Byk islam bilgini Gazali, Earliin grlerini Tasavvuf ile biretirerek kendinden sonra gelen Snni dnceye damgasn vurmutur. Mutezile, on birinci yzylda Snnilik tarafndan bastrlm ve yok edilmitir. Mtrdlik ise, Trkistandan dar kamamtr. Snni devletlerin resmi ideolojilerini Earlik belirlemitir. Giderek Osmanl mparatorluu dneminde Teoloji, skolastik bir kimlie brnerek gerilemitir. Son iki yzylda slam teolojisini iine dm olduu taklit ve tekrarlardan kurtarmak iin Afgani, Abduh, S. Ahmed Han ve M. kbal gibi tannm islam dnrleri tarafndan baz teebbsler olmutur. lkemizde de Cumhuriyetin kurulu yllarnda . Hakk zmirli ve erafettin Yaltkaya tarafndan baz yeni admlar atlmak istenmi ise de fazla bir yenilik yaplamamtr.
292
YORUMLAMA METNLER
G Yetirilmeyecek eylerle Mkellef Tutulmak
Alimlerimiz, Earyyenin muhalefetine ramen yle dedi: "Allah Tealann, kullarn, onlar tarafndan meydana getirilmesi mmkn olmayan eylerle mkellef tutmas caiz deildir. nk, kr bakmakla, ktrm yrmekle mkellef tutmakta olduu gibi gsz sorumluluk altnda bulundurmak hikmetten (bilgelikten) uzaktr; bundan dolay an yce, hikmet sahibi Allaha byle bir ey nispet edilemez. Sorunun deriletirilmesine gelince, sorumluluk demek, znesine sknt verecek bir ii imtihan iin emretmek, demektir. nk, yaparsa ondan dolay dllendirilecek, yapmazsa cezalandrlacaktr. te byle bir ey ancak kul tarafndan meydana getirilmesi dnlebilen hususlarda olabilir, yoksa imkansz olan eylerde deil.
Nureddn es-Sbn, Mtudyye Akaidi
Peygamberliin zellikleri
Peygamberlerin kendilerine has baz sfatlarnn bulunmas gereklidir. Onlar, bu sfatlar sayesinde yce Allah ile kullar arasnda elilik niteliini kazanm olur. Allah Teala yle buyurur: "Allah, elilii kime vereceini daha iyi bilir." (6. Enm, 124). Elinin, kendi andaki insanlarn en aklls ve en gzel ahlaka sahip olmas bu sfatlardandr. Peygamber olacak kiinin, elilik grevini engelleyecek sfatlar tamamas da gereklidir. Eer peygamberlikten nce byle bir nitelik tayorsa Allah onu peygamberlik srasnda ortadan kaldrr. Nitekim, Hz. Musann dilindeki kekemelii onun duas zerine ortadan kaldrmtr. Peygamber, gerek szlerinde, gerek fillerinde kendisini lekeleyecek ve onun manevi deerini drecek hatalardan korunmutur. Eer kast ve iradesi olmakszn kendisinde bir hata meydana gelecek olursa, Allah, onu gecikmeden kendi haline brakmadan uyarr ve knar. Byk stat mam Eb Mansur el-Mtrd yle dedi: "Korunmuluk, sorumluluu kaldrmaz." Bunun manas udur: Peygamberin gnahtan korunmu olmas, onu itaate zorlamad gibi, gnah ilemesini de engellemez. Ne var ki korunmuluk Allahn bir ltfu olup peygamberi iyilik yapmaya sevk eder; ktlkten de al koyar. Fakat ilahi imtihann gereklemesi iin onda yine de irade bulunmaktadr. Mslmanlarn byk ounluuna gre peygamberin kfrden masum oluu vahiyden nce de sonra da sabittir. Haricilerin Fudayliyye kolu buna kar kmtr. (...)
Nureddn es-Sbn, Mtudyye Akaidi
293
TARTIMA KONULARI
n Gazalinin "Var olandan daha iyi bir dnya olamaz" szn ilahi adalet ve ktlk (teodise) sorunu asndan tartnz. n slam dnce tarihinde tanrbilimin ortaya k gerekelerini aratrnz. n Ahlaki iyinin, insan aklyla m yoksa dinsel vahiyle mi bilinebilecei tartmasnda ekollerin grlerini tartnz. n Nedensellik konusunda teologlarn grleriyle bilim felsefesindeki determinizm ve indeterminizm grlerini mukayeseli tarzda tartnz.
294
Doudan ve
batdan dnyann byk dnr ve filozoflar farkl dilleri ve kltrleri temsil eden Babil Kulesinde.
295
296
ONSEKZNC BLM
Tasavvuf (mistik dnce) gelenei
1. Tasavvuf ve felsefi bilgi
slam mistisizmi eklinde de deerlendirebileceimiz tasavvuf, kii temelinde yaanan dini tecrbeyi en isel noktadan yakalayarak bunu, dnce, estetik zevk ve ahlakla btnletirmeye gayret eden bir tavr iaret eder. Fakat o, daha nceki bahislerde, felsefe iin ifade edildii ekliyle, "kendisini aklsal nedenlerle merulatrabilme, hakl karma iddiasnda olan entelektel bir faaliyet biimi" deildir. Hatta felsefede cevaplardan ok sorulara dayal olarak gelien mesafeli yaklam, tasavvufta yerini, verilmi olanla daha bir kucaklamay ve onun i anlamlarnda daha bir derinlemeyi salayan bir kabullenie brakmtr. Sadece, iten kavranarak anlalacak, bir yaant halini ve ona dayanan bir bilgiyi referans olarak almas, varln zyle bireysel cokunun egemen olduu bir bulumay zlemesi, Tasavvufun sistematik dzeyde kendini kantlama ihtiyacnda olmadn da bize gstermektedir. Btn mistik tavrlarda olduu gibi, byle bir yneli, (felsefenin istemi olabilecei gibi) akl yrtmelerle srdrlen ve neden-sonu ilikilerinin salad bir aklama abas deil, iinde veya kar karya bulunulan Varlk (ya da Hakikat) alanna bir nfuz edi, onda kendini fark edi ve bu yolla yine kendini bir "sr" halinde znel olarak yakalamay arzulaytr. u da var ki, tasavvuf bu tavrn, slam demek olan belirli bir dinin kalplar iinde, ortak bir inan zemininde ve bu dinin temel Kitab olan Kuran- Kerime ve Peygamberinin kendi yaayyla somutlatrd, "gzel ahlak"a (mekrim-i ahlaka) mracaatla gereklemitir. Bu yolla, iinde iir, musiki, edebiyat, zellikle de birer yaama slubu oluturmay hedefleyen ahlak eitimlerinin yer ald gelenek ya da gelenekler olumu; farkl iklim ve corafyalarda, oralara has zellikler ve yine farkl dnemlerde zamanla btnleen tazelikler barndran kltrler vcut bulmutur. O halde u soruyu sorma zaman gelmitir. Tasavvufun, bir taraftan, akl yrtmelerle srdrlen sistematik rgye nazaran, farkl dinamizme sahip bir bilgi zerinde younlamas; dier taraftan, inanca dayal bir din gelenei iinde deerlendirilecek olmas, onun felsefe olarak ele alnabilirliini bouna bir ura haline getirmez mi? Bu soru hakl olmakla beraber, ona verilecek olumsuz bir cevap, bizi felsefe tarihinin ok nemli ve yaratc bir damarndan mahrum klacaktr. nk genelde, tasavvuf dncesindeki akl tesi tavr al, akl bir yok say ve reddedi deil; nemini teslim ederek, fakat boyutlarnn da snrlarn gstererek, onun farkl bir kavraya doru almas anlamnda, bir eletiri eklinde de yorumlabilir. Aslnda, bu eletirinin bile felsefi bir deeri vardr. Nitekim, XVIII. yzyl filozoflarndan . Kantn akl zerine yapt eletiri felsefesi, sonular ayn olmasa da, burada hatrlanabilir. Hatta belki, tasavvufun bu tavr, aklsal ve genelleyici bir aklamann, bireysel, znel, yaamsal olan unuttuu sistemci zihniyet
Tasavvuf felsefe ilikisi Tasavvuf, felsefi bilgiden farkldr
297
Fakat uras da var ki, tasavvuf dncesi sadece felsefi endie tayan nazari (kuramsal) tasavvuf metinlerinden yansmaz. Bunlar daha ok, onun kendine has anlatm biimleri olan, sohbet, hikaye, menkbe, mektup ve iir gibi trlerdir. Hatta sembolik zellikler tayan farkl dini ve estetik faaliyetler de bu tasavvufi anlamlarn rtl olarak dile getirildii yerlerdir. Sadece akla deil, fakat ayrca ve zellikle bireysel zeminde kendini bulan "gnl"e ve yaant hallerine hitap etme gereklilii bu anlatm, musiki ve raks (dans)a kadar geniletebilir. Ama yine de sylemeye devam edelim ki, ister felsefi, ister metafor ve sembol ykl metin ve yaplar olsun, tasavvufi ifadenin, hedefi ve sonular bunun aksini gsterse de onun yorum, zmleme ve karlatrma anlamnda felsefi deerlendirmeye elverili bir taraf vardr. Btn bu sylediklerimiz asndan, hem kelamc, hem filozof, hem de mutasavvf olarak nitelendirebileceimiz Gazali (. 1111)nin grleri, son derece ilgintir. nk ilk defa olarak o, tasavvufu mistik tecrbe iinde snrl kalan bir bilgi olmann tesinde, dier slam bilimleri, bu arada felsefe bakmndan da deerlendirmi ve yerini gstermitir. stelik dnce sisteminin kuruluu ve buna hareket noktas oluturan temel soru, bir iman adamndan beklenilenin ve sonda varlacak noktann aksine, felsefi sorgulay tarzyla nemli derecede benzerlik gsterir. Al Munkd min al Dalal adl eserinde ortaya konan bu temel soru, tam da bilgi felsefesinin ana konusunu oluturmakta; dini alanda da olsa kesin bir bilginin ltlerinin ne olmas gerektiini gndeme getirmektedir. Gazalinin hayranlk uyandran ve kademeli bir tartma niteliinde sunulan akl yrtmelerinin nihayetinde varlan sonu, bu ltlerin kelam ve felsefeden ok tasavvuf da bulunabilecei eklindedir. Adeta matematiinkini andran byle bir kesinlik, "vahyedilmi ilahi dorularn" akl yoluyla onaylanmas biiminde deil; kiinin, kendi isel varl ile sz konusu dorular, birlikte kefetmesi demek olan dinsel ve bireysel bir tecrbeyi oluturabilmesiyle salanacaktr. O halde, Gazaliye gre tasavvufi i tecrbenin yaatt psikolojik hal, iman alannda, malumat ve akl yrtmelerin insana kazandrd bilgiye nazaran, belki bunlara da dayanak olabilecek ekilde, nem kazanmakta, kesinlik ve apak-
298
299
Aslnda temeldeki Birlikten baka bir ey yoktur. Bu grn tasavvuf dilindeki ad, bn-i Arab (. 1240)nin dncelerine bal kalnarak sylemek gerekirse, vahdet-i vcd dur. Gerek Bir ya da Birin Gereklii Tanrdr. Btn yaratlmlar alan, bu Birlikin salad, btnlk ve ahenk fikri erevesinde Tanrsal Gereklii ve Kudreti yanstmaktan baka bir ey yapmamaktadr. Tanr sadece var deil fakat "Varlk"n ta kendisidir. Btn dier varlklar var olmalar bakmndan Ondandr. O ise sadece "kendinden", "kendisiyle" ve "kendinde"dir. Yani var olmak bakmndan kendinden bakasna muhta deildir. Aslnda varlk olan ya da var olan sadece Odur. Evrenin yaratl, Onun kendi iinde kapal bir "hazine olmakdan karak, bilinmeyi arzu edii" ile alakaldr. Bu yzden evren, Onun kendini bilmeyi arzu ediinin bir tezahr, Onun kendinden kendine olan alveriinin bir sahnesi, Onun kendi kendisini temaa ettii bir ayna konumundadr. O halde evrendeki her varlk aslnda kendi yeteneinin elverdii lde Onun Birliini yanstmaktadr. Bu Birlik (Vahdet) ilk ve tmel bir belirlenim prensibi durumundadr. Evrenin yani btn yaratlmlar alannn hakiki manasdr. Yine, her eyin kendisiyle anlalabilecek olduu z, okluun arkasndaki dzen prensibi, bu Birlikden bakas deildir. Her ey okluun iindeki yeri bakmndan, bu Birlikin anlamlandrd btnn zorunlu bir parasdr. Ama Birlik, paralarn toplam demek olan btne indirgenmeyip daha st bir prensip konumunda olduundan, okluu oluturan her bir para, sadece btn iindeki yeri bakmndan deil, fakat ayrca, kendi apnda bu prensibin yansmas ve rnei olmak bakmndan da deer tamaktadr. Bylece bu anlayta okluk, temeldeki Birlikin anlalmas bakmndan bir imkan; Birlik ise, okluun ancak kendisiyle varlkta kalp z kazanabilecei dayanaktr. Her iki alan da ballak (korelatif) olarak ele alnmak durumundadr. Tasavvuf dncesinin ska tekrarlad bir deyimde ifade edildii gibi; sz konusu olan, tek bana dnlm bir Birlik ya da okluk deil; "oklukda Birlik; Birlik de okluk" (Kesret de Vahdet; Vahdet de Kesret) dur. Vahdet-i vcd retisine, slam inancnn temel grlerinden biri olan Tanrnn Aknln reddettiine ilikin birtakm itirazlar yaplmam deildir. Ama bu itirazlar yerini bulmamaktadr. Zira bu retide, Tanr evrenle zdeletirilmi ve evrene nazaran Onun aknl ortadan kaldrlm deildir. Tam tersi, kendisine gerek varlk tannmayan, evrendir. Hatta, Tanrnn karsnda evren varl neredeyse "yokluk" seviyesindedir. nk gerekten var olan sadece Tanrdr. Buna gre, evren Tanr olmad gibi, Tanr da evren deildir. Aksi takdirde yokluk varla, varlk da yoklua indirgenmi olurdu. Tanr kudret ve azametinin evrende tecelli ediyor olmas, Onun evrene indirgenmesi demek deildir. Nitekim sz konusu retinin en kuvvetli savunucular durumunda olan bn-i Arab ve yolundan gidenler, Birlik (Vahdet) mertebesinden nce, Biriciklik (Ahadiyyet) olarak anlan bir tam belirsizlik (l teayyn) hlinden bahsetmektedirler ki bu, Tanrnn en st ve hibir bilgiye konu olamayacak mutlak aknlk halinden baka bir ey deildir. Aslnda dikkat edilecek olursa Birlik (Vahdet) prensibi de temelini bu Biriciklik (Ahadiyyet) prensibinde bulmaktadr. Byle bir grn, yine de bir tr panteizm (kamu tanrclk) eklinde deerlendirilip deerlendirilemeyecei tartma konusu olmaya devam etmektedir. Bazlar ise, buna panteizm yerine panantheizm (panentheisme: Her ey Tanrdaclk) demeyi tercih etmektedirler. Vahdet-i vcd anlaynn anlalmasndaki glk ve yol aabilecek olduu pek ok tepki dolaysyla, mam Rabban (. 1624)nin ismi etrafnda dnlen ve Vahdet-i u-
Birlik ve okluk
Vahdet-i uhd
300
Mevlna ve lah Ak
301
O halde, ak, insann kendine has varlk konumunun tam bir farkediliidir ki bu, Tanrdaki kendini arzulay halinin insandaki yansmasndan baka bir ey deildir. Bir farkla ki, mutlak varlk olan Tanr, kendi taml iinde ve belki de bunun bir gerei olarak, "Kendi"ni "Kendi"nden aktarrken, bunun aynas durumunda olan insan, simetrik bir varolu hamlesiyle ve gerekteki yokluu dolaysyla, kendindeki, kendine olan mesafeyi idrak ederek, Tanrdan baka bir ey olmayan Asl Varlk kendi varlk temeli olarak istemektedir. Tanr, bilinmeyi arzulayarak bir rahmet bolluu eklinde, Kendini Kendinden tarmakta; dieri ise, kendi eksikliinin bilinci olarak gerek varlna ynelmektedir. Bu diyalektik, evren karsnda olduu kadar, dostluk ve sevgi ilikisi srdrdmz dier insanlar asndan da, her seferinde kademeli olarak alarak tekrar edilecek; ve Tanr demek olan Asl Vatana doru yol alnacaktr. Bu durumda bir ilk deerlendirmeyle, sadece Tanr iin olan bu ak aslnda insan dnyaya ve dier insanlara ilgisiz kalmaya; bilimden ve toplumdan uzaklamaya sevk etmez. Zira madem ki evren, Tanr kudretinin ortaya kt yerdir, burada yer alan her ey Onun adna sevilir, renilir ve korunur. Evrende egemen olan dzenlilik ve kanunluluk, kendimizde bulmamz ya da oluturmamz gereken ahenk ve l prensibi iin de bir rnek oluturur. te yandan, kim olursa olsun her insan ilahi zn barna konumundadr. O halde btn insanlara farkllklar ve seviyeleri itibariyle bir gz ile bakmal, hogr ve balama temele alnmaldr.
302
A N A
F K R L E R
Dini tecrbesini en isel noktadan yakalayarak bunu dnce, estetik zevk ve ahlakla btnletirmeye gayret eden tasavvuf, aslnda felsefi bilgiden farkldr. nk O, kendisini aklsal nedenlerle merulatrabilme, hakl karma iddiasnda olmayp, iten kavrayarak anlalacak bir yaant hali olmak istemektedir. Fakat yine de baz tasavvuf insanlarnn (mutasavvflarnn) kavramlar ve tutarl fikir btnlkleri erevesinde dile getirmi olduklar grler felsefe temalar eklinde deerlendirilebilirler; karlatrmal aratrmalara elverili bir konum sergileyebilirler. Nitekim Gazali, (. 1111) tasavvufi bilgiyi kesinlik ve apaklk ltleri bakmndan deerlendirmi; burada vurgulanan isel tecrbenin, felsefenin ve din bilimlerinin genel yaplanmas iindeki yerini gstermitir. Sz konusu olan znel tabanl kesinlik kriterinin tasavvuf kanalyla da ortaya karlmasdr. Tasavvuf Dncesindeki en temel gr Tanrnn Birlii prensibi ve bunun ontolojik statsdr. Buna gre Gerek Bir, ya da Birin Gereklii Tanrdr. O Varlkn ta kendisidir. Evrendeki her varlk, aslnda kendi yeteneinin izin verdii lde Onu yanstmaktadr. Evrenin yaratl Onun kendi iine kapal bir "hazine olmaktan karak, bilinmeyi arzu edii" ile alakaldr. Bu gre Vahdet-i Vcd ad verilir. O halde, evreni anlamak, yaradltaki srr kavramaya almak; Tanrnn Kendini bilmeyi arzu edii demek olan ilahi ve ebebi aktan pay almaktr. Bu da insann kendi iinde bir arnmay gerekletirmesiyle mmkn olur. Bu yolla zn fark edip, yaratltaki asl gayeyi yakalayabilmi olan kiiyi, tasavvuf, insanlk mahiyetini kendinde, mkemmel ekliyle ortaya kartabilmi anlamnda, "Kmil nsan" (nsan- Kmil) olarak adlandrmaktadr. Tasavvufun bir dier cephesi de, byle bir mistik tavr, dnyadan ve insanlardan uzaklatrmak iin nermediidir. Zira madem ki evren, Tanr kudretinin ortaya kt yerdir, burada yer alan her ey Onun adna sevilir, renilir ve korunur. te yandan kim olursa olsun, nereden gelirse gelsin, her insan ilahi zn barnadr ve her trl hogrnn konusu olmaldr.
303
YORUMLAMA METNLER
Hasret Acs - Teslimiyet Cokusu
(1) * it, bu ney neler anlatyor; dinle, ayrlklardan nasl ikyet ediyor: * "Beni bir sazlktan kestiklerinden beri, kadn erkek bunca insan ferydmdan inledi. * Ayrlk aclaryla para para olmu bir kalp isterim; t ki itiyak derdini erh edebileyim. * Aslndan, vatanndan uzaklam olan kimse, o vuslat zamnn bekler durur. (5) * Ben her cemiyette, her mecliste aladm, inledim durdum. Kt halli olanlarla da dp kalktm, iyi halli olanlarla da. * Herkes kendi zannnca benim dostum oldu, ama kimse dernumdaki esrar (srlar) aratrmad. * Benim esrrm, ferydmdan uzak deildir. Fakat her gzde onu grecek nur, her kulakta onu duyacak kudret yoktur. * Beden ruhtan, ruh da bedenden gizli deildir; lkin can grmeye herkes iin izin yoktur. * Bu neyin sesi atetir, onu hava sanma; kim ki bu atei tatmamtr o kimse yok olsun! (10) * Ak ateidir ki neye dmtr; ak cokunluundadr ki, araba dmtr. * Ney, yrinden ayrlm olann ateidir. Neyin perdeleri, bizim (vuslata mni olan) perdelerimizi yrtt. * Ney gibi hem zehir, hem panzehir, hem dost, hem de mtak olan kim grd. * Ney, kanla dolu bir yoldan bahsetmekte; Mecnnun ak hikyelerini sylemektedir. * Bu akln mahremi ve srda, (Allahn kudret ve tecellisne) hayran olandan (bhs) bakas deildir; dile de kulaktan baka mteri yoktur. (15) * Bizim gam ve kederlerimizden gnler uzad, vakitsiz bir hle geldi: gnler, (ayrlktan doan) atelerle yolda oldu. * Gnler geip gittiyse, varsn gesin, ne gam! Yeter ki sen kal; ey paklkta benzeri bulunmayan! * Balktan baka her ey suya kanar; nasipsiz olana da gn uzar. (18) * Ham (ervah) olanlar, hi pimiin, olmuun hlinden anlar m? Bunun iin sz ksa kesmek gerek, vesselm!"
Mevlna Celleddin-i Rm, Mesnevi (lk Onsekiz Beyit)
Hak ve Alem
Hak zhiren grnen her eyin, btnen, "Ruhu"dur. Bu anlama gre O, Btn Olandr. Ve Onun, lemin doal sretlerine olan nisbeti bedeni idre eden ruhun bedenin sretine olan nisbeti gibidir.
bn-i Arab, Fuss
304
Birlik ve okluk
Hakkat bilen rif kii Birlikte Kesreti grr; nk bilir ki kendi hakkatlerinin farkl ve ok olmalarna ramen, lh simlerin hepsi de tek bir asln dellidirler. (simler Bu durum, her "sret"in i yapsna nfz edii ynnden Heyul (yni maddenin ilk cevheri) kavram araclyla daha da iyi anlalabilir. Kesretine ve eitliliine ramen btn "sretler", eninde sonunda, kendi maddeleri olan tek bir cevhere irc edilebilirler. Ve bu trl "nefsini bilen" de "Rabbini bilir", nk (Rabb) onu Kendi Sreti zere yaratm olup hatt O, insnn hviyyet ve gerek hakkatinin da ayndr.
bn-i Arab, Fuss
arasndaki) bu (fark) Tek olan Varln hakkatnda akl bir mhiyeti haiz olan (yni yalnzca bilkuvve mevcd bulunan) bir kesrettir. Ve bu (akl kesret de), Tek Olan Varlk (lemde) tecell ettii zaman uhd mertebesindeki bir kesrete dnr. Fakat bu ikinci hlde dahi tecelldeki kesret Tek Bir Gerek iinde mhede edilir.
TARTIMA KONULARI
n Tasavvufun felsefece deerlendirilmesi ne anlama gelir? n Tasavvuf Dncesinde Tanr-evren ilikisi nasl deerlendirilmitir? n Tasavvuf Dncesinde yer alan Tanrnn Birlii Prensibi ile nsan anlay arasnda nasl bir iliki vardr?
305
Ya Ali
konulu hat.
306
ONDOKUZUNCU BLM
Siyasal bilgelik edebiyat gelenei
Ynetim sanat anlamna gelen siyasa veya siyaset terimi, Ortaa slam dnyasnda, farkl ynetme pratiklerine iaret eden pek ok slami metin iin kullanlr. slam dnyasnda siyaseti konu edinen byk gelenek vardr: a) Hkmdarlara adil bir ynetim iin gerekli olduu dnlen ahlaki tler vermek amacndaki edebi metinler etrafnda biimlenen siyasal bilgelik edebiyat; b) Mslman hukukularn ve teologlarn, temel ilkelerini slam Vahyinden karsadklar ve hilafet kuram etrafnda ekillenen siyasal teoloji (slam hukukunu ifade eden eriati (kutsal yasa) temel ald iin eri siyaset de denir); ve c) Yunan felsefi mirasnn etkisi altnda ekillenen ve amac aklsal olarak temellendirilmi en iyi rejim olan siyasal felsefe. Sz konusu gelenein yan sra, XIV. yzyl slam dnr bni Haldun tarafndan dnce dnyasna kazandrlan ve siyasal olgular, ahlak ya da dinle deil, btnyle siyasal dinamiklerle aklayan siyasal bilimi de saymalyz. Siyasal bilim iyi, kt, adil vb. gibi deerlerden hareket etmez; tersine yalnzca gereklemi siyasal olgulardan hareket ederek onlarn arasndaki nedensel ilikileri aklamaya alr. Bu da demektir ki siyasetin, herhangi bir ahlaksal ya da dinsel kaygyla, yani deerler alanyla hibir ilikisi yoktur. Siyasal olaylar da tpk doa olaylar gibi belli yasalar uyarnca gerekleirler ve onlar aklamann tek yolu, kendisine uyduklar yasa ya da yasalar bilmektir. Siyasal bilimci iin nemli olan, toplumsal ilikilerin ne ekilde dzenlenmesi gerektii deil, ne ekilde gelimi olduudur. te tam da bu nedenledir ki siyasal bilim, siyaseti olguyla deil deerle; olanla deil olmas gerekenle ilikilendiren slam dnyasnda gelenekselleememitir. Bu blmde Hint-ran popler bilgelik edebiyat evresinde gelien siyasal bilgelik geleneini ele alacaz. Bilgelik (sophia, hikmet), insann, kendisi, iinde yaad dnya ve toplum hakknda bilinli olmasn; akl ve bilgiyle dnp tanarak eylemesini, salam bir kavraya sahip olmasn salayan bir erdem olarak tanmlanr. Bu kitabn ilk blmnde de anlatld gibi, insan nyarglardan, tutkulardan ve kolektif bilincin kkrtmalarndan koruyan eletirel bir tutum olarak bilgelik, sadece bir yaama sanat, bir ahlak deildir. O ayn zamanda, felsefenin kendisine referansla tanmlanaca bir bilgidir. Kayna bakmndan ilahi ya da insani olduu konusunda farkl grler mevcut olsa da, bilgelik, her durumda bir erdemdir. te "popler ya da siyasal bilgelik edebiyat" ifadesinde geen bilgeliin anlam, onun bilgece, ahlakl bir yaam srmeleri ve iyi bir ynetici olabilmeleri iin hkmdarlara gereken erdemleri konu ediniyor olmasdr. Bu gelenei incelerken ne demek istediimiz daha iyi anlalacaktr. Ancak daha nce, siyasal bilgelik edebiyat geleneinin dier iki gelenekten farkn ortaya koymak zere, siyasal teoloji ve siyasal felsefenin ayrt edici zelliklerine deinmemiz gerekmektedir.
slam dnyasndaki siyasal dnce gelenekleri
Bilgelik nedir?
1. Siyasal teoloji
Siyasal teoloji, esas olarak kutsal teolojinin bir ksmdr. Kutsal teoloji, slam dnyasndaki karlyla kelam, Tanr tarafndan gnderilmi olan vahyin dogmalarn aklamak,
Siyasal teoloji, kutsal teolojinin bir ksmdr
307
Diyebiliriz ki insan stne, toplum stne konuan her din, kendisinden siyasal bir teoloji tretilebilecek bir potansiyele sahiptir. Nitekim Yahudi, Hristiyan ve slam siyasal teolojilerinin mevcut olduunu biliyoruz. slam toplumunun, peygamberi Muhammed nderliinde bir siyasal rgtlenme deneyimi yaad bilinmektedir. Muhammedin peygamber olarak sahip olduu dinsel otorite, onu, yeni oluan slam toplumunun doal siyasal lideri yapmtr. Kendisinden sonraki ynetici, baka deyile siyasal otorite konusunda sessiz kalan Muhammedin lmyle birlikte, bu yeni siyasal toplum, acilen cevaplanmas gereken bir soruyla kar karya kalmtr: Muhammedden sonra, onun siyasal otoritesini kimin devralaca, baka deyile onun ardlnn (halefinin) kim olaca sorusuyla. slam toplumunun yeni yneticisinin, kendisine gre belirlenecei ilke ve ltlerin neler olmas gerektiine dair tartmalar, siyaseti, ayn dnemde ortaya kan teoloji (kelam) ve hukuk (fkh) okullarnn en gzde konularndan biri haline getirmitir. lk kez toplumun doal liderini yitirmesi ile gndeme gelen siyasal ardln kim olaca sorusu, zamanla, sorulduu dnemden bamszlam ve evrensel bir boyut kazanarak btn slam siyaset dncesinin kendisinden beslendii temel bir sorun olarak formle edilmitir. Kim ynetmeli? sorusunda ifadesini bulan bu sorun, Mslmanlarn siyasal dnce dnyasnda halifelik (hilafet) kuram olarak zmn bulmutur. Ancak halifelik kuramndan, dolaysyla bir slam siyasal teolojisinden bahsedebilmek iin Abbasi Hilafeti dnemini beklemek gerekmektedir. nk bu dneme kadar yaplan tartmalar ve benimsenen dnceler, btnyle pratik kayglardan beslenmekte ve konuyla ilgili muhalif gruplarn pratik ama ve karlarna hizmet etmektedirler. Dolaysyla teorik olarak vahiyden beslenen gl, temellendirilmi, tutarl bir siyasal dnce sistemi olmaktan uzaktrlar. Abbasiler dneminde, tamam, Muhammedin siyasal pratiini ideal slami rejim olarak kabul eden siyasal teolojik kuramlar retilmitir. Maverdi, Gazali, bni Teymiye gibi Mslman teolog ve hukukularn, vahye dayal bir ahlak ve adalet kavram etrafnda rdkleri siyasal dnceleri, mmince bir yaam mmkn klacak, dolaysyla dinin koruyucusu olacak slami bir devlet modelinin teorik atsn oluturacaktr. Siyasal teoloji konusunda zellikle belirtilmesi gereken ey, her siyasal teolojinin, kendisini reten zel dinsel toplumun benimsedii dinsel kaynaktan beslendiidir. Baka deyile siyasal teoloji, temellendirme yntemi bakmndan baka kltrlerden baz kavramsal aralar dn alsa da, z ya da kken bakmndan, her dinsel toplum iin yerlidir. Dolaysyla, bir siyasal reti olarak her siyasal teoloji, kendisine inanan zel dinsel toplulua hitap eder.
