You are on page 1of 20

Kaynak: A. Giddens, Sosyoloji, s.568 vd.

TEMEL KAVRAMLAR

Kuram oluştururken ve araştırma yaparken sosyologların ilgilendiği konuların çoğu pek çok
başka insanın merak ettikleriyle benzerlik gösterir. Azınlıktaki grupların içerisinde yaşadığı
koşullar nelerdir? Daha önce hiç olmadığı kadar zengin olan bir dünyada kitlesel açlık nasıl
varolabilir? Bilişim teknolojisinin artmakta olan kullanımının yaşamımızdaki etkileri neler
olacak? Bir kurum olarak aile çözülmeye mi başlıyor? Sosyologlar bunlara ve pek çok başka
soruna yanıt bulmaya çalışmaktadır. Bulguları elbette son sözü söyleyecek nitelikte değildir.
Yine de, bu tür soruları genellikle sıradan insanların tarzı olan kurgusal tarzda tartışmaktan
kaçınmak sosyolojik kuramlaştırma ve araştırmaların her zaman amacıdır. İyi bir sosyolojik
çalışma, soruları olabildiğince açık kılmaya ve sonuçlara ulaşmadan Önce olgusal kanıt
toplamaya çalışır. Bu amaçlara ulaşabilmek için, belirli bir çalışmaya uygulanabilecek en
kullanışlı ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİNİ ve sonuçların en iyi nasıl çözümleneceğini
bilmemiz gerekir.

Araştırma çalışmalarında sosyologların sorduğu soruların bazıları, büyük oranda olgusal ya da


deneyseldir, örneğin, suçun ve adaletin pek çok görünümü, doğrudan doğruya ve sistematik
sosyolojik araştırmaları gerektirir. Bu nedenle şu sorulan sorabiliriz: En yaygın suç biçimleri
nelerdir? Suç olan davranışlarda bulunan insanların ne kadarı polis tarafından
yakalanmaktadır? Bunların ne kadarı sonuçta suçlu bulunup mahkum edilmektedir? Bu türden
olgusal sorular, yanıtlanmadan önce daha fazla araştırmayı gerektirmektedir çoğunlukla;
örneğin, suç hakkındaki resmi istatistikler suç olan etkinliklerin gerçek düzeyini gösterme
konusunda şüphe yaratmaktadır. Suç düzeyleri üzerine çalışmış olan araştırmacılar, ciddi
suçların toplamının ancak yansı kadarının polise bildirildiğini saptamışlardır.

Bir toplum hakkındaki olgusal veriler, elbette, sıradışı bir durumla mı yoksa çok genel bir dizi
etkiyle mi uğraşıyor olduğumuzu bize her zaman söylememektedir. Sosyologlar çoğunlukla
bir toplum içerisindeki belirli bir toplumsal bağlamı diğeriyle ya da başka toplumlardan
çıkarılan zıt örneklerle ilişkilendiren karşılaştırmalı sorular sormak istemektedir, örneğin,
İngiltere ve Birleşik Devletler1 in toplum ve hukuk dizgeleri arasında anlamlı farklılıklar
vardır. Karşılaştırmalı soruya bir örnek olarak şu verilebilir: Suç sayılan davranışların ve
hukukun uygulanmasının biçimleri iki ülkede ne tür farklılıklar gösterir? (ikisi arasında bazı
önemli farklılıklar gerçekten bulunmuştur da.)

Sosyolojide yalnızca varolan toplumların kendi aralarındaki ilişkilere bakmak yetmemektedir;


bunun yanında bugünlerini ve geçmişlerini de karşılaştırmamız gerekmektedir. Sosyologların
sorduğu bu sorular gelişimseldir. Çağcıl dünyanın yapısını anlamak için, toplumun önceki
biçimlerine bakmamız ve değişim süreçlerinin yol aldığı ana yönü çözümlememiz
gerekmektedir. Böylece, örneğin, ilk hapishanelerin nasıl oluştuğunu ve bugün neye
benzediklerini inceleyebiliriz.

Olgusal -ya da sosyologların genellikle tercih ettiği gibi deneysel -araştırmalar, şeylerin nasıl
oluştuğuyla ilgilenir. Yine de sosyoloji, ne kadar önemli ve ilginç olurlarsa olsunlar, yalnızca
olguların toplanmasından oluşmaz. Olguların ne demeye geldiğini her zaman yorumlamamız
gerekmektedir ve bunu yapabilmek için de kuramsal sorular sormayı öğrenmeliyiz. Pek çok
sosyolog aslında deneysel sorular üzerine çalışmaktadır, ama araştırma sırasında biraz da olsa
kuramsal bilgi tarafından yönlendirilmezlerse çalışmaları hiç de aydınlatıcı olmayacaktır.
Araştırma tamamıyla pratiklerle yürütülse bile bu böyle olacaktır.
Bu bölümde sosyolojik araştırmalarla ilgisi olan bazı anahtar öğeler üzerine düşünerek işe
başlayacağız. Sonra da, sosyologların çalışmalarında kullandığı değişik araştırma yöntemi
biçimlerini tartışmaya geçeceğiz. Bunların yanında varolan bazı incelemeleri çözümleyeceğiz
-çünkü araştırmanın aslında nasıl yürütülmesi gerektiğinin yollarıyla yapılan çalışmalar
arasında pek çok zıtlıklar vardır-

ARAŞTIRMA SÜRECİ

ilkin araştırma çalışmalarında olağan olarak varolan düzeylere bakalım. Araştırma süreci,
araştırmanın başlamasından bulguların yayınlandığı ya da yazılı olarak hazır hale getirildiği
zamana kadar süren birbirinden ayrı bir dizi adımı içerir.

Araştırma Sorunu

Her araştırma bir araştırma sorunuyla başlar. Bu kimi zaman bir olgusal bilgisizlik alanıdır:
yalnızca belirli kurumlar, toplumsal süreçler ya da kültürler hakkındaki bilgimizi geliştirmek
istiyor olabiliriz. Bir araştırmacı şöyle sorulan yanıtlamak istiyor olabilir: nüfusun ne kadarı
güçlü dinsel inançlar taşıyor? Bugün insanlar 'güçlü hükümetlerden gerçekten soğumuş
mudur? Kadının ekonomik konumu erkeğin ekonomik konumunun ne kadar gerisindedir?

En iyi sosyolojik araştırma, yine de, aynı zamanda bir bilmece de olan sorunlarla
başlamaktadır. Bir bilmece yalnızca bir bilgi eksikliği değil, anlamamızdaki bir boşluktur da.
Değerli sosyolojik araştırma üretmedeki ustalığın büyük bölümü bilmeceleri doğru olarak
tanımlamaktan oluşmaktadır. Bilmece-çözen araştırma, yalnızca 'Burada neler oluyor?'
sorusunu yanıtlamak yerine, olayların neden olduğu gibi olduğunu anlamamıza da yardıma
olmaya çalışmaktadır. Bu nedenle şunu sorabiliriz: Dini inançların kalıplan neden
değişmektedir? Son yıllardaki seçimlerde oy kullanan nüfusun oranındaki değişme nasıl
açıklanabilir? Kadınlar yüksek statülü işlerde neden bu kadar az temsil edilmektedir?

Hiçbir çalışma tek başına değerlendirilemez. Araştırma sorunları yürütülmekte olan


çalışmanın parçası olarak ortaya çıkmaktadır; bir araştırma projesi kolaylıkla bir başkasına
götürebilmektedir, çünkü araştırmacının daha önce dikkat etmediği konulan ortaya
çıkarmaktadır. Bir sosyolog, başka araştırmacıların kitaplarda-ki ya da uzmanlık
dergilerindeki çalışmalarını okuyarak ya da toplumdaki özel yönelimlerin farkında olarak
bilmeceleri keşfedebilir, örneğin, uzun zamandır, aftan sayıda program, zihinsel bakımdan
hasta olanları psikiyatri hastanelerine sokmak yerine toplum içerisinde tedavi etmeye
çalışmaktadır. Sosyologlar şunu sormaya teşvik edilebilir: Zihinsel olarak hasta olanlara
yönelik tavırdaki bu değişmeyi ortaya çıkaran nedir? Bunun hem hastaların kendileri hem de
toplumun geri kalanı açısından yaklaşık sonuçlan nelerdir?

Kanıtın Gözden Geçirilmesi

Sorun bir kez tanımlanınca, araştırma sürecinde genellikle başvurulan ikinci adım alandaki
kullanılabilir kanıtı gözden geçirmektir; önceki araştırma sorunu doyurucu bir biçimde zaten
açıklığa kavuşturmuş olabilir. Bunu yapamamışsa, araştırmacının, ilgili araştırmanın neyi ne
kadar işe yarar gördüğünü incelemesi gerekecektir, önceki araştırmacılar aynı bilmeceyle mi
ilgilenmişlerdir? Bunu nasıl çözmeye çalışmışlardır? Araştırmaları sorunun hangi yanlarını
çözümlemeden bırakmıştır? Başkalarının düşüncelerini kullanmak, sosyologun, ortaya
çıkarılabilecek konulan ve araştırmada kullanılabilecek yöntemleri açıklığa kavuşturmasına
yardım etmektedir.

