You are on page 1of 162

NDEKLER

KUR'AN'IN ELETRS II
BLM III: KUR'AN'IN BLMSELLK AISINDAN ELETRS Kur'an'n Bilimsellik Asndan Eletirisi I. Kur'an'daki Sonu Gelmez Tekrarlamalar ve Bundan Doma Sakncalar II. Kur'an'daki Uyumsuzluklar, Tutarszlklar, Kapallklar ve Anlalmazlklar Hakknda ("Apak" Olduu Sylenen Kur'an'n "Apak" Olmayan Ynleri) III. "Apak" ve "Anlalr" ekilde Gnderildii Sylenen Kur'an, ster "Biim", ster "Kapsam" ve ster "eriklik" Bakmndan Olsun, Her Ynyle "Apak" Olmaktan, "Anlalrlktan" Uzaktr IV. Kur'an' "Apak" Olmak zere ndirdiini Syleyen Tanr, ou Zaman Onu Anlalamaz Nitelikte Klmakta, Hatta Baz Hallerde Anlalmamasndan Yana Olmakta V. Kullarn nan Bocalamasnda Brakmamak in Tanr, Baz Ayetleri Anlalamaz Nitelikte Klm! VI. "Apak" Olduu Sylenen Kur'an'n, "Apak" Olmayan Ynlerinden Dier Baz rnekler! (Devam) VII. Kur'an'daki "Anlalmazlklarn Nedeni, Sadece Ayetlerin "Apak" Olmay ile Deil, Geliigzel ve Karmakark ekilde Sralanmalaryla da lgilidir VIII. Kur'an'daki Anlalmazlklarn Dier Nedenleri Hakknda (Devam) IX. Kur'an'daki Biimsel Uyumsuzluklar ve Tutarszlklar Hakknda (Devam) X. eriklik ve Biimsellik Bakmndan, Kur'an'daki Tutarszlklar, Uyumsuzluklar ve Bilimsellie Aykrlklar (Devam) XI. "Kur'an Ayetlerinde Takdim-Tehir Vardr" Diyerek, Tutarszlklar, Uyumsuzluklar ve Anlamszlklar Gz Ard Etme abalan XII. Kur'an'daki Kssalar (Hikayeler, Masallar) Blk Prk, ou Kez Kopuk, Ba Sonu Belirsiz ekilde Anlatlr

KUR'AN'IN ELETRS
BLM III: KUR'AN'IN BLMSELLK AISINDAN ELETRS KUR'AN'IN BLMSELLK AISINDAN ELETRS
19. yzyln ortalarnda Avrupa'nn en geri kalm iki lkesinden biri arlk Rusya's, dieri ise Osmanl imparatorluu idi. O dnemin nl bir dnr, bu iki lkenin gelecee ynelik durumlarn bilimsellie vurarak u kyaslamada bulunmaktayd: "Rusya muhtemelen gelime srecine girecek ve iinde bulunduu atalet'ten syrlabilecektir; fakat Osmanl mparatorluu iin byle bir ihtimal sz konusu olamaz; nk, Osmanl Kur'an'a baldr." Tarihi gelime gstermitir ki, bu szlerde "kehanet" deil, gerek yatmaktayd. Nitekim, bilindii gibi Rusya, 20. yzylda yeryznn iki "Sper Devletinden biri kertesine erimi, Osmanl Devleti ise, btn reform abalarna ramen, Kur'an'a saplanmlk nedeniyle, yok olup gitmitir. Atatrk'n yaratt Cumhuriyet, Kur'an rehberlii yerine, akl rehberliine dayal olduu iindir ki, yeryznde mevcut btn slam lkelerinin nne gemi, siyasal ve sosyal alanlarda uygarlk srecine girmi ve ite bugn Avrupa Birlii'ne ye olma ansna erimitir. Bu rnek, bir kez daha u gerei ortaya vurmutur ki, Kur'an'a dayal olarak hibir toplum iin siyasal, sosyal, ekonomik ve daha dorusu fikirsel ve bilimsel ynde gelime olasl yoktur. Nitekim, l400 yllk slam tarihi bunun byle olduunun kantdr. Birok yaynmzda deindiimiz gibi, her ne kadar iki yzyl gibi ksa srelik bir slam uygarlndan sz edilirse de, bu uygarlk Kur'an'dan kaynaklanm deildir; Eski Yunan bilimlerinden kaynaklanm ve bu kaynaklardan koptuu an son bulmutur. Ne yazk ki, tarihsel gerein bu olduundan habersiz aydnlarmz ve onlara mihmandarlk eden mollalarmz, slam vahyi demek olan "Kur'an" ile "akl" arasnda uzlamazlk bulunmadn, Kur'an'n akla hitap ettiini ve onu kendisine "rakip" ya da "muhalif grmediini sylemekten ve genellikle vahyi akln nne geirme heveslerinden kendilerini alamazlar. Oysa slam vahyi, akla nem ve deer vermez; vermek yle dursun ve fakat akl, her hususta kendisine ba emekle grevli bir robot bilir. slamda "vahiy" ile "akl" arasnda uzlama diye bir ey yoktur ve olamaz; nk, "vahiy" Tanr'nn (yani "Yaratan"n) iradesi, "akl" ise insann (yani "Yaratlan "in) iradesini yapan ey olarak kabul edilir. Tanr'nn her eyi bildii, insann ise hibir ey bilmedii faraziyesinden hareketle, vahyin akla rehberlik etmesi beklenir.

Ne var ki, akl, vahyin rehberliine tabi klnd an mspet ilim yapamaz durumda kalr; nk, "mspet ilim" denen ey, akln bamsz olarak i grebilmesiyle, deney ve eletirilere giriebilmesiyle, tez-antitez gibi "diyalog" usullerine dayal olarak senteze ulaabilmesiyle, doa olaylarndaki "sebep" ve "illet" ilikilerini aklc yoldan ortaya vurabilmesiyle, "olay" ile "sonu" arasnda deerlendirme yapabilmesiyle elde edilebilen bir eydir. Oysa slam vahyi, ne deney ve eletiriye, ne tartma usullerine, ne "sebep ve illet" ilikilerinin incelenmesine, ne de akln zgr ve serbest ileyiine olanak tanr. O kendisini, yanlmazln iareti ve "mutlak gerein" ta kendisi olarak her eyin stnde grr; bu nedenle hibir konuda akl ile uzlama gerei hissetmez. Nitekim, Kur'an' gzden geirdiimizde tank olduumuz ilk ey, vahiy ile akln her konuda attdr. Bu atma, insan sorunlar alannda olduu :adar evren ve doay kapsayan tm sorunlar bakmndan kendini belli der; baka bir deyimle Kur'an'n ne "Tanr" anlay, ne "insan" anlay, ne de "evren" anlay, aklc verilerle badaabilir nitelikte eylerdir. Bu hususlardan bir ksmna daha nceki almalarmzla deinmitik; bir ksmna da yeni yaynlarmzla ayrca deineceiz, fakat, akln vahiy ile uzlaamaz olduu hususundaki saysz rnekten u birkan tekrar anmsatalm ki, Kur'an'da, "Mrikleri ldrnz" "Tevbe Suresi, ayet 5) diye ayetler var; Kur'an'da "slamdan baka bir ne ynelenler sapktrlar" (Al-i mran Suresi, ayet 85; Saff Suresi, ayet Vs...) eklinde ayetler var; Kur'an'da Yahudileri ve Hristiyanlar, Mslmanl kabul etmemelerinin cezas olarak "cizye" (kafa paras) vermeye zorlayan, demedikleri takdirde onlara kar sava almasn gren ayetler var (Tevbe Suresi, ayet 29); Kur'an'da, ana baba ve karde gibi yakn akraba dahi olsalar "mriklere", "kafirlere" mafiret dilenmemesini ngren ayetler var (Tevbe Suresi, ayet 113); Kur'an'da. slamdan baka inanta olanlarla dost olmay ya da onlara kar sevgi ve sayg beslemeyi yasaklayan ayetler var (Al-i mran Suresi, ayet 28; Mide Suresi, ayet 51-52, 57-60; Bakara Suresi, ayet 28-29 vs...); Kur'an'da, farkl inanta olanlar ktleyen, aalayan daha nice ayet var. Bu ayetler l 400 yl boyunca benimsenmi ve uygulanm eyler. imdi soralm: Hi bu tr ayetlerin salam bir aklla uzlaabileceini dnmek mmkn olur mu? Hi farkl inantaki insanlar birbirlerine dman klan, birbirlerine boazlatan vahiyleri aklc temele oturtmak dnlebilir mi? (Bu konuda bkz. lhan Arsel, Aydn ve "Aydn", yeni eklemelerle, gzden geirilmi ve yeniden dzenlenmi nc basn, Kaynak Yaynlan, stanbul, Mart 1997; Toplumsal Geriliklerimizin Sorumlu/ar Din Adamlar, nc basm, Kaynak Yaynlar, Aralk 1996; slama Gre Dier Dinler, birinci basm, Kaynak Yaynlar, Mart 1999.) Ve hele hi, Tanr'nn insanlar kafir yapp, sonra onlar cezalandrmak iin cehenneme attn dnmek mmkn mdr? (rnein, Enam Suresi, ayet 125.) Yine bunun gibi Kur'an, klelii Tanrsal bir kurulu olarak doal bilir ve rnein, "Allah, hibir eye gc yetmeyen, bakasnn mal olmu bir kle ile, katmzdan kendisine verdiimiz gzel rzktan gizli ve ak harcayan (hr) bir kimseyi rnek verir. Bunlar hi eit olurlar m?.." eklindeki ayetler (bkz. Nahl Suresi, ayet 75; Rm Suresi, ayet 28, 30 vs...) yannda, erkeklerin diledikleri kadar cariye (kle kadn) edinebileceklerine dair hkmleri (rnein, Nisa Suresi, ayet 3) ierir. Bu tr ayetlere dayal olaraktr ki, Muhammed, yaam boyunca kleler edinmi, kleleri kendi hizmetinde altrm, kle alm, kle satm, bylece klelii slamn temel kurulularndan biri haline getirmek hususunda kendinden rnekler vermitir. Yine bu yzdendir ki, klelik, btn slam lkelerinde l 400 yl boyunca doal bir kurulu olarak benimsenmi ve ancak uygar lkelerin basklar sonucunda resmen uygulanmaktan karlmtr.( Bu konuda bkz. lhan Arsel, eriat ve Klelik, birinci basm, Kaynak Yaynlar, Austos 1997.) Sylemeye gerek yoktur ki, Kur'an'daki bu tr vahiyleri akl ile uzlatrmak mmkn deildir; nk, akl, klelii insan ahsiyetinin haysiyetine aykr bulur. Yine ayn ekilde Kur'an, kadn aalayan hkmlerle dolu! Kadn aklen ve dinen eksik olarak tanmlamaktan, ahitlikte ya da miras paylamasnda yarm saymaktan tutunuz da, kadn, giyinmesine, oturup kalkmasna, sokaa kmasna, konumasna, sesinin tonunu ayarlamasna, kocasnn seks ihtiyacn kusursuzca karlamasna ya da kocas tarafndan dvlmesine varncaya kadar her hususta zgrlkten yoksun, aalk bir yaratk sayan vahiyler iermekte.( Bu konuda bkz. lhan Arsel, eriat ve Katn, yeniden dzenlenmi ve gzden geirilmi on beinci' basm, Kaynak Yaynlan, Ekim 1997). Hi bu tr vahiylerin akl tarafndan benimsenmesi mmkn mdr? Yine bunun gibi Kur'an'da, baz kiilerin gnllerini slama sndrabilmek iin Tanr'nn maddi karlar saladna dair ayetler vardr ki (rnein Tevbe Suresi, ayet 60), Arabn nl ve gl

kiilerini (Mellefet'l-Kulub) slama kazandrmak maksadyla konmutur ve Taberi gibi yorumcularn aklamalarna gre "rvet" anlamna gelir.( Ki, aralarnda, Muhammed'e kar nce kafa tutan Ebu Sfyan ya da Avf olu Malik, Habisolu Akra, Hiam olu Amr vs... gibi kimseler vardr.) Sylemeye gerek yoktur ki, akl, Tanr'nn bu tr yollara bavurarak i grebileceini kabul edemez. Yine Kur'an'da Tanr'nn, tpk insanlar gibi, fakat onlardan ok daha byk bir ustalkla hile yaptna, tuzak kurduuna dair ayetler var ki (rnein, Al-i mran Suresi, ayet 54; Enfal Suresi, ayet 30; Yunus Suresi, ayet 21), (Bu konuda bkz. Turan Dursun, Tabu Can ekiiyor: Din Bu I, Kaynak Yaynlan, stanbul, 1990, s.74, 232.) Tanr fikrine saygl bir akl iin kabul edilemeyecek nitelikte eylerdir. Yine ayn ekilde Kur'an'da Tanr'nn, srf gz kapal ekilde boyun esinler diye, erkek kullarna "memeleri yeni sertlemi ceylan gzl gzel kzlar", vaat ettii yazldr ki (rnein, Rahman Suresi, ayet 46-78; Sad Suresi, ayet 49-52 vs...), Tanr fikrindeki kutsalla inanm bir akl iin, asla geerli olamaz. Kuku edilemez ki, saymakla bitmeyecek kadar ok olan bu tr vahiylerle akln uzlaabileceini dnmek gtr. Aksine akl, bunlara kar her an isyan edercesine muhtemelen u sorulan sorma ihtiyacndadr: slamdan baka din ve inantadrlar diye neden insanlar ldrlsn? Neden onlara kar dmanlk beslensin? Neden ana baba ya da kardeler iin, farkl inantandrlar diye mafiret dilenmesin? nemli olan ey, insanla yararl olmak, drst olmak, iyiliksever olmak vs... deil midir? slamdan baka din ve inanta bulunan, iyi, drst, insansever kimselere kar neden sevgi beslenmesin? Neden Tanr, insanlar arasnda kle olanlar ve olmayanlar diye ayrm yapsn ve insan haysiyetiyle badamayan bu tr bir eitsizlie yer vermekle vnsn? Neden Tanr kadn aalasn ve kadn aalamann btn insanl aalamak olduundan habersiz bulunsun? Neden Tanr insanlarn gnllerini ap onlar diledii gibi Mslman yapmak gcne sahip olduu halde, onlara ganimetten pay ayrmak ya da gzel kadnlar salamak gibi usullere bavursun? te yandan vahiy, hibir eyi aklc yoldan ortaya vurmaz. Vahyin ortaya vurduu verilerde "sebep" ve "illet" ilikisi ya da "olay" ile "sonu" arasnda nedensel deerlendirme diye bir ey sz konusu olmaz. rnein vahiy, "Altn ve gm kaplarda yiyip ienlerin karnlarnda cehennem atei kaynayacaktr" der. Yani, altn ve gm kapta yiyip imenin gnah olup yasaklandn belirtmek ister. Fakat, belirtirken bu yasa, "olay" ile "sonu" arasndaki nedensel ilikilere dayal olarak deerlendirmez. Akla hitap etmedii iin aklc nitelikteki bir gerekeye ynelmez. Yine bunun gibi vahiy, "orba ierken ya da yemek yerken anan ortasndan deil, kenarndan balayn" der ve ekler: "nk Tanr 'nn inayeti anan kenarnda toplanm olup, anasna doru azalr." Yine vahiy, "Yemek yerken rtye dklen krntlar yiyin, aksi takdirde eytan gelir onlar yer" der. Grld gibi, vahyin yaptrm gc cehennem ateiyle ya da cinler ve eytanlarla korkutmalara dayaldr ki, gelimi bir akln ciddiye alamayaca eylerdir. nk, akln yaptrm gc, deney ve diyalektik usullerine dayaldr. Kii yaam kurallarnn mantksal anlamn ve amacn aklc dnce yoluyla renmi olsa, rnein orbay ierken anan ortasndan deil, kenarndan balamakla dilinin yanmayacan ve nk anan kenarlarnn orta ksma nazaran daha lk olduunu deneysel ve biimsel mantk yoluyla bellemi olsa, dnme gcne ve yaratc zekaya ynelmekte glk ekmez. Bylece yaamn ve davranlarn akl ve mantk rehberliiyle ayarlamak ve fikren gelimek olasln bulur. te yandan vahiylerden olutuu sylenen Kur'an'da, slamclarn "ilim" diye tanmladklar her ey akla ve bilimsel aratrmalara ters der nitelikte eylerdir. Nice rnekten biri olarak unu verelim: Kur'an'a gre Tanr, yeryzn (arz') bir dek yapm, uzatp demi ve dalar da birer ivi (ya da "kazk") olarak akm ve yle demi: "Biz yeri bir dek, dalan da birer ivi (evtad) yapmadk m ? " (Nebe1 Suresi, ayet 6-7; Nazik Suresi, ayet 32). "O, o Tanr'dr ki, yer'i uzatp demitir ve onda yerleik dalar yapmtr..." (Rad Suresi, ayet 3). Yeri dek yapp uzattn ve dalan da ivi (kazk) olarak aktn sylemekle Tanr ne demek

istemitir? Belli deil. Bunun nedenini Tanr, Kur'an'n baka yerlerine serpitirmi bulunduunu ayetlerle bildiriyor ve diyor ki, dalan ivi gibi akmakla, yeryznn (ve iindekilerin) sallanmasn, sarslmasn nlemitir: "Tanr, sizi sallayp alkalamasn diye, yeryzne, yerleik dalar koydu..." (Nahl Suresi, ayet 15).( Ayn dorultudaki szler iin ayrca bkz. Enbiya Suresi, ayet 31; Lokman Suresi, ayet 10; Neml Suresi, ayet 61; Fussilet Suresi, ayet 10; Kaf Suresi, ayet 7; Mrselat Suresi, ayet 27; bu konuda bkz. Turan Dursun, age. s.232) Anlalan o ki, Tanr, deprem olmasn ve deprem yznden insanlar sarsntya ve sefalete uramasn diye, dalan, yeryzne birer ivi gibi akvermitir. Sylemeye gerek yoktur ki, bu szlerde aklc bilime yatkn hibir ey yok. Aksine btn bunlar, akln bilimsel ve deneysel yollarla cerh ettii eylerdir. stelik bir de u var ki, "vahiy" diye ne srlen bu yukardaki szler, "ilim" olsun diye sarf edilmi deil, fakat sadece Tanr'y putlardan daha gl imi gibi gstermek iin Muhammed tarafndan Kur'an'a konmu eylerdir. Nitekim, Kur'an'da yle yazl: "(Allah) daha nice alametler (yaratt)... O halde yaratan (Allah), yaratmayan (putlar) gibi olur mu? Hala dnmyor musunuz?" (Nahl Suresi, ayet 16-17) Dikkat edilecei gibi Tanr, stnln anlatmak iin, hani sanki yle der gibidir: "Ben yeryzn yarattm; sarslmasn diye zerine dalan ivi gibi aktm. Bunun gibi daha nice alametler yarattm. imdi dnn bir, kere: yaratc olan ben mi stnm, yoksa yaratma gcnden yoksun olan putlar m?" stelik de stnlyle putlara meydan okuyan bu Tanr, kullaryla adeta alay edercesine, "Hala dnmyor musunuz?" diye sormakta! Sanki bu yukardaki anlatmlar, aklc dnceye yer verir eylermi gibi! Yine bunun gibi Kur'an ayetlerinin byk bir ksm, akl dlayan efsane niteliindeki hikaye ve masallardan oluur. Bu hikayelerin ve masallarn hemen tm, uydurma olaylarla ve hayali nitelikteki kahramanlarla doldurulmutur. rnein, tarih ierisinde "brahim Peygamber" diye bir kimse mevcut olmad halde, Kur'an'da Tanr'nn brahim'e "Mslim ol" dedii ve onun da "Mslim oldum" dedii (Bakara Suresi, ayet 131-132); brahim'in ne Yahudi ne de Hristiyan olmayp "ilk Mslman" ve "Mslmanlarn babas" olduu (Al-i mran Suresi, ayet 67; Hac Suresi, ayet 78); yaklmak zere atee atld halde atein onu yakmad (Enbiya Suresi, ayet 68-70); Muhammed'in Tanr tarafndan onun dinine eritirildii (Nisa Suresi, ayet 125; Enam Suresi, ayet 161); ya da buna benzer hususlar belirtildikten sonra evlilik yaam ve ocuklar (shak ve smail) hakknda bilgi verilir (brahim Suresi, ayet 37-41; Saffat Suresi, ayet 101-113); ve sonra olu smaili kurban olarak sunuu hikaye edilir (Saffat Suresi, ayet 101-111). Oysa brahim'le ilgili hikayeyi Muhammed, Tevrat'tan alm ve baz deiikliklerle Kur'an'a sokmutur. Tevrat'a gre, brahim Yahudi rknn babas olarak kabul edildii halde, Muhammed onu "hanif, "mslim" olarak Mslmanlarn isim babas saymtr. Ancak, ne var ki, tarihi verilere gre "brahim" diye bir kimse yok. Tevrat' hazrlayanlar, eski Hint efsanelerinden yararlanarak kendi kafalarndan brahim'i yaratmlardr. Nitekim, Tevrat'a gre, brahim'in ilk ad "Abram1 'dr. Bu ad, Hint dilindeki "Brama"dan gelir. Hintlilerin "Yaratc" diye bildikleri eydir. Hinte kkeni "Parabrahm" iken Farsaya "Ahriman" olarak girmitir ki, "Ktlk Tanrs" (ya da "Karanlklar diyarnn hkmdar" anlamndadr. Babilonya esatirinde (mitolojisinde) ise, "Abarama" ekline sokulmutur ki, "ifti" anlamndadr. Kitab Mukaddes yorumcularnn uydurmasna gre, gya bu iftinin ahfadndan biri ilk "tek Tanr" fikrine sahip olarak Haran 'a ve oradan da Ken'an denen yere gitmi ve branice "Abraham" olarak tannmtr. Fakat, her ne olursa olsun gerek anlamda brahim diye tarihi bir ahsiyetten sz etmek mmkn deil: gerek Tevrat'ta ve gerek Kur'an'da ad geen "brahim", eski alarn esatirinden esinlenmi bir ey.(Bu konuda pek ok yapt var. Geni bilgi iin bkz. Lloyd M. Graham, Deceptions and Myths of the Bibler, Is the Holy Bible Holy? Is it The Word of God?, New York, 1979, s.110 vd.) Yine bunun gibi Musa ve onunla ilgili haberler konusunda da ayn eyleri sylemek mmkn. u bakmdan ki, Kur'an'n eitli surelerinde, Musa'nn yaam hikayesiyle ilgili pek ok ayet var: Gya Tanr, Msr'da firavunlarn zulm altnda yaayan Yahudileri kurtarmak istemi ve yeni doan Musa'nn anasna, "Musa'y sanda koy, sonra onu denize (Nil Nehri'ne) brak, deniz onu kyya atsn

ve benim dmann ve onun dman olan biri onu alsn..." demi ve sonra gya, Firavun'un kars onu sudan karp sarayda yetitirmitir (Taha Suresi, ayet 38 vd; Kasas Suresi, ayet 1-28); gya Musa bydkten sonra srailoullarn Msr firavunlarnn zulmnden kurtarp, Tanr'nn belli ettii lkeye gtrmtr (uara Suresi, ayet 10-67); gya kavmini putlara tapmaktan vazgeirmek istemi ve bu yzden ktlenmi, byclkle sulandrlmtr (Yunus Suresi, ayet 78; 28; 19); gya kendisine slami esaslar kapsayan bir kitap, Tevrat vahyedilmitir (Bakara Suresi, ayet 53; Enbiya Suresi, ayet 48; Neml Suresi, ayet 36-37; Ala Suresi, ayet 19); gya Muhammed'in peygamber olarak geleceini mjdelemitir (ura Suresi, ayet 13; Araf Suresi, ayet 157) vs... Kur'an'daki Musa ile ilgili hikayenin asl Tevrat'n "k" balkl kitabnda bulunmakta. Yahudiler onu kendi peygamberleri olarak bilirler. Ve ite Muhammed, dier hikaye ve masallar gibi, Musa hikayesini de, Yahudi kaynaklarndan aktarm ve aktarrken de kendine gre deiiklikler yapmtr. Fakat, her ne olarsa olsun, bilimsel gerek u ki, Yahudi kaynaklarnda (rnein, Tevrat ve Haggada gibi kitaplarda) Musa diye ad geen kiinin asl yok. Esasen Musa ad, Yahudi ad da deil; Firavun'lar dneminde Msrl bir kahinin addr. Eski Msr dilinde "Musa" szc, "sudan kartlm kii" anlamna gelir. Yahudi din adanlan, Musa ile ilgili olarak Msr tarihinden aldklar bir hikayeyi kendi milli gereksinimlerine mal etmilerdir. Bunun byle olduunu bilimsel aratrmalar ortaya vurmutur. Gerekten de, 19. yzyln nl bilim adamlarndan Karl Richard Lepsius, tarihi kazlar ve aratrmalar sonucu unu kantlamtr ki, Msr'da, firavunlar dneminde, Musa adndaki bir kahin, bir grup czaml insan peine takm, Msr dnda bir blgeye gtrp yerletirmitir.( Bu konularda Karl Richard Lepsius'un, Denkmaler aus Agypten und Athiopien (Msr ve Habeistan Mezar Talar) adl 12 ciltlik yaptnda geni bilgiler var (Berlin, 1849-1860). Tevrat'n ikinci kitabn (yani "k" adl kitab) yazan Yahudi din adamlar, bu Eski Msr hikayesini, kendi hayal glerine gre ekillendirmiler, kendi kavimleri iin bir tarih balangc yapmlardr. "Sudan karlm" anlamna gelen Musa adna uygun decek ekilde dzenledikleri hikayenin ok ksaltlm ekli yle: srailoullarn zulm altnda tutan Msr Kral, her doan erkek ocuunun ldrlmesini emreder. Bunu duyan bir Yahudi, yeni doan aylk ocuunu sazdan bir sepet iine koyup rmaa brakr. O srada Firavun'un kz rmakta ykanmaktadr. Sepetteki ocuu kendisine evlat edinir ve adn "Musa" koyup, "nk onu sulardan kardm" der. Musa bydkten sonra, Tanr'nn yardmlaryla Yahudileri Firavun'un egemenliinden kurtarr ve yine Tanr tarafndan belli edilen lkeye gtrp yerletirir (Tevrat, "k", Bap 1-40). Ve ite Kur'an'da, Muhammed'in selefi ve rnek bir Mslman diye gsterilen Musa, Yahudi din adamlar tarafndan Eski Msr esatirinden esinlenerek, hayal rn olmak zere Tevrat'a geirilen byle bir Musa'dr. lerideki blmlerde Kur'an'n bu tr hikaye ve masallarndan bakaca rnekler vereceiz. Ve greceiz ki, gklerin, yerin, dalarn, denizlerin, insann, cin ve meleklerin vs. yaratlmasndan tutunuz da,( Bu konuda, Turan Dursun, Tabu Can ekiiyor: Din Bu adl yaptlarna baknz.) Ademle einin, gnahkar olarak cennetten kovulmalarna; Nuh'un tufan masalna; cumartesi yasana riayet etmeyen Yahudilerin maymun ya da san ekline dntrlm olmalarna; zeyr'in ee-iyle birlikte yz yl l klnp, yeniden canlandrlmasna; cinlerin Mslman olularna; Semud kavmine gnderilen Salih'in duas zerine kaya parasnn iinden dii deve kmasna; Tanr'nn Mslman yapmak istedii meyye'nin eytanlar tarafndan Mslmanlktan uzak klnmasna, maaraya snm genlerin ve kpeklerinin 309 yl boyunca uykuda kalmalarna; Sleyman'n karnca diliyle karncalara, ku diliyle kulara hitap etmesine; ta frlatan fillere; kesilen inein bir parasyla vurulan lnn dirilmesine; gemiden denize atlan Yunus'un bir balk tarafndan yutulduktan sonra, gnlerce baln karnnda yaayp Tanr'ya dualar etmesine ve sonra Tanr tarafndan kurtarlmasna; Tanr'nn eytan araclyla Eyb' denemesine ve hile-i seriye yolunu semesine; Sleyman'n mhrn ele geiren eytann marifetlerine; Tanrnn gnde elli vakit namaz klnmasn emredip, sonra bu emrini Musann Muhammed aracl ile yapt tavsiyeye uyarak gnde be vakit namaz eklinde indirmesine (mira hikayesine); ya da saymakla bitmeyecek bu tr anlatmlara varncaya kadar akl dlayan ne varsa her eyi Kuranda bulmak mmkndr. (Bu konuda bkz. lhan Arsel, eriat'tan Kssa'lar ve eriat'tan Kssalar 2 adl kitaplar.)

*** Daha nceki blmlerde de deindiimiz gibi, Kur'an' aklc usullerle incelemeye kalktmzda, sonu gelmez ve gereksiz tekrarlamalarn, sure ve ayetlerdeki dzensizliklerin, eliki niteliindeki tutarszlklarn, uyumsuzluklarn, batl inanlarn, efsane ve hurafe trnden hikaye ve masallarn, tmyle aklc dnceye meydan okuyan verilerin varlna tank olmakla hayal krklna urarz. Bizlere "Tanr'dan baka hi kimsenin bir benzerini ortaya koyamayaca mkemmelliyette yapt" olarak tanmlanan Kur'an (rnein bkz. sra Suresi, ayet 88; Hud Suresi, ayet 13-14; Kasas Suresi, ayet 49-50; Bakara Suresi, ayet 23-24; Yunus Suresi, ayet 37-39 vs..) gerek biimsellik ynnden ve gerek ieriklik (muhteva) asndan tam manasyla aklc dnceye meydan okur nitelikte bir kitaptr. rnein, ibadetle ilgili hkmler, ou zaman hi gerei ve yeri olmadan, hukuk ya da ekonomik sorunlar kapsayan hkmlerle birlikte, i ie gemi olarak karnza dikiliverir. Ne zaman ve nerede sylendii belli olmayan szler, hibir bilimsel tasnife ve tertibe bal olmakszn bir araya getirilmi olup birbirleriyle ilgisi bulunmayan konular ve olaylar eklinde ard ardna dizilivermilerdir. Kur'an' derleyenler, hemen hibir konuyu sistemli, uyumlu (istikrarl) ve melodik bir ekilde ilemi deillerdir. ou konulan Yahudilerin ve Hristiyanlarn "kutsal" bildikleri kitaplardan (Tevrat'tan ve ncil'den) aktarrlarken, anlamlarn dahi bilmeden Kur'an'n orasna burasna serpitirmilerdir. Ayetlerin birbirleriyle eliki halinde bulunmalar bir yana, fakat bir de anlamlar zerinde anlalmazlklar ve anlamszlklar vardr ki, slam dinbilirlerini ve Kur'an yorumcularn birbirlerine katmaya yeterlidir. Btn bu hususlar aada ksaca ele alacaz.

KUR'AN'DAK SONU GELMEZ TEKRARLAMALAR VE BUNDAN DOMA SAKINCALAR


Kur'an bitmeyen ve bilimsellie ters den tekrarlamalarla doludur: ou zaman ayn szckler ve ayn tmceler, bazen birka ayet arayla ya da ayn surenin ya da farkl surelerin eitli yerlerinde sralanm olarak yer almtr. ou ayetler pek belirsiz deiikliklerle farkl yerlerde sonu gelmezcesine tekrarlanmtr. Ayn dinsel olaylar ve ayn masallar, blk prk ekilde farkl surelere datlm olarak anlatlmtr. Eer bu tekrarlamalar ayklanm olsa, kitabn hacmi muhtemelen te bire inecektir. Hemen belirtelim ki, insan zekasnn ve dnme gcnn ypranmassnda, bu gereksiz tekrarlamalarn byk bir rol olduu muhakkaktr. Ve u da muhakkaktr ki, bu tekrarlamalar, Kur'an'n Tanr yaps deil, fakat insan yaps bir kitap olduu kansn pekitirecek nitelikte eylerdir. Kitapta yer alan tekrarlarn tmn buraya sktrmaya imkan olmad iin, birka rnekle yetineceiz. Her eyden nce una iaret edelim ki, Kur'an szc, ayetlerde 70 kez geer; ayrca da "kitap" szc eklinde 75 kez yer alr ve bu ayetler en fazla tekrar olunan ayetlerdir.( Fakat, bunun dnda "furkan". "zikr" ya da "kitap" deyimleriyle de Kur'an'dan sz edilir. Bu kotluda bkz. Turan Dursun, Kur'an Ansiklopedisi, Kaynak Yaynlar, stanbul, 1994, c.7,s.233 vd.) Hemen hepsinde Kur'an'n Tanr'dan gelme olduu konusu, benzeri deyimlerle belirtilmitir; belirtilirken de Tanr'nn "gll", "bilginlii", "efendilii", "hikmetlilii" ve "ycelii" dile getirilmitir. rnein, Vaka Suresi'nde Tanr, yeminler ederek yle der: "Andolsun ki (Kur'an), dnyalarn efendisinin (alemlerin Rabbi'nin) indirmesidir" (Vaka Suresi, ayet 80). Bu ayn szler uara Suresi'nin 192., Hakka Suresi'nin 43. ayetlerinde aynen tekrarlanmakta! Yine bunun gibi Mmin Suresi'nde, "Kitabn (Kur'an'n) indirilmesi, gl ve hikmetli Tanr katndandr.. " (Mmin Suresi, ayet 1-2) deniyor. Ayn szleri Zmer Suresi'nin L, Casiye Suresi'nin 2., Ahkaf Suresi'nin 2. ayetlerinde aynen bulmaktayz.

Kur'an'n uydurulmu bir kitap olmad ve bir benzerinin insanlar tarafndan yaplamayaca hemen hemen ayn szcklerle tekrarlanmtr (rnein Secde Suresi, ayet 1-3; Yunus Suresi, ayet 37-39 vd...). Yine ayn biimde, "Bu kitap, merhamet eden, merhametli olan Allah katndan indirilmedir", "Bu kitabn indirilmesi gl ve hakim olan Allah katndandr", "Kuku yok ki Kur'an' biz indirdik...", "Kur'an, alemlerin Rabbi'nin indirdiidir..." eklindeki ayetler her sure'de, hemen hemen ayn ve bazen ufak deiikliklerle tekrarlanarak srp gider (bkz. Neml Suresi, ayet 6; nsan Suresi, ayet 23; uara Suresi, ayet 23; Secde Suresi, ayet 1-3; Vaka Suresi, ayet 43; Mmin Suresi, ayet 1-2; Fussilet Suresi, ayet 1-2; sra Suresi, ayet 88; Kasas Suresi, ayet 48-50 vd...). ( bid, s.236.) Bunlardan birounda, Tanr'nn daha nce baka mmetlere (rnein srailoullarna) kitap gnderdii, fakat bu mmetlerin anlaamayp ayrla dtkleri, peygamberlerini yalanladklar, bundan dolay Tanr tarafndan cezalandrldklar, Muhammed'in Tanr tarafndan "son peygamber" olarak seildii, kendisine Arapa Kur'an verildii, fakat baz kimselerin ve kavimlerin Muhammed'i ve Kur'an' inkara kalktklar, bunlarn tpk eskiler gibi cehennemlik olduklar, Tanr'ya ve Muhammed'e kulluk edenlerin cennete gidecekleri vs... anlatlmtr. Bu tema, zellikle Mekke dneminde indii kabul edilen ayetlerin hepsinde bu minval zere tekrarlanr: Zmer Suresi'nden (sure sras 39) Ahkaf Suresi'ne (sure sras 46) kadar olan surelere yle bir gz atmakla bunun byle olduunu anlamak mmkndr. Tanr'nn kendi kendine vnmesi ya da Muhammed'i vmesiyle ilgili ayetler sonu gelmez ekilde tekrarlanmtr: "Dorusu Allah... vlmeye layk olandr" (Hac Suresi, ayet 64); "...AIIah g ve hikmet sahibidir..." (brahim Suresi, ayet 4); "Allah gklerin ve yerin nurudur... " (Nur Suresi, ayet 35); "Allah, kendisinden baka Tanr olmayan, diri, kayymdur (uyumaz). Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Gklerde ve yerde ne varsa onundur..." (Bakara Suresi, ayet 255). Saysz denecek kadar ok ayetlerle bu ekilde vnen Tanr, neden dolay vlmeye layk olduunu kantlamak zere hep ayn eyleri tekrarlayarak konuur: gkleri ve yeri ve her eyi yoktan var ettiini, her eyin kendisine ait olduunu, geceyi gndze kattn, gklerden su indirip yeri yemyeil yaptn, gklerde ve yerde olan her eyden haberli olduunu, gemite olan ve gelecekte olacaklar bildiini vs.... syler durur: "O grleni de grlmeyeni de bilen, kendisinden baka , Tanr olmayan Allah'tr. O acyc olandr (rahmandr), acyandr (rahmidir). O, kendisinden baka Tanr olmayan, hkmran (melik), ok kutsal (kdds), esenlik veren (selam), gvenlik veren (mmin), grp gzeten (muheymin), gl (aziz), buyruunu her eye geiren (cebbar), ulu olan (mtekebbir) Allah'tr... O var eden (halik), gzel yaratan (bar), yarattklarna ekil veren (musavvir) en gzel adlar kendisinden olan Allah'tr. Gklerde ve yerde olanlar, onu tespih ederler. O, gldr, hakimdir (hikmetlidir)..." (Har Suresi, ayet 22-24; ayrca bkz. Hac Suresi, ayet 61-66, 70, 74, 76). Bu arada putlarla rekabet halinde grnr ve kullarnn kendisinden bakasna tapmamalarn, tapacak olurlarsa dnyann sonunun geleceini anlatr; anlatrken kendi kendini vmek iin yine ycelik tekrarlamalarna ynelir. Ynelirken kendi kendisine "hamd" eyler; rnein yle der: "Gkleri ve yeri yaratan, melekleri ikier, er, drder kanatl eliler yapan Allah'a hamdolsun..." (Fatr Suresi, ayet 1). Ya da yle ekler: "AIIah sizi (nce) topraktan, sonra meniden yaratt. Sonra sizi iftler (erkek-dii) kld. Onun bilgisi olmadan hibir dii ne gebe kalr ne de dourur. Bir canlya mr verilmesi de, onun mrnden azaltlmas da mutlaka kitaptadr. phesiz bunlar Allah'a kolaydr" (Fatr Suresi, ayet 11; ayrca bkz. Yasin Suresi, ayet 12 vd; ayrca bkz. Fatr Suresi, ayet 9, 11, 13, 15). Bu arada putlarn gsz olduklarn anlatmaya alr: "Eer (putlar) arrsanz, sizin armanz iitmezler. Faraza iitseler bile size cevap vermezler. Kyamet gn de sizin ortak komanz reddederler" (Fatr Suresi, ayet 14). Yceliini insanlara kar da ilan ederek yle der: "Ey insanlar! Allah'a muhta olan sizsiniz. Zengin ve vlmeye layk olan ancak odur" (Fatr Suresi, ayet 16). Bunlara benzer nice tekrarlamalar vardr. Gelmi ve gemi halklarn Tanr'y ve peygamberlerini

yalanladklar konusu da, ou kez tekrarlanan eylerdendir ki, bir iki rnei yledir: "Kendilerinden nce gelenler de yalanlamlard... Beni inkar etmek nasl olur?" (Sebe1 Suresi, ayet 45); "Seni yalanlyorlarsa, bil ki, senden nce de nice peygamberler yalanlanmtr" (Fatr Suresi, ayet 4); "Eer seni yalanc sayyorlarsa, bil ki, onlardan ncekiler de yalanlan-mslard... Beni inkar etmek nasl olur?" (Fatr Suresi, ayet 25-36). Tanr'nn, insanlar tam bir keyfilikle diledii gibi doru yola soktuu ya da saptrd, "Mslman" ya da "kafir" yapt hususu da, sk sk tekrarlanan eylerdendir. rnein, Kehf Suresi'nde yle yazldr: "Allah'n doru yola eritirdii kimse hak yoldadr. Kimleri de saptrrsa, artk onu doru yola gtrecek bir rehber bulamazsn" (Kehf Suresi, ayet 17). sra Suresi'nin 97. ayeti de ayn nitelikte ve yazltadr. brahim Suresi'nde, "...Allah dilediini saptrr, dilediini de doru yola iletir. nk, o, g ve hikmet sahibidir" (brahim Suresi, ayet 4) diye yazldr ve sanki "keyfilik", g ve hikmet sahibi olmann bir gereiymi gibi tanmlanmtr. Nitekim Enam Suresi'nde Tanr, diledii kiinin gnln ap Mslman yaptn ve dilediinin gnln daraltp saptrdn, kafir yaptn syler. Fakat, sanki bu tr bir keyfilik yetmiyormu gibi, bir de kafir kldklarn cehennemlerde yaktn anlatarak "ycelii"nin snrszln izgilemi gibidir (rnein, Enam Suresi, ayet 125). Kur'an'n bir t olmak zere gnderildii hususu, zellikle Mekki ayetlerde, devaml ekilde tekrarlanr. Kamer Suresi'nin birok ayetinde ayn szcklerle u vardr: "Andolsun biz Kur'an', anlalp t alnmas iin kolaylatrdk. O halde dnp t alan yok mudur?" (Kamer Suresi, ayet 17, 22, 32, 40). Hac Suresi'nde birka ayet ara ve bir iki szcn yer deitirmesi suretiyle ayn eyler u ekilde tekrarlanmtr: "Allah hakknda bilmeden tartan... insanlar vardr" (Hac Suresi, ayet 3); "Bilmeden... Allah hakknda tartan vardr" (Hac Suresi, ayet 8). Ayn surenin biraz daha aasnda, "Dorusu Allah, inananlar ve yararl iler ileyenleri, ilerinde rmaklar akan cennetlere koyar" (Hac Suresi, ayet 14, 23) eklindeki ayetlerin, az arayla tekrar vardr. Bakara Suresi'nin 62. ayetindeki, "phesiz, inananlar, Yahudi olanlar, Hristiyanlar ve Sabiilerden Allah'a ve ahiret gnne inanp yararl i yapanlarn ecirleri Rablerinin karndadr. Onlar iin artk korku yoktur. Onlar zlmeyeceklerdir" (Bakara Suresi, ayet 62) eklindeki ayet, bir iki szck farkyla Maide Suresi'nin 69. ayetinde aynen tekrarlanmtr. Rzkn Tanr'dan gelme olduu sk sk tekrarlanan eylerdendir; rnein, Sebe' Suresi'nde yer alan, "De ki! Rabbim rzk dilediine geniletir ve bir lye gre verir" (Sebe' Suresi, ayet 36) eklindeki ayet, iki ayet sonra ayn szcklerle tekrarlanr (bkz. Sebe' Suresi, ayet 39). Enbiya Suresi'nin 76. ayetindeki, "Nuh da... bize yalvarmt; onun duasn kabul edip, kendisini ve ailesini, byk skntdan kurtardk" (Enbiya Suresi, ayet 76) eklindeki syleni, daha sonraki Saffat Suresi'nin 75. ve 76. ayetlerinde karmza tekrar kar: "Nuh bize seslenmiti de, duasna ne gzel icabet etmitik. Onu ve ailesini byk skntdan kurtarmtk" (Saffat Suresi, ayet 75-76). Yine Nuh Suresi'ndeki, "Davud'la beraber tespih etsinler diye, dalan ve kular buyruk altna aldk. Bunlar biz yapmtk..." (Nuh Suresi, ayet 79) eklindeki szler, daha sonra Sad Suresi'nde ufak bir deiiklikle karmzdadr: "Davud'u an... Onunla beraber tespih eden dalan, kular... onun buyruu altna vermitik" (Sad Suresi, ayet 18-19). Yine Nuh Suresi'ndeki, "Sleyman'n emriyle yryen iddetli rzgar, onun buyruuna verdik.. Dalglk yapan ve bundan baka iler de gren eytanlardan da onun buyruu altna verdik..." (Enbiya Suresi, ayet 81-82) eklindeki satrlar, Sad Suresi'nde u ekilde karmza kar: "...istedii yere (Sleyman'n) buyruu ile kolayca giden rzgar... dalglk yapan eytanlar onun buyruu altna verdik..." (Sad Suresi, ayet 36-38). Tanr'nn Adem'i yarattktan sonra meleklerini ona secde ettirmek istemesi ve meleklerin hep birden secde etmeleri, fakat bu emre kar iblisin kafa tutup kendisinin ateten yaratldn, Adem'in ise amurdan yapldn ve dolaysyla ondan stn olduunu syleyerek Tanr ile tartmaya girimesi, bunun sonucu olarak Tanr tarafndan kovulmas Kur'an'n Bakara (ayet 34 vd...), Kehf (ayet 50) Araf (ayet 11-18), Hicr (ayet 31-34), Sad (ayet 71-75), Taha (ayet 116), sra (ayet 61) surelerinde ve dierlerinde, hemen hemen ayn ibarelerle tekrarlanarak anlatlr.

Hikaye ve masallar da, hep kesik kesik olmak suretiyle, bu ekilde devaml tekrarlamalar halindedir. rnein, Muhammed'den nceki peygamberlerin, kendi kavimleri tarafndan alaya alnp inkar edildikleri, inkar edenlerin bana belalar geldii sk sk tekrarlanan eylerdendir. Her tekrar edilite Tanr'nn gkleri ve yeri yarattn, yolda yrnsn diye yollar yaptn, gkten su indirdiini, insanlar binsin diye gemiler ve hayvanlar ihsan ettiini ya da buna benzer eyler syleyerek vnd grlr (bkz. Zuhruf Suresi, ayet 6-8, 9-15, 16-17; Duhan Suresi, ayet 4-7, 17-25; Nahl Suresi, ayet 57-58, 63 vd...). Musa ile Firavun hikayesi, farkl surelerde ele alnm ve ayn olaylar eklinde tekrarlanmtr (bkz. Mmin Suresi, ayet 23-50; Enam Suresi, ayet 103 vd...; Kasas Suresi, ayet 38 vd...). brahim'in karsna bir olu olacann mjdelenmesi olay eitli surelerde ayn ekilde ve ou zaman ayn szcklerle tekrarlanmtr. rnein Hud Suresi'nde, "Andolsun ki, elilerimiz mjde ile brahim'e geldiler. 'Selam sana' dediler... Onlar, 'Korkma, biz Lt milletine gnderildik' dediler. Bu arada ibrahim'in ayakta duran kars glnce 'Ona shak', ardndan Ya'kb'u mjdeleriz,' dediler. 'Vay bama gelenler! Ben bir kocakar, kocam da ihtiyar olmuken nasl dourabilirim? Dorusu bu alacak bir ey' dedi; 'Ey evin hanm! Allah'n rahmeti ve bereketi zerinize olmuken, nasl Allah'n iine aarsn?' (dediler)..." (Hud Suresi, ayet 69-74) diye yazldr. imdi sure sonraki Hicr Suresi'nin 52. ve 55. ayetlerine gz atalm; ayn olayn hi yeri yokken u ekilde tekrarlandn grrsnz: "brahim'in yanna girdiklerinde selam vermilerdi; o, 'Dorusu biz sizden korkuyoruz!' demiti de, 'Korkma, biz saha bilgin bir olun olacan mjdelemeye geldik' demilerdi; 'Ben kocamken bana mjde mi veriyorsunuz? Neye dayanarak mjdeliyorsunuz?' deyince, 'Seni gerekten mjdeliyoruz, umutsuzlardan olma' demilerdi..." (Hicr Suresi, ayet 52-55). Grlyor ki, Hud Suresi'ndeki hikaye Hicr Suresi'nde pek ufak bir deiiklikle yer almtr. imdi 36 srelik bir atlama yapalm ve Zariyat Suresi'nde ayn eyleri tekrarlayan u satrlar okuyalm: "Onlar brahim'in yanna girip 'Selam sana' demilerdi, ibrahim de 'Selam size' demiti. Hemen ailesine giderek semir bir buza getirmi, onlarn nne srp 'yemez misiniz?' demiti. Yemediklerini grnce onlardan endieye dt; 'Korkma!' dediler ve ona bilgin bir oul sahibi olacam mjdelediler; bunun zerine kars hayretle seslenerek geldi, yzn kapayarak 'Ksr bir kocakar' dedi. Melekler, 'Bu byledir, Rabbin sylemitir; dorusu o, hakim olandr...'dediler..." (Zariyat Suresi, ayet 25-32). Bazen ibadetle ve hukukla ilgili ayetler, i ie girmi olarak, eitli surelerde ayn szcklerle tekrarlanmtr: "Onlar, eleri ve cariyeleri dnda, mahrem yerlerini herkesten korurlar. Dorusu bunlar yerilemezler. Bu snrlar amak isteyenler, ite bunlar ar gidenlerdir. Onlar emanetlerini ve szlerini yerine getirirler. Namazlarna riayet ederler. te onlar, temelli kalacaklar firdevs cennetine varis olan miraslardr" (Mminun Suresi, ayet 6-11). Yukardaki ayetin Mearic Suresi'nin 29. ve 36. ayetleriyle aynen tekrarlandn grmekteyiz; araya sadece "ahitliklerini gerei gibi yaparlar" tmcesi sktrlvermitir. *** Kur'an'da yer alan tekrarlamalarn nedenleri pek eitlidir. Bu nedenleri, Muhammed'in unutkanlklarnda ya da Yahudilerden, Hristiyan-lardan farkl zamanlarda ve farkl kiilerden olmak zere rendiklerini blk prk ekilde Kur'an'a sokmasnda veya tekrarlamalarn insan beyni zerinde uyuturucu etki yaptn ve bu yoldan insanlara ba edirtmenin kolay olduunu bilmi olmasnda aramak mmkndr. Gerekten de slam kaynaklarnn bildirmesine gre, Muhammed, kendi unutkanlnn bilincine sahip

olduu iin, her daim yannda genlerden birini bulundurur ve ona olaylar kaydettirirdi. Bunu byle yapm olmasna ramen yersiz tekrarlamalara ynelmekten kurtulamazd. Nitekim, Sa'd bn-i Ebi Vakkas'tan renerek Ankebt Suresi'ne koyduklarn unutup, bir baka vesileyle Lokman Suresi'nde tekrarlamas ya da bir olay anlatrken yanda kesip, ayn olaya baka bir surede devam etmesi ve ederken de tekrarlamalara bavurmas, bu hususta verilebilecek nice rneklerdendir. Ksaca fikir edinebilmek iin Vakkas olayn zetleyelim: Ankebt ve Lokman surelerinde hemen hemen ayn szckler ve tmceler halinde yer alan iki ayet bulunuyor: Ankebt Suresi'ndeki ayet yledir: "Biz insana, ana ve babasna kar iyi davranmasn tavsiye etmiizdir... Ana, baba seni, kr krne bana ortak koman iin zorlarsa, onlara itaat etme..." (Ankebut Suresi, ayet 8). Ankebut Suresi, Kur'an'n 29. sresidir. Bu sureden iki sure sonraki Lokman Suresi'nde yukardaki szler, araya baz tmceler sktrlmak suretiyle aynen tekrar edilmi ve u ekle getirilmitir: "Biz insana, ana ve babasna kar iyi davranmasn tavsiye etmiizdir. Annesi onu gszlkten gszle urayarak karnnda tamt. ocuun stten kesilmesi iki yl iinde olur... Ana, baba kr krne bana ortak koman iin zorlarlarda, onlara itaat etme..." (Lokman Suresi, ayet 14-15). Beyzavi gibi Kur'an yorumcularnn sylemesine gre, yukardaki benzeri ayetlerin iki ayr surede yer almas, u olay vesilesiyledir: Sa'd bn-i Ebi Vakkas'n Mslman olduunu duyan anas Hamne, fena halde zlr ve olunun slamdan kp eski dinine, yani putperestlie dnmesini ister. Dnnceye kadar yemek yemeyip a kalacan syler; yle der: "Ya Sa'd! Sen ne yaptn, eer sen bu yeni dini brakmazsan (yemin ederim ki) ben yemem, imem, nihayet lrm; sen de benim yzmden: 'Hey anasnn katili!'diye bed nam olursun. " (Bkz. Elmall Hamdi Yazr, Hak Bini Kur'an Dili, Bedir Yaynevi, istanbul. 1993, c.5, s.3844.) Ve dedii gibi yapar; iki gn iki gece yemez, imez, takattan der. Ve ite bu nedenledir ki Muhammed, "Ana, baba seni, kr krne bana ortak koman iin zorlarsa, onlara itaat etme..." eklindeki ayetleri, Kur'an'n yukardaki surelerine, tekrarlama yoluyla serpitiriverir. Bu ayetler Sa'd' ylesine etkiler ki, anasna ok dkn olmasna ramen, onun a kalarak lmesine raz olduunu anlatmak iin yle der: "Anneciim, bilesin ki vallahi yz cann olsa da birer birer ksa, ben bu dini hibir ey iin terk edemem; artk dilersen (yemek) ye, dilersen yeme." Olunun bu tutumu karsnda Hamne, .pek muhtemelen bu kadar kat yrekli bir ocuk iin lmenin yersiz olduunu anlam olmaldr ki, alk grevine son verir ve yemek yemeye balar. Fakat, her ne olursa olsun, durum u ki, Muhammed, ayn bir olay vesilesiyle Kur'an'n Ankebut ve Lokman adl iki ayr suresine, birbirinin ayn nitelikte ayetler koymutur. Hemen belirtelim ki, Ankebut Suresi, Kur'an'da 29. srada, Lokman Suresi ise 31. srada yer almtr. Ancak, bu iki sure, birbirlerinden ok farkl zamanlarda inmi olarak bilinirler; zira Lokman Suresi'nin nzul (ini) sras 57, Ankebut Suresi'nin nzul sras ise 85'tir. Yani, bu iki sure arasnda 28 srelik bir zaman fark bulunmakta! Pek muhtemeldir ki, bu zaman fark, unutkanlk yaratp, yukardaki iki benzen ayetin Kur'an'da "tekrarlama" eklinde yer almasna vesile olmutur. te yandan Muhammed, kafiyeli konumalarn ve ahenkli tekrarlamalarn (velevki gereksiz ve bktrc nitelikte olsun), insan beyninde uyuturucu etkiler yarattn bilirdi. Kiilerin, sonu gelmez bu tekrarlamalar ierisinde dnme gcnden yoksun kalp, kendilerini, emredilen1 eyleri yapmaya terk edeceklerini de bilirdi. Nice rneklerden bir ikisini belirtelim: Nur Suresi'nin 61. ayetinde "yemek yemek" iin kimlerin evine izinsiz olarak gidilecei yle anlatlmtr: "...Evlerinizde veya babalarnzn evlerinde veya annelerinizin evlerinde veya erkek kardelerinizin evlerinde veya kz kardelerinizin evlerinde veya amcalarnzn evlerinde veya halalarnzn evlerinde veya daylarnzn evlerinde veya teyzelerinizin evlerinde veya kahyas olup anahtarlar elinizde olan evlerde veya dostlarnzn evlerinde izinsiz yemek yemenizde bir sorumluluk yoktur. Bir arada veya ayr ayr yemenizde de sorumluluk yoktur..." (Nur Suresi, ayet 61). Grlyor ki, "evlerinde" ve "veya" szckleri, ayetin yarsn kapsayacak ekilde gereksiz olarak tekrarlanmtr; sekiz tmcelik bir tek ayet iinde on iki kez "evlerinde", sekiz kez "veya" szc yer alm bulunmakta. Bu szckleri tekrar etmekteki amac da ifade etmek mmkn; bu yaplacak olursa

yukardaki ayet u ekli alr: "...Evlerinizde veya babalarnzn, annelerinizin, erkek kardelerinizin, kz kardelerinizin, amcalarnzn, halalarnzn veya daylarnzn veya teyzelerinizin, dostlarnzn evlerinde veya kahyas olup anahtarlar elinizde olan evlerde izinsiz yemek yemenizde bir sorumluluk yoktur. Bir arada veya ayr ayr yemenizde de sorumluluk yoktur..." Ancak, tekrarlamalar yok edip, ayeti bu ekle sokmakla, iin sihirli yn kaybolmu oluyor. Ama, dinleyenleri sihirlemek olduuna gre, ayn szckleri tekrarlamakta yarar grlmtr! te yandan bir de u var ki, yukardaki ayette belli kiilerin evlerinde izinsiz olarak yemek yemenin sorumluluk dourmad bildirilmekte. Sylemeye gerek yok ki, evlerinde yemek yenebilecek olan akraba ve dostlar, bu ekilde sayp sralamann bilimsel ve anlaml bir yn yok. Yukardaki hkm, amac ifade etmekten ok uzak; bunu anlatmak iin daha bilimsel ve genel bir ifade kullanmak uygun olurdu. Daha baka bir deyimle ayette yer alan sralama, konuya aklk deil, anlamszlk ve anlalmazlk getirmekte. u bakmdan ki, kimlerin evinde izinsiz yemek yenebilecei sralanrken, belli bir snrlama konmak isteniyormu kans yaratlmakta: rnein, "babalarnzn, annelerinizin evlerinde... izinsiz yemek yemenizde sorumluluk yok" deniyor. Pek iyi, ama "bykbaba" ya da "bykanne" zikredilmemi; onlarn evinde yenmeyecek mi? Yine ayn ekilde, "erkek kardelerinizin veya kz kardelerinizin evlerinde yemek yemekte size sorumluluk yok" deniyor. Erkek kardein ya da kz kardein ocuklarnn evlerinde yemek yenirse ne olacak? Ayn ekilde "...amcalarnzn, halalarnzn veya daylarnzn veya teyzelerinizin... evlerinde izinsiz yemek yemekte sorumluluk yok" deniyor. Fakat, bunlarn ocuklarnn (rnein, amcazadeler, halazadeler vs...) evinde izinsiz yemek yemek sorumluluk mu douracak? Belli deil! Buna benzer nice sorulara yant verebilecek nitelikte deil yukardaki ayetler! te yandan baz surelerde, szcklerle birlikte tmcelerin de ayn ekilde tekrarland grlr. rnein, Rahman Suresi'nde, "...Rabbinizin nimetlerinden hangisini inkar edebilirsiniz?" (Bu tmceyi u ekilde de okumak mmkn: "imdi Rabbinizin hangi eltafina dersiniz yalan ?") diye bir tmce vardr ki, hemen her iki satrda bir ve her bir ayetten sonra tekrarlanmtr. 78 ayetten oluan Rahman Suresi'ndeki bu tmce, 31 kez karnzdadr. Ksaca bir fikir edinmi olmak iin surenin birka ayetini rnek verelim: "Allah, yeri insanlar iin meydana getirmitir; orada meyveler, salkml hurma aalan, yaprakl taneler, gzel kokulu otlar vardr." "Ey insanlar ve cinler! yleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini inkar edebilirsiniz?" "Allah insan, pimi amura benzeyen kum balktan yaratmtr. Cinleri de z ateten yaratmtr. " "yleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini inkar edebilirsiniz?" "O, gne ve ayn doularnn Rabbidir, batlarnn Rabbidir." "yleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini inkar edebilirsiniz?" "Ac ve tatl sulu iki denizi birbirine kavumamak zere salvermitir; aralarnda bir engel vardr, birbirine geip karmazlar." "yleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini inkar edebilirsiniz?" "Bu iki denizden de inci ve mercan kar." "yleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini inkar edebilirsiniz?" "Onun emriyle denizde yryen dalar gibi gemiler onundur. " "yleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini inkar edebilirsiniz?" "Yeryznde bulunan her ey fanidir, ancak yce... Rabbinin varl bakidir." "yleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini inkar edebilirsiniz?" "Omlarda (cennetlerde), baklarn yalnz erkeklerine evirmi (bakire) eler vardr." "yleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini inkar edebilirsiniz?" "Onlar yakut ve mercan gibidirler." "yleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini inkar edebilirsiniz?" "Oralarda (cennetlerde) iyi huylu gzel kadnlar vardr." "yleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini inkar edebilirsiniz?" "adrlar iinde ceylan gzller vardr."

"yleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini inkar edebilirsiniz?" "Onlara daha nce insan da, cin de dokunmamtr." "yleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini inkar edebilirsiniz?" "Cennetlikler orada yeil yastklara ve harikulade ilemeli deklere yaslanrlar." "yleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini inkar edebilirsiniz?" "Byk ve pek cmert olan Rabbinin ad ne ycedir" (Rahman Suresi, ayet 13-78). Grld gibi ayn szleri ieren tmcelerden oluma bu tekrarlamalar, Rahman Suresi'nin 13. ayetinden 78. ayetine kadar bu min'al zere, btn bir sure boyunca srp gitmekte! Dikkat ediniz, ..Rabbinizin nimetlerinden hangisini inkar edebilirsiniz?" eklinde tekrarlanan tmcelerin arasna sktrlm dier tmcelerin birounu anlamak ya da deerlendirmek mmkn deil! rnein, yukarda "...Ac ve tatl sulu iki denizi birbirine kavumamak zere salvermitir" deniyor. Ne demektir bu? "ki deniz" deyimiyle ne kastediliyor? Belli deil! Her ne kadar Kur'an'n Fatr (ayet 12), Furkan (ayet 53) ve Neml (ayet 61) surelerinde iki deniz ile bu iki denizin arasna konmu olan engelden sz edilmekte ve bu denizlerden birinin suyunun tatl, dierininkinin tuzlu ve ac olduu belirtilmekteyse de, anlalmazlk giderilmi deildir. Yorumcular arasnda iki denizden birinin "deniz" deil rmak olduunu syleyenler vardr; bu rman Dicle mi, yoksa Nil mi olduu da ayrca tartmaldr! Fakat, her ne olursa olsun, "...Ac ve tatl sulu iki denizi birbirine kavumamak zere salvermitir" eklindeki bir tmcenin Rahman Suresi'nde hi yeri ve gerei yoktur. Yine bunun gibi yukardaki ayetlerde, Tanr'nn insanlar amur gibi pis bir nesneden, cinleri ise asil bir malzeme saylan ateten yarattna dair yle bir tmce var: "...Allah insan, pimi amura benzeyen kuru balktan yaratmtr. Cinleri de yalnl bir alevden (z ateten) yaratmtr..." Ve bunu syleyen, yani insan aalk bir malzemeden yarattn aklayan Tanr, bir de soruyor: "yleyken, Rabbinizin nimetlerinden hangisini inkar edebilirsiniz?" Neden Tanr insanlar kt, baya, aalk nitelikte saylan kuru kokmu balktan yaratsn da, cinleri asil nitelikte saylan z ateten var etsin? Kukusuz ki, insan ahsiyetinin haysiyetini rencide etmek bakmndan olumsuz bir tmce bu! Yine ayn ekilde, yukardaki ayetlerde cennetlerden ve bu cen-netlerdeki gzel kzlardan sz edilmekte! "Yce" ve "cmert" olduunu syleyen Tanr, cennetteki ceylan gzl, yakut ve mercan gibi bakire dilberleri, sevgili erkek kullarna vereceini bildirmekte! "Hi "yce" bir Tanr'nn yapaca eyler midir bu?" diye dnmek mmkn. Ancak, Kur'an' okuyan (ya da dinleyen) kii, her iki satrda bir karsna kan, "...Rabbinizin nimetlerinden hangisini inkar edebilirsiniz?" tmcesi yznden, bu tekrarlamalar arasna sktrlan szlerin anlamszln, olumsuzluunu ya da Tanr'nn yceliini rencide edici ynlerini fark etmez; aklnda kalan tek ey, Tanr'dan geldii sylenen "nimetler"dir. Kendisine vaat edilen bu nimetler nedeniyle, kii, Tanr'ya ve onun "peygamberi"ne minnettar kalp, kendisini, gz kapal ekilde onlara, itaat zorunluluunda bulur ve mutlak ekilde "teslimiyet" halinde bulunur. Muhammed'in de amac esasen budur; Kur'an'a koyduu, "Ey Muhammed! phesiz, sana ba eerek ellerini verenler, Allah 'a ba eip el vermi saylrlar" (Fetih Suresi, ayet 10) ya da "Allah ve peygamberine kim boyun eerse Allah onu bu cennetlere kor" (Nisa Suresi, ayet 13-14) eklindeki ayetler sayesinde, Araplar, Tanr'ya ba edirtirken, ayn zamanda kendisine ba edirtmi, yani aklen ve ruhen onlar teslimiyet halinde tutabilmitir. Yerletirdii dini, "teslimiyet" anlamna gelmek zere "slamiyet" diye adlandrmas da, bir bakma bundandr; kiiyi "teslimiyet" ierisinde tutup itaatkar klabilmesinde bu yukardakilere benzer tekrarlamalarn etkisi snrszdr. *** Pek muhtemeldir ki, slamclar, "Her kitapta tekrarlamalar olur" diyerek, yukardaki eletirileri geersiz klmak isteyeceklerdir. Kukusuz ki, her kitapta tekrarlamalar olur; tpk her sanat yaptnda olduu gibi. Fakat, eer tekrarlamalarn amac, okuyucuyu ya da dinleyiciyi aklc dnceden yoksun klp gkten inme buyruklarn klesi haline sokmak ise, byle bir ama insan varlnn gelimesini engellemek bakmndan sakncaldr.

te yandan "tekrarlamalarn" her kitap bakmndan sz konusu olabileceini ne srerek, Kur'an'daki tekrarlamalar "olas" saymak da doru deildir. Byle bir kyaslama, Kur'an'n Tanr yaps deil, fakat insan yaps bir kitap olduu sonucunu dourur. u bakmdan ki, "kusur", "eksiklik", "yanlg" vs... gibi eyler, insana zg eylerdir. Bu nedenle insan yaps her yaptta, her kitapta (velev ki, mkemmel nitelikte saylsn), kusur ya da yanl niteliindeki eylerin (rnein, yersiz ve gereksiz tekrarlamalarn) bulunmas doaldr. Oysa Tanr'nn, her eyi en iyi bilen ve en mkemmel ekliyle var eden, asla kusur etmeyen bir Yaratan olduu ne srlyor. Hatta Muhammed'in sylemesine gre Tanr, mucizevi nitelikte olmak zere verdii Kur'an'n bir benzerinin hi kimseler tarafndan getirilemeyeceini anlatmak maksadyla yeminler etmi yle demitir: "nsanlar ve cin'ler, birbirine yardmc olarak, bu Kur'an'n bir benzerini ortaya koymak iin bir araya gelseler, andolsun ki, yine de benzerini ortaya koyamazlar..." (sra Suresi, ayet 88.) Ancak, ne var ki, eer bu sylenenler gerekten doru olsayd, bu takdirde, Kur'an'da, insan yaps kitaplarda olduu gibi, yersiz ve gereksiz tekrarlamalar olmazd!

II KUR'AN'DAK UYUMSUZLUKLAR, TUTARSIZLIKLAR, KAPALILIKLAR VE ANLAILMAZLIKLAR HAKKINDA ("APAIK" OLDUU SYLENEN KUR'AN'IN "APAIK" OLMAYAN YNLER)
Kur'an'n hem ifade ve anlat gc itibariyle, hem de anlam, hkm, haberler ve gerekleri ortaya vurmak bakmndan tam bir tutarllk, btnlk ve uyumluluk arz ettii, emsalsizlik rnei olduu ne srlr ve bylesine mkemmel bir yaptn insanlar tarafndan meydana getirilemeyecei, ancak ve ancak Tanr'dan gelebilecei sylenir. Bunun kant olmak zere Tanr'nn yle konutuu belirtilir: "(Ey Muhammed!) De ki, "nsanlar ve cinler, birbirlerine yardmc olarak, bu Kur'an'n bir benzerini ortaya koymak iin bir araya gelseler, andolsun ki, yine de benzerini ortaya koyamazlar'..." (sra Suresi, ayet 88.) Ve yine Kur'an'n, insanlar tarafndan yaplamayacak kadar mkemmel ve mucizevi nitelikte bir yapt olduunu anlatmak iin, bu kitapta birbirini tutmamazlk ve aykrlk olmad iddia olunur ve Tanr'nn yle dedii rnek verilir: "...Eer o (Kur'an) Allah'tan bakas tarafndan gelmi olsayd, onda birok tutarszlk (aykrlk) bulurlard" (Nisa Suresi, ayet 82.) Sylemeye gerek yoktur ki, byle bir gereke, slamclar ya-lanlayc nitelikte bir sonu yaratabilir ki, o da Kur'an'da tutarszlk, uyumsuzluk ya da anlamszlk gibi olumsuzluklarn bulunmas halinde bu kitabn Tanr yaps olmad sonucunun domasdr. Bundan nceki blmlerde Kur'an'n elikilerle, tutarszlklarla ve uyumsuzluklarla dolu olan baz ynlerine deindik. Fakat, Kur'an'n bir de kapallklarla, anlalmazlklar ve anlamszlklarla dolu ynleri vardr ki, slamclar g durumda klmaya yeterlidir. Kitabmzn bu blmnde, Kur'an'daki tutarszlklar ve uyumsuzluklar yeniden ele almakla beraber asl kapallklar konusuna eileceiz. Ve greceiz ki, herkesin anlayabilecei ekilde, "apak" olduu sylenen Kur'an, apak olmaktan uzak olup, anlalmazlklarla doludur. Ve bu anlalmazlklar, sadece dnme gcn ypratmak asndan deil, fakat kitapta "hikmet" yatyormu kansn yaratarak, kiileri gz kapal ekilde boyun eer durumda klmak bakmndan da sakncaldr.

Muhammed'in sylemesine gre, Tanr, her kavme, o kavim iinden peygamberler ve onlarn dilinden "kitap"lar gndermitir; gnderirken de yle demitir: "Kendilerine, apak anlatabilsin diye her peygamberi kendi diliyle gnder(dik)..." (brahim Suresi, ayet 4). Bylece buyruklarnn anlalabilmesini, uygulanmasn salamak istemitir! Yine Muhammed'in sylemesine gre, Tanr, Araplara da, kendi ilerinden birini (Muhammed'i) setiini ve onlarn anlayabilecekleri dilde, yani Arapa olmak zere Kur'an' gnderdiini bildirmitir. stelik de Kur'an', sadece Arapa olarak deil, eitli Arap kabilelerinin telaffuzla-ryla, daha dorusu yedi lehede olmak zere gnderdiini sylemitir;( Bkz. ilhan Arsel. eriat'tan Kssalar 2. Kaynak Yaynlan, Nisan 1997, stanbul, s.183 vd...) istemitir ki, btn Araplar, bu kitab kendi bildikleri ve konutuklar dil ve lehede dinlesinler, rensinler ve rehber edinsinler ve bylece "doru yola" girsinler de "Tanr'ya kulluk etsinler, onun nimetlerine erisinler!" Ve yine Muhammed'in sylemesine gre, Tanr, Kur'an'n iyice ve kolaylkla "anlalabilir" ve "akledilebilir" olmasn salayabilmek iin, onu, sadece Arapa ve sadece Arabn eitli lehelerinde (yani yedi lehede) olarak deil, "apak Arapa" olarak, hem de ayetlerini "uzun uzadya aklayarak", yani her Arabn anlayabilecei ekilde indirdiini bildirmitir. Muhammed, bunun byle olduunu anlatmak zere, Kur'an'a ayetler koymutur ki, saylar iki dzineyi bulur. Bu ayetlerde, Kur'an'n "elkitabi'l-mbin" (yani "apak bir kitap") olduu anlatlmtr. rnein, Yusuf Suresi'nin ilk ayetinde, "Elif, Lam, Ra. Bunlar ite ayetleridir sana o mbin kitabn. Biz onu bir Kur'an olmak zere Arabi olarak indirdik, gerek ki akl erdiresiniz!" diye yazldr. "Mubin" szc, "ne olduu ak", "besbelli", "kendini anlatmaya kendi yeterli" demektir. Kur'an'n bu nitelikte olduunu belirten ayetlerin bir ksmnda, "apak Kur'an" deyimi geer; bir ksmnda Kur'an'n "apak Arapa" olduu anlatlmtr. Bunlar eitli ayetlerde yle sralanmtr: te biz Kur'an' bylece Arapa olarak indirdik ve onda, korku konusu olanlar ("vaidleri") sergiledik. Olur ki (Mekke ptataparlan) korkarlar artk. Ya da onlara bir t oluturur" (Taha Suresi, ayet 113). "Apak kitaba andolsun ki, akledesiniz diye Kur'an' Arapa okunan bir kitap klmzdr" (Zuhruf Suresi, ayet 2-3). "Apak olan kitaba andolsun ki, biz onu kutlu bir gecede indirdik... " (Duhan Suresi, ayet 2-3). "Ey Muhammed... Kur'an' senin dilinde indirerek kolayca anlalmasn saladk" (Duhan Suresi, ayet 58-59). "Bunlar apak kitabn ayetleridir" (Kasas Suresi, ayet 2). "(Ey Muhammed!) Andolsun ki, sana apak ayetler indirdik" (Bakara Suresi, ayet 99). "Allah'tan bakasna kulluk etmeyesiniz ve Rabbinizden mafiret dileyesiniz diye ayetleri kesin klnm, sonra da uzun uzadya aklanm bir kitaptr" (Hud Suresi, ayet 1-4). "Kur'an, kendilerine ilim verilenlerin gnllerinde yerleen apak ayetlerdir" (Ankebut Suresi, ayet 49). "Andolsun ki, biz, bilmediklerinizi size ak seik bildiren ayetler indirdik..." (Nur Suresi, ayet 46). (Benzeri dier ayetler iin bkz. Maide Suresi, ayet 15, 92; Enam Suresi, ayet 59; Yunus Suresi, ayet 61; Hud Suresi, ayet 6; Yusuf Suresi, 37 ayet 1; uara Suresi, ayet 2; Neml Suresi, ayet l, 75; Hicr Suresi, ayet 1; Yasin Suresi, ayet 17, 69; Nahl Suresi, ayet 35, 82, 103; Bakara Suresi, ayet 195; Nisa Suresi, ayet 174; Nur Suresi, ayet 54; Ankebut Suresi, ayet 18; Teabn Suresi, ayet 12.)( Bu konuda

bkz. Turan Dursun, Kur'an Ansiklopedisi, Kaynak Yaynlan, c.2, s.299.) te yandan Kur'an, yine Muhammed'in sylemesine gre, "hibir eksii olmayan", tm ihtiyalar karlayabilecek "mkemmeliyette" bir kitaptr ve gya Tanr yle konumutur: "Kitapta biz, hibir eyi eksik brakmadk..." (En'am Suresi, ayet 38). Yani Muhammed'in sylemesine gre, Tanr istemitir ki, Kur'an, tm ihtiyalar karlayan eksiksiz ve "apak" bir kitap olsun ve btn Araplar tarafndan iyice anlalsn; hem de ylesine iyi anlalsn ki, "cahiliyet ortadan kalksn ve karanlk batsn!" Bundan dolaydr ki, kitab "ak, seik ve eksiksiz" bir ekilde hazrlam oluyor Tanr! Ve yine bu ayn Tanr, iyice anlalabilmesini salamak zere, "Apak kitaba andolsun ki, akledesiniz diye Kur'an' Arapa okunan bir kitap klmzdr" (Zuhruf Suresi, ayet 2-3; ayrca bkz. Yusuf Suresi, ayet 1-2) diye konuurken dnmtr ki, eer Kur'an' Arapa olarak indirmeyecek olursa, bu sefer Araplar kendisine, "Bir Araba, yabanc bir dille sylenir mi?" ya da "Bir Araba Acemce ("Acemce" deyiminin, "Arapann baka bir dil", "Acem dinine mensup olan", "Arabn bakas, Trk, Fars, Hintli...", hangi cinsten olursa olsun "fasih olmayan", "iyi sylenmeyen"... gibi anlamlara geldii konusunda bkz. Elmall Hamdi Yazr, age, c.5, s.4211.) sylenir mi?" diye kafa tutacaklar ve "Bize anlamadmz dilde bir kitap yolladn" deyip sorumluluktan syrlmak iin frsat ve bahane arayacaklardr. Ya da Tevrat'n ve ncil'in Arapa olmayan dillerde indiini ne srerek, "Biz onlarn dillerinden anlamyoruz..." diyebileceklerdir. Ve ite Araplara bu frsat brakmamak iin, Tanr, Kur'an', onlarn anlayabilecekleri Arapa ile, hem de ayetlerini "apak" nitelikte olmak zere gnderdiini sylemitir. Bunun byle olduunu yine Kur'an'dan anlamaktayz. Bir kere En'am Suresi'nde Tanr'nn, yle konutuu yazldr: "...Bana uyun ve Allah'tan korkun ki, size merhamet etsin. 'Kitap, yalnz bizden nceki iki toplulua (Yahudilere ve Hristiyanlara) indirildi, biz ise onlarn okumasndan gerekten habersizdik' demeyesiniz diye. Yahut, 'Bize de kitap indirilseydi biz onlardan daha ok doru yolda olurduk' demeyesiniz diye size (Kur'an' indirdik)... " (En'am Suresi, ayet 155-157). Yine bunun gibi Fussilet Suresi'nde Tanr'nn Araplara hitaben yle dedii anlalyor: "Eer biz bu Kur'an' yabanc bir dille (yani Arapadan baka bir dille) ortaya koysaydk, 'Ayetleri uzun aklamal deil miydi? Bir Araba yabanc bir dille sylenir mi?' derlerdi. Ey Muhammed de ki, 'Bu inananlara, doruluk rehberidir'..." (Fussilet Suresi, ayet 44). te yandan Tanr, Araplarn tm anlayabilsin diye Kur'an', yine biraz nce deindiimiz gibi, Araplarn eitli lehelerine gre ve daha dorusu yedi trl okunuta yapmtr. Buhari'nin bn-i Abbas'tan rivayetine gre, Muhammed, bu konuda yle demitir: "Bana Cibril Kur'an' bir okunu zerine okuttu. Ben de durmadan bunun anmas (ve Arabn bundan baka okuyularyla da okunmasn) istedim. Ta yedi trl okunua eriinceye kadar bu dileimde srar ettim. Her talebim Tanr tarafndan is'af olundu.( Bkz. Sahih-i Buhari Muhtasar Tecrid-i Sarih Tercemesi ve erhi, Hadis No. 1331, c.9. s.27-28) Grlyor ki, Muhammed'in sylemesine gre, Tanr, ilk bata Kur'an' tek bir okunu zere, daha dorusu Kurey lehesiyle, yani sadece Kureylilerin anlayabilecekleri leheyle indirmitir. Fakat, indirirken, farkl lehelerle Arapa konuan kabilelerin bu bir tek okunutan pek bir ey anlayamayacaklarn dnememitir. Ancak, Muhammed'in yukardaki ekilde srarl hatrlatmasndan sonradr ki, Kur'an' yedi leheyle gndermenin daha iyi olacan, nk ancak bu suretle btn Araplar tarafndan anlalacan fark etmitir. Kur'an' yedi leheyle ve "apak ayetler" eklinde indirirken, bu kitab anlamak istemeyenlere ya da anlalmasn dilemeyenlere ihtarda bulunmu ve aada rneklerini vereceimiz baz ayetlerde yle demitir: "Size apak ayetler indirimsizdir; bunlar inkar edenlere alaltc azap vardr" (Mcadele Suresi, ayet

5). "Biz, andolsun ki, t almalar iin bu Kur'an'da bunlar trl trl akladk. Fakat, bu aklamalar ancak onlarn nefretini artrmtr" (sra Suresi, ayet 41). "Ayetlerimizi yalanlayanlar... sar ve dilsizlerdir... zalimlerdir" (En'am Suresi, ayet 3, 21, 39; ayrca bkz. sra Suresi, ayet 41; Neml Suresi, ayet 82-85). Yani, gya ayetler, ylesine "apak" ve ylesine "anlalr" ekilde gnderilmitir ki, bunlar yalanlamak ya da anlamaz grnmek iin "sar", "dilsiz" yada "zalim" olmak gerekir. Bu vesileyle u hususu belirtmekte yarar vardr ki, Muhammed'in Tanr'dan geldiini syledii bu yukardaki (ve benzeri) hkmler karsnda, Araptan olmayan ve Arapa konumayan kavimlerin (rnein, Trklerin), Kur'an ile kendilerini sorumlu tutmamalar gerekir. nk, Araptan olmayan kavimler Tanr'ya yle diyebilirler: "Kur'an Arapadr; Arapa ise bizim bilmediimiz, anlamadmz bir dildir. Mademki, sen Araplara, onlarn bildikleri ve anladklar dilde olmak zere Kur'an' gnderirken, 'Eer size anlayamayacanz, bir dilden kitap gnderseydim, buyruklarm anlayamayacanz iin, kendinizi byle bir kitapla sorumlu tutmazdnz. Bu nedenle ben size, anlayabileceiniz Arapa ile kitap indirdim' eklinde bir gereke buldun, o halde bu ayn gerekeyi bizim bakmlnzdan da uygulamalydn. Yani bizi sorumlu tutabilmen iin, bizim dilimizde ve bizim anlayabileceimiz nitelikte bir kitap vermen gerekirdi! " Byle bir itiraz karsnda, kukusuz ki, Tanr'nn hibir diyecei olamayacaktr. Araplara hitaben Arapa ve "apak" olarak gnderdiini syledii Kur'an'n, Arapa bilmeyen kavimler tarafndan anlatamayacan, anlayarak onlara da anlayacaklar, kendi dillerinde kitap indirmekten baka yapacak bir ey bulamayacaktr! Fakat, btn bu hususlar bir yana, bir de u var ki, Muhammed'in Arapa ve apak olmak zere gnderildiini syledii Kur'an Araplar bakmndan dahi, "apak" olmaktan ok uzak, kapal ve genellikle anlalamaz hkmlerle dolu bir kitaptr. Aada bunu kantlayan baz rnekler yer almtr.

III
"APAIK" VE "ANLAILIR" EKLDE GNDERLD SYLENEN KUR'AN, STER "BM", STER "KAPSAM" VE STER "ERKLK" BAKIMINDAN OLSUN, HER YNYLE "APAIK" OLMAKTAN, "ANLAILIRLIKTAN" UZAKTIR
slamclar, "slamda din adamna gerek yoktur" derler. Gereke olarak slamn, Tanr ile kul arasnda arac kabul etmediini, herkesin Tanr ve "peygamber buyruklarn" (rnein, "Kur'an'") renip, yaam dzenini ve ibadetini bunlara gre srdrebileceini ve esasen Kur'an'n "apak" bir kitap olduunu sylerler. Oysa, sylediklerinin gereklerle ilgisi yoktur; nk, hibir din, slam kadar Tanr ile kul arasnda araclk yapacak bir snfa gereksinim duymaz. u bakmdan ki, slamda kiilerin, kendi balarna Tanr ve "peygamber" buyruklarn okuyup an-lanmalarna imkan yoktur; nk, Kur'an, her ynyle "apak" ve "anlalr" olmaktan ok uzak bir kitaptr. Daha dorusu, ne anlam, ne biim, ne dzen ne de ieriklik bakmndan "apak" deil, aksine hemen her ynyle kapallklarla, anlalmazlklarla doludur. Surelerin ya da ayetlerin saysnn ne olduu, ilk ve son

ayetin hangisi olduu, surelerin banda bulunan balang harflerinin ne olduu, ayetlerinin ne kadarnn indirildikten sonra kaldrld (nesholunduu), hangi ayetin Mekke'de ve hangilerinin Medine'de indii vb... gibi daha nice sorunlar bir yana, ayetlerin byk bir ounluunun ne anlamlara geldii hususu, hep "apak" nitelikten uzak olup, Kur'an'n "apak" olduu iddiasyla ztlk arz eder. Kur'an' okurken, daha ilk surenin ilk ayetlerinden itibaren kendinizi, "apak" olmaktan uzak hkmler ve deyimlerle kar karya bulursunuz. Bundan dolaydr ki, Kur'an bilimcileri arasnda, daha ilk anlardan itibaren Kur'an ayetleriyle ilgili hemen her hususta, derin gr ayrlklar domutur. Hatta bazlar, (rnein Batniye mensuplar) Kur'an'n ancak "tevil" yoluyla (yani okunuundan ya da bilinen anlamndan farkl anlama sokularak) anlalabileceini ne srmlerdir. Daha dorusu, her eyin meydanda olan bir d grn, buna karlk bir de gizli olan i grn olduunu; durumun Kur'an bakmndan da byle olduunu sylemilerdir. Ancak, "tevil" yoluyla i grmenin, ortaya farkl bir Kur'an uygulamas karaca korkusunu yaratm(O kadar ki, Batniye inanna gre Kur'an Allah'n deil, Muhammed'in sz olarak benimsenmiti. Yine bunun gibi ibadetin anlamn renmi kimseler iin, namaz klmak vd... gibi dini zorunluluklar yok farz edilmiti.) ve bu nedenle Batnilerin akidelerine itibar edilmemitir. Bununla beraber, Kur'an ayetlerinin ne anlama geldii konusundaki gr ayrlklar gnmze dek sregelmitir. Ksaca fikir edinebilmek iin baz rneklerle yetinelim ve nce "Kur'an" szcnden balayalm: A) "Kur'an" Szcnn Kkeni, Anlam; Kur'an'n Ne Zaman, Ne ekilde ndii Konusundaki Anlamazlklar ve Tartmalar Kur'an'n "apak" olmaktan uzakl, "Kur'an" szcnn "apak" olmamasndan, daha dorusu kken ve anlam bakmndan tartmal bulunuundan balar. nk, bu szcn nereden geldii ve esas anlamnn ne olduu belli deildir. u balamdan ki, bir kere "Kur'an" szcnn Arapa deil, yabanc kkenli olduu kabul edilir. Fakat, kkeninin ne olduu tartmaldr: kimileri "Sryanidir" der, kimileri "Arami", kimileri de "branidir" diye direnirler. Kkeninin ne olduu bir yana, "Kur'an" szcnn ne anlama geldii de ayrca tartma konusudur: "Yazl bir eyi okmak'tan tutunuz da, "ezberden okumak", "bildirmek", "toplamak", "uyum iinde olmak" ya da "birbirine eklemek" gibi anlamlara varncaya kadar eitli aklamalara bavurulur. Kur'an'n, ne zaman, nasl ve ne ekilde indii hakknda da aklk yoktur: "Ramazan" aynda indiini belirleyen ayete karlk (bkz. Bakara Suresi, ayet 185), "kadir" gecesi indiine iaret eden ayetler de vardr (bkz. Kadir Suresi, ayet 1-5). Bakara ve Kadir surelerinde yle yazldr: "Ramazan ay... Kur'an'n indirildii aydr..." (Bakara Suresi, ayet 185). "Dorusu, biz, Kur'an' kadir gecesinde indirmiizdir..." (Kadir Suresi, ayet 1-5). "Kadir" gecesi, bir aylk bir sreyi kapsayan "Ramazan" aynn bir gecesi olduuna gre, Kur'an'n bir ayda m, yoksa bir tek gecede mi indii belli deil! te yandan, bu iki ayetteki aklama dnda "mbarek bir gecede" indiini ieren, fakat bu "mbarek" gecenin ne olduunu bildirmeyen ayet de var ki, yledir: "Ha, Mim. Apak kitaba andolsun ki, biz onu (Kur'an') mbarek (kutsal) bir gecede indirdik... " (Duhan Suresi, ayet 2-3). Bu "mbarek" gecenin, hangi gece olduu belirtilmiyor. Yorumcular, "mbarek" gecenin "kadir" gecesi mi, yoksa "beraet" gecesi mi olduu hususunda tartrlar. Hatrlatalm ki, "kadir gecesi" Ramazan aynn kesin olarak bilinmeyen bir gecesidir; "beraet" gecesi ise, aban aynn on beinci gecesidir. Oysa ki, hem "kadir gecesi" hem de "beraet gecesi", her ikisi de "mbarek" gecelerden saylr. Kadir gecesinin "mbarek" oluu, Kur'an'n "Kadir" Suresi'nde anlatlmtr: gya bu gece, "bin aydan hayrldr", esenlik doludur ve bu gecede "Tanr'nn izniyle melekler ve Cebrail her i iin iner dururlar" (Kadir Suresi, ayet 1-5). "Kadir gecesi"nin hangi gece olduu pek bilinmez. u bakmdan ki, slam takviminde dokuzuncu ay olan Ramazan aynn son on gnnn gecelerinden biri "kadir"

gecesidir. Sylendiine gre, Muhammed, kendisine "kadir gecesi hangi gecedir?" diye sorulduunda, "Onu ayn son on gnlerinde tek rakaml gecelerinde aratrnz" diye yant vermi, bylece iin iinden klmaz bir durum yaratmtr. Nitekim, slam yazarlar, Ramazan'n on beinden sonraki tek gecelerden birinin "kadir" gecesi olduunu sylerler. Bu nedenle bazlar bunun on yedinci ya da on dokuzuncu gece olduunu iddia ederler. Ebu Said Hudri'ye ve afii'ye gre yirmi birinci gece, Hanefiye'ye gre yirmi yedinci gece, mamiye'ye gre on dokuzuncu, yirmi birinci ya da yirmi nc gecelerden birinin kadir gecesi olmas gerekir. Sylemeye gerek yoktur ki, btn bu kargaalklar, Kur'an'daki "Biz Kur'an' kadir gecesi indirdik" (Kadir Suresi, ayet 1) eklindeki szlerin, hi de "apak" nitelik tamamasndan domutur. slamclar, bu kargaal bertaraf etmek amacyla, kadir gecesinin hangi gece olduunun gizli tutulmak istendiini, bu gecenin aklanmamasnda hikmet yattn, nk aksi takdirde (yani kadir gecesinin hangi gece olduunun belirtilmi olmas halinde) Mslmanlarn ifrata kaarak, kadir gecesine tapmaya kalkacaklarn; oysa ki, bunun slamiyetle badamadn sylerler. Sylerken de, mantk kurallarn zorlayp, akl sahiplerini kandrdklarn sanrlar.( Bkz, mer Rza Dorul, Tanr Buyruu. nklap ve Aka Kitabeyi, stanbul 1980. s.688-689, birinci dipnot.) Beraet gecesine gelince, bilindii gibi bu gece, slam takviminde sekizinci ay olan aban aynn on beinci gecesidir. Ve ylesine "mbarek" saylr ki, bu geceyi Mslmanlar "taat" ("Taat" szc "Tanr buyruklarna uymak" anlamndadr.) ve "ibadet" ile geirirler ve gnahlarnn Tanr tarafndan balandna inanrlar. Tirmizi'nin rivayet ettii bir hadis hkmne gre, Muhammed, bu "beraet" gecesinde, Tanr'nn, gklerin alt katna indiini, oradan insanlar ardn ve armakla onlarn gnahlarn balamak istediini bildirmitir. Neden dolay "yce" ve her eye kadir bir Tanr'nn, gklerin st katndan ses-lenemediini, bu ii yapmak iin gklerin alt katna inme zorunluluunda kaldn anlamak kukusuz kolay deil! Fakat, her ne olursa olsun, durum bu olunca, "Bu iki mbarek geceden hangisinde Kur'an inmitir?" diye sormak doaldr. Yine bunun gibi, soru sorma ihtiyacn gerektiren yle bir durum var: Muhammed'in sylemesine gre Kur'an, ayetler halinde ve para para inmitir. Bu ini 23 yl srmtr! Eer bu byle ise, bu takdirde Kur'an'n "Ramazan aynda", "mbarek gecede" ya da "kadir gecesinde" inmi olmas ne demektir? ni sresi 23 yl bulan bir kitap, bir tek gecede ya da bir ayda nasl inmi olabilir? Bu sorunun yantn, "apak" olduu sylenen Kur'an'da bulmak mmkn deil; bu konuda hadislere bavurmak gerekiyor. Bu nedenle ortaya eitli yorumlar kmakta. Bunlardan biri yle: gya Kur'an, Ramazan aynda, kadir gecesinde dnya gnn birinci katna toptan inmi (ya da inmeye balam) olup, oradan, zaman ve olaylarn gereine ve Tanr'nn dilemesine gre ayetler halinde Muhammed'e bildirilmitir. (Bu konuda bkz. Turan Dursun, Kur'an Ansiklopedisi, Kaynak Yaynlan, stanbul. 1994, c.7, s.244.) Grlyor ki, Tanr'nn yeminler ederek, "apak bir kitaptr" dedii Kur'an'da, bu kitabn ne zaman indirildiinin "apak" bir ekilde aklanmas yok! Aklama yle dursun, tartma yaratacak bir ortam var. Bundan dolaydr ki, yorumcular, kitabn indirilii konusunda iin iinden pek kamazlar. Kur'an'n "kadir gecesi" indiini benimseyenler ounlukta grnr. Bunlardan bir ksm da, "Kur'an'n ilk ayetleri kadir gecesi nazil olmutur" diyerek, dier ayetlerinin baka gecede indiini anlatm olurlar. (mer Rza Dorul, age, s.53.) Biraz ileride belirteceimiz gibi, durum, Kur'an'da yer alan "sure'ler ve "ayet'ler iin dahi, "apak" olmaktan uzaklk bakmndan ayndr. ( Bu konularda bkz. Turan Dursun, Kur'an Ansiklopedisi, stanbul, 1994, "Kur'an" ve "Ayet" maddeleri.) B) Kur'an'n Balang Szckleri Olan "Besmele"nin Ayet Olup Olmad ve Namazda Sesli Okunup Okunmayaca Konusundaki Anlamazlk Kur'an'n banda yer alan "el-Fatiha" Suresi "BismillahirrahmAnirrahim" szc ile balar ki, "rahman ve rahim olan Allah'n adyla" demektir. "Besmele" diye bilinir. "Rahman" szc "yeryznde nimetini herkese, her yarata veren Allah" anlamna gelir. "Rahim" szc ise,

"ahirette nimetlerini sadece mminlere veren Allah" anlamndadr. "Mmin" demek, "Tanr'ya inanm olan kii" demektir, fakat, Kur'an'daki Tanr'nn sylemesine gre slamdan baka gerek bir din olmadna gre, "rahim" szcnn karlnn "ahirette sadece Mslmanlara nimet veren Allah" eklinde anlalmas gerekir. Anlalan o ki, Tanr, insanlar yaratm ve onlara yeryznde nimetler vermitir; fakat, bu kullarndan kendisine inananlar, yani Mslmanlar stn saym ve onlara ahirette "zel" ilem yapmay, nimetler vermeyi kararlatrmtr; buna karlk dierlerini, yani "mrik"leri (putataparlar), Yahudileri ve Hristiyanlar, hep "gazaba uramlar"dan, sapmlar"dan saym, cezalandrlmaya layk bulmutur. Sylemeye gerek yoktur ki, Muhammed'in Tanrs, daha bu ilk szleriyle insan akln iinden klmaz anlalmazlklara srklemi grnmektedir. nk, insanlar "Mslman" ya da "kafir" yapan dorudan doruya Tanr'nn kendisidir. rnein, "Allah kimi doru yola koymak isterse onun kalbini slamiyete aar; kimi de saptrmak isterse... kalbini dar ve skntl klar. Allah inanmayanlar kfr bataklnda brakr" (En'am Suresi, ayet 125) eklinde konumak suretiyle, bu keyfiliini ortaya koymutur. Bu ayn Tanr, slama soktuklarn ahirete alp nimetlere bomakta, saptrdklarn kfr bataklnda brakmaktadr. Sylemeye gerek yoktur ki, bu szler, elikili olup, anlalmas olanaksz bir sonu yaratmaktadr ki, o da, Tanr'nn, hem kiiyi kafirlie srklemesi hem de kafirdir diye cezalandrmasdr. te yandan, besmelenin "ayet" olup olmad, namazda sesli olarak okunup okunamayaca konusu da tartmaldr. nk, bir kere besmele, "Bismillahirrahmanirrahim" eklinde olmak zere, Kur'an'n her suresinin banda yer almtr: bunun tek istisnas Tevbe Suresi'dir. Buna karlk Nem! Suresi'nin 30. ayetinin iinde besmele yer almtr. Neden dolay Tevbe Suresi'nin bana konmamtr da, Neml Suresi'ne ayet eklinde girmitir, bilinmez! Fakat, bilinen u ki, Mslmanlar iin her ie besmeleyle balamak kouldur; nk, Muhammed, "Besmele ile balamayan her i gdktr" demitir. Namaz klmak da "ibadet" eklinde bir "i" olduuna gre, ortaya namaz srasnda besmele okuma sorunu kar. Ancak, namazdayken besmelenin sesli okunup okunmamas konusunda anlamazlk vardr. Anlamazl yaratan ey, besmelenin "ayet" niteliini tayp tamadna dair mevcut olan dier bir anlamazlktr. Fkh mezheplerinden ve fkh bilginlerinden bazlarna gre, surelerin banda yer alan besmele, ayet deildir; sadece Neml Suresi'nin 30. ayetinde geen besmele ayettir. rnein, man Ebu Hanife'nin banda bulunduu fkhlara gre durum budur. Bu nedenle, onlara gre, besmelenin, namazda sesli olarak okunmamas gerekir. Buna karlk mam afi'nin ban ektii bir baka grup, besmeleyi ayet niteliinde sayp namazda sesli olarak okunmas gerektiini savunurlar. (Kur'an- Kerim ve Aklamal Meali. Trkiye Diyanet Vakf Yaynlan, Ankara, 1993, s.8; Turan Dursun. Kur'an Ansiklopedisi. Kaynak Yaynlar, stanbul. 1994, c.3, s.288.) Kur'an'da her eyin "apak" klndn syleyen Tanr, neden dolay "besmele" eklindeki ilk szleriyle apak olmaktan uzak ve tartma yaratc durumlara vesile olmutur, bilinmez! C) Kur'an'daki "Elif", "Lam", "Mim", "Sad", "Ra", "Kaf", "Ta", "Sin", "Mim", "Ha", "Him", "Nn" eklindeki "Balang Harfleri"nin Ne Anlama Geldii Bilinmez! Kur'an'daki ou surelerin banda, "Bismilllahirrahmanirrahim" szcnden hemen sonra, anlalamaz nitelikte birtakm harfler yer almtr ki, Arapada buna "el-hurfu'l-mukattaat" ad verilmitir. "Mukattaat" szc, "kesik" ya da "kesilmi" demek olduuna gre' yukardaki "elhurfu'l-mukattaat" deyimini Trkeye "kesik kesik harfler" eklinde evirmek mmkndr. Gerekten de bu harfler, eitli surelerin banda, eitli ekillerde olmak zere, "Elif, Lam, Mim" ya da "Elif, Lam, Mim, Sad" ya da "Elif, Lam, Ra" ya da "Elif, Lam, Mim, Ra" ya da "Kaf, Ha, Ya, Ayr, Sad" ya da "Ta, Ha" ya da "Ta, Sin, Mim" ya da "Ha, Him" ya da "Ha, Mim, Ayn, Sin, Kaf ya da "Nn" eklinde yer alm bulunmaktadr. rnein, Bakara ve Al-i mran surelerinde bu harfler yledir: "Elif, Lam, Mim." Bu sureleri izleyen drt sure boyunca bu harflere rastlanmaz. Harfler, yedinci sure olan A'raf Suresi'nin banda "Elif, Lam, Mim Sad" eklinde tekrar karmza kar. Sonra tekrar kaybolur ve onuncu sure olan Ynus, on birinci sure Hud, on ikinci sure olan Yusuf sureleri'nde, "Elif, Lam, Ra" eklini alr. Daha sonra on nc Rad Suresi'nde, "Elif, Lam, Mim, Ra" eklini alr. On drdnc brahim ve on beinci Hicr surelerinde "Elif, Lam, Ra" olur. Sonra yine

kaybolur ve on dokuzuncu Meryem Suresi'nde, "Kaf, Ha, Ya, Ayn, Sad" olarak belirir. Yirminci Ta-Ha Suresi'nde, "Ta, Ha" eklini alr. Alt sure boyunca kaybolur ve yirmi altnc uara Suresi'nde "Ta, Sin, Mim", yirmi yedinci Neml Suresi'nde "Ta, Sin", yirmi sekizinci Kasas Suresi'nde yine "Ta, Sin, Mim", yirmi dokuzuncu Ankebut, otuzuncu Rm, otuz birinci Lokman, otuz ikinci Secde surelerinin banda, "Elif, Lam, Mim" eklinde grnr. Daha sonra, krknc Mmin ve krk birinci Fussilet surelerinde "Ha, Mi/n"; krk ikinci ra Suresi'nde "Ha, Mim, Ayn, Sin, Kaf", krk nc Zuhruf Suresi'nde ve krk drdnc Duhan surelerinde "Ha, Mim"; krk beinci Casiye ve krk altnc Ahkaf surelerinde "Ha, Mim" olarak grnr. Sonra yirmi sure boyunca, bu tr balang harflerine rastlanmaz. Altm sekizinci srada bulunan Kalem Suresi'nde "Nn" olarak tekrar ortaya kar. Fakat, bunu izleyen ve Kur'an'n sonuncu suresi olan yz on drdnc Nas Suresi'ne kadar artk bu tr harflere rastlanmaz. Nedir bu harflerin anlam? Neden baz surelerin banda yer almlardr da, bazlarnda almamlardr? Kimse bilmez! Bilgin geinen herkes, kendi anlayna gre kafadan bir eyler uydurur. Kur'an'da bunu aklayc bir ey yok! Aksine, Kur'an'n bizzat kendisi, hani sanki bu harfler "apak" eylermi gibi, "Elif, Lam, Ra. Bunlar, apak kitabn ayetleridir" (Yusuf Suresi, ayet l) diyerek, okuyanlar aknla uratr. Anlam bilinemeyen bir eyi "apak" olarak tanmlamak, aslnda karsndakilere alay etmekten baka bir ey deildir. Kimi yorumcular, bir yandan Kur'an'n "apak" (mbin) bir kitap olduunu sylerlerken, dier yandan bu sylediklerini yalanlarcasna. sz konusu harfler konusunda, "Bunlar Tanr'ya ait bir sr olup, anlamlan hakknda bir ey sylenemez" deyip iin iinden karlar. Kimi yorumculara gre bu harfler surelerin addr. Kimi yorumculara gre bunlar, Tanr'ya zg adlarnn birer ifadesidir: rnein, "Elifin karl "Allah", "Lam"n karl "Cebrail" ve "Mim"in karl da "Muhammed"dir. Ve gya bu harfler, "Allah" ile "Muhammed'i" aynlatrmtr! Kimine gre "Elif harfi, insan haneresinde en alttan, "Mim" harfi ise en stten kan harftir. Btn Arap dili bu iki harf arasnda doup, olumutur! (Bu konuda bkz. A. Glpnarl, Kur'an- Kerim ve Meali, istanbul, 1958, s.59; Ayrca bkz. 11. yzyl dinbilirlerinden Bakllani'nin 'cazu'l-Kur'an) Kimine gre bunlar "renmenin harflerle baladna iarettir". Kimine gre de bunlar, Kur'an szcklerinin bu harflerden olutuunu anlatmak ve insanlar tarafndan bir benzerinin yaplamayacan kantlamak iin konmutur; gya Tanr, "Buyrun siz de benzerini yapn!" diyerek, yceliini anlatmak istemitir! Ya da Elif, Lam, Mim vd... eklindeki bu harfler, dikkatleri toplamaya yararl "bir edebi sanattr"; nk, "sze st kapal olarak balamak, sonra onu amak daha fazla ilgi uyandrr(Bu konuda bkz. Kur'an- Kerim ve Aklamal Meali, Trkiye Diyanet Vakf Yaynlan, Ankara, 1993, s. l.) Hani sanki Tanr, tpk insanlarn bavurduklar kurnazlklarla i gren bir varlktr! Evet, bugne dein, yani l 400 yl boyunca hi kimse, sz konusu bu harfler konusunda akla yatkn ve kesin bir ey syleyememitir! O kadar ki, bata Syuti olmak zere, slam bilgini olarak tannan nice nller, bu balang harflerinin anlamnn sadece Tanr tarafndan bilindiini syleyerek, ii biraz daha anlalamaz duruma getirmilerdir. Bundan dolaydr ki, "apak" olduu iddia olunan Kur'an'n, "apak" olmaktan ok uzak bu harflerinin anlamm zmek mmkn olamamtr; bunlar birer bilmece niteliinde eyler olarak kalmlardr! Pek muhtemeldir ki, Muhammed, anlalmas imkansz bu tr harflere yer vermek yoluyla (ya da Kur'an' derleyenler), kiileri bir tr byleme yoluyla etkilemeye ("esrar'l bir tarzda teshire) almlar; bu tr bilinmezliklerle, Kur'an'n gizli "hikmetler" kayna olduu kansn yaratmak istemilerdir. Sylemeye gerek yoktur ki, bunu yaparken, Kur'an'daki her eyi, hi akl szgecinden geirmeden ve dnmeden kabul alkanln pekitirmilerdir. D) Kur'an'daki Ayetlerin Says, ni (Nzul) Sras ve Zaman... Gibi Konular, "Apak"

Olmaktan ok Uzak; Hep Tartmal! Kur'an'daki ayetlerin saysnn gerek olarak ne olduu kesin olarak bilinmez: bu saynn 6 204 olduunu syleyenler (rnein, Basrallar) yannda, 6210 olduunu syleyenler (rnein, Mekkeliler), 6214 ile 6217 arasnda olduunu syleyenler (rnein, Medineliler) ya da 6 216 olduunu ne srenler (rnein, amllar) vardr. Genellikle bu saynn 6 666 olduu kabul edilir. Ayet says konusundaki anlamazlk, "ayet" deyiminden ne anlalmas gerektiinin bildirilmemesinden, daha dorusu "ayet" tanmndaki kararszlktan domadr. Kimine gre "ayet" saylan ey, kimine gre "ayet" deildir.( Bu konudaki grler iin bkz. Turan Dursun, age, c.3, s. 149.) te yandan, Tanr'dan geldii sylenen ilk ayetin, doal olarak Kur'an'n en banda yer almas ve dier ayetlerin de ini srasna gre ve nihayet en son inen ayetin de Kur'an'n sonuna konmas gerekirken, byle yaplmamtr. Karmakark bir sra izlenmitir. Eer bu ayetler "konu" esasna gre indirilmi olsa, bunlarn, yine belli bir sraya ve dzene gre yerlemi olmalar gerekirken, byle de yaplmamtr; eitli konularla ilgili ayetler karmakark ekilde dizilmitir. .Bu itibarla Kur'an, anlalmas mmkn olmayan bir dzende derlenmitir. Bu ekilde hazrlanm olmasnn nedenlerine dair, Kur'an'da bir aklk da yoktur. Kur'an'daki tanma gre "Mtekebbir" ("ulu" ve "yce"), "aziz" (gl), "hakim" (hikmetli), "alim" (her eyi en iyi bilen) olan bir Tanr'nn, sra ve dzeni olmayan, bilimsellikle badamayan bir kitap gndereceini dnmek gtr. Hem de yle bir Tanr ki, Kur'an'n bir benzerini hi kimselerin yapamayacan anlatmak amacyla, Muhammed'e yle hitap etmekte: "De ki: 'insanlar ve cinler, birbirine yardmc olarak, bu Kur'an'n bir benzerini ortaya koymak iin bir araya gelseler, andolsunki, yine de benzerini ortaya koyamazlar" (sra Suresi, ayet 88). Bunlar syleyen bir Tanr'dan, sure ve. ayetleri karmakark dzende bir kitap ineceine elbetteki ihtimal verilemez! Pek muhtemeldir ki, bu dzensizlik, Muhammed'in lmnden sonra Kur'an' derleyenlerden gelmedir. Gerekten de, bir kere, hangi surenin hangi ayetinin ilknce, hangisinin en son olarak indii bilinmez; bu konu tartmaldr. Kimine gre Kur'an'n birinci ayeti, Muhammed'e "oku" emrinin verildii Alak Suresi'nin u ayetidir: "(Ey Muhammed) Tanr'nn adyla oku..." (Alak Suresi, ayet 1-2). Oysa ki, Alak Suresi, Kur'an'n sonlarnda yer alan surelerden biridir; daha dorusu 114 sureden ibaret olan Kur'an'da 96. sure olarak yer almtr. Yani "nzul" sras itibariyle birinci, fakat Kur'an'da ("mushaf tertibi"ne gre) 96. srada yer alan bir suredir. Kimine gre ilk inen ayet, Mddessir Suresi'nin, "Ey brnp sarnan (Resulm)..." diye balayan ayetidir ki, "Kalk ve (insanlar) korkut (uyar)!" eklindeki bir ikinci ayetle tamamlanr. Bu sure ise, Kur'an'da (mushaf tertibine gre) 74. srada yer almtr. Kimilerine gre ise ilk inen ayetler "Fatiha" Suresi'ndedir ki, Kur'an'n bana alnmtr; yani "mushaf tertibi "ne gre birinci sradadr. Fakat, Fatiha Suresi, ini sras (nzul sras) itibariyle altnc srada yer almtr. stelik bir de u var ki, bu surenin, Muhammed'e, "Oku..." ya da "...Kalk ve (insanlar) korkut (uyar)!" eklinde hitap eden ayetlerden nce indirilmi olmasn kabul etmek, mantken gtr. Yine bunun gibi hangi surenin hangi ayetinin en son gelen ayet olduunu bilen yoktur; bu da tartmaldr, Kimine gre en son ayet, Kur'an'da ikinci srada yer alan Bakara Suresi'nin 278. ayetidir ki, "riba ayeti" diye bilinir; yledir: "Ey iman edenler! Allah'tan korkun. Eer gerekten inanyorsanz halen mevcut faiz alacaklarnz terk edin" (Bakara Suresi, ayet 278). Kimi yorumculara gre en son inen ayet, yine Bakara Suresi'nin 281. ayetidir ki, yledir; "Allah'a dndrleceiniz, sonra da her ahsa hak ettii eksiksiz verilecei... bir gnden saknn"

(Bakara Suresi, ayet 281). Hemen hatrlatalm ki, bu Bakara Suresi, Kur'an'da (Fatiha Suresi'nden sonra) batan ikinci srada yer alan bir suredir. Kur'an'n banda yer alm olmakla beraber, Muhammed'in Medine'ye hicretinden sonra (yani kendisini "peygamber" olarak ilan ediinden on ya da on yl sonra) ilk "nazil" olan sure olarak kabul edilir.(Bu hususta bkz. Elmall Hamdi Yazr, age, c. l, s.146.) ni sras (nzul" tertibine gre sras) itibariyle 87. sure olarak kabul edilir. Oysa, Kur'an'daki sraya gre, daha sonraki surelerde "faiz" anlamna gelen "riba" ile ilgili daha birok ayet var; rnein, Kur'an'da, batan nc sradaki Al-i mran Suresi'nde (ayet 130), drdnc sradaki Nisa Suresi'nde (ayet 161) ve Otuzuncu sradaki Rm Suresi'nde (ayet 39) "faiz" konusunu hkme balayan ayetler bulunmakta.( Turan Dursun, age, c.3. s. 126 ve c.5, s. 102 vd.) Hi dnlebilir mi ki, her eyi en iyi ekilde dzenleyen bir Tanr, "faiz" gibi nemli bir konuyu dzenli olarak belirtmesin de, Kur'an'n orasna burasna serpitirdii ayetlerle anlatmaya alsn?! Ve bunu yaparken en son olarak indirdiini syledii bir ayeti, Kur'an'n en bana geirsin?! Yine bunun gibi kimi yorumcular, son inen ayetlerin, mirasla ilgili olarak Nisa Suresi'nde yer alan 127. ve 176. ayetler olduunu sylerler. Oysa Nisa Suresi, Kur'an'n sonunda deil, balarnda, drdnc srada yer alm olan bir suredir ve 92. sure olarak indii kabul edilir. te yandan sz konusu ayetler miras sorunlarndan sadece bir ksmn kapsamaktadr. Miras sorunlar konusunda daha pek ok ayet vardr ki, Nisa Suresi'nin 7. ve 8., 11. ve 12., Al-i mran Suresi'nin 180., Hadid Suresi'nin 10. ayetleri olarak dzenlenmilerdir. Miras sorunlarnn sadece belli bir kesimini hkme balayan Nisa Suresi'nin 127. ve 176. ayetlerinin son gelen ayetler meyannda gsterilmesine akl erdirmek kolay deil. En son inen ayetlerin Tevbe Suresi'nin 128. ve 129. ayetleri olduunu syleyenler de vardr. Tevbe Suresi, baz yorumculara gre, Kur'an'n "nzul tertibi"ne (ini srasna) gre 113. sresidir ki, sondan bir nceki sure demektir. Ancak, bu sure, Kur'an'n en sonunda deil, balarnda, dokuzuncu srada olmak zere yer almtr. u durumda en son surenin, en son, inen iki ayeti, Kur'an'n en sonuna deil, balarna konmu demektir. Fakat bu arada, Kur'an'n Maide Suresi'nin nc ayetinde, Tanr'nn, son sz olarak yle dedii yazldr: "...Bugn size dininizi ikmal ettim, zerinize nimetimi tamamladm ve sizin iin din olarak slam beendim..." (Maide Suresi, ayet 3). Bu satrlarn aklamasn yapanlara gre, Tanr, slam dininin btn buyruklarn, imann ve ahlakn btn esaslarn, sosyal kanunlarn en mkemmelini ve her eyi gnderdiini, bylece Mslman kullarna slamn tamamn verdiini, bakaca verilecek bir ey kalmadn, bakaca "tebligat" da olmayacan ve koymu olduu hkmlerin artk asla kaldrlamayacan bildirmitir. Ve yine bu yorumculara gre, sz konusu ayetin iniinden seksen gn kadar sonra Muhammed lmtr ve bu sre ierisinde Tanr ne yeni bir ayet indirmi ne de evvelce indirmi olduu ayetlerden herhangi birini "nehyetmitir" (kaldrmtr). Ve gya bu en son gelen ayet (yani Maide Suresi'nin 3. ayeti), Muhammed'in "peygamberlik" grevinin artk sona ermi olduunun kant saylmtr. nk, ayetin inii srasnda Ebu Bekir alamaya balam ve sebebi sorulduunda, "Bu ayet Resulullahn vefat takarrb ettiine delalet ediyor" (dier bir deyimle, "Bu ayet,Tanr elisinin lm zamannn yaklatn gsteriyor") demitir.(Elmall H. Yazr, age, c.2, s.1568-1569. 54) Eer bu ayet, gerekten Tanr'nn en son indirdii ayet ise, bu takdirde unu dnmek doaldr ki, en son ayet olarak Kur'an'n en son suresinin en sonunda yer almalyd. Oysa bu ayet, Maide Suresi'nin son ayeti olarak bile deil, nc ayeti olarak grnmektedir. Maide Suresi ise, Kur'an'n en balarnda, beinci srada olan bir suredir; bununla beraber ini sras itibariyle 112. suredir. Grlyor ki, "en son gelen ayet" diye gsterilen bir ayet, Kur'an'n en balarna (yani beinci sraya) oturtulmu, Maide Suresi'nin batan nc ayeti olmutur. Fakat, i bununla bitmi deil; zira "...Bugn size dininizi ikmal ettim, zerinize nimetimi tamamladm ve sizin iin din olarak slam beendim..." eklinde olan ve "en son gelen ayet" diye bilinen bu szler, hi yeri ve gerei olmadan, haramlar, yasaklar konusuyla ilgili bir

ayetin tam ortasna oturtulmutur. Gerekten de Maide Suresi'nin nc ayeti aynen yle: "Le, kan, domuz eti, Allah'tan bakas adna boazlanan, boulmu..., boynuzlanp lm (hayvanlar ile) canavarlarn yedii hayvanlar, putlar zerine boazlanm hayvanlar ve fal oklaryla ksmet aramanz, size haram klnd. Bunlar yoldan kmaktr. Bugn kafirler, sizin dininizden (onu yok etmekten) mit kesmilerdir. Artk onlardan korkmayn, benden korkun. Bugn size dininizi ikmal ettim, zerinize nimetimi tamamladm ve sizin iin din olarak slam beendim. Kim gnlden gnaha ynelmi olmamak zere alk halinde dara derse (haram etlerden yiyebilir). nk, Allah ok balayc ve esirgeyicidir" (Maide Suresi, ayet 3). Dikkat edilecei gibi, yukarda altn izdiimiz satrlarn, daha nceki ve daha sonraki satrlarla hibir ilgisi yok. Daha nceki satrlarla, le, kan, domuz eti vs... gibi eylerin ya da belli bir ekilde ldrlmemi hayvan etlerinin yenilmesi yasak klnmakta, kafirlerin slam dinine ktlk yapamayacaklar anlatlmakta ve Mslmanlarn kafirlerden deil, Tanr'dan korkmalar gerektii vurgulanmakta. Bu yapldktan sonra birdenbire Tanr'nn slam dinini "ikmal ettii" (kemale yetirdii), Mslmanlara olan nimetini tamamlad ve din olarak onlara slam setii bildirilmekte. Bu bildirildikten sonra, yine birdenbire haram ve yasaklar konusuna dnlmekte ve alk halinde haram etlerden yenebilecei eklenmekte. Daha baka bir deyimle birbirini tamamlayan iki fikrin (yani, haram ve haram yeme hallerinin ne olduunu anlatan iki fikrin) arasna "...Bugn size dininizi ikmal ettim, zerinize nimetimi tamamladm ve sizin iin din olarak slam beendim..." eklindeki satrlar konuvermitir. Bylece Tanr'dan "en son" geldii sylenen szler, Kur'an iin hi de son nitelikte olamayacak szlerle karma yaplvermitir. "Hi de son nitelikte olamayacak szler" diyoruz, nk dnlebilir mi ki, "alim" ve "bilgi sahibi" bir Tanr, "kutsal" diye insanlara gnderdii Kur'an gibi bir kitab, "Ey Mslmanlar, le, kan, domuz eti vs... gibi eyleri sizlere yasak kldm, fakat alk halinde bunlar yiyebilirsiniz" eklindeki szlerle bitirmi olsun? Hani sanki insanlara en son olarak sylenecek bakaca bir ey bulanamazm gibi! Kald ki haram ve yasaklarla ilgili olarak Kur'an'n dier birok yerinde ayetler bulunmakta (rnein bkz. Bakara Suresi, ayet 172-173; Al-i mran Suresi, ayet 93; Nisa Suresi, ayet 50, 160-161; En'am Suresi, ayet 119, 138-140, 144-146, 150-151; A'raf Suresi, ayet 33; Nahl Suresi, ayet 116). Yine tekrar edelim ki, Kur'an'n ilk ya da en son suresinin (ya da ayetinin) ne olduu konusundaki tartmalar bitmi deildir. Ve bu tr tartmalar, "apak" olduu sylenen Kur'an', her hususta "apak" olmaktan ok uzak klmaktadr. Verilecek bir baka rnek, Kur'an'daki "besmele" szcyle ilgili olarak yledir: Biraz nce deindiimiz gibi, Tevbe Sresi hari, dier surelerin banda yer alan "besmele" deyiminin -ki "Bismillahirrahmanirahim", yani "rahman ve rahim olan Tanr'nn adyla" szcklerinden ibarettirbal bana bir ayet olup olmad da tartmaldr; hem de nemli sonular douracak kertede tartmaldr. u bakmdan ki, eer bu deyim bal bana bir ayet saylacak olursa, namazda sesli olarak okunmas gerekir. Yok, eer ayet ayet saylmyorsa, namazda sesli okunmaz. te yandan ayet saylp saylmamas Kurandaki ayet saylarnn saptanmas bakmndan da nemlidir. mam Ebu Hanife gibi fkh bilginlerine gre, bu, bal bana bir ayet saylmaz; sadece Neml Suresinde yer ald ekliyle ayet olarak kabul edilir. Oysa ki mam afinin banda bulunduu fkhlara gre besmele gerek Fatiha Suresinin gerekse dier surelerin ilk ayetidir. Grlyor ki, eletiriyi srdrdke iin iinden klmaz bir durum ortaya kmakta! Bu konuya, ilerideki blmlerde, baka bir vesileyle, tekrar dneceiz.