Halifelik kuram
308
2. Siyasal felsefe
Herhangi bir zel dinsel veya dnyevi ynetimle ilgisi olmayan siyasal felsefe ise, siyasal eylerin ilkelerine veya doasna ilikin bir aratrmadr. Baka bir deyile, siyasal felsefe, siyasal eyler hakkndaki kanlarn yerine, onlarn hakiki bilgisini geirme abasdr. Kanlar, grnler dnyasndan beslenir; dolaysyla grnte mevcut olanla snrlandrlmlardr. Grnler dnyas ise, gerek duyularn bilgi elde etme srecindeki snrll, gerekse bu dnyaya hakim olan deime olgusu nedeniyle yanltcdr. Oysa hakiki bilgi grnn gerisindeki hakikatle ilgilidir ve hakikat ncesiz-sonraszdr (ezeli-ebedi), yani zamann, deimenin kt etkilerinden korunmutur. Felsefenin amac, ite bu hakikatin bilgisinin; siyasetin amac ise bu bilgiye dayanan hakiki mutluluun elde edilmesidir. Bu durumda siyasal felsefenin ne olduu sorusu, konusu ancak hakikatin bilgisine sahip olunduunda cevaplanacak olan hakiki mutluluk olacaktr. Yunan tarznda felsefe geleneinin temsilcileri tarafndan ortaya konan slam siyasal felsefesi de mevcut olanla deil, olmas gerekenle ilgili bir siyasal aratrmadr. slam dnyasnda temel bir felsefi disiplin olarak siyaset felsefesi, ilk kez Farabinin "en iyi rejim" araynda ifadesini bulmutur. Farabi, "insan hakiki mutlulua gtrecek en iyi rejimin hangisi olduu" sorusunu, "bu rejimin kendine dayanaca hakikatin ne olduu" sorusundan bamsz dnmez. Yunan felsefesinden miras alnan insani yasa (Nomos) kavramn siyasal felsefesinin temeline koyan Farabi, slam siyasal felsefesinin akaca kanal belirlemitir. slam filozoflar ilgilerini, Tanr tarafndan vahyedilmi ilahi bir yasaya deil, aklsal olarak kavranlan ve temellendirilen insani bir yasaya yneltmilerdir. Bu son derece nemlidir. nk bu seimle birlikte filozofun siyaset aratrmasnn temel kavram, yani yasa, ilahi deil insani bir sfat tayacaktr. Bunun anlam ise, siyasal teologun aratrmasnn snrlarn belirleyen ve sorgulanamaz olan ilahi yasann, siyasal alandaki yetkisinin iptal edilmesidir. Filozofun aratrmas insani akln, insani bilgeliin klavuzluunda gerekleecei iin doal olarak sorgulamaya kapal bir alann varln reddedecektir. Ancak ilahi yasann siyasal alandaki otoritesini reddeden slam filozoflar, bir yandan da akln vahiyle, felsefenin dinle uyum iinde olduunu iddia etmektedirler. Onlara gre insani akln aratrp elde ettii hakikatle, lahi Vahiy tarafndan ifa edilen hakikat bir ve ayndr; farkllk felsefe ve dinin, bu ayn hakikati elde etme yntemlerinde ortaya kmaktadr ki bu yntem farkllnn nedeni de toplumun, hakikati kavrama kapasiteleri bakmndan farkl snflara blnmesi, yani sekinler (havass) ve halk (avam) arasnda filozoflar tarafndan yaplan ayrmdr. Siyasal felsefelerinde platoncu bir anlaya sahip olan slam filozoflar, bu ayrm da Platondan miras almlardr. Yunan tarznda felsefe geleneinin anlatld blmde de vurguland gibi, insanlar akl kapasiteleri bakmndan farkldrlar. nsanlarn byk ounluu (halk), soyut, kavramsal dnmeden yoksun olduklar iin, hakikati aklsal olarak kavrayamazlar; onlar hakikati, ancak duyusal benzetmeler ve somut rnekler vastasyla hayal glerinde canlandrabilirler. nsanlarn ok az olan dier ksm ise hakikati aklsal olarak kavrar (filozof-sekin). Zaten hakikat ve hakiki mutluluk aratrmasn yapacak olanlar da bu son gruptan olanlardr. te bu ayrm nedeniyle, hakikatin, akl yetisiyle kavranld, kesin kantlama yntemi ile tasdik edildii etkinliin ad felsefe; hayal gcyle (tahayyl yetisiyle) bilindii, ikna ynteAkl vahiyle atmaz Siyasal alan hakikatin bilgisiyle dzenlenmelidir
309
Akl ve vahiy arasndaki bu uyum iddiasnn siyasal felsefe asndan nemli sonular olmutur. ncelikle, hakikati elde etme yntemleri bakmndan farkllaan felsefe ve dinin, hakikati avama ifade edi yntemi ayn olmak durumundadr. nk Platon iin olduu gibi slam filozoflar iin de ynetici, hakikati aklsal yntemle kavrayan kii, yani filozof olmaldr. Bu, filozofun halk ile bir diyaloa girmesi demektir. Ancak halk filozofun dilinden anlamayaca iin, filozof halkn dilinden konumal, yani onlarn hayal gcne hitap etmelidir. Bu noktada gzel sz syleme sanat olarak tanmlanan retorik (hitabet) devreye girecek ve filozof, halk hakiki mutlulua ulatrmak iin tpk peygamber gibi hayal gcne dayanan kantlama yntemini, yani iknay kullanacaktr. Buna bal olarak ortaya kan bir dier nemli sonu da, Platonun filozof-kralnn, slam felsefesinde filozof-peygamber-ynetici olmasdr. nk peygamber mkemmel bir hayal gcne sahiptir ve hakikatin somut rnekler, benzetmeler vb. ile dier insanlarn hayal gcnde canlandrlmasnn en mkemmel rneini oluturmaktadr. Yneticilik hakikatin bilgisi kadar halka aktarlmasn da iermektedir. nk ynetimden ama, halk hakiki mutlulua tamaktr. Dolaysyla peygamber yneticidir. Muhammed son peygamber olduu ve artk hayatta olmad iindir ki onun varisi, filozoflar olacaktr.
slam dnyasndaki siyasal teoloji geleneinden sz ederken, "kim ynetmeli" sorusu etrafnda gelien tartmalardan ve bu tartmalar sonucunda oluan halifelik kuramndan bahsetmitik. imdi grlyor ki "kim ynetmeli" sorusu filozofun da sorusudur. Baz ada yorumcular, slam filozoflarnn da ayn soruyla megul olduklarn, dolaysyla halifelik kuramndan ve eriatten etkilendiklerini iddia etmektedirler. Ancak hemen belirtmeliyiz ki, "kim ynetmeli" sorusu aslnda siyasal teolojinin zgn sorusu deildir. Ayrca filozofun sorusu, "Muhammedden sonra kim ynetmeli" deildir. Kendisini peygamberin varisi ilan etmesinin tek nedeni, filozofun, ilk yneticisi peygamber olan bir toplumda yayor olmasdr. Dahas filozofun nerdii zm hibir teolojik ierik tamamaktadr. slam filozofunun soruya cevab Platonun cevabyla ayndr: "yaayan akl", yani hakiki bilgiye sahip olan filozof ynetmelidir.
310
311
Hintli bilge Beydebaya atfedilen ve ahlak yasalar zerine ina edilmi siyasal bilgelik edebiyatnn en iyi rneklerinden olan bu eser, fabl tr hikayelerden oluur. Fabl, kahramanlar insans zelliklere sahip hayvanlar olan bir masal trdr ve birok yazar, insansal dnyaya ilikin eletirilerini, gerek kendilerini korumak, gerekse yazdklarnn daha kolay anlalmasn salamak iin fabl trndeki hikayelerle dile getirmitir. Adn, ba kahramanlar olan iki akaldan alan ve baz bakmlardan M VI. yzylda yaayan Yunanl masalc Aesopun masallar ve XVII. yzyl Fransz airi La Fontainein fabllar ile karlatrlan Kelile ve Dimnedeki hikayeler, slam kltrne, insanlar dnyasndaki problem ve ilikilerin hayvanlar dnyasna aktarlmasyla oluan masallarn ve rnek alnacak sz ya da ksa yklerin (mesellerin), bitmez tkenmez stokunu salamtr. Eserin yazl nedeni, hkmdarlara bu dnyada iyi hret sahibi olmann, iyi ve adil bir ynetici olmann yollarn gstermeyi amalayan tler vermektir. Kitabn yazar, ynetim, ahlak, adalet, hkmdarn grevleri vb. gibi siyasal konulardaki dncelerini ahlaki tler formunda sunmakta ve bu tleri, ou fabl trndeki hikayelerle aklamaya almaktadr. Hikayelerde sz konusu edilen hayvanlarn hepsi birtakm insani zelliklere sahip olarak tasarlanrlar: dnrler, konuurlar, hkmdardrlar, vezirdirler, hrsl ve yalancdrlar, adil ya da zalimdirler vb. Hint bilgeliinin nemli bir esi olarak belirleyebileceimiz temkinlilik, Kelile ve Dimnenin hikayelerine de sinmi ve yazar insani dnyadaki ktlkleri aklamak ve eletirmek iin, ona tpa tp benzeyen bir baka dnya yaratarak, tlerini gerek olmayan kiiletirilmi hayvanlar araclyla ifade etmitir. Kitapta adalet, en byk erdem olarak konumlanr. Devletin temel amac, herkesin birbirinin hak ve hukukuna sayg gsterecei siyasal adaleti salamak olarak ifade edilir. Bu siyasal adalet sayesindedir ki en byk ktlk olan zulm ve bakalarnn hakkna tecavz engellenir. Bir hkmdar iin kalc olan mlk deil, iyi addr ve bu da adil ve merhametli davranarak, acelecilikten saknarak, devlet idaresinde adil ve uzman kiileri grevlendirerek vb. kazanlr. Yazarn devlet idaresi konusunda verdii tlerin hepsinde ortak olan tema, iyi ahlakn, adil olmann zorunlu koulu olduudur. Bu tema gelenein btn eserlerinde ortaktr. Yine bni Mukaffa, slam ncesi mitolojiye ait iki eseri, Sasani hkmdarlar ve ynetimi hakknda yazlm olan Hdayname ve Annameyi de Farsadan Arapaya evirmitir. Mslmanlar, bu kitaplardaki hikayeleri, kendi Arap oktanrc (pagan) gemilerinin yetersiz, zayf hikayelerinden daha renkli, daha retici bulmu ve daha ok tercih etmilerdir. bni Mukaffann ahlak ve ynetim sanat stne sz konusu evirileri, hem slam hem de Bat dnyasnda, ge ortaalar sresince gelien siyasal bilgelik geleneinin prototipi olmutur.
Siyasal bilgelik edebiyat geleneinin bir dier kaynann Yunanl ve Romal filozof, sanat ve dnrlerin zl szlerinin evirileri olduunu sylemitik. zel olarak ahlakla ilgili olmalar nedeniyle siyasal bilgelik edebiyatna kolaylkla ekleniveren bu szler, gelenein yazarlar tarafndan sk sk alntlanr. Birka rnek verdiimizde bat kaynakl zl szlerin, dou popler bilgelik geleneiyle rtme nedenleri ak hale gelecektir.
312
313
Siyasal bilgelik edebiyatn bir siyasal gelenek olarak adlandrmamzn tek nedeni, bu tre dahil olan eserlerde kullanlan yntem deildir. Yntem, esas olarak bu gelenein edebi ynne vurgu yapar. Ancak sz konusu yntemler vastasyla ifade edilen siyaset anlaylar arasndaki paralellikler ve ortaklklar sayesindedir ki, slam dnyasnda popler olan bir siyasal gelenekten sz etmemiz mmkndr. O halde bu gelenein ortak konu ve anlaylarndan sz etmeliyiz.
n 1. Ynetici-toplum ilikisi
Hkmdar, Tanrnn vekilidir.
Eserlere ilikin zet tantmlardan da hemen anlalaca gibi, gelenein konusu hkmdar veya devlet bakandr. Bu bize siyasetin hkmdarn ynetimi ile bir tutulduunu gstermektedir. Kukusuz buradaki asl vurgu, btn bu eserlerde tanr ve hkmdar arasnda yaplan benzetme stne olmaldr. nk gelenein kavrayna gre evrenin hakimi Tanr, dnyann hakimi ise hkmdardr. Hkmdar Tanrnn yeryzndeki glgesi, halifesidir. Nasl ki glge insan yakc gneten korursa, devlet bakan da halkn tehlikelerden korur. rnein, Sadi, devlet bakanna yle seslenir: "Hkmdarm, sen bir
314
315
Adalet sz konusu eserlerin hepsinde Tanr ile ilikilendirilir. nk hkmdara ynetme gcn veren Tanrdr, ynetici, bu geici dnyada Tanr tarafndan adaleti salamakla grevlendirilmi biridir; dolaysyla o, btn evrenin asl yneticisi olan Tanrya kar sorumludur. Hatta onun ibadeti, iyi bir ynetici olmas, yani adaletidir. Bu dnceyi ileyen pek ok hikaye anlatlr. Zalim bir ynetici, bir din adamna ibadetlerin hangisinin daha yce olduunu sorar. Cevap arpcdr: "Senin iin leye kadar uyumak en yce ibadettir. nk uyuduun mddete halk incitmezsin." Ancak iyi bir hkmdarn adaletten baka da sahip olmas gereken nitelikler vardr. O, merhametli, efkatli, iyiliksever, cmert, fkesine yenilmeyen, sabrl, akll, temkinli vb. gibi erdemlere de sahip olmaldr ki halkn rahata kavuturabilsin, lkesinde bir tek kii bile ac ekmesin! Yine Nuirevanla ilgili bir rnek anlatalm: Nuirevan halknn durumunu anlamak iin kendisini hasta gsterir ve halka, bu hastalktan kurtuluu iin gayet eski, harap bir yerden bir tula getirilmesi gerektiini duyurur. Ancak btn lkede byle bir tek tula bile bulunamaz. Nuirevan, o zaman ok sevinir ve amacnn lkesinin ve halknn ne durumda olduunu renmek olduunu anlatr.
Anlalyor ki hkmdarn siyaseti, temelinde adalet olan pek ok erdemi gerektirmektedir. Peki halkn erdemi nedir? Siyasal bilgelik gelenei, slami kaynaklara dayanarak, bu erdemi "itaat" olarak belirler. Kurandan aktarlan, "aranzda yetki sahibi olanlara itaat ediniz" ayeti bile tek bana aklaycdr. Aktarlan kimi hikayelerde, zalim bir yneticinin er ge ynetimden uzaklatrlacandan sz edilir. Ancak bu dnce, halkn za-
316
317
Yine siyasal bilgelik edebiyatna dahil edilen eserlerdeki bir baka ortak nokta da, bu eserlerde ahlak ve siyasetin, doallkla ve zorunlulukla bir arada bulunmasdr. Adalet bu gelenein merkezi temasdr ve yalnzca dnyevi ynetimin deil, te dnyadaki kurtuluun da anahtar kavramdr. Sylemi olduumuz gibi, pek ok eserde Mslman olmayan adil bir hkmdarn, zalim bir Mslman hkmdardan daha iyi olduu vurgulanmaktadr. Ahlak ve siyasetin bu zsel birlii, daha nce deindiimiz siyasal teoloji ve siyasal felsefe geleneklerinde de mevcuttur. Ancak ilkinde merkezi kavram ilahi yasa, ikincisinde ise akldr. Siyasal teolojide, ilahi yasa, adalet ve ahlakn dolaysyla hem bu dnyadaki hem de teki dnyadaki mutluluk ve kurtuluun gvencesi olarak dnlr. Siyasal felsefede ise, akl, erdemli ve adil ynetimin olduu kadar hakiki mutluluun da kendisiyle elde edilebilecei tek insani kaynaktr ve adil olan ilahi yasaya deil doaya, evrenin dzenine uygun olandr.
imdi denilebilir ki, konular bakmndan siyasal, amalar bakmndan ahlaksal, yntemi bakmndan kii gvenirliine (ethos) ve okuyucularnn duygulanmlarna (pathos) dayal bir retorik, temel motifleri bakmndan tarihsel/dinsel, slubu bakmndan ise edebi olan siyasal bilgelik gelenei, bir yandan siyasal teoloji ile, bir yandan da siyasal felsefe ile benzerlikler gstermektedir. Bu gelenek, ahlakn dinsel kaynana yapt vurguyla siyasal teolojiye yaklar. Hatta denilebilir ki Kelile ve Dimnenin evirisiyle siyasal bilgelik geleneinin mirasn devralan slam dnyas, bu gelenee zaman iinde kendi rengini vermi ve onu, siyasal teolojinin bir ksm haline getirmitir. Nitekim, siyasal teolojiler tarafndan retilen pek ok ideoloji, rnein "hkmdarn Allahn yeryzndeki glgesi olduu" ideolojisi, aktarm olduumuz gibi, sz konusu gelenek tarafndan da benimsenmi ve tekrar tekrar retilmitir. Dolaysyla siyasal bilgelik gelenei, siyasal teoloji karsnda bamszln yitirmitir. Yine ilgisini olmas gerekene evirmesi asndan da bu gelenek, siyasal felsefeye yaklar. Ancak siyasal felsefeden farkl olarak onun asl ilgisi mevcut ynetimin verilen ahlaki tler uyarnca yeniden biimlendirilmesidir. Siyasal felsefe ise sorularn mevcut bir rejimden hareketle sormad gibi, cevaplarn yer ve zamandan bamsz olarak verir. Yine pek ok Yunan filozofundan sk sk nakledilen bilgece, basiretli szler, siyasal bilgelik geleneinde ifade olunan ahlaki grleri de siyasal felsefeye yaklatrmtr. Ancak felsefi gelenein akla yapt kaytsz artsz vurgu, bilgelik gelenei ile mesafesini korumasn salamtr. Sonu olarak unu da belirtmek gerekir ki, slam dnyasndaki siyasal dnce gelenei olarak snfladmz siyasal bilgelik, siyasal teoloji ve siyasal felsefenin ortak zellii olarak belirlediimiz ahlak ve siyaset arasndaki zdelik slama zg deildir. stisnalar bir yana brakrsak, genel olarak Antik Yunan siyasal felsefesi de, Ortaada Bat dnyasnda gelitirilen siyasal teoloji ve felsefeler de insann bu iki pratik etkinliinin zdeliini varsayarlar. XVI. yzylda bu zdelik ilikisini paralayarak siyaset ve ahlakn kendi doal snrlarna ekilmesini salayan, dolaysyla siyaseti, kendi doas ve ilkelerine aykr davranmaya zorlayan ahlakn glgesinden kurtararak modern siyasal te-
318
319
A N A
F K R L E R
Siyasal bilgelik edebiyat gelenei, slam dnyasndaki nemli siyasal gelenekten biridir. Vahyin siyasal retilerinin bir aklamas olan siyasal teoloji, mevcut dinsel toplumun temellendirilmesine hizmet eden bir siyasal retidir. nsani bilgelik ve insani yasay temele alarak erdemli bir toplum retisi gelitiren siyasal felsefe, siyasal alandaki mevcut kanlarn yerine hakiki bilgiyi geirme abasdr. Siyasal bilgelik edebiyat gelenei ise, doulu kaynaklardan devralnan hikayelere dayal bir yazm tarzyla, yneticilere ahlaki tler vermeyi amalayan ve hem teolojiyle hem de felsefeyle benzerlikleri bulunan bir gelenektir. slam dnyasnda en yaygn olarak kabul gren gelenek budur. Siyasal bilgelik edebiyat gelenei, ahlak ve siyaset arasnda varsaylan zdelikten hareket eder. Bu, ancak ahlakl bir yneticinin iyi bir ynetici olaca anlamna gelir. Ahlakl olmann, dolaysyla iyi bir ynetici olmann en nemli koulu ise adil olmaktr. Zulmn kart olan adalet, iyi bir ynetimin olmazsa olmaz kouludur; en temel ahlaki ve siyasi erdemdir. o kadar ki, bir ynetici iin adil olmak, en byk ibadettir. Ynetici, Tanrnn yeryzndeki temsilcisi olarak dnld iin, kendi ynetimi altnda yaplan her trl zulmden sorumlu tutulur. nk yneticiler, nihai yarg olan Tanrnn karsnda, zulme uram bir koyunun bile hesabn vermekle ykmldr. Sz konusu gelenekte siyasetle ilgili neri ve dnceler, tarihi olaylardan, hikayelerden, benzetmelerden hareketle anlatlr. Yneticilere verilen t ve tavsiyeler teorik bir at altnda deil, tarihsel veya dinsel bir at altnda ifade edilir. Bu yntem, eserlerde ifade olunan dnceleri, okuyan herkesin anlamasna da ak klar. Siyasal bilgelik geleneinin bu kadar geni bir kabul grmesinin en nemli nedenlerinden biri budur.
320
YORUMLAMA METNLER
mit ve Korku
ittim ki, Nuirevan lm deindeyken olu Hrmze u tleri vermitir: Fakirlerin gnllerini gzet. Yalnz kendi rahatn dnme. Eer sen yalnz kendi rahatn dnecek olursan, senin ilinde kimse rahat edemez. oban uyumu, kurt srye dalm! Bunu akll insan kabul etmez. Yoksullar koru; ah ahali sayesinde ta tamaktadr. Padiah bir aaca benzer, kk ahalidir. Aa ise kknden kuvvet alr. Elinden geldii kadar halkn gnllerini yaralama. Eer yaralarsan kendi kkn baltalam olursun. Eer sana doru bir yol lazmsa, padiahlarn yolu mit ve korku yoludur. Bir insanda iyilik midi, ktlk korkusu olunca, aklllk onun tabiat olur. Eer bir padiahta bunun her ikisini bulursan; onun ikliminde, mlknde snak bulursun. nk padiah, Cenab Hakkn (Allahn) ltfunu mit ettii iin halka merhamet eder; saltanat elinden gider diye korktuu iin de halka zarar vermekten korkar. Bir padiahn tabiatnda mit, korku yoksa o iklimde rahatn kokusu bulunamaz. yle bir padiahn mlknde bulunduun zaman, ayan bal ise (evli isen) zulme, cefaya raz ol, otur; yok tek at, tek mzrak isen (bekar isen) ban al baka yere ka... Bir iklimde ahaliyi padiahtan memnun grmezsen, o iklimde refah, saadet arama. Kafa tutan, kabaday padiahlardan, kahramanlardan korkma; fakat Allahtan korkmayandan kork. Bir padiah memleket ahalisinin gnln ykyorsa, o, memleketin mamur olmasn ancak ryada grr. Bir memleketin harap, padiahn kt n sahibi olmas, zulmden ileri gelir. Bu szn hakikatini ancak ince, derin dnen kimse bulur.
Sadi irazi, Bostan
TARTIMA KONULARI
n Siyasete ilikin teolojik ve felsefi kavraylar arasndaki farklar zerine dnnz. n Siyaset ve ahlak arasndaki zdelik ilikisinin paralanmasnn olumlu ve olumsuz sonular neler olabilir? n Siyasal bilgelik edebiyatyla siyasal felsefe arasndaki benzerlikler zerine dnnz. n Toplumun devam iin bir ynetici zorunlu mudur? Neden? n Halkn erdeminin yneticiye itaat olmas, sizce adil midir?
321
Ku avcs ve gvercinler
322
MODERNLE GE DNEM
324
YRMNC BLM
Tanzimat ve merutiyetler
Trklerin de iinde yer ald slam kltr ve uygarlnn klasik dnemi VIII-IX. yzyllarda balayp en parlak baarlarn XI-XIII. yzyllar arasnda gsterdikten sonra XIV-XV. yzyllardan itibaren yerini duraklamaya ve gerilemeye brakr. Osmanl Devleti ise bildiimiz ise XIII. yzyln banda kurulup XX. yzyln ilk eyreinde ortadan kalkar. O halde Osmanl Devleti veya mparatorluunun mrnn en azndan son yzyl slam uygarlnn gitgide daha derin bir durgunluk ve karanla gmld bir dnem iinde geer. mparatorluun son yzyl, XIX. yzyl veya "imparatorluun en uzun yzyl" ise genel olarak dier slam lkeleri ve toplumlar gibi Osmanl mparatorluunun da modernlemeye gei abalarnn balanglarna tanklk eder.
325
Tanzimat ve merutiyetler
ve zaaflar: Batdaki deimelerin dnda kalma
Osmanl Devleti, Batda Ortaan yava yava ortadan kalkmaya balad bir zamanda kurulmu ve gelimitir. XIV. yzyl, Bat dnyasnn birbiri ardndan ok nemli deimeleri, devrimleri yaayaca yeni bir dnemin balang yzyldr. Bu deimeler bilindii gibi Hmanizma, Rnesans, Reformasyon hareketleriyle balar. Byk corafi keifler, kapitalizmin ortaya k, sanayi devrimi, XVII. yzyl bilimsel devrimi, ngiliz siyasal devrimi, merkezi ulusal devletlerin ortaya k, Aydnlanma, Byk Fransz devrimi vb. gibi nemli ekonomik, siyasi, dnsel devrimlerle devam eder. Osmanllarn Avrupada geni topraklar olan ve Bat dnyasyla askeri, ticari, siyasi dorudan iliki iinde bulunan bir imparatorluk ve toplum olarak bu deimelerden haberdar olmamas ve en azndan bazlarndan etkilenmemi olmas phesiz dnlemez. Ama Osmanl mparatorluunun yneticileri ve aydnlar en azndan kurulu ve gelime dnemindeki kendine yeterlik ve Batya kar stnlk duygularnn etkisi altnda bu deimelere uzunca bir sre kaytsz kalmlardr. Ama mutlaka bir tarih vermek gerekirse, II. Viyana bozgunundan sonra Batyla ilikilerde Osmanl mparatorluu aleyhine deien denge, XVIII. yzyl boyunca Avusturya-Macaristan mparatorluu ve arlk Rusyas karsnda uranlan askeri yenilgiler, Byk Fransz Devriminden sonra imparatorluun eitli blgelerinde ortaya kan ve onun devam iin byk tehdit oluturan yeni dnce akmlar, milliyetilik, XVIII. yzyln sonundan itibaren Osmanl yneticilerinde imparatorluun yaayabilmesi iin gzlerini Batya evirmek ve oradan baz yenilikleri almak, imparatorlukta Batl devletler ve toplumlar tarznda yeni birtakm dzenlemeler, reformlar yapmak ihtiyacn ve bilincini dourmutur.
Osmanl yneticileri, batllamaya ve modernlemeye pratik bir yaklamla girmilerdir. Yaplmas istenen, devletin veya imparatorluun varlnn gven altna alnmas ve devamnn salanmasdr. mparatorluun varlna ynelen tehdit, phesiz esas olarak askeri bir tehdittir. Dolaysyla, askeri reformlar ncelii oluturmutur. Bat tarznda tekilatlandrlan yeni bir ordu kurmak, bu orduya yeni bir eitim verdirmek, yeni sava teknikleri kazandrmak temel kayg olmutur. Bu erevede olmak zere yeni okullar (istihkam ve yol iin mhendislik okulu, cerrah yetitirmek iin askeri tp okulu vb.) almtr. Ancak yeni dzenlemelerin (Tanzimat kelime anlam bakmndan "dzenlemeler" demektir) orada kalmayaca aikardr. Yeni ve gl bir ordu iin, gl ve iyi ileyen bir maliye sistemine ihtiya vardr. Bu bte, vergi toplama vb. alannda yeni kurumlar ve tekniklere ihtiya gsterir. Askeri ve mali deiiklikler veya dzenlemeler btn bunlar gerekletirecek yeni idari kurum ve mekanizmalar gerektirir. Bu, baka alanlardan kaynaklanan ve burada ayrntsna girmemizin gerekli olmad baz faktrlerle birleerek Osmanl yneticilerini idare ve hukuk alannda da yeni dzenlemelere, iyiletirmelere (bu dzenlemeler iin kullanlan bir baka kelime "Islahat" iyiletirmeler anlamna gelir) gtrecektir. Askeri alanda balayan, mali ve idari, hukuki alana genileyen bu yeni dzenlemeler, iyiletirmelerin bunlarla da kalmayaca, giderek daha geni alanlara, siyasi alana, eitim alanna, kltr alanna, gndelik hayata yansyaca aikardr. Nitekim XIX. yzyln ikinci yars, bu sonuncu alanlarda yeni ve nemli kurum ve kavramlara, deiimlere tanklk edecektir.
326
Tanzimat ve merutiyetler
327
Tanzimat ve merutiyetler
Bir baka zellik bu dneme damgasn vurmutur. Bu btn bu yzyl boyunca varln srdrecek ve ancak Cumhuriyetle birlikte ortadan kaldrlacak olan kurumsal ve kltrel ikicilik olgusudur. Btn bu yzyl sresince hemen hemen her alanda eski ve yeni bir arada varln srdrmtr. Yeni, Bat tarz yasalar yannda slam hukuku, yeni, Bat tarz mahkemeler yannda eriat mahkemeleri, yeni, Bat tarz eitim kurumlar yannda eski okullar, medreseler, vb. var olmaya devam etmitir. Bizim konumuz bakmndan bu ikiciliin sonucu bu yzyln ortalarndan itibaren aydnlarn zihnini megul eden en nemli fikri-felsefi problemin yeni-eski, Bat-Dou ikilemi problemi olmasdr. Bu problem, btn uzantlar ile birlikte hatta gnmze kadar varln srdrmtr. Batnn, Bat uygarlnn ne olduu, onun zn, temelini, ruhunu neyin oluturduu, Dounun, Dou uygarlnn z ve deeri, bu uygarlklarn birbirleri karsndaki durumu, birbirleriyle uzlatrlp uzlatrlamayaca vb. zerinde yaanan tartmalar gerek Tanzimat, gerekse zellikle Merutiyet dneminin en canl, en youn tartmalar olmutur ve bu tartmalar bilindii gibi bugn de devam etmektedir.
Modernlie gei dneminde felsefi dnce ve tartmalar en canl ve en zengin bir biimde kinci Merutiyeti takip eden yllarda ortaya kmtr. Bunun bir nedeni, bu dnemin kinci Abdlhamitin otuz yllk her trl dnceyi bastran sk istibdat dnemini takip eden bir rahatlama, dnceleri zgrce ifade etmeyi mmkn klan bir dnem olmas ise, ikincisi, yaklak yz yllk bir birikim, hazrlanma dneminden sonra artk felsefi tartmalarn ok daha bilinli, ok daha bilgili bir zemin zerinde yaplmaya balanmasnn imkan dahiline girmesidir. Artk Batnn hem edebi, siyasi, fikri, felsefi akmlar, eserleri, yazarlar ok daha yakndan tannmakta, hem Osmanl toplumunun hemen her alana ait problemleri kavramsal olarak konuma, tartma dzeyine ekilmi bulunmaktadr. Tanzimatn balanglarnda sz konusu olan, genel ve yzeysel olarak yenilikiler, reformcularla onlara bir tepki olarak ortaya kan gelenekiler, tutucular ayrmdr. Birinci Merutiyete kadar batclar, doucular, islamclar, Trkler ayrm henz ortaya kmamtr. Namk Kemal, Ali Suavi gibi Gen Osmanllarla birlikte bu ayrmlar yava yava ortaya kmaya balamaktadr. kinci Merutiyet dneminde ise hem bu ayrmlar daha netlemekte, hem onlara yeni birtakm ideolojiler eklenmekte, hem de bu farkl akmlar ve ideolojiler arasnda birtakm uzlamalar gereklemeye doru gitmektedir. Bu dnemde ortaya kan ve kendi tezleri ve kar akmlara kar eletirileriyle, zm nerileriyle sistemli olarak teekkl eden ana zmler kaba hatlaryla, Cumhuriyet dneminde de varln srdrecek ve dnce hayatmzda ana yerlerini koruyacaklardr. Tanzimat ve Birinci Merutiyet dneminde tohumlar atlan kinci Merutiyet dneminde ise, en canl bir biimde ortaya kan Avrupa-Bat, Dou-slam tartmas aslnda bir felsefe veya fikir tartmas deildir. Bundan ok daha geni olarak bir dnya gr-
Batclar-Doucular
328
Tanzimat ve merutiyetler
, bir ideoloji tartmasdr. Bu tartmada, fikirler hi phesiz nemli bir rol oynarlar. Tartmann taraflar kendi grlerini, tezlerini felsefi, bilimsel, tarihsel veriler ve kantlarla savunmaya alrlar. Ancak bu fikirlerin gerisinde insanlarn hayatla ilgili tercihleri, duygu ve inanlar, beendikleri veya korumaya altklar yaama tarzlar vardr. te yandan bu ideolojik tartmann, uygarlk tartmasnn taraf olanlar kendi ilerinde de tam bir birlik ve homojenlik oluturmazlar. Gerek Avrupaclar, batclar, gerekse doucular, islamclar kendi aralarnda birtakm alt gruplara ayrlrlar. Doucular, islamclar arasnda Batdan gelecek her trl yenilie kar kanlar, geleneksel slami kurum ve deerleri savunanlar, dorudan doruya modernizme kar kanlar vardr, modernizm ile gelenekilik arasnda bir uzlatrma gerekletirmek isteyenler, baka deyile slam modernletirmek isteyenler vardr. Bu ikinci gurubu modernist islamclar olarak nitelendirmek mmkndr ve bu dnemde onlar arasnda ounlukta olanlarn bu modernist islamclar olduunu belirtmek gerekir.
