Professional Documents
Culture Documents
elveda alyo�A
1991 sa�T fa�K �Yk� arma�Ani
duraklar
�Antan neden a�Ir, postaci
her g�n bir alman disipliniyle gelir postac�. O Alman disiplini, her �eyin
yolunda gitmesinin bir ba�ka ad�d�r asl�nda. �ler biraz kar�t���nda -ans�z�n
kar bast�rd���nda �rne�in- disiplinden eser kalmaz. ne trafik ��klar�n�
dinleyen, ne ge�i� �st�nl��� hakk�n� koruyan olur. her �ey bol olup i�ler
t�k�r t�k�r y�r�d���nde iznde, d�zenli, sayg�l�, disiplinlidir alman halk�.
her g�n bir alman disipliniyle gelir postac�, dakika sektirmeden. yaz k�
s�rt�nda ayn� incecik, lacivert naylon ceketle; alman posta idaresi armal�
tekerlekli sar� �antas�yla; y�z�nde ayn� ciddi g�l�msemeyle... otuz be�inde
var �imdi. alt� y�l �nce, biz ne kadar gen�sek o da o kadar gen�ti. gen�
ve geleceksiz. alt� y�l �nceki gelecegini bug�n ya��yor i�te. ayn� yerde,
ayn� noktada, alt� y�l� hi� ya�amam��as�na.
gazete mi? hay�r, on y�l �nce bir gece, k���k sala� bir yaz evinin
verandas�na vuran ay����yd� �antas�ndan �evreye yay�lan. kendi kendini mahk�m
etti�in s�rg�nden yeni d�nm�t�n. Yeniden ba�lamak... ama nereden? da��n�kl�k
s�r�yordu.
bir eski t�fek'ten s�z etti�imizi. "biz de mi eski t�fek olduk art�k?"
dedi�ini senin. ne garip �u insan belle�i. masada ba�ka kimler vard� an�msam�yorum
da, senin tam arkanda, ay����nda parlayan bir sar� g�l goncas�n� ve feliks
kedi'nin birden masan�n ortas�na atlay��n� an�ms�yorum.
gazeteleri bir tomar halinde uzat�yor postac�. Lapa lapa kar ya��yor. "bu
y�l k� yine sert ge�ti," diyor. "yaz belki de g�zel olur. yaz tatili i�in
yer ay�rtt�n�z m�? ben bu y�l �talya'ya gidecegim." �te postac�m�n t�m
evreni, �talya'da bitiveren t�m ufku!.. on bir ayl�k hayallerin, turizm
bro��rlerinin, on bir ay�n t�m tasarrufunun bir ayda ���t�lece�i
tatil de�irmeni. bizim de art�k al�maya ba�lad���m�z tatil yapma zorunlulu�u,
tatil g�revi!
a��r a��r uzakla��yor postac�. Elimde bir ka��t tomar�. Elimde s�n�f�m�z�n
ilk �l�s�n�n cesedi, elimde senin inan�lmaz ya�l�l���n, elimde b�t�n
bir s�rg�n. postac�n�n omuzlar� d��k. kar ya��yor kar�� kavaklara. elimdeki
ka��t tomar�na, �am a�ac�n�n ye�il dallar�na, Frankfurt'a, s�n�f�m�z�n
ilk �l�s�n�n �zerine, senin �akaklar�na, daha ka� y�l bekleyece�imizi
bilmedi�imiz bir istasyona kar ya��yor.
postac�n�n itip g�t�rd��� tekerlekli �antas� a��r, �ok a��rm� gibi geliyor
�imdi bana. arkas�ndan ko�uyorum karlar�n i�inde d�e kalka. "dur postac�,
dur ucundan tutay�m. Dur! �antan a��r. �antanda y�llar, �antanda �lkeler var.
�antanda t�m gen�li�imiz, t�m umutlar�m�z, t�m sava�lar�m�z ve yenilgilerimiz
var. dur! belki bir gazete daha kalm�t�r �antan�n bir k�esinde. bir �l�
daha vard�r belki �u elime b�rakt���ndan ba�ka. dur! orada dostlar�m, orada
umutlar�m, orada �l�lerim ve belki de -kimbilir- orada, �antan�n bir k�esinde
ad� Umut olan bir �ocu�un do�um ilan� var.
d�nyan�n d�rt bir yan�na kalkan b�t�n trenlerin �oktan ka�t���, kederli,
biraz da korkulu bir gece gar�d�r. k�rk y�l�n yenilgilerinin y�k�yle a��rla�m�
eski bavullar �st�nde, geciken bir �afa��n sab�rla beklendi�i bir sabah��
kahvesidir. betonlar aras�na s�k�m� tek bir a�ac�n dallar�nda ya�anan
d�rt mevsimin bo�ucu bir alman disipliniyle y�llar boyu ardarda dizildi�i,
tiyatro dekoru bir penceredir. odadan odaya sinirli, huysuz, e�reti dola�an
-kediler yerle�ikli�i severler- ads�z bir kara kedidir. yaln�zl���m�zdan,
yabanc�l���m�zdan duydu�umuz sinsi korkuyu yenmek i�in duda��m�z�n kenar�na
ili�tirdi�imiz ve art�k bir kas kas�lmas�na d�n��p uykuda bile bizi
terketmeyen, mah�up, iki y�zl� bir g�l�msemedir.
y�llard�r geciken bir otob�s�, donmu� ayaklar�m�z, buz kesmi� ellerimizle -t�pk�
�ocuklu�umuzda okul paydoslar�nda bizi evlerimize g�t�recek otob�s�
bekledi�imiz gibi- umutla bekledi�imiz bir durak. ya�anmam� bir zaman
par�as�; beklerken ge�mi�e dal�p gidilen bir an; bir yerlere yeti�mek i�in
ko�tururken rastlan�veren bir dosta, ayak�st� i�reti bir merhaba; her yeri
d�k�len eski yolcu otob�s� geceyar�s� �ss�z bir bozk�rda bozuldu�unda
katlan�lan ku�kulu, s�k�nt�l�, �aresiz, ka��n�lmaz bir bekleyi�; geminin
demir almakta gecikti�i bir liman...
uzun s�ren dondurucu k�a kar�� bir isyan gibi patlad� bu y�l Frankfurt'ta
bahar. badem, kiraz ve elma a�a�lar�n�n �i�ekleri hi� bu kadar g�r, bu
kadar beyaz, bu kadar ��lg�n olmam�lard�. Sabah pencereyi a�ar a�maz, g�z
kama�t�ran bir beyazl�kla y�r�d�ler odaya. bahar renklerinin t�rk�s�, bu
y�l d�rt bir yanda yank�lanan bir senfoni oldu. bah�elerde, parklarda,
alanlarda, yol kenarlar�nda, ormanlarda, hindibalar, papatyalar, laleler,
menek�eler, hercailer, s�p�rgeotlar�, ortancalar, �i�demler, fulyalar,
zerenler ve -inan�lmaz bir �ey- leylaklar �yle bir c�mb� yaratt�lar ki,
g�rmemek, sevmemek, al��p benimsememek elde de�ildi.
nedense tam g�z g�ze gelecekken ikimiz ayn� anda ka��r�yoruz g�zlerimizi.
"bitkiler bile kendi topraklar�n� ararlar geli�mek i�in. ne kadar iyi
toprak olsa da de�i�tirdin mi yerlerini, k�s�verirler. k�k salamazlar bir
t�rl�, s�rg�n veremezler.
ya�l� teyzemin sesi kulaklar�mda. doksan ya��nda, hala "�nat ettim,
d�n��n�z� g�rmeden �lmeyece�im," diyen ve elini de�dirdi�i her �i�ek, peri
k�z�n�n sihirli de�ne�iyle dokunulmu��as�na ye�erip geli�en teyzemin.
bir durakt�r Frankfurt. baharda �i�ekli, rengarenk, c�v�l c�v�l bir durak.
bin durakt�r d�nya: kald�r�m ta�lar� aras�nda inat��, inan�l� �i�eklerin
tutunmaya, a�maya, solmamaya �abalad�klar�...
zaman kat�Ller�
her sabah saat 8'de, d�zenli i�e giden memurlar gibi geliyoruz bu odaya.
k���k masac�klar�m�za oturuyoruz. g�nl�k gazeteleri, �n�m�ze d�nyan�n en
ciddi, en ertelenmez i�ini yaparcas�na a��yoruz. dosyalar, ka��tlar, not
defterleri ve bir makas... gazetelerin "eleman aran�yor" sayfalar�ndaki i�
ilanlar�n� �zenle kesip saklamak i�in; oyalanmalar� ve umutlar� kesip
saklamak i�in bir makas... � arac� olarak makaslar�m�z var bizim. renk
renk, �ekil �ekil, marka marka makaslar�m�z...
zaman� �ld�rmeye sabah 8'de ba�l�yoruz. �nce saniye saniye, sonra dakika
dakika, sonra saat saat i�kenceyle �l�yor zaman. saat tam 10.30'da 15 dakikal�k
kahve molas�, sonra yine �al�ma. "�al�ma?" yani gazetelerden hummal�
bi�imde i� ilanlar� kesti�imiz; yani i� olanaklar� konusunda ate�li
tart�malara dald���m�z; en etkili, en dayan�lmaz, en, inand�r�c� i�
ba�vurusunun nas�l, hangi �slupla, ka��d�n ka� santim i�inden yaz�lmas�
gerekti�ini ��renmeye �al�t���m�z; yani i�sizli�in �aresizli�ini
yapayaln�z ya�ay�p ��ld�rmamak i�in yaln�zl���m�z� bu be� k�eli odaya
ta��d���m�z!..
saat 12'de yemek paydosu. bir saat bile de�il, yar�m saat�ik. her g�n,
yar�m saatlik yemek paydosunun bir saate ��kar�lmas� tart��l�yor uzun uzun.
ama i�sizlik yard�m�na yeniden hak kazanabilmek i�in, burada iki koca ay
boyunca sekiz saatlik i�g�n�n�, d�nyan�n en acayip i�inde, i�sizlik i�i'nde
�al�arak tamamlamak gerek. ��le paydosunu bir saate ��karmay� bir t�rl�
ba�aram�yoruz. 12.30'da yeniden ��k�yoruz masalar�m�za, yeniden ba�l�yoruz
i�e. �imiz: �'sizlik; i�imiz: o bizi �ld�rmesin diye zaman� �ld�rmek.
bug�n cuma. hafta sonundan �nce son �al�ma g�n�. Kahve molas� ba�lad�
ba�layacak. d�rt bir yana da��lm� gazeteler, kalemler, ka��tlar, makaslar
toplan�yor. pencereleri a�mak gerek. 10.30'da havaland�rma i�in pencereler
a��l�r hep. d�ar�da buz gibi bir ya�mur. oysa aylardan may�s. �imdi bir
yerlerde p�r�l p�r�ld�r g�ne�. deniz masmavidir. papatyalar, zerrinler, k�r
laleleri, g�llere, �ebboylara, k�z�l sardunyalara d�n�meye ba�lam�t�r
�oktan. oralarda i�sizlik �arap lezzetinde tatl� bir tembelliktir may�s
havas�nda.