IV KUR'AN'I "APAIK" OLMAK ZERE NDRDN SYLEYEN TANRI, OU ZAMAN ONU ANLAILAMAZ NTELKTE KILMAKTA, HATTA BAZI HALLERDE ANLAILMAMASINDAN YANA OLMAKTA!
Biraz yukarda Kur'an'n apak bir kitap olduunu belirleyen hkmlerden bazlarna deindik ve dedik ki, bu hkmlere gre Tanr, Araplar iyice arlayabilsinler diye Kur'an' Arapa olarak ve "apak" ekilde indirmitir. Ancak, Kur'an' anlalsn diye "apak" ve "Arapa" olarak gnderdiini syleyen Tanr, Muhammed'in anlatmasna gre, birdenbire karmza, sanki bunlar hi sylememi gibi k verir ve bu kez Kur'an'n anlalmasn istemediini ya da baz ayetleri "muhkem" (kesin) ve bazlarn da "mteabih" (eitli anlamlara gelecek) ekilde indirdiini bildirir. Bu yetmiyormu gibi, bir de "muhkem" (kesin) nitelikte gnderdii ayetleri anlalmas imkansz klmak yannda, pek ok ayeti de hi kimsenin anlayamayaca bir ekilde gnderdiini ekleyiverir. Bunlardan baz rnekleri ilerideki sayfalarda greceiz; fakat imdilik unu belirtelim ki, Tanr, yine Muhammed'in sylemesine gre, birok halde Kur'an'n anlalmasn engellemek istediini aka bildirmitir. rnein, En'am, sra, ve Kehf gibi baz surelerde, Tanr'nn, Kur'an' anlalmaz klmak iin insanlarn kalplerine rtler, gzlerine perdeler ve kulaklarna arlklar koyduu anlatlmtr: "...Onlardan seni (okuduun Kur'an') dinleyenler de vardr. Fakat, onu anlamalarna engel olmak iin kalplerinin stne perdeler, kulaklarna da arlk verdik. Onlar her trl mucizeyi grseler bile, yine de ona inanmazlar. Hatta o kafirler sana geldiklerinde, 'Bu Kur'an eskilerin masallarndan baka bir ey deildir' diyerek seninle tartrlar" (En'am Suresi, ayet 25; sra Suresi, ayet 46; Kehf Suresi, ayet 57).( sra Suresi'nde yle yazldr: "Biz Kur'an' okuduun zaman, seninle ahirete inanmayanlarn arasna gizleyin bir rt ekeriz. Ayrca, onu anlamamalar iin kalplerine bir kapallk ve kulaklarna bir arlk veririz. Sen. Kur'an'da Rabbinin birliini yad ettiinde, onlar, canlar sklm vaziyette, gerisin geri dnp giderler" (sra Suresi, ayet 45-46)). Grlyor ki, Tanr, baz kiilerin Kur'an' anlamalarna engel olduunu sylyor ve biraz daha artc bir ifadeyle unu ekliyor: "Ayetlerimizi yalanlayanlar, karanlkta kalm sar ve dilsizlerdir" (En'am Suresi, ayet 27, 39). Yani Kur'an'daki Tanr, hem Kur'an' anlamasnlar diye, insanlarn kalplerine rtler ve kulaklarna arlk koyduunu anlatmakta, hem de ayetleri anlamyorlar diye onlara "sar ve dilsizler" diyerek atmaktadr! Her ne kadar Kur'an yorumcular, yukardaki ayette sz konusu edilen kiilerin, Allah'a kar gelen, Kur'an ayetlerini dinlemek istemeyen kimseler olduklarn ve Tanr'nn bu yzden kalplerini rttn, kulaklarna arlk koyduunu sylerlerse de, doru olan sylemi olmazlar. Daha nce de deindiimiz gibi, Kur'an'da (rnein, En'am Suresi'nin 125. ayetinde) insanlarn gnln diledii gibi ap onlar Mslman yapann, doru yola sokann ya da dar ve skntl klp saptrann Tanr olduu yazldr. Yine ayn surenin 107. ve 111. ayetlerinde "inanmann" Allah'n izni ve istemesiyle olaca belirtilirken, "Allah dileseydi puta tapmazlard" (En'am Suresi, ayet 107) denmitir. Bu byle olduuna gre, eer bu ayetlerde sz edilen kiiler "puta tapan", "imansz" ya da "sapk" olduklar iin Kur'an' dinlemek istemiyor iseler, bunun sorumluluunun, gnlleri diledii gibi aan ya da kapayan Tanr'ya ait olmas gerekmez mi? Ve esasen Kur'an' dinleyip anlamak iin kulan "kulak" olmas ve "ak bir kalp" bulunmas art deil mi? u durumda Tanr'nn, Kur'an ayetlerini dinlemek istemeyenlerin kalplerini rtecek ya da kulaklarna arlk koyacak yerde aksini yapmas, onlarn kulaklarn ve gnllerini amas beklenmez mi?

Fakat, Muhammed'in sylemesine gre, Tanr, baz kiilerin kalplerini daraltmak suretiyle, Kur'an'n onlar tarafndan anlalmasna engel olmutur. Daha baka bir deyimle onlarn kafir olmalarn ya da kafir olarak kalmalarn istemitir. Bunun da sebebi, yine Muhammed'in sylemesine gre, cehennemi insanlarla dolduracana dair kendi kendisine sz vermi olmasdr. rnein, Secde Suresi'nde Tanr'nn yle dedii yazldr: "Biz dilesek, elbette herkese hidayetini verirdik. Fakat, 'Cehennemi hem cinlerden hem insanlardan bir ksmyla dolduracam' diye benden kesin sz kmtr" (Secde Suresi, ayet 13). Yine bunun gibi Hud Suresi'nde Tanr'nn; "Rabbin dileseydi btn insanlar bir tek millet yapard. (Fakat) onlar ihtilafa dmeye devam edecekler..." (Hud Suresi, ayet 118) dedii ve "...Andolsun ki cehennemi tmyle insanlar ve cinlerle dolduracan" (Hud Suresi, ayet 119) diye ekledii bildiriliyor. Daha baka bir deyimle Tanr, dilemi olsa, herkese "hidayetini" vermek olaslna sahip olduu halde vermiyor; nk cehennemi insanlarla (ve cinlerle) dolduracana dair kendi kendine yeminler etmitir. Bu nedenle, insanlar "ihtilafa" drtyor ve dilediklerini cehenneme atmak suretiyle kendi kendine vermi olduu sz yerine getirmi oluyor! Hemen belirtelim ki, Muhammed bu tr ayetleri Kur'an'a koymakla, kiileri slam yapamamann sorumluluundan kurtulmaya almtr. Tanr'y, "Onlardan seni dinleyenler vardr; Kur'an' anlarlar diye, kalplerine rtler, kulaklarna da arlk koyduk" (En'am Suresi, ayet 25; sra Suresi, ayet 46; Kehf Suresi, ayet 57) eklinde konumu olarak gstermekle de ayn taktii izlemitir. Yani, kiilerin slam kabul etmemelerinin sorumluluunun kendisinde deil, Tanr'da olduunu anlatarak, baarszlk damgasn yemekten syrlmak istemitir.

V KULLARINI NAN BOCALAMASINDA BIRAKMAMAK N TANRI, BAZI AYETLER ANLAILAMAZ NTELKTE KILMI!
Muhammed'in sylemesine gre, Tanr, her ne kadar Kur'an' "apak" olmak zere gnderdiini bildirmekle beraber, kitabn baz ayetlerini "muhkem" (yani,"ak ve seik" ya da "kesin" anlaml), bazlarn da "mteabih" (yani, "anlam tam olarak anlalamayan "ya da "eitli anlaml") nitelikte klmaktan geri kalmamtr. Ve bunu u szleriyle aa vurmutur: "(Ey Muhammed!) Sana (Kur'an') indiren O'dr. (Kur'an'n) baz ayetleri muhkemdir ki, bunlar kitabn esasdr. Dierleri de mteabihtir... " (Al-i mran Suresi, ayet 7). Din bilginleri, "muhkem" szcn, "Anlam ve yorumu bilinen, anlalr olan", "kesin anlaml olan", "kantlklar kesin, aklamalar salam, net olan", "hkm geerli olan" (yani ortadan kaldrlmam olan), "yalnzca tek anlam olan" eklinde tanmlarlar. Bu tanmlamalara gre, rnein Al-i mran Suresi'nin, "Kesin olarak Tanr katnda (gerek) din yalnzca slamdr... slamdan baka dinlere rabet edenler tam bir sapklk ve ziyan iindedirler" (Al-i mran Suresi, ayet 19 ve 85) eklindeki

ayeti, kesin ve apak anlaml ayetlerdendir. "Mteabih" szcne gelince, bunu, "eitli anlaml", "anlamm hi kimsenin bilemeyecei", "anlam hibir yolla bilinemeyen", "birden ok anlama gelebilen" ya da "hkm yrrlkten kaldrlm olan" eklinde anlarlar.( Taberi, Kurtubi. Fahruddin Razi, Nesefi, Muhyiddin bn Arabi gibi kaynaklardan aktaran bkz. Turan Dursun, age. c.3, s. 138.) rnein, Hakka Suresi'nin 40. ayetinde Kur'an'n "...ok erefli bir elinin sz" olduu yazldr. Tekvin Suresi'nin 19. ve 20. ayetlerinde de, Kur'an'n "Tanr katnda itibarl bir elinin getirdii sz" olduu bildiriliyor. Biraz ileride greceiz ki, bu ayetlerde geen "eli" szcnn, "Cebrail" iin mi, yoksa "Muhammed" iin mi kullanld belli deil. Yine bunun gibi Enfal Suresi'nin 65. ayetinde, Mslmanlardan yirmi kiinin, savata iki yz kafire galip gelecei (yani, bir Mslmann on kafiri haklayaca) yazldr. Onu izleyen 66. ayette ise, Mslmanlardan yz kiinin, kafirlerden iki yz kiiye galip gelecekleri (yani, bir Mslmann iki kafiri haklayaca) belirtiliyor. Hani sanki Tanr, Mslman kullarnn gc konusunda kararsz ya da fikir deitirmi gibidir; zira bir ayette yirmi Mslmann iki yz kafiri tepeleyeceini sylerken, dier bir ayette yz Mslmann iki yz kafiri haklayabilecein sylemektedir. Bu iki ayet arasnda eliki olduu iin, her ikisi de "mteabih" saylyor. Kimi yorumculara gre 65. ayet, daha sonraki 66. ayet ile ortadan kaldrlmtr. Kimi yorumculara gre ise Tanr, Mslmanlarn zayf olduklar dnemler iin 65. ayeti, glendikleri dnem iin 66. ayeti koymay dnmtr. Bu nedenle 65. ayet kaldrlmamtr, geerlidir. Grlyor ki, 65. ayetin geerli olup olmad belli deil! Hi deilse tartmal! nk, her ikisi de "mteabih" nitelikte ayetler saylyor. Yine bunun gibi, Maide Suresi'nde, namaz klmaya kalkanlarn, yzlerini, dirseklerine kadar ellerini, balarn ve topuklarna kadar ayaklarn ykamalar emredilirken, "...Eer cnp oldunuz ise, boy aptesi aln..." (Maide Suresi, ayet 6) diye ekleniyor. Ayetin bu ksm, baz evirilerde yledir: "...cnpseniz tastamam ykann..." Fakat, "boy aptesinden" ya da "tastamam ykann" deyiminden ne anlalmas gerektii bildirilmiyor. rnein, namaz aptesinde az ykamak art deil; fakat, acaba cnpken art olacak m? Yorumculardan bir ksm "boy aptesi" deyimini "vcudun d kesimi" olarak tanmlamakta. Bununla beraber "az" ksm, bazen "d kesim"e, bazen de "i kesim"e giriyor. "D kesim" sayld zaman, aza alnan bir ey, yutmadka, orucu bozmuyor. " kesim" sayld zaman, tkrk orucu bozmu olmuyor! u durumda "cnp"ken az ykamak gerekli; ama dier hallerde ykamak aptes iin gerekli deil gibi! (Bu konuda bkz. Turan Dursun, age, c.3, s. 140.) te yandan biraz nce belirttiimiz gibi, surelerin en banda yer alan "Elif, Lam, Mim, Sad" vd... eklindeki harflerin -ki "el-hurfu'l-mu-kattaat" diye tanmlanyor- ne anlama geldii, ne iin konduu bilinmez, l 400 yl boyunca da bilinemedii iindir ki, Syuti gibi din bilginleri, "Bunlarn anlamm sadece Tanr bilir" diyerek, bu konuyu "zmsz" bir "zme"balayvermitir. *** Konuyu daha nceki blmlerde ele alm olmakla beraber, tekrar ksaca deinelim ki, Kur'an'n "muhkem" ve "mteabih" ayetlerden olumasn baz slamclar iki gerekeye dayatrlar. Bu gerekelerden biri udur: gya Tanr, kesin ve anlalr (muhkem) ayetler yannda, "phe" uyandracak nitelikte (mteabih) ayetler de gndermekle istemitir ki, gnderdii btn ayetler herkes tarafndan anlalmasn. u bakmdan ki, eer her eyi anlalr ekilde aklam olsaym, bu takdirde cahil Araplara o anda akllarnn alamayaca eyleri sylemi ve dolaysyla onlar tereddt ve inan bocalamas iinde brakm olurmu! kinci gerekeye gelince, o da yledir: Tanr, ayetleri eitli ve farkl anlamlara gelebilir ekilde gndermekle, bunlarn yorumlanmalarna, bylece eitli durum ve ihtiyalara uydurulmalarna olanak salamak istemitir ki, bu da gya fikir zgrln oluturmak iindir. (Cerraholu, age, s. 17 vd... 62) Hemen belirtelim ki, bu gerekelerin her ikisi de ve akl ileden karr nitelikte eylerdir. nk, anlalsn diye Kur'an' "apak" olarak indirdiini srarla syleyen ve bu sylediini Kur'an boyunca

tekrar eden bir Tanr, herkesin anlamasn istedii Kur'an'a, anlalmas mmkn olmayan hkmleri niye koysun? Eer baz insanlarn anlay gcnden yoksun olduklarn ve bu nedenle "tereddt ve inan bocalamas" ierisinde kalacaklarn dnyor ise, her eyi yapmaya kadir bir Tanr olarak, onlara neden anlay gc vermesin? Ve neden ayetlerin tmnn anlalmasn salamasn? kinci gerekenin mantkszl daha da bariz bir ekilde ortadadr: fikir zgrln salamak isteyen bir Tanr'nn, kalkp da bu ii, anlalmas olanaksz ya da kullarn (rnein yorumcular) birbirlerine drtecek nitelikte "mteabih" ayetler koymak suretiyle yapmas, akln kabul edemeyecei bir eydir. Fikir zgrlne taraftar olan bir Tanr, bunu kapal ifadelerle deil, elbetteki apak bir ekilde ortaya koyar ve akln stnln, rehberliini temel klard. Oysa ki, Muhammed'in Tanrs, byle yapmak yerine, "mteabih" ayetlerle uramann ve bu ayetleri yorumlamann dahi "fitne" karmak olduunu bildirmekte! Gerekten de yukardaki ayetin bununla ilgili satrlar yledir: "... te kalplerinde erilik olanlar, fitne karmak ve onu tevil etmek (kendilerine gre yorumlamak) iin ondaki mteabih ayetlere yapp, onlarla urar dururlar. Halbuki onun tevilini (yorumunu) ancak Allah bilir. limde yksek payeye erienler ise, 'Ona imindik. Hepsi Rabbimiz tarafndandr' derler. (Bu incelii) ancak akliselim sahipleri dnp anlar" (Al-i mran Suresi, ayet 7). Grlyor ki Tanr, hem bir yandan "mteabih" nitelikte ayetler gnderdiini sylyor hem de bunlarn yorumunun sadece kendisine ait olduunu ekliyor. Eer bunlarn yorumunu sadece kendisi biliyor ise, gndermenin anlam nedir? Baz yorumculara gre Tanr, eitli anlaml (mteabih) ayetleri hi kimse anlamasn diye indirmitir ve bunlarn yorumunu kendisine saklamtr. "...Halbuki onun (yani mteabih ayetlerin) tevilini (yorumunu) ancak Allah bilir..." demek suretiyle, Kur'an'a, kendisinden baka hi kimsenin bilemeyecei ayetler koyduunu bildirmitir. Bunlarn anlamndan ve yorumundan, deil halktan kiiler, "ilimde derinlemi" olanlar bile habersizdirler. Nitekim, bn Abbas, Aye, Malik bn Enes vs... gibi kaynaklara gre, yukardaki ayetin okunuu, "eitli anlaml (mteabih) ayetlerin anlam ve yorumunu Tanr'dan bakas bilemez" eklinde olmas gerekir. (Bu konuda bkz. Turan Dursun, age, c.3, s.157.) Bazlar ise, ayette geen "ve'r-rasihne" szcnn bandaki "vav" harfini "atf edat" kabul edip, yukardaki ayeti, "eitli anlaml (mteabih) ayetleri, Allah ve ilimde yksek payeye erienler bilir" eklinde okurlar.(Kur'an- Kerim ve Aklamal Meali. Marmara niversitesi lahiyat Fakltesi Yaynlan, istanbul, 1991, s.49.) Burada geen "ilim" szc, "din" anlamnda olduuna gre, "yksek payeye erienler"den maksat, dinde "ulema" olanlardr. Ancak, eer bu gr geerli sayacak olursak, bu takdirde "mteabih" ayetlerin yorumu iinin, ancak Tanr'nn dinde yksek payeye eritirdii kimselere ait olmas gerektiini kabul gerekir ki, bu da ortaya dinsel bir "oligari" ya da ran'dakine benzer "mollalar hkmeti" sistemini karr; yani felaket demektir. Btn bunlar bir yana, bir an iin diyelim ki, Tanr, "mteabih" nitelikteki ayetleri, esas itibariyle "yorum" sistemini getirmek, fikir zgrln salamak amacyla ngrmtr. Evet, ama "fikir zgrl" denen ey, aklc dnce yoluyla oluan bir eydir ki, akla ters den konulan reddetmek anlamna gelir. Daha baka bir deyimle, akln vahye stnl demektir. "Tanr szleri"dir diye kabul edilen Kur'an hkmlerini ortadan kaldrmak, yerlerine yenilerini koymak mmkn saylamad-na gre, yorum yoluna bavurmann anlam ve faydas olur mu? rnein, Kur'an'da, "Serkeliinden endie ettiiniz karnz dvn..." (Nisa Suresi, ayet 34) diye ayet var. Bu ayet, hem hukuk anlayna, hem de insan haklarna ters bir nitelik tamaktadr. u bakmdan ki, kocaya, karsnn serkeliinden (itaatsizliinden) kukuya dt an, ceza verme hakkn tanmakta! Yani, koca, srf endieye kapld iin, yani henz ortada su diye bir ey yokken, karsn dvebilecektir. Oysa hukuk, kuku zerine ceza yoluna bavurmay kabul etmez. te yandan ayette dayak cezasnn ne nitelikte olaca da belli edilmemitir. Bu durumda kocann, fkesine hakim olamayarak kadn ar bir ekilde dvmesi, orasn burasn krmas mmkn. Bu ayeti, belki laf cambazlyla (ya da hadislere bavurarak), "kocalar kanlarn, yaralamadan, hafife dvebilirler" eklinde yorumlayabilirsiniz, fakat ortadan kaldramazsnz; nk kaldrmaya kalktnz takdirde Tanr'dan geldii sylenen bir hkm

yok etmi saylrsnz; daha dorusu Tanr'ya kar gelmi, ona sava am duruma dersiniz. Oysa, "dayak" denen ey, en hafif ekliyle dahi olsa, insan ahsiyetinin (zellikle kadn ahsiyetinin) haysiyetine aykr bir eydir. Hele hayvanlarn bile dayakla deil, anlayla ve iyilikle eitildii bir ada, kadnlar -hafif ekilde de olsa-dvlmeye layk saymak mmkn olamaz. Grlyor ki, Kur'an'n "mteabih" nitelikteki ayetlerinin, aklc dnce rn olan fikir zgrlne yer veren bir yn yoktur. *** Bu vesileyle zerinde durulmas gereken dier bir husus da u: Al-i mran Suresi'nin yukardaki incelediimiz 7. ayetinde, "mteabih" ayetlere taklanlarn "kalplerinde erilik bulunanlar" olduu bildiriliyor! Daha baka bir deyimle, Tanr, hem baz ayetleri "mteabih", yani eitli anlamlara gelsin ya da kimse anlamasn diye koyuyor, hem de buna taklanlar kalplerinde erilik vardr diye ktlyor! Olacak ey midir bu?! Fakat, her ne olursa olsun, u muhakkak ki, Kur'an'da "kesin anlaml" ve "eitli anlaml" hkmler olduunu belirten bu yukardaki ayet dahi, aslnda pek anlalr gibi deil! Gerekten de kendilerini ilimde yksek payeye erimi gibi grenler ve "mteabih (eitli anlaml) ayetleri Allah ve bilgide derinlemi olanlar ancak bilir" diyenler dahi, ne kadar urarlarsa urasnlar, ou ayetlerin iinden kamazlar, kamamlardr. limde derinlemi olduklarn ne srmekle beraber, ieriini anlamadklar halde, bu "mteabih" ayetlerin Tanr'dan geldiini kabul etmekle yetinirler; nk, ayet onlara bunu emretmi, yle demitir: "...limde yksek payeye erienler ise, 'Ona (yani mteabih ayetlere) inandk. Hepsi Rabbimiz tarafndandr' derler..." (Al-i mran Suresi, ayet 7). Bunun byle olduunu biraz aada vereceimiz baz rneklerle tekrar greceiz. Fakat, imdilik tekrar u somlara dnmekte yarar var: Neden acaba Tanr, anlalsn diye gnderdii ayetlerden bazlarnn anlalmasn istemez? Ve neden baz kiilerin kulaklarna "arlklar", gzlerine "perdeler" vs... koyar: srf bu baz ayetleri anlamasnlar diye! Eer bunu, "bu kiiler inanmayanlardandr, kafirlerdendir" diye yapyor ise, diledii gibi onlarn kalplerini daraltan, kulaklarn kapatan ve onlar kafir yapan zaten kendisi deil midir?! rnein, "Ben dilediimin kalbini aar onu Mslman yaparm, dilediimin gnln kapar onu kafir yapann!" eklinde konuan yine Tanr deil midir? (rnein bkz. En'am Suresi, ayet 125.) "te yandan, yukardaki ayette (yani Al-i mran Suresi'nin 7. ayetinde) olduu gibi, "...'limde yksek payeye erienler, eitli anlaml (nteabih) ayetlere inandk. Hepsi Rabbimiz tarafndandr' dediler" eklinde konumann da pek anlalr bir yn yoktur. limde yksek payeye erienler, "eitli anlaml" ayetlerin anlamnn ne olduunu bilmeden "Biz. anlam tan olarak anlalamayan bu ayetlere inandk, hepsi de Tanr'dandr" diyecek olurlarsa, kr bir inanca saplanmak bakmndan cahil halk ynlarna rnek tekil etmi olmazlar m? Yoksa, Tanr onlar bu ekilde konuturmakla, acaba cahil halk ynlarn, kr krne kendisine inanmaya srklemek mi istemitir? Bu sorularn yantn yine Muhammed'in gnlk siyasetinde bulmak mmkndr; bunu ilerideki sayfalarda ksaca zetleyeceiz ve greceiz ki, ayetleri "muhkem" ve "mteabih" olmak zere ikiye ayran bu yukardaki ayet, eitli nedenler yannda, bir de Kur'an'daki elimeleri ve tutarszlklar gz ard etmek iin konmutur. ou yaymlarmda deindiim gibi, eriatlarn, dinsel ya da fikirsel birtakm cambazlklarla, Kur'an', her trl eletiriden uzak klmaya almalarnn ya da olumsuzluklar "olumlu" imi gibi gstermeye uramalarnn yararl hibir yn yoktur. Bu tr abalar akln Kur'an'a teslimiyeti sonucunu dourur ki, her alanda, zellikle fikirsel alanda gelimezlik yaratr. Akln "zgr" ve dolaysyla "yaratc" nitelikte oluabilmesi iin, onu, byle bir teslimiyetten kurtarmak arttr. Bunun byle olduunu anlamak iin, "apak" olduu sylenen Kur'an'n, "apak olmayan" ynlerinden baz rnekleri gzden geirmeye devam etmemiz gerekecektir. Bu rnekler, Kur'an eitiminin, zgr dnce ve fikirsel gelime asndan ne kerte sakncal olduu hususunda bize ksaca bir fikir verecektir.

VI "APAIK" OLDUU SYLENEN KUR'AN'IN, "APAIK" OLMAYAN YNLERNDEN DER BAZI RNEKLER! (DEVAM)
Kur'an'n anlam bakmndan ak olmayan, kapal ya da eitli anlam tayan, yrrlkten kaldrlp kaldrlmad anlalmayan ynleri pek oktur. Bunlarn tmn burada ele almaya imkan yok. "stat" diye bilinen slamclarn dahi tarttklar ve farkl ekilde yorumladklar ayetlerden baz rneklerle yetineceiz: "Hakka" ve "Tekvir" Surelerinde Geen "Eli" Szcnn Muhammed'i mi Yoksa Cebrail'i mi Kastettii Bilinmez (Hakka Suresi, Ayet 40; Tekvir Suresi, Ayet 19-21) Konuya daha nce deinmi olmakla beraber burada tekrar u hususlar belirtmekte yarar vardr: "...Kur'an, erefli bir elinin getirdii szdr..." (Hakka Suresi, ayet 40). "Bu Kur'an, arn sahibi katnda deerli, gl, sz dinlenen ve gvenilen erefli bir elinin getirdii szdr" (Tekvir Suresi, ayet 19-21). Bu ayetlerde yer alan ve anlalmazlk yaratan deyimin Arapas aynen yledir: "nne le kavlu reslin kerim." Bu szler, "Kuku yok ki, o (Kur'an), onurlu (keremli) bir resuln (elinin) szdr kesinlikle" anlamna gelmektedir. Ancak, surelerde geen "resul" ("eli") szcnn gerek anlamda "Cebrail"i mi, yoksa "Muhammed"i mi ngrd pek bilinmez. Kimine gre bu szckten anlalmas gereken ey "Cebrail"dir. Gya, "Cebrail", Tanr'dan ald vahyi Muhammed'e tebli etmitir. Kimine gre ise "eli" szcnden maksat "Muhammed"dir, nk gya Hakka Suresi'nin 41. ve 43. ayetlerinde Kur'an'n "air" ya da "kahin" sz olmad ve Tanr'dan indii yazl olduu iin bunu byle kabul etmenin daha doru olduu anlatlmtr.( Abdlbaki Glpnarl, Kur'an- Kerim ve Meali. Remzi Kitabevi, istanbul. 1958, s.CXII.) Byk din bilgini Turan Dursun'un grne gre, bu ayette yer alan ve "eli" demek olan "resul" szcyle "Cebrail'in mi, yoksa "Muhammed'in mi amaland tartmal olduu iindir ki, ayette geen "szdr"n bana, "getirdii" biiminde bir ekleme yapmak gelenek olmutur. Ve bu, "Kur'an'n namusunu kurtarma abasndan doan bir yorumdur. Kur'an'n, bakasnn deil, Tanr'nn sz olduuna ters den bir anlatm, yorum yoluyla dzeltilmek istenmitir. Buradaki resul ile Cebrail'in amalandn savunanlar "...getirdii szdr" diye anlam verirler. Fahruddin Razi'nin yorumu yledir: . "Kur'an, Levh-i Mahfuz'a yazd, dizgisini, dzenini kurduu iin Tanr'nn szdr; gklerden yere indirdii iin Cebrail'in szdr; alp halka ilettii iin de Muhammed'in szdr" (Fahruddin Razi, Kitab't-Tefsir'l Kebir, 30/117).( Bu satrlar. Turan Dursun'un ilhan Arsel'e yazm olduu 16 Temmuz 1988 gnl mektubundan alntdr.) te yandan una iaret etmemiz gerekir ki, Muhammed, Kur'an'a koyduu ayetlerle, Tanr'y bile, kendisine "salavat" getirir durumda gstermitir. rnein, Ahzab Suresi'nde yle yazldr: . "Allah ve melekleri, Peygamber'e (Muhammed'e) ok salavat getirirler. Ey mminler! Siz de ona salavat getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin" (Ahzab Suresi, ayet 56).

Tanr'y kendisine "salavat" getiriyormu gibi gsteren ve mminleri de kendisine "tam bir teslimiyetle selam verir" duruma getiren Muhammed'in, Kur'an' kendi szleri olarak tanmlamasnda alacak bir ey olabilir mi? Fakat her ne olursa olsun durum u ki, "apak" olmas gereken yukardaki ayetler "apak" olmaktan uzaktr. Hicr Suresi'nde Geen "Ormanlk Yerde Oturanlar" Deyiminin "Medyen" Halkna Ait Olup Olmad Konusunda Anlamazlk Var (Hicr Suresi, Ayet 78-99) Kur'an'n Hicr Suresi'nde, "Ormanlk yerde oturanlar da, muhakkak ki, zalimdiler; biz de onlarn cezalarn vererek aldk. Bunlarn ikisi de hala ilek yollar zerindedirler..." (Hicr Suresi, ayet 7879) diye yazldr. Ayetin "apak"olmamas nedeniyle, baz Kur'an evirilerinde "Medyen yaknndaki ormanlk yerde" deyimi, baz evirilerde ise bunun yerine "Eyke halk" deyimleri geer. Yorumculara gre, ayette sz edilen kavim "Sayb" kavmidir; nk, bu kavmin oturduu yerler ormanlktr. Bununla beraber bunlarn Medyen halk olup olmadklar konusunda anlamazlk vardr.( mer Rza Dorul, Tanr Buyruu, s.312. 4 Sahih-i..., c.ll, s.73-74, Hadis No. 1688.) Ayetlerin "apak" olmamas, Tevrat'tan alnt yaplrken dikkatli davranlmam olmas nedenindendir. Al-i mran Suresi'nin 188. Ayetinin Ne Vesileyle indii Konusunda Anlamazlk Var (Al-i mran Suresi, Ayet 188) "Ettiklerine sevinen ve yapmadklaryla vlmeyi sevenlerin, sakn onlarn azaptan kurtulacaklarm sanma..." (Al-i mran Suresi, ayet 188). Burada sz edilen kiilerin kimler olduu pek bilinmez. Bunlarn mnafklar olduunu syleyenlerin yannda Yahudiler olduunu syleyenler de vardr. rnein, Buhari'de, bu ayetle ilgili iki hadis var ki, bunlardan birinde -ki Ebu Said-i Hudri'nin rivayetidir- Muhammed gazaya kt zamanlarda, bir ksm mnafklarn arkada kaldklar, ou kez evlerinde oturup keyif attklar, fakat Muhammed'in savatan dnp geldii zamanlar zr beyan edip, ilemedikleri bir i iin kendilerine vg yadrlmasn istedikleri yazldr. bn-i Abbas'n rivayetine dayal dier hadise gre ise, ayette sz konusu edilen kimselerin Yahudiler olup, ayetin onlar hakknda "nazil" olduu ve u hale gre Mslmanlara -velev ki mnafklar olsunuygulanmayaca anlatlmtr. (Sahih-i.... c.l l, s.74-75, Hadis No. 1689.) A'raf Suresi'nde Geen, "Dilini Sarktp Soluyan Kpek" (A'raf Suresi, Ayet 175-177) Szlerinin Kime Ynelik Olduu Kesin Olarak Bilinmez A'raf Suresi'nin 175. ve 176. ayetlerinde, Tanr'nn, gazaba gelmi olarak yle konutuu yazldr: "...Fakat o dnyada meyletti ve hevesine uydu. (Onun) Durumu... dilini sarktp soluyan kpein durumu gibidir. te ayetlerimizi yalan sayan kimselerin durumu byledir" (A'raf Suresi, ayet 176). Buradaki, "...dilini sarktp soluyan kpein durumu gibidir" szleriyle kimin kastedildii kesin olarak bilinmez. Baz yorumculara gre bu kii, Muhammed'i iirleriyle knayan, alaya, alan Arap airlerinden meyye b. Ebi's-Salt'tr (bu ad meyye b. Abi'I-alt olarak ya da meyye bin Essalts eklinde de yazlmaktadr). Vakidi ya da al-Agani gibi kaynaklara gre, yukardaki ayetler meyye b. Ebi's-Salt hakknda inmitir.(Sahih-i..., c. 10,, s.39; ayrca bkz. Abu'l-Farac, al-Agani, c.3, s. 187; islam Ansiklopedisi, c.13, s.l01).al-Sa'labi gibi kaynaklara gre, burada sz edilen kimse Abu Amir b al-Nu'man adnda bir rahiptir. (slam Ansiklopedisi, c.2, s.464.) Bazlar da bunun Yahudilerden Bel'am b. Bara adnda biri olduunu sylerler.(Sahih-i.... c.4. s.129 ve c. l0, s.38-39.) Fakat, Beyzavi, Celaleddin, Zemaheri, Taberi, Razi, bn Kutayba vs... gibi kaynaklara gre yukardaki ayetlerde sz geen kii, Bel'am b. Bara adnda biri olup, Yahudi ulemasndan ya da

Yemen veya Kenan diyarlanndandr. Gya halk, kendisinden Musa Peygamber'e ve srailoullarna kfr ve lanet etmesini istemi, fakat o "Onlar melekler koruyor, onlara kar nasl lanet edebilirim?" diyerek bunu yapmak istememitir. Fakat, kendisine rvet verilmesi zerine istenileni yapmtr. Razi'nin Mafatih (Kahire, 1308) adl kitabnda yazlanlara gre, Bel'am, gya Tanr tarafndan bilgi ile donatlm ve Tanr'nn dinini iyice renmi olmasna ramen, daha sonra "itikatszla" dmtr (c.4, s.315 vd.).(slam Ansiklopedisi, c.2, s.464-465.) Bel'am ile ilgili olmak zere daha birok rivayet mevcuttur. Her ne olursa olsun gerek u ki, hi kimse Kur'an'n A'raf Suresi'nin 175. ve 176. ayetlerinde geen kiinin ve bu kii ile ilgili olayn kesin olarak ne olduunu bilmez. Fakat, buna ramen, yine de Kur'an'n "apak" bir kitap olduundan kuku etmez. Hud Suresi'nin 118. ve 119. Ayetlerinde Geen "Bunun iin" Deyiminin Anlam zerinde Anlamazlk Var "Rabbin dileseydi btn insanlar bir tek millet yapard. (Fakat) onlar ihtilafa dmeye devam edecekler. Ancak Rabbinin merhamet ettikleri mstesnadr. Zaten Rabbin onlar bunun iin yaratt. Rabbinin, 'Andolsunki cehennemi tmyle insanlar ve cinlerle dolduracam' sz yerini buldu" (Hud Suresi, ayet 118-119). Dikkatlice okunacak olunursa, birbirini izleyen bu iki ayet, tmyle aklktan uzak olmak yannda bir de adalet duygularn incitici niteliktedir. nk, bir kere Tanr'nn btn insanlar bir tek millet yapmak varken yapmayp, onlar ihtilafa dm olarak brakmas ve sonra da cehenneme atmas, her eyden nce adalet duygusuyla badamayan bir tutumdur. te yandan, ayette geen, "Zaten Rabbin onlar bunun iin yaratt" szleri anlalmaktan uzaktr. Ayette yer alan "Bunun iin" deyiminin, Arapada "li-zalike" szlerinin karl olduu ne srlr ve yorumcular bu szlere iki anlam verirler. Anlamlardan biri udur: "Zaten Rabbin onlar bunun iin, yani ihtilafa dmeleri iin yaratt. " Dier anlam ise udur: "Zaten Rabbin onlar bunun iin, yani rahmetine nail olmalar iin yaratt( Hud Suresi'nin 118. ve 119 ayetleriyle ilgili olarak bkz. Diyanet Vakf aklamasna;Elmall Hamdi Yazr'n yorumu iin ayrca bkz. age, c.4, s.2835-2838.) Dikkat edilecei gibi, ortada birbirinden ok farkl ve birbirine ters sonu yaratan iki yorum ve iki uygulama var demektir. Bunlardan hangisine itibar edilecei bilinmez. Esasen yorumcular bu ayetleri aklamaya alrlarken, daha da anlalamaz ekle sokarlar. te yandan, daha nce de iaret ettiimiz gibi, bu ayetler Tanr'nn "ycelii" ve "adaleti" fikriyle de badamaz nitelikte eylerdir. Kehf Suresi'nde Geen "Al-Rakim" Szcnn Ne Olduunu Kimse Bilmez (Kehf Suresi, Ayet 9) Kur'an'n Kehf Suresi'nde "maaral uyurlar'la ilgili bir masal var. Surenin 9. ayetinde u yazldr: "(Resulm)! Yoksa sen, bizim ayetlerimizden (sadece) Kehf ve Rakm sahiplerinin ibrete ayan olduklarm m sandn?" (Kehf Suresi, ayet 9). "Kehf szcnn "Dada bulunan byk maara" anlamna geldii kabul edilmekle beraber "rakm" szcnn ne ifade ettii belli deildir. Bazlarna gre bu maarann bulunduu da ya da vadidir. Bazlarna gre maarada bulunan kiilerin adlarnn yazl bulunduu kitabedir. Bazlarna gre maaradakilerden baka kiilik bir topluluktur.( Bu konuda bkz. Turan Dursun, age, c.8, s.36 vd; ayrca bkz. Kur'an- Kerim, Marmara niversitesi lahiyat Fakltesi Yaynlar, s.293.) Bazlarna gre ise, "kitabe" (yani, "yazl ta" ya da "maden" gibi eylerden yaplan "levha"} demektir.(Elmall

Hamdi Yazr, age, c.4, s.3225.) Muhammed'in E Deitirmesiyle lgili Olarak, Ahzab Suresi'nin 52. Ayetinde Yer Alan Hkmn Kaldrlp Kaldrlmad Belli Deil (Ahzab Suresi, Ayet 52) Ahzab Suresi'nde yle bir ayet var: "Ey Muhammed! Bundan sonra sana hibir kadn, cariyelerin bir yana, gzellikleri ne kadar houna giderse gitsin, hibirini boayp baka bir ele deitirmen helal deildir" (Ahzab Suresi, ayet 52). Her ne kadar bu ayetin kaldrlm olduunu syleyenler varsa da, farkl grte olanlar ayetin kaldrlmayp, sadece Muhammed'in alaca kadnlarn saysn snrlandrdn ne srerler. Baz yorumcular, sz konusu ayetin konmasnn nedenini, Mslman kiilere drde kadar kadn alma hakk tannmken, Muhammed'in o sralarda 9 kadnla evli olduunu, Tanr'nn onu bu sayyla snrlandrmak istediini sylerler. Baz yorumcular Muhammed'in, o tarihten sonra yapaca evliliklerini "cahiliye" gelenei gereince yapabilmesi iin, bu ayetin konduunu belirtirler. Cahiliye geleneinde, iki erkein birbirleriyle kar deitirmeleri usul vard ve bu usul, slamn geliinden sonra da srdrlmtr. Baz yorumcular, ayetin inmesinin nedeni, bu usuln yasaklanmas iin olduunu sylerler.(Beyzavi, Celaleddin Syuti, Zemaheri sun'un Kulleteyn adl kitabna baknz. gibi nllerin yaptlarna ve Turan Dursunun Kulleteyn adl kitabna baknz.) Kur'an'n Pek ok Ayetinde Geen "Hanif" Szcnn Esas Anlamnn Ne Olduu Bilinmez Kur'an'n "anahtar szck'lerden saylan "hanif (oulu hunafa) szc, din bilginleri arasnda en fazla tartlan szcklerden biridir; esas kaynann ve gerek anlamnn ne olduu pek bilinmez. "Hanef mastarndan kma olup, yanlmlktan, batla inanmlktan ya da ktle kaplmlktan kurtularak, Hak'ka, doru olana, Allah'n ftratna kavumak gibi anlamlara geldii sylenir. Bununla beraber Mas'udi gibi kaynaklar, bu szcn Sryanice "hanifa" szcnn Arapalatrlm ekli olduunu ne srerler.( Bu konuda bkz. Turan Dursun, age c 5) Arami ve brani dillerinde de aa yukar ayn anlamda kullanld sylenir. Ya'kbi gibi kaynaklar "hunafa" szcn Saul ile Davud'a kar savaan Filistililer iin kullanmlardr. Yorumculardan birouna gre bu szck, "dosdoru", "Tek Tanr'ya inanr" anlamna gelmekte. Kur'an'n baz ayetlerinde "hanif szc, "gerek ve asli din" sahibi olmak, baz ayetlerde "puta tapanlara kar" olmak, baz ayetlerde "kitab ehli olanlarn (yani, Yahudilerin, Hristiyanlarn) ksmen saptrlm dinlerine kart olan dinden olmak" gibi anlamlarda olmak zere kullanlmtr. rnein, Al-i "mran Suresi'nde, Tevrat ve ncil'in brahim'den sonra indirildii ve bu itibarla brahim'in, ne Yahudi ne de Hristiyan olmayp "hanif bir Mslman olduu yazldr: "Ey ehl-i kitab! brahim hakknda niin ekiirsiniz? Halbuki Tevrat ve ncil kesinlikle ondan sonra indirildi... brahim ne Yahudi ne de Hristiyan idi; fakat o, hanif bir mslimdi. (Allah' bir tanyan dosdoru bir Mslman idi). Putataparlardan deildi..." (Al-i mran Suresi, ayet 65-67). Burada gecen "hanif bir muslini" deyimini, "kendisini Tanr'ya veren bir hanif: dosdoru bir Mslman" eklinde ya da "Allah' bir tanyan dosdoru bir Mslman" olarak anlayanlar var. Bakara Suresi'nde "hanif szc, brahim (Peygamber'in) putataparlardan olmayp, kendisini Tanr'ya veren bir hanif, dosdoru bir Mslman olduu anlatlmakta: "Yahudiler ve Hristiyanlar (Mslmanlara)', 'Yahudi ya da Hristiyan olun ki doru yolu bulanz' dediler. De ki, 'Hayr, biz, hanif olan brahim'in dinine uyarz. O putataparlardan deildi..." (Bakara Suresi, ayet 135). Nisa Suresi'nde brahim'in milletinin, yani dininin "haniflik" olduu bildirilmekte: "yilik yaparak kendini Tanr 'ya veren ve hanif olarak brahim 'in milletine (dinine) uyan kimseden daha gzel dinli kim olabilir. Tanr ibrahim'i dost edinmiti" (Nisa Suresi, ayet 125).

Daha baka bir deyimle, brahim'in dinine (milletine) uyan kimsenin hanif olduu anlatlmakta. Aadaki ayetlerde bu konuyla ilgili unlar yazldr: "Allah doru sylemitir. yleyse brahim'in dinine uyun. Hanif olarak... brahim putataparlardan deildi" (Al-i mran Suresi, ayet 95). "Yzn hanif olarak, dine ve Allah'n insanlar ona gre yaratt ftratna evir..." (Rm Suresi, ayet 30). "De ki, 'Kukusuz, Tanrn beni doru yola iletti. Dosdoru olan dine, brahim'in dinine. Hanif olarak. O putataparlardan deildi" (En'am Suresi, ayet 161). "Yzn dine, hanif olarak ynelt. Sakn putataparlardan olma" (Yunus Suresi, ayet 105). "...Ey Muhammed! 'brahim'in milletine (dinine) hanif olarak uy! brahim putataparlardan deildi' diye sana vahyettik" (Nahl Suresi, ayet 123). "(Resulm) Sen yzn hanif olarak dine, Allah'n insanlar hangi ftrat zere yaratm ise ona evir. Allah'n yaratnda deime yoktur. te dosdoru din budur..." (Rm Suresi, ayet 30). Muhammed'in sylemesine gre, her doan ocuk "ftrat" zere, yani Allah'n yaratt "hanif olan din"de doar. yleyken, onu, anas babas Yahudi ya da Hristiyan (ya da Mecusi) yapar. Bu itibarla dine "hanif olarak tutunmak, Allah'n ftratna sarlmak gerekir. ( Elmall Hamdi Yazr, age, c.5, s.3824.) Grld gibi, eitli surelerin eitli ayetlerinde geen "hanif szc kesinlik arz etmiyor; hep eitli yorumlarla zme balanmak durumunda. Kur'an' "apak" olmak zere gnderdiini syleyen Tanr, Arabn anlayabilecei bir dil kullanmak yle dursun, slam din-bilirlerini dahi birbirlerine drtecek tarzda konumakta! ki Denizin Birletii Yerde Balklarn Unutan Musa'nn Hikayesi (Kehf Suresi, Ayet 60-64) Daha nce deindiimiz Kehf Suresi'ndeki Musa ile balk masalna tekrar gz atalm. Masaln ilk ksmnda yle deniyor: "Bir vakit Musa gen adamna demiti ki, 'Durup dinlenmeyeceim; ta ki, iki denizin birletii yere varacam, yahut senelerce yryeceim. Her ikisi de, iki denizin birletii yere varnca balklarn unuttular. Balk, denizde bir delie doru yola koyulmutu. (Buluma yerlerini) geip gittiklerinde, Musa gen adamna, 'Kuluk yemeimizi getir bize. Hakikaten u yolculuumuz yznden bamza (epeyce) sknt geldi' dedi. (Gen adam) 'Grdn m!' dedi, 'kayaya sndmz srada bal unuttum. Onu hatrlamam bana eytandan bakas unutturmad'. O, alacak bir ekilde denizde yolunu tutup gitmiti. Musa, 'te aradmz o idi' dedi. Hemen izlerinin zerine geri dndler" (Kehf Suresi, ayet 60-64). "Apak" olduu kabul edilen Kur'an'n, bylesine kapal ve bylesine bilinmezliklerle dolu satrlara yer vermesi, kukusuz ki, artcdr. Neden Musa byle konumutur? Neden gen bir adamla iki denizin birletii yere gitme kararndadr? Kimdir bu gen adam? Sz edilen iki deniz hangi denizlerdir? Sz edilen balk nereden kmtr? Baln denizde delie doru yola koyulmas ne demektir? eytan baln varln neden unutturmutur? Evet, her ey belirsiz ve aknlk yaratc! Yukardaki ayetler; asl Tevrat'ta, bulunan ve oradan Kur'an'a aktarlan bir masalla ilgilidir. Aralarndan Beyzavi, Buhari ve Zemaheri gibi nllerin bulunduu yorumcular, bu kaynaklara dayal olarak farkl grler belirtirler.

Ayette geen "gen adam" szc ile kimin kastedildii belli olmamakla beraber, baz yorumcular bunun, Musa'ya hizmet eden ve ondan "ilim" renen Ya b. Nn adnda biri olduunu sylerler. Ayn ayette yer alan "iki deniz" deyimi ile ne anlatlmak istendii ve bu iki denizin hangi denizler olduu bilinmez. Baz yorumcular bu "iki deniz" deyiminden Hazar Denizi ile ve Karadeniz'in kastedildiini sylerler. Bazlar bunun Nil Nehri'nin Sudan'daki iki kolu olan "Beyaz Nil" ile "Mavi Nil" olduunu ifade ederler. Baz yorumcular da bu iki denizden birinin, "zahir aleminin" denizi olduu Musa, dierinin ise "batn aleminin" denizi diye kabul edilen Hzr olduunu sylerler. Bu masaln yorumcular tarafndan aklanmasn eriat'tan Kssa'lar (bkz. Kaynak Yaynlar, ikinci basm, stanbul, Austos 1996) adl kitabmzda belirttik. Fakat, burada ksaca ekleyelim ki, yukardaki ayetleri izleyen ayetler, her ne kadar masaln devam gibi grnrse de, anlam ve sonu bakmndan balantszdr. u bakmdan ki, Macma'al-Bahreyn'e doru yola ktklar sylenen Musa ile "gen adam", baln yokluunu fark edince geri dnerler ve yolda birisine rastlarlar. Bu rastladklar kiinin ad yazl deil; sadece "kul" diye belirtiliyor (Kehf Suresi, ayet 65). Bununla beraber yorumcularn sylemesine gre bu Tanr kulu, Hzr "Peygamber"dir. Tanr, gya bu kuluna "rahmet ve ilim" ihsan etmitir. Musa ondan ilim renmek ister. Neden Tanr Hzr'a ilim vermitir de, ok sevgili ve deerli Musa'sna vermemitir? Kur'an'da yazl deil! Fakat, Musa, Tanr kulundan (Hzr'dan) kendisine doru yolu gstermesini ister. imdi bu satrlar okurken, eer kendi kendinize, "Evet, ama Tanr esasen Musa'ya kutsal kitab verip doru yolu gstermi deil mi? Nasl olur da, imdi Musa, sanki kendisine kitap verilmemi gibi, Hzr'dan 'Bana doru yolu gster!' diye dilekte bulunur?" diye soracak olursanz, sorunuzun karln bulamazsnz. Ayetleri okumaya devam edecek olursanz, cevapsz kalacak daha birok soru sorma ihtiyacn duyarsnz. Baknz neden: Musa'nn yukardaki teklifini Hzr u artla kabul eder: yapaca iler hakknda Musa kendisine hibir suretle soru sormayacak, her yaptn benimseyip, kabul edecektir. Musa bu art kabul eder (Kehf Suresi, ayet 65-70). Bu anlama zerine yola koyulurlar; nereye gittikleri belli deil! Fakat, bir gemiye bindiklerini okuyoruz; ancak, biner binmez kul (Hzr) gemiyi delmeye balar. Musa arr ve korkar; nk, gemide delik alacak olursa sular dolacak ve gemi batacaktr. Dolaysyla herkes yok olacaktr. Bu nedenle dayanamaz ve "Gemiyi iindekileri bomak iin mi deldin? Dorusu alacak bir ey yaptn!" der (Kehf Suresi, ayet 71). Fakat, Hzr fkelenir ve "Ben sana yaptm ilere dayanamazsn demedim n?" der. Musa, "Unuttuum iin bana kma, gcmn yetmedii eyden beni sorumlu tutma!" diye karlk verir (Kehf Suresi, ayet 71-73) ve bir daha soru sormayacan anlatr. Bu konumadan sonra gemiden kp yola koyulmu olmallar ki, Kur'an'da yle yazldr: "Yine gittiler; sonunda bir erkek ocua rastladlar. (Hzr) hemen onu ldrd..." (Kehf Suresi, ayet 72-76). Fakat Musa dayanamaz ve Hzr'a, "Masum bir cana kydn, dorusu kt bir ey yaptn!" diye kr. Hzr yine fkelenir ve Musa'ya artn hatrlatr. Musa bu kez, "Eer sana bir daha soru sorarsam beni terk e mekte haklsn" eklinde bir eyler syler (Kehf Suresi, ayet 72-76). Yine yola koyulurlar ve bir kasabaya varrlar. Kasaba halk onlar misafir ' etmek istemez. Bu srada kasabada yklmak zere bulunan bir duvar grrler. Musa'nn arkada duvar dzeltir. Musa da arkadana, "Dileseydin, buna kar bir cret alabilirdin" der. Bunu duyan arkada, "te bu, seninle benim ayrlmamz gerektiriyor; dayanamadn ilerin yorumunu sana anlatacam" diyerek neden dolay gemide delik amak istediini, neden dolay erkek ocuunu ldrdn, neden dolay kasabann duvarn dorulttuunu anlatr (Kehf Suresi, ayet 77-82). Ve bu ileri hep Tanr'nn dilei ve emri olarak yaptn ekler (Kehf Suresi, ayet 82). Gemiyi batrmak istemesinin nedenini yle anlatr: "Gemi var ya, o, denizde alan yoksul kimselerindi. Onu kusurlu klmak istedim. (nk) onlarn arkasnda, her (salam) gemiyi gasbetmekte olan bir kral vard" (Kehf Suresi, ayet 79). Yani gya gemi, "fakir denizcilerin" gemisidir ve Hzr, gemiyi delip batrmakla, geminin kral tarafndan gasbedilmesi ihtimalini ortadan kaldrm, bylece bu fakirlere yardm etmitir.

Gelin de imdi siz bu yukardaki szlerle ne anlatlmak istendiini anlayn! Eer gemi, fakir denizcilerin gemisi idiyse, onlara iyilik etmek iin gemiyi batrmak niye? Ve sonra kraln gasbedecei ihtimaline dayanarak gemiyi batrmakla, fakir denizcilerin sahip olduklar tek varlktan yoksun klm olmuyor mu Hzr? Gemiyi batracak yerde kraln onu gasbetmesine engel olsa, daha iyi olmaz myd acaba? Mademki Tanr, Hzr'a "rahmet", yani "vahiy ve peygamberlik" vermitir (Kehf Suresi, ayet 65), o halde Hzr bu ii, fakir denizcileri sahip olduklar gemiden yoksun brakacak yerde, onlar zengin edecek ekilde yapamaz myd acaba? rnein, gemiyi delip batracak yerde, geminin kral tarafndan "gasbedilmesini" salayamaz myd? te yandan Hzr, erkek ocuunu ldrmesinin nedenini yle anlatmakta: "Erkek ocua gelince, onun ana babas, mmin kimselerdi. Bunun iin (ocuun) onlar azgnlk ve nankrle bomasndan korktuk" (Kehf Suresi, ayet 80). Kur'an'n bu satrlarn anlamak, grld gibi, biraz daha gleiyor. nk, anlatlana gre Hzr, erkek ocuun kt bir i yapmasndan, yani Mslman olan ana ve babasn "azgnla" ve "nankrle" srklemesinden korktuu iin onu boazlamtr. Daha dorusu Tanr kendisine, ocuun yapaca eyi sylemitir. O da, yine muhtemelen Tanr'nn emri gereince, ocuu ldrmtr. Evet, ama bir insan, bir baka insan farkl bir inanca srkleyecektir diye ldrr m? stelik de Tanr, diledii kimseyi "Mslman" ve dilediini "kafir" yapabileceini bildirmemi midir? (bkz. En'am Suresi, ayet 125). u halde ocuu ldrmek niye? Ana ve babasn "azgnla", "nankrle" srkleyen ocuk mu suludur, yoksa ocuunun sylediklerine kanarak "azgnla" ve "nankrle"kaplan m? Sylemeye gerek yoktur ki, Hzr'n belirttii gerekeler "apak" olmas gereken bir kitabn, "ak" olmaktan uzak ynlerini yanstmaktadr. Hi de "apak" olmayan bu ynler, insandaki dnme gcn ve fikirsel gelime olasln ypratm olmuyor mu? Kehf Suresi'nde Sz Edilen "Z'I-Karneyn" Konusunda (Kehf Suresi, Ayet 83-84) Yine Kehf Suresi'nde, yukardaki masal takiben, "(Ey Muhammed) Sana Z'1-Karneyn 'i sorarlar. 'Onu size anlatacam' de. Dorusu biz onu yeryzne yerletirmi ve her eyin yolunu ona gstermitik..." (Kehf Suresi, ayet 83-84) diye yazldr. Bu ayetler "apak" olmaktan ok uzak. Bir kere ayet, "(Ey Muhammed) Sana Zl-Karneyn'i sorarlar..." diye balamakta. Kimler Muhammed'e soruyor bu soruyu? Belli deil!; baz yorumculara gre bunlar Mekke'deki Kureyli "mrik'lerdir (puta tapanlardr). Bazlarna gre ise Yahudilerdir; gya Yahudilerden birtakm kiiler gelip Muhammed'e yle demilerdir: "Ya Muhammed, sen ancak brahim'i, Musa'y, sa'y ve baz peygamberleri zikrediyorsun; nk onlarn haberlerini bizden iittin. imdi bakalm bize bir peygamberden haber ver ki, Allah... onu Tevrat'ta ancak bir yerden baka zikretmemitir." Onlarn bu sorusuna Muhammed, "O kimdir?" diye sormu, onlar da "Z'I-Karneyn" demilermi! Grlyor ki, "Z'1-Karneyn" hakkndaki soruyu kimlerin sorduklar belli deil! Fakat, asl glk, "Z'I-Karneyn" szcnde! Ayetlerden anlalan o ki, Tanr, Z'l-Karneyn'e "her eyin yolunu gstermi"tir; daha baka bir deyimle, Z'1-Karneyn, Tanr'nn kitabna sahip klnm iyi bir "mmin"dir (inananlardandr). Ancak burada geen Z'l-Karneyn'in kim olduunu bilen yok. Kur'an herhangi bir aklama getirmiyor. Her ne kadar Z'1-Kameyn'in Tanr'ya inanan (mmin) bir kimse olduunda gr ayrl yoksa da, bu kiinin kim olduu konusunda yorumcular arasnda tam bir kemeke hkm srer. Ze-maheri, Beyzavi ve Syuti gibi yorumcular, bunun, Eski Yunan fatihi ve cihan egemeni Byk skender olduunu sylerler. Buna karlk Abul-fida gibi yorumcular bunun, Byk skender olmayp, ondan ok daha eski dnemlerde, daha dorusu brahim "Peygamber" zamannda yaam ve fetihleriyle n yapm olan Acem hkmdarlarndan Afri-dun b. Esfiyan b. Cemid adnda biri olduunu belirtirler. bn-i Abbas gibi kay- -naklar gre ise, bu Yemen

hkmdarlarndan biridir. Bununla beraber, kendisine Tanr'nn kitab verildiine gre, Z'1Karneyn'in Byk skender'den nce gelmi "peygamberlerden" biri olduuna inananlar da oktur. Muhammed'in damad Ali'ye gre Z'1-Karneyn, Allah' seven ve Allah tarafndan sevilen bir kuldur. Yorumculardan bir ksmna gre ise "Z'l-Karneyn"nin kim olduunu aratrmaya kalkmak, Kur'an'n holanmad bir ii yapmak olur.( Elmall Hamdi Yazr, age, c.4, s.3279.) Kadir Suresi'ndeki "Kadr" Szcnn Anlam Belli Deil! Kur'an'n 97. suresi olan "Kadir Suresi'nin Mekke'de mi, yoksa Medine'de mi indii bilinmedii gibi, bu bal tayan sureye neden dolay "Kadir" dendii de pek bilinmez.( Elmall Hamdi Yazr, age, c.8, s.5964 vd) Baz yorumcular, Kur'an'n "kadir" gecesi vahyolunduuna ve kadir gecesinde ibadet etmenin kutsal bir ey sayldna delil olduunu ve bu nedenle bu adn verildiini sylerler. Bazlar "Kadr" szcnn Arapada "skmak" anlamna geldiini ve o gece, saylan fazla olan meleklerin yere inip, kalabalk meydana getirmeleri nedeniyle bu adn kullanldn ne srerler. Bazlar ise bu gecenin "asr saadet"te bulunduunu belirtirler. te yandan Kur'an'da, kadir gecesinin, Ramazan'n hangi gecesine isabet eder olduunu belirten bir iaret de yoktur. Biraz yukarda belirttiimiz gibi, Muhammed, gya "(kadir gecesini) ayn son on gnlerinde tek rakaml gecelerinde aratrnz" demitir. Bu nedenle yorumcular, Ramazan'n 15. ile 27. geceleri arasnda seim yapmak zere birbirleriyle dalarlar. Dalamalarnn nedeni, kukusuz ki, kadir gecesi konusunda Kur'an'da aklk bulunmamasdr. Maide Suresi'nin 87. ve 88. Ayetlerinin, "Mut'a" Evliliini "Helal" Klmak in mi, Yoksa Mslmanlarn Kendilerini Et, Kadn vs... Gibi eylerden Mahrum Klmamalarn Salamak in mi ndii Konusunda Anlamazlk Var Maide Suresi'nin 87. ve 88. ayetleri yle: "Ey iman edenler! Allah'n size helal kld iyi ve temiz eyleri (siz kendinize) haram klmayn ve snr amayn... Allah'n size helal ve temiz olarak verdii rzklardan yiyin ve kendisine iman etmi olduunuz Allah'tan korkun" (Maide Suresi, ayet 87-88). Bu ayetlerle "helal" klnan eylerin ne olduu belli deil. Baz yorumculara gre "helal" klnan eyler, "et yemek" ya da "kadnlara yanamak" vs... gibi eylerdir. Bazlarna greyse "helal" klnan eyler arasnda "Mut'a" evliliine izin de vardr. Bilindii gibi "Mut'a evlilik" ' denen ey, erkein mal satn alr gibi, cret karlnda, belli bir sre iin kadn alabilmesi ve bu srenin sonunda kadn terk edebilmesidir. Buhari'nin Abdullah b. Mes'ud'dan rivayetine gre, Muhammed, gazaya (savaa) kt gnlerden birinde, askerlerin, kadn ihtiyac ierisinde kvrandklarna ve kendisinden, "Ya Resulullah! Erkekliklerimizi karp hadm olalm m?" eklinde istekte bulunduklarna tank olur. Ve askerlerin ehvet gailesini gidermek ve bylece hadm olmalarm nlemek zere, Tanr'dan vahiy indiini syleyerek, yukarda belirttiimiz ayeti okur: "Ey iman edenler! Allah'n size helal kld iyi ve temiz eyleri (siz kendinize) haram klmayn... " Okuduktan sonra askerlere "mt'a evlilik" iin izin verir. Abdullah b. Mes'ud yle diyor: "Resulullah bizi idilenmekten nehyetti. Bundan sonra (muayyen bir zaman iin) elbise (gibi cret mukabilinde) kadn e almamza izin verdi. "(Sahih-i..., c.II, s.92, Hadis No. 1697. 82) Grlyor ki, sz konusu ayet, baz yorumculara gre, "mt'a evlilie" izin verildiine kant olmak zere inmitir. Ancak, ou yorumcular, bunun byle olmadn ve slamda "mt'a evlilie" yer bulunmadn sylerler. Onlarn iddialarna gre, yukardaki ayetlerin inmesine neden olan olay udur:

Sohbetlerinden birinde Muhammed, "kyamet"'ve "ahiret"ten sz eder. Bu szlerden fazlasyla etkilenen "sahabe "lerden bir ksm -ki aralarnda Ali, Abdullah b. Mes'ud, Mikdad, Osman b. Maz'n gibi tannm kimseler vardr- bir araya gelerek gndzleri devaml ekilde oru tutmak, geceleri uyumadan namaz klmak, kadnlarla yatmamak, et yememek, eski psk elbiselerle dolamak ve geri kalan mrlerini bu ekilde geirmek zere karar alrlar. Hatta kendilerini ksrlatrmak sevdasna kaplrlar. Haber Muhammed'in kulana gider. Bunun zerine Muhammed onlara byle yapmamalarn syleyerek yle der: "Vcut ve nefislerinizin sizde hakk vardr; oru tutup namaz kln, fakat ayn zamanda orucunuzu ap yiyin ve uyuyun. Ben, namaz klar ve uyurum, oru tutar ve iftar ederim, et yerim ve kadnlarma yaklarm; benim yolumdan kan benden deildir." Bunlar syledikten sonra Tanr'dan yukarda sz konusu ettiimiz ayetlerin indiini ekler.( Bu hususlar iin bkz. Diyanet Vakf'nn Kur'an evirisi.) Grlyor ki "Kur'an'n "apak" olmamas nedeniyle, bu konuda farkl yorumlar ortaya kmaktadr. Kitapllar'n Anlamazlklar Konusunda Muhammed'in Hkm Verip Veremeyecei Konusundaki Anlalmazlk (Maide Suresi, Ayet 42,49) Maide Suresi'nin 42. ayetiyle 49. ayeti arasndaki uyumsuzluktan doma bir durum vardr ki, Kur'an'n "apak" olmamas nedeniyle, nasl giderilecei bilinmez! Gerekten de, Maide Suresi'nin 42. ayetinde Yahudilerin yalana kulak verip haram yedikleri belirtiliyor ve eer herhangi bir konuda Muhammed'e danacak olurlarsa, Muhammed'in hkm verip vermemekte serbest olduu bildiriliyor: "Hep yalana kulak verir, durmadan haram yerler. Sana gelirlerse, ister aralarnda hkm ver, ister onlardan yz evir. Eer onlardan yz, evirirsen sana hibir zarar veremezler. Ve eer hkm verirsen adaletle ver..." (Maide Suresi, ayet 42). Dikkat edilecei gibi burada, "...Sana gelirlerse, ister aralarnda hkm ver, ister onlardan yz evir..." diye bir buyruk var ki, Muhammed'i, Kitapllar (zellikle, o tarihte Medine'deki Yahudiler) arasndaki anlamazlklar, "hakem"'ya da "hakini" olarak zme balamak konusunda serbest brakmakta. Yani Muhammed, kendisine bavuran Yahudiler arasndaki anlamazl, isterse hkme balayacak, isterse balamayabilecektir. te yandan yine ayette yer alan, "...Sana gelirlerse..." diye bir deyim var ki, Kitapllar (zellikle Yahudileri) Muhammed'in hakimlik ve hakemliini kabul edip etmemekte serbest brakm gibidir. Ancak, bu ayn Maide Suresi'nin 49. ayeti, Muhammed'i, yukarda szn ettiimiz serbestiden yoksun klacak nitelikte olmak zere yledir: "(Ey Muhammed! Sana u talimat verdik) Aralarnda Allah'n indirdii ile hkmet ve onlarn arzularna uyma. Allah'n sana indirdii hkmlerin bir ksmndan seni saptrmamalarna dikkat et. Eer (hkmden) yz evirirlerse bil ki (bununla) Allah ancak, gnahlarnn bir ksmn onlarn bana bela etmek ister. nsanlarn birou da zaten yoldan kmlardr" (Maide Suresi, ayet 49). Grld gibi, ayet "apak" olmaktan ok uzak. Daha dorusu bu ayeti bu ekliyle anlamak mmkn deil; meerki ayetle ilgili olaylar hakknda fikir edinilmi olsun. zerinde durduumuz konu bakmndan, bu olaylar burada aklamaya gerek yok; fakat, yukardaki ayette yer alan, "(Ey Muhammed! Sana u talimat verdik) Aralarnda Allah'n indirdii ile hkmet ve onlarn arzularna uyma..." eklindeki szlerden anlalmaktadr ki, Muhammed, Kitapllar arasndaki anlamazlklar hakknda hkm vermek bakmndan serbest deildir; hkm vermekle ykmldr. Grlyor ki, Maide Suresi'nin 42. ayetiyle 49. ayeti atmakta: birisinde Muhammed, hkm verip vermemekte diledii gibi davranabiliyor, ikincisinde ise hkm vermek zorunluluunda! Buna karlk, bu ikincisinde, Kitapllarn (rnein Yahudilerin), ona bavurup bavurmamakta, onun verdii hkm kabul edip etmemekte serbest olduklarna dair bir ey yok. te btn bu

kapallklar ve anlalmazlklar karsnda, yorumcular ne yapacaklarn armlardr. Bu nedenle, birbiriyle atan bu iki ayeti uzlatrmak iin zm yolu aramlar, fakat anlaamadklar iin iki farkl uzlatrma ekline ynelmilerdir. Bir ksm yorumcular 42. ayetin 49. ayet ile "neshedilmi" (kaldrlm) olduunu sylemilerdir. Bir ksm yorumcular ise, "Muhammed'e tannm olan seim hakk" (yani, hkm verip vermemekteki zgrlk) kaldrlmamtr; fakat eer Muhammed hkm vermeyi tercih edecek olursa, bu takdirde "...ancak Allah'n indirdii vahiy ile hkmedecektir" derler.( Diyanet Vakf'nn, Maide Suresi'nin 42. ayetiyle ilgili aklamasna baknz.) Grlyor ki, Kur'an'n "apak" olmaktan uzak ynleri, Kur'an'n uygulanmasn bile engellemeye yetmektedir. Fakat, btn bunlar bir yana, bir de unu sormak gerekiyor. Kur'an'n Maide Suresi'nin 42. ayeti, 49. ayetiyle "neshedildi" (kaldrld) ise, Tanr bunu neden apak bir ekilde belirtmesin ve rnein, "Biz Muhammed'e falanca, ayet ile u emri vermitik, ama imdi bundan vazgetik, bu ayeti kaldrp imdi falanca ayeti koyduk" demesin? Sylemeye gerek yok ki, bu ekilde konuacak olan bir Tanr'ya, bu sefer kendi kullar, "Pek gzel, ama sen her eyi bilen, her eyi nceden ve en iyi ekilde gren bir Tanr'sn, hibir ekilde yanlmaz olduunu sylersin! O halde nasl oluyor da imdi, bir ayeti kaldrp yerine bakasn koyuyor ve bylece yanlm olduunu ortaya vuruyorsun?" diye soracaklar ve muhtemelen cevapsz kalacaklardr. Yine tekrar edelim ki, ortada Tanr'nn yanlgya dm olmas diye bir ey yok! Sadece sz konusu ayetlerin, Muhammed'in gnlk siyasetinin gereksinimlerini karlamak amacyla konmu olmas var. u bakmdan ki, Muhammed, Maide Suresi'nin 42. ayetini (yani, Yahudiler arasnda hkm verip vermemekte serbest bulunduunu ya da onlarn kendisini hakim ve hakem semekte serbest olduklarn ngren ayeti), henz Medine'deki Yahudilere ba edirebilecek kadar gl olmad zamanlar koymutur. Glendikten sonra, 42. ayeti geersiz klp, onlara Kur'an ile hkmetme yetkisine sahip olduunu ne srerek 49. ayeti yerletirmitir. *** Bakara Suresi'nin 125. ayetinde, "Biz Kabe'yi insanlar iin ziyaret yeri yaptk, onu emin bir yer kldk, brahim'in makamn namazgah edinin... " diye yazldr. Fakat, burada sz edilen "brahim'in makam"nn ne olduu bilinmez. Kimi yorumculara gre buras, brahim'in Kabe'yi ina ederken zerine kt bir tatr ya da halk hacca davet ederken zerinde durduu tatr. Kimi yorumculara gre buras"hac" grevini yerine getirirken ziyaret olunan yerlerden biridir. Kimileri bunu tm Kabe olarak kabul eder. Kimileri de bunu Kabe'yi kble edinmek anlamna alrlar.( 21 mer Rza Dorul, age, s.41, 114. dipnot; Elmall Hamdi Yazr, age, c.l, s.493.) *** Kur'an'n Tekasr Suresi'nde yle yazldr: "okluk kuruntusu sizi o derece oyalad ki, nihayet kabirleri ziyaret ettiniz. Hayr! Yaknda bileceksiniz! Elbette yaknda bileceksiniz. Gerek yle deil! Kesin bilgi ile bilmi olsaydnz (orada) mutlaka cehennem ateini grrdnz. Sonra ahirette onu plak gzle greceksiniz. Nihayet o gn (dnyada yararlandnz) nimetlerden elbette ve elbette hesaba ekileceksiniz" (Tekasr Suresi, ayetl-8).( Bu surenin Elmall tarafndan evirisi yle: "I) Oyalad o okluk kuruntusu sizleri;?) Ta. ziyaret ediinize kadar kabirleri; 3) yle deil, ileride bileceksiniz; 4) Sonra yle deil, ileride bileceksiniz; 5) yle deil, ilmelyakn bilseniz; 6) Kasem olsun o eahimi aresiz greceksiniz; 7) Sonra kasem olsun onu aresiz aynelyakin greceksiniz.; 8) Sonra kasem olsun o gn o naimden muhakkak sorulacaksnz" (Tekasr Suresi, ayet l- ' 8). Bkz. Elmall, Hamdi Yazr, age, c.8, s.6040.) Dikkat ediniz ayetler batan aa anlalmazlklarla dolu. Yorumcular, bu ayetlerdeki szcklerin hemen hepsi zerinde tartrlar. Bir kere bu ayetlerin Mekke'de indiini syleyenler yannda, Medine'de indiini syleyenler var. te yandan yukardaki ilk ayette, "ounluk olmak iddianz sizi o kadar megul etti ki..." diye yazl. Burada "okluk kuruntusu" (ya da "ounluk olmak iddianz") deyimiyle ne anlatlmak isteniyor? Kimi yorumculara gre bu deyim, "ounluk" anlamndadr; kimine gre "soy sop", kimine gre ise "mal, mlk okluu" olarak anlalmakta. Kimi yorumculara gre, ayetlerin ini nedeni yle: Beni abdi menafi (Ali Menafoullar) ile Beni eshm (Eshmoullar), "Hangimiz daha ouz?" diyerek birbirleriyle vnme yarna giriirler. Saym yaplr ve yarmada "Menafoullar"nn ounluk olduu anlalr. Fakat, "Eshmoullar" buna itiraz ederler ve saymn tekrar yaplmasn isterler; ancak saym yaplrken, kabirlerdeki llerin de gz

nnde tutulmasn art koarlar: "Haydin hem sa olanlarmz, hem lm bulunanlarmz saylalm" derler. Saym buna gre yaplr ve bu kez saymda Eshmoullar ok gelir. Ve ite bunun zerine yukardaki ayetler inmi olur. Eer bu rivayet kabul edilecek olunursa, bu takdirde yukardaki ayetlerin Mekke dneminde indikleri ne srlmekte. Fakat, bir baka rivayete gre, ayetler, Medine'de Ensar kabilelerinden Beni Haris ile Beni Hars kabileleri arasndaki ekimeden dolay inmitir. Gya Beni Haris kabilesinden kiiler, "Bizde flan ve flan gibiler var" diyerek vnmeye balamlardr. Buna karlk dierleri, "Dirilerle vnmek olmaz, haydin kabirlere gidelim, saym lleri de gz nnde tutarak yapalm" eklinde konuurlar. Hep birlikte kabirlere giderler ve kabirlere iaret ederek, "Sizde flan ve flan gibiler var m?" diye sorarlar; alnan cevaplara gre saym yaplr.( Elmall H. Yazr, age, c.8, s.6041 vd...) Bu rivayete gre ayetlerin Medine'de indii anlalmakta! Surenin geri kalan ayetleri hep farkl grlere vesile yaratacak nitelikte eyler.( Sureyle ilgili olarak farkl grler iin bkz. Elmall Hamdi Yazr, age, c.8, s.6041-6065.) Asr Suresi'nde Tanr'nn yeminler ederek yle konutuu yazldr: "Asra yemin ederim ki, insan gerekten ziyan iindedir. Bundan ancak iman edip iyi ameller ileyenler, birbirlerine hakk tavsiye edenler ve sabr tavsiye edenler mstesnadr" (Asr Suresi, ayet 13). Grlyor ki, Tanr, "Asra yemin ederim ki..." diyerek konumaya balamakta! Ancak, "asr" szc eitli anlamlar ieren bir szck: "Yzyl" demek olduu gibi, "zaman", "meyvenin suyunu karmak",ikindi vakti", "vergi vermek" ya da "bir eyin vakti mahsusu" gibi anlamlara gelmekte. Bu itibarla Tanr'nn bu yeminini neye gre yapt pek belli deil. Baz yorumculara gre ayetin, "ikindi vaktine andolsun ki, insan hi phesiz hsran iindedir..." (Asr Suresi, ayet 1-2) eklinde okunmas gerekir.( Diyanetin anlay byle.) Bazlarna gre yemin "asr" itibariyle yaplmtr ve bu nedenle ayetin, "Asra yemin ederim ki, insan gerekten ziyan iindedir... "eklinde okunmas gerekir.(Marmara niversitesi lahiyat Fakltesi evirisi byle) Bazlar da yemini sadece "zaman" itibariyle yaplm kabul ederler.( Glpnarl'nn evirisi byle) bn-i Cerir gibi yorumculara gre, Tanr, yukardaki farkl anlamlardan hibirini hedef edinemeyip hepsine birden yemin etmitir. Mukatil ve Katade gibi yorumcular, ikindi namaznn zel bir fazileti olduunu, hatta insan cinsinin yaratl zamann andrdn ne srerek, Tanr'nn bu anlamda olmak zere yemin ettiini sylerler.( eitli grler iin bkz. Elmall Hamdi Yazr, age, c.8, s.6067 vd...) te yandan Tanr, bu yeminini, insann "ziyan" ierisinde olduunu ve ancak doru yola ynelmi olanlarn bunlar dnda kaldn bildirmek zere yapyor! Pek gzel, ama insanlar doru yola sokan ya da doru yoldan saptran yine kendisi deil mi? rnein, "Allah dilediini saptr/r, dilediini de doru yola eritirir..." (Fatr Suresi, ayet 8) diye konuan ve buna benzer nice ayetler koyan Tanr deil mi? u durumda "Asra yemin ederim ki, insan gerekten ziyan iindedir..." diye yemin etmenin anlam kalr m? *** Furkan Suresi'nde Tanr'nn, inkarc kavimleri yok ettiini anlatmak zere, "Ad, Semd milletleri ile Reitleri ve bunlarn arasnda birok nesli de yerle bir ettik" (Furkan Suresi, ayet 38) diye konutuu yazldr. Burada geen "Ad" kavmi, yorumculara gre Hud Peygamber'in kavmidir; "Semd" kavmi de "Salih" Peygamber'in kavmi saylyor. "Reslilere" gelince, bunun ne olduu pek bilinmiyor. Her ne kadar "Res" szcnn "rlmedik kuyu" ya da "pek acayip bir vadi" demek olduu kabul edilirse de, burada geen "Keliler" szcnn ne olduunu, kimleri ifade ettiini kimse bilmez. Bunu uayb'n kavmi olarak ya da Yemame civarnda bir kyn ad olarak kabul edenler yannda, vaktiyle peygamberlerini ldren Semd kavminden kalanlar olduunu, Medyen civarnda, Antakya taraflarnda ya da Hazramut'ta bulunan bir kuyunun sahipleri olduunu syleyenler vardr. Res'in, acayip bir vadi olduunu, bu vadide pek eitli balklar bulunduunu ya da bunun "Belascan" Sahras'na doru kan bir nehir ve bu nehrin evresindeki kyler olduunu ne srenler de vardr. (Beyzavi'nin yorumu byle; ayrca bkz. Elmall Hamdi Yazr, age, c.5, s.3587 vd...) *** A'raf Suresi'nin 159. ayetinde u yazldr:

"Musa'nn kavminden Hak ile doru yolu bulan ve onun sayesinde adil davranan bir topluluk vardr" (A'raf Suresi, ayet 159). Bunu izleyen ayetlerde, Tanr'nn bu topluluu oymaklar halinde on iki kabileye ayrd ve Musa'ya "Vur asan ile taa" dedii ve Musa'nn vuruu zerine o tatan on iki pnar fkrd yazl. Ancak, burada geen "topluluk" szcnn kimlere taalluk ettii belli deil. Bunlarn, Musa zamannda, halk doru yola getirmek isteyenler olduunu syleyenler yannda, Muhammed'e iman eden baz Yahudiler olduunu ne srenler de var. *** Tr Suresi'nin batan ilk sekiz ayetinde Tanr, eitli eyler zerine yeminler ederek yle konumakta: "Tr'a, yaylm ince deri zerine satr satr yazlm kitaba, Beyt-i Ma'mr'a, ykseltilmi tavana, dolu denize andolsun ki, Rabbinin azab mutlaka vuku bulacaktr. Ona engel olacak hibir ey yoktur" (Tr Suresi, ayet 1-8). Grlyor ki, Tanr, mutlaka azap vereceine ve buna kimsenin engel olamayacana dair yemin etmekte ve yeminini, bata Tur Da olmak zere, birok eye dayatma ihtiyacnda! Ancak, yemininde, "...yaylm ince deri zerine satr satr dizilmi kitaba... andolsun ki..." (Tr Suresi, ayet 1-8) diye bir tmce var; fakat, bu kitabn hangi kitap olduu belli deil! Bunun Musa'ya verilen Tevrat m, yoksa Muhammed'e verilen Kur'an m, yoksa Tanr nezdinde bulunduu sylenen Levh-i Mahfuz mu (yani, ana kitap m?) olduu konusunda yorumcular farkl grlere sarlmlardr. Tr Da'nn, Musa'nn Tanr szlerini iittii da olduunu gz nnde tutanlar, bu kitabn Tevrat olduunu sylerler. Fakat, bunun henz tannmadk bir baka kitap olduunu iddia edenler de vardr.( Elmall Hamdi Yazr, age, c.6. s.4550 vd...) te yandan, Levh-i Mahfuz'da, var olan her eyin Kur'an'da bulunduunu ve bu nedenle Kur'an'n dier btn "kutsal" kitaplarn hkmlerini ortadan kaldrdn syleyenler (bkz. Zuhruf Suresi, ayet 4) yannda Kur'an'n Levh-i Mahfuz'un bir kopyas olmadn savunanlarda var.( Bu konuda bkz. Turan Dursun, age, c.8, s.23; ayrca bkz. Elmall Hamdi Yazr, age, c.6, s.4551.) *** Kur'an'n 48. suresi "Fetih Suresi" baln tar ve "(Ey Muhammed!) Biz sana dorusu apak bir fetih ihsan ettik... " (Fetih Suresi, ayet 1) ayetiyle balar. Burada yer alan "fetih" szcnn "Hudeybiye" zaferi ile mi, yoksa "Mekke'nin fethedilecei haberi ile mi" ilgili olduu konusunda tartma vardr. Beyzavi'ye gre kastedilen ey, Hudeybiye zaferidir; dierleri ise Mekke fethini ngrrler. Ayn surenin 16. ayetinde u ayet vardr: "Ey Muhammed! Bedevilerden geri kalm olanlara de ki, 'Gl, kuvvetli bir kavme kar, onlar Mslman olana kadar savamaya arlacaksnz'... " (Fetih Suresi, ayet 16). Bu ayette sz geen "gl bir millet" deyimlerinin Rumlar m Acemleri mi yoksa Muhammed'in rakiplerini mi kastettii konusunda gr ayrlklar var. Celaleddin'e gre birinci, Beyzavi'ye gre ise ikinci ihtimal galip gelir. Bazlarna gre bu kavmin, Mseylime'nin kavmi Beni Hanife olduunu sylerler. Baz yorumcular yukardaki ayetle hem Rumlarn hem de Acemlerin hedef alndn iddia ederlerse de, ayette geen szcn, "kavimler" (ya da "milletler") deil, "bir kavim" (ya da "bir millet") olmas ve ayetin Hudeybiye Seferi'nden geri kalanlarn savaa arlmalaryla ilgili olmas nedeniyle bu iddiann geerli bir yn olmadn eklerler. *** Tin Suresi'nin ilk ayetinde Tanr'nn u ekilde yeminler ettii yazldr: "Andolsun Tin'e ve zeytine ve Sina Da'na ve bu emin ehre; gerekten de biz insan, en gzel bir surete sahip olarak yarattk; sonra da onu dndrdk, aalarn en aasna attk" (Tin Suresi, ayet 1-5).( Glpnarl'nn evirisi byle.)