Sorunu Açık Kılmak

Üçüncü düzey, araştırma sorununun açık bir formülasyonunu hazırlamaktır. İlgili yapıtlar
zaten hazırsa, araştırmada soruna nasıl yaklaşılabileceğine ilişkin iyi bir anlayışla
kütüphaneden dönebilir. Sorunun yapısı hakkındaki sorunlar kimi zaman varsayımlara -neler
olduğuna dair bilgiye dayanan tahminlere -dönüşebilir bu düzeyde. Araştırma işe yarar bir
araştırma olacaksa, varsayım, toplanmış olgusal malzeme destekleyici ya da yanlışlayım kanıt
sağlayacak bir biçimde formüle edilmelidir.

Bir Taslağın Hazırlanması

Bundan sonra araştırmada hemen araştırma malzemesinin nasıl toplanması gerektiğine karar
vermelidir. Pek çok araştırma yöntemi vardır ve hangisinin seçileceği hangi davranışın
çözümleneceğine olduğu kadar çalışma hedeflerinin bütününü de bağlıdır. Kimi amaçlar için,
(anketlerin olağan olarak kullanıldığı) bir derleme yerinde olabilir. Başka koşullarda,
görüşmeler ya da gözleme dayalı çalışma uygun olabilir. Çeşitli araştırma yöntemleri
hakkında daha fazla şeyi ileride öğreneceğiz.

Araştırmayı Yürütmek

Araştırmanın gerçek ilerleyişi sırasında kestirilemeyen zorluklar kolaylıkla ortaya çıkabilir.


Anketlerin gönderildiği ya da araştırmacının görüşmek istediği kişilerin bir bölümüne
ulaşmanın olanaksız olduğu görülebilir. Bir ticaret şirketi ya da bir hükümet kuruluşu, kişinin
işini tasarladığı biçimde yürütmesini istemiyor olabilir. örneğin, bir araştırmacı ticaret
şirketlerinin kadınlara eşit fırsat veren programlara ne kadar uydukları üzerine çalışıyorsa, bu
durumda, bunlara uymayan şirketler incelemeye alınmak istemeyeceklerdir. Sonuçta da,
bulgular çarpıtılmış olacaktır.

Sonuçları Yorumlamak

Çözümlenecek malzeme toplandığında araştırmacının dertleri bitmemektedir -daha yeni


başlıyordur! Toplanan verinin içerimlerini hazırlamak ve bunları yeniden araştırma sorununa
bağlamak çoğu zaman kolay olmamaktadır. Başlangıçtaki sorular için açık bir yanıta ulaşmak
olanaklıysa da, pek çok inceleme tümüyle son sözü söyleyebilir olmaktan uzak kalmaktadır.

Bulguların Bildirmesi

Genellikle bir dergi makalesi ya da kitap olarak yayınlanan araştırma bildirisi, araştırmanın
yapısına ilişkin bir açıklama sağlamakta ve çıkarılan sonuçlan gerekçelendirmeye
çalışmaktadır. Bu, tek bir araştırma projesiyle ilgili sonuncu aşamadır. Bildirilerin çoğu
yanıtlanmadan kalan sorulara işaret eder ve gelecekte daha yararlı bir biçimde yapılabilecek
sonraki bir çalışmaya yön verebilir. Her tek araştırma incelemesi, sosyolojik topluluk
içerisinde ortaya çıkan devamlı bir araştırma sürecinin parçasıdır.

Ve Gerçek işe Karışır!


Adımların az önceki sıralanışı, gerçek araştırma projesinde neler olup bittiğinin
yalınlaştırılmış bir uyarlamasıdır. Gerçek sosyolojik bir araştırmada, bu düzeyler pek seyrek
olarak bu kadar düzgün birbirini izlemektedir ve neredeyse her zaman 'durumu karıştıran'
belirli oranda sapmalar olmaktadır. Aralarındaki fark, bir yemek kitabında verilen tarifle,
gerçek bir yemek hazırlama süreci arasındakine benzemektedir. Deneyimli aşçı olanlar,
çoğunlukla tarife göre pek iş yapmadıkları halde, yine de öyle yapanlardan daha iyi
pişirmektedirler. Yukarıdaki düzenlenmiş şema aşırı derecede sınırlayıcı olabilir; önemli
sosyolojik araştırmaların çoğunda, her ne kadar kimi adımlar bulunabilirse de, gerçekte tam
olarak bu sıraya uyamaz.

ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ

Şimdi sosyologların çalışmalarında yaygın olarak kullandığı çeşitli araştın yöntemlerine göz
atabiliriz.

SORUNU TANIMLAMAK
Araştırma için bir konu seçmek.

LİTERATÜRÜ GÖZDEN GEÇİRMEK
Konuyla ilgili varolan araştırmalarla tanışmak

VARSAYIMI DİLE GETİRMEK
Neyi sınamaya yöneleceksiniz? Değişkenler arasındaki bağıntı nedir?

BİR ARAŞTIRMA TASARISI SEÇMEK
Bir ya da birkaç araştırma yöntemi seçin:
deney; derleme; gözlem; varolan kaynakların kullanımı.

ARAŞTIRMAYI YÜRÜTMEK
Veriyi toplayın, bilgiyi kaydedin.

SONUÇLARI YORUMLAMAK
Toplanan verilerin içermelerini işleyin.

ARAŞTIRMA BULGULARINI BİLDİRMEK
Anlamı ne? Daha önceki bulgularla bağlantısı ne?

Bulgularınız daha geniş bir akademik çevrede tartışılmış ve tescil edilmiştir -belki de daha
sonraki bir araştırmanın başlamasına yol açmıştır.

Alan Çalışması

Alan çalışmasında ya da katılımcı gözlemde (bu sözcükler sık sık birbirlerinin yerine
kullanılır), incelemeci bir grup ya da toplulukla birlikte yaşamaktadır ve bazen de
etkinliklerinde doğrudan yer almaktadır. Bir alan çalışmacısı bir toplulukta yer almakla
yetinemez; üyelere varlığım açıklaması ve gerekçelendirmesi de gerekmektedir. Araştırmacı
toplulukla işbirliği yapmalı, eğer zahmete değer sonuçlara ulaşılacaksa bir süre bunu
sürdürmelidir.
Uzun süredir, katılıma gözleme dayanan araştımalar için olağan olan üstesinden gelinmesi
gereken tehlike ya da sorunları çalışmanın dışında bırakmaktı, ama son zamanlarda alan
araştırmacılarının yayınlanmış anı ve günlükleri bunlardan daha çok söz etmektedir. Sık sık
yalnızlık duygusuyla başa çıkmak gerekmektedir -ait olmadığınız bir toplumsal bağlama ya da
topluluğa uymak pek kolay olmamaktadır. Grubun üyeleri kendilerini dürüstçe ifade etmeyi
reddettikleri için araştırmacı sürekli boşa didinmiş olabilmektedir; doğrudan sorgulama kimi
koşullarda hoş karşılanabilirken, başka koşutlarda soğuk bir sessizlikle karşılanabilir. Kimi
alan çalışması türleri fiziksel açıdan tehlikeli bile olabilir; Örneğin, bir suç Örgütü üzerine
çalışan bir araştırmacı, polis muhbiri olarak görülebilir ya da istemeden de olsa düşman
örgütler arasındaki çekişmelere karışabilir.

Alan çalışmasının üstünlükleri ve sınırlılıkları

Başarılı olduğu yerlerde alan çalışması, toplum yaşamı hakkında, diğer pek çok araştırma
yönteminden daha zengin bilgi sağlar. İşlerin belirli bir grubun içensinden nasıl göründüğünü
anlayınca, üyelerin neden davrandıkları biçimde davrandıklarını anlamamız ola ki daha kolay
olacaktır.

Alan çalışması incelemeciye pek çok araştırma yönteminin verebileceğinden daha fazla
esneklik de sağlamaktadır. Araştırmacı alışılmadık ya da beklenmedik koşullara uyum
sağlayabilmekte, ortaya çıkabilecek bir ipucunu izleyebilmektedir. Alan çalışması,
beklenmedik sonuçlan ortaya çıkarmaya, diğer pek çok araştırma yönteminden daha yatkındır;
araştırmacı, büyük bir şaşkınlık içerisinde, grup hakkında daha önceden tasarlar düşüncelerin
hepsinin yanlış olduğunu keşfedebilir.

Antropologlar! Antropologlar!

Ama alan çalışmasının pek çok sınırlaması da vardır. Yalnızca oldukça küçük gruplar ve
topluluklar üzerine çalışılabilir. Pek çok şey, araştırmacının gruptaki üyelerin güvenini
kazanma yeteneğine bağlıdır. Bu yetenek olmadan, araştırmanın İlerlemesi pek olası değildir.
Tersi de olanaklıdır. Bir araştırmacı, grupla o kadar bütünleşmeye başlayabilir ki, 'içlerinden
biri' haline gelebilir ve bir dış gözlemcinin perspektifini yitirebilir.

Derlemeler

Alan çalışmalarını yorumlamak çoğunlukla genelleme sorununu içerir. Pek az insanla ilgili
olduğu halde, bir bağlam için bulgulananın diğer durumlara da uygulanabileceğinden ya da
aynı grup üzerine çalışıyor bile olsalar iki ayrı araştırmacının aynı sonuçlara ulaşacağından
emin olamayız. Bu derleme araştırmalarındaki sorunlardan yalnızca biridir. Bir derlemede,
anketler, seçilmiş bir grup - kimi zaman birkaç bin kadar- insana ya gönderilir ya da
görüşmeler sırasında doğrudan doğruya verilir. Toplum yaşamının küçük parçalarının ayrıntılı
incelemesi için en uygun olan, alan çalışmasıdır; derleme araştırması, daha az ayrıntıya inse
de genellikle daha geniş bir alana uygulanabilecek bilgiler üretmeye yöneliktir.