saat 10.30. kahve molas�. Ben so�uktan, ya�murdan ka��p bo�az'�n ye�iline,
mavisine dalm��m. bir yan�m minarelere t�rmanm� �oktan, bir yan�m c�v�l
c�v�l Emin�n� meydan�. �imdi, tam da bu dakikalarda, bir yerlerde, bir
ko�u�ta, bir hapisane avlusunda havaland�rma vaktidir belki. -g�zlerimizi
k�rp�t�rarak ��kard�k ko�u�tan. bir saniye bile kaybetmek istemezdik.
d�ar�s� k��n bile ayd�nl�k olurdu. ta� i�avlularda, ta�lar�n aras�ndan
f�k�rm� ya da uzun planlarla, pek �ok s�k�nt�yla gizlice edinilmi� renk
renk �i�eklerimiz vard�. G�n� k�saltmak i�in b�lerdik, hep b�lerdik.
kahvalt�, havaland�rma, ��le yeme�i, kahve saati, okuma, �ay molas�, ak�am
yeme�i... zaman� �ld�rmez, ge�irirdik. -g�n saatlere b�l�nmese nas�l biter
hapisler, zindanlar, s�rg�nler ve i�sizlik e�itimleri?
armin'e desem ki: "sak�n �lme armin! benim geldi�im yerlerde ya�ayabilmek
i�in nelere katlan�yor insanlar. hakk�n yok �l�m� d��nmeye... "helga'ya
desem ki: "karaderili bebe�ini iyi besleyemedi�ine, iyi bakamad���na
hay�flanma, t�ketme kendini �yle. benim geldi�im yerlerde �ocuklar hep
karaderili'dir ve bebeler, �okluk a�l�ktan, yoksulluktan, sanc�dan senin
bebe�in gibi a�larlar. volker'e desem ki: "ye�il �ok �nemli, biliyorum. soyu
t�kenen kaplumba�alar, fok bal�klar�, yok edilen ormanlar -yerlerine yenileri
konamaz- �ok �nemli biliyorum. benim geldi�im yerlerde, ama volker, ye�il
ormanlar�n kuytulu�unda, kekik kokan gecelerin karanl���nda, bi�ilmi� ot ve
toprak kokan serin ye�il �afaklarda yok edilir insanlar sessizce..."
saat tam 10.30. kahve molas�. Dilim yok, b�t�n bunlar� diyemem. �ok mavi,
�ok engin, p�r�l p�r�l, �ak�l ta�l�, �l�k bir deniz d��n�yorum durmadan.
kalk�p sessizce kahvemi al�yorum. soyut ve anla��lmaz avangard bir tiyatro
oyununda, s�zl� rol� bile olmayan bir fig�ran�m ben. �yle sessiz, h�z�nl�,
yabanc�, ge�ip gidiyorum sahneden.
volker pencereyi sonuna kadar a��yor. rutubetli, so�uk havay� i�ine �ekiyor.
bilinmeyen, ac�mas�z bir tanr�ya sunulan bir kurban gibi sonra, a��r t�rensel
bir el hareketiyle, �zenle dikti�i nane saks�s�n� oldu�u gibi a�a��ya, soka�a
f�rlat�yor.
vedalar
elveda alyo�A
bug�n, i�imde incecik bir h�z�n, seni d��nd�m alyo�a. oysa aram�zda h�zne
en yabanc� olan sendin. duvarlar�mdaki a�k �iirlerini "-seviyorum seni ekme�i
tuza ban�p yer gibi/geceleyin ate�ler i�inde uyan�p a�z�m� muslu�a dayay�p
su i�er gibi" -naz�m'dan bile olsalar, devrimcili�e yak�maz say�p �ocuksu
bir �fkeyle silmeye �al��rken; ��renci forumlar�nda, tart�ma
toplant�lar�nda, i��i mitinglerinde kendine ve fikirlerine sonuna kadar
g�venli, kendi do�rular�ndan hi� ku�ku duymayan ate�li konu�malar yaparken;
kendi aram�zdaki bitip t�kenmez tart�malardan s�k�l�p, laf� "Az laf,
�ok i�," diye noktalarken; ya da keyifli bir g�n�nde, koca bir tepsi hamsili
pilav yap�p, yar�s�n� daha sofraya oturmadan silip s�p�rd���nde, g�zlerini
yere e�ip mahcup g�l�mserken, h�z�n yan�na yakla�maya bile cesaret edemezdi.
elveda alyo�a!...
hi� ummad���m�z bir yerde, hi� beklemedi�imiz bir anda p�r�l p�r�l,
c�v�l c�v�l, masmavi ��kt� kar��m�za. o s�k�c�, "dostlar al�veri�te g�rs�n"
toplant�lar�n�n birinden d�n�yorduk. saatler s�ren konu�malardan sonra yine
hi�bir �eye varamam�, hi�bir ��z�m bulamam�t�k. �sli, a��r ruhr havas�
gibi kapal�, so�uk, h�z�nl�yd� i�imiz. kentleri, insanlar�, umutlar�,
gelece�i yutan dev sanayi b�lgesinin ortas�nda; zehir sa�an fabrika
bacalar�n�n, ya� ve is karas� k�m�r tepeciklerinin, maden ocaklar�n�n;
yoksullu�u ve kasveti, �evresinin zenginli�i yan�nda b�sb�t�n g�ze batan i��i
mahallelerinin ve yabanc� gettolar�n�n yan� ba��nda, bir sihirbaz�n cam
k�resinden ya da fantastik bir tiyatro dekorundan f�rlam� sihirli bir masal
g�l�... �zerinde beyaz yelkenlerin yar�t���; �evresinin g�r, taze ye�ilinin
sulara yans�d���; uzaklardan gelen bir m�zi�in inan�lmaz s�kuneti, daha da
sessiz k�ld���, masmavi bir su...
�i�ekli, bak�ml� r�ht�m boyunca, maske y�zl�, ��k, zengin ve sanki y�z
ya��ndaym��as�na ya�l� insanlar... yan�k tenli, bronz y�zl�, incecik v�cutlar�nda
su damlac�klar�, kanolar�n� g�lden ��karan gen�ler... almanya'n�n ortas�nda,
o korkun� Ruhr b�lgesinde, krupp imparatorlu�unun bacalar�n�n g�lgesindeki
essen kentinin yan� ba��ndaki bu g�lde, bizim g�ndelik ger�e�imizle ba�da�an
hi�bir �ey yok. ne �u �ok ��k beyaz elbiseli ya�l� �ift, ne �u siyah mayolu,
�slak v�cutlu, g�zelli�inden alabildi�ine emin sar��n; ne bu a��r a��r
batmaya haz�rlanan parlak may�s g�ne�i, ne suda s�z�len beyaz yelkenler, ne
de -en inan�lmaz� da- bu i�te p�trak gibi �i�ek a�m� erguvanlar!..
soru, bembeyaz keten �rt�l� masan�n �zerinde, iki bu�ulu kadehin aras�nda
zehirli bir y�lan gibi, insan�n i�ini �rperten bir yarat�k gibi duruyor.
hepsi? yani y�zlerce y�l�m�z, binlerce �l�m�z... yani kitaplar�m�z,
inan�lar�m�z, umutlar�m�z, de�erlerimiz; yani hayat�m�z� dolduran, ya�anmaya
de�er k�lan her �ey; yani t�m �mr�m�z, gen� k�zl���m�z, delikanl�l���m�z,
gen�li�imiz, orta ya��m�z...
arkanda mavi bir g�l ve -herhalde biz gelecegiz diye- bo�az s�rtlar�ndan
getirilip i�reti dikilmi� tuhaf erguvanlar. arkanda d�n�� olmayan
uzun bir yol.
garson hesab� almaya geliyor: "ya�l�, �i�man adam a�lam�yor art�k. Kad�n
da ge�kince. kimbilir ne dertleri var. nereden d�m�ler buraya!"
bu ak�am basel'de rak�n�n tad� bir ba�ka. hele yan�nda dereotlu �iroz,
k�rm�z� so�anl� lakerda, beyazpeynir de olunca!.. bir yandan, "�erkeztavu�unu
mixer'de yapmay� ak�l edemeyen, ille de cevizin ya��n� ��karmaya �al�an
keleklere" s�ylenirken, bir yandan gecenin s�rprizi roka salatas�n� getiriyor
sofraya. rak�lar�m�z� tazelerken -t�m konukseverli�inin aksine- alabildi�ine
cimri.
"siz almanya'da �ok i�ersiniz. bu meret yerde her bi bok var da, rak�
bulunmuyor nedense."
"her i�kinin bir mezesi, bir adab�, bir de m�zi�i var," derken hafiften i�
ge�iriyoruz. bu gece sohbetimiz de sarho�lu�umuz da bir ba�ka tatta olacak;
daha ba��ndan belli. rak�n�n tatl� buruklu�undan, uzun susu�lar�m�zdan;
yabanc�lar�n ve i��ilerin oturdu�u bu bir �rnek sevimsiz sosyal konutlardan
birinin balkona a��lan mutfa��na kurulmu� sofram�zdan; her birimizin
ard�m�zda b�rakt���m�z y�llardan ve d�nyan�n d�rt bir yan�na da��lm�
s�rg�nl���m�zden belli.
ren nehri, basel'den ge�erken daha h�zl�, daha geni�, ama daha tutsak,
daha uslu, daha kentli. zengin, bak�ml�, s�sl� r�ht�m�n bitti�i yerde, i��i
ve yabanc� mahallelerinin oralarda, tam �zg�rle�ecek sand���n�zda, dev kimya
tekellerinin tutsa�� oluyor, zehirleniyor, �l�yor.
kafam�n i�inde d�n�p duran, aragon'un bir dizesi: bir ba�ka kader i�in
donat�lm� �u silahs�z askerlere benziyor hayat. kendimizle dalga ge�erek
sonra:
an�ms�yor musun? on y�l �nce yine bir bahar g�n� g�ne� batarken uluda�'�n
eteklerinde gri mor ovalara bakan bir bah�ede, i�ine buz doldurdu�umuz
rak�n�n a��r a��r beyazla�mas�n� izlerken, kendi s�ylediklerinden kendin
korkarcas�na, "bir yanl�l�k var gibi geliyor bana," demi�tin. o g�nlerde
bursa'da i��i �rg�tlenmesinde �al��yordun. yapayaln�z, tek t�fek oldu�unu,
�ok sonra, y�llar sonra ��renmi�tik de �a��rm�t�k. Hep, tan�mad���m�z,
bilmedi�imiz, deneyimli, g��l� kadrolar�n varl���na inan�rd�k.
rak�lar �oktan bitmi�. k���k k�z �oktan yatm�. D�ar�da ilk tramvaylar�n,
ilk otob�slerin g�r�lt�s�. "G�n neredeyse a�aracak, yatal�m art�k,"
derken, bu ac� ve �aresiz teslimiyetti uykuda bo�mak istedi�i. asl�nda pekala
sabahlard�k. Her �ey uygundu geceyi g�nd�ze ba�lamaya. rak�y� noktalayan
demli �aylar bile...
yine de hepimiz uykuya s���nmak istediysek, bu, h�zn�n rak�ya kar�an buruk
tad�ndan, zar zor ta��d���m�z ge�mi�imizden, yenilgilerimizden, yan�lg�lar�m�zdan
ka�mak i�indi.
biraz titrek, biraz solgun, bu�ulu, belli ki k���k bir amat�r foto�raftan
b�y�t�lm� d���n resmi, iyi bir ev sahibi olarak yata��m� g�sterirken tak�ld�
g�z�me.
