Professional Documents
Culture Documents
com
İÇİNDEKİLER
1.Giriş ................................................................................................................................... 1
2.Kompozit Malzemeler...................................................................................................... 2
2.1. Parçacık Takviyeli Metal Matriksli Kompozit Malzemeler................................. 3
2.2. Metal Matriksli Kompozit Malzemelerin Üretim Yöntemleri ............................. 4
3.Partikül Takviyeli Alüminyum Metal Matriksli Kompozitler..................................... 5
3.1. Takviye Partikülün Seçimi ...................................................................................... 5
3.1.1. Uygulama ........................................................................................................... 5
3.1.2. Üretim Metodu .................................................................................................. 5
3.1.3. Maliyet................................................................................................................ 6
3.2. Matriks-Takviye Reaktivitesi.................................................................................. 6
3.3. Kompozitin Mikroyapısı.......................................................................................... 8
3.3.1. Takviyenin Dağılımı.......................................................................................... 8
4.Alüminyum Metal Matriksli Kompozitlerin Üretim Yöntemleri ................................ 9
4.1. Toz Metalurjik Yöntem ......................................................................................... 10
4.1.1. Al-Zn-Mg-Cu/SiC Takviyeli Metal Matriksli Kompozitlerin Toz
Metalurjik Yöntem İle Üretimi................................................................................ 11
4.2. Ergiyik Metal Yöntemleri...................................................................................... 12
4.2.1. Karıştırma Yöntemi ........................................................................................ 12
4.2.2. Yarı Katı Döküm............................................................................................. 15
4.2.3. Basınçlı İnfiltrasyon Tekniği .......................................................................... 16
4.2.4. Basınçsız İnfiltrasyon Yöntemi ...................................................................... 16
4.2.5. Sprey Çöktürme Yöntemi............................................................................... 16
4.3.Tabii Yoldan Üretim (İn-Situ) ............................................................................... 17
4.3.1.Kompozit Malzemenin Tabii Yoldan İn-SITU Metodu İle Üretimi............ 17
4.3.1.1. XD-Prosesi..................................................................................................... 19
4.3.1.2. Reaktif-Gaz İnfiltrasyon Yöntemi .............................................................. 19
5. Süreksiz SiC Katkılı Alüminyum Matriksli Kompozitler ......................................... 20
5.1. Üretim Yöntemleri ................................................................................................. 20
5.2. Matriks Alaşımı ...................................................................................................... 21
5.3. Parçacık Takviyeli Al/SiC Metal Matriksli Kompozit Malzemeler İle İlgili
Önceki Çalışmalar......................................................................................................... 22
6.Difüzyon Ve Mekanizmaları ......................................................................................... 27
6.1. Kendi Kendine Difüzyon ....................................................................................... 29
6.2. Alaşımlarda Difuzyon ............................................................................................ 29
6.3. Difuzyon Mekanizmaları ....................................................................................... 30
6.3.1. Arayer Difüzyonu Mekanizması .................................................................... 30
6.3.2. Yeralan Difüzyonu Mekanizması .................................................................. 31
6.4. Aktivasyon Enerjisi ................................................................................................ 32
6.5. Kararlı Hal Difuzyonu (1. Fick Kanunu)............................................................. 32
6.6. Kararsız Hal Difüzyonu (2.Fick Kanunu)............................................................ 33
6.7. Difûzyonu Etkileyen Faktörler ............................................................................. 34
6.7.1. Sıcaklık ............................................................................................................. 34
6.7.2. Konsantrasyon................................................................................................. 35
6.7.3. Kristal Yapısı ................................................................................................... 35
6.7.4. Alaşım Elementleri.......................................................................................... 35
6.7.5. Tane Boyutu..................................................................................................... 36
7. Difüzyon Kaynağı.......................................................................................................... 37
i
www.kimyamuhendisi.com
ii
www.kimyamuhendisi.com
1.Giriş
1
www.kimyamuhendisi.com
2.Kompozit Malzemeler
Kompozit malzemeler yeni bir alan olup 2. dünya savaşı esnasında mevcut konvensiyonel
malzemeler tek başlarına teknoloji karşısında belli ihtiyaçlara cevap veremez hale gelmesi ile,
başlamış ve o zamandan beri de bu malzemelerin üretimi ve mekanik özellikleri üzerine
araştırma ve geliştirme faaliyetleri genişleyerek devam etmektedir.(4)
Kompozit malzemeler, şekil veya kimyasal bileşimleri farklı ve birbiri içersinde pratik olarak
çözünmeyen iki veya daha fazla sayıda makro bileşenin kombinasyonundan oluşan
malzemeler şeklinde tanımlanabilir.(6)
Kompozit malzemeler matriks ile takviye olmak üzere iki kısımdan oluşur. Genel olarak
kompozit malzemelerde matriks sünek, hafif ve düşük dayanımlı,takviye ise rijit, yüksek
dayanım ve sertliğe sahip olmaktadır. Matris malzemesi olarak metal, seramik ve polimer,
takviye elemanı olarak karbon,cam,elyaf,grafit ve seramik partiküller kullanılmaktadır.(1)
Plastik matrisli karma malzemelerde takviye malzemesi olarak en çok cam, karbon ve aramid
elyaf kullanılır. Cam takviyeli plastiklerin en önemli özellikleri, yüksek ısı dayanımı,
korozyon dayanıklılığı, iyi ölçü kararlılığı, kolay işlenebilirlik ve düşük maliyettir. Bu
malzemelerin üretim yöntemlerine göre değişik kullanım alanları vardır Genel olarak en çok
kullanıldığı yerler, prefabrik ev ve banyo gereçleridir. En gelişmiş parçalar ise uzay ve uçak
sanayiinde kullanılır. Ayrıca spor malzemesi olarak (sörf, tenis raketi, kayak vb.) kullanım
alanı bulmaktadır.(5)
Metal matriksli kompozitler,metalin bir seramik,karbon veya metalik katkı ile, sistematik
karışımından elde edilmektedir.(1) Metal matrisli karma malzemeler özelliklerinden dolayı bir
çok yerde kullanılmaktadır. Örneğin, Ti metal matrisli karma malzemeler yüksek dayanım ve
rijitlik sağladığından dolayı kritik yapısal uygulamalarda tercih edilir.(5) Metal matriksli
kompozitler sürekli ve süreksiz takviyeler içerirler ve monolitik malzemelerde elde
edilemeyen mükemmel özellikler gösterirler. Malzemeye bağlı olarak bu özellikler, yüksek
elastiklik modülü, yüksek dayanım ve rijitlik,sönümleme,yüksek aşınma direnci ve düşük ıslı
genleşme katsayısıdır.(1) Üstün özelliklere sahip olmasına rağmen, parçacık takviyeli karma
malzemelerin üretim güçlüğü ve yüksek maliyetten dolayı kullanım alanı sınırlıdır. Al2O3
parçacık takviyeli 6061 Al alaşımlı karma malzeme, uzay ve otomotiv endüstrisinde ve spor
malzemelerinde kullanılmaktadır.Al matrisli karma malzemeler değişik takviyelerle çeşitli
alanlarda kullanılırlar. SiC takviyeli Al KM fren kampanası, grafit-Al2O3 parçacık takviyeli
Al KM motor bloğunun silindir gömleği, grafit elyaf takviyeli Al KM roket ve helikopter
yapısı, Al2O3 elyaf takviyeli Al KM helikopter dişli kutusu, Bor-SiC elyaf takviyeli Al KM jet
motoru kanatçığı olarak kullanılmaktadır.(5)
2
www.kimyamuhendisi.com
3
www.kimyamuhendisi.com
Partikül takviyeli kompozitlerin en önemli özelliği, takviyenin hacim oranı ve tipi, istenilen
değerlerde değiştirilerek fiziksel ve mekanik özellikler rahatlıkla ayarlanabilmektedir. Bu
değişkenleri kullanarak bir uygulama için gerekli olan özellikleri içeren kompozit malzeme
dizayn edilebilir. Birçok otomotiv parçası böylece güvenilir bir şekilde üretilebilir.(1)
Araştırmalar genelde, düşük yoğunluk, geniş alaşım imkanı, ısıl işlem kabiliyeti ve üretim
esnekliğinden dolayı, Al-bazlı kompozitler ve takviye olarak temini kolay ve ucuz olan Al2O3,
SiC ve Gr partiküller üzerine odaklandığından, olaylar bu esaslar üzerine incelenmiştir.(1)
4
www.kimyamuhendisi.com
Metal matriksli kompozit malzeme üretiminde başlıca kullanım gören partikül çeşitleri Al2O3,
SiC, Gr,TiC ve ZrO2’tir. Takviye seçimini etkileyen faktörler aşağıda verilmiştir.(1)
3.1.1. Uygulama
a)Toz metalurjik
b)Ergiyik metal yöntemleri
Toz metalurjik yöntemde, homojen bir karışım elde edilmeye çalışılır. Harmanlamadan sonra
aglomerat oluşumunu engellemek için, toz boyutları çok dikkatli seçilmelidir. SiC/Al
kompozit üretiminde partikül boyut oranı 0.7/1 dir. Tipik Al-toz boyutları 20-40 µm’dir ve
takviyenin partikül boyutu 3-20 µm’dir. Boyut oranı ise <5:1 ‘dir.(1)
Ergiyik metal yöntemi ile üretilen kompozitler için farklı yorumlar mevcuttur. Bu proseslerin
bazılarında, takviye seramik partiküller ergiyik matriks ile uzun bir süre temasta kalabilirler
ve reaksiyona sebep olurlar. Takviyenin reaksiyona girmesi, kompozitin özelliklerini düşürür.
Dolaysıyla takviye seçimi yapılırken, matriks alaşımı, işlem süresi ve sıcaklık dikkate
alınmalıdır.(1)
Takviyenin partikül boyutu önemlidir çünkü daha büyük partiküllerin ergiyik içerisine ilavesi
kolaydır. Fakat büyük partiküller yığılmalara yol açarlar ve oldukça fazla segregasyonlu
döküm yapısı oluştururlar.(1)
İnce partiküller ise, ergiyik viskozitesini arttırırlar ve döküm işlemini zorlaştırırlar. Birçok
ergiyik metal prosesinde ideal kabul edilen 10-20 µm boyutlu seramik partiküller
kullanılır.(1)
5
www.kimyamuhendisi.com
3.1.3. Maliyet
Seramik partiküllerin ergiyik metal tarafından ıslatma özelliği çeşitli değişkenler tarafından
yönlendirilmektedir.
-oluşum ısısı
-stokiometri
-seramik fazdaki valans elektron konsantrasyonu
-arayüzeydeki kimyasal reaksiyon
-sıcaklık
-temas süresi
6
www.kimyamuhendisi.com
Ergiyik ile seramik fazın adhezyonu, karbürlerin oluşum ısısının artması ile azalmaktadır.
Stabil karbürlerin yüksek oluşum enerjisi kuvvetli interatomik bağlantılar gösterir, buna
mukabelen ergiyik ile zayıf interaksiyon oluşturur. Bu olay, yüksek enerji seviyesi yaratır ve
zayıf ıslatma ile sonuçlanır.(1)
Takviye ile matriks arasındaki arayüzey bağ mukavemetinin kuvvetli olması, metal matriksli
kompozit malzemenin özelliklerinin de iyi olmasını sağlar. Bağ mukavemetini dolayısıyla,
sıvı-katı arayüzeyinde, ıslatmayı etkileyen temel faktör partikül dağılımıdır. Arayüzeyde
partikül dağılımı homojen olmalıdır. Bunun için partikül boyutunu ve katılaşma hızının
yüksek olması, ayrıca arayüzeyde sıcaklık gradyantının düşük olması gerekir. Partikül
aglemerasyonunu önlemek için sıvı matriksin katılaşması gerekmektedir.(1)
Mekanik kilitlenmede, arayüzey bağ mukavemetinin sıvının yüzey gerilimine galip gelmesi
ile ıslatma meydana gelir. Islatma, takviyenin temas açısına bağlıdır. Islatmanın olabilmesi
için temas açısı 90˚ den küçük olmalıdır. Sonuç olarak takviye reaktivitesi çok değişik
açılardan kompozitin davranışına etki etmektedir. Bu unsurlar hem kompozit üretiminde hem
de kompozitin kullanımında dikkate alınması gerekmektedir.(1)
7
www.kimyamuhendisi.com
Ergiyik metal karıştırma metodu ile üretilen kompozitlerde takviye dağılımı çeşitli
faktörlerden etkilenmektedir.
Karıştırma işlemi esnasındaki dağılım karıştırma yöntemine bağlı olacaktır. Gaz içermeyen ve
mümkün olduğu kadar homojen bir dağılım üretmek zorunludur. Herhangi bir gaz oluşumu
partiküllerin etraflarında boşluklara sebebiyet verecektir.(1)
8
www.kimyamuhendisi.com
Alüminyum metal matriksli kompozitlerin üretim ve döküm işlemi için temel gereksinim,
seramik faz ile ergiyik alaşımın temas ve bağlanmanın sağlanmasıdır. Bu temelde iki yöntem
ile elde edilir:
Yayılımın kendi iç karışıklığından dolayı döküm matrikste spesifik bir partikül dağılımı için
başlangıçtaki proses koşulları optimize etmek güçtür. Görsel gözlemler bu durumda
sistematik bir dizayn için en uygun rehber olmaktadır. (1)
-Konvansiyonel döküm teknikleri ile gravite döküm, enjeksiyonlu pres döküm, merkez kaç
döküm gibi,
-Yeni teknikler ile, sıkıştırmalı döküm, sprey çöktürme gibi yöntemler ile döküm yapılır.
