You are on page 1of 257

z Yaynclk nsz Sadreddin Konevi ve 'cz'-Beyn Tevi'l-mmi'l-Kurn' Eserin Tercmesi GENEL GR Rahim Ve Rahman Olan Allah'n smi le!

Amacn Aklanmas Giri Gaybi Kelmn Rknleri Vaad Edilen Giri Aratrma Yntemi Nazar Delillerin Tutarszlklar/Tehft Ehl-i Nazarda "Fikir Kanunu" Marifet Ve Ulv Hakikatlerin Talebeleri Mcerret Hakikatleri Bilmenin mknszl Allah'n Hakikatini Niin Bilemeyiz Zevk lmini Tahsil Aralar Bu Blmn lavesi Hulul Ve ttihad Yoktur Allah'n lmi Hakiki, Kulun lmi Mecazdr Lednni limden Feyiz Almann Srr Baz Tasavvuf Istlahlar Tahkik lminin Srlar lim Tarif Edilmez lim Niin Bazen Tarif Edilir? Varlktaki lmin Mhiyeti Nedir? lmin zellikleri lmin Mertebeleri lim Zt Tecelliye Elik Eder lmin Hkmleri Ve Nispetleri lmin Konular lmf drkin Sureti Bilgileri fde Aralar

Tamamlayc Aklama Arapa'daki Alt Terkibin Srr Klli Kaide Klli Kaide Kll Kaide Balang/Mebde' Ve Yaratln Srr Vahdet Ve Kesreti Birlik Ve okluk ehdet Ve Gayb nsan- Kmil BLM I BESMELE'NN SIRRI Besmele" fadesinin Aklamas Zevk Diliyle erh Devrf Nazariye Ve Ulvf Harfler/Huruf- lryt Hemze Ve Elif Sin Harfi Mim Harfi (Besmeledeki) Er-Rahmnu'r-Rahm Kul, Rabbn Nasl Zikreder? BLM II FATHA SURES'NN BRNC KISMI Klli Fatihler Mefatihu'l-Gaybi Gaybn Anahtarlar "Hamd Alemlerin Rabb Olan Allah indir" (Fatiha, 1) Mukaddime Hamd'n Mns "Hamd, Allah indir "Lillhi/Allah in" fdesi Lafza-i Cell'in tikak/Kkeni smin Mnlarnn Zahir Ve Btn Uyumu Rab Allah Teala'nn Islah Etmesi Efendilik Hkm Sebat Hkm Mliklik Hkm Terbiye Hkm Bu Hkmlerin Levazm Terbiye Srr Ruhun Ve Bedenin Gdas Ariflerin Hikmeti Hak'tan Perdelenenlerin Baarszl Miza, Gda Kuvvetine Baskn Gelir Zahir Lisan "Alemn/Alemler" Btn Lisan "Allah, Rahim Ve Rahmandr. " (Fatiha, 2) Rahmetin Hazretleri/Mertebeleri Din Gnnn Sahibidir. (Fatiha, 3) Mlkn Srr "Yevm/Gn"in Srr Din'in Srr Tamamlayc Aklama

Mkelleflerin Fiilleri Tamamlayc Aklama Mkellefin Fiilleri Tamamlayc Aklama Mkellefin Fiilleri Uhrev Azap ve Nimeti Gerektiren Dier Emir ve Yasaklar Kalbin Vecihleri Blm Mukaddime Teklifin Asl ve Hikmeti zet ve Netice "Hamd Alemlerin Rabb Allah'a Mahsstur." "Er-Rahmn Er-Rahim:" Zahir, Btn, Had ve Matla'

BOLM III FATHA SURES'NN KNC KISMI "Ancak Sana bdet Eder Ve Ancak Senden Yardm Dileriz." (Fatiha, 4) Akllarn, Nefislerin ve nsann Kblesi Zat Ve Sfati bdet Amel ve bdet "Ve yyake Nestein / Ancak Senden Yardm Talep Ederiz" "Cem" ve "Matla" Lisanyla Aklama Tamamlayc Aklama BOLM IV FATHA SURES'NN NC KISMI "Bizi Srt- Mstakim'e Ulatr." (Fatiha, 5) "Srat" Tamamlayc Aklama Mutlak Tecellfde Herhangi Bir eref Bulunmaz Hidyetin Mertebeleri Hidyet ve Dallet Mertebeleri tidal Mertebeleri stikmetin Mertebeleri Seyr-i Slk Mertebeleri Blm Nbvvetin Srr, rt Nbvvet Yollarnn ve rnlerinin Neticeleri Nbvvetin simleri Sonu ve Genel Bilgilendirme Blm Vaat EdilenHidyet Hakknda Dua ve cabetin Srr Bu yet Hakknda Tamamlayc Aklama Kmil Tevecch Kendilerine Nimet Verdiklerinin Yoluna, Dallette Olanlarn Ve Kzdklarnn Yoluna Deil." (Fatiha, 6) Nimetin Sureti, Ruh ve Srr Hidyet Hakknda Had ve Matla' Diliyle Tamamlayc Aklama Bir ve ki El le Yaratma nsan tidal Noktasndan Nasl Sapmtr? Gazabn Mertebeleri Rznn Mertebeleri Beer Rznn Mertebeleri Dallette Olanlarn Yoluna Deil." (Fatiha, 7) Dallet Mertebeleri Son Hayret Srr, Dereceleri ve Sebepleri Ehullahn Byklerine Mahsus Son Hayretin Sebepleri "Matla"n zerindeki Lisan ile Bunlarn Aklanmas "Hayret" Konusuna Tamamlayc Aklama BLM V KLL FATHA'LARIN SONUNCUSU Cevamiu'l-Hikem/ Bu Sureye Ait Btn Hikmetler Kur'an'a ve Furkan'a Ait lhi Srlar Bu Konuda Tamamlayc Aklama "Cem'l-cem" Diliyle Asl-er ve Kur'an Baz Srlar Sonu

nsz Sadreddin Konevi ve 'cz'-Beyn Tevi'l-mmi'l-Kurn' Sadreddin Konev, 13. asrda yaam (doum tarihi, yaklak 1210, lm tarihi, 1274), tasavvuf dncesine kazandrd boyutlar ve kendisinden sonraya etkileriyle "dnm noktas" olmu bir sf-dnrdr. Konev'nin tasavvuf tarihindeki nemi iki noktada ortaya kar: Birincisi: Konev, kendisine kadar gelen tasavvufi birikimi, belirli bir yntem ve esasa gre ekillendirerek, bu birikime sistematik bir btnlk ve yap kazandrmtr. kincisi ise, yetitirdii talebeleri ve oluturduu "ekol" sayesinde, kendisinden sonraki tasavvufun geliim srecini byk lde etkilemitir. Bata Osmanl-Seluklu tasavvuf anlay olmak zere Konev, tasavvufa sadece dnceleriyle etki yapmakla kalmam, bunun tesinde belirli bir slubun ve ifade biiminin olumasna da neden olmutur. Baka bir ifadeyle Saidddin Fergan, Meyddin el-Cend, Hamza Fenar, Davud el-Kayser, Kutbuddin elznik gibi kendisine yakn alarda yaam sfler; Abdullah ilahi, Ba-li Sofyav, Ahmet lahi, Abdullah Bosnav gibi sflerin eserleri incelendiinde, gerek problemlerin ele alm tarz ve gerekse bunlarn incelenii, Konev'nin slubunu aksettirirler. Abdurrahman Cami, yle demektedir: "eyh Sadreddin, Hz. eyh'in sohbet ve hizmetinde terbiye grd. Vahdet-i vcda dair gr ve szlerini akla ve er'a uygun gelecek tarzda eyh'in maksadn iyice anlam olarak, gzelce yorumlamtr. Onun bu konudaki aratrmalarn ve yorumlarn gr-meksizin, meseleyi gerei gibi anlamak mmkn deildir."[1] Cami'nin bu ifadeleri, Konev'nin tasavvuf tarihindeki yeri hakknda bir fikir vermektedir. Buna gre, Konev, bn'1-Ara-b'nin terbiye ve eitiminde yetimitir; Konev, hemen btn eserlerinde bn'l-Arabi'den byk bir sayg ve hrmet ile bahseder ve "kmil eyh", "en byk^mam", "muhakkiklerin imam", "eyh" vb. lakaplarla hocasn zikreder. Bununla birlikte Konev'yi, sadece bir bn'l-Arab sarihi ve takipisi diye grmek gerekle badamaz. nk Konev, pek ok dncesinin ana unsurlarn bn'l-Arab'den ve onun eserlerinden alm olsa bile, onlara kazandrd slup ve yorum ile bn'lArab'yi iki ekilde ele almay zorunlu klmtr. Birincisi, kendi eserlerinde bn'lArab ve ikincisi, ana fikrini vahdet-i vcdun tekil ettii bir "ekol" iindeki bn'l-Arab. Baz bn'l-Arab eletirmenlerinin zellikle Sadreddin Konev'yi hedef almalar ve ona tepki gstermelerinin temelinde Konev'nin bn'l-A rab'nin dncelerine getirdii bu yorumun etkisi vardr. Konev, bn'l-Arab ile ilikilerini eitli vesilelerle dile getirmitir. Bir ifadesinde Konev, hocas ibn'l-Arab'nin bilgilerinin kaynana ortak olduundan, onun mazhr olduu zel tecellilere kendisinin de mazhr olduundan vb. sz eder. yle demektedir: "Ben zikrettiim eyi, naklediyor veya bir bakasnn hlinden haber veriyor deilim. Ben bunlar, sonradan meydana gelen eyde benden ncekiler ile ortaklm asndan ve nceden zikredilen tabakann mensuplarnn dalmaya alt her eyden yz evirerek anlatyorum." Nefehat'ta yer alan uzun bir "varidaf'nda ise, bn'l-Arab ile ryasnda grtn ve kendisinden ok zel bir talepte bulunduunu belirtir. Konev, yle demektedir: "653 senesinin evval aynn 17. cumartesi gecesinde eyh

(r.a)'i uzun bir vakamda grdm. Aramzda, pekok konuma geti. Ben, bu konuma esnasnda ona yle diyordum: -simlerin eserleri, hkmlerdendir; hkmler, hallerdendir; haller, zattan istidada gre taayyn eder. stidat, kendisinden baka hi bir ey ile illetlenmeyen bir emirdir." Bunun zerine eyh (r.a) bu aklama ile olduka arm ve yzn hilallemi, san kartrm ve baz szleri tekrar edip, yle demitir: Gzel, gzel! Bunun zerine ona dedim ki: Efendim gzel olan sensin, nk sen insann bu gibi eyleri idrk edecei yere ulamasn temin ediyorsun. Yemin olsun ki: Senden baka kimseden hi bir ey almadm." Sonra geldim ve ona yaklatm, elini ptm ve dedim ki: n -"Talep ettiim bir tek hacetim kalmtr." Dedi ki: -"Sor." Dedim ki: -"Ben, ebedi ve daimi olan zat tecellyi nasl mahede ettiini grmek istiyorum." Bununla kendisi iin hasl olan zat tecellyi mahedeyi kastetmitim. Bu tecellnin tesinde hibir perde ve kmiller iin bir makam yoktur. Bunun zerine, "evet" dedi ve yle cevap verdi. Sonra bana dedi ki: -"Bu, sana ikram edilmitir. Bununla beraber, benim ocuklarm, dostlarm zellikle de olum Sadettin'in olduunu biliyorsun, bu talep ettiin ey, onlardan hibirisi iin gereklememitir." Bu ifadeye gre Konev, kendisini Ibn'l-Arab'nin gerek vrisi olarak grmektedir. Sadreddin Konev'nin bu dnceye getirdii yenilik, Cami'nin "vahdet-i vcda dair gr ve szlerini akla ve er'a uygun gelecek tarzda eyh'in maksadn iyice anlam olarak, gzelce yorumlamtr" ifadesinde zmnen yer almaktadr. Gerekten de Konev'nin bata Miftah'1-gayb, 'caz'l-beyan, en-Nefehat gibi eserlerini incelediimizde, bir konu ak bir ekilde gzkr: Konev, hangi meseleyi ele alrsa alsn, o meseleyi belirli kaideler ve esaslara bal olarak yorumlamaya alr. Bu anlamda Konev, tasavvufi bilgilerin ve keiflerin akl ve nazar gcyle elde edilmediini kabul etse bile, bu bilgilerin pek ok ynde "makul" ve "anlalr" olduklarn itiraf eder. Bu noktada Konev'nin akla kar tavrn, u ekilde tespit edebiliriz: Akl, srf dnce/fikr gc ile anlama/kabil asndan farkl imkanlara sahiptir. Akl, dnme gc asndan metafizik konularda snrl iken, ikinci ynden daha geni imkanlara sahiptir. Konev'nin balca eserleri unlardr: 1- Mifth'i-gayb: Sadreddin Konev'nin en nemli eseri bu kitaptr. Bu eserde Konev, konusunu "Tanr'nm alemle ve alemin Tanr ile irtibat ve ilikisi" diye belirledii "ilm-i ilh"nin bir "ilim" olarak nasn ele alr. Buna gre, "ilm-i ilh", btn ilimler gibi, konusu, meselesi, mebadisi olan mstakil bir ilimdir; bu ilim, dier ilimlerle belirli ilikileri ve ortak ynleri olsa bile, konusunun neminden dolay onlardan daha stn ve nemlidir. Bu ilimde, doruyu yanltan ayrt etmemizi salayan ve bir anlamda felsefede mantn veya dil bilimlerinde Nahiv ilminin grd vazifeyi gren, "miyar" mesabesindeki kaideler vardr. Bu kaideler, eriat, akl ve kesinlemi mahedeler ile teyit edilmi ve doruluklar tecrbe edilmi kaidelerdir. Konev, bu kaideleri en kapsaml olarak bu eserinde zikreder ve ardndan da bu kaidelere gre "ilm-i ilhf'nift temel meselelerini -srekli kaidelere atf yaparakortaya koyar. 2- en-Nefeht'1-ilhyye: Konev'nin "varidaf' diye isim-lendirebileceimiz bir eseridir. Bu eserde Konev, bir yandan kendi ruhsal geliimini ve manevi tecrbelerini aklayan ifadelere yer verirken, te yandan "Miftah'l-gayb"da

ortaya konulan ana fikri ilham ve keifleriyle destekleyen aklamalarda bulunur. Ayrca, bu eser Konev'nin gerek kendi hayat ve gerekse de bn'l-Arab ile ilikisi hakknda en fazla bilginin bulunduu eseridir. 3- el-Fukk fi-kelimt- mstenidt-i Fussi'l-hikem: bn'l-Arabi'nin Fussu'l-Hikem'i zerinde yazlm ksa, fakat nemli bir erhtir. Konev, bu erhi yazmasnn nedenini yle aklar: "Bu insanlar (: muhakkik dostlar), bana, bu Fus-su'1-Hikem kitabnn mhrlerini zmemi, kaynann srrn aklamam, kapal ifdelerini aklamay temin edecek kilidini amam nerdiler. Tahakkuk sahibi olduklarn bildiim iin ve onlarn iratlaryla yaratclarna yaknlamak iin, bu nerilerini kabul ettim. Bununla beraber, bu kitabn giriinden baka bir blmn bn'lArab'nin nevesine gre erh etmek istemedim. Fakat Allah bereketi ile beni nzklandrd. Bu nzk, bn'l-Arab'nin muttali olduu eyi bilmede ortaklk, ona aklanan ey ile merref olmak ve sebep ve vsta olmakszn, ilh inayet ve zat rabta ile Allah'tan bilgi almaktr." 4- el-Mrselt: Sadreddin Konev ve Nasireddin Tusi arasnda eitli metafizik bahisleri zerindeki mektuplamalardan oluan bir eserdir. Bu eserde Konev, zellikle bn Sina felsefesi olmak zere, filozoflarn eitli meselelerdek grlerine eletiriler yneltir ve buradan hareketle felsefenin ve akln imkanlarn tartr. Konev, buradaki fikirlerini btnyle dier eserlerinde tekrarlamtr ve bu ynyle mektuplardaki ifadeleri, dier eserlerinin bir devam niteliindedir. 5- en-Nuss fi-tahkk-i tavri'l-mahss: Konev'nin hacim bakmndan kk olmakla birlikte, zerinde yazlan erlilerin de gsterdii gibi, etkili kitaplarndan birisidir. Bu eserde, "nas" diye isimlendirdii her bir bahis altnda "varlk" ile ilgili eitli konulan ele alr. 6- Krk Hadis erhi: Konev, bu kitab yazmasnn nedenini "mmetimden krk hadis ezberleyen kimse fakih olarak hasredilir" hadisine gre, krk hadis derleyen alimlerin adetine uymak olduunu belirtir. Bununla birlikte, yirmi sekiz hadise kitabmda yer vermitir ve -sadece bir nakil olmamak iin de- bu hadisleri tasavvufi adan yorumlamtr. 7- erhu Esmillhi'l-Hsn: lahi isimler, Tanr'y bilmemizi salayan ve Tanr-alem ilikilerini mmkn klan eylerdir. Bu itibarla, Konev'nin "ilm-i ilh" diye isimlendirdii ilim, bir anlamda isimlerin bgisidir. Bu eserinde Konev, doksan dokuz ilh ismi aklar. 8- Tebsirat'l-mbted ve tezkiret'l-mnteh: Farsa bir risaledir. Risale'nin ierii, girite yle aklanmtr: "Bu risale, ' usl-i maarif ve kavidi tavr-i velayet beyannda bir ka kelimeden ibarettir ki, perde-i gaybdan cilvenm ve hurf ve el-faz kisvesiyle peyda olmutur. Ta ki, arif kimselere "tezkire" olarak mtalaasndan, taliplere istirad tarikiyle zabt ve hfzndan menfaat-bah ola! Bu kelimta "Tebirt'i-Mbtedi ve Tezki-ret'l-Mntehi" namn verdim. Hlasas, bir mukaddime, mis-bah ve bir hatimeyi mtemdir. VaUah'-msten ve aleyhi't-tk-lanl" [2] Fatiha Tefsiri, Sadreddin Konev'nin en hacimli eseridir; bu ynyle eser, Konev'nin btn eserlerinde ele alm olduu belli bal btn konulara dair fikirlerini iermektedir. Eser, iki ana blmden meydana gelmektedir. "Giri" diye tercme ettiimiz birinci ksmda Konev, genel olarak eseri yazmasnn nedenini, eserinin ieriinde buunan konular ve eserindeki slubu hakknda bilgiler verirken, ardndan bilgi grn ortaya koyan ok nemli meseleleri ele alr. Bu balamda Konev, hakikate ulamada temelde iki yntem bulunduunu belirtir: Bunlardan birisi, nazar deliller ve kyaslardan hareket ederek, geree ulama

abasdr ki, Konev, bunu "burhan yolu" diye isimlendirir. kinci yntem ise, kalbin arndrlmas, ruhun glendirilmesi ile Hakka slk etmekten ibaret olan sflerin kullandklar yntemdir; Konev, bunu da "mahede" yntemi diye isimlendirir Konev, bu blmde her iki yntemi tahlil eder ve salt akln mutlak geree ulamasnn mmkn olmadn ileri srer ve bunun nedenlerini gsterir. Konev, "ehl-i nazar"m kullandklar yntemlerden birisi olan "cedel"e ise, daha fazla tepki ve eletiriyle yaklar; Ona gre, "cedel" sadece nebev bilgilere veya sflerin tecrbelerine deil, bunun yan sra gerek felsefeye de aykr bir yntemdir. yle demektedir: "Fikr delillerde ve cedeici takrirlerde herhangi bir fayda ve are bulunsayd, nebiler, resuller ve Hakkn hccetlerini ayakta/kaim tutan ve onlarn taycs olan veliler, bu delillerden ve yntemlerden yz evirmezlerdi; bu veliler, nebilerin ve resullerin vrisleridir." Konev, burhan ynteminin zellikle metafizik alanda baarszln ortaya koyduktan sonra, mahede yntemini ve bununla ilgili eitli meseleleri ele alr. Bu noktada Konev'nin zerinde durulmas gereken yn, bir yandan -eksiklerine ramen-burhan yntemini hakikate ulatran temel yntemlerden birisi olarak grrken, te yandan, "mahede" yntemini burhan ynteminin karsna koymu olmasdr. Eserin ikinci ksm ise, Fatiha Suresinin yorumlanmasyla ilgilidir. Bu blm de, eitli ksmlara ayrlmtr. lk olarak, "Besmele" cmlesinin akland bir blm vardr. Bunun ardndan Fatiha suresinin birinci ksm gelmektedir. Konev, Fatiha suresini ksmda mtalaa eder ki, bu taksim -bazen atf yapt gibi-bir kutsi hadise dayanmaktadr. Bu hadise gre, namaz suresi olan Fatiha suresi, Hakka ait blm, kula ait blm ve hem Hakka ve hem de kula ait blmler olmak zere, ksmdan olumaktadr. Hadis, yledir: "Ben namaz suresi olan Fatiha suresini, benim ile kulum arasnda taksim ettim. Yars bana aittir ve yans kuluma aittir. Kuluma diledikleri verilecektir." Buna gre, surenin birinci ksm, "Hakka ait ksmdr." Bu ksmda, Konev, bata hamd kavram olmak zere Tanr ile ve O'nun mevcutlara varlk vermesi ve onlar eitli varlk mertebelerine izhar etmesiyle ilgili konular ele alr. Fatiha suresinin ikinci ksm ise, "Ancak sana ibadet eder ve senden yardm dileriz" yetidir. Bu ksmda Konev, ibadet ve Hak ile kullan arasndaki ilikileri ele alr. Son ksm ise, kullarn Allah'tan talepleri ve dualar ele alnr. Bu ksmda ise, hidyet kavram, saadet, akilik, gazap, gazap trleri vb. konular ele alnr. Son olarak bir blmde ise, Konev eserindeki ana fikirleri zetler. Fatiha suresi, Konev'ye gre, Tanr-alem ilikilerini zetleyen en uygun metindir. Dolaysyla bu eseri, klasik anlamda bir sure tefsiri olarak grmek yerine, Vcd- Mutlak olan Hakkn, belirli varlk mertebelerinde eyay izhar etmesinin ana fikrini oluturduu Tanr-alem arasndaki ilikileri yorumlama imkan veren bir metin olarak grmek gerekir. Konev, Fatiha suresini ilh ve kevn btn hakikatleri ve hakikatler aras ilikileri zetleyen bir sure olarak grr. yle demektedir: "Hak, sureti itibaryla byk olan ilk alemi, isimlerinin ve Kalem-i esm'ya (Kalem-i a'l) tevdi edilmi ilminin nispetlerinin suretlerini tayan bir kitap yapmtr; suretiyle kk alem olan insn- kmili ise, isim ve msemma/isimlendirilen mertebelerini birletiren "orta" bir kitap; aziz Kur'an' ise, mahlukun Hakkn sureti zerinde yaratldnn aklaycs yapmtr, bylelikle yaratlmdaki gizem ve suret ve mertebesinin srr kendisiyle ortaya kar. Aziz Kur'an, insan ile zuhur eden kemlin zelliklerinin aklayc nshas olmutur. Fatiha suresi ise, Kur'an'n eksiksiz ve noksansz nshasdr. Btn tali nshalar, ilkinin muhtasar olduklar gibi, ayn ekilde Fatiha suresi de, ulvi nshalarn sonuncusu olmutur." Bylelikle, Fatiha

suresi tevil edilirken, bu surede zetle iaret edilen btn hakikatlerden sz etmek gerekir. Bu balamda, Konev'nin tevil ^ yorum metodu hakknda bir ka ey sylemeliyiz. Konev, ilh kelmn kayna oan kelm sfatnn Tanr'ya nispet edilmesinin genel erevesini belirleyen, sfat-mevsuf ilikisi zerinde durur. Buna gre, sfatlar mevsuflanna tabidirler ve her sfat nispet edildii mahalle ve ahsa gre anlam kazanr. Tanr'ya nispet edilen btn sfatlar, insanlarn tasavvur ettiklerinden farkl bir ekilde O'na nispet edilebilirler. nk O'na nispet edilen her sfat ve hakknda verilen her hkm, kmil anlamda kendisine izafe edilir. Konev, yle demektedir: "Hakka nispeti sahih olan na't ve sfatlarn O'na izafesi, bu sfatlarn bakalarna nispet edilmeleri gibi deildir. nk O'nun dndaki eyler, mmkndr ve her mmkne, imkn hkm, ihtiya, kayt, eksiklik vb. gibi imkann levazm sirayet etmitir. Hak ise, hakikati asndan, btn mmknlerden farkldr. O'na benzer olan, hi bir ey yoktur. u halde na't ve sfatlarn Hakka izafe edilmesi, mutlak, kll, kuatc ve kmil anlamda olabilir." Konev, iki sfatn Tanr'ya nispet edilmesini ele alr: Bunlardan birisi ilim, dieri ise, kelm sfatdr. yle demektedir: "lmin Hakka nispet ve izafe edilmesi, en eksiksiz, kmil ve stn tarzda olmaldr: Hi bir bilgi, Allah'n ilminin dnda kalamaz, hi kimsenin tevili ve anlay onun ilminin dnda deildir. nk Hakkn ilmi, kendisisinin de haber verdii ve bildirdii gibi, her eyi kuatmaktadr." Ardndan, unu ekler: "Hakkn kelm da, O'nun bir sfat veya ilminin bir nispetidir." Dolaysyla, kelm da ilim gibi kuatc olmaldr. Konev'ye gre, bizzat Kur'an, bu zelliine dikkat ekmitir. yle demektedir: "Kur'an, bu sfatn sureti veya ilmi nispetidir, u halde Kur'an da, ihata edicidir. Nitekim Allah, u yetle buna dikkat ekmitir: "Kitapta hi bir eyi ihmal etmedik." Konev, bu grn mehur bir hadis ile de teyit eder. Bu hadis, Kur'an'm "zahrnn, batnimn, haddinin ve matlamm" olduunu belirtir. Konev, bu hadisten hareket ederek, ncelikle nassm birden fazla anlam derecesine sahip olduunu tespit eder. Konev, bu hadiste geen terimleri u ekilde aklamaktadr: ".... lh kelmn, Hz. Peygamber'in de belirttii gibi, bir "zahr"i vardr; ilh kelmn "zahr"i, hissedilir/mahss suretler gibi, beyan ve zuhur mertebelerinin nihayetine ulaan nas ve akldr. lh kelmn, bir de gizli "batn" vardr; bu da, pek ok idrkten gizli olan, kuts ruhlara benzer. lh kelmn, zah-ri ve btnn ayrt eden "had"di vardr; bunun ile, zahirden btna terakki edilir. Had, ztyla, ilh kelmn zahirini ve btnn birletiren bir berzah, ayn zamanda btn ile "matla"' ayrt eden bir ayratr/fasl. Bunun bir benzeri, mutlak gayb ve eh-det mertebelerini birletiren "alem-i misl"dir. lh kelmn "matla'" vardr; ilh kelmn matla', zahirin, btnn, bunlar birletiren ve ayrt eden eyin kendisine dayand hakikati bildiren eydir. Bylelikle, btn bunlarn tesindeki eyi insana gsterir. Matla, Hakka ait Ztgayb mertebelerinin ilki, gayba ait mcerret hakikatlerin ve isimlerin mertebesinin kapsdr. Keif sahibi, bu kapdan ahadiyet/birlik zelliindeki gayb ke-lmm srrna muttali olur." Bylelikle, Kur'an'm btn anlam derecelerini dikkate alan bir kii, nihayette kelmn ilh gayb mertebesindeki "birliine", baka bir ifadeyle kelmn hakikatine ular. Konev'nin yapt ey, btn varlklardaki bir zelliin ilh kelamda da bulunduunu gstermektir ve kendisinden nce de bn'l-Arab ayn hususu vurgulamtr: Her iki sf de, her varln bir zahiri ve bir de btn olduunu belirterek, ilh kelamn da bu zellie sahip olduunu dile getirmilerdir.

Konevf ye gre, her varlk suret ve ruhtan veya maddi ve manevi ynden meydana geldii gibi, ilh kelm da mn ve suretten meydana gelmitir. Konev'nin ilh kelmn tabiat ile ilgili baka bir gr ise, her kelimenin, hatta her bir harfin belirli bir hikmet ve gaye tamasyla ilgilidir. Buna gre, Kur'an'da ve ilh kelmda tesadf veya anlamsz bir kullanm asla sz konusu deildir. Her ey, belirli bir hikmet ve gayeye gre zikredilmitir. Konev'nin bu gr, varlk tasavvurunun temel esaslarndan birisini tekil eden alemde belirli bir nizm ve hikmet bulunmasyla ilgili grnn bir tezahrdr. Konev, abesi "herhangi bir gaye ve ama tamayan fiil" diye tanmlar. Tanr'nm btn fiilleri irdesine, irdesi ise O'nun ilmine tabi olduuna gre, alemde hi bir ey Tanr tarafndan hikmetsiz olarak yaratlmaz. nsanlarn bu hikmeti bihneyileri, hikmetin var olmad anlamna gelmez. Bu hikmetin en sahih bir ekilde gzkt alanlarn banda ise, ilh kelm gelir. Buna gre, Kur'an'da zikredilen her bir kelime veya harf, belirli bir hikmet iin zikredilmitir ve insanlarn vazifesi bu hikmet ve mnlar idrake almaktr. Konev, yle demektedir: "Hak, kendisine abesin izafe edilmesinden mnezzehtir; nk Hak, kendisinin de bildirdii ve haber verdii gibi, "Sizi abes olarak yaratmadk" (Mminun, 115); "Gkleri ve yerleri batl olarak yaratmadk" (Sad, 27) buyurmaktadr. Aksine, her sakinletirme/teskin ve hareketlendirmede/tahrik Hakka ait acaib hikmetler ve garip srlar vardr. Anlaylarn ounluu, bu srlara ve hikmetlere ulaamaz; Hakkn bildirmesi olmakszn akllar, bunlarn mhiyetlerini idrk edemezler, nefisler bunlara muttali olamazlar." Konev, bu durumu sadece Kur'an ve ilh kelm iin byle dnmez; ona gre Hz. peygamberin hadislerinde de her kelime belirli bir maslahat ve gaye iin zikredilmitir. nk Hz. Peygamber, "cevamiu'l-kelim"dir ve onun szlerinde de anlamsz ve abes bir kullanmn olmas mmkn deildir. Bu balamda, Konev'nin zellikle Krk Hadis erhinde pek ok rnek zikredilmitir. Bylelikle Konev'nin naslara yaklamnda iki temel noktay tespit etmi olduk: Bunlardan birisi, her yetin birden fazla mnya sahip olmas ve bunun btn varlklarn yaplarndaki genel bir ilkenin tezahr olmas; ikincisi ise, varlkta ve zel olarak da naslarda tam bir hikmet ve nizmn bulunmasdr. Bu da, Konev'ye gre, alemdeki nizm ve hikmetin ilh kelmdaki tezahrdr. lahi kelm, z gerei zahir ve btn anlamlara sahip ise, bu durumda doru mnnn hangisi olduunu nasl anlayacaz? Konev, bu noktada hocas bn'lArab gibi, bir eit "zhirilii" benimser: Buna gre metnin yorum erevesini belirleyen ey, dildir. Konev, yle demektedir: "Kur'an'm nazil olduu dii, mnlarn, er' emir ve haberlerin zarfdr." Bir insan dilin snrlarn tamadi srece, diledii her anlam yetlerde bulabilir: "Kur'an'da bulunan herhangi bir kelimenin dilde eitli mnlar var ise, btn bu anlamlar Hak tarafndan kast edilmitir. Herhangi bir kimse, Hakkn kelmna dair Kur'an'm nazil olduu dilin gerektirdii bir ey syleyip, kesin seri kurallar da bununla elimezse, bu yorum haktr ve Allah'n irde ettii eydir." u halde Konev, ilh kelmn yorumunu, esasta iki eye balamaktadr: Birincisi, dil hkmleri, ikincisi ise, "kesin ser" kurallar. Bunun ardndan ise, "ikincil" kaytlar gelir ki, bunlar yete en "uygun" mnnn hangisi olduunu belirtir. yle demektedir: "Kelimelerin baz anlamlar, baz yet ve srelerdeki balamlarnda daha uygun ve karinelerden aa kan eitli nedenlerden dolay daha mnasip olabilir; bu karineler arasnda, nzul sebepleri, yetin, kssann ve hkmn siyak ve sibak/balam, veya muhataplarn ve onlarn nclerinin daha yaygn ve mehur olan anlam dikkate almasn vb. zikredebiliriz."[3]

Eserin Tercmesi Sadreddin Konev'nin gerek Fatiha Suresi Tefsiri'nde ve gerekse dier eserlerindeki slubu ve dili, anlalmas zor, ar bir sluptur. Bunun balca nedeni, mellifin gerekletirmek istedii gayesiyle ilgilidir. Bu gaye, sflerin tecrbe ve mahedeleriyle elde ettikleri bilgileri bir "bilim" olarak ortaya koymak ve bu bilimin nesnel kaide ve llerini tespit etmektir; baka bir ifadeyle, varln btn katmanlarnda geerli bu kaidelere gre bu tecrbe ve keifleri tahlil etmektir. Bunu yaparken de Konev, pek ok kavram retmektedir; ikincisi, retilmi kavramlar da biline-gelen anlamlarndan farkl anlamlarda kullanmaktadr. stelik Konev'nin kulland kavramlar, sadece sflerin rettikleri kavramlar deil, ayn zamanda zellikle filozoflarn olmak zere "ehl-i nazar"m rettii kavramlardr. Konev, baz ifadelerinde bir kavram mterek anlamyla kullanrken, bazen de kavram ve dil dzeyinde sfler ile dier ilim mensuplar arasndaki benzerliin tam bir yanlg olduundan sz eder. Dolaysyla, btn bu karklk iinde kullanlan kavramn gerek karln bulmak, son derece glemektedir. Konevi, eserlerinin muhataplarnn "sekinler", "sekinlerin Sekinleri" olduunu belirtir. Bu nedenle kulland dilin herkes tarafndan anlalmayacann farkndadr ve bu konuda okuyucusunu da ikaz eder. Bir anlamda Konevi, manevi tecrbelerini "ehil" olmayan insanlardan gizlemek iin -Ibn'l-Arabi'nin ifadesiyle- "iaret" ve "remiz" dilini seen sfler gibi, nesriyle zel bilgilerini gizlemek istemitir. Btn bu glklere ramen, imkan lsnde metni anlalr klmaya altk, uzun cmleleri bldk, kavramlar Konevi'nin btn eserlerini de dikkate alarak doru evirmeye altk. Bu tercmede, Abdlkadir Ata'nm yaynlam olduu metili esas aldk. [4] Ata, tahkiki yaparken esas merinde bulunmayan baz balklar ilave etmi, biz de yararl olaca dncesiyle bunlar tercmeye ekledik. Bu balklarn Konev'ye ait olmad zellikle dikkate alnmaldr. Bunun yan sra, ilk blmlerde daha ska olmak zere, gerekli yerlerde bir takm aklamalar ilave ettik. Bu aklamalarn da metni anlamada yararl olabileceini mit etmekteyiz. Bu aklamalarn bir ksm, Fatiha Tefsiri'nin eitli blmlerinden, bir ksm ise Konev'nin dier eserlerinden alnmtr. Sadreddin Konev zerinde ilk ve nemli aratrma, Prof. Dr. Nihat Keklik Bey tarafndan [5] yaplmtr. Bununla birlikte, Konev'nin her hangi bir eseri Trke'ye evrilmi deildir. Fatiha Tefsiri, Konev'nin Trke'ye kazandrlan ilk eseridir, niyetimiz, Konev'nin yukarda zikrettiimiz; btn eserlerini Trke'ye kazandrmaktr. Bu eserlerin, Tasavvuf-Fel-sefe-Kelm alanndaki almalara nemli katklar salayacan mit ediyoruz. Bu vesileyle,, doktora tez konusu olarak Konev'yi neren ve Konevf nin eserlerini tercme etmem iin tevik eden hocam Prof. Dr. Mustafa Tahral Bey'e; tercmeyi okuyan ve yararl eletirilerde bulunan mer Trker'e; dizgideki emeinden dolay Hsniye Karaer hanm'a; tercmelerin yaymlanmasm-daki tevik ve ilgilerinden dolay hocam Do. Dr. lhan Kutluer Bey'e ve z Yaymahk'm deerli yneticilerine ve alanlarna teekkr bir bor bir bilirim. Bu almayla, byk mutasavvfn fikirlerinin anlalmasna bir nebze olsun katkda bulunabinrsek, mutlu olacaz. Ekrem Demirli 18-01-2002

Maltepe[6] GENEL GR Rahim Ve Rahman Olan Allah'n smi le! Alah, bata Efendimiz Hz. Muhammed ve onun ailesi olmak zere/ sekin kullarna merhamet/salt eylesin. Ya rabbi! Nimet verdin, tamamla, izhr ettin, umumiletir. Hamd, en mahrem gaybmm izzet perdesinde, btn olan Allah'a mahsustur. Bylelikle Hak, mphemlemi, gizlenmi, kapsam, zahir olmu ve tecell etmitir. Bunun ardndan, aklam, izhr etmi, sslemi ve bildirmitir; yaratmay dilemi ve karar vermitir; tedbir etmi ve tafsilletirmi; takdir ve kaza etmitir; hkm vermi ve emretmitir. Sonra, ynelmi, kemle erdirdii insan kendi mertebesinin suretine gre yaratm, dzenlemi, l vermi ve takdir etmi, en gzel kvam giydirmitir. Onu ne de gzel giydir-mitir! Nimet vermi, takdir etmi, kemle erdirmi, ilerin yneticiliine ve beynn kurallarna o insan mlik yapmtr. Bylece, gizli, rtl ve mcmel olan eyleri aklam, bylelikle de o, kuatan ve aklayan bir imam, esrar ve cem' mertebesi ve de nurlarn ve glgelerin madeni olan en byk Umm'I-kitab zerine gvenilir bir koruyucu olmutur. Ne kadar da yce, byk, nurlu ve gzeldir! O Subhan'a ham ederim ki: O, kendisinden kendisine hamd etmi, kulu da "cem" ve "ahadiyet-i vdd/sevgisinin birlii"nin diliyle O'na hamd etmitir; nk bu hamd, en yce, en kapsaml, en zahir ve en mil hamddr. O'na krederim; bu kr, Allah'tan gelen nimeti Allah ile gren kimselerden olmay mit eden bir insann krdr; bununla birlikte kul, tam olarak acizliinin farkndadr ve zikredilen hamd makamn mahede etmektedir: nk bu, en stn, en kmil, en nemli ve faziletli krdr. Allah'tan dileim udur ki: Katndaki en erefli isimlerine ve en ulv tecelllerinden ortaya kan nimetlerinden olan rahmet ve ikramlar, Hz. Peygamber Efendimize, onun ailesine ve mmetinden onun ilmine, hallerine makamlarna vris olan sekinlere srekli aksm! Bu duay yaparken, ihsanndan duamn kabul edilmesini mit etmekteyim. nk O, kendisinden bir ey istenilenlerin en cmerdidir; bu nedenle O, icabet eder, cmerte verir, ikramn peyderpey gnderir, ihsan eder ve datr. [7] Amacn Aklanmas zellikle Allah yolundaki kardelerim/ihvan- ilhyyn, genel anlamda da onlara ve hallerine inanan ve kendilerini sevenler topluluu! Bu ulv hitabn hedef kitlesi sizlersiniz ve bu vgye deer armaan, sizleredir. Biliniz ki: Allah teala, kendisine dair marifet ve mahede ile tahakkuk etmemden sonra, ezel inayeti ve ihsanndan kaynaklanan minnetinden bendesine isimlerin ve hakikatlerin bilgisinden; vcdun ve yaratklarn srlarndan dilediklerini ve istediklerini ikram etmitir. Bu ikram, O'nun cmertlii lsnde deil, aksine kabul ve ehliyete, "ilh nemalara taarruz/hcum"dan ibaret olan tevecchn ihlasma ve niyetin temizliine gredir: nk Hakkn cmertlii, smrlanamayacak veya takyit edilemeyecek veya bir gayeye varp, belirlenemeyecek kadar byktr.

Bu balamda, Hakkn kuluna olan ikramlarndan birisi de, btn mhim ilimleri ieren yce kitabnn baz srlarna onu muttali klmasdr. Allah, kuluna unu gstermitir: Bu kitap, gayb ve ehdeti birletiren mertebede ilmin ihata ettii eylerin hkmyle boyanm olarak, rde ve kudret sfatlar arasnda gerekleen gayb bir mcadeleden/mukaraa zuhur etmitir. Fakat bu zuhur, mertebe ve mevtinin gereine; kitabn muhatabnn durumu, hali ve vaktinin tabilik ve istilzam yoluyla kendisini belirle-yiine gre gereklemitir. Binaenaleyh kelm, hakikati ynnden mcerret olsa bile, geli yolunda zikredilen iki sftm/kud-ret ve irde hkmn kendisinde birletirdii ve ehdet alemindeki zuhuru da bu iki sfata bal olduu iin, adeta bu iki sfattan meydana gelmi/mrekkep gibidir. Buna gre, kelmn irde sfatna mensup oluunun nedeni, onun konuann/mtekellim maksad, irdesinin srr, mazhr, ulatrcs ve taycs olmasdr. Bu nedenle kelm, konuann iinde gizli olan eyleri, iiten ve dinleyen herkese ibraz eder. Kelmn kudret sfatyla ilikisi ise, ilh ve kevn tesir iin bir "alet" olmas ynnden sabittir. Bunun iin icat/yaratma, mn ve suret olarak ya da her ikisiyle birlikte "Kn/Ol" szne bal olmutur. Dolaysyla, bu nemli srra dikkat ekmek amacyla, onun iin "tesir" anlamna gelen "Kelm" kelimesinden bir isim tretilmitir. Ardndan u hkm, btn kelm sahiplerinden ortaya kan kelmlara sirayet etmitir: Her kelm, sz edilen nispetlerin/irde ve kudret hkmyle zuhur edebilir, zuhur ederken de, konuann dernunda bulunan eylerle ve konuurken veya tabiatnda kelm sahibine hkim olan halin gerektirdii hkmle boyanmtr; daha sonra, kelmn mertebelerini, hkmlerini ve srlarn ortaya kartacak bilgiler vereceiz. Hak, sureti itibaryla byk olan ilk alemi, isimlerinin ve Ka-lem-i esma'ya (Kalem-i a'la) tevdi edilmi ilminin nispetlerinin suretlerini tayan bir kitap yapmtr; suretiyle kk alem olan insn- kmili ise, isim ve msemm/isimlendirilen mertebelerini birletiren "orta" bir kitap; aziz Kur'an' ise, mahlukun Hakkn sureti zerinde yaratldnn aklaycs yapmtr, bylelikle yaratlmdaki gizem ve suret ve mertebesinin srr kendisiyle ortaya kar. u halde Aziz Kur'an, insan ile zuhur eden kemlin zelliklerinin aklayc nshas olmutur. Fatiha suresi ise, Kur'an'm eksiksiz ve noksansz nshsdr. Btn tli nshalar, ilkinin muhtasar olduklar gibi, ayn ekilde Fatiha suresi de, ulv nshalarn sonuncusu olmutur. lh-kll kitaplar, asl-ilk mertebelerin saysna gre be tanedir. Bunlarm ilki, zuhur eden her eyi kuatan nran-ilm[8] gayb mertebesidir. Mcerret mnlar, ilm-esm[9] nispetler bu mertebeye aittir. Bunun mukabili, zuhur ve ehdet mertebesidir. "Byk kitap" diye isimlendirilen kevn varln zahiri ve dier sur trler /teahhusat- suriyyebu mertebeye aittir. ncs, cem-vcd, gizleme-ilan mertebesidir. Bu, "orta", mertebedir. Bu mertebenin sahibi, insandr. Bu orta mertebenin sanda bir mertebe vardr ki, bu mertebe nceki gayb ile bu mertebe arasnda bulunur ve bu mertebenin "orta" mertebeye nispeti daha gl ve tamdr. Bu mertebenin kitab, ruhlar alemi ve de korunmu ve mhim Levh-i mahfuzdur. Bu orta mertebenin solunda bir mertebe vardr ki, bu mertebenin ez-Zhir ismine ve ehdet alemine nispeti daha yakndr; buras, nebilere inzal edilen kitap ve shifelerin mertebesidir.

O halde, sz konusu drt kitap[10], insann perdelenmi mertebesine ait hkmlerin denizinin nehirleridir. Dier tafsil-varlk mertebeleri ise, bu ulv esaslarn arasnda ortaya karlar. nk asl nispetlerin ve bu nispetlere tabi olan isimlerin hkmleri, ulv-ana mertebelere baldr. Sz edilen tabi-isimler, mlk, melekt ve ceberut alemlerinde tasarruf ederler.[11] Varlklarn trleri ise, isim ve sfatlarn srlarnn mazhrlardr. Binaenaleyh, kim bu be mertebeden herhangi birisinin maz-hr olursa, "Kuds" mertebesinde o kiinin bu mertebeye nispeti yakn olur. nk bu aslmertebenin o ahstaki hkm[12], daha ak ve daha zahir olur; onun kelm ve Haktan bu mertebe ynnden gelen hitap, daha gl ve daha salamdr. Bu be mertebeden her birisinin, rabbani bir kemli vardr ki, bu kemlin hkm, insan-mazhrnm onu kabul etmesine gre ortaya kar ve devam eder. Kimin makam dairenin orta noktas olup da, kenarlarn zalim cezbelerinden emin olursa -Hz. Peygamberimiz gibi- o kiinin kelm, hkm ynnden daha umumi olur.[13] Bu kiiye inen tenezzller de, ihata asndan daha byk, ilim asndan daha kapsamldr, nk o, btn mertebelerin hkmlerini mildir ve onlar ihata eder. u halde, hi bir ey, bu kiinin makamnn ve tasarrufunun hkmnn dnda deildir. Bu makamn baz srlan vardr ki, ikrar ve inkr dolaysyla gizlenmilerdir; bu srlar, vakitsiz aklanmalar ve mahallerine ulamayacaklar korkusuyla, kendi yerlerinde braklmlardr. Bu srlarn ifa edilmesi caiz olsayd, bunlar size aklar, yetlerini sizlere okurdum. Fakat, Allah teala'run "nsanlara indirilen eyleri kendilerine aklaman iin" (Nahl, 44) deyip de, "kendine indirilenleri" veya "sana indirilen btn eyleri" demeyii gibi ilh iaretlerin ve hikmetlerin srr, bunlar aklamay engellemi, ilh ikz dikkate alp, bu noktada susmak art olmutur. Sonra, kul bu srlarn hazinelerine vkf olup, bu srlardan Allah'n perdesini kaldrmay diledii eyleri rendiinde/istida, artk elde ettii bilgiyi ifde etmesini ve bildirmesini gerektirecek -srr izhr etmek iin- Hak ynnden bir sebep grmez; bu srr izhr etmek iin -Allah'a hamd olsun- bir arzu da duymaz. Bylelikle de, susmay ve gizlemeyi tercih eder; ilh yardm ile gizlemenin hkm, aklamaya egemen olur. Bu kiinin hali, byle devam etmitir; ta ki, Hak onun "niyet gerekesini/daiyet'1-azm", kendisine ynelmek zere Hakta sefer (seyr-fillah), Hakkn cmertliinin nefhalanna taarruz ve kalb vehiyle Hakka dnmek asndan, bir kez daha yeniler. Bu tevecch indinde -tevecch nedeniyle deil [14] Hak, o kiiye yeni bir "fetih" baheder; basiret gzn -fetih dolaysyla deil- kendisiyle yenilemitir.[15] verdii nimete kr yerine getirmek iin "kyam"m, tam anlamyla bundan aciz olduu iin, "kuud/otu-ru" yapmtr. Ayn zamanda, kitabnn bilgisinin srlarndan bu kitabn pek ok bablarnm/kap kilitlerini aacak eyleri bu fethin kapsamna koymutur. Ardndan, bu srlardan bir ksmn ilh yoldaki kardelerine ve Ebrr'a aklamak iin, bereketi parlak bir niyetle dernu "hak" ile hareketiendirmitir; Allah'n ihsanndan bu niyetin getirebilecei skntlardan korunma mit edilir. Bylece kul, bu niyetini gerekletirmesi iin Rabbndan hayrlsn nasip etmesini talep/istihare etmitir. Bunu yaparken de, bu niyet sayesinde kendi katnda salih bir rn ve baki bir kelime yaratmasn mit eder.[16] Allah'n ad ile balyorum. [17]

Giri Bu giriin, gizli bir sr, ak bir emrin hkm ve ulv nispetler dolaysyla, iermi olduu baz hkm ve srlarn zlerini tarif: Bu hkm ve srlar, ulu'l-elbab'n ruhlarnn gdasdr. Kul demitir ki: Allah'n yardmyla -sz uzatmadan ve geni aklamalardan sakndktan sonra- ifdemde ima ve iaret ve de ketm/gizleme ve ifa dilini birletirme niyetindeyim. Bu konuda, hkim ve alim Rabbime uyacam ve O'nun meiyetiyle doru yolunu/srt-i mstakim takip edeceim. nk Hak teala, zellikle bu surede olmak zere, kendi kelmnda byle yapm, bylelikle veciz olsa da her mn ve suretin ilmini bu sureye dercetmitir. Allah nasip ederse unu mit ediyorum: fdeme, mfessirle-rin, mtefekkir olan ve olmayan nakillerin grlerini katmayacam. Dil bilgisinin icap ettirdii ve lafzlar ile bu lafzlarn kalplar, zarflan ve meskenleri olduklar mnlar arasndaki "irtibat" ynnden artrd eyler, bu kaydn dndadr. Aksine ifdelerimde, sfatlarn mktesep ve noksan neticelerinin yerine ilh-zat hibelerle yetineceim. Rabbmdan hilyesini dsturum, ahlakn iarm klmasn niyaz ederim. Umarm ki, zel/ihtisas kullar arasna katlrm, btn ilerde irk tuzandan ve ihlas iddiasndan kurtulmak nasip olur. Kukusuz ki, Allah, her eit hayrn sahibi; icabet ve ihsann ehli ve velisidir. [18] Gaybi Kelmn Rknleri Biliniz ki -Allah sizlere izah etsin-: Mebdisi, sebepleri ve illetleri olan herhangi bir eyin tam olarak bilinmesi/tahakkuk, o eyin sebeplerini ve mebdisini bilmekle, usullerine ve baml olduu sebeplere vkf olmakla gerekleir. Bu zeti yazmadaki ama, "mm'l-Kur'an", yani "Kur'an'm asl" diye isimlendirilen Fatiha suresinin baz srlarn aklamak olunca, ncelikle onun ilk aslndan balamak gerekti. Bu kitabn, yani Kur'an'm okunur ve yazlr olmas itibaryla, bitiik ya da mfret iki ila be harften oluan harfleri vardr. Buna gre bu harflerin dzenlenmesiyle kelimeler; kelimelerin dzenlenmesiyle yetler; yetlerin dzenlenmesiyle de sureler ortaya kar. Bu drt rkn -ki bunlar harfler, kelimeler, sureler ve yetlerdir-, ahadyet zelliine sahip olan gayb kelmn mazhrlar, onun zuhurunun menzilleri, deryasnn nehirleri ve nurunun ualardr. Bunlar, yani bu rknler, lafz ve kitbet/yaz mertebeleri asndan kelmn nclleri olsalar da, kendi stlerindeki asllara nispetle fer durumundadrlar. Bu asllar, sadece daha nce iaret edilen be mertebenin srrn idrk eden, ayrca, zahr, btn, had ve matlam srrna muttali olan kimse bilebilir. Bu ve baka sebeplerden dolay, bu asllara dikkat ekmem; kitabn, kitabetin, kelmn, harflerin, kelimelerin srrn aklamam gerekmitir. Bunlarn yan sra, dier mebdiyi, sebepleri, bunlarn nemli tabilerini ve yakn levazmn aklamam gerekmektedir. Kelm, tahkikte[19], ilmin bir nispeti veya bir hkm veya ona tabi bir sfat -nasl istersen yle syle- olduu iin, daha nce taahht ettiim gibi, ilim ve ilmin mertebelerine; kll ve zel konularna (:mteallakat); hkmlerine ve llerine; ilim yollarna ve ilmin almetlerine; ilmin nurlarnn mahalleri olan maz-hrlarma iaret etmem gerekmektedir. Allah'n izni ile, btn bunlara vkf olacaksn.

te, ncelikle kll kaideleri kapsayan bir giri takdim ediyorum. Bu girite unlar ele alacam: ilmin srr, mertebeleri ve zikredilen levazm; asl ve ilk esm[20] mertebelerin srr; hkmde bunlar takp eden mertebeler[21]; izaf ve mutlak gayblarn srr[22]; ehdet mertebesi ve ehdetin gaybten ayrlmasnn srr; ehdet ve gayb mertebelerinin birbirleriyle taayyn; Hak ve masiva/Hakkm dndaki eyler arasndaki farklln/temey-yz bilinmesi; Hak ve kevn mertebeler arasndaki mterekliin bilinmesi ve bu mterekliin hkmleri ve srlar[23]; nefes-i Rah-mn'nin[24] srr ve mertebesi; vcd varlklara nispetle en byk "nm'l-kitab" olmas ynnden nefes-i Rahmnf nin "byk kitab"tan ibaret olan alemdeki hkmnn bilinmesi -ki, vcd varlklar, harfler, rabbani kelimeler ve kll-kevn hakikatlerdir-; nefes-i Rahmn'nin insan makama, onun harflerine ve kelimelerine nispetle hkmnn bilinmesi; icadn balamasnn ve hub-b sfatn[25] sudurunun srr; gayretin srr; ahadiyet makamndan zuhur eden taksim; hareketi, kast ve talebi bilmek; zuhura ve izhra sebep olan emrin bilinmesi; keml ve noksanl bilmek; kelm, harfleri ve mahreleri bilmek; noktalan, rab, bunlarn kl-l mertebelerini, ina ve te'siri bilmek; cem ve terkiplerin srr; fiil ve infiali keyfiyetler; beer tasavvurlar ve mertebeleri; ifde ve istifde ilmi; anlatma ve aktarma aralar; uzaklk ve yaknln srr; idrki engelleyen perdelerin srr; ilme ulatran yollarn srr ve bunlarn ksmlar, almetleri, sebepleri; vastalarn srr, bunlarn ispat edilmesi ve ortadan kaldrlmas; kll mertebelerin hkmlerinin birbirine sirayet etmesinin srr; bu mertebelerin altndaki czlerin ihata ve hkmdeki taalluk asndan farkllklarna gre birbirlerine sirayet etmeleri; tafsil mertebede olan ve sonra gelen tabinin, kll mertebede ve nce olan metbu-ya tabiliinin aklanmas; mnsebetlerin srr; deime, ekillenme ve kaynamann/iltiam srr; isimlerin ve bunlarn isimlerinin bilinmesi; kll benzerlikleri bilmek; misllik, benzeme, tetabuk, tetabukun srr; sonradan gelenin ncekine tabiliinin srr ve bunun tersi -bu, isimlerin nshalar olan ilh kitaplara nispetledir; kevn varlklarn nshalar ve bunlardan meydana gelen ve terekkp eden eyler ki, bunlar, onlarn dnda deildir; insn- kmilin mertebesinin srr; bir kitap ve cami bir nsha olmas itibaryla insn- kmilin zelliklerinden sylenmesi gerekenler; fetih ve iki kitapta hkim olan miftahlar/anahtarlar: iki kitap, byk kitap ve muhtasar kitap ve bunlarn ierdikleri eylerdir. Bunlardan fatiha suresine mahsus olanlar; kayt, tayn ve tlakn srr; iki taraf[26] birletiren berzahlarn srr; kll ftihlerin sonlan; cevamiu'l-kelim ve ilh esrar. Bunlara ve benzeri konulara Allah'n izni ile vkf olacaksn. Ben, Allah'n ifdesini kolaylatrd eyleri, aratrma ve dnme neticesi olmadklar iin "zet" bir ekilde sunmay dnmyorum; bunun yan sra, nakli ve dirayeti birletirmeyi de dnmyorum. Bu nedenle bu balklar -ki genel konusu, bu n giritir- ortaya koyarken, kitabn balangcnda zikredilen fasllar ve blmleri takip etmek eklindeki yaygn adeti benimsemedim. u da bilinmelidir ki: Baln zikrettiim konularn dndaki meselelerden ise, Fatiha hakkndaki aklamann gerektirdii ekilde ve bu zetin tahamml edebilecei lde ksa deinmeyle sz edilecektir. Bylelikle dnen kimse, bu kaideler sayesinde bu surenin srlarnn aklamalarn renir ve surenin gizli nurlarnn gneleri kendisini aydnlatr. Binaenaleyh, bu bilinmezi inceleyip, srlarn ve mnlarn ortaya kartmak isteyen kimsenin unu yapmas gerekir: Bu kii, onu harf harf, kelime kelime dnp, sonlarn balarna balayarak, ortalarn balanglarna ve sonlarna ilhak ederek surede dercedilmi srlar bir araya toplamas gerekir.[27]

Manev yap sisteme kavuup, kelmn rhaniliinin sureti zihni mertebede somutlatnda, insaf ve ibret gzyle ve de dirayet ve basiret sahipleri gibi bunu inceler. Bu durumda, bu muhtasarda ifde edilmi garip srlar ve ilimleri bilir; ince anlam ve iaretleri renir. Bunun ardndan kii, elde ettii hayr ve fayda karlnda Allah'a hamd etmelidir; bir doru balamn veya kendince uygun bir yorumunu bulamad herhangi bir eksiklik ve yanllk grrse, kendisi kabul edemese dahi bunun mmkn olabileceini dnp, Allah Teala'nm u yet-i kerimesini aklnda tutmaldr: "Her ilim sahibinin zerinde bir lim vardr.[28] nk Allah'n ilmi, belirli bir mizanda snrl olamaz veya len bir kanun ile zabt edilemez. Bununla beraber, beeriyet eksiklikler mahallidir. Eer bir eksiklik sz konusu olursa, o beeriyetten ve mahede sahibinden kaynaklanmaktadr; yoksa bu eksiklik, mahede edilenden veya "varid"den kaynaklanmaz. Bu balamda, imam-arifin bir ifdesinde zikredilen "Suyun rengi kabnn rengidir" deyii, tam bir ifadr. Kukusuz ki Allah, en iyi yntem ve yola ulamay nasip edendir. [29] Vaad Edilen Giri Aratrma Yntemi Bu giri, bir takm klli kaideleri iermektedir. Bu kaidelerin bir ksm, baka bir takm kaidelerin anlalmasna yardm ederken, btn ise, zellikle Fatiha suresinin baz srlarnn aklanmasn tekeffl eden bu satrlarn ierdii ve pek ok akim ve idrkin aina olmad klli hakikatleri, garip ilim ve srlar olmak zere, Hakkn kelm ve kelimelerinin anlalmasna yardm eder. Bu ilim ve srlar, idrkten uzak olmalar, ulvlikleri ve srlarnn gizliliinden dolay akl ve idrklerce bilinemezler. nk, bunlara sadece alkanlk perdelerini yrtan ve basiret gzlerinden tabiat rtleri ve inan hkmlerinin kalkm olduu insanlar ulaabilir. Ayrca, bu hakikatlere, hakknda iyiliin takdir edildii ve ilh inayetin kuatt kimseden bakas ulaamaz. Bylelikle ilhi inayet, bu insan baar ve minnete ulatrp, rabbinin "kab- kavseyn ev edna/bir ok kadar veya daha da yakn"[30] makamna ulatrd kimsenin mirasndan nasibdar eyler. Bu kaidelerden her birisi, temel hakikatler ve ilh ilimlerle ilgili meseleleri kapsamaktadr. Bunlarn bir ksmnn "er' deliller" ile, bir ksmnn "nazar deliller", dierlerinin ise zevke ve kefe dayanan "burhanlar" ile tespit edilmeleri mmkndr; kefe dayanan bu burhanlara, "nran" mkaefeler ile ve de ak ve kmil zevklerle tahakkuk eden hi kimse itiraz edemez. Her gurubun, doruluunda ittifak edip, kabul ettikleri baz usulleri ve nclleri/mukaddem vardr ki, bu usul ve ncller, o kimselerin dayandklar ve ba vurduklar mizanlardr.[31] Buna gre bu usul ve ncller bu guruba mensup her hangi bir muhakkik tarafndan tam olarak kabul edildiinde, bu kii, bunlardan sahih kyaslar ve yetkin deliller oluturabilir ki, bu usulleri benimseyen kimseler, bu deliller ve kyaslarda kendisine itiraz edemez; nk bu usuller, o gurubun mizan ve mi'yardr. Bu durum sabit iken ve i akladm gibi olmakla beraber, bu kaidelerde zikredilen ve bundan sonra gelecek meseleleri -ifdelerinde byle bir yntemi benimseyen kimseler gibi- er' veya nazar ve zevk deliller ile ortaya koymaya almadm; fakat Allah takdir etmise, yazarken bu delillerden zikrettim. Bunu da, perdeli kimseleri meseleye sndrmak, tereddt sahibi zayf kimseleri teskin ve bu bilgilere ortak olanlara da hatrlatmak iin zikrettim.

Fakat, giriin banda bir blm takdim ediyorum, bunda nazar akln mertebesine, aklclara ve fikrin sahibini ulatraca nihai noktaya dikkat ekeceim; bylelikle, fikrin imknlarnn eksiklii, srr, neticesi ve gayesi bilinir. Binaenaleyh bu kitaba ve bunun gibi ehl-i tarkin ifdelerine vkf olan kimse, unu tam olarak idrk eder/tahakkuk ki: Fikr delillerde ve cedelci takrirlerde herhangi bir fayda ve are bulunsayd, nebiler, resuller ve Hakkn hccetlerini ayakta/kaim tutan ve onlarn taycs olan veliler, bu delillerden ve yntemlerden yz evirmezlerdi; bu veliler, nebilerin ve resullerin vrisleridir. [32] Bununla beraber, zikrettiimin dnda bir takm engeller daha vardr ki, bunlar ifdelerimde sz edilen yntemi takip etmemi engellemilerdir. Bunlardan birisi udur: Ben, Allah'n kitabn tefsirle ilgili ifdelerimde "cedel" ve "fikir" mensuplarnn tarzn, zellikle de bir hadisin sakmlmasmi belirttii tarz tercih etmedim.[33] Bu hadis, udur: "Her kavim, bulunduklar hidyet yolundan ancak cedel ile saparlar." Ayrca, yet-i kerime'de Allah teala yle buyurmaktadr: "Bu misli sana ancak cedel olsun diye verirler." (Zuhruf, 58) Byle bir yntemden uzak durmamn bir sebebi de, eserimin "veciz" olmasn istememdir. Bu balamda baka bir sebep ise, bu hitabmn ncelikli muhataplardr. Bunlar, Ehlullah'tan ve Hakkn has kullarndan olan muhakkikler ve onlar sevip, kendilerine ve hallerine inanan temiz, nrlanm kalb ehli, selim ftrat[34] ve parlak akl sahipleridir. Onlar, sabah-akam rzsn umarak Rablerine dua ederler[35]; temiz bir gnlle sz iitir ve en gzeline tabi olurlar[36]; bundan nce ise, idrk melekelerini "cedel", "niza" vb. gibi zelliklerden temizlerler ve Hakkn cmertlik nemalarna hcum ederler ve O'nu gzetirler[37]; Hakkn aziz katndan kendilerine gzken eylerin, kimin eliyle ve hangi isim mertebesinden[38] belli bir vastayla veya vastasz olarak ulatma/varid bakarlar ve en gzel edeple O'nu dinlerler; bazen Rablerinin genel mizan ile, bazen ise zel mizan ile bu varidi deerlendirirler[39], fakat kendi akllarnn mizan ile lmezler. Binaenaleyh bu zelliklere sahip kimseler, sahih zevklerin neticelerinden faydalanan kimselerdir. Ayrca onlar, sarih keif ilimleri ile bezenmilerdir. Bu zellikte bir insan muhatabmz olduunda, "nazar takrr"lere ihtiya duymayz. Bu kimse, ya "ortak" tr, basiret gzyle haberi ve haber verileni birletiren "as"a muttali olduu iin, verilen haberin doruluunu bilir. Ya da bu kii, sahh ftrat ye imn sahibi bir mmindir, kalbi saf ve temizdir; tabiatnn ve de mahalde (kalb) yerlemi eitli ilgi ve meguliyetlerinin neden olduu ince perdenin ardndan iittii haberin doruluunu bilir. Kalbteki bu ilgi ve meguliyetler, o kiinin sz konusu bilgiye ulamasna engel olmazsa da, tam bilgi/keml-i istida sahibi olmasn engellerler. Bu kimse, kefe istidat sahibidir, idrke ehildir, iittiinden faydalanr, imn nuru ile mhede/iyn makamna terakki eder. te bu nedenle tembih ve iaret ile yetinilmi, tembih ve iaret geni aklama ve izahlara tercih edilmitir. Bu konuda da, Hak-km peygamberine ynelik kelmnda ve kendisine olan emrindeki yntemi tercih edilmi ve benimsenmitir: "De ki: hak Rabbi-nizdendir dileyen imn eder, dileyen kfir olur." (Kehf, 29). Hak, peygamberine, syledii ve haber verdii her konuda mkellef ve muhatap olan her bir fert iin bir mucize gstermesini veya mutlak delil/hccet ortaya koymasn emretmemitir. Geri Hz. Peygamber, bunu yapmaya kadir idi, nk o, susturucu ilh delillerin ve apak gerek yetlerin sahibi idi; ayrca,

Hz. Peygamber, cevamiu'l- kelim zelliine sahip olan ve "evvelkilerin ve sonrakilerin/gemi ve gelecek mmetlerin" ilimlerinin bahsedildii kimsedir. stelik Hz. Peygamber, eitli zamanlarda, eitli insanlara kar ve de dierlerine nispetle basit meselelerde mucize gstermi ve kesin deliller ortaya koymutur. "Ehl-i fikir" olmakla birlikte ilk hkimlerin/filozof de byle davrandklar rivayet edilmitir. Onlarn adeti, halvet, riyazet ve benimsemi olduklar "eriat" kaidelerinin gereine gre davranmakt. Binaenaleyh, herhangi bir mesele kendilerine aldnda maslahatn gerektirdii lde onu mrit ve talebelerine aklarlard. Fakat, sz edilen filozoflarn bu bilgiyi talebelerine aktarmalar, "burhan" takrir ile deil, "hatab" dille olurdu. Eer, kendilerince makbul bir maslahat, ifde ettikleri hususa dair "burhan" getirmelerini gerektirirse, onlar da bu delili ortaya koyarlar ve dncelerini delillendirirlerdi; aksi takdirde, sadece talebelerine sylemek istedikleri eyleri ifde etmekle yetinirlerdi. Bu durumda, herhangi bir itiraza yeltenmeden bunu kabul eden talebe, bu bilgiden yararlanr; iinde kuku bulunan veya herhangi bir itiraz ileri sren talebeye ise, bu hkimler cevap vermezler, onu kendisiyle ilgilenmeye, hakknda kuku duyduu meselenin kesin bilgisini de riyazet ve kalbini temizlemekle Tanr katndan aratrmaya sevk ederlerdi.[40] ilk filozoflarn bu tavn, Aristoteles devrine kadar byle devam etmitir. Bundan sonra ise, "cedel sanat" ortaya kmtr. Cedel sanatnn kullanl, "Meailer" diye isimlendirilen Aristoteles ta-kipileriyle balamtr. "Sebepler"den bilgi alan ve "vastalar"a ynelen aklcla-rm/ehl-i fikr ve teemml tavr byle ise, Hakkn nuru ile aydnlanp, O'nun hidyeti ile doru yolu bulan insanlarn durumu nasl olabilirdi ki? Onlar, peygamberin getirdii gerek eriat ile slk ederler ve iki risletin "kandil"i vastasyla Rablerinden bilgi alrlar; bu iki rislet, melek ve beer risletlerdir. Ayrca onlar, her hangi bir kevn vasta veya nceden belirlenmi bir bilgi arac veya aba olmakszn da Rablerinden bilgi alrlar. Nitekim Hak, Hz. Peygamberimiz hakknda byle haber vermitir: "Sen okuma ve imn nedir bilmezdim. Fakat biz onu bir nr yaptk, o nur ile kullarmzdan dilediimizi hidyet ederiz." (ura, 52). Allah, baka bir yet-i kerme'de ise yle buyurmutur: "Sen bundan nce bir kitap okumam ve onu elinle yazm deildin. Aksi halde inkarclar pheye derlerdi. Hayr Kur'an, kendilerine ilim verilenlerin gnllerine yerlemi apak yetlerdir." (Ankebut, 48-49). ite bu gibi tam zevk, "hak ilim" ve "doru nr" diye isimlendirilmitir, nk bu ilim, gaybn srrn kef eder, her trl ek ve pheyi ortadan kaldrr. imdi de, fikir ve nazar burhanlarn mertebesini, bunlarn gayesini, erbabnn durumunu, buna dair srlan ve ilmi nkteleri aklayan bir mukaddimeyi -ilh hccet diliyle- ksaca zikredeceim. Bunun ardmdan da, ehlullaha gre sahih ilmin -ki, nazar ve dier ilimler bu ilmin ksm hkm ve srlarndan ibarettirmhiyetini aklayacam. Bu ilim nedir? Nasl elde edilir? Hkm nedir? Eseri nedir? Bunun ardndan ise -Allah'n izniyle- daha nceden vaat ettiimiz hususlar zikredeceiz. Byle bir mukaddime, ilmin srrn, mertebelerini ve aklanmas vaat edilen meseleleri izah eden bir giriin art olmasayd, bunu burada sunmaz, byle bir takrir tarzn da benimsemezdik. Fakat bu mukaddimeyi takdim etmemizin sebebi, "perdeli" kimselerin dikkatini una ekmektir: Aklclarn, "hccet", "yakn ilmin gereklemesinin zellii ve art" grp, kesin ilme ulatrmada "en kmil metot" diye benimsedikleri tarzdan sarf- nazar etmemizin nedeni, o

yntemi ve onun mhiyetini bilme-yiimiz deildir. Bunun nedeni, o yntemin kapasitesinin/felek azl, meydana getirdii afet ve skntlarnn ise okluudur; baka bir neden ise, Hakkn kmil kullan ve inayetinin ehli olanlar adna tercih ettii yntemi esas almak ve ona uymak niyetimizdir. [41] Nazar Delillerin Tutarszlklar/Tehft[42] Kardeler! Allah, kurbiyetine mazhr olmu kullarn dost edindii gibi sizleri de dost edinsin! Bahisler zerine na--zar deliller getirip, yerletirmek ve bunlar fikir dzeyinde phelerden, cedel dzeyinde ise itirazlardan salim olacak ekilde akl delillerle ispat etmek, mmkn deildir. nk nazar hkmler, erbabnn idrk aralarna gre deiir. Bu idrk aralar, idrk sahiplerinin tevecchlerine tbidir. Tevecchler ise, akide, eilim, miza ve mnsebetlerin farkllna baml oan maksatlara tbidir. Bunlarn dndakiler ise, gerekte/nefs'1-emr "kabiliyet" mertebelerinde ve onlarn istidatlarna gre oalan ve taayyn eden esma tecelllerinin eserlerinin farkllklarna tabidirler. Bunlar, maksatlar ortaya kartrlar ve itikat ve eilimlerde hkm sahibidirler; fikir ve itikat ehlinin nefisleri, bu eilim ve inanlara arzu duyar ve onlarla bezenirler. nk tecelller, vahdet kaynanda ve "hazretu'1-kuds" mertebesinde "vahdaniyet/birlik" zelliindedirler ve "heyula-n" zellik tarlar. Fakat bunlar, gelilerinde, kabiliyetlerin istidatlarnn ve bu istidatlarn tabi ve ruhan mertebelerinin hkmleriyle; ayrca, mevtinlerin, vakitlerin ve bunlara tbi hllerin, mizalarn, cz sfatlarn ve rabbani emirlerin gerektirdii eylerin hkmleriyle boyanrlar. Bu rabbani emirler, ilk ilh vahiy ile ulv suretlere, bu suretlerin ehlinin ve bunlarda grevli olanlarn ruhlarna tevdi edilmilerdir. Bylelikle, bu tecelllere bakan kimse de, eserleri farkllat iin tecelllerin de gerekte oaldn zanneder, hlbuki durum byle deildir. te, zikredilen sebeplerden dolay, nazari akl mensuplar akl dncede ileri srdkleri artlarda, fikirlerinin gereklerinde ve ulatklar neticelerde gr ayrlklarna dmler, farkl dncelere ulamlardr. Binaenaleyh, bir ahsa gre doru olan, dierine gre yanl; birisine gre delil olan ey, dierine gre phe olmutur. Bu insanlar, her hangi bir konudaki tek bir hkmde bile gr birliine varamamlardr: Her guruba gre "doru", kendisinin doru bulup, tercih ettii ve mutmain olduu eydir. Her hangi bir delile grnrde bir problemin sirayet etmesi, zorunlu olarak, o delilin yanl olduu ve bu delille ispat edilmek istenilen meselenin gerekte doru olmad anlamna gelmez. nk, biliyoruz ki: doruluunda hibir kukunun bulunmad pek ok ey vardr ki, bunlarn sahih olduuna dair herhangi bir delil ortaya koyamayz. Burhanlar ile ispat edilmi pek ok mesele grrz ki, bir gurup bu meselelerin doruluuna kesin olarak kanaat getirmitir. Bu gurup ve kendileriyle ayn ada yaayan insanlar, bu burhanlarn nermelerinde bir bozukluk ve yanllk veya delillere zarar veren bir zayflk grememiler, bylelikle bunlarn "bedi-h burhanlar" ve "yakn ilimler" olduklarn zannetmilerdir. Bir mddet sonra, ayn insanlar veya kendilerinden sonra gelen kimseler, bu nermelerin bir blmnde veya hepsinde yanllk bulunduunu anlamlar, bunlardaki yanll ve bozukluu/fesat ortaya koymulardr. Bylece de, bu burhanlar tezyif eden ve deerlerini dren problemlerle karlamlardr.

Ardndan, bu burhanlar zedeleyen problemler de tartlmtr: Acaba bunlar, sadece bir phe midirler veya bu burhanlar-daki hkm gibi sahh midirler? Acaba, burhanlar eletirenlerin hli, daha nceden bu burhanlar kabul edenlerin hli gibi midir? nk, bu burhanlar inceleyen ve benimseyen kimselerin melekeleri/kuvvet, daha nce akladmz gibi, birbirlerinden farkldr; ayrca, baz aratrmaclarda uzun bir sre sonra bu delilleri zayflatan bir gr ortaya kabilir veya byle bir ey beklenebilir. Bununla birlikte bu uzun sreden nce, bu delilleri dncelerinde kullanp, bu burhanlara balanan kimselerin hata etmi olduklar mehul kalr. Baz insanlarn bu ynden hata etmi olmalar mmkn ise, btn insanlarn hata etmesi de mmkndr. Eer hata/galat, bunun farkna varlmas veya baz insanlarn bazen hatal veya bazen de doru delillere gvenmesi sz konusu olmasayd, din ve mezhep mensuplar arasnda veya baka konularda herhangi bir gr ayrl olmazd. te, gr ayrlklarnn varl, iaret edilen sebeplerden kaynaklanmaktadr. Baz aklclarn/ehl-i nazar mutmain olup, benimsedikleri ve kendilerince doru saydklar bir eyi benimsemek, muhaliflerinin dncelerini benimseyip, stn saymaktan daha geerli ve ncelikli deildir, iki veya daha fazla eliik gr telif etmek | de mmkn deildir, nk iki grten birisi, mesela, dierinin inkr ettii bir eyi ispat gerektirebilir. Bu durumda, bu iki dnceyi uzlatrmak mmkn olmad gibi, her ikisini beraberce benimsemek de mmkn deildir. Bu grlerden birisini dierine tercih, tercih edenin elindeki bir burhana dayanyor olsa bile, her iki fikir de ayn durumda ve ayn hkmdedir, nitekim daha nce bunu belirtmitik. Eer bu dncelerden birisini benimsemek her hangi bir burhana dayanmyorsa, tercihi gerektiren bir delil olmakszn bu dnce dierinden stn saylmtr/tercih bila-muraccah. Bu durumda ise, fikirlerin neticeleri ve nazar delillerle kesinliin bulunmas ve kesin kanaatin gereklemesi mmkn deildir. Hal byle iken, nazar ve delil mensubu olduklarn iddia eden insanlarn ou, ifde ettiimiz hususu kabul etmekle beraber, pek ok konu hakknda ilerinde bir kesinlik bulurlar. Bu insanlar, bu meselelere dair bilgilerinde kuku duyma gcne sahip deillerdir; onlar, bu delilleri kabul etmiler ve mutmain olmulardr. Bu insanlarn bu deliller karsndaki durumlar, bir adan, zevk mensuplarma/ehl-i ezvak, bir adan da nclleri kabul edip, neticede kukulu davranmakla akl karsnda vehim mensuplarna /ehl-i evham benzemektedir; bu noktada, gizli bir sr vardr ki, muhtemelen daha sonra bu srra iaret edeceim. [43] Ehl-i Nazarda "Fikir Kanunu" Aklclar/ehl-i fikir, bavurulacak fikr kanun zerinde eitli alardan gr ayrlna dmlerdir, bu gr ayrlklarn ylece tespit edebiliriz: Birincisi, baz karineler zerindeki gr ayrlklardr. Baz karineler, bir gurup insana gre netice verirken, bazlarna gre ise ayn karineler baarsz kalmaktadr. kincisi, zorunlu olmadklar hlde baz hkmlerin zorunlu olduuna dair hkm vermede dtkleri gr ayrldr. ncs, kanunun nazar ksmnn bedih bir esasa dayanmas ve selim ftratlarn ilimleri elde etmede kaf olup, kanundan mstani kalmas ynnden

bir kanuna ihtiya olup olmad veya byle bir kanundan mstani kalnp kalnamayaca noktasndaki gr ayrlklardr. Aklc/ehl-i fikir insanlarn zikrettiimiz bu konularda pek ok gr ayrlklar vardr. Bunlar ortaya koyacak deiliz: nk amacmz dikkat ekmek ve iaret etmektir. Fikr kanunu savunan kimselerin benimsedikleri baka bir gr ise, evleviyet ve ihtimalin faydasn savunan kimselerin balandklar dncedir. Bu insanlar, unu iddia etmilerdir: Biz, kesin olarak, insanlarn pek ok meselede pek ok hataya dtklerini grmekteyiz, bundan sonra da, ayn durumun gereklemesi mmkndr. Binaenaleyh, az saydaki insann fikr kanundan mstani kalmas, pek ok insann ona muhta olmasn engellemez. Evleviyete gelince: Bunu, kendilerine itiraz ynelten kimselere cevap balamnda zikretmilerdir: tirazclar, unu ileri srmlerdir: Sizler, kanunun iki ksma, yani zarur ve nazar ksmlara ayrldn, nazar ksmn ise zarur ksmdan elde edildiini kabul ettiniz. Buna gre zarur, bu kanundaki ilimleri elde etmede yeterli ise, dier ilimlerin elde edilmesinde de yeterli olmas gerekir. Aksi hlde, mktesep cz, baka bir kanuna ihtiya duyar. te onlar, bu itiraza yle cevap vermilerdir: Btn metotlar kullanmak/kuatmak, kiiyi hataya dmekten korur. Bylelikle, fikr kanuna muhta olmak, ihtiyatl bir i olmaktadr. Baz insanlarn selim ftratlar sayesinde, bazlarnn ise aba olmakszn sadece kendisine mahss ilh yardm ile pek ok konudaki fikirlerinde isabet etmi olmas, baka insanlarn bu kanuna ihtiyacn ortadan kaldrmaz. Buna rnek olarak, ftraten air olan kimse ile, l/aruz ile iir yazan kiiyi veya ehirliecnebi-ye nispetle Nahiv ilmine ihtiya duymayan bedeviyi verebiliriz. Tahkik ehlinin lisanyla deriz ki: Selim bir zeka ve ftrat sahibi olmasndan dolay fikir kanunundan mstani olduunu kabul ettiiniz aznln, Haktan ilim alan, O'nun cmertlik denizinden beslenen ve Vcdunun esrarna muttali olan kimselere nispeti, mizana muhta olan ounluun nispeti kadardr; nk ehlulah, "azn az"dr. Aklclarn kyaslarmdaki dayanak/umde, burhandr[44]. Burhan ise, "inn" ve "limmf'dir. Burhan'm z ve esas da, orta terimdir. Onlar, orta terimin burhan ile elde edilmediini kabul etmilerdir; orta terim, bir tasdik deil, tasavvur kbilindendir. Btn bu sylediklerimizden u sonu kmaktadr: Mizann bir blm, mktesep deildir ve mizann mktesep blm, mktesep olmayan blmnden meydana gelmektedir. Bu durumda, aklclara ve ehl-i nazara gre kesin ilmin kendisine bal olduu ve de iin ve asln umdesi durumundaki burhann z, mktesep deildir. Bunun yan sra baz eyler vardr ki, bunlarn sahh veya fasitliine dair itiraz geersiz klacak bir "burhan" dzenlemek/tertb imknszdr; aksine her delile, hasmn kabul ettii bir takm itirazlar yneltilebilir. Bununla beraber, insan ve kendisinin dndaki pek ok kimse, bu durumun (hakknda burhan getiremedii, ancak doru olduunu bildii bilginin) doru olduunda hi bir kuku duymaz. te bu, "sahh ilim vehbdir, mktesep deildir" dediklerinde zevk ehlinin ve mezheplerinin durumudur. Bu insanlar, unu ileri srerler: Hakkn katndan telakki yoluyla elde ettiimiz ve hakknda nazar burhan getiremediimiz bilgilerimizde, hibir kimse bizi kukuya dremez. Bu bilgiler hakknda bizde hibir tereddt ve kuku bulunmamaktadr. Zevk ehlinden buna ortak olanlar, bu bilgilerimizde bize muvafakat etmektedirler. Siz ise, sadece burhanlarn ncllerindeki bozukluu /halel idrkte bazlarnzn kusurundan dolay birbirinize muvafakat

etmektesiniz. Bu burhanlar, bu girite sebebini akladmz gibi, muvafakat mevzusu olan konularn ispat iin getirilmilerdir. Ksaca, u ortaya kmtr ki: Herkesin nihayette mutmain olduu bilgiler, herhangi bir kesb delil olmakszn, o kimsenin kendi zevkine gre doruluu ortaya kan ilimlerdir, bylelikle o kii, o bilgiden tatmin olmaktadr. Bu kii ve dncesinde ve bilgisinin kaynanda kendisine ortak olan kimseler, o bilgilerin doruluuna hkmederler. Bu bilginin dayana ise, o kiinin tatmin bulduu eydir /mteallak[45] Artk, geriye unu tespit etmek kalmtr: Acaba, kabul edilip, hakknda doruluk hkm verilen bu ey gerekte/fi-nefsihi, sz konusu kimsenin inand gibi doru mudur, deil midir? Bunun cevab udur: Bu durum, sadece gerek bir keif ve ilh bildirmeyle bilinebilir. Bylelikle, u kesinlemitir: Herhangi bir kukunun bulunmad yakn ilmin, fikri kanun ile ve nazar burhan ile elde edilmesi zordur. Bununla birlikte, gerekte/nefs'1-emr doruluklar ve kabul edenlerinin nazarnda kukulardan salim olmalar itibaryla burhanlarla ispat edilen eyler, doruluk ve yanllklarna dair herhangi bir kesin delilin/burhan bulunmayndan dolay ihtimali i ve tereddtl olan eylere nispetle son derece azdr. Hl byle iken, unu syleyebiliriz: Eyay, sadece burhan yoluyla bilebilmek, ya mutlak anlamda veya pek ok durumda imknszdr. Basret ve selim akl sahipleri iin, sahh bilginin elde edilmesinin iki yolu olduu ortaya kmtr: Birisi, nazar ve istidlal ile "burhan yolu"; dieri ise, kef sahibi iin btnn tasfiye ve Hakka iltica ile gerekleen "iyan/mahede yolu". Bunlardan nazar yntemin durumu, nceki ifdelerle netlemitir, ardndan ikinci yol da belli olmutur. Bu yol, soyutlanma/taarri ve tam muhtalk/fakr, "lbb/akl" kevn ilgilerden, ilimlerden ve kanunlardan btnyle boaltarak Hakka ynelmekten ibarettir. nsan, slnn balangcnda tek basma bu ikinci yolu gerekletiremez. Bu nedenle, bilgide kendisinden nce olanlara ve Hakkn yoluna slk eden kmillere uymas/ittiba gerekir. O kmiller, vuslat yoluna dalmlar, gaye ve amaca ulamlardr. Bunlara rnek olarak, resulleri verebiliriz: Allah, onlar emrinin ve irdesinin tercmanlar, ilminin ve inayetinin mazhrlar yapmtr. Binaenaleyh, onlarn hllerine, ilimlerine ve makamlarna kmil anlamda vris olan kimselere, Allah'n eyay mhiyeti zere izhr eden bir nr bahetmesi umulur. Nitekim Allah, peygamberlerine ve onlara tbi olan inayetinin ehline ve yaratklarndan hidyette bulunan kimselere bu nuru bahsetmitir. Bu makamn, temel asllar, mhim nkteleri vardr ki, daha sonra bunlara iaret edeceim. Ayrca, "Bizi srt- mstakime ulatr" yetinden sz ederken "hidyetin srr" meselesinde Hakkn takdir ettii lde bunlardan bahsedeceim. [46] Marifet Ve Ulv Hakikatlerin Talebeleri Biliniz ki: lahi bilgilerin/mevrid kendileriyle taayyn edip, belirgin/nteayyin hle geldii izhr edici, bsit-mcerret hakikatlerden her birisinin, bir takm levazm, sfatlar, vccihleri ve hassalar/zellik vardr. Bu hakikatler, kev-n hakikatler ya da isimlik veya vasflk yoluyla Hakka nispet edilen hakikatler olabilirler. !Bu sfatlar ve zikredilen dier eyler, hakikatlerin hkmleri ve

nispetleridir. Binaenaleyh bunlarn bazs, yakn/karb zellik ve levazm iken, bazs ise uzak/bait zellik ve levazmdr. Herhangi bir hakikati renmek isteyen kii ile renmek istedii bu hakikat arasnda bir adan bir iliki/mnsebet, bir adan da bir farkllk/muayeret bulunmaldr. Buna gre, bilen ile bilinen arasndaki farkllk, o eyin talebini gerekli klan "yoksunluu/fakd" mmkn klarken, mnsebet, talep edilen eyin farkna varmay gerektirir. nsan, "camilii/her eyi kuatmas" asndan, btn kevn varlklardan farkl iken, kevne ve ilh isimlere ait hakikatlerin toplamnn bir "nsha"s olmas ynnden de, btn varlklarla mnsebet iindedir. Binaenaleyh insan, her hangi bir eyi renmek istediinde, farkl olduu ynyle deil, kendisinde o eye mnasip olan ynyle onu renmek ister: nk, aradaki mnsebet btn alardan ortadan kalksa, talep imknsz hle gelirdi, bunun nedeni, hi bir ekilde bilinemeyen bir eyin talep edilemez oluudur. Ayn zamanda, bilen ile bilinen arasnda btn alardan mnsebetin bulunmas da, talebi ortadan kaldrr; bunun nedeni ise, elde bulunan eyin talebinin imknszldr. te, sadece aradaki mnsebet yoluyla baz sfat ve arazlar hakknda oluan bilin, daha nceden hissedilen bu sfat ve arazlarn asl olan hakikatin bilgisini talebe sevk eder. Binaenaleyh "nefs", bilinen bu sfattan veya lzmdan veya arazdan, aama aama ykselip, bunlarla bu eylerin asl olan "hakikat"e veya bu asla izafe edilen dier sfat, zellik ve arazlara ulamak ister. Kyas ve ncllerin oluturulmas, talibin nefsinin nazar dncesiyle idrk etmek istedii her hangi bir hakikate ulamasn temin eden bir yoldur. Buna gre talip, bazen o eyin sfat, lzm ve hassalarn bilgi dzeyinde aarak ona ular; bazen ise, ya dncesinin zayflndan veya daha nce sebebini belirttiimiz idrakindeki bir kusurundan veya sadece Hakkn ve diledii kullarnn bildii baka engellerden dolay o eyin bilgisine ulaamaz. Bu engellerin en barizi, her frkann belirli bir mertebede yerletirilmi olmasdr; bylece o mertebe, ehliyle hayt bulur/imar ve ulhiyet mertebesinin her eyi kapsamas nizma kavuur. Nitekim, bu balamda, bir beyitte yle denilmitir: Onlarn ileri isimlere gre cra olunur . Ztn hkmlerle tavsifinin hikmeti de bylece gerekleir Bu tarz bilmenin nihayeti, herhangi br eyin hassasnn veya sfatnn veya uzak veya yakm lzmnn bilgisinden, o eyin baka bir sfatna veya zelliine ulamaktr. Talibin bylelikle renmi olduu bu hakiktin sfat, bazen nceden bilmi olduu veya talebe sevk eden sfattan daha yakm bir nispet olabilecei gibi, bazen bu sfattan daha uzak bir sfat olabilir. Bu sfatn yaknlk ve uzakl, talip ile bilmek istedii ey arasndaki mnsebete ve bu mnsebetin kuvvet ve zayflna ve Allah'n o kii hakkndaki takdirine gre deiir. Binaenaleyh, talibin "nazar" kuvveti, eya ile arasndaki mnsebetin hkm sayesinde, baz sfat ve hassalara ulap, bunlarn bilgisinden o eyin hakikatini bilmeye srayamazsa, o kii bu hakikatten elde ettii bilgiyle tatmin olur. Bu bilgi, bu sfatn o hakikatle ilikisine ve sftm mhiyetine gre olduu gibi, ayn zamanda bu talibin bilgisinin o eyle olan mnsebetine de baldr. Bylece talip, gayeye ulatn ve bilgi dzeyinde bu eyi ihata ettiini zanneder; hlbuki o, gerekte, o eyi sadece bu tek sfat veya araz veya hassa veya lzm asndan bilebilmitir. Baka birisi de, ayn hakikati kendisiyle bu hakikat arasndaki gizli bir mnsebet yoluyla, baka bir sfat veya lzm veya hassa ynnden

aratrmaya giriir. Bylece o da aratrr, inceler, bilgiyi elde etmek iin kyas ve ncller dzenler. Bylelikle de, mesela, ilkinin ulatndan farkl bir sfata ulap, bu hakikate dair bilgisinin ulat bu sfat ynnden baka bir adan o eyi bilmi olur. Bylece, tam ve kuatc bir ekilde bilmek istedii hakikatin knhne vakf olduunu zannederek, o hakiktin mhiyeti hakknda, bu sfat ve bu cihetin gerektirdii ekilde bir hkm verir; hlbuki o, gerekte, bu hakikate dair bilgisinde yanlmaktadr. Ayn ekilde, nc, drdnc ve besince bir kiinin de bu eyin bilgisine farkl yollardan ve farkl alardan hareket ederek ulamas sz konusudur. Binaenaleyh, bir tek meseleyi inceleyen kimselerin hkmleri, idrklerinin konusu/mteallak olan sfat, hassa ve arazlarn farkllndan dolay deiir. Bunlar (sfat, araz ve hassalar), ayn zamanda talibin mhiyetine vakf olmak istedii eye dair ilminin nihayeti olduu gibi, ayn zamanda, bilinmek istenilen eyi tantan ve kendilerine gre baka eylerden ayrt eden zelliklerdir. Buna gre, herhangi bir bilim gurubunun idrkinin yneldii eyler, zikrettiimiz ve akladmz zere, baka bir gurubun idrkinin yneldii eylerden farkldr. Dolaysyla, her iki gurubun ayn eyi tarif etmeleri, tanmlamalar, isimlendirmeleri ve ifde etmeleri de birbirinden farkldr. Bunun sebebi, zikrettiimiz farkllktr (idrklerin yneldii niteliklerin farkll); baka bir sebep ise, o eyi idrk eden fikir kuvvetinin/nazar, insan ruhunun cz bir kuvveti olmasdr; binaenaleyh, cz-fikir kuvvetinin kendisi gibi czlerin dndaki eyleri idrk etmesi mmkn deildir. Bunun sebebi ise, muhakkiklerin ve selim akl sahiplerinin ittifak ettikleri u kaidedir: Bir ey, hakikati itibaryla, kendisinden farkl olan baka bir eyi idrk edemez. Herhangi bir ey, kendisine zt ve ondan farkl olan bir eye, bu ztlk ve farkllk ynnden tesir edemez.[47] Daha sonra -Allah'n izniyle- bu meselenin esasna ve srrna vakf olacaksn. Artk, bu kaideleri dn ve anla ki, perdeli kimselerin ve marifet ve mahede sahibi pek ok kimsenin Allah hakkndaki gr ayrlklarnn sebebini renesin! Ayrca, bu zikredilen hususlar anladnda, hangi trde olursa olsun insanlarn bilgi-lerindeki farkllklarn sebebini de renmi olursun. Tekrar konumuza dnp, yle deriz: Fikir kuvveti, ruhun bir sfat ve hassas olduu iin, sadece kendisi gibi bir sfat idrk etmitir. Ruhan kuvvetler, muhakkiklere gre, ruhtan farkl olmadklar iin, "nazar/fikir" sahibinin her hangi bir hakkati bilmi olduunu kabul etmemiz gerekir. Fakat kiinin renmi olduu bu hakkat, o kiinin bu sfatla ve sfatn da o kiiyle irtibatl olduu bir adan gereklemitir. Bu sfat, o kiinin nazar ve bilgisinin nihayeti ve de her ikisinin konulardr/mteallak, nitekim daha nce bunu belirtmitik. Kukusuz, "Ehl-j nazar"m stad ve imam Reis bn Sina -ya ftratnn sahhlii sayesinde nazar kuvvet perdesinin ardndan veya baz ifdelerinde ima ettii gibi zevk yoluyla- bu srra muttali olduunda, u kanaate varmtr: Eyann hakikatlerine vakf olmak, insann gcn aar. nsann bilebilecei nihai ey, eyann hassalar, lzmlar ve arazlardr.[48] bn Sina, bunu ortaya koymak iin/takrir ak ve kesin rnekler vermi, zellikle Hakkn bilinin esiyle ilgili meselelerde olmak zere, haberdar ve insafl birisi gibi maksadn aklamtr, bn Sina'nn bu tavr, ilk ifdelerinden genellikle mehur olan grlerinden farkl olarak, son dnemlerindeki eserlerinde bulunmaktadr. Bu eserde, zellikle "nazar" mensuplarmki-ler olmak zere, her hangi bir kimsenin szn ve yorumcularn nakillerini aktrmayacam diye kendimi balamam olsaydm, inkarc ve cedelci aklclara/ehl-i nazar kar kendi sistemlerinden delil getirmek iin o blm zikrederdim; fakat, i-bu taahhtten

dolay, bundan vazgetim. Ayrca, buradaki ama, insann idrk kuvvetinin sat fikir gc asndan, eyann hakikatlerini idrk edemeyeceinin aklanmasdr. Bu giriin balangcnda, akl sahibinin iaret edilen bu meseleye istidlal edebilecei eyler, bunun neden imknsz olduu vb. gibi, bu konuyla ilgili srlar zikredilmitir; gelecek blmlerde, -Allah nasip ederse- daha fazla aklamalarda bulunacaz. Akl ve hayal-hiss zihn idrk vastalarnn tekil ve oul olarak taalluk ettikleri her ey, bsit-mcerret hakikatler zerine zait deillerdir. Bu hakikatler, blnme kabul etmeyen bir tek varlk ile olumular, bylelikle de kendileri iin/i-nefsiha zuhur etmilerdir. Fakat bunlarn bazlar, zuhurda, hkmde, taallukta ve ihatada dierlerine tabidirler. Buna gre metbu olan, daha nceden zikrettiimiz sebeple, "hakikatler", "illetler", Hak ile varlkta kendisine tbi eyler arasndaki "vastalar"; tbi olanlar ise, "hassalar," "levazm", "arazlar", "sfatlar", "haller", "nispetler", "maluller", "merutlar" vb. diye isimlendirilmitir. Bu hakikatler, "varlk"tan ve birbirleriyle irtibatl olmaktan mcerret iken dnlp, her birisi bir eye izafe edilmediinde, her trl isimden, sfattan, na'ttan, suretten ve hkmden -bilkuvve deil- bilfiil soyutlanrlar. Binaenaleyh, mcerret hakikatler hakknda ismin ve na'tm ortaya kmas; terkip-bsitlik, zuhr-gizlenne, idrk etmek-edilmek, klllik-czlik, tbilik-metbuluk gibi ve bunlarn dnda dikkat ektiimiz ve ekmediimiz eylerle nitelenmeleri, ncelikle vcd hkmn zerlerine sirayet etmesiyle gerekleir ve ortaya kar. Fakat bu sirayet ncelikle "Vcd"un, her hangi bir mertebede veya mertebelerde ve o mertebeye gre zuhur etmesiyle "taayyn" etmesi cihetinden gerekleir; bunu, daha sonra Allah'n izniyle, genie aklayacaz, ikinci olarak ise, bu hakikatlerin hkmlerinin birbirleriyle irtibat ve baz hakikatlerin eserlerinin "Vcd" ile dierlerinde zuhur etmesiyle gerekleir; bu, bilinmelidir. Buna gre, "metbu/tabi olunan" hakikatlerin ilk ve mcmel mahedesi ve taakkul, onlarn mcerret mnlar olduklar bilgisini verir. Bunlarn bir zellii, -mutbu ve muht olarak dnldklerinde- eitli suretleri kabul etmek ve aralarndaki "zt mnsebet" sayesinde bu suretlere bitimektir/iktiran. Bu mnsebet, mcerret mnlar arasnda ve de onlar ve eserlerini kabul edip/kabil, kendilerine bititikleri suretler arasnda bulunmaktadr. Bu mnsebet, btn hakikatleri birletiren/cami ve kuatan "Asl"m hkmdr. [49] Nitekim, daha nce buna iaret edilmiti. Tabi hakikatlerin ilk ve mcmel mahedesi ve taakkul ise, "mcerret" hakkat olmalar ynnden haklarnda hi bir hkmn ya da ismin veya na'tm bulunmadnn bilgisini verir. Fakat bu tbi hakikatlerin zellii, yn/haric varlkta zuhur ettiklerinde, cevher ve hakikatlerin arazlar, suretleri, sfatlar ve levazm olmalardr; bu cevher ve hakikatler, tabi hakikatlerden ncedirler ve tabi hakikatler bunlara baldrlar. Suret, bu ilk hakikatlerin taakkul edilmesini salayan ve bunlarn kendisiyle zuhur ettikleri eyden ibarettir. O, yani suret, ayn zamanda her eyin hakikatine verilen mterek bir isimdir. Bu hakikat, cevher, araz veya her hangi bir ey olabilecei gibi, ayn trde veya ekilde veya tarzda da olabilir. Nitekim, toplumun yapsnn, saf veya asker sureti gibi bir sureti vardr, denilir. Ayrca, eriat gibi koruyucu bir sisteme de "suret" denilir. Mhiyeti asndan suretin mefhmu, dier hakikatler gibi, mcerret bir hakikattir Mahede edilen her eit surette bu durum bilindii gibi, "ilh mazhr" diye isimlendirilen eylerde de bunun benzerinin olduu bilinmelidir. nk iaret

ettiim tarif, gaybe ait hakikatlerin gayb olular itibaryla sadece kendisiyle zuhur ettikleri her eyi kapsar. Bu kaideden -hakkyla dnlrse- unlar ortaya kmtr: Zuhur, itima, icd, izhr, bitime/iktiran, tevakkuf, mnsebet, tekaddm/ncelik, teahhur/sonralk, hey'et, cevherlik, arazlk, sretlik, bir eyin mazhr veya zahir olmas, ya da tbi veya metbu olmas ve benzeri eylerin hepsi, mcerret mnlar ve makl nispetlerdir. Bunlarm birbirleriyle olan irtibat ve sylediimiz gibi kendileriyle zuhur eden tek Varhk/Vcd- vahid ile birlemeleriyle, baz hakikatlerin dierleri zerinde, ihata, taalluk, hkm, ncelik ve sonralkta farkllklar zuhur eder. Bu farkllk, fl-infial, tesir-teessr veya tbilik-metbuluk, sft-mevsufluk, lzmlkmelzumluk vb. ekilde isimlendirilen nispetlere gredir. Fakat, btn bunlarn varl ve bekas, Hakkn emri ve irdesinin srnyla kendi hazretinde hkm zuhur eden ve btn bunlar izhr eden "cem" hkmnn kendilerine sirayet etmesine baldr; bu "cem", ilh-vcd, ahadiyet/birlik zelliine sahiptir.[50] Mcerret Hakikatleri Bilmenin mknszl Bunu tespit ettikten sonra u da bilinmelidir ki: Eyann hakikatlerini, daha sonra bahsedeceimiz ilm mertebedeki basitlikleri ve mcerretlikleri asndan bilebilmek imknszdr. Bunun sebebi, her hangi bir eyi kendi "ahadiyetimiz/birlik" asndan idrkimizin imknsz olmasdr; nk o, hi bir ekilde, kesret/okluk hkmlerinden soyutlanamaz. Nitekim insan, herhangi bir eyi mcerret hakikati ya da sadece kendi varl asndan idrk edemez. Bir eyi idrk etmemiz, "a'yan"mzm varlk ile vasflanp, hayt ve ilmin bizimle kaim olmas ve bizimle idrk etmek istediimiz ey arasndaki engellerin ortadan kalmasyla gerekleir; bylelikle o ey, idrk iin msait hle gelir. te bu, o eye dair bilgimizin bal olduu asgari artlardr ve bu artlar, pek ok eyden olumaktadr. Eyann hakikatleri, mcerretlikleri makamnda, "vahdaniyet/birlik" zelliindedirler ve basittirler; bir ve basit olan ise, daha nce ima ettiim ve sebebini birazdan aklayacam gibi, sadece "vhid/bir" ve basit olan idrk edebilir. Binaenaleyh biz, eyann sadece sfatlarn ve arazlarn idrk edebiliriz ki, bunlar, herhangi bir eyin sfat ve levazmndan ibarettirler; yoksa, herhangi bir eyi mcerret hakikati asndan asla idrk edemeyiz: her hangi bir eyi, ona ait bir sfat veya hassa veya araz veya lzm itibaryla deil de hakikati asndan idrk edebilseydik, o hakiktin benzerini de idrk etmemiz mmkn olurdu. nk hakikatler, hakikat olmalar itibaryla, birbirlerine benzerler; iki benzerden birisi hakknda mmkn olan ey, dieri hakknda da mmkndr. Bunun ardndan gelen eyann hakikatlerine dair mcmel bilgi, ancak bu hakikatlerin sfat, araz ve hassalarla taayyn etmelerinden sonra gerekleebilir; nitekim, daha nce sfat, her hangi bir mevsufun sfat olmas anlamyla taayyn ynnden tarif etmitik. Mcerretikeri asndan hakikatlerin mhiyetim bilebilmek ise, zel bir vecih dnda imknszdr. Bunlar bilmenin mmkn olduu zel vecih, kevn nispet ve sfatlarn arifi snrlamasnn ortadan kalkmasyla gerekleir. Arif, "Ben onun iitmesi ve grmesi olurum" makam ile bunun zerindeki mertebeyle tahakkuk ettiinde bu snrllktan kurtulur; zerindeki mertebe ise, kendisine komu ve "kurb-i feraiz"e mahsus makamdr ki, bu makamn srrna -Allah'n izniyle- daha sonra dikkat ekeceim.

Baz hkmlerine dikkat ektiim bu srrm, gerekten de, kapal ve anlalmas ve ifdesi son derece g baka bir takm srlar daha vardr. Bunlardan birisi, mmknlerin hakikatlerine sirayet eden Hakkn tecellsinin hkmdr. Kmil mam-eyhimiz/bn'l-Arabi, Rabbine mnacaat ettii bir kasidesinde, bu hkmn bir zelliine iaret etmitir ki, szn ettiimiz konuyla ilikilidir. Hi bir eyde o eyin hakiktini idrk edemem, Nasl olur da idrk ederim ki, siz iindesiniz Varlklar/ekvan ve vastalar mertebesini aan ilh kattan bilgi armaya ehil olan kimseler, bu menzil ve mukaddimelere vakf olup, ilh inayetin cezbeleriyle bunlardaki perde ve engelleri atklarnda, henz ilerinin banda basretleriyle unu mahede etmilerdir: Alemin sureti, mnlar ve hakikatler leminin bir rneidir. Bylelikle bu insanlar, olgular alemindeki her hangi bir suretin, gayb ve manev bir hakiktin misli ve mazhn olduunu renmilerdir. Birletirici/cami bir nsha olan insann uzuvlarnn btn kuvvetlerine nispeti, lemin suretlerinin btn hakikatlere nispetleri gibidir; bunlarn hkmleri de, onlarn hkmlerine benzer. Buna gre, grnen eylere nispetle insann gznn/basar durumu, manev makllere ve gayb malumlara nispetle "basref'in hli gibidir: Gz, zerreler ve tozlar gibi kk eyleri veya tam parlaklk hlinde gnein merkezi gibi byk nesneleri grmekten acizdir. Gz -gnein merkezinin nurun ve aydnln kayna olduunu bilmekle beraber- idrk etmekten aciz olduu iin bu blgede siyahlk bulunduunu zanneder. Bylelikle, gzn idrkinin, "tam aklk" ve "tam gizlilik" gibi iki uta gereklemedii ortaya kmtr. Nitekim ayn ey, iki perde mesabesindeki "tam aydnlk" ve "tam karanlk"ta da byledir. Bu ikisi/tam karanlk ve aydnlk arasndaki ortak unsur olan ve kendilerinden doan "ziya/aydnlk" sayesinde netice/fayda meydana gelir. Bu izah, Allah'n izniyle, daha sonra tamamlayacaz. te, akllar ve basretler de, kklk ve byklkte "orta" maklleri ve malumlar idrk edip, ok kk maklleri idrkte aciz kalrlar. Buna rnek olarak, mizalarn ve her an iinde byme ve yok olma gibi cz deimelerin kesin ve detayl bilinmesinin imknszln verebiliriz. Akl ve basretler, Hakkn (cc.) zt, isim ve sfatlarnn hakikatleri gibi insann takatini aan ulv hakikatleri idrkten de -bunlar ancak Allah ile idrk edebilirler- acizdirler; nitekim, daha nce bunu zikretmitik. Bu insanlar, uzak bir mesafeden kk hayvann veya yldzlarn ve gnein cisminin her andaki hareketleri gibi, ar uzaklktan dolay baz eyleri idrk etmenin imknsz olduunu dnmlerdir. Bunun yan sra, ar yaknlkta da durum bu ekildedir; nk hava, gzbebeine bititii iin idrki imknsz klar. Baka bir rnek ise, gzbebeinin kendisidir; bu, grlen eylere dairdir. "Maklat/akledilir" ve basret gcyle grlen eylerde de durum byledir. Bu blme rnek olarak, insann idrk melekesi nefis verilebilir: nsan, bakasn idrk eder, fakat, kendisine nispetle en yakn ey olan kendi nefsini ve hakikatini idrk edemez. Binaenaleyh bu yolla, basret ve gzlerin/basar, ilh ve kev-n-vcd hakikatleri ve bunlarn kapsad mn ve srlar idrkten aciz olduklar kesinlemitir. Ayrca, sahh ilmin kesb ve aba ile meydana gelmeyecei de ortaya kmtr. Sahh ilim, Hakkn gaybma mahsus "feyz-i ak-des"i ve imdad olmakszn beer kuvvetler/melekeler tarafndan elde edilemez; sz konusu imdat, daha sonra belirteceimiz, Zt'a ait nr-ilm ve ilh tecellyle gerekleir.

Fakat tecellnin kabul, tecell eden/mtecell ile tecell edilen /mtecell-leh arasndaki mnsebeti temin eden "istidad"a tbidir; bylelikle, Hakkn eserinin kendisine bal olduu/tevakkuf "irtibat" gereklemi olur. nk tecellnin, tecell ettii btn eylerde bir hkmnn, eserinin ve suretinin bulunmas kanlmazdr. Bunlarn ilki, kesin/muhakkak zevki ilmin ierdii "uhd hl"dir. Bununla birlikte, Zt'a ait Gayb- Mutlak'tan zuhur ve taayyn etmesi asndan tecellnin kendisi, ilh bir tesirdir. Bu tesir, Zt mertebesinden tecellghm mertebesine taayyn etmitir, nk tecellyi tayn ve tahsis eden tecellghdr.[51] Her hangi bir messirin bir eye tesiri, ikisi arasnda bir irtibat olmakszn gerekleemez, irtibat ise, mnsebete baldr; mnsebet ise, manev bir nispettir ve sadece karlkl iliki iinde olan/mtenasibeyn iki ey arasnda taakkul edilebilir. [52] Allah'n Hakikatini Niin Bilemeyiz eriat mensuplar, zevk ve selim akl sahipleri arasnda muhakkik olanlar u konuda ittifak etmilerdir: Hakkn hakikati, bilinemez. Zt asndan Hak ile yaratklar arasnda hi bir mnsebet olmad iin bakasnn ilmi, Hakkn hakikatini ihata edemez.[53] nk Hak ile yaratklar arasnda herhangi bir adan bir mnsebet sabit olsayd, Hak bu adan yaratklarna benze-mi, bunun dndaki noktalardan ise onlardan farkl olurdu; Hak ile yaratklar arasnda mtereklii temin eden yn, farkllk ynnden baka bir eydir. Bu durumda ise, mstanilik ve ahadiyetle elien "fakr" ve "imkn"a neden olan "terkip" ortaya kard. Ayrca halk da, bizzat mmkn ve mahluk olmasna ramen, bir adan Hakka benzemi olurdu. nk bir ey, baka bir eye benzerse, o ey de zorunlu olarak kendisine benzer. Vhid/Bir olan Hak, btn bunlardan ve kendisine layk olmayan eylerden mnezzehtir. "Hakkn, benzeri gibisi yoktur." (ura, 11) Bu zikrettiimiz hkm doru olmakla beraber, Hakkn yaratklarnda tesirinin bulunduunda ise, hi bir kuku yoktur. Bylelikle, iki durumu uzlatrmak g olmu, bu srr aklayacak kesin bilginin renilmesi zorlamtr. Bununla beraber, insanlarn ounluu, bu bilginin son derece ak ve belli olduunu zannetmilerdir, hlbuki durum hi de byle deildir. Ben bu meselenin baz srlarn -Allah'n izni ile- aklayacam. Hak subhanehu ve teala, baz kullarn bu duruma muttali klmak isteyince, ncelikle lemlerden mstani Zt'mn zelliini, ulhiyet ve ona tbi isimler, sfatlar ve nat'larla onlara bildirmitir; bunun ardndan da, Ztnn melun ile irtibatn gstermi, onlar ilh ve melh arasndaki "bamllk/tezayf" srrna vkf klmtr. Bu bamllk, her ikisinin hem varlk ve hem de takdir olarak dierine bal olmasn ifde eder. Bylelikle bu insanlar, Hak ile yaratklar arasndaki "mnsebet" ynlerinden birisini idrk etmilerdir. Bunun ardndan Hak, ulhiyetini, aklen ve er'an sabit olan "vahdaniyet" zelliiyle ile nitelemitir. Onlar da, ulhiyeti haric lemde varl/ayn olmayan "makl" bir nispet olarak renmilerdir. Bylelikle bu insanlar, Hak ile yaratklar arasndaki mnsebetin baka bir ynn daha mahede etmilerdir. Ayrca Hak, bu insanlara unu bildirmitir ki: ster pek ok czden olumu olsun, isterse de basit olsun her varln kendisine zg bir "ahadiyef'i vardr; bu ahadiyet, "okluun ahadiye-.. ti/ahadiyet-i kesret" olsa da byledir.