�ncecik gelinin yan�nda ufak tefek de olsa filinta gibi bir delikanl�.
Unutmu�um... d���nler yap�l�rd� cenaze t�renlerinin ard�ndan. sevi�ilirdi
iki �l�m aras�nda.
sadece yay�n, bildiri de�il, silah da ta��rd� gen� gelinler. unutmu�um
gen� y�reklerin �lmeyi bildi�i gibi sevmeyi de bildi�ini. ne �ok �ey
unutmu�um, ne �ok �ey yitirmi�im buralarda, bu yabanc� �rmaklar�n kenarlar�nda,
bu yabanc� kentlerin sokaklar�nda...
sesi, "baban�n en iyi arkada�� kim?" sorusuna hep ayn� yan�t� veren k���k
k�z�n sesi kadar tekd�ze, solgun, anlams�z.
"�u son s�rada yan yana duran parkal�lar�n ikisi de vuruldu. biri 12 eyl�l'den
�nce, nikah�m�zdan birka� g�n sonra; biri 12 eyl�l'de... gelinin hemen sol
yan�ndakini tan�d�n m�? A�l�k grevinde �ld�, an�msars�n. �u �nde ��melmi�
olan, bir de uzun boylusu idaml�k. Ama kurtar�rlar san�r�m. kolunu benim
omzuma atm� karaya��z delikanl� kay�p. her yerde arad�k. Hayatta olsa
bulurduk. en �nde uzanm� yatan, d�rt y�l �nce vuruldu..."
d���n foto�raf� m�? hay�r. ��lg�n bir ressam�n, yapt��� �l�m ve �ocuklar�
tablosu, duvarda as�l� olan.
c�l�z bir umutla soruyorum: "hani bir sincab�m�z vard�, an�ms�yor musun?"
yumu�ac�k, usul bir yel ge�iyor aram�zdan. bir f�nd�k yere d��yor. "havada
as�l� kalan �rkek bir g�zellik..." elimizi uzatsak yumu�ak, t�yl� kuyru�unu
ok�ayaca��z sanki.
bu huyunu bilirim. daha �ok ac�tmak istiyor �imdi. sonuna kadar gitmek;
sa�lam, g�zel, sevmeye de�er hi�bir �ey b�rakmamak; sincab�, ahududu
lik�r�n�, umutlar�, dostluklar�yla, ortak ge�mi�imize ait ne varsa yok etmek,
silmek...
cac�k tamam, salata da... sofray� kural�m yava� yava�. tabaklar burada,
kadehleri i�erideki dolaptan al�r m�s�n?
"bir �ey s�ylesem inan�r m�s�n? Art�k hi�bir �ey yapmak istemiyorum. hele
birilerine �nc�l�k etmek, hi�! �ok ya�amay� da d��nm�yorum zaten. altm��,
altm� be�i buldum mu, bir kadeh ahududu lik�r�... h�k!.. huzura kavu�urum..."
�rkek bir umutla, can �eki�en k���k bir ku� gibi ��rp�nan bir y�rekle
g�zlerini ar�yorum. g�zlerin, her �eyin k�t�, tats�z bir �aka oldu�unu hemen
belli eder. ama y�z�nde; bak�lar�nda, k���c�k bir bezginlik �izgisi, o anl�k,
ge�ici b�kk�nl�k g�lgesi bile yok. y�z�n a��k, duru, g�lgesiz, dingin.
meydan okuman�n, hayat� yenmenin yeni bir bi�imi, yenilgiye teslim olmaman�n,
yenilgiyi yenmenin bir ba�ka yolu belki.
yak�n m�s�n, uzak m�s�n, dost musun, d�man m�s�n, bilmiyorum. seni eskisi
kadar seviyor muyum, sevmiyor muyum bilmiyorum. orada �yle mutfak kap�s�na
dayan�p durmu�sun. omzunda t�yl� g�zel kuyru�u, �rkek zeki bak�lar�yla gorki
park�ndaki sincap. �ay�r�n �st�ne ba�da� kurmu�, devrim tarihi kitab�m�z�
�n�ne a�m�s�n. Daha her �ey yerli yerinde. ne duvarlar, ne inan�lar y�k�lm�;
ne y�ld�zlar, ne heykeller, ne umutlar par�alanm�. Y�z�ne zaman zaman o
bezgin anlat�m gelse de -�u s�cak g�nlerde otuzundan, k�rk�ndan sonra b�yle
ders �al�mak!- ilk yaprak k�p�rt�s�nda, sincab�n daldan dala ilk s��ray��nda,
ya da yapt���m bir �akada ayd�nlan�veriyorsun. ya�ama sevincimiz her t�rl�
yorgunlu�u yeniyor. "hem�ire, �u parti tarihi hocas�n� huzura kavu�tural�m m�,
ne dersin?" sincap �rk�p omzundan yere atl�yor. bir f�nd�k kap�p �im�ek
h�z�yla t�rman�yor a�aca. "havada as�l� kalan bir sincap an�s�..."
animsamalar
"bu kadar hayal yeter, hadi �imdi git ellerini y�ka! der gibi: "hasta m�s�n
yoksa? ah yavrum. sinirlerin peri�an!" ayn� �ocuk avutan ciddi ve k���mseyici
ses, ayn� uzakl�k...
bir tek sen teyzem, bir tek sen b�t�n anlatt�klar�m� dikkatle dinler ve
susard�n. Gece bast�r�p, payla�t���m�z odada yaln�z kald���m�zda, ����
s�nd�rd�kten
sonra yava��a yata��na s�z�l�p y�z�m� �ebboy ve krem pertev kokulu g��s�ne
g�md���mde, bir tek sen, orman perilerinin iyisinin de k�t�s�n�n de oldu�unu,
hepsine inanmamak, hele de ardlar�ndan hi� gitmemek gerekti�ini, tav�anlar�n
elbette pantolon giyip k�stekli saat takabileceklerini, b�t�n �i�ekler gibi
k�r s�mb�llerinin de canlar�n�n ac�yabilece�ini s�ylerdin.
gitme g�n� geldi�inde mektuplar yaz�l�p, tren bileti al�n�p, "beni �u g�n,
�u trenden al�n," telgraf� bir ba�ka karde�e �ekildi�inde, bir yandan bavulunu
haz�rlarken bir yandan da s�ylenirdi: "�ok kalmayacaks�n ki, b�kk�nl�k
vermeyesin."
"on parma��nda on marifet, zevkli, han�m kad�n, bir erke�i mutlu edecek her
�eyi var. ama ne �are insan kendi talihini kendisi yapam�yor!", "topu topu
k�rk g�n evli kalm�. Yirmisinde yokmu� o zaman. malum, medeni nikah yok daha.
adam mektep m�d�r� m�ym� neymi�! ne bilelim. tahsili var, mesle�i var,
efendi g�r�n�l�, yak��kl�, hem de memur. o zaman ben, olsun olsun be�
ya��nday�m. ablamla aram�zda 15 ya� vard�r. Yine de hayal meyal an�ms�yorum.
sand�klar dolusu �eyiz �imenle gelin edildi. biz o s�rada k�rklareli'nde
eni�temin yan�nday�z annemle. annem, k���kler s�ralar� gelmeden evlendiler,
en b�y�k evde kald�, diye dert ederdi hep. gitti diye memnun... evlili�inin
k�rk�nc� g�n�nde kap� �al�n�yor. kap�da gen� bir kad�n, yan�nda iki k���k
�ocuk. ablam buyur ediyor i�eri. me�er kad�n adam�n kar�s�ym�. �ki �ocu�uyla
b�rakm�, tayini ��k�nca izini kaybettirmi�. ablam, daha o g�n, adam i�ten
eve d�nmeden bir tek bavulunu al�p ��k�yor evden. ��k� o ��k�. �eyizini,
e�yas�n� bile toplam�yor."
teyzem, elinde bir tepsi taze ��rekle i�eri girince, b��akla kesilmi��esine
biten c�mlecikler: "bir emekli albay kom�umuz var. ��yle eli y�z� d�zg�n,
han�m kad�n birini ar�yordu..." ya da, "elbette b�t�n karde�ler kanat
germi�siniz, ama insan�n kendi yuvas� ba�ka olmaz m�?" Sonra annemin
de misafir odas�ndan ��kt��� bir an� kollay�p, kendi aralar�nda yava� sesle:
"elbette evlensin istemezler �ekerim. �lerine yar�yor..."
y�llar sonra bir g�n, "Sadece k�rk g�n evli kald���n do�ru mu teyze?" diye
sordu�umda, alayc� bir sesle, "k�rk g�n biraz tevat�r," demi�ti. "belki
alt� ay, belki de biraz fazla. y�l dolmam�t�, ama bunu an�ms�yorum."
"oras� do�ru. onca �v�r z�v�r� bir bavula doldurup g�t�recek halim yoktu ki!
ne yerim vard�, ne yurdum. karde� evlerine kendim zor s��arken, bir de onca
e�ya!.. sonra bar�mak i�in �ok �al�t�, arac�lar koydu. arac�larla, �eyizden
kalma �ar�aputun bir k�sm�n� da g�nderdi. da��tt�m hepsini. saklasam nerede
kullanacakt�m? Simli yatak �rt�lerini hangi yata��ma �rtecektim? dantel
perdeleri hangi odama asacakt�m?"