Standartlaştırılmış ve açık-uçlu anketler

Derlemelerde iki tür anket kullanılır. Bazıları yalnızca belirli bir dizi yanıtın verilebileceği
standartlaştırılmış ya da sabitlenmiş tercihler ve soru dizilerinden oluşur -örneğin,
"Evet/Hayır/Bilmiyorum" ya da "Çok muhtemel/muhtemel/ muhtemel değil/hiç muhtemel
değil" gibi. Bu tür derlemelerde, az sayıda kategori içerildiği takdirde, yanıtların kolayca
karşılaştırılması ve hesaplanması gibi bir avantaj vardır. Diğer yandan, kanılardaki ya da sözlü
ifadelerdeki inceliklere izin vermediklerinden, ortaya çıkardıkları bilgi daha dar bir alana ait
olabilmektedir.

Diğer anketler açık-uçludur. Yanıtlayanların, kendi görüşlerini kendi sözleriyle ifade etmeleri
için daha fazla fırsatları vardır; şıklı yanıtlar vermekle sınırlanmamışlardır. Açık-uçlu anketler
standartlaştırılmış olanlara göre belirgin bir biçimde daha fazla bilgi sağlamaktadır.
Araştırmacı, soruları izleyerek, yanıtlayanın ne düşündüğünü daha derinlemesine
soruşturmaktadır. Başka bakımdansa, standartlaştırmanın olmaması, yanıtların istatistiksel
olarak daha zor karşılaştırılabilmesi demeye gelmektedir.

Anketler genellikle bir görüşmeci ekibinin, önceden belirlenmiş tek bir düzen içerisinde
soruları sorabileceği ve yanıtlan kaydedebileceği bir biçimde düzenlenir. Her kısım,
görüşmeciler ve görüşülenler tarafından hemen ve aynı biçimde anlaşılabilmelidir. Hükümet
kuruluşları ya da araştırma örgütleri tarafından düzenli olarak ele alınan geniş çaptı ulusal
derlemelerde, görüşmeler tüm ülkede az ya da çok eşzamanlı olarak yürütülür. Görüşmeleri
yönetenler ve sonuçlan, çözümleyenler sürekli olarak sorular ya da yanıtlardaki belirsizlikler
hakkında birbirlerini denetlemek zorunda kalırlarsa, İşlerini etkili biçimde yapamayacaklardır.

Anketler yanıtlayanların Özelliklerini de hesaba katmak zorundadırlar. Araştırmacının belirli


bir soruyu sorarken ne istediğini görebilmekte midirler? îşe yarar yanıtlar verebilmek için
yeterli bilgiye sahip midirler? Anketin araçları yanıtlayanlar için bildik olmayabilmektedir.
örneğin "Evlilik durumunuz nedir?" sorusu kimi insanların aklını karıştırabilmektedir. Daha
uygun olan "Bekar mısınız, evli misiniz, dul musunuz, ayrı mı yaşıyorsunuz?" diye
sorulmasıdır. Pek çok derlemeden önce, incelemeci tarafından umulmayan sorunları
kavrayabilmek için pilot çalışmalar yapılmaktadır. Bir pilot çalışma, anketin yalnızca birkaç
kişi tarafından doldurulduğu bir denemedir. Bu sayede ana derleme yapılmadan önce varolan
sorunlar giderilebilmektedir.

Örnekleme
Sosyologlar çoğunlukla çok sayıdaki bireyin özellikleriyle ilgilenmektedir - örneğin, bir bütün
olarak nüfusunun siyasi tutumları. Bu insanların tümü üzerinde doğrudan çalışmak olanaksız
olacağından, bu durumlarda araştırma çalışmaları örneklem üzerinde yoğunlaşır -ya da bütün
grubun küçük bir bölümünü alır. Çoğunlukla, uygun biçimde seçildiği sürece, nüfusun bir
örneğinden çıkarılmış sonuçların, nüfusun tümüne genellenebileceğine dair bir güven vardır,
örneğin, yalnızca iki ya da üçbin seçmen üzerinde yapılan çalışma toplumun bütününün
tutumları ve oy verme eğilimleri hakkında geçerli bir gösterge olabilir. Ama böyle bir
geçerliliğe ulaşabilmek için, bir Örnek temsil edici olmalıdır: Üzerine çalışılan birey grubu
yığının bütününün örneğini sunmalıdır, örneklemek düşünülebileceğinden daha karmaşıktır ve
istatistikçiler örneklerin gerçek ölçüsünü ve yapısını hazırlayabilmek için kurallar
geliştirmişlerdir.

Bir örneklemin temsil edici olduğunu garanti altına alan asıl önemli işlemlerden biri de,
yığının her üyesinin aynı kapsanma olanağına sahip olduğu bir Örneklemin seçildiği
rastlantısal örneklemdir. Rastlantısal bir örneklem edinmenin en karmaşık yolu, yığının her
üyesine bir numara vermek, sonra da -örneğin, rastlantısal dizilerde her onuncu numarayı
alarak- kendisinden bir ömeklem çıkarılacak rastlantısal bir liste oluşturmak için bilgisayarı
kullanmaktır.

İnsanların tercihi?

Derleme araştırmasının en ünlü ilk örneklerinden biri, yaklaşık yarım yüzyıl Önce Paul
Lazarsfetd ve meslektaşları tarafından yürütülen bir çalışma (Lazarsfeld vd. 1948), 'İnsanların
Tercihi?'dir. Birleşik Devletler başkanlığı için 1940'ta yürütülen kampanya süresince Ohio'nun
Erie ilçesi sakinlerinin oy verme eğilimlerini inceleyen bu çalışma, derleme araştırmasının
bugün de kullanılmakta olan temel tekniklerinin kimilerine öncülük etmiştir. Tek bir anketle
olabileceğinden bira daha derin soruşturabilmek için incelemeciler, her tek seçmen örneğine
ait üyeyle yedi ayrı durumda görüşmüşlerdir. Amaç, oy verme tutumlarındaki değişiklikleri
hem ayrıntılarıyla tanımlamak hem de nedenleri anlamaktı.

Araştırma, belirli birtakım varsayımlarla başlıyordu. Birisi, bir topluluktaki seçmene yakın
olan ilişkilerin ve olayların, oy verme eğilimlerini, uzaktaki dünya olaylarından daha fazla
etkilediğiydi ve bulgular bunu bütünüyle doğruladı. Araştırmacılar siyasi tutumları
çözümlemek için karmaşık ölçüm teknikleri geliştirdiler; hatta çalışmaları kuramsal
düşünmeye önemli katkılar da yaptı. Ortaya çıkmasına yardımcı oldukları kavramlar arasında
'kanı önderleri' ve 'iki-aşamalı iletişim akışı' vardır. Çalışma, kimi bireylerin -kanı
önderlerinin- çevrelerindekilerin politik kanılarını biçimlendirmeye çalıştıklarını gösterdi.
İnsanların görüşleri dolaysız bir tarzla değil, iki-aşamalı bir süreçle oluşmaktadır, tik aşamada,
kanı önderleri siyasi olaylara tepki göstermektedir; ikinci adımda Öncüler diğerlerini
-akrabaları, arkadaşları ve meslektaşları- etkiler.

Derlemelerin üstünlük ve yetersizlikleri

Sosyolojik araştırmada derlemeler pek çok nedenden ötürü yaygın olarak kullanılmaktadır.
Anket yanıtlan, diğer pek çok araştırma yönteminin oluşturduğu malzemeden çok daha
kolayca ölçülüp çözümlenebilmektedir; çok sayıda insan üzerine çalışılabilmektedir; yeterli
para sağlandığında, araştırmacılar derleme çalışmasında uzmanlaşmış bir aracıyı, yanıtlan
toplamak için görevlendirebilmektedir.
Pek çok sosyologun derleme yöntemi konusunda şüpheleri vardır. Geçerlilikleri şüpheli olan
bulgulara, yanıtlarının çoğunun görece yüzeysel yapısına verilen bir kesinlik görünümü
verilebileceğini iddia etmektedirler. Yanıt vermeme seviyesi kimi zaman, özellikle de anketler
postayla gönderilip geri alındığında, yüksek olmaktadır. Çalışmaların, bu Örneklerin
yansından biraz fazlasından çıkarılan sonuçlar üzerine dayanarak yayınlanması alışılmadık
şeylerden değildir —yine de, genelde yanıt vermeyenlerle yeniden görüşme girişiminde
bulunulur ya da başka insanlar onların yerine konur. Derlemeleri yanıtlamamayı tercih edenler
ya da görüşülmeyi reddedenler hakkında pek az şey bilinmektedir.

Deneyler

Bir deney, bir incelemecinin hazırladığı büyük ölçüde denetim altına alınmış koşullar altında
bir varsayımı sınama girişimi diye tanımlanabilir. Diğer araştırma işlemlerine oranla büyük
yararlar sunduklarından, deneyler doğa bilimlerinde daha sık kullanılır. Deneysel bir durumda
araştırmacı, üzerine çalışılmakta olan koşulları doğrudan doğruya denetleyebilir. Doğa
bilimlerininkiyle karşılaştırıldığında, sosyolojide deneyin kullanılabileceği alan oldukça
sınırlıdır. Ancak küçük birey gruplarını laboratuar ortamına sokabilmekteyiz ve böyle
deneylerde insanlar, üzerlerinde çalışma yapıldığını bildiklerinden, doğal olmayan biçimlerde
davranabilmektedirler.