329
Tanzimat ve merutiyetler
Hukuk
nsanlar arasndaki ilikileri dzenleyen hukuka gelince, yine bu dnrlere gre slam hukuku temelde tanrsal olmakla birlikte insanlarn doal, toplumsal ilgi ve ihtiyalarn gz nne alan, onlar doru ve dzgn bir ekilde dzenleyen bir kurumdur. Ayrca bu hukuk donuk, deimez, yeniliklere kapal bir hukuk da deildir. Gemite slamn klasik dneminde eitli ve farkl hukuk okullarnn varl, bu hukukun yumuaklnn ve zamana, artlara, ihtiyalara gre deiiklik gsterdiinin bir iaretidir. slam hukukunun geri kalmlnn nedeni, onda yanl olarak yeni yorumlamalarda bulunma imkannn, teknik deyimle "itihat kaps"nn uzunca bir sreden beri kapanm olmasdr. Bu yol ald ve onun temel ilkesi olan "zamann deimesiyle hkmlerin deiecei" ilkesine yeniden ilerlik kazandrld takdirde, Batdan yeni kanunlar ithal etmeye gerek kalmakszn slamn ruhuna ve slam toplumlarnn gemiteki yaayna uygun olarak yeni dzenlemeler yaplabilir, yeni kurallar gelitirilebilir. Bu yazarlar slam hukukunun ada dnceler, modern hukuk karsnda uygulanamaz hale gelen veya insan rahatsz eden kadn erkek eitsizlii, ok kadnla evlilik gibi hkmleri konusunda ise bir gr birlii iinde deildirler. Bazlar bunlarn tmyle kaldrlabilecei grndedir. Ama en azndan tm bu konularda ada demokrasi, insan haklar, eitlik deerleri asndan slam hukukundaki eski uygulamalara baz snrlandrmalar getirilmesi grndedirler. Ahlak-manevi deerler konusunda ise bu slamc dnrler daha katdrlar. Batnn ahlak bakmndan bir gerileme, bir d iinde olduu, onda manevi deerlerin artk unutulduu, insanlarn maddi-duyusal deerler peinde kotuklar, ailenin paraland, insanlarn bireyciletii dncesindedirler. Mslman ahlaknn ve Mslman sosyal deerlerinin, Batdan alabilecei veya almas gerektii herhangi bir ey olduu kanaatinde deildirler. Afganinin kendisi bile Baty olduka iyi tand halde, onun dnya grnn esas itibariyle materyalist olduunu dnr ve materyalizme bir reddiye yazar. Ahmet Hilmi ve smail Fenni Erturul da ayn ynde, yani materyalizmin rtlmesi ynnde birer eser kaleme alrlar. Batnn materyalizmin bir sonucu tanrtanmazclktr. Ahmet Hilmi "Allah nkar Etmek Mmkn Mdr?" ad altnda tanrtanmazlara kar da bir eser yazar. kinci Merutiyet dnemi slamc dnrleri bu genel ideolojik tutum ve grleriyle kalmazlar, onlar iinde bazlar ayn zamanda slamn klasik dneminde varln grdmz Kelam, tasavvuf hareketlerini kendi tarzlarnda, modern tarzda yenilemeye, devam ettirmeye alrlar. rnein, smail Hakk zmirli iinde Kelamn klasik problemlerini aradan geen zaman zarfnda Bat felsefesinde ortaya kan yeni kuramlar, yeni kantlar, yeni grlerle karlatrp ele ald ve sergiledii bir Yeni Kelam lmi yazar. Benzeri ekilde Mehmet Ali Ayni eyh Ekberi (yani bni Arabiyi) niin severim? adl kitab ve dier yazlaryla eski tasavvuf geleneini, mistik dnce gelenei yeniden canlandrmaya giriir. slamc dnrlerden bazs, daha dar anlamda felsefi bir faaliyette de bulunur. Bu dnemde Bat felsefesi, artk ok youn bir ilgi konusudur. Zamann nl Bat filozoflarnn eserleri, felsefe tarihleri evrilmektedir. Batnn bu dneminde revata olan felsefi, sosyolojik, iktisadi akmlar ve dnceleri yakndan takip edilmektedir ve onlarn Osmanl aydnlar arasnda taraftarlar, savunucular, hatta temsilcileri ortaya kar. Bu cmleden olmak zere Baha Tevfik XIX. yzyl materyalizminin adeta bir ncili saylan Bch-
Ahlak
Materyalizmin tannmas
330
Tanzimat ve merutiyetler
nerin Kuvvet ve Maddesini Trkeye kazandrr. Bu eser, kamuoyunda bir bomba tesiri yapar ve Ahmet Hilmi buna, yani materyalizme kar yukarda szn ettiimiz felsefi eletirisini kaleme alr. Radikal batclarn nemli bir ismi olan Tevfik Fikret Tarih-i Kadim ve Tarih-i Kadime Zeyl adl iki iirinde XVIII. yzyl nl aydnlanmacs DHolbachn ve Bchnerin izinde ilerleyerek Tanr kavramna, dine kar eletirilerini ynelttiinde yine slamc cepheden ciddi hcumlarla karlar. Bu hcumlarn bir ksm tamamen duygusal ve gayri ciddi olmakla birlikte, bir ksm tanrtanmazcln felsefi ciddi bir eletirisi niteliindedir.
331
Tanzimat ve merutiyetler
min, sosyolojinin konusu olabilecek bir zellikte olduunu, toplumsal olaylarn birtakm doal yasalara uygun olarak meydana geldiini, bu yasalarn bilimsel yntemlerle anlalp aklanmasnn mmkn olduunu, dolaysyla sosyolojinin, yani toplumun biliminin verilerine uygun olarak toplumu, toplumsal kurumlar, siyaseti, devleti arzu ettiimiz ynde ekillendirip dzenleme gcne sahip olduumuzu ileri srmekteydi. Bu grlere uygun olarak olarak yine bu kitabn Devleti ele alan XII. Blmnde grdmz gibi, St. Simonun bir rencisi olan A. Comteun dledii toplumda yneticiler, toplumu yneten yasalarn bilgisine sahip olan bir sekinler grubu, bilim adamlar ve filozoflardan meydana gelen bir teknokratlar grubu olacakt. Byle bir kuramn kendilerini Osmanl toplumunun bilginleri veya filozoflar olarak gren aydn yneticilerine, brokratlarna ne kadar cazip gelecei ve onlarn toplum mhendislii projelerine ne kadar uygun decei aikard. Eer bu kuram doruysa, Osmanl toplumunun iinde bulunduu byk kriz, byk kargaa, pozitif bilimlerin bilgisine sahip sekin bir zmre olan aydn brokratlarn nderliiyle alabilir ve bylece topluma hem istikrar ve dzen gelebilir, hem de Osmanl toplumu ada uygarla, yani Bat uygarlna ulama yolunda hzl bir ilerleme iine girebilirdi. Nitekim Osmanl aydn brokratlarnn kurduu bir sekinler grubu, daha sonra bir siyasi parti olan ttihat ve Terakki cemiyeti Fransz pozitivistlerinin bu "dzen ve ilerleme" slogann "birlik ve ilerleme" sloganna evirerek tekilatn temel dsturu haline getirecektir. Yine bu ana grlerdir ki, Osmanl toplumunun en iyi eitim grm bir zmresi olan asker brokrat-aydnlarn ttihat ve Terakki partisinden sonra da ynetime zaman zaman el koymaya itecek uygun bir ideolojiyi ve bu ideolojinin etkileri zamannmza kadar devam edecektir. Cumhuriyet dneminin ynetici aydn-brokratlarnn akl ve bilim adna ynetime el koyma ve toplumu akla ve bilime uygun reformlarla ilerletme projelerinin gerisinde esas olarak bu inan ve ideoloji bulunacaktr.
Geleneksel din yerine insanlk dini
Bu genel ideolojinin, dnya grnn eitli uzantlar da Osmanl pozitivistleri tarafndan dile getirilmitir. A. Comteun, bo inanlarn, modas gemi tarihsel kurumlarn banda sayd geleneksel din yerine, insanlk idealini, insanlk dinini geirmek dncesi, kozmopolitizmi, inasinin nl "Vatanm yeryz, milletim insanlktr" slogannda ve bu slogan olduu gibi tekrarlayan Tevfik Fikrette ifadesini bulur. Ahmet Rza da geleneksel dini dnce ve inanlar deersiz grerek, dinin yerine pozitivist dnceyi geirmek gerektiini aka ilan eder ve dnya vatandal fikrini savunur. Pozitivizmin bilim dinini, bilimciliini, bunun bir uzants olan materyalizmini Beir Fuat kiisel hayat ve intihar ile temsil eder. Hseyin Cahit Yaln, pozitivist filozoflardan Stuart Millin zgrlk zerine, E.Renann sann Hayat, H. Tainein ngiliz Edebiyat Tarihi adl eserlerini Osmanl Trkesine evirir ve pozitivizmin edebi-estetik cephesini Osmanl okuyucusuna tantr. Gkalpn nl "Sakn hakkm var deme,- hak yok vazife vardr" sz yine bu kitabn Hak ve iddeti ele alan XI. Blmnde grdmz, A. Comteun, herkesin herkese kar devlerini yapmas durumunda herkesin hakknn gvence altna alnm olaca, dolaysyla haklardan bahsetmenin gerekli olmayaca, bu nedenle haklardan sz etmenin doru olmad grnn vulger bir ifadesinden baka bir ey deildir. Nihayet Tevfik Fikret nl Tarih-i Kadim ve Tarih-i Kadime Zeyl iirlerinde XVIII. yzyl aydnlanmaclarndan kaynaklanan geleneksel din ve Tanr eletirileriyle de birletirerek pozitivizmin dine dman duygularn ve saldrlarn en parlak bir biimde dile getirir. Yine Tarihi Kadimde Fikretin, pozitivistlerin insanln tm gemi tarihini teolojik ve metafizik zihniyetin hakim olduu, bir bo inanlar tarihi olarak grmelerinin bir yansmasn ve
332
Tanzimat ve merutiyetler
onu bu nitelii ile mahkum ediini grrz. Halukun Aments adl iirinde ise Fikret, yine pozitivist inann ana iddias olarak akl ve bilgiyi kendilerine inanmamz ve hayatmzda klavuz olarak benimsememiz gereken doru yol gstericiler olarak sunar ve fen ve bilimin, insanln nnde yeni, altn bir a aacana inanr -Atatrkn "Hayatta en hakiki mrit ilimdir" szyle karlatrn-. Fikretin hmanizmini de pozitivist inann bir sonucu olarak grmemizde bir mahzur yoktur.
333
Tanzimat ve merutiyetler
salanmas iin din ve devlet ilerinin birbirlerinden ayrlmas gerektii ynndeki analiziyle, parann insanlar zgrletirdii, toplumsal sorunlarn yalnzca ekonomik gelime ile zlebilecei tarzndaki fikirleriyle liberal gelenek iinde de yer alr. Tevfik Fikret de hmanizmi, evrenselcilii, dinsel alanda serbest dnceyi savunmas ve sava aleyhtarl gibi fikirleriyle, hem Aydnlanma gelenei iinde yer alr, hem de liberalizmin temel deerleriyle uyum iinde olan bir dnya grn temsil eder.
Batclar arasnda her zaman tutarl veya sistemli olmamakla birlikte baz ok cesur, devrimci fikirler Abdullah Cevdet tarafndan dile getirilir. Abdullah Cevdet, modernlemenin sadece siyasi ve idari kurumlarda deiiklikle gerekleemeyeceini, onun toplumsal ve ekonomik yaplardaki deimeleri de aarak kltrn kendisine, zihniyetin kendisine uzanmas gerektiini dnr. Bu balamda olmak zere, modernlemeye uygun bir zihniyet yapsna sahip olunmas gerektiini savunur. Batnn anlalmas iin onun kltrnn tannmas gerektiini, bunun iin Bat klasiklerinin dilimize evrilmesi ve onlarn derin anlamlarna nfuz edilmesinin zorunlu olduunu yazar. Bu arada daha sonra Cumhuriyet dneminde gerekletirilecek olan baz reformlarla ilgili nerilerini ortaya atar. Bunlar, laiklik, Arap harflerinin atlarak yerine Latin alfabesinin kabul, slam hukuku yerine Bat hukukunun geirilmesi, kadnlara erkeklerle tam eitlik verilmesi, alaturka tart ve ller yerine uluslararas tart ve ller sisteminin benimsenmesi nerileridir.
Cumhuriyet ncesi modernlie gei dneminde, sosyalist ve marksist eilimli iki dnce hareketinden de sz etmek mmkndr. Birinci hareketi, gazeteci Hseyin Hilmi, Refik Nevzatn iinde bulunduu bir grup solcu temsil eder. Bu grubun sosyalist dnya gr ve proje hakknda derinlemesine bilgi sahibi olmad, ama zgrlk, ilerici, bar ve enternasyonalist bir ynelime sahip olduu grlmektedir. Marksist solun balca temsilcileri ise Mustafa Suphi, efik Hsn gibi isimlerdir. Bunlar, sosyalist sola ait aydnlardan farkl olarak, Trk toplumunun kurtuluunu, snf mcadelesi kavram zerine kurulu anti-emperyalist bir savatan gemesi gerektii dncesindedirler. Ancak her iki grubun da solun gerek evrensel deerleri, gerekse varlk ve bilgi konularyla ilgil felsefi sorunlar zerinde ok az durduu ve daha ok milli demokratik bir devrim peinde kotuklar anlalmaktadr. Batclar arasnda Dou uygarlnn bir btn olarak terkedilmesi gerektiini olduka ak bir ekilde savunan bir baka isim ise Baha Tevfiktir. Trkiyede ilk felsefe dergisini 1912 ylnda yaymlayan, Bchnerin yukarda szn ettiimiz nl materyalist elkitab Kuvvet ve Maddesi yannda yine XIX. yzyln bir baka nl materyalist kitab olan Haeckelin Evrenin Srlar adl kitabn Trkeye eviren, materyalist olduunu aka ilan eden Baha Tevfik, Dou ile Bat arasnda zigzag yapmaktan artk vazgememiz gerektiini, Batnn hayatnn her bakmdan stn olduunu, Dounun artk dnce alannda rn vermek gcn kaybettiini, bunun en iyi bir biimde bizzat felsefe alannda grldn syler.
334
Tanzimat ve merutiyetler
Bat uygarln bir btn olarak benimseme ynnde batllamay savunanlar arasnda esas olarak Trk-milliyeti hareket iinde yer alan Ahmet Aaolu da vardr. Aaolu, Bat uygarlnn yalnzca maddi ynnn alnabilecei grnde olanlara kar, uygarln bir btn olduu, dolaysyla yalnzca bir ynnn alnamayacan ileri srer. Zaman zaman Batya kar baz eletiriler yneltmi olsa da Bat uygarlnn temeli sayd kurumlar ve deerleri savunur. O, sadece Batnn kendisine layk grd kurum ve deerleri Doudan esirgedii iin Batllar sular ve byle bir Bat ile mcadele etmek iin Batnn kendisinin kulland aralar kullanmak gerektiini belirtir.
335
Tanzimat ve merutiyetler
Aaolu bu gr, gl bir ekilde dile getirdii gibi Trk milliyetiliin bayrak ismi olan Gkalp de nl Trklemek, slamlamak, adalamak projesinin iine bir ilke olarak sokar. Ancak daha sonra olduu gibi bu dnemde de Trklk, slamn temelde milliyetilii reddettiini, onun slamdaki kardelik duygusuna aykr olduunu ileri sren baz slamclarn eletirisine uramaktan kurtulamaz. Merutiyet dnemi, Trk milliyetiliinin birinci biimi, yani yurt olarak Anadoluyu, ulus olarak Osmanl mparatorluu iinde yeralan Trk unsurunu hedef alan milliyetilik gr ise Cumhuriyet Trkiyesinde benimsenerek devam ettirilir. Trklkle slamlk arasnda herhangi bir eliki olmad gr ise daha gl bir ekilde savunularak, yine XX. yzyl Trkiyesinde Trk-slam sentezi grn ileri srenler tarafndan devam ettirilir.
Trklk, islamclk ve batclk
Cumhuriyet ncesi gei dneminin en etkili dnr olan Ziya Gkalp, bir telifi, uzlatrmacdr. Onun projesini en iyi ifade eden ey, bizzat kendisinin ortaya atm olduu "Trklemek, slamlamak ve adalamak" idealidir. Gkalpin bu projesinde darda tuttuu ana akmlar grld gibi liberalizm ve sosyalizmdir. O gerek liberalizmin, gerekse sosyalizmin insan ve toplum anlaylarna kardr. Bireycilikle toplumculuu birletirerek her ikisini ayn potada halk ve ulus potasnda eritmek ister. Giriim zgrln ve mlkiyetin dokunulmazln ortadan kaldrmak istemez. Ancak onlarn yarataca snflama ve snf atmalarnn zararlarna inanr. Devletin ekonomiye mdahele etmesini uygun bulur. Ancak bunun da bireyi ortadan kaldrma, bireysel mlkiyeti yok etme, her eyi devlete irca etme noktasna kadar gelmemesini uygun bulur. Gkalpin dncesinin temelinde de ulus kavram bulunur. Ulus ayn dili konuan, ayn dini paylaan, ayn ahlaki deerlere inanan, ayn estetik zevkleri olan, bunlarla ilgili olarak ayn eitimi alm bireylerin meydana getirdii tarihsel, kltrel, ruhsal bir topluluktur. Btn bunlarn sonucu olarak, uluslarn ortak fikirleri ve ortak bilinleri vardr. Bu ortak fikir ve bilin, toplum iinde dayanma, gven ve ortak deerler yaratr. Ulus ne liberallerin dndkleri gibi her biri kendi kiisel, bireysel karlar ve hedefleri peinde koan insanlarn meydana getirdii ve sadece ekonomik ibirliine veya ayn siyasal yasamaya tabi yapay bir varlktr, ne de sosyalistlerin dnd gibi karlar birbirlerine zt snflarn birbirleriyle sava halinde bulunduu gerilimli bir toplumsal rgtlenmedir. Ulus, tarihin ve kltrn rn olan ve bireyleri arasnda bir ruh birliinin, duygu ve dnce birliinin, zevk birliinin olduu doal-kolektif bir varlktr. Gkalpin dncesinin ikinci temel kavram kltr-uygarlk ayrmdr. Ona gre kltr doal, tarihsel ve ulusaldr. Yukarda sylediimiz ortak fikir, duygu ve zevkleri ifade eder. Bir baka ifade ile kolektif bilinci veya vicdan temsil eder. Buna karlk uygarlk ne doal ne ulusaldr. O, farkl ve eitli uluslara mensup bireylerin bireysel dnce ve yaratmlarnn rndr. Uygarlk ruhsal deil aklsal, znel deil nesnel, kolektif deil bireysel yaratmlar toplamdr. Bundan dolay uygarlkla kltr, birbiriyle atma iinde olmak zorunda olmad gibi bir kltrn bir ulustan dierine aktarlmasnn mmkn olmamasna karlk uygarlk, farkl uluslar tarafndan paylalabilir. Bir kltrn bir baka kltrden, bir ulusun baka bir ulustan alabilecei eyler de ancak bilim, felsefe, teknik gibi Gkalpe gre sadece uygarlk alanna ait olan unsurlar olabilir. Gkalp bylece Batdan uygarlkla ilgili unsurlarn alnmasn meru kldn dnd gibi uygarlkla ile kltrn, Bat uygarl ile Trk kltrnn birbirlerini karlkl olarak dengeleyebilecei midindedir ve yine bylece bireyci, aklc, evrenselci aydn-
Ulus nedir?
Kltr ve uygarlk
336
Tanzimat ve merutiyetler
larla, topluluku, yerelci, ruhu halk arasnda bir uzlatrma, uyum gerekletirme iddiasndadr. slamn bir din olarak kltrn nemli bir bileenini, kolektif vicdann ayrlmaz bir parasn meydana getirmesinden dolay slamla Trk kltr arasnda da bir gerilimin olmamas gerektii grn de gz nne alrsak, Gkalpin bylece belki biraz da fazla kolayca olmak zere Trklk, Mslmanlk ve batclk veya milliyetilik, islamclk ve adalama arasnda kapsaml bir uzlatrma giriimi olan projesinin boyutlarn kavrayabiliriz. Ancak her uzlatrmac giriimin bana geldii gibi bu uzlatrmacln da ilerde, uzlatrlmasna allan bu ideolojiyi saf bir biimde korumak gerektiine inanan kat savunucular tarafndan ciddi eletirilere maruz kaldn hatrlatmamz gerekir.
337
Tanzimat ve merutiyetler
A N A
F K R L E R
Osmanllarda Tanzimatla balayan ve Cumhuriyetin ilan ile sona eren dnem, imparatorluun, devletin ve toplumun Bat kaynakl kurum ve kavramlarla adalatrlmas abalarna tanklk eder. Bu abalar esasta pratik, pragmatik amaldr. mparatorluun varln koruma, bunun iin zellikle askeri, idari, siyasi alanda gerekli yenilikleri yapma ihtiya ve amalarndan kaynaklanr. Ancak zamanla genileyerek tm bir toplumun, toplumsal kurumlarn, bireylerin zihin yaplarnn deitirilmesi projesine dnr. Osmanllarn modernletirme projesi, teorik bir hazrlk dnemi olmakszn balar. Teorik-felsefi problemler zamanla Osmanl aydnlarnn ufkunda ve gndeminde yerlerini alrlar. kinci Merutiyet dnemi siyasi dnceler, projeler asndan olduu gibi saf felsefe problemlerinin tannmas ve ele alnp ilenmesi asndan ok zengin bir laboratuar grnts gsterir. Bu balamda olmak zere dnemin belli bal batl filozoflar, dnce akmlar, felsefe tartmalar tannr ve tartlr. Osmanl aydnlar arasnda materyalizm-spritalizm, pozitivizm, liberalizm, sosyalizm, marksizm taraftarlar ve kartlar kendilerini gsterir. Bununla birlikte asl tartmalar batclk- islamclk kavram ifti ekseninde cereyan eder. slamclar arasnda geleneksel islamclar ve daha byk bir ounluk olmak zere slamn modernletirilmesini savunan modernist islamclar vardr. Bunlar Batdan bilim ve tekniin alnmas, geri kalan alanlarda, zellikle sosyal ve ahlaki deerler alannda slam uygarlnn geleneksel kurum, kavram ve deerlerinin korunmas gerektii grndedirler. Bu gei dneminde batclara en ekici grnen Batl akm, pozitivizm olur. Pozitivizm, akl ve bilgiyi temsil eden sekin bir aznlk eliyle toplumun iradi olarak dzen ve istikrara kavuturulabilecei ve srekli bir ilerleme iine sokulabilecei gryle imparatorlukta birlik ve ilerlemeyi salamak isteyen aydn-brokratlarn toplumsal mhendislik projelerine en uygun bir kuram olarak grnr. te yandan pozitivizmin modas gemi bir zihniyetin rn olarak grd geleneksel din yerine insanlk dinini geirme, geleneksel siyasal, toplumsal, ahlaksal kurum ve deerleri akln ve bilimin nda sorgulama ve yeniden dzenleme hedefleri, hmanizmi, evrenselcilii de serbest zihniyetli, eletirici birok Osmanl aydnn derinden etkiler. Tanzimattan Cumhuriyete giden gei dnemi sreci iinde Cumhuriyet Trkiyesinde varln koruyacak ana dnce akmlar, toplum projeleri, ideolojiler ve dnya grlerinin teekkl ettii gzlemlenir. Bu ana ideolojileri en genel olarak aydnlanmac, islamc, milliyeti, liberal, solcu ideolojiler olarak snflandrmak mmkndr. Bunlar saf, ideal modellerdir. Aralarnda birtakm geiler, sentezler mmkn olduu gibi bir dnr ayn zamanda bunlardan hem biri, hem dieri iinde yer alabilir. Bu sentez abalarnn bilinen en iyi rnei trklemek, islamlamak ve batllama arasnda herhangi bir eliki grmeyen veya bir uzlama, uyum salamak isteyen Ziya Gkalptir.
338
Tanzimat ve merutiyetler
YORUMLAMA METNLER
Siyasetin Yolu
Osmanl lkelerinde Batdan feyz alarak (kuvvet kazanmak) ve ilerlemek (terakki) arzular uyanal belli bal siyasi yol tasavvur ve takip edildi sanyorum. Birinci, Osmanl hkumetine bal eitli milletleri temsil ederek ve birletirerek bir Osmanl milleti varla getirmek; ikincisi halifelik hakknn Osmanl devleti hkmdarlarnda olmasndan faydalanarak btn Mslmanlar sz konusu hkumetin idaresinde siyaseten birletirmek; ncs rka dayanan siyasi bir Trk milleti tekil etmek Osmanl milleti vcuda getirmek arzusu pek yksek bir hayali gayeye, pek yksek bir mide doru ycelmiyordu. Asl maksat Osmanl memleketindeki mslman ve mslman-olmayan halka ayn siyasi haklar tanmak ve vazifeleri yklemek; bylece aralarnda tam eitlik meydana getirmek, fikirlerce ve dince tam serbestlik vermek, bu eitlik ve serbestlikten faydalanarak sz konusu halk aralarndaki din ve soy farkllklarna ramen birbiriyle kartrarak ve temsil ederek Amerika Birleik Devletlerindeki Amerikan milleti gibi ortak vatanla birlemi yeni bir milliyet, Osmanl milleti meydana karmak ve btn bu zor ilemlerin sonucu olarak da "Byk Osmanl Devleti"ni asli ekliyle, yani eski snrlaryla korumakt Osmanl milleti meydana getirmek hayalinin Fransa mparatorluu ile beraber ve onun gibi tekrar dirilmek zere ldne karar verilirse hata edilmemi olduunu sanrm. Osmanl milliyeti siyasetinin baarszl zerine ortaya slamiyet siyaseti kt. Avrupallarn panislamizm dedikleri bu fikir son zamanlarda Gen Osmanllktan, yani Osmanl milleti meydana getirme siyasetine ksmen katlan frkadan kt(Bunlar) slam unsurlarn -evvela Osmanl lkelerindekileri, sonra btn dnyadakileri- soy farklarna bakmakszn dindeki ortaklktan yararlanarak tamamen birletirmeye, her Mslmann en kk yanda ezberledii "Din ve millet birdir" kuralna uyarak btn Mslmanlar tek bir millet haline koymaya alma gereine inandlar. Bu bir bakma Osmanl lkeleri zerinde yaayanlar arasnda ayrlma ve farkllamalar davet edecekti, Mslman ve Mslman-olmayanlar artk ayrlacakt. Ama dier bakmdan byk bir uyuma ve birlie neden olacakt. Btn Mslmanlar birleecekti Abdlazizin son devirlerinde "Panislamizm" sz diplomatik konumalarda iitilir olduMithat Paann dmesinden, yani Osmanl milleti yaratma fikrinin hkumete bsbtn terk olunmasndan sonra Sultan II. Abdlhamit de bu siyaseti uygulamaya alt Irk zerine dayanan bir Trk siyasi milliyeti meydana getirmek fikri pek yenidir. Gerek imdiye kadar Osmanl devletinde, gerekse gelip geen dier Trk devletlerinin hi birisinde bu fikrin mevcut olduunu sanmyorum Trkleri birletirme siyasetinin uygulanmasndaki i glkler slam siyasetine oranla fazladr slam, Trkln birlemesinde son zamanlarda Hristiyanlkta olduu gibi iinde milliyetlerin domasn kabul edecek ekilde deimelidir. Bu deime ise hemen hemen zorunludur da: Zamanmz tarihinde grlen genel cereyan rklardadr. Dinler, din olmak bakmndan, gittike siyasi nemlerini, glerini kaybetmektedirler. Toplumsal olmaktan ziyade kiisellemektedirler Toplumlarda vicdan zgrl, din birliinin yerini almaktadr. Dinlerancak yaratc ve yaratlanlar arasndaki vicdani ba haline gemektedir. Dolaysyla dinler ancak rklarla birleerek, rklara yardmc ve hatta hizmet edici olarak siyasi ve toplumsal nemlerini korumaktadrlar
Yusuf AKURA, Tarz- Siyaset (sadeletirilmi metin)
339
Tanzimat ve merutiyetler
TARTIMA KONULARI
Atatrkn "Hayatta en hakiki mrit ilimdir" szn pozitivizmin temel grleri balamnda yorumlayn. n Ziya Gkalpn "Hak yok, vazife vardr" szn A. Comteun zgrlk ve dev ilikileri hakkndaki temel grnden hareketle yorumlayn. n Tevfik Fikretin "Beerin (insanln) byle dalaletleri (yanllklar) var- Putunu kendi yapar, kendi tapar" nl szn Batda ortaya km olan hangi akmlarla ilikiye getirerek aklayabiliriz? n ttihat ve Terakki cemiyetinin adn Batda hangi akmla ilikilendirerek aklayabiliriz? n Glhane Hatt- Hmayununda (Tanzimat Fermannda) yeralan aadaki cmlelerin Siyasal Bilgelik (Hkmdarlara tler) geleneinin ana tezleri ve geleneksel Osmanl siyaset felsefesi ve uygulamalarndan hangi bakmlardan bir ayrlma olduu zerinde dnn: "Bu sebeple Tanrnn yardmna ve Peygamberin ruhaniyetine gvenerek bundan byle devletin ve lkenin ynetimi iin baz yeni kanunlar konulmas gerekli grlmtr. Bu kanunlarn esaslar ise can gvenlii, rz ve namusun (onurun) ve mlkiyetin korunmas, vergilerin belirlenmesi ve gereken askerlerin toplanmas ve hizmet sresi noktalarnda toplanr. yle ki: Dnyada candan ve rz ve namustan daha deerli bir ey yoktur. Bir insan onlar tehlikede grdke kendi yaratlnda ihanete eilimi olmasa bile can ve namusunu korumak iin muhakkak bir harekete kalkr. Bunun ise devlete ve memlekete ne kadar zararl olaca meydandadr. Buna karlk u da bir gerektir ki insan canndan ve namusundan emin olursa doruluktan ayrlmaz. i ve gcyle uraarak yalnz devlet ve milletine yararl olur. Mal gvenliine gelince, bu olmazsa kimse devletine ve milletine snamaz ve lkenin kalknmasna ilgi gstermeyip srekli bir kayg iinde yaar. Halbuki u da bir gerektir ki malndan emin olan kimse, kendi iiyle urar, geim evresini geniletmeye alr ve kendinde her gn devlet ve millet gayreti ve vatan sevgisi artar. Vergilerin belirli olmas noktasna gelince, bir devlet lkesini korumak iin elbette askere muhtatr ve bunun iin gereken gideri yapmak zorundadr. Bu gider ise uyruklarn vergisiyle meydana geleceinden bunun daha iyi yollarn aramak nemlidir. Eskiden bir gelir kayna saylm olan tekel belasndan yakndan kurtulduk. imdiye kadar asla bir faydas grlmeyen ykc iltizam sistemi bugn de yrrlktedir. Bu yntem memleketin siyasi ve mali ilerini bir adamn keyfine ve hatta basks altna teslim etmek demektir: Eer bir de o adamn iyi bir karakteri yoksa yalnz kendi karna bakp her ii zulmden ibaret olacaktr. te bu sebeple bundan sonra herkesin emlakine ve kudretine uygun bir vergi belirlenerek kimseden fazla bir ey alnmayacak ve devletin kara ve deniz askeri giderleriyle teki giderlerini gerekli kanunlarla snrlandrp belli ederek giderler ona gre yaplacaktr Bundan sonra hi kimse hakknda gizli, ak idam ve zehirleme gibi ilemler yaplmayacak, hi kimse bakasnn rz ve namusuna el uzatamayacak ve herkes mal ve mlkne tam bir serbestlikle sahip olacak ve kullanacak ve kimse kimsenin iine karamayacaktrSulunun malna devletin el koymasyla miraslar haklarndan yoksun braklmayacaktr. Tebaamzdan olan Mslmanlarn ve dier dini gruplarn bu el koymalardan istisnasz faydalanmalar iin can, rz, namus ve mlkiyet konularndabtn lke halkna tarafmzdan tam garanti verilmitir"
340
Tanzimat ve merutiyetler
Namk Kemalin
Tanzimat devrinde
Babli.
