You are on page 1of 196

varolman�n Dayan�lmaz hafifli�i

milan kundera

�Ns�Z
1950 sonras�n�n Do�u Avrupa roman�n� ilkin "sosyalist ger�ek�i"
eserlerden tan�m�t�k. form�llere g�re yaz�lan b�t�n
edebiyatlar gibi, belirli bir kli�ele�me, standartla�ma, bir "ortalamal�k"
vard� bu romanlarda. anti-nazi direni�, yeni toplumsal
d�zenin kurulu�u vb. ortak de�er yarg�lar�, ortak yakla��m,
ortak �slupla anlat�l�yordu. bu "ger�ek�i"li�in, s�zkonusu
�lkelerdeki "ger�ek"li�e pek uymad��� da seziliyordu.

daha sonralar�, Sovyetler birli�i de dahil olmak �zere,


�e�itli "do�u Bloku" �lkelerinin "sosyalist" olmayan edebiyatlar�yla
da kar��la�t�k, tan�t�k: baz�lar�, bulgakof gibi, sosyalist
olmad�klar� gibi "ger�ek�i" de de�ildi. baz�lar�, �van denisovi�
ve kanser ko�u�u'nun soljenitsin'i gibi, sosyalist de�il,
ama bir t�r "anti-sosyalist naturalist"ti. bir�o�u, �zellikle
ba�lang��ta, kendi �lkelerinde -epey zorlukla da olsa- yay�mlam�lard�
kitaplar�n�. Bu kitaplar�n �ok pop�ler oldu�unu,
kap��ld�g�n� ve kalmad���n�, daha sonraki bask�lara da pek
h�zl� ge�ilmedi�ini ��reniyorduk.

�lk g�rd���m�z "sosyalist ger�ek�i" romanlara g�re, bunlar


do�rusu daha ilgin� gibiydiler. �tekilerde sezdi�imiz o
g�d�ml� ve ger�ek d�� "ger�ek�ilik" bunlarda yoktu. en
az�ndan "muhalif'tiler ve g�zel sanatlarda muhalefet her zaman
daha k�kl� bir esteti�e imkan haz�rlar. gelgelelim, bu
romanlar da bir tuhaft� sanki. �o�unda, teknik d�zeyde bir
yenilik yoktu; veya olan yenilik, bir�ok �st�n eserde g�rd�klerimizin
olduk�a silik ve yavan tekrarlar�yd�. �z� anla��lmadan,
sindirilmeden yap�lm� teknik kaprisler! ��eriklerine bak�ld���nda,
bir�o�unun, kar��t� olduklar� form�ll� edebiyat
kadar �ematik olduklar� da g�r�n�yordu. ��phesiz, sosyolojik
anlamda onlardan daha ilgin�tiler. ama ne estetik, ne de
biraz derin bir i�erik d�zeyinde, onlar� a�m�yorlard�. Uygulanan
sosyalizm ve bunun bireysel d�zeydeki sonu�lar�n� ele�tirmekti
ortak paydalar�. �� d�k�yor ve rahatl�yorlard� sanki.
��k� noktalar�, genel ve ortalama, dolay�s�yla soyut bir "insan"d�.
Sosyalist ger�ek�iler gibi, muhaliflerin �o�u da sanatsal
olarak "ortalamal���" yenemediler.

son y�llar�n tan�nm� �ek romanc�s� Milan kundera, bu


iki kategoriden de farkl� g�r�n�yor. temalar�n�, konular�n�
oradan se�se de, bir "do�u Avrupa" romanc�s�na benzemiyor
bir kere. do�u Avrupa sorunlar�n�, bir "d�nya" romanc�s�
olarak ele al�yor. hayat�n g�r�n�r y�zeyine dikkati bir hayli
keskin, duyusal dokusuna duyarl��� da �ok geli�mi�, ama
bunlar�n �tesinde bir bilgelik d�zeyinden bakt���na, g�rd���ne,
anlad���na okuru inand�rabiliyor. sanat�� her zaman somut
bir ya�ant� dilimini anlat�r, ama o somutlukla i�i�e, bir
soyut bilge kap�s� aralar insana ("bilgi" de�il, "bilgelik"). �o�u
do�u Avrupa romanc�s�nda bulunmayan bu derinlik,
kundera'da var.

�ekoslovakya'n�n k�lt�rel birikimi bu bak�mdan belki


kundera'ya yard�mc� olmu�tur. do�u ve bat� bloklar�n�n aras�nda,
ikisini de �ok iyi bilen, ikisinden de olamayan bir yazar.
�zellikle bu romanda kitsch �st�ne yazd��� sayfalarda
g�r�yoruz bu kavray� geni�li�ini. k�lt�rler, k�lt�rler i�inde
olu�mu� duygusall�k g�renekleri, ayn� zamanda ikiy�zl�l�k
g�renekleri, bunlar�n Do�u ve bat�daki asimetrik olu�um bi�imleri
kundera'n�n en fazla hakim oldu�u ya�ant�lar aras�nda.

varolman�n Dayan�lmaz hafifli�i'ni okurken, bu kitapta


"yazar�n sesi"ni (bu, kundera'n�n kendisi olmayabilir) tan�d���m
yazarlar aras�nda en �ok john berger'in sesine benzettim.
bu benzetmenin bir nedeni, iki yazar�n da genelde tikel
aras�nda bir ilintiyi ke�fetme �abalar�yd� belki. yer yer bir
denemeciyi and�ran bir tav�rla, hayat�n bir noktas� �st�ne
d��nceye dalmalar� (ama d��n�rkenki "dil"leri, ya�ant�n�n
s�cakl���n� hep koruyarak) ve ard�ndan anlat�lanlara d�nerek
o d��nceyi daha somut bir olay�n i�inde izlemeleri.
g�r�n�te �ok eski bir y�ntemi, romanda anlat�lanlar� anlamland�ran
"yazar�n sesi" tekni�ini (yeni romanda genellikle
terk edilmi� bir teknik) canland�r�yorlar. ama daha dikkatli
bak�nca, klasik romanda belki yaln�z Tolstoy'un ba�ard���
tarzda bir kimlik veriyorlar "anlat�c�n�n sesi"ne. bu ses,
bir bak�ma, olaylar�n i�inde yerald���, elle tutulmayan ama
varl��� zorunlu atmosfer gibi oluyor.

�kinci benzer nokta, varolman�n Dayan�lmaz hafifli�i'nde


ve berger'in g. ad�n� verdi�i roman�nda kulland�klar�
�a�da�la�t�r�lm� "don juan" temas�. Ancak, bu evrensel temay�
ikisi de �ok farkl� bi�imlerde i�liyorlar. g.'de on dokuzuncu
y�zy�l�n b�y�k, sars�c� tarihi olaylar� aras�nda duyusal
kaderini izleyen gencin ya�ant�s�nda bir b�y�kl�k, bir
"grandeur" var. b�rokratik do�u Avrupa sosyalizminin bezgin
atmosferi i�inde ya�ayan �teki modern don juan ise, mitolojide
sine�in, hera'n�n k�skanarak bir inek haline getirdi�i
io'yu durmadan �n�nde s�rmesini and�r�r bir �ekilde, bir kara
yazg� gibi ko�uyor kad�nlar�na.

kundera bu �a��n �nemli bir yazar� olmaya aday. daha


do�rusu, �imdiden �nemli, ama kal�c� olmaya da aday. �ok
iyi bildi�imiz bir d�nyan�n �zg�l ya�ant�s�n�, bildi�imiz evrensel
yazarlar�n yetene�iyle bize aktarabildi�i i�in.

murat belge

�ubat 1986, �stanbul

:::::::::::::::::

a�Irlik ve haf�Fl�K

:::::::::::::::::

ebedi d�n� d��ncesinde gizemli bir yan vard�r ve nietzsche


�teki d��n�rleri s�k s�k �a��rtm�t�r bu d��ncesiyle; d��n�n
bir kere, her �ey t�pk� ilk ya�and��� bi�imiyle yineleniyor
ve yinelenmenin kendisi de sonsuza kadar ko�uluyla yineleniyor!
ne anlama gelir bu ��lg�n mitos?

olumsuz a��dan bak�ld���nda, ebedi d�n� mitosu bir


daha geri d�nmemecesine kaybolup giden, yinelenmeyecek
olan ya�am�n bir g�lgeye benzedi�ini, a��rl�ktan yoksun, daha
ba�tan �l� oldu�unu ve ister korkun�, ister g�zel, ister
y�ce, korkun�lu�unun, y�celi�inin ve g�zelli�inin hi�bir anlam
ta��mad���n� �nerir. b�yle bir ya�am�n on d�rd�nc� y�zy�lda
iki afrika kabilesi aras�nda ge�mi� bir sava� kadar
�nemi vard�r ancak. y�z bin zenci korkun� ac�lar i�inde �l�p
gitmi� de olsa bu sava�, d�nyan�n kaderinde en ufak bir de�i�ikli�e
yola�mam�t�r.

peki, on d�rd�nc� y�zy�lda iki afrika kabilesi aras�nda


ge�en sava�, ebedi d�n�'e g�re tekrar tekrar yinelendi�inde
de�i�ikli�e u�rayacak m�d�r acaba?

evet; bir yumru gibi �i�ip kalan som bir k�tle olacak, bo�unal���
onar�lmaz olup ��kacakt�r.

frans�z Devrimi sonsuza kadar yinelenecek olsayd�,


Frans�z tarih�ileri giderek daha az gurur duyacaklard� Robespierre'le.
ama bir daha asla geri gelmeyecek bir �eyi konu
edindikleri i�indir ki, devrimin kanl� y�llar� yaln�zca s�zc�k,
kuram ve tart�ma olup ��kt�, t�yden daha hafif bir �ey oldu,
hi� kimseyi korkutmuyor art�k. Tarihte yaln�zca bir kere
kar��m�za ��kan robespierre'le, frans�z kelleleri u�ura u�ura
sonsuza kadar d�n�p d�n�p yeniden kar��m�za ��kan robespierre
aras�nda da�lar kadar fark vard�r.

ebedi d�n� d��ncesinin bize e�yay� oldu�undan farkl�


g�steren bir bak� a��s� sa�lad���nda anla�al�m o halde; do�as�ndaki
ge�icili�in getirdi�i hafifletici ko�ul olmaks�z�n belirir
e�ya. bu hafifletici ko�ul bir yarg�ya varmaktan al�koyar
bizi. �yle de�il mi; �mr� uzun olmayan, ge�ip gitmekte olan
bir �ey konusunda nas�l yarg�ya varabiliriz ki? ��z�l�p yokolman�n
g�nbat�m�nda her �ey, hatta giyotin bile bir ge�mi�e
�zlem perdesine b�r�n�r.

daha ge�enlerde, son derece inan�lmaz bir duyum an�nda


yakalad�m kendimi. hitler hakk�nda bir kitab� kar�t�r�rken,
portrelerinden baz�s� birden i�ime dokundu; �ocuklu�umu
hat�rlatt� bana. �ocuklu�um sava� s�ras�na rastlar; ailemden
bir�ok ki�i toplama kamplar�nda yokolup gitti; ama ya�am�m�n
kaybolmu�, bir daha hi� geri gelmeyecek bir d�nemi ile
kar��la�t�r�ld���nda onlar�n �l�m�n�n s�z� m� olur?

benim hitler'le bu uzla�mam, temelde geriye d�nmenin


varolmamas� �zerine kurulmu� bir d�nyan�n derin mi derin
ahlaki �arp�kl���n�n kan�t�d�r. ��nk� b�yle bir d�nyada her
�ey daha ba�tan ba��lan�r ve bu da demektir ki m�stehzi
bir s�r�t�la her �eye izin verilir.

:::::::::::::::::

ya�amlar�m�z�n her saniyesi sonsuz kere yineleniyorsa, �sa'n�n


�arm�ha �ivili oldu�u gibi biz de sonsuzlu�a �ivilenmi�iz
demektir. bu, insan� deh�ete d��recek bir olas�l�k. sonsuza
kadar yinelenme d�nyas�nda her att���m�z ad�ma dayan�lmaz
bir sorumlulu�un a��rl��� gelir ��ker. �te nietzsche,
sonsuza kadar yinelenme d��ncesine bunun i�in y�klerin
en a��r� demi�tir (das schwerste gewicht).

sonsuza kadar yinelenme y�klerin en a��r�ysa, bizim ya�amlar�m�z


bu a��rl���n kar��s�nda g�z kama�t�r�c� bir hafiflik
i�inde belirmektedir.

peki, a��rl�k ger�ekten nefret edilesi, hafiflik de g�z kama�t�r�c�


m�d�r?

y�klerin en a��r� ezer bizi, onun alt�nda ��keriz, bizi yere


yap�t�r�r bu a��rl�k. �te yandan her �a�da yaz�lm� a�k �iirlerinde,
kad�n erke�in bedeninin a��rl��� alt�nda ezilmeyi �zler.
o halde y�klerin en a��r� ayn� zamanda ya�am�n sa�lad���
en �iddetli doyumun da imgesidir. y�k ne kadar a��r
olursa, ya�amlar�m�z o denli yakla��r yery�z�ne, daha ger�ek,
daha i�ten olur.

�i tersten ele al�rsak, bir y�kten mutlak bi�imde yoksun


olmak insano�lunu havadan daha hafif k�lar; g�klere do�ru
kanat a�ar insan, bu d�nyadan ve d�nyasal varl���ndan ayr�l�r,
yaln�zca yar�yar�ya ger�ek olur, devinimleri �nemsizle�ti�i
�l��de �zg�rle�ir.

hangisini se�meli o halde? a��rl��� m�, hafifli�i mi?

parmenides ayn� soruyu �sa'dan �nce alt�nc� y�zy�lda atm�t�


ortaya. d�nyay� �ifter �ifter kar��tl�klara b�l�nm� g�r�yordu:
ayd�nl�k/karanl�k, incelik/kabal�k, s�cak/so�uk, varl�k/yokluk.
kar��tl�klardan her birinin bir yar�s�n� olumlu
(ayd�nl�k, incelik, s�cak, varl�k) �teki yar�s�n� da olumsuz olarak
nitelendiriyordu. bu olumlu ve olumsuz kutupla�t�rmas�n�
�ocuk�a denecek kadar basit bulabiliriz. yaln�z bir sorun
var: hangisi olumlu, a��rl�k m�, hafiflik mi?

parmenides �u kar������ veriyordu: hafiflik olumludur,


a��rl�k olumsuz.

do�ru bilmi� miydi, bilememi� miydi? � burda. bir tek


�undan emin olabiliriz; hafiflik/a��rl�k kar��tl��� b�t�n kar��tl�klar�n
en gizemlisi, en �ift anlaml�s�d�r.

:::::::::::::::::

tomas y�llard�r kafam� kurcalar durur. ne var ki, ilk kez bu


d��ncelerin ����nda apa��k g�rd�m onu. oturdu�u apartman
kat�n�n penceresinde durmu�, ne yapaca��n� bilmeden
avlunun kar�� taraf�ndaki duvara bakarken g�rd�m.

�� hafta �nce k���k bir �ekoslovak kasabas�nda tan�m�t�


Tereza'yla. bir saati bile bulmam�t� birlikte ge�irdikleri
vakit. k�z onu tren istasyonuna kadar ge�irmi� ve trene
bininceye kadar beklemi�ti. on g�n sonra tomas'� ziyarete
geldi. geldi�i g�n sevi�tiler. k�z o gece ate�lenerek yata�a
d�t� ve tomas'�n apartman kat�nda bir hafta nezle yatt�.

�ylesine ��kagelen bu yabanc�ya anla��lmaz bir sevgi


duymaya ba�lam�t� Tomas; bir �ocuktu sanki k�z, �zeri katranlanm�
sazdan bir sepete konulup nehir a�a�� yollanm�t�,
tomas onu nehrin k�y�s� olan kendi yata��nda bulsun als�n diye.

yeniden iyile�inceye kadar bir hafta tomas'�n evinde kald�


Tereza, sonra prag'dan y�z yirmi be� mil kadar uzaktaki
do�du�u kasabaya geri d�nd�. �te demin s�z�n� etti�im,
tomas'�n ya�am�n�n anahtar� olarak g�rd���m an tam o s�raya
rastlar; pencerede durmu� avlunun kar�� taraf�ndaki
duvara bak�yor, d��n�yordu.

temelli prag'a �a��rsa m�yd� onu? sorumluluktan korkuyordu.


�a��rsa gelecekti ger�ekten de; gelecek ve t�m ya�am�n�
sunacakt� Tomas'a.

yoksa ona yak�nla�maktan ka��nmal� m�yd�? O zaman


bir ta�ra kasabas� otelinin lokantas�ndaki garson k�z olarak
kal�r, Tomas da onu bir daha hi� g�remezdi.

gelmesini istiyor muydu, istemiyor muydu?

bir cevap arayarak avlunun kar�� taraf�ndaki duvara


bakt�.

onun kendi yata��n�n �zerinde yat��n� getirdi g�zlerinin


�n�ne; ya�am�na girmi� ba�ka hi� kimseye benzemiyordu.
ne sevgiliydi ne de e�. �st� katranlan�p nehir k�y�s� olan
kendi yata��na g�nderilmi� saz sepetten ��kard��� bir �ocuktu o.
uyudu. yan�ba��nda diz ��kt� Tomas. hararetli solu�u
s�kla�t�, hafif bir inilti ��kard� k�z. erkek y�z�n� onun y�z�ne
bast�rd� ve yat�t�r�c� s�zc�kler f�s�ldad� k�z�n uykusuna
do�ru. bir s�re sonra k�z�n soluk al�p veri�inin normale d�nd���n�
hissetti. k�z uykusunda y�z�n� kald�rd�, erke�inkine
yakla�t�rd�. k�z�n hararetinin nazl� kokusu geldi tomas'�n
burnuna, i�ine �ekti kokuyu, onun bedeninin gizli sakl� nesi
varsa t�ka basa i�ine doldurmak ister gibiydi. �te o an birdenbire
y�llard�r birlikteymi�ler de k�z �l�yormu� gibi geldi
tomas'a. birden, onun ard�ndan kendisinin de �ok ya�amayaca��n�
apa��k g�rd�. yan�na uzanacak, onunla �lmek isteyecekti.
y�z�n� ba��n�n yan�na, yast��a g�md�, uzun bir s�re kald�rmad�.

�te �imdi pencerede durmu� o an� hat�rlamaya �al��yordu


yeniden. �te geldim, kar��nday�m diyen a�k de�ilse neydi?
peki a�k m�yd� o duygu? onun yan�ba��nda �lmek istemesi
abart�l� bir duyguydu apa��k; bu daha ikinci g�r�meleriydi!
yoksa ta i�indeki sevme yeteneksizli�inin fark�na var�p da
a�k taklidi yaparak kendini aldatma gere�i duyan bir
adam�n histerisi miydi sadece? bilin�alt� �ylesine korkakt�
ki, bu k���k g�ld�r� i�in se�ip se�ece�i en iyi e� ya�am�na
girme konusunda hi�bir �ans� olmayan �u zavall� garson k�z
olmu�tu!

avlunun kar�� taraf�ndaki kirli duvara bakarken bu duygunun


a�k m� histeri mi oldu�unu bilmedi�ini anlad�.

b�yle bir durumda do�ru d�r�st bir erkek olsa nas�l davranmas�
gerekti�ini bilirdi. oysa kendisi duraks�yor, b�ylelikle
ya�am�n�n en g�zel anlar�n� (yata��n ba��nda diz ��k�p
onun ard�ndan �ok ya�amayaca��n� d��nmesi) anlams�zla�t�r�yordu.
s�k�lm�t�.

ne istedi�ini bilememenin asl�nda son derece do�al oldu�unu


anlay�ncaya kadar k�zd� kendine.

sadece bir tek hayat ya�ad���m�z i�in bu hayat� �ncekilerle


kar��la�t�ramaz ya da kusurlar�m�z� gelecekteki hayatlar�m�zda
gideremeyiz; bu nedenlede ne istedi�imizi bilemeyiz.

tereza'yla olmak m� daha iyiydi, yaln�z olmak m�?

kar��la�t�rma f�rsat� olmad��� i�in hangi karar�n daha iyi


oldu�unu s�naman�n bir yolu yok. olaylar nas�l geli�irse �yle
ya��yoruz, �nceden uyar�lmaks�z�n, rol�n� ezberlemeden
sahneye ��kan bir tiyatro oyuncusu gibi. ya�am �ncesi ilk
prova ya�am�n ta kendisiyse, ne de�eri olabilir ya�aman�n?
Ya�am�n hep bir taslak gibi olmas� da bundand�r i�te. yok,
'taslak' da tam anlatam�yor demek istedi�imi, ��nk� taslak
bir �eyin ana �izgileriyle belirmesi demektir, bir resmin az
�ok ortaya ��kmas�d�r, ya�am�m�z dedi�imiz taslaksa hi�bir
�eyin tasla�� de�ildir, bir resmin resme d�n�meyecek ana
�izgileridir.

'einmal ist keinmal' diyor tomas kendi kendine. sadece


bir kere olan �ey, diyor alman �zdeyi�i, hi� olmam� say�l�r.
ya�anacak bir tek hayat�m�z varsa e�er, onu hi� ya�amam�
da olabiliriz, fark etmez.

:::::::::::::::::

fakat sonra bir g�n hastanede, iki ameliyat aras�nda bir


hem�ire telefona �a��rd� onu. ahizeden tereza'n�n sesinin
geldi�ini duydu. gardan aram�t�. �ok sevindi tomas. aksili�e
bak�n ki, o ak�am bir i�i vard�, Tereza'y� ancak ertesi
g�n buyur edebilirdi evine. telefonu kapatt��� an, k�za neden
dosdo�ru eve gitmesini s�ylemedim diye kendi kendine �ok
hay�fland�. Yapmas� gerekenleri iptal etmeye yetecek kadar
zaman� yok muydu sanki! tereza'n�n bulu�malar�na kadar
ge�ecek otuz alt� saat boyunca prag'de ne yapaca��n� g�z�n�n
�n�ne getirmeye �al�t�. arabas�na atlay�p sokak sokak
onu aramay� bile ��yle bir akl�ndan ge�irdi.

ertesi ak�am geldi tereza. omuzunda bir �anta sallan�yordu,


�ncekinden �ok daha zarifti. koltu�unun alt�na kal�n
bir kitap s�k�t�rm�t�. anna karenin'di kitap. keyfi yerindeydi,
hatta biraz fazla konu�uyordu denebilir. tomas'� ��yle
ge�erken u�rad���na inand�rmaya �al�t�, denk d�m�t� de;
prag'da yapacak bir i�i vard�, belki de (bu konuyu pek a�mad�)
i� arayacakt�.
daha sonra yatakta yanyana, sevi�me sonras� yorgun yatarken,
nerede kald���n� sordu ona tomas. gece olmu�tu, k�z�
arabayla kald��� yere g�t�rmeyi �nerdi. k�z ne diyece�ini
bilemedi, �a��rm�t�, otel aramas� gerekti�ini s�yledi, bavulunu
garda b�rakm�t�.

daha iki g�n �nce, onu prag'a �a��r�rsa kendisine t�m


ya�am�n� sunaca��ndan korkmu�tu tomas. bavulunun garda
oldu�unu s�yleyince, o bavulun i�inde k�z�n b�t�n ya�am�n�n
oldu�unu anlad�. K�z ona ya�am�n� sunaca�� an gelinceye
kadar garda b�rakm�t� bavulu yaln�zca.

evin �n�nde duran arabaya binip gara gittiler. orada bavulu


ald� Tomas (b�y�k ve son derece a��rd� bavul), k�zla birlikte
eve g�t�rd�.

on be� g�n, k�za bir kartpostal g�nderip nas�l oldu�unu


sormaya bile cesaret edemeyecek kadar karars�z kald�ktan
sonra nas�l olmu� da b�yle ans�z�n karar vermi�ti?

kendisi de �a�k�nd�. �lkelerine ayk�r� davranm�t�. on y�l


�nce, kar�s�ndan bo�and���nda, ba�kalar�n�n evlilik kutlamalar�
gibi o da bo�anmas�n� kutlam�t�. bildi�i kadar�yla bir
kad�nla ayn� evin i�inde, birlikte ya�ayabilecek yarad�l�ta
de�ildi, ancak bekarken tam anlam�yla kendi kendisi olabiliyordu.
ya�am�n� hi�bir kad�n�n gelip de elinde bavuluyla i�ine
yerle�emeyece�i bi�imde kurmaya �al�m�t�. Dairesinde
tek bir yatak olmas� bundand�. Yatak yeterince geni�ti ger�i
ama tomas yatt��� kad�nlara yan�nda biri varken uyuyamad���n�
s�yler, onlar� geceyar�s�n� ge�e arabas�yla evlerine g�t�r�rd�.
onu ilk ziyaretinde tereza'yla yatmaktan al�koyan
da nezle de�ildi. �lk gece geni� koltu�unda uyumu�, haftan�n
geri kalan g�nlerinde de her gece arabayla hastaneye gitmi�ti.
oradaki b�rosunda a��l�r kapan�r bir karyolas� vard�.

oysa bu defa k�z�n yan�nda uyudu. ertesi sabah uyand���nda,


hala uyumakta olan tereza'n�n elini tuttu�unu g�rd�.
b�t�n gece elele mi yatm�lard� yoksa? �nan�lacak gibi
de�ildi.

k�z uykusunda derin derin soluk al�r ve tomas'�n elini


tutarken (s�ms�k�; elini k�z�n elinden kurtaramad�) o son derece
b�y�k bavul da yata��n kenar�nda duruyordu.

onu uyand�rmaktan korktu�u i�in elini elinden �ekip


kurtarmaktan ka��nd� ve daha iyi g�rebilmek i�in yava��a
ondan yana d�nd�.

tereza'n�n �zeri katranlanm� sazdan bir sepete konulup,


nehir a�a�� yollanan bir �ocuk oldu�unu bir kere daha
ge�irdi akl�ndan. ��inde bir �ocuk bar�nd�ran sepeti dalgal�
bir nehirde ba��bo� b�rakamazd�, de�il mi? firavunun k�z�,
k���k Musa'y� ta��yan sepeti dalgalardan �ekip almam� olsayd�,
ne ahdi atik ne de i�inde ya�ad���m�z uygarl�k olmayacakt�!
Antik �a�a ait bir�ok efsane, b�rak�lm� bir �ocu�un
kurtar�lmas�yla ba�lamaz m�? Polybus k���k Oedipus'u kanatlar�n�n
alt�na almam� olsayd�, Sofokles en g�ze� tragedyas�n�
yazamayacakt�!
tomas daha o zamanlar e�retilemelerin tehlikeli oldu�unu
bilmiyordu. e�retilemelerle oyun olmaz. tek bir e�retileme
a�k� do�urabilir.

:::::::::::::::::

kar�s�yla ancak iki y�l evli kalm� ve bir o�ullar� olmu�tu.


bo�anma davas� sonu�land���nda, yarg�� �ocu�u anneye vermi�,
tomas'� da nafaka olarak maa��n�n ��te birini �demeye
zorunlu tutmu�tu. ona ayr�ca �ocu�u iki haftada bir g�rme
hakk�n� da tan�m�t�.

oysa ne zaman tomas'�n �ocu�u g�rme zaman� gelse, o�lan�n


annesi tomas'� engelleyecek bir �z�r bulup ��kar�yordu.
�ok ge�meden pahal� arma�anlar getirmenin i�leri olduk�a
kolayla�t�raca��n�, o�lan�n sevgisini kazanmak i�in
anneye r�vet vermesinin beklendi�ini fark etti. yi�it�e ama
bo�una bir �abayla, �ocu�un kafas�na annesininkilerle taban
tabana z�t kendi d��ncelerini sokmaya �al�t��� bir gelecek
d�ledi. bunun d��ncesi bile yormaya yetti tomas'�. Bir pazar,
anne gene �nceden kararla�t�r�lm� bir g�r�meyi iptal
etti�inde, tomas hemen o an o�lunu bir daha hi� g�rmemeye
karar verdi.

yeterli �nlemleri almay� unuttu�u bir tek geceyle ba�l�


oldu�u bu �ocu�a neden �teki �ocuklardan daha derin duygular
besleyecekti ki? nafakay� �demeye �zen g�sterecekti; yeter ki
babal�k duygular� ad�na o�lu i�in sava� vermesini istemesinlerdi!

yanda� bulamad���n� s�ylemeye gerek yok. kendi ana-babas�


olduk�a lanetlediler onu: tomas o�luyla ilgilenmeyi
reddediyorsa, onlar da kendi o�ullar�yla ilgilenmeyeceklerdi
bundan sonra. gelinleriyle iyi ili�ki i�inde olduklar�n� g�stermek
i�in ellerinden geleni yapt�klar� gibi, kendi �rnek davran�lar�n�
ve hakl�dan yana ��kmalar�n� da iyice reklam ettiler.

b�ylece, neredeyse g�za��p kapay�ncaya kadar kar�s�n�,


o�lunu, anas�n� ve babas�n� ba��ndan atmay� ba�arm�t� Tomas.
onlardan kalan tek �ey kad�nlara duydu�u korkuydu.
tomas onlar� arzuluyor ama onlardan korkuyordu da. korku
ve arzu aras�nda bir orta yol bulmak gere�ini hissederek,
'erotik dostluk' dedi�i bir �ey geli�tirdi. yatt��� kad�nlara �u
a��klamada bulunurdu; her iki taraf� da mutlu edecek tek
ili�ki, duygusall��a yer vermeyen ve sevgililerden ne birinin
ne de �tekinin birbirlerinin ya�am� ve �zg�rl��� �zerinde
hak �ne s�rmedikleri ili�ki bi�imidir.

erotik dostlu�un a�k sald�rganl���na d�n�memesini


sa�lama almak �zere, s�rekli ili�kiler kurdu�u sevgililerinin
her biriyle uzun aralarla g�r��rd�. bu y�ntemin kusursuz
oldu�una inanm�t�, arkada�lar� aras�nda da anlat�p
�evreye yaymaya �al�t�: "�nemli olan '��'ler kural�n� izlemek.
bir kad�n� ya arka arkaya �� kere g�r�r sonra hi� g�rmezsin,
ya da ili�kini y�llar boyu s�rd�r�rs�n, ama her
randevunun aras�nda en az �� hafta b�rakmaya dikkat
edersin."

'��'ler kural� sayesinde tomas bir�ok kad�nla k�sa ili�kilere


girerken, baz� kad�nlarla olan ili�kilerini de bozmamay�
ba�arm�t�. her zaman anlay�la kar��lanm�yordu.
onu en iyi anlayan kad�n Sabina'yd�. Ressamd� Sabina.
"seni sevmemin nedeni," derdi sabina ona, "kitsch'in tam
kar��t� olman. kitsch diyar�nda bir canavar g�z�yle bakarlard�
sana."

tereza'ya prag'da bir i� bulmas� gerekti�inde ba�vurdu�u


ki�i sabina oldu. erotik dostlu�un yaz�lmam� kurallar�
uyar�nca, sabina elinden gelen her �eyi yapmaya s�z verdi
ve ger�ekten de �ok ge�meden tereza'ya haftal�k resimli bir
derginin karanl�k odas�nda i� buldu. tereza'n�n yeni i�i �zel
nitelikler gerektirmiyordu ama, gene de toplumsal olarak
garsonluktan bas�n mensuplu�una y�kselmesini sa�lad�. Sabina,
tereza'y� g�t�r�p de dergideki herkesle bizzat tan�t�rd���nda;
tomas, sabina'dan daha iyi bir sevgili-arkada�a sahip
olamayaca��n� iyice anlad�.

:::::::::::::::::

erotik dostlu�un yaz�lmam� ko�ullar�, Tomas'�n a�k ad�na


ne varsa ya�am�ndan uzak tutmas�n� buyuruyordu. anla�man�n
bu maddesine kar�� geldi�i an, hayat�ndaki �teki kad�nlar�n
konumu al�alacak, ba�kald�rmaya haz�r duruma geleceklerdi.

bu nedenle tereza'yla a��r bavuluna bir oda tuttu tomas.


g�z�n�n �n�nde olsun istiyordu; ona kol kanat germek,
varl���ndan mutluluk duymak istiyordu, ama ya�am bi�imini
de�i�tirme gere�ini duymuyordu. tereza'n�n kendi
evinde kald��� duyulup da dillere d�s�n istemiyordu; geceyi
birlikte ge�irmek a�k su�unun kan�t�yd�.

�tekilerle b�t�n bir gece kalmam�t� hi�. onlar�n evinde


iseler i� �ok kolayd�: can� istedi�i zaman ��k�p gidebilirdi.
tomas'�n evinde iseler durum k�t�le�iyordu; geceyar�s� onlar�
arabayla eve b�rakmak zorunda oldu�unu, ��nk� kolay uyku
uyuyamad���n�, hele yak�n�nda ba�ka birisi oldu mu g�z�n�
bile k�rpamad���n� a��klamak zorunda kal�yordu. bu, ger�e�e
tam ters d�memekle birlikte onlara t�m ger�e�i s�ylemeye
hi�bir zaman cesaret edememi�ti, sevi�tikten sonra
kendiyle ba�ba�a kalmak �n�ne ge�emedi�i bir gereksinimdi
tomas i�in; gecenin bir saatinde uyan�p yan�nda yabanc� bir
insan bedeni bulmak ho�una gitmiyordu, sabahlar� yataktan
kalkarken bir engelle kar��la�maktan nefret ediyordu; ne
banyoda di�lerini f�r�alad��� ba�ka biri taraf�ndan duyulsun
istiyordu, ne de iki ki�i ba�ba�a kahvalt� etme d��ncesini
�ekici buluyordu.

uyan�p da tereza'n�n, elini s�k� s�k� tuttu�unu g�rd���nde


i�te bunun i�in o kadar �a��rm�t�. �ylece uzanm� ona
bakarken, ne olup bitti�ini tam olarak anlayam�yordu. ama
geride b�rakt�klar� saatleri akl�ndan ge�irirken, onlardan o
ana dek tan�mad��� bir mutluluk ��d���n� sezmeye ba�lad�.
o g�nden sonra her ikisi de birlikte uyumak i�in canatar
olmaya ba�lad�lar. hatta diyebilirim ki sevi�melerinin hedefi
zevkten �ok, sevi�menin ard�ndan gelecek olan uykuydu.
�zellikle k�z etkilenmi�ti durumdan. geceyi ne zaman kira
odas�nda ge�irecek olsa (bu �ok ge�meden sadece tomas'�n
ka�amaklar�n�n kan�t� olup ��km�t�) uyumakta zorluk �ekiyordu;
tomas'�n kollar�nda ise, ne kadar gergin olursa olsun
hemen uyuyuveriyordu. tomas onun hakk�nda o an akl�na
geliveren masallar uydurup k�z�n kula��na f�s�ldar ya da akl�na
esti�i gibi konu�ur, biteviye yineledi�i yat�t�r�c� ya da
komik laflar k�za gecenin ilk r�yalar� boyunca bir ninni gibi
e�lik eden sisli hayallere d�n��rd�. k�z�n uykusu �zerinde
mutlak bir denetim kurmu�tu; istedi�i an uykuya dalmas�n�
sa�layabiliyordu.

birlikte uyurlarken, ilk geceki gibi yap��yordu ona k�z,


bile�ini, parma��n� ya da ayak bile�ini s�k� s�k� kavr�yordu.
tomas k�z� uyand�rmadan k�p�rdamak istedi�inde hileye
ba�vurmak zorundayd�. Parma��n� (bile�ini ya da ayak bile�ini)
k�z�n pen�esinden kurtard�ktan sonra -k�z uykusunda
bile tomas'� kollad��� i�in bundan rahats�z olup uyan�r gibi
oluyordu- eline bir e�ya s�k�t�rarak (d�r�lm� bir pijama
�st�, bir terlik, bir kitap) sakinle�tiriyor, tereza s�zkonusu
e�yay� Tomas'�n bedeninin bir par�as�ym� gibi s�k� s�k� kavr�yordu.

bir keresinde tam k�z� p�p�lay�p uyutmu�tu ki -oysa hen�z


g�rece�i r�yalar�n e�i�indeydi k�z, bu nedenle de ne s�ylerse
duyuyordu- "ho��akal, ben gidiydrum," dedi. "ne zaman?"
diye sordu k�z uykusunda. "��k�yorum. uza�a," diye
cevaplad� Tomas olanca ciddiyetiyle. "o zaman ben de seninle
geliyorum," dedi k�z, hemen yatakta do�rularak. "hay�r,
gelemezsin. d�nmemecesine gidiyorum," dedi tomas ve koridora
��kt�. K�z kalkt�, arkas�ndan geldi, g�zlerini k�sm� bak�yordu.
k�sa geceli�in alt�nda ��plakt�. Y�z� bombo� ve ifadesiz
ama hareketleri h�zl� ve kararl�yd�. tomas dairenin koridorundan
ge�ip apartman�n koridoruna (b�t�n apartman
sakinlerinin payla�t��� koridora) ��kt�, kap�y� k�z�n surat�na
kapad�. Tereza deli gibi a�t� kap�y�, ard�ndan geldi. r�yas�nda
tomas'�n kendisini ger�ekten b�rak�p gitmeye niyetlendi�ini
sanm�t�, engel olmas� gerekiyordu. tomas merdivenlerden
inip ilk sahanl��a geldi, orada k�z� bekledi. k�z a�a��ya,
tomas'�n yan�na indi, elinden tutarak yata�a geri getirdi.

�u sonuca vard� Tomas: bir kad�nla sevi�mek ve bir kad�nla


uyumak iki ayr� tutkudur, sadece farkl� de�il ayn� zamanda da
z�t tutkular. a�k �iftle�me arzusunda (sonsuz say�da
kad�na kadar uzanabilecek bir tutku) duyurmaz kendini,
uykuyu payla�ma arzusunda duyurur (tek bir kad�nla s�n�rl�
olan bir arzu).

:::::::::::::::::

gecenin bir yar�s�nda tereza uykusunda inlemeye ba�lad�.


Tomas uyand�rd� onu, ama k�z Tomas'�n surat�n� g�r�nce, sesinde
nefretle, "git yan�mdan! �ekil git yan�mdan!" dedi. daha
sonra, tomas'a g�rd��� r�yay� anlatt�: �kisi b�y�k bir
odadaym�lar, sabina da varm�. Odan�n ortas�nda bir yatak
duruyormu�. tiyatro sahnesi gibiymi� yatak. tomas, tereza'ya,
kendisi sabina ile sevi�irken k�ede ayakta durmas�n�
buyurmu�. bunu g�rmek tereza'ya dayan�lmaz bir ac� vermi�.
kalbindeki ac�y� etin ac�s�yla hafifletebilece�i umuduyla,
t�rnaklar�n�n alt�na i�neler bat�rm�. ellerini ger�ekten
yaral�ym�lar gibi yumruk yap�p, "�yle ac�d� ki," dedi.

tomas onu g��s�ne bast�rd� ve k�z sonunda (uzun s�re


sessizce titredikten sonra) kollar�nda uyuyakald�.

ertesi g�n r�yay� d��n�rken, bir �ey geldi tomas'�n akl�na.


yaz� masas�n�n �ekmecesini a��p sabina'n�n ona yazd���
bir tomar mektubu ��kard�. �ok ge�meden �u b�l�m� buldu:
"seninle at�lyemde sevi�mek istiyorum. �epe�evre ba�kalar�
taraf�ndan sar�lm� bir sahne gibi olacak. seyircilerin bize
yakla�mas�na izin verilmeyecek ama bizden g�zlerini ay�ramayacaklar..."

mektubun �zerinde tarih vard� i�in k�t�s�. Olduk�a k�sa


bir s�re �nce, tereza, tomas'�n evine yerle�tikten epey sonra
yaz�lm� bir mektuptu.

"demek ki mektuplar�m� kar�t�rd�n."

k�z hi� yalanlamaya kalk�mad�. "soka�a at beni o zaman!"

ne var ki tomas soka�a atmad� onu. tereza'y� Sabina'n�n


at�lyesinde duvara yaslanm�, t�rnaklar�n�n alt�na i�neler
bat�r�rken getirebiliyordu g�z�n�n �n�ne. k�z�n parmaklar�n�
ellerinin aras�na ald�, ok�ad�, sanki �zerlerinde
hala kan damlalar� varm� gibi dudaklar�na g�t�r�p �pt�.

fakat o andan sonra her �ey ona kar�� geli�meye ba�lad�


sanki. g�n ge�miyordu ki, tereza tomas'�n gizli ya�am�na
ili�kin bir �ey ��renmesin.

�nce hepsini yalanlad�. Sonra, kan�tlar g�rmezlikten gelinemeyecek


kadar a�ikar olmaya ba�lay�nca, �ok kad�nl� ya�ama
bi�iminin tereza'ya olan a�k�na kesinlikle ters d�medi�ini
�ne s�rd�. tutars�zd�; �nce onu aldatt���n� yalanlad�,
sonra da davran�lar�n� hakl� g�stermeye �al�t�.

bir keresinde, telefonda bir kad�nla randevula�t�ktan


sonra vedala��rken, yandaki odadan di�lerin birbirine �arp�p
tak�rdamas�na benzer garip bir ses duydu.

tereza beklenmedik bir s�rada eve gelmi�, tomas da bunun


fark�na varmam�t�. elindeki ila� �i�esinden bo�az�na
bir �eyler bo�alt�yor, bu arada da eli �ylesine titriyordu ki �i�e
tereza'n�n di�lerine vurup tak�rd�yordu.

onu bo�ulmaktan kurtarmak i�in s�rt�na bir yumruk indirdi


tomas. �i�e d�t�, hal�n�n �zerine kediotundan yap�lma
ilac�n damlalar� s��rad�. Olanca g�c�yle kar�� koydu tereza.
tomas onu on be� dakika kadar, deli g�mle�i giydirir
gibi arkadan tutmak zorunda kald�. Ancak ondan sonra sakinle�ti.
mutlak bir e�itsizli�e dayal�, bu y�zden de savunulacak
hi�bir yan� olmayan bir durumdayd� Tomas, bunu da biliyordu.

bir ak�am, tereza, sabina'yla olan mektupla�mas�n� ke�fetmeden


�nce, tereza'n�n yeni i�ini kutlamak �zere dostlarla
bir bara gitmi�lerdi. dergide, karanl�k oda teknisyenli�inden
kadrolu foto�raf��l��a y�kseltmi�lerdi tereza'y�. Tomas
dans etmeyi oldum olas� pek beceremedi�i i�in, gen� i� arkada�lar�ndan
biri onun yerini alm�t�. tereza'yla ikisi dans
pistinde nefis bir �ift olu�turuyorlard� ve Tomas k�z�n her zamankinden
de g�zel oldu�unu d��nd�. tereza'n�n, dans e�inin
iradesini �nceden kestirmek ve ona uymakta g�sterdi�i
sayg�y� ve saniye �a�mayan kesinli�i �a�k�nl�k i�inde seyretti.
dans g�sterisi tomas'a k�z�n ba�l�l���n�n, onun her istedi�ini
yerine getirmekteki tutku dolu isteklili�inin ille de ki�i olarak
kendisine ba�l� olmad���n�n sergilenmesi gibi geldi.

tomas'la tan�mam� olsa, kar��s�na ��kan herhangi bir


erke�in �a�r�s�na kar��l�k vermeye haz�rd� sanki. tereza'yla
kendi gen� meslekta��n� g�z�n�n �n�nde a��k bir �ift olarak
canland�rmak hi� de g�� de�ildi. b�t�n bunlar� zihninde
kurman�n kolayl��� incitti tomas'�. Tereza'n�n bedenini herhangi
bir erke�in bedeniyle sarma� dola� g�rmek pekala da
m�mk�nd�, bu d��nce iyice keyfini ka��rd�. Ancak gecenin
ge� saatlerinde, eve d�nd�klerinde, itiraf etti tereza'ya onu
k�skand���n�.

varsay�mlardan ba�kaca bir dayana�� olmayan bu sa�ma


k�skan�l�k, Tereza'n�n ba�l�l���n� ili�kilerinin �nko�ulu olarak
g�rd���n� kan�tl�yordu. o halde, tereza'n�n kendi son
derece ger�ek sevgililerini k�skanmas�na ne diyece�i olabilirdi?

:::::::::::::::::

g�nd�zleri, tomas'�n s�ylediklerine inanmaya ve eskisi gibi


ne�eli olmaya �al��yordu. (pek fazla ba�ar� elde etti�i s�ylenemezdi.)
ama g�nd�zleri bu yolla gem vurdu�u k�skan�l���
r�yalar�nda �ok b�y�k bir �iddetle patlak veriyor, tereza'n�n
g�rd��� her r�ya erke�in ancak onu uyand�rarak susturabilece�i
bir yakar� ���l���nda son buluyordu.

�zlekler, �e�itlemeler ya da televizyon dizileri gibi d�n�p


d�n�p geliyordu r�yalar�. �rne�in, r�yas�nda tekrar tekrar
y�z�ne atlay�p, pen�elerini etine ge�iren kediler g�r�yordu.
yorum aramam�za gerek yok: �ek argosunda 'kedi' g�zel kad�n
demektir. tereza kendisini kad�nlar�n, b�t�n kad�nlar�n
tehdidi alt�nda g�r�yordu. b�t�n kad�nlar tomas'�n sevgilisi
olabilirlerdi, hepsinden korkuyordu.

bir ba�ka r�ya dizisinde �l�me yollan�yordu. bir keresinde,


gece karanl���nda deh�et dolu bir ���l�k at�p da tomas taraf�ndan
uyand�r�ld���nda, r�yas�n� ona da anlatm�t�. "b�y�k
bir kapal� havuzdayd�m. Yirmi ki�i kadard�k. Hep kad�n.
��r�l��plakt�k, havuzun �evresinde y�r�meye zorlanm�t�k.
tavandan bir sepet sark�yordu, sepetin i�inde, ayakta bir
adam duruyordu. adam y�z�n� gizleyen geni� kenarl� bir
�apka giymi�ti, ama sen oldu�unu anlad�m ben. bize buyruklar
verip duruyordun. ba��r�yordun bize. y�r�rken �ark�
da s�ylemek zorundayd�k, �ark� s�ylemek ve diz b�kme hareketleri
yapmak. ��imizden biri hareketi yanl� yaparsa, sen
elindeki tabancayla onu vuruyordun, vurulan�n cesedi havuza
yuvarlan�yordu. bu herkesi g�ld�r�yor, daha y�ksek sesle
�ark� s�yleniyordu. sen g�zlerini hi� �zerimizden ay�rm�yordun
ve yanl� yapt���m�z an ate� ediyordun. havuz cesetle
dolmu�tu. su y�zeyinin hemen alt�nda y�z�yordu cesetler.
bir sonraki diz b�kme hareketini yapacak g�c�m kalmad���n�
ve senin beni vuraca��n� biliyordum!"

���nc� r�ya dizisinde �l�yd�.

mobilya ta��yan kamyonlar b�y�kl���nde bir cenaze


arabas�nda uzanm� yat�yordu, d�rt bir yan�nda �l� kad�nlar
vard�. O kadar �oktular ki, kamyonun kap�s� kapanmad�, baz�lar�n�n
ayaklar� sarkt� d�ar�ya.

"ama ben �l� de�ilim!" diye hayk�rd� Tereza. "hala hissedebiliyorum!"

"biz de," diye g�ld�ler cesetler.

hepsinin di�leri ��r�k, yumurtal�klar� hastal�kl�, y�zleri


k�r��k oldu�u i�in tereza'ya g�n�n birinde di�lerinin ��r�yece�ini,
yumurtal�klar�n�n hastalanaca��n�, y�z�n�n k�r�aca��n�,
bunun son derece do�al oldu�unu s�yleyen, s�ylerken
de son derece keyif duyan canl� kad�n kahkahalar�yla g�ld�ler.
ayn� kahkahayla g�lerek, ona �l� oldu�unu ve bunu hi�
dert etmemesini s�ylediler!

ans�z�n i�eme gere�i duydu tereza. "g�rd�n�z m�," diye


hayk�rd�. "�i�im geldi. �l� olmad���ma kesin kan�t!"
fakat berikiler gene g�lmekle yetindiler. "�nsan�n �i�inin
gelmesi son derece do�al!" dediler. "daha uzun s�re b�yle gereksinimler
duyacaks�n. Kolu kesildi�i halde kolunun hala
yerinde oldu�unu sanan biri gibi. ��imizde �i�in damlas� kalmam�
olsa da hep �i� etmek isteyip dururuz."

tereza yatakta tomas'a daha �ok sokuldu. "hele benimle


nas�l konu�tular, bir bilsen! eski dostlar gibi, sanki beni �teden
beri tan�rlarm� gibi. sonsuza kadar onlarla birlikte kalmak
d��ncesi tiksindirdi beni."

:::::::::::::::::

latince k�kenli b�t�n dillerde merhamet, �efkat anlam�na


gelen compassion, 'ile' anlam�na gelen �n ekle (com-) 'ac� �ekmek'
anlam�na gelen k�k�n (ge� d�nem latincesinde passio)
birle�mesinden t�retilir. ba�ka dillerde ise -�ek�e, leh�e,
almanca ve �sve��e; �rne�in- ayn� s�zc�k yukar�dakinin e�de�erlisi
bir �n ekle onun ard�na getirilmi�, 'duygu' anlam�na
gelen bir s�zc���n birle�mesiyle olu�turulur. (�ek�ede soucit;
leh�ede wspol-czucie; almancada mit-gef�hl; �sve��ede
medkansla.)
latince k�kenli dillerde compassion �u anlama gelir:
ba�kalar� ac� �ekerken insan hi�bir �ey olmuyormu� gibi durup
seyredemez, ya da y�reklerimiz ac� �ekenlerin yan�ndad�r.
a�a�� yukar� ayn� s�zc�k anlam�n� ta��yan pity (ac�ma) -
frans�zcada pitie; �talyancada pieta; vb.-, ac� �ekenin ac�s�na
adeta l�tfedermi��esine e�ildi�imizi ima eder. "bir kad�na
ac�mak" bizim ondan daha iyi bir durumda oldu�umuz, onun
d�zeyine indi�imiz, g�n�l indirdi�imiz anlam�na gelir.

"compassion" s�zc���n�n genellikle ku�ku uyand�rmas�


da bu y�zdendir i�te; a�kla uzaktan yak�ndan ilgisi olmayan,
ikinci s�n�f, de�ersiz kabul edilen bir duyguyu anlatmaya yarar
bu s�zc�k. birisine merhamet duyarak sevmek ger�ekten
sevmek de�ildir.

"compassion" s�zc���n� 'ac� �ekmek' k�k�nden de�il de


'duygu' k�k�nden t�reten dillerde s�zc�k a�a�� yukar� ayn�
anlama gelir ama, k�t� ya da de�ersiz bir duyguyu anlatt���
kolay kolay s�ylenemez. s�zc���n etimolojisinin gizli g�c� bu
s�zc��� ba�ka t�rl� bir ���a bo�ar ve ona daha geni� bir anlam
kazand�r�r; merhamet (bu dillerde ortakla�a-duygu) duymak
sadece ba�kas�n�n ba��na gelen talihsizliklere katlanabilmek
de�il, her t�rl� duygu yo�unlu�unu -sevin�, kayg�, mutluluk,
ac�- onunla payla�abilmek anlam�na gelir. bu �e�it merhamet
(soucit, wspolczucie, mitgef�hl, medkansla anlam�nda)
duygusal d�g�c�n�n ula�abilece�i en u� noktaya, duygu ve
heyecanlar aras�ndaki telepati sanat�na i�aret eder b�ylelikle.
duygular hiyerar�isinde benzersiz bir tektir demek ki.

tomas'a t�rnaklar�n�n alt�na i�ne bat�rma r�yas�n� anlatmakla,


fark�nda olmadan onun k�rs�s�n� kar�t�rd���n� da
a��klam�t� Tereza. tereza herhangi ba�ka bir kad�n olsayd�,
Tomas bir daha onun surat�na bile bakmazd�. Bunun bilincinde
olan tereza, "hadi kap� d�ar� et beni!" demi�ti. o ise
onu d�ar� atmak yerine elini avucuna alm�, parmak u�lar�n�
�pm�t�. ��nk� o anda ayn� ac�y�, sanki tereza'n�n parmaklar�n�n
sinirleri do�ruca kendi beynine gidiyormu�cas�na
kendi t�rnaklar�n�n etinde duymu�tu.

merhamet (ortakla�a-duygu) denen iblis�e arma�andan


yararlanmakta yaya kalan herhangi bir ki�i, tereza'y�, yapt���ndan
�t�r� ac�mas�zca k�nayacakt�r. ��nk� ki�inin �zel
ya�am� kutsald�r ve i�lerinde �zel mektuplar bar�nd�ran �ekmeceler
a��lmamal�d�r. ama yazg�s� (ya da u�rad��� bela)
merhamet oldu�u i�in, a��k �ekmecenin �n�nde diz ��km�,
Sabina'n�n mektubundan g�zlerini ay�ramayan kendisiymi�
gibi geldi tomas'a. tereza'y� anlad� ve sadece ona k�zamamakla
kalmad�, sevgisi daha da artt�.

:::::::::::::::::

10

tereza'n�n el kol hareketleri keskinle�ti, d�zensizle�ti. tomas'�n


kendisini aldatt���n� ��reneli iki y�l olmu�, her �ey giderek
daha da yozla�m�t�. ��k� yolu yoktu.

erotik dostluklar�ndan vazge�mek ger�ekten elinden gelmiyor


muydu? gelmiyordu. onun y�k�m� olurdu �teki t�rl�s�.
ba�ka kad�nlara duydu�u iste�i denetleyebilecek g�c�
yoktu. ayr�ca bunun neden gerekli oldu�unu da anlam�yordu.
ka�amaklar�n�n Tereza i�in ne kadar �nemsiz bir tehdit
unsuru oldu�unu kimse tomas'�n kendisinden daha iyi bilemezdi.
o halde neden vazge�sindi? ma�a gitmekten vazge�mek
ne kadar sa�maysa bu da o kadar sa�mayd�.

ama hala zevk al�yor muydu? daha, ba�ka bir kad�na


gitmek �zere yola ��karken o kad�n� tats�z buluyor, kendi
kendine onunla bir daha g�r�meyece�ine s�z veriyordu.
hep tereza imgesi vard� g�zlerinin �n�nde, bunu silmenin
tek yolu ise zaman ge�irmeden kafay� bulmakt�. Tereza'yla
tan�t���ndan beri, i�ki olmadan �teki kad�nlarla sevi�emez
olmu�tu! oysa alkol kokan nefesi tereza i�in onun ba�ka kad�nlarla
yatt���n�n kan�t�yd�.

bir ��kmazdayd�; daha onlarla bulu�mak �zere evden ayr�l�rken


ba�ka kad�nlar� tats�z buluyor, ama onlars�z bir g�n
ge�irmeye g�rs�n, telefona sar�l�yor, onlarla bulu�mak i�in
canat�yordu.

yan�nda en rahat etti�i kad�n hala sabina'yd�. Onun s�r


saklayan bir kad�n oldu�unu, bulu�malar�n� a��k etmeyece�ini
biliyordu. sabina'n�n at�lyesi onu ge�mi�ten, ge�mi�teki
huzur dolu bekarl�k g�nlerinden bir an� gibi kar��l�yordu
daima.

ne kadar �ok de�i�ti�inin kendisi de fark�nda de�ildi belki:


tereza uyumam� onu bekliyordur diye eve ge� gelmekten
korkar olmu�tu �oktand�r. Sonra bir g�n, Sabina sevi�me s�ras�nda
tomas'�n saatine bakt���n� ve sevi�meyi �ar�abuk sonuca
erdirmeye �al�t���n� g�rd�.

daha sonra, hala ��plak, at�lyenin i�inde tembel tembel


dola��rken sabina, �zerinde yar�s� bitmi� bir tablo duran resim
sehpas�n�n �n�nde durdu ve tomas giyinirken yan yan
s�zd� onu.

tomas tamamen giyimliydi, yaln�z bir tek �orab�n� bulamam�t�,


odada �evresine bak�nd�, sonra d�rt ayak �zerinde
masan�n alt�n� arad�.

"yapt���m b�t�n resimlerin ortak konusuna d�n��yorsun


sanki," dedi kad�n. "�ki d�nyan�n kar��la�mas�. �kili bir
a��mlama. �nan�lacak �ey de�il; sefih tomas'�n �izgilerinden
d�ar�ya ta�an romantik bir a��k y�z�. Ya da tersi; hep tereza's�n�
d��nen tristan'dan d�ar�ya yans�yan, bir sefihin
g�zel, ihanete u�ram� d�nyas�."

tomas do�ruldu, sabina'n�n s�ylediklerini pek kulak vermeden


dinliyordu.

"ne ar�yorsun?" diye sordu kad�n:

"�orap."

sabina onunla birlikte oday� ba�tan a�a�� arad�. Tomas


masan�n alt�na bakmak �zere gene d�rt ayak �zerine ��kt�.

"�orab�n� hi�bir yerde g�remiyorum," dedi sabina. "�oraps�z


geldin herhalde."

"nas�l �oraps�z gelmi� olabilirim?" diye ba��rd� Tomas,


saatine bakarak. "��eriye girdi�imde tek aya��mda �orap oldu�unu mu
s�ylemek istiyorsun?"

"olmayacak �ey de�il. son g�nlerde �ok dalg�ns�n. hep


bir yerlere yeti�mek �zere ko�u�turuyorsun, hep saatine bak�yorsun.
�orab�n�n tekini giymeyi unutmana hi� �a�mam do�rusu."

ayakkab�s�n� ��plak aya��na ge�irmek �zereydi ki, "d�ar�da


hava so�uk," dedi sabina. "sana kendi �oraplar�mdan
birini vereyim."

tomas'a uzun, beyaz, son moda, geni� delikli bir file �orap uzatt�.

sevi�irlerken saatine bakt��� i�in sabina'n�n ondan �� ald���n�


�ok iyi biliyordu tomas. �orab�n� bir yerlere saklam�t�.
ger�ekten de d�ar�da hava so�uktu ve sabina'n�n �nerisini
kabul etmekten ba�ka �aresi yoktu. bir aya��nda k�sa
kon�lu erkek �orab�, �tekisinde bile�ine kadar k�vr�lm� geni�
delikli file kad�n �orab�yla eve d�nd� tomas.

eli kolu ba�lanm�t�; sevgililerinin g�z�nde tereza'ya


duydu�u a�k�n karas� s�r�lm�t� aln�na; Tereza'n�n g�z�ndeyse
sevgilileriyle yapt��� ka�amaklar�n lekesi.

:::::::::::::::::

11

tereza'n�n �ekti�i ac�lar� dindirmek i�in onunla evlendi, (k�z�n


uzun zamand�r u�ramad��� kira odas�ndan vazge�ebilirlerdi
art�k) ve ona bir k�pek yavrusu arma�an etti.

tomas'�n bir meslekta��n�n Sen bernhard cinsi k�pe�i


vard�, onun yavrusuydu bu. babas� bir kom�unun alman �oban
k�pe�iydi. k���k enikleri kimse istememi�, tomas'�n arkada��
da hen�z yavrular� �ld�rmeye k�yamam�t�.

tomas enikleri g�zden ge�irirken, se�ece�i eni�in d��ndakilerin


ister istemez �l�me yollanaca��n� biliyordu. kendini,
�l�me mahkum d�rt tutuklunun �n�nde durmu�, elinde
sadece bir tanesini kurtarma yetkisi olan bir devlet ba�kan�
gibi hissediyordu. sonunda se�imini yapt�: G�vdesi alman
�oban k�pe�ini and�ran, kafas� t�pk� Sen bernhard anneninki
gibi olan bir di�i. k�pe�i ald� eve, tereza'ya getirdi. k�z
k�pe�i yerden al�p g��s�ne bast�rd�. enik hemen bluzuna
i�edi.

sonra k�pe�e bir isim arad�lar. tomas ismin, k�pe�in tereza'n�n


k�pe�i oldu�unu a��k�a anlatacak bir isim olmas�n�
istiyordu; derken, k�z�n Prag'a ilk ��k�p geli�inde koltu�unun
alt�na s�k�t�rd��� kitap geldi akl�na. Eni�e Tolstoy ismini
vermeyi �nerdi.
"tolstoy olmaz," dedi tereza. "bu bir k�z. Anna karenin'e
ne dersin?"

"anna karenin olmaz," dedi tomas. "bu kadar komik bir


surat d�nya y�z�nde hi�bir kad�nda yoktur. daha �ok karenin'i
and�r�yor. evet, anna'n�n kocas�. Onu hep b�yle g�z�m�n
�n�ne getirmi�imdir."

"peki ama onu karenin diye �a��rmak cinselli�ini etkilemez mi?"

"s�rekli olarak erkek ismiyle �a�r�lan bir di�i k�pe�in sevici


e�ilimler geli�tirmesi son derece de m�mk�n," dedi tomas.

gariptir, tomas'�n dedikleri ger�ekle�ti. di�i k�pekler genellikle


sahibelerinden �ok sahiplerine sevgi g�sterirler ama,
karenin bu kural�n d��na ��karak tereza'ya a��k olmaya karar
verdi. tomas bunun i�in g�n�l borcu duyuyordu k�pe�e.
eni�in ba��n� ok�ay�p, "Aferin karenin. ben de seni bunun
i�in istemi�tim. onunla yaln�z ba�a ��kamad���ma g�re, bana
sen yard�m etmelisin," derdi ara s�ra.

oysa karenin'in yard�m�yla da olsa tereza'y� mutlu edemedi


tomas. bu ba�ar�s�zl���n� y�llar sonra, �lkesinin rus
tanklar� taraf�ndan i�gal edilmesinin a�a�� yukar� onuncu
g�n�nde fark etti. 1968 y�l�n�n a�ustos ay�yd� ve tomas �svi�re'deki
bir hastaneden her g�n telefonlar al�yordu. oran�n
y�neticisi, tomas'la uluslararas� bir konferansta tan��p
dostluk kuran bir hekim, tomas i�in kayg�lan�yor ve ona �srarla
bir i� �nerisinde bulunuyordu.

:::::::::::::::::

12

tomas �svi�re'deki doktorun �nerisini hi� d��nmeden geri


�evirdiyse, bunu tereza i�in yapm�t�. onun gitmek istemeyece�ini
san�yordu. �galin ilk haftas� s�resince neredeyse
mutlulu�u and�ran bir kendinden ge�me i�indeydi tereza.
elinde foto�raf makinesiyle sokak sokak dola�t�ktan sonra,
makinedeki filmleri yabanc� gazetecilere veriyor, gazeteciler
bu filmler i�in birbirlerine giriyorlard�. Bir keresinde �ok fazla
ileri gidip de, tabancas�n� bir grup insana �evirmi� bir rus
subay�n�n foto�raf�n� yak�ndan �ekince tutukland� ve geceyi
rus karargah�nda ge�irdi: orada kur�una dizmekle g�z�n�
korkuttular ama, sal�verildi�i an elinde makinesi gene sokaklardayd�.

�te bunun i�in, i�galin onuncu g�n�nde tereza, "�svi�re'ye


gitmek istemeyi�inin nedeni nedir?" diye sorunca �a��rd� Tomas.

"neden isteyeyim ki?"

"burada hayat�n� karartabilirler senin."

"herkesin hayat�n� karartabilirler," diye kar��l�k verdi


tomas ��yle bir elini sallayarak. "peki, sen? sen yurt d��nda
ya�ayabilir misin?"
"neden olmas�n?"

"sokaklara ��k�p bu �lke i�in can�n� ortaya koydun. ��k�p


gitmekten s�zederken nas�l b�yle kay�ts�z konu�abiliyorsun?"

"art�k Dub�ek geri geldi�ine g�re, i�ler de�i�ti," dedi tereza.

do�ruydu: genel heyecan dalgas� ilk bir haftay� ge�medi.


milletvekilleri rus ordusu taraf�ndan birer su�lu gibi
al�n�p g�t�r�ld�ler. nerede olduklar�n� kimse bilmiyordu,
ya�amlar�ndan kayg� duyuluyordu. ruslara duyulan nefret
halk� alkol gibi sarho� etmi�ti. sarho� ya�anan bir nefret
karnaval�yd�. �ek kentleri, alayl� laflar, d�rtl�kler, �iirler
ve herkesin cahiller sirki diye suratlar�na g�ld��� Brejnev'le
askerlerinin karikat�rleriyle dolu, elle boyanm� afi�lerle
donat�lm�t�. Ama hi�bir karnaval sonsuza dek s�r�p
gitmez. bu arada, ruslar, �ek milletvekillerini moskova'da
bir uzla�ma anla�mas� imzalamaya zorlam�lard�. Dub�ek
yan�nda milletvekilleriyle prag'a d�nd���nde radyodan bir
konu�ma yapt�. Alt� g�n s�ren al�konulmadan sonra �ylesine
peri�an olmu�tu ki, zorlukla konu�abiliyordu; kekeledi,
s�k s�k solu�u t�kanm� gibi oldu; iki c�mle aras�nda uzun
s�re dural�yor, bu duralamalar neredeyse otuz saniyeyi buluyordu.

uzla�ma �lkeyi olabileceklerin en k�t�s�nden korudu:


zaman�nda herkesi deh�ete d��rm� olan �l�m cezalar�ndan
ve kitleler halinde sibirya'ya s�r�lmekten... ama bir �ey
g�n gibi ortadayd�: �lke zorbaya boyun e�mek zorunda kalacakt�;
ilelebet kekeleyecek, dili dola�acak, dub�ek gibi solu�u
t�kanacakt�. Karnaval bitmi�ti. g�ndelik, alelade �st�rap
ba�lam�t�.

tereza b�t�n bunlar� anlatm�t� Tomas'a, tomas da biliyordu


s�ylediklerinin do�ru oldu�unu. ama b�t�n bunlar�n
alt�nda daha ba�ka, daha derin bir ger�e�in, tereza'n�n Prag'dan
ayr�lmak isteyi�inin as�l nedeninin gizli oldu�unu da biliyordu;
tereza hi� bu kadar mutlu olmam�t� bundan �nce.

prag sokaklar�nda gezerek rus askerlerinin foto�raflar�n�


�ekti�i, tehlikeyle y�zy�ze oldu�u g�nler ya�am�n�n en
mutlu g�nleriydi. televizyon dizileri gibi uzay�p giden r�yalar�n�n
kesintiye u�rad���, birka� mutlu gece ge�irdi�i say�l�
g�nlerdi bunlar. ruslar tanklar�nda dengeyi getirmi�lerdi
ona, ve art�k karnaval bitti�i i�in geceleri korkuyla bekliyor,
onlardan ka�mak, kurtulmak istiyordu. baz� ko�ullarda kendini
g��l� ve doyumlu hissedebilece�ini biliyordu art�k. D�nyaya
a��lmak ve bu ko�ullar� ba�ka yerlerde aramak istiyordu.

"sabina'n�n da �svi�re'ye s���nm� olmas� rahats�z etmiyor


mu seni?" diye sordu tomas.

"cenevre, z�rih de�il ki," dedi tereza. "orada prag'da oldu�undan


�ok daha az sorun yaratacak."

��inde ya�ad��� yeri terk etmek isteyen ki�i mutsuz ki�idir.


�te bunun i�in, tomas bir su�lu cezas�n� nas�l kabul
ederse �yle kabul etti tereza'n�n arzusunu ve g�n�n birinde
o, tereza ve karenin kendilerini �svi�re'nin en b�y�k kentinde
buldular.

:::::::::::::::::

13

tomas oturduklar� bo� apartman dairesine bir yatak sat�n


ald� (ba�ta mobilya alacak paralar� yoktu hen�z) ve yeni bir
ya�ama ba�layan k�rk�nda bir adam�n g�z�d�nm�l���yle
i�ine sar�ld�.

bir�ok kereler cenevre'ye telefon etti. bir rastlant� sonucu


sabina, rus i�galinden bir hafta sonra orada bir sergi a�m�t�
ve minik �lkesine kar�� olu�an sevgi dalgas� i�inde, cenevre'nin
sanat��lara kol kanat geren tak�m� b�t�n resimlerini
sat�n alm�lard�.

"ruslar sa�olsun, art�k zengin bir kad�n�m," demi�ti telefonda


g�lerek. tomas'� gelip yeni at�lyesini g�rmeye �a��rm�
ve prag'daki, bildi�i at�lyesinden pek de farkl� olmad���
konusunda g�vence vermi�ti.

gidip onu g�rmekten �ok ho�nut kalacakt� Tomas, ama


tereza'ya yoklu�unu hakl� g�sterecek bir �z�r bulmaktan
acizdi. bu y�zden sabina, z�rih'e geldi. bir otelde kald�. Tomas
i�ten sonra g�rmeye gitti onu. �nce a�a��dan, dan�madan
telefonla arad�, sonra yukar� ��kt�. Sabina kap�y� a�t���nda,
tomas onu �zerinde bir don ve sutyenden ba�ka bir �ey
olmaks�z�n, o g�zel, uzun bacaklar� �zerinde durur buldu
kar��s�nda. bir de siyah melon �apka. hi� sesini ��karmadan,
k�p�rdamadan, oldu�u yerde durmu� tomas'a bak�yordu. tomas da
ayn� bi�imde davrand�. Ans�z�n bu sahnenin kendisine
ne kadar dokundu�unu anlad�. Melon �apkay� Sabina'n�n
ba��ndan �ekti ald� ve yata��n kenar�ndaki komodinin �zerine
koydu. sonra tek bir s�z bile etmeden sevi�tiler.

oturdu�u apartman dairesine gitmek �zere (eve bu arada


masa, iskemleler, kanepe ve hal� gelmi�ti) otelden ��karken;
b�y�k bir mutlulukla, evini s�rt�nda ta��yan bir s�m�kl�b�cek
gibi ya�ama bi�imini de yan�nda ta��y�p getirdi�ini
ge�irdi akl�ndan. tereza ile sabina, ya�am�n�n iki kutbuydu;
ayr� ve uyu�maz, ama e�it derecede �ekici.

ama tomas'�n ya�am�n� her zamanki gibi s�rd�rmeye


yarayacak sistemi bedeninin bir par�as� gibi yan�nda ta��mas�
ger�e�i tereza'n�n r�ya g�rmeye devam etti�i anlam�na
geliyordu.

z�rih'e geleli daha alt� ya da yedi ay olmu�tu ki tomas


eve ge� geidi�i bir gece masan�n �zerinde onun prag'a d�nd���n�
bildiren bir mektup buldu. z�rih'ten yurt d��nda ya�ayacak
g�c� bulamad��� i�in ayr�l�yordu. tomas'�n moralini
d�zeltmenin kendisine d�t���n� biliyordu ama, i�e neresinden
ba�lamal� onu bilmiyordu. yurt d��na gitmekle de�i�ece�ini
sanma aptall���n� g�stermi�ti. �gal s�ras�nda g�r�p
ge�irdiklerinden sonra g�zel k�z olmay� bir yana b�rak�p, b�y�yece�ini,
olgunla��p g��lenece�ini sanm�t� ama, kendisini
�ok fazla b�y�tm�t� kendi g�z�nde. tomas'a y�k, ayak ba��
oluyordu, art�k olmayacakt�. �ok ge� olmadan gerek�i sonu�lara
varm�t�. bir de karenin'i yan�nda g�t�rd��� i�in
�z�r diliyordu.

tomas uyku hap� ald� ama, sabaha kadar g�z�n� k�rpmad�.


Allahtan cumartesiydi de evde kalabildi o g�n. Y�z ellinci
kere g�zden ge�irdi durumu; �lkesiyle d�ar�s�n� ay�ran
s�n�rlar �oktand�r a��k de�ildi. yetkililer tereza'n�n �lke d��na
��kmas�na kesinlik�e izin vermezlerdi. tereza'n�n ��kt���
yolun d�n�� yoktu.

:::::::::::::::::

14

elinden hi�bir �ey gelmeyece�ini anlad���nda bir balyoz inmi�ti


sanki kafas�na, ama bu durum bir yandan da, garip bi�imde
huzur vericiydi. hi� kimse onu bir karar almaya zorlam�yordu.
avlunun kar�� taraf�ndaki evlerin duvarlar�na dal�p
giderek tereza'yla ya�asam m�, ya�amasam m� diye kara
kara d��nme gere�i duymuyordu. tereza karar� kendisi
vermi�ti.

��le yeme�ini bir lokantada yedi. alt�st olmu�tu ama


yeme�ini yerken, ba�lang��ta duydu�u s�k�nt� hafifleyip g�c�n�
kaybetti, �ok ge�meden geriye bir tek melankoli kald�.
Tereza'yla birlikte ge�irdikleri y�llara d�n�p bakt���nda
ili�kilerinin varabilece�i en iyi sonucun bu oldu�unu hissediyordu.
bu hikayeyi birisi uydurmu� olsa, b�yle bitirirdi mutlaka.

tereza g�n�n birinde, �a�r�lmadan ��kagelmi�ti. sonra


gene bir g�n ayn� bi�imde ��k�p gitmi�ti. a��r bir bavulla gelmi�ti.
a��r bir bavulla gitmi�ti.

hesab� �deyip lokantadan ��kt�, sokak sokak y�r�meye


ba�lad�, i�indeki melankoli gitgide g�zelle�iyordu. ya�am�n�n
yedi y�l�n� tereza'yla ge�irmi�ti ve �imdi geriye bakt���nda
o y�llar�n ya�and�klar� zamankinden �ok daha g�zel oldu�unu
g�r�yordu.

tereza'ya olan a�k� g�zeldi ama yorucuydu da; s�rekli


olarak ondan bir �eyleri saklamak, hileye ba�vurmak, �rtbas
etmek, ona rol yapmak, gere�inde cezaland�rmak, gere�inde
yat�t�rmak, kendi duygular� hakk�nda hesap vermek, k�skan�l���,
�ekti�i ac�lar ve r�yalar� kar��s�nda savunmaya
ge�mek, kendini su�lu hissetmek, mazeretler bulup �z�rler
dilemek zorunda kalm�t�. art�k yorucu olan ne varsa kaybolup
gitmi�, sadece g�zellik kalm�t� geriye.

cumartesi geldi�inde ilk olarak z�rih'te ��yle rahat rahat


bir gezintiye ��kt�, �zg�rl���n�n ba�d�nd�r�c� havas�n�
i�ine �ekti. her k�eba��nda yeni ser�venler gizliydi. gelecek
yeniden bir bilinmezlikti. bekarl�k ya�am�na, bir zamanlar
kendi yazg�s� oldu�una inand���, oldu�u gibi olmas�na imkan
tan�yan tek ya�ama geri d�n�yordu.

yedi y�l Tereza'n�n k�lesi olarak ya�am�t�, att��� tek bir


ad�m bile onun g�z�nden ka�madan. bileklerine demir g�lleler
ba�lasa bu kadar olurdu ancak. birdenbire �ok daha hafifledi
ad�mlar�. ayaklar� yerden kesildi, y�kseldi. parmenides'in
b�y�l� alan�na girmi�ti; varolman�n o g�zelim hafifli�ini
tad�yordu.

(cenevre'deki sabina'ya telefon etmek mi geldi i�inden?


z�rih'te ge�irdi�i birka� ay i�inde tan�t��� kad�nlardan birini
aramak m�? Hay�r, hem de hi�. belki de bu kad�nlardan
herhangi birinin tereza'n�n an�s�n� dayan�lmaz �l��de i� kan�rt�c�
k�laca��n� sezmi�ti.)

:::::::::::::::::

15

bu garip melankolik b�y�lenme hali pazar ak�am�na kadar


s�rd�: tereza zorla giriyordu d��ncelerinin aras�na: Tomas
onu orada oturmu� veda mektubunu yazarken g�z�n�n �n�ne
getiriyordu; ellerinin titredi�ini hissediyordu; bir eliyle o
a��r bavuluna yap�t���n�, �tekiyle de karenin'in tasmas�ndan
�ekti�ini apa��k g�r�yordu; anahtar�n� Prag'daki dairelerinin
kilidinde d�nd�rd���n�, kap�y� a�arken bir soluk gibi
y�z�n� yalayan mutlak terk edilmi�li�in ac�s�n� �ekti�ini
g�rebiliyordu.

melankoli dolu bu iki g�zel g�n boyunca, merhamet duygusu


(duygu telepatisi denen o bela) tatildeydi. bir haftal�k
�etin �al�madan sonra pazartesi vardiyas� i�in g�� toplamak
isteyen bir madencinin deliksiz pazar uykusuna yatm�t�.

bakt��� hastalar�n yerine kar��s�nda tereza'y� g�r�yordu


tomas. kendi kendine, onu d��nme! diye hat�rlatmaya �al��yordu.
onu d��nme! onu d��nme! merhamet, sevecenlik,
o ortak ya�anan duygu hasta etti beni, diyordu kendi
kendine. gitti�i iyi oldu, onu hi� g�rmeyece�im bir daha, oysa ki
kurtulmam gereken tereza de�il -o hastal�k, Tereza bana
a��layana kadar ba���k oldu�unu sand���m sevecenlik.

cumartesi ve pazar g�nleri, varolman�n tatl� hafifli�inin


gelece�in derinliklerinden y�kselip yan�na vard��� duygusu
i�indeydi. pazartesi, benzerini bundan �nce hi� tan�mad���
bir a��rl�kla �arp�ld�. rus tanklar�n�n tonlarca �eli�i bunun
yan�nda hi� kal�rd�. ��nk� sevecenlikten daha a��r bir �ey
yoktur d�nyada. ki�inin kendi ac�s� bile, ba�kas�yla, ba�kas�
i�in hissetti�i, imgelemle yo�unla�an ve y�zlerce yank�yla
uzad�k�a uzayan bir ac� kadar a��r �ekmez.

sevecenli�e boyun e�memek konusunda uyard� durdu


kendi kendini, sevecenlik ise ba�� �n�ne e�ik ve g�r�n�rde
su�lu bir vicdanla dinledi onu. haddini bilmezlik etti�ini biliyordu
sevecenlik, ama sessiz sedas�z kararl�l���n� s�rd�rd�
ve tereza'n�n gidi�inin be�inci g�n�nde tomas �al�t��� hastanenin
y�neticisine (rus i�galinin ertesinde onu her g�n
Prag'dan arayan adam) bir an �nce geri d�nmesi gerekti�ini
bildirdi. utan�yordu. davran��n�n adama sorumsuzca, ba��lanmaz
gelece�ini biliyordu. ona derdini d�kmeyi, tereza
hikayesini anlatmay�, Tereza'n�n yaz�p masan�n �zerine b�rakt���
mektuptan s�zetmeyi istiyordu. ama sonunda hi�birini
yapmad�. �svi�reli doktorun bak� a��s�ndan tereza'n�n
yapt��� ancak histerik ve tutars�z bir davran� olarak g�r�lebilirdi.
tomas da hi� kimsenin tereza hakk�nda k�t� d��nmesine
f�rsat vermek istemiyordu.

do�ruyu s�ylemek gerekirse hastanenin y�neticisi al�nm�t�.

tomas omuzlar�n� silkti ve "es muss sein. es muss sein "


dedi.

bir an�t�rmayd� bu. beethoven'in son d�rtl�s�n�n son


muvman� a�a��daki iki motif �zerine kuruludur:

olmal� m�? olmal�! Olmal�!

s�zc�klerin anlam�n� iyice a�mak i�in, beethoven bu


muvman�, genel olarak 'zor karar' diye �evrilen 'der schwer
gefasste entschluss' s�zc�k dizisiyle ba�lat�r.

beethoven'e yap�lan bu an�t�rma ger�ekte tomas'�n Tereza'ya


do�ru att��� ilk ad�md�, ��nk� ona beethoven'in
kuartetleriyle sonatlar�n�n plaklar�n� ald�ran Tereza'yd�.

beethoven an�t�rmas� Tomas'�n d��nd���nden de iyi


oturmu�tu yerine, ��nk� �svi�reli doktor b�y�k bir m�zik
a����yd�. dingin bir g�l�msemeyle, beethoven'deki motifin
ezgisini m�r�ldanarak sordu: "muss es sein?"

"ja, es muss sein!" dedi tomas bir kere daha.

:::::::::::::::::

16

parmedines'in tersine, beethoven a��rl��� olumlu bir �ey olarak


g�r�yordu anla��lan. almancadaki schwer s�zc��� hem
'zor' hem de 'a��r' anlam�na geldi�ine g�re, beethoven'in 'zor
karar'� 'a��r' ya da 'a��rl�kl� karar' olarak da yorumlanabilir.
bu a��rl�kl� karar yazg�n�n sesiyle �zde�tir ("es muss sein!");
gereklilik, a��rl�k ve de�er birbirinden ayr�lmaz bi�imde
�r�lm� �� kavramd�r; sadece gereklilik a��rd�r ve sadece
a��r olan �ey de�erlidir.

beethoven'in m�zi�inin vard��� sonu� budur ve bunun


k�keninin beethoven'in kendisinden �ok beethoven yorumcular�ndan
kaynakland���n� s�ylemek m�mk�nse de (hatta
kesinlikle s�ylenebilirse de), hepimiz az �ok payla��r�z bu d��nceyi,
insan�n b�y�kl���n�n, yazg�s�n� atlas'�n d�nyay�
s�rt�nda ta��d��� gibi ta��mas�ndan kaynakland���na inan�r�z.
beethoven'in kahraman� metafizik a��rl�klar�n haltercisidir.

tomas, �svi�re s�n�r�na yakla�m�t�. somurtuk, sa�� ba��


da��lm� bir beethoven'in y�renin itfaiye m�z�kas�n� bizzat
y�neterek bir g��menli�e veda konseri veri�ini getiriyorum
g�z�m�n �n�ne, bir 'es muss sein' mar��yla.

derken �ek s�n�r�n� ge�ti tomas ve s�ra s�ra rus tanklar�yla


kar��land�. arabas�n� durdurup yar�m saat ge�melerini
beklemek zorunda kald�. Z�rhl� kuvvetlerin kara �niformas�na
b�r�nm� �rk�t�c� bir asker, d�rt yol a�z�nda durmu�,
sanki �lkenin b�t�n yollar� kendisine, sadece kendisine aitmi�
gibi trafi�i y�nlendiriyordu.

"es muss sein!" diye tekrarlad� Tomas kendi kendine


ama sonra bir ku�ku d�t� i�ine. �art m�yd� ger�ekten?
evet, z�rih'te kal�p Tereza'n�n Prag'da yaln�z ba��na ya�ad���n�
g�z�n�n �n�ne getirmek dayan�lmaz bir �eydi onun i�in.

peki, sevecenli�in i�kencesi daha ne kadar s�recekti? b�t�n


ya�am� boyunca m�? Bir y�l m�? bir ay m�? Yoksa sadece
bir hafta m�?

nas�l bilebilirdi ki? nas�l �l��p tartabilirdi ki?

her okullu o�lan, de�i�ik bilimsel hipotezleri s�namak


�zere fizik laboratuvar�nda deneyler yapabilir. ama insan,
ya�anacak hayat� yaln�zca bir tane oldu�u i�in, tutkusunun
(sevecenli�inin) pe�ine d�s�n m� d�mesin mi, bunu s�nayacak
deneyler yapamaz.

apartman dairesinin kap�s�n� akl�nda bu d��ncelerle


a�t� i�te. karenin �zerine atlay�p y�z�n� yalayarak eve d�n��
kolayla�t�rd�. tereza'n�n kollar�na at�lma arzusu (z�rih'te
arabas�na binerken hala i�inde duydu�u bu arzu) t�m�yle
yokolup gitmi�ti. tomas kendini onunla y�zy�ze, karl�
bir ovan�n ortas�nda ayakta durur getirdi g�zlerinin �n�ne,
ikisi de so�uktan tir tir titriyorlard�.

:::::::::::::::::

17

�galin ta ba��ndan beri, rus askeri u�aklar� her gece prag


�zerinde u�mu� durmu�lard�. Bu g�r�lt�ye �oktand�r al��k
olmayan tomas bir t�rl� uyuyam�yordu.

yatakta, uyuklayan tereza'n�n yan�nda bir o yana bir bu


yana d�n�p dururken, onun �nemsiz bir konu�ma s�ras�nda
s�yledi�i bir �eyi hat�rlad�. tomas'�n arkada�� Z.'den s�zederlerken
��yle demi�ti tereza: "sana rastlamasayd�m, hi� ku�ku
yok ona a��k olurdum."

o zaman bile bu s�zler tomas'a garip bir melankoli duygusu


vermi�ti; tereza'n�n, arkada�� Z.'yi de�il de kendisini
sevmi� olmas�n�n sadece �ans eseri oldu�unu �imdi iyice anl�yordu.
tomas'a duydu�u, birle�meyle sonu�lanan a�k�n d��nda,
olas�l�klar d�zleminde, �teki erkeklere y�nelik sonsuz
say�da birle�meye d�n�memi� a�k vard�.

hepimiz ya�am�m�z�n en b�y�k a�k�n�n hafif, a��rl�ks�z


bir �ey olabilece�i d��ncesini yekten reddederiz; a�k�m�z�n
tam olmas� gerekti�ini, onsuz ya�am�m�z�n hi�bir zaman eskisi
gibi olmayaca��n� varsayar�z; en kasvetli, en korkutucu
surat�yla bizzat beethoven'in o b�y�k a�k�m�za bir "es muss
sein!" �ekti�i duygusuna kap�l�r�z.
tomas, tereza'n�n, arkada�� Z. hakk�nda s�yledi�ini tekrar
tekrar d��nm� ve �u sonuca varm�t�: ya�am�n�n b�y�k
a�k� "Es muss sein!" (�yle olmal�) s�n�f�na de�il, daha
�ok "es k�nnte auch ander sein!" (pekala ba�ka t�rl� de olabilirdi)
s�n�f�na giriyordu.

rastlant� bu ya, yedi y�l �nce tereza'n�n ya�ad��� kentin


hastanesinde �etin bir n�rolojik vaka g�r�lm�t�. prag'da
tomas'�n �al�t��� hastanedeki ba�cerrah� kons�ltasyona �a��rm�lard�
ama rastlant� bu ya, tomas'�n �al�t��� hastanedeki
ba�cerrah siyatik a�r�lar� �ekiyordu. k�p�rdayamad���
i�in yerine tomas'� g�nderdi, ta�radaki hastaneye. kasabada
birka� otel vard� ama rastlant� bu ya, tomas'a tereza'n�n �al�t���
otelde oda ay�rd�lar. rastlant� bu ya, treni kalkmadan
�nce otelin lokantas�nda oyalanacak kadar bo� zaman buldu
tomas. rastlant� bu ya, o g�n servis s�ras� tereza'dayd� ve
gene rastlant� bu ya, tomas'�n masas�na Tereza bak�yordu.
sanki kendisinin pek niyeti yoktu da, tomas'� Tereza'ya do�ru
iten bu alt� rastlansal olay olmu�tu.

prag'a tereza i�in d�nm�t�. Dayana�� b�ylesine rastlansal


bir a�k iken, ki�inin yazg�s�n� b�ylesine y�nlendirebilen
bir karar; yedi y�l �nce ba�cerrah�n siyatik a�r�lar� tutmam�
olsa bug�n varl���ndan s�zedilemeyecek bir a�k. ve
i�te o kad�n, mutlak rastlansall���n cisimle�mi� bi�imi olan o
ki�i, yeniden yan�na uzanm� uyuyor, derin derin soluk al�yordu.

gecenin ge� bir saatiydi. ��i s�k�ld���, darald��� zamanlarda


s�k s�k oldu�u gibi midesi gene a�z�na geldi.

tereza'n�n soluk al�p veri�i bir ya da iki kere hafif horultulara


d�n�t�. Sevecenlik duymad� Tomas. b�t�n hissetti�i
midesindeki bas�n� ve geri d�nm� olman�n �aresizli�i idi.

:::::::::::::::::

ii

ruh ve beden

:::::::::::::::::

roman ki�ilerinin bir zamanlar ger�ekten ya�am� olduklar�na


okuyucuyu inand�rmaya �al�mak yazar a��s�ndan anlams�z
bir �abad�r. Ana rahminden ��kmam�t�r roman ki�ileri;
�u ya da bu s�zc���n itici g�c�nden ya da temel bir durumdan
do�mu�lard�r. Tomas 'einmal ist keinmal' deyi�inden
do�mu�tu. tereza ise kar�n gurultusundan do�du.

tomas'�n evine ilk gidi�inde, karn� guruldamaya ba�lad�


Tereza'n�n. Bunda �a��lacak bir yan da yoktu �stelik; sabah
kahvalt�s�ndan beri, trene binmeden �nce alelacele yedi�i
sandvi�ten ba�ka bir �ey girmemi�ti midesine. akl�n� t�m�yle
kendisini bekleyen �etin yolculu�a vermi�ti; yemek yemeyi
unutmu�tu. oysa bedeni g�zard� etti�imizde, onun kurban�
olmam�z daha da kolayla��r. Tomas'�n �n�nde durmu�, midesinin
�ekti�i s�ylevi dinlerken ba��ndan a�a�� kaynar sular
bo�ald�. A�lamak geldi i�inden. allahtan ilk on saniyeden
sonra tomas kollar�n� onun beline dolad� da, karn�ndan ��kan
sesleri unutturdu.

:::::::::::::::::

demek ki tereza, bedenle ruh denen o uzla�maz ikili�i, insano�lunun


o en temel ya�ant�s�n� hoyrat�a g�zler �n�ne seren
bir durumdan do�mu�tu.

