Professional Documents
Culture Documents
Murat Gülsoy
www.altkitap.com
Nazlý’ya
Haziran 2000
Yapýtýn tüm yayýn haklarý saklýdýr. Tanýtým için yapýlacak kýsa alýntýlar
dýþýnda yayýncýnýn izni olmaksýzýn hiçbir yolla çoðaltýlamaz.
www.altkitap.com
editor@altkitap.com
Yazar Hakkýnda
Murat Gülsoy, 1967’de Ýstanbul’da doðdu. Mühendislik ve Psikoloji
eðitimi gördü. Üniversitede öðretim görevlisi olarak çalýþýyor. 1992
yýlýndan beri Hayalet Gemi dergisini çýkarýyor; öykülerinin yanýsýra
internette alt.zine adlý dergide elektronik ortama yönelik metin
denemeleri gerçekleþtiriyor. Ayný zamanda Açýk Radyo’da program
yapýmcýsý. Yazarýn Can Yayýnlarý’ndan çýkan Oysa Herkes
Kendisiyle Meþgul ve Bu Kitabý Çalýn adlarýný taþýyan iki öykü kitabý
var.
Ýçindekiler
Ölüm Üçlemesi 1
Ütopya: 337 Milisaniye 14
Robotlar Robotlar Robotlar Sözümü Kesiyorlar 23
Zoraki Turist 35
Devlet ve Korku Filmleri 45
Berberler 54
Cennet Kaçkýnlarý 60
i
Önsöz - Adnan Kurt
ÖLÜM ÜÇLEMESÝ
ÝDAM
Sevgili Dostum,
Böyle bir mektuba nasýl baþlayacaðýmý bilemiyorum. Seninle çok
yakýndýk. Fakat belki çok deðiþmiþsindir. Belki beni anýmsamayacak
kadar çok... Çünkü zaman deðiþtiriyor. Örneðin ben çok deðiþtim.
Görsen tanýmayacaðýna yemin edebilirim. Kediler ölülerini
gizlerlermiþ. Öleceðini anlayan bir kedi ortadan yok olur, on yýllýk sahibi
bile cesedini bulamazmýþ. Bu güne kadar da eceliyle ölmüþ bir kedinin
cesedine rastlayan olmamýþ. Sadece ortadan kayboluyorlar.
Görüþmediðimiz süre içinde hep ayný yerde görev yaptým. Oraya
gittiðimden beri -ne kadar sevinmiþtik hatýrlarsýn- bir kâbusu
yaþýyorum. Keþke savaþýn orta yerine gitseydim belki çok daha kýsa
bir süre yaþardým, fakat hiç olmazsa yaralý insanlarý iyileþtirmeye
çalýþmakla geçerdi o kýsa zaman dilimi. O doktorlarý nasýl
kýskanýyorum bilemezsin. Ben ne mi yapýyorum? Bir hapishane
doktoru ne yaparsa onu dostum. Mahkumlarý tedavi ediyorum. Ve
onlar idam ediyorlar. Biliyorsun bu hapishaneye girenler oradan bir tek
þekilde çýkabiliyorlar. Yine benim verdiðim ölüm raporuyla. Fakat önce
tedavi ediyorum. Ýdam edilmeden önce saðlýk raporu veriyorum. Ve
sonra, ölüm raporu veriyorum. Sabah altý otuz, saðlýklý; sabah dokuz
onbeþ, ölü. Ve günler gelip geçiyor, ben ölmüyorum. Her an duracaðýný
zannettiðim kalbim beni her gün yanýltýyor. Dün gece yine tuhaf bir
rüya gördüm. Fakat ondan öncekini anlatmalýyým. Geçen ay idam
edilmeden önce muayene ettiðim bir kadýnla ilgili. Kadýn savaþ suçlusu
olarak getirilmiþti. En yakýn arkadaþý gizli polismiþ. Ve onun hazýrladýðý
raporla tutuklanmýþ, suçunu itiraf etmiþ. "Savaþ karþýtlýðý ve düþman
ülkelerin menfaatlerini koruma ve kollama eðilimi..." Her neyse
geçenlerde gördüðüm rüya þöyle:Bir kasabadayým. Çok fakir bir yer.
Bir cenaze töreni yapýlmakta. Ölen, sýradan bir yoksul. Tam gömülmek
üzereyken, ölünün alacaklýlarý cenazeyi basýyorlar ve borçlarý
ödenmeden gömülemeyeceðini söylüyorlar. Ölünün yakýnlarý
Belki de Gerçekten Ýstiyorsun- Murat Gülsoy 2
ÖTENAZÝ
Rahatsýz uyumuþ olduðum için bütün günüm inanýlmaz bir bunaltý
ve yorgunluk içinde geçmiþti. Tek hayalim eve gidip, yýkanmak, yünlü
kazaklarýn ve battaniyelerin içine dalýp, televizyonda herhangi bir filmi
seyrederek uykuya dalmaktý. Bu mýzmýz ruh haliyle eve vardýðýmda,
karým akþama misafirlerimizin olduðunu söylerken elime marketten
alýnmasý gerekenler listesi tutuþturdu. O sýrada masanýn üzerindeki
mektuplara gözüm iliþti. Zarflardan biri hemen dikkat çekiyordu. Gri,
oldukça büyük bir zarf. Ayakkabýlarýmý çýkarmadýðým için
parmaklarýmýn ucuna basa basa masaya yaklaþtým ve üzerini
okumaya çalýþtým. Adýma gönderilmiþti ve gönderenin adý ve adresi
yoktu. Alýþveriþten döner dönmez konuk öncesi hazýrlýklara boþ verip
kendimi çalýþma odasýna kapattým. Mektup eski bir arkadaþýmdan
geliyordu. Son bir kaç yýldýr iyiden iyiye kopmuþtuk. Ancak birbirimize
bayramdan bayrama kart gönderen iki eski arkadaþtýk. Yollar
ayrýlmýþtý. Bazen hayat isteklerimiz doðrultusunda geliþmiyor. Hele
Belki de Gerçekten Ýstiyorsun- Murat Gülsoy 5
Kahve?" "Evet lütfen..." "Aklýmda çok güzel bir konu var. Topluma bir
þeyler kazandýrabileceðini umduðum bir konu." Merakýmý çekmek için
sigarasýndan derin nefesler çekerek aðýr aðýr konuþuyordu. Yüzündeki
sabit makyajýn bir çizgisinin bile asla deðiþmediðini farkettim. Ayaða
kalktý ve pencereye doðru yürüdü. Onu izlememden hoþlanýyor gibiydi.