"hay�r, hi� pi�man olmad�m. Bir evim, kendi �ocuklar�m; bir erke�im olsun
isterdim gen�li�imde. sonra sizler do�dunuz. bir de�il, bir�ok evim,
bir�ok �ocu�um var benim."
evin �uras�nda buras�nda, pencere �nlerinde, heves edip dikilmi�, ama bir
t�rl� geli�emeyen bitkilerin, parmaklar� aras�nda nas�l ye�erip �i�eklendiklerini,
�i�eklerle al�ak ve sevgi dolu bir sesle konu�mas�n�, yapraklar�n� tek tek
ok�amas�n�, onlar� sevgiyle b�y�tmesini an�msad�m.
sonbahar�n her y�l oldu�undan daha g�rkemli bir k�z�ll�kla patlad���, d�rt
bir yan�n renk renk �i�eklerle ve k�z�l sar� yapraklarla doldu�u bu ekim
g�n�nde; �l�m�n� �i�eklerden ��rendim. k���k g�lleri, ufac�k adac�klar�,
tropikal bah�eleri, seralar�, korular�, �e�it �e�it �i�ek bah�eleriyle kentin
ortas�nda bir vaha gibi uzanan b�y�k Park�n bir k�esinde, eflatun, sar�,
beyaz, pembe, turuncu, mor, k�rm�z�, mavi, renk renk kas�mpatlar� ve y�ld�zlardan
bir �i�ek labirentinde, renk ve h�z�n sarho�u bir kafayla yolumu bulmaya
�abalarken, beyaz kas�mpatlar�n�n ta� yapraklar�n�n �rperi�inden, mor
y�ld�zlar�n f�s�lt�s�ndan, camlar arkas�ndaki orkidelerin h�z�nl�, �ekingen
bak�lar�ndan anlad�m. �ocukluk an�lar�nda kalm� bah�elerde sevgiyle,
�zenle b�y�tt���n k�peler, han�melleri, yediveren g�lleri, pembe mavi
ortancalar �oktan solmu� da olsalar, h�d�rellez geceleri g�l fidanlar�n�n
dibine kurdu�un k���k evler �oktan y�k�lm�, eski bah�eler da��lm�, eski
t�rk�ler susmu� da olsa, bir ��nar yapra��n�n d�ne d�ne topra�a d���nden
topra��n �rperi�inden, anlad�m.
havada hafif bir �ebboy kokusu, bir g�l esintisi, saf ipek giysilerin serin
h��rt�s�; havada topra�� delip ��kan marul fidelerinin, taze so�anlar�n,
baharl� tere yapraklar�n�n, ek�i buruk �akal eriklerinin tazeli�i;
parma��nda, y�z�n� yine diki�ine e�di�in bir g�n, kuma�a damlay�veren bir
damla ya�tan yap�lm� bir inci y�z�k...
k�t� kalpli devin kapatt��� kulede, a�lad�k�a g�zya�lar� inci olan g�zel
prensesin masal�...
mandalina bah�elerinin �zerinde bir g�ne�, bir kar. havada deniz, toprak,
�slak zeytin k�t��� kokusu. d�neme�li, dar, kaygan yolda ilerleyen
araban�n camlar�nda bu�u; i�inde s�ylenmemi� s�zlerin, ya�anmam� a�klar�n,
itiraf edilmemi� kopu�lar�n dayan�lmaz a��rl���... �n cama vuran -hay�r
vuran de�il konan- kelebek hafifli�indeki kar taneciklerine e�lik eden u�ucu
ve so�uk s�zc�kler...
mandalina bah�eleri bitince kale g�r�n�r. Deniz kendini hemen ele vermez.
�nce bir mart� u�u�u, sonra bir s�tl� bulut, sonra g�ky�z� olur. mavi
beyaz ��rp�n�larla sonunda ortaya ��kt���nda, mandalina bah�eleri ve son
zeytinlikler de geride kalm�t�r art�k.
(hen�z, k�y� boyunca masmavi uzanan geni� asfali yol yoktu. denize inen
yama�lar, yel de�irmenli tepeler, mandalina bah�eleri ve zeytinlikler
ta�la�mam�t�.
�� avlulu, beyaz badanal� evler tek katl�, d�z daml�yd�. yazlar� kuruyan dere
yataklar�nda zakkumlar a�ar, sular pembe beyaz akard�. �spanya k�rlar�n�n,
Granada yama�lar�n�n, karl� da�lar� and�ran �i�e�e durmu� mandalina bah�elerini
g�rmemi�ti hen�z. ��lg�nl��a, inada, kendini yok etmeye d�n�m� bir tutkuyu
sonuna kadar ya�amaktan korkmayacak kadar da gen�ti.)
pi�pirik ka��tlar�, k�p�kl� biralar, tav�an kan� �ay. d�ar�da so�uk, ince,
kam�� gibi bir ya�mur. �st� mu�amba kapl� tahta masan�n �zerinde arzu...
adamla kad�n sevi�ir gibi iskambil oynuyorlar. o, ge�mi�te kalm� yumu�ac�k
bir h�z�n, havay� a��rla�t�ran y�pranm� bir nakarat, masan�n kenar�na
ili�mi�, tahta iskemlenin arkal���na as�lm� eski bir �anta, damlarla
valelerin uluorta, ��lg�n sevi�mesinin tan��� bir yabanc�...
k�pe�in sesini ilk duydu�unda, �nce �ocuk a�l�yor san�yor. annesinin bir
karo valesiyle ate�li sevi�mesini g�r�yor mu �ocuk? �ocu�u korumak gerek!
karanfilli �ingene �oktan yok olmu�. �ocuk d�ar�da ya�murun alt�nda yaln�z.
"sahibi ak�am�st� denize a��l�rken ard�ndan hep a�lar b�yle." kahvecinin sesi
kan�ksam�, ama sevecen.
kendini tela�la d�ar� at�yor. kararan denizin �zerinde kam�� gibi ya�mur
damlalar�. K�pek, r�ht�m�n kenar�nda durmu�, a��r a��r uzakla�an teknenin
ard�ndan suyu atlamak istercesine s��ray�p a�l�yor. ulumak de�il, ac�l� bir
k�pek havlamas� da de�il, g�zlerinde ya�lar var. ya�lar akacak yer bulamay�p
beyaz t�ylerine kar��yor.
islakt�; yap� yap� serindi hava. avluda ilk beyaz kardelenler, dallar�
�zerinde kurumu� sar� g�llere kar�m�t�: �� avlulu, ta� mutfakl�, beyaz
badanal� evlerden birinin, aynal� ceviz konsollu, pirin� karyolal� beyaz
odalar�ndan birinde, yata��n k�esine b�z�lm�, kan�yor, titriyor, yan�yor.
kaleye kar ya��yordu, sonra g�ne� a�t�. a�a��da, s�tl� gri bir duman
arkas�nda, kentin �irkin, kur�uni binalar�. Daha gerilerde bulutlar�n grili�i
aras�nda kaybolan g�kdelenler... bu kale, bu hitit mermerleri, bu ta�
kabartmalar, bu geyikli g�ne� kurslar�, Rodos ��valyelerinin kalelerinden,
anforalardan, d�z daml� beyaz evlerden, mandalina bah�elerinden ve zeytinliklerden
ne kadar uzak �imdi.
yanan y�z�n� so�uk mermerlere day�yor. adam, elini aln�na koyuyor yava��a.
"yan�yorsun, ate�in var." mermerler serin, sessiz ve g�venli. adam�n kuru,
ya�l� eli de �yle. yar� dalg�n say�klad��� �ocukluk ate�lerinde, aln�na �slak
so�uk bezler koyan babas�n�n elleri gibi: uzun, ince, kuru parmakl�, �il
lekeli ve sevecen.
(bir ba�ka yerde, bir ba�ka zaman, bir ba�ka adam elini aln�na koymam�t�.
yaln�zd�, tutkundu, ��lg�nd�. bir k�pek a�lamas�, ak�amc� kahvelerinde
unutulmu� bir uyku, so�uk bir pirin� karyolada s�rekli kanayan bir yarayd�.
Beyaz kire� badanal� duvara dayanm�, k�esine krepon ka��d�ndan g�ller
ili�tirilmi� bir ceviz konsol vard�. Ve uzakta, mandalina bah�eleri �zerinde
g�ne�le kar, tutkun, ate�li ve umutsuz sevi�iyorlard�.)
y�z�n� dayad��� sar� damarl� mermer par�as� Hititli bir kad�n�n -belki de
bir tanr��an�n- beyaz ete�i olmal�. "Bin y�llard�r hep b�yle yaln�z m�yd�m
ben? hep karlar�n, g�ne�lerin, mermerlerin, tun�lar�n, mandalina bah�elerinin,
saraylar�n, kalelerin ve tap�naklar�n labirentlerinde mi dola��yordum?"
yan�yor. mermerler ve adam�n esmer, kemikli eli serin. geyi�e binmi� bir
ana tanr��a heykeli �imdi. bozk�rlara do�ru d�rtnala uzakla��yor. arkada
serin bir r�zgar ve tozuyan karlar... kalenin, mermerlerin, heykellerin
�zerinde bir g�ne�, bir kar...
akkavak pamuk�uklar� ya��yor kentin her yan�na. Ulu, �ok ulu kavaklardan
ya�an �l�k haziran karlar�n�n alt�nda, y�z�n� g��e vermi�, g�zleri kapal�,
�ylece duruyor. �i�eksiz, renksiz -nefti, sadece nefti- nemli, karanl�k
ormanlar, c�v�l c�v�l parklar, sihirli bah�eler ve nemli, kasvetli avlular,
sokaklar, k�e ba�lar�, a��k kalm� pencerelerin �n�ndeki masalar, beyaz,
�l�k bir kar tabakas�yla kaplan�yor. ��inde dingin, al��lm� bir h�z�n, "ben
bunu daha �nce ya�amam�t�m," duygusu.
bir ba�ka yerde, bir ba�ka zaman yine b�yle sakin, b�yle �l�k bir kar
ya��yordu. hi� orta�a� ya�amam� bir �lkenin bulutlar� t�rmalayan g�kdelenleri,
demirle�mi� k�pr�leri, ta�la�m� sokaklar� ve bunca zenginli�in yan�nda
al��lm� sefaletine inat, g�zelli�ini inatla koruyan bir kentindeki orta�a�
�atosunun �st�ne sakin, ince, adeta �l�k bir kar ya��yor. orta avrupa
tepelerinden,
y�zy�llar�n gerisinden par�a par�a s�k�l�p getirilmi�, kale bur�lar�ndan
dehlizlerine, hal�s�ndan sand���na, �arap mahzeninden silahhanesine
kadar eksiksiz yeniden kurulmu� bu �ato, iki ad�m �tedeki g�kdelenlere, sefil
zenci mahallelerine, nehirini, denizini, belli olmayan �u geni� kur�uni suya
ne kadar yabanc�ysa o da bu kente o kadar yabanc�.
aylardan �ubat, kar ya��yor. 92. sokaktaki yahudi otelinin 13. kat�ndaki
odan�n, ne kadar havaland�r�l�rsa havaland�r�ls�n bir t�rl� da��lmayan
a��r kokusu... g�ky�z�ne, temiz havaya, a�a�lara, ormanlara, sokaklara,
ufuklara de�il de karanl�k bir hava bo�lu�una a��lan tek penceresi...
d�ar�da, diz boyu de�il, adam boyu kar... havaalanlar� kar y�z�nden
kapanm�t�. evlerin kap�lar�, yollar, ta��tlar, her�ey, gece birden
bast�ran karla �rt�lm�t�. otelin 13. kat�ndaki karanl�k havas�z odada
kapan�p kalm�lard�. Oda s�cak, bo�ucu, yollar kapal�. ��inde sokaklara
��kma iste�i. burnunun ucunda, hint baharat�yla yanm� ya� ve nem kar��m�
dayan�lmaz bir koku. havaalanlar� hala kapal�, kent trafi�i hala fel�, otelin
kap�s� hala karlarla kapl�...
"kar ya�arken g�ne� a��nca g�kku�a�� ��kar m� anne?" �ocuk ulu kuzey
�amlar�n�n alt�nda, bembeyaz karlar�n ortas�nda durmu�, elinde acemice
tuttu�u kayak sopalar�, ba��nda k�rm�z� �rg� k�lah� ve k�laha isyan eden
bukleleriyle, donmu� fiyorda bakan yama�tan a�a�� kaymaya haz�rlan�yor.