Her anda o varln zahir ve btnnda hkim ve galip olan ey, o varln sfatlarndan birisi veya okluunun/kesret kendisinden meydana geldii hakikatlerinden birisinin hkmdr. Buna gre zahir itibaryla varla hkim olan, drt keyfiyetten herhangi birisinin dier keyfiyetlere basknldr. Bu drt keyfiyet, bir araya geldiklerinde varln bedeninin mizac oluur: te, btn asndan da durum aynen bu ekildedir. nk her mridin irdesinin, btn hl ve zamanlarda sadece bir konusu olduu gibi, kalb de, her eyi kapsama gcnde olsa bile, bir vakitte sadece bir tek eyi ierebilir. -Hak, bu insanlara her varln ahadiyetini o varln "mhiyet" ve "ayn- sabite" diye isimlendirilen hakikati ynnden gstermitir. Mhiyet veya ayn- sabite, bir eyin ezelde Hakkn ilmindeki taayyn nispetinden ibarettir. Hakkn ilmi ise, iki farkl gre gre, kendi Ztnn bir "nispet"! veya mevsufun-dan ayr olmayan "zt sfh"dr. u hlde, ilh ilimde sabit oluu asndan her varln ma-lumluk nispeti, mevsufundan ayr olamaz. Bylelikle, zellikle Ztn ilminde farklln bulunmay itibaryla -bu dnceyi benimseyenlere gre- zikredilen bu ve-cihlerden baka bir takm "mnsebetler" de ortaya kmtr: Binaenaleyh, ulhiyet bir nispettir, mahmluk bir nispettir, taayyn bir nispettir, kendisiyle nitelenilen vahdet de bir nispettir. "Ulhiyet" bir nispettir; "Vcd"tan mcerret olmas asndan mmkn "ayn" bir nispettir; "Kn/Ol" ve benzeri bir ifdeyle yaratmaya dnk "ilh tevecch" bir nispettir; Zt'a ait Gayb- Mutlak mertebesinden taayyn eden ve irde nisbetiyle snrla-nan/muhassas "tecell" de bir nisbettir; taayyn asndan bu tecellnin taalluk ettii ey de, bir nispettir; "varlk ortakh/v-cd mtereklik" bir nispet olduu gibi, "ilm" mtereklik de bir nispettir. Binaenaleyh, ifde ettiimiz veya dar anlay ve zayf aklllardan ve onlarn maruz kalaca afetlerden ekinerek zikretmediimiz eyler ile, Hak ve halk arasndaki "mnsebet" sahh olmutur. Bylece, irtibat srr ortaya km, "mnsebet" bayla ilh ve melh arasnda "eser" meydana gelmitir. [54] Zevk lmini Tahsil Aralar Sonra yle deriz: nayet ehlinden olan salihler, zikrettiimiz meseleyi idrk edip, iaret ettiimiz hususlara vkf olunca unu renmilerdir: Sahh ve kmil keif asndan zevke dayanan "sahh" ilmin gereklemesi, ilh inayetin ardndan cz, zhi-r-btn melekelerin farkl ve eitli amalardan kurtulmu olmasna baldr. Bunun yan sra, idrk mahallinin her eit ilim ve itikattan, hatta "Hak"tan ibaret olan "matlub"un dndaki her eyden temizlenmesi de gerekir. Bunun ardndan kul, kendisinden bilmi olduu tarzda, icml ve kll bir tevecch ile Hakka ynelmelidir. Bu tevecch, gnlk bilgilerden/taayyn, kiinin itikadna ve bakalarn taklidine bal beenmeler-den/istihsan, kevn veya dier farkl ilgi alanlarna ynelik eitli arzulardan soyutlanmtr. Bunun yan sra kul, niyetini ve himmetini birletirmeli, tam bir ihlasa sahip olmal ve hi bir kesinti veya dnce blnmesi ve niyet paralanmas olmakszn srekli veya en azndan ou zaman bu hlde bulunmaya almaldr. Binaenaleyh, btn bunlar yerine getirildikten sonra nefis ile ilh gayb ve "Hazret'1-Kuds/Kudsiyet mertebesi" arasndaki "mnsebet" kemle erer. Hazret'1-kuds, varln kayna ve isimlere ait tecelllerin kkenidir/memba. Bu

tecelller, btn varlklara ulap, tecellye mazhr olan herkesin/tecellgh mertebesinde ve ona gre taayyn eder ve oalrlar; yoksa, tecelllerin oalmas, bir ve mutlak olan tecell edene/Hak gre deildir. Hak, byle bir eyden mnezzehtir. Fakat bu tecelllerin, bunlarn hkmlerinin, tecellghlarmn kendilerini kabul ve eserlerini telakki edilerinin ve de bunlar ile kabiliyetlerde zuhur eden eylerin nemli srlar vardr. Vakit, bu srlarn detaylarn zikretmemiz iin yeterli deildir. Bu mevzunun ve bulunduumuz ilm makamn artrd eyleri, ksaca ve iaretle zikrediyoruz; bunlar, srlarn ve mertebelerini aklama sadedinde olduumuz konulardr. [55] Bu Blmn lavesi Bilinmelidir ki: Hakkn imdad ve tecellleri, her nefeste leme ular. Kmil tahkike/tahkk-i etemm gre ise, sadece tek tecell vardr. Bu tecellnin kabiliyetlere, mertebelere ve istidatlara gre eitli taayynleri zuhur eder. Bundan dolay da bu tecellye taaddt/oalma, farkl na'tlar, isimler ve sfatlar eklenir; yoksa bu tecell, haddi ztnda oalm veya zuhuru yenilenmi ve tekrarlanm deildir. ncelik/tekaddm ve sonrahk/teahhur gibi yenilenme, tekrar, snrlanma ve deime vehmi veren mmknlerin hlleri, tecellnin oalmasnda-ki durum gibidirler; yoksa tecell/emir, tlakta/mutlaklk ve takyitte, isimde veya sfatta, eksilmede veya artmada snrlanmaktan mnezzehtir. aret olunan ve daha sonra da zikredilecek olan ahadi-yet/birlik zelliindeki bu tecell, "vcd nr"dan baka bir ey deildir. Vcd ile nitelenmelerinden nce veya sonra Haktan mmknlere bu nurdan baka bir ey ulamaz. Bu tecellnin dndaki eyler ise, mmknlerin hkm ve eserlerinden ibarettir. Bu hkm ve eserler, zuhur esnasnda baz mmknlerden dierlerine zikredilen "vcd" ve "vahdan" tecellyle ularlar. Vcd, Hakkn dndaki eyler iin zat bir ey olmayp, aksine Hakkn tecellsinden kazanlm olduu iin lem, srekliliinde her an ahadiyet zelliindeki "vcd imdd"a muhta olmutur. Bu imdat, hibir aralk ve kesilme olmakszn devam eder. Zikredilen imdat, bir an bile kesilmi olsayd, lem annda yok olurdu. nk adem/yokluk, mmkn hakknda "lzm/zorunlu", vcd ise yaratcsndan kendisine gelen "arz" bir zelliktir. Sonra yle deriz: Mmkn, hibir anda "tefrika/dalma" veya vahdaniyet /birlik zelliindeki "cem/birlik" hkmnn kendisine egemen olmasndan kurtulamaz. Ayn zamanda mmkn, kendisine yerleen hllerden herhangi bir zelliin hkmnn, dierlerinin hkmlerine egemen/glip olmasndan da hli deildir, nitekim, daha nce bunu aklamtk. Eer mmkn, tefrika hlinde bulunursa -ki, "tefrika" derken, btnn kevn hkm ve ilgilerin kirlerinden temizlenmemi olmasn kastediyorum- kendisine ulatnda tecell, kalbe hkim olan sfatn hkmyle karr ve kalbi kuatan okluun /kesret hkmyle boyanr. Bunun ardndan ise, ayn ey/emr, "irtibat" srr sayesinde dier nefsan sfatlara ve beden kuvvetlere sirayet eder; bu, zikredilen sfatlarn hkmlerinin insandan sdr olan btn fiil ve eserlere sirayet etmesidir. yle ki, bu fiil ve eserlere insann ocuklar, amelleri ve niyetine ve "ilm huzr"una bal ibdetleri de dahildir. Ayrca bu hkmler, btn bunlardan dnya ve hirette meydana gelen neticelere de sirayet eder. Bu balamda Hz. Peygamber'in "ocuk babasnn srrdr"; "Emzirme tabiat deitirir" vb. gibi hadislerini hatrlamak gerekir. Bunlar, basiret ve akl

sahiplerine gre son derece ak konulardr. Dolaysyla onlar, bu meselelerde hi bir gr ayrlna dmemilerdir. Ayrca, renksiz n yansd camn rengini almasn da bu balamda hatrlamak gerekir. Binaenaleyh tecellnin sfatlar, aydnlatt ve temas ettii eye gre oalr; tecellg hm/tecell edilen ey, sfat ve kuvvetleri de tecellyle birleir. Bylece, bu eyde bu tecellnin gerei olan Hakkm emri infaz edilir. Buna gre, slik Hakkn diledii ve belirledii gayeye ulatnda, tecell, bu kevn sfatlarn hkmlerinden soyutlanr ve manev olarak "gayb" makamna dner. Bu dnn detaylarn anlatmak, uzun srer, hatta bunlarn aklanmas haramdr. te, ilh tecelllerin, lemin ounluunun iinde bulunduklar hl karsndaki durumu bu ekildedir. nk Hakkm Ztna ait "irad" emirleri, onlarda infaz olunur ve onlar, bunlarn nereden ve hangi yolla geldiklerini bilemezler. Tecellgh/mtecell-leh, zikredilen kevn ilgilerin hkmlerinden soyutlanm iken himmet ve niyetini biri etirmi /cem-i mtevahhid bir hlde bulunabilir. Bu durumda "vahdaniyet" zelliine sahip kalbine parldayan tecell nuru, varlklarn ve il-gilerin/alaik pasndan arnm "tam tecellf'dir. Bu tecell, ilk asl olan "ahadiyet"ten ztnn kuatm olduu mertebelerde blmlere ayrlan "klli ahadiyet"lerin hkmlerini birletirmitir. Bu kll ahadiyetlere rnek olarak, "ayn- sabitesi"nin ve ilk tecellnin ahadiyetini verebiliriz. Bu ilk tecellyle kulun varl-i/ayn kendisi iin zuhur etmitir. Kul, zikredilen tecell asndan, bu ahadiyet ile o ana kadar beksnn kendisine bal olduu ilh imdad kabul eder. Fakat kulun, ilh imdad kabul etmesi, kendisine hkim olan hle ve ikinci tecell esnasnda kendisine hkim olan sfatn birliine gre gerekleir. Bu ikinci tecell, "fetih" katnda/indinde gerekleir, hatta bu tecell, "fetih"! meydana getirir. Buna gre birinci tecellde ayn- sabite, sadece "taayyn" sfatyla snrlanmtr; kula egemen oan vcd sfat ise, taayyn ettikten sonra tecellye belirli bir zellik kazandrr. Bu sfatn tecellye kazandrd bu zellik, belirli bir hkm veya eitli hkmler ifde eder ki, daha nce buna dikkat ekmitik. u hlde, zikredilen "tevhit" gerekletiinde, ahadiyetlere mensup olan ve onlardan ortaya kan bu mteaddit hkmler, hepsini kapsayan "AsiT'da mndemi olurlar. Bylelikle, tecellnin mahalli ve kendisine hkim olan sfat, ahadyet zelliindeki "cem' / birletirici" tecell hkmyle boyanr. Bunun ardndan da tecell, mahallin hkmyle boyanr. Sonra bu nr, sfatlan ve kuvvetleri aydnlatr, bu nurun hkm onlara sirayet eder. Bu durumda tecellghn ztnn dier hakikatleri ve sfatlar, vahdaniyet zelliindeki bu tecellnin hkmn kazanrlar ve onun rengiyle boyanrlar. Bu boyanma, kesretin hkmlerinin silinmesini/izmihlal ve gizlenmesini temin eder. Bununla birlikte kesret hkmleri, btnyle yok olmazlar, nk byle bir ey, imknszdr. Tecell, ya ez-Zhir veya el-Btn veya el-Cami' isminin mertebesine gre tecell eder; nk tecellnin kll mertebeleri, zikrettiimiz bu isimlerle snrldr. Eer tecell, ez-Zhir ismine ait ise ve ehdet aleminde gereklemise, tecellgha Hakk her eyde "hal" olarak grme imkn verir. Bylece tevhid hkmnn srr, o kiinin tabiatnn ve de hiss ve hayal kuvvetlerinin mertebelerinde zuhur eder. Bu kimse, hi bir varla kar zahit davranmaz. Eer tecell, el-Btm ismine ait olup, tecellgh da idrk ettii eyleri kendi "gayb" alemiyle ve onun iinde idrk etmise, bu tecell, "vcdun birlii/ahadiyyet'I-vcd"nin bilgisini ve onu/vcd Hakkn dndaki

eylerden/masiva'1-Hak nefyi -L-hal olmakszn- ifde eder. Bylece, tevhit srr ve onun gerei olan marifet bu kiinin akl mertebesinde zuhur eder. Bu kul, grnen varlklara kar zahit olur, bunlarn zahir okluklarndan ve hkmlerinden darla der. Eer tecell, el-Cami' ismine ait olup, idrk sahibi de bunu gayb ve ehdeti birletiren "orta mertebe" ynnden ve o mertebede idrk ederse, iki tarafa da muttali ve iki iyilii birletirme nimetine nail olur. Bu makmm, i ie girmi/mtedahil bir takm hkmleri ve kapal srlar vardr ki, bunlarn aklanmas ve izah geni yer tutar. Benim maksadnn, zetle anlatmak olduu iin, bu hkm ve srlar aklamaktan sarf- nazar ettim. Allah, doruya ulatrandr. Sonra yle deriz: Bu tecelller, "esma" tecellleridir. ayet tecellghn kalbine belirli bir sfatn hkm galip olmaz; bu kii, zel bir itikatla Hakka tevecch veya belirli bir isim veya mertebe veya hazret ile Hakka iltica da dhil olmak zere, btn alakalarndan temizlenirse, bu durumdaki tecell Zt'a mahss "ahadiyet-i cem"e gre zuhur eder. Bylece Zt gnei, kalb hakikatinin aynasn kalbin "ahadiyet-i cem/btn ilgilerden kurtulup, Hakka ynelmesi" asndan aydnlatr. Bu zellik, insan kalbinin kendisiyle "benzer-lik/muzahat" makamna ulat ve tecellnin kendisine yansmas iin geniledii zelliktir. Bu tecellyi, ilerindeki her eyle birlikte ulv ve sfl lemler kabul edememilerdir. Nitekim Allah, peygamberi vastasyla yle haber vermitir: "Beni yerim ve gm sidramad. M'min, muttaki ve temiz kulumun kalbi beni sidrabildi." Ayrca, kalbin bu tecellnin istiva-gah olmas ve onun suretiyle zahir olmas, kendisindeki bu "ahadiyet-i cem" zellii sayesinde mmkndr. Sonra kalbin yzeyi, ilh istiva ile derinleir/tebahhur, bu derinleme ve birlemenin/tevahhud ardndan da, kendisinden bir takm kollar kar. Bunlar, isimlerin nispetlerine gre rhn sfatlarn mertebelerinde "ulv", tabi kuvvetlerinin mertebelerinde ise "sfl" olarak ortaya karlar. Bu durumda, "sebehat" diye isimlendirilen Zt gneinin ualar, gzn idrkinin taalluk ettii eyleri yakar. Bunun neticesinde bu kiiye mahss kyamet kopar, Hak isminin lisn yle der: "Bugn mlk kimindir." (afir, 40) Binaenaleyh, bu esnada kendisi adna herhangi bir hkmn, hakiktin veya iddiann ortaya kaca kevn bir nispet kalmad iin, Hak kendiliiye cevap verip yle buyurur: "Mlk, Kah-har olan vhid Allah'a aittir." (afir, 40) nk Allah, zikrettiimiz zellikteki kiide gizlenmi olan el-Ewel'in tecellsinden olan "el-Ahir" isminin hkmyle, varlk hkmlerini ve bakalk iddialarm ortadan kaldrmtr. Bu iddia ve hkmler, rubbiyet makmn elde etmek iin yarrlar, kendi okluklarm ve hkmlerini gizlemekle de onun birlii/ahadiyet uruna ekiirler. Bunlar, "ahadiyef'in kahr altnda yok olup, kurumu bir hurma ekirdeine dntklerinde ve bunlardan geriye hi bir kalntnn kalmad grldnde, "ilh istiva" srr insana ait bu kalbe zuhur eder. Bu istiva, keml ve camilik zelliine sahiptir. Bunun ardndan da, istiva ma ha linin /msteva mertebesinin lisn, "erRahmn" ismine ait istivann ardndan konutuu gibi, dile gelerek yle der: "Gklerdeki her ey O'nundur." Gkler, zikredilen sfatlarn ulv mertebesidir. Bu mertebe, "Allah" isminin istiva ettii mahal ve daha nce akland gibi "benzerlik/muzahat" mertebesinin sahibidir. "Yerde olanlar da O'na aittir/' Bu mertebe, itibari olarak, onun sflliinin ve tabiatnn mertebesidir. "Ve ikisi

arasndakiler." Bu ise, onun ulv-lii ve sfllii birletirmesinin mertebesidir. "Topran altndakiler de O'na aittir/' (Taha, 6). Bu ise, tabiatnn hkmlerinin neticeleridir; bu neticeler, kendisinden mnfail olduklar iin "tabiat" mertebesinden daha aadadrlar. nk "mnfail"in mertebesi, "fail"in mertebesinin altndadr. Bylece i, tamamlanmtr. Bu durumda, mehur iki hadiste "Ben onun iitmesi ve grmesi olurum" ve "Allah kulunun diliyle 'Allah kendisine hamd edeni iitmitir"' eklinde iaret olunan "kurb- neva-f"'in mukabili "kurb-i feraiz" zuhur eder. Bunun ardndan, "Allah" isminin mertebesinin lisn yle der: "Allah, kendisinden baka ilh olmayandr. En gzel isimler O'na aittir." Bunun nedeni ise, kulun btn sfat ve kuvvetlerinin, Hakkn isimlerinden birisine dnmesidir. Kul, Rab-bmn gayb perdesinin ardnda mestur kalr ve lisan- hli, mecaz olarak deil, hakkat olarak dile gelir: Onun kanatlarnn glgesiyie zamanmdan gizlendim Artk, ztm zamanm grr, o ise beni grmez ayet, gnler ismimi sorsa ben bilmem Meknm nerede derse, meknm da bilmem nk o, keyfiyet ve mekndan mnezzeh olmu, hakkat-te/ayn hasl olmu, mertebesi itibaryla da izzet ve korunmu-luk makamnda her varln ve hakiktin aklndan perdelen-mitir. Sonra, lisn- hl ile bu iaretlerden Allah'n u yetleri kendisine okunur. "Onlarn iledikleri her bir ameli ele alrz."(Furkan, 23). Bunlar, bu insan ile zuhuru ve kendilerindeki fiilin insana nisbeti itibariyle kesretin hkmn izhr eden kevn hkmlerdir. "Bylelikle onu zebun ettik" (Furkan, 23). Bunun anlam, daha nce de belirttiimiz gibi, Hakka ait "ahadiyet-i cem" ile bu kevn hkmleri yok ettik, demektir. "Cennet ehli." Bunlar, iaret ettiimiz Hakkn gaybnm ve perdelemesinin mensuplardr. "O gn, mekn asndan daha iyi ve szleri daha gzel olanlardr." (Furkan, 24). Hangi sz veya makam, Zt gaybmda sabit olmaktan, onda gizlenmekten, bakalk ve varlklara kulluktan kurtulmaktan ve diledii btn eylerde Hakkn ona vekil olmasndan daha hayrl ve daha gzel olabilir ki? Sonra yle buyurmutur: "Sonra sema, beyaz bulut ile paralanr." (Furkan, 25) aret olunan makam lisanyla sema, kukusuz "uluvv" mertebesine aittir. Gerekte "uluvv" ise, dier varlklara te'sir etmekle hkm sahibi olan mertebelerindir. nk eser, hkm sahibine mahsstur; bilindii gibi, messirin derecesi, tesir ettii eyden daha stndr. Bulut, nebev ve ilh haberlerde iaret olunan "Ama" mertebesinin hkmdr. Ona, "Nefes-i Rahman", "hazret-i cem" diye iaret etmi, onun varlklar ortaya kartan, onlar kuatan, almas ve yaylmasyla da varlklarn gayba mahss ilh ilim mertebesinde birbirlerinden ezel olarak farkllamalarn izhr eden nr olduunu belirtmitik. Nitekim bu nedenle Allah, "Allah'n bulutlardan glgeler ierisinde kendilerine gelmesini mi bekliyorlar?" (Bakara, 210) yetiyle, kendisinden ve iin sonunda kyamet gnndeki hkmnden haber vermitir. Bylece Hak, ileri tafsil eder, irkini temizden ayrr. Bunun ardndan da, ilk olann srr, sonuncuda ortaya kar, el-Evvel ve el-hiri, el-Btm ve ez-Zhiri birletiren "emr"in hkmn ortaya kartan "benzerlik" tamamlanr. [56] Hulul Ve ttihad Yoktur Sonra yle deriz: Kukusuz ki, iaret edilen bu kulun ve benzerlerinin mertebesi, zikredilen Am'nrn ihatas altna giren mertebelerdendir. Bu mertebeyi, sylediimiz eylerle birlikte, "adem" nispeti ve "imkan"

karanl/zulmet asndan kulun mertebesinin Yaratcsnn mertebesinden farkllamas izhr eder. Bu durum, kulun "ariyet" olarak kazand varlk hkmnn, "vcd- baht" ve "halis nr" olan Hakka dnmesi/rcu; ilh isimlerin mazhrlan olan ve zat risletlerin tayclar meleklerin bu kuatc kulun mertebesinde kendilerine ait menzillere tenezzl etmeleriyle gerekleir. Bu kul, bir nsha ve tam ayna olmas itibaryla, Rabb kendisini beer karanlklardan ve kevn hkmlerden "takdis" ettiinde rabbinin mertebesinin suretini elde etmitir.[57] simler, zikredilen mertebelerde yerletiklerinde -ki bu, kulun sfat ve kuvvetlerini daha nce iaret ettiim gibi ilh sfat ve isimlerle deitirmesiyle gerekleir- u yetlerin ifde ettii hkmler ortaya kar: "Mlk o gn Rahman olan Hakka aittir. O gn kfirlere" yani, okluklar/kesret ile ahadiyet hkmlerini rtenler iin "zor bir gndr." (Furkan, 26) nk, bir eyin varlnn/ayn ortadan kalkmas, kendisine ok ar gelir. Ayn ekilde, bu hlin sahibi olan slike de, zikredilen makama ulamadan nce beer ve kevn vasflardan soyutlanmak ve kurtulmak, son derece g gelir. Sylediimiz hli elde etmek ve onunla ardaklanmak, olduka zordur; fakat "Sabah vakti asil kavim hamd eder." Allah, bizi ve dier kardelerimizi bu yce makamn ehli ve bu stn hlin erbab eylesin! [58] Allah'n lmi Hakiki, Kulun lmi Mecazdr Sonra yle deriz: Slik, bu perdeli makama ulap, akladmz eylerle tahakkuk ettiinde ve Rabbmn gz ile Rabbm grdnde; ayrca bu hlin zddyla (:Rabbmn gzyle kendisini ve her eyi grdnde) tahakkuk ettiinde, ilim ve marifeti kendisine izafe edilir. Bu izafe, hviyeti asndan veya kendisine gre deil, Rabb asndan kendisine izafe edilir. Dier sfatlar da bu tarzda kendisine izafe edilir. Sonra kul, kendi nefsini de bu tarz zere bilir, nefsi, kendisine kevn eylerin en yakndr. Fakat kulun nefsini bilmesi, iaret olunan tarzda Rabbm bildikten sonra gerekleir. Bunun ardndan da, Hakkn kendisine bildirmeyi murat ettii isimleri, kll ve mcerret hakikatleri bilir. Btn bunlara dair bilgisi, mnezzeh, kll, kuatc ve vahdaniyet zelliindeki bir bilgidir. u hlde sliin, eyann hakikatlerini bilmesi ve "klllik" mertebelerinde onlar idrki, kuatc/cami ilhi-vahdaniyet zelliiyle gerekleir. Bu zellik, zikredilen tecellnin katnda/lede't-tecell meydana gelir. Zikredilen bu tecell, slii boyar ve "ahadiyef'iyle, kulun mmkn oluundan kaynaklanan kevn okluunu ortadan kaldrr. Bunun yannda tecell, kula ait "ahadiyetler"in hkmlerini de ortadan kaldrr. Nitekim, "eser" ve "mnsebet" srlarndan bahsederken bunlara dikkat ekmitik. Sonra slik, bu birletirici "ahadiyet" tecellsinin hkmleriyle ve zikredilen kll sfat le bu hakikatlerin hkmlerini, zelliklerini, arazlarn ve levazmn idrk eder. Bu kll sfat ile slik, Zt tecellsinin hkmyle ve iaret ettiimiz ilim mertebesine ait gayb-nr ile bezenmeye/tahalli hazr hle gelir. [59] Lednni limden Feyiz Almann Srr Bunun srr ve sureti udur: nsan, ilh ve kevn mertebeler arasnda bir berzah, bu ikisini ve ierdikleri eyleri birletiren bir nshadr, nitekim daha nce de

bunu belirtmitik; binaenaleyh, hibir ey yoktur ki, insann mertebesinde resmedilmi olmasn. nsann mertebesi, her eyi kendisinde birletirmesinden/cem ibarettir. nsann varlk nshasnn kapsad ve btn vakitlerde, ne'etlerde, mevtmlerde ve hllerde mertebesinin iermi olduu ey, kendisi ile bu hl veya vakit veya ne'et veya mevtin ve ehli arasndaki mnsebetin antrd/istid'a eyden ibarettir. Nitekim, leme taalluk nispeti ve lemin ona taalluku asndan Hakkn adeti de byledir, daha nce buna iaret etmitik. u hlde, cz sfatlarnn kaytlar bandan ve kevn hkmlerden kurtulmadka insann idrki, zikredilen ekilde kendisine hkim olan cz' sfata gre "mukayyet" olur. Bu idrk ile o, ancak kendisine benzer ve bunun ihatas altnda olan eyleri idrk edebilir, bunun dndaki eyleri idrki ise, mmkn deildir. nsan, kayt ve meyil hkmlerinden, cz-saptrc/ inhiraf cezbelerden kurtulup, iaret olunan orta ve birletirici/vasat ve cem' makama ulatnda -ki bu, kll benzerlik/msmet noktas ve manev, ruhan, misli ve hiss olmak zere btn itidal mertebelerini birletiren dairenin merkezidir- ve akladm hlle vasflandnda, berzah mertebesine ait manev "muhazat" makamnda iki makm/ilh ve kevn adma kaim olur. Bylelikle ztyla, her iki mertebeyle -noktann evrenin her bir paras karsndaki konumu gibi- yz yze/mvacehe hale gelir; btn bunlarn bir nshas olduu iin kendisinde onlardan bulunan eyler sayesinde ilh ve kevn hakikatlerin her birisine mukabil olur. Bylece insan, kendi varlk nshasnn her bir ferdiyle, her iki mertebede o ferdin mukabili olan hakikati idrk eder, bylelikle de, eyann hakikatleri, asllar ve ilkelerine/mebdi dair ilim elde eder; nk o, btn bunlar tecrit makamlarnda idrk etmiti. Bu tekil bilmenin ardndan insan, kendi tmellii ve "cemiyeti" ile bu hakikat ve asllar "tmellikleri/ cmle" ve toplamlar asndan idrk eder. Bylelikle, daha nce durumu aklanan kimsenin aksine, o kimseye hibir hakikat elikili grnmez, hibir hl veya hkm ona gre tezat tekil etmez. Aada zikredeceimiz kaytlar olmasayd, bu mahedenin hkm devam eder, bunun eserleri mahede sahibinde zuhur ederdi. Fakat, tam ve kmil camilik, bunu engeller; nk bu ca-milik, her vasf ile zuhuru ve her hl ve hkm ile bezenmeyi istilzam eden "istiab" gerektirir.[60] Zikredilen bu zel hlde sebat, g olsa bile, zikrettiimiz kmil ihataya ve istiaba zarar verir. Bu istiab, Hakkn kmil ve umumi varlk sureti asndan kendisiyle zuhur ettii "istiab"tr; bu suret, mizn-i etem/en kmil mizan, en kmil, mil ve umum mazhrdr. Sonra yle deriz: Bu kapsayc zevkin ve kmil kefin neticelerinden birisi de, fikr idrklerin gayesine, nazar ve nazar olmayan bilgilerin nihayetine ulamaktr; bunlar, daha nce iaret edildii gibi, araz, sfat, zellik ve levazm amazlar. Bylelikle, bu idrkin sahibi, btn fikir sahiplerinin fikir kuvvetleriyle idrk ettikleri, his ve nazarlanyla muttali olduklar nihai eyleri; nazar mensuplarnn birbirlerini sulamasnn sebebini; bu kimselerin neleri idrk ettiklerini ve neleri kardklarn; hangi adan isabet ettiklerini ve hangi adan yanldklarn bilir. Bunun yan sra bu kii, kuatc zevk ile tahakkuk etmeyen zevk mensuplarnn ve bunlarn dndaki inanlar zanna ve taklide dayanan insanlarn bilgilerini de deerlendirebilir. nk bu kimse, zevk sahiplerinin ve mukallitlerin mertebelerini, onlara hkim olan isimleri, hlleri ve makamlar; sahip olduklan eyleri sevip, onunla

kendilerini snrlamalarn gerektiren nedenleri bilir; bu hlden kurtulma yetenei olardan ve olmayanlar tanr. te bylece, btn yaratklarn mazeretlerini kabul eder, hlbuki insanlar, onu inkr ederler ve deerini takdir etmezler. te bu, -Ey kardeimi- vehb ilimlerinde ve kmil-matlup keiflerinde temkin sahibi Ehlullah'm hlidir. Sakn bunu, niha gaye zannetmeyiniz. nk, her denizden byk baka bir deniz daha vardr. te bu bilgi ve idrk dolaysyla resuller, nebiler ve kmil veliler arasnda bilgi kaynaklarnn aslnda, neticelerinde ve temel mertebelerin hkmlerine dair aklamalarnda hibir gr ayrl yoktur; bununla birlikte, bu bilgilere muttal olmada ve onlar aklamada bazlar dierlerinden daha stndr. Resul ve velilerden nakledilen gr ayrlklar, sadece cz meselelerde ve eriat alanyla ilgili ilh hkmlerdedir: nk bunlar, mkelleflerin hllerine, zamanlarna ve onlarn alkanlklarna ve maslahatlarnn gereklerine tbidir. Bylece, her zamandaki ilh hkmler, bu zamann resul vastasyla dnemindeki insanlarn istidat, hl, ehliyet ve mertebeleri gereince, ehline en yararl ekilde belirlenmitir. Resuller, iaret olunan bu cz hkmlerin dnda Haktan haber verdikleri eylerde ise, hemfikirdirler; sonradan gelen herhangi bir resul, kendisinden nce gelmi resul ikrar ve tasdik eder. nk btn nebilerin bilgilerini aldklar kaynak birdir. Ayrca onlar, Haktan bilgilerini telakki ederlerken idrk melekeleri, mktesep ilim ve itikatlarn, ilgilerin ve bunun dnda daha nce iaret edilen eylerin hkmlerinden temizlenmitir.[61] te, velilerin byklerinin durumu da byledir. Binaenaleyh her hangi bir ilh esasta byk veliler arasnda kesinlikle gr ayrl olmaz. Kmil veliler arasndaki gr ayrl, iaret ettiimiz gibi, sadece cz meselelerde olabilir; ya da ihtilaf, ehl-i zevk kimselerden kemle ulamam "mutavasst/orta hl" veya bidayet mertebesindeki kimseler veya zahir mkefelerin sahipleri arasnda olabilir; sadece keif yoluyla idrk edilebilen hakikatler, mertebeler vb. eyler, bu kimselere "misli" kisveler ierisinde gzkr. nk bu eit bir kefin bilgisi ve Hakkn bundan neyi kast ettii, sadece gayb ve manev keifle gerekleen ilimle tam olarak renilebilir; bu keif, mislleri ve maddeyi aar. Ayrca, bunun tam olarak renilmesi, vastalarn ortadan kalkmasnn ardndan, snrl mertebeleri ve kevn hkmleri aan "ilh ihbar" sayesinde gerekleebilir. Bu zevk sayesinde, ilh kelm ve kitabet srr; bunlarn ilim ve imn zelliiyle kalplerdeki hkm bilinir. Ayrca, kurb-i fe-raiz ve kurb- nevafil ve bunlarn neticeleri; kulun, kevn kaytlarn hkmlerinden, isim ve sfatlara ait snrlamalardan "haze-ratu'1-kuds"' mertebesinin geniliine kmas; ve de eyann bilgisiyle iaret edildii tarzda tahakkuk etmesinin srr bu zevkten renilir. Bu zevk ve bunu meydana getiren makamn ok nemli bir takm faydalar ve kymetli rnleri vardr. Burada, bu ifdelerimizle baz mertebelerdeki bir takn srlarn akladmz bilgi mertebesinin gerektirdiinin dndaki faydalara deinmeye gerek yoktur. Bu makamn ve bunun ilavesi durumundaki srlarnn bir ksmn, Allah teala'nm "hdina's-srta'l-musta-km/bizi srt-i mstakime ulatr" yetini izah ederken, yetin gerektirdii ve Hakkn takdir ettii lde zikredeceiz. [62]

Baz Tasavvuf Istlahlar Bu kll giriteki dier kaideleri genie ele almadan nce, bir ka cmleyle bu kitapta sklkla tekrar edilen, zellikle de bundan sonra tekrar edilecek lafzlara iaret etmek gerekmektedir. Bu lafzlar, ehl-i zevkin stlahlarn bilmeyen kimselerin konuyu kartrmasna ve anlamamasna neden olabilmektedir. Bunlara iaret edildiinde ise, zevk mensuplarnn stlahlarna aina olmayan birisi, bunlarla neyin kast edildiini bilebilir; ayrca, bunlarn asl olan mertebeden sz ederken bir tanesinin zikredilmesiyle hepsini tekrara gerek kalmaz. u var ki, bahsedilen konu karmak olduu iin, talibin daha nce dikkat ekilen hususlar unutmasndan korkarak, bunlarn zelliklerini zikretmekle izaha alacam: 1- Gayb-i Mutlak: Bu kitapta, "gayb- mutlak" dediimde, bu, Hak Subhanehu'nun ztna ve hviyetine iarettir. Hakkn ztna ve hviyetine ynelik bu iaret, O'nun btml, mutlakl-, knhnn ihata edilemeyii ve eyadan nce olup, btn eyay ihata etmesi asndan sabittir. Hak, biaynihi, nr- mahz/mutlak nur, vcd- baht/srf v-cd, izzet ve mstanilik ile mevsuftur. 2- Birinci Berzh/Berzh- Evvel: "Birinci berzah", "hazret'l-esma", "hadd-i fasl", kmil insan olmas cihetinden "insn-i k-milin makam", "ahadiyet-i cem ve vcd mertebesi", "taayyn mertebelerinin ilki", "ahadiyetin refiki" ve "gayb mertebesinin sonu", Gayb- mutlak mertebesine nispetle "ehdet mertebelerinin ilki" ve "iktidarn nfuz mahalli" derken, "Nefes-i Rahm-n"'den ibaret olan "Am" mertebesine iaret etmekteyim. Am, Gayb- mutlakm mensup olduu hviyet mefhmu-na/makliyet nispetle bizatihi "ilk izaf gayb"dr. Bu terimi, mutlak kullanp, nitelemezsem veya "gayb- ilh" dersem, bununla "Gayb- Mutlak" kastetmi olurum. 3- Bir eyi tabiata izafe edip, "Tabi" dersem, bununla kast edilen, kendisinde tabiatn hkm bulunan her eydir. Tabiat, bize gre, hara ret/scaklk, burudet/soukluk, rutubet/slaklk ve yabu set'i/kuruluk ieren ve bu drt keyfiyete hkim olan birletirici hakikatten ibarettir. "Unsur" ise, drt rknden meydana gelen ate, hava, su ve toprak ve yedi gk ve zevk ehline gre bunlarm iindeki unsurlardan ibarettir. Artk, iaret ettiim eyi dn! Bu "gayb" ve "nefes"in dndaki mertebeleri ise, mevzu geldiinde kendileriyle neyin kast edildiini belirtecek ekilde tarif edeceim. Binaenaleyh, ncelikle, muhakkak/kesinlemi ilmin srlar, mertebeleri ve kelmn srlarndan zikretmediklerimi aklyorum. Ardndan, bu giriin ierdii klli kaideleri, yaratma iinin balangcn ve srrm zikredeceim. Sonra da, Besmele'nin srlarm aklamaya balayacam. Ardndan, Ftiha'nm ve byk kitaptan ibaret olan Vcd'un iermi olduu srr kapsayan anahtarlar, zet ve deinmeyle, zikredeceim. Bunun ardndan da, Fatiha suresi hakkndaki aklamalarma -Allah'n izni ileyet yet balayacam. [63] Tahkik lminin Srlar Bu durum sabit olunca, bilinmelidir ki:

lim, kll ve mcerret bir hakikattir; onun nispetleri, zellikleri, hkmleri, arazlar, lzmlar ve mertebeleri vardr, ilim, Zt'a ait ilh isimlerden birisidir. lim, Mutlak Gayb'tan sadece "ilim" diye isimlendirilmesi ve eyleri ortaya kartp, izhr etmekle nitelenmesi asndan mertebesinin taayynyle ayrlr. Gayb- mutlak adna mertebe, isim, sfat, na't ve bunun dndaki eyler, sadece mazhr ve mertebelere gre ortaya kabilir ki, daha sonra bu konuya iaret edeceiz. [64] lim Tarif Edilmez lim, bizzat nurun kendisidir. Bir ey, ancak nurun kendisiyle idrk olunabilir; hibir ey, nr olmakszn bulunamaz. Zuhurunun iddetinden dolay da bizzat nurun tarifi, mmkn deildir: nk muarrif/tarif eden, muarraf'dan/tarif olunan daha stn ve nce olmaldr. limden stn ve ondan nce, sadece Zt'm gayb vardr. Bu gayb ise, Hakkn dnda hi kimsenin ilmi ihata edemez. Hayt nispetinin ilimden ncelii, mutlak deil, "farkllk" itibaryla arta bal bir nceliktir; bununla beraber haytn ilimden ncelii de, ilim ile sabittir. [65] lim Niin Bazen Tarif Edilir? lmi tarif eden kii, ya onun srrn bilmiyordur, veya biliyordur. lmin srrn bilen kii, tarifinde baz zellikleri asndan ilmin mertebesine dikkat ekmeyi amalar, yoksa tam olarak ilmi tarif etmek istemez. Bu dikkat ekici tarifin de bir srr vardr. Bu da, tarif edenin ilmin hkmlerinden veya sfatlarndan birisini bilmesidir. Binaenaleyh ilmi bilmekten meydana gelen miktar, baka bir ey ile deil, sadece bu hkm ile meydana gelir. Bu durumda her hangi bir ey, bizzat kendisinin "tarif ede-ni/muarrif" olmaktadr. Fakat bu tarif, o eyin kendi teklii/aha-diyet asndan deil, nispetleri asndan yaplm bir tariftir. te bu, mertebe ve taalluk noktalar farkl olsa da btn tariflerin, delillerin ve tesirlerin zelliidir/sr. Bu sr ile akll kii, ilh mkefelerle tahakkuk etmeden nce, muhakkiklerin "Allah' ancak Allah bilir" ve "Ahadiyette tecell muhaldir" gibi ifdelerinin anlamn kavrar. Bununla beraber bu insanlar, Hakkn trliinde/ahadiyet ve -tecellsi tekrar etmeksizin- diledii kullarna srekli tecell ettiinde ittifak etmilerdir. Hak, ister bir kiiye, isterse de birden fazla kiiye tecell etsin, tecellsi tekrar etmez. Bunu anla ve bu bir ka cmleyi dn! nk bunlar, pek ok meselenin ve byk srlarn anahtarlardr. [66] Varlktaki lmin Mhiyeti Nedir? Sonra yle deriz: Buna gre mevcudattan zuhur eden ey, "nr- mahz" olan ilmin nispetlerinin taayynlerinden baka bir ey deildir; bu taayynler, "a'yn- sabite" hkmne gre belirlenir ve hususleir. Sonra a'yn, mertebelerine gre, birbirlerinin hkmleriyle boyanr; sz edilen bu mertebeler, isimlerdir. Buna gre a'yn- sabite, onunla, yani nr ile zuhur eder ve nr da bunlarla taayyn eder ve oalr. u hlde, herhangi bir kimse iin vasta hkmlerinin ortadan kalkmasyla Zt'a ait gayb bir tecell zel bir tarzda meydana gelirse, sylediimiz gibi o tecell, kendi ahadiyeti ile kevn-ayru/haric varla ait renklerin hkmlerini yok eder.

Bunlar (kevn hkmler), ruhan hkmler iseler, "nran perdeler"; tabi ve cisman varlklarn hkmleri iseler, "zulman perdeler" diye isimlendirilirler. Zikredilen tecell, bu hkmleri yok edip, belirtilen tarzda tecellghm lzm olan kesrette gizlenmi/mstecenn ahadiye-tin/birliin hkmn izhr ettiinde, zikredilen ahadiyetlerin hkmleri, daha nce kendilerini birletirmi bir aslda toplanrlar. Ayrca, farkll gerektiren sebepler, "Vhid" ve "Ahad" olandan ortaya kan fer hkmlerin birlemesiyle ortadan kalkar; nitekim, daha nce buna iaret edilmiti. Bylece, tafsl nispetlerin hkmleri ve kevn itibrlar, "ahadiyet" gneinin u-alanyla ortadan kalkm olur. nk lem, halk ve emir mertebeleriyle snrldr. Halk lemi, emir leminin fer'i ve ona tbidir. "Allah, kendi ii/emr zerine galiptir." (Yusuf, 21) Binaenaleyh, zikrettiimiz ahadiyet hkmyle ilh gariplik zuhur ettiinde, gerek varha sahip olmayan eyler yok/fani olur. Bunlar, mmkn-hdis nispetlerdir; ezel olan ise, baki kalr ki, o da Haktr. Bylece ilh ilmin hkm ve zellii, ezel hl ile zuhur eder. Bu ilim iin, kendisinde ezelde taayyn eden hakkate/ayn'a izafesinin zuhurundan baka hibir durum/emir yenilenmez. Bu ayn/hakkat, imdi nr tecell vastasyla "ilim" ile vasflanmtr. Bu ayn'm ilim ile vasflanmasnn nedeni, kendi hakikatini idrkinin yenilenmesi ve Hakkn lednn ilminin mertebesinde onu muttali klmak istedii eyleri kendi vahdet zelliiyle, Yaratcsnn nuruyla ve de vcd tecellden kabul ettii ey ile yeniden idrk etmesidir; bu tecellyle o, ezel ilimde taayyn etmitir. Sonra bilinsin ki: ilh hviyetin nurundan ibaret olan bu ilmin, iki hkm veya iki nispeti vardr: Bunlar, zahir ve btn nispetleridir. Buna gre mahede edilen varlk suretleri, zahir nispetin tafsilleridir. Varha/kevn yaylm, histe idrk olunan ve suretlerin birbirinden ayrlmasn salayan nr, klllii ve ahadiyeti/birlik asndan, zahir nispetlerinin hkmdr. "Zahir nispetlerinin hkm" dememin sebebi, nurun mcer-retlii itibaryla zahiren idrk edilemeyiidir; btn basit hakikatlerin hkm de byledir. Nr, suretler ile kaim olan renkler ve yzeyler vastasyla idrk olunur. Ayn ekilde, dier mcerret hakikatler de, zahiren sadece maddede idrk olunabilir. Btn nispet, nurun mns, zahir varln mns ve ruhudur. Bu ruh, manev bilgileri ve kendilerini makl olmaktan kartacak ekilde histe zahir olmayan kll, gayb hakikatleri aa kartr. Ayrca bu btn ilm ve nri nispet, bu kll hakikatlerin ayn'mm, vahdetinin, Haktan ibaret olan aslnn, asl isimlerinden ibaret olan hviyetinin nispetlerinin bilgisini verir. Bunlara "e'nler" de diyebilirsin ki, bu isim, daha dorudur. Aynca bu e'nlerin veya nisbetlerin birbirinden farkllamasnn bilgisini; bunlardan fer ve tbi ile asl ve tbi olunan eylerin bilgisini verir. Ayn ekilde, maddeye ve mrekkep nispetlere taalluk eden hakikatleri ile hi bir ekilde maddeyle veya mrekkeplerle ilikili olmayan hakikatlerin bilgisini; Hakka ait ve kendisine nisbeti sahh olan hkmler ile leme ait ve ona nispet edilen hkmlerle, iki farkl nispetle Allah ve lem arasnda mterek hkmlerin bilgisini verir. Bunun yan sra, sylediimiz hususlara tbi olan detay mesabesindeki konularn bilgisini de bu hkm verir. u hlde varlklarn suretleri, nr'un zahirinin nispetleridir. Makl malumlar ise, nurun btn nispetlerinin taayynleridir ki, bunlar, mmknlerin a'yn-i sabitesi, kll isimlerin ve bu isimlere tbi isimlerin hakikatleridir. lim, btn mahss suretleri ve makl gayb hakkatleriyle Hakkn nurunun ualardr. Bunlara, Hakkn ilminin nispetleri veya hllerinin suretleri veya ilminin konularn m/taalluka t oallar veya kendi hallerindeki tecelllerinin

taayynleri de diyebiliriz, bu taayynler, bir adan "a'yan" diye isimlendirilmitir. Binaenaleyh, ilmin zahir nr'un suretidir, zikredilen btn ise, nr'un mnsdr. u var ki, nr'un suretinin zuhuru, kendisine eklenen tbileriyle birlikte ez-Zhir isminin nr'un mnsndan ayrlmasna baldr. Bylece ierdikleriyle birlikte el-Btn, kendisinden zuhur eden eyin aynasnda tecell eder ve yansr. te, zuhur eden nisbetlerden her birisi, zahir ve btn nispetlerin herhangi birisinin aynasdr. Hak, kendisinin yerin ve gn nuru olduunu belirtmitir. Sonra da, baz misller vermi, yetin devamnda olduu zere mertebelerinin gerektirdii tarzda bu nurun mazhrlar ile taayyn eden detaylarn zikretmitir. yle demitir: "Nr zerine nurdur. Allah diledii kimseyi nuruna hidyet eder." (Nur, 35) Binaenaleyh Allah, nurun ayn'/hakkati iken nr'u kendisine izafe etmi, ulv ve sfl leme izafe edilen nr'unu da, mutlak nr'unun bilgisine klavuz ve delil yapmtr. Ayn zamanda, misbah, lambay, aac ve dier rnekleri de, snrlanm/mukayyet nurunu ve mazhrlannm mertebelerinde taayyn eden tecelllerini bilmeye klavuz yapmtr. Allah, Peygamberinin diliyle kendisinin nr olduunu, perdesinin nr olduunu haber vermi, "her eyi ilmen ihata ettiini" ve "her eyi muht olduunu" ve "rahmeti ve ilmi ile her eyi kuattn" bildirmitir. lh zevk ve ilm keif ile tahakkuk eden kimselere gre "mil rahmet", Vcd mm/Genel Varlk'a aittir; nk vcdun dndaki eylerin, hi bir kapsaycl yoktur, aksine onlar, tahsis ve temyiz ederler. u hlde btn bunlar, insaf sahibi -ayet kef ehli deil ise-iin bu iaretlerle dikkat ekmeyi amaladmz meselenin doruluuna dellet ederler. Artk, bunu dn ve bu mukaddimelerdeki bilgileri anla ki, Allah'n izniyle deerli srlar aydnlansm. [67] lmin zellikleri Malm olsun ki: lmin lzm olan kdem, huds, fiil, infial, bedihlik, iktisap, tasavvur, tasdik, zarar, menfaat gibi zellikler, mhiyeti asndan ilmin ayns deillerdir; aksine btn bunlar, konularna/taalluk ve eserlerinin mazhrlan olan mertebelerine gre ilmin hkmleri ve zellikleridir. f Buna gre, kendisinden nce mertebenin dnlemedii, balangcnn idrk edilemedii ve ilmin eserinin ve hkmnn kendisinden ktnn grld eye, ilim "kdem" nispetiyle izafe edilir. Zikredilen dereceden aada bulunan eylerde ilmin hkm, "hdislik" ile nitelenir. Gereklemesi alimin ztndan baka bir eye bal olmayan ilim, "fiil ilim"dir; bu zellikle elien ve bundan farkl olan ise, "mnfail/edilgen ilim"dir. Kul ile Rab arasnda vastann bulunmad ve tahsili iin abann gerekmedii ilim, vastalar yoluyla elde edilse bile "vehb ilim"dir. aba ile ve bilinen vastalar yoluyla elde edilen ilim ise, "mktesep ilim"dir. lmin konusu, imknlar asndan mmknler ise, bu ilim "kevn ilim" diye isimlendirilir. Byle olmayan ilim ise, Hakka veya O'nun isim ve sfatlarna taalluk eden ilimdir; bu isim ve sfatlar, Hakkn gayb mertebesindeki Zt ile yaratklar arasndaki vastalardr. Bu girite dikkat ekip, iaret ettiim meseleyi tam olarak kavradnda unu renmi olursun ki: Ehlullah ve Hakkn sekin kullarndan olan muhakkiklere gre eyay ortaya kartan/kaif nr olan sahih ilim, Ztnn nuru mertebesindeki/hazret ilh tecellden ibarettir; tecellghm bu ilmi kabul ise,

kesret nispetlerinin hkmlerinin silinip, kevn itibrlarn belirtilen tarzda sakt olmasnn ardndan, o kimsenin sahip olduu "vahdet" zelliiyle gerekleir. Ayrca bu kabul, ilmin o kimsenin ayn- sabitesinin hkmyle ezelde Rabbnm ilminde belirleniine gredir. Ayn- sabite mertebesinde bu kii ile yaratan arasnda hibir vasta yok iken, ilim onun ayn- sabitesinin hkmyle varid olmutur; nk o, Hakkn ilminin mertebesinde daimidir, nitekim, Allah'n izni ile tasavvurlar mertebesinden sz ederken buna iaret edeceiz. lmin srr, gayb mertebesinde onun vahdetini bilmekten ibarettir. Bylelikle, ilim ile vasflanan mahede sahibi, mahedenin ardndan Rabbnm nuru ile yine vahdet sfatyla ilme ve ilmin vahdetinin mertebesine muttali olur; nitekim, daha nce bunu belirtmitik. Bylece, bu nr ve ilm tecell ile, Hakkn kendisine gstermek istedii kendi mertebesi veya ihatasnn altndaki mertebelerde bulunan mcerret hakikatleri idrk eder. Bu mahedede ilim, Cumhur'da olduu gibi, tasavvur ve tasdike blnmez, aksine sadece tasavvurdan ibarettir. nk bu ilimle tasavvur, tasavvur edilen ey, isnad, ncelik, sonralk ve dier hakikatler, mcerret olarak bir anda ve keyfiyetsiz bir uhd ve vahdaniyet zelliiyle idrk edilir. Bu durumda tasavvur ile tasdik arasnda hi bir farkllk bulunmaz. Terkib ve te'lif lemine dnp, bu makamn hkmleriyle beraber olduunda ise, mcerret ve basit ilim mertebesindeki durumun aksine, baz insanlarda zihn taakkul dzeyinde tasavvurun tasdike nceliini grr. Bsit-ilim mertebesinde durumun farkl olmasnn sebebi, orada eyann sadece hakikatlerinin idrk edilmesidir; bylece bu hakikatlerin hkmleri ve sfatlarn da, adeta birbirlerine benzer ve denk olarak grr. nsan ve ilim ile nitelenen btn hakikatler, bu girite akladmz zere, mukayyet/snrl olduklar iin sadece mukayyet ve kendisine gre belirlenmi/temeyyz bir durumu kabul edebilirler. Buna gre ilh tecell, snrllk leminden olmasa bile, belirttiimiz zere, gelii/vrd esnasnda tecellghn neetinin/lem, hlinin, vaktinin, mevtinin, mertebesinin ve kendisine hkim sfatn rengini kazanr. Bylelikle insann, tecelllerin ierdii eyleri idrk etmesi, zikredilen kaytlara ve ondaki hkmlere gre gerekleir. Bu hkmler ve benzeri eylerden soyutlanma hlinde ise, mahede sahipleri farkllar. Bununla birlikte, hkmlerin btnyle ortadan kalkmas mmkn deildir, bunlar, glenir veya zayflar. Bu hkmlerin glenmesi veya zayflamasn, daha nce tecellnin "ahadiyef'inin nisb kesret hkmlerini yok etmesi meselesinde ifde etmitim. Bu ilim sahibinin tevecchndeki mutlakl (rilgilerden ve meguliyetlerden kurtulmas), mertebesinin dairesinin genilii ve ahadiyet-i cem sfatnn galip gelmesi sayesinde kevn hkmlerin kaytlarndan kurtulmas oranmda, idrki, marifeti ve bu tecellnin urad mertebeleri ihata etmesi artar; bu mertebeler, onun ihatas altnda bulunurlar. Bylece, insann bu yolla ve bu adan renmi olduu eya hakkndaki ilminin hkm, Hakkn asl ve mertebesi "bir" olan ilminin hkm gibi olur; nitekim daha nce buna dikkat ekmitik. Ayrca, u yetle de buna iaret edilmitir: "O'nun ilminden ancak diledii eyleri ihata edebilirler." (Bakara, 255) Fakat, burada kdem, ihata gibi baka bir takm farklar kalmaktadr ki, bunlar -Allah'n izni ile- Hak ile halk arasndaki temyiz mertebelerinin srrn rendiinde anlayacaksn. yle deriz: Bu ekilde meydana gelen ilim, hi bir kukunun bulunmad en ak ve en kmil keiften ibarettir; hibir kuku ona giremez, hibir ihtimal ve yorum ona szamaz, hibir ilim ve aba ile elde edilemez. Bu ilmi elde etmek

iin ruhan, nefsan veya beden ve de mizac kuvvetlerin araclndan yararlanlamaz; ya da bu ilim, ulv ruhlarn yardm veya semav/gksel ve veryz kuvvetlerinin ve ahslarnn veya Haktan baka her hangi bir eyin yardmyla da elde edilemez. Bu ilme sahip olan ve bunu elde eden kimse, ilimdeki mertebe ynnden alimlerin en stndr. Bu ilim, hakik ilimdir; bu ilmin tecell ettii kimse, nran tecellnin mazhr, ahadiyet vasfmdaki "cem'" zevkin sahibidir. Bunun dnda, insanlarn ou ve zevk mensuplarnn geneli tarafndan "ilim" diye isimlendirilen ey ise, tafsili mertebelerinde bu ilmin baz hkmleri, srlar ve nurlarnn ualar ynnden bu hakik ilmin eserleridir; yoksa bu ilim, gerek ilim deildir.[68] lmin Mertebeleri lmin mertebeleri eitlidir. Bunlarn arasnda, manev ilim, ruhan ilim, nisbi olarak sur-misl ilim, maddi-mrekkep ilim zikredilebilir. Buna gre sur olan, yazlan ve telaffuz edilen kelimeler ve harfler gibi zahir ifde aralardr. Manev ise, eitli mefhmlardr; bu mefhmlar, terkiplerine, vad' edilmi stlahlarna ve mertebelerine gre ibareler ve eitli harfler ierir. Bu mertebeler, fikir gc ve bunun dndaki dier melekeler ve tasavvurlar gibi ilmin zelliklerinin zuhur mahalli ve tecellghlardr. lmin ruhu, lafz ve saysal maddeler vastasyla ilmin mertebesinden ve vahdetinin srrndan yaylan hkmdr. Nitekim, bunlar daha nce zikretmitik. Bu hkm sayesinde ilim, Allah'n ilimle kalbini ihya ettii, nefsini ve lbbn aydnlatt kimseye nfuz eder. Allah, o kimsenin nefsini ve akln, cehalet karanln ilmin hkmnn taalluk ettii "(kalb) vechi"nden izale edip, bu sfat vcd ve il-rn-nrani bir sfat veya hl ile deitirmekle aydnlatr. [69] lim Zt Tecelliye Elik Eder Akland tarzda, Zta ait gayb bir tecell meydana geldiinde, ilim mutlaka onunla beraber bulunur. nk Hakkn sfatlan, gayb ve vahdet mertebesinde taaddt etmezler; mesela ilim gibi Zt'a ait bir sfat, Hak iin mevsufundan ayrlmaz ve ondan farkllamaz. u hlde Hak, kime Ztn kesin bir mahede ile gsterirse, bu mahede, zorunlu olarak ilmi de ierir ve onu gerekli klar. Tecellnin hkm, mahede sahibi ve o kiinin zikrettiimiz kaytlaryla snrl olduu iin, btn mahedelerde ve tecell-lerdeki ilm netice, cz bir netice olmutur. nk, kaytlar ve onlarn lzm olan hkmler olmasayd, Hakkn vastalar kaldrmakla ztn kendisine gsterdii kimse, Klem-i a'la gibi, Hakkn kyamete kadar yaratklarna dair ilmini bilmi olurdu; fakat bu bilme, cem'iyyet-i kbra/byk camlik ve suretin srrn iermesi[70] asndan insana ait "keml mertebesi"ne gredir. Hak ile masiva arasndaki aada zikredilecek farkllk hkmleri olmasayd, durum, ok daha zor ve ulalmaz olurdu. Bununla birlikte iaret olunan noktada kmillerin nemli bir paylan vardr; fakat btn alardan kaytlardan kurtulmann imknszl ve yerletikleri "cem'iyyet/her eyi kuatma" makam, bu sfatn daimiliini ve hkmnn srekliliini engeller. Kmillerin yerletirildikleri bu makam, belirli bir hlin veya belirli bir sfatn veya belirli ve farkl bir makamn hkm altna girmeyle eliir.

Nitekim, daha nce bunu belirtmitik. Kmillerin dier sfat ve mertebeler karsmdaki durumlar da byledir. Kmil olmayan insanlarn iaret ettiimiz mertebeye ulaamaylarnm nedeni ise, kevn perdeler, zikredilen kaytlar ve o insanlarn cz mertebelerin mensuplar olmalardr. Onlarn, bu mertebelerin boyunduruundan kp, bunlarn zerindeki mertebelere ykselme istidatlar yoktur. [71] lmin Hkmleri Ve Nispetleri ilim, kll tek bir hakikat olmakla beraber, bir takm hkmlere ve nispetlere sahiptir; bunlar, kendi mertebesinde ilmi idrk eden herkese gre ortaya karlar/taayyn. drk sahibine gre ve onun mertebesinde ortaya kan bu nispet ile ilmin asl-ilm vahdetle/birlik elien hi bir ey ilmin hakikati zerinde yenilenmez; yenilenen, sadece mahede sahibinden dolay ve ona gre meydana gelen bu taayyndr.[72] Nitekim daha nce bunu aklamtk. Ayn ekilde, ilmin hakkati de, Gayb-i Mutlak'tan sadece blmn banda iaret ettiim zelliiyle ayrlr. Binaenaleyh Hak, bu ilm nispeti herhangi bir zel mazhrda ve o mazhra gre tamamlamak /tekmil istediinde, bu tamamlama, ilmin hkmlerinin ortaya kmas ve eserlerinin mazh-rm/tecellgh istidadna ait ve ona mahsus mnsebetin gayesine siryetiyle gerekleir. Dier hakikatlerde de durum byledir: nk onlarn kemlleri ve haytlar da, hkm ve eserlerinin kendileriyle irtibatl eylerde/emirler ve mazhrlar vastasyla onlarn ihatalarna gre zuhur etmelerine baldr; onlarla irtibatl olan eyler, hakiktin hkmnn altnda bulunurlar. u hlde, ilmin kemli, tafsil ve nispetlerinin zuhur etmesine baldr. Tafsiller, konulara/taallukat bal, konular ise malumlarn says kadardr. Malumlar, ilmin ilitii mertebelerin ihtasma ve bunlarn ierdikleri hakikatlere gre ortaya karlar. Bunlarn dndaki hakikatler, evvellii, birlii, ihatas ve zikredilen kaytlara gre btn alimlere nispetle belirlenmesi ynnden ilme tabidirler. Birlik/vahdaniyet zelliindeki ilim nisbetinin malumlara ilimesi/taalluk, belirttiimiz tarzda meydana geldiine gre, tafsil de bu nispetin hkmnn nihayete ulat noktaya kadar kendisine tabidir. drk sahibi, birlik zelliindeki mahedesine gre tafsille-tirip, onun adma belirlenmi nihayete varncaya dek, ilme tafsil ve gayb'dan ehdete zuhur suretini giydirdiinde bu, o kiinin bu ilm nispeti kemle erdirmesi demektir. Bu tamamlama, ilmin hkmnn zuhuru ve eserinin ilitii eylerle ve onlara sirayeti ile gerekleir. Ayn zamanda o kii, kendi ilminin makam asmdan, ondaki hkm ve ona ait taayynne tbi durumlar asndan ilmin mertebesini de tamamlam demektir.[73] u hlde arif, zevk bir ilmi dile getirip, marifeti sahh bir muhakkik olduu halde bunu izhr ederse, bu aklamann nedeni zikrettiimiz sebeplerdir. Ayn ekilde, herhangi bir hakikatin hkmnn bizzat veya dolayl olarak mazhr olan veya bu hakiktin mazhr ve tecellgh olmas itibaryla Hak ile hazr olan/huzr mea'1-Hak herkes, belirli bir izin veya genel kll bir izin ile bunu yapar; yoksa sz konusu arifin herhangi bir ilmi aklamas ve izhr etmesi, kendi aba ve gayretine bal deildir. Bu zellie sahip olmayan ilim, gerek ilim deildir; bu gibi ilimlerin ilim saylmas, sadece uzak ve zayf bir nispete baldr. Bu ilmin sahipleri de, muhakkiklerin byklerine gre, zikredilen yorumla "alim" saylmazlar; nk hakik ilmin sahibi, dikkat ekilen farklara riyet etmekle birlikte, eyleri

mhiyetlerinde olduklar gibi ve Hakkn iaret edilen "tafsil" ile onlar bildii tarzda idrk eden kimsedir. Bunun dndakiler ise, baz insanlarn stlahlarn veya inanlarn veya zevkleriyle ilgili kavramlarnn suretlerini veya zanlarm veya zihn suretlerinin olgularm veya tahayyllerinin neticelerini bilmesi anlamnda "alim"dir; btn bunlar ise, ilmin araz, levazm ve kbiliyerlerdeki hkmlerinden ibarettir. Bu ahsn iinde bulunduu durum, ilh mertebelerin kendisini ve kendisi gibi bilgileri dile getiren kimseleri "istimal" etmesinden ibarettir. Bu insanlar, kendilerinde ve kendileriyle zuhur eden hakikatlerin hkmlerini izhr ederler. [74] ayet Hak, bu kimseyi hakik ilim makamna ykseltirse -ister baz alardan doruya ulasn ve isabet etsin, ister etmesin-"kesin ilim" diye inand eyin, gerekte kendisinin bir vehmi ve zann olduunu renir; hatta, daha nce "ilim" diye sahip olduu eyin, bo bir zan olduunu grr. Bu durumda, bu yce zevkin ehli olan kimseler gibi. Hakkn kendisine retmek istedii eyleri idrk eder. Eer ilh inayet, bu kiinin elinden tutmazsa, o ahs hakknda Hakkn murat ettii hkm nihayete erip, Hakkn maksad gayesine ulancaya kadar, bu hlde kalmaya devam eder; Hakkn o ahstaki gayesi, kendisinde hkm sahibi olan mertebesi ynnden sabittir. Bu kimse, hakikatte nefsinin durumunu bilmiyordur: Ne ite ve ne iin "istimal" edildiini, iinde bulunduu durumun nihayetini, elde ettii eyin veya en azndan bir ksmnn mhiyetini, kendi zannmca deil Hakkn muradna gre ne olduunu bilmiyordur. te, Hak ve ilmin dndaki dier hakikatler karsnda alimlerin ounluunun durumu ve vaziyeti budur. Nitekim, daha nce tecell srrnda bu meseleye iaret etmitim. u hlde farkllk, ancak ilme baldr. lmin srr ise, Zt'm gayb nrundaki ahadiyeti asndan ve iaret olunan tarzda emir/durum mahede edilmedii srece bilinemez. O hlde, ilimdeki durumu rendiinde, bunun benzerini btn hakikatlere tatbik edebilirsin. Kukusuzki, sana yle bir kap atm ki, byk inayet ve ulv makam sahiplerinden bakas o kapdan giremez. Bilinmelidir ki: aret edilen muhakkik ile bakalar arasndaki fark, bil-kuvve olanm, b-fiil hle gelmesi; eyay kesin/muhakkak bir ilimle bilmesi ve bakalarnn aksine bunun ispatna muttali olmasdr. Yoksa, Hakkn srlar yaylmtr, hkm varlklarda sirayet etmi ve zahir olmutur. Fakat marifet, ttla, ihata ve huzur ile insanlar arasnda farkllk meydana gelir.[75] Allah, doruya ulatrr. [76] lmin Konular min srrna, dikkat ektik, imkn lsnde de ilmin merte-I belerine ve srlarna iaret ettik. imdi ise, ifde edeceimizi vaat ettiimiz dier eyleri zikredebiliriz. ncelikle, ilmin snrl, kll konularn zikredeceiz. lim, dier eylere ancak bunlarn tabileri ve tafsili levazmyla iliebilir. lmin konusu, ya Haktr veya Hakkn dndaki eylerdir /ma-siva'1-Hak. Konusu Hak olan ilim, ya "gayr" olmas itibaryla bakasna taalluktan/ilimek mnezzehlii ve mstanilii asndan Hakla ilgilenir; veya Hakkn bakasna taalluku ve bakasnn da O'nunla irtibat asndan; veya her iki durumu birletiren bir ilikinin makliyeti asndan; veya nispetten de mnezzeh

olan baka bir nispet asndan; veya tlak ve her eit snrllktan mutlakl asndan Hakka ynelir. Durum, bu be mertebeyle snrldr, artk bunlar dnnz! Sonra yle deriz: Ayar/bakalarna taalluk eden ilim, ya onlarn a'ymndan ibaret olan hakikatleri itibariyle kendilerine taalluk eder; veya hakikatlerinin mazhrlar olan ruhlar asndan kendilerine iliir; veya hakikatlerin ve ruhlarn mazhrlarn-dan ibaret olan suretleri asndan taalluk eder. Hakikatlerin, rhlarm ve suretlerin mcerret ve tekil "ayn"lar asndan bir takm hkmleri vardr; bunun yan sra, kendilerine yaylan veya "ayn"lann izhr eden vcd tecell cihetinden birlemelerinden oluan "manev hey'et" itibaryla da bir takm hkmleri vardr; bunlardan her hkmn de, bir hakikati vardr ki, o da onun "ayn"dr. Fakat, tbi, metbunun hlleri, sfatlan ve lzm vb. olduu iin, metbu asllar, "hakikatler", tbiler ise "nispetler", "sfatlar", "zellikler", "arazlar" vb. diye isimlendirilmitir. Maksad bilindikten sonra, lafzlarn bir nemi yoktur. zellikle basiret ehli, hakikatler ve mnlar leminin geniliine nispetle ibare leminin darln ve ibarelerin dernda bulunan eyi olduu gibi yanstmada yetersiz kaldn bilirler. Sonra konuya dnp, deriz ki: Hakikatlerin ve ruhlarn mazhrlar, daha nce belirttiimiz gibi, suretlerdir. Bunlar da, ya nisp olarak basittirler veya mrekkeptirler. u hlde zikredilen hkmlerin suretler alemindeki zuhuru, mizalar, unsur hller ve hkmleri ile balangc ve sonu olan (iki tarafl) muvakkat vakit ile snrl olursa, buras, dnya lemidir; bu zellikte olmayan ise, hkmnn mahalli zuhur etse bile, hiret lemindendir. Bunlarn mertebeleri/hazret, kitabn banda zikredilmi olan be mertebedir. Buna gre, bunlarn ilkine -ki o, "gayb" mertebesidir-, Hakkn, hviyetinin, mcerret mnlar ve hakikatlerin ilmi girer. kinciye ise, ehdet ve ez-Zhir ismi vb. dahildir. Hisse nispeti daha gl olan mertebeye, "hayal- muttasl/bitiik hayal" vb. aittir. Gayba nispeti daha gl olan ise, ruhlar lemidir. Varlk dairesi itibariyle ihata, cem ve mul asndan mutlak gayb ve ehdetin ortasmdaki lem, Am'nn sureti mm'l-ki~ tab'a ait olan misM mutlak lemidir. mm'l-kitab, daha nce ifde ettiimiz eylerle birlikte, zikredilmesi mmkn olmayan eylerin sahibidir. Btn bunlar, ya fiil veya infiali iliki/nispet veya dier mertebelerde her ikisini birletirmesi/hem fiili ve hem de infiali asndan dikkate alnr/itibr ve i tamamlanr. imdi de, ilmi idrkin suretini ve buna mahsus olan anlatma ve ifde aralarn, kelm, lafzlar, iaretleri vb. aklayacaz.[77] lmf drkin Sureti Bir kii, iaret edilen ilm mertebede ttla ve zikredilen keif ile bir eyi bildiinde, onu, sfat ve mazhrlaryla bilir; o ey, bu sfat ve mazhrlaryla husus ve umum tasavvur mertebelerinde taayyn eder. Ayrca bu bilme, zuhurun sebebi olan teekkl-lerdeki terkip trlerine; irde sfatna ait "tahsis" hkmne; yaknlk, uzaklk ve bunlara bal olan kuvvet, zayflk, aydnlk, perdelenme ve bunlarn dnda birazdan -Allah'n izni ile- belirteceimiz durumlara baldr

Tasavvurlara gelince: Tasavvur mertebelerinin ilki, vicdan-icml uurdur. Bu uur, alimin kendi okluuna ait hkmlerin perdelerinin ardndan, zahirinde ve btmmdaki "cem'iyyet/her eyi kuatma" srrna, nurun hkmne ve nurun ilmi mertebedeki/hazret ualarna muttali olmasyla gerekleir. Bu, ilmi bir tasavvur deildir, sadece tabiat ve alkanlk perdesinin ardndan rhan-icml bir idrktir. u hlde bu tasavvur, "tasavvurat" ksmnn bir tarz deildir. Bu ksmn ilim mertebelerine dhil edilmesi, fiile yakn b-kuvve-liinden kaynaklanmaktadr. nk biz, fiile yakn "bil-kuvve" ilim diye isimlendirdiimiz bu uur ile bundan nceki hlimiz arasnda bir fark grmekteyiz; bu, izah gereksiz ak ve bariz bir farktr.[78] Bu zikrettiimiz tasavvuru, vicdan-nefsan "basit tasavvur" takip eder. Bunu yle misllendirebiliriz: Bir insana, bildii herhangi bir mesele veya eitli meseleler hakknda bir soru sorulduunda, insan bu durumda kendisinde bu eye dair kesin bir bilgi, o eyin detaylarn zikretme ve ifde edebilme gc bulur. Bununla birlikte o esnada, meselenin paralar ve tafsillerini hatrlamak mmkn olmaz; bunlar, cevaba baladnda yava yava zihinde belirginleir/somutlar. Btn bedih tasavvurlar, bu ksma dhildir. Bunun ardndan hayal-zihn tasavvur, sonra da hiss tasavvur gelir. Tasavvurun, ahadiyet-i cem/okluun birlii zelliiyle btn bunlardan meydana gelenin dnda baka bir mertebesi yoktur. te bu, ilmin hkm ve idrk kuvvetlerindeki nurunun ualardr. Buna gre Hak, bir insan veya insan dndaki birisi vastasyla herhangi bir eyi birisine bu mertebelerden ulatrmak istediinde, ulatrlmas istenilen ey, gayb-ihr mertebeden -intikal etmeksizin-[79] manev olarak tenezzl eder; bylece bu emir, zikredilen tasavvur mertebelerine urar. Bu emir, his mertebesine ulatnda, telaffuz yoluyla ifde edilmise, iiten kimse onu ncelikle kulak duyusuyla telakki eder; ayet bu emir, yaz veya onun yerini alan uzuv hareketleri vb. eylerle ifde edilmise, kii onu gz ile telakki eder. Bu emir, bunun ardndan zihn ve hayal tasavvur mertebesine intikal eder. Bunun ardndan da, nefsn tasavvura intikal eder. Nefis, hemen, onu glerinin hkmlerinin aibelerinden ve madde kisvesinden tecrit eder, bylelikle emir, zikredilen bu dn ile "ilm hazret"ten ibaret olan kaynana katlr; hatta g ve madde hkmlerinin bu emirden uzaklap, soyutlanmas bizzat kaynana dnmesinin ta kendisidir. nk o emir, daima bu ilmin mertebede kalmaya devam etmektedir; sadece bu emre eklenen hkmler, tasavvur mertebelerine uramak, tenezzl etmek vb. gibi kendisine izafe edilen nitelikleri kabul etmesini mmkn klar. Bu emir[80], zikredilen yorumla kaynana katldnda, yaz, telaffuz gibi kendi bulunduu mertebede ortaya kan ifde aralaryla o emri alglayan kii, kendi ilim mertebesinde emre mcavir/komu olan "ayn- sbite"sinin hkmyle onu idrk eder; nitekim, daha nce buna dikkat ekmitik. u var ki, bu emir, irad taayyn ile mertebelere tenezzl ve uramas esnasnda bir takm manev durumlar ve renklerini kazand zellikler elde etmitir; bylelikle bu emir, daha nce sahip olmad bir taayyn ve farkllamaya/temeyyz sahip olur. Bu taayyn ve farkllk da, kendisini temyiz ettiren bu hkmle urad ve tenezzl ettii mertebelerden meydana gelen eserlere baldr. Nefis de, ikinci hlde bu emri zabt ve idrk edebilir. Hlbuki bu idrk, daha nce mmkn deildi; nk, ilim mertebesinde kiinin ayn- sbitesiyle bu emir arasnda bulunduunu belirttiimiz komuluk sabit olmakla birlikte, emir henz taayyn etmemiti. Bu mertebede idrkin olmaynn ne-

deni, "ar yaknlk" ve "vahdet perdesi"dir. nk, emrin kayna olan ilh gaybda, belirttiimiz gibi, hibir ey oal-maz/taaddt ve li-nefsihi taayyn etmez. Ar yaknlk ve vahdet/birlik, taayyn ve temeyyz olmad iin, iki perdedir; ar uzaklk ve okluk da, ayn ekilde idrk olunamaz.[81] Bu durumlarn iki yn vardr: ifrat ve tefrit. Nitekim ayn eyi, saf k ve saf karanlkta da belirtmitik. ok byk cisimlerde olduu gibi, ok kk cisimlerde de grme ve idrk, son derece gtr. Bu blmde ifde ettiim konular anlalrsa, yaratma, takyit, mutlakhk, ifde, istifde ve benzeri pek ok eyin srr renilir. Bu meselelerin aklanmas bir tarafa, bunlara tam olarak dikkat ekmek de mmkn deildir. Bu ifde ettiimiz eylerde netice, orta yaknlk ve iki ucu birletiren srla gerekleir; bu durumda idrk, vcd/bulma vb. eyler mmkn olur. Ahadiyet, kesret, ar yaknlk, ar uzaklk, saf nr, saf karanlk ve bunlarn dnda iaret ettiim mtekbil mertebeler gibi ularda, tek balarna alndklarnda, orta yaknlk veya idrkin konusu olabilecek veya idrki mmkn klacak bir ey bulunmaz. Yaknlk, iki ya da daha fazla ey arasnda olabilir. Bu yaknlk, aklamaya altmz "emir" ynnden nefsin ilim ve nr mertebesine yaknlna ve daha sonra iaret edeceimiz uzaklna; idrk edenin, daha sonra tafsl hkmlerini belirteceimiz ilk taayyn mertebesi olan "ahadiyet" makmyla ilikisine /nisbet ve ilh suretten payna/haz gre deiir. nk perdelerin a zl- okluu, temizliin zayfl ve kuvveti, zikrettiimiz hususlara tbidir. Bunun nedeni udur: lhi hazretin, bir hakikati ve hkm vardr, bunun yannda mazhrlar vardr. Buna gre zikrettiimiz ilh yaknlk, iki duruma racidir; bu iki durumdan baka her ikisinin birlemesinden oluan "nispef'in dnda nc bir k yoktur. Bu iki durumun birincisi, ilh "ahadiyet"tir ki, Allah'n msaade ettii lde bundan bahsedeceiz. Varlklar iinde bu makamdan en fazla nasibi/haz olan, "Emir Alemi"dir. Emir leminde bu mertebeye en yakn ve nasibi en yetkin olan ey, Akl- Evvel, Melike-i mheyyeme; suret ile snrl varlklardan ise, Ar; Adem oullarndan, kmiller ve fertlerdir/Efrad. Kmillerin ve Efradn ahadiyetten olan nasiplerinin yetkinlii ve buna yaknlklar, "ferdiyet" ve "keml" makamlaryla tahakkuk etmelerinden sonra gerekleir. Hlasa-i kelm: Hangi varln ahadiyet ve taayyn-i evvel mertebesine nispeti daha yakn, Yaratcsyla arasndaki vastalar daha az olur veya bunlar ortadan kalkarsa, o varlk, el-Btm ismi ve ahadiyet zelliine sahip "ilm mertebe" cihetinden Hakka daha yakndr. kinci yaknlk ise, ulhiyet hkmnn zuhuru ve bunun suretiyle tahakkuk etmek ynnden sabit olan yaknlktr/kurbi-yet. Binaenaleyh hangi varln suretten olan pay daha ok ise ve ulhiyet hakikatlerinin kendisinde ve kendisiyle zuhuru daha yetkin ise, o kii, ez-Zhir ismi cihetinden Hakka en yakn ve perdesi en az olan varlktr; zikrettiimiz bu zelliklere sahip olan ise, nsan- Kmildir. u hlde insn- kmil, bu adan yaratklarn Hakka en yakn ve onu en ok bilenidir. Uzaklk (Hak'tan: bu'd) mertebesi, yaknlk mertebesinin mukabilidir; buna gre, uzaklkla ilgili hkmler yaknlk mertebesiyle ilgili hkmlerin mukabili olarak grlrse, bunlar renilir. Varlklar ve onlarn Hakka yaknlk ve uzaklk nisbetleri arasnda, zikrettiimiz hususlarn dnda baka bir farkllk yoktur. Bir insann kendi zannna gre "ilh yaknlk" diye isimlendirdii dier durumlar ise, ya saadet ynnden bir yaknlktr veya ina-nanm/mutekit veya taklitinin/mukallit veya vehim sahibinin nefsine nispetle Hakka yaknlktr, bunun dnda bir ey olamaz.

Mazhrlar, zahir zellikler, mrekkep ve basit suretlerin maddeleri, mnlar ulatran aralardr. yle de denilebilir: Bunlar, gayb mertebesinde mnlarn idrk edilmelerinin sebebidir. Bu idrk, ruhun ve kalbin vechi-nin, zel bir yolla iaret edilen zel bir tarz zere nran ilim mertebesine dnmesiyle kevn/olu leminden yz evirmekle gerekleir. Buna gre alim ile bilmek istedii ey arasndaki mnsebet sabit ve aradaki yaknlk nispeti gl olursa, ifde ve anlatm aralarna duyulan ihtiya azalr. yle ki, konuann dernun-daki pek ok mny tarif ve bunlarn muhataba ulatrlmas veya nemli srlarn ve pek ok bilginin hatrlatlmas iin bir tek kelime veya iaret bile yeterli olabilir. Bazen, mnsebet kemle erer ve yaknlk ve birlik/tevahhud hkm glenir, bu durumda, vastalara ihtiya duyulmaz. Bunun iin, sadece gerek anlamda manev "muhazat/paralellik" ve "yz yzelik/muvacehe" yeterlidir, nk ahadiyet makamnda ittihat ve karlkl konuma/muhataba, imknszdr.[82] Bu durumda bu mnsebetin dili, baz hakikat ve mertebe tercmanlarnn bilerek veya bilmeyerek sylemi olduklar eyleri dile getirir: Vecihlerde bizden hakikatlerimizjayan bahs etmitir Biz susmutuk, Heva ise konuurdu aret mertebesinin lisn da yle der: aret edersin ve bununla neyi sylediini bilirim Bu esnada kendi taraflarm takip ederim ve sen bilirsin Fakat, "cem" srrnn ortaya kmas iin bir tek hareket veya zahirde bu gayb nispetin mazhr olmas iin bir harf gerekir; bylelikle, bundan daha azyla bir faydann meydana gelmesi mmkn olmad iin, eser ve fayda meydana gelmi olur.[83] Buna daha sonra deineceiz. u hlde bir kelime veya bir harf veya bir hareket, okluu koruyan/ibka sz konusu yz yze-lik/mvacehe ve paralellie/muhazat eklenirse, bu, hitabn ortaya kmas ve kelmn zellii olan eserin gereklemesi yeterlidir. Bu durumda, paralellik ile birlikte bir harf veya hareket, anlaml bir kelime hline gelir; kelime iin, "mn ondan daha az bir ey ile olumaz" denilmitir. phesiz ki biz, bunu ilh keiflerin ehli olan pek ok bykten defalarca mahede etmiizdir. Bu makmm srlarndan birisi de, kelmn sz sahibinin/mtekellim muhataptaki bir fiili ve eseri olmasdr; zaten ismini de buradan almtr. Eser, ahadiyet-i cem ile sahh olur; bununla birlikte, tecell ve benzeri konularda belirttiimiz gibi, (messir ve mteessir arasnda) mnsebet ve irtibatn da bulunmas gerekir. Binaenaleyh birletirici vahdetin/vahdet-i camia hkm, okluk ve tefrika hkmne baskn olursa, emir gl ve hzl olur; durum bunun aksi olduunda ise, emir, zayf ve yava olur. Kelm mertebesine mahsus yaknlk/kurbiyet ise, "ahadiyet-i cerT'den ibaret olan ilk makama yaknlktr. iten kimsenin/sami' dilini ve stlahn bilmedii birisinin kelmndan etkilenmeyiinin nedeni, aradaki vastalarn okluu, uzaklk, birlik ve mnsebet hkmnn gizli kalmasdr. Bu makmm srlar, vastal ve vastasz olarak gelen/varid ilh emirlerde ortaya kmtr. u hlde, bizzat vastann veya etkinliinin gzkmedii her hangi bir hkme isyan edilemez ve byle bir hkm hemen infaz olunur. Bundan farkl zellikteki vastalarla ulaan emir/ilh hkm ise, bazen hemen yerine gelir; bunun art, (emrin geliindeki) "cem" hkmnn, birlik hkmne uygun/mnasip olmasdr.

Bunlar arasndaki mnsebet, temiz ve dzgn bir aynann, kendisine yansyan surete lde denk olmasna benzer. Vastalarla gelen emir, bazen gecikebilir. Daha nce, eserin artlarna ve bu noktada zikredilebilecek srlarna iaret etmitim. Bu konuya ve ilmi douran tecellnin srrna, akl sahibi zeki kimsenin kelmn srrn, asln, hkmn, hitab, yazy ve benzeri srlarn ve ilimlerin esaslarn renebilecei lde aklamalarda bulunmutum. Artk, aklamaya baladmz hususu tamamlamaya dnebiliriz: Eer emir, mnsebetle ilgili belirttiimiz zellikte deilse -u anlamda ki, talip/ilim renen ile matlubu/bilmek istedii ey arasnda gl bir ztlk/mbayenet bulunur ve yaknlk ilikisi zayf ise- emri bildiren ve ifde eden, daha fazla anlatma ve aktarma aralar, harfler ve misller gibi vb. maddi terkip ve yaplar kullanmak zorunda kalr; bu misl ve harfler, gayb mnlarn mazhr ve reelighlardr. Bununla birlikte bazen, tarif ve anlatmadan maksat hasl olmayabilir. Bunun bir nedeni, anlatlmak veya aklanmak istenilen eyin bulunduu mertebenin ibare ve zahir ifde aralarnn mertebesinden stn olmasdr; bu durumda hi bir ibare o mny sdramaz, anlatm ve ifde aralar onu tanmlayamaz. Baka bir neden ise, renenin ve muhatabn, "As"daki mnsebetin uzaklndan dolay anlatlmak ve ifde edilmek istenilen eyi idrkteki eksikliidir. [84] Bilgileri fde Aralar Kelmn baz srlann, hkmlerini, sfatlarn ve artlarn imkn lsnde belirtim, imdi ise, geri kalann zikredeceim. ncelikle, nefiste bulunan eyi ifde/tavsl aralarn tarifle balyorum: Nefiste bulunan ve muhatabn anlamas talep edilen kelmn mnsn aktaran aralar, ksmdr: Bunlarn ilki, nefsan-manev harekettir; bu hareketin gayesi, basit tasavvur ile idrk olunan nefisteki mcerret mnlar ortaya karmaktr. Bunu, suretlerin, mnlarn ve kelimelerin suretlerinin zihinde canlandrlmas/istihdar takip eder; iaret olunan bu hareket, ortaya karlmak istenilen eye ilien irdenin hkmdr. ncs ise, harfler, lafz ve yaz veya bunlarn yerini alan uzuvlarla veya aralarla veya bunlar bulunmadan yaplan iaret ve imalar ile ortaya kan kelimelerdir. Bu hkmn temas ettii mertebeler, zikredilen tasavvur mertebeleridir; bu da, teslise tbi drtlemenin /terbi' hkmdr ki, bu konudan daha sonra bahs edeceiz. Bu durum akla kavuunca, u da bilinmelidir ki: Hak, baz mertebe ve varlklarda/a'yn kelm diledii kullar iin ilme ulatran bir yol yapmtr. Bu balamda kelm, makl ve mahss sebepler, terkipler, tekiller, sfatlar, gayb hakikatleri eh-det leminde ortaya kartan ve tantan mazhrlar gibidir. Hak, harfleri ve kelimeleri de, birbirlerine eklenip, terkip ve birlik meydana getirmek suretiyle, vahdaniyet zelliindeki mcerret kelmnn anlamn ve bu kelimelerin dellet ettii her eyi bilmeye vesile klmtr. Duyulan /hava s, duyulur eyle-ri/mahssat vb. eyleri de, ilme ulamak iin bir yol yapmtr; nk, vasta ve sebepler yoluyla ilim elde edenlere gre, ilmin gereklemesinde pek ok yol vardr. lhi ilim unu iktiz etmitir: Baz eyler vardr ki, bunlara, mesela sadece hislerle veya baka bir yolla ulamak mmkndr; fakat Hak, ikramna mazhr

olmu muhakkik ve vastasz bilgisiyle tahakkuk eden diledii bir kuluna bu ilmi retmek istediinde -nk Hak bilir ki, bu kullarn himmetleri kevn perdeleri yrtar ve kendisinden bakasndan ilim almay reddederler- bu hiss yolda veya baka bir eyde kendilerine tecell eder, ardndan da retmek istedii eyleri bildirir. Bylelikle bu muhakkikler de, bu ilmi vastasz Haktan renmi olurlar. Bununla birlikte ezel ilmin hkm, kendi hli zere bakidir; nk Kalem'in verdii hkm, asla deimez. Allah'n yle kullar vardr ki, baz vakitlerde ilh ikram nef-hlarmm tecellsi esnasnda kendilerinde bir takm hller arz olur; bu haller, o kimselerin Haktan bakasndan yz evirip, yetkin bir tezkiyenin ardndan kalplerinin "verililer"iyle[85] en ksa zamanda ilh-Gayb- Mutlak hazretine/mertebe ynelmelerini gerektirir. Bylelikle onlar, Hakkn diledii ilh ve kevn srlar idrk ederler. Bu nefis, bazen bu mertebeleri ve tafsillerini bilir veya bir ksmn bilir; bazen ise, elde ettii ilim ile "tahakkuk" etmesine ramen bunlar bilemez. sm, sfat ve benzeri eylerden taayyn eden her ey, kendisi taayyn etmeyen ve sadece bir mazhr/muayyin ile tecell ve taayyn eden kendi "asl" zerine bir perdedir ve kelm da, bir sfattr; bundan dolay kelm, ztna ait ilminin nispeti asndan kelm sahibi/mtekellirn zerine bir perde olmutur. u hlde Hakka ait kelm, gaybmdan ve Am'daki ilminin mertebesinden/hazret gelen ilh tecellden ibarettir. Am, Nefesi Rahman ve dier mertebelerin ve hakikatlerinin taayyn mertebesidir. Bu tecellnin hkm, yaratc-ird tevecch/tevecch-i ird-i icad ile veya hitap iin taayyn eder; bu hkmn hitap iin taayyn, mertebe veya ismin mazhn cihetindendir. Bu isim, nefesin ve yaratma sznn/Kn-Ol, o mazhra nispetini gerektirir. Bylece, mtekellim isminin nispeti ortaya kar. Bunun ardndan, zikredilen hkm, daha nce iaret ettiimiz gibi isimlerin mertebesi olan "nefes-i Rahman" makamndan muhataba sirayet eder. Bu hkmn bu makamdan muhataba sirayeti, irad tahsis ve varln o hkm kabul etme istidadna baldr. Bylece kelma ait bu tecellnin srr, irdenin hkmnn gerektirdii tarzda, kendisini idrk eden ve iitende ortaya kar. Bunun yan sra tecell, kendisine ulat kimsenin haliyle, urad mertebelerin, vaktin ve meknn/mevtin hkmleriyle vb. boyanr. Tecellnin belirtilen bu mertebelerin hkmleriyle boyanmas, daha nce tespit edildii gibi, ilh emir onun tertip sultasna ve tertipteki mertebelere uramasm gerektirdiinde geerlidir.[86] Tecell, hi bir vastann bulunmad zel bir yolla mazhr-na ularsa, bu durumda sadece varit olduu kimsenin hlinin, vaktinin, meknnn/mevtin ve makamnn hkmyle boyanr. Btn mertebelerde kelm, hitap eden ve muhatap arasndaki perde vastasyla meydana gelir, nitekim Allah, kitabnda bu hususu bildirmitir. Bu perde, perdeye mahal olan kimseye nispetle, rislet mertebesidir. Ayrca, perdeler ve vastalar, azalr ve artar. Bunlarn en az, bir tek perdenin kalmasdr ki, bu da, konuan iki kii arasndaki "konuma/hitap" nispetidir. Binaenaleyh, harfler ve zahir dzenli/manzum kelimeler, zihn harflerin ve kelimelerin perdeleri ve elileridir. Zihn olanlar ise, makl harflerin perdeleri ve elileridir/resul. Makl harfler, birlik zelliindeki kelmn/el-kelm'1-vah-dan mnsnn risletini ierir. Bunun ardndan, vahdaniyet zelliindeki kelm, konuulan eyle ilikisi cihetinden konuulan eyin risletini ierir. Sonra, konuulan eyin mefhmu, kelmndan anlalan zel tarz cihetinden konuann muradn ierir.

Sonra, bu zel durumu idrk, bu kelmn hitap sahibinden muhataba gemesinin gerekesinin bilgisini ifde eder. te bu, kelm olmas itibaryla kelm sfatnn kendisinden kt irdenin srrdr.-Bunun zerinde Zt'a ait kuatc/muhit ilim mertebesi vardr. Gayeler ve hkmleriyle, etkenlerin/bais, maksatlarn ilkeleri, illetleri ve srlan bilinir. nk sonular, balanglarn aynsdr. Bunlar, karma, hkmlerin birbirine girmeleri/tedahl ve burada ifde etmemiz gerekmeyen bir takm nedenlerden dolay balang ve sonu arasnda gizli almlardr. Sonuta, balangcn hkimiyeti/galebe ortaya kar. Kitabn sonundaki "Havatim'l-fevatih" isimli blmde -Allah'n izniyle- bu meselenin baz srlarna deineceiz. [87] Tamamlayc Aklama Malm olsun ki: Gayb- Mutlak'tan, ehdet lemine, ister isimler isterse de sfatlar veya mcerret kevn "a'yn"dan zahir olan her hakikat, "cem" hazretinin hkmne tbi "itima" nispetiyle zahir olur. Bu itima nisbeti, daha sonra bahsedilecek "hadd- fasl"'a mensuptur. "Cem" hazretinin hkm, ahadiyet zelliiyle Gayb'tan, makl ve mahss btn eyaya sirayet etmektedir. Bu itima, umumlii asndan ncelikle Hakkn klli irdesinde, bunun ardndan da mmkn varlklarn/a'yan istidatlarndan kaynaklanan talep ve kabulde ortaya kar/taayyn. Bu itima, zel olarak da, her bir isim ve sftm mertebesi cihetinden mutlak irde nispetleri ile gizli/karnin her bir mmkn hakikatinin arasnda taayyn eder. Bu taayyn, mmknlerin hakikatlerinin birbirleriyle birlemesi ve terkiplerinden ve de bu terkip ve birleme vastasyla da birbirleri iin zuhur etmelerinden ncedir. ki veya daha fazla hakikat arasnda gerekleen her eit ic-timayla mertebeler, sfatlar ve baz isimler ynnden ortaya kan/m teayyin ve irde edilen ey, haric varlkta zuhuru gerekleen cz' emirler/ey, suretler, teekkller, ahs/somut haller ve benzeri eylerdir. Beer harflerden oluan cz' kelmda da durum byledir. Eser ve fayda, en az iki veya daha fazla harfin veya iki ismin veya bir isim ile bir fiilin birlemesiyle/terkip gerekleir, bu meseleye daha sonra deineceiz. Ayn ekilde, rhnilik ynnden harflerle amel etmek ve onlar kullanmak/tasrif de byledir; tesir, iki veya daha fazla harfin bir araya gelmesiyle meydana gelir.. in uzmanlarna gre bir harf, tek bana messir olamaz. Bir harfin tesir edebileceini ileri srenler -eyhimiz mam Muhyid-di bn'l-Arab gibi- zihinde mahhas olan harfi, lafz ve yazda gzken harfe ekleyerek bu tesirin gerekletiini dikkate almlardr. Bu, eyhimin bana ifahen syledii kendi ifadesidir. Bu durumda, zihin ve yazdaki harf iki tane olmaktadr. u hlde -muhakkiklerin ittifakyla- tek harften kesinlikle bir tesir meydana gelmez. Arapa alimlerinin, "m", "Kaf", "Ayn" gibi harflerin bilmen tesirleri hakkndaki ifdelerini ise, bu harflerin esasta iki harf olduu eklinde cevaplandrmak mmkndr. Asla riyet edip, iitenin konuann kastn anlamasna gvenerek, herhangi bir nedenle bu harflerin birisi hazf edildiinde dier harfle yetinilmitir. Binaenaleyh, karine ile glenen idrk veya "asl" ile tanmlanan ey, den harfin yerini almtr; byle olmasayd, daha nce akladmz gibi, tek harften tesir meydana gelmezdi. Kelm, daha nce ifde ettiimiz zere, kendi irdesine tbi bir gle mtekellimin/konuan muhataptaki tesirinden ibarettir; bu irde, mtekellimin

nefsindeki eyi muhataba ulatrmak ve ibraz etmekle ilgilidir. Hakkn, kendi kelimeleri ve harfleri[88] olan a'yn- mmkneyi yaratmas ve gaybhubb[89] bir hareket ile nefsinden bunlar izhr etmesindeki durum da byledir. Bu gayb-hubb hareket, "irad tevecch" diye ifde edilmitir. Bu tevecchn hkm, btn a'yn vastasyla kendilerini ve terkiplerini kapsayan Vcd ile zahir olur; bylece Hak bilinir, sfatlarnn, isimlerinin ve kemlinin hkm ortaya kar, bunu -Allah'n izni ile- daha sonra aklayacaz. [90] Arapa'daki Alt Terkibin Srr imdi de, kelma zg alt terkibin srrn aklayacaz: Bu terkipler, Nhivciler arasnda mehurdur. Nhivciler, bu terkiplerin iki tanesinin anlamh/mfid olduunda ittifak etmiler; birisinde eitli noktalarda gr ayrlna dmler; kalan nn ise, bir anlam tamadnda gr birliine varmlardr. Buna gre ittifak edilen terkip, ismin isim ve fiil ile terkibidir; baz alardan gr ayrlna dtkleri terkip ise, nidada ismin harf ile olan terkibidir; herhangi bir anlam tamadmda ittifak ettikleri terkip ise, fiilin, fiil ve harf ile, harfin harf ile terkibidir. Burada, baz srlarn aklamak iin eildiimiz mertebe ynnden sz edilen ilh ilimde bunlarn esasn -Allah'n izni ileortaya koyacaz. Malm olsun ki: Hakikatte/tahkik isim, mmknn ilimde sabit "ayn"m izhr eden tecelldir; fakat bu durum, Gayb- mutlaktan kan tecellnin mazhr ve tecellgh olan bu "ayn"m mertebesinde taayyn ynndendir. O hlde mazhr olan mmkn "ayn", kendisiyle ve kendi mertebesinde taayyn eden tecellnin ismidir.[91] Taayyn asndan tecell, taayyn d olan/gayr- mteay-yin Gayb- Mutlak'a dellet eden bir isimdir. isimlendirme ise, ismin taayyn ettii ve kendisine delil olduu Asl'a delletinden ibarettir; bu konu hakknda daha fazla aklamay isimlerin kaidesi blmnde yapacaz. Harf, kendi hkm ve tabileri de dhil olmak zere, her eyden mcerret olmas itibaryla "ayn- sbite"nin ayndr. Fiil, -hviyeti itibaryla deil- mucid/Yaratan olmas asndan Hak ile -sadece "ayn" olmas itibariyle deil- Hakkn mevcut ettii bir ey olmas ve icat ve eserinin hkmn kabul asndan "ayn" arasndaki "te'sir nispeti" ve yaratc hkm irtibatdr. Ayn'm yaratl ve Hakkn tesirini kabul, bu zuhur dairesinde yarathm/icd tercih ettiren istidadna baldr. Bu icdm hkm, Klem-i a'la'nm ztnda nakedilmitir. Bunu anla, burada aklanmas mmkn olmayan derin srlar vardr. Bu sabit olunca, u da bilinmelidir ki: Zikredilen alt terkibin ilki, ismin isim ile terkibidir. Bu, ilk isimler ile asl sfatlarn esas-lar/mmehat arasnda gerekleen birinci ictimadr. Bu sfatlardan dolay Zt, lemi yaratmaya ve Gayb'tan izhra tevecch iktiz etmitir. Bu terkip, bunun ardndan iaret olunan birinci nikahn sahibidir. Buna dair pek ok iaretimden birisi de, u ifdemdir: Hak-km zahir, adeta kendi iktidarnn nfuz mahalli olmas gibi, btn iin tecellgh/mecla olmutur. ikincisi, ismin, yaratc/mucid veya hhk vb. ismin hkmnden ibaret olan fiilin hakiktinin/ayn mazhr olmas itibaryla ayn- sabiteyle terkibidir. Ayn- sabite, kabul ve daha nce iaret ettiimiz "istidat" zelliiyle bu fiilin mazhr olur. Binaenaleyh bu iki terkip, zorunlu olarak, fayda verirler/mu-fid ki, bu, vcd mertebelerde gereklemitir. Dier terkip ise, bir fayda vermez; bu terkip,

mmkn "ayn" m srf mmkn bir "ayn" olmas asndan her hangi bir ayn'a -ilm iktiz ile deil-kendisini dikkate alarak izafe edilmesidir. Ayn ekilde Hakkn lemle irtibatn gerekli klan "hazret-i cem" hkm sirayet etmeden tecell nispeti de byledir[92]; veya yaratmann makliyeti-ni, ilh tecellnin ulhiyet ynnden sirayeti olmadan mmkne izafe edilmesi de bir fayda vermez, yani ondan her hangi bir netice meydana gelmez. Ulhiyet, irtibat ve mnsebeti (:Allah ve alem arasnda) var eder. Ayn ekilde, nc bir ey/emir olmakszn bir tecellnin baka bir tecellyle irtibat da, hi bir fayda vermez; sz konusu nc ey, fiilin mazhr ve Zt gaybmdan tecellnin taayynnn sebebidir, ayrca tecellden farkldr ve taaddd ispat eder. Ayn ekilde ayn- sabite, daha nce belirttiimiz gibi vcd tecellnin bitimesi/iktiran olmadan, yaratl/icd emrini kabul sfat kendisine eklenerek dikkate aldnda, hi bir netice ve fayda vermez nk, kabil olmadan tecellyle tecell, adeta birisinin kendi kendine vurmas gibi, hi bir sonu vermez. Mmkn ayn'm baka bir ayn ile birlemesinden bir netice kmaymm sebebi de budur. Bu ayn, ister daha nce belirttiimiz yaratc tecellyi kabul zellii gibi kendi tbilerinden birisi olsun, ister baka bir ayn'a tbi olan mstakil-metbu bir ayn olsun, durum ayndr. Nida meselesine gelince: bunun bir benzeri, Hakkm "ayn"a cz' isimlerinin mertebeleri ve mazhrlarndan yaratmay emretmesi ve ona "Ol/Kn" demesid ir/tekvin sz. nk, "hazret-i cem"den zat tecell srr, bu sze sirayet etmemi olsayd, bunun hkm gereklemezdi. Bu durum, nhivcilerin "Ey Zeyd" ifdesini takdir etmeleri gibidir. Bu ifde anlamldr, nk bu, Zeyd'i ardm veya "Zeyd" diye bardm ifde eder. Tahkikte bunun rnei, lemimizde vastaya bal olan emirdir. Bu emre, zat isimlerden birisi olan "irde"nin hkm bitimezse, hkm geerli olmaz. Bunun iin Hak, "el-Hd" isminin lisanyla peygamberinin makam cihetinden baz insanlara "Namaz kl" diye emreder, onlar ise namaz klmazlar, namaz da mevcut olmaz. Fakat, namazla memur olan "ayn"a istidat zellii ve zt tecellyle yaratc hkm kabul izafe olunduunda, namaz kesinlikle zuhur eder. Bu tecell, namazn "ayn"ma ve "musal/namaz klan" diye isimlendirilen mazhr mertebesindeki zuhruyla ilikilidir. Bunun ardndan bilinmelidir ki: Terkib, cem ve istihale -ki istihale/bakalama, mrekkep czlerin hkmlerinin birbirlerine sirayet etmesi demektir- arasnda mn ve ruhlar mertebesinde deil, suretler mertebesinde bir fark vardr; "terkip" ve "cem" hakkndaki aklamalarmz tamamlamadan nce bu fark dile getireceiz. yle derim: Sadece ictima/(eitli hakikatlerin bir araya gelmesi), ahslarn askeri bir nizmla veya safta veya halka halinde toplanmalarna benzer. tima ve terkibin hkm ise, ina edilecek evin kerpi ve aalan gibidir. tima, terkip ve dn-ne/istihle ise, varlklar iin ustukussat/unsurlar gibidir, nk ustukussan kaynama ve temasla birlemesi ve terkipleri, varlklarn meydana gelmesi iin yeterli deildir; bilakis, varlklarn/kainat meydana gelebilmesi iin bunlarn birbirleriyle etki ve tepki iinde olmalar gerekir. Btn bunlar iin benzer bir "keyfiyet" sabit olur/istikrara kavuur: O da, etken ve edilgen bu hareketlerin kemlidir; bunlarn nihayeti- "miza" diye isimlendirilir. Bu durumda bunlar, etken ve edilgen hareketlerin ardndan, gereklemesi bu miza niteliine ve bu istikrara bal olan nev' sureti kabule istidat kazanrlar. Burada, istihalenin zikredilmesi ve hkmnn cem ve terkibe izafe edilmesindeki gaye, istihalenin cem ve terkibin gayelerinden birisi olduuna dikkat ekmektir. Daha nce ifde ettiim, baz isim ve mertebeler asndan iki

veya daha fazla hakikat arasndaki btn ictimalarla kast edilen, zuhuru haric varlkta meydana gelen eydir. Bu.ise, irdenin taalluk ettii ey olan niha gaye deildir. Bunun iin emri, baz isim ve mertebelerle snrladm. imdi de, istihale ve hkmnn neticesiyle ilgili olarak, "gayelerin birisidir" dedim. Hatta bununla, btn suretlerde veya suret ile irtibatl olan her eyde hkm sari olan ilh tesviyenin srrna iaret ettim; bu ise, "tesviye" diye ifde edilen cz' varlk istidadnn meydana gelmesi iindir. Bu durum, bu rnekte, zikredilen hareketin ardndan dier nikah mertebe!erinde ve hareketin mertebesindeki "miza keyfiyeti" asndan "hepsi iin meydana gelen "istikrar" diye ifde edilmitir. Mizacn bunlardan her birisine nisbeti, her birisinin kendi zelliine gredir ki, bu, manev, ruhan, sur, basit ve mrekkep olabilir. Sonra, mesela madde beer ise, ilh nefhy kabule istidat kazanr. Allah teala yle buyurmutur: "Sonra onu yeni bir yarat ile yarattk." (Mminn, 14) Nitekim sahih bir tevecch, her trl ilgiden soyutlanmak/tefri ve daha nce belirttiimiz artlarla Hakka slk eden kii hakknda da "tesviye" meydana gelir. Bylelikle slik, zikredilen ve zikredilmeyen eyleri douran ilh tecellyi kabule istidat kazanr. Bu meselenin srrnn anlalabilmesi iin, daha sonra ilh-kll irdenin gayelerine zetle de olsa iaret edeceiz. imdi, tekrar aklamaya altmz konuya dnyoruz. yle deriz: Terkib, ya manevdir; bu, alemi/kevn yaratmaya ynelii esnasnda ilh isimlerde gerekleen "itima"dr. Bu nedenle, terkip ile cem arasndaki farkn suretler mertebesinde ortaya ktna ve onun zerindeki mertebelerde kmadna iaret etmitim. Zikredilen bu itima, esm kelimeleri ve kevn hakikatleri izhr etmek iin ilmi harflerin rabbani tasnifi ve te'lifinin meneidir.[93] Bunlar, isim ve sfatlaryla Hakkn Ztnn srrn ve hkmn varlklarnda ifde ederler. Bu te'lif ve inann maddesi ise, Nefes-i Rahmn'dir. Nefes-i Rahmn, kapsayc daire/hi-zane-i camia ve mm'l-kitab'dr. Daha sonra, Hak nasip ettii lde, bu konu hakknda aklamalar yapacaz. te bu, ilk itima olan manev terkibin hkmdr. Bundan zuhur eden terkip ise, ya sur-madd veya maddye benzeyen bir terkiptir. Buna gre, maddye benzeyen terkibe, nran ruhlarn kendi kuvvetleri ve onlara sirayet eden isimlerin zellikleri cihetinden olan hareketleri rnek olarak verilebilir; bu zelliklerin bir araya gelmeleri, ruhlarn varlnn sebebidir. simlerin zelliklerinin bir araya gelmesi ise, misl-mazhrlanyla ve onlara gre snrlanmalar/takayyt; ayrca, bu isimlerin mazhrlarnm mertebeleri ve esma mertebelerinden kendileri iin hasl olan zellikler cihetinden gerekleir; bunun gayesi ise, ulv suretleri ve nispeten bsit-cirimleri/ecram- basita meydana getirmektir. te bu, ikinci nikahn hkmdr; daha nce iaret ettiimiz ise, isimlere ait/ism-gayb, ilk nikahn hkmdr. Bu iki nikahtan sonra gelen terkip ise, maddi terkiptir; maddi terkip, tbiimrekkep suretlerin meydana gelmesi iin zikredilen eylerin bir araya gelmesidir. Bunun ardndan da, insann suretini izhr etmek iin mrekkep-tbii suretlerin, kendi kuvvetleriyle ve zikredilen eylerle birlemesi gelir. Binaenaleyh, "cem ve vcd" mertebesinden gayb bir hareket ile ulap, ahadiyet-i cem ile sirayet eden vahdaniyet zelliindeki her eser/eser-i vahdan, irad[94] tevecch ile hususle-mi/tahasss hakikatlere, daha nce sahip olmadklar bir itima kazandrr. Buna gre, bu ekildeki her itima, bir terkiptir: Her terkibin de, bu terkibin neticesi olan bir sureti vardr; her suretin kendisine zg bir hkm, bir de

bakalaryla mterek olduu bir hkm vardr. Hkm genel ilh harflerden, mahre mertebelerinin her birisinde bulunan zel-beer harflerden ve ilh suretin mahrelerinden ibaret olan byk lemin mertebelerindeki harflerden oluan terkipler, sonsuzdur; binaenaleyh bunlarn, "suretler" ve "kelimeler" diye isimlendirilen neticeleri de sonsuzdur. Bunlarn lzm olan isimler, sfatlar, zellikler, keyfiyetler ve benzerleri gibi hkmler de sonsuzdur. Bu nedenle, ilh ve kevn kelimeler tkenmezler; nk, zelliklerine dikkat ekilen mmknler gibi, terkip ve itima trleri de nihayetsizdir.[95] Bunlarn, sadece asllar ve klllikleri mtenhidir. u hlde, beer tasavvur ve idrk aralarnn hangisiyle idrk edilirse edilsin, idrk edilen btn suri eyler -ister insann varlk mertebelerinde ister herhangi bir itibrla kendi dndaki mertebelerde olsun-, herhangi bir mertebede veya mertebelerdeki itima nisbetinden ibarettir; bununla birlikte, itima trleri, snflar, zikredilen kll ve tafsi mertebeleri deiiklik arz eder. u hlde, birletirici terkip/et-terkib'1-cem', terkip ve birletiren kimsenin terkip ve birletirmeyle izhr etmek istedii suretin harici varlm/ayn meydana getirir; sz konusu bu terkip, mrekkep eyin harici varlnn zuhur artdr. Buna gre, hudusun, terkibin, cemin ve zuhurun konusu/mteal-lak, mcerret varlklar/a'yn ve kll hakikatler deil, suretlerdir; kll hakikatler, btn cem ve terkip mertebelerinde terkip edilen ve birleen/cem eylerin asllar, bizzat cem ve terkibin ayndrlar. Terkib ve cem'in -iaret edilen bu husus dikkate alnrsa- mcerret hakikatlerin birbirlerine eklenmesinden baka bir nisbeti yoktur; bu ekleme ise, cem ve terkip iini yapann kastndan kan bir harekete baldr. Bylelikle terkip ve cem, vcd suretin hakikatini ortaya karmak veya nefiste zuhuru amalanan kelimeyi ibraz iin hareket eder veya ettirilir; bunun sonucunda ise, gayb hlinin ardndan kelime, eklenme/inzimam nispetiyle mahede edilir hle gelir. lhi meiyete ve istidada gre herhangi bir varlk mertebesinde ilh yaratma ile zuhur eden her ey iin durum byledir. Bylece, sylediimiz gibi, hareket ve kast ile birletirici terkip, idrk, mahede ve itima meydana gelir, burada zikretmediimiz ve zuhur eden btn eylerin lzm olan sirayet edici hkm, zuhur eder..Btn bunlar, mevcut a'yn deil, sadece nispetlerden ibarettir. u hlde, mahedenin konusu, basitlerden mrekkep olan eylerdir. u var ki, bu mrekkeplik, basitte mndemi bir emri izhr eden "cem/birletirme" nispetinden baka bir ey deildir; basitteki bu mndemi emir, bu itima amaland ekilde olmasayd, bilinmez ve hakkati zuhur etmezdi. Binaenaleyh basitlik, bir perdedir, hakikatleri rten terkip ile bu perde ortadan kalkar; bununla birlikte, herhangi bir varlk durumu/emr-i vcd ortaya kmaz. Bu ise, son derece garip bir durumdur. Emir, birleme ve eklenme/inzimam nispetidir; bu emir, birleen eyde, isim, sfat vb. zahir olan eyler gibi, bu ietimadan nce bilinmeyen bir hkm izhr etmitir. te idrk, terkib vastasyla bu eye ilimitir/taalluk. Bu nedenle kitap, harflerin ve kelimelerin birbirine eklenmesini esas alarak, askeri birliin toplanmas anlamndaki "ke-tibe" kelimesinden tretilmitir; sz konusu eklenme, tbilik yoluyla gayb mertebesindeki mcerret mnlarn eklenmesini de gerekli klar. Bunun rnei, arazlarn cevherlere tbi olarak meknda bulunmalardr/tahayyz, nk onlar, cevherlerden mcerret dnldklerinde meknda bulunmak kendilerinin bir sfatdr. Ardndan, bu eklenmeyi iki farkl hkm takip eder. Bunlardan birisi, "nazm" ve birleme ve terkip diye isimlendirilen "ittisal/sreklilik"; dieri ise, fasl ve temyizdir.

Bunu da, iki durum takip eder: deime ve ekillenme. "Nazm"a gelince, bu, eklenme, birleme ve terkib vb. diye ifde edilen eydir; bunun hkmn daha nce aklamtk. "Fasl" ise, mn ve hakikatlerin hkmlerinin birbiriyle gi-riikliini/tedahl, mnsebet ve tbilik asndan birbirleriyle irtibatl olularn ifde eder. lmin dili, tantc ve aklayc aralaryla hkmleri tayn edip, onlar asllarna izafe eder. Bylelikle, hkmleri birletiren ve genelletiren tek Vcd'un hkmyle meydana gelen karklk, "temyiz" ile ortadan kalkar.[96] renci de/mteallim, bu hkmn mesela hangi hakikate dayandm bilir ve hi bir kartrma olmakszn onu o hakikate nispet eder. Bylelikle btn mnlar, kendi aslna izafe edilmi, her asl da, kendisine zg ve tbi hkmlerle dier asllardan farkllam olur. Bu, bu ve daha nceki fasllara dercettiim srlan bilen kimse iin, sahih ilimden sonra huzur makamnn en nemli faydalarndan birisidir. Sonra yle deriz: tima, farkllk, tahlil, terkib, zahir olan taayynler ve ekillenme/teekkl eitleriyle varlkta meydana gelen deimenin konusu, cz' ekillenmeler/teekklat ve sretlerdir; bunlar, kll ve makl mcerret hakikatlerin ve ekillerin hkmleridir. nk, ehdet leminde taayyn eden cz ekiller ve somutlamalar/teahhusat, gayb-kll ekillerin ve basit hakikatlerin mazhrlardr. drk edilen keyfiyetler ise, herhangi bir mertebede veya varlkta teekkl asndan teekkl edenin hllerinden ibarettir. Hakikatler, soyutluk, cevherlik, ve ayn sfatta mterek; aralarnda mterek olan Vcd- nm itibaryla da bir ve benzerdirler; kendisinde hibir eyin oalmad-/taaddt ve farkllamad ilh-gayb sr ynnden ise, suretler ve ekiller zuhur etmitir. Buna gre, "zti hadler/hudud- zatiyye" diye isimlendirilen eyler, sretlenen ve ekillenen/mteekkel iin deil, suret ve ekiller iin zti bir zelliktir; fakat teekkl eden bu ey, sadece ekil ile grlebilir. Bylelikle, bu gerei bilmeyen kimse ise, mahdudun, bizatihi teekkl eden olduunu zanneder, hlbuki mahdut ekildir; u var ki, teekkl eden, sadece ekil vastasyla grlebildii gibi, ekil de teekkl eden ey ile grlebilir. Ayn ekilde, eyann hakikatlerinden onun araz ve sfatlarn bilip, bylece sfat hakikati asndan rendiini zanneden kimse de byk hata etmitir; hlbuki, o sfat, herhangi bir mev-sufun/sfat sahibi sfat olmas itibaryla bilmitir. Nitekim, daha nce buna dikkat ekmitik ve idrk edilen keyfiyetler hakknda da, unu belirtmitik: drak edilen keyfiyetler, mutlak anlamda deil, teekkl etmi olmas cihetinden teekkl eden eyin hlleridir. Bu bilginin konusu, hakikatler deil, nispetlerdir; sahibi de, hakikatlerin mhiyetlerini deil, nispetlerini selb veya izaf kaytlarla bilebilir. nk hakikatlerin knhn bilmek, daha nce zikrettiimiz, byklerin zevkine mahsus bir metotla gerekleir. Sonra yle deriz: Her basit eyin haddinin czleri, basitin kendi hakiktinin czleri deil, sadece haddinin czleridir. Had, zihni mertebede akln farz ettii bir eydir; bizatihi had ise, hviyeti itibaryla bilinemez; bylelikle czleri, ne kendisinden gerek anlamda nefy edilir ve ne de ispat edilebilir.[97] Bu ve kitabn banda akladmz srlar, mutlaklk ve basitlikleri itibaryla ilh-gayb mertebesinde eyann hakikatlerinin bilinmesini imknsz klntr. Bu mertebe, daha nce ilmin srr hakknda dikkat ektiimiz zere, bunlarn en ulv kaynadr. Binaenaleyh, rnein teekkl eden ey, ekilden mcerret olarak dikkate alnrsa, gayb-ilh ilim mertebesinde bulunur ve bu nedenle, akladmz zere, bize taayyn etmez, belirlen-mez, hibir tasavvura smaz; bunun

tanm, tahdidi, isimlendirilmesi ve ifde edilmesi, mmkn deildir. nk buna dair bilgi, ancak mcmel olarak elde edilebilir. Bu mcmel bilgi ise, udur: eklin ardnda bir ey bulunmaktadr ki, bu ey, mcerret, yani sfatlardan, suretlerden ve kendisi iin taayyn eden itibrlardan ve ekillerden soyut olarak dikkate alndnda, hibir tasavvurda sadrlamad gibi, grmek ve belirlemek bir tarafa, bunun taakkuu de mmkn deildir. "Teekkl" etmi olmakla nitelenen eyi snrlayan eklin kendisiyle zuhur ettii bir zellik olmaldr ki, her ikisi de, yani ekil ve teekkl eden ey, bu zellik cihetinden idrk edilebilsin; ekil ve teekkl eden eyin idrkini temin eden, "ortaklk/cem" nispetidir. Bir eyin ekil ve teekklden mcerret olarak dikkate alnmas, daha nce de iaret ettiimiz gibi, -ayet kendisine zg ve onu baka varlklardan ayrt eden bir hakikati varsa- o eyin ha-kktinin bilinmesini imknsz klar; bu hakikat, ne her hangi bir itibr veya temeyyz veya taakkul dzeyindeki bir taayyn ve ne de tanimlayc/muarrif bir mazhr vastasyla bilinebilir Dikkat ektiim hususu dn ve anlamaya al! Bu konunun detaylarndan da uzak dur! Allah, doruya ve hidyete ulatrandr. [98] Klli Kaide Bu kaide, harflerin, kelimelerin, noktalarn, i'rabn, vcdun, imknlarn, mmknlerin srrn; btn bunlara mahsus mertebeleri ve bunlara dellet ve istinat eden eyleri; lemin Rakk- menur'da yazlm bir kitap olmasnn srrn iermektedir Malm olsun ki: Vcd- mnbsit/fa'yan zerine yaylan Varlk), Nurdan ibarettir; daha nce ilmin srrndan bahsederken bunun hkmne dikkat ekmitik. Nr, Rakk- menur'dur. "Ner" diye ifde edilen inbist/yayl-ma, mmknlerin hakikatleri/hakaik-i mmknat zerinde gerekleir. Bylece her hakikat, Hakkn ilminde dier hakikatlerden temeyyz ve sabitlii asndan "gayb-harf" olur; nitekim alt terkibin srrndan sz ederken buna iaret etmitim. Hakikatlerin bir ksm tbi, bir ksm ise metbdur. Tab hakikatler, metb hakikatlerin hlleri, sfatlar ve levazmdr. Bundan dolay netb hakikatler, hllerinin onlara izafesi ve tbi olmas itibaryla, Vcddan mcerret iken taakkul edildiklerinde "gayb kelime" olurlar. Metbu mhiyet, varlndan sonraki levazmndan soyutlanm halde Vcd ile vasflanmas/ittisaf itibaryla taakkul edildiinde de "vcd harf" olur. Metbu mhiyet, Vcd ile vasflandnda tbi levazmnn kendisine eklenmesiyle taakkul edildiinde, "vcd kelime" olur. Bu vcd kelimelerden oluan yetler ise, birleik yaplar-dan/hey'et olumu bir yap/heyet ile zel bir sfatn hakiktine veya belirli bir hle veya kll bir asla veya belirli bir cinse eklenmi zel bir lzm trne dellet mns tayan eylerdir; yetleri oluturan birleik yaplar, iki veya daha fazla kelime arasnda gerekleir ve bu hey'et vastasyla idrk edilen anlalr/mefhm mnlar btnn ifde ederler. Bunlardan oluan sureler ise, herhangi bir mertebenin hkmlerini veya kll bir sfat veya kll bir hli aklayan eylerdir; bu kll hl, eitli sfatlan veya farkl ve eitli hlleri istilzam eder.

Nazil olan kitaplar ise, ilh-ilm hkmlerin suretlerini; herhangi bir kll mertebeye ve belirli bir devir veya devirlerdeki bir guruba mahsus "imkn" hkmleri aklayan eylerdir. Kur'an, eriatlarn hkmlerinin sona ermesini gerektiren belirli bir vakte kadar hkmen dier asrn ehline ait haberler ynnden farkl tabakalarna gre varlklara mahsus "imkn" hlleri kuatan/muht ilmin suretleridir; eriatlarn hkmlerinin ortadan kalkaca bu belirli vakit, gnein batt yerden doma vaktidir. Dayanak noktas ve merci olan kll mertebeler, zikredilen be mertebeden ibarettir. Pek ok meselede yaptmz gibi, ihtiyaten ve okuyucunun unutmasndan ekindiimiz iin, bunlar tekrar zikredeceiz; bazen, tekrarlamadaki amacmz bilmeyen kimse, bunun faydasz olduunu zannedebilir. yle deriz: Bu be mertebenin ilki, hakikatlerin ve mcerret mnlarn kayna/maden olan ilh gayb mertebesidir. Bunun ardndan, ruhlar leminin ve daha nceden zikredilen eylerin ait olduu izf-gayb mertebesi gelir. Bunun mukabilinde ise, e-hdet mertebesi bulunmaktadr; nisb olarak basit ve tbi-m-rekkep suretler bu mertebede bulunmaktadr. Bunun ardndan, daha nce ifde edildii gibi, ehdet mertebesine nispeti daha yakn olan mertebe gelir. Beinci mertebe ise, zikredilen btn bu mertebeleri birletiren mertebedir. Bu mertebelerin beeri "nefes" alemindeki benzerleri, mahre mertebeleridir. Buna gre mahre mertebelerinin ilki, nefesin kayna olan kalbin btndr. Bu mertebenin mukabilinde, ehdet mertebesi gayb mertebesinin mukabili olduu gibi, iki dudak bulunmaktadr; kalan mahre mertebesi ise, gs, boaz ve haneredir. Her varln bu be varlk mertebesinden birisine isnat edilmesi veya insn- kmil'de olduu gibi btn bunlarn hkmnn mazhn olmas gerektii gibi, ayn ekilde, her harfin de bu mahre mertebelerinden birisine isnat edilmesi ve mesela "Vav" harfinde olduu gibi bu mertebelerin hepsinin hkmn kuatmas gerekir. Zikrettiimiz bu mertebelerin dndaki mertebeler ise, bu asl-ana/esas mertebeler ile bunlarn benzerleri olan iaret ettiimiz mahreler arasnda ortaya kan tafsl mertebelerdir. Nefes-i Rahmn'nin harflerinden ibaret olan beer nefesin harflerinden her bir ayn varlk, be sbt hkme sahiptir; bu hkmlerin her birisinin kuvvetinde, dier drt hkmn toplam bulunmaktadr. Ayrca, bu be sbt hkme sirayet eden altnc bir selb hkm daha vardr; bu selbi hkmn sbt hkmlere sirayeti, bir eyin vasf olan sbt bir hkm kendisiyle elien zellii de ortadan kaldrmay gerektirmesi ynnden gerekleir; sbt hkm, kendisiyle elien selb hkm ya bir adan veya eliki ve bu elikinin hkmne gre eitli alardan ortadan kaldrr. Bu alt hkmn, be sbt almeti ve mertebesi vardr; bunlardan birisi, kalan drdnn ieriini kendinde toplar. Altnc almetler ise, sabit bir hkm meydana getiren selb hkmdr. nk almetin terk edilmesi, bir almettir. Binaenaleyh, bu on iki eyin aklda tutulmas, bundan sonra zikredeceimiz hususlarn anlalmasn temin eder. Be sbt hkm unlardr: Bunlarn ilki, mevcudun ilh ilimde sabit olan mhiyeti asndan olan hkm; ikincisi, rh-nyeti asndan olan hkm, ncs ise, tabiat ve sureti asndan olan hkmdr. nk baz rhn varlklarn bizzat bir suretinin olmas art deilse de, "tahkk" kaidesine gre, her

varln bir rhmyetinin olmas arttr. Drdnc hkm, bu hkmlerle zuhur eden ilh tecell asndan olan hkmdr. lhi tecell hkm, bunlarn hepsinin birleiminden meydana gelen manev heyete lzm olan "ahadiyet-i cem" zelliiyle bu hkmlere sirayet eder. Beinci hkm, "gaye"den ibaret olan mertebe ynnden sabit olan hkmdr. Selb-altmc hkm ise, daha nce dikkat ektiimiz hkmdr. Almetler ise, noktalar, irab veya bunlarn yerini alan eylerdir; bunlardan her birisinin de, birisi selb olmak zere, alt mertebesi vardr. Buna gre noktaya ait be mertebe, noktann bir tane, iki tane, tane olmas ve harfin altnda ve stnde bulunmasdr; noktayla ilgili selb hkm ise, nokta sizliktir. 'raba ait be mertebe ise, merfuluk, mansupluk, mecruruk, tenvin ve diri skndur; selb-alhnc hkm ise, l skn ve irabn yerini alan harfin dmesidir/hazf. Binaenaleyh, merfuluk/ref, ruhan mertebeye aittir; nasb ve cer ise, zahir ve tabi surete aittir; diri skn, ilh-ilk ahadiyet hkmne aittir. Bu hkm, eyaya hkim olan genel cem merte-besine/hazret'1-cem'i'l-mm aittir. u hlde diri skn, eseri grlen fakat varli/ayn mahede edilmeyen sabit ve makl bir eydir/emr. Nitekim eyhimiz ve imammz, bir msranda kastsz olarak buna iaret etmitir. Cem, aynnn vcdu olmayan bir hldir Tahakkm ona aittir, "Ahad"a deil[99] Bu skun da, sbt hkme racidir; bu ruc, fnnin hkmnn baki kalp, kevn nispetlerin hkmlerinin ortadan kalkmasyla Hakta fn/istihlak olmakla gerekleir. u hlde varln unvan olan hareke, gizlidir, hkm ise mevcuttur. Hkmn nispet edildii kimse, zahir varlk/ayn deildir, tte bu, kulun Hak ile perdelenmesi eklinde iaret edilen kurb- feraizin hkmdr; bylelikle, btn berzahlar gibi, o kulun da kendisi deil hkm ortaya kar. Diri skun mertebesine ait olan eylerden birisi de, tenvindir. Tenvin, istidatlarn hkmnn kll olarak sona ermesiyle gayelerde istikrar ve sebat kazanr; nk bu iin/emr tafsili dzeyde gaye ve nihayeti, sadece nisp ve farazi olarak gerekleebilir. l skun ise, lmek, donuklamak, bozulmak, fena ve benzeri eylere benzer. Eyada hkm, varlklar cihetinden vcd a'yna deil de mertebelere ait olduu iin, varlklara izafe edilen hkm, mertebelerinin hkmnn eyayla zuhuru itibaryla izafe edilir. Mertebelerden meydana gelen eser ise, iki itibra baldr: Birincisi btn eyaya yaylan ahadiyet zelliindeki ilh "cem" hkmnn sirayeti itibr; ikincisi ise, evvellik nispetine tbi basknlk/galibiyet itibrdr. nk baz mertebelerin dierleri zerinde hkm sahibi olmas ve galip gelmesi, ihata sayesinde gerekleir ve ncelikli olua gre ortaya kar. Sonu balangcn ayn, "sonluk/ahiriyet" diye ifde edilen gaye, balangcn kemlinin sureti olduu iin, balang ve sonu arasmda sadece "evvellik" hkmnn gizlenmesiyle farkllk ve temeyyz gerekleir; nitekim daha nce buna iaret etmitim. Bunun iin tenvinin ekli, hkme dellet eden irabn eklinin kat olmutur. Tenvinin ikili olmas ise, zikredilen iki itibrdan dolaydr. Allah nasip ederse, hareke ve noktalarn dier srlarn da belirteceim. drkin konusu olan farkl mertebelerdeki btn vcd suretlerin mcerret makl hakkatlerin bileiminden ibaret olduunu belirtmitik; bunlar, zikredilen Hakka ait ahadiyet-i cem hkmne tbi olan "itima nispeti"yle zahir olmulardr; bu zuhur, bazen bir ksm vcd mertebelerde gerekleirken, bazen btn mertebelerde gerekleir. Buna gre, harflerden ibaret olan gayb-

mevcdat, Nefes-i Rahman'nin sahibidir. Beer nefesin harflerinin ise, zikredilen kll be mertebeye ve bunlarn mahrelerdeki rneklerine gre, bir takm tedahl ve karmla vardr; bu rnekler, "terkip" hkm, birleneden doan "telif" ve de kelm syleyen kimsenin kendisiyle boyand ve tesiri konuulan eyde ortaya kan "cem"e gre ortaya karlar. Terkibin btn hallerindeki gariplik ve zuhur, bu karm ve .tedahln aralarnda gerekletii eylerden birisine aittir; buna gre, bu gariplik ve zuhur mertebe ynnden gereklemise, bunun kayna zikredilen "cem" hkmdr; vcd zuhur asndan gereklemise, bunun kayna "evvellik"tir. u hlde noktalar ve i'rab, bu eyleri tam olarak tarif, temyiz ve tayn edip, esaslarna dikkat ekmektedirler. Buna gre noktalar, mertebelere, i'rab harekeleri ise, hkm ve sfatlara mahsustur. Bu be mertebenin, kendilerine tbi baka mertebeleri vardr; bunlar, fiil mertebesi, infial/edilgenlik mertebesi ve de mukavemet, itidal ve denklik gerektiren bunlarn birleimi olan mertebedir. Bu tli mertebelerin insandaki mazhrlar ise, ses, dil ve dilerdir. Be mertebenin hkmlerinin zuhuru, daha nce belirttiimiz gibi, ncelik itibaryla olduu iin, bu mertebede de emrin zuhuru iki itibra bal olarak gerekleir: Birincisi, ruhan kuvvetler asndan iaret edilen basknln/gliplik zuhuru, dieri ise tabi kuvvetler asndan zuhurudur. nk a'ynm istidatlarnn farkll ve isimlerin konularnn ve kendilerini yaratmaya dnk tevecchlerinin eitlilii, unu gerektirir ki: Bunlarn bir ksm mevcut olduunda, ruhlar mertebesinde taayyn edip, bu mertebelere izafe edilirler; bir ksm ise, tabiat ve zuhur mertebelerinde zikredilen iki mertebenin birinde veya her ikisinde iki itibr ile ve iki cihetten zuhur ederler; bu iki cihet, bunlarn iki nispetten birisinin hkmyle boyanmasm/insiba gerektirir ki, bunlar, fiil, infial/edilgenlik veya bir itibrla bunlar birletiren nc bir durumdur. nk, mesela, evvelik veya mertebeye ait ahadiyet-i cem hkm cihetinden be hkmden birisi baskn olduu iin bir harfin ruhan nispet ynnden fiil mertebede taayyn, hkme "jrab" ile, mertebeye ise "nokta" ile dikkat eker; bu durumda, nokta, harfin zerinde ve bir tanedir. Eer basknlk, iki itibr ile yani ruhan ve tabi itibr ile gerekleirse, iki nokta olur. Durum bunun aksi ise, yani harf, zikredilen iki itibrdan birisi veya ikisiyle birlikte edilgenlik mertebesinde temeyyz etmi ise, noktalar harfin altnda bulunur. Buna, buradaki ruhan ve tab mertebeye nispetle evvelik hkm de eklenip, bunlarn arasnda "tenasp" gerekleirse, irab da noktalar gibi harfin altnda bulunur. Bu durum, be mertebenin iki hkmnden birisi l skne, dieri ise tabiat suretine ait ise, byledir. Her iki itibrda ve onlarla mtenasip be hkmde durum bunun aksi olursa, i'rab ve noktalar harfin zerinde bulunur. Eer basknlk/gliplik, iki sknun dnda be mertebenin her hangi birisine ait olur ve mertebelerde taayyn eden ey "infial" nispeti asndan taayyn ederse, i'rab harfin stnde, nokta ise altnda bulunur. Basknlk "cem" ve "denklik/tekaf" mertebesinde -ki bu mertebe, mertebenin sonuncusudur- meydana gelip, bu be mertebeden birisinin hkm diri skne ait olursa, nokta, harfin zerinde bulunur ve tane olur. Bu birleik terkip, zikredilen iki itibr ile -ki bunlar, ruhan ve tabi nispetlerdirzuhur ettii iin, sadece peltek "Se" ve "m" harfleri noktal olmutur. Binaenaleyh peltek "Se", ruhan kuvvetlerin, "m" ise tabi kuvvetlerin birlemesinin hkmne mahsustur.

Harfin altndaki noktalarn ikiden fazla olmamasnn nedeni, udur: Zikredilen karm, akladmz sebeplerden dolay, ruhlar ve tabiatlar arasnda gereklemitir ve bunlar, yani ruhlar ve tabiatlar, mnlarn, hakikatlerin ve mertebelerin mazhr-lardr. Buna gre ruhan nispetler, ifde ettiimiz zere, mufassal olarak galip gelirse, nokta harfin zerindedir; tabi kuvvetler galip gelirse, nokta ruhlar ve tabiatlar mertebesini belirtmek iin, altta bulunur. nc nokta ise, itidal denkliine ve ilh-ahadiyet-i cem srrna iaret ettii iin, hkmnn kapsayc olmasndan dolay harfin zerinde olmutur. Ahadiyeti cem makam, btn hkm ve eserlerin istinat ettii makamdr; buna, bu kitabn pek ok yerinde iaret ettik. nc nokta, harfin altnda bulunsa idi, bu makama dikkat ekmezdi; nk nc noktann iaret ettii ey, malup edilemeyen ve her zaman galip gelen ilh emirdir. Bunun iin bu nokta, ilki ruhan, dieri tabi olan iki noktanm zerinde bulunmutur. Bu iki nokta, tabii ve rhni mertebelerin karlkl olarak birbirlerine tesir etmeleri asndan denk olduklarna iaret etmek iin ayn srada yazlrlar; nc nokta ise, akladmz sebeplerden dolay, bunlarn zerine konulmutur. "Cem" hkmne sadece peltek "Se" ve "m"dan ibaret olan iki harfle dikkat ekilmesinin nedeni, ahadiyet zelliindeki "cem" hkmnn ve vcd-itidl hkmnn, bu iki mertebe dnda mahede edilmeyip, makl olarak bulunmasdr. Bu kmil itidale dair hibir suret, meydana gelmez ve zuhur etmez. Ayn ekilde, hkm kapsayc olan "kll-cem" ve kendisinden daha kmil bir ey olmayan "keml" de, varlkta taayyn etmezler; her ikisi de, mertebe ve her eyin onda ve onunla -kendisine gre deil- gre zuhur ettii mazhra gre mahede edilir. Noktalarn mertebelere, i'rap izgilerinin hkmlere dellet etmesindeki sr udur: Nokta, grlmeyen makl bir eydir, bununla birlikte o, btn izgilerin, sathlarn ve dairelerin asldr, btn bunlar, nokta ile zuhur ederler, fakat noktanm kendisi, hviyeti itibaryla zuhur etmez. Ayn ekilde mertebeler de, grlmeyen makl hakikatlerdir. Bunlar, grlen her eyin asldrlar ve onlarn zerinde hkimdirler. izgi, bitiik/mtecavir noktalardan ibaret olduu iin, hkme delil olmutur; nk hkm, hkim ve mahkum-i aleyh/(hakkmda hkm verilen ey) arasndaki makl bir nispetten ibarettir. Yaratc bir hareket ile de, sreklilik/ittisal meydana gelir; bylelikle hkmn, hkim olmas itibaryla hkimin/hkm sahibi ve mahkum- aleyh ve bih'in/hakknda ve kendisiyle hkm verilen eyin varl ortaya kar. Allah, mrittir. eddelemenin/tedid srr ise, mertebeden meydana gelen birletirici/cami nispet hkmnn, diri skun mertebesinin hkmyle karlamasdr/telaki. Diri skn, ilh-cem mertebesine aittir; bu ikisinden zuhur eden ise, ncelik sahibidir. Binaenaleyh hkm de, zuhurun ayndr. eddenin varliklardaki srr ise, kurb- nevafil ve kurb-i fera-iz'in neticesinden bilinir. Kurb- nevafil, taliplere; kurb- feraiz ise, talep ve irde edilenlere mahsustur. Buna gre muhakkik, "ev edna/daha da yakn" makamn getiinde, daireyi iki ksma blen izgi ortadan kalkar. Talep edilen iin, hkm cihetinden ncelik/evvellik ve zuhur gerekleir. Talip ise, hir-lik/sonluk ve onun gereklerine naildir. "Kulunu gece vakti yrten Allah mnezzehtir" (sra, 1) yetinin ve "Dur, Rabbin namaz klyor" hadisinin srrn kavrayan kimse, im edilen gerei anlar. Bunun ardndan deriz ki: Suretler, "mrekkep" ve nisb olarak "basit" diye ikiye ayrlmlardr. Basit, farkl keyfiyetlerden soyut ve czleri birbirine benzer olduu iin, terkibin, zt asndan basitte hi bir mahss hkm gzkmez;

aksine onun basitteki hkm sadece makldr. te bu nedenle, gliplik ve izafeyle kendisine mahsus harfler, noktasz olmulardr. nk noktalar, tarif iin konulmutur. Bu harflerin tabiat ve suretlere nispeti, tek bir adan olduu iin, bunlarn mertebesine sadece suret ile, hkmlerine ise irab ile dikkat ekmek yetirli olmu, bylelikle baka bir tanmlaycya ihtiya kalmamtr. Bu zellikteki harfler, stlahta on drt harf iken, "tahkik" kaidesine gre, on iki harftir. nk bunlardan birisi, Eliftir. Muhakkiklere gre Elif, tam harf deildir; nk Elif, herhangi bir mahrete belirlenmeden nefesin kartlmasndan ibarettir. Bu nedenle muhakkiklere gre Elif ve Hemze, iaret edeceimiz zere, tek bir harftir. Lam-elif de, Lam ve Eliften meydana gelen bir harftir. Bu harf, maklluu ve mrekkepte hkmnn zuhur etmeyii asndan terkibin srrna dellet eder; ayrca bu harf, ilh ve kevn mertebelerden ibaret olan iki hazret arasnda gerekleen irtibatn srrn, basit ve mrekkepler arasnda meydana gelen karmn srrn bildirir. Bu harfin, burada zikretmemizin uygun olmad baka bir takm srlan daha vardr. Noktasz harfler, u hlde, on iki tanedir. Bunlar, Ar'ta var saylan takdir on iki burca istinat ederler; Ar, basit cisimlerin ilki, hkm, ihata ve suret asndan ise, en bydr. Burlarn almetleri, sekizinci felekte ve daha nce zikredilen mertebelerde mahede edilen menzillerdir; bunlarn hkmleri, btn harflere sirayet ederler. Varlklar da, on iki tanedir: Be tanesi asl, bunlarn lzm olan iki itibar; tane de tal ve bunlara tbi iki varlk; bylece bunlarn hepsi, on iki tane olmaktadr. Noktal harfler ise, on drt tanedir. Bunlar, yedi kat gk mertebesine, anasr- erbaa'ya (ate, toprak, su ve hava), mvelledat-1 selase'ye (cemadat, nebatat ve hayvanat) ve sekizinci felee iaret ederler ve onlarn almetleridir; sekizinci felek, kuatc berzah ve Araf'tr. ierdii mmknlerle birlikte imkn mertebesi, "gayb" olduu iin, karanlktr. Mmknler de, Vcd Nr'da taayyn eden eyler olup, bunlarn birbirleri iin hkmlerinin zuhuru Hak ile ve Hakta olduu iin -ki Hakkn, ne bir kayd ve ne de temeyyz vardr- varlkta gerekleen misl, Asil'a mutabk olmutur. Binaenaleyh okka-mrekkep, Hakkn vcd ve ilim asndan kendilerini ihata etmesi cihetinden imkn mertebesi ve ierdii mmknlerin benzeridir. Mmknlerin hakikatleri ise, okkada gizli olan harflere benzer. Nitekim buna, "Allah var idi, onunla birlikte baka bir ey yoktu" ve benzeri szleri izah ederken, "Zt'a ait ilh-gayb mertebesinde hibir eyin oalmas ve vcd taayyn yoktur" ifdemle dikkat ekmitim. Kat ve zerine yazlan eyler, mevcudatn suretlerinin kendisinde taayyn ettii Vcd- mm'n nurunun yaylmasna/inbist benzer. Yaz, yaratmak ve izhrn srrdr. Vasta ve ara ise, ilh Kalem'dir. Yazar ise, Yaratc, Hlk, Bar, Musavvir olmas asndan Hak'tr; nitekim, alt terkibin srr, temeyyz/farkllama ve kudretin srr bahsinde buna iaret etmitim. U parman benzeri, neticenin kendisiyle ve kendisinde gerekletii ilk ferdiyettir/ferdiyet-i ula; daha nce bunu belirtmitik. Kast, irdedir. Yazlmak istenilen eyin dnlmesi, varlkta zuhur edecek malumat/eyann hakikatleri ihata eden ilh ilme tbi irad tahsistir.