Döküm yöntemi ve kalıp konfigürasyonu döküm kalitesi için önemlidir. Çünkü ergiyik içinde
süspansiyon halindeki partiküller fazlar tarafından hapsedilene kadar yüzer bir harekete
sahiptir. (1)
Birçok Al-alaşımında hafif olan partiküller (Gr,poroz,Al2O3 gibi) dökümün üst kısımlarına
doğru yığılırlar. Buna benzer SiC,SiO2,ZrO2, Al2O3 gibi partiküller Al- alaşımlarından daha
ağır oldukları için dökümün dip seviyesinde segregasyon oluştururlar.(1)
9
www.kimyamuhendisi.com
Bu yöntemde, inert gaz altında atomize edilmiş Al-alaşımı ve takviye partikül kuru
olarak mikserde karıştırılır ve soğuk olarak sıkıştırılır. Gaz giderme işleminden sonra sıcak
presleme ve takibinde talaşlı yada plastik şekil verme işlemi yapılır. Plastik şekil verme işlemi
sonucunda son şekle yakın parça imal edilir. Tipik plastik şekil verme oranı 20:1 ve daha
yüksektir.(1)
Matriks metalin toz boyutu genelde 20-40µm’dir. Başlangıç homojenitesini sağlamak için
harmanlama işlemi önemlidir. Metal tozlar, hidrat oksitli film ile kaplı olabilir ve sıkıştırma
işleminden önce, su moleküllerinin gaz porozitesini ortadan kaldırmak için ayrılması gerekir.
Sıcak presleme ile kompozit %95 yoğunluk üzerinde pekiştirilir. Sıvı faz sinterlenmesinde
yoğunlaştırmanın kinetiği daha yüksektir. Fakat bu bir dezavantajdır.
Çünkü partikül ile metal arayüzeyinde daha fazla istenmeyen intermetalik reaksiyonlar oluşur.
Sıvı faz sinterlenmesi ayrıca hızlı katılaşan faz partiküllerinin mikroyapısını da bozar ve
ergiyik bölgelerde kaba ötektik intermetalik fazlar üretir. (1)
Metal toz partikülleri arasındaki oksit filmi sıyırıp atmak ve iyi bir metal-metal teması ile
devam eden birleşmeyi sağlamak için yüksek ekstrüzyon oranları gereklidir. Ayrıca yüksek
10
www.kimyamuhendisi.com
ekstrüzyon oranı homojen bir partikül dağılımı da sağlamaktadır. Ancak ekstrüzyon oranı ve
sıcaklık, partikül kırılmasını engellemek için optimize edilmelidir. (1)
• Herhangi bir alaşım matriks olarak kullanılabilir. Hızlı katılaşan malzemeler gibi dengesiz
alaşımlar matriks olarak kullanılabilir. Bu özellik yüksek sıcaklık uygulamalarında
kullanılacak kompozitler için önemlidir. (1) Çünkü hızlı katılaşan alaşımlar konvansiyonel
malzemelere nazaran yüksek sıcaklıklarda daha iyi dayanıma sahiptirler.(2)
• Herhangi bir takviye kullanılabilir. Çünkü katı hal işlemi takviye ile matriks arasındaki
reaksiyonları en aza indirir.
• Yüksek hacim oranlı kompozit üretilebilir. Buda elastik modüllerini yükseltir. Ve
kompozitin termal genleşme katsayısını düşürür.
İnert gaz altında atomize edilmiş ve Zn %8,99 Mg %2,47 Cu%1,47 Zr ,Fe, Ni, Si %0,1
oranında elementler içeren Alüminyum alaşımı , SiC %10-25 hacim oranında ve ortalama 5
11
www.kimyamuhendisi.com
µm partikül boyutundaki takviye ile metal matriksli malzeme üretimi toz metalurjik yöntemle
imal edilmiştir.(2)
İlk olarak iki bileşen kuru bir mikserde karıştırılır ve soğuk olarak sıkıştırılır. Sıcak sıkıştırma
işleminden önce 500˚C de gaz giderme işlemi yapılır. Sıcak sıkıştırma ve ekstrüzyon işlemi
birlikte bir hidrolik pres yardımı ile yapılır. Malzeme 425˚C de ekstrüde edilir. Ekstrüde ürün
kalıp sonunda su verme işlemine tabi tutulur. Daha sonra malzeme 450˚C de 1,5 saat
temperlenerek yaşlandırma sertleşmesi uygulanır.(2)
Önceleri seramik partiküllerin, ergiyik metale katılması sınırlıydı. Çünkü birçok metal
seramik partikülleri ıslatmamaktaydı ve bu partiküllerin geri itilmesi ile sonuçlanmaktaydı.
Yapılan çalışmalar göstermiştir ki, takviye partikül ile ergiyik-Al arasındaki temas açısı,
başarılı bir katma işlemi için 90˚ nin altında olması gerektiğidir. Islatma açısı sabit damla
metodu ile ölçülür. Bu metoda etki eden faktörler, oluşum ısısı, stokiometri, valans elektron
konsantrasyonu, arayüzey reaksiyonları, sıcaklık ve zamandır.
Genel olarak 800˚C ’nin altındaki sıcaklıklarda, ergiyik-Al seramik partikülleri
ıslatmamaktadır. Islatma özelliğini geliştirmek için, çeşitli ergiyik metal metotları
geliştirilmiştir. (1) Çalışmalar ıslatma özelliğinin geliştirilmesi yönünde devam etmektedir.(2)
Yöntem mekanik bir pervane ile yaratılan vorteks etrafından takviye partiküllerinin ergiyik
metal içersine ilavesine dayanır. (1) Şekil 4.2.
Bu proses, 50 µm üzerindeki kaba taneli seramik partiküller için sınırlıdır. Ayrıca %10 un
altında düşük takviye hacim oranları elde etmek güçtür. Skibo ve Schuster, Duralcan Corp.
tarafından geliştirilen diğer bir karıştırma yöntemi ile kaplamasız 10 µm ve büyük boyutta
seramik partiküller kullanılarak % 25 takviye hacim oranlarına kadar metal matriksli
kompozit üretmeyi başarmışlardır. Bunun bir örneği 6061/Al2O3/2Op metal matriksli
kompozittir.(2) Şekil 4.3.
12
www.kimyamuhendisi.com
Bu çalışmada, vorteks metodu ve basınç ile üç farklı boyut ve hacim oranlarında α-Al2O3
partikülleri ile takviye edilmiş 2024Al esaslı metal matriksli kompozitler başarılı bir şekilde
üretilmiştir.
Kompozitlerin üretiminde laboratuarda imal edilmiş olan 2kW gücünde, 1100˚C sıcaklığa
kadar çıkabilen, ergitme hızı ve argon gazlı koruyucu atmosfer kontrollü Şekil 4.4.de şematik
olarak gösterilen devrilebilir elektrikli fırın ile takviye elemanı ünitesi kullanılmıştır. Ergitme
işlemi grafit pota içerisinde gerçekleştirilirken, karıştırma işlemi için özel olarak laboratuarda
yapılmış, dört kanada sahip ve bir çelik mil üzerine monte edilmiş olan 55 mm çaplı grafit
karıştırıcı kullanılmıştır. Argon gazı iki kola ayrılarak birisi ergimiş metalin atmosferle
temasını önlemek için pota üzerine verilirken, diğeri de takviye elemanının akış hızını kontrol
etmek için takviye elemanı ünitesine bağlanmıştır.Matriks alaşımı, elektrikli fırındaki (Şekil
1) üst çapı 102 mm ve alt çapı 70 mm olan grafit potada ergitildikten sonra sıcaklığı
700oC’ye çıkarılmıştır. Ergimiş metalin sıcaklığı ile fırının sıcaklığı arasında bir fark
olduğundan, ergimiş metalin gerçek sıcaklığı kontrol ünitesindeki aynı termostata bağlı diğer
bir termo kapılın potaya daldırılmasıyla ölçülerek 700˚C’ye ayarlanmıştır.
13
www.kimyamuhendisi.com
Şekil 4.4. Ergitme ve Parçacık İlâvelerinin Yapıldığı Kompozit Üretim Ünitesinin Şematik
Görünüşü.
14
www.kimyamuhendisi.com
Takviye partiküller şiddetli çalkalanan yarı katı bulamaç içine katılarak, kompozit imali
gerçekleştirilir. Metalin ergime ve katılaşma sıcaklığı arasında tutulan alaşımın bulamacında
oluşan önötektik faz arasında mekanik olarak takviye partiküller hapsedilmektedir. Mekanik
çalkalanma altında bu tür alaşım tiksotropi özelliği gösterir. (Şekil 4.5.) Ve viskozite
çalkalanma hızı arttıkça azalır. Partiküllerin bulamaçta kalma süresini arttırdıkça ıslatma
özelliği ve yüzeyde oluşan kimyasal reaksiyonlardan dolayı bağlanma artar.(1)
Şekil 4.5.Yarı Katı Döküm Metodu İle Metal Matriksli Kompozit Malzeme Üretim Sistemi
15
www.kimyamuhendisi.com
Bu metal matriksli kompozit malzeme üretim yöntemi, sürekli fiber ve kısa fiber metal
matriksli kompozit malzemelerin üretilmesinde kullanıldığı gibi, parçacık takviyeli metal
matriksli kompozit malzemelerin üretiminde kullanılan bir yöntemdir. (6) (Şekil 4.6).
Atomize edilen metal takviye ile birlikte çöktürme yapılan yüzey üzerine sprey edilerek metal
matriksli kompozit malzeme elde edilmektedir. Oldukça hızlı katılaşan bir prosestir.(1)
Çöktürme oranı 6-10 Kg/dk dır. ALCAN firması bu yöntem ile 200 kg’lık ingotları ticari
amaçlı üretmektedir. Bu kompozitin maliyeti karıştırma yöntemi ile toz metalurjisi metodu ile
üretilen kompozit fiyatları arasında olmaktadır.(2)Yöntemin avantajlı yönü takviye ile ergiyik
arasındaki temas süresi çok kısadır ve reaksiyon oluşumu
16
www.kimyamuhendisi.com
çok sınırlıdır. Başlangıçta üretilen kompozit %95-98 yoğunluktadır ve tam yoğunluk elde
etmek için ikinci bir işlem gerekmektedir.(1) (Şekil 4.7)
İn-situ metodu diğer yöntemlerden farklı bir tarza sahiptir. Yöntem takviye olarak kullanılan
seramik partiküllerin ergiyik-matriks içersinde doğal olarak anında üretilmesine dayanır.
Birkaç İn-situ metodu geliştirilmiştir. XD-prosesi, Reaktif-gaz infilitrasyon, Karıştırılmış tuz
yöntemi, DIMOX, SHS, Mixalloy, Reaktif sprey metodu ve VLS. Bunlar arasında en kayda
değer iki yöntem XD-prosesi ve Reaktif-gaz infilitrasyon metodudur.(2)
Son yıllarda, uçak ve otomotiv sanayiinde kullanılan konvensiyonel alaşım sistemlerinin uzun
süreli kullanımlara uygun olmadığının görülmesi ve malzemeden daha spesifik özelliklerin
gereksinimi yeni bir arayışa yol açmıştır. Bu yüzden, teşebbüsler malzeme özelliklerinin
yüksek dayanımlı bir seramik ikincil fazın takviyesi ile geliştirmesi üzerine yoğunlaşmıştır.(2)
Oksitler, karbürler ve nitrürler gibi çeşitli takviyeler kullanımı ile monolitik metallerin
özelliklerini geliştirmek için araştırmalara girilmiştir. Metal matriksli kompozit malzeme toz
metalurjisi, basınçlı infilitrasyon, karıştırma gibi yöntemlerle üretilmeye çalışılmaktadır.