Buna rağmen deneysel yöntemler bazen oldukça işe yarar biçimde kullanılabilmektedir
sosyolojide. Bunun bir örneği, gönüllü öğrencilerin bir kısmına gardiyan, diğer kısmına da
mahkum rolü vererek bir hapishane düzeni oluşturan Philip Zimbardo tarafından yürütülen
incelikli bir deneydir (Zimbardo 1972). Amacı, bu farklı kısımları oynamanın tutum ve
davranışlarda ne ölçüde değişikliklere yol açtığını görmekti. Sonuçlar incelemecileri sarstı.
Gardiyanları oynayan öğrenciler çabucak otoriter bir tavır takındılar; çevrelerinde emirler
verip sözel olarak küfür ve zorbalık ederek mahkumlara karşı gerçek bir düşmanlık
sergilemişlerdir. Mahkumlarsa, tersine, gerçek hapishanedekilerde sık sık rastlanan bir
duyarsızlık ve isyankarlık karışımı tepkiler göstermişlerdir. Bu etkiler o kadar belirgin ve
gerilim düzeyi o kadar yüksekmiş ki, deneyi erken bir evresinde bitirmek gerekmiş. Bununla
birlikte sonuçlar önemliydi. Zimbardo, hapishanelerdeki davranışın orada yasayan bireylerin
özelliklerinden çok hapishane ortamının kendisinin yapısından etkilendiği sonucuna varmıştır.

Yaşam Öyküleri

Deneylerin tersine, yaşam öyküleri tamamen sosyolojiye ve diğer sosyolojilere aittir; doğa
bilimlerinde yeri yoktur. Yaşam öyküleri belirli bireyler hakkında toplanmış —genellikle
bireylerin kendileri tarafından anımsanan -özyaşamöyküsel malzemeden oluşmaktadır.
Araştırmanın diğer işlemleri genellikle zaman içinde inançların ve tutumların gelişimi
hakkında yaşam-tarihinin sağladığı kadar çok bilgi sağlamamaktadır. Yine de yaşam-öyküsel
çalışmalar, seyrek olarak bütünüyle insanların anımsamalarına dayanır. Bireylerin sağladığı
bilgiyi genişletmek ve geçerliliğini denetlemek İçin yaygın olarak mektuplar, çağcıl bildiriler
ve gazete beyanları gibi kaynaklar kullanılır. Sosyologların yaşam tarihinin değeri
konusundaki görüşleri farklı farklıdır: bazıları işe yarar bilgi sağlamak konusunda çok
güvenilmez oldukları kanısındayken, diğerleri, pek az araştırma yönteminin karşılayabileceği
görü kaynaklan sunduğuna inanmaktadır.

Yaşam öyküleri çok önemli çalışmalarda başarılı bir biçimde kullanılmaktadır, tik önemli
çalışmalardan biri, beş cildi ilk kez 1918 ve 1920 yıllan arasında W. I. Thomas ve Florian
Znaniecki tarafından yayınlanan The Polish Peasant in Europe and America [Avrupa ve
Amerika'daki Polonya Köylüleri] idi (Thomas ve Znaniecki 1966).

Tarihsel Çözümleme

Sosyolojik araştırmada çoğunlukla tarihsel bir bakış esastır. Çünkü belirli bir sorun hakkında
topladığımız malzemeyi anlamlı kılmak için sık sık bir zaman perspektifine ihtiyaç
duymaktayız.

Sosyologlar geçmiş olayları çoğunlukla doğrudan doğruya incelemek istemektedir. Tarihin


bazı dönemleri üzerine -örneğin, İkinci Dünya Savaşı boyunca Avrupa'da yapılan Soykırım
örneğinde olduğu gibi- çevrede o zamandan beri hâlâ hayatta kalanlar varsa, doğrudan
doğruya bir çalışma yapılabilmektedir. Sözel tarihe ilişkin araştırma, yaşamları sırasında daha
önce tanık oldukları olaylar hakkında insanlarla görüşmek anlamına gelmektedir. Bu tür
araştırma çalışması, açıktır ki, en fazla altmış ya da yetmiş yıl kadar geriye uzanabilir. Daha
erken döneme ilişkin bir tarihsel çalışma için sosyologlar, çoğunlukla kütüphanelerde ya da
ulusal arşivlerde varolan belgeleri ve yazılı kayıtlan kullanmak zorundadır.
Tarihsel bir bağlamdaki belgesel araştırmaya ilginç bir örnek sosyolog Anthony Ashworth'ün
Birinci Dünya Savaşı sırasındaki siper savaşlarına ilişkin çalışmasıdır (Ashworth 1980).
Ashvvorth, haftalarca çok yakın mesafede, sürekli ateş altında olmak zorunda kalan insanlar
için yaşamın neye benzediğini çözümlemeye çalışmıştır. Çok çeşitli belgesel kaynak üzerinde
çalışmıştı: Farklı askeri tümenler ve taburlar hakkında yazılmış olanları da içeren resmi savaş
tarihleri, günün resmi yayınları, tek tek askerler tarafından resmi olmayan biçimde tutulmuş
notlar, kayıtlar ve kişisel savaş deneyimi açıklamaları. Bu kadar çeşitli malzeme üzerinde
çalışan Ashworth, siperlerdeki yaşama ilişkin zengin ve ayrıntılı bir betimleme geliştirmişti.
Pek çok askerin düşmanla ne zaman çatışmaya girilmesi gerektiğine ilişkin kendi
düşüncelerini oluşturduğunu, çoğu zaman subaylarının emirlerine gerçekte aldırmadıklarını
keşfetmiştir, örneğin, Almanya'nın ve İttifak'ın askerleri arasında yılbaşında ateşkes ilan
edilmiş, bir yerde iki taraf arasında resmi olmayan bir futbol karşılaşması bile yapılmıştır.

Karşılaştırmalı ve Tarihsel Araştırmanın Birleştirilmesi

Ashvvorth'ün araştırması görece kısa bir dönem üzerinde yoğunlaşmıştır. Çok daha uzun bir
dönemi inceleyen ve karşılaştırmalı çözümlemeyi tarihsel bir bağlamda da kullanan
çalışmalara bir örnek olarak Theda Skocpol'ün toplumsal değişmeye ilişkin en ünlü
çalışmalardan biri olan States and Social Revolutions (1999) adlı kitabını (Devletler ve
Toplumsal Devrimler] ele alabiliriz. Skocpol kendisi için zorlu bir görev belirler: Devrimlerin
kaynakları ve yapısı üzerine, ayrıntılı bir deneysel Çalışmaya dayanan bir kuram üretmek. Üç
değişik tarihsel bağlamda ele almıştır devrim süreçlerini: Fransa'daki 1789 Devrimi,
Rusya'daki (komünistleri iktidara getiren, 1989'da dağılan Sovyetler Birliği'ni kuran) 1917
Devrimi ve Çin'de (Komünist Çin'i yaratan) 1949 Devrimi.

Skocpol çok sayıda belgesel kaynağı çözümleyerek, toplumdaki temel yapısal koşullan
vurgulayan güçlü bir devrimsel değişim açıklaması geliştirebilmiştir. Toplumsal devrimlerin
yüksek oranda amaçlanmamış sonuçların ürünü olduğunu göstermektedir, örneğin Rus
Devrimi'nden önce çeşitli siyasi grupların varolan rejimi devirmeye çalışıyor olmasına
rağmen, bunlardan -sonunda iktidara gelen Bolşevikler de dahil olmak üzere -hiçbirinin
meydana gelen devrimi beklemiyor olmasıdır. Bir dizi çarpışma ve çatışma, daha önce
rastlanmış bütün toplumsal dönüşüm süreçlerinden daha köktenci bir süreci ortaya çıkarmıştır.
Sosyolojik araştırmada kullanılan temel yöntemlerin dördü

Araştırma Güçlü Yanları Sınırları


Yöntemi
Alan Genellikle diğer yöntemlerden daha Yalnızca görece küçük grup ya da
çalışması rengin ve daha ayrıntılı bilgi topluluklar hakkında çalışmak için
sağlamaktadır. kullanılabilmektedir.

Araştırmacıya, stratejileri Bulgular yalnızca üzerine çalışılan


düzeltmek ve yeni yönler izlemek gruplara ve topluluklara uygulanabilir;
için esneklik sağlamaktadır. tek bir alan çalışmasına dayanarak
genelleme yapmak kolay değildir.
Derlemeler Çok sayıda birey hakkında yeterli Toplanmış malzeme yüzeysel
veri toplamayı olanaklı kılmaktadır. olabilmektedir; bir anket son derece
standartlaştırıldığında, yanıtlayanların
Yanıtlayanların yanıtları arasında bakış açılarındaki ayrımlar
titiz karşılaştırmalar yapmaya izin örtülebilmektedir.
vermektedir.
Yanıtlar, insanların gerçekten
inandıklarının tersine inandıklarını iddia
ettikleri şeyler olabilir.

