You are on page 1of 63

oya baydar

elveda alyo�A
1991 sa�T fa�K �Yk� arma�Ani
duraklar
�Antan neden a�Ir, postaci

�l�m�n, ak�am i�ten eve geldi�imde, gecikmi� gazetelerin aras�ndan


��kt�. Tepeye toplanm� eski moda �rg�l� sa�lar�n; kasvetli, lacivert
renkte rahibeler okulu �niformam�z; siyah, kal�n okul �oraplar�nla
s�n�f�m�z�n ilk �l�s�... Posta katarlar�nda, havaalanlar�n�n kargolar�nda,
postac�n�n �antas�n�n bir k�esinde g�nlerdir s�r�n�p duran; masan�n �zerine
att���m gazete, mektup, reklam ka��d� tomar�n�n aras�na s�k��p kalm�; bir
gazetenin be�inci sayfas�nda -�i�eklerle de�il, sekiz punto incecik �izgilerle
s�n�rl�- yirmi santimetrekare mezarc���nda yatan �l�n. hayat nas�l ge�
kal�yorsa t�rkiye gazeteleri gecikti�inde, �yle ge� kalm� bir �l�.
paris kahvelerinde bir gen�lik tutkusu; bo�azi�inde bir yal�da denize inen
bir beyaz mermer merdiven; bir karakedi, pizza pino, karaya��z bir adam,
bir ince sar��n delikanl�; Fatih'te cami kar��s� bir evde okunan mevlit;
florya'da denize kar�� bir viski barda�� ve hep bir�eylere y�nelmek, hi�
eri�emeden... bir rahibeler okulundaki �ocuklu�umuz, ilk gen�li�imiz, ��lg�n
Paris g�nlerimiz; -bizim ku�akta herkesin kendi paris'i vard�r- �niversitede
felsefe koridorunun ta� merdivenlerinde kalan ilk a�klar�m�z, ilk
k�skan�l�klar�m�z; -�kimiz de sevmi� miydik, yoksa hi�birimiz sevmemi� miydik
o yak��kl� o�lan�? Her �ey bitmeyen bir oyunun bir b�l�m� m�yd� yoksa?-
ayr�l�p ayr�l�p bulu�an yollar�m�z; on be� ya��m�z, yirmi ya��m�z, yolun
yar�s� olduguna inand���m�z otuz be� ya��m�z, k�rk ya��m�z. ve k�rk be�
ya��m�z�n gazeteler aras�na s�k��p kalm� �l�s�.

her g�n bir alman disipliniyle gelir postac�. O Alman disiplini, her �eyin
yolunda gitmesinin bir ba�ka ad�d�r asl�nda. �ler biraz kar�t���nda -ans�z�n
kar bast�rd���nda �rne�in- disiplinden eser kalmaz. ne trafik ��klar�n�
dinleyen, ne ge�i� �st�nl��� hakk�n� koruyan olur. her �ey bol olup i�ler
t�k�r t�k�r y�r�d���nde iznde, d�zenli, sayg�l�, disiplinlidir alman halk�.

her g�n bir alman disipliniyle gelir postac�, dakika sektirmeden. yaz k�
s�rt�nda ayn� incecik, lacivert naylon ceketle; alman posta idaresi armal�
tekerlekli sar� �antas�yla; y�z�nde ayn� ciddi g�l�msemeyle... otuz be�inde
var �imdi. alt� y�l �nce, biz ne kadar gen�sek o da o kadar gen�ti. gen�
ve geleceksiz. alt� y�l �nceki gelecegini bug�n ya��yor i�te. ayn� yerde,
ayn� noktada, alt� y�l� hi� ya�amam��as�na.

alt� y�ld�r, �antas�n� dolduran gazetelerin tarihleri, mektuplar�n


damgalar�, takvimlerin g�nleri ilerliyor durmadan. �lerlemeyen bir postac�n�n
kaderi, bir ben -ya da biz-. postac� her g�n 9.35'te bizim kap�da olur ve
ben 9.30'da ba�layarak, pencerede postac�y� g�zlerim. kendimi g�stermemeye,
bekledi�imi kendime bile belli etmemeye �al�arak... b�yle beklemekten,
postac�y� beklemenin en ger�ek ya�am bi�imine d�n�m� olmas�ndan
utand���m i�in, o soka��n k�esinde g�r�nd���nde, nas�lsa kap�daym��m gibi
yaparak... kimi zaman ��p torbas�n� atmaya ��km� olurum, kimi zaman
kap�n�n yan�ndaki �i�ekleri sulamaya. s�radan bir "guten morgen" �ekeriz
birbirimize. tek tek a�ar posta kutular�n�. Merakl� g�r�nmemek i�in ka�amak
izlerim onu. banka ka��tlar�, telefon faturalar�, reklamlar, birka� resmi
g�r�n�ml� zarf... b�t�n cesaretimi toplay�p, �nceden i�imden defalarca
tekrarlad���m, d�zg�n bir almancayla olmas�na �zen g�sterdi�im c�mleyi
f�s�ldar�m: -Oysa kendime g�venle, y�ksek sesle s�yleyece�imi sanm�t�m-
"gazeteler yine yok mu?"

gazeteler! kimbilir hangi y�k vagonunun k�esine,


hangi u�ak deposuna, hangi �lkenin hangi postanesinin yerlerine at�lm� ya
da hangi posta kutusunda, hangi postac�n�n �antas�nda dola�an
bir t�rkiye. gazeteler: ac�lar�m�z, an�lar�m�z, dostlar�m�z, sevgilerimiz,
hasretimiz...

nas�l ya�lanaca��n�, y�z�ne nas�l ya�l� bir g�r�n�m gelece�ini merak


ederdim hep. hi� ya�lanmayacakm�s�n gibi gelirdi bana. bir sabah, postac�n�n
�antas�ndan, bir derginin sayfalar� aras�ndan ��k�verdi ya�l�l���n. hafif�e
�ne egilmi� ciddi bir y�zle bir�eyler soruyordun birine. hay�r, sa�lar�n�n
beyazla�m� olmas�, g�zlerinin alt�n�n ceple�mesi falan de�il, g�zlerinin
i�indeydi ya�l�l�k. beyninin, y�re�inin i�inden f�k�r�yordu. on y�ld�r
ya�ad�klar�n�n, ya�ad�klar�m�z�n i�inde olu�mu�; g�zlerine, bak��na, i�ine,
bir daha s�k�lmemecesine yerle�mi�ti. ve ya�l�l�k, senin ya�l�l���n, hepimizin
ya�l�l���, y�llar de�ildi sadece. y�llar�n y�z�m�ze �akt��� buru�ukluk ve
burukluklardan, sa�lar�m�zdaki aklardan �ok daha derin, �ok daha inat��, �ok
daha �aresiz bir ��lg�nl�kt�. Yirmi y�l �nce, bir zamanlar bunca inand���n
ki�ilerin yanl� yapm� olduklar�n� anlad���n g�nk� ac�n�n; on y�l �nce
kendinle hesapla��rkenki ho�nutsuzlu�unun; alt� y�l �nceki korkular�m�z�n ve
sonra y�ldan y�la, g�nden g�ne artan -taa bug�nlere kadarki- ayd�n mutsuzlu�unun
b��ak yaralar�yd�. yapabileceklerini, yapabileceklerimizi yapamam� olman�n,
�aresiz yenilgilerin k�r�k d�k�kl���yd�.

postac�, bug�n yirmi y�l� getirdi �antas�nda. kap� kalabal�kt�. hay�r,


Frankfurt'taki evin kap�s� de�il, fatih kongresinin yap�ld��� salonun kap�s�.
kap�dan i�eri sokmak istemiyorlard� seni. k�z�l pazubentli ve merkez destekli
gen� koruyucular�n g�z�nde haindin o zamanlar. sayg�n konuklar�n de�i�mez
yeri olan �n s�ra koltuklardan izliyordun olup bitenleri. delikanl�l���n�
hi� yitirmeyece�ini sand���m y�z�n karars�z ve solgundu. do�ru nedir? yanl�
nerede? tam bilmiyordun. d�nk� dostlar, yolda�lar neden bug�n d�mand�r? Tam
bilmiyordun. direnmek mi, d�nmek mi gerek? tam bilmiyordun. orada, o bodrum
kat�ndaki kongre salonunda do�ru neydi, yanl� neydi? �nan� neydi, ihanet
neydi? tam bilmiyordun.

postac�, yirmi y�l �nceki hayallerimizi, inan�lar�m�z�, yenilgilerimizi ve


hi� s�nmeyece�ini sand���m�z umutlar�m�z� ta��d���n� bilmiyordu �antas�nda
t�rkiye gazetelerinin, dergilerinin zaman�, mekan� a�an sihirli g�c�n�n
fark�nda bile de�ildi.

"size ne �ok gazete geliyor b�yle frau!"

gazete mi? hay�r, on y�l �nce bir gece, k���k sala� bir yaz evinin
verandas�na vuran ay����yd� �antas�ndan �evreye yay�lan. kendi kendini mahk�m
etti�in s�rg�nden yeni d�nm�t�n. Yeniden ba�lamak... ama nereden? da��n�kl�k
s�r�yordu.

siyasal a��dan bize yakla�t���n� s�yl�yordun. biz kimdik peki? �imdi


neredeyiz biz? bir temmuz mehtab� vard� tam arkanda. o gece, ne�eyle, umutla
tart��rken g�zlerinde yakalad���m g�lgeyi anlamad�m. O g�lgenin senin
ihtiyarl���n, bizim s�rg�nl���m�z oldu�unu, on y�l sonra bir avrupa
kentinde postac�n�n �antas�ndan ��k�p kar��ma dikildi�i an'a kadar anlamad�m.
Midyelerin kumlar�n� an�ms�yorum di�lerimin aras�nda. denizin yosun kokusunu,
birden esmeye ba�layan gece yelini ve on y�l �ncesinin kahramanlar�n� ve
hainlerini.

bir eski t�fek'ten s�z etti�imizi. "biz de mi eski t�fek olduk art�k?"
dedi�ini senin. ne garip �u insan belle�i. masada ba�ka kimler vard� an�msam�yorum
da, senin tam arkanda, ay����nda parlayan bir sar� g�l goncas�n� ve feliks
kedi'nin birden masan�n ortas�na atlay��n� an�ms�yorum.
gazeteleri bir tomar halinde uzat�yor postac�. Lapa lapa kar ya��yor. "bu
y�l k� yine sert ge�ti," diyor. "yaz belki de g�zel olur. yaz tatili i�in
yer ay�rtt�n�z m�? ben bu y�l �talya'ya gidecegim." �te postac�m�n t�m
evreni, �talya'da bitiveren t�m ufku!.. on bir ayl�k hayallerin, turizm
bro��rlerinin, on bir ay�n t�m tasarrufunun bir ayda ���t�lece�i
tatil de�irmeni. bizim de art�k al�maya ba�lad���m�z tatil yapma zorunlulu�u,
tatil g�revi!

postac�y�, al�kanl���n, eli mahk�m olman�n do�urdu�u o �aresiz, k�s�r, ac�


sevgiyle sevmeye ba�lad���m� d��n�yorum. pek aceleci g�r�nmemeye �al�arak -hep
o kendini kollama, a��k vermeme i�g�d�s�yle- uzan�yorum gazetelere, dergilere;
mektuplara.

postac� kar�� kald�r�ma ge�iyor. kar��da, iki kavruk kava��n yan�ndaki


demir kap�da �imdi. elimdeki gazetelerin tarihlerine bak�yorum. yine
gecikmi� hepsi. ac�lar, sevin�ler, eski dostlar�n foto�raflarda ya�lanan
yeni y�zleri; bir zamanlar bizim olan kentlerin bildik sokaklar�n�n g�n
g�nden tan�nmaz olu�u; grevler, i�kenceler, sava�lar, zindanlar, sat�rlar�n
aras�ndan c�mb�zla �ekip yaratt���m�z geri d�n� umutlar�; koskoca bir
�stanbul, koskoca bir t�rkiye; yani ge�mi�imiz ve gelece�imiz, yani t�m
ya�am�m�z, hepsi gecikmi�.

a��r a��r uzakla��yor postac�. Elimde bir ka��t tomar�. Elimde s�n�f�m�z�n
ilk �l�s�n�n cesedi, elimde senin inan�lmaz ya�l�l���n, elimde b�t�n
bir s�rg�n. postac�n�n omuzlar� d��k. kar ya��yor kar�� kavaklara. elimdeki
ka��t tomar�na, �am a�ac�n�n ye�il dallar�na, Frankfurt'a, s�n�f�m�z�n
ilk �l�s�n�n �zerine, senin �akaklar�na, daha ka� y�l bekleyece�imizi
bilmedi�imiz bir istasyona kar ya��yor.

postac�n�n itip g�t�rd��� tekerlekli �antas� a��r, �ok a��rm� gibi geliyor
�imdi bana. arkas�ndan ko�uyorum karlar�n i�inde d�e kalka. "dur postac�,
dur ucundan tutay�m. Dur! �antan a��r. �antanda y�llar, �antanda �lkeler var.
�antanda t�m gen�li�imiz, t�m umutlar�m�z, t�m sava�lar�m�z ve yenilgilerimiz
var. dur! belki bir gazete daha kalm�t�r �antan�n bir k�esinde. bir �l�
daha vard�r belki �u elime b�rakt���ndan ba�ka. dur! orada dostlar�m, orada
umutlar�m, orada �l�lerim ve belki de -kimbilir- orada, �antan�n bir k�esinde
ad� Umut olan bir �ocu�un do�um ilan� var.

b�R duraktir frankfurt

bir �ehir de�ildir frankfurt...

d�nyan�n d�rt bir yan�na kalkan b�t�n trenlerin �oktan ka�t���, kederli,
biraz da korkulu bir gece gar�d�r. k�rk y�l�n yenilgilerinin y�k�yle a��rla�m�
eski bavullar �st�nde, geciken bir �afa��n sab�rla beklendi�i bir sabah��
kahvesidir. betonlar aras�na s�k�m� tek bir a�ac�n dallar�nda ya�anan
d�rt mevsimin bo�ucu bir alman disipliniyle y�llar boyu ardarda dizildi�i,
tiyatro dekoru bir penceredir. odadan odaya sinirli, huysuz, e�reti dola�an
-kediler yerle�ikli�i severler- ads�z bir kara kedidir. yaln�zl���m�zdan,
yabanc�l���m�zdan duydu�umuz sinsi korkuyu yenmek i�in duda��m�z�n kenar�na
ili�tirdi�imiz ve art�k bir kas kas�lmas�na d�n��p uykuda bile bizi
terketmeyen, mah�up, iki y�zl� bir g�l�msemedir.

bir durakt�r Frankfurt...

y�llard�r geciken bir otob�s�, donmu� ayaklar�m�z, buz kesmi� ellerimizle -t�pk�
�ocuklu�umuzda okul paydoslar�nda bizi evlerimize g�t�recek otob�s�
bekledi�imiz gibi- umutla bekledi�imiz bir durak. ya�anmam� bir zaman
par�as�; beklerken ge�mi�e dal�p gidilen bir an; bir yerlere yeti�mek i�in
ko�tururken rastlan�veren bir dosta, ayak�st� i�reti bir merhaba; her yeri
d�k�len eski yolcu otob�s� geceyar�s� �ss�z bir bozk�rda bozuldu�unda
katlan�lan ku�kulu, s�k�nt�l�, �aresiz, ka��n�lmaz bir bekleyi�; geminin
demir almakta gecikti�i bir liman...

y�z�n yorgun, y�z�n s�zg�n...

gece ge� saatlerde i�ten eve d�nd���nde, frankfurt'un b�t�n caddeleri,


b�t�n meydanlar�, b�t�n duraklar� -ve uzun, �ok uzun bir i�g�n� boyunca,
b�kmadan, usanmadan ac�mas�zca didikledi�in, hunharca hesapla�t���n hayat�m�z-
derin derin kaz�nm�t�r y�z�ne. Her g�n artan bir �a�k�nl�kla bakt���m, her
g�n biraz daha yabanc�la�an y�z�n.

"bug�n aynada kendimi g�rd�m. ne kadar ya�lanm��m."

sen "ya�lanmak" diyorsun, "yabanc�la�mak" diyorum ben. ve s�rg�n, y�z�ne,


g�zlerine, sesine, y�re�ine usullac�k, sinsice senin aynanda kendimi
seyrederek, sessiz ve �aresiz bekliyorum.

gece, i� paydoslar�nda, frankfurt sokaklar�n�, Frankfurt duraklar�n�


getiriyorsun eve. sessiz evimiz, avrupa'n�n kanl� paralar�n�n y���t��� bu
kentin g�r�lt�s�yle doluyor. ya�l�lar evine ta��d���n kimsesiz oma'n�n
yaln�zl���n�; hastaneye yeti�tirdi�in gen� gebe kad�n�n umutlu sanc�s�n�;
hep ayn� soka��n k�esinde s�zan kolsuz i��inin akar bantlarda ak�p ge�mi�
gen�li�ini; onu sana teslim eden polisin kan�ksam�l���n� yirmi be� y�l sonra
evine d�nen bir denizcinin inan�lmaz ser�venlerini; bir eski nazinin hakaret
dolu yabanc� d�manl���n�; �ok karl�, �ok so�uk bir k� gecesinde be�
metrelik bir yolu y�r�memek i�in b�t�n gece kara saplan�p kalmana yol a�an
zengin i�adam�n�n bencilli�ini; okudu�un kitaba �a�an alman ayd�n�n�n
merak�n�; hep kaz�k yemekten korkup hep kaz�k yiyen ezik halk�m�z�n
g�vensizli�ini "-t�rk oldu�umu akl�na getirmeden boyuna s�ylenip duruyordu
araban�n arka koltu�unda: d�mb�k �of�r yolu uzat�yor. b�yledir bunlar i�te,
yabanc� g�rd�ler mi!... anas�n� �aapt���m�n �of�r� �imdi kesecek yirmi
mark�m�z�...
"-; havaalan�na �zel u�aklar�yla inen bir ba�ka d�nyan�n insanlar�n�; kolay
kolay ta��namayacak bunca y�k�, koskoca, c�v�l c�v�l bir kenti getiriyorsun
eve.

y�z�n d��nceli, y�z�n karanl�k, y�z�n k�sk�n. G�zlerinde sisli bir�eyler


var. g�nbeg�n kendi de�i�imimi izliyorum de�i�en y�z�nde. ayr�lmaz par�an
olan p�r�l p�r�l bir mizah�n, ayd�nl�ktan karanl��a, sevecenlikten kurulu�a,
g�lmeceden kedere d�n��n�... durmaks�z�n, ac�mas�zca, kendi kendini tahrip
ederek hesapla�man� kendinle; ve �o�unlukla yenik d�meni...

-birden kendimi, bavulu iple ba�l�, yoksul giysili adam� k���mserken


yakalad�m. Zengin g�r�n�ml� m�terilere, ��k k���k han�mlara yapt���m gibi
araban�n kap�s�n� a�mad���m�, �imdi yeterli paras� bile yoktur taksiye
�deyecek diye d��nd���m� panik i�inde fark ettim. adam� s�yledi�i adrese
b�rakt�ktan sonra yol kenar�na �ektim arabay�. Dur o�lum, dur bakal�m,
nereye gidiyorsun sen b�yle! kimsin sen b�yle! dayanamad�m daha fazla, i�i
b�rak�p eve geldim. nereye gidiyoruz biz?

y�z�n yorgun, y�z�n karanl�k, y�z�n ge�mi�te. bak�lar�nda ku�at�lm� bir


geyi�in yumu�ac�k korkusu. evimizde, odan�n ortas�nda, yoksul g�r�n�ml� bir
adam�n iple ba�l� eski p�sk� bavulu; bir de senin kendi kendine �a�k�nca,
korkuyla bak��n. "�of�rl�k yapm�yorum, �of�rle�iyorum. "ve g�n�n son
avuntusu: �nan�lar�m�z�n do�rulu�una bir kez daha iman edi�imiz: -�nsan�
�retim tarz�n�n, �retim s�recindeki yerinin bi�imlendirdi�ini hi� bu kadar
a��k, bu kadar tart�mas�z kavramam�t�m. "��imizde dalga dalga kabaran,
isyana d�n�en bir �zlem...

uzun s�ren dondurucu k�a kar�� bir isyan gibi patlad� bu y�l Frankfurt'ta
bahar. badem, kiraz ve elma a�a�lar�n�n �i�ekleri hi� bu kadar g�r, bu
kadar beyaz, bu kadar ��lg�n olmam�lard�. Sabah pencereyi a�ar a�maz, g�z
kama�t�ran bir beyazl�kla y�r�d�ler odaya. bahar renklerinin t�rk�s�, bu
y�l d�rt bir yanda yank�lanan bir senfoni oldu. bah�elerde, parklarda,
alanlarda, yol kenarlar�nda, ormanlarda, hindibalar, papatyalar, laleler,
menek�eler, hercailer, s�p�rgeotlar�, ortancalar, �i�demler, fulyalar,
zerenler ve -inan�lmaz bir �ey- leylaklar �yle bir c�mb� yaratt�lar ki,
g�rmemek, sevmemek, al��p benimsememek elde de�ildi.

al�mak; yerle�mek... y�llard�r inatla kar�� koydu�umuz, direndi�imiz,


korktu�umuz duygular. bu y�zden bu �i�ek denizinden bir tek saks� almamakta
direndim ben y�llar boyunca. -saati bir saat geriydi. neden diye sordum.
t�rkiye'ye d�nene kadar b�yle kalacak. t�rkiye saati bu dedi. ge�ende g�rd�m.
saati sordum. d�zeltmi�.

kedi eve gelece�i g�n hepimiz tedirgindik. hayvana al�amamaktan


korktu�umuz i�in de�il, al�maktan korktu�umuz i�in. bir kedinin, birden,
yerle�ikli�in simgesi oluvermesinden korktu�umuz i�in. kapal� duraklar�n bir
k�esine b�z�l�p s�zan berdu�lar gibi, dura��m�za al��p, evden uzakla��p,
orada kal�vermekten korktu�umuz i�in.

frankfurt'un her yan�, g�r�lmemi� bir patlamayla �i�e�e durdu bu bahar.


uzun k�lar�n ard�ndan hep b�yle mi patlard� baharlar t�rkiye'de de.
b�yle �n�ne ge�ilmez, b�yle dayan�lmaz, b�yle ans�z�n bir ayaklanma gibi mi?
ortak�y s�rtlar�ndan, dereboyu'ndan ayazma'y� ge�ip bo�az'a do�ru inerken
yabaneri�i, �eftali ve erguvan a�a�lar�... K���k kilisenin bah�esindeki
derme �atma masalar�n �zerine: �i�ek a�m� eriklerin beyaz �i�ekleri ya�ard�.
�i�esi 125 kr�.'a beyaz marmara �arab�, piyaz, bal�k... uzakta u�ultulu bir
�stanbul. burada 21 ya��m�z, ilk b�y�k a�klar�m�z, ilk mitinglerimiz, ilk
sarho�luklar�m�z. burada, ortak�y'e inen vadide, bu eriklerin ve ulu ��narlar�n
alt�nda, rum garsonun sevecen bak�lar� alt�nda; gen�li�imizin, umutlardan ve
gelecekten yap�lm� geni� �emsiyesi alt�nda, kentin u�ultusundan uzakta;
burada, bir s�rg�n �ehrinden 25 y�l ve 3 bin kilometre uzakta, burada y�llar
boyunca verece�imiz t�m sava�lardan, t�m zaferlerden ve yenilgilerden �eyrek
y�zy�l uzakta, gen�li�in ve sava��n tam ortas�nda... burada, u�ultulu, c�v�l
c�v�l, dalga dalga, sava� sava�, grev grev bir �stanbul'dan bir marmara
�i�esi boyu uzakta, g�venlikteydik. "-oralar hep apartman oldu sen g�rmeyeli.
kuru kafalar gibi sevimsiz sevimsiz ta� binalar y�kseldi senin vadinde.
ayazma y�k�ld� m� ne, giden kalmad� pek. �imdi entelbarlar�n modas� var.

frankfurt'a erik baharlar�n�n �i�ekleri ya��yor y�llar�n, kentlerin,


�lkelerin �tesinden. k�rda bulup k���k bir saks�ya dikti�im �i�ek bir t�rl�
geli�ip b�y�yemiyor. sabah i�e gitmek i�in haz�rlan�rken, "yine a��r
�ift�ili�e ba�lad�n, diye alay ediyorsun. ama senin �i�ek b�y�m�yor bir
t�rl�." "topra��n� be�enmedi, diyorum. oysa en iyi topraktan alm�t�m. �u
besleyici haplardan da koydum k�k�ne.

nedense tam g�z g�ze gelecekken ikimiz ayn� anda ka��r�yoruz g�zlerimizi.
"bitkiler bile kendi topraklar�n� ararlar geli�mek i�in. ne kadar iyi
toprak olsa da de�i�tirdin mi yerlerini, k�s�verirler. k�k salamazlar bir
t�rl�, s�rg�n veremezler.
ya�l� teyzemin sesi kulaklar�mda. doksan ya��nda, hala "�nat ettim,
d�n��n�z� g�rmeden �lmeyece�im," diyen ve elini de�dirdi�i her �i�ek, peri
k�z�n�n sihirli de�ne�iyle dokunulmu��as�na ye�erip geli�en teyzemin.

sanki her �ey y�ksek sesle s�ylenmi��esine, konu�may� kafam�n i�inde


b�rakt���m yerden s�rd�r�yorsun: "fidanken, filizken tutar da, b�y�d�
m� de�i�tirmeye gelmez yerini, topra��n�."

kimileri al�t�lar, yerle�tiler �oktan. belki ardlar�nda bunca y�l, bunca


an�, bunca sava� yoktu da ondan. ya da belki daha g��l�, daha �zl�yd� k�kleri.
ya da, kimbilir, belki sava�lar�n� birlikte ta��may� ba�ard�lar yabanc�
topraklara. her �eyi nas�lsa �yle s�rd�rmeyi sava��m�n bir bi�imini sanarak
-ya da sayarak.- "b�rak �u uyumsuz bitkiyle u�ra�may�, git g�zel saks�lar al,
balkona dizelim. camg�zelleriyle k�peler pek yak��r �u pencereye. �demi�'teki
evin i� avlusunda bir mavi ortanca vard�. Dibine �ivit d�kerdi annem.
buradakiler kendinden mavi. bir de ortanca al�ver.

�nad� b�rak�p birka� saks� al�nal� ger�ekten. geli�mi� kapitalizmin


leylaklar�, g�lleri, menek�eleri, -ne garip- kokusuz da olsa yine de g�rb�z
ve g�zel.

karlar bitti art�k. Bahar �i�ekleri ya��yor frankfurt'un �zerine. �imdi


ilkbahar�n ayakland��� bir durak-kent frankfurt. paris gibi, atina gibi,
kopenhag, z�rih, hamburg, amsterdam, stockholm gibi, londra, berlin, moskova
ve daha y�zlercesi gibi bir ara istasyon, bir aktarma s�resi. kesinlikle
gelecek olan, ama ne zaman gelece�i bilinmeyen son trenin, gelip ge�enlere
ku�kulu bir tutkuyla sorulan "ne zaman?" sorular� aras�nda, sab�rla
beklendi�i bir durak.

birilerine sormal�y�z. "biz yabanc�y�z da bu �ehirde. biz yabanc�y�z da


her �ehirde... "yoldan ge�en birine sormal�y�z. ne zaman gelir otob�s? Son
tren ka�ta? nereye gidiyor bu 16 numaral� tramvay? messe de neresi? hangi
masal�n, hangi fasl�nday�z biz?

bir durakt�r Frankfurt. baharda �i�ekli, rengarenk, c�v�l c�v�l bir durak.
bin durakt�r d�nya: kald�r�m ta�lar� aras�nda inat��, inan�l� �i�eklerin
tutunmaya, a�maya, solmamaya �abalad�klar�...

zaman kat�Ller�

her sabah saat 8'de, d�zenli i�e giden memurlar gibi geliyoruz bu odaya.
k���k masac�klar�m�za oturuyoruz. g�nl�k gazeteleri, �n�m�ze d�nyan�n en
ciddi, en ertelenmez i�ini yaparcas�na a��yoruz. dosyalar, ka��tlar, not
defterleri ve bir makas... gazetelerin "eleman aran�yor" sayfalar�ndaki i�
ilanlar�n� �zenle kesip saklamak i�in; oyalanmalar� ve umutlar� kesip
saklamak i�in bir makas... � arac� olarak makaslar�m�z var bizim. renk
renk, �ekil �ekil, marka marka makaslar�m�z...

zaman� �ld�rmeye sabah 8'de ba�l�yoruz. �nce saniye saniye, sonra dakika
dakika, sonra saat saat i�kenceyle �l�yor zaman. saat tam 10.30'da 15 dakikal�k
kahve molas�, sonra yine �al�ma. "�al�ma?" yani gazetelerden hummal�
bi�imde i� ilanlar� kesti�imiz; yani i� olanaklar� konusunda ate�li
tart�malara dald���m�z; en etkili, en dayan�lmaz, en, inand�r�c� i�
ba�vurusunun nas�l, hangi �slupla, ka��d�n ka� santim i�inden yaz�lmas�
gerekti�ini ��renmeye �al�t���m�z; yani i�sizli�in �aresizli�ini
yapayaln�z ya�ay�p ��ld�rmamak i�in yaln�zl���m�z� bu be� k�eli odaya
ta��d���m�z!..
saat 12'de yemek paydosu. bir saat bile de�il, yar�m saat�ik. her g�n,
yar�m saatlik yemek paydosunun bir saate ��kar�lmas� tart��l�yor uzun uzun.
ama i�sizlik yard�m�na yeniden hak kazanabilmek i�in, burada iki koca ay
boyunca sekiz saatlik i�g�n�n�, d�nyan�n en acayip i�inde, i�sizlik i�i'nde
�al�arak tamamlamak gerek. ��le paydosunu bir saate ��karmay� bir t�rl�
ba�aram�yoruz. 12.30'da yeniden ��k�yoruz masalar�m�za, yeniden ba�l�yoruz
i�e. �imiz: �'sizlik; i�imiz: o bizi �ld�rmesin diye zaman� �ld�rmek.

burada, bu garip odada i�sizlik, politikac�lar�n nutuklar�ndan, televizyon


ekranlar�ndan, gazetelerin man�etlerinden ve i�sizli�i protesto pankartlar�n�n
ac�mas�z ger�ekli�inden ��k�p, d�nyan�n en soyut, en tuhaf i�ine: �sizli�i
i�sizlikle yok etme i�ine d�n��yor. her sabah, i�yerimize girerken,
hepimiz kendi i�sizli�imizi e�ikte b�rak�yoruz. helga'n�n -fare deli�ine
s��may�p kuyru�una ba�lad��� kabak- evlat edinilmi� zenci bebe�i; volker'in
aylard�r �denemeyen ev kiras�; Barbara'n�n kapat�lm� telefonu; armin'in
ayr�nt�l� intihar projesi; conny'nin uyu�turucu tutkusu; hans peter'in siemens'e
girip y�kselme h�rs�; karin'in kendisi gibi i�siz alkolik dostu; postada
geciken i�sizlik yard�mlar�; posta kutular�nda bekleyen, i�sizlik yard�m�n�n
kesildi�ini haber veren kara y�zl�, u�ursuz �al�ma Dairesi mektuplar�;
hepsi kap�n�n �n�nde b�rak�l�yor. sekiz saatlik i�g�n�n� tamamlad���m�zda,
bu korkun� i�in korkun� paydosunda, hepimiz kendi yaln�zl���m�z�, kendi
s�k�nt�lar�m�z�, kendi ac�lar�m�z� ellerinden tutup yine sokaklara ��k�yoruz.
�al�ma Dairesinin d�zenli raflar�nda ya da dev bilgisayarlar�n belleklerinde
bir kart, bir numara, bir istatistik puan� oluyoruz yine.

bug�n cuma. hafta sonundan �nce son �al�ma g�n�. Kahve molas� ba�lad�
ba�layacak. d�rt bir yana da��lm� gazeteler, kalemler, ka��tlar, makaslar
toplan�yor. pencereleri a�mak gerek. 10.30'da havaland�rma i�in pencereler
a��l�r hep. d�ar�da buz gibi bir ya�mur. oysa aylardan may�s. �imdi bir
yerlerde p�r�l p�r�ld�r g�ne�. deniz masmavidir. papatyalar, zerrinler, k�r
laleleri, g�llere, �ebboylara, k�z�l sardunyalara d�n�meye ba�lam�t�r
�oktan. oralarda i�sizlik �arap lezzetinde tatl� bir tembelliktir may�s
havas�nda.

pencerelerin araland���n� i�eri dolan rutubetli so�uktan anl�yorum.


�rperiyorum. benim i�im ne burada! bu garip oyunda, bu be� k�eli sahnede,
bu so�uk may�s ya�murunun alt�nda, bu dilini bile anlamad���m �lkede, bu
yabanc� kentte, �al�ma Dairesinin bilgisayar�n�n belle�inin i�sizler
hanesinde, bu duygular� da dilleri kadar yabanc� insanlar aras�nda, bu zaman
�ld�rme makinesinde, bu cinayette i�im ne benim! d�ar�da so�uk ve ya�mur;
burnumda s�cak kahve kokusu. masan�n �zerine aban�yorum. helga'n�n evlat
edinilmi� bebe�i yata��nda a�l�yor �imdi. ucuz e�reltiotu �ay�n�n
buruk tad� lastik emzi�in tad�na kar��yor. pahal� bebek meyve sular�n�n
tad�n� bilmiyor k���k kara afrikal�. Do�du�unda da bilmezdi zaten. yeni
annesinin, kendisinden nefret etmemek i�in, varl���ndan pi�manl�k duymamak
i�in her g�n burada i�sizli�i, yoksullu�u, gelecek korkusunu, i�sizlik
yard�m�n�n kesilmesi kabusunu yenmeye �al�t���n� bilmiyor. armin, kusursuz
intihar projesine kusursuz bir halka daha ekliyor. kahve molas� ba�lamadan
�nce, �n�ne boylu boyunca a�t��� `rundschau' gazetesinin �zerine kapan�p,
beynine kur�unu tam onun g�zlerinin �n�nde s�kmak i�in, �al�ma M�d�r�n�n
masas�n�n �n�ne kadar nas�l ula�abilece�ini kuruyor. conny, yeni bir krize
girmeden �nce almas� gereken uyu�turucunun paras�n� nerelerden
denkle�tirece�ini fenik fenik hesaplamaya �al��yor. ve volker, g�zelim
ye�ilci volker -i� mi� bulmak asl�nda umurunda de�il- hi� ye�ili olmayan bu
kasvetli odada yemye�il, capcanl� bir�eyler hayal ediyor.

saat 10.30. kahve molas�. Ben so�uktan, ya�murdan ka��p bo�az'�n ye�iline,
mavisine dalm��m. bir yan�m minarelere t�rmanm� �oktan, bir yan�m c�v�l
c�v�l Emin�n� meydan�. �imdi, tam da bu dakikalarda, bir yerlerde, bir
ko�u�ta, bir hapisane avlusunda havaland�rma vaktidir belki. -g�zlerimizi
k�rp�t�rarak ��kard�k ko�u�tan. bir saniye bile kaybetmek istemezdik.
d�ar�s� k��n bile ayd�nl�k olurdu. ta� i�avlularda, ta�lar�n aras�ndan
f�k�rm� ya da uzun planlarla, pek �ok s�k�nt�yla gizlice edinilmi� renk
renk �i�eklerimiz vard�. G�n� k�saltmak i�in b�lerdik, hep b�lerdik.
kahvalt�, havaland�rma, ��le yeme�i, kahve saati, okuma, �ay molas�, ak�am
yeme�i... zaman� �ld�rmez, ge�irirdik. -g�n saatlere b�l�nmese nas�l biter
hapisler, zindanlar, s�rg�nler ve i�sizlik e�itimleri?

armin'e desem ki: "sak�n �lme armin! benim geldi�im yerlerde ya�ayabilmek
i�in nelere katlan�yor insanlar. hakk�n yok �l�m� d��nmeye... "helga'ya
desem ki: "karaderili bebe�ini iyi besleyemedi�ine, iyi bakamad���na
hay�flanma, t�ketme kendini �yle. benim geldi�im yerlerde �ocuklar hep
karaderili'dir ve bebeler, �okluk a�l�ktan, yoksulluktan, sanc�dan senin
bebe�in gibi a�larlar. volker'e desem ki: "ye�il �ok �nemli, biliyorum. soyu
t�kenen kaplumba�alar, fok bal�klar�, yok edilen ormanlar -yerlerine yenileri
konamaz- �ok �nemli biliyorum. benim geldi�im yerlerde, ama volker, ye�il
ormanlar�n kuytulu�unda, kekik kokan gecelerin karanl���nda, bi�ilmi� ot ve
toprak kokan serin ye�il �afaklarda yok edilir insanlar sessizce..."

saat tam 10.30. kahve molas�. Dilim yok, b�t�n bunlar� diyemem. �ok mavi,
�ok engin, p�r�l p�r�l, �ak�l ta�l�, �l�k bir deniz d��n�yorum durmadan.
kalk�p sessizce kahvemi al�yorum. soyut ve anla��lmaz avangard bir tiyatro
oyununda, s�zl� rol� bile olmayan bir fig�ran�m ben. �yle sessiz, h�z�nl�,
yabanc�, ge�ip gidiyorum sahneden.

d�ar�da so�uk ve ya�mur. pencerenin �n�nde teneke bir konserve kutusunun


i�inde yemye�il naneler. volker, ye�ilcili�i'nin rozeti olarak getirmi�
olmal�. Bu odadaki tek do�al, somut, ger�ek ve g�zel �ey onlar. bir de s�cak
kahvenin kokusu. ye�il olan, umut olan, canl� olan... d�ar�da so�uk ve
dinmek bilmez ya�mur. �epe�evre g�kdelenler. �a��m�z�n en korkun�, en
ac�mas�z devlerinin, big'lerin, db'lerin, siemens'lerin, aeg'lerin, deutsche
bank'lar�n, Dresdner bank'lar�n, IBm'lerin, h�echst'lerin �st�m�ze d�en ve
havay� b�sb�t�n karartan g�lgeleri.

volker pencereyi sonuna kadar a��yor. rutubetli, so�uk havay� i�ine �ekiyor.
bilinmeyen, ac�mas�z bir tanr�ya sunulan bir kurban gibi sonra, a��r t�rensel
bir el hareketiyle, �zenle dikti�i nane saks�s�n� oldu�u gibi a�a��ya, soka�a
f�rlat�yor.