Ayetin ilk satrnda yer alan "tin" szc "incir" ya da "da" addr. Bu itibarla, yukardaki szlerin, yararl yiyeceklerden saylan "zeytin" ve "incir" iin mi, yoksa bunlarn aalaryla dolu olan iki da iin mi sylendii belli deildir. Beyzavi ve Zemaheri gibi yorumcular, bu konuyu akla kavuturamamlardr. te yandan, incirin "Musevilii", daha dorusu "Musa eriatn"; zeytinin ise "slamiyeti" temsil ettiini ve bunun byle olduunu bilmeden yukardaki ayeti anlamann mmkn bulunmadn ne srenler vardr.( mer Rza Dorul'un evirisine baknz) Yine ayn ayetin, "biz insan, en gzel bir surete sahip olarak yarattk; sonra da onu dndrdk, aalarn en aasna attk" eklindeki satrlarnda, "aalk" szcnn "kocalk", "akl azl" ya da "bunaklk" anlamlarndan birine geldiini syleyenler yannda, bu szcn "cehennem" olarak anlalmas gerektiini belirtenler de vardr. Hatta btn bu deiik yorumlar geerli saymayp, bu szc "kafirler" eklinde ele alanlar da bulunur.( Glpnarl'nn yorumlan iin bkz. age, s.CXXIV, 5.) Nebe Suresi'nin ilk ayetlerinde, "Neyi soruturuyorlar? zerinde anlamazla dtkleri... dirilme haberini mi?" (Nebe Suresi, ayet 1-3) diye yazldr. Burada geen "haber" szcnn, "Kur'an" m yoksa "kyamet" mi olduu tartmaldr. Hem yle hem de byle olduunu ileri srenler vardr. Yine ayn surenin 38. ayetinde, "Cebrail ve melekler dizi dizi olup durduklar gn, rahmann izin verdiklerinden baka orada bulunanlar hi konumazlar. Konuan da doruyu syler" (Nebe Suresi, ayet 38) diye yazldr. Burada geen "Cebrail" szcnn "ruh" anlamna gelip gelmedii tartmaldr. "Ruh" diyenler, kyamet gn saf halinde dizilecek olan ruhlar yannda, meleklerin de ylece sralanacaklarn sylerler. Buna kar ruhun meleklerden olutuunu iddia edenler ya da "Hayr ruh deil, Cebrail'dir" diye srar edenler vardr.( Glpnarl, age, s.CXVI, 38. 92) *** Kur'an'n 85. suresi "Brc" baln tar ve Tanr'nn "burlar" zerine yemin etmesiyle balar; ilk ayeti yledir: "inde burlar bulunan ge andolsun..." (Brc Suresi, ayet 1). Her ne kadar "brc" szc gne dnencesindeki on iki bur anlamna gelirse de, Tanr'nn burada ne anlamda olmak zere yemin ettii kesin olarak bilinmez. bn-i Cerir gibi yorumcular, on iki burtan sz ederlerken, dier baz yorumcular bunun "kkler" ya da "kasrlar", bazlar "gkyzndeki meleklerin beki olarak bekledikleri kaleler", bazlar "semann kaplar", bazlar da "burlar kua" (zodyak) olduunu sylerler. Beyzavi ve Yahya gibi nl yorumcular bu konuda anlaamazlar. "Burlar" szcnn "yldzlar" anlamna geldiini ne srenler, Kur'an'n bir baka yerinde, Hicr Suresi'nde "bur" szcyle anlatlmak istenen eyin "yldzlar" olduunu ne srerek u ayeti rnek verirler: "Gkte burlar meydana getirdik, onlar bakanlar iin donattk..." (Hicr Suresi, ayet 16). Yine Brc Suresi'nin 3. ayetinde, "...o gnde ahitlik edecek ve hakknda ehadet edecek olanlara andolsun ki..." (Brc Suresi, ayet 3) diye yazldr. Buradaki "ahit" szcnn "Muhammed" mi, yoksa slam dininin saygn kiileri mi, yoksa melekler mi, yoksa kyameti gren veya onda ahitlik edecek olan herhangi bir kimse mi olduu tartmaldr. Yine bu ayn surede, "...hazrladklar hendekleri... atele doldurarak onun evresinde oturup..." (Brc Suresi, ayet 4-7) eklinde ayetler var. Burada geen "hendek kazp ate yakanlarn" kimler olduklar tartmaldr. Bunlarn Eski Akif'teki "Daniel" kitabnda sz edilen baz kiiler olduunu syleyenler yannda, byle olmayp bunlarn Hristiyan kiiler olduunu belirtenler de vardr. *** Fecr Suresi'nin ilk ayetlerinde, "Andolsun aaran sabaha; Zilhicce aynn ilk on gecesine andolsun; her eyin iftine de tekine de andolsun..." (Fecr Suresi, ayet 1-4) diye yazldr. Buradaki "sabah" szcnn hangi sabah olduu bilinmez; "her gnn sabah" olduunu syleyenler yannda "Zilhicce'nin sabahdr" diyenler vardr.( "Zilhicce", Arabi aylarn on ikincisidir; hac olma treni bu aydadr. Bu ayn onuncu gn kurban bayram olarak kutlanr.) Yine ayn ekilde, ayetteki, "ilk on gece "den "arefe" gn m, yoksa kurban bayram gnnn sabah m, yoksa Ramazan aynn son gecesi mi olduu tartmaldr. Daha sonraki ayette yer alan, "...her eyin iftine de tekine de..." szlerinden "erkek-dii, btn yaratklar" anlamn karanlar yannda, bu yorumu kabul etmeyip

"ift" szcnn gece klnan iki "rekat nafile namaz" ve "tek" szcnn ise bir "rekat", yahut gece klnan nafile "rekat" olduuna deinenler bulunur. te yandan "ift" szcnn bayram gnne, "tek" szcnn ise arefe gnne iaret olduunu syleyenler vardr. Btn bu yorumlar yanl sayp "tek" szcnn "Adem Peygamber" anlamna geldiini belirtenler ve "zevcesiyle ifttir" diyenler de vardr. Ve nihayet "ift" szcnn "Btn gnlerdeki geceler" demek olduunu ve "tek"ten de artk gecesi bulunmayan, "kyamet gn"nn kastedildiini ekleyenler oktur. Yine Fecr Suresi'nin 7. ayetinde yle yazldr: "Ey Muhammed! Rabbinin, hibir memlekette benzeri ortaya konmayan stunlara sahip rem ehrinde oturan Ad milletine ne ettiini grmedin mi?" (Fecr Suresi, ayet 7). Burada geen "rem" szcnn bir "boy" ad olduunu syleyenler yannda, bunu Ad'n bykbabasnn ad ya da onun yaad ehrin ad olduunu kabul edenler de vardr. olduunu kabul edenler vardr. *** Beled Suresi'nde yle yazldr: "Yo! Kasem ederim bu beldeye -sen hll iken bu beldede- ve bir validle veledine ki hakikaten biz insan bir meakkat iinde yarattk. O kendisine kar kimse g yetiremez mi sanyor; 'Ben yn yn mal tele ettim' diyor. Onu bir gren olmad m sanyor?" (Beled Suresi, ayet 1-7) . Bu ayetlerin dier bir evirisi yle: "Bu beldeye yemin ederim -ki sen bu beldede oturmusun; dourana ve dourduuna andolsun ki; nsanolunu, zorluklara katlanacak ekilde yarattk; nsanolu, kendisine kimsenin g yetitiremeyeceini mi sanyor?; 'Yn yn mal tketmiimdir' diyor; O, kimsenin kendisini grmediini mi zannediyor?" (Beled Suresi, ayet 1-7). Yukardaki ayetlerin her iki eklini incelediimizde grrz ki, sylenenleri anlamak iin mneccim olmak gerekir. Yorumcular, bataki "sen hll iken" deyiminin birok anlama geldiini ve rnein bunlardan birinin, "Sen bu beldede bulunurken"; dierinin, "Buradan kp da sonra feth ile girecein zaman"; bir dier anlamnn, "Sen ki hllsn bu beldede" (yani, harem-i amin olan bu beldede senin hakkna hrmet edilmiyor, burada bir ava bile saldr haram iken, sana saldr helal saylyor); bir baka anlamnn, "Sen bu beldede bir an iin hll halinde olacaksn; dilediini yapmak sana helal olacak" olduunu sylerler.( Elmall Hamdi Yazr, age, c.7, s.5825 vd... ) Bazlar bunu, Mekke'nin ileride fetholunacana kant olduunu syler. Surede geen "validle veledine" deyiminin brahim ile olu smail demek olduu sylenir. Surenin son ksmnda yer alan, "...O kendisine kar kimse g yetiremez mi sanyor;'Ben yn yn mal teleettim' diyor. Onu bir gren olmad m sanyor?" szlerinde sz geen kiinin kim olduu belli deil. stelik bu satrlarn dahi iki anlam tad belirtilir ki, bunlardan birincisi "Onun marur edalarn, gsteri yapn Allah grmtr ve cezasn verecektir"; ikincisi ise "O yalan sylyor, harcamad halde harcadm diyor" anlamndadr.( Elmall Hamdi Yazr, age, c.7, s.5822 vd...) Yukardaki evirinin ikinci ekline gz atalm: Surenin ilk ayetinde yer alan, "...sen bu beldede oturmusun" szlerini, "Sen bu beldeye helal iken" ya da "...Ve sen onun iinde oturmusun" eklinde anlayanlar var. Bu deiik anlamlarn, ikinci ayette geen "hil" szcnden doduu ne srlr.(Turan Dursun, age, c.8, s. 104.) Zira ikinci ayette geen, "Douran ve dourduuna andolsun ki..." eklindeki szleri, "...Babaya ve ondan gelen ocua yemin ederim ki..." eklinde ya da "Atay ve onun getirdii olu ahit tutarm ki..." eklinde anlayanlar vardr. Fakat, burada geen deyimlerin ne olduu kesin olarak bilinmez. Kimi yorumculara gre, "douran ve dourduuna...", "babaya ve ondan gelen ocua" ya da "atay ve onun getirdii olu..." szleri Adem ile ondan gelme kuaklar ifade etmekte; kimi yorumculara gre ise brahim'i ve ondan gelme kuaklar iermekte. nc ayette geen "...nsanolunu, zorluklara katlanacak ekilde yarattk" eklindeki szleri, kimi yorumcular "...insan (yz yze gelecei nice) zorluklar iinde yarattk" eklinde ele alp, "nsann bu

dnyadaki hayat, mkllerle savamak ile geer. Hibir byk maksat veya gayeye mkilleri bertaraf etmeden varlamaz" diye aklarlar.( mer Rza Dorul evirisinden.) Beyzavi gibi kimi yorumcular ise, bu szlerin, Tanr tarafndan Muhammed iin sarf edildiini sylerler: gya Tanr, Kureylilerden zulm gren Muhammed'i teselli etmek iin bu szleri sylemitir. Surenin geri kalan ayetlerindeki, "...nsanolu, kendisine kimsenin g yetitiremeyeceini mi sanyor?; 'Yn yn mal tketmiimdir' diyor; O, kimsenin kendisini grmediini mi zannediyor?" eklindeki szlerle kastedilen kiinin kim olduu tartmaldr. Zemaheri gibi yorumculara gre bu kii, Muhammed'e dmanlk besleyen Velid b. Muire'dir. Beyzavi gibi yorumcular ise bunun Abu'l Esad b. Celde olduunu sylerler. Baz yorumcular, yukardaki satrlarn, Muhammed'e muhalefet etmi olan kimselere atf olduunu belirterek, "...Bunlar (Muhammed'e) muhalefet iin nice nice servetler yok ettikten sonra Peygamber'in muzaffer olduunu grecekler ve o zaman bu servetleri bouna harcettiklerini anlayacaklardr" eklinde konuurlar.41 Fakat, ne yaparlarsa yapsnlar, Beled Suresi'nin yukarda sz konusu ettiimiz ayetlerin-deki anlalmazl gidermi olmazlar. *** Hud Suresi'nin 118. ve 119 ayetlerinde, Tanr'nn yle konutuu yazldr: "Rabbin dileseydi btn insanlar bir tek millet yapard. (Fakat) onlar ihtilafa dmeye devan edecekler. Ancak, Rabbinin merhamet ettikleri mstesnadr. Zaten Rabbin onlar bunun iin yaratt. Rabbinin, 'Andolsun ki cehennemi tmyle insanlar ve cinlerle dolduracan' sz yerini buldu" (Hud Suresi, ayet 118-119). Bu szler Yunus Suresi'nde yle tekrarlanmaktadr: "(Resulm) Eer Rabbin dileseydi yeryzndekilerin hepsi elbette iman ederlerdi... Allah'n izni olmadan hi kimse inanamaz" (Yunus Suresi, ayet 99). Grld gibi, bu ayetlerin tm hem elikili tmcelerle dolu hem de "apak" olmaktan uzak. Daha nce de konuya deindiimiz gibi, ayetler birbirleriyle elikilidir; Tanr, btn insanlar bir tek millet ("Mslman") yapabilecekken yapmadn, onlar "ihtilaf (atma) halinde braktn bildiriyor: "...onlar ihtilafa dmeye devam edecekler" diye de ekliyor. Bununla beraber, insanlar arasnda "merhamet ettiklerinin" bulunduunu ve onlar "ihtilafa dmekten mstesna" kldn sylyor. nsanlarn tmn doru yola sokmayp, bir ksmna "merhamet" etmesinin, bir ksmn da cehennemlik bilmesinin nedeni olarak unu belirtiyor ki, "cehennemi insanlarla ve cinlerle dolduracana" dair kendi kendine sz vermitir! Daha baka bir deyimle Tanr (tabii Muhammed'in sylemesine gre), hem bir yandan elikili ekilde konumaktan, hem de cehennemi insanlarla doldurmak iin kendi kendisine sz verdiini syleyerek, "acmasz" imi gibi grnmekten geri kalmamaktadr! Fakat, dikkat edilecei gibi, yukardaki ayette bir de, "...(Rabbin) onlar bunun iin yaratt" diye bir tmce var ki, ayetleri daha da anlalamaz ekle sokmakta. Nitekim Kur'an yorumcular, ayetteki "bunun iin" -ki Arapas "li-zalike" olarak gemektedir- deyimi zerinde anlaamazlar; bu deyime birbirinden farkl iki anlam verirler. Kimine gre bu deyim u anlamdadr: "Zaten Rabbin onlar bunun iin, yani ihtilafa dmeleri iin yaratt." Dier bir ksm yorumculara gre ise yukardaki deyimin anlam udur: "Zaten Rabbin onlar bunun iin, yani rahmetine nail olmalar iin yaratt." Sylemeye gerek yoktur ki, ister "ihtilafa dmeleri" iin, isterse "rahmetine nail olmalar" iin yaratm olsun, Tanr'nn bu tutumu hem elikili, hem aklktan ve anlalmaktan uzak, hem de pek insafsz bir nitelik tamaktadr. Hi "yce" ve "adil" olduu sylenen bir Tanr, kalkp da, "Ben dileseydim btn insanlar hidayete eritirir, inananlardan yapardm, ama yapmadm; nk insanlardan bir ksmn cehennemde yakmak iin kendi kendime sz vermitim; ve ite doru yola sokmadklarm imdi cehenneme atmaktaym" eklinde konuur mu? Tarik Suresi'nde Tanr'nn gkyzne ve "tark"a yeminler ederek yle konutuu yazldr: "Kasem olsun o semaya ve tanka. Bildin mi tarik ne? O necmi sakb..." (Tark Suresi, ayet 1-3). Konuya daha nce de deinmi olmakla beraber, tekrar belirtelim ki, burada geen "tarik" ve "necmi sakb" deyimlerinin ne anlama geldii pek belli deil. Nitekim, ayete gre Tanr bile, "Bildin mi tarik ne?" ("Tankn ne olduunu nereden bileceksin?") diye sormakta. "Tarik" szcnn "tark" aslndan

gelme olduu ve bunun da "tokmak vurur gibi iddetle vuran", "geceleyin gelip kap alan", "gnl hoplatan ziyareti" ya da "sabaha kar doan yldz" anlamlarna geldii anlalmaktadr. Yukardaki ayette yer alan "o necini sakb...( "Necm" deyimi yldz anlamnda; "sakb" szc ise, "Bir yandan bir yana delen", "delip geen", "pek parlak, k" anlamlarna gelmekte.) szlerine bakarak, "tarik" szcnn, "klarnn gcyle zulmeti deliyor gibi grnen her yldz" karl olabilecei gibi, bunun "ku yukar ykseldi" karl olarak "yksek yldz", "sabah yldz" ya da geceleyin gkyznde doan herhangi bir parlak yldzn gze arpmas halinde, n uurumuza arparak "maddiyatmz delip gnllerimize sinmesi ve bizi imana getirmesi" gibi manevi bir anlam olduunu syleyenler de vardr.(Elmall Hamd: Yazr, age, c.7, s.5699-5700.) Her ne hikmetse, Tanr, "apak" olarak gnderdiini syledii Kur'an'da, bizleri yorumcularn insafna terk etmi gibidir! *** Mzzemmil Suresi'nin ilk drt ayeti yledir: "Ey rtnp brnen Muhammed! Gecenin yarsnda, istersen biraz sonra, istersen biraz nce, bir mddet iin kalk ve ar ar Kur'an oku" (Mzzemmil Suresi, ayet 1-4). Denilebilir ki, burada geen deyimlerin hibiri ak ve seik nitelikte deil; yorumcular buradaki szlerin, hibiri zerinde anlaamazlar. "Ey rtnp brnen Muhammed" szlerindeki rtnp brnmenin neye delalet ettiini bilmezler. Kimisi, "vahiy" geldii zaman Muhammed'in Cebrail'den korktuunu ve yorgana brndn syler. Kimisi, vahiy indii srada, Muhammed'in, bundan habersiz olarak, yorganna brnm uyumakta olduunu ekler. Kimisi vahiy indii srada yorganna brnm olarak dua etmekte olduunu ve hatta Aye'nin dahi (yorgann geri kalan ksmna sanl olarak) onun yannda yatar bulunduunu bildirirler.( Beyzavi'nin grleri bu dorultuda.) Kimisi bunun bir balama Tanr'nn Muhammed'i "intibaha" (pimanlk duygusuna) armas ya da "Niye gizleniyorsun, niye zayf davranyorsun? Kalk!.." eklinde azarlamas olduunu ne srerler.( Elmall Hamdi Yazr, age, c.7, s.5421 vd...) Yabanc yazarlardan bazlar Muhammed'in "sara" nbeti geirdii iin yorgan altna brnm olduunu sylerler. Mslman yazarlar Muhammed'in bu ynne hi deinmezler. te yandan, ayetteki "...Gecenin yarsnda, istersen biraz sonra, istersen biraz nce, bir mddet iin kalk..." szleri neyi ifade ediyor, belli deil. Acaba Tanr Muhammed'in gece yars uykudan uyanmasn m istemitir? "stersen biraz sonra, istersen biraz nce" derken, ne demek istemitir? Gecenin yarsndan az ya da ok olan ksmn m? Drtte n m? Drtte birini mi, belli deil. Hi Tanr bylesine kapal konuur mu? Konuur ise ne maksatla konuur? te yandan bu emrin Muhammed'e Kur'an okumas iin verildii yazl; sebep olarak da, "phesiz gece kalk tam bir uyuma ve salam" bir kraata daha elverilidir. Zira gndz vakti, sana uzun bir meguliyet var..." (Mzzemmil Suresi, ayet 6-7) deniyor. Ne demektir bu? Kur'an gndz okunmayacak m?( Bu konudaki tartmalar iin bkz. Elmall Hamdi Yazr, age, c.7, s.5425 vd...) Kalem Suresi'nin ilk iki ayetinde Tanr, yine yeminler ederek yle konumakta: "Nn! Kalem ve onunla yazlanlara andolsun ki, ey Muhammed! Sen Rabbinin nimetine uram bir kimsesin, deli deilsin" (Kalem Suresi, ayet 1-2). Ancak, yeminler etmesi bu ayetleri akla kavuturmuyor. Zira burada geen "Nn" szcnn ne anlama geldiini kimseler bilmez. Daha nce de grdmz gibi, bunu Tanr adlarndan biri olarak kabul edenler yannda "kalem" ya da "balk" olduunu ne srenler vardr.( Abdlbaki Glpnarl, age, s.CXl.) Gya Tanr, kalemi yaratp ona "yaz!" demi ve kalem kyamete kadar olacak eyleri yazmtr. Bu yazd eylere gre Tanr, yerkrenin kabuunu "Nn" zerine demi ve bylece ortaya yerkre kmtr. Fakat, "Nn" her taraftan nefes alamayacak ekilde sktrld iin deprenmeye balam ve volkanlarn olumasna sebep olmu. Volkanlardan etrafa srayan eylerden dalar olmu ve bu dalar birer ivi iini grerek yerkrenin sarslmasna engel yaratmtr! Ve bunun byle olduunu da

Tanr, "Biz yeri (arz) bir dek, dalan da birer ivi (evtad) yapmadk m?" (Nebe' Suresi, ayet 6-7) diyerek kantlamtr. Baz yorumcular, Kalem Suresi'nin yukardaki ayetindeki "Nn" szcn "hokka" olarak ya da "yaz yazacak divit" olarak anlarlar.( mer Rza Dorul, age, s.634.) Yine bu Kalem Suresi'nin 43. ayetinde yer alan, "O gn iin dehetinden baldrlar alr... secdeye arlrlar, ama buna gleri yetmez... " (Kalem Suresi, ayet 43) eklindeki szlerin, "kyamet gnn m?", yoksa "lm zamann m?" kastettii konusunda anlamazlk vardr. Celaleddin Syuti gibi yorumcular bunu, "kyamet gn"nn kesin kant sayarlar; Beyzavi ise zt grtedir. Yine bu ayn Kalem Suresi'nde, "bahe" sahiplerinden ve onlarn bahelerinin Tanr tarafndan atee verildiinden sz eden on alt ayet var ki, anlalamaz nitelikte. Ayetler yle balyor: "Biz vaktiyle 'bahe sahiplerine' bela verdiimiz gibi, onlara da bela verdik. Hani onlar (bahe sahipleri), sabah olurken (kimse grmeden) onu (mahsullerini) dev gireceklerine yemin etmilerdi. Onlar istisna da etmiyorlard. Fakat, onlar daha uykudayken Rabbinin katndan (gnderilen) kuatc bir afet (ate) baheyi sarverdi de bahe kapkara kesildi..." (Kalem Suresi, ayet 17-33). "Apak" olduu sylenen Kur'an, burada geen hikayenin ne olduunu aklamyor; ayetlerin anlamn kefedebilmek iin yorumculara muhtacz. Beyzavi gibi kaynaklarn bildirmesine gre, gya yardmsever . bir adam, bahesinin rnlerini fakirlere datrm. Fakat, adam lnce oullar bu gelenei deitirmek istemiler. Bu yzden Tanr bahelerini helak etmi.( Beyzavi'nin Anvar al-tanzil ve asrar al-tav adl yaptna baknz. Ayrca bkz. Elmall H. Yazr, age, c.7, s.5278vd...) Yorumculardan bazlarna gre ba sahibi olan bu adam, Yemen'de Savran denilen yerde yaayan bir kimse imi; bana iyi bakar, ondan Allah'n hakkn verirmi. lnce ocuklar onun bu geleneini devam ettirmeyip, halk bu ban hayrndan yoksun klmlarm. Bu nedenle Tanr bela vermi ve ba kknden yakp ykm; o cennet gibi ba sabaha kadar srma dnvermi! Gzel, ama baheyi helak edecek yerde Tanr, o snrsz kudretiyle bu kiilerin kalplerini deitirse daha iyi olmaz myd? Ya da bu gzelim ba, halka ihsan etse daha hayrl bir i yapm olmaz myd? Kehf Suresi'nde, "Onlara u iki adam misal olarak anlat: Bunlardan birine iki zm ba vermi, her ikisinin de etrafm hurmalarla donatm, aralarna da ekinler bitirmitik" (Kehf Suresi, ayet 32) diye balayan ve on iki ayeti iine alan bir ksm var ki, kimlerden sz ettii bilinmez. Kimine gre, ayette geen "u iki adam" deyimiyle "Mahzum" kabilesinden Mekkeli iki karde kastedilmitir. Bazlarna gre, bunlardan biri Muhammed olup, dieri Mekkeli mrikleri temsil etmektedir. Bazlarna gre bunlar srailoullarndan iki kardetir. Beyzavi gibi baz yorumcular bu iki kiinin El-Esved Andul Eshed adndaki bir "kafr" ile mm Seleme'nin ilk kocas Abu Selman b. Abdullah olduunu sylerler. Baz yorumcular, ayette sz edilen iki kiinin, srailoullarndan olduunu bildirirler. Nihayet baz yorumcular ise bunlarn genel anlamda "iyilii" ve "ktl" temsil eden zihniyetin karl olduunu ileri srerler.(Abdlbaki Glpnarl, age, s.LXXXI; ayrca bkz. Diyanet Vakf evirisinde Kehf Suresi'nin bu ayetindeki iki kiinin kim olduu hususu ile ilgili aklama) *** Zuhruf Suresi'nin 61. ayetinde, "Ve hakikat o, saat iin bir ilimdir, onun iin sakn o saatin geleceinden ekk etmeyin (phe etmeyin) de bana tabi olun (bana uyun) ve ite bu yegane doru yoldur" (Zuhruf Suresi, ayet 61) diye yazl. Ayetin bir baka ekli yle: "O, kyametin kopacan bildirir, o saatin geleceinden phe etmeyin, Bana uyun, bu doru yoldur..." Dikkat edilecei gibi, ayetin banda "o" diye bir szck var. Pek gzel, ama kimdir bu "o"? Belki bunun ne olduunu reniriz diye okumaya devam ediyoruz. ki ayet atlama ile karmza u ayet kyor: "sa belgeleri getirdii zaman demiti ki, 'Size hikmetle ayrla: dtnz eylerin bir ksmn aklamak zere geldim... Bana itaat edin" (Zuhruf Suresi, ayet 63). Baz yorumculara gre ayetteki "o" szc "Kur'an" anlamndadr, bazlarna gre ise sa'ya atftr. Taberi gibi nl yorumcular dahi iin iinden kamamlardr.(Elmall Hamdi Yazr, age, c.5, s.4279 vd...; ayrca bkz. Paul Casanova, Mohammad et le Fin du Monde. Paris, 1911, s.87.)

Bedir Sava ile ilgili olarak, Kur'an'n Al-i mran ve Enfal surelerinde, birbirleriyle elikili olmak bir yana, anlalmazlk (mulaklk) bakmndan da aknlk yaratan ayetler yer almtr. Bilindii gibi Bedir Sava, Hicret'in ikinci ylnda, Muhammed'in Mekkelileri (Ku-rey'le) yapm olduu bir savatr. Bu savata Mslmanlarn drt yz civarnda ve buna karlk Kurey ordusunun binden fazla olduu sylenir. Fakat, gya Tanr, Muhammed'e ve Mslmanlara eitli yollardan yardm salayacan bildirmitir; gya bu sayededir ki, Mslmanlar sayca ok olan Kurey ordusuna kar zafer salamlardr. Muhammed'in sylemesine gre, Tanr'nn eitli yardmlarndan biri, melekler gndermek suretiyle olmutur. Ancak, Al-i mran Suresi'nde, bu meleklerin saysnn bin olduu ve gerekirse be bin olaca yazld halde, Enfal Suresi'nde sadece bin olduu anlatlmtr. Gerekten de Al-i mran Suresi'ndeki ayet yledir: "Andolsun ki, Bedir'de Tanr size yardm etti. Oysa o srada siz gsz durumdaydnz... Hani sen yle diyordun inanrlara: 'Tanrnzn size gnderilmi bin melekle size yardm etmesi, size yetmiyor mu?' Evet, eer sabrederseniz ve Tanr'ya kar gelmekten saknrsanz, onlar da zerinize hemen gelirlerse, Tanr'nz size, damgal (bel konulmu) be bin melekle yardm edecektir" (Al-i mran Suresi, ayet, 123-125), Fakat, ayn konuya deinen Enfal Suresi'nde, meleklerin says farkl olarak yledir: "Hani Tanr'nzn yardmna snyordunuz da, O size, 'Ben size, birbiri ardndan bin melek gndererek yardm edeceim' diye karlk vermiti... " (Enfal Suresi, ayet 9). Neden Al-i mran Suresi'nde Mslmanlara yardm iin Tanr'nn gnderecei meleklerin says bin ve be bin olarak belirtilmitir de, Enfal Suresi'nde sadece "bin" olarak zikredilmitir, bilinmez; daha dorusu anlalm deil! Yine Bedir Sava'yla ilgili olarak, Kur'an'da, Al-i mran ve Enfal surelerinde, iki ordunun mevcudunun Tanr tarafndan farkl ekillerde gsterildiine ve bylece savan Mslmanlar lehine sonulandrldna dair iki farkl ayet var. Ayetlerden birine gre, gya Tanr, kafirleri kartmak iin Mslman ordusunun saysn onlarn gznde iki misli gstermitir: "Kars karya gelen iki topluluun durumlarnda sizin iin ibret vardr; biri Allah yolunda savaanlardr, dieri, bundan kendilerinin iki kat olarak gzleriyle gren inkarc topluluudur. Allah dilediini yardmyla destekler..." (Al-i mran Suresi, ayet 13). Bir dier ayete gre ise, Tanr, dman saysn Muhammed'e az olarak gstermi ve yle demitir: "Tanr, onlar (dmanlar) uykunda (ryanda) az gsterdi. Onlar sana ok gstermi olsayd korkacaktnz. Ve (savaa) ilikin ekimeye (tartmaya) balayacaktnz. Ama Tanr sizi kurtard..." (Enfal Suresi, ayet 43). Kur'an'daki sraya gre, Al-i mran Suresi nc, Enfal Suresi ise sekizinci sradadr; yani Enfal Suresi Al-i mran Suresi'nden sonraya konmutur. Fakat, nzul (ini) sras itibariyle, Enfal Suresi daha nde gelir; nk, bu surenin 88. sure olarak, Al-i mran Suresi'nin ise 89. sure olmak zere indikleri kabul edilir. Daha baka bir deyimle, Tanr, farkl zaman ve srada indirdii sure ve ayetlerle, Mslmanlara, Bedir Sava iin, farkl ve yanltc bilgiler vermi gibidir! te yandan bir de u var ki, Tanr, Kurey ordusunun saysn Enfal Suresi'nin 43. ayetiyle az gstermitir: korkmayp savaa gitsinler diye! Ancak, Enfal Suresi'ndeki bu ayetten hemen sonraki ayete gre, "kafirlerin" saysnn Mslmanlara "azlk" olarak gsterildii ve Mslmanlarn saysnn ise "kafirlerin" gznde azaltld bildirilmitir: "Karlatnzda, olacak ii oldurmak iin, onlar gzlerinize azlk gsteriyor ve sizi de onlarn gznde azaltyordu. Btn iler dnp Allah'a varr..." (Enfal Suresi, ayet 44).

Grld gibi, Tanr, Bedir Sava'nda Mslmanlarn saysn, kafirlerin gznde hem "iki kat" okluk (Enfal Suresi, ayet 13), hem de azlk olarak (Enfal Suresi, ayet 44) gstermi olmaktadr. Bu elimeyi aklamak zere, yorumcular gereke uydurmakta birbirleriyle yarrlar. rnein, Beyzavi ve Celaleddin gibi yazarlara gre, gya sava balamadan nce, Tanr, Mslmanlarn saysn "kafirlere" az sayda gstermitir; istemitir ki, "kafirler" Mslmanlarn saysnn ok olduunu sanarak savatan kamasnlar; daha baka bir deyimle, Mslmanlarn az sayda olduklarn dnp savaa girisinler. Buna karlk, sava baladktan sonra, Mslmanlarn saysn "kafirlere" ok gstermi ve bylece "kafirlerin" korkup kamalarn salamtr. Oysa, gerek bu deil; zira bu saylar "tahmin" eklinde olmak zere ortaya atan bizzat Muhammed'dir. Muhammed, Kurey'in saysn Tanr'dan deil, sava balamadan nce ele geirilen"bir klenin sylediklerinden renmitir. Nitekim, Arap kaynaklarndan renmekteyiz ki, Muhammed, Kurey ile karlamak zere Bedir'e yakn bir yere konduunda, Bedir kuyularnn bulunduu yere adam gndermitir. Kurey tarafndan su almak iin bu kuyulara gnderilen bir kleyi, onun sayesinde ele geirdikten sonra, kleyi sorguya eker ve Kurey'in saysn sorar. Kle bilmediini syler. Bunun zerine kleye Kurey'in gnde ka deve kestiini sorar. Kle, "Bir gn 9, bir dier gn 10 deve keserler" diye cevap verince, kesilen develerin saysna gre, Kurey'in saysnn 900 ile l 000 arasnda olmas gerektiini anlar ve taraftarlarna aklar.( Taberi, age. 1966, c.2, s.260, 278. 104) te yandan Kurey'i savaa sokmak amacyla, Tanr'nn Mslman ordusunu azlkta gstermesinin de sz konusu olmamas gerekir; nk, bilindii gibi Bedir Sava, am'dan dnmekte olan zengin Mekke kervanna kar Muhammed'in saldn tertiplemesi ve bunu renen Kurey'in harekete gemesi sonucu olmutur. Muhammed'in, Medine'ye hicret ettikten sonra, srekli ekilde Mekke kervanlarna kar ete saldrlarnda bulunmasndan bkm olarak Kurey, Muhammed'i kesin ekilde hezimete uratp tehlike olmaktan karmaya kararlyd. Kurey ordusunun Bedir mevkiine gelmi olmasnn nedeni de buydu. Mslman ordusunun saysnn azl ya da okluu, Kurey'i bu kararndan vazgeirecek deildi. Sava kaybetmelerinin nedeni de, bu saynn az ya da ok olduunu dnmelerinden domu deildir. Sava kaybetmelerinin nedeni sava taktii konusunda anlamazla dmeleridir. Buna karlk Mslmanlar, kendilerinin az sayda olduklarn bilerek, lm gze alrcasna arpmaktan baka are olmadnn farkndaydlar. stelik de, Muhammed onlar hem cennet, hem ganimet vaatleri, hem de Tanr'nn kendilerine melekleriyle yardmda bulunduuna dair szleriyle evke getirmek istemitir. *** Biraz yukarda Kur'an'da yer alan kssalardan (masallardan) bir iki rnek verdik ve bunlarla ilgili anlamszlklara ve anlalmazlklara deindik. lerideki blmlerde bakaca rnekler vereceiz. eriat'tan Kssa'lar adl kitabmzda da deindiimiz gibi, ounlukla Tevrat'tan (ve Eski Ahit'in dier kitaplarndan) ve ncil'den aktarlan kssalar (masallar), bu kaynaklara bavurarak anlamak gtr; nk, Muhammed bunlar, kendi gnlk siyasetine uygun olmak zere birtakm deiikliklere sokmutur; fakat sokarken ou zaman anlalamayacak nitelikte klmtr. Nice rnekten biri u: Enbiya Suresi'nde Eyb'n, "Bama bir bela geldi, sana sndm..." diyerek Tanr'ya "nida" ettii, Tanr'nn bu duay kabul edip, onu zenginliklere kavuturduu yazldr (Enbiya Suresi, ayet 83-84). Eyb'n bana gelen bela nedir ve neden gelmitir, bunlar bildirilmez; baka konuya geilir. Fakat, on yedi sure sonra, yani 38. sure olan Sad Suresi'nde, hi yeri olmad halde yeniden Eyub hikayesine dnlr. Tanr, gya Muhammed'e, "Kulumuz Eyb' da an; Rabbine 'Dorusu eytan bana yorgunluk ve azap verdi' diye seslenmiti. (Biz de ona) 'Ayam yere vur, ite ykanacak ve iilecek souk bir su' dedik" diye hitap eder ve Eyub'a bol miktarda varlk verdiini ekleyerek, "Ey Eyub! Eline bir demet sap alp onunla vur, yeminini bozma demitik... " (Sad Suresi, ayet 41-44) diye szlerini bitirip baka konuya geer. Grld gibi, Eyub'la ilgili hikaye, yine akla kavuturulmu deildir. Neden dolay eytan Eyub'a yorgunluk ve azap vermitir, bilinmez. Neden dolay ve ne iin Eyub'a, "Eline bir demet sap alp onunla vur, yeminini bozma..." diye emredilmitir, bilinmez. Btn bunlar Kur'an yorumcular tarafndan, hadislere ya da Tevrat'taki anlatl ekline gre, eitli yollardan akla kavuturulmak istenir. Fakat, yorumcular, yine de gr ayrlklarna saparak, masal farkl sonu douracak tarzda anlatrlar. Gerekten de bu hikaye, Yahudi kaynaklarndan, daha dorusu Eski Ahit'in (Ahd-i Atiyk'in) "Eyub" adl kitabndan alnmakla beraber, anlalamaz ekle sokulmutur. Eski Ahit'te bu hikaye 42 bap halinde ve belli bir silsile esasna gre anlatlr. Hikayenin ana temas, Eyb'n Tanr'ya, dalkavukluk etmeden doru olan aka sylemesi ve rnein, "Ne iin benimle

ekiiyorsun, bana bildir. Gaddarlk ediyorsun... Benim fesadm aryorsun ve suumu aratryorsun. Bilirsin ki, ben kt deilim. Senin ellerin her yanmdan bana ekil verdi, beni yarattn. Ve yine sen beni helak etmektesin. Hatrla, niyaz ederim, sen balk gibi bana ekil verdin..." eklinde konumas ve Tanr'nn da onu bu ak szll yznden takdir ederek mkafatlara kavuturmas eklindedir (bkz. Ahd-i Atiyk, "Eyub", Bap 10 ve 42). Fakat, biraz nce dediimiz gibi, Muhammed bu hikayeyi deitirerek ve blk prk ekilde olmak zere Kur'an'n orasna burasna (rnein, Enbiya ve Sad surelerine) serpitirmitir. Enbiya Suresi, Kur'an'n 21., Sad Suresi ise 38. srasnda yer alan surelerdir. Yani iki sure, -17 sure ara ile Kur'an'da yer almlardr. Fakat, nzul (ini) sras itibariyle, aralarnda 35 sure vardr; nk, Enbiya Suresi 73. sure olarak, Sad Suresi ise 38. sure olarak inmi kabul edilir. Ve kssann anlatl, daha sonra inmi olan Enbiya Suresi'ne gre anlatlmaya balanr: Konu, Enbiya Suresi'nde, "Eyub da! 'Bama bir bela geldi. Sana sndm. Sen merhametlilerin merhametlisisin' diye Rabbine nida etmiti. Biz de onun duasn kabul etmi ve bana gelenleri kaldrmtk. Katmzdan bir rahmet ve kulluk edenlere bir hatra olmak olmak zere, ona aile ve gemi olanlarla bir mislini daha vermitik" (Enbiya Suresi, ayet 83-84) eklindeki iki ayet ile birdenbire karmza kar ve orada kesilir. Neden dolay Eyub, bana gelen beladan dolay,'Tanr'ya snmtr? Bana gelen bela nedir? Neden dolay Tanr onun duasn kabul etmi, nimetlere kavuturmutur, bilinmez! Olayla ilgili dier konu, 17 sure sonra, Sad Suresi ile, fakat yine yarm yamalak ekilde, u ayetle karmzdadr: "Ey Muhammed! Kulumuz Eyb' da an. Rabbine, 'Dorusu eytan bana yorgunluk ve azap verdi' diye seslenmiti" (Sad Suresi, ayet 41). eytan ne sebeple ve ne ekilde Eyub'a yorgunluk ve azap vermitir, aklanm deildir. Ve neden daha nce, 21. sure olan Enbiya Suresi'nde deil de, 38. sure olan Sad Suresi'nde Tanr, Muhammed'e bu hatrlatmay yapmaktadr, o da belli deil! Fakat, iin daha da anlalmaz yn, yukardaki ayeti takiben, Tanr'nn, "...'Ayan vur! te ykanacak ve iilecek souk bir su' dedik" (Sad Suresi, ayet 42) eklindeki konumasdr. Bu szlerin anlamnn ne olduunu Kur'an aklamyor. Aklamak yle dursun, mteakib ayetle anlalmazl daha da pekitiriyor: "Katmzdan bir rahmet ve akl sahiplerine bir t olmak zere, ona tekrar aile ve gemi olanlarla bir mislini daha vermitik" (Sad Suresi, ayet 43). Bu szler, daha nce, Enbiya Suresi'nde zaten sylenmiti; burada tekrar etmenin anlam nedir, bilinmiyor. Kald ki, bunu izleyen ayet daha da artc: "Ey Eyub! 'Eline bir demet sap alp onunla vur, yemini bozma' demitik. Dorusu biz onu sabrl bulmutuk. Ne iyi kuldu; daima Allah'a ynelirdi" (Sad Suresi, ayet 45). "Bir demet sap ile" kime vurulacak? Ve neden dolay vurulacak? Bozulmamas istenilen yemin nedir? Bu sorularn hibirine cevap yok. Kur'an'daki hikaye burada bitiyor ve baka konuya geiliyor. "Apak" ve herkes tarafndan anlalmas iin gnderildii sylenen Kur'an, hi kimsenin anlayamayaca bu tr ayetlerle doludur. Kur'an yorumcular anlalmas mmkn olmayan bu ayetleri anlalr klmak iin birbirleriyle yarrlar. Fakat, yarrken, bu kez kendi aralarnda anlamazla derler. rnein, Eyb'n bana gelen felaketlerin ka yl srd konusunda farkl grler belirtirler: kimisi "18 yl srmtr" der; kimisi "13 yl", kimisi de "7 yl, 7 ay ve 7 saat srmtr" diye kesinlik arz eder.( Turan Dursun, age, c.5, s.96-97; ayrca bkz. G. Sale, The Koran, s.323.) Yine bunun gibi Kur'an'n Bakara Suresi'nde, Musa'nn Yahudilere, "Allah muhakkak bir sr boazlamanz buyuruyor" dedii ve boazlanacak srn parlak sar renkli, kusursuz, alacasz, ne pek kart, ne de pek krpe, ikisi ortas bir sr olmas gerektiini ve boazladklar bu srn bir paras ile kimin tarafndan ldrld bilinmeyen bir kimsenin cesedine vurmalarnn emredildiini bildirdii yazldr (Bakara Suresi, ayet 67-73). Bu ayetleri okuyup, akla kavumak mmkn deil! Hikaye Tevrat'tan alnm, fakat anlalamayacak ekle sokulmu gibidir. Tevrat'ta bu hikaye, "Saylar" (Bap 19) ve "Tesniye" (Bap 21, 1-9) adl kitaplarda ayr ayr ve farkl sonular yaratacak ekilde

anlatlmtr. Bundan dolaydr ki, Kur'an yorumcular bu ayetleri, gr ayrl ierisinde ilerler. Yine Bakara Suresi'nde Tanr'nn, baz kullarn maymuna dntrdne dair u ayetler vardr: "inizden cumartesi gn azgnlk edenleri elbette biliyorsunuz. Onlara, 'Aalk birer maymun olunuz' dedik. Bunu... Allah'a kar gelmekten saknanlara ders olsun diye yaptk" (Bakara Suresi, ayet 65-66). Bu da Tevrat'tan alnm bir hikaye, fakat Kur'an'daki ekliyle anlalmasna imkan yok. Cumartesi gn azgnlk edilen ey nedir? Edenler kimlerdir? Neden bu kiiler Tanr tarafndan maymuna evrilmilerdir, bilinmez! Fakat, Kur'an'n 7. suresi olan A'raf Suresi'nde cumartesi yasaklarna uymayan bir kasaba halkndan sz edilir ki, gya Bakara Suresi'nin yukardaki ayetlerinde belirtilen topluluktur ve yledir: "Ey Muhammed! Onlara, deniz kysndaki kasabann durumunu sor. Hani onlar cumartesi gnne saygszlk gsterip haddi ayorlard. Cumartesileri balklar sryle geliyor, baka gnler geliniyorlard. Biz onlar, yoldan kmalar sebebiyle bylece deniyorduk" (A'raf Suresi, ayet 163). Ancak, bu szlerden bir ey anlamaya yine imkan yok! "Deniz kysndaki kasaba", hangi denizin hangi kasabasdr? Sryle gelen balklar neden cumartesi gelirler de, haftann dier gnlerinde gelmezler? "Onlar" diyerek yoldan kt sylenen kiiler kimlerdir?" Btn bunlar birer muamma! Bu muammay ancak Tevrat sayesinde zmek mmkn. u bakmdan ki, Kur'an yorumcularnn Tevrat'a bavurarak anlattklarna gre, sz konusu kasaba Kzldeniz kylarnda bulunan "Eyle" kasabasdr ve bu kasabada yaayanlar balklkla geinen bir Yahudi kabilesi, daha dorusu Esavoullardr (bkz. Tevrat, "Tesniye", Bap 2: 8). Gya bunlar cumartesi yasana riayet etmedikleri iin, Tanr tarafndan snanmlardr. Tanr balklara, sadece cumartesi gn bu kylara inmelerini, haftann dier gnleri inmemelerini emretmitir. Kasaba halk a kalmamak iin, cumartesi gn yasana aldrmadan balk tutmaya devam etmi ve bu yzden Tanr tarafndan maymuna evrilmilerdir. Bu vesileyle eklenmesi gereken bir husus var ki, o da u: Biraz yukarda grdmz gibi, Kur'an'da ikinci srada yer alan Bakara Suresi'nin biraz nce belirttiimiz 65. ve 66. ayetlerinde, "inizden cumartesi gn azgnlk edenleri elbette biliyorsunuz. Onlara, 'Aalk birer maymun olunuz'..." diye yazl. Fakat, burada geen topluluun kim olduu ve neden dolay maymuna dntrldkleri belli deil. Bu hususlar, Kur'an'n 7. srasnda yer alan A'raf Suresi'nde pek kapal olarak ele alnmakta. Alnrken de, "Ey Muhammed! Onlara, deniz kysndaki kasabann durumunu sor..." denmekte. Ancak, nzul (ini) srasna gre, A'raf Suresi 39. sure olarak, Bakara Suresi'nde ncelik kazanyor; nk Bakara Suresi'nin nzul sras 87'dir. u durumda "...Onlara, deniz kysndaki kasabann durumunu sor..." eklindeki sorunun anlam kalmamakta! *** Bakara Suresi'nin 259. ayetinde, eeine binmi giderken ykk ve harap olmu bir kasabaya urayan bir kiiden sz edilir ki, akl artan masallardan bir dieridir. Masala gre, harabeye dnm bu kasabann sokaklarndaki lleri gren bu kii, "lmnden sonra Allah bunlar nasl diriltir acaba?" diye konutuu iin, Tanr onu ve eeini ldrr. Kiiyi yz yl l braktktan sonra diriltir ve ona ne kadar sre l kaldn sorar. Adamcaz ne bilsin! Fakat, Tanr'y cevapsz brakmamak iin, "Bir gn yahut daha az" diye karlk verir. Tanr ona, "Hayr, yz sene (l) kaldn; yiyeceine ve ieceine bak; henz bozulmamtr.Eeine de bak. Seni insanlara bir ibret klalm diye (yz sene l tuttuk, sonra tekrar dirilttik)" der. Sonra da l eein kemiklerine et giydirir ve kiinin gzleri nnde eei diriltir. Bylece Tanr, kendi kudret ve azametini kiiye ispat etmi olur (Bakara Suresi, ayet 259). Bu ayette geen kiinin kim olduu, eeine binmi olarak getii bu ykk ve harabe yerin neresi olduu bilinmez; nk, Kur'an bunu aklamamtr. Aklamad iin Kur'an yorumcular birbirleriyle tartrlar. Baz yorumcular bu kiinin kafirlerden biri olduunu syler. Taberi (Taberi, Tafsil-al-Tabari, 1295 basm, c.5, s.439 vd... 110) ve Syuti gibi baz yorumcular ise, bunun zeyr olduunu sylerler. Tevrat'n bildirmesine gre, zeyr, srailoullarna gnderilen peygamberlerden biridir. Gya, Tanr'dan Tevrat' alm ve Yahudilere Tevrat' retmek iin aba sarf etmitir. Yahudilerin "Nehemya" diye bildikleri kitapta zeyr ile ilgili olarak geen hikayeyi Muhammed, muhtemelen Yahudi din adamlarndan duymu ve zeyr'in adn zikretmeden, Kur'an'a yukardaki

ekilde geirmitir. Geirirken, Kur'an'n bu hkmn, sadece "apak" olmaktan uzak deil, ayn zamanda akl artc nitelikte klmtr. nk, zeyr'i, "peygamber" olarak gnderen bir Tanr'nn, kudret ve azamet gsterisinde bulunmak amacyla onu ldrp yz yl l brakmasnn, sonra onun gzleri nnde l eeini canlandrmasnn anlam yoktur. Bir kere l olan bir kimse, yz yl boyunca l kaldn nasl bilebilir?! Yaamayan bir kimse yaamadn nasl bilir?! te yandan, onun yz yl boyunca l kaldna kim tanklk edebilir?! nsan mr, genellikle ksa olduuna, daha dorusu yz yl boyunca yaayan pek olmadna gre, ortada olaya tank olabilecek kimse de yok demektir. u durumda, Tanr iin, tank bulup bunu kantlamak bile kolay olmasa gerektir. Kantlamak sz konusu olamayacana gre, Tanr'nn, kiiyi yz yl l braktktan sonra diriltip, "...Seni insanlara bir ibret klalm diye (yz sene l tuttuk, sonra tekrar dirilttik)" diyerek i grmesinde ne fayda vardr ki?! "Yce'liini ve "gl'"ln ortaya koymak isteyen bir Tanr, zeyr'i ldrp yz yl sonra diriltecek yerde, tm insanlar mutluluk ierisinde yaatm olsa, daha hayrl bir i grm olmaz myd? Ahzab Suresi'nin 33. ayetinde, "...Ey ehl-i beyt! Allah sizden, sadece gnah gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor" diye yazl. Burada "ehl-i beyt" diye bir deyim gemekte! Ne demektir bu, belli deil! Daha dorusu bunun ne olduu hususunda anlamazlk var. Kimi yorumculara gre "ehl-i beyt" deyimi, Muhammed'in ev halkn ifade eder; yani onun evlatlarn,elerini, torunlar olan Hasan ile Hseyin'i ve damad Ali'yi kapsar.( Diyanet Vakf'nn yorumuna gre, bu konuda "en uygun gr" udur: "Allah Resulnn evlatlar, eleri, torunlar olan Hasan, Hseyin ve damad Ali, Ehl-i Beyt'i tekil ederler.") Kimi. yorumculara gre "ehl-i beyt" deyimi, Muhammed'in elerini ierir. rnein, krime, Mukaatil ve bn-i Abbas'n rivayetlerine dayal olarak Cbeyr olu Said bu grtedir. Bazlarna gre bu deyim, sadece Muhammed'i, Ali'yi, Fatma'y ve Hasan ile Hseyin'i kapsar. Gya bir gn Fatma, babas Muhammed'in yanna gelmi ve Muhammed de onu siyah abasnn altna alm. Daha sonra gelen Ali, Hasan ve Hseyin'i de abasnn altna alarak, "Allah'm, bunlar ehl-i beytimdir, soyumdur, sen onlardan pislii gider, onlar art, tertemiz et" demitir. Arkam olu Zeyd'e gre de "ehl-i beyt", zekat ve sadaka almalar haram olan Ukayl, Ca'fer, Abbas ve Ali ile bunlarn soyudur ki, hepsine birden "Al-i Muhammed" denmektedir.( 60 Bu konuda bkz. Abdlbaki Glpnarl'nn Kur'an evirisi; ayrca bkz. Elmall H. Yazr, age, c.5, s.3892) Her ne olursa olsun, sz konusu ayet anlalmazlk yaratacak niteliktedir. *** Kur'an'n Maide Suresi'nin 69. ayetinde, "man edenler ile Yahudiler, Sabiiler ve Hristiyanlardan Allah'a ve ahiret gnne (gerekten) inanp iyi amel ileyenler zerine asla korku yoktur..." diye yazldr. Burada geen "Sabiiler" deyimi, Hac Suresi'nin 17. ayetinde de var. Fakat, szckten ne anlalmas gerektii hususunda Kur'an yorumcular arasnda gr ayrl vardr. Kimi yorumcular bunun hibir dini olmayanlar ierdiini syler; kimisine gre bunlar Yahudiliin ve Hristiyanln bir kesimidir. Kimisine gre bu isim meleklere tapanlara verilmitir, kimisine gre de bunlar yldzlara tapanlardr. Fakat, bunlarn "ehl-i kitab"dan olduunu kabul edenler de vardr. rnein, Hanefi mezhebinin imam Ebu Hanife, kitab ehli olduklarn syledii bu kimselerin kestiklerinin yenilebileceini ve onlarn kadnlaryla evlenilebileceini savunur." *** Kamer Suresi'nde Tanr'nn, "Andolsun biz Kur'an', anlalp t alnmas iin kolaylatrdk. O halde dnp t alan yok mu?" (Kamer Suresi, ayet 32) diye konutuu yazldr. Bu szler, ayn sure'de yer alan ve anlalmas mmkn olmayan dii deve hikayesiyle ilgili olmak zere sylenmitir! Bu yle bir hikayedir ki, hurafelerle dolu olup, akl akn hale sokmaya yeterli niteliktedir. Gerekten de, Kamer Suresi'nin 23. ayetinden 32. ayetine kadar olan ksmnda, peygamberlerini yalanlayan Semd kavmini snamak zere, Tanr'nn onlara dii bir deve gnderdii, bu deve ile suyu paylamalarn istedii yazldr. Sonra bunlardan bir kii deveyi klcyla kesiyor; bunu gren Tanr onu kuru ota dntryor: "Semd kavmi de uyarclar yalanlad. 'Aramzdan bir beere mi uyacaz? O takdirde biz apak bir sapklk ve lgnlk etmi oluruz' dediler. 'Vahiy, aramzdan ona m verildi? Hayr, o yalanc ve marn biridir (dediler)'..." (Kamer Suresi, ayet 23-25).

Yorumcularn aklamalarna gre, burada sz konusu edilen kimse, Semd kavminden olan "Salih Peygamber"dr. Semd kavminin bu tutumuna kar, Tanr Salih'e yle der: "Yarn onlar, yalanc ve marn kim olduunu bileceklerdir. Gerekten onlar imtihan etmek iin dii deve gnderen biziz. Sen onlar gzetle ve sabret. Onlara, suyun aralarnda paylatrld-n haber ver. Her biri kendi ime srasnda gelsin" (Kamer Suresi, ayet 26-28). Yorumcularn aklamalarna gre, bir gn deve su iecek, bir gn de Semd halk. Tanr bunu gya "ilahi bir paylatrma" rnei olarak yapmakta: hani sanki akla yatkn bakaca bir rnek verilemezmi gibi. Bunun zerine Semd halk, "Arkadalarn ardlar, o da klcn kapt ve deveyi kesti" (Kamer Suresi, ayet 28). Ayette "arkadalar" szc ile anlan kii kim, bildirilmiyor. Yorumculara gre bu Semd-lular arasnda yaayan, fakat Araplardan olmayan Kudar b. Salif adnda biridir. Ancak, ayn hikayeden sz eden A'raf Suresi'nde, devenin, bir kii tarafndan deil, Semd halk tarafndan ayaklan kesilmek suretiyle ldrld yazldr (A'raf Suresi, ayet 77). sra Suresi'nde ise, devenin Semd halk tarafndan boazlanarak ldrld bildiriliyor (sra Suresi, ayet 59). Bu farkl anlatllardan hangisi doru ve hangisi geerli, bilemiyoruz! Baz ayetlerde Tanr'nn gnderdii ve Semdlularn ldrdkleri devenin "dii" olduu yazl! Neden erkek deve deil de dii deve?! Anlalmazlklar bununla da bitmiyor! Kamer Suresi'ndeki ayetlere gre, devenin ldrlmesinden sonra, Tanr'nn Semd kavmini (iman edenler hari) "kuru ot" ekline soktuu yazldr: "(Bu azgnlara) azabm ve uyanlarm nasl oldu! Biz onlarn zerine korkun bir ses gnderdik. Hemen hayvan alna konan kuru ot gibi oluverdiler" (Kamer Suresi, ayet 31). Buna karlk, ayn hikayenin blk prk anlatlm olduu dier surelerde, farkl cezalarn uyguland yazldr. rnein, A'raf Suresi'nde yle deniyor: "Bunun zerine onlar o (grltl) sarsnt yakalad da y larnda dizst donakaldlar" (A'raf Suresi, ayet 78). Yine bunun gibi Neml Suresi'nde, "ite hakszlklar yznden km evleri!.." (Neml Suresi, ayet 52) diye yazldr ki, Tanr'nn Semd halknn bulunduu yeri zelzeleye tuttuunu anlatmaktadr. Hd Suresi'nde ise, Semd halkn korkun bir sesin yakalad ve yurtlarndan dizst kekaldklar bildirilmekte: "Zulmedenleri de korkun ses yakalad ve yurtlarnda dizst kekaldlar. Sanki orada hi oturmamlard..." (Hd Suresi, ayet 67-68). Burada geen "zulmedenler" deyimiyle kimin kastedildii yazl deil; fakat, bunlarn Salih'e kar gelenler olduklar syleniyor. Zariyat Suresi'nde ise, onlara yldrm arpt bildirilmekte: "Rablerinin emrine kar geldiler. Bu yzden, bakp dururlarken onlar yldrm arpverdi. Ayaa kalkacak gleri kalmam, yardm edenleri de olmamt..." (Zariyat Suresi, ayet 44). Ancak, karklk ve anlalmazlklar bununla da bitmi olmuyor! nk, Semd halknn, Tanr tarafndan kendilerine gnderildii sylenen "peygamber"e kar isyankar tutumu ve bu yzden uradklar felaketler, Kur'an'n eitli surelerinin eitli ayetlerinde farkl ekillerde ele alnmtr.( Baz rnekler unlar: A'raf Suresi, ayet 73-79; Hd Suresi, ayet 61-68; sra Suresi, ayet 59; uara Suresi, ayet 141-159; Zariyat Suresi, ayet 43-45; Kamer Suresi, ayet 24-29; Hakka Suresi, ayet 4-5; ems Suresi, ayet 11.) Buna ramen, hemen her sure'de Kur'an'n "apak" olup, elikiler, tutarszlklar kapsamad yazldr. rnein, Kamer Suresi'nin dii devenin kesilmesiyle ilgili ayetlerini u szler tamamlyor: "Andolsun ki, biz Kur'an', anlalp t alnmas iin kolaylatrdk. O halde dnp t alan yok mu?" (Kamer Suresi, ayet 32). Grlyor ki, Tanr, hem bir yandan Kur'an' anlalsn ve t alnsn diye kolaylatrdna dair yeminler etmekte, hem de Semd kavmini snamak iin yaptklarn, Kur'an'n eitli surelerine

yerletirdii ayetlerle blk prk, hi anlalamaz bir ekilde belirtmekte! *** Lokman Suresi'nin 31. ve 32. ayetleri, "apak" olduu sanlan Kur'an'n, hi de "apak" olmadnn yeni bir kantdr: "Size varlnn delillerini gstermesi iin, Allah'n ltfuyla gemilerin denizde yzdn grmedin mi? phesiz bunda, ok sabreden, ok kreden herkes iin ibretler var. Dalar gibi dalgalar onlar kuatt zaman, dini tamamen Allah'a has klarak (ihlasla) ona yalvarrlar. Allah onlar karaya kararak kurtard vakit, ilerinden bir ksm orta yolu tutar. Zaten bizim ayetlerimizi, ancak nankr hainler bilerek inkar ederler" (Lokman Suresi, ayet 31-32). Dikkat edilecei gibi bu szler, gya "ok sabreden" ve "ok kreden" kimselere ibret olsun diye sylenmitir. Ancak, anlalmazlklarla dolu olduu iin, ibret salamak yle dursun, okuyanlar aknla uratacak niteliktedir. Tanr, gemilerin kendi izniyle denizde yzdn rnek vererek, yceliini kantladn anlatmaktadr. Hani sanki byle bir iddiay desteklemek iin, gemilerin denizde yzd rneinden baka bir ey bulunamazm gibi! te yandan, kendi stnln pekitirmek zere "onlar" karaya kararak kurtardn ekliyor Tanr; sonra da bu kurtardklarndan bir ksmnn "orta yolu" tuttuklarn bil-. diriyor ve "...Zaten bizim ayetlerimizi, ancak nankr hainler bilerek inkar ederler" diyerek szlerini bitirip, baka bir konuya geiyor. Evet, ama insanlar diledii gibi doru yola sokup Mslman yaptn syleyen Tanr, bu ayn Tanr deil mi? Dilediini "kafir" ve "putperest" yapan yine o deil mi? O halde, bu yukardaki "ibret" rneine ne gerek var? Ya da "...Zaten bizim ayetlerimizi, ancak nankr hainler bilerek inkar ederler" demek niye? Kiileri saptan, "nankr ve hain" yapan yine kendisiyken, onlarn ayetleri inkar etmelerinden nasl yaknabilir bu ayn Tanr? Btn bunlar bir yana, yukardaki ayetlerde "onlar" diye sz konusu edilenlerin kimler olduu belli deil. Yine bunun gibi ayette geen "orta yolu tutar" szleriyle anlatlmak istenen ey nedir, o da belli deil! Bir ksm yorumculara gre "orta yol"dan maksat, "iman sahibi olmak" ile "putperest olmak" arasnda bir ey. Bir ksm yorumculara gre ise, "Hak yol, yani iman zere kalma, sknt annda Allah verdii sze sadakat gstermek" eklinde anlalmas gerekir. Ayetin ini nedenini belirtmek zere sylenenler u: gya Ebu Cehl'in olu krime, Mekke'nin fethi srasnda, deniz yoluyla kamaya alm, fakat yolda iddetli bir frtnaya tutulunca ne yapacan armtr; bu aknlk iinde yaptklarndan pimanlk duyarak, kurtulduu takdirde Mslman olacana dair Tanr'ya sz vermi ve Tanr da onu kurtarmtr. Bunun zerine krime, Muhammed'in yanna varp af dileyerek Mslman olduunu bildirmi ve bundan sonra mrnn sonuna kadar Mslmanlarn safnda cihat etmitir.( Diyanet Vakf'nn Lokman Suresi'nin 31. ve 32. ayetleriyle ilgili aklamasndan.) *** sra Suresi'nin 42. ayetinde yle yazldr: "De ki: Eer syledikleri gibi Allah ile birlikte baka ilahlar da bulunsayd, o takdirde bu ilahlar, arn sahibi olan Allah'a ulamak iin areler arayacaklard" (sra Suresi, ayet 42). slam kaynaklarna gre, bu ayetin son ksm olan, "...Arn sahibi olan Allah'a ulamak iin areler arayacaklard" szleri, birbirinden farkl iki anlama gelmekte. Bunlardan biri yledir: "...O takdirde onlar, arsn sahibi olan Allah'a stn gelmek iin areler arayacaklard." Dier anlam ise yledir: "...O takdirde onlar, ululuunu ve kudretini bildikleri arn sahibi olan Allah'a yaknlamak ve ona itaat etmek iin areler arayacaklard( Diyanet Vakf'nn Kur'an evirisinde sra Suresi'nin 42. ayetinin yorumuna baknz.) Grlyor ki, ayetlerde "apak" olan bir nitelik yok!

*** Kur'an'da 106. srada yer alan Kurey Suresi yledir: "lafi iin Kurey'in, sefere ilaflar yazn-kn; hi olmazsa onun iin kulluk etsinler Rabbine bu Beyt'in (Kabe'nin) ki, onlar alktan doyurdu ve korkudan emin buyurdu" (Kurey Suresi, ayet 1-4). Bu ayetlerde yer alan "ilaf" szc, esas itibariyle "lfet etmek" ya da "altrmak" anlamna gelmekle beraber, karklk yaratacak ekilde kullanlmtr. Zira ayetleri okuduumuzda, gerek anlamda anlatlmak istenen eyin ne olduu konusunda kesin bir sonuca varamyoruz. Nitekim, yorumculara gre, bu ayette yer alan "ilaf" szc iki anlama gelmektedir. Bunlardan biri "Kurey'i altrmak, sndrmak" ya da "Kurey'in altrlmas, almas" anlamndadr. Dieri ise, "Kurey'in birbiriyle ya da bakalaryla ahitlemesi, antlamas, anlamas, itilaf etmesi veya ettirilmesi" anlamndadr. Ve bu durumda ayetin ilk tmcesini iki ayr ekilde anlamak mmkn. Bir ekli yle: "Kurey'in k ve yaz seferde vardklar yerlerde lfet ve nsiyete mazhar edilmeleri iin..." Dier ekil de yle: "K ve yaz seferi hakknda etraf ile lfet ederek anlap antlamalar, ahitlemeleri iin... (Kurey Suresi ile ilgili olarak, Elmall H. Yazr'n Kur'an evirisindeki aklamasna baknz.)Grlyor ki, Arapann elastikiyetinden doma anlam fark Kur'an'a egemen olmu gibidir. *** Mddessir Suresi'nde, cehennemdeki "muhafz melekler" saysnn Tanr tarafndan "19" olarak saptand bildirilmektedir: "Ben onu sekara (cehenneme) sokacam. Sen biliyor musun sekar nedir? Hem 'btn bedeni helak eder, hibir ey brakmaz', hem 'eski hale getirip tekrar azap etmekten' vazgemez o. nsann derisini kavurur. zerinde 19 'muhafz melek' vardr..." (Mddessir Suresi, ayet 26-30). Daha sonraki bir ayetten anlaldna gre, Tanr, cehenneme 19 melek semekle imanl olanlarn imann artrmak, imanszlar da snava ekmek istemitir: "Biz cehennemin ilerine bakmakla ancak melekleri grevlendirmiizdir. Onlarn saysn da inkarclar iin sadece bir imtihan (vesilesi) yaptk ki, bylelikle, kendilerine kitap verilenler iyiden iyiye rensin, iman edenlerin imann artrsn; hem kendilerine kitap verilenler, hem de mminler pheye dmesinler. Kalplerinde hastalk bulunanlar ve kafirler de, 'AIIah bu misalle ne demek istemitir ki?'desinler..." (Mddesir Suresi, ayet 31). Ancak, melekler saysnn neden dolay 19 olarak tutulduu bildirilmiyor. Bu yzden karklk ortaya kyor. Gerekten de, ayette geen 19 saysnn srr, 1400 yl boyunca bir trl kefedilememitir. Kimi saf kiiler, "19" saysnda "mucizevi" bir anlam yattn, nk bununla Kur'an'n, Tanr szleri olduunun kantlandn sylerler; yzyllar boyunca insanlarn bu "19" says konusunda tarttklarn, fakat bir trl geree varamadklarn, nihayet bilgisayar sayesinde bir zm salandn iddia ederler. rnein, Kur'an'da 114 sure olduunu ve bunun "19" saysnn tam kat olduunu belirtirler; ya da Kur'an'daki baz deyimlerin "19" says ile edeer saladn sylerler. Sylerken de, Kur'an'n ieriinden habersizlik bir yana, bir de aklc dnceden ne kadar nasipsiz olduklarn ortaya koymu olurlar. rnein, Kur'an'da 114 sure olduunu ve bunun "19" saysnn tam katndan olutuunu ne srerlerken, sureler saysnn kesinlik arz etmediini ve nitekim bu saynn 112, 113 ya da 116 olduunun ne srldn dnmezler. Gerekten de, Syuti'nin yaptlarnda belirtildii gibi, Enfal ve Berae (Tevbe) surelerini bir sayarak Kur'an'da 113 sure olduunu syleyenler yannda, Felak Suresi ile Nas Suresi'ni Kur'an'dan saymayp, sure saysnn 112 olduunu ne srenler (bn Mes'ud'un Mushafnda, olduu gibi) ya da iki "kunut" duasn Kur'an'dan sayp, bunlar birer sre olarak ekleyerek Kur'an'n 116 sureden olutuunu syleyenler (bey b. Ka'b'n Mushafnda olduu gibi) vardr. Kur'an'daki ayet saysna gelince, bunun da alt bin olduunu syleyenler yannda 6 666 olduunu syleyenler de vardr ki, "19" saysnn tam kat olmakla ilgisi yoktur. Grlyor ki,

bilgisayar ilmi dahi Kur'an'n anlalmazln gidermeye yeterli olmamaktadr. *** Maide Suresi'nde yle yazldr: "Resule indirileni duyduklar zaman tan ktklar gerekten dolay gzlerinden yalar boandm grrsn. Derler ki, 'Rabbimiz! iman ettik, bizi (Hak'ka) ahit olanlarla beraber yaz'..." (Maide Suresi, ayet 83). Yani ayete gre kimi kiiler, Muhammed'e vahiy indirildiini duyunca alamaya balamlar ve hemen Mslman olmulardr! Evet, ama kimdir bunu syleyenler? Neden dolay Muhammed'e indirilene - tan ktktan sonra gzlerinden yalar boanmtr? Beyzavi, Abul-fida, Talabi, Celaleddin gibi kaynaklara bavurunca farkl yorumlarla karlayoruz. Kimine gre ayette sz edilenler, Habe Hkmdar "Necai" ile baz papazlardr. Gya Mslmanlardan bir ksm Cafer b. Ebu Talib'in bakanlnda Habeistan'a hicret ettikten sonra, Mekke mrikleri arkalarndan bir heyet gnderip Necai'yi onlar aleyhine kkrtmlardr. Fakat, Necai, ruhbanlarn da katld bir toplantya Mslmanlar ve mrikleri de arm ve konuma srasnda, "Sizin kitabnzda Hazreti Meryem'in zikri var mdr?" diye sormutur. Bu soruya Cafer b. Ebu Talib,-"Evet vardr" deyince, Necai alamaya balam, adamlaryla birlikte Mslman olmutur. Kimine gre bunlar Habe Hkmdarnn Muhammed'e gnderdii 30 ya da 70 kadar kiidir ki, Muhammed'i dinledikten sonra alamlar ve Mslman olmulardr. Baz yorumcular ise, bu ayetlerin o dnemdeki Medine Yahudilerini kapsadn sylerler.( Elmall H. Yazr, age, c.2, s.1796 vd...) *** Rad Suresi'nde u ayet var var: "Gk grlts Allah' hamd ile tespih eder. Melekler de onun heybetinden dolay tespih ederler. Onlar, Allah hakknda mcadele edip dururken, o, yldrmlar gnderip onlarla dilediini arpar..." (Rad Suresi, ayet 13). Yani, gk grlts, Tanr'y yceltmek zere "suphanallah" diyor, melekler de Tanr'nn heybeti karsnda ayn eyi yapyorlar. Fakat, bu arada, "Tanr hakknda mcadele edenler" vardr ve bu yzden Tanr onlar bir yldrmla arpmaktadr! Pek gzel, ama ayette geen "onlar" deyimiyle kimler anlatlmak istenmitir? Bu kiiler, Tanr'ya ne yapmlardr da Tanr yldrmlar gnderip onlar arpmtr? Btn bu hususlarda yorumcular farkl yantta bulunurlar. rnein, Celaleddin gibi kaynaklarn bildirmesine gre, gya Muhammed adamlarndan birini gndererek belli bir kiiyi Mslman yapmak istemi, fakat o belli kii, kendisine gelen kimseyle alay ederek, "Kimdir bu resul? Tanr dediin ey nedir? Altndan m, gmten mi, yoksa pirin madeninden mi yaplmtr?" diye sormu, bunun zerine Tanr gazaba gelerek o kimseyi yldrmla vurmu! Bununla beraber, Beyzavi gibi kaynaklar, baka bir hikaye naklederler: Gya Amr b. Tfeyl ile Erbed b. Rebia, aralarnda anlap Muhammed'i ldrmek zere yanna gitmiler ve konumaya baladklar zaman Muhammed ii anlayp Tanr'ya dua etmi. Bunun zerine bu kiiler def olup gitmiler. Fakat, Tanr Erbed'in tepesine, bir yaz gn yldrm indirmi. Amr'a gelince, onu da, gnderdii bir melein kanadyla arpp yere devirtmi ve veba hastalna yakalatp ldrtm.( Elmall H. Yazr, age, c.4, s.3967; ayrca bkz. G. Sale, age, s.241, ikinci dipnot.) *** Ta-Ha Suresi'nde, srailoullarnn Samire kabilesine mensup Samiri adnda birinin, bir buza heykeli yaptna, sonra bu heykeli halka "Tanr" olarak tanttna ve bylece halk, Musa ile Harun'un hak dininden uzaklatrdna dair bir hikaye var. Hikayenin bir yerinde yle bir ayet geiyor: "Bu adam, onlar iin brebilen bir buza heykeli icat etti. Bunun zerine, 'te' dediler, 'bu, sizin de, Musa'nn da Tanrsdr'. Fakat onu unuttu..." (Ta-Ha Suresi, ayet 88). Yorumculara gre, ayetin, "...Fakat onu unuttu" eklindeki tmcesi iki farkl anlam tayor. Bu nedenle iki farkl ekilde yazlabilir ki, bunlardan biri yle:

"Fakat Musa, bu buzann Tanr olduunu unuttu." Bu ekliyle tmce Musa'nn Allah' baka yerde aramaya kalktn anlatmakta ve bunu syleyenlerin de Samiriler olduunu kantlamakta. Dier yorumculara gre ise sz konusu tmcenin yle olmas gerekir: "te Samiri, Allah' unuttu. " Bu ekliyle ayetin anlatmak istedii ey, Samiri'nin Tanr'dan ve Musa araclyla tebli edilen hak dinden yz evirdiidir.( Kur'an'n Diyanet Vakf evirisindeki aklama byle!) Grlyor ki, birbirinden farkl ve birbirine ters den iki yorumla kar karyayz. Yukarda belirttiimiz rneklere benzer daha birok rnek var ki, Kur'an'n "apak" bir kitap olduuna dair iddialar rtmeye fazlasyla yeter.

VII KUR'AN'DAK "ANLAILMAZLIKLARIN NEDEN, SADECE AYETLERN "APAIK" OLMAYII LE DEL, GELGZEL VE KARMAKARIIK EKLDE SIRALANMALARIYLA DA LGLDR
Kur'an'daki ayetlerin ne anlamlara geldii konusu bir yana, bir de surelerin ve ayetlerin ne zaman, nerede ve ne amala indiini bilmek olas deil. Daha nce de deinmi olmakla beraber tekrar hatrlatalm ki, Kur'an statlar (Bunlar Kur'an'daki tanma gre, "ilimde yksek derecelere erimi kimseler" diye bilinirler.) dahi bu konuda birbirlerine girerler. nk, bir kere hangi surenin ya da hangi ayetin nce, hangi ayetin sonra "indii", nerede ve niin indii kesin olarak bilinmez. Biraz ileride ayrca belirteceimiz gibi, hangi ayetin ya da surenin ilk ya da en son olarak indii dahi belli deil. lk indii sanlan ayetler ve sureler kitabn banda yer alacak yerde sonlarna atlmtr; sonradan indii sylenenler ise Kur'an'n bala-rndadr. rnein, ilk indii sylenen Alak Suresi, Kur'an'n banda deil, sonlarnda, 96. srada yer almtr. Buna karlk, en son indii sylenen Nasr Suresi, Kur'an'n sonuna deil, 110. srasna konmutur. te yandan Kur'an'n, "Hamd, alemlerin Rabbi, merhametli olan... din gnnn sahibi Allah'a mahsustur..." eklindeki ayetiyle balayan birinci suresi, Fatiha Suresi adn tar ve yedi ayetten oluur. Ve sanlr ki bu sure ve bu ayetler, Tanr'nn ilk olarak indirdii eylerdir. Oysa, Fatiha Suresi, ini ("nzul") sras itibariyle birinci sure deil, beinci suredir. Fatiha Suresi'nden nce, Alak, Kalem, Mzzemmil ve Mddessir surelerinin indii kabul edilir. Alak Suresi, biraz nce dediimiz gibi, Tanr'nn indirdii ilk sure olarak kabul edilir; fakat, bu sure Kur'an'n en sonlarnda, 96. srada yer almtr. kinci olarak Kalem Suresi'nin indii ("nazil" olduu) sylenir; fakat bu sure, Kur'an'n yine sonlarna doru, 68. sradadr. Mzzemmil Suresi'nin, Tanr tarafndan nc sure olarak indirildii ne srlr, fakat bu sure Kur'an'n 73. srasndadr. Mddessir Suresi, Mekke dneminde, drdnc olarak inen sure olduu halde, Kur'an'n 74. suresi olarak grnr. Fatiha Suresi 5. olarak indii sylenen sure olduu halde, Kur'an'n en bana oturtulmutur. Kur'an'da Fatiha Suresi'ni izleyen Bakara Suresi ise, ok yllar sonra Medine dneminde, 87. sure olarak inmi olduu halde, Kur'an'n en banda ikinci srada yer almtr. Her ne kadar ilk vahyin Fatiha Suresi olduunu syleyenler varsa da, bata Beyzavi ya da Syuti olmak zere en nl yorumcular, ilk inen surenin, "Ey rtye brnen Muhammed, kalk da uyar..." (bkz. Mddessir Suresi, ayet 1-2) diye balayan Mddessir Suresi olduunu sylerler. Bu sure Kur'an'n 74. sresidir. ddia olunur ki, Muhammed, Hira Da'nda "tevekkl" ederken Cebrail'in geldiini grm ve derhal kars Hatice'nin yanna dnerek stne bir rt rtmesini istemi ve ite bundan sonra gya Cebrail kendisine vahiyler getirmeye balamtr.(Bkz. Beyzavi'nin yaptlarna ve ayrca Glpnarl'nn Kur'an evirisi, s.CXIII, 73: 1; s.CXIV, 74:1.) Bununla beraber ilk vahyin Alak Suresi'nin, "(Ey Muhammed) Tanr'nn adyla oku!" (Alak Suresi, ayet 1) eklindeki birinci ayeti olduunu syleyenler de vardr.( Turan Dursun, age, c.3, s. 125; ayrca bkz. Elmall Hamdi Yazr, age, c.8, s.5943.) Alak Suresi ise, Kur'an'n en sonlarnda, 96. srada yer alan bir suredir.

te yandan, Maide Suresi'nin 3. ayetinde, "...Bugn size dininizi ikmal ettim, zerinize nimetimi tamamladm ve sizin iin din olarak slam beendim..." (Maide Suresi, ayet 3) eklinde satrlar vardr ki, Tanr'nn Mslmanlara tm buyruklar vermi olduu kansn yaratmak bakmndan en son ayet olma niteliini tar. Zira, bu satrlar okurken sanrsnz ki, Tanr, syleyeceklerini sylemi, btn buyruklarn kullarna bildirmi ve artk syleyecek bir sz kalmamtr. Byle olunca da bu satrlarn, Kur'an'n en sonunda ve son ayeti olarak yer almas gerektii aikardr. Oysa, daha nce belirttiimiz gibi, bu satrlar, Kur'an'n en sonunda deil, aksine ilk balarnda, 5. sure olarak bilinen Maide Suresi'nin 3. ayetinin satrlar arasnda grnmektedir. Maide Suresi 120 ayetten oluuyor. Neden dolay en son surenin en sonuna konulmas gereken bu satrlar, Kur'an'n balarnda yer alan 120 ayetlik Maide Suresi'nin 3. ayetinin iine sktrlmtr, bilinmez! Btn bunlar gstermektedir ki, ilk indii sylenen sureler ve ayetler Kur'an'n ba ksmnda deil, sonlarnda; buna karlk, en son indii kabul edilenler Kur'an'n balarnda yer almtr. Bu durum, kukusuz ki, hangi ayetin hangi ayetle yrrlkten kaldrld hususunu kmaza sokmaya yeterlidir. Yine bunun gibi hangi surenin ya da hangi ayetin, Mekke dneminde ve hangilerinin Medine dneminde indii kesin olarak bilinmez. Nice rneklerden bir ikisini belirtmek gerekirse, Kur'an'da 102. srada yer alan Tekasr Suresi, bazlarna (rnein, Diyanet leri Bakanl'na) gre mekkidir, bazlarna (rnein, Prof. Glpnarl'ya) gre ise, medenidir. Ayn tartma, 98. sure olan Beyyine Suresi iin de sz konusudur. Hele Kur'an'da sra Suresi adyla yer alan bir sure vardr ki, "nzul" (ini) bakmndan, din bilgini diye yceltilen ve Kur'an' hatmetmi grnen kimselerin dahi iinden kamayacaklar anlalmazlklarla doludur. 111 ayetten oluan bu surenin tmnn Mekke'de nazil olduunu syleyenler yannda, 13. ayetten 80. ayete kadar olan ksmnn Medine'de indiini ya da sadece 26., 32., 33., 56. ve 78. ayetlerinin medeni olduunu ileri srenler vardr. te yandan, bu surenin "sra Suresi" olarak m, yoksa "Beni srail Suresi" olarak m adlandrlmas gerektii hususunda da anlamazlk bulunmakta. inde srailoullarna ait olaylar getii iin, bu surenin adnn "Beni srail" olduunu ne srenler var. Fakat, buna karlk bazlar, bu surede Muhammed'in bir gece vakti Mekke'den Kuds'e gidii (yani mira olay) anlatld iin, sureye "geceleyin yol yrmek" anlamna gelen sra adnn verildiini sylerler. Bu surenin baz ayetlerinin (rnein, 73. ve 75. ayetlerin) Mekke'de mi yoksa Medine'de mi indii hususu ayrca nemli tartmalara konu olmutur. Bu ayetlerin Mekke dneminde indiini iddia edenlere gre hikaye udur: Kabe'de bulunan Hacer-i Esved'e (Kara Ta'a) kavumak ve onu pmek ihtiyacyla Muhammed Kureylilerden, izin almak ister. nk, Kara Ta, onlarn korumas altndadr. Kureyliler ona bu izni vermeye hazrdrlar; fakat, izin vermek iin Muhammed'in kendi putlarna sayg gstermesini isterler. Eer putlar ziyaret edip sayg izhar yoluyla bu ii yapacak olursa, kendisine diledii kolayl gstereceklerini bildirirler. Kureylilerin bu istekleri karsnda Muhammed, bir hayli tereddde der. Zira, onlarn putlarna sayg gsterecek olursa, bu takdirde, kendi taraftarlarna kar g durumda kalacak ve muhtemelen onlar kaybedecektir. Ve ite bu dnceyle isteinden vazgeer ve Kur'an'a sra Suresi'nin sz konusu u ayetlerini koyar: "Ey Muhammed! Seni, sana vahyettiimizden ayrp baka bir eyi bize kar uydurman iin urarlar. O zaman seni dost edinirler" (sra Suresi, ayet 73). "Seni pekitirmemi olsaydk... az daha onlara meyledecektin" (sra Suresi, ayet 74). "O takdirde sana, hayatn da lmn de kat kat azabn tattrrdk " (sra Suresi, ayet 75). te yukardaki hikayeyi benimseyenlere nazaran, sra Suresi'nin 73. ve 75. ayetlerinin Mekke dneminde inmi saylmas gerekir. Fakat, buna karlk Beyzavi ve Celaleddin gibi baz yorumcular farkl bir hikAyeye yer verirler. Onlara gre, gya Sakif kabilesi, Muhammed'den baz imtiyazlar salamak istemi ve eer dilekleri yerine getirilecek olursa kendisine boyun eeceklerini bildirmilerdir. Bu imtiyazlar arasnda zekat verme zorunluluunun dnda tutulmak, Lat adl putu muhafaza edebilmek ve gnn belli saatlerinde ibadet klfetinden kurtulmak gibi eyler vardr. Sakif kabilesinin bu isteklerine uyduu takdirde, kendisine balanmaya hazr dier kabileleri kaybedebileceini ya da onlara da ayn imtiyazlar tanmak gerekeceini dnen Muhammed, bu

istekleri reddeder ve yukardaki ayetleri Kur'an'a yerletirir. Ve ite bu hikayeye itibar edenlere gre, yukardaki ayetler Medine dneminde inmitir. Yine ayn ekilde sra Suresi'nin 76. ayetinin Mekke'de mi, yoksa Medine'de mi indiini tartanlar iin farkl hikayeler i grr. Ayet yle: "Memleketinden karmak iin seni zorladlar. O takdirde senin ardndan onlar da pek az kalabilirler" (sra Suresi, ayet 76). Beyzavi gibi yorumculara gre ayet Mekke'de inmitir; nk Muhammed'i Mekke'den karmaya zorlayan Kureylilerdir. O da onlardan Bedir Sava srasnda ilk intikamn almtr. Fakat, baz yorumculara gre bu ayet Medine dneminde inmitir; nk gya Medine'deki Yahudiler Muhammed'e, Suriye'nin peygamberler lkesi olduunu sylemiler, eer gerekten peygamber ise Suriye'ye gitmesi gerektiine dair t vermiler ve bu srarl tler zerine Muhammed Suriye'ye gidip gelmitir. Ve ite bundan dolaydr ki, Yahudilerden alm, Beni Nadir ve Beni Kureyza kabilelerini kltan geirmitir. Grlyor ki, sure ya da ayetlerin inii ve ini yeri, farkl yorumlara sebep olmu gibidir.

VIII KUR'AN'DAK ANLAILMAZLIKLARIN DER NEDENLER HAKKINDA (DEVAM)


Eer aklc bir eletiriye bavuracak olursak grrz ki, Kur'an'daki ayetlerin "anlalmaz" ve "kapal" nitelikte oluunun nedenleri, Tanr'nn niyetleriyle deil, Muhammed'in gnlk siyasetinin gereksinimleriyle, bilgi yetersizlikleriyle, hogrszlkleriyle, muhaliflerini susturma hrsyla ya da buna benzer tutum ve davranlaryla balantldr. Aada bu nedenlerden bazlarnn zetini bulacaksnz. A) Gnlk Siyaset Gerei Olarak ya da Bilgi Yetersizlii Nedeniyle Ortaya kan Anlamszlklar Kur'an'n pek ok ayetinin "muhkem" olmayp "mteabih" nitelikte olmasnn Muhammed'e ok yararl ynleri olmutur. Anlalmas g ya da olanaksz szler ve hkmler sayesinde, kiileri duygusal bakmdan etkilemek, adeta bylemek kolayln bulmutur. rnein: Kur'an'n Kamer Suresi'nin ilk banda, "mucizevi" bir olay olarak ay'n yarlmasyla (akku'l-Kamer) ilgili ayetler vardr ki, yledir: "Kyamet yakla/r. Ay yarlr; onlar (inkarclar) bir delil grnce hala yz evirirler ve 'sregelen bir sihir' derler. Yalanlarlar da, kendi heveslerine uyarlar, ama her iin bir sonucu vardr" (Kamer Suresi, ayet 1-3). Ancak, Muhammed, bu ayeti Kur'an'a koyarken, ayetteki ifadeleri aklktan uzak, yan "nteabih" nitelikte klmtr: nitekim, baz yorumculara gre ayet "ay yarld", bazlarna gre de "ay yarlr" yazltadr ki, her iki ekliyle de olduka mulak nitelik tar. Her ne kadar baz Kur'an nshalarnda "Vakad inakka'l Kamaru" (yani, "ay ikiye blnd") deyimi yer almakla beraber, esas yazla gre "ay", Muhammed'in "vuruu ile mi?" ikiye blnmtr, yoksa "ilerideki bir tarih itibariyle mi?" blnecektir, belli deildir! "Zaman" kavramn gizleyici ya da belirsiz klc nitelikte anlamlar yaratmak, Arapann zelliklerinden biri olduu iin, ayetle anlatlan eylemin gerekten ne olduu

kesinlikle bilinememektedir. Bundan dolaydr ki, baz yorumcular bu ayeti, "Yaklat saat (kyamet), yarld kamer (ay)..." eklinde anlarlar.( Elmall H. Yazr'n evirisi iin bkz. Turan Dursun, age, c.3, s.89.) bn-i Mes'ud'a gre bu ayet, ay'n, Muhammed'in vuruu ile ikiye blndne ve hatta Hira Da'nn, blnm olan ay'n paralar arasna girdiine kanttr. Buna karlk Beyzavi ve Zemaheri gibi yorumcular gre, sz konusu ayet ile ay'n gelecee muzaf olmak zere yarlaca, yani ikiye blnecei anlatlmak istenmitir." Hemen ekleyelim ki, btn bu karklklar yaratan ey, Muhammed'in Arapa dilindeki esneklikten yararlanmak istemesidir. Bu sayededir ki, kendisinden mucize bekleyenleri yantlam olmak istemitir. nk, sylendiine gre, Mekke dneminde Mekkelilerin kendisinden mucize istemeleri zerine parmayla ay'a iaret etmi ve ay ikiye ayrlm; paralardan biri Hira Da'nn bir yanna, dieri de br yanma ya da stne dmtr. Ve gya Mekkeli mrikler, ay'n bu grn yznden hayrette kalarak bunu "by" eklinde deerlendirmilerdir. slam kaynaklar ise bunun mucizevi bir olay olduunu ve mucizeyi "mucize" olarak benimseyip bilime uydurmaya gerek olmadn kabul ederler.(Fahruddin Razi'nin Tefsir'inde (c.29, s.28) yer alan bu grler iin bkz. Turan Dursun, age, c.3, s.90; ayrca bkz. Elmall H. Yazr, age, c.6, s.4621 vd) Sylemeye gerek yoktur ki, Muhammed, Kamer Suresi'nin yukardaki ayetlerini kendisinden mucize bekleyen ve bu yoldan peygamberliini kantlamasn isteyenleri susturmak iin Kur'an'a koymutur: koyarken, ay'n bir vuruta ikiye blndn ya da ay'n ileride ikiye blneceini anlatr bir dil kullanmak suretiyle, kendisinden mucize bekler olanlar tatmin edebileceini dnmtr. Daha baka bir deyimle, bu ayetleri "mteabih" nitelikte klmay, gnlk siyasetinin gereksinimi olmak zere yararl bulmutur. te yandan ou konularda yeterli bilgilere sahip olmamak nedeniyle de Muhammed, ayetlerin anlalamaz niteliklere brnmesine sebep olmutur. Pek ok rnekten sadece birkan zetleyelim: Kur'an yorumcular arasnda en fazla anlamazlk ve gr ayrl yaratan eylerden biri, Kehf Suresi'nde geen "Z'l-Karneyn" ile ilgilidir. Bu surenin 83. ayetinde, "Ey Muhammed! Sana Z'lKameyn'i sorarlar. 'Onu size anlatacam' de" (Kehf Suresi, ayet 83) diye yazldr. Ayeti okuyanlar sanrlar ki, Z'1-Karneyn'in kim olduu aklanacaktr. Oysa daha sonraki ayetlerde byle bir aklama yok. Sadece Z'1-Karneyn'in Tanr tarafndan yeryzne yerletirildii, yol gsterildii belirtilmekte ve sonra gnein batt bir yerde yaayan bir millete azap etmesi iin emir verildii, daha sonra gnein doduu blgelerdeki iki da arasnda yaayan ve hi laf anlamayan bir milletin dilei zerine onlarla Ye'cc ve Me'cc'ler arasnda set ekmesi istendii bildirilmektedir. Fakat, Z'l-Karneyn'in kim olduu belli edilmemitir. Bundan dolaydr ki, ne Beyzavi, ne Zemaheri, ne Celaleddin ne de dier nl yorumcularn hibiri, bunun kim olduunu kefedememilerdir. Kimine gre Z'1-Karneyn denen bu kii Byk skender'dir. Aslnda szlklerde Z'l-Karneyn szcnn "iki boynuzlu" anlamna geldii, skender de "Zevs Amon"un -ki Ko adndaki bir ilahn addr- olu sayld iin, yukardaki yorumu kabul edenler vardr. Bununla beraber kimi yorumculara gre Z'l-Karneyn, Bat'y ve Dou'yu fetheden bir peygamberdir. Bazlarna gre ise, iyi adalet datan bir padiahtr.( Kehf Suresi'nin 83. ayetinin anlam konusunda bkz. Glpnarl, age, s.LXXXII.) Anlalan odur ki, Muhammed, Z'l-Karneyn adnn gerek anlamn bilemedii ve eitli rivayetlere yer verdii iindir ki, yukardaki ayeti anlalamaz nitelikte klmtr. Kur'an'daki anlalmazlklarn Tanr'dan deil, fakat Muhammed'den gelme olduuna verilecek rneklerden biri, Kehf Suresi'nin u ayetidir: "(Ey Muhammed!) Kur'an' anlarlar diye kalplerine rtler ve kulaklarna arlk koyduk. Sen onlar doru yola arsan da, asla doru yola gelmezler" (Kehf Suresi, ayet 57). Grlyor ki, Tanr, baz kimselerin Kur'an' anlamalarn istemiyor ve bu nedenle onlarn kulaklarn ve kalplerini kapatyor; sonra da Muhammed'e "...Sen onlar doru yola arsan da asla doru yola gelmezler" diye yaknyor! Evet, ama bir yandan kiilerin kalplerine rt ve kulaklarna arlk koymak suretiyle Kur'an' anlamalarna engel olan bir Tanr, nasl olur da onlar sorumlu tutabilir? Kukusuz ki, yukardaki ayetin Kur'an'a giriini, Tanr iradesinde deil, fakat Muhammed'in gnlk

siyasetinde aramak gerekir. yle ki: slam kaynaklarnn bildirmesine gre, Muhammed, "peygamberliini ilan ettii zaman, Kureylilerin direnmesiyle karlamtr; ou kiiler onu yalanclkla ve Kur'an' kendi kafasndan uydurmu olmakla sulamlardr. Fakat, bununla kalmamlar, bir de onun szlerine inananlar inanlarndan uzaklatrmak iin, "Siz sadece bylenmi bir adama uyuyorsunuz" (sra Suresi, ayet 41) diyerek ayartmaya almlardr. te bu gibi kiileri etkisiz klmak amacyla Muhammed, Tanr'nn bu kiileri Kur'an' anlamaktan alkoyduunu sylemi ve Kur'an'a, "Kur'an' anlarlar diye kalplerine rtler ve kulaklarna arlk koyduk. Sen onlar doru yola arsan da asla doru yola gelmezler" (Kehf Suresi, ayet 57) eklinde ayetler koymutur. Bylece kendisine, "Neden bu adamlar Kur'an'a inanmyorlar? Sen peygamber olduun halde neden onlar Kur'an'a inandramyorsun?" diye soru sorabilecek taraftarlarna kar, "Tanr onlarn kalplerini ve kulaklarm tkad iin Kur'an' anlayamyorlar!" eklinde yant verme kolayln salamtr. Yine bunun gibi Kur'an'n pek ok yerinde Tanr'nn, diledii gibi insanlarn gnllerini ap onlar Mslman yapt, dilediklerinin gnllerini kapatp "kafir" kld ve "kafir" kldklarn da cehenneme att yazldr. rnein, En'am Suresi'nin 125. ayeti yle: "Allah kimi doru yola iletmek isterse onun kalbini slama aar; kimi de saptrmak isterse... kalbini iyice daraltr. Allah inanmayanlarn stne ite byle murdarlk verir" (En'am Suresi, ayet 125). Her ne kadar bu ayet, ifade bakmndan anlalr olmakla beraber, anlam bakmndan anlalamaz niteliktedir. u balamdan ki, adil ve hakkaniyete yer verdii kabul edilen bir Tanr'nn, keyfi olarak kiileri "kafr" yapp, sonra da, sanki su onlardaym gibi cehennemde yaktn bildirmesi, pek olas bir ey deil. Ancak, bu tr ayetleri Muhammed, Mslman yapmak isteyip de yapamad kiiler vesilesiyle koymutur ki, bu kiilerden biri kendisini bir baba gibi yetitirmi olan Ebu Ta-lib'dir. ou yaynlarmzda belirttiimiz gibi, Muhammed, Ebu Talib'i Mslman yapmak iin ok uramtr; nk Ebu Talib, Kurey'in en ileri gelenlerinden biridir ve eer onu Mslman yapacak olursa, onun sayesinde dier birok kiiyi slama sokmak kolaylaacaktr. Fakat, bu isteinde bir trl baarl olamamtr: Ebu Talib, lm deinde Muhammed'in teklifini geri evirmi ve "Ben Mslman olmak istemiyorum, atalarmn dininde leceim" diyerek mrik (putperest) olarak lmtr. Mriklerin yerinin cehennem olduunu syleyen Muhammed, Kur'an'a koyduu ayetlerle onun Mslman olmamasnn nedenini, "AIIah kimi doru yola iletmek isterse onun kalbini slama aar; kimi de saptrmak isterse... kalbini iyice daraltr..." eklindeki bir ayetle Tanr'nn keyfiliine dayatmtr. Bylece taraftarlarna kar kendisini, Ebu Talib'i Mslman yapamam olma baarszlndan uzak klabilmitir; ama bunu yaparken, Kur'an'a, akla ters den ve anlalmas mmkn olmayan ayetlerden birini daha eklemitir. B) Yabanc Kaynaklardan Yaplan Aktarmalardan Doma Anlamszlk ve Anlalmazlklar Muhammed'in Kur'an'a koyduu ayetlerin birounun yabanc kaynaklardan alnma, zellikle Tevrat'tan ya da incil'den aktarlma eyler olduu bilinen bir gerektir. Ve ite alntlarn ya da aktarmalarn, aslna uygun tarzda yaplmam olmasndan dolay da Kur'an, anlamsz ya da anlalamaz ayetleri kapsar olmutur. Bunun baz rneklerine yukarda deindik; birka rnek daha vermekle yetinelim: Kur'an'n A'raf Suresi'nin 40. ayeti yle der: "Dorusu ayetlerimizi yalan sayp, onlara kar byklk tas-layanlara gn kaplar almaz; cemel (erkek deve) inenin deliinden gemedike cennete de giremezler. Sulular byle cezalandrrz..."(A'raf Suresi, ayet 40). Dikkat edilecei gibi, ayette "cemel" deyimi geiyor ki, "erkek deve" demektir! "Deve" szcnn, neden dolay "erkek deve" eklinde (yani, "cemel" olarak) ayete alndn bilmek iin muhtemelen "mneccim" olmak gerekiyor! nk, Arapada devenin eitlerini belirleyen pek ok deyim var. rnein, "dii deve" iin "nake" ya da "bedene" szckleri kullanlr; "kula yark deve" iin "bahire"

deyimi var. "Adak" diye kra salnm deve iin "aibe", sekiz aylk ykl deve iin "ura" vs... adlar var.( Turan Dursun, age, c.4, s. 176 vd...) Bu byleyken yukardaki ayette neden dolay sadece "cemel" (erkek deve) rneine yer verildiini anlamak g. Bu bir yana, bir de "deve" ile "ine delii" arasnda iliki bulunmadn, bu ekliyle ayetin anlam tamadn ne sren yorumcular, "deve" szc yerine "halat" (yani, "kaln ip") szcn tercih ederler. Bunu yaparlarken "el-cemel" szcnn, hem "erkek deve" hem de ayn zamanda "urgan ve halat" (c-mel=cml=cml) anlamna geldiini bildirirler.( Elmall H. Yazr, age, c.3, s.2161.) Hemen belirtelim ki, sz konusu anlalmazlk, yukardaki ayet hkmnn ncil'den yaplan bir alntya dayatlm olmasndandr. Gerekten de ncil'in "Mattaya Gre", "Markosa Gre" ve "Lukaya Gre" adl kitaplarnda, sa'nn, ok varlkl birisiyle konumas yer almtr. Bu konumasnda sa, ebedi hayata kavuabilmenin koullarn sayar ve varlkl olan kiiye yle der: "Zina etmeyesin, katletmeyesin, almayasn, yalan ehadet etmeyesin, babana ve anana hrmet et. " sa'nn bu szlerini dinleyen varlkl kii, kendisine u yant verir: "Btn bunlar ocukluumdan beri zaten yaparm. " Bu yanta kar, sa yle ekler: "Bir eksiin daha var. Nen varsa sat, fakirlere dat... gklerde hazinen olacaktr." Fakat karsndakinin tereddt ettiini grnce yle ekler: "Serveti olanlar, Allah'n melektuna ("Melekt" deyimi, "melekler ve ruhlar alemi" anlamndadr.) ne kadar glkle girerler; nk devenin ine deliinden gemesi, zenginin Allah'n melektuna girmesinden daha kolaydr" (ncil, "Mattaya Gre", Bap: 19: 24; "Markosa Gre", Bap: 10: 25; "Lukaya Gre", Bap 18:25). Yani anlatmak ister ki, fazilet niteliindeki baz davranlarda bulunmak (rnein, sahip bulunulan varl tmyle terk edip fakirlere datmak), devenin ine deliinden gemesi kadar g bir eydir; fakat buna ramen yaplmas gerekir. te "devenin ine deliinden gemesi" eklinde incil'de yer alan szleri Muhammed, farkl bir amaca ynelik olmak zere, Kur'an'n A'raf Suresi'nin, yukarda belirttiimiz 40. ayetine sokmutur. Sz konusu ama, kiileri Kur'an ayetlerini kabule zorlamaktr. Ayeti tekrar okuyalm: "Dorusu ayetlerimizi yalan sayp, onlara kar byklk tas-layanlara, gn kaplar almaz; cemel (erkek deve) inenin deliinden gemedike cennete de giremezler. Sulular byle cezalandrrz" (A'raf Suresi, ayet 40). Baz evirilerde, "deve ine deliine girinceye kadar cennete giremezler..." diye yazldr. Fakat, her ne olursa olsun, anlatlmak istenen ey "gl yenmek" olduuna gre, ine deliinden geme eylemini devenin erkek, dii ya da kula yark oluuna gre tanmlamann hibir anlam yoktur. Fakat, Muhammed, muhtemelen erkek deveden sz etmenin daha etkili olabilecei dncesiyle "elcemel" deyimini semitir. Ayette yer alan Arapa szck "el-cemel" olduu iin, evirinin "erkek deve" olarak yaplmas gerektii sylenir. Dikkat edilecei gibi, Muhammed, ncil'deki szleri Kur'an'a bu ekilde sokarken, varlkl kiileri sa'nn ngrd fedakarlklara arr ekilde sokmamtr. Sadece kendisine kar direnenlerin ve Kur'an ayetlerini yalanlayanlarn cennete giremeyeceklerini hatrlatmak iin sokmutur. Devenin ine deliine girmesi mmkn olmad iin, inkarclarn cennete asla giremeyeceklerini anlatmak istemitir. Aslnda ncil'den ald tmcenin yeri buras olmad halde, o, geliigzel bunu buraya koyuvermitir. nk, her ne kadar varlkl olan kimseleri, fakirlere yardmda bulunmaya armakla beraber, hibir zaman onlar, sa'nn dedii ekilde davranmaya, yani btn mal ve varlklarn fakirlerle paylamaya srklemeyi dnmemitir. Byle bir ey yapt takdirde, ta-raftarlar arasnda varlkl olan kiileri (ya da cihada katlp yama ve talan yoluyla varlk sahibi olmu olanlar) tedirgin edeceini, muhtemelen kaybedeceini bildii iindir ki, incil'deki "devenin ine deliinden gemesi, zenginin Allah'n melektuna girmesinden daha kolaydr" eklindeki szleri, farkl bir ekle sokup,

sadece Kur'an ayetlerini yalanlayanlara hasretmi ve bu gibi kiilerin cennete,asla giremeyeceklerini anlatmak istemitir. Bunu yaparken, bu szlerin, ncil'deki ieriini yitirmi ve adeta anlamsz klmtr. stelik de "el-cemel" deyimini kullanmak suretiyle bu anlamszl pekitirmitir. nk, "el-cemel" szc, biraz nce deindiimiz gibi, Arapada "erkek deve" iin kullanlan bir szcktr. Bu ekliyle ayet, hani sanki "erkek deve ine deliinden geemez, ama dier deve cinsleri geebilir" eklinde bir anlam tarm ve inkarclara gz krparm gibi bir anlam tayabilmektedir. Bundan dolaydr ki, baz yorumcular, biraz nce belirttiimiz gibi "deve" ile "ine delii" arasnda iliki bulunmadn ve bu itibarla "deve" szc yerine "halat" (yani, "kaln ip") deyiminin kullanlmas gerektiini ne srerler.( Marmara niversitesi lahiyat Fakltesi'nce yaplan evirideki aklamaya baknz; ayrca bkz. Elmall H. Yazr, age, c.3, s.2161 vd...) Yine bunun gibi, Kur'an'n Enfal Suresi'nin 65. ve 66. ayetlerinde, 20 Mslman askerinin 200 kafire, 100 Mslmann kafirlerden l 000 kiiye ya da 100 Mslmann 200 kafire galip gelecei bildirilmitir: "Ey. Peygamber! Mminleri savaa tevik et. Eer sizden sabrl yirmi kii bulunursa, iki yze (kafire) galip gelirler. Eer sizden yz kii olursa, kafir olanlardan bin kiiye galip gelirler..." (Enfal Suresi, ayet 65). "imdi Allah, yknz hafifletti; sizde zayflk olduunu bildi. O halde sizden sabrl 'yz kii bulunursa (onlardan) iki yz kiiye galip gelir. Ve eer sizden bin kii olursa, Allah'n izniyle (onlardan) iki bin kiiye galip gelir..." (Enfal Suresi, ayet 66). Sylemeye gerek yoktur ki, bir yandan 20 Mslman askerinin 200 kafire bedel olduunu ne srerken, dier yandan 20 yerine bu kez 100 Mslman askerin 200 kafire bedel olduunu bildirmenin eliki ve anlamszlk yaratmaktan baka bir sonucu olamaz. Birbirleriyle karlatrlnca anlamlarn yitiren yukardaki ayetleri Muhammed, Yahudilerin Tevrat'nda, daha dorusu Tevrat'n "Levililer" (Bap 26: 8) ile "Yeu" (Bap 23: 10) adl kitaplarndan esinlenerek koymutur. Sz konusu eliki, bu kitaplarda anlatlanlarn, Muhammed (ya da Kur'an' derleyenler) tarafndan yanl anlalmasndan domutur. Gerekten de Tevrat'n "Levililer" kitabnda u yazldr: "Ve dmanlarnz kovalayacaksnz, ve nnzde klla decekler. Ve sizden be kii, yz kiiyi kovalayacak, ve sizden yz kii on bin kiiyi kovalayacak, ve dmanlarnz nnzde klla decekler. Ve yzm size evireceim ve sizi semereli edeceim, ve sizi oaltacam, ve sizinle ahdimi sabit klacam" (Tevrat, "Levililer", Bap 26: 7-9). "Yeu" adl kitapta da u yazldr: "Sizden bir kii bin kiiyi kovalayacaktr; nk Allah'nz Rab, size syledii gibi, sizin iin cenk eden odur" (Tevrat, "Yeu", Bap 23: 10). Daha baka bir deyimle Yahudilerin Tanrs, savaa girmi olan her bir Yahudinin 20 ya da 100 dmana bedel olduunu ve dmana kar onlara yardmda bulunmak zere cenk edeceini bildirmekte! Ve ite btn bunlar Muhammed, kendi gnlk siyaseti bakmndan yararl bulmu ve Kur'an'n Enfal Suresi'ne, birbirini izleyen iki ayet halinde (65. ve 66. ayetler olarak) yerletirmitir. Yukarda belirttiimiz gibi, ayetlerden biri yledir: "Ey Peygamber! Mminleri savaa tevik et. Eer sizden sabrl yirmi kii bulunursa, iki yze (kafire) galip gelirler. Eer sizden yz kii olursa, kafir olanlardan bin kiiye galip gelirler..." (Enfal Suresi, ayet 65). Grlyor ki, ayete gre l Mslman 10 kafire bedel gsterilmekte. Fakat, bunu izleyen 66. ayette biraz farkl bir l kullanlmaktadr: "imdi Allah, yknz hafifletti; sizde zayflk olduunu bildi. O halde sizden sabrl yz kii

bulunursa (onlardan) iki yz kiiye galip gelir. Ve eer sizden bin kii olursa, Allah'n izniyle . (onlardan) iki bin kiiye galip gelir... " (Enfal Suresi, ayet 66). Dikkat edilecei gibi, bu ayette, orantl olarak bir Mslmann iki "kafir"e galip gelecei bildirilmekte. Oysa, bir nceki ayette, yani 65. ayette, bir Mslman askerinin 10 "kafir"e, kar galip gelecei bildirilmiti! l Mslman askeri 2 kafire mi, yoksa 10 kafire mi bedel, belli deil! Kukusuz ki, ortada bir eliki var. Bundan dolaydr ki, baz yorumcular 65. ayetin, 66. ayet ile ortadan kaldrldn syleyip iin iinden kmak isterler. Buna karlk baz yorumcular, l Mslmann 2 "kafire" galip geleceine dair bulunan 66. ayetin, Bedir Sava srasnda konduunu, nk o tarihte slam ordusunun henz zayf durumda bulunduunu, ancak iki ya da misli fazla olan bir kuvvetle uraabilecek durumda olduunu, ite bu durumu gz nnde tutan Tanr'nn, onlarn ykn azaltmak iin l Mslman 2 "kafir"e galip gelebilecek ekilde glendirdiini sylerler.( mer Rza Dorul, Tanr Buyruu, nklap ve Aka Kitabevi,stanbul, 1980, s.226.) Ve unu eklerler ki, daha sonralar slam ordusu glendii ve on misli dmanla savaabilecek duruma girdii iin, Tanr, bu kez bir Mslman askerinin on misli fazla sayda "kafir"e galip geleceine dair 65. ayeti gndermitir. Evet, ama eer bu mantk doru ise, bu takdirde 66. ayetin daha nce, yani 65. ayet olarak inmesi gerekirdi; nk, Bedir Sava daha nceki bir tarihe rastlamakta. Bu durumda 65. ayetin 66. ayet tarafndan ortadan kaldrlm olmas gerekir. Bu takdirde de Tanr'nn, isabetli olmayan bir ayeti koyup, daha sonra yanldn dnerek onu ortadan kaldrdn kabul etmek gerekir ki, bunu, Tanr'nn yanlmazlyla badatrmak gtr. te yandan baz yorumcular, yukardaki mant tersyz ederek, ilk zamanlarda, rnein Bedir Sava'nda, Mslmanlarn saysnn az olduunu, bu nedenle bir Mslman askerinin on dman ile savamak zorunda bulunduunu, fakat daha sonra Mslmanlarn says artnca, Tanr'nn, onlarn ykn azaltp l Mslmann 2 "Kafir"le savamasn emrettiini sylerler.( Diyanet Vakf Tercmesi'ne baknz, Ankara, 1993, s. 184.) Evet, ama her eye kadir olan bir Tanr'nn, "sevgili Mslman kullarna", say esasna bakmadan yardmda bulunmas gerekmez miydi? Ya da herkesi hidayete eritirip, sava denen eyi ortadan kaldrmas uygun olmaz myd? Bu yukardakilere benzer rnekleri oaltmak mmkn; bu rnekler unu gstermektedir ki, Kur'an'daki ayetlerin bir ksm, Tevrat ve ncil hkmlerinin ierikliklerine nfuz edilemeden yaplan aktarmalardr ve anlalmazlklar (ya da elikili nitelikte bulunmalar) da bundandr. Muhtemeldir ki, Muhammed'in "katib" olarak kulland kimseler, Tevrat'tan ve incil'den eviri yaparlarken, mulak ve yarm yamalak evirilerde bulunmulardr; ya da Muhammed, kendisine verilen bilgileri gnlk siyasetinin gereksinimlerine oturtarak deerlendirmitir. Bundan dolaydr ki, Tevrat ve ncil'den aktarlan ou ayetler, hi kimselerin anlayamayaca nitelikte eyler olmutur. Biraz ileride greceiz ki, ayetlerin anlalamaz ya da elikili nitelik tamalarnn bakaca nedenlerin de rol olmutur. Ve ite btn bu olumsuzluklar rtbas edebilmek iindir ki, Muhammed Kur'an'a, "Kur'an'da... kesin anlaml ayetler vardr; dierleri de eitli anlamldrlar... " (Al-i mran Suresi, ayet 7) eklinde ayetler eklemitir. Bunu yaparken, Kur'an ayetlerinin anlalmas iin "uzun uzadya aklanm olarak" gnderilmi olduuna dair sylediklerini (rnein, Hd Suresi, ayet l -3) unutur grnmtr. elikili ya da anlalamaz nitelikteki hkmlerin varln meru klabilmek iin, Tanr'nn ayrca, "Bir ayetin yerine dier bir ayeti koyarz" eklinde konutuunu ne srmtr. Fakat, bunu yaparken, her eyi mkemmel ve kusursuz ekilde var klan ve asla hata yapmaz olan bir Tanr'nn, nasl olur da yanlgya dp, olumsuz ayetler gnderebileceini, sonra bu hatasn dzeltmek amacyla bir ayeti bir baka ayetle deitirebileceini ya da koyduu bir ayeti (hani sanki yanl bir ey yapm gibi) tm olarak ortadan kaldrabileceini aklamamtr. te yandan Muhammed, Kur'an'n, srf Araplar iyice adayabilsinler diye, "Arapa" ve "apak" olarak indiini sylemekle beraber, halk sinirleyebilmek ve Kur'an'n "hikmet ve derin anlamlarla" dolu olduu kansn yaratabilmek amacyla bakaca yollar da denemitir. Bu yollardan biri yabanc kkenli szcklere yer vermektir. Her ne kadar baz yorumcular, "Kur'an'da yabanc szck yoktur" diye srar ederler ve yabanc kkenli grnen szckleri birtakm gln mantk oyunlaryla yabanc szck deilmi gibi gstermeye alrlarsa da, (Kur'an'daki yabanc szckler konusundaki gr ayrlklar iin bkz Sahih-i c 4 s. 103.) gayretleri boadr; nk, gerek udur ki, Kur'an, braniceden,

Habeeden, Sryaniceden, Acemceden, Rumcadan ve dier yabanc dillerden alnm szckler ve kavramlarla doludur.( Bu konuda geni bilgi iin bkz. Turan Dursun, age, c.7, s.267 vd.3) Daha nce deindiimiz gibi, Kur'an szc bile Arapa deildir; "Arami" kkenlidir ya da "Sryanice" olduu sylenir.( Bu konudaki grler iin bkz. Turan Dursun, age, c.7, s.226-227.) Yine ayn ekilde "Kur'an" karl olarak kullanlan "furkan" szc de "Arami" kkenlidir; "Kefaret" anlamna geldii halde, Muhammed onu Arapadaki "frk" szc ile kartrm ve "vahiy" anlamnda kullanmtr. te yandan, branicede "Tanr" anlamna gelen "Elyon" szcn "lliyim" eklinde Kur'an'a aktarm, rnein Mutaffifin Suresi'nde "lliyim cenneti" olarak kullanmtr. Yine bunun gibi "rahman" szc branice olup, Yahudiler tarafndan "Tanr" olarak deil, Tanr'nn bir ad olarak kullanlrken, Muhammed onu, "Tanr" kavramnn karl yapmtr. Yine bunun gibi "havariyun", "maide", "eytan" gibi szcklerin kkeni Habee olup, muhtemelen Tevrat'n (Ahd-i Atiyk'm) Habeistan'da uygulanan metninden gelmitir.( Bu konuda geni bilgi iin bkz. Nldeke, Sketch From Eastern History; London 1892, s.37vd...)