341
342
CUMHURYET DNEM
344
YRMBRNC BLM
Felsefenin kurumsallamasnn balanglar
Felsefeden hi nasibini almam bir millet, felsefesiz bir toplum olamayacana gre, nce yzyllar boyunca ktaya hkmetmi byk bir imparatorluk, sonra da modern bir ulus devleti kurmu olan Trklerin felsefesiz kalabilmi olmalarn dnmek mmkn deildir. Gerekten de grkemli maddi kltrnn yan sra, manevi kltr yaratmnda da esiz admlar atm, mimaride, musikide, edebiyatta byk eserler vermi olan Osmanllarda felsefe, bununla birlikte, zellikle son dnemde geni kitlelere hibir zaman yaylamayan bir "sosyal felsefe" eklini almtr. Baka bir deyile, Osmanl mparatorluunun onsekizinci yzyldan itibaren toprak kaybetmeye ve Bat karsnda gerilemeye balamasndan, ve bunu izleyen Tanzimat dneminden sonra, felsefi bilgi hemen tamamen, Osmanlnn Bat karsnda gerileme sebepleri zerinde dnen Osmanl mnevverinin tekelinde kalm; sonradan stanbul niversitesi adn alacak stanbul Darlfunununun 1846 ylndaki kuruluuna ramen, hibir zaman kurumlaamamtr. Ve, Osmanl aydn bu dnemde felsefi dnn, siyasi ynetimin bask ve muhalefetine ramen srdrme abas iinde olmutur. Felsefenin Trkiyedeki kurumsallamasnn balangc, lkenin en kkl deiimleri yaad, byk dnmler geirdii 1920li ve 30lu yllardr. Buna gre, Trkiyede Mustafa Kemal Atatrkn nderliinde Osmanl mmetinden ulus-devletine geile, yani Cumhuriyetin kuruluuyla birlikte, toplumda "modernleme" dediimiz sre balar ve bu sre, bakaca eyler yannda esas kurumsalln egemen olmasn salar. Oluan yeni kurumlar erevesinde, bireylerin ya da yurttalarn paylaabilecekleri eyler eitlenirken, temelde bilgiler, znel alann hakimiyetinden kartlp, ok sayda bireye ulatrlr. te yandan, modern Trkiyenin inasna adanan bu srete, lkenin sahip olduu btn gler, mevcut messeselerle yeni oluturulan modern kurumlar, uzunca bir zamandan beri zlemi ekilmekte olan "yeni toplum" ve "yeni insan ya da yurtta" idealini hayata geirme iine koulur. Gerekten de, 1920 ve 30lar Trkiyesinde, politika, iktisat, edebiyat, sanat, bilim, vs., hep bu ama iin kullanlm; btn devrim ve reformlar "yeni insan/yeni toplum"u vcuda getirmek iin yrrle konulmutur. Cumhuriyet dnemindeki btn politik hareketlerle entelektel faaliyetlerin zn meydana getirip, ynn tanmlayan "yeni insan ve yeni toplum" ifadesinde geen "yeni" fikri, ierik bakmndan ulusallk, biim ynnden ise adalk, aklclk, bilimsellik, uygarlk, laiklik, ilerlemecilik ve devrimcilik kavramlaryla belirlenir. Btn bu kavramlarn Bat kkenli kavramlar, Bat modernlemesinde ortaya kan kavramlar olduu dikkate alnrsa, Cumhuriyet Trkiyesinde en byk idealin, en temel deerin, toplumun ve devletin varl iin ideal bir zemin olarak grlen ulus-devletin "batllamas yoluyla adalamas" olduu sylenebilir. u halde, batlaarak Trk ulusunun zgnln ve varoluunu temin etme, Cumhuriyet dneminin en genel karakteri olarak ortaya kar. Bu ideal Trk aydnnn nemli bir blmnde en azndan Tanzimattan beri varolmakla birlikte, Osmanl mnevverleri bu ideale uygun almalar eskiden ya bireysel ola-
345
1. Dergiler
Dergh mecmuas ve M. ekip Tun
Cumhuriyetin ilk yllarnda etkili olan dnce evreleri, entelektel faaliyetleri devletlemi veya rgtlemi siyaset olarak belirlenen aydn evreleri, toplumun byk ounluunca da benimsenmi olan ideal deere zaman zaman kendi izgilerine uygun anlamlar kazandrmaya almlardr. Bu dnce evrelerinin banda, 1921-23 yllar arasnda yaymlanan Dergh Mecmuasnn oluturduu evre gelmektedir. Bergsoncu idealizme uygun yaynlar yapan derginin bayazar ve nderi, dergide yaynlar kanlar tarafndan "filozof" olarak kabul edilen Mustafa ekip Tuntur. Yahya Kemal, Ahmet Haim ve Necip Fazl gibi nl edebiyatlarn da katk yapt Dergh Mecmuas evresinde oluturulan idealist sylem, sadece sanat ve felsefe alanlarn deil, fakat btn sosyal bilimlerle ilgili tercme, deneme ve inceleme yazlarn da kuatacak genilikte olmutur. Sylemi tamamen idealist olan Dergh Mecmuasnn Cumhuriyetin ilk yllarndaki alternatifi, genel ilerleme anlayna, "yeni insan ve yeni toplum" idealine tamamen bal olmakla birlikte, daha ok materyalist bir felsefe ve sosyalist bir sanat anlayn benimsemi olan aydnlarn kard Aydnlk dergisidir. Nazm Hikmet, Sadrettin Celal, Dr. efik Hsn ve Nizamettin Ali tarafndan kartlan ve 1921-25 yllar arasnda yaymlanan derginin izgisi, sonradan Resimli Ay Mecmuas tarafndan srdrlmtr. 1924-1931 yllar arasnda M. Rauf, Yakup Kadri, R. N. Gntekin gibi isimlerle yaymlanm olan dergiye, sonradan Sabahattin Ali, Nazm Hikmet, Suat Dervi gibi aydnlar katlmtr. Dergi materyalist bak as, sosyalist nitelikteki yazlar yannda, esas eski olan her eye at savala n kazanr. Bu konuda nc olan kii de, Batnn Ortaadan modernlie geerken Francis Bacon eliyle "idolleri" ykmasna benzer bir biimde, "Putlar Kryoruz" balkl yazlar ile Nazm Hikmettir. Gen Cumhuriyetin mevcut koullar itibariyle dnemin en nemli iki dergisi, 1927 ylnda kurulan "Felsefe Cemiyeti"nin Felsefe ve timiyat Mecmuasyla Naci Fikret ve Nam-
346
2. Cemiyetler
Cumhuriyet Trkiyesinde felsefenin kurumsallamasnda nemli bir yer tutan bir dier unsur da, cemiyet ya da derneklerdir. Zira, felsefeyle dorudan ilikili olan bir cemiyet olarak 1927 ylnda kurulan Trk Felsefe Cemiyeti, hem profesyonel bir etkinlik olarak felsefenin bir meslek, felsefi yaynlarn ve tartmalarn kurumlaarak yaplmas yoluyla kltrn vazgeilmez bir paras haline gelmesine, ve hem de adalamann teorisinin veya felsefesinin aydnlar eliyle biraz daha geni bir kitleye yaylmasna hizmet eder. Grnte, felsefe problemlerinin okul ve politika dnda zgrce tartlmasna imkan salama talebinin bir sonucu olarak ortaya kan ve kurucular arasnda felsefe retmenleri Servet (Berkin), Hatemi Senih (Sarp), Hilmi Ziya (lken), dil tarihi doenti Ragp Hulusi (zdem) ve felsefe doenti Orhan Saadettinin bulunduu Cemiyetin amac, felsefeyle uraanlar arasnda mesleki bir dayanma oluturmak, felsefi yayn ve tartmalarn kurumlaarak yaplmasn salamaktr. Trkiyede felsefenin kurumsallamasnda, daha dolayl bir tarzda olsa da, en az Felsefe Cemiyeti kadar etkili olan baka bir dernek, Trkenin bir felsefe dili olarak kurulmasna ynelik bireysel abalar kurumsallatrmaya yarayan Trk Dili Tetkik Cemiyetidir. 1932 ylnda kurulan Trk Dili Tetkik Cemiyeti, felsefe ile dil arasndaki ilikinin byk bir nem tad bilinciyle, Trkiyede bir felsefe dilinin olumasna ciddi bir katk yapmtr. Zira, ada Trkenin, Bat felsefesinin aktarlmasnda olduu kadar, mstakil bir sistematik dncenin oluumunda da ciddi engeller yaratan, balangtaki kavramsal fakirliinden kaynaklanan glkleri gidermeyi amalayan bu kurumsal katknn iki eye hizmet ettii sylenebilir: Felsefi terminoloji ve bir felsefe dili oluturmaya ynelik dille ilgili sz konusu niversite d yeni kurumlama modeli, hereyden nce Trk dilinin felsefi dne btnyle elverili bir dil haline gelmesine, bu bakmdan ak ulu bir biimde geliebilmesine, ksacas bir felsefe dili olarak yap kazanmasna yaramtr.
Trk Felsefe Cemiyeti
347
3. niversiteler
Trkiyede felsefenin kurumlamasnda, btn bunlara ramen en nemli rol son zmlemede niversitenin oynadn belirtmek kanlmaz bir zorunluluktur. Bu grevi Trkiyede felsefenin kurumsallamasnn balangcnda, neredeyse yalnz bana stanbul niversitesi yerine getirmitir. nk, stanbul niversitesi felsefenin kurumsallamas srecinde, deyim yerindeyse bir motor grevi yapm, bata 1939 ylnda kurulacak olan Ankara niversitesi olmak zere, birok cumhuriyet niversitesinin felsefe aratrmaclarnn yetitii bir kaynak olmutur. Nitekim, stanbul niversitesi, Felsefe Blmnde hocalk yapan veya yetien birok aratrmac, daha sonra farkl niversitelere gemi, buralarda ounluk yeni felsefe blmlerinin kurulmas grevini stlenmitir.
stanbul niversitesi Felsefe Blm
stanbul niversitesinin felsefenin kurumsallamasnda oynad rolde fazlasyla etkili olan iki nemli tarih vardr. Bunlardan ilk tarih, stanbul Darlfnununa tzel kiilik kazandran 3 Mart 1924 tarihli retim Birlii Yasasdr. kincisi ise, stanbul niversitesinin modern bir aratrma ve eitim kurumu olarak kuruluunu salama iddiasnda olan, fakat niversitede reform ncesi mevcut olan 257 retim yesinin ideolojik nedenlerle 140a inmesiyle sonulanmas bakmndan tartlabilir nitelikte olan 31 Mays 1933 tarihli niversite Reformudur. te bu tarihte yeniden yaplanan stanbul niversitesinde, bamsz bir "Felsefe Blm" kurulur ve felsefe alannda modern anlamda bir eitim ve aratrma faaliyeti burada srdrlmeye balanr. Blmn retim yelerinin ayr kaynaktan geldii sylenebilir: 1. Eski niversiteden, yani Darlfnundan kadroya alnan hocalar. 2. Avrupaya tahsile gnderilen ve Avrupa niversitelerindeki renimlerini veya ihtisaslarn baaryla tamamladktan sonra geriye dnen Trkler. 3. Yabanc profesrler. niversite Reformundan sonra ilerine son verilmeyip, kendilerinden Felsefe Blmnde yararlanlan eski Darlfnun hocalar, biri Mustafa ekip Tun, dieri Orhan Saadettin olmak zeri iki kiidir. Bunlardan, Fransz filozofu Bergson ile adeta zdeleen
348
349
A N A
F K R L E R
Felsefeye her toplumun ihtiyac olmakla birlikte, nce bir ulusal kurtulu mcadelesi vermi, yurdunu emperyalist glerden temizledikten sonra da, bir modernleme sreci iine girmi olan Cumhuriyet Trkiyesinin daha fazla ihtiyac olduu apak bir eydir. nk modernlemenin ilkelerini ve amalarn ortaya koyup, tartmak ve savunmak ancak felsefe yoluyla mmkn olabilir. Dolaysyla, 1920 ve 30larn modern Trkiyesinde olup biten herey, hayata geirilen btn reform ve devrimler sadece felsefe ve felsefenin kurumsallamasna duyulan ihtiyac gzler nne sermekle kalmaz, fakat ayn zamanda ihtiya duyulan felsefenin niteliini de belirler. Bu felsefe de, zaman iinde kaydettii grkemli maddi ve manevi baarlara, yaratt muhteem kltre ramen, Baty Bat yapan kimi deerleri zamannda yaratamad, bilim ve teknoloji retemedii iin topraklar her geen gn biraz daha klen Osmanl mmetinden sonra, "yeni bir toplum ve yeni bir insan", yani ulus temeli zerinde ykselen bir toplum ve aydnlanm bir insan yaratma hedefine koulmu bir felsefe olmak durumundadr. Byle bir zemin zerinde, felsefe sadece geliebilmek, devamllk kazanabilmek, kendisini yeniden yaratabilmek iin deil, fakat bir yandan da Cumhuriyeti kuran lider kadronun hedeflerini geni kitlelere mal etmek, bir Aydnlanma idealini btn topluma yaymak, Trk insanna belli bir zihniyet geleneini aktarmak iin, kurumsallamaya, yeni oluturulacak bir dil yoluyla yap kazanmaya ihtiya duyar. te felsefenin kurumsallamasnn Cumhuriyet Trkiyesindeki balangc bu ereve iinde, dergiler, cemiyetler ve niversite yoluyla olmutur. Felsefenin kurumsallamasnn, hepsi de bir ekilde ayn ama etrafnda birleen bu urandan ilk ikisi, daha ziyade aydnlarn lider kadroyla ayn ideal etrafnda birlemelerini, onlarn Aydnlanma ideali ve projesinin farkl boyutlar zerinde younlamalarn, felsefenin hzl bir biimde ve pratik bir tarzda kurumsallap yaylmasn salamtr. Buna karn, stanbul niversitesi ihtiya duyulan felsefenin teknik ve akademik boyutlarn oluturma grevini yerine getirmi, felsefenin Trkiyede kkleip, yaylmasna hizmet etmitir.
350
YORUMLAMA METNLER
erlendirmesini ilk olarak Ziya Gkalpin yapt grlmektedir. nemli olan iine girdiimiz yeni uygarln, yalnzca eylem ve hareketlerini, szlerini ve zihniyetini deil, felsefesini de benimsemektir. yle bir zamanda yayoruz ki, sadece retmen, sadece doktor, sadece mhendis olmak yetmiyor. Aydnlarmz meslek uzmanlklarnn dnda ortak felsefi dncelere de sahip olmaldr. Felsefe Cemiyeti ite bu ihtiyac karlamak iin kurulmutur. Bu cemiyette ne yapacaz? Kiiliimizin eitli ynleri vardr. Kiiliimizi yalnz uzmanlk alanmza hapsedersek, bu duruma ksa bir sre dayanabiliriz. Ufkunu uzmanln daraltt bugnk insan, kiiliinin btnln ancak felsefe kltr ile salayabilir. Bu nedenle Felsefe Cemiyetinde yaplacak ilk i, felsefi kltre nem vermek olmaldr. Bilim dallar komu kaplar gibidir ve birbirlerine ihtiyalar vardr. Felsefe Cemiyeti bu kaplar ak tutarak, buluma ve konuma kolayl salayacaktr. (...) Bu tr cemiyetler srekli olabilirse, bilim hayatmz ve bilim sevgimiz, bugne oranla ok daha iyi bir itenlik ve bilin kazanacak, yaplan yaynlarda uyum ve birlik grlecektir. Felsefe Cemiyetine elbirlii ile sarlmamz, buradaki almalar alkanlk hline getirmemiz gerekiyor.
M. ekip Tun, Felsefe Cemiyetinin 1932 ylnda ikinci kez yapt al konumas.
1. LK FELSEFE DERGLER nsanlar srf hayvan bir vahet ve iptidailikten kurtararak bugnk mertebei tekmle ykselten, beden deil, diman faaliyeti olmutur. Binaenaleyh, hereyden evvel ve hereyden ziyade "terbiye-i fikriyye" lzmdr. (...) Muhitimizde ilm ve fikr bir cereyan amak gayesiyle u mecmuay tesis etmek lzumunu hissettik. (...) Mecmualarn vazifesi, muhitin genlerinde ilme kar, hakikate kar, ilm ve fikr yeni cereyanlara kar bir incizab, samimi bir alka uyandrmak ve bunu besleyerek idame etmekten ibarettir.
Naci FKRET, "Yeni Fikirin Gayesi", Yeni Fikir
2. LK CEMYETLER Felsefe ile megul olanlar arasnda manev bir dayanma, srekli bir ilgi ba meydana getirmek ve bu bilgi dalnda memleket iin yararl incelemelerle yaynlar yaplmasna hizmet etmek zere bilimsel bir cemiyet kurulmutur. Merkezi stanbulda, "Felsefe ve timaiyat Mecmuas darehanesi"dir. Ad, Trk Felsefe Cemiyetidir.
Felsefe Cemiyetinin Tz, 1. madde
Tanzimattan beri geirdiimiz yenileme hareketlerine felsefe gz ile baktmzda bunlarn birer adalama abas olduu grlecektir. Bu abalar askerlik, tp, mhendislik alanlarndaki hareketlerle balam, (...) daha sonraki almalar yenilemenin, adalamann teorisine, felsefesine ynelmitir. Bu hareketlerin dzenli bir de-
351
Prof. Dr.
Nusret Hzr
Hans
Reichenbach
352
YRMKNC BLM
Dnce akmlar
1. Aydnlanmaclk
n 1. Tanm ve tarihsel belirlenimleri
"Aydnlanma a" terimini Bat Avrupann tarihinde 18. yzyln hemen bandan Fransz Devrimine kadarki dnem iin kullanrz. ngilterede bu dnem iin "Age of reason", yani "Akl a" da denilmitir. Ayrca, daha ok edebiyat tarihinin bu yllara rastlayan evresini anlatmak zere, "Neo-klasik a" da denilmitir. Bu yazda grlecei gibi, btn bu terimler arasnda hem tarihi, hem de mantki balantlar vardr. Sz konusu dnemi belirtmek iin ngilizcede "Age of Enlightenment", Franszcada "Sicle des Lumires", Almancada ise "Aufklrung" terimleri kullanlr. Bunlar hepsi ayn anlama gelen terimlerdir. 18. yzyln banda yaayan insanlarn kendi alarn byle sfatlarla anmalar 16. ve 17. yzyllarda, zellikle de dnce tarihinde olan olaylar yorumlama ve deerlendirmenin bir sonucudur. talyadan Avrupaya yaylan Rnesans ile Kuzeyden kan ve daha ok kuzeyde kalan Protestan Reform hareketleri, 16. yzyln ilk yarsnn sonlarna kadar, Avrupann entelektel ikliminde pek ok ey deitirmiti. Bu deiimle "akl" kavram ok nemli bir rol oynuyordu. nk tartmann byk ksm onun stnden yryordu. slam dnce dnyasnda bni Sina (980-1037), Gazali (1058-1111) ve bni Rt (1126-98) birbirleriyle ada olmadklar halde, aralarnda nemli bir tartma gemi, Gazali, bni Sinay eletirmi, bni Rt de onun bu eletirisini eletirmiti. ok ksa bir zetle, konu udur: Gazali, bni Sinann insan aklna fazla gvendiini, oysa akln yanltc olabileceini syler. Doruyu bulmann bir akl iinden ok, bir iman sorunu olduunu ve doru bilginin insana ancak vahiy yoluyla geldiini savunur. bni Rt de buna kar akln savunmasna giriir: Akl Allahn bize bir ihsandr ve aklmz kullanarak onun yaratt eserleri daha iyi anlayabiliriz. Bu tartma, bni Rtn yaad 12. yzyldan sonra btn Bat Avrupa lkelerinde canlln korudu. Son halkas Osmanl mparatorluu olmak zere, byk Mslman devletlerde devlet otoritesi bu tartmada Gazalinin tavrn benimsemeyi tercih etti. Batda bu ekilde bir siyasi iktidar tekeli bulunmad iin, konuya o nitelikte bir otoritenin mdahale etmesi szkonusu deildi. Katolik Kilisesi ve Papa, doal olarak, Gazali ile ayn kategoride ele alnmas gereken bir tavr takndlar. Ama Vatikann da yetki alan, zellikle Protestan hareketinden sonra, snrl kalyordu. Vatikann Galileo Galilei karsnda taknd tavr, imkan bulunduunda, aykr saylan dnce biimlerini gereinde iddet kullanarak bastrmaya hazr olduunu gsteriyor. Ama Kilise, Galileinin yaratt ortamda Koperniki dind ilan ediyordu, oysa Kopernik bu olaydan (1616) yaklak yetmi yl nce kitabn yaymlam ve lm, ondan sonra Brahe (1546-1601) ve Kepler (1571-1630) de Kilisenin "tek doru" ilan ettii Ptolemaios sistemini rtmlerdi. Belli ki Kilisenin
Akl kavramnn merkezi rol
353
Dnce akmlar
gc btn bunlarla mcadele etmeye yetmiyordu. Ayn ekilde, sfat "mparator" olduu halde, V. Karl, Alman topraklarnda Protestanln kmasn ve yaylmasn nleyememiti. Avusturya, spanya gibi gl merkezi devletlerin bulunduu lkelerde siyasi iktidar eletirel dnceyi sk bir denetim altnda tutabiliyordu, ama rnein Hollanda gibi pek ok bakmdan liberallemi bir lkede Fransz Descartes (1596-1650) veya Yahudi Spinoza (1632-77) belirli bir zgrlk ortamnda yazp izebiliyorlard. 17. yzyl ortasnda ngiltere bir i sava yaadktan sonra, zaten ou Avrupa lkesine oranla daha glenmi olan demokratik kurumlarn gelitirdi. Hollanda da ayn dnemde demokratik modelini oluturuyordu. Fransa onlarn tersine, gl merkezi monarinin en gl rnei olmakla birlikte, XIV. Louisnin saltanat boyunca (1660-1715), bilinen dnyann dnsel ve kltrel birikiminin lkede yaylmasna zen gsterilmiti. 18. yzyl boyunca sk rastlanan "aydn despot" tipinden hkmdarlar iin XIV. Louisnin bir prototip olduu sylenebilir. Ama bu tipin en yetkin rnei herhalde Prusya Kral II. Friedrichtir. ("Byk" sfatyla tarihe gemitir). Onun zamannda (1712-1786) Prusya her anlamda geliip byyerek Avrupann en gl lkeleri arasna girdi. Rusyada ("Byk" veya "Deli") Petronun (1672-1725) ve II. Yekaterinann (1729-96), Avustralyada Maria Theresia (1717-80) ve zellikle olu II. Josephin (1741-1790) ok farkl kiiliklerine ramen "aydn despot" nitelemesine uyan krallar ve kralieler olduklarn grrz.
12. yy Rnesans
Ama "Aydnlanma" olarak andmz bu dnemin zelliklerini yalnz bu krallar temsil etmiyordu. Yukarda deinildii gibi, Rnesanstan ya da Reformdan balayarak, insan aklnn zgrlemesinde emei gemi btn sanat ve dnrler byle bir dnemin olumasna katkda bulunmutu. Gene de Aydnlanmann olgunlamasna dorudan emei geenler arasnda, herkesten ok, Descartes, Locke ve Newton anmamak olmaz. 18. yzyln "Aydnlanma Kahramanlar" arasnda, Fransz dnrleri n planda gelirler. Bu balamda ilkin "Ansiklopedistler"i sayabiliriz. Diderot ve dAlembertin ban ektii Ansiklopedinin yaymlanmas (1751-1765), birok bask ve sansre ramen devam etti. Sonuta, Batdaki bilgi birikimini olduka tutarl bir bak asna gore snflandran ve dolaysyla bir "dnya gr" kazandran nemli bir eser oldu. Ayn ekilde Montesquieu (1689-1755), Voltaire (1694-1778) ve Rousseau (1712-1778), Aydnlanmann farkl olsa da akla verilen nemde birleen eitli yaklamlarn gelitiren, bu bakmdan, Batnn 19. yzyln biimlendirecek olan Fransz Devrimine dorudan, Sanayi Devrimineyse dolayl katkda bulunan etkili dnrler oldular. Almanyada Kant da Aydnlanmann nemli filozoflar arasnda saymak gerekir. Saydmz bu aydnlarla krallar arasnda eitli kiisel tanklk ilikileri de vard. Elbette istisnalar olacak bir genelleme erevesinde denebilir ki, Bat ve dnya tarihinde, siyasi ynetimlerin aydnlarn entelektel retiminden en ok etkilendii dnem Aydnlanma dnemidir. Parlak dnrler de, akll yneticiler de, her ada vard; ama ikisi arasndaki yakn iliki bu dneme zgdr. Aslnda bu durum, yalnz bu iki "u nokta" arasndaki bir "uyumluluk" ilikisinden ibaret deildir. a, adna uygun bir biimde, "Aydnlanma"y topluma yayyordu. Ansiklopediden sz edildi. Ama bu, her trl yayn asndan mthi bir patlamann gerekletii, gnlk basnn ilk ciddi rneklerinin yansra her trl sreli yaynn fkrd, dolaysyla ilk olarak modern anlamda "kamuoyu"nun biimlendii bir dnemdi. Bu yeni gler, Fransz Devriminde grld gibi, direnen siyasi rejimleri de sonunda ykabilecek kadar etkili olabildiler. Eitimi ok daha geni apta topluma yayarak, aydnlanmann da
Ansiklopedistler
354
Dnce akmlar
kapsamn geniletmek, aslnda 19. yzyln ikinci yarsnn byk baarsdr. Ama Aydnlanma anda bu ynde alnan mesafenin bir benzeri, o zamana kadarki dnyada grlmemiti.
355
Dnce akmlar
rerek, onu "uygulamal aklclk" haline getirdi. 18. yzyln, "artk aklmz kullanarak ok iyi bir dnya kurabiliriz" inancndan yola kan aklcl, bylece, dnyay hzla dntrecek gce kavutu ve harekete gemekte hi gecikmedi. Btn Bat Avrupa lkelerinde sanayileme, makinalama, kentleme ba dndrc bir hzla yayld. Demiryollar ebekeleri dnyay sarmaya balad. Madeni buharl gemiler karadaki devrimi denizlere tad. Bu gelimelerin kamlad bilim rgtlendi, kurumlat ve sonu olarak "Teknoloji" dnyann yeni efendisi haline geldi. Bu bileik kelimenin kkeninde, ok farkl bir anlamda kullanlm olan (bir "hner" veya "zenaat") Yunanca "teknik" (tekne) kavram yatar; ama "teknoloji" kavramnn olumas 1860larn rndr; bundan treyen "teknokrat" kavram da ilkin 1919da kullanlmtr. Bu gelime, 18. yzyl ve Aydnlanma dncesi ile 19. yzyln rnein Faydaclk ("Utilitarianizm", "Pragmatizm") gibi akmlar arasnda ilgin bir iliki retiyor. ki bekte yer alanlarn zde olduunu sylemek doru deil; ama aralarnda bir akrabalk ilikisi olduu da yadsnamaz. Denebilir ki Sanayi Devriminin bir yandan rettii, bir yandan da kendine ektii dnce tarz, Aydnlanmann byk filozoflarnn dncelerinin, "aklc" yan ar basan ksmna uygundur ve ondan beslenmektedir. Ama Rousseau ve Kant gibi dnrlerin, "soylu vahi"den "mperatif Kategori"ye, bu tr bir aklcln kuru formlasyonlarna sdrlamayacak uzantlar, Romantik Tepki tarafndan sahiplenilmitir. Bu erevede bakldnda Aydnlanmann kendisini izleyen dnemin iki byk dncesinin de doduu kaynak olduunu sylemek mmkndr. Ancak, Aydnlanmann asl belirleyici ve baat gelerinin daha ok 19. yzyl "teknolojist" eilimlerine kanalize olduu da dorudur.
lerleme ve seklarizm
Aydnlanma sonuta modernizm kutbunda yer alr. "lerleme" kavramna nem ve deer verir; tarihi bir "tekrar" deil, bir "ilerleme sreci" olarak kavrar. Aklc olduu iin "seklarist"tir; dolaysyla toplumsal-siyasi ilikilerin insan aklnn uygun grd ilke ve kurallara gre dzenlenmesinden yanadr. Akla verdii bu nem nedeniyle, bir yandan amzn "pozitivizm" veya "teknokratizm" gibi, toplumun, toplum yasalarn iyi bilen uzmanlarca ynetilmesi gibi hedefleri olan anlaylarna ak olmakla birlikte, gvdesinin byk ksmnn, bunun tam tersine asgari lde mdahaleci olan liberalizm tarafnda bulunduu sylenebilir. Aydnlanma btn bu zellikleri itibariyle, modern anlamyla toplumun (Almanca: gesellschaft) hem rn hem reticisi olarak dnlebilir. Kendini Aydnlamayaya kar biimlendiren Romantizm de bu nedenle kart utaki toplulua (cemaat, Almanca: gemeinschaft) yaknlk duymutu. Sz konusu gelimelerin erken bir tepkisi, edebiyatta, Mary Shelleynin yazd Frankenstein oldu (1818). ngilterede etkili Aydnlanma dnrlerinden Godwinin kz ve Romantik air Shelleynin kars olarak zaten simgesel bakmdan ilgin bir noktada duran Mary Shelleynin bir oyunla balayan bir srete yazd bu romann, o zamandan bu zamana bu kadar filme konu olmas ve bu derece popler hale gelmesi, "Aydnlanma/Romantizm" kutuplamasn oluturan sorunlarn insanln hayal gcn hala iddetle megul ettiini gsterir. nsanolunun kibire (veya Yunanca "hybris") kaplarak Tanr veya tanrlara zg ileri yapmaya kalkmas ve bu kstahln sonucunda arpld ceza ok eski zamanlardan beri edebiyatn ve sanatn sk sk tekrarlanan bir konusu olmutur. Yunan edebiyatnda Prometheus ya da Tevratta Babil Kulesi hikayesi ve hatta cennetten kovulu, Ortaa sonunda ortaya kp sonra Goethenin eline geen Faust hikayesi bu te-
356
Dnce akmlar
mann eitli trlerini oluturur. Mary Shelleyin Dr. Frankenstein da "hayat yaratma"ya kalkacak lde yoldan sapm bir bilim kstahlnn rneidir ki yzylmzn ciddi veya popler sanatnda bu temel tema (zellikle "katastrof" filmlerinde) ok eitli biimlerde ilenmitir. 19. yzyl sonunda (1886)R. L. Stevensonn yazd Dr. Jekyll/Mr. Hyde hikayesini ise, Aydnlanmann "gremedii", insann akld ve karanlk yannn simgesel anlatm olarak kabul edebiliriz. Saylan bu tepkisel rneklerin, Aydnlanmann kendisinden ok, bu dncenin geen zaman iinde deiime urayan baz sivri yanlarn hedef aldn syleyebiliriz. Nkleer dehetten evrenin tahribatna, bugnn insanlnda derinden korku uyandran eitli "teknolojik tehditler"in, Aydnlanmann kendisinin deil, aslnda gene Aydnlanmann baz temel deerlerine srt eviren yanl dzenlemelerin rn olduu aktr. Ama bu terimlerin gerisinde, bu eski mcadeleler hala srd iin, aklclk ile akln ktye kullanlmasn birbirinden ayrmak, ikincinin olumsuz sonularyla mcadele ederken birincinin olumlu deerlerini feda etmemek gerekiyor. eitli balamlarda, bunu bu ayrt etme ilemini yapmak kolay olmamtr; hala da kolay deil. Batnn Sanayi Devriminin kazandrd maddi imkanlar kullanarak geri kalan btn dnya zerinde kurduu hegemonya, Batnn manevi mirasn da her yere tad. Bu sre, birok yerde, bir koloniletirme ileminin sonucu olarak yerli kltre aland; ama birok yerde de, Batda grlen avantajlara kendileri de sahip olmak isteyen eitli yerli/ulusal aydn evreler, gnll bir "batllama" abasna girerek, bu miras kendi kltrlerine katmaya altlar. Dnyada, "batllama" denen bu giriimi balatan ilk iki lkenin, Batya hem corafi, hem de kltrel bakmdan "en yakn komu" saylacak Rus ve Osmanl mparatorluklar olduu sylenebilir ve Bat Aydnlanmasnn Avrupaya yayld yllarda, yani 18. yzyln ilk eyreinde, bu sre bu iki lkede balamt. Bir yzyl sonra bu aba artk btn dnyann katld, paylat, tand bir genel olgu haline geldi. Bugn eitli nedenlerle bunu "batllama"dan ok "modernleme" terimiyle anmay tercih ediyoruz. Ancak, bu abann dnya apnda yaygnlamasnn, ayn zamanda bunun "nasl yaplmas" gerektii konusunda farkl gr ve metodolojilerin olumasna yol amas da kanlmazd. 19. yzylda Batda treyen ve dnyaya yaylan teknolojinin srrna herkes sahip olmak istiyordu. Ama bu teknolojinin, ok genel olarak "Bat dncesi" diyebileceimiz bir birikimin rn olduu, ayrca herhangi bir yerde baarl bir ekilde yerlemesi ve uygulanabilmesi iin o "yer"in "Bat hayat tarz"na belirli bir uyum gstermesi gerektii ksa zamanda anlald. Bu, yle ya da byle, u kadar ya da bu kadar, ama sonuta mutlaka, "yabanc" bir kltr benimsemeyi gndeme getiriyordu. Teknolojiyi isteyenler, kltr almaya ne kadar hazrd? Her lkenin bu soruya cevab grece farkl oldu ve kendi koullar iinde belirlendi.
Aydnlanmann tartlan sonular
n 3. Aydnlanma ve Osmanl
lk Batllaan birka lkeden biri olmakla birlikte, Trkiye (yani Osmanl devleti) iin yabanc bir kltre kap amak kolay olmad. Bir imparatorluk iin bunun kolay olmamas anlalr bir eydir, nk byle bir yapya ulamak bir baar demektir ve sz konusu toplum o baaryla zdeletirdii zelliklerinden vazgemeyi normal olarak istemez. Bunun yansra, byle gelikin bir toplumsal yap, karmak ve yerleik bir rgtlenme de-
357
Dnce akmlar
mektir ve byle yaplarn -ve bu yaplara yn veren sekilerin- byk deitirici srelere kolayca ayak uydurmasn beklemek gereki olmaz. Osmanl sekinleri de, imdi "Lale Devri" adyla andmz dnemden bu yana, batllamann, Batdan baz kurumlar "ithal etme"nin kanlmazln kabul ederken, bir taraftan, kendi kimliklerinin paras olarak tandklar zellikleri de kaybetmemek iin zen gsterdiler. Kaybedilmemesi gereken deerlerin banda, doal olarak, din geliyordu. "Batllama/kimliini Koruma" arasndaki bu diyalektiin ilgin nitelii, belki her eyden nce yeni terminolojide kendini belli eder. Bat dillerindeki karlklarn grdmz "Aydnlanma" kavramnn Osmanlcadaki karl "tenvirat"t. Bundan bugn "aydn" kelimesiyle karladmz "mnevver" kavram tremiti. Ancak, Batda btn armlaryla "seklarist" olan bu kavram, Osmanlcada "nur" kknden tretiliyordu ve "nur", genellikle "kutsal k" demekti. Dolaysyla, daha bu dzeyde, "seklarizm" batllama programnn bir paras veya batllaan bireyin bir zellii olmaktan karlyordu. Said-i Nursinin batllamaya kar kan hareketine "nur" sfatn uygun bulmas da bu durumun bir parasdr. II. Mahmudun saltanatndan itibaren ve bu erevede Bat Aydnlanmasnn hem bilgi olarak renilip hem de deer olarak benimsenmesi devletin bundan byle ciddi bir ekilde deitirmeyecei bir program, bir politika haline geldi. Ancak, buradaki bu netlie ramen, "kimlik koruma" ihtiyac politikann kendisini hep bulanklatrd. Daha sonraki dnemlerde, daha radikal batllamac evrelerin "Tanzimat kafas" gibi deyimlerle kmsedikleri bu "uzlamac" anlaytr. phesiz, kltrel bir deiimin ne kadar hzl, radikal, toptan, uzlamasz yaplmas gerektii sorusu da hazr bir cevab olan bir soru deildir. Hzl deiimin zaman kazandraca dnlr, ama etkileri kolay giderilemeyecek travmalar yaratmas mmkndr. Ilml deiim daha rahat alma ve sindirmeyi salayaca iin tercih edilebilir ama o da gerek anlamda bir deiim yaratmakta yetersiz kalabilir. Sonuta bunlar karmak, pek ok farkl geleri olan programlardr ve nemli olan durum, hedefler ve yrrle sokulan aralar arasnda salkl bir uyum kurabilmektir.
