You are on page 1of 21

TÜRKİYE VE DÜNYADA EKOTURİZM YAKLAŞIMLARI

I. EKOTURİZM NEDİR?

1.1. Giriş

Son 10 yıl içinde giderek artan bir şekilde sözü edilmeye başlanan “ekoturizm”
oldukça yeni bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır.

Günümüze kadar geçen süreç içinde, "ekoturizm" kavramı ve tanımı giderek


benimsenmeye başlanıp, 2002 yılının Mayıs ayında, Kanada'nın Quebec kentinde, 133
ülkeden gelen 1100 delegenin katılımıyla yapılan "Dünya Ekoturizm Zirvesi"nde, tüm
ülkelerin benimsediği ortak bir tanım saptanmıştır. Buna göre;

“Ekoturizm, doğal bölgelere yapılan, doğal ortamı ve kaynakları koruyan, yöre


insanın ekonomik refahını artırıcı güvenilir bir turizm türü olarak tarif edilmektedir”.1

1.2. Ekoturizm Anlayışının Gelişimi

Ekoturizm kavramı son yıllardaki sürdürülebilir kalkınma tartışmaları bağlamında


gündeme gelen konulardan biridir. Sürdürülebilir kalkınmanın temelinde doğal çevreyi tahrip
etmeden kaynakların korunması ve geliştirilmesi yer almaktadır.

XX. yüzyılın başlarında ulusların refahını artırmada en önemli gösterge milli gelirin
artırılması, yani ekonomik büyüme olmuştur. Ancak, geçen yüzyıl boyunca küresel bazda
yaşanan çevre kirliliği sorunları ekonomik büyümenin bir gelişme-refah ölçütü olarak
kullanılmasında birtakım eksiklikler olduğu ve bu haliyle ekonomik büyümenin sürdürülemez
olduğunu göstermiştir.

Sürdürülebilir kalkınma yaklaşımı ile ekonomik faaliyetlerin doğayı tahrip etmeyenleri


ön plana çıkmaya başlamıştır. Bunlar içinde tabii ki turizm sektörü büyük ölçüde çevre
kalitesine bağlı olan bir sektör olarak karşımıza çıkmaktadır. Turizm sektörü özellikle X.X.
yüzyılın ikinci yarısından itibaren ekonomik anlamda çok gelişen ve önem kazanan bir
sektör olmuştur. Ancak, turizm insanın doğayı kendi çıkarları doğrultusunda tüketmesi
sonucunda tahrip etme pahasına gelişme göstermiştir. Ülkeler ve işletmeciler turizm plan ve
projelerinde çevre faktörünü dikkate almadan yatırımlarını gerçekleştirmişlerdir. Böylece,
turizm sektörünün sürdürülebilirliği ihmal edilmeye başlanarak ekonomik nedenler
yüzünden doğasının tahrip olması sonucunda cazibesini yitiren birçok bölge beton yığını
haline gelmiştir.

1
The International Ecotourism Society (TIES), 2003
-1-
1.3. Ekoturizm Tanımı ve Uyulması Gereken Kurallar

Ekoturizm konusunda birçok tanım yapılsa da, üzerinde fikir birliği bulunan temel
karakteristikler şöyle sıralanabilir;2

Doğa temelli olması,


Bio çeşitliliğin korunmasına katkıda bulunması,
Yerel toplumların refahını desteklemesi,
Olumsuz çevresel ve sosyo kültürel etkilerin minimuma indirgenmesi için
aktivitelerini hem turistler hem de yerel halkın sorumluluğunda düzenlemesi,
Yenilenemez kaynakların minimum kullanımını gerektirmesi,
Yerel mülkiyetin ve yerel topluma dönük istihdam imkanlarının üretilmesini
öngörmesi.

Ekoturizm, UNEP’in (Birleşmiş Milletler Enformasyon Merkezi) araştırmasına göre,


günümüzde en hızlı büyüyen turizm çeşitlerinden birisidir. Özellikle çevreci kuruluşların
yarattığı kamuoyu genç ve aydın kesimin doğa ile bütünleşme, renkli kültürlerle bir araya
gelme tutkusu bu turizm türünün geleceğinin parlak olduğunu göstermektedir.

Ekoturizm turlarını genellikle 25 kişiyi aşmayan küçük gruplar oluşturmaktadır.


Ekoturizm merkezlerinde yeralan konaklama tesisleri de 100 yatak kapasitesini aşmayan
üniteler olup bu alanda çalışan tur operatör veya acenteleri ağırlıklı olarak küçük ve orta
ölçekli firmalardan oluşmaktadır.

Ekoturizmin iki önemli kriteri bulunmaktadır. Bunlardan ilki “doğal çevrenin korunarak
sürdürülebilirliğin sağlanması” ilkesine sıkı sıkıya uyulması ve gerektiğinde uzman rehber
kullanılmasıdır. Tur düzenleyen acentelerin ve tur katılımcılarının uyması gereken diğer
kurallar ise;

Milli park, doğal koruma alanı gibi ilan edilmiş bölgelerde, ilgili bakanlık ve
kurumlarca konulmuş kurallara kesinlikler uymak, girilmesi veyahut kamp
yapılması yasak veya kısıtlamalı bölgelerdeki yasaklara uymak,
Gezilen veya kamp yapılan yerlerde belirlenmiş gezi rotalarına ve tecrübeli doğa
rehberlerinin uyarı ve yol göstericiliğine uymak,
Gezilen yerlerde flora ve faunaya asgari zarar verecek şekilde hareket etmek,
Gezi faaliyeti sırasında çevreye hiçbir şekilde atık bırakmamak
Özellikle nesli tehlikede bulunan hayvanların bulunduğu bölgelerde gürültü ve
kirlilik yaratmamak,
Acenteler için; flora ve faunanın korunmasına özel önem verilen yerlerde gerek
yıl içinde gerekse uzun vadede tur rotalarını, koruma ilkelerini gözeterek sıkı sık
değiştirmek,

2
“Turizmde Yükselen Değer: Ekoturizm”, TÜRSAB, Nisan 2002
-2-
Yetkili resmi kurumlar tarafından doğa ve dağ rehberliği sertifikasyonu varsa,
mutlaka sertifikalı rehberler kullanmak, eğer yoksa, doğa turları konusunda
uzman kurum ve kişilerden eğitim almış tecrübeli rehberler kullanmaktır. 3

Ekoturizmin ikinci önemli kriteri “yerel kültürlere saygı ve yerel halkların ekoturizmden
fayda sağlamalarıdır”. Ekoturizm bölgelerinde yaşayan topluluklar genellikle otantik kültüre
sahip oldukları için, bölgeye turizm kanalıyla katkı sağlanırken, ahlaki, dini ve ananevi
değerlere saygı göstermek, yerel yeme-içme eğlenme gibi geleneklere uyumlu davranarak
manevi kültür unsurlarının bozulmamasına dikkat edilir. Diğer önemli bir unsur,
ekoturizmden bölge yerel halkının katkı sağlaması için uluslararası büyük tur operatörleri
yerine bölgede bulunan küçük acentelere başvurulması ve bu tur acentelerinin de tur
gereksinimlerini bölgeden sağlanmalarının gerekliliğidir.