Fakat bu yöntemler ile üretilen suni kompozitlerin sadece bir kısmının uygulanabilir ve
ekonomik olduğu görülmüştür. Ayrıca bu üretim yöntemlerinin doğurduğu bazı problemler
vardır. Örneğin; yüzeyler arası reaksiyonların istenmeyen ürünler doğurması termodinamik ve
mekanik olarak tam bir karışımın olmaması değişik fazlarda ısıl-genleşme değerlerinin
bozulması gibi sorunlar ortaya çıkmaktadır.(2)
Tabii yöntem termodinamik olarak stabil bir seramik bir takviye fazının oluşumu ile
sonuçlanan bir kimyasal reaksiyondan ibarettir. Böylece doğal olarak stabil yeni bir sınıf
malzeme üretilebilir. Takviye ile matriks ara yüzeyinin karışmazlığı engellenerek
termodinamik olarak daha stabil bir yapı elde edilir. Ergiyiğin ve gaz reaksiyonlarının
17
www.kimyamuhendisi.com
kontrolü ile bir çok karbür, nitrür, oksit, borid ve hatta silikat bazlı takviyeler üretilebilir. İki
reaksiyon fazının uygun bir şekilde reaktiviteleri ayarlanarak takviyenin boyutları, dağılımları
ve hacim oranları kontrol edilebilir. Çift-faz takviyesi ve dereceli takviye işlemi, çok –
bileşenli gaz sistemi ile elde etmek mümkündür.(2)
Uygulama alanları
Avantajlar
Dezavantajları
Tabii yoldan üretilen metal matriksli kompozitlerin geliştirilmesi için, karbür oluşumu,
stabilitesini ve fazın büyüme koşullarını çok iyi anlamak ve kontrol etmek
gerekmektedir.(2)
18
www.kimyamuhendisi.com
4.3.1.1. XD-Prosesi
Martin Marietta Corp. firması tarafından geliştirilen bu yöntem, alüminyum gibi ergiyik metal
içersine ekzotermik olarak reaksiyon gösterecek ve seramik takviye fazının oluşmasını
sağlayacak bileşiklerin atılmasını içerir.TiB2 ve TiC bu yöntemi anlatmak için en ilgi çekici
örneklerdir. Al-Ti, Al-B ve C (Gr) tozu ergiyik alüminyum içersine atılarak karıştırılır. Bu
tozlar elementel toz veya alaşım toz olarak atılabilir. Tozlar birlikte karıştırılarak, yeteri kadar
yüksek sıcaklıklara çıkılır. Ergiyik Al-ortam sağlandığında Ti, C veya B ile reaksiyona
girerek TiB2 veya TiC olarak çökelir. Böylece oluşan seramik partiküller ile matriks yüzey
temiz ve istenmeyen kimyasal bileşiklerden arındırılmış olacaktır. Proses parametrelerini
değiştirerek tane boyutu 0,1 ile 10 µm arasında değişebilir.(2)
Yeni bir teknik olarak 1989 yılında geliştirilen bu yöntem alüminyum bazlı alaşımlarda TiC
gibi takviye fazını ergiyik içinde oluşturarak, kompozit malzeme üretimine dayanır. CH4,
NH3, CCl4 gibi gazlarla yüksek sıcaklıklarda (1200-1400˚C) alüminyum ergiyik içersine
infiltrasyonu ile ana matriks içersine karbür veya nitrür partikül oluşumuna dayanır. Takviye
fazının oluşumu gaz-sıvı-katı hal reaksiyonlar veya sadece gaz-sıvı hal reaksiyonları ile olur.
Şekil 4.8. de gaz-sıvı reaksiyonlar ile takviye fazının oluşumu görülmektedir.(2)
19
www.kimyamuhendisi.com
Bu bağlamda ucuz, hafif ve enerji etkili malzemelere olan gereksinim, sert seramiklere
takviye edilen alüminyum alaşım matriksli kompozitlerin de gelişmesini yönlendirmiştir.
Süreksiz seramiklere takviyeli alüminyum alaşım matriksli kompozitler üstün mekanik ve
fiziksel özelliklere sahip olmasının yanında izotrop davranışta göstermektedir. Sürekli fiber
takviyeli kompozitlerin tersine süreksiz metal matriksli kompozitler geleneksel metalurjik ve
mekanik metal işleme teknikleri ve ekipmanları ile üretilerek şekil verilebilmektedir. Bu
nedenle de süreksiz metal matriksli kompozitler yapı malzemeleri olarak umut
vermektedirler.(3)
Metal matriksli kompozitlerin üretim yöntemi, ilave mekanik ve ısıl işlemler, matriks
alaşımının kimyasal bileşimi, takviye fazının cinsi, şekli, miktarı, boyutu ve matriks içindeki
dağılımı ile belki de en önemlisi matriks/takviye fazı arasındaki ara yüzey ve buradaki
bağlanma durumu gibi etkenler tüm metal matriksli kompozitler de olduğu gibi alüminyum
metal matriksli kompozitlerin de mekanik ve fiziksel özelliklerini belirtmektedir.(3)
20
www.kimyamuhendisi.com
Şekil 5.1. Süreksiz Seramik Takviyeli Metal Matriksli Malzemelerin Üretim Yolları
Bu davranışlar metal matriksli kompozitlerin sünekliğinin düşmesine yol açar. Tüm bunlar
takviye fazı dağılımının başka bir boyutunu oluşturmaktadır. Takviye fazının heterojen
dağılımının bazı nedenleri şöyle sıralanabilir.(3)
Ara yüzeyler, matriks ve takviye arasında yük iletimini kontrol ettiğinden metal matriksli
kompozitlerin mekanik davranışlarının incelenmesinde özellikle ve önemle dikkate alınır. Ara
yüzey özellikleri, matriks kompozisyonuna, takviyenin yüzey özelliklerine, üretim yöntemine
ve uygulanan termomekanik işlemlere bağlıdır. Belirli matriks-takviye seçeneklerinde ara
yüzeylerde matriks bileşimini ve takviye fazının özelliklerini değiştiren etkileşimler ve
ürünleri oluşur. Bu ürünler, mekanik özellikleri iyileştirerek yararlı etkilere veya çatlak
başlangıç noktaları gibi davranarak tahrip edici etkilere sahiptir.Metal matriksli kompozitlerin
dayanımının arttırılması yönünde matriks/takviye ara yüzeyinin etkisini desteklemek üzere
Webster, akma ve çekme dayanımlarının, lityum içeren Al-alaşımlı matrikslerde önemli
miktarda yüksek olduğunu ve lityumun matriks/SiC bağını geliştirdiğini bulmuştur. (3)
Dağınık takviye partiküllerini bir arada tutmaktan çok daha önemli olarak uygulanan yükleri
takviye fazına iletme görevini üstlenen matriksin mikroyapısı, takviye fazı ile kimyasal
uyumluluğu, takviyeli ıslatabilme yeteneği, kendi mekanik ve diğer özellikleri ile işleme
sırasındaki davranışları metal matriksli kompozitlerin son özelliklerini de etkilemesi
21
www.kimyamuhendisi.com
5.3. Parçacık Takviyeli Al/SiC Metal Matriksli Kompozit Malzemeler İle İlgili Önceki
Çalışmalar
Parçacık takviye edilen metal matriksli kompozit malzemelerde alüminyum alaşımları en çok
tercih edilen alaşımlar olmuştur. Alüminyum alaşımlı metal matriksli kompozit malzemelere
ekstrüzyon, döküm, haddeleme, dövme gibi standart şekillendirme işlemleri
uygulanabilmektedir. Tenis raketleri, golf sopalarının kafaları Al/SiCp kompozittir. Piston
kolu gibi otomobil motor parçalan Al/SiCw kısa fiberlerden üretilmişlerdir. (6)
Alüminyum matrisli SiC parçacık takviyeli metal matriksli kompozit malzemeler hakkında
bir çok çalışmalar yapılmıştır, l6.yy ortalarında nikel kaplanmış grafit tozlan sıvı alaşım
içerisine argon gazı ile birlikte enjekte edilerek alüminyum ile karışımı sağlanmıştır. 1968
yılında Hindistan Teknoloji Enstitüsünden Kanpur, ergiyik alaşımın bulunduğu pota içerisine
alüminayı karıştırma esnasında ilave ederek günümüzde yaygın olarak kullanılan "karıştırma
döküm yöntemini geliştirmiştir.17 yy.da Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde katılaşma ve
sıvılaşma sıcaklıklarının arasındaki bir sıcaklıkta yarı katı alaşıma parçacık ilavesi
yapmışlardır. Daha sonra yapılan çalışmalar sonucu, yeni teknikler ve kompozit
kombinasyonları ile daha üstün özelliklere sahip ve daha ekonomik kompozit ve de üretim
yöntemleri geliştirilmiştir. (6)
22
www.kimyamuhendisi.com
Şekil 5.2 Takviye elemanının hacim oranı ile gözeneklilik arasındaki ilişki
Süper plastik özellik gösteren 7075 Al alaşımına 14 mikron boyutlarında hacimce %15 SiC
ilave ederek ekstrüzyonla üretmişlerdir. Bu metal matriksli kompozit malzemenin de kırılma
davranışını incelemişlerdir. Sert ve gevrek özellikteki seramik parçacıklar, alüminyum
matrisli metal matriksli kompozit malzemenin süneklilik ve kırılma tokluğunu olumsuz
etkilemiştir.Bu alaşım kompozitin ısıl işlemini (T6) yaparak spesifik özelliklerinin
geliştirilebildiğini belirtmişlerdir. 7075 Al /SİC kompozit oda sıcaklığında alüminyum alaşımı
ile karşılaştırıldığında akma ve maksimum gerilmede daha düşük değerler verirken, 250 °C
üzerindeki sıcaklıklarda daha iyi mukavemet değerleri verdiğini tespit etmişlerdir. Ayrıca
400°C üzerindeki sıcaklıklarda daha düşük bir uzama ölçmüşlerdir. Oda sıcaklığındaki
kırılmaların büyük parçalar veya bir araya gelip toparlanmış olan parçalardan olduğunu
gözlemlemişlerdir. AA7475 alüminyum alaşımlarında kesme mukavemeti değeri olara
ortalama 150 MPa elde edilirken, T6 ısıl işlem uygulama ile bu değerler artmıştır. AA7475
alüminyum alaşımının. T6 ısıl işlem şartlarında 250 MPa değere ulaşıldığı belirtilmiştir. (6)
Ancak havacılık endüstrisinde 191-216 MPa değerin 10-20 MPa akındaki değerler
kullanılmaktadır.
Saf alüminyum ve 2024 alaşımına hacimce %15 oranında ve 60 mikron boyutlarında SiC
parçacıkları ilave ederek basınçlı döküm yöntem ile metal matriksli kompozit malzeme
23
www.kimyamuhendisi.com
üretmişlerdir. SiC parçacıklarını 1100°C 'de alümina astarlı elektrikli fırında 10 saat ısıtarak
oksitlenmeye maruz bırakmışlardır. Saf alüminyum esaslı SİC parçacık takviyeli
kompozitlerde SİC parçacıklarının yüzeylerinin oksitlendirilmiş olması, gerilme ve kırılma
dayanımını artırdığını tespit emişlerdir. Kompozitin üretimi esnasında SiO2 nin difüzyonu,
alüminyum matriks ile SiC parçacıkları arasındaki difüzyon bağını güçlendirdiğini
belertmişlerdir. Bu ise süneklilik ve gerilme dayanımında artışa sebep olmaktadır. (6)
Saf alüminyum, %3Cu-%4Si içeren alaşımı, %11.8 Si içeren Al alaşımı ve %16 Si içeren Al
alaşımına .yoğunluğu 2.4xl03kgm-3 olan y-alümina ve 300 mesh boyutunda, SiC
parçacıklarını karıştırma ile ergiyik içerisine ilave ederek %3 takviyeli metal matriksli
kompozit malzemeler üretmişlerdir. Elde ettikleri bu malzemelerde mikroyapı, aşınma
direnci, gerilme testi, sertlik deneyleri yapmışlardır. Bu kompozitlerin karıştırma döküm
yöntemi ile üretilebileceği, takviye elemanlarının 900°C 'de 60 dakika ön ısıtma ile ıslatmayı
geliştirdiği, maksimum gerilmeyi 75.50 MNm'2'den 93.15 MNm'2'ye ve sertliğini de
27BHN'den 37BHN değerine yükselttiğini tespit etmişlerdir. (6)
Al-Si alaşımı A356'ya hacimce %15 SiC ilave etmişler ve tekrar ergitme ile farklı soğuma
hızı ve sürelerde mikroyapıda ki katılaşma değişimlerini incelemişlerdir. Yüksek sıcaklıklara
çıkıldığında istenmeyen AI4C3 fazının oluştuğunu belirmişlerdir. Bu fazın oluşmaması için
%Si seviyelerinin 750°C' de %6-7 ve 800°C üzerinde ise %10-12 olması gerektiğini
vurgulamışlardır. Soğutma hızı 75°C/dak ve 10°C/dak arasındaki mikroyapı değişimlerini
incelemişlerdir. Mekanik özelliklerinde döküm A356 alaşımına göre %15SiC metal matriksli
kompozit akma dayanımında belirgin bir artış gözlemlemişlerdir. (6)
Al-Si matris alaşımına SiC parçacıkları ilave ederek santrifüj döküm tekniği ile kompoziti
üretmişlerdir. Alaşım %12Si, %1.16 Cu,%1.25 Mg ve %0.9 Ni elementlerinden oluşmaktadır.
