You are on page 1of 2

Zümrüt Tablet Yazan Erhan Altunay Zümrüt Tablet Metinin Tarihi

Hermetik yazılar içinde en önemlisi kuşkusuz Zümrüt tablettir. Orta Çağlardan bu yana bu metin bir çok okültistin dikkatini çekmiş, farklı yorumları
yapılmıştır. Metinden ilk olarak Albertus Magnus, De Mineralibus adlı eserinde bahseder. Buna göre Hermes’in mezarı İskender tarafından bulunmuş
olup tabletler burada açığa çıkmıştır. En yaygın söylence, bu tabletlerin, Hermes’in lahitinin olduğu yerde, ellerinin arasında bulunmuş olduğudur.
Burada sembolik bir ifade kullanıldığı da varsayılabilir. Tabletlerin Zümrüt olması önce bu taşın Hermes’ e ait bir taş olduğunu akla getirmektedir, ancak
zümrüt yeşil rengi ile ekini sembolize ettiği gibi, okült gelenekte bilgelik sembolü olarak da kullanılmıştır. Bu tabletlerin içeriğinin hermetik bilgelik
olduğu düşünülürse bu yazıların zümrüt tablet üzerine yazılmış olmasının anlamı daha iyi gözükür. Zümrüt Hıristiyanlık’da da inancı sembolize etmiştir.
Hermetik yazıların bir çoğu Helenleşmiş Mısır’a aittir. Bu yazıların da orijinal Yunanca metninin varolduğu varsayılmış, ancak bugüne kadar eksiksiz
metin bulunamamıştır. Sadece yirmiye yakın Arapça versiyona rastlanmıştır. Zümrüt tablet hakkında elimizde olan ilk versiyon Tyan’lı Apollonios’a
aittir. (Apollonios Arapça metinlerde Balinus olarak geçer.) İsa’dan sonra birinci yüzyılda yaşamış olan Apollonios Yeni-Pitagorasçı filozoflar arasında
önemli bir yer tutmakla birlikte, döneminde okült bilgisi ile de tanınmıştır. Ayrıca büyü ve simya üzerine kitapları vardır. Apollonios’a atfedilen en
önemli kitaplarından biri de “Yaradılış’ın Sır Kitabı”dır. (Kitab-ı Sırrı Al-Halika). Bu kitapta Zümrüt Tablet metninin bir versiyonu bulunmaktadır. Bu
kitabın Sagiyus isimli bir din adamı tarafından Altıncı yüzyılda Arapça’ya çevrildiği söylenir, ancak orijinal Yunanca metin bulunamamıştır. Kitabın giriş
kısmı oldukça ilginçtir. Bu kısmın bir bölümünde bu yazıları nasıl bulduğunu Balinus kendi ağzından anlatır :

« Yaşadığım yerde tahta bir sütunun üzerine dikilmiş bir heykel vardı. Sütun üzerinde şu yazılar okunuyordu : “Ben kendisine
ilim verilmiş olan Hermes’im; eserim önce herkese açıktı, ancak daha sonra, benim kadar bilge biri tarafından yeniden
bulunsun diye, sanatımı sakladım.” Heykelin göğsünde ise eski dilde yazılmış şu yazılar vardı : “Eğer birisi varlıkların
yaratılışının sırlarını merak ediyorsa ayaklarımın altına baksın” Herkes bu heykeli görmeye gelirdi ve ayaklarına bakıp bir
şey bulamazlardı. Ben ise , küçük , zavallı bir çocuktum . Fakat büyüyünce, kuvvetlenince , göğsünün üzerindeki yazıyı
okudum ve anlamını kavradım. Ve hemen sütunun altını kazmaya başladım. Toprağın altında içine güneş ışığı girmeyen
karanlık bir geçit buldum. Burada bir meşale de yakmaya çalışmak da boşunaydı , çünkü sürekli esen rüzgar buna izin
vermiyordu. Karanlık yüzünden keşfettiğim yere giremiyordum, ve rüzgarın gücü ışığın yanmasına izin vermiyordu.
Tedirgin bir uykuya daldığımda yüzü bana benzeyen bir ihtiyar karşımda belirdi ve bana seslendi : “Kalk Balinus ve yeraltına
gir; bu yol seni yaratılışın sırrına götürecek ve Doğa’nın nasıl oluştuğunu göreceksin” “Karanlık hiçbir şeye izin vermiyor ve
ışık rüzgara dayanmıyor” diye yanıtladım. O zaman bana dedi ki : “Balinus , ışığını şeffaf bir kabın içine koy, böylece
rüzgardan korunmuş olacaktır. Ve seni karanlıkta aydınlatacaktır. “ Bu sözler benim ruhumu neşe ile doldurdu ve isteğime
ulaşacağımı hissettim. Ona seslendim : “ Siz kimsiniz? , bu büyük iyilik için kime minnettarım?” “ Ben
senin yaratıcınım , mükemmel olan! “ O anda neşe içinde uyandım , onun bana söylediği gibi ışığı şeffaf bir kabın
içine koydum ve yeraltına girdim. Orada altın bir tahtın üzerinde oturan yaşlı bir adam gördüm . Elinde zümrüt bir tablet
tutuyordu ve tabletin üzerinde “Doğa’nın varoluşu buradadır” diye yazıyordu. Önünde duran kitapta ise “Bütün varolanların
yaradılış sırrı ve her şeyin nedenlerinin bilimi buradadır.” diye yazıyordu. Bu kitabı korkusuzca aldım ve buradan çıktım.
Bu Bütün Varolanların Yaradılış Sırrı kitabında yazan her şeyi öğrendim ; Doğa’nın nasıl varolduğunu anladım ve her şeyin
nedenlerinin bilgisine eriştim. İlimim beni meşhur etti. Tılsım ve olağanüstü şeylerin bilgilerini öğrendim ; dört elementin
birleşmelerini, çekimlerini, itimlerini tanıdım. Zümrüt Tablet Tercümesi: Hermes Trimegistis’in Simya
üzerine Zümrüt Tableti