IX KUR'AN'DAK BMSEL UYUMSUZLUKLAR VE TUTARSIZLIKLAR HAKKINDA (DEVAM)


Muhammed'in sylemesine gre, Kur'an, Tanr tarafndan "dosdoru bir hakim" olmak zere indirilmi kitaptr ki, iinde ne "biimsellik" ve ne de "ieriklik" bakmndan hibir tutarszlk, uyumsuzluk, dolambal-lk, arpklk, yalan ve yanl yoktur. Tanr, bunun byle olduunu zellikle Kehf Suresi'nin ilk ayetleriyle bildirmi ve yle demitir: "Hamdolsun Allah'a ki... kendisinde hibir (tezat ve) erilik bulunmayan dosdoru kitab indirdi" (Kehf Suresi, ayet 1-4). Yine Muhammed'in sylediklerine baklrsa, Kur'an'daki her surenin ve her ayetin yeri, ayetlerin hangi surenin neresine girecei hususu, Cibril tarafndan bildirilmitir; yani gya Tanr, Kur'an'daki sure ve ayetlerin dzenlenmesi iini ("tertibi"ni) bizzat kendisi stlenmi ve Cibril araclyla uygulamtr. bn-i Abbas'n rivayetine gre, gya Cibril, Ra-.mazan'da her gece gelip, Muhammed'le birlikte oturur, Kur'an konusunda konuurmu; bylece Kur'an'n zel bir itina ile dzenlenmesini salam imi!( Bu konuda bkz. Sahih-i.... c.7, s.316, 319.) Muhammed'in kz Fatma'nn sylemesine gre, Muhammed, bir defasnda Cibril'in, bu i iin, ylda iki kez geldiini bildirmi ve bunun sebebinin kendi eceliyle ilgili olduunu eklemi imi!( Fatma'nn rivayetine gre Muhammed yle konuuyor: "(Her sene Cibril Kur'an' benimle mukabele ederdi. Bu sene ise iki defa arz ve mukabele eni. Herhalde ecelim yaklat zan ediyorum" (Sahih-i..., c.7, s.319).) Eer btn bu sylenenler doru ise ve eer Tanr gerekten "her eyi hikmetle yapan ve her eyi hakkyla bilen " ise (-ki Kur'an'a gre byle-bkz. En'am Suresi, ayet 83), bu takdirde Kur'an'n bilimsel ve mantki bir dzene dayal, uyumlu, tutarl ve her trl elikiden uzak bir kitap olmas gerekirdi. Ancak, Kur'an', eletirel akl yoluyla yle dikkatlice okuyanlar, bu kitabn, hem ekil hem de ieriklik (muhteva) bakmndan tertipsizliklerle, elikilerle, uyumsuzluklarla, tutarszlklarla, kopukluklarla dolu olduunu grerek, Tanr'nn bylesine bilimsellie ters ve stelik birtakm arpklklar ve yanllar kapsayan bir kitap meydana getirebildiini kavramakta glk ekerler. Her ne kadar eriatlar, Kur'an'n bal bana "ilim" demek olduunu iddia ederek, bu iddialarn Kur'an'dan alnma ayetlerle kantlanmaya alrlarsa da, bu abalar, Kur'an'n bilimsellie aykrln gidermeye yeterli deildir. Kur'an'daki elikiler konusunu ayr bir blm olarak incelediimiz iin, imdi burada ksaca, Kur'an'n, ekil ve ieriklik (muhteva) bakmndan eletiri konusu yaplabilecek

dier ynlerine gz atalm. A) Kur'an'daki Kronolojik Tutarszlklar (Tertipsizlikler) Kur'an' okurken sanrsnz ki, Cibril (yani Tanr emirlerini Muhammed'e ilettii sylenen eli), "kronolojik" kavramdan habersizdir. u bakmdan ki, bir kere anlatt eyleri tarih ve zaman srasna gre dzenlemeyi bilmez. rnein, evrenin yaratl, gklerin ve yerin oluumu ya da milletlerin ve "peygamber" diye tanmlanan kimselerin yaamlar asndan tarihsel bir sra esasn izleme gereini duymaz. Bakarsnz, "peygamberlerden" sz ederken, hangisinin nce, hangisinin sonra gelmi olduuna aldr etmez. Pek ok rnekten bir ikisini grelim: En'am Suresi'nin 84. ve 86. ayetlerinde yle yazldr: "Biz ona (brahim'e) shak' ve Yakub'u ihsan ettik, ikisini de doru yola ilettik. Ondan nce Nuh'u doru yola gtrdk. Onun hrriyetinden (soyundan) Davud'a, Sleyman'a, Eyub'a, Yusuf'a, Musa'ya ve Harun'a hidayet verdik. yilik edenleri ite byle mkafatlandrrz. Zekeriyya, Yahya, sa ve lyas'a da hidayet verdik. Bunlarn her biri doru drst olanlardand. smail, Elyesa, Yunus ve Lt'a da hidayet verdik. Hepsini de alemlere stn kldk" (En'am Suresi, ayet 84-86). Bu ayetlerde ad geen "peygamberler", tarih sras itibariyle zikredilmi deillerdir. Ayetteki sra tamamen tertipsiz ve daha dorusu yanltr. nk, bir kere brahim'in Tanr tarafndan doru yola sokulduu ve ona shak ile Yakub'un baland yazl. Oysa, brahim'in ilk olu smail'dir; shak ise daha sonra domu olan oludur. Bu nedenle srann "smail ve shak" eklinde olmas gerekirken, smail listenin sonuna braklmtr. Ayetlerde yer alan dier adlar da, tarihi sra esasna bal olmayarak belirtilmitir. stelik de sa -ki dierlerinden sonra gelmitir-, Yahya ile smail, Elyesa, Yunus ve Lt arasna alnmtr. Kronolojik bir sra gzetilmi olsayd, bu ayetlerde Nuh'un ilk sray, sa'nn ise son sray igal etmesi gerekirdi. Yukarda sz geen ayetlerde yer alan bu tertipsizlii gz ard edebilmek iin, slamclar, her zamanki yanltma usullerine bavururlar ve rnein, "peygamberlerin" tarih srasyla zikredilmemi olmasnn nedenini, bunlarn kendilerine zg baz niteliklerde olduunu sylerler. Bu syledikleri eyin yalan olduunu anlamak iin, Kur'an'n, batan aa bu tr tertipsizliklerle dolu olduunu onlara anlatmak gerekir. Nitekim sadece "peygamberlerin" ya da gemi dnem olaylarnn tarih srasyla belirtilmediini deil, bunlar kadar nemli saylan dier konularn, rnein evrenin ve insann (Adem ile einin) yaratl, onlarn soyundan gelen kavimlerin ve milletlerin yaamlaryla ilgili olaylarn ya da "kssa" eklinde anlatlan olaylarn da tam bir tertipsizlik ierisinde Kur'an'da yer aldn grmekteyiz. Oysa, byle bir kitabn, her eyden nce bu konular ele almas ve tarih sras itibariyle anlatlmas gerekirdi. Byle olsayd, Kur'an'n ilk banda, srasyla, arn, gklerin, yerin, gece ve gndzlerin, hayvanlarn ve insann vd... yaratllar yer alrd. Oysa Kur'an btn konulan, tpk dier konular gibi, blk prk ve anlalmaz bir ekilde, eitli surelerin eitli ayetleriyle, ou kez tutarszlklar, uyumsuzluklar ierisinde sergilemitir. Konuya daha nce deinmi olmakla beraber tekrar hatrlatalm ki, Kur'an' okumaya baladmz zaman, karmza ilk kan ey yedi ayetlik Fatiha Suresi'dir ki, "a yapan" ya da "aan" anlamna gelir. Ancak, "a yapan" satrlar, daha ilk andan itibaren akl artc ve eliki yaratc nitelikte eylerdir. rnein, surede, "(Allah) ceza gnnn malikidir. (Rabbimiz)... Bize doru yolu gster. Kendilerine ltuf ve ikramda bulunduun kimselerin yolunu; gazaba uramlarn yolunu deil..." diye yazldr (Fatiha Suresi, ayet 6-7). Dikkat edilecei gibi, Tanr'ya yalvarda bulunan kimseler, Tanr tarafndan ltuf ve ikramda bulunulmu olan kimselerin yolunun kendilerine gsterilmesini istemektedirler. Daha baka bir deyimle, Kur'an' okumaya balayan kii, ilk olarak karsnda Tanr'nn keyfiliini dile getiren bir surenin hkmlerini bulmakta! Ancak, yorumculardan, bu surenin Tanr'dan gelen ilk sure olmadn renmekle armakta. nk, "a yapan" anlamna gelen ve Kur'an'n en bana konan bu Fatiha Suresi, Tanr tarafndan birinci sure olarak gnderilmi deil; "nzul" (ini) sras itibariyle 5. sure olarak gnderilmi kabul edilmekte! Kur'an'n birinci suresinin Alak Suresi olduu sylenir.( Her ne kadar Fatiha Suresi'nin daha nce indiini syleyenler varsa da, genellikle kabul edilen udur ki, Alak Suresi, ilk "nazil" olan suredir. Bu konuda bkz. Elmall H. Yazr, age, c.8. s.5943 vd...) Eer, Kur'an bilimcilerinin dedikleri gibi, Fatiha Suresi, Kur'an'n dier surelerinin asl ve kayna, yani "kk ve

tohumu" olarak, daha dorusu Kur'an'n z olarak anlam tasayd ve "a suresi" olarak gnderilmi olsayd, (Elmall'nn deyii yle: "nk bu sure (Fatiha Suresi), dier sver-i Kur'an'n asl ve menei, yani kk ve tohumu gibidir. Fatiha Kur'an'n mebde ve maada mteallik, hikemi nazariyesini, ahkam ameliyesini ve makasidi esasiye ve multeviyat asliyesini tazamun eden ... bir nmuzecidir" (Elmall H. Yazr, age, c.l, s.6).) ilk gnderilen sure olurdu. Oysa bu sure, her ne hikmetse 5. sure olarak inmi kabul ediliyor. te yandan, Fatiha Suresi'nin Mddessir Suresi'nden sonra indii sylenir. Daha dorusu Mddessir Suresi'nin 4. sure olarak, Fatiha Suresi'nin ise 5. sure olarak indii ne srlr. Ancak, Mddessir Suresi'nden sonra indii sylenen Fatiha Suresi, biraz nce belirttiimiz, gibi, Kur'an'n en bana konduu halde Mddessir Suresi Kur'an'da 74. sradadr.( Diyanet Vakf. Kur'an yorumu.) Daha baka bir deyimle, Tanr'nn ard ardna gnderdii iki sure, yani Mddessir Suresi (ini srasyla 4) ile Fatiha Suresi (ini srasyla 5) Kur'an'da birbirlerinden 74 sure arayla yer almlardr. Fakat, i bununla bitmi deil; u bakmdan ki, Kur'an'da birinci srada yer alan Fatiha Suresi'ni, Kur'an'n ikinci suresi olarak Bakara Suresi izlemekte. Ancak, Bakara Suresi, 87. sure olarak inmi ("nazil" olmu) olarak kabul edilmekte. Yani, Fatiha Suresi'nin inii ile Bakara Suresi'nin inii arasnda 82 sure yer alm oluyor; ama bu iki sure, Kur'an'da birinci ve ikinci sure olarak arka arkaya sralanmlardr. te yandan Fatiha Suresi'nin Mekke dneminde, Mddessir Suresi'nin ise Medine dneminde indikleri kabul edilir. Oysa, Mekke dneminin balangc ile Medine dneminin balangc arasnda en azndan 10 ya da 13 yllk bir zaman fark var! Byle olduu halde, bu iki sure, Kur'an'da, arka arkaya yer alm bulunmakta. stelik Bakara Suresi, hicretten sonra ilk inen sure olduu halde, Kur'an'n en son inmi olan bir ayetini kapsamaktadr. (Elmall H. Yazr, age, c.l,s.146.) Bakara Suresi, ieriklik ve kapsad konular itibariyle, Kur'an'n batan ikinci srasna konacak bir sure deildir. Surenin ilk balarnda, Kur'an'a inananlarn hidayet zere olduklar, inanmayanlarn ise hidayete karlk dalaleti satn aldklar vs... belirtildikten ve Tanr'nn azabndan kurtulmak iin ona kulluk etmeleri gerektii belirtildikten (bkz. Bakara Suresi, ayet 1-21) sonra, "yer" ve "gk" szcklerinin ilk kez yer ald u ayete geilir; "O Rab ki, yeri sizin iin bir dek, g de (kubbemsi) bir tavan, yapt. Gkten su indirerek onunla, size besin olsun diye (yerden) eitli rnler kard. Artk bunu bile bile Allah'a irk komayn" (Bakara Suresi, ayet 22). Grld gibi, bu ayetlerde "gk"ten, "yerkresi"nden, ''rnler''den ve "su"dan sz edilmekte; ama bunlarn nasl, ne zaman ve ne gibi bir sraya gre yaratldklarna dair bir ey sylenmemekte! Oysa ki, Tanr, gklerin ve yerin yaratlmas olaynn insanlarn yaratlmasndan daha byk bir olay olduunu, baka bir surede, yani Kur'an'da krknc srada yer alan M'min Suresi'nde bildirmekte (M'min Suresi, ayet 57).7 Denecektir ki, M'min Suresi'nin "nzul" (ini) sras 60'tr, yani Bakara Suresi'nden daha nce inmitir (zira Bakara Suresi'nin nzul sras 87'dir). Yani belirtilmek istenecektir ki, yer, gk vs... konusunda Bakara Suresi'nde yer alan hususlar, daha nce inmi olan M'min Suresi'nde aklanmtr. Byle bir itiraza kar verilecek yant, biraz yukarda belirttiimiz gibi surelerin nzul srasna gre deil, Kur'an'daki sra esasna gre okunmakta olduudur. Fakat, her ne olursa olsun sylemek istediimiz udur ki, Bakara Suresi'nde "gk"n, "yerkresi"nn, "rnler"in, "su"yun vs... oluumuna ya da evrenin (kainatn) yaratlna deinilmemitir. Gerekten de surenin yukardaki 22. ayetinden hemen sonra, gk ve yer konusuyla ilgili olmayan ayetlere geiliyor; rnein, Kur'an'a ve Tanr'ya inanmak gerektii, inanmayanlarn kafir olarak azaba ekilecekleri vs... tekrar ediliyor (Bakara Suresi, ayet 23-28). Byle bir atlamadan sonra, 29. ayetle "gk" konusuna dnlyor ve Tanr'nn semaya yneldii ve onu "yedi kat" olarak yaratp dzenledii bildiriliyor: "O, yerde ne varsa hepsini sizin iin yaratt. Sonra semaya yneldi, onu yedi kat olarak yaratp dzenledi. O her eyi hakkyla bilendir" (Bakara Suresi, ayet 29).

Bu ayet, Tanr'nn gkleri yedi kat olarak yaratt konusunda karmza kan ilk ayet oluyor. Fakat, dikkat edilecei gibi, ayetin bu iki tmcesi dahi, kronolojik sraya ters decek ekilde dizilmi. nce gklerin ne ekilde dzenlendii belirtilip, sonra bu gk ierisine yerletirilen yerden sz edilmesi gerekirken, tersi yaplm. Semann yedi kat zerine yaratldna dair Bakara Suresi'nin 29. ayetinde yer alan yukardaki szler, Talak Suresi'nin 12., Nebe' Suresi'nin 12. ve 13., Mlk Suresi'nin 3. ve 4., M'minn Suresi'nin 17. ayetleriyle birlikte tekrarlanacaktr. Oysa Talak Suresi, Kur'an'n 65. srasnda, Nebe' Suresi 78. srasnda, Mlk Suresi 67. srasnda, M'minn Suresi 40. srasnda yer almlardr. Ve ite eitli zamanlarda inmi ve Kur'an'n pek eitli yerlerine serpitirilmi sureler ve ayetlerle gklerin yaratldndan sz edilmekte. Evet, ama bu nasl bir gktr? Ne kadar zamanda yaratlmtr? Kaplan, bacalar, burlar, merdivenleri, direkleri, kandilleri, ssleri vs... var mdr? Bunlar Bakara Suresi'nde deil, zaman ve sra esasna, yani kronolojik ilkelere bal olmayarak, Kur'an'n daha sonraki eitli surelerinin eitli ayetleriyle belirtilecektir. Bir kere Kur'an'da yedinci srada bulunan A'raf Suresi'nde, gn yedi kat olduu ve yerkreyle birlikte 6 gnde yaratldklar yazldr: "Sizin Tanrnz O Tanr'dr ki, gkleri ve yeri, alt gnde yaratmtr" (A'raf Suresi, ayet 54). Ayn szler, aa yukar ayn nitelikte olmak zere dier surelerde de belirtilmekte (rnein bkz. Yunus Suresi, ayet 3; Hd Suresi, ayet 7; Hadid Suresi, ayet 4). Ancak, 41. sure olan Fussilet Suresi'nde, yedi kat gk ile yerin iki gnde yaratld bildirilmekte. Daha dorusu, surenin 9. ve 11. ayetlerinde, Tanr'nn, yerkreyi iki gnde yaratp, zerine dalar oturttuu ve drt gnde bereketler yadrd, duman halindeki ge yneldii, g ve yeri huzuruna ard belirtildikten sonra, 12. ayette yle dedii yazldr: "Bylece onlar iki gnde yedi gk olarak yaratt ve her ge grevini vahyetti..." (Fussilet Suresi, ayet 9-12). Burada geen "onlar" szc, yedi kat gk ile yerkre! nk, daha nceki 11. ayette Tanr'nn her ikisini huzuruna ard yazlyd. imdi 12. ayette ise, "Bylece onlar, iki gnde yedi gk olarak yaratt..." diye konumakta! Grld gibi iin iinden kmak kolay deil! Fakat, yukardaki ayetleri okurken, aklmz elen bir husus daha var ki, o da u: gklerin ve yerkrenin alt gnde yaratldn syleyen Tanr, "gn" deyiminden ne anladn belirtmiyor. Belirtmediine gre, yerkrenin yaratlmasndan nce "gn" diye bir ey olmadn dnmemi grnyor! Zira, bilindii gibi, "gn" denen ey, yerkrenin kendi mihferi (ekseni) etrafnda bir kez dnmesinden oluan zamandan ibarettir ki, Tanr'nn sylemesine gre, "gece" ile "gndz"n toplam olan zaman kapsar (rnein bkz. Meryem Suresi'nin 26. ayetinde geen "el yevm" deyimi bunun karldr).( Meryem Suresi'nde Tanr'nn Meryem'e yle seslendii yazl: "Ye, i, gzn aydn olsun! Herhangi bir insan grecek olursan. 'Ben rahmana oru adadm! Bugn (el yevm) kesinlikle, hibir insanla konumayacam" (Meryem Suresi, ayet 26). Bu konuda ayrca bkz. Turan Dursun, age, c.5. s. 177.)Byle olunca, yerkrenin yaratlmasndan nce "gn" diye bir ey olmadn kabul etmek gerekir. Olmadna gre, Tanr'nn, "Ben gkleri ve yeri alt gnde yarattm" eklinde konumasnn bir anlam kalmyor demektir. Bu anlamszl gidermek gayretkeliiyle zm bulmaya alan yorumcular, "gn" kavramnn Tanr'ya gre deiik anlamlar tadn ne srerler ve rnein, Hac ve Secde sreleriyle Tanr katnca bir gnn, bin yl karl olduunun yazl bulunduunu sylerler (bkz. Hac Suresi, ayet 47; Secde Suresi, ayet 5). u durumda Tanr'nn, "gn" kavramndan ne anladn aklamak iin farkl olaylarn kmasn beklediini kabul etmek gerekir ki, kronolojik yanl bakmndan ortada yeni bir rnek var demektir. Aslnda byle bir tutum u soruyu cevapsz brakmaya yeterli grnmekte: "Eer Tanr gn kavramndan bin yllk bir zaman kast ediyor idiyse, bunu, sadece Hac ve Secde surelerinde deil, Kur'an'da bu surelerden ok daha nceki srada yer alan A'raf, Yunus ve Hd sreleriyle ortaya vurmal deil miydi?" Kald ki, Kur'an'a gre Tanr bir tek gn, sadece "bin yl" olarak deil, bazen "elli bin yl" olarak hesaplamtr. rnein, Mearic Suresi'nde, meleklerin ve ruhun "...Ona, elli bin yl uzunluunda olan bir gnde ykselerek" ulaacaklar yazldr (Mearic Suresi, ayet 4). Daha baka bir deyimle, Tanr'ya gre "gn", hem "gece ve gndzn toplam" olan zamandr, hem "bin yl"lk bir zamandr, hem de "elli bin yl"n karldr! Fakat, btn bu deyimler, ne bilimsel bir esasa, ne de kronolojik bir sraya gre

kullanlmtr. Yine bunun gibi, A'raf Suresi'nin 54. ayetiyle, gkleri ve yerkreyi alt gnde yarattn syleyen Tanr, dier baz surelerde, bu szlere bir eklemede bulunuyor ki, o da gkler ile yer arasnda olanlarla ve ar ile ilgilidir! rnein, Furkan Suresi'nde yle deniyor: "Gkleri, yeri ve 'ikisinin arasndakileri alt gnde yaratan, sonra ara istiva eden (hkmeden) rahmandr. Bunu bir bilene sor" (Furkan Suresi, ayet 59; ayrca bkz. Secde Suresi, ayet 4; Kaf Suresi, ayet 38 vd...). Grld gibi Tanr, gkleri yarattktan sonra ara "istiva" ettiini (hkmettiini), geceyi ve gndz, gnei, ay ve yldzlar yarattn sylemekte ve bylece kronolojik sra esasna deer ve yer vermediini 145 bir kez daha ortaya koymakta. Ancak, arn gklerden nce deil, sonra yaratlm olduu baka surelerde bildirilmekte! Bu konuyu ayrca ele alacaz. Fakat, imdilik gklerin ve yerin alt gnde yaratldna dair yukardaki ayetler zerinde biraz daha duralm ve deindiimiz Fussilet Suresi'nin 9. ve 10. ayetlerine tekrar gz atalm. Bu ayetlerde Tanr'nn yerkreyi iki gnde yaratt, yeryznde sabit dalar yerletirdii, orada bereketler yaratt ve tam drt gnde isteyenler iin fark gzetmeden gdalar takdir ettii yazldr (Fussilet Suresi, ayet 9-10). Daha baka bir deyimle, yeryzn yaratmak iin iki gnn harcayan Tanr, drt gnn de oraya dalar yerletirmek ve bereketler yadrmakla geiriyor. Bylece alt gn dolmu oluyor. Ancak, bundan sonraki iki ayetle iler biraz daha karmakta. nk, 11. ayette u yazldr: "Sonra (Allah) duman halinde olan ge yneldi, ona ve yerkreye, 'isteyerek veya istemeyerek gelin!' dedi. kisi de 'steyerek geldik' dediler. Bylece onlar, iki gnde yedi gk olarak yaratt ve her ge grevini vahyetti. Ve biz, yakn g kandillerle donattk, bozulmaktan da koruduk. Ve bu, aziz ve alim Allah'n takdiridir" (Fussilet Suresi, ayet 11-12). Grlyor ki, Tanr, "duman" halinde bulunan ge ynelerek onu ve yerkreyi huzuruna aryor; isteseler de istemeseler de gelmelerini emrediyor. Bunun zerine her ikisi de isteyerek huzura kyorlar. Oysa daha nce, Bakara Suresi'nde Tanr'nn yeri ve yerde ne varsa her eyi yaratp, sonra ge yneldii, onu yedi kat olarak yaratp dzenledii yazlyd; gn duman halinde oluundan bahsedilmiyordu; yle denmiti: "(Tanr) yerde ne varsa hepsini sizin iin yaratt. Sonra semaya yneldi, onu yedi kat olarak yaratp dzenledi. O her eyi hakkyla bilendir!" (Bakara Suresi, ayet 29). Buna karlk, Fussilet Suresi'nde, biraz nce bahsettiimiz gibi, Tanr'nn "yer" ile "gk" huzuruna ard bildiriliyor. ardktan sonra da, "onlar" iki gnde yedi kat gk olarak yaratt ekleniyor (Fussilet Suresi, ayet 11-12). Evet, ama nasl itir bu ki, Tanr, "onlar" huzuruna ardktan sonra yaratmtr? te yandan dikkat edilecei gibi, burada, yedi kat gk ile yerkrenin iki gnde yaratldklar bildiriliyor! Oysa, daha nceki surelerde, gklerin ve yerin yaratlnn alt gnde olduu yazlyd (bkz. A'raf Suresi, ayet 54; Yunus Suresi, ayet 3; Hd Suresi, ayet 7; Hadid Suresi, ayet 4 vd...) Fakat, yine de Tanr, yedi kat gklerin ve yerkrenin yaratl eklini tam olarak anlatm deil. Nitekim, bu gklerin direkli mi, yoksa direksiz mi olduklarnn merak edilebileceini dnerek, 13. sure olan Rad Suresi'nde, gklerin direksiz olduunu bildiriyor: "Grmekte olduunuz gkleri direksiz olarak ykselten... Allah'tr... " (Rad Suresi, ayet 2). Fakat, anlalan, gkleri direksiz yarattna dair sylediklerini pekitirmek ihtiyacn duymu olmal ki, ayn szleri 18 sure sonra, Kur'an'n 31. suresi olan Lokman Suresi'nin 10. ayetiyle yle tekrarlamakta: "(Allah), gkleri grebildiiniz bir direk olmakszn yaratt, sizi sarsmasn diye yere de dalar koydu

ve orada her eit canly yayd. Biz gkyznden su indirip, orada her faydal nebattan ift ift bitirdik" (Lokman Suresi, ayet 10). Oysa, bu iki suredeki ifadeler, sadece Kur'an'daki sra itibariyle deil, nzul (ini) sras itibariyle de elimeli; nk, Rad Suresi'nin ini sras 96, Lokman Suresi'nin ini sras ise 57'dir. Ve ilgin olan u ki, Tanr, her ne kadar gkleri direksiz yarattn bildirmekle beraber, neden dolay direksiz yarattn henz bildirmi deil. Bundan dolaydr ki, yorumcular, gklerin grlr bir direi olmakszn yaratlmasndan, gkleri tutup onlarn birbirlerine arpmalarn nleyen grnmez manevi bir direin bulunduu sonucunu karrlar ve bu direin "ekim kanunu" olduu kehanetinde bulunurlar.( Diyanet Vakf Kur'an yorumu (Fussilet Suresi'nin 10. ayetinin yorumuna baknz). Evet, ama Kur'an' anlalsn diye apak gnderdiini bildiren bir Tanr, neden dolay ekim kanununu insanlara aklamasn da, yorumcularn bu tr kehanetlerine braksn? Esasen Tanr'nn aklndan ekim kanunu diye bir ey gememi olmal ki, eyay ve denizde yzen gemileri insanlarn hizmetine verdiini syleyerek vnrken, kendi izni olmadka, gn yer zerine dmeyeceini ekler: "Grmedin mi, Allah yerdeki eyay ve emri uyarnca denizde yzen gemileri silin hizmetinize verdi. G de, kendi izni olmadka yer zerine dmekten korur..." (Hac Suresi, ayet 65; ayrca bkz. Fatr Suresi, ayet 45). Fakat, bu sylediini biraz daha pekitirmek amacyla, 13 sure atlama yaparak, Fatr Suresi'nde, gklerin ve yerkrenin kayp gitmemeleri iin g ve yeri tutann kendisi olduunu bildirir: "Kukusuz Tanr tutmaktadr gkleri ve yeri. Bu ikisi kayp gitmesinler diye... Bu ikisi kayp gitmi (yok olmu) olsalar, Tanr'dan baka kimse bu ikisini artk tutamaz andolsun. O hilm'li ve balayandr" (Fatr Suresi, ayet 41.)( Turan Dursun'un evirisi iin bkz. age, c.5, s.155.) Tanr, her ne kadar gkleri ve yerkreyi ayr olarak yarattn bildirmekle beraber, Enbiya Suresi'nde, gklerle yerin nce bitiik olduunu, onlar birbirlerinden koparp ayrdn syler ve hemen ardndan gkyzn korunmu bir tavan yaptn anlatr (Enbiya Suresi, ayet 30, 32). Bu sylediklerinin arasna da "Onlar sarsmasn diye yeryznde birtakm dalar diktik. Orada geni yollar atk; ta ki maksatlarna ulasnlar!" (Enbiya Suresi, ayet 31) diye konuur. Oysa, yeryzndeki dalarn, zelzele sarsnts srasnda insanlar koruduu grlmedii gibi, yeryzndeki yollan yapann da Tanr deil, insanlar olduu ortada! Tanr, her ne kadar g direksiz ve yedi kat olarak yarattn bil-, dirmekle beraber, bunu "bina" olarak yaptn sylemekten geri kalmaz: "(Tanr), o Tanr'dr ki, yeri size dek, g de size bina yapt" (Bakara Suresi, ayet 22) dedikten sonra, "g korunmu bir tavan yaptk..." (Enbiya Suresi, ayet 32)der. Bu arada "G ellerimizle biz yaptk..." (Zariyat Suresi, ayet 47) ya da "Onlar, stlerindeki g nasl yapmz, sslemiiz, bir bakmazlar m?" (Kaf Suresi, ayet 6) diyerek vnmelerine devam eder. Grlyor ki, Tanr, "...g de size bina yapt" (Bakara Suresi, ayet 22) derken ve "G korunmu bir tavan yaptk..." (Enbiya Suresi, ayet 32) diye eklerken, "gk" denilen eyi imdi tavan olan bir "bina" olarak tanmlamakta; bina olduuna gre, elbetteki kaplar da olacak. Hani sanki Tanr bunu belirtmeyi unutmu gibi, bir baka sure olan A'raf Suresi'nin 40. ayetine sktrd bir tmceyle yle der: "Ayetlerimizi yalanlayp da, onlara kar kibirlenmek isteyenler var ya, ite onlara gk kaplar almayacak..." (A'raf Suresi, ayet 40). Bununla beraber, gk kaplarnn nereye aldn burada belli etmiyor; pek muhtemelen, bu kaplardan Tanr katna, cennetlere ve cehennemlere girilmekte. u durumda anlalan o ki, gk katlarna ve onun kaplarna eriebilmek iin, "merdiven" gerek. Yine eitli surelerin eitli ayetlerine gz atmak suretiyle kefedebiliyoruz ki, gn merdivenleri vardr ve bunlar Tanr'dandr. rnein, 70. sure olan Mearic Suresi'nde u yazldr: "Merdivenler sahibi Tanr'dandr. Ona melekler ve ruh, bir gnde ykselip karlar ki, onun uzakl elli bin yllktr" (Mearic Suresi, ayet 70).( Surenin bal olan "mearic" szcne, baz yorumcular

tarafndan "dereceler", "yerler-makamlar" anlamnn verildii, oysa bunun doru olmayp, bu szc "merdivenler" karl olarak kullanmak gerektii, nk bunun "mirac"n oulu olduu ve nitekim Zuhruf Suresi'nin 33. ayetinde de "mirac"n "merdiven" anlamna geldii hususunda bkz. Turan Dursun, age, c.5, s. 165.) Altnc sure olan En'am Suresi'nde, Tanr'nn Muhammed'e, "...ge kabilecein bir merdiven ara ki, onlara bir mucize getiresin..." (En'am Suresi, ayet 35) diye konutuu grlmekte. Anlalan, merdiven aramak, "peygamberlere" zg bir mucize oluyor ve bu da Tanr'nn iznine balanyor. 52. sure olan Tr Suresi'nin 38. ayetinde de, Tanr, inkarclara merdiven sahibi olup olmadklarn sormakta ve merdivenleri var ise delil getirmelerini istemekte! Dikkat edilecei gibi, gklerin ve yerin yaratlmasyla ilgili hususlar, bilimsellik bir yana, pek karmak bir ekilde anlatlmakta. Fakat, bu karmakl artran bir husus daha var ki, o da btn varlklar ve yaratklar kuatan, gklerin hepsinden de byk olduu anlalan ar'n yaratlyla ilgilidir! u bakmdan ki, ar'n ve gklerin yaratl hikayesi, birbirleriyle ilgisi bulunmayan surelerin, yine birbirleriyle ilgisi bulunmayan ayetleriyle, hatta bu ayetlerin birbirleriyle ilgisi bulunmayan tmceleriyle, fakat her ne olursa olsun, akl durgunlua sokacak ekillerde anlatlmtr. rnein, Kur'an'n eitli surelerinde ar'n sahibinin ve ona hkmedenin Tanr olduu yazldr; bu surelerin says yirmi drd bulmaktadr.( Bu sureler ve ayetler iin bkz. Turan Dursun, age, c.3, s.30.) Ancak, ar'n, gklerin, yerin ve suyun yaratl-lanyla ilgili ayetler, yorumcular birbirlerine katmaya yeter bir karklk ierisinde dzenlenmi bulunmakta. rnein, yedinci sure olan A'raf Suresi'nde, "phesiz ki Rabbiniz, gkleri ve yeri alt gnde yaratan, sonra ara istiva eden(dir)..." (A'raf Suresi, ayet 54) diye yazldr. Burada geen "istiva" szc, "yaslanma", "dayanma" anlamnda olmakla beraber, yorumcularn elinde "egemen olma" niteliine brnm ve "Tanr'nn ara egemen olmas" eklini almtr.( Bu konuda bkz. Turan Dursun, age, c.3, s.31.) Pek gzel, ama Tanr, gkleri ve yeri yarattktan sonra m ara egemen olmu (ya da yaslanm) oluyor? te yandan burada, alt gnde yaratld belirtilen gkler ve yerkresi dnda, bakaca bir eyden sz edilmemekte. Buna karlk 11. sure olan Hd Suresi'nde, "O (Tanr) odur ki, gkleri ve yeri alt gnde yaratt. Onun ar su zerindeydi. Hanginizin daha gzel i yaptm denesin diye (yaratt)..." (Hd Suresi, ayet 7) deniyor. Anlalan o ki, su, gklerden ve yerden nce yaratlm bulunmakta. Pek iyi, ama neden daha nceki 7. ayette sudan sz edilmemiken, bu 11. ayette su ele alnm oluyor? Yine bunun gibi, A'raf Suresi'nin 54. ayetinde, "phesiz ki Rabbiniz, gkleri ve yeri alt gnde yaratan, sonra ara istiva eden, geceyi, durmadan kendisini kovalayan gndze bryp rten, gnei, ay ve yldzlar emrine boyun emi durumda yaratan Allah'tr..." (A'raf Suresi, ayet 54) deniyor. Gklerin ve yerin 6 gnde yaratld ise, dier birok surede belirtilmiti (rnein, Yunus Suresi, ayet 3; Hd Suresi, ayet 7; Hadid Suresi, ayet 4 vd..) Dikkat edilecei gibi, Tanr, gkleri ve yeri 6 gnde yarattn bildirdikten sonra, gkleri, yeri ve her eyi kapsad anlalan ara egemen olduunu (ya da yalandn) belirtiyor, sonra da gnei, ay ve yldzlar yarattm ekliyor! Bu karkl pekitiren dier bir husus da arn, ilknceleri su zerinde olmasdr. Biraz nce deindiimiz gibi, "Odur ki, gkleri ve yeri alt gnde yaratt. Onun ar su zerindeydi..." (Hd Suresi, ayet 7) eklindeki szler bunu anlatmakta. Bu husus, daha nce A'raf Suresi'nin 54. ayetiyle anlatlmt. Fakat, ne orada, ne de burada bunu anlatrken, insanlara evrenin oluumu hakknda bilimsel bir bilgi vermek iin konumuyor Tanr! Sadece kullarn snamak ve Muhammed'e boyun edirtmek iin bunlar yapm grnmekte. Nitekim, Hd Suresi'nin ilk ayetlerinde Tanr, Muhammed'e, "...Ben size, onun tarafndan mjdelenmek ve uyarmak iin gnderilmi bir peygamberim!.." (Hd Suresi, ayet 1-4) eklinde konumasn emrettikten sonra, srf kullarn snamak iin ar su zerinde yarattn belirtmek zere yle devam ediyor: "O (Tanr), hanginizin amelinin daha gzel olaca hususunda sizi imtihan etmek iin ar su zerindeyken, gkleri ve yeri alt gnde yaratandr. Yemin ederim ki (Resulm!), 'lmden sonra muhakkak dirileceksiniz' desen. Kafir olanlar derhal, 'Bu ak bir byden baka bir ey deildir' derler" (Hd Suresi, ayet 7). Anlalan o ki, Tanr, kendi kullarn snava ekmek amacyla, ar yaratmtr, fakat yaratrken dahi undan emindir ki, bu kullar, lmden sonra dirilme olacana inanmayacaklar ve "...Bu ak bir

byden baka bir ey deildir..." diyeceklerdir. Pek gzel, ama ar, gkleri, yerleri ve her eyi diledii gibi yaratabilen bir Tanr, insanlar snava ekmek iin bu kadar zahmetlere giriecek yerde, onlar doru yola soksa, kalplerine "iman" koysa ve lmden sonra dirilme olaca inancn koysa daha iyi olmaz myd? *** nsann yaratl da, Kur'an'da, kronolojik dzensizlik ierisinde ve mspet ilme ters der ekilde anlatlmtr. Her eyden nce, insann yaratl hikayesinin anlatlmas ve sonra onun nitelikleri ve yaam sorunlarnn ele alnmas gerekirken, Kur'an'da bunun tersi yaplmtr; yle ki: Kur'an' okumaya baladmzda, ilk olarak karmza kan ey, "inanan"lar ile "kafir'ler ayrmdr. Pek gzel, ama "inanan'lar ve "kAfir'ler "insan" olarak nasl ve ne ekilde yaratlmlardr, belli deil! Zira, Kur'an'n batan ikinci srasnda yer alan Bakara Suresi'nde Tanr, "insan" denilen yarat, nasl, ne ekilde ve ne gibi bir nesneden yaratm olduunu bildirmeden nce, "inan" sorununa el atm olmaktadr. Daha dorusu, "inananlarn" hidayete ve kurtulua erieceklerini, "kafirlerin" ise cehennemlik olacaklarn anlatmakla konumaya balamtr. Fakat, anlatrken, "kafir"rin, kalplerini ve kulaklarn mhrle-yip, gzlerine de bir eit perde ekenin, kendisi olduunu bildirmekten geri kalmamaktadr: "Gerek u ki, kafir olanlar (azap ile) korkutsan da, kor-kutmasan da onlar iin birdir; iman etmezler. Allah onlarn kalplerini ve kulaklarn mhrletnitir. Onlarn gzlerine de bir eit perde gerilmitir ve onlar iin (dnya ve ahirette) byk bir azap vardr" (Bakara Suresi, ayet 6-7) Yani Tanr, hem kiilerin kalplerini ve kulaklarn mhrleyip onlarn "kafir" olmalarna sebep oluyor, hem de onlar "kafirdirler" diye cehennemlik sayyor! Ve konumasn, bu ayn Bakara Suresi'nin ilk 30 ayeti boyunca, bu dorultuda olmak zere srdrr. Bu otuzuncu ayette, hi yeri ve ilgisi olmad halde, birdenbire, meleklere hitaben, "Ben yeryznde bir halife yapacam (halife tayin edeceim)..." (Bakara Suresi, ayet 30) diye bildiride bulunur! Buradaki "yapacam" szcnn "halk edeceim" (yaratacam) karl olup olmad tartmal. Fakat, anlalan o ki, Tanr, henz insan nasl ve ne gibi bir malzemeden yaratm olduunu aklamadan, yeryznde kendisini tem-silen, kendi iradesi snrlar ierisinde hareket edecek olan bir halife yapacan sylemekte. nsan nasl ve ne gibi bir malzemeden yarattn bu Bakara Suresi'nde deil, 13 sure sonraki Hicr Suresi'nde belli edecektir. Gerekten de, Hicr Suresi'nde Tanr'nn, meleklere, "Ben, balktan, ilenebilen kara topraktan bir insan yaratacan..." (Hicr Suresi, ayet 28-29) dedii grlmekte. Bundan anlalyor ki, Tanr, insan yaratmadan nce melekleri yaratmtr. Ancak, onlar ve insan ne zaman, hangi malzemeyle ve ne amala yarattn burada bildirmez; bu bilgileri pek dank ve hibir sra esasna bal olmadan daha sonraki eitli surelerin eitli ayetleriyle belirtecektir. rnein, melekleri kendisine kulluk etsinler diye yarattn Nahl Suresi'nde (ayet 49), Enbiya Suresi'nde (ayet 19-20), Saffat Suresi'nde (ayet l -4, 164-166) ve dier surelerde bildirecektir. Bildirdikten sonra, meleklerin kendisinden korkar olduklarn ekleyecek (Nahl Suresi, ayet 50) ve bu meleklerden "hayr meleklerini" erefli klmak iin setiini (Enbiya Suresi, ayet 26-27), onlar ikier, er, drder kanatl "peygamberler" yaptn (Fatr Suresi, ayet 1), ilerinde ar yklenenler olduunu (M'min Suresi, ayet 7) syleyecektir. imdi, geliniz tekrar Tanr'nn, Bakara Suresi'ndeki u szlerine dnelim: "Ben yeryznde bir halife yapacam... " Bu szleri sylemesiyle birlikte, melekler endieye kaplrlar ve Tanr'ya yle derler: "...Bizler hamdinle seni tespih ve takdis edip dururken, yeryznde fesat karacak, orada kan dkecek insan m halife klyorsun?.." (Bakara Suresi, ayet 30). Grlyor ki, Kur'an' okurken u kanya varmaktayz ki, daha "insan" denen varlk yaratlmadan, yani ortalklarda "insan" diye bir varlk bulunmadan nce, melekler, insann kt, fesat ve kan dkc bir yaratk olacan bilmilerdir! Nereden bilmilerdir, bilemiyoruz!; fakat anladmz o ki, bu szleriyle melekler, hani sanki her eyi Tanr'dan daha iyi bildiklerini ortaya koymu gibidirler. Onlarn bu

konumalar zerine Tanr, "Sizin bilemeyeceinizi herhalde ben bilirim" (Bakara Suresi, ayet 30) diye karlk verir. Ancak, Kur'an'n daha sonraki surelerinde anlatlanlardan renmekteyiz ki, Tanr'nn yaratt insan, meleklerin dedii gibi, yeryznde fesat karp kan dklmesine sebep olacaktr ve Tanr, kendisi de bundan yaknacaktr. Daha baka bir deyimle melekler Tanr'ya, "...yeryznde fesat karacak, orada kan dkecek, insan m halife klyorsun?.." (Bakara Suresi, ayet 30) derlerken, ileride olabilecek eyleri Tanr'dan daha isabetli bir ekilde grmlerdir; nk, "insan" gerekten fesat karan ve kan dken bir yaratk olmutur! te yandan, Tanr'nn, yukardaki ekilde, "...Sizin bilemeyeceinizi . herhalde ben bilirim" (Bakara Suresi, ayet 30) dediini belirten ayetten hemen sonra u geliyor: "Allah Adem'e, her eyin isimlerini retti, sonra onlar meleklere gsterip, 'Eer sznzde samimi iseniz bunlarn isimlerini bana syleyin' dedi" (Bakara Suresi, ayet 31). Grld gibi Adem burada yaratlm durumda! Evet, ama nasl, ne zaman ve ne ekilde yaratlm belli deil! Bu hususlar ok daha sonraki surelerde ele alnacak. rnein, Hicr Suresi'nde -ki 15. srada olan bir suredir ve Bakara Suresi'nden 12 sure sonra gelir-Tanr "balktan, ilenebilen kara topraktan" bir insan yaratacan bildirmekte (Hicr Suresi, ayet 28-29). Bakara Suresi'nden 30 sure sonraki Secde Suresi'nde -ki Kur'an'n 32. sresidir-, Tanr'nn Adem'i amurdan yaratmaya balad yazldr: "...(Tanr) insan (yani Adem'i) yaratmaya amurdan balad. Sonra onun soyundan gelenleri aalk bir zsudan yaratt. Sonra ona (yani Adem'e) biim (adam biimi) verdi. Ve ruhundan frd. Ve size, kulak, gzler ve yrekler verdi..." (Secde Suresi, ayet 6-9). Dikkat edilecei gibi, Tanr Adem'i amurdan yaratmaya balyor, fakat nasl yarattn bildirmiyor; yani bu ii eliyle mi, yoksa frmesiyle mi yaptn belli etmiyor. Bunu anlamak iin, alt srelik bir atlama daha yapmamz gerekmekte. Nitekim Secde Suresi'nden alt sure sonra, yani Kur'an'n 38. suresi olan Sad Suresi'nde, Tanr'nn, Adem'i amurdan yaratt ve yaratrken de iki elini kulland anlalmakta: "Rabbin meleklere demiti ki, 'Ben muhakkak amurdan bir insan yaratacam'... Allah! 'Ey blis! ki elimle yarattma secde etmekten seni men eden nedir?'..."(Sad Suresi, ayet 71, 75).( Sad Suresi'nde yle yazldr: "Ey iblis!.. O benim iki elimle (bizzat) yarattma secde etmene ne mani oldu sana?.." (Sad Suresi, ayet 75). Elmall Hamdi Yazr'n Kur'an evirisinden.) Bu ayetten anlyoruz ki, Tanr'nn .iki eli vardr ve Adem'i, bu iki eliyle amurdan yaratmtr. Ancak, Secde Suresi 38. sure olarak nazil olmu (indirilmi) saylyor; buna karlk Sad Suresi 75. sure olarak, yani Secde Suresi'nden sonraki bir tarih itibariyle inmi grnyor. Yani Tanr'nn Adem'i yaratrken, iki elini kullanm olduu hususu, onu yaratmaya baladn bildiren Secde Suresi'nden daha sonra indii kabul edilen Sad Suresi'nde bildiriliyor. te yandan, bu iki surenin indii tarihler arasnda 43 sure inmi bulunmakta. Daha baka bir deyimle, Tanr, Adem'i yaratmaya baladn anlatrken, szlerini tamamlamadan baka konulara geiyor ve 43 sure indirdikten sonra, bu ii iki eliyle yaptn bildiriyor! Grld gibi, hibir ey, belli bir sra ve dzenle anlatlm deil. Bu konudaki anlalmazlk ve dzensizlik, dier surelerde de, birbirini tutmaz ekilde srmekte. Bunlara gz attmzda fark ediyoruz ki, Tanr insan sadece amurdan deil, eitli malzeme kullanarak yaratmtr. rnein, Rm Suresi'nde "...(Tanr) sizi topraktan yaratmtr" (Rm Suresi, ayet 20) diyor. Bir baka sure olan En'am Suresi'nde, "...(Tanr) sizi amurdan yaratt..." (En'am Suresi, ayet 2) diye bildiriyor. M'minn Suresi'nde, "Andolsun ki, insan szme amurdan yarattk" (M'minn Suresi, ayet 12) diyor. Saffat Suresi'nde, "...Biz (insan) yapkan (ya da cvk) amurdan yarattk" (Saffat Suresi, ayet 11-12) diyor. Rahman Suresi'nde, insan "pimi amur gibi kuru balktan" (Rahman Suresi, ayet 14) yarattn sylyor. Yasin Suresi'nde, insan bir "nutfeden -ki "meni" anlamndadr- yarattn bildiriyor ve bu sylediini Kur'an'n 12 suresinde tekrarlyor, (Bunlar yle: Nah] Suresi, ayet 4; Kehf Suresi, ayet

37; Hac Suresi, ayet 5; M'minn Suresi, ayet 13-14; Fatr Suresi, ayet 11; Yasin Suresi, ayet 77; M'min Suresi, ayet 67; Necm Suresi, ayet 46; Kyamet Suresi, ayet 37; insan Suresi, ayet 2; Abese Suresi, ayet 19; bu konuda ayrca bkz. Turan Dursun, age, c.6. s. 119.) Kyamet Suresi'nde, dl yatana aktlan meninin iinden bir nutfenin (spermin) alanm yumurta olduunu ve bunu insan biiminde yaratp ekillendirdiini bildiriyor (Kyamet Suresi, ayet 37). Hac Suresi'nde, insan topraktan, sonra nutfeden, sonra phtlam kandan, sonra da "hilkati belli belirsiz bir inem etten" yarattn belirtiyor (Hac Suresi, ayet 5). M'minn Suresi'nde, insan "szme amur"dan yaratp, sonra onu nutfe (meni) yaparak salam bir yere yerletirdiini, sonra nutfeyi "kan phts" yaptn, kan phtsn da "bir inem et" kldn (M'minn Suresi, ayet 12-16) bildiriyor. Daha baka bir deyimle, insann yaratlnda kullanlan malzeme, Kur'an'n eitli surelerinin eitli ayetlerinde, farkl ekillerde belirtilmekte. Baz ayetlerde "amur"dan sz edilmekte; baka bir yerde kullanlan amurun "szme amur" olduu bildirilmekte; baka bir surede "yapkan, cvk, amur" deyimi yer almakta. Baz ayetlerde "pimi amur" ya da "kum amur" sz konusu oluyor. Baz ayetlerde "toprak" deniyor. Baz ayetlerde insann bir inem et haline getirildii, getirilirken de, amurdan yaratp "nutfe" (meni) ekline dntrld ve "nutfe"nin de "kan phts" klnd belirtiliyor. Baz ayetlerde dl yatana aktlan meninin iinden bir nutfenin alanm yumurta olduunu ve bundan insan biiminde yaratk ekillendirdiini sylyor! lgin olan bir konu daha var ki, o da u: Kur'an'n Tarik Suresi'nde yle yazldr: "nsan neden yaratldna bir baksn! Atlan bir sudan yaratld. (O su) srt ile gs kafesi arasndan kar. te Allah (balangta bu ekilde yaratt) insan tekrar yaratmaya da kadirdir" (Tarik Suresi, ayet 5-8). Baz evirilerde ayet yle okunuyor: "(nsan) atlarak dklen bir sudan yaratlmtr. O su, (erkein) srt omurgas {sulb) ile (kadnn) gs kemikleri arasndan kar" (Tarik Suresi, ayet 5-8). Dikkat edilecei gibi, bu ayette, Tanr'nn insan amurdan filan deil, sudan yaratt yazldr ve bu su, erkein srt omurgasndan (sulbundan) ve kadnn gs kemikleri arasndan kan bir sudur. Evet, ama Adem'i yaratt zaman ortada kadn (yani, onun ei Havva) yoktu ki! Grlyor ki, Muhammed'in Tanrs, Kur'an'da izledii sra esasna gre, Adem'in ve dolaysyla insann yaratln, kronolojik sra yle dursun, birbirini tutmaz ifadelerle, bilimsellie meydan okur bir mantkla anlatmaya alm gibidir. Hani sanki insan nasl ve neden yarattn kendisi de bilmiyor gibidir! Hele Kyamet Suresi'ne yerletirdii bir ayet var ki, gerekten artc nitelikte: "nsan... (dl yatana) aktlan meninin iinden bir nutfe (sperm) deil miydi? Sonra bu, alaka (alanm yumurta) olmu, derken Allah onu (insan biiminde) yaratp ekillendirmitir. Ondan da iki ei, yani erkek ve diiyi var etmitir" (Kyamet Suresi, ayet 36-39). Dikkat edilecei gibi, burada "dl yatana aktlan meni"den sz edilmekte.( eviri u ekilde de olabilir: "...Deil miydi bir nutfe dklen meniden...") Ve bu meninin iinden bir nutfeyi Tanr insan biiminde yaratyor. Pek gzel, ama "meni" ("meniyy") denen ey, erkein "erkeklik tohumu", yani "dlsuyu","dlyata" denen ey de, kadnn rahmi deil mi? u durumda, "dl suyu"ndan ve "dl yata"ndan sz edebilmesi iin, erkein ve kadnn zaten yaratlm olmas gerekmez mi? Oysa, yukardaki ayette, daha ortada insan denen yaratk olmad halde, dl yatandan ve dl suyundan sz edilmekte, sonra da Tanr'nn insan yaratp onu ekillendirdii belirtilmekte! Kur'an'daki sra esasna gre anlatlanlar, bilimsellie ters dmyor mu? Bu soruya kar, "Kur'an'da takdim-tehir vardr" denecek olursa, bu itirazn geersizliini ilerideki sayfalarda ele alacaz. te yandan Muhammed'in yaam ile ilgili olaylar da, Kur'an'da geliigzel ve karmakark olarak sralanmtr. Nice rnekten biri, Hicret'in 9. ylnda cereyan eden Tebk Seferi ile ilgili olarak yle: Tebk Seferi vesilesiyle indii sylenen ayetler sralanrken ve rnein cehennemi inkar etti diye Cidd bin Kays adndaki kii yerilirken (bkz. Tevbe Suresi, ayet 49), birdenbire baka bir dnemle ilgili

konuya geilmi ve Hicret'in 8. ylnda olmu bir olaya, daha dorusu Hevazinlerden alnan ganimetin paylalmas hikaye edilmitir (bkz. Tevbe Suresi, ayet 60). Bunun ardndan, Muhammed aleyhinde sylenilenleri yermek zere Tanr'nn gazaba geldii belirtilmi (Tevbe Suresi, ayet 61), dier baz konulara atlandktan sonra 20 ayet arayla tekrar Tebk Seferi'yle ilgili konuya dnlmtr (Tevbe Suresi, ayet 81). Daha nice benzeri rnekler vermek mmkndr ki, ilerideki sayfalarda bunlardan bazlarna deineceiz. B) Zaman ve Anlam Bakmndan Farkl Dnemlere Ait Olmas Gereken Hkmlerin Dzenlenmesindeki Tutarszlklar ve Uyumsuzluklar Daha nce de deindiimiz gibi, Kur'an' oluturan surelerin ve ayetlerin saysnn ne olduu kesin olarak bilinmez; genellikle sure saysnn 114,(Bununla beraber "Enfal" ve "Tevbe" surelerini bir tek sure sayarak surelerin adedinin 113 olduunu syleyenler yannda, bn Mes'ud'un Mushafnda sure saysnn 112 olduunu bildirenler de vardr.) ayet saysnn ise 6666 olduu sylenir. (Ayet saysnn esas itibariyle alt bin olduu ve bundan fazlasnn tartmal bulunduu hususunda bkz. Turan Dursun, age, c.7, s.288 vd...) Gya, bu ayetler 23 ylda, para para olmak zere ve bir ksm Mekke dneminde, bir ksm da Medine dneminde inmitir. Mekke dneminde inen ayetlere "mekki", Medine dneminde inen ayetlere de "medeni" ad verilmitir. Ancak, biraz yukarda deindiimiz gibi, sureler ve bu sureleri oluturan ayetler, bilimsellie ters der olacak ekilde ve tam bir dzensizlik, karklk ierisinde sralanmtr. Esasen, bunlarn ini sras ve zaman konusunda tartma vardr. te yandan, sureler ve ayetler "nzul" (ini) srasna gre, Kur'an'a alnmamlardr; bunlarn "nzul" srasyla Kur'an'daki sralar birbirinden ok farkldr. rnein, nce belirttiimiz ve ilerideki sayfalarda tekrar belirteceimiz gibi, Kur'an'n banda birinci sure olarak yer alan "Fatiha Suresi'nin, Tanr'dan beinci sure olmak zere indii kabul edilir. "Fatiha Suresi'nden sonra, Kur'an'n ikinci srasnda yer alan "Bakara Suresi'nin, Tanr'dan 87. sure olmak zere indii sylenir. Ayetler iin de durum bu! Btn bunlar, Kur'an'n aklktan yoksun ve ou kez anlalamaz oluunda rol oynamaktadr. Nice rneklerden bir ikisini inceleyelim: Yine daha nce deindiimiz gibi, Kur'an'n 5. srasnda yer alan Maide Suresi'nin 3. ayetinde, zaman ve anlam bakmndan farkl dnemlere ait olmas gereken deyimler, yan yana ve i ie yer alm gibidir. Ayet aynen yledir: "Le, kan, domuzeti, Allah'tan bakas adna boazlanan, boulmu, (ta, aa vb. ile) vurulup ldrlm, yukardan yuvarlanp lm, boynuzlanp lm (hayvanlar) ile canavarlarn yedii hayvanlar... dikili talar (putlar) zerine boazlanm hayvanlar ve fal oklaryla ksmet aramanz size haram klnd; bunlar yoldan kmaktr. Bugn kafirler, sizin dininizden (onu yok etmekten) mit kesmilerdir. Artk onlardan korkmayn, benden korkun. Bugn , size dininizi ikmal ettim, zerinize nimetimi tamamladm ve sizin iin din olarak slam beendim. Kim, gnlden gnaha ynelmi olmamak zere alk halinde dara derse (haran etlerden yiyebilir). nk, Allah ok balayc ve esirgeyicidir" (Maide Suresi, ayet 3). Grld gibi, ayet, birtakm yiyecekleri ve ileri yasaklayan emirlerle balyor ve alk ya da dara dme hallerinde, bu yasaklara uyulmayabilecei hususunu belirten hkmle sona eriyor. Yani ayetin banda ve sonunda iki fikir yer almakta: birisi yiyeceklerle ilgili baz hususlarda yasaklamay ngren fikir; dieri ise, yasaklamann istisnalarn belirten fikir. Fakat, bu iki fikir arasna, hi ilgisi ve yeri olmad halde, "...Bugn size dininizi ikmal ettim; zerinize nimetimi tamamladm ve sizin iin din olarak slam beendim..." eklindeki satrlar sktrlm. Bu satrlarn, ayetin ana temas ile ilgili hibir yn yok; nk, bu satrlar, Tanr'nn Mslmanlar iin gnderdii buyruklar tamamlad ve artk bakaca bir diyecei kalmad kansn yaratmakta. Nitekim, Muhammed'in sylemesine gre, Tanr burada, kendi kullarna slam dinini semi olduunu, semi olduu bu dini tamamlam bulunduunu, bu din gereince btn nimetlerini vermi olduunu ve artk Mslmanlarn bakaca "tebligat" beklemeyip, tamamlanm olan din buyruklar gereince hareket etmelerini bildirmitir. Ve nitekim, bu ayetin iniinden sonra, Muhammed'in seksen gn kadar yaad ve bu sre boyunca eriat "ahkamnda" (hkmlerinde) ne bir "ziyade" (fazlalk) ne de bir "nesh" (hkmsz klnm ayet) bulunmad bildirilmekte.( Elmall H. Yazr, age, c.2, s.1568-1569.) Hani sanki Tanr, slam dini ile

ilgili olarak btn syleyeceklerini sylemitir ve bakaca syleyecek bir eyi kalmamtr! Daha baka bir deyimle, bu szler, Tanr'nn son szleri olarak Kur'an'n en sonunda, en son ayet olarak konmas gerekirken, en balarnda, yiyecekler konusundaki yasak ve haramlar ngren bir ayetin szleri arasna sktrlm bulunmakta. Fakat, asl alacak husus udur ki, bu satrlar, bal bana bir ayet olarak deil, baz yasaklar getiren buyruklar arasna atlm olarak Kur'an'da yer almtr. Bir dier rnek de udur: Muhammed'in sylemesine gre, Tanr, namaz klmak ve aptes almak gibi ibadet usullerini, slamn en nemli "amerlerinden olmak zere yerletirmitir. Aptessiz namaz olamayacana gre, namazla ilgili emrin, namaza kalkndnda ne yaplmas gerektiine dair hkmlerle (rnein, aptes alma usulyle) birlikte bildirilmesi beklenirdi. Oysa, Kur'an'da yer alan hkmlere gre, namaz klma emri Mekke dneminde, aptes alma emri ise yllarca sonra, Medine dneminde verilmi grnmektedir. Gerekten de, Muhammed'in sylemesine gre, Tanr, her ne kadar Mekke dneminde namazn farz olduunu bildirmekle beraber, aptes alnmas hususunda herhangi bir buyrukta bulunmamtr. Hatta Hicret'in 1. ylnda cuma namazndan sz ederken ve rnein, "Ey iman edenler! Cuma gn namaza arld (ezan okunduu) zaman, hemen Allah' anmaya koun..." (Cum'a Suresi, ayet 9) derken dahi, aptesten sz etmemitir. Aptes konusunu, ok daha sonra, Hicret'in 5. ve 7. yllar . arasnda indirdii Maide Suresi'nin 6. ayetiyle belirtmi, rnein, "Ey iman edenler! Namaz klmaya kalktnz zaman, yzlerinizi, dirseklerinize kadar ellerinizi, balarnz meshedip, topuklara kadar ayaklarnz ykayn..." (Maide Suresi, ayet 6) demitir. Ancak, Maide Suresi, Kur'an'n 5. suresinde yer alan bir ayettir. Cum'a Suresi ise, Kur'an'da 62. srada yer almtr. Yani, iki sure, birbirlerinden 56 sure ile ayrlmtr. Yine bunun gibi, Maide Suresi, Hicret'in 5. ve 7. yllar arasnda, 112. sure olarak indii sylendii halde, kendisinden nce indii kabul edilen Cum'a Suresi'nden nceki bir srada yer almtr. u hale gre, Maide Suresi'nin bu ayetinin indii tarihe gelinceye kadar (yani Hicret'in 5. ve 7. yllarna kadar) klnan namazlarn, aptessiz klndn kabul gibi bir durum ortaya kmaktadr ki, karklk yaratmaktadr.( Bu konuda bkz. Turan Dursun, age, c. l, s.20 ve c.3, s. 128. ) Aptessiz namaz sz konusu olamayacana gre, btn bu karkln, Kur'an'daki tertipsizlikten doduunu kabul etmek gerekiyor. Bundan dolaydr ki, yorumcular, iinden klmaz glkler ierisinde kalmlardr. Karkl gidermek amacyla, aptes ayetinin Medine'de indiini, fakat hkmnn daha nce, Mekke dneminde geldiini belirtmilerdir. Kimse de kendilerine, "Neden Tanr ayetin kendisini gndersin de, hkmn sonraya braksn? Neden Kur'an ayetlerini belli bir sra esasna gre deil de, tutarsz ve uyumsuz bir ekilde gndersin? Her eyi akla en yatkn ekilde yaptn sylediiniz bir Tanr, neden akl artc byle bir is yapsn?" diye sormamtr. *** eriatlar, Kur'an'daki surelerin sralanndaki tertipsizlii gz ard etmek ve gerei saklamak amacyla, surelerin ayet saysna gre ayarlandn ve uzun surelerin baa alnp, ksa surelerin sona brakldn ne srerler; oysa yalandr. nk, bir kere surelerin sralanmasnda ayetlerin says esas tutulmamtr. lk sure olan Fatiha Suresi 7 ayetten ibarettir. Onu izleyen Bakara Suresi'nde ise 286 ayet vardr. Daha sonra 200 ayetle Al-i mran, 176 ayetle Nisa, 120 ayetle Maide, 165 ayetle En'am, 206 ayetle A'raf, 75 ayetle Enfal, 129 ayetle Tevbe vd... gelir. Eer uzunluk ve ksalk esine riayet edilmi olsayd, en fazla ayet saysyla ilk srada yer alan Bakara Suresi'ni -ki 286 ayettir-, 227 ayetle uara Suresi, sonra 206 ayetle A'raf-Suresi, sonra 200 ayetle Al-i mran Suresi, sonra da 165 ayetle En'am Suresi vd... izlemesi gerekirdi. Yine bunun gibi, eer uzun surelerden ksa surelere geilerek hareket edilseydi, en ksa sure olan Nasr Suresi'nin (3 ayetten ibarettir) Kur'an'n en sonuna konmas gerekirdi. Oysa ki, bu sure Kur'an'n sondan beinci srasna konmutur; yani "mushaf" tertibine gre 110. sradadr. Kur'an'n en son suresi, 114. srada yer alan Nas Suresi'dir ki, 6 ayeti kapsar. te yandan Nasr Suresi, en son inen sure olarak kabul edildii halde, Kur'an'da en sondan beinci sray igal eder. Buna karlk, Nas Suresi, 21. sure olarak indii kabul edildii halde, Kur'an'da 114. sure olarak en son srada yer alr. Daha baka bir deyimle, Kur'an'da yer alan sureler, "vahyin" ini srasna, zamanna ya da uzunluk ve ksalk esasna gre deil, tamamen keyfi olarak ve genellikle tersyz edilerek dizilmitir. rnein, Kur'an'n en banda, "birinci sure" olarak yer alan sure, "Fatiha" Suresi'dir ki, yedi ayetten oluur.

Mekke dneminde indiini syleyenlerin yannda, Medine dneminde indiini ileri srenler ve hatta hem Mekke hem de Medine'de indiini syleyenler vardr. "A yapan" ya da "aan" anla-rmnda olmak zere "Fatiha" denilmi ve Kur'an'n en bana alnmtr. Dinin temel esaslarn kapsad, ana hatlaryla slam anlatt ya da birok esas tad iin "el-Esas", "el-Vasfiye", "el-Kafiye" vs... diye de adlandrld sylenir.( Diyanet Vakf tarafndan yaymlanan Kur'an'n "Fatiha Suresi" yorumuna bkz.) Ancak, bu surede yer alan ayetler, Tanr'dan ilknce inmi ayetler deildir. Her ne kadar Fatiha Suresi, birinci sure olarak Kur'an'n en bana konmu olmakla beraber, ini (nzul) sras itibariyle beinci suredir. Yani kendisinden nce indii kabul edilen be sureden ne alnmak suretiyle Kur'an'n bana konmutur. Biraz yukarda deindiimiz gibi, Mddessir Suresi'nden sonra indii halde, Kur'an'daki sra itibariyle ondan nceki yeri igal eder; nk, Mddessir Suresi Kur'an'da 74. srada yer alan bir suredir. Buna karlk "Nas" adn tayan 114. sure, yine biraz nce deindiimiz gibi, en son inen sure olmad halde, Kur'an'n en son suresi olarak kitabn en sonuna atlmtr. te yandan bir de u var ki, hangi surenin hangi ayetinin ilk olarak ya da nce gnderildii pek bilinmez. rnein, Alak Suresi'nde yle bir ayet var: "Ey Muhammed!.. Rabbinin adyla oku..." (Alak Suresi, ayet 1). Yani, gya Tanr Muhammed'e ayetlerini gndermeye baladn bildirerek "Oku!" diye hitap etmekte! u durumda byle bir ayetin Kur'an'n balang ya da a ksmnda olmas gerekir diye dnmek doaldr. Oysa bu ayet, Kur'an'n banda deil, en sonlarnda, Alak Suresi'nde yer almtr. Her ne kadar, 19 ayetten oluan Alak Suresi'nin ilk inen (nazil olan) sure olduu sylenirse de, bu sure Kur'an'n 96. srasnda bulunmaktadr. Baz yorumculara gre, bu surenin sadece ilk 5 ayeti ilk olarak inmitir. Bazlarna gre Mddessir Suresi, ilk olarak gnderilmi suredir; nk, bu surenin ilk ayetlerinde, "Ey rtye brnen Muhammed! Kalk da uyar, Rabbini ycelt..." (Mddessir Suresi, ayet 1-2) diye bildirilmitir ki, yorumculara gre, bu da Tanr'nn Muhammed'i uyarma iiyle grevlendirdii anlamna gelmekte. u hale gre, Mddessir Suresi'nin, "Ey rtye brnen Muhammed! Kalk da uyar, Rabbini ycelt..." eklindeki bu ayetinin, Alak Suresi'nin, "Ey Muhammed!.. Rabbinin adyla oku..." eklindeki ayetiyle bir arada bulunmas uygun olurdu. Oysa Mddessir Suresi, Kur'an'da 74. sure olarak yer almtr; ini (nzul) sras olarak drdnc sray igal etmektedir. Baz yorumculara gre ise ilk inen sure Kalem Suresi'dir; bu sure Kur'an'da 68. srada yer alm bulunmakta. Yine bunun gibi, Tanr'dan geldii sylenen ayetlerin en sonuncusunun ne olduu bilinmez. Daha nce de deindiimiz gibi, en son gelen ayetin Bakara Suresi'nde "faiz" (riba) ile ilgili 275. ve 276., 278. ve 279. ayetler olduunu syleyenler yannda, Al-i mran Suresi'nin 30., Nisa Suresi'nin 161., Rm Suresi'nin 39. ayetleri olduunu ne srenler vardr. Bununla beraber Maide Suresi'nde, "...Bugn size, dininizi b-tnledin; zerinize olan nimeti tamamladm, din olarak sizin iin slamiyeti beendim..." (Maide Suresi, ayet 3) eklinde bir ayet var ki, Tanr'nn slam diniyle ilgili ne varsa her eyi syledii, her buyruunu gnderdii ve artk bakaca syleyecek bir eyi kalmad kansn yaratmakta. Daha nce dediimiz gibi, slam kaynaklarnn bildirmesine gre, Muhammed, bu ayetin iniinden sonra 80 ya da 81 gn yaam ve bu sure boyunca Tanr'dan bakaca vahiy gelmemitir.u durumda, Maide Suresi'nin bu nc ayetinin, Tanr'dan gelen en son ayet olarak Kur'an'n en sonunda yer almas beklenirdi. Oysa bu ayet, biraz yukarda deindiimiz gibi, Kur'an'n en sonunda deil, aksine, balarnda, Maide Suresi'nin nc ayeti olarak yer almtr. Maide Suresi 120 ayetten oluup, Kur'an'n batan beinci srasnda bulunmaktadr; fakat 112. sure olarak Tanr'dan indii kabul edilir. Grlyor ki, ilk indii kabul edilen sureler ve ayetler, her ne hikmetse, Kur'an'n bana deil, sonlarna konmu, buna karlk Tanr'dan en son geldii sylenen sureler ve ayetler de Kur'an'n ilk balarna oturtulmutur. Daha baka bir deyimle, Mekke dnemi boyunca (yani, Muhammed'in, kendisini "peygamber" olarak ilan ettii ve Medine'ye g edecei zamana kadar yaad sre boyunca) indii kabul edilen sureler, Kur'an'n ba ksmnda bulunmas gerekirken byle yaplmam,

genellikle Medine dneminde (yani, Muhammed'in Medine'ye hicret ettii tarihten sonra) indii sylenen surelerin nne geirilmitir. rnein, Kur'an'n ikinci srasnda yer alan sureden, dokuzuncu srasndaki sureye kadar olan ilk yedi sure -ki en fazla sayda ayeti kapsayan surelerdir-, Muhammed'in Medine'ye hicret ettii tarihten sonra inmi olmalarna ramen, Kur'an'n ilk balarnda yer almtr. Buna karlk, Mekke dneminde indii sylenen sureler -ki ilk inen surelerdir-, Kur'an'n en sonlarnda yer almtr: rnein, 101. sure olan Karia Suresi'nden 112. sure olan hlas Suresi'ne kadar olan 11 sure, hepsi de ilk Mekke dnemine ait olmalarna ramen, Kur'an'n en sonuna yerletirilmilerdir. Bu sureleri Medine dneminde inen iki sure izler. te yandan, farkl tarihlerde indii kabul edilen ayetler, ou zaman yan yana sralanmlardr ya da Hicret'ten sonra inen ayetler, Hicret'ten nce inenlerle i ie konmutur. rnein, sekizinci sure olan Enfal Suresi, Hicret'in ikinci ylnda "nazil" olduu sylenen ayetleri ierir; ancak, bu surenin ayetleri arasnda, Hicret'ten nce inmi olanlar da vardr. Hatta, bir ayetin baz tmceleri Mekke dneminde, baz tmceleri de Medine dneminde inmi olarak i ie gemi durumdadr. Tipik rneklerden biri yle: Enfal Suresi'nin 17. ayetinin metninde, "...Onlar siz ldrmediniz, Allah ldrd. Attn zaman da sen atmamtn, Allah atmt. Allah bunu inananlara ... ltufta bulunmak iin yapmt..." (Enfal Suresi, ayet 17) diye yazldr. Bu ayetin ilk tmcesi, yani "Onlar siz ldrmediniz, Allah ldrd" szleri Bedir Sava ile ilgilidir ve Hicretten sonraki dneme, daha dorusu Medine dnemine aittir. Gya, Tanr, Bedir Sava'n Mslmanlarn lehine sonulandrdn ve mrikleri de ldrdn sylemektedir. Fakat, ayetin dier tmcesi, yani "Attn zaman da sen atmamtn, Allah atmt" szleri Hicret'ten nceki dneme, Mekke dnemine aittir ve Muhammed'e kar baz kiilerin tertipledikleri suikast ile ilgilidir. Daha baka bir deyimle, belli bir ayetin bir ksm szleri Mekke'de, dier ksm ise Medine'de inmi grnmektedir. Hicret'in ikinci ylnda indii sylenen Enfal Suresi'ni, Hicret'in dokuzuncu ylnda indii sylenen Tevbe Suresi izler. Oysa Hicret'in ikinci yl ile dokuzuncu yl arasnda indii sylenen birok ayet, birok sure vardr ki, Kur'an'n baka yerlerine serpitirilmilerdir. Yine bunun gibi, otuz be ayetten oluan Ahkaf Suresi'nin, tm olarak Mekke'de indiini syleyenlerin yannda, bu surenin otuz drt ayetinin Mekke'de ve sadece bir tek ayetinin -ki o da 10. ayettirMedine'de indiini syleyenler vardr. sra Suresi adn tayan on yedinci surenin iinde, on yl ara ile indii kabul edilen ayetler yan yana yer almlardr. rnein, "De ki! Hak geldi, batl ortadan kalkt; zaten batl ortadan kalkmaya mahkmdur" (sra Suresi, ayet 81) eklindeki 81. ayet, Mekke'nin fethinden sonra konmutur. Oysa ki, bu ayetten nceki 73., 75. ve 80. ayetlerle anlatlanlar, Muhammed'in Medine'ye yeni hicret ettii tarihlere, yani sekiz dokuz yl nceki zamanlara rastlar. Yine bunun gibi, Muhammed'in, ilk Mekke dneminde, Kureylilere dn (taviz) vermekten vazgetii sralarda yerletirdii Kafrn Suresi ile, bu tarihten on be yl sonra Medine'de indiini syledii Nasr Suresi, Kur'an'da 109. ve 110. sureler olarak pei peinedirler. Yani, on be yl arayla indiini syledii iki sure, Kur'an'da yan yana yer almtr. Oysa ki, bu on be yllk sre boyunca, bakaca sureler ve ayetler yerletirmi Kur'an'a! Kur'an'n on nc srasnda bulunan Rad Suresi, baz yorumculara gre Mekke'de inmitir; fakat iinde Medine dnemine ait ayetler vardr. Buna karlk, bazlar da aksi grtedirler: bu surenin Medine dnemine ait olup, iinde sadece iki adet mekki ayet bulunduunu sylerler. Hemen ekleyelim ki,bu suredeki ayetlerin byk ounluu, genellikle yumuak nitelikte olup, Muhammed'in henz iddet yoluna bavurmad dneme ait saylmas gerekir; bu nedenle bunlar "mekki" olarak kabul etmek daha doru olur. Tevbe Suresi, genellikle Hicret'in dokuzuncu ylnda indii kabul edilen bir suredir. Ancak, bu surenin iinde, Muhammed'in Hicret'ten nceki drt yl boyunca -ki Mekke dneminin sonlarna rastlaryerletirdii ayetler de vardr. Bazlarna gre bu surenin sadece son. ayeti "medeni", geri kalanlar "mekki"dir, bazlarna gre sadece Yahudilerle ilgili krk ayet "medeni"dr. Fakat, her ne olursa olsun, Mekke dnemine ait ayetlerle Medine dnemine ait ayetler, adeta harman edilmi gibidir. Yine bunun gibi, Nasr Suresi'nin ilk ayetinin -ki zafer gn insanlarn akn akn slama gireceklerini bildirir bu ayetler- Mekke'nin fethinden nce mi, yoksa sonra m ya da Veda Hacc srasnda m indii bilinmez; tartmaldr.

Kur'an'n son ksmlarnda yer alan baz sureler, rnein, Tekasr (ki 102. suredir), Karia (ki 101. suredir), Adiyat (ki 100. suredir) ve Zilzal (ki 99. suredir) sureleri, baz yorumculara gre mekki, kimine gre ise medenidir.( Diyanet leri Bakanl'na gre bunlar Mekke'de, din bilgini saylan Glpnarl'ya gre ise Medine dneminde inmitir.) Fakat, bu sureler Kur'an'n en sonuna alnmlardr; oysa ki, bunlardan sonra indii kabul edilen sureler ve ayetler vardr. Yine ayn ekilde, nsan Suresi adn tayan yetmi altnc surenin tmnn "mekki" olduunu syleyenler yannda, "medeni" olduunu syleyenler de vardr. Fakat, bu surenin 23. ayetinin "medeni" olup, gerisinin "mekki" olduunu syleyenler ya da sadece 24. ayetin "mekki" olduunu ne srenler de bulunmaktadr. Bu rnekleri oaltmak kolay. Btn bunlarn ortaya koyduu gerek u ki, elimizdeki Kur'an'n sureleri ve ayetleri, bilimsel bir sra esasna gre dzenlenmemitir; aksine karmakark bir sra esasna tabi tutulmutur. C) Surelerin ve Ayetlerin Bilimsellie Ters Dzende Yer Almalarnn Yaratt Olumsuzluklar Konusunda Grlyor ki, "apak" ve "bilimsel" olduu sylenen Kur'an'daki ayetlerin ve surelerin ini (nzul) zaman ve sras pek karktr; ou kez bilinmemektedir. Oysa, bunun bilinmesi birok bakmdan nem tayor: bir kere, ayetlerin "geerli" yada "geersiz"olmalar bakmndan nemli. Ayetlerden bazlarnn "mensuh" (kaldrlm, geersiz) saylmas gerektii ne srlmekte. Ancak, bir hkm, ancak kendisinden nce gelmi olan bir hkm geersiz kalabileceine gre, hangi ayetin nce, hangi ayetin sonra "indiinin" bilinmesi kouldur.26 te yandan, olaylarn, masallarn ve bunlarla ilgili "nedenler"in anlalabilmesi iin de, ayetlerin ve surelerin ini sralarnn, Kur'an'a aln zamanlarnn nemi vardr. Surelerin sralanmasnda, ayet saysn gz nnde tutmann anlam yoktur; nk, nemli olan ey say deil, sure ve ayetler arasndaki iliki, uyum ve tutarllktr. Bu hususa riayet edilmedii iindir ki, Kur'an'daki olaylar ve hikayeler kopuk kopuk ve anlalamaz ekilde birbirleri zerine ylmtr. Verilecek nice rneklerden biri, Ahkaf Suresi'nin onuncu ayetiyle ilgilidir: Otuz be ayetten oluan Ahkaf Suresi'nin tamamnn Mekke'de indiini syleyenler varsa da, bu surenin 10. ayetinin Mekke'de deil, Medine'de indiini ne srenler de vardr. Bu ayetin Mekke'de ya da Medine'de inmi olduunun kabul halinde, ortaya farkl anlamlar kmaktadr. Ahkaf Suresi'nin 10. ayetinde u yazldr: "De ki, 'una vicdannzda bir rey (kanaat) edindiniz mi, eer bu Allah tarafndan da siz ona kfrettinizse ve Beni srail'den bir ahit onun misline ehadet edip iman getirdi de siz kibretmek istedinizse, phe yok ki Allah zalimleri doru yola karmaz!'..." (Ahkaf Suresi, ayet 10).( Yukardaki eviri iin bkz. Elmall H. Yazr. Diyanet Vakf evirisinde yle yazl: "De ki. Hi dndnz m? ayet bu, Allah katndan ise ve siz onu inkar etmiseniz, srailoullarndan bir ahit de bunun benzerini grp inand halde siz yine de byklk taslamsanz (hakszlk etmi olmaz msnz)? phesiz AIIah, zalim/er topluluunu doru yola iletmez" (Ahkaf Suresi, ayet 10).) Bu ayetin, "...israil'den bir ahit onun misline ehadet edip iman getirdi... " eklindeki tmcesinde yer alan, "srail'den bir ahit" deyimi ile "onun" deyiminin hangi anlama geldii pek bilinmez. Eer ayetin Mekke'de indii kabul edilecek olursa, bu deyimlerin "Kur'an'n Tevrat gibi Allah'n kitab olduuna..." ve "Muhammed'in Musa gibi bir peygamber olduuna..." eklinde anlam tayacann, "ahit" szcnn "Musa"ya atf olduunun kabul gerekir. Yok, eer ayetin Medine'de indii kabul edilecek olursa, bu takdirde "ahit" szcnn Medine'deki Yahudilerden biri olan Abdullah b. Selam'a ve onun Mslman olmasyla ilgili bir olaya atf olduunu kabul gerekecektir. Baknz neden: Yukardaki ayetin Medine'de indiini kabul edenlerin, ayetle ilgili aklamalar yle: Medine Yahudilerinin "alim"lerinden olan Abdullah b. Selam, slama girmek ister ve Muhammed'e giderek,

onun "peygamber"liine inandn, Yahudilerin dahi onu Tevrat'ta yazl olarak bulduklarn syler. Eer slam kabul ettiinin dier Yahudiler tarafndan bilinmesi salanacak olunursa, onlarn da slama gireceklerinin muhakkak olduunu ekler ve yle bir plan teklif eder: "Beni evinde gizle ve Yahudilere adam gnderip onlar bir araya topla ve benim hakkmda sor; nk onlar sana benim kendilerinin en alimi olduumu syleyeceklerdir; ben de o vakit karm ve senin Resulullah olduuna, bunun Tevrat'ta yazl bulunduuna, senin hidayet ve hak diniyle gnderildiine ehadet ettiimi bildiririm. " Bu teklifi pek uygun bulan Muhammed, Abdullah b. Selam' evinde gizler, Yahudileri artr ve onlara sorar: "Sizin iinizde Abdullah b. Selam nedir?" Yahudiler cevap verirler: "Abdullah b. Selam alimlerimizdendir. Babas da yledir!" Muhammed tekrar sorar: "O halde o Mslman olduysa ne dersiniz?" Bunu iiten Yahudiler, "Olamaz!" derler ve dediklerini kez tekrarlarlar. Bunun zerine Muhammed, evinde gizledii Abdullah' arr; o da kar ve Muhammed'in "Resulullah" olduuna tanklk eder ve yle der: "...Muhammed'i Resulullah bilirim. (Ey Yahudi cemaati, size de) bildiririm ki, Allah'tan baka yoktur tapacak. Yine bilirim, bildiririm, Allah'n elisidir Mhammed...( Buhari'nin Enes'ten rivayeti iin bkz. Sahih-i..., c.9, s.77 vd., Hadis No. 1368.) Bunu sylerken pek muhtemeldir ki, daha nce sylediklerini de tekrar etmitir: "Musa'ya nazil olan Tevrat' Allah kelam olarak kabul edip de, Muhammed'i ve ona nazil olan Kur'an' inkar etmek zulmdr." Fakat Yahudiler kendisine atarcasna, "Ey Abdullah b. Selam! Biz senden bunu beklemezdik" derler ve "O bizim eririmizdir, eririmizin de oludur" eklinde kfrler ederek oradan uzaklarlar. Ve ite gya yukardaki ayet, bu olay dolaysyla ve Abdullah b. Selam hakknda inmi olur. Fakat, baz yorumcular, sz konusu ayetin, Abdullah b. Selam hakknda "nazil" olmadn, nk Abdullah'n Medine'de Mslman olduunu, oysa ayetin Mekke dneminde indiini sylerler. Daha dorusu bu ayetin, esas itibariyle Muhammed'in, kendi kavmine (yani, Mekke'deki Araplara) kar "ihticac" (yani, "kant") niteliinde bulunduunu, yani Tanr'nn Kurey mriklerine kar azarlamas olduunu belirtirler; ayette yer alan, "Tevrat Kur'an gibi, Musa da Muhammed gibidir. Onlar Tevrat'a ve peygamberlerine iman ettiler de, siz inkar ettiniz" eklindeki szlerin bunu anlatmak istediini eklerler. Yani gya Tanr, Kur'an' ve Muhammed'i inkar eden Kureylilere bir bakma yle demek istemitir: "Biz vaktiyle Yahudilere Tevrat' kitap olarak, Musa'y da peygamber olarak gnderdik ve onlar Tevrat'a ve peygamberlerine iman ettiler; imdi de size Tevrat'n misli Kur'an' ve Musa'nn misli bir peygamber olarak Muhammed'i gnderdik, ama siz Kur'an'a ve Muhammed'e kfretmektesiniz.( Bu konuda Buhari'nin Sa'd bn-i Vakkas'tan rivayeti iin bkz. Sahih-i..., c. 10, s.23 vd., Hadis No. 1533). Yine Buhari'nin Enes b. Malik'ten rivayeti iin bkz. Sahih-i..., c.9, s.79 vd.. Hadis No. 1368; ayrca bkz. Elmall H. Yazr'n. Ahkaf Suresi'nin 10. ayetiyle ilgili aklamas iin bkz. age, c.6, s.4336 vd..) Ayetin "medeni" olduunu syleyenlere gre ayet hkm, Muhammed'in Medine'deki Yahudileri Mslman yapmaya almasyla ilgili bir anlam tamakta! Oysa, biraz nce belirttiimiz gibi, ayetin "mekki" olduunu syleyenlere gre, ayet hkm, Muhammed'in Mekke'deki Araplar Mslman yapma abalaryla ve onlarn inkarclklaryla ilgilidir.

ERKLK VE BMSELLK BAKIMINDAN, KUR'AN'DAK TUTARSIZLIKLAR, UYUMSUZLUKLAR VE BLMSELLE

AYKIRILIKLAR (DEVAM)
ada zihniyette grnmek hevesiyle slamclardan bir ksm, Kur'an' olduundan farkl ekilde tanmlamaktan ve rnein hkm ayetlerinin yaam artlarna gre biimlendirilebilecei iddialarna sarlmaktan geri kalmazlar. Gya, Kur'an'daki hkm ayetleri "inan", "ibadet" ve "muamelat" hkmleri olarak grupta toplanmtr. Ve gya bunlardan "inan" ve "ibadet" hkmleri evrensel olarak deimezlik vasf tarlar; bunlar slamiyetin ilk gnnden beri geerli olmulardr ve ebediyetler boyunca da geerli olacaklardr. nc grup-laki hkm ayetleri ise hukukla ilgili ayetlerdir (rnein, ceza hukuku, miras hukuku, borlar hukuku, devletler hukuku vd...). Gya, bunlar yoruma dayal ayetler olup, yaam artlarna gre ve kamu yarar dnlerek yeniden biimlendirilebilirler; yani, Kur'an bu bakmdan deitirilebilir; Kur'an'n deitirilmezliinin ileri srlmesi, Kur'an'n mantna ve mesajna da aykrdr.( Mula niversitesi rektr olan bir ilahiyat profesrnn bu dorultudaki grleri iin bkz. Hrriyet gazetesi, 12 Eyll 1999, s.8.) Oysa, bu sylenenler batan aa yanlgya dayal eylerdir. Kur'an'n hibir yerinde, Tanr szlerinin u veya bu ekilde biimlendirilebileceini, deitirilebileceini ngren Bir hkm yoktur. Aksine, Tanr szlerinin beer iradesiyle, insan yaps zlerle deitirilemeyecei bildirilmitir. Konuya daha nce deinmi ve rnein Maide Suresi'nin nc ayetinde yer alan, "...Bugn size dininizi ikmal ettim, zerinize nimetimi tamamladm ve sizin iin din olarak slam beendim..." eklindeki szlerin ya da Kur'an'daki ayetlerin bir benzerinin insanlar tarafndan ortaya atlamayacana dair hkmn (Yunus Suresi, ayet 37-38) ya da bu dorultudaki dier buyruklarn Kur'an bakmndan deimezlik iaretleri olduunu grmtk. Bu itibarla bunlar burada tekrar etmeyeceiz. Fakat, yukardaki iddialarn dier ynne deineceiz ki, o da, Kur'an'daki ayetlerin ieriklik bakmndan bilimsel bir nitelikte olmad hususuyla ilgilidir. Her eyden nce unu tekrar edelim ki, 114 sureden ve bu surelerin eitli saydaki ayetlerinden oluan Kur'an, hem biim (ekil) hem de ieriklik (muhteva) bakmndan tam bir uyumsuzluk, tutarszlk ve insicamszlk rnei bir kitaptr. Bir kere, sureler, bilimsel bir sralamaya tabi klnm deildir; uzunluk ya da ksalk bakmndan tam bir tertipsizlik ierisinde dizilmilerdir: kimi sureler, lsz ekilde uzun, kimisi de lsz ekilde ksadr. rnein, Bakara Suresi'nde 286 ayet, A'raf Suresi'nde 206, Al-i mran Suresi'nde 200, Saffat Suresi'nde 182, En'am Suresi'nde 165 ayet bulunur; buna karlk Asr, Kevser ve Nasr sureleri sadece er ayetten ibarettir; hlas ile Kurey sureleri drder ayetten meydana gelmilerdir. Uzunluk ve ksalk bu minval zere gider. Daha nce deindiimiz gibi, her ne hikmetse, ok sayda ayeti kapsayan sureler, kitabn ba tarafna alnm, az sayda ayeti kapsayan sureler ise son tarafa konmutur. Bunun tek istisnas, Kur'an'n ilk bana konan sure Fatiha Suresi'dir. Bu sure yedi ayetten oluur. Fakat, Fatiha Suresi'ni izleyen Bakara Suresi 286 ayetten oluur; bunu izleyen Al-i mran Suresi 195 ayeti kapsar. Beinci sure olan Maide Suresi 120, altnc sure olan En'am Suresi 165, yedinci sure olan A'raf Suresi 206, sekizinci sure olan Enfal Suresi 75 ayetten, dokuzuncu sure olan Tevbe Suresi 129 ayetten oluur. Bu ekilde devam edecek olursak grrz ki, surelerdeki ayetlerin says, kitabn sonlarna gidildike azalmaya balar; fakat bu azalma yine de tertipli bir sraya gre deildir. rnein, 108. sure olan Kevser Suresi ile 110. sure olan Nasr Suresi her biri er ayetten oluur. 112. sure olan hlas Suresi 4 ayetten, daha sonraki Felak Suresi 5 ayetten ve nihayet en son sure olan Nas Suresi ise alt ksa ayetten oluur. Daha nce de bahsettiimiz gibi, eer surelerin ve ayetlerin "ini" tarihleri kstas olarak alnm olsayd, kukusuz ki, ilknce indii kabul edilen surenin ya da ayetin baa alnmas ve zaman esasna gre sralama yaplmas gerekirdi. Oysa ki,byle bir yola gidilmemitir. Eer surelerdeki ayet saysnn azlna ya da okluuna gre bir dzenleme dnlm olsayd, bu takdirde, en ksa sureler (rnein, Asr, Kevser) baa konur ve dier sureler, ayet says esasna gre dizilir ve en fazla ayeti kapsayan Bakara Suresi en sona konurdu. Eer konu esasna dayal bir dzenleme yaplmak ilenseydi, bu takdirde her konuya ve soruna ait

ayetlerin bir araya getirilmesi ve surelerin de buna gre dzenlenmesi gerekirdi. rnein, hukukla ilgili ayetler belli bir dzende olmak zere, bir blmde, ibadetle ya da ahlakilikle ya da kssalarla vd... ilgili ayetler baka bir blmde olurdu. Oysa ki, birbirleriyle hibir ekilde ilgisi bulunmayan konulara ait ayetler i iedir. Hem de ylesine ki, bazen bir ayetin iinde, birbiriyle ilgisi bulunmayan konulara ait tmceler yer almtr. rnein, yetimlerden ya da evlilik ve boanmadan sz edilirken, bakarsnz birdenbire arap ve kumarn fayda ve zararlarna, oradan savan Mslmanlara farz klndna geilir, sonra tekrar yetimlere, evlilik ve boanma konusuna dnlr (Bakara Suresi, ayet 216-251). Mriklerden ve Yahudilerden sz edilirken, bakarsnz karnza boanma konusunda bir ayet kverir (Ahzab Suresi, ayet 28-32); "Geceleri pek az uyuyanlar"dan, "Seher vaktinde istifar edenler"den ve Tanr'nn kiilere semada rzk verdiinden sz edilirken, bakarsnz karnzda, "brahim'in arlanan misafirlerinin haberi sana geldi mi?" diye bir ayet belirir ki, brahim "Peygamber"in ok yal olan karsnn ocuk edinmesi olayyla ilgilidir (Zariyat Suresi, ayet 15-37); Sleyman "Peygamber'in hikayesi anlatlrken, birdenbire, "Biz bir ayetin hkmn yrrlkten kaldrr veya onu unutturursak, mutlaka daha iyisini veya benzerini getiririz..." eklindeki bir anlatma geilir ve hemen sonra Musa'ya ve ehl-i kitab'a dair konumaya atlanr (Bakara Suresi, ayet 102-106); Maaradaki genlerin masal anlatlrken, birdenbire masal yarda kesilir ve "nallah" demeden konumamak gerektii hatrlatlr (Kehf Suresi, ayet 23-24); ana bir kardelerin miras durumlar belirtilirken, konu tamamlamadan fuhu sorunlarna, oradan Yahudilerle Hristiyanlarn peygamberlerine geilir (Nisa Suresi, ayet 12) ve altm drt ayetlik bir atlamadan sonra "ana baba bir" ve "baba bir" kardelerin miras haklan konusuna dnlr (Nisa Suresi, ayet 176). Bunlara benzer rneklerin ortaya koyduu gerek u ki, Kur'an'daki ayetlerin ve surelerin dzenlenmesinde, bilimsellie yer veren hibir ey dikkate alnmam, btn bunlar tamamyla keyfilik esasna dayal olarak hazrlanmtr. Birbiriyle ilgisi olmayan sorunlar ve olaylar karmakark bir ekilde ve hibir bilimsel kstasa dayanlmakszn, geliigzel, dzensiz, uyumsuz ve tutarsz tarzda kitabn orasna burasna oturtulmutur. Bu kitapta belli bir konunun biteviye ilenmesi ya da bir olayn mantki bir silsile esasna gre, kesintisiz bir ekilde anlatlmas diye bir ey yoktur. Her ne kadar ilerideki sayfalarda bununla ilgili rnekler vereceksek de, burada imdilik bir iki rnekle yetinelim, "namaz" ve "aptes" konularyla ilgili ayetleri inceleyelim. Fkh bilginlerine gre namaz klmak aptesle olur; aptessiz namaz klnmaz. u durumda, namaz ile aptes sorunlarn ieren hkmlerin bir arada, yan yana ve pei peine olmalar gerekirdi. Oysa, bu hususlar Kur'an'da, ayr ayr ve farkl surelerin farkl ayetleri eklinde olmak zere ele alnmtr; hem de tersyz edilmi olarak; yani aptes ile ilgili ayetler, namazla ilgili ayetlerden daha sonra konulmak suretiyle: Muhammed, namaz klmann imandan sonra ilk grev olduunu daha Mekke dneminde bildirmiti. Ona gre "namaz", Mslmanlar bakmndan, "iman"dan sonra en nemli bir grevdi. Namazn en nemli eklinin cuma namaz olduunu u ayetle belirtmiti: "Ey iman edenler! Cuma gn namaza arld zaman, hemen Allah' anmaya koun ve alverii brakn... Namaz klnca artk yeryzne daln ve Allah'n ltfundan isteyin..." (Cum'a Suresi, ayet 910). Bu ayetin Mekke'de indiini syleyenler yannda, Medine'de indiini syleyenler de vardr.( Ayetin mekki olduu bn Yesar'dan rivayet olunmakta; buna karn Buhar gibi kaynaklar, bu ayetin Medine'de indiini rivayet ederler. Bkz. Elmall H. Yazr, age, c.6, s.4951.) Fakat, her ne olursa olsun, u muhakkak ki, Cum'a Suresi, nzul (ini) sras itibariyle 110. sure olup, Tanr'dan son olarak indii sylenen be sureden biridir. Muhammed, Mekke dneminde Kur'an'a, aptes almakla ilgili herhangi bir hkm koymu deildir. Her ne kadar slamclar, "...aptes... Mekke'de namazla beraber farz klnm" derlerse de yanltr; nk, Mekke dneminde aptes konusunu hkme balayan bir ayet yoktur. Muhammed, aptesle ilgili ayeti, Medine'ye hicret ettikten ok sonra, Maide Suresi'nin altnc ayeti olarak Kur'an'a koymutur: "Ey iman edenler! Namaz klmaya kalktnz zaman, yzlerinizi, dirseklerinize kadar ellerinizi, balarnz meshedip, topuklara kadar ayaklarnz ykayn. Eer cnp iseniz, boy aptesi aln..."