II. SÜRDÜRÜLEBİLİR TURİZM

2.1. Ekoturizm ile Sürdürülebilir Turizmin İlişkisi

Son yıllarda dünyada tartışılan konuların başında gelen “sürdürülebilirlik” kavramı


tüm alanlara yansıdığı gibi turizm de bu çerçevede ele alınmaya başlanmıştır. Araştırmalar
ve bilimsel kaynaklar da 21. yüzyıl turizminde ana temanın doğal ve kültürel kaynakların
etkili ve dengeli bir şekilde kullanımı olacağını göstermektedir.

Turizm, bir ülkenin ekonomik refahına olduğu kadar yaşam kalitesini ve uluslararası
alanda iletişimini güçlendirmesi ile sosyo-kültürel alışverişe de imkan sağlayan bir endüstri
olarak kabul edilmektedir. Bu düşüncelerle, özellikle II. Dünya Savaşı’ndan sonra ülkeler
sahip oldukları zenginliklerinin ve turizmin ülke ekonomisine önemli girdi sağlayarak
istihdam yaratacağının farkına varıp bu alanda yatırımlarına hız vermişlerdir. Ancak,
ekonomik gelişmenin ilk safhalarında tipik olarak meydana gelen çevresel kalitenin
azalması turizmde de geçerliliğini korumuştur. Giderek büyüyen bir pazar ve yüksek kar
amaçlı projelerin gerçekleştirilmesiyle doğa tahrip edilmiş ve ekolojik bölgeler birer beton
yığını haline gelmiştir.

1992 yılında Rio de Janerio’da yapılan Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma


Konferansı’nda da sürdürülebilir kalkınma kavramı üzerinde durularak konferans sonunda
Türkiye’nin de içinde bulunduğu 182 ülke tarafından “Agenda 21” imzalanarak bir eylem
programı ortaya çıkarılmıştır. Burada sürdürülebilirlikle hedef olarak, tüm toplumsal
oluşumlardaki kültür varlıklarının ve çevrenin korunması ile ekonomik etkinliklere önem
verilmesi belirlenmiştir. Programda sürdürülebilir gelişme önem verilen tüm politik alanlarla
ele alınmış olup, yoksullukla mücadele, nüfus politikası, ticaret, çevre, iklim ve enerji
politikaları, arazi politikası ve finansal ve teknolojik işbirliği üzerine önemli bulgular

3
Ekoturizm Derneği
-3-
irdelenmiştir. Agenda 21’de turizm doğrudan anılmamış olsa da, “sürdürülebilirlik” kavramı
ile ekolojik, kültürel ve sosyal çevrenin korunması turizm politikası için bir reçete
pozisyonunda olmuştur.

Sürdürülebilir turizm doğal, kültürel ve sosyal kaynakları uzun vadede güzelleştiren


ve koruyan, olumlu ve ılımlı bir tarzda ekonomik gelişme destekleyen bir turizm olarak
tanımlanmaktadır.4 Sürdürülebilir turizmin gelişimi için ana amaç, turizm etkinlikleri
sonucunda ekonomik kalkınma ve çevresel değerlerin korunmasıdır.

Konuyla ilgili olarak Müller (1996) sürdürülebilir turizm kavramını beşgen bir piramitle
somut hale getirmiştir. Buna göre, bölgedeki yerel topluluğun ekonomik refahı ve öznel
sağlığı ziyaretçi istemlerinin karşılanması için ön koşul “işleyen doğa” ve “işleyen kültür”dür.
Gelecek nesillerin biçimlendirilmesi hakkı bir üst hedef olarak kesinlikle gerçekleştirilmelidir.
Buna göre, doğal kaynakların kullanılma dereceleri ve çevre yüklenmeleri kararlı bir şekilde
azaltılarak ekonomik gelişme sağlanmaya çalışılmalıdır.5

Şekil 1: Sürdürülebilir Turistik Gelişmenin Sihirli Beşgen Piramidi

Gelecek nesillerin biçimlendirilmesi hakkı

Ekonomik
Refah

Öznel Ziyaretçi İstemlerinin


Sağlık Optimal Karşılanması

İşleyen Doğa İşleyen Kültür


Kaynak Koruma

Sürdürülebilir turizm kavramı ulaşılmak istenen bir hedeftir. Ancak, bunun için fiziksel
ve sosyo-ekonomik yapının incelenmesi, stratejik kararlar alınması, teknik konularda
deneyim sahibi olmak ve eğitim kaçınılmazdır. Sürdürülebilir turizmin gelişmesindeki en

4
Prof.Dr. Helmut Scharpf, Berlin Teknik Üniversitesi, “21.Yüzyılda Sürdürülebilir Turizm Politikaları”, 1.Uluslararası
Turizm Sempozyumu, 1998
5
Scharpf, age, 1998
-4-
önemli faktör kuşkusuz ki “koruma”dır. Bu da doğal çevrenin korunması, yenilenmesi ve
ekolojik dengenin bozulmamasıyla gerçekleşecektir.