Matrise 3.2 g/cm3 yoğunluklu, 3-6-9 mikron boyutlarında %5-10-15 hacim oranlarında SİC
parçacıkları katarak metal matriksli kompozit malzemeyi elde etmişlerdir. Döküm işlemini
600°C ye ısıtılan sıvı içerisine SİC partiküllerini ilave ederek elde etmişlerdir. Yan-katı
aralığında olan karışım ilaveden sonra 5 dakika karıştırılmış ve sonra sıvı kompozit karışımı
24
www.kimyamuhendisi.com
850°C 'ye aşırı ısıtma yapmışlardır. 1600 dev/dak. hızda dönen sistemde santrifüj döküm
numuneleri 15mm kalınlığında ve 100 mm çapta 400°C ön ısıtmalı kalıba dökerek elde
etmişlerdir. Döküm işlemi sonunda SİC parçacıklarının dış tabakada toplandığını ve sertlik
artışı gösterdiğini, seramik parçacıkları ile zengin tabakaların sertliklerinin artan parçacık
hacim oranı ve azalan parçacık boyutu ile arttığını belirtmişlerdir. (6)
A536 ve 6061 alüminyum alaşımlarına basınçsız döküm metoduyla, hacimce %10, %20
oranlarında SİC parçacık ilave ederek kompozit malzemeler üretmişlerdir. Parçacıkların
dağılımını ve ıslanabilirliklerini arttırmak için modern iki aşamalı karıştırma metodunu
kullanmışlardır. SiC parçacıklarının çoğunlukla taneler arası bölgelerde yoğunlaştığını
gözlemlemişlerdir. (6)
Silisyum karbür ile kaplı tek yönlü bor fiber ile takviye edilmiş, alüminyum alaşımlı
kompozitleri metal infiltrasyon tekniği ile üretilmiş ve sürtünme ve aşınma davranışlarını
incelemişlerdir. Matris olarak 2014 alüminyum alaşımı (%4.5Cu, %0.8Si, %0.8Mn, %0.6Mg
ve dengeleyici Al), takviye elemanı olarak 2.5 µm kalınlığında SiC ile kaplı, 15 µm çapında
tungsten filament içeren, 140 µm çapındaki %16, %27 ve %32 hacim oranlarında sürekli bor
fiberleri kullanmışlardır. Sonuçlar, kompozitlerin aşınma hızlarının tüm uygulanan yüklerde
alüminyum matris alaşımınınkinden dikkate değer bir şekilde daha az olduğunu göstermiştir.
Bununla beraber, kompozitlerin sürtünme katsayılarının matris alaşımınınkinden daha büyük
olduğu, matris için ortalama sürtünme katsayısı değeri 0.35 iken, kompozitlerde daha yüksek
bir değer, yaklaşık olarak 0.55 olduğu bulunmuştur.
Döküm yoluyla SİC takviyeli kompozitlerin geliştirilmesi çalışmalarında ticari kodu ETIAL-8
ve ETIAL-8+%5Mg olan matris malzemelere sıvı metal karıştırmalı döküm yöntemiyle % 10-
35 hacim oranlarında yaklaşık 16 µm çapında yeşil renkli SİC parçacıkları ilave ederek
kompozit malzemeler elde etmişlerdir. Takviye elemanı, yüzeydeki serbest silisyumu
oksijenle bağlayarak AI4C3 reaksiyonunu azaltmak ve oluşabilecek SiO2 katmanı ile
ıslatabilirliği geliştirebilmek için 1000° C' de 3 saat oksidasyon işlemine tabi tutulmuştur. Bu
çalışmada, 900 dev/dk karıştırma hızı, 200° C takviye sıcaklığı, %5 Mg ilavesi, takviye hacim
oranının %30'dan az olması iyi bir karışım elde edilmesini sağlamıştır. Seyreltme işleminde
ise başlangıçta hazırlanan mastar kompozitin parçacık dağılımı ve gözeneklilik açısından
uygun niteliklerde üretilmesi gerektiği sonucu ortaya çıkmıştır. (6)
Metal infiltrasyon tekniği ile üretilmiş silisyum karbür ile kaplı tek yönlü bor fiber ile takviye
edilmiş, alüminyum alaşımlı kompozitlerin aşınma performansını incelemişlerdir. %16, 27 ve
32 hacim oranlarında yoğunluğu 2600 kg/m3, Young modülü 400 GPa ve çekme mukavemeti
3.4 GPa olan bor fiber katılmış kompozitler üzerinde çalışmalar yapılmıştır. Aşınma testleri
12 ile 60 N yükler altında, 1 m/s sabit kayma hızında, 7.2 km toplam kayma mesafesinde, oda
sıcaklığında yağ kullanılmaksızın 2 saatte yapılmıştır. Kompozitlerin yoğunluğu, Arşimed
metoduyla ölçülmüştür. Kompozitlerin ve matris alaşımın sertlikleri Brinell sertlik yöntemiyle
ölçülerek elde edilmiştir. (6)
25
www.kimyamuhendisi.com
SİC partikül takviyeli alüminyum matrisli kompozit çubukların ve tellerin yeni bir sürekli
döküm (Ohno sürekli döküm) tekniğiyle üretimini incelemişlerdir. Hacimce %8-11 SiC içeren
Al-Si ve Al-Cu-Si alaşımlarını kullanarak son şekilli metal matriksli kompozit kaynak
çubuklan ve telleri üretmişlerdir. Çubuklar ve tellerin her ikisi için de SiC partiküllerinin
dağılımı oldukça homojen olmuştur. Bu işlemlerde metalin sıcaklığı 700° C ve kalıbın
sıcaklığı 650° C' de tutulmuş, ergimiş metal matriksli kompozit bir dakika karıştırıldıktan
sonra kalıba dökülmüş ve döküm hızı 0.2 ile 1.1 m/dk arasında gerçekleştirilmiştir. Döküm
hızı arttıkça, mikroyapının daha düzgün olduğu gözlenmiştir. Döküm ürünündeki partikül
dağılımının yalnızca ergimiş metal içindeki partiküllerin homojen dağılımına değil, aynı
zamanda soğutma hızı ile ilişkili katılaşma davranışına, sıcaklık ve partiküllerin hacim
oranlarına da bağlı olduğu belirtilmiştir. (6)
• Sıvı metal içinde gerek yoğunluk farkından kaynaklanan sedimantasyon ve gerekse sıvı
metalin yüzey gerilimi nedeniyle takviye fazının dağılmaması; bu sıvı metal yöntemlerin
başarısız olmasının en büyük sebebidir.
Bu nedenle, toz metalurjisinde tozların mekanik yolla karıştırılması veya uygun sıvılarla bir
sıvı süspansiyon halinde karıştırılması tercih edilmektedir. Sıvı metal yöntemlerinde ise
takviye fazının önceden hazırlanmış preformu kullanılarak veya bazı durumlarda sıvı metal
içinde girdap oluşturacak şekilde mekanik veya elektromagnetik olarak kuvvetle karıştırılarak
ve katılaşma sırasında gerekli önlemleri alarak sedimantasyonun önlenmesi ile takviyenin
matriks içinde homojen dağılımı sağlanmaktadır.
Diğer taraftan matriks-takviye fazı arasındaki ara yüzey bağları ve burada oluşan reaksiyon
ürünlerinin özellikleri sonucu metal matriksli kompozitlerin mekanik özelliklerinin oluştuğu
bilinmektedir. Üretim yöntemine bağlı olarak işlem sıcaklığı, matriks ve takviye fazlarının bu
sıcaklıkta temasta kalma süreleri, uygulanan basınç gibi işlem parametreleri kontrol edilerek
aşırı ara yüzey reaksiyonları ve istenmeyen sonuçları önlenebildiği gibi, yeterli bağlanmanın
26
www.kimyamuhendisi.com
oluşması sağlanarak matriksten takviye fazına yük iletimi, metal matriksli kompozitlerin
dayanımını arttırabilir. (6)
6.Difüzyon Ve Mekanizmaları
Difüzyon atomik bir işlem olup, yüksek konsantrasyonlu bölgeden daha düşük
konsantrasyonlu bölgeye atomların hareket etmesiyle oluşur ve kimyasal potansiyel her yerde
aynı olduğunda difüzyon olayı durur. Difüzyon sıcaklık, basınç ve konsantrasyon farkı ile
doğrudan ilgilidir. Sıcaklık yükseldikçe, atomların hareket kabiliyeti artar ve dolayısıyla
difüzyon için gerekli olan atomların yer değişimi hızı da artar. (6)
Difüzyon olayları, metallerin ısıl işlemlerinde bir çok durumda görülür, hatta eğer ani
soğutma işlemi istisna tutulursa, bütün ısıl işlemler difüzyon olayı ile meydana gelmektedir
denilebilir.Kafes yapısı içerisinde her bir atom belirli bir yer işgal eder. Sıcaklığın artmasıyla
atomların enerjileri artar ve kafesteki yerlerini değiştirebilirler. Çok sayıdaki atom
sıçramalarına karşılık, her hacim birimi için kütle sabittir. Difüzyonun meydana gelme sebebi
atomların sahip oldukları Gibbs serbest enerjilerini azaltma eğilimleridir. Difüzyon kararlı
denge durumuna vardığında serbest enerji en alt seviyeye ulaşır, Şekil 6.1.' de bu karalı durum
2.durum olarak görülmektedir. (6)
Burada 1 numara ile gösterilen durum, yarı kararlı durum olarak adlandırılır. Birinci
durumdan 2. duruma geçiş için sisteme Q aktivasyon enerjisinin verilmesi zorunludur. Ancak
o zaman serbest enerji azalma göstererek 2. duruma ulaşabilir. Burada Q enerjisine aktivasyon
enerjisi denir ve bu enerji; sıcaklığın artması, pekleşme oluşturacak şekil değişimi ve elektrik
ve manyetik alanlar yardımı ile sağlanabilir. Atomların ve boş yerlerin yer değiştirmesine ısıl
aktivasyon adı verilir. Toparlanma, yeniden kristalleşme, sürünme ve difüzyon birer ısıl
aktivitedir. Difüzyon katsayısı, herhangi bir alandan akan toplam kütlenin, bu kesite dik
yöndeki mesafe ile yoğunluk değişimine oranı olarak tanımlanır. Şekil 6.2. 'de konsantrasyon
gradyantı şematik olarak gösterilmiştir. (6)
27
www.kimyamuhendisi.com
En hızlı difüzyon gazlarda meydana gelir, sıvı ve katılarda bu olay daha yavaş meydana
gelmektedir. Katılarda difüzyon atomların veya boşlukların titreşimleri ve etrafındaki
boşluklara ya da kafes noktalarına sıçramaları ile meydana gelir. Her bir atom komşu bir atom
tarafından kuşatılmıştır ve her atomun gösterdiği ortalama titreşim 3kT kadardır. Dolayısıyla
titreşim mutlak sıcaklıkla (T) orantılı olarak artma gösterir. Normalde bir yer alan atomu
komşu atomlar tarafından kuşatılmıştır ve atom bir başka kafes noktasına hareket edemez.
Boş olması durumunda komşu boşluğa atlayabilir. Difüzyon kaynağında da ara yüzeydeki ilk
bağlantılar atomlar arasındaki çekimle oluşur. (6)
Farklı iki katının yüzeyleri arasındaki çekim, adhezyon olarak adlandırılır. Aynı yada farklı
iki katının bir araya getirilmesi ile yüzeyler arasında bağ oluşturulurken, aynı cins katı
yüzeyleri arasında kohezyon kuvvetlerinden dolayı kohezyon, farklı cins yüzeyler arasında da
adhezyon kuvvetlerinden dolayı adhezyon işi yapılmış olur. Kohezyon ve adhezyon işi,
yüzeyin serbest enerjisinin bir fonksiyonudur. İki gevrek malzeme veya bir gevrek bir sünek
malzemeden oluşan bir bağlantı için (metal-seramik) adhezyon işi, bağlantı mukavemetinin
bir ölçüsüdür. Adhezyon ve kohezyon kuvvetlerinin teşekkülü, yani malzeme yüzeyleri
arasında birleşmenin sağlanması için, malzeme yüzeylerinin, atomlar arası bağın oluşabileceği
yakınlıkta temas ettirilmesi gerekir. (6)
Bir katı alaşımın atomları, içerisinde çözündüğü alaşım atomlarından yaklaşık %40 küçük ise,
çözündüğü atomlar arasındaki ara yer atomlarından birini işgal eder. Bu YMK yapılı
malzemelerde, ara yer noktalan kübik kafesin köşeleri arasındaki mesafenin ortasıdır. Bu
noktalar oktahedral noktalar olarak bilinirler. HMK yapılar da ise ara yer atomları çoğunlukla
bir oktahedron oluştururlar ve oktahedron noktalan köşelerde ve orta yüzey merkezinde yer
almaktadır. Arayer atomlarının yoğunluğu genellikle mevcut noktaların sadece küçük bir
kesrini dolduracak kadar küçüktür. Bu da her bir ara yer atomunun daima boşluk noktalan ile
28
www.kimyamuhendisi.com
kuşatıldığı ve ısıl enerjinin gerilim enerji engelini aşması oranında başka bir pozisyona
atlayabileceği manasına gelir. (6)
a) b) c)
Şekil 6.3. Kendi kendine difüzyonun şematik görünümü. Radyoaktif Ni63 saf Ni59 yüzeyine
difüze olmaktadır a) zaman r=to, b) difüzyon eğimi to<t<too, c) homojenleşmiş, t=too
.Malzemelere uygulanan pek çok işlem için atomların hareketleri gereklidir. Karbürleme,
nitrürasyon, sementasyon, tavlama vb. işlemler difüzyon olayına örnek verilebilir.Metallerin
ısıl işlemi, seramiklerin üretimi, malzemelerin katılaşması, transistor üretimi, güç pilleri vb.
bir çok işlemde difüzyona ihtiyaç vardır. (6)
Malzemeler katı halde ve saf iken, düzenli malzemelerde atomlar bulundukları kafes
pozisyonundan diğer bir kafese hareket ederler. Bu harekete "kendi kendine difüzyon" denir.