�ok uzun zaman �nce, insano�lu g��s�ndeki d�zenli vuru�lar�n


sesini �a�k�nl�k i�inde dinler, ne olduklar�n� akl�na
bile getiremezdi. kendisini beden gibi yabanc�, tan�d�k olmaktan
uzak bir nesneyle �zde�le�tirmek gelmezdi elinden.
beden bir kafesti ve bu kafesin i�inde bakan, dinleyen, korkan,
d��nen ve hayretlere d�en bir �ey vard�; bu bir �ey,
beden ��kar�ld�ktan sonra geriye kalan, ruh idi.

g�n�m�zde, beden tan�d�k olmaktan uzak bir �ey de�il


hi� ku�kusuz; g��s�m�zdeki vuru�un kalp oldu�unu, burnun
akci�erlere oksijen g�t�rmek �zere bedenden d�ar� f�rlayan
bir hortum a�z� oldu�unu biliyoruz. y�z, bedenin t�m i�leyi�lerini
kaydeden bir alet tablosundan ba�ka bir �ey de�il;
sindirim, g�rme, duyma, terleme, d��nme.

�nsano�lu bedenin her bir par�as�na bir ad vermeyi ��rendi


��reneli, beden giderek daha az dert oldu ba��na. Ruhun
eylem halindeki gri beyin h�crelerinden ba�ka bir �ey
olmad���n� da ��rendi. eskinin ruh ve beden ikili�i bilimsel
terimlere b�r�nd�r�ld�, �imdi art�k buna yaln�zca modas�
ge�mi� bir �nyarg� diyerek g�l�p ge�iyoruz.

ama a��k insana midesinin gurultusunu dinletecek oldunuz


mu bir kere, ruhla bedenin birli�i, bilim �a��n�n o lirik
yan�lsamas� hemen o an siliniverir.

:::::::::::::::::

tereza kendisini bedeni arac�l���yla g�rmeye �al��rd�. gen�


k�zl���ndan beri s�k s�k aynan�n kar��s�na ge�mesi bu y�zdendi.
�stelik annesi onu ayna kar��s�nda yakalar diye
korktu�undan, aynaya att��� her ka�amak bak�ta gizli bir
g�nah rengi de vard�.

kendini be�enmesi de�ildi onu aynaya �eken �ey; kendi


'ben'ini g�rmekten duydu�u �a�k�nl�kt�. Bedendeki i�leyi�leri
kaydeden alet tablosuna bakt���n� unuturdu; y�z�n�n �izgilerinden
ruhunun s�z�p ��kt���n� g�rd���n� san�rd�. burnun
akci�erlere oksijen g�t�ren bir hortum a�z�ndan ba�ka bir
�ey olmad���n� unuturdu; kendi do�as�n�n ger�ek bir d�avurumu
olarak g�r�rd� onu.

uzun uzun kendisini seyretti�inde, bazen y�z�nde annesinin


�izgilerini g�r�p keyfinin ka�t��� olurdu. bunun �zerine
aynadaki izd��m�ne g�zlerini daha da inatla dikip bakard�;
annesinin �izgilerini kovacak, yaln�zca kendisine ait
olanlar� al�koyabilecekti sanki b�ylece. bunu ba�ard��� zamanlar
hep bir esrime i�inde olurdu; ruhu, bir geminin karn�ndan
��k�p sald�r�ya ge�en tayfalar gibi bedeninin y�zeyine
��kar, g�verteye d�rt bir koldan yay�l�r, g��e kar�� el sallar,
sevin�, mutluluk t�rk�leri s�ylerdi.

:::::::::::::::::

annesine �ekmi�ti. sadece d� g�r�n� olarak da de�il �stelik.


bazen, t�pk� bilardo masas�ndaki topun izledi�i �izginin
oyuncunun kol hareketinin uzant�s�ndan ba�ka bir �ey olmamas�
gibi, tereza'n�n t�m ya�am� da annesinin ya�am�n�n
uzant�s�ndan ba�ka bir �ey de�ilmi� gibi geliyor bana.

nerede ve ne zaman ba�lad�, sonralar� Tereza'n�n ya�am�


olup ��kan bu hareket?

belki de tereza'n�n Pragl� bir i�adam� olan b�y�kbabas�n�n,


k�z�n�n, yani tereza'n�n annesinin g�zelli�ini c�mle alemin
duyaca�� bi�imde �vmeye ba�lad��� noktada. k�z daha
�� ya da d�rt ya��ndayken, rafaello'nun madonna's�n�n t�pk�s�s�n
sen, derdi ona baba. tereza'n�n d�rt ya��ndaki annesi
hi� unutmad� bunu. yeniyetmeli�inde okuldaki s�ras�nda
otururken, ��retmenleri dinlemezdi; hangi tablolara benzedi�ini
d��n�rd�.

derken evlenme �a�� geldi. dokuz isteklisi vard�. Hepsi


�ember olu�turacak bi�imde diz ��kt�ler �evresinde. bir
prenses gibi bu �emberin ortas�nda durdu ve hangisini se�ece�ini
bilemedi k�z; biri en yak��kl�yd�, �teki en n�ktedand�,
���nc�s� en zengindi, d�rd�nc�s� en atletikti, be�incisi en
iyi bir ailedendi, alt�nc�s� �iir okuyordu, yedincisinin gezip
g�rmedi�i yer kalmam�t�, sekizincisi keman �al�yordu, dokuzuncusu
erke�in has�yd�. ama hepsi de ayn� bi�imde diz ��km�lerdi,
hepsinin de dizleri ayn� bi�imde nas�r tutmu�tu.

sonunda dokuzuncusunu se�mesinin nedeni onun en erkek


olmas� de�il, sadece sevi�irlerken kula��na 'dikkatli, �ok
dikkatli ol' diye f�s�ldamas�na ra�men erke�in �zellikle dikkatsiz
davranmas�, k�z�n da k�rtaj yapmaya yana�acak bir
hekim bulamay�p evlenmek zorunda kalmas� idi. �te tereza
b�yle d�nyaya gelmi�ti. �lkenin d�rt bir yan�ndan �ok say�da
akraba, be�i�in �zerine e�ilip bebek�e konu�mak �zere
biraraya geldiler. tereza'n�n annesi bebek�e konu�mad�. Hi�bir
�ey s�ylemedi. her biri dokuzuncudan daha iyiymi� gibi
gelen �teki sekiz isteklisini d��nd�.

k�z� gibi, tereza'n�n annesi de s�k s�k aynaya bakard�.


Bir g�n g�zlerinin �evresinde k�r��kl�klar ke�fetti ve evlili�inin
anlams�z oldu�una karar verdi. tam bu s�ralarda sicilinde
bir�ok doland�r�c�l�k olay� bulunan, �st�ne �stl�k iki de
ba�ar�s�z evlilik yapm�, pek �yle erkek olmayan bir adamla
tan�t�. art�k o dizleri nas�r tutmu� isteklilerinden nefret
ediyordu. bu defa diz ��ken ki�i olmak i�in yan�p tutu�uyordu.
yeni doland�r�c� dostunun �n�nde diz ��kt� ve kocas�yla
tereza'n�n ba�lar�n�n �aresine bakmalar�n� s�yledi.

erkeklerin en erke�i olan koca, erkeklerin en s�ng�s�


d���� oldu. �ylesine d�t� ki s�ng�s�, art�k hi�bir �eyin
anlam� kalmad� onun i�in. akl�ndan ge�irdiklerini a��k�a
s�yledi, �n�n� ard�n� d��nmeden s�yledi�i s�zler kar��s�nda
irkilen kom�nist polisi taraf�ndan tutukland�, yarg�land� ve
uzun bir hapis cezas�na �arpt�r�ld�: oturdu�u apartman dairesine
kilit vurdular, tereza'y� da annesinin yan�na yollad�lar.

erkeklerin bu en s�ng�s� d���� demir parmakl�klar


arkas�nda k�sa bir s�re ya�ad�ktan sonra �ld�. tereza ile annesi
de annenin doland�r�c�s�yla birlikte da�lar�n yak�n�nda
k���k bir kasabaya g��ettiler. doland�r�c� bir b�roda, anne
de bir d�kkanda �al��yordu. bundan ba�ka, tereza'n�n annesi
�� �ocuk daha do�urdu. sonra yeniden aynaya bakt� ve
ya�land���n�, �irkinle�ti�ini fark etti.

:::::::::::::::::

her �eyini kaybetti�ini anlad���nda bir g�nah ke�isi aramaya


giri�ti. kim olsa olurdu; erkek adam olan ama sevilmeyen,
kula��na f�s�ldad��� uyar�ya ald�r� etmeyen ilk kocas�;
hi� de �yle erkek adam olmayan ama �ok sevilen, onu prag'dan
al�p g�t�ren, sonra da �n�ne gelen kad�n� elden ge�irerek
s�rekli bir k�skan�l�k i�inde ya�atan ikinci kocas�. Ne ki
her ikisine de yetmemi�ti g�c�. Kendisine ait, ka�acak durumda
olmayan tek ki�i, b�t�n g�nah ke�ilerinin ceremesini
�ekebilecek tek rehine tereza'yd�.

ger�ekten de, annesinin kaderini belirleyen belli ba�l�


su�lu tereza de�il miydi? erkeklerin en erke�inin tohumuyla
kad�nlar�n en g�zelinin yumurtas�n�n anlams�z bulu�mas�
olan tereza? �te, o d�e kalka ko�ulan uzun mesafe yar��nda,
annesinin ya�am� Tereza ad� verilen bu d�n�m noktas�nda
ba�lam�t�.

tereza'n�n annesi k�z�na, anne olman�n her �eyden vazge�mek


demek oldu�unu hat�rlatmaktan bir g�n bile geri
durmad�. �ocu�u y�z�nden her �eyini kaybetmi� bir kad�n�n
deneyiminden destek ald��� i�in s�zlerinde bir ger�ek kokusu
da vard�. Tereza onun s�ylediklerini dinler ve anne olman�n
ya�amdaki en b�y�k de�er, anneli�in ise b�y�k bir �zveri oldu�una
inan� getirirdi. e�er anne, '�zveri'nin cisimle�mi�
haliyse, o zaman k�z �ocuk da onar�lmas� m�mk�n olmayan
'kabahat'ti demek ki.

:::::::::::::::::

elbette tereza, annesinin, babas�n�n kula��na, 'dikkat et' diye


f�s�ldad��� gecenin hikayesini bilmiyordu. su�lu vicdan�
'ilk g�nah' kadar belirsiz, bulan�kt�. ama vicdan�ndan kurtulmak
i�in elinden geleni yapt�. On be� ya��nda onu okuldan
�ekti ald� annesi; tereza garsonluk yapmaya ba�lad�, eline
ne ge�erse annesine veriyordu. annesinin sevgisini kazanmak
i�in her �eyi yapmaya haz�rd�. evi �ekti �evirdi, karde�lerine
bakt�, b�t�n pazar�n� ev temizlemeye harcad�, �ama��r
y�kad�. Yaz�k oluyordu, ��nk� s�n�f�n�n en parlak ��rencisiydi.
daha y�kseklerdeydi g�z�, ama ya�ad��� k���k
kasabada ula�abilece�i daha y�ksek bir �ey yoktu. ne zaman
�ama��r y�kasa, banyo k�vetinin yan�ba��nda bir kitap
olurdu. sayfalar� �evirirken, �ama��r�n suyu damlard� �zerlerine.

evde, utanmak diye bir �ey yoktu. annesi evin i�inde �ama��rlar�yla
gezer, bazen sutyen takmaz, bazen de, s�cak yaz
g�nlerinde ��r�l��plak dola��rd�. �vey babas� ��plak dola�mazd�,
ama tereza y�kan�rken hep banyoya girerdi. bir keresinde
i�eriden kilitlemi�ti de annesi k�p�rm�t�. "sen kendini
ne san�yorsun, bana baksana? is�racak da g�zelli�inden
par�a m� kopacak san�yorsun?

(bu olay, annenin k�z�na duydu�u nefretin kocas�na duydu�u


ku�kuya galebe �ald���n� a��k�a g�steriyor. k�z�n�n kabahati
bitimsizdi ve kocas�n�n sadakatsizliklerini de i�eriyordu.
tereza'n�n ba��na buyruk olma ve haklar�na diretme arzusu
-kendini banyoya kilitleme hakk� gibi- tereza'n�n annesinin
g�z�nde kocas�n�n Tereza'ya sulanmas� olas�l���ndan
daha sak�ncal�yd�.)

bir keresinde annesi, k��n evin i�inde ��k yanarken ��r�l��plak


dola�maya karar vermi�ti. tereza soka��n kar��s�nda
oturanlar g�rmesin diye hemen perdeleri kapamaya ko�tu.
arkas�nda annesinin kahkahas�n� duydu. ertesi g�n birka�
dostunu �a��rm�t� annesi; bir kom�u, i�yerinden arkada��
bir kad�n, y�renin kad�n ��retmenlerinden biri, d�zenli
aralarla bulu�may� al�kanl�k edinmi� bir iki kad�n daha.
tereza'yla bunlardan birinin on alt� ya��ndaki o�lu toplant�n�n
bir yerinde merhaba demek �zere i�eriye girdiler; tereza'n�n
annesi onlar�n varl���n� f�rsat bilerek tereza'n�n nas�l
annesinin namusunu korumaya kalk�t���n� anlatt�. G�ld�,
�teki kad�nlar da onunla birlikte g�ld�ler. "tereza insan
bedeninin i�edi�ini ve osurdu�unu bir t�rl� kabullenemiyor,"
dedi annesi. tereza k�pk�rm�z� oldu, ama annesi
susmad�. "Ne varm� ki bunda?" dedi ve kendi sorusuna cevap
olarak g�r�lt�yle osurdu. kad�nlar yeniden hep bir a��zdan
g�ld�ler.

:::::::::::::::::

tereza'n�n annesi g�r�lt�yle s�mk�r�yor, herkesin i�inde


cinsel ya�am�ndan s�zediyor, takma di�lerini g�stermekten
zevk al�yordu. di�lerini eliyle gev�etmekte �a��lacak derecede
ustala�m�t�; a�z� kulaklar�na vararak g�l�msedi�i bir s�rada
�stteki takma di�lerini alttakilerin �zerine �yle bir d��r�yordu
ki, y�z�ne �rk�n� bir ifade geliyordu.

davran�lar�n�n t�m� g�steri�li, yekpare bir jestti sanki;


bununla gen�li�i, g�zelli�i silkip at�yordu �zerinden. �epe�evre
diz ��ken dokuz isteklisi oldu�u g�nlerde, ��plakl���n�n
�zerine titrer, titizlikle g�zetirdi onu. bedeninin de�erini,
ona yara�t�rd��� lekesizlikle ifade etmeye �al��rd� sanki.
�imdiyse sadece o elde�memi�li�i kaybetmekle kalmam�,
kendisini ona ba�layan ba�lar� da h�rsla koparm�t�; yeni tak�nd���
utanma nedir bilmezli�i, ya�am�n� g�steri�li bi�imde
ortadan ikiye b�lmekle, gen�li�in ve g�zelli�in abart�lm�,
de�ersiz �eyler oldu�unu hayk�rmakta kullan�yordu.

tereza, annesinin, taze bir dilber oldu�u g�nleri silkip


atmak, �ok gerilerde b�rakmak i�in kulland��� bu jestin bir
uzant�s� gibi gelir bana.

(tereza'n�n hareketleri tedirginse, elini kolunu oynat��nda


zahmetsizce ula��lan bir zerafetin eksikli�i varsa, buna
da �a�mamal�; annesinin g�steri�li, hoyrat ve �z�n� y�kmaya
y�nelik jesti silinmez bir iz b�rakm�t� �zerinde.)

:::::::::::::::::

tereza'n�n annesi hak istiyordu. ya�am�ndaki su�lunun cezaland�r�ld���n�


g�rmeliydi. k�z�n�n kendisiyle birlikte utanma
nedir bilmezlik d�nyas�nda kalmas�nda bunun i�in diretiyordu;
bu d�nyada gen�likle g�zelli�in bir anlam� yoktu;
birbirinin t�pat�p e�i, ruhlar� g�r�nmez olmu� bedenlerle dolu
u�suz bucaks�z bir toplama kamp�ndan ba�ka bir �ey de�ildi
ya�ad���m�z d�nya.

tereza'n�n gizli g�nah�n�, aynaya att��� ka�amak bak�lar�


ya da uzun uzun dal�p gitmeleri daha iyi de�erlendirebiliriz
�imdi. annesine kar�� a��lm� bir sava�t� bu. �teki bedenlerden
farkl� bir beden olmaya, surat�n�n y�zeyinde ruhunun
tayfalar�n�n a�a��dan yukar�ya do�ru ba�latt�klar�
sald�r�n�n yans�d���n� g�rmeye duyulan �zlemdi. kolay i� de�ildi
bu; ruhu -kederli, �rkek, g�ze g�r�nmemek i�in elinden
geleni yapan ruhu- barsaklar�n�n ta derinliklerinde bir yere
gizlenmi�ti, kendini g�stermekten utan�yordu.

tomas'la ilk kar��la�t��� g�n de �yleydi. otelin lokantas�ndaki


sarho�lar�n aras�ndan kendine yola�maya �al��rken,
bedeni tepsinin �zerindeki biralar�n a��rl���ndan ��km�,
ruhu karn�yla k�r barsa��n�n oralarda bir yere sinmi�ti. derken
tomas ona seslendi. onun �a��rmas� �ok �nemliydi tereza
i�in, ��nk� bu �a�r� ne anas�n� ne de her g�n ayn� a��k sa��k
laflar� eden sarho�lar� tan�mayan birinden geliyordu. d�ar�dan
biri olmas� onu �tekilerin �zerinde bir yere ��kar�yordu.

onu �tekilerin �zerine ��karan bir �ey daha vard�; masas�nda


a��k bir kitap duruyordu. o lokantada masas�nda kitap
okuyan tek ki�i olmam�t� bundan �nce. tereza'n�n g�z�nde,
kitaplar gizli bir karde�lik ba��n�n i�aretleriydi. kendisini
�evreleyen kaba saba d�nyaya kar�� tek bir silah� vard�
��nk�; belediye kitapl���ndan ald��� kitaplar, her �eyden
�nce de romanlar. fielding'den thomas mann'a kadar s�r�yle
roman okumu�tu. romanlar, tereza'ya yetersiz buldu�u
ya�am�ndan d�sel bir ka�� imkan� vermiyorlard� sadece; elle
tutulup g�zle g�r�len nesneler olarak da anlam ta��yorlard�;
sokakta, koltu�unun alt�nda kitapla y�r�mek m�thi� ho�una
gidiyordu. ge�en y�zy�lda zarif bir baston, ��k beyler
i�in ne anlam ve �nem ta��yorsa, tereza i�in de kitap ayn�
�eydi. onu ba�kalar�ndan farkl� k�l�yordu.

(kitab� ��k beylerin zarif bastonuyla kar��la�t�rmak tam


yerinde bir benzetme olmad�. ��k bir beyin elindeki baston
onu farkl� k�lmaktan �teye gidiyordu; onu �a�c�l k�l�yor, son
modaya uyduruyordu. kitap ise tereza'y� farkl� k�l�yordu,
ama modas� ge�mi� de yap�yordu. elbette, ba�kalar�na ne
kadar eski moda geldi�ini g�remeyecek kadar gen�ti. transist�rl�
radyolar� kulaklar�na yap�t�rm� yan�ndan ge�ip giden
delikanl�lar �yle budala geliyordu ki tereza'ya. onlar�n
�a�c�l olduklar� akl�na bile gelmiyordu.)

�te demek ki kendisine seslenen adam ayn� zamanda


hem bir yabanc�yd�, hem de gizli bir karde�lik ba��yla ba�l�yd�
Tereza'ya. onu iyicil bir sesle �a��r�yordu: tereza ruhunun,
kendini yabanc�ya g�stermek �zere damarlar�yla g�zeneklerinden
ge�erek y�zeye do�ru f�k�rd���n� hissetti.

:::::::::::::::::

z�rih'ten prag'a d�nd�kten sonra tereza'yla tan�mas�n�n


alt� tane akla hayale s��mayacak rastlant�n�n sonucu oldu�unu
d��nd�k�e huzursuz olmaya ba�lam�t� Tomas.

ama asl�n� ararsan�z, bir olay kendisini haz�rlayan rastlant�lar�n


say�s� oran�nda �nemli, anlaml� ve dikkate de�er de�il midir?

rastlant�lar�n, sadece rastlant�lar�n s�yleyecek bir s�z�


vard�r bize. gereklilikten do�an, olmas�n� bekledi�imiz, g�nbeg�n
yinelenen her �ey dilsizdir. sadece rastlant� bir �eyler
s�yler bize. onun diyeceklerini �ingenelerin kahve fal� bakmas�
gibi karineyle ��kar�r�z.

tomas'�n otelin lokantas�nda Tereza'n�n kar��s�na ��k�vermesi


rastlant�n�n en kat��ks�z bi�imiydi. orada oturmu�,
�n�ndeki a��k kitaba dalm� gitmi�ken birden g�zlerini kald�rm�,
g�l�msemi� ve "bir konyak l�tfen," demi�ti.

o s�rada radyoda m�zik �al�yordu. tezgah�n arkas�na


konyak doldurmaya giderken tereza radyonun sesini a�t�.
�al�nan Beethoven'di, tan�d�. Pragl� bir yayl� sazlar d�rtl�s�
kentlerine u�rad���ndan bu yana tan�yordu beethoven'in
m�zi�ini. tereza (onun 'daha y�ce bir �eylere' �zlem duydu�unu
biliyoruz) konsere gitmi�ti. konser salonu bombo�tu
neredeyse. dinleyici olarak tereza d��nda bir tek eczac�yla
kar�s� vard�. Sahnedeki m�zisyen d�rtl�s� kar��lar�nda bir
dinleyici ��l�s�nden ba�ka bir �ey bulamam�lard� ger�i, ama
konseri iptal etmeme iyiy�reklili�ini g�stererek beethoven'in
son �� kuartetinden olu�an �zel bir konser vermi�lerdi.

sonra eczac�, m�zisyenleri ak�am yeme�ine davet etmi�,


tereza'y� da �a��rm�t�. o g�nden sonra, beethoven �te yakadaki
d�nyan�n, �zlemini duydu�u d�nyan�n imgesi olmu�tu
k�z i�in. elinde tomas'�n konya��yla tezgah� d�n�p ��karken
rastlant�n�n bildirisini ��zmeye �al��yordu; tam yak��kl�
buldu�u bir yabanc�n�n konyak sipari�ini yerine getirirken,
ayn� anda beethoven'in m�zi�ini duymas� nas�l m�mk�n
olabiliyordu?

gereklilik b�y�l� ��z�mler tan�maz -bunlar rastlant�n�n


i�idir. bir a�k unutulmaz olacaksa e�er, k���k rastlant�lar
assissili francis'in omuzlar�na konan minik ku�lar gibi hemen
o an kanat ��rpa ��rpa g�kten a�a�� do�ru s�z�lmelidir.

:::::::::::::::::

10

konya��n paras�n� �demek i�in onu tekrar �a��rd� Tomas. kitab�n�


(gizli karde�lik ba��n�n i�areti) kapatt�; Tereza ona ne
okudu�unu sormay� d��nd�.

"oda hesab�na ge�irebilir misiniz?" diye sordu tomas.

"evet," dedi k�z. "Ka� numarada kal�yorsunuz?"

tomas, �zerine k�rm�z� bir alt� say�s� �izilmi� tahta par�as�na


ba�l� anahtar�n� g�sterdi.

"garip �ey," dedi k�z. "Alt�."

"nesi garip bunun?" diye sordu tomas.

k�z birdenbire annesiyle babas� ayr�lmadan �nce prag'da


oturduklar� evin numaras�n�n da alt� oldu�unu hat�rlam�t�.
Ama cevab� ba�ka oldu (akl�ndan ge�irdi�i fesatl�klara yorabiliriz
bunu): "siz alt� numaral� odada kal�yorsunuz, benim
vardiyam da alt�da bitiyor."

"eh, benim trenim de yedide kalk�yor," dedi yabanc�.

k�z buna ne diyece�ini bilemedi�inden, tomas'a imzalamas�


i�in faturay� uzatt�, sonra da al�p resepsiyona g�t�rd�.
�i bitti�inde, masas�nda de�ildi yabanc�. Tereza'n�n dolayl�
mesaj�n� anlam� m�yd�? Lokantadan ��karken son derece heyecanl�yd�
k�z.

otelin kar��s�nda k���k, yer yer kelle�mi� bir park vard�.


K���k, pis kasabalar�n tek bir parklar� vard�r, hepsi de son
derece peri�and�r ya, bu da �yleydi i�te. ama tereza i�in her
zaman bir g�zellik adas� olmu�tu bu park; biraz �imen, d�rt
tane kavak a�ac�, oturulacak s�ralar, bir salk�m s���t, birka�
�bek ve �an �i�e�i vard� parkta.

lokantan�n giri�ini apa��k g�zler �n�ne seren sar� bir s�ran�n


�zerinde oturuyordu erkek. daha d�n Tereza'n�n kuca��nda
kitab�yla oturdu�u s�ran�n ta kendisiydi bu! tereza o
an anlad� (minik rastlant� ku�lar� omuzlar�na konmaya ba�lam�lard�);
bu yabanc� onun yazg�s�yd�. erkek tereza'ya seslendi,
gelip yan�na oturmas�n� s�yledi. (ruhunun tayfalar�
bedeninin g�vertesine f�rlay�p ��kt�lar bir anda.) ard�ndan
onu tren istasyonuna kadar ge�irdi. ona ayr�l�rken kart�n�
verdi tomas. "e�er bir g�n yolun prag'a d�erse..."

:::::::::::::::::

11

tereza'ya evini yuvas�n� b�rak�p yazg�s�n� de�i�tirme cesaretini


sa�layan, erke�in son anda eline s�k�t�rd��� karttan �ok
b�t�n o rastlant�lar�n (kitap, beethoven, alt� say�s�, parktaki
sar� s�ra) �a�r�s�yd�. belki a�k�n� harekete ge�iren ve tereza'ya
�mr�n�n sonuna kadar t�kenmeyen bir enerji kayna��
sa�layan da bu birka� rastlant�dan -olduk�a al�akg�n�ll�
rastlant�lar laf aram�zda, hatta tekd�ze rastlant�lar, o renksiz
ruhsuz kasabadan da ba�ka ne beklenir ki zaten- ba�kas�
olmam�t�r.

g�ndelik hayat�m�z bir rastlant�lar sa�ana�� alt�nda ya�an�r,


ya da daha kesin konu�mak gerekirse ki�ilerle olaylar�n
kazara biraraya gelmesiy�e �r�l�r. �ki olay hi� beklenmedik
bir bi�imde ayn� anda meydana gelir, kesi�ir: tomas otelin
lokantas�nda radyoda beethoven �alarken boy g�sterir.
b�ylesi kesi�melerin b�y�k bir �o�unlu�unu fark etmeyiz bile.
tomas'�n oturdu�u yerde oturan y�renin kasab� olsa, tereza
radyoda beethoven �al�nd���n� hi� fark etmeyecekti.
(beethoven'le kasab�n biraraya gelmesi de ilgin� bir kesi�me
olacakt� ya, o da ba�ka.) ama, filizlenmekte olan a�k�, g�zellik
duyusunu tutu�turdu, o m�zi�i bir daha hi� unutmad�
Tereza. ne zaman duyduysa y�re�inde bir k�p�rt� oldu. o anda
�evresinde olup biten her �ey m�zikle halelendi, onun g�zelli�ine
b�r�nd�.

tereza'n�n Tomas'� ilk g�rmeye gidi�inde koltu�unun alt�na


s�k�t�rd��� roman�n ba�lar�nda, anna ile vronski garip
ko�ullarda tan��rlar; gardad�rlar, adam�n biri tren alt�nda
kal�p ezilmi�tir. roman�n sonunda, anna kendini trenin alt�na
atar. bu simetrik d�zenlemeye -ayn� motif roman�n
hem ba��nda hem de sonunda kar��m�za ��kar-, pek bir 'roman
kokuyor' diyebilirsiniz, size kat�lmaya da haz�r�m ama
'roman kokuyor' derken 'kurgusal', 'uydurma', 'ya�amda olmayan
�ey' gibi kavramlardan uzak durman�z ko�uluyla.
��nk� insan ya�am� da t�pk� b�yle bir d�zen uyar�nca kurulmu�tur.

bir m�zik par�as�n�n d�zenleni�i gibi. birey, g�zellik duyusunun


�nderli�i alt�nda, rastlansal bir olay� (Beethoven'in
m�zi�i, tren alt�nda ezilerek �lmek) bir motife d�n�t�r�r,
giderek bu motif bireyin ya�am�n�n �rg�s�nde de�i�mez bir
yer kazan�r. Ya�am�na son vermek i�in ba�ka bir yol se�ebilirdi
anna. ama a�k�n do�u�una unutulmaz bi�imde kenetlenen
�l�m ve gar motifi; umars�zl�k saati gelip �att���nda t�m
karanl�k g�zelli�iyle k�k�rtt� onu. kendisi fark�na varmasa
da, birey en s�k�nt�l� anlar�nda bile g�zelli�in yasalar� uyar�nca
�rer ya�am�n�.

o halde gizemli kesi�melerin (anna, vronski, gar ve �l�m�n


ya da beethoven, tomas, tereza ve konya��n biraraya
gelmeleri gibi) b�y�s�ne kap�ld��� i�in roman� k�namamal�;
as�l, g�ndelik ya�am�ndaki bu t�r kesi�meleri g�remedi�i
i�in insano�lunu k�namal�. ��nk� b�ylelikle ya�am�n� g�zelli�in
bir boyutundan yoksun b�rakmaktad�r insano�lu.

g�klerden a�a�� do�ru s�z�l�p omuzlar�na konan k���k


rastlant� ku�lar�n�n k�k�rtmas�yla bir haftal�k izin ald� ve
annesine tek bir s�z bile s�ylemeden prag trenine bindi tereza.
yolculuk s�ras�nda, aynaya g�zatmak ve ya�am�n�n bu
en �nemli g�n�nde bedeninin g�vertesini terk etmemesi i�in
ruhuna yalvarmak �zere s�k s�k tuvalete ta��nd�. gene tuvalete
ta��nd��� bir s�ra, kendini ��yle bir dikkatle yoklad���nda
birden �d� koptu; bo�az�nda bir batma vard�. Ya�am�n�n bu
en �nemli g�n�nde hastalan�p yata�a m� d�ecekti yoksa?

ama geriye d�n� yoktu. �stasyondan telefonla geldi�ini


bildirdi tomas'a ve erkek evin kap�s�n� a�t��� an karn� korkun�
bi�imde guruldamaya ba�lad�. Yerin dibine ge�mi�ti.
sanki annesini karn�nda ta��yormu� da, annesi tomas'la
kar��la�mas�n� berbat etmek i�in korkun� kahkahalar at�yormu�
gibi geldi tereza'ya.

�lk bir iki saniye i�inde, ��kard��� kaba sesler y�z�nden


erke�in kendisini kap� d�ar� edece�inden korktu ama tomas
hemen kucaklad� onu. karn�ndan ��kan g�r�lt�leri duymazl�ktan
geldi�i i�in g�n�l borcu duyuyordu erke�e, ate�li �p�c�klerle
kar��l�k verdi, g�zleri dolmu�tu. daha dakikas� dolmadan
sevi�meye ba�lam�lard�. Sevi�irlerken ���l�klar at�yordu
tereza. o s�rada ate�i ��kt�. Nezle onu yata�a serdi.
akci�erlerine oksijen sa�layan hortumun ucu dopdolu ve
k�pk�rm�z�yd�.

prag'a ikinci gidi�inde, yan�na a��r bir bavul ald�. Her �eyi
bu bavulun i�indeydi; k���k kente bir daha hi� d�nmeyecekti,
kesin kararl�yd�. tomas ertesi gece evine gelebilece�ini
s�ylemi�ti. o gece ucuz bir otelde yatt� Tereza. sabah olunca,
a��r bavulunu tren istasyonuna ta��d�, orada emanete b�rakt�
ve b�t�n g�n koltu�unun alt�nda Anna karenin ile prag
sokaklar�n� ar��nlad�. kap�n�n zilini �al�p da tomas kap�y�
a�t�ktan sonra bile b�rakmad� kitab�. Tomas'�n d�nyas�na giri�
biletiydi kitap. elinde o ac�nas� biletten ba�ka bir �ey olmad���n�
anlad� birden, neredeyse g�zya�lar�na bo�ulacakt�.
A�lamas�na engel olabilmek �zere y�ksek sesle, �abuk �abuk
konu�maya ba�lad�, bir kahkaha att�. Hemen tekrar kollar�na
ald� onu tomas ve sevi�tiler. g�z g�z� g�rmeyecek kadar
yo�un ve i�inde sadece kendi ���l���n�n duyulabildi�i bir sise
dalm�t� Tereza.

:::::::::::::::::

12

�� �ekme de�ildi, inilti de de�ildi; tam bir ���l�kt�. �yle tiz


���l�klar at�yordu ki, tomas, kula��n�n dibindeki sesin kulak
zar�n� patlataca��ndan korktu�u i�in y�z�n� �te yana d�nd�rmek
zorunda kal�yordu. bu ���l�k duyumsall���n d�avurumu
de�ildi. duyumsall�k, duyular�n t�mden harekete ge�irilmesi
anlam�na gelir; ki�i, e�inin ��kard��� her sesi yakalayabilmek
i�in kendini zorlar, dikkat kesilir. tereza'n�n ���l���
ise duyular� sakatlamay�, her t�rl� g�rme ve duymay� engellemeyi
ama�l�yordu. ba��ran �ey ger�ekte b�t�n kar��tl�klar�,
ruh ve beden ikili�ini, hatta belki zaman� silip ortadan
kald�rmaya �al�an �ocuksu idealizmiydi a�k�n�n.

g�zleri kapal� m�yd�? Hay�r, ama belli bir noktaya bakm�yorlard�.


Tereza, g�zlerini tavan�n bo�lu�una dikmi� duruyordu.
zaman zaman ba��n� deli gibi bir o yana bir bu yana
savuruyordu.

���l�k dindi�inde, erke�in yan�ba��nda, onun eline yap�arak


uykuya dald� Tereza. b�t�n bir gece boyunca elini erke�in
elinden �ekmedi.

daha sekiz ya��ndayken bile iki elini birle�tirerek uykuya


dalar ve kendisini sevdi�i erke�in, hayat�n�n erke�inin
elini tuttu�una inand�rma oyunu oynard� Tereza. �te, uykusunda
tomas'�n eline b�yle inatla yap�mas�n�n nedeni de
anla��l�yor demek ki: �ocuklu�undan beri buna talim ediyordu
da ondan.

:::::::::::::::::

13

sarho�lara bira, s�byanlara don yeti�tirmek zorunda b�rak�lan


-daha y�ksek bir �eylerin, pe�inde ko�mas�na izin verilecek yerde-
gen� bir k�z�n da�arc���nda epey dirim g�c� birikmi�
demektir; kitaplar�n�n ba��nda esneyen �niversite ��rencilerinin
ak�llar�n�n k�esinden bile ge�iremeyecekleri bir
dirim g�c�. Tereza onlardan �ok daha fazla kitap okumu�tu,
ya�am hakk�nda onlardan �ok daha fazlas�n� biliyordu, ama
hi� fark�na varamad� bunun. �niversite mezunu ile kendi
kendini yeti�tirmi� ki�i aras�ndaki fark, bilgi d�zeyinden �ok
dirim g�c� ve kendine g�ven d�zeyinin y�ksekli�inde ortaya
��kar. tereza'n�n kendini prag'daki yeni ya�am�na at�veri�indeki
pervas�zl�k hem delice, hem de tehlikeliydi. g�n�n birinde,
birinin ��k�p da, 'sen ne yap�yorsun burada? ait oldu�un
yere d�n!' demesini bekler gibiydi adeta. b�t�n ya�ama
co�kusu bir pamuk ipli�ipe ba�l�yd�: Tomas'�n sesine. zaman�nda,
�rkek ruhunu barsaklar�n�n orada sakland��� yerden
�ekip ��kmaya zorlayan da tomas'�n sesiydi ya.

tereza bir karanl�k odada i� bulmu�tu, ama bu yetmiyordu


ona. foto�raf �ekmek istiyordu, foto�raf banyosu yapmak
de�il. tomas'�n arkada�� Sabina ona �nl� foto�raf��lar� konu
alan �� d�rt monografi �d�n� vermi�, sonra onu bir kafeye
davet ederek, kitaplar� �n�ne a��p foto�raflar� ilgin� k�lan
�eylerin neler oldu�unu tek tek a��klam�t�. tereza hi� sesini
��karmadan yo�un bir dikkatle dinlemi�ti; ��rencilerinin y�z�nde
b�yle bir dikkat g�rmek pek az profes�re nasip olur.

sabina sayesinde k�sa zamanda foto�rafla resim aras�ndaki


ba�lar� anlad� ve Prag'da a��lan ne kadar yeni sergi varsa
tomas'� da yan�na kat�p zorla gitmeyi ba�ard�. �ok ge�meden
�al�t��� haftal�k dergide kendi �ekti�i foto�raflar� basar
oldu ve karanl�k odadan ��k�p profesyonel foto�raf��lar
aras�na girdi.
o g�n�n ak�am� Tomas'la birlikte, meslekte ilerleyi�ini
kutlamak �zere birka� arkada� bir bara gittiler. herkes dans
ediyordu. tomas surat�n� ast�, oturdu. eve d�nd�klerinde,
tereza'n�n da �stelemesi sonucu, k�z�n kendi i� arkada�lar�ndan
biriyle dans etmesini k�skand���n� itiraf etti.

"demek ger�ekten k�skand�n, �yle mi?" diye on kere, belki


de daha fazla yineledi k�z. �nanam�yordu, sanki biri ona
nobel �d�llerinden birini ald���n� s�ylemi�ti!

sonra kolunu erke�in beline dolad� ve odan�n d�rt bir yan�nda


dans etmeye ba�lad�. Yapt��� dans barda herkese caka
satt��� dans ad�mlar�ndan farkl�yd�. daha �ok bir k�y polkas�na
benziyordu; ��lg�nca tepinerek ayaklar�n� havaya f�rlat�yor,
bedeninin �st k�sm�yla odan�n d�rt bir yan�nda z�pl�yor,
tomas'� da yan�nda s�r�kl�yordu.

ne yaz�k ki �ok ge�meden kendisi k�skan�l��a kalk�acak


ve tomas onun k�skan�l���n� bir nobel �d�l� olarak de�il bir
y�k olarak g�recekti -�l�m�nden pek k�sa bir s�re �ncesine
kadar s�rt�ndan atamayaca�� bir y�k...

:::::::::::::::::

14

tereza kalabal�k bir grup kad�nla ��r�l��plak havuzun �evresinde


y�r�rken, tomas yukar�dan, havuzun kemerli tavan�ndan
a�a��ya sark�t�lm� bir sepetin i�inde ayakta duruyor,
onlara ba��r�yor, �ark� s�ylemelerini, diz k�rma hareketleri
yapmalar�n� buyuruyordu. kad�nlardan biri hatal� bir
diz k�rma hareketi yapsa, onu o an vuracakt�.

gene �u r�yaya d�nelim. r�yadaki deh�et tomas'�n ilk


s�kt��� tabanca kur�unuyla ba�lam� de�ildi; r�ya en ba��ndan
deh�et vericiydi. bir grup ��plak kad�nla uygun ad�m y�r�mek
tereza i�in yal�n bir deh�et imgesiydi. ailesiyle birlikte
otururken, annesi banyonun kap�s�n� kilitlemeyi yasaklam�t�
ona. bu yasaklamayla �unu demek istiyordu: senin bedenin de
b�t�n �teki bedenlerden farks�z; utanmaya hakk�n
yok; seninkiyle bir �rnek milyonlarca kopyada varolan bir �eyi
saklamak i�in bir neden yok. annesinin d�nyas�nda b�t�n
bedenler ayn�yd� ve tek s�ra halinde uygun ad�m y�r�y�p
duruyorlard�. �ocuklu�undan beri, tereza ��plakl���, toplama
kamp� bir�rnekli�inin g�stergesi, ac�n�n, utanc�n g�stergesi
olarak g�rm�t�.

r�yan�n en ba��nda deh�et uyand�ran bir �ey daha vard�;


b�t�n kad�nlar �ark� s�ylemek zorundayd�. Bu kad�nlar sadece
bedenleri bir�rnek, de�ersizlikte birbirine e�, t�n t�n
�ten ruhsuz birer mekanizma olmakla kalm�yordu -kad�nlar
bu y�zden bayram ediyorlard� �stelik de! onlar�nki ruhsuzlar�n
ne�eden yoksun dayan�mas�yd�. Kad�nlar, birbirinin
e�i olmak �zere ruh denen safray� -o g�l�nesi kuruntuyu, o
biriciklik yan�lsamas�n�- atm� olmaktan ho�nuttular. tereza da
onlarla birlikte �ark� s�yl�yordu ama i�inden bayram
etmiyordu. �ark�ya kat�lmazsa kad�nlar�n kendisini �ld�receklerinden
korktu�u i�in �ark� s�yl�yordu.

peki ama tomas'�n onlara ate� edip, kad�n cesetlerini


birbiri ard�na tepetaklak havuza yollamas�n�n anlam� neydi?

bir�rnekliklerinden, farkl�l�ktan yoksun olu�lar�ndan delicesine


sevin� duyan kad�nlar asl�nda, ayn�l�klar�n� mutlakla�t�racak
olay�, yakla�makta olan felaketlerini kutluyorlard�.
Demek ki tomas'�n s�kt��� kur�unlar o illetli y�r�y�lerinin
sevin� dolu doruk noktas�yd� sadece. tabancan�n her
patlay��nda, �en kahkahalara bo�uluyorlar ve havuzun dibine
do�ru inen her cesette daha da y�ksek sesle �ark�ya devam
ediyorlard�.

peki ama ate� eden neden tomas't�? Ve neden �tekilerle


birlikte tereza'y� da vurmaya bu kadar kararl�yd�?

tereza'y� kad�nlar�n yan�na yollayan oydu da ondan. r�yan�n


tomas'a iletmesi gereken, tereza'n�n ona kendi a�z�ndan
anlatamad��� buydu i�te. tereza, annesinin d�nyas�ndan,
b�t�n bedenlerin e�it oldu�u bir d�nyadan ka�mak �zere
ona s���nm�t�. Kendi bedenini benzersiz, yeri doldurulamaz
k�lmak i�in gelmi�ti ona. ama tomas da onunla �teki
kad�nlar aras�nda bir e�itlik i�areti �izmi�ti; hepsini ayn�
�p�yor, ayn� ok�uyor, tereza'n�n bedeniyle �teki bedenler
aras�nda hi� ama hi� mi hi� bir fark g�zetmiyordu. onu geriye,
ka�maya �al�t��� d�nyaya, �teki ��plak kad�nlarla birlikte
��r�l��plak uygun ad�m y�r�meye yollam�t� Tomas.

:::::::::::::::::

15

�� r�yay� dizi halinde ardarda g�r�rd�: �lk r�ya z�vanadan


��km� kediler r�yas�yd� ve ya�am boyu �ektiklerine g�ndermede
bulunuyordu; ikincisi, kendi infaz�n�n g�r�n�mleriydi
ve bunlar say�s�z bi�imde ger�ekle�iyordu; ���nc�s�, �l�mden
sonraki ya�am�yd�, burada ac�, �st�rap ve utan�, sonsuza
kadar s�ren bir a�amaya d�n��yorlard� art�k.

bu r�yalar yoruma gerek g�stermiyordu. tomas'a y�nelttikleri


su�lama �ylesine a��kt� ki, erke�in tek tepkisi ba��n�
�n�ne e�ip, hi� sesini ��karmadan k�z�n elini ok�amak oluyordu.

r�yalar olduk�a ayr�nt�l� ama ayn� zamanda �ok da g�zeldiler.


freud r�ya kuram�nda bu noktay� g�zden ka��rm�
anla��lan. r�ya g�rmek sadece bir ileti�im (ya da �ifreli ileti�im
diyelim isterseniz) edimi de�ildir; ayn� zamanda estetik
bir etkinlik, bir imgelem oyunu, kendi ba��na de�eri olan bir
oyundur. r�yalar�m�z bize d� kurman�n -olmayan �eylerin
r�yas�n� g�rmenin- insanl���n en k�kl� gereksinimleri aras�nda
oldu�unu kan�tlar. tehlike buradad�r i�te. r�yalar g�zel
olmasa, �ar�abuk unutulurlard�. Oysa tereza tekrar tekrar
r�yalar�na d�n�yor, zihninde onlar� g�zden ge�iriyor, efsanelere
d�n�t�r�yordu. tomas, tereza'n�n r�yalar�n�n eziyet
dolu g�zelli�inden yay�lan b�y�n�n tutsa�� olarak ya��yordu
sanki.
bir keresinde bir �arap mahzeninde kar��l�kl� otururlarken
"sevgili tereza, tatl� Tereza, seni benim elimden alan
nedir?" dedi ona. "sanki ger�ekten bu d�nyadan �ekip gitmek
istermi� gibi her gece �l�m r�yalar� g�r�yorsun..."

g�nd�zd�; ak�l ve g��, ikisi de yerli yerindeydi. cevap


verirken tereza'n�n kadehinden a�a�� yava��a bir damla k�rm�z�
�arap s�z�ld�. "elimden hi�bir �ey gelmiyor tomas.
evet, anl�yorum. biliyorum, beni seviyorsun. ba�ka kad�nlarla
olan ka�amaklar�n �yle b�y�t�lecek �eyler de�il, biliyorum..."

g�zlerinde a�kla bakt� Tomas'a, ama gelecek geceden r�yalar�ndan


korkuyordu. ya�am� ortadan ikiye b�l�nm�t�.
hem gece hem g�nd�z onu ele ge�irmek �zere yar��yorlard�.

:::::::::::::::::

16

g�z� 'daha y�kseklerde bir yerde' olan herkes g�n�n birinde


g�z�n�n kararabilece�ini hesaba katmal�d�r. nedir g�z kararmas�?
D�me korkusu mu? peki ama g�zetleme kulesinin
sapasa�lam trabzanlar� da olsa bu korkuya kap�l�r�z; neden?
yok, g�z kararmas� d�me korkusundan farkl� bir �ey. bizi
�a��ran, bizi k�k�rtan, alt�m�zdaki bo�lu�un sesidir g�z kararmas�;
d�me arzusudur, bu arzunun kar��s�nda deh�ete
kap�l�r, kendimizi korumaya �al��r�z.

havuzun �evresinde uygun ad�m y�r�yen ��plak kad�nlar,


tereza'n�n da �l� oldu�una y�rekten sevinen cenaze arabas�ndaki
kad�nlar -bunlar tereza'ya korku veren 'a�a��dakiler'di;
ka�m�t� bunlar�n yan�ndan ama garip, gizemli bir
bi�imde onu gene yanlar�na �a��r�yorlard�. Onun g�z kararmas�
onlard�; ona yazg�s�ndan ve ruhundan vazge�mesi i�in
tatl� (neredeyse sevin� dolu) bir �a�r�da bulunduklar�n� duyuyordu.
kendisini �a��ran ruh yoksunlar�n�n a��z birli�i.
�stelik zay�f anlar�nda, bu �a�r�ya kulak verip annesinin yan�na
d�nmeye haz�rd�. ruhunun tayfalar�n� bedeninin g�vertesinden
s�r�p atmaya haz�rd�; annesinin arkada�lar�n�n
aras�nda bir yere inmeye, onlardan biri osurdu�u zaman
kahkahalarla g�lmeye haz�rd�; havuzun �evresinde onlarla
birlikte ��r�l��plak y�r�y�p �ark� s�ylemeye haz�rd�.

:::::::::::::::::

17

do�ru, tereza evden ayr�ld��� g�ne kadar s�rd�rm�t� annesiyle


kavgas�n�, ama onu sevmekten hi�bir zaman vazge�medi�ini de
unutmayal�m. Annesi sevgi dolu bir sesle istese,
onun i�in yapmayaca�� �ey yoktu. kendinde evden ayr�lma
g�c�n� bulmas�n�n tek nedeni o sesi hi� duymam� olmas�yd�.

tereza'n�n annesi, sald�rganl���n�n k�z� �zerinde art�k bir


etkisi kalmad���n� anlay�nca huysuz mektuplar yazmaya
ba�lad�; kocas�ndan, patronundan, sa�l���ndan, �ocuklardan
yak�n�yor, tereza'dan ba�ka kimsesinin kalmad���n� s�yl�yordu.
tereza sonunda, aradan yirmi y�l ge�tikten sonra, annesinin
sevgisinin sesini duydu�unu sand� ve geri d�nmek
geldi i�inden. �stelik kendisini �ylesine zay�f hissediyordu,
tomas'�n ka�amaklar�ndan o kadar sersemlemi�ti ki, bu
duygusu giderek g��lendi. tomas'�n yapt�klar� g��s�z kalmas�na
yola��yor, bu da o �n�ne ge�ilmez d�me arzusuna,
g�z kararmas�na g�t�r�yordu onu.

bir g�n annesi telefon etti, kanser oldu�unu, birka� ayl�k


�mr� kald���n� s�yledi. bu haber tereza'n�n Tomas'�n ka�amaklar�
kar��s�ndaki umars�zl���n� isyana d�n�t�rd�. annesine
ihanet etti�ini s�yleyerek su�lad� kendi kendini, hem
de kendisini sevmeyen bir adam i�in... annesinin ona eziyet
etmek amac�yla yapt��� her �eyi unutmaya raz�yd�. annesini
anlayacak konumdayd� art�k; ayn� durumdayd�lar; annesi
�veybabas�n� t�pk� Tereza'n�n Tomas'� sevdi�i gibi seviyordu,
�veybabas� da, t�pk� Tomas'�n ka�amaklar�yla kendi hayat�n�
zehir etti�i gibi, sadakatsizlikleriyle annesine i�kence �ektiriyordu.
annesinin k�t� olmas�n�n nedeni onca ac� �ekmi� olmas�yd�.

tereza, tomas'a annesinin hasta oldu�unu, bir hafta izin


al�p onu g�rmeye gidece�ini s�yledi. sesi h�n� doluydu.

onu geriye, annesine �a��ran ger�ek nedenin g�z kararmas�


oldu�unu sezen tomas yolculu�a kar�� ��kt�. Kasaban�n
hastanesine telefon a�t�. kanser olaylar� t�m �lkede son derece
titiz bi�imde izlenip kay�tlara ge�iriliyordu, onun i�in
tereza'n�n annesinin bu illete yakaland��� yolunda bir ��phe
bulunmad���n�, hatta kad�n�n bir y�l� a�k�n bir s�redir doktora
bile g�r�nmedi�ini ��renmesi zor olmad�.

tereza, tomas'�n s�z�n� dinledi ve annesini g�rmeye gitmedi.


bu karardan birka� saat sonra sokakta d�t�, dizini
yaralad�. Y�r�rken topallamaya ba�lad�, neredeyse her g�n
d�er oldu; yolundaki e�yalara �arp�yor, ya da en az�ndan,
elinden bir �eyler d��r�yordu.

kar�� konulmaz bir d�me arzusunun pen�esindeydi. s�rekli


bir g�z kararmas� i�inde ya��yordu.

"kald�r�n beni," demek ister durmadan d�en bir ki�i.


tomas onu sab�rla kald�rd� durdu.

:::::::::::::::::

18

"seninle at�lyemde sevi�mek istiyorum. �epe�evre seyircilerle


sar�lm� bir sahne gibi olacak. seyircilerin yak�na gelmesine
izin verilmeyecek, ama g�zlerini de bizden ay�ramayacaklar..."

zamanla bu imge ba�taki ac�mas�zl���n� biraz olsun kaybetti


ve tereza'y� heyecanland�rmaya ba�lad�. Sevi�irlerken
tomas'�n kula��na bu sahnenin ayr�nt�lar�n� f�s�ldar oldu.

derken akl�na bir fikir geldi; tomas'�n sadakatsizliklerindeki


lanetlenme duygusundan kurtulman�n bir yolu bulunabilirdi
belki; tomas'�n tek yapmas� gereken onu da yan�nda
g�t�rmesiydi, sevgililerine giderken onu da yan�na katmas�yd�!
belki o zaman bedeni b�t�n �tekiler aras�nda ilk ve
tek beden olurdu gene. bedeni tomas'�n d�ello tan���, yard�mc�s�,
'�teki ben'i olabilirdi.

"onlar� senin i�in soyar, y�kar, sana getiririm..." diye f�s�ld�yordu


birbirlerine s�k� s�k� sar�l�rlarken. �kisinin birbirlerine
kar��p, birbirlerinde eriyip bir h�nsa ol�nalar�n� �zl�yordu.
o zaman �teki kad�nlar�n bedenleri onlar�n elinde
oyuncak olacakt�.

:::::::::::::::::

19

ah, onun �ok kad�nl� ya�am�n�n '�teki ben'i olsa! tomas anlamay�
reddediyordu ama tereza, bu fikri akl�ndan bir t�rl�
silip atam�yordu, bu y�zden sabina'yla olan dostlu�unu geli�tirmeye
�al�t�. sabina'n�n bir dizi foto�raf�n� �ekmeyi
�nermekle ba�lad� i�e.

sabina, tereza'y� at�lyesine �a��rd�; i�te en sonunda o geni�


oda ve tam ortas�ndaki g�rkemli e�ya g�zlerinin �n�ndeydi;
b�y�k, d�rt k�e, sahne benzeri yatak.

"senin buraya daha �nce gelmemi� oldu�unu d��nd�k�e


�ok utan�yorum," dedi sabina ona duvara dayal� resimleri
g�sterirken. hatta, in�a halindeki bir �elik fabrikas�n� g�steren
eski tuvallerinden birini �ekti ��kard�. Okuldayken yapm�t�
bunu; b�t�n ��rencilerden en kat� ger�ek�ili�in istendi�i
d�nemde... (ger�ek�i olmayan sanat�n sosyalizmin k�klerini
kuruttu�u s�yleniyordu.) o zaman�n i�i inada bindirme
ruhu i�inde, ��retmenlerinden de kat� olmaya �al�m� ve
f�r�a darbelerini gizleyerek, renkli foto�raf� �ok and�ran bir
�slupta �al�m�t�.

"bu, �zerine kazayla k�rm�z� boya damlatt���m bir resim.


�nce m�thi� keyfim ka�t�, ama sonradan ho�uma gitmeye ba�lad�.
Damlayan boya bir yar�k gibi duruyordu; in�aat alan�n�
eski p�sk� bir fon bezine d�n�t�rm�t�, �zerine in�aat alan�
resmi yap�lm� bir fon bezine. yar�kla oynamaya, i�ini doldurmaya
ba�lad�m, arkada g�r�nenin ne olabilece�ini merak ediyordum.
�te ilk resim dizime b�ylece ba�lad�m. 'Sahnenin ard�'
dedim bu diziye. tabii, bu dizideki resimleri kimseye g�steremiyordum.
akademi'den kovulurdum yoksa. y�zeyde, hep
en ince noktas�na kadar resmedilmi� ger�ek�i bir d�nya vard�
ama altta, fon bezinin olu�turdu�u yar�k tuvalin ard�ndan
farkl� bir �ey; gizemli ya da soyut bir �ey pusuya yatm�t�."

bir an sustuktan sonra ekledi: "y�zeyde, anla��labilir bir


yalan; alt�nda, akl�n alamayaca�� bir ger�ek."

tereza, pek az profes�r�n ��rencisinin y�z�nde g�rebilece�i


b�y�k bir dikkatle dinledi ve sabina'n�n yapt��� ya da
yapmakta oldu�u b�t�n resimlerin ger�ekten de ayn� d��nceyi
konu edindiklerini, hepsinin de deyim yerindeyse �st�ste
bindirilmi� foto�raf g�r�nt�leri oldu�unu kavramaya ba�lad�.
Bir manzara resminde resmin i�inden parlay�p ��kan
eski moda bir masa lambas�. Elmalardan, cevizlerden ve k���k
bir y�lba�� �am�ndan olu�turulmu� bir nat�rmortta tuval
bezini y�rtarak aradan ��kan bir el.

sabina'ya kar�� b�y�k bir hayranl�k dalgas�yla doldu i�i,


�stelik de sabina ona arkada��a davrand��� i�in korkudan,
ku�kudan ar�nm� bir hayranl�kt� bu, �ar�abuk dostlu�a d�n��verdi.

foto�raf �ekmeye geldi�ini neredeyse unutuyordu. sabina


ona hat�rlatmak zorunda kald�. Tereza sonunda resimlerden
g�z�n� ay�rd� ay�rmas�na ama, g�z� bir kere daha odan�n
ortas�na kondurulmu� sahne gibi yata�a ili�ti.

:::::::::::::::::

20

yata��n ba�ucunda k���k bir masa duruyordu, masan�n �zerinde


ise berberlerin �zerlerine peruka yerle�tirdikleri �e�itten
bir manken kafas�. Sabina'n�n perukal���nda peruka de�il
bir melon �apka boy g�sterirdi daha �ok. "b�y�kbabam�n
�apkas�yd�," dedi g�l�mseyerek.

tereza'n�n yaln�zca beyazperdede g�rd��� �e�itten


siyah, sert, yuvarlak bir �apkayd�, �arlo'nun giydi�i �e�itten
bir �apka. sabina'n�n g�l�msemesine kar��l�k verdi, �apkay�
kald�rd� eline ald�, bir s�re inceledikten sonra: "bununla foto�raf�n�
�ekmemi ister misin?" dedi.

sabina bu d��nce kar��s�nda epeyce uzun bir s�re g�ld�.


Tereza melon �apkay� yerine b�rakt�, makinesini ald� ve
foto�raf �ekmeye ba�lad�.

bir saat kadar foto�raf �ektikten sonra, birden "��plak


foto�raf�n� �ekmeme ne dersin?" dedi.

"��plak foto�raf m�?" diye g�ld� Sabina.

"evet," dedi tereza, �nerisini daha da �st�ne basa basa


yineleyerek; "��plak foto�raf."

"bak, buna bir i�ki ister," dedi sabina ve bir �i�e �arap
a�t�.

tereza elinin aya��n�n kesildi�ini hissetti; ans�z�n dili tutulmu�tu.


bu arada sabina elinde i�kisi odada bir a�a�� bir
yukar� dola��yor, har�l har�l k���k bir kentin valisi olan b�y�kbabas�n�
anlat�yordu; sabina onu hi� tan�mam�t�; ondan
geriye sadece bu melon �apkayla �zerine k���k kentin ileri
gelenlerinin dolu�tu�u platformu g�steren bir foto�raf kalm�t�;
bunlardan biri b�y�kbabayd�; orada, o y�ksek�e yerde
ne i�leri oldu�u belli de�ildi; belki bir t�rende g�revliydiler,
bir zamanlar kendisi de resmi t�renlerde melon �apka giymi�
bir arkada�lar�na, ba�ka bir ileri gelene dikilmi� bir an�t�
a��yorlard�.

sabina melon �apkayla b�y�kbabas� hakk�nda konu�tu,


konu�tu, konu�tu; sonunda ���nc� barda�� da bo�altt���nda,
"hemen d�n�yorum," deyip banyoya s�v�t�.
bornozuna sar�nm� olarak ��kt� banyodan. tereza foto�raf
makinesini kald�rd�, g�z�ne dayad�. Sabina bir anda a�t�
bornozu.

:::::::::::::::::

21

foto�raf makinesi tereza i�in hem tomas'�n sevgilisini g�zlemeye


yarayan mekanik bir g�z, hem de kendi y�z�n� ondan
gizleyecek bir pe�e g�revi g�r�yordu.

sabina'n�n �st�ndekini t�m�yle ��karabilmesi i�in epey


bir zaman gerekti. ��inde bulundu�u durum bekledi�inden
biraz daha �etin ��km�t�. birka� dakika poz verdikten sonra
sabina, tereza'n�n yan�na gitti ve "�imdi s�ra bende, ben senin
foto�raf�n� �ekece�im. soyun!" dedi.

sabina 'soyun!' komutunu tomas'tan o kadar �ok duymu�tu


ki, art�k belle�ine kaz�lm�t� bu komut. �imdi ise tomas'�n
metresi tomas'�n kar�s�na ayn� komutu veriyordu. �ki
kad�n o b�y�l� s�zc�kle ba�lanm�lard� birbirlerine. tomas'�n
kad�nlarla giri�ti�i masum sohbetleri birdenbire erotik
olaya d�n�t�rmekte kulland��� y�ntem buydu i�te. ok�amak,
g�zel s�zler s�ylemek, yalvarmak yerine, hi� beklenmedik
bir anda, yumu�ak ama kararl�, otoriter bir tav�rla komut
veriverirdi, �stelik de uzaktan; b�yle anlarda kar��s�ndaki
kad�na hi� dokunmazd�. Bunu tereza'da da s�k s�k kullan�rd�
ve �ok yumu�ak bir sesle de s�ylese, f�s�ldasa da, komut
komuttu, boyun e�mek tereza'y� tahrik etmekten hi�
geri kalmazd�. S�zc��� o anda yeniden duymak boyun e�mek
arzusunu daha da g��lendirdi; bir yabanc�n�n istedi�ini
yerine getirmek �zel bir delilikti, komut erkekten de�il kad�ndan
geldi�i i�in �u durumda daha da ba�d�nd�r�c�yd�
�stelik.

sabina foto�raf makinesini tereza'n�n elinden ald�, Tereza


da soyundu. orada, sabina'n�n �n�nde ��plak ve silahs�z
durdu. s�zc���n tam anlam�yla silahs�z; y�z�n� �rtmek ve
bir silah gibi sabina'ya y�neltmekte kulland��� ara�tan yoksundu...
t�m�yle tomas'�n metresinin elindeydi art�k. Bu
g�zel boyun e�i� tereza'y� esritti. sabina'n�n kar��s�nda ��plak
durdu�u an hi� sona ermesin istedi.

sabina da durumun garip �ekicili�ini hissetti galiba, a����n�n


kar�s�n�n al��lmad�k bir uysall�k i�inde kar��s�nda tir
tir titreyi�inin �ekicili�ini... ama iki, �� kere deklan��re bast�ktan
sonra, neredeyse bu b�y�l� �ekicilikten �rkm� de
onu bozmak istermi��esine, y�ksek sesle g�lmeye ba�lad�.

tereza da ona kat�ld� ve iki kad�n giyindiler.

:::::::::::::::::

22

rus devletinin bundan �nceki b�t�n su�lar� son derece temkinli


bir g�lgenin koruyuculu�u alt�nda i�lenmi�ti. bir milyon
litvanyal�n�n yurtlar�ndan s�r�lmeleri, y�z binlerce polonyal�n�n
katledilmesi, k�r�m Tatarlar�n�n ortadan kald�r�lmalar�
belleklerimizde hala, ama ortada foto�rafl� belge yok;
bu y�zden er ya da ge� bunlar da yalan, uydurma s�ras�na
girecek. oysa, d�nyan�n d�rt bir yan�ndaki ar�ivlerde hem
foto�raflar�, hem de filmleri sakl� duran 1968 �ekoslovakya
i�gali b�yle de�il.

�ek foto�raf��lar�yla filmcileri, yap�lmas� m�mk�n olan


tek �eyi en iyi bi�imde yapabilecek ki�ilerin kendileri oldu�unun
fazlas�yla bilincindeydiler; �iddetin y�z�n� ilerki g�nler
i�in saptamak ve saklamak... tereza �st�ste yedi g�n sokaklar�
ar��nlad�, rus askerleriyle subaylar�n�n su��st� say�labilecek
durumlarda foto�raflar�n� �ekti. ruslar ne tepki g�stereceklerini
bilemiyorlard�. Ate� a�an ya da ta� atan olursa
ne yapacaklar� hakk�nda kesin emir alm�lard�, ama �zerlerine
objektif �evrildi�inde ne yapacaklar� s�ylenmemi�ti.

rulolarca foto�raf �ekti ve �ektiklerinin yar�s�n� banyo


etmeden yabanc� gazetecilere verdi (s�n�rlar hala a��kt� ve �lkeden
ge�en gazeteciler her t�rl� belgeye d�rt elle sar�l�yorlard�).
Foto�raflar�n�n �o�u Bat� bas�n�nda yay�mland�.
Tanklar�n, g�zda�� veren yumruklar�n, y�k�lm� evlerin,
�zerleri kan lekeli k�rm�z�-mavi-beyaz �ek bayraklar�yla �rt�lm�
cesetlerin, motosikletleriyle tanklar�n �evresinde son
h�zla d�nen ve uzun sopalarla �ek bayraklar� sallayan delikanl�lar�n,
g�zleri �n�nde sokaktan ge�enleri rastgele �perek
kad�na a� zavall� Rus askerlerini �ileden ��kartan inan�lmaz
k�sal�kta mini etekler giymi� gen� k�zlar�n resimleriydi bunlar.
dedi�im gibi, rus i�gali bir tragedya de�ildi yaln�zca; garip
(ve art�k a��klanmas� m�mk�n olmayan) bir esrimeyle,
co�kuyla dolu bir nefret karnaval�yd�.

:::::::::::::::::

23

�svi�re'ye giderken elli kadar bas�l� foto�raf g�t�rd� yan�nda;


kendi elleriyle olanca beceri ve �zenle bast��� foto�raflard�
bunlar. bunlar� tiraj� y�ksek bir resimli dergiye vermek istedi.
derginin yaz� i�leri m�d�r� onu �ok iyi kar��lad� (b�t�n
�ekler hala ba�lar�na gelen felaketin halesini ta��yorlard� ve
iyi y�rekli �svi�relilere dokunuyordu bu durum); tereza'ya
yer g�sterdi, foto�raflar� g�zden ge�irdi, �vd� ve olaylardan
bu yana belli bir s�re ge�ti�i i�in foto�raflar�n hi� bas�lma
�ans� olmad���n� ("yoksa g�zel olmad�klar�ndan de�il, tam
tersine!") s�yledi.

"ama prag'da olup bitenler son bulmad� hen�z!" diye


kar�� ��kt� Tereza ve ona k�t� almancas�yla �lke i�gal alt�nda
olsa bile, her �ey onlara kar�� geli�se bile, �u anda fabrikalarda
i��i kurullar�n�n olu�tu�unu, ��rencilerin ruslar�n
�lkeyi terk etmesini isteyerek greve gittiklerini ve t�m �lkenin
akl�ndan ge�enleri ba��ra ba��ra s�ylemekte oldu�unu
a��klamaya �al�t�. "�te i�in inan�lmaz olan yan� bu! �yleyken
burada kimsenin umurunda de�il art�k!"
tam o s�rada enerjik bir kad�n odaya dal�p konu�may�
yar�da kesince rahat bir soluk ald� yaz� i�leri m�d�r�. kad�n
ona bir dosya uzatarak "�te ��plaklar plaj� yaz�s�" dedi.

yaz� i�leri m�d�r� tank foto�raflar� �eken bir �ekin plajdaki


��plaklar�n foto�raflar�n� yersiz bir sululuk olarak g�rece�inden
kayg�lanacak kadar d��nceli bir adamd�. Dosyay�
masan�n en uzak k�esine koydu ve hemen kad�na d�nerek,
"�ek meslekta��n�zla tan�mak ister miydiniz? nefis foto�raflar
getirmi� bize" dedi.

kad�n Tereza'n�n elini s�kt� ve bakmak �zere foto�raflar�n�


ald�. "Siz de bu arada benimkilere bak�n" dedi.

tereza uzan�p dosyay� ald�, foto�raflar� ��kard�.

yaz� i�leri m�d�r� neredeyse �z�r dilercesine, "tabii sizinkilerden


t�m�yle farkl�" dedi tereza'ya.

"hi� de�il," dedi tereza. "�kisi de ayn�!"

ne yaz� i�leri m�d�r� ne de foto�raf�� anlayamad�lar ne


demek istedi�ini, hatta ben bile onun ��plaklar plaj�n� Rus i�galiyle
e� tutarken hangi d��nceyle hareket etti�ini a��klamakta
zorluk �ekiyorum. resimlere bakarken, �ember olu�turacak
bi�imde durmu� d�rt ki�ilik bir aileyi g�steren foto�rafta
duralad� Tereza; �ocuklar�n�n �zerine e�ilen, dev gibi
memeleri ke�i ya da inek memesi gibi a�a��lara sarkm� ��plak
bir anne; resmin kar�� yan�nda t�pk� kad�n gibi e�ilmi�,
erkeklik organ�yla ta�aklar� minyat�r bir inek memesini and�ran
bir koca.

"ho�unuza gitmedi de�il mi?" diye sordu yaz� i�leri m�d�r�.

"�yi foto�raflar."

"konu irkiltti onu," dedi kad�n. "��plaklar plaj�na ad�m�n�z�


atmad���n�z y�z�n�zden anla��l�yor."

"atmad�m," dedi tereza.

yaz� i�leri m�d�r� g�l�msedi. "g�r�yorsunuz, nereli oldu�unuzu


kestirmek hi� de zor de�il. kom�nist �lkeler son
derece p�ritendir."

"��plak insan bedeninde k�t� bir yan yok ki," dedi kad�n
ana� bir sevecenlikle. "�ok normal. normal olan her �ey de
g�zeldir."

evde ��r�l��plak gezinip duran annesinin g�r�nt�s� y�ld�r�m


h�z�yla ge�ti tereza'n�n zihninden. kom�ular annesini
��plak g�rmesin diye ko�up perdeleri kaparken arkas�nda
patlayan kahkaha hala kulaklar�ndayd�.

:::::::::::::::::

24
foto�raflar� �eken kad�n Tereza'y� derginin kafeteryas�na bir
fincan kahve i�meye �a��rd�. "�u senin resimlerin, �ok ilgin�
�eyler do�rusu. kad�n bedeni konusunda ne m�thi� bir sezgin
oldu�unu g�rmemek elde de�il. demek istedi�imi anlam�s�nd�r.
K�k�rt�c� pozlardaki k�zlar hani!"

"rus tanklar�n�n �n�nde yoldan ge�enleri �penler mi?"

"evet. birinci s�n�f bir moda foto�raf��s� olurdun sen, biliyor


musun? �nce bir manken bulman gerek kendine, senin
gibi �n�ne ��kacak f�rsat� kollayan biri. sonra �ekti�in foto�raflardan
bir dosya haz�rlar, foto�raf ajanslar�na g�sterirsin.
�sim yapman biraz zaman al�r tabii, ama sana hemen �urac�kta
bir iyilik yapabilirim; seni bah�ecilik k�emizin yaz� i�leri
sorumlusuna tan�t�rabilirim. kakt�st�, g�ld�, bu gibi
�eylerin foto�raflar� mutlaka gerekiyordur."

"�ok te�ekk�r ederim," dedi tereza i�tenlikle; kar��s�nda


oturan kad�n�n son derece iyi niyetli oldu�u a��kt� ��nk�.

ama sonra 'neden kakt�s foto�raf� �ekeyim ki?' dedi kendi


kendine. prag'da ya�ad�klar�n�n ayn�s�n� z�rih'te de ya�amak
i�in hi�bir istek duymuyordu; i� ve kariyer kavgalar�,
bas�lan her foto�raf� i�in sava� vermek... g�z� y�kseklerde
olmu�sa kendini be�enmi�li�inden de�ildi bu. tek istedi�i
annesinin d�nyas�ndan ka�makt�. Evet, her �eyi t�m a��kl���yla
g�r�yordu; foto�raf �ekme konusunda ne kadar istekli
ve hevesli olursa olsun, duydu�u heyecan� kolayl�kla ba�ka
bir konuya da y�neltebilirdi pekala. foto�raf �ekmek 'daha
y�kseklere' ula�man�n ve tomas'�n yan�ba��nda ya�aman�n
bir yoluydu sadece, o kadar.

"kocam doktor. beni ge�indirebiliyor. foto�raf �ekmem


gerekmez," dedi.

foto�raf�� kad�n, "B�t�n bu g�zel i�leri ��kard�ktan sonra


nas�l vazge�ersin akl�m alm�yor," dedi.

evet, i�gal foto�raflar� apayr� bir hikayeydi. onlar� Tomas


i�in �ekmemi�ti. tutkuydu ona onlar� �ektiren. ama foto�raf��l�k
tutkusu de�il. nefret dolu bir tutkuyla �ekmi�ti o
foto�raflar�. Bu durum bir daha hi� tekrarlanmayacakt�. Ve
tutkuyla �ekti�i foto�raflar� da hi� kimse istemiyordu, ��nk�
modas� ge�mi�ti bunlar�n. Yaln�zca kakt�slere s�rekli ilgi
vard�. Ama kakt�sler de onu ilgilendirmiyorlard�.

"�ok naziksin ger�ekten ama evde oturmay� ye�lerim. �


istemiyorum," dedi.

kad�n, "Ama evde oturmak doyuracak m� seni?" dedi.

"kakt�s foto�raflar� �ekmekten daha �ok;" dedi tereza.

kad�n, "Kakt�s foto�raflar� bile �eksen kendi ya�am�n�


y�nlendiriyorsun demektir. sadece kocan i�in ya�arsan, kendine
ait bir ya�am�n olmaz," dedi.

birden tepesi att� Tereza'n�n: "Benim ya�am�m kocamd�r,


kakt�sler de�il," dedi.

foto�raf�� kad�n ayn� �fkeyle kar��lad� bu �fkeli cevab�:

"mutlu oldu�un d��ncesindesin demek ki, �yle mi?"

"tabii mutluyum!"' dedi tereza, hala k�zg�nd�.

"bunu s�yleyebilecek tek kad�n �e�idi vard�r, onlar da olduk�a..."


dedi kad�n ve s�z�n�n gerisini getirmedi.

tereza onun yerine cevap verdi: "... k�s�tl� kad�nlard�r.


Demek istedi�in bu, de�il mi?"

kad�n kendini denetleyerek; "k�s�tl� de�il. zaman�n�n kad�n�


olmayan kad�nlar," dedi.

"hakl�s�n," dedi tereza uslu uslu. "kocam da benim i�in


ayn� �eyi s�yl�yor."

:::::::::::::::::

25

�te yandan tomas'�n hastanede kal�p g�nlerce ak�am eve


d�nmedi�i oluyor, tereza evde tek ba��na oturuyordu. hi�
de�ilse karenin vard� da onu uzun y�r�y�lere ��kar�yordu!
tekrar eve d�nd�g�nde, almanca ve frans�zca gramer kitaplar�na
g�m�l�yordu. ama h�z�nleniyor, dikkatini vermekte
zorluk �ekiyordu. dub�ek'in moskova'dan d�n��nde
radyoda yapt��� konu�ma geliyordu hep akl�na. Ne s�yledi�ini
t�m�yle unutmas�na kar��n, titreyen sesi hala kulaklar�ndayd�.
Yabanc� askerlerin onu, ba��ms�z bir devletin ba�kan�n�
kendi �lkesinde nas�l tutuklad�klar�n�, d�rt g�n Ukrayna
da�lar�nda bir yerde g�zalt�nda tuttuklar�n�, �l�m cezas�na
�arpt�r�laca��n� s�ylediklerini -on sene �nce macar devlet
ba�kan� �mre nagy'i �ld�rd�kleri gibi-, sonra tutup moskova'ya
g�t�rd�klerini, y�kan�p tra� olmas�n�, elbiselerini de�i�tirip
bir kravat takmas�n� buyurduklar�n�, �l�m cezas�n�n
yerine getirilmeyece�ini bildirdiklerini, kendini bir kere daha
devlet ba�kan� saymas� gerekti�i yolunda direktif verdiklerini,
brejnev'le kar��l�kl� masaya oturtup, harekete ge�meye
zorlad�klar�n� d��nd�.

ezilmi�, utan� i�indeki ulusuna seslenmek �zere ezik,


zavall� bir adam olarak d�nm�t�. O kadar utan� i�indeydi
ki, konu�am�yordu bile. tereza c�mlelerinin aras�ndaki o
uzun sessizlikleri hi�bir zaman unutamayacakt�. O kadar m�
yorgundu? hasta m�yd�? onu ila�la m� uyu�turmu�lard�?
Yoksa sadece umars�zl�ktan m�yd�? dub�ek'ten geriye hi�bir
�ey kalmasa bile, en az�ndan o korkun�, uzun sessizlikler, soluksuz
kal�r gibi oldu�u, kulaklar�n� radyoya yap�t�rm�
t�m bir ulusun �n�nde bo�ulurcas�na soluk almaya �al�t���
anlar, hi� de�ilse o sessiz�ik anlar� kalacakt�. Bu sessizlik
anlar� �lkelerinin ba��na gelen felaketi t�m�yle i�eriyordu.

�galin yedinci g�n�yd�. konu�may� g�za��p kapay�ncaya


kadar bir direni� organ�na d�n�en gazetelerden birinin yaz�
i�leri b�rosunda dinlemi�ti tereza. oradaki herkes o an nefret
etmi�ti dub�ek'ten; uzla�t��� i�in su�lam�lard� onu; onun
ezilmi�li�iyle ezilmi�lerdi; g��s�zl���nden gocunmu�lard�.

z�rih'te o g�nleri d��n�rken, adamca��za tepki duymuyordu


art�k. 'G��s�z' s�z� nicedir bir yarg� gibi gelmiyordu
kula�a. dub�ek gibi atletik bir bedeni de olsa, kendisinden
�st�n bir g��le kar��la�an her ki�i g��s�zd�r. O zaman dayan�lmaz
ve tiksin� gelen o g��s�zl�k, Tereza'yla tomas'� �lkeden
��k�p gitmeye zorlayan o g��s�zl�k, i�te o g��s�zl�k
ans�z�n �ekici geldi tereza'ya. yerinin g��s�zlerin yan�, g��s�zlerin
�lkesi oldu�unu, ve onlara g��s�z olduklar� i�in,
c�mlelerin ortas�nda soluklar� t�kand��� i�in ba�l�l�k g�stermesi
gerekti�ini anlad�.

t�pk� g�z kararmas� gibi, onlar�n g��s�zl�kleri de onu


kendine �ekiyordu. �ekiyordu ��nk� kendisini de g��s�z hissediyordu.
gene k�skan�l�k duymaya, gene elleri titremeye
ba�lad�. Tomas bunlar� fark etti�inde, her zaman yapt���n�
yapt�: Tereza'n�n ellerini ellerine ald� ve s�k� s�k� tutarak yat�t�rmaya
�al�t� onu. ellerini h�rsla tomas'�n ellerinden �ekti tereza.

"ne oldu, ne var?" diye sordu erkek.

"hi�."

"ne yapay�m istiyorsun senin i�in?"

"ya�lanman� istiyorum. on y�l daha ya�l� olman�. Yirmi


y�l daha!"

demek istedi�i �uydu: g��s�z olman� istiyorum. benim


kadar g��s�z.

:::::::::::::::::

26

karenin, �svi�re'ye ta��nmaktan pek ho�nut de�ildi. karenin


de�i�iklikten nefret ederdi. k�pek zaman�, d�z �izgi �zerinde
g�sterebilecek bir �ey de�ildir; bir olaydan �tekine ilerleyip
durmaz. bir saatin, gece g�nd�z ayn� yolu izleyerek, kadran�n
�evresinde d�n�p duran akreple yelkovan� gibi -bunlar
da ba�lar�n� al�p deli gibi ko�maya hi� istekli de�ildirler- bir
�ember �izer. prag'dayken, tomas'la tereza yeni bir iskemle
sat�n ald�klar�nda ya da bir saks�n�n yerini de�i�tirdiklerinde,
karenin ho�nutsuzlukla seyrederdi olup bitenleri. onun
zaman duyusunu zedelerdi bu olay. tomas'la tereza'n�n kadran�n
�zerindeki say�lar�n yerini de�i�tirerek saatin akrebiyle
yelkovan�n� �a��rtmaya �al�malar� gibi bir �eydi bu.

buna kar��n, Karenin, z�rih'teki apartman dairesine eski


d�zenini, eski al�kanl�klar�n� k�sa s�rede yerle�tirmeyi
becerdi. prag'da oldu�u gibi, yataklar�n�n �zerine s��rayarak
onlar� yeni g�ne kar��l�yor, tereza'ya sabah al�veri�inde arkada�l�k
ediyor, bunun d��ndaki �teki gezintilerin hi�birinden
geri kalmamay� da ba�ar�yordu.
ya�amlar�n�n zaman g�stergesiydi karenin. umars�z
anlar�nda, tereza kendi kendine s�rf onun y�z�nden dayanmak
zorunda oldu�unu, onun kendinden hatta belki dub�ek'ten,
terk ettikleri yurtlar�ndan bile g��s�z oldu�unu hat�rlat�yordu.

bir g�n, al�veri�ten eve d�nd�klerinde telefon �al�yordu.


tereza ahizeyi kald�rd�, "kimsiniz?" diye sordu.

telefondaki almanca konu�an bir kad�n sesiydi, tomas'�


ar�yordu. ses aceleciydi ve tereza bu seste hafif bir alayc�l�k
sezdi. tomas'�n evde olmad���n� ve ne zaman gelece�ini bilmedi�ini
s�yledi�inde, telefonun �b�r ucundaki kad�n g�lmeye
ba�lad� ve allaha�smarlad�k demeden kapatt�.

tereza bu olay�n �zel bir anlam ta��mad���n�n fark�ndayd�.


Hastanedeki hem�irelerden biri, bir hasta, bir sekreter,
herkes olabilirdi arayan. ama gene de keyfi ka�m�t�, dikkatini
hi�bir �eye veremiyordu. o zaman evdeyken sahip oldu�u
g�c�n son k�r�nt�s�n� da kaybetti�ini anlad�; �u son derece
�nemsiz olay� bile g���slemekten t�m�yle yoksundu.

yabanc� bir �lkede olmak, alt�nda insan�n ailesinin, arkada�lar�n�n,


meslekta�lar�n�n ya�ad���, s�yleyeceklerini orada
�ocuklu�undan beri konu�tu�u bir dilde kolayca s�yleyebilece�i
�lkenin sa�lad��� a� olmaks�z�n, yerden �ok y�ksekte bir
telin �zerinde y�r�mek demekti. prag'dayken tomas'a sadece
duygusal y�nden ba��ml�yd�; buradaysa her konuda... tomas
onu terkederse hali nice olurdu? b�t�n ya�am� boyunca
onu kaybetmek korkusuyla m� ya�amak zorunda kalacakt�?

kendi kendine �unlar� s�yledi: tan�malar� zaten ba�tan


bir yanl�l��a dayal�yd�. koltu�unun alt�ndaki anna karenin
sahte kimlikten ba�ka bir �ey de�ildi; tomas'a kendisi hakk�nda
yanl� bir fikir vermi�ti. a�klar�na ra�men, birbirlerinin
ya�am�n� cehenneme �evirmi�lerdi. birbirlerini sevmeler"i,
su�un onlarda, davran�lar�nda ya da duygular�nda tutars�zl��a
d�melerinde olmad���n�n kan�t�yd� sadece; o g��l�yd�,
kendisi g��s�z. bir c�mlenin ortas�nda otuz saniye
susan dub�ek gibiydi tereza; kekeleyen, solu�u t�kanan, konu�mayan
yurdu gibiydi.

ama g��l�ler g��s�zleri incitemeyecek kadar g��s�z olunca,


g��s�zler �ekip gidecek kadar g��l� olmak zorundayd�lar.

ve kendi kendine b�t�n bunlar� s�yledikten sonra, y�z�n�


karenin'in t�yl� ba��na g�md�: "Kusura bakma, karenin.
anla��lan bir ta��nma daha bekliyor seni," dedi.

:::::::::::::::::

27

tren kompart�man�n�n bir k�esine b�z�lm�, ezik, ba��n�n


�zerinde a��r bavulu, karenin'i bacaklar�na bast�rm� otururken,
akl�na annesiyle ya�ad��� s�ralarda �al�t��� otelin lokantas�ndaki
a��� geliyordu durmadan. a��� k���na vurmak
i�in eline ge�en hi�bir f�rsat� ka��rmaz, herkesin �n�nde ona
ne zaman pes edip de kendisiyle yata�a girece�ini sormaktan
b�k�p yorulmazd�. Akl�na gelen ki�inin o a��� olmas� garipti.
her zaman, nefret etti�i her �eyin en belli ba�l� �rne�i
olmu�tu. �imdiyse tereza'n�n d��nebildi�i tek �ey, onun
kar��s�na ge�ip, "benimle yatmak istedi�ini s�ylerdin hep.
evet, kar��nday�m i�te," demekti.

kendisini tomas'a d�nmekten al�koyacak bir �ey yapmay�


�zl�yordu. ya�am�n�n geride kalan yedi y�l�n� ac�mas�zca
y�kmay�, yoketmeyi �zl�yordu. bu g�z kararmas�yd�. esriten,
�n�ne ge�ilmez bir d�me arzusu.

g�z kararmas�na g��s�zlerin esrimesi de diyebiliriz.


g��s�zl���n�n fark�na varan bir ki�inin g��s�zl���ne kar��
��kmak yerine ona boyun e�meye karar vermesi... g��s�zl�kten
sarho�tur, daha g��s�zle�mek ister, kentin en b�y�k
meydan�nda herkesin g�z� �n�nde yere yuvarlanmak, daha
da al�almak, a�a��n�n a�a��s� olmak ister.

kendi kendini prag d��na yerle�meye, foto�raf��l�k mesle�ini


b�rakmaya kand�rmaya �al�t�. bir zamanlar tomas'�n
sesine kap�l�p terk etti�i k���k kasabaya geri d�necekti.

ama prag'a vard���nda, �e�itli ufak tefek sorunlar� ��z�mlemek


i�in zaman gerekti�ini g�rd� ve yolculu�unu ertelemeye ba�lad�.

d�nd���n�n be�inci g�n�, Tomas ans�z�n ��k�p geldi.


karenin �yle bir sevin�le �st�ne s��ray�p, sevgi g�sterileri
yapmaya ba�lad� ki, tereza ile tomas'�n birbirlerine herhangi
bir sevgi g�sterisinde bulunmalar� i�in bir s�re beklemeleri
gerekti.

karla kapl� bir ovada durmu� so�uktan titriyorlard� sanki,


�yle geldi ikisine de.

sonra, bundan �nce hi� �p�memi� iki sevgili gibi ikisi de


ayn� anda hareket ettiler.

"her �ey yolunda gitti mi?" diye sordu tomas.

"evet," diye cevaplad� Tereza.

"dergiye gittin mi?"

"telefonla arad�m."

"ne oldu peki?"

"daha bir �ey yok. bug�ne kadar bekledim."

"neyi?"

kar��l�k vermedi tereza. onu bekledi�ini s�yleyemezdi


tomas'a.

:::::::::::::::::

28
�imdi bildi�imiz bir noktaya geri d�n�yoruz. tomas son derece
mutsuzdu, ve karn� a�r�yordu. gece �ok ge� saatlere kadar
uyuyamad�.

hemen ard�ndan tereza uyand�. (Rus u�aklar� Prag �zerinde


d�rt d�n�yorlard�, onlar�n g�r�lt�lerinden uyumak
imkans�zd�.) �lk d��ncesi tomas'�n kendisi i�in geri d�nd���
oldu; tereza i�in yazg�s�n� de�i�tirmi�ti. tereza'dan
sorumlu olan tomas de�ildi art�k; �imdi tereza, tomas'tan
sorumluydu.

bu sorumlulu�un, toparlayabilece�i g��ten �ok daha fazlas�n�


gerektirir gibi oldu�unu hissetti tereza.

ama sonra birden d�n Tomas kap�da g�r�nd���nde, kilise


�anlar�n�n saat alt�y� �ald���n� hat�rlad�. �lk kar��la�t�klar�
g�n, tereza'n�n vardiyas� saat alt�da bitmi�ti. tomas'�n orada
sar� renkli park s�ras�nda oturu�u geldi g�zlerinin �n�ne,
�an kulesinin saat alt�y� �ald���n� duydu.

hay�r, bo� inan de�il; tereza'y� i�ine d�t��� s�k�nt�dan


�ekip ��karan ve yeniden ya�ama g�c� a��layan g�zellik duygusuydu.
k���k rastlant� ku�lar� bir kere daha konmu�tu
omuzlar�na. G�zlerinde ya�lar vard�; Tomas'�n yan�ba��nda
soluk al�p verdi�ini duymak onu anlat�lamayacak kadar
mutlu etti.