Sürdürülebilir turizmde ekolojik sürdürülebilirlik önem taşır. Çünkü ekolojik


sürdürülebilirlik temel ekolojik dengelerin, eko sistemlerin korunmasını hedef alır, yani
çevrenin korunması, doğal kaynakların güçlendirilmesi ve ekonomik gelişme ile ekolojik
gelişmenin uyum halinde sürdürülmesi gerekmektedir. Bu genel anlamıyla ekonomik açıdan
kıt kaynakların etkin kullanılması anlamına da gelmektedir.6 Bu amaca ulaşmak için de
eldeki olanakların etkin biçimde kullanılmasına yönelik bir yöntem geliştirilmiştir. 7

6
Prof.Dr. Mehmet Çubuk, “Sürdürülebilir Turizm, Turizm Planlamasına Ekolojik Yaklaşım”,Türkiyede 19. Dünya
Şehircilik Günü Kolokyumu, 1996
7
Mehmet Çakılcıoğlu, “Sürdürülebilir Turizme Yönelik Bir Yöntem Önerisi, Doğu Karadeniz/Trabzon İli Özelinde Bir
İrdeleme” Doktora Tezi, Mimar Sinan Üniversitesi,1996
-5-
Şema 1: Sürdürülebilir Turizm Yöntemi

--------------------------------- TURİSTİK BÖLGENİN


TANIMLANMASI

SEÇİLEN ALANIN
EKOLOJİK TURİZM
SÜR. TUR. HAZIRLIK SÜRECİ

ÖLÇÜTLERİNE GÖRE
ÖZELLİKLERİ

TURİSTİK KADEMELENME
SÜRDÜRÜLEBİLİR. TURİZM. GENEL SÜRECİ

TURİSTİK TANITIM

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - --
TURİSTİN
BÖLGEYE GELİŞİ
SÜRDÜRÜLEBİLİR TURİZM UYGULAMA SÜRECİ

TURİSTİK ETKİLENME

TOPLUMSAL EKONOMİK FİZİKSEL PSİKOLOJİK

HAYIR TURİSTİK DOYUM EVET


KONUKLAR BÖLGE
AÇISINDAN AÇISINDAN

TURİSTİN
BÖLGEDEN ÇIKIŞI
KARŞILANMAYAN YENİ YATIRIM EVET
TALEP OLANAKLARININ
ARAŞTIRILMASI

TURİSTİN HAYIR
BÖLGEDEN
ÇIKIŞI

TAŞIMA
KAPASİTESİ SINIRI
-6-
----------------------
Şema 1’de sürdürülebilir turizmin genel süreci hazırlık, veri toplama ve uygulama
aşamasını gösterilerek anlatılmaya çalışılmıştır.

Bu yöntem, turizm konusunda tam anlamıyla gelişme sağlayamamış ancak turizm


potansiyeline sahip bölgelerde sürdürülebilir turizm ile sürdürülebilir kalkınmanın mümkün
olabileceğini kanıtlamaya çalışmaktadır.

Yönteme göre sürdürülebilir turizm süreci 2 alt süreçten oluşmaktadır.

i. Sürdürülebilir Hazırlık Süreci


ii. Sürdürülebilir Turizm Uygulama Süreci

“Turistik Bölgenin Tanımlanması” sürdürülebilir turizm hazırlık sürecinin ilk aşaması


olarak karşımıza çıkmaktadır. Bölgenin tanımlanması zaman ve para kaybını baştan
önleyecektir. Ancak, turistik bölge tüm doğal, tarihsel ve toplumsal değerlerle birlikte bir
havza gibi düşünülmelidir.

Turistik düzenlemeler genellikle turistik talebe göre oluşturulmaya çalışılır ve


kaynaklar zorlanır. Zorlanan kaynaklar ile de kısa vadede kar elde edilse bile uzun
dönemde sıkıntı yaratmaktadır. Bu sorunlar turistik düzenlemeler turistik arza göre yapıldığı
vakit aşılabilir niteliktedir. Turistik kaynakların arz edildiği bölgenin “Hedef Bölge” konumuna
getirilmesi gerekmektedir. Yani, klasik turizmde yeralan hedef kitle kavramı yerini hedef
bölgeye bırakmıştır.

Turistik bölge olarak belirlenen alanda yapılacak kademelenme, hem yatırımların


hem de kullanıcıların bireysel ya da grupsal olarak gerçekleştirecekleri programların
optimizasyonu açısından önem taşımaktadır. Sürdürülebilir turizmde kademelenme
soncunda yapılmak istenen etkinliklere göre turist kendi alternatiflerini kendisi
oluşturacaktır.

Sürdürülebilir turizm hazırlık süreci tanıtım aşamasıyla birlikte tamamlanmış olup,


“Sürdürülebilir Turizm Uygulama Süreci” başlar. Hedef olarak belirlenen bölge artık turist
karşılamaya hazırdır ve bu aşamadan sonra yerel halk ve konuklar, fiziksel, ekonomik,
toplumsal ve psikolojik etkileşime girerler. Klasik turizmde üzerinde çok fazla durulmayan
toplumsal ve psikolojik boyut turizmde beklenen başarıya ulaşılamamasında birinci etken
olarak görülmektedir ve taşıma kapasitesi kavramının önceden belirlenmesini geçersiz
kılmaktadır. Burada taşıma kapasitesini yerel halk ve turistin birbirleriyle etkileşimleri
sonucunda belirlenecektir. Taşıma kapasitesi, çevreyi bozmadan, kullanım kalitesinin
düşürmeden bir turistik bölgeyi birim zamanda kullanabilecek en fazla insan sayısı olarak
tanımlanabilmektedir.8

8
Aykut Karaman, Sürdürülebilir Turizm Planlaması İçin Ekolojik Bir Çevre”, Türkiyede 19. Dünya Şehircilik Günü
Kolokyumu, 1996
-7-
Sözkonusu şemada “turistik etkilenme” aşamasından sonra turistik doyuma
ulaşmada olumlu ve olumsuz sonuçlar irdelenmiştir. Tabii ki en ideali turistin ve yerel halkın
doyuma ulaşmasıdır. Ancak, süreci kesintiye uğratan noktalar, sorunun ne olduğu ve nasıl
giderebileceğine dair olumsuz sonuçların da irdelenmesi öneri yönteminin amaçlarından
birisidir.

Sonuç olarak sürdürülebilir turizmde ekonomik ve toplumsal alanda birlikte bir


kalkınma sözkonusu olmaktadır. Çevre kaygılarını bir tarafa bırakıp kalınma amacı güden
ülkelerin bir gelişme sağladığı açıktır, ancak bu gelişme kısa dönemli olup uzun vadede
doğal kaynakları tahrip edilmiş bir çevre ekonomik gelişmeyi yavaşlatmaktadır.