�imizin zaman� katletmek oldu�u bu zaman mezbahas�nda saat 10.30. kahve


molas�. Yerdeki, gitgide yay�lan yap�kan, �slak leke, kahve de�il, zaman�n
kan�.

vedalar

elveda alyo�A

�lkyaz sabahlar�nda u�uk, bu�ulu, bayg�n i�de kokular�yd�. g�n ne kadar


s�cak ge�ecek olsa, �afak vakitlerinin �rpertici, g�zel serinli�iydi. birden
bo�anan sa�anaklar ve caddelerin iki yan�ndaki akasyalara t�nemi� binlerce
ser�enin, insan� sersem eden c�v�lt�lar�yd�. bitmi� bir a�k�n can �eki�mesi;
geceyar�s� telgraflar�n�n izinde, postane kap�lar�nda uzun, ezik bekleyi�ler;
bir ayr�l�p bir kavu�malard�. F�st�ki ye�il, patl�can moru entarilerim;
g�nd�z insan, gece kurt ya�am�m; yaln�z evimin duvarlar�na renkli
tebe�irlerle yazd���m a�k dizeleri, yar�m kalm� bir tutkuyu s�kmek i�in
ya�anan ka�amak ��lg�nl�klard�. Meze tabaklar�na d�en erik baharlar�; Buzba�
�arab�n�n kadehimizdeki koyu vi�ne rengi; ayl� gecelerde, olmayan bir denizi
�zlemle aramaya ��kt���m�z �ankaya tepeleri; birden akl�m�za esip kendimizi
att���m�z, ertesi sabah �stanbul'da, �zmir'de, bursa'da, bodrum'da uyand���m�z
anadolu otob�sleriydi. karpuz y�kl� kamyonlar�n arkas�nda Tuz g�l�n� ge�ip
peri bacalar�na vard���m�z; ilk h�ristiyanlar�n gizli tap�naklar�n�n s�k�netinde,
d�rtnala sonsuz bir ko�u olan hayat�m�z�n tatl� yorgunlu�una �are arad���m�z;
ufak tefek ta�l� yoku�lardan nefes nefese kaleye t�rman�p, alev alev yanan
avu�lar�m�z� ve aln�m�z� binlerce y�ll�k tanr��alar�n, Hitit heykellerinin,
donuk mermerlerin serinli�ine yaslad���m�zd�.

forumlar, y�r�y�ler, mitingler, i�gallerdi. kongreler, toplant�lar;


tutkulu, ate�li tart�malar; h�rsl�, keskin kar��tl�klard�. Yurtlarda,
kampuslarda ��rencilerle birlikte n�bet tutup sabahlad���m�z; t�m saatlerin,
t�m hayatlar�n bilinmeyen bir devrime ayarl� oldu�u, "ho, ho ho �i mihn,
daha fazla vietnaml�", "Son s�z�m�z s�ylenmedi, kavga yeni ba�layacakt�,
��lg�n umutlarla dolu masal g�nlerimizdi. yaz� yazarak, yaz� tart�arak
sabahlad���m�z; d�nyay�, ya�am�, sava��, devrimi, sosyalizmi, insan�,
kendimizi belki bir daha hi�bir zaman yapmad���m�z kadar ciddiye ald���m�z
inan�l�, co�kulu, �zverili, umutlu 25 ya��m�z, 30 ya��m�zd�.

k�l�st�r mavi kaplumba�a arabaya bal�k istifi dolu�up, �antalar�m�zda


sosyalizm �st�ne, fa�izm �st�ne kitaplarla c�l�z �amlar�n alt�nda gizli k�eler
arad���m�z; yakla�t���n� sezdi�imiz f�rt�naya kar�� �ocuksu �nlemler,
romantik ��z�mler buldu�umuz; evlerimizden bir sabah ��k�p bir daha u�ramad���m�z;
ku�lar gibi h�r, bulutlar kadar u�ucu oldu�umuzdu. d�rt bir yana da��l��m�zd�
sonra...

bir g�n ders ortas�nda k�rs�den al�n�p g�t�r�l��m; evlerimizi,


hayatlar�m�z�, kimliklerimizi didik didik eden tomsonlu, postall� Haki'ler
-birka� afi�, bir�ok dergi, kitap, k�l�st�r daktilom, arkamdan mahzun bakan
k���k kara kedim, ku�kulu, korkulu bak�lar�n� �zerimde hissetti�im apartman
kom�ular�; bir b�l�k silahl� asker aras�nda komik miki filmlerini and�ran
ufac�k, g�l�n� halimdi. g�z� ba�l� g�t�r�ld���m k�lalar�n rutubetli,
ta� i�kence odalar�ndaki kapana k�s�lm� fare korkum, kad�nlar ko�u�unun
havaland�rma avlusundan g�r�len mavi boyal� yoksul gecekondular, sonbahar
sislerinin masal bah�elerine d�n�t�rd��� k�rlar, s���t a�a�lar�, demir
kap�lar kapand�ktan sonra i�ilen demli, s�cak �aylar�n buruk mutlulu�uydu.

bug�n, i�imde incecik bir h�z�n, seni d��nd�m alyo�a. oysa aram�zda h�zne
en yabanc� olan sendin. duvarlar�mdaki a�k �iirlerini "-seviyorum seni ekme�i
tuza ban�p yer gibi/geceleyin ate�ler i�inde uyan�p a�z�m� muslu�a dayay�p
su i�er gibi" -naz�m'dan bile olsalar, devrimcili�e yak�maz say�p �ocuksu
bir �fkeyle silmeye �al��rken; ��renci forumlar�nda, tart�ma
toplant�lar�nda, i��i mitinglerinde kendine ve fikirlerine sonuna kadar
g�venli, kendi do�rular�ndan hi� ku�ku duymayan ate�li konu�malar yaparken;
kendi aram�zdaki bitip t�kenmez tart�malardan s�k�l�p, laf� "Az laf,
�ok i�," diye noktalarken; ya da keyifli bir g�n�nde, koca bir tepsi hamsili
pilav yap�p, yar�s�n� daha sofraya oturmadan silip s�p�rd���nde, g�zlerini
yere e�ip mahcup g�l�mserken, h�z�n yan�na yakla�maya bile cesaret edemezdi.

kedileri, ka��ttan binbir �e�it hayvan yapmay�, hamsiyi ve tatl�lar�


severdin. alyo�a ad�na hak kazand�ran �ocuksu iyimserli�in, safl���n,
g�z�kara acelecili�in, hep harekete, i�e, eyleme d�n�k didinmen... belki
biraz da k���msedi�im do�all���n, saydaml���n... bir yan�ndan bak�nca �te
yan� g�rebilece�im duygusuna kap�l�rd�m. "ya�am dolu" denilemez, hay�r!
A�a�lar, otlar, geyikler, kediler, sular gibi ya�am�n, do�an�n g�ll�g�s�z,
d�md�z bir uzant�s�yd�n sen! �nsanlar� biraz bu�ulu, biraz gizemli k�lan,
co�kuyu t�rp�leyen, heyecan� yat�t�ran, eylemi arkaya itip duyguyu �ne
��karan h�zn�n ne ilgisi vard� seninle!

d�rt bir yana da��lm� kitaplar, dergiler, ka��tlar aras�nda nas�l da


co�kulu, hummal�, h�rsl� �al��rd�k... hatice abla fasulye pilakisini, havu�
salatas�n�; zeytinya�l� dolmalar� d�nden yap�p buzdolab�na koymu� olurdu.
�e i�ki kar�mamal� ku�kusuz! yine de bir yerlere zula etti�im �arab� son
dakikada biraz �rkek, biraz mahcup masaya koyarken bir tek senin g�zlerini
arard� g�zlerim. yine b�yle bir g�nd�: hani alyo�a'l�k payesini art�k bir
daha hi� birimizin unutmayaca�� bi�imde hak etti�in sonbahar ak�am�...
k�zg�n k�zg�n homurdanma! y�z ya��na gelsek bile, birlikte her sofrada, her
i�ki masas�nda an�msayaca��z. ada��m�n bir yerlerden buldu�u, g�n�n s�rprizi
olarak saklad��� siyah etiketli sko� viskiden pay�na d�eni, "ben i�mem,"
diye itiraz etmeye de �ekinip, kimselere g�stermeden gizlice mutfak muslu�una
d�kerken yakalam�t�k seni. alyo�al���n bir kez daha tescil edilmi�ti o
g�n.

bah�elievler son durak... elimde k�edeki kuruyemi��iden al�nm� leblebi,


�amf�st���, dutkurusu, f�nd�k, �z�m paketim. �antamda bir k���k
konyak ve notlar, ka��tlar, kitaplar, dergiler... tam donan�ml� askerler
gibi haz�rlan�rd�k �al�maya. yine sabahlayaca��z. derginin yeti�mesi gerek.
d�nyan�n, tarihin, t�rkiye'nin, t�m insanlar�n sorumlulu�u omuzlar�m�za y�kl�.
buram buram inan�, umut, sosyalizm, devrim olan ankara g�nlerimiz!
daktilo ba��nda sabahlad���m�z; gelece�in ve d�nyan�n avu�lar�m�z�n i�inde
olduguna inand���m�z; gece otob�slerinde, ankara'y� �stanbul'un i��i
semtlerine, ��renci eylemlerine, bas�mevlerine, grevlere ba�lad���m�z; serin
�afak vakitlerinde i�de kokulu yollardan ge�erek evlerimize, i�lerimize
da��ld���m�z ankara g�nlerimiz!..

belki de bug�n, �afaklar� i�de kokan uykusuz gecelerden onlarca y�l ve


binlerce yol uzakta, sabah erken bast�ran h�zn�n as�l an�msatt���, sen
de�ildin de, o g�nlerdi alyo�a. t�m ya�ant�m�z�n hem �ok ger�ek, hem de masal
oldu�u; hayallerin, co�kular�n, umutlar�n s�n�r�n�n nerede bitip ger�ek
d�nyan�n nerede ba�lad���n�n bilinmedi�i; hen�z ya�anmam� ac�lara,
ayr�l�klara, �l�mlere, i�kencelere, zindanlara, gelece�i ac�l�, karanl�k
k�lan ne varsa hepsine meydan okudu�umuz g�nler...

belki t�rkiye'den gelmi� bir gazetenin i� sayfalar�nda g�rd���m k���k


foto�raf�nd� sabah sabah h�z�nlendiren beni. hi� ya�lanmayaca��n�
sand���m, �ocuksu, ayd�nl�k, hi�bir �ey saklamayan, hi�bir gizi olmayan
y�z�n... belki de h�z�n o foto�raftaki biraz bezgin, �ok, ama �ok yorgun
ifadede, akla�maya y�z tutmu� sa�lar�nda, sertle�mi� �izgilerinde, yorgun
bak�lar�ndayd�; belki de, gazetecinin y�neltti�i sorulara verdi�in �l��l�
bi�ili, a��rba�l� yan�tlardayd�. "Alyo�a'n�n �n�ne ge�ilmez y�kseli�i"
�akam�zda sakl� oland�; yazd���n son mektubunun "kendimi yorgun hissediyorum.
art�k viskileri muslu�a d�km�yorum, kendi �ap�mda �ok i�ti�im bile
s�ylenebilir" dedi�in sat�rlar�yd�... Ama as�l, ne �ocuk y�z�ndeki yorgun ve
ya�l� bak�lar, ne i�ki i�meye ba�lam� olman, ne bir daha asla yakalanamayacak
g�zel bir ge�mi�e duyulan �zlem! hay�r, hi�biri de�il, as�l gazetecinin sorular�na
verdi�in yan�tlar�n kahredici �l��l�l���nde, sa�duyuya uygunlu�unda, "akl�
ba��nda"l���nda, hesapl�l���ndayd� h�z�n." art�k iyimser olam�yorum,"
demendeki gizli boyun e�i�te, kan�ksam�l�kta, art�k oldu�un gibi olmamanda,
art�k hi�birimizin eskisi gibi olamamam�zdayd�...

�stanbul g�nlerimizde, ca�alo�lu'ndan sirkeci'ye yorgun arg�n inip bir an


dinlendi�imiz �sk�dar vapurlar�nda, bir yandan g�ne�i bat�r�p bir yandan
usul usul konu�urken -ne �ok konu�urduk, ne kadar �ok s�z�m�z vard�
s�yleyecek!- batan g�ne�in sarayburnu �nlerindeki oynak denizde b�rakt���
izleri g�rmedi�ini d��n�rd�m hep. sofralar daha kurulurken oburca bir
i�tahla yar�lad���n mezelerin tad�na varamad���n�; i�kilerin tad� gibi
karma��k duygular�n tad�n� da alamayaca��n� d��n�rd�m. Seni, biraz da bu
y�zden, hi�birimizin tam beceremedi�imiz bir i�i, alyo�a olmay� ba�arabildi�in
i�in severdik. �imdi, g�ne�i d�nyan�n d�rt bir yan�nda bat�rd�ktan sonra,
ufuktaki son k�rm�z� �izgilerin g�zelli�ini, nadideymezelerin a��r a��r
yenmesi ve konya��n balon kadehlerde, avu�ta �s�t�larak i�ilmesi gerekti�ini,
karma��k duygular�, sinsi ac�lar�, yengileri, hele de uzla�malar� ��rendi�inden
beri, alyo�a ad� art�k hi� uymuyor, hi� yak�m�yor sana.

gazetenin i� sayfalar�nda bir k�ede, senin k���k foto�raf�n�n yan�nda,


k�z�l Meydan'�n k�esindeki o peri masal� kiliseci�inin resmi var. -geceleri,
s�tl� lacivert g�ky�z�nde Kremlin'in k�z�l y�ld�z� parlard�. Masal
kilisesinin rengarenk, �i�ek �i�ek kubbelerinin, kulelerinin hemen kar��s�nda
lenin'in an�t mezar�n�n �n�, t�rensel n�bet de�i�imini izlemeye gelenlerle
dolard�. Arkada k�z�l bayrakl�, k�z�l y�ld�zl� Kremlin, y�zy�l�m�z�n
ger�ekle�mi� sand���m�z en b�y�k masal�n�n, en g�zel umudunun kutsal simgesi
gibi kale duvarlar�n�n ard�nda saklan�rd�. -masal kilisesinin resminin
alt�nda K�z�l Meydan de�i�iyor, ba�l���... senin foto�raf�n�n yan�na iri
siyah puntolarla, senden bir al�nt�: �a��n de�i�ti�ini g�rmek, de�i�ime
uymak zorunday�z.

ne olur bu kadar do�ru, ger�ek�i, ak�ll�ca konu�ma alyo�a! ne olur en


pahal�, en nadide i�kileri yine muslu�a d�k. b�yle kibar bir doygunlukla
oturma, oburca sald�r yemeklere. t�m a�k �iirlerini duvarlardan de�il
kitaplardan bile s�k�p at istersen! ne olur eskisi kadar ald�rmaz, co�kulu,
hesaps�z, aceleci, �fkeli, uzla�mas�z ol. siyasal has�mlar�na s�v, say!
yalan s�yle: "hi�bir �ey de�i�medi, dimdik ayaktay�z" de! y�z�ndeki o
ya�l�l�k maskesini, bak�lar�ndaki donuklu�u at, �ocuk g�l��nle g�l
gazete sayfalar�nda. masal bitmesin alyo�a, korkuyorum! masal �atolar�
y�k�lmas�n. cad�lardan, devlerden ka�arken yolunu yitiren �ocuklara
yollar�n�, g�steren yakuttan masal y�ld�zlar� yere d�mesin, par�alanmas�n!..

her �ey y�k�l�yor... duvarlar, kaleler, �atolar, y�ld�zlar, heykeller,


hayaller, inan�lar, de�erler, ge�mi�e ba�lanan her �ey... her �ey tuzla buz,
parampar�a!..

merhaba yeni d�nya!

elveda alyo�a!...

madr�D'de �Lmey� �Zled���M�Z ak�Am

hi� ummad���m�z bir yerde, hi� beklemedi�imiz bir anda p�r�l p�r�l,
c�v�l c�v�l, masmavi ��kt� kar��m�za. o s�k�c�, "dostlar al�veri�te g�rs�n"
toplant�lar�n�n birinden d�n�yorduk. saatler s�ren konu�malardan sonra yine
hi�bir �eye varamam�, hi�bir ��z�m bulamam�t�k. �sli, a��r ruhr havas�
gibi kapal�, so�uk, h�z�nl�yd� i�imiz. kentleri, insanlar�, umutlar�,
gelece�i yutan dev sanayi b�lgesinin ortas�nda; zehir sa�an fabrika
bacalar�n�n, ya� ve is karas� k�m�r tepeciklerinin, maden ocaklar�n�n;
yoksullu�u ve kasveti, �evresinin zenginli�i yan�nda b�sb�t�n g�ze batan i��i
mahallelerinin ve yabanc� gettolar�n�n yan� ba��nda, bir sihirbaz�n cam
k�resinden ya da fantastik bir tiyatro dekorundan f�rlam� sihirli bir masal
g�l�... �zerinde beyaz yelkenlerin yar�t���; �evresinin g�r, taze ye�ilinin
sulara yans�d���; uzaklardan gelen bir m�zi�in inan�lmaz s�kuneti, daha da
sessiz k�ld���, masmavi bir su...

tam bu mevsim, tam bu saatlerde, tam da bu mavilik, bu sessizlik olurdu


sar�yer'deki mor salk�m �ardakl� sala� meyhanede. kimbilir hangi -b�t�n
hayat�m�z ona ba�l�ym��as�na- tutkulu, tart�mal� toplant�dan ��km�, kentin
yap�kan kalabal���n� ve g�r�lt�s�n� ard�m�zda b�rakarak bal�k��lar�n oradaki
mor �ardakl� meyhaneye s���nm� olurduk. beyaz �arab�n bu�usu kadehimizde!
pilaki, karides, �iroz salata, s�cak s�cak midye tava, bir de beyaz mu�amba
�rt�l� masaya d�en salk�m �i�ekleri...

"�u g�l k�y�s�nda buz gibi bir beyaz �arap?"

"midye tavas�z da olsa, ne yapal�m!"

"essen'in burnunun dibinde, hi� gelir miydi akl�na?"

"bu g�l ger�ekten var m� sence? haritada i�aretli mi �rne�in? k�y�s�na


var�nca tam ortas�ndaki i�ne deli�inden kendi i�ine ak�p, kaybolup gitmesin!"

�i�ekli, bak�ml� r�ht�m boyunca, maske y�zl�, ��k, zengin ve sanki y�z
ya��ndaym��as�na ya�l� insanlar... yan�k tenli, bronz y�zl�, incecik v�cutlar�nda
su damlac�klar�, kanolar�n� g�lden ��karan gen�ler... almanya'n�n ortas�nda,
o korkun� Ruhr b�lgesinde, krupp imparatorlu�unun bacalar�n�n g�lgesindeki
essen kentinin yan� ba��ndaki bu g�lde, bizim g�ndelik ger�e�imizle ba�da�an
hi�bir �ey yok. ne �u �ok ��k beyaz elbiseli ya�l� �ift, ne �u siyah mayolu,
�slak v�cutlu, g�zelli�inden alabildi�ine emin sar��n; ne bu a��r a��r
batmaya haz�rlanan parlak may�s g�ne�i, ne suda s�z�len beyaz yelkenler, ne
de -en inan�lmaz� da- bu i�te p�trak gibi �i�ek a�m� erguvanlar!..

erguvanlar!... ka�ak, g��ebe ya�ad���m�z g�nlerde gizlice bulu�tu�umuz


bo�az vapurlar�ndan seyrine doyamad���m�z, bo�azi�i tepelerinde betonlar�n
sald�r�s�na kar�� -t�pk� o zamanki bizler gibi- inatla, kahramanca, umutla
direnen, dallar�n� koparmaya k�yamad���m�z; her �eyi unutsak da zamana
yenilip, ille de renklerini unutamad���m�z erguvanlar...

"erguvanlar!.. �nan�l�r gibi de�il! on y�ld�r ilk kez g�r�yorum buralarda."


h�z�nl�, puslu bir nisan g�n�, �stinye s�rtlar�nda incecik bir ya�mur
ba�lam�t�. �evremizde �i�e�e durmu� erguvan a�a�lar�, y�reklerimizde bir
a��rl�k. D�n s�k�y�netim ilan edildi. yar�n ne olacak, bilmiyoruz. uzun
arananlar listeleri, tutuklamalar, i�kence, belki de dara�a�lar�, �l�m...
hayal meyal seziyoruz, ama ya�ayarak ��renmedik daha. h�crelerin �aresizli�ini,
i�kencenin -hay�r ac�s� de�il- utanc�n�, s�rg�n�n buruk tad�n� ve inan�lar�m�z�n,
kabelerimizin, kalelerimizin birer birer y�k�l��n� hen�z ya�amad�k, ama
ya�ayaca��z. sevdiklerimizin �l�m�n�n ac�s�n�, bir veda vakti bile
b�rakmayan ayr�l�klar�, dostlarla bir bir ayr�lan yollar�n i�imizde b�rakt���
so�uk bo�lu�u hen�z tatmad�k, ama tadaca��z.

"on dokuz y�l olmu�, neredeyse yirmi..."

hangimiz, sen mi ben mi s�yledik bu s�zleri? hangi kayalara, hangi zaman


ma�aralar�na �arp�p yank�land� sesimiz ki bu kadar bo�uk, bu kadar yabanc�!..

ne kadar gen�tim, ne kadar gen�tik yirmi y�l �nce! ka�ak g�nlerimizin


�stanbulu'nda, emin�n� dolmu�lar�nda, �sk�dar vapurlar�nda, g�ltepe
otob�slerinde, sa�malc�lar minib�slerinde; �antalar�m�z kitaplarla;
bildirilerle dolu sendika �ubelerine, i��i mahallelerine da��ld���m�z...
erguvanl� Bo�az tepelerine, iskele meyhanelerine ka��p -biraz utanga� ve
su�lu- kavgadan, eylemden, �rg�tten vakit �ald���m�z.

ruhr b�lgesinin ortas�nda bir masal g�l�... g�l�n �evresinde erguvanlar...


g��s�mde erguvan
sapl� bir b��ak ac�s�; avaz avaz hayk�rma gereksinimi... yan� ba��mda yirmi y�l
�ncelerde b�rakt���m
sen. kadehimiz tam istedi�imiz gibi bu�ulu. �arap meyve tad�nda, buruk ve
so�uk. r�ht�ma vuran k���c�k dalgalar�n ��p�rt�s�, -beyhude miydi hepsi,
var�lacak nokta buysa e�er?

soru, bembeyaz keten �rt�l� masan�n �zerinde, iki bu�ulu kadehin aras�nda
zehirli bir y�lan gibi, insan�n i�ini �rperten bir yarat�k gibi duruyor.
hepsi? yani y�zlerce y�l�m�z, binlerce �l�m�z... yani kitaplar�m�z,
inan�lar�m�z, umutlar�m�z, de�erlerimiz; yani hayat�m�z� dolduran, ya�anmaya
de�er k�lan her �ey; yani t�m �mr�m�z, gen� k�zl���m�z, delikanl�l���m�z,
gen�li�imiz, orta ya��m�z...

uzak, yabanc� bir kentte, krupp'lar�n, Thyssen'lerin, opel'lerin �rk�t�c�


kale bur�lar�n�n hemen alt�nda, neden burada oldu�u ya da ger�ekten
varolup olmad��� bile ku�kulu bir masal g�l�n�n k�y�s�nda, ne kadar ka�arsak
ka�al�m erge� bizi yakalayacak soru, suya at�lm� bir ta� gibi, g�lde halka
halka yay�l�yor.

madrid'de �lmek. paris'te k���k bir sinemada yeniden vizyona girdi,


diyorsun. "korka korka gidip bir kere daha g�rd�m. yine o kadar g�zeldi.
�nsan� a�latacak kadar g�zel.

bu kadar ya�land���n� fark etmemi�tim. ya da hep odalar�n, toplant�


salonlar�n�n alacakaranl���nda g�r�m�t�k son zamanlarda. oysa, bu parlak
g�n bat�m�n�n yumu�ac�k s�z�lm� ����nda, sadece y�z�n�n, aln�n�n
�izgilerini de�il, g�zlerinin, bak�lar�n�n ya�l�l���n� da g�r�yorum.
�evremizin isyan ettirici zenginli�ine, budalaca d�zenlili�ine, itici
bak�ml�l���na ve yapay mutluluk g�r�nt�s�ne inat, ya�lanm� y�z�n, �i�man
g�vden, �zensiz giysilerinle sanki bir direni� an�t� gibisin.

"madrid'de �lmek, bo�una de�ildi," diyorum yava��a. "yap�labileceklerin en


do�rusu, en g�zeli, en anlaml�s�yd� belki de."

"pasionaria'n�n Uluslararas� G�n�ll� Tugaylar�n� u�urlama konu�mas�


sahnesini an�ms�yor musun?"

nas�l unuturum! m�r�ldan�yorum:

analar, kad�nlar. y�llar ge�ip de sava��n yaralar� sar�ld���nda, nefretin


yerini �zg�rl�k, sevgi, huzur ald���nda; bir g�n �spanya �zg�rl���ne kavu�tu�unda,
bu zorlu ve kanl� g�nleri an�msay�p �ocuklar�n�za anlat�n. Anlat�n onlara
uluslararas� tugaylar�. Bu insanlar�n da�lar�, denizleri a�arak, s�ng�lerle
kapat�lm� s�n�rlar� ge�erek �lkemizin �zg�rl��� i�in sava�maya nas�l
geldiklerini anlat�n. �spanya halk�, onlar� unutma!.."

"an�msayanlar kald� m� hala?"

nas�l unuturuz! �spanya �ocuklu�umuzdu. gen�li�imizin t�m de�erlerinin


s�z�lm�, billurla�m� �z�yd�. �spanya umudumuz ve yenilgimizdi. t�m �mr�m�z�
hesaps�z, sak�nmas�z verdi�imiz inan�lar�m�z�n, de�erlerimizin efsanele�mesiydi.
�nsanda ve kendimizde g�zel olan, �st�n olan, de�erli olan ne varsa, oydu...
birer birer ��ken kalelerin alt�nda kalan devrim hayalimizin, sosyalizm
umudumuzun, daha g�zel bir d�nyaya ve d�nyay� ellerimizle kuraca��m�za olan
ke�i��e inanc�m�z�n simgesiydi.

"hi�bir �ey, hi�biri bo�una de�ildi," diye yineliyorum usulca.

ellerimizde bayraklar, ellerimizde isyan�m�z� hayk�ran pankartlar,


dudaklar�m�zda t�rk�ler, y�re�imizde umut, umut, umut... taksim'e ak�yoruz
dolmabah�e'den ge�ip... bir grev �ad�r�nda i��ilerle sohbet ediyoruz... bir
da� ba��nday�z, ate�ler yak�yoruz... bir gece okulunday�z, en heyecanl� bir
macera roman�ndan, en ak�l almaz bilimsel bir bulu�tan daha heyecanl�, daha
inan�lmaz, ba� d�nd�r�c� bir form�l�: "art�de�er"i anlatmaya, kavratmaya
�al��yoruz... g�zlerimiz ba�l�, ellerimiz arkam�zda kelep�eli, y�re�imizde
buz gibi bir korku -ama teslimiyet de�il- y�zlerini g�rmedi�imiz i�kencecilerin
aras�nda s�nava y�r�yoruz... bir ranzaya t�nemi�, elimizde bir kitap, tahliye
g�n�n� say�yoruz. y�re�imiz bir k���c�k ku� gibi ��rp�nt�l�, �antam�zda sahte
bir kimlik, s�n�rlar� ge�ip s�rg�nle tan��yoruz...

"hi�biri bo�una de�ildi, hay�r!"

garson k�z, masan�n yan�ndan ge�erken g�z ucuyla bize bak�yor.


yanaklar�ndan s�z�len ya�lar� g�r�yor; uzad�k�a beyazl��� daha bir g�ze batan
sakal�n�, �akaklar�ndaki ter damlalar�n�, bak�ms�z giysilerini g�r�yor.
"bir yabanc� olmal�. Kimbilir ne derdi var! kan�ksam� ve ilgisiz uzakla��yor.

sessizce a�l�yorsun kar��mda. �aresizim. sen hi� a�lamayan, hi� kendini


ele vermeyen, sen!..

kalabal�k bir belediye otob�s�n�n arka sahanl���nda -s�ylenecek o kadar


�ok s�z varken- konu�madan, sessizce duru�umuz... ��imdeki su�luluk duygusu,
eziklik... t�ketilmeden noktalanan, yar�m kalm� bir sevginin buruk an�s�...
hay�r, orada a�lamam�t�n. ka� arkada� vuruldu, ka� dara�ac� kuruldu, ka�
�l�m�z var geride b�rakt���m�z. hay�r, sen sfenksler gibi susmu�tun, ama
a�lamam�t�n. sevdi�in kad�nlar ya da yolda�lar�n, seni terk ettikleri zaman...
hay�r, sen orada da a�lamam�t�n.

masan�n �zerinden uzan�p elini tutuyorum. elin so�uk.

"madrid'de �lmek g�zeldi," diyorum. "u�runda �l�necek bir�eylerin olmas�


g�zel. hi�bir �ey, ama hi�bir �ey bo�una de�ildi..."

ba�ka ne s�yleyebilirim sana? elli y�l sonra, elli ya��nda, �spanya'ya


a�layabildi�in i�in seni �imdi her zamankinden daha �ok sevdi�imi mi? yirmi,
zor, ama g�zel y�l�n i�inden s�z�lm�, noktalanmam� a�klar�n tutkulu siyasal
kar��tl�klar�n s�nav�ndan ge�mi� dostlu�umuzun, oturmu�, dingin g�zelli�ini
mi? elli ya��nda, kendimi yorgun, �ok yorgun, ama yine de ayn� yollardan
ge�meye haz�r -ya da mahk�m- hissetti�imi mi?..

arkanda mavi bir g�l ve -herhalde biz gelecegiz diye- bo�az s�rtlar�ndan
getirilip i�reti dikilmi� tuhaf erguvanlar. arkanda d�n�� olmayan
uzun bir yol.

"buralarda fazla s�r�nmeyeyim. bu ak�am d�neyim ben. k�ln'de istasyona


b�rak�ver beni."

boynuna sar�lsam. ku�at�lm� madrid kap�lar�na do�ru y�r�sek birlikte.


kavel grevcilerine yemek g�t�rsek ya da i�galci profilo i��ileriyle ge�irsek
geceyi, 1 may�s pankartlar� haz�rlasak. �ki g�n iki gece hi� uyumadan
sayfalarca, dergiler dolusu yaz�lar yazsak. �spanya'ya d�nsek. o umutlu,
inan�l� yenilgiyle yenilsek de, ne ��kar!

garson hesab� almaya geliyor: "ya�l�, �i�man adam a�lam�yor art�k. Kad�n
da ge�kince. kimbilir ne dertleri var. nereden d�m�ler buraya!"

paran�n �st�n� al�rken,


-buras� neresi, ne g�l�? diye soruyorum.

"baldeney-see," diyor. "krupp'un villas� da buradad�r. Burada ya�arlar."

"ben madrid'de �lmeyi ye�lerdim," diyorum.

bo� ve �a�k�n bak�yor y�z�me.

b�R d���N foto�Rafi

bu ak�am basel'de rak�n�n tad� bir ba�ka. hele yan�nda dereotlu �iroz,
k�rm�z� so�anl� lakerda, beyazpeynir de olunca!.. bir yandan, "�erkeztavu�unu
mixer'de yapmay� ak�l edemeyen, ille de cevizin ya��n� ��karmaya �al�an
keleklere" s�ylenirken, bir yandan gecenin s�rprizi roka salatas�n� getiriyor
sofraya. rak�lar�m�z� tazelerken -t�m konukseverli�inin aksine- alabildi�ine
cimri.

"siz almanya'da �ok i�ersiniz. bu meret yerde her bi bok var da, rak�
bulunmuyor nedense."

"bir dahaki sefere getirebildi�imiz kadar getirelim bari. bizim orada,


t�rk bakkallarda istedi�in kadar."

sofram�z k���k tabaklarda taze mezelerle -evde yap�lm� biber tur�usu,


ince k�y�lm� kayseri past�rmas�, arnavut ci�eri, yaprak sarmas�, daha
neler-, yumu�ac�k �stanbul ak�amlar�nda, kumkap� ya da rumelikava��'nda
sala� bir meyhanede, tan�d�k Rum garsonun donatt��� rak� masas�n� an�msat�yor.
kar��da, pencerenin k�esinden ak�p giden, bo�az'�n sular� de�il de ren nehri
olsa bile ne gam!.. teypte: "bir tatl� huzur almaya geldim kalam�'tan", ut
taksiminden sonra, "nideyim sahn-� �emen, seyrini canan�m yok..."

"her i�kinin bir mezesi, bir adab�, bir de m�zi�i var," derken hafiften i�
ge�iriyoruz. bu gece sohbetimiz de sarho�lu�umuz da bir ba�ka tatta olacak;
daha ba��ndan belli. rak�n�n tatl� buruklu�undan, uzun susu�lar�m�zdan;
yabanc�lar�n ve i��ilerin oturdu�u bu bir �rnek sevimsiz sosyal konutlardan
birinin balkona a��lan mutfa��na kurulmu� sofram�zdan; her birimizin
ard�m�zda b�rakt���m�z y�llardan ve d�nyan�n d�rt bir yan�na da��lm�
s�rg�nl���m�zden belli.

"lenin, basel'de s�rg�n y�llar�nda, k�pr�n�n yan�ndaki kahvede otururmu�


hep. duvarda g�zel bir foto�raf� vard�. Ge�ende kahveye u�rad�m. Bakt�m, son
olaylardan sonra resmi indirmi�ler oradan. yerine madonna'n�n bir resmi
as�lm�."

gecemiz �afa�a kadar s�recek, y�reklerimiz gibi a��r olacak. lenin'in


indirilen foto�raf�n� an�msamam�zdan belli.

ren nehri, basel'den ge�erken daha h�zl�, daha geni�, ama daha tutsak,
daha uslu, daha kentli. zengin, bak�ml�, s�sl� r�ht�m�n bitti�i yerde, i��i
ve yabanc� mahallelerinin oralarda, tam �zg�rle�ecek sand���n�zda, dev kimya
tekellerinin tutsa�� oluyor, zehirleniyor, �l�yor.

kimya tekellerinin, ila� fabrikalar�n�n, sermayenin tutsa�� olan sadece ren


mi? �la� fabrikas�nda i� buldu�unu, iyi para ald���n�, i�inin kobaylara
bakmak oldu�unu anlatm�t�n.

"farelerin nas�l? �yi bak�yor musun onlara?"


kendi sorum, kendi sesim, kendime yabanc�. Y�llar �nce, bir ba�ka masada,
bir ba�ka sohbette, bir ba�ka kentte: "��iler nas�l? Bari �rg�tleyebilecek
misin k�sa zamanda?" diye nas�l sorduysam �yle, ayn� sakin merakla...

"fabrikaya ilk girdi�im g�nlerde baya�� yad�rgam�t�m i�i. kafeslerde,


bak�lacak, beslenecek, temizlenecek y�zlerce k�rm�z� g�zl� beyaz fare...
sonra al�t�m, hatta sevmeye bile ba�lad�m.

kafam�n i�inde d�n�p duran, aragon'un bir dizesi: bir ba�ka kader i�in
donat�lm� �u silahs�z askerlere benziyor hayat. kendimizle dalga ge�erek
sonra:

"��ile�mek istememi� miydik hep? al sana i��ilik! fare bak�c�l���... Peki


fare �obanlar� nas�l devrimin �nc�s� olacaklar? �te bunu d��nmek gerek."

an�ms�yor musun? on y�l �nce yine bir bahar g�n� g�ne� batarken uluda�'�n
eteklerinde gri mor ovalara bakan bir bah�ede, i�ine buz doldurdu�umuz
rak�n�n a��r a��r beyazla�mas�n� izlerken, kendi s�ylediklerinden kendin
korkarcas�na, "bir yanl�l�k var gibi geliyor bana," demi�tin. o g�nlerde
bursa'da i��i �rg�tlenmesinde �al��yordun. yapayaln�z, tek t�fek oldu�unu,
�ok sonra, y�llar sonra ��renmi�tik de �a��rm�t�k. Hep, tan�mad���m�z,
bilmedi�imiz, deneyimli, g��l� kadrolar�n varl���na inan�rd�k.

bir ba�ka kader i�in donat�lm� �u �l� askerlere benziyor hayat.