Burada yazmak istedii eyi yazan alimin istidad, iki asla ra-ci olduu gibi -ki, bunlar yazdan nce gelen ilim, dieri ise mahss eylerden elde edilen hiss ilimdir-, orada da durum ayndr. Buna gre birinci ilmin benzeri, Hakkn ztn bilmesi ve ztna dair ilmi ile her eyi bmesidir. Mahss eylerden elde edilen ilmin benzeri ise, Hakkn mmknlerin hakikatlerini imkn mertebesinde grmesi, kendi ztndan kaynaklanarak ilminin onlara ezelde ilimesi/taalluk ve onlar bilgisine ve bulunduklar hle gre ortaya kartmasndan/izhar ibarettir. te bu, alimin ilminin maluma tbi olmasnn srrdr. Bu iki ilm asl birletiren nispetten, pek ok sr renilir. Burada, bunlarn detaylarn aklamaya hlimiz ve vaktimiz msait deildir. Bunlardan birisi, "Bilelim diye sizi imtihan ediyoruz" (Muhammed, 31) yetinin srrdr. Dikkat ektiim eyi anla! Bu kaideye ve nceki blmlere pek ok sr dercettim. Bunlarn muammas zlrse, bunlarla ok deerli ve nemli bilgilerin kaps sana alm olur. Allah, hidyet ve ihsann velisidir. [100] Klli Kaide Bu kaide, Hak ile masiva/onun dndakilerarasndaki farkllk mertebelerini ve tbilik ve istilzam yoluyla bu mertebelere mahsus temel srlar iermektedir: Malm olsun ki: aret olunan be temel hazret/mertebe dier mertebe ve hazretlerin esaslar olmakla birlikte, bunlarn bir ksm dierlerinin ihatas altnda bulunurlar. Buna rnek olarak, ortadaki mertebenin iki kenarnda bulunan mertebeleri verebiliriz. nk bunlardan birisi, "ehdet" diye nitelenen ezZhir ismi mertebesine dahil iken, dieri ise ehdet mertebesinin mukabili olan asl-gayb mertebesine dhildir; nitekim orta mertebe de, bu mertebeler zerine zait bir ey deil de, bir "nisbet" diye dikkate alndnda, her iki tarafa birden dahil olmutur;s sz konusu bu nisbet, her ikisinden meydana gelen birlemeden/cem ibarettir. Ortadaki mertebe de, hakikatinin ez-Zhir ismi ve zuhur olduu kabul edilirse -ki, bunlar Asl mesabesindeki Btn'm gay- '" bmdan kan ferlerdir, nk zuhur, kendisinden nce farz olunan veya bilinen bir batrdktan olabilir-, bylelikle her drd de, ilk gayb'a dahil olurlar. Fakat bunun bu tarzda akledilmesi, hkmleri, kesreti, kelm, itibrlar, kevn ve ilh isimlerin tafsillerini, bu be klliden kendisine ulalan mertebeleri ortadan kaldrr; mahede, kelm hkm ve tafsil ise, ancak bunlar ile ve bunlarn ilitii eylerle gerekleir ki, bunlarn ilitikleri/ta-allukat, gaybm sahibi ilh hazret, ehdetin sahibi kevn hazret ve her ikisini birletiren srdr. Bu sabit olunca, u da bilinmelidir ki: Kll emir, zikredilen bu asllara gre, ksma ayrlr. Birincisi, sadece Hakka ait olan ksm, ikincisi kainata ait olan ksm, ncs ise Am'daki "Nefs" makamda (Nefes-i Rahman) mterek olan ksmdr; bu makam, iaret olunan birletirici srdr. Hakka ait olan ksm, hi kimsenin ortak olmad eylerdir. Bunlar da, iki eittir: Birisi, bir adan sbt olanlar, dieri ise bir adan selb olanlardr. Buna gre sbt olanlar, Hakkn vcd ve ilm ihatas, varlk ile nitelenmi her eyden nce olmas; irde ve talebinin ncelii, her vakitte, hlde, mevsimde, mazhrda her hkm sahibinin hkmn ona gre kabul etmesi; vcdun vciblii ile s-btn vcibliini srekli birletirmesidir/cem. Selb olanlar ise, Hakkn belirlenmesinin, snrlanmasnn olmaydr. Hak, hi bir eyde mnhasr olmaz, varlnn balangc yoktur, ihata olunamaz.

Binaenaleyh Hak, bu durumlara her adan ve her hl zere layktr, nk bunlar, Hakkn ztnn iktiz ettii eylerdir; yoksa Hakkn zt, bunlar gerektirmiyordu da, bunlar kevn mazhrlarda ve onlara nisbetle meydana gelmi, bundan dolay da Ztna izafe edilmi deillerdir. ayet byle olsayd, Hakka a'yn ve hakikatlerden veya bunlar sayesinde tekil veya oul olarak Ztnn ezelde iktiz etmedii bir hkm dnm olurdu. Bylelikle Hak, bakasndan veya bakas sayesinde yeni bir hkm veya zellik kabul etmi ve bu hkm veya zellik, bakasnn varl sayesinde Hak iin sabit olmu olurdu; fakat bu zelliin kayna olan "bakas"nm yok olmas farz edilse, bu hkm veya zellik de ortadan kalkard. nk Hakkn Zt, bu bakas olmadan bu hkm iktiz etmemiti. Byle bir durum ise, sahih deildir, nk buradan hadislerin Hakkm zt ile kaim olduu, O'nun da bakalama kabul ettii neticesi kar; ya da, bu hkm tekrarlanp, bylelikle sabit olan hakknda, sabitlii veya mmknl nefyetme hkm verilirdi ki, byle bir ey, hakikatlerin deitirilmesi kabilinden bir itir ve muhaldir.[101] u var ki: Burada ince bir sr vardr, Allah'a yemin olsun ki, bu srda tahkik vardr: Btn bu sfatlar ve dierleri, sadece Am'da bilinir ve sabitlikleri ve taayynleri zahir olur. Am', zikredilen berzah, ehdet ve Zta ait mutlak gayb arasndaki "fasl"dr; nitekim, bunu daha sonra reneceksin. Binaenaleyh Hak iin herhangi bir e'nde sabit olan ey, Ztnn ezelde iktiz ettii eydir; Hakkn dndaki eyler iin hakikati asndan sabit olan ey, o eyin ztnn iktiz ettii eydir; Hak ve Hakkn dndaki eyler iin nefyi sabit olan eyler de, onlarn ztlarnn nefyini iktiz ettii eylerdir. Buna gre yenilenen ey, bu eylerin ortaya kmas ve varlklar ile ve onlar iin bilinir hle gelmesidir; yoksa bunlar, Hak veya Hakkn dndaki kimse iin sabit olmu veya ortadan kalkm deillerdir. Zuhur, sadece zikredilen Am'da ve onunla gerekleir. Zikredilen ksmlardan leme ait olan ve lemin kendisiyle Hak'tan ayrld zellikler, daha nce Hak iin sabit olduu belirtilen her eyin yokluudur. Mesela lemin/kevn, ilk irde ile veya kadm bir varlk vb. ile vasflanmay; varl vcib olmakszn sadece sbtunun vcib olmas, kendisi zerinde hllerin deimesiyle hdislik zelliiyle vasflanmas gibi. Hak ise, hllerde bakalamad iin hdislik ile vasflanamaz. Varlna ve yokluuna iaret edilen zikredilen sfatlarn dndakiler ve ilk berzahta ortaya kan eyler/umur ise, iki vecih ve hkml mterek zelliklerdir. Bunlar, bir adan Hakka nispet edilebilirken, bir adan Haktan bakasna nispet edilebilirler. Bunlarn, bu berzah mertebesinde mtereklik nispetiyle Hak iin sabit olmalarnn nedeni, Hakkn ztnn, bu mertebede ve bu tarzdaki ortaklk nisbeti artyla onlar kabul iktiz etmesidir. Bunlar, Hakkn zikredilen farkllk zelliklerinden birisinin hkmleridir. Bu zellik, Hakkn her eit hl, mertebe, zaman, mevtin ve maz-hrda her hkm, hkm sahibine gre kabul etmesidir. Kevn varlklarn/a'yn bu berzahta gerekleen mterek emirlerd eki/durum hkm, isex Hakka dair belirttiimiz tarzdadr. yle ki: Bunlarn hakikatleri, kendilerini bilfiil ve artlaryla kabul edecekleri zuhur etmi her eyi kabul etmeyi gerektirmitir/iktiz; burada yeni olan ey, kendilerini var sayan veya nefyeden kimse hakknda bu eylerin sabitlikleri veya yokluklar deil, zuhur etmeleri ve bilinmeleridir. Bu berzah, aydnlk/ziya zelliine sahiptir. Hakkn, yaratklarndan farkllamasn temin eden mertebe ise, gayb ve mutlak nr mertebesidir;

bunun zellii, kendisiyle idrkin gereklemesi, fakat kendisinin idrk olunamaydr. Aklamaya altmz taayyn etmi ilh mertebelerde bunun benzeri, Ftiha'nm birinci ksmyla zelliine dikkat ekilen, Asl'dr. Bu Asl'm vrisi ve hakkn yerine getirenler ise, "Sabk"[102]; ibdetlerden ise, gndz farz ibdetleri ve ncelii olan btn ibdetlerdir. Dier keyan/varlk mertebe ise, imkn ve makl adem mertebesine iaret eden zulmetin/karanlk sahibidir. Bu zulmetin zellii, kendisi idrk edildii hlde onunla bir eyin idrk edilemeyiidir. Ftiha'nm son ksm ve talep cmlesi bununla ilgilidir; bu talebin konusu, surenin sonuna kadar isbat ve tenzih-nefiy zelliiyle nitelenen kimseler adna gerekleen "hidyef'tir. Bu, kevn ve arz sfatlarn nispetlerinden soyunup/insilah, asl zere baki kalmaktan ibarettir; bu asl, kmil kulluun rubbiyetin karsnda bulunmas gibi, nr'un mukabili "mkan" sebattr. Bu makam, Hak'ta "ikinci fena/istihlak" makamdr. Bu fenann baz srlarna, ilim ve fethin srrna dair ifdelerime ilave olarak, daha sonra hidyetin srrn aklarken -Allah'n izni ile- iaret edeceim. Bu mertebeye, gece ibdetleri ve "hirlik" zellii olan ibdetler aittir; bu kll karanlk makamlarn mazhr olabilen kimse ise, "zalim"dir[103]. "Ziya" zelliiyle nitelenip, "Am" diye isimlendirilen Ber-zh'a ise, "Ancak sana ibdet eder ve ancak senden yardm dileriz" makam istinat etmektedir. Bunun zellii, hem kendisinin idrk olunmas ve hem de kendisiyle idrkin gereklemesidir. Akam ve sabah ibdetleri gibi "berzh/ara" ve "cam/birletirici" ibdetler, ncelik ve sonralkla snrl olmayan btn ibdetler, bu ksma mahsustur. Allah'n hccetlerinin ve bu byk ilh makamlarn mazhr olabilen vrisler, "muktesit/dengeli"[104] kimselerdir; bunlar, ortada dururlar ve her eye yaratln veren Rableri[105] gibi her hak sahibine hakkn verirler.[106] Binaenaleyh bu makam, birinci ferdiyet makamdr. Bu makamda, "sonulandrma/inta" ve ruhan, gayb, tabi, unsur ve btn bunlar ieren nikah ile "tenasl/reme" gereklemitir. Btn bunlardan, namaz vb. gibi slam'n be art bilinir; bunlar ise, be asl mertebeden renilir. "Rab" ismi hakknda "rabbu'l-lemn/lemlerin rabb" meselesini izah ederken Allah'n nasib ettii kadaryla bahsedeceiz. imdi de, bu birletirici berzah makamnn diliyle yle deriz: Haktan ilh hkmler, O'nun gayb hazretinden ortaya karlar ve haber verildii gibi yine O'na dnerler. Fakat ilh hkmlerin Haktan kp, tekrar O'na dnmeleri, mmknler ile gerekleir. Mmknlerin hkmleri ise, Hak ile birbirlerine balanrlar/ittisal. Haktan mmknlere gelen ey, Hakkn "yarahc/icd" izhrdr; Hakkn katnda mmknlerden bulunan ey ise, (yaratc izhr) "kabul" ve onlarn (mmknler), kendileriyle taayyn eden (ilh) isimlerin hkmlerinin ve eserlerinin zuhurunda ve Haktan Hakka dnmelerinde "art" olmalardr; nitekim bunu daha nce belirtmi ve tasavvurlarn srr bahsinde ifde etmitik. limde mertebenin varlktan/kevn nce gelmesi, yledir: lim, lime alimin hakiktinin gerektirdii tarz zere taalluk/ilimek eder; ayrca, taalluk ve salttaallukun konusu da bunda messirdir. nk taalluk, taalluk ettii eye ve hkmne tbidir. u var ki Hak, eylerin hakkatlerini kendi Ztndan bilir, bunun sebebi, onlarn Hakkn ztnda resmedilmi/irtisam olmalardr. Binaenaleyh Hakkn, hariten elde ettii hi bir ilmi yoktur. Buna gre bu ilim, sadece mertebe ve nispetle nce veya sonra olmutur, bunu anla.

Varlkta ncelik, kaidenin banda zikredildii gibi, sadece Hakka aittir. u halde, "vcd ncelik", "Allah, her eyin yaratcsdr" (Zmer, 62) ; "O, evveldir, btndr" yetlerinde ve Hz. Pey-gamber'in "Allah var idi, onunla beraber baka bir ey yok idi" hadisinde ifde edilmitir. hir isminin ifdesi ise, "Allah'a yardm ederseniz, o da size yardm eder" (Muhammed, 7); "Onlarn vasflarn cezalandracaz" (Enam, 139) vb. yetler ve Hz. Peygamberin "Siz usamncaya kadar Rabbmz usanmaz"; "Nefsini bilen Rabbn bilir"; "Bana bir kar yaklaana bir arn yaklarm" gibi ifdeleridir. Bu kaidelerde im yoluyla anlatlan srlar anla! Malm olsun ki: ncelik, sonralk, taalluk, izhr, kabul vb. gibi eylerin hepsi, her nefeste meydana gelmektedir ve hkmn hepsi, ilitikleri/taalluk eylerden ayrlmaz. Buna gre, her varlm isimlerle olan hkm, isimlerin hkm gibidir ve her adan msemmyla/isimlendirilen birliktedir. Ayrlma, her adan, her hl ve takdire gre ve btn mertebelerde muhaldir. Buna gre, alem btn olarak, Vcd- Baht'm/Mutlak Varlk mazhrdr; her varlk da, herhangi bir varlk mertebesinde zel bir isim nispeti asndan O'nun mazhrdr. Vcd ise, "a'yan"m hkmlerinin muzhiri/izhr eden, bu hkmlerin baz mmknlerden dierlerine ulamasnn artdr. Ayrca o, zikredilen Berzh'ta mmknlerin kendi nefislerini ve birbirlerini bilmelerinin de artdr; sz konusu bu Berzah, kll aynadr. Bu konu ve makamn bir takm srlan vardr ki, zamanmz bunlarn zikredilmesi iin yeterli deildir; bahsettiimiz meselelerin asllarn aklamak ve hakikatlerini bildirmeye dair yklendiim grevi ifa iin bu kadarn belirttim. Yoksa, ferler, asllar ve tafsiller hakknda kendi anlayyla veya zevkiyle veya aktarc olarak konuan kimseler, hatra, fikir ve kalb mertebesinde ortaya km hakikatlerin ve makamlarn rnleriyle ilgili ok eyler sylemilerdir. Fakat bu mertebenin ve makamn hakikatini, gzyle grr-cesine ve muhtabm nefsinde somutlatracak ekilde, kesin bilgiyle bilenler ok azdr. Bu az insanlar, ardndan, bu meselenin nispetlerinden, tafsillerinden ve hkmlerinden yle bahs ederler ki, ifdelerinde, tafsili aklamann dayand esaslarn hkmnn sreklilii ortaya kar; yle ki, bu esaslar, kendilerine dayandrlan tafsili eylerden hi birini nakzetmezler.[107] ounluk ise, byle davranmaz, nk onlar, hakikatlerin esaslarn ve makamlarnn asllarn bilmezler, bilakis, baz ferlerden, bazlarna intikal etmekle detaylar zerinde konuurlar.[108] Bunun iin aralarnda gr ayrlklar olur, elikilere derler, bilgilerini kontrol ettiklerinde ise, aknla/hayret kaplrlar. zetle, bu esaslar takdim etmemizdeki ama, zikrettiimiz husustur. Aratrmac, bu satrlarda ortaya koyduumuz eylere dikkat etsin, bylece, lemin Nefes-i Rahman ile Gayb'tan ehdete -km/brz renir; vahdet makamnn ve bu makama tbi olan zikrettiimiz ve daha sonra "isimlerin isimleri" konusunda zikredeceimiz meseleleri; isimlendirmenin srrn; sirayet eden tecellnin srrn; varlklarn Allah'n tkenmeyen kelimeleri olularnn srrn ve insann zikredilen iki mertebenin nshas olmasnn srrn renir. Buna gre, mahreler mertebesinde harflerin ve kelimelerin insann nefesinden meydana gelmesi, varlklarn Nefes-i Rahmn'dan knn ve varhk/vcd mertebelerinde taayyn etmelerinin benzeridir ki, bu mertebelerin sonuncusu ehdettir; bunlar, ilh irde ve "Ol" emri ile kmlardr. Buradaki farkllk, isimlerin mertebelerine gredir. lahi isimlerin tevecchlerinin eitlilii^ kevn hakikatlerin ve de bunlarn mertebe ve istidatlarnn farkll, bize gre, beer harflerde meydana gelen

farklla benzer; beer harflerdeki bu farkllk, mahrelerdeki boum ve biti yerlerine gre gerekleir. Buna gre Nefes'in (Nefes-i Rahman) kendisi sonlu olmasa dahi, ondan btn zamanlarda varlkta taayyn eden ey, sonlu bir "emir"dir; bunun nedeni, kabiliyetlerin ve mertebelerin Nefes-i Rahman'yi kabullerinin snrl ve mtenhi olmasdr. Buradan "lmimi kyamet gnne kadar yaratklarm zerine yaz" ifdesinin srr renilir. Binaenaleyh bu ifde, mutlak deil, "kbil/mmkn" dikkate alnarak mukayyet anlamda zikredilmitir; bununla birlikte mmknler ve onlara ilien ilh ilim, sonsuzdur. Ayrca bu ifdenin mukayyet olmasnn bir nedeni de, sonsuz olan eyin varla bir defada girmesinin imknsz olmasdr, nitekim daha nce bunu belirtmitik. "ehl-i nazar"dr. Konev'nin bunlara dair hkm, yntemlerinin zorunlu olarak, eksik ve snrl bir bilgiye ulatracadr. Konevfye gre, Sonra yle deriz: Buna gre, nefes tek bir hakikat olsa da, mahrelerde boaz dmleri/makta sebebiyle meydana gelen farkllklara gre farkl isimler elde eder: Nefesin sresinin herhangi bir boum ile snrlanmadan uzatlmas, "Elif" diye isimlendirilir; nefesin kayna olan kalbe nis-betle en yakn boum ile ilk taayyn ise, "hemze" diye isimlendirilir. Bunun ardndan ise nefes, mesela "Ba", "Sin", "m" vb. ekilde isimlendirilir; nitekim Asl da, "Kalem", "Levh", "Ar" vb. ekilde isimlendirilmitir. Hi bir harf, taayynn dnda, nefesten farkl deildir ve ondan ayrlmaz. Vcd varlklar ve isimlerin hakikatlerinin her birisi de, "gayb", "ehdet" vb. diye nitelenen Mutlak Varlk'tan sadece oalmalar/taaddt ve taayyn etmeleri cihetinden farklla-rar; bu taayyn ve taaddt ise, eyaya nisbetle deil, Hakka nispetle imkni-gayb mertebesinde gerekleir. Ayrca bu taayyn, ilh Gayb mertebesinden "izaf" gayb'da farkllaan/temeyyz isme ait ilk taayynden ibaret olan ehdet mertebesinde gerekleir; izaf gayb, zikredilen haddir. Daha nce de belirttiimiz gibi, bu ilk taayynn beeri nefesteki benzeri, "hemze"dir. u halde "hemze", taayynn kendisidir; bylece zikredilen bu taayyn ile nefesin izafe edildii Mutlak Gayb'tan "zat tecell" zuhur eder. Kevn varlklardan ise, Kalem zuhur eder. Bizim nefesimizde hemze ile ilk taayyn eden ve onun birliini /ahadiyet bildiren ey ise, Eliftir. ehdet leminde hemze ile taayyn eden ilk tam harf, "Ba"dr. nk Hemze ve Elif, daha sonra iaret edeceimiz zere, harf deillerdir. Cem/birleme, terkip, eitli tarzlardaki eitli mertebeler ve daha nce akladmz tarzda "ahadiyet-i cem" hkmnn sirayet etmesiyle, btn varlklar zuhur ederler. Ayrca, lafzlarn, kelimelerin ve harflerin suretleri, kll mertebelerde ve mahrelerde mnlar yklenmi ve onlara delil olarak zuhur ederler. Bunlarn mnlar tamalar, kevn varlklarn mertebe ve isimlerin hkmlerini, msemmnm/Hak srrn tamalarna benzer; bu varlklarn msemmnm srrn tamalar, isimlerin kendisine dellet etmesi ve bir adan ondan farkl olmay itibanyladr. Bunu ren, Allah mrittir. [109] Kll Kaide Bu kaide, u konular iermektedir: simlerin srr; isimlerin isimlerinin srr; isimlerin mertebelerinin, kemllerinin, bu, kemllere ait olan ve kendisindeki kemli elde etmeye dnk talebin srr; isimlendirmenin faydas; isimler ve aralarndaki farkllk. Allah'n izni ile dnrken, bunlar reneceksin.

sim ve hakikatlerin bir blm, daha nce akladmz gibi, asl ve metbu isim ve hakikatler; bir blm de, czler, ferler, sfatlar ve lzmlar gibi tab ve tafsili isim ve hakikatlerdir; bununla birlikte, isimler mertebesinde blnme ve paralanma yoktur. Buna gre, metbu isimler, Gne ve nr gibi, genellikle, lem isimleridir; veya, "alim" diye isimlendirilen mevsufuna izafe etmeksizin "ilim" mns iin "ilim" isminin verilmesinde olduu gibi, sfatlara ait "sfat isimleri" gibidir. Tabi olanlara ise, sfatlan ve fiilleri rnek verebiliriz; buna gre sfatlar, krmz ile nitelenen eye "krmz", hayt ile nitelen-mi eye de "diri" demeye benzer. Fiil isimleri ise, "Dirilten/el-Bais" , "Affeden/el-afur" gibi isimlerdir. Fiil, faile; nispet ve izafet ise, bunlarn varlklarnn/ayn kendisiyle ortaya ktklar eye dellet ettikleri iin, isimler bir adan bu ksma ayrlmlardr; bu konuda, akl sahibinin yeterli grecei kadar aklamalarda bulunmutuk. Bu aklamalarn ilkini, alt terkipten bahsederken yapmtk. Bundan daha nce ve bunun ardndan ise, Nefes-i Rahman ve bu kaideden nce harflerden bahsederken bu konuya dikkat ekmitim. Bu konunun srlan hakknda -Allah'n izni ile- daha fazla aklama yapacann. Delile delil olan ey, kendisine delil olaca iin, bu ksmdan her birisinin Hakka bir delletleri olmutur. Bylelikle dellet, iki tre ayrlmtr: Dolayl dellet/dellet bi-vasat, dolaysz dellet/dellet-bidni vasat. Buna gre, dolayl dellet, iltizam ve tbilik delleti; dolaysz dellet ise, mutabk dellettir, istidlal, tbi isimler ile meydana gelir. Daha nce bu isimlerin, ekil, teekkl ve teekkl eden eyin/mteekkil srrnda dikkat ektiim tarzda, bu tarz isimlerin kendilerine tbi olduu asl hakikatler zerindeki sfat ve czlerden ibaret olduklarn belirtmitik. Bu asl isimler ile ve bunlardan tafsli-tabilerin varlkla-r/a'yn zuhur eder. Tabinin, iki hkm vardr: birisi, dellet; dieri ise, kendisini, asln ve mertebelerini tarif etmektir. Tbi, tbilerin varhklarmdaki "asl" olmas itibaryla metbuya baldr; bunun baka bir nedeni ise, tabinin, metbularn "delil" ve "bilgi" olularnn srrn izhr etmedeki "asl" olmasdr. Binaenaleyh, akledilen her trl farkllama/temeyyz ve oal/taaddt, isimdir; bu eyden, sz konusu farkllk cihetinden farkllaan eyin hakikati, oalmann bu ey iin gerekli/lzm olduu ve farkllaan bu eyin, Asl'm bilinmesinde art olduu renilir; bu asl, oalmann ve farkllamann kaynadr. Ayrca bundan, bu Asl'm mertebe itibaryla oalma ve farkllamadan nce geldii de renilir. Bunun "isim" olmasnn nedeni, Asl zerinde bir "almet" olmasdr. Asl'n, kendisini temyiz edecek bir mmeyyiz bir ey ve temeyyz olmaksizn taayyn mmkn deildir. Buna gre, taaddt/oalma ve temeyyz, isim ve lafzn lzm olan iki hkmdr. Asl'a dellet eden ayrt edici mnya/mmeyyiz mn dellet eden ey ise, ismin ismidir/ism'1-isim. smin eitlenmesinin/tenevv' sebebi ise, kesrettir/okluk. Kesret, sfatlarn, zelliklerin, arazlarn, lzmlarn, vecihlerin ve "netice" olan itibrlarn farkll sebebiyle ortaya-kar; bu itibrlar, farkl mertebelerde gerekleen hakikatlerin bileimlerinin neticeleridir. Hakikatler, bu mertebelerde farkl istidatlarla zuhur eden keyfiyetler ve terkiplerin hkmyle ve de "cem ve vcd" mertebesine mahsus "ahadiyet" emrinin srryla birleirler. u hlde varlkta zuhur edip, farkl imtiyaz ve zuhur trlerine gre "Gayb"tan ayrlan her ey, isimdir. smin "kll" ve "tekil" olarak mertebe ve vcd itibaryla kendisinden nce olan eylere tbi olmasnn neticesi ise, daha nce de belirttiimiz gibi, dellet ve tariftir. Btm olan her ey, kendisine tbi ve fer'

mesabesindeki eye nisbetle, "asalet" ve "artlk" mertebesinin sahibidir; nitekim daha nce buna iaret etmitik. Taaddt/oalma ve kesret/okluk, "vahdet" zelliiyle nitelenen ve btn taayynlerden ve farkllaan eylerin okluundan nce bulunan Mutlak Gayb'tan ayrlan ilk taayynde zuhur ettii iin, cem ve terkip srryla, cz sebeplerle, artlarla ve keyfiyetlerle zuhur etmitir. Bu keyfiyetler, her birisine zg bir mnnn bulunduu btn hakikatlere aittir. simlerden mmeyyiz /ayrt eden ve muayyin/belirleyen olan her ey, ilh gaybta baka birisinin ortak olmad belirli bir hkm ifde eder. Bununla beraber, btn farkllatrc/mmeyyiz eya, dellet ve tarifte ortaktrlar. Bylelikle, btn isimlerle iki fayda meydana gelmitir: Birincisi, ismin dier isimlerle mterek olduu faydadr; bu yn, ismin kendi aslna delletidir. Bu adan isim, msemms-nm ayndr. ikincisi ise, ismin kendi hakiktini tanmlamasdr.[110] smin hakikati, kendisiyle baka isimlerden ayrld zelliidir. Byiece, bu ifde ettiimiz zellikle ve isimleri birletiren mertebe iin matlup olmakla her isim, "isimlik" elde eder; bylece, kendisine zg bu farkllk/temeyyz onunla ortaya kabilir. ayet bu farkllk olmasayd, bu isim bilinemeyecekti; bu ise, kendisine ait "istidat" talebinden nce gelen bir taleple gerekleir. Nitekim, bu meseleyi daha nce zikretmitik, Allah'n izniyle tekrar zikredeceiz. Bunun srrn anladnda, unu da bilmelisin ki: leme taalluk eden ilh her ismin, kendisine has ve kendisine raci bir kemli vardr. Bu keml, ismin hkmlerinin ve eserlerinin vcd varlklarda/a'yan zuhruyla tamamlanr, ortaya kar ve gerekleir. Bu a'yn, ismin tecellghlar, taayyn yerleri, hkmyle ve eseriyle ismin saltanatnn zuhur mahalleridir. smin saltanatnn zuhuru, lisan- mertebesiyle, "cem" ve "vcd" mertebesi olan '-Allah" isminden, kendisindeki kemli izhr iin yardm dilemesiyle gerekleir. nk her ismin, mertebesi ynnden kendisine has bir lisan vardr. Btn isimlerin toplamnn lisan ise, '"Bilinmek istedim", "Ben insanlar ve cinleri ancak bana ibdet etsinler diye yarattm" (Zariyat, 56) vb. ifdelerinde belirtildii gibi, tafsili nisbet-leri ve bunlarn suretlerinin a'ynm kabul etmektir. Her isim, mterek di leriyle /cemiyet, tafsili nisbetlere bunu sylerler; bu nisbetler, zikredilen bu mukabele mertebesinin ihatas altnda bulunurlar. simler, sylediimiz gibi, "Allah" isminden kendi kemllerini tamamlayacak ve saltanatlarn ortaya kartacak eyi izhr etmesini talep ederler. Bu ise, onlardan her bir ferdin hkmnn btn eylere sirayeti ve de btn isimlerin hkmyle boyanarak aslna dnmesiyle gerekleir. Bununla birlikte isim, hakikati asndan ilh gayb mertebesinde bulunduu hl zere kalmaya devam eder; nitekim, tasavvur mertebelerinden bahs ederken buna deinmitik. Varlklardan her bir ayn'in da, kendisine ait bir kemli vardr; bu keml, o varlk iin sadece Haktan kazanlm varlk ile gerekleir. Bu varlk, ya baz vcd mertebelerde ve baz mev-tinere gre kazanlr, veya btn mertebelerde ve btn mev-tinlere gre kazanlr. Fakat bu talebin kayna/mebde' ve menei ise, isimler mertebesidir. nk isim, muhakkiklere gre, br adan msemmnm ayndr.[111] Nitekim daha nce ve harflerin nefes ile olan ilikilerini anlatrken buna iaret etmitim. Harflerin nefes karsmdaki durumlar, isimlerin msemm karsndaki durumlarna benzedii gibi, hkmleri de ayndr. Msemm, varlklarn a'ynnn aksine, Ztn ve Ztnn levazmn ezel olarak bilir. Varlklarn a'ynnn kendi ztlarn ezelde bilemeyilerinin sebebi, varlklarnn hadis

olmalardr. Dolaysyla, "hayt" ve "vcd" gibi ilmin gereklemesinin kendisine bal olduu artlar bulunmad iin, varlklarn kadm bilgilerinin olmas sahih deildir. u hlde, hadislerin talep makamnda da ncelikleri olamaz. nk, bir eyi bilmeyen kimsenin, cehaleti annda, bilmedii eyi bilmedii ynden talep etmesi, kesinlikle geerli deildir.[112] iaret ettiimiz "cem" makamndan gayb bir talep ile taayyn eden ey, her isme nisbetle bu ismin hkmlerinin gerektirdii imkn mertebesinin nisbetleridir; bu nisbetler, bu ismin hkmnn zuhur mahalli olan baz mmknlerin a'ynyla irtibatldrlar. lmin her hangi bir snf, cinsi ve tr iin bu "cem" mertebesi ve hkmlerinin ihatasnda bulunan isimlerden taayyn eden her hangi bir ey, bu snf, cins ve trn istidadnn talep ettii/istid'a ve bu mertebenin nisbetlerinden olan eylerdir; bu nisbet, bu trn veya kendisini talep eden ve belirleyen bu kev-n hakiktin mertebesinde rubbiyet srr ile taayyn eder. Bylece bu taayyn ve talep/istid'a ile "Allah" ve "Rahman" isimlerinin saltanat, hkmlerinin nfuz etmesiyle, kevn hakikat zerinde zahir olur. Bylece, bu hakikat zerindeki rubbiyet, bu nisbet cihetinden her iki isim hakknda kll ve tekil olarak gerekleir. Bunun neticesinde ise, kendisini kabul eden hakikatte grlen esere gre Hakka izafe edilen bir isim zuhur eder. Bu ismin Hakka izafesi," "Allah" ve "Rahman" isimlerinden birisinin mertebesi asndan sabittir. Nitekim Allah, yette buna dikkat ekmitir: "ster Allah deyin, ister Rahman deyin. Hangisi ile dua ederseniz, en gzel isimler O'nundur." (Isra, 110) Bu srr anla, nk bu, son derece kapal ve nemli bir srdr. u hlde her ey, kemli talep eder. Bu noktada, hariten her hangi bir engel de yoktur; nk, sadece isimler, durumu zikredilen mmknlerin makam ve bunlar birletiren sr vardr. Bu sr, insandr; insann, kendisine has bir hkm vardr. Allah'n diledii kadaryla, insann zelliini belirten aklamalar yapacaz. Mstanilii, yaratklaryla mnsebetinin ve ilikisinin olmay asndan Zt hakknda, hi bir ey sylenemez; nitekim daha nce bunu belirtmitim. "Engel" diye isimlendirilen ey, baz a'ynn bazlarndaki hkmnden ibarettir; bu hkm, adeta bakasnn kendi dndaki kemli gibi, iinde kendi kemlinin de bulunduu zel bir tarzda Hak ile zuhur etmitir. Bu durum, eksikliklerde, perdelerde ve elemlerde de byledir. ki kemlin neticesi, zikrettiimiz husustur. Klli gaye, hangi mertebe ve surette olursa olsun her varln nihayette ulat hl ve durumdan ibarettir; varlk, o hl veya durumda yerleir/istikrar ve kll -tafsili deil, nk tafsili olan eyin, sadece nisbi ve farazi bir sonu olabilir- adan hkm devam eder. Bunu bil ve bu kaidenin ieriini dn. Hi kukusuz ki, farkl lisanlarla, isimlerin srlar hakkmda pek ok ve eitli srlara dikkatini ektim. Bunlarn bir ksm, bir ksmndan daha stndr. En byk srra ise, tam olarak, kitabn bandaki tavsiyemin gereini yerine getirirsen ulaabilirsin. Allah, irada ulatrandr. [113] Balang/Mebde' Ve Yaratln Srr Daha nce, ilmin ve kelmn srrn, bunlarn mertebelerini ve hkmlerini, ilim ve kelma zg ifde ve aktarma aralar gibi levazmn, isimlerin srrn, farkllk mertebelerini ve benzeri konular mmkn olduunca aklamtk; bununla beraber, daha nce de bu konularla ilgili Allah'n aklanmasn ve izhnl takdir ettii srlar bu konulardan bahs ederken beyan etmitik. imdi

ise, asllarn ve ana ilim ve hakikatlerin dier neticelerini ve semerelerini zikredeceiz. Bunlar zikredeceimizi vaat etmitik. ncelikle, Allah'tan yardm dileyerek, "balang" ve "yaratln srryla balyoruz. Hak, her eyi ztna dair bilgisinin aynsyla bilir. Hak, bakasmdan veya bakas vastasyla kazanlm herhangi bir ilim ile vasflanm deildir. Bunun ardndan Hak, nefsinde aleme dair ezel bilgisine gre onu yaratmtr. u hlde lem, Hakkn ilminin sureti ve mazhrdr. Hak subhanehu ve teala, eyay ilim ve varlk asndan ihata etmeye devam etmektedir; nitekim bunu bize retmi, haber vermi ve anlatmtr. Zuhur eden her ey, O'ndan zuhur etmitir. nk Haktan baka hi bir eyin, Hakla birlikte varl yoktur. Nitekim sz doru Peygamber Efendimiz, "Allah var idi, O'nunla beraber baka bir ey yok idi." diye haber vermitir. Allah teala da, kendisini tantarak nefsi hakknda unu haber vermitir: "O Allah ki, O'ndan baka ilh yoktur. Gaybi ve ehdeti bilir, rahman ve rahim'dir." (Har, 22) Baka bir yetinde de, kemlinin sfatlarna dikkat ekip, yle buyurmutur: "O evveldir, hirdir, zahirdir, btndr. O her eyi bilendir." (Hadid, 3) Bylelikle, Hakkn sekin kullarnn ve kurbiyetine ve ikramlarna mazhr olanlarn muhakkikleri, ncelikle Hakkn onlara at ve kendilerini muttali kld varlnn srlaryla, daha sonra da haber verdii eylerle unu renirler: Mertebelerin says fazla olsa bile, hepsinin says iki mertebeye racidir. Bunlar, gayb ve ehdet bir de bunlar birletiren mertebe. Nitekim, daha nce buna iaret edilmitir. Binaenaleyh her eyin bir zahiri vardr ki, o eyin sureti ve grnen ynnden ibarettir; bir de btn vardr ki, o da, o eyin ruhu, mns ve gaybdr. Btn suretler, gizli ve ak farkl trlerine ramen, "ehdet" zelliiyle nitelenen "ez-Zhir" ismine mensuptur. Btn mnlar ve mcerret hakikatler de, gayba ve el-Btm ismine mensupturlar. Bunlar, belirli sebeb ve artlar ile ortaya kan cz' suretlerin asllardr. Var olan her ey, mn veya ruhaniyeti veya her ikisi asndan, mertebe ve eref ynnden suretten nce gelir; bu ynden onun ncelii vardr. Suretin ise, ilm ncelik asndan olsa bile, baka bir adan mn ve ruhaniyete ncelii vardr. nk cz bilmek, kll bilmekten ncedir; zahiri bilmek, btn bilmekten ncedir ve onu bilmenin artdr. Beer ruhlar, miza dzeyindeki inann ardndan ve mizaca gre taayyn ettikleri iin u ortaya kmtr ki: Suret ve btn hakikatlerden her birisi, bir adan ve itibr ile ncedir, baka bir vecih ve itibr ile de sonradr. Hak, rahmeti ve ilmiyle her eyi kuatt, rahmet ise, daha nce belirttiimiz gibi, "kapsayc varlk"tan ibaret olup, onun dndaki hi bir eyin mul ve genellii olmad iin, "er-Rah-man" isminin eyay ihatas zuhur etmitir. Her eyin kendisine zg bir paras ve Mutlak Varlkta kimsenin ortak olmad belirli bir pay bulunduu iin, er-Rahim isminin zel olarak her eyi kapsad bilinmi olur. Bylelikle Hakkn, zt ve bu iki yette zikredilen kll isimleri asndan, her eyi ilim ve varlk ynnden ihata ettii sahih olmutur. Sonra yle deriz: Zuhur eden ve mahede edilen her ey, zuhurdan nceki bir batmlktan zuhur etmitir. Gayb, ehdet-ten nce gelmitir. Btn bu bahiste zikredilen eylerdeki ncelik ve evvellik, ister varlk ynnden, ister mertebe ynnden, ister ikisiyle beraber olsun, ayndr.

u hlde, ez-Zhir ismi ve onun ile zuhur eden dier suretler, Hakkn gaybmda bulunmaktaydlar ve zikredilen ilh gayba en yakn sfat olan vahdaniyetin altnda mstehlek idiler. Bylece, vahdaniyet ve istihlak/fen perdesi, ar yaknlk ile onlar Ztlarn ve Rablerini idrkten engellemitir. Sonra, Hak, kendilerini bilgisine gre temyiz ettiinde, tecellsinin nuruyla onlar izhr etmitir. Bylelikle O'nun nuru ile bu varlklar, aydnlanm, zuhuru ile zuhur etmi, bylece btn ve mefkud/yok hkmnde olmann ardndan, grlr ve mevcut hle gelmilerdir. Onlardan nce gelen ve zuhur eden her eyi kapsayan batm mertebe "gayb" diye isimlendirildii gibi, bunlar birletiren mertebe de, zuhur etmelerine nisbetle "eh-det" diye isimlendirilmitir. Gayb, ikidir: zaf ve hakik gayb. Buna gre, izaf gayb, hkmnn tafsili ortaya kan gaybdr; hakik gayb ise, Hakkn ztnn ve hviyetinin mertebesidir/hazret. [114] Vahdet Ve Kesreti Birlik Ve okluk ttifak edilen eylerden birisi udur: Allah'n hakikatini, kendisinden baka hi kimsenin ilmi ihata edemez. nk, O'nun hakknda belirli bir hkm taayyn etmedii gibi, O, hibir vasf ile de snrlanmaz, belirlenmez, taayyn etmez ve sonsuzdur. Hibir ekilde taayyn etmeyen eyin taakkul edilmesi, mmkn deildir; nk akl, kuatamad ve kendisince belirginlemeyen bir eyi ihata edemez. ayet Hakkn hakikati, herhangi bir vecih veya bir nisbet ile bile olsa taayyn etseydi, mutlak olarak deil, kendisiyle taayyn ettii ey ile ve ona gre olan bu taayynyle bilinirdi. Bu gayb hakkndaki bu bilgi, icml bir bilgidir. Bu bilgi, en yce keif ve ilh tarif ile meydana gelmitir. Bu bilgide, taayyn d/gayr- mteayyin bu gayb mertebeden taayyn eden tecellden baka hi bir vasta yoktur. Bu tecellye ve bunun nasl gerekletiine dikkat ekmitik. Ardndan da, kendisinden zuhur eden ve farkllaan isimler, vcd eserler, mazhrlara ait nran tecelller ve benzen eyler ile Hakka istidlal etmeye de dikkat ekmitik. Nitekim bu meseleye, ekil, teekkl ve teekkl eden ey bahsinde deinmitik. nk bu gayb, zuhur eden ve bilinen ve bunlarn dndaki eyin asldr. Bunlarm dndaki derken, sadece Hakkn bilei lemlerden mstanilik makam ve aradaki mnsebetin yokluundan dolay bakasna ilimeyen nisbeti kast etmekteyim. Hakkn leme taalluk nisbeti ve de ulhiyet, ulhiyetin hkm, ilim ve tesirle ilgili olarak zikrettiimiz mnsebetlerin srr cihetinden lemin Hakka taalluk etmesi ynnden ise Hakka dair, kendisiyle zuhur edip, O'nu izhr eden ey ile hkm verilir/Hak, mahkm-i aleyhtir; bu ynden Hak, diledii kullarna Zt'mm gaybmdan her tecell ediinde kendini bildirir, tantr ve retir. Bu gayba nisbetle en yakn mertebe, Nefes-i Rahmn'den ibaret olan Am"dr; bu mertebeye, taayyn-i evvel hkmlerinin ilki ve mutlakla en yakn olan ahadiyet istinat etmektedir. O, yani Ama mertebesi, btn isim ve sfatlarn mertebesi ve de daha nce belirtilen "na't"larm sahibidir. Am', zikredilen ilh gayba nisbetle ilk ehdet mertebesidir; yoksa, Am, kendisinin altnda bulunan mertebelere nisbetle ise, "izaf gayb"drr. Am, ayrca, btn sur veya manev okluun "iki tahlilde"[115] kendisinde sona ermesi asmdan da, ehdet mertebesinin sonuncusudur. lemde grlen okluk, zikredilen ahadiyetten yaylm ve bir itibrla da onunla zuhur etmitir; fakat bunun anlam, hviyeti itibaryla bir/vahid olandan,

hviyeti asndan okluun sdr olmas demek deildir. nk, daha nce de belirttiimiz gibi, her hangi bir eyden hakikati asmdan kendisine zt bir eyin kmas mmkn ve geerli deildir. Vahdet ve kesretin, bir ve oun birbirleriyle elitiinde de bir kuku yoktur. u hlde bunlardan birisinin, kendisinden farkl olduu ynyle dierinden sudur etmesi imknszdr. Fakat, bir olann ve birliin/vah id ve vahdet pek ok nisbet-leri olduu gibi, okluun da sabit bir birlii vardr. u hlde bunlardan birisi dieriyle ilikili olduunda veya ona tesir ettiinde, bu, sz edilen mterek zellikle gerekleir. Bu kaidenin aklamaya altmz konudaki tezahr udur: Bir'in, iki hkm vardr. Birincisi onun, herhangi bir sfat, isim, na't veya sabit bir hkm veya arz veya lzm eklinde bir sfat diye dnlmeden sadece kendisi iin "bir" olmasdr; yle ki, o -linefsihi- kendisidir. Hviyetten ibaret olan Gayb- Mutlak ile ahadiyet zelliindeki bu ism taayyn arasnda bu taayynn kendisinden baka hi bir fark yoktur. Ayn ekilde, bu gaybda hibir eyin taayyn ve vcd bir okluu yoktur. Aksi hlde Hak, bakas iin zarf olurdu ki, O'nun ahadiyeti/birlik bundan mnezzehtir. Sonra yle deriz: "Bir/VahicT'e izafe edilen iki hkmden dieri ise, onun kendisini kendisi ile bilmesi ve bunu bildiini de bilmesidir. O, vahdetini ve mertebesini, vahdetin kendisi iin sabit bir nisbet veya zorunlu bir hkm veya kimsenin ortak olmad ve bakas iin sahih olmayan bir sfat olduunu bilir; bu nisbet, nisbeti asmdan Bir'in hkmdr. Ayrca, leme ilimekten/taalluk mstanilik nisbeti ve de daha nce zikredilen ona ilimek/taalluk nisbeti buradan bilinir. te bu nisbetten, sabit olan bu nisp taaddt nedeniyle, okluk Bir'den meydana gelmitir. yle ki: Hakkn kendisini kendisiyle bilmesi ve kendisinin lizthi bir olup, varlnda orta olmay, mutlak vahdet hkmnden farkldr; bylelikle nisp kesrete /okluk bal olan taaddt/oalma, haric/ayn taaddd izhr etmitir. Bir iin art olan bu iki hkm, zellii bilinmeyen ve hakknda belirli hi bir hkmn sahh olmad Zt'a ait gayb'dan sonra gelirler. Bu gayb hakknda, daha nce de ifde ettiimiz gibi, vahdet/birlik, kesret/okluk vb. gibi hibir belirgin sfat ortaya kmaz. Adede nisbetle birin hkm, u zellikte olmasdr: Kendisiyle saylr, adedin ortaya kmasn salar; yoksa bir, say deildir. kilik de, adetin illetidir, fakat o, maddi illete benzer. 'se, tam saylarn ilki, saylarn okluk ve terkiplerinin ilkidir. Bu veciz iaretimizle vahdetin mertebesine dikkat ektikten / imdi de kesretin mertebesine dikkat ekeceiz; bylece her ikisine dair ikzmz tamamlanm, artk bunlarn hkmleri de kapal kalmam olur. yle deriz: Kesret/okluk, iki ksma ayrlr: Birincisi, czlerin ve ztn kendisinde kaynat dayanaklarm/mukavvimat kesreti; buna rnek olarak, madde ve suret czleri veya -bu konuda farkl grler bulunmakla birlikte- cisme nisbetle cevher ve araz; cevher ve arazdan oluan trlere nisbetle ise, fasllar, cinsler verilebilir. Ksaca bu kesret, daha sonra bir eyin kendisinden meydana geldiinin tasavvur edilebilmesi iin, balangta muhta olunan kesrettir. kinci ksm ise, bir eyin levazmnn kesretidir. Bu da, bir eyin nefsinde gerek anlamda "bir" olmas veya czlerden ve dayanaklardan mrekkep olmasdr. Bu ey, varlk kazandktan sonra, ztmdaki mn ve vasflar kendisinin lzm olurlar; zt ise, ister nefsinde bakasndan mrekkep olsun, ister byle olmasn, bunlardan olumaz. Aksine bunlar, zorunlu olarak ve varlk asndan bu eye tabidirler. yle ki, bu eyin varl ve bir eye taalluk ettii tasavvur edildiinde, bu mnlar onun lzm olurlar. Buna rnek olarak, alt saysn

verebiliriz. Altnn varl, ift olmadan tasavvur olunamaz. Bu demek deildir ki, ift, altnn bir parasdr. ift, zorunlu olarak alt saysnn lzmdr ve mertebe olarak da kendisinden sonra gelmitir. Alt, ayn zamanda, yarm, te bir ve , be ve dier rakamlarda bulunan "ferdiyet" kavramlarn da ierir. Tahkik derecesine ulaamam akll kii, buradan ihatann srrn kavrar. Bunun yannda ihata eden, ihata ettii eyin zarf olmad gibi, ihata edilen ey de, kendisini ihata edenin bir cz deildir. Ayrca bu kii, Bir'in lzm olan sfatlarn onun birliine hibir ekilde zarar vermeyecei gibi eitli srlan renir. [116] ehdet Ve Gayb Vahdet ve kesret hakknda izah etmek istediimiz hususlar belli olmutur. Bunlarn bilinmesi, yaratlm/emr balangcnn srrna dair zikredeceim eylerin anlalmasna yardmc olacaktr. Bu "Emr", "lem" diye isimlendirilen byk kitabn anahtardr. Bylelikle bundan, son nshaya ulancaya kadar "lemin nshas" ve "nshann nshs"nm bilgisine tedricen ykselinir. Son nsha, daha nce vaat ettiim gibi, baz srlarn aklama niyetinde olduumuz "Fatiha"'dr. Bu itibrla yle deriz: Hak Subhanehu, Zt'mm gayb mertebesindeki nurundan ibaret olan ilmiyle, Zt'a mahsus mutlak kemline bakmtr. Bu kemlin Hak iin sabitlii, haric bir eye dayanmaz, nk burada O'nun dnda kalan hi bir ey yoktur; bylelikle, iaret edilen mstanilik sahih olmutur. Bu nazar/bak, nceki bir perdeden veya daha nce bulunmayan yeni, haric bir eyden deildir. Hak, kendisine layk olmayan eylerden mnezzehtir. Binaenaleyh, nispliin dnda, burada hibir teceddt/yenilenme, ncelik ve sonrahk yoktur. Fakat mahede sahibinin bilgisinin lisan, imdiki lemimizde eyleri ve aralarndaki hkm, sfat, ncelik ve sonralktaki farkll renip, bunlar gayb'daki nran ve ilm mertebelerde idrk ettikten sonra, bu hakikatlerin srlarn ibarenin tayabilecei kadaryla ve hitab esnasnda muhatabn hlinin, hitap edenin ve dinleyenin mertebe ve makamlarnn gerektirdii lde dile getirir. nk, btn bu zikrettiimiz unsurlarn aklamaya altmz konuda bir hkm vardr ki, bu hkm, ifde edilen eyde de bir tesir icap ettirir. Bu tesir, o eyi iinde bulunduu mutlaklk ve mnezzehlikten kartr. Bu mutlaklk ve mnezzehlik, o eye zikredilen kaytlarn ve ifde aralarnn gerektirdii tarzda maddeler ve eitli keyfiyetler sebebiyle eklenen ve arz olan snrllktan nce gelir; nitekim, daha nce kelmn srr bahsinde buna iaret etmitim. zetle, insann yaratlnn melekeleri/kuvvetleri, mahede ve tecrid hlinde arifin nefsinin idrk ettii her eyi, benzerliinin kemlini idrk, onu ifde etmek, mahedenin kendisine taalluk ettii tarzda ibraz etmekten acizdir. Bunun iin arif, e-hdet lemine dndnde mahede ettii eylerin hepsini deil, kllilerini ve baz czlerini aklnda tutabilir. nk, tabi kuvvetleri yetersiz ve basiretin idrk boyutu karsnda naks olduu gibi, bu kuvvetlerin felei/kapasite de, nefsin geni alanna ve hazret'l-kuds'deki mertebesinin dairesinin geniliine nisbetle dardr. Bahsettiimiz noktada arifin hli, aslnda yaz yazmay tam olarak bildii hlde eli titredii iin bilgisine gre bunu ifde edemeyen eli titreyen iyi katibin hline benzemektedir. Bu kii, bildii tarzda istedii eyi yazamaz, nk, alet gayesine yardmc olmamaktadr. u hlde vastalarn, aralarn ve hkmlerinin durumlarn ve bunlarn kullanclarnn nefsindeki eye nisbetle

eksikliklerini bilmeyen kimse, kusuru bu aralar kullanan ahsa nisbet eder, hlbuki durum hi de byle deildir. Eksiklik, aletten ve onun yaratlm cz-haric varlk istidadnn veya varlk ve yaratlmlk dairesinin dnda gayb alemindeki kll istidadndan kaynaklanr. Aletin bu istidad, failin onunla izhr etmek istedii eye tam olarak cevap vermede eksik kalr. Burada, ayet aratrr ve elde edebilirsen nemli bir sr vardr. Bu konu netleince, tekrar yaratln balangc ve bunun tafsilinden ibaret olan konumuza dnyorum: yle deriz: Sz edilen bu nazar ile Hak, iaret edildii tarzda hviyetinin gaybmda gizli olan ve Ztna mahsus zorunlu varlk kemlinden farkl bir kemli daha mahede eder ve aniden iki keml arasnda tam bir ak/taauk ilikisinden ibaret muttasl bir ba meydana gelir. te bu gizli keml, daha sonra belirteceimiz "cela" ve "istida" kemlidir. Hdislik hkmlerinden mcerret olan Hakkn bu ilm nazar, "uhd" nispet cihetinden baka bir gayb tecellsinin meydana gelmesini/inbias gerekli klar ve onu talep eder; sz konusu "uhd" nispet, daha sonra bizde taayyn edip akledildiinde "el-Basr" ismiyle ifde edilir. Bu gerektirme, tecellnin kendisi iin/linefsih taayyn etmesi iindir; bu tecell, zuhurunu talep eden ilh ilmin grd eye taalluk etmi olarak "hubb/sev-gi" renkle boyanm/insiba bir halde iken kendisi iin taayyn eder. Bu tecellnin ilmin grd eye ilimesinin/taalluk nedeni, ilim mertebesinin muhabbet mertebesinden nce gelmesidir; nk, mutlak anlamda bilinmeyen herhangi bir eye muhabbet asla taalluk etmez, nitekim, "Miftah-u gaybi'1-cem" isimli kitabmzda "kevn ve esma talep" hakkndaki ifdelerimizde buna iaret etmitim. Gaybta sadece Hakkn bildii ve mahede ettii eyler bulunduu iin - ki, bunun nedeni, Hakkn eyay ihata etmesi ve eyann Hakkn ztnda resmedilmi/irtisam olmasdr- bahsettiimiz durum, irdenin kudretten nce gelmesinde olduu gibi, mertebe ve nisbet asndan olan bir nceliktir. Binaenaleyh, ilmin bu noktadaki benzeri, onun hkm ve hikmetidir ki bunlar, bizdeki basar/gz ve akl grlerdir; her iki kuvvet de, ilmin hkm ve hikmetinin mazhn ve benzerleridir. Bylelikle gayenin gereklemesinin, iki ncln terkibine bal olduu bilinmitir; nk birlii asndan ve ahadiyeti makamnda Bir, baka bir eyi meydana getiremez ve okluk Bir'den zuhur etmez, binaenaleyh onunla birlikte, sadece kendisi bulunabilir. Ayrca u da renilmitir ki: Gaye olan keml, kesret/okluk olmakszn zuhura gelmez. Ve renilmitir ki: Gayenin gereklemesinin kendisine bal olduu ey de, gayedir. Bu durumda mutlak gaybtan sadece bir ncl taayyn etmitir. Bu ncl, "baisi hubb/sevgi drts" ile gerekleen tecelldir. Vahdaniyetin srr ve Zt'a ait gayb ve vcd srla ilgili olarak ifde ettiimiz gibi, mutlak gayb'tan hkm de infaz olunmaz ki, mutlak gayb, bu mertebede sultann sahibidir ve zikrettiimiz nisbetleri ihata eder. Bu, fayda vermeyen ve netice dourmayan alt tertibin birlii srrdr. Ben, daha nce bunu u ifdemle belirtmitim: "Tecell hkmlerinin "fiil" diye isimlendirilen ve tecellnin mazhn olan baka bir eysiz birbiriyle birlemesi, hi bir sonu ve fayda vermez. Fiil, Yaratc ve Mucit olmas itibaryla Haktan mefule ulaan te'sir nisbetine bal tecelldir. Bu tesir, farkl mertebelerine gre, fiilinin kendisi ile/mefulun bih, kendisinde gerekle-tii/mefulun fih veya kendisiyle birlikte/mefulun-meah veya kendisi iin/mefulun leh gerekletii eye ular.

Buna gre tesirin "mefulun-fih"e ulamas, mefulun maksat veya maksatlardan birisi olmas durumundadr; "nefulun-bih"e ulamas ise, mefulun vasta ve art olmas durumundadr; "me-fukm-meah"a ulamas ise, mefulun illetin paras veya sebeplerinden birisi veya bir itibrla gaye olmas durumundadr; tesirin "mefulun-leh"e ulamas ise, bu fiilin faydasnn ona/mefule dnmesi veya o eyin fiilin gayesi olmas durumundadr. te bu, Hakkn lemi lem iin yaratmasnn ve ibdetin Ma'bud iin deil, bid iin emredilmesinin srrdr. nk Hak, izzet ve mstanilii itibaryla, fiilinin herhangi bir amaca bal olmasndan mnezzehtir; bilakis O'nun fiilinin gayesi, leme ynelik zat rahmetidir. Dier fiil mertebelerini de buna kyas et! Kukusuz ki sana bir kap am bulunmaktaym. Sonra yle deriz: Neticenin meydana gelmesini ve sadece "hubb tecell" ile hkmn gereklemesini erteleyen baka bir sebep ise udur: ayet bir eyin meydana geliini veya imknn tek ncle bal farz etseydik, bu hkm ile taayyn eden ve ayn' zahir olan baz kimselerin idrkine u gelirdi: Yaratl iive kevn inann konusu ve gayesi, sadece ve sadece Hakkn mertebesine mahss eylerin tahsilinden ibarettir; hlbuki byle bir dnce, Hakkm mstanilik mertebesi hakknda naks bir vehimdir. Bu mertebe, Zt'a ait vcd keml mertebesidir; bu mertebe, kendisine layk olmayan eylerden mnezzehtir. Binaenaleyh zikredilen bu tecellnin hkm, bu ve zikredilmesi mmkn olmayan baka engellerden dolay gereklemeyince, Gayb- Mutlak'tan nihai mertebesini/mstakar talebe dner; nitekim bu durum, mazhrlar ile taayyn eden dier tecelllerin de adetidir/snnet. Onlar da, kesret/okluk alemiyle mnsebetleri olmad iin, hkmleri tecell ettikleri eylerde gerekletiinde kendi asllarna dnmek isterler. te bu, tafsl tecelllerin tecell ettikleri eylerin hkmlerini kazandktan sonra kendileri iin meydana gelen "insilah/soyutlanma" ve Gayb'a dnlerinin/rc sebebidir. Bunu, tecell ve mtecella-leh/tecell edilenin srr blmnde ve de tasavvur mertebelerinde belirtmitim. Ayrca bu, beeri ruhlarn brndkleri/telebbs ne'etlerden soyutlanmalarnn ve asllarna dnmelerinin nedenidir. Beer ruhlar, bu ne'etlerle kemle erip, btn olularm/ne'e srlarnn zn, btn suret ve mevtnlerin srlarn elde ettikten sonra, vahdetlerine zarar veren sretleriyle deil, okluk hkmleriyle boyanm olarak asllarna dnerler. Sonra yle deriz: Zikredilen bu dn ile "gayb hareket" ve mukaddes bir "evk-devir" meydana gelir. Bu hareket ve devrin hkm, Gaybm kuatt kevn ve esma hakikatlere sirayet eder. Bu tecell, dnnde dier ilm taayynlere urar, bylelikle tecell, gayb ve evk mukaddes bir hareketle urad ilmi taayynleri harekete geirir. Bunun sonucunda ise, dier hakikatlerden ak drtleri/bevais-i hubbiyye, hubb ve manev hareketler ne'et eder. Bunlar, kendilerinde sirayet eden tecellnin srrnn hkmyle Haktan kendi varlklarn ve kemllerinin bulunduu eyi izhr etmesini talep ederler; bylece bu ey, kuatc devri hareketlerin miftah olur. Bu miftah, gizli eyleri izhr eder, bil-kuvve ve imkn hlindeki varlklarn a'ynn/varlk, fiile kartr. Bu cmertlik nispeti, Gayb ahadiyet altnda fn/mstehlek olmu hakikatlerdendir. Bylece bu cmertlik/cevad nisbetinin mertebesinin lisan, zikredilen tarzda kendisinden talep edenlere yardmc olacak ekilde ortaya kar; bunun nedeni ise onun, hakiktinin ve hkmnn gereklemesine bal olan kendi kemlinin zuhurunu istemesidir.

Bylelikle, iki ncl meydana gelmi olur: Birincisi, hubb tecellnin ierdii talep; dieri ise, fiilin mazhr olduunu belirttiimiz "kabul" zelliindeki kevn istidat talebidir. Bylece, imdi "kudret" diye isimlendirdiimiz nisbet ortaya kar/taayyn. Bu nispet, kendisi iin taayyn "irde"den ibaret olan bir konu/mteallak talep eder; bylece rknler, tamamlanr. nk ilmin zikredilen eyleri mahede etmesine neden olan tecell, gayb ve vcd nurun hakikatini ortaya kartan "hayt" nisbetinin hkmyle boyanan "hviyet tecellsi" dir. Sonra hubb tecell, ilim ile beraber, hubb snr unvan olan "irde" nisbeti-ni izhr eder. Bunun ardndan da, akladmz gibi, kudret taayyn eder. Bylece, istenilen neticenin kendilerine bal olduu esaslar tamamlanm olur. Bu esaslar, iki ncldr. Her ncl iki mf-redden/kavram oluur; bylece drt tane olurlar. Bunlarn bir tanesi, tekrarlanr; tekrarlanan ncl, eser ve eserin kemlinin meydana gelmesi iin dier nclde gizli olduunda dier nn hkmn kazanan/insiba "irde" nisbeti ynnden "ahadiyet-i cem/okluun birlii" srrdr; bylece de, "ferdiyet" meydana gelmi olur. Bunun ardndan, "tekrar"'dan ibaret olan bu gayb hareket ile, nikah srr zuhur eder. Bunu -"zuhur" tbilii deil- "istilzam" tabiliiyle netice takip eder. Artk geriye, zikredilen esaslara gre maksadn ortaya kmas iin mertebenin "hubb hareket" ile taayyn etmesi kalr; bu mertebe, ikrida: m nfuz mahallidir. Bu esaslar, asl nisbetler ve gayb vahdaniyet mertebesinin lzm olan Zt isimlerdir. Bu isimler, Zt'in zelliklerini tarlar ve onun srlarnn mazhrlardr. Bunlarn dndaki isimler ise, kll isimler ise, Zat isimlerin tbileridirer; byle deiller ise, tedvin ve tastir/kevn lemine ilien ve o lemde taayyn eden tafsl isimlerdir. Daha nce aklamtk ki: Herhangi bir eyin srf basitlii ve birlii/vahdet asndan kendiliinde bir tesirinin olmas asla mmkn deildir. Binaenaleyh bu durum, vahdet makamnn kendisinden farkl ve mertebe asndan aasnda olan eylerden ayrt edilmesini gerekli klmtr. Bylece bu makamdan, iktidarn gereklemesinin mahalli olmaya mnasip eyler ayrr. nk iki eit ey -ki bunlar, iki nisbet veya iki varlk olabilirler-eit olduklar noktada birbirlerine tesir etmede herhangi bir ncelie sahip deillerdir. u hlde, birisinin o eyden dolay dierinden stn olduu, birisinin messir, dierinin ise daha alt mertebede olmasn salayan bir "neden" veya "gereke" bulunmaldr. Bunun nedeni, bu keml sfatnn veya stnl gerektiren durumun ncekine ait olmasdr; bylece alt mertebede bulunan, stn ve messir olan eyin eserinin mahalli olur. lh gayb'da hibir eyin vcd oalmas/taaddt olmad iin -nk bu mertebe, her eyden ncedir ve okluk ve oalan eylerin kaynadr-, bu, nisbetler ynnden manev bir oalma ve Zta ait hller arasnda gerekleen bir tercihtir. Bylelikle kesret, vahdetin mukabilinde ve vahdetin iki ynnden birisinde bulunur; vahdetin hkmleri ve nisbetleri, kesrete bakar; dier adan ise zuhur nisbeti, kesrete bakar. Hepsi ise, "cel" ve "istic-l"nm keml makamna bakarlar. Btn bunlar, gayb bir mnsebet ve irtibat gzyle gerekleen, ak ve sevgi bakdr. Bylelikle Zta ait birlik ve okluk/ahadiyy'l-cem'iyyu zelliindeki hkm, ilmi nisbette maksad meydana getirmek ve hakiktini ortaya kartmak iin sirayet eder. Bunun neticesinde de ilh gayb, iki ksma blnr. Bununla beraber, "hubb" sr, bu ite/emir sulta sahibidir. Bu nedenle bu sr, "kahr" zelliini yitirmez; bu zellik, ahadiyete tbi olan muhabbet ve gayretin/ilh kskanlk lzmdr.

Binaenaleyh o, yani ahadiyet zelliindeki bu "kahr" hkm, kendisinden stn ve ona yakn olmaktan da mstani oluu itibaryla, ondan farkl olduu ynden kesrete iliir; bu ilime, kesret taayyn ettikten sonra gerekleir, nk taayynden nce, ztlk ve gayret hkm ortaya kmad gibi, dier nispetlerin hkm de ortaya kmaz. Akll kii, buradan tenzihin mene' ve mebdesinin farkna varr; ayrca, rahmetgazabm, rahmetin gazaptan nce gelmesinin, rz-fkenin/saht, celal-cemlin, khr-ltfun -nasl istersen yle syle- srrnn farkna varr. nk btn bunlar, bu iki asla racidirler. Bunlarn en iyi ve en uygun ifdesi, ilhi haberle belirtilen ifdedir ki bu da, "rahmet ve gazab"tr. Sonra yle derim: Bu iki ksmm/atr birisinde, tbileriyle birlikte pek ok hkmleri ynnden kesretin istinat ettii "vahdet" nisbeti aynr/infisal. Bylelikle ez-Zhir isminin mertebesi, zikredilen ayrlma/infisal ile gayb mertebesinden ortaya kar/taayyn; bu taayyn, kendisi ve O'nun ile taayyn eden ey iin ortaya kmtr/taayyn. Bu durum, sz konusu taayynn, ne kadar, nasl, ne zaman ve nerede gibi sorularn sorulduu makamlarda madutlar/saylr eyler iin zuhurundan ncedir. Bunun ardndan da taayyn, ehdet sayesinde Gayb'tan ayrlr. Bylelikle, ezZhir'in kendisinden ayrlmasyla "el-Batm" iin icmlbir mertebe taayyn eder ve zuhuru asndan ez-Zhir'in gaybyla izhr ettii sfatlar, hkmler, suretler ve ona tbi levazm mahede olunur. Bylece, kendisinde btn olan ey bilinir; kendisinden zahir olan ehdetle gayb bilinir, ehdet de gayb ile bilinir. Ez-Zhir ismine mahss ksmda ayrlan eylerin hepsi, "ce-l" ve "isticl"[117]nm kemline tbidir ve onun hizmetindedir. Dier ksm ise, en korunmu izzet makamndaki mutlakl ve kemli zerinde kalr; bu keml, na'tlardan, kaytlardan ve iaret edilen icml taallukun dndaki btn idrklerin taalluklarndan mnezzehtir. Bunun "atr" diye isimlendirilmesi, taayyn ettii ve snrland iin deildir; bilakis kendisinden herhangi bir ksm taayyn ettiinde, bu ksm, taayyn etmeyii cihetinden ona delil olur. nk kendisi asl, kendisinden taayyn eden ey ise, onun delilidir; binaenaleyh o, hem delil ve hem de medlul olmaktadr, nitekim ilmin srr bahsinde buna iaret etmitik. Her delil, dellet ettii ey zerinde bir perdedir; bununla beraber delil, o eyi dellet ettii adan tanmlar. Bunun ardndan da, kendisinden ve kendisiyle taayyn eden her eydeki hkmne gre bu asl adna bir isim meydana gelir ve zuhur eder. Bu isim, o eye/medlle iki ekilde dellet eder: Birincisi, taayyn eden eye ait olan hkmn delleti, dieri ise, taayyn eden her eyin asl olduunu belirten icml dellet. te bu, isimlendirmenin srrdr. Sonra, iki ksm arasndaki ayrm snrn/hadd-i fasl koruyacak bir ey gerekmektedir. Bu ey/hafz, taayyn edip, farkllatktan sonra kendisinden ayrld eyle birlemesini ve karmasn engeller. Bylece ez-Zhir ismi ve hkmleri sreklilik kazarur/bki kalr, yaratl tecellsi ve taayyn hkm geerliliini muhafaza eder. Eer zikrettiimiz bu eyleri engelleyecek bir koruyucu/hafz olmasayd, nizm bozulurdu; nk ayrlan ve farkllaan eyde, zt olarak ilk gayb arzulayan bir yon vardr. nk bu gayb, her eyin kaynadr ve eya asllarna, czler de, klllerine arzu duyarlar. u hlde ahadiyet, iaret olunan bu snrn zellii olmutur. Bylelikle bu had/snr, hibir ekilde varl/ayn zuhur etme-ven gayb bir "makT'dr. ki ey arasnda perde olan her ayracn/fasl da bu ekilde "ayn/varhi"i deil, sadece hkm zuhur eder. te bu snn/had koruyan, Haktr; fakat Hak, ez-Zhir

isminin btn cihetinden bu snn korumaktadr. Bu, ez-Zhir isminden "gayb"da kalm nis-betidir; bu nisbet sayesinde ez-Zhir ismi baki kalr ve msemmsna delleti mmkn olur ki, msemm da, "el-Bahn"dr. [118] nsan- Kmil Ez-Zhir isminden olan bu btn nisbet, Gayb'tan ayrlmay kabul etmez. nk o, ez-Zhir, el-Btn ve Mutlak', fiil/etkenlik ile infiali /edilgenlik, istek/talep ve istenme-yi/matlupluk birletiren hakikattir. Bu nisbetin bir yn vardr ki, zahiri takip eder, bir yn daha vardr ki, o da mutlak-btm takip eder. Buna gre bu iki ynn birisi, gayba ait mutlakl takip eder, dieri ise, ehdet mertebesindeki snrlanma ve oalmann/taaddt sahibidir. Bylelikle bu nisbet, zikredilen ksmn kendisinden ayrld hviyete benzemitir. Bu nisbetin hviyete benzemesi, iki ksmn aslda birlemesi ve farklln sadece "imtiyaz" ile gereklemesinden dolaydr; bu ise, vcd deil, "adem" bir nisbettir. te, zikredilen bu koruyucu hakikat, "insn- kmil" merte-besidir. nsn- kmil, gayb ve ehdet arasnda bir berzahtr, kendisinde kulluk/ubudiyet ve efendilik/siy det hakikatinin zuhur ettii bir aynadr. Bu mertebenin eriat lisan ile ismi, Am"dr; sfat, ahadiyettir. Bu mertebede taayyn eden btn sfatlar, zt isimlerdir. Bu mtekbil/zt isimlerin, bunlarn hkmlerinin, btnhklar asndan bunlarn levazm olan sfat ve zelliklerin toplamndan meydana gelen makl suret ise, zikredilen "ulhiyet" suretidir. Bu isimler ve mertebede bunlar takip eden klli isimler, birbirlerinden ayrlmazlar ve herhangi birisi dierinin hkmnden yoksun kalmaz. Bununla beraber her mertebede, her durumda ve her anda kendisine mazhr olan eye nisbet ile hkimiyet sadece bunlardan birisine aittir; dierlerinin hkm, bu birin hkmnn altnda ezilmi/makhr ve ona tbi olmutur. Zt'a ait ilh emir, bu mazhra o hkim ismin cihetinden ular. Bu mazhr, varl ve kulluu asndan bu isim ve mertebe ynnden Hakka dayanr. Bylelikle o mazhra, mesela "Abdu'l-Kadir", "Abdu'l-Cevad", "Abdu'1-Hayy" vb. denilir.[119] Herhangi bir isme mensubiyeti dier isimlerden daha gl olmayp, btn isimlerin eserlerini kabul etmekle ve Hakkn vakit, hl, mevtin asndan kendisine tahsis ettiinin dnda -ki, bu tahsisin ve snrlanmann hkm devaml deildir- herhangi bir tahsis olmadan btn isimlerin hkmleriyle zuhur etmekle birlikte, mnsebetin veya hkmn veya akm/taauk fazlalndan dolay orta noktadan/vasat nokta mertebelerden birisine cezb edilmeyen kimse, Abd'1-Cami ve bil-fiil zikrettiimiz eyleri kuatan kimsedir. Bu kimse, cem, zuhur ve izhr ile snrlanmad gibi, bundan d soyutlanmaz. Bununla beraber, mertebenin mazhr olmakla birlikte, diledii eyde, diledii zaman yerleir / temekkn.[120] Hak ve halk mertebelerinin iki nisbeti olan efendilik ve kulluk hakiktine bal olan suret, insn- kmildir. nsn- kmil'in mertebesine en yakn ismi ise, Abdullah'tr. "Cel"'nm kemli, Hakkn zikredilen bu insandan ibaret olan kul ile zuhurunun kemlidir; isticla'nin kemli ise, Hakkn kendisini kendisiyle kendisinde ve vahdaniyetinin mertebesinde mahedesi ile kendisini kendisinden ayr olan eyde mahedesini birletirmesinden/cem ibarettir. Bu ayrlk/imtiyaz sebebiyle Hak, "bakas/gayr" diye isimlendirilir, hlbuki imtiyazdan nce byle deildi. sticl'mn kemli, ayrca, bu "baka"nm baka ve farkl olmas ynnden kendisini kendisiyle; kendisinden ayrld eyi de kendi gzyle ve ayrld eyin gzyle/Hakkn gzyle mahede etmesidir.

Bylelikle Bir, kendisine hamd eden eyden aralarnda gerekleen ve kendilerinden kendi aralarnda zahir olan nisp farkllk ile ayrlmtr; bunun neticesinde ise, her birisi kendi birli-i/ahadiyet ve birletiriciliiyle/cem ba baa kalmtr. lmin nispetleri ve kesret hkmlerinin mazhrlar olan varlklar/a'yan- mevcudat ve bunlarn ahadiyetleri/birlik, Hakkn gaybmda gizli hlde bulunmakta idiler; bunlar, nisp oallar asndan da Hakkn nisbetine, gaybma ve geniliine/seat en yakn sfat olan "ahadiyef'ten farkldrlar. te bu nedenle bu varlklarn taayynlerini ve eitli hkmlerini kuatan nispetin makliyeti, "imkn" mertebesi diye isimlendirilmitir. Bu eitli hkmler, kendi alarndan taayynle zuhuru kabul edip etmeyilerinin eit olmas ynnden kendilerine mahsstur. Kesret ise, daha nce de belirttiimiz zere, drt saysnda iftin bulunmas gibi, kendileri iin zorunlu bir sfattr. Bylelikle, mevcutlarn mertebesi ile vahdaniyet arasnda bu adan bir farkllk meydana gelmi, bunun soncunda ise ilh meiyet, vahdaniyet makamnn bu ynden kendisine mnasip olmayan eylerden ayrlmasn gerektirmitir. Bu yn, zikredilen kesretin kayna olan vahdetin iki hkmnden birisidir; nk farkllk, bu mertebede okluk bulunmad iin, Zt'a ait gayb ve ilm makama mahss dier ynden meydana gelmez. Bunun iin eya, hakikatleri asndan gayb mertebesinde kalmaya devam ederler ve varlklarnn taaddt etmeyii ve o-galmay ynnden ilm mertebeden farkhlamazlar; bununla Erlikte onlar, zikredilen farkllktan dolay, baka bir itibr ile ilim mertebesinden ayrlrlar. Bylelikle, vahdaniyet mertebesinin kemli, bu mertebeden kesrete nisbeti dalia gl olan ynn ayrlmasyla "yaratl" ile zuhur eder .Vahdaniyetin /birlik hkm, kendisiyle oald ynden kesretin/okluk her nisbetine sirayet eder; kesretin zerine aha-diyetin egemenlii zuhur eder. Bylece oalan her eyin, bir adan oalmad ve ok olmad; kesret ile nitelenen her eyin kendisine ait bir birliinin olduu renilir; kesretin btn czleri iin, onlardan okluu nefyeden birlie denk olan bir "birlik/ahadiyet" zuhur eder. Bylelikle, okluun nihayetine ulamasndan sonra i, aslyla birleir. Bu asl, vahdetin, kesretin ve bunlarla taayyn ve zuhur eden her eyin kendisinden kt kaynaktr; binaenaleyh bu asl, ilh gayb'dr. lahi gayb, btn taayynlerin kayna; histe, akllarda ve zihinlerde meydana gelen btn taaddtlerin membadr. Sonra yle deriz: ez-Zhir ismi, "imkn" diye ifde edilen kesret suretini tayarak Gayb- Mutlak'tan farkllap, mertebesi de "gayb nikah"[121] in gerekletii mertebe ve iktidarn nfuz mahalli olan Am'da belirince/temeyyz, ez-Zhir ismi ile beraber kendisine izafe olan dier levazm ve tbiler de ayrlr. Bylelikle Hak, hviyetinden ve btnnn gaybndan ayrlan ilk z-hirlik mertebesinde, kendisini kendisiyle mahede eder; bunun neticesinde ise, Zt' kendisi iin ve zt isimleri ile ve asl nis-betleriyle zuhur eder. Bunlarn taayyn, Zt'a mahsus ahadiyet makamnn hkm ve ilk taayyn ile gerekleir, ilk taayyn, zikredilen hadden ibarettir; bu taayyn, Am'dan ibaret olan ahadiyet-i cem makmmdadr. Buna gre, mertebeleri ve hviyet gaybm tahkik eden irfan tibrlarn ilki -ki bu, btn itibrlar ortadan kaldrr- "srf mut-lakhk" mertebesidir. Bu makam, kayttan , mutlaklktan, isim ve sfatlar gibi sbt ve selb herhangi bir durumda snrl kalmaktan mnezzehtir. Bu makam, herhangi bir ekilde tasavvur veya taakkul veya farz edildiinde, bu makamn her frangi bir ifdesi olmaz; buna dair nihai ifde, bu ve bunun gibi bir tembihten ibarettir.

Bunun ardndan, Hakkn kendisini, kendisiyle bilme ve onun, bu itibrn dnda baka birisinin llir ekilde dnecei selbi veya sbt bir durumun taayyn veva bir hkmn dikkate alnmas veya her hangi bir taallukun taakkulu olmadan, sadece kendisi iin olmas itibr gelir; bu itibr, kendi hkmn bakasndan nefy eder ve o, Zt'a maJsus mstanilik, var-Ik/vcd kemli ve mutlak-hakiki vahdetin dayanadr. "Allah var idi ve O'nunla birlikte baka hi Hr ey yoktu" ve benzeri ifdeler, bu ikinci itibr ile Hakka izafe edilir. Bunu, Hakkn asl isimleriyle ilk zhirk mertebesinde kendisini kendisiyle mahede mertebesi taKip eder. Bu da, Zt'a mahsus mutlak Gayb'a nisbetle zuhur mertebelerinin ilkidir. Nitekim, daha nce buna iaret etmitir. Buraya kadar zikredilen btn bu taayynler, "baka/gayr" iin hibir hakikat veya mertebesi iin bir hkm ortaya kmadan nce, iaret edilen tarzda kendisi iin kendisiyle zuhur edenin/Hak taayynleridir. Artk, lafzlarla bsbtn kendini srlamadan, ifdeden maksad ayklamaksn; nk lafzlar, vaK^ya Sre dar' bu Sibi makamlarda zayf, mhiyeti gerei zere anlatmaktan eksiktir. u hlde lafzlarn perdesini aan kimse, bu kapdan garip srlara muttali olur. Allah, irada ulatrandr. Sonra yle deriz: Zikrettiimiz eyin zerinde ez-Zhir'in, bakasnn mertebesinde kendisini mahede etmesi mertebesi gelir. Bu esnada, "baka", kendisini ve kendisiyle veya kendisi iin zuhur eden eyi idrk etmez. Bunur nedeni, kendisinden ayrld eye olan nisbet ve yaknlnn, ayb-i mutlak hkmnn ve zikredilen vahdaniyet zelliindeki tecellnin o eyin zerindeki hkimiyetidir. te bu, "mheymnler"in Hakkn cemlinin celalindeki zellikleri ve hlleridir. Sonra, tafsil ve tedbir nisbetleriyle irdenin taalluk hkm, tedvin ve tastr lemini yaratmak, ilh kemlleri ibraz etmek iin zuhur eder. Bunlar, Hakkn nurunun mazhrlar, ilminin nisbetlerinin kisveleri, isimlerinin aynalar ve "rakk men-ur"daki taayyn mahallerinden ibarettir. Bylelikle bu irad taallukun neticesi, ez-Zhir'in ilk ehdet mertebesinde kendisinden ayrlan "baka/gayr"nm mertebesinde kendisini mahede etmesidir. Bylece Gaybm hkm, zuhur mertebesinde taayyn zuhur etmi btn nisbetlerde zuhur eder. Bu nisbetlerin zuhur mertebesindeki zuhuru, ilh ilimde sabit olan taayynlerine ve bu nisbete dnk irad tevecche gre ortaya kar. Bunun zuhuru, daha nce de belirttiimiz gibi, ehdet mertebesinde kendjsinden ayrlan eyin onu mahede edip, kendisinden dolay "halk" ve "siva" diye isimlendirilecei zahir bir nisbetin zuhur etmesine baldr. Bylece bu tecell ile o, kendi hakiktini/ayn, kendisinden ayrlan ve kendisiyle "bakanndan ayrlan eyi idrk eder. Burada ok nemli bir sr ve deerli bir bilgi vardr ki, ona dikkat ekeceim. Bunun ardndan da, bu blmn gerektirdii lde yaratl tertibinin srrn zikredeceim; nk bu, Bes-mele'nin tefsirinin balangcdr. yle deriz: eitli sfatlar veya zt nisbetleri ieren her varln ve emrin/durum hkm ve eserinin, btn durumlarda, anlarda veya e'nlerde kbile/kabul edici ulamas, onu bu hkme ve tesire sevk eden durumun nceliine gre ortaya kar. Ayrca bu taayyn, kabilde tahakkm ve tesir esnasnda dier sfatlarna nisbetle kendisine hkim olan sfata ve kabilin hline ve istidadna gredir. Her hangi bir varlktan sdr olan herhangi bir eye dnk

bir tevecch, zikredilen bu eyden birisine ortaya kar, dier iki durumun hkm de bakidir. Kabile ait dier nisbet ve sfatlarn hkmleri ise, bu esaslardan birisinin basknlna/galibiyet tbidir. Bu tevecchn neticesinin sureti de, ayn ekilde, zikredilen galibiyet hkmne tbidir ve kendisi de bu hkme gre zuhur eder. Bununla birlikte dier nisbet ve sfatlarn hkm, bu surette mndemitir. Fakat bu nisbet ve sfatlarn hkm, galip olan bu yegane durumun/emir hkmne nisbetle gizlidir ve ona tbidir. Herhangi bir varln bir eye tevecch, tevecch yn "bir" olmadan asla netice vermez. Bu yn iki veya daha fazla olduu hlde tevecch o eye ilimise, bu tevecch hibir netice vermedii gibi, onun hibir hkm de geerli olmaz/infaz. Bunun sebebi, udur: Btn messirlerin tesir ettikleri eylerdeki tesirleri, "ahadiyet" ile sahh olur, netice de asla tbidir. Bunun aklamas udur: Yaratmaya dair ilh tevecchn balangc, ahadiyet-i cem ile ahadiyet kaynandan sdr olmutur. Bu tevecch, bazen "ibdet", bazen "marifet" diye ifde edilen "cel" ve "isticla"'mn kemline taalluk eder. Bu ise, "Ben insanlar ve cinleri sadece bana ibdet etsinler diye yarattm" (Zariyat, 56) yetinin iki tefsir ile (ibdet ve marifet) yorumudur. Hakkn gaybmdan bu tevecch ile ortaya kan ey, sadece ve sadece "a'yn" zerine yaylan Varlk'tr/ei-Vcd'1-mnbsit. lem ve iindekiler, Hakkn mertebesinin/hazret glgesi ve ilminin mazhn olduklar iin, hkm, ilme tbi ve onun feri durumundaki her eye sirayet etmi ve uzanmtr. Bunu, bylece bilmelisin. Bu durum netleince, tekrar konumuz olan yaratl emrinin balangc srrna dnp, bylece konumuzu tamamlayacaz. yle deriz: Bylelikle, tedvin ve tastir lemini yaratmaya dnk ahadiyet zelliindeki ilh tevecch hkm, daha nce bahsettiimiz "mheymn" ruhlarn zuhurundan sonra, a'yn- sabite zerine yaylr. Bu hkm a'yn- sabite zerinde yaylrken, gaybn iermi olduu kendisiyle taayyn eden ve bir adan da kendisinden ayrlan btn eylerin hkmleriyle boyanm hldedir. Bylece bu tevecch, "cem" ve "vahdaniyet" zelliine sahip bir tevecch olur. Bu tevecchn cemlii/cem'iyyet, lmin ihata ettii ve izhrna taalluk ettii eylerden birisi olarak Gayb'm kendisini kuatm olmasndan kaynaklanr; ahadiyeti/teklii ise, irdenin vahdaniyet zeliinde olmas, btn irde sahiplerinin irdelerinin konusunun, her durumda bir tek ey olmasndan kaynaklanr. rde sahibi olan Hak, birdir, binaenaleyh irdesi de, kukusuz yeganedir. Bu irdenin ilitii ey de, her durumda sadece bir tek eydir. rdenin ilitii bu tek ey, bu irad tevecchn gayesi ve neticesi, ilh tevecchn menzili, ilh iktidarn gerekleme mahallidir. Bu da, tek durumdur ve bu mahal, daha nce bahsettiimiz Am'dr. Bylece zikredilen ilh tevecch, tedvin ve tastr leminde ifde ettiimiz gibi, birleik/mtevahhid bir "vcd netice" meydana getirmitir. Bu hetice, gayb alemindeki nisp kesreti/okluk tamaktadr. Bylece Hak, onu "Kalem" ve "Akl" diye isimlendirmitir. Bunun "akl" diye isimlendirilmesi, Rabbma yakn olan ciheti itibaryladr; bu yn ile Hakkm kendisine hibe ettii eyleri ve imdadn kabul eder. Ayrca o, kendisini, kendisinden ayrlan ve kendisiyle bakasndan ayrlan eyi bilen taayyn etmi ilk varlktr/mevcut. Bu zelliiyle de, mertebe asndan kendisinden nce gelenlerden farkldr ki, onlar, "mheyyemn"'dur.

Bu tevecchn "Kalem" olmas se, leme/kevn dnk yn asndandr; bylelikle tesir ve imdat eder. Ayrca, ztna braklm/tevdi' mcmel-gayb okluu tamas onun "Kalem" diye isimlendirilmesinin baka bir nedenidir. O, ztna braklm bu mcmel okluu, mertebe vastasyla veya vastaszca kendisinden zuhur eden eylerde tafslletirir. Binaenaleyh, bu tevecch, daha nce zikredilen tevecchn neticesi olduu iin, daha nce dikkat ektiim gibi, "cem" ve "ahadiyet" zelliklerini kapsam; kendisiyle varlnda zuhur eden "ikilik/seniyye" asndan "drtleme/terbi"' srr zuhur etmitir. Bu ikilik, kendilerini meydana getiren daha nce dikkat ektiimiz tevecchteki makl ikilik ynnden zikredilen ahadiyet makamna tbidir. Fakat bu drt taneden birisi, Zt'a mahsus "cem" srr olup, bunun hkm de btn mertebe ve varlklara sirayet ettii ve de onunla ilgili hibir nisbet veya zel mertebe taayyn etmedii iin, fiilen/tahakkuk durum, l/mselles olmutur. te bu da, daha nce iaret ettiimiz, ilk ferdiyetin/ferdiyeti ul srrdr. rdenin hkm, bu adan hkmnn gereklemesiyle sona erip, irdenin konusu/mteallak "Kalem" zuhur edince, ikinci bir tevecch ile baka bir nisbet taayyn etmitir. Bu tevecchn ikinci olmas, Hak asndan deil, taayyn asndandr, nk Hakkm ii, birdir. Bylelikle Gayb'tan, iki hkml bir tecell zuhur ve taayyn etmitir. Bunlardan birisi, cem ve ahadiyet zelliinde zat hkm; dieri ise, bu hkmn varlnn urad ve kendisinden farkllat ey -ki bu Kalem'dir-ile boyanmas ynnden meydana gelen hkmdr. Bylece, drtleme srrn tad hlde Levh-i Mahfz'un varl, Kalem mertebesini takip eden mertebede zikredilen bu teslis hkmyle taayyn eder. nk Levh-i mahfuz, iaret edilen teslis hkmne Levh'e ait mertebenin hkmn ilave etmitir. Bylece teslise tbi olan drtleme meydana gelmi, ekiller ve suretler mertebesini birletiren/cami mertebe taayyn etmitir; bununla teslis/leme ve terbi/drtlemeyi kast etmekteyim. Levh'de Am'nm iermi olduu okluun tafsili zuhur eder. Bylece, elMufass! isminin mazhrli kemle erer. Nitekim daha nce durumunu ifde ettiimiz Kalem ile, iaret edilen "cem" ve "ahadiyet" zelliklerini kuatmas ynnden "el-M-debbir" isminin mazhrl kemle ermiti. Sonra, cisimlerdeki hkm ynnden zuhuru itibaryla tabiat mertebesi taayyn eder; burada Tbit, daha nce dikkat ekilen ilk asl isimlerin zhirliklerinin sahibidir. Bunun ardndan, "Heyula" mertebesi taayyn eder; heyula mertebesine, "lemin mertebesi" olan "imkn" bahsinde dikkat ekmitik. Heyula ve bu heyulan mertebeden sonra taayyn eden kll cisim le manev terkip srr zuhur eder; bu terkip, mmkn varlklarn Hak ile ve Hakkn da ulhiyeti asndan onlarla irtibatndan meydana gelmi mevhum bir terkiptir. Bunun ardndan ise, Ar taayyn eder. Ar, feyiz veren Mutlak Varlm/elVcd'1-Mutlak el-Faiz mazhrdr. Ar, Ka-lem'in benzeri, el-Muht isminin suretidir. Daha sonra da, Krs taayyn eder; Krs, mhiyetleri asndan taayyn eden varlklarn mazhr ve Levh-i mahfz'un benzeridir. lk ikilie ait harf, "Ba" harfidir; Ba harfi, saysal/aded mertebelerin ilkidir. Zikredilen okluu tayan lemeye/teslise ise, "Sin" harfi aittir. okluun icmal ve tafsilini birletiren drtlemeye/terbi' ise, "Mim" harfi aittir. "Allah" ismi iin ise, btn isimleri iermesi asndan; sonra da varlklarn kendisiyle ve kendisinden zuhur ettikleri Nefes cihetinden, suretler leminde hibir zahir mertebe taayyn etmez. fade ettiimiz mertebeyi, Ar'a istiva eden "er-Rahman" ismi takip eder.

Bunun ardndan ise, daha sonra aklayacamz zere, "Krsf'ye istiva eden "eRahim" ismi gelir. [122] BLM I BESMELE'NN SIRRI Besmele" fadesinin Aklamas Bu erh, neticeleriyle birlikte Besmele'nin mhiyetini aklamaktadr: [123] Zevk Diliyle erh Bilinmelidir ki: Daha nce iaret ettiimiz ahadiyet zelliindeki ve isme ait/ism "taayyn-i evvel", ilh-Gayb- Mutlak'tan aynlan ilk eydir. Bu taayyn-i evvel, isimler mertebesinin anahtar ve zikredilen "snr/had" dir. Taayyn-i evvelin insan nefesinde harfler alemindeki benzeri, "Hemze"dir. Elif ise, vahdaniyet zelliindeki Nefes-i Rah-mn'den ibaret olan Am'nni suretinin mazhrdr. lh harfler, kelimeler ve isimlerin isimlerinden ibaret olan btn varlklarn suretleri, bu nefes-i Rahman ile ve onda meydana gelmi ve taayyn etmi olduklar gibi, beer harfler ve kelimeler de, insann nefesi ile taayyn etmilerdir. Binaenaleyh hibir harfin haric varl/ayt, daha nce berttiimiz gibi, "Bir"n mazhr olan Elif olmakszn meydana gelemez. Elifin varl da, kelm mertebesinde, mutlak bam-sz ekilde zuhur etmez; nk Elifin makam, vahdettir; vahi-vbr ise, hibir eyin varlnn zuhur etmedii vahdet meresrncle kendisinden bakas idrk edemez. nk baka bi-nu idrk etmi olsayd, onun "vahid/bir" olmas sahh olyle ki: Bakasnn onu idrk etmi olmas, onun hakikatinin zerinde zait bir durumdur. Hariten bir durumun/ey onunla birlemesi de mmkn deildir; nk kendisinin haricinde hi bir ey yoktur. u halde o, ancak kendisini, kendisinden zuhur eden ve ayrlan eyi idrk edebilir. nk kendisinden ayrlan ey, pek ok adan ondan farkl deildir. Harflerin suretlerinin kendisinde ortaya kti/inbias beer nefesin kayna, kalbin btndr, bunun iin kalb, izaf gayb'm sahibidir. Kalbin btn, Nefes-i Rahmn'nin kendisine ait olduu Gayb- Mutlak'm benzeridir. Gayb- Mutlak, ahadiyetin ve iaret olunan ilk taayynn dayana dr/ms-tened. ki dudak da, beer nefesin ve kelmn son mertebesi olmutur. ki dudak, vahdetten /birlik ve onun ile taayyn eden ilk ikiliin mukabilinde, ehdet ve zahir ikiliin sahibidir. te bundan dolay vahid/bir, kendisiyle/binefsihi hibir mertebede taayyn etmemek zelliinde olmutur, bilakis o, tayin eder, fakat taayyn etmez; Elif de, daha nce de aklam olduumuz zere, onun mazhndr. Binaenaleyh, vahdete en yakn mertebe, zikredilen birinci ikilik olduu gibi, Elife en yakn harf de, "Ba" harfi olmutur. Vahdete en yakm mertebenin bu ilk ikilik olmasnn nedeni, dairenin son noktasnn balangcyla komu/mcavir olmas ve kesret/okluk hakkndaki bilgimizdir. Kesret, sonuta kendisinden doduu vahdete ular.[124] Devrf Nazariye Ve Ulvf Harfler/Huruf- lryt

Varln, hakikatlerin, mertebelerin ve mevcutlarn btn hkmleri, "devr"dir. Kll eylere/emir ve onlara tabi olan eylerin makl ve mahss hareketleri de, "devrf'dir. Bu durum, basiret sahibi akll kimselerce bilinen bir husustur. Bylelikle, belirttiimiz bu nedenden dolay, "Ba" harfi Elif'e nispetle ikinci mertebede zuhur etmitir. Taayyn eden her zahir eyin kendisinden ortaya kt ve onunla zuhur ettii asla dellet eden bir isim olduunu zikretmitik. Buna gre harfler, lafz ve rakamsal kelimeler de, isimlerin isimlerinden ibarettir; nk onlar, gayb isimlerin hakikatlerine dellet ederler. lk taayyn asndan Hakka dellet eden ey, "cem" ve "ahadiyet" zeliindeki isimdir. Bu isim, isimlerin ve isimlendirilen eylerin anahtardr; harfler aleminde ise, bir adan "Hemze" ve "Elif"tir; buna gre, onun taayyn, "Hemze", bunun ile taayyn eden ey de, "Eliftir. u halde Hemze, taayyn eden harfler ile hviyeti ve mut-lakl asndan nefes arasnda bir berzahtr. Nefes de, taayynn kendisi olan Elif mertebesinde "Hemze" ile taayyn asndan, "Ba" vb. gibi taayyn eden harfler ile mutlakh ve ta-ayynszl asndan kendisi arasnda bir berzahtr. Ayrca o, Zt gaybmdan farkllaan/temeyyz ve isimlerin anahtar olan isim ile gayb mutlakh ve bu birinci esma mertebede taayynszl asndan Zt arasnda bir berzahtr; nitekim, "had/snr" 1 izah ederken bunun srrna deinmitik. [125] Hemze Ve Elif Sonra yle deriz: u halde Hemze ve Elifin her birisi, dier berzahlar gibi, bir adan zahir, bir adan gizlidir/ ha fi. Vahdet/birlik ile nitelenen ve ilk taayynn sahibi olan isim de bu ekildedir ki, daha nce bunu defalarca belirtmitik. Buna gre Hemze'nin gizlilii, kendi asl gibi, rakamsal harflerde zuhur etmeyiidir; Hemze'nin asl, taayynn kendisi ve zikredilen snrdr/had: nk o, sadece taayyn eden bir eyde veya ey ile zuhur edebilir. Hemze'nin zuhruyla ise, kendisiyle konumak /kelm ve eserini grmek mmkn olur. Elifin hkm ise, bunun aksinedir; onun sureti, rakamda zuhur eder, nefesin lafznda taayyn etmez. nk o, zel bir boumda belirlenmeksizin nefesin uzatlmasndan/imtidad ibarettir. Buna gre Hemze ve Elif, beraberce bir harftir. Bu makamda taayyn, taayyn eden eyin bir cz olur. te, "vahdet" in ve isimlerin anahtar olan isme tabi "temeyyz"n durumu da byledir. Gayb- Mutlak'tan "tedvin ve tastir" alemim yaratmak iin taayyn etmi tecellyle Haktan ilk sdr olan ey "Kalem" olduu gibi, ayn ekilde, mazhn "Elif" olan ahadiyetinin mertebesinde "Hemze" ile taayyn asndan beer nefesten meydana gelen harflerin ilki de, "Ba" harfidir. Hemze, btmdaki nefese ait mutlakla en yakn ve ilk mertebedir. "Ba" ise, bu mutlakka nisbetle varlklarn en yakndr. Ba harfi, gayb mertebelerinin sonuncusu, ehdet mertebelerinin ilkidir. [126] Sin Harfi "Ba" harfinden sonra "Sin" harfi, zikredilen ilk "teslis" hkmyle boyanm iken zahir ve btn arasndaki ortada, fakat okluk/kesret mertebesinde zuhur eder.

nk basit saylarn ait olduu tecrid mertebeleri, nceki mertebelerle tamamlanmtr. Nitekim daha nceki ifdelerimiz zerinde dnmsen, bunu renmisindir. "Sin harfinin saysal deeri, altmtr; altm, onlar mertebesindeki tamlk derecesidir. nk zahir okluk ile emir tamamlanmtr. "Bir" in mazhn olan Elif, beraberlik ve cem hkmnn ahadiyet ile sirayeti srtn bildirmek iin, "Ba" ile "Sin" arasnda gizlenmitir. Elif, ayn ekilde, dier isimlerin asllar olan "Allah" ve "er-Rahmn" isimlerinin "orta"smda da gizlenmitir. Daha nce "vast/orta"nm srrn aklamtm. Ayn ekilde o, baka bir adan zikredilen bu mertebenin mukabili olan mertebede gizli kalmtr. Bunlar, kmil rub-biyetin mukabili olan kmil ubudiyete aittir; bu, "Sin" ve "Cim" harfindeki sakin "Ya" harfidir. Bylece Hakkn, btn hakikatlerde tecellsi ve saylar ortaya kartan/izhr birin saysal mertebelerdeki sirayeti bilinmi olur; bununla birlikte bir says, hviyeti ve mhiyeti itibaryla zuhur etmez, nitekim daha nce bu da ifde edilmiti. Ayrca, bylelikle zikredilen iki sirayet ile nisbetler, taalluklar ve hkmlerle snrlanmaktan mnezzehlik ve mutlakl birletirmek/cem mmkn olabilir. ma ettiim eyi, sadece Hakkn hkm sahibi olduunu ve O'na icabet etmenin srrn bilen kimse anlayabilir. Sonra yle deriz: Bilindii gibi Elif, Zt'a ait "siryef'e mahsstur. "Ba", taaddt ve ahadiyet zelliindeki cem makamndan meydana gelmi kevn zuhur mertebelerinin ilkidir. Yaratl kapsn amak, taayyn ettii eye izafe edilmeksizin taayynn benzeri olan Hemze'ye mahsustur. nk Hak, Zt asndan yaratma vb. gibi herhangi bir eyi gerekli klmaz. u halde taalluk/ilime, iktiz vb. gibi eyler, melh ile irtibatl olan ve melhun da kendisine bal olduu ulhiyet nisbeti itibarna baldr. Ulhiyet cihetinden, nisbetler, isimler ve itibarlar Hakka izafe edilir. Yaratl/icat, bir olan Vcd'un -mhiyeti ynnden ve kendinde taaddt ve taayyn etmedii halde- taayyn ve mmknlerin hakikatleri mertebelerinde ve onlara gre taaddd etmesi zerine zait bir ey deildir. te bu sebeple yle dedik: Hemze, yaratl srrnn mazhndr. Binaenaleyh o, btn nis-bet ve sfatlarn sonuncusu olan kudrete aittir. Bu nispet ve sfatlar, meiyetin izhnna hkmettii eylere iliirler. Zikredilen drtlemenin/terbi' sahibi olan "Mim" harfi ise, mlk" makamdr. Ferdiyet hkm, bu mertebede de tamamlanmtr, nk ferdiyetin, her mertebede o mertebeye gre bir mazhr ve hkm vardr. te, her mertebedeki hkmnn mhiyetinin bilinmesi iin bunu tekrarlyoruz. Ayrca, bylelikle mertebelerin ve kendilerine urayan ve zuhur eden eylerdeki tesirlerinin hkm bilinir. "Ba" harfinden sonra Besmele'nin btn kelimelerine sirayet eden gizli "Elif"'in srr ile "Sin" harfi zuhur edip, onunla da okluun sureti zuhur ettii iin, tecell ve emir, aslna dnmek ister. Tecellnin aslna dnmeyi istemesi, kesret/okluk mertebesinde hkmnn gerekleip zuhur etmesi ve nisbetlerinin varlklarn/a'yan ibraz etmesinden sonradr. Tecellnin dnmek istedii asl, daha nce dikkat ektiimiz gibi, "ahadiyet makam"dr. Bylece "Sin" harfi iin istenilen ittisal gereklememitir, nk o, zuhur eden her eyin zuhurunun kendisiyle devam ettii ilh ismin elbisesinin/sevb bir parasdr; ahadiyete dnmek ise, bunu ortadan kaldrr ve halin hkm bunu gerektirmez/iktiz. Ayn ekilde, Bir'in mazhr olan Elif de, btn isimleri bir-letiren/cam "Allah" isminin mazhrn ta'yin etmek iin ev-vellik makamnda zuhur eder. Eliften

nce, herhangi bir varln/kevn kendisiyle birleebilecei/ittisal hi bir ey yoktur, nk o, fde ettiimiz zere, "Gayb"a komudur /mcavir. "Sin"'in, sakin olmas mmkn deildir. nk kendisi ile "Ba" arasnda makl olan vahdaniyet zelliindeki yaylan tecell ile asl irde, onun hakknda "hareke" hkmn vermitir, bylelikle "emir" gerekleir. Bylece zikredilen tecellnin sr-ryla kendinde tam bir daire dner, bunun sonucunda ise, "Mim"in haric varl/ayn zuhur eder. "Mim" harfi, kendi felei olan gayb dairenin, saysal makamda basit mertebelerden iermi olduu eyleri kapsam olduu halde, fakat "kesret"ten ibaret olan kendi mertebesine gre zuhur eder; bylece, daha nce zikredilen asl gibi iki vecih ve iki hkml olur. [127] Mim Harfi u halde, irde hkmnn sirayeti ve dairenin tamamlanmas asndan Mim harfi, btn basit saylar ile zuhur eder ki,bunlar dokuz tanedir. nk "Mim" harfi, zahir suretinde iki "Mim"den ibarettir. Her "Mim"'in saysal deeri krktr; ortadaki "Ya" harfinin saysal deeri ise, ondur. Bylece hepsinin toplam deeri doksan olmu olur. Doksan, onlar mertebesindek dokuzun aynsdr. te "Mim"'in "Sin" ile ve "Sin"'in "Ba" ile olan ilikisi de, ncelik ve ikilik itibaryla, byledir. Bu ikilii, "Kalem" ve "Levh"'in hkmn belirtirken zikretmitim. Tekrar, "Mim" harfine dnp, yle deriz: Bylelikle saysal deeri on olan "Ya" harfi, Mim harfinin iki sureti arasnda ortaya kmtr, nk orta, btn hkmlerin kendisinden meydana geldii "cem" makamdr. "Ya" harfinin sakin olmas, tesirde art olan gizlilie iarettir; nk eser, zuhur ettii eylerde, "gayb" mertebelere racidir. u halde zahir olan her eyden grlen eserler, o eyde veya ondan btn olan bir emre baldr. Bylece irdenin hkm de, kendisinden nce gelen mertebelerde gizli kalm, daha sonra konusunun ortaya kmasyla birlikte kendisi de zuhur etmitir; irdenin konu-su/mteallak, irde edilen eydir/murad, nitekim daha nce buna iaret etmitik. te, eyhimiz ve Efendimizin/Seyyidna (r.a.) de belirttii gibi, bu "cem" ve "hirlik" zelliinden dolay "Mim" harfi, insana tahsis edilmitir; binaenaleyh "Mim" harfinin bir adan dokuzu, baka bir adan da doksan ihata etmesi, saylan isimlerin hkmlerini kuatmasna ve bu ihata ve zikredilen devirdeki hkmne arettir. "Mim" harfinin sureti asndan varlklarn sonuncusu olarak zuhur eden insana tahsis edilmesi, ilk "hubb/bilinmek istemek" tecellnin benzeridir. Bu tecell, gayb mertebesinde zikredilen gayb dnmeyle kendi zerine dner/devr; bylece, mmknlerin hakikatlerinde gizli olan hubb ba islerin/drt ve "a-k"devr hareketlerin anahtar olur. Bu meseleye, yaratln balangcnn srrndan bahs ederken deinmitim. "Ba'"nn hkmlerinden birisi, ilk ikilie dellettir. Bu ilk iki-uk, "cem" makamna, ilh ahadiyetten sonra gelen kevn mertebenin nceliine ve kendisi ile "Sin" harfi arasnda makl "Elife iaret eder; bu gayb "Elif", ahadyete mahsstur. "Sin" harfinin hkmlerinden birisi, "Ba" harfinin dellet ettii eylere ve "Ba'"dan nce "mheymen" ruhlarnn dayand nisbetlere iaret etmektir. Bunlara rnek olarak, asl-btn isimler gibi, Yaratln balangc ve gayb atrn/ksm ayrlndan bahs ederken iaret ettiimiz eyler verilebilir. Beer nefeste bunun benzeri, ilk taayynn sahibi Hemze ile gaybm sonuncusu ve ehdetin balangc olan "Ba" arasnda bulunan harflerin mahreleridir.

"Mim" harfinin hkmlerinden birisi, medluln delilden sonra zuhur etmesi gibi, sureti sonradan zuhur eden "cem" haz-retinin/makam srrna dellet etmektir; bu sr, "Allah" ismidir. "Mim" harfinin ona dellet etmesinin nedeni, bu harfin, Hakka en kmil ve gl delil olan insana mahss olmasdr. Bylelikle Allah ismi, iki "Elif", iki "Lam" ve bir "He" harfi ile zuhur etmitir. Buna gre bir "Elif",/'el-Btn" isminin nisbetine aittir; bu elif, "el-Btm" isminin varlyla deil de, eseriyle zuhur etmesi gibi, yazda gzkmez, telaffuzda ortaya kar. Dier gzken Elif ise, ilk ez-Zhir ismine aittir. "Lam"lardan birisi, baz ksmlarnn dier bir ksm iin Hakkn gaybmda zuhur etmesi ynnden alemin Hak ile irtibat nisbetine aittir. Hak, daha nce ilim bahsinde iaret ettiim gibi, mazhr ve aynadr. Vak^ ifdede temyiz mertebelerinden nce ve sonra gelir. "He" harfi ise, el-Ahir-el-Evvel, el-Btn-ez-Zhir isimlerini birletiren/cami' "gayb hviyef'e mahsustur. Bu be srr dn, hazeraM hams'/be mertebeyi, drt asl ismi ve bunlar birletiren srr iyice aklna getir!. Ayn ekilde, be nikah; harflerde, noktalarda ve irabta zuhur eden hmasilik/be-li hkmn dn! "Allah" isminin dierlerini nasl birletirdiine bak! Sonra, emir ve mertebe asndan "cem'ulcem"in sahibi olan "He" harfinin srrna bak! Bu harfin saysal deerinin niin be olduunu dn! Ayn ekilde, zikredilen teslis ve ter-bi'i/drtleme ve bunlarn hkmlerinin yaylmasn dn! Bes-mele'deki her bir kelimenin, nasl olur da, bir adan bunlar ierirken, bir adan da bunlann mahalli olabildiini dn! "Allah" ismi, eyhimizin grne gre, grnen ve grnmeyen harfleri toplandnda, alt harften ibarettir: Elif, iki Lam, telaffuzda gzkp, yazda gzkmeyen Elif, He ve zammenin "iba"'yla gzken Vav. Bu alt harfe, bu ismin dellet ettii ha-kkat, yani Ulhiyet ilave edildiinde, bunlar yedi olur; Ulhi-yet, Zt asndan Hakkn aleme/kevn ilien isimlerine taalluk etmesi nisbetidir. Ayrca, daha nce srlarna dikkat ektiim hakikatlerin hkmlerinin yaylmasna bak! Bu birletirici isimden/Allah sonra gelip, birletirmede, hkmde ve kapsaychkta kendisine ortak olan "er-Rahmn" kll isminde de durum byledir. Nitekim Hak, bize byle haber vermitir. Ben de, gerek bu eserimde ve gerekse "Miftahu'l-gaybi'l-cem"' isimli eserimde buna dikkat ekmitim. nk "er-Rahmn" isminin harfleri de, alt tanedir. Yedincisi ise, "Mim" ile "Nun" arasnda dnlen/makl gizli "Eliftir. Bu Elif, ahadiyet-i cem'in mazhrdr, bunu dn! "Besmele", zahir asndan, tesls/leme ve drtlemeden/terbi' ibaret olan yedili srr bir araya getirmeyince, bu, "z-mar/gizleme" ile tamamlanmtr; bununla "Besmele" kelime olmutur. Buna gre gizlenen kelimenin takdiri, "bede'tu/bala-dm" veya "ebdeu/ balarm"dr. Bununla birlikte, "Besmele" lafz, daha nce dikkat ekilen teslisi ve drtlemeyi birletirir. Ayn ekilde, Zt'a ait "gayb" srrn da, itibarlarn drdncs olan mutlaklk ve bir tek itibar ile snrlanma ynnden dnmen/istihdar gerekir; sonra, bu srrn, gaybm iki ksma/atr blnmesini gerekli klan iki ncle sirayet ediini; sonra da, dikkat ektiim rahmet ve gazab nisbetlerini; vahdetlii itibaryla mutlak birlii; O'na istinad ynnden kesret nispetini; bu ikilie dayanan Ba harfinin hkmn; bunun ardndan gelen/tal kesrete iaret eden "Sin" harfinin hkmn dn. Bu tli oklua rnek olarak, Kalem-Levh; vahdaniyet zelliindeki Ar'a nisbetle suretler aleminde zuhur eden taksimin mahalli olan Krs'yi verebiliriz. Ar'm, ii, kelimesi, ihata ve umumilii birdir; bunun nedeni, Er-Rahmn isminin onda istiva etmesidir. Ayrca, Kalem'e ait el-Mdebbir

isminin srrn ve yine Levh'e at el-Mufassl isminin srrn ve bunun kerim Krs'de er-Rahim ismi ile tahsis ve temeyyznn gereklemesini dn. Bunun ardndan,, zt ve kll isimleri ynnden Hakkn hkmnn, ihatasnn ve birletiriciliinin umumiliine bak! Sonra hepsinin, mcmel olarak "Allah" isminde, tafsili olarak da "er-Rahmn" ve "er-Rahim" isimlerinde mndemi olularna bak! Bunun ardndan da, btn bunlarn, "Allah" isminin Zt'a ait gaybm mazhr "He" harfinde mndemi olularna bak! Ayrca, dikkat ekilen ilk iki nisbetle beraber hazerat- hams'm/be varlk mertebesi hkmne bak! Yedili sr, bu iki nispet ile zuhur eder ve tamamlanr. lk mertebenin hkmne bak! Bu hkm, bozulmadan ve dalmadan altndaki mertebelere nasl sirayet etmektedir! Bylelikle, onun bir faraziye veya tahmin olduunu dnmemen iin, doruluuna gven duyacan bir takm mazhrlar renmi olursun. Bu, kapal ilh srlara dair bir ikz ve nemli bir tertiptir; bunu, latif, alim ve habir olan Rab tertip etmitir. Ben, bu srenin tefsirinde bu metodu benimsemi deilim. Sadece, Hakkn kitabna ve zellikle de Kur'an-i Kerim'in ve dier ilh kitaplarn bir nshas ve rnei olan bu sreye tevdi ettii nemli srlar ve ilgin bilgileri belirtmek iin bu kadarn zikrettim. Bylelikle, Hakkm, harflerini ve kelimelerini, "el-Mdebbir" ve "el-Habr" olarak dzenlemi olduu bilinmi olur. Binaenaleyh, ilh kitapta bir harf iki harfin arasnda veya bunlarn nnde veya ardnda bulunuyorsa, bu harf oraya belirli bir ama, kmil bir ilim ve tam bir hikmet ile konulmutur. Akllar, bunun srrna ulaamaz. Bu zellii/tavr kef edemeyen kimse, Kur'an'm btnlarnn srrn bilemez. Hz. Peygamber, bu btnlar u hdisiyle belirtmitir: "Kur'an'm zahn vardr, yediye varncaya kadar da batni vardr." Baka bir rivayette ise, "yetmi batn vardr" buyurmutur. Bu kefe ulamam kimse, "Hak, her eye yaratln vermitir" (Taha, 51); "Emri tedbir eder" (Ra'd, 2) vb. yetlerin srrn da anlayamaz. Hz. Peygamber'in "Bana, alt ey tahsis olunmutur" buyurup, zevk ve kuatclmm/cmilik kemline dellet etmek iin bunlarn arasnda Fatiha ve Bakara sresinin son yetlerinin bulunduunu belirttii hadisin srrn da anlayamaz. Ayrca, Allah Teala'nn "Hamid ve hkim olann katndan tenzil olunmutur" yetinin srrn; Hz. Ali'nin "Eer bana izin verilse idi, Fatiha'nn tefsirinde syleyeceklerimi yetmi deve tard"; Hz. Hasan (r.a)'m "Allah yz drt kitap indirmitir, yzn drt kitaba -ki bunlar, Tevrat, incil, Zebur ve Kur'an'dr- tevdi etmi, bu kitaplarn hepsini Kur'an'a, Kur'an'da bulunan eylerin hepsini de "Mufassal"a koymu, mufassaldakilerin hepsini de Fatiha'ya koymutur" sznn srrn anlayamaz. imdi, her eyin bu isimde mndemi olmasna; ardndan iki ismin ve bunlarn altnda bulunan eylerin, "Allah" isminin ihatasna; bunun ardndan da her eyin, Allah isminin "He" harfine mndemi olmasna dikkatini ektim. ayet yaratklarn himmet ve akllar, bu zevkin zirvesine ykselmekten, perdelerini yrtp, rnlerinin ve kemllerinin bahelerinde dolamaktan aciz ve naks; tabiatlan ise, aralarndaki mnsebetin uzaklndan dolay engel olmasyd, -aciz ve naks deilsem de- akllarn, zihinlerin, basiretlerin ve fikirlerin nasiplenecei srlan aklardm. Fakat: "Allah, insanlar iin bir hayr aarsa, onu engelleyecek yoktur; bir hayn engellerse artk onu gnderecek yoktur. O aziz ve hkim olandr." (Fatir, 2)

phesiz ki -Allah'a hamd olsun- bu kadar, btn zeka sahipleri iin bir ikz olmutur ve eyhimiz Ekmel-mam'a/bn'-Ara-b muvafakat etmiizdir. yle ki, bidayetin srr hakkndaki sz, "Bismillahirrahmanirrahm/ Rahim ve Rahman olan Allah'n ad ile"'nin srr blmyle birlemitir. Bu dille, onu aklyorum, bunun ardndan ise, Allah'n nasip ettii eyleri aklayacam. Allah'a yemin olsun ki, ben byle bir eyi amalamamtm. Bu kelm, eyhe muvafakat ve erhin tertibi, kastsz gereklemitir. Bundan sonra ise, bunu dikkate aldm, bundan dolay da Allah'a bu konuda krediyorum. Bunun sebebi udur: Ben bu kitapta, kast ve aba olmakszn Hakkm akla getirdii basit bir ka szn dnda, ne eyhin vene de bir bakasnn szn nakletme niyetinde deilim. Hak, bunlar kendi cmertliinin nefhalan olarak akla getirir. Nitekim bu durum, eyhimiz ve zevk mensuplarnn ounluunda zaman zaman olagelirdi. Bu durumun hakikatini bilmeyen kimse ise, bu tarz bilginin, kastl ve abaya dayanan mtalaa, aratrma ve derlemeyle meydana gelen bir nakil olduunu zanneder, halbuki durum byle deildir. Nebevi zevklerde bu gibi eyler oktur. te bu kukudan dolay kafirler, "ncekilerin hikayeleri" (Enam, 25), "Onlar yazar, sabah-akam bunlar ona yazdrlyor" (Furkan, 5) demilerdir. Allah fazl, hsan ve iradn velisidir. "Besmele" ve "Allah" isminin ve harflerinin erhine dair, Hakkn zikretmeyi takdir ettii lde bilgi verdim. Bununla birlikte, "erRahmn" ve "er-Rahim" isimleriyle ilgili mcmel iaretlerim de oldu. imdi ise, bu iki ismin tefsirinde, kendilerine hususiyet kazandran zellie dair Hakkn kalbe imla ettirip, kalemin yazd eyleri zikrediyoruz. [128] (Besmeledeki) Er-Rahmnu'r-Rahm ncelikli mertebelere, yani teslise/leme tabi olan drtlemeye/terbi' "Allah" isminin zahirinin ierdii be esrar eklendiinde, On iki mertebe tamamlanm oldu. Bunlar, kll isim mertebelerini ve hkm ve mertebe asndan kendilerine tabi olan mertebeleri iermektedir. Daha nce irab ve noktann srrndan sz ederken bu mertebelerin baz hkmlerine iaret etmitim. Bu on iki mertebeyle, say mertebeleri tamamlanr. Say mertebeleri, dokuzda sona eren birler, sonra onlar, sonra yzler, sonra ise binler basamaklarndan oluur. simlerin mertebeleri, hkmleriyle birlikte kendilerini kuatan mertebede/hazret taayyn edip, mazhrlarm ve kemllerinin tamamlanp, daimi olmasn temin edecek eyi izhra tevecch ettiklerinde, bunu, Vcd- Rahmn'm suretinin zuhuru takip etmitir; bu surete, mil Vcd- mm izafe olur ki, nitekim daha nce buna dikkat ekmitik. Er-Rahmn ismi, dier isimlerin aksine, mulnn ilm veya amel bir eyleme bal olmayndan dolay, "mbalaa" siy-gasyla gelmitir. Bu ismin misli, mazhr ve kuatc Ar ve zuhur eden ilk suretten ibaret olan istiva-gahi da, mul, ihata ve mekanszlk asndan kendisine yerleen eye/er-Rahman uygun olarak zuhur etmitir. Bylece, er-Rahmn isminin rmzhr cevher ve arazdan -ya da baka bir gre gre heyula ve suretten- mrekkep cesetlenmi bir suret olsa bile, onun hi bir mekan olmadna iaret edilir. Bu durumda, kendisini ihata etmekle onu istiva-gah yapan ey/mstev, mekandan mstani ve zellikle bir mekann onu snrlamasndan mnezzeh olduu iin, vcd makam zerine istiva "Varlk"tan ibaret olan rahmet ile; Ar'tan ibaret olan mazhr zerine istiva ise, "erRah-mn" ismiyle gereklemitir; bunun

sonucunda ise, bu mazhr-da/Ar hibir taksim, tahsis ve farkllk meydana gelmitir. Bunun ardndan iki kabza, "rahmet" ve "gazab" diye ifde edilen ve daha nce dikkat ektiimiz iki nisbetin hkmyle, zerine rahmet hkmnn sirayet ettii eyleri, kendisine ilgi gsterilen "said" ve hangi mertebede gayesi bulunursa bulunsun kendisine ilgi gsterilmeyen "aki" diye temyz eder. Bu temyiz, baz kevn hakikatlerin tekvini emri tayan ilh nidaya icabetlerinin sratine ve bu tecellyi -nezihliine zarar verecek bir ey eklemeden- kabulne; baz hakikatlerin ise, zikredilen bur tarz zere bu icabeti yapamaylar ve bu tecellye nezihlii-nin raz olmayaca kt hkmler ve zellikler giydirmelerine gre deiir. Bununla birlikte tecell, bu zeliklerden honut olmasa da, kemli bunlar kuatr. Bu durumda, zikredilen gayb ve ilmi tafsln srr, er-Rahim ismine mahsus "Krs" makamnda zuhur eder. Bylece hkm, iki ksma ayrlr: Bunlardan birisi, kendisine balanp, onunla amel edeni, bizzat bu makamda ebed nimet ve halis rahatn ehli olan saitler arasna katlmaya gtrr, nk oras, ehl-i yemin makam ve "er-Rahim" isminin mazhrdr. Bu hkmn dier ksm ise, sevilmeyen kimselerden ibaret olan akiler arasna katlmay yasaklamak ve nehy etmekten ibarettir. Bu akilerde, dier kabza/gazap hkmnn baskm olmasndan dolay, haldeki tahsisin dmda, "erRahim" isminin hi bir eseri zuhur etmez. Bylece birinci ferdiyete tabi mertebelerde "tesls" mertebeleri tamamlanm olur. Buna gre "Allah" ismi, evvellii asndan melhun istinat ettii ulhiyet mertebesine aittir; Fatiha'nn birinci ksm, bu mertebeye mahsstur. "er-Rahim" ise, zikredilen tahsisin sahibidir; "Fatiha" sresinin sonu, ilh icabet ve bu ksmda "Bu kulum iindir ve kulum iin diledii ey vardr" kutsi hdisiyle ifde edilen tahsisin sahibidir. Buna gre, er-Rahim, daha nce de belirttiimiz gibi, ehl-i yemin ve ilh cemlin mensuplar iindir. Ltuf ve kahr birletiren er-Rahmn ise, dier kabza ve cell ehli iindir. Cmilii ynnden "Allah" isminin mensuplar, iki kabzay birletiren berzahn sahipleridir; bunlar, ayn zamanda, kurbi-yet, genilik, vecih ve keml makamnn da sahipleridir. Artk, kulana giren eyleri dn ve onu idrkinde berraklatr. Bunlar, kendilerinden deerli srlarn kartlaca ilh tembihlerdir. Bu srlardan birisi, kll mertebelerin hkmlerinin, ihata ettikleri mertebe ve mazhrlara sirayetini bilmektir. Bylelikle bu mertebe ve mazhrlar arasndaki irtibat gerekleip, bu irtibat, ulv himmet, nran ve alkanlklar yrtan/harika idrk sahibi akll kimselerin, Allah'n tevfik ve inayeti ile daha yukarya terakkileri iin bir merdiven olur. Allah, irad ve hidyetin velisidir. [129] Kul, Rabbn Nasl Zikreder? Besmele zerindeki ifdelerimizi, bu makama dayanan nebe-v bir iaret ile bitiriyoruz. Bu iaret, Hakkn kulunun "Besmele" ile mnactn ana cevap olarak buyurduu u ifadesidir: "Kulum beni zikretti." yle deriz: Zikir, zikre ve mezkre/zikredilen veya sadece birisine dair bir ilmin bulunmasyla yapld gibi, bazen de byle bir bilgi olmadan yaplr. ayet zikirle birlikte byle bir ilim bulunursa, o zikir, "huzur"un mazhr ve sebebidir.