Bu işlem radyoaktif izler kullanılarak tespit edilebilir. Metalik nikelde difüzyonu düşünürsek;
üç boyutlu kristal yapıdaki çevre atomunun her biri mevcut nikel içerisinde, mevcut
boşluklara hareket etme olasılığı eşittir. Nikel'deki bir boşluğun komşu kafes noktasının
içerisine hareketi de eşit orandadır. (6)
Normal olarak saf nikel'de gelişi güzel atomlarda veya benzer atomlarda atom hareketleri
gözlenir. Bununla birlikte radyoaktif izotopların kullanımıyla atomların sahip oldukları
yapıdaki atom difüzyonunu belirlemek mümkün olmaktadır. Mesela, radyoaktif nikel (nikel
59) normal nikel'in üzerine difüze olabilir. Bu durum Şekil.6.3'de görülmektedir. (6)
29
www.kimyamuhendisi.com
görüldüğü gibi bir konsantrasyon durumu ortaya çıkar. Burada görüldüğü gibi bakır atomları
nikel içerisine nikel atomları da bakır içerisine difüze olmuş olarak görülmektedir. (6)
Şekil 6.4. a) Bakır Nikel Çifti Sıcaklık Uygulanmadan Önce, b) Bakır Nikel Çifti Sıcaklık
Uygulandıktan Sonra Cu-Ni Konsantrasyonu
Sıcaklık arttığı zaman atomun kafes içerisinde küçük titreşimleri de artar. Elbette bu hem
sıcaklığa hem de birleşme bölgesindeki atomların ne kadar sıkı ve yakın olduğuna bağlıdır.
Atomların hareketini ele alan pek çok mekanizma vardır. Genel olarak atomların iyonların ve
diğer parçacıkların sıcaklığa bağlı olarak yer değiştirmeleri istatistiksel bir olay olup, bütün
bunlar difuzyon olayıdır. Difuzyon olayı özellikle katı içerisinde kütle taşınmasını sağlayacak
ölçekteki hareketleri ifade eder. Homojen malzemelerde, yer değiştirme olayları istatistiksel
olarak düzensizdir ve bu olay esnasında kütle taşımını görülmez. Homojen olmayan
malzemelerdeki difuzyon ise teknik açıdan daha önemlidir. Katı malzemelerde difuzyonu
gerçekleştiren iki temel mekanizma vardır. Bunlar yeralan ve arayer difuzyonu
mekanizmalarıdır. (6)
Arayer difuzyonu mekanizmasında, kristal yapıda küçük bir arayer atomu varsa, atom bir
arayerden diğerine hareket eder. Arayer atomlarının yoğunluğu genellikle düşüktür. Arayer
difuzyonu mekanizmasında çözünen malzemenin atomlarının çapı (yaklaşık % 40),
çözündüğü malzemenin atomlarının çapından küçükse, çözündüğü atomların arasındaki
mevcut boşluklardan birisine geçerek boşluğu doldurur. Şekil 6.5'de arayer difüzyonunun
oluşumu şematik olarak görülmektedir. (6)
30
www.kimyamuhendisi.com
atomları arasından geçmeye zorlanması gerekir. Neticede (b) pozisyonunda olduğu gibi bir
durum oluşur ve en yüksek enerji seviyesine ulaşır. Bu olayın gerçekleşmesi için verilen iş,
sistemin serbest enerjisindeki değişimi oluşturur ve (c)'de ki gibi ∆Gm kadar arttırır. (6)
Şekil 6.5. Atom, a'da denge pozisyonunda olup, b'de maksimum kafes distorsiyonuna
erişmiştir, c'de ise kafesin serbest enerjisindeki değişim görülmektedir.
Gibbs enerjisi olarak bilinir. Bir arayer atomu boşluklarla kuşatılmış olup, ısıl enerjinin
deformasyon enerjisi engelini aşması ile başka bir arayere atlar. İşte arayer atomlarının kafes
yapısı içerisindeki başka bir arayer noktasına göçü şeklinde oluşan difüzyona "arayer
difuzyonu" denilmektedir. Fe, Cr, Ni, Mn, W, Ti gibi geçiş elementleri B, C, H, N gibi atom
yarıçapı küçük elementlerle arayer katı çözeltisi oluştururlar.Malzemelerde arayer noktaları,
kübik kafesin köseleri arasındaki mesafenin ortasıdır. Bunlar., oktahedral. noktalar, olarak,
bilinir. (6)
Arayer difüzyonu olma ihtimali aynı türden atomlar için yüksek sıcaklıklarda daha fazladır.
Ancak çaplan ana kafesin atomlarından küçük olan yabancı atomlar için (karbon, azot,
hidrojen vb) büyük önem taşır, önemli nokta, bu mekanizmanın ideal yanı tümüyle kusursuz
kristallerde daha etkin olabilmesidir . (6)
Bu difüzyon mekanizmasında kafes içerisinde mevcut bir boşluğun olması gerekir. Bu yüzden
yeralan difüzyonunun oluşması arayer difüzyonuna göre daha zordur. Arayer difüzyonun da
yeterli enerjiye sahip olunduğunda atom difuze olabilir. Yeralan difüzyonu mekanizmasında,
boş yerler yardımı ile yer değiştirme çok küçük bir aktivasyon enerjisini gerektirir. Artan
sıcaklıkla birlikte atomların titreşim ve boş yer yoğunluğu artar, dolayısıyla yayınma
kolaylaşır. Normal olarak bir yer alan atomunun hareketi bitişik komşu atomlar tarafından
sınırlandırılmıştır ve atom başka kafes noktasına geçemez. Bununla birlikte komşu nokta boş
ise Şekil 6.6'da görüldüğü gibi (koyu) atom bu boşluğa atlayabilir. Atlamanın meydana
gelebilmesi koyu renkli atomun komşu atomların arasından geçmesini sağlayacak yeterli
titreşim enerjisini elde etme ihtimaline bağlıdır. Bir atomun katı içerisinde göç edebilme oranı
boşluk konsantrasyonuna bağlıdır. Boşluğa sıçrama ihtimali ve boşluk konsantrasyonu
sıcaklıkla yakından ilişkilidir. Şekil 6.6. göz önüne alındığında, boşluğun yanındaki atomun
yerinden ayrılabilmesi için aşması gereken aktivasyon enerjisi engelini yenecek temel
enerjiye sahip olması şartıyla bir sıçrama yapabilir. (6)
31
www.kimyamuhendisi.com
Şekil 6.6. YMK Kafes içerisinde atomun boş bir konuma hareketi
Difüze eden bir atom yeni yerine ulaşmak için komşu atomlarını sıkıştırıp geçmek zorundadır.
Bunun gerçekleşebilmesi için atomların yeni yerine geçmesini sağlayacak enerjiye ihtiyaç
vardır. Bu durum Şekil 6.7'de yeralan ve arayer difuzyonu için şematik olarak gösterilmiştir.
(6)
Burada atom, orijinal olarak nispeten kararlı konumda ve düşük enerjili haldedir. Yeni bir
noktaya hareket etmek için, enerji engelini aşmak zorundadır. Bu gerekli olan enerjiye
"aktivasyon enerjisi" denir ve "Q" ile gösterilir. Bu enerji engeli sınırını aşması için atomun
ısıtılması gerekir.
Normal olarak bir arayer atomunun, komşu atomları geçmek için sıkıştırması daha az enerji
gerektirir. Bunun sonucu olarak da, arayer difuzyonu için gerekli olan aktivasyon enerjisi,
yeralan difuzyonu için gerekli olandan daha azdır. Düşük bir aktivasyon enerjisi daha kolay
bir difüzyon gerçekleştiğini gösterir . (6)
Birinci Fick kanunu ile sabit bir A kesitinden geçen, difüze eden malzeme miktarının
belirlenmesi yapılabilir. Birinci Fick kanunu olarak bilinen matematiksel ifade ile aşağıdaki
gibi belirtilmiştir. (6)
32
www.kimyamuhendisi.com
Eğer konsantrasyon gradyantı dc/dx sıfırdan farklı bir değerde ise, bir difüzyon hızı
mevcuttur, dc/dx=0 ise konsantrasyon değişimi yoktur. Burada dc/dx, konsantrasyon
gradyantında x mesafesindeki difüzyon miktarıdır. J; akı veya akış, yani metal kütlesinin (m),
t zamanı içerisinde A yüzeyinden bu düzleme dik olarak difüzyon doğrultusunda yer
değiştirme değeridir . D; difüzyon katsayısı (m2/s),ve dc/dx yoğunlaşma gratyantıdır (m3/m)-1.
Difuzyon esnasında atomların akışını etkileyen bir çok faktör vardır.
Akı, malzeme içerisinde konsantrasyon homojen oluncaya kadar devam eder. Konsantrasyon
gradyantı da, t birim zamanda bir nokta boyunca difuzyon alanındaki değişikliktir.
Konsantrasyon gradyantı, malzeme kompozisyonunun uzaklık ile nasıl değiştiğini gösterir,
dc; dx mesafesindeki konsantrasyondaki farktır. (6)
Sabit konsantrasyon farkında kütle akışının tespitinin zor olması ve metallerde difuzyon
olaylarının çözümünde 1.Fick kanununun yetersiz kalması dolayısıyla, difuzyon katsayısının
deneysel tespitinde ve bir çok kullanımda 2.Fick kanunundan yararlanılmaktadır. 1.Fick
kanununun 2.Fick kanununa dönüştürülmesi için, aralarında dx kadar mesafe bulunan iki
paralel yüzeyle sınırlandırılmış hacim elemanı kullanılır.Bu durumda konsantrasyon x ve t'ye
bağımlı kalacağından, bir çok pratik problemler için şu matematiksel ifade kullanılır;
şeklinde ifade edilir. Burada; Cs: yüzeydeki konsantrasyon, Cx: yüzeyden veya ara kesitten x
kadar mesafedeki bir noktanın yoğunluğu, Co: difuzyon çiftinden birinin ilk yoğunluğu, x:
Cx'in ölçüldüğü noktanın yüzeye olan uzaklığı, D: ortak difuzyon katsayısı, t: difuzyon
süresi, erf: hata fonksiyonudur. (6)
33
www.kimyamuhendisi.com
Ayrıca difuzyon mesafesinin konsantrasyona bağlı olarak süreyle değişimi de Şekil 6.9'da
verilmiştir. Burada sıcaklığın artması ile birlikte birim alanda difuzyon miktarının arttığı
görülmektedir. (6)
Difüzyon mesafesi
Şekil 6.9. Kararsız hal difuzyonunda üç farklı sıcaklıkta oluşan konsantrasyon profili
2.Fick kanunu zaman ve sıcaklığa bağlı olarak malzeme yüzeyine difuze eden atomların
konsantrasyonunu hesaplamayı sağlar. Burada difüzyon katsayısı D'nin sabit ve yüzeyde
difuze eden atomun konsantrasyonu Cs ve malzemede Co değişmeden sabit kalmasıyla
denklemin çözümü elde edilir. Bu kanunun uygulanması, D sabit kaldıkça, değişik şartlarda
aynı konsantrasyon profilinin elde edilebilmesidir. Bu özellik, belirli bir ısıl işlemin
uygulanabilmesi için gerekli zamanda, sıcaklığın etkisini belirlemeyi sağlamaktadır. (6)
6.7.1. Sıcaklık
Sıcaklık difüzyonu etkileyen en önemli parametredir. Mesela α-Fe' sinde Fe' nin difüzyonu
için (kendi kendine) 500°C' den 900°C' ye sıcaklık arttırıldığında yaklaşık olarak difuzyon
miktarı 106 kat artar. (3.0xl0'2ı>den 1.8xlO'15 m2/s)
Aşağıdaki formüle göre difuzyon miktarı ilişkilendirilirse;
34
www.kimyamuhendisi.com
D=Doexp(-Q/RT) Burada; Do; yayman atomların titreşim frekansına bağlı olarak yayınma
katsayısı (cm2/s), Q: Aktivasyon enerjisi (J/mol, Kcal/mol), R: Gaz sabiti, (8.314 J/mol.K), T:
mutlak sıcaklık (K).
Bir malzemenin sıcaklığı artırıldığı zaman, difuzyon katsayısı ve atomların akısı (J) artar.