Bazı durumlarda, sürdürülebilir turizm kavramı alternatif turizm ya da ekolojik (eko)


turizm kavramlarıyla eş anlamda ele alınsa da, eko-turizm sürdürülebilir turizmin bir bileşeni
olarak yer almaktadır. Alternatif turizm, genel olarak deniz ve güneş turizmi dışında,
turizmde talep tıkanıklarını gidermek amacıyla turizmde alternatifleri değerlendirmektir.
Örneğin, yaşlılara yönelik turizm, sağlık turizmi, kongre turizmi, spor ve maceraya yönelik
turizm gibi projeler alternatif turizm kavramı içinde ele alınmaktadır. Eko turizm ise Ekolojik
Turizm Topluluğu’nun (Eco Tourism Society) yaptığı geniş anlamlı tarife göre ” Doğal
kaynakların korunmasını finansal olarak yerel nüfusa faydalı hale getiren, ekonomik fırsatlar
sunarak ve eko sistemin bütünlüğünü değiştirmemeye özen göstererek, çevrenin kültürel ve
doğal alanlara yapılan seyahat” olarak tanımlanmaktadır.

2.2. Turizm ve Çevre

Turizm ve çevre birbiriyle doğrudan bağlantılı ve ayrılmaz bir ilişki içerisinde olan
kavramlardır. Fiziksel çevrenin tahrip edilmemiş olup, doğal güzelliklere sahip olması turist
sayısını artırmakta, ancak turistin fazlalaşmasıyla da ortaya bazı sorunlar çıkmaktadır.

Turizmin çevreye olumsuz olan etkisi iki şekilde irdelenebilir. Bunlardan birincisi,
artan turist sayısı sonucunda sahiller, ormanlar, arkeolojik sit alanları ve genel çevresel
değerler amaca uygun şekilde ürün haline getirilmekte, daha sonra ise kullanım sürecinde
her türlü atık çevreye bırakılmaktadır. Sonuç olarak da doğal yapının bozulmasıyla
meydana gelen çevre kirliliği kaynakların tükenme riski ile karşı karşıya kalmaktadır.

Çevresel kaliteye turizmin olumsuz gelişmelerini kısaca sıralarsak;9

Doğal alanların erozyonuna yol açmaktadır. Flora ve faunada belirli türlerin


yok olması sıkça rastlanan bir olgudur. Örneğin; Fethiye’deki deniz
kaplumbağalarının soyunun tükenmeye başlaması, Pamukkale’de yeşilleşen
travertenler doğal erozyonun sonucudur.

9
İsmet Kılıçaslan, “Çevre Koruma ve Turistik Gelişme İkilemi”, Türkiyede 19. Dünya Şehircilik Günü Kolokyumu,1996
-8-
Özellikle gelişmekte olan ülkelerin turistik bölgelerindeki en önemli
sorunlardan birisi de kentleşmedir. Kontrol edilmeyen yasadışı yerleşmeler ve
sahil bölgelerinin betonlaşması çevre kalitesini bozmaktadır.

Doğa içine yapılmış, mimari estetiğe sahip olmayan otel, lokanta gibi bireysel
binaların ve reklam panoları, yol üstü tabelaları görsel anlamda kirlilik
yaratmaktadır.

Turistik mevsim boyunca nüfus sayısı ve yoğunluğunun artış göstermesi su


ve elektrik gibi altyapı hizmetlerinde taşıma kapasitesinin aşılması sebebiyle
kesintiye uğrayabilmektedir.

Turistler ile yerel topluluğun kültürel bütünlüğü sağlanamadığında bölgenin


turiste hizmet götürmek istemesi sebebiyle yerel halk kendi bölgesine
yabancılaşmaktadır. Ayrıca, bazı özel doğa bölgelerinin de sadece özel
kullanıma geçerek halka kapatılması da yerel yaşamı olumsuz etkilemektedir.

Eğitilmiş ve göreli olarak yüksek gelir seviyesine sahip turistlerin çevreye karşı
sorumlu olarak davranması beklenmektedir. Ancak, bazı turistler aşırı
gürültücü faaliyetler, çöple kirletim, yasak avlanma ve tarihi eser kaçakçılığı ile
birçok zararlı etkene sahip olmaktadır.

Ancak, turizmin çevreye yaptığı bu olumsuz etkiler yanında doğal ve tarihi çevrenin
korunması ve bu alanların kazanılması anlamında olumlu etkileri de olabilmektedir. Şöyle
ki;

Turizm, ülkedeki mevcut tarihi yapı ve anıtların bakımının ve restorasyonunun


yapılmasında güçlü rol oynamaktadır.

Yerel kültürün bir mirası olan yapıların turizme dönük olarak çalıştırılmaya
başlatılmasını sağlar. Örneğin; eski kaleler, hanlar, kışlalar gibi yapılar restore
edilerek otel, lokanta veya dinlenme yeri gibi tesislere dönüştürülerek
korunmaktadır.

Özelikle çevre bilincinin artış göstermesiyle birlikte çevreninin korunması ön


plana geçmekte ve turizmin hizmetine sunmak amacıyla parklar, koruma
alanları ve doğal alanlar oluşturulmaktadır.

Turizm sektörü etkinlik sürecinde yedi aşamalı özelliklere sahiptir. Bu aşamalar;


keşfetme, girişimde bulunma, geliştirme, olgunlaşma, doyuma ulaşma, inişe geçme ve
yenilenmedir.

-9-
Turistik bir alan keşfedildikten sonra bölgeye sürekli bir turist akımı olmaktadır.
Bunun doyuma ulaştığı anda ve kabul edilebilirliği yitirildiği vakit diğer bir aşamaya
geçilmekte ve turist sayısında bir azalma görülmektedir. Turizmin bölgenin ekolojik ve
sosyo-kültürel yapısına etkisi olgunlaşma aşamasında görülmeye başlar. Bu doyum
noktasındaki bozulma etkileri artıkça ve taşıma kapasitesi zorlandıkça yörenin turistik
kimliği yitirilmeye başlar ve turist sayısında azalma meydana gelir. Son aşamanın getirdiği
bozulma ve kirlenme yenileme çalışmalarıyla turizmi hareketlendirme çabalarının ekonomik
maliyeti de turizm yatırım hedeflerini aşmaktadır. 10

Turizmin çevreye olan etkisinin derecesi bölgeye getirilen turizm tipine de doğrudan
bağlı olmaktadır. Bu bağlamda, özellikle doğayı tahrip etmeden, doğal çevreyi koruyan ve
yöre insanının kültürüne ve yaşam tarzına saygılı bir turizm olan ekoturizm sürdürülebilir
turizm politikasına olumlu etki yapacağı açıktır.