Huzur, bilinen eyi ortaya kartmakla ilgili bir hakikattir ve huzurun, be mertebesi vardr: Birincisi, sadece hakkati/ayn asndan bir ey ile "hazr ol-k" kincisi, sadece varl asndan bir ey e "hazr olmak" tr. ncs, sadece rhnyeti asndan bir ey ile "hazr olmak" tr. Drdncs, sadece sureti asndan bir ey ile "hazr olmak" tr. Beincisi ise, zikredilen drt hkm birletiren mertebesi asndan bir ey ile "hazr olmak" tr. Hak ile huzur ise, ya Hakkn zt asndan veya isimleri asndan gerekleir. simleri asndan Hak ile huzurun konusu, ya fiil isimlerinden birisi veya sfat isimlerinden birisidir. Binaenaleyh, fiillere ait olan isim, fiille taayyn eder ve trlerine gre ayrlr. Sfatlar ynnden gerekleen huzurun konusu ise, ya selb veya sbt bir durumdur/emir. Konusu Zt olan huzur ise, ya zihinde "sem' itikat" veya "nazar burhan" veya "nebevi imn"m bildirmesi veya zevk mahededen veya hepsi veya bir ksmndan meydana gelmesi ynnden olumu bir emre racidir; btn bunlarn, "huzur" sahibine nisbet-le be hkmn birisine veya hepsine gre olmas gerekir. Binaenaleyh huzur mertebelerinin en kmili, zel bir iliki asndan muayyen bir itibara bal olmakszn Hak ile ha-zr/huzr mea'1-Hak olmaktr. Bu huzurun sahibi, vcd veya nisp veya "cem" ve "fark" suretiyle birlikte selb ve ispata bal olan isimlerle ilgili bir hkmn itibar olmakszn veya bunlardan birisiyle snrlanma veya "snrlanma/takyit" srryla hep- ,; siyle snrlanmadan Hak ile birliktedir/huzr. | Byle olmayan huzur ise, sahibinin srt- mstakim ehli ol- 1 mas artyla, ya zel bir mertebe asndan veya muayyen bir . isim asndan nisp bir huzurdur. Huzurun sahibi srt- mstakim mensubu deilse, o huzur, her durumda "siva/baka" ile huzurdur. Tekrar balam olduumuz konuya dnp, yle deriz: Zikirle birlikte olan ilim, ya zikri ap, mezkure/zikredilen taalluk eder. Bu ilmi, srrna iaret edilen huzur takip eder. lmin zikredilene taalluk etmesi, bundan sonra zikirlerin neticelerinde zikredilen ve daha nce dikkat ektiimiz eylere gre tabi olur. Bazen de bu zikirlikte beraber olan ilim, zikri amayp, ilmin konusu, sadece zikrin kendisi olur; bu durumda huzur, sadece zikirle veya zikir ve zikirden anlalan anlamla birlikte olur. Bu ikin-c durumun gerekleebilmesi, zikir, kendisine ve mezkre/zikredilen delletinin tesinde bir anlama iaret ettiinde mmkndr. ayet bununla beraber hayal hkm zikre bitiirse, zikrin sureti, onun zihinde somutlamasnn sebebi olarak dnlr/istih-dar; bu suret, ister fiil, ister hareket, ister keyfiyet veya varlk sureti olsun, ister lafz veya baka bir ey veya bunlarn hepsinden veya bir ksmndan teekkl eden bir emir olsun, durum ayndr. Eer, zikre hkim bir tahayyl bitimezse o, yani "zikir" diye isimlendirilen ey, zel olarak tanzim edilmi harflerin tekrarlanmasndan ibaret olur; bu harfler, kendileri iin herhangi bir medluln anlalmas veya dnlmesine uygundurlar. Zikrin neticelerine gelince: bunlar, zikredenin/zakir inan ve ilmine gre; zikrin dellet ettii mnlarn ieriklerine gre; za-kirin telaffuz ettii veya hayalinde canlandird/istihdar veya taakkul ettii ismin harflerinin toplamndan meydana gelen bir-leik/terkib heyetin zorunlu zelliklerine gre; zikir

esnasnda zakire hkim sfata ve zikredilen be hkmn hkimiyetine gre; veya bizzat zakire istinat eden durumlarn toplamnn /cemiyet hkmne gre ve bunlardan birisinin veya hepsinin egemen olmasna gre zuhur ederler. Zikir sahibine istinat eden hususlarn hkmlerinin birinin veya hepsinin baskn olmas, mevtine, ne'ete, vakte, tevecche sebep olan emrin nceliine, mahallin rhnyetine ve u veya bu ekilde saltanat olan ilh isme gre ortaya kar. Sana akladm konular dn ve anlamaya al! nk bunlar, ulv-nazar aklnla mahede edip, bilgisini merak ve talep ettiin eylerin muammasn aar. Allah, ihsann velisidir ve geree hidyet eden ve srt- mstakime gtrendir. [130] BLM II FATHA SURES'NN BRNC KISMI Klli Fatihler Bunlar, Kitab- kebire/byk kitap, kitab- sagire/kk kitap ve bunlar arasndakikitaplara mahsstur.Bu blmn ierdii konular arasnda, unlar da vardr: Fatiha'nn iermi olduu hakikat ve fasllarn mertebelerine dikkat ekmek; bunlarn birbirleriyle olan irtibatlarnn zetle aklanmas: Bu blm, lafz ve mn olarak vrid olduu tarzda yazlmtr. Geri hepsi de, mn asndan byledir, yani bunlar, aba ve fikir ile yazlmamlardr; fakat bu blm, bu zellikte lafz ve mny birletirmede yeganedir, ki, bu ve baka eserlerimde genellikle byle deildir. Bilinmelidir ki: ki durum arasnda farz edilen veya kendisine balangcn veya bitiin nisbet edildii herhangi bir eyin bir fatihas/balang ve bir de hatimesi/son olmaldr. Bir eyin balangc/fatiha, o eyin balang mertebesi, hatimesi ise, o eyin sona erdii mertebedir. Bunun yannda, her iki hkmn kendisine raci olduu ve bunlar birletirip, onlarla taayyn eden nc bir durum daha vardr. te "Fatiha sresi", iaret olunan bu hususlar cmlesinden-dir. Ayn ekilde insan, alem ve zikrettiimiz ekilde alemin feri olup, ona tabi olan eyler de byledir. Bu sabit olunca u bilinmelidir ki: Hak subhaneh ve teala, Ztnn ve kendisinden bakasnn bilmedii hviyetinin gayb hazinesini "el-Cami" ismiyle amtr. "el-Cami" ismi, cem/birleme ve tefrika /dalma, tlak/mutlaklk ve takyit/snrllk, evvellik/ilklik ve hirlik/sonluk, zhirlik ve btmlk sfatlarn birletirir. Hak, onu isimleri ve "a'yn/mevcudat" iin bir miftah/anahtar olmaya tahsis etmitir. te bu miftah, yaratln balangc srrnda dikkat ektiimiz "hamd"den ibarettir. Bu ismin "ahadiyeti" ile, ilk alma ve genileme/bast ve intiar mertebesinde, her eyde zuhur eden okluu ve farkll amtr. Hak, sfatlar kapsn hayt ile, cem'i tafsil ile, tercihi ihtiyar ile amtr; icmali tafsil ile, taayyn temyiz ile, tahsisi istidlal ve tezkar/hatrlama ile amtr; rahmetinin ve geniliinin kapsn, Vcd-i mm tecellsiyle amtr; hususu umum ile, umumu genilik ile, genilii ilim ile, yaratmay kavil ile, kavli irde ve iktidar ile amtr. Hak, idrk ve idrk aralar kapsn da, telakki, yansma ve nurlarn bitimesiyle/iktiran'I-envr amtr; kemllerin kapsn, gayelere, muhabbete,

hayrete ve renmeye ilien/taalluk idrkler ile amtr; tevecchlerin kapsn, "hubb/bilinme arzusu" hareket ve gayesine ilien yaratklarna kar duyduu evkinin hkmlerinin ortaya kmasyla amtr; lfet kapsn, mnsebet bayla ve ittihat ve grme hkmyle amtr. Hak, zuhur ve izhr mertebelerini kemle erdirme iin, Hz. Adem ile byk hilafet/hilafet-i kbra kapsn amtr; Adem ve Havva ile beer reme ve doum kapsn amtr; Adem ve Havva ile kendilerinde kemle eren zrriyetin tafsilinin srrn intiardan/yeryzne yaylmak nce izhr etmitir; iftirak kapsn, ztl gstererek ve nefret hkmn izhr ederek amtr; kerem kapsn ise, mstanilik ve perdeleri yok etmekle amtr. Hak, ikram kapsn marifet ile; fetih kapsn, semekle/istifa; seme/istifa kapsn, inayet ile; inayet kapsn, muhabbet ile; muhabbet kapsn ilim ile; ilmi ise, mahede ve ihbar ile amtr. Hak, kendisini bilmekten hayrete dmek ve aciz kalmann kapsn, bir tek hakikatte sinirilk-mutlaklk, tenzihtebih, gsterme ve gizleme gibi ztlklar birletirmeyi dnmedeki tereddt ve acizlik ile amtr. Hak, yollarnn kapsn, gayeler ile ve her gayeyi ihata ettiini bildirmek ile amtr. yle buyurmaktadr: "Dikkat edin btn iler, Allah'a varr." (ura, 53); "Btn emir, ona racidir." (Ali mran, 109) Bylelikle Hakkn, kendi geniliiyle btn mertebeleri, nihayetleri ve blgeleri irnar/ta'mr ettii bilinmi olur. Hak, istikmet kapsn maksat ve gayelerin konularyla amtr; bunlar, slk sahiplerine ve seferlere nisbetle yollarn gayeleridir. Hak, sliin snrlanmasn gzetmek, maslahat ve mertebesini belirlemeye dikkatini ekmek iin, bu yollardan dilediklerini eriatlaryla belirlemitir; bylece hkmn, ilk seferlerde taayyn eden ey olduu bilinmi olur. Hak, her eyi kuatan yaratc ve genel "rahman" rahmeti itibaryla, ilk klli paralellik/muhazat kapsn, yaratlm mmknlerin kabiliyetlerinin mutlakl ve bu mmknlerin, V-cd'un zuhuru iin ayna mesabesinde olmalaryla amtr. Ayrca bu kabiliyetler, ilh isimlerin eserlerinin zuhur ve taayynlerinin art olmalar itibaryla da, vcd tecellnin yerini almlar/ivaz ve hkmleri birbirlerine nfuz etmitir; bu vcd tecell ile mmkn kabiliyetlerin harici varlklar ortaya kar. Bylece, bu da "kaza" ve "kader" srrnn anahtar olmutur. Hak, ilh hkmler kapsn haller ile amtr; mizanlar ise, eserlere gre mn ve suret olarak itidal ve inhiraf/sapma ile amtr; kurbiyetine mazhrh, ilme dayanan hkmn ve yce tedbirinin kapsn Kalem-i a'la ile amtr. Kalem-i a'la, varlklarn ve bakalarnn yardm unsurundan mukaddestir. Hak, bununla kendisine ynelmenin hkmn ve bu hkmn, yaknla/kurbiyet olduu kadar yz evirmeye de neden olan levazmn belirlemitir. Hak, vcd-tafsil kapsn, deimeden, bozulmadan, bakalamadan, fikirler tarafndan mlahaza edilmekten korunmu olan "Levh"i ile amtr; zaman kapsn "an" ile amtr; keyfiyet kapsn ise, "e'n/durum" ile amtr. Bunlarn hkmlerinin umumiliine, basret sahiplerinin dikkatini ekmitir. Hak, cisman mazhrlar kapsn, kuatc dairevi felek ile amtr. Cismani mazhrlar, ihata, nihayette gaye gerekletiinde tekrar bidayete dnmek gibi, gayba ait ulv hakikatlerin mislleridir. Hak, "ed-Dehr" isminin suretinin kapsn, Ar'm ve kendisine tabi olan devirlerin gnlk hareketiyle amtr; vakitlerin kapsn, btn feleklerin ve seyyar yldzlarn/kevkeb geride brakt hareketlerin takdiriyle amtr; hareketlerin kapsn, zuhur ve izhrn kemline taalluk eden "hubb" drt/bais ile amtr; ahs tafsl ve emre bal temyizin kapsn ise, ulv Krs ile amtr. Krs,

(bilginin) vrdun/gelii ve sudrun mahalli, Mukarrebin'in menzili, Ebrar'n mekandr. Hak, emir kapsn "beka" ile amtr; ibkay itidal ile am; terkip kesretinin hkmlerini, ahadiyet ve cem hkmnn basknl ve bu hkmle ihtilaf hkmne riyet etmekle ortadan kaldrmtr; bu ihtilaf, miktar muhafaza etmekle ztlar arasnda sabittir. Hak, yce gklerin dinlik/ne' kapsn, gne felei ile amtr; ayn zamanda onu, gece ve gndzn anahtar yapmtr. Unsurlarn kapsn, yce Arn tayan ismiyle amtr; buras, istikrar makam deil, istiva makamdr. Unsurlarn terkiplerinin kapsn, "mvelledat" ile amtr; mvelledatm kapsn, madenler ve talar ile amtr; emrinin kapsn, davet ile; davetin kapsn, vaad, tevik ve korkutmann/inzar gzelliiyle amtr. Hak, emrine balanma/imtisal kapsn, "sema/iitme" ile amtr; sema kapsn, nida ile; nida kapsn yz evirmek ile; hccet kapsn inkr ile amtr; unutma kapsn, gaflet ile; gaflet kapsn ihata ve birletirmedeki naklk ile amtr. Zikir kapsn, huzur ve dnmek ile amtr; rubbiyet saltanatnn kapsn, merbub ile; talep ve ubudiyet kapsn, muhtal, acizlii ve dknl grmekle amtr. bdet kapsn, "el-Kah-har" ve "el-Muktedir" isimlerinin hkm altnda infiali/edilgenlik mahede etmekle amtr; mnacat kapsn ise, makl m-vacehenin/yz yzelik ahinlii, edebe uygun doru telakki, teslim, iktida ile amtr. vg kapsn, rubbiyet makamnn merbub hakknda iermi olduu ltuf ve rahmeti bildirmek ileamtr. Bununla beraber Hak, her halde ve durumda diledi her eyi ve diledii ekilde yapmaya kadir ve mliktir. Hak, kr kapsn ihsan ile amtr; ihsann artrmay, kr ile amtr. Hak, ihsan ve ltfuna mazhr olan kimselerde kahrnn hkmlerinin nfuzunu gstermitir. Bylelikle, nimetlere hrmetsizlikten sakndrm ve dnen kimselere t vermitir. Hak, isteme kapsn, hacet, umut, hsn zan ve beklemeyle amtr; vg ve tazim kapsn, rubbiyetin izzetinin altnda kulluun zelil oluunu gstermekle amtr; bylece kul, taknl, byklenmeyi ve bbrlenmeyi terk eder. Hak, yardm isteme kapsn, kabul, tevekkl ve destek istemek ile amtr. ki kabzann/tutu ayrlmasn, icabet ve "ina-be/ynelme" hkmn tahsis etmekle amtr; bunlarn hkm, saidlerde, akilerde ve facirlerde ortaya kar. Hak, hidyet ve beyan kapsn, af ak/ufuklarda ve en-fs'te/nefislerde izhr ettii yetleriyle amtr. Bunlarn hkmlerini ve hikmetlerini anlay/fehm ve nutkun hakkatiyle amtr; bunlar, emrinin mtercimi olan seilmi, sekin ztlarda kemle erdirmitir. Anlalmazn/mu'cem kapsn, "irab" ile amtr; mphemin kapsn, fesahat ile; remzin kapsn erh ile; karma tahlil ile; snrll mutlaklk ile; iftleri teklerle amtr; emel kapsn, imkn ve aldanma/itirar ile; iddia kapsn ise, ihtiyar ile amtr; saknma kapsn, imkn ile; kuku kapsn, tahmin/farz ile; itminan kapsn, mahede ve grmekle; irsiyet kapsn, nesep ve mensubiyet belgesiyle; kazanlar kapsn, ne'etler, vakitler ve mrler ile amtr. Sebeplere tevessl kapsn ise, tecrbe, alkanlk ve tekrarlama kukusuyla amtr. Hak, selmet kapsn asl zere baki kalmak, ariyet hkmndeki arazlar ile snrlanmamak, iddiadan uzaklamak ve eserlere tabi olmakla amtr. Cret kapsn ise, hkmle, mehil vermekle, ihtimalle, cehaletle ve balanma midiyle amtr.

Hak, kahr ve intikam kapsn, irk, ekime, kavga ve inti-kam/intisar ile amtr. Hak, benzerleri gstermekle sreklilik ve devamllk kapsn amtr; ismet kapsn, dirayet ile; msamaha kapsn izan, itiraf ve zr dilemekle amtr. Hak, "el-Mtekellim" isminin kuatclna nisbetle aziz olan kitabn, "Umm'lKitab" ile ve de ilim ve zikirleri birletiren fatih ile amtr. Fatiha'yi, ilk asl isimlerden sonra gelen kll isimlerin zikri ile amtr; bunlar, derecelerde ve eserlerde zikredilmitir. Hak, isimlerinin zikrini, nutk ve ortaya kmann balangcnda tam harflere kar ncelii olan "Ba" harfi ile amtr. Hak, ztn ve camiliinin mertebesini bilmenin, onu gstermenin ve btn sfatlarnn zerindeki keml tecellsinin kapsn, varlklarn sonuncusu olarak izhr ettii varlk ile amtr. Hak, onu kendi sureti zere yaratm, srrn ve suretini ona giydirmi, btn hazinelerinin koruyucusu ve btn anahtarlarn asl olan anahtar, lamba ve nurlarn kayna yapmtr. Onu ancak, onun anahtar olan kimse bilebilir. O ise, ztnn ierdii, alem ve neetlerinin kuatt, mertebe ve makamlarnn ihata ettii anahtarlardan, Rabbmn kendisine gstermeyi ve amay dilediklerini bilebilir. [131] Mefatihu'l-Gaybi Gaybn Anahtarlar lah teala, "Gaybn anahtarlar onun katmdadr, O'ndan bakas onlar bilemez" (Enam, 59) buyurmaktadr. Kukusuz bu yette geen nefiy, btn bunlar Haktan bakasnn bilemeyecei; "mefatih-i gayb" olular ynnden ve Hakkn retmesi ve tarifi olmakszn bilinemeye-cekleriyle ilgilidir. Bunlarn, bizzat kendilerini, birbirlerini ve kimin anahta-r/miftah olduklarn bilip bilemeyecekleri veya herhangi bir aba ve gayret olmakszn srf Hakkn retmesiyle bunlarm bilinip bilinemeyecekleri hususunda ise, herhangi bir nas yoktur. Bunlarn baz srlarna muttali olan kimse, imknsz olan eyin u olduunu anlar: Mefatih'1-gayb, ilk al itibaryla Gayb- Mutlak'm miftahlar/anahtarlar olmalar ynnden bilinemezler; yoksa hakikatleri asndan, bilinemeyecekler demek deildir. nk miftahlk, bunlarn hakikatleri zerinde zait bir sfattr. Bu sfatn bilinmesi, bunlarn almalarn ve ilk fethin keyfiyetini mahede etmekle bilinir. Bu ilk fetih, her eyin ncesinde olduu iin, sadece Hak tarafndan bilinebilir. nk "Hak, var idi ve O'minla beraber baka hi bir ey yok idi." ayet birisi, bu yaratc fethin srrn ve keyfiyetini grm olsa idi, O'nun ayn deil, el-Evvel gibi olurdu, nk birinci fetih, gereklemiti. Ayn zamanda miftahlm mns, kendisiyle nitelenmi ha-kkat ile gayb arasndaki bir nispettir. Bu gayb'm almasyla,miftahlk ile nitelenen hakikat iin bu nispet ve sfat sabit olur. ki ey arasndaki bir nisbetin tahakkuku, bu iki durumun bilinmesine baldr. Bu iki eyden birisi Zt'a ait ilh gaybdr. Hakkn ztnn, herhangi bir isim, hkm, nisbet veya mertebe itibar olmakszn hakikati asndan, bilinemeyeceinde hi bir gr ayrl yoktur. Binaenaleyh iaret olunan marifet, bu adan imknsz olmutur. Bu konuda, tekrara ve yinelemeye gerek olmayacak derecede aklamada bulunmutuk. Kmil tahkik/ tahkik-i etemm unu ifde etmitir ki: Herhangi birisi, bu miftahlarm ztlarna dair bir bilginin kokusunu aldnda, bu, o kiinin resminin, hkmnn, n'tmm, isminin Hak-kn nurlarnn parltlar ve Vech-i keriminin dalgalar altnda fn ve helak olmasndan sonradr; nitekim daha nce, en doru yol zere kadim makama slk eden sliin halinin aklanmas blmnde buna iaret etmitik.

Bu durumda alim, mtealim/ilim renen ve ilim vahdaniyet/birlik mertebesinde bulunurlar; karklk ve benzerlikler ortadan kalkm, "La ilahe illallah/Allah'tan baka hi bir ilh yokur" sznn anlam tahakkuk etmitir. Bununla beraber Hak, basiret ve basarlarn/gz idrkinden, akl ve fikirler tarafndan ihata edilmekten, cihet, itibar ve eperlerin snrlamasndan mnezzeh olmas asndan Ztnn gaybmda bulunur. Allah mnezzehtir, kendisinden baka hi bir ilh yoktur. O, aziz ve gaffardr. Nitekim bunu, ifde etmi, aklamtk ve haber verdii ve iaret ettii eye de dikkat ekmitik. [132] "Hamd Alemlerin Rabb Olan Allah indir" (Fatiha, 1) Bu blm, drt meseleyi iermektedir Birincisi, haindin srr; ardndan "Allah'' isminin srr, sonra "Rab" isminin srr, sonra "alemlerin/alemin" srrnn aklanmas gelmektedir. [133] Mukaddime Bu konuya girmeden nce, veciz bir esasn takdimi gerekmektedir ki, bu esas, daha nce ifde edilen kaidelerden mevzu-umuzla ilgili olanlarn bir ksmn hatrlatacak, bundan sonra zikredilecek eylerin anlalmasna yardmc olacaktr. te bu ve benzeri nedenlerden dolay bu kll kaideleri takdim ettim ve bu kaidelere ilim ve hakikatlerin kllilerini ykle-dim. stn akl sahibi/lebb, bundan sonra gelecek~tafsilmese-leleri bilmede bu kll ilim ve hakkatlerden yararlanr. AyrcaT aklanmas asllarnn bilinmesine bal olan kapal yerlerde, ifde edilmi kllilere dikkat ekmekle yetinmek iin bu kaideleri zikrettim. Bu kapal konularn bilinmesi, bu asln ve hkmn srrn bilmekle gerekleir; bu durumda tekrarlamaya ve yinelemeye gerek duymam. Geen ifdelerden bu konuyla ilgili olarak hatrlanmas gereken ey udur: Her varln -ki, her ne olursa olsun- bir zt ve bir de mertebesi vardr. Varln mertebesinin, bir takm hkmleri vardr, bu hkmler, onun "hakkat-i sabitesi" ile taayyn eden varlnda zuhur ederler. Binaenaleyh bu hkmlerin sahibinin ztindaki eserleri, "ahval/haller" diye isimlendirilir. Mertebe, her eyin hakikatinden ibarettir. Mertebe, o eyin mcerretlii asndan hakikati deildir, aksine o ey ile kendisini izhr eden Varlk/Vcd ve ona tabi hakikatleri birletiren/cami nisbetinin makliyeti asndan onun hakikatidir. Nitekim, daha nce akladmz zere, baz hakikatler, bazsna tabidir; tabi hakikatler, metbu hakikatlerin halleri, sfatlar ve lzmlardr. Ayn zamanda unu da aklamtk ki: Varlklar, muhtelif hakikatler zerine zait bir emir deillerdir. Bunlar, bir tek varlk ile zuhur edip, kendi mertebelerinde ve o mertebelere gre taaddt ve taayyn etmilerdir; yoksa bu tek Vcd, bu hakikatlere bitimeden mcerret olarak dikkate alndnda, kendiliinde asla taaddt etmez. Hakkn da, bir zti ve bir de mertebesi vardr; Hakkn mertebesi, "ilh" olmas nisbetinin makliyetinden ibarettir. Bu nisbet, mhiyeti asndan, "ulhiyet" diye isimlendirilen eydir. Hakkn, bir takm hkmleri vardr -ki bunlar, melhla-rndaki eserlerinden ibarettir-, ayrca ulhiyetin hkmleri olarak isimlendirilen sfatlar ve levazm vardr. Btn snrl itibarlardan mnezzeh olmas, O'nun hibir eye ve hi bir eyin de kendisine ilimeyii/taalluk asndan Hakkn ztna dair hibir ey sylenemez; nitekim bu konuyu defalarca belirtmitik.

Hakkm yaratklarna ve onlarn da Hakka taalluk etmeleri, bunun yan sra tecellghlar ve mazhrlar olduklar iin bu taallukun yaratklarn hallerine gre gereklemesi ynnden ise, Hakkm ztna rz, gazab, icabet, ferah ve benzeri bir takm haller izafe edilir. Bu haller, "uun/e'nler" diye isimlendirilmitir. Ayrca, Hakkn ztna, ulhiyetten ibaret olan mertebesinin /'messer-fih"teki eserleri ynnden de bir takm sfatlar izafe edilir ki, bunlar "mertebe hkmleri" diye isimlendirilir. Bu sfatlara rnek olarak, kabz/daraltma, bast/ama, ihya/diriltme, imate/ldrme, kahr, ltuf vb. verebiliriz. Artk, bu kll mukaddimeyi dn ve aklnda tut ki, bundan -Allah'n izni ileyararlanasm. Bu sabit olunca, tembih lisanyla hamdin aklamasna balyoruz. [134] Hamd'n Mns "Hamd, Allah'a mahsstur" yeti hakknda unu deriz:[135] "El-hamdulillah", ahadiyet makamndan deil, tafsil ve cem makamndan olan bir hamddir. Hamdin, iki denk arasnda olmas sahih deildir, bilakis, hamd esnasnda mahmdun/v-len, mhiyeti asndan ve ona nispetle hamidden/ven stn olmas gerekir. Hamd -hangi tarzda yaplrsa yaplsn- sureti asndan kemlin bir ifadesidir. Buna gre hamd, balangta venin nefsin-deki niyetinin ve niyetin ortaya knn kaynann kemline iarettir; hamdin niyetin kaynana iaret etmesi, venin/ha-mid, hamd ile niyetlendii eyi ortaya karmaya ynelmi olmasdr. Hamd, ayrca, vlenin/mahmd vlmesine neden olan ve bunu gerektiren hali cihetinden bilinmesine iarettir. Hamd, baka bir anlamyla, balanlan eyin kemlini ve arzulanan eyin gereklemesini tarif eder. Bununla beraber, bu tarife bir talep sirayet eder; bu talebin konusu, srekli bu kemli gerekletirmek, kemlin gereklemesinden sonra da hkmnn en kmil tarzda baki kalmasn istemektir. Bu keml, kymetli ve yce rnler meydana getirir: Bunlarn ilki, kendisi ile balanan gayb'dr, sonuncusu ise, onu gerektiren ehdettir; bununla birlikte hamd, gayb'ta sona erer. Gayb ve ehdet hamdini birletiren sr ise, hamdlerin ve taraflarn/etraf nisbetinin kendisinde eitlendii makama racidir ve "hamdin hamdi"ne mahsstur; bu hamd, kapsayc ve kuatc hamddir ve bunun ifdelerinden birisi, "Her hal zere hamd olsun" deyiidir. Sonra bilinmelidir ki: Herhangi bir habercinin, herhangi bir ey hakkndaki ihbarndan veya vg veya baka bir ifdeyle tarifinden kartlacak ilk sonu, o kiinin kendi nefsi hakknda yle hkm sahibi olduuchr: Bu kii, kendisinden haber verdii veya vd eyi bilmektedir ve muhbir ve tanmlayc olarak o eyi tanmlamaktadr. Bunun ardndan, o kiinin ihbarnn, tarifinin ve vgsnn detaylarndan, u netice ortaya kar: Acaba, o kiinin kendisi ve tand, kendisinden haber verdii ve vd kii hakknda iddia edip, verdii hkm, gerekte sahih midir, deil midir? Bu durum, isabete gre doru veya yanllkla ortaya kar. Binaenaleyh o kii, iin banda, kendi hakkmdaki hkm asndan nefsini, kendisinden haber verip, vd ve tarif ettii kimseyi tandn iddia etmektedir. kinci durumda ise, iddiasna delil getirir ve kendisi ve bakas hakkndaki iddiasn geerli klacak eyi dile getirir. Bu ortaya ktnda unu deriz ki: Hamd, hviyeti itibaryla mutlak ve kllidir, lisan yoktur ve ondan meydana gelen veya ona izafe edilen hibir hkm yoktur. Bylece, zellik ve nisp ortaklk yoluyla Hakka ve halka mensup olan

btn sfatlar, isimler, kll ve mcerret hakikatler, bu zelliktedir; nitekim, J daha nce bu konuyu aklayan eitli tembihlerimiz olmutu. Bilinmelidir ki: Hamd, belirtildii zere, "sen"dan ibarettir. Her hangi bir vg/sen sahibinden vlen kimseye ynelik sena, akladmz gibi, bir eit "tariftir. Sena sahibinin bu tarifi, bazen ztna, bazen hallerine veya mertebesine veya hkmlerine veya hepsine birden yneliktir. Daha nce ztlar, haller, mertebeler ve hkmler hakkmda yeterli aklamalarda bulunmutuk. Bununla beraber, burada insan hakknda zikredeceimiz bir rnekle bu konuyu daha fazla aklam olacaz. nk insan, en kmil rnek ve birincil amatr. nsandaki ve ona nispetle durumun/emir keyfiyeti bilindiinde, bu emrin insanla ilikisi asndan dier varhklardaki tezahr de bilinmi olur; nk hibir ey, insann dnda deildir. yle deriz: nsann hakikati, onun "ayn- sbitesi"dir. Ayn- sbite'yi, Hak tarafndan bilinen/malum bir nisbet ve insann ezelde Hakkn mertebesindeki temeyyz eklinde tarif etmitik. nsann bu mertebedeki temeyyz, kendi mertebesi ve Hakkn ilmine gre gerekleir. Bu hakiktin halleri, insann iinde deikenlik gsterdii, kendisine izafe edildii, kendisiyle nitelendii suretler, ne'etler, gelimeler/ta tav vur gibi durumlardan ibarettir. Bunlar, Haktan kazanlm Vcd ile zuhur etmilerdir. nsann mertebesi ise, ubudiyeti ve me'lhiyetinden ibarettir. Bu mertebenin hkmleri, insana izafe olunan sfat ve emirlerden ibarettir. Bu sfat ve emirler, ona mmkn ve me'lh bir kul olmas, bunun yan sra ilh ve kevn mertebelerin bir "ay-na"s olmas ynnden izafe edilirler. Ayrca insan, mertebe ve hilafet suretiyle zahirde bu sfat ve emirlerin iermi olduklar eyleri kapsayan bir nshadr. nsan ve alem ile ve ikisinde zuhur edip, alem ve insann mterek veya zel olarak vasflandklar her ey, ahadiyet ve cem zelliindeki ilh tecellnin srr ve de bu tecellnin, insan ve alemde isimlere, sfatlara gre ve kabilin kabulyle oalan ilm nispetlerin hkmleri nedeniyle zuhuru zerine zait bir durum deillerdir. Bu nedenle bunlarn, yani insan ve alemin tekil ve oul olarak, btn alardan ve btn ksm ve zikredilen itibarlardan Hakk vmeleri, bu vgnn ve bu emrin aslna, ilh kattaki nispetlerine delleti ve bunun ifdesinden ibaret olur. Buna gre bu vg, bazen tafsil cihetinden, bazen ahadiyet-i cem asndan, bazen suret ile zuhur ettii iin misllik ynnden "benzerlik/muzahat" makamnda, bazen ise eksikliklerle "mukbele/zthk" makamnda gerekleir. Alem ve insan, bu eksikliklerle Yaratc ve Efendilerinden ayrlr; Hak ise bu zelliklerle kendisinden baka hi kimsenin mterek olmad ztlk makamnda tek bana kalr. Buna gre tafsil cihetinden yaplan sena yledir: insann ve alemin ztlarnn iermi olduklar btn hakkatler, araz ve cevher her bir fert, zikredilen drt lisan ile ona ynelmi/bakan ve kendisi asndan Hak ile irtibatl olan ilh isim ve sfata hamd eder. Bu drt lisan, lisan- zt, lisan- hal, lisan- mertebe ve lisan- hkmdr. Ahadiyet-i cem lisanyla btn olarak hamdin konusu, Zt'a ait mertebedir. Bu mertebe, btn isimleri, sfatlar, alemleri, mertebeleri /hazret, nisbetleri ve izafetleri kuatr ve cem eder. Bu birletirici/cami nisbetin hkm, zt, isim, sfat ve fiil asndan ilh makamla ve kevn makamla ilikisi itibaryla, zikredilen her bir ksmda ortaya kar. Ahadiyet ve cem zelliindeki bu hkm, hamd makamnda "hamd'1-hamd/hamdin hamdi" diye ifde edilmitir; nk, her makamda bu hkmn, o makama gre bir ismi vardr. Bu hamdin gerei udur: Eyann varlnn ve beksnn kendisine bal olduu, hakikatlerin, isimlerin ve sfatlarn eser ve hkmlerinin onunla zuhur ettii

Zt'a ait en byk ilh nimet, insana ve aleme bazen isimler, sfatlar ve mertebeler asndan ular, bazen de bu alardan deil, bizatihi/biayniha ular. te bundan dolay, adil hikmet ve kmil hazretin hkm, bu nimetin cami/birletirici ve vahdaniyet/birlik zelliindeki bir hamd ve kr ile karlanmasn iktiz etmitir; bu hamd ve krn zellii, kmildir ve btn hamd eitlerini kuatr. Bu hamd, kendisiyle rablerine hamd etmeleri, Rablerinin de bir tek halde iki hamdi birletiren bir suretle onlarla kendisine hamd etmesi ynnden kmillerle zuhur eder. Bu hamd, ilh ve kevn mertebelerin hkmlerini ve bunlara mahss isim, vasf ve ha-kkatleri/ayn aar. Allah, mriddir. Hamd hakknda unu belirtmitik: "Her hangi bir kimsenin bir eye dair vgs, vlenin vld cihetten ven tarafndan tannmadan gereklemesi mmkn deildir. nk hakikatte vg/hamd, bir eit tariftir. Tarif ise, tarif edilen ey bilinmeden gerekleemez." Bizim bu ifdemiz, Zt'a ait tarifin dndadr. Binaenaleyh Zt'a ait tarif, "vicdan" bir eydir. Vicdan bilgiler ve zta ait durumlar, ilim mertebelerinin en a, ilmin en stn ksmlardr. Binaenaleyh bu itibarla bir ey, kendisine hamd etmektedir ve iki itibar ve iki vecihten kendi nefsine dellet etmektedir; nitekim buna, ilmin srr blmnde iaret etmitik. Ayrca, btn varlklar, Allah'n kelimeleri olduklar iin, onlarn Hakka hamd etmeleri, iaret ettiim gibi kendisinden elde ettikleri ey ile ve hakkatlerinin/a'yn aynasnda yansm te-cellsiyle gerekleir. Buna gre varlklarn Haktan elde ettikleri eyle kendilerine bitien/iktiran Hakkn nuru ve sfatnn srr, kendilerinde ve onlardan Hakka hamd eden eydir. Bu durumda Hak, yaratklarnn/halk mertebeleri asndan ve halk ile bizzat nefsini vendir, hamdin sahibi yaratklar deildir. Bu durum, hamdin dndaki btn meselelerde de byledir. Binaenaleyh btn emir, Hakka racidir ve her vgnn sonu O'na dner. Bylelikle hamd, O'nun bir sfat ve nisbetlerinden birisi olmaktadr. Bu nispet, sadece "hamd" diye isimlendirilmesi itibaryla Haktan farkl olur. Bu adan ve bu itibar ile hamd sahibi/hamid, hamd ve mahmd/hamd edilen olmaktadr. "Hamdin hamdi" bahsinde dikkat ektiim eyi hatrla ki, bu konu, onun srmdandr. Bilinmelidir ki: Hamdin ksmlarndan, geriye sadece hassas bir ek kalmtr. Bu ek, zikredilen asl ve ksmlara dahil olmakla beraber, bu konuda daha fazla izahat verecektir; nk bu ekin zellii, daha nce zikredilen eylerden daha anlalr olmasdr. Bunu rendiinde unu deriz ki: Hamd, bir adan, vle-nin/mahmd kendisini vmesi ve bakasnn onu vmesi diye iki ksma ayrlr. Bunun ardndan hamd, bir eyin kendisini vmesi veya bakasnn onu vmesi itibaryla tre ayrlr. nk bakas, onu ya mahmd/vlen ile kaim olan bir fiil veya tenzih veya sbt bir sfat ile ver, hamdi yapan, bu sfatlan gzel bulur/istihsan ve bundan dolay da bu sfatlar asndan mahmdu ver; veya hamd eden kii, bu sfatlarn hkmnn mahmd ile ve onda zuhuru asndan bu sfatlara dayanarak hamd eder. Bu hamdin gereklemesi, kendisiyle bunlar arasnda sabit bir mnsebete baldr. Nitekim, daha nce bunu belirtmitik. Bu ksm, bir adan, fiil sfat ksmna dahildir. nk gzel grmek/istihsan ve benzeri eyler, bir eit infialden hali deildir. "Hamdin hamd"i, bi-zatihi btn ksmlara sirayet ve zuhur eder, bu zuhur ve sirayet olmasayd, hamd sahh olmazd; nk daha nce belirttiimiz zere, her varlk ve mertebedeki hkm, "cem" zelliindeki srra mahsustur.

Hamd, iki eittir: Bunlardan "ilim"den ibaret olan birincisi, mahmd'un zerinde bulunduu durumu hamd etmektir. kincisi ise, bundan daha zeldir, bu da, ondan meydana gelen eye hamd etmektir. Bu ikinci ksm, "kr" diye isimlendirilir. Kelimelerin, suretlerin, sfatlarn, hallerin, zuhur eden ve makl keyfiyetlerin belirttiimiz eye delletleri asndan tayini, sonsuzdur. Hamdin, hamidin/ven ve mahmdlarn/vlenler zikretmi olduumuz bu ksmlarn dnda kalan her hangi bir ksm ve mertebeleri yoktur. Bu konudaki tespitlerimizin neticesi, u hususun bilinmesidir: lh mertebeye hamd ve sena lisanyla nisbet edilen her ey, ya subut veya selb bir emir ifde eder. Buna gre selb, tebihe raci iken, ispat/olumlama, hamde dahildir. Hamd sahibi, hamd ederken zikredilen hamd mertebelerinden hangisiyle hazr/huzr olursa, Hak ynnden hamd sahibine ynelik netice ve ceza, bu mertebe cihetinden ve ona gre olur. Kim, "hamdin hamdi" ile ve herhangi bir mertebe veya sfat veya belirli bir art ile snrla nmakszm, "cem" srryla hazr olursa/Hakk hamd ederse, bu kimsenin hamdinin neticesi, Hak olur. nk bu hamd sahibinin, kainata taalluk eden herhangi bir himmeti yoktur ve herhangi bir mertebe veya sfat veya isim veya baka bir ey ile snrlanm deildir. Neticeler, esaslara baldr. Bu konuyu anla ve bu blmn srrn dnp, dar ve ve-cizliine dikkat et! Kukusuz, Allah'n yardmyla "icml"in perdelerini yrtarsan, tafsil bahelerinde dolarsn.Allah, ihsan ve iradn velisidir. [136] "Hamd, Allah indir "Lillhi/Allah in" fdesi Daha nce isimlendirmenin, isimlerin, bunlarn konularnn ve hkmlerinin klli srlarna dikkat ekmitik. Bunu, snrl, hkm genel, anlalmas zor asllar ile yapmtk. Hi bir zevk, tafsl-cz nispet dnda, bu asllarn makamlarna mahss zevkin dnda deildir. Bu cz nispet, o zevkin zikredilen zevkin ihatas altna girdiine ahitlik eder. Bu isim/Allah hakknda "Besmele"den bahsederken -Allah'n takdir ettii lde- aklamalarda bulunmutuk. Burada ise, Allah'n takdir ve meiyeti lsnde, bu konunun gerektirdii bilgileri vereceiz. yle deriz: Hamdi "Allah" ismi asndan Hakka izafe etmekten ibaret olan "Hamd Allah iindir" sz, bir ihbardr. Bu isim, klli ve cami' bir isimdir; mhiyeti asndan bu isim hakknda herhangi bir hamd veya hkm taayyn etmez ve hibir eyin ona isnad sahh deildir. Nitekim buna, mutlak hamd ve dier mcerret hakikatler blmnde iaret etmitik. Bu isme izafe edilen her istek, tevecch ve iltica, mteveccihin/tevecch sahibi, sailin /isteyenin ve mltecinin/iltica sahibi haline gre, bu cz ve snrl nisbet ile izafe olunur. Buna gre bu isim, mutlak olarak zikrediemez ve tekrarlanamaz. Bu isim, hakikat asndan deil, sadece lafz asndan zikredilir ve tekrarlanr. Mesela hasta, "Ey Allah" dedii vakit, safi ve salk bahedi-ci olmas asmdan bu isme iltica eder; ayn ekilde boulan kimse de, "Ey Allah" dedii vakit, btn isimleri birletiren bu isme "kurtarc" ve "yardmc" olmas asmdan iltica eder vb. Hamdde de durum byledir. Hamdin, zikredilen durumlardan birisine gre belirmesi/taayyn gerekir; bu durum, hamdin nedeni ve onu gerekli klan sebeptir.

Bu isim/Allah, hakknda ok sz sylenmi bir isimdir. Bunun, camid-zel isim mi veya mtak/tretilmi olup olmad hususunda gr ayrlklar olmutur. Bilginlerin bu konuda pek ok ifdeleri vardr ki, onlar aktarmak veya tartmakla ilgilenmeyeceim. Ben, sadece kendi zevkim ve marifetime gre, tahkik kaidesinin iktiz ettii eyleri zikredip, bunlarla dil hkmnn gerektirdii eyleri uzlatracam. yle derim: Hakkm ztna tam olarak dellet eden "alem" bir isminin olmas sahh deildir; yle ki, bu isimden, baka bir anlamn anlalmas mmkn deildir. Bunun nedenini, zevk ve nazar diliyle, ayrca Kur'an'n nazil olduu dilin stlah/Arapa asndan aklayacam. Bu dil, mnlarn, er' emir ve haberlerin zarfdr. Hakkn byle bir isminin olamayacann "zevk" diliyle izah udur: Hak, zt ve dier ilgilerden mcerretlii asndan, hibir emri iktiz etmez, hibir ey O'na uygun deildir, hibir hkm ve itibar ile snrlanmaz, hibir bilgi O'na taalluk etmez, hibir ekilde belirlenemez. simlendirilen veya bir itibar veya resim ile ve bunlarn dndaki bir ey ile taakkul olunan her ey, bir adan belirlenmitir, bir itibarla snrlanmtr, bir hkm ile zabt altna alnmtr. Hakkm mutlakl, mcerretlii ve ztna mahss mstanilii ile, zikrettiimiz eylerden hibiri O'nun hakknda caiz deildir. Hakka dair, selb veya icab veya bunlar birletirmek veya bunlardan mnezzeh olmak gibi bir hkmn verilmesi sahh deildir; bilakis bu makam, hibir ekilde ifde edilemez ve hakknda hkm verilemez. Nitekim bunu daha nce belirtmi ve tekrarlamtk. Ayrca, daha nce de ifde ettiimiz gibi, basitlikleri ve vahdetleri/birlik asmdan eyann hakikatlerini idrk edebilmek,imknszdr. nk vahid/bir ve basit olan, ancak biri ve basiti idrk edebilir. Daha nce de belirttiimiz zere, bizim, kendi ahadiyetimiz/birliimiz asndan herhangi bir eyi idrk etmemiz imknszdr. Hakkn ahadiyeti, zt asndan mcerretlii ve btn mcerretlik ve basitlikleri aacak ekilde hibir eye taalluk etmediinde hi bir gr ayrl yoktur. Binaenaleyh, eya ile aramzda pek ok adan mnsebet bulunduu ve onlarn da taalluk ve kaytlardan soyutlanmalar sz konusu deil iken, eyann hakikatlerini mcerretlikleri makamnda idrk ermekten aciz isek, Hakkn hakikatini idrk ve zabt etmekten aciz olmamz daha tabidir. O'nun bilgisiyle tahakkuk etmekten aciz isek, -O'nu mahede etsek bile- hakiktinin knh zerine zait bir anlam gerektirmeksizin kendisine mutabk bir dellet tayan bir isim ile Hakkn ztn isimlendirmemiz zorunlu olarak imknsz olacaktr. yle bir itiraz ileri srlebilir: Hakkn ztna, zikredildii gibi, kendisine mutabk zel bir isim vermemizin imknsz olduunu kabul edelim. Fakat, Hakkn kendisini ztna mutabk delleti olan bir isimle isimlendirmesi niin caiz olmasn ki? Bunun ardndan da Hak, bu ismi bize bildirir, biz de bu ismi ve hkmn Hakkn bildirmesiyle renmi oluruz. Bu durumda Hakka bu ismi veren biz deil, bizzat kendisi olmu olmaz m? Bu itiraza yle karlk veririz: Bunun cevab iki adandr. Birincisi, tmevarm yoluyla bu itirazn cevaplanmasdr. yle ki: Byle bir ismi, Hakkn isimleri iinde bulamadmz gibi, Allah' en iyi bilen kimseler olan peygamberler, zellikle de resullerin en kmili ve en bilgilisi olduuna imn ettiimiz Hz. Muhammed (s.a.v) tarafndan bize byle bir bilgi aktarlmamtr. ayet byle bir isim bulunsayd, kukusuz, bize nakledilirdi. Nasl nakledilmezdi ki? Byle bir bilgi, zellikle Allah'a iltica, yakarma ve dua konularnda olmak zere, peygamberlerin haber verdii en nemli, en deerli ve en yararl bilgilerden birisidir. Bahusus, Hz. Peygamber (s.a.v), bir duasnda yle buyur-

mutur: "Ya Rabbi! Ben, kendini isimlendirdiin veya kitabnda indirdiin veya kullarndan herhangi birisine bildirdiin veya gaybmm ilminde kendine ayrdn btn isimler hrmetine senden isterim/' Hz. Peygamberin bu hadisinden u sonu kar: Hakkn en yce ve kendisine en yakn isimleriyle dua etmek, dua sahibi iin daha yararldr. Byle bir isim ile dua etmek, duaya icabetin ve amaca ulamann sebeplerim pekitirir. Hakka nispet edilmeye en mstahak isim, O'na delleti daha kmil ve her hangi bir ortaklk olmakszn o isimden anlalan mnnn yeknesak olduu isimdir. htiya olduu halde byle bir isim bulunmayp, Hz. Pey-gamber'in duasnn mefhmundan da byle bir ismin Haktan zuhur etmedii anlaldna gre, byle bir isim, ya imknsz bir eydir veya o, Hakkn gayb ilminde kendisine ayrd isimlerden birisidir. Nitekim Hz. Peygamber, duasnda byle isimlerin varlndan bahsetmitir. ayet, herhangi bir yaratlm byle bir ismi elde etmi olsayd, kukusuz o, Hz. Peygamber iin gerekleirdi; nk o, Allah'a gre yaratklarn en keremlisi, onun feyzini kabul ve telakki etmede istidad en kmil olandr. Bundan dolay, kendisinden nceki ve sonraki varlklarn ilmi Hz. Peygambere bah edilmitir. Byle bir ismin, mtereklik vehmi veren veya okluk ve taaddt anlam ifde eden baka bir anlam tamadan, Zt'a tam olarak dellet ettii iin, isimlerin en deerlisi, en ereflisi ve en mili olduu ortaya kmtr. ayet bu isim, Hz. Peygamber tarafndan bilinmi olsayd, duasnda yle demeye ihtiya duymazd: "Veya kullarndan herhangi birisine rettiin veya gayb ilminde kendine ayrdn ismin ile." nk, Hakka gtren ve ona sevk eden eylerin en stnn elde eden kimse, zellikle icmal ve mphemdik yoluyla, baka bir ey ile Hakka tevessl etmekten mstanidir; nk bu sm, dier btn isimlerden stndr. Uz. Peygamber, ihtiyat niyetiyle, duasnda zikredilen taksimi kullanp, daha doru ve yarar olan benimseyince, byle bir ismin kendisi tarafndan bilinmemi olduu ortaya kmtr. yle bir itiraz yneltilebilir: Allah'n baz kullarn grdk ve baz kimselerden iittik ki: Onlar, Hakkn bir veya birden fazla isimlerini bilirler ve bu isimlerle pek ok eyde tasarruf ederler. Bu insanlar, kendilerini ilgilendiren konularda Hakka bu isimlerle dua ederler, dua ettikleri eylere Hakkn karlk vermesi de gecikmez. Bu durum, Ehlullah'u muhakkikleri arasnda sahh ve yaygndr. Bu kabilden olarak, Bel'ain'n Hz. Musa ve kavmine bir isim ile beddua etmesini zikredebiliriz. Bylece onlar, Allah'n diledii mddet yaadktan sonra lde lmlerdir; bu bilgiyi, "Onlara kendisine yetlerimizi verdiimiz kimsenin haberini oku" (Araf, 175) yetini yorumlarken baz mfessirler zikretmitir. Geri Bel'am, Allah telamn da bildirdii gibi, asilerdendir, bununla birlikte Hz. Musa ve kavmine yapt bedduas, o ismin zelliinden dolay geerli olmutur. Bu itiraza yle cevap verebiliriz: Biz, Hakkn bir veya birden fazla isminin bulunup, Hakkn bunlar kendisine bildirdii ve tantt kimselerin bu isimlerle varlkta tasarruf sahibi olabileceklerini imknsz grmyoruz. Aksine biz de, bunu biliyoruz ve buna inanyoruz. Biz, ismin hkmnn nfuzunun umumi J olabileceini ve sfat veya fiil gibi vb. baka herhangi bir anlam ^ tamadan sadece Hakkn Ztma tam mutabakatla dellet edebileceini imknsz gryoruz. Sizin iddianz, bizim ifde ettiimizi ortadan kaldrmaz, bu bilinmelidir. Bizim bu itiraza verebileceimiz dier bir cevap da udur: Bu isim ile Haktan bize ulaan bilgilendirmenin vastasz olmas kesinlikle mmkn deildir; biz bunu, ser ve zevki dille aklayp, ortaya koyacaz:

Bunun er' dille delili, Allah Teala'nm u yetidir: "Hibir kul yoktur ki, Allah onunla ya vahiy veya perde olmakszn konumu olsun." (ura, 51). Allah'n ztma tam olarak dellet edebilecek her hangi bir ismin olamayacann "zevk" diliyle delili ise, udur: Hitabm kendisine bal olduu eyin en az bile, bir perdedir. Bu perde, hitap eden/muhatb ve edilen/muhtab arasnda gerekleen "hitap" nisbetidir. Hitap, tecellnin hkm ve artlarndandr, tecell ise, sadece belirli bir mazhrda olabilir. Tecellnin hkmleri, mazhrlara ve mazhrlarm hallerine tabidir. nk daha nce de akladmz gibi, Hakkn tecellsi ve hitab bir olsa bile, ulat ve urad tecellghm hkmyle boyanr. Muhatap, zel bir istidat, mertebe, rhnilik, hal, suret, mevtm gibi eitli eylerle snrldr; binaenaleyh btn bu zikrettiimiz eylerin Haktan vrid olan tecellde bir eseri bulunur. O halde, bize vrid olan/gelen ve bize ulaan ey, bulunduu hal zere kalmaz ve bizim de onu, o halde iken idrk etmemiz sahh deildir; biz, bize gelen eyi, kendimize gre idrk ederiz. Ayrca, bu hitabn alc/kabil ve kabilin nispetleri asndan -sahh ve sabit olduu gibi- herhangi bir deiime uramadn farz edebiliriz. Fakat bu durumda bile hitabm, sadece hitap zelliiyle bir veya iki muhataba tahsis edilmi olmas, kendisini zerinde bulunduu mutlaklk ve Hakkn kendisi iin iktiz ettii tam mcerretlik halinden kartrd. Emrin, dikkat ekilen kayt hkmlerinden ayrlm olmas nasl mmkn olabilir ki? Durum bu ekilde olunca, hibir mutabakat meydana gelemez; nk eitli itibar ve kaytlar ile mukayyet olan ey, her trl na't, sfat, hkm, kayt, itibar ve benzeri eylerden mnezzeh olan Mutlak ve Mcerred'e mutabk olamaz. Eer birisi, bu ismin hitap ve tecellnin birlii asndan mahede yoluyla bilinebileceini iddia ederse, ona yle cevap veririz: Kmil ve sahh zevk, unu ifde etmitir: Hakk mahede, fenay gerektirir. Bu fenann ardndan mahede sahibi, idrk ettii eyi izah edebilecei bir imkna/eser sahip deildir. Kmil tahkikte u vardr: Bir kimse, Hakk mahede ettiinde, o, kendisinden Haktan bulunan eyi mahede etmitir. Haktan o kimsede bulunan ey ise, o kiinin ilimde taayyn eden ayn- sbite'sinin birliiyle kabul ettii Hakkn "gayb" tecellsinden ibarettir. Bu ayn- sabite ile o, herhangi bir vasta olmakszn zel br adan bakasndan farkllar; bylelikle o kii, bundan sonra isim ve sfatlara ait mazhrlar vastasyla zahir olan tecellleri bununla kabule istidat kazanr. Bylelikle sflerin "Allah' ancak Allah bilir" ifadeleriyle, bizim "Herhangi bir eyin kendisine zt bir ey ile idrk edilmesi mmkn deildir" ifdemiz, bir de arifin Allah' zevk ve mahede marifetiyle bilmi olduuna dair iddiasn birletirmek mmkn olur. Kurb-i feraiz ve kurb- nevafil'in srrn bilen ve bu noktadaki aklamalarmz bilen kimse, iaret ettiimiz eyin farkna varr. Her halkarda biz, istidadmz, mertebelerimiz, hallerimiz vb. asndan smrhyzdr. Binaenaleyh biz, ancak bizim gibi snrl eyleri ve de daha nce zikredildii gibi ancak kendimize gre kabul edebiliriz. Bize vrid olan/gelen tecelller, ister zta ait, ister isimlere ve isterse de sfatlara ait tecelller olsun, zikredilen kayt hkmlerinden hali deillerdir. Daha nce belirttiimiz ifdelerimizi derleyip, bu eserde datlm nkteleri aklnda canlandrarak bir araya getirirsen, daha fazla aklama ve beyana gerek kalmaz; nk, bu ve benzeri nemli srlarn kartlabilecei lde aklamalarda bulunduk.

Sonra yle deriz: Bu grmz akl delil ile yle ortaya koyabiliriz: smin vad' edilmesinden ama, zikredilmesiyle msenmy a/isimlendirilen iaret etmektir. Buna gre, Allah'n ztna gre bir ismi olsayd, bu isimden ama msemmy belirtmek iin o ismin bakasyla birlikte zikredilmesi olurdu. Hi kimsenin, Hakkn ztn bilemeyeceinde ittifak edildiine gre, bu hakkat iin byle bir ismin vad' edilmesinde hi bir fayda kalmazd; bylece, bu eit bir ismin bulunmad sabit olmutur. Ayrca, vad' edilmi bir isme, his ile idrk olunan, vehimde tasavvur edilen ve aklda zabt edilebilen bir ey iin ihtiya duyulur. Bylece bu ey, vad edilmi bu isim ile, kendi zel ztnn farkna varr. Hakkn, hislerle idrki imknsz olduu gibi, vehimlerde tasavvuru ve akl kuvvetiyle zabt edilmesi de imknszdr; binaenaleyh Hak iin, zel bir ismin konulmas imknszdr. Mmkn sadece, Hlk, Bari, Muhsin vb. gibi Hakkn sfatlarna dellet eden lafzlar zikredebilir. Sonra yle deriz: Hak iin zel bir ismin vad' edilmesinin amac, bu "msemm"nm tr veya cinsi itibaryla veya herhangi bir zellii asndan kendisine ortak olan eyden ayrt edilmesidir. Hak ise, bir cins veya tr altna girmekten veya birisinin ona ortak olmasndan mnezzehtir; bu nedenle Hakka dair zel/alem bir isim vad' etmek, imknszdr. Alem isim, bilinen bir ey iin vad' edilebilir. Halk ise, Hakk zt asndan bilemez; bu durumda Hak iin alem bir ismin vad edilmesi, imknsz olur. Ayrca, lafzlar, varlklardaki/a'yn eylere deil, zihinlerde somutlaan eylere dellet ederler. Bunun iin, "lafzlar mnlara dellet eder" denilmitir. Mnlar ise, ifde sahibinin kastettii eylerden ibarettir, bunlar ise, zihn durumlardr. Buna gre lafzn mnya delleti yledir: Uzaktan bir cisim grlp, onun ta olduu zannedildiinde "o tatr" denilir. Cisme yaklap hareket ettii grldnde ise, "o kutur" denilir. Daha fazla yaklaldnda ise, "insandr" denilir. Binaenaleyh tasavvurlarn farkllndan dolay isimlerin farkllamas, lafzlarn medlulnn haric varlklar deil, zihni suretler olduuna dellet eder. Zikrettiimiz eyi teyit eden bir husus da udur: Eer lafz, haric varla dellet etse idi, bir insan "alem kadimdir" ve bir bakas ise "alem hadistir" dedii vakit, alemin ayn anda hem kadim ve hem de hadis olmas gerekirdi. Fakat biz, lafzlar zihni mnlara dellet eder dediimizde, bu iki ifde, bu iki insann zihni tasavvurlarna gre kendilerinden meydana gelmi iki hkme dellet eder; bylece arada bir eliki kalmaz. Lafzlarn medlulnn, haric varlklar deil de, zihinlerde bulunan eyler olduu belli olmutur. Zihinlerde bulunan eyler ise, somut, snrl ve dier zihni somut nesnelerden ayrlm eylerdir. Hak ise, zt asndan zihn, akl ve haric btn somutlamalardan ve tasavvurlardan mnezzehtir. Hai byle iken, bu durumda nasl olur da, cz' terkib ile bir araya gelmi basit lafzlar, vad' bir hkmn veya vad' veya stlah bir kayt ile snrlanm bir mefhmun ortakl olmadan, tam mutabakatla Hakkn mutlak Ztna dellet edebilsin? Bunun imknsz olduu, son derece aktr. Aklamak istediimiz eyi "zevk" ve "akl" lisan ile ortaya koyduktan sonra, bu isimle ilgili dil hkmnn gerektirdii eyleri zikredip, bu konuyu tamamlayacaz. Bylece, zevki hkm ile Arapa'daki dil-stilh bilgisi arasnda kitabn banda art kotuum uzlatrma ve uyum gerekle sebilsin. Baarya erdiren Allah'tr. Baz Arapa alimleri, "Allah" isminin yedi zellie sahip olduunu, bu zelliklerin baka isimlerde bulunmadn ileri srmlerdir: Bunlarn birincisi udur: Hakkn btn isimleri bu isme nis-bet edilirken, o, bu isimlerden hibirisine nispet edilmez. Bilginler, bu konuda u yetten delil

getirmilerdir: "En gzel isimler Allah iindir, o isimlerle O'na dua ediniz." (Araf, 180) Bylece btn isimler, "Allah" ismine nisbet edilmi, bu ismin nemine dikkat ekmek iin baka bir isme nispet edilmemilerdir. Bu zelliklerden birisi de, dier isimlerden farkl olarak, yaratklarndan hibir kimsenin bu isim ile isimlendirilmemesidir. Bu konuda da "O'nn bir benzerini bilir misiniz" (Meryem, 65) , yetinden delil getirmilerdir. Bu yetin anlam, Allah'tan baka "Allah" ismiyle isimlenmi herhangi bir ey bilir misiniz, demektir. Bir dier zellik ise, udur: Dilciler, bu ismin bandaki nida edatn "Ya/Ey"y hazfedip, eddeli mim olarak ismin sonuna ilave etmiler ve "Ailahumme/Ey Allah'm" demilerdir; bu ismin dndaki hibir isimde byle bir ey yaplmamtr. Bir dier zellik ise, udur: Onlar, hemzenin yerine Elif ve Lam' koymulardr; bu, baka isimlerde yaplmamtr. Bir dier zellik de udur: Dilciler, "Ya-Allah" deyip, hemzeyi okumazlar. Bu, baka bir isimde yaplmamtr. Bylece, nida edat olan "Ya" ile Elif ve Lam' birletirmilerdir. Bunu, aadaki msrada olduu gibi iirin zorunluluu olmadka, baka bir eyde yapmamlardr: Senden dolay ey sevgilim/Ya'ileti, kalbim heyecanlanr Ve sen bana kar sevgide cimrisin Ferr ise, yle bir iir okumutur: O ve simlendirdii kimse mbarektir: Senin smin zere: Allahmme Ya-liahl Bir baka air ise, yle demitir: Ey firar etmi iki veletjYa-l-uleman, Ki siz bana ktlk giydirdiniz Bu ismin zelliklerinden birisi de, ona yeminde zel bir harf eklemeleridir. Bu ek, "Tallahi yapmayacam" ve "Yemin olsun ki, kesinlikle yapmayacam" derken, "Ta" harfini bu ismin bana getirmeleridir. Bu yedi zellik ile, "Allah" kelimesinin harflerinden bahs ederken deindiimiz, yedili hkm hatrlaynz! Bundan, ilk ferdiyete ve ona tabi drtlemeye, sonra ncelii olan ikilie, kendisinden sonra gelen ve ona bitien beli hkme terakki edersin. Hakikatler arasndaki ahenge ve ortaya kan/zuhr czlerin, btn haldeki kll asllarna tabi olularn dn! Bu durumda deerli, eitli bilgi kaplar sana alr. [137] Lafza-i Cell'in tikak/Kkeni Bu yce ismin kklerinden birisi, birisi "Elihe" filidir: "elihe er-racul ile'r-raciye'lehu, ilahen", yani adam, adama snd. "Fe-alehehu" Yani, o da, onu gven altna ald ve emin kld. kinci kk ise, "Velihe-yulehu"'dan alnmtr. Bu kelimenin asl, "Vellahu"dur. Burada "Vav" harfi, "hemze" ile deimitir; nitekim ayn durum, "vesad-isad", "veah-iah" kelimelerinde de sz konusudur. "Veleh", iddetli muhabbet demektir. Aslnda, "me'lh" denilmesi gerekirdi, fakat Araplar, alem isim olmas iin yapma muhalefet edip, "ilah" demilerdir. Nitekim hesap edilen ve yazlan eye de, "hesap" ve "kitap" demilerdir. Bu ismin baka bir kk ise, bir ey perdelendii vakit sylenen "Lahe-yeluhu"'; veya bir ey ortadan kalktnda sylenen, "Lahe-yelih" kelimeleridir. Bu ismin baka bir kk ise, bir yere ikamet edildiinde kullanlan "eliht bi'1mekan/mekana yerletim"den gelir. Bir dieri ise, "ilhyef'ten tremi olmasdr; ilhyet, yaratmaya kadir olmak demektir.

Bu ismin itikak hakkndaki dier grle ilgili olarak Dilciler, unu ileri srmlerdir: "Allah" deyiimizdeki asl, gaipten kinaye olan "He" harfidir. yle ki: Onlar, akllarnda bir mevcut ispat etmiler ve ona kinaye harfi olan "He" ile iaret etmilerdir. Bunun ardndan da, o varln eyann yaratcs ve mliki olduunu rendikten sonra, bu harfe mlkiyet "Lam"'m eklemilerdir. Bylece "Lehu"ya dnmtr. Bunun ardndan ise, tazim niyetiyle bu kelimeye "Elif" ve "Lam"' ilave etmiler, bylelikle bu anlam pekitirmilerdir. Bylece kelime, btn bu tasarruflardan sonra, "Allah" szmzdeki ekline dnmtr. Bir dier gr udur: nsann, bir eyde ap kald ve ona ulaamadmdaki durumu, "Ye'lehu" diye ifde edilir. "Veleh", akln gitmesidir. Bu ismin baka bir kk ise, deve yavrusunun annesine dknln ifde etmek iin kullanlan "velihe el-faslu"dur. Bunun anlam, kullarn btn hallerde Allah'a yalvarrken istekli ve tutkulu olmalar demektir. Bir dier gr ise, bu lafzn abede-ya'bedu-ibadeeten kelimesinde olduu gibi, elihe-ye'lehu-ilhun'dan tretilmesidir. bn-i Abbas (r.a) "Seni ve ilhn terk eder" yetindeki "ilh" kelimesini "ibdet" diye yorumlamtr. u da ileri srlmtr: Bu ismin asl, "ilh"tr, sonra "Elif"' ve "Lam" ilave edilmi, "el-ilh" haline gelmitir. Bunun ardndan ise, harekesi kendisinden nce sakin olan "Lam" harfinde bulunmas itibaryla "Hemze" tahfif edilip, hazf edilmi, bylece kelime, "Ellah" haline gelmitir. Sonra arz hareke, lzm harekenin yerini alm, bylece birinci lam harekesi sakin olduktan sonra ikincisinde idam edilmitir. Bunun ardndan kelime "Allah" diye ifde edilmitir. Bylelikle, bu cami' isme dair izahatmz, zevk, nazar aratrma ve dildeki kullanm asndan aklam olduk. [138] smin Mnlarnn Zahir Ve Btn Uyumu Bu ismin itikak vecihlerini ve bunlarn mnlarn dnp, bir ksmnn dierlerine dahil olmas ynnden bu kklerdeki tekrarlar ortadan kaldrrsan, bu ismin mnlar arasndaki mutabakatn, hem zahir ve hem de kendisine mensup btn srlar asndan olduunu renirsin. Bu isme, mensup btn srlar daha nce ifde etmitik. Eer sz uzatmaya neden olmasyd, bunlar sana belirtirdim, fakat zikredilen eyler, akl ve basret sahibi iin yeterlidir. Daha nce akladmz zere, alemin Hakka zt asndan istinad sahih deildir. Alem, ilh oluu nisbetinin makliyeti asndan Hakka istinat edebilir. Hakkn ilh olarak taakkulu ise, zt zerine zait bir itibardr ve alemin Hakka, Hakkn aleme taalluku, sadece bu isimle sahh olabilir. Hal byle iken, btn isimlerin, mertebelerin ve nisbetlerin mercii, zikredilen her eyi ieren bu tek nisbet olmutur. nk bu nispet, Hakka istinat eden ve izafe edilen btn hkmlerin, isimlerin, vasflarn, na'tlann ve nisbetlerin asldr. Bunu anla, Allah mriddir. [139] Rab Hamdn srrn, mertebelerini, ksmlarn ve bu srede hamdn kendisine izafe edildii "Allah" isminin srrn akladktan sonra, imdi de bu ismin ardndan gelen "Rab" isminin srrn aklayacaz: Bu isim, ancak izfeli olarak vrid olur ve dnlr. Bu ismin, lgat-stlh adan be hkm vardr, bunlar da be sfat gerekli klarlar. Bu isinin hkmleri unlardr: Sebat, siydet/efendilik, salah/iyilik, mlk ve terbiye. nk Rab, slah edici/Muslih, Efendi, Mlik, Sabit olan ve terbiye edendir/Mrebbi. [140]

Allah Teala'nn Islah Etmesi Rabbn slah edici/muslih olmasnn srr udur: Mmknlerin mhiyetleri icab ve kendiliklerinde varla mensup olmalar, varl kabul edip, onun ile zuhur etmeleri, varl kabul etmeyip, zuhur etmeme ynnden "imkn" mertebelerinde kalmalarndan ncelikli deildir. Binaenaleyh Hakkn, onlarn yaratl ynn "imkn" perdelerinde kalmalarna tercih etmesi; hayr varlkta, er ise yoklukta bulunmakla birlikte, Hakkn srf yaratma asndan kuluna nimetini arttrmasnn saysz bir nimet olmas; hi kimsenin, tam salk gibi bu nimetin en kk bir blmnn krn eda edememesi, Hakkn kulu hakknda en yararl, en uygun ve en iyi olan gzettiinin delilidir. [141] Efendilik Hkm "Siydet/efendilik" hkm, bakasnn varlk kazanmada ona muhta olmas ve kendisinin ise varlk kazanmada bakasndan mstani kal asndan Hak iin sabit bir zelliktir. nk varln kayna ve hakikati, kendisidir. Gma/mstanilik, gerekte izaf-selb bir hakikattir ve mstani kimsenin, mstani olduu hususta bakasna muhta olmayna dellet eder. Bazen bu, bir, bazen ise birden fazla durum olabilir; bununla birlikte mstaniliin mutlak olarak hkmnn zuhuru imknszdr. Nitekim hamd ve dier hakikatlerin srrn aklarken buna iaret etmitik. Gma'nm/mstanilik drt mertebesi vardr: Zahir mertebe: Bu mertebenin birinci hkmnn mahalli, dnya alemidir, maddesi de dnya metaldir. Btn mertebe: Bu mertebe iki ksma ayrlr: Birincisi, faydas dnya alemini amayan mertebedir. Bu mertebe, "baba/etken" ve temkin sahibi nefislerden olgunlar iin gerekleen "nefs" mstaniliktir. Bu kimseler, isimlerin, harflerin, btn tevecchlerin srlan ile ve kimya/simya, teshir ilimleri sayesinde varlklarda tasarruf ederler. kinci ksm ise, faydas herhangi bir mertebe veya sadece bir hal ile snrl olmayan ksmdr. Buna rnek olarak, Allah'a gvenip, O'na tevekkl edenlerin ve tasarrufu terk etseler bile varlklarda tasarrufa kadir olanlarn hallerini verebiliriz. Bu insanlar, Allah'n katmdakini tercih edip, O'na kar olan edeplerinin gerei kadir olduklar halde tasarrufu terk ederler. Bir ksm ise, btn bu zikredilen ksmlar birletiren ms-tanilik mertebesidir. "Fakr/ihtiya"in mertebeleri, zikredilen bu mertebelerin mukabilidir. Binaenaleyh, herhangi bir mstanilik mertebesinde taakkul edilen herhangi bir adem/yokluk "nisbet", fak-nn mertebelerinden birisidir. Mutlaklk ise, daha nce belirtildii zere, imknszdr. Kuatc/cami mstaniliin mukabili olan kuatc "fakr" ise, sadece "insn- kmil" iin mmkndr. [142] Sebat Hkm Sebat hkm, Rab ismine mahss be hkmden ncs-dr. Buna gre sebat, zt ve kendisi iin sabit olan durumlar/emirler ile kendi dndaki eylerden farkllamas asndan, her vecih ve hal zere, her mertebede ortaksz olarak Hak-km sebatdr. Bunlar, daha nce temyiz mertebelerinde zetle zikretmitim, tekrara ihtiya yoktur; onlara vakf olan kimse, iaret ettiim eyin srrn bilir. [143]

Mliklik Hkm Mlikik hkmnn Rab ismine mahss olmas ise, Hakkn varl/alemi ilim, varlk- ve kudret olarak ihatas etmesi ve alemin irdesinin de, ilh irdeye tabi olmas asndan alemde tezahr etmektedir. Nitekim Hak, bunu bildirmi, izhr etmi ve retmitir. Binaenaleyh Hak, diledii eyi, diledii ekilde, diledii zaman, diledii ey ile ve diledii eyde ebed olarak yapmaktadr. [144] Terbiye Hkm Terbiye hkm ise, varlnn devam etmesi ve baki kalmas iin Haktan btn mmkn varlklar iin hasl olan imdada mahsstur. nk mmkn iin varlk zat deil de, mste-fad/kazanlm olduu iin, bekas baml olduu eyin yardmna muhta olmutur. Aksi halde, imkn zelliine ait "adem/yokluk" hkm, var oluunun ardndan gelen ikinci anda kendisini talep eder ve o da bunu kabul eder (yok olur.) u halde kendisini srekli klmakla gerekleen varln yokluuna tercih hkmnn sreklilii ve artlar, varlnda kendisinden mstani kalamayaca eylerdendir. [145] Bu Hkmlerin Levazm Bu hkmlerin levazm olan be zellik ise unlardr: Seb-tn mukabili "telvin/geveklik"; siydetin/efendilik mukabili "ubudiyet"; slahn, yaratmann ve baki klmann mukabili "yok etme/i'dam ve helak"; mlikik nisbetinin mukabili "memlk-lk/klelik"; terbiyenin mukabili ise, "terbiyeyi ve onun hkmyle zuhuru kabul etmemek." Bunlarn bir ksm, bir ksmma dahildir. Bu balamda telvin, sebatta mndemitir; nk telvin, bakalamadan ibarettir. Bakalama hkm, bakalama ve bakalaan eyin kendisi iin sabittir. Mahv/silinmek, ispatta sabittir; ayn ekilde mah-volan da, bu zelliiyle ve bu hkm dolaysyla kendisinden farkl eylerden ayrlmas ynyle mahveden iin sabittir. u halde sebat hkm, her eyi kuatr: nk herhangi bir eyin li-zatihi iktiz ettii bir hkm, o ey iin sabit olduu gibi, bu hkmn sadece kendisine ait olmas veya bakasnn bu zellikte ona ortak olmas da sabittir. Ubudiyetin siydette mndemi olmas, udur: Ubudiyet, "fakr/ihtiya" ve "infial/edilgenlik" nispetleri arasndaki birletirici bir "nispef'ten ibarettir. Birbirine baml iki eyden birisinin bilinmesi ve zuhuru dierine bal olduu iin, bunlardan birisinin dierinden mstani olamayaca bilinmi olunur. te bu, '"ihtiya" ynnden bu iin srrdr. Ubudiyetin efendilie/siydet dahil olmasnn infial/edilgenlik ynnden srr ise, udur: Sahh zevk ve kmil keif, herhangi bir ey mteessir olmadan messir olamayacan bildirmitir. Buna gre, infial hkm, ncelikle failde zuhur etmitir; sonra bu hkm, failden failin eserinin ve fiilinin zuhur mahalli olan eye sirayet eder. Mlikik ve memlklk ise, fiil ve infial mertebelerinde mndemitir. nk mlkiyetin ruhu, herhangi bir kayt, zorlama ve hal olmakszn, herhangi bir hale bal olmadan ve herhangi bir ite bal kalmadan kudret ve tasarruf sahibi olmaktr; bunun srrn ise, daha nce belirtmitik. [146] Terbiye Srr

Terbiye, klli bir hakikattir. Bu hakikat, vcd tedbirin/varln idaresi ve rabban-kevn hkme dair srlarn byk ksmm ierir. Terbiye, baz alardan, daha nce zikredilen eylerde mndemi olsa bile, eitli alardan da farkllk gsterir. Bunlardan birisi udur: bka/bki klmak, bazen bekas istenilen eye bekaya mni eylerin hkim olmasn veya varln ortadan kaldracak veya hkmn gizleyecek veya zayflatacak ekilde ona egemen olmasn engellemekle gerekleirken, bazen de yok olmay/fena gerekli klan zelliin zddyla yardm etmek suretiyle gerekleir. Her halkarda ben, terbiyenin srrn aklayacam ve bu konuyla ilgili rabban ve kevn srlar mcmel olarak bu aklamama dahil edeceim; bu srlar, son derece faydal ve nemli srlardr. Allah, hdidir. yle derim: Terbiye, hayt ve beknm kendisine bal olduu gdalara mahsstur. Gda, varlk suretinin ve onunla kaim olan haytn ayakta kalmasnn bal olduu bir eydir. Gda, zahir ve btn ksmlara ayrlr: Mutlak vcd surete has olan gda, varlklar/a'yn ve onlarn hkmleridir; zahir adan somutlaan suretin gdas ise, zahir suretinin kendisinden meydana geldii/terkip eye benzer. Btn asndan varln gdas ise, bu hakikatin sadece kendisiyle bilinip, ztnn veya hkmnn de ancak kendisiyle zuhur edebildii eydir. Bu iki asln dnda kalan gdalar ise, bunlara tabi ve bunlarn ferleridir. Mutlak vcd surete nispetle herhangi bir kevn suret, uzuvlar gibidir. Bunlardan her birisinin, ruhlar mertebesinden herhangi bir rhn mertebeyle irtibat vardr. Her ruh da, isimlerden herhangi bir ilh hakikate istinat eder. Hakikatlerin, farkl nispetleri vardr: bunlar/ruhlarda farkl kuvvetler meydana getirirler. Bunun srr ve eseri, ulv ve dier ruhlarn mazhr-larmda hareketler, teekkller, manev-rhn ve felek-kevkeb ve dier ekiJlerdeki karmlar vastasyla zuhur ederler. Btn bunlarn arasnda ise, bir adan bir "tenasp", bir adan ise "it-me/tenafr" bulunmaktadr. "Rab" isminin btn bunlardaki her vakitte saltanatnn ve hkmnn mahalli, o eylerde zuhur, mnsebet ve kuvvet asndan en baskn olan zelliktir. Beer surette de durum byledir; u anlamda ki: insann her bir uzvunun bir kuvveti vardr, her bir kuvvetin de, rhn, esmai, suri ve maddi olan kevn bir hakikat ile irtibat vardr. Btn bunlardan alan kuvvet, dier uzuvlarn hepsine verir, her bir ferd, dier bir ferde mnasiptir. Nispetler, rekaik/srlar, izafetler, bunlarn arasnda meydana gelir ve hkmleri ortaya kar. te, mutlak vcd suretin, gayb hakikatler karsndaki durumu da byledir. Gayb hakikatler, bu genel-zhir kevn suretin kendilerine mutabk olduu hakikatlerden ibarettir. nsan, btn varlk suretlerinden eitli alardan ayrlr. Bunlarn birisi, insann dndaki btn varlklarn, belirli bir mertebe asndan ve zel bir tarz zere zel bir gdasnn olmasdr. O varlk, bu gday aamaz ve bundan baka bir gdayla beslenemez. nsan ise, cemiyeti/her eyi iermesi ve mutlakh-yla, btn gda trlerini aabilir; bu zellik, sureti asndan insana mahsstur. Btn ve mns asndan insann gdas ise, btn hakikatlerin hkmlerini ve isim ve nispetlerin eserlerini kabul edip, bunlarla zahir olmas, btn bunlar izhr etmesi ve hepsiyle vasiflanmasdr. Bilinmelidir ki: Gda, farkl tr ve eitleriyle, beka sfatnn mazhndr. Beka, "el-Kayyum" isminin koruyucularndan birisidir. Herhangi bir ey, kendisine zt bir eyle ztlk ynnden beslenemez. Gdalanmadan kast, ez-Zhir isminin ve hkmlerinin srekliliini ve Vcddan ibaret olan "en-Nur" isminin te-cellsiyle ayn- cem makamnda tafsil srrn talep etmekten ibarettir; gdadan

uzaklamak ise, tecelllerin Zt'a ait gayb mertebesinden ibaret olan kendi asllarna dnmesine iarettir. Tecelllerin asllarna dnmesi, tecell ettikleri kimsenin hkmlerinin kisvelerinden soyutlanp, ondaki hkmlerinin nihayete ermesinden sonradr. Bu asla, "Ben bilinmez bir hazine idim", "Allan var idi ve onunla birlikte baka bir ey yoktu" hdisleriyle ve Allah, alemlerden mstanidir" yetiyle iaret edilmitir. Daha nce bu konuda, yeterli lde ikzlarmz olmutu. u halde ez-Zhir ismi, kendisine has itidal makamndan el-Btn isminin hkmyle boyanmasn gerekli klacak ekilde meyletmeye yneldiinde, elBtn ismi kuvvetini ve zat ms-taniliini izhr eder. El-Btm isminin ez-Zhir isminin hkmyle boyanmasmm/insiba nedeni, ez-Zhir isminin vaktin ve gayenin sahibi olmasdr. El-Btm ismi, mstanilik nispetiyle ve mnezzehliiyle, herhangi bir mertebeyi tercih derecesine ulatnda ise, ez-Zhir, el-Btm'm bilinmesinin kendisine bal olu srrn ve ez-Z-hir'in el-Btn iin matlup olmasn ve ez-Zhir'in ise mstani olu srrn izhr eder; u halde bu iki mertebe arasnda birbirini ekme ve itime/mczebe ve mukaraa, daima sregelir. Haddin koruyucusu, yani insn- kmil, bu iki mertebe arasnda bir berzah, bunlar cem edendir. nsn- kmil, Eryen kubbesinde/ kubbe-i Eryen[147] olduu halde elinde mizan, daima mizann hakikatine bakmaktadr; miznm hakikati, itidal makam ve dairenin orta noktasdr. Bylece insn- kmil, bir beki, koruyucu, ahadiyet-i cem zelliiyle farkllk suretinin hafz, izhr edici, dzenleyici ve ayrt edici olarak grlr. nsn- kmil, asl'm suretiyle teselli bularak ve mcerret btm-gayb hakikatler ile zhir-mrekkep suri maddeler arasnda mtenasip bir uyum salama midiyle, Rabbinden, kendisini bir gn doyurup, bir gn a brakmasn talep eder. nk ismet/koruma, manev, ruhan, basit ve mrekkep suretlere nispetle de tabii olmak zere farkl itidal mertebelerine gre itidalin gereklerinden ve hkmlerinden birisidir. tidalin zdd ise, kendisini yoklua, bozulmaya, sapmaya, dalmaya ve eytan hkmlerin ortaya kmasna neden olur. Artk, zikredilen eyleri dn! Bunlar, her mertebede, belirli her surete, zahir ve btn her uzuvda, rhn veya tabi her durumda kll ve umumi olarak zikrettim. Bunlar dnrsen, ok nemli, deerli ve yce srlara muttali olursun. [148] Ruhun Ve Bedenin Gdas Sonra bilinmelidir ki: Her sur miza, kendisine mahss ve mnasip bir itidale tahsis klnmtr. Bu itidalin korumasyla bu mizacn sahhlii korunmu olur ve sahibinin bekas devam eder, beden kuvvetlerin hkmleri bu mizata zuhur eder. Bedenlerin hkmleri, bu mizata, uygun tarz ve ifrat ve tefrit ynleri arasndaki karmla gerekleen uygun mizan ile zuhur eder. Bylelikle bedenin btn kuvvetleri, kendi fiil trlerinde tasarruf imkn elde ederler; bunun yan sra idrk aralar da, kendi mertebelerine gre idrk ettikleri eylere taalluk imkn elde ederler. Ayn ekilde, insan ruhunun da kuvvetleri, sfatlar ve ihtilaflar vardr; bunlarn arasnda rhn ve manev bir karm, bu karmdan da "manev" bir yaratl/ne'et meydana gelir. Bu mizacn, kendine has bir itidali vardr. Bu itidalin korumasyla, bu yaratl/ne'et korunmu olur ve kuvvetleri, tasarrufta bulunmalar mmkn olan eylerde, suri tasarrufta zikrettiimiz ekilde, tasarruf imkn elde ederler.

u halde bu yaratl ve bunun zelliklerini, tarzlarn, gdalarn, hkmlerini idrk etmek iin basiret gz ald vakit, grlr ki, btn yaratln hkm ve kuvvetleri zahir yaratla sirayet etmitir. Bu sirayet, tam benzerlik/muhazat ve idrke mni engellerin ortadan kalkmasyla, el-Btn ve ez-Zhir isimlerinin suretlerinin o yaratla sirayet etmesidir; nk bu yaratl, iki suretin birleimi, iki iyiliin sahibidir. O, suret zerine yaratlm olandr, insana ait zahir suret, bunun bir parasdr. nk insann zahir sreti/beden, ez-Zhir isminin nshsdr; beeri haller ise, kendi ayrt-i sabitesine tabi olman ve hepsinin sabit olmas ynnden, el-Btn isminin suretinin bir nshsdr. Ez-Zhir ve el-Btn isimleri arasnda zahir yaratla/ne'et mahss karmn/imtiza ardndan gelen sz konusu karm ile ilh sfatlardan, ilimlerden ve ahlaklardan meydana gelmi ve olumu bu suret, "cem ve vcd mertebesi" ynnden Hakkn suretidir; nitekim daha nce bundan bahsetmitik. "Cem ve vcd mertebesi" yerine, "Allah" ism-i camii asndan da diyebilirsin. Kast edilen eyi bilmen ve ibare perdelerini aman kouluyla nasl istersen yle syleyebilirsin. te bu, muhakkiklerin iaret ettikleri "ikinci doum"dur. Bu ikinci doum, sermedi bekann ve ulv makamn sahibidir. Bu doumda zevk mensuplar, eitli mertebeler ve zellikler zerinde bulunurlar; daha sonra bunlara -Allah'n izniyle- iaret edeceiz. Bu makamdan, "Rab" isminin ve onun "Am"da bulunmasnn srr renilir. Nitekim Hz. Peygamber, kendisine "Yaratklarn yaratmadan nce Rabbimiz nerede bulunuyordu" diye sorulduunda, yle cevap vermitir: "Altnda ve stnde hava bulunmayan Am'da idi." Ayrca bu ifdeden, gk ve ona mahss srlar da renilir. te yaranlar bunda yarsnlar; bunu renmek iin alanlar alsn.[149] Ariflerin Hikmeti Sonra yle deriz: Basret gz/kalb gz, ifde ettiimiz gibi alp, basret gznn nuru, basar/ba gz nuruyla birlesince, zikredilen yaratln btn kuvvetleri de bu ekilde zahir neetin aralaryla birleip, bazsnn hkm, dierlerine sirayet edince, bu halin sahibi, bu durumda shhatin glendirilmesini ve nefsin korunmasn renir. Ayrca bu kii, her kuvveti yaratld eyde kullanmay renir ve o kuvvet ile o snn amaz-sfatlar birbirine kartrmaz, mertebeler ve hkmleri birbirine kartrmaz; kendi nefsinde, zellikle de idresinin altnda bulunan kimseler arasnda adaleti gerekletirir; el-Hakem ve el-Adl vb. isimleriyle tahakkuk eder. Bu kii, Hz. Peygamber ve kendisinden nceki peygamberler ve sonraki kmil vrisleri gibi, sahih keif ve ruhan miza sahibi haline gelir. Bu durumda, kmil kefi misller mertebesinde idrak edilmek olan eyi bu insan, "misl" olarak kef eder; kefinin kemli, histe idrk edilmek olan eyi ise, histe idrk eder; kefinin kemli, mcerret mnlar ve rhn mertebelerde idrak edilmek olan eyi ise, zerinde bulunduu hale gre kendi mertebesinde idrk eder. eyhim ve imamm, en byk mam/bn'1-Arabbana unu bildirmitir: O, bu halle tahakkuk ettiinde, kuvvetlerinin her birisini sadece yaratlm olduu ilerde kullanmtr; kendi kuvvetleri de, kendilerinde adaleti ikame ettii ve onlar yaratlm olduklar ilerde kulland iin, Hak katnda ona teekkr etmilerdir.

te bu, kemlin mhiyetini bilen kimselere gre kemlin en st mertebelerinden birisidir. Artk sen de, Kardeim, Allah'n izniyle kemlin mhiyetini bilenlerden ol! [150] Hak'tan Perdelenenlerin Baarszl Sonra deriz ki: Bu zevk sahibinin karsnda, kef aleminden perdeli olan kimseler bulunmaktadr. Onlar, nefsan kuvvetlerin karartmas, baz tabi sfatlarn hkmlerinin dier sfatlar ortadan kaldrp, onlarn bu galip sfatn rengiyle kendi zelliklerini giderecek ve ortadan kaldracak ekilde boyanmasyla egemen hale gelmesiyle rhn mizalar zikredilen itidalden uzak kalm kimselerdir; nitekim, tecellye mazhr olan tam tevecch ve istidat sahibine nispetle Zt'a ait tecellden bahsederken bu meseleye iaret etmitik. Binaenaleyh kara cahile, dpedz ahmak, zekadan olduka nasipsiz kimseye mahsus ruhan miza, zikredilen kemlin sahibine ait ruhan mizacn mukabilinde bulunmaktadr; bu kemlin sahibi, Hak ile iitir, Hak ile grr; ayn zamanda Hak da onunla grr, onunla iitir. Nitekim sahh bir hadis bunu bildirmitir.[151] Mizalardaki tabi itidale nispetle zikrettiimiz bu mizacn bir benzeri, tam itidale en yakn miza olan insan mizacna nispetle madenin mizacdr. Kmil insan ve onun hali ile zikredilen perdeli-cahil ve hali arasnda, eitli mertebeler ve dereceler bulunmaktadr. Buna gre, kimin mertebesi keml mertebesine daha yakn ise, onun kef, ilh suret, Hakk bilmek gibi keml sfatlarndan olan pay da, bu yaknlk ve iliki lsne gre fazlalar. Bu kemlin mukabili olan mertebeye yakn olann ise, perdeleri daha fazladr; bu kiinin, Hakkn suretinden, keiften ve zikrettiimiz dier eylerden olan pay da azdr. Btn zamanlardaki ilh mizan, o zamann kmili, o kmilin hali ve kefinden ibarettir; mutlak varlk suretinde, taayyn etmi beer suretlerde ve manev itidal veya ruhan itidal gibi dier itidal mertebelerindeki itidal ve bozulma/inhiraf kmilin mizanndan bilinir. Beslenilen btn gda suretlerinin, sureti ve cisimlerdeki eseri asndan grlen ve idrk edilen kuvvet ve zelliklerinin dnda baka bir takm zellik ve kuvvetleri vardr. Bu zelliklerin, insan ve dier varlklarda zikrettiimize zere, deien hkmleri vardr. Gdalar ile kendileriyle beslenen kimseler arasnda, suri miza, ruhan miza ve manev miza arasnda bir adan bir takm mnsebetler, baka bir adan ise eitli itme-ler/mnaferat bulunmaktadr. Her durumda hkm, Rab ismine aittir. Rab ismine ait hkm, bunlardan hkim olan zellik ile zahir olur. Bunlarn en gizli olan, bilinmesi en zor alandr; bu gibi eylerin bilinmesi, ancak ilh bildirmeyle/tarif-i ilh mmkndr. Binaenaleyh, mnsebet ve zikredilen ruhan mizacn sahh-lii lsnde keif glenir, sahh olur ve artar. Bu durumda, kefin mertebesi de, ykselir, ilimlerden, zevklerden ve tecelllerden olan neticeleri deerlenir. Fakat bunun art, el-Evvel isminin hkmnn kendisine bitimesi ve imkn vermesidir. Nitekim, daha nce buna defalarca iaret etmitik. Aradaki ztlk ve mnsebetin azl veya ruhanlerin karmasnn zayfl orannda perdeler artar; keif, ilim, zevken idrk ve btn bunlarn neticeleri azalr.

Bu makamn, imdi konutuumuz balamda, baka ekleri vardr; fakat, bunlar "Ancak sana ibdet ederiz" yetini aklarken zikretmek daha uygundur, bu nedenle bu ekleri tehir ettim. Allah, kolaylatrandr. Sonra bilinmelidir ki: Tabiatn, mhiyeti/min-hays hiye asndan, bir takm hkmleri vardr; ayrca, tabiatn hkmnn mizata taayyn etmesi ynnden de bir mizac ve hkmleri vardr. Ruhlarn da, sfat ve hkmleri vardr. Tabiat ve ruhlar birletiren emrin, bir takm hkmleri vardr; bu ikisinin birletii mertebenin de, mhiyeti asndan bir takm hkmleri vardr. Bu birlemeye bal levazmn ve birletirici emrin de bir takm hkmleri vardr. u halde, tedric/aama aama, riyzet/nefis terbiyesi, teh-zib/ahlak gzelletirme ve siyaset: bil-kuvve olan eyin, bilfiil haline kmasnda bunlardan yararlanr. Ayrca, baz arz iyi huylarn zt huylar veya ona benzer hale gelmesi iin derinletirilmesinde ve baz sfatlarn ortadan kaldrlmasnda ve bunla-nn kt huylarnn silinmesinde bu hkmlerden yararlanlr. Bunlar ortadan kaldrlma zsa, bu kt huylar derinleip, sonuta insann bu sfatlardan kurtulmas imknsz hale gelir ve bunlarn bulunduu mahalde zararl sabit bir takm zararlar geride kalr. Btn bunlar, insann tedricen geliip, kendisine mnasip manev, ruhan, surimisli ve misli olmayan itidal derecesine ulamas iindir; bu ykselmenin bilenen-yakm gelecekteki hkm, bilinen ve takdir edilmi sonraki bir vakte kadar srer. u halde, ifde ettiimiz hususlar bilen kimse, suret ve onunla zuhur srrn; kef ve perde srrn; bu konuda gdalara ait hkmleri renmi olur. Ayrca, yiyeceklerden helal ve haram olanlarn srr, mcahede ve riyazetin srr gibi byk ve bakalarnn mahrum kald srlan renmi olur. [152] Miza, Gda Kuvvetine Baskn Gelir Bilinmelidir ki: Gda, herhangi bir keyfiyetin baskn olduu bir mahalle geldiinde, o, bu keyfiyete dnr. Mizc kuvvetli olduunda, gda kuvvetini ve hkmn ona baskn gelmekle geersiz klar; bu durumda, gdada bulunan zelliklerin eseri, ortaya kmaz; bu zellikler, kendilerine baskn gelen bu yere uramam olsalard, ortaya kacaklard. te, btn gdalardaki ruhan kuvvet ve zelliklerin, rhn miza ve daha nce belirttiimiz gibi rhn kuvvetlerin, ilm-amel nefsan zelliklerin birleiminden zel olarak beslenen kimseye ait miza karsndaki durumu da byledir. nk bu miza, rhn sfatlarn varlklarn /a' yn yetkin iyi zelliklere evirebilecei bir kuvvet derecesine ular. Bu sfatn hkm, kendisine iaret ettiimiz bu halin ve rhn mizacn sahibine hkim olur; bu sfatn kuvvet ve zellikleri, bu ahsn kuvvetinin altnda ve ruhunda ortadan kalkar. Keml ehlinin mukabilinde bulunan kimseye nispetle kt ynde ve eksiklikler makamnda da durum byledir. nk ilh feyiz ve ulv kuvvetlerin eserleri ve meleki tevecchler, birbirlerinden farkllam/temeyyz bir halde son derece temiz ve mukaddes bir halde kendilerine ular. Buna gre bu tecelller ve eserler, bu kimselere ulatklarnda, onlarn hallerine gre boyanrlar, kendilerine hkim olmu kt sfat ile vasflanrlar, bunun neticesinde de isimlere ait eserler ve rhn tevecchler, o insanlarn tabiatlar ve eksik ve bozuk/mnharif mizalarnn altnda ezilirler. Bu kimselerin kt zellikleri, bu eser ve tevecchlere hkim olur, bylelikle, onlar perdelerler ve hkmlerini gizlerler. Nitekim, daha nce tecelllerin srr blmnde buna iaret etmitik.

Bu sr ve makamn tafsilinden, daha nce dikkat ektiimiz zere, helallik ve haramlm srr da renilir. Bylelikle bilinir ki, baz eyler vardr ki bunlar, baz kimselere nispetle yararl, baz kimselere nispetle ise yararl deillerdir. Zahir tabiat mertebesinde bunun rnei, bal gibi eitli eylerdir. Bal, mizac ateli ve tutumu kimseye nispetle yararl, mizacna balgam hkim olan souk ve rutubetli kimseye ise bal, yararl deildir. Bu konudaki prensibin u olmaldr: Tabi eylerde bu hkmlerden herhangi birisini mahede ettiinde, bunun benzerini rhn mertebelerde ve nefsn ve manev sfatlarda da dnmelisin. Be nikah ve bunlarn srlan hakknda daha nce belirttiim gibi, tabi hkmler rhn hkmlerden, rhn hkmler ise, gayb hakikatlerden meydana gelmi olduklarn aklnda tutmalsn. ayet keif ve mahede ehlinden isen, bu fdeyi hatrla ve gerisini brak! Aksi halde teslim ol ve talep et! nk Rezzak, kuvvet ve metanet sahibidir, gayb hakknda cimri deildir.[153] Tabi eylerin rhn eylere tabi olduunu dikkate aldktan sonra, cz ruhlarn tabi mizalardan meydana geldiini; bu ruhlar ve bedenler lsnde ve mizaca gre belirlendikleri iin bunlara ait hkm ve eserlerde mizalara ait eyleri de dnmelisin! Bunun ardndan da bu bilgiyle, balangta dikkatini ektiimiz tarzda, isimler ve bir olan Vcd- mutlak karsnda varlklarn hkmne terakki et; btn bunlarn toplamndan gzken eylere bakarsan, acaib srlar grrsn. Btn mertebelerdeki gdalarn hkmn dn! Binaenaleyh isimlerin gdas, hkmn mahalli olan mazhrlar artyla, onlarn hkmleridir; bu, mnlar ve gayb hakikatler alemidir. A'ynm gdas, Vcddur. Vcdun gdas, a'ynn hkmleridir. Cevherlerin gdas, arazlardr. Ruhlarn gdas, onlarn ilim- I leri ve sfatlardr. Ulv suretlerin gdas, hareketleri ve hareketleri srekli klan artlardr; bunlar, esma hakikatlerden istimdat eden ruhlarndan yardm taleplerinde art olan eylerdir. Unsurlarn gdas, suretlerini baki klan ve onlar zt ve muhalif eylere dnmekten koruyan eylerdir. Tabi suretlerin gdas, bu suretlerin ve mizacn kendilerinden olutuu keyfiyetlerdir; binaenaleyh hararet, ancak hararet ile baki kalr. Burudet ve bu ikisinin dndaki ruhan keyfiyetler de byledir. Haytn mazljn olan asl rutubet[154], ancak gdalardan beslenen/istimdat rutubet ile bakidir. Fakat, hakikat ve hkm olarak manev bir eyin baka bir mn ile kaim olmas, onlarn lzm olan madde ve arazlar ile gerekleebilir. Bu araz ve maddeler, iin kendisine bal olduu artlardr. Bu artlar, li-zatihi maksat deillerdir, aksi halde asl birincil kast ile irde edilmi olmalar gerekirdi. Binaenaleyh bunlarn vazifesi, maksad yerine ulatrp, ayrlmaktan ibarettir; bunun ardndan benzeri onun yerini alr. Farkl mertebelerine gre btn gdalarda ve daha nce mertebelerinden bahsettiimiz gdalananlarda, durum byledir. Vcd bir olup, hi bir benzeri olmad iin, Vcdun birbirinden farkl a'yn ile zahir ve hasl olan taayynleri de, Vcdun birliiyle/ahadiyet gereklemitir. Burada baz srlar vardr ki, bunlarn aklanmas mmkn deildir; fakat ima ettiim eyi dnp, bunun makam ve aslna muttali olan kimse, btn alemin suretlerinin zuhur srrn; ruhlarnn srrn; dnyevi, uhrev ve berzah yaratllarn srrn renir; ayrca hareketli ve hal sahibi btn kimselerden sdr olan hareket, fiil ve hallerden; alemde gerekleen btn kevn ve fesatlardan/olu ve bozulu meydana gelen eyleri; btn bunlardan ve bunlarda ncelikli niyet/kast- evvel ile irde edilen eylerin ne olduunu; birinci kasta bal olarak ve ikinci derecede bunlardan irde edilen eyin ne olduunu da renir; sadece bir adan art olan, bir tek itibarla irde edilen eyin ne ol-

duunu; herhangi bir mertebede art veya tabi olan eyin, baka bir mertebede bizzat irde edilen ve metbu olan ey olduunu; mevtin veya vakit veya baka bir ey ile snrlanma ynnden btn bu zikredilen eylerde vaktin, halin, mevtinin, mertebenin hkmnn ne olduu; bu durumlarn, nasl olur da bazen met-buluk ve bazen de meruiyet mertebesinde bulunduunu; baka bir zamanda ise artlik ve tabilik mertebesinde bulunduunu; vaktin ve halin, kendisiyle ve kendilerine gre taayyn eden kimseye nispetle ve de bunlarn kendisiyle taayyn ettikleri kimseye nispetle hkmnn ne olduunu renmi olur. Hi bir mertebede o devirdeki ve asrdaki insn- kmi'in dndaki hi bir ey, birincil ama ile irde edilmi deildir. Baz eyler vardr ki, onlar, bir tek zaman iinde iki itibarla birinci ve ikincil kast ile irde edilmilerdir. Ayrca bu kimse, insn- kmi'in zuhurundan nce bu tafsillerin iermi olduklar mertebelerin mhiyetini; bunun sahih olup olmadn renir. Devamn, bekann, ibkann, srrn; zevalin, lmn, fenann, yok etmeninin ve bunlarn dnda tafsillerini ve balklarnn tafsillerini bile zikretmenin imknsz olduu eylerin srrn renmi olur. stelik, bu ilimlerin bir ksmn isimlendirmek bile, ierdii sakncalardan dolay, imknszdr. Bu ifdelerimiz, basiret sahiplerini mstani kld gibi, bunlarda bu zevke ortak olanlara bir hatrlatma, dnenler iin ise, ibret vardr. Allah, hakk syler ve dilediklerini srt- mstakime ulatrr. [155] Zahir Lisan "Alemn/Alemler" Tefsir: "Alemm", alem kelimesinin ouludur. Alem, "almet" kelimesinden tretilmitir. Alem, Allah'n dndaki her eyden ibarettir. Bu sre, hazret-i cem'den-cem mertebesi varit olup, bu mertebenin srrn ierdii iin, bu srede Rab ismi, Allah'n dndaki her eye izafe edilerek zikredilmitir. Bylece, daha nce baz zelliklerinden sz ettiimiz meseleye dikkat ekilmitir. nk bu ismin izafetleri, pek oktur; bu izafet ise, bunlarn en umumisidir. Btn bunlarn iindeki en husus izafet ise, bu ismin kmil ve birletirici inn olan Hz. Peygamberimize izafe edilmesidir. Buna rnek olarak "Hayr rabbna yemin olsun ki, onlarn hepsini hasredeceiz" (Meryem, 68); "Gani ve rahmet sahibi Rabbine yemin olsun ki"; "phesiz ki var, senin rab-bnadr." gibi yetleri verilebilir. nk Hz. Peygamber, btn kmiller gibi, Allah Tela'nm kendisini isimlendirdii zere kemli ve cmiliinden dolay "Abdullah/Allah'n kulu" olduu iin, bunun ardndan Rab ismine izafe edilmesiyle, rubbiyet hkmlerinin en umumisini, en kmilini ve en camisini de tam olmaktadr. Bu iki izafenin dnda kalanlar ise, bunlarn arasnda taayyn eden tafsl ve cz mertebelerdir. [156] Btn Lisan Bunu rendiinde alem kelimesinin aklanmas balamnda "btn" lisanyla yle deriz: Bilinmelidir ki: Hak, alemin fertlerinden her birisini, kendisi gibi zel bir eyin delili ve almeti yapmtr. Binaenaleyh her bir fert, taayyn etmi varl asndan "isim" diye isimlendirilen ulhiyet nispetlerinden herhangi birisinin

almetidir. Delil olan bu ey, o ismin mazhrdr. Ayn- sabitesi asndan ise, o fert, kendisi gibi bir ayn- sabitenin delilidir; taayyn etmi bir varlk ile muttasf olmu ayn- sabite olmas asndan ise, kendisi gibi varlk ile nitelenmi a'yndan herhangi birisinin almetidir. Buna gre czler, czlikleri ynnden, kendileri gibi czlerin almetleri; toplamlar ve her birisinin iermi olduklar kll mn ynnden ise, kendilerini birletiren kll bir durumun almetidirler. Bu kll emir, czlerin varlklarnn kendisinden taayyn ettii Vcd- Mutlak'tr. Hak, byk alemin btnn de, zahir asndan kendi ruhu ve mnsna delil ve almet yapmtr. Btn alemin suretlerini ve ruhlarn, kendi isimleri, nispetleri ve alemin hepsini kuatan ulhiyetinin almeti yapmtr. Allah, insn- kmil'i ruhu, sureti ve mertebesi itibaryla bir btn olarak, kendisine tam ve kmil anlamda dellet eden eksiksiz bir delil yapmtr. Hak ve insn- kmil'in dndaki eylerin dellet ettikleri varlklara delletleri, kendileri olmadan dellet edilen eyin bilinmesinin imknsz olmas anlamnda, zorunlu bir art ve hkm srekli deildir; aksine bunlarn delil olmas, alemdekilerin ounluuna ve galip hkme nispetle byledir. Hak ve insn- kmil ise, byle deildir; nk onlarn her birisiyle her ey bilinebilecei gibi, her birisi de, sadece ya kendisiyle veya dieriyle bilinebilir. fade ettiimiz bu meselenin sebebi udur: nsan, her eyin bir nshsdr. Binaenaleyh insann kuvvet ve mertebesinde, kendisinde o eyden bulunan zellik ile her eye dellet etme imkn vardr; buna gre bazen insan, her eye dellet etmede her eyden mstani kalabilir. ilh katta da durum byledir, nk Hak, her eyi ihata etmektedir. u halde kim Hakk tam olarak bilirse, bu durumda ta-zammun/ierme ve iltizam yoluyla her eyin hakikatini bilebilir. Hak ve insn-i kmil'in dndaki eylerde ise durum, akladmz tarzdadr. nk Allah'n kullarndan bazlar, Hakkn fethinin kayna olabilir; bylelikle o kimse, Hakk Hak ile bilir. Bu durumda Hakkn bilgisi ve mhedesiyle tahakkuk edip, bu bilginin ve mahedenin hkm, o kimsenin varlnn mertebelerine sirayet eder. Bylelikle o kii, kendisine en yakn ey olan nefsine varncaya kadar, her eyi Hak ile bilir; nitekim daha nce bu konuya iaret etmitik. lim, una hkmetmi tir/sebka t; Baz eyler, art hkmndedir ve art olan bu ey, hi kukusuz ki herhangi bir eyin bilinmesinin sebebidir. Bu nedenle Hak, sylediimiz durumdaki kimse ve benzerleri iin, o eyde ve onun hakikatinde tecell eder. Bylelikle onlar, bu mertebede bu adan Hakk bilirler, bunun ardndan da Hak ile bilinmesi o arta bal olan eyi bilirler. Fakat bu bilme, iaret4edilen bu ilh nispet, kevn nispetlerin ortadan kalkp, "zel vecih/vech-i has"in sirayet etmesi asndan gerekleir. Bylelikle bu kimseler, yollarn srrndan bahsederken belirttiimiz zere, onu sadece Hak ile bilirler. Baz tecelller ise, kendilerinden daha alt mertebedeki baka tecelllerin almetleridir. yle ki, muarrif/tanmlayan, tanmlanandan daha ak ve ondan nce olmaldr. Muhakkikler arasnda, tecelllerin kendilerini kabul eden-ler/tecellgh ynnden ve tecellnin kayna olan ve kendisinde zuhur ettii isim ve mertebelerin farkllna gre farkllatklarnda hi bir gr ayrl yoktur. Baz tecell mazhrlan, mazhrlklar itibaryla, baka bir takm mazhrlarn almetleri olduklar gibi, baz tecell ve mazhrlar da, baka bir takm tecell ve mazhrlar zerinde perde olurlar; bununla birlikte, btn bunlarda tecell eden/mtecell, birdir.

u halde farkllk, mertebelere, mertebeleri tanma ise, ilme baldr. lmin gereklemesi iin ise, almet/delil, yollar ve benzeri eyler gibi pek ok sebep vardr; bunlarn hepsini ifde etmek, sz uzatr. Sonra yle derim: Baz vakitlerde baz nefislerde, ilh ikram nefhalan cotuunda, bir takm haller hasl olur. Bu haller, onlarn Hakkn dndaki eylerden yz evirip, tam olarak temizlendikten sonra kalblerinin "vecih"leriyle gz ap kapatmadan daha ksa bir zamanda Gayb- Zt'a ynelmelerini gerektirir; bylece bu nefisler, Hakkn diledii ilh ve kevn srlar idrk ederler. Bu nefisler, bazen bu mertebeleri ve tafsillerini renirler, bazen ise renemezler. Bununla birlikte, konusu Hak veya alem olan bilgiyle tahakkuk ederler. Bu bilgi, Hakkn dndaki herhangi bir eye delil ve almet olmaz; aksine Hak, daha nce de buna iaret ettiimiz gibi, almetin ta kendisi olur. Alemler, gerekten de oktur; bunlarn balcalar, daha nce mhiyetlerini belirttiimiz, vcd mertebelerdir/hazret. Am'dan taayyn eden alemlerin ilki, mutlak-misl alemidir. Bunun ardndan, "teheyym" alemi, daha sonra Kalem ve Levh alemi, sonra Tabiat alemi gelir. Tabiat aleminin gelmesi, hkmnn cisimlerde Heyula ve Kll cisim hakkatleriyle zuhuru asndandr. Bunun ardndan, Ar gelir. Tertip bu ekilde devam eder, ta ki i, dnya aleminde insana ular. Bunun ardndan, berzah alemi, daha sonra "har alemi", sonra cehennem alemi, sonra cennetler alemi, sonra "Kesib" alemi, sonra "ahadiyet-i cem ve'l-vcd" alemi gelir; bu alem, btn alemlerin kaynadr. Allah, hdidir. [157] "Allah, Rahim Ve Rahmandr. " (Fatiha, 2) Daha nce "Hamd alemlerin rabb Allah'a aittir" yetinin kelimelerinden bahsedip, bunlardan her birisine ait kll srlan ve bunlarn lzm olan mcmel hkmleri aklamtk. Bu nedenle, bu yetten bir defa daha mcmel ve veciz bir ekilde bahsetmeye gerek duydum; bylelikle yetin tek tek kelimeleri bilindii gibi, btn olarak cmle ve metni de anlalm olur. Allah nasip ederse sredeki btn yetleri tefsir ederken bu ekilde hareket edeceim. Bunun ardndan, bu konunun gerektirdii lde, daha nce zikredilen ksa aklamaya, "Rahman ve Rahim" isimleri hakkndaki aklamam ekleyeceim. Geri daha nceki ifdelerde bu konuda yeterli aklama vard, fakat, Besmele'de nceden zikredilmi olsalar bile, bu iki ismin hkmlerine dikkat ekmemiz gerekmitir. Bilinmelidir ki: Hamd sahiplerinin/hamid, hamd ettikleri kimselere/mahmd olan hamdi, genellikle bir nimetten sonra ve ihsann karlnda olmaktadr. Ihlas sahibi ariflerin, herhangi bir nedene bal olmadan yaptklar hamdleri, bu hamdin dnda tutuyorum; nk onlarn, Hakkn li-zatihi/kendisinden ve sahip olduu kemlden dolay hamde mstahak olduuna dair Haktan elde ettikleri bilginin kendisi, en byk ve ulv nimetlerden birisidir. Hamd genellikle ihsann karlmda ise ve herkes, u iki hal, yani rahat ve skntdan birisinde bulunduuna gre, muhakkiklere gre Hak, kullarnn maslahatlarn en iyi bilen ve bu rt\a lahatlar kullan adna onlardan daha iyi gzetendir. Kukusuz ki, arif ve muhakkiklerin efendisi, bir hdisir, hamdin btn hkmlerini toplamtr. Hz. Peygamber, taki hamdi "Nimet veren ve ihsanda bulunan Allah'a hamd olsun/el-hamd lillahi'l-mn'imi'Imtefaddl" derken; "sk1nt"daki hamdi ise "Her halde Allah'a hamd olsun/elhamd iahi ala kll hal" ifdesinde bir araya getirmitir. Bylelikle

Peygamber, bizim tabiat ve amalarmza uygun olmayan halin, idrk edemediimiz fakat faydas bize dnen bir veya ja_ ha fazla maslahata sahip olduuna dikkat ekmitir. Binaenaleyh bu hallerde, biz onlar kerih grsek bile, Allaly., ait gizli bir rahmet ve ulv bir hikmet bulunmaktadr; bu hikrrw bizim onlardan dolay hamd etmemizi gerektirmektedir. Bigjm onda idrk ettiimiz bu ldeki kerahet, pek ok durumda Hak onlar sse bile, bir takm hallerimizin kendi zerimizdeki kmleridir. Nitekim Allah, yle buyurmaktadr: "Size isabet eden her bir musibet, kendi ellerinizle kazandnz eyler racidir; Allah ise pek ounu siler." (ura, 30). Hz. Peygamber de, Ebu Zer'in rivayet ettii kutsi bir hdiste Allah'n yle buyurduunu belirtmektedir: "u halde kim la_ yr bulursa, Allah'a hamd etsin; bunun dnda bir ey bular ise sadece kendi nefsini knasn." Buna gre, kerih grd haller de dahil olmak zere n iinde bulunduu btn haller, ierdikleri maslahatlardan dolayi Hakka hamd etmeyi icap ettirirler. Bu maslahatlar, herkes hisseder. Buna rnek olarak, Hz. mer'in meselesi ve onun rk ettii eyin farkna varan kimseleri verebiliriz.[158] te bu, metin genellii ve rahmetin umumiliidir. Hamd, ihsan sahibinin ihsan ile ihsannn mazhr olan kimse arasnda meydana gelir. te Hakka izafe edilen btn keml vasflar da, bu iki ilh ve kevn mertebe arasnda ortaya kar. Hamdn en nemli nedeni ve gerekesi ihsandr ve "Allah'a hamd olsun/Elhamdlilllah" diyen kimsenin bu ifdesi, Hak-km hamdn mliki, hak sahibi/mstahak, daha nce akland zere farkl mertebelerine ve klli hkmlerinin detaylarna ramen hamdn sadece kendisine mahss olduunu belirtmekten ibarettir. Hamd ise, mutlak ve klli bir hakikat olup, ayn zamanda bu mutlak hamdn izafe edildii "Allah" isminin de mutlak bir isim olmas ve de Mutlak'm, salt mutlakl asndan herhangi bir hkmnn ortaya kmay nedeniyle, bunun ardndan tarif, Rab ismiyle gelmitir. Rab isminin, sadece izafe olarak kullanldn belirtmitik. Bu nedenle Hak, bu ismi "alemler" kelimesine izafe etmi, bylelikle de "Allah" msemmsm, bu mertebede ve bu adan tarif etmitir. Hak, rubbiyetinin saltanatnn umumiliini, uhiyetinin hkmnn kapsaychm aklamak; mlk, terbiye, tasarruf vb. daha nce aklanm olan ynlerden emrinin ve kudretinin alemde nfuzunu ispat etmek iin, Rabb alemlere izafe etmitir. u halde nimetlendrme/in'am belirtilip, nimetten dolay hamde mazhr olan nimet sahibinin mertebesi ortaya knca, bunun ardndan hamde neden olan ihsann ulamasnn bilinmesi, hamd edilenin hamd sahiplerinden stnl, onun rabl-/rubbiyet, hkmnn amel sahiplerine mil olmasn aklamaya gerek duyulmutur. Onlar, bu hkmlerin mahalleri ve bu nispet ve sfatlarn mazhrlardr. Bu ihsan, hangi yolla ular, bu yollarn says ne kadardr? Ksmlar nelerdir? nk bunlar bilmekle nimete nail olan kimse, nimete ve nimeti verene dair tam bir bilgi elde eder ve hamildeki huzuru kemle erer, ulvleir ve geniler. u halde, Hakkn bunun ardndan sadece er-Rahmn ve er-Rahim isimlerini zikretmi olmas, hamd ve kre neden olan nimettendirme ve ihsann, bu iki ismin feri olduklarna iarettir. nk rahmet ve onun gazab gemesi olmasayd, alem var olamaz, el-Munim, el-Muhsin ve benzeri isimlerin de herhangi bir "ayn" zuhur edemezdi. Bunun iin er-Rahmn ismi, ihata, hkm, taalluk ve kapsa-yclkta Allah ismini takip etmitir.

Allah, bu iki isim vastasyla burada nimetine mazhr olmann iki yolu, nimetinin de iki ksm olduunu belirtmektedir: Bunlarn ilki, tertip silsilesi ve sebepler, artlar ve vastalar mertebesidir; dieri ise, vastalarn ve zikredilen eylerin ortadan kalkmas yoludur. Sebeplerin ve varlklarn kendisinde herhangi bir hkmnn veya ortaklnn bulunmad zel yolla gerekleen nimetlendirmeye, daha nce defalarca dikkat ekmitik. ki ksm ise, umum/genellik ve husustan/zellik ibarettir. Umumilik, Rahmn'a ait varla/vcd mahsstur. nk rahmet, daha nce de belirttiimiz zere, varln ta kendisidir. Gazap, mmkn okluun lzm olan "adem/yokluk" hkm ile ortaya kar. Bu noktada rahmetin gazaba ncelii, yaratma tercihidir. Er-Rahmn, Vcdun ayns olmas cihetinden, Hakkn bir ismidir; nk Hakkn isimleri, eser ve kabiliyetlerle taayyn eden itibarlara gre kendisine izafe edilirler. Bunun iin isimler, msemm tek olsa bile, oalmlardr. Tahsis, "umumun hkmlerinden birisi ve onun feri olduu iin, er-Rahim ismi er-Rahmn'da mndemi olmutur. Ulhi-yet, mhiyeti asndan herhangi bir varl olmayan makl bir mertebedir ve kendisiyle nitelenmi ve isimlenmi Hak'tan farkl deildir; nk daha nce de belirttiimiz zere isim, bir adan nuisemmsmm ayndr. Bu nedenle "Allah" ismi, btn mertebeleri ve varlklar kuatan bir isim, Rahman ismi de sadece varla dellet ettii iin "Allah" isminden daha husus olmutur. Rahim ismi de, Vcdun hkmnn tafsiline ve varlklarda onun taayynlerini izhra tahsis edilmitir. u halde aklanan eyi anlayp, daha nce bu iki ismin aklanmas ve de istivann srr, Ar ve Krs'nin srr hakkndaki aklamalar hatrlarsan, bu isimlerin bilgisiyle tahakkuk etmi olur, bunlarn pek ok srrna muttali olursun. Sonra yle deriz: Her eyin, oul veya fert olarak, mertebe veya varl asndan Hakka istinat etmesi gerekir. te bu nedenle bu iki ismi dier isimlere mertebe ve stnlk asndan takdim edip, yle buyurmutur: "De ki: ster Allah deyiniz, ister Rahman deyiniz. Hangi isimle dua ederseniz edin, en gzel isimler ona aittir," (sra, 110) Sonra bilinmelidir ki: Rahmet, klli tek hakikattir. Rahmete mensup olan ve Hz. Peygamberin "Allah'n yz adet rahmeti vardr" hdisiyle iaret edilen okluk ise, rahmetin mertebelerine racidir. Rahmetin yz saysna tahsisi, zikredilmesi hadiste tevik edilen kll isimlere/99 isim iarettir; Cennet mertebele-rindeki durum da byledir. Binaenaleyh, saylan isimlerin her birisinde rahmetin bir hkm vardr. nk isimler, daha nce akladmz zere, bir adan msemmmn ayndrlar. Msemm ise, Vcd- Mut-lak'm sahibi olan er-Rahmn'dr. Daha nce, isimlerin hkmlerinin sadece mazhrlaryla zuhur ettiklerini belirtmitim; mazhrlar ise, varlklar asndan dikkate alnmadklarnda, ademi nispetlerdir. Nispetlerin itibar, ancak Vcd ile mmkndr. u halde isimlerin ve mazhrlarndan ibaret olan "a'yn"n hkm, Vcda tabidir. te bu, daha nce dikkat ektiimiz er-Rahmn isminin hkmnn umumi olmasnn srrdr. u halde dnyaya gnderilmi bir tek rahmet, rahmetin nispetlerini birletiren/cami bir nispettir. Bu nispet, Hakkn tecellsinin ve isimlerinin hkmlerinin, her halde, vakitte ve mertebede kabiliyetlere ve bunlarn hkmlerine gre taayyn ettiini belirttiimiz zere, kuatc bir mertebede zuhur etmitir. Doksan dokuz rahmet ise, rahmetin mertebeleri ve saylan isimlerdeki hkmlerinden ibarettir.