(bir ba�ka yer, bir ba�ka zaman. bir ba�ka g�ne�, bir ba�ka kar. k���k,
incecik bir k�z �ocu�u vard�. Karanfilli bir �ingene, �effaf elli bir kad�n,
kollar� b��ak �izikleriyle dolu gen� bir adam, hep denizlere do�ru giden
bir otomobil. bir geceyar�s� mandalina bah�elerinin bitti�i yerde, u�urumun
tam kenar�nda, otomobilin bir tekerle�i bo�lukta, denize yuvarland�
yuvarlanacak... "�ocuk!.. �ocu�u indirin!" kaza m�; intihar m�? Ba��ran kim?
bir ba�ka kale, bir ba�ka kar. hi� do�mayacak bir �ocuk karn�nda. g�z�
ba�l� g�t�r�ld��� ta� bir dehlizde, karn� de�ilircesine bir ac�yla kendine
geldi�inde duydu�u �irkin, i�ren�, bo�uk ses: "bir de gebe miymi�, neymi�
orospu!" bacaklar�n�n aras�nda �l�k, ince bir s�z�, i�inde bo�luk ve utan�
duygusu.)
"kar ya�arken bazan g�ne� de a�ar o�lum. ama g�kku�a�� ��kar m�, hi�
bilmiyorum." ger�ekten bilmiyorum. �ocu�un resimli ansiklopedilerine bakmal�.
adam karlar�n �st�nde o kadar sessiz y�r�yor ki, geldi�ini fark etmiyor
bile. �ocuk bir zafer ���l��� at�p kendini yama�tan a�a�� b�rak�yor.
bir yanl�l�k var. a�a��da parlayan g�ne� de�il, buz tutmu� fiyord. adam
kolunu omzuna doluyor. "�ocuk hakl�. G�ne� g�kte mi, fiyordun �st�nde
mi parl�yor, insan bilmese �a��racak."
20 may�s 1971
oymal� tahta sand�klar�n kapa��n� a�t�n m�, hafif bir ��r�k elma ve tahta
kepe�i kokusu. masal ku�lar�yla g�vercinlerin, lalelerle �akay�klar�n, asma
yapraklar�yla salk�mlar�n ve b�kl�mlerin i� i�e ge�ti�i, k�knar ve ceviz
d�nyas�.
-bir saatte biter her �ey. sonra hi� olmam�, hi� ya�anmam� gibi.
biliyor musun, param olunca mutlaka bir oymal� sand�k alaca��m buradan. �u
g�vercinli olan�.
-�ki kez. �lkinde �ok korktum. b�t�n kad�nlar korkar. her �ey �abucak
olup bitti. m�thi� bir ferahlama duydum ard�ndan. �rperiyorum. ankara'da,
may�s g�nleri bazan b�yle �l�k ve nemli olur. sa�anak bo�and� bo�anacak.
ferahlama duymu� muydum ger�ekten? k�t� bir yalan m� yoksa bu da?
sizin olan, sakl�, g�zel, s�cak olan ne varsa hepsi, �imdi vatan hainleri
yakalamaya ��km� �u insanlar�n hazinesidir art�k. �nsan s�cakl���, sevgi,
duygu, inan�, umut, delil dosyalar�n�n so�uk karanl���n�n mal�d�r �oktan.
�zenle toplan�p b�y�t�lm� an�lar, dostluklar, sevgiler, yaz�lar, kitaplar,
sevdi�iniz, inand���n�z her �ey sorgu ve i�kence odalar�n�n so�uk karanl���nda
��kar kar��n�za. "�ocuk do�amaz, �ocuk do�mamal�, �ocuk kar�mamal� bu
insans�zl��a, bu cinayetlere!
-sen bas.
sar� badanal� evin a��r a��r a��lan kap�s�, a��rla�an bir h�z�nle
t�rmand���m�z tahta merdivenler. "biz buraya bir �ocuk �ld�rmeye mi gelmi�tik,
yoksa bir �ocuk ka��rmaya m� i�kence odalar�ndan, silahlar�n g�lgesinden,
geceyar�s� korkular�ndan?"
�l� bir ku�, sand���n oymalar�ndan yere d��yor. e�ilip avucuma al�yorum.
buz gibi.
20 a�ustos 1980
bir �ocuk, bunca �z�r z�v�r�n masal d�nyas�na dal�p gitmi� turistleri
�eki�tiriyor. on ya��nda kadar olmal�. Yoksa burada, kaleye t�rmanan bu yoku�ta,
zaman bu �ocuk mu? �u z�mr�t�anka ku�lu, �z�m salk�ml� oymal� sand��a art�k
hi� ilgi duymamak m� zaman? on y�l �nce istedi�imiz, sevdi�imiz her �eye
yabanc�la�mak m�? On y�l �nce korktu�umuz �eylerden korkmamak m�? Gazetelerin
de�i�en ba�l�klar� ve gazeteci �ocuklar�n de�i�meyen ba��r�lar� m� burada
zaman? "d�n de yedi ki�inin vuruldu�unu yaz�yor. anar�iyi yaz�yor. ter�ristleri
yaz�yor.!"
ko�arak iniyor yoku�u. taa kalenin oradan kopup gelen bir korku gibi...
ard�ndan kovalayanlar� g�rm�yorum. sonradan ��rendim �� el ate� edildi�ini.
sadece sol yan�mda bo�uk bir g�r�lt� duydum ben. kaleden ko�arak inen korku
�imdi tam �n�mde, ku�lu �z�ml� sand���n yan�nda uzanm� yat�yor.
oymal� sand�k -en g�zeli, en �zenlisi- orada tam �n�mde, �l�n�n hemen
yan�nda. �stelik ku� kanat ��rpa ��rpa neredeyse kopacak tahtalardan.
�u bir t�rl� ya�amayan ya�muru ya�d�rmak i�in bulutlar� gagas�yla delmeye
f�rlayacak. �stelik tahta karanfiller kan rengiyle k�zarm�. �stelik tam
istedi�im boyda, tam istedi�im gibi ��r�k elma kokulu...
ke�ke do�ursayd�n �ocu�u. bunca gen� �l�ye inat, hayat� sona erdirenlere
inat, �u yoku�tan ge�meyen zamana inat, korkulu, ac�l� olaca��n� �imdiden
sezdi�imiz gelece�imize inat, ke�ke do�ursayd�n �ocu�u!
�u k���c�k meydandan daha �nce de ge�tik miydi seninle? suyu akmayan, ta��
k�r�k �e�me de�il bu. ortas�nda g��e u�maya haz�rlanan bronz melekle, d�rt
bir yan�ndan bol bol akan sularla bizim �e�melerimize benzemeyen bir �e�me.
yine de ayn� yeri, ayn� an�, ayn� �eyi bir ba�ka hayatta ya�am�l�k duygusu...
rengin u�uk, g��s�n inip kalk�yor. biz b�yle bir yoku�u, bir ba�ka yerde,
bir ba�ka zaman, hi� nefeslenmeden...
-ya�lanm��z.
sana anlatabilmek isterdim: ben o yoku�a on y�l sonra bir kez daha u�rad�m.
Kaleye t�rmanan yoku�a, k�rtaj oldu�un, hay�r, �ocu�u b�rakt���m�z evin
oraya... bir genci �ld�rd�ler o g�n. �te t�pk� b�yle yat�yordu o da. bu
ya�lardayd� tam. nedense anlatam�yorum. eline uzan�yorum. elin so�uk. o
g�n de b�yle so�uktu.
-ke�ke do�ursayd�m diye d��nd���m oldu sonradan. hele kendimi �ok yaln�z
hissetti�im zamanlar. hele sen de gittikten sonra.
k���k bir �ocuk marburg kalesinin park�nda a��r, ye�il bir sessizli�in
ortas�nda topa vura vura ko�uyor. topun �st�nde k�rm�z� �i�ek ve sar� �rdek
resimleri... k�rm�z� �i�ekler oymal� tahta sand�klar�n karanfillerine
kar��yor. sar� �rdekler masal ku�lar�na d�n��yor. b�t�n s�rg�n kentlerinin
b�t�n kalelerine t�rmanan yoku�lar samanpazar�'nda toplan�yor, ankara kalesine
y�r�yor, b�y�k bir g�mb�rt�yle, bembeyaz bir zaman ���� gibi d��yor �st�m�ze.
esk� ev
be� on metre sonra, k�eyi d�ner d�nmez ��kacak �n�ne. cumbal�, mermer
merdivenli eski ah�ap ev... burnunda daha �imdiden pirzola, yan�k ya�,
g�lsuyu, hela, rutubet kar��m� o unutulmaz koku. kap�n�n sa� yan�ndaki,
al�ak s�rg�l� pencereyi hafif�e yukar� kald�r�p pencerenin hemen alt�ndaki
bo�lu�a saklanm� anahtar� alacak. "her zamanki gibi zor a��l�yor yine.
kilidi ya�lamal�. Bombo� geni� mermer giri�te �rpertici bir serinlik. "yine
duymad� kap�n�n a��ld���n�. bu evi her gece neden soymad�klar�na �a�mak gerek."
yukar� kata ��kan merdiven bo�lu�unda, k�eye y���lm� sand�k ve has�r
sepetlerde, abd�laziz efendimizin i� g�mle�inden bir par�a, �ahver han�mefendinin
gelinli�inin alt�n s�rma i�li dantelleri, y�rt�k bir acem �al�, renk renk
yap�na g�ller, has ipek bir bebek z�b�n�... "ah yavrum, ben ipekten ba�ka bir
�ey giydirmedim o�luma. b�t�n �ama��rlar�n� elde diktim.
birka� ad�m daha at�nca k�eyi d�necek. ev hala oldu�u gibi duruyor
demi�lerdi. ne zaman, ka� y�l �nce? �evrede laz mimarisinin betebe �aheserleri
kat kat y�kseliyor. d�rt bir yan �ar�� olmu�. banka �ubeleri, �irket
b�rolar�, komisyoncular, pasajlar. evler nerede peki? �nsanlar nerede oturuyorlar?
bah�e tam �uradayd�. �imdi daha a��k an�ms�yor. tam kar�� k�edeydi. nas�l
an�msanmaz? bah�e duvar�n�n �n�ndeki kald�r�ma �izdikleri on iki haneli
sekse�i Surpik'ten daha �abuk ve aya�� bir kez bile yere de�meden bitiren
yoktu. ya��ndan �ok �nce geli�ip irile�mi� v�cuduyla, koca memelerini sallaya
sallaya tek aya�� �zerinde seker dururdu. "ben ne kadar beceriksizdim oysa.
daha ikinci hanede �izginin �st�ne basard�m." Kula��nda �ocuklardan y�kselen
siii ���l���. Niye si denirdi seksekte �izgiye bas�l�nca? bir an kafas� bu
s�zc��e tak�l�yor. bildi�i hi�bir dilde kar��l���n� bulam�yor.