Tanzimat aydnlanmas, Mecelle
Osmanl (Tanzimat) Aydnlanmasnn tipik rneklerinden biri Ahmet Cevdet Paann yllarca alarak hazrlad Mecelle oldu. Hukukun bir bakma en eski dal olan zel hukukun, Napoleondan beri medeni kanun adyla anlan dzenlemesinin slam hukukunun balca ilkeleriyle birbirine uydurulmasn amalayan Mecelle, bu zelliiyle phesiz bir "uzlama"y yanstr. Ancak daha sonra onun yerini, svireden tercme edilerek alnan Trk Medeni Kanunu almtr. Ayrca, svire medeni kanununun o tarih iin Avrupann en muhafazakar medeni kanunu olduu sylenebilir. 19. yzylla birlikte, Bat Aydnlanmas, dnyaya, Fransz Devriminin birikimini de kucaklam olarak yaylyordu. Devrim, Aydnlanma dncesine, daha nce de orada olan, ama Devrime kadar ok fazla olgunlamam yeni vurgular getirmiti. Bunlarn banda bir tr milliyetilik geliyordu. Burada "millet"ten anlalan, aslnda, Ortaa zulmnden, istibdattan, hurafe ve dnsel baskdan kurtulmas gereken "halk"t. Devrim, Aydnlanmann "seklarist" kararlln da bilemiti. Aydnlanmann daha erken dnemlerinin entelektel dini "deizm", Devrimin "Yce varlk" haline gelerek militanlamt. Devrim ve sonraki etkileri, ayrca, hala Katolik dnyada kalan toplumlarn ynetimlerini de "daha milli" bir Kilise gereine ikna edecekti.
358
Dnce akmlar
Aydnlanmann bu ynleri, Osmanl toplumuna nce ulusal bamszlk programlarn izmeye alan Balkan milletleri, onlarn arasnda da ilkin Yunan milliyetilii yoluyla girmi ve yzyln birinci eyreinde balayan bamszlk mcadelesi ikinci eyrein ilk yllarnda baaryla sonulanmt. Ayn yllarda, uzak bir ktada, Gney Amerikada da Simon Bolivar, ilgin bir bamszlk mcadelesine girmi ve o da kendini "anavatan" gibi grmekte srar eden spanyaya kar bu mcadeleyi kazanmt. Yunanistan rnei, Osmanl mparatorluunda teki Balkan milletleri, Bulgarlar, Srplar iin bir model oldu. Ayn zamanda Avusturya mparatorluu da, bata Macarlar olmak zere, kendi hegamonyasndaki milletlerin bamszlk talepleriyle karlat. Yzyln son eyreine girerken Almanya ve talya ilk olarak milli devletlerini kuruyorlard. "Milli bamszlk sava" diye bir ey olduunu, Rusyada da, duymayan artk kalmamt. Btn bu muazzam corafi alanlarda, blgelerde, gen ve enerjik milliyeti hareketler, ncelikle Aydnlanma deerleriyle serpilip gelitiler. Geri bu hareketlerde Romantik ideolojiden de nemli katklar olduu dorudur. Romantik bakaldr ruhu, kr ve krsal halk sevgisi, folklor dknl, (Chopin ve Smetanadan Borodin ve Griege btn "ulusal musikiler") 19. yzyl demokratik milliyetiliinin olmazsa olmaz geleri arasndayd. Ama btn bu devrimcilerde nde gelen, baat tavrlar, Aydnlanmadan Fransz Devrimine gemi tavrlardan kaynaklanyordu. Burada "seklarizm" gene nemli bir ayrm noktas meydana getirmekteydi. nc devrimciler, her yerde ve kural olarak, seklaristti; ama ayaa kaldrmalar gereken kitleler, ncelikle dini deerleri iin ayaa kalkmaya raz oluyorlard. 1820de Trklere kar seferber edilen Yunan kylleri de, 1920de igalci Yunan ordusuna kar seferber edilen Trk kylleri de, aslnda din iin arptlar.
359
Dnce akmlar
Bu nesnel durum baz yeni sorunlara yol aabilir. rnein, sz konusu sekinler, hedeflere bir an nce varlmas iin sabrszlanarak toplumu fazla zorlayabilir ve bylece birtakm patlamalara yol aabilirler. Bundan kanabildikleri baz durumlarda, hukuki-yasal mevzuat dnmn lokomotifi gibi kullanma yoluna gidebilir, bylece resmi ve gerek dzeyler arasnda bir kopuklua meydan verebilirler. Her iki durum da, devletin toplum iin eriilmez ve baskn bir konuma gelmesine yol aabilir. Bir toplumda bu anlatlanlarn eitli karmlar da olabilir -nitekim Trkiyede olmutur-.
Cumhuriyet sekinleri
nemli sorunlardan biri de, dnm gerekletirme kararn vermi olan sekinlerin de deitirmeyi amaladklar toplumun rn olarak, kendi yapmak istedikleri eye uyamamalardr. Bu, daha da ciddi bir sorun yaratabilir. Osmanl toplumunun aydnlar ve sekinleri, btn yce deerleri devletle, devleti de padiah olan kiiyle zdeletirmeye yzyllar iinde almlard. Cumhuriyet sekinleri, bilinlilik dzeyinde "seklarizasyon"dan yana insanlard. Ama geleneksel "otorite", "kutsallk" gibi kavramlar zihinlerinde ne lde atklar, cevab ok net olmayan bir sorudur. Padiah, Halife gibi geleneksel kutsallklar bertaraf ederken, onlarn yerine yeni dogmalar, yeni kutsallklar, yeni tartlmaz deerler koymalar beklenmeyecek bir ey deildir ve birok yerde rnekleri grlmtr. Marksist teori ile "lider klt" (lider tapnmacl) bir araya getirilemez eyler olduu halde, yirminci yzyln btn komnist rejimlerinde, pratikte bunun ar rnekleri yaanmtr. Ama modernizasyon srecine komnist yntemlerle katlmayan lkelerde de bu durumlar yaandna gre, bunun eitli "gei toplumlar"na zg bir fenomen olduu sylenebilir. Aydnlanma ile dogma yanyana barnamayacak iki eydir. Ancak geleneksel toplumda, dogmatizmin yaslanabilecei temeller, doal olarak, Aydnlanmann bulabilecei temellerden ok daha fazladr. Dolaysyla, bu modernizasyon rneklerinde, bir dogmalar dizisini terk edip, Aydnlanmaya varamadan bir baka dogmalar dizisinde son bulmu giriimlere sk sk rastlarz. Dncelerin tartlmayp, eletirilmeyip, ak ve kara misali "dorular" ve "yanllar" olarak ezberletildii ve belletildii eitim sistemleri, bu tr baarsz Aydnlanma giriimlerinin temelini hazrlar.
Trkiyede Cumhuriyetin daha ilk kurulduu yllarda, Aydnlanma deerleriyle uyumlu bir gelecek kurma giriimi, bu gibi glkler, uzak ve yakn tarihten ve zel koullardan devralnan bu gibi sorunlarla kar karyayd. Ancak, daha sonraki genel gelime izgisi de, bu tr deerlerin yaylmasna veya kklenmesine elverili olmayan yeni koullar yaratmaktan geri durmad. eitli siyasi gerilim ve alkantlar, sk sk "ara rejim"de "zm" arama hareketleri, Aydnlanma deerlerinin olmazsa olmaz koulu olan zgr ve eletirel dncenin gerei gibi yerlemesine engel kard. Btn bunlarn sonularn bir araya getirerek deerlendirdiimizde, Aydnlanmann Trkiyenin entelektel tarihinde nemli bir rol oynadn, "entelektel"lerin ounun kiisel tarihinde de nemli bir rol oynadn, bu bakmdan lkede bir yeri olmakla birlikte, bir btn olarak bakldnda, balangtaki kurucularn istedii ekilde, yeni oluacak toplumun "harc" olmaktan uzak kaldn syleyebiliriz.
360
Dnce akmlar
A N A
F K R L E R
"Aydnlanma a" terimi Bat Avrupa tarihinde 18. yzyln hemen bandan Fransz Devrimine kadar sren dnem iin kullanlr. Fakat Rnesanstan ya da Reformdan balayarak, insan aklnn zgrlemesinde emei gemi btn sanat ve dnrler byle bir dnemin olumasna katkda bulunmutur. Gene de Aydnlanmann olgunlamasna dorudan emei geenler arasnda herkesten ok Descartes, Locke ve Newtonu anmak gerekir. 18. yzyln "Aydnlanma Kahramanlar" arasnda Fransz dnrleri n planda gelirler: Diderot ve dAlembertin aralarnda yerald ansiklopedistler, Montesquieu, Voltaire, Rousseau. Ayrca Almanyada Kant Aydnlanmann balca filozoflar arasnda saymak gerekir. Her tarihi olgu gibi, olumlu ve olumsuz denebilecek zellikleri iinde barndran Aydnlanmann insanlk iin pek ok bakmdan nemli bir baar olduu sylenebilir. Aydnlanmann en nemli zellikleri arasnda akla duyulan gven ve iyimserlik yeralmaktadr. 18. yzyln Avrupasnda insanlar akl sayesinde doann ve tarihin btn srlarn zdklerine biraz fazlaca inandlar. Bunun, duyguyu kmsemek ya da Ortaa gibi tarihin baz dnemlerini kmsemek gibi baz sonular da oldu. Aydnlanma aklcl 19. yzyln entelektel tarihinde "akl" ve duygu" arasnda bir blnmenin ortaya kmasna yolat. Aydnlanma sonuta modernizm kutbunda yeralr. "lerleme" kavramna nem ve deer verir; tarihi bir "tekrar" deil, bir "ilerleme sreci" olarak kavrar. Aklc olduu iin "seklarist"tir; toplumsal-siyasi ilekilerin insan aklnn uygun grd ilke ve kurallara gre dzenlenmesinden yanadr. 20. yzyln banda Trkiyede Aydnlanma, milletleme srecinin bir paras haline gelmiti. Cumhuriyete gei byle bir ideoloji ile gerekleti.
361
Dnce akmlar
YORUMLAMA METNLER
Dnyada ve Dnya Milletleri Arasnda
imdiye kadar bahsettiim noktalar ayr ayr cemiyetlere aittir. Fakat bugn btn dnya milletleri aa yukar akraba olmulardr ve olmakla megldrler. Bu itibarla insan mensup olduu millettin varln ve saadetini dnd kadar, btn cihan milletlerinin huzur ve refahn dnmeli ve kendi milletinin saadetine ne kadar kymet veriyorsa btn dnya milletlerinin saadetine hdim olmaa elinden geldii kadar almaldr. Btn akll adamlar takdir ederler ki, bu vdide almakla hibir ey kaybedilmez. nk dnya milletlerinin saadetine almak, dier bir yoldan kendi huzur ve saadetini temine almak demektir. Dnyada ve dnya milletleri arasnda skn, vuzuh ve iyi geim olmazsa, bir millet kendisi iin ne yaparsa yapsn huzurdan mahrumdur. Onun iin ben sevdiklerime unu tavsiye ederim: Milletleri sevk ve idare eden adamlar, tabii evvel ve evvel kendi milletinin mevcudiyet ve saadetinin mili olmak isterler. Fakat ayn zamanda btn milletler iin ayn eyi istemek lazmdr. Btn dnya hdiseleri bize bunu aktan aa ispat eder. En uzakta zannettiimiz bir hdisenin bize bir gn temas etmiyeceini bilemeyiz. Bunun iin beeriyetin hepsini bir vcut ve bir milleti bunun bir uzvu addetmek icap eder. Bir vcudun parmann ucundaki acdan dier btn za mteessir olur.
M. Kemal ATATRK, Mart 1937
TARTIMA KONULARI
n Aydnlanmann baars ve baarszln, akla gven ve ilerleme kavramlar nda tartn. n Trkiye Cumhuriyetine gei srecinde Aydnlanma hangi ynleriyle etkili olmutur? n Bir slam Aydnlanmasndan bahsedilebilir mi?
362
Dnce akmlar
Harf Devrimi ve
363
Dnce akmlar
2. Milliyetilik
n 1. Genel olarak milliyetilik
19. yzyl ideolojiler adr. 19. yzylda Avrupada byk ehirlerin sokak ve meydanlarnda heyecanl siyasal nderlerle ve onlarn srkledii kitlelerle karlamak sradan bir olay olarak grlebilir. Kitleleri ideolojiler marifetiyle harekete geiren nedenler neydi? lk olarak bu yzylda sanayi devrimi btn geliimini tamamlamt. Sanayi devrimi byk kitleleri en yakn akrabalarndan, kylerinden kasabalarndan uzaklatrm ve youn bir smrye dayanan ve acmasz bir ekilde ileyen endstriyel hayatn dilileri arasna sokmutu. Kukusuz sorunlar arasnda en fazla dikkat eken ekonomik olanlard. nsanlar ou kez boaz tokluuna saatlerce almay kabul etmek zorunda kalyordu. Yoksulluk, hastalk, gvencesiz alma koullar yzbinlerce insann ortak mutsuzluunu deyimlemektedir. Ama nesnel sorunlar yannda kltrel sorunlar da dikkat ekmekteydi. Bu yeni yaam iinde insanlarn geleneksel kimlikleri ve aidiyet balar ilevini gremeyecekti. Paralanm hayatlar yeniden tanmlayacak ve anlaml bir birlie tayacak olan yeni bir kltrel yaplanmaya gereksinim duyuluyordu. te ideolojiler kklerinden kopmu ve acmasz bir alma hayatnn iine itilmi olan insanlara basit, kolay anlalr bir ekilde dost-dman ayrm yapan yeni hayat haritalar sunuyor ve onlara kimlerle birlikte ve kimlere kar olmas ve neler yapp neler yapmamas gerektiini retiyordu. deolojileri bir tr modern dinler olarak grebiliriz. Bu yzylda yaayan kuaklar, artk dnya tesi kutsal metinlere bakarak bu dnyada nasl yaayacana karar veren dedelerinden farkl olarak, lmden te bir kurtuluun peine dmeyi anlaml bulmamakta ve kurtuluun bu dnyada gerekleeceine inanmaktadr. te milliyetilik 19. yzylda yaadklar kltr oku nedeniyle bolukta kalm insanlara yeni bir kimlik ve aidiyet ba sunan bir ideoloji olarak dodu denilebilir. Milliyetilik ideolojisi ayn zamanda kapitalist ekonomilerin esenlikli ileyiini salamak adna da son derecede ilevseldi. nk kapitalizm sadece yerel gereksinimleri karlayan geleneksel retimin leini bytm modern bir ekonomidir. Bu retim modeli ncelikle hukuki ve kltrel ve politik olarak standartlam bir mekanda ileyebilirdi. Dolaysyla kapitalist karlar asndan bir mal retip piyasaya sokarken, geilen mekanlarn hukuki ve politik yaps trde olmalyd. rnein Ortaa Avrupasnda olduu gibi, feodal prensliklere blnm bir politik-hukuki mekanda bir mal alp, ok deil, birka kilometre tedeki bir baka kente gtrdmzde, ticari ilikiyi aksatan birok engelle karlalrd. Burada para birimi, uygulanan ticari mevzuat, lehe farkllklar hatta tart birimleri ile karlamak iten bile deildir. yleyse ayn dili ayn lehe zerinden konuan, ortak bir kltrel payda zerinde standartlatrlm, nceden hesap edilebilir, ortak, standart bir hukukla ynetilen, bir corafya ve nfusa gereksinim duyuluyordu. Bunu salayacak en bata gelen politik ara milliyetilikti. Kapitalist sreler, Avrupann eitli toplumlarnda byk bir rekabeti balatmt. rnein Bat Avrupa, Orta ve Dou Avrupaya gre siyasal ve endstriyel geliimi asndan daha ndeydi. Ayrca Bat Avrupada nfusun yaps Orta ve Dou Avrupaya gre
364
Dnce akmlar
daha trdeti ve daha 16. yzylda bir Fransa, bir ngiltere trdelii salam durumdayd. Orta ve Dou Avrupada her ne kadar endstriyel geliim dorultusunda nemli gelimeler kaydedilmise de Dou Avrupada, zellikle de Almanyada hala siyasal bir birlik salanamam durumdayd. te yandan Orta ve Dou Avrupada nfusun kltrel yaps eitlilik gsteriyordu. Habsburg mparatorluunda, Macar ve Alman unsurlar bata olmak zere ok sayda etnik ve dinsel topluluk mevcuttu. stelik ilikiler dengesizdi ve ikincisinin aleyhine iliyordu. arlk Rusyas ise ok daha karmak bir yapya sahipti. Polonyallar, ekler ve dierleri Rus hegemonyas altnda yaamaktayd. Grlyor ki milliyeti ideoloji bu corafyalarda iki eliik etkiyi ve ilevi e anl olarak salamaktayd: Bir yandan talya, Almanya gibi kltrel olarak birbirine yakn dalm topluluklar birletirmek, dier yandan ok etnikli eski imparatorluklar zerek yeni ve bamsz politik oluumlara kaynaklk etmek. 19. yzyl, Orta ve Dou Avrupada her iki ynden milliyetiliin ykseliine sahne oldu. 1820, 1830, 1848 ve 1870 tarihlerinde, milliyetiliin kapsam iinde yaanan gelimelere tanklk etmekteyiz. Almanya Bismark, talya ise Garibaldi, Mazzini ve Kont Cavour nderliinde btnln salad. Habsburg ve Romanov hanedanlklar, bamszlk talepleriyle patlayan isyan hareketleriyle mcadele etmek zorunda kald. Bu hareketler, Aydnlanmann ve Fransz Devriminin zgrlk ve eitliki temalarn milliyeti bir tarzda yorumlayan, heyecanl, romantik bir dnya grne sahip olan aydnlarn nclk ettii hareketlerdi. mparatorluklar eski rejimin uzants olarak deerlendiriyorlar ve kendilerine umudu, gelecei simgeleyen bir kavram olarak "Gen"lii yaktryorlard. eitli entelektel derneklerde toplanyor, muhalif ve gizli hareketler yrtyorlard. mparatorluklar bunlar 19. yzylda kanl biimlerde bastrd. Ama 20. yzyln balarnda, zellikle iki dnya sava aralnda kendileri kmekten kurtulamad.
n 2. Osmanl ve milliyetilik
ok etnikli ve ok dinli yaps dnldnde Osmanl mparatorluunun, bir bakma Romanovlarn ve Habsburglarn kaderini paylat dnlebilir. Gariptir ki, ayrlk milliyetiliin ilk baars da 1821de Balkanlardan, yani Osmanl egemenlii altnda yaayan topluluklardan birinden Yunanllardan geldi. Bu baar Avrupadaki gen akmlar heyecanlandrd ve umutlandrd. Balkanlar bundan sonra asla durulmad ve Osmanl ynetimi iin srekli olarak skntl bir corafya olarak kald. Bu sknt sadece Balkanlarda ayrlk isyanlarn kmasndan deil, ayn zamanda Avrupa glerinin bunlara mdahale etmesinden de kaynaklanyordu. Bu kapsaml savam ark Sorunu olarak da adlandrlr. Yani Osmanl topraklarna ynelik planlar olan gler, etnik ve dinsel milliyetilii kkrtarak hem Osmanly hem de rakiplerini zayflatmaya alyorlard. arlk Rusyas kendi topraklarnda milliyetilikle bouurken bile Ortodoksluu ve Slavl kullanarak Srplar, Bulgarlar Osmanlya kar kkrtmaktan geri durmuyordu. Fransa Katoliklik, ngiltere ve daha sonralar Amerika Birleik Devletleri de Protestanl dayanak noktas yapmak suretiyle Yakn ve Ortadouda etkinliini artryordu.
365
Dnce akmlar
Osmanl mparatorluu ynetimi, bu gidie kar askeri nlemlerle kar koyamayacann bilincindeydi. Bu nedenle Tanzimat olarak adlandrlan Osmanl modernlemesi erevesinde, ilki diplomatik dieri ise politik-kltrel iki yeni yaklam daha gelitirdi. ncelikle diplomatik bir yeniden yaplanmaya giderek, gler arasndaki rekabeti kullanmaya ve bu rekabetten yararlanarak srekliliini salamaya gayret ediyordu. Bunda 1912 Balkan ve 1914-1918 arasndaki I. Dnya Savana kadar baarl olduu sylenebilir.
Tanzimat
Osmanl modernlemesini yrten Tanzimat adamlar, milliyetilie kar olumsuz bir baka sahipti. Bunun Osmanlnn k anlamna geldiini biliyorlard. Bu tehlikeyi gidermenin bir yolu olarak Osmanl milletlerini kanun nnde eitleyen ve Osmanl kardelii altnda birletiren bir forml ortaya atld. Ancak bu forml baarl olamad. Milliyeti ayrlklk hareketleri yaygnlaarak, hatta Anadoludaki unsurlara da sirayet ederek srd. Bu gelimeler karsnda Osmanlcln ilevini yitirdiini ve Osmanl mparatorluunun asl kurucusu olarak Trkln n plana getirilmesi gerektii ekingen bir ekilde de olsa dile getirilmeye balad. Dorusu, Osmanl sekinleri asndan bunu ak ak savunmak dnlemezdi. nk bylelikle ayrlk hareketlere meruluk verilmi olunacakt. Ama artk, Osmanlnn ykseli dneminde iyiden iyiye unutulmu olan Trklk ba, Osmanl ve slam kimliklerinin kapsamnda snrl ve ihtiyatl bir ekilde de olsa yeniden ifade edilmeye baland. Bu vurgu zellikle Gen Osmanl akmnn nde gelen isimlerinden birisi olan Ali Savide ok belirgindir. Ali Savi Trk tarihi, Trk dili, Trk kltr konusuna deinen, bu konudaki literatre dikkat eken hayli radikal yazlar kaleme alyordu. Ayn akm iinde olmakla birlikte yollar ayr olan eski arkada Namk Kemal ise milliyetiliin ok nemli bir esi olan yurt sevgisini dile getiren heyecanl yazlar yazyor, tiyatro eserleri kaleme alyordu. Vatan yahut Silistre bunlardan en tannm olandr ve lke sathnda byk bir dalgalanmaya neden olmutur. Bilindii gibi 1877de balayan II. Abdlhamid dneminde basn zerinde sk bir sansr uygulanyordu. II. Abdlhamide kar olan muhalifler Paris, Londra, Cenevre ve Kahire gibi merkezlerde toplanarak etkili bir yayn dnyas kurmulard. Bu muhalefete Gen Trkler denilmekteydi. Aralarnda tutarl bir politika ve ideoloji birlii yoktu. Tpk yukarda deinilen aabeyleri Gen Osmanllar gibi onlar da Osmanl birliini tartlmaz bir politik deer olarak gryorlar, bununla birlikte yine onlar gibi sistematik ve tutarl bir btnlk tamasa da Trklk ban vurgulayan yazlara yer veriyorlard. II. Abdlhamid dnemi, 1908 Merutiyeti ile birlikte sona erdi. 1908de ilan edilen Merutiyet, fikir akmlarna nemli lde serbestlik salam, stanbul bata olmak zere nemli pek ok merkezde hayli zengin bir yayn hayat domutur. Merutiyet dneminin politik kltrel zelliklerinden birisi de politik akmlarn, parti dzeyinde olmasa bile, baz dergiler etrafnda ayrmas ve belirginlik kazanmasdr.
Gen Osmanllar
Gen Trkler
Yusuf Akura
1906 ylnda son derecede zeki ve iyi yetimi olan Tatar Trk bir aydn olan Yusuf Akura, Tarz- Siyaset baln tayan uzun bir yaz yazm ve daha sonra bunu kitaplatrmtr. Yazar bu kitabnda, Osmanl mparatorluunun nnde, slam birlii gden slamclk, Osmanl birliinde srar eden Osmanlclk ve nihayet politik birlii yeniden tanmlayan Trklk akmlar olarak seenek olduunu belirtiyor ve bu akm-
366
Dnce akmlar
lar etrafl bir ekilde ve kyaslamal olarak deerlendiriyordu. Bu nitelikli alma, kaba bir ekilde tercih yapmyor, okuyucuyu zgr brakyor, ama tek seenein Trklk olduunu zarif bir ekilde ima etmekten de geri kalmyordu. Yusuf Akura, Kazanl bir aileye mensuptu. arlk Rusyasnda yaayan Azeri, Tatar, Krml vd. Trk unsurlar koyu bir slavizm basks altnda yaamaktaydlar. Bu olumsuz durumun yannda Rus modernlemesinden faydalanmlar, gerek ekonomik, gerekse kltrel olarak yeniden yaplanmlard. Bu gelimeler balamnda zellikle aydnlarn yaad serven nemliydi. Pek ou, modern Rus okullarnda baarl bir eitim gryor, dil reniyor ve politik akmlarla ve onlarn dayandklar literatrle temas kuruyorlard. Btn bunlarn sonucunda, aralarnda yaygn, etkin ve savunmac bir Trklk uuru uyanyordu. Petersburg ve daha sonra Pariste sk bir tarih eitimi alm olan Yusuf Akura bunlardan birisiydi. Enitesi Gaspral smail, Krmda Bahesarayda Tercman isimli bir dergi karmaktayd. Trke olarak kan bu gazetenin slogan Dilde, te Birlik idi. Azerbeycanda da benzer gelimeler yaanyordu. Burada da bir grup yazar Trklk ve dnya Trklerinin birlii konusunda etkin bir politik ve kltrel programn olumas iin eitli abalarn iindeydi. Bu aydnlarn Osmanl mparatorluu ile de sk bir ilikisi vard. Sk sk stanbula geliyor ve burada Osmanl aydnlaryla temas kuruyorlard. Selanikte yayn hayatna balam olan Gen Kalemler Dergisi mensuplar, bunlarn ban ekiyordu. Ziya (Gkalp) Bey, Necip Asm Bey, Ali Canip Bey ve mer Seyfeddinin oluturduklar bu yaz ailesi, Osmanl aydnlar arasnda Trk dili, edebiyat ve Trk tarihine dnk bir ilgiyi temsil ediyordu. Ama onlarn politik bir program yoktu. Olamazd da. nk byle olmas Osmanlnn kn merulatrmak anlamna gelecekti. Dolaysyla politik olmayan kulvarlarda, rtk bir milliyetilik yapmaktaydlar. 1908 Merutiyetinden sonra stanbula youn bir Trk aydn g yaand. Bunlarn politik, Osmanl Trklerinin daha fazla kltrel nitelikli alma ve programlar zaman iinde kaynat ve Trk Dernei 1911 ylnda kuruldu. Bu daha sonra Trk Ocaklar adn alacakt. Trk Yurdu olarak tannan bir dergide Trklerin byk ounluu biraraya geldi. 1911 ylnda kmaya balayan bu dergide youn bir Trklk propagandas yaplyor, Anadolu Trkl ile Asyadaki Trkler arasndaki ortak tarihsel-kltrel balara dikkat eken yazlara ve evirilere yer veriliyordu. Yazarlar arasndaki iblm ilginti. Necip Asm Bey ve Mehmed Emin (Yurdakul) Bey gibiler, dil ve edebiyat konusunda, Yusuf Akura tarih, politika ve iktisat konularnda, Ziya (Gkalp) Bey ise milli bir toplumun sosyolojisi konusunda yazyordu. Derginin polemikisi ise, Osmanlcl savunan Sleyman Nazif ve slamcl savunan Babanzade Ahmed Naim Beyle bir dizi baarl tartmalar yapan Ahmed Agayev (Aaolu) idi. Trk Yurdu akm, Osmanlnn devlet gelenei ile devletsiz Trklerin programatik enerjisini birletirmeye dnk etkili bir hareket idi. Teorik dzeyde bunun nemli iki alm oldu. Bunlardan ilki, Ziya (Gkalp) Beyin Comte, Durkheim sosyolojisinden ilham alan, dayanmac dncelerin nda gelecekteki Trk toplumunu tanmlayan sosyolojik milliyetilii; dieri ise, Yusuf Akurann temsil ettii ve Trk ulusunu, ulusal giriimci bir snfn (milli burjuvazi) baatlnda tanmlayan snfsal milliyetilii.
Trk Ocaklar
367
Dnce akmlar
Turanclk
ktidarda olan ttihat ve Terakki Partisi, genel merkezinde bu akmn temsilcilerine yer vermiti. rnein, Ahmed Agayev ayn zamanda bir ttihatyd da. Partinin, politikalar zaman iinde Osmanlclktan slamcla ve nihayet Trkle evrilmiti. Bu bir arayt. Balkanlardaki hezimet Osmanlln, Arnavut ve Araplarn ayrlkl ise slamcln kesin olarak tasfiyesini dourmutu. I. Dnya Savann arefesinde ttihat nderler radikal olarak Trkl resmiletirdiler. I. Dnya Savanda Trklk ve onun politik hedefini deyimleyen Turanclk, ttihatlarn elinde hesapsz bir maceraya dnt ve trajik bir ekilde sonuland. Turan fethetmek adna, Enver Paann donanmsz bir orduyu Allah- Ekber Dana srmesi ve bunun sonucunda 90.000 Trk gencinin donarak ve hastalktan ld tarihsel hata, bunun en ak gstergesidir.
Anadoluculuk, Turanc Trkle kar bir tepkiyi ifade eder. Daha 1911de Nzhet Sabit ve arkadalar Anadoluculuu balatm ve bir tr Anadolu slam olarak adlandrabileceimiz bir mistisizm ile beslenen bir milliyetilik hareketini balatmt. Kurtulu Sava ve onu izleyen bir dnemde, zellikle Dergah evresi olarak bilinen bir harekette, Mustafa ekip Tun, Anadolu Tasavvufu ile bergsoncu felsefi prensipleri buluturan ie kapal bir milliyetilik gelitiriyordu. Bu hareketi, sosyolojide Ziyaeddin Fndkolu, felsefede Hilmi Ziya lken, edebiyatta Ahmed Hamdi Tanpnar, Yahya Kemal, tarihilikte Mkrimin Halil Yinan, ekonomide ise Raid Hatipolu zenginletirmekteydi. Arkeolog Remzi Ouz Ark ve Fransadaki felsefe eitimi srasnda etkilendii Maurice Blondelci aksiyonalizm okulunun dnceleriyle Anadolu mistisizmi arasnda bir sentez oluturmaya alan felsefeci Nurettin Topu, daha ilerideki yllarda bu hareketi srdreceklerdi. Hi kukusuz, Turanclk, modern Trkiye Cumhuriyeti tarihinde yaamaya devam etmitir. zellikle 1930 Dnya Bunalmnn ardndan dnyada gzlenen gelimeler, Turancln rk bir boyut kazanarak yeniden ortaya kmasna yol amtr. Dr. Rza Nur, Nihal Atsz, Reha Ouz Trkkan, Alman nazizminden de etkilen bir erevede, anti-sovyetizm, anti-komnizm erevesinde kat bir Trk rklyla temellenen bir yaylmac milliyetilik yapmlardr. ktidar ise, bunlar Nazi Almanyas ile dengelerini gzeterek bir sre desteklemi; daha sonra, savan mttefiklerden yana gelimesi zerine tasfiye etmitir. Souk Sava ve ok partili hayat kapsamnda Trk milliyetilii Alpaslan Trke nderliinde politik bir harekete dnmtr. Milliyeti Hareket Partisi (M.H.P.), bu dnemde anti-sovyetizm, anti-komnizm balamnda radikal ve rgtl bir mcadele balatmtr. zellikle 1970li yllarn banda Nihal Atsz ve Reha Ouz gibi rklarla ban kesmi ve Trk milliyetiliini sk bir devleti-Snni doktrinle bir araya getirmek suretiy-
368
Dnce akmlar
le yeniden yorumlayarak, i politikaya doru seferber etmitir. zellikle san efsanevi airi Necip Fazl Ksakrekin partiye transferi bu duruma iaret eden bir gelimedir. M.H.Pnin genlik tabann oluturan lkc Genlik kurulular, 1970li dnemlerde yaanan genlik atmalarnda iddete dayal ynelileriyle yerini almtr. 12 Eyll askeri mdahalesiyle birlikte milliyetilik, Sleyman Yaln ve brahim Kafesolu gibi akademisyenlerce Trk-slam Sentezi adyla formle edilerek, devletin resmi ideolojisi katna karlmtr. 1980 ve 1990l yllarda Sovyetler Birliinin zlmesi sonucunda, ok sayda Trk kkenli yeni devletin ortaya k ve zellikle de Gneydouda yllarca sren ayrlk terrn yol at i gelimeler, Trk milliyetiliini yakn dnemde canlandran ve diri tutan gelimeler olarak deerlendirilebilir.
Trk - slam sentezi
369
Dnce akmlar
A N A
F K R L E R
Milliyetilik modernlie zg bir ideolojidir. Douunu ve geliimini zellikle de kapitalist srelerde gzlemek ve izlemek mmkndr. Bu ideoloji, modern kitle toplumunu tarih, kltr temelli bir aidiyet bana kavuturur ve teki, yani dman tanmlayarak politik anlamda seferber eder. Osmanl mparatorluu, milliyetilik ile trajik bir ekilde karlamtr. ok inanl ve ok etnikli bir antik imparatorluk olan Osmanl, ark sorununun krkledii ve d glerin etkili bir gdmlemesiyle nce Balkanlarda, daha sonra Yakn ve Ortadoudaki topraklarndan olmutur. Osmanl ynetici ve sekinleri, milliyeti ayrlkl nlemek iin nce onun yerini alabilecek resmi nitelikli bir milliyetilik olarak ngrebileceimiz Osmanlclk ideolojisi ile kar koymaya alm, daha sonra slamcl ve nihayet Trk milliyetilii resmi ideoloji olarak benimsemitir. Turanc bir yaylmaclk biimini alan Trk milliyetilik, I. Dnya Savandaki byk bir bozgunla bitmi ve gen Trkiye Cumhuriyeti, Trk milliyetiliini, Turancl kesin olarak tasfiye etmek suretiyle ve zaten kklenmeye balam olan Anadolucu milliyetiliini, ierdii mistik ieriklerden arndrp, sekler (dnyevi) temelde yorumlayarak kabul etmitir. Milliyeti ideoloji, modern Trkiye tarihinde balca ekilde ortaya kmtr. Bir yandan Anadolucu mistik milliyetilik, politika dndaki bir kulvarda bir entelektel hareket olarak devam etmi (zellikle Nurettin Topu ve Dergah evresi); ikinci olarak Turanclk kesif bir rk ton kazanarak dnem dnem ykselmi (rnein II. Dnya Sava gnlerinde etkili olan Nihal Atsz, Reha Ouz Trkkan n Turanc rk milliyetilii) ve nihayet M.H.Pde dile gelen, 12 Eyll sonrasnda ise resmi kabul gren; din ve milliyetiliin eklektizmine dayal bir politik aksiyon olarak Trk milliyetilii (Necip Fazl Ksakrek, Seyid Ahmet Arvasi ve brahim Kafesolunun Trk-slam Sentezi). Yakn dnemlerde Gneydoudaki Krt hareketine kar uyanan sosyal tepkileri seslendirmesi ve dalan Sovyetler Birliinin aa kard eitli Trk Cumhuriyetlerine kar gelien hassasiyetleri temellendirmesi asndan Trk milliyetiliinin dnemsel bir canlanma iinde olduunu syleyebiliriz. 21. yzyl bu adan arpc geliimlere gebe gzkmektedir.