Bu durumda birletirici nispet, kll adan rahmetin hkmn izhr eder; zikredilen isimler ile de, rahmetin tafsl hkmleri zuhur eder; hepsinin birliiyle ise, iin sonunda rahmetin gazab gemesinin srr zuhur eder. Daha nce defalarca belirttik ki, iin sonu, balangcn benzeri, hatta ta kendisidir. O, balang ve son arasnda ortaya kan nispetlerin hkmlerinin tedahlnden dolay iki taraf arasnda gizlenmitir. Sonra, ncelik hkm, iin sonunda kemle erer ve bylelikle sonuta basknl zuhur eder. nk her ite hkm, "cem" srryla olmak artyla nce olanlara aittir; nitekim daha nce defalarca bu meseleye iaret etmitik. Kyamet gn gelip, bu birletirici nispet isimlere bl-nen/teferru' doksan dokuza eklenip, el-Muntakim, el-Kahhar ve benzeri isimlerin hkm sona erdiinde, yaratln balangcnda rahmetin gazaptan nce gelmi olmasnn srr zuhur eder. Varlklar/mevcudat, isimlerin ve hakikatlerin mazhrlan, insan da bu varlklarn en kapsamls ve kmili olunca, ilh emir, kullar arasnda bu kll ve tafsl hkmn mazhr olan ve rahmete tahsis edilmi kimselerin bulunmasn iktiz etmitir. Bylelikle bu kul, hadiste kssas anlatlm olan "sicillat" sahibi olur. Bu insann ahadiyet-i cem srrn tayan binei de, iinde "La ilahe illellah/Allah'tan baka ilh yoktur"un bulunduu eyden ibarettir; bu binek, ncelik, cmilik ve ahadi-yetin sahibidir. Bylelikle bu binek, btn isimlere baskn olur. En kmil tahkike gre: Rahmetin hkm, isim mertebelerinde tafsil nispetiyle ve kesret de okluk ve ahadiyetiyle sirayet ettii iin, gliplik ve malupluk rahmete raci iki hkm olmutur. Binaenaleyh rahmet, a ha diyeti/birlik ve tafsl nispetleri birletirmesi asndan, galiptir; bizzat kendisi, ferleri, her ismin mertebesinde o isme gre taayyn eden cz nispetleri asndan ise, maluptur. Bylece rahmet, galip olan malup, mahkum olan hkimdir. Ayn durum, iaret edilen mazhrda da byledir. nk "sicil/yazlm" olarak doksan dokuz, bu kulun ilemi olduu kt fiillerinin halinin nshsdr; "La ilahe illellah/Allah'tan baka ilh yoktur" ieren binek ise, ilemi olduu iyi davranlarnn nshsdr. Bylelikle kendisine izafe edilmi iyi fiil, bu kt fiillere baskn olmutur. u halde bu kul, iyi fiili asndan galip, kt fiili asndan ise, maluptur. Bu makamn stne kan kimse, fiilin fail ile birlikte kendi nefsine galip geldiini grr; nk bu makam sahibinin zevkinin zerine terakki ederse, aleme nispet edilen btn fiil ve sfatlarn, Haktan sdr olduunu ve mmknlerle birlikte olmak artyla tekrar ona dneceklerini grr. Mmknler, kendileriyle beslenmenin gerekletii mnlar tayan gda maddeleri gibi, sadece artlardr; bylelikle bu maddelerle amalanan ey, talep sahibine ular ve onunla birleir, bununla birlikte arada farkllk bulunmaz, bunun ardndan "ara" da ortadan kalkar. Artk, "er-Rahmn ve er-Rahim" isimlerine ait bir ilave kalmtr, bunu zikredip, bununla -Allah'n izniyle- bu isimlere dair aklamalarmza son vereceiz. [159] Rahmetin Hazretleri/Mertebeleri Bilinmelidir ki: Rahmete mahss mertebeler, tr: Zuhur mertebesi, btmlk mertebesi ve ikisini birletiren/cem mertebe; daha nce, temyiz mertebelerinde ve baka bir takm yerlerde bunlardan bahsetmitik. Her varlk, bu mertebelere sahiptir ve bunlarn hkmnden hali deildir. Bu mertebeye gre rahmetin hkmleri, sait-lerde, akilerde, mcerret ruhlar gibi bedenleri olmakszn sadece nefisleriyle nimetlenen kimselerde, ya da sadece bedenleriyle nimetlenenlerde ve bu ikisini birletirenlerde, ayrca cennette

sretleriyle deil de amelleriyle nimetlenen saitlerde eitli ksmlara ayrlr; Cennette saitlerin ilimleriyle nimetlenme-lerinin nedeni, onlarn "ameller" cennetinde sur olarak nimet-lenmelerini gerekli klacak eyler hazrlamaylardr. Bununla birlikte bakalarna nispetle nimetleri oktur. Bunlarn zdd ise, Allah'a dair ilimleri olmayan zahit ve bidlerdir; nk bu kimselerin ruhlar, kendileriyle ilh ve ilmi mertebeler arasndaki mnsebetin yoksunluundan dolay, rhn nimetten ok az nasiplenirler. Bu nedenle, yani aradaki mnsebetin yoksunluundan dolay, bu kimselerin himmetleri, amel esnasnda amelin ve neticesinin ardna taalluk etmemitir; aksine onlar, ameli gaye zannedip, onun katnda/lede'1-amel durmular, kendilerine vaat edilen eyleri arzulayp veya sakmdnldklan eylerden korkarak amelle snrl kalmlardr. ki nimeti tam olarak birletirenler ise, ilim ve amelde kmil pay elde edenlerdir; bunlarn rnei, Hz. Peygamber ve veli ve kmillerden ona varislik kemline eren kimselerdir. Rahmet varln kendisi; Vcd, nr ve daha nce de dikkat ektiimiz gibi adem/yokluk hkm, zulmetin/karanlk sahibi ise, nurun kendisinde daha yetkin ve mil zuhur ettii kimse, Hakka nispetle kullarn en yakn ve en kmili olmaktadr. Bu nedenle Hz. Peygamber, Rabbinden zahirini nrlandrmasm talep ederek, sa, deri, et ve benzeri zahir organlarn zikretmitir. Bunun ardndan ise, kalb, grme ve iitme gibi btn uzuvlarn saymtr. Hz. Peygamber, tek tek bunlarn saymn bitirdikten sonra, bunlarn hepsinin birliinin/ahadiyet-i cem'ih lisanyla konuup, ye buyurmutur: "Allah'm beni nr kl, beni nr kl/" te bu, zahir ve btm, mcmel ve mufassal olarak btn alardan rahmetin hkmdr. Bu makamn sahibinde, ademe/yoklua dnk yn olan imkn verililerinin hkmnden, sadece bir adan bir tek nispet kalr. Bu nispetle, bu kimsenin ubudiyeti sabit olur ve bununla kendi sureti zerinde bulunduu kimseden/Hak ayrlr. Hakkn, peygamberini alemlere rahmet olarak gnderilen ve de mminlere kar rauf ve rahim diye tarif etmesini hatrlay-nz! Allah'tan niyaz et ki, seni de bu en byk efendiye bu stn Ve erefli makamda vris klsn! Bu makamn sahibi, insn- kmil'dir. Zikredilen hal ise, kemlin haddinin czlerinin en byklerinden ve bu makama mahss vasflarn en kmillerinden birisidir. Bu, byle bilinmelidir. imdi, tekrar konumuza dnp, yle diyoruz: Cehennemde de durum bu ekildedir; nk, cehennem atei mminin btnna tesir edemez. Mnafk ise, zahirle ilgili olan en st katta azap grmez, o, btnla ilgili en alt katta azap grr. Mrik ise, saadeti tam olan saidin mukabilinde, hem st ve hem de en alt katta azap grr. Burada zikredilmesi mmkn olmayan bir takm konular vardr ki, akll kii, daha nce yaplan iaretlerden bunlar anlar. Bu ksmlarn, bir takm tafsil ve hkmleri vardr, bunlar zikretmek, sz uzatmaya neden olacaktr. Bu nedenle, bunlar zikretmekten vazgeip, bu kadaryla snrl kaldnn. Bu sredeki "Kendilerine nimet verdiklerinin yoluna, gazap ettiklerinin-kine deil" yetinden bahsederken, bu meselenin srlarndan kalanlar, yetin gerektirdii ve Hakkn takdir ettii lde -Allah'n izniylezikredeceim. Sonra bilinmelidir ki: er-Rahim isminin hkmnden ibaret olan tahsis, daha nce belirttiimiz gibi, "iki kabza/iki tutu"ya tabi olan iki trden ibarettir. Bunlarn birisi, pheli eyleri ortadan kaldrmak suretiyle nimet sebeplerini, saadet

ehline tahsis etmektir. Nitekim Allah teala yle buyurmaktadr: "De ki: Allah'n kullar iin kard zinetini ve temiz rzklan kim haram klar? De ki: onlar, dnya haytnda imn edenlere aittir, kyamette ise sadece onlara aittir." (Araf, 32). nk dnya, okluk ve karm diyardr. Binaenaleyh bu nimetler, dnya haytnda sknt ve mekan hkmleriyle karm olarak mminlere aittirler; hirette ise, bu nimetler saf olarak mminlere ait olacaktr. u halde er-Rahim ismi, nimet sebeplerini ve ihsan kaynaklarn sknt ve kir pisliklerinden arndran eydir. Tahsisin dier tr ise, saitlerin mutlak anlamda akilerden, temyiz edilmesi ve dnya haytnda meydana gelen benzerlik-ten/teabh ayklanmasndan/taMis ibarettir. Dnya haytnda bu benzerlik, er-Rahmn isminin umumiliinden kaynaklanmaktadr. Dnya haytnda akilere ait olan rahmet, rahat vb. eyler, ayrca bunun zdd olarak sait mminlere ait olan sknt ve elemler, rahmetin hkmlerindendir. Ayn zamanda, zahir alimlerinin byklerinden bir guruba gre "er-Rahmn", mns asndan umumi, lafz asndan husus iken, "er-Rahim", lafz ynnden umumi, anlam ynnden ise, hususdir. Bu gr, bir adan "tahkik" diliyle iaret ettiimiz geree uygundur; geri bizim iaret ettiimiz gerek, zahir ehlinin bilgi kaynandan elde edilmemitir. Hz. Peygamberin ilere dair bilgisinin kemline ve Hz. brahim'in babasna sylemi olduu sze bak! Allah, bu ifdeyi Kur'an'da bize hikaye etmektedir: "Ey babacm! Sana Rah-mn'dan bir azap ulamasndan korkuyorum." (Meryem, 45). Buna gre Hz. brahim, o gn babasnn zerinde hkm olan isme riyet etmitir ki, o isim, er-Rahmn ismidir; nk babas, rahat ve selmet iinde bulunmaktayd. Bylece Hz. brahim, er-Rahmn isminin kuatc bir isim olduuna ve ihatas altnda rahmetin dnda hkm bulunan isimlerin de bulunduuna babasnn dikkatini ekmitir. Bu hkm, er-Rahim ismine ait arnma ile hiret haytnda zuhur eder, bylece halis rahmet ksm, kendisine zt btn hkmlerden ayrlr ve her ismin zellii, kendisine gre zuhur eder. Buna gre Hz. brahim babasna adeta yle demitir: "inde bulunduun rahat ve emniyete aldanma! nk el-Munta-kim isminden, zikredilen arnma ve ayrma yoluyla er-Rahmn isminin hkm ayrldnda, imdi iinde bulunduun halden farkl iddetli ve zor eylerle yz yze gelirsin. in ve vaktin uygun olduu srece bunu anlamaya al!" Bunun zerine Allah, Hz. brahim'in dikkatini ektii konudan babasnn idrkini per-delemitir; bunun nedeni ise, Allah'n takdir ettii herhangi bir eyin gerekleecek olmasdr. Burada nemli bir sr vardr ki, buna dikkat ekip, bu yete dair aklamalarmza sona erdireceiz. Bu sr udur: er-Rahim ismine izafe edilen tahsis, irde hkmdr; nk irde, daha nce akladmz gibi, asl-ilk isimlerden birisidir. Er-Rahim ise, ihatas altndaki isimlere nispetle klli isimlerden saylsa bile, zikredilen ilk-ana isimlerden sonra gelmektedir. Ardndan, irdeye nispet edilen tahsis, kmil tahkikte ilmin hkmlerinden birisidir; nk btn tahsisler irdeye dayan-sayd, irde olmas zelliiyle irdenin kendi tahsisi, ya kendisine dayanm olurdu; bu durumda bir eyin, kendisine baml ve kendisi iin bir sebep olmas gerekirdi ki, bu doru deildir; ya da, bu irdeden nceki baka bir irdeye dayanm olmas gerekirdi ki, buna dair szmz, nceki irde hakkndaki szn aynsdr. Bylece i, devir veya teselsle ular ki, her ikisi de, bu tarzda imknszdr/muhal. Ayrca, ilkinden baka bir irde bulunsayd, ilim ve haytn da irdeye dayanm olmas gerekirdi, halbuki irde, bunlara dayanmaktadr ve irdenin mertebesi, hayt

ve ilmin mertebesinden daha sonra gelmektedir. u halde, ilim ve haytn irdeye dayanmas, geerli deildir. O halde irde, gerekte, Zt'a ait zel bir taalluktur, bu taalluk, ilim ile taayyn eder ve ilimde sabit olan tahsisleri ortaya kartr; yoksa irde, ilimde tahsisi bulunmayan bir eyi tahsis etmez. lim, ilim olmas ynnden Zt'm zel bir taallukudur, bu taallukun hkm de, bilinen/malum ve irde edilen eyde ve onlara gre belirlenir/taayyn. u halde mmknn yaratlla ilgili "tercih" nispetini ve bunun levazmn kabul etmesi, ilmi hkm belirler/ta'yin; ilm hkm ise, irde ve ihtiyar nispetlerini ve bunlarn hkmlerini belirler/ta'yn. [160] Bu makamn, "mena/eminlerin"nm kendileriyle bezendii bir takm srlan vardr. mena/Hakkm Emin Kullan, sdk/do-ruluk ve inayet ayaklaryla bu makmm zirvesine ykselirler. ayet sen de, ulv himmet ve kmil istidat ehli isen, bu srlarn hazinesine ve bu nurlarn kaynana seni muttali klmas iin Hakka ynel! Bu talebine cevap verilirse, yksel, bak, uzakla ve artk konuma! Allah, kullarna kar latiftir, dilediklerini rzklandrr. Allah, gl ve azizdir. [161] Din Gnnn Sahibidir. (Fatiha, 3) Bu yet, eitli meseleleri iermektedir. Bunlardan bazlar unlardr: Mlkn srr; gnn srr ve ibdete, cezaya, boyun emeye ve daha sonra Allan'n-izniyle- dikkat ekeceimiz baka eylere delleti ynnden dinin srr. ncelikle -Allah'n yardmyla- bunlardan tek tek bahsetmekle balayacaz, daha sonra ise, btn asndan bunlardan bahsedeceiz; nitekim daha nce de byle hareket etmitik. yle deriz: [162] Mlkn Srr Milk, iddet ve kuvvet demektir; ayn zamanda milk, kudret ve tasarruf anlamnda da kullanlr. "Melik't-tarik", dilde, yolun ortas demektir. "Melik'ddabe", hayvann srcs ve rehberi demektir. Melekt, zahir ve btn kapsamas asndan, bu kelimenin mbalaa siygasdr. Bu kelimenin iermi olduu btn bu anlamlar, Hak iin sahh olan anlamlardr. nk Hak, kuvvet ve metanet sahibidir; rehber ve kayyumdur; her eye kudreti yetendir; diledii her eyi yapandr; her eyin melekt onun elindedir. Melekt'te ince bir sr bulunmaktadr. yle ki, melekt, mlkteki mbalaadr. Mlk, sadece zahirle ilgilidir, nk yaratklarda mlk ve mlik, onlar Haktan farkl olarak kalplere ve btnlara mlik yapamaz; Hak ise, bunlarn hepsinin mlikidir. Hakkn btn olarak miik olmas, Kalbin, Hakkn iki parma arasnda bulunup, diledii gibi onu ekip evirmesi itibaryladr. Fiil ve tasarrufa dair her zahir, btna tabidir. u halde btnda melik olmak, zahirde de melik olmay gerektirdii halde, zahirde melik olmak btnda melik olmay gerektirmez. Bundan dolay baz kimseleri grrz ki, herhangi birisini sevdiklerinde btn ve zahiriyle o kimseden etkilenirler; sevdii kimse, onun meliki, sultan ve efendisi olmasa bile, yerleik stlaha gre onun mlikidir. Geri kefe ait tahkik u bilgiyi vermitir: Btn aklar, gerekte kendi nefislerini severler, fakat, sevgilinin sureti, kendileri iin bir ayna mesabesindedir. Bu aynada seven kimse, tam mnsebet ve rhn paralellik/muhazat asndan, kendisini mahede eder. u halde

"mauk/sevilen" diye isimlendirilen ey, sevenin kendisini sevmesinin ve kendisinde tesir etmesinin art olur. Bunun srlarndan birisi udur: nsan, ilh ve kevn mertebeleri kapsayan zet bir nshadr. Her ey, insanda bulunur, bununla birlikte herkes, an yaknlk ve vahdet/birlik hkmnn kesrete/okluk baskm gelmesinden kaynaklanan mndemilik nedeniyle, bunu idrk edemez. u halde herhangi bir ey, kendisinden veya kendisine mnasip baka bir eyle, adeta bir ayna gibi manev ve rhn bir paralellik/muhazat makmmda bulunursa, bu ldeki farkllk ve -benzerliin yan sra- orta uzaklk, o eyin kendisiyle o eyden veya benzerinden farkllaan eyde suretinin zuhur etmesinin nedeni olur. Bylelikle o kimse, kendisinden ayrlan eyde kendisini idrk eder ve yaknlk ve ahadiyet/birlik perdesi ortadan kalkt iin nefsini mahede edebilmesi mmkn olur;s bunun neticesinde ise, tecellgh haline gelmi olan bu eyde kendisini sever. Bu makamn, baka nemli bir takm srlan vardr ki, burada onlar zikretmek uygun deildir; bu, sadece bir deinme ve iaretten ibarettir. Sonra yle deriz: Bilindii gibi bu yet "Melik-i yevmi'd-din, Mlik-i yevmi'ddin" eklinde de okunmutur. Her iki okumann da dil asndan kendisine zg ve bakalarnn ortak olmad anlamlar vardr. Zahir ehli, bunlarn arasnda eitli farklar zikretmitir. Baz alimler, "Melik" okuyuunu, bazlar ise, "Mlik" okuyuunu stn saymlardr. Her bir gurup, tercih ettii grn doruluuna dilin gerektirdii eitli alardan delil getirmilerdir. Ben, burada onlarn grlerinin detaylarn zikredecek deilim. u var ki, bu grlerden sadece iki kelime arasndaki farkn anlalmasn temin edecek grleri zikredeceim, bylece dilin hkm aa km olur. Sonra da, Hakkm bu konuda bah ettii ve zevkimin gerektirdii eyleri dile getireceim. ayet, zev-k bilgileri, dilin stlah anlamndan anlalan eylere tatbik etmek amacm olmasyd, nakil ehlinin herhangi bir grn aktarmazdm. Fakat, kitabn banda zikredilmi olan taahhdmde dikkat ektiim bu hikmetten dolay, bu kadar nakilde bulunmay istisna etmitim. yle derim: Melik ve mlik arasnda zikredilen farklar arasnda u vardr: Mlik, klenin sahibidir; Melik ise, halkm hkmdardr/melik. Kle, halktan daha zelil bir haldedir, bu nedenle mliklikteki baskmn/khr, melikliktekinden daha fazla olmas gerekir. u halde mlik, hal olarak melikten stndr. Melik, siyaset ve gcyle birlikte baz alardan meliktir; mlik ise, her halkarda mliktir ve lmden sonra da, velayet ona aittir. Ayrca unu ileri srmlerdir: Hak, "mlik'1-mlk/mlkn mliki" olmakla vlr, "melik'1-mlk" olmakla vlmez. Bunun delili u yettir: "De ki: Allah'm, mlik'l-mlksn." Bylece mlik'in, melik'ten stn olduu sabit olmutur. Ayrca unu ileri srmlerdir: Melik, bazen mlik olur, bazen ise olmaz; ayn ekilde mlik de bazen melik olduu gibi, bazen olmaz. u halde meliklik ve mliklik, zaman zaman birbirlerinden ayrlabilir. u var ki, mliklik, serbest tasarrufun sebebi iken, meliklik byle deildir; buna gre mlik, bu anlamca melikten daha stn olmaktadr. Bilinmelidir ki: Bu kelimenin -ister "Melik" ve isterse de "Mlik" olsun- iermi olduu keml zelliklerinin hepsi Hak iin sabit olduu iin, yet iki rivayetle de varit olmutur; nk birletirmek/cem, daha stn ve daha kmildir. Hakkn emri bir ve btn isim ve sfat mertebelerindeki tercih de, bir tek nispetten olan tek eye ait olunca, bu tercih edici emirden dolay vahdaniyet zelliindeki ilh emir, tercih edilmi dier eylere bu makam ve mertebede ular; bu tek emir,

Hakkm mazhr, rubbiyet ve bu durumda ihatas altnda bulunan eylere kar tahakkm srrnn taycsdr; nitekim daha nce bunu belirtmitik. imdi -Allah'n izniyle- her birisiyle okumak caiz olmakla birlikte, iki kraatten birisini tercih etmeyle ilgili zevk emrin gereini zikredeceim. Bu tercihin konusu, tahkik kaidelerinin gerektirdii bir takm srlardan dolay "Mlik" olmakszn "Melik-i yevmi'd-din" okuyuudur. Bu srlarn birisi, udur: Mlik, "Rab" isminde mndemitir; nk Rab isminin dildeki anlamlarndan birisi, "mlik" demektir. Kur'an, i'caz/aciz brakma ve vecizlik zelliiyle nazil olmutur. ayet "Mlik" okunuunu tercih etmi olsayd, icazla elien bir eit tekrarlama olacakt. Kmil keif ise, varlkta asla tekrar olmadn ifde etmitir. u halde, bundan dolay "Mlik" deil, "Melik" okunuunu tercih, zorunludur. Bu meseledeki dier sr ise, iki ncle dikkat ektikten sonra ortaya kacaktr: Bunlarn ilki, son balangcn benzeri, hatta aynsdr eklinde ifde ettiim kural hatrlamaktr; nk sonlar, ndekilerin aynsdr. Dier ncl ise, varlkta meydana gelmi btn ilerin, tesadfen gereklemeyeceidir; aksine varlktaki her ey, vastalar ve mazhrlar bunu bilinmez yapsa bile, Hak tarafndan amalanm ilh bir tertip ile gerekleir. Her vakitte Varlk/Vcd ile vasflanan mmknler, bundan daha kmil ve erefli olan eyi kabul etme gcnde deillerdir. ayet aklar, bu tertibin srrna ve bundaki ilh hkmn srrna ulaamazsa bu, kevn acizlikten ve mmkn varlk olmaktan kaynaklanan bir eksiklikten doar. Bu meseleye, ksmen ve hatrlatma kabilinden Besmele'nin harflerinden bahsederken deinmitik. Bu durum sabit olunca, deriz ki: Gerekleen/vaki ve hkm srekli ilh tertibe gre Kur'an'm son sresi, "De ki: Ben insanlarn rabbna smyorum" yetiyle balayan Felak sresidir; bu durum, srelerin tertibi esnasnda ister bilinsin, isterse de bilinmesin byledir. Bu isim, bu srede "Mlik" deil, "Melik" olarak yer alm ve Rab isminin ardndan zikredilmitir; stelik bu srede bu ismin "Mlik" eklinde okunmas caiz deildir. u halde bu durum, "Melik" eklinde okumann daha stn olduuna delildir. Ayrca, Hak iin sonunda, byk kyamette ve de seyir ve soyutlanma/insilah halinin sona ermesinin ardndan gerekleen vuslat haliyle tahakkuk esnasnda kopan kk kyametlerde[163] birlik oklua baskn iken yle buyurmaktadr: "Bugn mlk kime aittir: Vahid ve kahhar olan Allah'a aittir." Mlk zerinde hkm sahibi olan, Meliktir. u halde bu yet de, Melik kraatinin daha uygun olduuna delildir. Mstakil isimlerin, izafe edilen isimlere ncelii vardr. Melik ismi, Mlik isminin aksine mstakil olarak yer almtr. Bunu teyit eden bir delil de, "Fliku'l-isbah", "Cailu'l-leyli skna", "zi'1-mearic" gibi izafe isimlerin rivayetle sabit olan sayl isimler arasnda zikredilmemi olmasdr. Hz. Peygamberin hadisleri de, Kur'an'm srlarn aklar ve bu srlara dikkat eker. Hz. Peygamberin bir duasnda yle buyurduu hadislerde yer almtr: "Hamd, sadece sana aittir. Senden baka hi bir ilh yoktur. Her eyin rabb ve melikisin." Hz. Peygamber, bu hadisinde "mlik" dememitir. Bu balam, fatihanm balangcnda zikredilmi isimler iin daha uygundur. Ayrca, dil alimleri, Mlik'in Melik'ten stn olduuna dair bir delil zikretmilerdi. Buna gre Mlik, klenin sahibidir ve klesi hakknda snrsz tasarruf sahibidir, melik ise, byle deildir. nk Melik, iktidar ve siyaset gcyle ve de sadece baz alardan meliktir. Kukusuz byle bir yaklam, geersiz bir kyastr, bu kyas, Hakta deil, sadece yaratklarda geerli olabilir. nk aktr ki, Hak

mutlak tasarruf sahibidir ve btn alardan mlkn sahibidir. u halde bakasnn meliMii Hak ile kyas edilemez. Vasflar ve isimler, zellikle eriat ve burhan ile aklanm olanlar olmak zere, en kmil anlamlar cihetinden Hakka izafe edilebilirler, bu byle bilinmelidir! u halde bu durum, "Meliki-yevm" diye okumann daha stn olduuna delildir. Mlik'in btn asndan srr ise, Rab ismi hakkndaki aklamalarmzda mndemitir; artk bunu tekrarlamaya gerek duymuyorum. Allah, mrittir. [164] "Yevm/Gn"in Srr Bu kelimenin srlarndan sze balamadan nce, bir mukaddime takdim etmek gerekmektedir. Bu mukaddime, zamann hakikatine, ona ait hususlara ve ilahiyattaki dayanana dikkat ekecek ve daha nce ifde edilmi asllar hatrlatacaktr. yle derim: Defalarca belirttik ki: Mutlak ilh gayb hakknda, sonluluk, tayin, takyit ve benzeri eylerle hkm verilemez. Mmknler ise, gayr- mtenahidir. Fakat mmknlerden varla dahil olan ve her vakitte, mertebede, halde, mevtinde ve her bir isme nispetle Zt gayb'den zahir olan ey, belirli bir emir olabilir; binaenaleyh bu emrin, bir balangc ve takdir edilmi bir sonu vardr. Kll hakikatler ve varlklarda hkm sahibi olan ilh isimler, hkmleri itibaryla sonludur; fakat, bir ksmnn hkm, bir defada sona erirken, bazsnn hkm, cz ve tafsl adan deil, kll adan sona erer. Daha nce de akladm gibi, insan, eitli durum ve zelliklerle taayyn etmi farkllam ve snrlanmtr. nsann, btn bu zelliklerden ayrlmas mmkn deildir, fakat bir ksmndan ayrlabilir. u halde Hakkn gaybmdan kendisine ulaan herhangi bir tecell veya hitap veya hkm, insann durumuna gre gelir ve halinin ve mertebesinin hkmyle boyanr. lh hkmn kayna ve menei, taayyn-i evveldir/ilk taayyn. Taayyn-i evvelin, daha nce aklad tarzda, nfuzu ve sreklilii vardr. Bu aa knca deriz ki: Zamann asl, ed-Dehr ismidir; bu da, dier esmai nispetler ve kll hakikatler gibi makl bir nispettir. Ed-Dehr, ana isimlerden birisidir ve hkmleri, btn alemlerde farz edilen takdirlere gre taayyn eder. Bu takdirler/ller, mmknlerin varlklarnn ve hkmlerinin hallerine, isimlerin eserlerine, bunlarn semav ve kevkebi/yldzlara ait mazhrlarma gre belirlenirler. Her bir isim, belirli bir mertebe ile snrlanmas asndan kendisine zg -geri, baka isimlerle baka eylerde ortaktr-hkmleriyle farkllatmda, ilh emir, her bir ismin hkmlerinin mahallinin ve bu hkmleri tayin ettiren eylerin mahss mmkn "a'yn"m olmasn gerektirmitir; bunlar, isimlerin hkmlerinin mazhrlar ve rubbiyetinin mahallidirler[165]. u halde kendisine mahss hkmleri, bu hkmleri kendileri iin nihayeti gerektiren tarzda kabul eden varlklarda sona ererse, hkmranlk/saltanat, baka varlklarda "el-hir" ismine ait olur; bu ismin hkmleri de, geride kalr, bunlar, ya saltanat olan herhangi bir isme tabilik yoluyla katlr veya hkmleri ortadan kalkp, o isim gaybe katlr veya baka bir ismin altna girer. Bu yeni isim, ihata ynnden ilk isimden daha kapsaml, hkm asndan daha devaml ve saltanat asndan ise daha gldr. te, btn alemlerde, diyarlarda ve mertebelerde /mevtin durum bu ekildedir. Bundan dolay eriatlar, vahiyler/ilhamlar, ilh tecelller farkMarlar; bunlarn bir ksm, dierlerine egemen olur ve onu hkmsz klar/nesh. Bununla birlikte hepsi de, sahihtir ve hepsinin asl ve Hakkn emri ynnden hkm birdir.

Her vakitte btn mertebelere, mevtinlere, cinslere, trlere, alemlere nispetle saltanat ve basknlk, sadece bir tek isme aittir; dier isimlerin hkm ise, bu galip isme tabidir, nitekim daha nce bu meseleye defalarca iaret etmitim. nk sultan, sadece Allah'a aittir, hkm sahibi ve btn isimleri birletiren ul-hiyet de, tektir, ulhiyetin emri de, tektir. u halde bu emrin mazhr, btn vakit ve hallerde ancak tek olabilir. nk ilh vahdet/birlik ile nizm meydana gelir ve bu nizmn hkm, btn varlklarda devam eder. Allah Tela'nn "ayet orada Allah'tan baka iki ilh bulunsayd, fesat kartrlard" (Enbiya, 22) yeti buna iaret etmektedir. Bu durum, muhakkiklere gre kesin olan gereklerden birisidir. "Mevalit" hkmlerinde "tavali"i benimseyen kimselerin g-rleri, bu esasa dayanmaktadr. Buna gre bu insanlar, hkm doum esnasnda ufuktan zahir olan ilk eye nispet ederler; bu, iin balang ve nihayette iin var noktasdr. Bu durumda yetkinin sahibi olan ilkin dndaki eyler ise, kendisine tabi ve onun hkmyle boyanmtr. Daha nce Hakkn el-Evvel ve ez-Zhir olduunu belirtmitik; bu kitabn pek ok yerinde, evvelliin srlarna dikkat ekmitik, bu balamda, onlar hatrlarsan, Allah'n izniyle doru yolu bulursun! Sonra yle deriz: u halde vakitlerin, gnlerin, aylarn, yllarn ve byk devirlerin belirlenmesi/tayin, isimlerin hkmlerine ve zikredilen hakikatlere tabidir. Ar, Krs, Felekler, yldzlar/kevkeb, iaret edilen hkm sahibi hakikat ve isimlerin mazhrlar ve onlarn hkmlerini belirleyen eylerdir. Buna gre devirler ile, isimlerin kapsayc ve kuatc olan kll hkmleri zuhur ederler. "Anlar" ile ise, msemmya delletleri ve ondan farkl olmaylar asndan zat hkmleri zuhur eder; nitekim daha nce bunu aklamtk. Bu iki mertebe arasnda bulunan, gnler, saatler, aylar, seneler ise, bu iki asl arasnda gerekleen giriik hkmler/mtedahil itibaryla ve bunlarn arasnda ortaya kan nispet ve asrlara gre zuhur ederler. Bunlara rnek olarak, mutlak varln zellii olan vahdette veya imknn lzm olan oklukta/kesret ve bunlarn arasnda meydana gelen ve bunlardan doan varlklardaki emir/durum verilebilir. Btn feleki suretlerin ve baka suretlerin, Ar'a nasl dere edildiine bak! Bununla birlikte Ar, hareket asndan bunlarn en hzlsdr. Gr ki, Ar'in hareketiyle gnler nasl llmektedir? Bundan, Zt'a delleti ve belirttiimiz gibi ondan farkl olmay asndan ed-Dehr ismine terakki et. Ferd ve blnmeyen zamandan ibaret olan "an" dn! nk o, gerek varlktr/vcd- hakk. Onun dndaki eyler ise, ister mazi isterse de gelecek zaman olarak farz edilsin, madum eylerdir. u halde an Vcda; kesret ve imkn hkm ise, "devir"e aittir; Vcd- Hak ile varlklar/a'yn arasnda gerekleen iliki ise, hareketin makuliyetine aittir. Buna gre "an" ile devirler, vcd/varlk ile imkn arasnda, varlklar ve renkler zuhur eder. Devirlerin mazhr, olgularda/ek-van idrk edilir; imkn ise, keif ile idrk edilir, zihinlerde ise makldr/akledilir. Bylece ed-Dehr'in ve zamann hkmleri, taf-silleir. Binaenaleyh devirlerin dayana "Kyamete kadar yaratklarma dair ilmimi yaz"; "An"m dayana ve kkeni ise, "Allah var idi ve onunla birlikte baka bir ey yoktu", ayrca "Her nerede olursanz olun, Allah sizinle birliktedir" ifdeleridir. u halde "an" ile, dakikalar llr; dakikalar ile, dereceler llr; dereceler ile saatler llr; saatler ile gn llr. , bu drtl sr ve bunlar birletiren sr ile tamamlanr.

Geniletirsen, haftalar, aylar, mevsimler, seneler olarak isimlendirmi olursun. Aksi halde, artrmak balamnda yla yaplan bir ilave tekrar olduu gibi, gne ilave edilen ey de, tekrardan ibarettir. Zat mahede ile tahakkuk edip, cem ve ahadiyet makamna ulama nimetine mazhr olan kimse, "tekrar" hkm vermez ve "an"m hkmnden devirlerin hkmne intikal etmez; nk onun rabbi, kendisinin her gn bir "e'n"de bulunduunu bildirmitir. Buna gre Allah, gn "O/Hve" zamirine izafe edince, mahede ve rivayetle, onun "blnmeyen an" olduu bilinir. nk her mertebenin ve ismin gn, kendisine gredir. "Hve/O", isim ve sfatlar birletiren mertebenin istinat ettii bir olan Zt'a iaret eder. Bu makamdan, bu ve benzeri kullar, u yetin srrna muttali olurlar: "Bizim emrimiz, gz ap kapatmak ya da, daha da yakndr," (Kamer, 50) Bylelikle, yette zikredilen "daha yakn" olan da bilir ve onu mahede eder; bununla birlikte bildii ve grd ey, ona yeterli gelmez. Allah, reten ve doruya ulatrandr. [166] Din'in Srr Bu kelimenin, pek ok srr vardr. Bu srlarn, zihinlerde somutlamas, pek ok idrkte ve anlayta belirmesi, ancak zevki bilgilerle ilgili bir ka irfan mukaddimenin hatrlanmasna baldr; bu mukaddimeler, bu srlardan bahsetmeden nce genie anlatlmaldr. Bylelikle, -Allah'n izniyle- bunlarn iermi olduklar mnlar zikredebileceiz. Bu mukaddimelerin faydas, din kelimesinin iermi olduu dikkat ekilen srlar anlamayla snrl deildir. Aksine bunlar, genel olarak faydaldrlar ve daha nce ifde ettiimiz dncelerin anlalmasnda olduu gibi, bundan sonra gelecek dier konularda da kendilerinden yararlanlr. Bunu belirtince, yle deriz: Sfatlar, na'tlar ve benzerleri, bunlarla vasflanan ve nitelen kimseye tabidirler. u anlamda ki, herhangi bir sfatn mevsufuna izafe edilmesi, mevsufa ve onun ztnn bu sfatn kendisine izafe edilmesini kabul etmesine gredir. Hak, hakikatinin knh idrk edilmese bile, kendisinin bildirip, haber verdii ve anlatt kadaryla ylece bilinmitir: Hakka nispeti sahih olan na't ve sfatlarn O'na izafesi, bu sfatlarn bakalarna nispet edilmeleri gibi deildir. nk O'nun dndaki eyler, mmkndr ve her mmkne, imkn hkm, ihtiya, kayt, eksiklik vb. gibi imknn levazm sirayet etmitir. Hak ise, hakikati asndan, btn mmknlerden farkldr. O'na benzer olan, hi bir ey yoktur. u halde na't ve sfatlarn Hakka izafe edilmesi, mutlak, kll, kuatc ve kmil anlamda olabilir. Kukusuz ki, ilim, en nemli nispet ve sfatlardan birisidir. u halde ilmin, Hakka nispet ve izafe edilmesi, en eksiksiz, kmil ve stn tarzda olmaldr. Binaenaleyh, ftratlar imn nuruyla, selm akllar burhan nuruyla, kalbler ve ruhlar ise mahede ve "iyn" nrlanyla ahittirler ki: Hi bir bilgi, Allah'n ilminin dnda kalamaz, hi kimsenin tevili ve anlay onun ilminin dnda deildir. nk Hakkn ilmi, kendisisinin de haber verdii ve bildirdii gibi, her eyi kuatmaktadr. Hakkn kelm da, ayn zamanda, O'nun bir sfat veya ilminin bir nispetidir. Bu durum, zevk ehli olan muhakkiklerde deil, fikir ehli arasnda genellikle bilinen durumun aksinedir. Kur'an, bu sfatn sureti veya ilmi nispetidir, u halde Kur'an da, ihata edicidir. Nitekim Allah, u yetle buna dikkat ekmitir: "Kitapta hi bir eyi ihmal etmedik." Bu konudaki baka bir yet de udur: "Kuru ve ya hi bir ey yoktur ki, apak bir kitapta bulunmasn." (Enam, 59)

u halde, Kur'an'da bulunan herhangi bir kelimenin dilde eitli mnlar var ise, btn bu anlamlar Hak tarafndan kast edilmitir. Herhangi bir kimse, Hakkn kelmna dair Kur'an'm nazil olduu dilin gerektirdii bir ey syleyip, kesin ser kurallar da bununla elimezse, bu yorum haktr ve Allah'n irde ettii eydir.[167] Sz konusu bu yorumun doruluu ise, ya onu dile getiren kimseye nispetle veya kendisine ve bu makamda, zevkte ve anlayta kendisine ortak olan kimseye nispetle geerlidir. Sonra, kelimelerin baz anlamlar, baz yet ve srelerdeki balamlarnda daha uygun ve karinelerden aa kan eitli nedenlerden dolay daha mnasip olabilir; bu karineler arasnda, nzul sebepleri, yetin, kssann ve hkmn siyak ve sibak/balam, veya muhataplarn ve onlarn nclerinin daha yaygn ve mehur olan anlam dikkate almasn vb. zikredebiliriz. Binaenaleyh bu durum, Kur'an'm srrna dikkat ekerken ifde ettiimiz eyle elimez; belirttiimiz gibi, Kur'an'm bir "zahr"i vardr, bir "batn" vardr, "had"di vardr, "matla" vardr; "batn"mm yediden yetmie kadar giden "batn" vardr. Bu sabit olunca, bilinmelidir ki: Din lafznn, dilde eitli anlamlar vardr. Bunlardan bazlar, ceza, adet, itaat ve durumdur. "Danehu" demek, onu zelil kld, kleletirdi, ynetti ve sahibi oldu demektir. "Deyyan", mlik demektir. Din, 'slam/teslim olmak"tr. Binaenaleyh btn bu anlamlar din lafz ierinektedir ve bunlar, Hak tarafndan kast edilmi anlamlardr. nk Hakkn kelm, kmildir, mutlaktr ve ihata eder; o, herhangi bir belirli anlam veya mefhm ile snrlanmaktan mnezzehtir. Nitekim, daha nce de bunu ifde etmitik. imdi de -Allah'n izniyle- bu kelimelerin mnlarndan Allah Tela'nm nasip ettiklerine veciz iaretlerle deineceim ki, ayn eyi daha nce de yapmtm. Sonra da, bu yetin hkmlerinin anlalmazhklarn ve fatihann birinci ksmnn bu yetin bitiiyle sona ermesinin srrn, tertip asndan aklayacam; sonra da, -Allah'n izniyle- ikinci ksm ieren dier yete geeceim. O halde, ncelikle bu konuda bu kelimeye yakn ilk anlam olan birinci ksmn aklanmasyla balayacaz; bununla birlikte bu aklamalara, hiret hallerinin baz srlarna ve baka meselelere dikkat eken nemli nkteler ilave edeceim. u halde, ifdelerimize ilh ftrat nuruyla dikkat eden kimse, nemli ve ok kymetli bilgilere muttali olur. Biliniz ki: Hak, iinde deerlisi-deersizi, by-k olmak zere, alemleri ve varlklar birbirlerine balam, bir ksmnn zuhurunu, dier bir ksmna dayandrmtr. Baz varlklar, dier bir ksmn izhr eden aynalar yapmtr. u halde sfl alem, iindekilerle birlikte, ulv alemin aynas ve onun eserlerinin izhr edicisidir; ulv alem de, ayn ekilde, bir aynadr. Bu aynada, bazen sfl alemin fiil ve ruhlar, bazen ise suretleri, bazen de hepsi birden yansr ve belirlenir /taayyn. Kli-misl alemi, baz mertebelerde snrlanmas ynnden ve de hkm ve mutla kliinin umumilii cihetinden btn fiiller, mevcutlar ve mertebeler iin bir aynadr. Her eyi, o eye dair ilmine gre izhr etmek, bakasna deil sadece Hakka ait bir itir. Hak, bu izhr hazerat- hamse DaU olan be nikahn hkmlerine tabi klmtr, daha nce btn bunlara dikkat ekmitik. u halde, trlerinin ve ahslarnn farkllklarna gre varlklarn zuhuru, zikredilen mertebelerinin ve daha nce iaret edilen hkmlerinin farkllna gre, "nika-hcem"[168] srrna bamldr. Bunu rendiysen, yle derim: Srr aklanmak istenen ceza[169], fiil, fail ve mefulun nedeni-vastas-zarn/mefulun ieclih-bi eyin ve fi-eyin arasnda ortaya

kan neticeden ibarettir. Fiilin ilenmesinin nedeni, fiile kalkan kimsenin ilmine tabi olan irad ve gayb bir harekettir. Bu hareketin, irde sahibinin ilmine gre, kendisinden sdr olan fiile sirayet eden bir hkm vardr; bu hkm, ilmin ve irdenin konusu olan fiilin sonuna kadar devam eder. u halde, herhangi bir failden sdr olan bir fiilin kayna, kukusuz ki iaret ettiim eydir; ayn zamanda bu fiilin, gayenin kendisiyle belirlendii ve fiilin suretinin zuhur ettii bir "emr"inin olmas gerekir. nceki paragraftaki "mefulun lieclih-bi eyin ve fi-eyin" szmle buna iaret ettim. Ayn zamanda fiilin, bir neticesinin ve konusu bu fiilin gaye ve kemlinden ibaret olan bir eserinin de olmas gerekir. Bu durumlar/emirler, faillerin, onlarn kuvvetlerinin, maksatlarnn, huzurlarnn, mertebelerinin ve -ayet failler snrl ne'etlerin mensubu iseler- ne'etlerinn deimesine gre fark-llar. Gerekte her eyin ve her eydeki mutlak fail, Haktr. Herhangi bir failden bir fiilin sdr olmas, fail bu zikredilen nisp kaytlarn hkmlerinden hali olduu halde tasavvur edilemez. Snrl/mukayyet ne'etler ise, bunun dndadr; nk isimleri ve zel vecih ynnden Hakkn fiilleri, kll hakkatlerin eserleri ve ruhlar, smrh ne'etlere baml/tevakkuf deillerdir; fakat bunlar, zorunlu olarak mazhra bamldrlar. u var ki, snrl ne'etler, mazhnn art deillerdir. Bu fiilin izafe edildii kimseye en yakn olan, ifde ettiimiz eyi bilen veya onunla birlikte hazr olan kimsedir. nk baz fiiller vardr ki, nispet edildikleri kimseye en yakn olan eye nispetle dikkate alndnda, "lav" ve "abes" diye isimlendirilir; u anlamda ki, bu fiilin faili, zahir olarak, bu fiille herhangi bir maslahat kast etmi deildir ve bu fiilde belirli bir amac yoktur. Gerekte ise durum, byle deildir. nk fiilin faili, gerekte, kendisinden bakasnn fili olmayan Haktr. Hak, kendisine abesin izafe edilmesinden mnezzehtir; nk Hak, kendisinin de bildirdii ve haber verdii gibi, "Sizi abes olarak yaratmadk" (Mminun, 115); "Gkleri ve yerleri batl olarak yaratmadk" (Sd, 27) buyurmaktadr. Aksine, her sakinletirme/teskin ve hareketlendirmede/tahrik Hakka ait acab hikmetler ve garip srlar vardr. Anlaylarn ounluu, bu srlara ve hikmetlere ulaamaz; Hakkn bildirmesi olmakszn akllar, bunlarn mhiyetlerini idrk edemezler, nefisler bunlara muttali olamazlar. u halde, bir rn, balang ve gaye olmaldr; ayrca, fiile, ilk niyet/kast- evvel hkmnn ve "huzr"un elik etmesi gerekmektedir. Bunlar, daha nce belirttiimiz zere, gayeyle ilgili olan ilme tabidirler. Fakat fiilin ve fiilin nispet edildii kimse- , nin, bir takm mertebeleri vardr. Binaenaleyh bazen fiil, baz mertebelerde bir takm vasflarla nitelenir; bu vasflar, belirli bir mertebede veya belirli bir haldeki nispet ve izafetten dolay veya baz mertebeler ve hallere gre kendisine arz olmulardr. Bylece bunun srrn bilmeyen kimseler zannederler ki, fiil iki faile birden istinat etmektedir veya bu zellik, fiil iin zt bir zellik ve kendisinden zuhur ettii her mertebede fail hakknda zorunlu hkm sahibidir; halbuki durum byle deildir, aksine durum, bizim ifde ettiimiz gibidir. Sonra, bilinmelidir ki: Fiiller, ksm ksmdr: zt fiiller, irad tabi fiiller, emr fiiller. Emr fiiller, iki ksmdr. Birisi, meleklerin ve nrani ruhlarn fiilleri gibi, irad fiillerle birleip, onlardan farkllamayan ksmdr. kinci ksm ise, baz alardan irad fiillerden farkl olan ksmdr. Buna rnek olarak, Gne'e, Ay'a ve baz meleklere nispet edilen "teshir/boyun edirme"i verebiliriz. Tabi fiiller, taksimde "emri" fiiller gibidirler; bunlar, emri fiillerin irad fiillerle birlemesi gibi, baz suretlerde baz varlklara nispetle irad fiillerle birleirler. Bunun ardndan, bu alt ksm birletiren bir ksm daha gelmektedir.

Bu fiil ksmlarnn varlklardan sdr olmas da, eitli tarzlarda gerekleir. nk baz varlklar vardr ki, bu zikredilen ksmlardan sadece birisine mahsstur; bazlar ise, tekil veya mrekkep olarak iki veya fiil ksmyla ilgilidir: Tekil veya mrekkep derken, o varln fiillerinin, bu ksmlardan mrekkep olarak sdr olduunu veya o varln, her ksma gre bir fiil veya eitli filler meydana getirebilecek gte olmasn kast etmekteyim. Baz varlklar ise, zikredilen yorumla, dier fiil trlerini birletirir. Bu fiil ksmlarnn mazhrlar ise, nr ve nar/iik ve ate kaynakl ruhlar, ulv suretler, unsurlar, bata insan olmak zere bunlardan meydana gelen eyler (mvelledat) ve insandan her ne'et-te, halde, mertebede ve makamda meydana gelen eylerdir. Bu aslla ilgili bir tek ey kalmtr ki, o da, fiil ksmlarndan her bir ksm, ait olduu varla tam olarak isnat etmektir. Bu konudan bahsetmek, geni aklama ve ifas caiz olmayan bir takm srlarn aklanmasn gerektirir. ma ettiim eyi anlayan basiretli kii, susulan ve zikretmekten sarf- nazar edilen baz eylerin farkna varr. imdi de, bu mevzunun insanla ilgili ynn tamamlayalm! nk insan, ayn- maksude/amalanan varlk, misl-i etemm/en kmil rnek ve nsh-i camiadr/kuatc nsha. yle deriz: nsan, fiilin btn ksmlarn ve hkmlerini iermektedir. nsan, dnya haytnda, suretinin ve ruhunun birleimi asmdan pek ok fiilin sahibidir. nsann, rhn mira ile insilh/so-yutlanma halinde rhnyeti asndan eitli fiil ve eserleri vardr; bu soyutlanmayla birlikte, insann bedenle ilikisi ve baz alrdan bu alemin ve bu unsr yaratln hkmyle snrlanmas devam eder. Ayrca insan, unsr yaratl btnyle terk ettiinde berzah alemi, har, cennetler vb. alemlerdeki yaratlnda da eitli hallere ve fiillere sahiptir; fakat btn bunlar, unsr yaratla tabi ve ondan meydana gelmilerdir. Unsr varatlm tavassutuyla insann filleri dnya haytndan berzah alemine, daha sonra hiret alemine geer, ulv mertebelerde so-mutlarlar/reahhus. Bunlarn hkmleri insan iin nasl idilerse, btn mertebelerde, mevtmlerde ve alemlerde o ekilde devam eder ve sbitleirler. nk insan, unsr mizacn hkmlerinden, bunun levazmndan ve kendisiyle ve kendisinde nefsinin zuhur ettii neticelerinden soyutlanamaz, bunun nedeni insann, her eit mazhrdan mstani kalmasnn imknsz olmasdr; binaenaleyh insann mazhrlar da, hi bir zaman tabiatn hkmnden soyutlanamaz. [170] Tamamlayc Aklama Mkelleflerin Fiilleri Bilinmelidir ki: Btn bu ksmlardan zikredilmesi ve aklanmas gereken en nemli ksm, mkelleflerin fiilleridir. Onlar, bu fiillerden dolay ceza veya mkafat greceklerdir. Mkellefler, insanlar ve cinlerdir; hayvanlarn da, sadece ksas ynnden olmak zere, bu noktada onlarla bir ortakl vardr. Hayvanlar hakknda, naslarda varit olduu kadaryla, hkm srekli baka bir ceza yoktur. Ciniere gelince: biz onlarn fiillerinin karlklarn greceklerinden hi bir kuku duymasak bile, onlarn cennete girip girmeyecekleri kesin deildir. Cinlerden mmin olanlar, iledikleri hayr amellerinden dolay hirette bir karlk grrler, fakat bu konuda herhangi bir nas yoktur. Zevk ynnden de, bu konuda kesinlik verebilecek herhangi bir bilgi yoktur. Binaenaleyh belki de cinler, hayr amellerinin nitecilerini, cennetten baka Allah'n diledii her hangi bir mekanda greceklerdir. nsan ise, iin mihveridir; insan, hkmn tafsilinin mahallidir.

yle deriz: nsann fiili, bazen belirli bir maslahat tamaz, bu eit fiil, "abes" diye isimlendirilir, bundan ve abesin gerekte Hak tarafndan irde edilmemi olduundan daha nce bahsetmitik; veya bu fiil, kastl olarak ilenmitir ve gayesi olan bir eyle ilgilidir; bu ey ise, ya Haktr veya ondan olan bir eydir. Binaenaleyh konusu Hak olan fiile Hakkn verecei karlk/cez, bu durumdaki kuluna olan inayetine ve kulun iledii fiiliyle sadece kendisini talep ettii Rabbma dair bilgisine, O'na olan inancna, ilim ve itikat asndan fiil esnasnda Rabbyla olan huzuruna baldr. Bu makamn bir takm srlan vardr ki, bunlarn aklanmas haramdr. Bu eyin konusu, Hak deil de, ondan olan bir ey olabilir. Bu ikinci ksmn tafs, drt makamla ilgilidir: Havf/korku, takva, reca/mit ve hsn zan makam. Bu makamlar, muhabbet makamna tabidirler; nk fiilin nedeni, muhabbete ait hkmdr. Haktan olan ey itibaryla fiilin konusu, ya talep sahibine uygun bir eyi talep etmektir, veya kendisine uygun olmayan bir eyi def etmek veya uygun olmayan bir eyin gereklemesinden saknmaktr veya fiile veya kendisine uygun olan bir eyi hsn zanla elde etme mididir. Bu hsn zan, ihsanndan istenilen eyin gereklemesi mit edilen kimseye kardr, nk o, cmert ve ihsan sahibidir. Ya da bu fiilin gayesi, Hak tarafndan gereklemesinden saknlan bir eyden korunmaktr, nk Hak, kahr sahibi ve iddetle cezalandrcdr. Bylelikle kul, kendisine Haktan herhangi bir sknt veya zarar ulamasndan ekinir. Sonra, btn bunlar, ya belirli bir vakit veya zel bir hal veya dnya, hiret ve bunlarn arasnda yer alan herhangi bir alem ile snrldr; veya zikredilenlerden herhangi birisiyle snrl deillerdir. Aksine failin amac iki eydir: ya, menfaati celb et-mek/celb-i menafi veya her halde btn vakit ve mertebelerde kendisine gelecek yollardan zarar uzaklatrmaktr; veya hayr fiili ilemeye kendisini sevk eden ey, kiinin o fiilin iyi olduunu bilmesi ve ktlkten saknmasna neden olan ey ise, kiinin o eyi kt ve zararl olarak bilmesi olabilir. Fiilin her bir ksmnn neticesi, ilk emrin hkmne tabidir; bu hkm, bu fiile ynelmeye neden olur ve ona sevk eder. Ayrca, ed-Dehr" isminin hkm, ilh e'nin hkm; fiilin bulunduu Mertebe ve neetin hkm, eksiklik ve itmam /tamamlama da bu hkmle beraber bulunur. Bunun dnda kalanlara ise, daha nce iaret etmitik. Btn fiillerin, sureti ynnden cezalandrma/mcazat ve neticelendirme /inta mertebesindeki zuhuru, fiile yneldii esnada faile galip olan sfatn hkmne ve fiilin nihayetine tabidir. Fiilin nihayeti ise, failin kendisine galip bu sfatla irtibatl olduu ynden bulunduu mertebe ve failin himmetine baldr. Fakat evvellikleri asndan cz sfatlara ait gliplik, bu czleri kapsayan ilk kll gliplie tabidir. Buradaki durum, Kalem'in belirlemi olduu cz iyiliklere ve bunlarn zahirdeki irkin mahallerine nispetle, balang ve son arasndaki saadet ve akilikteki durum gibidir. Nitekim, daha nce buna defalarca iaret etmi, eyadaki hkmn, ahadiyet-i cem olduuna ve bunun ilklerle/evveliyat ile ortaya ktn aklamtm. Sonra bilinmelidir ki: nsandan sdr olan her fiilin, her semada bir sureti vardr; bu suret, bu fiil bu alemde taayyn ettiinde somutlar. Bu suretin ruhu ise, failin ilmi ve fiil esnasndaki niyetine bal olan huzurudur. Bu suretin baki kalmas, fiil esnasnda fail zerinde rab olan/rabb- has ismi asndan Hakkn yardnnma baldr. Hi bir fiil, failinden ktmda kendisinde zahir olan galip sfatn mertebesini aamaz.

yi fiillerin ve hkmlerinin dnyadan hirete gemeleri-nin/teadd iki art vardr: Bu iki art, cezalandrma ve neticeleri asndan fiillerin suretlerinin devam noktasndaki iki asldr: Bunlarn birisi, tevhit, dieri ise, ceza gnn ve birlenen Rabbm, cezalandran olduunu ikrar etmektir. ayet fiile sevk eden neden, kll ve ilh bir emir veya bu iki asla tabi belirli bir durum deilse ve bunlardan meydana gelmemise, ulv alemde somutlaan ve insann fiilinden meydana gelmi suret, Sidre'yi geemez. Bu suretin, sadece Sidre'nin altnda ve Cennet'in dnda nihayette failinin yerletii makamda sureti zuhur edebilir; bunun gereklemesi ise, fiilin iyi fiil olmas artna baldr. ayet fiil kt ise, unsurlar alemini ap kamayaca iin, geri dner. Bylelikle bu fiilin neticesi, fail hakknda hemen zuhur edip, ortadan kalkar veya silinir gider; ya da bu netice, Sid-re'de baki kalr. Kt filin neticesinin burada baki kalmasnn nedeni ise, insann yaratlnda gizli halde bulunan "cem srr'nm fiile verdii zellik ve btn mertebelerin hkmlerini kuatan dnya haytnn gereidir. Har gn geldiinde ise, Allah irkini temizden ayrt eder; nitekim yle buyurmaktadr: "irkinin/habis bir ksmn bir ksm zerine ekler." Bu, farkl mertebelerine ramen hi bir iyi amelleri ykselmeyen akilerin fiillerinin zelliidir. Bu konunun iki srr vardr, bunlardan birisi udur: Daha nce de akladmz zere okluun/kesret hkm, imkndr. Kesretin baki kalmas ve var olmas, "ahadiyet" zelliindeki varlk tecellsi/vcd tecell ve "cem/okluk" zelliindeki hkm ile mmkndr. u halde ilh mertebenin birliine istinad taakkul edilemeyen herhangi bir varln okluunun hkmleri ve eserleri silinir, geride bir ey kalmaz. Bunun nedeni ise, bu varln Hakkn korumak istedii eyleri muhafaza ettii mertebeye istinat etmemesidir. "Elest"[171] misknm hkm ve ilk srra bal olan nfuzu olmasayd, o varlk btnyle yok olurdu. Sz konusu meseledeki dier sr ise, gizlenmeleri gereken son derece kapal srlan iermektedir; bu nedenle, bu srlar bilinmezlik hazinelerinde braktk, Hak, diledii kimseler iin diledii ekilde onlar izhr eder. Muvahhitlere gelince: Bunlardan, fiili kll-ilh ve belirlen-mi-cz emre tabi olan kimsenin fiilinin sureti, daha nce ifde ettiimiz gibi, kendi ilminin sfatyla boyanr. Bu kiinin niyetinin ruhu da, fiillerine sirayet eder ve Hak rubbiyet hkm dolaysyla rahmeti ve sayma s /ihsa ynnden, o kimse adna bunlar himaye eder. ayet, fiile unsurlar aleminin hkm ve unsun yaratl suretleri hkim olursa, bu tarz fiiller, Sidre-i mntehada korunurlar; Sidre-i mnteha, fiile neden olan ilh emirlerin kaynadr. nk bu mertebe, unsr alemin sona erdii mertebe ve unsr suretlerle zuhuru ynnden Tabiat'm kaynadr; bylece Allah, Sidre-i mntehay unsurlar alemine ait eserlerin ykseldii son nokta yapmtr. nk mkelleflerin fiilleri, genellikle, unsurlardan meydana gelmi ve olumu suretlerin ve mizalarn neticesidir, ite bu nedenle bir eyin, kendi asln amas mmkn olmamtr. Binaenaleyh unsurlar aleminden meydana gelen hi bir ey, unsurlar alemini aamaz; ayet aarsa, fiile basknl ve hkm bulunan baka bir hakikate tab olmasndan dolay aabilir. Failin himmeti ve rhnyeti, mertebesi ve hali gerektirdii iin, zikredilen basknlkla unsurlar alemini aarsa fiil, Krs'ye, oradan Ar'a, oradan Levh'e, oradan Am'ya geer. Bu mertebelere ulamas, kendisiyle bu alemler arasndaki kuvvet ve mnsebete baldr, ayrca btn bunlar bir neticesi

olmas bunu mmkn klmtr; bylelikle mm'l-kitab'da hesap gnne kadar korunmu olur. "Fasl gn/iyi amellerin ktlerinden ayrld gn" geldiinde ise, kullarn fiilleri iki ksma ayrlr: Buna gre bu fillerin bir ksm, "hebaen-menura" haline gelirler; bunun anlam, daha nce iaret ettiimiz gibi, fiillerin silinip gitmesidir. Bazlar ise, inayet iksirinin ve tevhide veya Hakka veya tvbeye dair ilmin kendilerini dntrd fiillerdir. Bylece bu fiillerin ktleri, iyiye, iyi olanlar ise daha iyiye dnrler. Bunun sonucunda ise, bunlarn neticesi, adeta ayn olur; gnah ileyen kimse, ayn lde sevap ileyen kimseninkiyle eit olarak dllendirilir. Binaenaleyh ldrme, diriltme ile, gasp etmek sadaka ve ihsan ile vb. dllendirilir. Baz amelleri ise, Hak affedip, eserini ve hkmn siler; baz amellere ise, faili onu ilediinde, tam lsyle karln verir. Fiil hayr ise, karl hayr, kt ise karl ktlk olur. Fiilin iyiliinin gelimesi ve bazen stnlk bazen kt ameli silici zelliiyle ak basknl, ilh inayete, huzura, rahmete ve tevhit ve imna dair efaat ile birlikte kmil mahede ilmine racidir; sz konusu efaat, meleklerde, resullerde, nebilerde, velilerde ve mminlerde ferlerine ayrlr. Aynca filin bu zellii, nihayette erham'r-rahimin/merhamet edenlerin en merhametlisi olmas hasebiyle Hakka izafe edilen kadim inayete racidir. Hkmleri ahirette gzken baz fiiller, gnahlarn neticelerinden ve su fiillerden meydana gelen azabn hafifletilmesi gibidir. Baz fiiller ise, kmillerin hallerine aittir; bunlarn hkmleri, btn bu ksmlarn dndadr ve bunlar hakkyla sadece erbab bilebilir. Bunlarn karlnda Haktan bu fiillerin sahiplerine ulaan eyler, "ceza" ve "bedel" diye isimlendirilmez. Tahkik sahibi kimsenin/muhakkik, bu gibi eyleri "ceza" ve "ecir" diye isimlendirmesi, meru amelin belirli bir ecri istilzam etmesi asndandr; yle ki: ecir, meru amelden meydana gelmi ve onunla ortaya kmtr. Bunun bir benzeri, insann amelin suretinin varlkta zuhur etmesinde art olmasdr. Bu durum, bu ve benzeri konularda ilh bir snnettir; yoksa bu tarz bir ceza, amelin kendisinden ve vastasyla zuhur ettii kimse tarafndan talep edilmez. u var ki: Amel liztih ecri kabul etmeyi ve ondan faydalanmay gerektirmedii iin - nk amel, var olan bir ey deil, sadece bir nispettir- Hak kendi fazlyla ameli, bu fiilin zahirde kendisine izafe edildii kimseye iade etmitir; bunun nedeni, fiilin onunla zuhur etmesi, fiilin varlnn faile dayanmas/tevakkuf ve bu adan fiilin Hakka aidiyetinin imknszldr. nk Hak, mutlak mstanidir; Ztnn, mhiyeti asmdan/min hay-s hiye gerektirmedii halde yaratklarndan herhangi bir vasfn Kendisine dnmesi halinden mnezzeh ve mtealdir. Bunun srr udur: Varlk mertebelerinden herhangi birisinden veya birisinde veya birisiyle matlup olan ey, bu mertebeye ve onun mazhrlarna mahss kemlden baka bir ey deildir; nitekim daha nce buna iaret etmitik. Fiillerin ve amellerin, bir mertebesi vardr, ayrca bidayetleri ve kemlleri vardr. Buna gre fiil ve amellerin kayna, "hub~ b/bilinmek istemek" harekete ve kemlin zuhuruna taalluk eden kll-ird tevecchtr; buna yaratl srr ve balangcndan bahsederken iaret etmitik. Fiillerin ve amellerin kemli ise, btn fiil ve amellerin gayelerinden ibaret olan neticelerinin zuhurudur. u halde amellerin ve neticelerinin kemli, bunlarn Zt'a ait gayb mertebeden sudur edip, ehdet mertebesinde gzkme-leriyle gerekleir. ehdet mertebesi, el-Btm ismi iin bir ayna, onun tecellgh ve hkmnn nfuz makam olan ez-Zhir isminin saltanatnn mahallidir. Bu durumda ameller ve neticeleri, ehdet mertebesinde kemle erince btn emir/i, tafsili olarak Hakka dner; amellerin "neticelerinin ehdet aleminde kemle ermesi, bu

neticelerin amellerden farkllap, hkmde de onlara tabi olarak zuhur etmeleriyledir. Bu dn, ezelde Hakkn ilminin mertebesinde "emr"in farkllamasna gredir; bununla birlikte Haktan baka hi bir fail yoktur, fakat kendileri de fiil olsalar bile fiillerin zuhuru, kullara bal olmutur. u halde fiiller, bunlarn faili olmalar anlamnda deil, onlarla zuhur etmeleri asndan gerekte kuliara nispet edilmilerdir. Hkmlerinin ve mertebelerinin farkllna ramen Hak ile yaratklar arasnda ortaklk vehmi veren sfatlarda da durum byledir. Bunu anla ve gdann srr, suretleri, onun ulatrmada ve tafsilin zuhurunda art oluuna dair daha nce ifde ettiimiz eyleri hatrla! Ayn ekilde, dikkat ektiim ve bu srr aklayan nkteleri de hatrla! Bu durumda ok nemli ve yce srlar renmi olursun. Allah, mriddir. [172] Tamamlayc Aklama Mkellefin Fiilleri Bilinmelidir ki: nsandan sdr olup, kendisiyle Hakkn dnda herhangi bir eyi amalad iyi ve ya kt herhangi bir fiilde fail kul deildir, kul bu fiilde sadece ii kabul edilir. Bu kiiden "bir/iyilik" veya "salih amel" diye isimlendirilen bir fiil sdr olup, bununla bizzat bir eyi amalamayp, bu fiili daha nce iaret ettiimiz gibi srf "hayr" olduu veya yapmak zorunda olduu iin yaptysa; emri yerine getirme arzusu, onun mutlak anlamda emir olmas asndan deil de, emir ile birlikte fiilde "huzur" ise, bu kimse "racl/adam"dur. ayet bu mertebeden ykselip, ameliyle Hakkn dnda herhangi bir eyi amalamayacak hale gelirse, o kii adamlkta/ra-cliyet kemle erer. Bu makam ap, "Benimle iitir, benimle grr, benimle tutar ve benimle yrr" hadisinde belirtildii gibi yapt her eyi Hak ile yapmak makamna ulatnda ise, marifet ve adamlkta kemle erer. Bu zikrettiklerimize kiinin Hak ile huzuru eklenirse, bu kii rnuhlis/ihlas sahibi ve muhlas/Hakkm ihlasl kld kimsedir. Kiinin Hak ile huzru/huzr mea'1Hak, Hakkn fiillerinin kuldan ve kul ile sdr oluunu grmekle gerekleir. Kul, bunu idrk eder/tahakkuk; mahedenin, fiilin ve izafetin kendisine cteil, Hakka izafesi ynnden kendisiyle deil Hakkn gzyle bunu grr. u halde bu kimsede, iinde bulunduu "benimle iitir ve benimle grr" ve bunun dndaki makamlarn hkmleri zuhur edip, kul bu makamlarla ve bunlarn toplamyla snrlanmazsa; bununla birlikte, bizzat bir ey zerine sebat etmeyip, aksine kendi geniliinde/seat sabit olsa da, "ahadi-yet/ahad" zelliindeki mahedesinin hkm, iaret edilen tarzda btn mertebe ve nispetlere sirayet etse; herhangi bir mertebeyle smrlanmamakla birlikte, btn vasf ve hkmleri kendisiyle vasfland ve -perde ve gaflet olmakszn- her vakit ve halde kendisinden soyutland/insilh sahh bir ilim ile kabul ederse; ite o kimse, kullukta, hilafette, ihatada ve mut-laklkta keml sahibidir. Allah, minnet ve fazlyla bizi ve kardelerimizi bu mutlak ve gerek makama ulatrsn! [173] Tamamlayc Aklama Mkellefin Fiilleri

Bilinmelidir ki: Asl-meru hkmler, yani vcb, nedb/mendubluk, tahrim/haramhk, kerahet ve mubahhk/iba-ha, mkelleflerin btn fiillerine sirayet etmitir. u halde kuldan sdr olan btn fiillerde veya kulun iinde bulunduu btn hallerde, eriatn bu be mertebesinden birisinin hkm vardr. Fiilin, eriat tarafndan belirlenmi emir ve yasaklarda belirtilen bir sureti olabilecei gibi, fiil, genel hkml klli bir asl iinde zikredilmi de olabilir. Birinciye rnek olarak "Namaz klnz", "Allah'n haram kld cana haksz yere kymaynz" gibi yetlerle belirtilen ve hal, vakit gibi artlarla snrl olan fiilleri verebiliriz. kinciye rnek olarak ise, "Her kim ki, bir hayr amel ilerse, onu grr" veya "Kim bir ktlk ilerse, onun karlnda ceza grr" yetleri veya "Her aln terinde bir ecir vardr" hadisinde olduu gibi Kitapta ve Hz. Peygamberin hadslerinde mcmel zikredilmi fiiller verilebilir. nsann btn fiillerinin kayna, unsr-tabi k asndan, kalbin btndr. Fakat failin, herhangi bir eyi yapmaya girimesi, kalbinde somutlam bir amaca/daiye baldr, bu arna, faili bir takm fiillere sevk eder ve o fiili baka fiillere veya fiili yapmamaya tercihe yneltir. Bu gayenin kalbde somutlamas ve fiillerin faillerinden sdr olmasna neden olan baslerin belirmesi, kalpten kar ve bunlarn hkmleri organlara dalr ve onlarda etkin hale gelir. Bunun ardndan, daha sonra bahsedeceimiz kalbin vecihlerine gre ve balang annda kalbin kendisiyle vasflanm olduu veya Ralv mn'm iki parmayla kendisi zerine hkim ve zahir olan gayb ztndan taayyn eden zelliklere gre dierlerine geer. Baislerin ve farkl mertebelerine gre -zel vecih mstesna-kalbin vecihlerine ait btn hkmlerin gayesi, iki eyden birisidir: celb-i menafi/menfaati elde etmek veya dnya veya hiretteki bir zarar def etmek. Bu zarar, suret veya mn asndan olabilecei gibi, oul ve tekil de olabilir; abayla olabilecei gibi, onsuz da olabilir. Nitekim daha nce buna iaret etmitik. Fakat bu zikrettiimiz ksmlarn altnda, sadece byklerin bilebildii hassas ksmlar bulunmaktadr. Bunlarn arasnda, baz amellerin zikredilen iki asl zerinde perde olabilmesi vardr. Bu durum, amel sahibinin kastyla olabilecei gibi, kast olmadan da olabilir. u anlamda ki: herhangi bir insandan herhangi bir amel sdr olur, bu amel bir takm ktlklerin veya bir takm hayrlarn kendisine ulamasna engel tekil eder; ayet bu perde olmasayd, bu hayr veya ktlk, amel sahibi iin gereklemi olacakt. Amel sahibi, bazen bu durumu bilebilir, bazen bilmeyebilir, bazen ise daha sonra renir. Cezann/karlk da, iki-kll mertebesi vardr. Bunlarn birisi, dnya haytnda sratli bir ekilde cezalandrmay ve cezann hayr veya kt fiilden ayrlmayn gerektirir. kinci mertebe ise, bazen cezann fiilden ayrlp, Allah katnda bilinen belirli bir zamana kadar hiret haytna tehir edilmesini gerektirebilir; nitekim daha nce buna ve buna ait baz sr ve hkmlere dikkat ekmitim. u halde nebevi haberlerde dikkat ekilen hayra karlk cezalardan birisi, szn doru kmas, rzkn bolluu ve dnya haytnda gidiin istikmet zere olmasdr. Bu zellie sahip olan bir kavim, fask kimseler olsa bile, durum byledir. Baka bir rivayette, "sla-i rahim", baka bir rivayette ise "taharete devam etmek", baka bir rivayette ise bunlarn hepsi zikredilmitir. Bu balamda Hz. Peygamber yle buyurmutur: "Kukusuz ki Allah, dnya haytnda nzik olarak sevabn alaca bir iyilikten dolay mmine zulmetmez. Bununla hirette de karln grr."

Kafir ise, dnyada iyiliklerinin karlnda beslenir, hiret hayt geldiinde ise, kendisiyle dllendirilecei hi bir hayr kalmaz. Hz. Peygamber (as.), ayn zamanda, ktlklerin kapsn ve bunlara dair cezann gecikmeyeceini belirtmitir; bu gnahlar "sila-i rahmi kesmek /akraba ziyaretini terk, taknlk ve gc yettii halde ktlkten sakmdrmay terk etmektir." Hayra karlk hemen verilen ve hkm genel ceza, kalbi kuvvetlerde, rhn ve tabi zelliklerde gerekleen hazrlanma ve istikmettir. Bunlar, baz perdelerin alp, insan ile kendisi iin hayrn bulunduu eyleri idrk etmesi arasndaki engelleyici manialarn ortadan kalkmas takip eder; insann bu eyleri idrkinde, kendisi iin hemen veya daha sonra gerekleecek bir hayr ve rahat bulunmaktadr, bu hayr, manev olabilecei gibi, mahss/hissedilebilir de olabilir. Bylelikle insan, hazrl, kabul ve kendisi iin yazld lde, hi bir gecikme ve yavalk olmadan bunlardan payn alr. Mekruh fiile verilen hzl ve genel ceza ise, mahrumiyettir; bu mahrumiyeti, ya bir perde/hicab veya mahaldeki bir perdenin kalkmay gerektirmitir. Bu perde, o kimse zerinde hkm sahibidir ve o kt fiil olmasayd bunun hkm sona erecek, insan da ondan kurtulacakt. Ya da, insann kt fiiliyle celbettii veya kt ameliyle ona arz olan herhangi bir zarar engelleyecek bir koruyucunun bulunmay, bu mahrumiyeti gerektirmitir. u halde cezann bu ksmlar, fiilden sonra gereklemez, aksine bunlar, fiilin sdr olmasnn ardndan faile ularlar. Bu makam, son derece nemli ilh ve kevn srlar iermektedir; bunlar, huzur, mahede ve kmil marifet sahibi byklerden bakas mahede edemez. Bu kimseler, huzurlarnn takip ettii marifetleri lsnde, bu srlarn tafsillerini bilirler. Bu makam tam olarak kef eden kimse, bu makamdan aha-diyet ve cem zelliindeki ilh, bunun ardndan Rahman emri mahede eder; sz konusu Rahman emirden, kalbin sapmas ve sabitlii meselesinde iki parman hkm[174] kar. Ayrca bu kii, mhiyetleri itibaryla iki parman hkmn; sonra iki sa llesinin hkmn; mubah olan tabi-nefsn fiillerin hkmn renir. Bu fiiller, kmiller, fertler/efrad ve Allah'n diledii muhakkiklerin dndaki mkelleflerden sdr olduklarnda karlklarnda her hangi bir ceza ve sorumluluk yoktur. Bu muhakkikler, fiili ilerlerken fiili emreden ile/Hak beraberdirler; u anlamda ki, Allah bu fiili mubah klmam olsayd, onu ilemezlerdi. Bununla birlikte u yetlerde bu gibi fiiller mubah saylmlardr: "Sizi rizklandirdmiz eylerin temizlerinden yiyiniz." (Maide, 88) "Allah'n sizin iin helal kld eyleri haram klmaynz." vb. Hz. Peygamber de, yle buyurmutur: "Allah, kukusuz, ruhsatlarndan yararlanlmasn sever." nk, emrin sahibi veya mhiyeti asndan emir ile "hazr" olduu halde mubah fiili ileyen kimse, her mubahtan dolay ecir alr ve bu fiili iledii iin, efendisinin emirlerine balanan ve itaat eden kimseler arasna yazlr. Nitekim, Hz. Peygamberin baz sahabesinin dikkatini bu srra ektii ve mubah ileyen kimseler iin ecir olduunu belirttii hadisi, bu ifdemizi teyit etmektedir. Hz. Peygamber, mubah hakknda bu bilgiyi verince, sahabe hayrete dm ve u anlamda bir sz sylemitir: -"imdi, benim ehvetimin gereini yapmamda bir ecir mi vardr?" Bunun zerine Hz. Peygamber yle buyurmutur: -"Evet vardr. Dnsene, ayet ehvetini haram yolla gidermi olsaydn, bundan dolay gnaha girmi olmaz miydin?" Sahabe: - "Evet olurdum" deyince Hz. Peygamber yle buyurmutur:

-"te, ayn ekilde ehvetini helal yolla karlaynca ecir el-tfe edersin"; ya da, bu anlamda bir sz sylemitir. Kmiller ve fertler, zikrettiimiz bu konuda kendilerinin dndaki kimselerden hal, huzur ve daha nce dikkat ektiimiz zere, bu konuda kendilerine zg fazladan bilgileriyle ayrlrlar. -Allah'n izniylemuhtemelen, bu meseleye daha sonra ksmen deineceiz. [175] Uhrev Azap ve Nimeti Gerektiren Dier Emir ve Yasaklar Bilinmelidir ki: Haktan, btn asrlarda o asrn peygamberi vastasyla yaratklarna ulaan dier ser emir ve yasaklar, hallerin, szlerin, zahiri ve duyulardan gizli/btn kalan beer sfat ve fiillerin, bunlardan meydana gelen ve suret- j| leri gkler, berzah, har, cennet, cehennem ve Allah'n diledii btn tabakalarda taayyn eden rnlerin iermi olduu hususlar tariften ibarettir. Bu tarif, ilh rahmet ve gazap hkmyle, bunlar "ispat" ya da "mahv" ya da "zarar" veya "menfaat" veya "gliplik" veya "malupluk" zeliiyle belirtir; bu da, his, hayal, ruh ve misl olarak sonludur/muvakkat. Bunu anlamalsn, nk bu, hakknda konuulan ve aklanan makamla ilgili en nemli ilh srlardan birisidir. Ben bu srr rendiimde, gazap ve rahmeti belirleyen sebepleri, bunlarn hkmlerinin bu sebepler iin nasl zuhur ettiini ve suretlerin aynada yansmas gibi onlarda nasl yansdn rendim. "Onlar bizden mitsizlie dtklerinde, kendilerinden intikam aldk," (Zuhruf, 55) "Allah, kukusuz tvbe edenleri sever," (Tevbe, 4) "temizlenenleri sever/' (Enfal, 108) "ihsan sahiplerini sever", (Bakara, 195) "takva sahiplerini sever" (Ali mran, 76) vb. yetlerin srrn rendim. Ayrca, dnya haytnda gerekleen uzun sreli veya hemen sona eren nimet ve azabn srrn; iyiliklerin ktlkleri dntrmesinin srrn; "Sizin amelleriniz, kendinize iade edilecektir" yetinin srrn; "Hccet-i balia Allah'a aittir", yetinin ve "Biz eli gndermeden kimseye azap etmeyiz" (sra, 15) yetlerinin srrn rendim. Grdm ki: Fiillerin suretleri, insann btnnda veya zahirinde ortaya ktklarnda, Hakkn gazap veya rahmeti iin bir ayna haline gelmektedirler, nitekim daha nce bunu belirtmitik; fakat, mukaddeslik mertebesinde herhangi bir deiiklik veya hal yenilenmesi olmaz.[176] Bununla birlikte taayyn ve eserin zuhuru, mlaim/uygun ve olmayan eylerle gerekleir. Bunun yan sra, btn asrlarda ve mmetlerde ve de belirli bir vakitte veya zel bir halde veya iki farkl hal ve vakitte her bir ahsa nispetle helal ve haramlm srrn grdm. eriatlarn, mmetlerin ve asrlarn hallerine gre nasl ortaya ktklarn ve hkmlerinin nasl taayyn ettiklerini grdm. Hkm, bu dnya hayt ve bu yaratlla snrl ve bunlarn klli ve cz maslahat ve levzmyla ilgili olan emirleri ve yasaklar grdm. Hkm hirete uzanan eylerin, drt ksma ayrldn grdm: Birisi, berzahtaki bekleme sresinde veya berzahn sona ermesiyle hkm sona eren ksmdr; ikincisi, har zamannn veya gnnn bitmesiyle sona eren ksmdr; ncs, cehennemin saltanatnn hkmnn cehenneme giren kimseler zerinde egemen olduu esnada veya ebed olarak cehennemde kalmayan kimselerde cehennemin hkmnn sona ermesiyle biten ksmdr; drdncs ise, cennet ehline ve kendileri hakknda "Onlar oradan kacak deillerdir" diye buyurulan kimselere ait olan ksmdr.

Burada, derin denizler ve muhteem srlar bulunmaktadr; ayet bunlarn rts alsayd, akllarn hayrete dt eyler zuhur eder, son derece acaib eyler ortaya kard. Bu makamdan, ayrca, hkm iyi ve kt eylere uzanan ebed ceza ve snrl bir zamana kadar sabit olan ceza; hayr ve erre verilen cezann srr; erre verilen misliyle karlk, hayrda ise ondan yedi yz ve Allah'n diledii kadar fazlas; baz amellere kar baz kimseler hakknda dnya ve hiret haytnda karlk vermek bazlarnda ise sadece dnyada veya sadece hirette ceza vermenin srr renilir. Ayrca, "hebaen-mensure"ye evrilen amellerin srr da bundan renilir; yle ki, amelin varlnn hayrla mkafatlandrmaya neden olacak bir sureti kalmaz. Ayrca, bu iaret edilen makamla kmil anlamda tahakkuk eden kimse, belirlenmi ceza ve hesap mertebelerinden hkm kaldrlan eyin srrn renir. Bunlara, daha nce dikkat ekilmiti ve bunun aklamas, "Attnda sen atmadn, fakat Allah att" ( Enfal, 17) ve benzeri yetler ve naslardir. nk bu tr ameller adna, amelin kendisinden meydana geldii kimseden baka birisi iin belirli bir karlk ortaya kmaz, nk bu ksm, ilhdir, asl zere bakidir ve o, Hakkn dndaki kimselere hi bir ekilde ilimez. Bunun, tefsir deil, iaret babndan ifdesi "Kimin yknde bulunursa, o onun cezasdr" (Yusuf, 75) yetiyle ifde edilmitir. Bu konunun bir ksmna^ hamd ve cezann hamd sahiplerine tenezzl edii blmnde deinmitik: Ceza, hamd edenlere mahmda/hamd edilen dair ilimleri, itikatlar, mertebeleri ve mahmdun katndaki nazlarna gre tenezzl eder; nk o hazlar, hamd sahiplerinin himmetlerinin taalluk noktalan, Hakka dair maksatlarnn kbleleridir. Ayrca unu da belirtmitik ki: Niyetinin, himmetinin ve kendisine nispet edilen fiillerin ve de onunla ortaya kan hamd ve benzeri eylerin, Haktan baka hi bir gayesi ve hedefi olmayan kimseler vardr. Binaenaleyh, bu hal sahibinin cezas, bilinen ksm ve mertebelerin dndadr. Bu konuyu, birazdan, daha fazla aklayacaz. Bu makamdan, unlar da renilir: Mslmanlarn amelleri olduklar halde amellerdeki ve bunlarn ykseli ve ref edililerinin sonunda yerletikleri makamlarn farkllnn sebebi nedir? Amellerin ykseldikleri ilk makam hangisidir? Bunlarn hangisi, zahir amellere ve ayn zamanda btn amellere nispetle hkm asndan daha baskndr? Bunlarn en stn ve en sonu hangisidir? Ahadiyet zelliindeki kll ceza hangi makamdan tenezzl eder? Bu kll ceza, birbirinden farkl amellerin mertebelerine gre ksmlara ve trlere ayrlr; bu ameller, birbirinden farkl maksatlar, ilimleri, akideleri, tevecchleri, halleri, mevtmleri/mertebe, makamlar, zamanlan ve neetleri olan amel sahipleriyle farkl vakitlerde zuhur ederler. Baz zellik ve hkmlerinden bahsedilen bu makam, yaklak olarak bin ya da daha fazla alt makam iermektedir. Bu makmm, bilinmesi mmkn olmayan ok nemli ve ulv srlar vardr ki, bunlar bileni bulmak, enderdir. Bu srlarn bahca-lannm izahna girimek, daha fazla aklamaya gerek duyup, aklanmas haram olan rubbiyet srlarn izaha neden olmasayd, akl ve basiretleri dehete dren, sdr ve srlar paralayan eyler ortaya kard. Fakat Hakkn gizlemeyi diledii rtl srlarn izhr edecek veya zuhur etmesini ve bariz olmasn istedii srlar da gizleyecek hi bir kimse yoktur. [177] Kalbin Vecihleri Tekrar, daha nce aklamaya baladmz konuya dnyoruz:

yle deriz: Daha nce iaret edilen kalbin vecihleri, zikredilen asl mertebelerin/hazerat- hams saysnca be tanedir. Herhangi bir kimseden sdr olan her bir fiil, bu vecihlerden birisinin veya hepsinin hkmyle boyanm olarak sudur edebilir. Binaenaleyh bu be vechin birisi, Hakkn gaybmn ve hviyetinin mukabili olan vecihtir. Bu vecih, muhakkiklere gre "vech-i has/zel vecih" diye isimlendirilir ve onda, isim, sfat ve bunlardan kan vastalarn hi bir hkm ve dahli yoktur. Bu vechi, sadece kmiller, fertler ve baz muhakkikler bilebilir ve onunla tahakkuk edebilirler. Bunun, mukabili olan insan kalbi ve dier eyler cihetinden zahir varlkta, mertebeleri, mazhrlar ve almetleri vardr. Bunlarn arasnda, ilk hareket gibi ilkler, nazra/bak, dnce/ha-nr ve iitme saylabilir. Ayrca, huzur ehline gizli kalmayan ilk 2hir olan eyler, eriat ve tahkik asndan btn alemde bu ekilde terettp etmeyen her ey, bu kabildendir. Hi bir hkm, ona ait deildir, o da hi bir kayt altna girmez; nk o, ilhdir ve asl mukaddeslii zerinde bakidir. Hi bir kuku, hata ve yalan ona bulaamaz. Bu vecihle tahakkuk eden kimse, her nefeste "yenilenme" ve "halk- cedit" srrn arif olduktan sonra, kalbim fetretin giremeyecei ekilde srekli murakabe ettiinde, aklna gelen her bir hatr ile hkm verir ve kukusuz bir ekilde hkmlerinde isabet eder. nk, Hakkn katnda asla tekrar olmad gibi, onun katnda da asla tekrar yoktur. Bu mahede ve makamn sahibinin btn idrkleri, hatralar "ilkler" mertebesinde Hak ile gerekleir. Binaenaleyh btn uur ve idrk vastalar asndan kendisinden sdr olan fiiller, bu ilh esasa dayanr ve bal olur. Bylelikle o kimseden, sadece gzel eyler ve kurbiyette kurbiyeti artran ve dereceyi ykselten eyler sdr olur; fakat bu da, karlk deil, ilh minnet ve ihsan babmdandr. nk bu makam sahibinden bu tarz zere sdr olan ameller, daha nce belirttiimiz "gibi, bazen ceza mertebelerini aabilir. Nitekim, buna "Allah'n halis kullarnn dnda olanlar, sadece iledikleri eylerle cezalandrlacaklardr" ve "Ancak inkr edenleri cezalandrrz" {Yusuf, 75) yetleriyle iaret edilmitir. Bunun yannda Allah, facirlerin ve kafirlerin kitaplarn belirten yette de buna iaret etmektedir. Bu kitaplar, onlarn amel defterleridir. Bunlarn birisi, "Siccin"de, dieri ise, "illiy-yin"dedir. Halbuki Allah, mukarrebin/yakm kullar iin herhangi bir kitap zikretmemi, onlara mahede ve Ebrar'n itii "Ayn"a tahsisten baka bir ey nispet etmemitir. Hz. Peygambere bu makamdan "Allah senin iin balayacaktr" diye hitap edilmitir. Bu makam sahibinin zikredilen bu hali, Hakkn iitmesi ve grmesi olduu kimsenin hallerinden birisidir/kurb- nevafil; ayrca bu, baka bir itibarla, ender kimselerin dndakiler iin mahedesi ve tasavvuru g olan kurb- feraiz sahibinin almetlerinden birisidir. Kalbin vecihlerinden ikincisi, ruhlar alemine paraleldir/yu-hazi, sahibi de, bu vechi ruhlardan alr; kalbde, kendisiyle ruhlar arasndaki mnsebete ve bu vechin temizlik ve parlaklna gre ruhlar nak olunur, vechin parlakl ve temizliiyle, nispetlerin sahhlii ortaya kar, irtibat srr hayt bulur. Bu irtibat, adeta bir boru ve oluk gibidir. Feyiz, buna temas eder, onda akar ve onun vastasyla kabildeki mekanna ular. Ruhlarn kalbe nakolmas, ayrca, kalbin tezkiyesine, iyi huylarla bezenmek ve kt huylardan kanmakla kalbin tasfiyesine, tabi kuvvetlerin rhn kuvvetlere baskn olup, kendi karanlklaryla onlar s'n-dremeyiine ve rhn kuvvetlerin nurlarn karartmaysn a baldr. Tabi kuvvetler, rhn kuvvetlerin nurlarnn parltlarn sndrrse, onlarn hkm ve eserleri kendilerine zt tabi hkmlerin baskmlyla ortadan kalkar.

Bu art, yani btn vecih ve hallerin shhatini ve kendilerine zg sfatlar onlara zt mahzurlu eylerin basknlndan, ayrca orta-itidlden ifrat ve tefrit taraflarna sapmaktan korumak, kalbin vecihlerinin her birisinde geerlidir. u halde, Hakkn gaybma mukabil olan ilk vechin temizlii, sahh benzerlii, kevn btn kayt ve hkmlerden soyutlanmas, kaytlardan mutlakl ve mnezzeh ligi, naklardan kurtulmasna baldr. Bu srrn can daman, mutlak ihtiyacn ve Zt'a ait tevecchn devamllna baldr; bu tevecch, aba ve tekellften mnezzehtir. nc vecih -ki sahibi, bununla ulv aleme mukabele eder- ve bu vechin Hakkn mhiyeti asndan kendisine ilka ettii eyleri kabul etmesi, bu insann btn semlarda kendisine mahsus suretlerine gredir. Nitekim, ravilerin efendisi bn Abbas buna iaret etmi, Allah'n ehli ve sekinlerinden olan muhakkikler de kesin olarak bu konuda bn Abbas'a muvafakat etmilerdir. Bu vechin tezkiyesi ve srrnn ihyas, ruhlarn vechinde zikredilen eylerle gerekleir. Ayrca, zahir zelliklerde istikmeti korumakla, ifrata ve tefrite mni olan orta yola riyet etmekle gerekleir. Hi kimse, btn alemlerle olan ilikisini bilmeden ve bu noktada mnsebet ve itidal hkmne riyet etmeden bu bakamla tahakkuk edemez. Ayrca bu kiinin, ilh-gerek eriatn zetle zikrettii ve Hz. Peygamberin kmil siretinin fiil ve hal ile tam olarak tekeffl ettii eyleri zevken tafsil le tirmesi gerekir; Hz. Peygamberin fiil ve hal olarak ortaya koyduu ey- leri, daha nce dil ile de aklamtr. Bu durumda bu kimse, bir hkm verirse, isabet eder ve kesinlik ve doruluk yolunun nasl aratrlacam bilir. Allah, mriddir. Dier vecihle, unsurlar alemine mukabele edilir; bu vechin tezkiyesi ve srrnn ihyas da, meru ve makl iki rabbani mizanla bilinir. Bunun umdesi, iki eydir: Bunlarn birincisi, kuvvet ve hisleri, g ve imkn lsnde ve ehem-mhim srasn gz nnde bulundurmakla, maslahat bulunan eyde kullanmak ve bu konuda aba gstermektir. Dieri ise, kuvvet ve hisleri, gereksiz veya uygunsuz ilerde veya saknlmas gereken yerlerde kullanmak bir tarafa, mhim olmayan her hangi bir ite kullanmaktan engellemektir. Kalbin dier vechi, misl alemine mukabildir. Bunun da iki nispeti vardr. Birisi, mukayyet nispettir, ki bu, insann hayal kuvvetine mahsstur. Bu vechin temizlenmesi, his ve ehdet alemine ait nceki vechin temizlenmesine tabidir. Buna, hiss-i mterekte tasavvur edilileri ve olumalar esnasnda maksatlarn tashihi, hatralar kontrol etmek, bunlardan iyi olmayanlar gidermek de eklenmelidir; nk bunlar, hkmleri insandan sdr olan amellere ve nefeslere vb. sirayet eden eylerdir. Zahir histe de durum byledir; nitekim Hz. Peygamberin "Sizin ryas en dzgn olannz, sz en doru olannzdr" hdisiyle buna dikkat ekmitik. nk hayale, sadece his aleminden intikal eden eyler ilenir/nak. ayet hayaldeki eyler histekinden farkh ise, bunun nedeni, histeki eyin terkip ve yenilenmesinin farkllamasdr. Tekil olanlar ise, kukusuz ki, histen elde edilmilerdir. u halde his vechi ve hiss kuvvetleri sahih olan kimsenin, hayal vechi de sahih olur. Dier nispet ise, mutlak-misl alemine mahsstur. Bu nispetin insann onla ilikisinin sahhlii cihetinden tam anlamyla istikamet zere olmas, gayba ait vecih ve bunun ahinliinden sonra, zikredilen vechin istikmetinden meydana gelir.[178]

Blm Bu blmde unlar vardr: Din lafznn aklanmam baz mnlar; teklif ve bunun hikmeti, teklifin asl kayna; Teklif ile ilgili kll emirler ve teklifin mhim neticeleri. Bu konulardan, "matla"' ve "ahadiyet-i cem" diliyle bahsedeceiz. [179] Mukaddime Bu meseleleri ele almadan nce bir mukaddime takdim etmemiz gerekmektedir; bu mukaddime, iaret edilmesi gereken nemli ve faydal nktelere dikkat ekecektir: Bilinmelidir ki: Her hangi bir eyin srr, o eyde/e'n gizli kalan veya onda btn olan eydir. Bu btn ey, baz veya btn hislerle idrk edilmesi mmkn olan vcd bir durum olabilecei gibi, manev bir durum da olabilir. Birinciye rnek olarak, bedenin derisinin dna nispetle insan kalbinin ve ondaki buharn teneffs veya suretlerine nispetle ceviz ve benzeri eylerin ya verilebilir; ikinciye rnek olarak ise, mazhrlara ve cz suretlere nispetle Hakkn ruhlara tevdi ettii kuvvet ve zellikler verilebilir. Bu zellikler, bu mazhr ve cz suretlerle ortaya karlar ve Hak -saksonyadaki ishal etme gc veya mknatstaki demiri ekme gc gibi- bunlarla bu kuvvetlerin fiillerini kemle erdirir. Bazen, srrn izafe edildii ey, mcerret bir mn olabilir; bu mcerret mnnn, haric varhklarda/a'yn hi bir ekilde zuhuru yoktur, aksine bu, sadece zihinlerde taakkul edilir. Buna rnek olarak, nbvvet, rislet, din, takva, imn ve benzeri eyler verilebilir. nk srrn, bu gibi eylere nispet edilmesi, varlklarda tahakkuk eden eylere nispeti gibi deildir. Binaenaleyh "nbvvetin srr nedir?" "eriatn srr nedir", "dinin srr nedir?" diye soru sorulduunda, muhakkiklere gre burada "sr" ile kast edilen ey, hakknda soru sorulan eyin asl veya onun hakknda bilinmeyen eydir. Bu ey bilindiinde, hakknda sorulan eyin illeti, zellii, kaynann asl, hkmnn ve zuhurunun sebebi, gizli ve ak levazm da renilmi olur. Dinin bir srr vardr ki, ceznm ve hkmlerinin hakikatini bilen kimse bu srr bilebilir. Cezann bir srr vardr ki, bunun bilinmesi, ceznm terettp ettii fiillerin bilinmesine baldr. Fiillerin de, nispet edidikleri ve onunla zahir olduklar kimse hakknda cezaya neden olmalar "ynnden bir srr vardr ki, bu srrn bilinmesi, teklifin bilinmesine baldr. nk ortada bir teklif olmad srece, terke ve fiile neden olan herhangi bir emrin veya yasan bulunmas sz konusu deildir. Emir ve yasaklardan kaynaklanan meru fiiller bulunmad srece ise, fiillerin karlnda yaratlm ceza taakkul edilemez; bu fiiller, emir ve yasaklarla ilgilidirler. u halde teklif, btn bu zikredilen hususlarn asldr. Ceznm da, bir srr ve hikmeti vardr. Allah nasip ederse buna daha sonra iaret edeceiz. Nitekim bundan nce, fiillerin, cezalandrmann ve bunlara mahsus eylerin srrndan Allah'n takdir ettii kadaryla bahsetmi, bu konuyla ilgili ilh fiil ve srlarn byk blmne dikkat ekmitik. Akl sahibi bunlar dnp, aklnda tutuunda, dinin kll srlarndan ve hkmlerinden ve de asl levazmndan hi bir ey ona mehul kalmaz. Allah, dinin dier temel srlarn zikretmekle bu yetin bu lafz zerindeki aklamalarmz bitirmemizi dilemitir. Ayrca teklifin asimi, mertebesini, semeresini ve ehemmiyetini belirten hikmetine, dikkat ekeceiz. Bunu

yaparken de, kitabn banda taahht ettiim zere, Fatiha sresinin iermi olduu asllara da iaret edeceim. [180] Teklifin Asl ve Hikmeti ki ey arasnda taakkul edilen her nispetin gereklemesi ve sbtu, kukusuz, bu iki eye baldr. Teklif, kadir-khir ve alim olan teklif sahibi/mkellif-Hak ile mkellef arasnda taakkul edilen bir nispettir. Mkellef, teklif sahibinin iktidarnn mahalli olma ve onun teklifinin hkmn kabul salhyetindedir. Allah ile, baka bir ifdeyle Allah Tela'nm akllarmz ve basiretlerimizi nrlandrd bilgi ile, mutlak ve eksiksiz kemlin Hakka ait olduunu, hatta Hakkn btn kemllerin kayna olduunu rendik. Sonra da Allah, peygamberi vastasyla bize aziz kitabnda "De ki: Herkes, kendi yaratlna gre amel eder" (sra, 84) buyurduunda bize bunu retmitir. Bylelikle, ncelikle kendi nrlandrd ey vastasyla, ikinci olarak da haber verdii bilgiyle unu rendik: Haktan sdr olan fiil ve hkmler, keml zelliiyle boyanm olarak sdr olurlar. u halde bu fiil ve hkmlerden her birisi, kmildir, eitli faydalar, hkmleri ve srlan ierir. Bunlar, Hak-km dnda hi kimsenin ilmi ihata edemez. Yaratklarn bilebilecekleri ve idrk edebilecekleri en son ey, bunlarn mmkn olanlarn bilmekten ibarettir; bunlar da, kesbi bir bilgiyle veya btn bunlar ihata etmek yoluyla deil, Hakkn retmesiyle/vehb bilebilirler. Fakat, bununla birlikte Hakkn fiillerinin -her ne kadar Haktan sdr olular ve kendisine nispet edilileri asndan, ifde ettiimiz zere, mutlak hayr ve mutlak keml zelliinde olsalar bile-, kendiliklerinde farkl olduklarnda hi bir kukumuz yoktur; fiillerdeki bu farkllk, isimlerin, sfatlarn, mevtnlerin ve hazretlerin mertebelerine gredir. Binaenaleyh bu fiillerin bir ksm, daha nce de belirttiimiz gibi, dierlerinden daha nemli, daha kymetli, ihata asndan daha kapsaml, hkm ynnden daha mil olurlar; bunlar, dierlerine nispetle daha ok hkm ve srlar ierirler. Teklifi hkmler, hkm ve fiillerin en nemlilerinden, hkm ynnden en kapsaml olanlarndan birisidir; nk teklif, "Semlarda ve yerde olan herkes, Rahmn'a kul olarak gelirler" (Meryem, 93); "Allah, her eyin yaratcsdr", ve "Her ey, onun hamdiyle tebih eder" (sra, 44) krbacyla her eye hkmn yayan ubudiyetin unvandr. Kukusuz ki, Allah' tebih eden herkes, ona kulluunu ikrar etmektedir; hatta kiinin Hakk tebih etmesi, Allah'a kulluunu ikrar etmesinin ta kendisidir. Bu ikrar, "Herkes, namaz ve tebihini bilmitir" (Nur, 41) yetinde Allah telanm da bildirdii gibi, ilme dayanan bir ikrardr. u halde, kendisine "ey" ismi verilen her varlk, bu hkmn ve ilh ihbarn ihatas altna girer. Kukusuz, daha nce unu belirtmitik: Mmknlerin zelliklerinden olan "zellik" yoluyla veya bir adan Hakka ve bir adan da yaratklara izafe.ve nispeti geerli olmas anlamnda "mtereklik" yoluyla varla izafe edilen her hakikat ve sfatn, ilh katta bir asl bulunmaktadr; bu hakikat veya sfat, bu asla racidir ve bu asl ynnden Hakka istinat eder. Teklif de, hakikatler arasndadr ve o da, iki asl arasnda zuhur etmitir. Bu iki asl, teklif iin iki mukaddime veya ebeveyn gibidirler. te, tafsil mertebelerinde zuhur eden her ey iin de durum byledir. nk teklif, daha nce zikredilen be nikah mertebelerinden birisinde olmak zere, bu iki asl arasmda zuhur eder.

u halde ilk iki asl, vcb ve imkn hazretleridir/mertebe; baka bir ifdeyle bu, isimler ve a'yn hazretidir. Nikahlardan ise, daha nce bahsetmitik. Sen de, yaratln balangc ve vahdet srr hakkndaki ifdelerimize ba vurursan, oradaki u aklamamz hatrlarsn: Aha-diyet, herhangi bir eyi izhr ya da onu icad gerektirmez. Hak, zt ve ahadiyeti asndan, alemlerden mstanidir: Hi bir eye mnasip deildir, hi bir ey ile irtibatl deildir, hi bir ey ona mnasip deildir, hi bir ey ona taalluk etmez. nk taalluk ve mnsebet, ilh-melh, hhk-mahluk gibi birbirini ta-mamlayan/mteyazif iki ey ya da bu zellie sahip iki mertebe arasnda gerekleen "tezayf/birbirini tamamlama" hkmyle mertebeler asndan sabittir. Daha nce ifde etmitik ki: Eser, irtibat olmadan gereklemez ve ancak mnsebet var olduunda sahih olabilir. Bu konudaki ifdelerimizin detaylarn hatrlaynz, bu aklamalar, tekrar gereksiz klar. Allah mriddir. Sonra konumuza dnp, yle deriz: Binaenaleyh teklifin istinat ettii tek asl, bu mertebeye mahss olan "ilh icab"tr; bu, bakas iin herhangi bir varlk/ayn veya bakasnn mertebesi iin herhangi bir hkm ortaya kmadan nce Hakkn ztndan kaynaklanan bir icabtr. Bu asim makam, Kur'an- kerimde u yetlerde ifdesini bulur: "Rabiniz, kendi zerine rahmeti yazmtr." (Enam, 54); "Rabbinin kelimesi gereklemitir." (Yunus, 33); "Fakat, benden olan sz gerekleti." (Secde, 13); "Bu, rabbin zerinde kesin bir hkm olmutur." {Meryem, 71); "Benim katmda sz deimez:" Hadislerde ise, yle ifde edilmitir: "Benim sevgim, benim uruma birbirini sevenlere vcib olmutur."; "Allah zerinde bir haktr ki, bu dnyadan kaldrd her eyi vad eder." Bu ve benzeri rnekler, oktur. Teklifin kayna ve baz alardan muvafk olmayan cezalandrmann srrn izhr eden dier asl ise, alemin yaratlmasn gerektiren vcd tecelldir. Baka bir ifdeyle bu, Hakkn Ztndan mmknlerin zerine taan/faiz vcddur. Bu asl, dier hkmi kaytlardan, imkna mahsus oalan ayn zelliklerden gerek anlamda mnezzehtir. Bu vcdun, zat mertebeleri ve istidatlara gre zuhuru asndan ise, daha nce de akland gibi, ona, yani zikredilen bu yaylan/mnbsit vcda farkl ve eitli vasflar izafe edilir, kendilerinden ayrlmayacak ekilde hkmlerle, isimlerle ve zelliklerle snrlanr. yle ki, btn bunlardan soyut olarak bu varln dnlmesi, imknsz hale gelir; hatta olabilecek nihai ey, bu hkm ve sfatlarn oundan soyutlanmaktr. Hepsinden soyutlanmak ise, -farazi olarak mmkndr- imknszdr. in son noktas, izaf tek bir kaytta sona erer; bu kayt, mutlaklk mertebelerinin en stnnde bulunmaktadr. u halde, adil hikmet ve kmil-birletirici/cami' mertebenin hkm, cezalandrmann srrnn zuhurunu ve bunun mnsebet ve kesinlemi denklik srryla nitelenmesini gerektirmitir. Bylelikle ilh teklif, btn kullar hakknda zuhur etmitir; Hakkn dndaki herkes, kuldur. Bylece, Vcda arz olan ay-nsmrlanmalar ve imkna mahsus kevn mertebelerin hkmlerinin mukabilinde, er-emr kaytlar ve hkmler ortaya kmtr. Belirli bir tarza kavuan ibdetler ise, her mertebeye, aleme, zamana, yaratla ve hale mahsus olan hkme ve bu hkmn gereine gre ortaya kar; hkme gre olmas u demek-Lir: Vcdun o eyde taayyn ve Hakkn zuhur ve tasarrufu, ancak o hkme gre olabilir. Bylelikle ibdetler, sylediimiz gibi, btn alemlerin, devirlerin, zel vakitlerin, mevtmlenn, neetlerin, hallerin, mizalarn ve mertebelerin ehlinde hal ve vaktin ve zikredilen hususlarn gerektirdii tarzda ve de bunlarn lzm

olan sfatlara gre ortaya kmtr. Btn bunlar ise, daha nce zikredilen hkmn sabit olmas gibi, btn varlklarda sabit olurlar. Kukusuz ki, btn mmknlerin bir rnei ve hepsinin zellik ve hakikatlerini kendinde birletiren insan, emrinde, halinde ve terakkisinde ilim, mahede, hal, makam, tecrit ve tevhit asndan en ileri mutlaklk makamlarna ulam olsa bile, tam hrriyet zelliiyle vasflanamaz; tam hrriyet, btn itibarlar, nispetleri, izafetleri ve kaytlarn hkmlerini kesinlikle ortadan kaldrr. Hatta insan, emri-tekliflerden kurtulup, hallerin, neetlerin, mevtinlerin ve makamlarn snrlamasndan kp, bylelikle hi bir alemin, mertebenin ve zikredilen dier eylerin onu snrlamas bir tarafa, imkna ait siniri ayc/takyidi hkmlerin ve esmai-sfat hkmlerinin kendisinden dmesine neden olacak derecede umulabilecek en yksek dereceye ksa bile, bir tek kaydn onunla kalmas arttr; bu imkni kayt, mutlaklk mertebelerinin en nihyetinde Vcd- Mutlak iin sabit olan itibar bir kaydn mukabilinde bulunur. nsan iin kalan bu tek kayt, onun Zt gaybmdan taayyn etmi paydr. Zt gayb hakknda defalarca, unu belirttik ki: O, mhiyeti asndan kendisi iin/linefsihi, sadece bir "emir" ile taayyn edebilir ve kendisiliinden hi bir ey onda taayyn etmez. u halde, onun, yani zikredilen gaybin taayyn etmesi, kendisiyle mteayyin/taayyn etmi olarak zuhur ettii eye baldr; bu ise, daha sonra "mmkn" diye isimlendirilen halidir. Bu taayyn ile, Hakkm insan ile insann da Hak ile irtibat srr zuhur eder; bu irtibat cihetini insan bilebilir veya bilmeyebilir. Vcd- Mutlak'm taakkulunun, herhangi bir nispet veya maz-hra bal olduunu zikretmitik. Bu, ayn deil de, gayb bir farkllk olsa bile, adeta taakkulde art olan "ayn/varlk"m zuhurunun varla bal olmas gibi, bir eit farklhk/temyz ifde eder. Hal mahedesi sahibi bir gurubun bu ayrrm/temyz fark edemeyileri, bunun kendiliinde sabit olmayn gerektirmez; nk, "sekr" vartasndan ve mukayyet mahedelerden kurtulmu sahiv ehli muhakkik ve kmiller, bizim ifde ettiimiz hkm vermilerdir. Bunlarn sekir ve snrl mahede vartasndan kurtulmalar, bir adan, ihata edici, birletirici ve ahadiyet zelliindeki orta keml makamnn merkezine yerletiklerinde gerekleir. Bylelikle onlar, bu noktadan uzaklam kimselerin gremedii evrenin kenarlarn ve ehlini mahede ederler. Sonra yle deriz: Bu iki kaydn, yani Vcd ve insan kaydnn, geerli bir hkm vardr. Bu hkm, byklerin bildii pek ok neticeler dourur; bykler, bunlar hem kendilerinden, hem de bakalarndan ve kendi hallerinde mahede etmilerdir. Bylelikle bu kmiller, insanlar ve hatta btn eya hakknda, onlarn sadece bakalar hakknda deil, ayn zamanda biz-2at kendileri hakknda da bilmedikleri eylere muttali olurlar. Teklif hkmleri ve bunlarn lzm olan kaytlar ise, azlk, okluk, devam ve devamszlkla yaratklar arasnda farkl farkldr. Bu farkllama, yaratklardan her bir ferdin cihetinden Vcda izafe edilen kaytlara gredir. u halde, kimin ayn- sabite aynas, rnein itidale, devrilie, hey'et ve ekil dzgnlne daha yakn ise; kendisine yansyan ve onunla zahir olan eyde o eyin kendinde/liztih gerektirdii zelliine muhalif bir hkm zahir olmayacak ekilde halleri, sfat. lan, kuvvetleri ve hkmleri uyumlu ise/mtenasip; o ey, en U az teklife muhatap olan tecellgh, bunlarn arasnda nutlakla en yakn olan ve imkn hkmlerinden ve snrlayc zelliklerden en hzla soyutlanandr. Bu tecellgh, sadece dikkat ekilen tek kayttan soyutlanamaz; bunun rnei, ncelikle Hz. Peygamberimiz, daha sonra ise, Allah'n kmil kullarndan nebi ve velilerdir.

Bu ve baka sebeplerden dolay Hz. Peygamber'e "Allah, senin gelmi ve gelecek gnahlarn affedecektir" (Fetih, 2) diye hitap edilmitir; bylece ona ve Allah'n dilediklerine, bakalarna yasaklanan eyler mubah klnmtr. Sz konusu "kmil ayna"nn sahibi, Kadm'in kdeminin ve ezel-zat faziletin sahibi gerek kuldur/abd- muhakkak; bu kul, tecellghtaki, bozukluk, eksiklik ve deiiklikten kaynaklanan "eksik kabul"den messir olmaz; ya da o, tecellgha yansyan eye, o ey iin ezelde sabit olmayan yeni bir zellik ykle-mez; bunun yegane istisnas ise, tecellnin bir tek kayda bal olan taayyndr, bu tek kayttan kurtulmak ise, dierlerinden farkl olarak, mmkn deildir. O kimse, yani bu kul, mutlak temizliiyle her eye para-lel/yuhaz ve mukabildir; bylelikle dileyen herkes iinde bulunduu durumu izhr edebilir. Bu zellie sahip olan herkes, Hakkn ztnda resmedilmi/irtisam ve ezelde taayyn etmi halde bulunduu tarzda her eyin zat ve asl suretine muttali olur; bu durum, o kii sz konusu eye paralel/yuhaz olduu srece devam eder. Binaenaleyh bu kimse, "sapma/inhiraf" hakikatinin hkm gerektirdii iin "mutlak benzerlik/msamet" noktasndan saparsa, bu durumda sadece kendisini knamaldr. "Kim ki hayr bulur, Allah'a hamd etsin; ktlk bulan ise, sadece kendisini knasn." Hz. Peygamberin Rabbinden haber verdii bilgiye bak! Hz. Peygamber, sana hitap etmi ve Rabbinden bildirmitir. Ben de, bir adan, insann Hakkn varlnn aynas olduunu belirttim; Hak ise, onun hallerinin aynasdr. Bunu tekrarladm, hatta bazen sz uzattm dndm, o ifdelerimi hatrla! Allah'a yemin olsun ki: Ben, veciz ve zet olarak ifde ettim. Sana zikrettiim eyleri anlarsan, kalbin kanatlanr, akim dehete der. Fakat, Allah'a yemin olsun ki, benim kast ettiimi anladn sanmyorum, bu konuda da mazursun. Ben de, bu bahse dair bu kadar iaretle yetinmek mecburiyetindeyim ve bununla memurum. Bu derece ve makamdan daha aada bulunan herhangi bir insan ise, bu makama/(mutlak benzerlik makam) yaknl lsne gre, sapmadan kurtulur ve deiiklie uramaz; nk bu, Allah'n snnetidir ve "Allah'n snnetinde, hi bir deiiklik bulunmaz." Bunu rendiinde, unu da bilmelimin ki: Snrlayc hkmler, herhangi bir mevcudun merteoesinden -sz gelii drt veya be ynden- varla/vcd izafe edilip, bunlardan her birisi belirli bir hkm ve kendisi olmadan varla izafe edilmeyen zel bir hal veya zelliin belirlenmesini gerektirse, teklif hkm onda zuhur eder ve bu be ynden ve onlara gre gerekleir. Teklif hkmleri, mmkne ait verililere ve bunlarn meydana getirdii varla izafe edilmi eserlere gre artar veya eksilirler. Ynlerin/vecih artmasnn nedeni, imkn hkmlerinin artmasdr; fakat her mmkne nispetle vastalar mmkn ile yaracs arasnda artar. Bunun nedeni ise, insann kuatcl ve kapasitesiyle ilgili deil, onun eksik kabul ve ztnn istidadnn kusurudur; nk insan, sureti itibaryla tertip silsilesi ynnden Yaratcsyla arasnda vastalar en fazla bulunduu varlk, zuhur asndan ise en son zahir olandr. Fakat insann son zuhur eden varlk oluu, onun btn vastalarn srrn iermesi ve varlk dairesinin iermi olduu her eyin hkmn ihata etmesi iindir; Varlk dairesi, insan ile sona erer, nk insan, yardm dileyen/istimdat son varlktr, bununla birlikte Kalcm-i a'l, insann varlk mertebesinden yardm alr. Kalem-i a'la, Haktan sonra imdat eden ilk varlktr.[181] Burada bir takm srlar vardr ki, bunlarn zikredilmesi meseleyi uzatr.

Mevcutlarn mertebeleri, kll olarak, be mertebede snrl olup, bunlardan her bir mertebe daha nce de ifde ettiimiz gibi, eitli hkmleri iktiz ettii iin tekliflerin asllar, be tane olmutur: Binaenaleyh mkellefe mahss bu be, ezelde Hakkn ilminde farkllamas/temeyyz asndan mkellefin ayn- sabitesinin hkm; ayn- sabitenin rhnyeti ynnden hkm; sureti ve tabi yaratl ve buna mahss zellikler asndan hkm; zikredilen mertebelere sirayet etmesi ynnden Ama cihetinden olan hkmdr; beincisi ise, zikredilen eylerin birleiminden meydana gelen manev heyeti itibaryla bu drt durumu kapsayan iin/emr makliyeti ynnden meydana gelen hkmdr, sz konusu hkm, "ahadiyet-i cem" makamnn hkmdr. fade ettiimiz bu be hkm, ed-Dehr isminin, e'nin, mevtinin, makamn ve btn bunlarn hkmlerini birletiren srrn hkm istilzam eder. Bunlar, ayrca, baka be eyi daha istilzam ederler. Bunlar, zikredilen be eye tabi olan ve onlardan meydana gelen artlardr. Bunlar, mkellefin aklnn yerinde olmas, teklif ya, shhat ve benzeri konularda ehliyet, davetin ulamasna bal olan ilim, vakte girmek; buna rnek olarak, namaz vakitleri, Ramazan orucu, senesi dolduunda zekat vermek, Hac aymda Hacca gitmek vb. eyleri verebiliriz. Bylelikle, ifde ettiimiz nedenlerden dolay slam'n rknleri be olmutur; ayn ekilde imnn rknleri ve hkmler de betir. KarhkJar grlecek kll ibdetler de byledir; bu ibdetlerin aalarnn ekirdei ve nehirlerinin kayna, "fatihler" blmnde zikrettiimiz u husustur: Kevn varhk-lar/a'yn- kevnyye, isimlerin ve sfatlarn ortaya kmasnda ve bunlarn ekmellik/(nihai keml) nispetlerinin harici varlkta zuhur etmesinde arttr; sz konusu nispet, bu isim ve sfatlarn hkmlerinin kabiliyetlere/mmknler nfuz etmesi ve bu hkmlerin grlen-tafsil zuhurlarnn ardndan tekrar Hakka dnmeleriyle gerekleir; bu hkmler, Hakkn mertebesinde/hazret malum ve makul olularna gre Hakka dnerler. te btn bu nedenlerden dolay kuatc ilh adalet ve cmertlik, bu hkmlere "varlk tecelisi/vcd tecell" ile yardm gerektirmitir; bylelikle, sz konusu tecellyle bu hkmlerin varlklar/a'yn kendileri iin zuhur eder ve bir ksmnn hkm dierlerine Hak vastasyla ular; bu, tam bir karlk/ceza, umumi-amil bir adalet ve ikramdr. Bu nemli esas anla! nk btn zel ve genel ceza trleri, bundan ve teklifin sebebi olduunu belirttiim daha nceki asldan ortaya kmaktadrlar. Daha nce akladmz gibi, teklif, vcdun daha nce belirtildii tarzda a'yn ile snrlanmasnn gerektirdii bir karlktr. Bunu hatrlarsan, doruyu bulursun. [182] zet ve Netice Fatiha sresi, ilh taksimle e ayrlmtr, birinci ksmla ilgili Allah Tela'nm nasip ettii aklamalar sona ermitir. Daha nce belirtildii gibi, her yete dair aklamann, "cem makm'Ve "matla"' diliyle yaplacan vaat etmitik; bylelikle, artk ibare gemini, bu blm genie incelemeye dalmadan nce tutmann tam vaktidir. imdi de, daha nce vaat ettiimiz konuya balayp, "cem" makamnn diliyle, "Besmele" ile balyoruz: Herhangi bir isimlendiricinin/msemrn, bir eyi isimlendirmesi, o eye dair bilgisi olmayan kimseyi "ikz" veya o eyi bildii halde unutmu ise, ona "hatrlatmak" veya belirli bir zellik veya hal veya mertebe veya zaman veya mevtin veya btn bunlarn toplam asndan isimlendirdii eyi o kimseye "izhr etmek"ten ibarettir.

Bir eyin, kendisini bildii halde kendisini isimlendirmesinin gayesi ise, bakasnn "dikkatini ekmek" veya korkmak ve ekinmek gereken bir mesabede olduu iin bakasn "sakndrmak" veya dikkati ekilen kimseyi isim sahibinin /msemm katnda bu tembih veya bunun yerini alacak herhangi bir ikz olmadan elde edilmesi imknsz bir eye "tevik"tir. u halde ahs, ikz edildiinde, farkna varr; bylece hemen arzu duyar, yararlanmak iin o eyi talep eder ve uruna alr; veya gvende kalmak iin ekinir ve saknr. Bu durum, belirli bir vakit veya hal veya baka bir artla snrl olabilecei gibi, bazen herhangi bir art ile snrl olmayabilir. Allah ismine gelince: bu konuda Hakkn nasip ettii lde aklamamz olmusa da, bu isim, derleyici/cem lisan bir mukaddimenin sunulmasn gerektirmektedir: Bu ismin itikak, ismin hakikatine deil, tasavvur sahiplerinin zihinlerinde bundan somutlaan mnya racidir; nk itikakn artlarndan birisi, kendisinden itikak yaplan anlamn, tretilenden nce olmasdr. Byle bir ey ise, hi bir hakikat iin, zellikle de "Allah" ismi iin mmkn deildir; nk hakikatlerin zellikle de bu ismin, dier mnlara ve tasavvur edilen kavramlara ncelikleri vardr. Bu isim, tasavvur ve mutlak ve mukayyet anlamda ulhiyet anlamn tasavvur edenlerin varlndan nce msemms hakknda sabit idi; u halde bu isim iin belirli bir itikak nasl geerli olabilir ki? "Allah" isminin, baka bir takm harflere deil de bu harflere tahsis edilmesinin nedeni ise, sadece harflerin srlarm ve rh-nlik mertebelerini bilen kimselerin bildii bir srdr; bylelikle bu kimse, bu ismin harflerinin dairesinin geniliini ve basitliklerinin hkmn, feleklerinin bykln, kendisi iin vad' edildikleri eyle ilikilerini, bu lafzn vad' edildii mny en iyi ifde edebilecek lafz olduunu bilir. Ayrca bilir ki: Bu ismin medluln bilip, onu niha idrk ve en st tasavvur mertebesinde tasavvur eden kimseye gre, baka harflerden olumu isimlere nispetle bu lafz, vad' edildii anlam en iyi ifde edebilen ve buna en uygun isimdir. Bilinmelidir ki: Nida edilen, arlan, zikredilen ve isimlendirilen herhangi bir eyi en iyi bilen ve mahede eden kimse, o eyi en salkl ekilde tasavvur eden varlktr; tasavvuru en salkl olan kimse, dncesi en salkl olan kimsedir; dnmesi salkl olan ise, en salkl tasavvurun sahibi, davet edilen ve arlan eyin, ismi zikredildiinde veya ona ynelindiinde veya ondan bir ey talep edildiinde veya istenildiinde, bu talepleri kabulnden en fazla yararlanan kimsedir. Bu ismin baz harflerinin telaffuz ve yazda gzkmeyii ise, Mssemma'dan btn kalan ve ehdet aleminde ve onun mukabili gayb'te ortaya kmayan eylere iaret etmektedir. "er-Rahmn'r-rahim" ise, sz ettiimiz bu makamn zevkine gre, mrekkep bir isimdir; dolaysyla, bunlardan her birisi, dierinin iermi olduu anlamdan yoksun deildir. Binaenaleyh "er-Rahmn"m hkmnn umumiliiyle -ki o, Vcddur-"ilm tahsis" ortaya km, bunun ardndan da, er-Rahm ismine mensup "irad" tahsis ortaya kmtr. Bylelikle "er-Rah-mn" ile, gayb zellikler/hsas- gaybyye varlk suretleri olarak taayyn ederken, ayn ekilde "er-Rahim" ile de bir olan V-cd, haric/ayn varlklar ile oalm olarak zuhur eder. [183] "Hamd Alemlerin Rabb Allah'a Mahsstur."

Bu ifde, "sen/vg" mertebelerinin en mcerredini, en geniini; mutlak "Allah" isminin Rab ismine gre ilk taayynn ve "Rab" isminin feleklerinin en geniini tariften ibarettir. Rab ismi, alemleri ihata eder; terbiye, efendilik, mlkiyet, sebat, slah, ayrca alemin mhiyeti ynnden Rabb ile irtibat srrn izhr etmekle alemlerin zerinde deveran eder. Hamdn srr ise -ki bu, hamdn henz zikretmediimiz en garip hkmlerinden birisidir- Hakkn "sen"y mahede ediinin aynsyla Hakkn ve varlklarn /mevcudat hamdidir. nk Hakkn, senann sena olduunu bilmesi, ehdeti gerektirir, nk gerekte ehdet, ilimden sonra olabilir. Hakkn dndaki herhangi birisi adna bir durumun/emr sabit olmas veya herhangi bir hkmn geerli olmas, Hakkn o kii adna grlen ve ona izafe edilen hkme mstahak olduunu grmesinin ardndan gerekleebilir. Hak, hamdi keml zelliiyle kendisine izafe ettiine gre, hamd O'nun adna sabit olmu ve mertebesi belirlenmitir. Hakkn varlklar hamd etmesi ise, onlarn ztlaryladr; yani, her eyin zt iin iktiz ettii iyi iyi/mahmd ilerle Hak onlarn varlklarn hamd eder. Bylelikle Hak, onlarn varlklarm izhr eder, birbirlerini tanrlar, bunun neticesinde ise tarif ve grme umumileir. Bylece, "sen"dan ibaret olan hamd, Hak-km her eyi "hamd" etmesiyle her eyi kapsamaktadr. Binaenaleyh alemin btn/mecmu', iermi olduu sfatlar ve haller ile birlikte vlmtr; bu haller, eitli dillerle honut/marziy-ye saylm, irde, ceml, fiili ve hal tevhit, btn hikmet diliyle ise, raz olunmayan haller diye grlmlerdir. Alemin btnn vlm/mahmd olmasnn izah udur: Hi bir ey yoktur ki, kudretin ve dier sfatlarn kemlinin zuhurunda art olmasn; kevn tafsilin (varlklarn alemde ortaya kmas) zuhuruna bal/tevakkuf olan ilim ve vcd mertebesinin kemli, varlklardan her bir ferdin zuhuruna baldr. u halde bir eyin gereklemesinin kendisine bal olduu her ey, matluptur ve zuhuru asndan da vgye deerdir. Bunu anla ve bununla yetin! nk buradaki tarzmz, geni aklamay kaldrmaz. Hak da, yaratklarna hamd eder. Bu ise, Hakkn hamdin hakikatini, diledii alemlerde izhr etmesi ve bu alem ehlinden dilediklerinin bir sfat yapmakla gerekleir. Bylelikle hamdin hkm, hamdi yapan kimsede/(hamd ile kaim olan) Hak ile zuhur eder ve onun bir sfat haline gelir. nk mnlar, kaim olduklar kimselerde hkmlerini gerekli klarlar. Hakkn hamdi-nin veya kendisinin varh/kevn vmesi ise, hkmnn v-Iende ortaya kmas ve onunla kaim olmasdr, nitekim daha nce bundan bahs etmitik. [184] "Er-Rahmn Er-Rahim:" Ayetteki bu ifde, Besmeledeki "er-Rahmn er-Rahim"i tekrarlamak iin deildir; bilakis birinci isim, genelletirme/tamm hkmn tahsis, dieri ise, tahsis hkmn umumiletirmekten tarettir. Bunlardan birisinin konusu, mutlak ve btn olarak, emrin mnsnn hkm gerektirdii iin "daimi hkm"; diernink ise, zahir ve btnda art olan "mukadder hkm"dr. Bunun srr ve aklamas yledir: Rahmet, iki tanedir: Birisi, Zt'a ait mutlak "imtinan" rahmet; bu, her eyi kapsayan rahmettir. Bu rahmetin ztlara sirayet eden hkmnden, bir eyin kendisine rahmeti doar, ayrca bir eyin intikam veya kahr suretiyle kendi nefsine ktlk ve ihsan ile rahmeti, bunda gerekleir. nk, ihsan sahibinin ihsan veya intikamcnn intikam, sahiplerine rahmettir.