Belgesel Üzerine çalışılan belge türlerine Araştırmacı, bölük pörçük de olsa


Araştırıma bağlı olarak, çok sayıda veriye ek varolan kaynaklara bağımlı kalmaktadır.
olarak ayrıntılı malzeme kaynaklan
da sağlayabilmektedir. Kaynakların, resmi istatistiklerde
olduğu gibi, gerçek eğilimleri ne kadar
Bütünüyle tarihsel olan ya da temsil ettiğinin yorumlanması zor
tanımlanmış bir tarihsel boyutu olabilmektedir.
bulunan bir çalışma için zorunludur.
Deneyler Özel değişkenlerin etkisi Toplumsal yaşamın pek çok yanı
araştırmacı tarafından laboratuara sokulamamaktadır.
denetlenebilmektedir.
Üzerine çalışılanların yanıtları deneysel
Sonraki araştırmacılar için durum tarafından etkilenebilmektedir.
tekrarlanması genellikle daha kolay
olmaktadır.

GERÇEK DÜNYADA ARAŞTIRMA: YÖNTEMLER, SORUNLAR, GÜÇLÜKLER

Daha önce vurgulandığı gibi, her araştırma yönteminin yararlan ve sınırlan vardır. Bundan
dolayı -her birini hem diğerleriyle bütünleştirmek hem de diğerlerini denetlemek için
kullanarak- tek bir araştırmada birkaç yöntemi birleştirmek çok yaygındır. Din
sosyolojisindeki etkili çalışmalardan birine bakmakla yöntemleri birleştirmenin değerini -ve
daha genel olarak gerçek sosyolojik araştırmanın sorunlarını ve güçlüklerini -görebilmekteyiz:
Roy VValüs'in Scientology diye bilinen harekete ilişkin incelemesi.
Roy Wallis ve Scientology

Scientology'nin kurucusu L. Ron Hubbard bir kilisenin temelini oluşturan dinsel öğretiler
geliştirdi. Scientology'ye göre, hepimiz ruhsal doğamızı ihmal etmiş ruhsal varlıklarız
-Thetanlar. Gerçek ruhsal yetilerimizin farkına vardıracak bir eğitim yoluyla, unutulmuş
doğaüstü güçlerimizi yeniden kazanabiliriz. Wallis, bu çalışmaya 'alışılmadık' yapısından
dolayı sürüklenmiştir. Hareket çokça tartışılabilir olsa da, pek çok izleyiciyi çekmiştir. Pek
çok yeni dinsel gruptan biri olan bu özel hareket neden bu kadar ünlü olmuştur?

Araştırmaya başlamak sorunlar ortaya çıkarmıştır. Wallis, hareketin önderlerinin çeşitli


hükümet kuruluşları tarafından zaten incelenmiş oldukları için, bir sosyolojik araştırmaya
katılmak istemeyebileceklerini biliyordu. Hareketin tarihi hakkındaki okumaları sırasında,
kurucu üyelerden birinin bir kitabıyla karşılaştı. Yazarla temas kurdu ve sonuçta
Scientology'yte neredeyse tüm bağlarını koparmış birkaç tanıdığıyla bağlanb kurdu. Bu
insanların çoğu görüşmeyi kabul etti. Bu ilk görüşmeciler Wallis'e, içinde Scientology
örgütüne ait bir adres listesinin de olduğu bir dizi belge ve literatür sağladı. Wallis listedeki
isimlerden oluşturduğu bir örneklem grubuna bir anket hazırlayıp gönderdi. Ama liste güncel
olmaktan o kadar uzaktı ki, örneklem grubunun içindeki pek çok kişi verilmiş adreslerden
taşınmıştı; diğerleriyse yalnızca Scientology üzerine bir kitap almış olmaları dolayısıyla
listeye yerleştirilmişlerdi ve hareketle gerçek bir bağlan yoktu.

Scientogîstlerin örneklem grubu hakkındaki derlemenin değeri, bu nedenle, genelde çok


sınırlıydı. Yine de Wallis'e başka temaslar sağladı. Anketi yanıtlayanların bazıları görüşmeyi
kabul edebileceklerini bildirdiler. Bu nedenle Wallis hem belgelenmiş bilgiler topladı hem de
görüşmeler düzenleyerek İngiltere ve Birleşik Devletlerde dolaştı. Sabit bir sorular bütünüyle
başladıysa da, yanıtlayanların, önemli saydıkları meseleler hakkında uzun uzadıya
konuşmasına izin veren daha esnek bir üslup benimsemeyi daha yararlı buldu. Bazı insanlar
kaset kaydı isterken başkaları bunu istemedi.

Wallis en sonunda Scientology'nin belirli öğretilerini daha iyi anlaması gerektiğine inanmaya
başladı; bunun için de Scientology'ye bağlı bir grup tarafından verilen giriş niteliğindeki bir
"iletişim" dersine kayıt yaptırdı. Böylece katılımcı gözleme başladı, ama bir araştırmacı
olarak kimliğini açıklamadı. Wallis kurs boyunca Scientology evinde kalırken, gizli katılıma
gözlemci rolünü sürdürmenin zor olduğunu gördü. Diğer üyelerle yapağı konuşmalar,
paylaşmadığı görüşlere katılır gibi yapmasını gerektirdi. Bu görüşleri kabul etmediğini dile
getirmek, yapmayı istemediği halde Scientology'nin kimi temel ilkelerini açıkça kabul
etmediği takdirde burada kalmayı sürdüremeyeceğinin belli olması türünden zorluklara yol
açıyordu. Bu nedenle, dersleri bitirmeden sessizce ayrıldı.

Wallis sonradan hareketin önderlerine, Scientology hakkında araştırma yapmakla uğraşan bir
sosyolog olduğunu açıklayan bir mektup yazdı. Hareketin çok fazla saldırıya uğramakta
olduğunu belirterek, kendi araştırmasının daha dengeli bir görüş sağlayacağını öne sürmüştür.
Sonrasında tarikatın İngiltere'deki merkezini ziyaret edip oradaki memurlardan biriyle
konuştu. Bu kişi, onun iletişim derslerinden ayrılmış olmasından endişelendi; aynı zamanda
Scientologistler listesine gönderilen anketleri de biliyordu. Bununla birlikte, Wallis'e bazı asil
üyeler ve öğrencilerle görüşme izni verip Birleşik Devletler'de temas kurulabilecek insanların
adresini verdi. Wallis en sonun da çalışmasını tamamlayabileceği yeterli malzemeyi toplamayı
başardı (bkz. Wallis 1976, 1987). Scientology'nin, çekiciliğini, savunduğu görüşlerden çok
yeni üyeleri çekmek için gösterdiği enerjik çabadan -ve bir kez üye olunduktan sonra itaat için
uygulanan baskıdan- aldığı sonucuna vardı.

Araştırmadaki etik sorunlar: yanıtlayanlar karşılık veriyor

İnsanlarla ilgilenen her araştırma etik açmazlar ortaya çıkarabilir. Wallis, Scientology
derslerine kaydolurken sosyolog kimliğini açıklamadığı için davranışları üzerine çalıştığı
insanlara karşı pek dürüst davranmamıştı. Doğrudan doğruya yalan söylemekten kaçınmaya
çalışmış, ama katılımın gerçek nedenini söylememiştir. Bu davranış etik miydi? Her şeyi göz
önüne alarak yanıt verildiğinde: galiba Öyleydi Wallis her düzeyde tümüyle dürüst olmuş
olsaydı, araştırma varabildiği yere kadar gidemeyecek ve gizli örgütlerin içerisinde neler olup
bittiğini bilmenin toplumun yararına olduğu öne sürülebilecekti. Bu temel üzerinde onun
stratejisini haklı bulabiliriz.

Yayınlamadaki sorunlar: Wallis'in deneyimi

Etik konular sık sık araştırma bulgularının yayınlanmasındaki olanaklı sonuçlar bakımından
da ele alınabilir. Wallis, yayınlanmadan önce kitabının müsveddesini Scientology merkezine
gönderdi. Kimi karşı çıkışlarını karşılayabilmek için değişiklikler yapmasına rağmen,
Scientologistler hemen müsveddeyi İftira konularında uzman bir avukata göndermiştir. Kitap
üzerine, kendisi de inançlı Scientologist olan bir sosyolog tarafından, Wallis'in araştırma
yöntemleri ve sonuçlarının oldukça eleştirel bir yorumu hazırlanmış ve sonuçta bu,
yayınlanmış çalışmaya bir ek olarak katılmıştır. Scientologistler bunun yanında kendi süreli
yayınlarından birinde Wallis'ın araştırması üzerine çözümleyici bir deneme yayınlamışlardır.
Tartışmalarına, ABD başkanlığına bağlı Bilim ve Teknoloji Dairesi tarafından düzenlenmiş
-ve 'insanlar hakkındaki çalışmalarla uğraşan araştırmacıların haberli rıza alması gerektiğini
vurgulayan- özel Yaşam ve Davranış Araştırması Paneli'ni eklemişlerdir. Scientologistler,
haberli rızanın alınmadığını vurgulayıp Wallis'ın yayınlanmış çalışmasının, pek çoğu
Scientology Kilisesi'ne düşman olan küçük bir Çevreden edinilen bilgilere dayandığını
eklediler.

Wallis, araştırma bildirisinin ilk biçimlerini değiştirmek için, kendisini ikna edebilecek kadar
güçlü ve kendini iyi ifade edebilen bir grupla uğraşıyordu. Sosyologlar tarafından incelenen
diğer birey ya da gruplar benzer etkiyi yaratmamıştır. Psikiyatri hastalan ya da mahkumlar
gibi savunmasız ya da görece güçsüz insanlar üzerine çalışırken, araştırmacının araştırmanın
etik içermelerine daha fazla ağırlık vermesi gibi bir zorunluluk vardır. Çünkü bu tür insanların
doğrudan karşılık verebilme yeteneği sınırlı olabilir.