"bir �ey arzu etmi�tim, evet: arkas� godeli, iki d��meyle tutturulmu� yar�m
kemerli, s�tl� mavi havac� rengi sherly paltosu..." masan�n �zerindeki ellere
bak�yor. �nce, bak�ml�, sa�l�kl�, g�zel eller. agop'unkiler yara i�indeydi.
"bu ellerle nas�l kar� ok�ars�n, neymi� be kuzum bu dert," diye hay�flanan,
sonra hi� bitmeyen bir t�rk�ye ba�layan k�r�k d�k�k ses.
k�eyi d�n�p, soka�a sap�nca evi g�recek. "ev" denmezdi. "m�cevher gibi
bir konak yavrusuydu. galip pa�a �zene bezene yapt�rm�t�. G�ztepe'deki
k�k gelinlere damatlara yetmez olunca, teyze k�zlar�, amca o�ullar� oraya
buraya da��ld�lar. kocas� Selanik'te �l�p yetimiyle yaln�z kal�nca, melek de
kona�a s���nd� �nce. b�y�k evde ortak ya�ama dayanamayacak kadar h�r��nd�.
Belki gen� ya�ta dul kald���ndan, belki kula�� duymad���ndan... pa�a
efendi makrik�y'deki evi ona yapt�rd�. hem oturur, hem de irat olur diye..."
"sus tango, h�rlama. h�rs�z de�ilim ben. bir �ey yapm�yorum. bebek evim
i�in birka� porselen fincan, bebe�ime elbise dikmek i�in birka� par�a dantel
gerekli; hepsi o kadar. �stelik ne kadar havlasan i�itmez, biliyorsun!"
her on be�te bir, pazar sabahlar� hi� sektirmeden sirkeci'den kalkan
banliy� trenine binilirdi. yine babaanne g�n�... ��ini s�k�nt� kaplar, y�re�i
darac�k bir kafese s�k�m� gibi olurdu. ne masallardaki i� i�e a��lan k�rk
oday� an�msatan hazinelerle dolu gizemli odalar�n b�y�s�, ne �zenle haz�rlanm�;
g�nlerce �nceden pi�irilip kotar�lm�, hepsinde o ayn� garip koku olan tatl�lar,
yemekler, ne eline tutu�turulacak ortas� delik iki bu�uk kuru�, ne tango'yu
ok�ama -hatta bazan y�kama- izni, ne saray ve �ehzade masallar�, ne de kom�u
�ocuklar�yla oynanacak oyunlar�n hayali; i�inin s�k�nt�s�n� da��tamazd�.
Ak�am�st�, elinde ganimet dolu k���k �antas�yla trenin me�in koltuklar�na
yasland���nda b�y�k bir ferahlama duyard�.
"onu hi� sevmedim ben. ger�ekte hi� tan�mad�m. �ocuktum. sevmek i�in
tan�mak, anlamak gerekti�ini bilmiyordum. o koca evdeki yaln�zl���n
kendi tercihi oldu�una inand�rm�t�k kendimizi."
yine haziran. ortal�k s�cak, yap� yap�. C�v�l c�v�l de�il v�c�k v�c�k bir
kalabal�k. �ki s�ral� y�ksek apartmanlar�n g�lgesi d��yor �zerine. miras��lar
kat kar��l��� m�teahhite verip yapt�rm� olmal�lar. surpik'le avadis miydi
miras��lar? tasula teyze miydi, agop mu, marika m�, Naciye abla m�, Yosif
amca m�yd� miras��? �o�u kirac�yd� onlar�n. Kimbilir kimlerindi o g�zel ah�ap
ya da kagir evler!
ufac�k ya�l� kad�n s�ylene s�ylene dola��yor b�y�k ah�ap evin i�inde:
"tarumar edenlerin haneleri tarumar olsun! ayaklar ba� oldu. k�t� bir d�nya
bu. rahmetli �ahver han�m�n d���n�nde �� y�z a� doyurulmu�tu d���n evinin
kap�s�nda.
hi� unutmam valide sultan d�rr�ehvar'a gebeydi. herkesi �il yavrusu gibi
da��tt�lar bir yana. vahdettin efendimizin vatan hainligi hepten tevat�r.
Babana sor istersen. hep o g�k g�zl�n�n i�leri. enver saraya damat oldu diye
h�rs�ndan �atlayacakt�."
kap� itsen a��l�rd�. b�t�n semt bilirdi melek han�m�n anahtar�n�n nerede
oldu�unu. yine de, adet yerini bulsun diye bir anahtar vard� i�te. kap�
tokma�� pirin�tendi, aslan ba�l�yd�.
�kinci kattaki odada k���k k�z ba��n� hafif�e tu�lara e�mi�, taburenin
�st�ne t�nemi�, �ne arkaya hafif hafif sallanarak parmaklar�n� tu�lar�n �st�nde
gezdiriyor. yandan d��meli siyah rugan ayakkab�lar�, beyaz �oraplar�, kat kat
dantelli etekleri, kocaman tafta kurdelas�yla, jorj papajorj m�h�rl�
notalar�n kapaklar�ndan ��k�p oturmu� piyanonun ba��na.
"��eride pirin� karyola, hem geni�, hem rahatt�r o�lum. sen �ocu�u al da
oraya ge�. eskiden de geldi�inde hep orada yatard�n. D�ekleri yeni att�rd�m,
tak�mlar� kolalatt�m."
a�a��da bir kap� g�c�rd�yor, bir esinti dola��yor evi boydan boya. k���k
k�z, �aka��ndan akan kan�n yava� yava� yay�ld��� beyaz duva�� s�r�ye s�r�ye
merdivenleri ��k�p kayboluyor.
"o kadar �ok zaman ge�ti ki aradan, unutmu� olmal�y�m. bu sokak olamaz.
uzaktan deniz sesi ve yosun kokusu gelirdi. ulu a�a�lar, manolyalar, yaseminler,
yediveren g�ll� bah�eler vard�. Ufak tefek, cilal� kald�r�m d�eliydi yer.
sakin ve serindi. buras� kesinlikle de�il. belki semtte, belki caddede,
belki sokakta yan�ld�m. soka�� mutlaka bulmal�y�m. agop, pembe krepd�in
elbisemi bitirmi�tir, gidip almal�y�m. surpik'lere u�ray�p sekse�e ne zaman
��kaca��n� sormal�y�m. kar�� evin zemin kat�ndaki veremli g��men kad�na
babaannemin pi�irdi�i kemik �orbas�n� g�t�rmeliyim. (dikkat et ama sak�n
kendini �pt�rme.) tasula teyze paskalya ��reklerini f�r�ndan alm�t�r.
mayal�, mis gibi kokulu. yosif amcan�n, �ocuklar� i�neli f���ya att���na
hi� inanmad�m ben, gidip rebeka'n�n bebekleriyle oynayal�y�m."
bir yara, ge�mi�te de�il gelecekte ac�yor �aka��nda. buras� de�il, art�k
kesinlikle biliyor. belki bir sonraki sokak, belki bir ba�ka k�eba��.
Bir ba�ka semt, bir ba�ka kent belki. arayacak...
kimli�im yok, ya��m da. cinayet dedikleri y�z binlerce y�l �nce i�lendi.
bu hangi duvar, hangi kap�, hangi ta� y���n�, ka��nc� gece, ka��nc� �afak?
bu ka��nc� �l�m�m benim?..
ba��m� duvara yaslad���mda, duvar�n hangi yan�nda -do�uda m�, Bat�da m�-
oldu�umu d��nmedim hi�. islak, yap�kan bir so�uk vard�, ama ��m�yordum.
��kili de�ildim, ama ba��m d�n�yordu. duvar boyunca s�z�l�p topra�a do�ru
kayarken, y�z bin y�llar�n �tesinden bir akbaba k�t� k�t� �tt�, bir s�rtlan
uludu.
duvar boyunca s�z�l�p topra�a do�ru kayarken, dallar� duvara de�en yemye�il
bir a�ac�n tepesinden, t�fek seslerinden �rkm� ser�eler u�u�tular. kur�una
dizilme s�ras�n� bekleyenlerin sanki ne�eli t�rk�lerini, meydan okuyan
mar�lar�n�, yan� ba��mda �lenin "ya�as�n Kom�n!" ���l���n� duydum. bir duvar
y�ksekli�i zaman boyunca, �l�m�m� se�erek �zg�rle�ti�imi, ama �ld���me g�re
bu �zg�rl���n bir anlam� olmad���n� d��nd�m. ye�il yapraklar ve boz ser�e
bulutlar� �rtt� �zerimi, uyudum.
u�u�an ka��tlar, �amura bulanm� ��pler; bira, fanta, kola, k�p�kl� �arap
ve �ampanya �i�eleri, teneke kutular, gazoz kapaklar�, �i�e mantarlar�,
renk renk serpantinler, y�rt�lm� ka��t bayraklar, afi�ler, u�u�an tomar
tomar bildiri ve reklam ka��tlar�, birlik ve �zg�rl���n sabah�nda, da��n�k
bir ��p y���n�...
��p��ler, demirden a��zlar�n� kocaman kocaman a��p her �eyi yutan homurtulu
devleri ve incecik uzun sapl� s�p�rgeleriyle gecenin izlerini silmeye
gelmemi�lerdi daha. sadece ikimiz vard�k duvar�n Bat� yan�nda, brandenburg
kap�s�n�n hemen alt�nda. seni ilk ben buldum.
son kez nerede, ne zaman kar��la�m�t�k? D�n gece de�il. d�n gece
kalabal��a kat�lmad�m ben. benim �zg�rl���m, benim birle�mem olmayan bu
birle�meyi, bu �zg�rl��� kutlamaya ��kmad�m. D�n gece de�ildi, ama d�nk�
gibi a��r, u�ultulu, sonsuz bir geceydi.
unter der linden'de �hlamur yapraklar�na basa basa y�r�rken miydi? karl�,
beyaz bir ak�am k�z�l Meydan'dan moskova nehrine do�ru inen buz tutmu� yolda
m�yd�? par�alanm�, yanm� �ocuk �l�lerinin yatt��� bir cehennem meydan�nda
m�, bilinmeyen bir devrimi, havai fi�ekler, votka ve ne�eli danslarla
kutlayan ��lg�n bir kalabal���n ortas�nda m�, yere d��p par�alanm� k�z�l
y�ld�zlar�n alt�nda, devrilmi� heykellerin, y�k�lm� duvarlar�n
aras�nda m�yd�? berlin'de, 70 y�l �nce i�lenmi� bir cinayetin izlerini hala
ta��yan karanl�k bir kanal boyunda m�yd� yoksa?..
duvar
ama geldin. unter der linden'in ba��ndan alexander platz'a kadar tedirgin,
ka�amak, sessiz y�r�d�k. spree kanallar�ndan birine bakan o pembe
�rt�l�, pembe duvarl�, g�m� taklidi �amdanlar�nda pembe mumlar yanan
�atafatl� restoranda, masa s�ras� beklemeden �zel b�l�me al�n�p, se�kin �araplarla
l�ks bir yemek yedik. sosyalizmden s�z ettik yemek boyunca. devrim
sorunlar�n�n m�, kurulu� sorunlar�n�n m� daha a��r oldu�unu tart�t�k.