Bu rahmet ynnden Hak, kendisini sevgi/hubb ve sevdiklerine kar duyduu iddetli kavuma arzusuyla /evk nitelemitir. Bu rahmet ile meydana gelen bu sevginin hibir sebebi ve art yoktur; bu sevgi, herhangi bir fiilin veya sfatn veya baka bir eyin mukabilinde gereklemez. Rabia (ra.), u msralaryla bu karlksz sevgiye iaret etmitir: Seni iki sevgiyle severim: Reva sevgisi Bir de, senin buna ehil olman nedeniyle olan sevgim Heva sevgisinden ibaret olana gelince; Bu, seni grnceye kadar "sr"da seni zikretmektir Senin ehli olduun sevgi ise, Senin dndaki her eyden senin zikrinle yz evirmemdir Ne birisinden, ne de tekinden dolay bana bir vg yoktur Fakat, bunda da dierinde de hamd sana aittir Binaenaleyh, zt bir mnsebetten kaynaklanan "heva" sevgisinin, ztn dnda hibir sebebi yoktur. Bir eye ehil olunduu iin sevilmek ise, ehliyeti bilmek sebebiyle meydana gelir. Talep ve ihtiya ya da ikrama mazhr olan kimsedeki bir vasf veya bu kimsenin genel anlamda sahip olduu iyi bir halden doan hak veya istihkaka bal olmakszn gerekleen btn ihsan ve ikram eitleri, bu rahmete mensuptur. Ayrca, bu rahmetin neticelerinden birisi de, Cumhur'a gre, "inayet" diye isimlendirilen bir sr ile bir gurubun cennette nail olacaklar hayr ve derecelerdir; bu kimseler, bu derece ve hayrlara, iledikleri bir amel veya hazrlam olduklar bir hayrn karlnda ulamazlar. Bunun iin, kef ile cennetin tane olduu sabit olmutur: Ameller cenneti, miras cenneti ve ihtisas cenneti. Kitap ve Snnette, bu cennetlerin hepsine iaret edilmitir. u anlama gelen bir hadis vrid olmutur: "Cennette bir takm bo yerler kalr. Allah, hkmnn gereini yerine getirmek iin, o yerleri hibir hayr ilememi kimseleri yaratarak doldurur. Allah Teala yle buyurmutur: "Her biriniz, oraya doldurulacaktr." Dier rahmet ise, zt rahmetten taan/faiz ve bir takm kaytlarla ondan ayrlan rahmettir. Bu kaytlardan birisi, "Rabbi-nz nefsi zerine rahmeti yazmtr" yeti ile iaret edilen yaz-nadr/kitbet; binaenaleyh yazmak, bir takm amel ve haller ile zorunlu olarak snrlanmtr. blis, herhangi bir arta ya da "hkm" veya "zaman" bir kayda bal olmayan "imtinan" rahmete tamah etmitir, "hkm" kayt, kaza ve kader kayddr. Bunlarn varlklardan ilk mazhrlar, Kalem-i a'la ve Levh-i mahfz'dur. "Zaman" kayt ise, din gnne ve kyamet gnne kadardr; yer ve gkler, devam ettii srece, orada kalcdrlar. u halde Besmele'deki ki rahmet de, umumilik ifde eder. Buna karn, Fatiha'da zikredilen iki rahmet de, belirttiimiz nedenlerden dolay imtinan-zt rahmet ve arta bal snrl rahmete aittir. Bu makamdan "Din gnnn sahibi" yeti ortaya kmaktadr; nk cezalandrma/mcazat, ya zatdir veya zat deildir. Binaenaleyh vakit, zt olmayan cezalandrmaya mahsustur; mutlakl sebebiyle zat cezalandrmann, herhangi bir vakti yoktur. Hakkn iki emri olduu ve alemde de iki hkm kabul etmeyi gerektiren bir zellik bulunduu iin Hak, geceyi ve gndz kapsayan "gn/yevm" zikretmitir. Gece ve gndz, ayeti silinen[185] Mutlak Gayb'm ve almetleri grlen ehdet aleminin mazhrlrdrr. Varlk ile "a'yn" arasnda meydana gelen zat cezalandrma, ilk kabul ve ikrm/ata ile gerekleir ki, daha nce bunlar belirtmitik. Sfat ve fiillere mahsus cezalandrma ise, "Bana ibdet edin, "arta krediniz" yetlerinde olduu gibi, Hakkn kullarna ikram ettii zahir ve btn

nimetlerinin mukabilinde verilen cezadr/'Ben kulumun bana olan zann zereyim." "Allah, bu tavsiflerinin karln onlara verecektir." (Enam, 139) Dua, icabet ve benzeri eyler, fiiller mertebesine aittir. Kul, "Din gnnn meliki" yetini okuduunda, Hakkn nbvvet diliyle "Kulum beni vd" demesi, genel ubudiyet makamnn gerektirdii eyle ilgilidir. Bunun rnei, raiyenin Melik karsndaki durumudur. Bu durum, "Din gnnn mliki" okuyuunun karsnda Hakkn syledii "Kulum bana tevekkl etti" sznden farkldr; nk bu ifde, kulluk makamnn "mlk" asndan zel anlamda gerektirdii kmil tevekkl, teslimiyet, boyun eme, itaat ve kulak verme gibi fiillerle ilgilidir. Din lafznn mnlarndan olan ve cezann ardndan gelen hal, itaat, adet ve benzeri hususlar ise, bir ii gibi almayan kmil kul iin gerekleen ubudiyetin ve temizlenmenin halleridir; bunlarm bir ksm, o kul iin hasl olur. Bu halin gerekleme almetlerinden birisi, sfat ve fiillere ait cezalandrmann ortadan kalkp, onun yerini zt cezalandrma hkmne ait emrin gerektirdii eyin almasdr; bu emir ile kul, daha nce zikredilen farklar ynnden Haktan ayrlr. Fakat bu noktada kmil ve kini] olmayanlar arasnda pek ok fark vardr ki, temyiz mertebelerinden sz ederken bu farklara iaret etmitik. Hal, itaat ve zikredilen dier mnlarn, Rab. ve kul mertebelerinin arasnda gerekleen bir takm karmlar ve birlemeleri vardr; bu birlemelerin z, nceki blmde amellerin mertebeleri ve neticelerinden bahsederken iaret edilen eylerdir. Artk, bu ve bunu takip eden konuyu, ayrca kitabn sonunda krn srrya ilgili zikredilen ifdeleri dn ve tefekkr et ki, garip eyleri gresin! [186] Zahir, Btn, Had ve Matla' Bilinmelidir ki: Bu kitabn pek ok yerinde, alemin hakikati ynnden "hazerat- hams"n hkmleri iin bir "ayna" olduunu aklamtk; alemin suretleri de, bu hkmlere gre zuhur ederler. Btn "ayn" varlklara ve gayb emirlere/i, defalarca iaret ettiimiz ve akladmz zere, bu be hazretin hkm sirayet etmitir. Aleme izafe edilen btn vasflar, zellikler ve levazm, ahadiyet zelliindeki "cem" makamnn hkmyle zuhur eder; bu makama, isimler, sfatlar, alemler ve mertebeler istinat etmektedir. nk bunlarn hepsi, bu makamn tesirinde/mnfail ve ondan meydana gelmiler ve bu makama tabidirler. Bununla birlikte, Zt'a ait bu en mukaddes ve mnezzeh makam, oalmaz/taaddt, bilakis belirlenme ve tafsil, alemlerin mertebelerine, hallerine, tavrlarna ve idrklerine gre bu makamdan ve bu makam iinde zuhur eder. Bu sabit olunca yle deriz: lh kelm - ki o, izah ve ifde mertebelerini kapsayan sfatlarn ve nispetlerin en nemlilerinden birisidir-, Hakkn mertebesinden/hazret sdr olmu ve bize, zikredilen be asl mertebenin ve bu mertebelerin ierdikleri eylerin hkmleriyle boyanm/insiba halde ular. Bu kelmn, Hz. Peygamber'in de belirttii gibi, bir "zahr"i vardr; ilh kelmn "zahr", hissedilir/mahss suretler gibi, beyan ve zuhur mertebelerinin nihayetine ulaan nas ve akldr. ilh kelmn, bir de gizli "batn" vardr; bu da, pek ok idrkten gizli olan, kutsi ruhlara benzer. lh kelmn, zahri ve btnin ayrt eden "had"di vardr; bunun ile, zahirden btna terakki edilir. Had, ztiyla, ilh kelmn zahirni ve btnn birletiren bir berzah, ayn zamanda btm ile "matla'" ayrt eden bir ayratr/fasl. Bunun bir benzeri, mutlak gayb ve ehdet mertebelerini birletiren "alem-i misl"dir.

lh kelmn, bir de "matla"'! vardr; ilh kelmn matla', zahirin, btnn, bunlar birletiren ve ayrt eden eyin kendisine dayand hakikati bildiren eydir. Bylelikle, btn bunlarn tesindeki eyi insana gsterir. Matla, Hakka ait Zt-gayb mertebelerinin ilki, gayba ait mcerret hakikatlerin ve isimlerin mertebesinin kapsdr. Keif sahibi, bu kapdan ahadiyet/birlik zelliindeki gayb kelmn srrna muttali olur. Bylece keif sahibi, zuhurun, btmlm, haddin ve matlain, kelma ve baka eylere ait bu tecellnin menzilleri ve de msemmsndan farkl oIu cihetinden "el-Mtekellim" isminin hkmlerinin taayyn ettii mertebeler olduklarn renir. Kelm, kelm sahibi zerinde zait bir ey olmay ynnden beinci mertebedir; bu mertebe, Nefes-i Rahman srrndan renilir. Bu konudan, zellikle bu adan olmak zere, daha nce bahsetmitik, hatrla! Fatiha'nn birinci blmyle ilgili aklamalarmz, hem btn anlam ve hem de tek tek kelimelerle ilgili olarak, sona ermitir. Allah, taahht ettiim eyi yerine getirmeyi nasip etti. nceki aklamalarmda, bu ksa anlatmn deerini bilmeyen kimseye nisbetle, sz uzatm olabilirim. Bunun nedeni, kaideler ve temel meselelerle ilgili grleri ortaya koymann, kendisinden sonra gelecek ve bu temel meselelere dayanan feri konular ve asllarna bal tafsili meseleleri aklayc olmasdr; zellikle de, i bu srenin, btn kelmlarn aslnn asl, hikmet sahibi srlar ieren her eyin anahtar olmas itibaryla byle geni aklamalar gerekliydi. Binaenaleyh byle bir sreyi tefsir etmek isteyen kimsenin, bu srenin nehirlerinin kt kaynaklara, nr gnelerinin doduu yerlere, srlarnn topland noktalara, hazinelerinin anahtarlarna ve btn ierdii srlara dikkat ekmesi gerekmektedir. Allah, hakk syler ve dilediklerim srt- mstakime ulatrr. [187]

BOLM III FATHA SURES'NN KNC KISMI "Ancak Sana bdet Eder Ve Ancak Senden Yardm Dileriz." (Fatiha, 4) ncelikle -Allah'n yardm ve dilemesiyle- dilin zahirnin ve mertebesinin gerektirdii hususlar zikretmekle balayalm; bunun ardndan ise, zahirden ve zahirde, tedricen btna doru terakki edeceiz. Daha sonra "had"de, sonra da "matla"a ve btn bunlarn zerinde hkim olan ve hepsini ihata eden hakkate/emr ulaacaz. Nitekim, daha nceki konularda da Allah, ayn eyi nasip etmiti. yle deriz: "yya" mansup ve ona ilave edilen eklerle birlikte "munfasl" zamirdir. Bunlar, "iyyake", "iyyahu" ve "iyya-yer/e oiduu gibi, birinci, ikinci ve nc ahsn hkmn aklamak iin "iyya" kelimesine eklenen "Kaf", "Ha" ve "Ya" harfleridir (birinci, ikinci ve nc tekil ahs zamiri). Dil bilimi uzmanlarna gre, "eraeyt-ke/seni grdm" kelimesinde "Kaf/Ke-seni" harfinin iraptan mahalli olmad gibi, bunun da iraptan mahalli yoktur; bunlar, kast edilmi gizli isimler deillerdir. Nahivci Halil'in, baz kimselerden rivayet ettii "Kii, altm yama ulatnda (fe-iyyahu ve iyya es-sebe/artk elbiseyi neylesin" deyii ise, istisnadr, buna dayanarak hkm verilmez. Szlkte "ibdet", boyun emek ve zelilliin nihayetidir. Bu anlamca, son derece skk ve youn dokunmu elbiseye "sev-bun zu-abde" denilir; adeta bununla, elbisenin, gl tesir ve etkiye konu olduuna iaret edilmitir. Ayrca "arz- mu'bede" de, bundan tretilmitir; bunun anlam, zelil olmu arz demektir. "yyake na'budu/ancak sana ibdet ederiz" yetinin zhirin-deki btm srr ise, udur: Hak, hamd ile zikredilip, cell ve azamet sfatlan kendisine izafe edildiinde ve keml sfatlaryla nitelendiinde, ilim veya zihin, tasavvur edilen bir eye iliir/taalluk; bu ey, an yce, vgye, boyun emeye ve nemli konularda kendisinden yardm dilemeye layk bir varlktr. Bylelikle, dua sahibinin zihninde bu varln mertebesi ve azametinin sureti taayyn ettiinde, bu zelliklerle farkhlaan bilinen veya tasavvur edilen varla hitap edilir; bu hitap, dua sahibinin ona dair sahip olduu ve bu sfatlar kendisine isnat etmesini mmkn klan itikadna gredir. Dua edenin, o esnada, rubbiyet makamnn mukabili olan ve bunun ardndan "Ancak sana ibdet ederiz" ile "Ey bu sfatlarn sahibi" demeyi hatrlatan ubudiyet makamndaki duruu, ibdeti ve yardm dilemeyi sadece O'na tahsis etmeye iaret etmektedir. Bunun anlam, ibdet ve yardm talebini sadece Hakka mnhasr klarak, senden bakasna ibdet etmeyiz ve senden bakasndan yardm istemeyiz, demektir; ayrca bu hitap, ibdetin bu farkl varlk iin yapldna en iyi delildir ki, o, ibdetin sadece vastasyla gerekletii varlktr. Bunun yannda bu hitap, ibdetin yardm talebiyle birlikte olduunu gstermektedir; bylelikle, kullarn Rablarma yaklatklar eyler ile muhta olduklar ve talep ettikleri eyleri birletirmitir. bdetin yardm dilemeden nce zikredilmesi ise, icabet midiyle, vesileyi hacete takdim etmek gibidir. Nitekim Allah teala, yle buyurmaktadr: "Peygamberden bir ey rica ettiinizde bir sadaka veriniz. Bu sizin iin daha hayrldr." Ayette yardm talebinin mutlak olarak zikredilmesinin nedeni, yardm dileyen herkesi iermesi iindir.

Bu yette, yetin zahirnin artrd ve ksmen btna iaret eden hususlar zikrettikten sonra, imdi de bunun zerindeki meselelere geiyoruz. Ey dnen/mteemmil kii! ncelikle, zikrin ve huz hakikati blmnde daha nce zikrettiklerimiz meseleleri hatrlatacaz. Bunlar, "Rahim ve rahman olan Allah'n adyla balarm" dediinde Hakkn namaz klan kuluna cevap sadedinde syledii "Kulum beni zikretti" ifdesinin srrn aklarken belirtmitik; nk, burada o ifdeleri tekrarlamak gerekmektedir. Sonra yle deriz: Allah, akl sahiplerinin dikkatini, imdi akladmz konunun baz srlarna "Her birisinin bir yn vardr, ona dner. Siz hayrl olanlarda yansnz" yetiyle gizli bir ekilde ekmitir. Herhangi bir eye ibdet eden kimse, kukusuz ki, ibdet ettii eye/mabd ynelmektedir/tevecch. Herhangi bir eyin mabuduna tevecch, bu tevecche kendisini sevk eden nedenden sonra geli; sz konusu neden, kiinin yneldii varlk hakknda kendisinde sabit olan eye gre ortaya kar; kiide sabit olan ey ise, bir takm delil ve nc lerden/mukaddime meydana gelen ilm bir suretten ibarettir. Bunlar, o kimsenin inancna gre, yakinbir kesinlik ifde ederler. Ya da bu sabit ey, iitilmi szlerden veya grlen eser ve yetlerden meydana gelen zihn bir surettir; bu yet ve eserler, keml olduklar zannedilen bir takm durumlara/umur dellet ederler ve bu eserlerin izafe edildii ve bu kemllerin istinat ettii kimse adna meydana gelmilerdir. Binaenaleyh bu sfatlar, baka birisinin ortakl olmakszn herhangi bir mevsufa ait/kaim olarak tasavvur edildiinde, o kimsenin ibdete mstahak olduu hkm verilir. Bylece, o kimseye ynelmek, korku veya arzu veya beenmek-ten/istihsan dolay ona ibdet etmek tevik edilir. Bununla beraber, bazen bu sfatlarn nisbet edildii, iitilen ve idrk olunan eser ve delillerin dellet ettii kimse hakknda verilen hkm, onun hakknda sahh ve sabit iken, bazen bu hkm, onun hakknda sahh ve sabit olmaz. Bu durumda hkm, gerekte/nefs'1-emr deil, sadece byle olduuna inanan kimsenin iddiasmca geerli ve sabittir. Ya da, bu sfatlar ve eserler, zfe edildikleri kimseden baka birisi hakknda sabit olabilirler. Bu grler, sadece kendi gr, sezgi/hads ve tasavvurlarna gre bunlar iddia edenlerin zihinlerinde belirlenmi somut eylere dellet ederler. Binaenaleyh bunlar, yani itikada ait zih-n sretler, onlar ilk dnen sezgi sahibi/hdis ynnden,onun tasavvurunun ortaya koymu olduu ve ondan etkilen-mi/mnfail eylerdir; bakalarnn grleri olarak onlar iiten ve tasavvur ediine gre nefsini kullua sevk eden ilk kimse ynnden de hu zihni suretler, bir defa daha etkiye maruz/mn-fail kamlardr ki, bu byle devam eder. u halde, ahs, zihninde rettii eye nefsini kle yapmtr. ahsn zihninde rettii ey, ayn zamanda, kkeni itibaryla edilgen bir tasavvur ile baka bir tasavvur sahibinden etkilenmi, baka bir suretten meydana gelmitir. te, ilk edilgen faile kadar bylece devam eder. "Gerek", tasavvur edildii gibi olabilir: nk, ibdetle ynelinen varln mhiyeti asndan "fail"; akl, zihin, zan ve vehimlerin tasavvurlarmdaki belirlenii/taayyn asndan ise "mnfail" olmas mmkn iken, bunun tersi de mmkndr; bu konuda, gr ayrl vardr. Bu noktada, akln tavrnn geersiz ve hkmsz olduunda hi bir kuku yoktur. nk bu durum, baz imknszlklar istilzam eder ki, imdi bunlarn detaylarn ele almamz gerekmiyor. Bunlara rnek olarak, Hakkn kendiliinde bulunduu hal zere, herhangi bir ahsn tasavvurunda taayyn etmesini ve sabileceini mmkn grmeyi verebiliriz; halbuki byle bir ey, gerekte imknszdr.

Sonra yle deriz: Bazen, mabuda ynelen bidin nefsinde hasl olan ey, akl maddelerden/mevad- akliyye, hisle idrk edilen, iitilen ve zannedilen eylerden meydana gelmi olabilir. Bu durumda, manev ve hiss farkl trlerine gre idrk, idrk sahibine tabidir. Binaenaleyh, zikredilen durumdaki kimseler, zihinlerde meydana gelmi suretlere ynelirler; tevecch sahiplerinin nefisleri, bu suretleri kendi zanlarmn ve dncelerinin unsurlarndan ya da onlara bunlar anlatanlarn zihinlerindeki suretlerden intikal eden unsurlardan somutlatrmlardr. Ya da bunlar, bir takm zellik, eser ve delillerden kartlmlardr; bunlar kartan kimse, bunlarla nitelenen ve btn bu zelliklerin nispet edildii kimse hakknda bu vasflarn sabit olduunu ve bunlarn ona izafe edildiini kabul etmitir. Bu durum, o ahsa gre, bir kemldir; u anlamda ki, bu mesabede olan herhangi bir varlk, ibdete layktr. Bununla birlikte, bu durumdaki btn insaf sahipleri, bu hkm ve tasavvurun benzeri bir hkmn gerekte eksik bir hkm olduunu kabul ederler. Ayrca, bu ahsn tasavvuru ve dier zellikleri, kendisine tabidir; nk sfat, idrkle ilgili olarak iaret ettiimiz gibi, mevsufa tabidir. u halde, o kiinin zihninde meydana gelen ve mabd iin olmas gereken keml sureti, naks bir surettir ve belirttiimiz nedenden dolay eksiklii sabit bu kemlin nispet edildii kimse, bu nispeti yapan tarafndan bilinmemektedir. Binaenaleyh, tasdik hkmnn tabi olduu tasavvurun doruluunu gsteren mutabakat nerede kalmtr? Artk, btn bu iaret ettiimiz meselelerden kan sonu, sz konusu tasavvurun, kemldeki eksik bir suret olarak retildiidir; bu suret, vehm ve hayal czlerden veya zayf nazar abalardan meydana gelmitir ve tasavvur edilen eye mutabk deillerdir. Sonra bu ahs, bu eksik sureti kendi kblesi yapm, ondan saadet, mafiret ve ihtiyalarnn karlamasn mit etmitir. Nitekim, Allah, yle buyurmuyor mu? "Allah'n dnda ibdet ettikleriniz, sizin gibi kullardr. ayet doru szl iseniz, artk onlara dua ediniz ki, onlar da size icabet etsinler." (Araf, 194) Bilmiyor musun ki, kendi zihninde ina ettiin ey, senin gibi bir edilgendir/m nfail; hatta o -onu sen ina ettiin iin- senden daha aa bir derecededir. Ey bu durumdaki ahs! Yemin olsun ki, kendine dnmen gerekir! Gr: Bu ekildeki bir hal veya itikadn herhangi bir neticesi olabilir mi? Ya da, itikadnda, ibdetlerinde ve namaz veya herhangi bir ibdetinde ulv himmet sahibi bir kimse, bundan raz olabilir mi? "Artk, hayrlara kounuz" yetiyle kast edilen ey, nerededir? "Kouturma" nerededir? Sahh ve doru tevecch nerededir? Hakka kendi zannmca tevecch eden kimsenin "Ancak sana adet ederiz" sz, tam bir yalandr. nk bu kii bu ifdesiyle, ancak ve ancak snrl aklyla veya vehmiyle veya hayaliyle ve zayf dncesiyle yaratm olduu zihni surete hitap etmektedir. Esas bu olan bir ibdetin veya namazn herhangi bir neticesi olabilecei nasl mit edilebilir ki? "Namaz kendim ile kulum arasnda taksim ettim", Hakkn fatihay ve ksmlarn zikredip, "Kulum beni vmtr", "Bana tevekkl etmitir", "Bu, benim ile kulum arasndadr", "Bunlar kuluma aittir, kuluma her istedii verilecektir" diye buyurmas nerede kalmtr? Zihninde meydana gelmi bu suretin, herhangi bir ey sylemesi veya herhangi bir eye kadir olmas gerekmez mi? Heyhat! Bu suretleri ina edenler, kendilerine ne bir fayda ve ne de bir zarar verebilirler. O halde, bu insanlarn zikredilen ekilde meydana getirdikleri rnler iin ne sylenebilir ki? Bilinmelidir ki: Hz. Peygamber'in Fatiha ve namazla ilgili olarak "Namazn drtte bjri ve yans kabul edilir" buyurup, dokuza gelinceye kadar ksmlar saymas, bunun ardndan da "O kimsenin namaz bir paavra gibi alnp, yzne frlatlr"

buyurmas, ibdet sahiplerinin paylarnn farkllna, pek ounun nasiplerinin azlna, bir ksmnn ise btnyle mahrum kalna iarettir. Bunun nedeni ise, ibdetlerini sahih olmayan bir asla dayandrm olmalardr. Bu ve benzeri durumlardan Allah'a snrz. imdi de, "viche"yi aklayacaz: "Viche", tevecch sahiplerinin kalplerinin, ruhlarnn, akllarnn, nefislerinin ve tabiatlarnn kendilerine hkim olan sfat ve hallerin hkmleri cihetinden kblesidir; bu hallerin onlara galip gelmesi, sz konusu eylerin hkmne baldr. Binaenaleyh, her tevecch sahibinin yn/vichesi, tevecch haline iaret eden bir hedeftir. "yyake na'budu/ancak sana ibdet ederiz" yetini aklama sadedinde yle deriz: ilh hazret aacnn aslnn, bir takm ferleri vardr. Bu ferlerden her birisine -mukaddes Zf tan gelen zt bir sirayetle- ulhiyet srrndan bir miktar sirayet eder; bu miktar, bu fer'in kendi aslndan tayabilecei orandadr. Dikkat ediniz! Bu ferler, ilh isimlerdir. Dikkat ediniz! Bu zat ve asl sirayet, her bir ismin mertebesinin gerektirdii ekilde Zt tecellnin isimlerin mertebelerine sirayet etmesinden ibarettir, te bu nedenle, defalarca unu syledik: Her isim, bir adan rnsemmnm ayn, bir adan ise ondan farkldr. Bu konuda o kadar aklama yaptk ki, artk bunu tekrarlamaya ve sz uzatmaya gerek duymuyoruz. Hakkn isimlerinden her birisi, alemdeki herhangi bir snfn zuhur etmesinin sebebi ve o snfn kblesidir. Bu balamda, mesela bir isimden, ruhlar zuhur ermitir; baka bir isimden, nispeten basit suretler zuhur etmi; baka bir isimden ise, tabiatlar ve mrekkep cisimler zuhur etmitir. Mvelledattan/cemadat-ne-batat-hayvanat her birisi de, kendisi ile zuhur ettii mertebenin tayin ettii zel bir isim ile zuhur etmitir; hatta, bunu mazhrn hali ve gayr-i mec'ul/yaratlmam zt istidad belirlemitir. Bunun ardndan bu isim, o varln tevecch ve ibdetindeki kblesi olmutur. Bu varlk, Hakk ancak bu isim asndan bilebilir ve bu mertebeden Hakka istinat edebilir. Bu varln, mutlak anlamda mertebeden olan pay ise, bu ismin btn sfat ve isimlerin mertebesini birletiren hakikatle olan ilikisi lsndedir. insana gelince: nsann suretinin zuhuru, yaratl esnasnda Hakkn kendisine klli olarak ve iki eliyle -ki bunlardan birisi, "gayb", dieri ise "ehdef'in sahibidir- tevecch etmesine baldr. Bu ellerin birisinden, mukaddes ruhlar zuhur etmi, dierinden de, tabiat, cisimler ve suretler zuhur etmitir. te bu nedenle insan, btn isimlerin ilmini kuatm, sadece suretlere ve zuhur ile nitelenen eylere mahss olanlaryla deil, bunlarn mertebelerinin hkmleriyle; "gayb" ve "gizlilik" ile nitelenen ve rh vb. batn olan eylerin hkmyle boyanm bir halde zuhur etmitir. oylelikle insan, melekler gibi veya tabi cisimler gibi, herhangi bir makam ile snrlanmamtr. Nitekim melekler, yle sylemilerdir: "Bizden her birimizin belli bir makam vardr." (Saffat, 164) lh haberler, eriat ve baka bilgi kaynaklarnn diliyle, bu durumu bildirmilerdir. u halde, hakik insann tevecch -ayet makamlarn boyunduruundan kp, kmil-vasat/orta itidal sayesinde iki ke-narm/ifrat-tefrit ekimlerinin hkmlerinden ve sapmalardan kurtulmu ise- hviyet mertebesine ynelmitir; bu mertebe, "ahadiyet-i cem'i-cem" mertebesidir. Bu mertebe, zuhr-btn-lk, evvellik-hirlik ve cem-tafsil ile nitelenmitir. Bu konuda yaptmz aklamalar hatrlayan kimse iin yeterli izahlarmz olmutu. -Allah'n izni ile- bu konuda daha fazla aklama da yapacaz.

ayet insan, kendisine baskn gelen herhangi bir cezbedici mnsebetten dolay, iaret edilen orta itidalden herhangi bir tarafa meylederse ve baz isim ve mertebelerin hkmlerinin kendisine hkim olmasyla saparsa, bu galip ismin dairesine yerleir, bu isimle irtibatl hale gelir, ona intisap eder, Hakka da bu isim mertebesi asndan kulluk eder ve dayanr; bu isim, o insann nihai hedefi, arzusunun zirvesi , kendisini ameaya kadar makam ve hali ynnden kblesi haline gelir. simlerin mertebeleri, birbirleriyle irtibatl, bunlarn hkmleri de "ibram/kesinlik" ve "eksiklik" hkmlerini aklayan "tevafuk/uyum" ve "tebayn/ztlk" ile birbirlerine bal ve i ie olduu iin, bu mertebelerin hkm altnda bulunular ve eserlerinin mahalli olular asndan yaratklarn halleri, farkl ve eitli olmutur. nk isimlere ait bu hkmlerin birleimleri, varlk mertebelerinde eitli ekillerde gereklemektedir. Bylelikle bunlarn arasnda, "ruh" deimelere bal manev keyfiyetler meydana gelir. Bunun neticesinde ise, arada "mizc"a benzer bir ey meydana gelir; bunun mizaca benzemesi, farkl tabiat ve bunlarn kuvvetleri arasndaki karmdan/imtiza oluan keyfiyetlerin etkileiminden/tefaul meydana gelmesi itibaryladr. Bu noktada bunun benzeri, isimler arasndaki "tebayn" ve "tekabliyer/'tir; bylelikle baz varlk ve isim mertebeleri, baskn olarak ortaya karlar ki, bu basknlk, baz tabiatlarn dierlerine olan basknl gibidir. Baz tabiatlarn dierlerine olan basknlnn sonucunda, mesela bir ey hakknda "bu safrav mizatr", "bu demevi mizatr" vb. diyebiliriz. sim ve varlk mertebelerinin herhangi birisinin basknlnda ise, "Zeyd, Abdu'l-Azizdir", bir bakas iin -ki bunlardan birisi gayb eli, dieri ise ehdet elidir- "Abdu'z-Zhir" veya "Abdu'1Btm" veya "Abdu'1-Cam" diyebiliriz; veya Adem birinci semadadr, sa ikincisindedir, brahim yedincisindedir vb. eyleri syleyebiliriz. Sonra, bu manev ve ruhan mizalar ile bu tabi mizalar arasnda baka bir itima/birleme meydana gelir; bu birleik yap iin ksmla snrlanabilecek eitli hkmler zuhur eder. Bu ksmdan birisi, rhnyetinin hkmlerinin tabiatnn hkmlerine galip geldii kimseye mahsstur; bylelikle o kiinin tabi kuvvetleri, ruhan kuvvetlerine tabi ve adeta onlarda yok olmulardr. kinci ksm ise, yaratlmlarn geneline/cumhur- halk aittir ki, bu, zikrettiimiz birinci ksmn zdddr. nk onlarn, r-hn kuvvet ve sfatlar, tabiatlarnn kuvvetlerinin hkm altnda yok olmulardr. nc ksm ise, kmillere ve Allah'n sekin kullarn-dan/Efrad dilediklerine mahsstur; onlarn yeti, "Her eye yaratln vermi, sonra yol gstermitir" yetidir. Bunu anla, bu konu, daha geni aklamaya imkn vermez. Sonra yle deriz: Btn bu nedenlerden dolay, zikredilen basknla gre bir hkm ortaya kar; bu hkm, isimler, mertebeler ve tabiatlardan baskn olan eyin/emr vasf gerektirir. Geri mahal, btn bunlarn hkmlerinden hali deildir, fakat bu mahal, kendisine kim baskn olursa ona intisap eder; bylelikle o kii, tenzih eder, tebih eder, tenzih ve tebihi birletirir, irk koar ve birler/muvahhit. Bu nedenle, zt grler, muhtelif haller, eitli makamlar, Maksatlar ve tevecchler ortaya kmtr. u halde varln mertebelerini ve isimlerin hakikatlerini bilen kimse, farkl tarz ve terkiplerine gre, inanlarn, eriatlarn, dinlerin ve grlerin srrm bilir. Bu konuyla ilgili bir takm aklamalarda bulunacaz; bunu bir rnek ve "miftah/anahtar" kabul edersen, Allah'n izniyle iaret ettiimiz hususlar renmi olursun. [188]

Akllarn, Nefislerin ve nsann Kblesi Bilinmelidir ki: Mutlak anlamda akllarn kblesi/ emrin mnsnn birliidir; bu birliin akllarn kblesi olmas, mhiyeti asndan deil, akllarn ona istinat etmesi asndandr.[189] Nefislerin kblesi ise, "Kesib"[190] tecelldir; zuhur derecelerinin sonuncusu ve zahirin ilk "btm" bu tecellye mensuptur. Tebih yapan kii, bu derecenin iki ynnden birisiyle ve bu dereceyle birleen "berzh" tecell ile ilikilidir; iaret edilen sz konusu berzah tecellsi, yaratl iinin ruhu olan insann hakikatine mahsustur. Ehl-i snnet ve ve'3-cemaat'm ve nceki eriat mensuplarndan Allah'n dilediklerinin kblesi, hem emrin ruhu ve hem de mertebesidir; bu kble, "Onun benzeri gibisi yoktur" yetinde ifde edilen tenzihin ve "Allah' grrmesine ona ibdet et" hadisinde iaret edilen tebihin sahibidir. Bunun en stn mertebesi, Am'nm zahiridir. Ariflerin kblesi, mutlak-Rabban suretin varh ve Hakkn zahiridir. Muhakkiklerin kblesi, Hakkn varl ve de hi bir tefrika ve oalma olmadan vcd ve mertebeyi birletiren Hakkm mertebesidir. "Rsuh/derinlik" sahiplerinin kblesi, kendisinden farkl olmay ve Adem'in benzeri olduu Hakkm suretinin izafe edilii asndan Hakkn mertebesidir; ahadiyet-i cem makam, bu mertebeye mahsustur. En kmil ve halis anlamda kul olan gerek insann kblesi ise, daha nce "viche" ve "tevecch"ten bahsederken aklanmt; fakat, betimlenmesi zor ve aklanmas haram olan bu meseleyle ilgili baz srlar zikretmemitim. Bununla birlikte, halis kulun karlnn/ceza verilmesi hakkndaki aklamalarmn sonunda buna ksmen deinmitim; daha nce ise, kmil anlamda Hak ile huzurun srrn aklarken deinmitim. Bu meseleyle ilgili nemli srlar bu eserin eitli blmlerinde akladm, akll kii, Allah'n izniyle bunlarn farkna varr. [191] Zat Ve Sfati bdet Geen ifdeler dnldnde, insann iki ibdeti olduu anlalr: Mutlak "zat ibdet", mukayyet "sfat ibdet". Zat ibdet, insann Hakkn ilminde ezelde farkllaan/temey-yz "ey-i sbite"sinin, ilk varl yaratcsndan kabul etmesi, onun nidasna icabet etmesi, "Kn/OI" emriyle taayyn eden "tekvini emr"e boyun emesidir. Bu ibdetin hkm, birinci kabul hali, icabet ve iaret edilen nidadan itibaren, sonsuza kadar devam eder; nk insan, varl ve hallerinin her birisi asndan daima yaratcsna muhtatr. Bunun nedeni, kabul edilen varln sresinin, zuhuru ve taayynn ardndan gelen ikinci nefeste sona ermesidir. Hak, Vcd- Mutlak ile daima insana imdat eder; bu vcd- mutlak, insann isim vb. gibi kendisine imdat edilen eyleri kabul etmesiyle taayyn eder ve snrlanr. Hareketler, insann hi bir katksnn bulunmad fiiller ve nefesler, bu kabuln levazm ve bu ibdetin suretleri arasnda bulunurlar. Sfatlara istinat eden "mukayyet ibdet" ise, kulun ztndan sfatlar, zellikleri ve balangc ve sonu olan belirli hal ve zaman gibi levazm ynnden zuhur eden her eye mahsstur. Kevn sebeplere kulluk ve bu kullukta yaratklarn farkll da, bu ibdetle ilgilidir. Yaratklar, sfat hkmlerinin, zt hkmne ve kendilerine, yani sfatlara mnasip olan eylere galip gelmesine gre bu noktada farkllarlar. Bunlar, insanda messir olan durumlardr; insan, onlardan etkilenir ve "zorla/khir"

onlara cezbe-dilir. Gerekte bu, onlara kulluk etmektir, nk insan, tesiri altnda kald ve zerinde egemen olan eyin kuludur. Bunun iin Hz. Peygamber Efendimiz yle buyurmutur: "Dinar kullarnn, dirhem kullarnn, mide kullarnn yz yere srtnsn!" Bu mndaki kaide udur: Mutlak anlamda tesir, rubbiyet srrna, infial/edilgenlik de kulluun mnsna mahsstur. Daha nce, "KrrT'in asla mteessir olmadn zikretmitik; kmil, yaps/heyet dzgn, eksiksiz bir aynadr. Bu aynaya yansyan her ey, kendisine gre zuhur eder. Bunu hatrlarsan, iaret ettiimiz meselenin srrn anlarsn! Bu iki ibdet, daha nce zikrettiimiz "vcb" ve "imtinan" rahmetlerinin mukbilindedir. Vcb rahmetinde "teklif" kokusu bulunduunu, "imtinan" rahmetinin ise mutlak olup, hibir zorunluluk ve icap ifde etmediini belirtmitik. Ayn ekilde, hi bir teklifin bulunmad ve emrin neticelerinden birisi olmayan "zat ibdet" de byledir; binaenaleyh emir ve teklifin konusu, iaret edilen "sfat" mukayyet ibdettir. Teklifin konusunun sz konusu ibdet olmas, Allah'n bir rahmeti, efkati ve insann herhangi bir sfatnn kendisini cezb etmesiyle sapmasn /meyil engellemek ve bundan sakmdrmaktr. ayet byle bir meyil gerekleirse, sz konusu zt meyil ile galip sfat, dier sfatlara kar stnlk elde eder; bu durumda, saltanatlarnn zuhur etmesiyle "keml"in gerekleecei dier sfatlarn hkmleri ortadan kalkar. Bu kemlin gereklemesi ise, mizaca mahsus ruhan ve manev itidal ve shhatin korunmasna baldr; bu iki miza, ruhlar ve btn kuvvetleriyle, sfat ve benzeri mcerret mnlar arasnda geekleen birlemelerden/itima' meydana gelir. Nitekim, bu meseleye daha nce, "Rab" isminin tefsirinde iaret etmitik, hatrla! [192] Amel ve bdet Bilinmelidir ki: Amel cesettir, ruhu da ibdettir. Amel, cennet ve benzeri bir karlk ister; fakat amel bu gibi eyleri, mutlak anlamda deil, aksine mertebesi vahdet ve hkm mil bir asla istinad asndan talep eder. bdet ise, "mabd" talep eder. bdetler, ruhun haller indendir; ameller ise, bedene aittir veya bazen ruha izafe edilirler. Ameller, ruhun bedenle ilikisi, onun tabi hkmleriyle bezenmesi ve renklerinin hkmleriyle zuhuru itibaryla ruha izafe edilirler. Kulun, itaat ve benzeri fiillerinde kendisini gzeten Rabbinin zelliiyle "huzr"u, ariflerin halleri arasndadr; onlar, kendilerinden amellerin "stn bir hayt/hayt- refa" ile sdr olan kimselerdir. Bu stn hayt, ariflerin ilimleri ve mahede ettiklerinin karsndaki huzurlar icap etmitir. Bylelikle amel, ariflerin marifet, mahede ve tevecchlerinin istinat ettii en son mertebeye kadar ykselir. Nitekim, "Mliki yevmi'd-din/Din gnn sahibi" yetinin tefsirinde ameller ve amellerin karlklarnn derecelerinden bahsederken buna iaret etmitik. Artk, oradaki aklamalarmzla yetin ve basiret gzn a! [193] "Ve yyake Nestein / Ancak Senden Yardm Talep Ederiz" Bilinmelidir ki: "yyake" lafzyla ilgili olarak dil bilgisinin gerektirdii ve artk tekrar gerektirmeyen aklamalar yapmtk; ayn ekilde, srenin kalan ksmnn srlaryla ilgili kll meseleleri zikretmeye de gerek yoktur. nk, akl

sahibi/lebib, mracaat ettiinde bunlarla yetinsin diye bu kitaba kll asllar, temel hkmler, ilimler ve ulv srlardan bahsederek baladk; nk maksadmz, uzatmak ve aklamak deil, zetlemek ve deinmektir. Binaenaleyh bunlar, esaslar ve kl anahtarlardr; bunlar anlayp, hkmlerinin bu asllarn ferlerine ve tabilerine nasl sirayet ettiini bilen kimse, Kur'an'm, hatta dier kitaplarn srlarnn byk blmn renir. Artk, benden daha fazla aklama bekleme! Kukusuz ben de, -Allah'n izniylesenin fazla anlay ve dncene gvenmekteyim. Bundan sonra ise, yetin zahiryle ilgili aklamalara dair vazifeyi bitirip, srenin iermi olduu ve sredeki her bir yete ait btn srlar ve hkmleri aklayacam. Bunun ardndan da, daha nce de taahht ettiim gibi, -Allah'n izniyle- btnn tesindeki srlar zikredeceim. Bu tespitin ve de ikinci "iyyake"nin zahir anlamnda birinci "iyyake"de zikredilen aklamalarla yetindikten sonra, btn lisanyla aklamalarmza balyoruz: Bilinmelidir ki: "Sadece senden yardm isteriz" yeti, "Ancak sana ibdet ederiz" yetiyle ayn anlama iaret etmez. Birincisi, kul katnda ibdete layk olduu sabit bir "emr"e iaret etmektedir; bu emir, kulun ilmine, mahedesine, veya itikadna gre, maksat ve kblesinin son noktas haline gelmitir. Bu itikat, kulun zanlarnn ve hayallerinin unsurlarndan meydana gelmitir. Nitekim daha nce buna iaret etmitik. "Ancak senden yardm isteriz" yeti ise, sadece "mabd" olmas asndan mutlak "Mabd"a taalluk etmez; aksine, bidin/kul tek bana yapamayaca bir ite kendisinden yardm talep ettiinde ona yardm etme salhiyetine sahip olmas ynnden Mabd'a taalluk eder. O halde, kulun yardm dilemesinde bir eit kudret iddias bulunmaktadr; bu iddia ise, kulun ibdetteki halini tarif, mabudun mertebesini ve ona kar davrann bildiini belirtir bir surettedir. Bunun yan sra kul, bu talebiyle bamsz bir varlk olmadm da gizlice itiraf eder. Bu kul, adeta yle der: "Kendimde, ihtiyalarm karlamak iin bir kuvvet gryorum, fakat, bunun amacmn gereklemesinde yeterli olduuna kesin ve kararl olarak inanamyorum. Binaenaleyh Rabbim! Bende, sana ait olarak bulunan eye ve benim gcme yardm etmen kanlmazdr; nk senin yardmn, bendeki kuvvet ile birletiinde, amaca ulamay ve ibdeti hakkyla yerine getirmeyi umarm. Ayrca, bana bahetmi olduun kuvvetten dolay da sana krederim. Ben bu kuvveti, herhangi bir talebim olmakszn balangta buldum ve bu kuvvet ile, senden yardm dileme gc elde ettim; bylece, seni birleyip, hakknda tereddt etmeyerek ve bakasna ynelmeden senin hakkn yerine getirmeyi mit ettim." te bu, kul mertebesinin lisandr. Hakkn bu yeti kullarna inzal edip, onlara bu tarz ibdet etmelerini emretmi olmas itibaryla bu talepte gizli halde bulunan "rubbiyet" lisan ise udur: Hak -kalpler onu bilmek, kendisine ibdet ve iltica etmek zerine yaratlm olsalar da-, bu alemin zelliklerinden olan meguliyet ve gafletlerin bazen insana hatrlanmas ve aklda tutulmas gereken eyleri unutturduunu bilir. Bu nedenle insan, kendisi iin daha nemli olarv. eylerin hatrla turnasna ve belirtilmesine muhtatr; nk belirli olmayan ey, herhangi bir netice vermez ve messir olamam. Kukusuz ki, hamdi takdimden sonra Hakkn kuluna ""Ancak sana ibdet eder ve senden yardm dileriz" demeyi ernret-mesi, kula unu hatrlatmak iindir: Kul, kendisinde grd ilim ve kuvvete, asla ve asla kendi basma sahip olduunu ya da herhangi bir kemlde ncelii bulunduunu zannetmeme ldir, bilakis btn bunlar, Haktandr ve Hakka aittir. Nitekim, insanlarn en kmili ve

mkemmeli olan Hz. Peygamber, yle buyurmutur: "Biz ommlayiz ve ona aidiz." Binaenaleyh rabbani mertebe, her iki tarafta[194] da mstakli-in imknszln kula bildirir; phesiz ki, bu durum, adaletin zirvesidir. yle ki: Cmertlik, ihsan, ikram ve saysz nimetin sahibi olan Hak, kulun O'nun ihsannn suretinin kemle erdirilmesindeki/tekmil katksna dikkat ekerek, bu katky zikreder, dikkate ahr ve ihmal etmez. Nitekim Allah, bildirme ve dikkat ekme amacyla yle buyurmaktadr: "phesiz ki Allah, zerre miktar bile zulm yapmaz. Bir tek hayr bile olsa onu kat kat artrr." Bu, iyiliklerin artrlmasyla ilgilidir. Bunun ardndan ise, yle buyurmutur: "Kendi katndan byk ecir verir." Bunu anla ki -Allah'n izniyle- doruyu bul! [195] "Cem" ve "Matla" Lisanyla Aklama Bu ikinci ksmla ilgili aklamalar, Allah'n izniyle, bununla sona erecektir: Bilinmelidir ki: Allah, yaratklarn, kendisine ibdet etmeleri iin yaratm, onlara varlndan ve sfatlarndan kabul etmeleri takdir edildii lde vermitir; bylelikle onlar, bu varlk ile O'na ibdet etmilerdir. nk yaratklarn, mstakil olarak kendilikleriyle Hakka ibdet etmeleri sahih deildir. Bunun nedeni, onlarn mhiyetleri asndan hibir varla sahip olmaylar ve kendilerinden hibir ibdetin meydana gelmeyiidir. te, yaratlmlar mstakil olmadklar iin kendilerine, "Ancak senden ibdet ederiz" ifdesinin ardndan "Ancak senden yardm dileriz" demeleri emredilmitir. Bylece onlar da, bu tembihin ardndan Haktan kendisine kulluk etmek iin yardm talep etmilerdir. Ayn ekilde, yaratl esnasnda onlarn Hakkn varln kabul etmeleri de, Hakkm iktidarna yardm etmekten ibarettir. Binaenaleyh, ilh kurbiyete mazhr olmu kmil kullarn mahede ettikleri ezel ve "gayb mnsebet" olmasayd, Rab e merbub arasnda bir irtibat geerli/sahih, bunu meydana getirmek de mmkn olmazd. u halde yaratmak, ihsan suretiyle bir hizmet ve ibdettir. bdet, amellerin a'ynmm suretlerini yaratmak, onlar tesviye etmekten ibarettir. Ayrca ibdet, ibdetin ne'etlerini de ihya etmektir; bylece ibdeti ina edene, kendisiyle zuhur eden ve onunla meydana gelen eyden, adeta inadan sonra zuhur etmesi gibi, daha nce gzkmeyen bir ey dner; ite, dier tarafta da, hal byledir. nk, ayet isimlerin eserlerinin zuhuru olmasayd, onlarn kemlleri bilinmezdi. Kuatc/cami' aynada beliren grntler olmasa idi, isimlerin "a'yn" da zahir olmazd. Ayna, Zt'm gaybndan ayrlan eylerin tecellghdr ve Zt gaybmda gml olan okluklar zuhur eder. Binaenaleyh biz, kullarz, O ise, "mabd"dur; O, yaratandr, biz yaratlanlarz. "Ben insanlar ve cinleri ancak bana ibdet etsinler dye yarattm" yetinde hkmne iaret edilen "illet Lam/sebeplilik bildiren Lam harfi", iki tarafta da bizzat bulunmaktadr. Buna gre bu srrn iki hkmnden birisi, "Bana ibdet etmeleri iin" yetinde zikredilen bu "Lam" harfi ile bir hikmet meydana getirmi; dier hkm ise, "Ancak sana ibdet eder ve senden yardm dileriz" yetinde btn bir hikmet gizlemitir. nk Hakkm, her eyde, zellikle de eriatlarnda, emirlerinde ve haberlerinde olmak zere, zahir ve btn bir hkm vardr; bunlar, kmil ve ehl-i kefve'lvcd olan "temekkn" sahipleri bilir ve mahede ederler. "Resmi" ilimlerin mensuplar ise, baz teklifi suretlerde jiletlendirme yoluyla, bu hkmlerin zahirinin pek aznn farkna varrlar.

"Ancak sana ibdet eder ve senden yardm dileriz" yetinde zamirin oul olarak getirilmesinde, iki nemli klli sr vardr ki, bunlardan birisine daha nce iaret etmitik: Haric alemde ibdetin ve amellerin varl, mutlak anlamda, rubbiyet hkmlerini kuatan mertebe ile merbubiyet hkmlerini mil olan zikredilen bu tecellgh arasnda meydana gelir. Binaenaleyh, Hakkn ve alemin diliyle "Biz", "muhakkak ki biz", "ibdet ederiz", "yardm isteriz" gibi yetlerde geen oul zamiri, zikredilen iki mertebeden her birisinin kapsam olduu btn hususlara taalluk etmektedir. Aklamaya ve zetlemeye altmz konunun dier srn ise udur: aret edilen bu iki rabbani ve kevn mertebelerden her birisinin, gayb-manev bir "ne'ef'i vardr; bu neetin, bir takm halleri, birbirine zt ve uyumlu hakikatleri vardr vardr; bunlarm hkmlerinin de, kendi aralarnda uyum ve farkllkla gerekleen, karm ve tedahlleri vardr. Bu manev neet, Hak ynnden Adem'in suretinin zerinde yaratld "sref'ten ibarettir. Bu suretin Hakkn ztna mahsus gaybndan taayyn, insan-keml mertebesi ynnden gerekleir. Bu mertebe burada "ahadiyet-i cem" hazreti diye isimlendirilir. Ahadiyet-i cem, eyann varlklarn, isimlerin, sfatlarn, ilh e'nlerin hkmlerini izhr eder. Bunlar, eser ynnden mtekabil, ihata ve hkmde de farkldrlar; bunlara rnek olarak, el-Kabz, elBsit, el-Muni, el-Mu'ti, el-Mumt, el-Muhyi, el-AIim, el-Kebir, el-Mrd isimleri ve gazap, rz, ferah, haya, fke, efkat, rahmet, kahir, ltuf ve benzeri eyleri verebiliriz. nk btn bunlar, ahadiyet-i cem makamnda "ilm" ve "gayb" bi* heyet ile taayyn ederler ve intizama kavuurlar. Ahadiyet-i cem, Zt'a ait mutlak gayb ile bir adan gayb'dan farkl olan mertebe arasnda bir "berzah" gibidir; bir adan gayb'dan ayrlan bu mertebe, ilh iktidarn nfuz mahalli, gayb tevecchlerin ve eserlerin okarmm hedefi olmutur. Bu heyete, tabi kuvvetleri, ruhan huylar, manev, ve gayb zellikleriyle insann yaratl ve intizam benzemektedir. Zikredilen suretin izafe edildii hakkat-i ilhyye'nin mukabilinde ise, insana ait "ayn- sabite" bulunur. Ayn-i sabite, Rabbnn kendi nefsinde ezeii ve ebed olarak insana dair bilgisinin suretinden ibarettir. Ayn ekilde Rabbnn sureti de, O'nun ztna ve e'nleri-ne dair bilgisinin suretidir. Kulun suretleri, kendi ilminin nisbetlerinin suretlerinden ibarettir. Bahsedilen bu makamn zevkine gre kulun ilminin nis-betleri ise, varlnn taayynlerinden ibarettir; bu taayynler hakknda, 'taaddtleri ynnden onun "ayn" ve halleridir', demitik. Bunlar, ahadiyet-i cem makam diye isimlendirilen bu berzahta taayyn ederler ve kevn mertebede oalm/mteaddit olarak zuhur ederler; bu mertebe, kesret suretlerini kapsayan ahadiyet-i cem makamnn iki vechinden birisidir. nk bu makam, hkm insn- kmil ile zuhur eden keml makam; Ztn gayb ve zikredilen gayb'dan ve kendisinde ve bu ayna ile zuhur eden eyler iin bir aynadr. Bu berzah da, Hakkn kendisi iin kendi zuhurunun mebde-idir. Hak, bu mertebede zhirlik ve mazhrlk sfat ile ve de insn- kmil cihetinden zikredilen berzhlyla iki taraf birletirmekle zuhur eder. te, berzah mertebesine ait bu orta-vasat taayyn, ister Hakka nispet edilsin, ister aleme nispet edilsin btn taayynlerin asl ve "ey" diye isimlendirilen her varln kaynadr; taayynn Hakka nispet edilmesi, O'nun bir ismi veya sfat veya mertebesi olmas anlamnda, aleme nispeti ise, isim veya sfat veya mertebe veya itibaryla olabilir. Ya da bu taayyn, Hakka ve ae-me nispetin dnda nc bir ey kabul edilebilir; bu, Hakkn hakikati/ayn ynnden ikinci defa dier taayynleri iin tecel-lgh olan eye nispetle, ikinci, nc,

drdnc kez zuhur etmesidir ki, bu say sonsuza kadar gider. Bu zuhur, Haktan ve Hak ile taayyn eden eyde, Hakkn o eyde gayb ve ehdet olarak taayyn etmemi olmakla zuhur etmesidir; bunlar, "ayn" ve "gayr" diye isimlendirilirler. Bu sabit olunca u da bilinmelidir ki: bareler, "ahadiyet-i cem" makamm tarif etmede farkl farkldr; btn tarifler de, sahihtir. u halde ahadiyet-i cem, "hakkat-i insaniyye-i ilhy-ye-i kemliyye/insana ve Hakka ait kmil hakkat"dir desen doru sylemi olursun. Btn insn- kmiller, zahiri sureti asndan bu ilh hakikatin ve levazmnn mazhrlndr. Eer onu, ilh ve kevn mertebelerden ibaret olan iki mertebenin "berzh" diye simlendirirsen, doru sylemi olursun; nk o, imkna ait btn hkmleri iermektedir. Bununla birlikte bu hkmler, dier berzahlar gibi, ahadiyet-i cem'in ma-kliyeti zerine zaid bir ey deillerdir. Eer onu "iki mertebenin aynas" veya "Hakkn ve insn- kmilin suretinin mertebesi" veya Haktan taayyn eden eyi ayran/fasl "hadd-i fasl" diye isimlendirirsen, yine doru sylemi olursun; Haktan taayyn eden bu ey, O'ndan taayyn ve taaddt etmeyen eyler iin bir ayna olmutur. Btn bunlar, onun iin ezel ve ebed olarak zatdir. Bu mertebeye mensup olan kmillerin, zaman ile kendisiyle zuhur ettikleri bir takm neetler asndan snrl kalmalar, bu tespitimize zarar vermez ve zikrettiimiz hususa aykr deillerdir. Sonra yle deriz: Her asrdaki insn- kmil, bu mertebenin iki vechinin birisi asndan "biz", "bizim katmzda", "kukusuz biz" gibi ifdelerle Zt'm gaybmn ve isimlerin hakikatlerinden ibaret olan e'nlerinin/unt mtercimidir; sz konusu mertebe, Hakkn ztnn gaybm takip eden ve ondan farkllamayan ve ayrlmayan mertebedir. nsn- kmil, varlklarn/a'yn ve bunlarn hallerinin yansd/intiba' bu mertebenin dier ynnden ise, bu a'yn ve onlarn halleri asndan ve onlarn diliyle, "ibdet ederiz", "yardm isteriz", "bizi ulatr" ifadeleriyle dile getirir. nsan, btn bunlar her eyi kapsamas sayesinde ve ztnn iermi olduu czler, zellikler, sfatlar,ruhan-cismn-tabi kuvvetlerin lisanyla dile getirir; nk insn- kmil'in sz konusu kmil mertebesi, iki taraf/vcb-imkn ve bunlarn gayb-ehdet, ruh-cisim, umum-husus, fiil-infial ve icmal-tafsil olarak iermi olduklar her eyi ihata etmektedir. Artk, bunu anla ve dikkatlice dn, Rabbna niyaz ve yakarla mracaat et! Eer, bu ifdeleri anlarsan/szn mhr zlrse, her eyde rubbiyet ve ubudiyet srrn; ibdet,, tevecch, talep, baarmak ve mahrum kalmann srrn anlarsn. Btn bidlerin, fer' ve yaratlm olmak ynnden ilh aslna tevecch ettiklerini idrk edersin; her kul, bu asl vastasyla Zt'm mutlak gayb mertebesinden hkm bir yansmayla zikredilen ilh-insan kmil aynada taayyn etmitir; bu taayv iki hkmn yansmas ile taayyn etmitir; bu yansma, imkn alanndan zikredilen aynaya dner. Binaenaleyh, sadece ona ibdet edilir, sadece ona ynelinir, her ey ondan balamtr ve ona dnecektir. Bununla beraber hibir kimse, Allah'tan bakasna bdet etmemitir; O'ndan bakasna da, tevecch edilemez. nk bu ilh ve kmil ayna, olmu ve olacak btn varlklarn kblesidir. Ayrca her ey, bu ayna ile kar karyadr/muvacehe ve her eyin Ztn gaybmdan taayyn etmi asl bunda bulunmaktadr. Binaenaleyh, Haktan pay olan herkes, onu burada "ayna" diye isimledirilen bu "kmil" mertebenin mikatinden alr; bu pay, Hakkn herhangi bir e'ni cihetinden taayyn etmesinden ibarettir. Sz konusu bu pay, bu e'nin suretidir.

Aliah'a yemin olsun ki! Maksadm anladn zannetmiyorum, u var ki Allah sana yardmc olursa ne demek istediimi anlarsn. Hakka ancak kmil olan ular, nk o, zt olarak, iaret edilen iki vecihten birisiyle Zt'm gaybma paraleldir/muvacehe: Burada tevecch eden, tevecch olunandan ancak iki mertebenin hkmlerini ieren iki vechi birletirmekle ayrlr: Bylece insn- kmil, mutlak-mukayyet, bsit-mrekkep, birok, hdis-ezelidir. Alem, sadece onun iin var olmutur, her ey onunla zuhur etmi ve aklanmtr. Artk, dikkatli ol ve burada akladmz gerek ile Allah te-ala'nm u yetindeki hkmnn doruluuna bak: "Rabbin ancak kendisine ibdet olunmasna kaza etmitir." (sra, 23); "Hkm ancak Allah'ndr. Sadece kendisine ibdet olunmasn emretmitir." (Yusuf, 40). Hakkn kazas, O'nun hkmdr, hakik emri de, hi kukusuz yerine gelir. Nitekim Allah, yle buyurmutur: "Onun emrini engelleyecek yoktur." u halde ibdetin srr, zikrettiimiz gibi olmasayd, Al-ah'tan bakasna ibdet ve O'ndan bakasna tevecch sahh olur, Hakkn hkmnn deitirilmesi ve emrinin engellenmesi sz konusu olurdu. Allah, bundan ve celline yakmayan her eyden uluvv- kebir ile mnezzehtir. Sulama ve cezalandrma, snrlama, belirleme/tayn ve izafe etmekten kaynaklanmaktadr; nk, herhangi bir eye ibdete liyakat vasfn izafe edip, iindeki eylerle birlikte hkm genel ulhiyetin ve mutlak tasarruf sahibi Rab olduuna inanmak, tam bir cehalet ve geree aykr durumdur. te bu nedenle, ilk hkm, yani her eyin gerekte Hakka ibdet ettii ve ondan bakasna ibdetin mmkn olmad hkm geerli ve gereklemi olmakla birlikte, cezalandrma da sahih olmutur. [196] Tamamlayc Aklama Ahadiyet-i cem mertebesinin kendileri iin bir ayna olduu ve onlar birletirdii/cami' sz konusu iki mertebeden her birisi, bir adan asl, dier adan da ferdirler; bu nedenle, bu kitabn pek ok yerinde buna iaret edilmitir. Bu ifdelerimizden bir tanesi u szmzdr: Hak btn asndan alemlerin halleri iin bir "mazhr" ve ahadiyet-i cem makam asndan da onlarn a'yn iin aynadr; bu aynada a'yn, birbirlerini grrler, hkmleri birbirlerine ular. Mertebesi, varl ve zamanyla daha stn olan metbunun eseri, kendisine tabi olan ve sonra gelende zuhur veya bunun tersi olur; ge gelen tabi-nin metbuya tesiri, onun bir adan nce ve metbu olmas, ayrca daha nce de belirtildii gibi Hakkn varl ynnden evvelliin-de ve sfatlar ynnden ise ahirliinde art olmas itibaryladr. Nitekim, Allah bunu u ekilde aklam ve bildirmitir: "Allah her eyi yaratandr" ve yine "O evvel, hir, zahir ve btndr." Allah, sfatlar ynnden hir oluunu ise, u yetle aklamtr: "Eer Allah'a yardm eder iseniz, O da size yardm eder"; Ayrca, Hz. Peygamber'in "Kendini bilen Rabbim bilir" ve "Siz usanncaya kadar Allah usanmaz" ve yine "Ben bilinmez bir hazine idim, bilinmek istedim" hadisleri bu ahirlie iaret etmektedir. yle ki: Hak, ez-Zhir ile isimlendirildiinde, hakikatleri ynnden alem, O'nun varlnn mazhrlar ve e'nlerinin ilitii tecellghlar olmutur. Her mazhr grlmez, bununla birlikte onun eseri ve mazhra yansyan ey ise, zuhur eder. Bu nedenle, mazhra eser bu zelliiyle nispet edilmez.

Bu ve benzer sebepler dolaysyla unu belirttik: Her fer aslna tevecch eder ve ona ibdet eder; bu ve baka nedenlerden dolay ubudiyet/kulluk ve rubbiyet/rabkk hkmleri, kendisine layk bir ekilde her eye sirayet etmitir. Bylelikle, her eyde varlk, ilim ve hkm ynnden kuatmakla, ih-zt beraberliin/maiyyet-i ihyye srr zuhur etmitir. Binaenaleyh, hkm sahibi her ey, rubbiyet sfat sayesinde hkm sahibidir; icabet eden ve tabi olan her ey ise, ubudiyet sfatyla tabidir. Eyada bunlarm zuhur mertebelerini akladm: Bunlar, nasl olur? Ne zaman sahihtirler? Ne zaman engellenirler? Ayrca, tek bir eyde de o eyin farkl e'nlerine, hallerine, mertebelerine, uyumlu ve zt zelliklerine gre, btn bu durumlar aklamtk. Artk o aklamalarmz hatrla ve onlarla yetin! Allah, hidyete ulatrandr. [197] BOLM IV FATHA SURES'NN NC KISMI "Bizi Srt- Mstakim'e Ulatr." (Fatiha, 5) Bu blm, bu surenin son ksmdr ve birinci ksm Hakka, orta ksm Hak ile kul arasnda mterek olduu gibi, bu ksm da, kula mahsustur. Bilinmelidir ki: Bu yet, bir takm meseleleri iermektedir; bunlar, yetin zahiriyle ilgili konulardr. yetin ierdii baka bir takm meseleler daha vardr ki, bunlar da, zahirden sonra gelen ve onun zerinde bulunan konularla ilgilidir. Biz, nce zahir ile balayp, daha sonra dier blme geeceiz. yle deriz: Bu yet, kelimeden meydana gelmitir; bu kelime, "bizi ulatr/ihdina", "srat" ve "mstakim" lafzlardr. Bu kelimeden her birisinin, zahir, de btn mertebesi vardr, bunlarn hepsine -Allah'n izni ile- dikkat ekeceiz. Bylelikle sen de, Fatiha'nm l yapsn/teslis hatrla ve onun srrn anlamaya al! ayet o srr mahede edebilirsen, hayrete dren eyleri mahede edersin. "Bizi ulatr/ihdina", dua ve sual kipinde bir emirdir, bu kelime, "hidyet"ten tretilmitir. Hidyet, "beyn" demektir; bu kelimenin asl, "Ya" iledir, harf, "emir" kipinde geldii iin drlmtr. Burada kelimenin oul gelmesinin nedeni, daha nce "Ancak sana ibdet ederiz ve senden yardm dileriz" yetiyle uyumlu olmas iindir; bylece, sanki btn kullar, aralarnda mterek bir hkm ve birletirici nispetler diliyle birbirleri adna konumaktadrlar. Buradaki birinci hikmet, udur: Yaratklar arasnda, daima duas tam olarak kabul edilip, bylece duasnn hkmnn ve bdetinin bereketinin btn kullara sirayet ettii kimseler bulunur; bu nedenle, "Cemaat rahmettir" buyrulmutur. Ayrca Hz. peygamber, bizleri iki eit bereket midiyle cemaatle zikir yapmaya ve namaza tevik etmitir: Bu bereketlerden birisi, duas ve namaz kabul edilen kimsenin bereketinin namaz kabul edilmeyen ve talebine ve gayesine gre kendisine icabet edilmeyen btn insanlara sirayet etmesidir. Dier bereket ise, udur: ayet cemaat iinde tilveti ve namaz olmas gerektii gibi eda edebilen kimse bulunmasa bile, bazen tilvetin ve namazn kemli, cemaatin btnnden meydana gelebilir. yle ki: Hak, tilvet edenlerin ve namaz klanlarn ilemi olduklar amellerin bir ksmn kabul edebilir; kabul edilen bu ksm, makbul salih amellerden meydana gelmi amellerdir, bu amelleri oluturan her para ve cz, cemaatten birisine aittir. te bu tam suret, kmil olmas zelliiyle, kabul edilmemi dier ksm ve paralara

efaat etmek iin geri dner. Bylece makbul ibdetin bereketi, makbul olmayan tilvet ve namaza sirayet eder; bu sirayet, iksirin kuvvetiyle kuruna ve cevhere sirayet etmesi gibidir. ksir, onun hakikatini deitirip, younlatnr ve ehli olduu keml derecesine ulatrr. [198] "Srat" Srat, zerinde yrnlen eydir ve sadece belirli bir balang ve nihayet arasnda bulunabilir. Bu lafzda, lgat/okuma bulunmaktadr: "Sad/srt" veya "Sin/sirt" veya "Dat/drat". Kelimenin, harf-i tarif/Elif ve lam ile gelmesi, "ahid" ve "tarif" iindir ki, bir kelimenin harf-i tarif taks almas, tarifin ksmlarndan birisidir, nk harf-i tarif ile tarif, ksmdr: Bunlardan birisi, cinsin kendisini tarif etmesidir, bu tarif, cinsin altnda bulunan fertler iin sabit olmas itibaryla deil, sadece kendisini dikkate alan tariftir. kincisi, cinsin altndaki her bir fert iin hakikatin sabit olmas itibar ile tariftir. ncs ise, "istirak/kuatma" asndan hakikati tariftir; bu tarif, hakikatin altndaki fertler hakknda sabitlii itibar ile tarifidir. Bylelikle birinci tarif, "zt tarifi", ikincisi "ahd tarifi", ncs ise "cinsistarak" diye isimlendirilir. Kesin bilgiye/tahkik gre "ahd tarifi" olan ikinci ksm, sz konusu ksmlarn en kmilidir. nk, bu tarifin, "zt tarifi"ne dnk bir yn vardr ki, adeta, bu ynden zt tarifinden farkl deildir; ayn durum, nc ksm ile ilgili oiarak sz konusudur. nk muhatap, hitap sahibinin maksadn bilginin kendisiyle gerekletii aralardan renemedii srece, onun neyi kast ettiini bilemez; binaenaleyh her tarif, o halde, zikredilen itibar ile "ahd" hkm tar. Kukusuz ki, Elif-lam/harf-i tarif burada "ahd" bildirir: nk, bu noktada nebilerden kmil olanlarn zikredilirken buna tekrar dikkat ekilmitir. Allah teala yle buyurmaktadr: "Onlar ki, Allah onlar hidyete ulatrmtr, onlarn hidyetine de uyulur." (Enam, 90) Ayn ekilde, baka yerlerde de oul ve tekil olarak "tees-si/uymak"yi zikretmitir ki, bu "iktida etmek" demektir. Hak, kullarna peygamberinin "sirt- mstakim"e ulatrdn belirttikten sonra, onlara -eer Rablerini sevme iddialarnda sadk iseler- peygamberine tabi olmalarn, bunun neticesinde de Allah'n kendilerini seveceini bildirmi ve onlar bu konuda ikz etmitir.[199] Peygambere tabi olmak, "iktida" demektir ki, bu da, "es-si-rt/doru yol" zerine yrmekten ibarettir. Buradaki, "mstakim" lafz, "srt"n sfatdr; bu balamda bununla kast edilen, zel bir "istikmet"tir ki, bu istikmetin ve erbabnn srrm ve de ksmlarn daha sonra zikredeceiz. Aksi halde, her nerede bir "srat" var ise, o sratn gayesi Haktr. Bu meseleyi, -Allah'n izni ile- daha sonra aklayacaz. imdi de, bu yetin iermi olduu srlardan kendi yntemimize gre, sz etmeye balayacaz, yle deriz; ncelikle u bilinmelidir ki: man, hidyet, takva ve benzeri sfatlarn, mertebesi vardr: ilk mertebe, orta mertebe ve son mertebe. Hak, aziz kitabnn pekok yerinde bunlara dikkat ekmi olduu gibi, "ehl-i kef ve'1-vcd" olanlar da bu mertebeleri mahede etmi, bunlar ile tahakkuk etmilerdir. Binaenaleyh bu mertebelere iaret eden yetler arasnda unlar zikredebiliriz: "man edip, salih amel ileyenler, takva sahibi olup, imn eder ve salih amel iledikleri, sonra tekrar takva sahibi olup, imn ederlerse, sonra takva sahibi olup, iyilik yaptklar srece yedikleri eylerde bir gnah sahibi olmazlar. Allah, ihsan sahiplerini sever/' (Maide, 93); "Muhakkak ki ben, tevbe eden, imn eden

ve salih amel ileyip, sonra doruyu bulan kimse iin ok balaycymdr." (Taha, 82). u halde btn bunlarla Allah, akl sahiplerini u noktada ikz etmitir: Allah'a imn ve O'nun birliini ikrar ettikten sonra imnda, hidyette, takvada ve benzeri eylerde farkl dereceler bulunmaktadr, te, aadaki yetlerde de "artma" kelimesiyle bu derecelere iaret etmitir: "manlar zere imnlar artsn diye." (Fetih, 4). Ya da, Ehl-i Kehf hakknda nazil olan u yette de buna iaret edilmitir: "Onlar Rablerine inanan bir topluluk idi, biz de onlarn hidyetlerini arttrdk." (Kehf, 13) Zahir ilim mensuplar, bu dereceleri bemeyip, bunlar mahede ve bu derecelerle tahakkuk edemedikleri iin, bu konularda baarszla dmler ve unu ileri srmlerdir: "Sfatlar mcerret mnlardr, eksiklik ve fazlalk kabul etmezler." Bunun neticesinde ise, tevile sapmlar, tevilin hemen her eidi iinde kaybolup gitmilerdir. limde derinleenler ise, yle demilerdir: "Ona mn ettik, hepsi Rabbimizin katmdandir." (Ali Imran, 7). Bu imnn ardndan iin zne ve srrn knhne, sadece "stn akl sahipleri vakf olabilir." Bu kimseleri, kabuklar engelleyemez; onlar,, kabuklar ap, bylelikle ilerin hakikatlerinin zne vakf olurlar. Bu rabbani tembihler d eki srlardan birisi de, "terahi/sonra-lk" belirten ve sonra gelen kelimenin kendisinden ncekinden ayrt edilmesini temin eden "smme/sonra" edatnn yette zik-redilmesidir; bylece, perdeli kimse yle diyerek seni kukuya drmesin: mana ait tvbenin ardndan iaret edilen hidyet nerede kalmtr? Sonra bu tvbe ve salih amellerin lzm olan Allah'n bildirmi olduu hidyete bal imn nerededir? Bu hidyet, Hz. Peygamber'in eli olarak gnderilmesinden sonra hak dinin slm olduunu, Hz. Peygamber'in getirdii her eyin hak, onun dndaki dinlerin hkmlerinin ortadan kaldrhn/mensuh veya geersiz olduklarna inanmaktr. Zayf ve perdeli kimseleri meseleye sndrmak iin zikretmi olduumuz yetteki imn ve takvann, yetin ortasnda ve sonunda zikredilen takva ve imn karsndaki yeri nedir? Artk bunu dn! Hidyetin mertebesi vardr, bunlarn mukabilinde de "hayret" derecesi bulunmaktadr. Bu, cehennemdeki derekelerin, cennetlerdeki derecelerin mukabili oluuna iaret etmektedirler ki, bu konu, "cem" ve "matla"' diliyle konuurken Allah'n izniyle aklanacaktr. [200] Tamamlayc Aklama Mutlak Tecellfde Herhangi Bir eref Bulunmaz Bilinmelidir ki: Srt- mstakimle ilgili "tahsis"te bir takm srlar vardr. Bunlardan birisi udur: Hak, her eyi "vcd" ve "ilim" olarak ihata edip, karm, hulul, blnme ve de celline yakmayan eylerden mnezzeh olan Ztna has beraberliiyle her eyle birlikte olduu iin, her yolun nihayeti ve her slikin gayesi Hak olmutur. Nitekim Allah teala, "Muhakkak ki sen srt- mstaktm'e ulatrrsn" yetinin ardndan "Allah'n srat ki, gkte ve yerde olanlarn hepsi O'na aittir. Dikkat edin, iler ona dncdr" (ura, 52) yeti ile bunu bildirmitir. Bylelikle Allah, her eyin nihayette kendisine varacan, btn eyann belirli bir "srat" zerinde yrdne dikkat ekmitir. Bu srat, slikine gre ya manev veya mahsus bir srattr; Hak ise, "Var yeri ancak O'nadr" yetinde de ifde ettii gibi, onun nihai gayesidir.

Hak, bize iletmesi iin peygamberine bildirmi ve yle buyurmutur: "Muhakkak ki sen, srt- mstakm'e ulatrrsn." Binaenaleyh Allah teala, kendisine yryenlerin/sair ilellah gayesi olduu gibi, aranlarn da delilidir/dellet'l-hairin. Fakat, hi bir farklln/tef avut bulunmad Hakkn "mut-laklk"larmda herhangi bir eref yoktur. Buna rnek olarak, Hakkn mutlak hitab, mutlak maiyeti ve beraberlii, her eyi ihata etmesi ynnden mutlak anlamda kendisine varma, yaratmaya dnk hem ztna ve hem de sfatlarna ait mutlak tevecchn verebiliriz. nk Allah'n, mesela, Ar' veya Kalem-i a'la'y yaratmaya tevecch ile karncay yaratmaya tevecch arasnda hem "ahadiyet-i zt" ve hem de "tevecch" asndan hibir fark yoktur.[201] Ba gz/basar kalb gz/basret ile birleip, her ikisinin de Zt'a mahsus ilh nr ile boyanmasyla keskin gr/hadid'l-basar sahibi olan kimse, "Rahmn'm yarattnda herhangi bir eliki grmez." (Mlk, 4); bu kiinin, zt beraberlik ve birliktelik/(her nerede olurlarsa Hakkn yaratklaryla beraber olmas) karsndaki durumu da byledir. nk Hakkn, yaratklannm en alt mertebede bulunan ile olan beraberlii, Ztma has mukaddes ve kendisine layk bir birliktelikle en erefli ve en stn mertebedekiyle olan birliktelii gibidir. Mutlak anlamda hitabnn hkm de byledir; binaenaleyh Hak, Hz. Musa ve diledii kimselere hitap edip, onlar hitab ve diledii eylerle ereflendirdii gibi, "Oraya giriniz ve artk konumaynz" vb. yetlerde olduu gibi, cehennem ehline de hitap edebilir. Bu hitap dolaysyla cehennem ehli adna hibir eref ve fazilet yoktur, bilakis bu, onlarn azabna azap katar. Hakkn her eyi ihata etmesinde de durum byledir, nk Hak, her eyi "rahmet" ve "ilim" ynnden ihata eder. Hakkn rahmeti, burada, varldr/Vcd, nk daha nce de iaret ettiimiz gibi, eyann aralarndaki farkllk ve ihtilafa ramen mterek olduklar tek ey, Varlktr. Binaenaleyh Hak, vcd ve ilm/(varlk ve ilmen kuatma) ihatas ynnden her eyin gayesidir. Nitekim daha nce Hakkn ilminin, ahadiyet-i Zt/Zt'm birlii mertebesinde Ztndan farkl ve ondan ayr olmadna dikkat ekmitik, nk bu mertebede hibir ekilde taaddt/oal yoktur. Bununla birlikte Hak, her eyin gayesidir, her ey ile beraberdir; blnen ve blnmeyen her zerrenin ve czn; ruh ve nisbet gibi her basitin zahirini ihata ettii gibi, her eyin btnn da ihata etmitir: nk fayda, umm deildir ve saadet mil deildir; faydalar, mertebelerin birbirinden ayrlmas, cihetlerin ve nisbetlerin farkll, hitabn vastasnn farkllyla ortaya kar. Ayrca fayda, Hakkn seninle birlikte olduu sfata; seni ard ve ektii ulv mertebelere; seni yaratt ve terkip ettii e'nlerinin suretlerinden herhangi birisine ve herhangi bir ie; seni bulundurduu ve yerletirdii hl veya makama; senin iin deien ve farkhlaan makam ve hale gre ortaya kar. te, yaranlar bunlarda yarmaldr! Daha nce belirtmitik ki: Hakkn isimlerinden her birisinin taayyn varlklarn a'ynndan herhangi birisine bal olsa bile/tevakkuf, bu isim, o varln gayesidir; bu ismin mertebesi, o varln kblesidir, isim ise, onun mabududur. simler, kendilerini tek felek birletirse de, hakikatleri ynnden birbirlerinden farkldrlar. yle ki: Her isim, bir adan msemmnm ayndr ve btn isimlerle isimlenen "msemm" birdir. Bu itibarla, btn isimlerin bir olduu sylenebilir. Aksi halde, ed-Darr ismi en-Nafi ismiyle; el-Mu'ti, el-Mani ismiyle; el-Muntakim, el-afir ismiyle; el-Mun'im el-Latif ve el-Khir isimleriyle veya rahmet gazap ile

nasl ilikili olabilirdi ki? Gliplik ve ncelik/sebk ile bunlardan farkl olan nispetler nasl ilikide olabilirlerdi? Binaenaleyh ahadiyet-i cem/okluun birlii vastasyla eyann nitelendii farkllk/hilaf sureti korunur; zt ihata ve beraberlik srryla da, ztlar arasnda nsiyet meydana gelir. Artk, buna dikkat et, btn i Hakka dnecektir. Aklanmas haram olan eyi, izhr etmem ve bu yasa ihlal etmem! Hakkn, kendisinin bidayet ve gayede ve de bu ikisinin arasnda ve onlara gre ortaya kan "yol/tarik"da bulunduuna dair akl sahiplerine ynelik ikzlarndan birisi, Hud (a.s)'m diliyle belirttii u yetidir: "Muhakkak ki ben, benim ve sizin Rabbiniz olan Allah'a tevekkl ettim. Hibir canl yoktur ki Allah onun pereminden tutmu olmasn." (Hud, 56) Bylelikle Hud, Hakkn o canlyla birlikte yryen olduuna iaret etmitir. Bunun ardndan ise yle demitir: "Benim Rab-bim, srt- mstakim zeredir." Buna gre, yaratlmlarn "khr/zorla" ile kendileriyle yryene tabi olmalarndan dolay Hak, srt- mstakim zere bulunmaktadr. te bu, "mutlak" istikmettir ki, bunda hibir farkllk bulunmaz. Daha nce de belirttiimiz gibi, mutlak anlamda peremlerden tutmak veya mutlak anlamda yrmekten herhangi bir fayda meydana gelmez. Allah, "Muhammedi" zevkte bu makmm srrna baka ve daha kmil bir tarzda dikkat ekip, yle buyurmutur: "De ki: te bu benim yolumdur. Ben ve bana tabi olanlar, Allah'a basiret zere davet ediyoruz. Allah mnezzehtir, ben de mriklerden deilim/' (Yusuf, 107). Bu ifde, bir tembihtir: Allah'a davet -ki, davetin konusu bunda bulunmaktadrbir adan mphemlik ifde eder. yle ki: Hak, davetin sonunda taayyn etmektedir, imdiki durumda ise bulunmamaktadr. "Allah'a/ilellahi davet ediyorum" yetinde zikredilen "la/a" harf-i cerri, gayeye dellet eden ve tahdit vehmi veren bir edat olduu iin, Hak peygamberine yakaza ve yakn ehlini bu konuda ikz etmesini emretmitir: Bylece Hz. Peygamber, yakaza ve yakn ehline adeta unu sylemitir: Muhakkak ki, sizi Allah'a "i'raz/bakasndan yz evirmek" ve "ikbal/O'na ynelmek" sureti ile davet etsem de, bu, Hakkn kendisine ynelenlerle birlikte olmas gibi, yz evrilen eylerle beraber olmad demek deildir. Binaenaleyh Hak, bidayette madum/yok olmamtr ki, gayede talep edilsin; bilakis, halk Hakka davet ederken ben ve bana tabi olanlar, iin gereinin farkndayz. "Ben mriklerden deilim," yani eer Hakka dair byle bir eye inanm olsaydm, Hakk snrlam ve ondan perdelenmi olurdum; bu durumda da, bir mrik olurdum. Allah, snrlanmaktan, sadece belirli bir cihette taayyn etmekten veya blnmekten mnezzehtir. Ben de, Allah'a kar kt zan besleyen mriklerden deilim. Allah'a davetin nedeni, isimlerinin mertebelerinin farkl olmasdr; isimlerin farkll ise, Allah'a davet edilen kimsenin hllerinin farkllna baldr. Bylece yaratklar, saknma, ekinme ve kendilerine zarar getirecei beklenen ekilde Hakla birlikte kalmak ynnden Haktan yz evirirler; hidyet vermesi ve basiret nasip etmesiyle de Hakka ynelirler. Bylece, O'na ve ikramna nail olmay mit ederler. Bunu anla ve aklnda tut. [202] Hidyetin Mertebeleri

Bilinmelidir ki: Srt- mstakimin mertebesi vardr. Birincisi, mutlak istikmeti ieren genel mertebedir, nitekim daha nce bu mertebeye dikkat ekmitik. Bu mertebeyle ortaya kacak herhangi bir saadet yoktur. Hidyetin ikinci mertebesi, orta mertebedir; bu mertebe, Hz. Adem'den Hz. Peygamberin peygamber olarak gnderildii zamana kadar gelmi gemi mmetlerin Rabban-hakiki eriatlarna mahsus hidyettir. Hidyetin nc mertebesi ise, bizim peygamberimiz Hz. Muhammed'in getirmi olduu eriattr; bu eriat, kapsayc ve kuatc eriattr ve iki ksmdan olumaktadr: Birincisi, sadece Hz. Peygamberin kendisine ait olan ve nceki peygamberlerde bulunmayan hkmlerdir. kinci ksm ise, gemi eriatlarn hkmlerinden kendi eriatnda bulunan hkmlerdir. Bu zikrettiimiz eydeki istikmet, ncelikle "itidl"dir, sonra da bu noktada sebat etmektir; nitekim Hz. Peygamber, kendisinden tavsiyede bulunmasn isteyen bir sahabesine yle cevap vermitir: " 'Allah'a imn ettim' de, sonra da dosdoru ol!" Bu, yani gerek itidal haliyle bezenip, ardndan bu hl zerinde sebat etmek, gerekten de ok zor ve kymetli bir hldir. te bu nedenle Hz. Peygamber, "Hud suresi ve kardeleri olan sureler, beni ihtiyarlatt" buyurmu, bununla da "Emrolundu-un gibi dosdoru ol" (Hud, 112) yetine iaret etmitir. nk insan, yaratl, zahir ve btn melekeleri asndan bir takm sfatlara, huylara, hllere, tabi ve ruhan keyfiyetlere sahiptir; bunlarn her birisinin de, bir ifrat ve tefrit taraf vardr. Vcib olan, bunlarn her birisine ait "orta yolu" bilmek, sonra da bu orta yol zerinde sebat etmektir. Bunun iin ilh emirler varit olmu, apak yetler ve hariteki varlklar bunun doruluuna ahitlik etmi, meru amel ve ahlaklar ilemelerinin bereketinden byk kimseler hakknda da bu itidal gereklemitir. Ayrca, "Gz kaymad, arla da gitmedi" (Necm, 17) yetinde olduu gibi Hz. Peygamberi metheden yetlerde; veya "Onlar ki, infak ettiklerinde israf etmezler, cimri de davranmazlar, bunun ortasnda bir yol tutarlar" (Furkan, 67) yetinde olduu gibi cmertlik konusunda mminleri ven yetlerde; veya "Namaznda aktan okuma, btnyle de gizleme, bu ikisinin arasnda bir yol tut" (sra, 110) ya da "Elini boynuna bal tutma, btnyle de sap savurma" (sra, 29) yetlerinde olduu gibi Allah Tela'mn Hz. Peygambere tavsiyede bulunduu bir' takm yetlerde Rabbani iaretler, bu itidale dikkat ekmitir. Bylece Hak, peygamberini israf ve cimrilik arasnda "orta yol" tutmaya tevik etmektedir. Ayn ekilde Hz. Peygamber, kendisine ruhbanlk, senelik oru tutmak, btn gece namaz klmak hakknda soru soran bir sahabesini azarladktan sonra verdii cevap da, bu itidale iaret eden delillerden birisidir: "Dikkat et! Nefsinin senin zerinde hakk vardr, zevcenin senin zerinde hakk vardr. Oru tut, iftar et, namaz kl ve uyu." Hz. Peygamber, ayn konuda baka sahabelerine de yle demitir: "te ben, bazen oru tutarm, bazen yerim; bazen namaz klarm, bazen uyurum ve hanmlarma yaklarm. Kim ki benim snnetimden yz evirir, o kii benden deildir." Bylece Hz. Peygamber, ruhan kuvvetlerin tabi kuvvetlere bsbtn baskn gelmesini yasaklad gibi, tabiat kaynakl ehvetlere bsbtn dalmay da yasaklamtr. Hz. Peygamber, hl ve benzeri konularda da ayn ekilde davranmtr. Mesela, mer (r.a)' namazda sesini ykselterek sure okurken grdnde, bunun

sebebini sorar. mer yle der:-"Bylece putlar kryorum ve eytanlar kovuyorum." Bunun zerine Hz. Peygamber: -"Biraz daha sessiz oku" der. Hz. Peygamber, Ebu Bekir'e gelir, onun da ok ksk bir sesle okuduunu grr, ayn ekilde bunun sebebini sorduunda Ebu Bekir yle cevap verir: -"Mnacaat ettiim kimse beni iitmitir." Hz. Peygamber, Ebu Bekir'e yle der: "Sesini biraz daha ykselt." Bylelikle Hz. Peygamber, her iki sahabesine de, itidali tavsiye etmitir ki, itidal, srt- mstakimin bir zelliidir. Dier huyardaki durum da byledir: Kukusuz "ecaat/cesaret", korkaklk ve cret arasnda orta bir zelliktir. Belagat ise, ar veciz ve ksa anlatm ile uzun ve geni ifde arasndaki orta yoldur. Bizim eriatmz, btn bunlar aklamay tekeffl etmi ve buna riyet etmi; btn hllerde, hkmlerde, makamlarda, korkutma ve teviklerde; tabii sfat ve hllerde, ruhan hllerde, iyi ve kt huylarda itidal ltn gstermitir. Hatta eriatmz, kt huylar iin bile bir takm yerler belirlemitir ki, bunlar o yerlerde kullanldnda, iyi huylara dnrler. Bu mnya, ilh bilgilendirme ve hakikatlere dair verilen haberlerde de riyet edilmitir. nk eriat, hakikatlerden bahsederken iaret ve aklamay birletiren bir yol tutmutur. Biz de, eriatn yoluna uyarz ve sadece Allah'a yneliriz. Artk bu kadar iaret ile yetiniyoruz, nk geni aklama ii uzatr. Daha nce tespit ettiimiz esasa gre, iin zeti udur: nsan, btn alemin bir nshas olduu iin, btn alemlerle ve mertebelerle bir ilikisi meydana gelmitir; hatta insann, her ey ile bir nisbeti bulunmaktadr. Kukusuz insanda, kendisini "ahseni takvim"den ibaret olan itidal hlinden, her yne eken ve her arya icabet etmesini gerektiren bir zellik vardr. Her cezbe ve incizab/ekilme, icabet ve ar, herhangi bir fayda vermez ve saadet meydana getirmez. Bununla birlikte, Hak, daha nce akladmz gibi, her eyin gayesi, nihayeti, her eyle birlikte olan ve her eyin maksad olunca, istenilen ey, saadetlerin kaynana ve saadeti meydana getiren eylere ynelik zel yneli ve slktr; bu saadet, rzya neden olan, mlaim, herhangi bir elemle kark olmayan ve ebed bir saadettir. u halde, arzusuna ulama inancn veren veya gayesinin gereklemesini temin eden manev veya manev olmayan herhangi bir cihet veya bu cihete ve gayeye gtren salam, yakn, phe ve engellerden salim herhangi bir yol ortaya kmad srece insan, "kll m"in bulunmasndan sonra nasl talep edeceini, tam olarak neyi amaladn, buna nasl yneleceini ve de hangi yolla bu maksadna ulaacan bilemez. Zikrettiimiz bu kll mil ise, talebe veya insana zarar veren eyleri uzaklatrmak, faydal olanlar, veya dnyadahirette, zhirde-btnda kendisine en faydal olan eyleri elde etmeye yneliktir. Bu durumda ise, durum ve hl belirginleip, imdiki ve gelecek zamana nisbetle doru yol kendisi iin aydnlan m caya kadar, yolunu arr ve hayret iinde kalr. Bunu anla, Allah hakk syler ve yoluna ulatrr. [203] Hidyet ve Dallet Mertebeleri Allah, bu yetin zahiri, btn ve imdi bitirdiimiz blmde de "had"di hakkndaki bir takm srlan zikretmemizi nasip etmitir; imdi ise, "matla"' dili

ve srrnn, daha sonra da "cem" dilinin gerektirdii ekilde nasip olduu kadaryla yetin srlarndan bahsedeceiz. Allah mrid'dir. Bilinmelidir ki: Hidyet, dalletin zdddr. Bunlardan her birisinin de, mertebesi vardr. "Hayret"ten ibaret olan dalletin zellii, "belirsizlik/lataayyn"tir; taayyn ise, hidyetin zelliidir. nsann hidyetten nce dallette bulunmasmdaki sr[204], hviyetinin gaybi asndan ztma ait ilh ve mutlak e'n hkmnn bizzat taayynden nce olmasdr; mesela, vahdetin, icmalin, mphemliin ve bilinmezliin kesret, tafsil, aklama ve ifdeden nce gelmesi gibi. Kitabn balangcnda aklanm olan yaratl ve balang hakkndaki ifdelerimizi hatrla! "Allah var idi, O'nunla beraber baka bir ey yok idi." Herhangi bir isim, sfat, hl ve hkmn Hak ile beraber bulunmad makamn taayyn-i evvel makamndan nce oluunu hatrla! Taayyn-i evvel, kitabm banda iaret ettiimiz ve daha sonra deineceimiz zere, Gay-bm anahtarlarm aklayan/muayyin "ahadiyet-i cem" makamna aittir. Ayn ekilde, ahadiyet-i cem makamnn, "eriat" ve "hakikat" te sabit olan Am varlktan nce olmasn da hatrla! Bu mertebenin diliyle "Ben bir gizli hazine idim, bilinmezdim, bilinmek istedim" denilmitir. "Nn"a ait srrn, "Kalem"e ait emirden nce olmasn; Kalem'in Levh'den nce gelmesini; Kelime'nin, Ar'a ait vahdaniyet zelliindeki hkm ve emrin, ilk tafsli-sr emirden nce gelmesini hatrla! Bu emir, "iki kadem/ayak" hkmyle zahir olmutur. Bunun ardndan, ilh emrin, umm olarak bilinen, zel olarak da idrk edilen "tertip" ile Adem'de nasl sona erdiini, zr-riyetinin zerreler gibi Adem'in vahdetinin suretinde nasl toplanp, bir araya geldiini gr! Adem, silsilenin suretinin sonuncusu, mnsnn ilkidir. "Sizi bir tek nefisten yaratt ve ondan zevcesini yaratt. O ikisinden de pek ok kadn ve erkek meydana getirdi." (Nisa, 1) Bylelikle Adem'in zrriyeti, Adem'deki icml ve izaf gaybda mndemi ve gizli olmalarndan sonra, Hakkn kendilerini ortaya kartmas ve yaymas/ner ile zuhur etmilerdir. Bunun sonucunda ise, her birisi kendi nefsinden ve bakalarndan O'nun katnda perdeli haldeki eyleri grm, birbirlerine ait hkmler, kesinlik, eksiklik, basknlk ve malubiyet ile birlemitir. Bunu anla ve dn! Binaenaleyh, vahdet, icmal ve az nce "ncelik" vasfyla nitelediim eylerin btmh vardr; kesretin ise zuhuru ve akl vardr. nsann, suret zere yaratlmas takdir edilip, o, bir "nsha" ve "glge" olarak zuhur edince, onun nshas, kendi aslna tabi olan asllarn sureti zerinde meydana gelmitir; bylelikle onun dalleti, kukusuz, hidyetinden nce olmutur. Nitekim Allah, nshalarn en kmili, ilh ve beer keml ile zuhur ve tahakkuk asndan insanlarn en tamam olan Hz. Peygamber hakknda yle buyurmutur: "Seni arm buldu, hidyete ulatrd." (Duha, 7) Yani sen, yle bir halde bulunuyordun ki, kendin iin doru ve ncelikli olan eyleri bilmiyordun; bunun zerine Allah, doru ve ncelikle olan eyi sana bildirmi, belirgin hle getirmi ve sana bilmediin eyleri retmitir. Bylelikle sen, hidyet ve dier mertebelerde kemle erdin, hidyetle doldun, sonunda cotun, hidyete ulatrdn ve kemle erdirdin; feyiz, senden bakalarna yayld. Bylece, benim iyiliim/ilh hayr senin vastanla, seninki de benim vastamla kainata ulat.

Binaenaleyh insan yaratp, ona iki yol gsteren Allah mnezzehtir. Sonra Allah, insan iin dzgn ve mutedil yolu semi, ona bilmedii eyleri retmitir. u halde Allah'n, insan zerindeki ihsan ok byktr. Ey kardeim! Cezbeler ve arlar, muhabbet diliyle, her ynden ve taraftan insan ekerler, bunun nedeni, insann her eyin sevgilisi olmasdr; ayrca, her eyin kendisiyle boyanm olduu rubbiyet hkm asndan da, insan davet ederler. Daiye-ler/drt, cezbe ve mnsebetlere gre, icabet ve karlk vermek iin ortaya kar. nsan, sevdii ve meylettii eyin kuludur. Her makam, hl ve dier eylerde itidal, orta yoldur; itidalden meyleden kii, saptr/inhiraf. Btn veya ou ynyle azla meyleden kimse, itidalden uzaklar. nsann iinde bulunduu veya urad ve merkezinde "heyulan" vasfl olarak sebat ettii btn makamlarn dairesinin taraflar onun hakknda eit ise, o kii, "Her eye yaratln verir ve ona hidyet eder" zelliiyle kendi e'nlerinde Rabbna tabi olan "adam"dr. Bu kii bulunduu makamda, hkmlerin ve ekillerin kaytlarndan kurtulmutur, her cezbeye ve arya hakkn ve sadece kendisinden olan payn verir. O, kendisinden ortaya kan dier ksmlar ile ise, hibir vasf, belirli bir hl veya hkm veya isim olmakszn, asl mutlakh ve basitlii zerinde bakidir. Ayetteki "hidyet eder", aklamak ve ortaya kartmak demektir. Nitekim kmil eyh yle demitir: O tutuunca, ben de tutuurum, neelenince ben de neelenirim Onu, ak olduunda kalbim takip eder Bunu anla ve "viche/kble"nin srrndan, "Ancak sana ibdet ederiz" yetinin srrndan "cem" diliyle bahsederken, bu blmde ifde ettiimiz eyleri hatrla! Ayrca, daha nceki aklamalarmz da hatrla! Umulur ki iaret olunan eyi anlarsn. [205] tidal Mertebeleri tidalin ilh-gayb bir mertebesi vardr. Bu mertebe, manev suret ve gayb hey'etten ibarettir. Bu heyet ve suret, Zt'a ait asl isimler arasnda "Am" mertebesinde "ahadi-yet-i cem" hkmyle gerekleen ezel itimadan meydana gelmi, bu itimaa taalluk etmitir. "Am" mertebesi, Kalem-i a'la'nm ve ulv/mheyyeme ruhlarn kendisiyle zuhur ettii birinci nikah mertebesidir; bu mertebe, ayn zamanda Um-m'1-kitap'tr. Kimin ki, "hakkat/ayn"inin mertebesi, burada taayyn edip, isimlerin ve "a'yn"m hkmleri kendisine uygun bir ekilde tevecch ederse, bu kiinin ruhan makam, sfatlar, fiiller ve ruhuna mahsus ruhan hlleri ynnden "mutedil" olur; bu tevecchler, o kii hakknda mutedil olarak dzenlenmitir. Bununla birlikte bularn hi birisinin hkm, dier isimlerde yok olmaz, fakat asl suret zere farkllklar devam eder. Geri, unsur mizata olduu gibi, bu hkmlerin bir ksm dierlerine baskn olabilirler. Bu mertebede bu kiinin unsurlarmn/ustukussat birleimi de, bedenin yaratl hlinde itidalle uyumlu bir halde gerekleir. Bylelikle bu kii, zikredilen bu asl ve gayb itidal ile, ruhan ve tabi-misl itidalleri birletirir; bylece onun hlleri, fiiller ve tasavvurlar, itidal ve istikmet zere gerekleir. Bu fiiller ve eserler, yok olucu/zail veya belirli bir mddet devam eden eyler olabilecei gibi, srekli olan eyler de olabilir. Her ey, bu kiiden, mutedil olarak sdr olur. Binaenaleyh bu kii, Rabbndan geliinden/seyr nn rabbihi ve dnnde,doru yol zerinde, raz olunmu bir geli ile ve mutedil tavr-.larla, mstakim bir yol yrr; bu kii, gerekte/nefs'1-emr Allah katnda da raz olunmutur.

Ahadiyet-i cem makamndaki keml noktas olan bu merke-zi-orta noktadan sapan kimseye gelince: bu kiinin leh ve aleyhindeki hkm, mertebesinin bu noktaya olan yaknlna ve uzaklna gre deiir. Bazlarnn mertebesi, bu orta noktaya yakn, bazlarnnki ise daha yakndr; bazlarnn mertebesi bu noktadan uzak, bazlarnki ise daha uzaktr. eytanlara ait olan "tam sapma" ile, isimlere ait ve keml zelliindeki bu ilh itidal arasnda saadet ve ekavet mensuplarnn mertebeleri belirlenir. Buna gre tabi itidal, farkl mertebelerine gre zahir saadetin ve mahsus nimetin sahibidir; bu itidal, hidyet mertebelerinin ilkine ve cennet ehlinin geneline mahsustur. Ruhan itidal ise, Rabbma gre ikinci mertebede hidyetin btnnn sahibidir. Bu itidal, "Ebrr"a aittir. Velilerden ruhan hkmlerin kendisine galip gelen kimseler ise, "lliyyin"dedir; bunlara rnek olarak, Kadb Ulban el-Mev-sil[206] ve benzerlerini verebiliriz. lh isimlere mahsus gayb-itidlin mensuplar -ki onlarn hepsi, "mukarreb/yakmlami" kimselerdir-, "ehl-i tesnm" ve gaybm anahtarlarnn bekileridir; onlara, aada zikredeceimiz kmil hidyet mertebelerinin nc mertebesi tahsis edilmitir. Zikredilen zahir ve btn hidyetin mensuplar, eitli ksmlara ayrlr ki, bu ksmlarn says, tabi ve ruhan itidal mertebelerinin saylan zerinde bulunan velilerin says kadardr. Bu mertebeler, bu ksmlarn asllar ynnden yz civarndadrlar; fakat asllarn dayand ana ksmlar ynnden ise bu mertebeler, dokuzu gemez. Bunlardan bazlar, melek veya beer resulleri vastasyla Hakkn kelmn kendi nefsinde veya bakasnda iitmekle hidyete erer; bu kimselerin durumu, Sidrei mnteha'da "Mescid-i Aksa"'y geemez. Fakat, bunlarn arasnda byk farklar vardr; nk bunlarn arasnda yle kimseler vardr ki, onlarn durumu birinci semay ve zerine varid olan ilh hitab veya kendisine gelen melek eliyi geemez; bazlar vardr ki, onlarn durumu/emr, ikinci semaya mahsustur; bazlar vardr ki, onlarn durumu, nc semaya mahsustur. Bylelikle, Sidre-i mntehda zikredilen mescide kadar ykselir. Bu mescidin zerinde, herhangi bir tek-lif/er hkm veya kulun orada zorla/khir kulluk edecei belirli bir yol yoktur. Bunlardan bazlar ise, Hakkn fiillerinin sretleriyle hidyete ererler. Bu fiiller, afak ve enrsi yetlerden ibarettir. Bazlar, resullerin ve gerek anlamda tabi olunan kimselerin veya herhangi bir ak kaynakl idari-hkm koyucunun fiilleriyle hidyete ererler; bu kimsenin ortaya koyduu hkm, resullerin ortaya koymu olduklar eylerle uyumludur. Fakat bu hkmlerin koyan kimse, bunlar kendiliinden ortaya koymu, bakalar da bu hkmleri beendikleri iin ve taklit ederek ona uymulardr. [207] Bazlar ise, deiik eitlerine ramen, Hakkn izni ile hidyet bulmutur. Allah, u yetle bu makama iaret etmitir: "Allah imn sahiplerini ihtilaf ettikleri eyde izni ile hakka hidyet etmitir." (Zmer, 3). Bazlar da, imn sayesinde hidyete ulamtr, nitekim Allah tela yle buyurmaktadr: "man edip, salih amel ileyenleri Rableri imnlar lsnde hidyet eder." Bazlar ise, zikredilen eylerin toplam ile veya bir ksm ile hidyete erer. Bu balamda Allah teala yle buyurmaktadr: "Muhakkak ki ben tevbe eden, imn eden ve salih amel ileyip, sonra hidyet bulanlar iin ok balaycym."

Bununla beraber, zikredilen bu hidyet ksmlarnn mensuplar, eitli alt ksmlara ayrlr, bunu anla! Bunlardan bazlar, Hakkn sadece baz isimleri ynnden hidyete ular. Bazs, Hakkn btn isimleri asndan hidyete ular. Bazs, btn dier isini ve sfatlar birletiren zel mertebesi ynnden hidyete ularlar. Bazlar, sadece Hak ile hidyete ererer. Bu hidyet, herhangi bir kayt asndan; veya herhangi bir sfattan, isimden, e'n-den, veya belirli bir mazhrdaki tecellden veya harf ve ses ile kontrol altna alnm/munzabit hitaptan veya ilenmi bir amelden veya gsterilmi bir gayretten veya verilmi veya kazanlm bir ilimden meydana gelmi belirli bir nispet asndan gereklemez; ya da bu hidyet, var olan sebep ve vastalara bal deildir. Sadece Hakk" ylece bilmitir ki: Her eyin sureti ile sretlenmek, her hl ile hallenmek, btn mertebelerin ve de btn vakit ve zamanlardaki hkm sahiplerinin hkmyle boyanmak, Hakkn hakikatinin bir gereidir. Binaenaleyh Hak, bu sretin/(her eyin sureti) kendi mertebesinin/hazret suretine benzerliini/mudah grdnde, ul-hiyetin dayand mutlak ztnn tecellgh olarak onu semitir; ulhiyet, btn isim ve sfatlar birletiren mertebedir. Bylelikle Hak, bu tecellghda o hakikatin gerektirdii ekilde terell etmitir. Bunun neticesinde ise, her ey, Rabbmn ilminde ezelde taayyn asndan, bu ilim ile kendi hakkatini/ayn bilmi, her ey her eye grnm, bizzat bu ey ile her ey hakknda hkm verilmitir. Ayrca, hakikatlerin suretleri Yaratclarnn ilminde bulunduklar hl zere bununla korunmulardr; bu koruma, bu suretlerin sz konusu tecellghm aynasnda farkl-lamaylan ynnden gerekleir. Eer bu tecellgh olmasayd, Hakkn ondaki tecellsi vastasyla tecell eden ile tecellgh arasnda eyann suretleri zuhur etmeyecekti. [208] stikmetin Mertebeleri nsanlarn hidyet ve hidyete ulama/ihtida mertebelerin-deki ksmlarndan ksmen bahsettik, imdi de istikmetin ksmlarn zikredeceiz: Bilinmelidir ki: nsanlar, istikmette yedi ksma ayrlrlar: Sz, fiili ve kalbi ile istikmette olanlar; kalbi ve fiili ile istikmet zere olanlar. Bu iki gurup, kurtulua erenlerdir, fakat birinci snf daha stndr. nc ksm, fiili ve sz ile istikmette kalbi ile istikmet zere olmayanlardr; bu kiinin, bakasndan dolay menfaat edinebilecei umulur. Drdncs, fiili olmakszn sadece sz ve kalbi ile mstakim olan kiidir. Beincisi, fiili ve kalbi olmadan sadece sz ile istikmette olan kimsedir. Altncs, fiili ve sz olmakszn sadece kalbi ile istikmette olan kimsedir. Yedincisi ise, kalbi ve sz olmadan, sadece fiiliyle istikmette olan kimsedir; ite bunlar, birbirlerinden stn olsalar bile, lehlerine deil aleyhlerinde olan kimselerdir. Burada "szde istikmet" ile kast edilen, bu eylem bu gibi eyleri kapsad iin, gybet, sz taycl ve bunlara benzeyen eyleri terk etmek deildir; szdeki istikmet ile kast edilen, sz ile bakalarn srt- mstakime irat etmektir. Bazen bu, irat edilenden soyut olarak bulunabilir; bu durumu, bir rnekle aklayacaz: Mesela, bir insan namaz hakknda bilgi edinir ve bu bilgiyi tam olarak idrk eder. Bunun ardndan, namazla ilgili bu bilgisini bakasna retir. te bu kimse, sznde istikmet zeredir. Sonra namazn vakti gelir ve zahir rknlerine riyet ederek bilgisine gre namazn klar. Bu durumda ise, "fiilinde

istikmet zeredir". Bunun ardndan ise, Allah'n bu namazdan muradnn, kulun kalbinin namaz esnasnda Hak ile hazr olmas olduunu renir ve kalbini Hak ile hazr eder. te bu kii, kalbi ile istikmet zeredir. Dier ksmlar da buna kyaslarsan, Allah'n izni ile doruyu bulursun. Bunu rendiinde, yle deriz: Meru zel yollar ierisinde en doru yol, sretinden nakledildii tarzda, Hz. Peygamber'in sz-fiil ve hl olarak zerinde bulunduu yoldur; bu yol, kmil kiinin Hz. Peygamberi taklit ederek veya marifet ve mahede ile elde ettikleri yoldur. te bu yol, mutedil "orta hl"dir. nsanlar, bu halde eitli mertebeler iinde bulunurlar. Her bir mertebe sahibinin, bir veya daha fazla almeti vardr ki, bunlar, o kiinin Hz. Peygambere tabi olmasnn ve ona mensubiyetinin doruluuna dellet eder. Bu mensubiyet, ya er-din bir yaknlk veya hl ve ilimde Hz. Peygambere varislik cihetinden ruhan yaknlk dolaysyla gerekleir. Hz. Peygambere vris olmak ise, ya zevk veya bilgi kayna veya btn ilimleri iermeyi ve kuatmay gerektiren keml mertebesinde gerekleir. Bu almetler, hem perdeli kimselerde ve hem de bilgi sahiplerinde bulunur. Kmillerin ve "Efrad"m altndaki kimseye nisbetle ilh meselelerde hidyetin almetleri, vcd/varlk okluun nefyi ve eitli hkmlerinin baki kalmasyla birlikte kesrette bir olan Hakk mahede etmektir/kesreti vahdeti grmek; bunun yannda, bu mahedeye gerekli olan marifetin de bulunmas gerekir. Bu marifet, nisbet ve izafetlerin ortaya kn ve de hkm asndan yegane varlk olan ve kendisinde hi bir ekilde okluun bulunmad Hakka dn sebeplerinin bilinmesidir. Bu hlin mensuplar, bu halde eitli derecelerde bulunmaktadrlar. Bu dereceler, mahede, marifet ve velayette; ittibamn srrn, "muvafakat" ve "iktida" ynnden bunun hkmn bilmede; vakitli ve vakitsiz amellerin neticelerinde ortaya karlar. Bu ameller, "tabi"ye ve de "muvafk"a nispetle sdr olurlar. Kef ve marifet ehli olmayan mmin ve mslmanlar hakknda da orta yol zere istikmet, eitli derece ve mertebelere ayrlr. Binaenaleyh, onlardan zikredilen bu zevke en ok imn edenleri, ittibada en titizi, bu konuyla ilgili sz konusu hususlar en doru ekilde tasavvur edebilen kimseler, ilk tabakaya en yakn olanlardr. Onlar, "hlas" suresinde ve "Onun benzeri gibi yoktur" yetinde dikkat ekilen tenzih ile, "Rabbmz dnya semasna her gece iner", "Allah, Adn Cennetinde kendisine mahsus bir kkte kalr", Hakkn kyamet gnnde eitli suretlere girecei, yedinci kat gkte bulunan meleklerle birlikte inecei, "fasl" ve "kaza" Ar' zerinde istiva edecei, saitlerin kendisini iitecei ve kelmn ak olarak duyacaklar, Hak ile onlarn arasnda hi bir tercmann bulunmayaca gibi "tebih" ifde eden rivayetleri birletirirler. Btn bunlar, Hakkn kendisinden haber verdii gibi ve celline yarar tarzda "zhirlik" mertebesinde sabittir. nk, "tenzih" "el-Btm" ismiyle ilikili olduu gibi, btn bunlar da ez-Zhir isminin e'nlerindendir. "Hviyet" olarak isimlendirilen Hakkn hakikati, zahiri ve btn birletirir. Nitekim Allah, u yetle buna dikkat ekmitir: "O evveldir, hirdir, zahirdir ve btndr." Buna gre "hviyet makam", evvellik ve hirlik, zhirlik ve btmlk arasnda ortaya kmtr. Ayn ekilde Hak, iaret ettiimiz bu konuya bizim iin farz kld Beyt-i Makdis'in ardndan Kabe'ye ynelmeyi emrettii u yetinde de dikkat ekmitir: "De ki: Dou ve bat Allah'ndr. Dilediini srt- mstakime ulatrr." Yani Hak, dou ve bat arasnda bulunan srt- mstakime dilediklerini ulatrr; nk bunun ardndan "Biz sizi orta bir mmet olarak

yarattk" yeti gelmektedir. Nitekim, ayn ekilde sizin kblenizi de dou ile bat arasnda orta bir yerde belirledik. Dou, zuhurun, bat da btmln, "vasat/orta" ise, akladmz gibi "hviyef'in sahibi olunca, bu durumda vasat mertebesinde bulunan kimse, itidal ve tam istikmetin sahibi olmutur. Allah Tela'nm "Nereye dnerseniz Allah'n vechi oradadr" yetine gelince: bu yet, Hakkn ihatasna, zt maiyetine ve mutlakhnm srrna dikkat ekmektedir. Bu yetin hkm, kblenin ne tarafta olduunu bilmeyen aknlarda ortaya kt gibi, dou veya bat tarafndan kbleye ynelenlerde de ortaya kar. Sanki bunlardan birisi, gayesi kbleye bat cihetinden ynelmek olsa bile, batya; dieri ise, kbleye dou ynnden ynelmek niyetinde olsa bile batya ynelmektedir. Binei zerinde namaza klan kimse de byledir. nk o da, bineinin onu gtrd yere gre namaz klar. Nitekim, Hz. Feygamber'in byle namaz kld sabittir. Kabe'nin iinde namaz klan kimse de, belirli bir cihet tespit etmez. Ayn ekilde, cihetlerin kkenini mahede edip, onlardan neredeliin ve meknn bulunmad mertebeye terakki eden kimsenin durumu da byledir. Bu kii, hakkate/ayn ulam, btn cihetlerin, oluun, makamlarn, hllerin, meknlarn boyunduruundan kurtulmutur. Artk o kiinin kblesi, btn kbleler, btn din ve mezhep mensuplarnn cihetleri hline gelmitir. Binaenaleyh o, slk etmez, aksine ibraz ettii eyleri izhr eder, ona onunla slk edilir ve dn onadr. Tekrar konumuza dnp, yle deriz: Daha nce zikrettiimiz bu gurubun altnda, tabilik ve imnda tam olan tenzihi gurup/taife-i mnezzihe bulunmaktadr; bunlar, sfatlan tatil etmezler ve tevil edilecek eyler hakknda da kesin hkm vermezler. Bunlarn altnda ise, Zahirler vardr; bunlar, ne tebih ederler ve ne de hkm verirler. Bunlardan her bir gurup, eitli ksmlara ayrlr; her bir gurup arasnda da inan dereceleri olduu gibi, her derecenin de bir ehli vardr. u halde, bu ifde ettiimiz hususlar renip, slmi frkalarn hlini aratran kimse, onlarn hlini renir. Ayrca, bunlar-, dan, dikkat ektiimiz en yakn frkaya en uzak olan frka hangisidir, bunu bilir. ki taraf arasndaki frkalarn neler olduunu, ulv tabakaya bu frkalarn yaknlk ve uzaklk derecelerini bilir. ayet sz uzatmaya neden olmasayd, bunlar ksaca zikreder, onlarn metot ve yntemlerini gsterirdim; fakat gayemiz, ksa ve zl anlatmdr. Binaenaleyh bu zikrettiimiz eylerde, akl sahipleri iin yeterli bilgiler mevcuttur. Allah, mriddir. [209] Seyr-i Slk Mertebeleri Bilinmelidir ki: Kevn hakikatlere, ilh isimlere, ulv ruhlara, felek cisimlere/ecram- felekiyye, tabi dnmelere/istihalat-i tabiiyye, tekvini hllere ve btn vcd ge-limelere/tatavvurat- vcdiyye nispetle asl-zt seyir, devridir. Buna gre isimlerin seyri, eserlerinin ve hkmlerinin kabiliyetlerde zuhur etmesiyle gerekleir. Hakikatlerin seyri, trl mazhrlarda zuhurlarnn eitlenmesine baldr. Ruhlarn seyri, Hakkn tevecchnden yardm almak/istim-dad ve baka bir ekilde de yardm etmek iin ynelmekle gerekleir; ayrca bu slk, srekli tazim ve arzu iinde bulunarak, kendilerine mahsus zat ibdetlerini ifaya baldr.

Tabiatn seyri, kendisinden meydana gelen her hangi bir eye her eyin hkm ve sfatm kazandrmak ile gerekleir. Huss seyir ise, "vasat/orta" noktasndan olur, buna iki izgi kar. Bunlardan dorusal olan izgi, en ksa izgidir; buna gre bu ksa, orta noktaya en yakn olandr. Binaenaleyh, eriatta belirtilen ve ona ynelmekle saadetin elde edilebilecei Hakka en yakn yol, daha nce dikkat ektiimiz "srt- mstakm'"dir. Nitekim daha nce, kll mertebeler, hller ve vlm yce ahlaklardaki itidal ve adaletin nasl olduunu belirtmitim; bunlarn hkmlerine, eserlerine, vakte bal olan ve olmayan netielerine, bunlardan zahir ve btn olanlara dikkatini ekmitim. Hidyet mertebelerini ve yce, orta ve daha aa derecelerdeki mensuplar; fiil, sz ve kalb asndan insanlarn istikmetteki hllerim aklamtm. te, imdi de, bunlarn hepsini "slm"'dan ibaret olan ilk "red" mertebesinden balayarak, daha sonra imn, daha sonra da sliklerin ilk makam olan tevbe olmak zere, sliklerin son makamna kadar veciz ve zet bir ekilde zikredeceim. Bylece, i nizma kavuur, ilerin balangc ve sonlan, ilkeleri ve neticeleri arasnda ortaya kan "silsile" birbirine balanr. Bunun ardndan ise, hidyetlerin tarzlarn getiren ve kemllerin gayelerine dellet eden "nbvvet" srlarna dikkatini ekeceim. Son olarak da, -Allah'n izniyle- istikmet, erilik, ilkeler/mebdi, gayeler ve btn bunlara ait srlar belirteceim. yle deriz ki: eriat olarak ortaya konulmu olan zel yolda/ huss srat "Red" mertebelerinin ilki "slm"dr. slm, tevhidin kll mertebesinin hkmne ve herkesin kendisine istinat ve boyun ediinin bilincinde olduu Yaratc Allah'a boyun emeye/in-kiyat mcmel olarak dikkat eker. slm'n, bir takm feri hkm ve hlleri vardr; insann bu hllerle bezenip, bu hkmlere boyun emesi, onun slm'n mertebelerinde ve derecelerindeki seyrinden ibarettir. Bylece insan, slm mertebesinden imn dairesine geer. nsann, imna ait hl ve hkmlerle olan ilikisi de ayn ekildedir. Bylece, daha nce zikretmi olduumuz ve hakknda "irfan", "keif" ve "mahede" ehlini takip eder dediimiz taifenin hline ular. mana mahsus keml derecelerinin kayna, "tevbe" makamdr. Binaenaleyh tevbe makamndaki "orta", "mutedil" ve "mstakim yol", dorulua /sdk mni kukulardan halis bir hl ile bezenmek ve Hakka dnme niyetinde iradeli olmaktr. Bylece tevbe, kendisine zarar verecek her eyden temizlenir, hkm sabit ve makbul hle gelir. Bunun ardndan ise, Allah'n kullarnn tvbesini kabul ettiini, gnahlarn baladn ve kullarnn yaptklar ileri bildiini zel olarak tasdik etmek gerekir. Nitekim, Allah tellarm "Sizin yaptklarnz bilir" yeti, iaret edilen bu imna dikkat ekmektedir. nk imn, bilindii gibi, "tasdik"ten ibarettir. Buna gre, Allah'n insanlarn yaptklar ileri bildiine dair ihbarn tasdik eden kimse, onun kerih grd eylere cret edemez, nk, insan Hakka kar zayftr. Bunu yle bir rnekle aklayabiliriz: nsan, zerinde egemenlik sahibi olan kendisi gibi bir yaratlm, herhangi bir eyi yasaklasa ve o da, bu kimsenin o ii sevmediini bilse; sonra, bu ii yapabilme gc elde etse ve bu konuda ok byk bir arzu ve kendisinde takat bulsa; bununla birlikte, bu ii yasaklayan o gl kimseyi gryor ve iitiyor olsa, bu durumda o insan, asla bu ii ilemeye cret edemez. Bu ii yapmaya dair arzusu, son haddine ulasa dahi bunu yapamaz. stelik, bana bir bela gelmeyeceinden emin olsa bile, sadece

yasaklayan kimseye kar besledii haya duygusu kendisini bu ii yapmaktan engeller. Peki, ya byle bir emniyeti yok ise, nasl hareket edecektir? mann bu tarz, sadece Allah'a, kitaplarna ve resullerine olan icml imn deildir, bilakis bu imn, zel bir imndr. Ayrca bu zel imn, Hakkn, resullerinin ve sekin-kmil kullarnn kaderin hkmleriyle ilgili bildirdikleri en byk faydalardan birisi, ya da zikrettiimiz imn ile tahakkuk ettikten sonra kadere imn etmektir. Nitekim Allah teala yle buyurmutur: "Size, yeryznde ve nefislerinizde isabet eden her bir musibet, biz onu icra etmeden nce ancak bir kitapta yazlmtr. Kukusuz ki bu, Allah'a gre ok kolay bir itir. Bylece elde ettiklerinizden se-vinmeyip, kardnz eylerden dolay da znt ekmeyesiniz." (Yusuf, 87). Hz. Peygamber de yle buyurmaktadr: "Ruhu'l-Kuds benim "rav'"mda bir nefestir. Hi bir kimse, rzkn tamamlamadan lmeyecektir. Binaenaleyh Allah'tan saknnz ve ondan isteyiniz." Baka bir hadisinde ise yle buyurmutur: "Mslman kulun imn, Allah katnda bulunan eyleri, insanlarn ellerindeki eylerden daha gvenli bulmad srece, kemle ermez." Baka bir sahh hadiste ise yle buyurmaktadr: "Kii, kendisi iin istedii eyi, mmin kardei iin de istemedike, imn kemle ermez." Bu anlama gelen baka pek ok hadis bulunmaktadr. Kul, peygamberinin ve Rabbnn mzmyla kendi imnn lmelidir, bylece imnndan neyi elde edip ermediini renmi olur. Hkmne iaret ettiimiz bu makbul tevbe ile tahakkuk ettikten sonraki mutedil-orta, ve doru/mstakim yol, "inabe" ehlinin zellii olan ihlas sfatyla salih amel ilemeye sebat etmek, bunun ardndan ise, amel-i salih ile ulv mertebelere ykselmektir. Nitekim Allah teala yle buyurmaktadr: "Gzel kelime ona kar." Yani temiz ruhlar ve salih amel, Hakka ular. Binaenaleyh insan, imn, tvbesi ve salih amelleriyle birlikte, mutluluk stne mutluluk, kendisine en yarar olan emel ve szlerin peinde koar. Bylece, takva sahibi olur, imnn hakkndan onun hakikatine ular. Hz. Peygamber, bir hadisinde sahabesi Haris'in dikkatini bu imna ekmitir. Hz. Peygamber: -"Haris! Bugn nasl sabahladn?" diye sormu. Haris: -"Gerek/hak bir m'min olarak sabahladm", demitir. Bunun zerine Hz. Peygamber; -Her hakkn bir hakikati vardr, imnnn hakikati nedir? diye sormutur. O da; -Nefsimi dnyadan azat ettim, artk bana gre dnyann ta ve altn birdir," diye cevap vermitir. Bunun ardndan da yle eklemitir: -Rabbimin Ar'n ak bir ekilde gryorum. Sanki cennet ehli cennette nimetleniyor, cehennem ehli atete azap ekiyor." Bu cevap zerine Hz. Peygamber: -Bildin, byle devam et!" buyurmutur. te bu, imn derecelerinin sonuncusu, ihsan derecelerinin ise ilkidir. Sonra kul, terakki eder ve farzlar tam olarak ve hakkyla ifa, Allah'a ynelik himmetini cem-i himmet, Allah iin yapt ilerde kalbini hazr/huzur kldktan sonra, nafileleri arttrr; bununla birlikte, vcib ve gerekli vazifelerine nispetle de eksikliini grr. Bunun ardndan, Hz. Peygamberin daha ok sevdii nafileleri artrr; nafile ibdetlerin Hz. Peygambere ok sevimli gelmesinin nedeni, Allah'n onlar ok sevmi olmasdr. Bylece kul, Allah ve resulnn sevgisi onda bulunduu ve kalbin en iyi cilas olduu iin, nafile ibdetlere giriir ve onlara sarlr. Kalb, btn bu zikrettiimiz eylerin etrafnda dnd merkezdir.