:::::::::::::::::

iii

yanli� anla�Ilan s�Zc�Kler

:::::::::::::::::

cenevre irili ufakl� �e�melerin, bir zamanlar bando-m�z�kalardan


yay�lan m�zikle yank�lanm� parklar�n kentidir. �niversite
binas� a�a�lar aras�nda gizlenmi�tir. franz ��leden
sonra dersini yeni bitirmi�ti. binadan ��karken elektrikli
bah�e f�skiyeleri �imenlere su f�k�rt�yordu; franz'�n keyfi
yerindeydi. sevgilisini g�rmeye gidiyordu. birka� sokak �tede
oturuyordu sevgilisi.

s�k s�k u�rard� ona, ama sadece dost olarak, hi�bir zaman
sevi�mek i�in de�il. onunla cenevre'deki at�lyesinde
sevi�ecek olsa, ayn� g�n i�inde bir kad�ndan �tekine, kar�s�ndan
metresine gitmesi sonra da geriye, kar�s�na d�nmesi gerekecekti;
cenevre'de kar� koca frans�z usul�, ayn� yata��
payla�t�klar� i�in de, birka� saatte bir kad�n�n yata��ndan
�tekininkine gitmi� olacakt�. Ki bu da, hem metresiyle kar�s�n�,
hem de sonu�ta kendisini �z�p s�kacakt�, ona �yle geliyordu.

birka� ay �nce a��k oldu�u bu kad�na duydu�u sevgi


franz i�in �ylesine de�erliydi ki, ona ya�am�nda ba��ms�z bir
mekan, s�n�rlar� belirlenmi� bir elde�memi�lik alan� yaratmaya
�al�m�t�. S�k s�k yabanc� �niversitelerde konferans
vermeye �a�r�l�rd� eskiden beri; �imdilerde, gelen b�t�n �nerileri
kabul ediyordu. ama bunlar, yeni icad� olan gezginlik
hevesini kar��lamaya yetmedi�i i�in, kar�s�na son g�nlerde
s�k s�k ortadan yokolu�unu hakl� g�stermek �zere yeni kongreler,
sempozyumlar yarat�r olmu�tu. zaman�n� kendisininkine
kolayl�kla uydurabilen sevgilisi ger�ek ya da hayali, b�t�n
bu konferans �a�r�lar�nda ona e�lik ediyordu. �yle ki k�sa
zamanda franz ona bir�ok avrupa kentini ve bir de amerikan
kentini tan�tm�t�.

"on g�n sonra palermo'ya gitmeye ne dersin?" diye sordu


franz.

"cenevre'yi ye�lerim," diye cevaplad� kad�n. resim sehpas�n�n


�n�nde ayakta durmu�, yapmakta oldu�u resmi inceliyordu.

"palermo'yu g�rmeden ya�an�r m� hi�?" diye sordu franz


i�i sululu�a d�kmeye �al�arak.

"palermo'yu g�rd�m ben," dedi beriki.

"g�rd�n ha?" diye sordu erkek bir par�a k�skan�l�kla.

"bir zamanlar bir arkada��m bana oradan kart yollam�t�.


tuvaletin �zerine yap�t�rd�m. Dikkatini �ekmedi mi?"

bunlar� s�yledikten sonra ona bir hikaye anlatt�. "Bir


zamanlar, y�zy�l�n ba�lar�nda bir �air ya�arm�. O kadar
ya�l�ym� ki, onu katibi ��kar�rm� gezmeye. '�stad!' demi�
katibi bir g�n, 'Havada ne var bak�n! Kentin �zerinden
u�an ilk u�ak!' 'bende resmi var onun,' demi� �air katibine,
g�zlerini yerden kald�rmadan. �te, bende de palermo'nun
resmi var. oradaki otellerle arabalar� da ba�ka kentlerdekilerin
ayn�s�. Benim at�lyemde ise hep yeni, de�i�ik resimler
var.

franz �zg�nd�. A�k ya�amlar�n� yabanc� �lkelere yapt�klar�


gezilerle ba�da�t�rmaya �ylesine al�m�t� ki, 'hadi
palermo'ya gidelim!' demesi anlam� a��k bir erotik mesajd�,
kad�n�n 'cenevre'yi ye�lerim'inin ise ancak tek anlam� olabilirdi;
sevgilisi art�k onu arzulam�yordu.

onunlayken nas�l bu kadar azal�yordu kendine olan g�veni?


kad�n kayg�lanmas�n� gerektirecek en ufak bir davran�ta
bulunmam�t� ki! hatta, tan�malar�ndan k�sa s�re
sonra sevi�me konusunda ilk ad�m� atan o olmu�tu. yak��kl�
erkekti franz; bilim adaml��� kariyerinin doru�undayd�;
mesleki toplant� ve kolokyumlarda sergiledi�i kibir ve inat��l�kla
meslekta�lar�n�n bile g�z�n� korkutmu�tu. peki �yleyse
neden sevgilisinin kendisini b�rak�p gidece�inden kayg�
duyuyordu g�nbeg�n?

�nerebilece�im tek a��klama �u: franz i�in a�k kamusal


ya�am�n bir uzant�s� de�il, antiteziydi. kendini e�inin merhametine
b�rakmay� �zlemek demekti. bir sava� tutsa�� gibi
teslim olan ki�i ayn� zamanda silahlar�n� da b�rakmak zorundad�r.
Gelebilecek darbeye kar�� daha ba�tan savunmas�z
oldu�u i�in de darbenin ne zaman gelece�ini merak edip durmaktan
kendini alamaz. franz i�in a�k s�rekli bir darbe
bekleyi�i idi diyorsam, i�te bundan.

franz kendi derdiyle ba�ba�ayken, sevgilisi f�r�as�n� b�rak�p


�teki odaya ge�ti. bir �i�e �arapla geri d�nd�. tek s�z
s�ylemeden a�t� ve iki bardak doldurdu.

franz birden rahatlad�, biraz g�l�n� buldu kendini. "cenevre'yi


ye�lerim," sevi�meyi reddetti�i anlam�na gelmiyordu;
tam tersine, kad�n sevi�melerini yabanc� kentlerle s�n�rlamaktan
yorulmu�tu, bu anlama geliyordu.

sevgilisi barda��n� havaya kald�rd� ve bir diki�te bo�altt�.


Franz da ayn� �eyi yapt�. Palermo'ya gitmeyi reddedi�in asl�nda
a�k �a�r�s� olmas�na �ok sevinmi�ti elbette, ama biraz
da k�rg�nd�; sevgilisi, franz'�n ili�kilerine getirdi�i elde�memi�lik
alan�n� �i�nemeye kararl� g�r�n�yordu; a�klar�n� baya��l�ktan
kurtarmak ve evlili�e, eve ay�rd��� d�nyadan kesinlikle
koparmak konusundaki duyarl� �abalar�n� anlayamam�t�.

ressam sevgilisiyle cenevre'de sevi�me yasa�� asl�nda


ba�ka bir kad�nla evlendi�i i�in kendi kendine uygulad��� bir
cezayd�. Bunu bir �e�it su� ya da hata olarak g�r�yordu. evlili�inde
s�rd�rd��� seks ya�am� yokla var aras� bir �ey de
olsa franz ve kar�s� hala ayn� yatakta uyuyorlar, gece yar�s�
birbirlerinin derin derin soluk al�lar�yla uyan�yor, birbirlerinin
bedenlerinden ��kan kokular� soluyorlard�.

do�ru, tek ba��na yatmay� ye�lerdi, ama evlilik yata��


hala evlilik ba��n�n simgesidir ve simgeler de, bildi�imiz gibi
dokunulmazd�r.

bu yatakta kar�s�n�n yan�na her uzan��nda, sevgilisinin


onun yatakta kar�s�n�n yan�na uzan��n� g�z�n�n �n�ne getirdi�ini
d��n�r, ve sevgilisini her d��nd���nde de kendinden
utan�rd�. kar�s�yla payla�t��� yata�� sevgilisiyle sevi�ti�i
yataktan mekan i�inde m�mk�n oldu�unca uzak tutmak
istemesinin nedeni buydu i�te.

ressam sevgilisi kendine bir bardak �arap daha doldurdu,


son damlas�na kadar i�ti, sonra konu�mamay� s�rd�rerek
ve sanki franz'�n varl���n�n hi� fark�nda de�ilmi��esine,
garip bir kay�ts�zl�kla yava��a bluzunu ��kard�. Bir tiyatro
��rencisi gibi davran�yordu; s�n�f�, odada yaln�z oldu�una ve
kendisini kimsenin g�rmedi�ine inand�rmak �zere bir do�a�lama
�devi �stlenmi�ti sanki.

�zerinde ete�i ve sutyeni kalm�t� bir tek, ans�z�n durdu�u


yerden franz'a g�zlerini dikti, uzun uzun bakt� (odada
yaln�z ba��na olmad���n� ancak �imdi fark etmi� gibiydi).

bu bak� �a��rtt� franz'�; anlayamad� bu bak��. B�t�n


a��klar oyunun kurallar�n� fark�nda olmadan kendilerince
belirlerler, s�n�rlar� zorlamak daha ba�tan yasaklanm�t�r.
franz'a dikilen bu bak� ikisinin saptad��� kurallar�n d��na
��k�yordu; genellikle sevi�melerinden �nce gelen bak�larla,
el kol hareketleriyle hi�bir ortak yan ta��m�yordu. ne k�k�rt�c�yd�
ne de oyna�maya �a�r�, sadece soran bir bak�t�. ne
�are ki franz'�n bu bak��n ne sordu�u konusunda en ufak
bir fikri yoktu.

derken ete�ini de s�y�r�p ��kard� ve Franz'� elinden tutarak


duvara dayal� b�y�k aynaya do�ru g�t�rd� kad�n. erke�in
elini b�rakmadan, o dalg�n, soran bak�la aynaya bakt�,
�nce kendini sonra da franz'� s�zd�.

aynan�n yak�n�nda �zerinde kara bir melon �apkayla bir


perukal�k duruyordu. kad�n e�ildi, �apkay� ald� ve ba��na
koydu. aynadaki g�r�nt� an�nda bamba�ka bir �eye d�n�t�;
birden, �zerinde i� �ama��rlar�yla duran bir kad�n oldu;
gri tak�m elbiseli, kravatl� bir erke�in elinden tutan, ba��na
m�thi� ilgisiz bir melon �apka oturtmu�, g�zel, uzak, kay�ts�z
bir kad�n.

sevgilisini ne kadar az anlad���n� g�r�nce bir defa daha


g�l�msemek zorunda kald� Franz. elbiselerini ��kard���nda
bunu sevi�meye �a�r� olsun diye de�il, daha �ok garip, k���k
bir yaramazl�k, iki ki�ilik bir happening (belli bir olay� bir
kereli�inde 'sahneleyerek' yarat�lan sanat yap�t�) olsun diye
yap�yordu. franz anlay�, onay dolu bir g�l�msemeyle bakt� ona.

sevgilisinin de ayn� bi�imde kar��l�k vermesini bekledi,


ama beriki bunu yapmad�. Erke�in elini b�rakmadan g�zlerini
aynaya, �nce kendine sonra ona dikti, bakt�.

happening olacak zaman ge�mi�, gitmi�ti. franz bu yaramazl���n


(kendi i�inde �irin oldu�unu itiraf etmekten mutluluk da
duyuyordu) �ok uzad���n� hissetmeye ba�lad�. Bu
nedenle, melon �apkan�n kenarlar�ndan iki elinin parmak
u�lar�yla tuttu, sabina'n�n ba��ndan kald�rd�, yerine, perukal���n
�zerine koydu. yaramaz bir �ocu�un bakire meryem
tablosuna �izdi�i b�y��� siler gibiydi.

daha birka� saniye k�pardamadan aynada kendine bakt�


kad�n. Ard�ndan franz onu sevecen �p�lerle sar�p sarmalad�
ve bir kere daha kendisiyle on g�ne kadar palermo'ya gelmesini
istedi. bu defa hi�bir �eyi sorgulamadan evet dedi kad�n,
erkek de ��kt� gitti.

keyfi yeniden d�rt d�rtl�kt�. ya�am� boyunca can s�k�nt�s�n�n


ba�kenti olarak lanetledi�i Cenevre �imdi g�zel, ser�ven
dolu g�r�n�yordu g�z�ne. d�ar�da, sokakta d�nd�, at�lyenin
geni� pencerelerine bakt� bir kere daha. bahar�n son
g�nleriydi, hava iyice s�cakt�. b�t�n pencerelerde �izgili tenteler
vard�. Franz parka kadar y�r�d�. park�n en ucunda,
ortodoks kilisesinin alt�n kubbeleri, sanki biraz sonra y�k�lacakm�
da g�r�nmez bir g�� taraf�ndan kurtar�l�p havaya dikilmi�
iki yald�zl� top gibi havaya y�kseliyordu. her �ey g�zeldi.
sonra k�y�ya do�ru y�r�d� ve oturdu�u yere, g�l�n kuzey
k�y�s�na giden dolmu� motoruna bindi.

:::::::::::::::::

sabina art�k kendi kendiyleydi. �zerinde hala i� �ama��rlar�


oldu�u halde yeniden aynaya gitti. melon �apkay� bir kere
daha ba��na koydu ve uzun uzun kendini seyretti. bir tek yitik
an�n pe�inde ko�arak harcad��� y�llar�n say�s�na �a�t�.

bir zamanlar, y�llar �nce, at�lyesine geldi�i bir s�ra, melon


�apka tomas'�n ho�una gitmi�ti. �apkay� ba��na koymu�,
t�pk� Cenevre'deki at�lyede oldu�u gibi duvara dayal� b�y�k
aynada kendini seyretmi�ti. bir on dokuzuncu y�zy�l valisi
olarak neye benzeyebilece�ini g�rmek istemi�ti. sabina soyunmaya
ba�lay�nca, �apkay� onun ba��na oturtmu�tu. orada,
aynan�n �n�nde durmu� (sabina soyunurken hep aynan�n
�n�nde dururlard�), kendilerini seyretmi�lerdi. �zerinde
i� �ama��rlar� kal�ncaya kadar soyunmu�tu sabina, ama �apka
hala ba��ndayd�. Sonra birdenbire aynada g�rd�kleri �eyden
ikisinin de uyar�ld�klar�n� fark etmi�ti sabina.

onlar� �ylesine uyaran ne olabilirdi? az �nce, ba��ndaki


�apka �akadan ba�ka bir �ey de�ildi, ona �yle gelmi�ti. kahkahan�n
bir ad�m �tesi ger�ekten de uyar�lma m�yd�?

evet. o zaman aynada birbirlerine bakt�klar�nda, sabina'n�n


ilk birka� saniye i�inde g�rd��� sadece g�l�n� bir durumdu.
ama g�l�n� unsur ans�z�n uyar�lman�n t�llerine b�r�nm�t�;
melon �apka bir �akay� imlemiyordu art�k; �iddeti
imliyordu; sabina'ya, onun kad�nl�k onuruna y�nelik bir �iddeti.
��plak bacaklar�n�, edep yerinin ��genini g�steren ince
k�lotu g�rd� sabina. �� �ama��rlar� di�ili�inin �ekicili�ini
artt�r�rken sert, erkeksi �apka di�ili�ini yok say�yor, ayaklar
alt�na al�yor, g�l�n�le�tiriyordu. tomas'�n yan�ba��nda, tepeden
t�rna�a giyimli olarak durmas� aynada g�rd�kleri �eyin
�z�nde hi� de masum bir e�lence olmad���n� g�steriyordu (istedi�i
e�lence olsa, o da soyunur, bir melon �apka ge�irirdi
ba��na); g�rd�kleri �ey hakarete u�rat�lm�l�k, al�alt�lm�l�kt�.
ama sabina, buna isyan etmek yerine, olanca gururuyla,
sanki herkesin g�z� �n�nde �rz�na ge�ilmesine kendi iradesiyle
boyun e�iyormu� gibi, sonuna kadar k�k�rt�c� bi�imde
oynad� oyunu; sonra ans�z�n, art�k daha fazla beklemeye sabr�
kalmam� gibi, tomas'� �ekti yere devirdi. melon �apka
masan�n alt�na yuvarlanm�t�, aynan�n �n�ndeki kilimin
�zerinde yuvarlanmaya ba�lad�lar.

biz melon �apkaya d�nelim gene de:

bir, unutulmu� bir b�y�kbabay�, k���k bir bohemya


kentinin on dokuzuncu y�zy�ldaki valilerinden birini belli
belirsiz hat�rlatan e�ya.

�ki, sabina'n�n babas�ndan kalan an�. Cenazeden sonra


erkek karde�i ana-baban�n t�m m�lk�ne el koymu�, sabina
ise haklar� i�in didi�meyi k���kl�k say�p reddederek, alayl�
bir sesle miras olarak bir tek melon �apkay� ald���n� bildirmi�ti.

��, tomas'la giri�tikleri a�k oyunlar� i�in aksesuar.

d�rt, bilin�le besleyip geli�tirdi�i kendi �zg�nl���n�n


g�stergesi. �lke d��na g��etti�inde yan�na pek fazla bir �ey
alamam�t�; bu yer kaplayan, i�e yaramaz e�yay� almak ba�ka
daha i�e yarar e�yalardan vazge�mek demekti.
be�, art�k �lke d��nda oldu�una g�re, �apka duygusal de�eri
olan bir nesneydi. z�rih'te tomas'� g�rmeye gitti�inde,
�apkay� da yan�na alm�t�. tomas otel odas�n�n kap�s�n� a�t���nda
�apka sabina'n�n ba��ndayd�. Ama bu arada hesaba
katmad��� bir �ey olmu�tu; �apka art�k ��k ya da k�k�rt�c� bir
e�ya olmaktan ��km�, ge�en zamana dikilmi� bir an�t olmu�tu.
�kisine de dokunmu�tu bu. hi� sevi�medikleri gibi sevi�tiler.
�� g�c�klay�c� oyunlar�n ne yeri ne de zaman�yd�. ��nk� bu
bulu�malar�, her defas�nda yeni, k���k g�nahlar uydurmak
f�rsat� bulduklar� erotik randevular�n�n devam� de�ildi; bu bulu�ma,
ge�mi� zaman�n k���k bir g�zden ge�irilmesi, ortak
ge�mi�lerine adanan bir ilahi, uzaklara kar�arak g�zden kaybolan,
duygusall�ktan uzak bir hikayenin duygusal �zetiydi.

melon �apka, sabina'n�n ya�am� olan m�zik par�as�nda


bir motifti. tekrar d�n�p geliyor, her defas�nda de�i�ik bir
anlam kazan�yor ve b�t�n bu anlamlar yata��ndan akan bir
�rmak gibi �apkan�n i�inden ak�p gidiyordu. heraklitos'un
("ayn� suda iki kere y�kan�lmaz") �rmak yata�� da diyebilirim
buna; melon �apka, sabina'n�n i�inden her defas�nda ba�ka
bir �rma��n, ba�ka bir anlambilimsel �rma��n ak�p gitti�ini
g�rd��� bir yatakt�; her defas�nda ayn� e�ya yeni bir anlam�
do�uracak, bununla birlikte b�t�n �nceki anlamlar da (bir
yank�, bir yank�lar resmi ge�idi gibi) yeni anlamla birlikte
yank�lanacakt�. Her yeni ya�ant� yank�lanacak, her defas�nda
armoniyi zenginle�tirecekti. sabina ile tomas'�n Z�rih'teki
otelde melon �apka kar��s�nda b�ylesine duygulanmalar�n�n
ve neredeyse g�zya�lar� i�inde sevi�melerinin nedeni,
onun o kara varl���yla sadece a�k oyunlar�n�n an�s� de�il,
ayn� zamanda sabina'n�n u�aks�z, otomobilsiz bir �a�da
ya�am� olan babas�yla b�y�kbabas�ndan kalma bir an�-e�ya
da olmas�yd�.

belki �imdi sabina ile franz'� birbirlerinden ay�ran u�urumu


daha iyi anlayabilecek durumday�z; erkek kad�n�n ya�am�n�n
hikayesini b�y�k bir merakla dinliyor, ayn� derecede
istekli g�r�n�yordu ama, kar��l�kl� sarfettikleri s�zc�klerin
anlam�n� apa��k anlasalar da, aralar�nda ak�p giden �rma��n
anlambilimsel f�s�lt�s�n� duymay� ba�aram�yorlard�.

�te bu nedenle, sabina franz'�n �n�nde melon �apkay�


ba��na takt���nda franz, sanki biri ona bilmedi�i bir dilde
seslenmi� gibi rahats�z oluyordu. ne a��k sa��k ne de duygusal
bir hareketti bu, sadece anla��lmazd�. Franz'� rahats�z
eden de anlam�n�n olmay��yd� i�te.

�nsan hen�z epeyce gen�se ve ya�am denen m�zik par�as�


hala a��l� notalar�ndaysa, ya�am�n �uras�n� buras�n� de�i�tirip
yeniden yazabilir, kar��s�ndakiyle motif de�i�toku�u
yapabilir (tomas'la sabina'n�n melon �apka motifiyle yapt�klar�
gibi); ama franz ile sabina gibi daha ge� ya�ta kar��la�an
iki insan�n m�zik par�alar� az �ok tamamlanm�t�r ve her motif,
her e�ya, her s�zc�k her biri i�in farkl� anlam ta��r.

sabina ile franz'�n b�t�n konu�malar�n� ka��da ge�irebilsem,


aralar�ndaki yanl� anla��lan �eylerin uzun bir dizinini
ortaya ��karabilirdim. bunun yerine gelin k�sa bir s�zl�kle
yetinelim.

:::::::::::::::::

k���k 'yanl� Anla��lan S�zc�kler' s�zl���

kadin

kad�n olmak sabina'n�n se�medi�i bir yazg�yd�. se�medi�imiz


bir �eye kendi erdemimiz ya da ba�ar�s�zl���m�z g�z�yle
bakamay�z. Sabina se�medi�i yazg�s�na kar�� en do�ru tavr�
almak gerekti�ine inan�rd�. kad�n olarak do�maya isyan etmek
ona g�re bundan gurur duymak kadar aptalca bir �eydi.

�lk birlikte olduklar� s�rada bir kere, franz ona garip bi�imde
�st�ne basarak, "sabina, sen bir kad�ns�n," demi�ti. sabina
onun bu apa��k ger�e�i neden amerika'y� ke�feden kristof
kolomb ciddiyetiyle vurgulad���n� anlayamad�. Franz'�n
b�ylesine al��lmad�k bi�imde vurgulad��� 'kad�n' s�zc���n�n
onun g�z�nde iki cinsten birini g�stermedi�ini �ok sonra anlad�;
bu s�zc�k bir de�erin ifadesiydi. her kad�n hak etmezdi
kad�n olarak nitelendirilmeyi.

peki ama sabina, franz'�n g�z�nde bir kad�n idi ise; kar�s�
Marie-claude neydi? yirmi y�l kadar �nce, marie-claude'la
tan�malar�ndan birka� ay sonra, marie-claude franz kendisini
terk ederse can�na k�ymakla korkutmu�tu onun g�z�n�.
Franz bu g�zda��ndan b�y�lenmi�ti sanki. marie-claude'dan
pek fazla ho�lanm�yordu, ama onun kendisine duydu�u
a�k akl�n� ba��ndan alm�t�. b�yle b�y�k bir a�ka lay�k olmad���n�,
marie-claude'a b�y�k bir boynu e�iklik borcu oldu�unu
d��n�yordu.

�ylesine e�di ki boynunu, sonunda onunla evlendi. marie-claude


intihar tehdidinin yan�s�ra gelen duygu yo�unlu�una
bir daha hi� ula�amad�, ama franz y�re�inde o duygu
yo�unlu�unun an�s�n�, onu hi�bir zaman incitmemesi ve ondaki
'kad�n'a her zaman sayg� g�stermesi gerekti�i d��ncesiyle
birlikte canl� tuttu.

�lgin� bir k�l�f uydurmayd� bu. "marie-claude'a sayg�


duyma" ama "ondaki 'kad�n'a sayg� duy."

ama marie-claude kendisi kad�n oldu�una g�re, onun


i�inde gizlenen, franz'�n her zaman sayg� duymas� gereken
�teki kad�n kimdi peki? platoncu bir kad�n ideas� m� acaba?

hay�r, Franz'�n annesi. annesindeki 'kad�n'a sayg� duydu�unu


s�ylemek akl�n�n ucundan bile ge�mezdi franz'�n.
Annesine tapard�; onun i�inde gizlenen bir kad�na filan de�il.
annesi ve platoncu kad�nl�k ideas� tek ve ayn� �eydi.

franz on iki ya��ndayken babas� taraf�ndan terk edilen


annesi birden tek ba��na kald�. O�lan ciddi bir �eylerin olup
bitti�ini seziyordu, ama annesi o bunal�ma d�mesin diye
�z�c� olay� yumu�ak, anlams�z s�zlerle ge�i�tirdi. babas�n�n
evi terk etti�i g�n, Franz'la annesi birlikte kente indiler ve
evden ��karlarken franz annesinin bir aya��na ba�ka �teki
aya��na ba�ka pabu� giymi� oldu�unu fark etti. ne yapaca��n�
�a��rm�t�; yapt��� yanl�l��a dikkatini �ekmek istiyor,
ama bir yandan da annesini incitmekten korkuyordu. �te bu
y�zden, kentte birlikte y�r�d�kleri s�re boyunca g�zlerini
annesinin ayaklar�ndan ay�ramad�: Ac� �ekmenin ne demek
oldu�unu ucundan kenar�ndan ilk sezi�i b�yle oldu.

ba�Lilik ve �Hanet

ta �ocuklu�undan cenazesine e�lik etti�i g�ne kadar sevdi


annesini; an�lar�nda da seviyordu onu. ba�l�l���n erdemlerin
en y�cesi oldu�una karar vermesi de bunun sonucunda oldu;
ba�l�l�k, aksi halde tuzla buz olup saniyenin binde biri uzunlu�unda
izlenimlere b�l�necek ya�amlara bir b�t�nl�k veriyordu.

franz, sabina'ya s�k s�k annesinden s�zediyordu, bunu


yaparken a���a vurulmam�, bilin�alt� bir ama�la davran�yordu
belki de: sabina'y� ba�l�l�k konusundaki yetene�iyle
ba�tan ��karmay�, kazanmay� umuyordu.

bilmedi�i �ey sabina'n�n ba�l�l�ktan �ok ihanetle ba�tan


��kt���yd�. 'ba�l�l�k' s�zc��� Sabina'ya, pazarlar�n� g�nbat�m�nda
orman ve vazolarda g�l resimleriyle tuval �st�ne tuval
doldurmakla ge�iren, ta�ra ba�naz� babas�n� hat�rlat�yordu.
onun sayesinde daha �ocukken resme ba�lad�. On d�rt
ya��ndayken ya��t� bir o�lana a��k oldu. babas� �yle korktu
ki, onu bir y�l yaln�z ba��na evden d�ar� b�rakmad�. Bir g�n
Sabina'ya baz� Picasso reprod�ksiyonlar� g�sterip bunlarla
alay etti. on d�rt ya��ndaki mekteplisini sevemeyecekse k�bizmi
severdi sabina da. okulu bitirdikten sonra prag'a gitti.
ba��n� d�nd�ren bir duygu art�k sonunda babaevine de
ihanet edebilecegini s�yl�yordu.

�hanet. k���k ya�tan ba�layarak babam�z; ��retmenimiz


bize ihanetin d��n�lebilecek en al�ak�a su� oldu�unu s�yleyip
dururlar. peki ama nedir ihanet? �hanet setleri y�kmak
demektir. �hanet, setleri y�kmak ve bilinmeyene do�ru ba��n�
al�p gitmek demektir. sabina bilinmeyene do�ru ba��n� al�p
gitmekten daha harika bir �ey d��nemiyordu.

g�zel Sanatlar akademisi ��rencisi olmas�na ra�men,


picasso gibi resim yapmas�na izin verilmiyordu. d�nem sanatta
sosyalist ger�ek�ili�e izin verildi�i d�nemdi ve okul kom�nist
devlet adamlar�n�n portrelerini �retip duruyordu.
babas�na ihanet etmeye duydu�u �zlemi t�m�yle doyuramam�t�;
kom�nizm de babadan ba�ka bir �ey de�ildi ��nk�, babas�
kadar s�k� ve k�s�tl� bir baba, ona a�k� da (tutuculu�un
h�k�m s�rd��� d�nemlerdi), picasso'yu da yasaklayan bir
baba. sabina sonu�ta ikinci s�n�f bir akt�rle evlendiyse, akt�r�n
eksantrik olma konusunda bir �n� oldu�u, her iki babaya da
yaranamad��� i�in yapt� bunu.

derken annesi �ld�. cenazeden sonra, prag'a d�nd���n�n


ertesi g�n�, babas�n�n �z�nt�den can�na k�yd���n� bildiren
bir telgraf ald� Sabina.
birden vicdan� s�zlad�; babas�n�n g�llerle dolu vazo resimleri
yapm� olmas�, Picasso'dan nefret etmesi ger�ekten o
kadar korkun� muydu? on d�rt ya��ndaki k�z�n�n karn� burnunda
eve d�nmesinden �ekinmesi bu kadar yak�n�lacak bir
�ey miydi? kar�s� olmadan ya�amay� s�rd�rememesi ger�ekten
o kadar g�l�nesi miydi?

o zaman gene ihanet �zlemi duydu; kendi ihanetine ihanet


etmek. kocas�na (art�k ona eksantrik de�il, sorunlu bir
sarho� g�z�yle bak�yordu), onu terk etti�ini bildirdi.

ama u�runa a.'ya ihanet etti�imiz b.'ye de ihanet etmek


ille de a.'y� ho�nut etmek anlam�na gelmez. dul bir kad�n
ressam�n ya�am� bir zamanlar ihanet etti�i ana-babas�n�n
ya�am�yla en ufak bir ortak y�n ta��m�yordu. �lk ihanet onar�lmazd�r.
Ba�ka ihanetlerden olu�an bir zinciri harekete ge�irir
ve bunlardan her biri bizi ilk ihanetimizden uzaklara,
daha uzaklara g�t�r�r.

m�Z�K

franz i�in m�zik, esrime anlam�ndaki dionizyak g�zelli�e


en �ok yak�an sanatt�. Kimse bir romanla ya da resimle sarho�
olmaz, oysa beethoven'in dokuzuncu senfonisi'nden,
bartok'un �ki piyano ve vurmal� Sazlar ��in sonat'�ndan ya
da beatles'�n Beyaz alb�m'�nden sarho� olmamak elde midir?
franz 'klasik' ve 'pop' m�zik aras�nda fark g�zetmezdi.
bu fark� modas� ge�mi� ve ikiy�zl� bulurdu. rock m�zi�ini
de mozart kadar severdi.

m�zik onun i�in �zg�rle�tirici bir g��t�; onu yaln�zl�ktan,


i�ed�n�kl�kten, k�t�phanelerin tozundan kurtar�yordu; bedeninin
kap�s�n� a��yor ve ruhunun d�ar�ya, d�nyaya ad�m at�p
dost edinmesini sa�l�yordu. dans etmeyi seviyordu ve sabina'n�n
bu tutkusunu payla�mamas�na hay�flan�yordu.

bir g�n birlikte lokantada oturuyorlard�. Yemek yerlerken


yak�nlar�ndaki hoparl�rden sonuna kadar a��lm� g�mb�r
g�mb�r bir m�zik yay�l�yordu �evreye.

"bir k�s�r d�ng�," dedi sabina. "m�zik gitgide daha y�ksek


�al�nd��� i�in insanlar sa��r oluyor. ama insanlar sa��r
oldu�u i�in m�zi�in daha da y�ksek �al�nmas� gerekiyor."

"m�zik sevmez misin?" diye sordu franz.

"hay�r," dedi sabina, sonra �u s�zleri ekledi; "ama gene


de farkl� bir zaman diliminde..." m�zi�in karlarla kapl� u�suz
bucaks�z bir sessizlik vadisinde a�an bir g�l gibi oldu�u
john sebastian bach zaman�n� ge�iriyordu akl�ndan.

�ocuklu�unun ilk y�llar�ndan beri, m�zik maskesi alt�nda


gezinen g�r�lt� pe�ini b�rakmam�t�. g�zel Sanatlar
akademisi'nde okudu�u y�llarda, ��rencilerden yaz tatillerinin
t�m�n� gen�lik kamplar�nda ge�irmeleri istenirdi. ortak
mekanlarda ya�ar ve hep birlikte bir �elik fabrikas� in�aat�nda
�al��rlard�. �n�aat alan�ndaki hoparl�rden sabah�n
be�inden ak�am�n dokuzuna kadar g�r�l g�r�l bir m�zik yay�l�rd�
�evreye. a�lamak gelirdi sabina'n�n i�inden, ama m�zik
ne�eliydi ve hi�bir yere, ne tuvaletlere ne de �ar�aflar�n
alt�na saklanamazd�; her �ey, her yer hoparl�rlerin ses alan�
i�indeydi. m�zik, sabina'n�n �zerine sal�n�vermi� bir k�pek
s�r�s�yd� sanki.

o zamanlar, b�ylesi bir m�zik barbarl���n�n ancak kom�nist


d�nyada h�k�m s�rebilece�ini d��nm�t�. �lke d��na
��k�nca, m�zi�in g�r�lt�ye d�n�t�r�lmesinin gezegenimize
�zg� bir s�re� oldu�unu ke�fetti; insanl�k bununla tarihin
mutlak �irkinlik evresine giriyordu. gelecekteki mutlak
�irkinlik, kendisini ilk olarak her yerde birden varolan i�itsel
bir �irkinlik olarak hissettirmi�ti: otomobiller, motosikletler,
elektronik gitarlar, matkaplar, hoparl�rler, canavar d�d�kleri.
her yerde birden varolan g�rsel �irkinlik de �ok ge�meden
bunu izleyecekti.

yemekten sonra, yukar� odalar�na ��kt�lar ve sevi�tiler.


franz uykuya dalarken d��nceleri berrakl���n� kaybetmeye,
bulanmaya ba�lad�. Yemekteki g�r�lt�l� m�zi�i hat�rlad�
ve kendi kendine, "g�r�lt�n�n iyi bir yan� var. s�zc�kleri
bo�uyor," dedi. ve birdenbire, b�t�n ya�am� boyunca konu�maktan,
yazmaktan, konferans vermekten, c�mleler kurmaktan,
d��ncelerine bi�im vermeye �al��p onlar� d�zeltmekten
ba�ka bir �ey yapmad���n� fark etti; �yle ki, sonu�ta
b�t�n s�zc�kler kesinli�ini kaybetmi�, anlamlar� silinmi�,
i�erikleri yitmi�, �er��pe, samana, toza, kuma d�n�m�lerdi;
beyninde d�rt d�nerek, beynini c�rnaklayarak, uykusuzlu�u
illeti olmu�lard�. �te o anda, belli belirsiz ama b�t�n g�c�yle
�zledi�i �ey, u�suz bucaks�z bir m�zik, mutlak bir ses,
ho�, mutlu, her �eyi sar�p sarmalayan, her �eyin �stesinden
gelen, pencereleri zang�rdatan, ac�y�, bo�unal���, s�zc�klerin
kendini be�enmi�li�ini bir daha geri d�nmemecesine silip g�t�ren
tekd�ze bir tekrar oldu. m�zik c�mlenin olumsuzlanmas�yd�,
m�zik s�zc���n kar��t�yd�! sabina'yla bir kere daha
uzun uzun kucakla�may�, ba�ka tek bir c�mle, tek bir s�zc�k
bile s�ylememeyi, orgazm�n� m�zi�in co�kun, c�mb�l� g�mb�rt�s�ne
kat�t�rmay� diledi. ve bu g�nendirici, d�sel g�r�lt�
pat�rt� ona bir ninni gibi geldi, uykuya dald�.

aydinlik ve karanlik

sabina i�in ya�amak g�rmek demekti. g�rmek ise iki �izgiyle


s�n�rlanm�t�r: g�zleri kama�t�ran g��l� ��k ve zifiri karanl�k.
Belki de sabina'n�n her t�rl� a��r�l��� tats�z bulmas�n�n
alt�nda yatan neden buydu. a��r� u�lar, ard�nda ya�am�n
sona erdi�i s�n�rlar demektir ve sanatta da politikada da,
a��r�l��a duyulan tutku, �l�me duyulan �rt�k bir �zlemdir
asl�nda.

franz i�in '��k' s�zc��� yumu�ac�k g�n����nda uzan�p


giden bir do�a g�r�n�m�n� getirmiyordu akla; ��k kayna��n�n
kendisini getiriyordu; g�ne�i, bir ampul�, bir projekt�r�.
franz'�n �a�r��mlar� tan�d�k e�retilemelerdi; adaletin g�ne�i,
akl�n d�rt bir yana yay�lan alevi ve benzerleri.

karanl�k da ��k kadar kendine �ekiyordu onu. g�n�m�zde


sevi�meden �nce ���� s�nd�rmenin g�l�necek bir
davran� oldu�unu biliyor ve bu nedenle de yata��n ba�ucundaki
k���k lambay� hep yan�k b�rak�yordu. oysa sabina'n�n
i�ine girdi�i an g�zlerini kap�yordu. t�m bedenini kaplayan
zevk, karanl��� gerektiriyordu, o karanl�k an�, kusursuz, d��ncesiz,
g�r�nt�s�zd�; o karanl�k sonsuz, s�n�rs�zd�; o karanl�k
her birimizin i�inde ta��d��� sonsuzdu. (evet, istedi�in
sonsuzluksa, kapat�ver g�zlerini!)

ve zevkin bedeninin g�zeneklerine kadar s�zd���n� hissetti�i


an, franz ��z�l�yor, da��l�yor, kendi karanl���n�n sonsuzlu�una
kar��yor, kendisi sonsuz oluyordu. ama insan
kendi i�indeki karanl�kta b�y�d�k�e, d� �izgileri k���l�r,
kaybolur. g�zleri kapal� adam, adam enkaz�d�r. derken sabina,
franz'�n g�r�n��n� gitgide daha sevimsiz bulmaya
ba�lad� ve ona bakmaktan ka��nmak �zere o da g�zlerini kapad�.
Ama onun i�in, karanl�k sonsuzluk demek de�ildi;
onun i�in, g�rd��� �eyle uyu�mamak, g�rd��� �eyin olumsuzlanmas�,
g�rmeyi reddetmekti.

:::::::::::::::::

bir keresinde �teki g��menlerin d�zenledi�i bir toplant�ya


g�t�rd�ler Sabina'y�, o da sesini ��karmad�, gitti. her zamanki
gibi, ruslara kar�� silaha sar�l�p sar�lmama konusunda
�ene yar�t�r�p duruyorlard�. G��menli�in verdi�i g�venle,
hepsi sava�ma yanl�s� olduklar�n� bildirdiler do�al olarak.
sabina: "peki o halde neden geri d�n�p sava�m�yorsunuz?"
dedi.

yanl� bir �ey s�ylemi�ti. k�rla�m� sa�lar� sonradan dalgaland�r�lm�


bir adam uzun i�aret parma��n� ona dikti.
"s�ylenecek laf de�il bu. olanlardan hepiniz sorumlusunuz.
kom�nist y�netime nas�l kar�� ��kt�n�z? tek yapt���n�z resim
yapmak oldu..."

kom�nist �lkelerde hi� sonu gelmeyen, belli ba�l� toplumsal


etkinlik, halk� de�erlendirmeye tabi k�lmak, hep denetim
alt�nda tutmakt�. Bir ressam sergi mi a�acak, s�radan
bir yurtta� denize k�y�s� olan bir �lkeye vize mi alacak, bir
futbolcu milli tak�ma m� girecek, bitmek t�kenmek bilmeyen
tavsiye mektuplar�, raporlar (kap�c�dan, meslekta�lardan,
y�renin parti kurulu�undan, gereken sendikadan) toplan�r,
birbirine eklenir, �l��l�r bi�ilir ve �zel g�revliler taraf�ndan
�zeti ��kar�l�rd�. bu raporlar�n sanat��l�k yetene�iyle, topa
iyi vurma becerisiyle ya da deniz havas�n�n hangi hastal�klara
iyi geldi�iyle en ufak bir ilgisi yoktu; bunlar yaln�zca bir
tek �eyle ilgiliydi; "yurtta��n politik profili" ile (ba�ka bir deyi�le,
yurtta�� ne dedi�iyle, ne d��nd���yle, nas�l davrand���yla,
mitinglerde ya da 1 may�s t�renlerindeki davran�lar�yla).
her �ey (g�ndelik hayat, i�te y�kselme, tatiller) bu de�erlendirme
s�recinin sonu�lar�na ba�l� oldu�u i�in, herkes
(ister milli tak�mda futbol oynamak, ister sergi a�mak, isterse
de tatilini deniz kenar�nda ge�irmek istiyor olsun) olumlu
bir de�erlendirmeyi hak edecek bi�imde davranmal�d�r.

k�r sa�l� adam�n konu�mas�n� dinlerken bunlar ge�ti sabina'n�n


akl�ndan. hem�ehrilerinin iyi futbolcu ya da ressam
olup olmad�klar� umurunda bile de�ildi bu adam�n (g��men
toplant�s�ndaki �eklerden hi�biri sabina'n�n yapt��� resimlerle
ilgilenmiyordu), tek �nem verdi�i kom�nizme etkin mi yoksa
sadece edilgin olarak m�, ger�ekten ve y�rekten mi yoksa
sadece g�r�n�� kurtarmak i�in mi, ta ba��ndan beri mi yoksa
ancak �lkeyi terk ettikten sonra m� kar�� ��kt�klar�yd�.

sabina ressam oldu�u i�in ayr�nt�lar� bulup ��karan bir


g�z� vard�. Prag'da birbirlerini 'de�erlendirmeye' pek bay�lan
ki�ilerin d� g�r�n� �zelliklerini belle�ine iyice yerle�tirmi�ti.
bunlar�n hepsinin i�aret parmaklar� orta parmaklar�ndan
biraz daha uzun olur ve bu parma�� kiminle konu�uyorlarsa
o ki�iye dikerlerdi. hatta 1968 �ncesi on d�rt y�l boyunca
�lkeyi y�neten cumhurba�kan� Novotny de sa��nda
berber elinden ��kma ayn� k�rla�m� dalgalar� pek severdi ve
orta avrupa sakinleri i�inde en uzun i�aret parma�� da
onunkiydi.

se�kin g��men bay, resimlerini bir kere bile g�rmedi�i


ressam�n a�z�ndan kom�nist cumhurba�kan� Novotny'ye
benzedi�ini duyunca �nce k�pk�rm�z�, sonra bembeyaz, sonra
gene k�pk�rm�z�, sonra gene bembeyaz kesildi; bir �eyler s�ylemeye
�al�t�, s�yleyemedi ve sustu. sabina kalk�p gidene
kadar hi� kimse a�z�n� a�amad�.

olay mutsuz etmi�ti onu; soka�a ��k�nca �eklerle ili�kiyi


koparmamaya �al�man�n anlam� ne diye sordu kendi kendine.
kendisini onlara ba�layan neydi? �lkesinin g�r�n�mleri
mi? her birine ana yurtlar�n�n ad� s�ylendi�inde ak�llar�na
ne geldi�i sorulsa, verecekleri cevaplar o kadar farkl� olurdu
ki birlik diye bir �ey s�zkonusu bile olamazd�.

k�lt�r m� yoksa? peki k�lt�r neydi ki? m�zik mi? dvorak


ve janacek mi? evet. peki ya bir �ek m�zikten ho�lanm�yorsa?
o zaman �eklik ruhu yokoluveriyordu.

b�y�k adamlar m� yoksa? jan hus mu? o odadakilerden


teki bile onun yazd�klar�n�n bir sat�r�n� okumu� de�illerdi.
onlar�n tek bildi�i alevlerdi, jan hus dire�e ba�lanm� yak�l�rken
y�kselen alevlerin, k�llerin g�rkemiydi; demek ki onlar
i�in �ek olman�n �z� bir avu� k�lden ba�ka bir �ey de�ildi.
onlar� birbirlerine ba�layan tek �ey yenilgileri ve birbirlerine
y�nelttikleri su�lamalard�.

h�zl� h�zl� y�r�yordu. g��menlerle t�m ba�lar�n� koparm�


olmaktan �ok kendi d��ncelerinden rahats�zd�. haks�zl�k
etti�ini biliyordu. ba�ka �ekler, i�aret parma�� uzun
adamdan olduk�a farkl� insanlar da vard� can�m. k���k s�ylevini
izleyen s�k�nt�l� sessizlik hepsinin ona kar�� olduklar�
anlam�na gelmiyordu elbette. evet, b�y�k olas�l�kla g��menlikte
boyun e�mek zorunda kald�klar� anlay�s�zl�k, ans�z�n
gelen nefret kar��s�nda �a�k�na d�nm�lerdi. peki o zaman
neden �z�lm�yordu onlar ad�na? Onlar� olduklar� gibi, h�z�n
verici, terk edilmi� mahluklar olarak g�rm�yordu?

neden oldu�unu biz biliyoruz. babas�na ihanet ettikten


sonra ya�am, her biri g�nah ve zafer kadar �ekici olan ba�ka
ihanetlerle dolu upuzun bir yol gibi serilmi�ti �n�ne. saf birli�i
etmeyecekti! saf birli�i etmeyi reddediyordu -hep ayn� insanlar,
hep ayn� s�ylevler! kendi adaletsizli�inden bu kadar
rahats�z olmas� da bu y�zdendi. ama k�t� bir duygu de�ildi
bu; tam tersine. sabina'ya daha demin bir zafer kazanm� da
g�r�nmeyen biri onu alk�l�yormu� gibi geldi.

sonra birdenbire esrime yerini s�k�nt�ya b�rakt�. yol bir


yerde bitecekti! er ya da ge� ihanetlerine son vermek zorundayd�!
Er ya da ge� kendi kendine engel olmak zorundayd�!

ak�amd�, h�zl� ad�mlarla y�r�yerek gar� boylu boyunca


ge�iyordu. amsterdam treni gardayd�. Vagonunu buldu. yard�msever
bir bek�inin ard�s�ra giderek kompart�man�n� da
buldu, kap�y� a�t� ve Franz'�n ku�etlerden birinin �zerinde
oturdu�unu g�rd�. sabina'y� selamlamak �zere aya�a kalkt�
Franz; sabina kollar�n� erke�in boynuna dolad� ve onu �p�c�klere
bo�du.

ona kad�nlar�n en baya��s� gibi, 'beni b�rakma, bana s�k�


sar�l, oyunca��n yap beni, k�len yap, g��l� ol!' demek i�in
kar�� konulmaz bir arzu duydu. ama bunlar s�yleyemeyece�i
s�zlerdi.

erke�in kollar�ndan kurtuldu�unda s�yleyebildi�i tek


�ey, "seninle birlikte olmaktan ne kadar mutluyum bilemezsin,"
oldu. kendini ele vermekten ka��nan ki�ili�i en �ok bu
kadar�n� d�avurmas�na izin veriyordu.

:::::::::::::::::

k���k 'yanl� Anla��lan S�zc�kler' s�zl��� (devam)

resm� ge��tler

�talya ya da fransa'dakilerin i�i kolay. ana-babalar� onlar�


kiliseye gitmeye zorlad���nda, partiye (kom�nist, tro�kist,
maoist vb.) kat�larak ��kar�yorlar h�n�lar�n�. Oysa sabina
�nce babas� taraf�ndan kiliseye g�nderilmi�, sonra gene onun
taraf�ndan kom�nist gen�lik birli�i'nin toplant�lar�na kat�lmaya
zorlanm�t�. adam, k�z� evde oturur da bu toplant�lara
kat�lmazsa ba��na geleceklerden korkuyordu.

sabina zorunlu 1 may�s resmi ge�itlerinde y�r�rken hi�bir


zaman �tekilere ad�m uyduramaz, arkas�ndaki s�rada y�r�yen
k�z ona ba��r�r, mahsustan aya��na basard�. S�ra �ark�
s�ylemeye geldi�inde, �ark�lar�n s�zlerini hep unutur, sadece
a�z�n� a��p kapard�. Oysa �teki k�zlar bunu g�r�r, �ikayet
ederlerdi. gen�li�inden beri resmi ge�itlerden nefret ederdi
sabina.

franz ��renimini paris'te yapm�t� ve ola�an�st� yetenekli


oldu�u i�in akademik kariyeri daha yirmi ya��ndayken
sa�lama al�nm� durumdayd�. Daha yirmi ya��nda, ya�am�n�
�niversitedeki b�rosu, bir iki k�t�phane ve bir iki konferans
salonunun s�n�rlar� i�inde ge�irece�ini biliyordu. b�yle bir
ya�am� d��nd�k�e bo�ulur gibi oluyordu. ki�inin kendini
evden soka�a atmas� gibi o da ya�am�ndan atlay�p ��kmak istiyordu.

�te b�ylece paris'te oturdu�u s�rece, her t�rl� g�steriye


kat�ld�. bir �ey kutlamak, bir �ey istemek, bir �eye kar�� ��kmak
ne kadar iyi geliyordu insana; d�ar�da, sokaklarda,
ba�kalar�yla birlikte olmak! saint-germain bulvar�'ndan
a�a�� ya da place de la republique'den bastille'e do�ru s�ra
s�ra dizilen g�stericiler b�y�lerdi onu. y�r�yen, ba��ran kalabal���
Avrupa'n�n ve onun tarihinin imgesi olarak g�r�rd�.
Avrupa, b�y�k Y�r�y�'t�. Devrimden devrime, kavgadan
kavgaya y�r�y�, hi� durmadan ileri.

ba�ka t�rl� s�yleyeyim: franz kitapl� ya�am�n�n ger�ek


olmad��� duygusu i�indeydi. ger�ek ya�am�n� onunla omuz
omuza y�r�yenlerin dokunu�unu, onlar�n hayk�r�lar�n� �zl�yordu.
ger�ek olmad���n� sand��� �eylerin (b�rosunun ya
da k�t�phanenin �ss�zl���nda yapt��� �al�man�n) asl�nda
ger�ek ya�am� oldu�unu sand��� resmi ge�itlerinse tiyatrodan,
danstan, karnavaldan -ba�ka bir deyi�le, r�yadan- ba�ka
bir �ey olmad�klar� bir g�n bile akl�na gelmedi.

��renimini s�rd�r�rken yurtta kal�yordu sabina. 1 may�s


sabah� b�t�n ��renciler resmi ge�ite kat�lmak �zere erkenden
boyg�stermek zorundayd�lar. ��renci g�revlileri eksik
bulunmad���ndan emin olmak �zere t�m binay� tepeden
t�rna�a ararlard�. Sabina helada saklan�rd�. bina ancak t�m�yle
bo�ald���nda odas�na d�nerdi. g�r�lmemi� bir sessizlik
sarm� olurdu �evreyi. duyulan tek ses d�man bir d�nyan�n
denizinin g�r�lt�s� imi� gibi gelirdi sabina'ya.

�lke d��na ��kt�ktan bir ya da iki y�l sonra, �lkesinin


ruslar taraf�ndan i�galinin y�ld�n�m�nde Paris'te bulunuyordu.
bir protesto y�r�y�� d�zenlenmi�ti, sabina da kat�lmak
zorunda hissetti kendini. havaya kalkm� yumruklar�yla
gen� Frans�zlar sovyet emperyalizmini lanetleyen sloganlar
hayk�r�yorlard�. Sloganlardan ho�land�, ama �a�k�nl�kla
onlarla birlikte hayk�ramad���n� g�rd�. birka� dakikadan
fazla dayanamad� g�steriye.

frans�z arkada�lar�na bundan s�zetti�inde, kulaklar�na


inanamad�lar: "yani �lkendeki i�gale kar�� sava�mak istemedi�ini
mi s�yl�yorsun?" onlara, kom�nizmin, fa�izmin,
b�t�n i�gallerin, b�t�n istilalar�n ard�nda �ok daha temel,
yayg�n bir k�t�l���n yatt���n� ve bu k�t�l���n havaya kalkm�
yumruklar ve dillerinde bir a��zdan hayk�r�lan bir �rnek
hecelerle uygun ad�m y�r�yen insanlardan olu�an bir resmi
ge�itte en somut g�r�n�m�ne kavu�tu�unu anlatabilmek isterdi.
ama onlara bunu hi�bir zaman anlatamayaca��n� biliyordu.
k�zar�p bozararak konuyu de�i�tirdi.

new york'un g�Zell���

franz ve sabina, zaman olur new york sokaklar�nda saatlerce


dola��rlard�. Soluk kesen g�r�n�mlerle �evrelenmi�, d�ne
d�ne y�kselen bir da� yolundan ��k�yorlarm� gibi, g�r�n�m
her ad�mda de�i�irdi; kald�r�m�n ortas�nda diz ��km�
dua eden gen� bir adam, bir iki ad�m �tede bir a�aca dayanm�
duran g�zel bir zenci kad�n; kar��dan kar��ya ge�erken
g�r�nmez bir orkestray� y�neten siyah tak�m elbiseli bir
adam; f�skiyeli bir �e�me ve onun kenar�na oturmu� ��le yemeklerini
yiyen bir grup in�aat i��isi; �irkin -o kadar �irkin
ki, sonu�ta g�zel- k�rm�z� �n y�zeyli binalar, bunlar�n �zerinde
inen ya da ��kan demir merdivenler; hemen yan�nda
caml�, dev bir g�kdelen, onun yan�nda bir tane daha, bunun
da tepesinde ufak kuleleri, galerileri, yald�zl� s�tunlar�yla
arap tarz�nda k���k bir e�lence merkezi.

sabina'ya kendi resimlerini hat�rlat�rd� bunlar. onlarda


da birbirleriyle ilgisiz �eyler yanyana gelirdi; gaz lambas�n�n
�zerine yans�t�lm� �elik fabrikas� in�aat�; boyal� camdan fanusu
tuzla buz olup, binlerce k���k par�aya b�l�nm�, �ss�z
bir sazl�ktan g��e do�ru y�kselen eski tip bir abajur.

franz dedi ki: "avrupal� anlam�yla g�zellikte hep �nceden


d��n�l�p ta��n�lm�, tasarlanm� bir yan vard�r. Her
zaman estetik bir hedefimiz ve uzun vadeli bir plan�m�z oldu.
bat�l� bireye y�llarca u�ra�arak bir gotik katedral ya da r�nesans
d�nemi piazza'lar�n� in�a etme imkan�n� veren buydu
i�te. new york'un g�zelli�i t�m�yle farkl� bir temel �zerine
kurulu. ama�l� de�il. �nsan tasar�m�ndan ba��ms�z olarak,
dikitlerle dolu bir ma�ara gibi f�rlay�p ��k�vermi�. kendi ba�lar�na
�irkin bi�imler rastlant� eseri olarak, i�in i�inde hi�bir
ama�l�l�k olmaks�z�n, �yle inan�lmaz ortamlarda ��k�yorlar
ki kar��m�za, birden harikulade bir �iirle ��l ��l parlay�veriyorlar."

sabina dedi ki: "ama�lanmam� g�zellik. evet. ba�ka bir


bi�imde dile getirmek gerekirse 'yanl�l�k sonucu g�zellik' diyebilirdik.
g�zellik d�nyadan b�t�n b�t�ne kaybolmadan
�nce, yanl�l�k sonucu bir s�re daha varolacak. 'yanl�l�k sonucu
g�zellik' -g�zellik tarihinin son evresi."

bunlar� s�yledikten sonra olgunluk d�neminin ilk resmini,


�zerine yanl�l�kla k�rm�z� boya damlad���nda ortaya ��kan
tabloyu hat�rlad� sabina... evet, resimleri 'yanl�l�k sonucu
g�zellik' ilkesine dayal�yd� ve new york da ressaml���n
gizli ama ger�ek anayurduydu.

franz dedi ki: "belki de new york'un ama�lanmam� g�zelli�ini


insan tasar�m�n�n a��r� �l��de disiplinli ve �l��l� bi�ili
g�zelli�inden �ok daha zengin ve �ok daha �e�itli. ama
bizim avrupal� g�zelli�i de�il bu. yabanc� bir d�nya."

sonunda bir konuda olsun anla�mam�lar m�yd�?

hay�r. Arada bir fark var. sabina new york'un g�zelli�indeki


yabanc� �geyi �ok �ekici buluyordu. franz ayn� �eyi
�ekici ama �rk�n� buluyordu; ona avrupa'y� �zletiyordu bu
g�zellik.

sab�Na'nin �Lkes�

sabina, franz'�n Amerika'dan ho�lanmamas�n� anl�yordu.


avrupa'n�n ta kendisiydi o; annesi viyanal�, babas� Frans�z,
kendisi �svi�reli.
franz, sabina'n�n �lkesine b�y�k hayranl�k duyuyordu.
sabina ne zaman ona kendisi ya da �lkesindeki dostlar� hakk�nda
bir �eyler anlatsa, franz 'hapishane', 'kovu�turma',
'd�man tanklar�', 'iltica', 'bildiri', 'yasak kitaplar', 'yasak
sergiler' gibi s�zc�kler duyuyor ve k�skan�l�kla eskiye �zlem
kar��m� tuhaf bir duyguya kap�l�yordu.

sabina'ya itirafta bulundu bir g�n: "Bir keresinde felsefecinin


biri eserimdeki her �eyin kan�tlanmas� m�mk�n olmayan
ak�l y�r�tmelerden ibaret oldu�unu s�ylemi� ve bana
'yalanc� Sokrat' diye ad takm�t�. �ok �z�lm�, gocunmu�,
korkun� �fkeli bir cevap vermi�tim. d��n bir kere, ya�am�mdaki
en b�y�k �at�ma bu g�l�nesi olay! ya�am�m�n eri�ip
eri�ebilece�i b�y�k g�steri� imkan�! Sen ve ben ayr� boyutlarda
ya��yoruz. sen benim ya�am�ma Lilliputlar�n �lkesine
ayak basan g�liver gibi girdin!"

sabina kar�� ��kt�. '�at�ma'n�n, 'g�steri�'in, 'tragedya'n�n,


bunlar�n hi�birinin be� para etmedi�ini �ne s�rd�;
bunlarda i�sel de�er ta��yan, sayg� ya da hayranl��a de�ecek
hi�bir �ey yoktu. as�l g�pta edilecek olan franz'�n eseri ve
onun kendini eserine adayacak i� huzurunu ve dinginli�i bulabilmesiydi.

franz hay�r anlam�nda sallad� ba��n�: "Bir toplum zenginse,


bireylerin elleriyle �al�malar�na gerek yoktur; kendilerini
zihin ve ruh etkinliklerine adayabilirler. gitgide daha
�ok �niversite, gitgide daha �ok ��renci olacak bizim toplumumuzda.
��renciler derece almak istiyorlarsa, tez konular�
bulmalar� gerekecek. d�nya y�z�ndeki her �ey hakk�nda tez
yaz�labildi�ine g�re, tez konular� da sonsuz say�da demektir!
s�zc�klerle dolu bir s�r� sayfa; mezarl�klardan daha yasl�
yerler olan ar�ivlerde �st�ste birikiyor. yasl�, ��nk� oralar�
kimse ziyarete gitmiyor, hatta azizler yortusu'nda bile. k�lt�r
a��r� �retimden, s�zc�k ����ndan, nicelik ��lg�nl���ndan
yokolup gitmekte. senin eski �lkendeki bir tek yasaklanm�
kitab�n bile bizim �niversitelerimizde �i�nenen milyarlarca
s�zc�kten daha de�erli olmas� da bu y�zden i�te."

franz'�n devrimlere olan d�k�nl���n� bu s�ylediklerinin


����nda anlamak m�mk�n. �nce k�ba yanl�s�, sonra
�in yanl�s� oldu, sonra da bu �lkelerin y�netimleri ac�mas�zl�klar�yla
onu tiksindirmeye ba�lad���nda, derin derin i� ge�irerek
her �eyden elini ete�ini �ekti, ne a��rl��� ne de ya�amda
kar��l��� olan bir laf kalabal���na s���nd�. cenevre'de (orada
g�steri falan yoktur) oturan bir profes�r oldu ve kendini
yads�ma krizi i�inde (kad�ns�z, g�sterisiz, y�r�y�s�z bir yaln�zl�k
i�inde) her biri b�y�k �vg� derleyen yedi bilimsel eser
yazd�. Sonra bir g�n Sabina ��kt� kar��s�na. g�kten inmi�ti
adeta. o, devrimci d�lerin �oktan s�n�p gitti�i, ama
franz'�n devrimde en ho�una giden �eyin hala s�regeldi�i bir
�lkedendi; her �eyin b�y�k b�y�k ya�anmas�; risk, g�z�peklik
ve �l�m tehlikesi dolu bir ya�am. sabina, franz'�n insan
�abas�n�n g�rkemlili�ine olan inanc�n� yineledi. �lkesinin
ac�l� dram�n� onun ki�ili�ine yans�tarak onu daha da g�zel
buldu franz.

gelin g�r�n ki, sabina bu drama sevgi duymuyordu. 'hapishane',


'bask�', 'yasak kitaplar', 'i�gal', 'tank' s�zc�kleri en
ufak �lk�selle�tirmeye yer b�rakmamacas�na �irkindiler.
onda �lkesine ili�kin tatl�, �zlemli bir an� uyand�ran tek s�zc�k
'mezarl�k't�.

mezarlik

bohemya'da mezarl�klar bah�e gibidir. mezarlar �imle ve


renk renk �i�eklerle kapl�d�r. al�akg�n�ll� mezarta�lar� ye�illi�in
i�erisinde kaybolurlar. g�ne� batt���nda mezarl�k
mini mini mumlarla ��l ��ld�r. �l�ler bir �ocuk balosunda
dans ediyorlard�r sanki. evet, �ocuk balosunda, ��nk� �l�ler
�ocuklar kadar masumdur. ya�am ne kadar ac�mas�z olursa
olsun, mezarl�kta hep huzur vard�r. Sava� s�ras�nda, hitler'in
zaman�nda, stalin'in zaman�nda, t�m i�galler s�r�p giderken
bile. sabina i�ine bir s�k�nt� ��kt���n� hissetti�inde
arabaya atlar, prag'� iyice gerilerde b�rak�r, o kadar �ok sevdi�i
k�y mezarl�klar�ndan birinde gezintiye ��kard�. Mavi tepelerden
bir fon �n�nde, ninni kadar g�zeldi mezarl�klar.

franz i�in mezarl�k �irkin bir ta� ve kemik y���n�yd�.

:::::::::::::::::

"hi� kimse araba kulland�ramaz bana. kazalardan �d�m patlar!


�ld�rmese bile ya�am boyu iz b�rak�r kazalar!" heykeltra�
bunlar� s�yledikten sonra tahtadan bir heykel yontarken
do�ramas�na ramak kald��� parma��n� fark�nda olmadan s�k�
s�k� tuttu. parma��n kurtulmu� olmas� mucizeydi.

"ne demek istiyorsun?" dedi marie-claude bu�ulu bir


sesle. formunun zirvesindeydi. "bir keresinde ciddi bir kaza
ge�irdim ben; o kazay� hi�bir �eye de�i�mem, inan�n. �stelik
hastanede yatt���m g�nlerdeki kadar e�lendi�imi de hi� hat�rlam�yorum!
g�z�m� k�rpamad�m, onun i�in de sabah ak�am okudum durdum."

hepsi �a�k�nl�k i�inde ona bakt�lar. bay�l�yordu buna


marie-claude. franz tiksinti (s�zkonusu kazadan sonra kar�s�n�n
a��r bir depresyon ge�irdi�ini ve hi� durmadan yak�nd���n�
biliyordu) ve hayranl�k (ba��ndan ge�en her �eyi d�n�t�rmek
konusunda becerisi ger�ek bir dirimin g�stergesiydi)
kar��m� bir tepki duydu.

"kitaplar� g�nd�z kitaplar� - gece kitaplar� diye ikiye


ay�rmaya orada ba�lad�m," diye s�z�n� s�rd�rd� kar�s�.
"ger�ekten de, g�nd�z okunsun diye yaz�lm� kitaplar vard�r,
bir de sadece geceleri okunabilecek olanlar."

�imdi herkes �a�k�nl�k ve hayranl�k i�inde ona bak�yordu;


daha do�rusu hala parma��n� tutan ve kazay� d��nerek
y�z�n� buru�turan heykeltra� d��nda herkes.

marie-claude heykeltra�a d�nd� ve sordu: "stendhal'i


hangi kategoriye sokars�n?"

heykeltra� soruyu duymam�t�, s�k�nt�l� s�k�nt�l� omuzlar�n�


silkti. onun yak�n�nda duran bir sanat ele�tirmeni
stendhal'i g�nd�z okumas� sayd���n� s�yledi.

marie-claude ba��n� sallad�, bu�ulu sesiyle, "hay�r, hay�r,


yan�l�yorsun! yan�l�yorsun! stendhal gece yazar�d�r," dedi.

franz, ��kagelmesi an meselesi olan sabina'y� bekledi�i


i�in g�nd�z sanat� - gece sanat� tart�mas�na pek kat�lam�yordu.
bu kokteyl parti �a�r�s�n� kabul edip etmemesi konusunu
g�nlerce tart�m�lard� Sabina'yla. marie-claude partiyi
galerisinde a�m� olan b�t�n ressam ve heykeltra�lar onuruna
d�zenlemi�ti. sabina, franz'la tan�t���ndan beri onun
kar�s�ndan uzak duruyordu. ama ili�kilerinin ��renilmesinden
korktuklar� i�in sabina'n�n partiye gelmesinin daha do�al
olaca��, dolay�s�yla daha az ku�ku uyand�raca�� sonucuna
varm�lard�.

giri� salonuna do�ru belli etmemeye �al�arak bak�lar


f�rlat�rken, on sekiz ya��ndaki k�z� Marie-anne'in odan�n �teki
ucunda s�ylev �ekti�ini duydu franz. kar�s�n�n �evresini
saranlar�n grubundan izin isteyerek k�z�n�n �evresini saran
gruba do�ru y�neldi. kimileri iskemlelere oturmu�lar, kimileri
ayakta duruyorlard�, ama marie-anne yere ba�da� kurmu�tu.
franz, �ok ge�meden marie-claude'un da odan�n kendi yan�ndaki
hal�n�n �zerine oturaca��na yemin edebilirdi. konuklar�n�z
varken yerde oturmak o zamanlar sadelik, kuraltan�mazl�k,
liberallik, konukseverlik g�stergesi, �ok parisli bir
davran�t�. marie-claude'un nerde olursa olsun yere oturma
tutkusu o dereceydi ki, franz onun sigaralar�n� sat�n ald���
d�kkanda da yere ��k�p oturmas�ndan korkar olmu�tu.

"�u anda ne �zerinde �al��yorsun, alain?" diye sordu


marie-anne ayaklar�n�n dibinde oturdu�u adama.

alain, galerinin sahibesinin k�z�na d�r�st bir cevap verecek


kadar saf ve i�tendi. ona, foto�rafla ya�l�boya kar��m�
olan yeni yakla��m�n� a��klamaya giri�tiyse de daha �� c�mle
s�ylememi�ti ki, marie-anne �sl�kla bir par�a �almaya ba�lad�.
Ressam a��r a��r, b�t�n dikkatini anlatt��� konuya vererek
konu�uyordu, onun i�in �sl��� duymad�.

"neden �sl�k �ald���n� s�yler misin bana?" diye f�s�ldad�


Franz.

"�nsanlar�n politikadan s�zetmelerini sevmiyorum da ondan,"


diye cevap verdi k�z y�ksek sesle.

ger�ekten de, ayn� �emberi olu�turan erkeklerden ikisi


yak�nda Fransa'da yap�lacak olan se�imleri tart��yorlard�.
Konu�malar� y�netmeyi kendi g�revi sayan marie-anne,
adamlara bir �talyan toplulu�unun gelecek hafta cenevre'de
sahneleyecekleri rossini operas�na gidip gitmeyeceklerini
sordu. b�t�n bunlar olup biterken ressam alain, yeni resim
yakla��m�n�n ayr�nt�lar�na inmeye ba�lam�t�. franz k�z� ad�na
utan�yordu. onu bozmak i�in ne zaman operaya gitse k�z�n�n
cans�k�nt�s�ndan yan�p yak�ld���n� bildirdi �evredekilere.

"�ok k�t�s�n," dedi marie-anne oturdu�u yerden babas�n�n


karn�na yumruk atmaya �al�arak. "ba�roldeki tenor o
kadar yak��kl� ki. o kadar yak��kl� ki, onu iki kere g�rd�m,
a��k oldum."

franz k�z�n�n annesine ne kadar benzedi�ini d��nmekten


kendini alam�yordu bir t�rl�. neden kendisine benzemiyordu?
ama yapabilece�i bir �ey yoktu. benzemiyordu i�te.
marie-claude'un �u ya da bu ressama, �ark�c�ya, yazara, politikac�ya
hatta bir keresinde bir bisiklet yar���s�na a��k oldu�unu
uluorta s�yledi�ini ka� kere duymu�tu acaba? tabii,
kokteyl parti konu�mas�yd� b�t�n bunlar ama, aras�ra kar�s�n�n
ayn� �eyi yirmi y�l �nce kendisi i�in de �urada burada
s�yledi�ini, �stelik buna bir de intihar tehdidini ekledi�ini
de hat�rlamadan edemiyordu.

tam o anda sabina girdi odaya. marie-claude onu kar��lamak


�zere kap�ya y�neldi. marie-anne, rossini konusunu
tutturmu� giderken, franz dikkatini iki kad�n�n konu�malar�
�zerinde yo�unla�t�rd�. bir iki merhabala�madan sonra
marie-claude, sabina'n�n boynundaki seramik kolyeyi tutup
kald�rarak son derece y�ksek bir sesle, "nedir bu? ne �irkin!"
dedi.

bu s�zc�kler franz'� derinden etkiledi. kavga ��karmak


amac�yla s�ylenmemi�lerdi; hemen arkadan gelen bu�ulu
kahkaha, marie-claude'un kolyeyi be�enmemekle birlikte
sabina'n�n dostlu�unu kaybetmek niyetinde olmad���n� a��k�a
ortaya koyuyordu. gene de, �ok s�k s�ylemedi�i s�zlerdi
bunlar.

"kendim yapt�m," dedi sabina.

"ger�ekten �ok �irkin bir kolye ama!" diye tekrarlad� Marie-claude


ba��ra ba��ra. "takmamal�s�n!"

franz kar�s�n�n kolyenin �irkin olup olmamas�yla ilgilenmedi�ini


biliyordu. bir nesne o �irkin diyorsa �irkin, g�zel
diyorsa g�zel olurdu. dostlar�n�n takt�klar� kolyeler a priori
g�zel olurdu. onlar� �irkin bile bulsa, bunu hi�bir zaman
s�ylemezdi, ��nk� iltifat nicedir ikinci benli�i olup ��km�t�.

�yleyse neden sabina'n�n kendi yapt��� kolyenin �irkin


oldu�una karar vermi�ti?

franz ans�z�n apa��k g�rd� bunun cevab�n�: Marie-claude,


sabina'n�n kolyesinin �irkin oldu�unu uluorta s�yleyebiliyordu,
��nk� bunu s�yleme hakk�n� buluyordu kendinde.

ya da daha a��k s�ylemek gerekirse: marie-claude, sabina'n�n


kolyesinin �irkin oldu�unu, ona kolyesinin �irkin oldu�unu
s�yleme hakk�n� kendinde buldu�unu a��k�a belirtmek
i�in s�yl�yordu.

sabina'n�n bir y�l �nceki sergisi pek ba�ar� kazanmam�t�,


bu y�zden marie-claude, sabina'n�n dostlu�una �yle �ok
�nem vermiyordu. sabina'n�n ise marie-claude'un dostlu�una
�nem vermek i�in her t�rl� nedeni vard�. Gene de davran�lar�yla
hi� belli etmiyordu bunu.
evet, a��k�a g�r�yordu franz: marie-claude ger�ek g��
dengesinin ikisi aras�nda oldu�unu sabina'ya (ve �tekilere)
a��k�a g�stermek i�in eline ge�en bu f�rsat� de�erlendirmi�ti.

:::::::::::::::::

k���k 'yanl� Anla��lan S�zc�kler' s�zl��� (son)

amsterdam'dak� esk� k�L�Se

soka��n bir yan�nda s�ra s�ra evler dizilidir ve zemin katlar�n


geni� vitrinlerinin ard�nda b�t�n orospular�n k���k odalar�
vard�r; �zerlerinde sutyenleri ve k�lotlar�yla kadifemsi
yast�klarla doldurulmu� koltuklar�na oturur, cama iyice yakla��rlar.
kocaman, can� s�k�lan kediler gibidirler.

soka��n �teki yan�nda on d�rd�nc� y�zy�ldan kalma dev


bir gotik katedral vard�r.

orospular�n d�nyas�yla Tanr�'n�n d�nyas� aras�nda iki


krall��� birbirinden ay�ran bir �rmak gibi, keskin bir sidik kokusu
yay�l�r gider.

eski kilisenin i�inde gotik �sluptan g�n�m�ze kalanlar


yaln�zca y�ksek, ��plak, beyaz duvarlar, s�tunlar, kemerli
mimari ve pencerelerdir. ne duvarlarda bir tek resim ne de
�urda burda bir heykel vard�r. Kilise bir jimnastik salonu gibi
bombo�tur. yaln�zca tam ortas�nda, ufak bir rahip k�rs�s�n�n
�evresinde geni� bir �ember olu�turacak bi�imde s�ra
s�ra iskemleler dizilmi�tir. �skemlelerin arkas�nda tahta localar,
kentin zenginleri i�in biti�ik d�zen s�ralar vard�r.

�skemlelerle s�ralar, duvarlar�n bi�imi ya da s�tunlar�n


konumu hi� mi hi� g�z�n�ne al�nmadan yerle�tirilmi� gibidir;
sanki gotik mimariye y�nelik bir kay�ts�zl�k ya da horlama
dile getirilmek istenmi�tir b�ylece. y�zy�llar �nce kalvinizme
inananlar, katedrali, tek i�levi iman edenlerin dualar�n�
ya�murdan ve kardan korumak olan bir hangara �evirmi�lerdir.

franz b�y�lenirdi bu hangar kar��s�nda: tarihin b�y�k


y�r�y�� bu dev alandan ge�ip gitmi�ti!

sabina, kom�nist darbenin hemen ard�ndan bohemya'daki


b�t�n �atolar�n nas�l millile�tirilip el sanat� okullar�,
huzurevleri ve hatta inek ah�rlar� haline sokuldu�unu hat�rlad�.
�nek ah�rlar�ndan birini gezip g�rm�t�: Demir halkalar�
tutturmak i�in s�vayla kapl� duvarlara kancalar g�m�lm�t�,
bu kancalara ba�l� inekler h�lyal� bak�larla pencerelerden
d�ar�ya, art�k tavuklarla dolup ta�an �ato bah�esine
bak�yorlard�.

"beni b�y�leyen buran�n bo�lu�u," dedi franz. "�nsanlar


mihraplar, heykeller, resimler, iskemleler, hal�lar, kitaplar
biriktiriyorlar, derken sevin� dolu bir ferahlama an� geliyor,
biriktirdiklerinin hepsini d�nk� yeme�in art�klar� gibi at�veriyorlar.
bu katedrali s�p�r�p tertemiz eden herk�l s�p�rgesini
getirebiliyor musun g�z�n�n �n�ne?"

"yoksullar ayakta duruyormu�, ama zenginler s�ralarda


oturuyorlarm�," dedi sabina s�ralar� g�stererek. "ama bankerleri
dilencilere ba�layan bir �ey varm�; g�zelli�e duyulan
nefret!"

"g�zellik nedir ki?" dedi franz ve k�sa s�re �nce kar�s�n�n


�stelemesi sonucu onunla birlikte bir sergi a��l��na kat�l��
geldi g�z�n�n �n�ne. s�ylevlerle s�zc�klerin o sonsuz
kendini be�enmi�li�i, sanat�n, k�lt�r�n kendini be�enmi�likleri!

sabina, hoparl�rlerden dur durak bilmeksizin yay�lan


ne�eli mar�larla ruhu zenginlenerek gen�lik kamp�nda �al�t���
s�rada, bir pazar g�n� �d�n� bir motosiklet bulmu�, solu�u
da�larda alm�t�. hi� tan�mad��� k���k, �rak bir k�yde
durdu, motosikleti kilise binas�na dayad�, i�eri girdi. ayin
yap�lmaktayd� kilisede o s�rada. devlet dine bask� uyguluyordu,
onun i�in bir�oklar� kilisenin kap�s�n�n �n�nden bile
ge�meye korkuyorlard�. S�ralarda oturanlar sadece ya�l� erkeklerle
kad�nlard�, ��nk� onlar y�netimden korkmuyorlard�.
Onlar�n tek korktuklar� �l�md�.

rahip s�zc�kleri ahenkli bir sesle s�yl�yor, cemaat de


hep bir a��zdan tekrarl�yordu. bir duan�n cemaatle birlikte
s�ylenen nakarat b�l�mleriydi bunlar. g�zlerini manzaradan
ay�ramayan bir gezgin ya da ya�ama bir t�rl� veda edemeyen
bir adam gibi, ayn� s�zc�kler d�n�p d�n�p geliyorlard�.
Sabina en arka s�ralardan birine oturmu�, g�zlerini s�zc�klerin
m�zi�ini duymak i�in kap�yor, sonra alt�n rengi iri
y�ld�zlarla s�slenmi� masmavi kemerli tavana bakmak i�in
a��yordu. kendinden ge�mi�ti.

k�y�n kilisesinde hi� beklemedi�i anda kar��s�nda buldu�u


�ey tanr� de�ildi; g�zellikti. �ok iyi biliyordu ki ne kilise
ne de duan�n s�zc�kleri kendi ba�lar�na, kendiliklerinden
g�zeldiler; g�nlerini �ark� ad� verilen g�r�lt� pat�rt� aras�nda
ge�irdi�i in�aat alan�na oranla g�zeldiler. ayin, ona ihanete
u�ram� bir d�nyan�n beklenmedik, gizemli a��l�m� gibi
geldi�i i�in g�zeldi.

o g�nden beri g�zelli�in ihanete u�ram� bir d�nya oldu�unu


biliyordu. onunla kar��la�man�n tek yolu, g�zelli�i kovu�turanlar�n
g�z�nden ka�m� k�e bucaklara bakmakt�.
G�zellik, 1 may�s y�r�y�lerinin sahne gerisinde gizlenirdi.
onu bulmak istiyorsak, dekorlar� y�kmak gerekirdi.

"�lk defa bir kilise kar��s�nda b�y�lenmi� gibi oldum,"


dedi franz.

onu b�ylesine co�turan ne protestanl�kt� ne de koyu �ilecilik;


ba�ka bir �eydi, son derece ki�isel bir �ey, sabina'yla
tart�maya cesaret edemedi�i bir �ey. bir herk�l s�p�rgesi
al�p Marie-claude'un b�t�n sergi a��l�lar�n�, Marie-anne'in
b�t�n �ark�c�lar�n�, b�t�n konferanslar� ve sempozyumlar�,
b�t�n yarars�z konu�malar� ve bo�una s�zc�kleri s�p�r�p
atmas�n�, ya�am�ndan s�p�r�p ��karmas�n� s�yleyen bir ses
duydu�unu sanm�t�. amsterdam'daki eski kilisenin bo�; b�y�k
mekan� beklenmedik ve gizemli bir a��l�m sonucu kendi
�zg�rl���n�n imgesi gibi g�r�nm�t� g�z�ne.

g��

sevi�tikleri say�s�z otellerden birinin yata��nda franz'�n kollar�n�


ok�arken, sabina: "�u kaslar�n yok mu! ak�l almaz �eyler!" dedi.

franz onun �vg�s�nden haz duydu. yataktan ��kt�, kal�alar�n�n


�zerine ��kt� ve me�e a�ac�ndan a��r bir sandalyeyi
aya��ndan kavrayarak yava��a havaya kald�rd�. "hi�
korkma," dedi. "seni her �eyden korurum. eskiden judo �ampiyonuydum."

elinde tuttu�u a��r sandalyeyi ta ba��n�n �zerine kadar


kald�rd���nda, "bu kadar g��l� oldu�unu bilmek ne iyi," dedi
sabina.

ama i�inden, franz g��l� olabilir oysa onun g�c� d�ar�ya


y�nelik dedi; i� birlikte ya�ad��� insanlara, sevdiklerine
geldi mi franz zay�f. Franz'�n zay�fl���na iyi y�reklilik deniliyor.
franz, sabina'ya hi�bir zaman buyurmazd�. Tomas'�n
yapt��� gibi aynay� yere yat�r�p �zerinde ��r�l��plak bir a�a��
bir yukar� y�r�me komutu vermezdi. duyusal yan� eksik oldu�undan
de�il; yaln�zca buyuracak g�c� yok. ancak �iddetle
tamamlanan kimi �eyler vard�r ya�amda. bedensel sevgi
�iddetsiz d��n�lemez.

sabina; franz'�n ba��n�n �zerinde tuttu�u sandalyeyle


odada boydan boya gezinip durmas�n� seyretti; sahne ona
abart�l� ve g�l�n� g�r�nd�, i�ini garip bir h�z�nle doldurdu.

franz sandalyeyi yere, sabina'n�n tam kar��s�na koydu


ve �st�ne oturdu. "g��l� olmak ho�uma gidiyor elbette," dedi.
"ama bu kaslar�n Cenevre'de ne yarar� var bana? s�s gibi
bunlar, tavus t�y� gibi. ya�am�m boyunca hi� kimseyle d�v�medim."

sabina kendi melankolik hayallerine dalm� gitmi�ti;


kendisine buyruklar ya�d�ran bir erkek olsayd� ya�am�nda,
ne olurdu acaba? efendisi olmak isteyen bir erkek? ona ne
kadar katlanabilirdi sabina? be� dakika bile katlanamazd�!
Bundan da �u ��k�yordu ki hi�bir erkek onun arad��� erkek
de�ildi. �ster g��l� olsun ister zay�f.

"g�c�n� neden hi� benim �zerimde kullanm�yorsun?" dedi.

"sevgi insan�n g�c�nden vazge�mesi demektir de ondan,"


dedi franz yumu�ak bir sesle.

sabina iki �eyin fark�na vard�: Bir, franz'�n s�zleri soylu


ve do�ruydu; iki, bu s�zler onu sabina'n�n a�k ya�am�ndan
kap� d�ar� ediyordu.

ger�Ek ya�Amak

kafka'n�n g�ncelerinin ya da mektuplar�n�n bir yerinde saptad���


bir form�l bu. franz nerede oldu�unu tam hat�rlam�yordu.
ama bir t�rl� akl�ndan ��km�yordu bu iki s�zc�k.
'ger�ek ya�amak' ne demekti? �i olumsuz yan�ndan al�rsak
kolay; yalan s�ylememek, gizlememek ve oldu�undan ba�ka
t�rl� g�r�nmemek demekti. oysa sabina'ya rastlad��� g�nden
beri yalanlar i�inde ya��yordu franz. kar�s�na amsterdam'la
madrid'deki varolmayan kongrelerden, konferanslardan
s�zediyordu; sabina'yla cenevre sokaklar�nda y�r�meye
korkuyordu. �stelik yalan s�ylemekten, gizlenmekten de
ho�lan�yordu; onun i�in o kadar yeni �eylerdi ki bunlar. b�t�n
cesaretini toplay�p okulu k�ran, ��retmenin g�zdesi ��renci
kadar heyecanl�yd�.

sabina i�in ger�ek ya�amak, ne kendi kendimize ne de


ba�kalar�na yalan s�ylememek, ancak insanlardan uzak
olundu�unda m�mk�nd�; yapt���m�z i�lere ba�kas�n�n g�z�
de�di�i an, ister istemez o g�ze ho� g�r�nmeye �al��r�z ve
yapt���m�z hi�bir �ey d�r�st�e olmaz. bizi seyreden birilerinin
olmas�, bizi seyredenleri bir t�rl� akl�m�zdan ��karamamak,
yalanlar i�inde ya�amak demektir. sabina, ki�ilerin
kendilerine ve dostlar�na ili�kin b�t�n s�rlar� eleverdikleri
edebiyat t�r�n� a�a��l�k bulurdu. gizlili�ini kaybeden her
�eyini kaybetmi� demektir, diye d��n�rd� Sabina. hele
bundan kendi iradesiyle vazge�en ki�i canavard�. Sabina'n�n
ya�ad��� a�k� gizli tutmaktan en ufak bir ac� duymamas� da
bundand� i�te. tam tersine, ancak b�yle davranarak ger�ek
ya�ayabilirdi o.

�te yandan franz, ya�am�n�n �zel ve kamusal olarak ikiye


b�l�nmesinin b�t�n yalanlar�n kayna�� oldu�una emindi;
ki�i �zel ya�am�nda ba�ka bir �eydi, ba�kalar�yla birlikteyken
bamba�ka bir �ey. franz i�in, ger�ek ya�amak, �zel ile
kamusal aras�ndaki engelleri y�kmak demekti. andre breton'un,
i�ini herkesin g�rebilece�i ve s�r nam�na bir �ey bar�nd�rmayan
camdan bir evde ya�aman�n arzulan�rl��� �zerine
s�ylediklerini dilinden d��rmezdi franz.

kar�s�n�n sabina'ya, "bu kolye �irkin!" dedi�ini duydu�unda,


bir dakika daha yalan� s�rd�remeyece�ini, sabina'y�
savunmaya ko�aca��n� biliyordu. bunu yapmad�ysa aralar�ndaki
gizli a�ka ihanet etmemek i�indi.

kokteyl partinin ertesi g�n�, hafta sonunu ge�irmek �zere


sabina ile birlikte roma'ya gitmeleri s�zkonusuydu.
franz, "bu kolye �ok �irkin!" c�mlesini bir t�rl� unutam�yordu;
bu c�mle Marie-claude'u bamba�ka bir g�zle g�rmesine
yola�t�. kar�s�n�n sald�rganl��� -incinmek bilmez, g�r�lt�c�
ve dirim g�c�yle dopdoluydu- yirmi �� y�ll�k evlilikleri s�resince
sab�rla ta��d��� iyilik y�k�nden kurtarm�t� onu. amsterdam'daki
eski kilisenin o son derece geni� i� mekan�n� getirdi
akl�na ve o bo�lu�un esinlendirdi�i garip, anla��lmaz
�rpertiyi bir kere daha i�inde duydu.

k�sa yolculuklarda yan�na ald��� bavulunu haz�rlarken


marie-claude odaya dald�, partideki konuklar hakk�nda gevezelik
etmeye koyuldu; kimilerinin g�r�lerini �iddetle benimsiyor,
kimilerininkiyle de alay ediyordu.

franz ona uzun uzun bakt�, sonra "roma'da konferans


falan yok," dedi.
marie-claude anlamad�. "Peki neden gidiyorsun o zaman?"

"dokuz ayd�r bir sevgilim var," dedi franz. "onunla cenevre'de


bulu�mak istemiyorum. bu kadar �ok yolculuk etmemin
nedeni bu. senin de bilmenin zaman� geldi diye d��nd�m."

�lk bir iki s�zc�kten sonra cesaretini kaybetti. marie-claude'un


y�z�ndeki umars�zl���, s�zlerinin uyand�rmas�n�
bekledi�i umars�zl��� g�rmemek i�in ba��n� �te yana �evirdi.

k�sa bir sessizlikten sonra, marie-claude'un "evet, bilmemin


zaman� gelmi�ti," dedi�ini duydu.

marie-claude'un sesi o kadar sakindi ki franz ba��n� �evirip


ona bakt�. Hi� de allak bullak olmu�a benzemiyordu
marie-claude; hatta bir g�n �nce partide o en bu�ulu sesiyle
"bu kolye �ok �irkin!" diyen kad�n�n ta kendisiydi.

s�zlerini s�rd�rd� kar�s�: "Beni dokuz ayd�r aldatt���n�


s�yleyecek cesareti buldu�una g�re, onun kim oldu�unu da
s�yleyebilecek misin bakal�m?"

franz kendi kendine marie-claude'u incitmeye hakk� olmad���n�,


ondaki 'kad�n'a sayg� duymas� gerekti�ini s�yleyip
durmu�tu. ama nereye gitmi�ti ondaki 'kad�n'? Ba�ka bir deyi�le,
zihninde kar�s�yla ba�da�t�rd��� anne imgesine ne olmu�tu?
yasl� ve yaral� anac���, bir aya��na ba�ka �teki aya��na
ba�ka pabu� giymi� anac��� Marie-claude'dan ��km�
gitmi�ti -ya da belki hay�r, zaten hi� Marie-claude'un i�inde
olmam�t� ki. bir nefret �ak�nt�s� i�inde dank etti bu franz'�n
kafas�na.

"senden saklamam i�in bir neden yok," dedi.

kar�s�n� sadakatsizli�iyle yaralamay� ba�aramad�ysa,


onu kimle aldatt���n� s�yleyerek yaralamay� ba�araca��ndan
emindi. g�z�n�n i�ine bakarak, sabina'n�n ad�n� s�yledi.

bundan k�sa bir s�re sonra havaalan�nda Sabina'yla bulu�tu.


u�ak y�kselirken, gitgide daha hafifledi�ini hissediyordu.
'sonunda' dedi kendi kendine; dokuz aydan sonra ilk
olarak 'ger�ek' ya��yordu.

:::::::::::::::::

franz birlikte payla�t�klar� gizlili�in kap�s�n� zorla aralam�


gibi geliyordu sabina'ya. sanki marie-claude'un, marie-anne'in,
ressam alain'in, parma��n� s�k� s�k� tutan heykeltra��n
-Cenevre'de tan�d��� herkesin- kafas�n�n i�indekileri
g�rebiliyordu. �imdi art�k ister istemez kendisini �u kadarc�k
ilgilendirmeyen bir kad�na rakip olacakt�. Franz, marie-claude'dan
bo�anmak isteyecek, franz'�n geni� evlilik yata��ndaki
marie-claude'un yerini kendisi alacakt�. Herkes
olup bitenleri az ya da �ok bir uzakl�ktan seyredecek ve sabina
herkesin �n�nde rol yapmak zorunda kalacakt�; Sabina
olmak yerine, sabina rol� oynamak, bu rol� en iyi nas�l oynayabilece�ine
karar vermek zorunda kalacakt�. A�k� a��zdan
a��za dola�maya ba�lad��� an, a��rl�k kazanacak, bir y�k
olacakt�. Sabina bunun d��ncesinden bile irkiliyordu.

yeme�i Roma'da bir lokantada yediler. sabina �arab�n�


i�erken hi� konu�mad�.