Hermes’in cesedinin bulunduğu karanlık mağarada , ellerinin arasında bulunmuş , Zümrüt tablet üzerine yazılı sırları :

Hiç yalan olmadan doğrudur , kesindir ve çok gerçektir.

Aşağıda olan yukarıda olan gibidir, yukarıda olan da aşağıda olan gibidir , ve birlikte tek bir şeyin mucizesini gerçekleştirirler.

Ve bütün her şey bir olandan geldiğinden , bir olanın düşüncesinden gelmiştir. Böylece her şey bu tek olandan uyum sağlayarak çıktı.

Güneş onun babasıdır, Ay annesidir. Rüzgar onu karnında taşımıştır, Toprak beslemiştir.

Dünyanın bütün gücünün babası budur. Onun gücü eğer toprağa dönerse her şeye yeter .

Toprağı ateşten ayıracaksın, sübtil olanı kalın olandan ; bu büyük bir maharetle olmalı

Topraktan gökyüzüne çıkacak ve yeniden toprağa inecek , ve yukarıda ve aşağıda olanın gücünü alacak . Bununla bütün dünyanın zaferi
senin olacak ; bunun için bütün karanlık senden uzaklaşacak.

Bu bütün kuvvetlerin en kuvvetlisi ; çünkü her sübtil şeyi yenecek, her katı şeyin içine girecek.

Dünya da böyle yaratıldı.

Bu yüzden bana Üç Kere Büyük Hermes denir ,


Hayranlık verici biçimler bundan çıktı , bunların ortamı buradadır.
çünkü bütün dünyanın felsefesinin üç bölümü de bana aittir. Güneş’in yaptıkları hakkındaki söylediklerim böylece
bitiyor ve tamamlanıyor.
Açıklama «Hiç yalan olmadan doğrudur , kesindir ve çok gerçektir.»
Metin öncelikle söylenenlerin doğru olduğunun ve yalancı bilimlerle ilişkisinin olmadığının söylenmesi ile başlar. Bu bir anlamda kendini
doğrulamaktır. Burada “çok gerçektir” ifadesi de anlamı kuvvetlendirmekte, belki de eski nitelemeler düşünüldüğünde Güneş’e atıfta
bulunulmaktadır. Güneş ve onun sembolize ettikleri “en gerçek” olarak kabul edilmektedir.

«Aşağıda olan yukarıda olan gibidir, yukarıda olan da aşağıda olan gibidir , ve birlikte tek bir şeyin mucizesini gerçekleştirirler. »

Daha sonra ise Yukarıda olan ile aşağıdaki olanın birliği vurgulanarak dönemin en önemli ezoterik yasası ifade edilmektedir. Bu aynı
zamanda astrolojiye de temel teşkil etmektedir. Buna göre macrocosmos ile microcosmos arasındaki bağlantı kesindir ve ikisine de
hükmeden Tanrısal yasalardır. Bu tanrı’nın bir mucizesinin görüntüsüdür.

Bu ifadenin bir başka yorumu da aslında burada filozof taşından söz edildiği şeklindedir. Bu taş yukarı ile aşağısı arasında , başka bir
deyişle insan ile tanrısal özü arasında bir ilişkiyi belirmektedir. Bu ise her şeyin bir olmasından, başka bir deyişle insanın tanrıdan çıkması
mucizesinden olanaklı olmaktadır. Öyle ise bu yoruma göre aslında Simyanın ana amacı olan Filozof taşı ortaya konmuş olmaktadır.