Bu çalışmanın konusu olanlar, ya kendilerinin itici bulduğu bir görünümde


resmedildiklerinden -Scientologistlerin tepkisi- ya da gizli kalmasını tercih edecekleri tutum
ve davranışların açığa çıkarılmasından dolayı, yayınlanmış sonuçlan saldırgan bulabilir,
insanlar toplumsal yaşamın pek çok yerinde, kamu tarafından bilinir hale gelmesini
istemeyeceği işlerle meşguldurlar. Fabrika ve bürolarda çalışan bazı insanlar düzenli olarak
malzeme çalmaktadır; hastane hemşireleri kimi zaman Ölümcül derecede hasta olan insanları
daha ölmeden ceset torbalarına koymakta ve onlara çok az özen göstermektedir; hapishane
gardiyanları mahkumlardan rüşvet alıp kimilerini 'güvenilir' kabul etmekte ve kendilerim
koruyabilecekleri görevler yapmalarına izin vermektedir.

SOSYOL0JİNİN ETKİSİ
Sosyolojik araştırma seyrek olarak yalnızca entelektüel sosyolog topluluğunu
ilgilendirmektedir. Sonuçlan çoğunlukla geniş bir alana yayılmaktadır. Wallis'ın
Scientologistleri bu kadar ilgilendiren çalışmasının durumu buydu. Vurgulanması gereken,
sosyolojinin yalnızca çağcıl toplumlar üzerine yapılan çalışma olmadığıdır; o, toplumların
süregiden yaşamında önemli bir Öğedir. Meydana gelen dönüşümlerinin evliliği, cinselliği ve
aileyi etkileyişi buna örnek olarak verilebilir. Bir çağcıl toplumda yaşamakta olan çok az
insanın sosyolojik araştırmanın süzgecinden geçirmesinin bir sonucu olarak bu değişmeler
hakkında bilgisi yoktur. Düşünme ve davranışımız -böylece tam da sosyolojik inceleme
alanını yeniden biçimleyen- karmaşık ve çoğu gizli yollardan sosyolojik bilgi tarafından
etkilenir. Sosyolojinin teknik kavramlarını kullanarak bu görüngüyü betimlemenin bir yolu,
sosyolojinin, davranışı üzerine çalışılmakta olan insanlarla düşüngüsel bir ilişki içerisinde
olduğunu söylemektir. 'Düşüngüsel', sosyolojik araştırma ile insan davranışı arasındaki
mübadeleyi betimler. Sosyolojik bulguların çoğu zaman sağduyuya ait inançlara karşılık
gelmesine şaşırmamalıyız. Bunun nedeni, sosyolojinin yalnızca zaten bildiğimiz bulgularla
karşımıza çıkması değildir; tersine, sosyolojik araştırmanın toplumun aslında ne olduğuna
ilişkin sağduyuya ait bilgimizi sürekli olarak etkilemesidir.

1. EK: İSTATİSTİK TERİMLERİ

Sosyolojideki araştırma, bulguların çözümlenmesinde istatistik tekniklerinin kullanımını


gerektirmektedir. Bazıları yüksek ölçüde ayrıntılı ve karmaşık olsa da, en sık kullanılanları
anlamak kolaydır. En yaygın olanlar merkezi eğilim ölçüleri (ortalama ölçme yolları) ve
korelasyon katsayısıdır (bir değişkenin sürekli olarak diğerine bağlanma derecesinin ölçüleri).

Her birinin belirli yararlan ve yetersizlikleri olan üç ortalama hesaplama yöntemi vardır. On
üç bireyin (içinde evler, arabalar, banka hesaplan ve yatırımlar da olmak üzere) sahip olduğu
kişisel servetin toplamını bir örnek olarak ele alalım. Bu on üç kişinin aşağıdaki miktarlara
sahip olduğunu varsayalım:

1) 000 (sıfır) pound


2) 500 pound
3) 10.000 pound
4) 20.000 pound
5) 40.000 pound
6) 40.000 pound
7) 40.000 pound
8) 80.000 pound
9) 100.000 pound
10) 150.000 pound
11) 200.000 pound
12) 400.000 pound
13) 10.000.000 pound

Ortalama on üç kişinin tümünün kişisel servetlerini toplayıp sonucu 13'e bölerek ulaşılan
ortalamaya karşılık gelmektedir. Toplam 11.085.000 pounddur; bunu 13'e bölerek 852.692.31
eden bir ortalamaya ulaşmaktayız. Sağlanan verilerin bütün dizisine dayandığından,
çoğunlukla bu ortalama işe yarar bir hesaplamadır. Yine de, bir ya da birkaç durum
çoğunluktan çok farklı olursa saptırıcı da olabilir. Yukarıdaki örnekte mean merkezi eğilimin
uygun ölçümü değildir gerçekte; çünkü çok yüksek bir sayı olan 10.000.000 poundun varlığı
diğerlerinin hepsini çarpıtmaktadır. İnsanların çoğunun gerçekte olduklarından çok daha
fazlasına sahip oldukları izlenimini yaratabilir.

Bu tür örneklerde diğer bir ya da iki ölçü kullanılabilmektedir. Mod, belirli bir dizi veride
daha sık olarak ortaya çıkan sayıdır. Bizim örneğimizde bu 40.000 pounddur. Mod'daki sorun,
verilerin genel dağılımını, yani içerilen sayıların dizisini hesaba katmamasıdır. Bir dizi sayı
içinde en sıklıkla ortaya çıkmakta olanı zorunlu olarak sayıların bütününün dağılımını temsil
etmez ve bu nedenle kullanışlı bir ortalama olmayabilir. Bu örnekte 40.000 pound en alttaki
sayıya çok daha yakındır.

Üçüncü ölçü, herhangi bir sayı dizisinin ortası olan medyandır. Bizim örneğimiz bir teksayıyı,
13'ü, vermektedir, örneğin 12 gibi bir çiftsayı olsaydı, medyan ortadaki iki sayının (6 ile 7'nin)
ortalaması alınarak hesaplanacaktı. Mod gibi medyan da ölçülen verinin gerçek dizisi
hakkında hiçbir fikir vermemektedir.

Kimi durumlarda bir araştırmacı ortalamanın aldancı bir görünümünü vermekten kaçınmak
için birden fazla merkezi eğilim ölçüsü kullanacaktır. Daha çok, söz konusu olan verinin
standart sapmasını hesaplayacaktır. Bu -örneğimizde sıfırdan 10.000.000 pounda giden bir
dizi sayının dağılım derecesini, ya da dizisini hesaplamanın bir yoludur.

Korelasyon katsayısı, iki (ya da daha fazla) değişkenin birbirine ne kadar sıkılıkla
bağlandığını ifade etmenin kullanışlı bir yolunu sunar. İki değişkenin karşılıklı olarak
birbirine bütünüyle bağlandığı yerde, 1.0 diye ifade edilen, tam bir olumlu korelasyonun
varlığından söz edebilmekteyiz. İki değişken arasında hiçbir ilişki bulunamadığında -tutarlı
hiçbir bağlantıları olmadığında- katsayı sıfırdır. -1.0 diye ifade edilen tam bir olumsuz
korelasyon, iki değişken birbiriyle bütün bütün ters bir ilişki içerisinde olduğunda ortaya
çıkmaktadır. Toplum bilimlerinde tam korelasyona hiçbir zaman ulaşılamamaktadır, ister
olumlu ister olumsuz olsun, 0.6 ya da daha yüksek çıkan korelasyonların, genellikle
-çözümlenmekte olanlar her ne olursa olsun- bu değişkenler arasında güçlü bir bağlantı
derecesine işaret ettiği kabul edilmektedir. Bu düzeydeki korelasyonlar, örneğin, toplumsal
sınıf ortamı ile oy verme davranışı arasında kurulabilmektedir.

2. EK: TABLOYU OKUMA

ÖRNNEK TABLO
Araba sahibi olma: seçilmiş kimi ülkelerin karşılaştırılması;
Yetişkin nüfusta 1000 kişi başına düşen araba sayısı(a)
1 1 1 1 1993 ve sonrası
971 981 984 989
Brezilya 12 78 84 98 -

Şili 19 45 56 67 -

İrlanda 141 202 226 228 -

Fransa 261 348 360 475 420


Yunanistan 30 94 116 150 -
İtalya 210 322 359 424 500

Japonya 100 209 207 286 300


İsveç 291 348 445 445 410

İngiltere 224 317 343 366 360

ABD 448 536 540 607 570

Batı Almanya 247 385 312 479 470(b)

(a) Ruhsata olan bütün arabalar dahildir.


(b)1993'le Almanya birleşmiş durumdadır.

Kaynaklar: Road Federation, Sodal Trends'te {Londra HMSO, 1987) bildirilen United
Nations Annual Bulletin ofTransport Stalistks.s. 68; StatisticalOffice of EuropeanCommunity,
Basic Statistics ofthe Community (Lüksemburg: Avrupa Birliği, 1991); 1993 ve sonrası
hakkındaki bilgiler The Economiat, Pocket World in Figures'den, 1996.

Tablodaki sayılarda kimi ilginç eğilimler görülebilir, ilkin, araba sahibi olma düzeyi farklı
ülkeler arasında dikkat çekici biçimde değişmektedir: ABC de 1000 kişi basına düşen araba
sayısı Şili'dekinden neredeyse on kat daha fazladır.