Ona hayran olacaðýmdan o kadar emindi ki. Demin sekreterine
rahatsýz edilmek istemiyorum derken olacaklarý çoktan planlamýþtý.
Vücudunun kývrýmlarýna dalýp gitmiþken birdenbire onun sesiyle
sýçradým: "Ötenazi!" "Pardon, anlayamadým?" "Ötenazi üzerine bir
roman yazmaný istiyorum. Ya da daha iyisi bir dizi öykü. Hepsi
birbirinden deðiþik kiþileri anlatsýn. Ümitsiz hastalýklarýn pençesinde
kývranan insanlarýn ölme özgürlüðü. Ya da daha iddialý bir yaklaþým:
'Yaþama hakký kadar ölme özgürlüðü' Nefis bir konu deðil mi?" Yüzünü
yüzüme yaklaþtýrmýþtý. Oturduðum koltuk adeta bir sanýk
sandalyesiydi. Ve onun kokusunu duyuyordum. Vaadedilenlerin
alçakgönüllü bir simgesi. Hepsi benim olabilirdi. Ya da 'Doktor'u
sormalarý için beni kapýnýn arkasýnda bekleyen canavara teslim
edecekti. Seçeneðim yoktu. "Evet, mükemmel bir konu bu. Hatta
öykülerin çoðunluðu sýradan basit insanlarýn baþýndan geçmeli. Bir
tanesinde de Ötenazi karþýtý bir kadýnýn nasýl çaresiz bir hastalýðýn
pençesinde doktorlara yalvardýðýný okumalý okuyucu." Kendimi
kaptýrmýþtým. Kaptýrmak istemiþtim. Memnuniyetle beni dinliyordu.
Fakat onu memnun etmenin pek de kolay olmadýðýný hissettiren buz
gibi bir gülümsemeyle...
Çalýþmalara baþlamýþtým. Kendimi ortaokulda kompozisyon ödevi
yazan bir çocuk gibi hissediyordum. Bütün boþ vakitlerimi bu
çalýþmaya adamýþtým. Bir an önce bitirmek istiyordum. Sanki baþka
ödevler verilmeyecekmiþ gibi. Oysa artýk devletin kadrolu bir
yazarýydým. Farkýnda bile deðildim. Ya da deðilmiþ gibi yapýyordum.
Haftalýk olaðan görüþmelerimizde öykülerin yapýlarýný gözden geçiriyor
ne gibi deðiþiklikler yapmam gerektiðini bana dikte ediyordu. Ondan
emir almak hoþuma gidiyordu. Yani bir yönüyle. Çok ayýp ve yasak bir
þeyi yapmanýn, insanlarý oyuna getirmenin verdiði þeytani bir zevk.
Fakat bir yandan da kendimden tiksiniyordum. Ötenazinin
yaygýnlaþtýrýlmasý programýnýn bir parçasýydým. Önce kitap
yayýnlanacaktý. Ýçindeki öyküler sýcak bir tartýþma yaratacaktý. Çünkü
öykülerdeki kahramanlarýn bir çoðu aslýnda ümitsiz bir hastalýðýn
Belki de Gerçekten Ýstiyorsun- Murat Gülsoy 10
CÝNAYET
Yazar o sabah huzur içinde uyandý. Ýçinde birisi sanki onun adýna
karar vermiþ ve en doðru ve yüce görevi yerine getirmek için her þeyi
ayarlamýþtý. Ayný zamanda korkunç bir özgürlük duygusu. Ýnsanlarla
arasýnda hiçbir sözleþme yoktu bu noktadan sonra. Ahlaklý ve iyi
olmak zorunda deðildi. Bir çocuk gibiydi. Sorumsuz ve deli. Ýçinde kýpýr
kýpýr, yerinde duramayan tüm heyecanlar birazdan tatmin olacaktý.
Aynada tek gözünün içine baktý. Acaba iki tane olsalardý her þey yine
böyle mi olurdu diye bir süre tedirgin olduktan sonra bu muhteþem
günü saðlýksýz düþüncelerle bulandýrmamasý gerektiðini fark etti.
Dikkatle traþ oldu. Sýcak suyun içinde saatlerce oyalandý. Küvetin
içinde tüm kaslarýný gevþetip, geçmiþ ve gelecekten arýnmýþ bir anýn
tadýný çýkarýrken, bu küvette yaktýðý mektubu, Doktor'u, idam edilen
kadýný ve kâbuslarýný birer birer aklýndan kovdu. Hepsi o kadar
gerilerde kalmýþtý ki... Adeta yoktular. Ýçeride uyuyan karýsý ve
çocuklarý da yoktu artýk. Yazdýðý öyküleri, hayalleri, fantazileri, iyi
niyetleri, anýlarý, gizli aþklarý... Hepsi bu sýcak suyun içinde çözülmüþ,
suya karýþarak þehrin laðým þebekesine doðru yola çýkmýþtý.
Siyahlarýný giyindi. Kilitli çekmecesinden iki adet beyaz hap ve siyah
deri muhafazalý bir býçak çýkarýp özenle ceketinin cebine yerleþtirdi.
Baþtan çýkarýcý bir koku püskürttü ikinci kere. Artýk kimseyi
düþünmediði için halen uyumakta olan ailesine iki satýr olsun not
býrakmadan, yanýna hiçbir þey almadan evin kapýsýndan çýkýp gitti.