��tik�e, ev sahibimizin rak� cimrili�i azal�yor. saklad��� ikinci �i�eyi


de g�zden ��karm� olmal�. Yirmi y�l �ncesinin �niversite kampuslar�ndan el
fetih kamplar�na; orada yan�ndaki ranzada yatan hurdaha� olmu� kimli�i
belirsiz delikanl�n�n iniltilerinden �u masan�n ba��na: idam h�k�mlerinden,
�l�m fermanlar�ndan ka�mak i�in kaz�lan uzun t�nellerden ren boylar�na
uzanan yolu a�maya, bir �i�e rak� yeter mi?

elindeki bebe�in sa�lar�n� tarayarak masan�n �evresinde dola��p duran


k���k k�z, "Baban�n en iyi arkada�lar� kim?" sorusuna, tekd�ze, s�k�nt�l�,
ezberlenmi� �ocuk sesiyle hep ayn� kar��l��� veriyor:

"lenin, deniz, mahir!"

"senin en iyi arkada��n kim peki?"

k���k k�z sorunun de�i�ti�inin fark�nda de�il. bebe�ini soymaya �al��rken,


ayn� tekd�ze sesle yan�tl�yor:

"lenin, deniz, mahir..."

kafam�n i�inde, aragon'un dizesini evirip �evirip yineliyorum:

bir ba�ka ama� i�in haz�rlanm� �u yenik askerlere benziyor hayat...

�imdi h�z�n, geceyar�s�na do�ru ��kagelip masam�za teklifsizce kurulan bir


eski dost. silahlar�n� k�l��lar�n� bir ba�ka kader, bir ba�ka zafer i�in
ku�anm� yenik askerlerin h�zn�... her ba�lad���m�zda bir yerlerde tak�l�p
kalan sohbetimiz, tutkulu, �fkeli, inat��, tart�mal� de�il de; h�z�nl� bu
ak�am. "bizler hep d�nyay� de�i�tirmek i�in �abalad�k, hep devrime inand�k.
Sizler, kurulu d�zene biat edip bizleri anar�ist ilan ederken, biz elde silah
sava�t�k," derken bile, sesinde ne �fke, ne su�lama, ne sitem, sadece h�z�n
var. "yanl�l�k silahta de�ildi. silah�n ama�la�mas�ndayd�. �lmeyi g�ze
almakta de�ildi, �l�m� kutsalla�t�rmaktayd�," derken de �yle...

basel'in i��i mahallelerinden birindeki �u g��men evinde, bu gece bu


sofrada, yirmi uzun y�l�n T�rkiye'sinin h�zn� var. hep birlikte, ama tek tek
ve yapayaln�z y�r�d���m�z, sendeledi�imiz; d�t���m�z, sonra yine toparlan�p
a�t���m�z, sonuna bir t�rl� varamad���m�z yollar�n h�zn�.

kadehimde kalan son yudumu i�iyorum yava��a. bu gece basel'de rak�n�n


tad� bir ba�ka, bir garip buruk, neredeyse ac�. Bu geceden, a�z�mda, y�re�imde,
kafamda bu al��lmad�k tat -anason bayg�nl���nda, keskin, hatta itici, yine
de vazge�ilemeyen, yirmi uzun y�l�n mahzeninde y�llanm� bu tat- kalacak.
bir de geceyar�s�ndan sonra, �zenle haz�rlay�p �v�n�le sundu�u mezelerden,
i�tenlikle oynad��� evsahipli�i oyunundan soyunup �nce usul usul, sonra
tutkulu, �fkeli, delikanl� asl�na d�n��. Yine kendi olu�u; da�lara ��k��;
bombalar�, silahlar�, kur�unlar� sevi�i; gerilla kamplar�na var��; ge�en
y�llar�n, zaman�n ve mekan�n de�i�tirmesine, evcille�tirmesine, a��nd�rmas�na
isyan edi�i...

bir de �akaklar�ndaki ter damlalar�, �slakl��� g�zlerinin... de�i�meye,


de�i�me zorunlulu�una isyan�... Bu geceden bende, "kolumda �ld�. yaralar�
a��rd�. on g�n, geceli g�nd�zl� i�kencede tutmu�lard�. �imdi ne zaman i�sem,
ne zaman uyansam geceyar�s� -elimde de�il- y�z� gitmiyor g�z�m�n �n�nden."
deyi�i, "�iddeti mahkum ediyordunuz hep bir a��zdan. hepimizi i�kencede
�ld�rmelerini elimiz ceplerimizde seyir mi edecektik? kur�unlamalar�n� m�
bekleyecektik? silahlar�n�n, i�kencelerinin kar��s�na ge�ip g��s�m�z� m�
a�acakt�k? Silah� b�rakmak teslim olmakt�!.." diye hayk�r�� kalacak. sonra
sessizce, h��k�r�r gibi -ama g�z�nde bir damla ya� yok- m�r�ldanmas�: "�te
teslim olduk..."

rak�lar �oktan bitmi�. k���k k�z �oktan yatm�. D�ar�da ilk tramvaylar�n,
ilk otob�slerin g�r�lt�s�. "G�n neredeyse a�aracak, yatal�m art�k,"
derken, bu ac� ve �aresiz teslimiyetti uykuda bo�mak istedi�i. asl�nda pekala
sabahlard�k. Her �ey uygundu geceyi g�nd�ze ba�lamaya. rak�y� noktalayan
demli �aylar bile...

yine de hepimiz uykuya s���nmak istediysek, bu, h�zn�n rak�ya kar�an buruk
tad�ndan, zar zor ta��d���m�z ge�mi�imizden, yenilgilerimizden, yan�lg�lar�m�zdan
ka�mak i�indi.

ka�abilece�imizi san�yorduk. yer yata�� serdi�i odaya girene kadar,


ka�abilece�imi san�yordum. g�z�m duvardaki d���n foto�raf�na tak�lana kadar,
h�zn� bile yenebilecek g��te bir uykuya s���nabilece�imi san�yordum.

biraz titrek, biraz solgun, bu�ulu, belli ki k���k bir amat�r foto�raftan
b�y�t�lm� d���n resmi, iyi bir ev sahibi olarak yata��m� g�sterirken tak�ld�
g�z�me.

yirmi kadar delikanl�n�n aras�nda, s�ss�z, d�z beyaz gelinlikli, telli


duvakl�, �i�ek ta�l�, elinde inci �i�ekleriyle incecik, gencecik, 1930'lar�n
kasaba foto�raf��lar�n�n camekanlar�ndakine benzer bir gelin...
delikanl�lar�n kimisi tak�m elbiseli, kimisi parkal�, kimisinin y�z� g�lgede
kalm�, kimisi de vesikal�k foto�raf kadar net.

mah�up bir g�l�msemeyle: "d���n foto�raf�m�z!"

�ncecik gelinin yan�nda ufak tefek de olsa filinta gibi bir delikanl�.
Unutmu�um... d���nler yap�l�rd� cenaze t�renlerinin ard�ndan. sevi�ilirdi
iki �l�m aras�nda.
sadece yay�n, bildiri de�il, silah da ta��rd� gen� gelinler. unutmu�um
gen� y�reklerin �lmeyi bildi�i gibi sevmeyi de bildi�ini. ne �ok �ey
unutmu�um, ne �ok �ey yitirmi�im buralarda, bu yabanc� �rmaklar�n kenarlar�nda,
bu yabanc� kentlerin sokaklar�nda...

"gelinle sen tamam. �tekiler?"

sormamal�yd�m. uykuya s���nabilmek i�in, h�zn�n kedere, kederin ac�ya,


ac�n�n korkuya, korkunun �aresizli�e d�n�mesini engelleyebilmek
i�in, sormamal�yd�m. susmal�yd� ya da. susmal�yd� ki vicdan�m�z rahat
unutabilelim. susmal�yd� ki su� ortakl���ndan kurtulabilelim. susmal�yd� ki
avrupa'n�n bu en zengin, en rahat, en d�zenli, en sinsi metropollerinin kenar
mahallelerinde kayg�s�z olmasa bile, dingin ya�ayabilelim. ama susmuyor:

"�u sa�dan ikinci, b�y�kl� olan, as�lanlardan."

sesi, "baban�n en iyi arkada�� kim?" sorusuna hep ayn� yan�t� veren k���k
k�z�n sesi kadar tekd�ze, solgun, anlams�z.

"�u son s�rada yan yana duran parkal�lar�n ikisi de vuruldu. biri 12 eyl�l'den
�nce, nikah�m�zdan birka� g�n sonra; biri 12 eyl�l'de... gelinin hemen sol
yan�ndakini tan�d�n m�? A�l�k grevinde �ld�, an�msars�n. �u �nde ��melmi�
olan, bir de uzun boylusu idaml�k. Ama kurtar�rlar san�r�m. kolunu benim
omzuma atm� karaya��z delikanl� kay�p. her yerde arad�k. Hayatta olsa
bulurduk. en �nde uzanm� yatan, d�rt y�l �nce vuruldu..."

neyse ki ilk i��i tramvaylar�n�n �an ve ray sesleri geliyor d�ar�dan.


neyse ki kedi odaya girmek i�in kap�y� t�rmal�yor. birden, ne kadar dost
olmaya �al�sak, ne kadar yak�nla�sak, �u ge�en y�llar boyunca ne kadar
de�i�mi� olsak, ne kadar anlasak birbirimizi, aram�zda hep a��lamayan bir
uzakl�k, bir bo�luk kalaca��n�, ayn� dili konu�tu�umuzu sand���m�z anda bile
aram�zda bu �l�lerin olaca��n� kavr�yorum. duvardaki d���n foto�raf� bir
idam ferman� gibi, �l�m mangas�n�n �n�ne dizilmi�, �aresiz, ka�ak askerlerin
ar�ivlerde saklanacak son foto�raflar� gibi, bir korku filminin bakmaya
cesaret edemeyip g�zlerimizi yumdu�umuz cinayet sahnesi gibi... gencecik
gelinin beyaz duva�� �l�m'�n uzun beyaz �rt�s�ne, elindeki inci �i�ekleri
�l�m'�n ora��na d�n��yor. k���k odan�n t�m duvar�n� kaplay�veriyor �l�m
d���n� foto�raf�.

biz ak�amdan beri, saatlerdir bu odan�n yan�ba��nda, bunca intihar�n,


bunca cinayetin, bunca gen� �l�n�n yan�ba��nda, bu korku t�nelinde mi
yudumlad�k rak�lar�m�z�? Sohbetimizdeki ve kadehlerimizdeki burukluk ondan
m�yd�? ondan m�yd� k���k k�z�n, "baban�n en iyi arkada�� kim?" sorusuna
verdi�i yan�t�n ger�ek hayatla ilgili olmayan bir tiyatro repli�ini
and�rmas�? ondan m�yd� "biz-siz" diye ay�rman?..

d���n foto�raf� m�? hay�r. ��lg�n bir ressam�n, yapt��� �l�m ve �ocuklar�
tablosu, duvarda as�l� olan.

neyse ki kedi s�z�lerek, yumu�ac�k giriyor odaya. neyse ki sesler


y�kseliyor sokakta. neyse ki sayg�s�z bir kom�unun sabah sabah a�t��� radyonun
sesi duyuluyor.

ard�ndan, odan�n kap�s�n� usulca kapat�yorum. kediyi kuca��ma al�yorum.


�ylece, �st�mdekileri ��karmadan giriyorum yata�a. kedi koynumda. s�cac�k,
yumu�ac�k... t�ylerini ok�ad�k�a, memnun, m�r�ld�yor.
bir ba�ka zafer i�in donat�lm� �u �l� askerlere benziyor hayat.

�L� b�R s�Ncaba a�It

ak�akavaklar pamuklamaya ba�lad���nda t�yl� g�rkemli kuyru�u, titrek


b�y�klar�, sincab� rengiyle ilkbahar�n c�mb��ne kat�l�rd�. bodur me�elerin
ve ulu g�rgenlerin alt�na oturdu�umuzda, me�e palamutu ve �am kozala��
stoklar�n�n k�y�da k�ede kalm� son taneciklerini k���k �n patilerinin
aras�na al�p kemirirken, �st�m�ze kavak pamuk�uklar�ndan haziran karlar�
ya�d�r�rd�. birden, okudu�umuz kitab�n sayfalar� aras�na d�en bir palamut
par�as�ndan, yar�s� di�lenmi� bir f�nd�ktan, mevsimsiz bir kozalaktan
anlard�k orada oldu�unu. soka��n k�esindeki mahalle f�r�n�ndan ald���m�z,
ninelerimizinkini an�msatan kurabiyelerden k���k par�alar kopar�p a�ac�n tam
dibine koyar, sessiz ve hareketsiz beklemeye ba�lard�k.

�imdi, k�rpe dallar�n, taze ye�il yapraklar�n aras�na gizlenmi�, kuyru�unun


ucundan b�y�klar�na kadar dikkat kesilmi�, �evreyi, bizi ve as�l kurabiye
k�r�nt�lar�n� g�zl�yordur. k���c�k boncuk g�zleri ��l ��l, zaman zaman
�rperen, �rperdik�e harelenen k�rk� p�r�l p�r�ld�r. birazdan, bol t�yl� �nl�
kuyru�u havada, d�rt k���k aya�� ve t�rnaklar�yla a�ac�n g�vdesine tutunarak,
h�zl�, �rkek ve �evik, inecek a�a��ya. kurabiye k�r�nt�lar�n� �n patileri
aras�na al�p k���c�k kafas�n� huzursuz bir dikkatle bir o yana bir bu yana
�evirerek kemirecek. sonra, sessizli�i bozan ilk yaprak h��rt�s�nda, ilk
dal ��t�rt�s�nda ya da bir ku�un kanat ��rp��nda, �im�ek gibi t�rmanacak
a�aca. yapraklar aras�nda u�uk bir k�z�l kahve renk, incecik bir dal
��t�rt�s�, havada as�l� kalan bir �rkeklik, birka� a�a� �tede bir k���k
�ocu�un sevin� ���l��� olacak.

bahar�n ilk g�ne�iyle birlikte, d�nyay� de�i�tirmenin s�rlar�n� saklayan


ders notlar�n�, kitaplar� -diyalekti�in �� kural�, be� yasas�; devrimin genel
ge�er yasall�klar�; strateji, taktik... koltu�umuzun alt�na s�k�t�r�p kenti
�evreleyen ormanlara, parklara, g�ne�li �ay�rlara ��kt���m�z; ya�amay�,
d�nyay�, tarihi, insan�, kendimizi m�thi� ciddiye al�p gelece�inden asla
ku�ku duymad���m�z bir devrimin �nc�leri olman�n t�m y�k� omuzlar�m�zda,
dersten derse, konferanstan konferansa, kitapl�ktan kitapl��a ko�tu�umuz;
inanc�m�z�n ament�leri olan kitaplar� sayfa sayfa, sat�r sat�r didikledi�imiz
ve hi� beklenmedik bir anda kar��m�za ��k�veren bir dostlu�u ilmek ilmek,
duygu duygu, an� an� �rmeye, beslemeye, b�y�tmeye �al�t���m�z g�nlerden
kalan ufac�k, �rkek, g�zel bir sincap...

an�ms�yor musun? ulu a�a�lar�n nefti g�lgesinin d�t��� karanl�k, rutubetli,


esrarl� avlulara bakan penceremizin �n�ndeki ye�il �rt�l� �al�ma masam�z�n
soluk ���� geceyar�lar�n� a�ard�. Y�re�imizde, birbirimizle bile payla�amad���m�z
bir ku�ku, bir heyecan... "d�nebilecek miyiz? nereye? ne zaman?" k�lada
sava�� bekleyen askerler gibi i�ne �st�nde, huzursuz, ama g�reve haz�r;
yat�l� okul ��rencileri gibi ha�ar�, ta�k�n; uzun rus k�lar�na haz�rlanan
sincaplar gibi ciddi; baharla birlikte ak�akavaklardan d�k�len bembeyaz
haziran karlar� gibi hafif; ilk m�minler gibi co�kulu ve inan�l�; do�ru
yanda oldu�umuzdan, ger�e�in ve gelece�in, anahtar�n� elimizde tuttu�umuzdan,
tarihi de�i�tirece�imizden emindik. an�ms�yor musun?

on y�l, y�z�n� de�i�tiremedi, sesini de. sadece, bir an sonra y�z�n�


ayd�nlatacak p�r�l p�r�l bir g�l��n; ne�eli, g�venli, biraz da alayc�
s�zlerin habercisi o belli belirsiz bez�in ifade, bir daha s�k�lmemek �zere
yerle�ti bak�lar�na. uzun, yorucu bir g�nden, bitip t�kenmez tart�malardan,
didi�melerden sonra, duda��n�n kenar�na bir saniye konup hemen kaybolan
bezginlik, �imdi �zenli bir makyaj gibi oturmu� y�z�ne.
seni en �ok o zamanlar, anl�k yenilgiler, ge�ici teslimiyetler y�z�ne,
g�zlerine, bak�lar�na yans�d���nda severdim. sesini de�i�tirmemeye �al��rd�n.
yine de duda��n�n ucunun hafif�e b�k�l��nden, ka�lar�n� ba��ndaki a�r�y�
kovmak istercesine yukar� kald�r��ndan, bak�lar�ndan anlard�m. Kimbilir
kime, hangi kal�n kafal� inat��ya k�zm�s�nd�r!

sen, g�n gibi a��k, sapasa�lam, tart�ma g�t�rmez do�rular�m�z� ne kadar


anlatmaya �al��rsan �al�; o ta� kafa anlamam�t�r. b�kk�nl�k ��km�t�r
�st�ne, yorgunsundur...

sana uysal bir g�r�n�m veren bu yorgunlu�u severdim. yenilgiler,


b�kk�nl�klar k�sa s�reli, anl�k olurdu zaten. ka��n�lmaz bir zafere yazg�l�
askerlerin umursamazl��� i�inde, sonuna kadar g�venli ve k�staht�k. Birka�
dakika sonra ince mizah�n ve en muzip sesinle sorard�n: "Hem�ire, �u
cans�k�c� m�nasebetsiz adam� da huzura kavu�tursak m� acaba?"

aram�zdaki dostluk, yak�nl�k parolas�, g�zel �aka... konuklar�n� ahududu


lik�r�ne katt�klar� arsenikle zehirleyip huzura kavu�turan iki ya�l� k�zkarde�i
taklit etmek i�in, sesimi incelterek kar��l�k verirdim: "huzura kavu�sun
hem�ire! ben ahududu lik�r�n� kadehlere dolduray�m..."

gizli bir k�eden ��kard���m; kuyruklarda saatlerce bekleyerek, bin bir


�abayla elde edilmi� konya��, ince belli �ay fincanlar�na doldururken birbirimize
bir g�z atar, g�l��rd�k. �ay rengi konyak kadehlerimizi toku�tururken,
budalaca bir yasa�a kar�� ��kman�n tad� Ermeni konya��n�n kuru �z�m ve kay�s�
kokusuna kar��rd�.

on y�l, sa�lar�n�n rengini de�i�tiremedi. bal rengi; g�ne� vurdu�unda


yakamozlu. dobra dobra bir ele�tiriyi ya da i�neli bir �akay� yumu�atmak
i�in att���n o k���k, tela�l� kahkaha da yerli yerinde. mutfakta, bir yandan
ak�am rak�s�na e�lik edecek mezeleri birlikte haz�rlar, bir yandan konu�up
tart��rken, ayn� y�z, ayn� ses, ayn� g�l�, ayn� kendinden emin, biraz
iddiac�, sevimli, �irret tav�r...

ayn� m�? peki s�rt�mdaki bu �rperti, y�re�imdeki bu sinsi korku -seni


yitirme korkusu- bu her s�z� bir kez daha a��klama gereksinimi, bu yabanc�l�k,
uzakl�k da ne?

sarm�saklar� tuzla ezdi�im �atal� taba��n i�ine b�rak�p g�zlerini ar�yorum.


g�zlerin yan�ltmaz, g�zlerin bana yalan s�yleyemez...

b�kk�nl���n, kan�ksam�l���n, ka�akl���n g�zlerinin i�ine, bak�lar�na


yerle�ti�ini h�nz�rca biliyorsun, ama umursam�yorsun. her zamanki gibi neysen
o'sun; saklam�yorsun. aksine, �st�ne �st�ne gidiyor, �imdi de yenilgine
meydan okuyorsun.

c�l�z bir umutla soruyorum: "hani bir sincab�m�z vard�, an�ms�yor musun?"
yumu�ac�k, usul bir yel ge�iyor aram�zdan. bir f�nd�k yere d��yor. "havada
as�l� kalan �rkek bir g�zellik..." elimizi uzatsak yumu�ak, t�yl� kuyru�unu
ok�ayaca��z sanki.

"hayal meyal hat�rl�yorum. budalalar gibi ders �al�t���m�z parktayd�.


�imdi d��n�yorum da, amma havaya girmi�iz. �stelik en sersemleri de biz
de�ildik hani! devrimin genelge�er yasalar�n� ezberlerdik..."

o �ok tan�d�k, �ok sevgili, alayc�, ac�mas�z k���k kahkaha... sonra


alabildi�ine h�rsl�, sert, buruk: "genelge�er de�il, delerge�er yasalarm�
me�er... kaybolmu� y�llar�m�zd�. budalaca imand�. Beynimizi, y�re�imizi,
ahlak�m�z� ba�kalar�na teslim etmeyi marifet saymakt�..."

sussan, bu kadar ac�tmasan; b�ylesine ezip yok etmeye �al�masan ortak


kimli�imizi. bir daha asla geri d�n�lemeyecek, asla yeniden ba�layamayacak,
de�i�tirilemeyecek ve unutulamayacak ge�mi�imizi inkarda bu kadar �d�ns�z,
kesin, gaddar olmasan...

bu huyunu bilirim. daha �ok ac�tmak istiyor �imdi. sonuna kadar gitmek;
sa�lam, g�zel, sevmeye de�er hi�bir �ey b�rakmamak; sincab�, ahududu
lik�r�n�, umutlar�, dostluklar�yla, ortak ge�mi�imize ait ne varsa yok etmek,
silmek...

"sen bir de �spanya i� sava�� diye tutturmu�tun o s�ralarda. neydi �spanya


i� sava��, �imdiki akl�m�zla bakacak olursan? romantizmden ve devrimcilik'ten
kurtulup da biraz e�eledin mi, kom�nistlerle anar�istlerin, birbirlerini
falanjistlerden daha fazla �ld�rd�klerini g�r�rs�n. 17 neydi peki?
buz gibi darbecilik. bir avu� serdenge�ti; hani �u �nc�ler!.. biz de �nc�yd�k
ya! al sana devrimin genelge�er yasalar�n�. Sincapl� parkta onlar� ezberledik.
70 y�lda b�yle g�mb�r g�mb�r ��kece�i de yaz�l� m�yd� o yasalarda?"

ezilmi� sarm�saklar� cac���n yo�urduna katarken, nedense, �ok eskilerde,


y�llar �ncesinde, �ocuklu�umda kalm� bir olay� -hay�r, bir duyguyu- an�ms�yorum...

oturdu�umuz k���k kasabadaki tek oyuncak�� d�kkan�n�n prensesi, g�zleri


kapanan, sar� sa�lar� bukle bukle omuzlar�na d�k�len bebe�i �ok istedi�imi,
kimselere, teyzeme bile s�ylemeye cesaret edememi�tim. "param�z yok o kadar,"
s�z�n� duymaktan nefret eder, korkar, utan�rd�m. �ocuk ayaklar�ma s�z
ge�iremeyip d�kkan�n �n�nden her ge�i�imizde burnumu dakikalarca vitrine
dayamamdan anlam�lard� yine de. bebe�in do�um g�n�mde al�naca��n�
s�ylediklerinde inanmam�, kand�r�p alay ettiklerini sanm�t�m. "o kadar
istemiyorum, zaten param�z yetmez," diye m�r�ldanm�t�m �ocuk gururumu
koruyabilmek i�in. yine de, do�um g�n� sofras�na oturup annemin �zenerek
yapt���, �zerinde alt� mum yanan pastan�n mumlar�n� �flemeden �nce, kimselere
belli etmemeye �al�arak g�zlerimle b�t�n oday� taray�p, b�y�k g�zel bir kutu
aramaktan alamam�t�m kendimi. babam �zg�n bir sesle: "bebe�i bu do�um g�n�nde
de alamad�k, o kadar param�z yoktu," demi�ti. ��im ezilerek, di�lerimi s�karak
susmu�tum. pastan�n mumlar�n� h�rsla, bir nefeste s�nd�rm�; annemin �ok
k�zaca��n� bile bile, �ikolatal� pastay� beyaz sofra �rt�s�ne d��rmek i�in
�zel �aba g�stererek ellerimle yemeye koyulmu�tum. babam�n sofradan sessizce
kalk�p yatak odas�na gitti�ini, elinde b�y�k bir karton kutuyla d�nd���n�,
yapmac�k bir zafer nidas�yla, "aaa, i�te senin bebek buradaym�," dedi�ini
an�ms�yorum. o anda i�imde duydu�um korkun� �fkeyi, �aresiz ac�y�, kendimi
yerlere at�l�p tekmelenmi��esine a�a��lanm� hissedi�imi an�ms�yorum. hi�
sesimi ��karmam�t�m.

ne alamad�klar�n� s�ylediklerinde, ne de k���k k�zlar�n� b�y�k �zveriler


pahas�na sevindirmi� olmaktan duyduklar� gururla kutuyu elime tutu�turduklar�nda
hi�bir �ey dememi�tim. mevsimsiz so�uklar�n ya�and��� ya�murlu, kasvetli bir
sonbahar g�n�yd�. k� erken gelmi�ti; demir soba k�ede ��t�r ��t�r yan�yordu.
kutuyu hi� a�mad�m; bebe�in y�z�ne bir kez olsun bakmad�m. Bir kez y�z�n�
g�r�rsem, kuca��ma al�rsam yapamayaca��mdan korkuyordum ��nk�. Kutu
kollar�mda, sobaya do�ru a��r a��r y�r�d���m�, soban�n alt kapa��n� a��p,
kutuyu zorlana zorlana sobaya t�kmaya �al�t���m�, elimin yand���n�, babam�n
�rkm� -ama anlam�- bak�lar�n�; annemin ���l�klar�n�, "Ben demez miydim
size bu yumurcak deli diye! seni de�er bilmez ��mar�k seni!.. "ve soban�n a��k
kalan kapa��ndan d�ar� ta�an alevleri, k�v�lc�mlar�, ama en �ok da i�imdeki
o kar�� konmaz �� alma duygusunu -hay�r, beni ezdikleri i�in onlardan de�il,
ezilmeye meydan verdi�im i�in kendimden �� alma iste�i-, kendime ac�
vermekten, en sevdi�im �eyi yok etmekten duydu�um zevki, �ocuklu�umun en
b�y�k hayalini yok ederken tatt���m o kurtulu� ve �zg�rl�k duygusunu
an�ms�yorum.

t�pk� bebe�i sobaya att���m andaki ben gibisin.

y�ksek sesle mi s�yledim bunlar�? Duydun mu, bilmiyorum:

cac�k tamam, salata da... sofray� kural�m yava� yava�. tabaklar burada,
kadehleri i�erideki dolaptan al�r m�s�n?

g�ndelik, zarars�z konularda kalal�m ki yabanc�l�k, uzakl�k, ac�tma iste�in


daha da artmas�n. Mutfak kap�s�na dayan�p duru�un, ne �zg�n, ne trajik, ne
ciddi, hatta denebilir ki biraz muzip, hafifme�rep, umursamaz, p�r�zs�z sesin...

"bir �ey s�ylesem inan�r m�s�n? Art�k hi�bir �ey yapmak istemiyorum. hele
birilerine �nc�l�k etmek, hi�! �ok ya�amay� da d��nm�yorum zaten. altm��,
altm� be�i buldum mu, bir kadeh ahududu lik�r�... h�k!.. huzura kavu�urum..."

y�llar�n t�nelinde yank�lanan muzip, ne�eli, gen� bir ses: "hem�ire, �u


adam� da huzura kavu�tursak m� acaba?" �ay fincanlar�nda gizlice i�ilen
kay�s� kokulu bir konyak. d�ar�da lapa lapa ya�an kar... o �ok sevdi�imiz
alt�n yald�z renginde kubbeler...

�rkek bir umutla, can �eki�en k���k bir ku� gibi ��rp�nan bir y�rekle
g�zlerini ar�yorum. g�zlerin, her �eyin k�t�, tats�z bir �aka oldu�unu hemen
belli eder. ama y�z�nde; bak�lar�nda, k���c�k bir bezginlik �izgisi, o anl�k,
ge�ici b�kk�nl�k g�lgesi bile yok. y�z�n a��k, duru, g�lgesiz, dingin.
meydan okuman�n, hayat� yenmenin yeni bir bi�imi, yenilgiye teslim olmaman�n,
yenilgiyi yenmenin bir ba�ka yolu belki.

yak�n m�s�n, uzak m�s�n, dost musun, d�man m�s�n, bilmiyorum. seni eskisi
kadar seviyor muyum, sevmiyor muyum bilmiyorum. orada �yle mutfak kap�s�na
dayan�p durmu�sun. omzunda t�yl� g�zel kuyru�u, �rkek zeki bak�lar�yla gorki
park�ndaki sincap. �ay�r�n �st�ne ba�da� kurmu�, devrim tarihi kitab�m�z�
�n�ne a�m�s�n. Daha her �ey yerli yerinde. ne duvarlar, ne inan�lar y�k�lm�;
ne y�ld�zlar, ne heykeller, ne umutlar par�alanm�. Y�z�ne zaman zaman o
bezgin anlat�m gelse de -�u s�cak g�nlerde otuzundan, k�rk�ndan sonra b�yle
ders �al�mak!- ilk yaprak k�p�rt�s�nda, sincab�n daldan dala ilk s��ray��nda,
ya da yapt���m bir �akada ayd�nlan�veriyorsun. ya�ama sevincimiz her t�rl�
yorgunlu�u yeniyor. "hem�ire, �u parti tarihi hocas�n� huzura kavu�tural�m m�,
ne dersin?" sincap �rk�p omzundan yere atl�yor. bir f�nd�k kap�p �im�ek
h�z�yla t�rman�yor a�aca. "havada as�l� kalan bir sincap an�s�..."

uzan�p elini tutuyorum. gorki park�n�n sincab� daldan dala atl�yor


durmadan. "hadi gelin, ge� kalaca��z..." kolundan �ekiyorum, sincap yine omzunda.
ayd�nl�k, ye�il bir zaman t�neline dal�yoruz. �stanbul tepelerindeki
gecekondu mahallelerinden, yar� ��plak �ocuklar�n oynad��� tozlu yollardan,
greve durmu� fabrikalar�n �nlerinden h�zla ge�iyoruz. ba�lar�m�zda beyaz
�rt�ler, ellerimizde �l� resimleri, dolmabah�e'den taksim'e y�r�yoruz.
soka�a ��kma yasa�� gecelerinde, 12'ye be� kala, y�re�imize yap�m� buz gibi
bir korkuyla bir ev ar�yoruz. sincab�n y�re�i mi, bizim y�re�imiz mi bu atan?
korkuyu yenmek gerek, acelemiz var, yapacak i�lerimiz var. korku
dehlizlerindeyiz, ka�a��z, yorgunuz, gizlenecek kuytu bir yer ar�yoruz.
kolundan �ekiyorum, korkulu, ama umutlu y�llar� a��r�yorum sana. sincap hep
omzunda. birlikte �te yana atl�yoruz. bak bu meydan� tan�rs�n, bu nehre
bakan tepeleri, �u kubbeleri, �u uzakta parlayan y�ld�z�, �u insan� ezen
binalar�, an�tlar�...
kar ya��yor, cebimizde s�cak kestaneler ve kuyruklarda itile kak�la
bekleyip ald���m�z k���k konyak �i�emiz, leningrad'�n k�pr�lerinden,
kanallar�ndan ge�iyoruz. biraz daha h�zl� gidelim, arada ayr�l�klar var,
atlayal�m onlar�. Madrid'de alabildi�ine b�y�k ta� bir meydanday�z �imdi.
oradan granada'n�n yasemin kokulu bah�elerine uzan�p ta��n �iir olu�unu,
mermerin t�l olu�unu seyrediyoruz. rengarenk �ar��larda dola��yoruz, bana
�i�ekli bir kedi hediye ediyorsun. h�zl�, biraz daha h�zl� ne olur! akropol'den
inerken mor salk�ml� �ardakl� bir meyhane vard�r, g�ne� batmadan yeti�elim.
sen nehrinin k�pr�lerinden notre dame'� seyrederken sincap yine omzunda.
oslo'da vikinglerin gemilerine binip kar alt�ndaki norve� k�rlar�na, tahta
kiliselerin �ss�z dinginli�ine kavu�mak �imdi bize gereken. buz tutmu�
fiyordlardan nerya ma�aras�n�n duvar resimlerine, oradan luvar nehri
k�y�lar�na, su �atolar�na ula��yoruz. roma'da aslanlara at�lan ilk
h�ristiyanlar� d��n�rken suskunuz. "biz de t�pk� onlar gibiydik..." elini
daha s�k� tutuyorum.

sincap omzunda �rkek duruyor. kuzey denizlerinin kur�uni, yabanc�


sular�ndan d�nen sar� ya�murluklu bal�k��lar�n, tan�mad���m�z, bir t�rl�
sevemedi�imiz bu denizlerin bal�klar�n� teknelerinden indiri�lerini
seyrediyoruz. kolundan �ekip, bir yerlere, yeni k�y�lara varmak i�in
��lg�nlar gibi ko�turuyorum seni. denize y�ksekten bakan beyaz �spanyol
k�ylerini; toskana'n�n sonsuza kadar s�ra s�ra uzanan bu�ulu tepelerini,
unutulmaz selvilerini, etna'n�n ate�li karl� doruklar�n� ard�m�zda b�rak�rken
seni yitiriyorum. sonra tam art�k bulu�amayaca��m�z� sand���m�z anda t�nelin
����n�n ye�ilden griye, griden mora d�nd��� noktada ravenna'n�n ebemku�a��
mozaiklerinde, kurnalardan su i�en mavi g�vercinlerinde, serin ta�
meydanlar�nda kar��la��yoruz. frankfurt'ta garip bir pazarda
hint parf�m� kokulu, mor �i�ekli ipek bir sariye b�r�n�yoruz. elinden son
bir kez �ekiyorum seni, sevgiyle, usulca. zaman t�nelini a��p tan�mad���m�z
�ok sakin, �ok mavi, �ok uzak bir k�y�ya var�yoruz. y�z�n, bunca uzun yoldan,
b�yle uzun bir ko�udan yorgun, a�z�n�n sol kenar�nda o k���c�k
bezginlik �izgisi... sanki her �ey eskisi gibi. sincap yava��a yere d��yor
omzundan. havada, �l� bir sincaptan arta kalan h�z�nl� bo�luk...

animsamalar

teyzem ya�Adi mi?

sonbahar�n hen�z k�a yenilmedi�i, hen�z renklerin c�mb��, �i�eklerin


son sald�r�s�, a�a�lar�n isyan�, do�an�n k�z�l ba�kald�r�s� oldu�u bir
ekim g�n�, B�y�k Parktaki �i�ek sergisini gezerken, beyaz kas�mpatlar�ndan
ald�m haberi.

yaln�zd�m, yorgun ve h�z�nl�yd�m. Yazdan kalma �l�k bir ekim g�n�nde,


otlara, a�a�lara, �i�eklere s���nm�t�m. Allar�n, morlar�n, eflatunlar�n,
k�z�llar�n, turuncular�n, sar�lar�n, pembelerin sald�r�s� aras�nda,
kas�mpat� ve y�ld�z labirentlerinde renk sarho�u dola��rken, bunca renk
aras�nda, beyaz�n b�y�s�ne kap�ld�m. bunca �i�ek aras�nda, bir tek beyaz
kas�mpatlar� rakipsiz ve yar�ma d��yd�lar.

��imde g�zelli�in do�urdu�u eri�ilmezlik ve �aresizlik duygusu, eskilerde


kalm� bir an�... �ocuktum. kasaban�n bitip k�rlar�n ba�lad��� yama�taki
�inko daml� k���k evin �n�nde, g�z alabildi�ine bu�day tarlalar� uzan�rd�.
�lkbahar yelleriyle birlikte, ba�aklar, taa ufka kadar, ye�il bir deniz gibi
dalgalan�rd�. uzakta, tarlalar�n �st�nde bulutlar ve s�r� s�r� ku�lar vard�.
Yerimde duramaz, ne yapaca��m� bilemezdim. ��imde beyaz kas�mpatlar�n�n
kar��s�nda duydu�um �aresizlik; i�imde r�zgar alt�nda �rperip harelenen bu
sar�-ye�il denizin, bu ba�ak dalgalar�n�n d��nda kalman�n bo�lu�u; k���k
���l�klarla kendimi yama�tan a�a�� salar, tarlalara ko�ar, ba�aklar�n aras�na
kar��rd�m.

y�z�m� kas�mpatlar�n�n duru beyaz yapraklar� aras�na g�m�p g�zelliklerine


be� duyumla birlikte kavu�maya �al��rken, sevgiyle, usulca f�s�ldad�lar.
sa��rmad�m. eve d�n�p binlerce kilometre uzaktaki bir numaray� �evirdi�imde,
�nce saklamak isteyip, sonra acemice, sevgisizce, �i�ek�e de�il; duygular�
madenile�tiren, telle�tiren telefonda ne s�yleyeceklerini biliyordum art�k.
"teyzen biraz hasta da... biraz a��r... zaten �ok ya�l�yd�; son g�nlerde bir
�ey anlam�yordu art�k..."