Btn bunlarn nihayeti ise, Hakkn peygamberinin diliyle bildirmi olduu u makamdr: "Kulum bana nafile ibdetlerle yaklamaya devam eder, ta ki onu severim. Onu sevdiimde ise, onun iitmesi ve grmesi olurum." te bu, velayet makamdr. Bunun ardnda ise, nihayetsiz zel velayetler bulunmaktadr. Bu velayetlerin sonsuz olmasnn nedeni, kemlde nihayetin olmaydr. stelik, "Ben onun iitmesi ve grmesi olurum" mertebesi ile ve defalarca zikrettiimiz ve biraz sonra tekrar zikredeceimiz "ahadiyet-i cem" makamnn sahibinin mertebesi arasnda pek ok mertebe vardr. Buna gre, kemlin tesinde bulunan dereceler ne kadar olabilir ki? Binaenaleyh "Ben onun iitmesi ve grmesi olurum" mertebesi ile keml mertebesi arasnda nbvvet mertebesi, sonra risale t mertebesi, sonra zel bir mmete nisbetle snrl hilafet mertebesi, sonra umm rislet, sonra umm hilafet bulunmaktadr. Ayrca, "cem"deki keml, bunun ardndan da Rabbnm hlifesi olan insn- kmil'in kmil vekalet ve naipliini ieren keml gelir. Bu naiplik, Rabbmn onu hlifesi yapt btn eylerde geerlidir. Bunun yan sra, kulun ztna ve hllerine mahsus eyler de bunun iine girer. Her nebi ve veli resul deildir, bununla birlikte her resul, ayn zamanda nebi ve velidir. Risleti kl ile birleen herkes, hlifedir; resul olarak gnderilen herkesin durumu ise, byle deildir. Risleti umm olan resuln -ayet kendisine risletinin ar-dndan hilafet de verilmise- hilafeti de ummdir. Keml ile tahakkuk eden herkes, btn makam ve hllerin zerinde bulunur. Hakkn bir kimseyi hlifesi edinip, o kimsenin Hak'ta "ayn" olarak fni, hkm olarak baki kalmasnn tesinde hi kimsenin ulaabilecei bir hedef yoktur; bununla birlikte sz konusu kii "mutlaklk/temahhuz" ve "tekik" zelliklerini birletirir. nsn- kmil'in hllerinden, yaayndan ve almetlerinden herhangi bir ey renmek isteyen kimse, Miftahu'l-gaybi'l-cent ve tafsiluh isimli eserimize ve onda bu ve benzeri konulara dikkat eken aklamalarmza mracaat etmelidir. Kukusuz ki, ben bu kitaba bu srlarn bir ksmm zetle zikrettim. Eer bu gibi cevherlere muttali olmak istersen, bu kitab incele, szn sonunu bana bala, eserde yaylm nkteleri ve aklanmak istenmi kapal srlar bir araya getir. Bu durumda, garb srlar mahede edersin, teemml sahibinin "tekrar" olduunu zannettii eylerin byle olmadn grrsn. Bu gibi durumlarda bir defada tam olarak aklayamadm eyleri, baka bir ifdeyle tekrar edip, birincisinden farkl bir isim ile isimlendirdim; bylece, bu ey hakknda daha nce bilinmeyen baka bir bilgi vermi oldum. Bu konuda da, Rabbimin ve benden nceki kmillerin yntemine uydum. Binaenaleyh sen de, bu ifdeleri birletir, aklmda tut, tatmin ol ve basiretli davran! Allah, hdidir ve doruyu gsterendir. [210] Blm Nbvvetin Srr, rt Nbvvet Yollarnn ve rnlerinin Neticeleri Bilinmelidir ki: Nbvvetin bir sureti, bir de ruhu vardr. Bunlardan her birisinin de, bir hkm ve semeresi vardr. Buna gre nbvvetin Sureti, teridir. Teri, ksma ayrlr: Birisi, zorunlu ksmdr. Bu ksm, kendisi iin tespit ettii bir eriat ile Allah'a ibdet eden herkese mahsustur. O kii, bu eriat zere slk eder, Rabbma bu eriat asndan ibdet eder. eriat, tarikattr/yol. kinci ksm, belirli bir gurubu irat iin gnderilen resullere ait eriattr. Buna gre bu durumdaki resuln nbvvetinin hkm, insanlar iin balaycdr; nk resul ve eli gnderildii kimseler, kendisi iin tayin edilen eriatta ortaktrlar. Fakat bu resuln eriatnn durumu, umm deildir.

nc ksm ise, Hz. Peygamber Efendimizin risletidir, nk onun risleti, vahyin btn eitlerini ve her suretteki eriat kapsayan bir rislettir. Onun eriatnn durumu, kuatcdr, | ummdir, sreklidir ve belirli bir sonu yoktur. Hz. Peygamberin eriatnn hkm, sadece ve sadece kainatn ve zamann dzeni bozulduunda ortadan kalkar. Bu dzenin bozulmasnn bir tezahr, Gnein batdan domasdr; bu 4 ise, "ibret" ve "delil" olarak yeterlidir.[211] Nbvvetin simleri Sonra yle deriz: Nbvvetin, tam olarak eseri ortaya kartan asl asndan, eriatmzda kll bir hkm vardr. Bu kll hkm, be fer' ile ortaya kar. Bu ferler, tertipleri ve mkelleflerin zerine sirayetleri itibaryla, vcb, mendupluk, sakndrma/ha tr7 kerahet ve ibahadr/mubahhk. Bunlarn mkelleflerin zerine sirayeti, onlarn hlleri, fiilleri, anlaylar, vakitleri, yaratllar ve akllarnn ainal ve nsiyeti, kendisinden ayrlmalarnn mmkn olmad ekilde tabiatlarnn lfetine gredir. Nbvvet suretinin hkm, alemin nizmnn korunmas ve suretleri asndan varlklarn saadetlerinin bulunduu yere slk ve terakki iin onlarn maslahatlarn gzetmektir, nitekim daha nce bunu belirtmitik. Ayrca, tabi vasflar arasmda itidali yerletirmek, ifrat ve tefritten saknarak beden alet ve kuvvetleri uygun ve gerekli yerlerde kullanmak, bu noktadaki ilh itidal mizann gzetmekle tasarruf etmek, bu mznn gereiyle amel etmek, ebed diyar olan hirette tabi-mahsus nimeti elde etmek, bedenin btn kuvvetleriyle ilh ve mukaddes ruha boyun emesini salamak iin cz' istidadn elde edilmesidir; bylece beden btn kuvvetleriyle, ilh-mukaddes ruhun sfat ve hkmyle ve bunlarn gerektirdii ilh iler ve ruhan faydalarla boyanr. Nbvvetin ruhu, kurbiyettir/Hakka yaknlk; semeresi, safa ve tam olarak temizlenmek, bunun ardndan ise, sahih anlamda "muhazat/paralelliksin meydana gelmesidir; bu muhazat. Hakk bilmeyi, O'nu mahede etmeyi, O'ndan bilgi almay ve haber vermeyi gerektirir. Ayrca bu, eriata uyan sliin ruhu ile nebinin ruhu ve ona gelip, vahiy ve ulv bilgileri ilka eden ruhlar arasndaki gayb mnsebeti/iliki ihya eder. Bu ulv bilgilerin ve vahyin eseri, ruhunu glendirdii ve temizledii, vahiy ve ilka melekleri ile ayn makama girmede ortak olduunda bu mertebeye ulam kimsenin zerinde gzkr. Bu makam, vahiy melekleri arasnda blnen ve melek vastasyla ulaaca kimselere vasl olan mutlak vahyin tenezzl ettii makamdr. Bunun yan sra o, ilh ismin hkm altna girmede de meleklerle ortaktr; bu ilh isim, elinin gnderildii mmet zerinde olduu gibi, melek ve bu mmete gelmesi itibaryla resuln zerinde de egemendir. Eer resul asrnn kmili olursa -mesela peygamberimiz gibi-bu durumda onda baka bir art daha bulunmaldr. Bu da, onun "ahadiyet-i cem" mertebesinde vcb ve imkn mertebeleri iin bir aynaya dnmesidir. Nitekim, daha nce bundan bahsetmitik. ayet, resuln risleti "cz" ise, onun risleti iki ilh isimden zuhur etmi ve meydana gelmitir. Bunlardan birisi, el-H-d ismidir; dier isim ise, peygamberin hline, ilmine, eriatna ve yntemine gre belirlenir. Btn resuller arasnda risletinin btn isim ve mertebeleri kuatp, hepsinin hkmlerini ieren "Allah" isminden sdr olan yegane Peygamber, Hz. Peygamberimizdir. Binaenaleyh Peygamberimiz, kendisinin de iaret ettii zere, Allah'n kulu ve resuldr.

Ruhu asndan nbvvetin hkm, Allah'tan, O'nun isim ve sfatlarndan haber vermek, O'na ve O'nun katndaki eylere ynlendirmek suretiyle istidatlar ikzdan ibarettir. Ayrca nbvvet, nefislerin hllerini, ruhan saadetleri, manev lezzetleri bildirir; vahiy ve gerek keif yoluyla Hakkn bildirmesi olmakszn mmetin kendi akllarnca bilemeyecekleri eylere ykselmeleri iin himmetlere yardm eder. Bylece, nefislerdeki himmetler, o eyleri aramaya ynelirler; onlar kendi inanlarna gre elde etmeye ve Hakka kalb ve bedenleriyle birlikte nasl tevecch edeceklerini bilmeye nem verirler; burada bedenlerin de zikredilmesi, hkmleriyle bezendiklerinde bedenlerin kalplere tabi olmas itibaryladr. Ayrca onlar, Hakka yaplan zti ibdeti; vakte, mekna ve hle bal olan "hkm" ibdeti bilmek, slk ve benzeri eylerle "cem" hlinde en salam, en doru, en yakn yol ve en iyi tarz zere tevecch renmeye nem verirler. Onlar, bu yolun yolcularnn ve sekin kmillerin Hakka dair verdikleri ilim, hakkat, esrar ve hikmetleri anlarlar; bunlar, yaratklarn sadece akllaryla idrk ve tammada aciz kaldklar hususlardr. Ayrca: Nbvvetin ruhu, yaratklar Hakka ynlendirmek iin irad bildirmektir; bu tevecch, en doru ve salam yol' ve en gzel tarz zere kemli elde etmeyi gerektirir. Bu yol, zarar gizli ve bilinmeyen engeller ile, faydas gizli sebepleri birletiren bir yoldur. Bylece, ihtiya duyulan belirli her iyi eyi aramak, saadetleri elde etmek iin ondan yararlanmak, en gzel ve kolay ekilde keml ile tahakkuk etmek, engelleyici ilerden yz evirmek ve hkmleri insana ulaan herhangi bir zarar ortadan kaldrmak mmkn hle gelir. Nbvvet, zarar ve menfaate tabi olan iaret ettiimiz neticelerin bilgisini; bunlardan, sonlu olanlar ve herhangi bir mddet ile snrl olmayp, hakknda "sona erer" hkm verilemeyenleri; gidiat gzelletirmek ve Hakkn dndaki her eye kar zahit davranmakla huylar slah etmeyi retir. Btn bunlarn gayesi, Hakk kmil anlamda bilmek, O'nu zt olarak mahede etmek, O'ndan bilgi almak, kendisine ilka edilecek veya emredilecek veya bildirilecek eyleri kabul etmek iin srekli hazr olmaktr. Kul, bunlar kabul ederken hibir itiraz veya tereddt veya ihmal gstermez veya geri kalmasna neden olacak yorumlama ve tevile kalkmaz; daima, her eyde ncelikli ve acil olanlara riyet eder. Bunu ise, ncelikle niyetiyle, ikinci olarak ise kalb aynasn ve hakikatini temizlemekle yapar. Bu temizleme, btn bu eylerin, hatta her eyin aynada kendisiyle zuhur etmesini ve ortaya kmasn salar. Baka bir ifdeyle insan vastasyla her ey, Hakkn ilminde ezelde bulunduu mutlak ve kmil iyilikle alemde zuhur eder. Sz konusu iyilik, ilh ve zt tertiple elien herhangi bir engel olmakszn, o ey iin zt ve ezel olarak sabittir. Bu engeli, muhatabn/kabil mahallinin kiri veya istidat eksikliinden meydana gelmi olan bir erilik veya aynann yapsnda ortaya kan ve aynann kendisine yansyan eyleri kt kabul etmesine neden olan bozukluk icap ettirmi olabilir. Aynann eksik kabul, kendisine yansyan btn eylerin Hakkn nefsinde O'nun bir sfat veya huyu veya ilmi veya ilh bir ismi olarak bulunduklar durumdan farkllamasndan ibarettir; ya da bu ey, Hakkn herhangi bir sfat veya fiili veya herhangi bir varlk olabilir. Btn bunlarn varaca yer, bu keml ile tahakkuk ettikten sonra, Allah'ta fn olmay gerektirecek ekilde kmillik derecelerine dalmaktan ibarettir. Bu fnilik, kulun, Rabbinin ztna mahsus gaybmda tam olarak fn olmasn ve Hakkn o kul adna btn ilh ve kevn mertebelerde zuhur etmesini gerektirir. Hak, bu

mertebelerde insan oluu asndan insana nisbet edilen btn hl, emir, fiil ve vasflarla ve bu kul asndan Rabbine nispet edilen ilh keml ile zuhur eder. Basiret sahiplerinin ounluu, Hakkn kulu adna bu zelliklerle zuhur etmesini ve mertebelerde onun yerine kim olmasn, hilafetin ismi, hkm ve hli zannetmilerdir. Halbuki gerekte durum,,,Allah katnda ve elde edilmesi ok zor olan bu mahedenin sahiplerine gre, bunun tam tersidir. Bu hli elde edip, kendisi ile her ey arasndaki nisp ilikiyi gren; btn kainatn kendisine nisbetinin, kuvvet ve aletlerine mensup olduu uzuvlarnn bedenine olan nisbeti gibi olduunu rendii bir mertebeye ulaan; Allah'a sefer makamn geip, O'ndan halkna ulaan ve Allah'taki seferi ne belirli bir sre ve sona ulamadan baki kalan; sonra da Hakk kendi iinde mutlak vekili benimseyen kii, bu durumda yle der: "Ya Rabbi! Sen, yolculukta refikim, ailemde halifemsin. Rab-bim! Sen, sana olan seferimde benim dayanamsm. Sen, kendimin ve her eyin bedelisin! Sen, bana zel olarak izafe edilmi olan ve bana hlife olduun zt, sfat, fiil ve dier zelliklerimde ne gzel vekilsin! Btn bunlar ve beni aleme hlifen yapman asndan bana izafe ettiin her ey, kuatc, umm ve ihata edici bir izafettir. Artk sen, dilediin eylerle kim ve dilediin gibi benimle kim ol! Sen, bizim ve senden baka her eyin yerine bize yetersin. Hamd, alemlerin rabb Allah'a aittir." [212] Sonu ve Genel Bilgilendirme Bilinmelidir ki: Yoldaki istikmet ve erilik, amalanan gayelere gre ortaya kar. Gayeler, ulalan yerlerin ve nisp kemllerin alemleridir. Bu nisp kemller, "makam", "menzil" ve "derece" diye isimlendirilirler. Bunlar, yani gayeler, balanglar ile taayyn ederler; balanglar ve gayeler arasnda yollar ortaya kar. Bu yollar, hakikatte, kendisinden seyr-i sln balad bidayet mertebesinin hkmleridir. Seyir, sliin, balang ve gayelere mahsus hller ve hkmlerle bezenmesinden ibarettir. Slik, bu hl ve hkmleri ya kendisine eker veya kendisinden uzaklatrr, ya benimser veya terk eder. Binaenaleyh sliin herhangi bir hkmn ardndan baka bir hkm ile boyanmas, bir halden baka bir hle intikal etmesi, onun Allah yolunda slk etmesi ve yrmesinden ibarettir. Bununla birlikte salik, irdesini birletirmeli, btn himmetini tevecchnn kblesi ve arzusunun gayesi olan matlubuna yneltmeli ve de talep ve niyeti, hi bir kesinti ve kopukluk olmadan tevecchyle birlemelidir. Bylelikle, kendisine uygun btn hl ve hkmler ile beze-nir, onlarn hakkn ifa eder. Binaenaleyh slik, maksadnn kblesi olan gayeye ulatnda, bu hl ve hkmler, slikin kendileriyle bezenmesi ve onlara gre ekillenmesi asndan yerine getirilmilerdir. Bunun ardndan slik, baka bir ie giriir ve bylece bu slikin kim olursa olsun- ehli olduu gerek kemle ulancaya kadar de- \ vam eder. Sonra yle deriz: Balanglar, tevecchlerin ncelikleriyle ortaya karlar. Tevecchleri ise, talebe ve yollarda sle neden olan sebep-ler/bais belirler. Yollar, her eyi sebepleri harekete geiren tarif vecihlerine gre tanmlar. Sebepler, sahibinin irdesinin hkmne gre ortaya karlar; nk herkesin sebebi, o kimsenin irdesinin hkmleridir. radenin zellii, ilimde mertebesi ve sureti belirlenmi olan eyi izhr etmektir.

lim, gerekte, Hakkn Ztna ait nurudur; kendilerine ve Hakkn diledii sekinlerine nisbetle kmillerin ilmi ise, Hakkn ilminin bir parasdr. yle ki: Btn eyay sadece Allah ile bilen kimsenin, Allah'n ilminden bir nasibi vardr, nk o, Allah'n kendisine bildirmeyi diledii eyleri Allah' bildii bilgiyle bilmitir. Buna, Kur'an- Kerim'de yle iaret edilmitir: "Onlar, O'nm ilminden ancak dilediini ihata edebilirler." Hadiste ise, yle iaret edilmitir: "Artk benimle iitir, benimle grr, benim ile anlar." Biraz nce "ihtida"nm srryla ilgili ifde ettiim eyleri dn ve anla! O ifdemi, kll-ulv ve ezel bir ekilde hatrla! Eyann, kendi ilminde taayynleri itibaryla Hak'tan meydana gelilerini dn! Sonra bunlarn irde ile zuhur edilerini dn! Son olarak da "Btn ilerin sonu Allah'a varr" yetini aklnda tut! Terakki et, bak ve tenzih et! Asla konuma ve u yet zerinde tefekkr et: "O, evveldir, hirdir, zahirdir, btndr. O, her eyi bilendir." Byle yaparsan, -Allah'n izni ile- daha fazla eyler renirsin. Tekrar bu devri-kll kaideye dnyoruz: Baisler, daha nce akladmz gibi, ilim ile dairenin sonuna kadar ulatklar gibi, ayn ekilde bazlarna nispetle de onun anlayna, idrkine veya tezekkrne veya kendi irdesi veya irdesinin dnda meydana gelen "huzr"una gre ortaya karlar. Huzur, hangi tarzda olursa olsun, malmun ortaya kmasn talepten/istida ibarettir. Malm, ztna ait her hangi bir hline gre alimin nefsini kendi ilminde taakku etmesinin ve ztn bunlar, yani hlleri asndan ortaya kartmak istemesinin suretleridir. Tezekkr, uur, huzur ve anlay, davet edenlerin/dua t davet ettikleri eye ynelmenin sebebi, icabet zelliinin yaratcsdrlar. Cezbenin kuvveti ve davetin tesiri, ar sahibinden, arlanda ve cezbe sahibinden, cezb edilende bulunan eye gredir. cabet ve ekilme/incizab kimde bir zellik olarak bulunuyorsa, bunlar, ar sahibi ile o kiinin arasndaki mnsebetin ve uurun kuvvetine; mtereklii ve birlii temin eden zelliklerin, farklla neden olan zelliklere baskn olmasna gredir. Btn bunlarn neticesi, btn czleri kemle erdirmek, ferleri asllarna ilhak etmektir. Bylelikle, varlktaki fertlerden her birisi, btnn suretiyle/sret'1cem', hkmyle ve zelliiyle tahakkuk eder ve zahir olur. Bunun neticesi ise, zikredilen yorumla, ferlerin asllara dnmesi/sayrret; Bir'in kendi ztnn hllerinin eitlenmelerinde "ahs", "nev", "cins", "fasl" olarak zuhur etmesi, farkhlk/temeyyz ve deiiklik srekli ve daima baki kalmakla birlikte bakalarnn varlnn/ay n 1-a-yar ortadan kalkmasdr. te bu, farz klman "La-ilahe illallah/Allah'tan baka ilah yoktur "' ifdesinin srrdr. Bu ifdelerimden, neredeyse, hi bir ey anlamadn zannediyorum! ' Sonra yle deriz: Zikredilen huzur, ilini ile baislerin suretlerini tanmlar ve belirler; bu huzurun hkm ise, bilinen eyin ortaya kartlmasdr ve malmun/bilinen ortaya kartlmas/istida, huzurdan sonraya kalmaz; burada ilim, ister huzurun gereklemesi hlinde bilinene/malm taalluk etsin, ister o, bundan nce bilmiyor olsun ayndr; fakat, o eyin gaflet hlinde veya ondan baka bir eye gemekle mlahaza edilmesi, mmkn deildir. nk hem huzurun ve hem de gaybetin hkmleri, umm deildir; aksine, insann btn hllerde herhangi bir ey ile huzuru ve herhangi bir eyden gafil olmas gerekir. Gafletin hkm, sadece nisp ve izafetle ortaya kar.

Mebdi ve gayelerdeki durum da byledir. Bunlar, daha nce belirttiimiz gibi, niyet sahiplerinin niyetine ve de seyr-i slk edenlerin slklerine neden olan sebeplere gre ortaya karlar. Binaenaleyh, her gaye, bu gayenin bidayeti olduu baka bir gayenin balangcdr. u halde, herhangi bir hedef belirleyip, ona ynelen btn niyet sahiplerine nispetle en doru yoldur; bu yol, en salam, en sahih, phe ve afetlerden en salim, hedeflenen herhangi bir gayeye en yakn yoldur. Bu ekilde olmayan btn yollar, niyet sahibine gre, zikredilen yola nispetle eri ve istikmetten uzak yollardr. Artk, istikmet ve eriliin, maksatlar ile ortaya kt grlmtr. u halde, bakalarnda olduu gibi bunlardaki emir de, nisbet ve izafetlere racidir, bunu anla! Asl hakikatleri, yce ve ulv srlar, muntazam ve veciz ibarelerde, son derece ince ima ve iaretlerde zetle akladm. Allah, mriddir. [213] Blm Vaat EdilenHidyet Hakknda Bu fasl, "hdina/bizi ulatr" yetinde bulunan duann srrna ve kmillerin dndaki insanlarn slk, vukuf, skn, zuhur ve btnlk hlinde bulunmalar gereken en erefli hlleri iermektedir: [214] Dua ve cabetin Srr ncelikle duann srr ile balayp yle deriz: Bu suredeki "Bizi ulatir/ihdina", kuldan bir talep ve duadr. Sual ve dua, bazen zahir lisan, yani suret ile olur, bazen ruh lisan, bazen hl, bazen makam lisanyla olur; bazen ise, gayb mertebesindeki z-t-kll ve ayn istidat lisan ile olur. Bu istidadn hkm, tafsilleri olan cz varlklarn istidad cihetinden sirayet eder. Dua ve talebe icabetin de eitli tarzlar vardr: Talep edilen eyde ve tam olarak onun ztna hi bir gecikme ve tehir olmadan Hakkn icabeti; talep annda bir bedel ile icabet; "Lebbeyk/buyurunuz" veya bunun yerini alacak bir kelime ile icabet etmek gibi. Zikredilen dua lisanlarndan birisiyle dua edenden sdr olan btn dua ve taleplerin mukabilinde bir icabet bulunur; bu icabet, dua sahibinin ilmine ve inancna gre dua lisannn dayand mertebenin aslndandr. Bu dua sahibi, bu icabeti bu lisan ynnden davet etmektedir ve o da dua esnasnda dua sahibine hkim vasf ve hl ile ortaya kar. Bu konuda tasavvurun ahinlii ve huzurun/istihdar geniliinin byk bir tesiri vardr. Nitekim Hz. Peygamber, bunu dikkate alm ve Hz. Ali'yi de bu konuda tevik etmitir. Hz. Peygamber, Ali'ye "Allah'm, beni hidyete ulatr ve bana yol gster" duasn rettiinde yle demitir: "Hidyetin ile yol hidyetini zikret ve yol gstermekle de okun hedefine gitmesini dn." Bylelikle Hz. Peygamber, Hz. Ali'ye dua esnasnda bu iki eyi aklnda tutmasn/istihdar emretmitir. Bunu anlarsan, Hakkn resullerin, kmillerin ve benzerleri gibi sekinlerin dualarna icabet etmesinin pek ok srrna muttali olursun; ayrca, talep ve yakarta tasavvurun ve hlin dzgn oluunun icabet iin gl bir art olduunu anlarsn. Bu ifdemizi teyit eden haberlerden birisi de, Peygamberimizin uzun bir hadisteki u szdr: "Eer Allah' hakkyla bilseydiniz, duanzla dalar hareket ederdi." Bylece Hz. Peygamber, zikrettiimiz meseleye dikkat ekmitir; nk

bir eyi en iyi bilen kimse, onu en sahh olarak tasavvur eden kimsedir ki, nitekim daha nce buna iaret etmitik. Bunun izah udur: Bir insan, kendisinden bir ey talep ettii varl, daha nceden sahip olduu veya dua esnasnda hazr olan ilim ve mahedesi dolaysyla sahh tasavvur etse; zellikle bu varln kendisine duay emredip, kulun duasna icabet edeceini taahht ettikten sonra olmak zere onunla konusa ve dua etse; bu kimsenin duasna Hakkn icabet edeceinde hi bir kuku yoktur. Falancay armay kastettiini zannedip, bakasn aklna getiren ve bakasna ynelen, sonra da karlk bulamayan kimse, sadece ve sadece kendisini knamaldr. nk o, duay emreden ve icabete kadir olana dua etmemitir. O, sadece zihninde hazr bulunan ve o esnada kendisine hkim olan hl ile tasavvurlarnn unsurlarndan ina ettii bir eye dua etmitir. Kukusuz ki, bu insann talebi, hi bir netice vermez. Eer netice verirse, bunun nedeni, Rabbma besledii hsn zannmm ve ilh beraberliin efaati, Hakkn her eyi ihata etmesidir; nk Hakkn zellii, btn tasavvurlar, tasavvur edilen eyler ve tasavvur sahipleriyle beraber olmaktr. u halde, hakknda hata yapt hkm verilen tevecch sahibi, bir adan isabet etmitir. Buna gre bu kii, hata yapan mtehit gibidir. Hata yapan mtehit, btnyle mahrum kalmaz, dllendirilir. Bunu bil ve bu blmde zikretmi olduumuz eyi hatrlarsan, Allah'n izni ile doruyu bulursun. [215] Bu yet Hakknda Tamamlayc Aklama Kmil Tevecch Kukusuz ki, varlnda senin iin bir dayanak/mstened vardr ve bu, zellikle kendisine istinadn asndan olmak zere, senden daha deerlidir; nk ilk mertebe, fail ve mstani, ikinci mertebe ise, fakr/ihtiya ve infial/edilgenlik zelliine sahiptir. Bu dayanana ynelilerinin en ereflisi; ona doru yry-n/seyr ve kendisine yaknlamak, ondan ilim veya mahede veya mekn ve temkin ynnden pay elde etmek niyetiyle ona tevecch ediin asndan en erefli hlin, onu kalbinle amalamandr. Kalb, sendeki en erefli ve btn organlarnn tabi olduu organdr. Senin, bu asla dnk ibu tevecchn, belirli bir nisbet veya ilmi veya uhd veya itikad herhangi bir itibar asndan deil, mcmel ve mutlak bir tevecchle gerekleir. Zikredilen itibarlar, "cem" veya "fark" veya her ikisinin suretiyle birlikte, tenzih ve tebih veya bunlara tabi benzer eyler gibi nefy ve ispatn feri olan itibarlardan herhangi bir eyin nefyini veya ispatn gerektirler. Bir tek nisbet, bunun dndadr; bu nispet olmakszn, hibir seyir, tevecch, mit ve talep geerli deildir. Bu nispet, senin O'na, O'nun da sana taalluk etmesidir. Baka bir ifdeyle bu tek nispet, senin ilminde veya O'na dair inancnda taayyn asndan Hakkn seni, senin Hakk taakkul etmendir. Bu nisbet, dier itibarlar gibi, ortadan kalkarsa, ne slk, ne istinat ve ne de baka bir ey olabilir. Zannetme ki, bu hl sadece perdeli kimselere nisbetledir, bilakis bu durum, mahede sahibi arif hakknda da byledir. nk arif, marifet ve mahedenin son derecesine ulasa bile, kendisiyle birlikte bir tek itibar kalr. Bu itibar, "ayn/haric" olarak deil, ilmi olarak taaddd korur. Eer, bu tek itibar olmasa idi, ne ahidin ve ne de mehdun/Hak mertebesi sabit olur; ne uhud, ne seyir, ne talep, ne balang, ne biti, ne yol, ne ihtiya, ne

tahsil, ne umut, ne vuslat, ne aklama, ne rt, ne de ird eden, ne sapk, ne hidyet eden ve ne de baka herhangi bir ey mevcut olurdu. Arif bazen bu kalan nispeti Hakkn gzyle grr. Arifin bu nispeti Hakkn gzyle grmesi, kendi asndan veya kendi gzyle veya kendi mertebesine gre deil, Hak asndandr. Bylece arif, geride kalan bu nisbeti grmenin, tevhidin tecridine zarar vermedii hkmn verir. Bazen, mahedenin egemenliinin gl olmasndan dolay bu nispeti gremez veya tecellnin gc, o nispeti idrkini engeller. Fakat arifin o nispeti idrk edemeyii, gerekte, onun bulunmasna mni deildir. nk herhangi bir eyi bilmemek, o eyin olmamasn gerektirmez.6 Bu durum sabit olup, insann Haktan farkl ve ona muhta oluunu gerektiren nisbetin -ki, isterse bu nispet, sadece taayyn ile insann Haktan farkllamasnn taakkul nispeti farz edilsin- zorunlu oluu bilindikten sonra, kul, btn himmetini Hakta toplamaldr/cem-i himmet. Ayrca, Hakka dnk tevecchn, zanlarm, inanlarn, ilimlerin, mahedelerin veya Haktan kendisine veya bakasna tecell eden veya dier insanlarn 6 Burada Konev, sln nihayetini betimlerken vahdet-i vcd mensuplarna yneltilen bir eletiriyi zmnen ok ak bir siupla rtmektedir: Acaba, vcdun bir olduunu sylemek, mutlak anlamda her eyin Tanr olduu kaba bir panteizm olarak m grlmeiidir? Konev, burada ak bir ekilde bunu reddetmektedir. Konev'nin grleri sadece burada zikrettikleriyle snrl deildir, zellikle Miftahu'I-gayb'-da iik tahkik kaidesi olarak zikrettii grleri zten bunun esasm ve erevesini belirmektedir. Buna gre, hakikatler sabittir ve her ey zt gerei iktiz ettii eyleri iktiz ederler. mahrum braklp, sadece kendisine tahsis edilen eylerden temizlemelidir. Kul, tevecchn zikredilen tarzda halis kldktan sonra, btnnda dier vcdilh, esma, kevn ve imkn mertebelerin itibarlarm taakkulden yz evirmekle, O'nun mertebesine ynelmelidir/mukabele. Bu yz evirme, btn bu zikredilenlerin herhangi birisinin tesirinde kalmadan ve ona balanmadan hr kalarak dua eden bir kimsenin yz evirmesidir; sadece, Hakkn "ayn" asndan deil, hakikati asndan insan ile Hak arasnda bulunan bu belirli nispet bunlarn dndadr. Bu durumda insan, Hakkn erefinin kendi zerinde sabit olmas,, onu ve onda bulunan eyleri ihata etmesi ynnden O'na tevecch etmi olur. Bu tevecch, Hakkn kendisine dair ilminin en kmil, en ulv ve onlara nispetle ilk ve en layk/evla mertebelerinde kendisini bildii tarz zere, isim ve sfatlardan mnezzeh, "heyulan" vasftaki bir tevecchtr. Hakkn kendisine dair bu bilgisi, daha nce de belirttiimiz gibi, herhangi bir kayt, tlak, tenzih, tebih veya bunlarn nefyi ya da Bunlarn birleiminde mnhasr deildir. Kulun bu tevecch, bu tecellden de halis olmu ve en byk tecellleri bile kabul eden temiz bir kalb ile gerekleir. nsann, bu halis ve tecellye tevik eden tevecch, onun ilminin ve irdesinin btn ilgilerini ortadan kaldrr. Binaenaleyh, zikredilen bu tevecchn dnda herhangi bir malm veya irde edilen ey veya hl veya sfat geride kalmaz; bu tevecch, kll ve her eit taayynden mnezzehtir. lh veya kevn herhangi bir ey taayyn ederse, insan ona baldr ve -kendi asndan deil- onun asndan ona tabidir; yle ki, ne zaman bundan yz evirse, zikredilen mutlak-heyu-ln zellikle nceki tam boluk/fera hline dnm olur. Hatta insan, kendisi iin taayyn eden eye tabi olduu vakit, insann kendi varlk nshasndan o eye mukabil ve benzer bir ey/emr de taayyn eder. Buna gre bu eyin/emr, insandan taayyn eden eye nispeti, taayynn taayyn edene/mteayyin nispeti gibidir.

Buna gre, taayyne akland gibi kendi benzeri bir taayyn ile mukabele edildiinde, uygun karlk ve tam adalet zuhr eder; insandan taayyn eden eyin dnda kalan ztna a eyler ise, mutlakl zere bakidirler. Bu eyler hakknda, her hangi bir sfat veya isim veya keyfiyet veya almet veya taayyn veya resim yoktur. Nitekim ayn durum Hak iin sz konusudur; nk Hakkn ztndan, ulhiyet alanna -ki ulhiyet Hakkn mertebesidir- nisbete, ancak varlklarn/a'yn istidatlarnn davet ettikleri eyler zuhur edebilir. Sz konusu a'yn, Haktan yaylan Vcd/Vcd- mnbsit ile vasflanmlardr. Hak, bu a'ynin gerektirip Hakkn onlara gre ve kendileriyle taayyn ettii eylerin dnda, Ztna has gayb mutlakl zere bakidir; bu mutlaklik, herhangi bir sfat veya hkm veya hl veya mertebe veya resim ile snrlanmaktan mnezzehtir. Bunu anla! Ve Rabbinden O'nun sureti zere olabilmen ve suretiyle zuhur edebilmen iin bu makam sana hal olarak nasip etmesini talep et! Allah'a seyr eden sliklerin ve srt- mstakim zere yryenlerin intikal ettikleri btn hller, zikredilen bu mutlak hlin hkmdr. Slikler, "tesir" veya "teessr" olarak, bu hllerde bir halden bir hle ve bir hkmden baka bir hkme intikal ederler; nitekim, farkl ve eitli renkler, kendilerinin asl olan mutlak klli renge racidirler. u halde, misl sadedinde zikrettiimiz bu mutlak rengin kendi hakikatine mahsus kemle doru seyri, onun eitlenmesi, detaylamas, meydana gelmesi ve ulamas ynnden renklerdir; btn bunlarn kemli ise, birleerek ve birbirlerine kavuarak tekrar asl renge dnmeleridir. aret ettiim hususa dikkat et ve bunu daha nceki benzerlerine ekle! Bu durumda nihai srlan ve zel srt- mstakim zere yrmenin keyfiyetini renirsin; bu, en st nihayet mertebesiyle bitiiktir. Buras, saadetlerin kayna, ilh isimlerin ve sfatlarn k yeridir. Allah, doruyu syler ve dilediklerini srt- mstakimine ulatrr. [216] Kendilerine Nimet Verdiklerinin Yoluna, Dallette Olanlarn Ve Kzdklarnn Yoluna Deil." (Fatiha, 6) Bu yette, umm ve zel nimet aklanmas, gazap ve dalletin mnlar; bu zelliklerin erbabnn mertebeleri bulunmaktadr. ncelikle, bu yetin zahirnin artrd mnlarla balayacaz. Bunun ardndan, adetimiz zere, -Allah'n izniyle- yetin zahirinden btna ve onun tesine geeceiz. ilinmelidir ki: "Kendilerine nimet verdiklerinin yolu", gnlleri acziyete drmek babndan, zikredilen srt- mstakimi tarif etmektedir. "Srat" kelimesini, dilbilgisi gereince yeterli lde aklamtk, bu aklamalar burada tekrar etmemize gerek yoktur. "Onlar ki/Ellezne" ifdesi hakknda Allah'n takdir ettii aklamalar yapacaz. yle deriz: Cmle, nekredir. Marife bir cmle, nekre bir cmleyle ancak "Ellezi" ve bunun gibi ism-i mevsuller vastasyla tavsif edilebilir. "Ellezi" kelimesinin asl, "Elleziyyu"dur; sk kullanm ve tedavl dolaysyla kelimenin "Yadsnn eddesi hazf edilmi, sonra aama aama dier "Ya" da hazf edilmi, "Ellezi" hline gelmitir. Sonra kesre hazf olmu, "Ellez" olmutur. Bazlar ise, "Za" harfini de hazfetmi, geriye sadece fiilin kendisi olan eddeli "Lam" harfi kalmtr. Dier "Lam" ise, marifelik bildiren "Lam"dr. Mesela, "Zeyd ellezi kame/Zeyd ki, o kalkt" veya "elKim" denildiinde, anlam ayndr. Buna gre "el-Kim" kelimesindeki "Lam", "Ellezi" ism-i mevsulunn yerini almaktadr.

"Ellezne" kelimesindeki "Ya" ve "Nun" harfleri, oul taks deillerdir, aksine bunlar, delleti arttrmak iindir. yle ki, "oul" veya "tekil" bylece nitelenen eyde eit olduu sabittir. Ayrca, "Ellezne" kelimesindeki "Ya" ve "Nun" harfleri, oulluk ifde etmi olsalard, bu gibi durumlarda adet olduu zere, bu kelimede hazf edilmi olan asl "Ya" harfi oul yaplrken iade edilirdi; ayrca kelime, mebni deil, murab olurdu. Kukusuz ki "Ellezne" kelimesi, mebndir. u halde bu da, bizim ifde ettiimiz grn doru olduuna dellet eder. Bu yetin ksmlar ise, manev-Rabban suallere verilmi cevaplar gibidir. Adeta, kul "Bizi srt'a ulatr" dediinde, rubbiyet lisan yle der: -"Hangi srt'/yol istiyorsun? nk sratlar pek oktur ve hepsi de bana aittir. Bunun zerine ubudiyet lisan yle der: -"Bunlarn iinden "mstakim" olan srat istiyorum." Rubbiyet lisan ise, yle cevap verir: -Btn yollar/sratlar mstakimdir. nk ben, btn yollarn gayesiyim. Btn yollarda yryen kimseler, nihayette bana ulaacaklardr. O halde, sen talebinde bunlardan hangisini istiyorsun?" Bunun zerine ubudiyet lisan yle der: -Btn bunlarn arasndan kendilerine nimet verdiklerinin yolunu istiyorum." Rubbiyet lisan, yle der: -Ben, kime nimet vermedim ki? Varlkta, benim rahmetimin kuatmad ve nimetimin kapsamad bir ey var mdr?" Ubudiyet lisan yle karlk verir: -Bildim ki, senin rahmetin kuatc ve tamdr; nimetin, her eye ulamakta ve her eyi mildir. Fakat ben, sadece ve sadece zahir ve btn nimetlerini verdiin kimselerin yolunu talep ediyorum; onlara verdiin nimet, gazb ve gazabn skntsndan, dallet ve onun aibesinden temizdir. nk, nimet hidyet nimetleriyle evrelenmi olarak bana gnderilmedii srece, gaz-bm belalarndan salim olmak, beni tatmin etmez. Bu nimet, l-lerdeki aknlk skntsndan ve de kuku, phe ve ifsat vartalarndan halis olmaldr. Yoksa, ayn anda btnm skuna engel kukularn hcumlaryla ve zan ve phelerin talamalaryla yaral iken, zahirimin nimetlendirilmesinde ne fayda vardr ki?" u ha]de, akm kimsenin yarndan umduu eyleri brak ki, bu durumda Hz. Peygamberin Rabbinden haber verdii ey tahakkuk eder. Hz. Peygamber, Allah tellanm yle buyurduunu bildirmitir: "Bunlar kuluma aittir. Kulum, her istediini elde edecektir." u halde nasl istenileceini bilirsen, Allah'm ihsanndan umulacak eyleri de elde edersin! [217] Nimetin Sureti, Ruh ve Srr Bilinmelidir ki: Nimetin, iaret ettiimiz aslnn bir sureti, bir ruhu ve bir de srr vardr. Binaenaleyh nimetin asimin sureti, islm ve boyun emek; ruhu imn ve ihsan; srr ise, tevhit ve kesin imndr. Buna gre slm'n hkm, dnyann zahirine; mann hkm dnyann ve zahir yaratln btnna taalluk eder. hsan ise, "Berzah" mertebesi ve o aleme ait yaratlla ilgilidir. Nitekim Cebrail'in, "hsan nedir?" diye sorduunda Hz. Peygamber'in verdii "Allah' grr gibi ibdet etmendir" cevabnda buna iaret edilmitir. te bu, berzah alemine ait "mahede" ve "istihdar"dr. Tevhidin ve yaknn srr ise, hirete mahsustur. Bu veciz ve deerli kelimelere sdrdm srlara dikkat edersen, bunlarda pek ok ey bulunduunu renirsin! Allah, mriddir.

Ayrca Hak, kendisinden bu yette istenilen nimeti verdiimselere u yetiyle dikkat ekmitir: "Allah'a ve resulne itaat eden kimse, Allah'n kendilerine nimet verdii nebiler, sd-dklar, ehidler ve salihler ile beraberdir." (Nisa, 69). Bunun ardndan ise, yle buyurur: "Bu Allah'n fazldr. Allah alim olarak kafidir." u halde bu drt mertebe, altnda bulunan sairlerin mertebelerinin tr ve cinsleri gibidir. "Salah" ise, sonuncu trdr. Sonra: Hak, burada zetle ifde ettii eyleri, baka bir yerde genie aklamtr. Burada, peygamberini dostu Halil brahim'den balayarak isimlerini sayd bu taifenin kmillerine uymaya tevik amacyla Hz. brahim'i zikrettikten sonra yle buyurmutur: "Ona shak' ve Yakub'u verdik. Her birisine hidyet ettik. Daha nce de Nuh'a hidyet etmitik. Onun zrri-yetinden ise, Davud, Sleyman, Yusuf, Musa ve Harun'a hidyet ettik, ite, ihsan sahiplerini bu ekilde dllendiririz." (Enam, 84) Baka bir yette ise yle buyurmaktadr: "Zekeriya, Yahya, sa ve lyas. Hepsi de salihlerden idiler." (Enam, 85) Sonra yle buyurmutur: "smail, Elyesaa, Yunus, Lut: Bunlarn hepsini de alemlerden stn kldk." (Enam, 86). Sonra da bunlar birletirici ve kuatc bir ksm zikrederek yle buyurmutur: "Onlarn atalarndan, zrriyetlerinden-ve kardelerinden setiimiz kimseler vardr ve onlan sirt- mstakime hidyet ettik." ((Enam, 87) Ardndan da yle buyurmutur: "te bu, Allah'n hidyetidir. Kullarndan dilediini onunla hidyete ulatrr. ayet irk koarlarsa, iledikleri amelleri silinir." (Enam, 88) Sonra yle buyurmutur: "Onlar, kendilerine kitap, hkm ve nbvvet verdiimiz kimselerdir." (Enam, 89) Sonra, yle buyurmutur: "te onlar, Allah'n hidyet ettii kimselerdir. Onlarn rehberliine uy.!" (Enam, 90) Hak, sz konusu nebileri burada yete taksim etmi, birinci taifeyi "ihsan", ikincisini "salah", ncsn de hepsinin mterek olduu genel zellikle nitelemitir. Bunun yegane sebebi, nbvvette ortak olmakla birlikte bu peygamberlerin eitli tabakalarda bulunduklarna iarettir. Bunun ardndan Hak, drdnc tabakay, bu ve teki tabakalarn hkmlerinin bir bileimi yapmtr. Artk, sen de hlini derleyip, daha nce dikkatini ektiimiz hususlar hatrlamalsn! "te onlar resullerdir, bir ksmn bir ksmna stn kldk" (Bakara, 253) yetini aklnda tut. Bununla birlikte resuller, herhangi bir ayrmn bulunmad rislette mterektirler. Allah teala yle buyurmaktadr: "Resullerinden hibirisini ayrt etmeyiz." (Bakara, 285) Yukarda zikredilen drt mertebeye dikkat et ki, bunlar, nbvvet, sddkhk, ehdet ve salahtr. Bu durumda, Allah'n izni ile, Kur'an'm iaret ve srlarnn pek ounu renirsin. Binaenaleyh bu yetler, yetle kast edilen anlam asndan "Bizi si-rt- mstakime ulatr, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna" (Fatiha, 7) yetini aklamaktadrlar. "Kendilerine gazb edilenler", eriatn bildirdiine gre Yahudiler, "dallettekiler" ise, Hristiyanlardr. Hz. Peygamber, Kur'an'daki muhtemel herhangi bir ifdeyi belirlediinde, bu durumda hibir ekilde baka bir yoruma gidilemez, bunu bylece bilmek gerekir. Allah, bu yetin zahiriyle ilgili olarak Nahiv meseleleri ve Kur'an'daki dn srlarndan bir ksmn aklamay nasip etmitir. Bunun yanmda, anszn gelip, gizlenmesi ve engellenmesi mmkn olmayan yetin ierdii baz nemli srlar zikretmeyi de nasip etmitir. imdi ise, yet hakknda "btm" diliyle aklamalara balayacaz; geri, "srat" hakknda daha nce yaptmz aklamalarla yetineceiz. yle deriz:

Bilinmelidir ki: Haktan kullarna ulaan nimetler, iki trldr: zat ve esma nimetler. Zt nimetler, eyann Haktan, hakikatleri asndan talep ettikleri eylerdir. Eya, bunlar gayb mertebesindeki kll istidatlarnn lisanlanyla talep ederler ki, bunlar, ztlarn lisanlardr. Bu taleplere hemen icabet edilir, bunlarn geciktirilmesi ve rtlmesi sz konusu deildir. Aksine, istenilen eydeki talep gibi, bu da zat bir icabettir. Bu nimetler, asl asndan, tek nimettir; bunlarn oalmas, her hakikatin mertebesinde ve ona gre nitelik kazanmas ve eitlenmesi asndandr. Esma nimetler ise, eitli ksmlara ayrlr: Bunlarn bir ksm, nimet meydana getiren nimetlerdir. Bu ksma rnek olarak, bedene ait uzuvlar, melekeleri ve aralar verebiliriz; manev ve mahsus zellik ve hller de bu ksma girerler. Btn bunlar, cz varlk istidatlarnn suretleridir. u halde insann muhta ve kemle erme ihtiyacnda olmasna nispetle, bunlarn her birisi ve bu kemli salamaya neden olan sebepler, nimet veya nimetlerdir. Bunlarn hepsi, Hakkn ztma mahsus inayeti ve gayb mertebesindeki kl istidat ile, kmiller hakknda onlarm "keml" ile tahakkuk etmelerini; dierlerine nispetle ise, kendilerine layk ve ehil olduklar kemli meydana getirirler. Bahsettiim bu emir ve makamla ilgili olarak bunu pekitiren ey, Haktan elHd ismi asndan ulaan "tevfik" nimetidir. Bu nimet iki ksmdr: Birincisi, ilme mahsustur; insann btn, ruhu ve ruhan amelleri buna aittir. kinci ksm ise, amelle ilgilidir; insann zahiri ve zahirinin ]evzm da buna aittir. Buna gre ilme ve btm ibdete mahsus tevfik nimeti, kutsi mahedeleri, mukaddes ve ulv hlleri, ruhan lezzetleri, Hakkn ihsanndan kaynaklanan mlahazalar, imna ait nurlar, rabbani riyasetleri, insan aciz brakan kukulardan ve saptrc phelerden kurtulmann ve salim olmann lezzetini meydana getirir. nk kukular, doru yolu arayan kimseyi yanlttnda, eitli grler, hevesler, deiik ve farkl inanlar onu ektiinde, o kimse, en iddetli ruhani azaba maruz kalr, eytandan kaynaklanan hayal arzu ve kuruntularn egemenlii altmda yok olur gider. Bu farkl inanlar, kararllk ve ciddiyet iinde Hakka ynelmi kimselerin azimlerini paralar, tefekkr sahiplerinin ve tereddde denlerin kalplerini kukulara drr. u halde, byle bir kimse iin ve ona nispetle kesin ilme dayanan bir "nur"dan daha byk hi bir nimet olamaz; bu nr, o kimseye iin gereini gsterir, bu ktln iine dmekten onu kurtarr. te bu, hibir afiyetin benzeyeni ey ecei ruhan bir afiyettir. nk, zellikle hastaln akabinde geleni olmak zere, cisman afiyette insan hakkm takdir edemeyecei bir tat bulur. Peki, ruhan afiyetin deeri hi takdir edilebilir mi? Ruhan afiyet, cisman afiyete nispetle daha stn, daha sabit, daha srekli ve asl ve hakik itidale daha yakn ve daha gldr; gayb ve ehdet aleminde saadete, ancak ruhan afiyet ile ulalr. Amele ve insann zahirine ait nimetlerin dier ksm ise, cennet mertebelerini, cisman lezzetleri, nefsn-tabi fayda ve rahatlar dnyada kark, hirette ise saf olarak meydana getir. Nitekim Hak teala, u yetiyle buna iaret etmitir: "De ki: Kullar iin kard zinet ve nzklar yasaklayan kimdir? De ki: Onlar dnya haytnda imn sahiplerine aittir. Ahirette ise halis olarak onlara aittir." (Araf, 32) Yani bu nimetler, dnya haytnda elemler, skntlar ve hastalklarla karm olarak imn sahiplerine aittirler; hirette ise phelerden arnm, temiz ve saf olarak onlara ait olacaklardr. Bunun iin Hak, kullarm irat etmi ve onlara, kendilerini s-rt- mstakime ulatrmasn Hak'tan talep etmelerini bildirmitir. Srt- mstakim, gazb

skntsndan ve dallet mihnetinden arnm nimetin verildii kimselerin yoludur. u halde bu kimselerin makamlarnn lisan yle der: "Ey Rabbmz! Senin mil ve umm olan ilk rahmnlm bizlerin yaratln gerektirmitir. lk rahmliin ise, bu vcd zellikleri bize tahsis etmitir. -Onlar, bununla Besmele'de bulunan "er-Rahmn ve er-Rahm" isimlerini kast etmektedirler.- Bu zellikler, bizim her birimize mahsustur; bunlarn hepsi, senin Ztna mahsus nimetin ve ihsanndan kaynaklanan rahmetinden gelir." "kinci rahmnhn ise -ki bu rahmeti, kereminden dolay kendine vcib klmsmdr-, el-Hd isminin hkmnn umumlii cihetinden biz mminler topluluunu kuatmtr. Nitekim buna yle iaret etmektesin: "Rabbmz, kendi nefsi zerine rahmeti yazmtr." (Enam, 54) Eer, imn, emrine boyun emek, hkmne teslim olmak, tevhidini ikrar etmek nimetiyle bizleri kuatrsan, her birimiz seni zikretmek, sana vgde bulunmak, seni tazim etmek, sana tevekkl etmek ve senin rabhm kabul ettikten sonra sadece sana ibdet etmeye yneliriz; ayrca, acizlik zelliini ve varlk noksanln izhr etmek suretiyle senden yardm talep ederiz." "Sonra, ikinci rahmliini el-Hd isminin zel bir hkmyle bize tahsis ettin; bu, hidyet ve slk tarzlarnn en erefli olanlarn, en doru, mutedil ve salim yol zere talep etmeyi gerektirmektedir. Biz de, sevdiin kmil kullarna bah ettiin nimetlerle nasiplenmeyi ve onlar elde etmeyi istilzam ettii iin bunu senden talep ettik. Bu nimeti, kendileriyle birlikte yollarn en dzgn ve dorusu, en yakn ve salim olan zerinde yrdnde kmil kullarna bah etmitin. Bylece onlar, yrrken kullandklar asalarn, sende fn olmalar hasebiyle atmlar, seni bilip, mahede ettikten sonra ihsannn bolluunu, nimetlerinin en ereflisini, karm kusurundan ve tkenme telandan halis saf ikramlarn elde etmilerdir. Karm/meze kusuru ve tkenme tela, fesat ehline verilmi nimetlerin zelliidir. Onlar, zahir olarak kendilerine gazap edilenler, btn olarak ise doru yoldan sapanlardr." "Ey Rabbimiz! Bizim duamz kabul eyle, resullerine vaat ettiin eyleri bizlere de bah eyle! Kyamet gnnde bizleri mahzun eyleme! Kukusuz ki sen, vaadinden caymazsm." [218] Hidyet Hakknda Had ve Matla' Diliyle Tamamlayc Aklama Bilinmelidir ki: Temyiz/ayrm ilme, tevhit/birletirme ise vcda aittir. Bu demek deildir ki, ilim, temeyyz etmemi olduu halde malma/bilinen ey temyiz zellii kazandrr; bilakis bunun anlam, malmun idrklerden gizli olan temeyyzn ortaya kartr demektir. nk ilim nurdur, nurun zellii ise, "kef/ortaya kartmak"tr. Binaenaleyh nr, gerekte sabit olan ayrlklar ortaya kartr. Varln/vcd tevhidi, burada, ezelde "Muvahhad/Hak"m ilminde temeyyz eden hakikatlerin zerine yaylmasndan ibarettir; bylece Vcd, o hakikatlerin okluunu birletirir: nk vcd, hepsinin arasndaki mterek ldr ve bundan dolay da bu hakikatlerden her birisine, kendi basit ve bir olan ztyla mnasiptir. Bu anlalnca, bilinmelidir ki: Hidyet, ilmin hkmlerinden birisidir. nk hidyetin zellii, sadece dzgn eriden, doruyu yanltan, zararly faydaldan, bir menfaat temini veya zarar ortadan kaldrmak iin istenilen iki eyden veya iki vesileden ncelikli ve acil olan ayrt etmekten ibarettir. Bu vesilelerden birisi, belirlenmi gayeler ve talep esnasnda talep sahibinde ortaya km veya kendisin grmedii ve karm olduu amalara nispetle tercih edilir.

Hidyete mensup iaret edilen bu belirleme, daha nce de akland zere, bir eit temyizdir. u halde "Sirt- msta-km'e bizi ulatr" ifadesiyle birlikte zikredilen nimet ve bunun ardndan "Kendilerine nimet verdiklerinin yoluna" ifdesine tabi olan tarif, itidal ve isabet nimeti ve bunlarn neticesidir. Nitekim daha nce bunu aklamtk ve Allah nasip ederse daha sonra bu aklamalarmz tamamlayacaz. sabet, ilmin rn olduu gibi, farkl tarzlarna gre hata da cehaletin rndr; u halde burada asl olan ilimdir. Fakat, herhangi bir eye izafe kaydndan mutlak ve mcerret hviyeti asmdan ilim hakknda hibir hkm verilemez. lmin, genel anlamda izafesi ynnden ise, bir takm hkmler ilme eklenir. Bu hkmler, iki hkmde snrldr. Bunlardan birisi, ilmin Hakka izafesi ynnden kendisi iin sabit olan hkmlerdir. Hakka izafe edilmesi asndan ilmin, kdem, ihata vb. gibi eitli vasflar vardr. kincisi ise, ilmin mmkn varlklara izafesi ynnden kendisi iin sabit olan hkmlerdir. Buna gre Hakkn ilmi cihetinden mmknlere mahsus kl-l nimet, Hakkn kulunun lehine olan eyleri mutlak anlamda tercih etmesidir. Hak, kulun kendisiyle bezendii btn hllerde veya yerletii veya urad btn makamlarda veya nefsinin kendisiyle zuhur ettii her ne'et veya bu ne'etin taayyn ettii her mertebe/mevtin, onunla snrlanmas asndan kendisini kuatan ve dairesi iine girmi olduu her zaman ve meknda yerleen bir varlk olmas hasebiyle yerletii her meknda kulu iin en hayrl olan semitir. Btn bunlarn ilki ve balangc, ilh irdenin mevcudun Hakkn ilminde ezelde sabit olan semiliini/tahsis" izhrna taalluk etmesinden kaynaklanmaktadr. Bunun ardndan ise, ilh kudret hkmnn, kendisini vcd tabakalarda ibraz etmek iin ona bitimesi, ilh ve kevn mertebelerde onu yrt-mesidir. Onun, urad her alem ve mertebede bir sureti vardr. Bu suret, bu alem ve mertebe asndan kendisine mnasiptir. Ayrca, uram olduu bu alem ve mertebelere gre kendisine zg bir hli, bunlardan ald ve nimetler arasnda saylan bir emaneti vardr. Mevcudun zt ve esna nimetlerden olan pay ise, onlarn istidatlarna gre deiir. Ayrca bu pay, kendisinin gzel yaratl, tesviye, tadilden olan pay ve de suretinin ekillendirilmesi esnasnda hi bir sebebe bal olmayan zt muhabbet dolaysyla kendisine gsterilen ihtimama gre deiir. u halde, Hakkn tesviye ve tadilini dorudan yapp, iki mukaddes elini onun iin bir araya getirdii, sonra da nefesi ile ona kendi ruhundan fledii -ki bu fleme, onun btn isimleri bilmesini, btn meleklerin kendisine secde etmesini ve kainatta kendisi adna niyabet mertebesine onu yerletirmesini gerektirmitir- kimse ile, sadece bir eli veya diledii bir ey vastas ile yaratt kimse arasnda ne kadar da fark vardr! Hakkn bir eliyle veya herhangi bir vastayla yaratt varlk, kendisine naib olarak seilen varln kabul ettii tesviye ve tadil/dzgn yaratma hkmlerini kabul etmemitir. Bu varla ruh fleyen melek, Hakkn izniyle fler. Nitekim bu konu eriatta Peygamber efendimiz tarafndan ylece belirtilmitir: "Herhangi birinizin yaratl annesinin karnnda krk gn 'nutfe' olarak gerekleir. Sonra krk gn 'alaka', sonra krk gn 'mudga' olarak bulunur. Sonra ona melek gnderilir ve kendisine ruh flemesi emr edilir. Melek, ona ruh fler ve der ki: 'Ya Rabbi! Bu erkek mi olacak, dii mi? aki mi olacak, sa-id mi? Rzk ne kadardr? Eceli ne kadardr? Ameli nedir?' Bunun zerine Hak yazdrr, melek de yazar."

Bu durumdaki varlk ile u yette belirtilen varlk arasnda ne kadar da fark vardr! "Onu tesviye ettiimde ve kendisine ruhumdan flediimde ona secdeye kapannz." (Hicr, 29) Bunlarn arasnda ne byk fark vardr! Burada Hak, herhangi bir ihtimali ortadan kaldran tekil birinci ahs zamiriyle ruh fleme iini bizzat kendisine izafe etmitir. Bu nedenle, kendisine secde etmeyi kabul etmeyen kibirli cezalandrlm, Hak onu lanetlemi ve hsrana uratmtr. Ona yle demitir: "ki elim ile yarattma seni secde etmekten ne men etmitir?" (Sad, 75). Hz. Peygamber, pek ok ifadesiyle bu durumu tekit etmitir. Bunlardan birisi udur: "Allah Adem'i kendi sureti zerine yaratmtr." Baka bir rivayette ise, "Allah Adem'i Rahmn'm sureti zerine yaratmtr" buyurmaktadr. Zayf akl sahiplerinin ve eriatn ve hakikatin srlarn bilmeyen kimselerin meyledecei ihtimalleri ortadan kaldran sahih bir hadiste ise Hz. Peygamber, bir sava esnasnda sahabelerine yle tavsiyede bulunmutur: "Kurban keserken, kesim iini gzelce yapn. Birisini ldrdnzde, gzelce ldrnz. nsann yzne vurmaktan saknnz, nk Allah, Adem'i kendi sureti zerine yaratmtr." [219] Bir ve ki El le Yaratma Hz. Peygamber, bu anlamdaki bir hadisinde yle buyurmutur: "Allah hilafeti iin birisini yarataca zaman, iki eli ile alnn mesheder." Bylece Hz. Peygamber, Hakkn ona kar olan zel ilgisine ve onun zelliine dikkat ekmitir. Baka bir sahih hadiste ise yle buyurmutur: "Hakkn dorudan yaratt eyler drttr:" Ardndan, bunlar aklayarak yle buyurmutur: "Allah, Cennet-i Adn'i kendi eliyle yaratmtr; Tevrat' kendi eliyle yazm, Tuba aacn kendi eliyle dikmitir. Allah, Adem'i ise iki eli ile yaratmtr." Baka bir hadiste ise, "nsan yaratlan en acaib varlktr" buyurmutur. [220] nsan tidal Noktasndan Nasl Sapmtr? nsan, ilh irdenin onu ilh ilimde sabit olmas nispeti itibaryla deil, zhirlik nispeti asndan ilim mertebesinden kartp, ilh kudrete teslim edinceye; bunun ardndan, Akl- Evvel'den ibaret olan Kalem-i al makamnda; sonra Nefs-Lev-h makamda; sonra cisimlerde hkmnn zuhuru itibaryla Tabiat mertebesinde; sonra cihetleri belirleyen Ar'da; sonra Rahim isminin istiva ettii kerim "Krsf'de; sonra yedi semada; sonra unsurlarda; sonra mvelledatta/cemadat-nebatat-hayva-nat tayin edip, "cem" suretinin zelliiyle istikrara kavuuncaya kadar btn yaratl/istd' mertebelerinde bulunmaya/mbair devam eder. nsann "cem" suretinin zelliiyle istikrara kavumas, btn yaratl mertebelerinin hkmlerinin hakkn ifa ettikten sonra gerekleir. Bu mbaeret, ilm icap ile zat muhabbete tabi inayet ve meiyete tabidir. Bylelikle, insana ya tam oiarak ihtimam gsterilir veya fazla bir deer verilmez. Nitekim Hz. Peygamber, her iki duruma da dikkat ekmitir: Hz. Peygamber, Sa'd b. Muaz"m cenazesinde yle demitir: "Rahmn'm Ar' Saad b. Muaz'm lmyle titremitir." Baka bir hadisinde ise, lmn iyi insanlar, ardndan onlara benzeyenleri ortadan kaldrdn belirtikten sonra, bir gurup hakknda yle demitir: "Ta ki, hurma veya ekin posas gibi bir topluluk geride kalr. Allah, onlara deer vermez." lmnden dolay Rahmn'm Ar'mn titredii kimse nerede, Allah'n kendilerine hi bir deer vermedii kimseler nerede!

u halde, iin sonucunda durum naslsa, balangta da yledir, hatta sonu, balangcn ayndr. Tekrar, konumuza dnp, aklama sadedinde olduumuz meseleyi tamamlamak iin yle deriz: nsan, urad btn alem ve hazretlerde/mertebe bekler. Bu alemin ve mertebenin mensuplar, ona ihtimam gsterir, kendisine hizmet ve yardmda bulunmaya, ncelikle kendisini iyi karlamaya, ikinci olarak da onun adn yaymaya/mayaa byk zen gsterirler. Bu durum, bu alem mensuplarnn insanda idrk ettikleri inayet almetine ve hususiyet izine gredir. nsan, uram olduu btn ulv alemler dolaysyla, bir engele veya manev sapmaya maruz kalr. Bunun nedeni, bu mertebeler sayesinde hkmnn kendisine ulat ruhlarn ve feleklerin baz kuvvetlerinin dier zelliklerine basknldr. Bylece insan, itidal hkmnn gerektirdii durumdan sapar veya uzaklar. Bu itidal, cem zelliinde, vasat ve rabbani itidaldir ve Hakkn naibi olarak seilmi kimsenin zelliidir. nsan, bu ekilde dier mertebeleri geer. nsan zellikle maden mertebesinden nebatlar mertebesine girmesi olmak zere, mvelledat/cemadat-nebatat-hayvanat alemine girdiinde, ayet inayet kendisine elik etmezse, Hak iyi yardm, gzetmesi ve riyet ve korumasyla onunla beraber olmazsa, onun hakknda korkulur; bu durumda o, pek ok afetle kar karyadr, nk insan, nebat alemine girdiinden sonra korunmaz ve kendisine zen gsterilmez ise, her eyi iermesinden kaynaklanan bir takm mnsebetler sayesinde kt bitkilere ekilir; bu bitkileri, hayvan bile yemez veya ebeveynden herhangi birisinin o bitkiyi yemesi mmkn olmaz. Bu kt bitki fasit olur ve ondan unsurlar alemine kar. Baka bir sefer girmesine yardm edilip, izin verilinceye kadar unsurlar aleminde akn ve aciz bir halde kalr. Sonra, yenilebilir ve besleyici bir bitkiye girdikten ve onunla birletikten sonra, ona unsurlardan iddetli bir souk veya ar bir scak veya fazlaca rutubet veya fazla slaklk gibi herhangi bir afet arz olabilir. Bylece bu afet, onu telef eder ve tekrar bir girie balamak iin kar. te bylece, Allah'n takdir edip, diledii kadar defalarca srebilir. Sonra insan, Hakkn koruma ve riyetiyle veya muhtalnn gerektirdii baka bir nimet ile zikrettiimiz eylerde selmet elde ettii oranda, herhangi bir bitkinin suretinde kemle erebiir. Fakat, bir hayvan onu yer ve anne baba o hayvan her- . hangi bir engel dolaysyla yeme imkan bulamaz; veya bir enge], bu bitkiyi alp yemeye engel olabilir. Bunun nedeni ise, bu bitkinin Allah'n ilminde o kiinin anne babas olmas takdir edilen kimselerin rzk olmamasdr. Btn bu zikrettiklerimiz bir araya gelir de, ilh ilimde o kiinin anne babas olmalar takdir edilen kimseler o bitkiyi yerer ve bu bitki nce mide suyuna, sonra kana, sonra meniye dn-se bile, bazen meniden olumasn gerektirecek tarzn dnda ortaya kabilir; u halde o, anne ve babaya ulatktan sonra da, koruma, gzetme gibi ilh nimetlere muhtatr. nsan, rahimde taayyn ettiinde ise, bulunduu mertebeleri gemi, rahimde yerlemi, -Cumhur'un eriat ynnden bildi-1 tarza ve hem de zahir hikmete gre- orada takdir edilmi olur. "U kez de o, baka bir orumaya, yardma ve gzetmeye ihtiya "uyar ki, bu sayede iyi beslenip rahimden ayrlmas, uygun ve mnasip bir vakitte gerekleebilir. nk, meninin rahme dmesi ve de ocuun anneden ayrlmas esnasnda zaman ve mekn hkmnn zahir ve btm olarak insann meydana geliinde byk bir katks vardr. Bu balamda, meninin rahme dmesiyle ilgili zaman ve mekn hkmleri, insann btm hllerinin pek ouna ahitlik eder; doum haliyle ilgili zaman ve mekan hkmleri ise, insann zahir hllerinin byk ounluuna ahittir.

Hakkn katma ve insann ulamak isteyip, kendisiyle kemle ermek istedii eye dair sle balangcnn srr, zahir ve btn birletiren emre iarettir. in z udur: Zikrettiimiz btn bu mertebelerde insan, takdir edilen yaratl asndan, zetle deindiimiz ve akllarn kendi balarna idrk edemeyecekleri bir takm afetlerle kar-1 karyadr. nsann takdir edilmi yaratlna, Hz. Peygamber "Allah, ruhlar cesetlerden* binlerce sene nce yaratmtr" ve Allah, Adem'in srtn svazlam, bylece onun zrriyetini de tohumlar gibi izhr etmitir" hdisleriyle iaret ettii gibi, biz de, "Eyann suretlerinin, ilh Kalem'in yazmasyla Levh-i mahfuzdaki taayynleri, onlarn ruhan ve cismani taayynlerinden ncedir" ifdemizle bu yaratla iaret etmitik. u halde, Hakkn gaybmdan haric/ayn varlk alanna sudur ediinden itibaren seyri ahadiyet zelliinde olan ve hakkat ve rhnyeti ynnden herhangi bir alemde veya bir mertebede/hazret engellenmeyip, zerinden perde kaldrldnda geei btn mertebeleri hatrlayan kimse ile perdelerinin kesifle-rnesine ve oalmasna, bunun yan sra sknt ve afetler iinde dolamasna neden olan sz konusu mertebelere girii ve k engellenen ve tekrarlanan kimseyle karlatrlabilir mi? nceki kiinin kat ettii mertebeleri hatrlamas balamnda, "Elest" nskn hatrlayp hatrlamad kendisine sorulduunda, Sanki o, imdi de kdamdadr" diye cevap verir, bazlar ise bundan daha fazla eyler syleyebilir. Allah, ikinci ahsn durumuna dmekten bizleri korsun! yle deriz ki: nsann doumundan, hatta rahimde yerletii andan Rabbinin bilgisiyle ve mhedesiyle tahakkuk edip, rt ve ibdet vesilelerini tam olarak elde edinceye kadar; hatta ilh mjdeyle son nefesini/hsn-i hatime verinceye veya baz kullara nispetle de Allah'n diledii herhangi bir vakte kadar maruz kald sknt ve elemler, akll kimselere hi bir zarar veremez. Bu sknt ve elemler, baz kullar iin ise Cennete girinceye kadar devam eder. Nitekim yle bir ifde rivayet edilmitir. "Srat kprsn geinceye kadar emin olma.!" Btn hallerde, makamlarda, zamanlarda, mekanlarda, ura-nan/istda' alemlerde ya da Allah'n insann topraktan, balktan, meniden, sonra kandan, sonra et parasndan sonra kemik ve etten yaratl sresince zikretmi olduu istikrar aamalarnda Allah'n insan zerinde pek ok nimeti vardr; sz konusu mertebeler, dnyev yaratla, sonra berzah alemine, sonra har, sonra cennet yaratlna kadar varr. Nitekim, bu nimetlerin zamanl olanlarn aklamtk. Buna gre, zamanl nimetler, insann brnd/telebbs her hal ve yaratln levazm olan eylerdir. nsan, sonra bu hal ve yaratltan/ne'et urad alemlerde, mertebelerde ve aamalarda soyutlanr. Zamanl olmayan srekli nimetler arasnda unlar zikredebiliriz: Koruma nimeti, inayet nimeti, riyet nimeti, zat amelleri kabul nimeti; zt mahedenin gerei olan sahh marifet nimeti; honutluk ve kabul nimeti; deitirme, telafi ve ina nimeti; tecellyle hallenmek nimeti; her anda halk- cedidi/yeniden yaratma gstermek nimeti; btn bunlarda ve baka eylere gzelce elik etme nimeti; insann ztnda, zelliklerinde ve levazmnda ve de ehli klnd keml mertebesine ulamak iin muhta olduu eyde yardm nimeti; teyfik ve hidyet nimeti -ki bunlar, dosta yakn, dmann haliyle eliir-; afiyet nimeti ve btn ilerde uygun sebepleri hazrlama nimeti. En ulv ve en erefli nimet, ardnda hi bir perdenin bulunmad Hakkn ztn mahede etmek nimetidir; bu mahedeyle birlikte Hakka dair tam marifet ve

en yetkin tarzda bir "huzur" bulunmaldr ki, bununla Hak dnyada, hirette ve berzahta kmil kullarndan raz olduu gibi, onlar da Haktan raz olmulardr. Buna gre, "Nimet verdiklerinin yoluna" yetinin belirttiimiz hususu anlayan kimseye gre anlam, iaret ettiimiz husustur. lh nimetlere mazhr olan ilk varlk, Kalem-i a'la'dr. Ka-lem-i al, tedvin ve tasvir aleminin ilkidir. Geri "muheyye-mn", mertebe asndan daha stndrler, fakat onlarn kendileri hakknda herhangi bir uurlar olmad bir yana, nimet ve lezzete dair uurlar yoktur. Varlklarn bu nimete son mazhr olan, sa b. Meryem'dir. nk Hz. sa, kendisinden sonra kyamete kadar "halife tu lah" gelmeyecek kimsedir. Hz. sa'nn ve kendisi ile olan mminlerin yeryznden gmesinden sonra ne bir veli, ne de bir kmil mmin yeryznde kalmaz. Nitekim, Hz. Peygamber unu haber vermitir: "Kyamet yeryznde 'Allah, Allah' diyen bir mmin bulunduka kopmaz. Kyamet, ancak kt insanlar zerine kopar." Burada akladmz meseleyi anlayan kimsenin ''Nimet verdiklerinin yoluna" yetini okurken, Kalem-i al, Hz. sa ve bunlarn arasnda bulunup, saydmz ve zetle iaret ve ima ettiimiz ilh nimetlere nail olan kimseleri aklna getirmesi gerekir. Bu durumda o, ilh nimetlerden hibirisini karmaz. nk ilh nimetlerin mensuplar, zikredilen ksmlarda ve bunlarn arasnda bulunan kimselerle snrldr. Bu kii, zellikle de, peygamberinin diliyle Allah'n "te bunlar kulum iindir, kuluma diledii verilecektir" ifdesini aklnda tutup, tam imnyla Rabbm tasdik ederse bu durumda Hak, ona zel keremiyle ve daha nce de belirtildii gibi kulun kendisine dair inancna gre muamele eder; kul, Rabbnn kendisinden verdii haberde, duaya icabet edeceine dair vaadinde, kulunun kendisine dair zann zerinde olduu hususunda Rabbm tasdik eder. Binaenaleyh Hak, sz ve vaadi doru olan, cmert ve ihsan sahibidir. [221] Gazabn Mertebeleri Bilinmelidir ki: Nimet ve azap, rz ve gazabn neticesidir; bunlardan her birisinin mertebesi vardr. Daha nce de, belirttiimiz gibi, btn sfatlar da bu ekildedir. Gazabn ilk derecesi, mahrumiyeti ve ilm yardmn kesilmesini gerektirir; ilm yardmn kesilmesi, cehaletin, arzunun, nefsin, eytann ve de insana egemen olan kt huy ve hllerin tasallutuna neden olur. Fakat btn bunlar, Allah katnda belirli bir vakit ile snrldrlar, dnyada ise hayt sait olarak sona eren kimselerin son nefesinden nceki nefesine kadar srer. Nitekim bu durum, eriat ve tahkik ynnden sabittir; ister bu zikrettiimiz eylerin saltanat btn olsun, isterse de zahir olsun, durum ayndr. kinci mertebe ise, zikredilen hkmn burada btn, hirette ise bir mddet zahir olarak sirayet etmesini gerektirir; ya da bu hkm, cehenneme girme ve efaat kapsnn alma vaktine kadar uzanr. Sz konusu hkm, efaatilerin efaatlerinin hkmnn bitip, Erhamu'r-rahmn'in/Merhametlilerin en merhametlisi hkmnn zuhur etmesiyle sona erer. Bu mertebede baka bir hl daha vardr ki, b hal, gazabn zahirinin burada sadece zahirde sirayet etmesini gerektirir; peygamber ve ehlullah'a skntlarn gnderilmesinin kayna, bu eit gazaptr. Bu durum, bu yaratln hkmnn sona ermesiyle nihayete erer. Nitekim Hz. Peygamber, lm yatanda Hz. Fatma'ya yle demitir: "Artk bugnden sonra babana hibir sknt yoktur." Bu hkmde rahmet, gizlidir ve ncesinde bu rahmetin zahiri azaptr. Bu eit azap, temizlenmeye ve ancak -esaslarna dikkat ekilen- bu skntlar sayesinde ulalabilecei takdir edilmi nimetlere ykselmeye neden olur.

Bunun zerinde ise, ok nemli ve deerli bir sr vardr ki, bu srr zevk yoluyla bilen kimse tanmyorum; Allah'n izni ile, bu srr belirteceim: yle ki: Ehlullahtan olan nebiler, velilerin kmilleri ve baz keml zelliklerinde onlara ortak olan kimseler, dier insanlardan ncelikle dairenin genilii, ruhun cevherliinin temizlii/safa ve istiap ile -ki istiap, kuatchn bir gereidirayrlrlar. Nitekim, ahadiyet-i cem mertebesinin srr ve bunun insana tahsis edilmesi meselesinde buna iaret etmitim; ki insan, iki mertebenin berzah ve aynasdr. Hakkn mertebesi/hazret, btn isim ve sfatlar kapsar, hatta o, btn nisbet ve izafetlerin kaynadr. Gazb da, ana sfatlardan birisidir. Sfatlar arasnda gerekleen ilk deerli komuluk, gazb ve rahmet arasnda gereklemitir. Binaenaleyh, btn olarak Hakkn mertebesinin suretiyle zuhur edip, zt o mertebe iin kmil bir ayna hline gelen kimsede, bu mertebenin ve imkn mertebesinin iermi olduu her eyin tam olarak zuhur etmesi gerekir. Bu mertebenin ierdii eylerin en nemlilerinden birisi de, zikrettiimiz ey, yani gazap sfatdr. Binaenaleyh vaka, malm olduu tarzda gereklemitir. Eer rahmet gazab gememi olsayd, durum daha iddetli olurdu. Buna gre, sz konusu kmillerin rahmet, nimet, azamet ve cellden olan nasipleri, dier insanlardan kyaslanamayacak derecede fazla olduu gibi, dier sfatlarda da durum byledir; fakat bu ikinci ksm, sadece dnya haytnda geerlidir. nk bu alem, noksanlk ve elemleri vb. gerektiren "imkn" mertebesinin hkmleriyle zuhur ermitir. Keml mertebesine ulatktan sonra bu alemden intikal esnasnda rahmetin gazaba basknl, ondan nce gelii ve de kuatc ve birletirici bu alem vastasyla kazanlan kemlin neticesi ortaya kar. Bu kmillerden aa mertebelerde bulunan insanlarn hkm ise, kmillerin mertebelerine yaknlklar ve uzaklklarna gre deiir. Hz. Peygamber, buna dikkat ekmi ve yle buyurmutur: "Biz nebiler topluluu dnyada insanlarn en ok belaya u-rayanlaryzdir." Bu hadiste, sonra nebilere benzeyenler, sonra onlara benzeyenler ifdesi de yer almaktadr. Baka bir rivayet zinciriyle gelen hadiste ise, dnyada bela asndan insanlarn en iddetlisi nebiler, sonra veliler, sonra sa-lihler, sonra onlara benzeyenlerdir buyrulmaktadr. Nimet ve saadet tarafnda da durum bu ekildedir. "Alemlere rahmet" diye gnderilen kimse, gazabn hkmranlndan dolay azabn umumliini gerektiren iddetli vakitlerde kendisini halkn zayflar iin feda etmitir. Ayrca, Hz. Peygamber, Ksf namaznda iken Cehennemi grdnde bu srra bu zevkin mensubu kimselerin dikkatini ekmitir. Hz. Peygamber, Cehennemi grdnde, elbisesi ve eliyle yzn Cehennem ateinden korumaya alm, bulunduu mekandan geriye gelmi ve yakarla yle demitir: "Allah'm! Ben onlarn iinde iken, onlara azap etmeyeceini vaat etmemi miydin? Etmemi miydin? Etmemi miydin?" Hz. Peygamber, Cehennem kendisinden perdeleninceye kadar bu niyzma devam etmitir; bu ifadesiyle de, "Allah, sen onlarn iinde iken, onlara azap etmeyecektir; onlar tvbe ettikleri srece, Allah onlara azap etmeyecektir" (Enfal, 33) yetini kast etmitir. Gazabn nc mertebesi ise, zel bir guruba nispetle, teyit ve hkmnn kyamet gn kemle ulamasn gerektirir. Nitekim, Hz. Peygamberin bize u ifadesiyle aktard kadaryla, peygamberler bundan sz etmilerdir: "Allah bugn daha nce hi kzmad ekilde gazb etmitir ve bundan sonra da bu ekilde gazb etmeyecektir."

Ben de, bu gazabn kemlini bir mjdeyi gerektirecek ekilde mahede ettim; insanlar bu mjdeyi bilselerdi, hi kimse Allah'n rahmetinden mit kesmezdi. ayet, insanlarn peygamberlere mracaat edip, ardndan btn peygamberlerin Hz. Peygambere bavurmasnn srrn; Hz. Peygamber'in efaat kapsn amasnn srrn; Rabbimizin geliinin srrn; "el-Cebbar, ayan Cehennem'in zerine koyar ve onun unsurlar birbirlerine snp, 'yeter, yeter' derler' " ifdesinin srrn; drt secdenin srrn; her defada ateten neyin ktn; bu geli ve gidiin mhiyetini; Hz. Peygamber'in Cehen-nem'de kalan son kiiyi de efaatiyle kartmas iin kendisine geldiinde Cehennem'in bekisi Mlik'in ona "Ey Muhammedi Rabbmm gazabna hi bir ey brakmadn" deyii; Allah Teala'nm "Melekler efaat etmitir, peygamberler efaat etmilerdir, mminler de efaat etmilerdir, geride sadece Erham'r-rahimn/merhametlilerin en merhametlisi kalmtr" deyiinin srrn; Allah Teala'nm Hz. Peygamber'in "Allah'tan baka ilah yoktur" diyen kimselere efaat ettii vakit "Bu sana ait deildir" -ki bu, yukarda aktarlan "Melekler efaat etmitir..." hadisinde zikredilmitir- demesinin srrn vb. ksaca zikredilip, remizle iaret edilen srlan aklamak ve fa etmek caiz olsayd, hi kukusuz, akllar ve lbleri hayrete dren gerekler ortaya kard; fakat mesele, halin mtercimi bir insann syledii gibidir: Bilinen her eyin aklanmas doru deildir stediin her ceylan pnarndan da susuzluunu gideremezsin Bilinmelidir ki: lh gazabn hkm, sol tutuun/kabza[222] mertebesinin kemle ermesidir, nk Hakkn her iki mukaddes eli de mbarek sa el olsa bile, bunlardan her birisinin dierinden farkl bir hkm vardr. Buna gre, "yeryz btn ile kyamet gnnde onun kabzasdr ve gkler de sa eliyle drlmtr." (Zmer, 67). Genel anlamda saitlerin mensup olduu birinci el, belirtildii gibi, rahmet ve mjdenin sahibidir; dier el ise, kahr, gazb ve bunlarn levazmnn sahibidir. Bu iki elden her birisinin bir saltanat ve yetkisi vardr ki, bunun hkm, imkn lsnde kulluun artlarn yerine getirip, rubbiyetin haklarn ifa eden saitlerde; iaret ettiimiz itidal yollarndan sapan, azgn ve asi akilerde ortaya kar. Bu akiler, ulhiyetin haklarnda ifrata kamlar ve sahip olmadklar eyleri kendi vehimlerine gre nefislerine izafe etmilerdir. Onlarn bu hkmlerden nihai paylar, gerek insn- kmil'in suretine benzeyen beeri suretin zahirinin tavassutu vastasyla kendilerine ulaan eydir; ayrca bu pay, birle tiricilik nispetinin efaati ve de bu dnyada hkm zuhur eden rahmetin ummli-iyle gerekleen mterek miktara gre kendilerine ular. Nitekim, daha nce bunlarn srlarn aklamtk, onlar hatrlaynz! Binaenaleyh, bu akiler, iin mhiyetini bilemeyince aklanmlar, iddiada bulunmular, cret gstermiler, irk komular ve gerek anlamda ulhiyeti, ulhiyet hkmlerinin ksmen gzkt somut bir surete izafe etme hatasn ilemilerdir. Hi kukusuz ki onlar, bu eylemleriyle ilh gazabn hkmlerinin kendilerine ulamasna ve onun oklarnn hedefi haline gelmelerine zemin hazrlamlardr. Bu nedenle Hak, el-Hakem ve el-Adl isimleri asndan, ulhiyetinin hakkn onlardan talep edip, ulhiyetin haklaryla onlarn arasnda hakemlik yapar; neticede de, ulhiyetin haklarn ihlal eden, onun srrn bilemeyip, kadrini takdir edemeyene insanlara ulhiyeti adna gazap eder. Eer ilh rahmet gazab gememi ve zt-imtinan rahmet ile gazaba baskn gelmemi olsayd, zikredilen durumdaki kiinin cezas geciktirilmezdi; sz konusu zt-imtinn rahmet, iki eli birletiren yne mahsustur. Bununla birlikte, babamz Adem'in Hakka muhalefetinin zmnnda olsa bile, ulhiyet hkmlerine hakszlk/cevr etmekten btnyle salim olan hi kimse

de yoktur. nk o esnada Adem'den farkl olmadmz iin, o, bizim ile birlikte gnah ilemi ve bunun neticesinde pimanlk duymutur; ayn ekilde, Rabbinden kelimeler telakki edip, cevherliinin ve kuatch-nm kemli sayesinde stn makamna geri dnmtr. u halde her insann Adem'in eyleminden bir pay vardr; herkes bu gnahn neticesini -kendisine itina gsterilirse- bu dnyada sknt ve kederlerle, hirette ise "Sizden her biriniz ona varacaktr" (Meryem, 71) yetinin hkmyle grecektir; kendisine itina gsterilmeyen kimsenin durumu ise, daha nce belirttiimiz gibidir. Zulm ve hakszln yaygnlna Hak, u yeti ile iaret etmitir: "Eer Allah insanlar iledikleri amellerle cezalandr-sayd, yeryznde hibir canl brakmazd." (Kehf, 58) Fakat, alemin suretlerini ihata eden "Ar'ta istiva eden" er-Rahman ismi ynnden umm rahmetin egemen olmas, Suretin (Rahman'm) efaati, fiilin asl ve fail ynnden birlii, buna engel olmutur. Bylelikle, el-Hakem ve el-Adl isimlerinin saltanat, kyamet gnne tehir edilmitir; o gn, ortaya kartma/kef, ayklama/fasl ve de genel ve ak hkm verme gndr. Orada emir, btn ile halk/cuhmur iin zuhur eder. Bunun iin Allah yle buyurmutur: "Din gnnn sahibidir/mlik." O gn, cezalandrma gndr. Bu gnn srr udur: el-Hakem ve el-Adl isimlerinin saltanat, dnya aleminde zuhur etmi olsayd, bu durumda hi kimse bir bakasna hakszlk yapamaz ve buna yeltenemez, Allah'a ve kullara iftira edemezdi ve insanlar hi kukusuz, tek bir mmet olurlard. Bu durumda ise, iki kabzann/tutu mertebesi kemle ermemi, gazb-rahmet, isim ve sfatlar ve onlarn lzmlar arasndaki komuluk ortaya kmam olurdu; bylelikle ne ho gr, ne af, ne sabr ve ne de gnahn iyilikle deitirilmesi sz konusu olurdu. Bu durumda "unlara ve unlara Rabbmn ikramndan mhlet veririz, senin Rabbmn ikram engellenmi deildir" (sra, 20) yeti ne olacakt? Binaenaleyh umumi rahmet, her eyi kuatan ikram gerektirir ki, hi phesiz vaka da byle gereklemitir. Bylelikle hkm/kelime tahakkuk etmi, cezalandrma hell olmu ve gazabn hkm zuhur etmis sonra da rahmet gazaba galip gelmitir. Bilinmelidir ki: Kmiller zerine zuhur eden gazabn hkm, bu kabildendir. Bu gazap, ulhiyet hakkn ifadaki kusur ve onu belirli bir surete snrlamak sebebiyle gerekleir; ulhiyeti belirli bir surete tahsis etmek ise, onun ihata ve geniliiyle eliir. Buna gre sz edilen kmiller, ulhiyetin adil ve dengeli baz tezahrlerini, onun itidalini ve kemllerinin srlarn kt bir ekilde kabul etmek nedeniyle meydana gelen sapm ve bozulmu tezahrlerine kar savunurlar; yoksa onlar, kul olmalar itibaryla kendileri adna kzmazlar. Nitekim, Hz. Peygamber Efendimiz'd en gelen bir rivayete gre, o hi bir zaman kendisi iin kzmazd; Allah iin kzdnda ise, hibir ey fkesini dindiremezdi. Gerekte, sz edilen kmillerin mutlak anlamda fkelenmelerinin nedeni, daha nce de belirttiimiz gibi, Hakkn ve isim ve sfatlarnn tecellghlar olmalar nedeniyle O'nun gazabnn kendilerinde ortaya km olmasdr; yoksa onlar, sradan insanlar gibi fkelenmezler. Nitekim eriat da, Ylz. Ebu Bekir'in, Suheyb, Bilal, Selman ve dier dokuz sahabenin yanlarna uradnda Ebu Sfyan'a tepki gstermeleri kssasnda bu olguya ahitlik etmitir. Sz geen sahabeler, Ebu Sfyan'a yle demilerdir: -Artk Allah'n kllan dmanlarnn boyunlarndan geri alnmaz. Bunun zerine Ebu Bekir, onlara yle kn i tr: -Siz bunu Kurey'in-by ve nderi iin sylyorsunuz.

Bu haber, Hz. Peygamber'e ulat vakit yle buyurmutur: -"Muhtemelen onlar kzdrdn ey Ebu Bekir! Eer onlar kz-drdysan, Rabbm kzdrm oldun." Ebu Bekir onlara dnp, yle demitir: -"Ey kardelerim! Benim iin mafiret dileyiniz." Onlar da: -Allah seni balasn, kardeimiz" diye karlk vermilerdir. Ebu Bekir: -Ben sizi kzdrdm m? dediinde: -Hayr! Kzdrmadn" diye karlk vermilerdir. Burada, Hak kzdnda kzan, raz olduunda raz olan kimselerden sz etmekteyiz; hatta onlarn gazap ve rzlar, Hakkn gazap ve rzsnn ta kendisidir. Sradan insanlarn gazab ise, tabi bir olaydan ve kzan kiinin ama ve mizacna aykr bir fiilden ortaya kan bir haldir. Ayn ekilde, Ehlullah'm dier ilh sfatlar ile ilikisi de, sradan insanlarn/cumhur bu sfatlarla ilikisi gibi deildir; bu sfatlarn onlara nisbet edilmeleri de, sradan insanlara nisbet edilmelerine benzemez. Hakka, kmillere ve onlardan aa derecede bulunan insan-lara nispet edilmeleri itibaryla rahmet ve gazb sfatlar arasn-da ince farklar vardr; bu farklar, fiilin ve failin birliinin srrn, rahmetin ne ge meini n/sebka t srrn ve sebebini, ayrca geilen ve malup olan gazbm mhiyetini bilen kimse anlayabilir. Bu farklarn baz srlarna, misl ve ibare rtlerinin altnda ksmen iaret edeceim, artk sen de idrkini keskinletirip, himmetini birletirsen -Allah'n izni ile- maksad idrk edersin. Bilinmelidir ki: Gazabn z/btn, gazaba ve kzlan e-ye/madub-i aleyh taalluk eden bir rahmettir. Gazap ise, gazab ve hkmn kzd eye yanstmak suretiyle, nefsinin saltanatnn tam olarak ortaya kmay sebebiyle hissetmi olduu darl/dayyik feraha kartr; gazbm nimete ulamas, saltanatnn tam olarak ortaya kmasna baldr ve lezzeti de onda gerekleir. Sz konusu saltanatn ortaya kamay ise, ya bir muhalifin/mnazi' varl ya da iin/emr gldr; bu i-ten/emr, gazbm iktidar iin yetkin bir zemin olmas ya da sayesinde yaplmak istenilen eye hakkyla karlk verecek uygun bir vasta olmas ya da emirlerin onun vastasyla ve kendisinde infaz iin uygun bir ara olmas beklenir. Gazbm, rnein, bir takm lleri ve yntemleri/snnet vardr; bununla birlikte, kadir olunsa bile, bunlarn gz ard edilmeleri mmkn deildir. nk, herhangi bir cz amaca ulamak veya bizzat amalanan iin dnda dierinden farkl zel bir ii tamamlamak iin bu ller ve yntemler gz ard edilseydi, bu durum, esasl ve kll bir fesada; ya da, bizzat veya dolayl olarak amalanan asl iin yok olmasna neden olurdu. Bu durumda, en uygun olan gzetmek ve en mhimi tercih etmek gerekmitir. Bylelikle, Varlk ayakta durmu/kim ve her mevcudun durumu nizma kavumutur. Bu meselenin aklanmas uzun srer, bu ksa ifdelerimizde akl sahipleri iin yeterli ve kafi bilgi vardr. Gazbm muhtab/madub- aleyh ynnden iin srr ise, ksma ayrlr: temizleme, koruma/vikaye ve tamamlama/tekmil. Korumaya rnek olarak, kangren olmu insann durumunu verebiliriz. -Allah'tan buna ve her trl hastala kar afiyet ve salk diliyoruz.Kangren insann herhangi bir uzvunda ortaya kp, doktor da hastann babas veya yakn arkada veya bir dostu olsa, bu durumda doktor, hastay ok sevse dahi, kangrenli uzuv tedavi edilemeyecek bir durumda ise, onu kesmek zorundadr. Bylece doktor, grnrde bir eza vermektedir ve fakat ezaya

maruz kalan kiinin ektii skntya da ortaktr. Uzvun istidad imkn vermedii iin, bu esnada tedavi ile uzvu kesmemek badamaz. Bu balamda u kutsi hadisi hatrlamalyz: "Mmin kulumun cann kabz ederken tereddt ettiim gibi hi bir eyde tereddt etmedim. Mmin kulum lm kerih grr, ben ise onun gelmesini isterim ve bundan da kurtulamaz." Baba, maslahatn gzetmek iin, oluna kzar; bununla birlikte o, kendi i dnyasnda kzgn deildir, sadece gazap zelliiyle gzkmtr, ocuk da babasnn gerekte kzgn olduunu zannetmitir, halbuki durum farkldr. ocuun babasnn kzgn olduunu zannetmesinin nedeni, genel anlamda kzgnla dellet eden bir eseri babasnda grm olmasdr, halbuki durum, gerekte/nefs'1-emr farkldr. Babann kzgn grnmesi, ocuun idrkinin eksikliinden kaynaklanmtr; baka bir neden ise, ocuun, herhangi bir retme, zorlama, terbiye ve destekleme olmadan tek bana kendi maslahatlarn gzetecek durumda olmaydr. ayet ocuk istenilen kemli tek bana gerekletirme gcnde olsa idi,, baba o ekilde gzkmezdi ve ocuk da babas hakknda yle bir zanda bulunmazd; aksine, babas ondan soyutlan-sa bile, gazap zelliiyle zuhur etmesindeki gayesini anlard. Gazabn muhatab ynnden ikinci gayesi olan temizlemeyi ise, yle rneklendirebiliriz: Herhangi bir maslahat iin kurun veya bakr ile karm bir altn dnelim, altnn, bunlar olmadan bulunmas mmkn deildir. Nitekim bu durum, btn madenlerin bulunmasnn art koulduu baz rhn tlsmlarda byledir; yle ki, bu madenlerden bir tanesi eksik kalsa, maksat gereklemez. Sonra da, bu madenlerin birlemesinden hedeflenen srenin sona erdiini ve gayenin gerekletiini veya bunun hkmnn sona erdiini ve de altnn kendisine karan dier cins madenlerden ayrlacan farz edelim. Bu durumda atein gl bir atee atlmas gerekir, bylece ate dier madenlerden ayrr, kendisine ait kemli ortaya kar, bizatihi altn iin talep edilmeyen, altn ile amalanan bir gayeden dolay talep edilmi ve kendisine bitimi unsurlar giderilir. Buna rnek olarak, asl su olan ve tekrar aslna dnen gl suyunu verebiliriz. Fakat gl suyu, kokusu ve tesirli ve istenilen nitelikleri artm olarak aslna dnmtr; o, bu zellikleri baka bir cinse bitimekle elde etmitir ki, bunlar, daha nce suda bulunmuyorlard. Gdada da durum byledir. nsan onu alr ve kendisine katar. Binaenaleyh, tabiat ondan gereken eyleri szd vakit, gdadan geride kalan posay atar, nk onda herhangi bir fayda yoktur. Allah Teala, u yetiyle buna iaret etmitir: "Ki Allah pisi temizden ayrsn ve pis olan st ste koyup, hepsini bir yn haline getirsin ve topunu cehenneme koysun. te bunlar, hsran iinde kalanlardr." (Enfal, 37) Allah Teala, baka bir balamda ise daha geni ve ak bir ekilde unu belirtmitir: "Allah gkten bir su indirir de vadiler kendi miktarmca sel oldu; sel de yzne kan bir kpk yklendi. Bir zinet veya eya yapmak iin atete zerini krkledikleri madenlerden de onun gibi bir kpk meydana gelir. te Allah hak ile batl byle arptrr. Fakat kpk atlr gider. nsanlara faydas olan ise, yerde kalr. te Allah, byle misller verir. Rablernin emirlerine uyanlara daha gzeli vardr. O'na uymayanlar ise, yeryznde olanlarn tamam ve bunlarn bir kat da kendilerinin olsa, hepsini kurtulu fidyesi olarak verirlerdi. te onlar! Hesabn kts onlar iindir; varacaklar yer de cehennemdir; o ne kt yataktr." (Ra'd, 17-18) Artk bu yetleri dn, bu yetlerde hem gazap kabzasnn ve hem de rz ve rahmet kabzasnn muhataplar hakknda ok nemli ve yararl ikzlar vardr.

Gayesi tamamlamak/tekmil olan gazaba ise, ktlklerin iyiliklere evrilmesinden bahsederken u ifdede buna iaret edilmitir: "Daha nce yaptm hayr karlnda mslman oldum." Ayrca, iki elin hkmn birletirmek, gazapta gizli bulunan rahmeti ortaya kartmak, kadir olmakla birlikte tatlnn zevkini karmadaki kahr, dardan bir zorlayc olmadan sabrn kemlini izhr da, bu kapsama girmektedir. Bu aklamalarmz anla ve ycel! nk bu ekilde ykse-lirsen -ki imdi dnme deil ykselme vaktidir- ilimde, alimde ve malmda hkm sahibi olan kader srrn idrk edersin. Bu mertebenin zerine kan kimse ise, fiillerde, isimlerde, sfatlarda ve hallerdeki izafetlerin yanllklarn grr. Bu mertebenin de zerine kan kimse, cemal- mutlak mahede eder; cemal- mutlak, hi bir irkinin, hatann, deerlinin, noksann, sapmann bulunmad gzelliktir. Bu mertebeyi de aarsa, grr ki: Cevr ve adalet, zulm ve hi-lim, yerine getirilmi haklar, eksiklik, ihmal, ihanet, ciddiyet, tazim, gizlemek, aklama; btn bunlar, "vech bulut"[223]un nuru ile tutumulardr ve ahadiyet vasfmdaki zt hazretinin alannda yok olmulardr. Bunun da zerine karsa, artk susar, hi bir ey aklamaz, dilsiz olur, konuamaz, kr olur, bakamaz, fn olur, ortaya kamaz. ayet iade edilirse, btn vasflarla zuhur eder. Btn harfleri ihata eden kapsayc man olur; hi bir ey kendisine g gelmez, hi bir bilgi ve inkr ona yabanc deildir. [224] Rznn Mertebeleri Gazap mertebelerini -Allah'n ihsan ile- zikredip, hkmlerini dile getirdikten sonra, nceki konuyu tamamlamaya dnp, rznn nimetten faydalanmaya neden olan mertebelerini saymaya balayacaz. Bylelikle, son szmz rzyla ilgili olacaktr; nk rz, daha sonra aklayacamz gibi, saitlerdeki hkm ynnden ilh hallerin sonuncusudur. yle deriz: Btn nimetleri meydana getiren ve onlardan faydalanmaya neden olan rz mertebeleri ksmdr: Birinci rznn hkm, Hakkn yaratklarnn iyiliini/salah dilemesi ynnden onlardan raz olmasdr; Hakkn onlarn iyiliini istemesi, yaratma fiiliyle onlara ynelmesine/tevecch ve ilh ihsandan olan paylarna baldr. kinci ksm rz ise, Hakkn btn mminlerden raz olmasdr. nc ksm ise, mminlerin sekinlerinden ve de peygamber ve velilerden raz olmasdr. Bu rz, iki ksma ayrlr: birisi, zel/has ksm, ikincisi ise, daha zel/ehas ksm. Buna gre, zel ksm rz, peygamber ve velilere mahsustur. kincisi ise, Allah'n u yeti ile tespit ettii rzdr: "Setii bir eliden baka; nk onun nnden ve ardndan gzetleyici dizer." (Cin, 27) Bylece bu rznn, btn peygamber ve elilere ait olmayan zel bir rz olduunu anladk, nk yetteki dellet, btn peygamberleri iermemektedir. Bununla birlikte Allah, btn peygamberlerinden raz olmutur; nk Allah, mminlerden raz olduunu bize bildirmitir. Buna gre Allah'n veli kullarndan raz olmas daha nceliklidir, peygamberlerden/nebiler ise hi kukusuz raz olmutur. Peki, resullerden raz olmamas hi dnlebilir mi?

Bylece, Allah "men/ism-i mevsul" edatn tahsis ettii iin, karineyle burada szn ettii rznn zel bir rz olduunu anladk; bu rz, hi kukusuz, resullerin sonuncusu (sav.) hakknda sabit olan rzdr, nk o, hirette saitlerde hkim olan son ilh sfattr. Bylelikle, sonuncu peygambere nihai ikramn muhabbet ve keml olmas daha uygun olmutur. Rrz'nm Haktan saitler adna gerekleen kll ikramlarn sonuncusu olmas meselesine gelince: bundaki delil daha nce belirtilen aklamalarda aka ortaya kmtr: Kukusuz ki Allah, cennette kullarna tecell edip, onlara hitap ettiinde, ikramda bulunduunda, onlara ltuf gsterdiinde, onlar selamlayp, nimetlerini saydnda,, yle sorar: -Baka ne istiyorsunuz? Bunun zerine saitler, arzulayacak bir vesile bulamaynca, Allah yle der: -Sizin adnza tek nimetim kalmtr. Saitler, hayrete der ve bu son nimetin ne olduunu sorarlar. Bu soruya cevap olarak Allah, iin sonunda yle der: -"Bu son nimet sizden raz olmamdr. Binaenaleyh size hi bir zaman kzmayacam." Bylelikle saitler, hi kimsenin takdir edemeyecei lde byk bir lezzet ve rahata kavuurlar. Bunun neticesinde ise, Allah Teala sairlere ynelik nimetlerini "rz" ile bitirmitir; Hakk grmek btn nimetlerin ruhu olduu gibi, ayn ekilde saitle-rin nimetlerinin kemle ermesi de, sz konusu rzya baldr. Bilinmelidir ki: Nimet, drt ksmdr: Hiss nimet, hayal ni- met, rhn nimet, drdncs ise, insana mahsus olan ve btn bunlarn toplamndan ibaret olan ksmdr. Bu nimet, zti kemlden dolay ilh needir ki, bunun hkm, zahire, btna ve zikredilen dier eylere sirayet eder. Elemlerin mertebeleri de, zikredilen ksmdan ibarettir. Bu ksm, hiss, rhn ve misli itidalin mukabilinde bulunmaktadrlar. Drdnc rzya mukabil olan ey ise, her eit elemi, bkknl ve mertebedeki ve tabii cisimlerde sapmay/inhiraf meydana getiren gazap sfatdr; bu sapma, her mertebede farkl ekillerde gerekleir. Genel anlamda nimet mertebelerinin en kmili, daha nce dikkat ektiimiz ekilde Hakk grmektir; bu, grenin halk, grlenin ise Hak olmas eklinde gerekleir, bunun yan sra grmeyi temin den de Haktr.[225] Bu leziz grn zerinde hi bir nimet tasavvur edilemez. Bu mahedelerin dnda ise, ya bunlarn altnda olan mertebeler vardr veya fn klan ve kendisiyle birlikte lezzet bulunmayan nimetler vardr. Hz. Peygamber, bir duasnda bu duruma iaret etmitir. "Allah'm! Beni daimi, ebed ve sermedi olarak senin kerim yzne bakmann lezzetiyle nzklandr." Burada Hz. Peygamber, "senin kerim yzne bakmakla nzklandr" dememitir. stnlk ve nimet, ilimde bulunur, u halde ilim olmadan sadece grmek, tatmin etmez. hakikate bakan nice kii vardr ki, Hakikat ona grnr, o da grr, fakat neyi grdn bilemez Bilginlerin u ifdesini hatrlamak gerekir: Lezzet ve nimet, mlaim oluu ynnden mlaimi idrk etmekten ibarettir. Buna gre, idrkin bulunmad yerde, ne bir nimetten ve ne de nimetten faydalanandan sz edilebilir. nk mal, mevki, itahla yenen yiyecek, nefis manzara ve benzeri nimetler, idrk sahibine gre bunlardan her birisindeki keml hkmlerinin idrki ynnden nimet saylrlar ve bunlardan yararlanmak mmkn olur. Binaenaleyh, lezzet, ondan faydalanmak ve bunun eitlilii, bu kemle yaknla ve idrkin ahinliine gre deiir. Buna gre, idrk sahibine mnasip

hkmleri cihetinden keml ne derece gl idrk edilirse, lezzet de o oranda gerekleir ve idrk sahibi asndan bu ie nimet ismi verilebilir.[226] Keml le tahakkuk edip, kemlin hkmlerinin bir memba haline gelen kimse, nimetlerin de kayna haline gelir. Ayrca o kii, nimetlenenlerin herhangi bir nimetten faydalanmalarnn sebebi olur; nk o, nimetin kayna ve lezzetin kendisidir. nk o, her eyin asldr, bylelikle onun hkmyle, bizzat kendinde toplad sfat ve haller diledii vakit ve diledii eyde zuhur ederler. Bizzat bu kii ise, lezzet sahiplerinin lezzetlendikleri her eyden lezzet alr, bununla birlikte ona, hi kimsenin ortak olmad baka bir lezzet de tahsis edilmitir. Bu zel lezzet, kendi kemlini ve bu esnadaki haline mlaim oluu ynnden mertebesinin ierdii eyleri ortaya kartmak isteiyle /istida nimete' nail olmasdr. Bunu anla, bu, gerekten de ok zor bir meseledir! Dnya hayatndaki nimette bu hal sahibinin bir alt mertebesinde, tabii istekleri ve nefsn arzulan Hakkn kendisine dair arzusuna ve ilmine uygun olan kimseler bulunur; bununla birlikte o, pek ok vaktinde bunu mlahaza eder. Burada "pek ok vaktinde" dememin nedeni, bu durumun btn hallerde srmesinin imknsz olmasdr. Bunun bir benzeri veya ondan biraz aa mertebede ise, irdesinin zihninde meydana getirdii eyleri his alemine kartma gcne sahip kimseler bulunur; bu g, onunla zuhur etmede deil, kemlin gereklemesinde arttr. Bu mertebenin bir nceki mertebenin altnda kabul edilmesinin nedeni, bu gcn sahibinin baka bir takm ynlerden yorgunlua maruz kalmasdr; ki bu yorgunluk, zihindekini harice kartma eyleminin ayrlmaz bir artdr. nsanlarn dnya haytnda en fazla elem ekenleri, Hakkn harite zuhur etmelerini takdir etmedii ehvani kuruntularn kendisinde oka bulunduu kimselerdir; bununla birlikte, arzulad pek ok eyde kiinin azmi krlr ve meakkatli bir hayt srer. Allah, bu durumdan bizleri korusun! [227] Beer Rznn Mertebeleri ilinmelidir ki: nsann hlleri alanndaki nimetleri ve bu nimetlerden faydalanmaya neden olmas itibaryla rznn mertebesi vardr, nitekim Hakkn katnda da rznn durumu byledir. Buna gre, buradaki rz derecelerinin ilki, btn ynnden insann kendi aklndan ve de aklnn neden olduu amel ve hllerinden raz olmasdr. Bu genel bir eydir, bunun huss olan ise, mminin syledii u ifdedir: "Allah'tan Rab olarak razym, din olarak islm'dan ve Hz. Muhammed'den de peygamber olarak raz oldum." Bu birinci ksmn ikinci tarzn ise, kulun zahiri ynden Rab-bmdan raz olmas tekil eder. Kul, Rabbmm kendisi iin belirledii ve hayt boyunca yaad amel ve hallerin suretleri nedeniyle Taz olmutur; kul bu hal ve amelleri yaarken, hi bir sknt ve duraksamaya uramaz; yoksa bunun anlam, herhangi bir temenni ve arzusu kalmadan tatmin bulur ve susar demek deildir, nk bu tarz rz, ikinci mertebenin hkmlerinden birisidir Burada, meslek ve sanat erbab vb. gibi insanlarn ounluunun yaad hali kastediyorum. Rznn ikinci mertebesi ise, imn kuvvetine baldr ve Hakkn mertebesinden thmeti kaldrmayla ilgilidir. Bu thmet, dnya haytnda rzik ve dier takdir edilmi olaylar hakknda Hakkn haber verdii ve vaat ettii eylerle ilgilidir; bu olaylar ile insan yz yze gelecektir ve bunlarn aklanmas Kitap ve snnette oka tekrarlanmtr ki, bu ifdelerin bir zeti u yette bulunur: "Yeryznde

veya nefislerinizde gerekleen bir musibet yoktur ki, Biz onu uygulamaya koymadan nce bir Kitap'ta yazl olmasn. phesiz ki, bu Allah'a gre kolaydr. unun iin ki: Kaybettiinize zlmeyesiniz ve Allah'n size verdiine de gvenmeyesiniz." (Hadid, 22-23) nk: Allah'n insana bizzat insann kendisinden daha merhametli, onun menfaatlerini daha iyi bilen, onlar insan adna daha iyi gzeten olduunu ve insann srlarn, inceliklerini grdn bilen; Allah'n kendisine kar iyi tutumunu ve bakalarm mahrum ettii insann zerindeki saysz nimetini gren kimse, Allah'tan ve kendisine kar muamelesinden raz olur. Eer, bu insann tabiat karlat eylerden rahatsz olsa, bu durum, rzya zarar vermez; burada dikkate alnacak ey, kutsi nefsidir, nk rz, tabiatn bir sfat deildir. Bu ikinci mertebenin mensubu olan bir insann en yetkin hli, nefsinde veya herhangi iteki irdesini bu hal veya meseledeki eriat hkmne tabi klmaktr; insan, ister kendi ihtiyaryla bir hale burunsun ve isterse de buna zorlanm olsun, iinde bulunduu her halde kendisiyle kim olan bir irdeye sahiptir. Bu durumda o, eriatn irde ettii ve raz olduu eyden, kendisi iin kendisi ve bakas hakknda da raz olmutur; nk o, eriatn belirleyip, caiz grdnn dnda herhangi bir konuda belir bir gaye ve ama tamakszn, eriatn bir meseledeki zel iradesiyle vasflanmtr. te bu, rz makamnn mensuplarnn bildii bir haldir. nk byk sfler arasnda rznn ehli olup, onun hikmetlerini tadan, srlarn bilen ve hlleri ile bezenen kimseler vardr. Bu konuda, genel-meru ller ve bu zellie sahip kimseler arasnda bilinen zel kstaslar itibaryla delil ve ahitler, pek oktur, bunlar aktarmaya gerek duymuyoruz. nk amacmz, aklamak deil, zetlemek ve deinmektir. Bu iki mertebeden her birisinin eitli dereceleri ierdii de bilinmelidir. Ayrca, her derecenin de bir ehli vardr. Her iki mertebe arasnda da, pek ok derece bulunur, bunlarn da erbab vardr. Bu kitapta ve baka eserlerimizde bu kabilden zikrettiimiz her hususta durum ayndr. Biz, efradn cami snrl esaslar zikretmekle yetiniyoruz; bunlardan meydana gelen detaylardan ise, sarf- nazar ettik, nk zetlemeyi arzuladk. Eer idrklerde kusur bulunmasa idi, ifde arasnda, maksadn dndaki ilaveler mesabesinde olan bu tembihlere gerek duymazdm. Sonra yle deriz: Ubudiyet mertebesinde rznn en yksek mertebesi, kulun hibir gaye ve belirli bir talep veya mit tamadan Hak ile olmasdr/musahabe. Ayrca kiinin Hak ile beraberliinin nedeni/illet, onun kemlini bilmesi veya Hakkn bildirmesi veya onu mahede etmesi olmamaldr. Bilakis bu, sadece zt bir sohbettir; bunun hibir sebebi ortaya kmaz. Bu kii, alemde veya nefsinde gerekleen her eyi, adeta kendi murad diye grr ve kabul eder; bylece her eyden lezzet alr ve her eyi kabul, rz ve nee ile karlar. Binaenaleyh, bu hale sahip olan kimse, ebed nimet iindedir; bu kii, zillete maruz kalmaz, kahr ve gazaba uramaz ki, bu sayede elemler ona ulaabilsin. Bu makam zor bir makam olduu iin, bunu tadanlar ok azdr. Bunun da, iki sebebi vardr: Birincisi, bizatihi bu makamn zorluudur. nk, btn ilerinde Hakka muvafakat edecek kiinin bulunmas nadirdir. Byle bir kii, Hakkn her yapt iten adeta kendisi yapyormu gibi veya bu fiil belirli bir ama ile kendisi iin seilmie" sine veya aklanmas mmkn olmayan baka bir ekilde, mesrur olmaldr.

kinci sebep ise, bu makam elde etme yolunun bilinmemes-dir. nsan, bir tek nefes bile herhangi bir eye ynelmi talepten hali deildir ve talep, insann hakikatinin ayrlmaz bir artdr. Bu durumda insan, talebinin konusunu sadece bir ynden belirlenmi mehul bir ey yapar. Bu belirli yn, talebinin konusunun Hakkn alemde ve nefsinde veya kendi dndaki bir eyde meydana getirmek istedii bir ey olmasdr. Buna gre kiinin grd, iittii veya kendisinde bulduu veya bakasnn ona kar iledii her ey, bu bilmedii gayenin ta kendisi olur. Vuku, onu belirlenmi yapmtr. Bylece kii, talip olmasnn hakikatini ifa etmi olmaktadr; o, kendisinden veya kendisinde veya bakasna veya bakasndan meydana gelen her eyden lezzet duyar. Eer bu olay, bir deime gerektirirse -ki bu, Hakkn o kiinin deimesini istemesinden ibarettir-, bu durumda o, gerekleen eyi talep etmektedir ve deien de, gerekleendir; kii, gerekleen eyde kahra maruz kalm veya gazaba uram bir halde bulunmaz; aksine o, deimenin yaratcsnda lezzet ald gibi, deimesinde de lezzet almaktadr. Bu makama ulamada akladmzn dnda baka bir yol yoktur. eyh'ten (r.a) sonra bu makama yaklam sadece bir tek eyh grdm. Bu eyh ile, bir defa Mescid-i Aksa'da, bir defa da baka bir yerde bulutum. Bu eyh, karlatm eyhlerin en byklerinden birisiydi ve pek ok akl sahibinin kabul edemeyecei garip hakikatleri ondan rendim. Onun le sohbet ettim ve bereketinden kendimde ve zevkimde garip srlar mahede ettim. [228] Dallette Olanlarn Yoluna Deil." (Fatiha, 7) Bu cmlenin tefsiri hakknda zahir, btn ve dier dillerle pek ok srra dikkat eken nemli nkteler zikrettik. imdi de -Allah'n izni ile- bu srlarn hepsini zikredeceiz. yle deriz: Bu yetin zahiriyle ilgili dier srlara gelince: Bu cmle,. "Kendilerine gazap ettiklerinin yoluna deil" yetine atftr; buna gre buradaki istisna, "laayr/deil" istisna edatna tabidir. Burada aklanmas zorunlu olan ey, dallet ve mensuplarnn mertebe ve hkmlerinin tespit edilmesidir. ncelikle, konuyu idrklere yaknlatracak kll ve yararl bir girii takdim etmekle balayacaz, sonra, tafsile geeceiz: Bilinmelidir ki: Hakkn kulunu saptrmas/idlal, onu yasaklad eylerden korumamas, emrettii vazifeleri yerine getirmesini veya yasaklad eylerden geri durmasn temin edecek hususlarda ona yardm etmeyiidir. Hakkn kendisine izafe edip, pek ok ak sahibinin tenzih niyetiyle Hakka izafe edilmesinde hayrete dtkleri saptrma, istihza/alay, mekir/tuzak, hile, aldatma gibi eyler, ferin aslnn ismiyle isimlendirilmesi kabilinden olan hususlardr. nk, rnein, kulun aldatmas ve alay etmesi, zikredilen eyi meydana getiren asl ve ncelikli olandr. "Mekir" ve "istihza" diye isinvlendirilip, pek ok kimsenin kemllerini bilmedii vasflar, "Onlarn vasflandrmalarm cezalandracaz" (Enam, 137) yetinin srr nedeniyle bu hkm ile taayyn eder ve ortaya karlar. Allah, mriddir. [229] Dallet Mertebeleri Sonra bilinmelidir ki: Bundan nce "dallef'in "hayret" demek olduuna ve daha nce dikkat ektiimiz zellikler gibi onun da mertebesi bulunduuna iaret etmitik.

Buna gre ilk mertebe, insanlarn genelinden ibaret olan bidayet mensuplarna mahsustur. kinci mertebenin hkm ise, keif ve perdeli kimselerden olan "ortadakiler"de ortaya kar. nc mertebenin hkm ise, muhakkiklerin byklerine mahsustur. lk-genel hayretin sebebi, insann bizatihi fakir/muhta ve talip olmasdr; binaenaleyh insan, belirttiimiz bu zat muhtalndan dolay ald her nefeste talepten geri durmaz. Bu talep, gerekte/nefs'1-emr, talep sahibinin gayesinden ibaret olan kemle taalluk etmektedir. Bu talebin, bir takm ferleri vardr ki, bunlar, bizatihi gaye olmayan baka bir takm eylere taalluk etmektedirler. Buna rnek olarak, herhangi bir cz menfaatin elde edilmesi veya benzeri bir zararn uzaklatrlmas iin vaktin belirlemi olduu yemek ve ieceklerle ilgili talebi verebiliriz. Gayeler, himmetlerle, maksatlarla, ekici ve davet edici mnsebetlerle ve daha nce yeterli lde zikretmi olduumuz hususlarla ortaya karlar. Binaenaleyh insan, tercih edecei bir yn, arzulayaca bir gaye, balanaca herhangi bir mezhep veya itikat belirmedii srece, aknlk ve hayret iinde kalakalr; nk insan, ne-et/yaratl, hli ve iinde bulunduu pek ok durum cihetinden snrldr. u halde o, istinat edecei, nefsini balayaca Ve ona gvenecei herhangi bir eye ynelmekten mstani kalamaz. nsann, ilgilendii sanat, meslek ve meguliyetleri ndeki durumu da byledir. u halde mnsebet, iitme veya grme yoluyla aina olduu bir takm hkmler vastasyla kendisini ekerse, insan, kendisine mnasip mertebelere ynelir. nsann kendisinden ortaya kan amillere/baisler nispetle de durumu byledir; nk baisler, i konumalardr ve bunlarla hitap edilen kimseyi, bu baisin dayand asla arrlar. te bu, Hakkn eitli vahiyleri ve de resul ve nebi gndermesi vastasyla belirledii ekilde ferlerine ayrlan dinlerin, mezheplerin, yollarn ortaya kmasnn nedenidir; nebi ve resullerin hepsi, gerek anlamda uyulan kimselerdir. u halde hayret, daha nce hidyetten sz ederken zikrettiimiz ve -Allah nasip ederse- tekrar zikredeceimiz gibi, nceliklidir ve hkm geneldir. Onu, yani bu birinci hayreti izale eden ilk ey, tercih edilen gayenin ortaya kmas/taayyn, sonra buna ulatracak yolun bilinmesi, sonra eldeki vesilenin bilinmesi, sonra amacn elde edilmesine vasta olacak eylerin bilinmesi, sonra engellerin ve bunlarn nasl izale edileceinin bilinmesidir; binaenaleyh bu hususlar belirginletiinde, bu ilk hayret ortadan kalkar. Bunun ardndan, zikrettiimiz bu hususlar insan iin belir-ginleip, talebe giritikten ve gaye ve doru olduunu grd herhangi bir eyi tercih ettikten sonra insann hali, iki kldr: ya talep ettii bu ey, onu dehete drr; artk, daha fazlasn talep edebilecei bir imkn kalmaz. Nitekim, genellikle itikat ve mezhep mensuplarnn durumu byledir. Ya da, insanda belirli bir sahiv/uur kalr. Bylece, o kimsenin -pek ok kimse gibi belirli bir hl ve zel bir ie ynelmi olmakla birlikte-, bazen bir eyler aratrd ve inceledii grlr. Belki de, bu aratrmasnn neticesinde daha nce idrk ettii halden daha yetkin ve elde etmek istedii veya ettii eyden deerli bir hl bulacaktr. Bu kimse, kendisini rahatsz eden ve uyaran bir ey bulduunda, ikinci makam dairesine intikal eder. Bu makamdaki hli de, birinci makamdaki hli gibidir. yle ki: Bu yeni makamdaki durumu da, iki kldr: ya, elde ettii ve meylettii her eyde, mutmaindir ve dinginlie kavumutur, daha fazla bir ey pesinde komaz; ya da, tatmin olmasn engelleyen bir eyler onda kalmtr. zellikle de, bu makamn mensuhu-Oan orta snfta-kilerin, guruplara ayrlm ve

hizipler-eDlnm olduklarm grdnde tatminsizlii artar: Bunlardan her bir gurup, kendisi ve takipilerinin doru, dierlerinin ise dallette olduklarn dnr. Bu kii ise, btn bu guruplarn bilgi kaynaklarnn ve dayanaklarnn herhangi bir esasa dayanmadn, bunlarn inanlarnda ihtimallerin bulunduunu ve bir takm elikilerin ortaya ktm grr. Bunun neticesinde ise, bu ve benzeri zt konularda hata veya doru, hak veya batl, sapknlk veya hidyet, iyi veya kt, zarar veya menfaat kavramlaryla hkm vermenin, nisp ve izaf olduunu idrk eder. Bylelikle o, hayrete der ve bu itikatlardan hangisinin gerekte daha doru olduunu, hangi mezhebin, yolun, hlin ve amelin daha uygun ve yararl olduunu bilemez. Bu kii, baz itikat ve mezhep mensuplarnn dayandklar herhangi bir makamn hkm iin sonunda kendisine hkim oluncaya kadar hayrette kalmaya devam eder. Bylelikle, o makamn srrndan dolay, ona meyleder, onda mutmain olur, skunete erer. Ya da, ilh inayet sayesinde veya hem inayet ve hem de talebindeki doruluu, niyetindeki ciddiyeti ve talebinde sarf ettii gayreti ile bu makamn perdesi yrtlr; bylelikle bu kii, keif ehli hline gelir. Bu kiinin bu yeni makamn balangcndaki durumu, daha nceki makmlardaki durumuyla ayndr. yle ki: Ulv konumalar iittiinde, deerli mahedelere/iyn nail olduunda, Hakkn kendisine kar iyi muamelesini ve insanlarn pek ounun karm olduu eyleri elde ettiini grdnde, acaba btn bunlar veya bir ksm onu tatmin/kleletirirler iii edecek midir? Ya da onda talep ve uurun izi kalabilir mi? Bylelikle bu kii, durur ve Allah tellanm u yetine bakar: 'Hi bir insan, Allah ile bir vahiy veya perde ardndan veya kendisine bir eli gnderip, izniyle dilediklerini vahy etmesi-nr> dnda konuamaz. Muhakkak ki Allah, alim ve hkimdir." (ura, 51) Ayrca, bu gibi ilh ikzlara ve nebevi ve kmil iaretlere bakar. u halde, perde ile ulalan veya vastayla beliren her eyde, kukusuz ki, perde ve vastann bir hkm bulunmaktadr. Buna gre taayyn eden veya ulalan bu ey, artk asl temizlii ve ulv mutlakl zerinde deildir, bu nedenle de ona ihtimal sirayet eder; zellikle de vaktin, mertebenin ve iinde bulunduu makamn srr, muhataba hkim olan hl ve vasfn srr bilindiinde, bu gerek daha iyi idrk edilir. Btn bunlarn, muhatap iin ortaya kan ve ona ulaan eyde bir eseri vardr. Bunun neticesinde ise kii, zellikle Hz. Peygamber'in baz hadislerini hatrladnda, mutmain olmaz. Bu balamda bir iki rnek olarak, unlar zikredebiliriz: Hz. Peygamber, rzgar her grdnde, rengi deiir, eve girip kar, endielenirdi. Bunun nedenini soran bir sahabeye yle cevap vermitir: "Belki de bu rzgar, Ad kavminin sylemi olduu gibidir: 'Derken onu vadilerine doru gelen bir bulut halinde grdklerinde: 'Bu bize yamur yadracak ufukta beliren bir buluttur' dediler. O ise 'Hayr, o, sizin abuk gelmesini istediiniz eydir; iinde ackl bir azap bulunan bir rzgardr. Rabbmn emriyle her eyi yerle bir eder' dedi." (Ahkaf, 24) Hz. Peygamber, askerlerinin iinde Bedir sava gecesinde, yle demitir: "Allah'm, bu topluluu helak edersen, yeryznde sana ibdet edecek kimse kalmaz." Cebrail, uykusunda Hz. Aie'nin ipek elbiseli suretini getirip, kere "Bu senin eindir" demitir. ncnn ardndan ise, Hz. Peygamber "Allah, takdir etmise, o gerekleir" buyurmu ve kesin bir hkm vermemitir.