"k�zmad�n de�il mi?" diye sordu franz.

k�zmad���n� s�yleyerek g�vence verdi ona sabina. akl�


hala karmakar��kt�, mutlu mu mutsuz mu olsun hen�z bir
karar verememi�ti. amsterdam ekspresinin yatakl� vagonunda
kar��la�t�klar� g�n�, franz'�n �n�nde diz ��k�p beni
tut, beni s�k� s�k� tut, hi� b�rakma demek istedi�i g�n� hat�rlad�.
�hanetlerden kurulu o tehlikeli yolun sonuna gelmeyi
ne kadar �ok istemi�ti. her �eye bir son vermek, dur demek
istemi�ti.

bu �zlemi yo�unla�t�rmaya, yard�m�na �a��rmaya, ona


yaslanmaya ne kadar �al��rsa �al�s�n, ho�nutsuzluk duygusu
giderek art�yordu sadece.

roma sokaklar�nda y�r�yerek otellerine geri d�nd�ler.


�evrelerini saran �talyanlar ba��r� �a�r�larla, el kol hareketleriyle
m�thi� bir �amata yapt�klar�ndan, franz'la sabina
kendi sessizliklerini duymadan sessizce y�r�yebiliyorlard�.

sabina uzun uzun y�kand� banyoda; franz battaniyenin


alt�nda onu bekledi. her zaman oldu�u gibi k���k lamba yan�yordu.

sabina banyodan ��kt���nda lambay� s�nd�rd�. �lk defa


yap�yordu bunu. franz yeterince dikkatli de�ilmi� demek ki.
fark�na varmad�, ��nk� ��k onun i�in bir anlam ta��m�yordu.
bildi�imiz gibi, sevi�irken g�zlerini kap�yordu.

asl�n� isterseniz, sabina'y� lambay� s�nd�rmeye iten �ey


onun kapal� g�zleriydi. o inik g�zkapaklar�na bir an bile dayanamayacakt�
art�k. G�zler ruhun penceresidir, derler ya.
o zaman, kapal� g�zleriyle �zerinde gidip gelen franz'�n bedeni,
ruhsuz bir bedendi demek ki. hen�z g�zleri a��lmam�,
meme aranan yeni do�mu� bir hayvan gibi. kaslar� geli�mi�
franz, cinsel birle�me an�nda memelerine yap�m� dev bir
hayvan yavrusuna benziyordu. ger�ekten de, sanki meme
emiyormu� gibi sabina'n�n meme ucunu a�z�na alm�t�! belden
a�a��s�n�n yeti�kin bir erkek, belden yukar�s�n�n ise meme
emen bir bebek olmas�, b�ylece sabina'n�n bir bebekle sevi�iyormu�
gibi olmas�, i�ren�li�e varan bir �eydi. hay�r,
Franz'�n bedeninin kendi bedeni �zerinde umars�zca gidip
gelmesini bir daha hi� g�rmeyecekti, ona bir daha hi� meme
vermeyecekti eni�ine meme veren bir di�i k�pek gibi, bug�n
sondu, son, geri d�n�� yoktu art�k bu i�in!

elbette, b�y�k haks�zl�k etti�ini biliyordu, franz ya�am�na


giren en kusursuz erkekti -ak�ll�yd�, resimlerini anl�yordu,
yak��kl� ve iyi y�rekliydi- ama �zerinde d��nd�k�e
bu akl� yerle bir etmek, yufka y�reklili�ini kirletmek, onun o
g��s�z g�c�n�n �rz�na ge�mek istiyordu.
o gece, bunun son sevi�meleri oldu�unun bilinciyle daha
da kendinden ge�erek, her zamankinden daha akl� ba��ndan
gitmi� bir bi�imde sevi�ti sabina. sevi�irken uzaklarda, �ok
�ok uzaklardayd�. Kendisini uzaklarda �a��ran ihanetin alt�n
borusunu bir kere daha duydu ve direnmeyece�ini anlad�.
�n�nde geni� bir �zg�rl�k yolunun a��ld���n� sezdi ve bu yolun
u�suz bucaks�zl��� ba��n� d�nd�rd�. franz'la hi� sevi�medi�i
bi�imde, ��lg�n, s�n�r tan�maz bir sevi�meyle sevi�ti.

onun �zerinde hareketsiz yatarken h��k�r�yordu franz;


anlad���ndan emindi; sabina yemek boyunca hi� konu�mam�,
karar� hakk�nda tek bir laf etmemi�ti, ama i�te cevab�
buydu. sevincini, tutkusunu, onay�n�, onunla sonsuza kadar
ya�ama arzusunu a��k�a g�stermi�ti.

franz kendini g�rkemli bir bo�lu�a do�ru doludizgin at


ko�turan bir binici gibi hissediyordu, kar�s�ndan, k�z�ndan,
her t�rl� aile d�zeninden ar�nm� bir bo�luk, herk�l s�p�rgesiyle
s�p�r�l�p tertemiz edilmi� bir bo�luk, a�k�yla dolduraca��
g�rkemli bir bo�luk.

her biri �tekinin �zerine binmi�, alt�ndakini bir at gibi


ko�turuyordu; ikisi de kendi arzular�n�n derinliklerine do�ru,
kendilerini �zg�rle�tiren ihanetlerle esrimi� bir halde,
doludizgin ko�turuyorlard�. Franz, sabina'n�n �zerine binmi�
gidiyordu, kar�s�na ihanet etmi�ti. sabina, franz'�n �zerine
binmi� gidiyordu, franz'a ihanet etmi�ti.

:::::::::::::::::

yirmi y�l s�reyle annesini -zavall�, korumas�na muhta� zay�f


bir yarat�k- g�rm�t� kar�s�nda. bu imge i�inde �ok derine
k�k salm�t�, �� g�nde s�k�p atam�yordu. eve d�nerken, vicdan�
Franz'� rahats�z etmeye ba�lad�; kendisi �ekip gittikten
sonra marie-claude'un y�k�lm� olmas�ndan, onu b�y�k bir
g�n�l yaras� alm� bulaca��ndan korkuyordu. bir h�rs�z gibi
sessizce kap�y� a�t� ve kendi odas�na gitti. bir an durdu, dinledi:
evet, evdeydi marie-claude. bir an duraksad�ktan sonra
onunla her zamanki gibi merhabala�mak �zere kar�s�n�n
odas�na gitti.

"ne!" diye ba��rd� kad�n, yalanc�ktan �a��rm� gibi yaparak


ka�lar�n� havaya kald�rd�. "sen? burada, ha?"

"ba�ka nereye gidebilirim ki?" demek istedi franz (ger�ek


bir �a�k�nl�kla), ama bir �ey demedi.

"�u i�i a��k�a konu�al�m m�, ne dersin? hi� zaman ge�irmeden


onun evine ta��nmanda hi�bir sak�nca yok bence."

roma'ya gitmek �zere evden ayr�ld��� g�n, Franz ne yapaca��na


kesin olarak karar vermemi�ti. eve d�nece�ini,
marie-claude'u gere�inden fazla incitmemek i�in her �eyi
dost�a bir hava i�inde konu�acaklar�n� d��nm�t�. Onun
kendisini k�l�n� bile k�p�rdatmadan, so�uk bir sesle kap� d�ar�
edebilece�i akl�na bile gelmemi�ti.
bu, i�leri kolayla�t�r�yordu ger�i ama gene de bozum olmu�tu.
b�t�n ya�am� boyunca onu incitmekten korkmu�,
kendi iste�iyle insan� sersem eden tek e�lilik s�k�d�zenine
uymu�tu, �imdiyse aradan yirmi y�l ge�tikten sonra, her �eyin
bo�una oldu�unu, bir yanl� anlama y�z�nden d�zinelerle
kad�ndan vazge�ti�ini ��reniyordu ans�z�n!

o g�n ��leden sonra dersini verdi ve oradan dosdo�ru


sabina'ya gitti. geceyi onda ge�irip ge�iremeyece�ini sormay�
d��n�yordu. zili �ald� ama kimse cevap vermedi. gidip
soka��n kar��s�ndaki kafe'ye oturdu, g�zlerini inatla sabina'n�n
oturdu�u eve dikti.

ak�am oldu, ne yapaca��n� bilmiyordu. t�m ya�am� boyunca


yata��n� tek sabina'yla payla�m�t�. eve, marie-claude'un
yan�na gitse nerede yatacakt� acaba? yan odadaki
divan�n �zerine bir yatak yapabilirdi elbette. ama bu eksantrik
davran� olmaktan �teye gider miydi? k�t� niyet i�areti
gibi g�r�nmez miydi? ne olursa olsun, onunla dost kalmak
istiyordu can�m! Gene de, kar�s�yla ayn� yata�a girmek
s�zkonusu olamazd�. Onun kendisine alayc� bir sesle neden
sabina'n�n yata��n� ye�lemedi�ini soru�unu duyabiliyordu.
bir otelde oda tuttu.

ertesi g�n, sabah, ��le ve ak�am sabina'n�n zilini �ald�


durdu.

daha ertesi g�n kap�c�ya ba�vurdu. kap�c�n�n bu konuda


bilgisi yoktu, ev sahibiyle g�r�mesini s�yledi. franz ev sahibine
telefon etti ve iki g�n �nce sabina'n�n ��kaca��n� haber
verdi�ini ��rendi.

bunu izleyen birka� g�n boyunca, onu hala yerinde bulmay�


umut ederek d�zenli aralarla eve u�rad�. Sonunda kap�y�
a��k buldu�u bir g�n, tulumlar giymi� �� adam�n mobilyalar�
ve tablolar� d�ar�ya park edilmi� bir kamyona y�klemekte
olduklar�n� g�rd�.

mobilyalar� nereye g�t�rd�klerini sordu onlara.


adamlar adresi a��klamamak i�in kesin emir ald�klar�n�
s�ylediler.

bu gizli adresi ��renmek �zere ��kar�p birka� frank vermek


�zereydi ki, birden bunu yapacak g�c� kalmad���n� hissetti.
ac�s� iyice k�rm�t� belini. hi�bir �ey anlam�yordu, ne
olup bitti�i konusunda en ufak bir fikri yoktu; tek bildi�i Sabina'yla
tan�t���ndan beri b�yle bir �eyler olmas�n� bekledi�iydi.
olacak olmal�yd�. franz direnmeye �al�mad�.

kentin eski mahallelerinden birinde k���k bir apartman


kat� buldu kendine. kar�s�yla k�z�n�n evde olmayacaklar�n�
bildi�i bir s�ra, elbiselerini ve kitaplar�n�n en �nemlilerini almak
�zere eski evine gitti. marie-claude'un yoklu�unu hissedece�i
hi�bir �eyi almamaya dikkat etti.

bir g�n, bir kafe'nin cam�n�n gerisinde g�rd� onu. �ki kad�n
arkada��yla birlikte oturuyordu. durmadan a��z burun
oynatmaya olan a��r� d�k�nl���nden dolay� zaten k�r��kl�klarla
�izgi �izgi olmu� y�z� gene k�p�r k�p�rd�. kad�nlar
yakla�m� onun s�ylediklerini dinliyor, durmadan kahkahalar
at�yorlard�. Franz onlara kendisinden s�zetti�i duygusunu
bir t�rl� �st�nden atamad�. Franz'�n onunla ya�amaya
karar verdi�i g�n Sabina'n�n Cenevre'den �ekip gitti�ini biliyordu
ku�kusuz. ne komik bir hikaye, de�il mi! kar�s�n�n arkada�lar�n�n
alay konusu olmas�na �uncac�k �a�mad� Franz.

g�n�n her saatinde saint-pierre kilisesi'nin �anlar� duyulan


yeni dairesine d�nd���nde, ma�azadan yeni yaz� masas�n�n
gelmi� oldu�unu g�rd�. marie-claude'la arkada�lar�n�
o an unuttu. hatta bir an sabina'y� bile unuttu. yaz� masas�n�n
ba��na oturdu. bu masay� kendi eliyle se�ti�ine
memnundu. yirmi y�l boyunca kendi se�medi�i e�yalar aras�nda
ya�am�t�. her �eyi marie-claude se�mi�ti. �te �imdi
k���k bir �ocuk olmaktan ��km�t�; ya�am�nda ilk olarak
kendi ba��nayd�. ertesi g�n bir k�t�phane yapt�rmak �zere
marangozla g�r�t�. K�t�phanesinin planlar�n� �izip evinin
neresine yerle�tirece�ini d��nerek g�nler ge�irdi.

sonra �yle bir an geldi ki, b�y�k bir �a�k�nl�kla �ok da


mutsuz olmad���n� fark etti. sabina'n�n varl��� sand���ndan
�ok daha az �nemliydi. �nemli olan, onun kendi ya�am�nda
b�rakt��� alt�n ayak iziydi, hi� kimsenin silemeyece�i sihirli
ayak izi. ya�am�n�n ufkundan kaybolup gitmeden �nce
franz'�n eline o herk�l s�p�rgesini tutu�turuvermi�ti sabina;
franz da bunu eline al�p ya�am�nda horg�rd��� her ne
varsa s�p�r�p atm�t�. ans�z�n gelen bir mutluluk, bir tamamlanm�l�k
duygusu, �zg�rl�kten ve yeni bir ya�amdan
kaynaklanan bir sevin� -sabina'n�n ona b�rakt��� arma�an-lar
bunlard� i�te.

asl�nda her zaman ger�ek olmayan� ger�ek olana ye�lemi�ti.


nas�l kendini ��rencilerle dolu bir anfide de�il de g�steri
y�r�y�lerinde iyi hissediyorsa (ki demin de s�yledi�im
gibi bunlar t�m�yle oyundu, r�yayd�), 'g�r�nmez tanr��a' Sabina
ile de, birlikte b�t�n d�nyay� gezdi�i ve hep kaybetmekten
korktu�u Sabina ile oldu�undan �ok daha mutluydu.
sabina ona kendi ba��na ya�ayan bir adam�n beklenmedik
�zg�rl���n� sunmakla tepesine bir �ekicilik halesi kondurmu�tu.
kad�nlara m�thi� �ekici gelmeye ba�lad� ve ��rencilerden
biri ona a��k oldu.

�te b�ylece inan�lmayacak kadar k�sa bir s�re i�inde ya�am�n�n


arka plan� t�m�yle de�i�ti. k�sa bir s�re �ncesine
kadar orta s�n�f�n y�ksek gelir grubundan birinin oturabilece�i
bir apartman kat�nda u�a��, kar�s� ve k�z�yla birlikte
oturuyordu; �imdiyse kentin eski mahallelerinden birinde,
her gece ��renci sevgilisi ile birlikte oldu�u k���c�k bir dairede.
sevgilisine, onu o otelden bu otele gezdirerek e�lik etmek
zorunda de�ildi art�k; onunla kendi dairesinde, ba�ucu
masas�nda kendi kitaplar� ve k�l tablas� duran kendi yata��nda
sevi�ebilirdi.

�ddias�z bir k�zd�, fazla g�steri�li de de�ildi ama franz'a,


franz'�n �ok yak�n bir ge�mi�te sabina'ya duydu�u hayranl�k
gibi bir hayranl�k duyuyordu. franz bundan ho�lanmamazl�k
etmedi. sabina'y� g�zl�kl� bir ��renciye de�i�meyi
i�in i�in bir �aptan d�me sayd�ysa bile, do�u�tan iyi bir insan
oldu�undan k�z� sevmeyi, ona yak�nl�k duymay� becerdi
ve ona hi�bir yere aktarmak f�rsat�n� bulamad��� bir baba
sevgisi sundu. (�yle ya, marie-anne her zaman i�in k�z�ndan
�ok marie-claude'un bir kopyas� gibi davranm�t�.)

g�n�n birinde kar�s�n� g�rmeye gitti. ona yeniden evlenmek


istedi�ini s�yledi.

marie-claude ba��n� sallad�.

"ama bo�anmam�z senin i�in ne fark eder ki! b�t�n mal


m�lk sende kals�n."

"mal m�lk �nemli de�il benim i�in," dedi kad�n.

"peki, nedir �nemli olan?"

"a�k," dedi kar�s� g�l�mseyerek.

"a�k m�?" dedi franz �a�k�nl�kla.

"a�k bir meydan sava��d�r," dedi marie-claude, g�l�msemeyi


s�rd�rerek. "ve ben sava�� s�rd�rmek niyetindeyim.
sonuna kadar."

"a�k bir meydan sava�� ha?" dedi franz. "eh, �yleyse benim
sava�maya niyetim yok," dedi ve ��k�p gitti.

:::::::::::::::::

10

cenevre'de d�rt y�l oturduktan sonra sabina, paris'e yerle�ti,


ama orada da melankoliden kurtulamad�. Ona ne oldu�unu
soracak olsalar, kendisi de cevap vermekte g��l�k �ekerdi.

ya�am�m�zdaki sars�c� durumlar� dile getirmek istedi�imizde,


a��rl�k belirten e�retilemelere ba�vurmak e�ilimindeyizdir.
bir �eyin bizim i�in b�y�k bir y�k oldu�unu s�yleriz.
ya ta��r�z bu y�k� ya da beceremez, okkan�n alt�na gideriz,
bu y�kle didi�ir, kazan�r ya da kaybederiz. ya sabina -sahi
ne olmu�tu ona? hi�. ��inden terk etmek geldi�i i�in bir erke�i
terk etmi�ti. erkek onun pe�inden mi gelmi�ti? ondan intikam
almaya m� �al�m�t�? hay�r. Sabina'n�n dram� a��rl���n
de�il hafifli�in dram�yd�. onun pay�na d�en y�k de�il,
varolman�n dayan�lmaz hafifli�iydi.

o zamana kadar ihanetleri heyecan ve ne�eyle doldurmu�tu


i�ini. ��nk� yeni ihanet ser�venlerinin yolunu a��yordu
�n�nde. peki, ya b�t�n bu yollar�n bir sonu varsa? �nsan
ana-babas�na, kocas�na, �lkesine, a�k�na ihanet edebilirdi
ama ana-baba, koca, �lke ve a�k elden gidince -ihanet edilecek
ne kal�yordu geriye?

sabina �evresinde bir bo�luk hissediyordu. ya bu bo�luk,


b�t�n ihanetlerinin varaca�� yerse?
do�al olarak bunun fark�na varmam�t� �imdiye kadar.
nas�l varabilirdi ki? pe�ine d�t���m�z hedefler hep bir
par�a sislerle �rt�l�d�r. evlili�i �zleyen gen� k�z bilmedi�i
bir �eyi �zler. �n pe�inde ko�an gencin �n denen �ey hakk�nda
en ufak bir bilgisi yoktur. att���m�z her ad�ma anlam�n�
veren �ey o ad�m hakk�nda hi�bir �ey bilmememiz ger�e�idir.
sabina ihanet etmeye duydu�u iste�in ard�nda yatan hedefin
fark�nda de�ildi. varolman�n dayan�lmaz hafifli�i -hedef
bu muydu? cenevre'den ayr�lmas� onu bu hedefe iyice yakla�t�rm�t�.

paris'e yerle�tikten �� y�l sonra prag'dan bir mektup ald�.


Mektup tomas'�n o�lundand�. Nas�l olmu�sa olmu�, sabina'n�n
kim oldu�unu ��renmi�, adresini bir yerlerden bulmu�,
'babas�n�n en yak�n dostu'na yazmaya karar vermi�ti.

ona tomas'la tereza'n�n �l�mlerini haber veriyordu. son


iki-�� y�llar�n� bir k�yde ge�irmi�lerdi, tomas oradaki devlet
�iftli�inde �of�rl�k yap�yordu. zaman zaman arabayla kom�u
kasabaya inip geceyi ucuz bir otelde ge�irdikleri oluyordu.
yol ini�li ��k�l�yd�, bindikleri kamyonet bir yere �arpm� ve
dik bir yoku�tan a�a�� yuvarlanm�t�. cesetleri tan�nmaz
haldeydi. polis kazadan sonra frenlerin son derece a��nm�
oldu�unu saptam�t�.

haberin etkisinden bir t�rl� kurtulam�yordu sabina.


ge�mi�iyle aras�ndaki son ba� da kopmu�tu.

eski al�kanl��� uyar�nca, bir mezarl�k gezintisi yaparak


sakinle�meye karar verdi. en yak�n� Montparnasse mezarl���'yd�.
Her bir mezar�n ba�ucunda k���k evler, minyat�r �apeller
duruyordu bu mezarl�kta. sabina, �l�ler ba�u�lar�na
saray taklitleri kondurulmas�ndan neden ho�lans�nlar ki, diye
d��nd�. mezarl�k, kendini be�enmi�li�in ta�a d�n�m�
haliydi. �l�nce ak�llanacaklar�na, mezarl�k sakinleri ya�ad�klar�
zamankinden daha da ahmakla�m�lard�. An�tlar� ne
kadar �nemli ki�iler olduklar�n� belirtmek i�in dikilmi�ti.
burada g�m�l� olanlar babalar, karde�ler, o�ullar ya da nineler
de�il, yaln�zca kamusal �nemi olan ki�iler; unvanlar�,
dereceleri, ni�anlar� olan ki�ilerdi; �uradaki postac� bile se�ti�i
meslekle, toplumsal yeriyle -sayg�nl���yla- g�steri� yap�yor,
�v�n�yordu.

bir mezar s�ras� boyunca y�r�rken, bir g�mme t�reni i�in


toplanan ki�ileri fark etti. cenaze y�neticisinin eli kolu �i�ek
doluydu, cenazeye kat�lan herkese bu �i�eklerden veriyordu.
sabina'ya da bir tane uzatt�. Sabina cenazecilere kat�ld�. bir
s�r� an�t�n yan�ndan dola��p ge�erek hen�z �zerine mezarta��
konmam� mezar�n yan�na vard�lar. sabina �ukurun
�zerine e�ildi. �ukur son derece derindi. �i�e�i i�ine att�. Zarif
taklalar atarak s�z�ld� indi, tabutun �zerine kondu �i�ek.
bohemya'da mezarlar bu kadar derin de�ildi. paris'te
yap�lar nas�l daha y�ksekse, mezarlar da daha derindi. g�z�
mezar�n yan�ba�mda duran ta�a ili�ti. t�yleri �rperdi ve
aceleyle eve d�nd�.

b�t�n g�n o ta�� d��nd�. Onu neden bu kadar �rk�tm�t�


o ta�?
cevab�n� kendisi verdi: mezarlar�n �st� ta�la �rt�ld���nde,
�l�ler bir daha d�ar� ��kamazlar art�k.

ama �l�ler zaten d�an ��kamazlar ki! ha toprakla �rt�lm�ler,


ha ta�la, ne fark eder?

fark �u; mezar�n �zeri ta�la �rt�lm�se bu, �lm� ki�inin


bir daha d�n�p gelmesini istemiyoruz anlam�na gelir. o
a��r mezarta�� �l�ye: "oldu�un yerde kal!" der.

bunun �zerine babas�n�n mezar�n� d��nd� Sabina. mezar�n


�zeri toprakla �rt�l�yd�, topraktan �i�ekler, hafif�e
mezar�n �zerine do�ru e�ilen bir aka�a� ��k�yordu. k�klerle
�i�ekler babas�n�n �l�s�ne mezardan ka�� yolu sa�l�yorlard�.
Babas�n�n �zeri ta�la �rt�lm� olsa, �ld�kten sonra
onunla hi� konu�amayacak, a�a�larda kendisini ba��layan
sesini hi� duyamayacakt� Sabina.

tomas'la tereza'n�n g�m�ld�kleri mezarl�k nas�l bir yerdi acaba?

gene onlar� d��nmeye koyuldu. zaman zaman arabayla


kom�u kasabaya gidip, geceyi ucuz bir otelde ge�iriyorlard�.
Mektubun buras� dikkatini �ekmi�ti. mutluydular demek ki.
tomas'� yapt��� tablolardan biri olarak g�z�n�n �n�ne getirdi
bir kere daha; �nde don juan, naif bir ressam�n elinden
��kma geni� bir sahne dekoru ve dekordaki bir �atla��n ard�ndan
g�r�nen �ey, tristan. tristan olarak �lm�t�, Don
juan olarak de�il. sabina'n�n ana-babas� ayn� hafta �lm�lerdi.
tomas ile tereza ayn� saniye. birden m�thi� �zledi
franz'� Sabina.

ona mezarl�k gezintilerinden s�zetti�inde, franz tiksintiyle


�rpermi�, mezarl�klar�n kemik ve ta� y���nlar� olduklar�n�
s�ylemi�ti. aralar�nda hemen o an bir anla�amama u�urumu
a��lm�t�. montparnasse mezarl���'n� gezdi�i g�ne kadar
franz'�n demek istedi�ini anlayamad� Sabina. ona kar��
bu kadar sab�rs�z davrand��� i�in pi�mand�. Belki de daha
uzun s�re birlikte olsalar, kulland�klar� s�zc�kleri anlamaya
ba�larlard� Sabina'yla franz. s�zc�k da�arlar� yava� yava�,
�rkek �rkek, utanga� a��klar gibi birbirine yakla��r, birinin
m�zi�i �tekinin m�zi�iyle kayna�maya ba�lard�: Ama art�k
�ok ge�ti.

evet, �ok ge�ti ve sabina paris'ten ayr�laca��n�, yeniden


oradan oraya gezece�ini biliyordu; ��nk� burada �lecek olsa
�st�ne bir ta� �rteceklerdi ve hi�bir yeri kendine yuva bellemeyen
bir kad�n i�in b�t�n al�p ba��n� gitmelerin sonuna
geldi�ini d��nmek dayan�lmazd�.

:::::::::::::::::

11

franz'�n b�t�n dostlar� Marie-claude'u tan�yorlard�; kocaman


g�zl�kl� k�z� da tan�yorlard�. Ama hi�biri sabina'y� bilmiyordu.
franz, kar�s�n�n, dostlar�na Sabina'dan s�zetti�ini
sanmakla yan�lm�t�. Sabina g�zel bir kad�nd�, marie-claude
herkesin onlar� birbirleriyle kar��la�t�r�p durmalar�n� istemiyordu.

franz ili�kisinin anla��lmas�ndan korktu�u i�in, sabina'dan


ne bir resim, ne bir desen, ne de onun bir foto�raf�n�
istemi�ti. sonu�ta, sabina ya�am�ndan tek bir iz bile b�rakmadan
��k�p gitmi�ti. ya�am�n�n en harikulade y�l�n� onunla
birlikte ge�irdi�ini g�sterecek elle tutulur en ufak bir kan�t
par�as� bile yoktu.

ona sad�k kalma iste�ini daha da g��lendiriyordu bu


yaln�zca.

bazen apartman dairesinde birlikte otururlarken, k�z


g�zlerini okudu�u kitaptan kald�r�r, ona soran bir bak� f�rlat�r:
"ne d��n�yorsun?" diye sorard�.

koltu�unda oturmu�, g�zlerini tavana dikmi� bakarken


akla uygun bir cevap bulurdu franz, ama asl�nda Sabina'y�
d��n�yordu.

bilimsel bir dergide ne zaman makalesi ��kacak olsa, bunu


ilk okuyup onunla tart�an k�z olurdu. ama franz'�n tek
d��nd��� Sabina'n�n makale konusunda neler s�yleyece�i
idi. her yapt���n� sabina i�in, sabina'n�n yap�lmas�n� isteyece�i
bi�imde yap�yordu.

son derece masum bir aldatma bi�imiydi bu ve g�zl�kl�


��renci sevgilisine en ufak bir k�t�l�k etmeyecek olan
franz'�n da �ok i�ine geliyordu. sabina k�lt�n� a�ktan �ok
din olarak besliyor, peki�tiriyordu.

hatta, o dinin teolojisine bakacak olursan�z, k�z� ona yollayan


da sabina'yd�. D�nyevi a�k�yla d�nyevi olmayan a�k�
aras�nda eksiksiz bir uyum vard� demek ki. �stelik, e�er
d�nyevi olmayan a�k� (teolojik nedenlerle) y�ksek dozda anla��lmazl�k
ve kavranamazl�k i�erecekse (sadece yanl� anla��lan
s�zc�kler s�zl���n� ve uzan�p giden ters anlamalar dizinini
hat�rlamam�z yeter), d�nyevi a�k� ger�ek bir kar��l�kl�
birbirini anlama �zerine kuruluydu.

��renci sevgili sabina'dan �ok daha gen�ti ve ya�am�n�n


m�zikal �rg�s� ancak kaba �izgileriyle belli olmu�tu hen�z;
Franz'�n kendisine sa�lad��� her ezgi par�as�na d�rt elle sar�l�yordu.
franz'�n B�y�k Mar�'� onun da iman�yd� art�k. �imdi
m�zik onun i�in yeni bir dionizyak esrimeydi. s�k s�k birlikte
dans etmeye gidiyorlard�. 'Ger�ek ya��yorlard�' ve yapt�klar�
hi�bir �ey gizli de�ildi. dostlar�, meslekta�lar�, ��rencileri
ve tan�mad�klar� ki�ilerle birlikte olmaya �zen g�steriyorlar,
onlarla oturmay�, i�meyi, sohbet etmeyi seviyorlard�.
S�k s�k Alp da�lar�na geziye ��k�yorlard�. Franz e�ilir, k�z
s�rt�na atlay�p ��kar, franz �ocuklu�unda annesinin ��retti�i
uzun almanca �iiri ba��ra ba��ra s�ylerken k�rlarda ko�arlard�.
K�z ne�eyle kahkahalar atar, franz'�n boynuna yap��rken
bir yandan da onun bacaklar�na, omuzlar�na, ci�erlerinin
g�c�ne hayran olurdu.

tek anlam veremedi�i �ey onun rus imparatorlu�unun


i�gali alt�ndaki �lkelere besledi�i garip sempatiydi. �galin
y�ld�n�m�nde, cenevre'deki bir �ek grubunun d�zenledi�i
anma toplant�s�na kat�ld�lar. oda hemen hemen bo�tu. konu�mac�n�n
yapay dalgal� k�rla�m� sa�lar� vard�. Dinlemeye
gelmi� birka� hevesliyi bile s�kan uzun bir konu�ma yapt�.
Frans�zcay� do�ru ama olduk�a aksanl� konu�uyordu. zaman
zaman bir noktay� vurgulamak i�in dinleyenleri tehdit edercesine,
i�aret parma��n� havaya kald�r�yordu.

g�zl�kl� k�z esnemesini zor tutarken franz onun yan�nda


mutluluktan kendinden ge�mi� g�l�ms�yordu. franz k�r
sa�l� i�aret parma��yla hayranl�k uyand�ran zarif adama
bakt�k�a onu gitgide daha �ok bir haberci, kendisiyle tap�nd���
tanr��a aras�nda bir arac� gibi g�r�yordu. g�zlerini, on be�
avrupa ve bir tane de amerikan otelinde, sabina'n�n �zerindeyken
kapad��� gibi kapad�.

:::::::::::::::::

iv

ruh ve beden

:::::::::::::::::

tereza eve d�nd���nde, saat sabah�n bir bu�u�unu bulmu�tu.


banyoya gitti, pijamalar�n� giydi ve tomas'�n yan�na
uzand�. Tomas uyuyordu. tereza onun y�z�ne e�ildi, �perken
sa�lar�ndan tuhaf bir koku geldi�ini fark etti. bir daha,
bir daha koklad�. Ancak a�a��dan yukar�ya, k�pek gibi koklad�ktan
sonra anlad� bu kokunun ne oldu�unu; bir kad�n�n
cinsel organlar�n�n kokusu.

alt�da �alar saat �ald�. Karenin i�in b�y�k an gelmi�ti.


o, onlardan �ok daha erken uyan�yordu, ama onlar� rahats�z
etmeyi g�ze alam�yordu. sab�rs�zl�kla �alar saatin zilini bekliyordu,
��nk� bu ona onlar�n yataklar�na s��rama hakk� veriyordu.
�zerlerinde ko�up oynuyor, burnuyla a�z�yla onlar�
d�rt�kl�yordu. bir s�re bunun �n�ne ge�meye �al�t�lar,
onu yataktan a�a�� ittiler ama o, onlardan daha inat�� ��kt�
ve sonu�ta kendi haklar�n� korudu. tereza son zamanlarda
g�ne Karenin taraf�ndan kar��lanmaktan son derece ho�land���n�
fark etmi�ti. uyanmak karenin i�in kat��ks�z bir
zevkti; d�nyaya geri d�nd���n� her ke�fedi�inde toy, yal�n
bir �a�k�nl�k g�steriyordu; bu ona ger�ekten keyif veriyordu.
tereza ise b�y�k bir isteksizlikle, g�zlerini kapal� tutarak,
g�n� uzakla�t�rmak istercesine uyan�yordu.

�te �u anda karenin holde durmu�, tasmas�yla kay��n�n


as�l� oldu�u �apkal��a dikmi�ti g�zlerini. ba��n� tasmadan
ge�iriverdi ve birlikte al�veri�e ��kt�lar. s�t, tereya��, ekmek
ve bir de her zamanki gibi karenin'in sabah ��re�ini
alacaklard�. Daha sonra, a�z�nda ��re�i Tereza'n�n yan�s�ra
tin tin y�r�rken ba��n� gururla bir o yana bir bu yana �eviriyordu,
sokaktan ge�enlerin ilgisinden pek ho�nuttu.

eve d�ner d�nmez, a�z�nda ��re�iyle yatak odas�n�n e�i�ine


uzan�p yatar, tomas'�n kendisini fark etmesini bekler
s�r�ne s�r�ne onun yan�na gider, h�rlay�p havlar, sanki tomas
��re�ini onun a�z�ndan �ekip almak istiyormu� gibi yapard�.
Her g�n ayn� �ey olurdu. evin i�inde be� dakika kadar
kovalamaca oynamadan karenin masan�n alt�na girip ��re�ini
g�vdeye indirmezdi.

oysa bu defa bo�u bo�una bekledi bu sabah t�renini. tomas'�n


�n�ndeki masan�n �zerinde ufak bir transist�rl� radyo
vard� ve b�t�n dikkatini radyoya vermi�ti.

:::::::::::::::::

�ek g��menleriyle ilgili bir programd� radyodaki; g��men


toplulu�una s�zmay� ba�ar�p sonra prag'a anl� �anl� bir d�n�
yapan bir �ek casusunun son dinleme y�ntemleriyle
kaydetti�i �zel konu�malardan derlenmi� bir montaj. ��ine
i�gal y�netimi aleyhine s�ylenmi� bir iki sert s�zc�k serpi�tirilmi�
s�radan gevezeliklerdi bnnlar, ama konu�malar�n �uras�nda
buras�nda bir g��menin �tekine 'geri zekal�' ya da
'��ka��t��' dedi�i duyuluyordu. yay�n bu �nemsiz s�zc�kler
�zerine kuruluydu. bunlar, g��menlerin sovyetler hakk�nda
s�yledikleri k�t� s�zlerden de �te (�lkede kimse bunlara �a��rm�yor,
g�cenmiyordu zaten) birbirlerine hakaret ettiklerinin
ve k�f�rl� s�zc�kleri uluorta kulland�klar�n�n kan�t� olarak
sunuluyordu. �nsanlar g�n boyu k�f�rl� konu�ur dururlar,
ama radyoyu a��p da tan�nm� birinin, sayg� duyduklar�
birinin her c�mlede 'siktir' dedi�ini duydular m�, nedense
kendilerini ihanete u�ram� hissederler.

"bu i� prohazka ile ba�lad�," dedi tomas.

bir �k�z kadar g��l� ve canl�, k�rk ya�lar�nda bir romanc�


olan jan prohazka, i�i�lerini daha 1968'den �nce ba��ra
�a��ra ele�tirmeye ba�lam�t�. daha sonra prag bahar�n�n,
rus i�galiyle son bulan o ba�d�nd�r�c� kom�nist �zg�rle�me
d�neminin en sevilen ki�ilerinden biri oldu. �galden hemen
sonra bas�n ona kar�� bir �amur atma kampanyas� ba�latt�ysa
da ne kadar �amur at�l�rsa at�ls�n, halk onu daha
�ok sevdi. sonra (kesin tarih vermek gerekirse 1970'te) �ek
radyosu, prohazka'yla bir profes�r arkada�� aras�nda bu tarihten
iki y�l �nce (yani 1968 bahar�nda) ge�en bir dizi �zel
konu�may� yay�mlad�. Her ikisi de profes�r�n dairesinin dinlenmekte
oldu�unu ve her ad�mlar�n�n izlendi�ini uzun s�re
fark etmemi�lerdi. prohazka arkada�lar�n� abart�l�, a��r� konu�malarla
e�lendirmeyi severdi. a��r�l�klar�, abart�lar� haftal�k
radyo dizisi olmu�tu �imdi. program�n yap�mc�s� ve y�netmeni
durumundaki gizli polis, prohazka'n�n dostlar�n� - �rne�in,
dub�ek- alaya ald��� b�l�mleri vurgulamaya �zen
g�steriyordu. �nsanlar daha a��zlar�n� a�t�lar m� dostlar�na
kara �almaya pek merakl�d�rlar, ama �ok sevdikleri prohazka
onlar� �lesiye nefret ettikleri gizli polisten daha b�y�k bir
�oka u�ratm�t�.

tomas radyoyu kapad� ve, "her �lkenin gizli polisi var.


ama bantlar�n� radyoda yay�mlayan bir gizli polis -bu sade- ce
prag'da olur i�te, kesinlikle benzeri g�r�lmemi� bir olay!" dedi.

"bir benzerini biliyorum;' dedi tereza. "on d�rt ya��ndayken


gizli bir g�nl�k tutuyordum. birinin bulup okumas�ndan
son derece korktu�um i�in, tavanaras�nda saklard�m.
Annem kokusunu ald�. Bir g�n, ak�am yeme�inde, herkes
�orbas�n�n �zerine e�ilmi�ken, g�nl��� cebinden ��kard� ve,
'hey millet, dinleyin bak�n!' dedi. her c�mlenin sonunda
kahkahalara bo�uluyordu. hepsi o kadar �ok g�ld�ler ki, bir
lokma yemek yiyemediler."

:::::::::::::::::

tomas kendi ba��na kahvalt� edebilmek i�in tereza'n�n yataktan


ge� kalkmas�na �al��rd� her zaman. tereza buna hi�bir
zaman boyun e�mezdi. tomas yediden d�rde, tereza
d�rtten geceyar�s�na kadar �al��yorlard�. Tomas'la kahvalt�
edemedi mi, iki �ift laf edecekleri bir tek pazar g�nleri kal�yordu
geriye. tereza'n�n Tomas kahvalt�ya kalkt���nda kalk�p
sonra gene yata�a girmesi bundand� i�te.

o sabah yeniden yat�p uyumaktan korkuyordu, ��nk�


saat onda zofin adas�'ndaki saunada olacakt�. Bir�oklar�n�n
�zendi�i bir �ey olmas�na ra�men, sauna ancak pek az ki�iye
hizmet verebiliyordu ve i�eriye girmenin tek yolu torpildi.
neyse ki, gi�edeki k�z 1968'den sonra �niversiteden uzakla�t�r�lan
bir profes�r�n kar�s�, profes�r de tomas'�n eski hastalar�ndan
birinin dostuydu. tomas hastas�na s�yledi, hastas�
profes�re s�yledi, profes�r kar�s�na s�yledi ve tereza haftada
bir kere saunaya girmek i�in bir bilete kavu�tu.

oraya y�r�yerek gitti tereza. birbirlerinin nefret dolu


kucaklar�na itilen, birbirlerinin ayaklar�na basan, birbirlerinin
palto d��melerini kopar�p, ba��ra �a��ra hakaretler eden
insanlarla t�kl�m t�kl�m dolu tramvaylardan tiksiniyordu.
ya�mur �iseliyordu. �nsanlar acele acele y�r�rken, bir
yandan da �emsiyelerini a��yorlard�, �yle ki k�sa zamanda
sokak da kalabal�kla�t�. �emsiyelerin kemerli tepeleri birbirine
�arpmaya ba�lad�. Erkekler nazikti, tereza'n�n yan�ndan
ge�erken �emsiyelerini iyice yukar� kald�r�yor, yol veriyorlard�.
Ama kad�nlar pes etmemeye kararl�yd�lar; her biri
dosdo�ru ileriye bak�yor, kar��s�ndaki kad�n�n kendisinden
daha a�a�� oldu�unu kabul edip kenara �ekilmesini bekliyordu.
�emsiyelerin kar��la�mas� bir g�� s�nav�yd�. �nceleri yol
veriyordu tereza, ama nezaketinin kar��l�k g�rmedi�ini anlay�nca,
o da �teki kad�nlar gibi �emsiyesine yap��p, b�t�n g�c�yle
kar��dan gelen �emsiyelere bindirmeye ba�lad�. Hi� kimsenin
a�z�ndan '�z�r dilerim' laf� ��km�yordu. �o�unlukla hi�
kimse bir �ey s�ylemiyordu zaten ya, tereza'n�n kula��na bir
ya da iki kere '�i�ko inek!' ya da 'siktir!' s�z� �al�nd�.

�emsiyelerle silahlanm� bu kad�nlar�n ya�l�s� da vard�


genci de, ama gen�ler daha yenilmez birer cengaverdi. tereza
i�gal g�nlerini, uzun direklerde bayrak ta��yan mini etekli
k�zlar� hat�rlad�. onlar�nki cinsel bir ��t�; y�llar boyu kad�ns�zl��a
zorlanan rus askerleri bir bilim kurgu yazar�n�n
kafas�ndan ��kma bir gezegene d�t�klerini sanm�lard� herhalde
-horg�r�lerini, benzerleri rusya'da be� ya da alt� y�zy�ld�r
g�r�lmemi�, uzun g�zel bacaklar�nda gezdiren ak�llara
durgunluk verecek kad�nlarla dolu bir gezegen...

bu kad�nlar�n tanklar�n �n�nde bir�ok resmini �ekmi�ti.


ne hayrand� onlara!.. ve i�te �imdi ayn� kad�nlar inad�na,
domuzuna gelip �arp�yorlard� ona. bayrak yerine �emsiye
vard� ellerinde, ama bunu da ayn� gururla ta��yorlard�. Yollar�ndan
�ekilmeyi reddeden �emsiyeyle yabanc� bir orduya
kar�� sava��r gibi sava�maya haz�rd�lar.

:::::::::::::::::

y�r�ye y�r�ye eski kent meydan�na ��kt� -Tyn kilisesi'nin


sivri, �rk�n� kuleleri, gotik ve barok evlerin �arp�k d�rtgenleri.
on d�rd�nc� y�zy�ldan kalma ve bir zamanlar alan�n
b�t�n bir kenar�n� kaplayan eski belediye binas� yirmi yedi
y�ld�r harapt�. Var�ova, dresden, berlin, k�ln, budape�te
son sava�ta hepsi korkun� yaralar alm�lard�. Ama bu kentlerde
oturanlar kentlerini yeniden yapm�, tarihi mahalleleri
en ince ayr�nt�s�na kadar onarm�lard�. �teki kentlere oranla
prag kentinde oturanlar bir a�a��l�k duygusu i�indeydiler.
eski belediye binas� sava�ta y�k�lan tek an�t binayd�; hi�bir
polonyal� ya da alman, onlar�n sava� s�ras�nda kendilerinden
daha az s�k�nt�lara katlanmakla su�lamas�n diye onu harap
b�rakmaya karar vermi�lerdi. sava��n k�t�l�klerini sonsuza
kadar hat�rlatacak olan bu g�rkemli harabenin �n�ne, kom�nist
parti'nin prag halk�n� d�n oldu�u gibi yar�n da s�r�ler
halinde getirip seyretmeye zorlayaca�� �u ya da bu g�steride
kullan�lmak �zere, metal borulardan bir trib�n kurulmu�tu.

eski belediye binas�n�n kal�nt�lar�na bakarken birdenbire


annesini hat�rlad� tereza; insan�, harabelerini, �irkinli�ini
sergilemeye, zavall�l���yla g�steri� yapmaya, kesik kolunun
yumrusunu a��p, b�t�n d�nyay� buna bakmaya zorlayan o
sapk�nca gereksinim! son g�nlerde her �ey annesini hat�rlat�r
olmu�tu ona. on y�l �nce b�rak�p ka�t��� annesinin d�nyas�
geri geliyor, onu d�rt bir yandan ku�at�yordu sanki. sabah
tomas'a annesinin, gizli gizli tuttu�u g�nl��� yemekte, herkesin
kaba kahkahalar� aras�nda okuyu�unu da bu y�zden
anlatm�t� i�te. bir �i�e �arap e�li�inde s�rd�r�len �zel bir
konu�ma radyoda yay�mlanabiliyorsa, d�nya bir toplama
kamp�na d�n��yor demek de�il de nedir bu?

neredeyse �ocuklu�undan bu yana, tereza ailesiyle s�rd�rd���


ya�am� anlatmak i�in kullan�rd� bu deyimi. toplama
kamp�, insanlar�n s�k� t�k�, gece g�nd�z s�rekli bir arada
ya�ad�klar� bir d�nyad�r. ac�mas�zl�k ve �iddet yaln�zca
ikincil (ve hi� de vazge�ilmez olmayan) niteliklerdir. toplama
kamp�, ki�inin �zel ya�am�n�n tamamen ortadan kalkmas�d�r.
�zel ya�am�n�n koruyuculu�una s���narak bir �i�e �arap
i�in arkada��yla sohbet etmesine izin verilmeyen prohazka,
toplama kamp�nda ya��yordu. (kendisi fark�nda de�ildi
onun �l�mc�l yanl�� da buydu!) annesiyle birlikte otururken
tereza toplama kamp�nda ya��yordu. daha �ocuklu�undan
beri, tereza toplama kamp�n�n �ok kural d�� ya da irkiltici
de�il, son derece temel bir �ey oldu�unu biliyordu; i�ine
do�du�umuz ve ancak b�y�k �abalar harcayarak ka�abilece�imiz
verili bir olgu.

:::::::::::::::::

�� katl� sauna s�ralar�nda kad�nlar o kadar s�k��k oturuyorlard�


ki, birbirlerine de�memeleri m�mk�n de�ildi. tereza'n�n
hemen yan�nda otuz ya�lar�nda, son derece g�zel y�zl�
bir kad�n ter d�k�p duruyordu. a�a�� do�ru sarkan inan�lmaz
b�y�kl�kte memeleri vard�, en ufak bir hareketle titriyorlard�.
Kad�n aya�a kalk�nca, tereza onun k���n�n da koskocaman
iki torbaya benzedi�ini, g�zel y�z�yle hi�bir ilgisi
olmad���n� g�rd�.

belki de kad�n Tereza'n�n �ocuklu�undan beri yapt��� gibi,


s�k s�k aynan�n kar��s�na ge�ip bedenini seyrediyor, bedeninden
i�erisini, ruhunu g�rmeye �al��yordu. hi� ku�ku yok
ki o da, bedenini ruhunu sergileyen bir afi� gibi kullanma yolunda
g�nendirici bir umut beslemi� olmal�yd�. oysa bu bedende,
d�rt �uval� ta��yan bu ask�da yans�yan ruh bir ucube
olabilirdi ancak.

tereza kalkt�, gidip du�un alt�nda y�kand�. sonra a��k


havaya ��kt�. Hala ya�mur �iseliyordu. vlatava �rma��n�n
hemen �zerindeki esintili bir kara par�as�nda, birka� metrekarelik
tahta kaplaman�n ard�nda kentin g�zlerinden gizlenmi�
dururken, a�a��ya bakt� ve orada demin akl�ndan ge�irdi�i
kad�n�n ba��n� g�rd�. B�y�k bir h�zla akan �rma��n y�zeyinde
inip ��k�yordu ba�.

kad�n yukar�ya, ona do�ru bak�p g�l�msedi. narin bir


burnu, iri, kahverengi g�zleri ve �ocuksu bir y�z� vard�.

kad�n merdivenden ��karken ince y�z �izgileri de�i�ti,


titreyen, sa�a ve sola minicik so�uk su damlalar� s��ratan bir
�ift torbaya d�n�t�.

:::::::::::::::::

giyinmek �zere i�eri girdi tereza ve boy aynas�n�n �n�nde


durdu.

hay�r, kendi bedeninde ucubeye benzer bir yan yoktu.


omuzlar�ndan a�a��ya do�ru torbalar sarkm�yordu; hatta
memeleri olduk�a ufakt�. Annesi memeleri bu kadar ufak oldu�u
i�in alay edip dururdu, tomas'la kar��la��ncaya kadar
memelerinden utanm�t�. gene de, memelerinin ufakl���na
al�m� olsa da, meme u�lar�n�n �evresindeki �ok geni�, �ok
koyu renkli halkalardan hala m�thi� utan�yordu. bedenini
kendisi tasar�mlayabilseydi, hi� dikkati �ekmeyen meme u�lar�
se�erdi kendine; memenin e�iminden d�ar� ta�mayan,
daha da �nemlisi derinin rengine kar��p g�r�nmez olan meme
u�lar�. Kendi meme u�lar� yoksullar i�in pornografik resimler
�izen primitif bir ressam�n elinden ��kma b�y�k, k�pk�z�l
hedef yuvarlaklar gibi g�r�n�yordu g�z�ne.

kendini seyrederken, burnu her g�n bir milimetre uzasa


�ok ge�meden neye benzeyece�ini ge�irdi akl�ndan. y�z� ne
kadar zamanda ba�ka birinin y�z�ne benzemeye ba�lard�
acaba?

ya bedeninin �uras� buras� b�y�meye ya da k���lmeye


ba�lasa ve tereza art�k Tereza'ya benzemekten ��ksa, hala
kendisi, tereza olur muydu acaba?

elbette. tereza b�t�n�yle tereza'l�ktan ��ksa bile, i�indeki


ruh ayn� kal�r ve bedeninin ba��na gelenleri �a�k�nl�kla
seyrederdi.

o halde tereza ile bedeni aras�ndaki ili�ki neydi? bedeninin


tereza ad�yla an�lmaya hakk� var m�yd�? e�er yoksa
ad� neyi imliyordu? sadece cisimle�memi�, elle tutulmaz bir
�eyi mi?

(bunlar �ocuklu�undan bu yana tereza'nin akl�n� u�ra�t�ran


sorulard�r. Asl�nda, ger�ekten ciddi olan sorular bir �ocu�un
bile dile getirebilece�i sorulard�r. Yaln�zca en �ocuksu
sorular ger�ekten ciddi olan sorulard�r. Cevaplar� olmayan
sorulard�r bunlar. cevab� olmayan soru a��lamayacak bir engeldir.
ba�ka bir deyi�le insani olas�l�klar�n s�n�rlar�n� belirleyen,
insan varolu�unun s�n�rlar�n� saptayan cevab� olmayan
sorulard�r.)

tereza aynan�n kar��s�nda b�y�lenmi� gibi durmu�, sanki


kendisine yabanc� ama sadece ona, tereza'ya emanet edilmi�
bir �eymi� gibi bedenine bak�yordu. tiksindi bedeninden.
bu beden tomas'�n ya�am�ndaki tek beden olma g�c�nden
yoksundu. tereza'y� hayalk�r�kl���na u�ratm�, aldatm�t�.
o gece sabaha kadar, tomas'�n sa�lar�na sinen, ba�ka
kad�n�n ap�aras�n�n kokusunu solumak zorunda kalm�t�!

ans�z�n bir u�a�a yol verir gibi bedenine yol vermek geldi
i�inden. tomas'la yaln�zca bir ruh olarak ya�amak ve bedenini
sal�vermek; bedeni, �teki kad�n ve erkek bedenleri ne yap�yorlarsa
onu yaps�n diye... e�er bedeni, tomas'�n ya�am�ndaki
tek beden olamam�, ya�am�n�n en b�y�k sava��n� kaybetmi�se,
ba��n� al�p gitse ne fark ederdi ki!

:::::::::::::::::

eve d�n�p mutfakta zorla ayak�st� bir �eyler yedi. saat ��


bu�ukta, karenin'in boynuna kay��n� ge�irdi, �al�t��� otelin
bulundu�u kentin d� mahallelerine do�ru y�r�meye (gene
y�r�yordu!) koyuldu. onu dergideki i�inden att�klar�nda tereza
bir otelin bar�nda i� bulmu�tu. z�rih'ten d�nd�kten birka�
ay sonra olmu�tu bu; rus tanklar�n�n foto�raflar�n� �ekmekle
ge�irdi�i o bir haftay� ba��lam�yorlard� sonu� olarak.
bu i�i, dostlar�, Ruslar taraf�ndan i�lerinden at�ld�ktan sonra
o otele s���nm� ba�kalar� arac�l���y�a bulmu�tu; muhasebe
b�rosunda eski bir teoloji profes�r�, resepsiyonda bir b�y�kel�i
(yabanc� bir televizyonda i�gali k�nam�t�) duruyordu.

tereza gene bacaklar� i�in kayg�lan�yordu. k���k kentin


lokantas�nda garson olarak �al�t��� s�ralarda kendisinden
ya�l� kad�n garsonlar�n varislerini, y�r�mekle, ko�makla,
elinde a��r y�klerle gezmekle ge�en bir ya�am�n sonucu olan
meslek hastal���n� g�rd�k�e deh�ete d�erdi. gene de yeni
i�i daha az yorucuydu; ger�i her vardiyaya a��r bira ve madensuyu
kasalar�n� s�r�kleyerek ba�l�yordu ama geri kalan�
barda oturmak, m�terilere i�kilerini vermek, bar�n ucundaki
k���k lavaboda bardaklar� y�kamaktan ileri gitmiyordu.
�stelik b�t�n bunlar� yaparken de karenin uslu uslu ayaklar�n�n
dibinde oturuyordu.

hesaplar� ��kar�p, kasay� otel m�d�r�ne teslim etti�inde


saat geceyar�s�n� �oktan ge�mi�ti. ard�ndan gece n�betine
kalan b�y�kel�iye iyi geceler dilemeye gitti. resepsiyonun
arkas�ndaki kap� k���k bir odaya a��l�yor, adam burada dar
bir somyan�n �zerinde arada bir kestirebiliyordu. duvar�n
yata��n �zerine gelen k�sm� foto�raflarla doluydu. objektife
bakarak g�l�mseyen kendisi ve ba�kalar�, elini s�kanlar, ayn�
masada onunla birlikte oturanlar ya da birtak�m ka��tlar
imzalayanlar. ba�k�ede, b�y�kel�iyle yanyana, john f. kennedy'nin
g�l�mseyen y�z� duruyordu.

tereza o gece odaya girdi�inde, onu kennedy'le de�il �nceden


hi� g�rmedi�i altm� ya�lar�nda bir adamla konu�urken
buldu. tereza odaya girer girmez adam sustu.

"�ekinme," dedi b�y�kel�i. "tereza dostumuzdur. onun


�n�nde rahat�a konu�abilirsin." sonra tereza'ya d�nd�: "o�lu
bug�n be� y�l yedi," dedi.

tereza'ya anlat�ld���na g�re, adam�n o�lu ve birka� arkada��


Rus ordusunun �zel �yelerine ait bir binan�n �n�nde
g�zc�l�k etmi�lerdi. ��eri girip ��kan b�t�n �eklerin ruslar
i�in �al�an ajanlar olduklar� su g�t�rmeyece�i i�in, o ve arkada�lar�
bunlar�n pe�lerine tak�lm�lar, arabalar�n�n plaka
numaralar�n� saptam�lar ve toplad�klar� bilgiyi gizli yay�n
yapan dub�ek yanl�s� radyo ve televizyon istasyonlar�na vermi�ler,
onlar da halk� uyarm�lard�. Bu arada o�lan ve arkada�lar�,
i�birlik�ilerden birine de iyi bir sopa �ekmi�lerdi.

o�lan�n babas�, "Bu foto�raf tek kan�tt�. bunu g�sterdikleri


ana kadar b�t�n su�lamalar� yalanlad�," dedi.

c�zdan�ndan bir gazete kesi�i ��kard�. "1968 sonbahar�nda


times'da yay�mland�."

bir adam�n bo�az�na yap�m� s�kan gen� bir �ocu�un


resmiydi bu, geride olay� seyreden kalabal�k bir grup insan
vard�. '�birlik�i cezas�n� Buluyor' deniliyordu �st ba�l�kta.

tereza derin bir soluk ald�. Hay�r, kendi �ektiklerinden


biri de�ildi.
gecenin o saatinde prag sokaklar�ndan yan�nda Karenin'le
eve d�nerken, tank foto�ratlar� �ekti�i g�nleri d��nd�.
ne �ocukluk! �lkeleri i�in ya�amlar�n� tehlikeye att�klar�n�
san�rken asl�nda Rus polisine hizmet ediyorlard� demek ki.

saat bir bu�ukta vard� eve. tomas uyuyordu. sa��ndan


ba�ka bir kad�n�n ap�aras�n�n kokusu y�kseliyordu.

:::::::::::::::::

nedir oyna�ma? kar��m�zdakini cinsel yak�nla�man�n m�mk�n


oldu�unu sanmaya g�t�ren, ama ayn� zamanda bu olas�l���
kesinlik haline getirmekten al�koyan bir davran� bi�imi
oldu�unu s�yleyebiliriz oyna�man�n. Ba�ka bir deyi�le oyna�mak,
g�vencesi olmayan bir cinsel birle�me vaadidir.

tereza bar�n arkas�nda dururken i�ki verdi�i erkekler


onunla oyna�maya �al��rlard�. G�n�l ok�ay�c� s�zlerin sonu
gelmeyen gelgitinden, �ift anlaml� s�zlerden, a��k sa��k hikayelerden,
�nerilerden, g�l�msemelerden, bak�lardan �fkeye
kap�ld��� olur muydu? kesinlikle hay�r. Tereza'da bedenini
(koca, u�suz bucaks�z d�nyaya s�rmek istedi�i o kendisine
yabanc� bedeni) ak�nt�ya b�rak�vermeye duyulan dayan�lmaz
bir istek vard�.

tomas onu a�k ile sevi�menin farkl� �eyler oldu�una


inand�rmaya �al��rd�. anlamay� reddederdi. �u anda, d�rt
bir yan� kendilerine kar�� en ufak bir �ey hissetmedi�i erkeklerle
�evriliydi. onlarla sevi�mek nas�l bir �eydi acaba? sadece
oyna�ma denilen o g�vencesi olmayan vaat bi�iminde de
olsa, denemeye can at�yordu tereza.

yanl� anla��lmas�n: tereza, tomas'tan �� almak istemiyordu;


i�ine girip kayboldu�u dolamba�tan bir yolunu bulup
d�ar�ya ��kmak istiyordu. biliyordu, tomas'a y�k olmu�tu,
her �eyi �ok ciddiye al�yor, her �eyi bir tragedyaya �eviriyor,
tensel a�k�n hafifli�ini ve sevimli s�radanl���n� kavrayam�yordu.
hafifli�i ��renebilmeyi ne kadar isterdi! onu kendi
zaman�na ayk�r� bir ki�i yapan bu kabuktan �ekip ��karacak
biri olmas�n� �yle �ok istiyordu ki.

oyna�mak nas�l baz� kad�nlar i�in ikinci bir benlik, s�radan,


rutin bir �eyse tereza i�in de kim oldu�unu, yeteneklerinin
ne oldu�unu saptamaya y�nelik �nemli bir ara�t�rma
alan� olup ��km�t�. gelgelelim, oyna�may� �nemli ve ciddi
k�lmakla, hafifli�ini yoketmi�, zorlama, zahmetli, abart�l� bir
�ey haline getirmi�ti. vaat ile g�vencesizlik aras�ndaki dengeyi
bozmu�tu (gere�i gibi sa�land���nda, bu denge oyna�madaki
ustal���n g�stergesidir); �ok ate�li vaatlerde bulunuyor,
ama kendi a��s�ndan vaatlerin g�vencesi olmad���n� a��k�a
belirtmiyordu. 'gelin, ben haz�r�m,' diyormu� izlenimi uyand�rman�n
ba�ka bir yoluydu bu. ama erkekler kendilerine
vaat edildi�ini sand�klar� �eyi istediklerinde, g��l� bir direnmeyle
kar��la��yorlard�. Bulabildikleri tek a��klama da onun
k�t�, hileci bir kad�n oldu�uydu.
:::::::::::::::::

bir g�n, on alt� ya�lar�nda bir o�lan bar taburelerinden birine


t�nedi ve genel konu�man�n ak��nda bir resimdeki yanl�
�izgi, ne ileriye g�t�rebilecek ne de silinebilecek bir �izgi gibi
s�r�t�veren, k�k�rt�c� bir laf etti:

"sende de ne bacaklar var ama!"

tereza, "tezgah�n arkas�n� g�recek kadar keskin demek


ki g�zlerin!" cevab�n� yap�t�rd�.

"seni sokakta g�z�me kestirdim," kar��l���n� verdi o�lan,


ama bu arada tereza d�nm�, ba�ka bir m�teriyle ilgileniyordu.
�i bitince o�lan bir konyak s�yledi. tereza hay�r anlam�nda
ba��n� sallad�.

"ama on sekiz ya��nday�m," diye itiraz etti o�lan.

"kimli�ini g�rebilir miyim?" dedi tereza.

"g�remezsin," cevab�n� verdi o�lan.

"o zaman gazoz i�meye ne dersin?" dedi tereza.

o�lan, tek bir s�z s�ylemeden, bar taburesinden kalkt�,


��kt� gitti. yar�m saat sonra geri geldi, abart�l� el kol hareketleriyle
barda yerini ald�. Solu�unda geni��e bir alan� kaplayacak
oranda alkol vard�. "Ver bakal�m �u gazozu," diye buyurdu.

"aa, sen sarho�sun!" dedi tereza.

o�lan, tereza'n�n arkas�ndaki duvarda as�l� duran bir


tabelaya dikti parma��n�: 18 ya��ndan k���klere alkoll�
��ecek sat�lmas� kesinlikle yasakt�r. "Senin bana alkoll� i�ki
satman yasak," dedi, kolunu tabeladan tereza'ya do�ru
savurarak, "ama benim sarho� olmam yasak de�il."

"nerede bu kadar sarho� oldun?" diye sordu tereza.

o�lan g�lerek, "kar�� kald�r�mdaki barda," dedi ve yeniden


gazoz istedi.

"peki, neden orada kalmad�n �yleyse?"

"��nk� sana bir kere bakmak istedim," dedi o�lan. "seni


seviyorum."

bunu s�ylerken y�z�n� garip bir bi�imde buru�turdu,


�yle ki tereza onun alay m� etti�ini, kendisine yakla�maya
m� �al�t���n� yoksa �aka m� yapt���n� anlamakta zorluk �ekti.
ya da son derece sarho�tu da ne dedi�ini bilmiyor muydu?

gazozu o�lan�n �n�ne koydu ve �teki m�terilerle ilgilenmeye


gitti. "seni seviyorum!" c�mlesinden sonra o�lan dilini
yutmu�tu sanki. barda��n� sessizce bo�altt�, paray� tezgah�n
�zerine b�rakt� ve tereza daha ba��n� kald�r�p da bakmaya
f�rsat bulamadan s�v�t�.

o ��kt�ktan hemen sonra, ���nc� votkas�n� i�mekte olan


k�sa boylu, ��plak kafal� bir adam: "ya�� k���klere alkol satman�n
yasaya ayk�r� oldu�unu bilmen gerekir," dedi.

"ben ona alkol vermedim ki! ��ti�i gazozdu."

"��ine ne katt���n� g�rd�m ben!"

"ne diyorsun sen allaha�k�na?"

"bana bir votka daha ver," dedi kel adam ve ekledi. "ka�
zamand�r g�z�m �zerindeydi."

"o halde neden g�zel bir kad�n g�rd���nde dua edip de


�eneni kapam�yorsun?" tam o s�rada bara girip bu sahneye
tan�k olan uzun boylu bir adam lafa kar�m�t�.

"sen bu i�e kar�ma!" diye ba��rd� kel adam. "sana dert mi?"

"peki sorabilir miyim, sana neden dert oluyor?" diye kar��l�k


verdi uzun boylu adam.

tereza kel adama votkas�n� verdi. adam votkay� bir diki�te


i�ti, paras�n� verdi ve ��kt� gitti.

"te�ekk�r ederim," dedi tereza uzun boylu adama.

"de�mez," dedi uzun boylu adam ve o da yoluna gitti.

birka� g�n sonra tekrar barda boyg�sterdi. tereza onu g�r�nce


bir dostunu g�rm� gibi g�l�msedi. "tekrar te�ekk�rler.
o kel adam hep geliyor. son derece sevimsiz biri."

"unut onu."

"benimle ne al�p veremedi�i var?"

"zavall�, ufak bir sarho�. unut onu."

"madem �yle diyorsun."

uzun boylu adam g�zlerinin i�ine bakt�. "S�z m�?"

"s�z veriyorum."

adam "senin bana s�z verdi�ini duymak �ok ho�uma gidiyor,"


dedi, g�zlerinin i�ine bakmay� s�rd�rerek.

oyna�ma ba�lam�t�; olas�l�k kuram �er�evesinde, gerilim


�er�evesinde de kalsa, kar��s�ndakini cinsel yak�nla�man�n
olas� oldu�unu sanmaya g�t�ren o davran� bi�imi...

"senin gibi g�zel bir k�z�n Prag'�n en �irkin kesiminde ne


i�i var?"
"ya senin?" diye kar��lad� tereza. "sen prag'�n en �irkin
kesiminde ne ar�yorsun?"

adam ona bu yak�nlarda oturdu�unu s�yledi. m�hendisti,


ge�en g�n i�ten d�nerken buraya u�ramas� s�rf bir rastlant�yd�.

:::::::::::::::::

11

tereza, tomas'a bakt���nda, g�zleri g�zlerine de�il, iki ��


santim yukar�s�na, ba�ka kad�nlar�n ap�aralar�n�n kokusunu
yayan sa�lar�na gidiyordu.

"art�k dayanam�yorum, tomas. yak�nmamal�y�m, biliyorum.


benim i�in prag'a d�nd���nden bu yana, k�skanmay�
yasak ettim kendime, k�skan�l�k etmek istemiyorum. b�t�n
bunlar� g���sleyebilecek kadar g��l� de�ilim anla��lan. yard�m
et bana, l�tfen."

kolunu tereza'n�n koluna dolad� Tomas ve onu y�llar �nce


birlikte s�k s�k y�r�y� yapt�klar� parka g�t�rd�. Parkta
k�rm�z�, mavi ve sar� s�ralar vard�. Oturdular.

"seni anl�yorum. ne istedi�ini biliyorum," dedi tomas.

"her �eyi yoluna koydum. tek yapman gereken petrin tepesi'ne


��kmak."

"petrin tepesi mi?" birden bir kayg� dalgas� kabard� i�inde.


"neden petrin tepesi?"

"oraya ��k�nca g�r�rs�n."

gitme d��ncesi tereza'n�n son derece keyfini ka��rm�t�.


birden bedeni o kadar g��s�zle�ti ki, oturdu�u park s�ras�ndan
kald�ramad� kendini. ama anayasaya g�re tomas'a
itaatsizlik etmesi m�mk�n de�ildi. kendini aya�a kalkmaya
zorlad�.

arkas�na bakt�. Tomas hala park s�ras�nda oturmu�,


kendisine neredeyse sevin�le g�l�ms�yordu. elini sallayarak
yoluna devam etmesini i�aret etti tereza'ya.

:::::::::::::::::

12

prag'�n ortal�k yerinden y�kselip ��kan o ye�il k�mbetin,


petrin tepesi'nin ete�ine vard���nda tereza �evrede hi� kimse
olmad���n� g�rd�, �a��rd�. bu garipti, ��nk� ba�ka zamanlarda
prag'�n yar�s� buralarda geziniyor olurdu. daha da
kayg�land�. ama tepe o kadar sessiz ve sessizlik o kadar dinlendiriciydi
ki, kendini b�t�n�yle onun kuca��na b�rakt� tereza.
yukar�ya ��karken, defalarca durup arkas�na bakt�;
a�a��da kuleler, k�pr�ler g�rd�; azizler yumruklar�n� sall�yor,
ta�tan g�zlerini bulutlara kald�r�yorlard�. D�nyan�n en
g�zel kentiydi g�rd���.
sonunda tepeye vard�. Dondurma ve hat�ral�k e�ya satan
tezgahlar�n gerisinde (hepsi de s�zle�mi� gibi kapal�yd�) �uras�na
buras�na a�a�lar serpi�tirilmi� geni� bir �ay�rl�k alan
uzan�yordu. bu �ay�rl�k alanda adamlar vard�. Alt� taneydiler.
de�i�ik sopalar� ellerinde tartarak, yeni bir vuru�a haz�rlan�rlarken
bir yandan da sahay� g�zden ge�iren golf
oyuncular� gibi a��r a��r y�r�yor ya da ayakta duruyorlard�.

neden sonra onlar�n yan�na vard� Tereza. alt� adamdan


��� kendi oynad��� rol� oynamak �zere orada bulunuyorlard�,
karars�zd�lar, her t�rl� soruyu sormak i�in can at�yor gibiydiler,
ama ba�belas� olmak istemedikleri i�in �enelerini
tutuyorlar, �evreye soran g�zlerle bakmakla yetiniyorlard�.

�b�r ���n�n surat�ndan yapmac�k, l�tfedercesine bir


iyilik ak�yordu. bunlardan birinin elinde bir t�fek vard�. Tereza'y�
g�r�r g�rmez, elini sallad� ve g�l�mseyerek, "evet,
buras�," dedi.

tereza cevap olarak ba��n� sallad�, ama gene de son derece


kayg�l�yd�.

adam, "yanl�l�k olmas�n diye soruyorum, bu sizin se�iminizdi,


de�il mi?" diye ekledi.

"hay�r, hay�r, kesinlikle benim se�imim de�ildi!" demek


kolayd� ama, tomas'� d�k�r�kl���na u�ratmaya hakk� yoktu.
eve d�nmek i�in ne gibi bir �z�r, bir bahane bulabilirdi ki?
�te bu y�zden, "evet, elbette benim se�imimdi," dedi.

t�fekli adam s�z�n� s�rd�rd�: "neden ��renmek istedi�imi


a��klayay�m. Bunu sadece, bize gelenlerin kendi arzular�yla
�l�me haz�r olduklar�ndan emin oldu�umuz zaman yap�yoruz.
bir hizmet olarak g�r�yoruz da."

tereza'ya bir kere daha, �yle sorgulayan bir bak�la bakt�


ki, tereza yeniden, "hay�r, hay�r, meraklanmay�n. Benim se�imimdi,"
demek zorunda kald�.

"�lk siz gitmek ister miydiniz?" diye sordu adam.

�nfaz� m�mk�n oldu�u kadar geciktirmek istedi�i i�in,


"hay�r, l�tfen, hay�r. E�er m�mk�nse, en son ben gideyim,"
dedi tereza.

"nas�l isterseniz," dedi adam ve �tekilerin yan�na gitti.


yard�mc�lar�ndan hi�biri silahl� de�ildi; tek g�revleri �lecek
ki�ilerin yan�nda bulunmakt�. Onlar� kollar�ndan tutuyor,
�ay�r�n kar�� taraf�na g�t�r�yorlard�. �ay�rl�k alan epey geni�ti
asl�nda, g�z alabildi�ine uzan�p gidiyordu. vurulacak
ki�iler kendi a�a�lar�n� se�mekte �zg�rd�ler. her a�ac�n yan�nda
duruyor, dikkatle g�zden ge�iriyor, bir t�rl� karar veremiyorlard�.
�ki ki�i ��nar a�a�lar�n� se�tiler sonu�ta, ���nc�s�
hi� durmadan y�r�yordu, anla��lan hi�bir a�a� kendi
�l�m�ne lay�k de�ildi. kolundan tutan yard�mc� itip kakmadan,
sab�rla yol g�steriyordu; sonunda adam daha ileri gidecek
cesareti kaybetti ve d�rt bir yana dal salm� bir me�e
se�ti.

ard�ndan yard�mc�, adamlar�n ���n�n de g�zlerini ba�lad�.

b�ylece g�zleri ba�lanm�, y�zleri g��e �evrilmi� ��


adam u�suz bucaks�z �ay�rl�kta s�rtlar� �� a�aca dayal� olarak
durdular, beklediler.

t�fekli adam ni�an ald� ve ate� etti. ku�lar�n �t��nden


ba�ka bir �ey duyulmad�; t�fe�e susturucu tak�lm�t�. ��nara
dayanan adam�n yere devrilmesinden ba�ka bir �ey de g�r�lmedi.

t�fekli adam oldu�u yerde ba�ka bir y�ne d�nd� ve �teki


adamlardan biri sessizce yere y���ld�. birka� saniye ge�meden
(t�fekli adam gene sadece oldugu yerde d�nm�t�) ���nc�
adam da �ay�ra y���ld�.

:::::::::::::::::

13

yard�mc�lardan biri tereza'ya do�ru geldi; koyu mavi renkte


bir kurdela tutuyordu elinde.

tereza adam�n g�zlerini ba�lamaya geldi�ini anlad�.


"Hay�r," dedi ba��n� sallayarak, "ben g�rmek istiyorum."

ama g�zlerini ba�latmamak istememesinin ger�ek nedeni


bu de�ildi. �dam mangas�n� g�zleriyle alt eden o g�z�pek
ki�ilerden de�ildi tereza. sadece �l�m� geciktirmek istiyordu.
g�zleri ba�land� m�, �l�m�n bekleme odas�na girmi� olacakt�
ki oradan da d�n� yoktu.

adam onu itip kakmad�; sadece kolundan tuttu. �ay�rl�k


alanda y�r�yorlard�, Tereza bir t�rl� a�a� se�emiyordu. ona
acele etmesini s�yleyen yoktu, ama kendisini bekleyen sondan
kurtulu� olmad���n� biliyordu. �leride, �i�eklenmi� bir
kestane a�ac� g�rerek onun yan�na gitti, �n�nde durdu. s�rt�n�
a�ac�n g�vdesine yaslad�, ba��n� kald�r�p yukar�ya bakt�.
G�ne�te ne�eyle k�p�rda�an yapraklar� g�rd�; �ok uzaklardan
gelen hafif, tatl� keman sesleri gibi, kentin g�r�lt�lerini
duydu.

adam t�fe�ini do�rulttu.

tereza cesaretinin yava��a yitip gitti�ini hissetti. g��s�zl���


umars�zl��a d�nd�, ama elinden bir �ey gelmiyordu.
"benim se�imim de�ildi," dedi.

adam o an indirdi t�fe�i. yumu�ak bir sesle, "sizin se�iminiz


de�ilse, yapamay�z. Hakk�m�z yok buna," dedi.

�ok sevecen bir sesle, sanki onun se�imi de�ilse vuramayacaklar�


i�in �z�r diler gibi s�yledi bunlar�. Adam�n sevecenli�i
tereza'n�n y�re�ini paralad�, y�z�n� a�ac�n g�vdesine
d�nd� ve g�zya�lar�na bo�uldu.

:::::::::::::::::
14

t�m bedeni g�zya�lar�yla sars�l�yordu; a�aca a�a� de�il de,


�ok eskiden yitirdi�i babas�, hi� tan�mad��� bir b�y�kbaba,
b�y�k-b�y�kbaba, b�y�k-b�y�k-b�y�kbaba, zaman�n derinliklerinden
bir yerden ��kagelip p�rt�kl� bir a�a� g�vdesi k�l���na
girerek y�z�n� ona sunan sa��, sakal� a�arm� bir ya�l�
adamm� gibi sar�lm�t�.

sonra ba��n� �te yana �evirdi. �� adam �ok uzaklardayd�lar


art�k, ye�illi�in i�inden y�r�yen �� golf oyuncusu gibiydiler.
hatta t�feklisi, t�fe�ini golf sopas� gibi tutuyordu.

petrin tepesi'nin patikalar�n� izleyerek a�a��ya inerken,


tereza kendini vuracak olan ama vurmayan adam� d��nmekten
bir t�rl� kendini alam�yordu. ah, nas�l da istiyordu
onu! birisinin yard�m� gerekiyordu sonu� olarak! tomas yard�ma
yana�m�yordu. tomas �l�me yolluyordu onu. ba�kas�
yard�m etmeliydi o zaman!

kente yakla�t�k�a t�fekli adam� daha �ok arzulamaya,


tomas'dan daha �ok korkmaya ba�lad�. Tereza'n�n s�z�n�
tutmamas�n� hi�bir zaman ba��lamayacakt� Tomas. korkakl���n�,
ihanetini hi� ba��lamayacakt�. Oturduklar� soka�a
gelmi�ti, bir iki dakika sonra tomas'� g�rece�ini biliyordu.
onu g�rmekten o kadar korkuyordu ki, midesine sanc�lar
girdi, kusaca��n� sand�.

:::::::::::::::::

15

m�hendis onu kendi evine �ekmeye �al��yordu. tereza ilk


iki �a�r�y� geri �evirdi, ama ���nc�y� kabul etti.

her zamanki gibi mutfakta ayak�st� bir �eyler yedikten


sonra, yola koyuldu. saat ikiden biraz �nceydi.

adam�n oturdu�u apartmana yakla��rken, bacaklar�n�n


kendiliklerinden yava�lad���n� hissetti tereza.

ama sonra, asl�nda onu adam�n yan�na yollayan�n Tomas


oldu�u geldi akl�na. Ona s�k s�k a�kla cinselli�in ayn�
�eyler olmad���n� s�yleyen o de�il miydi? eh i�te, sadece
onun s�zlerini s�n�yor, onlar� olumluyordu. tomas'�n "Anl�yorum
seni. ne istedi�ini biliyorum. her �eyi yoluna koydum.
oraya yukar�ya ��k�nca g�receksin," s�zleri kulaklar�nda ��nl�yordu
adeta.

evet, tomas'�n buyruklar�na uymaktan ba�ka bir �ey


yapm�yordu.

�ok kalmayacakt�; bir fincan kahve i�meye yetecek kadar;


sadakatsizli�in s�n�rlar�nda gezinmek nas�l bir duyguymu�
onu anlay�ncaya kadar... bedenini s�n�ra var�ncaya kadar
ittirecek, orada bir an, yak�lmak �zere dire�e ba�lanm�
gibi duracak, sonra, m�hendisin kollar�n� dolamaya kalk�t���nda,
t�pk� Petrin tepesi'ndeki silahl� adama s�yledi�i gibi,
"benim se�imim de�ildi," diyecekti.

bunun �zerine adam t�fe�inin namlusunu indirecek ve


yumu�ak bir sesle, "senin se�imin de�ilse, yapamam. hakk�m
yok," diyecekti.

tereza da y�z�n� a�ac�n g�vdesine �evirecek ve g�zya�lar�na


bo�ulacakt�.

:::::::::::::::::

16

apartman y�zy�l ba��nda Prag'�n bir i��i mahallesinde in�a


edilmi�ti. badanas� kirli bir antreye girdi, demir trabzanl�,
mermer basamaklar� a��nm� bir kat merdiven ��kt� ve sola
d�nd�. �kinci kap�yd�, ne ad vard�, ne zil. kap�y� vurdu.

adam kap�y� a�t�.

b�t�n daire bir odadan ibaretti; bir perde, odan�n ilk ��


be� metrelik b�l�m�n� geri kalan�ndan ay�r�yor ve b�ylece
derme �atma bir antre olu�uyordu. bir masa, tek g�zl� ocak
ve buzdolab� vard�. Perdenin gerisine ge�ti�inde bir duvar�n
boylu boyunca kitaplar dizilmi�, �tekine de bir divanla koltuk
dayand�r�lm� uzun, dar bir odan�n ucunda d�rtk�e bir
pencere g�rd�.

"buras� �ok sade bir yer," dedi m�hendis. "umar�m i� karart�c�


bulmazs�n."

tereza, "hay�r, hi� bulmam," dedi kitap raflar�yla dolu


duvara bakarak. adam�n �al�ma masas� yoktu, ama y�zlerce
kitab� vard�. Kitaplar� g�rmek tereza'n�n ho�una gitti ve
i�ini bir veba gibi kemiren gerginlik biraz olsun dindi. �ocuklu�undan
beri, kitaplar� gizli bir karde�lik ba��n�n i�aretleri
olarak g�rm�t�. B�yle bir k�t�phanesi olan adam ona
zarar vermezdi herhalde.

adam ona ne i�mek istedi�ini sordu. �arap?

hay�r, hay�r, �arap istemiyordu. �lle bir �ey i�mesi gerekiyorsa,


kahve.

adam perdenin arkas�nda g�zden kaybolunca tereza kitap


raflar�n�n yan�na gitti. kitaplardan biri hemen dikkatini
�ekti. sofokles'in oedipus'unun �evirisiydi bu. bunu burada
bulmak ne garipti. y�llar �nce, tomas ona bu kitaptan bir tane
arma�an etmi�ti; tereza kitab� okuyup bitirdikten sonra
bile tomas kitab� �ve �ve bitirememi�ti. sonra kalkm� kitap
hakk�ndaki g�r�lerini yaz�p bir gazeteye yollam�, bu yaz�
da ya�amlar�n� allak bullak etmi�ti. ama �u s�rada kitap cildinin
s�rt�na bakmak bile sakinle�tiriyordu sanki tereza'y�.
Tut ki tomas ona mahsustan bir mesaj b�rakm�t�; Tereza'n�n
burada bulunmas�n�n kendi marifeti oldu�u yolunda
bir mesaj. kitab� raftan ald�, a�t�. Uzun boylu m�hendis odaya
d�nd���nde, bu kitab�n onda ne arad���n�, okuyup okumad���n�,
kitap hakk�nda ne d��nd���n� soracakt�. Konu�may�
yabanc�n�n dairesinin tehlikeli topraklar�ndan tomas'�n
d��ncelerinin tan�d�k d�nyas�na �ekmekte ba�vuraca��
hile buydu.

sonra erke�in elini omuzunda hissetti. erkek kitab� Tereza'n�n


elinden ald�, tek bir s�z bile s�ylemeden rafa geri
koydu ve onu divana do�ru g�t�rd�.

petrin'de cezay� yerine getirecek olan adama s�yledi�i


s�zleri hat�rlad� yine ve y�ksek sesle: "ama benim se�imim
de�ildi ki!" dedi.

bu s�zlerin durumu an�nda de�i�tirecek mucizeli bir form�l


oldu�unu san�yordu ama o odada s�zc�kler sihirli g��lerini
yitiriyordu. hatta bu s�zler erke�in karar�n� peki�tirdi
gibi geliyor bana, erkek, tereza'y� s�k� s�k� g��s�ne bast�rd�
ve elini g��s�ne koydu.

gariptir, erke�in eliyle dokunmas� Tereza'n�n gerginli�inin


geri kalan�n� da sildi g�t�rd�. ��nk� m�hendisin eli bedenine
y�nelik bir i�aretti, tereza kendinin (ruhunun) hi� mi
hi� s�zkonusu olmad���n�, sadece bedeninin, bedeninin istendi�ini
anlad�. Kendisine ihanet eden ve d�ar�ya, �teki bedenlerin
yan�na s�rg�ne yollad��� bedeninin...

:::::::::::::::::

17

erkek bluzunun ilk d��mesini ��zd� ve Tereza'ya devam etmesini


i�aret etti. tereza uymad� buna. bedenini d�ar�ya,
d� d�nyaya s�rg�ne yollam�t�, ona ili�kin herhangi bir sorumluluk
�stlenmeyi reddediyordu. erke�e ne kar�� koydu ne
de yard�m etti; b�ylelikle, ruhu olup biteni onaylamad���n�
ama yan tutmamaya da karar verdi�ini bildirmi� oluyordu.

erkek onu soyarken neredeyse hi� k�p�rdamad�. Onu �pt���nde,


tereza'n�n dudaklar� bu �p�e kar��l�k veremedi.
ama ans�z�n ap�aras�n�n nemlendi�ini hissetti ve korktu.

duydu�u heyecan, kendi iradesi d��nda heyecanland���


i�in daha da b�y�kt�. ba�ka bir deyi�le, �rt�k bi�imde de olsa,
ruhu olup bitenleri onayl�yordu. ama tereza heyecan
duygusunun s�rmesi i�in, ruhunun onay�n�n da sessiz kalmas�
gerekti�ini biliyordu. y�ksek sesle 'evet' dedi�i an, ruhu
bu sevi�me sahnesinde etkin bir rol ald��� an, heyecan da
s�necekti. ��nk� ruhu bu kadar heyecanland�ran �ey, bedenin
onun iradesine kar�� gelmesiydi; beden ihanet ediyor ve
ruh sadece seyretmekle yetiniyordu.

sonra k�lotunu ��kard�. T�m�yle ��plakt�: Ruhunun tereza'n�n


bedenini bir yabanc�n�n kollar�nda g�rmesi ak�l almaz
�eydi; tut ki mars gezegenini �ok yak�ndan g�r�yordu,
�yle bir �ey. �nan�lmazl���n ����nda, ruh ilk defa olarak bedeni
baya�� bir �ey olman�n �tesinde g�rd�; ilk defa olarak.
bedene b�y�lenmi�cesine bakt�; bedenin benzersiz, e�i benzeri
bulunmayan, s�rf kendine �zg� b�t�n nitelikleri �n plana
��kt� birdenbire. bedenlerin en s�radan� de�ildi (ruh ona o
g�zle bakm�t� �imdiye kadar); son derece ola�an�st� bir bedendi.
ruh, bedenin �zerindeki do�um lekesinden, edep yeri
��geninin hemen �zerindeki kahverengi bir lekeden ay�ram�yordu
g�zlerini bir t�rl�. bu lekeye kendi m�hr�, bedenin
�zerine vurdu�u kutsal bir m�h�r g�z�yle bak�yordu. yabanc�n�n
erkeklik organ� bu kutsal m�hre sayg�s�zl�k edecek
derecede yak�nla�m�t� �imdi.

tereza m�hendisin y�z�ne bakarken, bedenini, �zerinde


ruhunun izi duran bedenini tan�mad���, tan�mak da istemedi�i
birinin kollar�nda zevke terk edemeyece�ini anlad�. Esrik
bir nefretle dolmu�tu. yabanc�n�n surat�na t�k�rmek i�in
t�k�r�k biriktirdi a�z�nda.

erkek de onu e�it derecede merakl� bak�larla izliyordu


ve �fkesini fark edince, tereza'n�n bedeni �zerindeki gidi�
geli�lerinin h�z�n� artt�rd�. tereza, orgazm�n giderek yakla�t���n�
hissedebiliyordu; kar�� koymak i�in "hay�r, hay�r, hay�r!"
diye hayk�rd�. fakat kar�� konulan, zora ko�ulan, bo�alma
f�rsat�ndan yoksun b�rak�lan haz, bedeninde daha da
uzun s�re oyaland�, damarlar�ndan morfin gibi akt�, ge�ti.
tereza erke�in kollar�nda debelendi, yumruklar�n� havada
sallad� ve surat�na t�k�rd�.

:::::::::::::::::

18

modern helalarda klozetler yerden yukar� do�ru beyaz nil�ferler


gibi y�kselir. beden ne kadar de�ersiz oldu�unu unutsun,
insan sifondaki su barsaklar�ndan ��kan art�klar� silip
g�t�rd�kten sonra bu art�klar�n ba�lar�na gelenleri bilmezlikten
gelsin diye mimar elinden geleni yapar. la��m borular�
yap�kan kollar�yla evlerimizin ta i�ine dalsa da, �zenle
g�zlerimizden gizlenir bunlar ve bizler banyolar�m�z�n, yatak
odalar�m�z�n, dans salonlar�m�z�n ve parlamentolar�m�z�n alt�nda
yatan bu g�r�nmez bok venedik'lerinden habersiz
memnun, mesut ya�ar�z.

prag d��ndaki bu eski i��i dairesinin banyosu daha az


ikiy�zl�yd�; yer gri karolarla kapl�yd� ve buradan ��k�p yukar�ya
do�ru y�kselen klozet geni�, bodur, ac�nas� bir �eydi.
beyaz bir nil�fere benzemiyordu; ne ise ona benziyordu; bir
la��m borusunun geni�letilmi� ucu. �stelik tahtadan bir oturacak
yeri bile olmad��� i�in tereza so�uk emaye kenar�na
t�nemek zorundayd�.

orada tuvaletin kenar�nda oturuyordu i�te; ans�z�n kap�ld���


barsaklar�n� bo�altma arzusu asl�nda a�a��lanman�n
en a��r� ucuna gitme, sadece ve sadece bir beden, anas�n�n
���tmek ve bo�altmaktan ba�ka i�e yaramad���n� s�yleyip
durdu�u beden olmak arzusundan ba�ka bir �ey de�ildi. ve
barsaklar�n� bo�alt�rken sonsuz bir keder ve yaln�zl�k duygusuna
kap�ld� Tereza. hi�bir �ey la��m borusunun geni�letilmi�
ucuna t�nemi� kendi ��plak bedeninden daha zavall� olamazd�.

ruhu seyircilik merak�n�, k�t�c�ll���n� ve gururunu yitirmi�ti;


yeniden bedenin derinliklerine, en uzak barsa�a �ekilmi�,
sinmi�, kendisini d�ar�ya �a��racak birini bekliyordu.