"biliyorum. beyaz kas�mpatlar� s�ylediler, g�ne� rengi y�ld�zlar ve k�z�l


sar� yaprakl� sonbahar a�a�lar� da duydular," desem...

pembe, beyaz yabang�llerinin, sar� �i�demlerin, renk renk k�r lalelerinin,


�al�lar�n kuytular�na saklanm� mor menek�elerin ve yumurta boyad���m�z
yabani s�mb�llerin �lkesinden kollar�m, bacaklar�m �izikler i�inde d�nd���m
g�nlerde papatyalar�n neler s�ylediklerini, k�stebeklerin nelerden
yak�nd�klar�n�, yabang�llerinin bug�n bana k�sk�n olduklar�n�, al�akg�n�ll�,
g�steri�siz k�r, s�mb�llerinin bir daha yumurtalarla birlikte kaynat�lmak
istemediklerini, hele de bir orman perisi ya da alice'in tav�an�n� g�rd���m�
anlatt���m zamanlar nas�l inanmaz, alayc� ve acelecilerse �yle:

"bu kadar hayal yeter, hadi �imdi git ellerini y�ka! der gibi: "hasta m�s�n
yoksa? ah yavrum. sinirlerin peri�an!" ayn� �ocuk avutan ciddi ve k���mseyici
ses, ayn� uzakl�k...

bir tek sen teyzem, bir tek sen b�t�n anlatt�klar�m� dikkatle dinler ve
susard�n. Gece bast�r�p, payla�t���m�z odada yaln�z kald���m�zda, ����
s�nd�rd�kten
sonra yava��a yata��na s�z�l�p y�z�m� �ebboy ve krem pertev kokulu g��s�ne
g�md���mde, bir tek sen, orman perilerinin iyisinin de k�t�s�n�n de oldu�unu,
hepsine inanmamak, hele de ardlar�ndan hi� gitmemek gerekti�ini, tav�anlar�n
elbette pantolon giyip k�stekli saat takabileceklerini, b�t�n �i�ekler gibi
k�r s�mb�llerinin de canlar�n�n ac�yabilece�ini s�ylerdin.

haberini kas�mpatlar�ndan ald���ma hi� �a��rmad�m.

k���kt�m. demiryollar�na yak�n ah�ap evlerde otururduk. korkuyla uyand���m


gecelerde ya da g�nd�zleri, derme �atma tahta d�emenin aralar�ndan �f�ren
yelin yer kilimlerini kabart��n� biraz korku, biraz merakla seyrederken,
ge�ip giden trenlerin sesini dinlerdim. onu trenler getirirdi. trenleri severdim.

bir g�n, "Hadi haz�rlan, teyzeni kar��lamaya gidiyoruz!" derlerdi.


y�re�imin ��rp�n��n� duymalar�ndan, onu ne kadar �zledi�imi, ne kadar
sevdi�imi anlamalar�ndan korkarak acele haz�rlan�rd�m. �o�unun ad�n� onun
koydu�u, kimisini h�nerli elleriyle yaratt��� bebeklerimi, ay�lar�m�,
tav�anlar�m� -ne kadar�na izin verirlerse o kadar�n�- ba�r�ma bas�p, kendimce
g�rkemli, kalabal�k bir kar��lama t�reni d�zenlerdim ona. her defas�nda,
i�imde bir aksilik korkusu, y�re�imde "ya gelmezse, ya trenden inmezse,"
heyecan�... Elinde ezeli domuz derisi bavulu, ba��nda ��k ve komik �apkas�,
�zenli giyimi ve k�sac�k, yuvarlac�k v�cuduyla vagonun kap�s�nda
belirdi�inde, mutluluk bir k���k k�z�n sevin� ���l��� olurdu.

demiryollar�n�, kara trenleri, tren d�d�klerini, onu getirdikleri i�in


severdim. yaln�z �ocuklu�umun tekd�ze, s�k�c� g�nlerinde, kar��lamalar birer
bayram olurdu. k���k Anadolu istasyonlar�n�n ayr�lmaz par�as� s�ska yorgun
atlar�n �ekti�i faytonlardan birine kuruldu�umuzda, hemen yan�na oturur,
ba��m� yumu�ak g��s�ne g�merdim. o tan�d�k kokuyu duydu�umda, -sabun, krem,
g�l ve �ebboy- mutluluktan a�layaca��m� san�rd�m. ama as�l mutluluk, eve
var�p da sihirli bavul a��ld���nda ba�lard�. M�terilere dikti�i diki�lerden
artan k�rp�nt�larla yaratt��� dantelli, fistolu, k�rmal� elbiseler, resimli
kitaplar, ku�lu taraklar, boyal� �ekerler ve gizli bir k�ede, kimseye
g�stermeden aram�zdaki k���k s�rlardan biri olarak saklanan evde yasaklanm�
leblebi tozu k�lah�, kimbilir ka� y�ld�r oradan oraya ta��na ta��na y�pranm�
hardal rengi eski bavuldan, sihirbaz�n sand���ndan ��kar gibi, bir bir
��kard�.

bavulunu bo�alt�rken, "t�pk� s�m�kl�b�cek gibiyim," derdi. "evim s�rt�mda


geziyorum." bunu, sesinde ne bir burukluk, ne bir �zlem, ne sitem, �ylesine
do�al, hem de ne�eli s�ylerdi ki, b�t�n s�m�kl�b�cekler g�z�me g�zel g�r�n�r,
bu evsiz barks�z, tek bavullu ya�ama imrenirdim. h�d�rellez geceleri, g�n
a�armadan, g�l fidanlar�n�n dibine tu�la ve ta�lardan yapt��� �� g�zl�
k���c�k evciklerin ta��d��� �zlemi anlayamazd�m. "Bu gece, g�l fidan�n�n
dibine ne koyarsan, bir y�l ge�meden kavu�ursun dile�ine," derken, sesinde
titre�en umut, �ocuk duyarl�l���ma eri�emezdi.

karde� evinden karde� evine g��erdi. kimin gereksinimi varsa, oraya...


kocas� iflas edip be� paras�z kalan, �ocuk do�uran, uzun k�t� bir hastal��a
tutulan ya da ba�ka bir derdi olan, acele telgrafla �a��r�rd� onu. "tent�rdiyot
gibidir o, kanayan her yaraya devad�r," derdi babam. ve art�k yaralar
tent�rdiyotla iyile�emeyecek kadar derinle�ti�inde, y�llar ge�ip de
tent�rdiyotun �z� u�up etkisizle�ti�inde, a��r bir y�k, unutulmu� ve an�msanmak
istenmeyen bir an� gibi, zorla, b�kk�nl�kla ta��nan bir y�k oldu.

gitme g�n� geldi�inde mektuplar yaz�l�p, tren bileti al�n�p, "beni �u g�n,
�u trenden al�n," telgraf� bir ba�ka karde�e �ekildi�inde, bir yandan bavulunu
haz�rlarken bir yandan da s�ylenirdi: "�ok kalmayacaks�n ki, b�kk�nl�k
vermeyesin."

evini s�rtlar giderdi. k���k, h�z�nl�, buhar ve is kokulu istasyonlardan


ve nedense hep ak�am vakitlerinde u�urlard�k onu. gidece�i saatin yakla�t���n�
sezdi�imde, beni bulamayacaklar� bir k�eye saklan�r, ellerimle kulaklar�m�
kapard�m. "Nereye kayboldu yine bu �ocuk. treni ka��raca��z..." trenler
ka�mazd�. Kompart�man�n penceresinden son kez el sallar, ipek mendiliyle
g�zlerini siler, kaybolurdu. ard�nda anlat�lmaz, dayan�lmaz bir bo�luk, �ocuk
y�re�imin ilk b�y�k ayr�l�k ac�lar�, sabun, g�l, �ebboy ve krem kar��m�
hafif, u�ucu, ama inat�� koku, odan�n oras�na buras�na da��lm� fistolu,
dantelli giysilerim, mahzun oyuncaklar, bah�eye ekti�i terelerin,
maydanozlar�n, ye�il so�an ve turplar�n o gittikten sonra aylarca salatalar�m�z�
s�sleyen tazeli�i, tuza bat�r�l�p yenen ye�il erikler, ekmek kabu�unu, annem
g�rmeden, bol �ekerli kahvelere bat�r�p yeme ka�ama��, �ok sevdi�i s�tl�
�ay�n bir t�rl� al�amad���m lezzeti ve kocaman bir sevgi, bir daha geli�ine
kadar yetebilecek g��te bir s�cakl�k kal�rd�.

(ben bu y�zden gece istasyonlar�nda yolcu ge�irmeyi hi� sevmem.)

durmadan diki� dikerdi dola�t��� karde� evlerinde. �n� �abuk yay�l�rd�.


k���k Anadolu kentlerinin memur ve zengin kar�lar� mevsimliklerini
diktirmek i�in onu beklerlerdi. "�clal han�m�n gustosu ba�kad�r. Ne olsa
�stanbul k�kenli."

geceleri, g�zlerinin alt� ��km� yorgun y�z�n� soluk ����n ayd�nlatt���


bitip t�kenmez diki�lere indirmi�, siyah jorjet kuma�lara ya da hareli
ipek taftalara simli karanfiller, tavus t�ylerinden �i�ekler, dantellerden
�akay�klar i�lerken, mal m�d�r�n�n kar�s�n�n, o�lunun d���n�nde giyece�i
tuvaleti, kaymakam�n han�m�n�n cumhuriyet balosunda kom�u �atlataca�� pul
ve payet i�li elbiseyi yeti�tirmeye �al��rken, aln�n�n ortas�nda derinle�en
iki �izgi, dudaklar�ndaki kas�lma, zaman�ndan �ok �nce akla�maya ba�layan
sa�lar�, sessiz yaln�zl���n�, g�steri�siz kederini, erken bast�ran yorgunlu�unu
haber verirdi.

annemin kabul g�nlerinde, evde yap�lm� kestane �ekerlemesi, ayva j�lesi ve


k�tlama �aylar ikram edilirken, teyzem, kendi yapt��� inan�lmaz lezzetteki
kurabiyeleri ve ��rekleri f�r�ndan ��karmaya gidince, arkas�ndan al�ak sesle
konu�urlard�:

"on parma��nda on marifet, zevkli, han�m kad�n, bir erke�i mutlu edecek her
�eyi var. ama ne �are insan kendi talihini kendisi yapam�yor!", "topu topu
k�rk g�n evli kalm�. Yirmisinde yokmu� o zaman. malum, medeni nikah yok daha.
adam mektep m�d�r� m�ym� neymi�! ne bilelim. tahsili var, mesle�i var,
efendi g�r�n�l�, yak��kl�, hem de memur. o zaman ben, olsun olsun be�
ya��nday�m. ablamla aram�zda 15 ya� vard�r. Yine de hayal meyal an�ms�yorum.
sand�klar dolusu �eyiz �imenle gelin edildi. biz o s�rada k�rklareli'nde
eni�temin yan�nday�z annemle. annem, k���kler s�ralar� gelmeden evlendiler,
en b�y�k evde kald�, diye dert ederdi hep. gitti diye memnun... evlili�inin
k�rk�nc� g�n�nde kap� �al�n�yor. kap�da gen� bir kad�n, yan�nda iki k���k
�ocuk. ablam buyur ediyor i�eri. me�er kad�n adam�n kar�s�ym�. �ki �ocu�uyla
b�rakm�, tayini ��k�nca izini kaybettirmi�. ablam, daha o g�n, adam i�ten
eve d�nmeden bir tek bavulunu al�p ��k�yor evden. ��k� o ��k�. �eyizini,
e�yas�n� bile toplam�yor."

teyzem, elinde bir tepsi taze ��rekle i�eri girince, b��akla kesilmi��esine
biten c�mlecikler: "bir emekli albay kom�umuz var. ��yle eli y�z� d�zg�n,
han�m kad�n birini ar�yordu..." ya da, "elbette b�t�n karde�ler kanat
germi�siniz, ama insan�n kendi yuvas� ba�ka olmaz m�?" Sonra annemin
de misafir odas�ndan ��kt��� bir an� kollay�p, kendi aralar�nda yava� sesle:
"elbette evlensin istemezler �ekerim. �lerine yar�yor..."

k�eye b�z�lm� onlar� dinlerken kat�la kat�la a�lamak gelirdi i�imden. bu


kad�nlar ne hakla teyzemi konu�uyorlar, ne hakla didikliyorlar onun
hayat�n�! Tam anlamazd�m, ama b�t�n s�ylenenlerde onu yaralayacak bir�eyler
oldu�unu sezerdim. odaya d�nd���nde, gider dizlerinin dibine ��melir, y�z�m�
ipek elbisesinin serin k�vr�mlar� aras�na g�mer, b�y�y�p de ona saray gibi
evler alaca��m g�nleri d�lerdim.

y�llar sonra bir g�n, "Sadece k�rk g�n evli kald���n do�ru mu teyze?" diye
sordu�umda, alayc� bir sesle, "k�rk g�n biraz tevat�r," demi�ti. "belki
alt� ay, belki de biraz fazla. y�l dolmam�t�, ama bunu an�ms�yorum."

"ya her �eyini, b�t�n �eyizini evde b�rak�p ��kt���n?"

"oras� do�ru. onca �v�r z�v�r� bir bavula doldurup g�t�recek halim yoktu ki!
ne yerim vard�, ne yurdum. karde� evlerine kendim zor s��arken, bir de onca
e�ya!.. sonra bar�mak i�in �ok �al�t�, arac�lar koydu. arac�larla, �eyizden
kalma �ar�aputun bir k�sm�n� da g�nderdi. da��tt�m hepsini. saklasam nerede
kullanacakt�m? Simli yatak �rt�lerini hangi yata��ma �rtecektim? dantel
perdeleri hangi odama asacakt�m?"

"niye bar�mad�n peki?"

h�z�nl�, d��nceli, uzaklardan gelen bir sesle:


"darg�n de�ildim ki!"

elinde o ezeli bavuluyla evden ��k��n�, sessiz ve m�thi� bir kararl�l�kla


istasyona gidi�ini, gece treninin kasvetli, bo� kompart�manlar�ndan birinde,
ba��n� koltu�a dayay�p, saatlerce g�z�n� k�rpmadan, k�m�ldamadan ve belki de
hi�bir �ey d��nmeden hayat�na koydu�u noktan�n yorgunlu�unu ya�ad���n�;
sabaha kar�� indi�i k���k istasyonda, faytoncunun, bu saatte tek ba��na
yolculuk eden ve kar��lamac�s� bile olmayan, mazbut giyimli bir gen� kad�n�
yad�rgayan bak�lar� aras�nda, d�nyadaki tek varl��� hardal rengi bavuluna
sar�lm�, karde�inin evinin kap�s�n� �ald���n�, evden ��kt���ndan beri ilk
kez o an, elini zile bast�rd���nda korktu�unu, �rperdi�ini, "�imdi ne olacak?"
sorusunu kendi kendine sordu�unu, bir an geri d�nmeyi bile d��nd���n�, o mu
anlatm�t�, ben mi yazm�t�m, bilmiyorum.

"hay�r, hi� pi�man olmad�m. Bir evim, kendi �ocuklar�m; bir erke�im olsun
isterdim gen�li�imde. sonra sizler do�dunuz. bir de�il, bir�ok evim,
bir�ok �ocu�um var benim."

var m�yd� ger�ekten?

"art�k b�kk�nl�k verdi," dediler son sordu�umda. "hep gitmek, ka�mak


istiyor. sa�l��� m�? hi� korkun olmas�n, hepimizi mezara yollar da ona bir
�ey olmaz. ne de sa�lamm� b�nyesi! b�t�n g�n bavul topluyor, bavul
yerle�tiriyor. g�t�r�n beni diye tutturuyor. nereye gitse, bir saate
kalmadan g�t�r�n beni, diye ba�l�yor. bir de seni say�kl�yor. o bana bakard�,
diyor. �yle uzakta ki ama ne gidilir ne g�r�l�r, diye hay�flan�yor..."

kula��mda o p�r�zs�z, sitemsiz ses: "�ok kalmayacaks�n ki b�kk�nl�k


vermeyesin." burnumda �ebboyla sabun kar��m� tan�d�k koku. haberini
�i�eklerden de�il de kimden alacakt�m! Beyaz kas�mpatlar� hafif�e kula��ma
f�s�ldad�klar�nda ve mor ebruli y�ld�zlar ba�lar�n� e�diklerinde hi� �a�mad�m.

evin �uras�nda buras�nda, pencere �nlerinde, heves edip dikilmi�, ama bir
t�rl� geli�emeyen bitkilerin, parmaklar� aras�nda nas�l ye�erip �i�eklendiklerini,
�i�eklerle al�ak ve sevgi dolu bir sesle konu�mas�n�, yapraklar�n� tek tek
ok�amas�n�, onlar� sevgiyle b�y�tmesini an�msad�m.

"�i�ekler sevgiyi anlar."

"kulaklar� yok ama teyze. seni duymuyorlar ki!"

"sadece kulakla duyulmaz, y�rekle de duyulur."

elini de�dirdi�i �eyler g�zelle�irdi. kuma�lar, gergef i�leri, bitkiler,


�i�ekler, yapt��� yemekler, bakt��� hayvanlar... parmaklar�nda sihir g�c�
oldu�una inan�rd�m. annem bile �a�ard�. "Sen gelince ne oluyor bu �i�eklere
bilmem ki abla. bir g�zelle�iyorlar, bir a��yorlar. sen gidince de k�s�yorlar
sanki.

al�akg�n�ll�, mahcup, g�l�mserdi.

sonbahar�n her y�l oldu�undan daha g�rkemli bir k�z�ll�kla patlad���, d�rt
bir yan�n renk renk �i�eklerle ve k�z�l sar� yapraklarla doldu�u bu ekim
g�n�nde; �l�m�n� �i�eklerden ��rendim. k���k g�lleri, ufac�k adac�klar�,
tropikal bah�eleri, seralar�, korular�, �e�it �e�it �i�ek bah�eleriyle kentin
ortas�nda bir vaha gibi uzanan b�y�k Park�n bir k�esinde, eflatun, sar�,
beyaz, pembe, turuncu, mor, k�rm�z�, mavi, renk renk kas�mpatlar� ve y�ld�zlardan
bir �i�ek labirentinde, renk ve h�z�n sarho�u bir kafayla yolumu bulmaya
�abalarken, beyaz kas�mpatlar�n�n ta� yapraklar�n�n �rperi�inden, mor
y�ld�zlar�n f�s�lt�s�ndan, camlar arkas�ndaki orkidelerin h�z�nl�, �ekingen
bak�lar�ndan anlad�m. �ocukluk an�lar�nda kalm� bah�elerde sevgiyle,
�zenle b�y�tt���n k�peler, han�melleri, yediveren g�lleri, pembe mavi
ortancalar �oktan solmu� da olsalar, h�d�rellez geceleri g�l fidanlar�n�n
dibine kurdu�un k���k evler �oktan y�k�lm�, eski bah�eler da��lm�, eski
t�rk�ler susmu� da olsa, bir ��nar yapra��n�n d�ne d�ne topra�a d���nden
topra��n �rperi�inden, anlad�m.

�i�ek labirentinin turuncu k�esine, y�ld�zlar�n aras�na sakland�m. Bir


tren ge�ti uzaklardan, d�d���n� duydum. bir faytonun ��ng�raklar� �almaya
ba�lad�, atlar�n nal sesleri yakla�t�. Bu kez telgrafs�z, habersiz geliyorsun
belki de. kesinlikle o eski bavul vard�r elinde. ve kesinlikle en g�zel
masallarla en s�sl� bebe elbiselerini getiriyorsundur.

�evremdeki �i�eklerin yapraklar�na usulca dokundum. parmaklar�m�n ucuyla


duydum sessiz t�rk�lerini. karanl���n yava� yava� indi�i �l�k yaz ak�amlar�nda,
bir pencerenin �n�nde, g�n�n son ��klar�ndan yararlanmaya �al�arak ba��n�
diki�ine e�mi� s�yledi�in o h�z�nl� eski t�rk�...

havada hafif bir �ebboy kokusu, bir g�l esintisi, saf ipek giysilerin serin
h��rt�s�; havada topra�� delip ��kan marul fidelerinin, taze so�anlar�n,
baharl� tere yapraklar�n�n, ek�i buruk �akal eriklerinin tazeli�i;
parma��nda, y�z�n� yine diki�ine e�di�in bir g�n, kuma�a damlay�veren bir
damla ya�tan yap�lm� bir inci y�z�k...

"neden a�l�yorsun teyzece�im?"

"a�lamak m�? Sen varken, k�z�m yan�mdayken, niye a�layacakm��m ben?"

"ama bak, diki�in �sland�."

"�lahi �ocuk! g�rm�yor musun? m�teahhit beyin han�m�n�n balo elbisesine


inciler i�liyorum."

k�t� kalpli devin kapatt��� kulede, a�lad�k�a g�zya�lar� inci olan g�zel
prensesin masal�...

ac�lar� masala, pi�manl�klar� �akaya, eziklikleri sabra, �zlemleri sevgiye


d�n�t�rmenin s�rlar�n� bilir miydin ger�ekten? iss�z ve karanl�k yollarda
tek ba��na s�ylenen bir t�rk� gibi ya�aman�n, �i�ekleri ok�ayarak ba�tan
��karman�n, ger�ekle hayal aras�ndaki keskin ve belirsiz �izgiyi a�abilmenin
b�y�l� anahtar�na sahip miydin?

�ocuklu�umun tren d�d�kleri, fayton ��ng�raklar�, gece garlar�, mutlu


kavu�malar�, �aresiz ayr�l�klar� d��nda, g�l fidanlar�n�n dibine kuruluveren
�� g�zl� evcikler, i�ine saklanan bir k���k k�rk par�as�, ucuza dikilen diki�lere
damlad���nda inciye d�n�en g�zya�lar�, elin de�ince havai fi�ekler gibi
patlayan saks� �i�ekleri d��nda, doksan y�l dur durak bilmeden, ba��n� koyup
dinlenece�in bir limana varmadan s�rm� bu uzun yolculu�un getirdi�i gitme,
ka�ma iste�i d��nda, i�imdeki bu ge� kalm� sevgi, bu kur�uni keder d��nda,
ger�ekten ya�ad�n m� sen?

b�R g�Ne�, b�R kar, sayiklamalari

mandalina bah�elerinin �zerinde bir g�ne�, bir kar. havada deniz, toprak,
�slak zeytin k�t��� kokusu. d�neme�li, dar, kaygan yolda ilerleyen
araban�n camlar�nda bu�u; i�inde s�ylenmemi� s�zlerin, ya�anmam� a�klar�n,
itiraf edilmemi� kopu�lar�n dayan�lmaz a��rl���... �n cama vuran -hay�r
vuran de�il konan- kelebek hafifli�indeki kar taneciklerine e�lik eden u�ucu
ve so�uk s�zc�kler...

"senin i�in bitmi�. sen art�k ya�lanm�s�n." sait faik hikayelerinden


nas�lsa an�msanm� bir c�mle. o kadar m�? Y�re�inde s�ylenmemi� s�zlerin
s�ylenece�i korkusu, ba��nda yol boyu i�ti�i konya��n duman�...

mandalina bah�eleri bitince kale g�r�n�r. Deniz kendini hemen ele vermez.
�nce bir mart� u�u�u, sonra bir s�tl� bulut, sonra g�ky�z� olur. mavi
beyaz ��rp�n�larla sonunda ortaya ��kt���nda, mandalina bah�eleri ve son
zeytinlikler de geride kalm�t�r art�k.

(hen�z, k�y� boyunca masmavi uzanan geni� asfali yol yoktu. denize inen
yama�lar, yel de�irmenli tepeler, mandalina bah�eleri ve zeytinlikler
ta�la�mam�t�.
�� avlulu, beyaz badanal� evler tek katl�, d�z daml�yd�. yazlar� kuruyan dere
yataklar�nda zakkumlar a�ar, sular pembe beyaz akard�. �spanya k�rlar�n�n,
Granada yama�lar�n�n, karl� da�lar� and�ran �i�e�e durmu� mandalina bah�elerini
g�rmemi�ti hen�z. ��lg�nl��a, inada, kendini yok etmeye d�n�m� bir tutkuyu
sonuna kadar ya�amaktan korkmayacak kadar da gen�ti.)

aylardan �ubat, y�llardan uzak bir y�l. Mandalina bah�elerinin,


zeytinliklerin, beyaz evlerin �zerine kar ya��yor. cama vurup eriyen kar
taneciklerinin ard�nda belli belirsiz bir g�ne� ����. �ndeki ince, �effaf
kad�n, bir eli direksiyonda, bir eliyle cam�n bu�usunu siliyor durmadan.
"g�ne� g�z�m� al�yor," diyor. oysa d�ar�da, mandalina ve zeytin a�a�lar�
�zerinde kar... adam, yass� k���k kanyak �i�esini ba��na dikiyor, bildik bir
t�rk� tutturuyor. -t�rk� s�yledi�ini hi� duymam�t�.- g�vdeleri ikili ��l�
s�ms�k� birbirine sar�lm� ihtiyar zeytin a�a�lar�, kardan �i�ekler a�an
mandalinalar, bir g�ne�, bir kar, bir g�ne�, bir kar...

araban�n arkas�nda bir �ingene hizmet�i. -ad� m�yd�, ba��na ili�tirdi�i


�i�ek miydi karanfil?-; elif inceli�inde bir k���k k�z, bir de, ara s�ra
an�msan�p hay�flan�lan bir yokluk, bir �nceki oyundan unutulup kalm� uyumsuz
bir dekor... "ben miydim? orada m�yd�m ger�ekten? ben o g�n� ya�ad�m m�?"

mandalina bah�eleri, yoku�lar, zeytinler, zakkumlar bitti�inde, yol kaleyi


solda b�rak�p denize ula�t���nda, denizin hemen kenar�nda sala� bir
kahve.

(hen�z k�y kahveleri turistik restoran olmam�t�. r�ht�mdaki bu tek kahvede


demli �aylar i�ilir, bal�k ve s�ngerden d�n�te, afyonlu �arap ve soka��n
i�indeki a��� d�kkan�ndan getirtilen ahtapotlu pilavlarla rak� �ekilirdi.)

"d�ar�da ya�mur ya�arken bira i�ip pi�pirik oynamay� severim." kad�n m�


adam m� s�ylemi�ti bu s�zleri? an�msam�yor. tepelerdeki lapa lapa kar,
incecik bir ya�mura d�n�m� denizin �zerinde. adam kahveciye sesleniyor:
"oyun ka��tlar�yla iki bira." sonra birden an�msam� gibi: "sen ne i�erdin?"

"ben o g�n orada m�yd�m ger�ekten? �ay demi�tim, oradayd�m demek."

kahveci, oyun ka��tlar�n� getirirken i�eri sesleniyor: "�ki bira, bir de


�ay! �ay ne�eli olsun!"

pi�pirik ka��tlar�, k�p�kl� biralar, tav�an kan� �ay. d�ar�da so�uk, ince,
kam�� gibi bir ya�mur. �st� mu�amba kapl� tahta masan�n �zerinde arzu...
adamla kad�n sevi�ir gibi iskambil oynuyorlar. o, ge�mi�te kalm� yumu�ac�k
bir h�z�n, havay� a��rla�t�ran y�pranm� bir nakarat, masan�n kenar�na
ili�mi�, tahta iskemlenin arkal���na as�lm� eski bir �anta, damlarla
valelerin uluorta, ��lg�n sevi�mesinin tan��� bir yabanc�...

k�pe�in sesini ilk duydu�unda, �nce �ocuk a�l�yor san�yor. annesinin bir
karo valesiyle ate�li sevi�mesini g�r�yor mu �ocuk? �ocu�u korumak gerek!
karanfilli �ingene �oktan yok olmu�. �ocuk d�ar�da ya�murun alt�nda yaln�z.
"sahibi ak�am�st� denize a��l�rken ard�ndan hep a�lar b�yle." kahvecinin sesi
kan�ksam�, ama sevecen.

kendini tela�la d�ar� at�yor. kararan denizin �zerinde kam�� gibi ya�mur
damlalar�. K�pek, r�ht�m�n kenar�nda durmu�, a��r a��r uzakla�an teknenin
ard�ndan suyu atlamak istercesine s��ray�p a�l�yor. ulumak de�il, ac�l� bir
k�pek havlamas� da de�il, g�zlerinde ya�lar var. ya�lar akacak yer bulamay�p
beyaz t�ylerine kar��yor.

(hen�z, k�peklerin r�ht�mdan uzakla�an teknelerin ard�ndan g�zya�lar�yla


a�layabildikleri, bal�k�� teknelerinin, kahvenin �n�ndeki iskeleden
ardlar�nda su izlerine kar�an k�pek g�zya�lar� b�rakarak ayr�ld�klar� masal
�ncesi g�nlerdi. yat liman� hen�z yap�lmam�t�. Memet'in pansiyonunda
geceli�i yatak ba��na 7,5 liraya kal�n�r, kahvede, memet'in "ay�" ad�na
nas�l hak kazand���, yata��n alt�na, alt�na saklanan h�rs�z�n a�z�ndan, a��k
sa��k bir hikaye gibi anlat�l�rd�. hen�z ye�ildi tepeler. s�ngere ��k�ld���nda,
s�n�rlar� a��p libya'ya varmadan dolu d�n�l�rd�. ve hen�z ac�lar, a�k ac�lar�,
tutkular bir g�n�l boyu, ge�mi� k�sac�kt�. Gelecek ya�anmam�t� daha.)

k�pek r�ht�mda hala a�l�yor. hava karard� kararacak. bira bardaklar�n�n ve


renk renk iskambil ka��tlar�n�n g�lgesindeki bu uzun, ate�li sevi�me daha ne
kadar s�recek?

sala� tahta masan�n k�pe�tesine dayanm�, r�ht�mda a�layan k�pek kadar


�aresiz, yaln�z, sevgi ve �zlem dolu...

islakt�; yap� yap� serindi hava. avluda ilk beyaz kardelenler, dallar�
�zerinde kurumu� sar� g�llere kar�m�t�: �� avlulu, ta� mutfakl�, beyaz
badanal� evlerden birinin, aynal� ceviz konsollu, pirin� karyolal� beyaz
odalar�ndan birinde, yata��n k�esine b�z�lm�, kan�yor, titriyor, yan�yor.

mandalina bah�elerinin �zerinde bir g�ne�, bir kar. uzak zeytinliklerde


g�vdeleri birbirine sar�lm� ya�l� zeytin a�a�lar�. R�ht�mda a�layan bir
k�pek ve evin avlusunda, alacakaranl�kta parlayan beyaz kardelenler. beyaz,
buzdan bir ay do�uyor kalenin arkas�ndan. �nce, �effaf kad�n iskambil ka��tlar�yla
sevi�mekten yorgun, i�erideki odada yat�yor. karanfilli �ingene ve �ocuk
�oktan uyumu� olmal�lar. adam�n, kora kesmi� s�cak mangal� i�eri odaya
ta��d���n� g�r�yor. ��yor, titriyor; alt�ndaki pirin� karyola sallan�p
g�c�rd�yor titredik�e. "sevi�irken nas�l ses ��kar�rsa t�pk� �yle..."
"��eride �ocuk var da," diyor adam �z�r dilercesine. mangal�n, keyifli
��t�rt�s�, bir de yumu�ac�k �effaf kad�nla adam�n usul usul f�s�lda�malar�
incecik kerpi� duvardan s�z�yor so�uk yata��na. "gelece�ini d��nmemi�tim.
demek anlamam�. Onu incitmeden... anlar, m�mk�n de�il, �ok duyarl�d�r,
bilirsin... yar�n hemen yola ��kal�m... ate�i var, hasta. �yile�irse
kendi gider zaten... mangal bile kar etmedi. nemli so�uk... ��yorum. sokul
bana. �ocuk? �ocuk uyudu. yorgunsun, ��m�s�n. Sokul bana..."

kocaman pirin� karyolan�n k�esine b�z�lm�, art�k ��m�yor. her yan�,


v�cudu, ba��, y�z�, g�zleri bile yan�yor. yar�n g�n a�ar�rken, kenti terk
eden ilk otob�sle gidecek. k�llenmi� mangal ate�lerinin tatl�, sinsi
s�cakl���nda kimse hissetmeyecek gitti�ini. bir k���k, kirli k�pek bile
a�lamayacak ard�ndan.

(art�k ne adam�n, ne ince �effaf kad�n�n, ne de y�llar �ncesinde b�rakt���


kendisinin y�z�n� an�msamad���nda, yaralar �oktan kapan�p her t�rl� kanama
durdu�unda -hani eski bir ameliyat izini arar arar da bulamazs�n�z bazan,
i�te �yle bir duygu- yeni k�y�lara var�p yeni a�klar, tutkular, yeni yollar,
umutlar, d�nyalar buldu�unda bile, ne zaman ��se, hep o geceyi an�msad�.
�kenceye g�t�r�ld��� ta� izbelerde, �slak zeminli, nemli h�crelerde, da�
kul�belerinde, ucuz otel odalar�nda, orta avrupa kentlerinin so�uk, nemli
sonbaharlar�nda, y�ksek ate�in habercisi titreme n�betleri s�ras�nda, bir
pirin� karyolan�n �slak �ar�aflar�n� an�msad�. ve d�ar�da, denize inen yama�larda,
g�ne�le kar�n tutkulu dans�n�...)

kaleye kar ya��yordu, sonra g�ne� a�t�. a�a��da, s�tl� gri bir duman
arkas�nda, kentin �irkin, kur�uni binalar�. Daha gerilerde bulutlar�n grili�i
aras�nda kaybolan g�kdelenler... bu kale, bu hitit mermerleri, bu ta�
kabartmalar, bu geyikli g�ne� kurslar�, Rodos ��valyelerinin kalelerinden,
anforalardan, d�z daml� beyaz evlerden, mandalina bah�elerinden ve zeytinliklerden
ne kadar uzak �imdi.

yanan y�z�n� so�uk mermerlere day�yor. adam, elini aln�na koyuyor yava��a.
"yan�yorsun, ate�in var." mermerler serin, sessiz ve g�venli. adam�n kuru,
ya�l� eli de �yle. yar� dalg�n say�klad��� �ocukluk ate�lerinde, aln�na �slak
so�uk bezler koyan babas�n�n elleri gibi: uzun, ince, kuru parmakl�, �il
lekeli ve sevecen.

(bir ba�ka yerde, bir ba�ka zaman, bir ba�ka adam elini aln�na koymam�t�.
yaln�zd�, tutkundu, ��lg�nd�. bir k�pek a�lamas�, ak�amc� kahvelerinde
unutulmu� bir uyku, so�uk bir pirin� karyolada s�rekli kanayan bir yarayd�.
Beyaz kire� badanal� duvara dayanm�, k�esine krepon ka��d�ndan g�ller
ili�tirilmi� bir ceviz konsol vard�. Ve uzakta, mandalina bah�eleri �zerinde
g�ne�le kar, tutkun, ate�li ve umutsuz sevi�iyorlard�.)

y�z�n� dayad��� sar� damarl� mermer par�as� Hititli bir kad�n�n -belki de
bir tanr��an�n- beyaz ete�i olmal�. "Bin y�llard�r hep b�yle yaln�z m�yd�m
ben? hep karlar�n, g�ne�lerin, mermerlerin, tun�lar�n, mandalina bah�elerinin,
saraylar�n, kalelerin ve tap�naklar�n labirentlerinde mi dola��yordum?"

yan�yor. mermerler ve adam�n esmer, kemikli eli serin. geyi�e binmi� bir
ana tanr��a heykeli �imdi. bozk�rlara do�ru d�rtnala uzakla��yor. arkada
serin bir r�zgar ve tozuyan karlar... kalenin, mermerlerin, heykellerin
�zerinde bir g�ne�, bir kar...

"hadi eve gidelim. korkma, evi kimse bilmiyor..."

ne polis, ne a��r silahl� askerler, ne ter�rist av�na ��km� ekipler, ne de


kar�n, kimse bulamaz yeni evi. be� bin y�l �ncesinde, bir hitit mezar�n�n
alt�nda...

adam susuyor. adam korkuyor. korkusu, yumu�ak, sevecen ve ya�l� bak�l�


koyun g�zlerinde; korkusu, bo�ukla�an sesinde, birden �s�n�veren ellerinde...

kalenin bur�lar�nda bir g�ne�, bir kar. hitit tanr��alar�n�n ta�lar�nda


so�uk, beyaz, �slak t�yler ve ��ktan ta�lar...