�evreci hareketin, kad�n hareketinin, bar� hareketinin �te yanda sizleri
nas�l zorlad���n� anlat�rken, bunlardan gereksiz yere fazla etkilendi�ini
s�yledim sana. b�t�n eksiklere, g��l�klere, yanl�lara kar��n, sosyalizmin
yenece�inde birle�tik. o gece, duvar�n aram�za soktu�u o belli belirsiz,
itiraf edilmemi� uzakl��� a�m� gibiydik.
ben seni; duvar�n �te yan�ndan, kurtar�lacak d�nyadan gelen umutsun diye;
inan�lar�m�n, kimli�imin, do�rular�m�n, dev aynalar�nda tasdikisin diye
sevdim. g�venli, ma�rur, muzaffer kimligimin derinliklerinde gizlenen korku
dolu, �rkek �ocuk ku�kular�na Bat�dan gelen etkili bir ila�, sars�lmaz
bir kan�ts�n diye ve belki de kad�nl���n� bile �ne ��karmaya gerek duymayan,
iddias�z, �zg�r, huzur dolu g�venin i�in sevdim.
sevdim mi?
hi�bir a�k s�zc��� s�ylenmedi aram�zda. hi� soru sorulmad�. Hi� kavga
etmedik, hi� s�z vermedik, hi� ba�lanmad�k birbirimize. bulu�urken, konu�urken,
sevi�irken �zg�rd�k. Yasam�z yoktu, tarihimiz, s�n�r�m�z da. farkl� y�nlerden
esen r�zgarlar gibi, belirsiz bir zamanda, belirsiz bir yerde bulu�urduk.
d�nya k���kt� ve bug�n�yle olmasa da yar�n�yla bizimdi.
sen sava� �ocu�u de�ilsin, geceyar�lar�nda ac� ac� �ten hava sald�r�s�
alarmlar�n�, patlayan bombalardan y�kselen korkun� ����, alev ve duman�,
bombo� tarlalardaki bomba �ukurlar�n�, uzaktaki top ate�inin sesini,
y�k�nt�lar aras�nda bar�nmay�, bilinmeyen bir d�man�n �n�nden ka�may� -Alman
ordular�, yani kendi ordular�m�z m�, Ruslar m�, Amerikal�lar m�yd� d�man-,
y�k�nt�lar aras�nda oynamay� bilmezsin. d�rt bir yan�n bunca karanl�k,
d�man�nsa bunca belirsiz oldu�u yerde, duvarlar korunakt�. En az�ndan, yeni
bir sald�r�da �st�m�ze y�k�lana kadar.
gece, ate�ler i�inde, ama titreyerek b�z�ld���m k�ede, g�n a�arana kadar,
askerlerin g�r�lt�leri ve annemin kahkahalar� aras�nda, m�thi� a�l���m�
bast�rmak i�in bir k���k hayvan i�tah�yla yuttu�um kara asker tay�n�n�
kustum.
�l�m�ne yorgundum. �tiraf ediyordum. �tiraf edecek bir su�um yoktu. su�lar,
g�nahlar itiraf edilir, yan�lg�lar degil. g�nlerdir, saatlerdir, neden
su� olduklar�n� anlamad���m do�rular�m�, kimli�imi itiraf ediyordum. kar��mda
s�rekli b�y�yen, devle�en g�lgeler; bo�, sonsuz, so�uk ta� koridorlar, �afak
vakitlerinde birka� kur�un sesi: bir mahkemeydi belki de. �tiraf ettik�e
kendi su�lulu�uma inan�yordum, a�a��land�k�a kurtulu� duygusuna kap�l�yordum.
mahkeme salonunda ��nlayan kendi sesimle sarho�, itiraflar�m�n idam h�km�
i�in yetersiz kalmas�ndan korkuyordum. proletaryan�n ve devrimin y�ce
��karlar�na, partiye nas�l ihanet etti�imi, ayn� komplonun i�inde yer alan
men�evik hainlerin kimler oldu�unu hayk�r�rken, sar�-ye�il bir safra
kusuyordum. sonra karanl�k, �ss�zl�k, dondurucu, b�y�k beyaz gece...
seni ku'damm'�n ba��nda, y�k�k kilisenin �n�nde buldum. �nce elindeki muz
kabu�unu ve y�z�n�n sar� ��klar alt�ndaki ola�an�st� beyazl���n� g�rd�m.
elini tuttum; kalabal�ktan s�yr�ld�k. Eski berlin evlerinin ��p bidonlar�yla
dolu g�ne�siz avlulara a��lan kap�lar�ndan, yan sokaklar�n tenha gece
kahvelerinden, bayram�n d��nda kalm� yoksul ve yabanc� T�rk mahallelerinden,
yaln�z ve h�z�nl� sonbahar parklar�ndan ge�tik. hi� konu�mad�k. S�z�n bitti�i
yerdeydik.
ben seni, sorusuz, ku�kusuz, belkisiz inanmak istedi�im her �eyin, t�m
do�rular�n sahibi oldu�un i�in; ben seni duvarlardan bile ku�ku duymad���n
i�in sevdim. do�u Berlin'in tenha, geni� caddeleri, g�rkemli yap�lar�,
gizemli kanal boylar�ndaki ka�amak kavu�malar�m�z boyunca bana da a��lad���n,
sorular�m�, ku�kular�m�, Bat�l� rahatl���m�n �ocu�u ikircimlerimi silip
ge�en yal�n inanc�n, ma�rur g�venin i�in sevdim. bat�n�n yalan �arklar� ve
sahte ��klar� aras�nda bin bir g��l�kle edindi�im kimli�imi, senin aynanda
s�nad�m, seninle g��lendirdim. oysa ne kadar yenik, ne kadar yorgunsun
bu ak�am. ne �fkeli, ne ku�kulu, hatta ne de d��nceli; sadece yorgun...
�arap, dal�ndan kopar�lm� ham bir portakal kadar buruk, neredeyse ac�.
�kimizi de do�ulu sanan garson hesab� alm�yor: "ho� geldiniz kadehi.
bu gece bayram!" yeniden sokaklara ��k�yoruz. koca kent, b��r�ne saplanm�
bir b��a��n ac�s�ndan kurtulmu��as�na kendinden ge�mi�; g�l�yor, u�ulduyor,
par�ld�yor. beklenmedik anda, vakitsiz gelen bir m�jdenin sarho�lu�u i�inde,
��ld�rm�.
ba��m� boynuna g�m�yorum. ate�in oldu�unu fark ediyorum, yan�yorsun. seni
bu ��lg�n kalabal�ktan, bu sarho� kentten ka��rmal�y�m. seni olanlardan
de�il, olacaklardan; seni de�i�mekten, ba�kala�maktan; bu bulan�k, karanl�k,
ku�kulu sular�n, bu ac�mas�z dalgalar�n kimli�ini a��nd�rmalar�ndan korumal�y�m.
seni, �zg�rl�k ve muzlara ko�arken su�lu arayan y���nlara kurban vermemeliyim.
ben seni, ilk kez o gece, ate�ler i�inde ve �aresiz sevi�irken ger�ekten
sevdim. g��l� d�mana, amans�z sald�rgana kar�� bebe�ini umutsuz bir ��rp�n�la
korumak isteyen anne gibi. kad�nca bir koruma duygusu ve belki de yaln�zca
kad�nlara �zg� bir ya�ama inad� ve cesaretiyle... ben seni ilk kez o gece,
inan�lar�m�n, umutlar�m�n, kimli�imin do�rulanmas� oldu�un i�in de�il,
yan�lg�lar�m�z ortak oldu�u ve yan�lg�lar�m�z� da do�rular�m�z kadar payla�t���m�z
i�in sevdim. ben seni o gece, belki de ilk kez sadece sen oldu�un i�in sevdim.
o gece soyunurken ceketinin cebinden d�en foto�raflarda tan�d�m seni ilk kez:
boynunda k�rm�z� pionier e�arb�n, k�sa pantolonun, elinde k�rm�z� �zerine
sar� yaz�l� pankart�nla bir �ocuk y�r�y� kolunun en �n�nde y�r�yordun.
elinde bir tu�la, bir mala; gencecik, duvar� �rerken objektife poz verip
g�l�yordun. �st�nde i�reti duran ciddi tak�m elbisen, koyu renk kravat�nla,
kimbilir hangi kongreden, hangi k���k zaferden, hangi uluslararas� toplant�dan
sonra, alabildi�ine resmi, eklenti, b�rokrat bir g�l�mseyi�le honecker'le
kucakla��yordun. sonra �ok daha yenilerde, seni ilk tan�d���m y�llarda, bir
g�l k�y�s�nda, tan�mad���m g�zel bir kad�na sar�l�yordun.
hi�bir �ey sormad�m, hi�bir �ey s�ylemedin. ��imde, seni -ne �nder, ne
kahraman, ne �rnek- sadece insan, sadece erkek olarak buldu�um anda
kaybediverme korkusu. ��imde salt, yal�n, ��r�l��plak insan seni eskisi gibi
sevemeyece�im kayg�s�. Karmakar��k, tan�ms�z, a��r bir�eyler i�imde...
"bu kez kaybettik," dedin. "ne ilk, ne de son yenilgimiz. yolun o kadar
ba��nday�z ki daha."
oysa ben, sonuna yakla�t���m�z�, kar�� k�y�ya ge�mek i�in bir ad�m daha
atman�n yeterli oldu�unu san�yordum.
eyl�l sonu �l�k, neredeyse s�cak geldi. belki sonbahar ya�murlar� ge�
kald���ndan, belki de g�ne�, haftalar boyunca bulutsuz, masmavi bir g�kte
bu�ulu bu�ulu parlad���ndan, 1990 sonbahar� her y�lkinden daha renkli, daha
parlak, daha isyankar oldu. main'�n sar� rengi, duru olmasa'da dumanl�
bir maviye d�n�t�.
main'dan rhein'a, mosel'e kadar nehir boylar�nca s�z�len dizi dizi beyaz
tenezz�h vapurlar�n�n k�pe�telerine ve k�pr�lerin parmakl�klar�na; uzak
denizlerden gelip nehirlere, �rmaklara al��p denizleri unutup �rmak ku�u
olmu� mart�lar t�nemi�ti. ���l�klar� bitpazar�n�n ne�eli u�ultusuna, g�r�lt�c�
renklili�ine kar��yordu.
her �eyin mutlulu�u an�msatt��� bu g�zel eyl�l g�n�, renklerin, seslerin,
ku�lar�n, g�z yapraklar�n�n, e�yan�n ve insanlar�n �a�r�s�na kar��
durabilmeliydim.
o g�n, d�k�len ��nar yapraklar�n�n ve mart�lar�n taraf�nda kal�p zaten hi�bir
�ey almayaca��m� bildi�im bitpazar�ndan ka�abilmeliydim. orada, hara� mezat
sat�l��a ��kar�lm� yenik, yitik, parampar�a kimliklerimizle, hayatlar�m�zla,
umutlar�m�zla kar��la�madan �rmak boyundan ayr�labilmeliydim. dal�ndan
sessizce kopup d�ne d�ne, a��r a��r d�en bir ��nar yapra��n�n pe�ine
tak�lmamal�yd�m...