Yüzünde uçarý bir gülümseme... Son bir yýl içinde onlarca kez geldiði
binanýn sevimsiz görevlilerine ilk defa samimiyetle gülümseyerek,
otomatik kapýlarý geçti. Asansörde en az gizli polis olan patronu kadar
çekici bir kadýnla karþýlaþtý. Gülümsediler. Seri ve kendinden emin
hareketlerle kadýnýn dudaklarýna yaklaþtýrdý dudaklarýný. Kadýnýn
öpmesi için bekledi. Hayatýnýn en ateþli öpüþmesiydi. Ýçindeki en ham
duygular, en ilkel güdüler özgürlüklerini bir kez daha kutladýlar. Artýk
onun kapýsýndaydý. Karþýlaþmaya hazýr mýydý? Bir kez daha kendini
gözden geçirdi. Býçaðý yokladý. Avucunda hissettiði sertlik yüzündeki
tebessümü pekiþtirdi. Patronunun özel sekreteri ona her zamanki gibi
iðrenerek bakýyordu. Bu bakýþlarý her zaman görmezden gelirdi. Fakat
þimdi? Evet aþaðýlýk ve satýlmýþ bir yazardý, bu bakýþlarý hak ediyordu.
Fakat tüm bunlar eskidendi. Artýk deðiþmiþti. O ezik ve kiþiliksiz adam
Belki de Gerçekten Ýstiyorsun- Murat Gülsoy 12
Büyük bir huzur ile kulaðýný kum saatinin ince beline dayayýp
zamanýn geçiþini dinliyorsun. Hýþýrtýlý, düzenli bir akýþ bu. Uzaklardan
gelen kuþ cývýltýlarý ve ýlýk rüzgarýn sesi, sessizliðin içinde pýrýldayan
küçük elmaslar, yakutlar, akikler gibi tatlý geliyor sana. Mutlu musun?
ýþte þimdi beklediðin gün geldi çattý. O hep hayalini kurduðun cennet
senin artýk. Emekli oldun ve daha iþe girdiðin ilk günden beri taksitlerini
düzenli olarak ödediðin, þehir dýþýndaki -hem de çok dýþýndaki,
neredeyse baþka bir þehirdeki- tatil sitesinin gökdelenlerinin birinin
balkonundan aþaðýya, 280 daireye ait olan geniþ bahçeye bakýyorsun.
Uçsuz bucaksýz yeþil çayýrdan ibaret bir bahçe... Bahçenin ortasýnda
yükselen 280 daireli, açýk ve kapalý yüzme havuzlarýna ve bir çok
sosyal tesise sahip bir bina. Elinde tutmuþ olduðun dosyanýn bahçe
bölümünü açýyorsun. Sana ait olan bahçe parçasýnýn parselini
buluyorsun haritada, sonra balkonundan aþaðýya bakarak o parçayý
gözlerinle iþaretliyorsun. Haritanýn yanýndaki notlarý inceliyorsun.
Dikimi yapýlabilecek aðaç ve çiçek cinslerinin adlarýný okuyorsun. Adlar
senin için öylesine yabancý ki... Zamanla öðrenirim nasýlsa diyorsun.
Ýyimsersin. Balkonda derin nefesler alýyorsun. Havada yabani otlarýn
kokusu var. Hoþ senin için kentin dýþýndaki her þey yabani, ama olsun
doðanýn kokusu bu. Yýllardýr kavuþmayý hayal ettiðin yer.
Fakat hesaba katmadýðýnýz bir þey vardý. Belki de bir çok þey. Ýlk
'mezun olan' mahkumlar aldýklarý bu donanýmla bambaþka ve mutlu
birer vatandaþ olurlarken toplum amaçsýz yoksulluðunun içinde
kendine çýkýþ yollarý aramaya devam ediyordu. Senden bir sonraki
kuþaðýn durumunu bir düþün. Herhangi bir meslek öðrenmek için
yapmalarý gereken yatýrýmý bir düþün. O zamanlar hepiniz cezaevi ile
o kadar meþguldünüz ki, bunu daha sonra halledilecek bir sorun olarak
görüyordunuz. Ya da bazýlarýnýz sorun olarak bile görmüyordu. Bedeli
ödenmemiþ hiç bir þey kutsal deðildi sizin için. Sen bu konuda o kadar
katý deðildin, ama fazla duyarlý olduðunu söylemek de mümkün deðil.
Bir iþe girmiþtin, gençtin, yeni evlenmiþtin ve evinizde bir su
kaplumbaðasý kolonisi besliyordunuz. Üstelik sen ve karýn çalýþarak,
alýn teri dökerek bulunduðunuz hiç de yabana atýlmayacak bir noktaya
gelmiþtiniz.
Fakat ötekiler... Eskiden amaçsýzca veya bir kaç kuruþ için suç
iþleyenler için yeni bir seçenek doðmuþtu. Bir yolunu bulup cezaevine
kapaðý atmak ve orada modern insanlýk durumunun son nimetlerinden
yararlanmak, ana bilgisayara baðlanmak, oradan akmakta olan bilgi
ýrmaðýndan kana kana içmek... Liseyi bitiren -ve sýnava giriþ parasýný
denkleþtirebilen- hemen her genç, burs sýnavlarýndan çakar çakmaz
cezaevine girmek için suç iþlemeye giriþiyordu. En yaygýn suç iþleme
biçimi adam yaralama veya cinayetti. (Özel mülke verilen zararlar
daha sonra suçluya ödetildiði için pek tercih edilen bir yol deðildi.)
Kimsesizlere, yaþlýlara, fakirlere, evsizlere, kýsacasý kaybedenlere
yönelik þiddet fazla tepki çekmediði için kýsa zamanda yaygýnlaþtý.
Kentin sýrtýna ve vicdanýna yük olan bu insanlarýn bir þekilde
ayýklanmasý olarak düþünülüyordu gizliden gizliye. Bir taþla bir çok
kuþ. Bu noktada sen diðerlerinden ayrýlmýþ ve hemen safýný seçmiþtin.