"eve gidelim. benimle yat!"

adam korkuyor. duraks�yor. korkmasa kendini kaleden a�a�� at�p ka�acak.


hitit heykelleriyle, mermer tanr��alarla, tun�tan geyiklerle, an�larla,
ayr� yollarla sevi�ilmez ki. ya da b�t�n bunlar i�in �ok yorgun, �ok ya�l�
art�k.

hen�z, geceyar�lar� evler bas�lmaya, tenha sokaklarda insanlar avlanmaya,


�afaklar s�kmeden dara�a�lar� kurulmaya ba�lamam�, ama adam biliyor. ne
kadar ka�mak isterse istesin, birazdan ate�ler i�inde yanan etine sar�laca��
bu sahte tanr��an�n, bir geceyar�s� mermer kabartmalardaki taht�ndan s�k�l�p
g�t�r�lece�ini, kaba kuvvetin ve �iddetin kar��s�nda k���c�k, korunmas�z,
yapayaln�z kalaca��n�, bir kadeh buzba�'�n ve anl�k kucakla�malar�n �tesinde,
yollar�n�n hi� birle�meyece�ini ve b�ylesinin �ok daha iyi oldu�unu biliyor
adam. sevgiyle, �efkatle bak�yor ona. "ne var bu ��lg�nl�kta beni �eken?
pe�inden kalelere t�rmand�ran, gizli evlere g�t�ren nedir?"

�imdi geyi�in s�rt�ndan inmi�, tanr��an�n mermer eteklerinden kopmu�, dev


g�ne� kursunun arkas�ndan g�l�ms�yor. y�z�n�n bir yan� ��k, bir yan� g�lge.
d�ar�da, kentin �st�nde bir g�ne�, bir kar...

kaleyi, hitit heykellerini, mermerleri, g�ne� kurslar�n�, salk�m salk�m


�z�m ve tanr��a kabartmalar�n�; geyikleri, karlar� ve g�ne�leri eve ta��yorlar.
lal rengi bir �arap kadehlerinde. kaleler, tanr��alar, mandalina bah�eleri,
g�ne� kurslar�, zeytinlikler, �i�demler kar alt�nda. yatmak, bir cinsel eylem,
bir kad�n erkek ili�kisi, bir tutku bile de�il; yaln�zl���, korkular�,
unutulmak istenen bir ge�mi�i ve bilinmeyen bir gelece�i yenmenin en saf, en
kusursuz bi�imi; ba�lang�c�n t�rk�s�, bir nokta ve bir sat�r ba��... Tutkulu,
arzulu, co�kulu de�il; �l�k sakin sularda y�zer gibi sevi�irken, uzakla�an
teknenin ard�ndan k�pe�in a�lay��n�, i� odadaki mangal�n onu �s�tmayan
keyifli ��t�rt�s�n�, bozk�rda delice ko�an bir geyi�in r�zgar�n� ve d�ar�da
ya�an kar�n sesini duyuyor.

akkavak pamuk�uklar� ya��yor kentin her yan�na. Ulu, �ok ulu kavaklardan
ya�an �l�k haziran karlar�n�n alt�nda, y�z�n� g��e vermi�, g�zleri kapal�,
�ylece duruyor. �i�eksiz, renksiz -nefti, sadece nefti- nemli, karanl�k
ormanlar, c�v�l c�v�l parklar, sihirli bah�eler ve nemli, kasvetli avlular,
sokaklar, k�e ba�lar�, a��k kalm� pencerelerin �n�ndeki masalar, beyaz,
�l�k bir kar tabakas�yla kaplan�yor. ��inde dingin, al��lm� bir h�z�n, "ben
bunu daha �nce ya�amam�t�m," duygusu.

(beriozkalar�n pamuklad��� geni� caddelerden ellerinde k�z�l bayraklarla


i��ilerin ge�ti�i, akkavak pamuk�uklar�n�n K�z�l Meydan'�n parke ta�lar�
aras�nda u�u�tu�u, dev binalar�n ve insan� ezen an�tlar�n sadece korku de�il
g�ven de verdi�i bu kabe kentte, her �ey donmu� sars�lmazl��� i�indeydi hen�z.
Bayraklar, y�ld�zlar, inan�lar yerlere d�memi�, umut yenilgiye, h�z�n ac�ya,
inan� inkara d�n�memi�ti. meta ve pazar, insan� tam teslim almam�t� daha.
kurulacak yeni d�nyan�n anahtarlar� avu�lar�ndayd�. Doludizgin bir ya�am�n
ortas�nda, h�z�n yakas�na ili�tiriverdi�i bir s�s; ge�mi�te kalm� a�klar,
an�lar, ac�lar, gizli k�elerde k�skan��a saklad��� k���k zenginliklerdi.)

bir ba�ka yerde, bir ba�ka zaman yine b�yle sakin, b�yle �l�k bir kar
ya��yordu. hi� orta�a� ya�amam� bir �lkenin bulutlar� t�rmalayan g�kdelenleri,
demirle�mi� k�pr�leri, ta�la�m� sokaklar� ve bunca zenginli�in yan�nda
al��lm� sefaletine inat, g�zelli�ini inatla koruyan bir kentindeki orta�a�
�atosunun �st�ne sakin, ince, adeta �l�k bir kar ya��yor. orta avrupa
tepelerinden,
y�zy�llar�n gerisinden par�a par�a s�k�l�p getirilmi�, kale bur�lar�ndan
dehlizlerine, hal�s�ndan sand���na, �arap mahzeninden silahhanesine
kadar eksiksiz yeniden kurulmu� bu �ato, iki ad�m �tedeki g�kdelenlere, sefil
zenci mahallelerine, nehirini, denizini, belli olmayan �u geni� kur�uni suya
ne kadar yabanc�ysa o da bu kente o kadar yabanc�.

aylardan �ubat, kar ya��yor. 92. sokaktaki yahudi otelinin 13. kat�ndaki
odan�n, ne kadar havaland�r�l�rsa havaland�r�ls�n bir t�rl� da��lmayan
a��r kokusu... g�ky�z�ne, temiz havaya, a�a�lara, ormanlara, sokaklara,
ufuklara de�il de karanl�k bir hava bo�lu�una a��lan tek penceresi...

d�ar�da, diz boyu de�il, adam boyu kar... havaalanlar� kar y�z�nden
kapanm�t�. evlerin kap�lar�, yollar, ta��tlar, her�ey, gece birden
bast�ran karla �rt�lm�t�. otelin 13. kat�ndaki karanl�k havas�z odada
kapan�p kalm�lard�. Oda s�cak, bo�ucu, yollar kapal�. ��inde sokaklara
��kma iste�i. burnunun ucunda, hint baharat�yla yanm� ya� ve nem kar��m�
dayan�lmaz bir koku. havaalanlar� hala kapal�, kent trafi�i hala fel�, otelin
kap�s� hala karlarla kapl�...

eskiden olsa konu�urlard�, sevi�irlerdi. �imdi susuyorlar. radyoda, saat


ba�� hava raporu. d�ar�da, ne bir tren d�d���, ne bir tramvay sesi, ne bir
araba g�c�rt�s�, ne soka��n u�ultusu, sadece aral�ks�z ya�an kar�n duyulmayan,
ama bilinen sesi...

otelin kap�s�ndaki karlar k�renip g�ky�z� masmavi g�r�nd���nde, diz boyu


karla kapl� sokaklar� d�e kalka a��p nehrin kenar�ndaki parka vard���nda,
beyaz masal a�a�lar�ndan t�y gibi, akkavak pamuk�uklar� gibi hafif kar
tanecikleri d��yor sa�lar�na.

(sincapla ilk o g�n tan�m�t�. K���c�k, ��m�, �a�k�n ve a� bir sincap...


paltosunun cebinin k�esinde kalm� yerf�st��� ve tuzlu badem k�r�nt�lar�...
yiyecek verece�ini anlay�nca omzuna s��ram�t�. Hudson nehri k�y�s�daki
a�a�lar�n mart�lar ve sincaplarla dolu oldu�u; sincaplar�n insanlar�n
omuzlar�nda, avu�lar�nda dola�t���; g�nbeg�n yitip giden bir sevginin
t�keni�inin, buruk bir �arap i�er gibi, h�z�nden zevk alarak ya�and��� g�nlerdi.
bir sevgi t�kenince yenisine ba�layacak, bir tutkudan bir ba�kas�na atlayacak
kadar gen�ti hen�z.)

bir sincap atl�yor omzuna: mucize! bu �rk�t�c�, ezici, ama ola�an�st�


g�zel yabanc� kentteki kar ku�atmas�n�n, sevgisizli�in, yaln�zl���n ortas�nda
bir sincap mucizesi... karlar eriyip de insanlar kenti yeniden doldurduklar�nda
ve beyaz dall� masal a�a�lar� s�radan kuru dallar�yla ortaya ��kt�klar�nda,
�ocuklar�n avu�lar�ndan f�nd�k yiyen bir s�r� sincab� g�r�yor. ��inde bir
aldat�lm�l�k duygusu; mucizenin sonu.

orta�a�s�z bir orta�a� �atosunun i�leri bombo�, g�rkemli ��valye z�rhlar�n�n


n�bet tuttu�u karanl�k dehlizlerinden ge�ip a��r demir kap�lar� a�t���nda,
g�k mavi, g�ne� de var, ama kar ya��yor. �atonun, asma k�pr�lerin, kale
bur�lar�n�n, g�kdelenlerin, zenci ve porto riko mahallelerinin, �in kentinin
�zerinde bir g�ne�, bir kar. y�z�n� g��e, utanga� g�ne�e do�ru kald�r�yor.
kar tanecikleri d��yor yanaklar�na. Bu kente, t�kenen eski bir sevgiye,
ehlile�mi� sincaplara, bir daha ya�amak istemedi�i bo�untulara veda ediyor.
yar�n, Okyanus'un �zerinde u�arken hepsi arkada kalacak. yar�n, gelecek
ba�layacak.

yar�n on y�l �ncede kalm�. Il�k bir haziran ��lesinde, beriozkalar�n


pamuk�uklar� sa�lar�na d�k�l�yor. bir karabasandan kan ter i�inde uyan�ld���nda
ya da do�umun en son an�nda duyulan g�zel gev�eme, sonsuz ferahl�k... "�yi
ki buraday�m, iyi ki her �ey on y�l �ncesinde, bir ba�ka d�nyada kalm�" duygusu...
bu kentte her �ey yerli yerinde, her �ey ger�ek, her �ey olmas� gerekti�i
gibi... mucizeler y�llar �nce ya�anm� ve t�kenmi�. alt�n yald�z kubbeli
bazilikalar�n, eski �ar saraylar�n�n, devrim tap�naklar�n�n, k�z�l
y�ld�zlar�n, bayraklar�n ve sokaklarda ellerinde bezden torbac�klar�yla dola�an
g���sleri madalyalar ve y�ld�zlarla dolu, ya�l�, �ok ya�l� insanlar�n
d��nda, her �ey kendi do�al ikliminde, kendi ger�ekli�i i�inde. g�ky�z�nde
bu�ulu bir g�ne�, sokaklarda ak�akavaklar�n haziran karlar�...

"kar ya�arken g�ne� a��nca g�kku�a�� ��kar m� anne?" �ocuk ulu kuzey
�amlar�n�n alt�nda, bembeyaz karlar�n ortas�nda durmu�, elinde acemice
tuttu�u kayak sopalar�, ba��nda k�rm�z� �rg� k�lah� ve k�laha isyan eden
bukleleriyle, donmu� fiyorda bakan yama�tan a�a�� kaymaya haz�rlan�yor.

(bir ba�ka yer, bir ba�ka zaman. bir ba�ka g�ne�, bir ba�ka kar. k���k,
incecik bir k�z �ocu�u vard�. Karanfilli bir �ingene, �effaf elli bir kad�n,
kollar� b��ak �izikleriyle dolu gen� bir adam, hep denizlere do�ru giden
bir otomobil. bir geceyar�s� mandalina bah�elerinin bitti�i yerde, u�urumun
tam kenar�nda, otomobilin bir tekerle�i bo�lukta, denize yuvarland�
yuvarlanacak... "�ocuk!.. �ocu�u indirin!" kaza m�; intihar m�? Ba��ran kim?

bir ba�ka kale, bir ba�ka kar. hi� do�mayacak bir �ocuk karn�nda. g�z�
ba�l� g�t�r�ld��� ta� bir dehlizde, karn� de�ilircesine bir ac�yla kendine
geldi�inde duydu�u �irkin, i�ren�, bo�uk ses: "bir de gebe miymi�, neymi�
orospu!" bacaklar�n�n aras�nda �l�k, ince bir s�z�, i�inde bo�luk ve utan�
duygusu.)

"kar ya�arken bazan g�ne� de a�ar o�lum. ama g�kku�a�� ��kar m�, hi�
bilmiyorum." ger�ekten bilmiyorum. �ocu�un resimli ansiklopedilerine bakmal�.

mandalina bah�eleri �zerine kar ya�arken g�kku�a�� yoktu. hitit mermerleri


�zerine ya�arken de... orta�a�s�z Orta�a� �atolar�na, demir parmakl�klar
ard�nda uzanan bozk�rlar�n �st�ne, alt�n yald�zl� kubbelere, g�lgesi mavi
sulara d�en incecik minarelerin �zerine kar ya�arken g�ne� parlad���nda,
g�kku�a�� ��kmam�t�. Ufukta, donmu� fiyordun ard�nda uzanan ye�il beyaz �am
orman�n�n �st�nde de g�kku�a�� yok.

adam karlar�n �st�nde o kadar sessiz y�r�yor ki, geldi�ini fark etmiyor
bile. �ocuk bir zafer ���l��� at�p kendini yama�tan a�a�� b�rak�yor.

"baba bak, g�ne�e do�ru kay�yorum!"

�am dallar� titriyor, kar tanecikleri d�k�l�yor y�z�ne, sa�lar�na.

bir yanl�l�k var. a�a��da parlayan g�ne� de�il, buz tutmu� fiyord. adam
kolunu omzuna doluyor. "�ocuk hakl�. G�ne� g�kte mi, fiyordun �st�nde
mi parl�yor, insan bilmese �a��racak."

y�z�n� g�ky�z�ne, so�u�u yenemeyen g�ne� ��nlar�na vermi�, g�zleri kapal�.


Yine de, g�ne�in yukar�da, da�lar�n doruklar�nda parlad���n�, buz tutmu�
fiyordun muhte�em bir sahtekar oldu�unu biliyor.

�ocuk, elinde kayaklar�, d�e kalka yoku�u t�rman�yor.

"�ay� demledim, konya��m�z da haz�r. Ate�i tutu�turdum, ev s�cak."

bacas�ndan t�ten duman�n k���c�k g�ndelik mutluluklar� haber verdi�i da�


evine do�ru, ��� birbirine dayan�p karlar� yara yara y�r�yorlar.
soluk solu�a kalm�, ayaklar�ndaki karlar� silkelemeye �al��yor. "benim
i�im bitmi� art�k. Ben art�k ya�lanm��m."

ufukta erken biten bir g�n�n son ��klar�. Havada kar...


oymali sandikta vurulan �Ocuk

20 may�s 1971

yumu�ak basamakl� kald�r�mlar�n ufak tefek ta�lar�n�n �st�nden atlaya


atlaya kaleye t�rman�r yoku�. �ki yakal� �ar��n�n bitti�i yerde, hani suyu
akmayan �e�me vard�r ya, tam orada, gecekondu mahallelerine do�ru �� koldan
uzan�r. Turistik kilimlerin renklerinin yoksul gelinlerin �eyiz d�lerine
kar�t��� d�kkanlarda, pembe atlas yorganlar, duman� gelmeyen s�sl�
nargilelerle, tespihlerle, tavlalarla i� i�e...

oymal� tahta sand�klar�n kapa��n� a�t�n m�, hafif bir ��r�k elma ve tahta
kepe�i kokusu. masal ku�lar�yla g�vercinlerin, lalelerle �akay�klar�n, asma
yapraklar�yla salk�mlar�n ve b�kl�mlerin i� i�e ge�ti�i, k�knar ve ceviz
d�nyas�.

bir ku� u�tu u�acak sand���n kapa��ndan. sarma��k g�llerinin aras�ndan


f�rlay�p kondu konacak avucumuza. "k�t� �eyler hep ba�kalar�n�n ba��na
gelir." nargilelerin, kilimlerin, boyal� be�iklerin ve g�ll� sand�klar�n
aras�ndan, ge�mi� on be� y�l�n ard�ndan sar� badanal� k�hne evlerin
numaralar�n� okuya okuya t�rman�yoruz yoku�u. elinde b�y�k bir ebe han�m
�antas�. Y�z�n solgun mu solgun.

-bir g�n mutlaka bir tahta sand�k almal�y�m.

-k�t� �eyler hep ba�kalar�n�n ba��na gelir san�r�z degil mi?

-bir saatte biter her �ey. sonra hi� olmam�, hi� ya�anmam� gibi.
biliyor musun, param olunca mutlaka bir oymal� sand�k alaca��m buradan. �u
g�vercinli olan�.

-sen daha �nce hi�?..

-�ki kez. �lkinde �ok korktum. b�t�n kad�nlar korkar. her �ey �abucak
olup bitti. m�thi� bir ferahlama duydum ard�ndan. �rperiyorum. ankara'da,
may�s g�nleri bazan b�yle �l�k ve nemli olur. sa�anak bo�and� bo�anacak.
ferahlama duymu� muydum ger�ekten? k�t� bir yalan m� yoksa bu da?

-darbe olmasayd�... Yani demek istiyorum ki, tutuklanma korkusu falan


olmasayd� da ald�racak m�yd�n?

-bilmiyorum. evet... hay�r... bilmiyorum.

�u sar� badanal� ev olmal�. Tahta sand�klar ku�lar�yla, �i�ekleriyle, elma,


re�ine, naftalin kokular�yla a�a��da kald�. Z�mr�t�anka ku�lar� tutsak olduklar�
tahtalardan kopup u�amad�lar. g�vercinler f�skiyelere kavu�amad�. Sarma��klar,
g�ller, laleler delemedi tahtalar�.

belki bu gece, belki yar�n, �afaktan �nceki koyu karanl�kta gelecekler.


haki elbiseleri, haki y�zleri, haki cipleri, tomsonlar�yla... ayak sesleri
ku�kulu uykular� han�erleyecek. uzun uzun �al�nan kap�lar, dip�ik sesleri,
silah �ak�rt�lar�... I��ks�z pencerelerden perde arkalar�ndan bakan, s�rg�l�
kap�lara kulaklar�n� dayayan kom�ular�n yaratt��� bencil yaln�zl�k. �nsan�n
kendisiyle, inan�lar�yla, namusuyla, t�m hayat�yla hesapla�ma an�. Kitaplar,
�ekmecelerdeki ka��tlar, hal�lar�n alt�, ��p tenekelerinin i�i. hi�bir �ey
aranmadan, hi�bir �ey bulunmadan didik didik edilen evler, hayatlar, an�lar;
k�skan�l�kla kendinize saklad���n�z, yaln�z sizin olmas�n� istedi�iniz her
�ey. eski bir a�k mektubu, bir kuru yaprak, �zerine geli�ig�zel notlar
al�nm� bir ka��t par�as�, kap�c�n�n getirdi�i al�veri� pusulas�, not
defteriniz, birka� hat�ra foto�raf�.

sizin olan, sakl�, g�zel, s�cak olan ne varsa hepsi, �imdi vatan hainleri
yakalamaya ��km� �u insanlar�n hazinesidir art�k. �nsan s�cakl���, sevgi,
duygu, inan�, umut, delil dosyalar�n�n so�uk karanl���n�n mal�d�r �oktan.
�zenle toplan�p b�y�t�lm� an�lar, dostluklar, sevgiler, yaz�lar, kitaplar,
sevdi�iniz, inand���n�z her �ey sorgu ve i�kence odalar�n�n so�uk karanl���nda
��kar kar��n�za. "�ocuk do�amaz, �ocuk do�mamal�, �ocuk kar�mamal� bu
insans�zl��a, bu cinayetlere!

1971 may�s� bitti bitecek. k�rk ikindiler ba�lad� ba�layacak. yaz


yakla��yor demektir.

-hadi bas zile.

-sen bas.

-en zor olan bu mu?

sar� badanal� evin a��r a��r a��lan kap�s�, a��rla�an bir h�z�nle
t�rmand���m�z tahta merdivenler. "biz buraya bir �ocuk �ld�rmeye mi gelmi�tik,
yoksa bir �ocuk ka��rmaya m� i�kence odalar�ndan, silahlar�n g�lgesinden,
geceyar�s� korkular�ndan?"

gazetelerin ak�am bask�lar�nda yeni tutuklama haberleri: "yaz�yor! on


ki�inin daha tutukland���n� yaz�yor; "��ilerin grevi b�rakt���n� yaz�yor!"
y�z�n alabildi�ine solgun. avucumda s�kt���m elin buz gibi. bebe�ini ald�ran
b�t�n kad�nlar�n yaln�zl���yla yaln�zs�n. biraz ileride, �urada, s�hhiye
dolmu�lar�. Bir g�n oymal� sand��� alabilirsin, �uradan dolmu�a y�kleyiveririm.
"yaz�yor, yaz�yor, yeni tutuklamalar� yaz�yor!"

-�yi ki ald�rd�k �ocu�u.

�l� bir ku�, sand���n oymalar�ndan yere d��yor. e�ilip avucuma al�yorum.
buz gibi.

20 a�ustos 1980

ne s�sl� nargileler, ne kilimler, ne de oymal� sand�klar�n ku�lar�...


hi�bir �ey de�i�memi� burada. ne ikide birde aya��m�za tak�lan ufak ta�lar,
ne suyu akmayan �e�me, ne de dolmu�lar...

zaman t�rmanamam� kaleye t�rmanan yoku�u. ya�am�m�z�n, an�lar�m�z�n,


�l�lerimizin �zerinden ge�mi� de, bu yoku�tan ge�ememi� on y�l. Tahta
sand�klar�n oymalar�na, kilimlerin atk�lar�na, tespih tanelerine s�k��p
kalm�. Boyal� be�iklere uzan�p derin bir uykuya dalm� burada zaman. on
y�l �nce, �u sar� boyal� evdeki kasap doktorun le�enine b�rakt���m�z �ocuk
nas�l ya�lanmad�ysa, nas�l de�i�mediyse ve nas�l varolmad�ysa, t�pk� �yle...

bir �ocuk, bunca �z�r z�v�r�n masal d�nyas�na dal�p gitmi� turistleri
�eki�tiriyor. on ya��nda kadar olmal�. Yoksa burada, kaleye t�rmanan bu yoku�ta,
zaman bu �ocuk mu? �u z�mr�t�anka ku�lu, �z�m salk�ml� oymal� sand��a art�k
hi� ilgi duymamak m� zaman? on y�l �nce istedi�imiz, sevdi�imiz her �eye
yabanc�la�mak m�? On y�l �nce korktu�umuz �eylerden korkmamak m�? Gazetelerin
de�i�en ba�l�klar� ve gazeteci �ocuklar�n de�i�meyen ba��r�lar� m� burada
zaman? "d�n de yedi ki�inin vuruldu�unu yaz�yor. anar�iyi yaz�yor. ter�ristleri
yaz�yor.!"

ko�arak iniyor yoku�u. taa kalenin oradan kopup gelen bir korku gibi...
ard�ndan kovalayanlar� g�rm�yorum. sonradan ��rendim �� el ate� edildi�ini.
sadece sol yan�mda bo�uk bir g�r�lt� duydum ben. kaleden ko�arak inen korku
�imdi tam �n�mde, ku�lu �z�ml� sand���n yan�nda uzanm� yat�yor.

on y�l �nce burada, bu yoku�ta b�rakt���m�z, �u yerde yatan gen� �l�


olmas�n! Hani kanlar� oymal� ku�un kanad�na bula�m� olan. kanlar� �z�m
salk�mlar�n�n aras�ndan, 1 may�s'larda g��s�ne ili�tirdi�i k�z�l karanfillerin
saplar�ndan s�z�len...

d�kkanlar�n �n�nde bir sessiz tela�, cankurtaran ���l�klar�, polis d�d�kleri.


�lk korku ge�ince canlanan kalabal�k. Ku�lu sand�kla gen� �l�n�n �evresinde
daralan �ember. "on y�l �nce bu �ocuk burada yatm�yordu. on y�l �nce do�mam�
bir �ocu�u �ld�rmeye gidiyorduk biz. oymal� sand�klara kan bula�mam�t� daha..."

�ki saat sonra doktordon ��kt���m�zda y�z�n sapsar�yd�, elin so�uktu.

"�yi ki ald�rd�n �ocu�u."

�imdi �urada, d�kkanla kald�r�m�n aras�nda, oymal� sand���n hemen �n�nde


yat�yor �ocuk. eli kald�r�m�n kenar�ndan a�a��ya sark�yor.

"�yi ki do�urmam�s�n �ocu�u. nas�l olsa b�yle �lecek olduktan sonra..."

oymal� sand�k -en g�zeli, en �zenlisi- orada tam �n�mde, �l�n�n hemen
yan�nda. �stelik ku� kanat ��rpa ��rpa neredeyse kopacak tahtalardan.
�u bir t�rl� ya�amayan ya�muru ya�d�rmak i�in bulutlar� gagas�yla delmeye
f�rlayacak. �stelik tahta karanfiller kan rengiyle k�zarm�. �stelik tam
istedi�im boyda, tam istedi�im gibi ��r�k elma kokulu...

"yaz�yor, d�n yine yedi ki�inin �ld�r�ld���n� yaz�yor. anar�istleri yaz�yor."

ke�ke do�ursayd�n �ocu�u. bunca gen� �l�ye inat, hayat� sona erdirenlere
inat, �u yoku�tan ge�meyen zamana inat, korkulu, ac�l� olaca��n� �imdiden
sezdi�imiz gelece�imize inat, ke�ke do�ursayd�n �ocu�u!

temmuz 1984, marburg

basamak basamak kald�r�mlara yay�lm� cafeler aras�ndan, ufak tefek ta�lar�


zorlaya zorlaya, orta�a� sokaklar�na sar�la sar�la Marburg kalesine
t�rman�r yoku�. ne tahta oymal� sand�klar, ne nargileler, ne kilimler, ne
ba��rarak gazete satan k���k �ocuklar, ne yerde yatan �l�, ne korku. zengin
vitrinli ma�azalar, d�nyan�n d�rt bir yan�ndan gelmi� t�m zenginlikler,
antikac�lar, donuk bir mutluluk, miskin bir g�venlik duygusu onun yerine.

�u k���c�k meydandan daha �nce de ge�tik miydi seninle? suyu akmayan, ta��
k�r�k �e�me de�il bu. ortas�nda g��e u�maya haz�rlanan bronz melekle, d�rt
bir yan�ndan bol bol akan sularla bizim �e�melerimize benzemeyen bir �e�me.
yine de ayn� yeri, ayn� an�, ayn� �eyi bir ba�ka hayatta ya�am�l�k duygusu...

-yoku�a dayanam�yorum art�k.

rengin u�uk, g��s�n inip kalk�yor. biz b�yle bir yoku�u, bir ba�ka yerde,
bir ba�ka zaman, hi� nefeslenmeden...

-on be� y�l �nce miydi?


-on d�rt.

-ya�lanm��z.

yoku�lar, kaleler, kentler, �e�meler ya�lanm�. Oymal� tahta sand�klar,


oymalardaki ku�lar, karanfiller ya�lanm�. �u gotik binalar, �u orta�a� �ar��lar�,
�u �arm�ha gerili �sa ya�lanm�. Ya�lanmayan, bir sar� badanal� evde doktor
le�enine b�rakt���m�z cenin, hay�r �ocuk, bir de oymal� sand�kta vurulan...
�urada uzanm� yat�yor i�te. hong-kong mal� ucuz elbiselerin alt�nda. y�z�
biraz daha sar�, teni biraz daha a��k renk. "eli kald�r�m�n kenar�ndan
sark�yordu. buz gibiydi."

-bunlar punk'lar. yeni hipi'ler yani.

sana anlatabilmek isterdim: ben o yoku�a on y�l sonra bir kez daha u�rad�m.
Kaleye t�rmanan yoku�a, k�rtaj oldu�un, hay�r, �ocu�u b�rakt���m�z evin
oraya... bir genci �ld�rd�ler o g�n. �te t�pk� b�yle yat�yordu o da. bu
ya�lardayd� tam. nedense anlatam�yorum. eline uzan�yorum. elin so�uk. o
g�n de b�yle so�uktu.

-yar�n m� d�n�yorsun t�rkiye'ye?

sessiz bir "evet."

yoku�un sonunday�z. �n�m�zde yemye�il park�yla Marburg kalesi. yar�n


gideceksin. geceyar�lar� yumruklanan kap�lar, cip kornalar�, hapisanelerin
nizamiye kap�lar�nda g�r� g�nleri kayna�mas�. "Yaz�yor, yaz�yor, �� idam
karar� daha yaz�yor. yurt d��ndaki vatan hainlerini yaz�yor."

b�t�n yoku�lar, kalelere, saraylara, �atolara m� a��l�r?

"k�t� �eyler hep ba�kalar�n�n ba��na m� gelir?"

-ke�ke do�ursayd�m diye d��nd���m oldu sonradan. hele kendimi �ok yaln�z
hissetti�im zamanlar. hele sen de gittikten sonra.

-yine de, ger�ek�i olunursa, "�yi ki do�urmad�n," demek gerek.

"ger�ek�i olunursa!" peki almanya'n�n ortas�ndaki bu yoku�un, bu kalenin,


�urada yere sere serpe uzanm� Punk'�n �u s�sl�, oymal�, boyal� Orta�a�
evinin, �u hong-kong mallar�n�n, �u ac�l� y�zl� �sa'lar�n ve yar�n ger�e�e
d�necek olan senin, bug�n burada �u kale duvarlar�n�n dibinde olu�umuzun ve
i�imizde ta��d���m�z bunca �l�n�n, bunca ac�n�n ger�ekle ne ilgisi var!

ger�ek oradayd�. On be� y�l �nceki o yoku�tayd�. Gelecekten korkuldu�u i�in


�ld�r�len, gelece�e g�vensizli�imizin kurban� olan do�mam� �ocuktayd� ger�ek.
ger�ek orada, kalenin dibindeki yoksul gecekondularda, kaleye t�rmanan yoku�un
g�r�lt�c� kalabal���nda, i�kence odalar�n�n so�uk bo�lu�unda, tutukevlerinin
duvarlar�n�n arkas�nda, fabrikalar�n paydos saatlerinde kalan �fkelerde;
yeni yeni filizlenen grevlerdeydi.

-ger�ek�i olunursa, d�nmem iyi.

k���k bir �ocuk marburg kalesinin park�nda a��r, ye�il bir sessizli�in
ortas�nda topa vura vura ko�uyor. topun �st�nde k�rm�z� �i�ek ve sar� �rdek
resimleri... k�rm�z� �i�ekler oymal� tahta sand�klar�n karanfillerine
kar��yor. sar� �rdekler masal ku�lar�na d�n��yor. b�t�n s�rg�n kentlerinin
b�t�n kalelerine t�rmanan yoku�lar samanpazar�'nda toplan�yor, ankara kalesine
y�r�yor, b�y�k bir g�mb�rt�yle, bembeyaz bir zaman ���� gibi d��yor �st�m�ze.

-bug�ne kadar sormam�t�m hi�. �ocuk kimdendi?

-do�mad�ktan sonra ne �nemi var.

y�z�nde ufac�k, g�l�msemeyle esef aras� bir bulut�uk: tahta sand�klar�n


ince oymalar�ndaki savruk bir b��ak izi gibi, ankara'n�n k�rkikindilerini
haber veren g�le� y�zl� bulutlar gibi...

esk� ev

be� on metre sonra, k�eyi d�ner d�nmez ��kacak �n�ne. cumbal�, mermer
merdivenli eski ah�ap ev... burnunda daha �imdiden pirzola, yan�k ya�,
g�lsuyu, hela, rutubet kar��m� o unutulmaz koku. kap�n�n sa� yan�ndaki,
al�ak s�rg�l� pencereyi hafif�e yukar� kald�r�p pencerenin hemen alt�ndaki
bo�lu�a saklanm� anahtar� alacak. "her zamanki gibi zor a��l�yor yine.
kilidi ya�lamal�. Bombo� geni� mermer giri�te �rpertici bir serinlik. "yine
duymad� kap�n�n a��ld���n�. bu evi her gece neden soymad�klar�na �a�mak gerek."
yukar� kata ��kan merdiven bo�lu�unda, k�eye y���lm� sand�k ve has�r
sepetlerde, abd�laziz efendimizin i� g�mle�inden bir par�a, �ahver han�mefendinin
gelinli�inin alt�n s�rma i�li dantelleri, y�rt�k bir acem �al�, renk renk
yap�na g�ller, has ipek bir bebek z�b�n�... "ah yavrum, ben ipekten ba�ka bir
�ey giydirmedim o�luma. b�t�n �ama��rlar�n� elde diktim.

parispuan�, s��andi�i. anan asker �ama��rlar�n� y�karken okunmu� sabunla


b�y� yapmasayd� sen �imdi prenses olacakt�n. Kand�rd�lar o�lumu. yoksa ne
m�s�r prensesleri, ne sarayl�lar..." �st kattaki odan�n duvar�nda, �atlam�,
yer yer d�k�lm� s�valara inat, alt�n yald�zl�, oymal� �er�eve i�inde ya�l�boya
bir orman yang�n� tablosu. hi� gelmeyecek t�ren g�nlerini beklerken
tozlanmas�nlar, renkleri atmas�n diye �stleri eski �ar�aflarla �rt�l� a��r
tak�mlar�n yan�ba��nda neredeyse ger�ek boyda bir foto�raf babaanne, s�rma
i�lemeli cepkenli, inan�lmaz incelikteki belinde g�m� fi�eklikli, yerlere
kadar inen a��r ipek etekli �erkez k�yafetiyle bir merdiven parmakl���na
dayanm�, sa� elinin i�aret parma��n� yana��na dayayarak poz vermi�, beline
kadar inen sa�lar� hafif bir r�zgara kap�lm�, muzip ve �apk�n g�l�ms�yor...
kula��nda h�r��n t�n�l� bir ses: "d�n gece yine sabaha kadar uyutmad�lar.
sabaha kadar kap�n�n �n�nde; uyan sunam uyan diye �ark� s�ylediler.

kulaklar�, yan�nda top patlasa duymazd� oysa. evlili�inin yedinci y�l�nda


kocas�n� kaybedip d�rt ya��ndaki o�luyla yapayaln�z kal�nca bir gecede sa��r
oldu derlerdi. k�ede konsolun �st�nde g�m� �er�eve i�inde iki foto�raf:
kocaman �rkek g�zl� k���c�k bir erkek �ocuk avucunda beyaz k���k bir ku�u
tutmu�, beline kadar uzun sa�l�, incecik belli anas�n�n eteklerine sokulmu�.
neredeyse, ka��p foto�raf�n arkas�na saklanacak. �teki foto�rafta yine ayn�
kad�n, hem�ire k�yafetinde, yaral� askerler aras�nda. "birinci d�nya
sava��nda Frans�z Hastanesinde g�n�ll� hem�irelik etmi�. d�man taraf�ndayd�
demek ki. saraya ba�l�l���ndan m�, yoksa insanc�ll���ndan m�? Asl�nda ne
kadar az tan�d�m onu. hi� tan�mad�m...

birka� ad�m daha at�nca k�eyi d�necek. ev hala oldu�u gibi duruyor
demi�lerdi. ne zaman, ka� y�l �nce? �evrede laz mimarisinin betebe �aheserleri
kat kat y�kseliyor. d�rt bir yan �ar�� olmu�. banka �ubeleri, �irket
b�rolar�, komisyoncular, pasajlar. evler nerede peki? �nsanlar nerede oturuyorlar?

surpik'le avadis'in evlerinin yerini tam an�msayam�yor. tam kar��da m�yd�,


yoksa k�eyi d�nmeden mi? ev y�ksekli�indeki bah�e duvar�, ard�nda serin,
rutubetli, bol solucanl�, nefti ye�il �ngiliz �imli toprak �zerinde, mor
menek�eleri, t�yl� kal�n yaprakl� maltaeriklerini, pembe re�el g�llerini,
t�m �ocukluk bah�elerinin esrar�n� saklard�. "Dedelerinin dedesi h�n�akm�.
Dedeleri ermeni tehciri s�ras�nda as�lm�. kad�n iki �ocu�uyla bir t�rk
ailenin evine saklan�p kurtulmu�." �zenle kaynat�l�p k���k boya kavanozlar�nda
arma�an edilen g�l re�eline kar�an bir �l�m tad�. �ocuklu�unun ilk as�lma,
dara�ac�, cellat kavram�...

bah�e tam �uradayd�. �imdi daha a��k an�ms�yor. tam kar�� k�edeydi. nas�l
an�msanmaz? bah�e duvar�n�n �n�ndeki kald�r�ma �izdikleri on iki haneli
sekse�i Surpik'ten daha �abuk ve aya�� bir kez bile yere de�meden bitiren
yoktu. ya��ndan �ok �nce geli�ip irile�mi� v�cuduyla, koca memelerini sallaya
sallaya tek aya�� �zerinde seker dururdu. "ben ne kadar beceriksizdim oysa.
daha ikinci hanede �izginin �st�ne basard�m." Kula��nda �ocuklardan y�kselen
siii ���l���. Niye si denirdi seksekte �izgiye bas�l�nca? bir an kafas� bu
s�zc��e tak�l�yor. bildi�i hi�bir dilde kar��l���n� bulam�yor.

evet, bah�e buradayd�. Ev arkada kal�rd� biraz. surpik ve avadis'le sokakta


oynamas�na izin verilirdi, ama evlerine g�nderilmezdi nedense. paskalya
geldi mi, sa� �rg�s� k�vr�ml� paskalya ��rekleri; noelde pamuktan k���k
kardan adamlarla ve pamuk karlarla s�sl� �am dallar� aras�nda hediyeler;
ramazan bayram�nda tatl�, kandillerde helva, kurbanda koyunun iyi taraf�ndan
bir par�a, a�ure ay�nda �st� nar taneli ve f�st�kl� bir �anak a�ure gidip
gelirdi kom�ular aras�nda. "rumu, ermenisi, t�rk�, yahudisi, hepsi de
makrik�y'�n yerlilerindendir. dostluklar�ndan ba�ka bir�eylerini g�rmedim
bunca y�ld�r."

ate�e verilmi�, yak�lm�, sokaklara at�lm�, par�alanm�, ya�malanm�


evler, e�yalar an�ms�yor birden. hangi kabus gecesiydi bu? belinden ipe ba�lanm�
zorla s�nnet edilmeye g�t�r�len delikanl� Avadis'in y�z�ndeki deh�eti, t�rk
kom�ulara s���nmaya �al�an kad�nlar�n korkusunu, kendi utanc�n� an�ms�yor.
"g�rd�m m� ben 6-7 eyl�lde bunlar�, yoksa kafamda m� yazd�m? Babam o g�n
olaylar� haber al�r almaz kolumdan s�r�klemi�ti beni. babaannemden �ok
kom�ular� merak etti�ini anlam�t�m. sokak, sava� meydan� gibiydi. k�ede bir
koltuk hala i�in i�in yan�yordu. yerlerde �aputlar, cam k�r�klar�, k�r�k
d�k�k e�yalar. kaybedenin kazanan�n belli olmad��� bir sava�tan sonra sava�
meydan�ndaki kanl�, korkun� sessizlik. ko�ar ad�mlarla ge�tik sokaklar�,
mermer merdivenleri bir hamlede ��kt�k. Bu kez babaanne, kap�n�n hemen
arkas�nda, giri�te duruyordu. aya��nda ezeli topuklu terlikleri, �st�nde
yerlere kadar inen kadife ropd�ambr� ve elinde eski maun masadan s�k�lm�,
neredeyse kendisi kadar bir sopa... parma��n� duda��na g�t�r�p sus i�areti
yapmas�ndan anlad�k. Sessizce ��kt�k pe�inden merdivenleri. ���nc� kat�n
selaml�k taraf�ndaki kullan�lmayan odaya saklanm�lard�. �nce surpik'e,
sonra annesine, sonra tasula teyzeye sar�ld�m. ben bir daha hi�
bu kadar utanmad�m hayat�mda. babam o gece, eve d�nd���m�zden birka� saat
sonra komaya girdi. beyin kanamas�... Hastaneye kald�rd�k, bir daha eve
d�nmedi.

ev kar�� k�edeydi. art�k ku�kusu yok. hemen yan�nda, agop'un kalfal�k


etti�i terzi d�kkan� vard�. Agop'un y�z� bol sivilceliydi, ellerinde a��k
yaraya d�n�m� egzamalar... sapsar�, bukle bukle sa�l�, g�zeller g�zeli
�ocuk y�ld�z sherly'nin filmlerinde giydi�i, arkas� godeli, yar�m kemerli,
duman mavisi �ocuk paltosunu, amerikan cikletinden ��kan artist resimlerinden
kopye edip agop dikmi�ti. "t�pk�s�n�n ayn�s� oldu bre �ocuk." sesinde �v�nme,
gurur, sevin�. sonra co�kusunu gemlemeye bile gerek g�rmeden, o her zamanki
al��lm� soru: "ha �imdi bir �ark� deyivereyim mi sana?
ha bir tane daha deyivereyim mi?" sesinin g�zel oldu�una inan�rd�. �ark�lar�n
sonu gelmezdi bir t�rl�.
terzi d�kkan� �urada; �u, duvarlar� yere kadar kur�un ve ��k ge�irmez
siyah camdan banka binas�n�n bir k�esinde olmal�. K���k bir duraksama,
g��s�nde bir ku� y�re�i ��rp�nt�s�; ikircimli bir karar... kap�y� itiyor.
bankan�n i�i kasvetli, sar� ��kl� ve serin. d�kkan sol �n k�edeydi.
�zerinde d�viz-kambiyo yazan, ciklet �i�neyen boyal� gen� memurenin ellerini
evirip �evirerek t�rnaklar�ndaki ojeleri g�zden ge�irdi�i masan�n durdu�u
k�ede. yerde rengarenk kuma� k�rp�nt�lar�. k�ede kafas�na siyah melon �apka
ge�irilmi� tahta bir manken. �t� masas�, biri ayakl� biri elle �evrilen iki
eski singer diki� makinesi. "sak�n yal�nayak gezmeyesin kuzum �ocuk. ��neler
vard�r, ayaklar�na batar." agop'un elleri yara i�inde. k�zg�n �t�, sarm�sak,
t�t�n kar��m� a��r bir koku. midesi bulan�yor, nefes alamayacak gibi.