:::::::::::::::::

19

do�ruldu, kalkt� klozetten, sifonu �ekti ve antreye ��kt�. Ruhu


bedeninde, ��plak, �rselenmi� bedeninde tir tir titriyordu.
k���n�n deli�inde silinmek i�in kulland��� ka��d�n dokunu�unu
duyuyordu hala.

�te o an unutulmayacak bir �ey oldu, ans�z�n i�eriye


onun yan�na gitmeyi, onun sesini, onun s�zc�klerini duymay�
istedi. erkek ona yumu�ac�k, kal�n sesiyle bir �eyler s�ylerse,
ruhu cesaretlenecek, bedeninin y�zeyine do�ru y�kselip
��kacak ve tereza g�zya�lar�na bo�ulacakt�. R�yas�nda
kestane a�ac�n�n kal�n g�vdesine dolad��� gibi, erke�in g�vdesine
dolayacakt� kollar�n�.

orada antrede dururken, onun �n�nde a�lamamak i�in


tuttu kendini. a�lamas�n� tutamamas�n�n �ok k�t� sonu�lar
do�uraca��n� biliyordu. ona a��k olacakt�.

tam o s�rada erke�in sesi onu i�erki odadan �a��rd�. sesi,


tek ba��na (m�hendisin uzun boyundan soyutlanm� olarak)
duydu�unda, �a��rtt� bu ses tereza'y�; tiz, ince bir sesti. bunca
zaman nas�l da dikkat etmemi�ti?

onu ba�tan ��kmaktan kurtaran kula�a ho� gelmeyen bu


sesin verdi�i �a�k�nl�k olmu�tu belki de. ��eri girdi, elbiselerini
yerden kald�rd�, �zerine ge�irdi ve ��kt�.

:::::::::::::::::

20

al�veri�ini yapm�, eve d�n�yordu. karenin'in a�z�nda ��re�i


vard� her zamanki gibi. so�uk bir sabaht�; belli belirsiz k�ra��
vard�. Kirac�lar�n bina aralar�ndaki bo� alanlarda k���k
�i�ek ve sebze bah�eleri kurduklar� bir yerle�me merkezinin
�n�nden ge�iyorlard� ki, karenin birden durdu, g�zlerini bir
�eye dikti. tereza onun bakt��� yere bakt�, ama ola�and�� bir
�ey g�remedi. karenin tasmas�n� �eki�tirdi, tereza da onun
ard�ndan gitti. ��plak bir tarh�n buz tutmu� �er��p� �zerinde
uzanm� yatan kargan�n iri gagas�yla kara kafas�n� ancak
o zaman g�rd�. g�vdesi g�r�nmeyen kafa usulca inip kalk�yor,
gagadan aras�ra h�r�lt�l�, yasl� bir gaklama ��k�yordu.

karenin o kadar heyecanlanm�t� ki ��re�ini yere d��rd�.


tereza, kargay� incitmesin diye onu bir a�aca ba�lad�.
Ard�ndan ��meldi ve ku�u diri diri g�md�kten sonra ayakla
d�zeltilmi� topra�� kaz�maya �al�t�. bunu yapmak kolay de�ildi,
bir t�rna�� k�r�ld�. kan akmaya ba�lad�.

birden bir ta� d�t� yak�n�na. d�nd�, bir duvar�n arkas�ndan


olup bitenleri dikizleyen dokuz-on ya�lar�nda iki o�lan
g�rd�. aya�a kalkt�. O�lanlar �nce onun aya�a kalkt���n�,
sonra da a�aca ba�l� k�pe�i g�r�nce ka�t�lar.

tereza tekrar yere ��meldi, �er��p� t�rnaklar�yla kazmaya


koyuldu. sonunda kargay� mezar�ndan �ekip ��karmay�
ba�ard�. Ama karga sakatt�, ne y�r�yebiliyor ne de u�abiliyordu.
onu boynundaki k�rm�z� e�arba sar�p sarmalad� ve
sol eline al�p g��s�ne bast�rd�. sa� eliyle karenin'i a�a�tan
��zd�. Onu sakinle�tirmek ve pe�is�ra gelmesini sa�lamak
i�in epey �aba sarfetti.

elleri dolu oldu�u i�in anahtar�n� ��karamad�, kap�n�n zilini


�ald�. Tomas a�t� kap�y�. Tereza ona tasman�n kay��n�
verdi, "sak�n b�rakma!" diyerek kargay� banyoya g�t�rd�.
K�vetin alt�na gelen yere koydu. karga biraz kanat ��rpt�,
ama daha �ok hareket edemedi. yo�un sar� bir s�v� ak�yordu
a�z�ndan. yerdeki karolar�n so�u�undan korunsun diye ona
eski bez par�alar�ndan d�ek yapt�. Ara ara ku� sakat kanad�n�
umutsuzca bir ��rp�yor ve gagas�n� sitem edercesine havaya
kald�r�yordu.

:::::::::::::::::

21

b�y�lenmi� gibi k�vetin kenar�na oturmu�, g�zlerini �lmekte


olan kargadan ay�ram�yordu. onun yaln�zl���nda ve kimsesizli�inde
kendi yazg�s�n�n yans�mas�n� g�r�yor, kendi
kendine defalarca d�nyada tomas'tan ba�ka kimsem yok diye
tekrarl�yordu.

m�hendisle ge�irdi�i ser�ven ona rastgele cinselli�in a�kla


hi�bir ili�kisi olmad���n� ��retmi� miydi? bu t�r cinselli�in
hafif, a��rl�ks�z oldu�unu? �imdi daha sakinle�mi� miydi?

kesinlikle hay�r.

durmadan �u sahne geliyordu g�z�n�n �n�ne: tuvaletten


��km�t�, bedeni, ��plak ve �rselenmi� bedeni antrede
ayakta duruyordu. ruhu tir tir titriyordu, deh�et i�indeydi,
barsaklar�n�n derinliklerine bir yerlere g�m�lm�t�. e�er o
anda i�erki odadaki erkek ruhuna seslenmi� olsayd�, g�zya�lar�na
bo�ulur, onun kollar�na at�l�rd�.

antrede ayakta duran, tomas'�n sevgililerinden biri, i�erdeki


adam da tomas olsa nas�l olurdu acaba diye d��nd�.
tek bir s�z s�ylemesi yeterdi erke�in, bir tek s�z, k�z kollar�n�
adama dolar, a�lamaya ba�lard�.

tereza a�k�n do�u� an�nda neler olup bitti�ini bilirdi; kad�n,


�rkm�, deh�ete d�m� ruhunu �a��ran o sese direnemez;
erkek ise ruhu kendi sesine kar��l�k veren kad�na kar��
koyamaz. tomas kendini a�k�n ayart�c�l���na kar�� savunam�yordu,
tereza ise her saat, her an onun ad�na korkuyordu.

elinde ne gibi silahlar vard�? Ba�l�l���ndan ba�ka hi�bir


�ey. �stelik bunu ona ta ba��nda, daha ilk g�n, sanki verecek
ba�ka bir �eyi olmad���n� bilirmi� gibi sunmu�tu. a�klar�
garip bi�imde asimetrik bir yap�yd�; b�t�n a��rl���n� tek s�tuna
vermi� dev bir yap� gibi, tereza'n�n ba�l�l���n�n mutlak
kesinli�ine dayan�yordu.

�ok ge�meden karga kanatlar�n� ��rpmaktan vazge�ti;


bir tek k�r�k, �i�nenmi�, tan�nmaz hale gelmi� baca�� seyiriyordu,
o kadar. tereza onun yan�ndan ayr�lam�yordu bir t�rl�.
sanki �lmekte olan bir k�zkarde�in ba��n� bekler gibiydi.
neyse ki sonunda mutfa�a gidip bir lokma bir �ey yedi.
d�nd���nde karga �lm�t�.

:::::::::::::::::

22

a��k olu�unun ilk y�l�nda, tereza cinsel birle�me s�ras�nda


a�lard�. Daha �nce de s�yledi�im gibi, ���l�k atmak duyular�
k�rle�tirmeye, sa��rla�t�rmaya yar�yordu. zamanla ���l�klar�
azald� ama ruhu a�kla kama�m�t�, g�z� ba�ka �ey g�rm�yordu.
sonunda, m�hendisle i�in i�inde a�k olmadan sevi�ti�inde
g�zleri a��ld�.

saunaya bir dahaki gidi�inde, yeniden aynan�n �n�nde


durdu ve kendine bakarken m�hendisin apartman�nda ge�en
sevi�me sahnesini bir kere daha ge�irdi akl�ndan. sevi�ti�i
adam de�ildi hat�rlad���. hatta, boyu bosu nas�ld� deseler
onu bile anlatamazd�. ��plakken neye benzedi�ine bile dikkat
etmemi� olabilirdi. hat�rlad��� kendi bedeniydi (�u anda
uyar�lm� bir bi�imde aynada seyretti�i de oydu); edep yerinin
��geni, tam onun �zerine gelen yerdeki yuvarlak leke. o
ana kadar beden �zerindeki lekelerin en s�radan� olarak g�rd���
bu leke bir saplant� olmu�tu �imdi. olmayacak �ey, onu
yabanc� bir erkeklik organ�n�n iyice yak�n�nda g�rmeyi, tekrar
tekrar g�rmeyi arzuluyordu.

burada �unu yeniden vurgulamal�y�m: ba�ka erke�in


cinsel organ� de�ildi tereza'n�n g�rmek istedi�i. o kendi cinsel
organ�n� yabanc� bir erkeklik organ�n�n yak�n�nda g�rmek
istiyordu. sevi�ti�i adam�n bedenini arzulam�yordu.
kendi bedenini, yeni ke�fetti�i, b�t�n bedenlerden daha tan�d�k
ve yabanc� olan, onlarla kar��la�t�r�lamayacak kadar
heyecan verici olan kendi bedenini arzuluyordu.

ald��� du�un damlac�klar�yla donanm� bedenine bakarken,


m�hendisin bara u�rad���n� d��nd�. ah, ne kadar istiyordu
onun gelmesini, kendisini tekrar evine �a��rmas�n�.
Ah, nas�l, nas�l istiyordu bunu!

tereza her g�n, m�hendisin yeniden ortaya ��kmas�ndan


ve ona hay�r diyememekten korkuyordu. oysa g�nler ge�tik�e
onun gelmesinden duydu�u korku giderek gelmemesinden
duydu�u umars�zl��a d�n�t�.

bir ay ge�mi�ti, m�hendis hala g�r�n�lerde yoktu. tereza


anlayam�yordu bir t�rl�. �rselenen arzusu gitgide azald�
ve akl�ndan bir t�rl� ��kmayan bir soru bi�imini ald�: Neden
gelmekte kusur etmi�ti?

bir g�n m�terilere bakarken, on sekiz ya��ndan k���k


�ocu�a i�ki satt��� gerek�esiy�e h�r ��karan kel kafal� adam�
kar��s�nda buldu. adam ba��ra �a��ra a��k sa��k bir f�kra anlat�yordu.
tereza'n�n bir zamanlar bira servisi yapt��� k���k
kentteki sarho�lardan s�k s�k duydu�u bir f�krayd� bu. bir kere
daha annesinin d�nyas�n�n �st�ne �st�ne geldi�i duygusuna
kap�ld� Tereza. kel kafal� adam�n s�z�n� sert�e kesti.

"senden emir alm�yorum," diye kar��l�k verdi adam horozlanarak.


"burada, barda �al�mana g�z yumdu�umuz i�in
talihine ��kret!"

"biz mi? biz dedi�in de kimmi�?"

"biz. o kadar," dedi adam; barda��n� uzat�p bir votka daha


istedi. "hakaretlerini kendine sakla, anla��ld� m�? Ha, akl�ma
gelmi�ken soray�m," diye de ekledi parma��yla tereza'n�n
boynundaki bir dizi ucuz inciyi g�stererek: "bunlar�
nereden buldun? kocam sat�n ald� diyemezsin. cam temizliyecisi
kocan! b�yle arma�anlara verecek para ne gezer onda.
m�terilerin, de�il mi? kar��l���nda onlara ne veriyorsun
acaba?"

"�eneni hemen kapamazsan fena olacak!" dedi tereza �sl�kl�


bir sesle.

"orospuluk yapman�n su� oldu�unu biliyorsun," dedi


adam s�z�n� s�rd�rerek; bir yandan da kolyeyi tutmaya �al��yordu.

birden karenin havaya z�plad�, �n ayaklar�n� bar�n �zerine


dayayarak h�rlamaya ba�lad�.

:::::::::::::::::

24

"adam gizli polisten," dedi b�y�kel�i.

"neden bu kadar f�tursuz �yleyse? gizlisi sakl�s� olmayan


gizli polis ne i�e yarar ki?"

b�y�kel�i yoga kursunda ��rendi�i bi�imde, ayaklar�n�


alt�na toplayarak karyolan�n �zerine yerle�ti. duvardaki �er�eveli
resimden ona bak�p g�l�mseyen kennedy, s�yledi�i
s�zlere daha bir kutsall�k kat�yordu sanki.

babacan bir sesle, "gizli polis �e�itli i�lere yarar k�z�m,"


diye ba�lad� s�z�ne. "birincisi klasik i�levi: �unun bunun
s�yledi�ine kulak kabart�r, �stlerine bildirirler.

�kinci i�levleri sindirmektir. bizi avu�lar�n�n i�ine alm�


gibi davran�rlar; korkmam�z� isterler. senin kel kafal�n�n istedi�i
buydu i�te.

���nc� i�levleri insan� iki arada bir derede b�rakacak


durumlar yaratmakt�r. Bizi devleti y�kmaya �al�makla su�lad�klar�
g�nler �ok geride kald�. Bu ba�kalar�n�n g�z�nde
de�erimizi art�rmaktan ba�ka i�e yaramaz. art�k cebimize
esrar s�k�t�r�yorlar gizlice ya da on iki ya��nda k�zlar�n �rz�na
ge�ti�imizi iddia ediyorlar. onlara arka ��kacak bir k�z
her zaman bulunur."

hemen m�hendis geldi tereza'n�n akl�na. Neden bir daha


gelmemi�ti?

"�nsanlar� tuza�a d��rmek istemeleri," diye devam etti


b�y�kel�i, "onlar� i�birli�ine zorlay�p, ba�kalar�na tuzak kurmak
i�indir. �yle ki, �ok ge�meden t�m ulus muhbir �ebekesi
olup ��kar."

tereza, m�hendisin polis taraf�ndan yollanm� olabilece�i


d��ncesine takm�t� kafas�n�. Hem sonra, i�ip i�ip de ona
seni seviyorum diyen o sersem o�lan da kimin nesiydi? polisin
kel kafal� casusu onun y�z�nden tereza'ya sata�m�, m�hendis
de tereza'y� savunmaya kalk�m�t�. Demek ki ��� de
onu yumu�at�p ba�tan ��karmak amac�yla, �nceden haz�rlanm�
bir senaryoda rolalm�lard�!

nas�l anlayamam�t� bunu tereza? apartman dairesi ne


tuhaft�, m�hendis orada oturuyor olamazd�! ��k giyimli bir
m�hendis neden �yle sefil bir yerde otursundu ki? m�hendis
miydi acaba? diyelim ki m�hendisti, nas�l oluyor da saat ikide
��kabiliyordu i�ten? hem ayr�ca, Sofokles okuyan ka� m�hendis
vard� d�nyada? hay�r, o k�t�phane bir m�hendisin
k�t�phanesi de�ildi! daha �ok, hapse at�lan yoksul bir ayd�n�n
devlet taraf�ndan ele ge�irilmi� evini and�r�yordu oras�.
Tereza on ya��ndayken babas� hapse at�lm�, devlet evlerine
ve babas�n�n b�t�n kitaplar�na el koymu�tu. evi hangi
ama�lar i�in kullanm�lard� kimbilir.

m�hendisin neden bir daha geri gelmedi�ini �imdi �ok iyi


anl�yordu; g�revi sona ermi�ti. ne g�revi? sarho� ajan dikkatsizlik
edip a�z�ndan ka��rmam� m�yd�: "Orospuluk etmenin
su� oldu�unu unutma." �te �imdi kendine m�hendis s�s�
veren o adam tereza'n�n onunla yatt���na ve kar��l���nda
para istedi�ine tan�kl�k edecekti! tereza barda sarho� olanlar
hakk�nda muhbirlik yapmaya raz� gelmezse olay� b�y�k
bir rezalet haline getireceklerdi.

"kayg�lanma," diye avuttu onu b�y�kel�i. "anlatt���n hikaye


hi� de tehlikeli gelmiyor bana."

tereza, "de�il galiba," dedi gergin bir sesle, karenin'le


birlikte bir prag gecesine do�ru ��karlarken.

:::::::::::::::::

25

�nsanlar genellikle dertlerinden kurtulmak i�in gelece�e ka�arlar


zaman�n yoluna d�sel bir �izgi �eker, bu �izginin �tesinde
o anki dert ve s�k�nt�lar�n�n sona erece�ini san�rlar.
oysa tereza kendi gelece�inde b�yle bir �izgi g�remiyordu.
sadece geriye bakmak ona avuntu veriyordu. �te gene pazar
g�n�yd�. arabaya bindiler ve prag'�n iyice d��na ��kt�lar.

tomas direksiyonda, tereza da onun yan�ndayd�. Karenin


arka koltukta oturuyor, aras�ra onlar�n kulaklar�n� yalamak
�zere �ne e�iliyordu. �ki saat sonra, alt� y�l �nce birka�
g�n kald�klar�, kapl�cas�yla �nl� k���k kente vard�lar. geceyi
burada ge�irmek istiyorlard�.

arabay� meydana park edip indiler. hi�bir �ey de�i�memi�ti.


kald�klar� otel tam kar��lar�ndayd�. Otelin �n�nde
ayn� ya�l� �hlamur a�a�lar� y�kseliyordu. sola do�ru eski
bir ah�ap oluk uzan�yor, olu�un a�z�ndan d�k�len kaynak,
�ifal� suyunu mermer bir kurnaya bo�alt�yordu. ellerinde
ayn� tip cam bardaklarla birtak�m insanlar bu suya do�ru
e�ilmi�lerdi.

tomas bak�lar�n� yeniden otele �evirdi, asl�nda bir �eyin


de�i�mi� oldu�unu fark etti. ad� eskiden 'grand' olan otel
�imdi 'baykal' olmu�tu. binan�n k�esindeki sokak tabelas�na
bakt�: Moskova meydan�. Derken bildik sokaklardan ge�erek
bir y�r�y� yapt�lar (karenin'in kay��n� ��zm�lerdi,
hem y�r�yor, hem de ko�up oynuyordu) ve sokak adlar�n�
okudular: stalingrad soka��, leningrad soka��, rostov soka��,
novosibirsk soka��, kiev soka��, odessa soka��, �aykovski
sanatoryumu, tolstoy sanatoryumu, rimski-korsakov
sanatoryumu vard�; bir suvorov oteli, bir gorki sinemas�,
bir kafe pu�kin g�rd�ler. b�t�n adlar rus co�rafyas�ndan,
rus tarihinden al�nm�t�.

tereza birden i�galin ilk g�nlerini hat�rlad�. b�t�n kent


ve kasabalarda halk sokak tabelalar�n� ala�a�� etmi�ti; sokak
tabelalar�n�n hepsi ortadan kaybolmu�tu: �lke bir gecede
ads�z kalm�t�. rus birlikleri yedi g�n boyunca nerede olduklar�n�
bilmeden ta�rada d�rt d�nm�lerdi. subaylar i�gal
etmek �zere gazete b�rolar�n�n, televizyon ve radyo istasyonlar�n�n
yerlerini ar�yorlar, bulam�yorlard�. Ne zaman adres
sorsalar, cevap ya bir omuz silkmesi oluyor ya da yanl� ad
ve adresler veriliyordu.

ads�z sans�zl���n �lke i�in ne kadar tehlikeli oldu�u ancak


�imdi anla��l�yordu. sokaklar ve binalar �zg�n adlar�na
kavu�amayacaklard� art�k. bu ads�z sans�zl�k sonucunda, bir
�ek kapl�cas� ans�z�n hayali, bir minyat�r Rusya'ya d�n��vermi�,
tereza'n�n orada bulmay� umdu�u ge�mi�e de devlet�e
el konulmu�tu. burada geceyi ge�irmeleri m�mk�n de�ildi, hay�r.

:::::::::::::::::

26

hi� konu�madan arabay� park ettikleri yere do�ru yola koyuldular.


tereza her �eyin, herkesin nas�l da de�i�ik k�l�klara
b�r�nerek ortalarda gezindi�ini d��n�yordu. eski bir
�ek kasabas� ba�tan a�a�� Rus adlar�na b�r�nm�t�. �galin
resimlerini �eken �ekler bilmeden gizli polise yard�m etmi�lerdi.
onu �lmeye g�nderen adam kendi y�z�n�n �zerine
tomas'�n y�z�n�n maskesini ge�irmi�ti. casus, m�hendis
rol�ne girmi�, m�hendis petrin tepesi'ndeki adam rol� oynamaya
kalkm�t�. oturdu�u dairede buldu�u kitap onu ba�tan
��karmak �zere oraya konmu� bir i�aretti.
o evde elinde tuttu�u kitap akl�na gelince ans�z�n �im�ek
gibi bir uzg�r� ���� �akt�, yanaklar� alev alev yanmaya ba�lad�.
Olaylar hangi s�rayla geli�mi�ti? m�hendis kahve getirece�ini
s�ylemi�ti. tereza kitap raflar�na do�ru ilerlemi�,
sofokles'in oedipus'unu �ekip alm�t�. sonra m�hendis geri
d�nm�t�. Ama kahve falan getirmemi�ti!

tekrar tekrar bu odaya d�n�p geliyordu: kahve yapmak


i�in gitti�inde ne kadar s�re i�in odadan ��km�t� m�hendis?
ku�kusuz en az bir dakika kalm�t� d�ar�da. belki iki, hatta
��. O k���k antrede o kadar zaman ne yapm�t� acaba? yoksa
tuvalete mi gitmi�ti? kap�n�n kapanmas�n� ya da sifonun
�ekilmesini hat�r�na getirmeye �al�t� Tereza. hay�r, su sesi
duymad���ndan emindi; yoksa hat�rlard�. Kap�n�n kapanmad���ndan
da hemen hemen emindi. o k���k antrede ne i�ler
kar�t�rm�t� peki adam?

her �ey son derece a��kt�. Ama�lar� onu tuza�a d��rmekse


m�hendisin tan�kl���ndan �ok daha fazlas�na gereksinimleri
olacakt�. Kar�� ��k�lamayacak kan�tlar gerekecekti.
ku�ku uyand�racak kadar uzun s�ren yoklu�u s�ras�nda
m�hendis antreye film makinesi yerle�tirmi� olabilirdi. ya
da, daha akla yak�n�, foto�raf makineli birini i�eriye alm�
olabilir, o da perdenin arkas�ndan onlar�n filmini �ekmi�
olabilirdi.

daha bir iki hafta �nce, �zel ya�am denen �eyin varolmad���
bir toplama kamp�nda ya�ad���n� anlayamad��� i�in prohazka'y�
alay konusu etmi�ti. peki ya kendisi? anas�n�n evinin
�at�s� alt�ndan ��kar ��kmaz, olanca safdillili�iyle �zel ya�am�n�n
mutlak sahibi oluverdi�ini sanm�t�. ama hay�r, ana
evinin �at�s� t�m d�nyay� kapl�yordu ve tereza'y� hi� rahat
b�rakmayacakt�. Tereza anas�ndan hi� ka�amayacakt�.

meydana ��kan kenarlar� bah�elerle s�sl� basamaklardan


inerlerken, "neyin var?" diye sordu tomas.

tereza daha cevap vermeye f�rsat bulamadan biri y�ksek


sesle tomas'� selamlad�.

:::::::::::::::::

27

elli ya�lar�nda k�r� k�r� y�zl� bir adamd� bu, bir zamanlar
tomas'�n ameliyat etti�i, y�lda bir kere kapl�caya tedaviye
yollanan bir toprak i��isi. adam tomas'la tereza'y� bir bardak
�arap i�meye �a��rd�. k�peklerin umumi yerlere girmesi
yasak oldu�u i�in, tereza, karenin'i arabaya geri g�t�rd�,
bu arada erkekler de yak�nlardaki kafede masa ayarlad�lar.
tereza i�ini bitirip de yanlar�na geldi�inde adam, "sakin bir
ya�am s�rd�r�yoruz. �ki y�l �nce beni kolektif �iftli�in ba�kanl���na
bile se�tiler," dedi.

"kutlar�m," dedi tomas.

"siz de bilirsiniz ya. herkes kente ta��nmaya can at�yor.


kodamanlar yerinde kalmak isteyen birini buldular m� �ok
memnun oluyorlar. �ten atamazlar bizi kolay kolay."

"sizin yerinizde olmak isterdik," dedi tereza.

"s�k�nt�dan patlard�n�z bayan. yapacak hi�bir �ey yok


oralarda. hi�bir �ey."

tereza toprak i��isinin k�r� k�r� y�z�ne bakt�. Onu �ok


sevecen, iyilik dolu buldu. ka� zamand�r ilk defa birini iyilik
dolu bulmu�tu: bir ta�ra ya�am� g�r�nt�s� canland� g�zlerinin
�n�nde; �an kulesiyle, �ay�rlar�yla, korular�yla bir k�y,
saban�n a�t��� kar�k boyunca hoplaya z�playa giden bir tav�an,
ye�il �apkal� bir avc�. Hi� k�yde ya�amam�t�. g�z�n�n
�n�nde canland�rd��� ne varsa duyduklar�ndan edinmeydi.
ya da okuduklar�ndan. ya da bilin�alt�, uzak atalar�ndan
kendisine miras kalanlardan. ama k�y, ninesinin annesinin
aile alb�m�ndeki daguerreotype foto�raf� kadar berrak ve
a��k se�ik bir bi�imde ya�amay� s�rd�r�yordu tereza'n�n
i�inde.

"hala a�r�n s�z�n var m�?" diye sordu tomas.

�ift�i ensesini, omurili�in beyne ba�land��� noktay� g�sterdi


eliyle. "buras� a�r�yor ara s�ra," dedi.

tomas, yerinden kalkmadan o noktay� ovu�turdu ve eski


hastas�n� k�sa bir muayeneden ge�irdi. "art�k ila� yazma yetkim
yok," dedi i�i bittikten sonra, "ama sana bakan doktora
benimle konu�tu�unu ve �u ilac� kullanman� �nerdi�imi s�yle."
c�zdan�ndaki bloknottan bir par�a ka��t kopard� ve b�y�k
harflerle bir ila� ad� yazd�.

:::::::::::::::::

28

prag'a d�nmek �zere yola ��kt�lar.

yol boyunca, tereza ��plak bedenini m�hendisinkiyle


sarma� dola� g�steren foto�raf� d��nd� durdu. kendi kendine,
b�yle bir foto�raf varolsa bile tomas'�n bundan hi� haberi
olmayaca��n� s�yleyerek avunmaya �al�t�. onlar i�in
tek de�eri vard�r b�yle bir foto�raf�n, o da �antaj. tomas'a
g�nderildi�i an hi�bir de�eri kalmayacakt�.

peki, ya polis bir noktada tereza'n�n hi�bir i�lerine yaramayaca��na


karar verecek olursa? o zaman foto�raf ellerinde
sadece bir oyuncak olur, zarfa koyup tomas'a yollamalar�na
hi� kimse engel olamazd�. Hani s�rf e�lence olsun diye.
b�yle bir foto�raf tomas'�n eline ge�erse ne olurdu? tomas
onu kap� d�ar� m� ederdi? belki etmezdi. etmezdi herhalde.
ama a�klar�n�n o k�r�lgan yap�s� unufak olur, ��ker giderdi.
��nk� o yap� bir tek s�tuna tereza'n�n sadakatine dayan�yordu,
kald� ki a�klar da imparatorluklar gibidir; �zerine
dayand�r�ld�klar� d��nceler unufak oldu�unda, onlar da
silinir gider.

�stelik �imdi bir g�r�nt� belirmi�ti g�zlerinin �n�nde;


saban kar���n�n i�inden hoplaya z�playa ilerleyen tav�an, ye�il
�apkal� avc�, korular�n �zerinde y�kselen k�y kilisesinin
�an kulesi.

tomas'a prag'dan ayr�lmalar� gerekti�ini anlatmak istiyordu.


kargalar� canl� canl� topra�a g�men �ocuklar�, polis
ajanlar�n�, �emsiyelerle silahlanm� gen� kad�nlar� b�rakal�m
ard�m�zda! k�ye yerle�meleri gerekti�ini s�ylemek istiyordu
ona. tek kurtulu�lar� buydu.

tereza, tomas'a d�nd�. tomas yerinden k�p�rdamad� bile.


g�zlerini �n�ndeki yola dikmi�ti,. aralar�ndaki sessizlik
�itini a�may� ba�aramad���n� g�r�nce, konu�ma cesaretini
t�m�yle kaybetti tereza. petrin tepesi'nden yoku� a�a��
inerkenki gibi bir duygu kaplad� i�ini. midesi kas�ld�, kusaca��n�
sand�. Tomas'dan korkuyordu. tereza i�in fazla g��l�yd�
Tomas; tereza fazla g��s�zd�. Ona anlayamad��� komutlar
veriyordu; tereza bunlar� yerine getirmeye �al��yordu
ama nas�l ba�araca��n� bilmiyordu.

petrin tepesi'ne geri d�nmek, t�fekli adamdan g�zlerini


ba�lamas�n� ve kestane a�ac�n�n g�vdesine yaslanmas�na
izin vermesini dilemek geldi i�inden. �lmek istiyordu.

:::::::::::::::::

29

uyand���nda evde yaln�z oldu�unu g�rd�.

d�ar� ��kt�, k�y�ya do�ru y�r�d�. vlatava'y� g�rmek istiyordu.


irma��n k�y�s�nda durup, suya uzun uzun, dikkatle
bakt�, ��nk� sular�n g�z�n�n �n�nden ak�p gidi�ini seyretmek
dinlendirici ve onand�r�c�yd�. Irmak bir �a�dan �tekine
ak�p gidiyor, k�y�lar�nda insan hayatlar� ya�an�yordu. hemen
ertesi g�n unutulmak �zere ya�an�p bitiyor, ama �rmak
ak�p gidiyordu.

korkulu�a dayanarak g�zlerini suya dikti. prag'�n d�


mahallelerindeydi, vlatava �rma�� kalenin ve kiliselerin g�rkemini
�oktan ard�nda b�rakarak kentin ortas�ndan ak�p
ge�mi�ti; temsil sonras�nda bir aktris gibi yorgun ve d��nceliydi;
�imdi iki yan�ndaki �amurlu k�y�lar�n aras�ndan,
kendileri fabrikalara ve terk edilmi� oyun alanlar�na s�n�r �izen
duvarlar ve tahta perdelerle s�n�rlanm� olarak akmaya
devam ediyordu.

dalm�, suya bak�yordu ki -su burada daha h�z�nl�, daha


koyu renkli geliyordu insana- birden �rma��n ortas�nda
garip bir nesne ili�ti g�z�ne -evet, bir park s�ras�yd� bu. demir
ayakl� tahta bir park s�ras�, prag'�n parklar�nda bunlardan
ge�ilmezdi. vlatava �rma��ndan a�a�� do�ru s�z�lerek
kentten uzakla�t�klar�n� anlad�. Bir s�r� park s�ras�, �ok,
�ok, daha bir s�r� s�ra, suyun ormanlardan ta��y�p getirdi�i
sonbahar yapraklar� gibi s�z�lerek yan�ndan ge�en park s�ralar�
-k�rm�z�, sar�, mavi.

tereza d�nd�, yoldan ge�enlere bunun anlam� ne diye


sormak istercesine arkas�na bakt�. Neden suyun �zerinde s�z�lerek
uzakla��p gidiyor park s�ralar�? Ama herkes ge�ip
gitti yan�ndan; umurlar�nda bile de�ildi, �l�ml� kentlerinin
orta yerinden �a�lar boyu ge�ip giden bir �rmak varm�, yokmu�,
ald�r� bile etmiyorlard�.

yeniden a�a��ya, suya bakt�. B�y�k bir keder kaplam�t�


i�ini. g�rd��� �eyin bir veda oldu�unu anlad�.

park s�ralar�n�n �o�u g�zden kaybolduktan sonra, geride


kalm� bir iki s�ra daha g�r�nd�; bir sar� daha, bir tane de
mavi, en sonuncusu.

:::::::::::::::::

a�Irlik ve haf�Fl�K

:::::::::::::::::

tereza, tomas'� beklenmedik bir zamanda prag'da ziyarete


geldi�inde tomas, birinci b�l�m'de s�yledi�im gibi, onunla
hemen o g�n, daha do�rusu o saat sevi�ti, ama ard�ndan tereza
birdenbire ate�lendi. tereza yatakta yatar, tomas onun
ba�ucunda ayakta beklerken tomas birden �n�ne ge�emedi�i
bir duyguya kap�ld�; tereza sazdan sepete konulup, nehir
a�a�� b�rak�larak kendisine yollanm� bir �ocuktu.

terk edilmi� �ocuk imgesi giderek tomas'�n �ok sevdi�i


bir �ey oldu ve tomas s�k s�k i�inde bu imgenin yerald��� eski
efsaneler �zerine d��nmeye ba�lad�. Sofokles'in oedipus'unun
�evirisine el atarken de akl�nda bu vard� anla��lan.

oedipus hikayesi herkes�e bilinir; �ocukken terk edilen


oedipus, kral polybus'a g�t�r�l�r ve onun taraf�ndan b�y�t�l�r.
Delikanl� Oedipus, bir g�n bir da� yolunda at s�ren
bir soyluya rastlar. aralar�nda kavga ��kar ve oedipus soyluyu
�ld�r�r. Sonra krali�e jocasta'n�n kocas� ve Tebai kentinin
kral� olur. oysa ki da�larda �ld�rd��� adam�n babas�,
yata��na girdi�i kad�n�n ise anas� oldu�undan haberi yoktur.
bu arada kader, halk�na veba hastal���n� musallat eder ve
bu salg�n hastal�k nedeniyle onlara b�y�k ac�lar �ektirir. oedipus
halk�n�n �ekti�i ac�lar�n nedeninin kendisi oldu�unu
anlay�nca, g�zlerini k�r eder ve o k�r haliyle tebai'den ��kar
gider.

:::::::::::::::::

orta avrupa'daki kom�nist y�netimlerin sadece m�crimlerin


eseri oldu�unu d��nenler temel bir ger�e�i g�zard� ediyorlar
demektir; su� �zerine kurulu bu y�netimler m�crimler
de�il, cennete giden tek yolu bulduklar�n� sanan co�kulu
yanda�lar taraf�ndan kurulmu�tur. bu yolu �ylesine yi�it�e
savundular ki bunlar, s�r�yle insan �ld�rmek zorunda kald�lar.
sonralar� ortada cennet filan olmad��� anla��ld�, demek
ki co�kulu yanda�lar birer katilden ba�ka bir �ey de�ildiler.

derken herkes kom�nistlere ba��rmaya ba�lad�: �lkemizin


ba��na gelenlerden (yoksulla�m�, �orakla�m�t� �lke),
onun �zg�rl���n� kaybetmesinden (ruslar�n eline d�m�t�),
adalet �n�nde i�lenen su�lardan sizler sorumlusunuz!

su�lananlar cevap verdiler: bilemedik! aldat�ld�k! bizler


ger�ekten inananlard�k! Y�reklerimizin derinlerinde bizler
masumuz!

sonunda tart�ma gelip tek soruya dayand�: Ger�ekten


bilememi��er miydi, yoksa �yleymi� gibi mi yap�yorlard� yaln�zca?

tomas tart�may� yak�ndan (on milyon �ekle birlikte) izliyordu;


ya�anan ac�mas�zca olaylardan habersiz olmayan
kom�nistler vard� mutlaka (devrim sonras� Rusya's�nda i�lenen
ve hala i�lenmekte olan korkun� su�lardan habersiz olamazlard�)
ama o, kom�nistlerin �o�unlu�unun ger�ekten
bunlardan habersiz oldu�u g�r��ndeydi.

ama, diyordu kendi kendine, haberli ya da habersiz olmalar�


de�il as�l sorun; as�l sorun, insan�n habersiz oldu�u
i�in masum say�l�p say�lamayaca��. tahta ��km� bir budala
s�rf budala oldu�u i�in b�t�n sorumluluklardan ar�nm� m�
demekti?

diyelim ki, 1950'li y�llar�n ba��nda masum bir adam�n


idam�n� isteyen �ek savc�s�, Rus gizli polisi ve kendi �lkesinin
y�netimi taraf�ndan oyuna getirilmi� olsun. ama �u anda
hepimiz su�lamalar�n sa�ma oldu�unu, idam edilen ki�inin
masum oldu�unu bildi�imize g�re, nas�l olur da bu savc�
kalk�p yumru�unu g��s�ne vurarak, benim vicdan�m temiz!
bilmiyordum! ben inananlardand�m! diyerek kalbinin temizli�ini
�ne s�rebilir? bu "bilmiyordum! ben inananlardand�m!"
s�zlerinin ta kendisi de�il midir onar�lmas� imkans�z
su�unun temelinde yatan?

tomas, oedipus hikayesini bu ba�lamda g�r�yordu i�te:


oedipus anas�n�n yata��na girdi�ini bilmiyordu, ama olup bitenlerin
fark�na var�nca, kendini su�suz saymad�. "Bilmeyerek"
neden oldu�u felaketleri g�rmeye dayanamad��� i�in
g�zlerini k�r etti ve o k�r haliyle tebai'den ��kt� gitti.

tomas, kom�nistlerin kalbimiz temiz diye ba��rarak


kendilerini savunduklar�n� duyduk�a kendi kendine, sizin
'bilmemeniz' sonucu bu �lke �zg�rl���n� kaybetti, daha da
y�zy�llarca kazanamayacak belki, hala kalkm� kendinizi su�lu
bulmad���n�z� nas�l s�yleyebiliyorsunuz? diyordu. yapt�klar�n�z�
g�rmeye nas�l dayanabiliyorsunuz? nas�l oluyor da deh�ete
kap�lm�yorsunuz? g�recek g�z�n�z yok mu? g�z�n�z olsayd�,
g�z�n�z� k�r eder, tebai'den ��kar giderdiniz!

benzetme o kadar ho�una gitmi�ti ki, dostlar�yla sohbet


ederken s�k s�k buna ba�vuruyordu; giderek, s�zleri �ok g�zel
ifade edilmi�, ��k bir form�l haline geldi.
d�nemin b�t�n entelekt�elleri gibi, o da �ek yazarlar
sendikas�'n�n yay�mlad��� �� y�z bin tirajl� haftal�k bir gazeteyi
okuyordu. y�netim i�erisinde �nemli �l��de �zerklik kazanm�
bir gazeteydi bu ve ba�ka gazetelere yasak olan konularla
u�ra��yordu. sonu�ta, kom�nist y�netimin ilk y�llar�n�n
aln�nda kara bir leke olarak duran, siyasi davalar sonucu
i�lenmi� adli cinayetlerin su�lusunun kimler oldu�u sorusunu
ortaya atan da yazarlar gazetesi oldu.

yazarlar�n gazetesi bile sadece ayn� soruyu tekrarlamakla


yetiniyordu: biliyorlar m�yd�, bilmiyorlar m�yd�? tomas bu
soruyu bayat buldu�u i�in g�n�n birinde oturdu, oedipus
hakk�ndaki d��ncelerini yaz�p haftal�k gazeteye g�nderdi.
bir ay sonra bir cevap ald�; gazete idarehanesine �a�r�l�yordu.
tomas'� kar��layan edit�r k�sa ama son derece kesin konu�tu.
tomas'a c�mlelerden birindeki s�zdizimini de�i�tirmesini
�nerdi sadece. �ok ge�meden yaz� gazetede boy g�sterdi
sonradan bir �nceki sayfada, okur mektuplar� k�esinde.

tomas yaz�ya hi� sevinmemi�ti. s�zdizimini de�i�tirmek


�zere gazete idarehanesine kadar �a��rm�lar, ama sonra
ona sormadan metni �yle bir k�saltm�lard� ki, yaz� ele ald���
ana g�r�e indirgenmi�ti (bu da yaz�y� �ok �ematik ve sald�rgan
k�l�yordu). tomas yaz�s�ndan ho�lanm�yordu art�k.

b�t�n bunlar 1968 ilkbahar�nda oluyordu. aleksander


dub�ek, kendilerini su�lu bulan ve bu su�lar� konusunda bir
�eyler yapmaya haz�r olan kom�nistlerle birlikte y�netimi
elinde bulunduruyordu. oysa �teki kom�nistler, nas�l masum
olduklar�n� hayk�r�p duranlar, g�z� d�nm� ulusun
kendilerini adalet �n�ne ��karmas�ndan korkuyorlard�. Rus
b�y�kel�isine her g�n durumdan yak�n�yorlar, pat�rt� ��kar�p
destek almaya �al��yorlard�. Tomas'�n mektubu yay�mland���nda
���l�klar att�lar: bak�n i�ler ne raddeye geldi!
kalkm�, bize a��k a��k g�zlerinizi k�r edin diyorlar!

�ki ya da �� ay sonra ruslar, gubernia'lar�nda konu�ma


�zg�rl���ne izin verilemeyece�ine karar verdiler ve bir gece
ordular�yla Tomas'�n �lkesine girdiler.

:::::::::::::::::

tomas, z�rih'ten prag'a geri d�nd���nde, �al�t��� hastanedeki


i�ine b�rakt��� yerden yeniden ba�lad�. Derken bir g�n
ba�hekim onu odas�na �a��rd�.

"sen de benim kadar iyi biliyorsun ki," dedi, "ne yazar,


ne gazeteci ne de vatan�n kurtar�c�s�s�n. Sen bir doktor ve bilim
adam�s�n. seni kaybetmek beni �ok �zer ve seni elimde
tutmak i�in de her �eyi yapar�m. Ama �u oedipus makalesini
geri alacaks�n. Bu �ok �nemli mi senin i�in?"

"asl�n� isterseniz," dedi tomas, metnin ��te birini nas�l


katlettiklerini d��nerek, "hi� mi hi� �nemli de�il!"
"kaybedece�in �eyin ne oldu�unu biliyorsun," dedi ba�hekim.

biliyordu, hem de �ok iyi. birbirini dengeleyen iki �ey


vard�: Onuru (t�k�rd���n� yalamay� reddetmekten ileri gitmeyen
onuru) ve ya�am�n�n anlam� dedi�i �ey (t�p ve ara�t�rma
alan�ndaki �al�malar�).

ba�hekim s�z�n� s�rd�rd�: "ge�mi�te s�ylenip yaz�lm�


�eyleri kamuoyu �n�nde geri almakta orta�a�a yak��r bir
yan var. zaten, s�yledi�in �eyi 'geri almak' da ne demek? �nsan,
bir zamanlar sahip oldu�u bir d��ncenin art�k ge�erli
olmad���n� nas�l kesinlikle �ne s�rebilir? modern �a�da bir
d��nce ��r�t�lebilir evet, ama geri al�namaz. bir d��nceyi
geri almak imkans�z oldu�una, sadece dilsel, bi�imsel bir b�y�c�l�k
oldu�una g�re, istediklerini yapmanda bir sak�nca
yok bence. ter�rle y�netilen bir toplumda, hi�bir ifade ciddiye
al�namaz. hepsi g�d�ml�, zorlamad�r ve bunlar� g�rmezlikten
gelmek her d�r�st ki�inin g�revidir. son olarak da �unu
s�yleyeyim ki, senin burada bizimle kalman hem benim
hem de hastalar�n�n ��karlar� a��s�ndan gereklidir."

"eminim hakl�s�n�z," dedi tomas, y�z�nde �ok s�k�nt�l�


bir ifade vard�.

"ama?" ba�hekim onun akl�ndan ge�enleri kestirmeye


�al��yordu.

"korkar�m y�z�m k�zar�r."

"y�z�n m� k�zar�r? Meslekta�lar�na bu kadar �ok de�er


verdi�in i�in mi hakk�nda ne d��nd�klerini �nemsiyorsun?"

"hay�r, onlar� o kadar �ok b�y�tm�yorum g�z�mde," dedi tomas.

"ha, ayr�ca," diye ekledi ba�hekim, "kamuoyu �n�nde


a��klama yapman gerekmeyecek. bana bu konuda g�vence
verdiler. b�rokrat bunlar. tek istedikleri dosyalar�nda y�netime
kar�� hi�bir d�manl���n olmad���n� bildiren bir ka��t
bulunmas�. Biri kalk�p da neden bu adam� hastanede �al�t�r�yorsunuz
diye sald�r�rsa haz�rl�kl� olacaklar. s�yledi�in her
�eyin seninle onlar aras�nda kalaca��na ili�kin s�z verdiler
bana. tek s�zc���n� bile yay�mlamaya niyetleri yok."

"d��nmek i�in bir hafta s�re verin bana," dedi tomas


ve mesele orada kapand�.

:::::::::::::::::

tomas hastanedeki en iyi cerrah say�l�yordu. s�ylentilere


bak�l�rsa, emeklilik ya�� yakla�an ba�cerrah yak�nda ondan
kendi yerine ge�mesini isteyecekti. bu s�ylenti, yetkililerin
ondan �zele�tirisini i�eren bir yaz�l� belge istedikleri s�ylentisine
eklenince, onun bu iste�e evet diyece�inden ku�ku duyan kalmam�t�.

onu ilk irkilten �ey bu oldu, hi�bir zaman insanlara sayg�nl���ndan


ku�ku duyma f�rsat� vermedi�i halde, erdeminden
�ok namussuzlu�una oynamaya haz�rd� herkes.

�rkiltici buldu�u ikinci �ey ona yak�t�rd�klar� konuma


g�sterdikleri tepkilerdi. bunlar� iki ana b�l�mde inceleyebiliriz:

�lk t�r tepki, kendileri (kendileri ya da yak�nlar�) s�yledikleri


bir �eyleri geri alm�, kamuoyu �n�nde i�gal y�netimi
ile uzla�m� ya da uzla�maya haz�r (istemeden elbette; hi�
kimse yapmak istemezdi b�yle bir �eyi) ki�ilerden geliyordu.

bu ki�iler garip bir g�l�msemeyle bakmaya ba�lam�lard�


ona, eskiden hi� g�rmedi�i bir g�l�msemeyle; gizli, i�birlik�i
bir onaylaman�n koyun koyun s�r�t��yd� bu. kazara bir
kerhanede kar��la�an iki adam�n g�l�mseyi�iydi; ikisi de hafif�e
utanm�lard�r, ama bu duygular�n�n kar��l�kl� oldu�una
da seviniyorlard�r bir yandan, aralar�nda karde�li�e benzer
bir ba� kurulur.

onlar�n g�l�msemeleri daha da keyifliydi, ��nk� Tomas


ya�am� boyunca bir g�n bile tutucu olmam�t�. bu y�zden,
ba�cerrah�n �nerisini kabul etti�inin varsay�lmas� korkakl���n
yava� yava� ama emin ad�mlarla genel davran� bi�imi
olmaya ba�lad���n�n ve yak�nda k�t� g�zle g�r�lmekten ��kaca��n�n
kan�t�yd�. bu insanlarla hi� dostluk etmemi�ti, ba�cerrah�n
ricas�na uyup da yaz�l� a��klama yaparsa, onu partilere
davet edeceklerini, onlarla dostluk kurmak zorunda kalaca��n�
fark etti ve bu i�i �ok tats�z buldu.

�kinci t�r tepki, kendileri (kendileri ya da yak�nlar�) kovu�turmaya


u�ram�, i�gal g��leriyle uzla�may� reddetmi�
ya da kendilerinden b�yle bir �ey istenmemi� de olsa (bu i�lere
ciddi olarak kar�m� olamayacak kadar gen� olduklar�
i�in) uzla�maya girmeyeceklerinden (yaz�l� a��klama imzalamaya
yani) son derece emin olan ki�ilerden geliyordu.

bu ikincilerden biri, doktor s., yetenekli gen� bir hekim,


bir g�n "Ee, ne haber, istediklerini yazd�n haz�r ettin mi bakal�m?"
diye sordu tomas'a.

"neden s�zediyorsun sen allaha�k�na?" diye kar��l�k verdi tomas.

"s�zlerini geri ald���n� g�sterir belgeden, elbette," dedi


adam. sesinde k�t� niyet yoktu. hatta g�l�ms�yordu bile. o
s�k g�l�msemeler orman�ndan bir tane daha; kendini be�enmi�
ahlaki �st�n��k duygusunun g�l�mseyi�i.

"s�ylesene, ne biliyorsun sen o belge hakk�nda?" dedi tomas.


"okudun mu ki?"

"hay�r," dedi s.

"o halde hala ne konu�up duruyorsun?"

kendini be�enmi�li�i, g�l�msemeyi gene de elden b�rakmayan


s., cevap verdi: "bak, bu i�lerin nas�l oldu�unu hepimiz
biliyoruz. a��klaman� ba�cerraha ya da bir bakana ya da
b�yle birine yazd���n bir mektuba yediriyorsun, o da sana
bunun kimsenin kula��na gitmeyece�ine, yazan� zor durumda
b�rakmayaca��na ili�kin s�z veriyor. b�yle, de�il mi?"

tomas omuzlar�n� silkti. s. s�zlerine devam etti.

"ama a��klama dosyalan�p emin bir yere kald�r�ld�ktan


sonra bile a��klamay� yazan, yazd���n�n her an kamu �n�ne
��kar�labilece�ini biliyor. �te, o andan sonra da hi� a�z�n� a�m�yor,
en ufak ele�tiride, en ufak protestoda bulunmuyor.
e�er sesini y�kseltmeye kalk��rsa, o an a��klama bas�na veriliyor,
temiz ad�n� �lkenin bir ucundan �tekine kirletiyor.
uzun s�z�n k�sas�, sevimli bir y�ntem. �ok daha k�t�lerine
kalk�abilirlerdi."

"evet, �ok sevimli bir y�ntemmi�," dedi tomas, "ama s�yler


misin b�t�n bunlara evet dedi�imi kim s�yledi sana?"

s. omuzlar�n� silkti, ama y�z�nden g�l�mseme silinmedi.

o an birdenbire garip bir ger�e�i fark etti tomas; herkes


g�l�ms�yordu ona, herkes s�zlerini geri alan a��klamay� yazmas�n�
istiyordu; b�ylesi herkesi mutlu edecekti! �lk t�r tepkiyi
g�sterenler mutlu olacaklard�, ��nk� bu korkakl��a
�d�n vererek onlar�n eylemlerinin ola�an g�r�nmesini sa�layacak,
b�ylece onlara yitirdikleri onurlar�n� geri verecekti.
�kinci t�r tepkiyi g�sterenler, onurlar�n� hi�bir zaman elden
��karmamalar� gereken bir ayr�cal�k gibi g�renler, korkaklara
kar�� gizli bir sevgi besliyorlard�, ��nk� onlar olmad� m�
cesaretleri ufalan�p gidecek, �ok ge�meden kimsenin hayran
olmad��� sudan, tekd�ze bir angarya olup ��kacakt�.

tomas g�l�msemelere katlanam�yordu. her yerde bir g�l�mseme


g�rd���n� san�yordu, hatta sokaktaki yabanc�lar�n
y�zlerinde bile. uykular� ka�maya ba�lad�. Olabilir miydi? bu
insanlara ger�ekten bu kadar �ok mu de�er veriyordu? hay�r.
Onlar hakk�nda s�yleyecek iyi bir s�z� yoktu ve bak�lar�n�n
onu bu kadar rahats�z etmesine izin verdi�i i�in de kendi
kendine k�z�yordu. son derece mant�ks�zd� bu. �nsanlara bu
kadar az sayg�s� olan bir ki�i nas�l olur da onlar�n kendisi
hakk�nda ne d��nd�klerine bu kadar �ok �nem verirdi?

belki de insanlara olan k�kl� g�vensizli�i (onlar�n kendi


kaderi konusunda karar verebilme ve onu yarg�lama haklar�na
besledi�i ku�ku) meslek se�iminde de rol oynam�, kendisini
kamuoyunun g�zlerinden gizleyen bir meslek se�mi�ti.
diyelim ki politikac� olmay� se�en biri, kamuoyunu kendi iste�iyle
yarg�� konumuna getirir, bu arada da onun kendine
arka ��kaca�� konusunda �ocuk�a bir g�ven besler.

bir doktor ise (politikac� ya da akt�r�n tersine) sadece


hastalar� ve en yak�n meslekta�lar� taraf�ndan yarg�lan�r,
yani kapal� kap�lar ard�nda, erkek erke�e. onu yarg�layanlar�n
bak�lar�yla kar��la�t���nda buna hemen kendi bak�lar�yla
kar��l�k vererek, ya hareketlerini a��kl��a kavu�turur
ya da kendini savunur. tomas, ya�am�nda ilk defa olarak
�zerine dikilmi� g�zlerin �oklu�undan hepsini g�remeyecek
durumdayd�. Bu bak�lara ne kendi bak��yla ne de kendi
s�zc�kleriyle cevap veremezdi. herkesin elinde oyuncak olmu�tu.
hastane i�inde ve d��nda onun hakk�nda konu�uluyordu
(ihanet edenlerin, inkar edenlerin, i�birli�i edenlerin
kimler oldu�una ili�kin en son haberlerin tedirgin prag'dan
u�ursuz, ilkel bir telgraf sistemi h�z�yla ge�ip gitti�i g�nlerdi);
b�yle oldu�unu bilmesine ra�men elinden hi�bir �ey gelmiyordu.
bu durumu ne kadar katlan�lmaz buldu�unu, korkudan
nas�l panikledi�ini g�r�nce �a��rm�t�. Ona g�sterdikleri
ilgi birbirini dirsekleyerek ilerlemeye �al�an bir insan
kalabal��� ya da karabasanlarda �zerimizdeki elbiseleri y�rt�p
par�a par�a eden insanlar�n sald�r�lar� kadar �rk�t�c�yd�.

ba�cerraha gitti ve tek bir sat�r bile yazmayaca��n� s�yledi.

ba�cerrah her zamankinden daha hararetle s�kt� Tomas'�n


elini ve bu karar� bekledi�ini s�yledi.

"a��klama yazmadan da hastanede kalmam�n bir yolu


bulunamaz m� acaba?" dedi tomas; meslekta�lar�ndan tomas
i�ten at�l�rsa istifa edeceklerine dair bir g�zda�� gelmesinin
yeterli olabilece�ini ima etmek istemi�ti.

ama istifa edeceklerini s�yleyip g�zda�� vermek meslekta�lar�n�n


ak�llar�n�n k�esinden bile ge�miyordu ve �ok ge�meden
(ba�cerrah eskisinden daha hararetli s�kt� elini �yle ki
eli morard�, morluk g�nlerce ge�medi) hastaneden ayr�lmak
zorunda kald�.

:::::::::::::::::

�nce prag'�n elli mil kadar d��nda bir ta�ra klini�inde �al�maya
ba�lad�. Her g�n trenle gidip geliyor, eve yorgun arg�n
d�n�yordu. bir y�l sonra prag'�n biraz d��ndaki bir klinikte,
daha elveri�li bir i� buldu, ama hekim olarak �ok daha a�a��
bir konuma d�m�t�. Orada art�k cerrahl�k yapam�yordu,
pratisyen hekim olmu�tu. bekleme odas� a�z�na kadar doluydu.
her hasta i�in ancak be� dakika ay�rabiliyordu; her
birine ne kadar aspirin almalar� gerekti�ini s�yl�yor, hasta
izin ka��tlar�n� imzal�yor ve uzmanlara g�nderiyordu. kendisini
hekimden �ok sosyal hizmet g�revlisi gibi g�r�yordu.

bir g�n, vizite saatlerinin bitiminde elli ya�lar�nda, iri


yar�l��� kal�b�na k�yafetine �ok uygun d�en bir adam tomas'�
arad�. Kendini ��i�leri bakanl���'n�n yetkilisi olarak tan�tt�
ve tomas'� soka��n kar��s�nda bir i�ki i�meye davet etti.

bir �i�e �arap s�yledi adam. "eve arabayla d�nmem gerek,"


dedi tomas ikram� geri �evirmek i�in. "��kili oldu�umu
g�r�rlerse �of�r ehliyetimi elimden al�rlar." ��i�leri bakanl���'ndan
gelen adam g�l�msedi. "e�er bir �ey olursa �unu
g�sterin yeter." bunu s�yleyerek tomas'a �zerinde ad� (ger�ek
ad� olmad��� �ok a��kt�) ve bakanl���n telefon numaras�
yaz�l� olan bir kart uzatt�.

ard�ndan uzun bir s�ylev �ekmeye giri�ti; tomas'a �ok


hayrand�, Bakanl�kta herkes b�yle sayg�n bir cerrah�n k�e
bucak bir klinikte aspirin da��tmas�na �ok �z�l�yordu. a��k�a
s�ylemese de, polisin uzman ki�ilerin yerlerinden �ekip
al�nmas� gibi kesin tav�rlar konusunda g�r� birli�i i�inde
olmad���n� hissettirdi tomas'a.

ne zamand�r kendisini �ven birileri olmad��� i�in tombul


g�revlinin s�ylediklerini dikkatle dinledi tomas; meslek ya�am�
hakk�ndaki her �eyi nas�l da ayr�nt�l� olarak ve harfi
harfine bildi�ine �a��rd�. �ltifat kar��s�nda nas�l da savunmas�zd�!
bakanl�k g�revlisinin s�ylediklerini ciddiye almaktan
ba�ka bir �ey gelmedi tomas'�n elinden.

ama sadece gururunun ok�anmas�ndan de�il. daha


�nemlisi, deneyimsizdi tomas. tatl� s�zler s�yleyen, sayg�l�,
nazik biriyle kar��l�kl� oturdunuz mu, onun s�yledi�i hi�bir
�eyin do�ru olmad���n�, hi�bir �eyin i�ten olmad���n� kendi
kendinize hat�rlatman�z d�nyan�n en zor i�idir. �nan�s�zl���
korumak ve s�rd�rmek (hi� tavsatmadan, sistemli bir bi�imde,
en ufak bir duraksamaya kap�lmadan) ola�an�st� bir �aba
ve do�ru d�r�st �ne�itim gerektirir -ba�ka bir deyi�le, polis
taraf�ndan s�k s�k sorgulanm� olmay�. Tomas bu �ne�itimden
yoksundu.

bakanl�ktan gelen adam s�zlerine devam etti: "z�rih'te


�ok iyi bir durumdayken buraya d�nmenizi b�y�k bir minnettarl�kla
kar��l�yoruz. soylu bir davran�t�. yerinizin buras�
oldu�unu anlad�n�z." tomas'� azarlarm� gibi ��yle ba�lad�
s�zlerini: "ama yeriniz ayn� zamanda da ameliyat masas�!"

"size tamamen kat�l�yorum," dedi tomas.

k�sa bir sessizlik oldu, sonra bakanl�ktan gelen adam


yasl� bir sesle: "o halde, s�yler misiniz bana doktor, kom�nistlerin
g�zlerini oymalar� gerekti�ine ger�ekten inan�yor musunuz?
say�s�z hastaya sa�l���n� arma�an etmi� olan siz?"

"bu kadar� da aptall�k ama!" dedi tomas savunmaya ge�erek,


"yazd���m �eyi neden okumuyorsunuz?"

"okudum;" dedi ��i�leri bakanl���'ndan gelen adam, sesinin


son derece �z�nt�l� ��kmas�na �al��yordu.

"eh, peki ben kom�nistler g�zlerini mi oysunlar dedim o


yaz�da?"

"herkes �yle anlad� ama," dedi bakanl�ktan gelen adam;


sesi gitgide daha h�z�nleniyordu.

"yaz�n�n t�m�n�, ilk ba�ta yazd���m haliyle okusayd�n�z,


b�yle anlamlar ��karmazd�n�z. gazete biraz kesilmi� olarak
yay�mlad�."

"ne dediniz?" diye sordu bakanl�ktan gelen adam. birden


kulak kesilmi�ti. "sizin yazd���n�z� oldu�u gibi yay�mlamad�lar
m� yani?"

"kestiler."

"�ok mu?"
"��te bir kadar�n�."

bakanl���n adam� ger�ekten �a��rm� gibiydi. "bu yapt�klar�


�ok yak��ks�z bir �ey ama."

tomas omuzlar�n� silkti.

"kar�� ��kmal�yd�n�z! yapt�klar�n� hemen d�zeltmelerini


istemeliydiniz!"

"d��necek zaman�m olmad�, hemen ard�ndan ruslar


geldi. onlar gelince d��necek ba�ka �eyler girdi araya."

"ama siz, hekim olarak, insanlar� g�rme hakk�ndan yoksun


etmek isteyen biri gibi tan�nmak istemezsiniz herhalde,
de�il mi?"

"anlamaya �al��n l�tfen beni, tamam m�? Arka sayfalara


g�m�lm� bir okur mektubuydu. kimsenin g�z�ne ili�medi
bile. rus el�ili�i g�revlilerinin d��nda hi� kimsenin
onlar�n da arad��� bu zaten."

"�yle s�ylemeyin! �yle d��nemezsiniz! ben kendim yaz�n�z�


okuyan ve sizin b�yle bir yaz�y� nas�l yazd���n�za �a��ran
bir�ok ki�iyle konu�tum. �imdi siz bana yaz�n�n yazd���n�z
bi�imiyle ��kmad���n� s�yleyince, her �ey ayd�nland�. Onlar
m� zorlad� sizi bu i�e?"

"yaz�y� yazmaya m�? Hay�r, ben kendim yaz�p verdim."

"oradakilerle tan��kl���n�z var m�?"

"hangi oradakilerle?"

"yaz�n�z� basanlarla."

"hay�r."

"onlarla hi� konu�mad���n�z� m� s�ylemek istiyorsunuz?"

"bir kere benimle ki�isel olarak g�r�mek istediler."

"neden?"

"yaz� hakk�nda."

"sizinle konu�an kimdi peki?"

"yaz� i�lerinden biri."

"ad� neydi?"

o ana kadar sorguya �ekilmekte oldu�unu fark etmemi�ti


tomas. birdenbire a�z�ndan ��kan her bir s�zc���n birilerini
tehlikeye atabilece�ini anlad�. S�zkonusu ki�inin ad�n� elbette
�ok iyi bilmesine kar��n, yalan s�yledi: "emin de�ilim."

ald���m�z terbiyenin gizli polisle i�birli�i halinde olmas�


trajikomik bir ger�ektir. yalan s�ylemeyi beceremeyiz. analar�m�zla
babalar�m�z�n her an kafam�za kak�p durduklar�
'Do�ruyu s�yle!' buyru�u �yle bir kendili�inden i�ler ki, bir
soru�turma s�ras�nda gizli polise bile yalan s�ylemekten utan�r�z.
onlarla tart�mak ya da hakaret etmek (ki bu hi�bir
anlam ta��maz) y�zlerine baka baka yalan s�ylemekten (tek
yap�lacak �ey de budur) �ok daha kolay gelir bize.

bakanl�ktan gelen adam onu i�tensizlikle su�lad���nda,


tomas neredeyse su�lu hissetti kendini; yalan�nda direnmek
i�in ahlaki bir engeli a�mas� gerekti: "tan�tt� galiba," dedi,
"ama ad� akl�mda hi� yer etmedi�i i�in hemen unuttum."

"g�r�n�� nas�ld�?"

tomas'la ilgilenen yaz� i�leri sorumlusu k�sa boylu, a��k


kumral sa�l�, asker tra�l� bir adamd�. Tomas bunun tam tersi
�zellikler se�meye �al�t�: "uzun boyluydu," dedi, "uzun siyah
sa�� vard�."

"hah," dedi bakanl���n adam�, "�enesi de koskocamand�!"

"evet, �yleydi," dedi tomas.

"y�r�rken kamburunu ��kar�yordu biraz."

"evet, do�ru," dedi tomas yeniden; bakanl���n adam�n�n


ger�ekten varolan birine parmak bast���n� anlam�t�. tomas
sadece zavall� bir yaz� i�leri g�revlisini ele vermekle kalmam�t�,
daha da �nemlisi, verdi�i bilgiler sahteydi.

"peki sizinle ne hakk�nda g�r�mek istedi? ne hakk�nda


konu�tunuz?"

"s�zdizimiyle ilgili bir �eydi."

tomas'�n s�zleri, cevab� savsaklaman�n g�l�n� ve anlams�z


bir yolu gibi geliyordu kula�a elbette. bakanl���n adam�
Tomas'�n ger�e�i s�ylemeyi reddetmesi kar��s�nda bir kere
daha k�p�rd�: "�nce bana yaz�n�z�n ��te birini kestiklerini
s�yl�yorsunuz, sonra da kalkm� s�zdiziminden konu�tuk diyorsunuz!
mant�kl� m� bu �imdi?"

bu defa tomas cevap vermekte g��l�k �ekmedi, ��nk� t�m�yle


do�ruyu s�yl�yordu. "mant�kl� olmayabilir ama �yleydi!"
g�ld�. "bir tek c�mlenin s�zdizimini de�i�tirmek i�in iznimi
istediler, sonra da yazd���m�n ��te birini kesip att�lar."

bakanl���n adam� b�yle b�y�k bir ahlaks�zl��� akl� alm�yormu�


gibi ba��n� sallad�. "Yapt�klar� ak�l al�r �ey de�il do�rusu!"

�arab�n� bitirirken ��yle ba�lad� s�zlerini: "oyuna geldiniz


doktor, kullan�ld�n�z. bunun cezas�n� sizin ve hastalar�n�z�n
�ekmesi yaz�k. Olumlu niteliklerinizin fark�nday�z, hem
de �ok. elimizden geleni yapaca��z."

tomas'a elini uzatt� ve kibarca tokala�t�. Her ikisi de


kendi arabalar�na do�ru y�r�d�ler.
:::::::::::::::::

bakanl���n adam�yla konu�tuktan sonra tomas derin bir bunal�ma


d�t�. nas�l olmu� da kendini konu�madaki sohbet
tonuna kapt�rabilmi�ti? adamdan uzak durmay� becerememi�
bile olsa (haz�rl�ks�z yakalanm�t�, yasan�n kendisine
verdi�i ya da vermedi�i haklar konusunda hi�bir bilgisi yoktu)
sanki eski dostmu�lar gibi �arap i�me �nerisini geri �evirebilirdi!
ya onlar� bir g�ren olmu�sa, adam� tan�yan biri!
tomas'�n polisle i�birli�i yapt��� sonucuna var�rd� do�al olarak!
hele yaz�s�n�n kesildi�ini neden s�ylemi�ti adama sanki?
bu bilgiyi de katman�n ne gere�i vard�? Yapt�klar�ndan
hi� ho�nut de�ildi.

�ki hafta sonra bakanl���n adam� onu bir kere daha arad�.
Gene d�ar�da bir i�ki i�meye �a��rd�, ama bu defa tomas
b�rosunda kalmalar�n� rica etti.

"�ok iyi anl�yorum, doktor," dedi adam g�l�mseyerek.

tomas'� �a��rtm�t� bu s�zler. adam bunlar�, hasm�na bir


�nceki eli yanl� oynad���n� hissettiren bir satran� oyuncusu
tavr�yla s�ylemi�ti.

kar��l�kl� oturuyorlard�, Tomas kendi masas�ndayd�. On


dakika kadar, o s�ralar her yeri k�r�p ge�iren grip salg�n�ndan
s�zettikten sonra adam �unlar� s�yledi: "durumunuzu
enine boyuna d��nd�k. olay bir tek bizi ilgilendirseydi, mesele
yoktu. ama kamuoyunu da g�z�n�nde bulundurmak zorunday�z.
�steyerek ya da istemeyerek, yaz�n�zla anti-kom�nist
histeriyi k�r�klediniz. bu yaz� dolay�s�yla mahkeme
�n�ne ��kar�lman�z bile �nerildi, bak�n size s�yleyeyim. kamuoyunu
�iddete k�k�rtmak yasa kar��s�nda su�tur."

��i�leri bakanl���'ndan gelen adam s�zlerine ara vererek


tomas'�n g�zlerinin i�ine bakt�. Tomas omuzlar�n� silkti.
adam ayn� yat�t�r�c�, g�ven verici sesle s�rd�rd� s�zlerini:
"�neriyi oy �oklu�uyla geri �evirdik. olaydaki sorumlulu�unuz
ne olursa olsun, toplum sizin yeteneklerinizi sonuna kadar
kullanman�zdan yarar umar. hastanedeki ba�cerrah sizden
b�y�k �vg�yle s�zediyor. hastalar�n�zdan ald���m�z raporlar
da var elimizde. hi� kimse bir doktorun politikadan anlamas�n�
beklemiyor. kap�ld�n�z bir kere. art�k bu i�i ��z�mlemenin
zaman� geldi de ge�iyor. �te bunun i�in biraraya gelip
size �rnek bir itirafname haz�rlad�k. tek yapaca��n�z �ey bunun
bas�n�n eline ge�mesini sa�lamak, zaman�nda yay�mlanmas�n�
biz sa�layaca��z." tomas'a bir ka��t par�as� uzatt�.

tomas bu ka��tta yaz�l� olanlar� okudu ve eli aya��na dola�t�.


�ki y�l �nce ba�cerrah�n imzalatmak istedi�i �eyden �ok
daha beterdi bu. oedipus yaz�s�n�n geri al�nmas�yla bitmiyordu
i� bu kez. sovyetler birli�i'ne sevgi, kom�nist parti'ye
ba�l�l�k gibi laflar ge�iyordu i�inde; �lkeyi i� sava�a s�r�klemek
isteyen ayd�n kesim lanetleniyordu; hepsinden de k�t�s�
yazarlar�n ��kard��� haftal�k gazetenin yaz� i�leri sorumlular�n�
kamuoyuna ihbar ediyordu (�zellikle de uzun boylu,
kamburunu ��kartarak y�r�yen edit�r�; tomas onunla hi�
tan�mam�t� ama ad�n� biliyordu ve resimlerini g�rm�t�).
Bu adamlar�n yaz�s�n� bilerek �arp�tt��� ve bir kar�� devrim
�a�r�s�na d�n�t�rerek kendi ama�lar� do�rultusunda kulland�klar�
s�yleniyordu; kendileri b�yle bir yaz� yazmayacak
kadar korkak olduklar� i�in hi�bir �eyden haberi olmayan bir
doktorun arkas�na gizlenmi�lerdi.

bakanl�ktan gelen adam tomas'�n g�zlerindeki pani�i


g�rd�. e�ildi ve masan�n alt�ndan dost�a dizini s�vazlad�.
"Unutmay�n doktor, yaln�zca bir �rnek bu! yeniden d��n�n,
e�er de�i�tirmek istedi�iniz bir �ey varsa, eminim ki ortak
bir anla�ma noktas� bulunur. sizin itirafnameniz bu, de�il
mi ya?"

tomas ka��d� sanki elinde bir saniye daha tutmaya korkuyormu�,


�zerinde parmak izleri oldu�u anla��lacakm� gibi
gizli polise geri uzatt�.

ama ka��d� alacak yerde, bakanl�ktan gelen adam �a��rma


taklidi yaparak iki yana a�t� kollar�n� (Papa'n�n balkonundan
kalabal�klar� selamlamak i�in yapt��� hareketin ayn�s�).
"bak �imdi, neden b�yle yap�yorsunuz, doktor? sizde
kals�n. Evde sakin bir kafayla yeniden bir d��n�n."

tomas ba��n� sallad� ve ileriye do�ru uzatt��� elinde ka��tla


durdu, bekledi. sonunda, bakanl���n adam� Papa'n�nkini
and�ran el hareketinden vazge�ip ka��d� geri almak zorunda
kald�.

tomas ona kesin bir dille hi�bir ka��t imzalamayaca��n�


ya da yazmayaca��n� s�ylemek �zereydi ki, son anda ses tonunu
de�i�tirdi, yumu�ak bir sesle: "okuma yazmas� olmayan
bir insan de�ilim, �yle de�il mi? kendim yazmad���m bir
�eyi neden imzalayay�m o halde?"

"madem �yle, peki doktor. senin dedi�in gibi olsun. kendin


yaz, birlikte �st�nden ge�elim. okudu�un yaz�y� �rnek
alabilirsin kendine."

tomas gizli polise neden hemen orac�kta kay�ts�z �arts�z


hay�r cevab� vermedi?

b�y�k olas�l�kla akl�ndan �unlar ge�mi�ti: b�yle bir itirafnameyi


genel anlamda ulusun cesaretini k�rmak i�in kullanmalar�
(Rus stratejisi oldu�u �ok a��kt� bunun) bir yana,
kendi olay�nda polisin somut bir amac� da olabilirdi; tomas'�n
yaz�s�n� yay�mlayan haftal�k gazetenin yaz� i�leri sorumlular�na
kar�� a��lacak bir dava i�in kan�t topluyor olabilirlerdi.
e�er durum b�yleyse, bas�n�n bu ki�ilere kar�� ba�lataca��
�amur atma kampanyas� ve duru�malarda tomas'�n
itirafnamesini kullanmak isteyeceklerdi. �lkeleri uyar�nca
hemen o an hay�r dese, onay� olsun ya da olmas�n, polisin o
haz�rlanan �rne�i al�p imzas�n� �zerine koyarak yay�mlama
tehlikesi vard�. Hi�bir gazete tomas'�n yalanlamas�n� yay�mlamaya
cesaret edemezdi. tomas'�n bu belgeyi yazmad���na
ya da imzalamad���na d�nyada inanmazlard�. �nsanlar insan
karde�lerinin ahlaki i�kenceler alt�nda k�vrand���n� g�rmekten
�yle b�y�k bir zevk al�yorlard� ki, a��klamas�n� dinleyerek
bu zevki bozmaya kimse yana�amazd�.

polise metni kendi yazaca�� umudunu vererek, biraz zaman


kazand�. Hemen ertesi g�n klinikten istifa etti; kendi
iste�iyle toplumsal hiyerar�inin en alt basama��na indikten
sonra (o s�ralar ba�ka alanlarda binlerce entelekt�el �oktan
ayn� ini�e ge�mi�lerdi), polisin elinde hi�bir koz kalmayaca��n�
ve onlar i�in ilgin� olmaktan ��kaca��n� san�yordu (hakl�yd�).
hiyerar�inin en alt basama��na indikten sonra, kendi
ad�n� ta��yan itirafname yay�mlayamazlard� art�k; nedeni
�ok basitti, b�yle bir itirafnameye hi� kimse inanmazd�. Kamuoyu
�n�nde yap�lan utan� verici a��klamalar imzalayanlar�n
y�kseli�iyle ba�da�t�r�l�rd� zihinlerde, d���yle de�il.

gelgelelim, tomas'�n �lkesinde hekimler devlet memurudurlar


ve devlet onlar� isterse azleder istemezse azletmez.
tomas'�n istifas�n� tart�t��� g�revli onu ad�yla, san�yla tan�yordu,
bu nedenle de tomas'� g�revde kalmaya ikna etmeye
�al�t�. tomas o an birden do�ru se�imi yapt���ndan ku�kuya
d�t�, ama art�k ad� konmam� bir ba�l�l�k and�na g�re hareket
etmek zorunda hissediyordu kendini, karar�ndan d�nmedi.
cam silicili�ine ba�lamas� da b�yle oldu i�te.

:::::::::::::::::

birka� y�l �nce z�rih'ten ayr�l�p Prag'a d�nerken, tomas


usulca ��yle demi�ti kendi kendine: "es muss sein!" bunu
s�ylerken tereza'ya olan a�k�n� d��n�yordu. oysa s�n�r� ge�er
ge�mez bu i�i ger�ekten yapmas� gerekip gerekmedi�inden
ku�ku duymaya ba�lad�. Daha sonra, tereza'n�n yan�nda
uzanm� yatarken, kendisini ona ba�layan�n yedi y�l �nce
meydana gelen bir dizi g�l�n� rastlant� oldu�unu (ba�cerrah�n
siyati�i daha ilk a�amalar�ndayd�) ve ayn� rastlant�lar
zincirinin onu geriye, i�inden ka�mas� imkans�z bir kafese
sokaca��n� getirdi akl�na.

ya�am�nda hi�bir 'es muss sein!', her �eyin �zerinde olan


bir gerekirlik olmad��� anlam�na m� geliyor yani bu? bana
kal�rsa vard�. Ama a�k de�ildi, meslekti bu. rastlant� ya da
birtak�m hesaplar sonucu de�il, i�inden gelen derin bir istek
sonucu hekimli�i se�mi�ti.

�nsanlar� kategorilere ay�rman�n m�mk�n oldu�u �l��de,


en �a�maz k�stas onlar� hayat boyu s�r�p giden �u ya da bu
etkinli�e y�nelten �ok derinlere k�k salm� arzular�d�r. her
bir frans�z farkl�d�r. ama d�nya �zerindeki b�t�n akt�rler
birbirlerine benzerler -ister paris'te, ister prag'da, ister uzak
bir ta�ra tiyatrosunda. bir akt�r, daha ilk �ocukluk y�llar�ndan
ba�layarak anonim bir seyirci grubuna kendini seyrettirmeyi
kabul etmi� biridir. yetenekle ilgisi olmayan, yetenekten
daha derinlere uzanan bu �n kabul olmaks�z�n hi�
kimse akt�r olamaz. benzer bi�imde, bir hekim de b�t�n ya�am�n�
insan bedenleriyle ve onlar�n b�t�n sonu�lar�yla u�ra�arak
ge�irmeyi kabullenmi� biridir. bu temel kabul (yetenek
ya da beceri de�il) onun daha t�p ��reniminin ilk y�l�nda
cesetlerin kesilip bi�ildi�i odaya girmesini ve daha �u kadar
y�l ayn� �eyde direnmesini sa�lar.

cerrahl�k t�p mesle�inin temel buyruklar�n� en u� s�n�ra


kadar g�t�r�r ve orada, insani olan tanr�sal olanla �ak��r.
kafas�na sopayla �iddetli bi�imde vurulan biri yere y���l�r,
soluk al�p veri�i durur. g�n�n birinde soluk al�p veri�i hepten
duracakt�r zaten. cinayet, tanr�'n�n sonu�ta kendi eliyle
yapaca�� �eyi sadece biraz h�zland�r�r, o kadar. tanr�, cinayeti
hesaba katm�t�r diye d��nebiliriz; ama cerrahl��� hesaba
katmam�t�r. kendisinin yarat�p insan g�z�n�n g�remeyece�i
bi�imde sar�p sarmalayarak deriden k�l�f�na yerle�tirdi�i
mekanizmaya kimsenin elini sokamayaca��n� sanm�t�r.
tomas ne�terini anesteziyle bay�lt�lm� bir adam�n derisi
�zerinde ilk kez tuttu�unda, sonra deriyi kararl� bir hareketle
�izip kesti�inde ve sonunda tam yerinden ustaca bir ne�ter
vuru�uyla kesip a�t���nda (sanki deri bir kuma� par�as�ym�
-ya da bir palto, bir eteklik, bir perdeymi�- gibi) k�sa ama yo�un
bir tanr�'ya kar�� gelme duygusu ya�am�t�. ama bir
yandan i�inin �ekici buldu�u yan� da buydu i�te! ��ine, �ok
derinlere k�k salm� onun 'es muss sein!'�yd� bu ve oraya k�k
salmas� da rastlant� sonucu, �efin siyati�i sonucu, d�sal bir
�ey sonucu olmam�t�.

peki �yleyse, bu kadar kendisinin bir par�as� olan bir �eyi


al�r da nas�l b�yle �ar�abuk, b�t�n g�c�yle f�rlat�r atar,
b�ylesine hafife al�rd�?

polisin ama�lar�na alet olmamak i�in diyecekti kendisine


sorsan�z. Ama �ok a��k s�ylemek gerekirse, kuramsal olarak
m�mk�n olsa bile (b�yle birka� olay olmu�tu ger�ekten de)
polisin sahte bir itirafnameyi imzas�n� �zerine koyup kamuoyuna
a��klamas� olacak �ey de�ildi.

tamam kabul, insan ger�ekle�me olas�l��� �ok uzak olan


tehlikelerden korkma hakk�na da sahiptir. kabul, kendine
ve kendi beceriksizli�ine k�zm�t� Tomas ve polisle daha fazla
ili�kiye girmekten, bunun getirdi�i �aresizlik duygusunu
ya�amaktan ka��nmak istemi�ti. ve yine kabul, klinikte yapt���
tekd�ze aspirin da��tma i�iyle kafas�ndaki hekimlik kavram�
aras�nda hi�bir ili�ki kalmad��� i�in mesle�ini zaten
�oktan kaybetmi�ti. ama gene de, bu karara varmakta g�sterdi�i
acelecilik bana olduk�a garip geliyor. acaba ba�ka bir
�eyi, ak�lla a��klayamad��� �ok daha derinde yatan bir �eyi
mi gizliyordu bu karar?

:::::::::::::::::

tereza arac�l���yla beethoven'i tan�y�p sevmi�ti ger�i ama,


tomas m�zik konusunda �ok fazla bir �ey bilmiyordu; onun
beethoven'in �nl� 'muss es sein? es muss sein!' motifinin ard�nda
yatan ger�ek olay� bildi�inden ku�kuluyum.

olay ��yle: dembscher diye birinin beethoven'e elli florin


borcu vard�r. S�rekli olarak para s�k�nt�s� i�inde ya�ayan
besteci dembscher'e kendisine olan borcunu hat�rlatt���nda
adam yasl� bir i� �eki�iyle "muss es sein?" (�art m�?) der.
beethoven g�r�lt�l� bir kahkaha atarak "es muss sein!"
(�art!) diye cevap verir ve bu s�zc�klerle onlara e�lik eden
ezgiyi bir yere not eder. bu ger�ek�i motif �zerine d�rt ses
i�in bir kanon yazar; �� ses "es muss sein, es muss sein, ja,
ja, ja, ja!" diye s�ylerken d�rd�nc� ses 'heraus mit dem beutel!"
(��kar keseyi!) diyerek araya girer.

bir y�l sonra, ayn� motif beethoven'in opus 135 son kuartetinin
d�rd�nc� muvman�n�n temelini olu�turacakt�r. Beethoven,
dembscher'in kesesini unutal� �ok olmu�tur. 'es muss
sein!' c�mlesi �ok daha ciddi bir t�n� ta��maktad�r art�k; do�rudan
do�ruya 'yazg�'n�n a�z�ndan ��kmaktad�r �imdi bu s�zler.
kant'�n anadilinde, gere�ince vurgulanarak s�ylendi�inde
'g�nayd�n' s�zc��� bile metafizik bir sav k�l���na b�r�nebilir.
almanca a��r s�zc�klerle dolu bir dildir. 'es muss sein!'
�aka olmaktan ��km�t�r; "der schwer gefasste entschluss"
(zor ya da a��r karar) olmu�tur.

demek ki beethoven muzip bir esini ciddi bir kuartete, bir


�akay� metafizik bir ger�e�e d�n�t�rm�t�. Hafifin a��rla�mas�
ya da parmenides'in s�zc�kleriyle s�ylersek olumlunun
olumsuza, art�n�n eksiye �evrilmesidir bu. ama ne gariptir ki
bu d�n��m pek de �a��rtamaz bizi. oysa beethoven, kuartetinin
ciddiyetini dembscher'in kesesiyle ilgi�i d�rt sesli �akac�
bir kanona d�n�t�rseydi, as�l o zaman �a��r�r, sersemlerdik.
�te yandan �yle yapsa, parmenides ruhuna ters d�memi�
olur, a��r� hafifletmi�, yani olumsuzu olumluya, eksiyi
art�ya d�n�t�rm� olurdu. �nce (bitmemi� bir taslak olarak)
o b�y�k metafizik ger�ek, sonra (bitmi� bir ba�yap�t halinde)
-�akalar�n en hafifi, en s�radan�! Ama parmenides'in
d��nd��� gibi d��nmeyi unuttuk �oktand�r.

bana �yle geliyor ki, tomas uzun zamand�r �at�k ka�l�,


sald�rgan, a��rba�l� "Es muss sein!" �a�r�s�ndan gizli gizli rahats�z
oluyor ve parmenides ruhunu izleyerek a��r� hafife
d�n�t�rmeye y�nelik derin bir istek bar�nd�r�yordu i�inde.
hayat�n�n bir noktas�nda ilk kar�s�yla o�lundan t�m�yle
koptu�unu, ana-babas� onunla b�t�n ili�kilerini kestiklerinde
derin bir soluk alarak rahatlad���n� unutmay�n. B�t�n
bunlar�n temelinde, kendi kendini tomas'�n a��r g�revi, tomas'�n
"Es muss sein!"� olarak duyuran �eyi geri �evirmeye
y�nelik aceleci ve pek de ak�lc� say�lamayacak bir ad�m� atma
iste�inden ba�ka ne yatabilir?

tabii beriki toplumsal geriliklerin ona y�kledi�i d�sal


bir "es muss sein!"�: Hekimli�e duydu�u sevginin "es muss
sein!"� ise i�seldi. daha da k�t�yd� bu. ��sel buyruklar �ok
daha g��l�d�r ve bu y�zden de ba�kald�rmaya daha �ok k�k�rt�r
insanlar�.

cerrahl�k yapmak e�yan�n y�zeyini y�rt�p a�arak i�inde


ne gizli oldu�una bakmak demektir. belki de tomas'� cerrah
olmaya g�t�ren, "es muss sein!"�n �te yan�nda gizlenenin ne
oldu�unu ��renme arzusuydu; ba�ka bir deyi�le, ki�i, bir zamanlar
kendisine g�rev belledi�i �eyleri reddetti�inde hayattan
geriye kalan �eyi.
prag'�n b�t�n vitrin camlar�yla sergi vitrinlerinin temizli�inden
sorumlu olan iyi huylu kad�nca��z�n yan�na ��kt���
ve olanca somut ve ka��n�lmaz ger�ekli�i i�inde karar�n�n sonucuyla
y�zy�ze geldi�i g�n, �ok ge�irdi tomas. yeni i�inin
ilk birka� g�n� pen�esinden kurtulamad��� bir �ok. ama yeni
ya�am�n�n �a��rt�c� garipli�inden kurtuldu�unda (bir haftas�n�
ald� bu) birdenbire yaln�zca upuzun bir tatile ��km�
oldu�unu anlad�.

�te kalkm� umurunda bile olmayan i�leri yap�yor, bir


yandan da bu durumun keyfini ��kar�yordu. art�k insanlar�
(hep ac�d��� insanlar�) i�sel bir "es muss sein!"�n zorlamas�na
uymadan bir i� �stlendiklerinde mutlu eden, sonra da evlerine
d�nd�klerinde bu i�i ak�llar�ndan silip atmaya g�t�ren
�eyin ne oldu�unu anl�yordu. o mutluluk verici kay�ts�zl���
ilk defa olarak duyuyordu i�inde. ameliyat masas�nda bir
�eyler ters gitmi�se, o gece �z�nt�l� olur, g�z�ne uyku girmezdi.
kad�nlar� bile �ekmezdi can�. Mesle�inin "es muss
sein!"� bir vampir gibi emmi� durmu�tu kan�n�.

�imdiyse elinde f�r�a ve s�r�kla prag sokaklar�n� ar��nl�yor,


kendini on ya� gen� hissediyordu. b�t�n tezgahtar k�zlar
onu 'doktor' diye �a��r�yor (prag'�n f�s�lt� telgraf� her zamankinden
de iyi i�liyordu), so�uk alg�nl�klar�, s�rt a�r�lar�,
d�zensiz adet g�rmeleri hakk�nda ���d�n� soruyorlard�.
Onun cam� suyla �slat�p f�r�as�n� s�r���n ucuna takt�ktan sonra
cam� y�kamaya giri�mesini seyrederken neredeyse utan�yorlard�.
D�kkanda m�terilerini yaln�z b�rak�p ��kabilseler,
s�r��� elinden kapt�klar� gibi cam� onun yerine sileceklerine
ku�ku yoktu.

tomas �o�unlukla b�y�k ma�azalar taraf�ndan �a�r�l�yordu,


ama patronu onu �zel m�terilere de g�nderiyordu.
�nsanlar, �ek ayd�nlar�n�n kitle halinde kovu�turmaya u�ramalar�na
hala bir dayan�ma sarho�lu�u i�inde tepki g�steriyorlard�;
onun i�in de eski hastalar�, Tomas'�n a� kalmamak
i�in cam sildi�ini duyduklar�nda telefon edip ad vererek onu
istetiyorlard�. Sonra onu bir �i�e �ampanya ya da erik rak�s�yla
kar��l�yor, sipari� fi�ine on �� cam sildi�ini yaz�p imzal�yor,
sonra da bir yandan sa�l���na i�erek iki saat �ene �al�yorlard�.
Tomas bir sonraki ev ya da d�kkana keyfi g�c�r yollan�yordu.
rus g�revlilerinin aileleri �lkenin d�rt bir yan�na
yerle�ir, radyolardan i�inden kovulan radyocular�n yerini
alan polis memurlar�n�n okuduklar� u�ursuz haberler yank�lan�rken,
tomas bir e�lentiden �tekine giden biri gibi, prag
sokaklar�nda bir bardak �araptan �tekine s�rt�p duruyordu.
tomas'�n �ahane tatiliydi bu.

bekarl�k g�nlerine geri d�nm�t�. Tereza birdenbire ��km�t�


hayat�ndan. onu sadece gece ge� saatte bardaki i�inden
d�nd���nde, uyku sersemi g�r�yordu; sabahlar� ise uyku
sersemi olmak s�ras� tereza'ya geliyor, tomas i�ine yeti�mek
i�in acele ediyordu. her i� g�n� kendine ait on alt� saati
vard�, beklenmedik bir �zg�rl�k. Ve �zg�rl�k Tomas'�n ilk
gen�li�inden bu yana 'kad�n' demekti.