370
Dnce akmlar
YORUMLAMA METNLER
ANADOLUCULAR K TR TRKLK Bizde Trklk cereyannn git gide iki kola ayrldn iddia etmek istiyorum. Bu iki cereyan imdi moda olan tabirlerle tarif etmek istersek, birisine demokratik Trklk, dierine emperiyalist Trklk diyebiliriz. Demokratik Trklk, milliyet esasn her millet iin hak telakki ediyor ve Trkler iin taleb ettii bu hakk, dier milletlere de hak olarak tanyordu... Demokratik milliyetilik hakka mstenid ve srf tedafidir. Gasb edilen hakk almaa, gasb edilmek istenen hakk mdafaaya alr. mperiyalist milliyetilik ise taaruzidir. Dierlerinin hukukuna tecavz bile tecviz ederek kendi milliyetini takviyeye alr... Efendiler Trklerin taaruzi imperiyalist milliyetilii hatadr.
Yusuf AKURA, 16 Eyll 1919da Trk Ocanda verdii konferanstan alnmtr.
...Anadolunun topra kanlaryla ykanan ecdadn ruhundan gelen ilham sayesinde uurlu bir zmrede slam Anadolunun tarihi ile itimai yapsndan ayrmayan gerek bir sezgi hayat buldu. Anadolucular, gerek milliyetiliimizi bin yllk tarihimizden kararak onun kalbine slam koydular. Turanclarn maddeci topizminin ve alt oklularn kaba maddeci realizmine karlk Anadoluculuun getirdii ruhu idealizm, corafyann gereinde ebedilie gz koyan ruhlarn selametin davasn yaatyordu. Evvelkiler gibi o bir inkar davas da deildi. Belki bin yllk tarihin ruhundan szan ilhamn mahsul olmutu. Gnlleri Cengiz Hana deil Yldrm Hana, vicdanlar bolua deil, ebedilie gtryordu.
Nurettin TOPU, a.g.e
BYOLOJ VE TARH Biyoloji bakmndan canllarn, yani hayvanlarla bitkilerin gayesi kendi soyunun btn dnyay brmesidir... Milletler arasnda da ayn yasa hkm srer. Millet adeta gayr uuri olarak dnyaya yaylp hakim olmak ister. Fakat yaylrken baka milletlerin mukavemetine arpar. Bylelikle aralarnda sava balar. Sonunda gller kazanr.
Nihal Atsz, Makaleler
TURANCILIK ...Turancla gelince, bu lknn daha hareket noktas rkt. Turanclar, soyu milletle kartryorlard. Hakikatte yalnz bir Latin milleti, Cermen milleti, slav milleti olmad gibi bir Turan milleti de olamazd.
Nurettin Topu, Milliyetiliimizin Esaslar
TARTIMA KONULARI
n Trk milliyetiliinin geliiminde Turanc ve Turanc olmayan almlar tartnz. n Din ve milliyetilik etkileimini Trk milliyetilii ekseninde tartnz. n Devlet ya da resmi ideoloji ile Trk milliyetiliinin ban tartnz.
371
Dnce akmlar
Yusuf
Akura
Necip Fazl
Ksakrek
372
Dnce akmlar
3. slamclk
n 1. slamclk akmn ortaya karan sebepler
slamclk, Osmanl mparatorluunun XVII. yzylda balayan batllama srecinin ortaya kard bir dnce akmdr. Bu dnce, zaman iinde toplum hayatna ve kltre yn veren bir ideolojik ve politik formlasyon haline gelerek etkinlik kazanmtr. Osmanl mparatorluu, ok uzun bir sre, aa yukar iki yz yl, Bat toplumlarna benzeme abasnda baarsz kalm ve Avrupal devletlerce "hasta adam" olarak nitelenmiti. Her hastaln bir tedaviyi zorunlu klmas gibi, Osmanl aydnlar da lkelerinin iine dt durumdan kurtulmas iin areler aramaya balamlard. slamclk, aranan arelerden birinin adyd. nerilen dier areler de vard ve slamclk onlarla bir rekabet iinde ideolojik ve politik bir formlasyon olarak XIX. yzyln ikinci yarsnda, aa yukar 1860larda n plana gemitir. Dolaysyla, slamclk akmn anlayabilmek iin, dier akmlarla bir mukayesesine bakmak gerekir. Osmanl mparatorluunun "hasta" olarak nitelenmesi, lke aydnlar arasnda, "bu devlet nasl kurtarlabilir?" sorusunu phesiz her meselenin nne geirmitir. Bu aydnlar ve dier toplumsal gruplar arasnda ok eitli dncelerin tartlmasn balatt. Fakat, sonunda, bireysel ayrntlar bir yana braktmzda, Osmanlclk, Trklk ve slamclk gibi kategori gr fikir tartmalarnn ve politik are araylarnn odaklar haline geldi. Osmanlck akm, gazeteci inasi (1826-1871)nin fikir babas olduu kendilerini Yeni Osmanllar diye adlandran aydnlarn dncelerini ifade etmekteydi. Yeni Osmanllar, 1839 Tanzimat Ferman ile oluan bir Bat taklitiliinin karsnda yeralan kiilerdi. Yeni Osmanllar, dolaysyla Osmanlclk iin ne rk, ne millet merkezli bir are aray sz konusuydu; Devlet, onlar iin en nemli meseleydi ve imparatorluun hastalktan kurtuluu da devleti anayasal bir rejim etrafnda yeniden ekillendirmekle mmkn olabilirdi. Nitekim, Yeni Osmanllar o zamanki Padiah Abdlazizi devirerek Sultan Murad tahta karmlar; fakat onun rahatszl sebebiyle daha sonra Merutiyet ynetimi uygulayaca vaadiyle II. Abdlhamidi padiah yapmlar; nihayet 1876da ilk Anayasay ilan etmiler ve 1877de de ilk Parlamentoyu amlardr. Fakat, Avrupal devletlerin yaplan reformlar yetersiz grerek, imparatorluk zerinde yaratt basklar sonucu Sultan Abdlhamid, Parlamentoyu 1878de datm ve Yeni Osmanllar srgn etmitir. Trklk ise 1878de Parlamentonun datlmasyla kendilerini Jn-Trkler olarak tanmlayan, daha sonra 1908de iktidara gelecek olan ttihat ve Terakki Frkasnn (Partisinin) ekirdek kadrosunu oluturan aydnlarn temsil ettii bir dnce akmdr. Trklk, esasen Osmanl mparatorluunun Avrupadaki topraklarn yitirmesi sonucu o topraklarda ortaya kan milliyetilik akmlarna ve bamsz devlet kurma araylarnn imparatorluktaki karldr. mparatorluktan kopan aznlklar sayesinde etnik olarak Trklerin oran artmt. Dolaysyla dalan bir imparatorluktan bamsz bir devlet ortaya karma dncesi, baz aydnlar arasnda nem kazanmaya balamt. Bunda, hem Avrupada eitim gren Osmanl rencilerinin orada milliyetilik fikri ile tanmalar, imparatorluun problemlerine o adan bakmaya balamalar; hem de Rusya dan g eden Trk asll aydnlarn stanbula gelerek, geldikleri topraklarn Ruslardan kurtarlmasn Osmanl mparatorluunun kurtuluuna balayan bir Pan-Trklk dncesi yaymalarnn etkisi olmutur. Dilde sadeleme hareketini kalk noktas alan Trklk,
Yeni Osmanllar
Trklk
373
Dnce akmlar
milliyeti akmlarn dorultusunda bamsz, yeni bir devlet kurmay tek are olarak grmtr. I. Dnya Savandan yenik klmasyla beraber, Trklk akm fiilen sona ermi, fakat daha sonralar sosyolog Ziya Gkalp (1876-1924)in fikir babaln yapt bir milliyeti akma dnerek Atatrkn nderliinde bamsz Trkiye Cumhuriyetinin ideolojisi haline gelmitir. slamcl bu ereve iinde, Osmanlclk ve Trklk ile karlatrmasn yaparak deerlendirirken u hususu dikkatten karmamak gerekir: Bu akm birbirini izleyen ekilde deil; bir arada, bir anlamda rekabet halinde, fakat politik olarak uygulanma olanan phesiz farkl dnemlerde bulmu dnceler eklinde deerlendirmek doru olur. Bir dier husus, konumuz olan slamcl sadece Osmanl mparatorluunda ortaya km bir mesele olarak deil, daha geni bir ereve iine yerletirerek anlamamz gerektiidir. Aada da belirtilecei gibi, slamclk akmn net bir ekilde resmetmenin ilk koulu onu bir Dou-Bat kartlnn temsili ile balantl ele almaktr. Nitekim, Trkiyede slamclk akmna balangcndan beri etki yapan fikir kaynaklarnn, sz konusu kartl kalk noktas yaptklar grlecei gibi ok aktr.
slamclk ve M. Akif Ersoy
XVI. yzyldan itibaren Bat dnyasnn ekonomik ve teknolojik olarak gsterdii ilerleme, Dou toplumlaryla arasndaki mesafenin olduka almasna sebep olmutur. Bu durum XIX. yzyln ikinci yarsnda doruk noktasna km ve psikolojik olarak Dou toplumlarnda bir "geri kalmlk" kompleksine yol amtr. nk, bu toplumlarca mesele, dnyann "Bat" ve "Dou" diye corafi ekilde ayrlan ksmlarnn farkl olarak deil, o ksmlarn temsil ettikleri medeniyetlerin "stnlk" meselesi olarak alglanmaktayd. Bu farkl medeniyetlerin de Hristiyanlk ve Mslmanlk gibi iki farkl din temeli zerinde ykseldii kabul edildii iin ortaya kan sonu, Mslmanlarn Hristiyanlara gre geri kaldklar ve bu giditen mutlaka kurtulmalar gerektiiydi. Genel olarak slamclk akm, bu anlaya dayanarak vcut bulmutur. Gerekten de, ilk zamanlar slamcla e anlaml kullanlan terimlere bakacak olursak, bu terimlerin slam dnyasnn Hristiyanlk karsnda kendisini bir deiim ihtiyacna iaret eden yeniden tanmlamaya ynelik kullanldn grrz. rnein, "Tecdid" (Yenilenme), "Islahat" (Dzeltme), "ttihad- slam" (slam Birlii) ve "Panislamizm" ("slami" saylan her dncenin, kltrel grubun ve milletin ayn emsiye altnda toplanmas) gibi terimler durumu ok iyi aklamaktadrlar. Bununla beraber, slamcl savunanlar, genel olarak Bat medeniyeti karsnda yenilenme konusunda farkl gerekeler ileri srmlerdir. Bir ksm slamclk yanls, yenilenmenin dinsel bir zorunluluktan kaynaklandna iaret etmiler ve "Tecdid Hadisi"ni dinsel kant olarak ileri srmlerdir. Bu Hadise gre, slam mmetinin dini hayatn yenilemesi iin, Allah her asr (yzyl) banda bu yenilemeyi gerekletirecek birini gnderecektir. stiklal Marnn airi Mehmet Akif Ersoy (1873-1936) bata olmak zere, dier bir ksm slamc ise, milletler iin ileri gitmenin bir zorunluluk olduuna ve yerinde sayan milletlerin tarihten silineceine dikkat ekmekteydi. Fakat, gerek uydu ki, Bat, ekonomik ve teknolojik stnl tartmasz biimde ele geirmi; bunun slam dnyas iin sebep olduu askeri baarszlklar, Mslman halklar, toplumsal, kltrel ve politik bunalmlara sokmutu. Bu durum karsnda "ancak onlar gibi olursak bunalmdan karz" dncesi arlk kazanmaya balamt. Fakat, btn mesele "onlar gibi" olmaya yneldiimizde yapmak istenilenin, esasen kendi medeniyetinin zn yenilemek
374
Dnce akmlar
olduunun unutulmamasyd. Bunun iin yaplacak her eyin slam dinini esas almas, dolaysyla deiim ve yenilenmenin slamn zne uygunluunun mutlaka gzetilmesi gerektiiydi. nk, slam sadece bir din deil, ayn zamanda bir devlet felsefesi, kltr ve medeniyetti de.
"Millet" kavram
375
Dnce akmlar
ti"nden bahsedilirdi. Nitekim, Sultan II. Mahmudun, "ben milletimi camide, havrada, kilisede ayrt ederim" deyii durumu ok iyi aklar. Bu adan bakldnda, Mslman milleti, imparatorluu meydana getiren ounluk olduu iin, slamn da toplumun "z" olarak alglanmas doald. Hal byle olunca, hem Osmanl toplumu iindeki, hem de Osmanl mparatorluunun dier devletlerle olan ilikilerindeki meselelere slam dini odandan baklm oluyordu. Batnn stnl karsnda slamcln g kazanmasnda ve belli bir sre devlet politikas haline getirilmesinde bu durumun etkisi aktr. Gerekten de, tarihilerin sylediklerine baktmzda slamcln (veya ona karlk gelecek ekilde "ttihad- slam"n ) dediimiz ekilde etkili hale geliinde sebepler belirttiimiz gibidir. Bunlar: 1. Batllama srecinin bunalm dnemlerinde Mslmanlar ile Hristiyanlar arasndaki ilikilerin ktlemesi, 2. Avrupa devletlerinin imparatorlua Hristiyan milletini korumaya ynelik mdahaleleri, 3. Dnyada ve imparatorluk snrlar iinde Avrupa devletlerinin baz slam lkelerini istila etmeleri, 4. Bu durumun sonucu olarak, genel olarak slam dnyasnda yukarda belirtilen dnrler araclyla slam lkelerinin birlemesi lehinde dncelerin ortaya kmas.
slam ve modernlik
Sz konusu dnceler, Osmanl mparatorluunda gecikmeden yank bulmutur. Nitekim, "ttihad- slam" dncesi, 1872de Sultan Abdlaziz dneminde "Panislamizm" ad altnda ifade edilmeye balanm, giderek kazand etki sayesinde II. Abdlhamid dneminde devlet politikas haline getirilmitir. II. Abdlhamid, bu politikay uygulamaya koyarken, Hilafet makamn yeniden nemsemeye balam, din adamlarna byk itibar salam, din eitimine arlk vermi; daha radikal bir adm atmaya kalkarak Arapay resmi dil haline getirmek istemitir (Bu giriim, Said Halim Paann kar kyla gereklememitir). Sz konusu politikalarn ihtiya duyduu fikri destek, "Srat- Mstakim" dergisinin 1908de yayn hayatna girmesiyle geldi. "Sebilrread", "Volkan" ve "Beyanul Hak" gibi dier baz dergiler de slamcln bir dnce akm olarak yaylmasna ve etkili hale gelmesine katk yapmlardr. Bununla beraber, Osmanlda slamcl savunanlar arasnda nemli fikir ayrlklarn simgeleyen gruplamalardan da bahsetmek gerekir. Bir ksm slamclar "Muhafazakar", bazlar "Modernist", "Modernizm Kart", bazlar ise muhafazakarlk ile modernistlik arasnda yer alan "Ilml" diyebileceimiz kategoriye dahildiler. Fakat, belirtmek gerekir ki, bu kategoriler arasndaki ayrt edici izgi ok belirgin deildir. nk, onlara layk grlen etiket, bazlarnn kiiliklerinden, dier bazlarnn sadece mevcut duruma gre tutum almalarndan dolay kullanld gibi; btn bu kategorilere dahil edilemeyecek kiileri de darda brakabilmitir. rnein, M. emseddin Gnaltay (1883-1961), bazlarna gre Dou-Bat sentezi arayndan dolay "modernist" kabul edilmesine karlk, bazlarna gre de btn meselelere din odandan bakt ve zmler nerdii iin "muhafazakar" saylmaktadr. Ayn ekilde, Said Halim Paa (1863-1921), birok Batl politik ve toplumsal kurumun slama tamamen aykr olduunu ileri srd iin "muhafazakar", hatta "radikal" muhafazakar saylrken; Abdlhamidin Arapay resmi dil yapmasn nledii unutulmaktadr. Bu tr bir kategoriletirme, slamclk akmnn gnmzde bile sren temel bir ekimeyle olan balantsn gzard da etmektedir. Bu ekime Gazali (1058-1111) ile bni Rt (1126-1198) dnceleri arasndaki ekimeden kaynaklanan bir durumu ifade eder: Dinin z (dogma) ile felsefe arasndaki veya slamclarn kendi aralarndaki tartmada kullandklar terimlerle sylenirse, "iman" ile "amel"(dogma ile pratik) arasndaki ekime. Gazali, felsefeye deil de filozoflara kar km olsa bile, son tahlilde felsefenin zih-
Din ve felsefe
376
Dnce akmlar
ni kleletirdiini iddia etmekteydi. bni Rt ise, aksine, din ile felsefenin birbiriyle elimediini syledii gibi, akla yer vermeyen bir dinsel dnceyi de mmkn grmemekteydi. Bu ekime asndan bakldnda, slamcln esasen meselelere felsefi bir temellendirme sunduu ve felsefi akl yrtmelerle zm arad grlebilir. rnein, byle bir yaklamla Said Halim Paay "muhafazakar" deil, "pragmatik" saymak doru olur; tpk Efgani gibi. Fakat nemli olan nokta udur: Batllamaya maruz kal, Mslman toplumlar "iman" meseleleriyle deil de "amel" ile uramak zorunda brakt iin, bu toplumlarda slamcl bir zm olarak gren hemen her dnr pragmatik olma zorunluluuyla kar karya kalmtr. nk onlarn ou, modernlemeye slam asndan bakmak isterlerken, sonuta slama modernleme asndan bakmak zorunda kalmlardr. Bu husus, onlarn politik meseleleri deerlendirmelerinde de ok belirgindir.
slam ve demokrasi
377
Dnce akmlar
slamcln devlet politikas olmaktan k, 1912de Balkan savalarnn bitmesine denk der. O zaman iktidarda olan ttihat ve Terakki Partisi, daha nce belirtilen milliyeti akmlarn etkisiyle ttihad- slam politikasndan vazgemi ve Trk milliyetiliine ynelmitir.
slamclk ve partiler
slamcln bir politika olarak sona erii, onun dnce dzeyinde de ortadan kalkmas sonucunu dourmamtr. Tersine, slamclk bir dnce akm olarak Cumhuriyet kurulduktan sonra da nemini ve etkisini srdrmtr. 1946da ok partili rejime geildikten, zellikle 1950de Demokrat Parti iktidara geldikten sonra, slamc dnce akmlar yeniden etki kazanmaya balamtr. Bunda, toplumun kimliini tanmlayc birok unsur gibi din olarak slam referans gstermenin, dolaysyla partiler aras rekabette slamn gzde bir propaganda arac yaplmasnn rol nemlidir. ok partili dnemle birlikte toplum, politik ve ideolojik oulculama deneyiminde ilerledike slamclk da politik ve ideolojik bir ara olarak baz partilere vcut vermeye balad. Bunun en nemli rnei 1970 ylnda kurulan Milli Nizam Partisidir. Parti kurucular tarafndan "manevi deerler"in temsilcisi olarak tanmlanmakla beraber, bu deerlerden kastedilen, slam dininin ilkelerinden baka bir ey deildi. Bu partinin mr ksa oldu. Anayasa Mahkemesi, dini politikaya alet ettii gerekesiyle partiyi kapatt. Fakat yerine 1972de ayn dorultuda grleri "Milli Gr" ad altnda savunan Milli Selamet Partisi kuruldu. 1973 genel seimlerinde gsterdii baaryla "anahtar parti" haline geldi ve Cumhuriyet Halk Partisi ile koalisyon kurdu. 12 Eyll 1980de yaplan askeri mdahale sonucu bu partinin de politik hayat bitti. Rejim normalleince slamc dnce Fazilet Partisi ats altnda savunulmaya balad. Bu parti de "laiklik kart" politikalar sebebiyle Anayasa Mahkemesince kapatld, fakat yerine hemen bugn de politik hayatn srdren Saadet Partisi kuruldu. Cumhuriyet dnemi Trkiyesinde slamclk, bahsedilen partiler iinde ifade olana bulmusa da, slamcl sadece bu partilere zg bir ideolojik tutum olarak grmemek gerekir. Sz konusu partiler, slamcln ifadesinde modern politik kurumlardr; ama, tarikatlar gibi daha geleneksel kurumlar kanalyla da slamc akmlar kendilerini ifade edebilmektedirler. Bu tarikatlardan bazlar (rnein Nakibendilik), eitli partiler iinde belirli bir etkiye sahiptir. Tarikat saylmayan Nurculuk gibi nemli bir akmn ana gvdesi de ayn ekilde eitli partilerde rol sahibi grnmektedir. Ama, Nurculuk akmnn bir kolu olarak "Fethullah Hoca Cemaati", genel olarak politikayla daha dolayl bir iliki iinde grnmektedir. Dier ok sayda tarikat ve dinsel ekol de phesiz politikayla dolayl veya dolaysz bir ilikiye sahip olmakla beraber, ismen saydmz tarikat ve akmlar en etkili olanlardr.
378
Dnce akmlar
A N A
F K R L E R
slamclk, Osmanl Devletinin k srecine girmesi sonucu, "bu devlet nasl kurtarlabilir?" sorusuna cevap arayan nemli dnce akmlarndan biridir. slamclk sadece dnce akm dzeyinde de kalmam, Sultan II. Hamid dneminde devlet politikas haline getirilmitir. slamclk akmn douran sebeplerin banda, Avrupa devletlerinin Osmanl mparatorluuna mdahaleleri ve bu mdahalelerin zellikle imparatorluk iinde yaayan Hristiyanlar kollama ve korumay amalamas gelir. Bu erevede, Dou-Bat medeniyetleri arasnda bir "stnlk" mcadelesi eklini alan modernleme sreci, genel olarak Dou toplumlar, zel olarak Osmanl mparatorluu iin "Bat gibi olma" veya "kendi zn koruma" gibi iki u arasnda ilerlemitir. slamclar, Bat karsnda nceleri "kendi zn koruma" ucunda yer almlardr. Fakat, Batnn ok etkili hale gelen ekonomik ve teknolojik stnl karsnda kaybedilen savalar ve topraklarn yaratt aresizlik ve kompleks neticesinde "modern" olan slamlatrma, buna kout olarak da slam modernletirme yolunda karar klmlardr. Bu durum, phesiz slamclarn kendi aralarnda fikren blnmelerine de yol amtr. Bir ksm slamclar, modernleme sonucu Osmanl toplumuna yerlemi baz kavram ve kurumlarn reddedilemeyeceini sylemiler, fakat son tahlilde her eyin slama uygun hale getirilmesinin zorunlu olduunu vurgulamlardr. Dier bir ksm slamclar ise modernleme karsnda slamn kendisini mutlaka yenilemesi gerektiinde srar etmiler ve bunda dinsel bir kaynak olarak "Tecdid (Yenilenme) Hadisi"ne dayanmlardr. slamclar arasnda politik konularda da doal olarak fikir ayrlklar vardr ve bu ayrlklar Milliyetilik ve Milli Hakimiyet meselelerinde younlamtr. nk, zellikle Balkan savalarnn kaybedilmesiyle beraber slamclk karsnda milliyetilik nemli bir fikri rakip olarak belirmiti. Bir ksm slamclar "milliyet" fikrinin ykc olduuna, dolaysyla sadece "slam milliyeti"nden sz edilebileceini savunurken; dier bir ksm milliyet fikrini ve milliyetilii reddetmenin yanl olacan ifade etmekteydi. Bu ekimede daha ar basan yan, milliyet fikrini ve milliyetilii reddetmeyenler oldu. Bunun nemli bir sebebi, slamcln fikir akm olarak znde Msrl dnr Cemaleddin Efganinin milliyeti fikirlerinin etkisi altnda gelimi olmas ise; dieri 1912de slamcln fiilen devlet politikas olmaktan kmas, dolaysyla slamcln yerini milliyetiliin almaya balamasyd. slamcln devlet politikas olmaktan kmas, onun dnce akm olarak etkilerinin srmesini ve gnmze kadar gelmesini engellememitir. Nitekim, gnmz Trkiyesinde gerek tarikatlar araclyla geleneksel ekilde, gerek politik partiler araclyla modern tarzda slamclk dnce, ideoloji ve politik sylem olarak yaamaya devam etmektedir.
379
Dnce akmlar
YORUMLAMA METNLER
slam Rnesansnn n art: Yeni-Modernizm
Modern artlarda slamn buyruuna uygun davranmak iin slamn yorumunun tutmas gereken yn iaret etmede modernizm hayli mesafe almtr. Fakat o iki kusurla malldr ki, biri ya da ikisi beraber daha sonralar, yeni-hyaclk eklinde tepkiye neden oldu. Onun ilk zayfl yntemini tam anlamyla ifade edememesi -ki bu, baz konular ele allarnda nispeten kendini gsterir- ve bu yntemin temel prensiplerinin uzanmlarn ak ekilde ortaya koyamamas idi. Belki de onun hem slam toplumu karsnda Islahat, hem de Bat karsnda savunmac olmas onu slamn sistematik ve topyekn bir yorumuna girimekten alkoydu ve Batl eletirmenlerin ve danmanlarn slamn yzne vurduklar ya da benimsemesi iin tavsiye ettikleri, Batda nem kazanan baz unsurlardemokrasi, toplumda kadnn yeri gibi- semeci, veya btnlkten yoksun bir ekilde ele almaya gtrd. Klasik modernistin ana fikri olan, slamn sadece slamn artlar gibi birka zel imtiyaz tannan vazifelerin ad olmayp btn hayat kapsad fikri bu parac yaklama engel olmalyd. kinci olarak, modernistlerin ele ald bu seme konular durumun tabiat gerei, daha nce Batda ve Bat iin sorun olmu eylerdi. Onlar benimsemekte modernistler iyi niyetli idiyse de, semeci ve parac vasflar, onlarn hem Batllam hem de Batllatrc olduklar eklinde kuvvetli bir izlenim brakt. Ortaya kan yeni-hyac tepki, slam modernizminin bu Batc ynn dzeltici olmak asndan phesiz salkl idi. Tabii, bu demek deildir ki Batya ve Batl fikirlere kaplar kapansn; bunun anlam slamn hibir art ve durumda basite Bat ile zdeletirilemeyeceidir. Reaksiyon olarak ortaya kan hareketlerde genellikle olduu gibi, yeni-hyaclar dier bir arla katlar. slamn hayatn btn ile balantl olduu eklindeki modernistlerin savunduklar ana nerme hari btn modernist tezleri reddettiler ve bylece de kendilerini tutuculardan ve byk lde nceki ihyaclardan ayrdlar. Ancak, modernizmi kat bir ekilde redleriyle onlar yukarda dediimiz gibi, kendilerini artk, hedeflerini belirleyemedikleri veya bir yntem gelitiremedikleri bir konuma hapsettiler. Bunlara ilaveten onlarn liderleri bunlar baarabilecek fikri gce sahip de deillerdi. Neticesi u oldu: Nasl ki klasik modernistler, slam aka Bat davran kalplar ile zdeletirmekle sulanmalarna neden olan eyleri semi idilerse, imdi de yeni-hyaclar, kendileri vastasyla slam Batdan ayrdklarn ve ondan tamamen ayr tuttuklarn iddia ettikleri dier baz muayyen eyleri semekteydiler. Yukarda ifade edildii gibi, banka faizinin, kadnlara herhangi bir toplumsal roln reddedilmesi ve Kuranda yer alan baz cezalarn(hudud) yeniden tesisi yeni-hyaclarn gzde konular haline geldi. Halbuki "slam, hayatn tmyle ilgilidir ve ona ters dmez" diyorlard. Bundan dolay Bat, msbet adan klasik modernistin bilincinde ne kadar nemliyse; en azndan o kadar yeni-hyacnn bilincinde de, menfi olarak, nemli grnmektedir. Batnn zihinlerde devaml reklenmi olan hayaletini amak bir trl mmkn olamamtr. Mslmanlar eitli ynlerden gelen basklarna nasl mukabelede bulunabileceklerini belirleyebilmek iin Baty ve fikirlerini nesnel olarak incelemeyi renmelidirler....
Prof. Fazlur Rahman, slam Yenilenme
380
Dnce akmlar
TARTIMA KONULARI
n slamclk akmn ortaya karan koullar nelerdir? n slamclktan hangi sebeplerle devlet politikas olarak yararlanlm, hangi sebeplerle vazgeilmitir? n Said Halim Paann aadaki szleri, slamclk-milliyetilik ilikisi asndan nasl yorumlanabilir: "...[H]akimyet mefhumu hakkndaki telkinlerin en salamn ortaya koyan, ona en hakiki manasn, en hakiki mahiyetini veren slamiyettir... slamiyet insana unu retmitir: Hakimiyet demek, ancak eriatn, yani ahlaki hakikatn ve itimai adaletin tabii koruyucusu olan bu ilahi kudretin ve dolaysyla ilmin, akl ve hikmetin hakimiyeti demektir". (smail Kara, Trkiyede slamclk Dncesi, I, s.81-2) n Mehmet Akif Ersoyun aadaki szleri, slamcln douunu hangi kartlk iinde tartmaktadr: "Biz Mslmanlar bin tarihinden itibaren almay braktk. Atalete, ahlakszla dkldk. Avrupallar ise gzlerini atlar, alabildiine terakki ettiler. Gryorsunuz ki denizlerin dibinde gemi yzdryorlar. Havada ordular dolatryorlar...O halde onlarn kuvvet namna neleri varsa hepsini elde etmek iin almak hepimize farz- ayindir." (smail Kara, slamclk Dncesi, I, s.391 )
381
Dnce akmlar
Allah, Muhammed,
Ebu Bekir, mer, Osman, Ali, Hasan, Hseyin, Fatma konulu hat.
Mehmet Akif
dostlaryla bir yemekte (Soldan saa: Cenap ahabeddin, Abdlhak Hmid, Sleyman Nazif, Mehmet kif).
382
Dnce akmlar
4. Liberalizm
n 1. Tanm ve tarihi
Liberalizm z bakmndan siyasi bir doktrindir ve modern an rndr. "Siyasi" sfat, bir reti veya ideolojinin kapsayc bir felsefi sistem oluturmadna, fakat sadece devlet-toplum ilikisi hakknda birtakm normatif nermelerden meydana geldiine iaret eder. Oysa kapsayc bir felsefi sistem, felsefenin temel disiplinlerinin (ontoloji, epistemoloji, etik ve estetik) hepsine ilikin birbiriyle tutarl nermelerden oluur. Bununla beraber, siyasi doktrin veya ideolojiler kapsayc birer felsefi sistem oluturmasalar bile, ou zaman onlarn epistemolojik ve etik temelleri vardr. Bundan dolay siyaset felsefesinin konusuna girerler. Bu durum elbette liberalizm iin de geerlidir. Hatta liberalizmi btnc bir felsefe olarak yorumlayan liberaller de vardr. Bir entelektel ve siyasi gelenek olarak liberalizm balca kaynaktan etkilenmitir: John Locke, sko Aydnlanmas ve Emmanuel Kant. Liberalizm esas itibariyle, bir Anglo-Amerikan dnce geleneidir. Liberalizmin ilk byk dnr 17. yzyl sonlarnda eser vermi olan ngiliz filozofu John Locketur (1632-1704). Lockeun siyasi dncedeki nemi, toplumsal ve siyasi varoluu, balangta doa halinde yaayan insanlarn kendi aralarnda anlama yoluyla devleti kurduklar varsaymyla temellendirmesinden ileri gelmektedir. Ona gre, insanlar doa halinden "uygar" siyasi topluma geerken doal haklarn sakl tutmular ve devleti bu haklar korumakla grevlendirmi ve yetkilendirmilerdir. Locke bu haklar, "hayat, hrriyet, mlkiyet" lemesiyle zetlemitir. Lockeun dncesinde doal haklar ylesine temel ve vazgeilmez deerlerdir ki, szlemeyle kurulan siyasi ynetimin bunlar sistematik olarak ihlal etmesi bireylere o ynetime direnme hakk verir. Lockeun fikirleri, liberal entelektel-siyasi gelenei byk lde ynlendirmitir; bugn de hala liberal dnrler birok gncel sorunu Lockeun dncelerinin etkisi altnda tartmaktadrlar. Lockeun temel fikirleri hemen hemen btn liberallerin hareket noktas olmakla beraber, lockeu liberalizmin son dnemdeki tipik temsilcisi Amerikal siyaset felsefecisi Robert Nozicktir (1938-2002). Nozick balca iki bakmdan lockeu liberalizmi temsil etmektedir. lk olarak, nl eseri Anari, Devlet ve topyada Nozick de devletin ortaya kn szleme metaforundan yararlanarak aklamaktadr. kinci olarak, Nozick, Locke gibi devletin birey haklaryla snrl olduu sonucuna ulamtr. "sko Aydnlanmas" olarak bilinen dnce akm, 18. yzylda esas olarak David Hume, Adam Smith ve Adam Fergusonn (1723-1816) grleri etrafnda ekillenmitir. Bu gelenein temel kabulleri, "kendiliinden dzen" ve "doal zgrlk sistemi" kavramlarnda ifadesini bulmaktadr. sko Aydnlanmas geleneinin en son byk temsilcisi Friedrich A. Hayektir (1899-1992). Faydacln etkisi altnda olanlar dnda, liberaller genellikle, Emmanuel Kanttan (1724-1804) az veya ok etkilenmilerdir. Bu etki, Kantn zellikle kiisel zerklik (autonomy) kavram ve evrenselci adalet anlay erevesinde kendini gstermektedir. Kant ayn zamanda liberalizmin aklc temellerinin de kaynadr. Gnmzde kant liberalizm balca Amerikal siyaset felsefecileri John Rawls (1921-) ve Ronald Dworkin (1938-) tarafndan temsil edilmektedir.