(Maide Suresi, ayet 6). Maide Suresi ise, "nzul" (ini) sras itibariyle 112. sure olup, Tanr'dan geldii sylenen en son sureden biridir. Hemen ekleyelim ki, Maide Suresi'nin bu ayetinde "namaza kalk" deil, sadece "aptes" sz konusu edilmitir; buradaki ama, namaz "ibadet" arac yapmak deil, aptesin nasl olacan anlatmaktr. Grlyor ki, ortada, "namaz" ve "aptes" konularyla ilgili acayip bir durum var; hani sanki Muhammed zamannda Mslmanlar, "aptes ayeti" (yani, Maide Suresi'nin 6. ayeti) ininceye kadar, aptes almadan namaz klmlardr! Gerek bu dorultudaki dnceleri ve gerek Kur'an'daki bilimsellie ters den bu acayiplii gidermek amacyla yorumcular, "aptes ayeti" diye bilinen Maide Suresi'nin bu ayetini, "Hkm nce gelip kendisi sonra inen ayetler"den sayarlar.( Syuti'nin El tkan Fi Ulm'l-Kr'an adl yaptndan aktarma iin bkz. Turan Dursun, age, c.l, s.20.) Kukusuz ki, bu iddiaya kar u sylenebilir: "Eer aptes ile ilgili hkm daha nce geldi ise, aptes ayetini koymaya niye gerek grlsn ?" Ancak, eriatlar ylesine kurnazdrlar ki, "minareyi alan klfn hazrlar" tekerlemesi gereince, buna da yant bulurlar ve "Ayet gelmitir, nk Tanr aptes iini yerletirmek, benimsetip salamlatrmak iin byle yapmtr" eklinde konuurlar.( Drer gibi kaynaklardan kma bu iddialar iin bkz. Turan Dursun, age, c.l, s.21.) Pek gzel, ama her eyi en iyi bilen bir Tanr, bu ileri daha nce hep birlikte yapacak yerde, birini (namaz) ne alp, dierini (aptes iini) daha sonraya brakr m? Mademki ibadet iin namaz ve onunla birlikte aptesi "iman"dan sonra en nemli grev saymtr. O halde, neden bu iki eyi birlikte "apak" olmak zere belli etmesin ve neden Mekke dneminde namaz, yllarca sonra Medine dneminde aptes konusunu ele alsn? Bir baka rnek olmak zere Uhud Sava ile ilgili ayetlere gz atalm. Bu ayetler, tertipsiz ve dank olarak Al-i mran Suresi'ne serpitirilmitir (Al-i mran Suresi, ayet 154, 157, 168), hem de nce gelmesi gereken ayetler sonraya braklmak suretiyle. rnein, Al-i mran Suresi'nin 168. ayetinde, Uhud Seferi'ne katlp da lenlerin ailelerinin "(Evlerinde) oturup da kardeleri hakknda, 'Bize itaat etselerdi, lmezlerdi..." diye yakndklar yazl. Her ne kadar ayetin devam, "...'Eer doru szl insanlar iseniz, canlarnz lmden kurtarn bakalm' de" ise de, "Bize uysalard ldrlmezlerdi" eklindeki yaknmann asl karl, Al-i mran Suresi'nin daha nceki 154. ayetinde bulunmaktadr: "Evlerinizde kalm olsaydnz bile, ldrlmesi takdir edilmi olanlar, ldrlp decekleri yerlere kendiliklerinden kp giderlerdi. Allah, inizdekileri yoklamak ve kalplerinizdekini temizlemek iin (byle yapt)..." (Al-i mran Suresi, ayet 154). Yani, gya Tanr demektedir ki, Uhud Sava'na kmayp, evlerinde kalm olsalar bile, lmleri yazlm olan Mslmanlar, her ne suretle olursa olsun leceklerdi. nk, gya Tanr, onlar snamak iin ldrtecekti.( Elmall H. Yazr, age, c.2, s. 1208.) Grld gibi, Al-i mran Suresi'nin 168. ayetindeki, "...Bize itaat etselerdi, lmezlerdi" eklindeki yaknmalarn karl, daha nceki 154. ayetle karlanm olmaktadr. Yani, yaknmadan sz edilmeden yaknmann karl verilmitir. *** te yandan, Kur'an'daki sureler ve ayetler, fikir ya da olay silsilesine gre dzenlenmi deildir; bilimsel bir kstas ierisinde blmlere ve kesimlere ayrlm da deildir. Blm iini gren sureler, blm bal ile ilgisiz hkmlerden ve olaylardan olumutur. Nice rnekten birisi udur: Kur'an'n nc suresinin bal Al-i mran'dr. Yorumcularn bildirmelerine gre, "mran ailesi"nden sz eden ayetleri kapsad iin, sure "Al-i mran" adn tar ve iki yz ayetten oluur. Bala bakarak sanrsnz ki, bu sure mran ailesiyle ilgili bilgiler verecektir. Oysa sure, mran ailesinini konu edinmi olarak sze balamaz; batan otuz iki ayet "mran'la ilgisi olmayan hususlar kapsar. "mran" ad sadece 33. ve 35. ayetlerde geer. Gerekten de, "Al-i mran" Suresi, "Elif, Lam, Man" eklindeki anlalmas imkansz bir ayetle balar; sonra Tanr'nn yceliine, insanlar ana rahminde diledii gibi ekillendirdiine, Kur'an' indirdiine,

ayetleri "muhkem"ya da "mteabih" olmak zere nitelendirdiine, inkarclar lanetlediine dair ayetler yannda; Firavun'un yaptklarna, Bedir Sava-'na, Kitapllarn (Yahudilerin ve Hristiyanlarn) sapklklarna ve bunlar gibi birbiriyle ilgisi olmayan hususlara deinerek devam eder. 33. ayete gelince, "AIIah birbirinden gelme bir nesil olarak, Adem'i, Nuh'u, ibrahim ailesi ile mran ailesini seip alemlere stn kld..." (Al-i mran Suresi, ayet 33-34) der. Bunu, "imran'n kars yle demiti: 'Rabbim! Karnmdakini azatl bir kul olarak srf sana adadm. Adadm kabul buyur..." (Al-i mran Suresi, ayet 35) eklindeki bir ayet izler. Bundan sonra Meryem'in sa'y dourmasyla ve ayrca sa ile ilgili haberlere geilir (Al-i mran Suresi, ayet 36-60). Meryem'den sz edilmekle beraber, onunla ilgili hususlar burada tamamlanm deildir. Meryem hakknda biraz daha bilgi edinebilmek iin, 16 srelik bir atlama ile Meryem Suresi'ne gememiz ve orada Meryem'in sa'y nasl dourmu olduuna dair olan ilk 29 ayeti okumamz, sonra 33 srelik yeni bir atlama ile Tahrim Suresi'nin 12. ayetine gz atmamz gerekir. Zira orada, "...Biz ona (mran kz Meryem'e) ruhumuzdan fledik ve (o) Rabbinin szlerini ve kitaplarn tasdik etti. O gnlden itaat edenlerdendi" (Tahrim Suresi, ayet 12) diye yazldr. Ve Kur'an'n, 3., 19. ve 66. sralarnda yer alan bu surelerin nzul (ini) sras daha da artcdr; Meryem Suresi 44. srada, Al-i mran Suresi 89. srada ve Tahrim Suresi 107. srada bulunmaktadr. Yukarda deindiimiz ayetleri, surelerin "nzul" srasna gre okuyacak olursanz, daha da anlalamaz durumlarla kar karya kalrsnz. Fakat, her ne olursa olsun, yukarda grld gibi, Al-i mran Suresi'nde yer alan 200 ayetten sadece drd mran"dan ve karsndan sz eder (Al-i mran Suresi, ayet 33-35); bunlar dnda 11 ayet, mran'n karsndan olma Meryem ile ve Meryem'in sa'y dourmasyla ilgilidir (Al-i mran Suresi, ayet 36-48). Bunlar dnda kalan ayetler, Muhammed'in Yahudilerle olan ilikilerini, Yahudilerin "ktlkleri"ni, Mslmanlarn durumunu ve Uhud Sava'nda Kureylilere kar tutumunu, Uhud'dan nce olmu Bedir Sava'n vd... anlatr. Daha baka bir deyimle, 200 ayetlik Al-i mran Suresi'nde, mran'la ilgili olarak doru drst bir bilgi edinmek mmkn deildir. te yandan, "Al-i mran Suresi'nde ad geen "mran", Hristiyan inanna gre, sa'nn bykbabas saylr ve sa'y douran Meryem'in anas Hanna'nn -ki Faruz'un kz olarak bilinir- kocasdr. Oysa "mran ailesi" ile ilgili yukardaki ayette (yani, Al-i mran Suresi'nin 33. ayetinde) "brahim ailesi" de zikredilmitir. Tevrat'taki anlata ve Yahudi inanlarna gre mran, brahim'in torunlarndan olup, Musa'nn, Harun'un ve Meryem'in babalardr. Daha baka bir deyimle, "mran ailesi" denince akla ilk gelen ey Musa'nn babas olan mran'n oluturduu ailedir; ama Kur'an'da bu ayrma yer verilmez ve hangi mran ailesinden sz edildii belli edilmez. Aksine, her iki mran ve her iki Meryem, birbirleriyle kartrlm gibidir. nk, bir kere Meryem Suresi'nde, sa'nn anas Meryem'den sz eden ayetleri okurken, karmza, birdenbire, "Ey Harun'un kz kardei! Senin baban kt bir insan deildi; annen de iffetsiz deildi" (Meryem Suresi, ayet 28) diye bir ayet kmakta. Oysa Harun, biraz nce deindiimiz gibi, Musa'nn kardei olup, brahim'in torunu diye bilinen mran'n ocuklarndan biridir. Ve onlarn babalar olan mran ile, Kur'an'da Meryem'in babas olarak belirtilen mran, l 700 yllk bir zaman aralyla yaam olan kimselerdir.( Her ne kadar yorumcular, burada geen Harun'u, Musa'nn deil, sa'nn anas olan Meryem'in kardei olarak gsterirlerse de, yalandr. Harun'un kz kardei olan Meryem, ayn zamanda Musa'nn da kz kardei olup, ibrahim'in torunlarndan olan mran'n kzdr; bu itibarla sa'nn anas ile bir yaknl yoktur.) Nitekim, Kur'an'n pek ok yerinde Harun, hem Musa'nn hem de Meryem'in kardei olarak belirtilmitir. rnein, Ta-Ha Suresi'nde, Musa'nn Tanr'ya, "Ailemden kardeim Harun'u da bana yardmc olarak ver" ya da "Harun'la beni glendir, onu iimde bana ortak yap..." (Ta-Ha Suresi, ayet 31-35) diyerek dua ettii, Tanr'nn bu duay kabul ettii ve "(Ey Musa) Haydi sen ve kardein (Harun) gidin ayetlerimle. kiniz de beni anmakta geveklik gstermeyin..." diyerek karlk verdii yazldr (bkz. Ta-Ha Suresi, ayet 42-45, 49-50, 92-94). Grlyor ki, "mran ailesi" konusu, Kur'an'n eitli surelerinin eitli ayetlerine dalm olarak ve karmakark bir ekilde anlatlm bulunmaktadr. Kur'an'daki sraya gre, "Al-i mran"dan sonra gelen drdnc sure "Nisa" baln tar. Her ne kadar Kur'an'da drdnc sure olarak yer alm ise de, nzul (ini) srasna gre 92. sure olarak bilinir. "Nisa" szc, "kadnlar" demek anlamna geldii iin, sanlr ki bu sure kadnlarn kiisel, hukuksal ve sosyal bakmdan durumlarn ele alacak, bunlar belli konular ve bilimsel bir sra esasna gre hkme balayacaktr. Oysa byle deil; nk, her ne kadar Nisa Suresi'nde, kadnlarla ilgili baz

ayetler bulunmakla beraber, bunlar, bilimsel bir dzenleme ile konmu olmadktan baka, kadn sorunlarn yeterince ve gereince kapsar nitelikte eyler de deildir. Kadnlarla ilgili nemli sorunlar, Kur'an'n dier surelerinin eitli ayetleri arasnda yer almtr. Gerekten de, 176 ayetten oluan Nisa Suresi'nin ilk 36 ayetinde, kadn sorunlar konusunda bir ey yoktur. 36 ayet boyunca, Tanr'nn insan "bir tek nefisten" ve eini de ondan yaratt; insanlarn Allah'a ve akrabalk haklarna riayetsizlikten saknmalar gerektii; yetimlere hakszlk edilmemesi; erkeklerin drde kadar kadn ve diledikleri sayda cariye alabilecekleri; kadnlara mehirlerini gnl rzasyla vermeleri gerektii; evlilik ana gelen yetimlere mallarnn verilmesi; miras mallarnn paylalmasnda, kadnlara, erkeklere oranla yarm pay verilmesi; fuhu yapmann sonulan; boama hakknn erkeklere ait olduu; erkekler iin haram saylan kadnlarn kimler olduklar gibi hususlar belirtilmitir. Geri kalan 140 ayet, baka konulara ve sorunlara ayrlmtr. Kadnlarla ilgili hkmlerin pek ou, Kur'an'n baka surelerine datlmtr. rnein, gebe kadnlar hakknda Talak Suresi'nin 4. ve 6. ayetlerinde; ocuk dourmu olan kadnlar hakknda Bakara Suresi'nin 233. ayetinde; aybal kadnlar hakknda Bakara Suresi'nin 22. ayetinde; hi ayba grmemi ya da aybandan kesilmi kadnlar hakknda, Talak Suresi'nin 4. ayetinde; evde kalm kadnlar hakknda Nur Suresi'nin 60. ayetinde; ksr kadnlar hakknda, Al-i mran (ayet 40), Meryem (ayet 5, 8), Zariyat (ayet 29) surelerinde; dul kadnlar hakknda Tahrim Suresi'nin 5. ayetinde; kzlar hakknda Tahrim (ayet 5) ve Vaka (ayet 37) surelerinde; kt kadnlar hakknda, Nur Suresi'nin 26. ayetinde; gzel huylu kadnlar hakknda, Rahman Suresi'nin 70. ayetinde; iyiliksever ve Tanr'y anar kadnlar hakknda Ahzab Suresi'nin 29. ve 35. ayetlerinde; tevbe eden ve kocalarnn mallarn koruyan kadnlar hakknda, Tahrim Suresi'nin 5. ayetinde; hrsz kadnlar hakknda Maide Suresi'nin 38. ayetinde hkmler vardr.8 Grlyor ki, kadnlarla ilgili sorunlar, pek dank bir ekilde Kur'an'n orasna burasna serpitirilmi bulunmakta. Nisa Suresi'nde bu sorunlarn pek az bir ksm bulunmakta. Bu itibarla, surenin "kadnlar" (Nisa) anlamna gelen bal ile ierii arasnda pek byk bir iliki yok! Al-i mran ve Nisa surelerini biraz ileride tekrar ele alacamz iin, burada imdilik unu belirtmekle yetinelim ki, Kur'an'n her suresinde, surenin bal ile ierii arasnda uyumsuzluklar bir yana, bir de anlat bakmndan kopukluklar, hi yeri yokken bir konudan bir baka konuya atlamalar, birbiriyle hi ilgisi olmayan sorunlara dalmalar, bir olay anlatrken anlatlan yarda kesip bir baka olaya sramalar, hukukla ilgili bir kural yannda, ibadetle ya da hurafe ile ilgili kurallara atlamalar grlr. Belli bir konuda dzenli olarak bilgi vermek diye bir ey yoktur: rnein, dnyevi nitelikte hkm konurken, bu i daha tamamlanmadan, uhrevi nitelikte ya da batl inan dorultusundaki hususlara ve o bitmeden bir baka masala geilir; oradan ticaretle ilgili sorunlara el atlr; bu arada kadnlarla ilgili baz hususlara deinilir, oradan cennetin ceylan gzl hurilerine ya da cehennem tehditlerine, oradan da iddet ve sava yollarna saplr; ksacas, karmakark usullerle Tanr'nn sylemek istedikleri anlatlr. *** Evet, Kur'an, btn itibariyle, karmza tutarszlklarla, uyumsuzluklarla ve anlalmazlklarla dolu ierikte (muhtevada) olarak kmakta. Bunun byle olduunu anlatmaya ciltler dolusu kitap yetmez. Biz burada, sadece birka rnekle yetineceiz: Kur'an'n ilk balarnda ikinci sure olarak yer alan Bakara Suresi, "Elif, Lam, Mim" eklindeki bir ayet ile balar; bununla ne anlatlmak istenmitir, bilinmez! Daha nce de deindiimiz gibi, Kur'an'n ou surelerinin banda "el-hurful-mukatta" ad verilen bu tr "harfler" vardr ki, anlam ak olmad iin, yorumculardan bazlarna gre "mteabih" ayetlerden saylr ve bunlarn gerek anlamnn sadece Tanr tarafndan bilindii anlatlr. Pek gzel, ama "Eer sadece kendi bilecek idiyse Tanr bu ayetleri ne iin koymutur?" diye sormak mmkn! Fakat, muhtemelen byle bir sorunun dinsizlik demek olaca dnld iin, yorumculardan bir ksm, bu harflere birtakm anlamlar vermeye alrlar; ancak bu abalaryla ii biraz daha anlalmaz klarlar. nk, onlara gre, gya Tanr bu harfleri, dikkatleri toplamak iin koymutur! Ya da gya renmenin harflerle baladn anlatmak iin koymutur! Yine gzel, ama eer maksat bu ise, neden Tanr bu maksadn aka ortaya koymaz ve kullarn tartmaya srkleyip birbirine katar! Bakara Suresi'nin bu anlalmas mmkn olmayan birinci ayetinden sonra, Kur'an'n "phe" gtrmeyen bir kitap olduunu ve "mttakilere" (yani, Tanr'nn azabndan korkan ve onun

buyruklarna kar gelmekten saknanlara) "yol gsterici" nitelikte olduunu bildiren ikinci ayet gelir. Bunu da nc ayet izler: "Onlar gayba inanrlar, namaz klarlar, kendilerine verdiimiz mallardan Allah yolunda harcarlar" (Bakara Suresi, ayet 3). Burada geen "onlar" deyimi, Kur'an'a inanm olup, onun buyruklarna uyanlar iin kullanlmtr. "Gayba inanrlar" deyimi "grlmeyene inanrlar" demektir ki, burada, "Tanr'ya inanrlar" anlamna gelmektedir. Ayetin geri kalan ksm, "namaz klarlar, kendilerine verdiimiz mallardan Allah yolunda harcarlar" eklinde. Grlyor ki, burada sz konusu edilen ey, "namaz" ile "zekaf'tir. Daha ilk balarda yer alan bu ayeti okurken, sanrsnz ki, slam bu iki temel zerine oturtulmutur. Oysa, slamn, "gayba iman"dan sonra be temel art vardr ki, bunlar, "kelime-i ahadet, namaz, zekat, oru ve hac" olarak tanmlanr. Ancak, Bakara Suresi'nin nc ayetinde, bu be temel arttan sadece ikisi, yani sadece "namaz" ile "zekat" zikredilmitir. Dier temel art, Kur'an'n baka yerlerinde yer alacaktr. rnein, hac greviyle ilgili olarak "...insanlar hacca ar..." eklindeki szleri kapsayan ayet, Kur'an'n 22. suresi olan "Hac" Suresi'nin 27. ayeti olarak yer almtr. Kabe'yi "hac" biiminde ziyaret etmenin, Mslmanlar iin bir grev olduu, "Al-i mran" Suresi'nin 97. ayetiyle belirtilmitir. Hac aylarnn ne olduu, Bakara Suresi'nin 189. ve 197. ayetlerinde; hac srasnda "Safa" ile "Merve" tepeleri arasnda komak gerektii, Bakara Suresi'nin 235. ayetinde; Mi-na'daki ibadetin iki gnde bitirilmesi, Bakara Suresi'nin 203. ayetinde; Hac srasnda ihramdayken avlanmann haram ya da sevap olduu Maide Suresi'nin l. ve 2. ayetlerinde; haccn temelinin ne olduu Maide Suresi'nin 95. ve 97. ayetlerinde; "byk hac gn"nn ne olduu, Tevbe Suresi'nin 1. ve 3. ayetlerinde bildirilmitir. Grld gibi, hacla ilgili sorunlar, eitli surelerin eitli ayetlerinde ve kopuk kopuk olmak zere ele alnm bulunuyor. "Oru" konusunda da ayn kopukluk sz konusu! Kur'an, slamn bu dier temel artna, Bakara Suresi'nin 183. ayetinde deinerek yle demektedir: "Ey iman edenler! Oru sizden nce gelmi gemi mmetlere farz klnd gibi, size de farz klnmtr. Umulur ki, korunursunuz. Sayl gnlerde olmak zere (oru size farz klnd)..." (Bakara Suresi, ayet 183-185). Oru gecesinde, kadnlara yaklamann "helal" olduu, sabah aydnlnn gece karanlndan ayrt edilmesine kadar yemek yiyip, sonra akama kadar orucu tamamlamann gerekli bulunduu, yine Bakara Suresi'nin 187. ayetinde belirtiliyor. Dikkat edilecei gibi, Kur'an'n daha bu ilk balangcnda, slamn temel be art konusunda gze batar nitelikteki kopukluklar ve anlalmazlklarla kar karya bulunmaktayz. imdi, yukarda kaldmz yerden devam edelim ve Bakara Suresi'nin 4. ayetine geelim: burada, Tanr'nn Muhammed'e yle dedii yazldr: "Yine onlar, sana indirilene ve senden nce indirilene iman ederler; ahiret gnne de kesinkes inanrlar" (Bakara Suresi, ayet 4). Grlyor ki, ayet, Muhammed'e "indirilen" ey ile -ki bu "Kur'an" oluyor-, Muhammed'den nce "indirilen" eyden sz etmekte. Pek iyi, ama nedir bu "nce indirilen" ey? Bunu anlamak iin, yine Kur'an'n baka yerlerine gz atmak gerekiyor. O zaman reniyoruz ki, Tanr, daha nce Yahudilerden Musa'ya Tevrat', Davud'a Zebur'u ve sa araclyla Hristiyanlara da ncil'i vermitir. rnein, Kur'an'n 28. srasnda yer alan Kasas Suresi'nde, "Andolsun biz... Musa'ya... o kitab (Tevrat') vermiizdir" (Kasas Suresi, ayet 43) diye yazl. Beinci sure olan Maide Suresi'nde de, "Onlarn ardndan... Meryem olu sa'y gnderdik. Ona ncil'i verdik..." deniyor (Maide Suresi, ayet 46). Pek gzel, ama acaba Tanr, Bakara Suresi'nin 4. ayetinde, "Yine onlar, sana indirilene ve senden nce indirilene iman ederler..." derken, neyi kastetmitir? Kur'an'a uymak gerektii gibi, Tevrat'a, Zebur'a, ve ncil'e de uyulmasn m emretmitir? Eer bu byle ise, Kur'an'dan daha nce gnderilmi

olan kitaplarn, yani Tevrat ile ncil'in tahrif edilmi olduklarna ve bu nedenle Kur'an'dan baka uyulacak kitap bulunmadna dair ayetlere ne demeli? Gerekten de, Kur'an'n birok yerinde, Yahudilerin ve Hristiyanlarn, kendilerine verilen kitaplar tahrif ettikleri (rnein, Al-i mran Suresi, ayet 78, 187-188) ve bu nedenle Kur'an'dan baka uygulanacak kitap olmad bildirilmektedir. Yani, Mslmanlar gibi Yahudilerin ve Hristiyanlarn da uygulayacaklar tek kitap Kur'an olmaktadr. Nitekim, Nisa Suresi'nde, "Ey ehl-i kitab! Size gelenleri dorulamak zere indirdiimiz (Kur'an'a) iman edin. Allah'n emri mutlaka y erine gelecektir" (Nisa Suresi, ayet 47; ayrca bkz. Beyyine Suresi, ayet 1-4). Bu byleyken, yani daha nceki kitaplar (Tevrat ve ncil) tahrif edilmiken, Bakara Suresi'nin bu 4. ayetinde yer alan, "Yine onlar, sana indirilene ve senden nce indirilene iman ederler; ahiret gnne de kesinkes inanrlar" (Bakara Suresi, ayet 4) eklindeki szlerin anlam olur mu? Bu hususlarla ilgili rnekleri oaltmak kolay; fakat, anlatmak istediimiz udur ki, Bakara Suresi'nin 2. ayetinde, Muhammed'e indirilmi olan Kur'an'a uymak gerektii bildirilmiken, bir ayet atlama ile, yani Bakara Suresi'nin 4. ayetiyle, Muhammed'den nce indirilmi kitaplara Tevrat ile ncil'e iman etmek gerektii emredilmekte! Bu elikiyi zebilmek iin, Kur'an'n daha sonra gelen surelerini ya da ayetlerim nceden okuyup bilmek gerekiyor! Daha baka bir deyimle, Kur'an' batan sona doru deil, sondan ya da orta ksmlardan balayp baa doru gelmek, yani Bakara Suresi'nin bu ilk ayetlerini okumak gerekiyor. Bunlar yapnca u anlalyor ki, daha nceki kitaplar (Tevrat ve ncil) deitirilmi, tahrif edilmi olduu iin, Yahudiler ve Hristiyanlar bakmndan uygulanmas gereken tek bir kitap vardr, o da Kur'an'dr. Bakara Suresi'nin yukarda deindiimiz ayetlerinden sonrakileri okumaya devam edecek olursak, konular ve sorunlar bakmndan ayn uyumsuzluklara, kopukluklara, eliki ve anlalmazlklara tank oluruz. Gerekten de, bu surenin ilk 29 ayeti boyunca, Tanr'dan baka "Tanr" olmayndan, "iman"dan, "kafir'lerden, "mnafik"lardan, vb... sz edilirken (Bakara Suresi, ayet 2-29), birdenbire Tanr'nn meleklere hitaben, "Ben yeryznde bir halife yaratacam..." (Bakara Suresi, ayet 30) dedii grlr! Hemen bir ayet sonra, "Allah Adem'e btn isimleri retti..." (Bakara Suresi, ayet 30) diye yazl! Ama ortada henz Adem yok! Daha baka bir deyimle, Tanr, daha evreni, evrendeki varlklar, bu arada Adem'i (yani, insan) nasl ve ne ekilde yarattm anlatmaya balamadan nce, "inanan'lardan ya da "inanmayan" insanlardan sz etmekte! Oysa, mantken ve bilimsel olarak yaplmas gereken ey, nce evrenin, varlklarn ve insann (Adem'in) yaratln, yaratltan sonra insanlarn ne yaptklar, tutum ve davranlarn anlatmakt. Oysa, byle yapacak yerde Tanr, Kur'an'n batan ikinci srasnda yer alan Bakara Suresi'nin en bana, bunlarla ilgisi bulunmayan 29 ayet koyuyor ve sonra 30. ayetle meleklere, "Ben yeryznde bir halife yaratacam" (Bakara Suresi, ayet 30) diye sesleniyor. Buna kar melekler de ona, "...Bizler hamdinle seni tespih ve seni takdis edip dururken, yeryznde fesat karacak, orada kan dkecek insan m halife klyorsun?" diye soruyorlar. Tanr da onlara, "Sizin bilemeyeceinizi herhalde ben bilirim" (Bakara Suresi, ayet 30) diye karlk veriyor. Bunu izleyen ayette, Tanr'nn Adem'e, eyann ve her eyin adn rettii ve meleklere dnerek, "...Eer siz sznzde sadk iseniz, unlarn isimlerini bana bildirin" dedii yazl (Bakara Suresi, ayet 31). Gya, bu soruyu sormakla melekleri snamakta ve onlarn Adem'e nazaran daha aa durumda olduklarn kantlamaya almaktadr Tanr! Ancak, Adem kimdir; Tanr onu ne zaman, nasl ve neden yaratmtr; peygamber midir; ei var mdr; var ise o nasl ve neden yaratlmtr, bunlar burada belli edilmiyor! Bu konularda fikir edinebilmek iin, Kur'an'n baka surelerine atlamak, baka ayetlerine bavurmak gerek. rnein, Secde Suresi'nde -ki Kur'an'n 32. srasnda yer almtr-, Adem'in amurdan yaratld (Secde Suresi, ayet 6-9); Al-i mran Suresi'nde Tanr'nn Adem'i setii (Al-i mran Suresi, ayet 33); Zmer Suresi'nde Adem'i ve Adem'den de eini yaratt (Zmer Suresi, ayet 6); A'raf Suresi'nde -ki 7. suredir-, Adem'in eiyle birlikte eytan tarafndan kandrld ve bunun zerine her ikisinin de cennetten atldklar yazldr (A'raf Suresi, ayet 19-22, 24-25). Grld gibi, her ey kopuk kopuk anlatlmakta. Eer Adem'le ilgili yukardaki hususlar, surelerin ve ayetlerin nzul (ini) srasna gre bellemeye kalkacak olursak, konunun biraz daha anlalamaz ekle girdiine tank oluruz; nk, Bakara Suresi 87. srada, Secde Suresi 75. srada, Al-i mran Suresi 89. srada, A'raf Suresi 39. srada olmak zere inmi saylrlar.

imdi, biraz nce kaldmz yere dnelim ve Tanr'nn, "...Eer siz sznzde sadk iseniz, unlarn isimlerim bana bildirin" (Bakara Suresi, ayet 31) diyerek sorduu soruyu ele alalm. Melekler bu soruyu bir trl cevaplandramazlar; cevaplandramaynca, Tanr Adem'e emreder; "Ey Adem! Eyann isimlerini meleklere anlat... " Pek gzel, ama "eyann isimleri" derken, Tanr neyi kastediyor, belli deil! Bu konuda yorumcular eitli eyler rivayet ederler. Kimine gre bu isimler insanlarn birbirleriyle tanmalarna, anlamalarna sebep olan isimlerdir; rnein, insan, hayvan, yerkre, deniz, da vd... gibi her eyin ismi. Kimine gre duygular, nitelikler, keyfiyetler...'' Fakat, her ne olursa olsun, Tanr, bu ekilde buyurduktan hemen sonra, melekleri ve cinleri Adem'e secde ettirmeye alr (Bakara Suresi, ayet 3233). Sonra da, "Ey Adem! Sen ve ein beraberce cennete yerlein; orada kolaylkla istediiniz zaman her yerde cennet nimetlerinden yiyin; sadece u aaca yaklamayn... " (Bakara Suresi, ayet 35) der. Fakat, eytan Adem'le einin ayaklarn kaydrp, onlarn cennetten atlmalarna sebep olur (Bakara Suresi, ayet 36-39). Dikkat edilecei gibi, bu anlatlanlarn hepsi de anlalmazlklar ve kopukluklarla dolu: eytan ne yapmtr, Adem ile eine neler vaat etmi ve onlarn ayaklarn ne ekilde kaydrmtr, belli deil! Adem'in ei nereden kt, ad nedir, bunlar burada anlatlmyor! nk, Adem'le ilgili hikaye burada birdenbire kesiliyor ve karmza bambaka bir konu kveriyor ki, o da srailoullarnn tarihi ile ilgili! yle balar: "Ey srailoullar! Size verdiim nimetlerimi hatrlayn, bana verdiiniz sz yerine getirin ki, ben de size vaat ettiklerimi vereyim. Yalnzca benden korkun" (Bakara Suresi, ayet 40). Ve bu sylenenler de, tpk dierleri gibi, bilinmeyen ve anlalamayan eylerle dolu: bir kere kimdir bu srailoullar? Nereden tremilerdir? Tanr'nn onlara verdii nimetler nedir ki, hatrlatmada bulunuluyor? Onlardan ald sz nedir ki, "bana verdiiniz sz yerine getirin" diyor? Szlerini yerine getirdikleri takdirde onlara vereceini syledii vaat nedir? Hibir ey belli deil! nk, daha nceki ayetlerde bu hususlar hi belirtilmemi! Ve Tanr devam ediyor: - "Elinizdeki (Tevrat'n asln) tasdik edici olarak indirdiime (Kur'an'a) iman edin. Sakn onu inkar edenlerin ilki olmayn! Ayetlerimi az bir karlk ile satmayn, yalnz benim azabmdan . korkun" (Bakara Suresi, ayet 41). Yine anlalmazlklarla kar karyayz! Neden dolay Tanr, srailoullarna Tevrat yerine Kur'an'a iman etmelerini sylemekte? Neden dolay, "...Ayetlerimi az bir karlk ile satmayn!" diye onlar ikaz etmekte, belli deil! Ve bunlar belli etmeden Tanr srailoullarna namaz klmalarn, zekat vermelerini emrediyor (Bakara Suresi, ayet 43-46) ve sonra, "Ey srailoullar! Size verdiim nimetimi ve sizi (bir zamanlar) cmle aleme stn kldm hatrlayn" (Bakara Suresi, ayet 47) diyerek, birka ayet nce yapm olduu hatrlatmay, "...sizi (bir zamanlar) cmle aleme stn kldm hatrlayn", eklemesiyle yineliyor. Yeryznde birok mmet varken, neden dolay srailoullarn stn klp onlara nimetler vermitir ve neden dolay imdi onlardan ikayetidir, belli deil! Bunlar belli deilken, konumasna yle devam ediyor Tanr: "Hatrlayn ki, sizi, Firavun taraftarlarndan kurtardk. nk, onlar size azabn en ktsn reva gryorlar; yeni doan erkek ocuklarnz kesiyorlar (fenalk iin), kzlarnz hayatta brakyorlard. Aslnda o size reva grlenlerde Rabbinizden byk bir imtihan vard (Bakara Suresi, ayet 49). Yine bilinmezlikler iindeyiz! Neden dolay Firavun taraftarlar, srailoullarnn yeni doan erkek ocuklarn kesip kzlar brakyorlard da, Tanr srailoullarn onlardan kurtarmtr? Bu ayeti 50. ayet izliyor: "Bir zamanlar biz sizin iin denizi yardk, sizi kurtardk. Firavun'un taraftarlarn da, siz bakp dururken denizde boduk" (Bakara Suresi, ayet 50). Neden dolay deniz yanlyor ve yarlan bu deniz hangi denizdir, belli deil! Bu ayetten sonra karmza

51. ayeti kyor: "Musa'ya krk gece (vahyetmek zere) sz vermitik. Sonra hakszlk ederek buzay (Tanr) edindiniz" (Bakara Suresi, ayet 51). Kimdir bu Musa? Babas kimdir? Kimden domutur? Kimler tarafndan yetitirilmitir? Buzann srailoullar tarafndan "Tanr" edinilmesi nasl olmu, hibir ey belli deil! Daha sonraki ayetlerde Musa ile kavmi arasndaki 'ekimeler ele alnm. "Cumartesi gn azgnlk" ettikleri iin, srailoullarnn "aalk maymunlar" ekline dntrldkleri bildiriliyor (Bakara Suresi, ayet 6566). Musa'nn, kavmine bir sr kesmelerini emrettii, fakat kavminin kendisini alaya ald ekleniyor (Bakara Suresi, ayet 67-71). Ve sonra Tanr, "Hani siz bir adam ldrmtnz de, onun hakknda birbirinizle almtnz. Halbuki Allah gizlemekte olduunuzu ortaya karacaktr" (Bakara Suresi, ayet 72) diye devam ediyor. ldrlen adam kimdir? Neden dolay ldrlmtr? Bunlar belirtilmeden, Tanr'nn, "Haydi imdi (ldrlen) adama, (kesilen inein) bir parasyla vurun" dedii ve "Bylece Allah, lleri diriltir ve dnesiniz diye ayetlerini gsterir" diye ekledii grlmekte (Bakara Suresi, ayet 73). Bunu izleyen ayetlerde, srailoullarnn Tanr emirlerine bakaldrmalar, Tanr ile ekimeleri belirtiliyor (Bakara Suresi, ayet 74-86). Ve yine birdenbire, "Andolsun ki, biz Musa'ya kitab verdik. Ondan sonra art arda peygamberler gnderdik. Meryem olu sa'ya da mucizeler verdik. Ve onu Ruhl Kuds ile destekledik. (Ne var ki) gnlnzn arzulamad eyleri syleyen bir eli geldike ona kar byklk tasladnz. (Size gelen) peygamberlerden bir ksmn yalanladnz, bir ksmm da ldrdnz" (Bakara Suresi, ayet 87) eklindeki bir konuma ile Tanr, srailoullarna yeniden sitem etmeye balar. Bu arada onlar Kur'an'a ve Muhammed'e inanmamakla sular (Bakara Suresi, ayet 88-91) ve sonra Muhammed'e hitaben, "...(Ey Muhammed), onlara, 'ayet siz gerekten inanyor idiyseniz, daha nceki Allah'n peygamberlerini neden ldryordunuz?' deyiver" der (Bakara Suresi, ayet 91). Sonra, yine Musa ile Yahudiler arasndaki ekimelere ve Kur'an'n Muhammed'e indirilmesine deinir (Bakara Suresi, ayet 92-101); sonra Sleyman'n hkmdarlna geer (Bakara Suresi, ayet 102); sonra iman edenlere buyruklar indirir (Bakara Suresi, ayet 103-104) ve Yahudilerden ve Hristiyanlardan Mslmanlara hayr gelmeyeceini bildirir (Bakara Suresi, ayet 105). Daha sonra, Yahudilerle Hristiyanlarn ekimelerinden ya da kafirliklerinden sz eder (Bakara Suresi, ayet 106-121). Yine birdenbire Yahudilere, "Ey srailoullar! Size verdiim nimetimi ve sizi (bir zamanlar) cmle aleme stn klm olduumu hatrlayn" (Bakara Suresi, ayet 122) diyerek, daha nce birok kez sylemi olduu hatrlatmay aynen yineler. Ve sonra brahim hikayesine geer: "Bir zamanlar, Rabbi brahim'i birtakm kelimelerle snam, onlar tam olarak yerine getirince, 'Ben seni insanlara nder yapacam' demiti..." (Bakara Suresi, ayet 124) diyerek, onun smail ile birlikte Kabe'nin yapm iine balayn anlatr (Bakara Suresi, ayet 125 vd...). Oysa ki, brahim, Musa'dan, Sleyman'dan, sa'dan vd... ok nce yaamtr. Ve ite Tanr, olaylar tersyz ederek, bir sre bu ekilde konutuktan sonra, tekrar "Tanr'nn tek oluu" konusuna dner (Bakara Suresi, ayet 164-167); sonra "haramlar" konusuna geer (Bakara Suresi, ayet 168 vd...) sonra "ksas" ve "vasiyet" gibi ceza ve hukuk konularna deinir (Bakara Suresi, ayet 17-183), sonra dinle ilgili olarak oru konusuna yer verir (Bakara Suresi, ayet 188 vd...). Bu arada, "Birbirinizin mallarn yemeyin, rvetle hakimlere komayn" der (Bakara Suresi, ayet 188) ve hemen ardndan haccn ifas iin yeni doan aylardan sz eder; ederken, hi ilgisi olmad halde, "Evlere arka tarafndan deil, n kapsndan girin" diye ekler (Bakara Suresi, ayet 189); hemen peinden "(mrikleri) bulduunuz her yerde ldrn!.." diye emirler verir (Bakara Suresi, ayet 191); ve sonra fitneden, haram aylardan, Allah yolunda harcamalardan, hacdan sz ederek (Bakara Suresi, ayet 192-221) kadnlarn zel durumlarna (rnein, adet, hayz durumlarna) atlar (Bakara Suresi, ayet 222); sonra, "Kadnlarnz sizin ekin alannz, tarlanzdr. O halde (n organ olan) tarlanza ne ekilde isterseniz o ekilde varn..." diye kadnlarla cinsi mnasebet usullerinden sz eder ve cinsi mnasebet srasnda onlara "arka organlarndan" temas edilmemesi gerektiini belirtir (Bakara Suresi, ayet 223); cinsi mnasebetle (seksle) ilgili bu emirlerden hemen sonra, "boanma" ve "hlle" konularn hkme balar; bylece, hukuk d konulardan, hukukla ilgili konulara atlam olur. Ve ite hukukla ilgili bu kurallar belirtirken (Bakara Suresi, ayet 225-238), birdenbire bundan vaz geer ve yine hi yeri ve gerei olmad halde, ibadetle ilgili bir konuya (rnein, namaz klma usullerine ve bununla ilgili kurallara) dner (Bakara Suresi, ayet 238-239); hemen sonra, tekrar hukuk sorunlarn ele alr ve boanma konusuna deinir (Bakara Suresi, ayet 240-242); fakat, bu konuyu

ilemeden ve yine hi yeri gelmemiken, cihada (savaa) kma gereine deinir ve vaktiyle srailoullarna sava farz kldndan, Talt ve Calt ordularnn bozguna uratldndan sz eder ve yeryz dzenini, ancak ve ancak insanlar birbirleriyle dvtrtmek suretiyle salayabileceinden sz eder (Bakara Suresi, ayet 244-252). Fakat, Talt'un ya da Calt'un kim olduklarn bildirmez! Neden insanlar birbirlerine boazlatmadan i gremediini de belirlemez! Az gemeden, "zekat" ve "sadaka" konularn ele alr (Bakara Suresi, ayet 273-274); bunlar ilgili olarak yeterince fikir vermeden, hi yeri ve ilgisi olmad halde borlar hukukunun, faiz ve ticaret sorunlarna geer (Bakara Suresi, ayet 275-284); akabinde yeryzne gnderdii "peygamberler" arasnda ayrm yapmadn belirtir (Bakara Suresi, ayet 285) ve hemen sonra kiiye takatinden fazla yk yklemediini bildirir (Bakara Suresi, ayet 286). Bylece, birbiriyle ilgisi olmayan konulara ve sorunlara deinerek, birinden dierine atlayarak Bakara Suresi'ni sona erdirir! Yine hatrlatalm ki, bu Bakara Suresi, Kur'an'da batan ikinci srada yer almakla beraber, Tanr'dan indii sylenen surelerin seksen yedincisidir. Ve yukarda deindiimiz sorunlar ve konular, surelerin Kur'an'daki sralarna gre deil de, surelerin ini srasna gre incelemeye kalkacak olursak, ayn tutarszlklarla, ayn karklklarla, ayn uyumsuzluklarla ve ayn elimelerle karlarz. Kur'an'da, Bakara Suresi'nden sonra, 3. srada olarak yer alan Al-i mran Suresi'nde de ayn dzensizlikleri grmekteyiz: Sure, biraz nce deindiimiz gibi, sa'nn anas Meryem'in babasnn mensup bulunduu "mran'n ailesinden sz eden ayetleri kapsad iin, "Al-i mran Suresi" adn tar. Ancak, 200 ayetten oluan bu surenin, pek az bir ksm bu konuya ayrlmtr; daha baka bir deyimle, surenin bal ile ierii arasnda pek az iliki vardr. stelik de sure "mran ailesi" konusunu ele alan ayetlerle balamaz. Al-i mran Suresi'ne yle bir gz atacak olursak, grrz ki, ilk birinci ayet, "Elif, Lam, Mim" eklindeki harflerle balar. Henz, hi kimseler tarafndan anlalm deildir. Bunu, "Hayy ve kayyum olan, Allah'tan baka ilah yoktur" (Al-i mran Suresi, ayet 2) eklindeki ikinci ayet izler ki, daha nce Bakara Suresi'nde yer alan ve Tanr'nn kendi yceliiyle vnmesini belirten 255. ayetin ksaltlm eklidir. Bunu, Tanr'nn insanlara doru yolu gstermek zere, Tevrat', ncil'i ve Furkan' (Kur'an') indirmi olduunu, Kur'an'n nceki kitaplar onayladn ve Allah'n ayetlerini inkar edenlerin azaba urayacaklarn bildiren iki ayet izler (Al-i mran Suresi, ayet 3-4). Bunlar okurken, kendi kendimize soru sormak ihtiyacn duyarz: Tevrat ve ncil'de yer alan ayetler geerli mi? Yahudileri, Hristiyanlar ve Mslmanlar balar m? Bu soruyu sormak ihtiyacn duyarz; nk, 12 ayet sonra (yani, Al-i mran Suresi'nin 19. ayetinde), Tanr indinde slamdan baka bir din olmad ve Yahudilerle Hristiyanlarn, kendilerine "ilim" (Tevrat ve ncil) geldikten sonra ayrla dtkleri yazldr. Yine bunun gibi, Kur'an'n dier sure ve ayetlerinde, Tevrat ile ncil'in tahrif edilmi olduklar ve bu nedenle Kur'an'dan baka uygulanacak kitap bulunmad, Yahudilerin ve Hristiyanlarn dahi Kur'an'la bal bulunduklar bildirilmitir. Al-i mran Suresi'nin drdnc ayetinden hemen sonra, Tanr'nn, her gizli olan eyi bildii yazldr (Al-i mran Suresi, ayet 5). Bunu, "Rahimlerde sizi diledii gibi ekillendiren odur... " diye balayan ve Tanr'nn "g ve hikmet sahibi" olduunu bildiren ayet izliyor (Al-i mran Suresi, ayet 6). Burada geen "diledii gibi ekillendiren" deyiminden anlalmas gereken nedir? nsan denen varln, sadece ekli ve biimi mi, yoksa ayn zamanda kaderi de mi Tanr tarafndan keyfi olarak ekillendirilmitir, belli deil! Ayn konu, Kur'an'n dier sure ve ayetlerinde de elikili ekilde tanmlanmtr: kimi yerde kiinin, kendi kaderini kendi izdiine, kimi yerde de bu kaderin Tanr tarafndan izildiine dair ayetler var. rnein, sra Suresi'nde,"Kim doru yolu bulmusa, ancak kendisi iin bulmutur; kim yoldan sapmsa kendisi saptmtr ve b kii bakasnn ykn yklenmez" (sra Suresi, ayet 15) diye yazldr. Ya da Fussilet Suresi'nde, "Kim iyi bir i yaparsa faydas kendisinedir, kim ktlkte bulunursa zarar kendisinedir" (Fussilet Suresi, ayet 46; sra Suresi, ayet 7) eklinde ayetler var. Bunlara bakarak, her insann irade zgrlne sahip ve kendi kaderine egemen olduu sanlr. Fakat, bu ayn Kur'an'da, zgr iradeyi yok eden ve insan kaderinin daha ana karnndayken Tanr tarafndan izildiini bildiren nice hkmler yer almtr ki, bunlar arasnda, "Allah dilemedike siz dileyemezsiniz... " (Tekvir Suresi, ayet 29), "Sizler ancak Rabbinizin dilemesi (izin vermesi) sayesinde (bir eyi) dileyebilirsiniz..." (nsan Suresi, ayet 30), "Allah kimi doru yola sokmak isterse, onun kalbini slamiyete aar; kimi de saptrmak isterse... kalbini dar ve skntl klar... " (En'am Suresi, ayet 125), "Allah dileseydi puta tapmazlard..." (En'am Suresi, ayet 106) eklinde olanlar vardr. Hatta, irade zgrln hem var sayan hem de yok klan ayetler, bazen pei peine sralanmlardr.

rnein, Kyamet Suresi'nde yle yazldr: "Dileyen (dnp Tanr'dan) t alr. Bununla beraber, Allah dilemeksizin onlar t alamazlar..." (Kyamet Suresi, ayet 55-56). Yani, kii Tanr'dan t alabilir; ama alabilmesi iin, Tanr'nn bunu dilemesi koul! Ve yine Kur'an'a gre kii, doru yola ynelmek ya da saptmak hususunda irade zgrlnden yoksun bulunduuna ylesine inanmtr ki, Tanr'ya u ekilde yalvarma durumundadr: "Rabbimiz! Bizi doru yola ilettikten sonra kalplerimizi eriltme. Bize tarafndan rahmet bala..." (Al-i mran Suresi, ayet 8). Bu tr elikiler ve bu tr tutarszlklar, her hususta ve her konuda olmak zere Kur'an'n tm surelerinde ve ayetlerinde yer etmitir. Muhtemelen bunun fark edileceini bildii iindir ki, Muhammed, Kur'an'n baz ayetlerinin "muhkem", yani "anlam ak ve seik"; baz ayetlerin ise "mteabih", yani "anlam anlalamaz" nitelikte olduuna dair ayet koyma gereini duymutur. Nitekim, Al-i mran Suresi'nin imdi zerinde durduumuz ayetinin anlalmazl karsnda, ne yapacamz armken, baz ayetlerin "muhkem" ve bazlarnn "mteabih" olduklarna dair 7. ayet dikiliverir karmza: "Sana kitab indiren odur. Onun (Kur'an'n) baz ayetleri muhkemdir ki, bunlar kitabn esasdr. Dierleri de mteabihtir. Kalplerinde erilik olanlar, fitne karmak ve onu tevil etmek iin ondaki mteabih ayetlerin peine derler. Halbuki, onun tevilini ancak Allah bilir. limde yksek payeye erienler ise, 'Ona inandk; hepsi de Rabbimiz tarafndandr' derler. Bu incelii ancak akl selim sahipleri dnp anlar" (Al-i mran Suresi, ayet 7). Ancak, eliki sorununu zmlermi gibi grnen bu ayet, bizzat kendi iinde elikilidir. Bir kere, "muhkem" ve "mteabih" ayetler konusuna doru drst bir aklama getirilmi deil. Bundan dolaydr ki, bunlarn ne olduu ve bu szcklere ne anlam verilmesi gerektii hususunda, yorumcular arasnda gr ayrlklar vardr. rnein, Kur-tubi gibi yorumculara gre, "muhkem ayet" demek, anlam ve yorumu bilinen, anlalr olan ayet demektir; "mteabih" ayet ise, Tanr'nn insanlara verdii bilgi yollarndan herhangi bir yolla anlamnn renilip bilinmesi, hi kimse iin mmkn olamayan ayettir. Razi gibi yorumculara gre "muhkem" ayet, ister ak, ister kapal anlaml olsun, "anlam anlalabilen bir hkme ve sonuca varlabilen" ayettir; "mteabih" ayet ise, anlam hibir yolla bilinemeyen ayettir. Taberi'ye gre "muhkem ayet", hkm geerli olan ayettir; "mteabih ayet" ise, hkm yrrlkten kaldrlm olan ayettir. Yine Razi'ye gre "muhkem" ayetler, En'am Suresi'nin sadece ayetidir ki, bunlar, 150., 151. ve 152. ayetlerdir. Kimine gre "muhkem" deyimi, sadece tek bir anlam olan ayetler iin; "mteabih" deyimi ise, birden ok anlama gelebilen ayetler iin kullanlmas gerekir!( Turan Dursun, age, c.3, s. 137 vd... 192) te yandan, "mteabih" ayetlerin yorumunun sadece Tanr tarafndan bilindii anlatlmakta! Daha nce de dediimiz gibi, eer bu ayetler, sadece Tanr tarafndan bilinmek zere Kur'an'a kondu ise, faydas ne? Eer anlam bilinmeden bellenmek zere kondu ise, bu takdirde kullarn dnme gcnden yoksun kalmalar sonucunu dourmaz m? Yukardaki ayette, "...limde yksek payeye erienler ise, 'Ona inantk; hepsi de Rabbimiz tarafindandr' derler..." diye yazl. Dikkat edilecei gibi, "ilimde yksek payeye erienler" dahi, anlam sadece Tanr'nn bildii ayetleri kr krne kabul edip, "Ona inandk; hepsi de Rabbimiz tarafindandr" demek durumundalar! rade ve fikir zgrl ile bu nasl badatrlabilir? Btn bu hususlar, Al-i mran Suresi'nin imdi zerinde durduumuz 7. ayeti ile askya alnma benzer. Nitekim, daha sonraki ayet, bir baka eliki yaratacak nitelikte olmak zere yledir: "(Onlar yle yakarrlar) Rabbimiz! Bizi doru yola ilettikten sonra kalplerimizi eriltme. Bize tarafndan rahmet bala..." (Al-i mran Suresi, ayet 8). Anlalan o ki, insanlar doru yola ileten ve ilettikten sonra kalpleri eriltebilen Tanr'dr. Bu

dorultuda, Kur'an'da pek ok ayet var. rnein, En'am Suresi'nde, Tanr'nn, diledii gibi insanlarn kalplerini ap Mslman yapt ya da kapayp kafir kld yazl (En'am Suresi, ayet 125). Pek gzel, ama yle bir dnelim: eer insan doru yola sokan ya da doru yoldan karan Tanr ise, bu takdirde onlar mkafatlandrmann ya da cezalandrmann ne anlam olabilir? Bu soruyu sorarken, gzmz, daha sonra gelen ve bir ncekiyle ilikisi bulunmayan ayete ilimekte: "Rabbimiz! Gelmesinden phe edilmeyen bir gnde, insanlar mutlaka toplayacak olan sensin. Allah asla sznden dnmez" (Al-i mran Suresi, ayet 9). Dikkat edilecei gibi, burada konuanlar Tanr'nn kullardr ve konumalarndan unu anlyoruz ki, gelmesinden phe edilemeyecek olan bir gn vardr ve o gn Tanr insanlar toplayacaktr! Pek iyi, ama "gelmesinden phe edilemeyen gn" nedir ve Tanr'nn kullar bunu nereden bilmilerdir! Eer bu gelecek olan gnden maksat "kyamet" ise, Kur'an'n baka bir yerinde, rnein Kyamet Suresi'nde, insanlarn kyameti yalanladklar ve "kyamet gn ne zamanm?" diye sorduklar yazldr (Kyamet Sresi, ayet 55-56). Hatta bu konuda ylesine habersizdirler ki, ikide bir Muhammed'e, kyametin ne olduunu, ne zaman geleceini sormaktan geri kalmazlar. Fakat, yine Kur'an'dan renmekteyiz ki, kyametin ne zaman gelecei hakknda Muhammed'in de pek bilgisi yoktur. rnein, A'raf Suresi'nde, kyametin saatinin sadece Tanr tarafndan bilindiine dair u var: "Ey Muhammed! Kyamet saatinin ne zaman gelip atacan soruyorlar. De ki, 'Onu ancak Rabbim bilir. Onun vaktini ondan baka belirtecek yoktur..." (A'raf Suresi, ayet 187; bkz. Lokman Suresi, ayet 34; Naziat Suresi, ayet 42-46). Grlyor ki, Kur'an'n baz ayetlerinde, kyametin yalanlandndan (Kyamet Suresi, ayet 55-56), baz ayetlerinde de yalanlayanlarn, "...Allah asla sznden dnmez" diyerek kyametin zaman konusunda phe etmediklerinden sz edilmekte (Al-i mran Suresi, ayet 9). Daha baka bir deyimle, imdi zerinde durduumuz ayet (yani, Al-i mran Suresi'nin 9. ayeti) hakknda fikir edinebilmek iin, Kur'an'n baka yerlerine atlamalar yapmamz gerekiyor. Kur'an'da kyametle ilgili olarak eitli surelere datlm 150'den fazla ayet bulunduuna gre,( Kyametle ilgili olarak Kur'an'da yer alan bu ayetler hakknda bkz. Turan Dursun,age, c.7, s.88 vd...) nasl bir ameliye ile kar karya kaldmz ortadadr. Eer, bu 150 ayeti, surelerin nzul srasna gre incelemeye kalkacak olursak, iin iinden hi kamayz! Ve ilgin olan husus u ki, Kur'an'n, 75. srasnda bulunan ve "Kyamet" baln tayan sure, Tanr'nn, "Kyamet gnne yemin ederim" szleriyle balamakta ve insanlarn, lmden sonra diriltilip hesaba ekileceklerini anlatmakta. Surenin balna bakarak sanlr ki, Tanr bize kyamet hakknda yeterince bilgi verecektir. Oysa, yle deil; nk, buradaki anlat ylesine yetersiz ki, kyamet hakknda geliigzel bir fikir edinebilmek iin, Kur'an'n dier sureleri ierisine, pek eitli deyimlerle (Kur'an'n baz yerinde "yevml-kyame" (kyamet gn), baz yerinde "aet" (gelecek olan an ya da saat), baz yerinde "el-vaka" ya da "el-hakke" (gerekten gelecek olan gn), har (toplanma gn), "el- karia" (grlts ile felaket kapsn alacak olan gn)... deyimleri geer. Bu konuda daha geni bilgi iin bkz. Turan Dursun, age, c.7, s.88 vd...) sktrlm 150'den fazla ayeti (ayrca da, saysz denecek kadar ok hadis hkmlerini) incelemek gerekir ki, dzensizlik bir yana, Kur'an'n "apak"oluuyla da badamaz. Al-i mran Suresi'ni, kaldmz yerden okumaya devam edelim. Onuncu ayet yledir: "Bilinmelidir ki, inkar edenlerin ne mallar ne de evlatlar (oullan) Allah huzurunda kendilerine bir fayda salayacaktr. te onlar cehennemin yaktdr" (Al-i mran Suresi, ayet 10). Nedir anlatlmak istenen ey? Neden mallar ve oullar Allah huzurunda inkarclara fayda salamayacaktr? Neden sadece "matlar" ve "oullar" anlamna gelen "evlatlar" zikredilmitir de, "kzlar" ya da bakaca eyler belirtilmemitir? Ve ne sebeple inmitir bu ayet? Baz yorumcular bu ayetin Necran Piskoposu vesilesiyle indiini, nk bu Piskopos'un Muhammed'i "peygamber" olarak kabul ettii halde, Rum krallarndan edindii mallar elinden karmamak iin Mslman olmaktan kandn sylerler.Oysa, yle deil; nk, ayet sadece "ma/"lardan deil, ayn zamanda "evlatlardan sz ediyor (ki "veled" karl "oullar" demektir). Bu itibarla, ayetin anlam hakknda bir fikir ne srebilmek iin, Kur'an' kartrmamz ve muhtemelen 72 srelik bir atlama yapp,

Mddessir Suresi'nin 11. ve 29. ayetleri zerinde durmamz gerekiyor. u bakmdan ki, orada yle deniyor: "Ey Muhammed!.. Tek olarak yaratp, kendisine bol bol mal... oullar verdiim ve nimetleri yaydka yaydm o kimseyi bana brak, cezasn ben vereyim. Bir de verdiim nimetten artrmam umar. Hayr, hayr; nk o, bizim ayetlerimize kar son derece inatdr... te bu adam yakc bir atee yaslayacam..." (Mddessir Suresi, ayet 11-14, 26). Ayetin bir baka okunuu yledir: "Ey brnen (Mddessir) ... Tek olarak yarattm o kimseyi bana brak! Hem uzun boylu mal verdim. Hem gz nnde oullar. Hem. kendisine bir deti dedim. Sonra da tama eder ki, daha art raym. Hayr, nk o bizim ayetlerimize kar inat kesildi... yaslayacam onu sekara (cehenneme)..." (Mddessir Suresi, ayet 10-16,26). Yorumculara gre bu ayet, Velid b. Muire'nin tutum ve davran vesilesiyle inmitir; nk, Velid, slam olmaya ve Muhammed'i "peygamber" olarak kabule eilimliyken, yeeni Ebu Cehil'in kkrtmas zerine Muhammed hakknda olumsuz eyler sylemi; rnein, "Muhammed bir sihirbazdr; kiiyi ailesinden, evladndan, klesinden ayryor" eklinde konumutur.( Bu yorumlar iin bkz Elmall H. Yazr, age, c.7, s.5456 vd...; ayrca Diyanet Vakf Kur'an evirisinde Mddessir Suresi'nin 11 .ve 26. ayetlerinin aklanmasna baknz.) Velid, Kurey'in ileri gelenlerinden olup, ticaret yoluyla byk servet edinmi bir kimsedir; Mekke ile Taif arasnda mal ve arazileri ve ayrca Taifte yaz k meyveleri eksik olmayan bostan vard. Sadece servetinin okluu ile deil, oullarnn saysnn okluu ile de n salmt; nk, sylendiine gre, on ya da on olu vard. Ayetten anlalmaktadr ki, Tanr, oul sahibi olmay, mallara ve arazilere sahip olmak kadar nemli saymaktadr; bundan dolaydr ki, diledii kiileri, bol miktarda mal ve oullar vermek suretiyle nimetlendirmektedir. Fakat, iman etmeyenlere unu hatrlatmaktadr ki, mallara ve oullara sahip olmann kendilerine salayabilecei bir fayda yoktur. Bundan kan bir dier sonu da u olmaktadr ki, kii, kendi almasyla ve kendi alnnn teriyle varlk edinemez; onu varlk sahibi yapan Tanr'dr. Bundan dolaydr ki, eer kii, Tanr'nn buyruklarna (rnein, Kur'an'a) inanmayacak olursa, atee atlmaktan kurtulamayacaktr; mallara (ya da oullara) sahip olmann hibir hayrn grmeyecektir. Pek gzel, ama eer bu byle ise, Tanr onu neden mal ve oul sahibi yapmtr? Tanr, "her eyi bilen" ve "ileriyi gren" deil midir? stelik de, kendi yaratt kullarn doru yola sokan ya da saptran o deil midir? Grlyor ki, Al-i mran Suresi'nin sz konusu ettiimiz bu onuncu ayeti hakknda, yarm yamalak dahi olsa, fikir edinmek yle dursun, iinden klmaz sorunlarla karlamaktayz! Al-i mran Suresi'nde kaldmz yerden devam edecek olursak, ayn anlalmazlklarla, ayn uyumsuzluklarla, ayn kopukluklarla karlarz. Yeni bir rnek olarak, geliniz imdi bu surenin, birbiriyle ilikisi olmayan hkmlerini okumaya devam ederek biraz daha ilerideki ayetlerine gz atalm. Mriklerin ktlklerinden, Yahudilerin ve Hristiyanlarn kafirliklerinden sz eden 116. ayete geldiimizde karmza u kyor: "nkar edenler var ya, onlarn mallar da evlatlar (oullar) da Allah'a kar kendilerine hibir fayda salamayacaktr, ite onlar cehennemliklerdir; onlar orada ebedi kalacaklardr" (Al-i mran Suresi, ayet 116). imdi bu ayeti, bu ayn Al-i mran Suresi'nin biraz nce incelediimiz 10. ayetiyle karlatralm! Dikkat ediniz, yine baladmz noktaya, yani 110 ayet ncesine dnm olmaktayz. nk, orada da u satrlar yer almt; "Bilinmelidir ki, inkar edenlerin ne mallan ne de evlatlar (oullar) Allah huzurunda kendilerine bir fayda salayacaktr. te onlar cehennemin yaktdr" (Al-i mran Suresi, ayet 10). Bu minval zere devam ederek, 121. ayete gelelim. Karmza birdenbire ve hi beklenmedik yerde,

savala ilgili yle bir ayet kveriyor: "Hani sen (Ey Muhammed!), sabah erkenden mminleri sava mevzilerine yerletirmek iin ailenden ayrlmtn. ...Allah hakkyla iiten ve bilendir" (Al-i mran Suresi, ayet 121). Pek gzel, ama bununla hangi sava anlatlmak isteniyor, belli deil! Bunu izleyen ayetlerden de bir ey anlamak mmkn deil! Nitekim bir sonraki ayet yledir: "O zaman iinizden iki blk bozulmaya yz tutmutu. Halbuki Allah onlarn yardmcs idi. Mminler yalnz Allah'a dayanp gvensinler" (Al-i mran Suresi, ayet 122). Nedir burada sz geen "iki blk"ten maksat, bilemiyoruz! Daha sonraki ayette, "Andolsun, sizler gsz olduunuz halde, Allah, Bedir'de de size yardm etmiti..." (Al-i mran Suresi, ayet 123) deniyor ve Tanr'nn Bedir Sava'nda Mslmanlara bin melekle yardm ettii ekleniyor (Al-i mran Suresi, ayet 124). Bir sonraki ayette, eer Mslmanlar sabr gsterecek ve Tanr'dan saknacak olurlarsa, Tanr'nn onlara "nianl be bin melek"le yardmc olaca, bunu onlarn gnln rahatlatmak iin yapaca yazldr (Al-i mran Suresi, ayet 125-126). Daha sonraki ayette, kafirlerden bir ksmnn kkn kesmek amacyla, Tanr'nn Mslmanlara yardmda bulunduu eklenmekte (Al-i mran Suresi, ayet 127-128). Yine dikkat edilecei gibi, Bedir Sava rnei veriliyor, fakat "Hani sen (Ey Muhammed!), sabah erkenden mminleri sava mevzilerine yerletirmek iin ailenden ayrlmtn..." diye konu edilen savan ne olduu, ne zaman, ne sebeple ve kimler arasnda kt bildirilmiyor. Yorumculardan ve Muhammed'in Kur'an olmayarak brakt verilerden (hadislerden) reniyoruz ki, 121. ayette sz konusu olan sava, Uhud Sava'dr. Ve ite bu ayetleri okurken karmza, yine hi yeri ve gerei olmadan, birdenbire, ekonomi ile ilgili bir konu, faiz konusu kveriyor ve yle emrediliyor: "Ey inananlar! Faizi kat kat alarak yemeyin..." (Al-i mran Suresi, ayet 130). Sonra kiilere Tanr'y anmalar iin tler veriliyor (ayet 131-140) ve sonra tekrar Uhud Sava olaylarna dnlerek, "Eer siz bir yara aldysanz, phesiz o topluluk da benzeri bir yara almtr... lmle karlamadan nce onu biliyordunuz" (ayet 141-144) diye devam olunuyor. Fakat, akabinde Muhammed'in "Ancak bir peygamber" olduu syleniyor (ayet 144-148); sonra Tanr'ya itaat grevi hatrlatlyor (ayet 149-152) ve sonra tekrar Uhud Sava'na dnlyor (ayet 153-174); fakat, bu konu tamamlanmadan, "te o eytan, kendi dostlarn korkutur. u halde, eer iman etmi kimseler iseniz onlardan korkmayn, benden korkun" (ayet 175) eklindeki bir ayetle baka bir konuya atlanyor ki, ayetin kimler hakknda indii tartmal: kimine gre ayet Medine'deki Mslmanlar korkutmak amacyla Mekkelilerin gnderdikleri Nuaym adndaki kii vesilesiyle ve "Kffar Kurey" hakknda, kimine gre "mnafklar" hakknda, kimine gre "kffardan" Mslman olup da, Kurey'ten korkarak slam terk eden bir kavim hakknda, kimine gre ise Yahudiler hakknda inmitir. Fakat, her ne olursa olsun, bu ayetten sonra, inkarclarn Allah'a zarar veremeyeceklerine (Al-i mran Suresi, ayet 176177), sonra Tanr'nn inkarclara sre verip onlarn gnahlarnn artmasn istediine (Al-i mran Suresi, ayet 178), sonra insanlarn hasisliine deinilerek "cimri"lik konusuna atlanyor ve cimri olanlarn kyamet gnnde cezaya urayacaklar anlatlyor (Al-i mran Suresi, ayet 180); daha sonra, Tanr hakknda olumsuz ey konuanlara, rnein, "Gerekten Allah fakir, biz ise zenginiz" diyen ve peygamberlerini haksz yere ldrenlere ve Mslman olmamak iin bahane ileri srenlere deiniliyor ki, yorumculara gre bunlar Yahudilerdir (Al-i mran Suresi, ayet 181, 184); sonra "Her canl lm tadacaktr..." denilerek cehennemden uzaklatrlp cennete konulanlarn kurtulua ermi olacaklar anlatlyor (Al-i mran Suresi, ayet 185); sonra, "...mallarnz ve canlarnz konusunda imtihana ekileceksiniz..." denilerek, sabreden kimselerin iyi bir i yapm olacaklar hatrlatlyor (Al-i mran Suresi, ayet 186); sonra Tanr'nn ehl-i kitab'a (Yahudilere ve Hristiyanlara), "...onu mutlaka insanlara aklayacaksnz, onu gizlemeyeceksiniz" diyerek, onlardan sz ald, fakat onlarn buna kulak asmayp, "onu az bir dnyala deitirdikleri" belirtiliyor -ki yorumcularn sylemesine gre burada, Tevrat ve ncil sahiplerinin bu kitaplardaki baz eyleri gizledikleri ve bu kitaplar tahrif ettikleri aklanmaktadr- (Al-i mran Suresi, ayet 187); ve bir konudan bir bakasna sraya sraya Al-i mran Suresi sona erdiriliyor!

Kur'an'n drdnc suresi olan Nisa Suresi'ne gz atalm: Daha nce de deindiimiz gibi, bu sure, sylendiine gre aslnda Tanr'nn indirdii surelerin doksan ikincisidir! Ama her ne hikmetse, Kur'an'n sonlarnda deil, en balarnda, drdnc srada olmak zere yer almtr. Medine'de indii sanlrsa da, bunun, Mekke'de (daha dorusu Medine'ye hicret srasnda) indiini iddia edenler de vardr. Fakat, bu surede hem mekki hem de medeni ayetler bulunduu kabul edilir. Ayetlerin saysnn 175 olduunu syleyenlerin yannda, 176 ya da 177 olduunu ne srenler de vardr.18 Daha nceki surelerden farkl olarak, bu surenin banda, hurafat (rnein, Elif, Lam, Mim vs...) eklinde iaretler bulunmamakta. Surenin bal olan Nisa szc, "kadnlar" anlamna geldii iin sanlr ki, bu sure, esas itibariyle kadn sorunlaryla, kadn haklaryla ve kadnn zgrlkleriyle ilgili hususlar ilemektedir. Oysa, 176 ayetlik bu surenin, kadnlarla ilgili olan ayetlerinin says on ya da on bei gemez; dier ayetler baka konulara ayrlmtr ki, bunlar yetimlerle, mirasla, byk ve kk gnahlarla, haramlarla, aptes alma, gusletme ve namaz klma gibi durumlarla, mriklerin, mnafklarn, Yahudilerin ve Hristiyanlarn tutum ve davranlaryla, cihada kmakla, iman edenlerin inkarclara stn olmalaryla, Nuh'a ve daha sonraki "peygamber"lere (rnein, brahim'e, smail'e, shak'a, Yakub ve torunlarna, sa'ya, Eyub'a, Yunus'a, Harun'a, Sleyman'a, Davud'a) Tanr tarafndan verilenlerle ilgili olup, hibir bilimsel esasa ve sraya baklmakszn sralanmlardr. te yandan, kadn sorunlarn kapsayan ayetler, surenin orasna burasna serpitirilmi olarak, yani baka konularla ilgili ayetler arasnda yer alm olarak karmza kar. stelik bu ayetler, kadna hak ve eitlik salayan hkmleri kapsamaktan ok uzaktr. rnein, daha ilk birinci ayette, "...Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan eini yaratan... Rabbinizden saknn..." (Nisa Suresi, ayet 1) diye yazldr; yani, kadnn yaratl itibariyle hi de vnlecek bir durumu olmad daha bu ilk ayetten belli olmakta. u bakmdan ki, daha nceki surelerde, rnein Bakara Suresi'nde, Tanr'nn Adem'i yaratt bildirilmiti (rnein, Bakara Suresi, ayet 30-31). imdi burada Adem'den de einin yaratld bildiriliyor. Nedir Adem'in einin ad, belli deil! Hani sanki Tanr onun adn zikretmeye bile gerek grmemi gibi! Zira, Adem'in adn anarak ve onu meleklere stn klarak konutuu halde, Adem'in einin adn azna bile almam. Oysa, her hususta olduu gibi, bu hususta da, Muhammed'in kaynak edindii Tevrat'ta, Tanr'nn Adem'i yaratt ve Adem'in kaburga kemiinden de eini, Havva'y yapt yazldr (bkz. Tevrat, "Tekvin", Bap I: 27 ve Bap II: 21). Her ne kadar Nisa Suresi'nin birinci ayetinde, kadnn ne ekilde ve Adem'in neresinden yaratld belirtilmemi ise de, Muhammed'in Kur'an olmadan koyduu hkmlerden renmekteyiz ki, "kadn"denen yaratk, "Adem'in bir dlndan yaratlmtr". "Dl" szc kaburga kemiklerinden biri olduuna gre, kadnn yaratlnda pek yle i ac bir durum yok gibi! nk, bu ifade, erkein "evvel" ve kadnn "tali" (ikinci derecede) olduunu anlatmakta. Bunu okurken, daha nce Bakara Suresi'nin 228. ayetinde, erkeklerin kadnlar zerinde stn dereceleri olduunu bildiren hkmn hatrlamak gerekiyor. Fakat, biraz sabredip Nisa Suresi'nin daha sonraki 34. ayetine gelecek olursak, orada Tanr'nn insanlardan bir ksmn, dierlerine stn kldn ve bu dorultuda olmak zere, erkein kadn zerinde egemenlii bulunduunu, karsn dvme hakkna sahip olduunu belirten bir hkm buluyoruz. Grlyor ki, Adem ile einin yaratl ve onlarn birbirleri karsndaki durumlar sure arayla, Nisa Suresi'nde de 34 ayet arayla ele alnmtr. Kadnn durumu konusundaki bu kopukluk, aslnda Nisa Suresi'nin daha ikinci ayetiyle kendisini belli etmektedir. nk, bu ayette, yetimlerin durumu ele alnm, fakat yine kopukluklara boulmutur. kinci ayet "yetim" deyiminden ne anlalmak gerektiini dahi aklamadan, "Yetimlere mallarn verin, temizi pis olanla deimeyin, onlarn mallann kendi mallarnza katarak yemeyin; nk, bu, byk bir gnahtr" (Nisa Suresi, ayet 2) diyor. Fakat, bunu izleyen ayet, yetimlerle evlenip de, onlarn haklarna riayet edememekten korkan erkeklerin drde kadar kadn almaya, eer onlara kar da adil davranamayacan dnrse, bu takdirde bir tek kadn ve diledii sayda cariye edinmeye haklar olduunu aklamakta (Nisa Suresi, ayet 3): "Eer (Kendileriyle evlendiiniz takdirde), yetimlerin (kszlerin) haklarna riayet edememekten korkarsanz, beendiiniz (veya size helal olan) kadnlardan, ikier, er, drder aln. Hakszlk yapmaktan korkarsanz bir tane aln; yahut da sahip olduunuz (cariyeler) ile yetinin. Bu adaletten ayrlmamanz iin en uygun olandr" (Nisa Suresi, ayet 3). Ayetten anlam karmak her bakmdan olanaksz. Yorumcular ayete aklk getirmek iin, akl aknla srkleyici ne varsa yaparlar. Bir kere ne demektir "yetimlerin haklarna riayet etmekten korkarsanz"? Buna bir cevap bulmak hususunda yorumcular bir hayli bocalarlar. te yandan evlilik

denen ey, yetimlerle olan iliki esasna m balanm oluyor bu ayetle? Yetim sahibi olmayanlar ne yapacak? Eer bir erkek, yetimlerin haklarna riayet etmekten korkmuyor ise, baka kadn alamayacak m? Sadece bir yetimle mi evli kalacak? te yandan, evlenmek, neden yetim sahibi olup olmamakla ilgili klnsn? Yetimlerin haklarna riayet etmekten korkan erkek, neden ikier, er ya da drder kadn alsn? Eer bu suretle adalet yapamayacandan endie ederse, neden bir tane ile yetinsin ya da diledii sayda cariye alabilsin? Cariye insandan deil midir ki, adalet esine konu edinilmemitir? Bu sorulardan hibirine mantkl bir karlk bulamazsnz! Ayetin ne vesile ve maksatla indii bile yorumcular arasnda tartmal. Kimi yorumculara gre bu ayet, Uhud Sava'ndan sonra inmitir. nk, gya Uhud Sava'nda 700 Mslmandan yetmi kadar kii ehit edilmi ve onlarn kanlan dul, ocuklar da ksz kalmlardr. Ve ite yine gya, ksz kzlarn hakkm korumak amacyla bu ayet inmitir. Yani, eer bir erkek, bu kzlarla evlenmekle hakszlk yapacan sanyor ise, bu takdirde onlarla evlenmeyip, baka kadnlardan drde kadar alabilecektir! Gzel, ama drt kadn almak varken, kszle kim evlenir? Velev ki, kszn mal, paras olsun! te yandan, kszle evlenen, bakaca kadn alamayacak m? Yorumculara gre bu ayet, sava yznden kadnlarn saysnn, erkeklerin saysndan ok olmasn da gz nnde tutmu ve erkeklere drde kadar kadn alma hakkn vermitir; verirken de, snrsz sayda kadn almak olaslm ortadan kaldrmtr.21 Evet, ama ayetin byle bir olaslk salayan yn yok; nk, Nisa Suresi'nin bu ayn nc ayeti, erkeklere saysz cariye ile birlikte yaama hakkn tanmakta: "...Hakszlk yapmaktan korkarsanz bir tane aln; yahut sahip olduunuz (cariyeler) ile yetinin..." (Nisa Suresi, ayet 3). Ayetin inii konusunda krime ve Fahruddin Razi gibi dier baz yorumcular da farkl grteler: gya, Kurey'ten bir adamn birok kadn, ayrca da yetimleri varm; derken, kendi mal tkendii iin, yetimlerin malna ynelmi imi! Yine bunun gibi bir baka adam on kadar kadnla evli imi; onu gren bir bakas, "Ben de filan gibi niye birok kadnla evlenmeyeyim?" demimi! Ve ite yukardaki ayet bu nedenlerle inmi imi! Grlyor ki, ayeti bilimsel bir aklamaya oturtmak, kadnlarn hak ve zgrlkleriyle badatrmak ya da adalet duygusuna oturtmak mmkn deil. Nisa Suresi'nin ayetini izleyen ayet, kadnlara mehir verme konusuyla ilgili (Nisa Suresi, ayet 4). Bir sonraki ayet ise yledir: "Allah'n sizi koruyucu klm olduu mallarnz beyinsizlere vermeyin; kendilerim bunlarn geliriyle rzklandrp giydirin ve onlara gzel sz syleyin" (Nisa Suresi, ayet 5). Bu ayeti yle okumak mmkn: "Allah'n sizi bana diktii mallarnz sefihlere vermeyin de, bunlarda yapacanz tasarruf ile onlar besleyin, giydirin..." (Nisa Suresi, ayet 5) (eviri Elmall'nndr. Diyanet Vakf evirisi yle: "Allah'n geiminize dayanak kld mallarnz akl ermezlere (vermeyin); o mallarla onlar besleyin, giydirin... " (Nisa Suresi, ayet 5)) Dikkat edilecei gibi, burada "beyinsizler" ya da "sefihler" diye deyimler yer almtr ki, her ikisi de ayn anlama gelmekte. Zira, "sefihler" deyimi "akl ve dini dn (eksik)" olanlar iin kullanlmtr; daha dorusu "reit olmayanlar" iin olduu kadar, genellikle kadnlar iin de kullanlm saylr; nk, Muhammed kadnlar "aklen ve dinen dn yaratklar" olarak tanmlamtr. Bu ayetten hemen sonra, tekrar yetim konusuna dnlerek, "Evlilik ana gelinceye kadar yetimleri (gzetip) deneyin, eer onlarda aklca bir olgunlama grrseniz hemen inallarn kendilerine verin..." (Nisa Suresi, ayet 6) denmekte. Bundan sonra, miras paylamyla ilgili hkmlere geiliyor. Daha baka bir deyimle, henz evlenme sorunlarna yer verilmeden, miras konulan ele alnm oluyor. Daha sonra ana babann braktklarndan, erkeklere ve kadnlara paylar olduu (Nisa Suresi, ayet 7), paylama srasnda yetimlere, dknlere ve yaknlara pay bulunduu (Nisa Suresi, ayet 8-10), ocuklar hakknda erkee iki diinin hissesi kadar pay ayrlaca (Nisa Suresi, ayet 11), elerin ocuk brakmadan ya da brakm olarak lmeleri halinde mirasn ne olaca belirtiliyor. Bu arada analar bir olan kardelerin paylarnn ne olaca da hkme balanmtr (Nisa Suresi, ayet 12).

Bu on ikinci ayeti u ayet izler: "Bunlar Allah'n (koyduu) snrlardr... Kim Allah'a ve Peygamberi'ne kar isyan eder ve snrlarn aarsa, Allah onu devaml kalaca atee sokar..." (Nisa Suresi, ayet 13-14). Btn bunlar, "medeni hukuk" kurallar niteliinde eylerdir. Sanrsnz ki, miras konusu burada tamamlanm ye miras paylamyla ilgili sorunlar zme balanmtr. nk, bundan sonra kadnlarn fuhuu ve fuhu yapan iki tarafa verilecek cezalar konusuna geilmitir. Oysa, aslnda mirasla ilgili hususlar tamamlanm deildir; rnein, yukardaki ayetlerle, analar bir olan kardelerin miras paylar hkme balanm olduu halde, ana baba bir ve baba bir kardelerin miras paylarnn ne olaca belirtilmemitir. Ve ite onlarn miras paylarnn ne olduunu anlamak iin, 164 ayetlik bir atlama yaparak, Nisa Suresi'nin en son ayeti olan 176. ayeti okumamz gerekiyor. Bu ayet, "Senden (miras paylamas hakknda) fetva isterler..." eklinde balayarak, ana baba bir ve baba bir kardelerin miras paylarnn ne olacan hkme balamakta. Bununla beraber, bir de mirasn gerek sahibinin kim olduu hususu var ki, bunu anlamak iin de, bir baka sureye, rnein Al-i mran Suresi'nin 180. ayeti ile Hadid Suresi'nin 10. ayetlerine gz atmak gerekir. Bu zikrettiimiz son iki surede, gklerin ve yerin mirasnn Allah olduu, yer ve gk halklarnn tmyle yok olmalar zerine Tanr'nn btn bunlara miras olaca aklanmakta.( Yorumcularn bu konudaki grleri iin bkz. Turan Dursun, age, c.8, s.266.) Fakat, her ne olursa olsun, Nisa Suresi'nin ilk balarndaki mirasla ilgili hkmler, miras sorunlarn tam bir zme balam deilken, "fuhu" konusuna geilmitir: "Kadnlarnzdan fuhu yapanlara kar aranzdan drt ahit getirin. Eer ahitlik ederlerse, o kadnlar lm alp gtrn-ceye yahut Allah onlara bir yol ancaya kadar, evlerde kapatn (Nisa Suresi, ayet 15). Her ne kadar fuhu yapan kadnlara ceza verilmesi bylece ngrlm olmakla beraber, bir sonraki ayette, "inizden fuhu yapan her iki tarafa ceza verin; eer tevbe eder, uslanrlarsa artk onlara ceza verip eziyet etmekten vazgein; nk, Allah tevbeleri ok kabul eden ve ok esirgeyendir" (Nisa Suresi, ayet 16) diye yazldr:Dikkat edilecei gibi, iki ayet birbiriyle atmakta. Zira, birincisinde fuhu yapan kadnlarn lnceye kadar eve kapatlmalarndan sz edilirken, ikincisinde fuhu yapan her iki tarafn tevbe edip, uslanma yolunu tutmakla cezadan kurtulaca hkme balanmakta. Bu karkl gidermek iin yorumcular birbirleriyle srtrler; doru drst bir sonuca varamazlar. Bir ksm yorumcular, yukardaki ayetlerden birincisinin evlilerin zinas, ikincisinin ise bekarlarn zinas hakknda konduunu sylerler. Bir ksm yorumcular ise, bu fikre kardrlar; onlar, bu ayetlerin, Kur'an'n 23. srasnda yer alan Nur Suresi'nin ikinci ayeti ile kaldrldn sylerler. Nur Suresi'nin ikinci ayetinde ise, "Zina eden kadn ve zina eden erkekten her birine yz sopa vurun... " (Nur Suresi, ayet 2) diye yazldr. Yine yorumcularn sylemesine-gre, bu ayette ngrlen ceza, zina eden erkekler iin uygulanr. Eer, evli bir erkek ve kadn zina etmilerse, onlara "recm" (talayarak ldrme) cezas uygulanr; nk, Muhammed'in uygulamas byle olmutur.Grlyor ki, Nisa Suresi'nin bu yukardaki ayetleriyle "fuhu" (zina) konusu kesin hkmlere balanm deil; aksine iinden klmaz bir ekle sokulmu! Fakat her ne olursa olsun, Nisa Suresi'ndeki hkmleri okurken gryoruz ki, medeni hukuk alanna giren mirasla ilgili konular tamamlanmadan, ceza hukukuna dahil olan fuhu konusuna atlanlmtr; fuhu konusu da tamamlanmadan baka bir konuya geilmitir ki, o da tekrar medeni hukuk sorunlaryla ilgili evlenme konusudur. Yani, . bu kez evlenme ileriyle ilgili hkmlere (Nisa Suresi, ayet 20-25) yer verilmitir. Evlenme konusu ilenirken, evlilikte erkein stnlne, kadnn "tabiliine" deinilir; fakat, bunlar anlatlrken, birdenbire baka bir konuya atlanr ve Tanr'nn "kafirlere aalk bir azap" hazrlad hatrlatlr (Nisa Suresi, ayet 36). Hemen sonra ve yine hi yeri yokken, "inallarn insanlara gsteri iin sarf edip Allah'a inanmayanlar" ele alnr (Nisa Suresi, ayet 38). Bu sylenirken, her mmete kendi iinden "peygamberler" seildii ve Araplara da Muhammed'in "peygamber" olarak gnderildii bildirilir (Nisa Suresi, ayet 40). Bu bildirildikten

hemen sonra, "sarho" halde, "cnb" iken ya da "gusledene" kadar namaza yaklalmamas (Nisa Suresi, ayet 42) ve hemen sonra su bulunmad zamanlar, toprakla "teyemmm" edilmesi (toprakla, aptes alnmas) (Nisa Suresi, ayet 33) belirtilir ve sonra Mekke'de kalp da hicret etmeyenlerden ve inkarclardan ya da Yahudilere kar saldrlardan, cihada kmalardan, asp kesmelerden sz edilir (Nisa Suresi, ayet 45-101); sonra aniden yine ibadet ve namaz usullerine dnlr (Nisa Suresi, ayet 102-103); sonra tekrar "kafirlere ve inkarclara" kar sava konusu ele alnr (Nisa Suresi, ayet 104105). Bundan sonra yine bunlarla ilgisi olmayan konulara atlanr (Nisa Suresi, ayet 106-175) ve nihayet koskoca bir Nisa Suresi, daha ilk balangta ele alnan miras hkmlerinden birinin tekrarlanmasyla sona ermi olur (Nisa Suresi, ayet 176). Bylece, mirasla ilgili sorunlar, Nisa Suresi'nin 7. ve 8. ayetlerinden 11., 12. ve 14. ayetlerine atlanarak ve oradan 176. ayete sranarak, yani 164 ayet arayla, daha dorusu kopuk kopuk bir ekilde olmak suretiyle dzenlenmi olur. Bunlarn arasna da, birbirleriyle ilgili olmayan, birbirleriyle uyumsuz olan konulara ait ayetler doldurulmutur. Bu vesileyle unu da ekleyelim ki, Nisa Suresi, nzul (ini) sras itibariyle 92. sure olarak bilinir ve biraz nce deindiimiz gibi, Medine dneminde (ve daha dorusu Muhammed'in, kendi kendisini "peygamber" olarak ilan ettii tarihten 13 ya da 14 yl sonra) inmi kabul edilir. u durumda, yukarda belirttiimiz hkmler (rnein, evlenme, miras vs... gibi hususlarla ilgili hkmler), slamn geliinden ok sonra konmu demektir. Hani sanki Tanr, btn bu sre boyunca, evlilik ya da miras vs... gibi toplum yaam bakmndan son derece nemli konularda ayet gndermeyi dnmemi gibi! imdi geliniz, Kur'an'n beinci srasnda yer alan Maide Suresi'ne geelim. Bu sure, 120 ayetten oluuyor; sylendiine gre bir tek ayeti Mekke'de inmi olup -ki 3. "ayettir-, dierleri Hicret'in altnc ylnda Medine'de inmitir. Her ne kadar, Kur'an'n batan beinci srasnda yer alm olmakla beraber, Tanr'nn en son indirdii sureler arasnda yer almtr; nk, nzul (ini) sras itibariyle 112. suredir. "Maide" szc, "yemekli sofra" anlamna gelir. Byle olunca sanlr ki, sure, yiyecek iecek vd... gibi konularla ilgilidir. Oysa, bu sureye "Maide" balnn verilmesi 112. ve 114. ayetlerde havarilerin sa'ya, "Ey Meryem olu ha, Rabbin bize gkten, donatlm bir sofra indirebilir mi?" diye soru sormalar ve sa'nn da onlara, "man etmi kimseler ienil Allah'tan korkun" diyerek Tanr'dan bir sofra indirmesini istemesi nedeniyledir (Maide Suresi, ayet 112-114). Fakat, Maide Suresi, "yemek sofras" konusuyla ilgili olarak balamaz; sadece, "Ey iman edenler! Akitleri(n gereini) yerine getiriniz..." (Maide Suresi, ayet 1) diye balar ki, her ne kadar "itikat" ile ilgili "akitleri" kapsar ise de, esas itibariyle hukukla ilgili bir hkm niteliindedir. Nitekim, bir ksm yorumcular, ayetin bu ilk tmcesi vesilesiyle, "Akitlere riayet, hukuk devletinin en nemli hususiyetini tekil eder..." diyerek, "devlet" denen kuruluun balca grevinin, hem kiinin hem de toplumun hak ve menfaatlerini gzetmek ve gerektiinde, toplum menfaatlerini kii menfaatlerine tercih etmek, fakat her halkarda keyfilik yerine kanunun stnl ilkesini salamak olduunu sylerler.( Maide Suresi'nin birinci ayetinin Diyanet Vakf'na gre aklanmas byle.) Ve sanrsnz ki, bu surede, hukukun temel konularndan biri olan "akit" konusu ele alnp, hi deilse geni hatlaryla ilenecek ve rnein, kiiler ya da kiilerle toplum-devlet arasndaki akdi ilikilerin nitelii belirtilecektir. Oysa, hi de byle bir ey yok! Her ne kadar baz yorumcular "iman"n dahi bir akit olduunu, nk dinin zetinin Allah ve kullarla salam birtakm "Uhud ve mukavelat akdetmek" ve akdedilen akitlerin hkmlerini yerine getirmek olduunu sylerlerse de,( Elmall H. Yazr'n gr byle; bkz. age, c.2, s.1547-1548.) bu syledikleri slamn temel ilkeleriyle pek badamaz. nk, "akit" denen ey, anlam olarak (ve hatta onlarn tanmna gre dahi) bir kimsenin bir eyi kendi iin gerekli saymas, bakasna ynelik olarak kendini balamas ya da karlkl olarak balanmas demektir.( Nitekim Elmall H. Yazr'n sylemesi yle: "...Ya'ni akd, asli lgatte sk balanmak ve dmlenmek, muhkem ba ve dm demek olb bundan naklen bir kimsenin bir sey'i iltizam veya ahare ilzam ederek kendini veya dierini balamasna veya mtekabilen balanmalarna akl tesmiye olunmutur..." (bkz. Elmall H. Yazr, age, c.2, s. 1546).) Ki bir bakma taraflar arasnda, irade ve istek yoluyla karlkl olarak anlama anlamna gelir. Ancak ne var ki, slam, Tanr ile "insanlar" arasnda herhangi bir anlamaya yer vermi deildir. nk, slama gre, Tanr insann efendisidir, sahibidir; onu "kul" olarak yaratmtr; yaratrken "bana ba eeceksin, kulluk edeceksin" ya da "benim urumda cihat edeceksin" ya da "benim nmde yerlere serilecek, ibadet edeceksin; seni ben bunun iin yarattm" vs... eklinde konumutur. Konumasn cehennem korkutmalarna ve cennet vaatlerine dayatarak i grmtr.

Daha dorusu, iradesini tek tarafl olarak kabul ettirmitir. nsan, Tanr buyruklarna gz kapal ekilde ba emek zorunluluunda braklmtr. Yani ortada Tanr ile insan arasnda serbest irade esasna dayal bir akit yoktur; olduunu ne srmek, Tanr'nn stnln inkar etmek olur. Fakat bir an iin slamclarn sylediklerini kabul ederek "iman"n dahi "akit" olduunu kabul etsek, yine de deien bir ey yok. u bakmdan ki, Maide Suresi'nin birinci ayetinin tm yle: "Ey iman edenler! Akitleri(n) gereini yerine getiriniz. hraml iken avlanmay helal saymamak zere (aada) size okunacaklar dnda kalan hayvanlar, sizin iin helal klnd. Allah dilediine hkmeder" (Maide Suresi, ayet l). Dikkat edilecei gibi ayet, "akit"lere ballktan, "ihraml" iken avlanmaktan, "helal" ve "haram"lardan sz etmekte. Daha sonraki ikinci ayet. haram aya ya da Beyt-i Haram'a vs... ynelmi kimselere sayg gsterilmesini bildirirken, ihramdan knca avlanma olaslndan sz etmekte! Grlyor ki, ayet, hem hukukla hem de ilahiyatla ilgili tmceleri iermektedir; yani kendi ierisinde bilimsellikten yoksundur. imdi bu ikinci ayeti izleyen nc ayete gelelim. Bu ayet, Allah'n koyduu helal ve haram eylerle ve kurban kesimiyle ilgili bir tmceyle balar: rnein, "Le, kan, domuz eti"nin haram olduunu, kurban edilecek hayvanlarn boularak ya da ta, aa vb. ile vurularak deil, boazlanarak ldrlmeleri gerektiini; dikili talar (putlar) zerine boazlanm hayvanlarn haram olduunu ve bunun gibi fal oklaryla ksmet aramann haram klndn belirtir. Fakat, bunu belirtirken Tanr, birdenbire konuyla hi ilgisi bulunmayan bir tmceye geer ki, o da "kafirlerden korkmamak gerektiini" ieren bir tmcedir ve yledir: "...Bugn kafirler, sizin dininizden (onu yok etmekten) mit kesmilerdir. Artk onlardan korkmayn, benden korkun..." Fakat bunu syler sylemez Tanr, yine hi yeri ve ilgisi olmadan ve ok daha artc bir ekilde yle der: "...Bugn size dininizi ikmal ettim; zerinize nimetimi tamamladm, ve sizin iin din olarak slam beendim..." Bu tmceyi okurken sanrsnz ki, Tanr, slam dinini tek din olarak semi ve bu dinle ilgili her eyi, her buyruu kullarna aklamtr; bu nedenle artk bakaca syleyecei bir ey kalmamtr. Kukusuz ki, byle bir tmcenin yeri buras deil, Kur'an'n en sonudur; yani byle bir ayetin, Kur'an'a, en sonuncu ayet olarak konmas gerekirdi. Oysa, grld gibi, Kur'an'n batan beinci suresinin nc ayetinin iinde bulunan tmceler arasna sktrlmtr! Maide Suresi'nin bu nc ayetini, yine "haram" ve "helal" olan eyler konusunda iki ayet izlemekte. Fakat, bunlardan hemen sonra, namaz klmann kurallarna geiliyor ve rnein, "Ey iman edenler! Namaz klmaya kalktnz zaman, yzlerinizi, dirseklerinize kadar ellerinizi, balarnz meshedip, topuklarnza kadar ayaklarnz ykayn..." diye balayan hkme yer veriliyor (Maide Suresi, ayet 6). badetle ilgili bu ayeti, baka bir konuyla ilgili bir ayet, daha dorusu ehadette bulunurken "adaletle" hareket etmek gerektiine dair bir ayet izler (Maide Suresi, ayet 8). Bylece "ilahiyat" ve "hukuk" kurallar, birbiriyle i ie yerletirilmi olarak karmza kar; fakat, hemen sonra ve birdenbire, Tanr'nn, Yahudilere ve Hristiyanlara att ve onlar lanetledii anlatlr. rnein, Maide Suresi'nin 12. ayetinde, "Andolsun ki, Allah, srailollarndan sz almt. (Kefil olarak) ilerinden on iki de bakan gndermitik. Allah onlara yle demiti..." (Maide Suresi, ayet 12) diyerek, Yahudilerin namaz klmak, zekat vermek, peygambere inanmak gibi hususlarda vermi olduklar sz tutmadklar, bu nedenle Tanr tarafndan lanetlendikleri anlatlr (Maide Suresi, ayet 12-13). Sonra, Hristiyanlardan da ayn ekilde "sz alnd", fakat onlarn da szlerini tutmadklar belirtilir ve Muhammed'in, Kur'an ile birlikte, ehl-i kitab'a (Yahudilere ve Hristiyanlara) gnderilmi olduu belirtilir (Maide Suresi, ayet 15); sonra sa'y, "Allah" yerine koyanlara lanet edilir (Maide Suresi, ayet 17). Bu minval zere giderken, birdenbire Musa ile kavmi arasndaki ilikilere yer verilir.

Daha sonra, Tevrat'tan, Yahudilerden, Hristiyanlardan sz edilirken (Maide Suresi, ayet 68-84) birdenbire cennet ve cehennem konularna atlanr (Maide Suresi, ayet 85-86); hemen sonra, yemek yeme iine (Maide Suresi, ayet 87-88), daha sonra yemin ve yemin keffaretine (Maide Suresi, ayet 89), oradan iki ve kumara (Maide Suresi, ayet 90-91), sonra Tanr'ya ve peygamberine itaat gereine geilir (Maide Suresi, ayet 94-96); sonra avlanma konusundaki hkmlere dnlr (Maide Suresi, ayet 94-96) (oysa, biraz nce grdmz gibi, Maide Suresi'nin bandaki ilk be ayetle bu ele alnmt!); sonra soru sorma yasaklarna (Maide Suresi, ayet 101), sonra Kur'an'a uymak istemeyenlerin durumuna (Maide Suresi, ayet 104-105), sonra miras konusuna, vasiyetname yapmaya ve yaparken tank gsterme usullerine yer verilir (Maide Suresi, ayet 106-108); hemen sonra sa ve Meryem olaylarna geilir; Tanr'nn sa'ya, "Sana ve annene verdiim nimetimi hatrla! Hani seni mukaddes ruh ile desteklemitim; sen beikte iken de yetikin anda insanlarla konuuyordun. Sana kitab (okuyup yazmay), hikmeti, Tevrat ve incil'i retmitim. Benim iznimle amurdan, ku eklinde bir ey yapyordun da ona flyordun... lleri benim iznimle (hayata) karyordun..." (Maide Suresi, ayet 110) eklinde konutuu belirtilir; ve nihayet, sa'nn Tanr'dan bir sofra indirmesini istedii (Maide Suresi, ayet 114); Tanr'nn sa'ya, "Ey Meryem olu sa! nsanlara, 'Beni ve anam, Allah'tan baka iki Tanr bilin1 diye sen mi dedin?.." diyerek kt ve sa'nn da ona byle bir ey yapmadn bildirdii anlatlr (Maide Suresi, ayet 116-119) ve sure bu tr uyumsuzluklarla ve tutarszlklarla srdrlp gtrldkten sonra, "Gklerin, yerin ve iindeki her eyin mlkiyeti Allah'ndr. O, her ey hakkyla kadirdir" eklindeki ayetle sona erdirilir (Maide Suresi, ayet 120). Uyumsuzluk, tutarszlk ve kopukluk konusunda, Kur'an surelerinin tamamn burada ele alp anlatmak ve btn bunlar bir tek cilde s-, drtmak mmkn deil! Bu nedenle, imdi birka srelik atlama yaparak, Enfal Suresi'ne geelim. Bu sure, Kur'an'da batan sekizinci srada olmakla beraber, Tanr'dan seksen sekizinci sure olarak inmi kabul edilir. Enfal Suresi, yetmi be ayetten oluur. Bu yetmi be ayetin iki ayetinin, Mekke dnemine ait olduu sylenir ki, bunlar 30. ye 36. ayetlerdir. Geri kalan yetmi ayetin Medine dneminde indii kabul edilir. Yani, Mekke dneminde indii sylenen ayetler, bunlardan on ya da on be yl sonra Medine'de indii sylenen ayetlerin gerisine atlmtr. Surenin bal olan "enfal" szcnn, "nefel'in oulu olduu ve "nefel" szcnn de "fazla" ya da "ziyade" ey demek olduu sylenir ve buradaki anlamnn, savalarda elde edilen "ganimet mallar" karl olduu kabul edilir. Gya, slam adna giriilen savalar, savaa katlanlara sevap kazandrmaktadr ve savata elde edilen ganimet de, bu sevaba ek nitelikte, yani fazladan edinilmi bir kazantr. Nitekim, surenin ilk ayeti, ganimet mallarnn Tanr'ya ve Muhammed'e ait olduunu anlatmak zere yledir: "Sana sava ganimetlerini soruyorlar. De ki, 'Ganimetler Allah ve Peygamber'e aittir. O halde siz (gerek) mminler iseniz Allah'tan korkun, aranz dzeltin, Allah ve Resulne itaat edin " (Enfal Suresi, ayet 1). Surenin baln ve bu birinci ayetini okurken, sanrsnz ki, bu Enfal Suresi, ganimet konusunu ele alacak, bu konu ile ilgili sorunlarla ilgili ayetleri koyacak, savalarda ele geirilen mal ve esirlerin durumundan, bunlarn paylamndan sz edecektir. Oysa, byle deil; nk, Enfal Suresi'nde, ganimet konusu ile ilgili sadece bir iki husus hkme balanmtr. Dier hususlar, Kur'an'n dier baz surelerinin eitli ayetlerindeki hkmlerle anlatlmtr. rnein, ganimet konusunda fikir edinebilmek iin, Enfal Suresi'nin 1., 41. ve 69. ayetlerinden baka, Kur'an'n Fetih Suresi'nin 18. ve 21., Nisa Suresi'nin 94., Har Suresi'nin 5. ve 7. surelerini bilmek gerek. Enfal Suresi'nin birinci ayeti, ganimetlerin bltrlmesi konusunda honutsuzluk gsteren Mslmanlarn, Muhammed'e soru sor-malaryla ve Muhammed'in de onlara verdii cevapla ilgilidir. Nitekim, grld gibi ayet, "Sana sava ganimetlerini soruyorlar..." diye balamaktadr (Enfal Suresi, ayet 1). Byle bir soru cevaplandrlrken, her ne suretle olursa olsun, ele geirilecek olan sava ganimetlerinin kimlere ait olaca ve kimler arasnda bltrlecei, ne miktar bltrlecei hususlarnn hkme balanmas gerekirdi. Her eyi nceden, en iyi ekliyle ngren ve Kur'an'n bilimsel bir yapt olduunu sylemekten geri kalmayan bir Tanr'dan bu beklenirdi. Ancak, Enfal

Suresi'nin bu birinci ayetinde, ganimetle ilgili sorunun sadece bir ksm cevaplandrlyor ki, o da ganimetin Tanr'ya ve Muhammed'e ait bulunduudur: "Sana sava ganimetlerini soruyorlar. De ki, 'Ganimetler Allah ve Peygamber'e aittir... " (Enfal Suresi, ayet 1). Yani, ganimetlerin nasl bir usule gre paylatrlaca, ne kadarlk bir miktar Tanr ile Muhammed'e, ne kadarlk miktarnn savaa katlanlara ait olaca hakknda bir ey sylenmiyor. Oysa, bu husus, Muhammed'e sorulan yukardaki sorunun temelini tekil etmektedir; nk sylendiine gre, soru, Bedir Sava'nda ele geirilen ganimetin paylam konusunda kan anlamazlk zerine sorulmutur. Muhammed'e bu soruyu soranlar, ganimetten kendilerine decek miktarn ne olacan merak etmektedirler. Muhammed, onlarn sorusuna kar yukardaki ayeti okumakla beraber, ganimet mallarnn ne ekilde paylatrlacan da bildirmekten geri kalmamtr; fakat, bu husus burada yazl deil; bunu bilebilmek iin, krk ayetlik bir atlama yapp, Enfal Suresi'nin 41. ayetini okumamz gerekir; orada u yazldr: "...bilin ki. ganimet olarak aldnz herhangi bir eyin bete biri Allah'a, Resulne, onun akrabalarna, yetimlere, yoksullara ve yolcuya aittir..." (Enfal Suresi, ayet 41). Ve ite birbirinden krk ayet arayla yazlm hu satrlar okuduktan sonra, imdi anlyoruz ki, sava ganimetleri, esas itibariyle Tanr'ya ve Muhammed'e ait olmakla beraber, bunlarn, savaa katlanlar arasnda paylalmas gerekir ve paylama srasnda bunlarn bete biri Tanr'nn ve Muhammed'in pay olarak ayrlacak, geri kalan da savaa katlan mminler arasnda datlacaktr. Ancak, buna ramen, ganimet konusu yine de zme balanm deildir. nk, ganimet, vuru-mal sava yoluyla ele geirilebilecei gibi vurumasz ekilde, yani hi sava yapmakszn da ele geirilebilir. Bu gibi hallerde, ganimetler kime ait olacak ya da nasl paylalacak, bu husus burada belli edilmemi. rnein, Nadiroullarna ait olan araziler ve mallar, vurumasz sava yoluyla ele geirilmitir. Enfal Suresi'nde sava verilerek alnan ganimetler dnda, savasz olarak fethedilen yerlerden alnan ganimetlerin ne olaca belli edilmedii iin ne yaplaca belli deil! Birazdan greceimiz gibi, bu husus baka bir surede, 59. sure olan Har Suresi'nde (ayet 6) ele alnp hkme balanacaktr. Enfal Suresi'nin ganimetle ilgili 1. ayeti ile 41. ayeti arasnda yer alan ayetler, bambaka konulara ynelik bulunmakta: rnein, namazlarn dosdoru klan ve kendilerine verilen rzk Allah yolunda harcayan kimselerin gerek mmin sayldklar (Enfal Suresi, ayet 2-3), gerek mminlerin Tanr'ya ve peygambere ba emeleri, fitneden saknmalar gerektii bildirilmekte; Bedir Sava'na ait baz hususlara deinilmekte; Kureyzaoullanyla olan savatan sz edilmekte ve dier konulara yer verilmekte. Bunlar anlatlrken 41. ayete gelince, tekrar ganimet konusuna dnlmekte ve ganimet mallarnn paylalmasnn nasl olaca belirtilmekte: "Eer Allah'a ve hak ile batln ayrld gn, iki ordunun birbiri ile karlat gn kulumuza indirdiimize inanmsanz, bilin ki, ganimet olarak aldnz herhangi bir eyin bete biri Allah'a, Resulne, onun akrabalarna, yetimlere, yoksullara ve yolculara aittir. Allah her eye hakkyla kadirdir" (Enfal Suresi, ayet 41). Grlyor ki, ganimet mallarnn ne ekilde paylatrlacayla ilgili bu ayet, "iki ordunun birbiriyle karlat gn" indirilmitir. Pek gzel, ama iki ordunun birbiriyle arpt gn hangi gndr ya da hangi savatr, belli deil! Yorumcular, bu konuda farkl gr belirtirler; kimine gre ayet Bedir Sava'nda inmitir; kimine gre ise Bedir'den bir ay gn sonra Beni Kaynuka "gazvesinde" (savanda) inmitir.( Elmall H, Yazr, age, c.3, s.2407.) Bununla beraber, daha sonraki iki ayette yer alan, "O vakitsiz. vadinin beri yamacnda idiniz, onlarsa te yamacnda, svarileri de tam sizden aada idiniz..."; "...O vakit AIIah sana onlar ryanda az gsteriyordu, eer sana ok gsterseydi korkacaktnz, ve kumanda da nizaa decektiniz ve lakin Allah selamete balad..." (Enfal Suresi, ayet 42-43) eklindeki szlere bakarak, ayetin Bedir Sava'nda indiine dair grn ar bast sylenebilir.

Fakat, her ne olursa olsun, ganimet mallarnn paylamyla ilgili yukardaki ayet aklktan uzak. nk, ayet hkmne gre ganimetin bete biri "Tanr"ya ve "peygamber"e (ve onun akrabalarna, yetimlere, vs...), geri kalan bete drd de "gazilere" ayrlacaktr. Ancak, Tanr'ya ait bete bir payn Muhammed'e ve onun "akrabalarna, yetimlere, miskinlere ve yolda kalmlara" datlaca bildirilirken, bunlarn miktarnn ne olaca bildirilmemitir. Yani Tanr ve Peygamber pay olarak ayrlan bete bir miktarndaki ganimetin ne miktarnn Muhammed'e, ne miktarnn yetimlere, miskinlere ve yolda kalmlara verilecei belirtilmemitir. Her ne kadar yorumcular bete bir miktar ganimetin srf Allah iin olup bunun bee blnmesi ve bu blmlerden her birinin, srasyla Muhammed'e, onun yalnlarna, yetimlere, miskinlere ve yolda kalmlara verilmesi gerektiini sylerlerse de, Kur'an'da byle bir ey yok. Nitekim, Enfal Suresi'nin imdi sz konusu ettiimiz 41. ayetinden sonra yine araya baka hususlar giriyor ve 69. ayete kadar srp gidiyor. 69. ayetle yine ganimet konusuna dnlyor ve u syleniyor: "Ganimetten elde ettiklerinizi 'helal' ve 'temiz' olarak yiyin. Tanr'ya kar gelmekten korkup saknn. Tanr, kukusuz balayan ve acyandr" (Enfal Suresi, ayet 69). Bununla beraber ganimet konusu yine tamamlanm deil; yukarda zikrettiimiz ayetler vurumal ekilde cereyan eden savalarda elde edilen ganimet mallarnn paylamyla ilgili. Daha baka bir deyimle, vurumasz sava yoluyla, yani sava verilmeden ele geirilen ganimetin ne olaca ele alnmamtr! Biraz nce deindiimiz gibi, bu husus baka bir surede, daha dorusu Enfal Suresi'nden 52 sure sonraki srada yer alan Har Suresinde u ekilde ele alnyor: "Allah'n, onlardan (mallardan) peygamberine verdii ganimetler iin siz at ve deve koturmu deilsiniz. Fakat, Allah, peygamberini diledii kimselere kar stn klar" (Har Suresi, ayet 6). Bu ayeti Muhammed, Medine'ye iki mil kadar uzakta yaayan Beni Nadir adndaki Yahudi kabilesine kar giritii sava vesilesiyle koymutur Kur'an'a. Yaya olarak klan bu sefer sonucu arpma olmadan ele geirilen ganimetler (araziler vs...) Muhammed'e ait saylm ve o da bu ganimetlerin byk ksmn kendisinin ve ailesinin geimine tahsis etmi bir ksmn da ashaptan baz kiilere vermitir: srf onlar honut edip kendisine iyice ba edirtebilmek iin. Btn bunlar gsteriyor ki, Kur'an, her konuda olduu gibi ganimet konusundaki hkmler bakmndan da sistemli bir ekilde dzenlenmi deildir. Ganimetle ilgili bilgi edinmek iin, Kur'an'n, birbirinden farkl surelerine ve hatta bu surelerin birbirinden farkl ayetlerine (rnein, Nisa Suresi, ayet 94; Enfal Suresi, ayet 41, 69; Fetih Suresi, ayet 18-21; Har Suresi, ayet 5-7) gz atmak gerek. Bu dahi yeterli deil; nk, daha geni bilgi edinebilmek iin, Kur'an d kaynaklara gitmek zorunluluu var! Dokuzuncu sure olan Tevbe Suresi, Kur'an'daki tertipsizlikler bakmndan nice rneklerden bir dieridir. Bu tertipsizlik, her eyden nce Mekke dneminde inen ayetlerle Medine dneminde indii kabul edilen ayetlerin, yani zaman itibariyle birbirinden ayr dnemlere ait ayetlerin, gereksiz yere bir araya getirilmesiyle ilgilidir. stelik de, daha nceki bir tarih itibariyle indii sylenen ayetler (rnein, Tevbe Suresi'nin en sonuncu ayetleri olan 128. ve 129. ayetler), daha sonraki bir tarih itibariyle inmi olan ayetlerin en sonuna konmutur. Gerekten de, 129 ayetten oluan bu surenin, Hicret'in dokuzuncu ylnda, yani Mekke'nin fethinden bir yl sonra indii kabul edilir. Kur'an'da dokuzuncu srada yer alm olmakla beraber, nzul (ini) sras itibariyle 113. sradadr, yani en son iki sureden biridir. Eer bu byle ise, surenin inii, Muhammed'in peygamberlik iddiasyla ortaya kndan 18 ya da 19 yl sonraya rastlyor demektir. Oysa, surenin en sonuncu iki ayetinde, yani 128. ve 129. ayetlerinde, Muhammed'in Tanr tarafndan Araplara "peygamber" olarak gnderildiini bildiren u szler var: "Andolsun, size kendinizden yle bir peygamber gelmitir ki, sizin skntya uramanz ona ok ar gelir... (Ey Muhammed) Yz evirirlerse de ki: 'AIIah bana yeter. Ondan baka ilah yoktur. Ben sadece ona gvenip dayanrm'..." (Tevbe Suresi, ayet 128-129).