:::::::::::::::::
9

arkada�lar� �imdiye kadar ka� kad�nla yatt���n� sorduklar�nda,


soruyu ge�i�tirmeye �al��r, e�er �ok s�k�t�r�rlarsa
"eh, a�a�� yukar� iki y�z," diye cevap verirdi. aralar�nda
k�skan� olanlar� onu abartmakla su�larlard�. "Bu o kadar
da �ok de�il," derdi kendini savunmak �zere. "yirmi be� y�ld�r
i�li d�l�y�m kad�nlarla, iki y�z� yirmi be�e b�l�n, y�lda
sekiz kad�n falan ��kar. bu da o kadar �ok say�lmaz, �yle de�il mi?"

ama tereza'yla ayn� evi payla�mak, stiline bir tutukluk


getirmi�ti. bu durumun beraberinde getirdi�i organizasyon
zorluklar�ndan dolay�, erotik etkinliklerini dar bir zaman
par�as�na (ameliyat odas�yla ev aras�) s��d�rmak zorunda
kalm�t�; bu da, �ok yo�un bir bi�imde kullan�lmas�na kar��n
(da�l� bir �ift�inin k���k topra��n�n her bir kar��n� sonuna
kadar s�rmesi gibi), durduk yerde kendisine arma�an ediliveren
�u on alt� saatle kar��la�t�r�ld���nda solda s�f�r say�l�rd�.
(on alt� saat diyorum, ��nk� pencere silmekle ge�irdi�i
sekiz saat yeni tezgahtar k�zlar, ev kad�nlar� ve kad�n memurlarla
doluyor, bunlardan her biri de erotik ili�ki potansiyeli
ta��yordu.)

onlarda ne ar�yordu tomas? onu onlara �eken neydi?


sevi�mek ayn� �eyin sonsuz tekrar�ndan ba�ka bir �ey de�il
midir sonu� olarak?

hay�r, hi� de�il. d�leme s��mayacak bir k���k par�a


her zaman her sevi�mede vard�r. Bir kad�n� giyinik olarak
g�rd���nde, elbette ��plak olarak neye benzeyece�ini a�a��
yukar� d�leyebiliyordu (hekimlik deneyimi a��kl�k deneyimini
tamaml�yordu burada), ama d��ncenin yakla��kl��� ile
ger�e�in kesinli�i aras�nda d�lenemez olan�n yaratt��� k���k
bir bo�luk vard� ve onun bir t�rl� pe�ini b�rakmayan da
bu bo�luktu. hem sonra, d�lenemeyenin aray�� ��plakl���n
ortaya serdikleriyle s�n�rl� de�ildir; daha da �tesi vard�r: Soyunurken
nas�l davranacak? erkek onunla sevi�irken neler
s�yleyecek? �niltileri nas�l ��kacak? orgazm an�nda y�z� nas�l
bir bi�im alacak!

'ben'de �zg�n ve benzersiz olan �ey, bir ki�ide d�lenemeyen


ne varsa onun i�ine gizlenir. d�leyebildiklerimiz
herkesin ba�kalar� gibi yapt��� �eyler, insanlar�n ortak yanlar�d�r
ancak. bireysel 'ben' alelade olandan farkl� olan, yani
�nceden tahmin edilip kestirilemeyen, pe�esini, �rt�s�n� s�y�r�p
a�mak, fethetmek gereken �eydir.

hekimlik �al�malar�n�n son on y�l�n� s�rf insan beyni


�zerinde yo�unla�t�ran Tomas, 'ben'ini ele ge�irmekten daha
zor bir �ey olmad���n� biliyordu. hitler'le einstein ya da brejnev'le
soljenitzin aras�ndaki benzerlikler ayr�l�klardan fazlad�r.
Say�larla s�ylersek, dokuz y�z doksan dokuz bin dokuz
y�z doksan dokuz oran�nda benzerli�e kar��n milyonda bir
benze�mezlik vard�r.

tomas'da o milyonda biri bulup ��karmak ve ele ge�irmek


arzusu bir saplant� halindeydi; bu milyonda biri saplant�s�n�n
�ekirde�i olarak g�r�yordu. saplant�s� kad�nlar de�ildi;
onlar�n her birindeki o d�leme s��mayan par�ayd�; ba�ka
bir deyi�le bir kad�n� hemcinslerine benzemez yapan o milyonda
birin kendisiydi.

(�te belki burada da cerrahl�k tutkusu ile kad�nlara olan


tutkusu birle�iyordu. sevgilileriyle birlikte oldu�unda bile, o
hayali ne�teri elinden b�rakam�yordu bir t�rl�. onlar�n i�inde,
ta derinde yatan bir �eye sahip olmak istedi�i i�in, onlar�
yar�p a�mak gere�ini duyuyordu.)

elbette, bu milyonda bir benze�mezli�i neden ba�ka yerde


de�il de cinsellikte arad���n� sorabiliriz. ayn� �eyi, diyelim
ki, bir kad�n�n y�r�y� bi�iminde, mutfakla ilgili kaprislerinde
ya da sanatsal zevkinde neden bulam�yordu?

ku�kusuz, o milyonda bir benze�mezlik insan varl���n�n


her alan�nda vard�r, ama cinselli�in d��ndaki b�t�n alanlarda
g�z�n�ndedir, bu nedenle de birinin bulup ��karmas�na,
ne�tere gerek duymaz. kad�n�n biri peyniri yeme�in sonunda
yemekten ho�lan�r, bir ba�kas� karn�bahardan nefret eder ve
b�ylelikle her biri kendi �zg�nl���n� ortaya koymu� olur.
ama gene de, kendi konu d��l���n�, alakas�zl���n� sergileyen
bir �zg�nl�kt�r ve kendisine pek ald�rmamam�z, kendisinden
de�erli bir �eyler beklemememiz konusunda uyar�r bizi.

yaln�zca cinsellikte de�erli ve az bulunur olur o milyonda


bir benze�mezlik, ��nk� uluorta g�r�lemeyece�i i�in, fethedilmesi,
ele ge�irilmesi gerekir. daha elli y�l �ncesine kadar,
bu ele ge�irme bi�imi epey zaman (haftalar, hatta aylar!) al�r
ve ele ge�irilen nesnenin de�eri ele ge�irmeye harcanan zamanla
oranl� olurdu. ele ge�irmeye harcanan zaman�n �ok
daha k�salt�ld��� g�n�m�zde bile, cinsellik bir kad�n�n 'ben'inin
gizini i�inde tutan bir kasa olmay� s�rd�r�yor sanki.

demek ki tomas'� kad�nlar�n pe�i s�ra s�r�kleyen, zevke


duyulan istek (zevk fazladan gelen bir �ey, i�in cabas�yd�) de�il,
d�nyay� sahiplenme (uzanm� yatan d�nyan�n bedenini
ne�teriyle yar�p a�mak) iste�iydi.

:::::::::::::::::

10

�ok say�da kad�n�n pe�inde ko�an erkekleri rahatl�kla iki


kategoriye ay�rabiliriz. baz�lar� b�t�n kad�nlarda kendi �znel
ve de�i�mez kad�n d�lerinin ger�ekle�mesini beklerler.
�tekiler ise nesnel kad�n d�nyas�n�n sonsuz �e�itlili�ini ele
ge�irme iste�iyle davran�rlar.

birincilerin saplant�s� 'lirik'tir; kad�nlarda arad�klar� �ey


kendileri, kendi idealleridir ve bir ideal tan�msal olarak hi�bir
zaman bulunamayacak bir �ey oldu�una g�re, tekrar tekrar
hayal k�r�kl���na u�rarlar. onlar� kad�ndan kad�na s�r�kleyen
�ey, karars�zl�klar�na bir t�r romantik �z�r sa�lar,
�yle ki bir�ok duygusal kad�n onlar�n bu gemi az�ya alm�
�apk�nl�klar�nda dokunakl� bir yan bulur.
�kincilerin saplant�s� 'epik'tir, ve kad�nlar bunda en ufak
bir dokunakl� yan g�rmezler; erkek, kad�nlara �znel bir ideal
yans�tmaz ve onun i�in her �ey ilgin� oldu�undan, hi�bir �ey
hayal k�r�kl���na u�ratamaz. bu hayal k�r�kl���na u�rayamama
�zelli�inde rezilce bir yan vard�r. Epik �apk�n�n saplant�s�nda
kefaret yan�n�n (hayal k�r�kl��� yoluyla �denen kefaret)
eksik olmas� insanlar�n g�z�ne batar.

lirik �apk�n hep ayn� tip kad�n�n pe�inden ko�tu�u i�in,


bir sevgiliyi �tekinden ay�ran�n ne oldu�unu g�rmeyiz bile.
dostlar� s�rekli olarak onun sevgililerini birbiriyle kar�t�r�p,
ayn� adla �a��rarak yanl� anlamalara neden olurlar.

bilginin pe�inde olan epik �apk�nl�klar ise (elbette, tomas


onlar�n saf�nda yeral�yordu) �ar�abuk b�kt�klar� al��lm�
kad�n g�zelli�inden y�z �evirirler ve ka��n�lmaz olarak
birer garabet koleksiyoncusu olup ��karlar. bunun fark�ndad�rlar
ve biraz da utan�rlar bu durumdan; �yle ki dostlar�n�
zor durumda b�rakmamak i�in, sevgilileriyle insan i�ine ��kmaktan
ka��n�rlar.

tomas'�n cam silicili�i ikinci y�l�na girmek �zereydi ki


onu yeni bir m�teriye yollad�lar. kad�n�n garip g�r�n��
hemen dikkatini �ekti tomas'�n. Garip ama ayn� zamanda da
�l��l�, �ok g�ze batmamaya �al�an, ho� bir s�radanl���n s�n�rlar�
i�inde kalan (tomas'�n garabetlere duydu�u �ekim,
fellini'nin ucubelere duydu�u �ekimle hi�bir ortak yan ta��m�yordu)
bir g�r�n�� vard�; �ok uzun boylu, tomas'tan da
epeyce uzun boyluydu ve g�zel denemeyecek kadar al��lmam�
(g�zel diyecek olsa hemen kar�� ��kard� arkada�lar�!) bir
y�zde zarif ve upuzun bir burun ta��yordu, ama gene de bu
y�z�n (en az�ndan tomas'�n g�z�nde) �ekici olmad��� s�ylenemezdi.
pantolon ve beyaz bir bluz giymi�ti ve z�rafa, leylek
ve hassas delikanl� kar��m� garip bir yarat�kt�.

tomas'a alayc�l���n zeki p�r�lt�lar�ndan hi� de yoksun olmayan


uzun, dikkatli, soran g�zlerini dikip bakt�. "Girin i�eri,
doktor," dedi.

kad�n Tomas'�n kim oldu�unu biliyordu anla��lan. tomas


bozuntuya vermedi ve sordu: "nerede su bulabilirim?"

banyo kap�s�n� a�t� kad�n. Tomas bir lavabo, k�vet ve


klozet g�rd�; banyo, lavabo ve klozetin her birinin �n�ne k���k
pembe kilimler serilmi�ti.

z�rafayla leyle�e benzeyen kad�n g�l�msedi�inde, g�zleri


k�r�t� ve s�yledi�i her �ey alayla, gizli mesajlarla dolup
ta�maya ba�lad� sanki.

"banyo emrinizde;" dedi kad�n. "G�nl�n�z�n �ekti�ini


yapabilirsiniz burada."

"y�kanabilir miyim?" diye sordu tomas.

"y�kanmaktan ho�lan�r m�s�n�z?" diye sordu kad�n.

tomas kovas�n� s�cak suyla doldurup oturma odas�na


ge�ti. "nereden ba�lamam� isterdiniz?"

"size kalm�," dedi kad�n omuzlar�n� silkerek.

"�teki odalar�n pencerelerini de g�rebilir miyim?"

"�evreye bir g�zatmak istiyorsunuz, �yle mi?" g�l�mseyi�iyle,


cam silme i�ine kendisini �u kadarc�k ilgilendirmeyen
bir kapris g�z�yle bakt���n� belli etmek ister gibiydi.

tomas yan odaya ge�ti. bir b�y�k pencere, birbirine yakla�t�r�lm�


iki yatak ve duvarda gurup vakti kay�na�a�lar�n�
g�steren bir tablo vard� bu odada.

geri geldi�inde masan�n �zerinde a��lm� bir �i�e �arap


ve iki bardak durdu�unu g�rd�. "�u b�y�k i�e giri�meden
�nce, g�� toplamak i�in bir �eyler i�meye ne dersiniz?"

"evet bir iki kadeh bir �ey i�ebilirim asl�nda," dedi tomas
ve masan�n ba��na oturdu.

"herkesin nas�l ya�ad���n� g�rmek ilgin� olmal�," dedi kad�n.

"eh, fena de�il," dedi tomas.

"evde tek ba�lar�na sizin yolunuzu g�zleyen b�t�n o ev


kad�nlar�..."

"b�y�kannelerle kaynanalar demek istiyorsunuz herhalde."

"as�l i�inizi �zlemiyor musunuz hi�?"

"s�ylesenize, as�l i�imin ne oldu�unu nereden biliyorsunuz?"

"patronunuz sizinle �v�nmeye bay�l�yor," dedi leylek kad�n.

"hala m�?" dedi tomas �a�k�nl�kla.

"telefonda cam silecek birini istedi�imde, sizi isteyip istemedi�imi


sordu. hastanedeki i�inden kovulan �nl� bir cerrah
oldu�unuzu s�yledi. eh, bu da benim ilgimi �ekti tabii."

"�ok ince bir merak duygunuz var," dedi tomas.

"o kadar belli mi?"

"evet, g�zlerinizi kullan��n�zdan anla��l�yor."

"nas�l kullan�yormu�um g�zlerimi?

"k�s�yorsunuz. sonra, sordu�unuz sorular..."

"yani bana cevap vermekten ho�lanmad���n�z� m� s�ylemek


istiyorsunuz?"

kad�n sayesinde, konu�malar� ba��ndan beri bir oyna�ma


gibi geli�iyordu. s�yledi�i hi�bir �eyin d�ardaki d�nyayla
bir ilgisi yoktu; her �ey i�eriye, kendilerine do�ru �evrilmi�ti.
�stelik s�ylediklerinin hepsi �ylesine a��k se�ik bir bi�imde
kendisi ve tomas'la ilgiliydi ki, s�z� dokunmayla tamamlamaktan
daha kolay bir �ey olamazd�. B�ylece; tomas kad�na
k�s�lan g�zlerinden s�zederken o g�zleri ok�ad�, kad�n da ayn�
�eyi yapt�. Anl�k bir tepki de�ildi bu; sanki �zellikle, bilerek
'benim yapt���m� yap' t�r� bir oyun kuruyordu kad�n. Olduklar�
yerde y�zy�ze oturup, elleriyle birbirlerinin bedenlerini
ok�ad�lar b�ylece.

tomas kas���n� avu�lay�ncaya kadar hi� direnmedi kad�n.


Tomas onun ne kadar ciddi oldu�unu kestiremiyordu.
b�t�n bunlar olup biterken epey zaman ge�mi�ti. on dakika
sonra bir sonraki m�teride olmas� gerekti�i i�in kalkt�, gitmesi
gerekti�ini s�yledi kad�na.

kad�n�n y�z� k�pk�rm�z�yd�. "Fi�i imzalamam gerek,"


dedi.

"ama hi�bir i� yapmad�m ki," diyerek kar�� ��kt� Tomas.

"su� bende." ard�ndan yumu�ak, masum bir sesle, a��r


a��r: "anla��lan sizi bir kere daha istetece�im, gelip benim
y�z�mden yar�m b�rakt���n�z i�i bitireceksiniz," dedi.

tomas imzalayaca�� fi�i vermeyi reddedince; en tatl� sesiyle,


sanki ondan bir iyilik yapmas�n� istercesine, "ver onu
bana. l�tfen, olmaz m�?" dedi kad�n. Sonra tekrar g�zlerini
k�st� ve ekledi, "hem ben vermiyorum ki paras�n�, kocam veriyor.
bu para da sana �denmiyor zaten, devlete �deniyor.
bu al�veri�in ikimizle de bir ilgisi yok."

:::::::::::::::::

11

z�rafayla leyle�e benzeyen kad�n�n garip asimetrisi tomas'�n


belle�ini g�d�klamaya devam etti; oyna�mayla sallapatili�in
kar��m�; alayl� bir g�l�msemeyle s�slenmi� son derece
ger�ek bir cinsel arzu; apartman dairesinin baya�� tutuculu�u
ve sahibesinin �zg�nl���. Sevi�irlerken neye benzeyecekti
acaba? ne kadar u�ra�t�ysa da g�z�n�n �n�ne getiremedi.
g�nlerce bundan ba�ka bir �ey d��nmedi.

onun ikinci �a�r�s�na uydu�unda, �arapla iki barda��n


gene masan�n �zerinde durmakta oldu�unu g�rd�. bu kez
her �ey t�k�r t�k�r i�ledi. �ok ge�meden yatak odas�nda (g�ne�in
kay�n orman� �zerinde batmakta oldu�u yatak odas�nda)
ayakta durmu� �p��yorlard�. Ama tomas kad�na her
zamanki 'soyun!' komutunu verdi�inde, kad�n sadece boyun
e�memekle kalmad�, 'Hay�r, �nce sen!' diyerek bir kar�� komut
da verdi.

b�yle bir kar��l��a al�k�n olmad��� i�in biraz afallad� Tomas.


kad�n pantolonunun �n�n� a�maya giri�ti. birka� kere
daha 'soyun!' komutu verdikten sonra (ba�ar�s�zl��� g�l�n�
bir hal al�yordu art�k) uzla�mak zorunda kald�. Bundan �nceki
geli�inde kad�n�n koydu�u kurallar ('benim yapt���m�
yap!') uyar�nca �nce kad�n Tomas'�n pantolonunu, sonra tomas
kad�n�n ete�ini, kad�n Tomas'�n g�mle�ini, erkek kad�n�n
bluzunu ��kartt�, sonunda her ikisi de ��r�l��plak kald�lar.
tomas elini kad�n�n nemli cinsel organ�n�n �zerine yerle�tirdi,
sonra parmaklar�n� kad�n bedeninde en �ok sevdi�i
yer olan an�se do�ru kayd�rd�. bu kad�n�nki al��lmad�k bi�imde
��k�kt�, kal�nbarsa��n ucu hafif bir ��k�nt� yaparak ele
geliyordu. hekimlerin sfinkter kas� olarak adland�rd�klar� o
b�zg�lerin en g�zelini, onun o g��l�, sa�l�kl� yuvarla��n�
parmaklar�yla ok�arken, birden kad�n�n parmaklar�n� kendi
bedeninin ayn� noktas�nda hissetti.

demin de belirtti�im gibi, yakla��k iki y�z kad�nla (buna


bir de cam silicili�i yapt��� g�nlerde elden ge�irdi�i bir s�r�
kad�n� ekleyin) yatm� olsa da kendisinden daha uzun boylu,
ona g�zlerini k�sarak bakan ve k���n� parmaklayan bir kad�nla
ilk defa kar��la��yordu i�te. �a�k�nl���n� gizlemek �zere,
kad�n� zorla yata��n �zerine att�.

�yle bir aceleyle yapm�t� ki bunu, kad�n bo� bulundu.


upuzun boyuyla s�rt�st� yata��n �zerine d�erken, tomas
kad�n�n y�z�ndeki k�rm�z� lekelerin aras�nda, yitirdi�i dengenin
neden oldu�u korkulu ifadeyi g�rd�. art�k kad�n�n
�zerinde ayakta duruyordu. onu dizlerinin alt�ndan tutarak
kavrad�, hafif�e iki yana a��lm� bacaklar�n� havaya kald�rd�.
havada a��k duran bu bacaklar, �u anda �zerine do�rultulmu�
bir silah kar��s�nda teslim olan bir askerin havaya kalkm�
kollar�na benziyordu.

beceriksizli�e kar�m� arzu, arzuya kar�m� beceriksizlik


-bu ikisi m�thi� heyecanland�rd� Tomas'�. Uzun s�re sevi�ti
kad�nla. bir yandan da s�rekli olarak k�rm�z� lekelerle
dolu y�z�nde o korku dolu ifadeyi ar�yordu; o aya��na �elme
tak�ld��� i�in d�en kad�n y�z�n�; saniyeler �nce beynine
cinsel heyecan mesaj�n� yollayan o benzersiz ifadeyi.

sevi�menin ard�ndan banyoya y�kanmaya gitti. kad�n arkas�ndan


geldi, sabunun nerede oldu�u, s�ngerin nerede oldu�u,
s�cak suyun hangi musluktan akt��� hakk�nda uzun,
gereksiz a��klamalarda bulundu. bu kadar basit konularda
b�yle uzun a��klamalara giri�mesine �a��rd� Tomas. sonunda
kad�na her �eyi iyice anlad���n� s�ylemek zorunda kald�,
eliyle i�aret ederek kendisini yaln�z b�rakmas�n� istedi.

"kal�p seyredemez miyim?" diye yalvard� kad�n.

sonunda kad�n� d�ar� ��karmay� ba�ard� Tomas. y�kan�r


ve k�vete i�erken (�ek doktorlar aras�nda �ok yayg�n olan
bir al�kanl�k), kad�n�n banyonun kap�s� �n�nde bir a�a�� bir
yukar� gezinip durdu�u, i�eri girmek �zere f�rsat kollad���
duygusuna kap�ld�. suyu kapat�p da apartman dairesi birden
sessizle�ti�inde, buna g�zetlendi�i duygusu da eklendi.
banyo kap�s�n�n bir yerinde bir g�zetleme deli�i bulundu�una
ve o g�zel g�zlerin k�s�larak kendisini o delikten g�zetlediklerine
neredeyse emindi.

evden ��kt���nda keyfi g�c�rd�; kad�n�n �z�n� belle�inde


dondurup saklamaya, o �z� kad�n�n benzersizli�ini (o milyonda
bir benze�mezli�i) tan�mlamaya yarayacak bir kimyasal
form�l haline getirmeye �al�t�. sonu� �� verili bir form�l
oldu:

1) beceriksizli�e kar�an arzu.

2) dengesini yitirmi�, d�mekte olan birinin korkulu y�z�.

3) �zerine do�rultulmu� bir silah kar��s�nda teslim olan


bir askerin havaya kalkm� kollar�.

bunlar� yeniden g�zden ge�irirken, d�nyan�n bir par�as�n�


daha elde etmi�, hayali ne�terini eline al�p evrenin sonsuz
kanavi�esinden bir par�a daha kesip ��karm� olman�n sevincini
duydu i�inde.

:::::::::::::::::

12

a�a�� yukar� ayn� s�ralarda ��yle bir olay ge�ti ba��ndan: eski
bir dostunun her g�n geceyar�s�na kadar kullanmas� i�in
kendisine b�rakt��� odada gen� bir kad�nla bulu�uyordu. bir
ya da iki ay sonra, kad�n ona ilk bulu�malar�ndan birini hat�rlatt�,
d�ar�da g�k g�rler, �im�ekler �akarken, pencerenin
alt�na serdikleri bir kilimin �zerinde sevi�mi�lerdi; f�rt�na
s�resince sevi�mi�lerdi; unutulmaz bir g�zellikteydi her �ey!

tomas �a��rd�. evet, onunla kilimin �zerinde sevi�tiklerini


hat�rl�yordu (arkada�� Tomas'�n hi� rahat bulmad��� darac�k
bir sedirin �zerinde yat�yordu), ama f�rt�nay� t�m�yle
unutmu�tu! ne garip. birlikte ge�irdikleri saatlerin hepsini
hat�rl�yordu, nas�l sevi�tiklerini (kad�n Tomas'�n arkadan girmesine
izin vermemi�ti) bile �ok yak�ndan izlemi�, unutmam�t�;
i�ine girdi�i s�rada kad�n�n s�yledi�i �eylerin bir�o�unu
da hat�rl�yordu (tomas'tan kal�alar�n� ok�amas�n�, tam o s�rada
y�z�ne bakmas�n� isterdi); kombinezonun kesimini bile
hat�rl�yordu; ama f�rt�nadan hi�bir iz kalmam�t� akl�nda.

her erotik ya�ant�dan geriye, cinsel ba�tan ��kar��n dar


ve dik yoku�undan ba�ka bir �ey kalm�yordu belle�inde; ilk
s�zl� sald�r�, ilk dokunma, kad�na s�yledi�i ilk a��k sa��k
s�z, sonra kad�n�n ona ayn� �eyi yapmas�, kad�na kabul ettirebildi�i
ve ettiremedi�i ufak tefek sapk�nl�klar. geriye kalan
her �eyi (neredeyse m�zm�z bir inatla) silip at�yordu belle�inden.
olay cinsel h�cum ba�lamadan �nceyse e�er, �u ya
da bu kad�n� ilk olarak nerede g�rd���n� bile unutuyordu.

gen� kad�n f�rt�nadan s�zetmeyi s�rd�r�rken h�lyal�


h�lyal� g�l�ms�yor, bu arada tomas da �a�k�nl�k ve utanca
benzer bir duyguyla ona bak�yordu; kad�n g�zel bir �ey ya�am�,
kendisi ise ayn� �eyi onunla birlikte ya�amakta yaya
kalm�t�. belleklerinin o geceki f�rt�naya olan farkl� tepkileri
'a�k'la 'a�k olmayan' aras�na kesin bir s�n�r �izgisi �ekmi�ti.

'a�k olmayan' derken tomas'�n gen� kad�na kar�� alayc�


bir tav�r tak�nd���n�, g�n�m�z�n moda terimiyle s�ylersek,
ona bir 'seks objesi' gibi bakt���n� ima etmek istiyor de�ilim;
tam tersine, tomas ondan �ok ho�lan�yor, ki�ili�ine ve akl�na
de�er veriyordu; yard�ma ihtiyac� oldu�u an yard�m�na
ko�maya haz�rd�. ona kar�� utan�lacak bi�imde davranan
kendisi de�ildi; belle�iydi, ��nk� kendisi fark�nda olmadan
sevi�ti�i kad�n� a�k alan�ndan ��kar�p d�ar� atan belle�iydi.

beyinde, �yle anla��l�yor ki, �iirsel bellek diyebilece�imiz


ve bizi b�y�leyen, bize dokunakl� gelen, hayatlar�m�z� g�zelle�tiren,
her �eyi kaybeden �zel bir alan var. tereza'yla kar��la�t���ndan
bu yana, hi�bir kad�n�n Tomas'�n beyninin bu
alan�nda en ufak bir iz bile b�rakmaya hakk� yoktu.

tereza, tomas'�n �iirsel belle�ini bir zorba gibi elinde tutuyor


ve ba�ka kad�nlara ili�kin her t�rl� izi yokediyordu.
haks�zl�kt� bu, ��nk� f�rt�na s�ras�nda kilimin �zerinde sevi�ti�i
gen� kad�n en az tereza kadar hak ediyordu �iiri.
"kapa g�zlerini! kal�alar�m� s�k! beni s�k� s�k� tut!" diye hayk�r�yordu;
tomas'�n sevi�irken g�zlerini a��k tutup, hi�bir
�ey ka��rmamaya �al�arak �zerine dikmesine, bedenini hi�
kendi bedenine de�dirmeden, hafif�e kamburla�t�rarak �zerinde
durmas�na dayanam�yordu. tomas'�n kendisini incelemesini
istemiyordu. onu yaln�zca kapal� g�zlerle i�ine girilebilecek
o b�y�l� ak�nt�ya do�ru �ekmek istiyordu. elleriyle
ayaklar�n� yere dayay�p durmak istemeyi�inin nedeni de
buydu; bu pozisyonda bedenleri birbirine hi� de�medi�i gibi
tomas onu ta yukar�dan incelemek f�rsat�n� da buluyordu. bu
uzakl�ktan nefret ediyordu k�z. Onun bedenine kar��p erimek
istiyordu. erke�in g�z�n�n i�ine baka baka 'orgazm olmad�m'
demesi de bundand� i�te; oysa kilimin her yan� �slanm�t�.
"duyusal zevk pe�inde de�ilim," derdi k�z, "Benim arad���m
mutluluk. ve i�inde mutluluk olmayan zevk de zevk de�ildir."
ba�ka bir deyi�le, tomas'�n �iirsel belle�inin kap�lar�n� yumrukluyordu.
ama kap�lar kapal�yd�. tomas'�n �iirsel belle�inde
ona yer yoktu. ona yaln�zca kilimin �zerinde yer vard�.

tomas'�n Tereza ser�veni tam �teki kad�nlarla olan ser�venlerinin


bitti�i noktada ba�lam�t�. onu ba�tan ��kar�tan
ba�tan ��kar�a s�r�kleyen i�sel zorunlulu�un �teki y�z�nde
yeral�yordu bu ser�ven. tereza'da hi�bir �eyi a���a ��karmak
arzusu duymam�t�. tereza ona apa��k gelmi�ti. daha, uzanm�
yatan d�nyay� yar�p a�makta kulland��� hayali ne�teri
eline almaya f�rsat bulamadan sevi�mi�ti tereza'yla. daha,
sevi�irlerken neye benzeyecek acaba diye merak etmeye f�rsat
bulamadan a��k olmu�tu ona.

a�klar�n�n hikayesi ancak bunun ard�ndan ba�lam�t�:


tereza hastalan�p yata�a d�m�, tomas da onu �tekiler gibi
tutup eve g�nderememi�ti. yata��nda uyurken ba�ucunda
diz ��km�, onu birilerinin sazdan bir sepete koyup nehir
a�a��, kendisine yollad���n� ge�irmi�ti akl�ndan. �nceden de
s�yledim, e�retilemeler tehlikelidir. a�k bir e�retilemeyle
ba�lar. yani bu �u demektir ki, a�k bir kad�n�n, dilindeki ilk
s�zc�kle �iirsel belle�imize girmesiyle ba�lar.

:::::::::::::::::

13

son g�nlerde tomas'�n belle�ine bir ba�ka bi�imde daha girmi�ti


tereza. bir sabah her zamanki gibi elinde s�t �i�esiyle
eve d�nd���nde, tereza'y� kap�n�n e�i�inde k�rm�z� bir e�arba
sard��� bir kargay� g��s�ne bast�r�rken bulmu�tu. �ingenelerin
bebelerini tuttuklar� gibi. hi� unutmayacakt� bu g�r�nt�y�.
kargan�n kocaman yasl� gagas�yla Tereza'n�n y�z�
yanyana.

tereza kargay� yar�yar�ya yere g�m�lm� bulmu�tu, hani


kazaklar�n tutsaklar�n� yere g�md�kleri gibi. "�ocuklar
yapm�," dedi ve bunu s�ylerken sadece bir olguyu bildirmekten
�teye gitti; bu s�zlerde insanlardan genel olarak duyulan
tiksinti vard�. Tomas'a onun k�sa s�re �nce s�yledi�i bir �eyi
hat�rlatt� bu s�zler: "benden �ocuk istemedi�in i�in sana g�n�l
borcu duymaya ba�l�yorum yava� yava�."

derken tomas'�n i�inde ona musallat olan bir adamdan


yak�nmaya ba�lad�. Adam, boynundaki ucuz inci kolyeye yap�m�,
bunu ancak i�inin yan�s�ra orospuluk yaparak sat�n
alabilece�ini s�ylemi�ti, �ok sars�lm�t� Tereza. gere�inden
�ok, diye d��nd� tomas. son iki y�lda onu ne kadar az g�rd���n�
d��n�nce birden �z�ld�: eilerini ellerine al�p titremelerini
�nlemek i�in ne kadar az f�rsat� olmu�tu.

ertesi sabah i�e giderken akl� Tereza'dayd�. Cam silicilerini


i�e yollayan kad�n, �zel bir m�terinin �srarla onu istedi�ini
s�yledi. tomas'� hi� a�mad� bu haber; kar��s�na gene bir
kad�n ��kaca��ndan korkuyordu. tereza'dan ba�ka bir �ey
d��nmedi�i i�in hi� mi hi� ser�ven havas�nda de�ildi.

kap� a��ld���nda bir oh �ekti. uzun boylu, hafif�e kamburu


��k�k bir adam duruyordu kar��s�nda. adam�n kocaman
bir �enesi vard� ve sanki tomas onu bir yerden tan�yordu.

"girin i�eriye;" dedi adam. g�l�mseyerek tomas'� buyur


etti.

��eride bir de gen� adam vard�. Y�z� k�pk�rm�z�yd�. Tomas'a


bak�yor ve g�l�msemeye �al��yordu.

"sizleri tan�t�rmama gerek yok herhalde;" dedi adam.

"hay�r, yok," dedi tomas ve g�l�msemesine kar��l�k vermeden


gen� adama elini uzatt�. Gen� adam o�luydu.

�ri �eneli adam ancak o zaman tan�tt� kendini.

"sizi bir yerden g�z�m �s�r�yor zaten!" dedi tomas. "elbette!


�imdi anlad�m kim oldu�unuzu. ad�n�z� s�yleyince."
k���k bir konferans masas�na benzeyen masan�n ba��na
oturdular. tomas kar��s�ndaki iki adam�n da kendi iradesi
d��nda yaratt��� varl�klar oldu�unu d��n�yordu. daha
gen� olan�n� ilk kar�s�ndan peydahlamak zorunda kalm�t�,
�tekisinin y�z �izgileriyse polis taraf�ndan sorguya �ekilirken
bi�im kazanm�t�.

akl�ndan bu d��nceleri silip atmak i�in sordu: "peki,


hangi pencereden ba�lamam� istiyorsunuz?"
her iki adam da kahkahalarla g�ld�ler.

olup bitenin pencerelerle bir ilgisi olmad��� ortadayd�.


Pencere silmeye �a�r�lmam�t�; onu bir tuza�a �ekmi�lerdi.
o�luyla bundan �nce hi� y�zy�ze konu�mam�t�. onunla ilk
defa el s�k��yorlard�. O�lunu yaln�zca uzaktan g�rd��� kadar�yla
tan�yordu ve daha yak�ndan tan�maya da hi� niyeti
yoktu. ona kal�rsa, o�lu hakk�nda ne kadar az �ey bilirse o
kadar iyiydi ve bu duygunun o�lu taraf�ndan da payla��ld���n�
umuyordu.

edit�r, tomas'�n kar��s�na gelen duvarda as�l� duran �er�evelenmi�


b�y�k bir resmi parma��yla g�stererek, "g�zel
afi�, de�il mi?" dedi.

tomas o zaman �evresine bak�nd�. duvarlarda ilgin� resimler,


�o�unlukla foto�raf ve afi�ler as�l�yd�. edit�r�n g�sterdi�i
resim, gazetesinin ruslar taraf�ndan 1969'da kapat�lmas�ndan
�nceki son say�lar�ndan birinden al�nmayd�. 1918
rus �� sava�� s�ralar�ndan kalma �nl� bir seferberlik afi�inin
taklidiydi bu; dimdik durmu� bir asker, kasketinde k�z�l
y�ld�z�, g�zlerinde son derece sert bir ifadeyle i�aret parma��n�
afi�i seyredene dikmi�, ona bak�yordu. ruslar�n koydu�u
�zg�n altyaz� �uydu: "vatanda�, k�z�l Ordu'ya kat�ld�n m�?"
Duvardaki afi�te rus�a altyaz� �ek�e bir altyaz�yla de�i�tirilmi�ti:
"vatanda�, �ki bin kelime'yi imzalad�n m�?"

nefis bir �aka! '�ki bin kelime' 1968 prag bahar�'n�n ilk
g�rkemli bildirisiydi. kom�nist y�netimin radikal bi�imde
demokratikle�tirilmesini talep ediyordu. �nce belli say�da ayd�n
taraf�ndan imzalanm�, sonra ba�kalar� ��k�p imzalamak istediklerini
s�ylemi�ler, sonunda say�lamayacak kadar �ok imza
toplanm�t�. k�z�l Ordu �lkelerine girip de bir dizi politik temizlik
harekat�na giri�ti�inde, her vatanda�a sorulan sorulardan
biri "�ki bin kelime'yi imzalad�n m�?" oluyordu. �mzalad���n�
a��k�a s�yleyen herkes hemen i�inden at�l�yordu.

"g�zel bir afi�," dedi tomas. "�ok iyi hat�rl�yorum."

"�n�allah k�z�l Ordu bize kulak kabartm�yordur," dedi


edit�r g�l�mseyerek.

sonra g�l�msemeden s�rd�rd� s�z�n�; "�aka bir yana,


burada ben oturmuyorum. buras� bir arkada��n. Polisin bizi
dinleyip dinlemedi�ini kesin olarak bilemiyoruz; sadece bir
olas�l�k bu. sizi kendi yerime �a��rsayd�m, polis bizi kesinlikle
dinliyor olurdu."

ard�ndan gene �akac� bir tona b�r�nd� sesi. "ama g�rd���m


kadar�yla, saklayacak bir �eyimiz yok. hem sonra d��n�n
gelece�in �ek tarih�ilerine ne b�y�k bir hizmet etmi�
oluyoruz. polis ar�ivlerinde �ek ayd�nlar�n�n komple hayatlar�
dosyalanm� durumda! edebiyat tarih�ilerinin, s�zgelimi
bir voltaire'in, balzac'�n ya da tolstoy'un cinsel hayatlar�n�
ayr�nt�l� olarak yeniden kurmak i�in ne �abalar harcad�klar�n�
biliyor musunuz? �ek yazarlar�yla ilgili b�yle sorunlar olmayacak.
her �ey banda al�nm� olacak. en ufak i� �eki�e
kadar."
sonra duvardaki hayali mikrofonlara do�ru d�nerek, s�tma
g�rmemi� bir sesle, "beyler, bu gibi durumlarda adet oldu�u
�zere, bu vesileyle i�inizde ba�ar�lar diler ve size kendi
ad�ma ve gelece�in tarih�ileri ad�na te�ekk�r etmeyi bor� bilirim,"
diye seslendi.

��� birden keyifli kahkahalar att�ktan sonra edit�r, gazetenin


nas�l yasakland���n�, afi�i �izen sanat��n�n �u anda
neler yapmakta oldu�unu, �teki �ek ressam, d��n�r ve yazarlar�n�n
ba��na neler geldi�ini anlatt�. Rus i�galinden sonra
i�lerinden at�lm�, cam silicisi, otopark bek�isi, gece bek�isi,
kamu binalar�nda ate��i ya da en iyi durumda -genellikle
torpille- taksi �of�r� olmu�lard�.

edit�r�n anlatt�klar� yeterince ilgin� olmakla birlikte,


tomas t�m dikkatini veremiyordu. akl� o�lundayd�. Ge�en
iki ay i�inde ona bir iki defa sokakta rastlad���n� hat�rl�yordu.
anla��lan bu kar��la�malar rastlant� de�ildi. onu kovu�turmaya
u�rayan edit�r�n yan�nda bulaca�� akl�n�n ucundan
ge�memi�ti ger�ekten de. tomas'�n ilk kar�s� ba�naz bir
kom�nistti ve tomas hi� d��nmeden o�lunun kar�s�n�n etkisi
alt�nda olaca��n� varsaym�t�. o�lu hakk�nda hi�bir �ey
bilmiyordu. elbette suskunlu�u bir yana b�rak�p, annesiyle
ne t�r bir ili�kisi oldu�unu sorabilirdi ona, ama ���nc� bir
ki�inin yan�nda ay�p olur diye korkuyordu.

sonunda edit�r sadede geldi. gitgide daha �ok say�da ki�inin,


kendi g�r�lerini savunmaktan ba�ka bir su� i�lemedikleri
halde, hapse yolland�klar�n� s�yledi ve �u s�zlerle sonu�land�rd�
konu�mas�n�: "�te biz de bir �eyler yapmaya karar verdik."

"nedir yapmak istedi�iniz?" diye sordu tomas.

bu noktada o�lu ald� s�z�. o�lunun konu�tu�unu ilk defa


duyuyordu tomas. kekeledi�ini fark edince �a��rd�.

"ald���m�z bilgilere g�re," dedi, "politik tutuklulara �ok


ac�mas�zca davran�l�yor. bir�o�unun durumu k�t�. biz de bir
dilek�e yaz�p en �nemli �ek ayd�nlar�na imzalatmaya karar
verdik, hala a��rl��� olanlara yani."

hay�r, tam kekeleme de de�il; daha �ok, konu�mas�n�n


ak��n� yava�latan, istese de istemese de a�z�ndan ��kan her
s�zc��� vurgulay�p �ne ��karmas�na neden olan bir tutukluk.
bunun fark�ndayd� o�lu, bu y�zden de do�al solgunlu�una az
�ok kavu�mu� olan yanaklar� yeniden k�pk�rm�z� kesildi.

"kendi alan�mda belli adaylar saptamak i�in �a��rd�n�z


beni buraya, �yle mi?" diye sordu tomas.

"hay�r," dedi edit�r g�lerek. "���d�n�z� istemiyoruz.


�mzan�z� istiyoruz!"

�te yeniden gururu ok�anm�t�! yeniden cerrah olarak


unutulmad��� duygusu kaplam�t� i�ini! �tiraz etmeye kalk�t�,
ama yaln�zca al�akg�n�ll�l�k gere�i: "durun bir dakika.
s�rf k���ma tekmeyi bast�lar diye nereden �nl� bir hekim
oluyormu�um!"

"gazetemize yazd���n yaz�y� unutmad�k," dedi edit�r Tomas'a


g�l�mseyerek.

"evet," diye at�ld� Tomas'�n o�lu babas�n�n g�z�nden ka�abilecek


bir �evkle.

"politik tutuklular�n�za nas�l yarar� dokunacakm� imzam�n


anlam�yorum. y�netim taraf�ndan kara listeye al�nmam�
ki�ilere, en az�ndan egemen g��lere s�z� ge�ecek ki�ilere
imzalatsan�z daha iyi olmaz m�?"

edit�r g�l�msedi. "olur elbette."

tomas'�n o�lu da g�l�msedi; �ok �eyin fark�nda olan birinin


g�l�msemesiydi bu. "olmas�na olur da onlar d�nyada
imzalamazlar."

"bu demek de�ildir ki onlar�n da yakas�na yap�m�yoruz,"


diye s�rd�rd� s�z�n� edit�r; "onlar�n k�zar�p bozar�p
zor durumlarda kalmalar�na hi� ald�racak de�iliz." g�ld�.
"�ne s�rd�kleri �z�rleri bir duysan�z. Ak�l almaz �eyler!"

tomas'�n o�lu da bu s�zlere kat�ld���n� belli edercesine


g�ld�.

edit�r, "tabii hepsi bizimle tamamen ayn� d��ncede olduklar�n�


s�ylemekle ba�l�yorlar i�e," diye s�rd�rd� s�z�n�.
"Yaln�zca yakla��m farkl� olmal�ym�, �yle diyorlar. daha
temkinli, daha akl� ba��nda, daha dikkatli bir �eyler... �mzalamaktan
korkuyorlar, bir yandan da imzalamazlarsa g�z�m�zde
be� paral�k de�erleri kalmayaca��n� d��nerek kayg�lan�yorlar."

tomas'�n o�luyla edit�r yeniden bira��zdan g�ld�ler.

ard�ndan edit�r Tomas'a, �zerinde cumhurba�kan�n� olduk�a


sayg�l� bir dille b�t�n politik tutuklulara af ��karmaya
�a��ran bir metin bulunan ka��d� uzatt�.

tomas h�zla ge�irdi bu d��nceyi kafas�ndan. politik tutuklulara


af, �yle mi? y�netim taraf�ndan zor durumda b�rak�lm�
(ve b�ylece kendileri potansiyel politik tutuklu durumundaki)
insanlar cumhurba�kan�ndan rica ettiler diye af
��kar�l�r m�yd� hi�? b�yle bir dilek�e tek bir i�e yarard�; e�er
politik tutuklular i�in bir af ��kmas� s�zkonusuysa bu giri�imi
baltalamak!

bunlar� d��n�rken o�lu araya girdi. "�nemli olan bu


�lkede hala bir avu� cesur insan oldu�unu g�stermek. bir de
kimin nerede durdu�unu g�stermek. sap� samandan ay�rmak."

do�ru, do�ru diye d��nd� tomas, ama bunun politik


tutuklularla ne ilgisi vard�? Ya af �a�r�s�nda bulunur insan,
ya da sap� samandan ay�r�r. �kisi ayn� �ey de�ildi.

"karars�zs�n�z, �yle mi?" diye sordu edit�r.


evet. karars�zd�. ama bunu s�ylemeye korkuyordu. duvarda
bir resim vard�, parma��n� g�zda�� verircesine ona
do�ru uzatm�, "K�z�l Ordu'ya kat�lmakta karars�z m�s�n�z?"
ya da "�ki bin kelime'yi hala imzalamad�n m�?" ya da "sen
de mi �ki bin kelime'yi imzalamad�n?" ya da "yani af dilek�esini
imzalamayaca��n� m� s�ylemek istiyorsun?" diyen bir
asker. asker ne derse desin hepsi birer g�zda��yd�.

edit�r, politik tutuklular i�in af ��kar�lmas� gerekti�i g�r��ne


kat�ld�klar� halde, af kar��t� binlerce neden ileri s�renler
hakk�nda ne d��nd���n� anlatmay� yeni bitirmi�ti.
onun g�r��ne g�re, bu nedenler sadece �z�rd� ve bu �z�rler de
korkakl�klar�n� perdelemeye yar�yordu. ne diyebilirdi
ki tomas?

sonunda bir kahkaha atarak sessizli�i bozdu ve duvardaki


afi�i g�stererek, "�u asker tepemde durmu�, imzalayacak
m�s�n imzalamayacak m�s�n diye sorarken, akl�m� ba��ma
toplayam�yorum," dedi.

��� birden kahkahalarla g�ld�ler buna.

"tamam," dedi tomas kahkahalar sona erdikten sonra.


"d��nece�im. birka� g�n sonra yeniden biraraya gelebilir
miyiz?"

"�stedi�iniz zaman," dedi edit�r, "ama ne yaz�k ki dilek�e


bekleyemez. yar�n cumhurba�kan�na vermeyi d��n�yoruz."

"yar�n m�?" tomas o an birden iriyar�, �i�man polisin


kendisine iri �eneli, uzun boylu edit�r� ele veren itirafnameyi
uzat��n� hat�rlad�. herkes ondan kendi yazmad��� ka��tlar�
imzalamas�n� istiyordu.

"zaten d��n�lecek bir �ey de yok," dedi o�lu. s�zc�kler


sald�rgan ama o�lan�n onlar� s�yleyi� bi�imi yalvar�r gibiydi
neredeyse. o an birbirlerinin g�z�n�n i�ine bakarlarken, tomas
o�lan�n dikkatini bir noktada toplamak �zere �st duda��n�n
sol kenar�n� hafif�e havaya kald�rd���n� fark etti. tra�tan
sonra aynaya bakarken kendi y�z�nde g�rd��� bir ifadeydi
bu. ayn� �eyi ba�kas�n�n y�z�nde g�rmek onu irkiltti.

�ocuklar�n�n �ocukluklar�n� onlarla birlikte ya�ayan


ana-babalar, bu tip benzerliklere al��rlar; onlara �nemsiz
gelir bu, ya da belki durup d��n�rlerse e�lenceli bulurlar.
oysa tomas o�luyla hayat�nda ilk defa konu�uyordu! kendi
�arp�k a�z�yla kar�� kar��ya oturmaya al��k de�ildi!

bir kolun uzun kesilip ba�ka birine dikildi�ini d��n�n.


sonra da o insan�n kar��n�za oturup, o kolu surat�n�za do�ru
sallayarak konu�tu�unu d��n�n. kola hortlak g�rm� gibi
bakacaks�n�zd�r. sizin kendi; sevgili kolunuz bile olsa, o kolun
size dokunmas� olas�l���ndan deh�ete d�ersiniz!

"sen kovu�turmaya u�rayanlar�n taraf�nda de�il misin?"


diye ekledi o�lu ve tomas birdenbire �u oynad�klar� sahnede
s�zkonusu olan�n politik tutuklulara ��kar�lacak af olmad���n�
anlad�; s�zkonusu olan kendi o�luyla ili�kisiydi. �mzalarsa
kaderleri birle�ecek ve tomas ��yle ya da b�yle onunla dost
olmak zorunda kalacakt�; e�er imzalayamazsa ili�kileri eskiden
oldu�u gibi yeniden s�f�r olacakt�, ama bu kez kendisi istedi�i
i�in de�il, korkakl��� y�z�nden babas�n� su�layacak
olan o�lu istedi�i i�in.

mat olmaktan ba�ka ��kar yol kalmad��� i�in pes eden bir
satran� oyuncusunun konumundayd�. Dilek�eyi imzalasa da
imzalamasa da fark etmiyordu. ne kendi hayat�nda ne de
politik tutuklular�n hayat�nda bir �ey de�i�ecekti.

"verin �unu," dedi ve uzat�lan ka��d� ald�.

:::::::::::::::::

14

edit�r; tomas'�n karar�n� �d�llendirmek istercesine, "oedipus


hakk�nda yazd���n�z �ok iyi bir yaz�yd�," dedi.

o�lu ona dolmakalem uzat�rken, "baz� d��nceler bomba


etkisi yapar," diye ekledi.

edit�r�n s�zleri ho�una gitmi�ti, ama o�lunun benzetmesi


zorlama ve yersiz geldi. "ne yaz�k ki, tek zayiat ben oldum,"
dedi. "o d��nceler sayesinde hastalar�m� ameliyat
edemiyorum bug�n."

s�zleri neredeyse so�uk, d�mancayd�.

tomas'�n sesindeki tersli�i yumu�atmak �zere, �z�r dileyen


bir sesle s�ze kar�t� edit�r: "ama yaz�n�z�n ka� ki�iye
yard�m� dokundu, d��nsenize."

�ocuklu�undan beri, tomas 'insanlara yard�m' s�zlerini


sadece tek, bir tek �eyle ba�da�t�rm�t�; t�p. bir makale insanlara
nas�l yard�m edebilirdi ki? t�m hayat�n� Oedipus'a
ili�kin ufac�k bir d��nceye, hatta daha da az�na y�netimin
surat�na hayk�rd��� bir tek ilkel 'hay�r'a indirgemeye �al�arak
ne yapt�klar�n�, kendisine neyi yutturmaya �al�t�klar�n�
san�yorlard� bu ikisi?

"dokundu ya da dokunmad�," dedi (fark�nda de�ildi belki


ama, sesi hala buz gibiydi), "ama cerrah olarak bir iki ki�inin
hayat�n� kurtard���m� biliyorum."

bir sessizlik daha oldu. tomas'�n o�lu bozdu sessizli�i.


"d��nceler de hayat kurtarabilir."

o�lan�n y�z�nde kendi a�z�n� seyrederken, insan�n kendi


dudaklar�n�n seyirdi�ini g�rmesi ne kadar tuhaf, diye d��nd�
tomas.

"yazd���n �eyin en iyi yan� neydi biliyor musun?" diye s�z�ne


devam etti o�lan; tomas onun konu�mak i�in ne b�y�k
�aba harcad���n� g�rebiliyordu. "uzla�may� reddetmen. kesinkes,
bu iyidir �u k�t�d�r, diyebilmen; bu art�k kaybetmeye
ba�lad���m�z bir �zellik. kendini su�lu hissetmek ne demektir,
bunu unuttuk ka� zamand�r. Kom�nistler stalin taraf�ndan
aldat�ld�klar� bahanesine s���n�yorlar. katiller analar�
taraf�ndan sevilmedikleri bahanesine. ve birden sen ortaya
��k�p '�z�r m�z�r yok,' diyorsun. kimse, ruh ve vicdan
olarak oedipus'tan daha masum olamazd�. Ama gene de yapt���n�
anlay�nca kalkt� kendi kendini cezaland�rd� Oedipus."

tomas g�zlerini zorla o�lunun a�z�ndan �ekti, b�t�n dikkatini


edit�re vermeye �al�t�. sinirlenmi�ti, i�inden onlarla
tart�mak geliyordu. "ama bunlar�n hepsi bir yanl� anlama,
o kadar! �yi ile k�t� aras�ndaki s�n�r korkun� derecede bulan�k.
�stelik ben kimseyi cezaland�rmak amac�nda da de�ildim.
ne yapt�klar�n� bilmeyen insanlar� cezaland�rmak barbarca
bir �ey. oedipus efsanesi g�zel bir efsane, ama onu
b�yle ele almak..." daha s�yleyecekti ama birden apartman
dairesinin dinleniyor olabilece�ini d��nd�. s�zlerinin gelecek
y�zy�llar�n tarih�ileri taraf�ndan tekrarlanmas� gibi bir
h�rs pe�inde de�ildi. sadece polis taraf�ndan tekrarlanmas�ndan
korkuyordu. onlar�n istedi�i de bu de�il miydi zaten?
makalesini yalanlamas�? Bu f�rsat� onlara kendi a�z�yla vermek
d��ncesi hi� ho�una gitmiyordu. �stelik, �u �lkede
herkesin her s�yledi�inin her an radyodan yay�mlanabilece�ini
de biliyordu. dilini tuttu.

"d��ncenizi de�i�tirmenize yola�an nedir, merak ediyorum,"


dedi edit�r.

"benim merak etti�im as�l o makaleyi neden yazd���m,"


dedi tomas ve o an hat�rlad�; tereza sazdan bir sepete konup
nehir a�a�� yollanan bir �ocuk gibi gelmi� yana�m�t� yata��n�n
kenar�na. Evet, kitab� bu y�zden alm�t� eline, alm�
ve romulus, musa ve oedipus hikayelerine bir kere daha geri
d�nm�t�. �te tereza �imdi gene tomas'la birlikteydi. tomas,
k�rm�z� beze sar�l� kargay� g��s�ne bast�r�rken g�z�n�n
�n�ne getirirdi onu. g�r�nt�s� huzur verdi tomas'a. tereza'n�n
ya�ad���n�, onunla ayn� kentte oldu�unu ve ba�ka hi�bir
�eyin �nemi olmad���n� s�ylemek ister gibiydi bu g�r�nt�.

bu defa, edit�r bozdu sessizli�i. "anl�yorum. ben de ho�lanmam


cezaland�rma d��ncesinden. ama," diye ekledi, g�l�mseyerek,
"kimseyi cezaland�rmak de�il amac�m�z; cezan�n
sona ermesini istiyoruz biz."

"biliyorum," dedi tomas. birka� saniye i�inde b�y�k olas�l�kla


soylu, ama mutlaka, kesinlikle yarars�z (��nk� politik
tutuklulara hi�bir yarar� dokunmayacakt�) ve kendisine hi�
de ho� gelmeyen (��nk� �u iki ki�inin zorlad��� ko�ullar alt�nda
olacakt�) bir �ey yapacakt�.

"�mzalamak g�revin," diye ekledi o�lu, neredeyse yalvar�rcas�na.

g�rev mi? o�lu g�revini mi hat�rlat�yordu ona? tomas'a


s�ylenebilecek en k�t� s�zd� bu! tereza'n�n g�r�nt�s�, kuca��nda
kargay� tutu�u bir kere daha belirdi g�zlerinin
�n�nde. sonra onun daha ge�en g�n bir gizli polis taraf�ndan
s�k�t�r�ld��� akl�na ge�di. tereza'n�n elleri de titremeye ba�lam�t�
yeniden. ya�lanm�t�. tomas i�in bir tek o �nemliydi
art�k. Tereza; alt� rastlant�dan do�an ba�cerrah�n siyati�inden
tomurcuk verip a�an, tomas'�n b�t�n 'Es muss
sein'lar�n�n ters y�z� olan tereza -tomas'�n tek �zerine titredi�i
�ey oydu art�k.

�mzalay�p imzalamamay� bile d��nmek nedendi? b�t�n


kararlar�n�n tek bir �l��t� vard�; Tereza'ya zarar� dokunacak
bir �ey yapmamak. tomas politik tutuklular� kurtaramazd�
ama tereza'y� mutlu edebilirdi. bunu bile tam olarak ba�aramazd�
ya. ama dilek�eyi imzalarsa tereza'n�n gizli polis
taraf�ndan daha s�k ziyaret edilece�inden emin olabilirdi.

"yar�yar�ya topra�a g�m�lm� bir kargay� kurtarmak,


cumhurba�kan�na dilek�eler g�ndermekten �ok daha �nemli," dedi.

s�ylediklerinin anla��lmaz oldu�unu biliyor, ama b�ylesi


daha da ho�una gidiyordu. ani, beklenmedik bir sarho�lu�a
kap�lm�t�. Kar�s�na art�k onu ve o�lunu g�rmek istemedi�ini
olanca ciddiyetiyle s�ylerken, kap�ld��� g�z�kara sarho�lu�un
ayn�s�yd� bu. hekimlik kariyerinin sonu demek olan
mektubu postaya atarken kap�ld��� g�z�kara sarho�luktu.
yapt��� do�ru muydu, de�il miydi bilmiyordu, ama i�inden
geleni yapt���na emindi.

"�z�r dilerim," dedi, "imzalamayaca��m."

:::::::::::::::::

15

g�nler sonra gazetede dilek�e haberini okudu.

dilek�enin politik tutuklular�n sal�verilmesi i�in 'nazik


bir bi�imde kaleme al�nm� bir rica' oldu�undan hi� s�zedilmiyordu
tabii. hi�bir gazete k�sa metinden tek bir c�mle bile
almam�t�. onun yerine uzun uzun, az �ok g�zda�� veren bir
�slupla, dilek�enin sosyalizme kar�� ba�lat�lmas� istenen yeni
bir kampanyan�n temellerini atmay� ama�layan devlet
kar��t� bir bildiri oldu�u anlat�l�yordu. bunun yan�s�ra imzac�lar�n
bir listesini de vermi�ler, her bir ad�n yan�ba��na da
tomas'�n t�ylerini diken diken eden as�ls�z su�lamalar eklemi�lerdi.

�a��lacak bir �ey de�ildi elbette. kom�nist parti taraf�ndan


d�zenlenmeyen her t�rl� kamu giri�iminin (miting, dilek�e,
sokak g�sterisi) do�rudan do�ruya yasad�� say�ld���
ve kat�lanlar� tehlikeye soktu�u herkes�e biliniyordu. ama
tomas s�rf bu y�zden, dilek�eyi imzalamad���na pi�man olmu�tur,
belki de. neden imzalamam�t� sanki? onu b�yle bir
karar� vermeye g�t�renin ne oldu�unu do�ru d�r�st hat�rlam�yordu
bile.

ve i�te �imdi onu gene roman�n ba��nda bana g�r�nd���


gibi g�r�yorum; pencereden d�ar�ya, avlunun �te yan�ndaki
duvarlara bakarken.

bu g�r�nt�den do�du tomas. �nceden de s�ylemi�tim,


roman ki�ileri insanlar gibi kad�ndan do�mazlar; yazar�n hen�z
hi� kimse taraf�ndan ke�fedilmedi�ini ya da hakk�nda
�nemli bir �ey s�ylenmedi�ini d��nd��� temel bir insani
olas�l��� bir f�nd�k kabu�unun i�ine s��d�ran bir durum, c�mle
ya da e�retilemeden do�arlar.

ama bir yazar�n ancak kendini anlatabilece�i de do�ru


de�il midir?

elinden hi�bir �ey gelmeksizin, ne yapaca��n� bilemeden


bir avlunun kar�� taraf�ndaki duvara dal�p gitmek; bir a�k
an�nda karn�ndaki inat�� gurultuya kulak vermek; ihanet etmek,
ama ihanetin g�z kama�t�r�c� yolunu terk edecek g�c�
kendinde bulamamak; b�y�k Y�r�y�'te kalabal�klarla birlikte
yumru�unu havaya kald�rmak; gizlenmi� mikrofonlar
�n�nde espri g�sterisi yapmak -bu durumlar�n hepsini tan�d�m,
hepsini ya�ad�m, ama bunlar�n hi�birinden benim ki�ili�im,
benim �zge�mi�im do�mad�. Romanlar�mdaki ki�iler
kendime ili�kin ger�ekle�memi� olabilirliklerdir. onlardan
e�it derecede ho�nut olmam ve deh�ete d�mem de bu y�zden.
her biri benim ancak kenar�nda dola�t���m bir s�n�r� a�m�t�r.
bana en �ekici gelen �ey bu a��lm� s�n�rd�r (�tesinde
kendi 'ben'imin sona erdi�i s�n�r). ��nk� roman�n sorgulad���
s�r o s�n�r�n �tesinde ba�lar. roman yazar�n itiraflar� de�ildir;
bir tuzak haline gelmi� d�nyam�zda ya�anan insan
ya�am�n�n ara�t�r�lmas�d�r. bu kadar� yeter. biz gene tomas'a
d�nelim.

oturdu�u katta yaln�z ba��nayd�, avlunun kar�� yakas�ndaki


binan�n kirli duvarlar�na bak�yordu. uzun boylu, hafif�e
kamburunu ��kararak y�r�yen adam� ve arkada�lar�n� �zl�yordu.
oysa onlar� tan�m�yordu, kendi dost �evresi bile de�illerdi.
sanki bir tren istasyonunda g�zel bir kad�na rastlam� da
daha ona bir �ey s�yleyemeden kad�n �stanbul ya da
lizbon'a giden bir yatakl� vagona girip kaybolmu� gibi geliyordu
tomas'a.

sonra yeniden, nas�l davransa iyi olurdu diye d��nmeye


�al�t�. duygular�n alan�na giren her �eyi bir yana koymak
i�in elinden geleni yapsa da (edit�re duydu�u hayranl���, o�lunun
neden oldu�u k�zg�nl���n�) ona verdikleri metni imzalay�p
imzalamamak konusunda gene de karars�zd�.

ba�kalar� susturulurken ki�inin sesini y�kseltmesi do�ru


bir davran� de�il miydi? evet, do�ru bir davran�t�.

�te yandan, gazeteler dilek�eye neden bu kadar geni� yer


ay�r�yorlard�? D��n�lecek olursa, bas�n (t�m�yle devletin
denetiminde olan bas�n) bu konuda hi� ses ��karmayabilir,
hi� kimsenin de haberi olmazd�. Dilek�e hakk�nda bu kadar
yaz�p �izdiklerine g�re demek ki dilek�e y�neticilerin ekme�ine
ya� s�r�yordu! g�kten d�m� bir arma�and�, yeni bir
kovu�turma dalgas� i�in kusursuz bir ba�lang�� ve k�l�f?

o halde ne yapsa do�ru olurdu? �mzalasa m� imzalamasa m�?

soruyu sorman�n ba�ka bir yolu da �u; ba��rarak sonu


�abukla�t�rmak m� daha iyidir, yoksa susmak ve b�ylelikle
daha yava� bir �l�mle �lmek mi?

bu sorular�n cevab� var m�d�r?


sonra gene o bildi�imiz d��nce ge�ti kafas�ndan: �nsan
hayat� ancak bir defa ya�an�r ve kararlar�m�z�n hangilerinin
do�ru hangilerinin yanl� oldu�unu kestiremememizin nedeni,
verili bir durumda ancak bir tek karar verebilecek olmam�zd�r;
ikinci, ���nc� ya da d�rd�nc� bir ya�am�m�z yok ki
�e�itli kararlar�m�z� birbirleriyle kar��la�t�ral�m.

bu a��dan tarih insan ya�amlar�na benzer. �eklerin sadece


bir tek tarihi vard�r. Bir g�n Tomas'�n ya�am� gibi, o da
hi� yinelenmemecesine sona erecektir.

1618 tarihinde �ek prenslikleri b�t�n cesaretlerini toplay�p


Viyana'da h�k�m s�rmekte olan imparatora duyduklar�
h�nc�n belirtisi olmak �zere imparatorun y�ksek d�zeyde iki
g�revlisini prag �atosu'ndaki bir pencereden a�a�� att�lar.
ba�kald�r�lar� Otuz y�l Sava�lar�'na, bunlar da �ek ulusunun
toptan yokedilmesine yola�t�. �ekler cesaret g�sterecek
yerde temkinli mi davransalard�? Cevab� basit gibi gelebilir;
de�ildir.

�� y�z yirmi y�l sonra, 1938'deki m�nih Konferans�'n�n


ard�ndan d�nya �eklerin �lkesini hitler'e kurban etmeye
karar verdi. �ekler kendilerinin sekiz kat� bir g�ce kar��
ayaklanmaya m� kalk�m�lard�? 1618'in aksine temkinli
davranmay� se�tiler. ko�ullu da olsa boyun e�meleri ii. d�nya
sava��'na yola�t�, bu da �lkelerinin ba��ms�zl���n�n on y�llar
hatta belki de y�zy�llar boyunca elden gitmesiyle sonu�land�.
Temkinli davranacak yerde cesaret mi g�sterselerdi?
ne yapsalard�?

�ekoslovak tarihi yinelenebilseydi, elbette her defas�nda


iki olas�l�ktan birini s�namak ve sonu�lar� kar��la�t�rmak isterdik.
b�yle bir deney olmaks�z�n, bu konuda ileri s�r�lecek
b�t�n d��nceler birer varsay�m olmaktan �teye gitmeyecektir.

einmal ist keinmal. bir kere olan �ey hi� olmam� demektir.
ne �eklerin tarihi, ne de avrupa'n�n tarihi bir kere
daha yinelenecek. �eklerin ve avrupa'n�n tarihi, insanl���n
talihsiz deneyimsizli�inin kaleminden ��kma bir �ift karalamad�r.
Tarih insan ya�amlar� kadar hafiftir; dayan�lmaz derecede
hafif, bir t�y kadar, yukar� do�ru s�z�l�p havaya kar�an
toz, yar�n varolmayacak herhangi bir �ey kadar hafif.

bir kere daha ve bu defa a�ka benzer bir �zlemle, uzun


boylu, hafif�e kamburunu ��kararak y�r�yen edit�r� d��nd�
tomas. o adam tarih sanki bir karalama de�il de tamamlanm�
bir resimmi� gibi davran�yordu. sanki yapt��� her �ey
sonsuz kere yinelenecekmi�, sonsuza kadar d�n�p geri gelecekmi�
gibi eylemlerinden en ufak bir ku�ku duymaks�z�n
davran�yordu. hakl� oldu�una kesinkes inanm�t� ve bu
onun i�in dar g�r�l�l�k de�il erdem belirtisiydi. evet, o
adam tomas'�nkinden farkl� bir tarihin i�inde ya��yordu; karalama
olmayan (ya da oldu�unu fark etmeyen) bir tarihin...

:::::::::::::::::

16
g�nler sonra, buraya yukar�daki b�l�me ek olsun diye ald���m
ba�ka bir d��nce geldi tomas'�n akl�na; uzay�n derinliklerinde
bir yerde bir gezegen vard�, insanlar burada yeniden
do�acaklard�. D�nyada ya�ad�klar� ya�am�n ve biriktirdikleri
b�t�n deneyimin t�m�yle bilincinde olacaklard�.

belki de hepimizin ilk iki ya�am�m�z�n t�m deneyimleriyle


���nc� bir kere do�aca��m�z bir ba�ka gezegen daha
vard�.

belki de insanl���n bir derece (bir ya�am) daha olgun do�aca��


ba�ka, daha ba�ka gezegenler de vard�.

tomas'�n ebedi d�n� �e�itlemesiydi bu.

elbette, biz d�nyadakiler (bir numaral� gezegen, deneyimsizlik


gezegeni) �teki gezegenlerde insano�lunun ba��na
neler gelebilece�ini ancak belli belirsiz hayaller bi�iminde
olu�turabiliriz kafam�zda. daha m� bilge olacakt�r? Olgunla�ma
insano�lunun g�c�n�n s�n�rlar� i�inde midir? yineleme
yoluyla elde edebilir mi olgunla�may�?

yaln�zca b�yle bir �topyan�n bak� a��s�ndan, iyimserlik


ve k�t�mserlik kavramlar�n� tam hakk�n� vererek kullanmak
m�mk�n olabilir: �yimser, be� numaral� gezegende insanl�k
tarihinin daha az kanl� olaca��n� d��nen adamd�r.
K�t�mser, tersini d��nendir.

:::::::::::::::::

17

jules verne'in �nl� romanlar�ndan, tomas'�n da �ocuklu�unda


�ok severek okudu�u �ki sene mektep tatili adl� bir roman
vard�r. Ger�ekten de bir tatil en �ok iki y�l s�rebilir. tomas
cam silicili�inin ���nc� y�l�na girmi�ti.

son bir iki hafta i�inde, yar� �aka yar� ciddi bedensel olarak
yoruldu�unu (g�nde bir bazen de iki erotik 'ba�lant�'s�
oluyordu) ve kad�nlara olan d�k�nl���n� kaybetmemekle
birlikte g�c�n� a��r� derecede zorlad���n� fark etmi�ti. (�unu
da ekleyeyim, zorlanan cinsel g�c� de�il fiziki g�c�yd�; derdi
erkeklik organ�yla de�il, nefesiyle idi -bir yan�yla g�l�n�
olan bir durum.)

bir g�n, ��leden sonraya s�k�t�rd��� randevular�ndan birine


yeti�mekte zorluk �ekti. ender olarak yararland��� izin
g�nlerinden birini kullanmak durumunda kalacak gibi g�r�n�yordu.
ne yapaca��n� �a��rm�t�. Ad� �nemli de�il, bir gen�
han�m on kere telefonla aram�t�. bedeni, yugoslavya'n�n
n�dist kumsallar�nda, d�ne d�ne k�zaran �i�leri hat�rlatacak
kadar d�zg�n bi�imde yanm� gen�, �ekici bir tiyatro ��rencisiydi bu.

o g�nk� son i�inden son bir telefon daha ettikten sonra


imza fi�lerini teslim etmek �zere saat d�rtte b�roya d�nerken,
prag'�n g�be�inde kim oldu�unu ��karamad��� bir kad�n
taraf�ndan yol ortas�nda durduruldu. "nerelere kayboldun
sen? as�rlar oldu g�r�meyeli!"

tomas onun kim oldu�unu ��karmak i�in iyice zorlad�


beynini. hastalar�ndan biri miydi? yak�n bir dostuymu� gibi
davran�yordu. kad�n� tan�mad���n� belli etmeyecek bir bi�imde
cevap vermeye �al�t�. onu nas�l arkada��n�n evine �ekebilece�ini
d��n�yordu ki (anahtar cebindeydi) konu�ma aras�nda
ge�en bir s�zden kim oldu�unu ��kar�verdi; b�t�n g�n
aray�p bulmaya �al�t���, g�ne�te kusursuz bi�imde esmerle�mi�,
yeni parlamaya ba�layan tiyatro oyuncusu k�zd� bu!

bu olay hem e�lendirdi hem de deh�ete d��rd� tomas'�;


bedence oldu�u kadar zihince de yorgun oldu�unun kan�t�yd�.
�ki y�ll�k tatil s�rgit uzat�lamazd�.

:::::::::::::::::

18

ameliyat masas�ndan tatile ayr�lmak tereza'dan da tatile


ayr�lmak demekti. alt� g�n birbirlerini g�rmedikten sonra,
en sonunda pazar g�nleri arzuyla dolup ta�arak birlikte oluyorlard�;
ama tomas'�n Z�rih'ten geri geldi�i ak�am oldu�u
gibi yabanc�l�k �ekiyorlard�, �p��p birbirlerine dokunmalar�
i�in uzun zaman ge�mesi gerekiyordu. bedensel a�k zevk veriyor
ama avuntu vermiyordu. tereza ge�mi�te oldu�u gibi
���l�k atm�yor, orgazm an�nda onun y�z�ndeki ifadeye bakt���nda
tomas'a ac� �ekiyormu� ya da o s�rada �ok uzaklardaym�
gibi geliyordu. sadece geceleyin, uyku s�ras�nda sevecendi
birle�meleri. tereza, tomas'�n elini tutarken, onlar� ay�ran
u�urumu (g�n����n�n u�urumunu) unutuyordu. oysa geceler,
tomas'a onu korumak ve onunla ilgilenmek i�in ne zaman
ne de f�rsat veriyordu. sabahlar� Tereza'ya bakmak y�rek
paralay�c�yd� ve tomas onun i�in korkuyordu: tereza �zg�n
ve hasta g�r�n�yordu.

bir pazar g�n�, arabayla prag d��nda gezintiye ��kmak


istedi tereza. b�t�n sokaklar�n�n adlar� Rus adlar�yla de�i�tirilmi�
bir kapl�ca kasabas�na gittiler ve orada tomas'�n eski
bir hastas�yla kar��la�t�lar. bu kar��la�ma akl�n� ba��ndan
ald� Tomas'�n. Birdenbire kar��s�na onunla hekim olarak konu�an
birisi ��km�t�; eski g�nlerinin aradaki kopu�u birle�tiren
bir k�pr� g�revi g�rd�klerini, hasta bakman�n ve hastalar�n�n
bak�lar�n�, (g�rmezlikten gelirmi� gibi yapt��� ama
asl�nda kendisine b�y�k zevk veren, �u anda �ok �zledi�i o
bak�lar�) �zerinde hissetmenin ho� yeknesakl���n� yede�inde
ta��yarak geri geldiklerini hissetti.

arabayla eve d�nerlerken tomas, z�rih'ten prag'a d�nmekle


ne b�y�k bir yanl� yapt���n� d��nd�. tereza'ya bakmamak
i�in g�zlerini s�rekli olarak yola dikmeye �al�t�.
ona �ok �fkeleniyordu. yan�ba��ndaki varl��� her zamankinden
daha dayan�lmaz �l��de rastlansal geliyordu �imdi. burada
yan�ba��nda ne ar�yordu? sepete koyup nehir a�a�� yollayan
kimdi onu? k�y� olarak neden kendi yata�� se�ilmi�ti?
�stelik neden o da, ba�ka bir kad�n de�il?

yol boyunca ikisi de a��zlar�n� a��p tek s�z s�ylemediler.


eve vard�klar�nda, ak�am yeme�ini hi� konu�madan yediler.

sessizlik aralar�nda bir �st�rap gibi uzanm�t�. her ge�en


dakika daha a��rla��yordu. sessizlikten ka�abilmek i�in hemen
yatt�lar. geceyar�s� Tomas, tereza'y� uyand�rd�. tereza
a�l�yordu.

"g�m�lm��m," diye anlatt�, "ka� zamand�r g�m�lm��m.


sen her hafta beni g�rmeye geliyormu�sun. mezar�n
kap�s�na her vurdu�unda d�ar� ��k�yordum. g�zlerim toz
toprak doluydu.

sen 'nas�l g�rebiliyorsun b�yle?' diyormu�sun, g�zlerimdeki


toz topra�� silmeye �al��yormu�sun.

ben de 'zaten g�remiyorum ki. g�z yerlerimde delik var'


diyormu�um.

sonra bir g�n sen uzun bir yolculu�a ��km�s�n, ben senin
ba�ka bir kad�nla birlikte oldu�unu biliyormu�um. haftalar
ge�iyor, sen g�z�km�yorsun. seni kaybetmekten korktu�um
i�in uyku uyumaktan da vazge�iyorum. sonunda mezar�n
kap�s�n� t�klatt�n, ama uykusuz gecelerle ge�en bir ay
beni �yle yormu� ki mezardan ��kacak halim kalmam�. Sonunda
zar zor u�ra��p ��kt���mda, sen hayal k�r�kl���na u�ram�
gibiydin. �yi g�r�nmedi�imi s�yledin. ben de ��km� yanaklar�mla,
sinirli hareketlerimle senin g�z�ne ne kadar k�t�
g�r�nd���m� hissedebiliyordum.

'�z�r dilerim' dedim. 'sen gittin gideli g�z�m� k�rpmad�m.'

sen, 'g�rd�n m�?' diye ba��rd�n sahte ne�eyle dolu bir


sesle. 'senin iyi bir tatile ihtiyac�n var. bir ayl�k tatile!'

sanki ben senin akl�ndan ge�enleri bilmiyormu�um gibi!


bir ayl�k tatil senin beni bir ay g�rmek istememen demekti,
ba�ka bir kad�n var demekti. sonra sen gittin ve ben s�r�nerek
mezar�ma girdim. �ok iyi biliyordum ki, bir ay daha geceler
boyunca seni beklemekle ge�ecek ve sen geldi�inde ben
daha da �irkin g�r�nece�im, sen de daha �ok hayal k�r�kl���na
u�rayacaks�n."

tomas bundan daha t�yler �rpertici bir �ey duymam�t�.


tereza'y� kollar�n�n aras�nda s�k� s�k� tutup, bedeninin tir tir
titredi�ini hissederken, kendi a�k�na kar�� koyamayaca��n�
d��nd�.

gezegen patlayan bombalarla sars�ls�n, �lke her g�n yeni


ordularla ya�malans�n, b�t�n kom�ular� g�t�r�l�p kur�una
dizilsin -a��k�a s�yleyemiyordu ama bunlar�n hepsini �ok
daha kolayl�kla kabul edebilirdi. oysa tereza'n�n r�yas�nda
gizli olan ac� katlanamayaca�� bir �eydi.

tereza'n�n anlatt��� r�yaya yeniden girmeyi denedi tomas.


kendi kendisini tereza'n�n y�z�n� ok�ar ve dikkatle,
�zenle -o fark etmemeliydi- g�z deliklerini dolduran toz topra��
temizlerken getirdi g�z�n�n �n�ne. sonra onun o inan�lmaz
�l��de t�yler �rpertici 'zaten g�remiyorum ki, g�z
yerlerimde delikler var' c�mlesini s�yleyi�ini duydu.

kalbi �z�nt�den duracak gibi oldu; kalp krizinin e�i�indeydi


sanki.

tereza yeniden uykuya dalm�t�; o uyuyam�yordu. tereza'n�n


�l�m�n� getirdi g�zlerinin �n�ne. �lm�, korkun� karabasanlar
g�r�yordu; ama �l� oldu�u i�in tomas onu bu karabasanlardan
uyand�ram�yordu. evet, �l�m buydu; tereza
uykuda, korkun� karabasanlar g�r�yor ve tomas onu uyand�ram�yor.

:::::::::::::::::

19

rus ordusunun tomas'�n �lkesini i�gal etmesini izleyen be�


y�l i�inde prag'da �nemli de�i�iklikler olmu�tu. tomas'�n sokakta
kar��la�t�klar� de�i�ik insanlard�. Dostlar�n�n yar�s�
�lke d��na ��km�, kalan yar�n�n yar�s� da �lm�t�. ��nk�
�uras� tarih�ilerin kaydetmedi�i bir ger�ek ki, rus i�galini
izleyen y�llar bir cenazeler d�nemiydi; �l�m oran� h�zla y�kseliyordu.
romanc� Jan prohazka olay�nda oldu�u gibi her
an izlenip, tedirgin edilerek �l�me g�nderilen ki�ilerden (olduk�a
ender bir durum elbette) s�zetmiyorum sadece. �zel
konu�malar�n�n g�nbeg�n radyoda yay�mlanmas�ndan iki
hafta sonra hastaneye yatt� Prohazka. bedeninde o zamana
kadar b�y�k olas�l�kla uyuyaduran kanser birdenbire g�l gibi
a�t�. polisin g�zleri �n�nde ameliyat edildi; zaten gidici oldu�unu
��renen polis ilgisini kaybetti ve romanc�y� kar�s�n�n
kollar� aras�nda �lmeye b�rakt�. ama do�rudan do�ruya kovu�turmaya
u�ramadan �lenler de vard�; b�t�n �lkeyi kaplayan
�aresizlik, bedene var�ncaya kadar t�m ruha s�z�yor,
sonra da bedeni mahvediyordu. kimileri de yeni y�netimin
kendilerini �lkenin yeni �nderleriyle yanyana getirerek onur
ba��lama hevesinden nas�l ka�acaklar�n� bilemiyorlard�.
�air frantisek hrubin de b�yle �ld� i�te -partinin sevgisinden
ka�arken. hrubin'in, g�z�ne g�r�nmemek i�in elinden
geleni yapt��� K�lt�r Bakan�, onu ancak cenaze t�reninde
yakalayabildi ve �airin mezar� ba��nda onun sovyetler birli�i'ne
olan sevgisini dile getiren bir konu�ma yapt�. Belki de
�airi mezar�ndan kald�racak kadar yalan olan s�zlerinden
yarar umuyordu, kimbilir. ama d�nya �yle �irkindi ki, kimsecikler
kalkmad� mezar�ndan.

bir g�n, Tomas �niversiteden ve bilimler akademisi'nden


at�lan �nl� bir biyolo�un cenazesinde bulunmak �zere
krematoryuma gitmi�ti. yetkililer, cenaze t�reninin bir g�steriye
d�n�ece�inden korktuklar� i�in �l�m ilan�nda t�ren
saatinin bildirilmesini yasaklam�lard�. Cenaze sahiplerinin
kendileri bile son ana kadar cesedin sabah saat alt� bu�ukta
yak�laca��n� bilmiyorlard�.

krematoryuma girdi�inde, tomas ne olup bitti�ini anlayamad�;


salon film st�dyosu gibi ��kland�r�lm�t�. �a�k�nl�kla
�evresine bakarken �� ayr� yere film kameralar�n�n yerle�tirilmi�
oldu�unu g�rd�. hay�r, televizyon de�il; polisti. kimlerin
kat�ld���n� saptamak �zere cenazeyi filme al�yorlard�.
�len bilim adam�n�n eski bir meslekta�� cenaze konu�mas�n�
yapacak kadar y�rekli ��kt�. Film y�ld�z� olaca�� nereden akl�na
gelebilirdi ki.

t�ren bitip de herkes �lenin ailesine ba�sa�l��� diledi�inde


tomas salonun bir k�esinde toplanm� bir grup insan�n
i�inde uzun boylu, hafif�e kamburunu ��kararak y�r�yen
edit�r� se�ti. onu g�rmek tomas'a hi�bir �eyden korkusu olmayan
ve derin bir dostluk ba��yla birbirlerine ba�lanm�
g�r�nen bu insanlar� ne kadar �zledi�ini hat�rlatt�. Edit�r�n
bulundu�u y�ne do�ru dudaklar�nda bir g�l�mseme ve merhaba
ile ilerlerken, edit�r onu g�r�nce, 'dikkat! daha fazla
yakla�may�n!' dedi.

bu s�zleri s�ylemesi garipti. tomas onun s�zlerini i�ten,


dost�a bir uyar� olarak m� ("Dikkat, filme al�n�yoruz; bizimle
konu�ursan soru�turma i�in yeniden al�r g�t�r�rler seni!")
yoksa alay olarak m� ("Dilek�eyi imzalayacak kadar y�rekli
de�ilsen, bari tutarl� ol da bize 'eski dost' numaras� �ekme")
yorumlayaca��n� bilemedi. mesaj ne anlama gelirse gelsin,
mesaj� dikkate ald� ve uzakla�t� Tomas. sanki, tren istasyonundaki
o g�zel kad�n sadece yatakl� vagona girmekle kalmam�
ayn� zamanda, tomas tam ona ne kadar hayran oldu�unu
s�yleyece�i s�rada, parma��n� tomas'�n dudaklar�na
koyarak konu�mas�n� yasaklam�t�.

:::::::::::::::::

20

o ak�am�st�, ba��ndan bir ba�ka ilgin� olay daha ge�ti. b�y�k


bir ayakkab�c� d�kkan�n�n vitrinini y�kay�p silerken hemen
yan�nda gen� bir adam durdu, vitrine yakla��p fiyatlar�
incelemeye ba�lad�.

"fiyatlar artt�," dedi tomas g�z�n� camdan a�a�� do�ru


s�z�len dereciklerden ay�rmadan. adam d�nd� ona bakt�.
Tomas'�n hastaneden arkada��, S. ad�n� takt���m adamd� bu
tomas'�n �zele�tiri belgesini yazd���n� sand��� i�in ona burun
k�v�ran adam�n ta kendisi. tomas onu g�rd���ne sevinmi�ti
(�ocuksu bir sevin�le, beklenmedik olaylara sevindi�imiz gibi)
ama eski meslekta��n�n g�zlerinde g�rd��� (s. kendisini
toparlamadan �nce) hi� de sevin�li bir �a�k�nl�k de�ildi.

"nas�ls�n?" diye sordu s.

tomas daha cevap vermeye f�rsat bulamadan, s.'nin bu


soruyu sordu�u i�in utand���n� fark etti. mesle�ini s�rd�ren
bir hekimin pencere cam� silen bir hekime nas�l oldu�unu
sormas� d�ped�z g�l�n�t�.

tomas havay� yumu�atmak i�in elinden geldi�ince canl�


bir sesle "�yiyim, �ok iyiyim!" dedi ama, hemen o an ne kadar
u�ra��rsa u�ra�s�n (ger�ekte, o kadar �ok u�ra�t��� i�in) 'iyiyim'
deyi�inde ac� bir alay gizlendi�ini sezdi. ard�ndan hemen,
"hastanede ne var ne yok?" diye ekledi.

"hi�," dedi s. "her zamanki gibi."


onun cevab� da, m�mk�n oldu�unca normal s�ylenmeye
�al��lmas�na kar��n, tamam�yla yersizdi ve ikisi de bunu biliyorlard�.
Birinden biri cam silerken i�ler nas�l 'her zamanki
gibi' olabilirdi?

"�ef nas�l?" diye sordu tomas.

"sen onunla g�r�m�yor musun yani?" diye sordu s.

"hay�r;" dedi tomas.

do�ru s�yl�yordu. hastaneyi terk etti�i g�nden bu yana


ba�cerrah� bir kere bile g�rmemi�ti. birlikte ne kadar da iyi
�al�m�lard� oysa; birbirlerini dost olarak g�rmeye ba�lad�klar�
bile s�ylenebilirdi. bu y�zden nas�l s�ylenirse s�ylensin,
bu 'hay�r'da h�z�nl� bir t�n� vard� ve Tomas ba�cerrah konusunu
a�t��� i�in s.'nin kendisine k�zd���n� sezdi: t�pk� ba�cerrah
gibi s. de bir kere bile olsun tomas'a u�ray�p hat�r�n� ya
da bir eksik olup olmad���n� sormam�t�.

�ki eski meslekta� aras�ndaki her t�rl� konu�ma imkan�


ortadan kalkm�t�. bundan ikisi de, �zellikle tomas, pi�manl�k
duysalar da durum buydu. eski meslek arkada�lar�n�n
kendisini unutmalar�na k�zm�yordu. bunu yan�nda duran
gen� adama a��k�a anlatabilseydi ke�ke. asl�nda, "utan�lacak
bir �ey yok! seni g�rd���me sevindim!" demek istiyordu.
ama bu s�zleri s�ylemeye korkuyordu, ��nk� o ana kadar
s�ylemeye �al�t��� her �ey yanl� ��km�t� a�z�ndan, bu i�ten
s�zler de meslekta�� taraf�ndan alayl� s�zler olarak al�nabilirdi.

"kusura bakma," dedi s. uzun bir sessizlikten sonra, "ger�ekten


acelem var." elini uzutt�. "Sana bir telefon �akar�m."

korkakl�k etti�ini sand�klar� s�rada ona burun k�v�ran


arkada�lar�n�n hepsi her dakika g�l�mseyip durmu�lard�
Tomas'a. �imdiyse art�k onu a�a��layamayacaklar�n�, ona
sayg� g�stermeye zorunlu olduklar�n� anlad�klar�ndan bucak
bucak ka�maya �al��yorlard�.

asl�na bakarsan�z eski hastalar� da �ampanyayla a��rlamak


��yle dursun, art�k evlerine bile �a��rm�yorlard� Tomas'�.
Deklase ayd�n�n konumunda ayr�cal�kl� bir yan yoktu �oktand�r;
yerle�ik, kal�c� ve y�zle�ilmesi ho� olmayan bir �ey olmu�
��km�t�.

:::::::::::::::::

21

eve gitti, yatt� ve her zamankinden daha erken uykuya dald�.


Bir saat sonra mide a�r�lar�yla uyand�. Ne zaman bunal�p s�k�lsa
ortaya ��kan bir rahats�zl�kt� bu. �la� dolab�n� a�t� ve bir
k�f�r savurdu; bombo�tu, dolab� dolu tutmak tamamen akl�ndan
��km�t�. ac�y� irade g�c�yle denetlemeye �al�t�, asl�nda
olduk�a ba�ar�l� da oldu, ama yeniden uyuyam�yordu. tereza
saat bir bu�ukta eve d�nd���nde onunla �ene �almak geldi
tomas'�n i�inden. ona cenazeden, edit�r�n onunla konu�maktan
ka��nmas�ndan ve s.'yle kar��la�mas�ndan s�zetti.

"prag son g�nlerde ne kadar �irkinle�ti," dedi tereza.

"biliyorum," dedi tomas.

tereza bir an sustu, sonra uysal bir sesle, "en iyisi buradan
ayr�lmak," dedi.