İkincileyin, bir ülkenin zenginlik düzeyiyle araba sahibi olma oranı arasında açık bir bağlantı
vardır. Gerçekte, araba sahibi olma oranlarını diferansiyel zenginliğin kaba bir göstergesi
olarak kullanabiliriz.

Üçüncüleyin, neredeyse sunulan tüm ülkelerde araba sahibi olma düzeyi 1971 ile 1993
arasında artmıştır, ama bazılarında artış oranı diğerlerinde olduğundan daha yüksektir -bu,
muhtemelen iktisadi gelişmeyi başarılı bir biçimde oluşturmuş olanlar ile buna ulaşmaya
çalışan ülkelerin aşamalarındaki farklılıkları göstermektedir.

Dördüncüleyin, bu veriler daha geniş bir siyasi perspektif içinde görülmelidir, örneğin,
1993'te Almanya’da araba sahibi olma oranındaki düşüş, Batı ve Doğu Almanya’nın birleşme
sürecini yansıtacaktır.

Beşincileyin, verilerin kaynağı da hesaba katılmalıdır, örneğin, İngiltere, Fransa, İsveç ve


ABD için 1989'da verilen rakamlarla karşılaştırıldığında düşük kalan 1993 rakamlarının
nedeni kısmen kaynaklardaki değişiklikle açıklanabilir. Verilerle çalışmak dikkati ve -ideal
olarak -istatistiklerin karşılıklı-denetimlerini gerektirmektedir.

Sosyoloji literatürünü okurken tablolarla sık sık karşılaşacaksınız. Bazen karmaşık görünseler
de, aşağıda sıralanan birkaç adımı izlerseniz onları çözmek kolaylaşacaktır; alıştırmayla bu
otomatik hale gelecektir. Tabloları atlama ayartmasına kapılmayın; aynı malzeme sözlerle
ifade edildiğinde yapabileceğinizden çok daha hızlı okuyabileceğiniz biçimde
yoğunlaştırılmış bilgi içermektedirler. Tabloları yorumlamada yeterli hale gelmekle, bir
yazarın çıkardığı sonuçların ne kadar gerekçelendirilmiş göründüğünü de
denetleyebileceksiniz.

1 Bütün başlığı okuyun. Tablonun, çoğunlukla, İfade edilen bilginin yapısını kusursuz
bir şekilde bildirmek için araştırmacı tarafından gerçekleştirilen bir girişimi sunan uzunca
başlıkları vardır, örnek tablonun başlığı ilkin verilerin konusunu, ikincileyin tablonun
karşılaştırma için malzeme sağladığı olgusunu ve üçüncüleyin de verinin yalnızca sınırlı
sayıda ülke için verilmiş olduğunu göstermektedir.

2 Veriler hakkındaki açıklayıcı yorumlara ya da notlara bakın, örnek tablonun dibinde ve


ana sütun bağlı bir not, verilerin ruhsatlı bütün arabaları kapsadığını göstermektedir. Bu, bazı
ülkelerde uygun biçimde ruhsat verilmiş araçların oranı diğerlerinden daha az
olabileceğinden, önemlidir. Notlar, malzemenin nasıl toplanmış olduğunu veya neden belirli
bir biçimde gösterilmiş olduğunu söyleyebilmektedir. Veriler araştırmacı tarafından olmayıp,
olduğu gibi başka bir yerde bildirilen bulgulara dayanıyorsa, bir kaynak eklenebilmektedir.
Kaynak kimi zaman bilgilerin ne kadar güvenilir olabileceğini anlama imkanı verebildiği gibi,
orijinal verileri nerede bulabileceğimizi de göstermektedir. Bizim tablomuzda kaynak notu,
verilerin birden çok kaynaktan alınmış olduğunu açık hale getirmektir.
3 Tablonun üst sırasındaki ve sol tarafındaki başlıkları okuyun. (Kimi zaman tablolar
üstteki değil de dipteki başlıklarla düzenlenir.) Bu, her sıra ve sütunda hangi tür bilgilerin
içerildiğini söylemektedir. Tabloyu okurken, her bir başlık kümesini dikkate alın. Bizim
örneğimizde soldaki başlıklar kapsanan ülkeleri gösterirken, üsttekiler araba sahibi olma
düzeyine ve ait oldukları yıla karşılık gelmektedir.
4 Kullanılan birimleri tanımlayın; tablo üzerinde bulunan sayılar durumları, yüzdeleri,
ortalamaları ya da başka ölçüleri sunuyor olabilir. Sayılan sizin için daha kullanışlı bir biçime
çevirmek kimi zaman daha yararlı olacaktır: örneğin, yüzdeler sağlanmamışsa, onları
hesaplamak işe yarayabilir.
5 Tablodaki bilgilerden çıkarılabilecek sonuçlar üzerine düşünün. Tabloların çoğu, yazar
tarafından tartışılmıştır ve ne söylemesi gerektiği, elbette, akılda tutulmalıdır. Ama verilere
dayanarak başka hangi konuların ya da sorunların tartışılabileceği de sorulmalıdır.

3. EK: KÜTÜPHANELERİN KULLANIMI

Kütüphaneler, özellikle de büyük olanları, göz korkutucu yerler olarak görünebilir. Pek çok
İnsan, kütüphanelerin içerdiği görünüşte sayısız bilgi kaynağıyla karşılaşınca kayboldum
duygusuna kapılır daha çok. Bu nedenle, sunmaları gerekenin çok küçük bir oranını -belki de
akademik çalışmalarına zarar verici etkilere yol açarak- kullanıp, bitirebilmektedirler.
Çalışmanın en başında kütüphanelerin kaynaklarının kapsamını öğrenmeye çalışmak iyi bir
fikirdir. Bu erkenden yapılırsa, 'kaybolma' duygusu uzun sürmeyecektir.

Kütüphanedeki kullanılabilir bilgilerin tümü, aranılanların kolayca bulunabilmesi için,


sistematik bir biçimde depolanıp kataloglanmıştır. Daha küçük kitapların çoğunluğu açık
-raflarla çalışmaktadır- böylece kitaplar raflarda görerek incelenebilmekte ve kullanıcı istediği
cildi doğrudan doğruya seçebilmektedir. Daha büyük koleksiyonlara sahip olanlar,
kitaplarının yalnızca bir kısmını açık raflarda saklamakta ve diğerlerini de onları saklamak
için daha az yer gerektirecek mahzenlerde depolamaktadır, Bu kütüphanelerde bir kitabı
kullanmak ya da Ödünç almak isteyenlerin bunu sorması ya da bir istek fişi doldurması
gerekmektedir. Bazı kütüphanelerdeyse her iki sistemle korunan bazı kitaplar vardır.

Belirli bir kitabı arıyorsanız, onu yazar ya da başlık adı altında indekslerde ve kataloglarda
bulabileceksiniz. Bu bilgisayara kaydedilmiş bir liste, çekmeceler dolusu indeks kartı ya da
bir mikro fiş (ya da üçü birden!) olabilir. Katalog numarasını bir kez buldunuz mu, sonrasında
isterseniz bu numarayı söyleyerek kitabı kütüphane personeline ısmarlarsınız; isterseniz de
her zaman katalog numaralarına göre düzenlenmiş olan açık raflarda bulursunuz. Sosyoloji
kitaplarının hepsi -ya da büyük çoğunluğu- tek bir yerde olacaktır. Kataloglama sisteminin
nasıl çalıştığını her kütüphaneci açıklayabilecektir.
Herhangi bir ad ya da başlık bilinmediğinde belirli bir konu hakkında kitap aramak, (yine
bilgisayara ya da kartlara kaydedilmiş olan) bir konu indeksi kullanmayı gerektirir. Konu
indeksi, kitapları -sınıf, bürokrasi vb. gibi- başlıklarla listeler.

Bugün büyük kütüphanelerin çoğunda, işleyişi çok kolay olup genellikle bütün kütüphane
kullanıcıları tarafından kullanılabilen bilgisayarla arama sistemleri vardır. Yalnızca
gereksinim duyulan bibliyografik bilginin olduğu alanlara girilir ve bilgisayar bunlara uygun
başlıkların bir listesini gösterir.

Pek çok kütüphane çok benzer hizmetleri sağlasa da değişik kütüphanelerin hizmet için kendi
yollan vardır; değişik değişik kataloglama sistemleri vardır. Kütüphanenin işleyişinin şaşırtan
ya da kılavuzluk gerektiren yanları varsa kütüphaneciler ya da asistanlardan yardım
istemekten hiçbir zaman korkmayın. Onları rahatsız etmekten çekinmemelisiniz;
kütüphaneciler kütüphane kaynaklarının, kullanmak isteyen herkes tarafından
kullanılabilmesini sağlayacak birer profesyonel olarak yetiştirilmişlerdir. Genellikle
kütüphanede varolan malzemenin kapsamı hakkında çok fazla bilgi sahibidirler ve yalnızca
sorulursa kılavuzluk etmeyi istemektedirler.

Sosyolojideki Genel Bilgi Kaynakları

Sosyolojideki belirli bir konu üzerinde çalışmaya başlıyor ve bunun hakkında bazı genel
bilgiler bulmak istiyorsanız, işe yarar pek çok kaynak bulunabilir. Çeşitli sosyoloji sözlükleri
kullanılabilir. Bunlar, konu içerisindeki önemli kavramlar hakkında kısa tartışmaların yanında
disipline önemli katkılar yapmış olanların bazılarının fikirlerinin açıklamasını da sunmaktadır.
Britannica Ansiklopedisi gibi büyük ansiklopediler, sosyolojik konularla ilgili pek çok kayıt
içermektedir. Sözlük ve ansiklopedilerdeki kayıtlar, hemen hemen her zaman, ek okumalara
yardımcı olan kısa kitap ve makale listeleri vermektedir.