Kantn etkisi John Locke ve doal haklar Siyaset felsefesi ve liberalizm
Robert Nozick
383
Dnce akmlar
Liberalizm bir anlamda "Akl a"nn rn olmakla beraber, mutlak aklc deildir; onunki daha ziyade "ll" bir aklclktr. Yirminci yzyln nde gelen iki liberal filozofu Karl R. Popper (1905-1988) ve Friedrich A. Hayek (1899-1992), bu yaklam "eletirel aklclk" olarak adlandrmlardr. Bununla kastettikleri, esas olarak, liberalizmin "toplumsal mhendislik" projelerine kukuyla yaklat hususudur. Liberaller, toptanc ideolojik projeleri uygulama giriiminin totalitarizme yol aacandan endie ederler. Siyasi bir doktrin olarak liberalizmin balca temelleri u ekilde zetlenebilir: Bireysel zgrlk ve nsan Haklar Liberalizm bireyci ve zgrlk bir doktrindir. Liberal zgrlk anlaynn balca iki zellii vardr. Birincisi, zgrln bireysel bir durum olarak temellendirilmesidir, yani zgrln znesi herhangi bir toplu varlk biimi (toplum, ulus, snf, grup, cemaat vs.) deil, sadece birey olarak insandr. Geri liberaller zaman zaman "zgr toplum"dan da sz ederler, ancak bununla kastettikleri "toplumsal zgrlk" gibi bir ey olmayp, zgr bireylerden oluan toplumdur. Liberallere gre, bir soyutlama olarak toplumun onu oluturan bireylerinkinden ayr bir varl, iradesi ve amalar yoktur. Liberal zgrln ikinci zellii, onun negatif bir deer olarak grlmesidir. Bundan kast, bireyin ancak herhangi bir keyfi kstlama veya bask altnda olmamas halinde zgr olduunun kabul edilmesidir. Liberal doktrinde insan haklar genellikle, zgrlk ilkesinin mantki sonular veya trevleri olarak grlr. Ayrca, insan haklar kolektif iddia ve talepler olarak deil de bireysel haklar olarak kavranr. Ayrca, "sosyal liberaller" darda braklrsa, liberallerin byk ounluu, zgrlk anlaylarna uygun olarak, insan haklarnn negatif karakterde olduklar dncesindedirler. Bundan dolay, insan haklarn esas olarak sivil ve siyasal haklara hasrederler ve "sosyal" olarak nitelenen haklar konusunda pheci bir tutum taknrlar. Bunlara gre, sosyal haklar, ancak sivil haklara ek yk getirmedikleri srece genel ve evrensel haklar olarak grlebilirler. Anayasaclk ve Hukukun stnl Btn liberaller siyasi iktidarn anayasayla ve hukukla kaytlanmasna ok nem verirler. Bununla, kamu otoritesi kullananlarn, kiilerin zgrlklerini mahfuz tutacak ekilde belirli snrlar iinde hareket etmelerinin salanabileceini mit ederler. Liberal anayasacln temel amac, bireysel zgrl gvenceye almak zere devleti snrlamaktr. Anayasacl tamamlayan bir dier temel ilke, "hukukun stnl" veya "hukuk devleti"dir. Hukuk devletinin z, devleti nceden belli edilmi genel kurallarla snrlamaktr. Bundan maksat, kiileri iktidarn keyfi ilem ve tutumlarndan korumak ve onlar siyasi otorite karsnda daimi olarak hukuki gvenlik iinde tutmaktr. Bu anlay asndan, "hukuk" egemen iradenin kendi takdirine gre yrrle koyduu "kanun" adl ilemlerden oluan bir sistem demek deildir; kanunlarn "evrensel hukuk ilkeleri"ne uygun olmas gerekir. Bu ilke, belirli kii veya gruplarn keyfi olarak hak mahrumiyetine maruz braklmasn (ayrmclk) olduu kadar, belirli kii veya gruplara keyfi ayrcalk veya avantaj salanmasn da yasaklar. Buna "hukuk nnde eitlik" denmitir.
384
Dnce akmlar
Snrl Devlet "Snrl devlet" terimiyle liberallerin kastettikleri, grev alan snrlanm veya daraltlm devlettir. Terim bu anlamda faaliyet erevesi tm toplumsal alan kuatan sosyalist devlete olduu kadar, "refah devleti"ne veya "sosyal devlet"e de kar bir devlet yaplanmasn ifade eder. Bununla beraber, bu klasik ema ada devletin niteliiyle uyumad gibi, uygulamada da ana hatlar itibariyle "liberal" olarak nitelenebilecek olan Bat demokrasilerinin -Amerika Birleik Devletleri dahil- hibirinde devletin grev ve etkinlik alan bu kadar dar deildir. Esasen, ada liberallerin ou da zetlenen klasik emay hareket noktas olarak almakla beraber, devletin iktisadi ve sosyal hayat bsbtn kontrol altna almamak kaydyla, baz "koordinasyon faaliyetleri"ni (byk altyap yatrmlar, sosyal gvenlik hizmetlerinin koordinasyonu vb.) yerine getirmesini, tekelci olmamak kaydyla eitim-retim kurumlar kurmasn ve kendi kusurlar olmakszn geimlik dzeyde gelir elde edemeyen yurttalara yardm etmesini uygun grrler. Piyasa Ekonomisi Liberalizmin piyasa ekonomisiyle ilikisi iki adan ortaya kar. Bir kere, liberal doktrin, dier sivil zgrlkler gibi, mlkiyet ve miras hakk ile, mbadele ve szleme zgrlklerini de zgr bir toplum iin vazgeilmez grr. Bu zgrlkler ise piyasa ekonomisinin temelidir; baka bir anlatmla, mlkiyet hakkna, zgr mbadeleye ve szleme serbestisine dayanan bir toplumda, kendiliinden ortaya kacak olan iktisadi formasyon tr, piyasa ekonomisidir. kinci olarak, piyasa ekonomisi, liberalizmin "snrl devlet" ilkesinin de bir gereidir. Ayrca, piyasa ekonomisi, sivil toplumun da temelleri arasnda yer alr. nk, liberal bak asndan, devletten bamsz bir varlk alan olarak ortaya kabilmesi iin, toplumun iktisadi bakmdan da devlete baml olmamas, kendi ayaklar stnde durabilecek durumda olmas gerekir.
n 2. Trkiyede liberalizm
Osmanl Dnemi Liberalizm Trkiyeyi 19. yzyln ikinci yarsndan itibaren etkilemeye balamtr. ok genel anlamda, Osmanl modernlemesinin izledii Batl modelin esas itibariyle liberal siyasi kurumlara dayanmas nedeniyle, kimi yazarlar, Osmanl devletinin XIX. syzyl balarndan itibaren belirginleen modernleme abasnn, ayn zamanda liberalleme anlamna da geldiini ileri srmlerdir. Devleti (padiah) yazl bir anayasayla snrlama giriimi demek olan "merutiyet" ynetimine geme (1876) abas gz nne alndnda, Osmanl devletinin son dnemindeki siyasi modernleme hareketleri bakmndan bu anlaml bir tez olabilir. Trkiye tarihinde ilk anayasann (Kanun-i Esasi) 1876 ylnda yrrle konmasnn arkasndaki fikri kaynak ve destek, balca temsilcileri Namk Kemal, Ziya Paa ve Ali Savi olan "Yeni Osmanllar"dan gelmitir. Namk Kemal (1840-88), sadece anayasal bir ynetimin siyasi hrriyetin garantisi olacan deil, fakat ayn zamanda serbest ticareti savunmas bakmndan da liberal doktrinin etkisi altnda kalmtr. Ondan yaklak bir kuak nceki bir baka dnce ve edebiyat adam brahim inasi (1824Namk Kemal, Ziya Paa, Ali Suavi
385
Dnce akmlar
71) de teebbs hrriyetinden yana fikirler ileri srm ve devletin toplumun karlarna hizmet etmesi gerektiini savunmutur.
Sakzl Ohannes Paa
Aa yukar ayn sralarda, Mekteb-i Mlkiyede iktisat dersleri veren Sakzl Ohannes Paann ise iktisadi liberalizm dncesinin Trkiyedeki temellerini atan dnr olduu sylenebilir. "Milletlerin Zenginlemesi Biliminin Kaynaklar" (Mebadi-i lm-i Servet-i Millet) adl kitabn da yazar olan Ohannes Paaya gre, Osmanl devletinin iktisadi kalknmas iin, mlkiyet hakkna ve giriim zgrlne dayal, ak ve rekabeti bir iktisadi yap gerekliydi. Paa, temel yaklamna uygun olarak, ekonomide korumaclk, devletilik ve tekelin yanl olduunu ileri srmtr. Onu izleyen Mehmet Cavit Bey de (1875-1926) sk bir iktisadi liberaldi. Cavit Bey, iktisadi grlerini, drt ciltlik "lm-i ktisat" (ktisat Bilimi) adl kitabnda derli toplu bir biimde ortaya koymu, ayrca 1908-1910 yllarnda "Ulum-i ktisadiyye ve ctimaiyye Mecmuas"n (ktisadi ve Sosyal Bilimler Dergisi) karanlar arasnda yer almtr. Cavit Bey yazlarnda, Osmanl devletinin kalknmasnn ancak dnya ekonomisiyle btnlemesi ve bu amala yabanc sermayeyi tevik etmesi yoluyla olabileceini savunmutur. O da serbest ticareti savunarak, iktisadi korumacla kar km ve zel teebbsn nemini vurgulamtr. Merutiyet dneminde liberal tezleri savunan baka bir fikir adam Prens Sabahattin (1878-1948) idi. "Trkiye Nasl Kurtarlabilir?" adl bir kitab da bulunan Sabahattin, zel teebbs taraftar olmakla beraber, dierlerinden farkl olarak, iktisadi grlerini bireyci bir toplumsal teoriyle temellendirmitir. Ona gre, bireyci toplumlar, cemaati toplumlara gre daha retken, giriimci ve bamsz karakterlidirler. Bu nedenle, btn dier Dou toplumlar gibi cemaati bir toplumsal yaps bulunan Osmanl devletinin bunalmdan kabilmesi iin, her eyden nce bireyselliin gelimesi gerekir. Ayrca, verimsiz brokratik mekanizmalar ortaya karan merkeziyetiliin terk edilmesi ve idarenin adem-i merkeziyet ilkesi dorultusunda yeniden dzenlenmesi arttr. Cumhuriyet Dnemi Trkiye Cumhuriyetinin tek-parti egemenlii altnda geen dnemi (1924-46), baz ksmi istisnalar bulunmakla beraber, liberal fikirler ve hareketler iin genel olarak elverili bir ortam yaratmamtr. Aksine, bu dnemin en etkili fikir hareketi kemalizmin devleti-otoriter yorumunu gelitirmi olan Kadro (1932-35) hareketidir. Merutiyet dneminde ttihat ve Terakkinin nispeten liberal kanadndan olan Fethi Beyle birlikte hareket etmi ve hatta onun Osmanl Hrriyetperveran Avam Frkasna yakn durmu olan Atatrkn kendisi, Cumhuriyetin kuruluuyla birlikte esas itibariyle liberal-demokratik Batl modeli hareket noktas olarak alm grnmekle beraber, onun ynetime hakim olduu dnemdeki fiili uygulama eitli nedenlerle bu modelden uzaklamtr. Bu dnemin nde gelen ahsiyetlerinden olan smet nn ile Recep Pekerin siyasi grleri, liberalizme aka tersti. zellikle Recep Peker, faist devlet modeline sempati duyuyordu. Buna karlk, 1930a kadar olan ilk dnemde Atatrkn iktisadi liberalizme daha yakn durduu sylenebilir. Cumhuriyet dneminin gerek saikleri, gerekse temel grleri bakmndan "liberal" olarak nitelenebilecek ilk siyasi muhalefet hareketi, 1924 Kasmnda kurulup 1925 Hazirannda hkmet tarafndan kapatlan Terakkiperver Cumhuriyet Frkasdr. Partiyi ku-
Prens Sabahattin
386
Dnce akmlar
ranlar, Mustafa Kemalin kiisel diktatrlk kurmaya yneldii endiesi tayan, Milli Mcadele srasndaki eski dava arkadalar idi. Kurucular arasnda Kazm (Karabekir), Ali Fuat (Cebesoy) ve Refet (Bele) paalar ile Rauf (Orbay) ve Adnan (Advar) beyler vard. Erik Jan Zrchere gre, Terakkiperver Cumhuriyet Frkasnn program, "Kemalist rejimin kktenci ve otoriter eilimlerine direniin damgasn tayan siyasal liberalizmin klasik bir ifadesi" niteliindeydi. Nitekim, Parti programnda "hrriyetperver" (liberal) ve "halkn hakimiyeti"ne dayal (demokratik) bir cumhuriyetten yana olduunu, "umumi hrriyetler"e (temel haklar) taraftar olduunu ve bunlarn ancak anayasayla snrlanabileceklerini, fikirlere ve dini inanlara saygl olduunu, devletin grevlerinin asgari genilikte tutulmas gerektiini ve idari adem-i merkeziyetilie bal olduunu belirtmekteydi. Terakkiperver Cumhuriyet Frkasnn kapatlmasndan be yl sonra, 1930 ylnda kurulan ve ayn yl kapatlan Serbest Cumhuriyet Frkas ise program bakmndan liberal olmakla beraber, gerek bir muhalefet hareketi niteliinde deildi. Gerek bir muhalefet partisi olmaya yz tuttuunda ise kapanmak zorunda kalmtr. Bu parti, Atatrkn istei zerine, yakn arkada Fethi (Okyar) Bey tarafndan kurulmu, hatta hangi milletvekillerinin partiye geeceine de Atatrkn kendisi karar vermitir. Bunlar arasnda liberal-milliyeti fikirleriyle tannan ve partinin ideologu saylan Azeri kkenli Ahmet Aaolu da vard. Kurulu amac, otoriter rejimin kendisine olmaktan ok hkmete muhalefet etmekti. Bununla beraber, partinin ksa srede halktan grd rabet, Atatrkn kendisi dahil olmak zere, rejimin nde gelenlerini (Cumhuriyet Halk Frkas nderliini) endielendirince, Fethi Bey partiyi kapatmak durumunda kalmtr. Tek parti dneminde kabaca "liberal" olarak nitelenebilecek zikre deer tek dnr Ahmet Aaoludur (1869-1939). Aaolunun dnceleri, liberalizm, milliyetilik ve demokrasinin bir karmasyd. Bireysellik ve birey zgrl stndeki vurgu eserlerinde ska tekrarlanan bir temadr. Kadrocularla yapt polemikte de birey ve bireysellik vurgusu n plandadr. "Serbest nsanlar lkesinde" adl eserinde kendi liberal topyasn resmetmitir. Bununla beraber, lml devletilii, "kuvvetli hkmet" taraftarl ve korporatizme yaklaan kimi grleriyle Aaolunun sistemli ve tutarl bir liberal dnr olduu sylenemez. Ahmet Aaolu, 1933 tasfiyesinde, stanbul Darlfnunundan uzaklatrlanlar arasndayd. ok partili hayata gei, Trkiye Cumhuriyetinde bir dnm noktas olmutur. II. Dnya Savann hemen ertesinde, Ocak 1946da Celal Bayarn nderliinde kurulan ve 1950de iktidara gelmesinden sonra Adnan Menderesin fiili nderliini ele geirdii Demokrat Parti, ana hatlar bakmndan liberal bir program neriyor, zellikle din zgrl ile iktisadi zgrlk stnde duruyordu. Bununla beraber, Demokrat Parti ilk yllardaki zgrlk tutumunu zamanla terk ederek, "milli irade egemenlii" anlayna dayal teki ve baskc bir ynetim kurmaya yneldi. Demokrat Partinin balangtaki liberalleme vaadinden uzaklamaya balamasndan rahatsz olan bir grup yesi, 1955 ylnda Partiden ayrlarak F. Ltfi Karaosmanolunun nderliinde Hrriyet Partisini kurdular. Hrriyet Partisi oulcu liberal-demokratik rejim hedefine daha bal grnyor idiyse de, zamanla o da ilevsizlemeye balad ve nihayet Aralk 1958de Cumhuriyet Halk Partisine katld. Bu partinin dnce tarihimiz bakmndan nemli bir zellii, liberal eilimli bir grup aydnn kurduu Forum Dergisiyle olan entelektel bayd. Bu dergi Fethi elikba, Aydn Yaln, Turan Gne, erif
Ahmet Aaolu
Demokrat Parti
387
Dnce akmlar
Mardin gibi, balangta sempatiyle baktklar DP ynetiminden souyan akademisyenler tarafndan kurulmutu ve DPye liberal-entelektel muhalefeti temsil ediyordu. lgin olan noktalardan biri, ok partili siyasete geildikten sonraki dnemde, "merkez"de veya "orta sa"da saylan partiler, genellikle programlarnda kimi liberal temalara yer vermekle beraber, Cumhuriyet Trkiyesinde 1994 ylna kadar kendisini dorudan doruya "liberal" olarak tanmlayan bir partinin kurulmam olmasdr. Demokrat Partinin kapatlmasndan sonra onun siyasi mirasn stlenen Adalet Partisi, brokratik "merkez"e kar "evre" glerini temsil eden zellii dolaysyla sistem iindeki genel rol bakmndan zaman zaman liberal bir parti olarak alglanm ise de, kendinden nceki Demokrat Parti gibi, o daha ziyade kalknmac-poplist bir parti olarak tanmlanabilir. Demokrat Parti gibi, AP de oulculuk kart bir siyaseti kendisinin temsilcisi olduunu varsayd "milli irade" kutsamasnn yardmclyla yrtmtr. Ayn durum 1980 sonrasnda kurulan Doru Yol Partisi iin de esas itibariyle geerlidir. zellikle Sleyman Demirelin liderlii bu partileri (herhangi bir) doktriner izgiden uzak tutmutur.
ANAP ve arasal devlet tezi
Buna karlk 1983 ylnda Anavatan Partisini (ANAP) kuran Turgut zal (1927-1993), liberal temalardan daha fazla etkilenmi grnmektedir. Nitekim, onun liderlii dneminde ANAPn iktisadi liberalizm ve "arasal devlet" tezleri stndeki vurgusu daha belirgindir. Bununla beraber, ANAP da tam bir liberal parti saymaya imkan yoktur. nk, ANAPn ilk dneminde, bir koalisyon zellii gsteren kurucu kadrolarnn ve toplumsal tabannn muhafazakar-milliyeti etkisi, partinin sosyal ve kltrel politikalarnda byk lde etkili olmu ve parti, iktisadi zgrlkler ve din zgrl konusunda gsterdii duyarll genel olarak sivil ve siyasi zgrlkler sz konusu olduunda gstermemitir. ANAPn zal sonras dneminde ise, iktisadi liberalizm sylemi korunmu olmakla beraber, parti gitgide daha fazla devleti "merkez"e yaklamtr. Bununla beraber, zaln kendisi cumhurbakanl dneminde (1989-93) daha liberal bir sylem gelitirmiti. ok partili dnemde "liberal" sfatn ilk (ve halen tek) kullanan parti, 1994 ylnda kurulan Liberal Partidir; parti daha sonra adn Liberal Demokrat Parti (LDP) olarak deitirmitir. Bat dnyasnda 1970lerin ortalarndan itibaren neo-liberal fikirlerin ve politikalarn yeniden gndeme gelmesinin Trkiyenin dnce ve siyaset dnyasna etkisi, 1980li yllarda ortaya kmtr. 1974te F. A. Hayekin, 1976da ise Milton Friedmann Nobel Ekonomi dln kazanmalar, Batda bu dnm sembolize eden olaylar olmutur. Trkiyede ise, neo-liberalizmin izleri kendisini nce 1980lerin balarndan itibaren iktisat politikalar alannda gstermi, entelektel alandaki yansmalar ise 1990larda gelmitir. Geri, zellikle iktisadi konularda liberal tezleri savunan Aydn Yaln, Osman Okyar, A. Sava Akat, Y. Sezai Tezel, Gneri Akaln gibi dnce ve bilim adamlar daha nce de vard. 90l yllarda bunlara almalarn daha ziyade "Kamu Tercihi Okulu" ve "anayasal iktisat" zerinde younlatrm olan gen bilim adam C. Can Aktan da eklendi. te yandan, 90lar ncesinde liberal eilimleri belirgin dnce ve bilim adamlar da tmyle eksik deildi. rnein, 1980li yllarda Y. Sezai Tezel ile A. Sava Akat sadece iktisadi grleri bakmndan deil, zgrlk-oulcu toplum projesine bal genel grleri bakmndan da liberal aydnlar olarak temayz etmilerdi. Ayrca, Ruhdan Yumer, "Devlet Kuramnda Liberal Temalar" balkl nc makalesini 1987 ylnda yaymlamt.
388
Dnce akmlar
Bununla beraber, liberalizmin bir entelektel grubun genel siyasi doktrinini oluturduu ilk rnek Liberal Dnce Topluluunun (LDT) bir grup akademisyen ve hukuku tarafndan 1992 ylnda kurulmasyla ortaya kmtr. Avukat Kazm Berzeg ile akademisyenler Mustafa Erdoan ve Atilla Yaylann nclnde kurulan Topluluk, Trkiyede ilk defa liberalizmi kapsayc bir fikir sistemi olarak benimseyen ve faaliyetlerini entelektel alana inhisar ettiren kurulu olmutur. Topluluk Liberal Dnce ve Piyasa fikir dergileri ile Trkiyedeki liberalizm zerine dnce ve tartmalara katklarn srdrmektedir.
389
Dnce akmlar
A N A
F K R L E R
Liberalizmin hareket noktas bireysel zgrlktr. zgrlk esas itibariyle bireye ynelik d mdahale ve kstlamalarn olmamas olarak anlald iin, bir yandan devletin faaliyet alannn mmkn olduunca daraltlmas, br yandan da zgrlklerin devlete kar korunmas ngrlr. Liberalizmin anayasaclk ve hukukun stnlne ok nem vermesinin nedenlerinden biri budur. Bunun baka bir nedeni de bireysel ve toplumsal hayatta asgari bir dzen ve istikrar salamak kaygsdr; nk bireylerin faaliyetlerini ve hayat planlarn gelecei kabaca ngrerek yapabilmeleri ynetimin kurallar erevesinde hareket etmesine baldr. Liberalizm ayrca devlet-toplum ayrm n kabulnden yola kar, bu erevede sivil toplumun zerkliini nemser ve zgr piyasa ekonomisini bu zerkliin gvencelerinden birisi olarak grr. Trkiyede liberalizm gl bir fikri ve siyasi akm olarak ortaya kmamtr. Bunda, Trkiyenin siyasi gelenei ile fikri ve kltrel ortamnn liberalizmin kk salmasna pek elverili olmamasnn etkili olduu tahmin edilebilir. yle grnyor ki, gl ve adeta kutsal saylan devlet gelenei, buna bal olarak bireysel ve toplumsal varoluun devletten bamsz olarak dnlememesi ve devletin neredeyse her trl nimet ve onurun kayna olarak grlmesi bu elverisiz zelliklerin banda gelmektedir. Bu balamda, Osmanl-Trk modernlemesinin "devleti kurtarmak" ana fikri etrafnda ekillenmi olmasyla birlikte Cumhuriyet modernlemesinin devlet eliyle kltrel bir dnm gerekletirmeyi esas alm olmasna da iaret edilmelidir. Nihayet, Osmanl siyasi kltrnde 19. yzyl sonlarna kadar toplumsal-siyasal alanda "bireysel zgrlk" dncesine yer olmay da liberalizmin destek bulmasn zorlatran etkenler arasndadr.
390
Dnce akmlar
YORUMLAMA METNLER
dir. zel hayat kamusal hayata hkim klan ve ortaya gl bir sosyal gelime karan ana neden de ite bu kiisel zgrl yaratan sosyal akmdr! Bu hareket ise; hareket noktas srf manevi olan bir dnsel aydnlanmadan deil, fakat etkin bir maddi alma, yaamn deien artlarna uyabilmek iin olgunlamaya yryen bir retim ve bunlarn gelitirdii sosyal vasflardan douyor. Maddi almann gevekliinden kan cemaati yap; yelerini retimden ziyade tketime ynelttii iin kiisel ve sosyal yeteneklerin gelimesine engeldir. Bundan dolay bireyi aileye, parti ve ynetime bal klyor; yani kiileri bir dierine bal klarak, dayanak noktalarn daima kendileri dnda aramaya mahkum insanlardan olumu bir tembel bir toplum yaratyor. Madd almann etkinliinden kan bireyci yap ise kiisel giriimle etkin bir retim dourarak sosyal yeteneklerin tam anlamyla gelimesini ve cemaati yapda olduu gibi kiiyi kiiye deil tam tersine zel mlkiyeti karan etin fakat faal bir tarmla nce topraa sonra da dier retim almalaryla ilikilendirerek, dayanaklarn kendi kendilerinde kefeden bamsz ve stn kiiliklerden olumu bir faal toplum yaratyor. Cemaatiler; hrriyet ve sosyal refahlarnn daima ynetim aralaryla karlanmasn bekleye geldikleri ve beklediklerini hibir yerde bulamadklar hlde bireyciler, zgrlk ve sosyal refahlarn kiisel giriimleri ve deien ihtiyalarna uygun almalar, bu geim tarz ve bu eitimi her alana yayan o gvenilir sosyal yaplaryla salamaya muvaffak oluyorlar. Bireyci yapda, insan yapt iin gerektirdii bilgiyi alma yaam ierisinde reniyor ve bu ekilde i yaamna atldklarnda genel bilgiler bakmndan nispeten daha fakir olan bireyciler, yaamda ilerledike, ilerinde baarl olmalarn salayan pratik bilgileri gerek gzlem ve tecrbeyle daha abuk bir biimde sahip oluyorlar. Bundan dolaydr ki gzlem ve tecrbeden kan ve kainatn doal gereklerinin kefine yryen gnmz bilimleri de bireyci ortamn dnsel olgunlamasnn rn! Bu yzden, bireyci akm bir dnsel gelimeden deil, bir tarmsal almadan -bireyci yap blmnde aklanaca ekilde- mnferit olarak balayan, kiisel giriim ve zel mlkiyet yaratan zel bir iletme tarzndan douyor.
Prens SABAHATTN, Trkiye Nasl Kurtarlabilir?
DEVLETN GREVLER - BREYN HAKLARI Devlet millet halinde teekkl etmi toplumun ortak organ olup, en byk grevi i ve d gvenlikle ilgili hizmetidir. Bir milletin en byk kar devletin bu grevi hakkyla yerine getirecek ekilde kurulmu olmasndadr. Bu grevi devleti oluturan bireyler kendi balarna yerine getiremezler. kinci grevi kanunlar ve nizamlarla bir zorunluluk konmadan ve halka vergiler yklemeden gereklemesi mmkn olmayan ortak yarar hizmetlerini oluturmaktr. Kanun koymak ve vergi koymak yalnz devletin iktidar iinde olduundan bu grevi de ondan bakas yerine getiremez. Yalnz burada ortak hizmetlerin kapsamn iyi belirlemek gerekir. Ortak hizmetlerden kastedilen gereklemeleri iin toplumun btn snflarnn veya byke bir ksmnn yardmlama ve ibirliini gerektiren hizmetlerdir. nc grev gndelik yararlarn douraca tedbirsizliklere kar gelecekteki yararlar korumak ve lkenin idamesini salamaktr. Bir lkede devletten baka mahiyeti icab sreklilik arz eden bir varlk olmad iin bu grevin de ona ait olmas ok doaldr. Herkesin haklarn garanti altna almakla ykml olan devletin drdnc grevi de adli grevleri tanmlayp zelliklerini belirtmek ve bunu uygulamaya koymaktr. te devlet iin belirlenebilecek birincil ve esasa ilikin grevler bunlardan ibarettir. Devlete bunlardan baka grevler yklenebilirse de, bu grevlerin ikinci derecede nemlidir. Devlet belirttiimiz bu grevler erevesiyle snrlanrsa bireylerin haklarna hibir ekilde tecavz ve taarruz etmemi olur.
Deniz KARAMAN, Cavid Bey ve Ulum- ktisadiye ve timaiye Mecmuas
CEMAAT VE BREY Gerekten sosyal meselelere Sosyal Bilim (lm-i tima) gzyle baklrsa aka grlr ki bireyci yap, zgrlk ve kiilik gelimesini kesin bir biimde gerekletirmekte-
391
Dnce akmlar
TARTIMA KONULARI
n "Toplumsal mhendislik" yaklamn liberalizm asndan tartnz. n Trkiyede liberalizmin genellikle iktisadi boyutuyla anlalmasnn nedenleri neler olabilir? n John Lockeun liberal dncedeki yerini aklaynz. n Liberalizm hukukun stnlne neden nem verir? n Prens Sabahattinin liberal fikirleri nelerdir? n Terakkiperver Cumhuriyet Frkas hangi nedenlerle "liberal" bir hareket olarak nitelenebilir?