Eski, görece olarak güçlü sivil toplum örgütünden ayrýlan bir grup
vicdan sahibi kiþinin baþýný çektiði yeni bir yapýlanmaya kaydýný
yaptýrmýþtýn bile. Gerçi artýk eskisi kadar enerjik deðildin. Oturduðun
ev eskimiþ, iþini kaybetme korkusu ile omuzlarýn çökmüþtü. Adýný
Belki de Gerçekten Ýstiyorsun- Murat Gülsoy 18
Durum böyle olunca her burs sýnavýndan sonra bir suç dalgasý
geliyordu. Bu dönemlerde özellikle kalabalýk caddelere, alýþ veriþ
merkezlerine gitmek metroya binmek hayati tehlike anlamýna
geliyordu. Evden çýkmamak en iyisiydi.. Sen de böyle yapýyordun.
Baþka ne yapabilirdin ki? Onlar hayatlarýný kurtarýyorlardý. Evsizler, ve
düþkünler böyle dönemlerde akla hayale gelmeyen delikler bulup
saklanýyorlardý. Gücü yetenler ise kentin dýþýna kaçmaya ya da en
azýndan tenha yerlere kapaðý atmaya çalýþýyorlardý. Çünkü tenha
yerlerde suç iþlenmiyordu. Tanýðý olmayan bir suç insaný cezaevine ne
yazýk ki götürmüyordu. Faili meçhul bir suç için bir kaç saat içinde
binlerce kiþi teslim olabiliyordu. Binlerce itirafçý arasýndan gerçek
suçluyu bulup çýkarmak oldukça güç olduðu için tanýksýz dosyalar
hemen kapatýlýyordu. Gençler de mecburen suç üstü
yakalanabilecekleri kalabalýk mekanlarda suç iþlemeye çalýþýyorlar,
hatta bunu toplumsal bir tören havasý içinde yapýyorlardý. Bir yerlerden
çaldýklarý arabalara atlayýp müthiþ gürültüler çýkararak suç mahallerine
doðru yol alýyorlardý.
Sen onlarý hiç bir zaman anlamadýn ama hep korktun. Kalabalýk
yerlerde evsizlerin yakýnlarýndan geçtin hep. Çünkü onlarýn felsefesini
anlamasan da yöntemlerini çok iyi biliyordun. Onlar düþkünlere asla
saldýrmýyorlardý. Senin bildiðini baþkalarý da biliyordu hiç þüphesiz. Ve
ýþýklý kalabalýk caddelerin her yanýnda düþkünlerin, evsizlerin, sokak
çocuklarýnýn barýnmasýna özellikle çaba gösteriyorlardý. Gençliði
çoktan geride býraktýðýndan olsa gerek kafaný fazla yormak istemiyor,
sadece günlük oylamalarda fikrini belirtip geri kalan boþ vakitlerinde
Belki de Gerçekten Ýstiyorsun- Murat Gülsoy 21
ýþte þimdi o beklediðin gün geldi çattý. Geniþ balkonunda, bir avuç
bahçe parseline kuþbakýþý düþünceler içinde derin nefesler alýyorsun.
Kulaðýn zamanýn ince belinde, her aldýðýn solukla içinin temizlendiðini,
tüm kötü þeylerin kentte kaldýðýný, artýk kurtulduðunu sanýyorsun. Bu
sanrý, içindeki boþluðun ne kadar da büyük olduðunu sana apaçýk
gösteriyor. Yýllar sonra belki de ilk kez kendinle böylesine baþbaþa
kalmak... Ürkütücü, deðil mi? Ucuz kolajen iðnelerle gerginleþmiþ olan
yüzünün tanýnmaz çizgilerini aynada görmek istemiyorsun. Kendine
soracaðýn sorulardan korkuyorsun. Çaðýn o çýlgýn ve renkli
karnavalýna uyum saðlamaya çalýþmýþ, ve bunu becerememiþ
yeteneksiz bir soytarý gibi hissedeceksin. Bundan eminsin. Neden
varolduðunu, ne yaptýðýný, varlýðýnýn bu dünyada, bu hayat içersinde
neyi deðiþtirdiðini, neyi etkilemeyi baþardýðýný, sen olmasaydýn neyin
farklý olacaðýný sormak istemiyorsun. Tek bir kelime bile öðretemediðin
papaðanýnýn zekadan yoksun bakýþlarýný yakalýyorsun. Basit bir canlý
diyorsun içinden. Silikon destekli, titreþimli ve yedi delikli þiþme
kadýnýndan bile daha basit bir yaratýk ama yine de bana ihtiyacý var
diye düþünüyorsun. Yarým asýr boyunca zaman ile giriþtiðin
mücadelenin ne adýna olduðunu sorgulamaktan korkuyorsun. Diðerleri
gibi. O yüzden bir an önce o nefret ettiðin, mutsuzluðun kaynaðý
olduðunu sandýðýn ötekilerin dünyasýna baðlanmak istiyorsun.
Bilgisayar ile televizyon arasý bir aleti fiþe takmak için balkondan içeri
giriyorsun.
ama aptal deðildim. Kýzýn görücü usulü ile erkek arkadaþ veya koca
arayacak kýzlardan biri olmadýðýný gittiðimiz partide anlamýþtým.
Anlamadýðým bir nedenle bu oyunu kabul etmiþ aslýnda çok da özgür
yaþayan ve halihazýrda bir sevgilisi olan bir kýzdý. Ve sabahýn köründe
herkesin beklediði gibi fedakar bir niþanlý rolünde beni uðurlamaya
gelmiþti. Herþeyin dýþýnda aklýmý meþgul eden ikinci soru da trenin
beni götürdüðü baþkentteki iþin ne olduðuydu.Baþkentte her þey çok
farklý geliþti. Görevliler beni bakanlýða götürdüler ve b ir toplantýnýn
göbeðine býrakýverdiler. Toplantýya sayýn bakan, danýþmanlarý ve
çeþitli bürokratlar katýlmýþlardý. Okullardaki Beden Eðitimi dersleri,
spor etkinlikleri üzerine bir toplantýydý. Herkesin elinde kalýn dosyalar,
renkli grafikler ve deðiþik fotoðraflar vardý. Doðrusu bu iþlerin
böylesine ciddiyetle yapýldýðýný bilmiyordum . Ýster istemez okul
yýllarýmdaki bu dersler ile ilgili anýlarýmý düþünmeye baþladým. Hep
rapor alýp kaytarmaya çalýþtýðýmý ya da bir çok hareketi yapamayýp
azar iþittiðimde herkesin bana güldüðünü hatýrlayýp kýzarýyordum. Bu
bana oldukça tuhaf gelen toplantýdan sonra, bakan bey ortadan
kayboldu ve benimle genç bir danýþman ilgilendi. Yemek sýrasýnda
benden beklediklerini anlatmaya koyuldu. Çok açýk bir görev tanýmý
yapmýyordu. Araþtýrma diyordu, çalýþma, bir de düzenli raporlar. Arada
sýrada katýlmam gereken toplantýlar. Anladýðým kadarýyla spor
etkinliklerinin psikolojik b oyutlarý adlý bir çalýþmanýn içinde yer
alacaktým. Bir an için bu teklif bana makul göründü. Neden olmasýndý?