"bir �ey mi arzu etmi�tiniz? hesap numaran�z l�tfen?.."

hesab� yok. ne burada ne de ba�ka hi�bir bankada. d�n kapatt� hepsini.


b�t�n i�lerini bitirdi.

"bir �ey arzu etmi�tim, evet: arkas� godeli, iki d��meyle tutturulmu� yar�m
kemerli, s�tl� mavi havac� rengi sherly paltosu..." masan�n �zerindeki ellere
bak�yor. �nce, bak�ml�, sa�l�kl�, g�zel eller. agop'unkiler yara i�indeydi.
"bu ellerle nas�l kar� ok�ars�n, neymi� be kuzum bu dert," diye hay�flanan,
sonra hi� bitmeyen bir t�rk�ye ba�layan k�r�k d�k�k ses.

"hay�r, bir�ey istemedim. ��yle bir bakm�t�m, ��k�yordum." ard�nda ku�ku,


�a�k�nl�k, g�vensizlik kar��m� bir titre�im...

k�eyi d�n�p, soka�a sap�nca evi g�recek. "ev" denmezdi. "m�cevher gibi
bir konak yavrusuydu. galip pa�a �zene bezene yapt�rm�t�. G�ztepe'deki
k�k gelinlere damatlara yetmez olunca, teyze k�zlar�, amca o�ullar� oraya
buraya da��ld�lar. kocas� Selanik'te �l�p yetimiyle yaln�z kal�nca, melek de
kona�a s���nd� �nce. b�y�k evde ortak ya�ama dayanamayacak kadar h�r��nd�.
Belki gen� ya�ta dul kald���ndan, belki kula�� duymad���ndan... pa�a
efendi makrik�y'deki evi ona yapt�rd�. hem oturur, hem de irat olur diye..."

o hi� de�i�meyen, hi� ya�lanmayan, zaman�n hep ayn� noktas�nda duran


k���c�k, yapayaln�z, s�sl�, garip kad�n�, oda oda, b�l�m b�l�m kiraya
verilen ah�ap evin merdivenlerinde an�ms�yor hep. topuklu, siyah rugan
terlikleri ve yerleri s�p�ren etekleriyle durmadan inip ��kard� merdivenleri.
k���k siyah fino k�pe�i, k�rm�z� dili bir kar� d�ar�da, ard� s�ra ko�turur
dururdu. "evde de k�pek bak�l�r m�ym�! m�sl�man evinde, ne al��lmad�k �ey.
�u melek, dedikleri kadar deli ger�ekten." b�y�k hala, dedikodu yapaca��
zaman b�sb�t�n �atlakla�an sesiyle b�yle derdi. uzaktan, taa abd�laziz'in
hareminden gelme bir h�s�ml�klar� da vard�, ama gelinden ho�lanmazd�.

"deminden beri kafama tak�lan� buldum sonunda." ��inde bir rahatlama.


"k�pe�in ad� Tango'ydu. nas�l da unutmu�um." mevsime g�re, ipekten, �uhadan,
y�n �rg�den renk renk elbiseleri, ayaklar�n� ve kuyru�unu silmek i�in beyaz
patiska elbezisi vard�. "Elbezi de�il ayak bezi bu babaanne, tango'nun eli
yok ki..." babaanne, rast�k s�rme �ekilmi� g�zleri, fistolu bluzlar�, tepeye
toplad��� sa�lar�na ili�tirilmi� elmasl� sa� tokas�yla evin i�inde bir odadan
�tekine durmaks�z�n gezinirken, onun bir anl�k yoklu�unda sihirli odalardan
birine dal�p bir su�lu tela��yla sand�klar�, sepetleri acele kar�t�rmaya
�al��rken tango sinirlenir, i�killenirdi.

"sus tango, h�rlama. h�rs�z de�ilim ben. bir �ey yapm�yorum. bebek evim
i�in birka� porselen fincan, bebe�ime elbise dikmek i�in birka� par�a dantel
gerekli; hepsi o kadar. �stelik ne kadar havlasan i�itmez, biliyorsun!"
her on be�te bir, pazar sabahlar� hi� sektirmeden sirkeci'den kalkan
banliy� trenine binilirdi. yine babaanne g�n�... ��ini s�k�nt� kaplar, y�re�i
darac�k bir kafese s�k�m� gibi olurdu. ne masallardaki i� i�e a��lan k�rk
oday� an�msatan hazinelerle dolu gizemli odalar�n b�y�s�, ne �zenle haz�rlanm�;
g�nlerce �nceden pi�irilip kotar�lm�, hepsinde o ayn� garip koku olan tatl�lar,
yemekler, ne eline tutu�turulacak ortas� delik iki bu�uk kuru�, ne tango'yu
ok�ama -hatta bazan y�kama- izni, ne saray ve �ehzade masallar�, ne de kom�u
�ocuklar�yla oynanacak oyunlar�n hayali; i�inin s�k�nt�s�n� da��tamazd�.
Ak�am�st�, elinde ganimet dolu k���k �antas�yla trenin me�in koltuklar�na
yasland���nda b�y�k bir ferahlama duyard�.

"onu hi� sevmedim ben. ger�ekte hi� tan�mad�m. �ocuktum. sevmek i�in
tan�mak, anlamak gerekti�ini bilmiyordum. o koca evdeki yaln�zl���n
kendi tercihi oldu�una inand�rm�t�k kendimizi."

"annem tuhaft�r, bizimle oturmaz," derdi babam. t�pk� on sekizinde evden


��kt�ktan sonra, ba�dat'tan olsun, basra'dan olsun, her on be� g�nde bir,
kirli �ama��rlar�n� �zel torbalarda y�kanmak i�in annesine g�nderdi�i gibi,
her on be� g�nde bir hi� sektirmeden onu g�rmeye giderdi.

nas�l da hi� d��nmemi�ti bug�ne kadar! gelinine d�manl��a varan


sevisizli�i ve asker �ama��rlar�n� y�karken okunmu� sabunla b�y� yapma
hikayesinin ili�kisi tam da bu noktadayd� i�te. soka��n ortas�nda kendi
bulu�una kendi �a�arak g�l�msedi. y�llar y�l�, her on be� g�nde bir gelen o
kirli �ama��r torbas�, kad�n�n yaln�zl��� i�indeki tek tutanak, hep uzaklarda,
hep pek �nemli i�lerde olan o�luyla aras�ndaki tek ba�, sevginin, duygunun
kirli �ama��rlarda ya�anan ak�l almaz bir bi�imiydi.

sonra, -�ama��rc� kad�nlar sabunlarla b�y� yap�p o�lunu ka��rd�ktan sonra-


bu son ba� da kopmu�, o�ul elden gitmi�ti. "nas�l da d��nemedim bug�ne kadar!"

kad�n�n, "o�lum," derkenki y�rek par�alay�c�, dayan�lmaz ses tonunu


hat�rlad�. birinci hecedeki m�thi�, derin vurgu. �nler gibi, yard�ma �a��r�r
gibi, b�t�n hayat�n�, b�t�n umudunu, y�re�ini, ya�am�n t�m anlam�n� o tek
heceye s��d�rmak ister gibi... "bir k�lbast� daha yesene o�lum, seversin. sana
lion ma�azas�ndan i� donlar� ald�m o�lum, sevdi�in gibi uzun pa�al�, keten.
�imdi elalem o k�sac�k tulumbac� i�i �ama��rlar� giyiyor. sen giymezsin
bilirim o�lum. sen basra'da esirken bile, evropa'da ul�musiyasiye tahsil
ederken bile i� �ama��rlar�n� torba i�inde bana g�nderirdin y�kanmaya. o
kadar titizsindir. ba�kalar�na y�katmazd�n, elin yapt���n� be�enmezdin. �imdi
sana da bir�eyler olmu� o�lum, de�i�mi�sin." ya da "ahvali siyasiye ne alemde
o�lum? alamanya toparlayabilecek mi kendini? o g�kg�zl�n�n halefi kavuruyor
memleketi. kom�ular�n hepisi varl�k vergisi kurban�. Sen anlars�n o�lum, o
bomba ellerinde diye �imdi de amerikan tulumbac�lar� m� haraca kesecek bu
d�nyay�?

birazdan, soka�a sapar sapmaz kar��s�na ��kacak ev.

giri�teki mermer merdivenler yaz g�nleri g�ne� �ekilirken y�kan�r, g�zel


bir serinlik duygusu olur. rum madamlar, siyah elbiseleriyle mermer
basamaklara oturup bitip t�kenmeyen bembeyaz danteller �rerler. ne �ok yas
tutarlar rum kad�nlar�. siyah giysileri ve siyah dantel ba��rt�leri ne kadar
yak��r beyaz dantellerine. ermeniler daha �i�man, daha halk, daha do�uludur.
ak�am�st� oldu mu, ermeni evlerinde meze tela�� ba�lar. midye tava ve bal�k
kokular� rak�lar�n anason kokusuna, bol dereotlu enginarlar�n tad� topiklerin
tad�na kar��r. bir ba�ka huzurlu, bir ba�ka g�zel olur haziran ak�amlar�.
Erken bast�ran s�caklarla birlikte, soka��n t�m ahalisi, kap� �nlerine at�lan
portatif iskemlelerde ya da e�iklere yay�lan nak�l� minderlerde i�erler
ak�am kahvelerini. serin, lo�, yaseminli arka avlular soka��n d�rt dilli,
d�rt dinli s�cac�k dostlu�una yenilir.

yine haziran. ortal�k s�cak, yap� yap�. C�v�l c�v�l de�il v�c�k v�c�k bir
kalabal�k. �ki s�ral� y�ksek apartmanlar�n g�lgesi d��yor �zerine. miras��lar
kat kar��l��� m�teahhite verip yapt�rm� olmal�lar. surpik'le avadis miydi
miras��lar? tasula teyze miydi, agop mu, marika m�, Naciye abla m�, Yosif
amca m�yd� miras��? �o�u kirac�yd� onlar�n. Kimbilir kimlerindi o g�zel ah�ap
ya da kagir evler!

"�imdiki insanlar m� dedin! s�pr�nt� han�m s�pr�nt�. Nerede o eski han�mefendiler,


beyefendiler! k�t� zamanlar bunlar. k�yamet yakla��yor..."

ufac�k ya�l� kad�n s�ylene s�ylene dola��yor b�y�k ah�ap evin i�inde:

"tarumar edenlerin haneleri tarumar olsun! ayaklar ba� oldu. k�t� bir d�nya
bu. rahmetli �ahver han�m�n d���n�nde �� y�z a� doyurulmu�tu d���n evinin
kap�s�nda.
hi� unutmam valide sultan d�rr�ehvar'a gebeydi. herkesi �il yavrusu gibi
da��tt�lar bir yana. vahdettin efendimizin vatan hainligi hepten tevat�r.
Babana sor istersen. hep o g�k g�zl�n�n i�leri. enver saraya damat oldu diye
h�rs�ndan �atlayacakt�."

"�u kalabal��� sevmiyorurn. sevmemek de laf m�, korkuyorum. ben de


babaannem gibi hi� kimseleri, hi�bir �eyi be�enmez oldum. ya�land�m art�k
demek ki. �u kat kat sefertas� gibi apartmanlar neredeyse �st�me y�k�lacak.
haziran ay�nda sokaklar manolya, yasemin, g�l de�il, egzoz gaz�, la��m
ve ter kokuyor. neyse ki hemen yan�ba��nday�m evin. birka� ad�m daha att�m m�
mermer merdivenlerin serinli�ine, maltaerikleriyle manolyalar�n g�lgeli
s�k�netine kavu�urum..."

kap� itsen a��l�rd�. b�t�n semt bilirdi melek han�m�n anahtar�n�n nerede
oldu�unu. yine de, adet yerini bulsun diye bir anahtar vard� i�te. kap�
tokma�� pirin�tendi, aslan ba�l�yd�.

�� basamak mermer merdiveni ��k�p kap�y� yava��a a��yor. rutubet, pirzola,


yanm� ya�, g�lsuyu kar��m� o tan�d�k koku... tahta d�emeler y�r�d�k�e
g�c�rd�yor. kap�dan girer girmez soldaki cumbal� odada divanlar yine her
zamanki gibi, etekleri dantelal�, beyaz keten �rt�l�. K�e yast�klar� mavi
atlas �zerine i�lenmi� renk renk tavus ku�lu. b�y�k pirin� mangal iyice
k�llenmi�, ama tam s�nmemi�. "ate�i canland�rmak gerek." k�llerin �zerine
elini uzat�yor. hala kestane k�zleyecek kadar s�cak. boru bir at �zerinde
filinta gibi gencecik fesli s�vari duvarda g�l�ms�yor. mahzun bak�l� k���c�k
bir erkek �ocuk avucunda beyaz bir ku� tutuyor. �ok uzun sa�l�, �ok ince
belli, bir gen� kad�n, g�zleri koyu s�rmeli, elini �aka��na dayam� bir�eyler
d��n�yor. k�ede duran masan�n �zerinde �i�eklerle ku�lar�n birbirine
sar�ld��� ipek bir �al. ortadaki ayakl� meyve taba��nda �vez, mu�mula, ayva
ve ye�il limonlar. mavi �ini soban�n yan�nda birka� kuru dal, birka� k�t�k.
cumbal� beyaz odadan yava��a ��k�yor. tahta kap� g�c�rd�yor ard�ndan. a�a��
iniyor. mutfak bo�, binlerce y�ld�r u�ranmam��as�na tozlu, metruk. �r�mcek
-a�lar�n�n kat kat gerildi�i bir k�ede tango'nun bo� yemek kab�. Pembe,
ebruli re�el g�lleriyle bayg�n kokulu han�mellerinin kucakla�t��� k���k arka
bah�eye ��k�yor. g�llerin alt�nda evcilik oyunlar�nda kurulmu� k���c�k bebek
evleri. ba��n�n �st�nde kom�u bah�elerin g�ne�e ge�it vermeyen okalipt�sleri,
manolyalar�, maltaerikleri. omzunun �st�nden sarkan bir sar� ponpon g�l�.
burnunda yasemin ve feslegen kokusu. havada inan�lmaz bir sessizlik.
kulaklar� top patlatsan duymayan kad�n�n �ss�zl���...
�kinci kattan piyano sesi geliyor. bug�ne kadar hi� duymad��� alabildi�ine
h�z�nl� bir hava. ko�arak t�rman�yor merdivenleri. ard�nda, g�r�nmeyen k���k
bir fino k�pe�inin yumu�ac�k ayak sesleri, ne�eli kuyruk sallay��.

�kinci kattaki odada k���k k�z ba��n� hafif�e tu�lara e�mi�, taburenin
�st�ne t�nemi�, �ne arkaya hafif hafif sallanarak parmaklar�n� tu�lar�n �st�nde
gezdiriyor. yandan d��meli siyah rugan ayakkab�lar�, beyaz �oraplar�, kat kat
dantelli etekleri, kocaman tafta kurdelas�yla, jorj papajorj m�h�rl�
notalar�n kapaklar�ndan ��k�p oturmu� piyanonun ba��na.

alt�n yald�zl� �er�evenin i�indeki orman yang�n�n�n �evreye yay�lmaya


ba�lad���n�, piyanoya do�ru ilerledi�ini, oday� k�z�l bir ����n kaplad���n�
k���k k�z fark etmiyor. "kurtarmal�y�m onu. alevlerin yutmas�na izin
vermemeliyim." piyanoya do�ru at�l�yor. �ocu�u kollar�na al�yor. kuca�� bo�;
elinde kelebek gibi baglanm� tafta kurdela olmasa hayal g�rd���n� sanacak.

bir sand���n kapa�� a��l�yor merdiven bo�lu�unda. dantelli, fistolu, beyaz


i�li, sak�z gibi keten yatak tak�mlar� lavanta �i�e�i kokular�yla birlikte
d�ar� ta��yor.

"��eride pirin� karyola, hem geni�, hem rahatt�r o�lum. sen �ocu�u al da
oraya ge�. eskiden de geldi�inde hep orada yatard�n. D�ekleri yeni att�rd�m,
tak�mlar� kolalatt�m."

pirin� karyolan�n �st�nde beyaz pike �rt�. �ar�aflar so�uk, nemli,


neredeyse �slak. uzun sa�l�, k���k, ince kad�n, karyolan�n k�esine b�z�lm�
yat�yor. sa�lar� yast���n �st�ne da��lm� olmasa ve yata��n �rt�s�n� a�masa,
neredeyse g�remeyecek. o kadar ufak tefek... ne k���k k�z�n piyanosunun sesi,
ne kap�n�n �n�nde sabaha kadar �ark� s�yleyen bilinmeyen hayranlar, ne ah�ap
merdivenlerin g�c�rt�s�, ne k�pe�in ac�l� k�s�k havlamalar�, hi�bir �ey
uyand�ramam� onu. y�llard�r b�yle uyuyor olmal� bu yatakta. bir ninni miydi
yoksa k���k k�z�n piyanoda �ald��� par�a? yata��n �rt�s�n� usulca �rt�yor.
odaya d�n�yor yeniden. raflar, kitapl�klar, �ekmeceler bo�alm�. Mumdan yap�lm�
�akay�klar ve japong�lleri solmu�. eflatun bir �akay���n tozlar�n� silkeliyor.
bir ba�ka k���k k�z iniyor �st kat�n merdivenlerinden. ba��nda beyaz
inci�i�eklerinden bir gelin tac�, ard�nda, eski tahta merdivenlerin �st�nde,
�ahver han�mefendinin gelinli�inin yirmi metre dantel kuyruklu duva��
s�r�n�yor. babaannenin topuklu rugan terliklerini giymi� aya��na. �aka��nda,
tam �ahdamar�n att��� yerde bir yara kan�yor. "terliklerimi giyme, bellerini
k�racaks�n." Ne kadar da yak�ndan geliyor ses. arkas�n� d�n�p bak�yor,
kimseler yok. gelin ta�l�, uzun duvakl� k���k k�zla g�z g�ze geliyorlar.
kendilerini birbirlerinin y�z aynas�nda seyrederek �ylece, k�m�ldamadan
duruyorlar kar�� kar��ya. K���k k�z�n �aka��ndaki yara durmadan kan�yor.
"�u aynadan ge�ip zaman t�nelini a�sam, belki ona eri�ebilirim, belki
sarabilirim yaras�n�." gelin tac�n�n beyaz inci�i�ekleri kan k�rm�z�s�na
boyan�yor.

a�a��da bir kap� g�c�rd�yor, bir esinti dola��yor evi boydan boya. k���k
k�z, �aka��ndan akan kan�n yava� yava� yay�ld��� beyaz duva�� s�r�ye s�r�ye
merdivenleri ��k�p kayboluyor.

anayolun kenar�nda, �irkin ve iddial� banka binas�n�n �n�nde karars�z


duruyor hala. birka� ad�m daha atmaya cesaret edebilecek mi? soka�a
girebilecek, evi bulabilecek mi?

"o kadar �ok zaman ge�ti ki aradan, unutmu� olmal�y�m. bu sokak olamaz.
uzaktan deniz sesi ve yosun kokusu gelirdi. ulu a�a�lar, manolyalar, yaseminler,
yediveren g�ll� bah�eler vard�. Ufak tefek, cilal� kald�r�m d�eliydi yer.
sakin ve serindi. buras� kesinlikle de�il. belki semtte, belki caddede,
belki sokakta yan�ld�m. soka�� mutlaka bulmal�y�m. agop, pembe krepd�in
elbisemi bitirmi�tir, gidip almal�y�m. surpik'lere u�ray�p sekse�e ne zaman
��kaca��n� sormal�y�m. kar�� evin zemin kat�ndaki veremli g��men kad�na
babaannemin pi�irdi�i kemik �orbas�n� g�t�rmeliyim. (dikkat et ama sak�n
kendini �pt�rme.) tasula teyze paskalya ��reklerini f�r�ndan alm�t�r.
mayal�, mis gibi kokulu. yosif amcan�n, �ocuklar� i�neli f���ya att���na
hi� inanmad�m ben, gidip rebeka'n�n bebekleriyle oynayal�y�m."

bir yara, ge�mi�te de�il gelecekte ac�yor �aka��nda. buras� de�il, art�k
kesinlikle biliyor. belki bir sonraki sokak, belki bir ba�ka k�eba��.
Bir ba�ka semt, bir ba�ka kent belki. arayacak...

k�eyi d�n�p soka�a girmiyor. ko�ar ad�mlarla uzakla��yor k�eba��ndan.

brandenburg kapisinda �L�M

(berlin, 4 ekim 1990) �ki almanya'n�n birle�mesinin resmen ilan�n�


izleyen ��lg�n g�steri ue e�lenceler s�ras�nda kalp durmas�ndan �ld���
san�lan 50 ya�lar�nda bir erkek cesedi, d�n sabah�n erken saatlerinde �evreyi
temizlemeye gelen ��p�� ekipleri taraf�ndan bulundu. cesedin �zerinden hi�bir
kimlik ve zati e�ya ��kmamas�ndan ku�kulanan cinayet masas�n�n olaya el
koydu�u; birle�me ve �zg�rl�k gecesinin bu ilk kurban�n�n kimli�ini
ve �l�m nedenini belirlemeye �al�t��� bildiriliyor. �zerinde kahverengi
nefti kareli spor ceket, kahverengi y�n kazak bulunan, uzun boylu, kumral,
45-50 ya�lar�ndaki erke�in, ba�ka bir yerde �ld�r�ld�kten sonra cesedinin
brandenburg kap�s�n�n hemen alt�na, ��p��ler taraf�ndan g�r�ld��� noktaya
ta��nm� olmas� ihtimali �zerinde duruluyor..."

kimli�im yok, ya��m da. cinayet dedikleri y�z binlerce y�l �nce i�lendi.
bu hangi duvar, hangi kap�, hangi ta� y���n�, ka��nc� gece, ka��nc� �afak?
bu ka��nc� �l�m�m benim?..

ba��m� duvara yaslad���mda, duvar�n hangi yan�nda -do�uda m�, Bat�da m�-
oldu�umu d��nmedim hi�. islak, yap�kan bir so�uk vard�, ama ��m�yordum.
��kili de�ildim, ama ba��m d�n�yordu. duvar boyunca s�z�l�p topra�a do�ru
kayarken, y�z bin y�llar�n �tesinden bir akbaba k�t� k�t� �tt�, bir s�rtlan
uludu.

da�ba�� kayal�kt�, �ss�zd�, so�uktu. yaln�zd�m, ��plakt�m, yaral�yd�m.


g�ne� do�uyordu kar�� tepelerden. ka� kere do�du, ka� kere batt� g�ne�,
bilmiyorum. kayal�k da��n tepesine getirip sunak yerine ba�lad�klar�nda,
ayin boyalar�n�n ard�ndaki y�zlerini g�rd�m. d�man de�illerdi; korkuyorlard�.
Tamtamlar �almad�. Ate�ler yak�l�p �evresinde ���l�k ���l�ga d�n�lmedi. her
�ey sessizce oldu. �rk�t�c�, buz gibi bir sessizlik...

ulu a�ac�n tanr� olmad���n� s�yledi�imde, sessizce verdiler h�km�. a�ac�n


tanr� olmad���n� s�yledi�im de�il, d��nd���m andan beri biliyordum
�l�me mahk�m oldu�umu. direnmedim, ka�maya �al�mad�m. ulu a�ac�n �n�nden
ge�erken de diz ��kmedim. kendi �l�m�m� kendim se�erek �zg�rle�ti�imi, a�a�-
tanr�y� reddetmenin ilk ve tek �zg�rl���m oldu�unu o zaman d��nmedim.
cinayet, ilk orada, belki �imdi derin denizlerin diplerinde kalm� kayal�k
bir tepede i�lendi. belki de intihard�, �zg�rl�kt�, kimbilir! y�z binlerce
y�l �nceydi. dev bir ku� kanad� kara bir �rt� gibi ��kerken �zerime,
kar��dan, ulu a�ac�n ard�ndan g�ne� do�uyordu.

duvar boyunca s�z�l�p topra�a do�ru kayarken, dallar� duvara de�en yemye�il
bir a�ac�n tepesinden, t�fek seslerinden �rkm� ser�eler u�u�tular. kur�una
dizilme s�ras�n� bekleyenlerin sanki ne�eli t�rk�lerini, meydan okuyan
mar�lar�n�, yan� ba��mda �lenin "ya�as�n Kom�n!" ���l���n� duydum. bir duvar
y�ksekli�i zaman boyunca, �l�m�m� se�erek �zg�rle�ti�imi, ama �ld���me g�re
bu �zg�rl���n bir anlam� olmad���n� d��nd�m. ye�il yapraklar ve boz ser�e
bulutlar� �rtt� �zerimi, uyudum.

bu ka��nc� �zg�rl���m, ka��nc� �l�m�m benim?..

�afaktan hemen �nceydi. gecenin o son karanl�k an�nda... ��p��ler d�n�n


pisli�ini kald�rmam�lard� daha. sava�, bayram, ge�it, g�steri, �enlik, isyan
sonras� meydanlar�n�n h�z�nl�, a��r, pi�manl�k ve �zlem dolu bo�lu�u, mahmur
da��n�kl���...

u�u�an ka��tlar, �amura bulanm� ��pler; bira, fanta, kola, k�p�kl� �arap
ve �ampanya �i�eleri, teneke kutular, gazoz kapaklar�, �i�e mantarlar�,
renk renk serpantinler, y�rt�lm� ka��t bayraklar, afi�ler, u�u�an tomar
tomar bildiri ve reklam ka��tlar�, birlik ve �zg�rl���n sabah�nda, da��n�k
bir ��p y���n�...

�afak s�kerken, duvar boyunca y�r�yordum. kahverengi-nefti k���k kareli


ceketinden, y�pranm� y�n kaza��ndan, hay�r bunlar�n hi�birinden de�il,
y�z�ndeki binlerce y�ll�k derin yorgunluktan tan�d�m seni. teneke kutular�n,
yerde s�r�klenen �amura bulanm� ka��t par�alar�n�n aras�nda, ba��n� duvara
dayam� uyuyordun.

��p��ler, demirden a��zlar�n� kocaman kocaman a��p her �eyi yutan homurtulu
devleri ve incecik uzun sapl� s�p�rgeleriyle gecenin izlerini silmeye
gelmemi�lerdi daha. sadece ikimiz vard�k duvar�n Bat� yan�nda, brandenburg
kap�s�n�n hemen alt�nda. seni ilk ben buldum.

son kez nerede, ne zaman kar��la�m�t�k? D�n gece de�il. d�n gece
kalabal��a kat�lmad�m ben. benim �zg�rl���m, benim birle�mem olmayan bu
birle�meyi, bu �zg�rl��� kutlamaya ��kmad�m. D�n gece de�ildi, ama d�nk�
gibi a��r, u�ultulu, sonsuz bir geceydi.

unter der linden'de �hlamur yapraklar�na basa basa y�r�rken miydi? karl�,
beyaz bir ak�am k�z�l Meydan'dan moskova nehrine do�ru inen buz tutmu� yolda
m�yd�? par�alanm�, yanm� �ocuk �l�lerinin yatt��� bir cehennem meydan�nda
m�, bilinmeyen bir devrimi, havai fi�ekler, votka ve ne�eli danslarla
kutlayan ��lg�n bir kalabal���n ortas�nda m�, yere d��p par�alanm� k�z�l
y�ld�zlar�n alt�nda, devrilmi� heykellerin, y�k�lm� duvarlar�n
aras�nda m�yd�? berlin'de, 70 y�l �nce i�lenmi� bir cinayetin izlerini hala
ta��yan karanl�k bir kanal boyunda m�yd� yoksa?..

seni y�z�n�n yorgunlu�undan, ba��n� duvara dayay��ndan, iki ate�, iki


isyan, iki �a�, iki yenilgi aras�ndaki bir sigara i�imi dinleni�inden
tan�d�m. hep duvar�n �te yan�nda rastla�m�, �te yanda bulu�mu�, �te yanda
sevi�mi� olsak da, burada uyumana �a��rmad�m.

yanaklar�n buz gibiydi, ��m� olmal�yd�n. �akaklar� beyazla�maya ba�lam�


kumral sa�lar�n �slakt�. �ki yan�na d�m� ellerinin kaskat� so�uk beyazl���ndan
anlad�m �ld���n�. y�z�ndeki tarihsizli�i ve zamans�zl��� benden ba�kas�
se�emezdi. en �nl� cinayet masas�n�n, en uyan�k dedektifi, senin kimli�ini,
ya��n�, �l�m nedenini ��zemezdi. kimse anlayamazd� ge� kalm� bir �l�
oldu�unu, bir y�ld�r orada, y�k�lan duvar�n alt�nda, heybetli zafer tak�
Brandenburg kap�s�n�n �n�nde durdu�unu.
bir k�pek havlamas�, kentin ilk k�p�rdan�lar�, ilk otob�sler, ilk ��p
arabalar�... Elini avu�lar�m�n aras�na ald�m. Sanki uykunun aras�nda inledin.
birazdan uyan�p ac� bir kahve isteyeceksin. y�llar �nce, ilk sevi�ti�imiz
gecenin sabah�nda, otelin k���k, lo�, havas�z kahvalt� salonunda ay��rekleri
ve balla birlikte gelen kahvenin kokusu burnumda.

bu ka��nc� bulu�mam�z, ka��nc� sevi�memiz? hangi sava� meydan�, hangi


yenilgi, hangi zafer? hangi kent, hangi �lke, hangi �a�? bu ka��nc� �l�m�n
senin?

duvar

"oradayd�m!" Duvar� yirmi ya��m�n sonsuz umutlar�, sars�lmaz inanc�,


k�stah pervas�zl��� ve m�thi� safl���yla, ta� ta�, tu�la tu�la, ellerimle �rd�m
ben. �nsan�, tarihi, umudu, inanc� ve yenilgilerimizi, her �eyi metala�t�ran
kapitalizmin, duvardan kopar�lm� irili ufakl� ta�lar, an� foto�raflar� ve
g���slerinde "9 kas�mda oradayd�m" yaz�l� ti�ortlarla a�t��� duvar dibi
pazar�nda dola��rken, "ben de oradayd�m," diye d��nd�m. "9 kas�m 1989'da
de�il, 1961 a�ustosu'nda, orada, duvar� �r�yordum ben."

duvar, panzerlerin korumas�ndaki milisler ve i��iler taraf�ndan bir gecede �r�ld�


asl�nda
brandenburg kap�s�, iki duvar aras�nda, �rk�t�c� bir yaln�zl�kla �evrili
kal�verdi. �nsanlar�n deh�et dolu �a�k�n bak�lar� ve boyun e�i� alk�lar�
e�li�inde, duvar birka� g�nde y�kseldi. fabrikalardan, okullardan, gen�lik
�rg�tlerinden tabur tabur, g�n�ll� ve co�kulu giden bizler, ellerimizdeki
tu�lalar, malalar, har�larla �oktan bitmi� yap�ya gereksiz yeni ta�lar
koyarken, "ben de oradayd�m," diyebilmek, orada olman�n onurunu tarih �n�nde
ta��yabilmek istiyorduk. ��ine k�t�l���n, s�m�r�n�n, bask�n�n, e�itsizli�in
giremeyece�i sa�lam bir korunak; fa�izme ve kapitalizme kar�� �in seddinden
daha g�rkemli bir kale �r�yorduk inan� ve ba�l�l���m�zla.

ben duvar� kendi ellerimle, kendi inanc�mla, sars�lmaz do�rular�m�n


ta�lar�yla �rd�m. Bu y�zden varl���ndan huzursuz olmad�m, utanmad�m.
Aksine, sevdim onu. ka��n�lmaz, zorunlu bir �irkinlik, biraz ac� da olsa
iyile�mek i�in i�ilmesi gereken bir ila� sayd�m.

d�nyan�n en g�zel kentlerinden birini ortas�ndan b�len bu kadar hantal,


kaba, kasvetli bir yap�dan senin gibi rahats�z olmad���m� sezdi�inde, �a��rd���n�,
belki biraz da uzakla�t���n�, ku�kuya d�t���n� an�ms�yorum. aylardan ekimdi,
y�llardan eski bir y�l. Hava alabildi�ine g�zel, hatta �l�kt�. en �ok buna
�a�m�t�n: "berlin'de, ekim ortas�nda b�yle �l�k, g�ne�li bir g�n!"

g�llere gitmi�tik. sonbahar yapraklar�n�n �zerine oturmu�tuk. renkli


balonlar g�ren �ocuklar gibi sevinmi�tin sonbahar g�llerine. suda ta� kayd�rm�,
�rdeklere ekmek k�r�nt�lar� atm�, o renksiz, �e�itsiz kahvelerden birinde
kahveyle konyak i�mi�tik. gece bat�ya ge�ecektim. friedrich strase'ye kadar
getirdim seni. her �eyin beton, ta�, demir ve betonun, ta��n, demirin �irkin
bir gri ve b�y�k bir �zlem oldu�u bu s�n�r kap�s�nda, ��k� vizesi kuyru�una
do�ru giderken, "nefret ediyorum �u ta� y���n�ndan," diye f�s�ldad���nda,
"evet, �irkin, ama bir s�re daha gerekli," ya da "bir g�n kalkacak," ya da
en yal�n�, en g�zeli "ben de," diyece�ime, "onlar gibi konu�ma," diye
yan�tlad���mda, ad�mlar�n�n birden h�zland���n�, y�z�n�n g�lgelendi�ini
an�ms�yorum. ayr�l�rken, bir daha ne zaman gelebilece�ini her zamanki gibi
sen s�ylemedin, ben sordum. "belki bir ay sonra," dedin, gittin.
bir daha gelmeyece�ini, gelsen de aramayaca��n�, bir resmi toplant�da,
bir konferansta, belki bir ba�ka �lkede, bir ba�ka kentte kar��la�sak da,
birbirimizin yan�ndan hafif bir ba� selam�yla, iki yabanc� gibi ge�ece�imizi
d��nd�m.

ama geldin. unter der linden'in ba��ndan alexander platz'a kadar tedirgin,
ka�amak, sessiz y�r�d�k. spree kanallar�ndan birine bakan o pembe
�rt�l�, pembe duvarl�, g�m� taklidi �amdanlar�nda pembe mumlar yanan
�atafatl� restoranda, masa s�ras� beklemeden �zel b�l�me al�n�p, se�kin �araplarla
l�ks bir yemek yedik. sosyalizmden s�z ettik yemek boyunca. devrim
sorunlar�n�n m�, kurulu� sorunlar�n�n m� daha a��r oldu�unu tart�t�k.
�evreci hareketin, kad�n hareketinin, bar� hareketinin �te yanda sizleri
nas�l zorlad���n� anlat�rken, bunlardan gereksiz yere fazla etkilendi�ini
s�yledim sana. b�t�n eksiklere, g��l�klere, yanl�lara kar��n, sosyalizmin
yenece�inde birle�tik. o gece, duvar�n aram�za soktu�u o belli belirsiz,
itiraf edilmemi� uzakl��� a�m� gibiydik.

ben seni; duvar�n �te yan�ndan, kurtar�lacak d�nyadan gelen umutsun diye;
inan�lar�m�n, kimli�imin, do�rular�m�n, dev aynalar�nda tasdikisin diye
sevdim. g�venli, ma�rur, muzaffer kimligimin derinliklerinde gizlenen korku
dolu, �rkek �ocuk ku�kular�na Bat�dan gelen etkili bir ila�, sars�lmaz
bir kan�ts�n diye ve belki de kad�nl���n� bile �ne ��karmaya gerek duymayan,
iddias�z, �zg�r, huzur dolu g�venin i�in sevdim.

sevdim mi?

hi�bir a�k s�zc��� s�ylenmedi aram�zda. hi� soru sorulmad�. Hi� kavga
etmedik, hi� s�z vermedik, hi� ba�lanmad�k birbirimize. bulu�urken, konu�urken,
sevi�irken �zg�rd�k. Yasam�z yoktu, tarihimiz, s�n�r�m�z da. farkl� y�nlerden
esen r�zgarlar gibi, belirsiz bir zamanda, belirsiz bir yerde bulu�urduk.
d�nya k���kt� ve bug�n�yle olmasa da yar�n�yla bizimdi.

d�nyalar�m�z� ay�ran duvarda pay�m, eme�im vard�. Duvar, inanc�m�n an�t�,


istesem de istemesem de kimli�imin rozetiydi. seni duvara kar�� duydu�um
kar��k duygulara benzer titre�imlerle, korkuyla, ku�kuyla, ama umutla
sevdim. duvar� anlams�z ve �irkin buldu�unu sezdi�im zaman, senden ku�kuya
kap�ld�m, duvardan de�il.

y�k�nt�lar aras�nda ge�en �ocuklu�umun ayr�lmaz par�as� oldu duvarlar.