Bu iki ayetin Mekke dneminde indii kabul edilir. u hale gre, Tevbe Suresi'nin sadece iki ayeti (yani, 128. ve 129. ayetleri) Mekke'de, geri kalan 127 ayeti (yani, 1-127 ayetler) ok daha sonra Medine'de inmi olmaktadr ve Mekke dneminde inen ayetler, hi gerei ve yeri olmadan Medine dneminin ayetleriyle bir araya getirilmitir. Tevbe Suresi'nde Mekke'nin fethi, Kurey'in yenilgiye uratlmas, Mekkelilerin slam olmaya zorlanmalar ile ilgili olaylar, "mrikler''e ve "ehl-i kitab"a (Yahudilere ve Hristiyanlara) uygulanacak esaslar ele alnmtr. Fakat, bu arada Tebk Seferi'yle ilgili olaylara da doku-nulmutur. Btn bunlar blk prk olmak zere sralanmtr. rnein, surenin balarnda yer alan ayetler, kendileriyle antlama yaplan mriklere drt ay sre verildiini belirtmekle balar. "Hrmetli" aylar knca, her nerede olursa olsun, mriklerin (putataparlarn) ldrlmeleri gerektii, slam kabul edecek olurlarsa din. kardei saylacaklar (Tevbe Suresi, ayet 1-11), slama dil uzatacak olurlarsa onlar ldrmek gerektii bildirilir (Tevbe Suresi, ayet 12); daha sonra Yahudiler ve Hristiyanlar konusunda hkmler getirilir (Tevbe Suresi, ayet 29-32). Sonra tekrar "mrik"lere dnlr (Tevbe Suresi, ayet 30-33); ayet sonra, tekrar Yahudilerle Hristiyanlar ele alnr ve aalatlr (Tevbe Suresi, ayet 34-35); iki ayet sonra, aylarn saysnn "on iki" olduu, bunlardan drdnn hrmetli aylar olduu ve bu aylar knca putperestlerle savamak gerektii tekrarlanr (Tevbe Suresi, ayet 3637); fakat birdenbire Tebk Seferi'ne katlmak istemeyenlerle ilgili hkmlere geilir. Oysa, Tebk Seferi Hicret'in sekizinci ylna rastlar. Bu vesileyle, ksaca belirtelim ki, Tebk Seferi konusunda halk hi istekli grnmemitir. Muhammed, onlara bol ganimet mallan ve hatta "sarn kadnlar" vaat ettii halde, ilerinden gitmeyip evlerinde kalanlar olmutur. te bu gibi kimseler konusunda Muhammed, Tevbe Suresi'nin 38. ayetine, "Ey inananlar! Size ne oldu ki 'AIIah yolunda savaa kn' dendii zaman yere kp kaldnz..." diye balayan hkmler koyar (Tevbe Suresi, ayet 38-57). Fakat, bunlar sylerken, birdenbire baka bir konuya geer ki, o da sadaka konusunda kendisini eletirenleri azarlamaya ynelik hkmlerdir (Tevbe Suresi, ayet 58-59). Ancak, bu ayetlerden hemen sonra, "kalpleri Mslmanla sndrlacak olanlara" zekat verileceinden sz edilir ki (Tevbe Suresi, ayet 60), bunlar, "mellefet'l-kulub" diye bilinen kimselerdir ki, ilerinde Ebu Sfyan, meyye olu Safvan, Avf olu Malik vd... gibi nemli kiiler vardr. Bu nl kiilerden yararlanmak amacyladr. ki, Muhammed, Hevazin Sava'nda elde edilen ganimetlerden onlara bol pay vermitir. te Tevbe Suresi'nin 60. ayeti bununla ilgilidir. Bundan sonra yine deiik konulara deinilerek 81. ayete gelinir. Bu ayet, surenin balarnda sz konusu edilenlerle, yani Tebk Seferi'ne katlmaktan kananlarla ilgilidir. Bylece, ayn konu 31 ayet arayla yine karmza karlmtr. Bundan sonra mnafklar konusu ele alnm ve "Onlardan lenlerin namazn sakn klma, mezar banda da durma! nk, onlar Allah' ve peygamberini inkar ettiler, fasik olarak ldler" (Tevbe Suresi, ayet 84) diye hkme balanmtr. Bundan sonra yine deiik sorunlara deine deine, birdenbire mriklerin (puta tapan Araplarn), -akraba bile olsalar- cehennemlik olduklar hatrlatlr (Tevbe Suresi, ayet 113); brahim'in bu yzden babasndan uzaklat anlatlr (Tevbe Suresi, ayet 114); hemen sonra Tanr'nn diledii kimseleri doru yola sokup, dilediklerini saptrd tekrarlanr (Tevbe Suresi, ayet 115-117); sonra Muhacirlerle Ensar'dan kiilerin tevbelerinin, Tanr tarafndan kabul edildiine deinilir (Tevbe Suresi, ayet 117). Sonra tekrar Tebk Seferi'yle ilgili konuya dnlr ve savatan kaan kiiden sz edilir (Tevbe Suresi, ayet 118), sonra bedevilerin ktlne deinilir (Tevbe Suresi, ayet 120); ve nihayet 127 ayet boyunca anlatlanlarla hi ilgisi olmayan ayetlere gelinir ki, bunlar, 128. ve 129. ayetlerdir. Bunlar, biraz nce deindiimiz gibi, ne ini ("nazil olu"), ne de konu itibariyle, surenin daha nceki l'den 127'e kadar olan ayetleriyle ilikilidir; nk, bu son iki ayet, Muhammed'in Araplara "peygamber" olarak gnderildiini bildiren, daha dorusu 17 ya da 18 yl ncesinde, yani Mekke dneminin ilk balarnda indii kabul edilen ayetlerdendir. Kur'an'n onuncu suresi, "Yunus Suresi" baln tar. Kur'an'da onuncu srada bulunmakla beraber, Tanr'dan elli birinci sure olarak inmi kabul edilir. 109 ayetten oluan bu surenin drt ayetinin Medine'de -ki bunlar 40., 94., 95 ve 96. ayetlerdir-, geri kalan ksmnn Mekke'de indii sylenir. Daha nce baka bir vesileyle belirttiimiz gibi, surenin bal "Yunus" olduu iin sanlr ki, Yunus Peygamber'le ilgili eyler anlatlacaktr. Oysa, 109 ayetlik bu surede, Yunus konusunda sadece bir tek ayet bulunur ki, o da 98. ayettir. Dier ayetler pek eitli ve birbirleriyle ilgisi olmayan konulara ynelik eylerdir. Sure, "Elif, Lam, Ra. te bunlar hikmet dolu kitabn ayetleridir" eklindeki bir tmce ile balar ki, anlamn hi kimseler zm deildir. Bunu, "lerinden bir adama, 'nsanlar

uyar ve iman edenlere, Rableri katnda onlar iin yksek bir doruluk makam olduunu mjdele' diye vahyetmemiz, insanlar iin alacak bir ey mi oldu ki, o kafirler, 'Bu elbette apak bir sihirbazdr' dediler!" (Yunus Suresi, ayet 2) eklindeki ikinci ayet izler. Kimdir ayette geen "Bu adam"? Kimlere hitaben konumaktadr, belli deil! Yorumcularn aklamalarndan reniyoruz ki, "bu adam "dan kast Muhammed'dir. nk, gya Kureyliler, Muhammed'in Tanr tarafndan "peygamber" olarak seilmesine amlar ve Allah'n insanlardan bilgisiz bir kiiye vahiy vermesini, insanlara insandan bir peygamber gndermesini Allah'a yaktrmamlar ve Muhammed'i sihirbazlkla sulamlardr.34 Bu ayeti okurken sanlr ki, bu konuda bilgi verilecektir. Oysa yle deil; nk, bundan sonraki ayet, "phesiz Rabbiniz, gkleri ve yeri alt gnde yaratan, sonra da ileri yerli yerine idare edecek ara istiva eden Allah'tr..." diye balyor ve hemen sonra, "Onun izni olmadan hi kimse efaati olamaz. te o Rabbiniz. Allah'tr. O halde ona kulluk edin. Hala dnmyor musunuz?" (Yunus Suresi, ayet 3) diye son buluyor. Grld gibi, ayetin son tmcesi, "...Hala dnmyor musunuz?" eklindeki bir soruyu kapsyor! Evet, ama neyi dnelim? Dnmekle ayeti akla kavuturmak mmkn deil ki! nk, ayetin ilk tmcesi gklerin alt gnde yaratlmasndan sz etmekte, ikinci tmcesi ise Tanr'nn izni olmadan hi kimsenin efaati olamayacan bildirmekte! Ne ilgisi var bu iki tmcenin! Ve i bununla bitmi deil, zira bir sonraki ayetle, btn insanlarn dnnn "ona" olaca belirtildikten sonra, "iman" edenlerin "mkafat"a eriecekleri, kafir olanlarn ise "kaynar sudan bir iki iecekleri" ve elem verici bir azaba urayacaklar bildiriliyor (Yunus Suresi, ayet 4). Bu ayeti izleyen beinci ayette, Tanr'nn, gnei kl, ay da parlak kld, yllarn says bilinsin diye aya menziller takdir ettii syleniyor ve "Allah'n gklerde ve yerde yaratt eylerde, saknan bir kavim iin elbette nice deliller vardr" deniyor (Yunus Suresi, ayet 5-6). Bu minval zere devam eden ayetlerde Tanr'nn, insanlarla "g" yarmasna giritii ve kendisinin her hususta insanlara stn olduunu tekrar ettii grlr. rnein, Kur'an'n "emsalsiz" ve insanlar tarafndan benzeri yaplamayacak bir kitap olduunu, Muhammed tarafndan uydurulma-dn anlatmak zere Tanr'nn yle konutuu bildirilir: "Bu Kur'an, Allah'tan bakas tarafndan uydurulmu deildir... Ey Muhammed! Senin iin, 'Onu uydurdu' diyorlar, yle mi? De ki, 'Onun surelerine benzer bir sure meydana getirin, iddianzda samimi iseniz, Allah'tan baka arabileceklerinizi de arn..." (Yunus Suresi, ayet 37-38). Tanr gya insanlara meydan okuyarak, "Kur'an'n bir tek suresine benzer bir sure meydana getirin de, greyim sizi" der gibi konumaktadr. Fakat, ayn meydan okuma, Kur'an'n on birinci suresi olan Hd Suresi'nde ayn syleyile, ayn szcklerle yine karnza kacaktr. Ancak bu kez, Tanr sanki fikir deitirmi gibidir; evvelce, "Kur'an'n bir tek suresine benzer bir sure meydana getirin de greyim sizi" eklinde konuurken, imdi, "bir tek sure" kstasn yeterli bulmayp, "on sure" esasn benimsemi olarak yle konuur: "(Ey Muhammed) Senin iin, '(Kur'an') uydurdu' diyorlar, yle mi? De ki, 'yleyse onun surelerine benzer uydurma on sure meydana getirin, iddianzda samimi iseniz, Allah'tan baka arabileceklerinizi de arn'..." (Hd Suresi, ayet 13). Grlyor ki, Tanr, Kur'an'n bir benzerinin insanlar tarafndan yaplamayacan anlatmak iin birbiriyle uyumsuz kyaslama yapmakta; rnein, bir yerde "tek bir surenin benzerini yapn da greyim" diyor. Dier bir yerde "On surenin benzerini yapn da greyim" diyor! te yandan bu ayn Hd Suresi'nde, yukardaki hususlar anlatlrken, birdenbire Nuh ile ilgili olaylara geilir. Fakat, az sonra tekrar, "Ey Muhammed! Sana 'Kur'an' uydurdu' derler, de ki..." eklindeki uyarya yer verilir (Hd Suresi, ayet 35). Hemen sonra tekrar Nuh olayna dnlr ve onun nasl gemi ina ettii anlatlr (Hd Suresi, ayet 36 vd...); daha sonra Ad milletine kardeleri Hd'un gnderildii bildirilerek, bununla ilgili haberler belirtilir (Hd Suresi, ayet 50 vd...), sonra brahim ile karsna (Hd Suresi, ayet 71 vd...), sonra Lt'a (Hd Suresi, ayet 77 vd...), sonra Medyen halkna gnderilen uayb'a dair blk prk haberler verilir -ki daha nce A'raf Suresi'nin 84. ve 85. ayetlerinde zaten deinilmiti-; sonra Firavun'un yaptklarna (Hd Suresi, ayet 96 vd...) atlanarak, zaman ve mekan itibariyle birbirleriyle ilikisi olmayan hikayeler ve konular anlatlr. imdi yine bir atlama yaparak, Kur'an'n on yedinci suresi olan sra Suresi'ne geelim; bu sure, 111

ayetten oluur; surenin Mekke'de "nazil" olduu, fakat bu 111 ayetten on bir ayetin -ki bunlar, 26., 32., '33., .57., 73. ve 80. ayetlerdir-, ok daha sonra Medine'de indii sylenir. "sra" deyimi, gerek yaya olarak, gerek at zerinde "gece yry" anlamna gelir. Surenin ilk birinci ayetinde, Muhammed'in, Tanr tarafndan Mescid-i Haram'dan (Mekke'den) Mescid-i Aksa'ya (Kuds'e) gtrld yazldr: "Bir gece, kendisine ayetlerimizden bir ksmn gsterelim diye (Muhammed) kulunu Mescid-i Haram'dan, evresini mbarek kldmz Mescid-i Aksa'ya gtren Allah noksan sfatlardan mnezzehtir..." (sra Suresi, ayet 1). Fakat bu sure'de, Muhammed'in nasl ve ne ekilde bu gece yryne karld-, bu yry srasnda neler yapt bildirilmiyor. Oysa, bu olay, slamn "mira mucizesi" olarak benimsedii en nemli olaylarndan biridir. Muhammed'in, Kur'an olmayarak sylemesine gre, Tanr, cennetten "Burak" adnda katr ile eek aras byklkte bir hayvan gndermitir. Muhammed bu hayvann srtna binmi olarak Mekke'den Kuds'e gelir. Sonra kendisine mira getirilir ki, bu "ge dayal bir merdiven"dir. Muhammed bu merdiven ile gklerin yedinci katna kar. Orada kendisini Cebrail (Cibril) karlar. Cebrail'in kanadna yaslanm olarak gk katlarn dolaa dolaa birinci kat gkten, yedinci katn sonuna kadar, daha dorusu "Sidre-i Mnteha" denen son snra kadar kar. Fakat, bu husus, sra Suresi'nde bildirilmiyor; bunun byle olduuna, bir baka surede, 53. sure olan Necm Suresi'nde atf var. Orada yle deniyor: "Muhammed'in gznn grdn gnl yalanlamad. Ey inkarclar! Onun grd ey hakknda kendisiyle tartr msnz? Andolsun ki, Muhammed Cebrail'i, snrn sonunda (Sidre-i Mnteha'da), baka bir inite de grmtr..."-(Necm Suresi, ayet 11-18). Yine Necm Suresi'nde, Tanr'nn Muhammed'e yaklat yazldr: "Sonra yaklat, derken sarkt, derken iki yay tutra (gibi) oldu ya da daha da yaklat. Derken kuluna vahyedeceini vahyetti" (Necm Suresi, ayet 8-10). Grlyor ki, "mira mucizesi" denen bu olay, sra ve Necm surelerinde, hem dank hem de hi anlalamaz ekilde anlatlmakta. Bunu biraz olsun anlalabilir ekle sokmak zere hadisler ne srlr. Buna gre Muhammed, her gk katna geldike, orada gemi peygamberlerden birine rastlar. lk katta Adem'le, ikinci katta Yusufla, nc katta Yahya ve sa ile, drdnc katta dris, beinci katta Harun, altnc katta Musa ve yedinci katta da brahim ile buluup selamlar. Sonra, bir dek zerinde, melein gidebildii yere kadar gider ve orada Tanr'dan gnde elli vakit namaz emrini alr. Sonra gk katlarn dolaa dolaa inerek Musa'nn katna gelir. Musa.kendisine, "mmetin bunun altndan kalkamaz; Tanr'ya git ve bunun azaltlmasn iste" der. Bunun zerine Muhammed Tanr'ya dner ve ricada bulunarak elli vakit namazdan indirim yapmasn ister; Tanr be vakit indirme ile gnde 45 vakit namaz emrini verir. Muhammed emri alp Musa'nn yanna gelince, Musa bunun da ok olduunu syler. Muhammed tekrar Tanr katna kar ve namaz saysn gnde 40 vakit namaza evirtir. Musa'nn yanna geldii zaman Musa bunu da ok bulur. Tekrar Tanr'nn yanna kar ve be vakit daha indirim yaptrtr. Fakat, Musa bunu da ok bulur, Muhammed, Musa'nn srarlarna uyarak, Tanr'nn yanna gidip gelerek nihayet Tanr'y gnde be vakit namaza raz klar. Ve ite sra Suresi'nin bu birinci ayetinin anlam bu hikayede yatyor. Ve bu ayetten anlalan o ki, Tanr, o engin bilgisine ve ileri grllne ramen, gnde 50 vakit namazn ar bir ey olduunu ve kullarnn buna tahamml yetitiremeyeceini takdir edememitir; sadece o deil, Muhammed de bunu dnememitir; ancak, Musa'nn hatrlatmasyladr ki, Tanr, elli vakit namaz emrinden vazgeip namaz saysn be vakit olarak insafl ve ll bir ibadet ekline sokmutur. sra Suresi'nin mirala ilgili olan birinci ayetini, bununla hi ilgisi olmayan bir ayet izler ki, o da, Tanr'nn srailoullarna, "Benden bakasna dayanlp gvenilen bir Rab aramayn" diyerek, Musa'ya bir kitap verdiini ve bu kitab hidayet rehberi kldm bildirmekte (sra Suresi, ayet 2). Oysa, bu konu Kur'an'n dier surelerinde saysz kez tekrarlanmtr. sra Suresi'nin bu ikinci ayetini izleyen nc ayet ise, Musa'dan ok nceki bir dneme atlayp Nuh'la ilgili bir hususa yer veriyor:

"(Ey) Nuh ile. birlikte (gemide) tadmz kimselerin nesli! unu bilin ki, Nuh, ok kreden bir kul idi" (sra Suresi, ayet 3). Evet, ama burada Nuh'a seslenmenin alemi var m? Konu zaten baka surelerde, blk prk de olsa ele alnmam myd? te yandan, Nuh ile gemide tanan kiiler kim? Ve bunlarn nesli nedir? Hibir ey belli deil! Ve belli edilmeden, drdnc ayet ile yine srailoullar konusuna dnlyor: "Biz, kitapta srailoullarna, 'Sizler yeryznde iki defa fesat karacaksnz ve azgnlk derecesinde bir kibre kaplacaksnz' diye bildirdik" (sra Suresi, ayet 4). Bu husus birka ayetle ilendikten sonra, Kur'an'n niteliine deiniliyor ve kiilerin sorumluluklaryla ilgili bir ayete geiliyor: "phesiz bu Kur'an en doru yola iletir; iyi davranlarda bulunan mminlere, kendileri iin byk bir mkafat olduunu mjdeler" (sra Suresi, ayet 9-11). Sonra, birdenbire gece ile gndzn yaratlmasna atlanyor: "Biz, geceyi ve gndz birer ayet (delil) olarak yarattk. Nitekim Rabbinizin nimetlerini aratrmanz, ayrca yllarn say ve hesabn bilmeniz iin gecenin karanln silip (yerine, eyay) aydnlatan gndzn aydnln getirdi., te biz, her eyi ak ak anlattk" (sra Suresi, ayet 12). Grld gibi, her ne kadar ayetin sonunda, "...te biz, her eyi ak ak anlattk" diye yazl ise de, ak ve anlalr olan hibir ey yok! Bunu, kiinin kaderiyle ilgili birka ayet izlemekte (sra Suresi, ayet 13-16); fakat, konu yarm yamalak ele alnmken, birdenbire Tanr'nn keyfiliine ynelik bir husus belirtilmekte: "Bir lkeyi helak etmek istediimizde, o lkenin varlkl ve marm kiilerini oaltrz. Bu suretle, onlar ktlk ilerler, bylece o lke helake mstahak olur" (sra Suresi, ayet 16). Gzel, ama bunlar syleyen Tanr, dilediini varlkl ve dilediini varlksz klan ya da dilediini doru yola sokan ve dilediini de saptran bir Tanr deil miydi? Nitekim, bu yukardaki szlerden hemen sonra, yine bu ayn Tanr, "Baksana, biz insanlarn kimini kiminden nasl stn klmzdr!.. " (sra Suresi, ayet 21) diyerek ve birka ayet atlama ile "Rabbin dilediine bol verir, dilediine daraltr... " (sra Suresi, ayet 30) diye ekleyerek bu keyfiliini belli etmi deil mi? Belli ederken, "servet, mevki, salk ve yaay gzellii bakmndan, insanlar arasndaki farklarn, ilahi takdirin bir gerei olduunu, dolaysyla bu dnyada mutlak eitliin imkanszln" ortaya koymu olmuyor mu?( Diyanet Vakf'nn, sra Suresi'nin 20. ve 21. ayetleriyle ilgili aklamasna baknz.) Ortaya koyarken de, o btn yceliine ve gcne ramen, kullarna yeryznde eitlik salamaktan aciz olduunu anlatm olmuyor mu? Daha sonraki ayetlerde, hep birbiriyle ilgisi olmayan konulara deinilmekte: mriklerin knanm olduklarna (sra Suresi, ayet 22); ana ve babaya kar iyi davranmak ve onlara Tanr'dan rahmet dilenmek gerektiine (sra Suresi, ayet 23-26); sk elli ya da ak elli olmann ktlne (sra Suresi, ayet 29); geim endiesiyle ocuklarn ldrlmemelerine (sra Suresi, ayet 31); zinann hayaszlk olduuna (sra Suresi, ayet 32); hakl bir sebep olmadan cana kylmamasna ve ksasa (sra Suresi, ayet 33); yetimin mallarna en gzel bir ekilde yanalmasna (sra Suresi, ayet 34); tartlacak eyleri doru terazi ile tartmak gerektiine (sra Suresi, ayet 35); bbrlenmenin kt bir ey olduuna (sra Suresi, ayet 37); mriklerin olumsuz davranlarna (sra Suresi, ayet 40-42); Tanr'nn vlmeye deer bulunduuna (sra Suresi, ayet 44); Kur'an'n okunmasn anlamasnlar diye, mriklerin kalplerine Tanr tarafndan kapallk getirildiine ve kulaklarna arlk verildiine (sra Suresi, ayet 46-47); Muhammed'i inkar eden kiilerin durumlarna (sra Suresi, ayet 48-54); peygamberlerden bazlarnn stn klndna (sra Suresi, ayet 55); Semd kavmine mucize olmak zere dii bir deve verildiine ve onlarn bu deveyi boazlayp bu yzden zalim olduklarna (sra Suresi, ayet 59);

Muhammed'e gsterilen grntlerin ve Kur'an'da lanetlenen aacn Tanr tarafndan insanlar snamak iin meydana getirildiine (sra Suresi, ayet 60); Meleklerin Adem'e secde ettiklerine ve sadece iblisin bunu yapmaktan kandna ve Tanr'ya kafa tuttuuna (sra Suresi, ayet 61-63); Tanr'nn ltfuna nail olmalar iin, denizlerdeki gemilerin Tanr tarafndan yzdrldne; insanolunun ok nankr olduuna (sra Suresi, ayet 66-70); amel defteri sadan verilen kullarn hakszla uramayacaklarna (sra Suresi, ayet 71); Muhammed'in Tanr sayesinde sapkla ynelmekten kurtulduuna (sra Suresi, ayet 73-75); Muhammed'i Mekke'den karanlarn Mekke'de kalamayacaklarna (sra Suresi, ayet 76-78) dair ayetler, surenin sonuna kadar bu tutarszlklar ierisinde srp gider. Kur'an'n on sekizinci srasnda yer alan surenin bal Kehftir: Mekke'de indii ve nzul (ini) srasnn altm dokuz olduu kabul edilir. 110 ayetten oluur; bununla beraber 28. ayetin Medine'de indii sylenir. Kehf szc, "maara", "snma" anlamna gelir; bu anlamyla sureye "Maara Suresi" demek mmkn. Fakat yorumculara gre, surede "Ashab- Kehf'ten -ki "maaraya snanlar" ya da "maara arkadalar" anlamndadr- sz edildii iin, sureye bu balk verilmitir.Balk bu olduu iin sanlr ki, sure bu konu ile ilgili olarak inmitir ya da hi deilse bu konu ile balamaktadr. Oysa, hi yle deil; zira, 110 ayetten oluan Kehf Suresi'nin "maaraya snanlar"la ilgili ayetlerinin says sadece 2l'dir -ki bunlar 9. ve 26. ayetleri iine alr. Ve stelik Kehf Suresi, bu hikaye ile balamaz; surenin batan ilk sekiz ayetinde, Tanr'nn, insanlara azap haberini verdii, "Allah oul edindi" diyenleri uyarmak zere Muhammed'e Kur'an' indirdii ve yeryzndeki her eyi kupkuru toprak yapaca yazldr. Bundan hemen sonra Tanr Muhammed'e, "(Resulm)! Yoksa sen, bizim ayetlerimizden (sadece) kehf ve rakim sahiplerininin ibrete sayan olduklarn m sandn?" (Kehf Suresi, ayet 9) der. Burada yer alan "rakm sahipleri" deyiminden ne anlalmas gerektiini bilen yok. Bu ayeti, "O yiit (genler) maaraya snmlar ve 'Rabbimiz! Bize tarafndan rahmet ver ve bize (u) durumumuzdan bir kurtulu yolu hazrla' demilerdi" (Kehf Suresi, ayet 10) eklindeki ayet izler ki, "maaraya snanlar'la ilgili hikayenin balangc saylr. Ancak, hikayenin, insan artc bilinmezliklerle dolu bir balangc vardr. Bir kere, burada sz edilen "maara" neyin nesidir ve nerededir, bilen yok! Yorumcular gr ayrl ierisinde bocalarlar. Ebu Hayyam'a gre, kimi yorumcular bunun "am"da, kimisi "Endls'te, kimisi "Rum"da olduunu sylerler. bn Cebir'in bn-i shak'tan rivayetine gre, maarann bulunduu ehir "Dekinos" adyla bilinen bir yerdir. Fakat, bunun Endls'teki "Dekyus" ehri olup olmad tartmaldr.37 te yandan, yukardaki ayette sz edilen "O yiit genler" kimlerdir? Saylar nedir? Neden dolay maaraya snmlar ve kurtulmak iin Tanr'ya yalvarda bulunmaktadrlar, belli deil! Fakat, bir sonraki ayet daha artc; nk, burada Tanr yle konumakta: "Bunun zerine biz de o maarada onlarn kulaklarna nice yllar perde koyduk (uykuya daldrdk)" (Kehf Suresi, ayet 11). Evet, ama neden Tanr, kendisinden rahmet isteyen bu kiilerin kulaklarna perde koyuyor? Yine belli deil! Bir sonraki ayeti okumaya devam ediyoruz; Tanr yle diyor: "Sonra da iki gruptan. hangisinin kaldklar sreyi daha iyi hesap edeceini grelim diye onlar uyandrdk" (Kehf Suresi, ayet 12). Grld gibi, burada iki gruptan sz edilmekte! Neyin nesidir bu gruplar? Ve hesap edilmesi gereken "sre" nedir? Hibir ey belli deil! Yorumcularn sylemesine gre bu gruplardan biri "Ashab- Kehf (yani, "maara arkadalar") ve dieri ise bunlarn hasmlardr.38 Fakat, her ne olursa olsun, bunlar syledikten sonra Tanr, maaradaki genlerin hikayesini anlatacan bildirmek zere Muhammed'e yle der: "(Ey Muhammed!) Biz sana onlarn bandan geenleri gerek olarak anlatyoruz. Hakikaten onlar, Rablerine inanm genlerdi. Biz de onlarn hidayetini artrdk. Onlarn kalplerini metin kldk... " (Kehf Suresi, ayet 13). Evet, ama eer bu genler "Rablerine inanm" kiiler idiyseler ve Tanr onlarn kalplerini metin kld

ise, neden kalkp onlarn kulaklarna perde koyduunu (Kehf Suresi, ayet 11) syler? Daha sonraki 14. ayette, "...O yiitler (o yerin hkmdar karsnda) ayaa kalkarak dediler ki, 'Bizim Rabbimiz, gklerin ve yerin Rabbidir. Biz ondan bakasna Tanr demeyiz. Yoksa sama sapan konumu oluruz'..." (Kehf Suresi, ayet 14). Burada sz geen "hkmdar" kimdir, bilemiyoruz! Bir sonraki ayette bu genler, kendi mensup olduklar kavmin Allah'tan baka Tanrlara tapmakta olduklarn syleyerek yaknmaktalar (Kehf Suresi, ayet 15). Bunu izleyen ayette Tanr, maa-radakilerin saysnn ne olduu konusundaki tartmalara deinmekte: "Bylece (insanlar) onlardan haberdar ettik ki, Allah'n vadinin hak olduunu... bilsinler. Hani onlar aralarnda Ashab- Kehf in durumunu tartyorlard... (nsanlarn kimi), 'Onlar kiidir, drdncleri de kpekleridir' diyecekler. Yine, 'Be kiidir: altnclar kpekleridir' diyecekler. (Bunlar) bilinmeyen hakknda tahmin yrtmektir. (Kimileri de), 'Onlar yedi kiidir, sekizincisi kpekleridir' derler, (Ey Muhammed!) De ki, 'Onlarn saylarn Rabbim daha iyi bilir'. Onlar hakknda bilgisi olan ok azdr. yle ise Ashab- Kehf hakknda delillerin dnda ack olmas haricinde bir mnakaaya giriine ve onlar hakknda (ileri geri konuanlarn) hibirinden malumat isteme" (Kehf Suresi, ayet 21-22). Bu ayetleri okurken anlyoruz ki, Tanr, kendisinin her eyi bilir, fakat kullarnn hibir ey bilmez olduklarn anlatmak ihtiyacndadr. Kehf Suresi'nin 9. ayetinden 22. ayetine kadar olan ksm "Ashab- Kehf" ile ilgili olarak yukardaki hususlar kapsamaktadr. Fakat, hikaye burada sona ermi deil. Ancak, hikayenin tam bu ksmnda, birdenbire hi beklenmedik bir ekilde karmza Muhammed'in "inallah" demeden i grmesiyle ilgili u iki ayet kyor: "(Ey Muhammed!) Allah'n dilemesine balamadka (inallah demedike) hibir ey iin, 'Bunu yarn yapacan' deme. Bunu unuttuun takdirde Allah' an ve 'Umarm Rabbini beni, doruya bundan daha yakn olan bir yola iletti'' de" (Kehf Suresi, ayet 23-24). Bu ayetlerin "maara" hikayemizle hibir ilgisi yok. Zira, bunlar, Muhammed'in "inallah" demeden i grm olmasyla ilgili bir baka hikayeye aittir ki, Kur'an'n 93. srasnda bulunan bir baka surede, Duha Suresi'nde ele alnmtr. Grld gibi "maara" hikayesi anlatlrken, bilinmezliklerle ve anlalmazlklarla dolu bu hikaye tamamlanmadan, bununla ilgisi bulunmayan bir baka hikayeye geilmitir. Ve iki ayetlik bu saptrmadan sonra, tekrar maara hikayesine dnlr: "Onlar, maaralarnda yzyl ve buna ilaveten dokuz yl kalmlardr. De ki, 'Ne kadar kaldklarn Allah daha iyi bilir. Gk/erin ve yerin gizli bilgisi ona aittir... O kendi hkmranlna kimseyi ortak etmez" (Kehf Suresi, ayet 25-26). Yukardaki satrlarla hikaye sona erdirilerek, baka bir konuya geilir ve birka ayet sonra, "Onlara, u iki adam misal olarak anlat..." (Kehf Suresi, ayet 32) ayetiyle baka bir hikaye anlatlr. imdi geliniz, yukardaki "maaraya snan" ve orada " yzyl ve ayrca dokuz yl" uyuduklar anlatlan genlerle ilgili ayetlerin arasna sktrlan, "(Ey Muhammed!) Allah'n dilemesine balamadka (inallah demedike) hibir ey iin, 'Bunu yarn yapacam' deme..." (Kehf Suresi, ayet 23-24) eklindeki ayetlere, tekrar gz atalm. Kur'an'da bu ayetin neden ve ne vesileyle indiine dair bir ey yok. Yorumcularn sylemelerine gre bu ayetler, Nadr b. Haris adnda Kureyli birinin Muhammed'i huzursuz klmas nedeniyle inmitir. Hikayesi yledir: Gya Muhammed, Tanr szn dinlemeyenlerin bana gelen ktlkleri Kureylilere anlatmaya alt zamanlar, Nadr b. Haris onun arkasndan halka, "Vallahi ben (Muhammed'den) daha gzel konuunun, geliniz size onun anlattklarndan daha gzelini anlataym" der ve bakalarndan rendii masallar anlatrm. Kureyliler onu bir gn, Utbe b. Mayt ile birlikte Medine'deki Yahudilere gnderip Muhammed'in "peygamberliini" snamak amacyla onlardan bilgi almak isterler; nk, Yahudilerin "enbiya ilmi"nden ("peygamberler" tarihinden) haberli olduklarn dnrlermi. Bunun, zerine Nadr Medine'ye giderek Yahudilerle grr; Yahudiler kendisine, "u soruyu Muhammed'e sorun, eer bu

sorular yantlayabilirse onun peygamberliine inann" eklinde konuurlar. Bu soru Muhammed'e sorulur, fakat Muhammed cevap veremez: "Sorduklarnz yarn haber veririm" der. Ancak, ertesi gn yle dursun, on be gn boyunca verecek cevap bulamaz. Verememesinin nedeni, pek muhtemelen, sorular hakknda bilgi edinememesindendir; fakat bunu, "Tanr'dan vahiy gelmedi" diyerek anlatmaya alr. Ancak, halk arasnda ileri geri konuanlar olur; kimi kiiler, "Muhammed bize ('sorduklarnz yarn haber veririm') dedi, halbuki bugn on be gn (oluyor) sorduumuza cevap vermiyor" diye dedikoduya balarlar. Kimileri de "Tanr Muhammed'i terk etti, ona darld" diye konuurlar. Bu szler Muhammed'i olduka rahatsz eder. Ve nihayet onlara verecek cevaplan elde eder. Fakat, cevap verirken her eyden nce Tanr'nn kendisine gcenmediini, darlmadn anlatmak zere Kur'an'a u ayeti koyar: "Kuluk vaktine ve skna erdiinde geceye yemin ederim ki, Rabbin seni brakmad ve sana darlmad" (Duha Suresi, ayet 1-3). Dikkat edilecei gibi, Tanr "kuluk vaktine" (yani, gnein parlayp ykselmeye balad zamana) ve "skna erdiinde geceye" (yani, karanln kt, sessizliin bast... geceye) yeminler ederek Muhammed'e darlmadn bildirmekte! Ancak, bu ayetler, imdi incelediimiz Kehf Suresi'nde deil, Kur'an'n en sonlarnda, daha dorusu doksan nc srasnda bulunan Duha Suresi'nde yer alm bulunmakta! Fakat, Muhammed'in cevap vermekte gecikmi olmasnn sebebi, "inallah" demeden i grm olmasna balanmtr ki, yukarda belirttiimiz gibi, o da Kehf Suresi'ndeki u ayetleri kapsar: "(Ey Muhammed!) Allah'n dilemesine balamadka (inallah demedike) hibir ey iin, 'Bunu yarn yapacam' deme. Bunu unuttuun takdirde Allah' an ve 'Umarm Rabbim beni, doruya bundan daha yakn olan bir yola iletir' de" (Kehf Suresi, ayet 23-24).( Elmall H. Yazr, age, c.4, s.3218.) Daha baka bir deyimle, Muhammed, kendisine soru soranlara "Sorduklarnz inallah yarn haber veririm" diyecek yerde, sadece "Sorduklarnz yarn haber veririm" dedii iin (yani, "inallah" szcn kullanmad iin) vahyin geciktiini sylemektedir. Ve bunu, biraz nce dediimiz gibi, hi yeri yokken, Kehf Suresi'ndeki "maaraya snanlar" hikayesiyle ilgili ayetlerin arama sktrvermitir. Bu vesileyle hatrlatalm ki, "Kehf Suresi" ile "Duha Suresi", gerek Kur'an'daki sra ve gerek ini sras itibariyle, birbirlerinden ok farkl olan surelerdir. Kur'an'n 18. srasnda yer alan Kehf Suresi'nin Tanr'dan 69. sure olarak indii kabul edilir. Buna karlk, Kur'an'n 93. srasnda bulunan Duha Suresi'nin "nzul" (ini) srasnn 11. sra olduu sylenir. Grlyor ki, yukarda anlatlan iki hikaye, karmakark ve hi de anlalamaz bir ekilde bu surelerin ayetleri ierisine sokulmutur. Kehf Suresi'nin bundan sonraki ayetleri de, hep bu tr kopukluklar ve tutarszlklarla dolu. rnein, Mekkeli inkarclardan sz edilirken ve Kur'an' anlamasnlar diye Tanr'nn bu inkarclarn kalplerine ve kulaklarna arlklar koyduu belirtilirken, Bedir Sava'ndan sz edilir (Kehf Suresi, ayet 52-59); sonra birdenbire Musa ile ilgili masallara geilir ve Musa'nn, gen arkadalaryla birlikte iki denizin birletii bir yerde balklarn unuttuuna dair olan "kssa" anlatlr ki (Kehf Suresi, ayet 60-82), anlalmas mmkn deildir. Daha sonra "Zlkarneyn" masalna atlanr (Kehf Suresi, ayet 83-98), fakat bu konuda doru drst bir bilgi verilmeden kyamet gnne, kafirlerin durumuna, inkarclara, Tanr'nn szlerinin bitmesinden nce denizlerin tkeneceine deinilerek ve "(Ey Muhammed) De ki, 'Ben, yalnzca sizin gibi bir beerim'..." (Kehf Suresi, ayet 110) eklindeki ayet ile sure sona erdirilir. Fakat, anlatlanlarn hibiri, dzenli, ak ve anlalr nitelikte eyler deildir. imdi birka srelik bir atlama ile Kur'an'n yirmi drdnc suresine gz atalm. Bu sure "Nur Suresi" baln tar ve 64 ayetten oluur. Her ne kadar Kur'an'da yirmi drdnc srada ise de, Tanr'dan 102. sure olarak indii kabul edilir. Balk bu olduuna gre, sanlr ki bu sure, "nur" szcnn kapsamyla ilgili hkmleri ele alacaktr. Oysa surenin bal ile ierii arasnda hemen hemen hibir iliki yok gibidir; nk, sureyi oluturan altm drt ayet ierisinde sadece bir ayet Tanr'y gklerin ve yerin nuru olarak tanmlamaktadr:

"Allah, gklerin ve yerin nurudur. O'nun nurunun temsili, iinde lamba bulunan bir kandillik gibidir. O lamba kristal bir fanus iindedir, o fanus da sanki inciye benzer bir yldz gibidir ki, douya da, batya da nispet edilemeyen bir aatan, yani zeytinden (kan yadan) tututurulur. Onun ya, neredeyse, kendisine ate demese dahi k verir. (Bu) nur stne nurdur. Allah diledii kimseyi nuruna eritirir..." (Nur Suresi, ayet 35). Kimi yorumculara gre Allah, btn alemin ve alemdeki btn duygusal nurlarn ve "idrak edici glerin" aydnla karcs olduu iin, bu ayet "gklerin ve yerin nuru" olarak tanmlanmtr.( Nur Suresi'nin 35. ayetinin Diyanet Vakf evirisindeki yorumuna baknz.) Ancak, Kur'an'n dier surelerinde "nur" szcnn farkl anlamlarda kullanld grlr. rnein, kimi yerde "islam" demektir, kimi yerde "iman", kimi yerde "hidayet" kimi yerde "peygamber", kimi yerde "gndzn aydnl", kimi yerde "ayn aydnl", kimi yerde "Kur'an" vs... olarak anlam tar.( Bu konuda bkz. Turan Dursun, age, c.2, s.121.) rnein, Tevbe ve Saff surelerinde "nur"szc "islam" karl olmak zere kullanlmtr: "Onlar (kafirler) azlaryla Allah'n nurunu (slam) sndrmek istiyorlar. Halbuki, kafirler istemeseler de Allah nurunu (slam) tamamlayacaktr" (Saff Suresi, ayet 8; ayrca bkz. Tevbe Suresi, ayet 32). Bakara Suresi'nde "nur" szc "iman" karl olarak yle yer almtr: "Allah, iman edenlerin velisidir, onlar zulmattan nura karr; kfredenlerin ise velileri tauttur; onlar nurdan zulmata karrlar... " (Bakara Suresi, ayet 257). Furkan Suresi'nde "nur" szc, gkyzndeki "ay" iin kullanlmtr: "Gkte burlar var eden, onlarn iinden bir era (gne) ve nurlu bir ay barndran Allah, yceler ycesidir" (Furkan Suresi, ayet 61). A'raf Suresi'nde "nur" szc, "Kur'an" anlamnda olmak zere yledir: "...O Peygamber'e inanp ona sayg gsteren, ona yardm eden ve onunla birlikte gnderilen nura (Kur'an'a) uyanlar var ya, ite kurtulua erenler onlardr" (A'raf Suresi, ayet 157). Zmer Suresi'nde "nur" szc "adalet" anlamnda olmak zere yledir: "Yeryz, Rabbinin nuru ile aydnlanr, kitap konulur, peygam-berler ve ahitler getirilir ve aralarnda hakkaniyetle hkm verilir. Onlara asla zulmedilmez" (Zmer Suresi, ayet 69). Yukardaki birka rnekten anlalyor ki, "nur" szc Kur'an'da pek eitli anlamlarda olmak zere yer alm bulunmaktadr; bu arada Tanr'nn nitelii olarak da kullanlmtr. Bununla beraber yorumcular, Tanr'ya "mr" denip denemeyecei konusunda tartrlar. rnein, Razi gibi yorumculara gre Tanr, "k" (yani, "aydnlk") anlamna gelen "nur" szc ile tanmlanamaz; nk, "nur", bir bakma "cisim"dir ve Allah' "cisim" eklinde dnmek mmkn deildir. Buna karlk yorumculardan bir ksm, "Allah gklerin ve yerin dr" demekten geri kalmazlar. bn'l-Cevzi gibi baz yorumcular ise, "mr" szcnn "yol gsterici" anlamna geldiini, bu nedenle Tanr'ya "mr" denebileceini ileri srerler. Fakat, bu hususlar, Kur'an'n, imdi zerinde durduumuz "Nur Suresi'nde ele alnm deil. Ve biraz nce bahsettiimiz gibi, altm drt ayetlik koskoca "Nur Suresi'nde, nur szc ile ilgili bir tek ayet bulunmakta; o da anlalmas g tmcelerle dolu! stelik bu sure, "nur" szcn ieren ya da ilgilendiren bir ayetle dahi balamyor. Zira, surenin ilk ayeti aynen yledir: "(Bu) Bizim inzal ettiimiz ve (hkmlerini zerinize) farz kldmz bir suredir. Belki dnp t alrsnz diye onda ak seik ayetler indirdik" (Nur Suresi, ayet 1).

Dikkat edilecei gibi burada Tanr, "(Bu) Bizim inzal ettiimiz ve (hkmlerini zerinize) farz kldmz bir suredir..." diye konumakta. Pek gzel, ama Kur'an'n dier sureleri, Tanr'nn indirdii ve hkmlerini insanlara farz kld eyler deil midir ki, sadece Nur Suresi'nin bana byle bir ayet konmutur?! Nur Suresi'nin bu szn ettiimiz birinci ayetini, zina eden kadnlarla, zina eden erkeklerden her birine yz sopa vurulmasn ngren ayetler izlemekte (Nur Suresi, ayet 2-10); sonra, baka bir konuya geilerek Muhammed'in elerinden biri hakknda iftirada bulunanlarla ilgili hususlara atlanyor (Nur Suresi, ayet 11-26); sonra, bakalarnn evine girerken selam vermek gerektiine deiniliyor; sonra "(O evde) hi kimse bulamadnzsa, size izin verilinceye kadar oraya girmeyin. Eer size, 'Geri dnn' denilirse, hemen dnn, Allah, yaptnz bilir" (Nur Suresi, ayet 28) ya da "inde kendinize ait eyann bulunduu oturulmayan evlere girmenizde herhangi bir saknca yoktur. Allah, sizin aa vurduunuzu da, gizlediinizi de bilir" (Nur Suresi, ayet 29) eklindeki tlere yer veriliyor; sonra, erkeklerin kadnlara ve kadnlarn da erkeklere gzlerini dikmemeleri bildiriliyor (Nur Suresi, ayet 30); hemen sonra "mmin" kadnlarn iffetlerini korumalar, rtnmeleri ve sslerini gizlemeleri belirtiliyor, saknmalar gereken kimselerden sz ediliyor ve yle deniyor; "(Kadnlar) sslerini, kocalar veya babalar veya kaynpederleri veya oullan veya kocalarnn oullar veya kardeleri veya erkek kardelerinin oullar veya kz kardelerinin oullar veya kadnlar veya cariyeleri veya erkeklii kalmam hizmetiler veya kadnlarn mahrem yerlerini anlamayan ocuklardan bakasna gstermesinler..." (Nur Suresi, ayet 31). Bu satrlar okurken sanrsnz ki, kadnlar, belli kiiler dnda hi kimselere sslerini gstermemekle emredilmilerdir. Ayet bu kiilerinin kimler olduunu belirtmi ve konu bylece bir sonuca balanmtr. Oysa, hi de yle deil; nk, rtnme konusu, birazdan greceimiz gibi, 29 ayet atlama ile (yani, 60. ayetle) tekrar ele alnm bulunmakta. Fakat, bu arada, yani 31. ayetten 60. ayete kadar olan ayetlerle, baka konular hkme balanmakta. Zira, 31. ayeti izleyen ayetlerde, bekarlarn ve cariyelerin evlendirilmelerinden (Nur Suresi, ayet 32); bedel vermek isteyen klelerin bedellerinin kabul edilmesi gereinden (Nur Suresi, ayet 33); cariyelerin fuhua zorlanmamalarndan (Nur Suresi, ayet 33); Tanr'nn diledii kiileri nura kavuturacandan (Nur Suresi, ayet 35); insanlarn Tanr'y daima tespih ettiklerinden (Nur Suresi, ayet 36); Tanr'ya inananlarn mkafata ulaacaklarndan (Nur Suresi, ayet 37) vd... sz edilmitir; daha dorusu, birbirleriyle hi ilgisi bulunmayan hususlar ve konular ard ardna bu ekilde 60. ayete kadar sralanmtr. Fakat, 60. ayette karnza yine birdenbire kadnlarn rtnmeleri ve sslerini gizlemeleri gerektiini ngren u hkm kar: "Evlenme midi kalmayan, ihtiyarlayp oturmu kadnlara, sslerini aa vurmamak artyla, d esvaplarn karmaktan tr sorumluluk yoktur; ama saknmalar kendileri iin daha iyi olur..." (Nur Suresi, ayet 60). Btn bu karklklara ve tutarszlklara ramen sanrsnz ki, Tanr, kadnlarn rtnmeleri ve sslerini gizlemeleri, alp salma-malar, erkeklere kar tutum ve davranlar konusunda grlerini belirtmi, syleyeceklerini sylemitir. Ancak, byle deil; zira, Nur Suresi'nden dokuz srelik bir atlama yaptktan sonra, (yani, Kur'an'n 33. srasnda yer alan) Ahzab Suresi'nde karnza, yine kadnlarn rtnmeleriyle, tutum ve davranlaryla ilgili hkmler kacaktr. rnein, Ahzab Suresi'nin 33. ayeti yledir: "Evlerinizde oturun, eski cahiliye adetinde olduu gibi alp salmayn..." (Ahzab Suresi, ayet 33).( Bu hkmn sadece Muhammed'in eleri iin deil, btn Mslman hanmlara uygulanmak zere konduu kabul edilir.) Oysa, Nur Suresi ile Ahzab Suresi, birbirlerinden ok farkl zamanlarda ve on iki srelik bir ara ile inmi grnmekte; zira, Nur Suresi'nin nzul (ini) sras 102 olup, Ahzab Suresi'nin nzul sras 90'dr:

imdi tekrar Nur Suresi'nde kaldmz yere dnelim. Kadnlara sslerini aa vurmamalarn ve rtnmelerini emreden hkmn hemen arkasndan, kimlerin evinde izinsiz yemek yenecei hususlarn hkme balayan bir "adab- muaeret" kural geliverir: "Kr iin bir sorumluluk yoktur. Topal iin bir sorumluluk yoktur. Hastaya da bir sorumluluk yoktur. Evlerinizde veya babalarnzn evlerinde veya annelerinizin evlerinde veya erkek kardelerinizin evlerinde veya kz kardelerinizin evlerinde veya amcalarnzn evlerinde veya halalarnzn evlerinde veya daylarnzn evlerinde veya teyzelerinizin evlerinde veya kahyas olup anahtarlar elinizde olan evlerde veya dostlarnzn evlerinde izinsiz yemek yemenizde bir sorumluluk yoktur. Bir arada veya ayr ayr yemenizde de sorumluluk yoktur..." (Nur Suresi, ayet 62). Dikkat edilecei gibi, kimlerin evinde izinsiz yemek yenebilecei hususu laf kalabalna boulmu ve yine anlalmazla sokulmutur. u bakmdan ki, ayet, kimlerin evinde izinsiz olarak yemek yenebileceini sralamakta, fakat sralarken "babalarnzn, analarnzn, erkek kardelerinizin, kz kardelerinizin vd... evlerinde izinsiz yemek yiyebilirsiniz" eklinde kural koyacak yerde, bu kiilerden her biri iin ayn tmceyi kullanyor. te yandan bir de "kr", "topal" ve "hasta" ki-, siler bakmndan "sorumluluk yoktur" diyor! Ne demektir bu, belli deil! Kimi yorumculara gre bununla u anlatlmak istenmitir ki, kr, topal ve hasta gibi kimselerle ya da bunlarn evlerinde oturup yemek yemekte saknca yoktur. Ya da bir kimse, bu gibi kimseleri kendi evinden baka akrabadan birinin evine yemee gtrecek olsa, belki holanmazlar diye ekinmesin istenmitir.( Elmall H. Yazr. age, c.4, s.3540.) Fakat, bunu izleyen iki ayet, Muhammed'le toplant yapacak olanlarn, toplanty izinsiz olarak terk etmelerini engellemek ya da Muhammed'e sayg izharnda bulunmay salamak amacyla konmutur (Nur Suresi, ayet 62-63). Yorumcularn sylemelerine gre anlatlmak istenmitir ki, Muhammed'i sadece adyla armak doru deildir; adnn bana, onu yceltici nitelikte olmak zere "Nebi", Resul", "Re-sullullah", "Habibullah" ya da "Efendimiz" eklinde bir eyler koymak gerekir.(Diyanet Vakf evirisinde. Ahzab Suresi'nin 56. ayetinin aklanmasna baknz.) Hemen ekleyelim ki, Ahzab Suresi'nin daha nceki bir ayetinde (ayet 56) u bildirilmitir ki, Muhammed'in ad sylenince btn Mslmanlarn, "Sallallahu aleyhi ve sellem" (yani, "Allah'n salat ve selam onu zerine olsun") demeleri gerekir. Grlyor ki, Muhammed'i yceltmek iin sarf edilmesi gereken szler bile, bir arada deil, birbirinden alt ayet ara ile belirtilmitir. Bunlarn arasna birbirleriyle ilgisiz hususlar yerletirilmitir. imdi, Kur'an'n yirmi altnc srasnda bulunan uara Suresi'ne geelim. Bu surenin Tanr'dan 47. sure olarak Mekke dneminde indii sylenir. Bununla beraber, 227 ayetlik bu surenin drt ayeti Medine dneminde inmitir -ki bunlar 224. ve 227. ayetlerdir-. uara Suresi, "Bismillahirrahmanirrahim" eklindeki "besmele"yi mteakip, anlamlan hi kimselerce bilinmeyen "Ta, Sin, Mim" eklindeki harfleri ieren ayetle balar. Bunu, hani sanki bu birinci ayetle elime olsun diye, "Bunlar, apak kitab/n ayetleridir" (uara Suresi, ayet 2) eklindeki bir ayet izler ve sure, hi de "apak" olmayan ayetlerle devam edip gider. Gya Tanr, Muhammed'i, "mrik"lerin alaylarna ve saldrlarna kar korumak amacyla konumaktadr: "(Resulm!) Onlar iman etmiyorlar diye neredeyse kendine kyacaktn. Biz dilesek, onlarn zerine gkten bir mucize indiririz de, ona boyunlar eilip kalr..." (uara Suresi, ayet 3-4) diyerek onu teselli ederken, "mriklere" tehditler savurmaktadr (uara Suresi, ayet 5-9). Fakat, birdenbire Musa ile Firavun masaln anlatmaya balar ve Firavun'u nasl denizin dibine yolladn syler. Bu anlattklarnn mriklere aktarlmasn ister (uara Suresi, ayet 10-68). Bunu bitirince bu sefer, "(Ey Muhammed!) Onlara brahim'in haberini de naklet" (uara Suresi, ayet 69) der ve brahim'in kendi babas ve kavmi ile olan srtmelerini anlatmaya balar (uara Suresi, ayet 70-104). Ancak, brahim dnemi, Musa'nn yaad dnemden ok nceye rastlar; nk, Musa, brahim'in torunlarnn torunudur. Sylemeye gerek yoktur ki, Musa ile ilgili hikayeleri anlayabilmek iin, brahim dnemini daha ne almak gerekirdi. Ve eer uyum salamak amacyla belli bir sra izlemek isteniyor ise, brahim olaylarn, Musa olaylarndan nce anlatmak gerekirdi. Fakat, byle yaplmayp, olaylarn tersinden balanmtr. Ancak, i bununla bitmi olmuyor: brahim olaylar anlatldktan sonra Nuh

olaylarna geiliyor. Zira, uara Suresi'nin 105. ayetinde Tanr, gya Muhammed'e, "Nuh kavmi de peygamberleri yalanclkla suladlar" (uara Suresi, ayet 105) diyerek, ona Nuh'un, kendi kavmi ile olan ilikilerini anlatr (uara Suresi, ayet 106-122). Oysa ki, Tevrat'n bildirmesine gre brahim, Nuh'un torunlarndan biridir ve u hale gre, Nuh ile ilgili olaylarn, brahim'le ilgili olaylardan nce ele alnmas gerekirdi. Ve bu tertipsizlik bu ekilde devam edip gider; zira, bunu izleyen ayetlerde Salih'ten, Lt'tan ve eski peygamberlerin kendi halklar tarafndan inkar edililerinden sz edilmektedir (uara Suresi, ayet 153-175); oysa bunlar da brahim'in zrriyetindendirler. te yandan bu surede, bir aralk Lt'un, "Dorusu, ben sizin bu iinizden tiksinmekteyim" diyerek, kendi kavminden Tanr'ya ikayette bulunduu ve "Rabbim! Beni ve ailemi, onlarn yapageldiklerinden (vebalinden) kurtar" diye yal-vard grlr (uara Suresi, ayet 168-169). Tanr onun bu yalvarn kabul ederek yle konuur: "Bunun zerine onu (Lt'u) ve btn ailesini kurtardk. Ancak, bir kocakar mstesna. O geride kalanlardan (oldu)" (uara Suresi, ayet 170-171). Burada sz edilen "kocakar" kimdir, belli deil! Anlamak iin krk sure atlama yaparak, Kur'an'n 66. srasnda yer alan Tahrim Suresi'nin 10. ayetine bavurmak gerek. Zira, orada, Lt'un karsnn, tpk Nuh'un kars gibi, kocasna ihanet eden bir kadn olduu yazldr: "Allah, inkar edenlere, Nuh'un kars ile Lt'un karsn misal verdi. Bu ikisi, kullarmzdan iki salih kiinin nikahlar altnda . iken onlara hainlik ettiler. Kocalar Allah'tan gelen hibir eyi onlardan savamad. Onlara, 'Haydi, atee girenlerle beraber siz de girin' denildi" (Tahrim Suresi, ayet 10). Evet, ama Nuh'un ve Lt'un karlar ne yapmlardr da, kocalarna kar "hain", "sulu" durumuna dmlerdir, bildirilmiyor! Beyzavi ve Celaleddin gibi yorumcularn sylemelerine gre, gya Nuh'un kars, "Nuh'u cin tuttu" eklinde konumutur; Lt'un kars da, kocasn ziyaret etmek zere Sodom ehrinden gelen cinsel sapklar haber vermek iin gece ate yakp gndzleri de duman karmtr. Ve ite uara Suresi'nin 171. ayetinde "kocakar" diye geen deyim bu kadnla ilgili oluyor! Ve her ne kadar Lt Tanr'dan, "Beni ve btn ailemi onlarn yapageldiklerinden kurtar!" diye yal-varda bulunmu ise de, Tanr onun karsn helak etmi olmaktadr. Hemen belirtelim ki, Lt, Kur'an'n bildirmesine gre, brahim'in kardeinin oludur ve gya Tanr onu, brahim ile birlikte ayn topluma peygamber olarak gndermitir (A'raf Suresi, ayet 80-81; Hd Suresi, ayet 74-81; Neml Suresi, ayet 54-55). uara Suresi'nde Lt'la ilgili bu hikaye anlatlrken, "Eyke" halknn da peygamberleri yalanclkla sulad ve uayb'n onlara, "Bilin ki, ben size gnderilmi gvenilir bir eliyim... Buna kar sizden hi bir cret istemiyorum. Benim cretimi verecek olan, ancak alemlerin Rabbidir" (uara Suresi, ayet 178-180) dedii bildiriliyor. Kimdir bu Eyke halk? Ve Eyke halknn uayb'la ne ilikisi var, belli deil! Hatrlatalm ki, "Eyke" ad, daha nce, on beinci sure olan Hicr Suresi'nde, "Eyke halk da gerekten zalimdiler" (Hicr Suresi, ayet 78) diye gemiti. Neden orada uayb'dan bahis yok? te yandan, "Eyke" szc, "sk ve birbirine karm aalarla dolu bir tr orman" anlamna geldii iin, burada yerleik bulunan halka "Eyke halk" dendii anlalmakta. Ancak, kimi yorumculara gre uayb, burada yerleik halktan km sayld halde,( Elmall H. Yazr'n, Hicr Suresi'nin 78. ve 79. ayetleriyle ilgili yorumuna baknz.) kimi yorumculara gre Ey-keli deildir.( Diyanet Vakf'nn, uara Suresi'nin 176. ayetiyle ilgili yorumuna baknz.) Fakat her ne olursa olsun, uayb'n yukardaki ekilde konutuundan sz edilirken, birdenbire alveri srasnda doru terazi kullanlmasyla ilgili bir ayet kmakta karmza: "ly tastamam yapn... Doru terazi ile tartn..." (uara Suresi, ayet 181-182). Oysa benzeri bir ayet, daha nce sra Suresi'nde de, "ltnz zaman tastamam ln ve doru terazi ile tartn..." (sra Suresi, ayet 35) diye gemiti. On bir srelik bir arayla, bu ayn hkm, imdi burada, yani uara Suresi'nde, bozgunculukla ilgili hkmler arasna sktrlmtr: "... Yeryznde bozgunculuk yaparak karklk karmayn " (uara Suresi, ayet 183).

Buna kar halk uayb'a, "...Sen olsa olsa iyice bylenmi birisin! Sen de ancak bizim gibi bir beersin. Bil ki, biz seni ancak yalanclardan biri sayyoruz. ayet doru szllerden ise, stmze gkten azap yadr" (uara Suresi, ayet 185-186) diye yant veriyor. uayb' yalanc saydklar iin, Tanr, bu halk helak ediyor (uara Suresi, ayet 188-189). Ancak, uayb'la ilgili hususlar bu ayetlerle tamamlanm deildir; nk, Kur'an'n daha nceki ve daha sonraki surelerinde, rnein 7. (A'raf), 11. (Hd), 15. (Hicr), 16. (Nahl), 18. (Kehf), 29. (Ankebt) ve 50. (Kaf) surelerinde, uayb'la ilgili hikayeye, blk prk bir ekilde deinilmitir. Fakat, uayb'la ilgili olarak imdi zerinde durduumuz uara Suresi'nin yukardaki ayetlerini, konuyla ilgisi olmayan ayetler izler ki, bunlar Kur'an'n "Arapa" ve "apak" bir kitap olarak indirildiini bildirmektedir: "Muhakkak ki, o (Kur'an) alemlerin Rabbinin indirmesidir... (Resulm!) Onu (Cebrail), uyarclardan olasn diye, apak Arapa diliyle, senin kalbine indirmitir. O, phesiz, daha ncekilerin kitaplarnda da vardr..." (uara Suresi, ayet 192-196). Grlyor ki, Tanr imdi uayb'la ilgili hususlar tamamlamadan, baka bir konuya atlamtr;( nk uayb'la ilgili olarak Mekke dneminin sonlarnda "nazil" olduu sylenen Hd Suresi'nde (ki 11. suredir), "Medyen'e de kardeleri ayb' gnderdik..." diye yazl. Bu ayn surede, uayb'n, Hd, Salih ve Lt'tan sonra peygamber olarak gnderildii bildirilmekte. Buna karlk, Mekke dneminin ortalarnda indii sylenen uara Suresi'nde (ki Kur'an'da 26. srada bulunmakta), yukarda belirtilen hususlar yer almakta. Bylece karklk biraz daha gze batmaktadr.) Kur'an'n Muhammed'e verildiinden ve orada yazl olanlarn, daha nceki milletlere verilen kitaplarda da bulunduundan sz etmektedir. Amac, Kur'an'n Arapa olarak Araplara gnderildiini aklamak olmal ki, yle ekler: "Biz onu Arapa bilmeyenlerden birine indirseydik de, bunu onlara okusayd, yine ona iman etmezlerdi" (uara Suresi, ayet 198-199). Ancak, bu szler biraz artc! u bakmdan ki, Kur'an Arapa bilmeyen birine ya da bir yabancya indirilmi olmas halinde, elbette ki Araplar iin onu anlamak ve dolaysyla ona inanmak olana bulunmayacakt; bunu sylemek iin Tanr m olmak gerekir? Btn bunlar bir yana, Kur'an'daki Tanr, yukardaki szlerinin arasna, "Beni srail bilginlerinin onu bilmesi, onlar iin bir delil deil midir?" (uara Suresi, ayet 197) diye bir ayet sktn verir! srail bilginlerinin Kur'an' bilmi olmalar neden ve kimler iin "delil" oluyor! Ve ayette geen "onlar" szc kimlere atftr? Araplara m, yoksa srailoullarna m? Baz yorumculara gre Beni srail ulemasndan bir ksm, Tevrat ve incil'de Muhammed'in adnn ve niteliklerinin zikredikliini sylemekteydiler; ve ite Kurey'ten kiiler gidip onlardan bu haberi renmilerdir.( Elmall H. Yazr, age, c.5, s.3645.) te yandan, bu ayetlerden hemen sonra, "Onu gnahkarlarn kalplerine byle soktuk. Onun iin, ackl azab grnceye kadar ona iman etmezler" (uara Suresi, ayet 200-201) diye bir ayet geliyor ki, okuyucu bakmndan iinden klmaz bir durum yaratmaya yeterli. u nedenle ki, burada geen "onu" zamirinin neye atf olduu, ne anlam tad pek bilinmez, tartmaldr. Ayette yer alan "onu" szc, "kfr"e gnderme yapmak amacyla konmu ise, baka bir anlam, "Kur'an"a gnderme yapmak zere konmu ise, baka bir anlam tar. Bundan dolaydr ki, yorumcular bu ayeti iki ekilde anlatmaya alrlar: "Kendi gnahlar yznden soktuumuz kfr yle yerlemitir ki, azab aka grmeden imana gelmezler." "Kur'an' kendi dilleriyle indirdik, anlamn kalplerine iyice soktuk; yine de azab grmeden iman etmezler.( Diyanet Vakf'nn uara Suresi'nin 200. ve 201. ayetleriyle ilgili yorumuna baknz..) Ancak, her iki yorum da Tanr'y kendi kendisiyle elimeli durumuna sokmakta. nk, Muhammed'in sylemesine gre, bu ayn Tanr, "Ben dilediimin gnln aar, onu Mslman yapabilirim; dilediim kimsenin de gnln kapar kafir yaparm" eklinde konumutur (rnein bkz. En'am Suresi, ayet 125). Bunu syleyebilen bir Tanr, eer kalkar da, "Kur'an' kendi dilleriyle indirdik, anlamm kalplerine iyice soktuk; yine de azab grmeden iman etmezler" der ise, bununla

sadece elimeye dm deil, ayn zamanda aczini itiraf etmi olmaz m? Dilediini Mslman ve dilediini kafr yapabilen bir Tanr, hi kalkp da, "Biz falancay Mslman yapmak zere Kur'an' kalbine iyice soktuk, ama yine de onu Mslman yapamadk!" derse, bu aczin ifadesi olmaz m? Fakat, surenin bu ksmnda karnza, Muhammed'in yaam ile ilgili olarak, "(nce) en yakn akraban uyar" (uara Suresi, ayet 214) diye balayan bir ayet kmakta ki, daha nceki ayetlerle, ne mekan, ne zaman ne de anlam bakmndan, hibir ekilde uyumlu deil. nk, bu ayet, daha henz Muhammed'in "peygamberliini" ilan etmedii bir tarihe aittir ki, Mekke'de bir tan stne kp, nemli bir haber verecekmi gibi, yaknlarn ve halk etrafna toplamaya alt dnemle ilgilidir! Biraz nce bahsettiimiz gibi, 227 ayetten oluan uara Suresi'nin - Mekke'de indii, fakat bu ayetlerden drdnn Medine dnemine ait bulunduu sylenir. Bu drt ayet, 224. ve 227. ayetleri kapsar ki, airlerle ilgilidir ve "airlere (gelince), onlara da sapklar uyarlar" (uara Suresi, ayet 224) diye balar ve Muhammed'in daha sonraki yaamyla ilgili olmak zere "iyi" airlerle "kt" airler arasndaki farkl durumu konu edinir. Muhammed, airlerin halk etkileme gcne sahip olduklarn bildii iin, airler tarafndan hicvedilmenin kendisi bakmndan nasl bir tehlike yaratabileceinden haberdard. Bu nedenle, genel olarak airleri yalanc ve sapk kimseler olarak ilan etmi, buna karlk, Tanr'ya ve dolaysyla kendisine boyun een, kendisini vp ycelten airleri, bu tanmlamann dnda klmtr. Bu vesileyle Tanr'nn yle konutuunu syler: "airlere (gelince), onlara da sapklar uyarlar. Onlarn her vadide babo dolatklarn ve gerekte yapmadklar eyleri sylediklerini grmedin mi? Ancak, iman edip iyi iler yapanlar, Allah' ok ananlar... bakadr..." (uara Suresi, ayet 224-227). Ve ite uara Suresi bu ayetlerle sona erer. Yirmi dokuzuncu sure olan Ankebt Suresi bir baka ilgin rnek. nsanlarn snavdan geirileceklerinden, ktlk yapanlarn ceza greceklerinden, slam adna cihat edenlerin ancak kendileri adna cihat etmi olacaklarndan, iman edip iyi i grenlerin ktlklerinin rtleceinden sz ederken (Ankebt Suresi, ayet 1-7), birdenbire ocuklar ile ana baba arasndaki ilikilere geer. Daha dorusu, slamdan baka bir inanca bal olan ana babaya itaat etmemek gerektiini bildirir ve yle der: "...Eer (anan baban) seni, hakknda bilgin olmayan bir eyi bana ortak koman iin zrlarlarsa, onlara itaat etme..." (Ankebt Suresi, ayet 8). Ayeti okurken, neden dolay byle bir ayet koyma ihtiyac duyulduunu kendi kendimize sorma ihtiyacn duyarz. Kur'anda aklama yok, fakat yorumcularn aklamalarna gre burada anlatlmak istenen ey, Sa'd b. Vakkas ile anas arasnda geen bir olaydr. Beyzavi'nin bildirmesine gre, gya bn Vakkas Mslmanl kabul ettii zaman, anas ona darlm, onu bundan vazgeirtmek iin alk grevine balam; olu eski dinine dnnceye kadar buna devam edeceini bildirmi, fakat gn sonra vazgemi. te bunun zerine Muhammed, Tanr'dan geldi diyerek yukardaki ayeti Kur'an'a koymu: "...Eer (anan-baban) seni, hakknda bilgin olmayan bir eyi bana ortak koman iin zorlarlarsa, onlara itaat etme..." (Ankebt Suresi, ayet 8). Gzel, ama mriklie (putataparla) izin veren ya da dilediinin kalbini kapayp saptran kim? Tanr deil mi? rnein, Kur'an'da, "Allah dileseydi puta tapmazlard..." (En'am Suresi, ayet 107), "Allah dilediini saptrr ve dilediini de doru yola sokar" (brahim Suresi, ayet 14), "Allah dilediinin gnln aar onu Mslman yapar, dilediinin de... gnln kapar kafir yapar" (En'am Suresi, ayet 125) diye yazl deil mi? Eer puta tapanlar "putatapar" yapan ya da "kafir'leri "kafir" klan Tanr ise, ocuklar ile ana babann arasn amak, onlar birbirlerine dman yapmak niye? Ankebt Suresi'nin kafirlikten sz eden yukardaki ayetlerinden sonra, birdenbire baka bir konuya geilerek, Nuh'un hikayesinden sz edilir. Tanr, yeminler ederek unu anlatr ki, Nuh'u kavmine gndermitir ve onu 950 yl yaatmtr:

"Ve celalim hakk iin, Nuh'u kavmine gnderdik de ilerinde elli yl mstesna bin sene durdu; derken onlar tufan yakalayverdi, hep zulmediyorlard" (Ankebt Suresi, ayet 14). Grld gibi, burada Nuh'un yaamyla ilgili olarak, "...elli yl mstesna bin sene durdu" deniyor. Neden "950 sene durdu" denmemitir de, "elli yl mstesna bin sene durdu" denmitir, belli deil! Yorumculara gre, Tanr, 950 yllk srenin uzunluunu anlatmak iin byle konumutur!( Elmall H. Yazr'n yorumuna baknz) Anlalan Tanr insanlar ylesine beyinsiz grmektedir ki, 950 yllk bir yaamn, ok uzun bir zaman kapsar okluunu anlatmak iin, ille de "bin" saysn onlarn gzlerine kakmak ve "...elli yl mstesna bin sene durdu" eklinde konumak gerektiini dnmtr? Fakat, ayetten sonra, Tanr'nn Nuh'u ve gemidekileri kurtardna dair, "Fakat biz onu ve gemidekileri kurtardk ve bunu alemlere ibret yaptk" (Ankebt Suresi, ayet 15) diye konutuunu belirten bir ayet var! Nerden kt bu gemi ve kimdir gemidekiler? Bunlardan hi sz edilmeden birdenbire, "brahim'i de gnderdik..." diye balayan bir ayetle brahim ele alnyor (Ankebt Suresi, ayet 16-18). Sanlr ki, brahim'le ilgili olaylar anlatlacak. Oysa, sadece, "...O kavmine yle demiti: 'Allah'a kulluk edin. Ona kar gelmekten saknn. Eer bilmi olsanz, bu sizin iin daha hayrldr" (Ankebt Suresi, ayet 16) denilmekte! Bundan sonra, "Siz Allah' brakp birtakm putlara tapyor, aslsz szler uyduruyorsunuz..." (Ankebt Suresi, ayet 17) eklindeki szlerle, mriklerin uyarlmasna geiliyor (Ankebt Suresi, ayet 18-23). Sonra yine brahim masalna dnlyor ve brakld yerden devam ediliyor (Ankebt Suresi, ayet 24-25). Fakat, bu konu tamamlanmadan Lt'tan sz eden ayete geiliyor ve "Bunun zerine Lat ona iman etti ve (brahim), 'Dorusu ben Rabbim'e (emrettii yere) hicret ediyorum'..." (Ankebt Suresi, ayet 26) deniyor. "Lat" nereden kt ve ne oldu da brahim'e iman etti, belli deil! Fikir edinebilmek iin, Kur'an'n yedinci srasnda bulunan A'raf Suresi'nin 80. ve 81. ayetlerini, on birinci srasnda bulunan Hd Suresi'nin 74. ve 83. ayetlerini ve yirmi yedinci srasnda bulunan Neml Suresi'nin 54. ve 55. ayetlerini gzden geirmemiz gerekiyor. Ancak, bunu yapmakla, her ne kadar Lt ile brahim'in karde ocuklar olduklarn, Lt'un brahim'e ilk iman edenlerden olduunu renmekle beraber, yine de akla kavumu olamyoruz!. Yukardaki ayetten hemen sonra, shak, Yakub ve Lt olaylarna geiliyor (Ankebt Suresi, ayet 2730), sonra tekrar brahim'e dnlyor (Ankebt Suresi, ayet 31) ve onunla ilgili olarak on sekiz sure nce (yani, 11. sure olan Hd Suresi'nde) sylenmi eyler tekrarlanyor; sonra uayb'n Medyen'e gnderildiine dair hikayeye geiliyor (Ankebt Suresi, ayet 36) ve bu konuda A'raf ve uara surelerinde sylenmi olanlar tekrarlanyor. Hemen sonra Ad ve Semd airetleriyle ilgili masallara (Ankebt Suresi, ayet 38), oradan da atlana atlana Firavun, Haman ve Musa ile ilgili masallara gidiliyor (Ankebt Suresi, ayet 39 vd...) Bu arada bir yanlgya saplanlyor ki, o da Haman'n, Msr hkmdar Firavun'un veziri (ya da adam) olarak gsterilmesiyle ilgili. Konuyu ileride ayrca ele alacaz, fakat burada ksaca belirtelim ki, imdi zerinde durduumuz Ankebt Suresi'nde syle yazldr: "Karun'u, Firavun'u ve Haman' da helak ettik. Andolsun ki, Musa onlara apak deliller getirmiti de, onlar yeryznde byklk talamlard..." (Ankebt Suresi, ayet 39). Burada geen "Haman" ile ilgili szler Kur'an'n M'min (ayet 23-24), ve Kasas (ayet 5-6) surelerinde de tekrarlanmtr. Tekrarlanrken de, Haman, Firavun'un adam (muhtemelen veziri) olarak tanmlanmtr. rnein, Kasas Suresi'nde yle yazldr: "Ve o yerde onlar hakim klmak: Firavun ile Haman'a ve ordularna onlardan (srailoullarndan gelecek diye) korktuklar eyi gstermek (istiyorduk)" (Kasas Suresi, ayet 6). Oysa, tarihsel adan Haman ile Firavun arasnda, ne zaman ne de mekan itibariyle, hibir iliki yoktur; nk, Haman Firavun'un deil, Acem krallarndan Ahavero'un veziridir. stelik Musa ve Haman farkl dnemlerde yaamlardr. Kur'an'daki bu yanllk, Tevrat'la anlatlan Musa, Firavun ve Haman ile ilgili hikayelerin, birbirleriyle kartrlm olarak alnm olmasndan domutur. imdi, Kur'an'n otuz nc srasndaki Ahzab Suresi'ne geelim: "Ahzab" szc, "birka kiilik takm" demek olan "hzb"n ounluu olup, "cemaat", "topluluk", "grup" vd... gibi anlamlara gelir.

Silah ve sava aralarna sahip insanlara ya da "topra kat ve kaln olan yere" de bu ad verilir. Bu ad, Muhammed'e kar savamak zere, Hicret'in beinci ylnda Medine'yi kuatan ve "Handak" (Hendek) Sava'na vesile olan Kurey cemaati iin de kullanlmtr (bu savaa "Handak" Gazas dendii gibi "Ahzab" Gazas da denir). Surenin balna bakldnda sanlr ki, konu Handak Sava'dr. Bu savala ilgili hususlar anlatlacaktr. Oysa, yetmi ayetten oluan bu sure, Ahzab Gazas ile balamamakla beraber, bu savala ilgili olarak sadece yirmi bir ayet ierir ki, bunlar 8-29 ayetlerdir. Bunun dnda kalan ayetler, birbiriyle hi ilgisi bulunmayan konular kapsar: bunlar arasnda slam adabna ait hkmler, evlenmekle ilgili hkmler, kadnlarn rtnmeleriyle ilgili hkmler, zhar, evlatlk edinme, miras, peygamber kanlar, Muhammed'e sayg vd... gibi hususlar bulunmaktadr. te yandan "ahzab" szc, Kur'an'n dier surelerinin ayetlerinde de on bir kez olmak zere yer alm olup, farkl anlamlarda kullanlmtr. rnein, yorumcularn sylemelerine gre Hd Suresi'nin 17., Ra'd Suresi'nin 36. ve Sad Suresi'nin 112. ayetlerinde geen "ahzab" szc, meyyioullarn, Muireoullarn ve Ebu Talha ailesini anlatmak iin kullanlmtr. Meryem Suresi'nin 37. ve Zuhruf Suresi'nin 65. ayetlerinde ise "Hristiyanlar" (Nasara) anlamndadr.( Bu konuda bkz. Turan Dursun, age. c.l, s.270) Biraz nce bahsettiimiz gibi Ahzab Suresi'ndeki ayetlerin byk ounluu, Ahzab Sava ile ilgili bulunmayan ve hepsi de birbirinden farkl konular kapsayan hkmlerden oluur. Bir kere sure, besmeleden ve "Elif, Lam, Mim" eklindeki harflerden sonra, "Ey peygamber! Allah'tan kork, kafirlere ve mnafklara boyun eme... Rabbinden sana vahyedilene uy... Allah'a gven. Vekil olarak Allah yeter" (Ahzab Suresi, ayet 1-3) eklindeki ayetlerle balar. Bu ayetlerin ne anlam tad pek bilinmez; yorumcular farkl grler belirtirler. Kimine gre Tanr, yukardaki ekilde Muhammed'e hitap ederken, Zeyd ve Zeyneb olayn gz nnde tutmutur. Bilindii gibi Muhammed, kendi oulluu olan Zeyd'in kars Zeyneb'e ak olmu; Zeyd bunu anlaynca Zeyneb'i boam ve bylece Muhammed Zeyneb'le evlenmitir. Fakat, Kur'an'da yazlanlara gre, onun Zeyneb'le evlenmesini isteyen .Tanr'dr. Ancak, Arap geleneklerine gre oulluklarn eleriyle evlenmek haram sayldndan, bu olayn dedikodu konusu olmas ihtimali olduu iin, Tanr, olay vesilesiyle mnafklarn bavuracaklar iftira ve yalanlarn hkm olmayacan, bu nedenle onlarn yaygaralarna aldr etmemek gerektiini anlatmak zere, Muhammed'e, "Kafirlerin, mnafklarn szlerine kulak verme, sana vahyoluna uy" demek ister ekilde yukardaki ayetleri gndermiti.( Bu tr yorumlar iin bkz. Elmall H. Yazr, age, c.5, s.3868.) Hemen ekleyelim ki, Zeyneb olay, bu ayn surenin daha sonraki ayetlerinde, daha dorusu 36. ve 40. ayetlerle ele alnacak ve yarm yamalak anlatlacaktr. Dier baz yorumculara gre Ahzab Suresi'nin ilk balang ayeti, Uhud Sava'ndan sonra birtakm mriklerin Medine'ye gelip, mnafklarn reisi Abdullah b. bey'in evine misafir olduktan sonra Muhammed ile konumalaryla ilgilidir. Gya, bu grme srasnda Kureyliler, Muhammed ile bar ierisinde yaamak zere ona, "Sen bizim taptklarmz diline dolamaktan vazge ve 'Onlar menfaat salayabilir, efaat edebilir' de, biz de seni Rabbinle ba baa brakalm" eklinde konumulardr (ya da "bizi kendi inanlarmzla serbest brak, biz de seni, senin inanlarnda serbest brakalm" demilerdir). Fakat, orada bulunan Mslmanlar buna fkelenip onlar ldrmek istemilerdir. Ve ite gya bunun zerinedir ki, Tanr Muhammed'e, kAfirlerin ve mnafklarn sylediklerine aldr edilmemesini, onlara boyun eilinmemesini bildirmitir. Grlyor ki, Ahzab Suresi'nin ilk ayetinin anlam zerinde anlamazlk var. Fakat, anlamazlk bununla bitmi deil. nk, bu nc ayetten sonra karnza, bu ayetlerle ilgisi olmayan u iki ayet dikilir: "Allah, bir adamn iinde iki kalp yaratmad gibi, 'zhar' yaptnz elerinizi de analarnz yerinde tutmad ve evlatlarnz da z oullarnz olarak tanmad. Bunlar sizin azlarnza geliveren szlerden ibarettir. Allah ise gerei syler ve doru yola o eritirir. Onlar (evlat edindiklerinizi) bakalarna nispet ederek arn. Allah yannda en dorusu budur. Eer babalarnn kim olduunu bilmiyorsanz, bu takdirde onlar din kardeleriniz ve grp edindiiniz kimseler olarak kabul edin..." (Ahzab Suresi, ayet 4-5). Bu ayetlerin zeti u: "Allah, hi kimseye iki kalp vermemitir; zhar yaptnz elerinizi, anneleriniz gibi kendinize haram saymanz iin yaratmamtr, evlatlarnz da oullarnz gibi tutmanz meru klmamtr!" Evet, ama birbirleriyle iliii olmayan bu hkmlerden ne anlalmak gerekiyor? Baz

yorumculara gre, birinci tmcenin anlatt udur ki, hibir kimseye iki vicdan verilmemitir ve hibir kimse kalbinde bire iki demez; nk kalp, hakkn birliinin tandr! "Bu o/masa insan kendini tanyamazd." Dier baz yorumculara gre yukardaki ayet Araplar arasnda yerleik bir gelenekle ilgilidir ki, o da "zhar". Bu gelenee gre, bir kimse kendi karsna, "Sen bana anamn srt gibisin" eklinde konutuu an, o kadn ona kendi anas gibi saylr ve artk o kimse karsna yanaamaz. Yani artk onu boam olur. nk, bir insanda iki kalp bir arada bulunamayaca gibi, hem annelik hem de zevcelik ya da hem baka soydan evlatlk hem de gerek evlatlk vasf birleemez. Evet, ama evlatlklarn, gerek evlat saylmasyla ilgili gelenein kaldrlmasn ngren bu ayetin yeri buras deil ki! nk, bu gelenei Muhammed, kendi evlatl olan Zeyd'in kars Zey-neb'e ak olup onunla evlendikten sonra kaldrmtr ki, olay, biraz nce deindiimiz gibi, Ahzab Suresi'nin daha sonraki 36. ve 40. ayetleriyle ele alnmtr. Btn bunlar bir yana, bir de u var ki, Ahzab Suresi'nin oulluklarla ilgili bu ayeti, Muhammed'in Medine'ye hicretinden ok sonra, Hicret'in beinci ylnda konmutur. Oysa Muhammed'in Zeyd'i evlat edinmesi, ok ncelere, yani Mekke dnemine rastlar. Eer, Tanr insanlara iki kalp vermedii iin, baka soydan evlatlk ile gerek evlatlk vasf birleemiyor idiyse, Tanr bu ii daha nce, yani Mekke dneminde hkme balamal deil miydi? te yandan, evlatlklarn eleriyle evlenme gelenei kt bir ey idiyse, bu gelenei ortadan kaldrmak iin Tanr'nn Muhammed'i Zeyneb'e ak klp onunla evlendirmesi mi gerekirdi? Sz konusu ayetlerdeki btn bu karklklar ve anlalmazlklar Muhammed'in gnlk siyasetinin gereksinimlerinden doma eylerdir! Ahzab Suresi'nin 4. ve 5. ayetlerini izleyen 6. ayet, yine bambaka bir konuda u hkm sevk eder: "Mminlerin peygamberi kendi nefislerinden ok sevmeleri gerekir; onun eleri onlarn anneleridir; akraba olanlar, miras hususunda, Allah'n kitabnda birbirlerine mminler ve muhacirlerden daha yakndrlar. Dostlarnza yapacanz uygun bir vasiyet bunun dndadr. Bu kitapta yazl bulunmaktadr" (Azhab Suresi, ayet 6). Dikkat edilecei gibi bu ayet, birbiriyle uyumayan tmcelerden olumutur ve birazdan greceimiz gibi, birbiriyle ilgisi olmayan konulan kapsamaktadr. Bir kere ilk tmce, Muhammed'in mminlere, kendilerinden daha yakn, daha sevgili olduunu anlatmaktadr ki, yorumcularn bildirmelerine gre, Tebk Seferi'yle ilgilidir. Zira, "Mminlerin peygamberi kendi nefislerinden ok sevmeleri gerekir" eklindeki bu szleri, Muhammed Tebk Sava'na hazrlanrken ve taraftarlarn kendi peinden srklemek amacyla sarf etmitir. Gya, Tebk Seferi'ne klmasn emrettii zaman, baz kimseler gelip kendisine, "Analarmzdan ve babalarmzdan izin isteyelim" demilerdir. Ve ite onlar sefere sokabilmek iindir ki, yukardaki ayetin ilk tmcesini, yani "Peygamber mminlere kendi canlarndan daha yakndr..." eklindeki szleri kullanmtr. Daha dorusu anlatmak istemitir ki, Mslmanlar iin "peygamber", ana ve babadan daha nemlidir ve ana babann sz-, lerine ya da izin vermelerine deil, "Peygamber'in emirlerine uymak gerekir". Ayetin bu ilk tmcesini u tmce izlemekte: "Onun eleri onlarn anneleridir..." Bu tmcenin, ne daha nceki ne de daha sonraki tmceyle ilgisi var; sadece unu anlatmaktadr ki, Muhammed'in eleri, Mslmanlar iin birer "anne" durumundadrlar. Yani, Muhammed'in elerinin "nikahlar haram, ta'zimleri (saygn tutulmalar) farzdr". Daha baka bir deyimle, hi kimse Muhammed'in boad ya da lmnden sonra geride brakaca eleriyle evlenemez; fakat, onun elerine sayg gstermek arttr. Bu hususu biraz daha akla kavuturmak amacyla, Muhammed, bu ayn surenin daha sonraki bir yerine, yani 53. ayetine u hkm koymutur: "...Bundan sonra ne Allah'n peygamberini zmeniz, ne de onun elerini nikahlamanz asla caiz deildir. Dorusu bu Allah katnda byk bir eydir (bir gnahtr)" (Ahzab Suresi, ayet 53). Hemen belirtelim ki, Muhammed, kskanlk denen eyi "fazilet" olarak tanmlad iindir ki, boad ya da lmnden sonra geride brakaca elerinin baka erkeklerle nikahlanmalarn nlemek amacyla, yukardaki hkmleri koymutur. Fakat, grld gibi bu fikrini, ayn bir surenin birbirinden 47 ayet aralkl iki ayeti ile (yani, Ahzab Suresi'nin 6. ve 53. ayetlerine sktrd tmcelerle) aa vurmutur. imdi Ahzab Suresi'nin 6. ayetini okumaya devam edelim:

"...Akraba olanlar, miras hususunda, Allah'n kitabnda birbirlerine mminler ve muhacirlerden daha yakndrlar. Dostlarnza yapacanz uygun bir vasiyet bunun dndadr. Bu kitapta yazl bulunmaktadr" (Ahzab Suresi, ayet 6). Grlyor ki, yine hi yeri ve ilgisi olmadan miras konusuna deinen bir tmce girmi ayetin iine! Bu tmcelerin anlamn kavramak iin unu bilmek gerek: Muhammed, Medine'ye hicret ettii zaman, kendisiyle birlikte hicret eden Mslmanlar -ki "muhacirler" diye adlandrlmlard-, Medine'deki Mslmanlarla -ki "Ensar" diye adlandrlmlard- din kardei yapm ve onlar birbirlerine varis klmt. Genellikle yoksul durumda bulunan muhacirler, bu sayede En-sar'dan kiilerin mirass olmulardr. Kukusuz ki, bu durum, akraba olan kimseleri etkilemi, onlarn miras haklarna dokunmu ve tedirginlik yaratmt. te bundan dolaydr ki, Muhammed, giderek byyen tedirginlii nlemek amacyla yukardaki hkm koymu, bylece akraba olan kimselerin miraslk durumlarnn eski hale dnmesini salamtr. Bunu yapmakta glk ekmemitir; nk, eitli ete saldrlar ye savalar sayesinde elde ettii ganimet mallarndan muhacirlere paylar vermek suretiyle onlar Ensar'a muhta olmaktan kurtarmt. imdi btn bu sylediklerimizi tekrar gzden geirecek olursak, Ahzab Suresi'nin bu zerinde durduumuz ayetlerinin (zellikle 6. ayetinin), birbiriyle ne kerte tutarsz ekilde dzenlenmi olduunu anlam oluruz. Fakat, i bununla bitmiyor; zira, tutarszlklarla dolu bu 6. ayeti, bir baka tutarszlk izler ki, o da Tanr'nn vaktiyle Nuh, brahim, Musa ve sa ile toplant yapp, onlardan sz aldna dair olan szleriyle balayan ayetlerdir (Ahzab Suresi, ayet 7-8). Fakat, iki ayet sonra, yine baka bir konuya geilir ki, o da Handak (Hendek) Sava'yla ilgilidir (Ahzab Suresi, ayet 9-26). Bu hususlar uyumsuz ekilde anlatldktan sonra, Muhammed'in Beni Kureyza adndaki Yahudi kabilesi zerine saldrya geiiyle ilgili konuya geilir ki, iki ayetten oluur (Ahzab Suresi, ayet 26-27). Bu konuda doru drst fikir verilmeden, birdenbire baka bir konuya atlanr ki, o da Muhammed'in eleriyle olan ilikileriyle ilgilidir; rnein, elerini boama-syla, elerinin tutum ve davranlaryla, rtnmeleri ve konuurken seslerini ayarlamalar ile ilgilidir: "Ey Peygamber! Elerine yle syle: 'Eer dnya diriliini ve ssn istiyorsanz, geliniz size boanma bedellerinizi vereyim de, sizi gzellikle salvereyim... Ey peygamber hanmlar! Siz, kadnlardan herhangi biri gibi deilsiniz. Eer (Allah'tan) korkuyorsanz (yabanc erkeklere kar) ekici bir eda ile konumayn; sonra kalbinde hastalk bulunan kimse mide kaplr... Evlerinizde oturun, eski cahiliye adetinde olduu gibi alp salmayn..." (Ahzab Suresi, ayet 32-33). Grlyor ki, ayetler, kadnn giyinip kuanmasna ve "edal" ekilde konumasna varncaya kadar, her trl zgrln kstlamakta! Bu kstlamadan sonra, baka bir konuya atlanyor ve Tanr'nn "mafiret ve byk mkafat" hazrlad Mslman kiilerin tanm yaplyor (Ahzab Suresi, ayet 3435), ayrca da Tanr'nn ve "peygamberinin" buyruklarna kar gelenlerin sapkla dm olacaklar bildiriliyor (Ahzab Suresi, ayet 36). Fakat, tam bu noktada karmza imdi, "Zeyd" adm ieren u ayetler kyor: "(Resulm) Hani Allah'n nimet verdii, senin de kendisine iyilik ettiin kimseye, 'Eini yannda tut, Allah'tan kork!' diyordun. Allah'n aa vuraca eyi, insanlardan ekinerek iinde gizliyordun. Oysa, asl korkmana layk olan Allah'tr. Zeyd, o kadndan iliiini kesince, biz onu sana nikahladk ki, evlatlklar, kanlaryla ilikilerini kestiklerinde (o kadnlarla evlenmek isterlerse) mminlere bir glk olmasn. Allah'n emri yerine getirilmitir. Allah'n kendisine helal kld eyde Peygamber'e herhangi bir vebal yoktur. nce gelip geenler arasnda da Allah'n adeti byle idi. Allah'n emri mutlaka yerine getirilecek, yazlm bir kaderdir" (Ahzab Suresi, ayet 37-38). Bu ayetleri, yukardaki ekliyle anlamak imkansz; nk, her bir satr bilinmeyen eylerle dolu. Bir kere Muhammed'in "ekinerek" iinde gizledii ey nedir?.Zeyd diye ad geen kii kimdir? Tanr ona ne nimet vermi ve Muhammed ona nasl bir iyilikte bulunmutur? "O kadn" diye sz edilen kii kimdir? Neden Tanr oulluklarn karlarn, oul edinmi olan kimselere helal klmakta? Oul edinenlerin, kendi oulluklarnn kanlaryla evlenmeleri bu kadar nemli ve ahlaki bir ey midir ki, Tanr Muhammed'i, Zeyd'in karsyla evlendirme gereini duymutur? Daha nce gelip geenler

arasnda Tanr'nn uygulad "adet" nedir? Eer, Zeyd'in kars ile evlenmek Muhammed'in yazlm bir kaderi idiyse, o halde neden Tanr bu ii Zeyd'in yuvasn yktrmak sureliyle yapmtr? Grlyor ki, yukardaki ayetler sonu gelmez sorulara olanak yaratmakta. Bu sorularn yantn Kur'an'da bul-s maya imkan yok. Hadislere bavurmak suretiyle de, doyurucu bir sonuca erimek mmkn deilse de, unu renmekteyiz ki, Zeyd adndaki kii, Hatice tarafndan Muhammed'e hediye edilen bir kledir ve Muhammed onu, slama ilk girenlerden olduu iin azat edip kendisine oul edinmi, adn da Zeyd b. Muhammed (Muhammed'in olu) yapmtr; sonra da kendi halasnn kz Zeyneb ile evlendirmitir. Fakat, Medine'ye hicret ettikten sonra, Zeyneb'e olan aknn su yzne kmas ve bu yzden Zeyd'in Zeyneb'i boamas zerine onunla evlenmitir. Fakat, onu Zeyneb'le evlendiren Tanr'dr; nk, Tanr istemitir ki, oulluklarn eleriyle evlenmenin haram olduunu ngren Arap gelenei deisin; yani Mslmanlar, kendilerine oul edindikleri kimselerin kanlaryla evlenebilsinler! Bu yukardaki iki ayetten hemen sonra, "peygamber'lerin Tanr emirlerini uygulayan kimseler olup, Tanr'dan baka kimseden korkmaz olduklarn vurgulayan bir ayet gelmekte (Ahzab Suresi, ayet 39); hemen sonra, "Muhammed, sizin erkeklerinizden hibirinin babas deildir. Fakat o, Allah'n Resul ve peygamberlerin sonuncusudur..." (Ahzab Suresi, ayet 40) eklinde bir ayet var ki, yine ne olduu belli deil! Kur'an d kaynaklardan renmekteyiz ki, bu ayet, Muhammed'in Zeyneb'le evlenmesini kolaylatrmak iin konmutur. Zira Muhammed, azat etmi olduu Zeyd'i kendisine oul edinmi ve ona kendi adn vermiti. O andan itibaren Zeyd, herkes tarafndan Zeyd b. Muhammed (Muhammed'in olu Zeyd) olarak arlmtr. Eski Arap geleneklerine gre, oul edinenler, oul edindikleri kimselerin karsyla evleneme-dikleri iin, bu engeli ykmak zere Muhammed, Zeyd'in kendi olu olmadn anlatmak istemi ve onun adn Zeyd b. Harise olarak eski ekline dntrm ve yukardaki ayeti koymutur. Bylece Zeyd'i kendi olu durumundan karmakla, onun boad Zeyneb'i haremine katma olasln salamtr. Btn bu ayetleri okurken, kendi kendimize, "Hi Tanr byle bir ey yapar m? Oul edinen kimseleri, kendi oulluklarnn eleriyle evlendirir n?" eklinde sorular sormak ihtiyacn duyarz. Fakat, bu sorulan sorarken, karmza, biraz nce belirttiimiz ayetlerle ilgisiz u ayet kverir: "Ey inananlar! Allah' oka zikredin" (Ahzab Suresi, ayet 41). Bu bir uyardr ve bu uyary izleyen yedi ayet Tanr'nn Muhammed'i yceltici szlerini yanstr (Ahzab Suresi, ayet 42-48). Ve sonra, yine birdenbire nikah ve boanma sorunlarna geilir: "Ey iman edenler! Mmin kadnlar nikahlayp da, henz zifafa girmeden onlar boarsanz, onlar sayacanz bir iddet sresince bekletme hakknz yoktur. O halde onlar (bir ba ile) memnun edin ve gzel bir ekilde serbest brakn" (Ahzab Suresi, ayet 49). Hemen sonra evlenme ve boanma konusunda Muhammed'e tannm olan ayrcalklar belirtilir. Dikkat edilecei gibi, bunlar bir bakma medeni hukukla ilgili konulardr (Ahzab Suresi, ayet 50-52). Fakat, bu noktada hukuk konular yanda kesilir. Bu sefer slam adabyla ilgili konuya geilir ve rnein davet edilmeden Muhammed'in evine yemee gidilmemesi emredilir. Davet edilip de gidildiinde fazla sohbete daln-mayp hemen dalmak gerektii, byle yapmayanlarn Muhammed'in zlmesine sebep olduklar belirtilir. Muhammed'in hanmlarndan bir ey istendiinde, bunun perde arkasndan istenmesi eklenir ve Muhammed'in lmnden sonra onun kanlaryla nikahlanmann hibir Mslman erkek iin caiz olmad bildirilir (Ahzab Suresi, ayet 53). Kimlerin perde arkasndan isteyecekleri belirtilmedii iin, Muhammed'in elerinin yaknlar, "Biz de mi perde arkasndan konuacaz?" diye sorduklar anlalyor. Bunu akla kavuturmak iin, peygamber kadnlarnn babalarnn, oullarnn; kardelerinin, karde oullarnn vd... bu yasaa dahil olmadklar anlatlr (Ahzab Suresi, ayet 55). Bu sylendikten sonra, birdenbire bambaka bir konuya atlanr ki, o da Tanr'nn, meleklerle birlikte Muhammed'e salavat getirdiidir: "Allah ve melekler, Peygamber'e ok salavat getirirler. Ey mminler! Siz de ona salavat getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin" (Ahzab Suresi, ayet 56).

Kukusuz ki, Tanr'nn bu ekilde konumas artcdr; nk, insanlar kendisine taptrmak ve salavat getirmek iin yarattn Kur'an boyunca her vesile ile tekrarlayan bir Tanr, imdi karmza, Muhammed'e salavat getiren bir varlk imi gibi kmaktadr! Bunlar okurken kendi kendimize sorarz: "Hi yce ve bir ei bulunmayan bir Tanr, kul diye yaratt Muhammed'e salavat getirir mi, tapar m?" Bu aknlmz gemeden, karmza bu kez Tanr'nn, fitnecilere lanetler yadran, bozgunculuk yapanlara lm saan szleri kar: "Andolsun, ikiyzller, kalplerinde hastalk bulunanlar (fuhu dncesi tayanlar), ehirde kt haber yayanlar (bu hallerinden) vazgemezlerse, seni onlara musallat ederiz (onlarla savaman ve onlar ehirden srp karman sana emrederiz)... Hepsi de lanetlenmi olarak nerede ele geirilirlerse, yakalanr ve mutlaka ldrlrler" (Ahzab Suresi, ayet 60-61). Hemen sonra din konusunda soru soranlara, inkarclara atlr. Sonra Musa'ya eziyet edenlerin ktlkleri, Tanr'nn Musa'y temize kard anlatlr; Tanr'nn "emaneti" gklere ve dalara teklif ettii, fakat onlarn bunu yklenmekten ve sorumluluk altna girmekten ekindikleri, insann onu yklendii aklanr. Bununla beraber, "insan" denen yaratn "Dorusu ok zalim, ok cahil olduu" vurgulanr; Tanr'nn mnafk ve mrik olanlara azap edecei, inanan kadn ve erkeklerin tevbelerini kabul edecei anlatlarak, sure bu uyumsuzluklar, bu tutarszlklar ve bu anlalmazlklarla sona erdirilir (Ahzab Suresi, ayet 62-73). imdi yine atlamalar yaparak, Kur'an'n en sonlarnda yer alm birka sureyi gzden geirelim ve rnein 111. srada bulunan Tebbet Suresi'nden balayalm. "Tebbet" szc, "tebab" aslndan gelme olup, emein helak olmas (boa gitmesi), kiinin hsrana uramas... gibi anlamlara gelir ki, bunu "yuf olmak" ya da "yuh olmak" ("yuh sana... ") eklinde beddua olarak kullanmak mmkndr. Yorumcular bunu "eli kurusun", "elinde avucunda bir ey kalmasn", "her tuttuu boa ksn" ya da "yuh olsun" ekline sokarak anlatmaya alrlar ki, Tanr'nn "kahrolas" eklinde beddua etmesinin karl olmaktadr. Nitekim, be ayetten oluan bu sure, Tanr'nn Ebu Leheb'i lanetlemesiyle ilgilidir ve yledir: "Ebu Leheb'in iki eli kurusun. Kurudu da! Mal ve kazandklar ona fayda vermedi. O alevli bir atete yanacak. Odun tayc olarak ve boynunda hurma lifinden bklm bir ip olduu halde kars da (atee girecek)" (Tebbet Suresi, ayet 1-5). Kimi yorumcular ayetin ilk tmcesini, "Yuh oldu iki eli Leheb'in, kendi de yuh..." eklinde okurlar. Pek gzel, ama bu surenin burada ii ne? Ve nedir anlatlmak istenen ey? Kimdir Ebu Leheb? Kimdir onun "odun tayc" kars? Ne yapmlardr da, Tanr'nn bedduasna uramlardr? Hi "yce" bir Tanr "yuh olsun!" eklinde bir dil kullanr m? Bu sorularn hibirine yant bulamyoruz. Kur'an'n daha nceki ya da daha sonraki surelerinde de bilgi verilmiyor bu konuda. Oysa "apak" bir Kur'an'n bunlar belirtmesi gerekmez miydi? Surede anlatlmak istenen eyin ne olduunu bilebilmek iin, Kur'an d kaynaklara, rnein hadislere bavurmak gerekiyor. Bu yaplnca anlalyor ki, Ebu Leheb, tutum ve davranlaryla Muhammed'e kar gelen, onu yalanclkla sulayan bir kimsedir; aslnda Muhammed'in amcalarndan biridir ve esas ad Abdl'uzza'dr. Fakat, gya Tanr ona, "alev babas" demek olan Ebu Leheb adn takm ve bununla anlatmak istemitir ki, Ebu Leheb, Muhammed'e ve slama kar ate pskrtmek isteyip de kendini cehenneme atm olan kafirlerin temsilcisidir! nk, sylendiine gre Muhammed, halk uyarmak iin ilk balarda Safa'ya kp avaz kt kadar, "Ben size u dan arkasndan birtakm atlar kacak diye haber versem, beni tasdik eder misiniz?" diye bard zaman, Ebu Leheb, "Yuh sana, bizi bunun iin mi ardn?" diye onunla alay etmi imi! Bununla da kalmam, bir de Muhammed'e her bakmdan kar koymu, slamn gelimesini nlemeye alm imi! Kars da ona bu konuda yardmc olmu imi! Ve ite bundan dolaydr ki, Tanr ona ve karsna, yukardaki ayette grld ekilde, beddua ederek, hatta "Yuh!" diyerek karlk vermi olmaktadr. Bunlar okurken sormaktan kendimizi alamyoruz: Evet, ama hi "Yce" olduu sylenen bir Tanr bunlar yapar m?