Yapacak daha iyi bir iþim yoktu. Zaten hayata karþý takýndýðým kayýtsýz
tavýr benim þu ya da bu iþ karþýsýnda daha fazla heyecanlanmama izin
vermiyordu. Genç danýþman bana özel telefon numaralarýný, ilgili kitap
ve makale listesini ve elime üzerinde yazan miktara ancak trende
bakabildiðim bir çek tutuþturarak tren istasyonuna býraktý.Bundan
sonrasý bana kalýyordu. Hemen kollarý sývadým ve araþtýrmaya
baþladým. Döner dönmez ilk iþim kütüphaneyi taramak ve varolan
kitaplarý toparlamak, olmayanlarýn listesini yurtdýþýndan sipariþ
edilmek üzere danýþmanýma göndermek oldu ve okumaya baþladým.
Bu arada tuhaf niþanlýlýðým da sürüyordu. O beni aradýðýnda
çýkýyorduk ve beni her seferinde bir partiye götürüyor, kendisi çýlgýnca
eðlenirken ben neden orada olduðumu sorgulayarak bir köþede asýk
suratla oturuyordum. Aslýnda reddebilirdim. Gitmeyebili rdim. Yaptýðý
Belki de Gerçekten Ýstiyorsun- Murat Gülsoy 26
köþke getirmemi orada yok etmemi istedi. Bu köþk çok güvenli bir
yerdi. Kimse buradan þüphelenmezdi.Dediðini yaptým. Bir gece,
sabaha karþý herþeyi yüklenip köþkün bodrum katýna gizlice indirdim.
Ertesi gece de yine parti sýrasýnda kimseye belli etmeden merdivenimi
tutuþturdum. Artýk geri dönmeyecektim. Ve kalabalýðýn içine karýþtým.
Yangýnýn söndürülmesinde görevlilere çok yardýmcý oldum. Kimse
benden þüphelenmedi. Artýk çalýþmalarý sadece düþünerek ve
yetkiliyle deðiþik yerlerde buluþarak devam ediyordum. Yetkili beni
istediði zaman buluyordu. Bunu nasýl yaptýðýný hiç sormadým. Hiç
yüzüne bakmadým. Zaman geçtikçe aydýnlandýðýmý, daha öncede n
çok karmaþýk bulduðum sorunlarýn aslýnda ne kadar basit olduðunu
keþfettiðimi görüyordum. Ýnsanlar uzun bir zamandan beri
robotlaþtýrýlmýþlardý. Bu onlarýn iyiliði için yapýlmýþtý. Bir köpeðin terbiye
edilmesi gibi terbiye edilmiþti kitleler. Sistem, akýl denen tehlikeli
silahýn, bir bebekten daha olgun olmayan insanlar tarafýndan
kullanýlmamasý için önlemler almak zorundaydý. Yarým akýllý
olacaklarýna bir robot gibi iradesiz olmalarý daha iyiydi. Çünkü
bedeninden kopamamýþ bir akýl olgunlaþamaz, herkes için bir tehlike
haline gelirdi. Tüm insanlarýn -benim gibi seçilmiþler dýþýndakilerin
tabii- böyle bir olgunluða eriþmeleri mümkün olmayacaðý için onlara
hayatlarýný sürüdürebilecekleri hareketleri öðretmek gerekliydi.
Okullar, iletiþim araçlarý, kitaplar, herþey bu amaca hizmet ediyordu.
En güçlü silah ise spordu. Bu uydurulmuþ egzersizler bütünü,
bedenlere sürekli tekrar ettirilerek kiþinin aklýný kullanmaksýzýn bedeni
ni kullanmaya alýþmasý saðlanýyordu. Böylece insanlar bir refleksler
dizisi içinde özgür iradeleriyle yaþadýklarýný sanýyorlardý. Oysa
bedenden kopamamýþ bir irade ne kadar özgür olabilirdi ki... Bütün
bunlar artýk benim için bir çocuk oyuncaðý haline dönüþmüþtü.
Ýnsanlara bu gözle bakýp içimden gülüyordum. Robotlar sabahlarý
uyanýyor iþ dedikleri yerlere gitmek için belli sayýda hareket ediyor,
sonra orada öðretilenleri uyguluyor, ardýndan evlerinde yemek yiyor ve
eðitimlerini televizyon denen komik aracýn karþýsýnda sürdürüyor,
uyuyor, uyanýp dört gün daha bu rutine devam ettikten sonra iki gün
baþka hareketlerden oluþmuþ bir diziyi tekrarlayýp baþa dönüyorlardý.
Hayatýn anlamý denen þey buydu...Bu zafer sarhoþluðu tabii ki uzun
sürmedi. Bir gün bir park dekoru içinde oturmuþ yine kendi kendimi
Belki de Gerçekten Ýstiyorsun- Murat Gülsoy 32
kutlarken yetkili geldi. "Artýk seni daha zorlu bir görev bekliyor." dedi.
Tedirgin oldum. Ben görevimi, daha doðrusu olgunlaþmamý
tamamladým sa nýrken yeni bir durumla karþýlaþýyordum. "Unutma sen
seçilmiþ birisin. Yapman gereken önemli þeyler var. Sistem senin ona
katýlmaný istiyor. Bunun için bedeninin zincirlerini kýrmalýsýn." dedi.