«Ve bütün her şey bir olandan geldiğinden , bir olanın düşüncesinden gelmiştir. Böylece her şey bu tek olandan uyum sağlayarak çıktı. »

Burada ise her şeyin Tanrı’dan ya da Tanrısal tözden geldiği bir kere vurgulanarak yaradılış ifade edilmiştir. Bu ifadelerdeki anahtar
sözcükler meditatio ve adaptatio’dur. Meditatio derin düşünmeyi ifade eder ancak buradaki anlamıyla , bir eylemi ifade etmekte ve Tanrı
iradesini belirtmektedir. Adaptatio ise daha anlamlıdır. Adaptatio , adaptasyon, uyarlama anlamına geldiği için, tek olandan uyum içinde
çıkmak , zaten bu tek olanın içinde her şeyi barındırdığını ve uyarlanarak varolan her şeyde bulunabileceğini göstermektedir.

Simya yorumunda ise tek olanın materia prima olduğu ve bir takım işlemlerden sonra başka şeylere dönüşebildiği söylenmektedir.

«Güneş onun babasıdır, Ay annesidir. Rüzgar onu karnında taşımıştır, Toprak beslemiştir.»

Bu ifade daha da semboliktir. Güneş ve Ay birleşmesi Simyada kutsal birleşmeyi sembolize ettiği gibi Güneş ateşi, Ay da suyu sembolize
eder. Böylece dört element düşüncesi burada yerini bulmuş olur. Güneşin baba olması ise tanrısal yaratıcı gücü belirtmektedir.

«Dünyanın bütün gücünün babası budur. Onun gücü eğer toprağa dönerse her şeye yeter. »

Buradaki ifade de telesma sözcüğü farklı anlamları ifade edebilmektedir. Bazı yorumlarda irade/güç anlamına gelmekte , bazı yorumlarda
da mükemmelliği göstermektedir. Her iki anlamda da tanrısal töze atıfta bulunduğu açıktır. Tanrısallığının farkına varmış insan toprağa
dönerse , yani maddede her şeye gücü yetebilecek durumda olur.

«Toprağı ateşten ayıracaksın, sübtil olanı kalın olandan ; bu büyük bir maharetle olmalı. Topraktan gökyüzüne çıkacak ve yeniden toprağa
inecek , ve yukarıda ve aşağıda olanın gücünü alacak . Bununla bütün dünyanın zaferi senin olacak ; bunun için bütün karanlık senden
uzaklaşacak.»

Burada ezoterik düşüncenin temel prensipleri açıkça ortaya konmuştur. Yukarıda da açıkladığımız gibi, Tanrısallığının farkına varmış
insanın madde üzerinde kontrolü olanaklı olabilir. Ancak bunun için sübtil olan kalın olandan ayrılmalı , yani ruh maddeye olan esaretinden
kurtulmalıdır. Bu ancak kendi nefsimizden kurtulacağımız inisiyasyon ile olanaklı olmaktadır. Maharet buradadır. Tanrısal tözünün farkına
varan gökyüzüne çıkmış olur , ancak yine maddi aleme dönerek , maddeye hükmederek , yaşamına devam etmeli ve bu dünyada
alacaklarını almalıdır. Artık bundan sonraki hayatta , bu aşama bir kere geçildikten sonra karanlıklar uzak olur.

Bu düşünceyi Nicolas Valois şöyle ifade etmektedir : “Solvite corpora et coagulate spiritum “. Türkçe ifadesiyle, bedeni çöz, ruhu pıhtılaştır ,
anlamına gelen bu ifade de ruhun bedenin esaretinden kurtularak evrimleşeceğini belirtmektedir.

Ancak bütün düşüncelerde varolan ruhun bedenin esaretinden kurtulduktan sonra madde yokmuş gibi yaşamak değil, kişinin bunun farkına
vararak günlük yaşantısına devam etmesi esastır.

Metin, bundan sonra yaradılışın da bu şekilde olduğunu ve her varolanda Tanrısal tözün varolduğunu söyleyerek son bulur.

KAYNAK«A HERMES TRISMEGISTE , La Table d’Emaurade , Les Belles Lettres, Paris, 1995EVOLA Julius , The Hermetic Tradition , Inner Traditions
International , Vermont, 1994 FONTANA David, The Secret Language of Symbols , Pavilion Books , London , 1993 GÜRSU Faik, Esoterik Astroloji, Güzel
Sanatlar Matbaası A.Ş. , İstanbul,1992 KLOSSOWSKI DE ROLA Stanislas , Alchemy , The Secret Art , Thames and Hudson, London,1992 RACHET Guy ,
Hermès Trismégiste , Le Grand Texte Initiatique de la Traditon Occidentale , Editions Sand, Paris, 1996 TEZ Zeki , Kimya Tarihi, V Yayınları, Ankara , 1986

You might also like