Hi "Yuh olsun sana!" der gibi konuur mu? te yandan insanlarn gnllerini ap diledii gibi Mslman yapabilen bir Tanr (rnein bkz. En'am Suresi, ayet 125), yukardaki ekilde beddua edecek yerde, Ebu Leheb'i ve karsn Mslman klm olsa daha iyi bir i grm olmaz myd? Tebbet Suresi'nden sonra gelen ve Kur'an'da 112. srada bulunan surenin bal "hlas"tr ki, "samimi olmak", "dine itenlikle sarlmak" gibi anlamlara gelir. Bununla beraber bu sureye, "Tevhid Suresi", "Tefrid Suresi", "Tecrid Suresi", "Necat Suresi", "Velayet Suresi" vs... dahi denildii anlalmakta. Drt ayetten oluan sure aynen yledir: "(Ey Muhammed!) De ki, 'O, Allah birdir. Allah sameddir. O, dourmam ve domamtr. Onun hibir dengi yoktur" (hlas Suresi, ayet 1-4). Burada geen "samed" szcnden, Tanr'nn hibir eye muhta olmayp, aksine her eyin ona muhta olduu anlalmakta. Tanr'nn domadn, dourmadn, denginin bulunmadn anlatan bu satrlar okurken, akla, Nasreddin Hoca'nn szleri gelmekte: "Allah yoktur diyeceim ama azm varmyor!" Fakat, bu surenin ne vesileyle indii konusunda yorumcular tartrlar. Kimi yorumculara gre, mrikler (puta tapan Araplar) gelip Muhammed'e sk sk, "Allah'n nesebini bize anlat" derlermi. Muhammed de onlara, Allah'n "nesebden mnezzeh" (ar) olduunu bildirirmi ve sure, Tanr tarafndan mriklere yant olmak zere inmi imi! Kimi yorumculara gre bu sure, Yahudilerin sorularn karlamak iin inmi imi! nk, gya Yahudiler, ikide bir gelip Muhammed'e sorarlarm: "Bize Rabbini vasfet. Onun hilkati nasl? Bazusu nasl? Kolu nasl?" (bize Tanr'nn niteliklerini anlat. Onun yaratltaki hali nedir? Bazusu, kolu var mdr?). Ve ite onlarn bu sorularn karlamak iindir ki, yukardaki sure inmi imi! Dier baz yorumculara gre ise, Muhammed'e bu tr sorulan soranlar Hristiyanlarm! Onlar da gelip, "Bize Tanr'nn niteliklerini anlat. O, ne eyden, ne cevherden(dir)?" derlermi. Muhammed de onlara, "Rabbim bir eyden deildir, o eyann halikdr" der ve ayrca Meryem gibi dourmadn ve sa gibi dourulmadn eklermi. Ve ite yukardaki sure, Tanr tarafndan Hristiyanlarn bu sorularn karlamak iin inmi imi! Fakat, Tanr konusundaki bu surenin yerinin buras olmamas gerekirdi. Ancak, bunda alacak bir ey yoktur; nk, Tanr'nn kendisiyle ilgili nice ayetler, Kur'an'n eitli surelerine darmadank bir ekilde serpitirilmitir. imdi gelelim 113. ve 114. sureler olarak Kur'an'n en sonuna konmu olan Felak ve Nas balkl surelere! Kimi yorumculara gre, Mekke'de, kimilerine gre Medine'de "nazil" olduu (indii) sylenen ve biri be, dieri alt ayetten oluan bu sureler, daha nce deindiimiz gibi "Muavvizeteyn sureleri" adyla bilinir ve batl inanlara yer verir nitelikte eylerdir. Bu ayetlere gre Tanr, Muhammed'i uyarmakta ve ona, "gecenin errinden", "dmlere frk yapan frklerin errinden", "kskan kiinin errinden", "insanlarn kalplerine vesvese sokan cin ve eytanlarn errinden" Tanr'ya snmasn bildirmektedir. Sylendiine gre, Muhammed, rahatszland zamanlar her gece yatana yataca srada bu sureleri okuyup ellerine fleyerek ban ve vcudunu mesheder ve bunu kez tekrarlarm. Yine yorumcularn sylemelerine gre, bu surelerin inmesine sebep olan olay, Muhammed'e sihir ve by yaplmasyla ilgili imi! Bir rivayete gre Lebid b. A'sam adnda bir Yahudi, Muhammed'e sihir yapm ve Muhammed bu yzden hastalanm; bunun zerine Cebrail gelip Muhammed'e, "Sana (Yahudilerden cahil bir adam) sihir yapt, senin iin filan kuyuda yle yle birtakm (dmler dvd)" demi. Bunun zerine Muhammed adamlarn gnderip kuyudaki dm kartm ve kartr kartmaz dizbandan zlm gibi ayaa kalkm, iyilemi imi! Ve ite yukardaki sureler bu olay nedeniyle inmi imi! Grlyor ki, Kur'an, batl inanlara bylesine yer veren sure ve ayetlerle sona ermekte. Sylemeye gerek yoktur ki, rnek olmak zere verdiimiz btn bu yukardaki sure ve ayetlerde sz konusu olan ey, sadece uyumsuzluk ve anlamszlk deil, ayn zamanda akl dlar nitelikteki hususlardr. Yine tekrar edelim ki, bu yukarda belirtilenler, sure ve ayetlerin Kur'an'daki sralarna gre belirtilmitir. imdi geliniz, bir de sure ve ayetlerin "nzul" (ini) srasna gre ayn incelemeyi

yapalm. Fakat, fazla uzatmamak iin, sadece Tanr'dan ilk "nazil" olduu (indii) kabul edilen Alak Suresi ile en son son indii sylenen Nasr Suresi'ne gz atalm. Daha nce deindiimiz gibi, Alak Suresi, nzul sras itibariyle genellikle birinci sure olarak kabul edilmekle beraber, Kur'an'da 96. sradadr. Nasr Suresi ise, nzul sras itibariyle en son, yani 114. sure saylmakla beraber Kur'an'da 110. sray igal eder. Tanr'dan ilk olarak indii sylenen ve on dokuz ayetten oluan Alak Suresi'nin ilk be ayeti ile geri kalan on drt ayeti, hem konu bakmndan, hem zaman bakmndan birbirlerinden ok farkl nitelikte eylerdir. lk be ayet, Tanr'nn Muhammed'e, "Oku" diye hitap etmesiyle ilgili. "Oku" dedii ey, ona indirdii vahiydir. Konuyu daha nce incelediimiz iin burada durmayacaz. Fakat, sadece unu hatrlatalm ki, bu ilk be ayeti izleyen, fakat bu ayetlerden ok sonra indii kabul edilen on drt ayet, yukardaki konu ile hibir ilgisi olmayan eylerdir ki, Muhammed'e kafa tutan, onu namaz klmaktan alkoyan, her vesileyle onu yalanlayan bir kimse hakknda Tanr'nn gazabn dile getirir. Bu ayetlerde Tanr'nn yle konutuu yazldr: "...Namaz klarken bir kulu (Muhammed'i namazdan) men edeni grdn m? Ne dersin, o (Peygamber) doru yolda ise yahut takvay emrediyorsa! Ne desin o (men eden Peygamber'i) yalanlyor ve doru yoldan yz eviriyorsa! (Bu adam) Allah'n (yaptklarn) grdn bilmez mi? Hayr, hayr! Eer vazgemezse, derhal onu alnndan (pereminden), o yalanc, gnahkar alndan (pereminden) yakalarz (cehenneme atam). O, hemen gidip meclisini (kendi taraftarlarn) arsn. Biz de zebanileri aracaz. Hayr! Ona uyma! Allah'a secde et, eve (yalnzca ona) yakla" (Alak Suresi, ayet 6-19). Yorumcularn sylemesine gre, burada sz edilen kii Ebu Cehil'dir. Dikkat edilecei gibi, bu ayetlere gre Tanr, Ebu Cehil'e tehditler savuruyor, "...derhal onu alnndan (pereminden), o yalanc, gnahkar alndan (pereminden) yakalarz (cehenneme atarz)" diyerek korkutuyor. Hani sanki Ebu Cehil kendisinin akran imi gibi! "...O, hemen gidip meclisini (kendi taraftarlarn) arsn. Biz de zebanileri aracaz..." diyerek, adeta onunla srtyor! Ve btn bunlar, insanlarn tmne gnderdiini syledii Kur'an'a, ilk surenin ayetleri olarak yerletiriyor! Olacak ey midir bu!? Tanr'dan en son olarak nazil olduu sylenen ve nzul (ini) sras itibariyle 114. srada yer alan Nasr Suresi'ne gelince! Her ne kadar en son nazil olduu sylenirse de, Beyzavi gibi kaynaklarn bildirmesine gre, Mekke'nin fethinden nce inmitir. Mekke'nin fethi Hicret'in sekizinci ylma rastladna gre, Nasr Suresi'nin en son nazil olan sure eklinde kabul edilmesi anlalmaz gibi grnyor. nk, Mekke'nin fethi tarihinden Muhammed'in lm tarihine kadar ya da drt yllk bir sre var ki, eer Nasr Suresi en son sure olarak Hicret'in sekizinci ylndan nce inmi ise, bu drt yllk sre boyunca Tanr'dan hibir sure gelmemi gibi bir durum var demektir. Bu tutarszl geitirmek amacyla, slamclar yle derler: "(Nasr Suresi), ayet itibariyle deil, sure itibariyle Kur'an'n en son nazil olandr. " Yani, surenin inii ile ayetlerin inii farkl tarihlerde olmu oluyor! Aklamay anlamak biraz g! nk, Nasr Suresi esasen yetten ibaret. Eer bu ayetler farkl bir tarihte indi ise, sure bombo bir ekilde mi en son olarak inmi oluyor? Grlyor ki, slamclar, bir tutarszl, bir baka tutarszlkla giderme abasndalar. te yandan bn mer'den gelen rivayete gre, bu sure indikten seksen gn sonra Muhammed lmtr. u hale gre, Nasr Suresi'ni Mekke'nin fethinden nce deil, sonra inmi gibi kabul etmek gerekiyor. Oysa, surede, Tanr'nn Muhammed'e yardm ederek ona fetihler (zellikle Mekke fethini) salayaca haber verilmekte. Gerekten de ayetten oluan bu sure aynen yledir: "Allah'n yardm ve zaferi gelip de, insanlarn blk blk Allah'n dinine girmekte olduklarn grdn vakit Rabbine hamdederek onu tespih et ve ondan mafiret dile. nk, o, tev-beleri ok kabul edendir" (Nasr Suresi, ayet 1-3).

Kimi yorumculara gre, bu ayetlerle Tanr, Muhammed'e unu demek istemitir: "Ya Muhammed! Seni gnderen, senin yegane mabudun olan Allah'n nusreti (yardm) ile fetih gelecek, hem sen nasn Allah dinine fev fev girmeye baladklarn greceksin. " u durumda Nasr Suresi'nin, bn mer'in dedii gibi, Muhammed'in lmnden seksen gn nce inmi olmas sz konusu olamaz. Kimi yorumculara gre sureden anlalmas gereken ey, Tanr'nn sadece Kurey'e ya da Araplara kar yardmda bulunacan bildirmesi ve Mekke fethinin zelliklerini aklamas ya da hatta tm fetihleri haber vermesi deil, ayn zamanda kalplerin "iman ve slama fethi" demektir. Bu konuda bakaca gr ne srenler de vardr. Fakat, yukarda grdklerimiz, gerek mushaf tertibine (yani, Kur'an'daki sra esasna), gerek "nzul" (ini) srasna gre dizili surelerden geliigzel seilmi baz rneklerdir; bu rnekleri daha fazla oaltmaya gerek yok; zira, gerek u ki, dzensizlikler, tutarszlklar, uyumsuzluklar ve anlalmazlklar Kur'an'n btn sureleri ve btn ayetleri iin hep bu dorultudadr; btn bunlar Kur'an' bilimsellikle uzlamaz nitelikte klmaya yeter eylerdir.

XI "KUR'AN AYETLERNDE TAKDM-TEHR VARDIR" DYEREK, TUTARSIZLIKLARI, UYUMSUZLUKLARI VE ANLAMSIZLIKLARI GZ ARDI ETME ABALARI

slamclar, Kur'an'daki uyumsuzluklar ve tutarszlklar gz ard edebilmek iin, kendilerine zg bir mantkla "Kur'an ayetlerinde tak-dim-tehir vardr" derler. Gya, Mekke'de ve Medine'de inen sure ve ayetler, anlam ilikisine gre "mezc" edilip, bir araya getirilmitir ve bunda bir "hikmet" vardr. Yani demek isterler ki, Kur'an'n gerek sure ve gerek ayet tertibinde, "nzul" (ini) sras gzetilmeyip, "takdim-te-hir" esas uygulanmtr; sureler ve ayetler, Tanr'dan ini (nzul) srasna gre Kur'an'a alnmamlardr; surelerin ini srasna gre tertibi ile Kur'an'a aln sras (mushaf tertibi) birbirinden farkldr. Yani slamclarn sylemelerine gre, eer Kur'an' okurken surelerin "mushaf srasna gre tertibi ile nzul (ini) srasna gre tertibini gz nnde bulunduracak olursak, tutarszlk, uyumsuzluk diye bir ey grlmeyecektir! Bu iddialarnn geerli olan hibir yn yoktur. nk, bir kere sureler, ne "mushaf tertibi" ne de "nzul sras" bakmndan, anlam ilikisine gre "mezc" edilmemilerdir. te yandan, sureleri "mushaf srasna (yani, Kur'an'daki sraya) gre ele almakla, "nzul" srasna gre ele almak arasnda, tutarszlk, uyumsuzluk ve anlamszlk bakmndan hibir fark yoktur; her iki okunu da, ayn olumsuz sonucu dourmaktadr. Bu itibarla, sure ve ayetlerin "takdim-tehir" esasna gre tertiplenmesinde "hikmet" yattn ne srmek yanltr. Bunun byle olduunu anlamak iin, sureleri "mushaf srasna gre inceledikten sonra, "nzul" srasna gre incelemek yeterlidir. Bilindii gibi, surelerin saysnn 114 olduu kabul edilmekte. Srf bir fikir edinmek iin mushaf srasna (yani, Kur'an'daki sraya) gre tertiplenmi olan surelerden ilk beine gz atalm: 1. sure, Fatiha Suresi (nzul sras 5). 2. sure, Bakara Suresi (nzul sras 87).

3. sure, Al-i mran Suresi (nzul sras 89). 4. sure, Nisa Suresi (nzul sras 92). 5. sure, Maide Suresi (nzul sras 112). Eer Kur'an, surelerin nzul (ini) srasna gre dzenlenmi olsayd ilk be sure yle olacakt: 1. olarak indii kabul edilen sure Alak Suresi (Kur'an'da 96. srada). 2. olarak indii kabul edilen sure Kalem Suresi (Kur'an'da 68. srada). 3. olarak indii kabul edilen sure Mzzemmil Suresi (Kur'an'da 73. srada). 4. olarak indii kabul edilen sure Mddessir Suresi (Kur'an'da 74. srada). 5. olarak indii kabul edilen sure Fatiha Suresi (Kur'an'da 1. srada). Grlyor ki, iki ayr tertibe gre karmzda farkl sureler bulunmakta. Bunlar kendi aralarndaki ilikiye gre inceleyecek olursanz, tutarszlk ve anlalmazlk bakmndan hibir fark bulunmadn ve hele anlam itibariyle hibir eyin "mezc"edilmediini greceksinizdir. Kssalarla ilgili olarak biraz ilerideki blmde bu hususlar ayrca ele alacaz. Fakat, daha nce, burada bir iki rnei gzden geirmek yararl olacaktr. Bunlardan biri olarak Muhammed'in okumasz oluu konusundaki ayetlerin bulunduu surelere yle bir gz atalm ve bu sureleri nce mushaf srasna, sonra da nzul srasna gre inceleyelim. Muhammed'in "mmi" (okumasz) oluunu sergileyen sure ve ayetler Kur'an'da u srada bulunmaktadr: 7. sure A'raf Suresi, ayet 158. 29. sure Ankebt Suresi, ayet 47-48. 75. sure Kyamet Suresi, ayet 16-18. Btn bu surelerdeki ayetlerde Tanr, Muhammed'in okumasz olduunu bildirmekte. Ancak, Kur'an'n 96. srasnda yer alan Alak Suresi'nde Tanr, bu yukardaki sure ve ayetlerle sylediklerini unutmuasna Muhammed'e, hani sanki okuma bilirmi gibi, "Oku" diye emretmektedir. Daha baka bir deyimle Tanr, okumasz olarak tanmlad Muhammed'e, "Oku" diye hitap etmektedir! Btn bunlar, sz konusu sure ve ayetlerde sadece tutarszlk ve uyumsuzluk deil, ayn zamanda Tanr fikrini zedeleyici hususlar olduunu ortaya koymaktadr. Baknz nasl: Kur'an'n yedinci srasnda yer alan A'raf Suresi'nin 157. ayetinde Muhammed'in "mmi" (okumasz) oluu ile ilgili olarak u ayet yazldr: "Yanlarndaki Tevrat ve ncil'de yazl bulduklar o eliye, o mmi peygambere uyanlar (var ya), ite o peygamber onlara iyilii emreder..." (A'raf Suresi, ayet 157). Burada geen "mmi peygamber" deyimiyle, Muhammed'in okuma yazma bilmedii anlatlmak isteniyor. Yani Tanr, Muhammed'in "mmi" olduunu ak ve seik bir deyile bildirmektedir. Bu ayeti izleyen 158. ayetle Tanr'nn yle konutuu yazldr: "(Ey Muhammed!) De ki, 'Ey insanlar! Gerekten ben sizin hepinize, gklerin yerin sahibi olan Allah'n elisiyim... yle ise Allah'a ve mmi peygamber olan Resulne... iman edin..." (A'raf Suresi, ayet 158). Grlyor ki, burada da Tanr, kendi kullarna, Muhammed'in okuma yazma bilmeyen bir "peygamber" olduunu tekrarlamakta. Yine Kur'an'dan renmekteyiz ki, Tanr, Muhammed'in okumasz olduunu bildii iin, ona gndermi olduu vahiylerin okunmasn kendi stne almtr. Nitekim, Kur'an'n yetmi beinci srasnda bulunan Kyamet Suresi'nde yle yazldr: "(Ey Muhammed!) onu (vahyi) arabuk almak iin dilini kmldatma. phesiz onu toplamak (senin kalbine yerletirmek) ve onu okumak bize aittir. O halde biz onu okuduumuz zaman, sen onun

okunuunu takip et..." (Kyamet Suresi, ayet 16-18). Yorumcularn aklamalarna gre, gya Muhammed, gelen vahyi unutmamak iin, henz kendisine okunup bitirilmeden nce, bu vahyi aceleyle tekrarlamaya alr olduu iin, Tanr ona, "(Ey Muhammed!) onu (vahyi) arabuk almak iin dilini kmldatma..." dermi. Ve derken de, vahyi okumann kendisine (yani Tanr'ya) ait bir i olduunu tekrarlarm. Grlyor ki, bu surelerdeki ayetlerle Tanr, Muhammed'in okuma bilmez olduunu belirtmektedir. imdi geelim Kur'an'n yirmi dokuzuncu srasnda yer alan Ankebt Suresi'ne. Bu surede Tanr, neden dolay Muhammed'i okumasz (mmi) yaptn anlatmakta. Gerekten de bu surenin 47. ayetinde Tanr, "(Ey Peygamber'im!) te bylece sana (nceki kitaplar tasdik eden) bu kitab indirdik..." (Ankebt Suresi, ayet 47) dedikten sonra, Muhammed'in okumasz olduunu tekrar bildiriyor ve neden dolay onu okumasz kldn ekliyor: "(Ey Muhammed!) Sen bundan nce ne bir yaz okur, ne de elinle onu yazardn. yle olsayd, batla uyanlar kuku duyarlard" (Ankebt Suresi, ayet 48). Yorumcularn aklamalarna gre Tanr, bu ayetle unu anlatmak istemitir ki, eer Muhammed okuma yazma bilmi olsayd, inkarclar onun hakknda, "Bu Kur'an ' Muhammed uydurdu; ya da Tevrat ve ncil gibi kitaplardan ald" eklinde iftiralarda bulunacaklardr. Ve ite bu tr konumalara frsat brakmamak iindir ki, Tanr Muhammed'in "mmi" olmasn istemitir. Hani sanki u ya da bu konuda ya da kitaplarda yazlanlar hakknda bilgi edinmek iin okuma yazma bilmeye gerek varm gibi! Okumasz olup da, okuma bilenler sayesinde bilgi edinmek ve kitaplarda yazlanlar renmek kadar doal ve kolay ne vardr ki! Nitekim Muhammed, Tevrat' ve ncil'i bilenlerden yararlanmam mdr? Bu byle olduuna gre hi Tanr kalkp da yukardaki ekilde konuur mu? Grlyor ki, Kur'an'n 7. srasndaki A'raf ve 29. srasndaki Ankebt ve 75. srasndaki Kyamet surelerindeki ayetlere gre Tanr, Muhammed'in "mmi" (okumasz) olduunu aka sylyor ve "mmi" oluunun hikmetini insanlara bildiriyor. Ancak, Muhammed'in "mmi" (okumasz) olduunu yukardaki ekilde aklayan Tanr, Kur'an'n daha sonraki bir suresinde, daha dorusu Alak Suresi'nde, Muhammed'i, okumas varm gibi gstermekten geri kalmyor; Bunun byle olduunu anlamak iin, imdi geliniz Kur'an'n 96. srasnda yer alan ve yukardaki ayetlerle taban taban zt nitelik tayan Alak Suresi'nin u ilk be ayetini beraberce okuyalm: "(Ey Muhammed!) Yaratan Rabbinin adyla oku! nsan bir alaktan yaratt. Oku! O keremine nihayet olmayan Rabbindir. Kalem ile reten de. O, insana bilmedii eyleri retti. Sakn okumamazlk etme, nk insan muhakkak tuyan (azgnlk) eder..." (Alak Suresi, ayet 1-5).(Elmall H. Yazr'n evirisinden.. Diyanet leri Bakanl'nn evirisi yle: "Ey Muhammed! Yaratan, insan phtlam kandan yaratan Rabbinin adyla oku. Oku! Kalemle reten, insana bilmediini bildiren Rabbin, en byk kerem sahibidir..." (Alak Suresi, ayet 1-5).) Bu satrlar okurken, arp kalyoruz; nk, Kur'an'n daha nceki surelerinde Muhammed'in okumasz olduunu ve byle olmasnda hikmet bulunduunu bildiren Tanr, imdi ona "Oku!" diye emretmektedir! Okumas olmayan bir insana "Oku!" diye emredilir mi? Ve nitekim slam kaynaklarnn bildirmesine gre, Muhammed kendisi bile, Tanr'nn bu ekildeki emrine kar: "Ben okuma bilmem ki, ne okuyaym?" diye cevap vermitir! Ve "Ben okumak bilmem ki ne okuyaym?" dedii zaman, gya melek ona sarlp takati kesilinceye kadar sktrm ve "Oku" emrini tekrarlamtr? Bunun zerine Muhammed, "Ben okuma bilmem!" diye konutuunda, melek nc kez onu sktrp, "Oku!" diye srar etmitir. En sonunda Muhammed, yine ayn ekilde, "Ben okumak bilmem ki ne okuyaym?!" deyince, melek Tanr'nn vahyini, Muhammed'e bizzat kendisi okumutur!( Buhari'nin Aye'den rivayeti iin bkz. 'Sahih-i..., Diyanet Yaynlar, c.l, s.3, Hadis No. 3; bu konu hakknda ayrca bkz. eriat'tan Kssa'lar. Kaynak Yaynlar,stanbul)

Grlyor ki, sre ve ayetleri Kur'an'daki sraya gre okuduumuz zaman, Tanr'nn kendi kendisiyle elikiye dtne tank olmaktayz. nk, nceki sure ve ayetlerde Muhammed'in okumasz olduunu sylerken, daha sonraki surelerde aksini sylyor ve Muhammed'i sanki okuma bilirmi gibi gsteriyor. Her eyi bilir diye kendini tanmlayan bir Tanr, hi Muhammed'in okumasz olduunu bilmez midir ki, ona "Oku!"diye emretmitir? Ve Kur'an'daki bu anlatm, Tanr fikrini zedelemi olmuyor mu? Hemen ekleyelim ki, Kur'an'da buna benzer daha nice rnekler var ki, hep ayn olumsuz sonucu douracak niteliktedir. slamclar, btn bu "olumsuzluklarda", "olumsuzluk", "tutarszlk" yokmu gibi gstermek amacyla, Kur'an'da "takdim-tehir" olduunu ne srerler. Yani derler ki, Kur'an'n gerek ayet, gerekse sure tertibinde "nzul" (ini) sras gzetilmeyip, "takdim-tehir" esas uygulanmtr ve bunda bir hikmet vardr. Bununla anlatmak isterler ki, ister "kronolojik", isterse dier bakmlardan olsun, Kur'an'n "tertipsizmi" ya da "kopukmu" ve "tutarszm" ... gibi grnen ynlerini, sure ve ayetlerin "nzul" (ini) srasna bakarak zmlememiz gerekir! Tekrar belirtelim ki, slamclarn bu iddialarnn ciddiye alnacak bir yn yoktur; nk, sureleri ve ayetleri, mushaf tertibine (yani Kur'an'daki sraya) gre deil de, nzul (ini) srasna ya da anlam ilikisine gre okumaya kalkacak olursak, hi de farkl bir sonuca varmayz; varacamz sonu yine ayn ekilde "tutarszlklar", "anlalmazlklar", "anlamszlklar" ve Tanr fikrini "yozlatrmaklklar" olacaktr. Nitekim, biraz yukarda Muhammed'in okumaszl konusunda verdiimiz rnek vesilesiyle deindiimiz sure ve ayetleri ele alp, bunlar "nzul" esasna gre inceleyecek olursak, bunun byle olduunu anlarz. Biraz nce belirttiimiz gibi, surelerin ve ayetlerin Kur'an'daki srasna gre Tanr, ilknce Muhammed'i "okumasz" imi gibi gstermi, fakat buna ramen ona, sanki okumas varm, gibi "Oku!" diye emretmitir. Az yukanda deindiimiz gibi, bu konudaki sureler, Kur'an'daki sraya gre yledir: 7. sure A'raf Suresi, ayet 158. 29. sure Ankebt Suresi, ayet 47-48. 75. sure Kyamet Suresi, ayet 16-18. 96. sure A'lak Suresi, ayet 1-5. Tanr, yukardaki ilk sradaki surelerle (yani, A'raf, Ankebt, Kyamet sureleri ile), Muhammed'i "okumasz" imi gibi gstermi, fakat Alak Suresi'nde ona "Oku!" diye emretmitir.. imdi geliniz, yukardaki sure ve ayetleri, Kur'an'daki sraya gre deil de, "nzul" (ini) srasna gre inceleyelim. Bunu yapacak olursak, sureleri u sraya koymamz gerekiyor: Alak Suresi, nzul sras l (mushaf sras 96). Kyamet Suresi, nzul sras 31 (mushaf sras 75). A'raf Suresi, nzul sras 39 (mushaf sras 7). Ankebt Suresi, nzul sras 85 (mushaf sras 29). imdi bu sraya gre konumuzla ilgili ayetleri okuyalm. Birinci olarak nazil olan Alak Suresi'nde, Tanr'nn Muhammed'e "Oku!" diye emrettii grlyor: "Ey Muhammed! Yaratan, insan bir alaktan phtlam kandan yaratan Rabbinin adyla oku! Oku! Kalemle reten, insana bilmediini bildiren Rabbin, en byk kerem sahibidir..." (Alak Suresi, ayet 1-5). Bu ayetin bir baka okunuu yledir: "(Ey Muhammed!) Yaratan Rabbinin adyla oku! nsan bir alaktan yaratt. Oku, o keremine nihayet olmayan Rabbindir. Kalem ile reten de. O, insana bilmedii eyleri retti..."

Alak Suresi'nin geri kalan on drt ayeti baka bir konuya ayrlm ve baka bir zamanda inmi bulunmakta. Grld gibi Tanr, Muhammed'e "Oku!" diye emrederken insan "alak"tan yarattn eklemekte. Bunu yaparken, iki bakmdan artc bir i grmekte. u bakmdan ki, bir kere "alak" deyiminin ne demek olduu belli deil. Baz yorumcular bunu "iliken ve yapkan nesne", "krmz, uyuuk kan", "phtlam kan" eklinde anlamlardr. Kimileri de bunun "ak ve muhabbet" demek olabileceini ne srmlerdir.( Yukardaki eviri Elmall H. Yazr'n. eviride geen, "nsan alaktan yaram" deyimi, Diyanet Vakf'nn evirisinde, "nsan bir alanm yumurtadan yaratt..." eklindedir. Diyanet Bakanl'nn evirisinde ise, "insan phtlam kandan yaratan..." olarak geiyor.) Fakat, Kur'an'n dier sure ve ayetlerinde insann "toprak"tan, "pimi amur"dan, "bulaan-yapan (lazib) amur"dan, "atlarak dklen bir su"dan, "nutfe"den, "bir inem et"ten... yaratlm olduu yazldr.( rnein bkz. Saffat Suresi, ayet 11-12; Tark Suresi, ayet 5-7; Yasin Suresi, ayet 77; Abese Suresi, ayet 17-23; Necm Suresi, ayet 45-46; nsan Suresi, ayet 11-2; Hac Suresi, ayet 5; M'minn Suresi, ayet 12-16; M'min Suresi, ayet 67; Fatr Suresi, ayet 11; Mddessir Suresi, ayet 34-40; Rahman Suresi, ayet 14; En'am Suresi, ayet 2 vd...) Fakat, asl ilgin olan husus u ki, burada Tanr, Muhammed'e "Oku!" diyerek hitap etmekte ve ona indirmi olduu vahyin onun tarafndan okunmasn istemektedir. "Oku!" diye emrettiine gre, Muhammed'in okuma bildiini dnm olmaldr. Esasen, gizli ve bilinmeyen her eyi bilen bir Tanr'nn bu ekilde konumasnda alacak bir ey olmamak gerekir. nk, eer Muhammed okumasz olmu olsa, Tanr'nn kalkp da ona "Oku!" diye emretmesi sz konusu olmayacakt. Tekrar hatrlatalm ki, Alak Suresi Tanr'dan "nazil olan" (inen) birinci sure olarak bilinmekte. Ancak, Tanr'nn, Alak Suresi'nden sonra bu konuda indirdii Kyamet Suresi'nde Muhammed'in okuma bilmez olduu yazldr: "(Ey Muhammed!) onu (vahyi) arabuk almak iin dilini kmldatma. phesiz onu toplamak (senin kalbine yerletirmek) ve onu okutmak bize aittir. O halde biz onu okuduumuz zaman, sen onun okunuunu takip et..." (Kyamet Suresi, ayet 16-18). Bu satrlar okurken ve kendi kendimize soruyoruz: Nasl oluyor da Tanr burada, "...onu okutmak bize aittir. O halde biz onu okuduumuz zaman, sen onun okunuunu takip et..." diye konuabiliyor? (Daha nce de belirttiimiz gibi, kaynaklara gre Tanr Muhammed'e, Gar- Hira diye bilinen maarada bulunduu bir srada "Oku!" diye emretmitir. Fakat Muhammed'in "Ben okumak bilmem ki, ne okuyaym?" demesi zerine melek onu yakalayp takati kesilinceye kadar sktrm ve "Oku!" emrini tekrarlam ve Muhammed yine "Ben okuma bilmem" diye konumutur. Bunun zerine melek nc kez Muhammed'i sktrp "Oku!" diye srar etmi ve Muhammed yine ayn ekilde, "Ben okumak bilmem ki, ne okuyaym?" diye karlk vermitir. Bunun zerine melek yukardaki ayeti Muhammed'e kendisi okumutur. Ve bundan sonra Tanr, hani sanki Muhammed'in, "Ben okumak bilmem ki, ne okuyaym?" eklindeki konumasndan sonra, onun gerekten okumasz olduunu renmi gibi davranm ve Muhammed'i hep "okumasz peygamber" olarak anmsayagelmitir! (Bkz. Sahih-i..., c.l, s.3, Hadis No. 3).) Daha nce Alak Suresi'ndeki ayetlerle ona "Oku!" diye emir vermi deil miydi! Bu verdii "Oku!" emrine ne oldu da, imdi farkl ekilde konumaktadr? Acaba Muhammed okumaszdr da Tanr'nn bundan haberi mi yoktur? Bunlar dnrken, Tanr'nn bu konuda Kyamet Suresi'nden sonra indirdii A'raf Suresi'nin u ayetleriyle karlayoruz: "(Ey Muhammed!) De ki, 'Ey insanlar! Gerekten ben sizin hepinize, gklerin yerin sahibi olan Allah'n elisiyim... yle ise Allah'a ve mmi peygamber olan Resulne... iman edin..." (A'raf Suresi, ayet 158). Bu satrlar okurken aknlmz artyor; nk, burada Tanr Muhammed'in "mmi" (okumasz) bir "peygamber" olduunu aka bildirmektedir. Evet, ama eer Tanr, Muhammed'in okumasz olduunu biliyor idiyse, daha nce neden ona "Oku!" diye emretmitir? Bu soruyu sorarken, yine bu konuda A'raf Suresi'nden sonra indii kabul edilen Ankebt Suresi'nin u ayetlerine taklyoruz:

"(Ey Peygamberim!) te bylece sana (nceki kitaplar tasdik eden) bu kitab indirdik... (Ey Muhammed!) Sen bundan nce ne bir yaz okur, ne de elinle onu yazardn. yle olsayd, batla uyanlar kuku duyarlard" (Ankebt Suresi, ayet 47-48). Grlyor ki, burada Tanr, Muhammed'in okumasz olduunu bildiini iyice ortaya koymaktadr; stelik de, onun okumasz olmasn saladn ve bunda bir "hikmet" yattn anlatmaktadr. Ve anlatmasna gre bu "hikmet" udur ki, eer Muhammed'i okuma bilir olarak yaratm olsa idi, inkarclar Kur'an'n onun tarafndan uydurulduunu ya da baka kitaplardan arma yaparak Kur'an' hazrladn sanacaklard. Ve ite bundan dolaydr ki, Muhammed'in "mmi" olmasn istemitir Tanr! Pek gzel, ama Tanr, acaba okumas olmayan bir kimsenin, okuma yazma bilenlerin araclyla baka kitaplarda (rnein, Tevrat ve ncil'de) olan eyleri renebileceini dnemez miydi ki, bylesine bir gereke ne srmtr? Muhammed'in okumaszl konusundaki sure ve ayetlerle ilgili olarak, yukarda sylediklerimizi zetleyecek olursak grrz ki, sureleri "mushaf tertibine gre" (yani, Kur'an'daki sraya gre) okumakla, "nzul" (ini) srasna gre okumak arasnda, olumsuz bir sonuca varmak bakmndan pek fark yoktur. Nitekim, rneimizdeki birinci halde (yani sure ve ayetleri Kur'an'daki sraya gre okuduumuzda), Tanr, Muhammed'i nce okumasz imi gibi gstermekte, onun okumaszlnda "hikmet" yatar olduunu bildirmekte, fakat bu syledikleriyle elikiye dercesine ona "Oku!" diye emretmektedir. kinci halde ise (yani sure ve ayetleri nzul srasna gre okuduumuzda) Tanr, nce Muhammed'e "Oku!" diye emir vermek suretiyle onun okuma bilir olduunu anlatmakta, fakat daha sonra onun okumasz olduunu grnce, nce sylemi olduklarn gz ard edip bu kez onu okumasz bir "peygamber" olarak tantmakta ve okumaszlnda bir hikmet yattn anlatmaktadr. Grlyor ki, sure ve ayetleri hangi sraya gre okursak okuyalm, bunlardaki tutarszlk ve anlalmazlklar, farkl ekiller altnda ayn kalmaktadr. Tanr fikri ayn ekilde hrpalanmaktadr. Daha baka bir deyimle, tutarszlklar, anlamszlklar ve Tanr anlayndaki hrpalanmalar, slamclarn ne srdkleri "takdim-tehir" usulleriyle gz ard etmek mmkn deildir. *** Kur'an'n sure ve ayetlerinde tutarszlk olmayp, "takdim-tehir" nedeniyle tutarszlk varm kansnn doduunu syleyen slamclarn verdikleri rneklerden bir dieri, Kur'an'daki Yunus kssas ile ilgili ayetlerdir ki, gzden geirilmeye deer: Kur'an'n 21. srasnda bulunan Enbiya Suresi'nin 87. ve 88. ayetlerinde unlar yazl: "(Ey Muhammed!) Znnn hakknda sylediimizi de an. O, fkelenerek giderken kendisine g yetiremeyeceimizi sanmt; fakat sonunda karanlklar iinde, 'Senden baka Tanr yoktur, sen mnezzehsin, dorusu ben hakszlk edenlerdenim' diye seslenmiti. Biz de ona cevap verip, onu zntden kurtarmtk. nananlar byle kurtarrz" (Enbiya Suresi, ayet 87-88). Bu satrlardan hibir ey anlamak mmkn deil! "Znnn" diye geen ey nedir? Neden Tanr'nn kendisine g yetiremeyeceini sanarak fkelenmitir ve nereye gitmektedir, belli deil! Neden "karanlklar" iinde Tanr'nn tekliine inanm olduunu sylemi ve bu sayede kurtulua ermitir, belli deil! Ve btn bu belirsizlikler yannda bir de Tanr Muhammed'e, "Znnn hakknda sylediimizi de an..." diye buyrukta bulunmakta! Tanr'nn Znnn hakknda syledikleri nedir, bilemiyoruz; nk, Kur'an'n daha nceki surelerinde bu konuda sylenmi pek bir ey yok; sadece Kur'an'n balarnda, drdnc srasnda bulunan Nisa Suresi'nde, Yunus'un, tpk dier peygamberler gibi, kendisine vahiy indirilen bir kimse olduu yazldr (Nisa Suresi, ayet 163). Bir de Kur'an'n onuncu suresi olan Yunus Suresi'nde, Yunus'un kavminin Tanr'ya inanmak sayesinde azaptan kurtulduuna dair bir tek ayet (Yunus Suresi, ayet 98) var, o kadar. Sylemek gereksizdir ki, Nisa ve

Yunus surelerindeki bu ayetler, biraz yukarda belirttiimiz Enbiya Suresi'nin, "(Ey Muhammed!) Znnn hakknda sylediimizi de an..." eklindeki satrlarn aklamaya yeterli deil. Bundan dolaydr ki, okuyucunun, kendi kendisine unu sormas gerekiyor: "Pek iyi, ama Tanr Yunus'la ilgili ne demiti ki, imdi Muhammed'e '...Znnn hakknda sylediimizi de an...' diye buyurmaktadr?" Bu soruyu yantlayabilmek iin, Kur'an'n 37. srasnda bulunan Saffat Suresi'ne atlamamz gerekiyor. nk, orada, Yunus'un "peygamberlerden biri olduu, gemide "onlarla" karlkl kura ektii ve yenildii iin denize atld, denizde bir balk tarafndan yutulduu ve baln karnndayken Tanr'ya inandn aklad iin, Tanr tarafndan baln karnndan darya "halsiz bir halde" karld, sonra Tanr'nn ona geni yaprakl bir bitki yetitirdii, onu yz bin ve daha ok kiilik bir kavme peygamber olarak gnderdii, bu kavmin ona inand, Tanr'nn da onlar bir sreye kadar geindirdii yazldr: "Dorusu Yunus da peygamberlerdendir. Gemide onlarla karlkl kura ekmilerdi de yenilenlerden olmutu. Bu sebeple denize atlmt. Yenilgiye uramken, onu bir balk yutmutu. Eer Allah' tespih edenlerden olmasayd, tekrar diriltilecek gne kadar dirilmemek zere baln karnnda lm olacakt. Halsiz haldeyken kendisini darya kardk. Onun iin geni yaprakl bir bitki yetitirdik. Onu yz bin veya daha ok kiiye peygamber olarak gnderdik. Sonunda ona inandlar, bunun zerine biz de onlar bir sreye kadar geindirdik" (Saffat Suresi, ayet 139-149). Dikkat edilecei gibi, buradaki her bir tmce, bilinemeyen, anlalamayan eylerle dolu: rnein, sz edilen gemi nedir? Yunus bu gemiye nasl ve neden binmitir? Kimlerle beraberdir ve beraber bulunduu bu kimselerle neden kura ekmitir? Kura sonucunda neden denize atlmtr? Denizde bir balk tarafndan yutulunca nasl lmemi, canl kalmtr. Tanr tarafndan baln karnndan karldktan sonra, neden Tanr Yunus iin geni yaprakl bir bitki yetitirmitir? Ve sonra Tanr onu hangi kavme peygamber olarak gndermitir? Evet, bu sorularn hibirinin cevab yok! Buna ramen slamclar, Saffat ve Enbiya surelerinde "takdim-tehir" olduunu syleyerek derler ki, Saffat Suresi'nin bu ayetleri, Enbiya Suresi'nin, "(Ey Muhammed!) Znnn hakknda sylediimizi de an..." eklindeki szlerinin aklamasdr; nk, Saffat Suresi, Enbiya Suresi'nden daha nce inmitir: Saffat Suresi, her ne kadar Kur'an'da 37. sray igal ederse de, 56. sure olarak "nazil olmutur" (inmitir). Enbiya. Suresi ise, her ne kadar Kur'an'da 21. sray igal etmekte ise de, 73. sure olarak "nazil" olmutur (inmitir); "nzul" (ini) sras 73'tr. Yani, slamclara gre, Kur'an ayetlerinde "takdim-tehir" sz konusu olduu iindir ki, Yunus kssas (masal) ile ilgili ayetleri, surelerin Kur'an'daki srasna gre deil, "nzul" (ini) srasna gre okuyup anlamak gerekir. Bu yaplacak olursa ve rnein Enbiya Suresi'nden daha nce nazil olmu olan (inen) Saffat Suresi'nin Yunus'la ilgili ayetlerini okuduktan sonra, Enbiya Suresi'ndeki ayn konu ile ilgili ayetler okunacak olursa, bu takdirde "tutarszlk" olmad ortaya kacaktr. nk, Enbiya Suresi'nin, "(Ey Muhammed!) Znnn hakknda sylediimizi de an..." tmcesinin anlatmak istedii ey kolaylkla anlalm olacaktr! Hemen belirtelim ki, slamclarn bu iddialarnn geerli ve bilimsel nitelikte hibir yn yoktur. nk, bir kere, bir kitab (rnein, Kur'an') okurken, onu sondan ya da orta ksmdan balayp baa doru okumayz! Kitaptaki sraya gre okur ve okuduklarmz bu sraya gre deerlendiririz. Ve esasen slamclarn sylemelerine gre, Kur'an'daki surelerin ve ayetlerin srasn saptayan, dzenleyen bizzat Tanr'dr ve Tanr bu sray, ayetlerin nzul (ini) srasna gre ayarlamamtr. Eer surelerin ve ayetlerin nzul (ini) srasna gre okunmalarn istemi olsayd, bunu aka bildirir ve rnein derdi ki, "Surelerde ve ayetlerde takdim-tehir vardr. Bu itibarla, kitab surelerin ve ayetlerin nzul srasna gre okuyun"; oysa byle bir ey yok. Eer, Muhammed'in syledii gibi, surelerin ve ayetlerin Kur'an'daki sralarn dzenleyen ve Kur'an'n buna gre okunmasn emreden bizzat Tanr ise, bunun dnda bir yol aramak, yani sureleri "nzul" srasna gre gre okumak, Tanr'ya kar gelmek olmaz m? Bundan kan sonu u ki, "takdim-tehir" vardr diyerek, Kur'an', Kur'an'da belirtilen sra dnda okumak ve bu dorultuda bir deerleme yoluna sapmak, slamclara gre dahi Tanr'nn iradesine aykrlk demektir. stelik bir de u var ki, Kur'an'daki surelerin ve ayetlerin nzul sras konusunda kesinlik olmad sylenir; hangi surenin ve hangi ayetin ne zaman ve nerede indii hususu tartmaldr. Bu itibarla, ayetleri "mushaf srasna gre" (yani, Kur'an'daki sraya gre) okurken rastlayacamz eitli karklk ve uyumsuzluk yannda, bir de surelerin ve ayetlerin "nzul" srasnn ne olduunu

aratrmaya kalkacak olursak, o zaman tam anlamyla iin iinden klmaz bir durum yaratm olmaz myz? Btn bunlar bir yana, bir an iin slamclarn dedikleri ekilde yapsak ve Kur'an'daki ayetleri "takdim-tehir" esasna gre okumu olsak dahi, yine de Yunus kssas ile ilgili hkmlerin tertipsizliine, tutarszlna ve anlamszlna tank olur, bu kssa hakknda doru drst bir fikir edinme olasln bulamayz. Baknz neden: Yunus'la ilgili sure ve ayetlerin "mushaf tertibine" (yani, Kur'an'daki yerlerine) gre sralar yle: 4. sradaki Nisa Suresi'nin 163. ayeti; 10. sradaki Yunus Suresi'nin 98. ayeti; 21. sradaki Enbiya Suresi'nin 87. ayeti; 37. sradaki Saffat Suresi'nin 147 vd... ayetleri; 68. sradaki Kalem Suresi'nin 48., 49. ve 50. ayetleri. Yukardaki sure ve ayetleri, nzul (ini) srasna gre yan yana dizerek inceleyecek olursak durum u olur: Kalem Suresi 2. sure olarak inmitir. Yunus Suresi 51. sure olarak inmitir. Saffat Suresi 56. sure olarak inmitir. Enbiya Suresi 73. sure olarak inmitir. Nisa Suresi 76. sure olarak inmitir. imdi geliniz, slamclarn szn ettikleri "takdim-tehir" esasna, daha dorusu surelerin ve ayetlerin "nzul" (ini) srasna gre "Yunus" ve "Yunus kssas" hakkndaki hkmlerden fikir edinmeye alalm. Tanr'dan ikinci sure olarak "nazil" olduu (indii) sylenen Kalem Suresi'nin 48., 49. ve 50. ayetlerinde yle yazldr: "(Ey Muhammed!) O halde sabret Rabbinin hkmne de sahibi hut gibi olma, hani fkeye boulmutu da nida etmiti. Rabbinden bir nimet yetimi olmasa idi, ona, elbette o fazaya fena bir halde atlacakt. Fakat Rabbi ona istifa buyurdu da salihinden kld..." (Kalem Suresi, ayet 48-50).( Elmall H. Yazr'n evirisinden. Diyanet'in evirisi yle: "Ey Muhammed! Sen Rabbinin hkmne kadar sabret, balk sahibi Yunus gibi olma, o, pek zgn olarak Rabbine seslenmiti. Rabbinin katndan ona bir nimet ulamasayd, knanm olarak sahile atlacakt. Rabbi onu seip iyilerden kld.."(Kalem Suresi, ayet 48-50).) Yani, bu ayetlere gre Tanr, Muhammed'e sabretmesini ve "sahibi hut" gibi olmamasn bildiriyor. Bildirirken de, "sahibi hut"un fkeye boulduunu, fkeliyken Tanr'ya dua edip yalvardn (nida ettiini) sylyor; "Eer Tanr 'dan bir nimet yetimemi olsayd, kendisini fazaya (yani, "ssz bir diyara", "karld akla") atlm bulacakt" diye ekliyor. Ve nihayet Tanr'nn onu setiini, ona vahiy verdiini ve onu "salihlerden" (iyilerden) kldn anlatyor! Grlyor ki, Tanr'dan ikinci srada olmak zere nazil olduu (indii) sylenen Kalem Suresi'nin ilgili bu ayetlerini okumakla hibir ey anlayamyoruz; daha dorusu bu ayetlerin Yunus'la ilgili olduunu bilemiyoruz. nk, bir kere "sahibi hut" (sahib-l-hut) diye birisinden sz edilmekte! Ne demektir "sahibi hut" ve kimdir bu "sahibi hut"? Tanr daha nce bir ey bildirmemi ki bilelim! Bu ayetlerde "hut" szc "balk" karl olarak kullanlm oluyor ki, bu ekliyle "sahibi hut" deyimi "balk sahibi" anlamna geliyor. Pek gzel, ama kimdir bu "balk sahibi" denen kii ve neden dolay ona bu lakap uygun bulunmutur? Bilmemize imkan yok; nk, dediimiz gibi, bu ayetler, Tanr'nn Alak Suresi'nden sonra ikinci sure olarak indirdii Kalem Suresi'nin ayetleridir. Ne bu surede, ne de daha nceki Alak Suresi'nde bu konuda herhangi bir bilgi bulunmamaktadr.

Yorumcularn sylemesine gre, Kalem Suresi'nde geen "sahib-l-hut" deyimiyle anlatlmak istenen kii "Yunus Peygamber'dir. Pek iyi, ama neden dolay Tanr, bu kiinin "Yunus" olduunu aklamaz da, onu "sahibi hut" diye tanmlar? Ve neden "sahibi hut" diye tanmlad Yunus hakknda herhangi bir bilgi vermez? Yine bunun gibi, yukardaki ayetlerde "sahibi hut"un fkeye kaplp Tanr'ya seslendii, niyaz ettii, Tanr'nn da onu setii ve "salihlerden" kld yazl. yi, ama neden Yunus fkelenmitir ve neden Tanr Muhammed'e, "Sen Rabbinin hkmn sabrla bekle. Balk sahibi (Yunus) gibi olma..." demektedir, bilemiyoruz! nk, Tanr daha nce bununla ilgili bir ey sylemi deil! Btn bu bilemediimiz eyler hakknda fikir edinebilmemiz iin, Tanr'nn daha sonra indirdii sureleri ve ayetleri okumamz gerekecektir. O zaman anlayacaz ki, Yunus, bir gemide giderken denize atlm ve bir balk tarafndan yutulmu, bir sre baln karnnda kalm ve sonra Tanr tarafndan kurtarlmtr; ve bundan dolaydr ki, Tanr onu bu yukardaki surede "sahibi hut" olarak armtr ki, bu deyim, Yunus'un baln karnnn iinde kaldn ifade etmektedir. Gerekten de, Tanr'nn, Kalem Suresi'nden sonra Yunus kssas ile ilgili olarak indirdii ayetler, Yunus Suresi'nde bulunmakta; bu sure, nzul sras itibariyle 51. sray igal etmekte. Daha baka bir deyimle, Tanr, Kalem Suresi'nin yukardaki ayetlerinden sonra 49 srelik bir atlama ile Yunus Suresi'ni indirmi, fakat bu 49 sure boyunca Yunus kssasna deinmemitir. Konuya Yunus Suresi'nin 98. ayetiyle yer vermitir. Hemen belirtelim ki, surenin balna baklarak sanlr ki, burada Yunus hakknda bilgi verilecek ya da Yunus kssas anlatlacaktr. Oysa hi de yle deil! nk, 109 ayetten oluan Yunus Suresi'nin sadece bir tek ayeti Yunus'la ilgilidir ki, o da 98. ayettir: "Bir kasaba halk inanmal deil miydi ki, imanlar kendilerine fayda versin! te Yunus'un milleti, inand zaman, dnya hayatnda rezillii gerektiren azab onlardan kaldrdk ve onlar bir sre daha bu dnyada geindirdik" (Yunus Suresi, ayet 98). Grld gibi burada karmza Yunus ve Yunus'un milleti kmakta! Ancak kimdir bu Yunus ve kimlerdir Yunus'un milleti? Ne yapmlardr da azaba sokulmular ve sonra azaptan kurtarlmlardr, belli deil! Bu sorulara yant bulabilmek iin, daha sonra inmi olduu kabul edilen sureleri incelememiz gerekiyor. Bunu yaptmz zaman yarm yamalak unu anlyoruz ki, Yunus, kendi kavmi tarafndan inkar edildii iin fkelenerek aralarndan ayrlmtr; fakat, kavmi, Tanr'dan gelecek azab hissedince piman olup Tanr'ya yalvarda bulunmu ve Tanr da onlar balamtr. Gerekten de 56. srada nazil olduu (indii) kabul edilen Saffat Suresi'nde -ki bu sure Kur'an'da 37. sradadr- Tanr'nn, "Dorusu Yunus da gnderilen peygamberlerdendi" (Saffat Suresi, ayet 139) dedii yazldr. Ve ite imdi Yunus'un bir peygamber olarak i grdn anlyoruz. Bunu izleyen sekiz ayet Yunus kssasndan sz etmekte; ancak pek yetersiz bir ekilde. Okuyalm ayetleri: "Hani o (Yunus), dolu bir gemiye binip kamt. Gemide olanlarla karlkl kura ektiler de, kaybedenlerden oldu. Yunus kendini knayp dururken, onu bir balk yuttu. Eer Allah' tespih edenlerden olmasayd, tekrar dirilecekleri gne kadar onun karnnda kalrd. Halsiz bir vaziyette kendisini dar kardk. Ve stne kabak trnden geni yaprakl bir nebat bitirdik. Onu, yz bin veya daha ok kiiye peygamber olarak gnderdik. Sonunda da ona iman ettiler, bunun zerine biz de onlar bir sreye kadar yaattk... " (Saffat Suresi, ayet 140-148). Grld gibi, bu satrlardan anlam karmak mmkn deil. Bu--rada Yunus kssas anlatlmak isteniyor, ama yetersiz braklyor. Ne olmu da Yunus "dolu" bir gemiye binip kamtr? Neden dolay gemidekilerle kura ekmitir? Neden dolay kendini knamtr ve nasl olmu da kendini knarken balk tarafndan yutulmutur? Baln karnnda ne kadar kalmtr? Ve nasl olmu da baln karnnda canl kalabilmitir? Ve neden Tanr, onu baln karnndan "halsiz" olarak kardktan sonra, kabak trnden geni yaprakl bir nebat bitirmitir? Ve nihayet onu kimlere peygamber olarak gndermitir? Evet, btn bunlar hurafe niteliinde eyler; kssa olabilecek yeterlilikte bile deil! Nitekim, Tanr, pek muhtemelen bu anlatlanlarn yetersiz olduunu dnm olmaldr ki, daha sonra 73. srada olmak zere indirdii Enbiya Suresi'nde, yine Yunus konusuna deinmi bulunmakta (bu sure Kur'an'da 21. sradadr); fakat, yine de yeterli bir bilgi vermi deil! Sadece iki ayetlik bir deinmeyle yetinmi! Enbiya Suresi'nin 87. ve 88. ayetleri yledir:

"(Ey Muhammed!) Znnn hakknda sylediimizi de an. O, fkelenerek giderken, kendisine g yetiremeyeceimizi sanmt; fakat sonunda karanlklar iinde, 'Senden baka Tanr yoktur, sen mnezzehsin, dorusu ben hakszlk edenlerdenim' diye seslenmiti. Biz de ona cevap verip, onu zntden kurtarmtk, inananlar byle kurtarrz" (Enbiya Suresi, ayet 87-88). Dikkat edilecei gibi, burada "Znnn" deyimi geiyor ve "Zn-nn"un fkelenerek gittii, karanlklar iinde Tanr'ya seslenerek pimanlk gsterdii, Tanr'nn da onu zntden kurtard anlatlmakta! Pek gzel, ama kimdir bu "Znnn"? Bunun kim olduunu anlamaya altmz zaman gryoruz ki, "Znnn" deyimi "Zn" ile "Nn" szcklerinden olumu bir deyimdir. "Zn"'szc "sahip" demektir. "Nn" ise, yorumcularn sylemesine gre "byk balk" anlamndadr. Baz yorumcular Yunus'u yutan baln "ennn" adnda bir balk olduunu sylerler.10 u hale gre, "Znnn" deyimi "balk sahibi" demek oluyor. Yani, bu szcklerle anlatlmak istenen kii Yunus'tur. Ve ite yukardaki ayetler, Yunus'un, kendi kavminden fkelenerek uzaklatn, sonra byk bir balk tarafndan yutulduunu, baln karnndayken (karanlklar iindeyken) Tanr'ya dua ettiini ve "Ben hakszlk edenlerdenim" dediini, sonra Tanr tarafndan zntden kurtarldn bildirmi olmakta! Ancak, Enbiya Suresi'nin bu ayetleri, Yunus kssas hakknda yine de doru drst bir fikir vermi deil. Yunus'la ilgili hususlar iermek bakmndan, Enbiya Suresi'nden sonra "nazil" olan (inen) sure Nisa Suresi'dir. Zira, "nzul" srasna gre Enbiya Suresi 73. srada, Nisa Suresi ise 76. sradadr (bilindii gibi, Nisa Suresi Kur'an'da drdnc sradadr). Nisa Suresi'ndeki ayet yledir: "Biz Nuh'a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettiimiz gibi sana da vahyettik. Ve (nitekim) brahim'e, smail'e, shak'a, Yakub'a, esbata (torunlara), sa'ya, Eyub'a, Yunus'a, Harun'a ve Sleyman'a vahyettik. Davud'a da Zebur'u verdik" (Nisa Suresi, ayet 163). Grld gibi ayet, "peygamber'lerin adlarn karmakark bir ekilde sralam: rnein, sa, sralamada en sonda olmas gerekirken ortaya alnm; daha baka bir deyimle, sa'nn ad, Eyub'dan, Tunus'tan, Harun'dan, Sleyman'dan ve Davud'dan sonra anlmas gerekirken, onlardan ne alnm. te yandan, bu surede Yunus kssasyla ilgili herhangi bir aklama yok! Sadece Yunus'un ad var. Btn bu yukarda belirttiklerimizden anlalyor ki, sureleri, ister mushaf srasna (Kur'an'daki sraya) gre, isterse nzul (ini) srasna gre ele alalm, Yunus kssas hakknda fikir edinmemiz mmkn deil; anlatlanlar hep blk prk bir ekilde ve ba sona, sonu baa geirilmi olarak anlatlmtr. Muhtemelen denecektir ki, konu hakknda fikir edinmek iin Kur'an ayetleriyle birlikte hadisleri de gz nnde tutmak gerekir. Evet, ama bunu dahi yapm olsak ve rnein Sahih-i Buhari'ye ya da Abu shak al-a'labi'nin Ara'is al-macalis ya da Tafsir al-Tabari ve ayrca Tarih al-Tabari gibi kaynaklara gz atsak bile yine de olumlu bir sonu almamz mmkn deil. Tpk dier konularda olduu gibi, Yunus kssas konusunda da fikir edinebilmek iin Yahudilerin Tevrat'na bavurmamz gerekir. Bu kssa orada, fikir silsilesi dairesinde anlatlmtr. imdi geliniz, Tevrat'n (Ahd-i Atiyk'in) "Yunus" baln tayan kitabnda anlatlan Yunus kssasn ksaca zetleyelim: Tanr, Nineve (Musul'daki bir ehir) denen byk bir kentin halknn ktlklerinden haberdar olur; bu halk yola getirmek iin Amitay'n olu Yunus'a emreder: "Kalk, Nineve 'ye, o byk ehre git ve ona kar ar; nk onlarn ktl benim nme kadar geldi." Fakat Yunus, Tanr'nn bu emrini duymamazlktan gelip Yafa'ya kaar ve orada Tari'e giden bir gemiye biner. Bunu gren Tanr, denizin zerine byk bir rzgar gnderir; frtnann iddetinden gemi sallanmaya balar. Neredeyse sarsntdan batacaktr. Gemidekiler telaa kaplrlar ve kendilerine hafiflik olsun diye gemide bulunan birok eyi denize atarlar! Yunus ise geminin dip ambarnda derin bir uykuya dalm olarak yatmaktadr. Geminin kaptan Yunus'u uyandrr ve "Kalk, kendi Allah'n ar, belki Allah bizi anar da helak olmayz" der. te yandan gemide bulunanlar birbirlerine, "Gelin de kura ekelim ve bilelim kimin yznden bu bela bamza geldi" derler. Kura ekerler ve kura Yunus'a isabet eder. Bunun zerine gemidekiler, bu balarna gelen bela hakknda Yunus'tan bilgi edinmek isterler. Yunus onlara anlatr ki, denizin -kabarmas, kendisinin Tanr'dan kamak istemesi yzndendir. Gemidekiler

Tanr'ya yalvarrlar: "Ah ya Rab, yalvaryoruz, bu adamn (Yunus'un) canndan tr helak olmayalm ve susuz kan zerimize ykleme..." Ve sonra Yunus'u yakalayp denize atarlar; attklar an denizin kudurmas yatr. Bunu grnce Tanr'dan korkmaya balarlar; hemen kurban kesip adak adarlar. Bunun zerine Tanr, byk bir balk hazrlar; amac Yunus'u bu bala yutturmaktr. Yunus, baln karnnda gn gece kalr (Tevrat (Eski Ahit), "Yunus", Bap I: 1-17) ve kald sre boyunca yalvarp yakarn Tanr'dan baka "Tanr" olmadn, kurban kesip adak adayacan anlatr. Bu yalvarlardan honut olan Tanr, bala buyrukta bulunur ve balk, karnndaki Yunus'u kusup karaya brakr.( Tevrat, "Yunus", Bap 2: 1-10) Ve Tanr tekrar Yunus'a emrederek, "Kalk, Nineve'ye, o byk ehre git ve sana syleyeceim szleri ona ar" der. Yunus, Tanr'nn dedii gibi yapar ve Nineve'ye giderek halk uyarr: "Daha krk gn var ve Nineve yklacak" der. Bunu duyan halk, Tanr'ya inandklarn sylerler ve oru ilan ederler. Btn bu olan bitenlerden haberdar olan Nineve Kral, hemen kalkar, kaftann karp ula sarnarak kl zerine oturur. Ve sonra bir fermanla halk ktlklerden ve zorbalklardan vazgemeye arr: "Kim bilir? Belki Allah... nadim olur ve kzgn fkesinden dner de, yok olmayz." Ve Allah, Nineve halknn doru yola girdiini anlaynca, nadim olur ve onlar balar.( Tevrat, "Yunus", Bap 3: 1-10.) Ancak, Yunus alnganlk gsterir ve Tanr'ya, "Ya Rab, ben daha memleketimdeyken bunlar sylemedim mi?" diye yaknr; yaamaktansa lmeyi tercih ettiini belirterek, "Ya Rab! Niyaz ederim canm benden al" der. Fakat, Tanr ona, fkelenmenin iyi bir ey olmadn hatrlatr. Yunus kentten kp, kentin dou ksmnda bir yere gider; kendisine bir ardak yapar. Bylece kente ne olacan uzaktan grebilecektir. Tanr, Yunus'u kt halinden kurtarmak iin bir plan dnr: bu plan gereince, Yunus'un bana glge olsun diye bir asmakaba hazrlar. Yunus buna ok sevinir. Ancak, Tanr, ertesi gn sabah olurken bir aa kurdu gnderir ve kurt asmakaban kemirip kurutur. Glgesiz kalan Yunus, gnein kavurucu sca ve Tanr'nn ayrca gnderdii yakc "dou yeli" yznden baylr; fkelenip, "Benim iin lmek, yaamaktan iyidir" diyerek kendisi iin lm diler. Tanr, ona fkelenmekte hakl olmadn anlatmak iin yle der: "Sen emeini ekmediin ve bytmediin asmakabama acyorsun; o kabak ki, bir gecede kt ve bir gecede yok oldu. Ya ben, Nineve iin, o byk ehir iin, acmayaym m ? O ehir ki, orada san solunu seemeyen yz yirmi binden ziyade insan var, birok da hayvan var( Tevrat, "Yunus", Bap 4: 1-11.) Tevrat'taki Yunus hikayesi burada bitiyor; grld gibi, anlatlanlar akla, manta ve Tanr'nn ycelii fikrine ters den ve hurafe niteliinden ileri geemeyen eyler olmakla beraber, hi deilse ba sonu belli ve masal eklinde okunup geilecek ekilde anlatlm. Yani blk prk bir ekilde Tevrat'n orasna, burasna datlmam. Oysa, Kur'an'da durum ok farkl; zira biraz yukarda grdmz gibi, Yunus hikayesi, Kur'an'n eitli surelerinin, birbirleriyle ilikisiz eitli ayetleri arasna hibir suretle anlalamayacak ekilde sktrlm bulunmakta. imdi sorulacak olan soru udur: Neden dolay Muhammed Tevrat'taki Yunus kssasna zenmi ve bu hikayeyi Kur'an'a aktarmak istemitir? Sebep u: Yukarda belirttiimiz gibi, Tevrat'taki hikayeye gre Yunus, kendi kavmini putataparllktan kurtarmak ve Tanr'ya inandrmak istiyor; fakat kavmi onu inkar ediyor ve o da kzarak aralarndan ayrlyor. Fakat, az gemeden Yunus'un kavmi, onun haber verdii azabn geleceini anlayp pimanlk duyuyor ve Tanr'ya yalvaryorlar. Tanr da onlardan azab kaldryor. Ve ite Tevrat'ta anlatlan bu hikayeyi Muhammed, kendi iinde bulunduu durumu gz nnde tutarak Kur'an'a almtr. nk, kendisini Mekke'de "peygamber" olarak ilan ettii zaman kendi kavminin insanlar, "peygamberlik" gibi bir grevi ona yaktramam, onu alaya almlard. Mekkeliler kendi aralarnda, "Allah Ebu Talib'in yetiminden (Muhammed'den) baka bir resul bulamad m?" diye konumaktaydlar.( Elmall H. Yazr, age, c.4, s.661 vd...) Mekke dneminde henz gl olmad ve kl yoluyla i gremeyeceini bildii iin Muhammed, daha nceki "peygamberlerin" kendi kavimleriyle olan ilikilerini rnek vermek suretiyle, evresindekileri etkileyebileceini dnmtr. Tevrat'taki Yunus masaln, nice rneklerden biri olarak vermesi bundandr. Ancak, Tevrat'ta anlatlanlar aynen alm olmamak iin, yukarda belirttiimiz ekle sokmu, sokarken de tutarszlklar ve anlalmazlklar yaratmtr.

XII KUR'AN'DAK KISSALAR (HKAYELER, MASALLAR) BLK PRK, OU KEZ KOPUK, BAI SONU BELRSZ EKLDE ANLATILIR
Biraz yukarda grdk ki, Kur'an, birbiriyle ilgisi olmayan konularn uyumsuz ve tutarsz ekilde yan yana ya da i ie getirilmi olarak yer ald bir kitap grnmndedir. Fakat, bundan baka bir de u var ki, "kssa" eklinde anlatlan masallar ve efsanevi hikayeler de, ayn uyumsuzluk ve tutarszlk ierisinde, anlalmas olanaksz ekillere sokulmutur. Herhangi bir olayn ya da hikayenin ba ve sonu belli deildir; ou kez hikayenin sonu baa, ba sona alnm ya da eitli surelerin eitli konular arasna dank olarak datlmtr; ya da olaylar eitli surelerde ve hi gerei olmayan yerlerde blk prk anlatlmtr. Verilebilecek rnekler pek ok. Bunlardan birka yle: Kur'an'n en nemli kssalarndan biri olan Adem ile einin hikayesini Muhammed, Tevrat'n "Tekvin" kitabndan almtr. Ancak, "Tek-vin"de bu hikaye bir dizi eklinde ve okuyucu tarafndan kolaylkla anlalr olmak zere anlatld halde, Kur'an'da karmakark bir ekilde, eitli surelerin eitli ayetleri arasna atlm olarak anlatlmtr. Gerekten de, Tevrat'ta Tanr'nn, gkleri, yeri ve btn evreni oluturduktan sonra Adem'i topraktan yapt, onun burnuna hayat nefesi fledii ve onu Aden bahesine yerletirdii, bu bahenin ortasna gzel bir aa diktii, bu aac "iyilik ve ktl bilme" aac olarak adlandrd ve sonra Adem'e, "Bahenin her aacndan istediin gibi ye; fakat iyilii ve ktl bilme aacndan yemeyeceksin; nk, ondan yediin gnde mutlaka lrsn" dedii; ve sonra Adem'in kaburga kemiinden birini alp etle sard ve bylece Adem'e e olarak Havva'y verdii; fakat hayvanlarn en hilekar olan ylann Havva'y kandrp ona bahedeki yasak aacn meyvelerinden yedirttii, Havva'nn teklifi zerine Adem'in dahi yasak aatan yedii, fakat bu sularnn Tanr tarafndan kefedilmesi zerine her ikisinin de cennet bahesinden karlp yeryzne konduklar ve daha sonra Adem'in zrriyetinden gelen kuaklarn olutuu vd... hep dzenli ve anlalr ekilde anlatlmtr. Her ne kadar bu anlatlanlarn bilimsel ve deneysel bir deeri olmamakla beraber, hi deilse okuyucuya, hayali nitelikte dahi olsa, bir eyler bellettii ortadadr. Oysa ki, bu ayn hikaye Kur'an'a, baz deiikliklerle, fakat tam anlamyla uyumsuz, tutarsz, ou kez ba sona ve sonu baa gelecek ekilde, eitli surelerin ayetleri arasna geliigzel serpitirilmi olarak anlatlmtr. rnein, ilk insan saylan Adem'in (ve einin) yaratllar anlatlmadan nce, cennetteki yaamlar ve eytan tarafndan kandrlmalar ele alnm; daha sonra Adem'in Tanr tarafndan peygamber olarak seilmesi anlatlm; bundan sonra Tanr'nn Adem ile eini yaratp cennete koyduu belirtilmi; daha sonra Adem'in einin eytan tarafndan kandrlmasna dnlm ve bunun sonucu olmak zere onun Adem'le birlikte yasak emrini inemeleri sergilenmi ve bylece Adem hikayesi ne ba, ne de sonu belli olmaz bir ekle sokulmutur. stelik de, eitli surelerde yarm yamalak tekrarlanmalarla ele alnmtr. rnein, Bakara (ayet 30), Al-i mran (ayet 33), A'raf (ayet 19-25), Hucurat (ayet 13), Necm (ayet 45), Kyamet (ayet 39), Leyl (ayet 3), Secde (ayet 6-9), Ta-Ha (ayet. 117-123), Sad (ayet 75-83) gibi surelerin eitli ayetlerinde, Adem ile einin hikayesine deinilir. Fakat, hibirinde bu hikaye tamam olarak ve anlalr ekilde ele alnm deildir. Adem hikayesi, ister surelerin ve ayetlerin Kur'an'daki srasna gre, isterse "takdim-tehir" esasna gre okunsun, fark etmez; her ne ekilde okunursa okunsun, Adem ve ei ile ilgili hikaye hakknda doru drst bir fikir edinmek mmkn deildir; edinebilmek iin Tevrat' incelemek gerekir. Baknz neden: Adem'le ilgili hikaye, Kur'an'n batan ikinci srasnda yer alan Bakara Suresi'yle ilk kez karmza kar. Fakat sure, Adem'in kim olduunu, nasl yaratldn, neyle emrolunduunu... anlatan ayetlerle

balamaz. Surenin ilk balarnda yer alan otuz ayet boyunca, Kur'an'n "phe" gtrmeyen ve "mttaki"ler (saknanlar ve arnmak isteyenler) iin yol gsterici bir kitap olduundan, Kur'an'a inananlarn kurtulua kacaklarndan, kafirlerin azaba sokulacaklarndan sz edilir. Adem'le ilgili hikayeye, Bakara Suresi'nin 30. ayetiyle balanr. Daha baka bir deyimle, 30. ayete gelinceye kadar anlatlanlar, insan sorunlaryla ilgilidir, ama insann nasl ve neden yaratld hakknda fikir vermi deildir! Bakara Suresi'nin 30. ayetinde, hi yeri ve ilgisi yokken, Tanr'nn birdenbire btn meleklere hitaben, "Ben yeryznde bir halife yapacam" diyerek Adem'den sz ettii grlr (Bakara Suresi, ayet 30). Bunu, "Ey Adem, eyann isimlerini meleklere anlat..." (Bakara Suresi, ayet 31) eklindeki bir ayet izler. Ayette geen "yapacam" szcnn "halkedeceim" ("yaratacam") anlamna gelip gelmedii tartmaldr. "Halife yapacam" ile "halife yaratacam" eklindeki ifadeler birbirinden farkl sonu yaratacak nitelikte deyimlerdir. nk, "halife yapacam" deyimi, yaratlm olan bir kiiye halifelik grevinin verilmesi anlamn tar; yani, bu deyimle Tanr, "Kendi irademden kudret ve sfatmdan ona baz salahiyetler (yetkiler) vereceim ve o bana izafeten, bana niyabeten nahlukatm (yaratklarm) zerinde birtakm tasarrufata sahip olacak(tr)... (Elmall H. Yazr, age, c. l, s.299.) demek istemi olur. Eer bu byle ise, insann yaratlm olduunun kabul gerekir; oysa, daha nceki ayetlerde, insann yaratlyla ilgili herhangi bir aklama yok. te yandan, eer ayetteki deyimin "halife yaratacam" eklinde anlalmas gerekiyorsa, bu takdirde insann yaratlnn anlatlmasna geilmesi gerekirdi ki, o da yok! Bylece, Adem'le ilgili hikaye, daha ilk takdim ekliyle anlalmazlk ve tutarszlklarla dolu grnmekte. imdi bu anlalmazlklar ve bu tutarszlklar gz ard edebilmek iin slamclar muhtemelen diyeceklerdir ki, Bakara Suresi, her ne kadar Kur'an'n banda, ikinci srada bulunmakla beraber, nzul (ini) sras itibariyle 87. suredir; oysa daha nce inmi olan sure ve ayetlerde insann yaratl hikaye edilmitir! Bu itibarla sure ve ayetleri "takdim-tehir" esasna vurmak gerekir! Daha nce de deindiimiz gibi, herhangi bir kitab okurken, bu kitabn arka ya da orta sayfalarndan balayarak okumak diye bir ey olamayacana gre, bu iddiay ciddiye alamayz. te yandan, biraz ileride greceimiz gibi, ayetleri "takdim-tehir" yoluyla inceleyip anlamaya dahi olanak yoktur. Bunun byle olduunu anlamak iin, biraz yukarda kaldmz yerden devam edelim: Bakara Suresi'nin 30. ayetinde Tanr, "Ben yeryznde bir halife ya-ratacam" diye konumakta! Ancak, bu ekilde konuurken ne demek istedii pek belli deil. "Halife" szc, "vekil" ya da "temsilci" anlatlarna gelmekte. Evet, ama Tanr, nasl bir "vekil" ya da nasl bir "temsilci" yaratmak niyetindedir? Yarataca "halife" ne gibi yetkilere sahip olacaktr? Acaba bu ekilde konuurken Tanr, "Yarattm halifeye (yani insana) kendi irademden, kudret ve sfatmdan baz yetkiler ve-receim; o bana izafeten ve bana niyabeten btn yaratklar zerine birtakm eylem ve ilemlerde bulunacaktr; fakat ona verdiim yetkileri kendine zg eyler olarak kullanmayacaktr. Ancak, benim bir naibim, bir kalfam olarak tasarrufta bulunacak, sadece benim iradelerimi, benim emirlerimi, benim kanunlarm uygulayacaktr; sonra onun arakasndan gelenler ve ona halef olarak grev yapanlar bulunacak" m demek is-temitir, belli deil! Baz yorumculara gre byle grnmekte!( "...Rabbin meleklere, 'Ben yeryznde bir halife yaratacam..." (Bakara Suresi, ayet 30) eklindeki ayetin yorumu iin bkz. Elmall H. Yazr, age, c.l, s.299-301) Fakat anlalan o ki, Tanr, Adem'i (insan) yaratmadan nce melekleri ya-ratmtr; nk, yukardaki ayette onlara hitaben "Yeryznde bir halife yapacam" diyerek konumaktadr. Evet, ama bu melekler neyin ne-sidir? Ne zaman, ne ekilde ve ne maksatla yaratlmlardr? Grevleri sadece Tanr emirlerini "tebli" etmek midir, yoksa ayn zamanda Tanr'nn gcn maddi ekilde ortaya koymak mdr, yine belli deil Bunlar daha nce anlatlmak gerekirken, daha sonraya braklm. Nitekim, Kur'an'n daha sonraki surelerinden renmekteyiz ki, melekler hem Tanr'nn vahiylerini gelip "peygamberlere" bildirmekte, hem de "cihat", yani sava hallerinde Tanr'nn ordular olarak i grmekteler Grlyor ki, bu hususlar hi anlatlmadan, Tanr'nn Adem'i "halife yapaca anlatlmakta! Pek gzel, ama bu Adem nereden kt? Ne ekilde yaratld? Adem'in ei var mdr, yok mudur? Ei varsa o ne ekilde yaratlmtr? Ad nedir? Hibir ey belli deil. Birazdan be-lirteceimiz gibi, btn bunlar Kur'an'n dier yerlerinde blk prk ele alnmtr. rnein, Adem'in ei hakknda bilgi edinebilmek iin, Kur'an'n drdnc srasnda bulunan Nisa ve 39. srasnda yer alan Zmer surelerine atlamamz gerekiyor. Zira orada, Adem'in einin Adem'den yapld yazl; fakat, adnn ne olduu aklanmyor. Oysa Tevrat'ta Adem'in einin Havva adn tad bildirilmitir; Kur'an'da bu ad'a yer verilmemi, sadece "Adem'in

ei" denmitir: muhtemelen, "kadn" denen yaratn "ktlk" kayna ve ikinci snf bir yaratk olduu dnlerek byle yaplmtr. Bu hususu birazdan tekrar ele alacaz; fakat, imdilik yukarda kaldmz yere dnelim. Tanr'nn "Ben yeryznde bir halife var edeceim" (Bakara Suresi, ayet 30) demesi zerine melekler direnirler; Tanr'nn insandan "halife" yapmasn istemezler. nk, insann fesat karacan, yeryzn kana bulayacan dnrler ve dndklerini Tanr'ya bildirirler: "...Bizler hamdinle seni tespih ve seni takdis edip dururken, yeryznde fesat karacak, orada kan dkecek insan muhalife klyorsun?" (Bakara Suresi, ayet 30). Bu satrlar okurken kendi kendimize soruyoruz: "Melekler insan denen yaratn fesat karacam nereden ve nasl bilmilerdir? Gemii ve gelecei bilen bir Tanr insanlarn fesat karacaklarn bilmez mi? Melekler Tanr'dan daha m ileriyi grmlerdir ki, bu ekilde konumaktadrlar? Ve bu ekilde konumakla Tanr'y bilgisiz bir duruma sokmu olmuyorlar m?" Fakat, Tanr onlara bunu sormuyor; sadece, "Sizin bilemeyeceinizi herhalde ben bilirim" demekle yetiniyor (Bakara Suresi, ayet 30); yani, yeryznde bir halife yapmak hususunda kararl olduunu bildiriyor. Oysa, birazdan greceiz ki, Tanr'nn yaratt insan, meleklerin tahmin ettikleri gibi, fesat karacak ve meleklere hitaben, "Sizin bilemeyeceinizi herhalde ben bilirim" diyen Tanr yanlm olacaktr! Fakat, yukardaki konumadan sonra beklenir ki, Tanr Adem'i nasl ve ne ekilde yarattn aklasn! Oysa, bunu izleyen ayette Adem'in yaratlmas olayyla ilgili bir ey yok. Adem'in nasl ve neden yaratld hakknda bir fikir edinebilmek iin, on srelik bir atlama ile Hicr Suresi'ne gememiz gerekiyor. Hicr Suresi, Kur'an'da 15. srada yer alan, fakat nzul (ini) sras itibariyle 54. srada bulunan bir suredir. Ve ite Adem'in yaratl hikayesi, Hicr Suresi'nin ortalarna doru, hi yeri yokken orada ele alnm olmakta. Alnrken, anlatlan konularla uyum salamak diye bir ey sz konusu deil! Hicr Suresi'nde Tanr, "inkarc 'lardan sz ederek konumaya balar. Evvelce gndermi olduu peygamberlerden, sulularn kalplerine inkarclk denen eyi soktuundan, gkte yaratt burlardan, kulak hrszl yapanlar mstesna belli bir kiinin peine ak bir alev stunu drdnden, yeri uzatp yaydndan, rzk saladndan, rzgarlar alayc olarak gnderdiinden, insanlar diriltip ldrdnden, kyamet gn insanlar toplayacandan sz ederken (Hicr Suresi, ayet 1-29), yani bir konudan bir baka konuya atlayarak konuurken, birdenbire insan nasl yaratt konusuna geer ve "Andolsun biz insan (pimi) kuru bir amurdan, ekillenmi kara balktan yarattk" (Hicr Suresi, ayet 26) deyiverir. Bunu dedikten sonra, cinlerden sz eder; anlalan o ki, insan yaratmadan nce cinleri yaratmtr (Hicr Suresi, ayet 27). Fakat, cin denilen ey nedir? Cinleri ne ekilde yaratmtr, belli deil! Bunu syledikten sonra, daha nce meleklere insan amurdan ve balktan yaratacan bildirmi olduunu belirtir: "Hani Rabbin meleklere demiti ki, 'Ben kupkuru bir amurdan, ekillenmi kara balktan bir insan yaratacam. Ona ekil verdiim ve ruhumdan flediim zaman, siz hemen onun iin secdeye kapann'... " (Hicr Suresi, ayet 28). Dikkat edilecei gibi, anlatlanlarda bilimsel sra ya da bilimsel nitelik diye bir ey yok. te yandan, yukardaki ayete gre Tanr, insan yaratrken, malzeme olarak "kupkuru amur" ve "kara balk" kullandn sylyor. Ancak, Kur'an'n dier yerlerinde insan, pek eitli malzemeden (rnein, eitli topraktan, pimi topraktan, amur slalesinden, piirilmi amurdan, nutfeden, phtlam kandan, bir inem etten, kemikten, aktlan bir meni damlasndan, sudan ve suyun szlmnden) yarattn bildirmitir (rnein bkz. Fatr Suresi, ayet 11; M'min Suresi, ayet 67; Mddessir Suresi, ayet 34-40; Alak Suresi, ayet 2; Rahman Suresi, ayet 14; En'am Suresi, ayet 2; Secde Suresi, ayet 7-9; M'minn Suresi, ayet 12-16; Hac Suresi, ayet 5; Necm Suresi, ayet 454-456; Abese Suresi, ayet 17-23 vd...). Grlyor ki, Kur'an'n batan ikinci srasna yerletirilen Bakara Suresi'nde belirtilmesi gereken hususlar, daha sonraki surelerde (rnein, Kur'an'n 15. srasndaki Hicr Suresi'nde ve dier surelerde) ele alnmtr. Daha baka bir deyimle Kur'an'daki Adem hikayesi, Adem'in ne zaman, nasl ve ekilde yaratld belirtilmeden, sadece yarm yamalak bir ekilde anlatlmaya balanmtr. imdi geliniz

Adem hikayesine ilk kez deinen Bakara Suresi'nde kaldmz yere tekrar dnelim: Tanr, daha henz Adem'i yaratmad halde, "...btn isimleri" Adem'e retmi gibi yapar ve sonra isimlendirdii bu eyleri meleklere gsterip, "Eer siz sznzde sadk iseniz, anlarn isimlerini bana bildirin" der (Bakara Suresi, ayet 31). Bunun zerine melekler, "...Ya Rab! Seni noksan sfatlardan tenzih ederiz, senin bize rettiklerinden baka bizim bilgimiz yoktur. phesiz alim ve hakim olan ancak sensin" diye cevap verirler (Bakara Suresi, ayet 32). Yani, Tanr'nn sorusunu karlayc bir yant da bulamazlar. Bunun zerine Tanr, Adem'e dnerek, "Ey Adem! Onlara isimlerini syle" diye emreder (Bakara Suresi, ayet 33). Grlyor ki, yine anlalmazlklar ierisindeyiz! Zira, Tanr'nn Adem'e hitaben, "simlerini syle" dedii ey nedir, belli deil! Oysa ki, Tevrat'ta ("Tekvin" kitabnda), Tanr'nn her kr hayvann ve gklerin her kuunu topraktan yapt ve onlara isim koyma iini Adem'e brakt, Adem'in de btn srlara ve gklerin kularna isim koyduu yazldr (Tevrat, "Tekvin", Bap 2: 20). Ve ite Muhammed, Tevrat'ta anlatlan bu hususlar Kur'an'a alrken, "Ey Adem! Onlara isimlerini syle" ekline sokmutur. Tanr'nn emri gereince Adem isimleri syler (Bakara Suresi, ayet 33). Fakat, bu isimleri o nereden renmitir, belli deil! Adem isimleri sayarak, Tanr'nn emrini yerine getirince, bu sefer Tanr meleklere, "Adem'e secde edin" diye emreder.blis hari btn melekler Adem'e secde ederler. blis byklk taslayp inkar edenlerden, kafirlerden olur (Bakara Suresi, ayet 34). Evet, ama iblis neyin nesidir? Arapada "iblis" diye bir szck yok; Arapaya baka dilden girmi. Yorumculardan kimine gre iblis, Tanr'nn emrini dinlemedii iin "kafir" olmu saylyor! Kimine gre sadece Tanr'nn emrine kar kafa tutmas deil, fakat kibredip onu beenmemesi nedeniyle de kafir olmutur! Kimine gre, Allah' inkar etmedii halde ona kar kafa tuttu diye kafr olmu saylyor! Fakat, iblisin bu "kstah" tutumu karsnda Tanr'nn ne yapt burada belli edilmiyor. Sadece, "Hani biz meleklere (ve cinlere), 'Adem'e secde edin' demitik. blis hari hepsi secde ettiler. O yz evirdi ve byklk taslad, bylece kafirlerden oldu" (Bakara Suresi, ayet 34) diye konutuu bildiriliyor. Bylece hikayenin bu noktasnda yeni bir kopukluk yaratlm oluyor; bu kopukluk, ileride, bir baka surede, daha dorusu Kur'an'n yedinci srasnda bulunan A'raf Suresi'nde ve Adem olaynn tekrar srasnda ele alnp giderilecektir. Oradan reneceiz ki, iblisin Adem'e secde etmemesi zerine Tanr, "Ben sana emretmiken seni secde etmekten alkoyan nedir?" diye soracak ve iblis de Tanr'ya, "Ben (Adem'den) daha stnm; nk beni ateten yarattn, onu amurdan yarattn" (A'raf Suresi, ayet 12) diyecektir. Bunun zerine Tanr ona, "yleyse in oradan. Orada byklk taslamak senin haddin deildir. k! nk, sen aalklardansn" (A'raf Suresi, ayet 13) diye emredecek ve iblis Tanr'dan, "Bana (insanlarn) tekrar dirilecekleri gne kadar mhlet ver" diyecek ve her ne hikmetse Tanr ona bu mhleti verecektir (A'raf Suresi, ayet 14-15). Tanr'nn iznine karlk iblis, biraz daha kstahlaarak, "yleyse beni azdrmana karlk, and ierim ki, ben de onlar saptrmak iin senin doru yolun stne oturacam" (A'raf Suresi, ayet 16) diyecek, insanlar nasl kandracan bildirecek (A'raf Suresi, ayet 17), bunun zerine Tanr onu yeniden kovacak, fakat ona kyamete kadar yaamak ve insanlar kandrmak frsatn tanyacaktr. Bu arada da Adem'e, "Ey Adem! Sen ve ein cennette yerleip dilediiniz yerden yiyin. Ancak, u aaca yaklamayn. Sonra zalimlerden olursunuz" (A'raf Suresi, ayet 19) diyerek uyaracaktr. Fakat, iblis, hile yoluyla Adem'i ve eini aldatacak, onlarn Tanr tarafndan cennetten atlmalarna sebep olacaktr (A'raf Suresi, ayet 20-28). Grlyor ki, btn bu hususlarn, Bakara Suresi'nde anlatlmas gerekirken, be srelik bir atlamayla A'raf Suresi'nde anlatlm oluyor. imdi geliniz, Bakara Suresi'nin biraz nce kaldmz ayetine dnelim ve oradan devam edelim: Meleklerin Adem'e secde etmeleri zerine Tanr, Adem ile eine cennette kalmalarn, diledikleri gibi yiyip imelerini, sadece belli bir aatan yememelerini bildirir: "Ey Adem! Ein ve sen cennette kal, orada olandan istediiniz yerde bol bol yiyin, yalnz u aaca yaklamayn; yoksa zalimlerden olursunuz" (Bakara Suresi, ayet 35). Dikkat edilecei gibi burada birdenbire karmza, hi yoktan Adem'in ei kverdi! Tanr, onu ne zaman ve neden yaratmtr? Adn ne olarak koymutur? Belli deil! Bunu anlamak iin, Kur'an'n drdnc suresi olan Nisa Suresi ile otuz dokuzuncu suresi olan Zmer Suresi'ne atlamamz gerekiyor:

Nisa Suresi'nde, "Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eini yaratan..." (Nisa Suresi, ayet 1) diye yazl. Zmer Suresi'nde de, "AIIah sizi bir tek nefisten (Adem'den) yaratt, sonra ondan da eini yaratt..." (Zmer Suresi, ayet 6) diye yazl. Grlyor ki, Tanr Adem'in eini, Adem'den yarattn sylyor, ama Adem'in nesinden, neresinden yarattn ve adnn ne olduunu da bildirmiyor. Sadece "sizi bir nefisten, sonra da ondan eini yaratt" diyor; daha baka bir deyimle, Adem'i "bir tek nefisten" yaratm ve ondan da eini yapm oluyor. Kur'an bilginleri, bu ayetlerde geen "bir tek nefis" deyiminden Adem'in; "ei" deyiminden de "Havva"nn kastedildii hususunda ittifak ederler.(Elmall H. Yazr, age, c.2, s. 1273).Anlalan o ki, Tanr, erkeklerin kadnlara stn, kadnlarn erkeklere tabi (boyun eer) olmalarn anlatmak amacyla byle konumutur. nk, dikkat edilecei gibi, "Allah sizi bir tek nefisten yaratt" derken, Adem'i, yani erkei, hem "beden" hem de "ruh" olmak zere yarattn anlatmaktadr. nk, Kur'an yorumcularna gre (Elmall H. Yazr, age, c.5, s.4115, 4127.) "nefis" denen ey, "beden" mukabili olarak ruh anlamna da gelir ve zellikle "ruhi emri" denilen "nefsi natkaya" (dnp syleme niteliine) karlk tutulur.( ada grnmek isteyen baz mollalarmz, bu ayetlerde geen "bir tek nefis" deyiminin "erkek" anlamna alnamayacan, bu itibarla Nisa Suresi'nin 1., Zmer Suresi'nin 39. ayetinde geen "sizi bir tek nefisten yaratan" szleriyle "bir tek nefis"ten retildii bildirilen varln Adem'in ei, yani kadn olamayacan ve bu nedenle Kur'an'da kadnn erkekten yaratldna dair hkm bulunmadn ne srerlerse de, geersizdir. nk, ayetlerde Adem'in "nefis" olarak yaratld ve ondan da einin yapld ok ak bir ekilde belirtilmekte.) Muhammed'in bu konudaki szlerinden de anlalaca gibi, Havva, Adem'in "ee kemii"nden yaplmtr. Nitekim, Muhammed, "Kadn ee kemii gibidir. Onu dorultmak istersen krarsn.... eriliiyle ondan faydalanmaya bak(Buhari ile Mslim'in Ebu Hreyre'den rivayeti iin bkz. mam Gazali, hya-i Ulumi'd Dm, Bedir Yaynevi, stanbul, 1975, c.2, s.119.) ya da "Havva, Adem'in bir dlndan (ee kemiinden) yaratld" eklinde haberler brakmakla bunun byle olduunu bildirmitir.7 Bilindii gibi "dl" (yani "ee") kemii denen ey, gs kemiine dayal kemiklerdir ki, saylan yedidir. u durumda Havva, Adem'in gs kemiinden yaratlm olmaktadr. Ancak, Bakara Suresi'nde Tanr, bu hususlar hi aklamadan, yani ne Adem'i, ne de eini nasl ve ne ekilde yarattn bildirmeden, Adem'e u buyrukta bulunuyor: "Ey Adem! Ein ve sen cennette kal, orada olandan istediiniz yerde bol bol yiyin, yalnz u aaca yaklamayn; yoksa zalimlerden olursunuz" (Bakara Suresi, ayet 35). Fakat, bunu derken Tanr, "u aa" deyimiyle neyi anlatmak istediim aklamyor! Bu nasl bir aatr? Kur'an'da sz geen yirmi drt ya da yirmi be aatan hangisidir bu aa?8 Bu konuda yorumcular, kendi hayal glerine gre, farkl grlere sarlrlar: Vehb b. Ye-mani gibi yorumcular bunun "sr yrei" byklnde "bir cennet buday" olup, kaymaktan lezzetli ve baldan tatl bir ey olduunu sylerler. bn Abbas bunun "smbl" aac, bn Mes'ud "asma" ya da "zm aac" ve dierleri de incir aac olduunu ne srerler. Bazlar da "Biz bu aac tayin edemeyiz" deyip iin iinden syrlmak isterler.9 Bununla beraber, "Eer bu buday ise delice bir budaydr, zm ise arap zmdr, incir ise kurtlu bir incirdir. Ve herhalde bir humar vardr (ba ars, sersemlik verir). Ve o humar akl alr ve Allah' unutturur. Cennette bu, yenilmek iin deil, tahdit ve ubudiyet iin (snrlamak ve ba edirtmek iin) konulmutur" derler.10 Grlyor ki, Kur'an'n aklamad bir eyi, yorumcular kendi hayal glerine gre aklamaya alrlarken, birbirleriyle almaktalar. Oysa, Tevrat'tan renmekteyiz ki, Tanr, Adem'i yarattktan sonra ona, "iyilik ve ktl bilme" aacn gstererek, "Bu aaca dokunma" demi ve sonra onun kaburga kemiklerinden birini alp etle kapatarak eini yaratmtr. Gerekten de Tevrat'n "Tekvin" adl kitabna gre Tanr, Adem'i topraktan yaptktan sonra "Aden" denilen yerde bir bahe diker; bu baheye grn gzel ve yenilmesi iyi olan aalar yerletirir; bahenin tam ortasna hayat aacn oturtur ve ayrca da "iyilii ve ktl bilme" aacn yerden bitirir. Bunu yaptktan sonra, Adem'i de bu bahenin bakm iiyle grevlendirir, grevlendirirken de, "Bahenin her aacndan istediin gibi ye; fakat iyilik ve ktlk biline aacndan yemeyeceksin" der (Tevrat, "Tekvin", Bap 2: 15-17). Ancak, bu hususlar Kur'an'a alnmamtr. Kur'an'da belirten husus, Tanr'nn Adem'e ve eine, biraz nce iaret ettiimiz gibi, "...orada olandan istediiniz yerde bol bol yiyin, yalnz u aaca yaklamayn; yoksa zalimlerden olursunuz" (Bakara Suresi, ayet 35) dediidir. Kur'an bilginlerinin sylemelerine gre, Tanr bunu

demekle Adem'e (ve eine), cennette ok byk bir zgrlk vermitir; fakat, verdii zgrln snrsz olmadn ve eer bu snr aacak olurlarsa gnah ilemi olacaklarn bildirmitir. Evet, ama nedir bu snr? Bu bile belli deil! Fakat, dikkat edilecei gibi, yukarda belirttiimiz hususlar, Kur'an'n ikinci srasndaki Bakara, drdnc srasndaki Nisa, yedinci srasndaki A'raf, on beinci srasndaki Hicr ve otuz dokuzuncu srasndaki Zmer surelerinde yer alan ayetlerle anlatlmaktadr. Eer, "takdim-tehir" yoluna bavuracak olur ve bu sureleri "nzul" (ini) srasna koyacak olursak, Adem'le ilgili yukardaki verileri, u sraya gre ele almamz gerecek: A'raf (nzul sras 39); Hicr (nzul sras 54); Zmer (nzul sras 59), Bakara (nzul sras 87), Nisa (nzul sras 92). imdi yukardaki hususlarla ilgili ayetleri bu sraya gre okumaya kalknz ve nasl iinden klamayacak bir durumda kalacanz anlaynz! imdi geliniz yine dnelim Adem'in ei konusuna! Daha nce iaret ettiimiz gibi, Kur'an'n ilk banda yer alan Bakara Suresi'nde Adem'in bir ei olduu belirtiliyor; fakat, bu ein ne zaman, nasl ve ne gibi bir eyden yaratld, adnn ne olduu anlatlmyor? Bakara Suresi'nin bu ayetlerinde bir aklama yok. Bu kopukluk, biraz nce belirttiimiz gibi, Nisa Suresi'nin birinci, Zmer Suresi'nin altnc ayetleriyle giderilecektir ki, her ikisinde de Adem'in "bir tek nefis"ten ve einin de Adem'den yaratld bildirilmekte: "...sizi bir tek nefisten (Adem'den) yaratan, ondan da eini ya-ratan..." (Nisa Suresi, ayet I). "...(AIIah) sizi bir fek nefisten (Adem'den) yaratt, ondan eini yaratt... " (Zmer Suresi, ayet 6). Nisa Suresi Kur'an'n drdnc srasnda, Zmer Suresi ise otuz dokuzuncu srasnda yer alyor; yani arada otuz be sure var. Neden Tanr otuz be sure ara ile ayn eyleri syler, bilinmez! Fakat, yine tekrarlayalm ki, bu ayetler, Havva'nn, Adem'den yaratlm olduuna dair Tevrat'ta yer alan hkmn Kur'an'a alnm eklidir (Tevrat, "Tekvin", Bap 2: 22). Ama konu Kur'an'da, sistematik bir ekilde deil, birbirinden ayr ve farkl surelere datlm olarak ve anlalamaz ekle sokulmu olarak anlatlmaktadr! Yine, Bakara Suresi'nde kaldmz yere dnelim: Tanr'dan yasak emrini alan Adem ve ei, cennet bahesinde yaarlarken, eytan her ikisinin de ayan kaydrtr. Fakat, nasl kaydrtt burada yazl deil; zira, Bakara Suresi'nin yukardaki ayetlerinden hemen sonra yle deniyor: "eytan onlarn ayaklarn kaydrp haddi tecavz ettirdi ve iinde bulunduklar (cennetten) onlar kard" (Bakara Suresi, ayet 36). eytan ne yapt ve Adem ile eine ne dedi ki, onlarn ayaklarn kaydrtp cennetten kartt, belli deil! Bu kopukluk daha sonraki surelerde (rnein, A'raf, Ta-Ha, Sad ve Zmer surelerinde) Adem hikAyesinin tekrarlanmas srasnda ele alnacaktr. rnein, A'raf Suresi'nde yle yazldr: "Derken eytan, birbirine kapal ayp yerlerini kendilerine gstermek iin onlara vesvese verdi ve 'Rabbiniz size bu aac srf melek olursunuz veya ebedi kalanlardan olursunuz diye yasaklad'... " Bu ekilde konuan eytan, "Ben, gerekten size t verenlerdenim" diye yeminler eder (A'raf Suresi, ayet 20-21). Bu szler zerine Adem ile ei yasak aacn meyvesinden yerler. Yer yemez "ayp" yerleri kendilerine grnr (A'raf Suresi, ayet 22). Bylece iblis onlar, hile ile aldatm olur. Fakat, Tanr bunu fark ederek Adem ile eine, "Ben size o aac yasaklamadm m? Ve eytan size apak bir dmandr demedim mi?" diye azarlar; ardndan her ikisini birbirlerine dman ederek cennetten kovar (A'raf Suresi, ayet 22 vd...). Yine grlyor ki, Bakara Suresi'nde anlatlmas gereken eyler, alt sure sonraki A'raf Suresi'nde anlatlmtr. Daha sonraki surelerde, blk prk tekrar ele alnp anlatlacaktr. Bunlara birazdan deineceiz, fakat imdi yine Bakara Suresi'ndeki hikayemize kaldmz yerden devam edelim. eytan tarafndan kandrlan ve bu nedenle yasak emrine aykr davranan Adem ile ei, cennetten atlrlar. Btn bu olan bitenleri seyreden Tanr da, onlar birbirlerine

dman ederek yeryznde yaamaya mahkm talar. Fakat klarken yle der: "...Bir ksmm dierine dman olarak ininiz, sizin iin yeryznde barnak ve belli bir zamana dek yaamak vardr" (Bakara Suresi, ayet 36). Evet, ama Tanr burada sadece Adem ile eine hitap etmekte. Bu byle olduuna gre, "Bir ksmnz dierine dman olarak ininiz" derken ve "bir ksmnz" deyimini kullanrken neyi kastetmitir, belli deil. Belli olmayan bir ey daha var ki o da u: Bakara Suresi'nin 37. ayetine gre, Adem, Tanr'nn bu emri zerine, yine Tanr'dan birtakm "ilhamlar" alr ve derhal tevbe eder; Tanr da onun tevbesini kabul eder. Kur'an'da yle yazldr: "Bu durum devam ederken Adem, Rabbinden birtakm ilhamlar ald ve derhal tevbe etti. nk, Allah tevbeleri kabul eden ve merhameti bol olandr" (Bakara Suresi, ayet 37). Ancak, Adem'in Tanr'dan ald "ilhamlarn" ne olduu bil-dirilmiyor. Bu nedenle yorumcular Tanr ile Adem arasnda geen konumay, Kur'an'n "ruhuna" dayal olarak anlatmaya alrlar. rnein, bn Abbas'n rivayetine gre Adem, Tanr'ya yle der: "Ya Rab, sen beni kendi elinle halk etmedin n?" Tanr bu soruya, "Evet" diye yant verir. Adem yine sorar: "Ya Rab senin rahmetin (merhametin) gadabn sebketmi (fkeni am) deil inidir?" Tanr buna da "Evet" diye karlk verir. Bu sefer Adem, "Ya Rab, ben tevbe eder ve slah hal eyler isem (huylarm dzeltirsem), sen beni yine cennetine irca eder misin?" Bu soruya da Tanr "Evet" der.( Elmall H. Yazr, age, c.I, s.325.) Grlyor ki, Tanr burada, hani sanki Adem'den ders alr gibidir; zira, onun sorduklarna hep "Evet" diyerek ve adeta ona hep hak vererek konumaktadr. Ancak, "Evet" demekle beraber, dediini unutmuasna, "Hepiniz cennetten inin..." (Bakara Suresi, ayet 38) diyerek, onlar cennetten kovar ve yeryzne indirir. Adem'in sorduklarna "Evet" diyecek idiyse, neden cennetten karmtr? Ve stelik karrken, neden onu, eiyle dman durumda klmtr? te yandan Adem'in ei ne olmutur? O da tevbe etmi midir? Etmi ise, tevbesi neden kabul edilmemitir? Neden Tanr, Adem'e yapt gibi eine de "ilham" yadrmamtr, bilinmez! Daha dorusu, burada bunlarla ilgili bir ey yazl deil. nk, Bakara Suresi'nin bundan sonraki ayetleri baka konulara (rnein, Tanr'nn srailoullarna sylediklerine...) geer ve birbiriyle ilgisiz sorunlara atlayarak srp gider. Grld gibi, Adem hikayesi, Kur'an'n batan ikinci suresi olan Bakara Suresi'nde yarm yamalak bir ekilde, kopukluklarla, anlalmazlklarla dolu olarak anlatlmtr. Hikayenin eksik kalan ve kopuk braklan ksmlarn renebilmemiz iin, Kur'an'n ilerideki surelerine, rnein, Al-i mran, A'raf, TaHa, Secde, Kyamet, Sad ve Zmer surelerine atlamamz gerekir ki, oralarda da birtakm tekrarlamalarla ve anlalmazlklarla ele alnmtr. Bu vesileyle hatrlatalm ki, Adem hikayesinden ilk kez sz eden Bakara Suresi (ki 2. suredir) Medine'de inmitir. Ayn konunun tekrar ile ilgili A'raf Suresi (ki 7. suredir) ok daha sonra Medine'de, Adem'in yaratlyla ilgili Hicr Suresi (ki 15. suredir) yine Medine'de, fakat Adem'in Tanr tarafndan ikaz edilmesi ve eytan tarafndan kandrlmasnn tekraryla ilgili Ta-Ha Suresi (ki 20. suredir) Mekke'de, Adem'in yaratl, melekler tarafndan secde edilii ve iblisin secde etmeyiiyle ilgili hususlarn tekrar niteliindeki Sad Suresi (ki 38. suredir) Mekke'de, Adem'in ve einin yaratl ile ilgili Zmer Suresi (ki 39. suredir) Medine'de inmitir. Bylece Adem hikayesiyle ilgili ayetler, kimisi Mekke'de, kimisi Medine'de inmi olmak zere, yani "zaman" esasna gre de tutarsz bir anlatlla okuyucuya sunulmutur. Bakara Suresi'nde tutarsz bir ekilde anlatlan ve yarm braklan Adem hikayesine, Kur'an'n drdnc suresi olan Nisa Suresi'nde, "Ey inananlar! Sizi bir fek nefisten yaratan ve ondan da eini yaratan..." (Nisa Suresi, ayet 1) diye deinilir. Daha sonra bu hikaye, Kur'an'n 7. suresi olan A'raf Suresi'nde, hi yeri ve gerei yokken, on birinci ayetle tekrar karmza kar; hem de aknlk yaratc bir ekilde. nk, gya Tanr yeminler ederek yle demektedir: "Andolsun ki, sizi yarattk, sonra ekil verdik, sonra meleklere: 'Adem'e secde edin' dedik; iblisten baka hepsi secde etti, o secde edenlerden olmad" (A'raf Suresi, ayet 11). Anmsanaca gibi bu husus, daha nce Bakara Suresi'nde de buna yakn deyimlerle anlatlm ve iblisin Tanr emrine aykr olarak Adem'e secde etmedii bildirilmiti. Fakat, iblisin bu itaatsizliine

kar, Tanr'nn ne yapt orada yazlmamt. te imdi A'raf Suresi'nde bu kopukluk giderilmek istenmi olmaldr ki, Tanr iblise sorar: "Sana emrettiim halde, seni secdeden alkoyan nedir?" (A'raf Suresi, ayet 12). blis cevap verir: "Beni ateten, onu amurdan yarattn, ben ondan stnm" (A'raf Suresi, ayet 12). blisin bu szlerine fena halde fkelenen Tanr, kfrler savurarak kkrer: "n oradan; orada byklenmek sana dmez, def ol, sen alan birisin" (A'raf Suresi, ayet 13) der. Fakat iblis, "insanlarn tekrar dirilecekleri gne kadar beni ertele" diyerek Tanr'dan dilekte bulunur (A'raf Suresi, ayet 14). Her ne hikmetse Tanr, iblisin yapm olduu ktl ve daha da yapabilecei ktlkleri bildii halde, "Sen erteye braklanlardansn" (A'raf Suresi, ayet 15) diyerek onun dileini kabul eder. Tanr'nn bu szlerine kar iblis biraz daha kstahlar ve ona kafa tutarcasna yle der: "Beni azdrdn iin, andolsun ki, senin doru yolun zerinde olanlara kar duracam; sonra nlerinden, artlarndan, salarndan ve sollarndan onlara sokulacam, ounu sana kreder bulamayacaksn" (A'raf Suresi, ayet 16-17). Hemen ekleyelim ki, Kur'an'n yedinci suresi olan A'raf Suresi'nde anlatlan eyler, 38. sure olan Sad Suresi'nde, hemen hemen ayn deyimlerle ve ayn ekilde, biraz daha ksa olmak zere tekrarlanacaktr (Sad Suresi, ayet 71-83). Grld gibi iblis, insanlar Tanr'ya kar itaatsizlie ve dmanla srklemekte kararldr; bu dncelerini ortayca koymaktan kanmamaktadr. Buna ramen Tanr, iblise kar bir ey yapmaz; sadece fkesini belli ederek, "...yerilmi ve kovulmusun, omdan def ol; andolsun ki, insanlardan sana kim uyarsa onlar ve sizi, hepinizi cehenneme dolduracam" (A'raf Suresi, ayet 18) der. Bylece ona, insanlar hile yoluyla kandrma frsatn salam olur. Bununla beraber Adem'e dnerek, "Ey Adem! Sen ve esin cennette kaln ve istediiniz yerden yiyin, yalnz u aaca yaklamayn, yoksa zalimlerden olursunuz" (A'raf Suresi, ayet 19) demekten geri kalmaz. Dikkat edilecei gibi, yasak kld aacn ne olduunu burada da belirtmemitir. Muhtemelen kullarn merakta brakmak iin! Ancak, asl merak uyandran husus, iblisin kabadayl karsnda, Tanr'nn bir ey yapmamas ya da yapamamasdr. Her eye kadir olduu kabul edilen "gl" ve "yce" bir Tanr'nn, kendisine ve insanlara zarar dokunacan bildii iblisi neden dolay yok etmeyip, sadece kfrler ederek huzurundan kovduuna, sonra da ona ktlk yapabilmesi iin mhlet tandna, tank olmak, bir hayli artcdr! Fakat, Bakara Suresi'nde anlatlanlar, ufak tefek deiiklikler ve eklemelerle burada, yani A'raf Suresi'nde yeniden tekrarlanmtr. Bu eklemelerden biri, iblisin, Adem ile eini ne ekilde kandrdna dair olan ksmdr. Bakara Suresi'nde sadece, "eytan oradan ikisinin de ayan kaydrtt, onlar bulunduklar yerden kard" (Bakara Suresi, ayet 36) denmiti. imdi A'raf Suresi'nde unlar ekleniyor: "eytan, ayp yerlerini kendilerine gstermek iin onlara fsldad: 'Rabbinizin sizi bu aatan men etmesi melek olmanz veya burada temelli kalmanz nlemek iindir. Dorusu ben size t verenlerdenim. ' Bylece onlarn yanlmalarn salad. Aatan meyve tattklarnda kendilerine ayp yerleri grnd, cennet yapraklarndan oralarna rtmeye koyuldular. Rableri onlara, 'Ben sizi o aatan men etmemi miydim? eytann size apak bir dman olduunu sylememi miydim?' diye seslendi" (A'raf Suresi, ayet 22). Bunun zerine Adem ile ei pimanlk gsterip zr dilerler ve "Rabbimiz! Kendimize yazk ettik; bizi balamaz ve bize merhamet etmezsen biz kaybedenlerden oluruz" (A'raf Suresi, ayet 23) diyerek yalvar yakar olurlar. Oysa, daha nceki Bakara Suresi'nde byle bir ey yok. Orada, eytan tarafndan kandrlan Adem ile einin, birbirlerine dman olarak cennetten karlp yeryzne gnderildikleri (Bakara Suresi, ayet 36), bu durum devam ederken Adem'in, Tanr'dan ilhamlar alarak tevbe ettii ve tevbesinin kabul edildii yazlyd (Bakara Suresi, ayet 37). Oysa, imdi burada, yani A'raf Suresi'nde, ok farkl olarak Adem ile einin Tanr'ya yalvardklar ve "...bize merhamet etmezsen biz kayedenlerden oluruz" (A'raf Suresi, ayet 23) dedikleri yazl! stelik, merhamet sahibi olduu sylenen Tanr'nn, onlarn pimanlna aldr etmeyip, "Birbirinize dman olarak inin, siz yeryznde bir mddet iin yerleip geineceksiniz. Orada yaar, orada lr ve orada dirilirsiniz" (A'raf Suresi, ayet 24-25) dedii anlatlmakta. Ve sonra Tanr, insanlara hitap ederek ayp yerlerini rtmelerini, eytana kanmamalarn syler (A'raf Suresi, ayet 26-27). Ancak, bunlar syledikten hemen sonra, "Biz eytanlar, inanmayanlara dost klarz" (A'raf Suresi, ayet 27) diyerek biraz daha aknlk yaratr. Bu tutumuyla u kany yaratm olur ki, eytanlar (iblisleri) yok etmemesinin

nedeni, onlar "inanmayanlarla" dost klmak iindir. Ancak, inanmayanlar "inanmaz" yapan da yine bu ayn Tanr'dr; nk, pek ok ayetiyle Tanr bizzat kendi azyla unu bildirmitir ki, dilediini "Mslman", dilediini de "kafir" yapan ya da dilediini putperest brakp dilediini de doru yola sokan kendisidir. rnein, En'am Suresi'nde Tanr yle konumutur: "Allah kimi doru yola koymak isterse onun kalbini slamiyete aar, kimi de saptrmak isterse... kalbini dar ve skntl klar..." (En'am Suresi, ayet 125). Bu byle olduuna gre, Tanr'nn, "kafr" yapt kimseleri "eytanlarla" dost klmasn anlamak biraz glemiyor mu? Kur'an'n ikinci suresi olan Bakara ve yedinci suresi olan A'raf surelerinde yer alan Adem hikayesi, 15. sure olan Hicr Suresi'nde, biraz farkl bir ekle sokulmu olarak ve "Hani Rabbin meleklere demiti ki: 'Ben kupkuru bir amurdan, ekillenmi kara balktan bir insan yaratacam. Ona ekil verdiim ve ruhumdan flediim zaman, siz hemen onun iin secdeye kapann" (Hicr Suresi, ayet 28-29) eklindeki . ayetlerle tekrar karmzdadr. Meleklerin Adem'e secde ettikleri, fakat iblisin Tanr emrine kar gelerek secde etmedii, bunun zerine Tanr'nn ona, "Ey iblis! Secde edenlerle beraber olmaynn sebebi nedir?" diye sorduu, iblisin "Ben kuru bir amurdan, ekillenmi kara balktan yarattn bir insana secde edecek deilim" dedii grlr (Hicr Suresi, ayet 32-33). Oysa, daha nceki A'raf Suresi'nde iblis, "Ben (Adem'den) daha stnm. nk, beni ateten yarattn, onu amurdan yarattn" (A'raf Suresi, ayet 12) diyerek secde etmeyiinin nedenini biraz daha aklayarak bildirmiti. Bu aklama burada eksik. Sadece Tanr'nn iblise, "yle ise oradan k! Artk kovuldun. Muhakkak kyamet gnne kadar lanet senin zerine olacak" (Hicr Suresi, ayet 34-35) dedii yazl. Bu szler zerine iblis, Tanr'dan kyamet gnne kadar mhlet ister ve Tanr ona bu mhleti tanr (Hicr Suresi, ayet 36-37). Bu mhleti aldktan sonra iblis, Tanr'ya yle der: "...Beni azdrmana karlk ben de yeryznde onlara (gnahlar) ssleyeceim ve onlarn hepsini mutlaka azdracam. Ancak, onlardan ihlasl kullarn mstesna" (Hicr Suresi, ayet ,39-40). Fakat, dikkat edilecei gibi, bunu derken, daha nceki surelerde (rnein, A'raf Suresi'nde) sylediinden farkl bir ekilde konumu olmaktadr iblis! Zira, buradaki konumasnda, "Ancak onlardan ihlasl kullarn mstesna" eklinde bir ekleme yapmtr. Oysa, A'raf Suresi'ndeki konumasnda byle bir ey yok; orada sadece yle demiti: "Beni azdrdn iin, andolsun ki, senin doru yolun zerinde olanlara kar duracam; sonra nlerinden, artlarndan, salarndan ve sollarndan onlara sokulacam, ounu sana kreder bulamayacaksn" (A'raf Suresi, ayet 16-17). blisin, Hicr Suresi'ndeki szlerine kar Tanr'nn cevab da, A'raf Suresi'ndekine nazaran biraz farkl; nk, Hicr Suresi'nde Tanr iblise yle diyor: "(AIIah) yle buyurdu: 'te bana varan dosdoru yol budur. phesiz kullarm zerinde senin bir hakimiyetin yoktur. Ancak azgnlardan sana uyanlar mstesna. Muhakkak cehennem onlarn hepsine vaat olunan yerdir'..." (Hicr Suresi, ayet 41-42). Oysa. A'raf Suresi'nde Tanr'nn iblise cevab yle idi: "Haydi, yerilmi ve kovulmu olarak oradan k! Andolsun ki, onlardan kim sana uyarsa, sizin hepinizi cehenneme dolduracam" (A'raf Suresi, ayet 18).12 Fakat, Hicr Suresi'ndeki Adem hikayesi, doru drst anlatlmadan ve tamamlanmadan bu nokta da kesiklie urar ve brahim'le ilgili hikayeye geilir. imdi be srelik bir atlama yaparak 20. sure olan Ta-Ha Suresi'ne geersek, Adem hikayesini tekrar karmzda buluruz; hem de hi beklenmedik bir yerde. Gerekten de bu surede Musa'nn bana gelenler anlatlrken (Ta-Ha Suresi, ayet 9- 73), cennete ve cehenneme gidecek olan insanlardan sz edilir (Ta-Ha Suresi, ayet 74-76) ve tekrar Musa hikayesine dnlr (Ta-Ha Suresi, ayet 77-79), srailoullarna verilen tler hatrlatlr (Ta-Ha Suresi, ayet 80-85), Samiri'nin onlar saptrdna ve