Doðru söylüyordu. Hem özgür olduðumu düþünüyor, hem de
ayaklarýmýn beni götürdüðü yerlere gidiyor, diðer robotlar gibi oturup
kalkýyor yemek yiyordum. Bu tabii ki böyle devam etmemeliydi.
Çalýþmaya baþladým. Yataða uzanýp bedenimden çýktýðýmý düþlemeye
baþladým. Ýlk baþta hiç bir þey olmuyordu. Daha sonra bedenim baþýna
gelecekleri anlamýþ gibi direnmeye baþladý. Anlamsýz hareketler
yapmaya baþladý. Çýrpýnan bedenimi izliyordum saatlerce. Her hareket
korkunç acýlar çektiriyordu bedenime. Bunu yapmalýydým. Dýþardaki
sahte dünyayla aramda gerilmiþ bir yay gibi duran bu bedene haddini
bildirmek gerekiyordu. Daha sonralarý aniden onu durdurmayý
öðrendim. Birden kaskatý durduruveriyordum bedenimi ve düþünmeye
devam ediyordum. Ü stelik çok alýþýlmadýk durumlarda duruyordum.
Normalde bir robotun bir kaç dakika bile duramayacaðý bir durumda
bazen saatlerce durabiliyordum. En rahat olduðum anlardý bunlar.
Bazen yetkili geliyor onunla konuþuyordum. Ýþte böyle bir dönemde
buraya getirilmiþim. O döneme iliþkin anýlarým oldukça bulanýk. Ne
kadar kaldýðýmý ve baþýma neler geldiðini hatýrlamýyorum, fakat sonra
kendimi yine evimde buldum. Araya uzun bir boþluk girdi. Hasta
gibiydim. Yemek yemediðim için serum veriliyordu ve bir takým ilaçlar;
bunlarý þimdi daha iyi hatýrlýyorum. Yetkili ortalarda gözükmüyordu.
Zaman zaman eski zihin saðlýðým yerine geliyor durumu irdeleme
fýrsatým oluyordu. Aptallarýn eline esir düþmüþtüm. Yetkilinin bir
zamanlar söylediði o tehlikeli insanlarýn eline düþmüþtüm. Amaçlarý
beni konuþturup bilgileri edinmekti. Beynimi yýkayarak, bildiklerimi
unutturmak. Tabii ki bu bilgilerin bende olduðunu bilen biri ihbar etmiþti
beni ve ben onun kim olduðunu çok iyi biliyordum: Benim karanlýk
sevgilimin aptal bedeni . Çalýþmalarýmýn ayrýntýlarýndan haberdar olan
tek kiþi oydu. Bu esaretten kurtulur kurtulmaz intikamýmý alacaktým.
Önce düþmanlarýmýn elinden kurtulmalýydým. Allahtan, düþmanlarým
bir çocuk kadar saf ve aptaldýlar. Onlar gibi davranýrsam beni serbest
býrakacaklarýný anlamam uzun sürmedi. Ben de robot taklidi yapmaya
Belki de Gerçekten Ýstiyorsun- Murat Gülsoy 33
ZORAKÝ TURÝST
Nasýl Gidilir?
Sevgili gezgin, bu satýrlarý okuduðunuza göre henüz Genoun
kentinde deðilsiniz demektir. Bu çok iyi. Çünkü bu rehberi Genoun
kentinde bulundurmanýz yasadýþýdýr (Daha doðrusu öyle olduðunu
tahmin ediyorum). Genoun kentine hiç kimse kendi isteði ile gitmez.
Adý saný duyulmamýþ bu kente bir gezginin yolunun düþmesi de pek
mümkün deðildir. Genounlular tarafýndan kaçýrýlýp, isteðiniz dýþýnda
kentlerinde konuk edilirsiniz. Bu özellik belki de Genoun halkýnýn tek
özelliðidir.
Genoun kenti ortadoðuda irili ufaklý bir çok eski sömürgenin sýnýrlarý
arasýna sýkýþmýþ, atlaslarda bulamayacaðýnýz kadar küçük bir
yüzölçümüne sahip bir kent. Daha sonraki araþtýrmalarýmda bu kent
hakkýnda her hangi bir bilgi edinemedim. Bir Mýsýr gezisi sýrasýnda,
ehramlarý gezerken deveciler tarafýndan soyulduktan hemen sonra,
pasaportsuz ve beþ parasýz kaldýðým, dahasý kaybolduðum bir anda
bir batýlý gibi giyinmiþ kibar bir centilmen tarafýndan kaçýrýldým.
Kaçýrýlma öykümün ayrýntýlarý ile konuyu daðýtmak istemiyorum.
Çünkü Genoun'da karþýlaþtýðým benim gibi oraya kaçýrýlarak getirilmiþ
batýlý gezginlerin her biri ayrý bir kaçýrýlma öyküsü anlattýlar. Kimisi
yýllar önce kimisi daha yakýn zamanda kaçýrýlmýþ bu insanlarýn
anlattýklarý ortak bir tek þey var ki bunu iyice aklýnýza not etmelisiniz:
Kaçýrýlanlarýn Genoun'dan ayrýlmalarýna asla izin verilmiyor oluþu. Ben
belki de bu kentten kaçmayý baþarabilmiþ tek uygar insan olduðum için
bu rehberi yazmak istedim. Geleceðin kurbanlarýný uyarmak, kendi
öykümü ve Genoun'u anlatarak onlarýn da kaçýþlarýný olanaklý kýlmak
istedim.
Nerede Kalýnýr?