Yüksek sıcaklıklarda atomların difûzyonu için sağlanan enerji, atomların aktivasyon enerjisi
engelim aşmasını ve daha kolaylıkla yeni kafes yerlerine hareket etmesini sağlar. Düşük
sıcaklıklarda, genellikle mutlak ergime sıcaklığının (Tm) yaklaşık 0.4 Tm kati altında
difuzyon çok yavaştır ve etkili olmayabilir. Bu nedenle seramiklerin işlemi ve metallerin ısıl
işlemi, yüksek sıcaklıklarda yapılır.Bu sıcaklıklarda, atomlar reaksiyonlarını tamamlamak
veya denge şartlarına ulaşmak için daha hızlı hareket ederler .Difüzyon sabitinin her 20°C' lik
sıcaklık artışı ile iki kat büyüdüğü düşünüldüğünde, sıcaklığın difüzyon da ne kadar etkili
olduğu görülür. (6)
6.7.2. Konsantrasyon
Kristal kafes yapısının sıcaklıkla değişiminin önemi nedeni ile kristal yapının değişiminin
ergimiş demirde difüzyon derecesi üzerindeki etkisi araştırılmıştır. Yüksek sıcaklıklarda
HMK yapıdan YMK yapıya allotropik bir dönüşüm ile kristal yapıdaki karbon ergitebilirliğini
değiştirmiştir. Belli bir sıcaklıkta demir atomlarının difüzyon hızı ferrit'te (HMK), östenit'ten
(YMK) yaklaşık 102, 103 fazladır. (6)
Metallerde alaşım elementleri yada empüriteler, difüzyon katsayısını çok fazla etkiler. Demir
alaşımlarının ısıl işlemi, diğer metallere nazaran daha fazla alaşım elementlerinden
etkilenmektedir. Demir atomlarının yer değiştirme kabiliyetine, alaşım elementlerinin etkisi
oldukça önemlidir ve karbon çok kuvvetli etki yapar. Östenitte karbon miktarı yükseldiğinde,
Q ve Do değerlerinin azalması ile difüzyon artar. Krom ve vanadyum gibi alaşım elementleri
de difüzyon katsayısını belirgin olarak iyileştirirler. Farklı bir yer değiştirme mekanizmasına
sahip arayer atomu olarak bor, hidrojen, karbon, azot ve oksijenin demirdeki difüzyon
kabiliyetleri oldukça iyidir. Hidrojenin küçük atom çapı, kafeste büyük bir hareketliliğe imkan
sağlar. (6)
Kuvvetli karbür teşekkül ettiren elementler, Q değerini önemli ölçüde arttırırlar ve bundan
dolayı, karbonun östenit içerisinde difüzyonunu yavaşlatırlar. En önemli etkiyi krom ve
volfram oluşturur. Silisyum, alüminyum ve manganın önemli bir etkisi yoktur. Nikel ve
kobalt ise, karbonun östenit içerisindeki difüzyonunu iyileştirirler. (6)
35
www.kimyamuhendisi.com
Tane sınırı difuzyonu, tane içi difüzyonundan daha hızlı olduğundan küçük tane yapısına
sahip malzemelerde, difuzyon hızının artması beklenir.Bununla birlikte, difuzyon
hesaplamaları yapılırken tane boyutu hesaba katılmamaktadır.(6)
Tane sının çevrelerinde, metal kafesinin en azından iki ile üç bölgesinde düzensizlikler
mevcuttur. Bu nedenle tane sınırları, belirli bir boş hacim içerirler ve difuzyon için ayrıca
enerjiye gerek yoktur. Tane sının boşlukları daha büyük olduğu için, aktifleştirme enerjisi
hacim difüzyonuna nazaran yaklaşık yan değerdedir. Tane sınırı difüzyonunun etkin olabildiği
durumlarda, düşük sıcaklıklarda difuzyon hızlı olabilir.(6)
Tane sınırı için belirtilen esaslar, benzer şekilde dislokasyonlar için de geçerlidir.
Dislokasyonlarda da tane sınırlarına benzer olarak etkinliğin artmasıyla, gerekli aktifleştirme
enerjisi yan değerine düşer. Bu nedenle, dislokasyonların da özellikle düşük sıcaklıklarda,
difuzyon reaksiyonları için önemi fazladır. Ayrıca plastik deformasyon sonrası dislokasyon
yoğunluğunun artması difuzyonu kolaylaştırır. Bu açıklamalardan da anlaşılabileceği gibi,
difuzyon katsayısı D'nin kullanılmasında, malzemenin hangi aşamalardan geçtiğine dikkat
etmek gerekir.(6)
36
www.kimyamuhendisi.com
7. Difüzyon Kaynağı
Difüzyon kaynağı M.Ö.32OO'lü yıllarda çanak ve altın kupa gibi eski çağ eserlerinin
yapımında kullanılmıştır. Eski zamanlarda yaygın olarak kullanılmış olması etkili ve basit bir
yöntem olduğunu göstermektedir.Günümüzde ise bu kaynak yöntemi geleneksel kaynak
yöntemleri ile kaynağı zor olan malzemelerin birleştirilmesinde vazgeçilmez önemli bir
kaynak yöntemi olup, modern bir birleştirme yöntemidir. Difüzyon kaynak yönteminin yaygın
kullanımı Ti ve alaşımları, süper plastik malzemeler ve özellikle alüminyum alaşımlarının
kaynağı ile ortaya çıkmıştır (6)
Son yıllarda özellikle ticari kaynak yöntemleri ile birleştirilmesi zor olan malzeme veya
malzeme kombinasyonlarının birleştirilmesinde en uygun kaynak yöntemi olmuştur
Günümüzde hem uygulandığı yerde ve hem de geniş bir malzeme çeşidine uygulanabiliyor
olması ile ticari kaynak yöntemleri ile rekabet edebilecek duruma gelmiştir. Özelliklede ticari
kaynak yöntemleri ile birleştirilmesi zor olan oksitlenme gösteren ve kompozit malzemeler
için önemlidir. (6)
Difüzyon kaynağı çeşitleri, prensipleri ve metallerin birleştirilmesi hakkında bir çok çalışma
olmasına rağmen, gelişmiş teknolojik malzemelerin birleştirilmesi hakkındaki çalışmalar
yetersizdir. Genel olarak kompozit malzemelerin difüzyon kaynağında iki çeşit birleştirme
tekniğinden söz edilmektedir Dunkerton, bunları katı faz difüzyon kaynağı ve sıvı faz
difüzyon kaynağı olarak ikiye ayırmıştır. Bu teknikler ve mekanik işlemler şematik olarak
tablo 7.1'de verilmiştir. (6)
37
www.kimyamuhendisi.com
Katı faz difuzyon birleştirme işleminde, koruyucu atmosfer içerisinde veya vakum ortamında,
ışınım, indüksiyon, direk veya endirek, resiztans ısıtma ile kaynak işlemi yapılır. Basınç tek
yönlü veya çift yönlü olarak uygulanabilir. Uygulanan basınç düşüktür ve 3-10 MPa
değerindeki bir basınç, parçalarda makro deformasyona imkan vermeyecektir. Bitmiş yüzey
çok iyi olmalı ve düşük basınç ile plastik deformasyonu sağlayarak yüzeyde difüzyona
yardımcı olmalıdır. Genel olarak bitmiş yüzey pürüzlülüğü (Ra) 0.4 mikrondan daha iyi
olmalı ve yüzeyin pratik olarak kirlenmesine karşı tedbirlerin alınması gerekir. Özellikle
metal ve seramik parçalarda birleştirilmesi gereken zor şartlarda, birleştirme işlemine
yardımcı olması amacı ile bir veya birkaç ara yüzey levha kullanmak mümkündür ve bu da
kaynak sonrası gerilme dağılımını düzenler. (6)
Katı hal kaynak tekniklerinden olan difuzyon kaynağı hakkında bir çok tanımlamalar
yapılmıştır. Bu kaynak yönteminde en önemli parametre sıcaklık olup, kaynak işlem sıcaklığı
olarak ana malzemenin ergime sıcaklığının altındaki bir sıcaklık değerinin seçilmiş olmasıdır.
Diğer parametreler, bu sıcaklıkta tutma süresi, kaynakta uygulanacak düşük yük, kaynak
yapılacak yüzeylerin temizliği ve pürüzlülüğü ve kaynak atmosferidir.
Difuzyon kaynağı, bir basınç kaynak yöntemidir ve kaynak ara yüzeyinde atomların karşılıklı
yüzeyler içerisine transfer-difuze olmasıyla metallerin katı halde birleştirilmesidir. (6)
38
www.kimyamuhendisi.com
Bir yüzeyden diğer bir yüzeye metal atomlarının geçişi için yüzeylerin birbirine birkaç
angstrom kadar yaklaştırılması gerektiğini belirtmiştir. Normal bir oksit filminin kalınlığı
yaklaşık olarak 0.4µm - 100 angstrom kadardır. Bu yüzden difuzyon kaynağı ile endüstriyel
uygulamalarda sürekli olarak aynı mesafede tutmak ve yüzey pürüzlülüğü sağlamanın
zorluklarının üstesinden gelmek gereklidir. Bu ise ısıtma esnasında basıncın sürekli
uygulanmasını gerektirir. Oksidasyon ve kirlenme obuadan tam temasın ve düzgün bir
yüzeyin elde edilebildiği endüstriyel uygulama azdır. (6)
Difüzyon kaynağı mekanizması ile ilgili günümüze kadar bir çok model sunulmuştur. İlk kez
1944'de Kinzel tarafından bir yaklaşım sunulmuş daha sonra da difüzyonla kaynak işlemi için
modellemeyi 1953'de Park yapmıştır. Park, difüzyonun en önemli mekanizmasının birleşme
çizgisi ara yüzeyinin her iki tarafında deformasyonla yeniden kristalleşmenin olduğu işlem
olarak belirtmiştir. Bu aşamayı difüzyonla sürünme mekanizması takip etmiştir. Difüzyon
birleşmesi sürünmeyle malzemenin toplam akışı ve yüzey deformasyonunun olduğu zaman
oluştuğunu belirtmiştir. 1965'te de (terken ve Owezarsky üç aşamalı bir mekanizma ileri
sürmüşlerdir. 1970'de Bartle difuzyon mekanizmasının ilk aşamasının sürünme
mekanizmasının boşluğa difuzyonuyla oluştuğunu ifade etmiştir. 1980'lerde Derby, 1970'lerde
Hill’in yaptığı difuzyon mekanizması modelini geliştirmiştir ve Derby ve Hill sadece boşluk
difüzyonu ve sürünme mekanizması olmadığını, ayrıca tane sının difuzyonu mekanizması ve
basınçla sinter işleminin de doğal bir mekanizma olduğunu belirtmiştir. Park tarafından
geliştirilen boşluk difuzyonu modeli temel olmuştur. İlave olarak, hacim difuzyonu
mekanizması, sürünme difuzyonu mekanizmasına adapte edilmiş ve 1970'li yıllarda, bir çok
çalışma yapılmıştır. Ayrıca Derby ve Hiil modeli, difuzyonla birleştirme ve basınç altında
sinterlemenin bir kombinasyonu olduğu, diğer araştırmacılar tarafından da kabul görmüştür.
Sonuç olarak difüzyonla birleştirme mekanizması yedi ana tipe ayrılmış olup, bunların üçü
temel difuzyon mekanizması olarak kabul edilmiştir. Bu mekanizmalar şematik olarak Şekil
7.l'de görülmektedir.
Şekil 7.1. incelendiğinde,
a) ilk nokta teması ve oksit tabakasının kırılması,
b) birinci aşama, plastik deformasyon ve sürünme sonrası, daha ince bir oksit tabakası ve
boşluklar,
c) ikinci aşama; pürüz sınırlarının gözeneklere doğru yayılması ve pürüz sınırının yer
değiştirmesi,
d) üçüncü aşama; Yüzey ve hacim difüzyonu ile atomların gözeneklere yayılması,
e) tamamlanmış kaynak olarak görülmektedir. (6)
39
www.kimyamuhendisi.com
Şekil 7.1. Difüzyon kaynağı mekanizması ve difüzyon kaynağı esnasında oluşan kaynak ara
yüzey değişiminin aşamaları
Difüzyon kaynak işleminin temel özelliği, atomsal bakımdan temiz olan iki katı yüzeyin
birbirleriyle kaynaşmasıdır. Tam bir kaynaşma üç aşamalı bir metalürjik işlemin sonunda
gerçekleşir. Şekil 7.1'de görüldüğü gibi her aşama, kaynak işlemine katkıda bulunan özel bir
mekanizmaya sahiptir. Bu aşamalar birbirini müteakip devam eder. Birinci aşama temas eden
yüzey alanı, temas eden yüzeylerin deformasyona uğraması ile birleşme yüzey alanının
akmasını sağlar. Birinci aşama tamamlandığında ara yüzey bağlantı sının düz bir yüzey
olmaktan çıkarak, birbirleriyle yakın temasta bulunan gözeneklerden oluşur. Birinci aşama
yüksek basınç uygulandığında kısa sürede tamamlanır. İkinci aşamada aynı anda iki değişiklik
meydana gelir. Birleşme yüzeyindeki mevcut gözenekler daralır ve birçoğu yok olur. Ayrıca
ara bağlantıdaki tane sının birleşme düzleminden daha düşük enerji dengesine sahip iç
bölgelere doğru yer değiştirir. İkinci aşamada etkin mekanizmalar, sürünme ve yayınma
mekanizmalarıdır.Tane sının hareket ederken geriye kalan gözenekler, tane sının ile artık
temasta olmayan tanelerin içerisinde kaybolurlar. Üçüncü aşama boyunca gözenekler çok
küçük olup ara bağlantı mukavemetini etkileyemezler. Tine difüzyon işlemleri gözeneklerin
daralmasına ve yok olmasına sebep olurlar. (6)
Kaynak işlemine başlamadan önceki yüzeyin özelliği çok önemlidir. Çünkü difüzyon kaynağı
esnasında küçük çapta makroskobik deformasyona müsaade edilir. Yüzeyler gerçekte tam
temiz ve pürüzsüz değildir. Temas edilen alan, toplam alanın küçük bir kısmını oluşturur.