Belirli bir sorun ya da konuyla ilgili kitap ve makalelerin izini sürmenin pek çok başka yotu
vardır. Yıllık olarak UNESCO tarafından yayınlanan Uluslararası Toplum Bilimleri
Bibliyografyası, bir yılın bütünü içinde değişik toplum bilim konularında ortaya çıkmış
çalışmaların geniş bir listesini sunmaktadır. Böylece, örneğin, 'eğitim sosyolojisi' başlığına
bakıp bu alandaki günümüz malzemesinin büyük kısmı bulunabilmekledir. Aynı derecede işe
yarar bir diğer kaynak da, sosyolojinin değişik alanlarındaki kitap ve makaleleri listelemekle
yetinmeyip herbirinin içeriğinin kısa bir özetini de veren, Sosyolojik Özetler'dir.

Sosyoloji Dergileri

Temel sosyoloji dergileriyle tanışmak yararlıdır. Dergiler genellikle yılda üç ya da dört kez
yayınlanır. Bilgi ve tartışmalar, çoğunlukla, yazılması ve yayınlanması daha uzun zaman alan
kitapla rdakine kıyasla daha günceldir. Dergi makaleleri bazen oldukça tekniktir ve
sosyolojiye pek alışık olmayanlar haklı olarak bunlan hemen anlamayabilirler. Ama önemli
bütün dergiler, düzenli olarak, genel ilgiye dönük, konu hakkında ancak sınırlı bilgisi
olanların kavrayabileceği makaleler yayınlamaktadır.

En önemli dergiler arasında (İngiliz Sosyoloji Demeği'nin resmi dergisi) Sociology, British
Journal of Sociology, Sociological Revieıv ve American ]oumal of Sociology vardır.

Tezlere Yönelik ya da Uzun Dönemli Araştırma


Bazı durumlarda, belirli bir araştırma projesini gerçekleştirmek için, belki de bir tezin yazılışı
sırasında, kütüphaneyi kullanmak istenebilir. Böyle bir görev, ilgili kaynakları olağan bir
çalışmanın gerektirdiğinden daha 'ayrıntılı' biçimde taramayı gerektirebilir.

İngiltere'ye ilişkin İstatistiksel bilgi gerektiğinde başlamak için en iyi yer hükümet tarafından
her yıl yayınlanan bir kitap olan Social Trends'tir (HMSO). Social Trends, İngiliz toplum
yaşamının pek çok yönü hakkında seçilmiş istatistiksel bilgi-' ler içermektedir. Daha fazla
bilgi General Household Survey'de içerilmektedir; daha ayrıntılı istatistiksel bilgilerse Annual
Abstract of Statistics'de vardır {her ikisi de hükümet yayınıdır).

Gazete makaleleri sosyoloji araştırmacıları için değerli bilgiler madenidir. Birkaç gazete
bazen 'kayıt dergisi' diye nitelenir. Yani, yalnızca haber hikayeleri sunmakla kalmayıp meclis
konuşmalarından, hükümet bildirilerinden ve diğer resmi kaynaklardan bölümleri
kaydetmektedirler. Bunun İngiltere’deki en önemli örnekleri The Times, Guardian,
Independent ve her biri sayfalarında varolan konuların ve adların bir indeksini vermektedir.

İleriye Bakmak

Bir kez bir kütüphaneyi düzenli olarak kullanmaya başlayınca, belirli bir alandaki
kullanılabilir çalışmaların sayısından dolayı bunalmanın, ilgili literatüre ulaşma zorluğunu
yaşamaktan daha yaygın olduğunu düşünebilirsiniz. Bu sorunla baş etmenin yollarından biri,
elbette ki, kitap ya da makale seçimlerini okutmanlar ve öğretmenler tarafından verilen okuma
listesine göre yapmaktır. Elde bu listelerin olmadığı durumlarda ya da daha başka şeylere
bakmak istendiğinde, izlenecek en iyi yol, ihtiyaç duyulan bilgileri olanaklı olduğu kadar açık
bir biçimde tanımlamaktır. Bu, seçeneklerin kapsamını akla uygun sınırlara getirmeye olanak
verecektir. Kütüphaneniz açık-raflılardansa, kullanmayı kararlaştırdıklarınızı seçmeden önce
muhtemelen uygun olabilecek bir dizi kitap ve makaleyi incelemek işe yarayacaktır.
Güvendiğiniz bir kitap varsa kaynakçasını kılavuz olarak kullanabilirsiniz. Karar verirken,
konunun neleri dikkate aldığından başka, bir de kitabın ne zaman yazıldığını da aklınızda
tutun. Sosyolojide sürekli yeni gelişmeler olmaktadır ve açıktır ki eski kitaplar bunları
kapsamayacaktır.

ÖZET

1. Her araştırma, incelemeciyi meraklandıran ya da şaşırtan bir araştırma sorunuyla


başlamaktadır. Araştırma sorunları varolan literatürdeki gediklerden, kuramsal tartışmalardan
ya da toplumsal dünyadaki pratik konulardan dolayı önerilmektedir. Araştırma stratejilerinin
gelişiminde -her ne kadar bunlar gerçek araştırmada pek seyrek tam olarak izleniyorsa da-
birkaç açık adım ayrılabilir.

2. Sağlam bir sosyolojik araştırma, belirli bir toplum fenomeninin çözümlenmesi için
güvenilir bir yaklaşımın kullanımını gerektirmektedir. Araştırma yöntemleri, araştırmanın
nasıl yürütüleceğiyle ilgilidir. Alan araştırması ya da katılımcı gözlemde, araştırmacı, üzerine
çalışılan grup ya da toplulukla uzun denebilecek zaman dilimleri harcamaktadır. İkinci bir
yöntem olan derleme araştırması, daha geniş kitlelerden seçilen örnek gruplara anket
gönderilmesini ya da gruplarla anket yapılmasını gerektirmektedir. Diğer yöntemler deneyleri,
yaşam Öyküleri ve günlüklerin kullanımını, belgesel araştırmayı gerektirmektedir.
3. Her değişik araştırma yönteminin sınırlan vardır. Bu nedenden ötürü araştırmacılar
çoğunlukla her biri diğerinden elde edilen malzemeyi denetleyecek ya
da kendine ekleyecek biçimde kullanılan iki ya da daha çok yöntemi birleştirecektir
çalışmasında. Sosyolojik çalışmanın en iyi örnekleri tarihsel ve karşılaştırmalı perspektifleri
birleştirmektir.

4. Sosyolojik araştırma incelemeciye sık sık etik çıkmazlar sunmaktadır. Bunlar, ya


araştırmanın konusu olanlar tarafından araştırmacı tarafından aldatıldığında ya da araştırma
bulgularının yayınlanması, hakkında çalışma yapılanların duygu ya da yaşamlarını olumsuz
olarak etkileyebileceğinde ortaya çıkmaktadır. Bu konularla baş etmenin bütünüyle doyurucu
bir yolu yoksa da, tüm araştırmacıların ortaya çıkardıkları bu açmazlara duyarlı olması
gerekmektedir.

5. Niceliksel verileri oluşturan araştırma çözümlemesinde çeşitli istatistik teknikleri


kullanılmaktadır. En Önemlileri merkezi eğilim ve korelasyon katsayısı ölçüleridir. Merkezi
eğilim ölçüleri, belirli bir dizi sayıdan yola çıkıp ortalama hesaplama yollandır; korelasyon
katsayısıysa, bir değişkenin diğerine ne dereceye kadar tutarlılıkla bağlandığını ölçmektir.

EK KAYNAKLAR

Margaret Fonow ve Judith A. Cook,


Beyond Methodobgy: Feminist Scholar-ship as Lived Research (Bloomington: Indiana
University Press, 1991). Feminizmin toplum bilimlerindeki araştırma yöntemlerine ilişkin
içermelerini araştıran bir deneme koleksiyonu.

Lee Harvey, Morag MacDonald ve Anne Devany, Doing Sociotogy (Lon-don: MacMillan,
1992). Sosyolojiye yeni başlayan öğrenciler için yazılmış, metodolojiye proje-temelli bir
yaklaşım.

Catherine Marsh, Exploring Data (Cambridge: Polity Press, 1988). İstatistik tekniklerini
resmedebilmek için gerçek konular hakkındaki çalışmalar üzerinde yoğunlaşan veri
çözümlemesine mükemmel bir giriş.

Ken Plummer, Documents of Life (Londra: Routledge, 1990). Toplum bilimlerindeki


niteliksel çalışmalara bir giriş.

Lynne Wüliams ve Audrey Dunsmuir, How to do Social Research (Londra: Harper Collins,
1990). Sosyolojideki temel araştırma yöntemlerinin pek çok yanını kapsayan toplumsal
araştırmaya pratik yönelimli bir giriş,

ÖNEMLİ TERİMLER

* olgusal sorular * karşılaştırmalı sorular


* geliştirici sorular * deneysel incelemeler
* kuramsal sorular * varsayımlar
* katılımcı gözlem *derleme
* standartlaştırılmış anket * açık-uçlu anketler
* Örnekleme * temsil edici örnek
* rasgele örnekleme *deney
* yaşam öyküleri * belgesel araştırma
* karşılaştırmalı çözümleme * sağduyuya ait inançlar
* korelasyon

You might also like