Genoun'daki ilk sabahým, zannediyorum, buraya isteði dýþýnda
getirilen gezginlerin ilk sabahlarýnýn bir prototipi; o yüzden size ilk
þaþkýnlýðýmý ayrýntýlarý ile anlatmak istiyorum:
Gündelik Yaþam
Ýlgi göstermek zorundasýnýz. Bir kez turist olmaya mahkum
olmuþsanýz sabah erkenden kalkýp, bir süre sonra defalarca
seyrettiðiniz bir filmin ezbere bildiðiniz kareleri gibi sýkýcý bir hale gelen
kentin sokaklarýný elinizde fotograf makinasý ve not defteri ile
arþýnlamak, size yardýmcý olmak isteyenlerle konuþmak, onlarýn dilinizi
ne kadar iyi konuþtuðunu, kentlerinin ne kadar modern bir kent
olduðunu her fýrsatta dile getirmek zorundasýnýz (Küçük bir ipucu:
sizinle konuþmak isteyen bir Genoun'lu ile karþýlaþtýðýnýzda ilk
sözleriniz onu bir ýtalyan'a veya bir Fransýz'a ya da gerçekten içinizden
hangisi geçiyorsa, Çek, Sýrp, Rus, Ýngiliz, bir Avrupalý sandýðýnýzý
söylemek olsun. Bu onlarý en çok mutlu eden þey).
Nasýl Kaçýlýr
[Eðlence alemleri bir yandan devam ederken, gezginimiz bir
yandan da kendisinden daha önce oraya getirilmiþ olan bir ýtalyan
turisti izler. Karþýlaþtýklarý kimi yerlerde arada sýrada konuþurlar.
Samimi olamazlar, çevre buna izin vermez. Fakat ilk baþlarda zevk
içinde yüzen bu adamýn daha sonralarý hýzla kötüye gittiðine þahit
olur. Yýllarca süren çýlgýn bir partiye kimsenin bedeni ve ruhu
dayanamaz. Bunu anladýðý noktada kaçýþ yollarýný araþtýrmaya
baþlar. Çok geç olmadan, kendini iyice kaybetmeden, Genoun -o
çok aþaðýlýk gördüðü taklit kent- onu yutmadan önce kaçmasý
gerektiðini anlar.]
Son Söz
Genoun'da her þey vardýr. Hiç bir þeyin eksikliðini hissetmezsiniz.
Hangi ülkeden olursanýz olun, anadilinizde konuþan, sizin
yemeklerinizi piþiren, sizin gibi giyinen, sizin gibi yaþamaya çalýþan bir
halk ile karþýlaþýrsýnýz. Yeterince dikkatli deðilseniz, onlarda neyin
eksik olduðunu fark etmeyebilirsiniz de. Ya da umursamayabilirsiniz
de. Belki o zaman sizi zorla da tutmazlar.
BERBERLER
kadar anlamlý ve korkunç bir resim çýkmýþtý ortaya. Tarih kadar eski bir
asiler örgütü. Silahlarý makas ve sözler, askerleri halk, alemet-i
farikalarý kafeste kanarya (halký temsilen) olan bir örgüt. Ve ben de bu
örgütün en güçlü kal elerinden birine girmiþtim besbelli. Kitaplarýn
büyüsü o kadar güçlüydü ki hemen oracýkta karýþtýrmaya ve okumaya
baþlamýþtým.
Gizli Fransýz ýsyanlarýndan biri: Révolte d'Ardéche!
1787 senesinde Aðustos ayýnda gerçekleþtirilen bu
isyanýn baþýný Pierre de Soulève adlý biraderimiz çekmiþtir.
Ardéche bölgesi bilindiði gibi sýradaðlar arasýna sýkýþmýþ
hayli uzun bir vadi olmakla birlikte topraðý hafif gevþek ve
nemli, Frenkler'in Le point rouge dedikleri ender bulunan
buruk tattaki üzümlerin yetiþmesi için son derece
makbuldür. Bu yörede 19 tane köy geçimini tamamiyle bu
üzüm baðlarýndan saðlamaktadýrlar. Tabii, biraz daha
daðlýk bölgede kalan Die köyünün üç-beþ hayvancýlýk iþini
saymazsak.
Köylüler ile kilisenin arasý yaklaþýk bir asýrdýr
mükemmele yakýn derecede iyiydi. Fakat Pierre
kardeþimiz ahval ve þeraiti fevkalade iyi kullanmýþ, en
baþarý þansý az gözüken isyanlarýn bile aslýnda
azmedilince nasýl gerçekleþtirileceðini bizlere ispatlamýþtýr.
1787 yazý inanýlmaz derecede kurak geçmekteydi. Bahar
ve kýþ aylarýnda da bir damla yaðmur düþmemiþti. Üzüm
baðlarý sýcak güneþin altýnda kavrulup gitmiþti. Ýþte böyle
bir ümitsizlik anýnda Pierre kardeþimiz dost sohbetlerinde
yapmaya baþladýðý konuþmalarý gittikçe daha sýk ve daha
geniþ kalabalýklar önünde yapmaya baþlar olmuþtu. Bir
müddet sonra yaðmurun yaðmamasýnýn kilisenin Tanrý'ya
karþý yaptýðý saygýsýzlýklarýn bir cezasý olduðuna iyice
kanaat getiren köylüler önce vergileri toplamaya gelen
muhafýzlarý, sonra da 300 kiþilik küçük bir birliði yaptýklarý
hileler ve kurnazlýklarla öldürmüþ, kanlarýyla kurumuþ
Belki de Gerçekten Ýstiyorsun- Murat Gülsoy 57
II. Bölüm
Tarihten bir yaprak: Révolte d'Ardéche yeniden
sahnede!
1966 yýlýnda Sorbon profesörlerinden Charles Loiser
Ardéche bölgesine büyükbabasýndan kalan evi görmeye
gittiðinde tesadüfen evin mahzeninde 500 fýçý þarap
bulmuþ ve bunlarý öðrencilerine ikram etmiþtir. Binlerce
Sorbon öðrencisi bu bölgeye gelip ellerinde gitarlarý ve
garip kýyafetleriyle Révolte d'Ardéche þaraplarýný içerek
1968 olaylarýnýn tohumlarýný yeþertmeye baþlamýþlardýr.
Adý geçen profesör de bir müddet sonra üniversiteyi
terkederek öðrencilerinden Sarah Cordaille adlý genç kýzla
birlikte 68'in teorisyenliðine soyunmuþtur. Bu da bize
Pierre kardeþimizin 1787 yýlýnda attýðý tohumlarýn ne kadar
saðlýklý ve ne kadar mükemmel sonuçlar verdiðini
göstermekte, ayrýca yenilen ve içilen maddelerin insan
fikriyatýný ne kadar derinden etkilediðini ispatlamaktadýr.