"sana kat�l�yorum;" dedi tomas, "ama gidilecek yer yok ki."

pijamalar�n� giymi� yata��n �zerinde oturuyordu. tereza


geldi, yan�na oturdu ve onu yandan kollar�yla sard�.

"ta�raya ne dersin?" dedi.

"orada tek ba��m�za olurduk. o edit�re ya da eski arkada�lar�na


rastlamazd�n. Oradaki insanlar farkl�. Sonra do�aya
geri d�nm� olurduk. do�a hep, her zaman oldu�u gibi."

o anda bir ac� daha sapland� Tomas'�n karn�na. Kendini


ya�l� hissetti, �zledi�i �eyin her �eyden �ok huzur ve sessizlik
oldu�u duygusuna kap�ld�.

"belki de hakl�s�n," dedi g��l�kle. ac�, soluk almas�n�


zorla�t�r�yordu.

"k���k bir evimiz, k���k bir bah�emiz olurdu. karenin'in


ko�up oynamas�na yetecek b�y�kl�kte bir bah�e."

"evet," dedi tomas.

ta�raya ta��n�rlarsa ya�amlar�n�n neye benzeyece�ini


g�z�n�n �n�ne getirmeye �al��yordu. her hafta ba�ka bir
kad�n bulmakta zorluk �ekecekti. erotik ser�venlerinin sonu
demekti bu.

"bir tek �u var, ta�rada benimle s�k�lacaks�n," dedi tereza.


onun akl�ndan ge�enleri okumu�tu sanki.

a�r� daha da artt�. Tomas konu�am�yordu. kad�n pe�inde


ko�mas�n�n da bir �e�it 'es muss sein!' -onu k�sk�vrak tutsak
eden bir zorunluluk- oldu�u geldi akl�na. Tatil istiyordu.
ama mutlak bir tatil, b�t�n zorunluluklardan, b�t�n 'es
muss sein!'lardan uzak bir tatil. �nsan hastanedeki ameliyat
masas�n� b�rak�p tatile (s�rekli bir tatile) ��kabiliyorsa e�er,
neden d�nya denen ameliyat masas�n� eline hayali ne�terini
al�p �zerinde kad�nlar�n milyonda bir benze�mezliklerini
saklad�klar� kilitli kutuyu kesip bi�meye �al�t��� masay� b�rak�p
tatile ��kamas�n?

"miden azd� gene" diye ba��rd� Tereza. bir �eylerin yolunda


gitmedi�ini yeni fark etmi�ti.

tomas evet anlam�nda sallad� ba��n�.

"��neni yapt�n m�?"


tomas hay�r anlam�nda ba��n� sallad�. "�la� kutusunu yedeklemeyi
unutmu�um."

tereza, onun dikkatsizli�ine k�zm�t�, ama gene de ac�dan


boncuk boncuk ter damlalar�yla dolan aln�n� ok�ad�.

"�imdi biraz daha iyiyim."

"yat," dedi tereza, sonra �st�ne bir battaniye �rtt�. Banyoya


gitti, bir dakika ge�meden d�n�p yan�na, yata�a girdi.

ba��n� yast�ktan kald�rmadan tereza'ya d�nd� ve bir an


solu�u kesilecek gibi oldu; tereza'n�n g�zleri dayan�lmaz bir
ac�yla yan�yordu.

"s�ylesene tereza, ne var? son g�nlerde senin i�inde bir


�eyler olup bitiyor. hissedebiliyorum. biliyorum."

"hay�r." Ba��n� sallad�. "Hi�bir �ey yok."

"yalan s�ylemenin bir anlam� yok ki."

"gene ayn� �eyler," dedi tereza.

"ayn� �eyler," derken kendi k�skan�l���n� ve tomas'�n sadakatsizliklerini


anlatmak istiyordu.

ama tomas i�in ucunu b�rakmamaya kararl�yd�. "hay�r,


Tereza. bu defaki farkl� bir �ey. hi� bu kadar k�t� olmam�t�n."

"peki o zaman, anlataca��m," dedi tereza. "git, sa�lar�n�


y�ka."

tomas anlamad�.

a��klarken tereza'n�n ses tonu yasl�, h�n�s�z, neredeyse


sevecendi. "aylard�r sa��n a��r bir koku sa��yor. kad�n cinsel
organ� kokuyor. sana s�ylemek istemedim ama gecelerde sevgililerinin
ap�aralar�n�n kokusunu solumak zorunda kald�m."

tereza s�zlerini bitirdi�i an, tomas'�n midesi yeniden


ac�maya ba�lad�. Ne s�yleyece�ini bilemiyordu. nas�l her yan�n�
ova ova keselemi�ti oysa! bedeni, elleri, y�z�, her yeri
kokular�ndan en ufak bir iz kalmas�n diye. hatta onlar�n kokulu
sabunlar�ndan bile uzak durmu�, yan�nda hep kendi
keskin kokulu sabununu ta��m�t�. ama sa��n� unutmu�tu!
hi� akl�na gelmemi�ti!

sonra, bacaklar�n� ay�r�p y�z�n�n �zerine oturan, kendisini


y�z�yle, ba��n�n tepesiyle sevip ok�amas�n� isteyen kad�n�
hat�rlad�. ondan nefret ediyordu �imdi. ne aptalca bulu�lard�
bunlar! yalanlaman�n hi�bir i�e yaramayaca��n� anlad�.
Tek yapabilece�i �ey sersem gibi g�lerek banyoya yollanmakt�.

ama tereza yeniden aln�n� ok�ad� ve, "burada kal, yatakta.


y�kan�p temizlenmeye kalk�ma �imdi. art�k al�t�m,"
dedi.
midesi �ld�r�yordu tomas'�, tek istedi�i huzur ve sessizlikti.
"�u benim hastama yazaca��m, hani kapl�calarda g�rd���m�ze.
k�y�n�n ba�l� oldu�u kaza hangisiydi, biliyor musun?"

"hay�r."

tomas konu�makta son derece zorluk �ekiyordu. tek s�yleyebildi�i,


"korular... ini�li ��k�l� tepeler..." oldu.

"tamam. �yle yapaca��z. buradan �ekip gidece�iz. ama


konu�mak yok art�k..." bir yandan da tomas'�n aln�n� ok�amay�
s�rd�r�yordu tereza. tek bir s�z s�ylemeden orada �ylece
yanyana yatt�lar. yava� yava� a�r� azalmaya ba�lad�.
�ok ge�meden ikisi de uykuya dalm�lard�.

:::::::::::::::::

22

gecenin ortas�nda uyand� ve �a�k�nl�kla uykusunda ardarda


erotik r�yalar g�rd���n� fark etti. apa��k hat�rlad��� tek r�ya
sonuncusuydu: dev gibi ��plak bir kad�n, Tomas'�n en az
be� kat�, bir havuzun suyu �zerine s�rt�st� uzanm�, su y�zeyinde
s�z�l�yordu. kas�klar�ndan g�bek deli�ine kadar
b�t�n karn� s�k k�llarla kapl�yd�. tomas ona havuzun kenar�ndan
bakarken son derece heyecanland�.

bedeni mide a�r�lar�yla halsiz d�m�ken nas�l heyecanlanabilmi�ti?


hele uyan�kken g�rse midesini buland�racak
bir kad�n g�r�nt�s� kar��s�nda nas�l heyecan duyabiliyordu?

��y�e d��nd�: kafa denen mekanizmada kar��l�kl� d�nen


iki di�li �ark var. birinde, g�r�nt�ler; �tekinde bedenin
tepkileri. ��plak kad�n g�r�nt�s�n� ta��yan di�li, kendisine
denk gelen ereksiyon-emir di�lisine giriyor. ama �u ya da bu
nedenle di�lilerin hareketinde bir kar��kl�k olur da heyecan
di�lisi u�makta olan k�rlang�� g�r�nt�s�n� ta��yan di�liye
girerse, o zaman erkeklik organ� u�makta olan bir k�rlang��
g�rd� m� kalk�yor.

dahas�, Tomas'�n insan uykusu �zerinde uzmanla�m�


bir meslekta��n�n yapt��� ara�t�rmaya g�re, erkeklerin cinsel
organlar� g�rd�kleri r�ya ne olursa olsun kalk�yordu. demek
ki, cinsel organ�n kalkmas�yla ��plak kad�nlar aras�ndaki
ba�lant� Yaratan'�n insan kafas�ndaki mekanizmay� �al�t�rmas�n�n
binlerce yolundan sadece biriydi.

ya a�k�n b�t�n bunlarla ortak yan� nedir? hi�. kafas�ndaki


di�lilerden biri att���nda tomas k�rlang�� g�r�nce uyar�l�yorsa,
bu di�lilerden hi�birinin tereza'ya besledi�i a�k
�zerinde etkisi olamaz.

cinsel heyecan, yaratan'�n kendi e�lencesi i�in kulland���


bir mekanizma ise, a�k yaln�zca bize ait olan ve yaratan'dan
ka�mam�z� m�mk�n k�lan �eydir. a�k bizim �zg�rl���m�zd�r.
A�k 'es muss sein!'in �tesinde yatar.

tam �yle de de�il ama. a�k, yaratan'�n kendi e�lencesi


i�in kulland��� kurmal� oyuncaktan farkl� bir �ey de olsa, ona
ili�iktir bir yan�yla. ona, korunmas�z bir ��plak kad�n�n dev
bir saatin sarkac�na ba�l� olmas� gibi ba�l�d�r.

tomas ��yle d��nd�: a�k� sekse ili�tirmek yaratan'�n


akl�na gelip gelebilecek en garip fikirlerden biridir.

ayn� zamanda �unu da d��nd�: a�k� seks denen budalal�ktan


kurtarman�n yollar�ndan biri kafam�zdaki mekanizmay�
k�rlang�� g�rd�k m� uyar�lacak bi�imde kurmak olabilir.

ve kafas�nda bu tatl� d��nceyle uyuklamaya ba�lad�.


Ama tam uykunun e�i�inde, karmakar��k kavramlar�n yitik
�lkesinde ans�z�n b�t�n bilmecelerin ��z�m�n�, b�t�n gizlerin
anahtar�n�, yeni bir �topya, bir cennet buldu�una emin
oldu; erkeklerin k�rlang�� g�r�nce uyar�ld�klar�n� ve tomas'�n
Tereza'y� seksin sald�rgan budalal��� olmaks�z�n sevebilece�i
bir d�nya.

sonra uykuya dald�.

:::::::::::::::::

23

yar� ��plak bir s�r� kad�n kendisine sar�lmak istiyorlard�,


ama o yorgundu ve onlardan kurtulmak i�in yan odaya a��lan
kap�y� a�t�. Orada, tam kar��s�na gelen yerde, bir divan�n
�zerinde yanlamas�na yatm� gen� bir kad�n g�rd�. O da yar�
��plakt�: �zerinde sadece k�lotu vard�. Dirse�i �zerinde
do�rularak, gelece�ini bildi�ini anlatan bir g�l�msemeyle
bakt� ona.

yan�na gitti kad�n�n. onu en sonunda bulmu� olmaktan


ve orada onunla birlikte olmaktan dolay� anlat�lmaz bir mutlulukla
doluydu i�i. yan�na oturdu, kad�na bir �ey s�yledi, o
da ona kar��l�k verdi. dinginlik yay�yordu kad�n �evreye.
eliyle yava�, yumu�ak hareketler yap�yordu. b�t�n ya�am�
boyunca onun hareketlerinin dinginli�ini �zlemi� durmu�tu.
di�il dinginlik yan�na bile u�ramayan bir �ey olmu�tu ya�am�
boyunca.

ama i�te tam o s�rada r�ya geriye, ger�ekli�e do�ru kaymaya


ba�lad�. Kendini yine ne uyur ne de uyan�k oldu�umuz
o yitik �lkede buldu. gen� kad�n�n g�zlerinin �n�nden kaybolup
gitmesini g�rme d��ncesi onu deh�ete d��rd� ve
kendi kendine 'tanr�m onu kaybedersem nas�l �z�lece�im!'
dedi. deli gibi kim oldu�unu, onunla nerede tan�t���n�, birlikte
ne ya�ad�klar�n� hat�rlamaya �al�t�. kad�n kendisini
bu kadar iyi tan�yorsa o onu nas�l unutabilirdi? sabah ilk i�
telefon etmeye s�z verdi kendi kendine. ama s�z� verir vermez
tutamayaca��n� da fark etti! ad�n� bilmiyordu. bu kadar
iyi tan�d��� birinin ad�n� nas�l unutabilirdi? bu s�rada neredeyse
t�m�yle uyanm�t�, g�zleri a��kt� ve kendi kendine 'ben
neredeyim?' diye soruyordu. evet, prag'day�m, ama o kad�n, o
da burada m� oturuyor? onunla ba�ka bir yerde tan�mad�m
m�? �svi�reli olabilir miydi? kad�n� tan�mad���na, ne pragl�
ne de �svi�reli oldu�una, r�yas�ndan ba�ka hi�bir yerde varolmad���na
akl� yat�ncaya kadar epey bir zaman ge�ti.

o kadar alt�st olmu�tu ki, yata��n i�inde dimdik oturdu.


tereza yan�ba��nda derin derin soluk al�yordu. d��nd�, r�yas�ndaki
kad�n tan�d��� kad�nlardan hi�birine benzemiyordu.
hepsinden �ok daha yak�ndan tan�d��� duygusunu uyand�ran
kad�n, hi� tan�mad��� bir kad�n ��km�t� sonu�ta. ama
gene de hep �zledi�i kad�nd� o. e�er ki�iye �zel bir cenneti
olacak olsa, o cennette bu kad�n�n dizi dibinde ya�ard�. R�yas�ndaki
kad�n a�k�n�n 'es muss sein!'�yd�.

platon'un ��len'indeki �nl� efsane akl�na geldi ans�z�n:


tanr� onlar� ortadan ikiye ay�r�ncaya kadar b�t�n insanlar
hermafroditti, o zamandan beri bu yar�lar birbirlerini arayarak
d�nyan�n d�rt bir buca��nda gezinip duruyorlar. a�k
kaybetti�imiz yar�y� �zleyi�imizdi i�te.

diyelim ki ger�ekten �yledir; d�nyan�n herhangi bir yerinde


her birimizin bedeninin �teki yar�s�n� olu�turan bir e�
vard�r. Tomas'�n �teki yar�s� r�yas�n� g�rd��� gen� kad�nd�.
ne �are ki, insan �teki yar�s�n� kendisi bulamaz. bunun yerine,
saz sepette bir tereza g�nderilir ona. peki gene de, daha
sonra kendisi i�in kararla�t�r�lm� olan ki�iyle, �teki yar�s�yla
kar��la��rsa ne olur? hangisini ye�lemelidir? saz sepetten
��kan kad�n� m� yoksa platon'un efsanesindeki kad�n� m�?

r�yadaki kad�nla ideal bir d�nyada ya�arken g�z�n�n


�n�ne getirmeye �al�t� kendini. �deal evlerinin �n�nden ge�ip
gitti�ini g�r�yor tereza'n�n. Tereza yaln�z ve g�zlerinde
sonsuz h�z�nl� bir ifadeyle durup, i�eriye ona bak�yor. onun
bak�lar�na dayanam�yor Tomas. yeniden, onun ac�s�n� kendi
y�re�inde duyuyor. yeniden, sevecenli�e yenik d��yor ve
tereza'n�n ruhunun ta derinliklerine kadar bat�yor. pencereden
atlay�p d�ar�ya ��k�yor, ama tereza tomas'� hep k�zd�r�p
sinirlendiren o ani, sert hareketlerle kendini nerede mutlu
hissediyorsa orada kalmas�n� s�yl�yor ac� ac�. tomas onun
se�iren ellerini tutuyor ve sakinle�tirmek i�in kendi ellerinin
aras�na bast�r�yor. ve zaman zaman mutlulu�unu ya�ad���
evi b�rak�p gidece�ini, zaman zaman cennetini ve r�yas�ndaki
kad�n� terk edece�ini tereza'yla, alt� g�l�n� rastlant�dan
do�an kad�nla ka��p gitmek i�in a�k�n�n 'es muss sein!'�na
ihanet edece�ini biliyor o anda tomas.

b�t�n bunlar akl�ndan ge�erken yatakta dimdik oturuyor,


yan�na uzanm� yatan ve uykusunda elini tutan kad�na
bak�yordu. ona kar�� anlat�lmaz bir a�k duydu. o s�ra Tereza'n�n
uykusu �ok hafif olmal� ki g�zlerini a�t� ve soran bak�larla
tomas'a bakt�.

"neye bak�yorsun?" diye sordu tereza.

onu uyand�rmak yerine p�p�lay�p uyutmas� gerekti�ini


biliyordu tomas, bu y�zden zihninde yeni bir r�ya imgesi
uyand�racak bir cevap bulmaya �al�t�.

"y�ld�zlara bak�yorum," dedi.

"y�ld�zlara bak�yorum deme bana. yalan. yere bak�yorsun."


"u�aktay�z da ondan. y�ld�zlar alt�m�zda."

"ah, u�akta demek;" dedi tereza, tomas'�n elini daha da


s�k� s�k� tuttu ve yeniden uykuya dald�. Tomas, tereza'n�n
y�ld�zlar�n ta yukar�lar�nda yolalan bir u�a��n yuvarlak penceresinden
d�ar�ya bakt���n� biliyordu �imdi.

:::::::::::::::::

vi

b�Y�K y�R�Y��

:::::::::::::::::

stalin'in o�lu yakov'un nas�l �ld���n� ancak 1980 y�l�nda


sunday times gazetesinde okuyabildik. ii. d�nya Sava�� s�ras�nda
almanlara tutsak d�en Yakov, bir grup �ngiliz subay�yla
birlikte bir kampa konulmu�tu. ayn� kenefi payla��yorlard�.
Stalin'in o�lu; kenefi le� gibi b�rak�p ��kma al�kanl���ndayd�.
�ngiliz subaylar, d�nyan�n en g��l� adam�n�n o�lunun
boku da olsa, keneflerinin boka bulanmas�na i�erliyorlard�.
Yakov'un dikkatine sundular konuyu. yakov al�nd�.
tekrar tekrar dikkatini �ekip kenefi temizlemesini sa�lamaya
�al�t�lar. �fkelendi, tart�ma ��kard�, kavga etti. sonunda
kamp komutan�yla bir g�r�me istedi. komutan�n arac�
olmas�n� istiyordu. ama kibirli alman, bok konusu konu�may�
reddetti. stalin'in o�lu i�ine d�t��� y�z k�zart�c� duruma
dayanamad�. En korkun� Rus�a k�f�rler hayk�rarak, kamp�
�evreleyen elektrikli dikenli tellere att� kendini. hedefi vurmu�tu.
�ngilizlerin kenefini art�k bir daha hi� boka bulamayacak
olan bedeni tele �ak�lm� kalm�t�.

:::::::::::::::::

stalin'in o�lunun i�i zordu. eldeki b�t�n kan�tlar babas�n�n


o�lan� peydahlad��� kad�n� �ld�rd���n� g�steriyor. o�ul
stalin, hem tanr�'n�n o�lu (babas�na Tanr� gibi tap�ld���
i�in) hem de o'nun d�lad��� idi. �nsanlar ondan �ift yanl�
korkuyorlard�; onlara hem gazab� (ne de olsa stalin'in o�luydu)
hem de l�tfu ile (babas�, d�lad��� o�lunu cezaland�rmak
i�in onun arkada�lar�n� cezaland�rabilirdi) zarar verebilirdi.

�tilmi�lik ve ayr�cal�k, mutluluk ve �zd�rap -kimse kar��tlar�n


nas�l kolayl�kla birbirlerine d�n�ebileceklerini, insan
varolu�unun bir kutbundan �tekine ge�mek i�in k�sac�k bir
ad�m�n yetece�ini yakov'dan daha somut olarak anlayamam�t�r.

derken, tam sava��n ba��nda Almanlara tutsak d�t� ve


ona zaten her zaman tiksin� gelmi� anla��lmaz, burnu b�y�k
bir ulusun �yeleri olan �teki tutsaklar onu pis olmakla su�lad�lar.
omuzlar�nda en y�ce bir dram ta��yan (d�m� bir
melek ve tanr�'n�n o�lu olarak) kendisi, y�ce bir �ey i�in
(tanr� ve melekler kat�nda bir �ey) de�il de bok y�z�nden mi
yarg�lanacakt�? Dramlar�n en y�cesi ile en al�a�� bu denli
ba� d�nd�recek kadar birbirine yak�n m�yd�?

ba� d�nd�recek kadar birbirine yak�n ha? yakla��kl�k,


yak�nl�k ba� d�nmesine yola�ar m� ki?

a�abilir. kuzey kutbu, g�ney Kutbu'na de�ecek kadar


yakla��rsa, yery�z� kaybolur ve insano�lu kendini ba��n�
d�nd�ren bir bo�lukta bulur, d�er.

e�er itilmi�lik ve ayr�cal�k ayn� kap�ya ��k�yorsa, e�er y�ce


ile de�ersiz aras�nda bir fark yoksa, e�er tanr�'n�n o�lu bok
y�z�nden yarg�lan�yorsa, insan varolu� boyutlar�n� kaybeder
ve dayan�lmaz �l��de hafifler. stalin'in o�lu kendini elektrikli
tele att���nda, tel �rg� ac�nas� bi�imde havaya dikilmi�, bo�lukta
sallanan bir terazi kefesi gibiydi; onu havaya kald�ran
ise boyutlar�n� kaybeden bir d�nyan�n sonsuz hafifli�i...

stalin'in o�lu bok yoluna can vermi�ti. ama bok yoluna


�lmek sa�ma bir �l�m de�ildir. �lkelerinin s�n�rlar�n� do�uya
do�ru geni�letmek i�in canlar�n� g�zden ��karan almanlar,
�lkelerinin g�c�n� bat�ya do�ru yaymak i�in �len ruslar
-evet, onlar budalaca bir �ey u�runa �ld�ler ve �l�mlerinin
ne bir anlam� ne de bir genel ge�erli�i var. sava� denen �eyin
genel budalal��� i�inde, stalin'in o�lunun �l�m� tek metafizik
�l�m olarak beliriyor.

:::::::::::::::::

k���kl���mde, �ocuklar i�in yeniden yaz�lm� ve gustave


dore'un grav�rleriyle s�slenmi� ahd-i atik'i okurken, tanr�'y�
bir bulutun �zerinde oturur g�rm�t�m. G�z�, burnu ve
uzun sakal� olan ya�l� bir adamd� Tanr� ve kendi kendime,
e�er o'nun a�z� varsa, yemek de yemesi gerekti�ini d��nm�t�m.
Ve e�er yemek yiyorsa, barsaklar� da var demekti.
ama, �ok dindar bir aileden gelmememe ra�men bu d��nce
her zaman �d�m� kopart�rd�. tanr�sal bir barsa��n d��ncesi
bile k�f�r gibi gelirdi bana.

kendili�imden, herhangi bir teolojik e�itimden ge�meden,


�ocuk akl�mla Tanr�'yla bokun uzla�mazl���n� kavram�
ve h�ristiyan antropolojisinin temel tezini, yani insan�n Tanr�'n�n
suretinde yarat�ld���n� sorgulamaya vard�rm�t�m i�i.
ya/ya da: ya insan tanr�'n�n suretinde yarat�lm�t� -ve tanr�'n�n
barsaklar� vard�!- ya da tanr�'n�n barsaklar� yoktu ve
insan o'na benzemiyordu.

eski gnostikler benim be� ya��nda hissettiklerimi hissetmi�lerdi.


�kinci y�zy�lda gnostiklerin b�y�k �stad� Valentinus,
insan� lanetlenmeye kadar g�t�rebilecek bu ikilemi �sa'n�n
"yiyip i�ti�ini ama d�k�lamad���n�" s�yleyerek ��zm�t�.

bok, k�t�l�kten daha zor, daha u�ra�t�r�c� bir teolojik sorundur.


tanr� insana �zg�r��k verdi�ine g�re, gerekirse, insan�n
i�ledi�i su�lar�n sorumlusunun o olmad���n� kabul
edebiliriz. oysa bokun sorumlulu�u t�m�yle o'nun, insan�n
Yarat�c�s�'n�nd�r.

:::::::::::::::::

d�rd�nc� y�zy�lda Aziz jerome, adem'le havva'n�n Cennet'te


cinsel ili�kide bulunduklar� g�r��n� t�m�yle reddetti.
�te yandan, dokuzuncu y�zy�lda ya�ayan b�y�k dinbilimci
johannes scotus erigena, bu g�r�� kabul etti. �stelik de
o adem'in erkeklik organ�n�n, sahibinin istedi�i bi�imde ve
zamanda kol ya da bacak gibi kald�r�labilece�ine de inan�yordu.
bu fanteziyi, iktidars�z kalma saplant�s� i�inde ya�ayan
bir adam�n s�k s�k g�rd��� bir r�ya olarak bir kenara
atamay�z. Erigena'n�n d��ncesinin anlam� farkl�d�r. e�er
erkeklik organ�n� basit bir buyrukla kald�rmak m�mk�n olsayd�,
o zaman cinsel heyecan�n yeri olmazd� d�nyada. erkeklik
organ� uyar�ld���m�z i�in de�il, biz ona kalkmas�n� buyurdu�umuz
i�in kalkard�. B�y�k dinbilimcinin cennet'le
uyu�maz buldu�u �ey cinsel birle�me ve yede�inde gelen haz
de�ildi; onun cennet'le uyu�maz buldu�u, uyar�lma sonucu
gelen heyecand�. Unutmay�n: Cennet'te haz vard�, ama heyecan
yoktu.

erigena'n�n �ne s�rd��� d��nce bokun teolojik a��dan


hakl� ��kar�lmas�n�n (ba�ka bir deyi�le, bir teodise'nin -teodise:
tanr�'n�n yapt�klar�n� anla��l�r ve me�ru k�lma y�ntemi-) anahtar�d�r.
�nsana cennet'te kalma izni verildi�i s�rece, insan ya
(valentinus'un �sa's� gibi) hi� d�k�lamayacak, ya da (daha
akla yak�n olan�) boka i�ren� bir �ey g�z�yle bakmayacakt�.
Tanr� ancak insan� Cennet'ten kovduktan sonrad�r ki ona i�renmeyi
��retti. �nsan kendini utand�ran �eyi gizlemeye ba�lad�.
Pe�eyi s�y�rd���nda g�zleri y�ce bir ��kla k�relmi�ti
�oktand�r. B�ylece, i�renmeyle tan�mas�n�n hemen ard�ndan
heyecanla tan�t�. bok olmadan (s�zc���n hem ger�ek
hem de e�retileme anlam�yla) bildi�imiz anlamda, kalbi
�arpt�ran, duyular� k�relten cinsel a�k olamazd�.

bu roman�n ���nc� B�l�m'�nde ba��nda melon �apka,


yan�nda ba�tan a�a�� giyimli tomas'la yar� ��plak ayakta duran
sabina'n�n hikayesini anlatm�t�m. o zaman s�ylemeyi
unuttu�um bir �ey var. kendi kendini al�altman�n heyecan�yla
uyar�lm� olarak aynada kendine bakarken, sabina,
tomas'�n onu ba��nda melon �apkayla tuvalete oturttu�unu
ve barsaklar�n� bo�altmas�n� seyretti�ini d�ledi. ans�z�n
kalbi �arpmaya ba�lad� ve tam bay�lman�n e�i�indeyken tomas'�
kilimin �zerine y�kt�, ayn� anda orgazm oluyormu� gibi
���l�k att�.

:::::::::::::::::

d�nyan�n tanr� taraf�ndan yarat�ld���na inananlarla kendi


kendine varl��a kavu�tu�unu d��nenler aras�ndaki tart�ma,
akl�m�z�n ya da deneyimlerimizin �ok �tesindeki fenomenler
alan�na girmektedir. �ok daha ger�ek olan, varl��� insana
arma�an edildi�i bi�imiyle (nas�l ya da kimin taraf�ndan
olursa olsun) ku�kuyla kar��layanlarla onu oldu�u gibi, hi�
kar�� ��kmadan kabul edenleri birbirinden ay�ran �izgidir.

�ster dini olsun ister politik, b�t�n Avrupal� inan�lar�n


ard�nda, bize d�nyan�n eksiksiz yarat�ld���n�, insan varolu�unun
iyi oldu�unu, bu nedenle de �o�almam�z gerekti�ini
s�yleyen yarad�l� Kitab�'n�n birinci b�l�m� yatar. bu temel
imana varolu�la kesin uzla�ma ad�n� verelim.

son zamanlara kadar bok laf�n�n bas�nda b.. olarak ge�mesinin


ahlaki kayg�larla hi�bir ilgisi yoktur. bokun ahlaks�zl�k
oldu�unu �ne s�remeyiz herhalde, de�il mi? boka kar��
��kma metafizik bir kar�� ��k�t�r. Her g�n yapt���m�z d�k�lama
i�i yarad�l��n kabul edilmezli�inin g�nbeg�n kan�tlanmas�
demektir. ya/ya da: ya bok kabul edilebilir bir �eydir
(bu durumda banyonun kap�s�n� kilitlemeyelim) ya da kabul
edilemeyecek bir bi�imde yarat�lm��z demektir.

bundan da �u ��k�yor demek ki; 'varolu�la kesin olarak


uzla�ma'n�n �nerdi�i estetik �lk�, bokun reddedildi�i ve herkesin
bok yokmu� gibi davrand��� bir d�nyad�r. bu estetik
�lk�n�n ad� kitsch'dir.

kitsch, o duygusal on dokuzuncu y�zy�l�n ortas�nda do�mu�


almanca bir s�zc�kt�r; oradan da bat� dillerine ge�mi�tir.
ne var ki �ok s�k kullan�lmaktan �zg�n metafizik anlam�n�
kaybetmi�tir s�zc�k; kitsch, s�zc���n hem ger�ek hem
de e�retileme anlam�nda, bokun kesin reddidir, kitsch insan
varolu�unda temelden kabul edilemez olan her �eyi kapsam�
d��na atar.

:::::::::::::::::

sabina'n�n i�teni�e kom�nizme isyan edi�inde etik olmaktan


�ok estetik bir nitelik vard�. Onu tiksindiren kom�nist d�nyan�n
�irkinli�inden (inek ah�rlar�na d�n�t�r�lm� �ato y�k�nt�lar�ndan)
�ok, bu d�nyan�n tak�nmaya �al�t��� g�zellik
maskesiydi -ba�ka bir deyi�le, kom�nist kitsch'i. kom�nist
kitsch'inin en iyi �rne�i 1 may�s denen t�rendi.

�nsanlar�n hala heyecan duyabildikleri ya da heyecan duyarm�


gibi yapabildikleri g�nlerdeki 1 may�s resmi ge�itlerini
g�rm�t� Sabina. kad�nlar�n hepsi k�rm�z�, beyaz ve mavi
bluzlar giyerler ve balkonlardan ya da pencerelerden onlar�
seyredenler, y�r�y���lerin olu�turdu�u be� k�eli y�ld�z,
kalp ya da harf gibi �e�itli bi�imleri se�ebilirlerdi. her gruba
e�lik ederek uygun ad�m gitmelerini sa�layan k���k bando
m�z�kalar vard�. Bir grup �zerinden ge�ilen platforma yakla��rken,
en bezgin suratlar bile, sanki gerekti�ince sevin� dolu
ya da daha kesin s�ylemek gerekirse, gerekti�ince uzla�ma
i�inde olduklar�n� g�stermek ister gibi a��zlar� kulaklar�na vararak
g�l�mserlerdi. sadece kom�nizmle olan politik uzla�malar�n�n
d�avurumu de�ildi bu; hay�r, onlar�nki varolman�n
kendisiyle uzla�makt�. 1 May�s t�reni esinini, varolu�la kesin
uzla�ma denen o derin kuyudan �ekip ��kar�yordu. resmi ge�idin
yaz�lmayan, s�ylenmeyen slogan� 'Ya�as�n kom�nizm!'
de�il, 'ya�as�n hayat!'t�. Kom�nist politikan�n g�c� ve kurnazl���
bu slogan� kendine maledebilmesinde yat�yordu. ��nk�
kom�nizmin savlar�na metelik vermeyen insanlar� kom�nist
resmi ge�ide �eken bu budalaca totoloji ('ya�as�n ya�am!') idi.

:::::::::::::::::

on y�l sonra (bu s�rada sabina amerika'ya yerle�mi�ti) arkada�lar�n�n


arkada��, Amerikal� bir senat�r Sabina'y� dev boyutlardaki
arabas�na bindirmi�ti. araban�n arka koltu�unda
senat�r�n d�rt �ocu�u z�p z�p z�pl�yorlard�: Senat�r, arabay�
i�inde yapay buz pisti bulunan bir stadyumun �n�nde durdurdu.
�ocuklar arabadan d�ar� f�rlad�lar ve stadyumu �evreleyen
geni� �ay�rl�k alanda ko�maya ba�lad�lar. direksiyonun
arkas�nda oturup h�lyal� g�zler�e, z�play�p duran d�rt
k���k bedene bakan senat�r, sabina'ya, 'bir bak �unlara hele,'
dedi. sonra koluyla bir daire, stadyumu, �ay�rl�k alan� ve
�ocuklar� da i�ine alan bir daire �izerek '�te ben mutluluk
diye buna derim,' diye ekledi.

s�zlerinin ard�nda �ocuklar�n ko�u�unu, �imenlerin ye�eri�ini


g�rmenin de �tesinde bir sevin� gizliydi; �imenlerin
bitmedi�i, �ocuklar�n ko�u�mad��� -senat�r bundan �ok
emindi- kom�nist bir �lkeden gelen g��menin ac�s�na y�nelik
derin bir anlay� vard� bu s�zlerde.

o anda senat�r Prag'�n bir meydan�nda bir k�rs�n�n


�zerinde geldi sabina'n�n g�zlerinin �n�ne. y�z�ndeki g�l�mseme,
kom�nist devlet adamlar�n�n k�rs�lerinin tepelerinden,
ta a�a��lardaki resmi ge�itte bir�rnek g�l�mseyen
yurtta�lar�na yollad�klar� g�l�msemenin ayn�yd�.

:::::::::::::::::

senat�r �ocuklar�n mutlu olduklar�n� nereden biliyordu?


ruhlar�n�n i�ini mi g�r�yordu? g�zden kaybolduklar� an ���
bir olup d�rd�nc�y� d�vmeye ba�larsa ne olacakt� peki?

senat�r�n sav�n� do�rulayan tek �ey vard�: Duygular�.


Y�rek konu�tu�unda, ak�l kar�� koymay� yak��ks�z bulur.
kitsch'in egemen oldu�u yerde, kalbin diktat�rl��� h�k�m
s�rer.

kitsch'in insanda uyand�rd��� duygu kitlelerin payla�abilece�i


t�rden olmal�d�r. o halde, kitsch al��lmam� bir durumdan
yola ��kamaz; ki�ilerin belleklerine kaz�m� olduklar�
temel imgelerden t�remek zorundad�r; hay�rs�z k�z evlat,
ihmal edilmi� baba, �ay�rlarda ko�u�an �ocuklar, ihanete u�ram�
vatan, ilk a�k.

kitsch iki damla g�zya��n�n ardarda yuvarlan�vermesine


neden olur. �lk damla ��yle der: �ocuklar�n �ay�rda ko�u�tu�unu
g�rmek ne g�zel �ey!
�kinci damla ise �unu s�yler: �ocuklar�n �ay�rlarda ko�u�tuklar�n�
g�r�p b�t�n insanl�kla birlikte duygulanmak
ne kadar da g�zel!

kitsch'i kitsch yapan ikinci damlad�r.

�nsanlar�n yery�z�ndeki karde�li�i ancak kitsch temeli


�zerinde kurulabilir.

:::::::::::::::::

ve bunu en iyi bilen de politikac�lard�r. a��kta bir foto�raf


makinesi mi g�rd�ler, hemen en yak�n �ocu�un yan�na ko�ar,
havaya kald�r�r, yana��ndan �perler. kitsch b�t�n politikac�lar�n,
b�t�n politik partilerin ve hareketlerin estetik �lk�s�d�r.
�e�itli politik e�ilimlerin yanyana varolduklar� ya da birbirine
rakip etkilerin birbirlerini ortadan kald�rd���, ya da s�n�rland�rd���
toplumlarda ya�ayanlar�m�z kitsch i�kencesinden
az �ok kurtarabilirler kendini; birey bireyli�ini koruyabilir;
sanat�� benzersiz eserler yaratabilir. ama g�c� tek bir
politik hareket eline ge�irdi�inde, kendimizi totaliter kitsch'in
ortas�nda buluruz.

'totaliter' derken kitsch'e zarar verecek her �eyin t�mden


ko�uluyla s�r�p at�lmas�n� kastediyorum; her t�rl� bireylik
g�sterisi (��nk� topluluktan sapma, o s�r�tkan karde�li�in
surat�na f�rlat�lm� bir t�k�r�kt�r); her ku�ku (��nk� ayr�nt�lar�
ku�kuyla kar��layan herkes sonunda ya�amdan ku�ku
duymaya vard�racakt�r i�i); her t�rl� ironi (��nk� kitsch alan�
i�inde herkes son derece ciddiye al�nmal�d�r); ayr�ca ailesini
terk eden anne ya da erkekleri kad�nlara ye� tutan adam
da; ��nk� b�yle yapmakla o kutsal buyru�u ('bereket sa� ve
�o�al') sorgulam� olmaktad�rlar.

bu a��dan bakt���m�zda gulag tak�madalar�'n�, totaliter


kitsch'in kendi s�pr�nt�lerinden kurtulmak i�in kulland���
bir la��m �ukuru olarak g�rebiliriz.

:::::::::::::::::

10

ii. d�nya Sava��'n�n hemen ard�ndan gelen d�nem stalinci


ter�r�n en korkun� g�nlerine rastlar. tereza'n�n babas�n�n
sudan bir nedenle tutukland��� ve on ya��ndaki tereza'n�n
ailesiyle oturdu�u apartman kat�ndan defedildi�i d�nemdir
bu. ayn� zamanda yirmi ya��ndaki sabina'n�n G�zel sanatlar
akademisi'nde resim ��renimi g�rd��� d�nem. orada,
marksizm hocas� ��yle bir sosyalist sanat kuram� geli�tirir:
sovyet toplumu �yle ilerlemi�tir ki, temel �eli�ki art�k iyi ve
k�t� aras�nda de�il, iyi ile daha iyi aras�ndad�r. b�ylece bok
(temelden kabul edilemez olan her �ey yani) yaln�zca '�teki
tarafta' (amerika'da �rne�in) varolabilir ve yaln�zca oradan,
d�ar�dan, yabanc� bir �ey olarak (bir casus olarak �rne�in)
'iyi ve daha iyi'nin d�nyas�na s�zabilir.
ger�ekten de tarihin o en ac�mas�z g�nlerinde b�t�n kom�nist
�lkelerin sinemalar�n� istila eden sovyet filmleri ak�l
almaz bir masumiyet ve erdemli�e bulanm�t�. �ki rus aras�nda
ya�anabilecek en b�y�k �eli�ki, a�k anla�mazl��� olabilirdi:
o�lan k�z�n kendisini art�k sevmedi�ini san�rd�; k�z o�lan�n
kendisini art�k sevmedi�ini san�rd�. ama son sahnede
birbirlerinin kollar�na at�l�rlar, mutluluk g�zya�lar� yanaklar�ndan
a�a��ya do�ru s�z�l�rd�.

bu filmlerin yak�n zamanlardaki al��lagelmi� yorumu


�u: kom�nizmin ger�e�i �ok daha k�t�ym�, fakat bunlar
kom�nist idealleri g�steriyorlarm�.

sabina hep bu yoruma isyan etmi�ti. ne zaman sovyet


kitsch'i d�nyas�n�n ger�e�e d�n�t���n� g�rse, s�rt�ndan
a�a�� bir �rperme inerdi. her t�rl� tutuklanmalar� ve et
kuyruklar�yla ge�en bir kom�nist y�netimde ya�amay� buna
kat kat ye� tutard�. Ger�ek kom�nist d�nyada hayat hen�z
ya�anabilir durumdayd�. Kom�nist idealinin ger�ekli�e kavu�turuldu�u
d�nyada, o s�r�tkan budalalar�n d�nyas�nda
ise s�yleyecek hi�bir �eyi olamaz, haftas�na kalmadan deh�etten
�l�r giderdi.

sovyet kitsch'inin sabina'da uyand�rd��� duygu, tereza'n�n


bir grup ��plak kad�nla havuzun �evresinde uygun ad�m
y�r�t�ld���, havuzun y�zeyinde cesetler s�z�l�rken ne�eli
�ark�lar s�ylemeye zorland��� r�yay� g�r�rken duydu�u deh�ete
dikkat �ekecek kadar benziyor bence. tereza kad�nlar�n
hi�birine bir tek soru, bir tek s�zc�k s�yleyemiyor, duyuram�yordu
r�yas�nda; duyursa da alaca�� cevap s�ylenen �ark�n�n
o anki d�rtl��� olurdu ancak. onlara gizlice g�z bile k�rpamazd�;
kad�nlar elleriyle i�aret ederek onu hemen havuzun
�zerindeki sepette oturan adama g�sterirler, adam da
onu vururdu.

tereza'n�n r�yas� kitsch'in i�levini g�zler �n�ne seriyor;


kitsch �l�m� perdelemek i�in kullan�lan bir paravanad�r.

:::::::::::::::::

11

totaliter kitsch'in kapsad��� alanda b�t�n cevaplar �nceden


verilmi�tir ve bu her t�rl� soruyu imkans�z k�lar. demek ki,
totaliter kitsch'in ger�ekten kar��s�nda olan ki�i sorular soran
ki�idir. soru, dekor bezini y�rt�p bize sahnenin arkas�nda
gizli olan� g�steren bir b��ak gibidir. hatta, sabina tablolar�n�n
anlam�n� de b�yle a��klam�t� Tereza'ya; y�zeyde anla��labilir
bir yalan; alt�nda yalan�n i�inden kendini belli eden
a��klanmaz, anlat�lmaz bir ger�ek.

ama totaliter rejim dedi�imiz �eye kar�� sava�anlar da


s�rekli kendilerini sorgulayarak, ��pheler i�inde i� g�remezler.
onlar da, kalabal�klara bir �eyleri anlatmak, ortak g�zya�lar�
d�kt�rmek i�in kesinliklere ve basit ger�eklere gerek
duyarlar.
bir keresinde sabina, almanya'daki bir politik �rg�t taraf�ndan
d�zenlenen bir sergi a�m�t�. Serginin katalo�unu
eline ald���nda ilk g�rd��� �ey �zerine dikenli tel resmi bindirilmi�
kendi foto�raf� oldu. ��eride ise bir azizin ya da din
�ehidinin ya�am� gibi kaleme al�nm� biyografisini buldu; ac�
�ekmi�, haks�zl��a kar�� sava�m�, yaralar� kanayan anavatan�n�
terk etmeye zorlanm�, ama hala kavgas�n� s�rd�r�yormu�.
"resimleri mutluluk yolunda birer kavgad�r," deniliyordu
son c�mlede.

kar�� ��kt� Sabina, ama anlamad�lar.

kom�nizm modern sanata bask� uygulam�yor mu demek


istiyorsunuz?

"benim d�man�m kitsch, kom�nizm de�il!" diye cevaplad�


Sabina �fkeyle.

o g�nden sonra, biyografisine uydurma bilgiler eklemeye


ba�lad�. Amerika'ya vard���nda �ek oldu�unu bile gizlemeyi
ba�arm�t�. ya�am�n�n ba�kalar� taraf�ndan kitsch k�l���na
sokulmas�n� �nlemek i�in giri�ti�i umars�z �abayd� bu.

:::::::::::::::::

12

sabina �zerine yar�yar�ya tamamlanm� bir resim yerle�tirilmi�


resim sehpas�n�n �n�nde ayakta duruyordu; arkas�ndaki
koltukta oturan ya�l� adam, vurdu�u her f�r�a darbesini
g�zleriyle izliyordu.

sonunda, adam "evet gitme zaman� geldi," dedi kolundaki


saate bakarak.

sabina paleti elinden b�rakt�, y�kanmak �zere banyoya


gitti. ya�l� adam koltu�undan kalkt�, bir masaya dayal� duran
bastonuna uzand�. At�lyenin kap�s� do�rudan bah�eye
a��l�yordu. hava karar�yordu. elli ad�m �tede ince tahtalardan
in�a edilmi� beyaz bir ev vard�. Zemin kat�n ��klar� yan�yordu.
�lmekte olan g�ne kar�� ��l ��l parlayan iki pencerenin
g�r�nt�s� Sabina'n�n i�ini burktu.

b�t�n ya�am� boyunca kitsch'i d�man bellemi�ti. ama


ger�ekte onu hep yan�nda ta��y�p durmam� m�yd�? Onun
kitsch'i de huzur, sessizlik, uyum dolu, canl� bir anneyle bilge
bir baban�n kanatlar� alt�nda bir yuvayd�. Anne-babas�n�n
�l�m�nden sonra bi�im kazanan bir g�r�nt�yd� bu. ya�am�
r�yalar�n bu en tatl�s�na ne kadar az benzerse, bu g�r�nt�n�n
b�y�s�ne kar�� o kadar duyarl� oluyordu; duygusal filmlerdeki
hay�rs�z k�zlar ihmal edilmi� babalar�na sar�l�r, ayn�
anda mutlu ailenin ya�ad�klar� evin pencereleri �lmekte olan
g�ne kar�� par�ldarken az m� a�lam�t�.

ya�l� adamla new york'ta tan�m�t�. Adam zengindi, resim


seviyordu. ya�l� kar�s�yla birlikte ta�rada bir evde oturuyordu.
evle kar��kar��ya ama gene ya�l� adam�n arazisi �zerinde
eski bir ah�r vard�. Onu sabina i�in bir at�lyeye d�n�t�rm�t�;
oturur, g�nlerce sabina'n�n her f�r�a darbesini izlerdi.

�imdi ��� birlikte yemek yiyorlard�. Ya�l� kad�n sabina'ya


'k�z�m' diyordu, ama g�r�n�rdeki b�t�n ipu�lar� ki�iye
tam tersini d��nd�rebilirdi; yani sabina'n�n anne oldu�unu,
iki �ocu�ununsa ona bay�ld�klar�n�, ona tapt�klar�n�, a�z�n�n
i�ine bakt�klar�n�...

�yleyse, kendisi, ya�l�l���n e�i�inde, �ocuklu�unda kendisinden


kopar�l�p al�nan anne-babas�n� m� bulmu�tu? yoksa,
sonunda hi� do�urmad��� �ocuklar�na m� kavu�mu�tu?

bunun bir yan�lsama oldu�unun elbette fark�ndayd�.


Ya�l� �iftle ge�irdi�i g�nler sadece k�sa bir ge�i� d�nemiydi.
ya�l� adam�n ciddi bir hastal��� vard� ve kar�s�, tek ba��na
kald���nda gidip kanada'daki o�ullar�n�n yan�nda oturacakt�.
Sabina'n�n ihanetlerden �r�l� yolu ba�ka bir yerde uzan�p
gidecek, par�l par�l parlayan iki pencere, pencerelerin ard�nda
ya�ayan mutlu aile ile ilgili sersemce, yavan bir �ark�,
varl���n�n ta derinlerinden bir yerden ��karak aras�ra varolman�n
dayan�lmaz hafifli�ine s�zacakt�.

�ark� i�ine dokunsa bile sabina duygular�n� ciddiye alm�yordu;


�ark�n�n g�zel bir yalan oldu�unu �ok iyi biliyordu
��nk�. Kitsch'in yalan oldu�u ortaya ��kt��� an, kitsch,
kitsch-olmayan ba�lam�na girer, b�ylelikle otorite g�c�n�
kaybeder ve herhangi bir insan zaaf� kadar dokunakl� olur
sadece. ��nk� hi�birimiz kitsch'den tamamen sak�nacak kadar
insan�st� de�iliz. ne kadar a�a��l�k bulursak bulal�m,
kitsch insanl�k durumunun vazge�ilmez bir par�as�d�r.

:::::::::::::::::

13

kitsch'in k�keninde varolu�la kay�ts�z �arts�z uzla�ma yatar.

ama varolu�un temeli nedir? tanr� m�? �nsanl�k m�?


kavga m�? A�k m�? Kad�n m�? erkek mi?

g�r�ler de�i�ti�ine g�re, �e�itli kitsch'ler vard�r: Katolik,


protestan, yahudi, kom�nist, fa�ist, demokratik, feminist,
avrupal�, Amerikal�, ulusal, uluslararas�.

frans�z Devrimi'nden bu yana, avrupa'n�n bir yar�s� sol,


bir yar�s� da sa� olarak nitelendirildi. oysa birini ya da �tekini
ortaya koydu�u kuramsal ilkeler a��s�ndan tan�mlamak
hemen hemen imkans�z. �a��lacak �ey de de�il; politik hareketler
akli tutumlardan �ok, �u ya da bu politik kitsch'i olu�turan
d�, imge, ya da s�zc�kler �zerinde y�kselirler.

franz'� �ylesine sarho� eden b�y�k Y�r�y� d�� de b�t�n


zamanlar�n ve e�ilimlerin solcular�n� biraraya getiren
bir politik kitsch'dir. b�y�k Y�r�y� karde�lik, e�itlik, adalet,
mutluluk yolunda g�z kama�t�r�c� bir y�r�y�t�r; s�rd�k�e
s�rer B�y�k Y�r�y�, engeller de vard�r elbette, y�r�y�
b�y�k Y�r�y� olacaksa engelsiz olmaz.
proletarya diktat�rl��� m�, demokrasi mi? t�ketim toplumunun
reddi mi, �retimi artt�rma istekleri mi? giyotin mi,
�l�m cezas�na hay�r m�? fark etmez. bir solcuyu solcu yapan,
�u ya da bu kuram de�il, herhangi bir kuram� B�y�k
y�r�y� denen kitsch'e yedirebilme yetene�idir.

:::::::::::::::::

14

franz'�n kitsch hayran� olmad��� �ok a��k. b�y�k Y�r�y�


d�� onun ya�am�nda az �ok sabina'n�n ya�am�ndaki par�l
par�l parlayan iki pencereyle ilgili yavan �ark�n�n yerini tutuyordu.
franz hangi partiye oy verdi? korkar�m oy filan
vermedi; se�im g�n�n� da�larda y�r�y� yaparak ge�irdi.
elbette ki b�y�k Y�r�y� d��n� art�k dokunakl� bulmuyor
demek de�il bu. y�zy�llar�n i�inden y�r�y�p duran co�kun
bir kalabal���n par�as� oldu�umuzu d�lemek her zaman ho�
bir �eydir; franz da bu d�� hi�bir zaman tam olarak unutmu�
de�ildi.

bir g�n, arkada�lar� Paris'ten telefon ettiler. kambo�ya'ya


bir y�r�y� haz�rl�yorlard�, kat�lmas�n� istediler.

kambo�ya k�sa s�re �nce amerikan bombard�man�na u�ram�,


bir i� sava� ge�irmi�, derken yerel kom�nistler k���k
�lkenin be�te birini ortadan kald�ran bir k�y�m n�betine kap�lm�lar
ve son olarak da �lke art�k Rusya'n�n k�lesinden
ba�ka bir �ey olmayan vietnam taraf�ndan i�gal edilmi�ti.
kambo�ya a�l�ktan k�r�l�yordu, insanlar ila� yoklu�undan
�l�p gidiyorlard�. Uluslararas� bir t�p �rg�t� �lkeye girmek
i�in tekrar tekrar izin istemi� ama vietnaml�lar taraf�ndan
geri �evrilmi�ti. d��nce �uydu: �nemli bat�l� ayd�nlardan
olu�an bir grup kambo�ya s�n�r�na y�r�yecekler ve d�nyan�n
g�zleri �n�nde ger�ekle�tirilen bu b�y�k g�steri sonucunda
i�gal alt�ndaki �lke, doktorlar� i�eri almaya zorlanacakt�.

franz'la konu�an, paris sokaklar�nda birlikte y�r�y�lere


kat�ld��� bir arkada��yd�. franz �nce �a�r�y� sevin�le kar��lad�,
ama sonra g�z� odan�n �teki ucunda bir koltukta oturan
��renci sevgilisine tak�ld�. g�zl�klerinin koskocaman,
yuvarlak camlar�n�n alt�ndan b�y�m� g�zlerini kald�rm�
ona bak�yordu k�z. Franz, bu g�zlerin ona gitmemesi i�in yalvard���
san�s�na kap�ld�. ve �z�r dileyerek kat�lamayaca��n�
s�yledi.

telefonu kapar kapamaz pi�man oldu. evet, etten kemikten


sevgilisinin istedi�ini yapm�t�, ama hayalindeki
sevgiliyi unutmu�tu. kambo�ya sabina'n�n �lkesiyle ayn�
�ey de�il miydi? kom�usunun kom�nist ordusu taraf�ndan
i�gal edilmi� bir �lke! rusya'n�n yumru�u alt�nda ezilen bir
�lke! hemen o an, franz yar�yar�ya unuttu�u arkada��n�n,
kendisiyle sabina'n�n iste�i �zerine ba�lant� kurdu�u duygusuna
kap�ld�.

g�ksel varl�klar her �eyi bilir, her �eyi g�r�rler. y�r�y�e


kat�l�rlar; sabina kendinden ge�mi� bir durumda g�klerden
onu seyredecekti; franz'�n kendisine ba�l� kald���n� anlayacakt�.
"y�r�y�e kat�l�rsam �ok �z�l�r m�s�n?" diye sordu g�zl�kl�
k�za; k�z ondan ayr� ge�irdi�i her g�n� bir kay�p say�yor,
ama gene de ona hi�bir konuda hay�r diyemiyordu.

birka� g�n sonra yirmi doktor, elli kadar ayd�n (profes�rler,


diplomatlar, �ark�c�lar, oyuncular ve valiler) ve ayr�ca
d�rt y�z gazeteci ve foto�raf��yla birlikte paris'ten kalkan
b�y�k jetin i�indeydi.

:::::::::::::::::

15

u�ak bangkok'a indi. d�rt y�z yetmi� doktor, ayd�n ve gazeteci,


uluslararas� bir otelin b�y�k balo salonuna yolland�lar;
burada ba�ka doktorlar, oyuncular, �ark�c�lar ve dilbilim
profes�rleri, not defterleri, kay�t ara�lar�, foto�raf ve video
makineleri ta��yan y�zlerce ba�ka gazeteciyle birlikte toplanm�
onlar� bekliyorlard�. Podyumda, uzun bir masan�n ba��nda
oturan yirmi kadar amerikal� toplant�ya ba�kanl�k
ediyorlard�.

franz'la birlikte balo salonuna giren frans�z ayd�nlar�


a�a��land�klar�n�, hakarete u�rad�klar�n� hissettiler. kambo�ya'ya
y�r�y� kendi d��nceleriydi ve i�te amerikal�lar,
her zamanki gibi hi� utan�p arlanmadan yaln�zca olay� ellerine
almakla kalmam�, ayn� zamanda da bir danimarkal�n�n
ya da frans�z�n kendilerini anlay�p anlamayaca��n� hi� d��nmeksizin
�ngilizce konu�arak yapm�lard� bu i�i. danimarkal�lar
bir zamanlar kendi ba�lar�na bir ulus olu�turduklar�n�
�oktan unuttuklar� i�in, seslerini y�kseltmeyi beceren
tek avrupal�lar olarak frans�zlar kalm�t� geriye. �lkelerine
o kadar de�er veriyorlard� ki, �ngilizce protesto etmeyi
reddederek, podyumdaki amerikal�lara ana dillerinde dert
anlatmaya kalk�t�lar. tek bir s�z anlamayan amerikal�lar
dost�a, uzla�mac� g�l�msemelerle kar��l�k verdiler. sonunda
frans�zlar itirazlar�n� �ngilizce ortaya koymaktan ba�ka ��kar
yol bulamad�lar: "burada frans�zlar varken bu toplant�
neden �ngilizce yap�l�yor?"

b�ylesine garip bir soruya �a�makla birlikte amerikal�lar


gene de g�l�msemekten vazge�meyerek uzla�may� kabul
ettiler: toplant� iki dilde yap�lacakt�. Ama toplant�ya kald���
yerden devam etmeden �nce uygun bir �evirmen bulmak gerekiyordu.
ard�ndan, her c�mle hem �ngilizce hem frans�zca
s�ylenmeye ba�land�, bu da tart�malar� iki kat� uzatt�; daha
do�rusu iki kat�ndan da fazla, ��nk� b�t�n frans�zlar biraz
�ngilizce bildikleri i�in �evirmenin s�z�n� kesip d�zeltiyorlar,
s�yledi�i her s�z �zerinde tart��yorlard�.

�nl� bir amerikal� kad�n oyuncu konu�mak �zere aya�a


kalkt���nda toplant� doruk noktas�na ula�t�. Onun y�z�nden,
salona daha da �ok foto�raf�� ve kameraman doldu ve a�z�ndan
��kan�n her hecesi deklan��r ��t-��tlar�yla kar��lanmaya
ba�lad�. Kad�n oyuncu, ac� �eken �ocuklardan, kom�nist diktat�rl���n
barbarl���ndan, insan�n g�venlik hakk�ndan, son
zamanlarda uygar toplumun geleneksel de�erlerine y�nelen
tehditlerden, bireyin vazge�ilmez �zg�rl���nden ve kambo�ya'daki
olaylardan derin �z�nt� duyan ba�kan carter'dan
s�zetti. son s�zlerini s�yledi�inde g�zya�lar� i�indeydi.

derken k�z�l b�y�kl� gen� bir frans�z doktoru aya�a f�rlad�


ve "buraya �len insanlar� iyile�tirmeye geldik, ba�kan
carter'a sayg� sunmaya de�il! bu i�i bir amerikan propaganda
sirkine d�nd�rmeyelim! burada kom�nizmi protesto etmek
�zere bulunmuyoruz! ya�am kurtarmak i�in geldik!" diye
hayk�rd�.

hemen ba�ka frans�zlar da ona kat�ld�lar. �evirmen


korktu ve s�ylenenleri �evirmeye cesaret edemedi. b�ylece
podyumdaki yirmi kadar amerikal� gene iyi niyet dolu g�l�msemelerle,
evetlercesine ba�lar�n� sallayarak frans�zlar�
seyrettiler. hatta i�lerinden biri, avrupal�lar�n ortak co�ku
anlar�nda yumruklar�n� kald�rd�klar�n� bildi�i i�in yumru�unu
kald�rd�.

:::::::::::::::::

16

nas�l oluyor da solcu entelekt�eller (b�y�kl� doktor solcu entelekt�elin


alas�yd�), kom�nizm her zaman solun alan� say�lagelmi�ken
kom�nist bir �lkenin ��karlar�na kar�� d�zenlenen
bir y�r�y�e kat�labiliyorlar?

sovyetler birli�i denen �lkenin cinayetleri dayan�lmayacak


birer rezalet boyutuna ula�t���nda, bir solcunun �n�nde
iki se�enek belirdi; ya eski ya�am�na t�k�r�p art�k y�r�meyecek
ya da (az �ok koyunluk ederek) sovyetler birli�i'ni, yeni
bir de�erlendirmeyle, b�y�k Y�r�y�'� engelleyenler s�n�f�na
sokacak ve y�r�meye devam edecekti.

solcuyu solcu yapan�n B�y�k Y�r�y� kitsch'i oldu�unu


s�ylemi� miydim? kitsch �zde�li�i bir politik stratejiden de�il,
imgelerden, e�retilemelerden ve s�z da�ar�ndan ileri gelir.
demek ki al�kanl�ktan vazge�ip kom�nist bir �lkenin ��karlar�na
kar�� y�r�y�e ��kmak m�mk�n. m�mk�n olmayan
bir s�zc���n yerine ba�kas�n� koymak. vietnam ordusuna
yumrukla g�zda�� vermek m�mk�n. "kahrolsun kom�nizm!"
diye ba��rmak ise olacak �ey de�il. 'kahrolsun kom�nizm!'
b�y�k Y�r�y�'�n d�manlar�na ait bir slogand�r ve
hi� kimse y�z� k�zarmadan kendi kitsch'ine ihanet edemez.

bu konuyu a�mam�n tek nedeni frans�z doktorla, son derece


ben-merkezci oldu�u i�in kendini k�skan�l�k ya da kad�n
d�manl���n�n kurban� sanan amerikal� kad�n oyuncu aras�ndaki
anla�mazl��� ayd�nlatmak. asl�nda, frans�z doktor
son derece yerinde bir duyarl�l�k g�sterisinde bulunmu�tu;
"ba�kan carter", "geleneksel de�erlerimiz", "kom�nizmin
barbarl�klar�", bunlar�n hepsi amerikan kitsch'inin s�zc�k
da�ar�na dahildir ve b�y�k Y�r�y� kitsch'iyle hi�bir ilgisi
yoktur.

:::::::::::::::::
17

ertesi sabah, hepsi otob�slere bindiler, tayland'dan ge�erek


kambo�ya s�n�r�na vard�lar. geceleyin k���k bir k�yde konaklad�lar.
kaz�klar �zerinde duran evlerin bir�o�unu kiralam�lard�.
(D�zenli aralarla ta�an �rmak, k�yl�leri yerden
yukar�da ya�amak zorunda b�rak�yor, domuzlar�ysa evlerin
diplerinde topla��yorlard�.) Franz d�rt profes�rle birlikte ayn�
oday� payla�t�. Uzaklarda domuzlar viyakl�yor, yan�ba��nda
�nl� bir matematik�i horluyordu.

sabahleyin yeniden otob�slere bindiler. s�n�ra bir mil kala


b�t�n ara� trafi�i yasaklanm�t�. s�n�ra ancak dar, iki taraf�
n�bet�ilerle dolu bir yoldan ula��labiliyordu. otob�sler
durdu. frans�z temsilciler otob�slerden a�a�� bo�al�nca gene
amerikal�lar�n kendilerine fark att�klar�n�, y�r�y��n �nc�
kolunu olu�turduklar�n� g�rd�ler. b�y�k an gelmi�ti. �evirmen
�a��r�ld� ve uzun bir kavga ba�lad�. Sonunda herkes
�unda anla�t�; y�r�y��n ba��n� bir amerikal�, bir frans�z
ve bir de kambo�yal� �evirmen �ekecekti; sonra doktorlar,
sonra da geri kalanlar. amerikal� kad�n oyuncu s�ran�n sonuna
d�m�t�.

yol dar ve iki taraf� may�n tarlalar�yla kapl�yd�. s�k s�k bir
engel daha -dikenli telle �epe�evre sar�lm� iki �imento blo�u-
��k�yor, ancak tek s�ra halinde ge�mek m�mk�n oluyordu.

franz'�n on be� ad�m kadar �n�nde, �imdiye kadar bar�


yanl�s� ve sava� kar��t� dokuz y�z otuz �ark� yazm� bulunan
�nl� Alman �airi ve pop �ark�c�s� y�r�yordu. kocaman kara
sakal�n� daha da ortaya ��karan ve kendisini grubun �teki
�yelerinden ay�ran uzun �ubu�a ba�l� beyaz bir bayrak ta��yordu.

foto�raf��lar ve kameramanlar y�r�y� grbu boyunca


bir a�a�� bir yukar� ko�u�turuyor, aletlerini ��t�rt�lar, v�z�rt�larla
i�letiyor, en �ne ko�up duruyor, biraz geri �ekiliyor, diz�st�
��k�yor, sonra kalk�p daha da �ne do�ru ko�uyorlard�.
Ara s�ra �nl� bir ki�inin ad�n� ba��rarak s�yl�yorlar, o ki�i
bir an i�in sesin geldi�i y�ne ba��n� �evirdi�inde deklan��re
bas�verecek kadar zaman buluyorlard�.

:::::::::::::::::

18

bir �eyler olacak gibiydi. herkes yava�lay�p arkaya do�ru


bak�yordu.

sona d�en Amerikal� kad�n oyuncu bunun utanc�na dayanamayarak,


harekete ge�meye karar vermi�, y�r�y��n
�n�ne do�ru ko�maya ba�lam�t�. sanki bir s�re �tekilerle
birlikte sallanarak g�c�n� harcamam� bir be� kilometre ko�ucusu
birden f�rlam�, rakiplerini bir bir ge�meye koyulmu�tu.

erkekler, �nl� ko�ucunun zafer ko�usunu bozmamak


i�in mah�up g�l�msemelerle yana �ekildiler, ama kad�nlar,
'geriye, s�rana d�n!' diye ba��rd�lar.
kad�n oyuncu bana m�s�n demeden ko�may� s�rd�rd�,
arkas�ndan be� foto�raf�� ve iki kameramandan olu�an bir
ekip geliyordu.

ans�z�n bir frans�z kad�n, bir dilbilim profes�r�, oyuncuyu


bile�inden kavrad� ve (korkun� bir �ngilizceyle) �unlar�
s�yledi: "�l�mc�l hasta kambo�yal�lar� iyile�tirmeye giden
doktorlar yarar�na g�steri y�r�y�� bu, film y�ld�zlar� i�in
reklam kampanyas� de�il!"

kad�n oyuncunun bile�i dilbilim profes�r�n�n pen�esine


hapsolmu�tu, ne yapsa kurtaramazd�. "Allah�n belas�, ne
yapt���n� san�yorsun sen?" dedi kad�n oyuncu (kusursuz bir
�ngilizceyle). "bunun gibi y�z tane y�r�y�e kat�ld�m ben!
y�ld�zlar olmadan bir yere varamazs�n�z! bu bizim i�imiz!
ahlaki g�revimiz!"

"merde" (bok) dedi dilbilim profes�r� (kusursuz bir frans�zcayla).

amerikal� kad�n oyuncu anlad� ve g�zya�lar�na bo�uldu.

bir foto�raf��, "aman bozmay�n l�tfen!" diye ba��rarak


onun �n�nde diz ��kt�. G�zya�lar� yanaklar�nda yuvarlan�rken
kad�n oyuncu foto�raf��n�n objektifine uzun uzun bakt�.

:::::::::::::::::

19

sonunda, dilbilim profes�r� amerikal� kad�n oyuncunun bile�ini


b�rakt���nda, kara sakall� ve beyaz bayrakl� Alman
pop �ark�c�s� onu ad�yla �a��rd�.

amerikal� oyuncu onu tan�m�yordu, ama bu kadar hakaretten


sonra ilgiye her zamankinden daha �ok a��kt�; Alman
�ark�c�n�n yan�na ko�tu. �ark�c� bayrak s�r���n� sol eline ge�irdi
ve sa� kolunu amerikal� oyuncunun omuzuna dolad�.

hemen o an yeni foto�raf��lar ve kameramanlar sard�


�evrelerini. her ikisinin y�z�n� ve ayr�ca �ok uzun olan bayrak
s�r���n� ayn� kareye s��d�rmakta zorluk �eken �nl� bir
amerikal� foto�raf��, bir iki ad�m geriye gideyim derken bir
pirin� tarlas�na girdi. rastlant�ya bak�n ki bir may�na bast�.
Bir patlama oldu ve parampar�a olan bedeni havada u�arken
avrupal� ayd�nlar bir kan du�u ald�lar.

�ark�c� ve oyuncu �ylesine deh�et i�indeydiler ki, yerlerinden


k�p�rdayamad�lar. g�zlerini kald�r�p bayra�a bakt�lar.
kanla lekelenmi�ti bayrak. yeniden deh�ete d�t�ler.
sonra �rkek�e yeniden yukar�ya, bayra�a �evirdiler bak�lar�n�
ve dudaklar�nda belli belirsiz bir g�l�mseme belirdi. garip
bir gururla, �nceden hi� tan�mad�klar� bir gururla doluydular;
ta��d�klar� bayrak kanla kutsanm�t�. y�r�y�e yeniden
kat�ld�lar.

:::::::::::::::::

20
s�n�r� k���k bir �rmak olu�turuyordu, ama iki metre y�ksekli�inde,
taylandl� ni�anc�lar� korumak i�in �zerine boylu boyunca
kum torbalar� dizilmi� uzun bir duvar �rma�� g�zlerden
gizliyordu. duvarda yaln�z bir tek noktada, �rma��n iki
yakas�n� birbirine ba�layan k�pr�n�n bulundu�u yerde delik
vard�. Vietnaml� askerler k�pr�n�n �b�r taraf�nda bekliyorlard�,
ama son derece iyi gizlendikleri i�in onlar da g�r�nm�yorlard�.
Gene de, biri k�pr�ye ad�m�n� att��� an, g�ze g�r�nmez
vietnaml�lar�n ate� a�acaklar� g�n gibi ortadayd�.

y�r�y�e kat�lanlar duvar�n yan�na gittiler ve parmak


u�lar�nda y�kseldiler. franz iki kum torbas�n�n aras�ndaki
a��kl�ktan bakarak neler olup bitti�ini anlamaya �al�t�. hi�bir
�ey g�remedi. derken o yere daha �ok hakk� oldu�unu
d��nen bir foto�raf�� bir dirsek at�p onu kenara itti.

franz arkas�na bakt�. Yedi foto�raf�� tek ba��na duran


bir a�ac�n muhte�em bir tac� and�ran dallar� �zerine iri kargalar
gibi t�nemi�, g�zlerini kar�� yakaya dikmi�lerdi.

o s�rada y�r�y��n ba��n� �eken �evirmen kad�n b�y�k


bir megafonu dudaklar�na g�t�rerek, kmer dilinde �teki tarafa
ba��rd�: 'Bu ki�iler doktordur; kambo�ya s�n�r�ndan i�eriye
ge�mek i�in izin istiyorlar, t�bbi yard�mda bulunacaklar;
hi�bir politik ard d��nceleri yok, tek d��nceleri insanlar�n
ya�am�n� kurtarmak.'

kar�� taraftan gelen cevap �a��rt�c� bir sessizlik oldu. �yle


mutlak bir sessizlikti ki bu, herkesin birden cesareti k�r�ld�.
sadece foto�raf makineleri, sessizlikte egzotik bir b�ce�in
�t��ne benzer sesler ��kararak ��t�rdamay� s�rd�rd�ler.

franz birden b�y�k Y�r�y�'�n sona ermek �zere oldu�u


duygusuna kap�ld�. avrupa sessizlik s�n�rlar�yla �evriliydi
ve b�y�k Y�r�y�'�n yap�ld��� yer gezegenin ortas�ndaki
k���k bir platformdan ba�ka bir yer de�ildi. bir zamanlar
�evkle, iti�e kak�a platforma yana�an kalabal�klar �oktan
�ekmi� gitmi�ti ve b�y�k Y�r�y� yaln�zl�k i�inde, seyircisiz
yap�l�yordu. evet, dedi franz kendi kendine, b�y�k Y�r�y�
d�nyan�n kay�ts�zl���na kar��n s�r�p gidiyor, ama giderek
daha sinirleri y�prat�c�, ba�d�nd�r�c� oluyor; d�n Vietnam'�n
Amerikal�lar taraf�ndan i�galine kar��, bug�n Vietnaml�lar�n
kambo�ya'y� i�galine kar��; d�n �srail i�in, bug�n
Fistinliler i�in; d�n K�ba i�in, yar�n K�ba'ya kar�� -ve hep
amerika'ya kar��; zaman zaman k�y�mlara kar��, zaman zaman
ba�ka k�y�mlara arka ��kmak �zere; avrupa hep ileriye
do�ru y�r�yor, y�r�yor, hi�bir olay� ka��rmas�n, her birine
yeti�sin diye; ad�mlar� h�zland�k�a h�zlan�yor, �yle ki sonunda
b�y�k Y�r�y� ko�an, d�rtnala ko�an bir insan s�r�s�
olacak ve platform da g�n�n birinde tek bir nokta olup ��kana
kadar k���lecek, k���lecek.

:::::::::::::::::

21

�evirmen bir kere daha megafona ba��rarak meydan okudu.


ve cevap gene s�n�rs�z ve sonsuz derecede kay�ts�z bir sessizlik
oldu.

franz d�rt bir yan�na bak�nd�. irma��n �te yan�ndaki


sessizlik bir tokat gibi �arpm�t� hepsinin suratlar�na. Beyaz
bayrakl� �ark�c�yla amerikal� kad�n oyuncu bile sars�lm�lar,
ne yapacaklar�n� bilmiyorlard�.

birden �ak�p s�nen bir i�g�r� an�nda franz ne kadar g�l�nesi


olduklar�n� g�rd�, ama bu d��nce onu �tekilerden
koparmak ya da ironiye bo�mak yerine, idam mahkumlar�na
duydu�umuz t�rden sonsuz bir sevgiyle doldurdu i�ini. evet,
b�y�k Y�r�y� sona eriyordu, ama franz'�n ona ihanet etmesi
i�in bir neden miydi bu? kendi ya�am� da sona ermiyor
muydu birlikte? y�rekli doktorlara s�n�ra kadar e�lik eden
bu insanlar�n te�hircili�iyle alay etmek ona m� kalm�t�?
g�steri yapmay�p da ne yaps�nlard�? Se�enekleri mi vard�?

franz hakl�yd�. politik tutuklular�n ba��lanmas� i�in dilek�e


haz�rlayan pragl� edit�r� akl�ma getirmeden edemiyorum.
dilek�esinin tutuklulara bir yarar sa�lamayaca��n� �ok
iyi biliyordu. ger�ek amac� tutuklular� �zg�rl�klerine kavu�turmak
de�ildi; hala korkmayan insanlar�n varoldu�unu
g�stermek istiyordu. onunki de rol yapmakt�. Ama ba�ka se�ene�i
yoktu. rol yapmakla eyleme ge�mek aras�nda de�ildi
se�imi. se�imi rol yapmakla hi� eyleme ge�ememek aras�ndayd�.
�nsanlar�n rol yapmaya lanetlendikleri durumlar vard�r.
Suskun bir g��le (�rma��n kar�� k�y�s�ndaki suskun g��le,
duvardaki suskun mikrofonlara d�n�en polisle) giri�ilen kavga
bir orduya sald�ran tiyatro kumpanyalar�n�n kavgas�d�r.

franz, sorbonne'lu arkada��n�n yumru�unu kald�r�p �te


taraftaki sessizli�e g�zda�� vermesini seyretti.

:::::::::::::::::

22

�evirmen ���nc� kere megafona ba��rarak meydan okudu.

ald��� cevab�n yine sessizlik olmas� Franz'�n bunalt�s�n�


�fkeye �evirdi. �urada, tayland'� Kambo�ya'ya ba�layan k�pr�n�n
birka� ad�m �tesinde durmu�, i�inde k�pr�ye ko�mak,
g�klere insan�n kan�n� donduran k�f�rler ya�d�rmak ve makineli
ate�i tak�rt�lar� aras�nda �lmek i�in dayan�lmaz bir istek
duyuyordu.

franz'�n ans�z�n duydu�u bu istek bize bir �ey hat�rlat�yor;


evet, stalin'in o�lunu; o da, insan varolu�unun kutuplar�n�n
birbirlerine de�ecek kadar yak�nla�malar�n�, y�ce ile
sefil, melek ile sinek, tanr� ve bok aras�nda bir fark kalmad���n�
g�rmeye dayanamay�nca dikenli teller �zerinde, elektri�e
kap�larak �lmeye ko�mu�tu.

franz, b�y�k Y�r�y�'�n g�rkeminin y�r�y���lerinin


g�l�n� kendini be�enmi�liklerine e�it oldu�una, avrupa tarihinin
�anl� g�r�lt�s�n�n sonsuz sessizlikte kaybolup gitti�ine,
art�k tarih ile sessizlik aras�nda hi�bir fark kalmad���na
inanmak istemiyordu. teraziye kendi ya�am�n� koymak geldi
i�inden; b�y�k Y�r�y�'�n boktan daha a��r �ekti�ini kan�tlamak
istiyordu.

ama insano�lu b�yle bir �eyi kan�tlayamaz. terazinin bir


kefesinde bok duruyordu; �tekisinde, stalin'in o�lu yat�yordu
b�t�n a��rl���yla. ve terazi k�p�rdam�yordu.

kendini vurdurtmak yerine, franz sadece ba��n� �ne e�mekle


yetindi ve �tekilerle birlikte, tek s�ra halinde otob�slere
geri d�nd�.

:::::::::::::::::

23

hepimizin, bak�lar�n� �zerimize dikecek birilerine gereksinimimiz


var. hangi t�r bak�lar alt�nda ya�amak istedi�imize
g�re d�rt kategoriye ayr�labiliriz.

�lk kategori say�s�z anonim g�z�, ba�ka bir deyi�le, kamuoyunun


g�zlerini �zl�yor. alman �ark�c�n�n, amerikal�
kad�n oyuncunun, hatta uzun boylu, b�y�k �eneli, hafif�e
kamburunu ��kararak y�r�yen edit�r�n durumunda bile bu
b�yle. edit�r okurlar�na al�m�t�, g�n�n birinde ruslar gazetesini
yasaklay�nca sudan ��km� bal��a d�nd�. O tan�mad���
g�zlerin yerini hi�bir �ey tutamazd�. Bo�ulaca��n� sand�.
Sonra bir g�n s�rekli olarak izlendi�ini, konu�malar�n�n dinlendi�ini
ve sokakta gizlice foto�raf�n�n �ekildi�ini fark etti.
birden anonim g�zler buldu �zerinde; oh, yeniden nefes alabiliyordu
art�k! Duvar�ndaki mikrofona teatral s�ylevler �ekmeye
ba�lad�. Kaybetti�i okuyucu kitlesini poliste bulmu�tu.

�kinci kategori bir s�r� tan�d�k g�z taraf�ndan seyredilmek


i�in dirimsel bir gereksinim duyan insanlar�n olu�turdu�u
kategoridir. bunlar kokteyl partilerle yemeklerin yorulmaz
ev sahipleridir. seyircilerini kaybettiklerinde ya�am
odalar�nda ��klar�n s�nd��� duygusuna kap�lan birinci kategoridekilerden
daha mutludurlar. (ki bu, birinci kategoridekilerin
ba��na er ge� gelir.) �kinci kategoridekiler gereksindikleri
g�zleri her zaman bir yerlerden bulup ��kar�rlar. marie-claude
ve k�z� ikinci kategoridendirler.

bir de ���nc� kategori var; s�rekli sevdikleri insan�n g�z�


�n�nde olmak isteyenlerin olu�turdu�u kategori. onlar�n
durumu birinci kategoridekilerin durumu kadar tehlikelidir.
bir g�n sevdiklerinin g�zleri kapanacak ve oda kararacakt�r.

ve son olarak da d�rd�nc� ve en ender g�r�len kategori,


varolmayan ki�ilerin d�sel g�zlerinde ya�ayanlar�n olu�turdu�u
kategori var. bunlar d���lerdir. franz, �rne�in. sadece
sabina i�in kambo�ya s�n�r�na kadar gitti. otob�s Tayland
yollar�nda sars�la sars�la ilerlerken, franz, sabina'n�n
kendisine dikilmi� dalg�n bak�lar�n� �zerinde hissediyordu.

tomas'�n o�lu da ayn� kategoridendir. ona simon diyelim.


(babas�n�nki gibi �ncil'den al�nma bir ad ta��d���na sevinecektir.)
onun �zledi�i g�zler tomas'�nkiler. dilek�e kampanyas�na
kar�t��� i�in �niversiteden at�ld�. ��kt��� k�z bir
k�y papaz�n�n ye�eniydi. onunla evlendi, ortakla�mac� bir
�iftlikte trakt�r s�r�c�s�, hi� aksatmadan kiliseye giden bir
katolik ve baba oldu. tomas'�n da k�yde ya�ad���n� ��renince,
i�ini bir sevin� kaplad�; kader ya�amlar�n� simetrik k�lm�t�!
Bu ona tomas'a mektup yazma cesaretini verdi. ondan
cevap istemiyordu. babas�ndan yaln�zca g�zlerini ya�am�na
dikmesini istiyordu.

:::::::::::::::::

24

franz ve simon bu roman�n d���leri. franz'�n tersine, simon


annesini hi�bir zaman sevmedi. �ocuklu�undan beri babas�n�
arad�. Babas�n�n kendi do�umundan �ncesine rastlayan
bir haks�zl���n kurban� oldu�unu, bunun da kendisine
yapt��� haks�zl��� a��klayabilece�ini d��nd� hep. babas�na
hi�bir zaman k�zmad�, ��nk� onu s�rekli k�t�leyen annesiyle
saf birli�i etmek istemiyordu.

on sekiz ya��na, liseyi bitirinceye kadar annesiyle birlikte


oturdu; sonra prag'a, �niversiteye gitti. o s�rada tomas
cam siliyordu. simon babas�yla kazara kar��la�abilmek i�in
�o�u kere saatlerce f�rsat kollad�. Ama tomas hi�bir zaman
durup onunla konu�mad�.

kocaman �eneli eski edit�rle i�birli�i etmesinin tek nedeni,


edit�r�n kaderinin tomas'a babas�n�nkini hat�rlatmas�yd�.
edit�r, tomas'�n ad�n� bile duymam�t�. oedipus yaz�s�
�oktan unutulmu�tu. ona yaz�dan s�zeden ve tomas'tan dilek�e
i�in imza istemesini s�yleyen simon'du. edit�r 'olur'
dediyse, bunu s�rf o�lana iyilik olsun diye yapt�, ��nk� onu
seviyordu.

babas�yla tan�t��� g�n� d��nd�k�e, kap�ld��� sahne


korkusundan utan� duyuyordu simon. babas� onu sevmi�
olamazd�. Oysa kendisi babas�n� sevdi. s�yledi�i her bir s�z�
hat�rl�yordu ve zaman ge�tik�e s�yledi�i her �eyin ne kadar
do�ru oldu�unu anlad�. Onu en �ok etkileyen de 'ne yapt�klar�n�
bilmeyen insanlar� cezaland�rmak barbarl�kt�r' c�mlesiydi.
k�z arkada��n�n amcas� eline bir �ncil tutu�turdu�unda,
�zellikle �sa'n�n �u s�zleri dikkatini �ekti: "ba��la onlar�,
��nk� ne yapt�klar�n� bilmiyorlar." babas�n�n inan�s�z oldu�unu
biliyordu, ama iki c�mle aras�ndaki benzerlikte gizli
bir i�aret g�rd�; babas� se�ti�i yolu onayl�yordu.

ta�rada ge�en a�a�� yukar� ���nc� y�l�nda tomas'tan gelip


kendisini ziyaret etmesini isteyen bir mektup ald�. Bulu�malar�
dost�a oldu. simon sakindi ve hi� kekelemedi. birbirlerini
�ok iyi anlamad�klar�n� fark etmedi bile b�y�k olas�l�kla.
d�rt ay kadar sonra, tomas'la kar�s�n�n bir kamyon alt�nda
ezildiklerini bildiren telgraf� ald�.

gene o s�ralarda, bir zamanlar babas�n�n sevgilisi olmu�,


fransa'da ya�ayan bir kad�n�n varl���n� ��rendi. adresini
buldu. ya�am�n� izleyen d�sel bir g�ze �iddetle gereksinim
duydu�u i�in, ona uzun uzun mektuplar yazacakt�.
:::::::::::::::::

25

sabina zavall� k�yl� mektup arkada��ndan ya�am�n�n sonuna


kadar mektup almaya devam etti. yurduna olan ilgisi giderek
daha �ok azald��� i�in �o�unu okumadan bir kenara att�.

ya�l� adam �ld� ve sabina, kaliforniya'ya ta��nd�. do�du�u


�lkeden daha uza�a, daha bat�ya.

resimlerini satmakta zorluk �ekmiyor ve amerika'y� seviyordu.


ama sadece y�zeyde. y�zeyin alt�ndaki her �ey ona
yabanc�yd�. derinde, a�a��da, ne b�y�kbaba vard� ne de amca.
kendini bir mezara kapay�p, Amerikan topra��na g�m�lmekten
korkuyordu.

derken bir g�n cesedinin yak�lmas�n� ve k�llerinin r�zgara


savrulmas�n� isteyen bir vasiyetname haz�rlad�. tereza'yla
tomas a��rl�k burcunda �lm�lerdi. sabina hafiflik
burcunda �lmek istiyordu. havadan daha hafif olacakt�. Parmenides'in
diyece�i gibi, eksi art�ya �evrilecekti.

:::::::::::::::::

26

otob�s Bangkok'daki otelin �n�nde durdu. art�k hi� kimsenin


i�inden toplant� yapmak gelmiyordu. �nsanlar gruplar
halinde �evreyi gezmek �zere da��ld�lar; baz�lar� tap�naklara,
baz�lar� kerhanelere yolland�. Franz'�n Sorbonne'dan arkada��
geceyi birlikte ge�irmelerini �nerdi, ama franz yaln�z
kalmay� ye�ledi.

kendini sokaklara vurdu�unda hava hemen hemen kararm�t�.


hep sabina'y� d��n�p duruyor, onun g�zlerini
�zerinde hissediyordu. onun o dalg�n bak��n� ne zaman �zerinde
bulsa, kendinden ku�kuya d��yordu: sabina'n�n ne
d��nd���n� hi�bir zaman tam anlam�yla bilememi�ti. �imdi
onu rahats�z da ediyordu bunu d��nmek. onunla alay
ediyor olmas�nd�? yaratt��� Sabina dinini aptalca m� buluyordu?
art�k b�y�mesi ve kendisini t�m�yle ona kendi eliyle
yollad��� gen� sevgilisine adamas� gerekti�ini s�ylemek istiyor
olabilir miydi?

kocaman yuvarlak g�zl�kl� y�z� g�z�n�n �n�ne getirince,


birden ��renci sevgilisiyle ne kadar mutlu oldu�unu anlad�.
Birden kambo�ya giri�imi ona anlams�z, g�l�n� g�r�nd�.
neden gelmi�ti? ancak �imdi anlam�t� nedenini. ger�ek ya�am�n�n,
tek ve ger�ek ya�am�n�n ne sabina ne de y�r�y�ler
de�il, sadece ve sadece g�zl�kl� k�z oldu�unu ku�kuya
yer b�rakmamacas�na ke�fetmek �zere gelmi�ti. ger�e�in
d�ten �te, �ok daha �te bir �ey oldu�unu bulup ��karmak
i�in gelmi�ti!

o s�rada yar� karanl���n i�inden bir g�lge belirdi ve ona


anlamad��� bir dilde bir �eyler s�yledi. yoluna ��kan adama
�a�k�n, ama anlay�l� bir bak�la bakt�. Adam e�ildi, g�l�msedi
ve acele acele a�z�n�n i�inde bir �eyler geveledi. ne s�ylemeye
�al��yordu? onu bir yere �a��r�yor gibiydi. adam
franz'�n elini tuttu ve onu bir yere do�ru s�r�klemeye ba�lad�.
Franz birinin yard�m�na gereksinim duydu�una karar
verdi. belki de bunca yolu a��p buralara gelmesinin anlam�
vard� ger�ekten de. birisinin yard�m�na �a��r�lm�yor muydu?

birden birincinin yan�nda iki adam daha belirdi ve bunlardan


biri ondan �ngilizce olarak paras�n� istedi.

o anda g�zl�kl� k�z franz'�n d��ncelerinden silindi gitti,


sabina g�zlerini dikti �zerine; y�ce yazg�s�yla d�sel sabina;
franz'a kendini ufac�k hissettiren sabina. �im�ekler
�akan g�zleri, �fkeli ve ho�nutsuz bak�lar�yla franz'� delip
ge�iyordu. gene mi oyuna gelmi�ti? biri budalaca iyili�ini
gene mi s�m�rm�t�?

yenine yap�an adamdan �ekti kurtard� kolunu. sabina'n�n


her zaman g�c�ne hayran kald��� geldi akl�na. �teki
adamlardan birinin ona kar�� kald�rmak �zere oldu�u kola
s�k�ca yap�t� ve kusursuz bir judo hamlesiyle adam� s�rt�ndan
geriye f�rlatt�.

�te �imde kendinden ho�nuttu, sabina'n�n g�zleri hala


�zerindeydi. sabina bir daha franz'�n utan�lacak bir duruma
d�t���n� g�rmeyecekti! bir daha hi� geri �ekildi�ini g�rmeyecekti!
franz yumu�ak ve duygusal olmay� b�rakm�t�
art�k!

bu adamlardan tad�n� ��kara ��kara nefret ediyordu neredeyse.


franz'la, franz'�n safl���yla alay ettiklerini sanm�lard� ha!
omuzlar�n� hafif�e k�sm�, g�zleri �teki iki adam
aras�nda gidip gelerek ayakta duruyordu. birden, ba��na
a��r bir �ey indi ve o an ikiye b�k�ld�. bir yere g�t�r�lmekte
oldu�unu hayal meyal seziyordu. sonra bo�lu�a f�rlat�ld�
ve d�meye ba�lad���n� hissetti. �iddetli bir �at�rt�, sonra bilincini
kaybetti.

cenevre'de bir hastanede a�t� g�zlerini. marie-claude yata��n�n


�zerine e�ilmi�ti. ona burada olmaya hakk� olmad���n�
s�ylemek istedi franz. hemen g�zl�kl� k�z� �a��rmalar�n�
istiyordu. b�t�n d��nceler onunla birlikteydi. yan�nda
ondan ba�kas�n� g�rmeye katlanamayaca��n� hayk�rmak istedi.
ama konu�amad���n� deh�et i�inde fark etti. g�zlerini
kald�r�p sonsuz bir nefretle bakt� Marie-claude'a, ka��p kurtulmak
istedi. ama bedenini k�p�rdatam�yordu. ba��n�, belki
onu? hay�r, ba��n� bile oynatam�yordu. onu g�rmemek i�in
g�zlerini kapad�.