392
Dnce akmlar
Prens
Sabahattin
393
Dnce akmlar
5. Solculuk
n 1. Tanm ve tarihsel belirlenimleri
Sosyal Demokrat, Sosyalist, Komnist, hatta Anarist akmlarn tmn kapsayan "Sol" kavram ile terimi arasnda bir ayrm yapmak doru olur. Bizim deneyimimizde, kk boyutlarda kalm olsalar da, bu akmlarn ou 1920li yllardan beri bulunmakla birlikte, Sol szc ancak 1960 sonrasnda kullanlmaya balamtr. Sol terimi, 1789 Fransz Devriminin ilk cumhuriyet meclisinden gelir: Yz yelere dnk olarak oturan bakana gre, eitlik ve kkten deiim yanllar solda toplanmlard. Sol kavram, tpk Sa gibi greceli niteliktedir. Belirli bir tutum, bir bakasnn solundayken, bir ncnn sanda olabilir. "Orta"nn tutucu niteliine karlk, Sol da Sa da deiim taraftar akmlardr. Sol, Bat kltr iindeki Aklc Aydnlanmac gelenein bir uzantsdr. Sa ise, ayn kltrn Romantik ve zgllk ("biz bize benzeriz"ci) geleneine dayanr. Sol, evrensel bir nsan kavram stne odaklar. nsan kiiliinin soydan, doutan verili olmadn, ortamdan edinilmiliini vurgular. lerleme inancn paylar. nsanlarn gelitirilebileceini, yetkinletirilebileceini varsayar. Sol eitlikidir. Snfl toplumlarda, eitlikilik, daha ok, en az ayrcalkl snfn yararna olaca iin, Sol deerlerin gerekletirilmesi ynnde, bu snfn almas doaldr. Marksist kuram uyarnca, kapitalist endstri toplumlarnda balca iki snf vardr: smren bir burjuvazi ile smrlen bir proletarya. Bunlarn arasndaki snf savam sonucunda, kapitalizm ve onun siyasal dzeni olan burjuva demokrasisi kecek ve yerine, bir proletarya diktatrl kurulacaktr. Yine marksizme gre, bu "sosyalizm" aamasdr. Yeni dzende, snf farklarnn ortadan kalkmasyla, snf tahakkmne hizmet eden devlet de gereksiz hale gelecektir. Eski toplumlarda insanlarn birbirlerine, yaptklar ie, hatta kendilerine yabanclamalar herkesi mutsuz ederken, ayr ayr snflarn ve baskc bir devletin kalmad "komnist" aamada, her bireyin iinde tad olanaklar gerekletirmesinin yolu alm olacaktr.
ada Sol akmlarn ilk kez boy gsterdii XIX. yzyl Avrupas, ayn zamanda ulusdevletlerin ykselme ayd. Milliyetilik, "milletlerin hapishaneleri" olarak nitelenen eskiden kalma imparatorluklarn zlmesinde ilerici bir anlam tarken, daha sonra bakalarn ezme ve smrme pahasna kendini yceltme yoluna girince tutucu, hatta kardevrimci bir ynelim gstermitir. Buna karlk, Sol, sadakatla balanlmak gereken birimin, ulus-devlet deil, snf olduunu ileri srmtr. Sol bak asndan eitli uluslarn ii snflarnn yeleri, birbirlerine, kendi burjuvalarna olduklarndan daha yakndr. Bu bak asndan "Dman" kavram da yeniden tanmlanr: Dman bir baka ulusun yurttalar deildir; yurt iinde ve dnda yeralan snf dmanlardr. Dolaysyla, Sol enternasyonalisttir. Yeryznde tek bir (Sosyalist ya da Komnist) Sol Parti ve her ulus-devlette onun ubeleri vardr. Avrupada ii hareketleri, nceleri kendilerine de siyasal temsil (oy verme) hakk tannrsa, snfsal karlarnn salanacan ummulard. Balangta, sistemi deitirmeyi dnmyorlar; cretlerinin arttrlmasn ve alma koullarnn iyiletirilmesini istiyorlard. Bu amalarn gerekletirmek iin toplu halde mcadele etmenin daha yararl olacan anladlar. Geleneksel "lonca" rgtlenmesi yerine, ikollarna gre kurduklar dernekleri, daha geni sendikalar iinde birletirip genilettiler. verenlere kar "grev" (i brakma, tatil-i egal) tehdidini kullanmaya baladlar. Bu, onlarn istedii "dil cret / in-
394
Dnce akmlar
sanlk onuruna yarar yaam" koullarn salamaya yetmedi. Dolaysyla parlamenter demokrasi ortamnda, toplumsal devrimin gerekleemeyecei sonucuna vardlar. Ama, Bat Avrupadaki ileri endstri lkeleri, denizar smrgelerinde salad kazanlardan, kendi ii snflarna da pay vermeye balad. Bylelikle, btn uluslarn ii snflarnn uluslararas kapitale kar yrtmesi ngrlen evrensel savam bir trl yaplamad. Hatta, ii snf partilerinin st siyasal rgt, Sosyalist Enternasyonal, smrgeciliin "uygarlatrma grevi" (vazife-i temdin) tezini benimsedi. Bu yumuak tutuma karlk, Sosyal Demokrat adn tayan eitli sosyalist partilerin iinde daha dnsz bir enternasyonalizmi savunan hizipler de vard. Bunlar, "Rus Sosyal Demokrat i Partisi" gibi baz rneklerde egemen konuma getiler. O partide ounluk kazanan Bolevikler, Leninin marksist gre ekledii emperyalizm kuramn benimsemilerdi. Bu kurama gre, smrge ve yar-smrge durumundaki uluslar da, ancak gelimi endstri toplumlarnn yapmas beklenen dnya devrimine yardmc gler olarak katlacaklard. Rus bolevizminin Avrupa sosyalizminden bir fark da, kapitalizmin geliip olgunlamasn beklemeden, ii snf devrimini yapmak istemesiydi. Teknik anlamyla kapitalizmin gelimesi iin zorunlu bulunan birincil sermaye birikiminin, devlet mlkiyeti altnda daha kolay salanaca umulmaktayd. I. Dnya Sava yllarnda, bu iki temel Sol akmn aras ald. Kendilerine Komnist diyen Bolevikler, teki Sosyalistleri uluslararas burjuvazinin "ibirlikisi"olarak grmeye baladlar. te, Milli Mcadele ile Osmanl Devleti tasfiye edilip, Trkiyede Cumhuriyet rejimi kurulurken, Sol byle bir ikilem karsndayd. stelik, Milli Mcadelenin nderleri, onlarn emperyalizme kar savatklarn dnen Sovyet Rusyadan mali ve askeri yardm da salamlard.
Rus Bolevizmi ve Avrupa Sosyalizmi
395
Dnce akmlar
Sava srasnda lkeden kam olmasyd. Devrimci bir ilev stlenmesi beklenebilecek gl bir endstri proletaryas da yoktu. Bu durumda, kk devlet memurlarn da, tarm iisi kylleri de kapsayan geni bir proletarya tanm yaplarak, yevmiyeli/cretli/maal btn alanlarn, sosyalizme taban olaca savunulmutu.
Anadolu solculuu, 1922 gznde Rauf Bey hkmeti tarafndan yasaklanmt. gal altnda bulunan stanbuldaysa, Aydnlk dergisi evresindeki solcular yar-yasal konumdaydlar. Dr. efik Hsnnn (Demer) nderlii altnda alan bu grup, Kominternle iliki kurmu olmakla birlikte, bizde sosyalist-komnist ayrm yapmak iin maddi bir temel bulunmadn savunmaktayd. Ona gre, kendilerine sosyalist diyen, lkedeki dier gruplar, kar peinde koan burjuva ibirlikileriydi. 1925 ilkbaharnda Takrir-i Skn dneminin balamasyla, Aydnlk evresi (TKP) de kesin olarak yasa dna itildi. Ama Takrir-i Skn yalnz Solu deil, her trl muhalefeti yasaklamt. Bundan sonra, uzun yllar boyu, lkedeki tek muhalefet, yeraltnda alan TKP (Trkiye Komnist Partisi) oldu. nderleri 1925te stikll Mahkemesince mahkum edilinceye kadar, TKP Ankara hkmetini "kapitalist-olmayan" bir izgide geliecek, politikalarn solcularn da etkileyebilecekleri kendine-zg bir rejim diye gryordu. 1925ten sonra ise, geri dnlmez bir biimde burjuva kapitalizmine yneldiine karar verdi. Yine de, TKPnin iktidara ynelttii eletiriler hayli snrl kalyordu. Bunun temel nedeni, devletin d politikada Sovyet dostluunu srdrmesiydi. Ayrca laikleme ynndeki reformlar olsun, yabanc sermaye tarafndan iletilen demiryollar gibi irketlerin devletletirilmeleri olsun, Trk Komnistlerinin onayladklar ve destekledikleri politikalard. Yalnz, Cumhuriyet Hkmetinin Osmanl dyun-u umumiyesinden kendisine den pay stlenmesine kar kmlard. (Oysa Rusyada Bolevikler, arln borlarn tanmamt!) Onlarn gznde Ankara hkmetinin balca kusuru, "burjuva demokratik devrimi"ni eksik brakmasyd. Onlara gre yoksul kyllerin yararna bir toprak reformu yaplmyor ve iilerin sendikal hak ve zgrlkleri tannmyordu. 1935ten itibaren Komintern, dnya apnda faizme kar Halk Cepheleri oluturma politikasn benimseyince, Trk partisini rgtten ayrd ve bireysel komnistlerin yasal rgtler iinde, kemalist iktidarn Sovyet dostluunu pekitirme ve faist eilimleri nleme yolunda almalarn istedi. Zaten, kinci Dnya Sava iinde, Sovyetler Birliinin burjuva-kapitalist mttefiklerini tedirgin etmemek iin Komintern de kaldrld. Trk Komnistleri kendilerine verilen, Trkiyeyi demokrasi cephesine ekme grevini gerekletirmek iin hayli gayret gsterdiler. Fakat hkmetin onlara uygulad politika deimedi. Savan sonuna doru yeniden rgtlenen yasad TKP, bu kez, kendilerine de yaam hakk verecek hogrl bir liberal demokrasinin yaratlmas iin aydnlar ve iiler arasnda almaya koyuldu. Ama 1950 Maysnda Demokrat Partinin zgr seimler sonucu iktidar devralmas, onlarn durumunu pek deitirmedi. Tek-parti ynetiminden klrken, "meruiyet yelpazesi" hayli dar tutulmutu. II. Dnya Sava ertesinde ABD, komnizm tehlikesiyle kar karya kalm sava yorgunu lkelere yardm etmeye balaynca, Ankara hkmeti Trkiyenin de bylesi bir tehdit altnda bulunduu tezini ileri srd ve yeraltndaki kk TKP rgtne kar takip ve tutuklamalara giriti. Souk Sava yllarnda basklar devam etmitir. 27 Mays 1960 askeri mdahelesinden sonra, planl ekonomik kalknma fikri ne kt. Gen kuaklar Solu yeniden kefettiler. CHP devletilii daha "ileri" bir biimde yorumland. Sosyalizm, bu kez en etkili kalknma yntemi olarak savunulmaya baland. Ar endstriden
Anti-emperyalist yaklam
396
Dnce akmlar
tketim rnleri endstrilerine kadar uzanan kendi kendine yeterli bir model dleniyordu. Bu dnemde, niversite genlii arasnda "anti-emperyalizm" hakim gr haline geldi: Trkiyenin geri kalm deil, "geri braktrlm" olduu savunuluyordu. Ayn yllarda, Almanya bata olmak zere birtakm Bat Avrupa lkelerine "konuk ii" akn olmutu. Sol daha ok yurtdnda, bu insanlar arasnda yeniden rgtlendi. 1960larn banda, yeni anayasann sosyalizme ak olduu kabul edilerek, parlamenter yollarla Sol deerleri hayata geirmenin mmkn olduuna inanan bir Trkiye i Partisi kuruldu. Bu parti, 1965 genel seimlerinde kk partilere temsil olana salayan bir seim sistemi sayesinde 15 milletvekili kard. TP geliirken, parti disiplinine girmek istemeyen bir parlamento-d sol muhalefet dodu. Genlerin rabet ettii bu akm, "dorudan eylem" taktiini benimsemi grnyordu. Fransada 1968 ylnda balayp btn Batya yaylan renci hareketleri, esas itibariyle "sosyalist devrim"i amalamyordu; nce niversite sorunlar erevesinde oluan bu olaylar, daha ok dnyann adalet ve insanlk duygularn rencide edici gidiatna kar bir bakaldryd. Pek ok lkede olduu gibi, Trkiyede de genler ABDnin Vietnam Savana kar kmaktaydlar. Arjantin kkenli Kba devrimcisi Ernesto Che Guevarann simgeledii, romantizmi ar basan hareket, pek ok lke gibi Trkiyede de etkili oldu. O yllarda Sovyetler Birliinin ekoslavakyaya askeri mdahalesi de Trkiye solunu derin bir biimde etkiledi. Bu etki, TP iinde ynetim deiiklii ile sonulanan tartmalara yol at. Bu yllarda Trkiyede ne kan farkl bir sol akm da, maocu in modelini rnek alan bir izgide geliti. Trkiye solunun yine o dnemden itibaren "Krt sorunu" olarak nitelenen sorunlar merkeze alan siyasetle ilikisini de hatrlatmak gerekir. Trkiye solu iinde yeralp da Krt kkenli olmayan kesimler, Krt kkenli olanlarn siyasal eitlik ve kltrel zerklik isteklerini savunmakla birlikte, ayrlmac eilimlerini onaylamyor, onlarn airet yapsn "feodal", cumhuriyet rejimini ise "kapitalist" olarak deerlendirerek "ileri" olann "geri" kalan zmsemesini doal sayyorlard. Trkiye solunun bu yllarda batda zellikle "Avrupa Komnizmi" ad verilen araylar etrafnda gelien teorik tartmalar yakndan izledii sylenemez. Avrupa solu iinde gelien ve bu dneme damgasn vuran, bata "prolaterya diktatrl"nn reddi gibi tavr allar Trkiye solunda pek yank bulmad. Buna karlk Birikim dergisi etrafnda toplanan sol entelektellerden oluan daha ok teorik bir hareket, Fransz marksist dnr Louis Althusserin grlerini esas alan, ancak etkisi snrl kalan bir aba olarak dikkat ekti. Seksenli yllarn dnyasnda hemen her yerde ykselen "liberal" dalga, bu yllarn banda 12 Eyll askeri mdahalesiyle zaten gerilemi olan Trkiye solunu da ksmen etkisi altna ald. Bu srecin zerine bir de seksenlerin sonunda "Berlin duvar"nn yklmas ve Sovyet dzeninin knn etkisi de eklenince, eskinin "ortodoks" sol anlay gcn iyice yitirdi. Trkiyenin yeni binylda kar karya olduu sorunlar yakn gemiinin birikimiyle ilgilidir. Trkiye solunun zerinde de bu birikimin etkisi kendisini doal olarak hissettirmektedir. Trkiyenin geleneksel "laiklik" politikasnn beraberinde getirdii problemler byk lde sol anlayta olanlar tarafndan da paylalmaktadr. Bu eilim belki de sol geleneimizin yeterince demokrat olmayyla aklanabilir. Demokrasi ve zgrlkler konusundaki ikircikli tutum, Trkiye solunun "islami hareket" olarak adlandrlan akm karsnda ald tavrda da gzlemlenebilir. Ayn ikircikli tutum Avrupa Birliine giri konusunda da sz konusudur. Trkiye solu "Kopenhag kriterleri"nin siyasal, kltrel ve hukuki olanlarn desteklemekte ama kreselleme erevesinde, serbest piyasa ekonomisine teslim olma anlamna geleceini dnd zelletirme nerilerine kar ekingenlik gstermektedir.
TP parlamentoda
Avrupa komnizmi
Liberalizmin etkisi
397
Dnce akmlar
398
Dnce akmlar
A N A
F K R L E R
Sol kavram, sosyal demokrat, sosyalist, komnist hatta anarist akmlarn tmn kapsar. Sol terimi, 1789 Framsz Devriminin ilk Cumhuriyet Meclisinden gelir. ada sol akmlarn ilk kez boy gsterdii XIX. Avrupas ayn zamanda ulusdevletlerin ykselii ayd. Daha sonralar Solun millet yerine ii snf gnderimli anlam n plana kmtr. I. Dnya Savanda Osmanl devletinin katld ittifak yenilince birok Trke sosyalizm tek kurtulu yolu olarak grnd. Fakat Anadolu solculuu 1922de Rauf Bey hkmeti tarafndan yasakland. Bu aralar oluan Trkiye Komnist Partisi, Cumhuriyet dneminde yasad konumda olarak faaliyetini srdrd. Onlarn gznde Ankara Hkmetinin balca kusuru Burjuva Demokratik Devrimini eksik brakmas, yoksul kyller lehine toprak reformu yapmamas ve iilerin sendikal haklarn tanmamasyd. 27 Mays 1960dan sonra planl ekonominin kalknma modeli fikri nplana kt. Gen kuaklar Solu yeniden kefederek CHP devletiliini daha "ileri" bir biimde yorumladlar. 1960larda Trkiye Sosyalist Partisi (TP) kuruldu ve 1965 genel seimlerinde 15 millet vekiliyle parlamentoda temsil edildi. Fransada balayan 1968 renci hareketleri Trkiyede de genlik arasnda yank buldu. O yllarda Sovyetlerin ekoslavakyaya mudahalesi TPde ynetim deiiklii ile sonulanan tartmalara yolat. "Avrupa Komnizmi" araylar ve bunun etrafnda oluan teorik tartmalardan -Birikim Dergisi rnei dnda- Trkiye Solunun etkilendii pek sylenemez. Berlin Duvarnn ykl ve 80li yllarda ykselen liberalizm ise Trkiye Solunu ksmen etkisi altna almtr. Trkiyede Solun temel problemi, Demokrasi ve zgrlkler konusunda yeterince ak ve tutarl bir yaklam ve tavr gelitirememmi olmasdr.
TARTIMA KONULARI
n Sol bat kltr iinde hangi felsefi temellere dayanr? n Batda Solun oluumunda hangi ideolojik/politik akmlar etkili olmutur? n Kendi tarihimizde Solun hangi rgtlenme biimleri ile karlayoruz? n Gnmzde temel problemeler karsnda Trkiye Solunun tutumu ne gibi zellikler tamaktadr?
399
Dnce akmlar
Taksimde
1 Mays gsterisi.
400
YRMNC BLM
Sivil toplum hareketleri
1. Tanm ve kapsam
Sivil toplum kavram, Bat siyasal dnce tarihinde ortaya km ve Batnn toplumsal yaam deneyimlerine bal olarak farkl anlamlar tayarak ierii genilemi bir kavramdr. Sivil toplum kavramnn gnmzde tad anlama kaynaklk eden dnem, modern birey kavramnn doup gelitii dnemdir. 17. yzylla birlikte balad sylenebilecek olan yeni toplumsal yaam kavray uyarnca toplum, bireyin kendinde sahip olduu deer ve haklardan hareketle kurulmu olan ve bu nedenle de temel amac bireyin haklarn korumak ve gelitirmek olan bir yapdr. Bu erevede birey, toplumun varlnn kayna ve devlet de bu toplumun varln srdrme greviyle ykml olan ynetsel bir yap olarak tanmlanmaya balandndan, sivil toplum terimi, devletin dnda kalan ve hatta devletten nce gelen bir toplumsal alana iaret eden bir anlama kavuur. O halde modern sivil toplum kavramnn ieriini belirleyen en nemli e, modern birey anlaydr. Modern birey, toplumda cisimleecek olan tm haklarn ve toplumun dayanaca tm deerlerin taycsdr. Birey sadece haklara sahip deil, ayn zamanda bu haklarn kaynadr da. Ksacas, modern dnce, toplumda korunacak ve glendirilecek olan tm deer ve haklarn kayna olarak bireye iaret eder. Bylece sivil toplum terimi, modern dnce ierisinde devlet-birey ve devlet-toplum ilikilerini belirlemede kendisine bavurulan bir kavram olmutur. Sivil toplum, bireyin kamusal olmayan her trl ilgi, kar ve deeri uyarnca eyledii bir alan olarak tanmlanmaya balam ve bu alann en nemli zellii, devletten bamsz olma, devlet tarafndan kontrol edilmeme olarak tanmlanmtr. Bu tr bir ayrm iin, yani bireyin kamusal olmayan talep ve karlar ayrmn yapabilmek iin, modern dnce, sivil toplumu kamusal alan-zel alan ayrm yaparak tanmlamtr. Bu ayrma gre, toplumu oluturan bireylerin ortak kar ve taleplerini kapsayan alan kamusal alan, bireyin dierlerinden farkl zel karlarna gre eyledii alan ise zel alandr. Bu anlamda kamusal alan politik alandr. Sivil toplum ise zel alanda tesis edilen bir yapdr ve politik olamayan bir nitelie sahiptir. Partileri, toplumun ortak talep ve karn ifade etme iddias tamalar bakmndan politik kurulu, ii ve iveren sendikalarn ise, yelerinin toplumun dier kesimlerinden farkl olan karlarn temsil etme amacnda olmalar bakmndan sivil toplum kuruluu olarak nitelendirebiliriz. O halde, birey merkezli bir toplum kavraynn rn olarak sivil toplum terimi, liberal politik ve toplumsal kuramn merkezi bir kavramdr ve esas olarak bireyi, dolaysyla toplumu devlete kar gl klmak ve hatta devletin gcn ve ilevini snrlandrmak amacyla ortaya konulmu bir kavramdr. Toplumu oluturan bireylerin, kendi amalarn biimlendirme kapasitesine sahip olduu temel grne dayanarak ortaya konulan sivil toplum kavrayna gre bireyler, kendilerinin deer, kar ve inanlarn ilgilendirdii konularda daha etkili ve gl olModern birey
401
Bu ekilde tanmlandnda grlmektedir ki sivil toplum, az ya da ok kendiliinden ortaya kan, bir grup insann ortak bir ama ya da kar temelinde bir araya geldii, kapsama alannn yeleriyle snrl olduu kurulu ve hareketleri kapsar. Bu hareketlerin temel amac, bu hareketi oluturan bireylerin ortak deer, inan ya da karlarn korumak ve gelitirmek iin politik alana taleplerini bildirmek ve bask uygulamaktr. Baka deyile sivil toplum, her bir bireyin baka bireylerle ortak karnn peinden daha gl komasn ve bylece kendi yararn en yksek dzeyde salamasn hedefler. Sivil toplum, devlet kurumlar zerinde bask ve denetim uygulayarak kendi kimliklerini koruyan ve gelitiren kurulularn oluturduu bir btndr. O halde sivil toplum, devlet zerinde denetleyici, devlet karsnda kendini koruyucu bir nitelie sahiptir. Devletin gc ve ilevinin snrlandrlmas amacyla ortaya km olmas nedeniyle, sivil toplum, devletten nce ve hatta kimi zaman onun zerinde olma iddias tar. Devletin alannn snrlandrlmasnn, sivil toplum kavramnn ierii bakmndan bir baka sonucu daha vardr. Sivil toplum, devletin yerine getirmekle ykml olarak tanmland toplumsal hizmetlerin, daha yksek bir ekilde salanmas ve dolaysyla toplumun daha yksek mutluluu iin birtakm toplumsal hizmetleri gnll olarak yklenen kurulularn domasna da zemin hazrlamtr. Toplumsal dayanma ve yardm kurumlar, eitim destek kurumlar gibi yaplanmalar bu anlayn rndr. Bu aklamalardan hareketle syleyebiliriz ki, bir harekete sivil toplum hareketi diyebilmenin n koullar yle sralanabilir: Devletten bamsz bir rgtlenme olmal; bu kuruluta bir araya gelen bireyler, dsal bir zorlamayla deil, gnll olarak, kendiliinden bir araya gelmi olmal; bu hareketin amac, orada birleen bireylerin ortak amac ile snrl olmal ve kapsama alan yeleriyle snrl olmal. Modern toplum, bu ekilde tanmlanabilecek olan sivil toplumun varl ve devamn gvence altna alacak bir ekilde dzenlenmi ve sivil toplum yasal bir gvenceye kavuturulmaya allmtr. Bylece liberal dnce sivil toplumu demokratiklemenin bir yolu olarak, tiranln ve despotizmin engellenmsinin bir arac olarak grmektedir. Bu nedenle, liberalizme gre, sivil toplum, demokrasinin gvencesi olarak glendirilmelidir. Sivil toplumun bu nitelii, terimin modernizmin douundan bu yana geirdii evrimde merkezi bir rol oynam ve zellikle baskc rejimlere kar mcadelede temel bavuru kavram haline gelmitir. Ayrca terimin ierii giderek daha fazla toplumun demokratiklemesi talebine uygun olarak tanmlanmaya balanm ve bu anlamda sivil toplum terimi, demokratikleme talebi uyarnca ortaya konulan her trl yurtta hareketini niteler hale gelmitir.
Gnll katlm
402
403
Devletin toplumu tmyle kuatt tek parti dneminde, sivil toplumun kendine doal gelime alanlar yaratabildiini sylemek mmkn deildir. Aslnda yasal dzenleme bakmndan rgtlenme zgrl tesis edilmi ama ok ksa srede bu zgrlk, bir Cemiyetler Kanunu ad altnda snrlandrlm ve denetim altna alnmtr. rnein, alma yaamnn bamsz rgtlenmelerinden biri olan sendikal rgtlenme snrl, gdml ve izne bal hale getirilmi ve grev yasaklanmtr. Ayrca toplumda farkl kltrel kimlik talepleri etrafnda birlemenin nne de "imtiyazsz, snfsz" toplum ideali adna sert engeller konulmu ve bir tr "blclk" tehdidiyle toplumdaki farkl kesimlerin kendilerini koruma ve ifade etmeleri engellenmitir.
ok partili dneme geii salayan esas etmen, yukarda anlatlmaya allan bu sk devlet-toplum bann yaratt skntlarn toplumda isel bir hareket oluturmas ve devletin bu sknty devlet-toplum ilikisini yeniden dzenleyerek amaya almasdr. Bu dzenleme, farkl kesimlere kendisini temsil etme hakk verilmesi erevesinde yaplm ve bylece demokrasinin en temel koullarndan biri olan farklln kabul ve korunmas ilkesi ilk kez Trkiye politik alannda anlam bulmutur. Bylece, ok partili dnemle birlikte, demokratik temsil esasna geilmesi, farkl taleplerin temsil olanan da salam ve dernekleme artmtr. rnein, sendikal rgtlenme nndeki snrlamalarn kaldrld 1947 yasal dzenlenmesinden 1958 ylna kadar geen srede 394 ii sendikas kurulmutur ve sendikal iilerin genel ii nfusuna oran yzde 37 civarndadr. Bu, bu dnemin toplumsal hareketlilik ve rgtlenme bakmndan ne kadar canl olduunun bir gstergesidir. Muhalif grlerin dile getirilme ortamnn salanma talebiyle canlanan toplumsal alanda, hzla yeni farkl rgtlenmeler ortaya kmaya balamtr. Bu artan toplumsal hareket, ksa srede devletin denetim ihtiyacn ortaya karm ve daha yeni yeni balayan bu oluum yasak ya da kapatmalarla engellenmitir. Bu kapatmalarn en nemlisi, basn kurulularna ynelik olandr; nk bamsz haber alma ve toplumun grlerini yanstma organ olarak basnn engellenmesi toplumun kendini ifade etme yollarn kapatmak, dolaysyla sivil toplumun varlk koullarn ortadan kaldrmak anlamna gelmektedir. ok partili dneme gei dinamikleri iinde domu olan ve hala varln srdren sivil oluumlar, daha ok hemehrilik temelinde rgtlenmi derneklerdir. oulculuun gerek anlamda tesis edilemedii koullar altnda yerelliin, farklln ifadesi haline gelmesi demek olan bu hemehrilik kavram etrafnda rgtlenme, lkenin toplumsal alanndaki en yaygn rgtlenme trdr. Bu hemehri derneklerinin esas nitelii ise, bir toplumsal dayanma ve yardmlama kurulular olmasdr.
404
405
Aslnda demokratikleme talebinin simgesi olarak sivil toplum anlay, 70lerde dou Avrupada domutur. Sivil toplum teriminin politik dncede yeniden merkezi bir rale sahip olmasna yol aan bu sre, aslnda sivil toplum teriminin yeniden tanmlanna da sahne olmutur. Otoriter ve baskc rejimler altnda kendisini ancak politika d alanlarda var edebilen muhalif hareketlerin, sivil toplum kavramna bavurarak demokratikleme mcadelelerini bir yurtta giriim olarak tesis etmeye almalarnn yaratt bu yeni sivil toplum anlay, toplumun politik alan dntrme ya da deitirme mcadelesi anlamn tamaya balamtr. 1980 sonras Trkiyede sivil toplum terimine bavuran ou kesim iin de sivil toplum, politik alann dntrlme talebine iaret eden bir kavramdr. Bylece 80lerden itibaren sivil toplum, esas amac politik alan, yani devleti demokratikletirmek olan muhalif hareketlerin rgtlenme alan olmutur. Sz konusu dnem, lkede liberal devlet ve toplum anlaynn yaygnlamaya balamasna da tanklk eden bir dnem olmu ve bunun sonucunda sivil toplum terimi, liberalizmin en temel amalarndan biri olan devletin g, yetki ve sorumluluklarnn snrlandrlmas, baka deyile "devletin klmesi" ilkesini temsil eden bir kavram olarak da sunulmaya balanmtr. Turgut zaln temsil ettii bu liberal anlay, devlet karsnda toplumu glendirmeyi, bamsz bir ekonomik alann tesisi, yani serbest piyasa ekonomisi araclyla gerekletirmeyi hedeflediinden, sivil toplum terimi, liberal ideolojiye balanan kesimler iin piyasay devletten bamszlatrma mcadelesinin bir arac haline geldi. Ancak zalla birlikte balayan bu liberal devlet anlay giderek liberal zeminde bir demokratikleme talebini de iermeye balam ve zellikle Avrupa Birlii tartmalarnn younlat gnmzde, TSAD gibi sivil toplum hareketleri serbest piyasa iin demokratik toplum mcadelesinin savunucusu olmaya balam ve politik bir tavr alarak, kamusal zeminde etkinliklerde bulunmaya balamlardr (TSADn son yllarda st ste demokratikleme projeleri ve hatta yeni Anayasa projeleri hazrlamas bunun rneidir). Bylesine gelimelerin yaratt yeni toplumsal ortam esas olarak 1990lara gelindiinde aa km ve 90lar sivil toplum hareketlerinin etkili ve nemli, hatta kimi zaman merkezi hareketler olmalarna tanklk etmitir. Bu nedenle 90lardan itibaren artk, gerekten toplumsal dinamiklerle yaratlan sivil toplum hareketlerinin balamasndan sz edebiliriz. 90lar Trkiyede politik alann tkand dnemdir. Politikadaki bu tkanklk, toplumu yeni temsil alanlar aramaya itmi ve sonucunda da sivil toplum hareketleri, politik yaplanmalardan, zellikle partilerden daha etkili ve yaygn hareketler olmaya balamlardr. lkede medyann da gelimesiyle beslenen bu srete, toplum demokratikleme talebini sivil toplumsal giriimler etrafnda dile getirmeye balam ve bu dnem belirli bir talebe odaklanm kampanyalarla toplumun tepkilerini ifade ettii hareketlere sahne olmutur. Gneydouda sre giden savaa kar yrtlen "Bar in Bir Milyon mza", Susurluk olaynn ardndan devletin "gizli-derin" eylemlerinin sorgulanmasn talep eden "Srekli Aydnlk in Bir Dakika Karanlk" kampanyalar, sivil giriimlerce dzenlenen ve topluma yaygnlatrlan kampanyalardr. Bu trden sivil giriimler, kendilerini ayn zamanda "yurtta bilinci" kavramna bavurarak da ifade ettikleri iin, sz konusu giriimler birer yurtta hareketi olarak tanmlanmlardr. Bu yurtta giriimleriyle toplum, devleti etkilemeyi, deitirmeyi hedeflemektedir. Tm bu gelimeler sonucunda, sivil toplum terimi Trkiyede genel bir kabul ve destek grmeye balamtr. Aslnda ayn dnem Batda da hkmet-d rgtlenmelerin
TSAD
Sivil giriimler
AKUT
406
407
A N A
F K R L E R
Sivil toplum terimi, birey merkezli bir toplum kavraynn rn olduundan, esas olarak bireyi, dolaysyla toplumu devlete kar gl klmak ve devletin gcn ve ilevini snrlandrmak amacyla ortaya konulmu bir terimdir. Bu nedenle, bireylerin, kendilerinin deer, kar ve inanlarn ilgilendirdii konularda daha etkili ve gl olmak amacyla, kendileriyle ayn ya da benzer deer, kar ve inanlara sahip olan baka bireylerle dayanmaya ulamak iin birleip oluturduklar kurulular, sivil toplum hareketleri olarak adlandrlrlar. Sivil toplum hareketlerinin temel zellikleri, devletten bamsz olmalar, hareketin iinde yeralan kiilerin ortak amacyla belirlenen bir ama dorultusunda, kendiliinden, gnll ilikilerle kurulmalar eklinde belirlenebilir. Trkiyede batllama srecinin balangcndan beri sivil toplum hareketlerinin var olmaya alt sylenebilir. Ancak yasalarla srekli denetim altna alnmaya allan bu hareketlerin gerek anlamda birer sivil toplum hareketi nitelii kazanmalar genellikle mmkn olmamtr. Gnmzde, demokratik toplum araylarnn artmas, sivil toplum hareketlerini de glendirmi ve giderek gerek anlamda bamsz bir sivil toplum hareketinin varolmasn salayacak koullar yaratlmaya balanmtr.
408
TARTIMA KONULARI
n Sivil toplum hareketinin temel nitelikleri nelerdir? n Gnmzde sivil toplum teriminin anlamnda ne trden deiimler gzlenmektedir? n Trkiyede sivil toplum hareketlerinin domas hangi tarihsel dneme rastlar? n Trkiyede sivil toplum hareketlerinin neminin artmasnn ardndaki nedenler nelerdir? n Siyasal partiler neden bir sivil toplum kuruluu deildirler? n Sivil toplum hareketlerine evrenizden bir rnek veriniz.
409
410
fotoraf endeksi
Kapak: Visual Arts Library Collection, s.30 d:Collection Viollet, y:Pix S.A. Stock Directory; s.43 y:Alinari Viollet, d:Giraudon; s.44 y:Gamma/G. Saussier, d:Magnum/Martine Franck; s.65 d:Gamma/Parker/U.K.-Press, y:D.R.; s.66: Cinestar; s.78: Magnum/R. Depardon; s.96 d:Keystone; s.119 y:Gamma/C. Vioujard, d:CNAM/Delastre; s.132: DR; s.152 d:Dite/IPS, y:Sipa-Press/Alfred; s.162 d:Lauros-Giraudon, y:Gamma/Coolen; s.173 G. Namur/Lalance; s.174 d:Cahiers du Cinma, y:Nathan Collection Viollet; s.186 d: Christophe L., y:DR; s.187 d:Gamma/G. Caron, y:Christophe L. 1990 A.D.A.G.P.; s.199 d:Christophe L., y:Gamma/Jasmin; s.200 d: Magnum/Alax Webb, y:Magnum/Jean Gaumy; s.220 d:Christophe L., y:Cinestar; s.221: Parfums Van Cleef et Arpels; s.222: Fondation Cartier/J.F.Leroy; s.245 d:Ciric, y. sol:Ciric, y. sa: Magnum/Abbas; s.405: Gamma/Nathons, y:AN/Collection Viollet; s.260: Christophe L.; s.281: T.C. Kltr Bakanl Arivi; s.295: The Bridgeman Art Library Collection; s.306: Yrd. Do. Muhittin Serin, Hattat Aziz Efendi adl eser; s.322: T.C. Kltr Bakanl Arivi; s.341: Maarif Vekaleti Yaynlar; s.352: Kiisel Koleksiyonlar; s.363: National Geographic Collection; s.372: Cumhuriyet Gazetesi Arivi; s.382 d:Yrd. Do. Muhittin Serin, Hattat Aziz Efendi adl eser, y:Yazar Saptanamayan Kollektif Kaynak; s.393: Cumhuriyet Gazetesi Arivi; s.400: Cumhuriyet Gazetesi Arivi, s.410: Sekin Sertdemir Arivi.
411
D kapak resmi
School of Athens by Raphael Atina Okulu, Raphael Yapm: 1509 Platon ve Aristoteles detay
FELSEFE
2002