�ocuklu�umda, uzaklar�, ufuklar� daha iyi g�rmeye yarad�klar� i�in,
gen�li�imde ve orta ya��mda, �te yandan, uzaklardan koruduklar� i�in sevdim
onlar�.

sen sava� �ocu�u de�ilsin, geceyar�lar�nda ac� ac� �ten hava sald�r�s�
alarmlar�n�, patlayan bombalardan y�kselen korkun� ����, alev ve duman�,
bombo� tarlalardaki bomba �ukurlar�n�, uzaktaki top ate�inin sesini,
y�k�nt�lar aras�nda bar�nmay�, bilinmeyen bir d�man�n �n�nden ka�may� -Alman
ordular�, yani kendi ordular�m�z m�, Ruslar m�, Amerikal�lar m�yd� d�man-,
y�k�nt�lar aras�nda oynamay� bilmezsin. d�rt bir yan�n bunca karanl�k,
d�man�nsa bunca belirsiz oldu�u yerde, duvarlar korunakt�. En az�ndan, yeni
bir sald�r�da �st�m�ze y�k�lana kadar.

k���c�kt�m, belki be�, belki alt� ya��nda... s�skayd�m, hastayd�m, hi�


bitmeyen b�y�k bir a�l�kla a�t�m. a�l���m�z� bast�racak bir�eyler: havu�,
patates, sebze k�kleri aramaya ��kt���m�z, bomba �ukurlar�yla delik de�ik
terk edilmi� tarlalar�n sonundaki, bir zamanlar bir �iftlik k�k� olan
y�k�nt�n�n duvarlar�na t�rman�p uzaklar� g�zlerdim. geceleri so�uktan,
a�l�ktan, top seslerinden, karanl��� delen bomba yang�nlar�n�n alevlerinden
korkup a�lamaya ba�lad���mda, "ruslar gelip bizi kurtaracak," derdi annem.
bunu kimseye, �ocuklara bile s�ylemememi tembihlerdi s�k� s�k�. Hep
gizliliklerle, s�r saklamakla ve s�r kovalamakla ge�en hayat�m�n ilk
b�y�k s�rr�yd� bu.

hi� an�msamad���m b�y�k kentten ka��p s���nd���m�z bu k�yde, �ocuk akl�mla


bile sezip yad�rgad���m, bir t�rl� kendime yedirip kabullenemedi�im bir
yaln�zl���m�z vard�. Annem ne yapard�, nerede �al��rd�, biz �� karde�e
nas�l bakard�, an�msam�yorum. yaln�zl���m�z�, a�l���m�z�, korkumuzu,
bir de �ok ��d���m�z� biliyorum. babamsa, �er�eve i�inden g�l�mseyen bir
foto�raft�. K�y �ocuklar�na kar��, biz �� karde� ta�larla sava��rken, �ocuklar�n,
"f�hrer hain baban�z� �ld�rtt� kom�nistin pi�leri!" diye ba��rmalar�ndan o
foto�raf sorumluydu. tan�mad���m o adam� ve o foto�raf� bu y�zden hi�
sevmezdim.

kardelenlerin ve k�r lalelerinin bomba �ukurlar�nda boy atmaya �al�t�klar�


bir bahar g�n�, anla��lmaz dilleri, g�r�lt�l� kahkahalar�, yorgun, ama
g�le� y�zleriyle, tanklar�n�n �st�nden, yol boyu dizilmi� �ocuklara ekmek
atarak geldiler. onlar�, y�k�k duvarlar�n �st�ne t�rmanm� uzaklara bakarken,
ilk ben g�rd�m. "ruslar geliyor, kurtulaca��z!" diye avaz avaz ba��rarak eve
ko�tu�umu, annemin avucuyla a�z�m� kapatmaya �al�t���n�, nicedir tuttu�u
g�zya�lar�n� b�rakt���n�, karde�lerimin, "�imdi elimizdesiniz art�k pis
naziler!" diyerek k�y �ocuklar�n� d�vmeye ��kt�klar�n� ve as�l, askerlerin
att��� �slak kara tay�n�n un ve �amur kar��m� tad�n� an�ms�yorum.

gece, ate�ler i�inde, ama titreyerek b�z�ld���m k�ede, g�n a�arana kadar,
askerlerin g�r�lt�leri ve annemin kahkahalar� aras�nda, m�thi� a�l���m�
bast�rmak i�in bir k���k hayvan i�tah�yla yuttu�um kara asker tay�n�n�
kustum.

kusmu�um, 9 kas�m gecesi bat� Berlin'in ��kl� caddelerinden akan do�ulu


seline ikram ve bah�i� niyetine at�lan olgun, sar� muzlar�n tad�ndayd�.
Tatlar ve kokulardaki o daha �nce ya�am�l�k duygusunu, a��r an� y�k�n�
b�ylesine �iddetle duymam�t�m hi�. dazlak kafal�, siyah me�in ceketli neo
nazinin att��� muzu neden kapt���m�, art�k hi� a� olmad���m, a�l�k duygusunu
�oktan beri yitirdi�im halde neden �ocuklu�umdaki ayn� hayvanca i�tahla
yedi�imi bilmiyorum.

�nsan�n kendini al�altmaktan, kendine azap vermekten duydu�u o anla��lmaz


zevkin doru�undayd�m. Ne kadar dibe, ne kadar derine vurursam o kadar
temizlenip kurtulacakt�m sanki. bir ba�ka zaman, bir ba�ka yerde, bir ba�ka
ben, ya�ad�m bunu: kurtar�c� askerlerin kara ekme�ini yiyip kustu�um geceden
�ok �nceydi... deliklerinden, yar�klar�ndan �te yan�n g�r�ld���, art�k bir
trajedinin de�il olsa olsa bir oratoryonun dekoru olabilecek duvar�n
serinli�inde, yanan aln�m�n, avu�lar�m�n ate�ini s�nd�rmeye �al��rken,
uzaklardan, derinlerden, beyaz karlara ve kur�uni sislere sar�l� ��k�p gelen
belli belirsiz, titrek, bir t�rl� tam yakalayamad���m bir an�... Bir an�
bile de�il, bir titre�im, bir duygu, bir acaba...

�l�m�ne yorgundum. �tiraf ediyordum. �tiraf edecek bir su�um yoktu. su�lar,
g�nahlar itiraf edilir, yan�lg�lar degil. g�nlerdir, saatlerdir, neden
su� olduklar�n� anlamad���m do�rular�m�, kimli�imi itiraf ediyordum. kar��mda
s�rekli b�y�yen, devle�en g�lgeler; bo�, sonsuz, so�uk ta� koridorlar, �afak
vakitlerinde birka� kur�un sesi: bir mahkemeydi belki de. �tiraf ettik�e
kendi su�lulu�uma inan�yordum, a�a��land�k�a kurtulu� duygusuna kap�l�yordum.
mahkeme salonunda ��nlayan kendi sesimle sarho�, itiraflar�m�n idam h�km�
i�in yetersiz kalmas�ndan korkuyordum. proletaryan�n ve devrimin y�ce
��karlar�na, partiye nas�l ihanet etti�imi, ayn� komplonun i�inde yer alan
men�evik hainlerin kimler oldu�unu hayk�r�rken, sar�-ye�il bir safra
kusuyordum. sonra karanl�k, �ss�zl�k, dondurucu, b�y�k beyaz gece...

muz, safra ve kusmuk tad�ndayd�. I��kl�, p�r�l p�r�l, zengin cennet


bat�n�n vitrini ku'damm'dan akan vah�i ve ��lg�n kalabal���n ortas�nda, beni
elimde o muz kabu�uyla buldun.

9 kas�m gecesi, ben de oradayd�m.

oradayd�m... duvar�n nas�l �atlad���n�, delinip y�k�ld���n� seyretmek i�in


de�il, �te yana ge�ip sevdi�im adama ula�abilmek; bu mutlu, h�rsl� ve ��lg�n
kalabal���n sald�r�s�ndan ka��p sana s���nabilmek i�in ak�nt�n�n tersine,
y�z�yordum. y�z�ne �zg�rl���n karnaval maskesini ve mutlulu�un zorunlu
g�l�c���n� takm� insan seli �nce duvara, sonra �te yandan gelen dalgalar�n
g�c�ne kap�l�p, y�zgeri, kentin bat�s�na do�ru akarken, ben seni ar�yordum.

o �irkin beton y���n�ndan hep nefret ettim ben, bilirsin. ard�ndaki


eri�ilmez hayalimizi, b�y�k umudumuzu ne kadar tutkulu sevdimse, duvar� o
kadar yad�rgad�m. bunu sana s�yledi�imde -�l�k bir ekim gecesi, kafalar�m�z
�arapla ve sevgiyle bu�ulu, friedrich strase kap�s�nda, bat�ya ge�mek
�zereyken- sesinin birden dondu�unu, havan�n a��rla�t���n�, benden
uzakla�t���n� an�ms�yorum.

yeralt� trenlerinin durmadan ge�tikleri, terk edilmi�, karanl�k metro


duraklar�, kenti b�len o bo�, �irkin y�k�nt� ku�ak, sanki nazi d�neminden
kalm� haki �niformal� ve hep ate�e haz�r silahl� askerlerin kurt
k�pekleriyle bekledigi friedrich strase istasyonunun geceleri b�sb�t�n artan
deh�eti, vagonlar�n altlar�nda, kompart�manlar�n karanl���nda ka�ak arayan
k�peklerin vah�i h�rlay�lar�; Bat�daki yak�nlar�n� ziyaretten d�nen ya�l�lar�n
ellerindeki i�i muz, portakal, kuruyemi� dolu plastik torbalar ve �i�ek
buketleri; demir turnikeler �n�ndeki vedalar�n ve kar��lamalar�n h�zn�,
hep burgu gibi sapland� i�ime; yan�t� bilinmedi�i i�in ge�i�tirilen bir soru,
kendime bile itiraf edilmemi� bir acaba oldu. duvar� sevmedim, savunmad�m.
Ama kar�� da ��kmad�m, y�ksek sesle hayk�rmad�m yanl�l���n�. Sorular�m�n
yan�tlar�ndan �ok, belki de yeni sorulardan korktum. y�ksek sesle s�ylersem,
sesimin duvar� de�il, ard�ndaki �topyam� y�kmas�ndan korktum.

9 kas�mda, gecenin ilerlemi� saatlerinde, a��lan kap�lardan ve y�k�lan


duvar par�alar�n�n �st�nden, insanlar�n nas�l bo�ald�klar�n�, nas�l
birbirlerini ezerek �te yana ge�tiklerini ve y�zlerindeki �a�k�n mutlulu�u
seyrederken, birden, evimin birka� y�z metre �tesinden ge�en duvar� asl�nda
hi� g�rmedi�imi, hi� anlamad���m�, hi� ya�amad���m� fark ettim. d�taki
d�mana kar�� barikat, �topyam�z�n sa�lam kale duvar� sand���m�z o ta�
y���n�n�n, bir hapisane duvar�, umutlar�m�zla aram�za girmi� bir engel
oldu�unu ilk o gece kavrad�m.

ak�nt�ya kar�� y�r�mekten vazge�tim. gecenin rozeti mutlu g�l�msemeyi


tak�nd�m duda��ma. �nsan seline kar�t�m. bir daha hi�bir �eyin hi�bir zaman
eskisi gibi olmayaca��m; bir daha hi�bir zaman k�pk�z�l dalgalanan
meydanlarda enternasyonal'i otuz dilden s�yleyerek, ayn� sorusuz inan�,
lekesiz umut ve ku�kusuz g�venle y�r�yemeyece�imizi; birbirimize �yle
tasas�z, yal�n, gururlu sar�lamayaca��m�z� biliyordum art�k.

seni ku'damm'�n ba��nda, y�k�k kilisenin �n�nde buldum. �nce elindeki muz
kabu�unu ve y�z�n�n sar� ��klar alt�ndaki ola�an�st� beyazl���n� g�rd�m.
elini tuttum; kalabal�ktan s�yr�ld�k. Eski berlin evlerinin ��p bidonlar�yla
dolu g�ne�siz avlulara a��lan kap�lar�ndan, yan sokaklar�n tenha gece
kahvelerinden, bayram�n d��nda kalm� yoksul ve yabanc� T�rk mahallelerinden,
yaln�z ve h�z�nl� sonbahar parklar�ndan ge�tik. hi� konu�mad�k. S�z�n bitti�i
yerdeydik.

seni oraya, park�n sonuna, spree'nin o dar, karanl�k, �irkin kanal�n�n


ba��na 70 y�l �nceki cinayetin izini s�rmeye getirdim. elindeki muz kabu�unu
al�p solgun ��klar�n titre�ti�i kara sulara f�rlatt�m. Yer bu yerdi, ama
g�n bug�n de�il. 70 y�l �nceydi, 15 ocakt�. Ufac�k bir kad�n�n kur�unlanm�
cesedini askerler buradan f�rlatm�lard� kanala.

an�msad�n: "�zg�rl�k, farkl� d��nenlerin �zg�rl���d�r."

an�msad�m: "hen�z kaybetmedik; nas�l ��renece�imizi unutmad�ksa, yine


kazan�r�z."

�ok eskiden, okul s�ralar�nda ezberlenmi� g�zel bir �iiri belle�inin


derinliklerinden yava� yava� ��kar�rcas�na m�r�ldand�n: "Proletarya,
sosyalizmi bir ger�ekli�e d�n�t�rmeyi ba�aramazsa, hep birlikte ortak
k�yametimizi ya�ayaca��z."

hen�z ba��ndayd�k, hen�z k�z�l y�ld�zlar g�rkemli kubbelerden s�k�l�p


yerlerde �i�nenmemi�ti. yar� -tanr�lar�n dev heykelleri, y�z y�ld�r intikam
g�n�n� bekleyen ha�lar�n, saliplerin ve sermayenin zafer ���l�klar� aras�nda
yerlerinden indirilip par�alanmam�t�. �nan�lar�m�zla, hayatlar�m�zla,
�l�lerimizle kurdu�umuz hayal d�nyalar�, iskambilden �atolar gibi birbiri
ard�na y�k�lmam�t� daha. �atlayan duvar�n deliklerinden, �atlaklar�ndan
ta�an bu y���nlar�n, yanl�� d�zeltece�ini, eksi�i tamamlayaca��n� korku dolu
da olsa umutla bekliyorduk. hen�z kimliklerimizi ve belleklerimizi
yitirmemi�tik. bir �arp�may� kaybetti�imizi d��n�yorduk, sava�� de�il.
yeniden ba�lamaya, duvars�z, s�n�rs�z, alabildigine �zg�r bir d�nya kurmaya
haz�rd�k.

neden tam da bu al�nt�? neden k�yameti an�msamak? berlin'de 9 kas�m gecesi


bir kanal boyu. sularda �imdi s�zleri an�msanan bir �l�. ne ilk ne de son
cinayet. ayaklar�mda �slak gece otlar�n�n �rpertici serinli�i. yorgun y�z�n;
k�yameti haber veren bir kahininki kadar duygusuz, a��r sesin.

ben seni, sorusuz, ku�kusuz, belkisiz inanmak istedi�im her �eyin, t�m
do�rular�n sahibi oldu�un i�in; ben seni duvarlardan bile ku�ku duymad���n
i�in sevdim. do�u Berlin'in tenha, geni� caddeleri, g�rkemli yap�lar�,
gizemli kanal boylar�ndaki ka�amak kavu�malar�m�z boyunca bana da a��lad���n,
sorular�m�, ku�kular�m�, Bat�l� rahatl���m�n �ocu�u ikircimlerimi silip
ge�en yal�n inanc�n, ma�rur g�venin i�in sevdim. bat�n�n yalan �arklar� ve
sahte ��klar� aras�nda bin bir g��l�kle edindi�im kimli�imi, senin aynanda
s�nad�m, seninle g��lendirdim. oysa ne kadar yenik, ne kadar yorgunsun
bu ak�am. ne �fkeli, ne ku�kulu, hatta ne de d��nceli; sadece yorgun...

bat� Berlin'de, anacaddelerin g�z kama�t�r�c�, g�r�lt�c� g�rkeminden ka��p


ara sokaklara s���nm� bir kahve. koyu kan rengi bir �arap kadehlerimizde.
pembe �rt�l�, pembe mumlu bir masada i�ilen ba�ka bir �arab�n an�s�...
havada, bitirilmemi� bir i�in insan�n i�inde b�rakt��� su�lulukla kar��k
huzursuzluk duygusu. bu gece aram�za giren, duvar de�il duvar�n y�k�nt�s�.

�arap, dal�ndan kopar�lm� ham bir portakal kadar buruk, neredeyse ac�.
�kimizi de do�ulu sanan garson hesab� alm�yor: "ho� geldiniz kadehi.
bu gece bayram!" yeniden sokaklara ��k�yoruz. koca kent, b��r�ne saplanm�
bir b��a��n ac�s�ndan kurtulmu��as�na kendinden ge�mi�; g�l�yor, u�ulduyor,
par�ld�yor. beklenmedik anda, vakitsiz gelen bir m�jdenin sarho�lu�u i�inde,
��ld�rm�.
ba��m� boynuna g�m�yorum. ate�in oldu�unu fark ediyorum, yan�yorsun. seni
bu ��lg�n kalabal�ktan, bu sarho� kentten ka��rmal�y�m. seni olanlardan
de�il, olacaklardan; seni de�i�mekten, ba�kala�maktan; bu bulan�k, karanl�k,
ku�kulu sular�n, bu ac�mas�z dalgalar�n kimli�ini a��nd�rmalar�ndan korumal�y�m.
seni, �zg�rl�k ve muzlara ko�arken su�lu arayan y���nlara kurban vermemeliyim.

kolundan s�r�kl�yorum; direnmiyorsun. �lk kez, bulu�mam�zdan, sevi�memizden


daha �nemli bir i�in, yeti�men gereken �ok �nemli bir toplant�n, bir g�revin,
bir konu�man yok; ya da var, ama ald�rm�yorsun.

duvar�n yan�ba��ndaki k���k, yaln�z evime getiriyorum seni. karanl�k ta�


avluya girince kentin g�r�lt�s� biraz hafifliyor. g�c�rdayan tahta merdivenleri
birbirimize yaslanm�, a��r a��r ��k�yoruz. ��imizde, itiraf etmedi�imiz
kar�� konmaz bir ka�ma duygusuyla, y�k�lan b�y�k duvar�n hemen yan�ba��ndaki
d�rt duvara kapan�yoruz.

ben seni, ilk kez o gece, ate�ler i�inde ve �aresiz sevi�irken ger�ekten
sevdim. g��l� d�mana, amans�z sald�rgana kar�� bebe�ini umutsuz bir ��rp�n�la
korumak isteyen anne gibi. kad�nca bir koruma duygusu ve belki de yaln�zca
kad�nlara �zg� bir ya�ama inad� ve cesaretiyle... ben seni ilk kez o gece,
inan�lar�m�n, umutlar�m�n, kimli�imin do�rulanmas� oldu�un i�in de�il,
yan�lg�lar�m�z ortak oldu�u ve yan�lg�lar�m�z� da do�rular�m�z kadar payla�t���m�z
i�in sevdim. ben seni o gece, belki de ilk kez sadece sen oldu�un i�in sevdim.
o gece soyunurken ceketinin cebinden d�en foto�raflarda tan�d�m seni ilk kez:
boynunda k�rm�z� pionier e�arb�n, k�sa pantolonun, elinde k�rm�z� �zerine
sar� yaz�l� pankart�nla bir �ocuk y�r�y� kolunun en �n�nde y�r�yordun.
elinde bir tu�la, bir mala; gencecik, duvar� �rerken objektife poz verip
g�l�yordun. �st�nde i�reti duran ciddi tak�m elbisen, koyu renk kravat�nla,
kimbilir hangi kongreden, hangi k���k zaferden, hangi uluslararas� toplant�dan
sonra, alabildi�ine resmi, eklenti, b�rokrat bir g�l�mseyi�le honecker'le
kucakla��yordun. sonra �ok daha yenilerde, seni ilk tan�d���m y�llarda, bir
g�l k�y�s�nda, tan�mad���m g�zel bir kad�na sar�l�yordun.

hi�bir �ey sormad�m, hi�bir �ey s�ylemedin. ��imde, seni -ne �nder, ne
kahraman, ne �rnek- sadece insan, sadece erkek olarak buldu�um anda
kaybediverme korkusu. ��imde salt, yal�n, ��r�l��plak insan seni eskisi gibi
sevemeyece�im kayg�s�. Karmakar��k, tan�ms�z, a��r bir�eyler i�imde...

gecenin ilerlemi� saatlerinde, ate�ler i�indeki uykundan inleyerek


uyand���n�; b�t�n gece �slak, kara bir asker tay�n�n� ve olgun bir muzu
say�klad���n�, b�t�n gece kustu�unu an�ms�yorum...

sabah, b�z�l�p s�zd���m koltuktaki dalg�n uykumdan ay�ld���mda, �oktan


gitmi�tin. duvara ko�tum. yar�lm�, delinmi�, ��km�t�. y�zlerce �eki�,
belki de binlerce keski duvardan par�alar kopar�yordu. "sat�l�k, sat�l�k
bunlar. duvar an�s�. K���k par�a 5, b�y�k par�a 10 mark. kap� gidiyor."

o geceden sonra bir kez daha kar��la�t�k. aral�k sonuydu, brandenburg


kap�s�'n�n a��ld��� g�nd�. 9. senfoniyi kentin hem do�usuna, hem bat�s�na
kurulan dev ekranlardan birlikte dinledik. zaman zaman kara d�n�en so�uk,
ama sakin bir ya�mur �iseliyordu incecikten. dev ekrandaki ya�l� Bernstein,
uluslararas� orkestra ve koroyu y�netirken, muhte�em finalde sevin�, �zg�rl��e
d�n�t�. Do�uda ve bat�da t�m meydanlardan, �zg�rl�k s�zc��� Beethoven'in
sesiyle yank�land�.

"bu kez kaybettik," dedin. "ne ilk, ne de son yenilgimiz. yolun o kadar
ba��nday�z ki daha."
oysa ben, sonuna yakla�t���m�z�, kar�� k�y�ya ge�mek i�in bir ad�m daha
atman�n yeterli oldu�unu san�yordum.

"duvar, ��k��n ilk habercisi," dedin, o yumu�ak, a��r, kahin sesinle.


"��k� daha yeni ba�l�yor."

oysa biz kurulu�un �oktan ba�lad���na, yeni d�nyan�n tu�lalar�n� koyan


�nc�ler oldu�umuza inanmam� m�yd�k!

"yeniden ba�layamayacak kadar, �stelik de�i�emeyecek kadar yorgun ve


ya�l�y�m," dedin. "y�zy�l sonra yeniden ya�amak isterdim..."

sonra sustun, sustuk. bir daha, yumu�ac�k ya da �ehvetli sevgi


s�zc�klerinden ba�ka bir �ey s�ylemedik birbirimize. ne olanlar olmu�, ne
olacaklar olacakt� sanki. zamans�z, tarihsiz, kimliksiz, mekans�zd�k. bir
b�y�k bo�lukta sadece ikimizdik. senden bir �ocuk istedim, senden bir �ocuk
ald�m o gece. bir daha hi� bulu�mad�k, hi� g�r�medik, sevi�medik.

bu sabah �afak s�kerken, seni brandenburg kap�s�'n�n hemen yan�nda


buldu�umda, hi� �a��rmad�m. belli, �ok beklemi�, ge� kalm� bir �l�yd�n.
Yorgundun. ba��n� duvara dayam�t�n. elini tuttum, parmaklar�mla dudaklar�na
dokundum. so�uktun. ceketinin cebinden kimli�ini, k���k �zel e�yalar�n�
�ekip ald�m.

�ylece bulsunlar istedim seni: ads�z, kimliksiz, vatans�z, sadece insan...

�lk u�ultular, ilk otob�sler, gezintiye ��kar�lan bak�ml� k�peklerin ilk


ne�eli havlamalar�. G�n a�ar�yor. brandenburg kap�s�'n�n ve reichtag'�n �zerinde,
do�uyu teslim alan bat�n�n bayra�� se�ilmeye ba�lad� bile. koca kent uyan�yor.
birle�menin ilk sabah�...

duvar�n �n�nden karn�mdaki do�du do�acak bebe�imi ok�ayarak, h�zl�


ad�mlarla uzakla�t�m.

hara� mezat, parampar�A

bitpazar�, kentin en g�zel yaya k�pr�s�n�n ayaklar� dibinden ba�lay�p


�rma��n sol yakas� boyunca uzan�r. Yaz k�, ya�mur so�uk demeden, her
cumartesi, afganl�lar�n frans�zlara, almanlar�n �ingenelere, polonyal�lar�n
t�rklere kar�t��� bir renk, dil, �rk ve halklar c�mb��d�r. Main �rma��n�n
kenar�nda, �zenle budanm� bodur ��narlar�n alt�nda, saf ipek hint sarileri
amerikan piyade �niformalar�na; t�lden, dantelden gelinlikler yald�z i�lemeli
�zbek takkelerine; patiska gecelikler beyaz yakal�, ��pal� bahriyeli
kazaklar�na, ince naylon �ama��rlar me�in punk ceketlerine sar�l�r.
k�r�k d�k�k bohemya kristallerinin yan�ba��nda afrika masklar�, Gineli tanr�
heykelcikleri, mozambikli, sey�elli midye kabuklar�, K�tahyal� �iniler,
�a��rt�c� bir uyum i�inde ge� kalm�, belki de hi� gelmeyecek al�c�lar�n�
bekler. belle epoque afi�lerindeki kankanc� k�zlar�n y�ld�zlar� i�aret eden
ince uzun bacaklar�, yerde d�k�nt�ler aras�nda yatan kolu baca�� k�r�k
ta�bebeklere nispet yapar.

�oktand�r yeni bask�s� yap�lmam�, art�k ne yazar� ne konusu an�msanan


eski bir kitap; art�k kimselerin dinlemedi�i c�z�rt�l� bir ta� plak; hemen
yan�ba��nda k�pek resimli, �i�ek gibi a��lm� sar� pirin� mikrofonlu
sahibinin sesi gramofon; eski ayakkab�lar, sivri burunlu yumurta topuklu
�izmeler, renk renk, bi�im bi�im, boy boy elbiseler, paltolar, ceketler,
�ama��rlar... bir m�rekkep hokkas�, bir ya�danl�k, bir buhurdan, bir s�rme
kab�; kimbilir kimlerin ne zaman, nerelerden, kimlere, hangi duygularla
g�nderdi�i pullar� �st�nde kartpostallar; eski sikkeler, paralar,
banknotlar; sararm�, unutulmu�, vazge�ilmi� eski foto�raflar ve renk
renk, �e�it �e�it binlerce tak�; akla ne gelirse her �ey...

bitpazar�n�n c�v�l c�v�l �e�itlili�ini, merakl� kalabal���n�, insana


tepeden bakmayan, pazarl�ktan b�kmayan dost sat�c�lar�n�; onlar�n, satt�klar�
mala yabanc�la�mam� �zenlerini, sevgilerini, ama as�l o g�r�lt�l�, ne�eli
havada titre�en incecik h�zn�, ezik pi�manl���, bir daha hi�bir �eyin
sahibine d�nemeyece�i, sahibini bulamayaca��, e�yan�n insandan daha �m�rl�,
daha direngen olabilece�i, kendi ba��ms�z ya�am�n� s�rd�rebilece�i
duygusunun yaratt���, esefle rahatlama kar��m� o garip duyguyu severdim.
hi� sat�n alamayaca��m� bildi�im, bebe�ini emziren, dudaklar� memelerinden
daha etli, tahtadan oyulmu� ��plak kara tanr��a heykelini ok�amay�; tavus
t�yleriyle s�sl� bir �apkay� ba��ma ge�irip oymal� yald�z �er�eveli k�r�k
aynada kendime yabanc�la�an y�z�m� seyretmeyi; dantelli, fistolu bembeyaz
patiska geceliklere dokunmay�, bir eski kitab�n sayfalar�n� �evirip boyal�
bir sand��� koklamay� -elma ve ceviz kar��m�, tan�d�k bir koku-; s�cak
g�ney denizlerinin derinliklerinden ��kar�lm� ya da mercan adalar�n�n
bembeyaz kumsallar�ndan toplanm�, �imdi denizlerden uzak bir
yabanc� kentte yapayaln�z ��yen sedef rengi denizminarelerini kula��ma
dayay�p dinlemeyi -oysa dalgalar�n sesi kesildi mi denizminareleri de susar,
bilirim- ve as�l, yerde y���n y���n da��n�k duran sararm� eski foto�raflar�
kar�t�rmay� severdim.

baharda, �rmak boyu japoneriklerinin ve bademlerin pembesini, s�s


kirazlar�n�n duru beyaz�n� ve filizlenen ��narlar�n k�rpe ye�ilini giyinince;
yaz geldi�inde, hi� sararmayan, canl�, ye�il �imenleri ve �zenle dikilmi�
bak�ml� renk renk �i�ekleri tak�n�nca; k�lar�, bu kadar lekesiz ve temiz
olmas�na hep �a�t���m beyaz kar k�rk�ne b�r�n�nce; hele de sonbahar, �anl�,
b�y�k bir isyan�n renkleriyle gelip hep isyana hevesli, devrime tutkun, ama
yenilgiye yazg�l� y�re�imi k�z�l renkleriyle donat�nca, kentin sokaklar�n�
aceleyle ard�mda b�rak�p �rmak k�y�s�na kavu�maya �al��rd�m. main uzakta
rhein'la birle�ir, koca rhein, vadileri, ovalar�, �lkeleri a��p Okyanus'a
akard�, bilirdim. sadece denizlerde geni�leyen, hafifleyen y�re�ime, �rmak
serin bir su gibi gelir; denizlerden uzak bu kentte ufka a��lan bir pencere
olurdu.

eyl�l sonu �l�k, neredeyse s�cak geldi. belki sonbahar ya�murlar� ge�
kald���ndan, belki de g�ne�, haftalar boyunca bulutsuz, masmavi bir g�kte
bu�ulu bu�ulu parlad���ndan, 1990 sonbahar� her y�lkinden daha renkli, daha
parlak, daha isyankar oldu. main'�n sar� rengi, duru olmasa'da dumanl�
bir maviye d�n�t�.

g�nlerden cumartesiydi. yaln�zd�m, �zg�rd�m, mutluydum. kenti �evreleyen


korulardan ba�lay�p, ayaklar�m�n alt�nda ��t�rdayan kuru yapraklar� dinleye
dinleye g�z rengi sokaklardan ge�erek, �rmak boyunun bodur ��narlar�na,
salk�ms���tlere ta� ��kartan incelik ve d�k�kl�kteki telli kavaklar�na,
�arabi renklere b�r�nen japoneriklerine ko�tum.

main'dan rhein'a, mosel'e kadar nehir boylar�nca s�z�len dizi dizi beyaz
tenezz�h vapurlar�n�n k�pe�telerine ve k�pr�lerin parmakl�klar�na; uzak
denizlerden gelip nehirlere, �rmaklara al��p denizleri unutup �rmak ku�u
olmu� mart�lar t�nemi�ti. ���l�klar� bitpazar�n�n ne�eli u�ultusuna, g�r�lt�c�
renklili�ine kar��yordu.
her �eyin mutlulu�u an�msatt��� bu g�zel eyl�l g�n�, renklerin, seslerin,
ku�lar�n, g�z yapraklar�n�n, e�yan�n ve insanlar�n �a�r�s�na kar��
durabilmeliydim.
o g�n, d�k�len ��nar yapraklar�n�n ve mart�lar�n taraf�nda kal�p zaten hi�bir
�ey almayaca��m� bildi�im bitpazar�ndan ka�abilmeliydim. orada, hara� mezat
sat�l��a ��kar�lm� yenik, yitik, parampar�a kimliklerimizle, hayatlar�m�zla,
umutlar�m�zla kar��la�madan �rmak boyundan ayr�labilmeliydim. dal�ndan
sessizce kopup d�ne d�ne, a��r a��r d�en bir ��nar yapra��n�n pe�ine
tak�lmamal�yd�m...

k�pr�n�n koyu pembe ta� ayaklar�n�n hemen alt�nda, bitpazar�n�n ilk


tezgahlar�n�n kuruldu�u, yerlere serilmi� naylonlar�n �zerine ilk hazinelerin
yay�ld��� basamaklar�n yan�ndayd�m. Kuru ��nar yapra�� o kadar b�y�k, o kadar
hareli, o kadar g�zel k�z�l-kahve renkte olmasayd� g�z�m tak�lmayacak,
pe�inden ko�mayacak, s�z�le s�z�le d�t��� tezgaha yakla�mayacak, onlar�
g�rmeyecektim.

ama yaprak neredeyse iki elim kadar kocaman, ancak usta bir ressam�n
elinden ��kabilecek kadar g�zel renkli, da� ba��nda ince bir t�rk� kadar
yumu�ak ve hafifti. havada sal�na sal�na d��p, yere serilmi� da��n�k, yoksul,
karmakar��k bir tezgah�n �st�ne konuvermi�ti.