:::::::::::::::::

27

sonunda, �l�m�nde kar�s�n�n olmu�tu franz. eskiden olmad���


kadar ona aitti art�k. Marie-claude gereken her �eyi
ayarlad�; cenazeyi d�zenledi, �l�m haberlerini yollad�, �elenkleri
sat�n ald� ve siyah bir giysi yapt�rd� -bir gelinlik, asl�nda.
evet, bir kocan�n cenazesi kar�s�n�n ger�ek d���n�d�r!
Ya�am boyu s�ren didinip u�ra�malar�n�n zirvesi! b�t�n
�ektiklerinin �d�l�!

rahip bunu �ok iyi anlad�. Cenaze vaaz� bir�ok s�navlara


g���s gererek, ebediyete g��en ki�i i�in bir huzur kayna��
olan e�inin sevgisi �zerineydi; son g�nlerinde franz da bu
kayna�a d�nm�t� zaten. marie-claude'un mezar�n ba��nda
konu�mas�n� istedi�i Franz'�n meslekta�� da �ncelikle ebediyete
g��enin y�rekli e�inden s�zetti.

arkada bir yerde, bir arkada��na yaslanm� duruyordu


koca g�zl�kl� k�z. ald��� onca hapla, bast�r�lan h��k�r�klar�n
birle�mesi sonucunda, daha t�ren sona ermeden bir kas�lma
n�beti geldi �zerine. midesini tutarak �ne do�ru devrildi, arkada��
onu mezarl�ktan g�t�rmek zorunda kald�.

:::::::::::::::::

28

ortakla�mac� �iftli�in y�neticisinden telgraf� al�r almaz, motosikletine


atlad�. Geldi�inde cenazeyi kald�racak kadar zaman
vard�. Mezarta��n�n �zerinde babas�n�n ad�n�n alt�na
se�ti�i yaz� ��yleydi: tanrinin cennet�N� yery�Z�Nde �Sted�.

babas�n�n bunu bu s�zc�klerle s�ylemeyece�ini biliyordu,


ama bu s�zc�klerin babas�n�n d��nd�klerini dile getirdi�inden
emindi. tanr�n�n krall��� adalet demektir. tomas
adaletin egemen olaca�� bir d�nya �zlemi�ti. babas�n�n ya�am�n�
kendi s�zc�kleriyle dile getirmeye hakk� yok muydu simon'un?
vard� elbette: b�t�n varisler ta d�nyan�n kuruldu�undan
beri sahip olmam�lar m�d�r bu hakka?

franz'�n mezar�n�n �zerindeki ta�� s�sleyen yaz� N�CE


dola�Malardan sonra d�Nd� idi. dini anlamda yorumlanabilir
bu s�zler: dola�malar d�nyadaki varolu�umuz,
d�n� ise tanr�'n�n kuca��na d�n��m�zd�r. ama i�in asl�n�
bilenler bunun son derece din d�� bir anlam� da oldu�unu biliyorlard�.
Ger�ekten de marie-claude'un a�z�ndan bundan
ba�ka laf ��km�yordu: franz, sevgili, tatl� Franz! orta ya�
bunal�m�n� atlatamad� i�te! ya onu a��na d��ren o ac�nas�
k�zca��z! g�zel bile de�ildi (arkas�na s���nd��� o kocaman
g�zl�kleri g�rd�n�z m�?) ellisine merdiven dayad�lar m� k�z
gen� olsun da ne olursa olsun. (hepimiz bilmez miyiz!) bir
tek kar�s� bilir nas�l ac� �ekti�ini! kat��ks�z bir ahlak ac�s�yd�
�ekti�i! ��nk� asl�nda, �z�nde franz iyi y�rekli, ahlakl�
bir adamd�. Asya'daki -ad� her neyse,- o yere yapt��� o ��lg�n,
umars�z yolculu�u ba�ka nas�l a��klayabilirsin? �l�m� bulmaya
gitti oraya. evet, marie-claude bunun ger�ek oldu�una
y�zde y�z inanm�t�: franz bile isteyerek �l�m� se�mi�ti.
son g�nlerinde, �l�m d�e�indeyken, art�k yalan s�ylemesine
gerek kalmad��� s�rada bir tek marie-claude'u istemi�ti
yan�nda! konu�am�yordu ama nas�l da te�ekk�r etmi�ti ona
bak�lar�yla! g�zlerini ona dikmi�, ba��lamas� i�in yalvarm�t�.
o da ba��lam�t� Franz'�.

:::::::::::::::::
29

kambo�ya'n�n �len halk�ndan ne kald� geriye?

asyal� bir �ocu�u kuca��na alm� bir amerikal� kad�n


oyuncu foto�raf�.

tomas'tan ne kald� geriye?

tanrinin cennet�N� yery�Z�Nde �Sted� diyen


bir mezar yaz�s�.

beethoven'den ne kald�?

bir ka� �at�, olmayacak bir sa� yelesi ve 'es muss sein!'
diyen kasvetli bir ses.

franz'dan ne kald� geriye?

uzun dola�Malardan sonra d�Nd� diyen bir


mezar yaz�s�.

b�yle uzar gider bu liste. unutup gitmeden �nce kitsch'e


d�n�t�recekler hepimizi. varolma ve unutulu� aras�ndaki
durak kitsch'dir.

:::::::::::::::::

vii

karen�N'�N g�L�Msey���

:::::::::::::::::

pencere s�k elma a�a�lar�n�n �arp�k g�vdeleriyle dolu bir yamaca


bak�yordu. yamac�n �zerindeki g�r�n�m korularla kesiliyor,
tepelerin olu�turdu�u e�ri de �telere do�ru uzan�yordu.
ak�ama do�ru, beyaz bir ay solgun g��e do�ru se�irtti�inde,
tereza gidip e�ikte dururdu. hen�z kararmam� g�ky�z�nde
as�l� duran yuvarlak, sabah s�nd�rmeyi unuttuklar�
bir lamba, g�n boyu �l� odas�nda yanm� bir lamba gibi
g�r�n�rd� g�ze.

yamac�n �zerinde yeti�en elma a�a�lar�ndan bir tanesi


bile nas�l k�k sald��� yerden ayr�lamazsa, tereza'yla tomas
da k�yden ayr�lamazlard�. Kente g��en bir �ift�iden k���c�k
bir kul�beyle bah�e sat�n alabilmek i�in arabalar�n�, televizyonlar�n�
ve radyolar�n� satm�lard�.

k�yde ya�amak onlara a��k olan tek ka�� yoluydu ��nk�;


yaln�zca k�yde s�rekli bir insan azl��� ve ya�anacak yer
�oklu�u vard�. Gidip tarlalarda ya da korularda ya�amaya
g�n�ll� olanlar�n politik ge�mi�lerini ara�t�rmaya kalk�m�yordu
kimse; hi� kimse k�skanm�yordu onlar�.

tereza kentten, kendisine sark�nt�l�k eden sarho� bar gediklilerinden,


tomas'�n sa�lar�na ap�aralar�n�n kokusunu
b�rakan ads�z sans�z kad�nlardan kurtuldu�u i�in mutluydu.
polis pe�lerini b�rakm�t�, m�hendisle aralar�nda ge�en olay
petrin tepesi'ndeki sahneyle �ylesine kar�m�t� ki, tereza
hangisinin r�ya hangisinin ger�ek oldu�unu bilemiyordu
art�k. (M�hendis ger�ekten de gizli polisten miydi? belki
�yleydi, belki de de�il. garsoniyer kullanan, yatt�klar� kad�n�n
y�z�ne bir daha bakmayan adamlar ender g�r�len �eyler
de�ildi.)

neyse, tereza mutluydu ve en sonunda hedefine ula�m�


say�yordu kendini; tomas'la birlikte, yaln�zd�lar. yaln�z m�?
daha a��k konu�ay�m: 'Yaln�z' ya�amak b�t�n eski dost ve
tan�d�klar�yla ba�� koparmak, ya�amlar�n� bir kurdela gibi
ikiye b�lmek demekti; neyse ki birlikte �al�t�klar� k�yl�lerin
yan�nda �ok rahatt�lar, bazen onlara gidip geldikleri bile oluyordu.

sokaklar�na Rus adlar� verilmi� kapl�ca kentinde yerel


ortakla�mac� �iftli�in ba�kan�yla kar��la�t�klar� o g�n, tereza
k�k� okudu�u kitaplarda ya da atalar�ndan akl�nda kalanlarda
olan bir k�y ya�am� resmi olu�turmu�tu zihninde.
bu uyumlu bir d�nyayd�; herkes, ortak ilgileri ve rutini olan
b�y�k bir aile halinde birarada ya��yordu: pazarlar� kilise,
erkeklerin kad�nlardan uzakla��p kendi ba�lar�na kalabilecekleri
bir meyhane ve burada bir salonda cumartesileri �alan
bir bando m�z�ka e�li�inde dans eden k�yl��er.

oysa ki kom�nist y�netimde k�y ya�am� �a�lar boyu s�regelen


modeli izlemiyordu art�k. Kilise kom�u k�ydeydi ve
hi� kimse gitmiyordu; meyhane b�ro odalar�na d�n�t�r�lm�t�,
erkeklerin gidip i�ki i�ecekleri, gen�lerin dans edecekleri
bir yer yoktu. dini bayram kutlamak yasakt� ve bunlar�n
yerini tutan din d�� bayramlara da kimsenin ald�rd���
yoktu. en yak�n sinema on be� mil �tede bir kentteydi. �yle
ki g�r�lt�, ba��r� �a��r� ya da tatl� sohbetlerle dolu bir g�n�n
sonunda herkes d�rt duvar aras�na kapan�r, �evrelerine
so�uk bir esinti gibi zevksizlik �fleyen �a�da� mobilyalar�n
aras�nda cafcafl� televizyon ekran�na g�zlerini dikip bakarlard�.
Ak�am yeme�inden �nce iki �ift laf etmek �zere u�raman�n
d��nda birbirlerine gidip gelmezlerdi. hepsi kente ta��nmay�
d�lerlerdi. k�y, ya�amlar�na en ufak bir ilgin�lik
bile katam�yordu.

devletin ta�rada g�c�n� kaybetmesi belki de hi� kimsenin


orada yerle�mek istemeyi�indendi. topra��na sahip olmayan
ve art�k sadece topra�� i�leyen i��i durumundaki �ift�i
ne y�reye ne de i�ine ba�lanmaz; kaybedecek, korkacak bir
�eyi yoktur. bu tepkisizlik sonucunda, k�rsal kesim bir nebzeden
epey fazla bir �zg�rl�k ve ba��na buyrukluk kazanm�t�.
ortakla�mac� �iftli�in ba�kan� d�ar�dan getirilmiyordu
(kentteki b�t�n y�ksek d�zeydeki y�neticiler b�yle atan�yordu);
k�yl�ler taraf�ndan kendi aralar�ndan se�iliyordu.

herkes �ekip gitmek istedi�i i�in, tereza'yla tomas orada


ayr�cal�kl� bir durumdayd�lar; isteyerek gelmi�lerdi. �teki
k�yl�ler ellerine ge�en her f�rsat� �evredeki kent ve kasabalar�
gezip g�rmek i�in kullan�rken, tereza ve tomas olduklar�
yerde kalmaktan ho�nuttular, bu da k�yl�leri k�yl�lerin
birbirlerini tan�d�klar�ndan daha iyi tan�malar�na yar�yordu.
ortakla�mac� �iftli�in ba�kan�yla yak�n dostluk kurmu�lard�.
Kar�s�, �ocuklar� ve k�pek gibi e�itti�i bir domuzu vard�.
Domuzun ad� Mefisto'ydu ve k�y�n gururu, tek e�lencesiydi.
sahibi �a��rd� m� ko�ard�, her zaman temiz ve pembeydi;
uzun �k�eli ayakkab�lar giymi� geni� kal�al� bir kad�n gibi
iki aya�� �zerine kalkar, ortal�kta gezinirdi.

karenin, mefisto'yu ilk g�rd���nde �ok sinirlenmi�, uzun


bir s�re koklaya koklaya �evresinde dolanm�t�. ama �ok
ge�meden, onunla k�y�n k�peklerine ye� tutacak kadar dost
olmu�tu. ger�ekten de, k�y�n k�peklerine �u kadarc�k sayg�s�
yoktu; hepsi de k�pek kul�belerine zincirlenmi� budalaca,
g�zle g�r�n�r bir nedeni olmayan havlamalar�n� bir an bile
kesmeyen hayvanlard�. Karenin ba�kas�na benzememenin,
kendi t�r�n�n teki olman�n de�erini do�ru anlam�t�, domuzla
kurdu�u dostlu�a �ok �nem verdi�ini hi� duraksamadan
s�yleyebilirim.

ba�kan eski cerraha yard�mc� olmaktan �t�r� mutluydu,


ama daha fazlas�n� yapamad��� i�in de �z�l�yordu.

tomas �iftlik i�lerini tarlalara ta��yan ve tar�m aletlerini


getirip g�t�ren kamyonun s�r�c�l���n� yap�yordu.

ortakla�mac� �iftli�in k�rk danal�k k���k bir a��l�, bir de


d�rt ineklik geni� bir a��l� vard�. Tereza hayvanlara bakmakla
ve onlar� g�nde iki kere otlatmakla g�revliydi. yak�nlardaki,
ula��m� daha kolay �ay�rlar�n otu er ya da ge� bi�ilece�inden,
tereza s�r�s�n� otlatmak i�in �evredeki tepelere g�t�rmek
zorundayd�; yava� yava�, giderek daha d�ar�ya a��lm�,
sonunda �evredeki b�t�n �ay�rl�k alan� dola�m�t�. k���k
kentte ge�en gen� k�zl���nda oldu�u gibi elinden kitap
d�m�yordu, o g�nk� �ay�r�na vard��� an a��p okuyordu kitab�n�.

yan�nda hep karenin oluyordu. �ok ba��na buyruk olup


da s�r�den ayr�lmaya kalk�an danalara havlamay� ��renmi�ti;
bunu b�y�k bir cakayla yap�yordu. ���n�n i�inde en
mutlular� oydu. �alarsaatlik g�revi hi�bir zaman burada oldu�u
kadar sayg� g�rmemi�ti. k�y, zaman�n rastgele kullan�laca��
yer de�ildi: tereza'yla tomas'�n ya�ad�klar� zaman
karenin'in zaman�n�n d�zenlili�ine giderek daha �ok yakla�m�t�.

bir g�n ��le yeme�inden sonra (arada ikisinin de bo� bir


saatleri oluyordu) kul�benin arkas�ndaki yama�ta karenin'le
birlikte gezmeye ��kt�lar.

"ko�u�unu be�enmiyorum," dedi tereza.

karenin'in arka ayaklar�ndan biri topall�yordu. tomas


e�ildi ve dikkatle yoklad� hayvan�n aya��n�. dize yak�n yerde
eline k���k bir sertlik geldi.

ertesi g�n, onu kamyonun �n koltu�una oturttu ve g�ndelik


seferlerini yaparken y�renin veterinerinin oturdu�u
kom�u k�ye g�t�rd�. Bir hafta sonra, bir kere daha gitti veterinere.
eve karenin'in kanser oldu�u haberiyle d�nd�.
�� g�n sonra, yan�nda veteriner oldu�u halde tomas
kendisi ameliyat etti hayvan�. Tomas eve getirdi�inde karenin
hen�z narkozun etkisinden kurtulmam�t�. yataklar�n�n
yan�ndaki kilimin �zerinde g�zleri a��k olarak yatt�, a�lar gibi
sesler ��kard� durdu. kal�as� tra� edilmi�ti, b��ak izi ve diki�
yerleri ac�nacak bi�imde g�zler �n�ndeydi.

sonunda aya�a kalkmaya �al�t�. kalkamad�.

tereza onun bir daha hi� y�r�yemeyece�ini d��n�nce


deh�ete kap�ld�.

"kayg�lanma," dedi tomas. "hala narkozun etkisi alt�nda."

tereza onu yerden kald�rmaya �al��nca, karenin �s�r�r


gibi yapt�. �lk defa tereza'y� �s�rmaya kalk��yordu.

"kim oldu�unu bilmiyor," dedi tomas. "seni tan�m�yor."


kald�r�p yata�a koydular, o da onlar gibi hemen uykuya
dald�.

o sabah saat ��te, birden onlar� uyand�rd�. karenin, kuyru�unu


sall�yor, �zerlerine t�rman�yor, onlara sokuluyor, s�r�n�yor,
sanki bir t�rl� doyam�yordu.

onlar� ilk defa olarak uyand�r�yordu �stelik de! �zerlerine


s��ramadan �nce her zaman birinden birisinin uyanmas�n�
beklerdi.

ama i�te geceyar�s� ay�ld���nda tutamam�t� kendini. geriye


do�ru ne yollar katetti�ini kim bilebilir? hangi hortlaklarla
sava�t���n�? art�k evde sevdikleriyle birlikte oldu�una
g�re, bu b�y�k sevinci, d�n� ve yeniden do�u� sevincini
payla�mak istiyordu.

:::::::::::::::::

yarad�l� Kitab�'n�n en ba��nda bize tanr�'n�n insano�lunu


bal�klar, ku�lar ve t�m yarat�klar �zerinde egemenlik kursun
diye yaratt��� s�ylenir. yarad�l� Kitab�'n� yazan insand�
elbette, at de�il. tanr�'n�n insana hayvanlar �zerinde egemenlik
kurma iznini verip vermedi�i pek belli de�il. daha
akla yak�n olan�, insan�n inekle at �zerinde kurdu�u egemenli�i
kutsas�n diye tanr�'y� yaratm� olmas�. Evet, bir geyi�i
ya da ine�i �ld�rme hakk� insano�lunun �zerinde g�r�
birli�ine vard��� tek �ey, en kanl� sava�lar s�ras�nda bile.

bu hakk� verili saymam�z�n nedeni hiyerar�inin en tepesinde


olmam�z. Ama hele oyuna ���nc� ki�i girsin -kendisine
tanr� taraf�ndan, 'b�t�n �teki y�ld�zlardaki yarat�klar �zerinde
egemenlik kuracaks�n' denen, ba�ka gezegenden bir
yarat�k- Yarad�l� Kitab�'n� elde bir saymam�z o an imkans�zla��r.
bir marsl�n�n arabas�na ko�ulan ya da samanyolu sakinleri
taraf�ndan �i�te k�zart�lan bir insano�lu belki taba��ndaki
dana pirzolas�n� hat�rlar da, inekten (�ok ge� olarak!)
�z�r diler.
danalar�yla birlikte, onlar �nde o arkada y�r�rlerken,
tereza hep disipline ba�vurmak zorunda kal�yordu, ��nk�
inek yavrular� �ok oyuncudurlar, tarlalara ka�may� �ok severler.
karenin ona arkada�l�k ediyordu. �ki y�ld�r her g�n,
Tereza'yla otla�a gidiyordu karenin. danalara g�z a�t�rmamaya,
onlara havlamaya, otorite g�stermeye bay�l�yordu.
(tanr�s� ona inekler �zerinde egemenlik kurma iznini vermi�ti,
bundan �ok gurur duyuyordu.) oysa bug�n, y�r�mekte
b�y�k zorluk �ekiyor, �� baca�� �zerinde hoplaya hoplaya
ilerliyordu; d�rd�nc�s�n�n �zerinde yara vard� ve yara i�liyordu.
tereza s�k s�k e�ilip, onun s�rt�n� ok�uyordu. ameliyattan
iki hafta sonra, kanserin yay�lmaya ba�lad��� kesinle�mi�ti.
karenin daha da, daha da k�t�leyecekti.

yollar�n�n �zerinde, aya��nda lastik �izmelerle acele acele


inek a��l�na giden bir kom�u kad�nla kar��la�t�lar. kad�n
duralad� ve "k�pe�in nesi var? topall�yor," diye sordu. "kanserli,"
dedi tereza, "umut yok," dedi ve bo�az�na t�kanan
yumru onu daha fazla konu�maktan al�koydu. kad�n, Tereza'n�n
g�z�ndeki ya�lar� fark etti; neredeyse sinirlenmi�ti:
"aman tanr�m! Bir k�pek i�in h�ng�r h�ng�r a�layacak de�ilsin
herhalde!" k�t�l�k olsun diye s�ylemiyordu; iyi kad�nd�,
sadece tereza'y� avutmak istiyordu. tereza anlad�, her
bir tav�an� kendisinin karenin'i sevdi�i kadar sevseler, k�yl�lerin
hi�bir hayvan� �ld�remeyeceklerini ve hayvanlar�yla
birlikte a�l�ktan �leceklerini anlayabilecek kadar uzun s�redir
k�yde ya��yordu. gene de kad�n�n s�zleri ona hi� de dost�a
gelmedi. "anl�yorum," dedi hi� kar�� ��kmadan. ama �abucak
arkas�n� d�nd�, kendi yoluna gitti. k�pe�ine duydu�u
sevgi onu insanlardan kopar�yor, yal�t�yor duygusu i�indeydi.
h�z�nl� bir g�l�msemeyle, bu sevgiyi bir g�n�l ser�veninden
daha b�y�k bir dikkatle saklamas� gerekti�ini d��nd�.
birinin k�pek sevmesi d��ncesi insanlar� �fkelendirir.
oysa kom�u kad�n Tereza'n�n Tomas'� aldatt���n� bilse,
tereza'n�n s�rt�na gizli bir dayan�man�n i�areti olarak �akac�ktan
bir �aplak indirirdi.

ne olursa olsun; tereza yoluna devam etti ve danalar�n


birbirine s�rt�nmesini seyrederken onlar�n ne kadar sevimli
hayvanlar olduklar�n� ge�irdi akl�ndan. bu sakin, i�ten pazarl�ks�z
ve bazen �ocuklar kadar oyuncu hayvanlar, on d�rt
ya��ndaym� gibi yapan �i�ko elliliklere benziyorlard�. �neklerin
birbirleriyle oynamas�n� seyretmekten daha dokunakl�
bir �ey olamaz. tereza onlar�n bu oyna�malar�ndan zevk al�yor
ve insan�n inek �zerindeki asalakl���n�n, barsak kurdunun
insan �zerindeki asalakl���ndan daha fazla oldu�unu
d��n�yordu (k�yde ge�irdi�i iki y�l boyunca tekrar tekrar
akl�na gelen bir d��nceydi bu); s�l�k gibi emdik bitirdik i�kembelerini.
�nsand�� varl�klar, "inek asala�� insan" diye tan�ml�yorlard�
herhalde zooloji kitaplar�nda insan�.

bizler bu tan�m� �aka olarak al�p, ho�g�r�l� bir kahkahayla


bir yana b�rakabiliriz. ama tereza ciddiye ald���na g�re,
demek ki kendini sallant�l� konumda g�r�yordu; d��nceleri
tehlikeliydi, onu �teki insanlardan uzakla�t�r�yordu. yarad�l�
kitab�, Tanr�'n�n insanlara hayvanlar �zerinde egemenlik
verdi�ini s�yl�yor, ama bunu o'nun hayvanlar� insanlara
emanet etti�i bi�imde de yorumlayabiliriz pekala.
�nsan gezegenin efendisi de�il, sadece y�neticisiydi ve sonu�ta
yaln�zca gezegenin y�netiminden sorumluydu. descartes
�nemli bir ad�m att�; insan� 'maitre et proprietaire de la nature'
(do�an�n efendisi ve sahibi) yapt�. Hi� ku�kusuz bu ad�mla
hayvanlar�n ruhu oldu�unu kesinkes reddedenin o olmas�
aras�nda da derin bir ba� var. �nsan efendi ve sahiptir, diyor,
descartes, hayvansa sadece bir otomat, hareket eden bir makine,
bir machina animata. hayvan yak�nd���nda, bu yak�nma
de�ildir; sadece k�t� �al�an bir makinenin h�r�ldamas�d�r.
bir vagon tekerle�i g�c�rdad���nda, vagon ac� �ekiyor anlam�na
gelmez bu; sadece tekerle�in ya�lanmas� gerekmektedir.
demek ki, laboratuvarda canl� canl� kesilen bir k�pe�e
�z�lmek i�in neden yoktur.

danalar otlarken, tereza bir a�a� k�k�n�n �zerine oturmu�,


yan�ba��ndaki karenin de ba��n� onun kuca��na yat�rm�t�.
On y�l kadar �nce gazetede rastlad��� iki sat�rl�k haberi
hat�rlad� birdenbire; rusya'da bir kentte b�t�n k�pekler
resmi izin olmaks�z�n, tek bir tane kalmamacas�na vurulmu�lard�.
�lkesinin iri yar� kom�usunun yal�n deh�etini ilk
olarak tereza'n�n kafas�na dank ettiren bu g�steri�siz ve g�r�n�rde
�nemsiz k���k yaz� olmu�tu.

bu k���k yaz� gelecekte olacaklar�n habercisiydi. rus i�galini


izleyen ilk y�llar hen�z ter�r y�netimi olarak nitelendirilemezdi.
hemen hemen hi� kimse i�gal y�netimiyle uzla�ma
i�inde olmad���ndan, ruslar birka� kurald�� ki�iyi bulup
��karmak ve onlara ite kaka g�� vermek zorundayd�lar.
ama bu ki�ileri nereden bulacaklard�? Kom�nizme ve rusya'ya
duyulan inan� t�m�yle �lm�t�. B�yle olunca da kendilerini
ya�amdan alacakl� sanan, beyinlerinde bir intikam
ta��yan ki�ileri bulup ��kard�lar. derken bunlar�n sald�rganl�klar�n�
odaklamak, geli�tirmek ve canl� tutmak, �zerinde
al�t�rma yapabilecekleri ge�ici bir hedef bulmak sorunuyla
kar�� kar��ya kald�lar. se�tikleri hedef hayvanlard�.

birdenbire gazetelerde yaz� dizileri ya da �rne�in kent s�n�rlar�


i�indeki b�t�n g�vercinlerin yokedilmesini isteyen �rg�tlenmi�
okur mektuplar� g�r�lmeye ba�land�. Ve g�vercinler
yokedildi. ama as�l nefret k�peklere y�nelikti. �nsanlar
i�gal felaketini hala atlatabilmi� de�illerdi, ama radyo, televizyon
ve bas�n bir k�pektir tutturmu� gidiyorlard�; nas�l sokaklar�m�z�
ve parklar�m�z� kirletiyorlar, �ocuklar�m�z�n sa�l���na
kastediyorlar, bir i�e yaramad�klar� halde yine de beslenmeleri
gerekiyor vb. vb. �yle cinneti and�ran bir ��ngard�
ki ��kan, tereza g�z� d�nm� kalabal���n Karenin'e bir zarar
vermesinden korktu. ancak bir y�l sonra biriken kin (o
zamana kadar talim olsun diye hayvanlara y�neltilmi�ti),
ger�ek hedefini buldu: �nsanlar. �nsanlar i�lerinden al�nmaya,
tutuklanmaya, yarg�lanmaya ba�lad�lar. hayvanlar sonunda
rahat nefes alabildiler.

tereza, karenin'in hi� k�p�rdamaks�z�n kuca��nda yatan


ba��n� ok�ayadururken, akl�ndan �una benzer bir �eyler ge�ti:
�nsan�n insan karde�ine iyi davranmas�nda �yle �ok erdemli
bir yan yok. �teki k�yl�lere iyi davranmas� gerekiyordu,
yoksa orada ya�ayamazd�. Hatta tomas'a bile iyi davranmak
zorundayd�, ��nk� ona gereksiniyordu. ba�kalar�yla
olan ili�kilerimizin ka�ta ka��n�n duygular�m�z�n -sevgi, antipati,
iyilikseverlik ya da k�t�c�l�k- sonucu, ka�ta ka��n�nsa
bireyler aras�ndaki s�rekli g�� oyunu taraf�ndan belirlenmi�
oldu�unu hi�bir zaman kesinlikle saptayamay�z.

ger�ek insan iyili�i, ancak kar��s�ndaki g��s�z bir yarat�ksa


b�t�n safl��� ile, �zg�rce ortaya ��kabilir. �nsan soyunun
ger�ek ahlaki s�nav�, temel s�nav� (iyice derinlere g�m�lm�,
g�zlerden uzak s�nav�) onun, merhametine b�rak�lm�lara
olanlara davran��nda gizlidir: hayvanlara. ve i�te bu
a��dan insan soyu temel bir yenilgi ya�am�t�r, o kadar temel
bir yenilgi ki, b�t�n �teki yenilgiler kayna��n� bundan almaktad�r.

danalardan biri tereza'yla dostluk kurmu�tu. durur, b�y�k,


kahverengi g�zlerini tereza'ya diker bakard�. Tereza
onu tan�rd�. marketa ad�n� takm�t� ona. b�t�n danalara ad
takmak isterdi, ama yapam�yordu. �ok dana vard�. �ok eskiden
de�il, k�rk y�l kadar �nce, k�ydeki b�t�n ineklerin ad�
varm�. (Ve e�er ad� olmak ruhu olman�n bir g�stergesiyse,
hepsinin de ruhlar� varm� diyece�im, descartes'a inat.) ama
sonra k�yler b�y�k birer ortakla�mac� fabrikaya d�n�t�r�l�nce
inekler b�t�n ya�amlar�n� a��lda kendilerine ayr�lan
birka� metrekarelik bir alanda ge�irmeye ba�lam�lard�. O
g�nden sonra, adlar� olmam�, sadece birer machina animata
olmu� ��km�lar. d�nya Descartes'� hakl� ��karm�t�.

tereza yeniden yeniden gelip duruyor g�zlerimin �n�ne.


onu a�a� k�k�n�n �zerine oturmu� karenin'in ba��n� ok�ar
ve insan soyunun yenilgileri �zerine kafa yorarken g�r�yorum.
bir de �u sahne geliyor insan�n g�z�n�n �n�ne; Turin'deki
otelinden ��kan nietzsche. bir arabac�n�n at�n� k�rba�lad���n�
g�ren nietzsche at�n yan�na gidiyor, kollar�n�
hayvan�n boynuna doluyor ve g�zya�lar�na bo�uluyor.

bu 1899'da oldu; o s�rada nietzsche de insanlar�n d�nyas�ndan


elini ete�ini �ekmi�ti. ba�ka bir deyi�le, tam ak�l hastal���n�n
patlak verdi�i s�ralar. ama tam da bu nedenle, yapt���
harekette derin anlamlar buluyorum ben; nietzsche attan
descartes ad�na �z�r diliyordu. delili�i (yani insanl�ktan son
ve kesin kopu�u) at i�in g�zya�lar�na bo�uldu�u an ba�lad�.

�te benim sevdi�im nietzsche bu, t�pk� Tereza'y� da ba��n�


kuca��na yat�rm� �l�mc�l hasta k�pekle birlikte sevi�im
gibi. onlar� yanyana g�r�yorum: �kisi de 'do�an�n efendisi
ve sahibi' insan soyunun uygun ad�m ileri do�ru y�r�d���
yoldan kendi istekleriyle sap�yorlar.

:::::::::::::::::

karenin iki k���k ��rekle bir ar� do�urdu. �a�k�nl�kla kendi


do�urduklar�na bakt�. K���k ��rekler son derece sakindiler,
ama ar� afyon yutmu� gibi sersem sersem sendeledikten sonra
havaland�, u�tu gitti.

en az�ndan tereza'n�n r�yas�nda b�yle oldu bu. tomas


uyan�r uyanmaz tereza r�yas�n� ona da anlatt� ve ikisi de bu
r�yada belli bir avuntu buldular. r�ya Karenin'in hastal���n�
gebeli�e, do�urman�n dramatikli�ini de g�l�nesi ve dokunakl�
bir �eye -iki k���k ��rekle bir ar�ya- d�n�t�r�yordu.

tereza yeniden ak�l d�� umutlar�n pen�esine d�t�. yataktan


kalkt� ve giyindi. burada da g�n s�t, ekmek ve ��rek
almak i�in d�kkana gitmekle ba�l�yordu. ama o g�n Karenin'i
sabah y�r�y�� i�in yan�na �a��rd���nda, ancak kafas�n�
kald�rabildi karenin. kendisinin onlar� zorla al�t�rd��� bir
t�rene kat�lmay� ilk olarak reddediyordu.

tereza onsuz ��kt�. "Nerede karenin?" diye sordu tezgah�n


arkas�ndaki kad�n; her zamanki gibi karenin'in ��re�ini
ay�rm�t�. Tereza ��re�i �antas�nda g�t�rd� eve. e�ikte ��kard�,
Karenin'e uzaktan g�sterdi. gelip als�n istiyordu. ama
karenin hi� k�p�rdamadan oldu�u yerde yatt�.

tomas, tereza'n�n ne kadar mutsuz oldu�unu g�r�yordu.


��re�i a�z�na al�p Karenin'in �n�nde d�rt ayak �zerine ��kt�.
Sonra yava� yava� ona do�ru s�r�nerek ilerledi.

karenin, onu g�zlerinde belli bir ilgi ����yla seyretti,


ama yerinden kalkmad�. Tomas y�z�n� karenin'in burnunun
hizas�na getirdi. k�pek, bedenini hi� k�p�rdatmadan tomas'�n
a�z�ndaki ��re�in ucunu kendi a�z�na ald�. Tomas k�pek
��re�in geri kalan�n� da yiyebilsin diye di�lerini gev�etti.

gene d�rt ayak �zerinde biraz geriledi tomas, s�rt�n� kabartt�


ve sanki ��rek i�in kavga etmek istiyormu� gibi havlamaya
ba�lad�. K�sa bir s�re sonra, k�pek kesik kesik havlamalarla
kar��l�k verdi buna. sonunda! umduklar� �ey olmu�tu
i�te: karenin'in can� oyun istiyor! karenin ya�ama direncini
kaybetmedi!

bu kesik kesik havlamalar karenin'in g�l�msemesiydi,


tomas'la tereza bunun olabildi�ince s�rmesini istiyorlard�.
B�ylece tomas gene emekleye emekleye onun yan�na gitti ve
��re�in karenin'in a�z�ndan d�ar� ��kan ucunu kapt�. Y�zleri
o kadar birbirine yak�nd� ki tomas k�pe�in solu�unun kokusunu
al�yor, karenin'in burnundaki k�llardan g�d�kland���n�
hissediyordu. k�pek bir kere daha havlad� ve a�z� se�irdi;
�u anda ikisinin de a�z�nda yar�m ��rek vard�. Derken
karenin eski bir taktik hatas� yapt�; sahibinin a�z�ndaki yar�m�
alabilmek umuduyla kendi a�z�ndakini yere b�rakt�, her
zamanki gibi tomas'�n k�pek olmad���n�, elleri kollar� oldu�unu
unutmu�tu. tomas kendi yar�m�n� a�z�ndan b�rakmadan,
�teki yar�m� eliyle yerden ald�.

"tomas!" diye ba��rd� Tereza. "��re�ini almayacaks�n


elinden herhalde!"

tomas iki yar�m� da yere, karenin'in �n�ne koydu; karenin


bir tanesini hemen o an yuttu, ikinci yar�m� ise uzun s�re,
mahsustan yemedi, ikisine kar�� kazand��� zaferi �st�ne
basa basa g�stermek istiyordu.

orada ayakta durup onu seyrederlerken, bir kere daha,


g�ld��� s�rece de �l�me mahkum olmas�na kar��n bir ya�ama
nedeni olaca��n� ge�irdiler ak�llar�ndan.

ertesi g�n durumu ger�ekten de daha iyi gibiydi. ��le


yeme�i yediler. g�n�n, normal olarak onu y�r�y�e ��kard�klar�
saatiydi. karenin'in adeti bir ona bir �tekine sab�rs�zl�k
i�inde ko�up durmakt�. Oysa o g�n, Tereza kay�la tasmay�
eline al�nca sadece donuk bak�larla kar��la�t�. ne�eli
g�r�nmeye (karenin i�in ve karenin'e), onu biraz canland�rmaya
�al�t�lar, �yle ki karenin, uzun bir bekleyi�ten sonra
onlara ac�d�, �� baca�� �zerinde sendeleyerek yanlar�na geldi,
tereza'n�n tasmay� boynuna ge�irmesine izin verdi.

"foto�raf makinesinden nefret etti�ini biliyorum," dedi


tomas, "ama bug�n al yan�na, olur mu?"

tereza gidip dolab� a�t�, �oktan bir kenara at�lm�, �oktan


unutulmu� foto�raf makinesini aramaya ba�lad�. "G�n�n
birinde elimizde foto�raflar oldu�una sevinece�iz," diye
s�rd�rd� s�z�n� Tomas. "karenin ya�am�m�z�n �nemli bir
par�as� oldu."

tereza, y�lan sokmu� gibi, "oldu da ne demek?" diye sordu.


foto�raf makinesi �n�nde, dolab�n zemininde duruyordu,
ama tereza e�ilip almad�. "Almayaca��m yan�ma. Ben
karenin'i kaybetmenin d��ncesini bile akl�ma getirmek istemiyorum.
sen kalkm� ondan ge�mi� zamanda s�zediyorsun."

"�z�r dilerim," dedi tomas.

"zarar� yok," dedi tereza, yumu�am�t�. "kendimi onu


hep ge�mi� zamanda d��n�rken yakal�yorum. akl�mdan silip
atmak zorunda kal�yorum. foto�raf makinesini de bunun
i�in almayaca��m i�te."

hi� konu�madan y�r�d�ler. sessizlik, karenin'i ge�mi�


zaman kipinde d��nmemenin tek yoluydu. �kisinin de g�zleri
hep onun �zerindeydi; s�rekli onunlayd�lar, g�l�msemesini
bekliyorlard�. Ama g�l�msemedi; �� aya�� �zerinde topallayarak
onlar�n yan�s�ra y�r�d� sadece.

"bunu s�rf bizim i�in yap�yor," dedi tereza. "y�r�y�e


��kmak istemedi. s�rf biz mutlu olal�m diye yap�yor."

s�yledi�i �z�c� bir �eydi ama, bunun fark�na varm�yorlard�,


mutluydular. �z�nt�lerine ra�men de�il, onun sayesindeydi
mutluluklar�. Elele tutu�mu�lard�, her ikisinin de
g�zlerinin �n�nde ayn� imge vard�: Ya�amlar�n�n on y�l�n�n
yerini tutan topallamakta olan bir k�pek.

biraz daha y�r�d�ler. derken hi� beklemedikleri bir �ey


oldu; karenin durdu ve d�nd�. geri d�nmek zorunda kald�lar.

belki o g�n, belki de ertesi g�n Tomas bir mektup okurken


i�eri girdi tereza. kap�n�n a��ld���n� duyunca tomas
mektubu �teki ka��tlar�n aras�na sokuverdi, ama tereza bunu
g�rd�. ayr�ca Tereza odadan ��karken tomas'�n mektubu
cebine soku�turdu�unu da g�rd�. ama zarf� dikkatle inceledi.
adres tan�d�k bir el yaz�s�yla yaz�lmam�t�, ama �ok d�zg�n
bir el yaz�s� oldu�u i�in tereza bunun bir kad�n yaz�s� oldu�u
sonucuna vard�.

tomas eve d�nd���nde ona hi� bozuntuya vermeden postan�n


gelip gelmedi�ini sordu.

"hay�r," dedi tomas. tereza'n�n, i�i �oktand�r al��k olmad���


i�in daha da k�t� bindiren bir umars�zl�kla doldu.
hay�r, k�yde gizli bir sevgilisi oldu�unu sanm�yordu. bu olacak
�ey de�ildi. bo�ta kalan her dakikas�n� nas�l ge�irdi�ini
biliyordu. prag'daki bir kad�nla ili�kiyi s�rd�r�yordu herhalde;
kad�n Tomas'�n sa��nda ap�aras�n�n kokusunu b�rakamasa
bile, demek ki o hala kad�n� d��n�yordu. tereza, tomas'�n
kendisini o kad�n i�in b�rakaca��n� sanm�yordu, ama
k�yde ge�en iki y�l�n mutlulu�u �imdi yalanlarla kirlenmi�
gibiydi.

eskiden s�k s�k akl�ndan ge�irdi�i bir d��nceyi yeniden


ge�irdi akl�ndan; yuvas� Karenin'in yan�yd�, tomas'�n de�il.
o �ld���nde kim kuracakt� g�nlerin saatini?

zihninde gelece�i, karenin'siz bir gelece�e ta��nan Tereza


terk edilmi� hissetti kendini.

karenin bir k�ede yatm�, a�lar gibi sesler ��kar�yordu.


tereza bah�eye ��kt�. �ki elma a�ac� aras�ndaki toprak par�as�na
bakt� ve Karenin'i oraya g�mmeyi d��nd�. topu�uyla
topra�a bast�, d�rt k�e bir iz ��kard� orada. karenin'in mezar�
buras� olacakt�.

"ne yap�yorsun?" diye sordu tomas; birka� saat �nce


mektup okurken tereza nas�l onun �st�ne gelmi�se o da tereza'n�n
�st�ne gelmi�ti.

tereza cevap vermedi. aylardan beridir ilk defa, onun ellerinin


titredi�ini g�rd� tomas. ellerini tuttu. tereza ellerini �ekti.

"karenin'e mezar m� bu?"

tereza cevap vermedi.

sessizli�i Tomas'� �z�yordu. patlad�. "�nce ben onu ge�mi�


zaman kipinde d��n�yorum diye bana k�z�yorsun, ya
sen ne yap�yorsun? kalkm�, cenaze haz�rl�klar�na ba�lam�s�n
bile!"

tereza ona arkas�n� d�nd�.

tomas odas�na gitti, arkas�ndan kap�y� �arparak kapatt�.

tereza eve girdi, kap�y� a�t�. "Hep kendini d��nece�ine,


biraz da onu d��nsen iyi olur," dedi. "sen uyand�r�ncaya kadar
uyuyordu. �imdi yeniden a�lamaya ba�layacak."

haks�zl�k etti�ini biliyordu (k�pek uykuda de�ildi); kad�nlar�n


en baya��s� gibi, kar��s�ndakine ac� �ektirmek isteyen
ve bunu nas�l ba�aracaklar�n� da �ok iyi bilen kad�nlar
gibi davrand���n�n fark�ndayd�.

tomas parmak u�lar�na basarak karenin'in yatt��� odaya


girdi, ama tereza onu karenin'le yaln�z b�rakmad�. �kisi de
birer yan�ndan k�pe�in �zerine e�ildiler. ama bu yapt�klar�nda
en ufak bir bar�ma giri�imi sezilmiyordu. tam tersine.
�kisi de yaln�zd�. tereza kendi k�pe�iyle. tomas kendi
k�pe�iyle.

s�ylemesi ac� ama b�ylece ayr�lm� olarak, ikisi de tek


ba�lar�na son nefesine kadar karenin'in ba�ucunda kald�lar.

'�di�' s�zc��� neden bu kadar �nemliydi tereza i�in?

ahd-i atik mitolojisiyle yeti�tirildi�imiz i�in, 'idil'in t�pk�


cennet'in an�s� gibi bizde kalan bir �ey oldu�unu s�yleyebiliriz:
cennet'teki ya�am bilinmeyene do�ru giden d�z bir �izgiyi
izlemek gibi bir �ey de�ildi; bir ser�ven de�ildi. tan�d���m�z,
bildi�imiz nesneler aras�nda bir �emberin i�inde d�n�p
dururdu. tekd�zeli�i mutluluk �retirdi, s�k�nt� de�il.

�nsanlar ta�rada, do�an�n ortas�nda, evcil hayvanlarla


�evrili olarak, d�zenli bi�imde birbirini izleyen mevsimlerin
kuca��nda ya�ad�klar� s�rece bu cenneti and�ran 'idil'in ufac�k
bir par�as�n� koruyorlard� hi� olmazsa. ortakla�mac� �iftli�in
ba�kan�yla o kapl�ca kentinde kar��la�t���nda tereza bu
y�zden �ok �ekici buldu�u bir ta�ra resmi (hi� ya�amad��� ya
da girip g�rmedi�i bir ta�ran�n resmi) canland�rm�t� kafas�nda.
onun geriye, ard�na, Cennet'e bakma bi�imiydi bu.

kuyuya do�ru e�ilen adem, g�rd��� �eyin kendisi oldu�unu


hen�z fark etmemi�tir. adem, gen� k�zken aynan�n
�n�nde durup bedeninden ruhunu g�rmeye �al�an Tereza'y�
da anlamazd�. Adem, karenin gibiydi. tereza, karenin'i aynaya
bakt�rmay� bir oyun k�l���na sokmaya �al�m�t�, ama
beriki kendi imgesini hi�bir zaman tan�mam�, ona bo� bo�,
ak�l almaz bir kay�ts�zl�kla bakm�t�.

adem'le karenin'i kar��la�t�rmak, beni cennet'te insan�n


hen�z insan olmad���n� d��nmeye g�t�r�yor. ya da daha
kesin konu�mak gerekirse, insan hen�z insan olma yollar�na
d�memi�ti. �imdiyse zaman�n bo�lu�u i�inden d�z bir �izgi
izleyerek u�an, nicenin kovulmu�lar�y�z hepimiz. ama gene
de derinlerde bir yerde, incecik bir iplik, bizi o uzaklarda kalan,
sisler i�indeki cennet'e ba�l�yor; orada adem bir kuyuya
do�ru e�iliyor ve narsissus'un tersine, kuyuda beliren soluk
sar� lekenin kendisi oldu�undan ku�kulanm�yor bile. cennet'e
duyulan �zlem insan�n insan olmamaya duydu�u �zlemdir.

tereza �ocuklu�unda ne zaman annesinin kana bulanm�


adet bezlerine rastlasa tiksinti duyar ve bunlar� saklayacak
utan�p arlanmas� olmad��� i�in annesinden nefret ederdi.
ama karenin de di�iydi eninde sonunda ve adet g�r�yordu.
alt� ayda bir, on be� g�n s�r�yordu adet d�nemi. evi kirletmesin
diye, tereza onun bacaklar�n�n aras�na emici bir pamuk
par�as� yerle�tirir, �zerine eski bir k�lot ge�irir, bunu
uzun bir kurdelayla g�zelce g�vdesine ba�lard�. Her adet d�nemi,
iki hafta boyunca bu donan�ma bakt�k�a g�ler dururdu.
neden bir k�pe�in g�rd��� adet onu e�lendiriyor, ne�elendiriyordu
da kendininki midesini buland�r�yordu? cevab�
basit gibi geliyor bana; k�pekler hi� Cennet'ten kovulmad�lar.
karenin ruh ve beden ikili�i konusunda hi�bir �ey bilmiyordu,
bu y�zden de tiksinti kavram� yoktu. tereza bu y�zden
onunla bu kadar �zg�r ve rahat hissediyordu kendini.
(bir hayvan� machina animata, ine�i s�t �retimine yarayan
bir otomat haline getirmek de bunun i�in o kadar tehlikelidir:
b�yle yapmakla, insan kendini cennet'e ba�layan ipli�i
kopar�r ve art�k zaman bo�lu�u i�inde ��kt��� u�u�ta tutunacak
ya da avuntu bulacak hi�bir �ey kalmaz elinde.)

bu karman �orman d��nceler tereza'n�n bir t�rl� silkip


atamad���, dini a��dan k�f�r say�lacak bir d��nceyi do�urdu:
onu karenin'e ba�layan sevgi, tomas'la aras�ndakinden
daha iyi bir sevgiydi. daha iyi; daha b�y�k de�il. tereza ne
tomas'a ne de kendine su� bulmak istemiyordu; karenin'le
birbirlerini daha �ok sevdiklerini �ne s�recek de�ildi. sadece
ona �yle geliyordu ki, insan �iftinin do�mas� g�z�n�ne al�nd���nda,
erkekle kad�n�n a�k�, a priori olarak k�pekle insan
aras�nda varolabilecek (en az�ndan en iyi �rneklerde) sevgiden
a�a�� bir �eydi. bu, insan tarihinin b�y�k olas�l�kla yarat�c�
taraf�ndan tasarlanmayan bir garipli�iydi.

t�m�yle benliksiz bir a�kt� bu; tereza, karenin'den bir


�ey istemiyordu; onu sevdi diye kar��l���nda, kendisini sevmesini
bile beklemiyordu. �stelik hi�bir zaman kendi kendine;
insan �iftlerine ya�am� zehir eden sorular� da sormam�t�:
beni seviyor mu? benden daha �ok sevdi�i bir ba�kas� var
m�? Benim sevdi�imden daha �ok seviyor mu beni? a�k� �l�mek,
s�namak, denemek ve kurtarmak i�in a�ka y�neltti�imiz
b�t�n bu sorular belki de her �eyin yan�s�ra a�k� k�saltmaya
da yar�yor. belki de sevemememizin nedeni �ok sevmek
istememiz, yani kar��m�zdaki ki�iden hi�bir istekte bulunmaks�z�n,
ondan onunla birlikte olmaktan ba�ka bir �ey
istemeksizin kendimizi ona verecek yerde ondan bir �ey (a�k)
talep etmemizdir.

bir �ey daha var; tereza, karenin'i oldu�u gibi kabul etmi�ti;
onu kendi imgesinde yeniden yaratmaya �al�mam�t�;
daha i�in ba��ndan onun k�pek ya�am�yla uzla�m�, onu bu
ya�amda yoksun etmeye �al�mam�, kendine �zg� gizli kapakl�
i�lerini k�skanmam�t�. onu e�ittiyse, bu onu d�n�t�rmek
i�in (kocan�n kar�s�n� ya da kar�n�n kocas�n� yeni ba�tan
yaratmaya �al�mas� gibi) de�il, ona birlikte ya�amalar�na ve
anla�malar�na yarayacak temel dili ��retmek i�indi.

sonra �u da var: hi� kimse onu karenin'i sevmeye zorlamam�t�;


k�pek sevmek insan�n kendi iste�iyle olur. (tereza
yeniden annesini hat�rlad� ve aralar�nda olup bitenlerden
pi�manl�k duydu. annesi k�ydeki ads�z sans�z kad�nlardan
biri olsayd�, onun o sereserpe baya��l���n� sevimli bile bulabilirdi.
ah, annesi bir yabanc� olsayd� ke�ke! �ocuklu�undan
beri, tereza annesinin kendi y�z �izgilerini ele ge�irmesinden,
kendi 'ben'ini zaptetmesinden �ok utanm�t�. daha da
k�t�s�; 'Ana-baban� seveceksin!' diyen o y�zy�llar �ncesinden
kalma buyruktu; bu buyruk onu anas�n�n giri�ti�i ku�atma
ile uzla�maya, sald�rganl��a sevgi ad�n� vermeye zorluyordu!
tereza'n�n onunla bozu�mu� olmas� anas�n�n su�u de�ildi.
tereza onunla annesi oldu�u i�in de�il, anne oldu�u
i�in bozu�mu�tu.)

ama hepsinden de �nemlisi; hi� kimse hi� kimseye idil


arma�an edemez; sadece bir hayvan yapabilir bunu, ��nk�
bir tek hayvanlar kovulmam�t�r cennet'ten. k�pekle insan
aras�ndaki sevgi idilsidir. �at�ma nedir bilmez, t�yler �rpertici
sahneler tan�maz; geli�me bilmez. karenin, tereza ile
tomas'� yinelenmeye dayal� bir ya�amla ku�at�yordu ve onlardan
da ayn� �eyi bekliyordu.

karenin k�pek de�il de insan olsayd�, Tereza'ya �oktan,


"buraya bak, her g�n �u ��re�i a�z�mda tutmaktan b�kt�m,
i�ime fenal�k geldi. de�i�ik bir �ey gelmiyor mu akl�na?" demi�ti
bile. �te insano�lunun b�t�n bahts�zl��� burada yat�yor.
�nsan zaman� bir d�ng� izlemiyor; onun yerine d�md�z
bir �izgide ileriye do�ru gidiyor. �nsan bu y�zden mutlu olam�yor;
mutluluk yinelenmeye duyulan �zlemdir.

evet, mutluluk yinelenmeye duyulan �zlemdir, dedi tereza


kendi kendine.

ortakla�mac� �iftli�in ba�kan� Mefisto'sunu i�ten sonra


y�r�y�e ��kard���nda bazen tereza'ya rastl�yor ve her keresinde
tereza'ya �unlar� s�yl�yordu: "neden bu kadar ge� girdi
ya�am�ma, Tereza? �kimiz �apk�nl��a ��kabilirdik, o ve
ben! bu iki k���k domuza hangi kad�n hay�r diyebilir ki?"
bu noktada domuz kendisine ��retildi�i gibi homurdan�r, h�r�ldard�.
�nceden ne s�yleyece�ini bilse de tereza her keresinde
g�lerdi adam�n s�ylediklerine. �aka yinelene yinelene
�ekicili�inden bir �ey kaybetmemi�ti. tam tersine. �dilsi bir
ortamda, mizah bile yineleni�in tatl� yasas�na boyun e�er.

:::::::::::::::::

k�peklerin insanlara �st�n yanlar� pek fazla de�ildir, ama


bunlardan biri son derece �nemlidir: onlara �tenazi yasak
de�ildir; hayvanlar�n ac� �ekmeden �lmeye haklar� vard�r.
Karenin �� aya�� �zerinde y�r�yor ve giderek daha �ok zaman�n�
bir k�ede yatmakla ge�iriyordu. ve a�lar gibi sesler
��kararak. kar�-koca ona b�yle gereksiz yere ac� �ektirmeye
haklar� olmad���nda g�r� birli�ine vard�lar. ama ilke olarak
g�r� birli�ine varsalar da, karenin'in �ekti�i ac�n�n ger�ekten
gereksiz hale gelece�i zaman�, ya�am�n�n ya�anmaya de�er
olmaktan ��kaca�� an� saptamak ac�s�yla y�zy�zeydiler.

ke�ke tomas hekim olmasayd�. O zaman bir ���nc� ki�inin


arkas�na gizlenebileceklerdi. veterinere gidip, ondan
hayvan� bir i�neyle uyutmas�n� istemek ellerinden gelebilecekti.

�l�m�n rol�n� �stlenmek korkutucu �eydir. tomas i�neyi


kendisi yapmamakta diretiyordu: veteriner getirtip
yapt�rtacakt�. Ama sonra karenin'e insanlara yasak olan bir
ayr�cal�k sa�layabilece�ini d��nd�: �l�m ona sevdiklerinin
k�l���nda gelecekti.

karenin b�t�n gece a�lar gibi sesler ��karm�t� gene. tomas


sabah hayvan�n baca��n� yoklad� ve Tereza'ya "art�k
beklemenin bir anlam� yok," dedi.

bir iki dakika sonra ikisi de i�e gitmek zorundayd�lar.


tereza i�eriye karenin'i g�rmeye gitti. o ana kadar k�esinde
hi� tepki g�stermeden (tomas baca��n� elledi�inde bile)
yatm�t� Karenin, ama kap�n�n a��ld���n� duyup da tereza'n�n
i�eri girdi�ini g�r�nce, ba��n� kald�rd�, ona bakt�.

bu bak�a dayanamad� Tereza; neredeyse �rk�t�yordu


onu. karenin, tomas'a �yle bakm�yordu, bir tek ona, tereza'ya
bak�yordu. ama hi� bug�nk� kadar yo�un olmam�t�
bu bak�. �aresiz, hatta yasl� bile de�ildi; hay�r, korkun�,
katlan�lmaz bir g�ven bak��yd�. bu bak�ta bir an �nce cevap
isteyen bir soru vard�. B�t�n ya�am� boyunca karenin
tereza'dan cevap beklemi�ti ve �imdi de ona (her zamankinden
daha b�y�k bir sab�rs�zl�kla ayr�ca) ger�e�i hala ondan
��renmeye haz�r oldu�unu bildiriyordu. (tereza'dan gelen
her �ey ger�ekti. 'otur!' ya da 'yat!' gibi emirler bile verse,
karenin bunlar� kendiyle �zde�le�tirece�i, ya�am�na anlam
verecek ger�ekler olarak kabul ediyordu.)

o korkun� g�ven bak�� uzun s�rmedi; karenin �ok ge�meden


ba��n� gene patilerinin �zerine yat�rd�. tereza, ba�ka
hi� kimsenin ona bir daha b�yle bakmayaca��n� biliyordu.

ona hi� �ekerleme vermezlerdi, ama son zamanlarda tereza


karenin'e birka� par�a �ikolata alm�t�. �ikolatalar�
yald�zl� ka��ttan ��kard�, par�a par�a k�rd� ve bir �ember
olu�turacak bi�imde karenin'in �evresine dizdi. sonra da, evde
tek ba��na ge�irece�i uzun saatler boyunca hi�bir eksi�i
kalmas�n diye bir tas su getirip yan�na koydu. demin tereza'ya
bakmak �ok yormu�tu karenin'i. �ikolatayla �evrili oldu�u
halde, kafas�n� kald�r�p bakmad�.

tereza yere onun yan�na oturdu, onu kucaklad�. Yava��a,


zahmetli bir hareketle ba��n� �evirdi, tereza'y� koklad�, bir
iki yalad� Karenin. yalama s�rerken tereza bunu sonsuza
kadar unutmamak ister gibi g�zlerini kapad�. Sonra yalas�n
diye �teki yana��n� �evirdi.

art�k ��k�p danalarla ilgilenmek zorundayd�. ��le yeme�inden


�ncesine kadar d�nmedi. tomas hen�z eve gelmemi�ti.
karenin hala yerde �ikolatayla �evrili olarak yat�yordu ve
tereza'n�n geldi�ini duydu�unda ba��n� bile kald�rmad�.
hasta baca�� �i�mi�, ur ba�ka bir yere s��ram�t�. Derisinin
alt�ndan a��k k�rm�z� birtak�m damlac�klar�n (kan gibi de�il)
olu�tu�unu fark etti tereza.

gene yere onun yan�na yatt�. Bir kolunu boylu boyunca


g�vdesine uzatt� ve g�zlerini kapatt�. Derken birinin kap�ya
g�m g�m vurdu�unu duydu. "doktor! doktor! domuz geldi!
domuzla sahibi!" tereza'n�n kimseyle konu�acak hali yoktu,
ne k�p�rdad� ne de g�zlerini a�t�. "doktor! doktor! domuzlar
geldi!" ard�ndan sessizlik.
tomas ancak yar�m saat sonra d�nd�. dosdo�ru mutfa�a
gitti ve tek bir s�z s�ylemeden i�neyi haz�rlad�. odaya gitti�inde
tereza ayaktayd�, Karenin de kalkmaya �al��yordu. tomas'�
g�r�r g�rmez, halsiz halsiz kuyruk sallamaya ba�lad�.

"bak," dedi tereza, "hala g�l�ms�yor."

bunu yalvar�rcas�na, k���k bir erteleme ister gibi s�ylemi�ti,


ama fazla �stelemedi.

yava��a bir �rt� yayd� kanepenin �zerine. minik menek�e


desenli beyaz bir �rt�yd� bu. her �eyi �nceden �zenle haz�rlam�,
d��nm�, karenin'in �l�m�n� g�nler �ncesinden
d�lemi�ti. (ah, sevdiklerimizin �l�m�n� onlar �lmeden �ok
�nce, basbaya�� d�lememiz nas�l da korkun�tur!)

kanepenin �zerine s��rayacak g�c� yoktu art�k Karenin'in.


onu birlikte kucaklay�p kald�rd�lar. tereza yan yat�rd�,
tomas sa�lam bacaklar�ndan birini yoklad�. Az �ok ele
gelir bir damar ar�yordu. sonra k�rk� makasla kesti.

tomas kanepenin yan�na ��meldi, karenin'in ba��n� kendi


ba��na yakla�t�rd�.

tomas, i�neyi i�eri sokmakta zorluk �ekti�i i�in baca��


s�kmas�n� s�yledi tereza'ya, tereza s�yleneni yapt�, ama y�z�n�
karenin'in ba��ndan ay�rmad�. karenin'le tatl� tatl� konu�may�
s�rd�rd�, karenin de yaln�zca onu d��n�yordu.
korkmuyordu. tereza'n�n y�z�n� iki kere daha yalad�. Tereza
f�s�ldamay� kesmedi. "korkma, korkma oran ac�mayacak,
sincaplar, tav�anlar g�receksin r�yanda, orada inekler olacak;
mefisto da orada olacak, korkma..."

tomas i�neyi damara soktu ve i�nenin silindirini itti.


karenin'in baca�� se�irdi; solu�u birka� saniyeli�ine h�zland�,
sonra kesildi. tereza kanepenin yan�nda, yerde, oturdu�u
yerde kalakald�, y�z�n� Karenin'in ba��na g�md�.

art�k ikisi de i�e d�nmek zorundayd�lar; k�pe�i kanepenin


�zerinde, minik menek�eli beyaz �rt�n�n �zerinde uzanm�
b�rakt�lar.

ak�ama do�ru d�nd�ler. tomas bah�eye ��kt�. Tereza'n�n


iki elma a�ac� aras�nda topu�uyla i�aretledi�i d�rtgeni buldu.
sonra kazmaya ba�lad�. Tam tereza'n�n istedi�i gibi yap�yordu.
her �eyin tam tereza'n�n arzu etti�i gibi olmas�n�
istiyordu.

tereza evde karenin'le kald�. Onu diri diri g�mmekten


korkuyordu. kula��n� a�z�na dayad� ve �ok zay�f bir soluma
sesi duydu�unu sand�. Bir iki ad�m geri �ekildi. sanki k�pe�in
g��s� hafif�e inip kalk�yordu.

(hay�r; duydu�u kendi solu�uydu ve bu soluk bedenini


hafif�e hareket ettirdi�i i�in k�pe�in hareket etti�ini san�yordu.)

�antas�nda bir ayna buldu ve bunu k�pe�in a�z�na tuttu.


ayna o kadar lekelenmi�ti ki, �zerinde damlalar g�rd���n�
sand�, solu�un neden oldu�u damlalar.

"tomas! ya��yor!" diye ba��rd�, Tomas �amurlu �izmeleriyle


bah�eden i�eriye girmi�ti.

tomas k�pe�in �zerine e�ildi, sonra hay�r anlam�nda ba��n�


sallad�.

k�pe�in �zerine uzat�ld��� �rt�n�n birer ucundan tuttular.


tereza alt ucundan, tomas �st ucundan. sonra kald�r�p
bah�eye ta��d�lar.

�rt� �slakt�. �i�iyle girdi ya�am�m�za, �imdi de �i�iyle ��k�yor,


diye d��nd� tereza ve elindeki �slakl��a, Karenin'in
son selam�na sevindi.

onu elma a�a�lar�n�n yan�na g�t�r�p yere b�rakt�lar. tereza


�ukurun �zerine e�ildi, �rt�y� Karenin'i t�m�yle �rtecek
bi�imde d�zeltti. biraz sonra �zerine atacaklar�, Karenin'in
��plak bedenine ya�acak topra�� d��nmek dayan�l�r
gibi de�ildi.

eve girdi ve karenin'im tasmas�, kay�� ve sabahtan beri


yerde dokunulmadan duran bir avu� �ikolatayla geri d�nd�.
bunlar�n hepsini onun arkas�ndan �ukura att�.

�ukurun yan�nda yeni kaz�lm� topraklardan bir tepecik


duruyordu. tomas k�re�i ald� eline.

�te tam o s�rada r�yas�n� hat�rlad� Tereza: karenin'in


iki ��rekle bir ar� do�uru�unu. birden bu s�zc�kler bir mezar
yaz�t� gibi geldi ona. burada, elma a�a�lar�n�n aras�nda duran
bir an�t d�ledi, �zerinde burada karenin yat�yor. �ki ��rekli
bir ar� do�urdu yazacakt�.

bah�eye alacakaranl�k inmi�ti; g�nd�zle ak�am aras�ndaki


saat. g�kte solgun bir ay vard�, �l� odas�nda a��k unutulmu�
bir lamba.

�izmeleri �amurlanm�, bu �amur kurumu�tu bile. kazmayla


bah�e belini al�p b�t�n bah�e aletlerinin -t�rm�klar,
bah�e kovalar�, hortumlar- dizili durdu�u k���k girintiye
koydular.

:::::::::::::::::

genellikle kitaplar�n� okudu�u masan�n ba��na ge�mi� oturuyordu


tomas. b�yle zamanlarda tereza arkadan yakla��r,
e�ilip yana��n� onun yana��na bast�r�rd�. o g�n birden irkildi.
tomas kitap okumuyordu; �n�nde bir mektup vard� ve
mektup daktiloyla yaz�lm� be� sat�rdan ileri gitmemekle
birlikte, tomas nicedir mektuba dalm� g�z�k�yordu.

tereza, "o ne?" dedi i�i ans�z�n ac�yla dolarak.


tomas ba��n� bile �evirmeden tuttu, tereza'ya uzatt�
mektubu. mektupta o g�n kom�u kasaban�n havaalan�nda
bulunmas� gerekti�i yaz�l�yd�.

tomas neden sonra tereza'ya d�n�p bakt���nda, tereza


onun g�zlerinde kendinin yeni ke�fetti�i deh�eti okudu.

"ben de seninle gelece�im," dedi.

tomas ba��n� sallad�. "G�rmek istedikleri benim."

"hay�r, seninle geliyorum," diye yineledi tereza.

tomas'�n kamyonuna bindiler. az sonra havaalan�ndayd�lar.


her yanda sis vard�. Alan�n �zerindeki u�aklar� belli
belirsiz d� �izgileriyle se�ebiliyorlard� ancak. hepsini bir bir
gezdiler, ama hepsinin kap�lar� kapal�yd�. girilmez. sonunda
�n�nde u�ak merdiveni duran a��k bir kap� buldular. basamaklar�
��kt�lar ve kap�da bir a��rlama g�revlisi taraf�ndan
kar��land�lar. k���k bir u�akt� -otuz ki�inin ancak s��abilece�i
bir u�ak- i�inde hi� kimse yoktu. koltuklar�n aras�ndaki
ge�itten a�a��ya y�r�d�ler birbirlerine tutunarak, �evrelerine
pek bakm�yorlard�. Birbirine biti�ik iki koltu�a oturdular,
tereza ba��n� Tomas'�n omuzuna dayad�. �lk deh�et dalgas�
ge�mi�, yerini h�z�n alm�t�.

deh�et bir �oktur, mutlak bir k�rle�menin zaman�. Deh�ette


en ufak g�zellik yoktur. b�t�n g�rebildi�imiz bizi bekleyen
bir olay�n delip ge�ici ����d�r. �te yandan, h�z�n olacaklar�
bildi�imizi varsayan bir tav�rd�r. tomas'la tereza
kendilerini nelerin bekledi�ini biliyorlard�. Deh�etin ����
b�ylelikle kaybetti sertli�ini ve d�nya, kendisini ger�ekten
g�zelle�tiren yumu�ak, mavimsi bir ��kla y�kand�.

mektubu okurken tereza, tomas'a sevgi filan duymam�t�;


sadece onu bir an olsun b�rakamayaca��n� anlam�t� art�k;
deh�et duygusu �teki b�t�n heyecan ve sezgileri silip g�t�rd�.
�u anda ona yaslanm� otururken (u�ak f�rt�na bulutlar�n�n
aras�ndan s�z�lerek gidiyordu), korkusu azald� ve a�k�n�n,
s�n�r, had tan�mayan a�k�n�n bilincine vard�.

sonunda yere indi u�ak. aya�a kalkt�lar, g�revlinin a�t���


kap�ya gittiler. hala birbirlerinin beline sar�lm� olarak,
merdivenlerin tepesinde, en yukar�da durdular. ta a�a��da,
ba�lar� kukuletal�, ellerinde t�fek olan birtak�m adamlar
g�rd�ler. durman�n anlam� yoktu, ka�amazlard� ��nk�. A��r
a��r indiler, ayaklar� havaalan�n�n zeminine bast���nda,
adamlardan biri t�fe�ini kald�rd� ve onlara ni�an ald�. Silah
sesi duyulmad� ama tereza, tomas'�n -bir saniye �nce kolunu
beline dolam� kendisine yaslanan tomas'�n- yere devrildi�ini
g�rd�.

onu kendi bedenine bast�rmay� denedi, ama ayakta tutamad�.


Tomas beton zemine d�t�. �zerine e�ildi, kendini
onun �zerine atmak, onu bedeniyle �rtmek istiyordu, tam o
s�rada garip bir �ey ili�ti g�z�ne: tomas g�zlerinin �n�nde
h�zla �ekiyor, b�z�l�yor, ufal�yordu. �yle �a��rm�t� ki dondu,
hi� k�p�rdamadan oldu�u yerde kalakald�. Tomas'�n bedeni
�ekip b�z�ld�k�e daha az tomas'a benziyordu; sonunda
havaalan�n�n �zerinde k�p�rdayan, ko�an, oraya buraya se�irten
minicik, k���k bir �eye d�n�t�.

tomas'� vuran adam maskesini s�y�rd�, tereza'ya tatl�


tatl� g�l�msedi. sonra adamlar� savu�turup bir yere s���nmak
istercesine umars�zca oraya buraya ko�an k���k �eyin
pe�ine d�t�. kovalamaca bir s�re devam etti, derken birden
adam yere, bir �eyin �zerine do�ru at�ld�. kovalamaca bitmi�ti.

adam aya�a kalkt� ve elinde o �eyle tereza'ya geri geldi.


elindeki �ey korkudan tir tir titriyordu. bir tav�and� bu.
adam tav�an� Tereza'ya uzatt�. O an tereza'n�n korkusu ve
h�zn� azald�, kollar�nda bir hayvan tuttu�u i�in, hayvan
kendisinin oldu�u i�in mutluydu. sevin� g�zya�lar�na bo�uldu.
g�zleri g�zya�lar�ndan g�rmez olana kadar a�lad�, a�lad�.
Hedefine, ula�mak ve hi� ayr�lmamak istedi�i yere neredeyse
vard��� duygusuyla tav�an� eve g�t�rd�.

prag sokaklar�nda gezerken, evini, k���k k�zken anne-babas�yla


oturdu�u evi bulmakta zorluk �ekmedi. ama annesiyle
babas� yoklard�. �nceden hi� g�rmedi�i halde babas�n�n
dedesi ve b�y�k-b�y�kbabas� oldu�unu bildi�i iki ihtiyar
kar��lad�lar onu. �kisinin de y�zleri a�a� kabuklar� gibi �izgi
�izgi ve buru�uktu, tereza onlarla oturaca��n� d��n�nce
mutlu oldu. ama �u anda, hayvan�yla yaln�z kalmak istiyordu.
be� ya��ndayken, annesiyle babas� kendine ait bir ya�ama
mekan� olmas�na karar verdiklerinde kendisine verilen
oday� hemen buldu.

odada bir yatak, bir masa ve bir iskemle vard�. Masan�n


�zerinde d�n��n� bekleyerek hi� s�nmeden yan�p duran bir
lamba duruyordu, lamban�n �zerine de iki yana a��lm� kanatlar�n�n
�zerinde iki b�y�k g�z olan bir kelebek t�nemi�ti.
tereza hedefine ula�t���n� anlad�. Yata�a uzand� ve tav�an�
g��s�ne bast�rd�.

:::::::::::::::::

genellikle kitap okudu�u masan�n ba��na gelmi� oturuyordu


tomas. "zaman zaman sana s�z�n� etmedi�im mektuplar
al�yorum," dedi tereza'ya. "o�lumdan geliyor bu mektuplar.
onun ve benim ya�amlar�m�z� t�m�yle birbirinden ayr� tutmaya
�al�t�m ama, bak kader nas�l �c�n� al�yor benden.
birka� y�l �nce �niversiteden at�ld�, �imdi bir k�yde trakt�r
s�r�c�s�. Ya�amlar�m�z ayr� olabilir ama, ayn� y�nde ilerliyor,
ko�ut �izgiler gibi."

tereza, "neden bana bu mektuplardan hi� s�zetmedin?"


diye sordu b�y�k bir ferahlama duygusuyla.

"bilmem. pek ho� bir �ey de�il de ondan herhalde."

"s�k yaz�yor mu?"

"ara s�ra!"
"ne hakk�nda?"

"kendisi."

"�lgin� mi peki?"

"evet, ilgin�. annesi ate�li bir kom�nistti, hat�rlars�n.


Eh, i�te epey oluyor onunla ili�kiyi kesti. sonra bizimkilere
benzer sorunlar� olan insanlarla dost oldu ve onlarla politik
etkinliklere kar�t�. �imdi baz�lar� hapiste. ama onlarla da
kesti ili�kiyi. mektuplar�nda onlara ebedi devrimciler diyor."

"y�netimle uzla�t� m� demek istiyorsun?"

"hay�r, hay�r, kesinlikle de�il. tanr�'ya inan�yor ve anahtar�n


o oldu�u d��ncesinde. hepimizin g�ndelik ya�amlar�m�z�
dinin buyruklar�na g�re s�rd�rmemizi, y�netime ald�r�
etmememizi, onu t�m�yle g�rmezlikten gelmemizi savunuyor.
tanr�'ya inan�yorsak onun iddias�na g�re, herhangi bir
durumu al�p, kendi davran�lar�m�z arac�l���yla bunu 'tanr�'n�n
yery�z�ndeki krall���'na d�n�t�rebilirmi�iz. bu toplumda,
devlet denetiminden ka�abilen tek g�n�ll� birlikteli�in
kilise oldu�unu yaz�p duruyor bana. kiliseye neden girdi
merak ediyorum, y�netime kar�� ��kmas�na imkan verdi�i
i�in mi, yoksa ger�ekten tanr�'ya inand��� i�in mi?"

"neden kendisine sormuyorsun?"

"�nananlara hayrand�m eskiden," diye s�z�n� s�rd�rd�


tomas. "onlar�n bana kapal� olan kimi �eyleri garip, a�k�n
bir bi�imde kavrad�klar�n� san�rd�m. Falc�lar gibi de diyebilirsin.
ama o�lumun ba��ndan ge�enler iman denen �eyin asl�nda
�ok basit oldu�unu g�sterdi bana. �aresizdi, katolikler
onu saflar�na ald�lar, daha ne oldu�unu anlamadan iman sahibi
oluverdi. olay� y�nlendiren g�n�l borcuydu b�y�k olas�l�kla.
�nsan�n ald��� kararlar son derece basit oluyor."

"mektuplar�n� hi� cevaplamad�n m�?"

"hi� adres yazm�yor," dedi tomas. "damgan�n �zerinde


posta b�lgesinin neresi oldu�u yaz�l� ger�i. oran�n ortakla�mac�
�iftli�ine bir mektnp yaz�p yollayabilirdim."

tereza, tomas'tan ku�kulanm� olmaktan utan� duyuyordu,


bu y�zden de i�indeki su�luluk duygusunu onun o�luna
y�nelik iyilik dalgas�yla ba��latmaya �al�t�. "o halde neden
yaz�p �a��rm�yorsun; gelsin biraz bizimle kals�n."

"bana benzer," dedi tomas. "konu�tu�u zaman �st duda��


t�pk� benimki gibi b�k�l�yor. kendi dudaklar�mdan tanr�'n�n
krall��� teranesini dinlemek -bana �ok garip geliyor
do�rusu!"

tereza kahkahalarla g�lmeye ba�lad�.

tomas da onunla birlikte g�ld�.

"bu kadar �ocuk olma, tomas!" dedi tereza. "alt taraf�


eski bir hikaye kar�nla senin ba�mdan ge�enler. o�luna ne
bundan? onun ne ilgisi var olup bitenle? gen�li�inde zevksizlik
ettiysen �ocu�un ne kabahati var?"

"do�rusunu istersen, onunla kar��la�maktan sahneye ��kacakm�cas�na


korkuyorum. harekete ge�mememin as�l nedeni
bu. beni bu kadar inat�� yapan, onunla g�r�t�rmeyen
nedir bilmiyorum. bazen neden oldu�unu bilmeden bir karar
verirsin de bu karar tersini yapmaya �endi�in i�in s�rer gider.
her ge�en y�l daha zorla��r de�i�tirmek."

"�a��r onu," dedi tereza.

o g�n ��leden sonra, inek a��llar�ndan d�nerken yoldan


gelen sesler duydu. daha yakla��nca, tomas'�n kamyonunu
g�rd�. tomas arac�n �zerine e�ilmi� lastik de�i�tirirken, birka�
ki�i �evresini alm� onu seyrediyor, i�ini bitirmesini bekliyorlard�.

tereza g�zlerini ondan ay�rmad�; ya�l� duruyordu tomas.


sa�� k�rla�m�t� ve koordinasyon eksikli�i de s�r�c�l��e d�m�
bir cerrah�n de�il, nicedir gen� olmayan bir adam�n
koordinasyon eksikli�iydi.

ortakla�mac� �iftli�in ba�kan�yla daha yenilerde yapt�klar�


konu�ma geldi tereza'n�n akl�na. Ba�kan, ona tomas'�n
kamyonunun berbat durumda oldu�unu s�ylemi�ti. bunu �ikayet
de�il �aka olarak s�ylemi�ti ama, tereza bu durumun
ba�kan� kayg�land�rd���n� anlam�t�. "tomas insanlar�n i�ini
arabalar�n i�inden daha iyi tan�yor," demi�ti adam g�lerek.
sonra da tomas'�n o y�re dahilinde de olsa, hekimli�ini s�rd�rebilmesi
i�in yetkililerle birka� kere g�r�t���n� anlatm�t�.
polisin b�yle �eye hi�bir zaman izin vermeyece�ini
s�ylemi�lerdi ona.

tereza, kamyonun yan�ndaki adamlar onu g�rmesinler


diye bir a�a� g�vdesinin arkas�na sakland�. Orada durmu�
tomas'� g�zetlerken, i�inden bir kendini su�lama dalgas� geldi
ge�ti. onun prag'dan z�rih'e d�nmesinin sorumlusu kendisiydi,
prag'dan ayr�lmas�n�n da; �imdi de kalkm� burada
bile rahat b�rakm�yor. karenin �lmek �zereyken gizli ku�kular�yla
ona i�kence �ektiriyordu.

gizli gizli onu hep kendisini yeterince sevmemekle su�lam�t�.


kendi a�k� her zaman kusur bulunamayacak bir �eydi
de, tomas'�nki sadece yukar�dan bakan bir katlanmayd�.

�imdi haks�zl�k etti�ini g�r�yordu: tomas'� ger�ekten b�y�k


bir a�kla sevse, di�ini s�kar onunla d�ar�da kal�rd�! tomas
orada mutluydu. yeni bir ya�am uzan�yordu �n�nde! o
ise kalkm� terk etmi�ti onu! do�ru, o s�rada y�ce g�n�ll�l�k
etti�ine, ona �zg�rl���n� verdi�ine inand�rm�t� kendi
kendini. ama y�ce g�n�ll�l��� yaln�zca bir �z�r de�il miydi?
eve, ona geri d�nece�ini �ok iyi biliyordu b�t�n bunlar olup
biterken! cahil k�yl�leri sazl�klara �ekip orada bo�ulmaya
b�rakan su perileri gibi onu hep a�a��ya, daha da a�a��ya
�ekmi� durmu�tu! onu k�ye ta��nmaya kand�rmak i�in mide
a�r�lar� �ekti�i bir geceden yararlanm�t�! nas�l da kurnaz,
hesap�� olabiliyordu! onu, onun kendisine besledi�i a�k� tekrar
tekrar s�namak istercesine arkas�ndan gelmeye �a��rm�t�!
Israrla, �a��rm� durmu�tu ve i�te bak, �imdi kar��s�nda
yorgun ve sa�lar� a�arm�, eli bir daha hi�bir zaman ne�ter
tutmayacak bir tomas duruyordu.

art�k hi�bir yere ��kmayan bir yoldayd�lar. buradan nereye


gidebilirlerdi? yurt d��na ��kmalar�na hi� izin verilmeyecekti.
prag'a d�nmenin hi�bir yolu kalmam�t�; hi� kimse
onlara i� vermezdi. ba�ka bir k�ye ta��nmak i�in bile nedenleri
kalmam�t�.

hey tanr�m, bunca yolu s�rf Tereza, tomas'�n kendisini


sevdi�ine inans�n diye mi tepmek zorunda kalm�lard�?

tomas sonunda lasti�i yerine takmay� ba�ard�. Direksiyonun


arkas�na ge�ti, adamlar arkaya atlad�lar ve motor
k�kredi.

tereza eve d�n�p kendisine bir banyo haz�rad�. s�cak


suyun i�inde uzanm� yatarken, kendi kendine bir ya�am boyu
s�r�p giden zay�fl�klar�n� hep tomas'a kar�� kulland���n�
tekrarlad� durdu. hepimiz g�c� su�luyla, zay�fl��� masum
kurbanla �zde�le�tirmeye yatk�n�zd�r. ama �imdi, tereza
kendi durumunda bunun tam tersi oldu�unu g�r�yordu! r�yalar�
bile, sanki her y�nden �ok g��l� olan bu adam�n tek zay�fl���n�
ke�fetmi��esine, tomas'a tereza'n�n �ekti�i ac�lar�
sergileyip duruyor, b�ylece onu geri �ekilmeye zorluyordu. zay�fl���
sald�rgand� ve bu zay�fl�k tomas'a g�c�n� kaybettirip
kollar�na s���nan tav�ana d�n�t�r�nceye kadar ona boyun
e�dirmi� durmu�tu. o r�ya bir t�rl� ��km�yordu akl�ndan.

banyodan ��kt�, �zerine g�zel bir �eyler giymeye gitti.


onun ho�una gitmek, onu mutlu etmek i�in �ok g�zel g�r�nmek
istiyordu.

tam son d��meyi de iliklemi�ti ki, tomas yan�nda ortakla�mac�


�iftli�in ba�kan� ve teni al��lmad�k solgunlukta gen�
bir �iftlik i��isiyle i�eri dald�.

"�abuk!" diye ba��rd� Tomas. "sert bir i�ki!"

tereza d�ar� f�rlad�, elinde bir �i�e slivovitz'le geri d�nd�.


bir lik�r barda��na bundan biraz koydu, gen� adam i�kiyi
bir diki�te bitirdi.

sonra ona olup biteni anlatt�lar. adam�n omuzu ��km�,


ac�yla hayk�rmaya ba�lam�t�. hi� kimse ne yap�lmas� gerekti�ini
bilmedi�i i�in tomas'� �a��rm�lar, o da tek bir hareketle
omuzu yuvas�na yerle�tirmi�ti.

bir bardak slivovitz daha yuvarlad�ktan sonra adam tomas'a,


"kar�n bug�n m�thi� g�zel g�r�n�yor," dedi.

"salak," dedi ba�kan. "tereza her zaman g�zeldir."

"biliyorum her zaman g�zel oldu�unu," dedi gen� adam,


"ama bug�n �ok da g�zel giyinmi�. bu elbiseyle hi� g�rmemi�tim
seni. bir yere mi gidiyorsun?"
"hay�r. Tomas i�in giydim."

"seni �ansl� namussuz!" dedi ba�kan, g�lerek. "bizim han�m�n


akl�na bile gelmez benim i�in giyinip s�slenmek."

"neden kar�n yerine domuzunla gezip tozdu�un �imdi


anla��l�yor," dedi gen� adam ve o da g�lmeye ba�lad�.

"sahi yahu, mefisto nas�l?" diye sordu tomas. "onu epeydir


g�rmedim. en az..." d��nd� biraz, "en az bir saattir."

"beni �zlemi�tir herhalde," dedi ba�kan.

"seni bu elbiseyle g�r�nce i�imden dans etmek geldi," dedi


gen� adam tereza'ya. tomas'a d�n�p sordu: "onunla dans
etmeme izin verir misin?"

"haydi hep birlikte gidip dans edelim," dedi tereza.

gen� adam, "sen de gelir misin?" diye sordu tomas'a.

"nereye gitmeyi d��n�yorsunuz ki?" diye sordu tomas.

gen� adam yak�n bir kasaban�n ad�n� verdi, oradaki otelin


bar�nda dans pisti vard�.

"sen de gel," dedi gen� adam ortakla�mac� �iftli�in ba�kan�na


buyurgan bir sesle. bu arada ���nc� slivovitz'ini yuvarlam�
bulundu�u i�in de ekledi. "mefisto seni �ok �zleyecekse
onu da alal�m. O zaman elaleme g�steri� yapmak i�in
iki k���k domuzumuz olur. kad�nlar bu ikisini bir g�rd�ler
mi yalvar yakar olurlar art�k."

"mefisto'dan utanmayacaksan�z, geldim gitti." hep birlikte


tomas'�n kamyonetine bindiler -tomas direksiyona ge�ti,
tereza yan�na oturdu, iki adam da ellerinde yar�s� bo�alm�
slivovitz �i�esiyle arkaya ge�tiler. ba�kan, mefisto'yu da
almay� unuttuklar�n�, ancak k�y� arkalar�nda b�rakt�klar�nda
fark etti. tomas'tan d�nmesini istedi ba��rarak.

"bo�ver," dedi gen� adam. "tek k���k domuz da g�r�r


i�imizi." ba�kan bu s�zler �zerine gev�edi.

hava karar�yordu. yol keskin virajlar �izerek t�rmanmaya


ba�lad�.

kasabaya vard�klar�nda, do�ruca otele gittiler. tereza ve


tomas buraya ilk defa geliyorlard�. Merdivenlerden a�a��,
bodrum kat�na indiler, burada bir bar, bir dans pisti ve birka�
masa vard�. Altm� ya�lar�nda bir adam piyano, ayn�
ya�larda bir kad�n viyolonsel �al�yorlard�. �ald�klar� �eyler
k�rk y�l �ncesinin g�zde �ark�lar�yd�. Pistte be� alt� �ift vard�.

"bana g�re bir �ey yok burda," dedi gen� adam durumu
g�zden ge�irdikten sonra ve hemen tereza'y� dansa kald�rd�.

ortakla�mac� �iftlik ba�kan� Tomas'la bo� bir masaya


oturup bir �i�e �arap s�yledi.

"��emem," dedi tomas. "araba kullan�yorum."

"enayilik etme," dedi �b�r�. "Gece burada kal�yoruz." �ki


oda ay�rtmak i�in resepsiyona do�ru ilerledi.

tereza yan�nda gen� adamla dans pistinden d�nd���nde,


bu kez ba�kan onu dansa kald�rd�. son olarak tomas da
onunla bir kere dans eti.

"tomas," dedi tereza dans pistindelerken, "ya�am�n boyu


ba��na gelen her k�t� �ey benim kusurum. kendini burada
bulman da benim kusurum, bundan daha k�t�s� olamazd�
herhalde."

"k�t�s� m�? ne diyorsun sen yahu?"

"z�rih'te kalm� olsayd�k, hala bir cerraht�n."

"sen de foto�raf��."

"�ok anlams�z bir kar��la�t�rma," dedi tereza. "�in senin


i�in her �ey demekti; benimse ne yapt���m umurumda
de�il, her �eyi yapabilirim, en ufak bir kayb�m yok; sen her
�eyi kaybettin."

"burada mutluyum, fark etmedin mi tereza?" dedi tomas.

"cerrahl�k senin misyonundu," dedi tereza.

"misyon dedi�in sersemce bir �ey tereza. misyonum yok


benim. kimsenin yok. �zg�r oldu�unu, b�t�n misyonlardan
ar�nm� oldu�unu fark etmen o kadar b�y�k bir ferahlama ki."

onun bu a��ks�zl�, dosdo�ru konu�mas�na inanmamak


elde de�ildi. tereza ayn� g�n�n erken saatlerinde tan�k oldu�u
sahneyi, tomas'�n kamyoneti onar��n�, o s�rada ne kadar
ya�l� durdu�unu hat�rlad�. hedefine varm�t�; hep ya�lans�n
istemi�ti. �ocuklu�undaki odada y�z�ne bast�rd��� tav�an
yeniden akl�na geldi.

tav�an olmak ne demektir? b�t�n g�c�n� kaybetmek


demektir. �nsan art�k kar��s�ndakinden g��s�z demektir.

piyanoyla viyolonselin ezgisine uyarak dans ettiler, tereza


ba��n� Tomas'�n omuzuna dayad�. T�pk�, u�akta f�rt�na bulutlar�n�n
aras�nda birlikte u�arlarken yapt��� gibi. o an ya�ad���
ayn� garip mutlulu�u ve ayn� garip h�zn� ya��yordu
�imdi. h�z�n, son duraktay�z demekti. mutluluk, birlikteyiz,
demekti. h�z�n bi�imdi, mutluluk i�erik. mutluluk h�zn�n
uzam�n� dolduruyordu.

masalar�na d�nd�ler. tereza ortakla�mac� �iftlik ba�kan�yla


iki kere, gen� adamla da bir kere daha dans etti. �kincisi
o kadar sarho�tu ki, tereza'yla birlikte piste yuvarland�.

sonra hepsi yukar�ya ��kt�lar ve ayr� ayr� odalar�na �ekildiler.


tomas anahtar� kilitte d�nd�rd� ve tavandaki ���� yakt�.
Tereza yanyana biti�tirilmi�, iki yatak g�rd�, birinin yan�ba��nda
bir komodin ve lamba vard�. Tavandaki ����n yanmas�yla
birlikte �rken iri bir pervane lamban�n karpuzundan
��kt�, odada f�rd�nmeye ba�lad�. Piyanoyla viyolonselin
ezgisi belli belirsiz ula��yordu yukar�ya.

You might also like