Harun'un yaptklarna deinilir (Ta-Ha Suresi, ayet 85-98), sonra Muhammed'e verilen kitabn Arapa okunmak zere indirildii bildirilir (Ta-Ha Suresi, ayet 99-115). Bunlar sylendikten hemen sonra birdenbire, "Andolsun ki, daha nce Adem'e ahd vermitik... Meleklere, 'Adem'e secde edin' demitik, iblisten baka hepsi secde etmi, o ekinmiti... " (Ta-Ha Suresi, ayet 115) diyerek Adem hikayesine geilir. Geildikten sonra, daha nceki surelerde Adem'le ilgili olarak anlatlanlar, belli belirsiz deiikliklerle tekrarlanr ve hikaye, Tanr'nn Adem ile eini, birbirlerine dman olarak yeryzne indirdiini bildiren u ayetle sona erer: "(Sonra Rabbi...) dedi ki, 'Birbirinize dman olarak hepiniz oradan (cennetten) inin! Artk benden size hidayet geldiinde, kim benim hidayetime uyarsa o sapmaz ve bedbaht olmaz'..." (Ta-Ha Suresi, ayet 116-123). Oysa ki, daha nceki A'raf Suresi'nde Tanr'nn, Adem ile eini cennetten kovmas yle idi: "Birbirinize dman olarak inin, siz yeryznde bir mddet iin yerleip geineceksiniz. Orada yaar, orada lr ve orada dirilirsiniz" (A'raf Suresi, ayet 24-25). Grlyor ki, ayn olay, farkl surelerde baz deiiklie sokularak anlatlvermitir. Bakara, A'raf, Hicr ve Ta-Ha surelerinde anlatlan Adem hikayesi, otuz sekizinci sure olan Sad Suresi'yle, yine hi beklenmedik bir anda ve hi gerei olmayan bir yerde yeniden karmzda! Sure, Tanr'nn gemi dnemlerde inkarclar yok ettiini bildirmesiyle balar (Sad Suresi, ayet 1-3), hemen sonra Muhammed'e kafa tutanlara kar tehditlere atlanr (Sad Suresi, ayet 4-12); sonra Nuh'tan itibaren "peygamber'leri yalanlayan milletlere atflar yaplr (Sad Suresi, ayet 13-16); derken Davud'un yaamna ve onunla ilgili olaylara el atlr (Sad Suresi, ayet 17-26); bu arada Tanr'nn, "G, yeri ve ikisinin arasnda bulunanlar bouna yaratmadk. Bunun bouna olduu, inkar edenlerin sansdr. Vay atee urayacak olanlarn haline" (Sad Suresi, ayet 27) diyerek, Muhammed'e Kur'an'n "mbarek" olduunu hatrlatt ve akl olanlarn ayetlerden t almalar gereini tekrarlad grlr (Sad Suresi, ayet 29). Hemen sonra, Davud'a bahedilen Sleyman'la ilgili olaylara atlanr (Sad Suresi, ayet 30-39). Oysa, bu olaylar Kur'an'n daha nceki ve daha sonraki surelerinde birok kere esasen tekrarlanmtr; burada sadece dokuz ayetle yetinilir ve Eyub'a geilir. Bu vesileyle belirtelim ki, daha nceki surelerde, rnein Nisa ve Enbiya surelerinde, Eyb'n bana gelen belalardan, yarm yamalak zaten sz edilmitir; burada, yani Sad Suresi'nde, bunlara biraz daha anlalmaz bir ekilde ksaca yer yerilir; rnein yle denir: "Ey Muhammed! Kulumuz Eyb' da an; Rabbine, 'Dorusu eytan bana yorgunluk ve azap verdi' diye seslenmiti. 'Ayan yere vur! te ykanacak ve iilecek souk bir su' dedik... Ey Eyub! 'Eline bir demet alp onunla vur, yemini bozma' demitik. Dorusu biz onu sabrl bulmutuk. Ne iyi kuldu, daima Allah'a ynelirdi..." (Sad Suresi, ayet 41-44). Grld gibi bu satrlardan hibir ey anlalamyor. Ne demektir "te ykanacak ve iilecek souk bir su dedik..."! Ya da ne demektir, "Ey Eyub! 'Eline bir demet alp onunla vur, yemini bozma'..." eklindeki szler? Sylenenlerin ne demek olduunu anlamak iin Tevrat'tan kaynaklanma yorumlara bavurmak gerekir. Bu yapld takdirde grlr ki, eytan, Eyb'n zenginliinden dolay Tanr'ya ikayette bulunmu, "Eer zengin olmam olsa sana kulluk etmezdi, denemek' iin bana yetki ver" demi, bunun zerine Tanr eytana yetki vermi ve eytan ald bu yetkiyle Eyb'n bana belalar, hastalklar getirmi ve bunun zerine Eyub, kendisini btn bu ktlklerden kurtarmas iin Tanr'ya yalvarm; Tanr da kendisine, "Ayam yere vur!" demi, Eyub ayan yere vurunca yerden su fkrm ve nihayet Eyub bu sudan iince iyilemitir.( Bu yorumlar iin bkz. Turan Dursun, age, c.5, s.96-97. 300) Fakat, dediimiz gibi bu hususlar Kur'an'da yok; Kur'an'da sadece yukarda belirttiimiz ayetler var. Eyub'la ilgili bu ayetlerden sonra Tanr, "gl ve anlayl" kullarndan brahim'i, shak' ve Yakub'u, smail'i, Elyesa'y, Zlkifl'i anmas iin Muhammed'e emrettii grlr (Sad Suresi, ayet 45-49); daha sonra, Tanr'ya kar gelmekten saknanlarn "Adn" cennetlerine alnacaklar mjdelenir ve yle denir:

"Orada tahtlara yaslanm olarak trl meyveler ve iecekler isterler. Yanlarnda, gzlerini elerine dikmi yat gzeller vardr. te bu hesap gn iin size sz verilenlerdir... " (Sad Suresi, ayet 50-54). Bundan sonra cehenneme atlacaklardan sz edilir (Sad Suresi, ayet 55-64). Hemen sonra Muhammed'e, "Ey Muhammed! De ki, 'Ben sadece bir uyarcym... Allah'tan baka Tanr yoktur" diye hitap edilerek, Tanr'nn bykl dile getirilir (Sad Suresi, ayet 65-70). Ve ite bu noktada birdenbire karnza hi beklenmedik bir ekilde ve gemi su-relerdekinin tekrar niteliinde olmak zere, Adem hikayesi kverir: "Rabbin meleklere demiti ki, 'Ben muhakkak amurdan bir insan yaratacam. Onu tamamlayp, iine ruhumdan frdm zaman derhal ona secdeye kapann.' Btn melekler toptan secde ettiler. Yalnz iblis secde etmedi. O byklk taslad ve kafirlerden oldu. Allah, 'Ey iblis, iki elimle yarattma secde etmekten seni men eden nedir? Bbrlendin mi, yoksa ycelerden misin?' dedi. blis, 'Ben ondan hayrlym! Beni ateten yarattn, onu amurdan yarattn' dedi. Allah, 'k oradan (cennetten). Sen artk kovulmu birisin, ceza gnne kadar lanetim senin zerindedir!' buyurdu. blis, 'Ey Rabbim! O halde tekrar diriltilecekleri gne kadar bana mhlet ver' dedi. Allah, 'Haydi sen bilinen gne kadar mhlet verilenlerdensin' buyurdu. blis, 'Senin mutlak kudretine andolsun ki, onlardan Masa erdirilmi kullarn bir yana, hepsim mutlaka azdracam'dedi..." (Sad Suresi, ayet 71-83). Dikkat edilecei gibi, daha nceki surelerde sylenenler hemen hemen aynen tekrarlanarak sunulmakta. Fakat, her ne ekilde sunulmu olursa olsun, yine de Adem ve ei ile ilgili hikayenin oluumu hakknda doru drst bir fikir edinmek mmkn deil! Edinebilmek iin Tevrat'a bavurmak gerek. *** Konumuzla ilgili olarak bir baka rnek verelim ve Kur'an'daki Nuh'la ilgili kssay inceleyelim. Nuh kssas, Kur'an'n A'raf, Tevbe, Hd, M'minn, uara, Ankebt, Saffat, Sad, ra, Kamer, Mcadele ve Nuh surelerine datlm olarak, ou kez tersyz edilerek ya da zetlenerek anlatlr. Fakat, ne ekilde anlatlrsa anlatlsn, anlalmas mmkn olamayacak niteliktedir. nk, Muhammed bu hikayeyi, tpk dier hikayeler gibi, Tevrat'tan alm, fakat kendi gnlk siyasetine uygun decek ekle sokmu, anlalr olmaktan karmtr. Tevrat'a gre Nuh, esas itibariyle "peygamber" saylmad halde, Muhammed onu ilk peygamberlerden biri olarak gstermitir. Tevrat'la Nuh'un kars ve olu kafirlerden saylmad halde, Muhammed onlar kafirlerden sayp Tufan'da boulanlar arasna katmtr. nk, Mslmanl kabul etmi olan kendi taraftarlarn, onlarn Mslman olmayan hsm ve yaknlaryla savatrmann ancak bu ekilde mmkn olabileceini dnmtr. Nitekim, Bedir Sava bunun ilgin rneklerinden biridir. Kendi taraftarlarndan (yani Mslmanlardan) pek ounun, "kafir" olarak ilan ettii Kureylileri hsm ve akrabalklar vard. Ve ite bu shriyet ve akrabaln Tanr katnda deeri olmadn Nuh rnei ile ortaya koymak istemi ve bylece Bedir Sava'nda birok sahabenin, kendi yalanlan olan babalarna ya da oullarna kar savamalarn salayabilmitir. te yandan Tevrat'ta, Nuh'un hikayesi ak, dzenli ve anlalr bir ekilde anlatld halde, Muhammed hikayeyi blk prk, ba sona, sonu baa gelecek ekle sokmu, adeta anlalamaz yapmtr. Bunun byle olduunu anlamak iin, hikayenin Tevrat'ta (Tevrat'n "Tekvin" kitabnda) anlatlm eklini bilmek gerekir ki, zetle yle: Cennetten kovularak yeryzne yerleen Adem ve Havva'nn iki oullar olur: Kain ile Habil. Tanr bu iki kardeten Habil'e daha yaknlk gsterdii iin Kain fkelenir ve kskanla kaplarak Habil'i ldrr. Her ne kadar Tanr onu cezalandrmakla beraber, bakalar tarafndan ldrlmesini nler ve onu Aden'in dousunda bulunan Nod diyarnda yaamaya brakr. Kain evlenir, ocuklar ve torunlar olur. Bu arada Adem ile Havva'nn bakaca oullan olur; bunlar Dou'ya ve Bat'ya g ederek oalrlar. Bylece yeryz, Adem'in zrriyetiyle dolmaya balar. Ancak, Kain'in, Habil'i ldrm olmas nedeniyle "ktlk" denen ey, daha sonraki kuaklara da bulap gemitir. Bu nedenle insanlar arasnda cinayetler, hrszlklar, zorbalklar devam edip gitmektedir. O kadar ki, dnya yaanamayacak bir yer haline dnmtr. Bunu gren Tanr, Adem'i yaratm olduuna nadim olur ve yeryzndeki btn insanlar ve yaratklar yok etmek zere kendi kendine yle der: "Yarattn adam ve hayvanlar, srnenleri ve gklerin kularn, topran yz zerinden

sileceim; nk onlar yarattma nadim oldum" (Tevrat, "Tekvin", Bap 6: 6-7); Bununla beraber, Tanr'nn inayetini kazanm bir kii bulunmaktadr ki, ad Nuh'tur. Nuh'un olu vardr: Sam, Ham ve Yafet. Gnlerden bir gn Tanr Nuh'u karsna alr ve ona, yeryznn, zorbalklarla dolduunu, bu nedenle btn insanlar ve canl yaratklar (beeri), yeryz ile beraber yok etmeye karar verdiini syler ve kendisine , "gofer" aacndan bir gemi yapmasn, geminin yz arn uzunlukta, elli arn genilikte ve otuz arn ykseklikte olmasn; gemiyi yaptktan sonra kendi karsn, oullarn, oullarnn kanlarn ve ayrca yeryznde yaayan her cins canldan erkek ve dii ikier yarat alarak gemiye girmesini emreder. Bu byklkteki bir geminin tahtadan yaplmasna imkan olmamakla beraber, Nuh, olu ile birlikte ie koyulur ve Tanr'nn emrettii ekilde bir gemi yapar. Bunun zerine Tanr Nuh'a yeryzndeki temiz olmayan hayvanlardan erkek ve dii olarak ikier ve her teiniz hayvandan ve ayrca gklerin kularndan erkek ve dii olarak yedier tane almasn ve nk yedinci gnden sonra yeryz zerinde krk gn krk gece, yamur yadracan ve yeryznde her yaayan eyi ldreceini syler. Nuh, Tanr'nn emrettii gibi yapar: kendi karsn, oullarn, oullarnn karlarn ve hayvanlar ve' kular alarak gemiye girer ve kaplar kapar. Bunun zerine Tanr yamur yadrtmaya balar; yer zerinde krk gn tufan olur, sular ykselir ve gemi yzmeye balar. Bu ylesine bir tufandr ki, gkler altndaki btn yksek dalar sularla rtlr ve yeryznde ne kadar canl insan ve hayvan varsa hepsi lr. Sadece Nuh ve kendisiyle beraber gemide olanlar kurtulmu olur (Tevrat, "Tekvin", Bap 7: 1-24). Sularn ykselmesi yz elli gn devam eder ve sonra Tanr yamurlar sona erdirir Ve yerin zerinden bir rzgar geirterek sularn ykselmesini durdurur. Gemi yedinci ayn on yedinci gnnde Ararat dalan zerine oturur. Nuh geminin pencerelerini aar ve sularn azalp azalmadn anlamak iin yanndaki gvercini gnderir. Neden Tanr ona bunu haber vermemitir, bilemiyoruz! Fakat, gvercin ayan basacak bir yer bulamad iin geri gelir. Anlalan o ki, sular henz azalmamtr! Aradan yedi gn daha geince, Nuh tekrar gvercini gnderir; bu kez gvercin, aznda yeni koparlm zeytin yapra ile geri gelir. Bylece Nuh, sularn yeryznden eksilmi olduunu anlar. Bununla beraber yedi gn daha bekler ve gvercini tekrar gnderir. Bu kez gvercin geri gelmez. Nuh geminin rtsn kaldrr ve bakar ki toprak kurumutur. Tam bu srada Tanr, Nuh'a seslenerek, kendisiyle beraber kars, oullan ve oullarnn karlar olmak zere gemideki btn canllar alarak dar kmasn ve yeryznde oalmalarn emreder. Nuh, Tanr'y honut etmek amacyla, gemiden kar kmaz ilk i olarak Tanr'ya bir mezbah yapar ve her temiz hayvandan ve her temiz kutan alarak mezbah zerinde yaklan takdimeler arz eder. Tanr bundan pek holanm olmal ki, artk bir daha insanlar yznden topra tekrar lanetlemeyeceine ve yaayan eyleri tekrar vurmayacana dair kendi kendine sz verir (Tevrat, "Tekvin", Bap 8: 1-22). Sonra, Nuh'u ve oullarn mbarek klarak, "Semereli olun ve oaln ve yeryzn doldurun " der ve yeryznde hareket eden ne varsa her eyi onlarn emrine verdiini bildirir; ayrca da bu eylerden nasl yararlanacaklarn belirtir (Tevrat, "Tekvin", Bap 9: 1-17). Bundan sonra Nuh, iftilie balar ve bir ba diker. Fakat, bir gn fazlaca arap ierek sarho olur ve adrnn iinde plak olarak dolamaya balar. O srada Nuh'un yannda bulunan kk olu Ham, babasnn plakln grp darya kar ve durumu dier iki kardeine, yani Sam ile Yafet'e anlatr; muhtemelen babasnn sarholuu ve plakl ile alay etmitir. Fakat, Sam ile Yafet, ihtiyar babalarnn bu durumuna zlrler ve bir esvap alp gerisin geriye adra girerler. (Gerisin geriye girmelerinin nedeni, babalarnn plakln grmemek iindir.) Ellerindeki esvab babalarna giydirirler. Bundan sonra Nuh arap imeyi brakr, yani arabndan ayrlr. Fakat, kk olu Ham'a kar kin beslemekten kurtulamaz; nk onun kendisine ktlk yaptn dnr; bu nedenle Ham adndaki bu olunu evinden kovar. Kovmakla da kalmaz, bir de onun ahfad olacak olan Kenan'a lanetler eder: "Kenan lanetli olsun. Kardelerine kullar kulu olacaktr..." Nuh'un bu ekilde konutuunu gren Tanr honut olur ve lanetlemeye katlr. Ve zamanla bu lanetlemeyi gerekletirir, yerine getirir. Neden dolay Tanr, Ham'n ahfadna, yani suu ve gnah olmayan ilerideki bir kuaa lanet etmitir, bilinmez! Nuh, tufandan sonra 350 yl daha yaar ve 950 yandayken lr (Tevrat, "Tekvin", Bap, 9: 18-29). Nuh'un oullar Sam, Ham ve Yafet'in zrriyetleri, yeryzn doldurmaya balar (Tevrat, "Tekvin", Bap 10 vd...). Sylendiine gre, Ham kovulduktan sonra Afrika'ya g eder ve oradaki zenci rknn atas olmu olur. Sam ile Yafet'in

zrriyetleri, yeryznn dier milletlerini olutururlar. Ve ite Tevrat'a, gre, Nuh'un hikayesinin zeti budur. Grld gibi hikaye, akl dlklarla dolu olmakla beraber, hi deilse belli bir dzen ve silsile ile ve anlalr ekilde anlatlmtr. Ve ite bu efsaneyi Muhammed, biraz nce belirttiimiz gibi, Tevrat' bilenlerden renip alm, alrken kendi gnlk siyasetinin gereksinimlerine gre deitirmi, fakat tutarsz ve belli bir fikir silsilesine yer vermeyerek, bazan tersyz ederek Kur'an'a koymutur. Yapm olduu deiikliklerden biri, biraz nce deindiimiz gibi, Nuh'u "peygamber" olarak gstermektir. kincisi de, Nuh'u gemiye binerken karsn ve oullarndan birini, kendisine iman etmediler diye terk etmi gibi tanmlamtr. Fakat, hemen ekleyelim ki, Kur'an' okumakla Nuh kssas hakknda doru drst bir fikir edinmek mmkn deildir. Gerekten de, Kur'an'da, her ne kadar "Nuh" balm tayan bir sure var ise de, bu sureyi okumakla, Nuh efsanesi hakknda fikir edinilemez. Bir kere Nuh Suresi, Kur'an'da yetmi birinci srada yer almtr. Oysa, Nuh'la ilgili hikaye, daha nceki surelerde, rnein A'raf, Tevbe, Hd, M'minn, uara, Ankebt, Saffat, Sad, ra, Kamer, Mcadele ve Nuh surelerine datlm olarak ve birbirlerinden farkl ekillerde, ou kez tekrarlamalarla anlatlmtr: Nuh hikayesine, ilk olarak Kur'an'n yedinci suresi olan A'raf Suresi'nde rastlanr. Hikayeden bahseden son sure ise, Kur'an'n 71. suresi olan Nuh Suresi'dir; bu iki sure arasnda, ayn hikaye ile ilgili dier sureler yer almtr. Fakat, btn bu sureler, tersyz edilmi olarak sralanm gibidir. Zira, Nuh baln tayan sure, hem Kur'an'n son ksmlarna atlm, hem de dier surelerde anlatlanlara gre eksiklikler ve deiikliklerle ele alnmtr: Nuh hikayesine, Kur'an'n batan yedinci srasnda bulunan A'raf Suresi'nin, "Andolsun ki, Nuh'u eli olarak kavmine gnderdik..." (A'raf Suresi, ayet 59) eklindeki ayetle baland grlr. Ancak, Nuh'un kim olduu, hangi kavme mensup bulunduu, ne iin gnderildii belli edilmemitir. Sadece u belirtilmitir ki, Nuh, kendi kavmini Tanr'ya kulluk etmeye armak ve korkutmak zere gnderilmitir. Ve kavmine yle der: "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin, sizin ondan baka Tanrnz yoktur. Dorusu ben, stnze gelecek, byk bir gnn azabndan korkuyorum" (A'raf Suresi, ayet 59). Fakat, kavminin ileri gelenleri Nuh'u dinlemezler ve onu sapklkla sularlar. Onlarn bu sulamalar zerine Nuh unlar syler: "Ey kavmim! Bende herhangi bir sapklk yoktur; fakat ben alemlerin Rabbi tarafndan gnderilmi bir eliyim. Size Rab-bim'in vahyettiklerini duyuruyorum, size t veriyorum ve ben sizin bilmediklerinizi Allah'tan (gelen vahiy ile) biliyorum" (A'raf Suresi, ayet 61-62). Fakat sz dinletemez; zira, kavminin ileri gelenleri onu yine yalanlarlar. Bunun zerine Tanr, Nuh'u ve onunla beraber gemide bulunanlar kurtarp, yalanlayanlar suda boduunu bildirir: "(Nuh'u) yalanladlar, biz de onu ve onunla beraber gemide bulunanlar kurtardk; ayetlerimizi yalanlayanlar da suda boduk! nk, onlar kr bir kavimdi" (A'raf Suresi, ayet 64). Ancak, burada sz edilen gemi nereden kmtr? Gemiyi kim ina etmitir? Ne sebeple ina etmitir? Geminin iinde bulunanlar kimlerdir? Suda boulan kavim hangi kavimdir? Bunlar hi belli, edilmeden Ad ve Semd kavimleriyle ilgili hikayelere geilir. Daha baka bir deyimle. Nuh hikayesi, alt ayetlik bir anlatla yarm yamalak braklm ve baka konulara atlanmtr. Bu vesileyle ekleyelim ki, Muhammed, bu birka ayetle Nuh hikayesini, henz Medine'ye hicret etmeden nce, yani Mekke dnemindeyken, iinde bulunduu kendi durumuna gre ayarlam gibidir. nk, kendisini "peygamber" olarak ilan ettikten sonra, kendi kavmi olan Kurey'i Tanr'ya kulluk etmeye arm, onlara Tanr'dan baka "Tanr" olmadn anlatm, fakat Kurey ileri gelenleri, onu yalanclkla, sapklkla sulamlardr. Ve ite onlar korkutmak iin Muhammed, Nuh hikayesine sarlmtr. Sarlrken de, hikayeyi kendi iinde bulunduu duruma gre ayarlamtr. Ancak, ayarlarken Nuh'un gemisinin ne olduunu, ne maksatla ve ne ekilde yapldn belirtmemitir. Bunu

daha sonraki surelerde ele alacaktr. Bu surelerden biri, Kur'an'n 11. srasnda yer alan Hd Suresi'dir. Yani Muhammed, A'raf Suresi'nde anlattklarn, drt sure sonraki Hd Suresi'nde tekrar ele almtr. Muhammed'in sylemesine gre, Tanr, Hd Suresi'nde Nuh'u kendi milletine gndererek milletini imana arttn bildirir ve Nuh ile milleti arasndaki srtmeyi belirtir: "Andolsun ki, biz Nuh'u kendi milletine gnderdik. 'Ben sizin iin apak bir uyanaym. Allah'tan bakasna kulluk etmeyin...' dedi. Milletinin inkara ileri gelenleri dediler ki, 'Senin ancak kendimiz gibi bir iman olduunu gryoruz... Sizin bizden stnlnz de yoktur'..." (Hd Suresi, ayet 25-34). Grlyor ki, Tanr, daha nceki A'raf Suresi'nde anlattklarn burada tekrar etmekte; fakat tekrar ederken, birdenbire hikayeyi yanda keser ve baka bir konuya geer ki, o da Kur'an'n Muhammed tarafndan uy-durulmadyla ilgilidir: "Ey Muhammed! Sana 'Kur'an ' kendiliinden uydurdu derler'; de ki, 'Uydurdumsa suu bana aittir; oysa ben sizin ilediiniz gnahlardan uzam'..." (Hd Suresi, ayet 35). Bu yersiz ve gereksiz saptrmadan sonra Tanr, yine Nuh hikayesine dner ve Nuh'a, "...gzclmz altnda, sana bildirdiimiz gibi gemiyi yap. Hakszlk yapanlar iin bana bavurma; nk onlar suda boulacaklardr" (Hd Suresi, ayet 36-37) diye emrettiini syler. Ve ekler: "...Buyruumuz gelip sular kaynamaya balaynca, 'Her cinsten birer ifti ve aleyhine hkm verilmi olann dnda kalan oluk ocuunu ve inananlar (iman edenleri) gemiye bindir' dedik. Pek az kii onunla beraber inanmt..." (Hd Suresi, ayet 40). Her ne kadar bu ayetlerde, Tanr'nn, nasl bir gemi yaplmasn istedii belirtilmemise de, baz yorumcular, "...Buyruumuz gelip sular kaynamaya balaynca..." szlerinden, Nuh'un gemisinin yelkenli bir gemi deil, "buharl bir vapur" olduu sonucunu karrlar.( Diyanet Vakf'nn Hd Suresi'nin 40. ayetiyle ilgili aklamasna gre, baz yorumcular, "sular coup ykselmeye balaynca" deyimini "tandr kaynaynca" eklinde anlayp, bunun "vapurun oca yand ve harekete hazr duruma getirildi" demek olduunu ne srmlerdir.) Ve bunu, Kur'an'n "bilim" kayna olduuna kant sayarlar! Fakat, Kur'an'daki hikayeye gre, Nuh, "Gemiye binin! Onun yzp gitmesi de durmas da Allah'n adyladr..." (Hd Suresi, ayet 41) der ve gemi dalar gibi dalgalar arasnda gitmeye balar. Nuh'un gemiye binmeyen bir olu olduu ve onu ard anlalyor; zira, ayette Nuh'un, "...gemiden uzakta bulunan oluna, 'Yavrucuum! (Sen de) bizimle beraber bin, kafirlerden olma'..." (Hd Suresi, ayet 42) diye seslendii grlmekte. Ancak, bu ocuk Nuh'un oullarndan hangisidir, belli deil! Babasna iman etmedii iin gemiye alnmad anlalyor; nk, Nuh'un yukardaki ekilde arsna kar, ocuk yle konuur: "Beni sudan koruyacak bir daa snacam." Nuh da ona, Tanr'dan baka koruyucu olmadn bildirir. Bylece aralarna dalgalar girer ve Nuh'un olu boulanlardan olur (Hd Suresi, ayet 43). Bunun zerine Tanr, "Ey yer suyunu tut! Ve ey gk (suyunu) tut" diye emreder; sular ekilir ve gemi Cudi Da'nn zerine oturur. Ve Tanr, "O zalimler topluluunun can cehenneme" der (Hd Suresi, ayet 44). Ancak, Nuh'un akl, gemiden uzakta kalp dalgalarda boulan olundadr. Ve hatrlar ki, Tanr ona, ailesini kurtaracana dair daha nce sz vermitir. Bu nedenle Tanr'ya u yalvarda bulunur: "...Ey Rabbim! phesiz olum da ailemdendir. Senin vadin ise elbette haktr. Sen hakimler hakimisin" (Hd Suresi, ayet 45). Fakat, Tanr ona, olunun kt bir i yaptn ve ailesinden saylamayacan anlatr. Ama nasl "kt bir i" yapmtr; bunu Nuh dahi bilmemektedir. Nitekim, Tanr'nn konumas yledir: "...Ey Nuh! O asla senin ailenden deildir. nk, onun yapt kt bir itir. O halde hakknda bilgin olmayan bir eyi benden isteme! Ben sana cahillerden olmamam tavsiye ederim" (Hd Suresi, ayet 46).

Muhammed, bu ayetleri Kur'an'a koymakla, slamdan farkl bir inanca bal olanlar (velev ki, bunlar ana, baba, ocuklar ya da hsm-akraba olsun) "kafir" bilip, dman saymak gerektiini anlatmak istemitir. nk, ancak bu suretle slama girmi olan kimseleri, slama girmemi olan yaknlarna kar yabanc klabilecek ve savatrabilecektir. Nitekim, daha nce deindiimiz gibi, Bedir Sava'na katlan Mslmanlar, en yakn olan babalarna, kardelerine ya da oullarna kar savamlardr. Ve ite bu yukardaki uyan zerine Nuh, "Ey Rabbim! Ben senden hakknda bilgim olmayan bir eyi istemekten sana snrm. Eer beni balamaz ve esirgemezsen, ben ziyana urayanlardan olurum!" (Hd Suresi, ayet 47) diyerek Tanr'dan zr diler. Bunun zerine Tanr Nuh'a gemidekilerle birlikte inmesini emreder ve yle der: "Ey Nuh! Sana ve seninle beraber olan mmetlere bizden selam ve bereketlerle (gemiden) in! Kendilerini (dnyada) faydalandracamz, sonra da bizden kendilerine elem verici bir azabn dokunaca mmetler de olacaktr" (Hd Suresi, ayet 48). Grlyor ki, ayet birtakm karklklar yaratmakta! Bir kere, daha nceki ayetlere gre Tanr, Nuh'a, gemiye binerken, yeryzndeki yaratklardan birer ift ile birlikte kendi ailesini ve "inananlar" almasn emretmiti. "nananlar" bir tek mmet olduuna gre, imdi burada, birden fazla mmetler olduu kansn yaratacak nitelikte olmak zere, "seninle beraber olan mmetlere bizden selam..." deyimi geiyor! te yandan, ayette Tanr'nn, "...Kendilerini (dnyada)faydalandracamz, sonrada bizden kendilerine elem verici bir azabn dokunaca mmetler de olacaktr... " dedii yazl! Yani Tanr, Nuh ile birlikte gemiye girip de, boulmaktan kurtulan imanl insanlardan bir ksmnn "kafir" olacaklarn ve onlara elem verici azap hazrladn bildirmekte. Evet, ama eer byle bir durumun ortaya kacan biliyor idiyse, Tanr, neden dolay Nuh'a gemi yaptrp tufan yaratsn ve nasl olsa "kafir" olacaklarn bildii insanlar kurtarsn? Eer bu byle olacak idiyse, bu takdirde tufandan nceki dnemde "imansz" olanlar bodurtmak niye? Eer tufan yaratp imansz kiileri bodurtmak suretiyle, imandan kmaya kalkanlara ders vermek istiyor idiyse, bu takdirde, "Biz dilediimizin gnln aar Mslman yaparz, dilediimizin gnln kapar onu kafir yaparz" (rnein, En'am Suresi, ayet 125) demenin anlam olur mu? Eer Tanr, dilediini "Mslman", dilediini de "kafir" yapyor ise, Nuh efsanesine yer vermenin alemi var m? Kur'an'da 11. srada olan Hd Suresi'nde, Nuh'la ilgili hikayenin anlatl, yukardaki ayetle sona erer ve baka konuya geilir. Bundan sonra, on sure boyunca, yani yirmi birinci sureye gelinceye kadar, Nuh'tan sz edilmez. Yirmi birinci sure olan Enbiya Suresi'nde, Nuh'la ilgili iki ayet karmza kar. Ayetlerden birinde, "Daha nce Nuh da dua etmi, biz onun duasn kabul etmitik. Bylece kendisini ve (iman eden) yaknlarn byk skntdan kurtarmtk. Onu, ayetlerimizi inkar eden kavimden koruduk. Gerekten onlar fena bir kavim idi; bu yzden topunu birden (suya) gmdk" diye yazldr (Enbiya Suresi, ayet 76-77). Dikkat edilecei gibi, yine anlalmazlklar ve karklklarla kar karyayz.Bir kere burada, Nuh'un daha nce dua ettii ve duasnn Tanr tarafndan kabul edildii yazl! Neydi bu dualar ve neydi Tanr'nn salad eyler? te yandan Nuh'un ve yaknlarnn skntdan kurtarld, fakat ona inanmayan kavminin suya gmld yazl. Yani gemide bulunanlarn Nuh ile yaknlar olduu bildirilmekte; mmetlerden sz edilmemekte. Daha dorusu Nuh ve yaknlar dnda olanlarn boulduu anlatlmakta: "...Onu, ayetlerimizi inkar eden kavimden koruduk. Gerekten onlar fena bir kavim idi; bu yzden topunu birden (suya) gmdk" (Enbiya Suresi, ayet 77). Bu ayetin yorumunu yapan Beyzavi'nin sylemesine gre, Nuh'un kavmi hem Hak'k yalanlam, hem de kt iler yapmlard; bu nedenle, Tanr onlar helak etmiti.( Diyanet Vakf evirisinde. Enbiya Suresi'nin 77. ayetinin aklamasna baknz.) Oysa on sure nce, yani Hd Suresi'nde, Nuh ve yaknlarndan baka, gemiye baka mmetlerin de alnd yazlyd: "...(Ey Nuh) Sana ve seninle beraber olan mmetlere bizden selam ve bereketlerle (gemiden) in!.." (Hd Suresi, ayet 48).

Grld gibi, her an tutarszlklarla kar karya bulunmaktayz. Nuh'la ilgili hikaye, Hd Suresi'nden sonra, iki srelik bir atlama ile M'minn Suresi'nde tekrar ele alnmtr; bu sure, Kur'an'n 23. srasnda yer almaktadr. Burada Tanr, daha nce Hd Suresi'nde sylediklerini tekrarlayarak Nuh hikayesine yle balar: "Andolsun ki, Nuh'u milletine gnderdik; onlara, 'Ey milletim, Allah'a kulluk edin...' dedi... Milletinin inkarc ileri gelenleri, 'Bu, sizin gibi bir insandan baka bir ey deildir. Sizden stn olmak istiyor'..."(M'minn Suresi, ayet 23). Bunu dedikten sonra, "Gzclmz altnda, sana bildirdiimiz gibi gemiyi yap, buyruumuz gelip sular kaynaynca, her cinsten birer ifti ve ... daha nce kendisi aleyhinde hkm verilmi olanlarn dnda aileni gemiye al. Zulmetmi olanlar konusunda bana hi yalvarma! Zira onlar kesinlikle boulacaklardr" diye emreder (M'minn Suresi, ayet 24-27). Bunu da yeterli bulmayp bir de Nuh'u kendisine dua ettirir: "Sen, yanndakilerle birlikte gemiye Yerletiinde, 'Bizi zalimler topluluundan kurtaran Allah'a hamdolsun' de. Ve de ki, 'Rabbim! Beni bereketli bir yere indir. Sen iskan edenlerin en hayrlssn'..."(M'minn Suresi, ayet 28-29). Grlyor ki, daha nceki surelerde anlatlanlar ufak tefek deiikliklerle, fakat yine de tam olmayarak burada ele alnmtr. Ancak, Nuh'un dua ve yalvarmalarna kar Tanr'nn ne yapt burada aklanmyor: yani, gemi ne olmutur? indekiler kurtulmu mudur yoksa dalgalara kaplp sularda boulmu mudur, burada bildirilmiyor! Sadece, "Dorusu bunlarda dersler vardr. Biz phesiz, insanlar denemekteyiz... Bunlarn ardndan baka nesiller var ettik" deniyor (M'minn Suresi, ayet 30-31). Sanrsnz ki, Nuh ile ilgili hikaye burada sona ermitir. nk, bu son szlerden sonra, Tanr'nn dier mmetlere gnderdii peygamberlerden ve bu "peygamberlere" kar halklarn direnmesinden sz ettii yazl (M'minn Suresi, ayet 32-50). imdi geliniz, M'minn Suresi'nden sonra, alt srelik bir atlama ile Ankebt Suresine geelim; bu Kur'an'n 29. srasnda yer alan bir suredir. Sure, insanlarn snavdan geirileceklerini ve sadece "iman ettik" demekle kurtulua eriemeyeceklerini belirtmekle balar ve on drt ayet boyunca imandan, kafirlikten sz eder. Sonra, birdenbire iki ayetlik bir anlatmla Nuh hikayesine geer: "Andolsun ki, biz Nuh'u kendi kavmine gnderdik de, o bin yldan elli yl eksik bir iire onlarn arasnda kald. Sonunda onlar zulmlerini srdrrken, tufan kendilerini yakalayverdi. Fakat, biz onu ve gemidekileri kurtardk ve bunu alemlere bir ibret yaptk" (Ankebt Suresi, ayet 14-15). Dikkat edilecei gibi bu szler, daha nce Nuh ile ilgili olarak anlatlan hikayenin zeti gibi bir ey. Bunu, "brahim'i de gnderdik..." (Ankebt Suresi, ayet 16) diye balayan ve dier peygamberlerin gnderi-lileriyle ilgili, yani Nuh ile ilgili olmayan ayetler (ve Firavun hikayesi) izler. Sonra, Kur'an'n indirilmesinden, Kur'an'a iman eden ve etmeyenlerden, Muhammed'in okumaszlndan, Kur'an'n apak oluundan, dnya yaamnn oyun olup ahiret yaamnn gerek oluundan vd... sz edildikten sonra (Ankebt Suresi, ayet 39-64), hi yeri olmadan yine Nuh'la ilgili yle bir ayete geilir: "Gemiye bindikleri zaman, dini yalnz ona has klarak Allah'a yalvarrlar. Fakat, onlar salimen karaya karnca, bir bakarsn ki, (Allah'a) ortak koymaktalar" (Ankebt Suresi, ayet 65). Burada sz edilen gemi, kukusuz ki Nuh'un gemisidir. Bylece ayn sure iinde elli ayetlik bir atlama ile tekrar Nuh'un gemisinden sz edilmektedir. imdi, Ankebt Suresi'nden, yedi sure daha ileride olan Saffat Suresi'ne bakalm. Bu sure, Kur'an'n 37. srasnda yer alan bir suredir ve Tanr'nn u ekildeki yeminleriyle balar:

"Saf saf dizilmilere, toplayp srenlere, zikir okuyanlara yemin ederim ki, ilahnz birdir" (Saffat Suresi, ayet 1-4). Yani Tanr, kendisinden baka "Tanr" olmadn anlatmak iin yeminler ediyor; ancak, zerine yemin ettii eylerin ne olduu belli bile deil! rnein, "saf saf dizilmilere..." derken neyi kastettiini bildirmiyor. Yorumculara gre, bununla "melekler" ya da "be vakit namazlarda balanan saflar" anlalabilir. "Toplayp srenlere..." deyimi kimi yorumculara gre, "...haykrp srenlere..." eklinde de olabilir ve bundan "cihat eden btn ordular" ya da "bu ordulara kumanda edenler" eklinde de anlalabilir. "Zikir okuyanlar... "deyiminin, "Kur'an okuyanlar", "alimler" anlamna geldii, btn bunlarn "gkcisimleri", "ruhlar", "kudsi cevherler" ya da "Kur'an ayetleri" eklinde anlalabileceini syleyenler vardr. Bunu izleyen ayetlerde, Tanr'nn gkleri yldzlarla sslediinden, gkyzn "itaat dna kan eytanlardan" koruduundan, yaratma gc itibariyle insanlara ve putlara stn olduundan, yeryz ile gkler arasndakilerden, lmden, dirilikten, kafirlikten, Muhammed'e yaplan eziyetlerden, cennetteki hurilerden, cehennemlerden vd... sz edilir (Saffat Suresi, ayet 1-74). Yetmi drt ayet boyunca bu tr eylerden sz edilirken, birdenbire Nuh ile kavminin hikayesine geilir: "Andolsun ki, Nuh bize yalvarp yakard. Biz de duay ne gzel kabul ederiz. Kendisini ve ailesini byk felaketten kurtardk" (Saffat Suresi, ayet 75-76). Grld gibi, bu anlatta aklk yok! Bir kere, Nuh'un ne hususta yalvarp yakard belli deil! Daha nceki surelerden birinde, Hd Suresi'nde, gemi dnda kalp sulara gmlen olunun kurtarlmas iin yalvarm, fakat Tanr onun bu yalvarmasn kabul etmemi ve bunun zerine Nuh, "Ey Rabbim! Ben senden hakknda bilgim olmayan bir eyi istemekten sana snrm. Eer beni balamaz ve esirgemezsen, ben ziyana urayanlardan olurum!" (Hd Suresi, ayet 47) diye konumutu. Acaba imdi burada, yani Saffat Suresi'nde buna m gnderme yaplyor? Yoksa Nuh'un M'minn Suresi'ndeki yalvarna m gnderme yaplmakta? Anmsanaca gibi, M'minn Suresi'nde Nuh, Tanr'nn istei zerine yle bir yalvarda bulunmutu: "(Ey Nuh)... Ve de ki, 'Rabbim! Beni bereketli bir yere indir. Sen iskan, edenlerin en hayrlsnn'..." (M'minn Suresi, ayet 28-29). Bu durumda, Tanr'nn, Saffat Suresi'nde, "Andolsun! Nuh bize yalvarp yakard..." (Saffat Suresi, ayet 75) demesi biraz elimeli olmuyor mu?.stelik de M'minn Suresi, ini sras (nzul sras) itibariyle, Saffat Suresi'nden sonraki bir tarihe rastlamakta. Saffat Suresi, 56. sure olarak inmi olan bir suredir; buna karlk M'minn Suresi, 74. sure olarak inmi bulunmakta. Bu byle olunca, Saffat Suresi'ndeki bir ayetin, kendisinden ok sonra indii kabul edilen M'minn Suresi'nin bir ayetine gndermede bulunacan dnmek abes olmaz m? Nuh'tan yukardaki ekilde yalvarda bulunmasn istedikten sonra, Tanr yle devam ediyor: "Biz yalnz Nuh 'un soyunu kalc kldk. Sonradan gelenler iinde ona iyi bir nam braktk. Btn alemlerden Nuh'a selam olsun. te biz, iyileri byle mkafatlandrrz. Zira o, bizim inanm kullarmzdan idi. Nihayet tekileri suda boduk" (Saffat Suresi, ayet 77-82). Dikkat edilecei gibi burada Tanr, "Biz yalnz Nuh'un soyunu kalc kldk..." diyor! Evet, ama gemide Nuh'un kendi ailesinin dnda, baka mmetlerden iman etmi olanlar da var. Onlar ne oldu? Bu ayet ile Tanr, Nuh'un zrriyetinden baka hibir soyu kalc klmam gibi grnmekte! Oysa, daha nceki bir surede, rnein Hd Suresi'nde Tanr Nuh'a, "...Ey Nuh! Sana ve seninle beraber olan mmetlere bizden selam ve bereketlerle (gemiden) in. Kendilerinden (dnyada) faydalandracamz, sonra da bizden kendilerine elem verici bir azabn dokunaca mmetler de olacaktr..." (Hd Suresi, ayet 48) demi idi. u durumda Tanr, Nuh'la ilgili olarak bir surede, "...Sana ve seninle beraber olan mmetlere..." diye konuurken, bir dier surede ise bu sylediini unutmu grnerek, "...Biz yalnz Nuh'un soyunu kalc kldk..." demektedir! te yandan, Saffat Suresi'ne gre, eer Tanr, Nuh'un dnda olanlarn, zrriyet brakmadan lmelerini saladysa, acaba bu durumda btn insanlar, Nuh'un

zrriyetinden mi saylacaklardr? Btn bunlar Kur'an yorumcular arasnda tartma konusudur. Fakat, Saffat Suresi'nin yukardaki ayetinden sonra, "phesiz brahim de onun milletinden idi" (Saffat Suresi, ayet 83) eklinde balayan satrlarla, brahim hikayesine geilir.. Bunlar okurken, daha nceki surelerde tamamlanmayan Nuh hikayesine burada, yani Saffat Suresi'nde, yeni bir ekleme yaplm olduunu sanrsnz. Fakat, Sad Suresi'nde yle yazlyd: "Onlardan nce Nuh kavmi, Ad kavmi, kazklar sahibi Firavun, Semd, Lt kavmi ve Eyke halk da peygamberleri yalanladlar. te bunlar da (peygamberlere kar) birleen topluluklardr" (Sad Suresi, ayet 12-13). Bir kez daha anlalyor ki, Tanr, ktlk yaptklar iin mmetleri tufanda yok edip, yerlerine, daha iyi olacaktr diye Nuh'un ve beraberindekilerin neslini getirmek bakmndan yanlgya dmtr. nk, bu getirdii nesil, "peygamberlere" kar gelen ve Mslman olmak istemeyen bir nesil olmutur! Ancak, bir sonraki surede Mslman olmann, kii iradesine deil, Tanr'nn keyfine bal bir ey olduu tekrar edilmekte: "Allah kimin gnln slama amsa, o, Rabbinden bir nur zerinde deil midir? Allah' anmak hususunda kalpleri katlam olanlara yazklar olsun, te bunlar apak bir sapklk iindedirler" (Zmer Suresi, ayet 22.) Buna benzer ayetler pek ok (rnein bkz. En'am 125). imdi, eer insanlar Mslman ya da kafr yapan Tanr ise, bu takdirde Tanr'nn Nuh neslinden Ad, Semd, Lt vd... gibi, peygamberlere kar kafa tutan kavimlerin km olmasndan dolay yaknmas gerekir mi? Buna ramen, Tanr'nn, ayn konuda yaknmaktan geri kalmad grlyor. rnein, M'min Suresi'nde Tanr'nn yle konutuu yazldr: "Onlardan nce Nuh kavmi ve bunlardan sonraki topluluklar da (peygamberlerini)'engellemeye, her mmet kendi peygamberini (yakalayp ldrmeye) azmetmiti... Bunun zerine ben onlar kskvrak yakaladm, ite cezalandrmamn nasl olduunu gr!' (M'min Suresi, ayet 5). Bu ekilde yaknan Tanr, iki sure sonra, ra Suresi'nde, Nuh'a, "Dini ayakta tutun ve onda ayrla dmeyin..." eklinde yapm olduu tavsiyeyi, ayn ekilde daha sonra brahim'e, Musa'ya, sa'ya ve'Muhammed'e de yapacan hatrlatr gibidir (ra Suresi, ayet 13). Fakat, otuz bir ayet sonra, "Allah kimi saptrrsa, bundan sonra artk onun hibir dostu yoktur..." (ra Suresi, ayet 44) der ve bunu demekle, insanlar diledii gibi Mslman ya da kafir yapp ayrla drenin bizzat kendisi olduunu yine unutmua benzer. Ve unuttuunu alt sure sonraki Kaf Suresi'nde, Nuh ile ilgili u satrlarla pekitirmi olur: "Onlardan nce Nuh kavmi, Res halk ve Semd da yalanlamt..." (Kaf Suresi, ayet 12). Burada geen "Nuh kavmi", hangi kavim? Tufandan nceki mi, sonraki mi, yoksa her ikisi de mi, belli deil! te yandan, "Res halk" deniyor! Kimlerdir bu halk? Yine belli deil! Bu deyim daha nce Furkan Suresi'nin 38. ayetinde de u ekilde yer almt: "Ad', Semd'u, Kes halkn ve bunlar arasnda daha birok nesli de (inkarclklarndan tr helak ettik" (Furkan Suresi, ayet 38). Yorumculardan bazlar Res halknn uayb kavmi olduunu sylerler. Bazlarna gre bu, Yemame ay zerinde bulunan bir kyn ad olup, Semd kavminden kalanlarn oluturduu bir halktr. Bazlarna gre Medyen'deki bir kuyunun addr ki, uayb o civarda oturan bir halka gnderilmi, fakat onlar imana getirememitir; bunun zerine bu halk kuyunun sularnda kalp boulmutur. Bazlarna gre bu, Hadramut'ta bulunan bir kuyudur ve ora halk peygamberlerini ldrdkleri iin helak edilmitir.( Beyzavi ve Celaleddin gibi yorumcularn yaptlarna baknz; ayrca bkz. Diyanet Vakf'nn Furkan Suresi'nin 38. ayetiyle ilgili aklamas.)

imdi Kaf Suresi'nden drt srelik bir atlama yapalm ve Kur'an'n elli drdnc suresi olan Kamer Suresi'ne gelelim. Kyametin yaklatn haber veren birinci ayet ayn yarkln bildirmekte (Kalem Suresi, ayet 1). Ayn ne zaman ve nasl yarld belirtilmeden, mucizeye inanmayanlar ktlenmekte; kafirlerden sz edilmekte ve birdenbire yine Nuh kssasna yer verilerek yle denmekte: "Onlardan nce Nuh'un kavmi de yalanlad, hem de kulumuzun yalanc olduunda srar edere, 'O delirdi'dediler. Ve (Nuh, davetten vazgemeye) zorland. Bunun zerine, Rabbine, 'Ben yenik dtm, bana yardm et!' diyerek yalvard" (Kamer Suresi, ay et 9-10). Grlyor ki, daha nceki Saffat Suresi'nde geen, "Andolsun. Nuh bize yalvarp yakard..." (Saffat Suresi, ayet 75) eklindeki szlerin aklamas, on yedi sure arayla burada yaplm gibi bir durum var. Bu yalvary Tanr, "Biz de derhal nehir gibi devaml akan bir su ile gn kaplarn atk. Yeryznde kaynaklar fikrd. (Her iki) su, takdir edilmi bir iin olmas iin birlemiti" (Kamer Suresi, ayet 11-12) diyerek yantlamakta. Dikkat edilecei gibi, tufann anlatl, dier surelerdekinden biraz farkl burada. Fakat, burada bir aklama daha var ki, o da Nuh'un gemisinin tahtadan yaplm ve ivilerle aklm olduunu belirtmekte: "Nuh'u da tahtalardan yaplm, ivilerle aklm gemiye bindirdik. nkar edilmi olana (Nuh'a), bir mkafat olmak zere, gemi gzlerimizin nnde akp gidiyordu. Andolsun ki, onu bir ibret olarak braktk, ibret alan yok mu? Benim azabm ve uyarlarm naslm!" (Kamer Suresi, ayet 13-16). Grlyor ki, daha nceki surelerde eitli ekillerde anlatlan Nuh hikayesi, ksaca yeni batan ele alnm ve tamamlanmadan braklmtr. Zira, yukardaki ayetten sonra, "Andolsun ki, Kur'an' t alnsn diye kolaylatrdk. (Ondan) t alan yok mu?" (Kamer Suresi, ayet 17) diye bir ayet geliyor ve onu Ad, Semd, Firavun hikayelerinin tekrarlamalar izliyor (Kamer Suresi, ayet 18-42) ve bunlarn arasna "Andolsun ki, Kur'an' t alnsn diye kolaylatrdk. (Ondan) t alan yok mu?" eklindeki ayetler sktrlyor (Kamer Suresi, ayet 22, 32). Kamer Suresi'nden drt sure sonra, Mcadele Suresi'nde yine Nuh hikayesine deinme var; fakat sadece yle: "Andolsun ki, biz, Nuh'u ve brahim'i gnderdik, peygamberlii de kitab da onlarn soyuna verdik. Onlardan (insanlardan) kimi doru yoldadr; ilerinden birou da yoldan kmlardr" (Mcadele Suresi, ayet 26). Mcadele Suresi'nden on sure sonraki, yani Kur'an'n 71. srasndaki sure Nuh baln tayor. Balk bu olduuna gre, sanlr ki, daha nce blk prk anlatlm olan Nuh kssas burada, derli toplu ve anlalr bir ekilde sunulacaktr. Oysa hi de yle deil. Surenin ilk ayeti yledir: "Kendilerine yakc bir azap gelmeden nce kavmini uyar diye Nuh'u kendi kavmine gnderdik" (Nuh Suresi, ayet 1). Bundan sonra Nuh'un kendi kavmine unlar syledii grlr: "Allah'a kulluk edin; ona kar gelmekten saknn ve bana itaat edin ki, Allah bir ksm gnahlarnz balasn ve sizi belli bir vadeye kadar tehir etsin (muaheze etmeden yaatsn)" (Nuh Suresi, ayet 24). Fakat, Nuh'un sylemesinden reniyoruz ki, btn bu uyanlara, kavminin insanlar kafa tutmulardr. Onlar ikna etmek iin Nuh ok alm, ancak baar salayamamtr; bu yzden Tanr'ya u ekilde yaknmaktadr: "Rabbim! Dorusu bunlar bana kar geldiler de, mal ve ocuu kendi ziyanm artrmaktan baka ie yaramayan kimseye uydular. Bunlarda byk hileler, byk desiseler kurdular. Ve dediler ki, 'Sakn ilahlarnz brakmayn; hele

Ved'den, Suva'dan, Yes'tan, Ye'k'tan ve Nesr'den asla vazgemeyin'. (Bylece) onlar gerekten biroklarn saptrdlar. (Rabbim!) Sen de bu zalimlerin ancak aknlklarn artr" (Nuh Suresi, ayet 5-24). Grlyor ki Nuh hikayesi, yine doru drst ve anlalr bir ekilde anlatlm deil; aksine burada, daha nce belirtilmeyen eylere deinilmi olarak, dierlerinden de anlalamaz bir ekle sokulmu bulunmakta. Bir kere burada, Nuh'un kavmini hile ve desise ile kandrp saptran kiilerden sz edilmekte! Bunlarn "mal ve ocuu kendi ziyanm artrmaktan baka ie yaramayan" kimseler olduu anlatlmakta! Kimdir bunlar, belli deil! Muhtemel ki, Muhammed, bu ayetleri koyarken, kendisine muhalefet eden Velid b. Muire gibi kimseleri gz nnde tutmu ve hikayenin, kendisine kafa tutanlar iin bir rnek olmas amacn gtmtr; zira onunla ilgili olarak Kur'an'a, "...soysuzlukla damgalanm kimselerden hibirine, mal ve oullar vardr diye sakn boyun eme" (Kalem Suresi, ayet 8-14) eklinde ayetler koymutur. Daha baka bir deyimle Muhammed, kendi sorunlarn Nuh efsanesine bryerek gnlk siyasetine zm yollan aramtr. te yandan Nuh Suresi'nin yukardaki ayetlerinde, Ved, Suva, Yes, Ye'k ve Nesr adndaki ilahlardan sz edilmekte! Neyin nesidir bu ilahlar, belli deil! Kimi yorumculara gre bunlar, Nuh'un kendi kavminin tapt putlardr. Kimi yorumculara gre de bunlar, tufandan ncekilerin olduu kadar, daha sonraki dnemlerde Araplarn taptklar putlardr. Fakat, daha nceki surelerde anlatlan Nuh hikayelerinde yer almayan eylerdir bunlar. Nuh Suresi'ndeki Nuh ile ilgili hikayemize, yukarda kaldmz yerden devam edecek olursak, Nuh'un yaknmas zerine Tanr'nn u ekilde konutuunu grmekteyiz: "Bunlar, gnahtan yznden suda bouldular, ardndan da atee sokuldular ve o zaman Allah'a kar yardmclar da bulamadlar" (Nuh Suresi, ayet 25). Dikkat edilecek olursa burada, daha nce pek sylenmeyen bir ey var ki, o da suda boulanlarn atee sokulduklardr; ama ne Nuh'un gemisinin, yaplmasndan, ne gemiye alnanlardan, ne tufandan, ne sularn tamasndan, ne sularn durulmasndan, ne de geminin bir da zerine oturmasndan sz edilmitir bu surede! Sadece "Bunlar, gnahlar yznden suda bouldular, ardndan da atee sokuldular..." demekle ye-tinilmitir. Ancak, hikayeye, hani sanki suda boulma olayndan nceye dnlm de yeniden balanyormu gibi, Nuh'un Tanr'ya u dileiyle devam edilir: "...Rabbim!.. Yeryznde kafirlerden hi kimseyi brakma!" (Nuh Suresi, ayet 26). Pek gzel, ama yeryzndeki kafirler zaten suda boulmu, yok edilmi deil miydi? te yandan, Kur'an'a gre, kafirleri "kafr" yapan esasen Tanr deil iniydi? Fakat, i bununla da bitmi grnmyor; zira Nuh, kafirlerin yok edilmesini isterken szlerini yle tamamlyor: "nk, sen onlar brakrsan kullarn saptrrlar; yalnz ahlaksz, nankr (insanlar) doururlar (yetitirirler)" (Nuh Suresi, ayet 27). Yine dikkat edilecei gibi Nuh burada, Tanr'y, hani sanki her eyden habersizmi, hibir eyi dnemezmi ve gereken kararlan bakalarnn tavsiyesi olmadan veremezmi gibi bilgisiz bir durumda klm gibidir: "...onlar brakrsan kullarn saptrrlar" derken, Tanr'y, sanki ileriyi gremezmi, kendi yarattklarnn ne yapacaklarn bilemezmi de, Nuh'un uyarmasna muhta imi gibi bir tanma sokmaktadr. Nuh Suresi, Nuh'un Tanr'ya u ekildeki yalvarsyla sona ermekte: "Rabbim! Beni, ana babam, iman etmi olarak evime girenleri, iman eden erkekleri ve iman eden kadnlar bala, zalimlerin de ancak helakini artr" (Nuh Suresi, ayet 28). Bu satrlar okurken arp kalyoruz. Bir kere "evime girenleri... bala" diye konumakta Nuh!

Oysa, sz konusu olmas gereken ey ev deil, gemidir. Ev nereden kt, belli deil! Yorumcular bu konuda kararszdrlar. Kimisi Nuh'un evinden maksadn "mescit" ya da "gemi" olduunu bildirmekteler; kimisi bunun manastr olduundan sz eder! Evet, ama daha nceki surelerde "gemi" denirken, neden burada "ev" deniyor? Ve sonra bal "Nuh" olan bir surede, Nuh ile ilgili hikaye anlatlrken, asl nemli konu olan gemiden neden sz edilmiyor? Ve sonra neden "...iman etmi olarak evime girenleri, iman eden erkekleri ve iman eden kadnlar bala... "deniyor? Yani, Nuh'un gemisine giren "mmin'lerin dnda kalan "mmin'ler de var mdr ki byle deniyor?! Eer byle ise, bu ayrm nerden kyor? Daha nceki surelerde yarm yamalak anlatlanlar, neden doru drst bir ekilde ele alnmyor? te yandan bir de u var: Kur'an'daki anlata gre, Tanr tufan denen eyi, yukarda belirttiimiz gibi, Nuh'un kendi kavmi tarafndan yalanlanmas zerine oluturmutur; istemitir ki, kendi buyruklarna ve elisine kar gelerek gnah ileyenler gebersin ve onlarn yerine "Hak yolunu" seen kuaklar yetisin. Bundan dolaydr ki, Nuh'u, ailesini ve iman eden mmetleri bir gemiye bindirtmi ve yeryzn tufana boup gnahkarlar yok etmitir. Ettikten sonra Nuh'a, gemiden inmesi iin emir verirken yle demitir: "...Ey Nuh! Sana ve seninle beraber olan mmetlere bizden selam ve bereketlerle (gemiden) in! Kendilerim (dnyada) faydalandracamz, sonra da bizden kendilerine elem verici bir azabn dokunaca mmetler de olacaktr..." (Hd Suresi, ayet 48). Grlyor ki, Tanr, Nuh ile birlikte gemiden kacak olan mmetlerden bir ksmnn gnah ileyeceklerini, doru yoldan ayrlacaklarn, yani kendilerine gnderilecek peygamberleri yalanlayacaklarn ve bu nedenle onlar azaba sokacan bildirmektedir! Evet, ama eer bunun byle olacan biliyor idiyse, tufan olayna bavurmasnn faydas ve anlam ne? Ve sonra, sk sk tekrarladmz gibi, insanlar putperest yapan, kafr klan, doru yoldan saptran yine bu ayn Tanr deil mi? Btn bu yukarda sylediklerimizden kolaylkla anlalaca gibi, Kur'an'da yer alan Nuh kssas, tam bir uyumsuzluk, kopukluk, dzensizlik ve mantk ilkelerine terslik ierisinde, eitli surelerin eitli ayetlerinde, yani blk prk bir ekilde, hi olmadk tekrarlamalar, saptrmalar ve anlalmazlklarla anlatlmtr. Kur'an'daki dier hikayeler gibi Nuh hikayesini de bu ekillere sokan Muhammed'dir; daha nceki kavimlerin, kendi "peygamberlerine" ktlk yaptklarn ve bu yzden helak edildiklerini bu tr hikayelerle anlatarak, Araplar (daha sonra Yahudileri ve Hristiyanlar) kendisine itaatkar klmaya alrken bu karklklara sebep olmutur. Muhtemelen slamclar, yine sure ve ayetlerde "takdim-tehir" olduundan sz edecekler ve yukardaki tutarszlklar bu kurnazlklara dayal olarak gz ard edeceklerdir. Fakat, eer Nuh kssasn, sure ve ayetlerin Kur'an'daki sralarna gre deil de, nzul (ini) srasna gre incelemeye kalkacak olursak, bu kez daha da iinden klmaz tutarszlklarla ve anlalmazlklarla karlam oluruz. *** Sadece Nuh hikayesi deil, brahim'den sa'ya varncaya kadar "peygamber" diye tanmlanan kiilerle ilgili hikaye ve masallar, hep efsane olmaktan ileri gitmeyen anlatlar olarak, tutarsz ve ou zaman anlalamaz ekilde yer almtr Kur'an'da. Bunlardan Eyb' bir baka rnek olarak verelim. Gerekten de, ba ve sonu belli olmakszn birbirinden farkl surelere datlm olarak anlatlan ve bu nedenle Kur'an' "apak" olmaktan uzak klan hikayelerden bir dieri 'Eyub'la ilgilidir ki, yukardaki sayfalarda deinilmi olmakla beraber, burada ksaca tekrar ele alnmaya deer. Ancak, her eyden nce hikayenin Tevrat'ta (Eski Ahit'te) anlatlan eklini ksaca zetleyelim; nk, Muhammed hikayeyi Tevrat'tan aktarm; aktarrken, tpk dier hikayelerde yapt gibi, bunu da blk prk ve anlalamayacak ekle sokmutur. Eyub hikayesi, Tevrat'ta, 42 bap halinde, belli bir dzen ve silsile esasna gre anlatlr; zeti udur: Tanr, ok iyi bir insan olan Eyb', eytan araclyla denemek ister ve onun bana felaketler yadran Bu felaketler ve hakszlklar karsnda Eyub sabr gsterir; fakat kars ona yle der: "(Ey

Eyub!) Sen hala m kemalini sk tutmaktasn? Allah'a lanet et de l." Fakat, Eyub karsnn bu szlerini uygunsuz bulur ve ona, "Ahmak kanlardan biri nasl sylerse sen yle sylyorsun. Nasl? Allah'tan iyilik kabul edelim de ktlk kabul etmeyelim mi?" (Tevrat, "Eyub", Bap 2: 1-10). Bununla beraber Eyub, dostu ile konumaya giritiinde isyan edercesine Tanr'ya kafa tutar ve onun adaletsizliinden yaknr. rnein yle der: "...Allah nnde insan nasl hakl kabilir? Eer onunla ekimek istese, ona cevap veremez binde birine... Kim ona serteldi de selamet buldu?.. Kim ona,' 'Ne yapyorsun?' der. Allah fkesini geri dndrmez... O ki beni kasrga ile eziyor. Ve bouna yaralarm oaltyor, beni brakmyor ki, soluumu alaym. Ancak, acla beni doyuruyor. Eer kuvvet iin ise, ite o kuvvetlidir. Eer adalet iin ise, o der ki: Kim beni mahkemeye arr?.. Birdenbire bela lm sanca, susuzlarn mihneti ile elenir. Dnya ktlerin eline verilmi; hakimlerinin gzlerini kapayan odur; eer o deilse kimdir?.. Eer kar suyu ile ykansn ve ellerimi kl suyu ile te-mizlesem; yine pislik ukuruna beni batrrsn... Hayatmdan canm bkt... Allah'a diyeyim: Beni mahkm etme; ne iin benimle ekiiyorsun, bana bildir. Gaddarlk ediyorsun; kendi ellerimin emeini hor gryorsun ve ktlerin niyetine k veriyorsun, bu senin iin iyi n?.. Benim fesadm aryorsun ve suumu aratryorsun... Senin ellerin her yanmdan bana ekil verdi, beni yaratt. Yine sen beni helak etmedesin... Gnlerim az deil mi? Artk kes ve beni brak da biraz ferah bulaym... Gerek, ben Kadir'e syleyeyim; ve isterim ki, Allah'la davalaaym... Allah beni dinsizlere veriyor, ve beni ktlerin eline atyor. Ben kaygszdm ve beni o paralad... Ve imdi bildim ki, davamda beni Allah ykt. Ve beni a ile sard. te, zorbalk diye feryat ediyorum, ve bana cevap yok. Yardm diye baryorum da, adalet yok. Yoluma it ekti ve geemiyorum... zerimden izzetimi soydu... Ktler niin yayorlar, kocuyorlar da kudretleri artyor?.. Evleri selamettedir... Allah'n sopas da zerlerinde deil... Hakkm elimden ekip alan Allah'n varl hakk iin... Gerek benim dudaklarm hakszlk sylemez; ve benim dilimden yalan kmaz..." (Tevrat, "Eyub", Bap: 3-39). Eyb'n bu szlerini dinleyen Tanr cevap verir: "(Ey Eyub) Kadir'in (Yaratcnn) iini kt gren onunla ekiir mi? AIIah ile davalaan cevap versin." Bunun zerine Eyub Tanr'ya cevap verir: "te, ben deersiz bir eyim; sana ne cevap vereyim. Ve iki kere syledim ve artk etmem. " Bu szleri iiten Tanr kasrgann iinden Eyub'a seslenir: "imdi kuan beline vur, erkek gibi. Sana soraym da, bana anlat. Hkmm de sen boa m karacaksn. Hakl kanlasn diye, beni mi sulu karyorsun. Allah gibi sende bazu var m? Ve onun gibi bir sesle grleyebilir misin? imdi azametle ve rfatla sslen; ve izzet ve hamet giy. fkenin taknlklarn boalt, ve her kibirliye bakp onu kert ve olduklar yerde ktleri ayak altnda ine..." (Tevrat, "Eyub", Bap: 40: 1-34). Tanr'nn bu szlerine kar Eyub yle der: "Sen her eyi yapabilirsin, bilirim. Ve hibir muradn al/konmaz. Takdiri bilgisizce karartan bu adam kim? Bundan tr anlamadm eyleri syledim... Niyaz ederim, dinle de, ben syleyeyim; sana soraym da bana anlat: senin iin kulaktan iitmitim. imdi ise seni gzm grsn. Bundan dolay kendimi hor grmekteyim. Ve tozda ve klde tvbe eylemekteyim" (Tevrat, "Eyub", Bap 42: l-6). Bunu zerine Tanr, Eyb'n doru szl oluunu takdir ederek Temanl Elifaza adndaki kuluna yle der: "Sana ve iki dostuna kar fkem alevlendi; nk kulum Eyub gibi benim iin doru olan sylemediniz. Ve imdi kendiniz iin yedi boa ve yedi ko aln ve kulum Eyub'a gidin, ve kendiniz iin

yaklan takdime arz edin; ve kulum Eyub sizin iin dua etsin; nk ona itibar ederim de size kar ahmaklnza gre davranmayaym; nk kulum Eyub gibi benim iin doru olan sylemediniz..." (Tevrat, "Eyub", Bap 42: 7-16). Bundan sonra Tanr Eyub'a nimetler yadrr. Eyub 140 yl daha yaar ve gnlerine doymu olarak lr. Tevrat'taki bu hikayeyi Muhammed, biraz yukarda bahsettiimiz gibi deitirerek, tersyz ederek; rnein, ba ksmn sona ve son ksmn baa geirmi olarak ve adeta anlalamayacak ekle sokarak, Kur'an'a (daha dorusu Kur'an'n Nisa, En'am, Enbiya, Sad surelerine) aktarmtr. Bu dzensizlik, Eyb'n "peygamber" olarak gnderildiini bildiren Nisa ve En'am surelerindeki ayetlerle balar: "Biz Nuh'a... brahim'e, ismail'e, shak'a, Yakub'a, esbata (torunlara), sa'ya, Eyub'a, Yunus'a, Harun'a ve Sleyman'a vahyettik. Davud'a da Zebur'u verdik" (Nisa Suresi, ayet 163). "Biz ona (brahim'e) shak ve (shak'n olu) Yakub'u da armaan ettik... Daha nce de Nuh'u ve onun soyundan Davud'u, Sleyman', Eyb', Yusuf u, Musa'y ve Harun'u doru yola iletmitik..." (En'am Suresi, ayet 84). Grlyor ki, peygamberler, bu iki ayette, karmakark bir sraya gre sralanm ve bu arada Eyub, Nuh'un soyundan, fakat sa'dan, Yu-nus'tan, Harun'dan, Davud'dan ve Sleyman'dan sonra yaam gibi gsterilmitir. Oysa, Eyub, Tevrat'taki bilgilere gre, Esauoullarndan olup Amos ile Lt'un kzlarndan birinin oludur. Lt, bilindii gibi brahim'in kardeinin olu olduuna gre, Eyb'n peygamberler sralamasnda Davud'dan, Sleyman'dan ve sa'dan sonra deil, nce belirtilmesi gerekirdi. Eyub'la ilgili hikaye'ye gelince, bu da Kur'an'n 21. suresi olan Enbiya ve 38. suresi olan Sad surelerine ve yine karmakark bir ekilde serpitirilmitir: Enbiya Suresi'nde brahim'le ilgili hikayeden Lt'a, sonra Nuh'a, sonra Davud'a ve Sleyman'a ve onlarla ilgili hikayelere deinildikten sonra (Enbiya Suresi, ayet 51-82), yle bir ayetle karlalr: "(Ey Muhammed!) Eyb' da (an). Hani Rabbine, 'Basma bu dert geldi. Sen, merhametlilerin en merhametlisisin' diye niyaz etmiti" (Enbiya Suresi, ayet 83). Bu ayeti okurken kendi kendimize sorarz: "Eyub kimdir? Bana ne den gelmitir ve hangi dertten dolay Tanr'ya niyazda bulunmutur?" Bu sorulara cevap yok! Sadece Tanr'nn Eyb'n duasn kabul ederek, dertlerini ve skntlarn giderdii ve ailesiyle birlikte ona nimetler verdii ekleniyor (Enbiya Suresi, ayet 84). Neden Tanr Eyb'n duasn ve niyazlarn kabul etmitir, belli deil! Zira, Eyub'la ilgili bu iki ayetten sonra, smail'e, dris'e, Zlkif'e, Znnn'a, Zekeriyya'ya ait anmsamalara geiliyor (Enbiya Suresi, ayet 85 vd...). Eyub'la ilgili haberler, on yedi srelik bir atlama ile Sad Suresi'nde yine karmzdadr; fakat bu kez ok farkl olarak. Zira, burada Tanr, "(Ey Muhammed!) Kulumuz Eyb' da an. O, Rabbine, 'Dorusu eytan bana bir yorgunluk ve eziyet verdi' diye seslenmiti" (Sad Suresi, ayet 41) eklinde konumu gibi grnmekte; yani, Eyb'n, eytan tarafndan yorgunluk ve eziyet ierisinde brakldna deinmekte. Oysa, daha nceki Enbiya Suresi'nde Eyb'n Tanr'ya, "...'Bama bu dert geldi. Sen, merhametlilerin en merhametlisisin'..." (Enbiya Suresi, ayet 83) diye seslendii yazldr. Anlalan o ki, Enbiya Suresi'nde belirsiz olarak anlatlan bir husus, Sad Suresi'nde belirlendirilmek istenmitir. Ancak, bunu izleyen ayetler yeniden belirsizlikler yaratmakta. Zira, Eyb'n "...eytan bana bir yorgunluk ve eziyet verdi" demesi zerine Tanr, "Ayan yere vur! te ykanacak ve iilecek souk bir su" (Sad Suresi, ayet 42) diye konuur. Ne demektir bu? Ayan yere vurmakla karaca su, Eyb'n dertlerini nasl giderecektir? Bunlara cevap beklerken karmza, Tanr'nn, "Bizden bir rahmet ve olgun akl sahipleri iin de bir ibret olmak zere Eyub'a, hem ailesini hem de onlarla beraber bir mislini baladk" (Sad Suresi, ayet 43) eklindeki szleri kmakta. Sanlr ki, yarm yamalak bir anlatla Eyub hikayesi bylece sona ermitir. Oysa, bu ayetten hemen sonra u var:

"Eline bir demet sap al da onunla vur, yeminini byle yerine getir. Gerekten biz Eyb' sabrl (bir kul) bulmutuk. O, ne iyi kuldu! Daima Allah'a ynelirdi" (Sad Suresi, ayet 44). Dikkat edilecei gibi, bu satrlarn hibiri anlalr gibi deil; anlalmas yle dursun, her bir satr, insan aknla srklemekte. "Bir demet sap ile" kime vurulacak? Ve neden dolay vurulacak? Bozulmamas istenilen yemin nedir? Bu sorularn hibirine cevap yok. Ve ite Eyub'la ilgili hikaye, hibir ynyle anlalamadan, aknlk verici bu ayetle sona ermekte. Zira bundan sonraki ayetlerle brahim, shak, Yakub, smail, Elyesa, Zlkifl gibi kiilerin anlmasna ve baka konulara atlanmakta (Sad Suresi, ayet 45 vd...). Btn bu anlalmazlklar, Kur'an d kaynaklara (zellikle Tevrat'a) bavurulmak suretiyle yorumcular tarafndan anlalabilir ekle sokulmak istendiinde, Eyub'la ilgili hikayenin u olmas gerektii ortaya kyor: Eyub, varlkl ve kalabalk bir aile sahibi, dindar ve sabrl bir kimsedir. Tanr onu snamak ister. Snamay iblis araclyla yapmay kararlatrr. Eyb' kandrmas, azap ve ikenceye sokmas iin iblise yetki verir. Bu yzden Eyub, evinin ykldn ve ailesi efradndan birounun helak olduunu, mal ve mlknn yok olduunu grr; yllarca sren hastalklara urar. Fakat, buna ramen, her eyin "takdiri ilahi" olduuna inandndan, halinden ikayet ediyor grnmek istemez; bu nedenle Tanr'dan herhangi bir dilekte bulunmaz. Ancak, bylesine sabrl grnen Eyub, bir sebepten dolay karsna kzar ve "Eer bir gn iyileir ve huzura kavuursam,' sana yz denek vuracam" diye yemin eder. Fakat, buna ramen kars, bu felaketli gnleri srasnda ona byk fedakarlklarda bulunarak yardmc olur. Hatta Tanr'ya dua ve niyaz etmesini tavsiye eder. Bunun zerine Eyub, "...(Ey Tanrm), 'Basma bu dert geldi. Sen, merhametlilerin en merhametlisisin'..." (Enbiya Suresi, ayet 8.3) diye Tanr'ya niyazda bulunur. Tanr da ona acr ve hastaln giderip eski haline sokar. stelik de, malnn bir mislini verir. Ancak, Eyub, salna kavuunca karsna yz denek vuracana dair daha nce yapm olduu yemini yerine getirmek gerektiini dnr. Ve ite Tanr, buna da bir zm bulur ve yemini geersiz klmak iin Eyub'a "hile-i eriye" yolunu gsterir. "Eline bir demet sap al, onunla vur, yeminini byle yerine getir... " (Sad Suresi, ayet 44) der. Eyub da yz tane ekin sapndan yaplm bir demetle karsna yz kez vurur. Daha baka bir deyimle, "yce" olduu sylenen bu Tanr, kocas iin bylesine fedakarlk etmi olan kadn koruyacak yerde, ona dayak atmak hususunda yersiz ve haksz ekilde yemin eden Eyb' stn klp, bir demet sap ile ona karsn dvdrtm olur: hem de hile-i seriye yollarna bavurtarak! Anlalr ey midir bu! Yine grlyor ki, "Apak" olmak zere gnderildii sylenen Kur'an, hi kimsenin anlayamayaca bu tr anlatmlarla doludur. Anlalmas olanaksz hkm ayetlerini anlalabilir klmak iin, yorumcular birbirleriyle yansrlar. Yarrken, biraz daha anlalamaz durumlar yaratmak bir yana, bir de kendi aralarnda anlamazla derler. rnein, Eyb'n bana gelen felaketlerin ka yl srd hususunda farkl gre sapldrlar; kimisi "18 yl srmtr" der; kimisi "13 yl", kimisi de "7 yl, 7 ay ve 7 saat srmtr" diye kesinlik salamak ister.(Bu konuda bkz. Turan Dursun, age. c. 5, s. 96-97; ayrca bkz. G. Sale, age, s. 323.) Bu konuda verilebilecek bir baka rnek, eski bir Arap kavmi olan Semd kavmine "peygamber" olarak gnderildii sylenen Salih'le ilgili sure ve ayetlerdir ki, ayn tertipsizlikler ve kargaalklarla dolu olarak Kur'an'da yer almtr. Bu rnek, Muhammed'in "peygamber'lik iddialarm pekitirmeye yararl nice rnekten biridir. Bu rnekle Muhammed, kendi iinde bulunduu koullara yatkn olmak zere tanmlad Salih rneiyle, Kureylileri etkilemek istemitir. nk, gya Salih, kendi kavmini putataparlktan kurtarp tek bir Allah'a taptrmak istemi, taptrtabilmek iin onlara Tanr tarafndan salanan nimetleri ve ltuflar hatrlatm, bu i iin onlardan herhangi bir cret istemediini bildirmi, fakat ne yaparsa yapsn, kavminin kudret ve varlk sahibi olanlarn inandramamtr; fakat, onlardan kt muamele grm, kavmi tarafndan alaya alnmtr; buna karlk kavminin zayf ve fakir olan snflar ona inanm ve nihayet Tanr, iaret olarak ve srf snamak amacyla Semd kavmine bir dii deve gndermi ve onlara kendi sularndan deveye su verilmesini emretmi; fakat, onlar deveyi ldrp Tanr'ya bakaldrmlar. Bunun zerine Tanr da onlar helak etmitir! Salih'le ilgili btn bu veriler, Muhammed'in Kurey ile olan ilikilerine tpatp uymakta. nk,

kendisi de, kendi kavmi olan Kurey'i putlardan uzak klp Tanr'ya tapar duruma getirmek iin ayn eyleri yapm grnmekte. Ve onlara, eer putlar brakp Tanr'ya kulluk etmeyecek ve kendisini peygamber olarak kabul etmeyecek olurlarsa, Semd kavminin urad felaketlere urayacaklarn anlatmak amacndadr. Ancak, bunu salamak iin Salih'le ilgili hikayeyi bir okuyula ve anlalr bir ekilde anlatm deildir. Bu konuda Kur'an'a koyduu ayetler, belli bir dzen ve uyum ierisinde sralanm da deildir. Daha baka bir deyimle Salih kssas, eitli surelerin eitli ayetlerine, farkl ekillerde serpitirilmi olarak ve anlalamaz hale sokularak anlatlmtr. Bunlar hakknda fikir edinebilmek iin, Kur'an'n, A'raf Suresi'nin 73., 74. ve 7.7. ayetlerine; Hd Suresi'nin 61., 62. ve 67.; sra Suresi'nin 59.; uara Suresi'nin 142., 145. ve 157.; Zariyat Suresi'nin 43. ve 44.; Kamer Suresi'nin 24. ve 29.; Hakka Suresi'nin 4. ve ems Suresi'nin 12. ayetlerini bir araya getirip incelemek (ayrca hadislere gz atmak) gerekir. Ksaca fikir edinmek iin, geliniz bunu birlikte yapalm. Fakat yapmadan nce unu belirtelim ki, Salih kssas, surelerin Kur'an'daki sralarna gre A'raf Suresi ile (ki 7. suredir) balar ve ems Suresi ile (ki 91. suredir) son bulur. Ancak, bu sureler, ini (nzul) sras itibariyle 26. ve 39. surelerdir. Surelerin ini srasna (nzul srasna) gre inceleyecek olursak grrz ki, Salih kssas, ems Suresi ile balar (nk, ems Suresi, 26. sure olarak inmi kabul edilir) ve Zariyat Suresi ile son bulur (nk, Zariyat Suresi 112. sure olarak inmi kabul edilmektedir). Daha baka bir deyimle, dier kssalar bakmndan olduu gibi, Salih kssas bakmndan da, zihni allak bullak edici bir durum vardr ortada. Hele konuyu incelerken, surelerin hem Kur'an'daki sralarn, hem de nzul (ini) sralarn gz nnde tutmaya kalkacak olursanz, gerekten iinden klmaz bir duruma dm olursunuz. Biz burada Salih kssasn, tpk yukardaki dier rneklerde olduu gibi, surelerin Kur'an'daki srasna (mushaf tertibine) gre ele alacaz. Kur'an'n yedinci srasnda yer alan A'raf Suresi'nin 73. ayetinde, Tanr'nn Semd kavmine Salih'i gnderdii ve Salih'in onlara yle dedii yazldr: "...Ey Kavmim! Allah'a kulluk edin; sizin ondan baka Tanrnz yoktur. Size Rabbinizden ak bir delil gelmitir. O da, size bir mucize olarak Allah'n u devesidir. Onu brakn Allah'n arzndan yesin (isin); ona ktlk etmeyin, sonra sizi elem verici bir azap yakalar" (A'raf Suresi, ayet 73). Dikkat edilecei gibi Salih, Tanr'nn "mucize" olarak bir deve gnderdiini ve devenin serbeste otlamaya braklmasn emrettiini sylemektedir. Oysa kendisinden mucize olarak deve isteyen olmamtr. Neden dolay deveyi ie kartrmtr, belli deil! Fakat, bunu dedikten sonra Salih, Tanr'nn Ad kavminden sonra Semd kavmini yeryzne yerletirmi olduunu, onlara nimetler verdiini ve bu sayede onlarn evler ve saraylar yaptklarn belirtir ve yeryznde "fesatlar" olarak karklk karmamalarn syler (A'raf Suresi, ayet 74). Fakat, onun bu ekilde konumasna karlk, Semd kavminin ileri gelenleri byklk taslarlar ve ilerinden zayf grdkleri kimselere, "Siz Salih'in, Rabbi tarafndan gnderildiini biliyor musunuz?" diye sorarlar; onlar da, "phesiz biz onunla ne gnderilmise ona inananlarz" diye yant verirler (A'raf Suresi, ayet 75). Byklk taslayanlar, bu yanta kar, "Biz de sizin inandnz inkar edenleriz" derler ve dii deveyi, ayaklarn keserek ldrrler. Bununla da kalmazlar, bir de Salih'e meydan okurcasna, "...Ey Salih! Eer sen gerekten peygamberlerdensen bizi tehdit ettiin azab bize getir" derler (A'raf Suresi, ayet 76-77). Bunun zerine onlar bir sarsnt yakalar ve "...yurtlarnda dizst donakalrlar)" (A'raf Suresi, ayet 78). Bunun zerine Salih onlardan yz evirir (A'raf Suresi, ayet 79). imdi, Kur'an'n bu ayetlerinin bulunduu A'raf Suresi'nden drt srelik bir atlama yaparak on birinci sure olan Hd Suresi'nin 61. ayetini okuyalm (Hd Suresi'nin ini sras 52). Burada, yukarda anlatlan olayn biraz deiik bir ekli var. Zira Tanr, Semd kavmine Salih'i gnderdiini ve Salih'in onlara yle dediini bildirmekte: "...Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin ondan baka Tanrnz yoktur. O sizi yerden (topraktan) yaratt. Ve sizi orada yaatt. O halde, ondan mafiret isteyin; sonra da ona tevbe edin. nk, Rabbim (kullarna) ok yakndr, (dualarm) kabul eden-dir!" (Hd Suresi, ayet 61). Bu szler zerine Semdlular Salih'e atarlar; kendilerini atalarnn dininden uzaklatrmak istediini, Tanr'ya kul yapmak istediini, fakat Tanr konusunda kuku ierisinde olduklarn sylerler:

"Ey Salih! Sen bundan nce iimizde mit beslenen birisiydin. (imdi) babalarmzn taptklarna tapmaktan bizi engelliyor musun? Dorusu biz, bizi kendisine (kullua) ardn eyden ciddi bir phe iindeyiz" (Hd Suresi, ayet 62). Grlyor ki, Semd kavmi bu ekilde konumakla, Tanr'nn var olup olmad konusunda kukulu olduklarn ortaya koymaktadrlar. Her ne kadar burada yazl deilse de, yorumcularn sylemelerine gre, Salih'ten mucize olarak kayadan deve karmasn istemilerdir. Salih de onlardan, iman edeceklerine dair sz aldktan sonra namaz klp Allah'a dua etmi ve bunun zerine Allah byk bir kayadan byke bir deve karmtr. Sonra bu deve kendisi gibi byke bir yavru dourmutur.18 Ve ite gya bundan dolaydr ki, Hd Suresi'nde Salih, kendisine Tanr tarafndan "peygamberlik" verildiini, bunun "apak bir delil" olduunu ne srerek, "Buna ne dersiniz?" (Hd Suresi, ayet 63) der. Fakat, onlar ikna etmek zere, "Ey kavmim! ite size mucize olarak Allah'n devesi. Onu brakn, Allah'n arzndan yesin (isin). Ona ktlk dokundurmayn, sonra sizi yakn bir azap yakalar" (Hd Suresi, ayet 64) diye ekler. Yine dikkat edilecei gibi, A'raf ve Hd surelerinde, Salih'in konumas ve halkn ona kar tutumu, birbirinden farkl ekilde anlatlmakta! imdi yeniden bir atlama yaparak Kur'an'n yirmi altnc srasnda yer alan uara Suresi'ne geelim (bu surenin ini sras 47). Orada ayn olay, yine farkl bir ekle sokulmu olarak Salih'in u szleriyle balyor: "Semd (kavmi) de peygamberleri yalanlamlard. Kardeleri Salih onlara syle demiti: '(Allah'a kar gelmekten) saknmaz msnz? Bilin ki ben size gnderilmi bir eliyim. Artk Allah'a kar gelmekten saknn ve bana itaat edin. Buna karlk sizden hibir cret istemiyorum. Benim ecrimi verecek olan, ancak alemlerin Rabbidir. Siz burada bahelerin, pnarlarn iinde; ekinleri, salkmlar sarkm hurmalklarn arasnda gven iinde braklacak msnz (sanrsnz)? (Byle sanp) dalardan ustaca evler yontuyorsunuz. Artk Allah'tan korkun ve bana itaat edin. Yeryznde bozgunculuk yapp dirlik dzenlik vermeyen ar gidenlerin emrine uymayn..." (uara Suresi, ayet 141-152). Grlyor ki, hikaye yeni batan, fakat farkl bir ifadeyle anlatlmakta. Salih'in bu szlerine kar kavminin insanlar, "Sen bylenmisin" diyerek aka kendisinden mucize gstermesini isterler: "Sen, olsa olsa iyice bylenmi birisin. Sen de ancak bizim gibi bir insansn. Eer doru syleyenlerden ise, haydi bize bir mucize getir" (uara Suresi, ayet 153-154). Dikkat edilecei gibi, burada yeni bir durum var ki, o da Semd kavminin Salih'ten aka bir mucize istemeleri! Salih de onlara, "...te (mucize) bu dii devedir; onun bir su ime hakk vardr; belli bir gnn ime hakk da sizindir... Ona bir ktlkle ilimeyin; yoksa sizi muazzam bir gnn azab yakalayverir" (uara Suresi, ayet 155-156) der. Grld gibi burada Salih olay, farkl bir ekle sokulmu olarak anlatlmakta. Daha nceki A'raf ve Hd surelerinde, Semd kavminin Salih'ten aka mucize istediklerine dair bir kayt yokken, burada, yani uara Suresi'nde, "Haydi bize mucize gster" diye konutuklar yazl. imdi geliniz, yirmi be sure atlayarak Kur'an'n Zariyat baln tayan 51. suresine geelim (surenin ini sras 112). Burada Salih olayna iki ayetle deinilmekte ve Semd kavminin Tanr emrine kar geldii ve bu yzden yldrma arptrld bildirilmekte, o kadar! (Zariyat Suresi, ayet 43-44). sure sonra, yani elli drdnc srada yer alan Kamer Suresi'nde, deve ile ilgili husus biraz akla kavuturulmakta (Kamer Suresi'nin 37. sure olarak nazil olduu sylenir). Burada, Semd kavminin, kendilerine gnderilen "uyarclar" yalanladklar ve "Vahiy aramzda ona m verildi? Hayr o, yalanc ve marn biridir" (Kamer Suresi, ayet 23-25) dedikleri yazl. Oysa daha nceki anlatmda halkn Salih'e, "Sen bylenmisin" diye konutuu yazl idi. Halkn, Salih hakknda "...o yalanc ve marn biridir..." eklinde konumasna kzan Tanr tehditler savurur; hani sanki onlarn seviyesine inmi gibi yle konuur:

"Yarn onlar, yalanc ve marn kim olduunu bileceklerdir" (Kamer Suresi, ayet 26). Ve sonra, onlar imtihan etmek iin dii deve gnderdiini ekler: "Gerekten onlar imtihan etmek iin dii deveyi gnderen biziz. Sen onlar gzetle ve sabret. Onlara, suyun aralarnda paylatrldn haber ver. Her biri kendi ime srasnda gelsin" (Kamer Suresi, ayet 27-28). Dikkat edilecek olursa burada Tanr'nn, Semd halkn snamak iin dii deve gnderdii yazl. Oysa daha nceki surelerde, Salih'ten mucize gstermesini isteyenlerin Semd halk olduu yazlyd. te yandan yine bu ayette, Tanr'nn emrine gre deve ile Semd halknn suyu paylaacaklar anlalmakta: bir gn deve iecek, bir gn de Semd kavmi iecektir sudan! Tanr'nn sylemesine gre bu "ilahi" bir taksimdir.( Diyanet Vakf yorumu.) Taksimin "ilahilii" nedendir ve neden Tanr ille de deve ile (hem de dii deve ile) onlar snamak istemitir, bilinmiyor! Kur'an'da yazl deil! Fakat, ne yaparsa yapsn onlar imana getiremiyor Tanr; zira onlar Tanr'ya aldr etmeyip deveyi ldrmek hevesindedirler. Ayn surede u yazldr: "Arkadalarm ardlar, o da klcn kapt ve deveyi kesti" (Kamer Suresi, ayet 29). Burada geen "arkadalar" szc kime atftr, belli deil! Yorumcularn aklamalarna gre bu, Kudar b. Salif adnda bir zorbadr ve deveyi ldren de odur.( Diyanet Vakf yorumu.) Oysa ki, daha nceki anlatmlarda deveyi ldrenin bir kii deil, Semd halk olduu yazl idi. Bunun zerine Tanr, "(Bu azgnlara) azabm ve uyarlarm nasl oldu?" der ve azabnn nasl olduunu belirler: "Biz onlarn zerlerine korkun bir ses gnderdik. Hemen hayvan alna konan kuru ot gibi olverdiler" (Kamer Suresi, ayet 31). Dikkat edilecei gibi, burada Tanr'nn ceza olarak Semd halk zerine "korkun bir ses" gnderdii ve bu ses yznden onlarn "hayvan alna konan kuru ot gibi" oluverdikleri yazl; oysa daha nceki konumalarnda Tanr, farkl bir ceza eklini (rnein, deprem yaratma yolunu) semi grnmekteydi; rnein, A'raf Suresi'nde, "Bunun zerine onlar o sarsnt yakalad da yurtlarnda dizst donakaldlar" (A'raf Suresi, ayet 78) diye yazldr. imdi otuz sekiz srelik bir atlama yapalm ve Kur'an'n altm dokuzuncu srasnda yer alan Hakka adl sureye gelelim (surenin ini sras 78). Burada olaymza sadece bir satrla deinilmekte ki, o da yle: "Semd'a gelince: onlar pek zorlu (bir sarsnt) ile helak edildiler" (Hakka Suresi, ayet 5). Oysa, olayla ilgili olarak Kamer Suresi'ndeki konumasnda Tanr, "sarsnt "dan sz etmeyip, "...korkun bir ses gnderdik. Hemen hayvan alna konan kuru ot gibi oluverdiler..." demiti (Kamer Suresi, ayet 31). Ve nihayet Kamer Suresi'nden yirmi iki srelik bir atlama yapp, doksan birinci sure olan ems Suresi'nin, ayn konu ile (yani, Semd'la) ilgili u ayetlerini okuyalm: "Semd kavmi azgnl yznden (Allah'n elisini) yalanlad. Onlarn en bedbaht (deveyi kesmek iin) atldnda, Allah'n Resul onlara, 'Allah'n devesine ve onun su hakkna dokunmayn'' dedi. Ama onlar, onu yalanladlar ve deveyi kestiler. Bunun zerine Rableri, gnahlar sebebiyle, onlara byk bir felaket gnderdi de hepsini helak etti. (Allah bu ekilde azap etmenin) akbetinden korkacak deil ya!" (ems Suresi, ayet 11-15). Grlyor ki, karmzda yine tutarsz ve anlalmas mmkn olmayan ayetler bulunmakta ve yine Tanr, bir nce konutuundan farkl konumakta! Olayla ilgili olarak Kamer Suresi'ndeki

konumasnda, "Arkadalarn ardlar, o da klcn kapt ve deveyi kesti" (Kamer Suresi, ayet 29) diyerek deveyi kesenin bir kii olduunu sylerken, imdi burada, yani ems Suresi'nde deveyi kesenin "onlar" (yani, "Semd kavmi") olduunu bildirmekte ve "...onlar, onu yalanladlar ve deveyi kestiler..." (...o nakay devirdiler, vurup ldrdler...)( Elmall H. Yazr, age, c.7, s.5864) (ems Suresi, ayet 11-15) demektedir. te yandan, yine bu ayetlere gre Tanr, sadece kendisine iman etmeyip deveyi kesenleri deil, suu olmayan kimseleri (rnein, ocuklar, kadnlar) dahi cezalandrm, hepsini birden helak ettiini bildirmitir. Ve ite Kur'an'n 92. srasnda yer alan ems Suresi ile Salih kssas sona etmekte. Ancak, ini (nzul) sras itibariyle ems Suresi'nin 26. sure olarak Tanr'dan geldii kabul edilmekte. Demek ki, Salih kssas gerekten burada sona ermi olmuyor. Surelerin Tanr'dan geliine gre bu kssann Zariyat Suresi ile sona ermi olmas gerekir, nk Zariyat Suresi, yz on ikinci sure olarak Tanr'dan nazil olmu (inmi) kabul edilmektedir. *** Kssalarla (hikaye ve masallarla) ilgili olmak zere yukarya aldmz rnekler, Kurandaki tertipsizliklere, tutarszlklara ve uyumsuzluklara verilebilecek nice rnekten birka! Yine tekrar edelim ki, bu tutarszlklar ve anlamszlklar, sure ve ayetlerin Kurandaki dizili tarznsda domu deildir; bu sure ve ayetleri nzul (ini) srasna gre incelemi olsak, yani takdim-tehir esini gz nnde tutmu olsak dahi ayn olumsuzluklarla kar karya kalmaktan kurtulamayz. Btn bunlar, Kuran okuyucusunu fikirsel silsile ve aklc dnce dorultusunda bocalamaya zorlayan ve bilimsel gelime olaslndan yoksun klan nedenlerden bir ksmdr.

You might also like