III. TÜRKİYE’DE EKOTURİZM

Türkiye dünyanın pek az ülkesinde bulunan zengin coğrafyası, doğal potansiyeli ve


çeşitli kültürlere ev sahipliği yapmış olması nedeniyle ekoturizm açısından çok şanslı bir
pozisyona sahiptir. Dünyada, turizm kalıplarında meydana gelen değişmeler sonucunda
alışılmış turizm merkezlerinden uzaklaşarak, doğa ile bütünlük sağlanabilecek abartıdan
uzak tesislerde doğa güzellikleri bozulmamış bir çevrede iyi ve temiz bir hizmet öne
çıkmaktadır. Bu açıdan, Türkiye bilinçli bir şekilde yatırım yaptığı takdirde turizm
potansiyelini artırarak çeşitlendirmede büyük bir potansiyele sahiptir.

Ülkemizin ekoturizmde başarılı olma şansı Akdeniz çanağındaki diğer ülkelerden çok
daha fazla gözükmektedir. Çünkü, her şeyden önce ülkemizde farklı inanç ve kültürlerin bir
arada uzun yıllar yaşaması sonucu kendine has doğu ile batının arasında yarattığı kültürü
ve otantik değerlere sahip olması ön plana çıkmaktadır. Genel anlamda bakıldığında
Akdeniz çanağında turizm potansiyeli yüksek ülkelerin endüstriyelleşmiş ve kentli nüfusu
yoğunlaşmış ülkeler olduğu görülmektedir. Bu açıdan bakıldığında, ülkemizin henüz
gelişmekte olan bir ülke olması ve doğal ve kırsal kültürel değerlerinin büyük bölümünü hala
canlı bir şekilde sürdürmesi Türkiye’nin bir çok bölgesinde sürdürülebilir ekoturizm için
büyük bir potansiyelin varlığına işaret etmektedir.11

Ancak, plansız ve bilinçsiz olarak turizm yatırımları yapıldığı takdirde çevre


değerlerinde bozulma ve yerel kültürün zarar görmesi kaçınılmaz olacaktır. Bu nedenle,
ülkemizin ekoturizmde bu potansiyelini görüp, doğa ile bütünlük sağlayan çevreyle barışık
turizm yatırımlarını gerçekleştirmemiz gerekmektedir.

10
Aykut Karaman, “Sürdürülebilir Turizm Planlaması İçin Ekolojik Bir Çerçeve” Türkiyede 19. Dünya Şehircilik Günü
Kolokyumu,1996
11
TÜRSAB, Ar-Ge Departmanı, Nisan 2002
- 10 -
Ekoturizmde ülkemizin şanslı bulunduğu birçok noktayı değerlendirmek ve turizmi
dört mevsime yayıp kıyı bölgelerimiz haricinde doğal güzelliklere sahip bölgelerimizin de bu
pastadan pay almasını istiyorsak, bu konuda Kültür- Turizm, Orman ve Çevre Bakanlıkların
birlikte yapacakları uyumlu çalışmalarla, dağ ve doğa rehberliği gibi sertifikasyon
programları geliştirip, eko-turizme uygun bölgelerin saptanması gerekmektedir.

Ancak, eko-turizmde yerel halkın gelen yabancı turistten olumsuz yönde


etkilenmemesi ve bölge insanının bu turizm türünden pay alma faktörü gözden
kaçırılmamalıdır. Bu bağlamda, turizm profesyonelleri gibi yerel halklar da eko-turizm
konusunda bilinçlendirilmeli ve eğitilmelidir. Çünkü, özellikle ekoturizmden gelir sağlayacak
olan bölge halklarının, sahibi ve bekçisi oldukları doğal ve kültürel zenginliklerin bilincine
varmaları ve ancak bunları koruyarak, insanlığa ve kendilerine fayda sağlayacaklarını
kavramaları gerekmektedir. Yerel yöneticilere ve bölge halklarına, ekoturizm tür ve çeşitleri
ve yöntemleri hakkında eğitim, kurs ve brifingler verilmeli, kendilerinin de ürün ve eko-
konaklama imkanları geliştirmesi için destek sağlanmalıdır.12

Ülkemizde ekoturizmin gelişmesi ve yukarıda sayılan amaçların gerçekleştirilmesi


amacıyla 2002 yılının sonunda İstanbul’da Türkiye’nin ilk “Ekoturizm Derneği” kurulmuş
olup çalışmalarını sürdürmektedir.

3.1. Türkiye’de Korunan Alanlar ve Dünyadaki Yeri

Ülkemizde ekoturizm faaliyetleri dünyanın diğer ülkelerinde de olduğu gibi “korunan


alanlar”da gelişme göstermektedir. Ülkemizde milli parklar, tabiat parkları, tabiatı koruma
alanları ve tabiat anıtları olmak üzere toplam olarak 143 adet korunan alan mevcuttur.

Tablo 1: Ülkemizdeki Korunan Alanlar

Sayı (adet) Alan(ha)


Milli Parklar 33 686.631
Tabiat Parkları 16 69.002
Tabiatı Koruma Alanları 35 83.729
Tabiat Anıtları 59 462
Toplam Korunan Alan 143 839.824

Kaynak: Kültür ve Turizm Bakanlığı,

12
Ekoturizm Derneği
- 11 -
Dünyadaki koruma altına alınmış doğal alanları inceldiğimizde ise ülkemizdeki oranın
%1-3 oranında olduğunu görmekteyiz. Turizm konusunda rakiplerimiz olan Akdeniz
çanağındaki diğer ülkelerde ise örneğin, İtalya ve İspanya’da bu oranın %7,5-10, Fransa’da
ise %10-20 arasında olduğu göze çarpmaktadır. Aynı zamanda haritada kırmızıyla
gösterilen korunan bölgeler sayısının da ülkemizden daha fazla olduğu görülmektedir.