Bir sonraki bahiste, isyana kýþkýrtma sýrasýnda içilmesi
gereken içkilerin terkibi tarif edilecektir.
***
Belki de Gerçekten Ýstiyorsun- Murat Gülsoy 58
CENNET KAÇKINLARI
Denizin dibinde apayrý bir dünya bekliyor beni. Sanki orman denizin
dibinde devam ediyor. Renkler ve balýklarýn biçimleri büyülüyor beni.
Uzunca bir süre dipteki cennette oyalandýktan sonra kayalara doðru
yüzmeye baþlýyorum. Ýçimi bir heyecan kaplýyor. O kadar uzun bir
zaman önce heyecanlanmýþtým ki nasýl bir þey olduðunu unutmuþum.
Bu yüzden de korkuyorum. Sanki gözlük fikri sýrf o kayalarýn dibini
merak ettiðim için aklýma gelmemiþ gibi vazgeçip geri dönüyorum.
Ormanýn meyvalarýný, dün geceden beri sevgilim olan kýzýn yosunlu
gözlerini özleyerek denizden çýkýp pelüþlere kurulanmadan ona
koþuyorum.
Murat Gülsoy: Çok þey. Çok fazla þey. Öncelikle edebiyat denildiðinde
YAZI'yý düþünüyorum. Okumak! Bu kadar tuhaf baþka etkinlik bilmiyorum. Bir
yüzeye daðýlmýþ olan bir takým lekeleri, iþaretleri, oldukça soyut simgeleri
anlamlandýrýyoruz. Daha da ötesi baktýðýmýzda sözcükleri görüyoruz.
Anlamlarý, renkleri, sesleri "görüyoruz". En soyut sanat dalýnýn yazmak ve
okumak olduðuna inanýyorum. Bir resme bakýp, sanatsal duyumu
yaþayabilirsiniz. Hiç bir ön bilgiye gereksinim olmadan bir çok resmin ne
"anlattýðýný" anlayabilirsiniz. Yazýlý metinler içinse durum tamamen farklý.
Önce, en basitinden okumayý öðrenmiþ olmanýz gerekli. Okumayý da baþka
metinler, baþka sözcükler üzerinden öðreniyorsunuz. Ve bu böyle geriye
doðru giden, birbirini kovalayan metinler silsilesini oluþturuyor. Edebiyat,
yazýnýn içinde. Anlatan, ifade eden, dýþa vuran, iç yolculuklara sürükleyen bir
sanat.
Murat Gülsoy: Edebiyat benim için yaþamsal bir etkinlik. Gittikçe de artan
dozda. Bunun dýþýnda insanlýk için de evrimsel, yaþamsal bir deðeri, karþýlýðý
var kuþkusuz. Dilin doðduðu günden beri insanlar birbirlerine hikayeler
anlatýyorlar. Dil zaten tam da bunun için ve bununla birlikte doðdu zaten. Bu
ilksel dönem bitmiþ bir dönem de deðil. Gündelik yaþamýmýzda devam eden
bir ifade etme, iletiþim kurma biçimi. Yazarsýnýz, kurgularsýnýz, yeni anlatým
biçimlerini kovalarsýnýz, fakat temelde yaptýðýnýz aynýdýr; söz söylemek,
hikayeler anlatmak, kendiniden söz etmek. Kendini anlattýðý hikayenin
arkalarýna, sisler içine gömen, kendini saklayan yazar için bile bu böyledir.
Rüyalarda olduðu gibi. Rüyanýzda çeþitli þeyler görürsünüz. Fakat aslýnda
hepsi sizin zihninizin bir parçasýdýr. Sizin bir parçanýzdýr.
Murat Gülsoy: Edebiyat eseri her þeyden önemlisi zevk verir. Zevk,
okumanýn moturudur. Anlatýlanlar, okuduklarýnýz ilginizi çektiði oranda zevk
Söyleþi. - Murat Gülsoy ii
Murat Gülsoy: Yazý ilk önce bir iletiþim aracýdýr. Birine iletmek için
yazarsýnýz. Bu biri kendiniz de olabilir. Fakat çoðunlukla yazmak baþkalarýna
iletmek isteði ile koþut geliþir. Baþkalarýna okutmak istersiniz. Yazdýklarýnýzda
samimisinizdir, niyetiniz ciddidir; ciddiye alýnmak istersiniz. Ýdeal okurunuza
ulaþma çabasý gibi bir þey. Bu olmayan sevgiliyi aramak gibi de yaþanabilir.
Ya da metnin ortasýnda örümcek gibi durduðu bir yazar-okur-eleþtirmen-diðer
yazarlar aðýnýn geriliminde de yaþanabilir, yazýlabilir. Yani bunlarý akýlda
tutarak.
AltKitap: Platonik bir yazý/ kendine saklanan bir kitap olabilir mi sizce?
Murat Gülsoy: Biraz zevk düþkünü bir okuyucuyum, itiraf ediyorum. Sistemli
ve seçici bir okuyucu deðilim. Fakat avcý ve kovalayýcýyým. Yeni bir þeyler
keþfetmek benim için heyecan verici bir þey. Romantik bir tarafý da var.
Örneðin yeni bir þehre gittiðimde mutlaka orada bir kitapçý arar, orada beni
bekleyen kitabý bulurum. Ayrýca sevdiðim yazarlarý, yapýtlarý, metin türlerini
mutlaka kovalarým. Sonuna kadar tüm eserlerini okurum. Takýntý gibi bir þey.
Paul Auster'da öyle oldu örneðin. Ýlk tanýdýðýmda sevdim, hemen diðer
kitaplarýnýn takipçisi oldum. Borges için de, Nabakov için de, Fowles, Stephen
King, Ursula K. LeGuin, Attila Ýlhan, Oðuz Atay, Orhan Pamuk, Ýhsan Oktay
Söyleþi. - Murat Gülsoy iii