Temas birkaç mikro pürüzlülük ile sınırlıdır. Bu mikro pürüzlülük oda sıcaklığında ve yük
altında malzemenin akma gerilmesinin asılmasıyla deforme olabilir. Söz konusu deformasyon
miktarı işlemi sıcaklığına bağlı olarak azalır ve plastik akış boyunca ek bir pürüzlülük
deformasyonu oluşur. Sıcaklık malzemenin yeniden kristalleşme sıcaklığının üzerindeki bir
sıcaklık ise, sürünme mekanizmaları, pürüzlülük deformasyonu hızını kontrol eder, temas
alanı genişlemesini sürdürür. Temas alanı genişlerken, yüzey pürüzlerinin üzerindeki etkin
gerilme azalır. Sonuç olarak sürünme sonucu deformasyon giderek yavaşlar ve önemini
yitirir. Bu aşamada gerek plastik ve gerekse sürünme deformasyonu ısı ve basınca bağlıdır.
Yani yüksek sıcaklıklarda daha düşük basınç, düşük sıcaklıklarda daha yüksek basınç gerekir.
40
www.kimyamuhendisi.com
Birinci aşamanın tamamlanmasında ideal sonuç, yüzey pürüzlerinin tek tek dağılmış
gözeneklere sahip yüzeylerden oluşan düz bir alan oluşturacak şekilde yok olmasıdır.
Yüzey pürüzlerinin deformasyondan daha az etkilendiği ilk aşamada, yeterli süre sıcaklık
uygulansa da düşük yüklerde ara yüzey bağlantısında gözenekler kalmaktadır. Bunun aksine,
daha yüksek basınç ve ara bağlantı deformasyonunun daha fazlalaşmaya başladığı
sıcaklıklarda, ara bağlantı ana alaşımdan fark edilemez duruma gelir. Kesinlikle çok az
kütlesel deformasyona izin verildiği ve kaynaklanan yüzeylerin temas alanının genişlemesine
yalnız ara bağlantı mikro deformasyonunun katkıda bulunacağı unutulmamalıdır. (6)
Yüzey pürüzlülüğü, kaynak işleminin aşamaları arasındaki ilişki dikkate alındığında, yüzeyin
son kat hazırlığının önemi tartışılamaz. Kaynağın ikinci aşamasında, gözeneklerin
difuzyonla kontrollü olarak ortadan kaldırılması aşamasında, gözeneklerin kütlesel transferi
küçültülerek yok edilmeleri için pürüzlü yüzey daha fazla zaman ve yüksek ısı gerektirir.
Diğer taraftan gerçek yüzeylerin hiçbir zaman son derece temiz olmamaları sebebi ile oksitsiz
malzemenin bile, difüzyon yöntemi ile kaynaklanabilmesi için ara bağlantının belirli ölçüde
deforme edilmesi gerekir. Yüzeyde mevcut bulunan maddelerin ana malzemenin hacminden
veya yüzey pürüz sınırlarından transferi-taşınımı, gözeneklerin sıkışmasını ve yok edilmesini
sağlar.Bu nedenle ilk iki mekanizma plastik akış ve ana difuzyon mevcut gözeneklerin
hacmini azaltabilir. Bu iki mekanizmanın kaynak işleminde üstün konuma geçmesi,
birbirinden ayrılması mümkün olmayan malzeme sistemi, gözenek geometrisi, mikroyapı ve
birleşme parametreleri gibi çok çeşitli parametrelere bağlıdır. Kaynak esnasında atom akışı ve
karşıt difüzyonlu gözenekler için en uygun yol, tane boyutunun gözenek boyutundan daha
küçük olduğu durumdur.Kaynak esnasında meydana gelen malzeme taşınımı mekanizması
Şekil 7.2'de görülmektedir. (6)
41
www.kimyamuhendisi.com
Şekil 7.2. Malzeme transferi yollan, a) yüzey difüzyonu mekanizması, b) ara yüzey difuzyonu
mekanizması, c) kütle deformasyonu mekanizması
Difüzyon kaynağının ikinci aşamasında gözenekler küçülür ve bir çoğu da ortadan kaybolur.
Bu boşlukların tane sınırlarını hareketsiz hale getirmesi ile etkisi azalmış olur. Ara yüzey tane
sının, diğer tane sınırlarından mikroyapı itibariyle ayırt edilebilen bir duruma geçer. Bu
hareket için gerekli olan itici güç, tane sının alanının daralmasıyla sağlanır. Başlangıçta düz
olan birleşme çizgisi, üçlü noktalarda bir malzemenin diğerine birkaç mikron kadar nüfuz
etmesi ile eğrilir. Sınır hareket - ederken geriye kalan gözenekler tanelerin içerisinde kalır ve
burada tane sınırlan ile temaslarını kaybederler. Difüzyon olayı boyunca, bu gibi boşluklar
küçülerek ortadan kaldırılmaya devam eder.Difüzyon kaynağı ile metal ve alaşımları birkaç
farklı uygulama ile birleştirilebilirler.
1)- Aynı özelliğe sahip malzemeler katı hal kaynak yöntemi ile kaynaklanabilirler. Bu
durumda kaynak için sıcaklık, süre, basınç ve temiz bir yüzeye ihtiyaç vardır.
2)- Aynı özelliğe sahip malzemeler, bir ilave ara yüzey tabaka kullanılarak birleştirilebilirler.
Ara tabaka hızlı difüzyonu destekler veya mikro deformasyon ile yüzeyler arasında komple
temasın sağlanmasına yardımcı olur.
3)- İki farklı metal difüzyon kontrollü bir birleştirme ile mükemmel bir birleştirme meydana
getirebilir.
4)- Farklı iki metal, üçüncü bir farklı ara yüzey levha kullanılarak kaynaklanabilir. Ara yüzey
levha difüzyonu hızlandırıcı etki olarak kullanılır. (6)
Oksijene ilgisi fazla olan ve çok düşük ergiyebilirlik gösteren metal ve alaşımlarının kaynağı
genellikle zordur. Bu metal ve alaşımları ise, alüminyum ve alaşımları, nikel ve alaşımları,
kobalt bazlı alaşımlar ve krom içeren alaşımlardır. Bu malzemeler oksijen ile düşük
ergiyebilirlik ile güçlü oksit oluşturabilen malzemelerdir. Kaynak yapıldıklarında, oksit
42
www.kimyamuhendisi.com
oluşumunu engellemek için vakum, ilave tabaka, asal gaz ortamı veya ilave tozlar kullanılır.
(6)
Difüzyon kaynağı esnasında uygulanacak olan sıcaklık, zaman, basınç, yüzey pürüzlülüğü,
kaynak atmosferi gibi faktörler birbirleriyle ilişkili olup, kaynak yapılacak malzeme ve
çiftinin özelliklerine bağlıdır. Diğer yandan malzemelerin tane boyutu, kristal yapısı, atom
yarıçapı, yeniden kristalleşme sıcaklıkları, yüzey enerjileri gibi her iki malzemenin fiziksel ve
kimyasal özelliklerinin farklı ya da aynı olması gibi metalurjik faktörler de etki eder. (6)
Kaynak sıcaklığı değeri, literatürde farklı şekillerde ve oranlarda ifade edilmektedir. Difuzyon
sıcaklığını malzemenin ergime sıcaklığının 1/2 ile 2/3 aralığında bir sıcaklık olarak ifade
etmiştir. Difuzyon kaynak sıcaklığı yaklaşık olarak katılaşma sıcaklığının üstünde ve 0.5-0.8
Tm seçilmesinin uygun olduğu belirtilmektedir. (6)
Difuzyon kaynağında sıcaklık kadar ısıtma ve soğutma hızlan da önemlidir. Endüstriyel
çalışmalar için 50°C/dakika'lık ısıtma hızı olumlu sonuçlar verirken, farklı metallerin
birleştirilmesinde lineer ısıl genleşme katsayılarına bağlı olarak 15°C/dakika'lık bir
maksimum ısıtma hızı önerilmektedir. (6)
Sıcaklık arttıkça ana malzemenin akma gerilmeleri azalır. Böylece hem ilk plastik
deformasyon, hem de yüzey pürüzlerinin şekil değiştirmesi kolaylaşır. Dolayısıyla kaynak
için gerekli temas alanını elde etme süresi kısalır. Şekil 7.3'de uygulanan basınç ve sıcaklığın
sürünme eğrisine etkisi görülmektedir. Sıcaklık; kolayca kontrol edilir ve ölçülür, işlemdeki
her hangi bir ısıl hareketlilik, sıcaklık değişiminde artmaya ve diğer işlem değişkenleri ile
karşılaştırıldığında işlem kinetiğinde büyük bir değişime neden olur. Hemen hemen bütün
deformasyon kaynağı mekanizmalarında sıcaklık hassastır. Difuzyon kaynağında yüksek
sıcaklıkta fiziksel ve mekanik özellikler, kritik sıcaklıklar ve faz dönüşümleri önemli referans
noktalandır. Sıcaklık kontrol edilmeli, hızlı artırma veya hızlı çözünme, yeniden kristalleşme
ve allotropik faz dönüşümleri gibi kesin metalurjik faktörlerden kaçınmak gereklidir. (6)
Difuzyon kaynağında, kinetik teori kaynak işlemindeki sıcaklığın etkisini daha iyi anlamamızı
sağlayacaktır. Difuzyon, sıcaklığın bir fonksiyonu olarak tanımlanır ve aşağıdaki şekilde ifade
edilir. (6)
D=Do.exp(-Q/RT)
Burada; D: difüzyon katsayısı, Do: malzemeye bağlı sabit (atomik titreşim frekans faktörü),
Q: aktivasyon enerjisi (Jmol"1), R: gaz sabitesi (8.314 J.mol -1 K-1). T= sıcaklık.
43
www.kimyamuhendisi.com
Şekil
7.3.
44
www.kimyamuhendisi.com
Ayrıca birleşme yüzeylerinde mevcut kir ve oksitler kaynak süresini artırır. Kaynak sıcaklığı
0.5-0.8 Tm değerleri seçildiğinde, yüzey hazırlığı, malzeme özellikleri, atmosfer ve diğer
faktörlere bağlı olarak kaynak süresi değişmekte olup, ortalama l00 dakika veya daha uzun
süreler alabilir. (6)
Difuzyon zamanı sıcaklıkla yakından ilişkili olup, difuzyon kontrollü bir çok reaksiyon,
zamanla değişmektedir. Difuzyon mesafesi X, difuzyon işlemi sırasında ortalama nüfuz eden
atom mesafesidir. Bu aşağıdaki şekilde ifade edilir;
Difüzyon kaynak işleminde basınç uygulanmasının ana sebebi, yeterli birleşme olması için iki
yüzeyin tam temasını sağlamaktır. Yeterli basınç, normal boşluk alanlarım doldurmak için
plastik akışın, deformasyonun oluşmasını engelleyecek miktarda olması gerekir. Basınç çok
düşük olursa, küçük boşluklar ara yüzeyde kalır ve kaynaklı birleştirmenin mekanik ve
mikroyapı özelliklerini olumsuz yönde etkiler. Basınç uygulanmasının ikinci bir fonksiyonu
da, birleşme ara yüzeyinde temiz bir ara yüzey elde etmek için yüzey oksitlerinin kırılmasını
sağlamaktır. (6)
45
www.kimyamuhendisi.com
pürüzlerinin plastik akışı kolaylaşırken, yüzeyde çözünmeyen oksit filmleri kırılarak iki yüzey
arasında atom akışı sağlanır. İyi bir birleşme bağlanabilmesinde basıncın izostatik
uygulanması büyük fayda sağlar. (6)
Kaynak esnasında uygulanan basınç malzemelere göre değişik oranlarda uygulanır. Toz
metalürjisi ile ürettiği bronz malzemeyi düşük karbonlu çelikle difüzyon kaynağıyla
birleştirmede 15 MPa, elektrolitik bakır ile östenitik paslanmaz çeliğin difüzyon kaynağında
1.2- 0.65 MPa kaynak basıncını kullanmışlardır. Bakırın çeliğe kaynağında, kaynak basıncını
1.15-3.85 MPa arasında uygulamışlardır. (6)
Yüzey şartlan olarak yüzey pürüzlülüğü, oksitler ve yüzey artıklarıdır ve bunların varlığı
kaynak kalitesini olumsuz etkiler. Bu şartlar genellikle difüzyon kaynağının ilk aşamasında
etkili olmaktadır. Bu etkenler kaynak yüzeylerinin birbirine tam temasını engeller.