Şekil 2: Dünyada Koruma Altına Alınmış Alanlar

Kaynak: Atlas of Population and Environment

3.2. Ekoturizm Projeleri

Dünya da bile yeni bir kavram olarak karşımıza çıkmış olan ekoturizm kavramının
Türkiye’de yeni bir olgu olması sebebiyle, turizmle ilgili resmi kurumlar bu konuda gerekli
düzenlemeleri tam olarak yapmış değillerdir. Buna rağmen, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın
çevre korumayı amaçlayan çeşitli turizm projeleri bulunmaktadır. Bunlar;

- 12 -
ATAK Projesi:
1989 yılında başlamış olan ve kısmen Dünya
Bankasınca finanse edilen Akdeniz ve Ege Turizm
Altyapısı ve Kıyı Yönetim Projesi (ATAK), Ege ve
Akdeniz kıyı ilçelerinin ve köylerin ilk önce
kanalizasyon, atıksu arıtma tesisi, çöp imha tesisi
yapımı ve temiz su teminini ile altyapı eksikliklerini
tamamlamak daha sonra ise yeni kıyı yönetim
yöntemlerini tanımlamak amacıyla tasarlanmıştır.

Mavi Bayrak Projesi:

Avrupa Topluluğu, kendi ülkelerinde yüzme


amacı ile kullanılacak göl ve deniz suları için
gerekli su kalitelerini belirleyen mikrobiyolojik
parametreleri, yol gösterici ve uyulması zorunlu
hükümler olarak ortaya koymuştur.

Ülkemizde de Mavi Bayrak Projesi Sağlık Bakanlığı ve Turizm Bakanlığı


öncülüğünde 1993 yılında kurulan Türkiye Çevre Eğitim Vakfı’nın (TÜRÇEV) eşgüdümünde
yürütülmektedir.

Mavi Bayrak Kampanyası dört temel konu üzerinde yoğunlaşmıştır. Bunlar:

• Yüzme amacıyla kullanılan suyun niteliği.


• Çevresel eğitim ve bilgilendirme çalışmalarının yönlendirilmesi.
• Plaj düzeni ve emniyetinin sağlanması.
• Çevre Yönetimi

Belek Yönetim Planı:

Antalya ilinde yeralan Belek ilçesinin doğal ve


kültürel çevrenin korunması ve geliştirilmesi
hedefleyen Belek Yönetim Planı Dünya Doğayı
Koruma Birliği ve Dünya Bankası’nın da
girişimleriyle 1996 yılında kurulmuştur.

- 13 -
Yayla Turizmi Projesi

Yayla Turizmi Projesi'nde Doğu Karadeniz, İç


Anadolu, Ege, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu
Bölgeleri'nde alt yapı sorunlarının belirlendiği 62 adet
yaylanın 26’sı yayla turizm merkezi ilan edilmiştir.

Dağ-Doğa Yürüyüşü Projesi (Trekking):

Ülkemizdeki turizmi çeşitlendirmek amacıyla


tasarlanan proje kapsamında özellikle son yıllarda
doğaya dönüşün bir simgesi olarak gerçekleştirilen
doğa yürüyüşleri kapsamında farklı bölgelerimizin
tanıtıma açılarak ekonomik ve sosyal anlamda
gelişmesi amaçlanmaktadır.

Akarsu Turizmi (Kano-Rafting):

Zengin doğal kaynaklarına sahip olan ülkemiz su


sporları (rafting, kano ve nehir kayağı) için
ziyaretçilerine önemli bir akarsu turizmi potansiyeli
sunmaktadır. Sözkonusu proje ile de turizm
çeşitlendirilerek deniz-kum ve güneş üçgeninden
farklı bir turizm türünün sunulması
amaçlanmaktadır.

Akarsu turizmi,ülkemizdeki tarihi, arkeolojik, kültürel ve otantik değerlerine entegre


olan çevre ve diğer turizm çeşitleriyle bir bütün oluşturmaktadır.

Özellikle, Artvin Çoruh Nehri, Artvin Altıparmak (Barhal) Çayı, Rize Fırtına Deresi,
Antalya Köprüçay, Antalya Manavgat Çayı, İçel Anamur (Dragon) Çayı, İçel Göksu Nehri ve
Dalaman Çayı rafting için en elverişli akarsularımızdır.

- 14 -
Bisiklet Tur Güzergahlarının Belirlenip Geliştirilmesi Projesi:

Turizm aktivitelerinin çeşitlendirilmesi ve doğayla iç içe


olunması amacına sahip olan projede cazip bir doğa
sporu olarak ilgi toplamaktadır.

Atlı-Doğa Yürüyüşü Projesi:

Ülkemizde atlı doğa yürüyüşleri, Kapadokya,


Bayburt, Kastamonu, Gaziantep, Aksaray, Antalya,
Muğla gibi şehirlerimizde daha yoğunlukla
gerçekleştirilmektedir. Ancak, sözkonusu etkinlik
farklı sosyal aktivitelerle desteklenerek
zenginleştirilebilir.

Mağara Turizmi Projesi:

Dünyadaki diğer ülkelerle karşılaştırıldığında


ülkemiz “mağara cenneti” olarak adlandırılabilir.
Mağara oluşumları bakımından önemli bir jeolojik-
jeomorfolojik nitelik olan karstlaşma (karstik alanlar)
Batı ve Orta Toros Dağlarında (Muğla, Antalya,
Isparta, Burdur, Konya, Karaman, İçel ve Adana)
yer almaktadır. Yurdumuzda yaklaşık 40.000 adet
mağara bulunmaktadır.

Türkiye'nin en uzun (Beyşehir Gölü batısındaki Pınarözü Mağarası, 16 km) ve en


derin mağaraları (Anamur'un kuzeyinde Çukurpınar Düdeni, 1880m) Toros Dağları
kuşağında yeralmaktadır. Önceleri bilimsel ve sportif amaçlarla ziyaret edilen mağaralar,
çeşitli çevresel düzenlemelerle turizmin hizmetine sunulmuştur. Günümüze kadar tüm yerli
ve yabancı mağaracı gruplarının inceleyerek belgelendirdiği mağara sayısı 800'dür.