ama yaprak neredeyse iki elim kadar kocaman, ancak usta bir ressam�n
elinden ��kabilecek kadar g�zel renkli, da� ba��nda ince bir t�rk� kadar
yumu�ak ve hafifti. havada sal�na sal�na d��p, yere serilmi� da��n�k, yoksul,
karmakar��k bir tezgah�n �st�ne konuvermi�ti.
son bir foto�raf daha �ektim y���n�n aras�ndan. daha yeni, renkli bir
resim. arkada kremlin'in k�z�l y�ld�z� ve bayra��; b�t�n d�nya i�ine
s��acakm��as�na
geni� bir meydan. gencecik -sanki bildik, tan�d�k- bir kad�nla yine ayn� adam.
g�zlerinde, y�k�k evin �n�ndeki c�l�z, hasta sava� �ocu�unun yumu�ac�k h�zn�;
g�zlerinde y�ld�zlar�n ve bayraklar�n g�lgesi...
bir eyl�l sonu; bir koca �rmak boyu... yerde, kald�r�mlar�n �st�nde,
sa�lar�mda, omuzlar�mda, eski e�yalar�n, foto�raflar�n ve parmaklar�m�n
aras�nda, kurumu�, sar� yapraklar. sar� yapraklar�n aras�nda Do�u Almanya'daki
sovyet askerlerinin �apkalar�n� s�sleyen g�rkemli k�z�l y�ld�zlar, milis
kasketleri, lenin ni�anlar�: k�y yollar�ndan s�k�lm� y�n i�aretleri; y�k�lan
berlin duvar�n�n irili ufakl� par�alar�; yerde ba�ak �elenkli, �eki�li, pergelli
ddr bayraklar�; Honecker'in ba�ina palya�o takkesi �izilmi� b�y�k boy
posterleri, pionier e�arplar�, gen�lik �rg�t� kimlikleri, parti �yelik
kartlar� ve yerde, nemli toprak �zerinde, g�z yapraklar�na kar�m�, onlar
gibi sar�-kahve foto�raflar. yok pahas�na sat�l��a ��kar�lm� paha bi�ilmez,
inan�, umut, ya�am de�erinde ne �ok mal...
1990 y�l�n�n bir eyl�l g�n�. D�rt bir yanda sar�-k�z�l g�z yapraklar�.
G�zel, bak�ml�, ne�eli bir �rmak boyu. ve yere serilmi� tezgahlarda, belki de
binlerce y�ldan bu yana ilk kez meta olup pazara ��kar�lm� al��lmad�k,
garip bir mal: en az �� ku�a��n kimli�i; kimliklerimiz...
sat�c� sonunda bir al�c� bulmu� olman�n sevinci ve h�rs�yla: "her par�a
be� mark," dedi. �lk kez ba��m� kald�r�p y�z�ne bakt�m. Biraz kad�ns�, ama
g�zel y�zl�yd�, boynunda ha�� vard�. �zg�r pazar ekonomisi'nin ilk
giri�imcilerindendi.
"�kisine be� mark ver, yeter," dedi. be� mark� ka��rman�n tela��na
kap�lm�t�.
elimde eski bir foto�raf ve kimbilir do�u Almanya'da g�revli hangi sovyet
askerinin �apkas�ndan kopar�lm� bir y�ld�zla �a�k�n duruyordum adam�n
kar��s�nda.
y�z�me �nce �a�k�nl�k, sonra �fkeyle bakt�. Bana �yle geldi ya da.
"bana sorarsan hi�biri be� para etmezdi," dedi.
�ok ucuz bu insan hayatlar�; bizi biz yapan, insan yapan kimliklerimiz,
tarihimiz, y�zy�l�n, elli y�l�n de�il, binlerce y�l�n umutlar�, bunca ac�,
bunca sevin�, bunca zafer, bunca yenilgi ucuz, hatta yok pahas�na...
sararm� foto�raf� ve s�rmal� y�ld�z� yere b�rakt�m. bir tek, kuru ��nar
yapra��n� ald�m elime. cebimden bir madeni be� mark ��kar�p yere, foto�raflar�n
�st�ne att�m.
"...ve bir o�ul do�uracakt�r ve onun ad�n� �sa koyacaks�n, ��nk� kavmini
g�nahlar�ndan kurtaracak olan odur... yusuf uykusundan uyand�, Rabbin
mele�inin kendisine buyurdu�u gibi yapt� ue kar�s�n� yan�na al�p bir o�ul
do�uruncaya kadar onu bilmedi ve �ocu�un ad�n� �sa koydu... "
"...benden sonra bir adam geliyor ki, benden ileri oldu, ��nk� benden
�nce idi..."
d�n sabah, �afak vakti, tam o�lunun do�du�u �u saatlerde seni duvara
yaslanm� buldu�umda, o duvar�n ne kadar par�as� oldu�unu, duvarla ne kadar
b�t�nle�ti�ini, seni ger�ekten sevebilmem i�in duvar� sevmem gerekti�ini
anlad�m. Y�k�lm�, delinmi�, par�alar� �oktan i�portalarda sat�l��a
��kar�lm� duvar�n Brandenburg kap�s� taraf�nda beni bekliyordun. daha
�nceden s�zle�memi�tik, 9 ay 9 g�nd�r g�r�memi�tik, ama seni nerede
bulaca��m konusunda hi� yan�lmad�m.
y�llar sonra, berlin'deki son gecemizde noel i�in s�slenmi� ��l ��l
sokaklardaki binlerce y�ld�z� g�sterip "bizim y�ld�z�m�z ayaklar alt�nda
�i�neniyor, �sa'n�nkiyse 1990 y�ld�r parl�yor yerinde," diye m�r�ldand���mda,
"asl�nda hep ayn� y�ld�z o: �nsan�n eri�mek istedi�i ��k," dedin. o gece bu
s�z� anlamad�m. Senin teslimiyetin sand�m.
ad� Adam. baba ad� yok. �sa'dan 1990 y�l sonra, tanr� art�k hi�bir
kad�ndan �ocuk yapm�yor; babas�z �ocuklar ve bakire analar da art�k mucize
say�lm�yor. adam'�n do�um yeri betlehem de�il, berlin. masallar binlerce
y�ld�r do�uyu terk ettiklerinden beri, peygamberler de art�k Do�udan ��km�yor.
adam peygamber olmayacak. o bizim o�lumuz. 3 ekimi, 4 ekime ba�layan gece,
brandenburg kap�s�'n�n yan�nda, kendi elleriyle �rd��� duvar�n yan�nda �l�
bulunan kimli�i belirsiz adam'la bat�l� bir kad�n�n nesebi gayri sahih
�ocu�u.
birden oyunu -ya da kavgay�- b�rakt�n. Sesine, i�ime hep huzur veren o
sakin, yumu�ac�k t�n� geldi yeniden." �nan�lacak gibi de�il, ama
anlayamad���m�z bu basit ger�ekti i�te... sonra biraz d��nceli, biraz a��r
bir sesle: "bir ba�ka �zg�rl�k gelecek. bu f�rt�na ge�ti�inde, muzla s�n�rl�
olmayan, bizim yan�lg�lar�m�z� ta��mayan, insan�n ger�ek �zg�rl���...
bunun nas�l bir �ey oldu�unu ne sen, ne ben, ne de hele bu y���nlar, hen�z
bilmiyoruz..."
kap�n�n �n�nde bir tela�; b�t�n annelerde bir k�p�rdanma. bebek sesleri,
bebek hem�irelerinin �ekti�i arabalar�n g�c�rt�s�... kap� a��l�yor. bebekler,
kollar�ndaki bileziklerden adlar� okunarak, pembe ya da mavi hastane
tulumlar� i�inde annelerine teslim ediliyor. ben son gelenim. kuca��m hala
bo�. y�re�imde bir ��rp�nt�, bir heyecan, bebeklere bak�yorum. f�rt�na dinip
de b�t�n sahte �zg�rl�k bayraklar� yere indi�inde; �zg�rl�k boyas�na boyanan
�u ac�mas�z, k�hne �ark�n boyalar� d�k�ld���nde, bizim hayal edip de
ba�aramad���m�z d�nyay�, belki de bu �ocuklar yaratacaklar. do�uda, bat�da
ne varsa hepsi ��kmeye, de�i�meye mahk�m. Ama biliyorum: yeni gelecek.
�ocuklar dogduk�a, yeninin tohumlar� eskinin ba�r�nda filizleniyor i�te.
vakit tamamd�, yine de hi�bir �zel alamet belirmedi, do�umundan �nce. bir
yakut y�ld�z d�t�, duvarlar y�k�ld�, bayraklar delindi, tanr� heykelleri
par�aland�, kutsal kitaplar yak�ld� ve penceremdeki karanfil, k� ba��nda
gonca verip �i�e�e durdu. �a��m�zda bunlar, art�k mucize say�lm�yor.
doktor, "normal bir do�um oldu, iki g�n sonra ��kabilirsiniz," dedi.
"bir g�n, yanl�lar su�, yan�lg�lar g�nah olmaktan ��kt��� zaman her �ey
daha a��k, daha duru g�r�lecek," demi�tin. "ger�ek �zg�rl���n duvarlarla
korunamayaca�� anla��ld��� g�n ve hi�bir duvara ihtiya� kalmayacak kadar
�zg�r olundu�u g�n, art�k mal h�rs� ve m�lkiyet �ehvetinin ad�na �zg�rl�k
deme ay�b� bir daha i�lenmeyecek." unter der linden'de yere yumu�ac�k bir
hal� olmu� �hlamur yapraklar�na basa basa y�r�yorduk. �ehresi yava� yava�
de�i�meye ba�layan ve makyaj yapmay�, s�slenmeyi hen�z beceremeyen
gen� bir k�z�n tatl� r�k�l���ne b�r�nen berlin caddelerini ge�ip karl marx
meydan�na vard���m�zda, sa�lar�m�zda, omuzlar�m�zda sar� �hlamur yapraklar�
vard�. Arkaya d�n�p o her zaman, her mevsim g�zel olan unter der linden'e
h�z�nle bakt�n. "1880'lerde, 1890'larda, 1918'de, 30'larda, 50'lerde i��iler
k�z�l bayraklar�yla, enternasyonal'i s�yleyerek bu caddeden ge�tiler," dedin.
"�lk devrim t�renine, elimde tarihi biz yaz�yoruz pankart�yla, k�sa
pantolonum, k�rm�z� kravat�mla bu caddede kat�ld�m. yine sonbahard�. Ihlamur
yapraklar�ndan hat�rl�yorum."
son
i�Indekiler
duraklar
�antan neden a��r postac�
Bir durakt�r Frankfurt
zaman katilleri
vedalar
elveda alyo�a
madrid'de �lmeyi �zledi�imiz ak�am
bir d���n Foto�raf�
�l� bir sincaba a��t
animsamalar
teyzem ya�ad� m�
bir g�ne�, bir kar say�klamalar�
Oymal� Sand�kta Vurulan �ocuk
eski ev
brandenburg kap�s�nda �l�m