onlar� ��nar yapra��n� tutmak i�in yakla�t���mda g�rd�m. tezgahlar�n�


k�pr�n�n ayaklar�n�n alt�na; yersiz yurtsuzlar�n sabahlad���, eski gazete,
pa�avra, bo� bira �i�esi dolu, kusmuk ve sidik kokulu kuytular�n yan�ba��na
a�m�lard�. �zentili, garip giysileri: dapdar siyah deri pantolonlar�n �st�ne
parlak renkli g�mlekler, ya da pa�alar� tiftilmi� eski blucin bermudalar, yakas�
kolu a��k, g���sleri yaz�l� incecik ti�ortlar, boyunlar�nda kocaman ha�lar
ya da mercedes y�ld�zlar�yla ve b�kk�n, umursamaz as�k suratlar�, bak�ms�z,
pis, uzun sar� sa�lar�, kapana k�s�lm� hayvan bak�lar�n�n �rkekli�indeki
g�zleriyle hemen dikkati �ekiyorlard�. K�v�r k�v�r sa�l�, siyah derili
afrikal�'dan �ekik g�zl� uzakdo�ululara, �sve�lilerden frans�zlara,
t�rklerden perululara, almanlardan afganl�lara kadar tam bir �rklar ve
halklar karma�as� olan bu acayip pazarda, bir tek onlar ba�ka bir d�nyadan
gelmi��esine yabanc�yd�lar.

herkesten farkl� bir�eyler sat�yorlard�. �nsanlar, yere geli�ig�zel


yayd�klar� karmakar��k mallara ciddi, h�z�nl�, d��nceli g�zlerle bak�yor;
��yle bir dokunup evirip �eviriyor, sonra tezgahlardan sessizce uzakla��yorlard�.
Bir tek onlar�n tezgahlar�n�n ba��nda, ba��ra ba��ra ne�eli pazarl�klar
yap�lm�yor;
uzakla�an al�c�n�n arkas�ndan "hadi al istedi�in fiyata," diye ko�ulmuyor;
bir bitpazar� al�veri�inin al��lm� keyfi ��kar�lm�yordu. sanki sat��
yasakl� bir�eyleri, gizlemeleri gereken bir mal� pervas�zca pazara ��karm�
gibiydiler. v�cudunu ilk kez sat�l��a sunan kad�n kadar acemi, �rkek, beceriksiz;
onun kadar h�rsl�, y�rt�k, �a�k�n g�r�n�ml�yd�ler.

k�pr�n�n ayaklar�n�n hemen dibine, al�c�s� bol, de�erli, aranan mallar


satan gedikli sat�c�lar�n ra�bet etmedikleri bu b�lgeye serdikleri, ortas�
delinip simgeleri ��kart�lm� do�u Alman ve romanya bayraklar�n�n, y�rt�lm�
parti afi�lerinin, pankartlar�n�n, halk milisinin ve halk ordusunun y�ld�zl�,
s�rmal� sancaklar�n�n �st�ne yaym�lard� mallar�n�.

karmakar��k bir rozet; madalya, k�z�l y�ld�zl� apolet ve kokart, �e�it


�e�it levha, afi�, �niforma, pul, para, otomobil plakas�, bayrak, sancak ve
hurda y���n�... �cra kasabalar�n yoksul evlerinin eski konsollar�n�n
�ekmecelerinde y�llarca saklanm� zavall� hazineler: bir eski pirin� �amdan,
�atlak; de�ersiz bir vazo, bir seramik tabak, bir porselen �er�eve, dantel
bir yaka ve sanki bir kibrit �ak�ta yak�lmak �zere haz�rlanm�, �st �ste
y���lm� eski foto�raflar...

pe�inden ko�tu�um ��nar yapra�� d��p foto�raflar�n �st�ne konmu�tu.


sap�ndan tutup yava��a kald�rd���mda foto�raftaki �ocukla g�z g�ze geldik.
y�k�k bir k�y evinin kap�s�nda, uzun sar� sa�l�, zay�f bir kad�n�n
kuca��ndayd�. Koca sar� kafal�, incecik ��p bacakl�yd�. elinde bir ekmek
par�as� tutuyordu. hemen alttaki eski, sararm�, y�pranm� bir ba�ka
foto�rafta g�l�mseyen gen� adam�n yumu�ak, h�z�nl� bak�lar�n� and�r�yordu
g�zleri. belli ki ayn� yollardan, ayn� kaderden, ayn� alb�mden geliyorlard�.

foto�raf y���n�n� usulca, ok�arcas�na kar�t�rd�m. Korkunun dayan�lmaz


�ekimine kap�lm� bir �ocu�un y�rek ��rp�nt�lar�yla, tek tek elime ald�m
eski resimleri. �ocuk b�y�m�t�. Boynunda pionier e�arb�, elinde "biz tarihi
yazanlar�z" pankart�yla, bir y�r�y� kolunun ba��n� �ekiyordu. art�k kafas�
o kadar kocaman, v�cudu �yle hastal�kl�, �elimsiz de�ildi. bak�lar�ndan
tan�d�m onu, g�zleri de�i�memi�ti. bir ba�ka foto�rafta, ddr ve parti
bayraklar�yla donat�lm�, �i�eklerle bezenmi� bir k�rs�de, sa� yumru�u
havada nutuk at�yordu. sonra, on dokuz yirmi ya�lar�nda bir delikanl�, bir
elinde mala, bir elinde tu�la, �st�nde i��i tulumu, g�zlerinde yumu�ac�k,
h�z�nl� bir g�l�msemeyle, -arkada, belli belirsiz brandenburg kap�s�- bir
duvar �r�yordu. bir g�l kenar�nda, kendi ya�lar�nda g�zel bir kad�nla el ele
y�r�yor; bir ba�ka foto�rafta, yine ayn� adam, tak�m elbisesi, dudaklar�n�n
ucuna ili�tirdi�i resmi g�l�msemesi ile honecker'in elini s�k�yordu.

son bir foto�raf daha �ektim y���n�n aras�ndan. daha yeni, renkli bir
resim. arkada kremlin'in k�z�l y�ld�z� ve bayra��; b�t�n d�nya i�ine
s��acakm��as�na
geni� bir meydan. gencecik -sanki bildik, tan�d�k- bir kad�nla yine ayn� adam.
g�zlerinde, y�k�k evin �n�ndeki c�l�z, hasta sava� �ocu�unun yumu�ac�k h�zn�;
g�zlerinde y�ld�zlar�n ve bayraklar�n g�lgesi...

bir eyl�l sonu; bir koca �rmak boyu... yerde, kald�r�mlar�n �st�nde,
sa�lar�mda, omuzlar�mda, eski e�yalar�n, foto�raflar�n ve parmaklar�m�n
aras�nda, kurumu�, sar� yapraklar. sar� yapraklar�n aras�nda Do�u Almanya'daki
sovyet askerlerinin �apkalar�n� s�sleyen g�rkemli k�z�l y�ld�zlar, milis
kasketleri, lenin ni�anlar�: k�y yollar�ndan s�k�lm� y�n i�aretleri; y�k�lan
berlin duvar�n�n irili ufakl� par�alar�; yerde ba�ak �elenkli, �eki�li, pergelli
ddr bayraklar�; Honecker'in ba�ina palya�o takkesi �izilmi� b�y�k boy
posterleri, pionier e�arplar�, gen�lik �rg�t� kimlikleri, parti �yelik
kartlar� ve yerde, nemli toprak �zerinde, g�z yapraklar�na kar�m�, onlar
gibi sar�-kahve foto�raflar. yok pahas�na sat�l��a ��kar�lm� paha bi�ilmez,
inan�, umut, ya�am de�erinde ne �ok mal...

kafam�n i�inde d�n�p duran, �ok eskiden, belki de �ocuklu�umda okudu�um


bir kitaptan b�l�k p�r��k bir al�nt�: "semerkant'ta, buhara'da, tebriz'de,
atina'da, milet'te, sirakuza'da, kordoba'da, sevilla'da, kostantiniye'de,
persopolis'te, marake�'te, tanca'da, binlerce, on binlerce kentte �ar��lar,
pazarlar kurulurdu. sur duvarlar�n�n i�inde, acem hal�lar� hint �allar�na;
fildi�leri kaplan postlar�na, deve derisinden alt�n i�lemeli yelekler
tatar k�l��lar�na, t�rl� lezzet ve kokudaki baharat, zambak ve g�l ya�lar�na,
�znik mavisi testiler ince boyunlu pembe kristal moreno s�rahilerine, k�r
atlar doru k�sraklara ve birbirinden g�zel, g��l�, yaln�z k�leler uzun s�rma
sa�l�, ince belli �erkez cariyelere kar��rd�. gece g�nd�z, kar�ncalar,
solucanlar gibi kayna�an d�zensiz, da��n�k, g�r�lt�c�, �o�u �ullara sar�lm�,
�o�u yoksul bir kalabal�k h�rs ve �ehvetle doldururdu pazar meydanlar�n�."

binlerce y�l sonra, pazarlar� dolduran ayn� h�rsl� kalabal�k, ayn�


al�veri� sarho�lu�u, ayn� mal ve sahiplenme �ehveti. d�nya b�y�k bir pazar
olmaktan ��kamad� m� binlerce y�lda? mallar milyonlarca kez daha �e�itli,
daha zengin; sat�c�larsa daha ac�mas�z, daha h�rsl�. u�runa duvarlar�n
y�k�l�p y�ld�zlar�n, bayraklar�n, inan�lar�n, hayatlar�n yerlerde �i�nendi�i
�zg�rl�k, binlerce y�lda, pazar �zg�rl��� olmay� bir ad�m bile a�amad� m�?

1990 y�l�n�n bir eyl�l g�n�. D�rt bir yanda sar�-k�z�l g�z yapraklar�.
G�zel, bak�ml�, ne�eli bir �rmak boyu. ve yere serilmi� tezgahlarda, belki de
binlerce y�ldan bu yana ilk kez meta olup pazara ��kar�lm� al��lmad�k,
garip bir mal: en az �� ku�a��n kimli�i; kimliklerimiz...

foto�raftaki mahzun g�l�l�, yumu�ac�k bak�l� adam, sadece h�z�nl� de�il


�a�k�n g�zlerle bak�yor �imdi �evresine. y�r�y� kolunun en �n�nde gurur ve
umutla y�r�yen �ocu�un ta��d��� pankart�n �st�ndeki yaz� siliniyor. gen�
duvar ustas�n�n elinden tu�lalar d�k�l�yor. kremlin'in yakut y�ld�z� fonda
hala muhte�em ve ma�rur parlasa da, ����, gencecik kad�n�n y�z�n� ayd�nlatm�yor
art�k.

��imde neden oldu�unu bilmedigim bir utan�: pazara gelmenin, sat�l��a


��kar�lm� bu paha bi�ilmez mallar�n yan�na bir al�c� gibi yakla�man�n ya
da bir �a��n, bir d�nemin, milyonlarca insan hayat�n�n pazarda hara� mezat
sat�ld���na tan�k olman�n utanc�, bu pazar� da��tamaman�n, bu sat��
durduramaman�n,
yeni d�nyay� kuramaman�n utanc�...

parmaklar�m�n aras�nda s�k� s�k� tuttu�um ��nar yapra��n�n alt�na gizlenip


�evreme bakt�m. �te oraday�z. Eski asker postallar�n�n, kat kat t�l etekleri
y�rt�lm� bale elbiselerinin, k�r�k gece lambalar� ve bo� akvaryumlar�n
aras�nda, ����rtkan el radyolar�n�n, a��k sa��k resimli playboylar�n, hurda
demir ve lastiklerin, pasl� bisikletlerin, oymal� dolaplar�n ve sark�nt�l�
cam k�pelerin yan�ba��nda, pembe tu�la k�pr�n�n ayaklar� dibindeyiz. eskici
t�rklerin �aputlar�n�n, pakistanl�lar�n fildi�i oyma biblolar�n�n, romanyal�lar�n
i�li bluzlar�n�n, hint kuma�lar�n�n, yugoslavlar�n seramik fincanlar�n�n
aras�na kar�m��z. esir pazarlar�ndaki gibi suskun, utan�l�, yenik,
��r�l��plak... a�a�lardan d�en sar� yapraklar �rt�yor ��plakl���m�z� ve
utanc�m�z�...

sakland���m yapra��n alt�ndan ��kt�m. Elimde, h�z�nl� yumu�ak bak�l�


adam�n Brandenburg kap�s�'n�n yak�n�nda duvar �rerkenki delikanl� foto�raf�,
bir de k�z�l y�ld�z.

sat�c� sonunda bir al�c� bulmu� olman�n sevinci ve h�rs�yla: "her par�a
be� mark," dedi. �lk kez ba��m� kald�r�p y�z�ne bakt�m. Biraz kad�ns�, ama
g�zel y�zl�yd�, boynunda ha�� vard�. �zg�r pazar ekonomisi'nin ilk
giri�imcilerindendi.

"�kisine be� mark ver, yeter," dedi. be� mark� ka��rman�n tela��na
kap�lm�t�.

elimde eski bir foto�raf ve kimbilir do�u Almanya'da g�revli hangi sovyet
askerinin �apkas�ndan kopar�lm� bir y�ld�zla �a�k�n duruyordum adam�n
kar��s�nda.

"pahal� m� geldi?" diye sordu. s�yledi�i fiyattan ku�kuya d�m�t�.

"�ok ucuz," diye m�r�ldand�m.

y�z�me �nce �a�k�nl�k, sonra �fkeyle bakt�. Bana �yle geldi ya da.
"bana sorarsan hi�biri be� para etmezdi," dedi.

"ne verirsen ver, al git!"

�ok ucuz bu insan hayatlar�; bizi biz yapan, insan yapan kimliklerimiz,
tarihimiz, y�zy�l�n, elli y�l�n de�il, binlerce y�l�n umutlar�, bunca ac�,
bunca sevin�, bunca zafer, bunca yenilgi ucuz, hatta yok pahas�na...

sararm� foto�raf� ve s�rmal� y�ld�z� yere b�rakt�m. bir tek, kuru ��nar
yapra��n� ald�m elime. cebimden bir madeni be� mark ��kar�p yere, foto�raflar�n
�st�ne att�m.

yaprak i�in, dedim.

elimde sar�dan k�z�la d�nm� koca ��nar yapra��, bitpazar�n� arkamda


b�rak�p �rma��n kar�� k�y�s�na do�ru y�r�d�m.

b�Rle�Men�N �Lk �Ocu�U

"...ve bir o�ul do�uracakt�r ve onun ad�n� �sa koyacaks�n, ��nk� kavmini
g�nahlar�ndan kurtaracak olan odur... yusuf uykusundan uyand�, Rabbin
mele�inin kendisine buyurdu�u gibi yapt� ue kar�s�n� yan�na al�p bir o�ul
do�uruncaya kadar onu bilmedi ve �ocu�un ad�n� �sa koydu... "

matta'ya g�re �ncil bap 1

"...benden sonra bir adam geliyor ki, benden ileri oldu, ��nk� benden
�nce idi..."

yuhanna'ya g�re �ncil bap 1

resmi haberlere g�re, birle�menin ilk �ocu�u, brandenburg kap�s�'n�n


�n�ndeki ve reichtag'daki g�rkemli t�renlerden 15 dakika sonra do�uda
do�du. televizyon ekranlar�nda, yorgun ve mutlu g�l�mseyen anas�n�n
kollar�nda, buru�uk, somurtuk y�z�yle yatarkan g�rd�k onu. 47 santim olup,
3 kilo 100 gram geldi�ini, ad�n�n Jakob oldu�unu ��rendik.

minicik savunmas�z bedeni, hen�z tam a��lmam� yumuk g�zleri, �aresiz


���l���yla, savunmadan teslim olmu� bir kalenin yenik askerlerinin, yenenlerden
aman dilemek i�in sunduklar�, ku�atmadan nas�lsa arta kalm� de�ersiz bir
kurban� and�r�yordu. jackob'u, karn�mdaki 9 ay 9 g�nl�k bebe�imi ok�ayarak
seyrettim. ��imde heyecan, h�z�n, umut karma�as� bir duygu...

ne ac�mas�z yalanc� medialar�n, ne gaddar hirodes'in kahinlerinin ve


m�neccimlerinin, ne de saf �oban krallar�n do�du�unu bilmedikleri, y�ld�z�n�
g�rmedikleri �ocuk, birka� dakikadan beri benim kuca��mda yat�yor. ad�n�
Adam koydum.

karn�m� b��aklarla de�en o m�thi� ac�dan sonra, bebe�in ilk ���l���


duyulurken t�m bedeni saran o anlat�lmaz rahatlama, mutlu gev�eme ve yorgunluk
sevince d�n�meye ba�larken -daha o anda- sevdim onu. �nce i�g�d�sel,
bedensel, kad�n yan�mla; sonra bu ��k� ve y�k�nt�lar aras�nda yeniden
ba�layabilme umudu; hayat�n �l�me, gelece�in ge�mi�e, yeni do�an�n t�kenene
meydan okumas� oldu�u i�in...
do�um odas�nda, bacaklar�m iki yana a��k, s�rt�st� yatt���m yerden, �teki
berlin'in televizyon kulesinin tan a�ar�rken s�n�kle�en ��klar� g�r�n�yordu.
do�um masas�ndan g�remiyordum, ama �teki ve d�nden beri tek berlin'le
do�umevinin aras�nda, yer yer y�k�lm� bir duvar par�as� oldu�unu biliyordum.

seninle berlin'in g�rkemli k�pr�lerinden ge�erek spree kanallar� boyunca


el ele dola��rken, zengin bat�n�n g�steri�li meydan okumas� kar��s�nda ezilen
kentin ince g�zelliklerini, bilinmedik k�elerini, ac� ve tarih y�kl�
ge�mi�ini ke�federken duvara yakla�mazd�k. Duvar, d��ncelerimizin de�il ama
ya�am�m�z�n, gelece�imizin de�il ama ge�mi�imizin, inan�lar�m�z�n de�ilse
bile duygular�m�z�n aras�na �ekilmi�ti, bunu an�msamak istemezdik. zorunlu
bir k�t�l�k, hastal���n iyile�mesi i�in katlan�lmas� gereken ac� bir ila�t�.
y�k�nt�lar�n�n alt�nda kalaca��m�z� d��nmezdik.

d�n sabah, �afak vakti, tam o�lunun do�du�u �u saatlerde seni duvara
yaslanm� buldu�umda, o duvar�n ne kadar par�as� oldu�unu, duvarla ne kadar
b�t�nle�ti�ini, seni ger�ekten sevebilmem i�in duvar� sevmem gerekti�ini
anlad�m. Y�k�lm�, delinmi�, par�alar� �oktan i�portalarda sat�l��a
��kar�lm� duvar�n Brandenburg kap�s� taraf�nda beni bekliyordun. daha
�nceden s�zle�memi�tik, 9 ay 9 g�nd�r g�r�memi�tik, ama seni nerede
bulaca��m konusunda hi� yan�lmad�m.

gecenin karanl���n�n g�n�n ilk ��klar�na yenik d�t��� �afak vaktiydi.


ac�lar birden b��akla kesilmi��esine dinerken ve bebe�in ilk ���l���yla
birlikte mutlu bir yorgunluk b�t�n v�cuduma yay�l�rken, doktor, "saat 5.21,
bir o�lunuz oldu," dedi.

g�zlerimi a�t�m. do�um odas�n�n penceresinden televizyon kulesinin ard�nda;


bat�da parlayan, hen�z �afa�a yenilmemi� y�ld�z� g�rd�m.

�ocuklu�umdan beri hi� inanmasam da hep sevdi�im, ezberime yerle�mi� eski


masaldan dizeler dudaklar�m�n ucunda: "o zaman hirodes, m�neccimleri gizlice
�a��rd� ve onlardan y�ld�z�n ne vakit g�z�kt���n� iyice ��rendi. ve gidin ve
�ocuk hakk�nda iyi ara�t�r�n; onu buldu�unuz zaman bana haber verin ki ben de
gelip ona secde k�lay�m, diyerek kendilerini betlehem'e g�nderdi. onlar da
kral� dinleyip yollar�na gittiler ve i�te bat�da g�rd�kleri y�ld�z �nlerince
gidiyordu, taa �ocu�un bulundu�u yere kadar gelerek �zerinde durdu... "

do�um odas�n�n penceresinden g�rd���m y�ld�z, ba��n� g��e kald�ran ilk


insana da b�yle parlak, b�y�l�, eri�ilmez g�r�nm� olmal�. O�lunu samanl���n
gizlili�inde do�uran meryem de g��e bakt���nda bu y�ld�z� g�rm� olmal�.
2000 y�l �ncesinin, mucizelere inanmaya haz�r saf �obanlar�, geceleri
bu y�ld�za bakarak yollar�n� bulmu� olmal�lar. d�nyay� fethedip tarihi
de�i�tirmek i�in yola ��kanlar da bayraklar�na, g���slerine, m�zraklar�na,
tanr�s�z mabetlerinin kubbelerine bu y�ld�z� takt�lar.

ge�tigimiz g�nlerde ayaklar alt�nda, h�rsla �i�nenen yine bu y�ld�zd�.


Budape�te'de, parlamento binas�n�n �zerinde devrimden beri parlayan, i��ilerin
devrime arma�an� k�z�l y�ld�z, ge�ti�imiz hafta yerinden indirildi. yerine,
r�zgar�n y�n�ne g�re d�nen alt�n yald�zl� eski r�zgar horozu tak�lacak.

sofya'da, parti binas�n�n y�ld�z�n� yoksul g�r�n�ml� sokak �ocuklar�


ayaklar� alt�nda �i�nediler. romanya'da, macaristan'da, polonya'da,
bulgaristan'da, do�u Almanya'da bayraklar, sancaklar h�rsla delinip, par�alan�p
y�ld�zlar ��kar�ld�. ve i�te y�ld�z, do�um odas�n�n penceresinde yine p�r�l
p�r�l parl�yor.

k�z�l Meydanda bir resmimiz vard� seninle. arkam�zda Kremlin'in duvarlar�


ve neredeyse ger�ek yakuttan oldu�una inand���m�z g�rkemli y�ld�z�...
devrimin ka��nc� y�l t�renleriydi, an�msam�yorum. seninle ilk orada,
moskova'da tan�m�t�k. Bir yanda kubbeleri mavi, ye�il, mor, k�rm�z�; sar�
mine i�li peri masal� kilisesi, �te yanda sivri kuleleri hep karl�ym� gibi
duran bir k� masal�ndan ��km� k�rm�z� tu�la lenin m�zesi, arkada dev
meydan� boydan boya kaplayan kremlin'in duvarlar� ve �st�nde parlayan yakut
y�ld�zla kubbenin �st�nde dalgalanan k�z�l bayrak.

sovyetler birli�i'nin de�il devrimin bayra��...

resmi t�renler sona erdikten, y�zlerce �lkeden gelmi� heyetler, davetliler,


bol votkal� Rus gecelerini aramaya ��kt�ktan sonra, kabemiz olan o meydana
ko�mu�tum. hen�z kar ba�lamam�t�, ama kokusu havadayd�. �nsan�n iliklerine
i�leyen so�uk bir kas�m gecesiydi. g�k a��k ve lacivertti. lenin'in mozolesinin
�n�nde birikmi� kalabal�k, askerlerin n�bet de�i�tirme t�renini g�rmek i�in
bekliyordu. o gece meydanda kar��la�t���m�zda, yan�ma gelip "biz par�alanm�
Almanya'n�n iki yan�ndan geliyoruz galiba," dedi�inde, birbirimizi birka�
g�nd�r s�ren resmi toplant�lardan ve t�renlerden tan�y�p, gecenin ge� saatlerine
kadar k�z�l Meydanda, moskova nehri boylar�nda, gorki ve nevski caddelerinde,
bu vaat edilmi� kentin sevgisi hi� i�imden ��kmayan parklar�nda, meydanlar�nda,
sokaklar�nda dola�t���m�zda, i�imde hep bir soru vard�:"

"nedir bizleri b�yle b�y�leyen, bu y�ld�zda?"

y�llar sonra, berlin'deki son gecemizde noel i�in s�slenmi� ��l ��l
sokaklardaki binlerce y�ld�z� g�sterip "bizim y�ld�z�m�z ayaklar alt�nda
�i�neniyor, �sa'n�nkiyse 1990 y�ld�r parl�yor yerinde," diye m�r�ldand���mda,
"asl�nda hep ayn� y�ld�z o: �nsan�n eri�mek istedi�i ��k," dedin. o gece bu
s�z� anlamad�m. Senin teslimiyetin sand�m.

bat�da g�rd�kleri y�ld�z, �nlerince gidiyordu. �ocu�un bulundu�u yere


kadar gelerek �zerinde durdu.

ve i�te y�ld�z �imdi kar��mda do�um odas�n�n penceresinde p�r�l p�r�l


parl�yor.

ad� Adam. baba ad� yok. �sa'dan 1990 y�l sonra, tanr� art�k hi�bir
kad�ndan �ocuk yapm�yor; babas�z �ocuklar ve bakire analar da art�k mucize
say�lm�yor. adam'�n do�um yeri betlehem de�il, berlin. masallar binlerce
y�ld�r do�uyu terk ettiklerinden beri, peygamberler de art�k Do�udan ��km�yor.
adam peygamber olmayacak. o bizim o�lumuz. 3 ekimi, 4 ekime ba�layan gece,
brandenburg kap�s�'n�n yan�nda, kendi elleriyle �rd��� duvar�n yan�nda �l�
bulunan kimli�i belirsiz adam'la bat�l� bir kad�n�n nesebi gayri sahih
�ocu�u.

adam, bu b�y�k ��k�nt�ye, hayallerimizin ve hayatlar�m�z�n ald��� yaralara,


maddenin, paran�n, pazar�n, s�m�r�n�n ve kullu�un, zaferini ve ebedi saltanat�n�
ilan edi�ine kar�� ve as�l, y�k�lan bir d�nya, sona eren bir d�nemle
birlikte senin yokolu�una kar�� benim meydan okumam. f�rt�nal� karanl�k bir
gecede, dev dalgalar aras�na at�lm� bir cansimidi adam. �imdi i�eride,
bebek odas�nda uyuyor ve anas�n�n kokusunu duyup kendini g�venlikte
hissederek memeye yap�aca�� an�, a� bir kedi yavrusu �zlemiyle bekliyor.

son gecemizde, hani beethoven'in. 9. senfonisi'nin iki berlin'de birden


meydanlara konulan dev ekranlardan yans�t�ld��� ve schiller'in sevince
sesleni�'inin �zg�rl��e sesleni�'e d�n�t�r�ld��� 24 kas�m gecesinde,
adam'� senden hem bir an�, hem de bir umut olarak ald�m. O gece, incecikten
ya�an ya�murun alt�nda Beethoven'i dinlerken, "hangi �zg�rl�k?" diye
m�r�ldand���n� an�ms�yorum. sesinde ne �fke, ne tepki, ne ele�tiri, ne de
pi�manl�k vard�. A��k, ��plak ve m�thi� bir soruydu bu. dalg�nd�n. her �eyi
yeni ba�tan b�t�n derinli�iyle d��nmek ister gibiydin. "ka��nc� �zg�rl���m�z
bu bizim?" dedin. bu kez sesinde ince ac� bir alay sezdim. avucunun i�inde
s�k� s�k� tuttu�un elimin parmaklar�n� ac�t�rcas�na s�kt�n." S�yler misin
bana l�tfen muzla �zg�rl�k aras�nda nas�l bir ili�ki oldu�unu?" sorunun
yan�t�n� kendin de �ok iyi biliyordun. yine de benden duymak, belki de beni
incitmek, h�n� almak istiyordun. "�ok basit," diyerek oyuna kat�ld�m.
"ddr'liler de bizim kadar rahat ve bol muz yeme �zg�rl�g�ne sahip olmak
istiyorlard�."

birden oyunu -ya da kavgay�- b�rakt�n. Sesine, i�ime hep huzur veren o
sakin, yumu�ac�k t�n� geldi yeniden." �nan�lacak gibi de�il, ama
anlayamad���m�z bu basit ger�ekti i�te... sonra biraz d��nceli, biraz a��r
bir sesle: "bir ba�ka �zg�rl�k gelecek. bu f�rt�na ge�ti�inde, muzla s�n�rl�
olmayan, bizim yan�lg�lar�m�z� ta��mayan, insan�n ger�ek �zg�rl���...
bunun nas�l bir �ey oldu�unu ne sen, ne ben, ne de hele bu y���nlar, hen�z
bilmiyoruz..."

do�umevinde, d�rt ki�ilik bir odada, temizlenmi�, gev�emi�, rahat ve mutlu


yat�yorum �imdi. daha �nce do�um yapm� �� gen� anne, sab�rs�zl�kla bebeklerinin
emzirilmeye getirilmesini bekliyorlar. biri alman, ikisi yabanc�.
Yabanc�lardan biri t�rk, biri polonyal� olmal�. T�rk ile polonyal� k�t� bir
almancayla anla�maya �al��yorlar. b�l�k p�r��k konu�malar�n� duyuyorum
yatt���m yerden. bebeleri i�in kayg�lan�yor, �ocuklar�n kar�mas�ndan
korkuyor ve biraz daha h�zl� davran�p Birle�mi� almanya'n�n ilk bebe�ini
do�uramam� olmalar�na hay�flan�yorlar.

kap�n�n �n�nde bir tela�; b�t�n annelerde bir k�p�rdanma. bebek sesleri,
bebek hem�irelerinin �ekti�i arabalar�n g�c�rt�s�... kap� a��l�yor. bebekler,
kollar�ndaki bileziklerden adlar� okunarak, pembe ya da mavi hastane
tulumlar� i�inde annelerine teslim ediliyor. ben son gelenim. kuca��m hala
bo�. y�re�imde bir ��rp�nt�, bir heyecan, bebeklere bak�yorum. f�rt�na dinip
de b�t�n sahte �zg�rl�k bayraklar� yere indi�inde; �zg�rl�k boyas�na boyanan
�u ac�mas�z, k�hne �ark�n boyalar� d�k�ld���nde, bizim hayal edip de
ba�aramad���m�z d�nyay�, belki de bu �ocuklar yaratacaklar. do�uda, bat�da
ne varsa hepsi ��kmeye, de�i�meye mahk�m. Ama biliyorum: yeni gelecek.
�ocuklar dogduk�a, yeninin tohumlar� eskinin ba�r�nda filizleniyor i�te.

adam i�eride, bebek odas�nda uyuyor. alexander platz'�n �st�nde, bat�da


parlayan ve onun d�nyay� selamlayan ilk ���l���yla birlikte �afa�a yenilip
��klara kar�an y�ld�z�n� benden ba�ka kimse g�rmedi. kimse o y�ld�z�n, her
gece g�kler karar�rken, d�nyan�n geceye dalan her g���nde yeniden parlayaca��n�
bilmiyor.

vakit tamamd�, yine de hi�bir �zel alamet belirmedi, do�umundan �nce. bir
yakut y�ld�z d�t�, duvarlar y�k�ld�, bayraklar delindi, tanr� heykelleri
par�aland�, kutsal kitaplar yak�ld� ve penceremdeki karanfil, k� ba��nda
gonca verip �i�e�e durdu. �a��m�zda bunlar, art�k mucize say�lm�yor.

do�um ve bebek bezgini doktorlardan, g�zlerinden uyku akan hem�irelerden


ba�ka kimse, hi�bir ac�mas�z tiran, hi�bir amans�z firavun bilmiyor adam'�n
do�du�unu. "ddr'li y�ksek g�revli bir babadan olma, bat�l� kom�nist bir gen�
kad�ndan do�ma" adam, berlin'in n�fus kay�tlar�nda babas� belirsiz herhangi
bir �ocuk.

kimse bilmedi�ine g�re, hen�z burada g�venlikteyiz. bu m�thi� �ark�n


di�lileri, beyin y�kama ve yalan makineleri, ad�na pazar �zg�rl��� -ya da
bilimce, kibarca s�yleni�iyle- �zg�r pazar ekonomisi denen bu dev, bizi
sakland���m�z bu samanl�kta bulup adam'�n k���k bedenini ve kafas�n� ���temez.
��k�nt�n�n hayal k�r�kl���, ondan daha beter plan ku�ku, ikircim, burada,
adam'la birlikteyken yakalayamaz beni.

doktor, "normal bir do�um oldu, iki g�n sonra ��kabilirsiniz," dedi.

sakland���m�z bu gizli s���n�ktan ��kt���m�zda, ilk mucizesini g�sterecek


adam. duvarla birlikte ��ken d�nyam�z�n kar��s�nda, i�im yine de umut ve
mutlulukla dolu, yeniden ba�lamaya, yan�lg�lardan ��renmeye haz�r, ayakta
kalabilmemi sa�layacak.

"bir g�n, yanl�lar su�, yan�lg�lar g�nah olmaktan ��kt��� zaman her �ey
daha a��k, daha duru g�r�lecek," demi�tin. "ger�ek �zg�rl���n duvarlarla
korunamayaca�� anla��ld��� g�n ve hi�bir duvara ihtiya� kalmayacak kadar
�zg�r olundu�u g�n, art�k mal h�rs� ve m�lkiyet �ehvetinin ad�na �zg�rl�k
deme ay�b� bir daha i�lenmeyecek." unter der linden'de yere yumu�ac�k bir
hal� olmu� �hlamur yapraklar�na basa basa y�r�yorduk. �ehresi yava� yava�
de�i�meye ba�layan ve makyaj yapmay�, s�slenmeyi hen�z beceremeyen
gen� bir k�z�n tatl� r�k�l���ne b�r�nen berlin caddelerini ge�ip karl marx
meydan�na vard���m�zda, sa�lar�m�zda, omuzlar�m�zda sar� �hlamur yapraklar�
vard�. Arkaya d�n�p o her zaman, her mevsim g�zel olan unter der linden'e
h�z�nle bakt�n. "1880'lerde, 1890'larda, 1918'de, 30'larda, 50'lerde i��iler
k�z�l bayraklar�yla, enternasyonal'i s�yleyerek bu caddeden ge�tiler," dedin.
"�lk devrim t�renine, elimde tarihi biz yaz�yoruz pankart�yla, k�sa
pantolonum, k�rm�z� kravat�mla bu caddede kat�ld�m. yine sonbahard�. Ihlamur
yapraklar�ndan hat�rl�yorum."

biraz daha y�r�d�k. marx'la engels'in heykelinin �n�nde durduk. marx'�n


kafas�na bir g�vercin t�nemi�ti. ellerini gev�ek ve sakin bir �ekilde
dizlerine koymu� marx, sakal�n�n �st�nden d��nceli bak�yordu. yan�nda
ayakta duran engels'in bak�lar� daha sert, daha keskindi. bunu sana
s�yledi�imde g�ld�n. "heykelt�ra� bu y�zden rejim muhalifi ilan edilmi�
olabilir," dedin.

hem�ire, a�layan adam'� getirip kuca��ma verdi. nas�l emzirecegimi


anlatmaya �al��rken, adam memeyi kendili�inden bulup h�rsla emmeye ba�lad�."
�te kendi ba��n�n �aresine bakmay� bilecek, a� kalmayacak bir �ocuk," diye
g�ld� gen� hem�ire k�z. Birka� dakika sonra emmekten yorgun d��p
kollar�m�n aras�nda k���k bir kedi yavrusu gibi uykuya dald���nda, hayat�n
o anlat�lmaz sevinci, mutlulu�u, g�c� ve g�veni doldurdu i�imi. k���c�k
mavi hastane tulumunun d�rt bir yan�ndan, k�hnemi� ve ��ken her �eye inat,
taze filizler gibi hayat f�k�r�yordu.

yeni bir �a� ba�l�yordu adam'la, diye d��nd�m onu emzirirken. bu


f�rt�nan�n ortas�nda do�anlar kuracaklar yeni d�nyay�. onlar duvarlar
�rmeyecekler.
onlar kimliklerini kaybedip sat�l��a ��karmayacaklar. onlar bizim
do�rular�m�z�n, bizim de�erlerimizin hi�birini benimseyip ta��masalar da,
yeni bir d�nyan�n insanlar� olacaklar.

neyse ki mucizeyi bebek hem�iresi fark etmedi; neyse ki doktorlar do�udan


gelen ��kla parlayan bat� y�ld�z�n�n adam'�n yata��n�n �st�nde durdu�unu
g�rmediler. burada �imdilik g�venlikteyiz. �ki g�n sonra, bu s���naktan
��k�nca Brandenburg kap�s�'n�n �n�nden ge�ip ����n geldi�i yere, insanlar�n
yeni insan�, yeni d�nyay� bekledikleri do�uya do�ru gidece�iz onunla.
s�ska e�e�imizin ba��n�, inanm�, saf ve kul yusuf �ekmese de, ba��mda
��ktan bir hale de�il, k�sac�k kesilmi� sa�lar�m ve �st�mde yerlere kadar
a��r ipek etekler de�il, blucin pantolonum olsa da, adam'la birlikte y�ld�za
do�ru y�r�yece�iz.

son
i�Indekiler
duraklar
�antan neden a��r postac�
Bir durakt�r Frankfurt
zaman katilleri
vedalar
elveda alyo�a
madrid'de �lmeyi �zledi�imiz ak�am
bir d���n Foto�raf�
�l� bir sincaba a��t
animsamalar
teyzem ya�ad� m�
bir g�ne�, bir kar say�klamalar�
Oymal� Sand�kta Vurulan �ocuk
eski ev
brandenburg kap�s�nda �l�m

You might also like