- 15 -
Olta Balıkçılığı:

Ana turizm hareketlerinin devamlılığını,


konaklama süre uzatımını sağlayan ve
çeşitlendiren türler arasında yeralan olta
balıkçılığı için çok elverişli bölgelere sahip olan
ülkemizde turistlerin kalış sürelerinin diğer
Akdeniz ülkelerine göre daha az oluşu olta
balıkçılığı gibi rekreasyonel faaliyetlerin sınırlı
kalmasına yol açmaktadır.

Kuş Gözlemciliği:

Kuş gözlemciliği doğayı kuşların dünyasından


tanımayı sağlayan bir gözlem sporudur. Sağlıklı bir
çevrenin en iyi göstergesi olan kuşlar her türlü
yaşam ortamında bulunurlar. Kent içerisinde parkta,
sulak alanda, bozkır, orman, çöl gibi hemen her
yerde kuş gözlemciliği yapılabilir. Kuş
gözlemciliğinin mevsimi, zamanı da sınırlı değildir;
365 gün 24 saat yapılabilir. Türkiye'de şimdiye
kadar 450 çeşit kuş türü kaydedilmiştir.

Ülkemizin önemli sulak alanlarında (Manyas, İzmir, Göksu Deltası vb gibi) kuş
gözlem istasyonları ve gözlem kuleleri kurularak kuş gözlemciliği ile ilgili atılımlar
yapılmıştır. Türkiye'deki kuşlar açısından önem taşıyan alanların, kamuoyu bilinci
oluşturma, lobi etkinlikleri ve kampanyalarla korunması, alanlardaki gelişmelerin sürekli
izlenmesi amacıyla 1990 yılında Türkiye'nin Önemli Kuş Alanları Projesi başlatılmıştır.

Botanik (Bitki İnceleme)


Turizmi:
Ülkemizin yeraldığı Anadolu Yarımadası'nın, coğrafi
farklılığın getirdiği iklim çeşitliliği ve üç kıta arasında
doğal bir köprü olması nedeniyle dünyada
benzerine az rastlanan bir bitki çeşitliliğine sahip
kılmıştır. Avrupa'nın tamamında varolan bitki sayısı
toplam 12.000 adet iken bu sayı ülkemizde 9.000
adettir. Bitki çeşitliliği açısından da ülkemiz
Avrupa'dan üstün durumdadır.

- 16 -
Dünyada sadece belli bir bölgede yetişen veya anavatanı belli bir bölge
olan(endemik) bitkiler açısından ülkemiz dünyanın birkaç bölgesinden biridir . Ülkemizde en
çok endemik bitkiye sahip 3 ilimiz 578 bitkiyle Antalya, 478 bitkiyle Konya ve 366 bitkiyle
İçel'dir.

Av Turizmi:

Ülkemiz coğrafi yapısı, bitki örtüsü ve yaban hayatı


bakımından av turizminin gelişmesine elverişli konumda
olmasına rağmen bu turizmden yeteri kadar pay
alamamaktadır. Yabancı turist avcılar, Orman
Bakanlığınca A Grubu Seyahat Acentelerine verilen Av
Turizmi İzin Belgesi ile avlanabilmektedirler.

IV. DÜNYADA EKOTURİZM

Ekoturizm kavramı son yıllarda sürdürülebilirlik kavramı bağlamında gündeme


gelmiştir. Özellikle, 1992 yılında Rio de Janerio’da gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler Çevre
ve Kalkınma Konferansı’nda çevre koruma ve ekonominin uluslararası bütünleşme
politikasının önemli bir parçası olması gerektiği ve ekonomik hedeflerin nesiller ötesine
geçecek şekilde sürdürülebilirlik sağlaması amaçlanmıştır.

1992 yılından günümüze kadar geçen sürede dünyada ekoturizm kavramı giderek
popüler hale gelmiştir ve bu tip turizme yönelik talepler artmıştır. Turizm taleplerinde bu
değişikliklerle 2002 yılı Birleşmiş Milletler tarafından ekoturizm yılı ilan edilmiştir.

Birleşmiş Milletler’in 2002 yılını Dünya Ekoturizm Yılı olarak ilan etmesinde; her
şeyden önce ekoturizmin ekonomik gelişme potansiyeline sahip alanlarda artan bir öneme
sahip olması ile ekoturizmin iyi planlanıp, geliştirildiği ve idare edildiği takdirde doğal
çevrenin korunması için güçlü bir araç olma özelliği taşıması önemli bir rol oynamıştır.

Rio De Janerio’da gerçekleştirilen Kalkınma Konferansından iki yıl öncesinde 1990


yılında Uluslararası Ekoturizm Derneği (The International Ecotourism Society) kurulmuştur.
Sivil özelikli olan derneğin amacı, ekoturizm ile ilgili ana noktalara ve standartlara temas
ederek, araştırmalar yapmak, yayınları ilgililerin istifadesine sunmak ve teknik anlamda
yardım sağlamak olarak belirlenmiştir. Yetmişin üzerinde üye ülkesi bulunan sözkonusu
derneğe akademik çevreler, uzman kişiler, çeşitli organizasyonlar, tur operatörleri de üye
olabilmektedir.
- 17 -
Dünyadaki gelişmeler artık turistlerin geleneksel turizm kalıplarının dışına çıkmak
istediklerini ortaya koymaktadır. 1997 yılında WTO’nun yapmış olduğu bir araşmaya göre
doğaya yönelik turizmin tüm uluslararası turizm harcamalarının içinde % 7’lik bir oran ile
yeraldığını göstermektedir. Dünya Kaynakları Enstitüsü’ne göre ise 1990’lı yıllarda turizmin
yıllık büyüme oranı %4 iken doğa turizmin büyümesi %10-30 oranları arasında
gerçekleşmiştir.

Dünyadaki ekoturizmi benimsemiş turist profiline baktığımızda genellikle sözkonusu


kitlenin eğitim seviyesi yüksek, çevre bilincine sahip, ortanın üzerinde gelire sahip ve yerel
kültürlere ilgisi olan 35-55 yaş grubunda kişiler olduğunu görülmektedir.

İstatistiklere bakıldığında 1990’lı yıllarda 43 milyon Amerikan vatandaşının ekoturizm


faaliyetinde bulunduğu, Yunanistan’ı ziyaret eden 3 milyon İngiliz turistin %3’ünün
ekoturizm nedeniyle geldikleri ve Fransa’da yılda 15 milyon kişinin doğa yürüyüşleri yaptığı
görülmektedir.