Dolayısıyla yüzey-yüzeye temasın süresi uzamış olur. Difüzyon kaynağında yüksek
pürüzlülük değeri çok yönlü basınç ve uzun kaynak süreleri gerektirir. Kaynak bölgesindeki
mevcut en önemli problem oksit tabakasıdır. Oksit filmleri yaklaşık 10-20 atom mertebesinde
bir derinliğe nüfuz ederek tabaka oluştururlar. Oksit tabakaları birleşerek yüzeylerin temasım
engelleyip, bağ oluşumunu geciktirir ve arakesitte tane sının difüzyonunu engelleyerek boşluk
kalmasına neden olurlar. (6)
46
www.kimyamuhendisi.com
Tablo 7.2. Difüzyon kaynak yöntemi ile kaynak yapılan kaynak malzeme çiftleri ve uygun
kaynak parametreleri
47
www.kimyamuhendisi.com
7.4.2. Difüzyon Kaynağı İle Birleştirilmiş Parçacık Takviyeli Metal Matriksli Kompozit
Malzemeler
Tablo 7.3. Difüzyon kaynağı yapılmış metal malzemeler ve baza kaynak parametreleri
48
www.kimyamuhendisi.com
Yapılan çalışmalara göre bütün birleştirme yöntemleri Alüminyum esaslı metal matrisli
kompozitlerin birleştirilmesinde uygulanabilmektedir. Tablo 7.5'de kaynak yöntemleri ile Al
esaslı metal matriksli kompozit malzemelerin birleştirilmesi ve birleştirilebilme oranlan
verilmiştir. Al alaşımlarının ergitme kaynağında, katılaşma çatlağı vb hatalar gözlenmiştir. Bu
problemler matrisin kompozisyonuna bağlı problemlerdir. Her bir kaynak yönteminin avantaj
ve dezavantajları vardır. Birleşmede bu yöntemlerin kaynak ve ana malzemenin mikro
yapısına ve mekanik özelliklerine etkisi farklıdır. (6)
Bununla birlikte metal matriksli kompozit malzemelerin ergitmeli kaynak yöntemleri ile
kaynaklanmasındaki zorluklardan bazıları aşağıda verilmiştir:
1-Takviye parçacıklar ergiyik içerisine ilave edildiğinde, ergiyikte zayıf akışkanlık oluşur, bu
da parçacıkların homojen dağılımı engeller. Sonuç olarak kaynağın bileşimi ve kalitesi tatmin
edici olmaz.
2-Yeniden katılaşmada segregasyonlar oluşur, kaynağın homojen olmayan dağılımı görülür.
3-Takviye elemanı-matris ara yüzeyinde, özellikle alüminyum-SiC metal matriksli kompozit
malzemelerde parçacıkların parçalanması gibi problem oluşturan reaksiyonlar gerçekleşebilir.
Tablo 7.4. Ergitme ve diğer kaynak yöntemleri ile Al- metal matriksli kompozit
malzemelerin kaynaklanabilirliği ve kaynaklanabilme oranları
3SiC+4Al Al4C3+3Si
49
www.kimyamuhendisi.com
açısından zararlıdır. Oluşan bu faz gevrek olup, kırılma tokluğunda düşürerek kırılmaya sebep
olur.Ayrıca, kaynakta korozyon oluşumunu hızlandırmaktadır. Bu da atmosfer şartlarında
kaynak yapıldığında, kaynaklı bölgenin dayanım ömründe azalmaya neden olmaktadır.
Araştırmalarda AI4C3 kadar AI4Sİ2C5 fazının da oluşması önemli oranda mikroyapının
özelliklerini değiştirmektedir. Diğer bir yandan malzeme kaynaktan sonra yüksek
sıcaklıklardan, düşük sıcaklıklara soğutulduğunda, kaynak havuzunda alışılmadık bir
katılaşmaya sebep olur. SiC gibi güçlendirici fazlar normal katılaşmadaki gibi kaynak
havuzuna kabul edilmediğinden, homojen olmayan dağılım veya mikro segregasyonlar
kırılmaya neden olurlar. Sonuçta kaynakta makro ya da mikro hatalar meydana gelebilir ve
kaynaklı birleştirmenin özelliklerini olumsuz etkiler veya çok düşürür. (6)
Alüminyum alaşımlarının ergitmeli kaynak yöntemleri ile 2219, 3003, 3004, 5005, 5050,
5086, 5124, 5456, 5652, 6061, 6063, 6101, 6151, 7005, 7039 alaşımlarının kolay kaynak
edilebildiğini ancak 7075, 7079, 7178 alaşımlarının kolay kaynak edilemediğini
belirlenmiştir.. Bu alaşımlardan gaz korumalı ark kaynaklan ile kolaylıkla kaynak
edilebilenler, lxxx, 3xxx, 5xxx serileri olarak belirtilmiştir. Yüksek mukavemetli, ısıl işlem
kabul eden 7xxx serilerinden 7075, 7079 ve 7178 alaşımları kaynak edilebilir fakat İTAB
gevrek olur. dolayısıyla da bu malzemelere kaynak yapılması tavsiye edilmemiştir. Kaynaklı
halde ısıl işlem kabul eden orta ve yüksek mukavemetli alüminyum alaşımlarının birleştirme
niteliklerinin azalmasının nedeni, ana metalden başka dört faklı bölgenin mevcut olması olup
bunların etkilerini yok etmek zordur. Şekil 7.5'de Isıl işlem kabul eden alüminyum
alaşımlarında kaynakta oluşan ısıdan etkilenen bölgeler görülmektedir. Bölge 1 ve daha
büyük ölçüde 3.bölge ısıl işleme cevap verecekledir, aşın ısınmış bölge 2'de kalacaktır. 6xxx
ve 7xxx serileri alaşımları kaynak yapıldıklarında, sıcakta çatlama meydana gelir. Difüzyon
kaynağı EC; 2EC, 1100,1170, 6063, 6061, 2219, ve 7075 alaşımları da dahil olmak üzere bir
çok alüminyum alaşımlarına uygulanabilir. (6)
50
www.kimyamuhendisi.com
maliyeti düşük olmakta, kolay uygulanabilmekte, son derece verimli ve değişik durumlara
uygulanabilmektedir. Bu da difüzyon kaynağına olan talebi giderek artırmaktadır. (6)
Son yıllarda süreksiz (parçacık, kısa fiber, sürekli fiber) takviye edilmiş olan alüminyum
alaşımı metal matris kompozitler, yapı malzemelerinin pratikte uygulamalarının ve
araştırmaların da odağı haline geldiği bilinmektedir. Al-metal matriksli kompozit malzemeler
vakumda birleştirme, difüzyon kaynak yöntemleri ve sürtünme kaynaklan ile başarılı
birleştirmeler gerçekleştirilmiştir. Ara tabaka elemanı Al-Li alaşımları (8090), Al-Cu
alaşımları ve saf gümüş kullanılarak başarılı sonuçlar alınmasına rağmen, farklı takviye
elemanı oranlarında ve farklı kompozitlerin birleştirilmesine yönelik çalışmaların yapılmasına
ihtiyaç vardır. (6)
51
www.kimyamuhendisi.com
SiC parçacıkları, difüzyon kaynağı ara yüzey bölgesinde çok daha homojen olarak dağılmıştır
ve birleşme bölgesindeki mevcut SiC parçacık takviye elemanlarının sayısı ilave ara yüzey
levha kullanımı ile birlikte azalmıştır. Zayıf parçacık/parçacık ara yüzeyi oranının açıkça daha
da azaldığı görülmüştür. (6)
Ayrıca Al/SiC MMK malzemelerin difüzyon kaynağında ara tabaka olarak saf bakır levha
kullanılmasının uygun olduğu belirtilmiştir. 0.10 mm kalınlığında saf bakır ara tabaka
kullanarak elde ettikleri difüzyon kaynak birleşimi Şekil 7.7.de görülmektedir. Sonuç olarak
daha uygun kimyasal kompozisyonda ve uygun ara yüzey levha kullanılması ile optimum
difüzyon kaynağı işleminin daha da detaylı ve sistematik olarak geliştirilip, araştırılması
gerektiği belirtilmiştir. (6)
Alüminyum tozları içerisine farklı oranlarda SİC parçacıklar ilave ederek toz metalürjisi
yöntemi ile ürettikleri malzemeye difüzyon kaynağı uygulamış ve SiC parçacık miktarının
artması ile dayanımda bir düşüş gözlemişlerdir. Ayrıca difüzyon kaynağında kaynak
sıcaklığının, matrisin sıvı faz sıcaklığına ulaşması durumunda, kaynaklı birleşimin
dayanımının daha fazla artmadığını, aksine deformasyonun arttığı tespit etmişlerdir. Şekil
7.8'de Difüzyon kaynak sıcaklığının sıvı faz sıcaklığının üzerindeki dayanım değişimi
görülmektedir. (6)
Şekil 7.7. 2024A1 / %5SiCp + 2024A1/ %10SiCp difüzyon kaynağı birleşme bölgesi
52
www.kimyamuhendisi.com
53
www.kimyamuhendisi.com
Şekil 7.10. SiC parçacık takviye oranının artması ile kaynaklı birleştirmenin dayanımındaki
azalma
2014 Al alaşımı içerisine %13 SiCp takviye elemanı katarak döküm yöntemi ile metal
matriksli kompozit malzeme üretmişlerdir. Bu malzemeye, 3 mikron kalınlığında Al-Si ara
tabaka levha kullanarak 480-520°C' de 10 -3 vakumda, 3-6 MPa yük altında 60-120 dakika
sürelerde difüzyon kaynak işlemi yapmışlardır. Ayrıca saf gümüş ara tabaka kullanarak iyi bir
birleştirme elde etmişlerdir. Bu kaynaklı birleştirmelerin kesme dayanımları Al-Li ara tabakalı
birleştirmede 50 MPa ve gümüş ara tabaka kullanılarak elde edilen birleştirmenin de kesme
dayanımını 36 MPa olarak ölçmüşlerdir.
Bu çalışma neticesinde, SiC oranının artması ile dayanımdaki değişim de Şekil 7.11 'de
görülmektedir. (6)
Yapılan çalışmalarda, temas alanındaki deformasyon miktarı arttıkça difuzyon hızının arttığı
belirtilmiştir. Uygulanan basınç, malzemede kusurlar ve ara yüzey bölgesinde daha küçük bir
tane yapısı meydana getirerek, kısa mesafeli difuzyon yolları meydana getirebilmektedir. (6)
Ayrıca kaynaklı birleştirmenin dayanımının bakır ara tabaka kullanılarak difuzyon kaynağıyla
birleştirildiklerinde, alüminyum alaşımlarında ana malzemenin dayanımı kadar mukavemet
değerlerinin tespit edildiği belirtilmiştir. Son yıllarda kompozit malzemelerin difuzyon
kaynağı ile birleştirilmesi üzerine bir çok çalışmalar yapılmıştır. Tablo 7.6'de bu yapılmış olan
çalışmalar ve bazı değerler verilmiştir.Kompozit malzemenin difüzyon kaynağı esnasında
matriks ile takviye elemanı arasında üç farklı ara yüzey oluşur. Bunlar matriks/matriks,
matriks/parçacık ve parçacık/parçacık şeklindedir. Şekil 7.12 de kompozit malzemelerin
kaynağı esnasında oluşan üç farklı ara yüzey oluşumu görülmektedir. Burada matris/matris
ara yüzeyinde Şekil.7.12 a' da her iki yüzey de yumuşaktır. Uygulanan basınç, yükseltilen
54
www.kimyamuhendisi.com
sıcaklık ve yüzey işlemlerine bağlı olarak matris malzeme birbirine akacaktır. Bu birbirine
akış, uygulanan basınç, sıcaklık, zaman ve malzemenin sürünme özelliklerine bağlı olarak
değişecek ve yüzde deformasyon olarak kendini gösterecektir. Matris/parçacık Şekil 7.12 b'de
birleşme ara yüzeyinde sert parçacıklar ve bitişiğinde yumuşak matrise sahip bir durum
vardır. Yüzey işlemleri ve uygulanan basınç esnasında yumuşak matris sert parçacığın
yüzeyine uymak için hareket edecektir. Daha yumuşak malzemeler daha düşük sıcaklık ve
sürünme akışına neden olacak gerilimler gerektirir. Yumuşak matrisin atası ortalama parçacık
boyutuna ve iç yapıya bağlıdır. Daha küçük parçacık boyutunun daha kolay hareket ve
homojenlik sağladığı belirtilmektedir. (6)
Tablo 7.5. Difuzyon kaynak yöntemi ile birleştirilmiş kompozit malzemeler ve bazı önemli
değerler.
55
www.kimyamuhendisi.com
Şekil 7.13 . Difuzyon kaynağı ile birleştirilmiş 2024Al/%10SiCp metal matriksli kompozit
birleşme ara yüzey mikro yapısı, a) matris/matris, b) matris/parçacık ve c) parçacık/parçacık
Parçacık/parçacık ara yüzeyi Şekil 7.12 c' de, birleşme ara yüzeyinin her iki tarafında sert
takviye parçacıkları mevcuttur. Ara yüzeyin gömülmesi uygulanan gerilimin şiddet ve tipine
bağlıdır.İlk olarak parçaların kırılması veya ovalanması, uygulanan kırılma gerilimi altındaki
yüzeyin kalitesine bağlıdır. Uygulanan gerilimin büyük olması, sert parçacıkların kırılıp
parçalanmasına neden olur. Bu kırılma ve ovalanmalar küçük parçaların oluşmasına neden
olur. Diğer bir yandan uygulanan yük altında, parçalanan sert parçacıklar, yumuşak olan
matristeki mevcut boşlukları dolduracaktır. Difuzyonla birleştirme işleminde uygulanan
sıkıştırma gerilimi esnasında, malzemenin birleşen iki ara yüzeyi arasında çok az genişleme
veya yüzeyde değişim görülecektir. Bir çok durumda ara yüzey, birleşme ara yüzeyinde
matris/matris veya matris/parçacık olarak oluşacaktır. Şekil 7.13'de 2024Al/%10SiCp metal
matriksli kompozit malzemenin difuzyon kaynağıyla birleştirilmiş ara yüzeyi görülmektedir.
(6)
Kaynakça
56
www.kimyamuhendisi.com
57