Özellikle gelişmiş ülke turistlerinin ilgi gösterdikleri bir turizm türü olan ekoturizme
yönelik harcamalar Avrupa ülkelerinin pek çoğunda ülke turizmi için ayırdıkları paydan
önemli bir kısmını kaplamaktadır.

Şekil 3: Dünyada Ekoturizm Yapılan Alanlar

Yukarıda dünya haritasında kırmızı ile belirtilen bölgeler ekoturizmin yoğun olarak
yapılabileceği bölgeleri göstermektedir. Haritaya göre Türkiye’nin de güney bölgeleri
tamamen kırmızı olarak gösterilmektedir. Ancak, Türkiye doğal coğrafyası ile çok zengin bir
ülke konumunda olmasına rağmen, bu zenginliğini tam olarak kullanamamaktadır. Çünkü
ülkemizin neredeyse tamamına yakın bölgesi ekoturizm için bir cennet niteliğindedir.
I
- 18 -
V. SONUÇ VE DEĞERLENDİRME

Günümüzde sanayileşmenin etkisiyle kentleşmenin artarak doğal alanların giderek


azalması ve insanların gitgide doğadan uzak kalması beraberinde birtakım olumsuzluklar
getirmiş ve insanlar üzerinde bir baskı unsuru oluşturmaya başlamıştır. Bu baskılardan
uzaklaşma talepleri ve doğaya yakın olma isteği kişilerin tatil anlayışlarını da etkilemeye
başlamıştır. Özellikle sanayileşmenin arttığı 1980’li yıllardan sonra da turizm jargonuna
“ekoturizm” kavramının girdiğini görmekteyiz.

Önceki bölümlerde de değindiğimiz gibi ekoturizm kavramı tam olarak bir tarifi
olmamasına rağmen genel olarak “doğa temelli gerçekleştirilen, doğal kaynakların
sürdürülebilirliğini güvence altına alan, kendine özgü bir kütür yaratmış olan yöre insanını
ve kültürünü tanımayı amaçlayan ve bunun yanı sıra yerel halkların ekonomik kalkınmasına
destek olan” bir turizm türüdür.

Bu bağlamda, günümüzde deniz güneş ve kum ekseninden ve kitle turizminden


giderek uzaklaşan eğilimlerin paralelinde turistik aktiviteler ülke geneline ve tüm yıla
yayarak çevre bilincine sahip turist çekme birçok ülke tarafından turizm politikası olarak
belirlenmiştir. Bunun nedenlerinin başında ekoturizmden elde edilen gelirin klasik turizmden
elde edilenden çok daha fazla olması olarak açıklanabilir. Elde edilen gelir yüksekliğinin
birinci sebebi ekoturizm içinde gerçekleştirilecek faaliyetlerin bedellerinin yüksek olmasıdır.
Örneğin, doğa yürüyüşleri yani trekking ile ilgili rehberlerin ücreti diğer rehberlere göre daha
yüksek olmaktadır, veyahut av turizminde turistler ilgili kurumlara yüksek bedel
ödemektedir. İkinci önemli sebep de daha önce değindiğimiz üzere bölge halklarının
gelirinin yükselmesinin makro ekonomiye katkı sağlamasıdır.

Ülkemiz son 20 yıl içinde turizm pastasından giderek daha büyük pay almaya
başlamıştır. Ancak, çoğunlukla kıyı bölgelerimizi yaz mevsiminde ziyaret eden turistlerin
yanında ülkemiz yılın 4 mevsiminde de her türlü turizm aktivitesine uygun doğa koşullarına
ve zenginliğine sahiptir. Türkiye, tarih, kültür, doğa çeşitliliği gibi önemli avantajlara sahiptir.
Bu zenginliğin ortaya çıkarılıp turiste sunulması için her şeyden önce ülkemizin
potansiyelinin tanıtımını ve bu bağlamda pazarlanmasının başarılı bir şekilde yapılması
gerekmektedir.

Bu hedeflere ulaşmak için de başta Kültür ve Turizm Bakanlığı, Orman ve Çevre


Bakanlığı olmak üzere turizm ile ilgili meslek grupları ve sivil toplum örgütleri koordineli bir
şekilde projeler geliştirerek turizm hareketliliğin tüm yıla yayılması için çalışmalar
gerçekleştirilmeli ve Türk turizminin rakibi olan ülkelerle eşit rekabet şartlarının sağlanması
için devlet tarafından verilen maddi teşviklerin artırılması gerekmektedir.

- 19 -
KAYNAKLAR

Uluslararası Turizm Sempozyumu, 1998. “21. Yüzyılda Sürdürülebilir Turizm


Politikaları”, Editör: Prof. Dr. Semra Atabey

Türkiye’de 19. Dünya Şehircilik Günü Kolokyumu,1995, “Sürdürülebilir Turizm:


Turizm Planlamasında Ekolojik Yaklaşım”, Editör: Prof. Dr. Mehmet Çubuk

“Geleceğin Turizm Olarak Soft Turizmin Rekabet Avantajları”, Friedrich-Naumann


Vakfı ve Liberal Düşünce Topluluğu, Yayını Hazırlayan Kemal Anadol, 1996

DPT, 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı, Turizm Özel İhtisas Komisyonu Raporu, 2001

“Sürdürülebilir Kalkınmada Turizmin Yeri”, Yrd. Doç Dr. Mehmet Şahin - Murat Aksu,
Şubat 2003

“Sürdürülebilir Bir Kalkınma İçin; Sürdürülebilir Turizm”, Dr. Mehmet Çakılcıoğlu,


2002

“Türkiye’nin Turizm Merkezlerinde Ekoturizm Yaklaşımları”, Sibel Akpınar, Turizm


Bakanlığı, Yatırımlar Genel Müdürlüğü Planlama Dairesi

TÜRSAB, “Turizmde Yükselen Değer: Ekoturizm”, Nisan 2002

İnternet siteleri

www.ecotourism.org
www.kulturturizm.gov.tr
www.turizmdebusabah.com
www.turcev.org
www.ecotourturkey.org
www.novitas.com

- 20 -

You might also like