Bunun yan srra Hz. Peygamber, yle buyurmutur: "Arz bana sunuldu: Ben de, onun dou ve batlarn grdm. mmetimin mlk, bana sunulan yere kadar ulaacaktr." Hz. Peygamber'in hir zamanda gelecek Mehd'nin habercile-ri/talai' olan on ranl svari hakkndaki ifdesi ve yemini de bu kabildendir: "Allah'a yemin olsun ki, ben onlarn hepsinin isin1" lerini, babalarnn isimlerini, kabilelerini, airetlerini ve atlannm renklerini biliyorum." Bylece Hz. Peygamber, herhangi bir ahsn suretine, ana, ismine, ve nesebine yaratlmadan yaklak alt yz ksur yl nce muttali olmu,[230] fakat kesin olarak belirtmemi, aksine baka bir eyin gerekletmesinden korkmutur. nk Hz. Peygamber, Allah Tela'nm diledii eyleri imha ve diledii eyleri sabit kldn biliyordu.[231] Ayrca, zt mertebesinin hkmn de bilmekteydi; bu mertebenin neyi gerektirecei ve gaybmn knhnden taayyn edip, izhr edecei eyin ne olaca da bilinmez. Hakkn, zellikle risletlerinin mazhr-lan ve de isim ve sfat mertebelerinin hkmlerinin taycs olan kimselerin araclyla bildirdii haberler hakknda da hkm verilemez. "De ki: Ben tredi bir resul deilim. Rabbimin bana ve size ne yapacan da bilmiyorum." (Ahkaf, 9) Bu ifde, Hakkn izhr ettii ve bildirdii eylerde snrl olmadn belirten ilh bir ikz ve uyandr. "Beni Rabbim terbiye etmitir, ne gzel de terbiye etmitir!" Kukusuz ki, Hz. Peygamber, bahsedildii gibidir. imdi, tekrar orta seviyedeki slk sahibinin hlini ve onun ;j hayretinin aklanmas konusuna dnyoruz: iaret edilen insan, zikrettiimiz mertebe, hl ve hayret hu-1 kmlerini atktan sonra, aklam olduumuz meseleyi dn-\ dnde, kefine ve hlinin stnlne ramen hayrette kalr. nk o, daha nce de belirttiimiz gibi, zerinde bulunan kimseleri grr ve anlar ki: elde ettii ey, kmillerin elde ettikleri mukaddes ikramlarn artklardr. Bunun zerine yle der: ayet, benim ve benim gibi kimselerin elde ettikleri ey, biztih itminan meydana getirmi olsayd, bizden daha stn olan kimseler, bu hl sayesinde daha stn ve daha liyakatli olurlard. Bylece, grd ve elde ettii eyin kendisini tatmin etmeyii, iinde bulunduu hlin daha gerekli, daha stn ve faziletli olduuna dellet eder. Bunun ardndan, elde ettii eyin deerini bilmekle birlikte, onunla yetinmedii ve ona meyletmedii grlr. Bu durum, zellikle, genel anlamda bu zevk ve keifte kendisine elik eden ve ortak olan kimselerin birbirlerinin zevkini kmsediklerini ve zevklerine kar ktklarn grdnde, daha aikar olur; buna rnek olarak, Hz. Musa ve Hzr kssasn verebiliriz. Herkes, Allah ile ve Allah'n retmi olduu eylerle delil getirir. Adalet, sabittir ve Hak sznde en doru olandr. Herkesin dorudan bir pay vardr; fakat her ilim sahibinin zerinde de bir ilim sahibi bulunur.[232] "Herkese bir hkm ve ilim verdik" u halde her tmsein zerinde baka bir tmsek vardr; artk sen de durma ve yr! nk yol, elde edilenin tesinde bulunur. Vaka da, grld gibidir: "Sa>ah vakti kavim hamd eder." Vesselam! Bylece bilinmi oldu ki: Btn yaratlmlar, Hakkn isim ve sfatlarnn mazhrlardr; her ismin ve sfatn da, bir takm tecellleri, ilimleri, hkmleri ve eserleri vardr. Bunlar, ismin dairesinde ve hkm ve tasarrufunun altnda bulunan varlklarda zuhur ederler. Daha nce de belirttiimiz gibi, varlklardan

her bir snf, belirli bir isim cihetinden Hakka dayanr ve Haktan bil-si alr; sz konusu isim, o varln sultandr. simler, mtekabil ve farkl olup, bunun yan sra bunlarn hkmleri, zevkleri, eserleri, hlleri de ayn ekilde olunca, -kefi henz kemle ermemi olsa bileakl sahibi unu idrk eder: Buradaki farklln sebebi, asldaki ihtilaftr. Binaenaleyh bunlar, taayynde yaratklara tabidirler, yaratklar ise, hkm ve halde onlara tabidirler. Her isim, daha nce akladmz gibi, bir adan msemmnn/Zt ayn, bir adan da ondan farkl ise, isimlerin hkmleri de iki ynl/z-vecheyn olmaktadr: u halde, akide mensuplarndan perdeli olanlar zerine ismin msemmdan farkl olduu yn egemen olmutur. Snrl zevk mensuplarna ise, ismin msemm ile ayn/ittihat olduu yn egemen olmutur; bununla birlikte bu ismin mertebesinin gerektirdii temyiz ve tahsis bakidir. Bykler ise, zt tecell ve ahadiyet-i cem mertebesinin hkm sayesinde, ihata ve biri etirme/cem zelliine sahiptirler. u halde onlar, herhangi bir zevk ile veya itikat ile snrl deillerdir; onlar, btn zevk sahiplerinin zevklerini, btn itikat sahiplerinin itikatlarn ikrar ederler. Btn bu zevk ve itikatlardaki doruluk ve nisp hata ynn bilirler. Bu bilgi, zt tecell sayesinde gerekleir; bu tecell, bir adan btn inanlan eyle-n/rnutekat ayndr, te yandan, muvafk ve muhalif hkmIerle zuhur eder. Bylece bu insanlarn ilimlerinin ve mahedelerinin hkm, btn hl ve makamlara sirayet eder. Bykler, btn yaratklar arasnda mterek olan iin aslm bilirler. Vesselam! [233] Son Hayret Srr, Dereceleri ve Sebepleri Bilinmelidir ki: nsan, btn bu zikrettiimiz mertebeleri ap Hak onu kendisi iin seip/istihlas, kutsi ahadiyet-i cem mertebesine uygun hle getirdiinde/istislah, rendii eylerden birisi, isim ve sfatlarn hkmlerinin kllileridir. Bu isim ve sfatlar, aleme veya Hakka izafe edilmi ve iki hkm kabul eden isim ve sfatlardr. Buna gre, iaret edilen renmeyle mahede ettii eylerden birisi, ilh kemldir. Bu keml, btn isim, sfat ve hlleri kuatr. Nitekim daha nce buna iaret ettiimiz gibi, biraz sonra -Allah'n izni ile- bu meseleyi tekrar renecek veya anlayacaksn. Bylece, iyilii grlen ve gizli kalan btn sfatlarn Hakka ait olduunu grr; btn bunlar Hakka racidirler. Bu sfatlar, Hakka ait olmalar ynnden, iyidirler ve hkmleri de ummdir, hi kimse bunlarn ihatasnn dnda deildir; nk Hak, ztyla her eyi ihata ettii gibi, ayn ekilde sfatlaryla da ihata eder. Bahsedilen bu zellik, yani hayret, sz konusu ilh sfatlardan birisidir. Hakikat, nbvvet diliyle ilh mertebede bu hayretin aslna Hakkn u ifadesiyle dikkat ekmitir: "Mmin kulumun ruhunu kabz ederken tereddt ettiim gibi hi bir eyde tereddt etmedim." Bu kutsi hadisi daha nce de zikretmitim. Bylece Hak, bize pek ok teredddnn bulunduunu, bunlarn en glsnn ise, mmin kulunun cann alrken duyduu tereddt olduunu bildirmitir. Bundan dolay "saptrma/idlal", "Dilediini saptrr ve dilediine hidyet eder" yetiyle Hakka izafe edilmi ve Hak bununla isimlendirilmitir. Bu ve benzeri eylerin genel hikmetini yle aklayabiliriz:

Daha nce ifde ettiimiz gibi hidyet, dallet ve benzen mtekabil sfatlar, nisp ve izaf olarak sabittirler. Buna gr,e her sapkn gurup, muhalif frkaya nispetle sapkndr. u halde dallet hkm, herkese bu nisp ynden verilmektedir. nsanlarn pek ok ey hakkndaki hkmleri ise, zanlarma ve tasavvurlarna baldr; halbuki onlar, "Zan dorudan bir ey ifde etmez" (Yunus, 36) hkmn de bilirler, zellikle de Allah'a dair zan, hi bir bilgi ifde etmez. nk Hakk ihata mmkn olmad iin, her hkm sahibinin Allah hakkndaki nihai hkm, Haktan kendisine gre ortaya kan ey olmutur; bu taayyn eden ey de, o kimseye gre taayyn etmitir, yoksa bizatihi Hakka gre deildir. Haktan taayyn etmemi ey/gayr- mteavyin ise, taayyn eden eyden/mteayyin daha byk ve ulvdir; nk snrszn/mutlak snrlya /mukayyet nispeti, sonsuzun sonluya nispeti gibidir. Hatta, Haktan idrklerimize taayyn eden ey ile, Hakkn zerinde bulunmu olduu genilik, izzet, azamet ve mutlaklk hi bir ekilde kyaslanamaz. Sonra: Haktan taayyn eden ey, bu taayyn kabul eden kimsenin hline, istidadnn ve mertebesinin hkmne gre taayyn ettiine gre, u bilinir ki: Hakkn srrndan bilinen miktar, kendiliinde bulunmu olduu hale veya Hakkn kendisini bilmesine nispetle bilinmi deildir; aksine bu ey, onu bilenin istidadna ve durumuna gre bilinmitir. Maksad karlamaya yeterli ve hakikatin bulunduu hl zere istidat sahibinde zuhurunu gerekli klacak herhangi bir istidat bulunmad iin, bu durumda, hi bir ilim olamaz; ayet herhangi bir ilim yok ise, asla hidyet de olamaz. Bu noktada herhangi bir hidyetin varlndan sz edilirse, bu, ancak nisp ve izaf var olabilir. Nitekim yaratklarn en kmili Hz. Peygamber'e Rabbm grp grmedii sorulduunda "Nrn olarak onu grdm" buvurmutur. Bylece de, acizlik ve eksiklie iaret etmitir. Bir duasnda ise, yle demitir: "Ben sana layk olan vgy ifadan acizim." Yani, ben sende bulunan her eye ulaamam. Bylece Hz. Peygamber, Hakkn btn ilerine muttali olmadaki acizliini itiraf etmitirAllah teala bu konuda yle uyurmufr:""Hah, kendisinden sizi sakndrr." (Ali mran, 30); "Size ilimden ok az bir ey verilmitir." (Isra, 85) Az olan ilmin durumu bu ise, btn akl sahiplerine gre, ilim kabul edilmeyen eyin durumu ne olabilir ki? Bundan dolay insanlar, Allah'n zt hakkndaki bilgiyle uramaktan engellenmi, zellikle de son nefeslerinde olmak zere Hakka kar hsn zan beslemeleri tavsiye edilmitir. Herhangi bir varln hakikatine en yakn ey, o eyin ruhudur. Hz. sa ve Hakka yaknla mazhr olan kmiller, Allah'n ve resullerinin bildirdii zere, Allah'n ruhudurlar; bununla birlikte Hz. sa, "Sen benim nefsimde olan bilirsin ve ben senin nefsindekini bilemem. nk sen, gayblan ok iyi bilirsin" (Maide, 116) demitir. Hl byle iken, bu ve deindiimiz veya ok ak olduu iin zikretmeden getiimiz benzeri pek ok delilden, Hakkn nefsinde bulunan eylere muttali olmann imknszln rendik. u halde, Hakka dair elde ettiimiz bilgi, Hakkn kendisi hakknda bize verdii bilgiden bizim onu taklidimizle elde edilmitir; ayn ekilde zahir veya btn herhangi bir kuvvetimizle veya her ikisiyle birlikte mahede ettiimiz eylerde ise, biz, sadece ve sadece kuvvet ve hislerimizi taklit ederiz. in nihayeti, Hakkm bizim iitmemiz, grmemiz ve aklmz olmasdr; aslnda bu da, maksadn gereklemesini salamaz. nk Hakkn bizimle birlikte olmas ve bizim vasflarmzn yerini alp, bizimle kim olmas, daha nce akladmz gibi O'na gre deil, bize gredir. Aksi halde, Hakkn kulun iitmesi/ grmesi ve

akl olmas, Hakkn zerinde bulunduu tarzda meydana gelmesi ve zahir olmas gerekirdi; bylelikle kul, Hakkn grm ve iitmi olduu her eyi grm ve iitmi olaca gibi, ayn zamanda Hakkn aklettii her eyi de, Hak gibi, akle-debili gerekirdi. Bunlarn arasnda hatta btn bunlardan daha nemli olan ise, Hakkn ztn kendiliinde bulunduu tarz zere akletmesi, ayn ekilde onu grmesi, kelmn iitmesi, bakalarnn kelmn da ayn ekilde iitmesidir. Bu ise, zikrettiimiz mertebeye ulap, en ulv mertebeler ve en erefli derecelerle tahakkuk eden kimselerde bile gereklememi bir haldir. u halde, bunlarn aasmdaki mertebelerde bulunan kimseler iin byle bir halin gereklemesi mmkn olabilir mi? O halde, herkesin Allah'a ve O'nun dilediklerine dair hayretten bir nasibi vardr. Bu balamda, sadece Allah'n bilmi olduu be bilinmeze dair u yeti hatrla! "Onlar Allah'tan bakas bilemez/' (Enam, 59); "De ki: Gklerde ve yerde olan Allah bilir." (H-curat, 16); "ayet ben gayb bilmi olsaydm, daha fazla hayr ilerdim." (Araf, 188); "ayet Allah dileseydi, onlarn hepsini hidyette toplard. Artk sen de cahillerden olma." (Enam, 35); "De ki: Bana ve size ne yaplacan bilmem. Ben sadece bana vahy edilen eye tabi olurum." (Ahkaf, 9). Bu gibi, pek ok yeti hatrlaynz. Allah doruyu syler ve dilediklerini srt- mstakime ulatrr. [234] Ehullahn Byklerine Mahsus Son Hayretin Sebepleri "Matla"n zerindeki Lisan ile Bunlarn Aklanmas Bilinmelidir ki: Daha nce insann bizatihi muhta olduunu, farknda olduu veya almad ynlerden daima Rabbinden bir eyler talep ettiini ve ona ynelmi olduunu belirtmitik; zellikle, Allah yolunun mensuplar, byledir, nk onlar, zt, fiil ve hl ile Haktan talep ederler. u halde bunlardan birisine, herhangi bir cihetle snrlanm zahir bir viche/kble veya znde makul olan btn bir kble belirdiinde; ya da Hakk talebi -ayet Hak taliplerinden olduunu iddia ediyorsa- herhangi bir alimin ilmine veya bir kimsenin itikadna veya birisinin mahedesine gre; veya belirli bir itibar veya belirli veya belirsiz bir durum asndan snrlanm-sa, bu kimse, nefsinin gayesini bildii ve "fetih"te gr sahibi kimselerden birisidir. Ayrca bu kii, dikkat ekilen hayretin [hkm kendisinde zayflad kimselerden birisidir; ya da sz [konusu hayret, bu kiinin benimsedii veya terk ettii veya setii veya tercih ettii ynden neredeyse yok olmutur. "Alem" olmas itibaryla alemde, hatta btn hayrlarn kayna ve amalarn elde edilmesinin sebebi olmas ynyle Hakkn katnda bile herhangi bir arzusu kalmayan kiinin hali, Hak-ka/es-sefer ilellah, Hakta/es-sefer fillah ve Haktan/cssefer mi-nellah olan seferleri birletirir. Bu kii, isim ve sfatlarn mertebelerini, bunlara izafe edilen hkm, eser ve tecellleri ve bunlarm levazm olan nispet ve izafetleri aar. Bylelikle Hak, kendisine ilimlere, idrklere, akidelere, mahedelere, haberlere, vasflara ve zikrettiimiz dier eylere gre herhangi bir manev veya zahir ve btn ynnden mahsus bir cihette taayyn etmez. nk o, Hakkn izzet ve cellinin farkndadr ve Hakkn btn bunlarda veya bunlarn herhangi birisinde snrl olmayacan da bilir; ayrca, onun himmeti, daha nce zikredilen makam sahiplerinin durduklar herhangi bir mertebede kalmaz ve o mertebede tatmin olmaz -geri sz edilen insanlar da, Hak zeredirler ve Hak iin, Hakta ve Hak ile vakf olmulardr.- Bu kii ise, asl-ulv ftrat sayesinde hi bir tereddde kaplmadan varlnda kendisinin bir

dayana olduunu bilir ve bunun kendisi olmadn da idrk eder; kalbiyle ve bedeniyle, ona paralel ve karsnda olarak bu asla ynelir. Bu ynelme, kiide bulunan en ulv unsur/ecelM ma fih ile hatta kiinin btn varl-yla/bikllyetih gerekleir. Rabbma tevecch esnasndaki huzuru ise, Rabbmn kendisini bakasnda bildii tarza gre deil, kendisini kendisinde bildii tarza gredir. te bu kiinin hli, Hakka/es-sefer ilelah, Hakta/es-sefer fil-lah ve Haktan/essefer minellah olan seferleri birletirir; nk o, ne nefsi iin, ne nefsi ile, ne de nefsinde veya Allah tarafndan verilmi ilimlerine veya mrekkep-basit ilimlerine gre sefer etmektedir. Bu hl, son hayret mensuplarnn ilk hlidir. Ehlullahm bykleri, bu hli temenni ederler ve bunu aamazlar; aksine, dnya da hirette ve berzah aleminde srekli bu halde ykselirler. Onlarn, zahirde veya btnda belirlenmi zel bir kbleleri yoktur, nk, kendisiyle zahir ve btnlarnda snrl kalp, bylelikle baka taleplerden ayrlmalarna neden olacak Hakkn herhangi bir mertebesi/rtbe onlarda taayyn etmi deildir; aksine, Hak kendilerini btn gizli ve ak cihetlerden kuatm olduunu onlara bildirmi, kendilerine kendisinden tecell etmitir. Bu tecell, herhangi bir eyde veya cihette veya isimde veya mertebede deildir. Bylelikle onlar, O'nu mahede etmekle, llere dmler, bunun neticesinde ise, Hakka dair hayretleri, Haktan, Hak ile ve Hakta gereklemitir. [235] "Hayret" Konusuna Tamamlayc Aklama Bu ek, bir ncekinden daha mhim, meselenin ferini ve asln daha iyi aklar: Bilinmelidir ki: Mutlak vcd/Vcd- Malz, mhiyeti asndan, grlemez, taayyn etmez ve herhangi bir renkle boyanmaz. Mmknlerin a'yn ise -ister isimlerin ayn olduklar sylensin, ister isimlerden baka olduklar ileri srlsn- mcerret a'yn olmalar itibaryla herhangi bir idrkin konusu olmazlar, sadece zihinde tasavvur edilebilirler. Bunlarn zihindeki taayynleri ise, arzdir, nk bu taayyn, onlarn Hakkn ilmindeki ezel taayynleri deildir. Mmkn hakikatlerin Hakkn ilmindeki taayynleri ise, Hakkn sabitlii gibi, ezel ve ebeddir, zihn taayyn ise, tasavvur sahibinin zihnine arz olmutur. Bu ikinci taayynn nihayeti ise, andrma/muhakat ynnden dierine benzemesidir; benzerlik de, benzetmeyi yapann tasavvuruna, onun gcne ve zihnine tabidir; yoksa bu, tasavvur edilen hakikatlerin Hakkn nefsindeki taayynlerine nispetle mhiyetleri zere bulunduklar hle gre deildir. u halde hi bir yaratk, mhiyetleri zere mmkn hakkatleri/a'yn idrk edemez; hi kimse, Vcdu veya Hakkn ztn nispet ve izafetlerin hkmlerinden mcerret olmalar ynnden idrk edemez. Ortada, bir veya iki idrk sahibine/mdrik ait ve bir veya birden fazla idrk objesine taalluk eden bir idrkin veya idrklerin bulunduunda herhangi bir kukumuz yoktur. u halde, idrk edilen ey nedir? Onu kim idrk etmektedir? Daha nce akladmz ve belirttiimiz zere, mhiyeti zere idrki mmkn olmayandan baka bir ey yoktur. ayet idrkin konusu, nispetler ise -ki bu idrk, onlarn ma-dum eyler olmalar asndandr- bunlar idrk eden kimsenin ve bunlarla idrk ettii eyin kendileri gibi madum bir ey olmas gerekir. nk bir ey, baka bir eyi kendisinden farkl oluu ynnden idrk edemez ve bu adan o eyde messir olamaz.

Bu durum, kmillere gre, tereddtsz bir olgudur ve bunu savunmaya gerek yoktur. Daha nce de belirtildii zere, sadece bir Vcd vardr ve bundan, kendisine izafe edilip, isim, sfat ve h diye isimlendirilen eyler ortaya kar. Btn bunlar ise, basit mnlardr, kendilikleriyle kim deillerdir. Bunlarm hkmleri de, sadece Vcd ile zuhur edebilir. Vcd ise, arttr, messir deildir. Vcd byle olmakla birlikte, kendiliiyle taayyn etmez ki, idrk edilebilsin; ayet Vcd taayyn etmi olsayd, onu idrk eden kimse, bu durumda Vcd'dan baka ve sadece Vcd ile varl olan bir ey olurdu. Vcd ise, bizatihi taayyn etmemitir/gayr- mteayyin, aksine, Vcd'un kendisiyle zuhur ettii ve onun aynas olacak bir eyin bulunmas gerekir. Onun, yani Vcd'un vazifesi, sadece izhr etmekten ibarettir. zhar, nr olmas asndan Vcd'a mahsustur, nr ise, idrki mmkn klar, fakat kendisi idrk edilmez. u halde o, tek bana zuhur edemez, nerede kald ki izhr edebilsin? nk izhr, nr ile kendisini kabul edip, zuhruyla ortaya kan ey arasnda gerekleen birlemeye/itima baldr; bu ey, bir sebepten dolay itigal veya benzerlik/muhazat ve intiba/yansma diye ifde edilir. Binaenaleyh zuhur, bu durumda, "cem' /birleme" nispetine baldr, cem' ise, bir nispet veya baka bir ifdeyle bir hldir. u halde, kendi bana kim, mstakil ve sabit olmayan bir eyden, kendisiyle kim bir ey nasl meydana gelebilir de, onun hakkm-da sabitlik hkm verilir? Nasl olur da, balangta kendisiyle kim olmayan bir ey, ikinci durumda kendisiyle kim bir eye blnp, grlr hle gelir; veya kendisiyle ve bakasyla kim bir eye blnp, bylece "gren" diye isimlendirilir; veya kendisiyle kim olmayan eye blnebilir. Buradaki durum da, nceki durum gibidir. Vcd, zikredilen btn bu ksmlarn aynsdr. Bylece o, grr-grlmez, blnr-blnmez, bamszdr-deildir, birleir, bununla birlikte oalmaz ve bakalamaz; ayn'min/hakkat varl olmayan okluk/cem' ile zuhur eder, bununla birlikte kendisiliiyle zuhuru imknszdr, ayrca cem', Vcd'un zti bir sfatdr. u halde cem', tek hldir; bunun hkmyle gerekleen birlemeler/ietimaat ise, bir tek hakikatin eitli hllerdir. Vahdet/birlik, ancak mukbiliyle tasavvur edilebilir; vahdetin mukabili ise, okluun/kesret mnsdr. Kesret ise yoktur, nk ortada sadece trlerine ayrlm/mtenevvi' bir tek ey vardr. u halde, cem'/okluk ve vahdet/birlik nerede kalmtr; bunlar, takdir olarak bulunurlar. nk idrk edilen ey/mdrek, ancak ok olandr/kesir[236]; farkll talep esnasnda okluktan ayrlan-ey/mmeyyez ey ve onun hakknda verilen hkm eerekte deil, farazi olarak ve baz zihinlerde so-mutlamaatibaryla sabittir. Acaba bu ey, bu faraziye ve ahstan sarf- nazar edersek, gerekte takdir edildii gibi midir, deil midir, ya da, hakknda nceden verilen hkm gibi midir, deil midir? Bu baka bir meseledir. Hatta, gerekte o ey, kesinlikle takdir edildii gibi deildir; nk btn bu hkmler, geicidir, mahkm-i aleyh'in bizatihi gerektirdii ey ise, ezel olarak sabittir, bunun nedeni de, baka bir ey deil, bizzat kendisidir.[237] Btn bu hkmler ve hller sabittir; bunlar, idrk ve hislerine nispetle btn idrk sahiplerinin idrkine mnasiptirler.[238] u halde bir ey, mhiyeti zere bulunduu durumda, asla idrk edilemez ve ona ulalamaz. Sonra yle deriz: "Alim/bilen" diye isimlendirilen ey, Hak iin bir mazruf deildir: nk byle br ey imknszdr. Alim, Hak iin bir zarf da olamaz: nk "Allah var idi ve O'nunla beraber baka bir ey yoktu."

Alim, mutlak anlamda yok olan, sonra da varlk hline gelmi bir ey de deildir: nk byle olsayd, hakikatlerin dnmesi gerekirdi ki, bu, imknszdr. u halde, idrk eden ve idrk edilen kimdir? Btn bu zikrettiklerimize gre alim kimdir, Hak kimdir? Alim, ilim ve malm kimdir? Nispetler, daha nce belirttiimiz gibi, madum eyler-dir/umr- ademiyye, bunlarn, sadece zihinlerde varlklar vardr. Zihinler ve sahipleri ise, yok idiler, sonradan var olmulardr. Her ey nispetlerden var olmusa, daha nce de belirtildii gibi, bu durumda mevcut madumdan zuhur etmi olmaldr; Vcd'dan zahir olmu iseler, Vcd'dan vcdu olmayan bir eyin zuhur etmesi mmkn deildir. Ayrca daha nce de belirttiimiz gibi, srf "vcd" olmas ynnden Vcd'un herhangi bir eseri de yoktur: nk o, birdir/vahid, mutlak anlamda bir olan ise, herhangi bir eyi meydana getiremez. Vcd, kendisine zt olan eye de mnasip deildir, dolaysyla kendisine zt olan bir ey, onunla irtibatl da olamaz. Vcdu olmayan ey ise, Vcd'un zdddr. u halde durum nasl olacak? Vcd'dan, vcdun ayn da, zahir olamaz: nk bu/elde-kinin retilmesinden ibaret olur/tahsil'1-hasl. ayet Vcd'dan vcdun ayn, fakat mevcut olandan farkl bir tarzda zahir olsa, bu durumda Vcd'un dnda zorlayc bir nedenin bulunmas gerekirdi: nk, bu farklln nedeni Vcd'un kendisi ise, ezel ve ebed olarak onunla birlikte olmas gerekir. Bunun nedeninin/mucib baka bir vcdun olmas da mmkn deildir: nk bu durumda daha nce aklam olduumuz bir takm fasit durumlar ortaya kard. Ayrca, bu zorlayc nedenin madum bir nispet olmas da mmkn deildir: nk bu, madunum vcdda tesirini gerektirirdi. Ayrca bu, zuhur eden her eyin ya vcdu olmayan bir eye veya bir araya gelmeleri artyla vcd ve nispete istinat etmesini gerektirirdi. Vcd ve nispetin birlemesi geici ise, bundan saysz zararlar doard: nk bunlarn birlemesini gerektiren ey, ya bunlardan birisi veya her ikisi veya nc bir eydir. ayet bu birlemeyi gerektiren ey Vcd ise, zorunlu olarak, balangta bunu gerektirmedii halde daha sonra madum nispetle birlemesini gerektiren bir ynn Vcd'da bulunmas gerekirdi; bunda ise, gereklemesi imknsz durumlar vardr ki, bunlar tekrarlamaya gerek yoktur. Bu birlerrteyi gerektiren ey "nispet" ise, varl/vcd olmayan bir eyin, varlkta bir eser ve hkm meydana getirmesi ve btn mevcutlarn zuhurunun sebebi olmas gibi bir takm imknsz eyler sz konusu olurdu; bununla birlikte bizatihi birlemenin varl yoktur, aksine o, daha nce de ifde ettiimiz gibi, nispettir. ayet, bu birlemenin nedeni her ikisinin dnda nc bir durum/emir olursa, soru tekrarlanr: nk bu nc ey, ya bir vcd veya nispettir; bundan ise, daha nce ifde ettiimiz snular meydana gelirdi. Durum, zikredilen bu tarzn dnda deildir. u halde mesele nasl izah edilecektir? Bunun neticesinde ise, "hayret" or-taya kar. ilh haberlere ba vurursak, bunlardaki izah da, daha nce akland gibidir: nk ilh haberlerin de, idrk vastalarna tabi olmas gerekir; idrk vastalar ise, mevsufa tabi vasflardr. Mevsuf ise, henz mhiyeti ortaya km bir ey deildir. u halde, kendisine tabi olan ve ondan kan ey hakknda ne diyebiliriz ki? Btn bunlara ramen, idrkler, zuhurlarnn eitlenmesi ynnden oalm idrk nesneleri veya farkl idrk objeleri zerinde hkm sahibidirler ve onlara iliirler. Bu balamda, bir lezzet vardr ki, bu lezzet, mlaim olan eyin idrk

edilmesinin ifadesidir; bir elem vardr ki, o da, mlaim olmayan eyin ifadesidir; ayrca karanlk, nr, hzn, mutluluk vardr. Binaenaleyh btn bunlar, mevcuttur; halbuki burada ne kl vardr, ne cz vardr ve ne de zaman-mekan vardr. Peki, bu durumda ilim nedir? Mhiyeti, hviyeti ve nitelii nedir? Zannetme ki, bu babtaki hayretin sebebi idrkteki bir eksikliktir; ya da bunun sebebi, buradaki akha/cela ve istidaya engel bir eksikliktir: aksine bu hayret, marifete, mahedeye, btn varlklarn srrn grmeye ve vcdun birliini/ahadiyye-t'1-vcd gerek anlamda idrke/ttla tam olarak ulatktan sonra hkm ortaya kan bir hayrettir. Fakat, snrlanan kimse, darlndan dolay durur ve slk edemez/sa re. Bu kimse, mahede ettii eyin hkm altnda ezilir, bylelikle saptr /inhiraf ve aakalr/mare Genileyen kimse ise, kuatr ve kef eder Bylelikle ihata eder, devr eder ve hayrete der. Hayret etmezse, aksine yrr ve hareket ederse, aar ve yrmez. Bu kii, Rabbnm ztnn gaybm vatan edinir; Hak ile ve Hak'ta fn olduktan sonra, Hakkn ileriyle/un ve Hakka gre halden hale girer/tenevvu'. Buras ne gzel var yeridir! Buras, seyir makamdr. Ey dnen kii! Belki de, az nce hayretin srr hakkndaki aklamam yadrgam olabilirsin! nk senin anlayn, bunun srrn idrk edemez. Bu konuda da, ben deilim ama, sen mazursun: Ben, bu gibi eyleri sana anlatyorum ve senden ve insanlardan bunlar anlamasn, karmak ifdelerin arasndan maksad szmesini bekliyorum! u var ki: Ben, Rabbimin tasarruflarnn bir arac ve O'nun iin bir aynaym. Binaenaleyh o, benimle zuhur eder ve diledii ilerini izhr eder, diledii burhanlarn aklar. Binaenaleyh ben de, ilh irde altnda ezilmiim, hr deilim, mecburum. te imdi, bir rnekle bu mbarek mertebeden senin ve senin gibi kimselerin seviyesine iniyorum! Kulan bana ver, akln ve idrkini bana younlatr. Allah, mriddir. Bilinmelidir ki: Bu kelm dnen kimse -ister kelmclarm grlerini benimseyen, isterse de szde aklclarn/en-Nazza-r'1-mtefelsifn grlerini benimseyenlerden olsun- u konuda hi bir tereddt tamaz: inde bulunduu cisimler aleminde idrk ettii her ey, cevher-arazdan veya heyulasretten oluur. Buna gre cevher, ancak araz ile zuhur eder; araz ise, cevherle var olabir^Aym ekilde, heyula suret ile mevcut olabildii gibi, suret de, heyiav ile zuhur edebilir. Ortada taayyn eden cismin makuUuu, herhangi bir mndan ibarettir: bunda, boyutun farz edilmesi mmkndr; bu boyut, uzam/tul, genilik/araz ve d erinliktir/umk. Mcerret heyula, ehl-i nazara gre, aklen blnme kabul etmez; suret de yledir. Bununla birlikte suret heyulaya girmekle, her ikisi birden cisim hline gelirler ve blnme kabul ederler. bylece li-ztih blnmeyi kabul etmeyen bir ey, blnmtr; bununla birlikte, sadece birleme meydana gelmitir, bu ise, u nispetler gibi sadece bir nispettir. Bir takm eylerin kendisinden meydana geldii Tabiat rn-cerret bir mndan ibarettir; bu mn, drt hakikati iermektedir: bunlar, hararet/scaklk, bumdet/soukluk, rutubet/yalk ve yabusettir/kuruluk. Tabiat, ztyla bu drt eye de uygundur/mnasip; hatta Tabiat, birbirlerine zt olsalar bile, bu drt eyin ayndr. Bununla birlikte o, yani Tabiat, mhiyeti ynnden zikredilen drt unsuru ieren bir mn olmakla birlikte, bu ve ifde edilen her ey, mcerret mnlardr: bunlardan herhangi bir eyin tek basma zuhur etmesi ve vcd

olmakszn idrk edilmesi mmkn deildir. nk btn bunlarn varl da, srf vcd oluu ynnden kendiliiyle taayyn etmez ve mhiyeti ynnden/minhays hve zuhur etmez ki, idrk edilebilsin. u halde, bu mnlarn bir araya gelmesi, bunlarn zuhur etmesinin ve idrk edilmelerini gerektirir. Bir araya gelme/icti-ma', kendiliinde herhangi bir varl olmayan bir nispet veya hldir. Acaba, idrkin taalluk ettii baka bir ey var mdr? Bu eyin mhiyeti nedir? Keyfiyeti nedir? te bu suretin -ki, idrk ettiin her eyi onun cihetinden idrk edebilirsinzikredilen ve zellikleri belirtilen esaslardan/usul meydana gelmitir. Bunlarn en nemlisi ise, Tabiattr. u halde suretler, Tabiat'tan zuhur etmilerdir. Tabiattan zuhur eden eyleri incelediinde, hi bir eyin Ta-bat zerinde zait olmadn grrsn. Her ne kadar zuhur eden ey, tabiattan farkl bir ey deilse de, tabiat, kllliinin makulluu ynnden zuhur eden eyin ayn deildir. Tabiat, kendisinden ortaya kan eyle artmaz, eksilmez ve farkllamaz: ortada baka bir ey yoktur ki, ondan tabiat farkllasm, nk tabiattan zuhur eden ey, onun herhangi bir parasdr, ondan baka deildir. Bu, son derece ak bir gerektir. Bedenini/suret idare ettiini zannettiin ruhuna gelince: "ruh" diye isimlendirilen her eye dair konuma daha geni ve daha uzundur; ruhun srr da7 daha kapal ve daha problemlidir. Rabbmn mhiyetinden soru sorma! Kukusuz ki, bu konuda soru sormak, yasaklanm ve bunun imknsz olduu belirtilmitir. Artk uzatma, yr ve yrmede kullandn asan at! "Akamdan sonra ayp kalmaz." Allah'a yemin olsun ki! Dikkatini ektiim hususta kendine eki dzen verir, daha nce ifde edilen eyleri aklnda tutar ve bu ve daha bunu takip eden blmleri de onlara eklersen, son derece garip gerekleri grr, akl sahiplerini artan srlarr renirsin. [239] BLM V KLL FATHA'LARIN SONUNCUSU Cevamiu'l-Hikem/ Bu Sureye Ait Btn Hikmetler Bu ksm, kitabn son blmdr. Allah, nurunu tamamlayacaktr. [240] Kur'an'a ve Furkan'a Ait lhi Srlar Bu kapsama giren baka bir blm de, bir hatimedir/sonu. Bu, Hakkn srlarndan, isimlerinden ve Fatiha'nn srlarnn pek ounu aklar ve izah eder. Besmeleyle balayarak, surenin sonuna kadar gideceiz, yle deriz: Bilinmelidir ki: simler, farkl tarzlarna ve anlamlarna ramen, gerekte hllerin isimleridir. Hl sahibi ise -hal sahibi olmas ve nefsini ve her halde nefsinde bulunan eyleri o hle gre idrk etmesi ynnden-, okluun/cem' taayynnn mebdeidir; bu, ahadiyet-i cem makamdr. Nitekim, daha ce defalarca bu makama dikkatini ekmi ve bunun tesinde hi bir isim, resim, taayyn, sfat ve hkmn bulunmadn belirtmitim. Fakat isimlerin bu makamdan taayyn etmeleri, iki ekildedir:

Birinci tarz, bu makamn iermi olduu kesret/okluk hkmlerine gre taayyn etmeleridir. Bunlar, kevne/olu mensup isimlerdir. Bu nedenle unu belirtmitik: Kesre t/okluk, alem" ve "siva/baka" olmas zelliiyle alemin zelliidir. Kesretin ve hkmlerinin ortaya kmas/tecell meselesinde nazar akllar arr, vahdet/birlik ve onda gizli bulunan iyilii idrk edemezler; bylelikle bunlarn hkmlerinden herhangi birisini onlarda taayyn etmi Hakka izafe etmekten korkarlar, kesretin hkmlerini kendilerine nispet ederler ve gerei bilmezler. Bunun nedeni udur: Bu akllar, gerek vahdeti gremezler; kesret, bu vahdetin mukabili ve zdd deildir. Aksine, kesretin mukabili ve zdd olduu vahdet, kendilerine gre ve kendilerinin dnda pek ok perdeliye ve ariflerin ounluuna gre bilinen "vahdet nispeti"dir. Kesret de, iaret edilen bu vahdete gre eittir; nk bu vahdet, her ikisinin de, yani vahdet nispetinin ve kesretin ve de bunlarn hkmlerinin kaynadr; bununla birlikte memba olmalkla ve benzeri eylerle snrl deildir. Sonra konumuza dnp deriz ki: Kesretin hkmlerini vahdetleri ynnden birletiren nispetin makulluu, alemin hakikatidir; Hakkn, bu nispet ynnden taayyn ise, alemin vcdudur. Sonra bu vcd, e'nleriyle zuhur ettikten sonra, ncelikle taayyn asndan ksrna blnmtr: Birincisi, kendisine b-tmlk ve vahdet ynnn baskn olduu ksm: bu ksma rnek olarak derecelerine gre farkl mertebeleriyle ruhlar verebiliriz; ikincisi, kesret hkmlerinin hkim ve baskn olduu ksm: buna rnek olarak da, derecelerine gre farkl mertebeleriyle mrekkep cisimleri verebiliriz; ncs ise, bunlarn arasnda kalan orta ksmdr. Sonra: Bu orta ksm, mhnilik ve ilk zuhur mahallinin hkmnn baskm olduu ksm ile nihayette tafsili zuhurun kemle ulamasyla "okluk/cem"' nispetinin baskm olduu ksma ayrlr. Birinci ksma rnek olarak Ar ve Krs'yi verebiliriz. kinci ksma rnek olarak ise, aralarndaki farklla ramen, mvelledat- selase/cemadat-nebatat-hayvanat verilebilir; bununla birlikte hepsi de, "ehdet alemi" diye isimlendirilen bir tek ksmn altna gerebilirler: nk ehdet alemi, hazerat- hams'ten bahsederken kitabn balangcnda zikretmi olduumuz gibi, ruhlar alemi ve gayb aleminin mukabilidir. Artk geride, orta ksm kalmtr. Bu ksmdan, bir takm dereceleri kapsayan baz eyler ortaya kar. Bunlardan her birisinin bir ehli vardr ki, buna rnek olarak, yedi gk ve drt unsuru verebiliriz. Son olarak insan, btn bunlarn suretiyle birlik zelliindeki okluk/cem-i ahad makamnda zuhur etmitir. Bu makam, kendisinden nce hi bir evvellii veya baka bir eyin taavyn etmedii makamdr; bu makam, Am mertebesinin sahibidir. Bu konuda, kitabn giriinde bilgi vermitik, hatrlaynz! Bu suret sayesinde insan, halife olmutur; bu halifelik, insann gerek anlamda Hakkn mertebesine paralel olmas/muha-zat, o mertebeye benzerlii/muhakat ve suretinden zuhur eden eylerin hkm ve birletiricilik ve bunun dndaki hususlarda btnnda kalan zelliklere mutabk olmas ynnden insana tahsis edilmitir. nsanda btm kalan halifelik ise, ilk sebeplilik ynnden sabittir; bu da, insann suretinin ztnn iermi olduu eyleri birletirmesi ve kemle ulatktan/tahakkuk sonra hilafet mertebesine ycelmek, daha fazla iyilikle bu makam aslna veya benzerine irca ederek, bu makamdan da kp, nefsinin suretini ortaya kartmasnda/ta'yn sabittir. Nitekim, bu durumu daha nce gl suyunun aslna dnmesi meselesinde ve benzeri rneklerde misllendirmitik.

Bu balamda, "Kukusuz ki Allah, emanetleri ehline vermenizi emreder" mealindeki yeti hatrlaynz! Bu, ahadiyet-i cem makamnn zelliinden kaynaklanr; bu makam, hilafet ve niyabete ait herhangi belirli bir hal ve zellikle snrlanmaktan mnezzehtir: nk bu makam, btn hal, makam ve zellikleri ierir, btn hkm, isim, fiil ve harfleri kabul eder ve kapsar. Dikkat ediniz, Allah'n dndaki her ey batldr Allah'n vechinin dndaki her ey, helak olacaktr. Sonra yle deriz: u halde "mevcudat" diye isimlendirilen eyler, daha nce de belirtildii gibi, Hakkm e'nlerinin taayynleridir. Bunlar, Haktan sadece -kendisi taayyn etmemesi ynnden- srf taayyn etmeleri dolaysyla farkl olmulardr. Onlara nispet edilen vcd, Hakkn e'nlerinin kendi vcduna rnmesinden/telebbs ibarettir. Bunlarn oalmas ve arkh-lamas ise, hviyetinin gaybmda gizlenmi zelliklerin-den/hususyyat ibarettir. Bu zelliklerin hi bir nedeni/mucib yoktur, nk bunlar, yaratlmamtr/gayr- mecul. Bunlarn oalmalar, zuhurunun eitlenmesiyle zuhur eder. nk Hakkn btn bunlardaki zuhurlarnn eitlenmesi, bunlarn varlklarn/ayan izhr eden eydir. Bylelikle bunlar, farkllatklar adan birbirlerini bilirler. Ayrca, hangi adan bir olup, birbirlerinden ayr olmadklarn ve hangi adan birbirlerinden farkl olup, "gayr", "siva" diye isimlendirildiklerini bilirler. Baka bir ifdeyle, bunun nedeni, Hakkn ztnn zelliklerini kendi e'nlerinin her birisinde mahede etmesidir. ilh e'nlerdeki bu deimeyi, u ekilde rneklendirebiliriz: -En gzel misllendirme 'Allah'a aittir. Bir says, say mertebelerinde deiir/takallub; bylece bir, dier saylarn varlklarn/a'yn ortaya kartt gibi, bunlar asndan da kendi varlm/ayn izhr eder. Binaenaleyh bir, sayy icat etmi, say ise, biri tafslletirmitir. u anlamda ki: Bir'in herhangi bir mertebedeki zuhuru, dier bir mertebedeki zuhurundan farkldr; Hakla ilgili olduklarnda bunlar, Hakkn kendisinden haber verdii zere, "c'n" diye isimlendiririz. Hakkn isim, sfat, hl ve hkmlerinin her bir e'ni asndan olan zuhuru, bu e'nin geniliine ve dier e'nlerden nceliine baldr. Herhangi bir idrk vastasyla grlen veya idrk edilen her ey, herhangi bir e'nine gre zuhur eden Haktr;.bu e'n, Hakkn idrk vastalarna gre zuhur ederek eitlenmesini ve oalmasn gerektirmitir. Bu idrkler, bu e'nlerin hkmleridir. Bununla birlikte Hak, nefsinde aha diyet /mutlak birlik sahibidir; bununla, btn vahdet/birlik ve kesretlerin /okluk, basitliin ve terkibin, zuhurun ve btnlm kayna olan ahadiyeti kast ediyorum. Gznn idrk ettii cismin suretinin birliine/ahadiyet bak. Bu cismin suretinin oalan ksmlarnn, gne ve glge, siyahlk ve beyazlk, youn ve latif, sert ve yumuak arasndaki ayma mn/sebep gibi, idrk edilmeyen gayb eyler olduklarn gr! ki ey arasnda bulunup, onlar ayrt eden ve kendisi gzkmedii halde hkm aka grlen her vasta/berzah, gaybtr. Dikkat ediniz! Berzaha ait bu ksmlar, ilh e'nlerdir. Bunlar, iki ksma ayrlr: tabi olanlar ve metbu olanlar: Metbu e'nler, iki ksmdan oluur: hatas tam metbular, tam olmayan metbular. Buna gre tabi e'nler, alemdeki varlklardr. hatas tam olmayan metbu e'nler ise, alemin cinsleri, asllar ve rknleridir; baka bir ifdeyle bunlar, tafsili ve tli isimlerdir. hatas ve hkm tam olan metbu e'nler, Hakkn isim ve sfatlardr. En ak Tahkik'e/tahkik-i evdah gre her ey, Hakkm e'ni, e'nlerinin isimleri ve e'n veya e'nler sahibi olmas ynnden Hakkn isimleridir.

Nitekim, daha nce bunu belirtmitik, artk sen de, kartrma ve hatrla! u halde Hakkn "vahid/bir" diye isimlendirilmesi, vcd hl ile ilk taayynnn makulluu itibaryla d ir; bu taayyn, Hakka nispetle gerekleen taayyndr, yoksa herhangi bir e'ninde veya o e'ne gre zuhurunun taayyn ynnden Hakka nispet edilen bir taayyn deildir. Hakkn "zt" diye isimlendirilmesi, herhangi bir hlinde zuhuru itibanyladr; bu hl, dier hllerin kendisine tabi olmasn gerektirir. Hakkn hlleri, daha nce belirttiimiz gibi, birbirieri-ne tabi olup, bir ksm hkim ve bir ksm ise mahkum olsa bile, bunlardan her birisi bir adan hepsine/kl sahiptir, hatta o hepsinin ayndr. Hakkn "Allah" diye isimlendirilmesi ise, btn e'nleri zerine hkm sahibi olan bir e'ninde taayyn etmesi itibanyladr; sz konusu e'nler, bu e'n sayesinde Hakkm hkmlerini ve eserlerini kabul ederler. Hakkn "Rahman" diye isimlendirilmesi ise, mutlak V-cd'unun kendi zuhruyla zahir olan 'enleri zerine yaylma-s/inbisat itibanyladr: nk rahmet, vcdun ta kendisidir. Rahman, kendisiyle zuhur eden her eye yaylan "vcd" olmas ynnden Haktr. Bunun yan sra O, vcdu itibaryla her vakitte ve her mertebe ve hllere gre, btn hkmleri kemliyle kabul etmesi itibaryla Rahman'dr. Hakkn "Rahim" diye isimlendirilmesi ise, tahsis ededen ve edilen/muhassismuhassas olmas itibanyladr: nk Hak, genel rahmetini her varla tahsis etmi, bylelikle tahsis ve zuhuru umm olmutur. e'nlerin birbirlerine ulaan hkmlerine muttali olmasn gerektiren hali ynnden, "ilim" diye isimlendirilmitir; bu hkmler, daha nce de belirttiimiz gibi, tabilik-metbuluk, tesir-teessr, birleme-aynma, uyum-ztlk, birlik-ortaklk ynnden birbirlerine ularlar. Hak, bu ynden ve de nefsini ve her halde ve hle gre nefsinin iermi olduu eyleri idrk edici olmas itibaryla, kendisini "alim" diye isimlendirmitir. Hak, gaiplik ve perdelerden mnezzehlii ve hkm dier e'nlere geen idrkinin sreklilii itibaryla art mesabesindeki "zti sirayeti" ynnden "hayt" diye isimlendirilmitir; Hak, bu itibarla "el-Hay/Diri"dr. Baz e'nlerden, arada sabit olan mnsebet dolaysyla, baka bir takm e'nlere ulaan meyil, "irde" diye isimlendirilir: sz konusu mnsebet, baz e'nlerin dierlerine stn olmasn ve "ilim" diye isimlendirilen halde sabit tahsisin[241] izhrn ortaya kartr; bunun nedeni ise, baz e'nlerin dierlerinden nce gelmesidir. Hak, irde ynnden "mrid" diye isimlendirilir. Hakkn eserinin bir tertip ile kendi hllerinde zuhur etmesine neden olan hl, "kudret" diye isimlendirilir; bu tertibi, zikredilen tahsis ve her halden ortaya kan nispetler gerektirmitir-Hak, kudret ynnden "kadir" diye isimlendirilmitir. Bylece, Vcd'un emri/durum nizma kavumu ve birbirine balanm, batl ise, yok olup gitmitir. ite! Sana yle bir kap atm ki, byk inayete mazhr olmu nadir kimselerden bakas ona ulaamaz. ayet sen de, bu nimete mazhr olan kimselerden isen, o kapdan gir! Bu veciz anahtarla, konunun tafsillerini a! Btnyle Allah'a ait ol. Kim ki, Allah'a ait olur ise, Allah da ona ait olur. [242] Bu Konuda Tamamlayc Aklama "Cem'l-cem" Diliyle

Bilinmelidir ki: Bir eyin baka bir eye takdim edilmesi ve baz eylerin onunla balatlmas, nce gelene ve ardmdakinin kayna mesabesindeki eye nem vermeyi gerektirir. Buna gre Hakkn, kelmnn banda vgsn/sen zikretmesi, baz hususlara dellet eder: Bu durum, ncelikle, senaya gsterilen neme delildir ve onun meziyetini bildirir: nk sena, niha-kll halden ibaret olan birincil maksada iaret eden bir anahtardr; nihai hal, her eyin emrinin/i sonunda yerleecei makamdr. Ayrca bu sen/vg, onlarn Hakka ve "siva/baka" diye isimlendirilen her ey hakkndaki kmil marifetleri ile ze-zt mahedeleri arasnda gerekleir; bu zel mahede, zel hidyetin feridir ve sz konusu hidyeti aramaya sevk eder, bu hidyeti arayanlara da ona ulamay tekeffl eder. Fakat ona ulamak, kymetli zikir, gzel hamd, ibdet ile Hakka tevecch ederken tevhidi tecrit etmek/tecrid't-tevhid, acizlii ve eksiklii itiraf etmek ve kulak vermekle birlikte Hakka dayanmak gibi baz vesileleri tam olarak yerine getirdikten sonra mmkndr. Btn bunlar, vazifeyi ve rabetin sebeplerini bilmekle gerekleir; bu rabete "Alemlerin rabbidir, rahim ve rahmandr" yetinde dikkat ekilmitir; bunun yan sra, "Din gnn sahibi" yetinde mndemi olan rabetin nedenlerini de bilmek gerekir. Ayrca: Belirli hidyet almetini tamayan kimseler, gazabn hkmyle boyanm ve hayret denizlerine ve sahralara derler. Sz konusu hidyetin almetinin hkm, hidyet sahibi-nin/mhtedi hallerine, fiillerine, dnya ve hiretteki ilerine sirayet eder. Bunun neticesinde ise kii, kendisinden nceki kmillerin ya da kendisi gibi saitlerin Rablerinin katndan nail olduklar nimetlerden nasiplenir. Nihai gaye, kmillerin haliyle ilgili olarak, iaret edilen durumdur: nk alemin yaratlmdaki ilk sebep -Allah'n bildirdii gibi- Hakkn bilinmeyi, kendisine ibdet edilmesini ve kemlinin grlmesini istemesidir; kemlinin grlmesi/mahede, Hakkn zuhuru ve vcuduyla gerekleir. Varlk ve ilim mertebeleri/vcd-ilm, her zamanda bu grevi tamamlamak ve o devirde alemin nizmn korumak iin belirlenmi ve atanm kmil ile kim olur ve devam eder; binaenaleyh, bilen kiiye gre, vakann byle gerekletiinde hi bir kuku yoktur. Kukusuz semav kitaplarda ve kmillerin diliyle bu konuda pek k ikzlar tekrarlanmtr. Bunlardan birisi, Hakkn Tevrat'taki u ifadesidir: "Ey Ademolu! Eyay senin iin yarattm, seni ise kendim iin yarattm." Bunun bir benzeri, Hz. Musa'ya hitaben syledii u ifadesidir: "Seni kendim iin setim." Btn kmillere ynelik olarak da yle sylemitir. "Gklerde ve yerde olan her eyi, kendisinden olmak zere, size amade klmtr." (Casiye, 13); sz konusu nimetler, defalarca saylmtr. Basiretli hi bir kimse, bu konuda herhangi bir gr ayrlma dmemitir. Sena edenin edilene yapt vg, onu tarif ve vgnn yapld ynden kendisini tandna dair bir iddiay tayp, kesin delil/hccet-i balia de Allah'a ait olduu iin,Hak, irdesinin dier e'nlerinin kemlini izhra taalluku gibi, hccetinin cemlini izhr etmek istemitir; istenilen kmil marifet, buna baldr. nk Hakkn, nefsindeki her eyle birlikte, kendisine dair bilgisinin sbtu, ilmin kemli ynnden ve thmetin ortadan kalkmas iin bir hccettir; fakat bu hccet, her mertebede ve o mertebenin mensubu oan veya bu mertebeyle ve iinde zuhur eden herkeste, bizzat burhan ortaya koyan Hakta zuhur ettii tarzda, tamamlanncaya kadar "bali/kesinlik" zelliine sahip deildir.

Allah Tela'nm u yetini hatrlaynz: "Bylelikle insanlarn Allah'a kar resullerden sonra bir hccetleri olmasn." (Nisa, 165) Hz. Peygamber de yle buyurmutur: "Allah, mazeret sahibi olduu srece hi kimseyi kyamet gnnde cezalandrmaz." Yani, Allah'n delili, o kimse zerinde gerekleip, sabit oluncaya kadar Allah kimseyi cezalandrmaz. Bu balamdaki baka bir ifde de, Hz. Peygamberin u hadisidir: "Kendisine mazeret sunulmasn Allah kadar hi kimse sevemez. Bundan dolay da resulleri gndermi, kitaplarn indirmitir." Kukusuz ki, bu son blmde isimlerin asl ynnden Bes-mele'nin n nemli srlarn akladm; ardndan da "el-Hamdu lillahi/Hamd Allah'a mahsustur" ifdesi ve Hakkn kelmnn bununla balamasmdaki srr belirttim. Hamdin "Allah"'a izafe edilmesinin sebebi, "Allah" isminin kuatc ilk taayyn mertebesi olmasdr; nitekim-biraz nce buna dikkat ekmitik. Rubbiyetin "Allah" ismine izafe edilmesinin nedeni ise, ulhiyet mertebesinin gerektirdii hkmlere, ayrca bunlarn levazm olan heybet ve azametin arlna muhataplar sndrmaktr; bu hkmler, birbirine zt, zahir ve btn hkmlerdir. Bu zellikler, efkat, gdalandrmak, terbiye etmek, slah ve benzeri eylerle kularma/merbub kar iyi muamele gerektiren rubbiyet hkmlerinin aksinedir. zafetteki kapsamn srr ise/alemlerin rabb, itaat ettiklerinde btn yaratklarn rzklarmm bulunduu kapnn almas, ayn zamanda btn kullarn itaatte eksik ve kusurlu olduklarmda "Din gnnn meliki" yetinde yer alan mnya gre korkmalardr; bu yetteki anlam, cezalandrmadan/mcazat ibarettir. "yyake/ancak sana" yetinin sr ise, daha nce de belirtildii zere, udur: Balangta sahip olduun ilimler, ikinci halde, iaretlerinin hedefi ve maksaddr; amalarn bu ilimde ortaya karlar, btn e'nlerin ve irdenin hkmlerinin tafsilleri onda belirirler. Bylelikle fer, asln suretiyle zuhur etmitir. Bu ise, ok nemli bir srdr, bunu bildiinde, her eyi renmi olursun. "yyake nestain/ancak senden yardm dileriz" yetinin srr ise, ilk vecihten farkl bir ekilde bir ncekine atftr; nitekim daha nce bunu belirtmitik. Ayrca bu ifde, Besmele'nin "Ba" harfinde mcmel haldeki fakr/ihtiya ve bamll aklama, Hakka boyun emeyi ve ynelmeyi kabul, btn nemli meselelerde Hakka tevekkl iermektedir. "hdina/bizi ulatr" yetinden surenin sonuna kadar olan blm ise, bir taleptir; bu talebe, zellikle yaratln birinci gayesini tekil eden varlk olmak zere, ferin aslna benzerlii srr dere edilmitir ki, bunun neticesi, "Bilinmek istedim" ifadesiyle iaret edilen farkllatrma /temyiz ve tariftir. nk yaratl olmasayd, yaratlmn/hadis mertebesi kadimin mertebesinden ayrt ayrlamazd; bunun yan sra, vahdet mertebesi de, pek ok kesret hkmn iermesi itibaryla mutlak vahdetten ayrlamazd. Bu mutlak vahdeti snrlayacak hi bir hkm, onu belirleyecek hi bir vasf, onu aklayacak ve izah edecek hi bir lisan yoktur. Btn bunlar, kitabn giriinde belirtmitik. "Madubluk/gazaba uramak" srr ise, surete ait zahir sapmalar, ruhan ve manev btn sapmalar, yani itidal derecesinden uzaklamaktan ibarettir; bu sapma, vcdun balangcyla sonu arasnda ortaya kmaktadr ve bunun nedeni, isim ve var-lklara/a'yn izafe edilen hkm ve hllerin birbirine girmesi/tedahl, bu hkmlerin bir ksmnn dierlerine baskn gelmesidir. Bu galip gelme ise, bunlarn terkibini -ki hangi terkip olursa olsun fark etmez- kendisine mahsus itidalden kartr.

Bidayet/balang ve nihayetlerin/son srrn, Hakkn el-Ev-vel ve el-hir olduunu; Hakkn e'nlerinin de bidayetler ile nihayetler arasnda ortaya ktklarn belirtmitim, bunu unutma! Fatiha, mm'l-kitab, yani kitabn asldr; daha nce, kitabn banda Fatiha suresinin mertebesini ve onun son ve deerli rnek olduunu belirtmitim. Zt gayb, la-taayyn ynnden, hi bir hkm, sfat ve ismi olmayan; btn zhir-btm, ilm-vcd mertebelerdeki taayynlerden nce olan bir hldir. Btn ilerin var ve biti yerleri, balangta kendisinden taayyn ettii eydir, Hak ise, el-Evveldir. ite, bylelikle, gayb mertebesine ait kmil adalet srr, Fatiha suresinin hayrete iaret eden bir lafzla bitmesini gerektirmitir. Bu hayrete mazhr olanlar asndan bu hayretin son mertebesi, Zt gaybyla bitiik olmutur; bu nedenle de bu son mertebe, Ekbir'in nihai mertebesi olmutur. nk onlarn Allah hakkndaki hayretleri, dier isim ve sfat mertebelerini atktan sonra, Hakkn ztnn kendi ztndan olan en ulv zelliklerinde/hussyat gerekleir. Zt gaybmdan taayyn eden varlk/vcd mertebelerin ilki, "teheyym" mertebesi olmutur; bu mertebede "mheyyemn" ortaya kmtr/taayyn. Bunlar, iinde bulunduklar halle, kendilerine, mahede ettikleri ve oka yaklatklar varla ve de Hakkn dndaki eylere dair uurlarn kaybetmilerdir. te ayn ekilde, iin sonu, daha nce de akladmz gibi, balangc gibi olmutur; nk son, balangcn ayndr. Bu nedenle Hak, kullarndan sekinlerin hllerini, balad halle bitirmitir. Bununla birlikte buradaki son hayret ile oradaki son hayret mensuplar arasnda ok nemli farklar vardr; bunlar, sadece Ekbir'den nadir kullar bilebilir. Bu konuyu, misllendirmi ve ara aklama eklinde izah etmitim, onu hatrlaynz! Ayn ekilde Hak, yaratklaryla olan ilerini de, klli ynden hkmyle kullarna muamele ettii hal ile bitirmitir; sz konusu hal, rzdr: nk rahmet -daha nce de akladmz gibi vcdun kendisi olduu iin, Hakkn zt vasf rz olmutur; bu nedenle bu vasfn mukabili de, gazap olmutur. Bylece bu iki vasf arasnda, Hakkn da zikretmi olduu bir nemli yakm-lk/mcaret meydana gelmitir. Sonra rahmet, gazab gemi ve Hakkn zt vasf olan rz ile ona baskn gelmitir: nk Hak, kendisi iin icad/yaratma; te yandan mmknlerin a'yn hakknda ise, msaade ettii ve rz gsterdii varlk ile vasflanmalarndan raz olmayd, var olan eyler mevcut olamazd. Hak iin rznn pek ok mertebesinin olmas, ifde ettiimiz gerei ortadan kaldrmaz. u halde umm rznn sureti, yaratln ta kendisi ve btn mevcutlara varln/vcd bah edilmesidir/bezi; bunun ardndan ise vcdun zellikleri, kendi hkmlerine gre ortaya kmtr. Bunlarn says ise, rahmetlerin says gibi, yz tanedir. Hakkn said kullar hakkndaki nihai hkm, kendisinin de belirttii gibi,onlardan raz olmasdr; bu nedenle onlara asla gazap etmez. Bylelikle kll ynden onlar tarifi, balangta onlar hakknda katndan taayyn eden halle sona ermitir; bu, nceden taayyn eden eydi. Vesselam! Saidlerin kendileri asndan son hlleri ise, z istemek olan "dua" ile bitmitir; bu, ayn zamanda onlarn ilk hlleri idi: nk onlarn balangta bezendikleri/insiba ilk hal, Hakkn kendisiyle kendisine sual etmesinin ve de bu talebinin, zuhur ve izhrn kemline taalluk hkmdr. Bylelikle bu sualin hkm, onlarn hakikatlerinde sirayet etmitir: nk onlar, bu esnada, Hakkn nefsinde resm edilmelerin den /irtisam ibaret olan "ay-nu'1-kurb" mertebesinde idiler. Bylece onlar, istidat lisanlaryla hakikatleri ynnden yaratl talep

etmiler, bunun neticesinde Hakkn onlara olan icabeti ise, kendilerini yaratmak olmutur; daha nce yaratln balangcndan bahsederken kitabn banda bu meseleyi aklamtk. Bylelikle, onlarn nihai hlleri de talep ile sona ermitir. Bu talep, "Hamd alemlerin Rabb olan Allah'a mahsustur" kalbyla yaplmtr: nitekim Allah, "Onlarn son davalar, alemlerin Rabb olan Allah'a hamd olsun demektir" (Yunus, 10) yetiyle bunu bildirmitir, nk zikredilen ilk sualin amac, Hakkn kemlinin zuhur etmesidir; bu durumda ise, kukusuz, hamd ortaya kmtr. Bunun bir rnei, yemek yiyen veya bir ey ien kimseye haindin emredilmesidir; bunlar, baladklar ii tamamladktan sonra ham ederler. Hak, nazil olan Kur'an- kerim'i "miras" yetiyle bitirmitir: nk, zellikle dnya haytnda olmak zere hkm ynnden son isim, el-Vris ismidir. "Kukusuz ki biz, yeryzne ve zerinde bulunanlara vris oluruz. Sonra bize dneceksiniz." (Meryem, 40) Sana, miras hakknda bir rnek vereceim ki, o misl zerinde dnrsen, gerekten ok mhim byk bir ilme muttali olursun. yle ki: Gne ve aydnlatc btn cisimlerin nlar, sadece kendilerine kesif bir cisim mukabele ettiinde yaylrlar. En ak tahkike gre: Ortada kesif Bir cisim bulunmasa, gneten asla bir k zuhur etmezdi. Inlar, gne ve kesif suret arasnda ortaya kmaktadrlar: bu kesafet arttnda, nlar yaylr ve ortaya kar; bu kesafet azaldnda ise, sz konusu nlar kendisinden yayldklar cisimde drp kalrlar. Buna gre nn, zerine yayld cisimlerden kazand vasfla drlmesi, mirasn dnmesi gibidir: Bylelikle, balangta kendisinden kan nuru, bititii ve -gl suyu rneinde belirtildii gibiyansd eylerden kazand zelliklerle gzellii artm olarak tekrar geri dner, bizzat sabit olmayan ve talep edilmeyen ey, izale olur; sz konusu eyler, zerlerine yaylan nr ile ve kendilerine sirayet eden emir ile sonradan sabit olmulardr. Allah Teala, yle buyurmutur: "Hakkn vechi mstesna her ey helak olacaktr. Hkm O'rta aittir ve O'na dneceksiniz." (Rahman, 26-27). Kitabn balangcnda unu belirtmitik ki: Zat keml, zail olmasa bile, onun kemli isimlerin kemliyle zuhur eder. simler ise, ilim ve vcd olarak, a'yn ile zuhur ederler: ayet a'yn olmasayd, isimlere mahsus mertebenin kemli ortaya kmazd-Ayn ekilde Hak olmasayd, a'yn hakknda varlk kemli gereklemezdi. u halde bunlarn hepsi, birbirlerine vristir; bu iki hl, sonuta vris olunan/mevrs veya balangta benzer/m-temasil iki hldir.[243] Btn iler, Allah'a varr. ki ynden birisindeki durum, daha nce belirttiimiz hususlarla aklanmtr; dier yndekini ise, tam huzur halinden sonra gerekleen halife atanma/istihlaf takip eder. Tasarruf, yaratma ve halifelie atanmada btmlk zorunludur. Varislik ve zikrettiimiz dier hususlar, btmlk ve zhirlik zerinde odaklar. Son gaiplik ise -ki bu, Hak'ta tam anlamyla fn ve msteh-lek olmakla gerekleen kemlin gereklerinden birisidir- halifenin Rabbn kendi yerine halife ve O'nu tam olarak vekil edinmesini gerektirir.[244] Nitekim, daha nce btn bu konulardan bahsedilmiti, hatrlaynz! Kmillerin dndaki hlifelerin varislikteki hkmleri ise, hilafetteki paylan ve bu hilafetle ilikilerine gre deiir; hilafetten nasibi olan herkesin -az olsa bilebir pay vardr. Artk, bu konudaki ifdelerimi hatrla ve anla! Anlatmak istediimiz eyleri tam olarak anlaman, gerekten garip bir durumdur. Vesselam!

Bilinmelidir ki: Deniz, nehirlere vris olur; yer, bir ekilde kendisinden kopan eylere vris olur; ate ve hava da, ilk ikisiyle birlikte /toprak ve su, kendilerinden meydana gelen eylere vris olurlar. Ulv eyler, kabiliyetlerde ortaya kan cz kuvvetlerine vris olurlar. Her ey, kendisinden kan eylere nispetle asalet ve kll oluuna gre, vris olur. Allah, el-Cami ve Asl olmas itibaryla, miraslara ve isimlerine ait mirasa nispetle, vrisilerin en hayrlsdr. Sonra yle deriz: Kukusuz ki Allah, sfat ibdeti, secde ile bitirmitir; bu secde, maher gnnde efaat kapsn aarken Hz. Peygamber, efaat izni verilenlerden Hakkn diledikleri ve -eriatta belirtildii gibi- secde etmelerine izin verilenlerce yaplacaktr. Bu secdenin ardnda ise, herhangi bir emir ve teklifin bitimedii sadece zt ibdet vardr. Hak, Zt'ma mahsus gaybn mertebesinden zahir olmak ve ynelmek/tevecch zelliiyle btn yaratklarna geliini, iyilerin ktlerden ayrt edilecei ve amellerin deerlendirilecei kyamet gnnde bulutlar iinde gelmekle bitirmitir: nk bu geli, hviyetinin gaybnda Am mertebesine ilk gelii gibidir. Hakkn sz edilen ilk gelii, zahir olmak, izhr etmek ve V-cd'u kabul eden a'yn kuatc rahmeti ile "sbt" mertebesinde/hazret kalan dier a'yndan ayrt etmek; bunun yan sra, her bir ay'm kendi istidatlar ve Hakkn onlara dair ilminin gereine gre hak ettikleri ekilde haklarnda hkm vermek iindir. Allah yle buyurmutur: "Bugn nefsin, hesap olarak sana kafidir." (sra, 14). Bunu anla, kukusuz sadece nadir insanlarn kefen bilebildii srlar sana aklanmtr. Hak, aziz Kur'an' "inzal" oluu ynnden, makbul ve mer-dutlar/reddedilen ayrt eden Berae sresiyle bitirmitir; nk tenezzl eden son hkm, temyizdir; bundan dolay kyamet gn, ayrt etme/fasl gn olmutur: nk Allah, o gnde irkini temizden ayrt edecektir: "Ki Allah pisi temizden ayrsn ve pis olan st ste koyup, hepsini bir yn haline getirsin ve topunu cehenneme koysun. te bunlar, hsran iinde kalan-Iardr." (Enfal, 37) Allah, peygamberlii bizim peygamberimiz (sav.) ile bitirdii gibi, eriatlarn hkmlerini de bizim eriatmz ile bitirmitir. Bizim eriatmzn hkmn ise, gnein batdan domasyla bitirmitir; bu, beden batsndan/garp hayvan ruhun doup, ilh ruhun nurunun drlmesine/takallus benzer. nk gnein genel kevn varlktaki konumu, hayvani ruhun bedenlerimizde* ki konumuna; nsn- kmil ynnden Kalem-i a'la'nm, bedenimizi/ n e 'et yneten ilh ruh ile olan ilikisine benzer. Buna gre, gne batdan doduktan sonra hi kimsenin imn ve ameli kabul edilmeyecei gibi -nitekim Allah teala "Rabbmm mucizelerinden bazsnn geldii gn, daha nce imn etmemi yahut imn halinde hayr kazanmam olan kimseye imn fayda vermez" (Enam, 158) buyurmutur ve bu yet, peygamberi tarafndan bu ekilde yorumlanmtr-, ayn ekilde insann ruhunun bedeni ynetmekten yz evirip, hayvani ruhunu terk etmesinin ardndan da, hi bir amel kabul edilmez. Nitekim Hz. Peygamber (sav.), "Kukusuz ki Allah, can boaza gelmedii srece kulun tvbesini kabul eder" buyurmutur. Allah, bu mmetteki Hz. Peygamberin zahir halifeliini, Hz. Mehdi ile bitirmitir; genel anlamda Allah'n halifeliini ise, Hz. Meryem olu sa (as.) ile bitirmitir. Allah, Muhammedi velayeti, zt ve ulhiyet arasnda sabit olan berzhlk mertebesine ulaan/tahakkuk kimse ile bitirmitir: nk nbvvetin bitmesi, ubudiyette/kulluk mertebesi yetki/efendilik sahibi olan ulhiyet mertebesine mahsustur. Genel velayetin bitmesi ise, meliklik, terbiye, slah ve benzeri

eylerle alemlerin rablmm btn srrnn sahibidir; bu srrm genel var-hk sureti karsndaki durumu, nefse benzer. Binaenaleyh, btn bu zikrettiklerimiz, ana mertebelerden ilh mertebenin suretidir. Allah, ihtisasa mazhr olmu vris kullarndan kmilleri ise, cem''1-cem mertebesinin mazhr olan kuluyla bitirmitir; o kul gibi cami'/kuatc bir kimse yoktur ve kendisinden sonra hi kimse, onun vris olduu eyleri elde edemeyecektir. Btn hkmleri ieren "ahirlik/sonluk" kemli ona aittir, bu nedenle de, Efendisinden/Mevla bakas onu bilemez. Allah, bu kulunun dndaki dier kimseler iin hasl olan tecelllerini ise, zt tecellsiyle bitirmitir; bu tecellnin zuhur etmesiyle, Allah'a slk edenlerin seyri de sona ermitir/inhitam. Allah, bu sln benzeri olan hacc da, makam etrafnda tavaf ile bitirmitir; bu makam, slk edenlerin kblesidir. Allah, klli makamlardan her birisine bir biti; o makamn kendisiyle kemle ulat ve izhr edip, ortaya kard bir sr tahsis etmitir, ayet, konuyu uzatm olmasaydm, ana makamlar ve bunlarn kimle sona erdiini veya ereceini aklardm. Fakat, hatrlatmak ve ikz etmek iin bu balamda bir rnek sundum; bu rnekte, bu zevke ortak olan Ekbir'den akl sahip-leri/lbab iin yeterli bilgi vardr. Allah Teala'nm gizlemek istedii bir eyi, izhr etmek mmkn deildir. Nitekim Allah yle buyurmutur: "Size ilimden ok az ey verilmitir."' (sra, 85). Allah, doru syler ve doru yola ulatrr. [245] Asl-er ve Kur'an Baz Srlar Bilinmelidir ki: Hakkn bata bizim eriatmz olmak zere eriatlar diliyle olan hitab, ncelikle yedi kll ksma ayrlr ki, bunlardan her birisinin altmda baka bir takm ksmlar bulunur: Buna gre bu yedi ksmn ilki, hakikatlerden haber verme-yi/inba ierir, akgizli zarar ve faydalan aklar. Bu ilk ksm, iki ksma ayrlr: Birincisi, akllarn kendilikleriyle hemen veya bir ikz ve hatrlatmadan sonra idrk edebildikleri ksmdr. kincisi ise, akllarn kendi balarna idrk edemedikleri ksmdr; akllar, bu ksmdaki bilgileri idrk edebilmede aklayc/kaif ilh bir nura muhtatrlar. Bu zellikteki bir hakikati zikretmedeki ama, nefisleri ikz etmek, himmetleri bu bilgilere ulamaya ve elde etmeye tevik ve bu konuda onlara yardm etmektir; bu ikzn gayesi ise, insanlarn kolaylkla elde ettikleri eylerle tatmin olup, bunlar nihayet zannedip, bunlarn tesinde baka bir bilginin bulunmadn dnmemelerini temindir; byle dnrlerse nefisler, duraklar ve daha fazlasn talepten geri kalrlar. Bu ksmn ierdii baz bilgiler, bazen bunlar daha anlalmaz ve kapal klan lafzlarla bildirilebilir; bununla birlikte, kendisinden haber verilen ey bazen grlen, hazr olan ve farknda mnmayan ve de bu isimle isimlendirilen , bu vasf ile nitelenen ?ey olduu bilinmeyen bir ey olabilir. Bundaki sr ise, bilgileri-Ile ulamada rabeti artrmak iin srlarn gizemini korumaktr. Bunlar talep ederken gereken ciddiyette rehavet gstermemek gerekir; bu talep, belki de -Allah'n yardm ile- bunlara ve dier srlara muttali olma imkn verecek, hatta bunlarn bilgisine bal olan saadete ulamay temin edecektir. nk insanlar unu bilirler/fkh ki:Nefis bu tr bir eyi asln bilmeden fer olarak renirse/ bu srrn arl nefiste ortadan kalkar ve bundan sonra onu renir. Belki de nefis, Hakkn sfatlarndan tazim zelliiyle dinledii dier

srlar ise, eip bker, bylelikle btnyle o hakikate kar sour ve neticede helak olur; hatta belki de fetrette kalr ve belki de Allah'n yetlerini/eair kmseyerek ve yasaklarn hafife alarak geri dner. Bu kiinin durumu, Hak kendisini muttali k-lncaya kadar ak bir imn ile onlar dinleyen ve hrmetle onlar aklnda tutan kiiden farkldr; bylelikle imanl kii, bu srlar aslndan renir ve perdeli mminin onlara gsterdii tazimle nispet edilemeyecek bir hrmeti bu srlara gsterir: nk bu hrmet, hi zail olmayan ilmin neticesidir, buna karn ilk hrmet ise, yok olacak bir vehmin rn idi. Bylelikle Sari ve kendisine tabi olup, bilgisinin kaynanda O'na ortak olan kimse, bu gibi bir srr aklam olsayd, bu bilgileri kmseyen kimsenin bu aklamalarla akilie dmesine sebebi olurlard; "alemlere rahmet"[246] olarak gnderilen bir insan, byle bir davrantan mnezzehtir. Zikredilen afetin sahipleri, selimliini yitirmi ftratlarn ve ilk parltlarn/levamih mensuplardr: onlar, sahh imnn temizlii zerinde kalamamlar ve zti mahedenin hakikatini ve sarih kefi elde edememilerdir. nk kesin mahede ehli ve uhud ehli, eyaya hrmet eder/tazim ve onlar Hakkn eari[247], mazhrlar ve isimlerinin suretleri diye grrler; zorlananlar ise, isimlerin isimlerinin/esma'1-esma mertebesinde dur-mulardr. Onlar, isimlerin ve bu isimlerle isimlene-nin/msemm hakikatini bilemezler; bylelikle onlarn hrmetleri/tazim, vehimden kaynaklanan biimsel bir hrmet olur ki, his ve nefsin idrki bu hrmeti ortadan izale eder. Bu nedenle Sari (sav.), insanlarn himmetlerini belirttiimiz konulardaki bilgilere ulamaya tevik iin ve de akl sahiplerinin teblide onun yetkin gcn renmeleri iin zikrettiimiz hususu dikkate almtr; bu yetkinlik sayesinde o, sz konusu hakikatleri ne gizlemitir ve ne de ifa etmi, asine onlar tam ibarelerle dile getirmi, bunlar, aklli-zeka/lb sahiplerine maksad tam olarak aktarabiliri ilerdir. Ayrca Hz. Peygamber, bu hakikatleri uygun isimlerle isimlendirmitir; bu isimlendirme, bir yandan tam aklk ve onun getirecei zararlardan korunmuken, te yandan, sradan insanlarn anlamasn da engellemez. Bylelikle Hz. Peygamber, bu hakikatleri dile getirirken, nefsi zayf kimse kutsiyet mertebesine arzu duyup, ykselsin, akll kiinin ise basireti artsn diye, aklk ve gizlilii birletirmitir. Allah, ona ve iimizden onun kardelerine ve de doruya irat eden kimselere en hayrl ekilde mkafatlar versin! Dier ksm ise, baka bir mesele iin verilmi rnekler /darb- misl kabilinden olan eylerdir; bunu, Hakkn bildirme-siyle, gnahlardan saknm kimseler bilirler. Bu da iki ksma ayrlr: birincisi, bizzat verilen rnein de, rnein kendisi iin verildii i gibi, ncelikli ama olduu ksmdr; bunun nedeni, verilen rnein deeri ve iermi olduu mhim yararlardr. kinci ksm ise, ncelikli gayenin mislin kendisinden dolay verildii ve o eye dikkat ekilen meselenin olduu ksmdr; bu ksmdaki rnein iermi olduu faydalar ise, birincil deil, ikincil olarak amalanmlardr. Zayf aklllar adna korkmasydm ve ari'nin riyet ettii ve bizim de dikkate almamz gereken hikmeti gzetmi olmasy-dm, her ksmla ilgili bir Seri mesele zikreder ve ilh katta o eyin aslna dikkat ekerdim; fakat bir rnek zikrediyoruz ve akl-11 kii iin bu yeterlidir: Birincil olarak amalanan/(kast-i evvel ile murad) ey, iki ksma ayrlr: mutlak ve mukayyet. Buna gre mutlak, ilim ve varlk mertebelerini kemle erdirmekten meydana gelen kemldir; buna, defalara iaret etmitik. Mukayyet ise, her zaman ve dnemde o asrn kmilidir; kmilin dndakiler ise, bu ynden, ancak ikincil olarak amalanmlardr. Bununla birlikte onlar da, baka

bir itibar ile birincil olarak amalanmlardr, ki, bunun nedenine daha nce iaret etmitik. Bunu, yani birincil amala kast edilen kimseleri, zikrettiimiz konuda ilk muhataplar takip etmektedir: nk onlar, Seri hkmlerin oklarnn ilk hedefleridir; bu balamda, zellikle de, ari'nin balangta ortaya koymad meru bir hkmn inmesinin sebebi olanlar zikredebiliriz. Bunu anlaynz, Allah'n izni ile doruya ularsnz. Dier ksm ise, alemin maslahat iin amalanan eylerdir; bu maslahat, alemin ve ehlinin hirette korunmasdr. Bunlara rnek olarak, dnyada, hirette, Allah katnda ve Allah'n diledii kimselerin katnda faydal ilim ve amelleri verebiliriz; bu fayda, kendisinden yararlananlarn bedenlerini ve ruhlarn kapsar. Ayrca, alemin ve ehlinin korunmasyla ilgili sz konusu maslahat, dnya hayt iin de geerlidir; bu ksma rnek olarak "Sizin iin ksasta hayt vardr" (Bakara, 179) hkm, zenginlerden zekat alp, bunlar fakirlere datmak, ruhbanlarla savamamak verilebilir: nk, ruhbanlarla savamada herhangi bir maslahat veya cizye almak ve benzeri gibi, nbvvetin srr, yollan ve ondan ortaya kan yararlar kapsamnda zikredilmi bir fayda yoktur.[248] Yedinci ksm ise, btnden ilk-mutlak anlamda amalanan eylerdir ki, bunu biraz nce belirtmitik; bu ksm, btn ksmlara sirayet eder. Hz. Peygamber'in mirasyla tahakkuk eden/miras- Mustafa ve Kur'an'm en byk mm'l-kitap'tan zel zevk ile tenezzl ediini bilen kimse, aziz kitabn srlarn bilir ve onun klli ksmlarnn zikrettiimiz ksmlarda snrl oluunu anlar. Ayrca bu kii, grr ki: bu taksimde tam hakikat vardr ve bunda muhataplarn hali, anlaylar ve de aina olduklar eyler; mevtin, zaman, mekan ve ilk muhataplarn halinin hikmeti, sidr-i mah-dd[249], talh-i memdud[250], ma-i meskb[251] ve zill- memdd[252] gibi ilk mertebelerin saygnl iin/hrmet gzetmitir; sz konusu mertebeler, Kur'an'da ve Snnette defalarca zikredilmilerdir. mmetin ounluunun, tevik ve benzeri konularda bu gibi ifdelerin zahirinden bir nasipleri yoktur. Bu ifdenin bir benzeri de, erkeklere ait olan "gm bileziklerle sslenmilerdir"[253] ifadesidir; bunlar, mmin kiinin abdestin ulat uzuvlarn sslerler. Bunu anla ve dn! imdi de, kll-er ana hkmleri zikredeceiz. yle deriz: Hell iki ksma ayrlr: Mutlak ve mukayyet hell. Buna gre mutlak hell, varlktr/Vcd: nk varlk, kendisini kabul eden hi bir eyden asla men edilmemitir. Bir adan mukay-yet-hell ise, mkellef insann iledii veya fi-hal-sz olarak iinde bulunduu her trl itir; bu iler, dnya haytnda yasaklanmam, gerek bu haytta ve gerekse hirette de kendilerinden dolay herhangi bir mesuliyet yoktur. Haram da iki ksma ayrlr: Mutlak ve mukayyet haram: Mutlak haram, Hakkn knhn -Hakkn kendisiyle kendisini biknesi veya grmesi gibi- ihata etmektir. Bir adan mukayyet haram ise, mkellefin halinin deimesiyle Hakkn hkmnn deimedii her fiildir; bu fiilin gerei, cezalandrma ve yarglamadr. Bunlara rnek olarak, irk, ana veya olu nikah etmek gibi fiilleri verebiliriz: nk bu tr fiiller, l etinin haram klnmas gibi, mkellef zaruret halinde bulunduunda helle dnebilen haramlara benzemezler. Bu ikinci tarz hkm, mkellefin halinin deimesine gre deiir, dolaysyla bu hkm, bir durumda tespit edilir, ikinci bir halde ise, baka bir hal ile iptal edilir. Meru hkmlerin ounun durumu byledir. Bunlarn saylmasna ve meselenin uzatlmasna gerek yoktur; zikrettiim ksmlarn dnda kalanlar ise, bu ksmlara nispetle cz ksmlardr. Mubah da, mutlak ve mukayyet ksmlara ayrlr: Buna gre mutlak mubah, teneffs etmek, mekana yerlemek ve btn asndan hareket etmek gibi

fiillerdir. Mukayyet mubah ise, su imek ve bedenin mstani kalamayaca eylerle beslenmek veya insann zorunlu olaratk kendisini koruduu barnmak ve yerlemek gibi fiillerdir. Mekruh, hayr ve errin kark bulunduu her iteki basknlktan ibarettir: her iki yndeki/hayr ve er kuku, herhangi bir sarih nassa dayanmakszn arzu, adet, aklen beenmekle ortaya kar. Takvada gzetilen kesinlik ve ihtiyat, bundan saknmay gerektirir; bunun nedeni ise, ounlua nispetle o fiilden umulan gizli bir zarardr ki, nadir kimseler ise, o eyin zararndan ilh inayet veya ilm "iksir" sayesinde korunurlar. Bu zellik, gl nefis ve miza sahibi kimselerin zehirli ve benzeri zararl yiyecekler karsndaki durumlarnda olduu gibi, esas alnmaz. Ayrca, bu balamda baka bir rnek de zararl gdalar ve benzeri eyleri yiyen doktordur; doktor, bu zararl gdalarn zararn bir ila ile ve baka bir ey ile giderdikten sonra onlardan yer. Akladmz bu meselenin dili, "Muhakkak ki iyilikler ktlkleri giderir" (Hud, 114) yetidir. Ayrca Hz. Peygamberin. "Her ktlkten sonra onu yok eden bir iyilik yap" hadisi de bu kapsama girmektedir. Bunu bilmelisin! Mendup, zararsz ve genellikle faydas umulan ya da baz durumlarda baz kimseler iin ok faydal olduu mit edilen bir eyle kark olduu iin, gizli veya az belirli bir faydas olduu zannedilen her itir. Mendup, adeta, mekruhun zdddr. Hz. Peygamber, iki durumu da birletiren bir kaideye dikkat ekip, yle buyurmutur: "Bir adam Allah' gazaplandracak bir kelime syler, bu kelimenin nereye ulaacan bilmez, bylece o kii o kelimesinden dolay Cehennemde yetmi kuyuya der. Bir adam da, Allah' raz eden bir kelime syler, onun nereye varacan bilemez, bylece bu kelimesinden dolay 'illiyyn' derecesine yazlr/' Baka bir rivayette ise, "Allah bu kelimesinden dolay o kiiye kendisiyle karlaaca gnde rzsn farz klar" buyrul-mutur. Nasih/hkm kaldran ve mensuhun/hkm kalkan srrna gelince: Nasih, hkm sabit olan ismin hkmdr. Bu ismin saltanat herhangi bir eriatta taayyn ettiinde, eriat bu ismin hkm devam ettii srece devam eder ve o eriatn bu ismin dairesinin iermi olduu hakikatleri/a'yan ifdesi, bu ismin hkmnn srmesine baldr. Mensuh ise, Haktan belirli bir gurup adna eriatn feleinden daha kk felei olan herhangi bir ismi ynnden beliren her hkmn ifadesidir; bu ismin hkm eriatta ortaya kar ve Hak, bu ismin hkmnn, kendisinin ortaya kt eriatn devrinin ve zamann sona ermesinden nce bitmesini gerektirmitir. Buna gre, nceki meselede hkm sahibi olan isme mukabil bu ismin saltanat ortaya kt vakit -ki bununla birlikte bu eriatn kendisine dayand isme dahil olurlar- nceki ismin hkm sonradan gelen isme katlr; bylece, ge gelen ismin saltanat ortaya kar ve devri devam ettii sre devam eder. Nitekim Hak, bunun kaynana peygamberin diliyle dikkat ekmitir: "Benim rahmetim, gazabma baskndr." Muhkem ise, bizatihi ak olan eydir; ayrca o, Hakkn "ilah", alemin ise "meluh" olarak gerektirdii eylerdir. Mteabih, bir adan Hakka, bir adan ise aleme nispet edilmesi mmkn olan eylerdir; bu balamdaki hkm, nispet ve izafetlere gre deiir. Bunu anlaynz, kukusuz ki, ilh mertebelerde meru hkmlerin asllarna dikkatinizi ektim; Hakkn eriatlarn diliyle ve btn eriatlar zerine ve btn peygamberlerin zevkine hkim olan bizim eriatmzn diliyle kullarna olan hitabn size bildirdim.

Artk sen de, dikkatini ektiimin meselenin nemini ve mntesip olduun peygamberin kadrini idrk et, onun eriatnn haklarn yerine getir: nk Muhammedi eriatn haklarn tam olarak yerine getirip, Hakkn kendisini o eriatn edeplerini layk olduklar tarzda gzetmeyi nasip ettii kimseye Hak, btn nceki eriatlarda Hakkn gizlemi olduu srlar aka gsterir; bu kii, bu srlarla ve ayrca bunlardaki Allah'n emrinin srryla tahakkuk eder. Bylelikle bunlarla hkm verir, bunlarn diledii hal ve zellikleriyle zuhur eder. Bununla birlikte, kuatc ve ihata edici Muhammedi eriatn hkmlerinden de dar kmaz. ayet o eriatn adabndan ykselip, zahir adabndan btn adabna terakki ederse; bu adabn rhnliine eklenirse ve Hakkm sekin kullan ve kmil mmin kardeleri arasna katlrsa, onlarn tatt hakikatleri tadar, eya hakknda ve eyada onlarn verdikleri hkmlerle hkm verir. te bu, Allah'n fazldr. Allah, onu diledii kullarna verir. Allah, byk ihsan sahibidir. [254] Sonu Bu bolm, btn hikmetleri iermektedir ve kitabn sonu olmaya uygundur. Bilinmelidir ki: Baz eyler vardr ki, onlar, hkmleri, mertebeleri ve sfatlar ynnden ilmen saylamazlar, mahede edilemezler ve grlemezler. Baz eyler de vardr ki, grlmeleri, herhangi bir eye taalluklar ve de kendi e'nleriyle snrlanmay kabul etmeleri ynnden mahede edilir ve grlrler; sz konusu e'nler, bir itibarla "isimler" ve "mertebeler", baka bir itibarla ise "sfatlar" diye isimlendirilirler. Bununla birlikte onu ihata etmek ve hakknda snrlayc hkm vermek mmkn deildir. Haktan olan paymz, bu ksmdr. Bu hale tercman olan bir air u msrada ne gzel sylemitir: Gzler senin gzelliini gerek zere grmlerdir Akllar ise, onun knhne sahih anlamda eriememilerdir Bilinmelidir ki: Farkl e'nleri vb. itibaryla eitli vecihleri lan herhangi bir varl tam olarak bilmek, bu vecihlerin deeri ve ulvliine gre veya erefin nedeni olan dereceden uzakla veya vecihlerin, nispetlerin ve tafsili hkmlerin fazlalna baldr: Bu fazlal yle rneklendirebiliriz: Zeyd'in ilmi, be yne taalluk eder, buna karn Bekir'in ilmi, o varln on vechi-ne iliir. Hakikati mhiyeti asndan kendinde bulunduu/fi-nefs'l-emr hale gre bilmek ise, Hakk bilmek hari, bu bilmede bilenler arasnda hi bir stnlk, farkllk ve eitlilik olmaz. Hakk bilmek ise, byle deildir, nk Haktan ilim veya mahede olarak idrk edilen, Haktan taayyn eden ve a'yana gre snrlanan eydir; ya da, birbirleri iin zahir olan e'nlerine gre veya Hak bunlarla ve onlara gre zuhur etmitir ya da bu e'nlerin bir ksm dierlerini ve Hakk da kendi alarndan idrk etmitir de diyebilirsin. Bu miktar, liztih taayyn etmeyen ve de liztih hi bir eyin de onda taayyn etmedii Gayb'tan taayyn eden eydir. Taayyn, taayyn d olan Gayb'ten srekli devam eder. nk, Hakkm tecellsini kabul eden ve onu belirleyen/muay-yin mmknlerin bir nihayeti yoktur. yle de diyebiliriz: Hakkn zuhurunun taayyn ettii ve eitlendii e'nlerinin bir nihayeti yoktur. Hak, daha nce de belirttiimiz gibi, tecellgha, onun sfat ve hkmne tabidir. Bunu anlaynz; bu kelimelerde size bildirdiim hakikatler zerinde dnrseniz, garip eyleri idrk edersiniz.

Bilinmelidir ki: Allah, bu kitab tamamlamay nasip edince, kulunun kulluk diliyle Rabbine kretmesi gerekmitir. Bu kitaba, hikmetlerin zleri, latif hakikatler yazlmtr; bunlardan maksad ancak byk muhakkiklerin yoluna katlanlar szebilir. Bunun yan sra, bu bilgilerin kaynana, membana, hazinesine ve kkenine de muttali olmak gerekir. kr mertebelerinin en stn, O'nun hakikatini ve sadece Hakkm Efendi ve nimet veren olduunu bilmektir. te ben, u" kr ve krn gereklerine, hkm btn sfatlara da amil ola' cak ve keml zevkine iaret edecek ekilde dikkat ekecei; sonra da benimle izhr ettii, rettii, bildirdii ve aklad ey ile Rabbime tazarru edeceim: kr, Hakkn sfatlarndan birisidir, nk Hak e-ekr'dur; onunla, yani kr ile tarif ve mukayyet vg ortaya kar. krn iki sebebi vardr: Birincisi minnet kabilinden balangta ulaan nimet ve "Size ulaan her nimet Allah'tandr" yetinin srrn dnmekle yaplan kr, ikincisi ise, sabr karlnda gelen ihsandr. Ayrca bu ihsan, kulu imtihan etmek, yaratlnn zn srekli maruz kald e'nlerin tesirlerinden ayklamak iin kula ular. Kulun'Hakka krnn neticesi olan bu ihsan, bu sayede kulun daha fazla ihsana mazhr olmasn gerektirecek ekilde, onda baka bir kr meydana getirir. Binaenaleyh, i daima rablk mertebesi ile kulluk mertebesi arasnda dner durur; bylece, krn hakikati btn hkmlerinin kulun makamnda zikredilen tarzda gerekleen ayklama ve tereddt ile zuhruyla tamamlanr. Bunun neticesinde ise, kulun ve zelliklerinin keml hali, ilh keml zelliiyle zuhur eder. te, Hakka ve halka nispet ve izafe edilen btn hal ve vasflarda da durum byledir. Bunlar Hakka ve halka, "cem"' ve "si-va" diye isimlendirilen makamda ortaklk ve perde makamnda aleme nispetle "ortaklk" diye isimlendirilen tarzda nispet ve izafe edilirler. nk sfat, rabhk mertebesi ile kevn mertebe arasnda gider gelir; varlk olarak Hakkm mertebesinden balar, taayyn olarak da kevn mertebesinde ortaya kar. Sz konusu sfat, temizdir, mukaddestir ve mutlak anlamda kabul edicidir; balangta alemde "ayn" hkmyle taayyn etmitir. Bu ise, sadece taayynn kendisidir. Bu sfat, kevn varlk alanna girdiinde ise, asl temizlii ile kevn hkmlerin gerektirdii boyanma arasnda bir baskn gelme mcadelesi balar; kevn hkmler, farkl hakikatleri ynnden kabul-ret, tesir-teessr, smrlama-tlak, btmlk-zuhr olarak ou boyanmay gerektirirler. Buna gre bu ilh sfatn eseri, amalanan tecellgh olan beer tavr ve makamda zuhur etmekle kemle erinceye kadar byle devam eder. nsan da bu sfat ynnden baka bir hal ve zellik kemli kazanr ve onunla birleip, ilh tavra ykselir. Buras, ahadiyy'1-cem mertebesidir. Kemlin srr btn isim, sfat, hal, mazhr, mertebe, zaman, asndan ilh ve kevn her iki makamda da zuhur edince ve kul iki tavrm hkmyle tahakkuk edince -ki bu iki tavr, Hakkn mertebesi ynnden tlak/mutlakhk ve kulluk mertebesi ynnden ise snrlanmadr/takyit- bunun ardndan kul takyitte, Hak ise, mutlaklkta snrlanr. te bu durumda, maksat olan birletirici keml, vlen makam/makm-i mahmd ve de ihsan edilen nimetler zuhur etmi olur. Allah'm! Sen unu bildirdin ki: Her vg sahibinin vleni vmesi, vleni tarif etmektir; bu tarif ya, zt veya sfatlar veya halleri veya hepsinin toplam ynnden yaplm bir tariftir. Bunlarn hepsinin veya bir ksmnn senin celline layk olduu tarzda ortaya kmas, ancak senin yardmn ile mmkn olabilir: nk sen, kendini bildiin tarzda, kendinin dndaki kimselere malm deilsin.

Biz, tarif veya baka.herhangi bir konuda isabet etsek, bu durumda, methinin suretini, vgnn hakikatlerini ve e'nlerinin ve isimlerinin hkmlerini veya ztnn dilediin hallerini veya beksnn kisvelerini bizde izhr ettiin iin isabet eden sensin. ayet hata etmisek veya eksik braktysak, bundan dolay da knanmamamz gerekir. nk bizler, kendi zelliimize ve istidatlarmza ve ilmimizin nihayetine gre unu bildik ki: Senin iin ispat ettiimiz veya senden nefyettiimiz her ey, sana layk bir kemldir veya sana nispeti uygun bir eydir. Allah'm! Btn hamdleri ieren ve na'tlardan, hkmlerden ve tasavvurlardan mnezzeh hamd, kendi adna raz olduun ve bu hamdi yapmasn veya vastasyla bunu kemle erdirmek istediin kullarndan raz olduun tarzda sana aittir; bunun kemle erdirilmesi, bizim isabet ettiimiz hkmler ve tariflere goredir. Bu hkm ve tarifler, bizim idrk vastalarmzn zahirinde ve bizden sana izafe edilmilerdir. Allah'm! Senden gelenleri kabul makamnda bizim adiiruza ikmet etmen ynnden Senden kabul ettiimiz eyler ynnden hamd, yine sana aittir. in sonu sana aittir. Tam ede makamnda ve o edebin diliyle, azametinin ve cellinin gerektirdii hakk ihlal etmemiz ve de senin knhn ihata etmekten aciz ve eksik olduumuz ve senin srrna muttali olmaktan, senin emrini renmekten affn dileriz: nk ilim ve benzeri sfatlarn bize izafe edilii ynnden bizler bilmeyiz ve tarif esnasnda hamd ve senaya gcmz yetmez. Bu hamd, bizimle zuhur eden en yetkin ifadesidir. ayet, daha istidatl, ihatal ve bilgili olsaydk, bu hal, bizim ile ve bizden zahir olurdu; nk, senin zuhurunu dilemediin gizli hi bir ey yoktur. in ba ve sonu, mcmel btm ve zahiri sana aittir. Bundan sonra seni bir eye hasredersek ve durak-sarsak, bu sonluluk bize aittir, sana deildir; ayrca bu sonluluk, sadece bizim cihetimizdendir ve bunda alacak bir durum yoktur. nk bizim bildiimiz udur: Sureti senin ilminde tam olarak zuhur etmi her malmun hkm, bizde ve senin mertebende zuhur etmelidir. Bunlardan birisi de, nihayetin mnsnn ve bununla nitelenen herhangi bir eyin sabitliidir. yle ki, akllar senin cellinden dolay bunu sana nispet etmeye cesaret edemezler. Halbuki biz, sonlulua ehiliz, nk nc bir kimse yoktur. Bundan dolay da knama olmaz. Bizden bakasna nispet edilmesi sahih olmayan bir ey ile zuhur edersek, bunda da mazuruz; bu bizim mazeretimiz ve ha-limizdir. Bununla birlikte, dilin ulat her ey, zemmedilir, isim ve zellik ynnden eksiklik ile nitelenir. Btn bunlarla birlikte, bizler mertebeler, haller ve srlarn dilleriyle itiraf etmekteyiz ve bize rettiin kadaryla unu bilmekteyiz ki: Kesin hccet, btn mertebe ve makamlarda senden "baka" kldn kimseye kar sana aittir. nk hi bir ey yoktur ki, irde ettiin eylerin taayynleriyle tecelllerinin nurlarn yaymak ve senin zuhurlarnn mertebelerini tamamlamak iin var olmu olmasn; yoksa senin dnda herhangi birimiz, bir eyin gerek anlamda cz veya kll olarak kendisine nispet edilmesine hak sahibi olamaz. Her ey sana ait iken, nasl olur da byle bir ey sahih olabilir? stelik sen, kendi hallerinin suretlerinde zuhur edensin. Bunlar, senin e'ninin tafsilleri, zt ilminin geniliinin ve senin gizli srlarnn ihata zelliinin yaylmasdr. Bylelikle senin cellinin ve cemalinin zerine hkim olan kemlin btn hal ve isimlerin tahsisini; mutlak e'ninden kendisini ayrt eden zelliiyle beliren her eyi izafe etmeyi, onu bir resim ile tavsif ve tarifi gerektirmitir. Bylelikle, taaddt ortaya kar ve zt gaybm-da gizli halde bulunan geniliin zuhur eder. Bu, senin zuhurunun eitlenmesi ve yenilenmesine baldr.

Buna gre, e'ninin bir paynn hkm ztnn ahadiyetinin hkmne galip gelirse -ki bunun nedeni o kiinin sapm olma-sdr-o kii, alimlerden saylsa bile idrk ettii eyi e'ne, hatta zellie nispet eder, o e'nin isminden ve resminden gerein dnda bir tanm vehmeder. Bu tanmn hkm, senin o kula ynelik raz olduu ve olmad imtihanlarnn kisvelerine dner. Nitekim aziz kitabnda yle buyurmusun: "Sizi iyi ve kt ile imtihan edeceiz, sonra bize dneceksiniz." Senin ztnn hkmyle kalp, senin zuhurlarnn renklerinin kendisini tesiri altna alamad ve ezemedii kimsenin ise, mahede ve marifeti sahih olur. Bunlar, e'nlerinin eitli hkmleriyle sana aittirler; e'nlerin ise, senin isim ve sfatlarndr. Bu kimse, ortadan herhangi bir tarafa sapmaz, bylece, varlk dairesinin merkezine ve odana yerleen kimselerden olur. Allah'm! Senden ilmimizin yettiince unu dileriz: Bizi, bir sraya koyma ve ehl-i sdk ve iftiraclarla yan yana koyma; aksine, bizim taayyn etmemizi istemisen, bir emir ve memur kanlmazdr, bu durumda, senin bizim iin taayyn etmen, kendi taayynne, ayrca kendinden kendin iin setiin tarza ve sana veya kendisine nispet itibaryla onun taayyn etmesini dilediin kimselere gre olsun. nk sen bizi bu ie ehil kldn ve bu srra muttali eyledin. Artk, bizi yerletirdiin her halde bize kefil ol; bu haller, bizim sabit olmamz, herhangi bir eyin bizim iin sabit olmasm veya bizden onu talep eder. Bylece her trl skntdan selamet; her beladan azatlk ve kurtulu elde ederiz. Bizim elimizden tut, her eye kar bize vekil ol! Senin kendi adna bizim iin raz olduun ilerde bize yardm et. Ayrca bizim de, muhabbetinin en kmil mertebelerinde ve rznn en ulv derecelerinde senden tam olarak raz olmamz salayacak eylerde bize yardm et. Kitap tamamlanmtr. Allah hakk syler ve dilediklerini doru yola ulatrr. Btn i, Allah'a aittir. O, el-Evvel, el-Ahir, ez-Zhir ve el-Btmdr. [255]

[1] Nefehat'1-ns, s. 769; Haz. Prof. Sleyman Uluda, Prof. Mustafa Kara. [2] Ahmet Renizi Koryrek tercmesi. [3] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 9-20. [4] 1970, Matbaa-i dar't-telif. [5] Sadreddin Konev'nin Felsefesinde Allah-Kainat ve nsan/stanbul, 1967. [6] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 20-21. [7] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 25-26. [8] Konev, genellikle, bu gibi ikili veya bazen l terimleri isim veya sfat tamlamas olarak kullanr. Bu terimler, bazen bir mertebenin veya varln farkl ilevlerini tanmlarlar. Burada, iim-nurn diye isimlendirilen "gayb" mertebe, Hakkn kendi isim ve sfatlarn bildii ilh ilim mertebesidir. Bu mertebe, ayn zamanda Hakkn eyann hakikatlerini de bildii mertebedir. Burada Konev, ilim ile nr arasnda bir zdelik kurmaktadr ki, bunun nedeni, ilim ile nr, bunun mukabilinde ise cehalet ile zulmet ya da karanlk arasndaki ilikidir. Konevi, ilmi "varlk tecellsi" veya sadece "vcd" ile de zdeletirir. Bylece eyann ilh

ilimde bilinmesi, onlarn "adem/yokluk" halinden ilh ilimde "sbt" haline getirilmeleriyle ayn srece verilen isimdir. [9] Bu mertebe, vahdet-i vcd stlahnda "taayyn-i evvel" veya "vahidiyet" mertebesi diye isimlendirilir ve bu mertebede Hak, kendi gaybmda ms-tehlek olan isim ve sfatlarn birbirinden temeyyz etmi halde bilir. [10] Tevrat, ncil, Zebur ve Kur'an. [11] Konev, ilh isimleri iki ksma ayrr: Bunlarn bir ksm, asl-ana simlerdir. Bunlar, hayt, irde, ilim ve kudrettir. Bunlarn dndaki isimler ise, say olarak snrszdr. Hakkn isimlerinin sonsuz olmasnn nedeni veya bunun neticesi, varlklarn sonsuz olmasdr: nk, Konev'nin de belirttii gibi, varlk trleri ilh isimlerin ve sfatlarn mazhr ve suretleridir. [12] Bu komi, Sadreddin Konev'nin varlk anlaynn en nemli ynlerinden birisini tekil etmektedir. Btn varlklar, ilh isimlerin mazhrlari olduklar gibi, her varlk ilh mertebelerden bir isme dayanr. Bu isim, o varln Tanr ile olan ilikisini belirledii gibi, bu isim de o varlkta tasarruf sahibidir. Bu isim, o varlk iin "rabb- has" diye simlendirilir. Bu h isim, ayn zamanda o varln Tanr'y bilmesini de temin eder. Bu y-,ij nyle Konev, ilh isimleri Tann'nn bilinmesinin "anahtan/miftah" sayar. [13] Konev'nin burada ifde ettii dncesi, varlk ve zuhur meselesini en iyi bir ekilde akland "ayna" sembolyle daha anlalr hale geebi-lir. Konev'ye gre, zuhurun gayesi Tanr'nm kendi sfat ve isimlerini bir "ayna" mesabesindeki bir mazhrda grmek istemesidir. Btn alem Tanr iin bir ayna olduu gibi, alemdeki her bir tr de, kendi kabiliyet ve istidad oranmca Tanr'nm herhangi bir isminin kemlini yanstan bir aynadr. Burada Konev, gne ve gne nlarnn yeryzn aydnlatmas ile, Tann'nn tecelllerine -ki aslnda bu tecell tektir- mazhr olan varlklar arasnda bir iliki kurar. Buna gre, yeryznde gnei en iyi alan ksm, gnein tam hizasnda bulunan ksmlar oiduu gibi, Tan-r'nm tecellsini tam olarak alabilmek de varlk dairesinin merkezinin hizasnda bulunmaya baldr. Bunun zdd ise, "etraf yeni kenarlarda bulunmaktr. Konev'ye gre bu mertebenin sahibi, baka bir ifdeyle ilh mertebe dairesinin tam hizasnda bulunan kimse, varln gayesi ve nihai hedefi olan insn- kmil, yani Hz. Peygamberdir. Dolaysyla, onun kelm de dier varlklara gre daha gl ve etkilidir. [14] Konev, Tann'ya herhangi bir ekilde "zorunluluk" yklememek iin Hakka tevecch ilh bilgilere ulamann bir vesilesi sayp, bunu bir zorunluluk olarak grmemek iin dikkatli br slup kullanmaktadr. Buna gre, ayet "Ba" harf-i cenine kullanm olsa, tevecchn herhangi bir ekiide Tanr'nn ikramnda tesir edeceini belirtmi olabilirdi, bunun yerine Konev "inde't-tevecch" diyerek sebeplerin sadece "vasta" olduklarn belirtmi olmaktadr. [15] "Bilei ba kesknletirdii gibi, tevecch de basireti keskinletirir. Basiret keskin ve temiz olduunda, bakta kesme kuvveti yaratt gibi, Allah basirette de bir "fetih" yaratr" (Abdlkadir Ata). [16] Abdlkadir Ata, bu noktada Konev'nin ilh srlarn bir ksmm saklamay tercih etmekle eyhi Ibn'l-Arab'yle elitiini iddia etmektedir. nk ona gre tbn'l-Arab, sfnin nai olduu bilgileri muhataplarn durumunu dikkate almadan izhr etmitir. Bunu teyit iin de bn'l-Arabfnin yle bir ifdesini aktarmaktadr: "Rical'de (:sfler) herhangi bir ayrm yoktur. Onlar bilgileri ortaya koyarlar, hi kimseyi ondan mahrum etmezler. nk onlar bilirler ki, herkes bu ilimlerden sadece kendi ehliyeti orannda nasiplenebilir. Bu ise, Allah katndan olan bir anlaytr. Onlar, ilh ahlaka uyarak, bu ilimlerde dallete decek veya hidyete ulaacak kimseleri dikkate almazlar."

Ata, bu ifdeyi bn'l-Arabi'nin el-Abadile isimli eserinin Abdullah b. Salih b. Abdlhamid'den sz edilen blmden aktarmaktadr. Bunun ardndan se, ayn eserden baka bir rnek vermektedir: "Racul, ilimde ebed olarak bast edilmitir/mebsut." Bunun ardndan bn'l-Arabi'nin Kur'an'm muhataplarnn inkr edip veya kabul edip etmeyilerini dikkate almadan kendisini izah ediiyle sflerin tavrlarn kyaslamaktadr. Bkz. caz'l-beyan, s. 102. Dorusu, Konev ile lbn'I-Arab arasnda bu noktada bir gr ayrl olduunu ileri srmek, yanl bir deerlendirmedir. Geri bn'l-Arabi'nin aktarlan ifdelerinden bu gibi br zlenim almak mmkndr. Ancak bizzat bn'-Arab, sflerin eitli nedenlerden bilgilerini gizlediklerini veya sadece kendilerinin anlayacaklar bir dille bunlar ifde ettiklerini belirtmektedir: "Allah, mahlukatm yaratt zaman insanl eit eit yaratmtr. Alim vardr, cahil vardr, insafls, inats vardr. Zalim ve mazlum vardr. Hkim ve mahkum vardr. Hkmeden ve hkmedilen vardr. Kendisini Allah'a kullua adam, vehb-i ilh yolundan Allah' bilen ehlulah'a kar ekilci alimlerden daha kat ve edit kimseler yaratmamtr. Vehb-i ilh, kendilerine Allah'n yaratkla-rndaki srlarn bah eder. Kitabnn anlamlarn, hitabnn iaretlerini onlara akiar. Onlarn bu insanlara kar durumu, Firavunlarn peygamberlere kar durumu gibidir. Ha byle olunca, arkadalarmz iaret diline ynelmitir. Onlarn Allah'n kitabm zahlar, hakikat ve faydal anlamlarn yorumu olsa da, iaretlerden ibarettir. Bu iaretleri, Kitabn kendi dillerinde nazil olduu dilcilerin bilgilerine ve genel anlaya arz etseler bile, hepsi kendilerine racidir. Allah onlar iin Kur'an'm iki vehini birletirmitir." (Bu konuda geni bilgi ve deerlendirmeler iin bkz. Arap-lsam Kltrnn Akl Yaps, Muhammed Abid el-Cabiri, s. 383 vd.; Kitabevi, 1999) Aslnda bu tavr, btn tasavvuf tarihinde genel bir olgu olarak gzkmektedir. Bu balamda baz sfer, ehil olmayanlara ilh bilgileri ve srlar sylemeyi eletirmilerdir. [17] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 26-31. [18] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 33-34. [19] "Tahkik", kelime anlamyla bir eyin gereinin aklanmas, aratinl mas demektir. Ancak, Konevf'nin terminolojisinde "tahkik" daha zel bir anlam tar ve kmil sflerin ulatklar! nihai bilgileri ve bunlardan oluan ilme verilen bir isim haline gelir. Bu balamda, Konev "ilm-i tahkik" ten sz ettii gibi, bu ilmin mensuplar da "muhakkiklerdir", ayn-ca Konev, "tahkik" kaidelerinden de sz eder. Bu kaideler, Konev'ye gre, sflerin mahede ve keiflerinde elde ettikleri bilgileri deerlendiren bir miyar mesabesindedir. Bu ynyle, "tahkik" kelimesinin zel bir ilim dal anlamnda kullanlmasn bn Sebin'de de grmekteyiz. [20] Taayyn-i evvel mertebesi, isim ve sfatlar mertebesi. [21] Varlk mertebeleri, birbirleriyle asl-fer ya da tabi-metbu ilikisi iindedir. Buna gre bir alt mertebe, kendisinden nceki mertebeye tabi olduu gibi, kendisinden sonraki mertebeye nispetle de metbu mesabesindedir. [22] Mutlak anlamda gayb mertebesi, La-taayyn mertebesidir ki, bu mertebeye dair hi bir bilgi sz konusu olamaz. Bunun dndaki mertebeler ise, kendisinden nceki mertebeye gre izaf gayb veya ehdet diye isimlendirilir. [23] Hak, Konev tarafndan Vcd- Mutlak diye isimlendirilir. Buna gre, Vcd Mutlak'm belirli varlk mertebelerinde snrlanmas ve taayyn etmesi, izaf varlklar meydana getirir. Konev, zellikle Miftah'I-gayb'-da belirttii gibi, hi bir ey kendisinden btnyle zt bir eyi meydana getiremeyecei gibi (zellikle, tahkik kaidelerinden ikincisi bu meseleyle ilgilidir), hi bir ey kendisinin ayn olan bir eyi de meydana getiremez, nk byle bir ey bir

eyin kendisini tekrarlamas, elde olann retilmesi demektir ki, bu totolojidir. u halde, alem ya da izaf varhk, Hakka baz ynlerden benzer, baz ynlerden ise ondan farkldr. [24] Nefes-i Rahman, Vcd- Mutlak'tan eyann hakikatlerine yaylan var hk tecellsidir. Bu tecell, btn varlklar arasnda mterektir ve her bir varln hakikati, bu tecellyi kendi istidat ve kabiliyetine gre "kabul" eder. [25] "Ben bilinmez bir hazine idim, bilinmek istedim/ahbabt ve halk yarattm ki onunla bilineyim" hadisinden tretilen ve varln balangcn ve gayesini ifde eden bir terim. [26] Mutlakhk ve mukayyetlik ya da Varln mutlak ve izaf ynleri; bu, imkn ve vcb diye de ifde edilebilir. [27] Konev, son derece sistematik sluba sahip bir sfdir. Onun slubunun bir zellii, kitabn sonunu bandaki konuya balamas konusunda ska yapt ikzlar ya da daha nce zikredilen herhangi bir kaideye atf yaparak "daha nce tahkik kaidesinde zikrettiimiz gibi.." ifdelerle srekli bir kaide ve genel sistem ierisinde grlerini aklamasdr. [28] Bu noktada Konev, tasavvufun zel meseleleri karsnda insanlarn benimsemeleri gereken genel bir tavr nermektedir. Buna gre, bir insan mnevf bir yetkinlik derecesine ulap, okuduu eyleri tam olarak zihninde yerletirdiinde bunlar zerinde dnmelidir. Bu dnmenin neticesinde herhangi bir fayda veya menfaat elde ederse, bundan dolay Allah'a hamd etmelidir. Nitekim yette, "Kim hayr bulursa, Allah'a hamd etsin ve kim bir eksiklik bulursa bunu kendinde arasn" denilmektedir. Fakat insan, bu sre sonunda kendisine gre yanl olan ve doru bir tevilini bulamad bir takm sonulara ularsa, bu durumda da bunlar hemen inkra yeltenmemelidir. Aksine, kendi bilgi ve grn mutlak hkim ve otorite saymayp, bunlarn da olabileceini kabul etmelidir. Benzer ifdeleri bn'l-Arab ve Abdlkerim eCili'de de grmekteyiz. Ibn-Arab, muhakkik sferin itikad meseleler hakkndaki grlerini izah ettikten sonra, sradan bir mmine ayet bu fikirleri kabul edemiyorsa, en azndan bunlar inkra yeltenmem esini tavsiye eder. bn-Arab, ilimleri, ak ilimler, hal ve ahval ilimleri ve nihayet esrar ilimleri diye e ayrp her birisi hakknda takmimas gereken tavr be-lirtttikten sonra, esrar limleri karsnda genel nsanlarn ve aklh-lebb kiilerin tavrn yle olmas gerektiini belirtir: "Bu gibi bilgileri veren kiinin bilgilerinin genel insanlarca/avam kabul edilmesinin art, bu kiinin 'masum' ve 'sadk' olmasdr; bu, genel insanlarn o kiinin verdii bilgileri kabul etmesinin artdr. Akil-lebb ve kendisine hayr iste-yen/nash kimse ise, bunlar reddetmez, fakat unu syler: 'Byle bir bilginin olmas veya olmamas mmkndr.' Kendilerine 'masum/peygamber' olmayan birisi byle bilgiler/esrar getirdiinde btn akl sahiplerinin byle hareket etmesi gerekir; geri bu kiinin verdii bilgiler, znde doru olabilirler. Fakat bu bilgileri iiten kimsenin o kiiyi tasdik etmesi gerekmedii gibi, yalanlamas da gerekmez, bunun yerine hkmsz kalr/tevakkuf. ayet bu bilgileri tasdik ederse, herhangi bir zarara uramaz. Bu kii, akim mmkn grp, eriatn da hakknda sustuu herhangi bir bilgi getirirse, bu durumda bu bilgiyi asla reddetmememiz gerekir; aksine onu kabul etmede muhayyer davranrz." (Geni bilgi iin bkz. el-Ftht'1-mekkiyye, c. 1,140-41 (Osman Yahya Ner). [29] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 34-38. [30] Necm suresinde, Hz. Peygamberin mirac ve ilh huzurda bulunuunu anlatan yete telmih yaplmaktadr: "En yksek ufukta iken dorulmu, sonra da yaklap inmitir. te o zaman aralar iki yay aras kadar, belki de daha da

yakn olmu, o srada da Allah, kuluna vahyedecei eyleri vahyetmitir." (Necm, 9-10) [31] Sadreddin Konevfnin tasavvuf tarihindeki konumunun ve tesirinin tam olarak anlalabilmesi iin, burada zikrettii "her gurubun kendi asl ve ncileri vardr" ifadesiyle mesela ilk dnem nemii klasiklerden birisinin yazar olan Kueyri'nin "her gurubun kendisine zg stlahlar vardr" [ Bkz. Kueyri, Risale, s. 179 (Ter. Sleyman Uluda)] ifdesini karlatrmak bir fikir verebilir. Kueyri, tasavvufun fkh ve hadis gibi Is-am ilimlerinin yannda bir "lim" olarak var olabilmesi iin "kendi stlahlarnn" varlm delil gstermitir; buna karn Konev ise, stlahlarn yan sra "usul ve ncllerden" sz etmektedir. Bylece Konev'nin tasavvuf tarihindeki abas ve katks, tasavvufun tam anlamyla bir "ilim" olarak ina edilmesinde ortaya kmtr. [32] Konev, pek ok eserinde herhangi bir meseleyi "akl" veya "kef" veya "ser" deliller ile ortaya koyar. Binaenaleyh buradaki tavr, zellikle bu kitaba zg bir durumdur; bununla birlikte daha sonra da grcce-i gibi yeri geldiince her delili de kullanmaktan geri durmaz. [33] Konev, "cedel"i sadece, sf bilgi veya mahede iin zararl grmez; bunun yan sra cedel, Konev'ye gre "gerek felsefe" ile de eliir. nk gerek felsefe de yntem olarak cedeli benimsemez ve cedel felsefenin yetkinlemesinin ardndan daha sonraki bir dnemde ortaya kmtr. [34] "Selim ftrat"Konev'nin ska atf yapt bir terimdir. Mesela bn Sina'dan sz ederken "ya ftratnn selimligi veya tasavvuf yoluna slk etmesiyle bizim bu iade ettiimiz gr dile getirmitir" (zellikle, Na-sireddin Tus ile yazmalarnda bu ifde sklkla geer) demektedir. Burada, ftratn selimligi kavramnn dayand daha derin bir varlk ve nefs tasavvuruyla kar karya olduumuz bellidir. Buna gre nefs, z gerei ilh bilgileri doru telakki edecek bir yapdadr, ancak nefsin bu bilgileri kabul edemeyii, arz ve dnyadaki haytnda ortaya kan bir durumdur. [35] "Nefsini sabah akam rzsn isteyerek Rablarna yalvaran kimselerle bir tut" (Kehf, 28) yetine telmih yaplmaktadr. [36] "eytana kulluk etmekten saknanlara ve Allah'a ynelenlere mjde var. Sz dinleyip en gzeline uyan kullarm mjdele. Bunlar, Allah'n kendilerine hidyet ettii kimselerdir; akl sahipleri de bunlardr." (Zmer, 17-18) yetine telmih yaplmaktadr. [37] "Hakkn cmertlik nefhalarma taarruz ediniz" hadisine telmih yaplmaktadr. [38] Her varlk, ulhiyet mertebesinden bir isme istinat ettii gibi, o isim ayn zamanda o varln Tanr hakknda bilgisinin de nihayetidir; ayrca, Tann'dan gelen her trl bilgi ve varidat, o isim vastasyla kendisine ular. [39] Abdlkadir Ata, genel mizann "eriat", zel mizann ise "zevk bilgi" olduunu belirtmektedir. Ancak, burada ilh isimler ve Zt arasndaki ilikiyi dikkate aldmzda, Tanr'nn isimleri vastasyla tecell eden zel bir fiili ile isimlerinin toplamyla ortaya kan fiilini dikkate alabiliriz. Bu durumda Rablerinin zel mizan, Tanr'nn isimlerinden herhangi birisinin hkm; buna karn genel mizan ise, Tanr'nn btn isimlerinin toplam olan ulhiyet mizandr. [40] Burada Konev, mahede ynteminin nemini ifde ederken olduka iddial bir gr ileri srmektedir. Bu yntemin ortaya konumasi ncelikle bunun kar gr saylabilecek burhani grn eletirisine dayanmaktadr. Konev, peygamberlerin adetinin ispatlamak, deliller ortaya koymak, tartmak, cedel yapmak olmadn belirtir ve bu konuda yetlerdeki slubu delil gsterir. Bunun ardmdan ise, daha iddiah bir ekilde, bizzat felsefenin bile aslnda byle

bir ynteme sahip olduunu ileri srer. lk filozoflar, Konev'ye gre, tam anlamyla "cedel"den uzak duran kimselerdi. Onlarn felsefe bahislerini ortaya koyular, anlatmak ve aklamak eklindeydi; yoksa onlar, insanlarla srekli tartan ve ce-deli bir bilgi yntemi olarak gren kimseler deillerdi. Konev, felsefe tarihinde bu ilk yntemden kopuun tam anlamyla Aristoteles'ten sonra ortaya ktn ve buna neden olanlarn ise cedeli bir bilgi yntemi olarak ortaya atan Meailer olduunu ileri srmektedir. [41] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 39-45. [42] "Tehaft" kelimesi Konevfnin eserlerinde zikredilmez. Bu isimlendirme eseri tahkik eden Ata'ya aittir Bununla birlikte, bu blmde ileri srlen fikirler ve slup, "tefht" teriminin kendisini artrd Gazli'yi hatrlatmaktadr. [43] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 46-49. [44] Burhan, "yakin" ncllerden oluan kyastr. Bu ncller, bedihf eyler olabilecei gibi, vastal kesin bilgilerden de oluabilirler. Birinci ksm, "zaruryat" ikinci kismdakiler ise "nazariyat"tr. Burhandaki orta terim, byk terimin kk terimle balantsnn illeti olmaldr. Bununla birlikte bu orta terim, bu nispetin varlnn hariteki varlnn illeti de ise, bu durumda o "limmi"dir; hal byle deilse, bu durumda ise "irinidir." (Bkz. erif Crcani, etTarifat) [45] Bylelikle doru ve yanl, insann itminan duygusuna balanm olmaktadr. Bu noktada Gazli'nin "tevatr" saysnn tespiti ile ilgili grlerini hatrlayabiliriz. Gazali, bu saynn insann tatmin bulaca ve inanaca bir say olduunu belirterek, baz objektif kriter ve karinelerle birlikte, meseleyi kiinin psikolojik dnyasna irca eder (Gazli'nin ifdeleri ve genel deerlendirmeler iin bkz. Arap-slam Kltrnn Akl Yaps, Muhammed Abid el-Cabiri, s. 161 vd.) [46] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 49-53. [47] Konev, bu kaideyi Miftah'ul-gayb'da "Tahkik"in kaidelerinden birisi olarak zikreder. stelik, bu kaidenin iki ksmn da, yani bilginin ve tesirin gereklemesi klarn ayr ayr kaideler olarak ele alr ve her birisine ok nemli meseleleri dayandrr. Bunlarn banda, -varlkta gerek bilginin ve gerekse eya arasnda tesirlerin bulunduunu gzlemlediimize gre- eya arasnda belirli bir farkllk ve benzerliin bulunduunu kabul etmektir. Bu meselenin en nemli yan, hi kukusuz, Tanr-alem ilikisidir. Zaten Konev de, meseleyi bu ynden ele almaktadr. Buna gre, alemde Tann'nm kendisinde tesirini mmkn klan "ilah" bir "ey" olmaldr ki, bu tesir mmkn olabilsin; bunun yan sra bu "ey", alemin ve alem iindeki varlklarn Tanr'y idrak etmelerini de temin eder. Bu "ey"in mhiyeti ve nitelii, a'yn- sabite ve yaratlmam "istidt-1 lar" meselesinin tahlil edilmesiyle anlalr. [48] Bu mesele, Konev'nin Nasireddin Ts ile yazmalarnda da ele alnmtr ve Konev'nin yukardaki fdeleri orada aynen tekrarlanmtr. Konev, bilgi ve varlk anlay erevesinde, salt hakikatlerin hi bir ekilde bilgimizin konusu olamayacan savunmaktadr. Konev, bu balamda, meseleyi sadece Tanr bilgisiyle snrl grmez, bunun yerine insan aklnn mutlak bilgiye ulamadaki imknlarm eletirdii genel bir ereveye oturtur. Ts ise, Konev'ye verdii cevapta bn Sina'nn bu ifdesini farkh bir ekilde yorumlamaktadr: "bn Sina, 'eyann hakikatlerine vakf olmak, insann kudretinde deildir' ifdesindeki "eya" ile, "varlklarn tabiatlar" diye isimlendirilen varlklarn a'yanm kast etmektedir. bn Sina, bunlar tanmlamann gln aklamak iin bunu zikretmitir; yoksa bn Sina, bununla, ma'kllerin hakikatlerini kas-tetmemitir. yle ki, ispat ve nefyin hakikatine vakf olmayan kimse, bunlarn bir araya

gelmelerinin bedih olarak imknsz olduu hkmn nasl verebilir? Cismin hakikatine vakf olamayan kimse, iki cismin bir tek mekanda birlemesinin imknszl veya bir cismin bir tek zamanda iki mekanda olamayacana bedih olarak nasl hkm verebilir? 10 ve 5'in gereini bilemeyen kimse, nasl olur da 10'nun 5'in iki kat olduu hkmn verebilir? genin hakikatini bilemeyen kimse, nasl olur da kenarlarnn eit olduu hkmn verebilir? zetle, btn yaki-n ilimler, ma'kllerin hakikatlerini bilmeye baldr. Bunlarn bilgisi, tasavvurlardr. Bylece, bunlara bina edilen tasdikler meydana gelir." Burada dikkatimizi eken baka bir mesele ise, Konev'nin ibn Sina'ya ynelik olumlu bakdr. Konev, bu ifdelerini pek ok kez tekrarlar ve Yazimalardaki bir ifdesinde (Risale-i Hdiye'de) yle demektedir: "Reis bn Sina, ya ftratnn sahhlii veya baz ifdelerinde ima ettii gibi zevk yntemi ile nazar kuvvetin perdesinin ardndan, insann eyann hakikatlerine vakf olamayaca grne varmtr. nsann sonuta ulaaca ey, eyann zelliklerini, levazmn ve arazlarn idrk etmektir. bn Sina, zellikle Hak celle ve ala'y bilmeye dair olmak zere, bu konuda ak-seik ve maksadn ortaya koyan haberdar ve insafl rnekler vermitir. Bu tavr, ilk grlerinde mehur olann aksine, son grlerinde ortaya konmutur." [49] Bu mesele, Sadreddin Konev'nin dncesinde ok nemli bir yer tutan bir ka meseleyle ilgilidir. Bunlardan birisi, hakikatler arasndaki ilikilerdir. Her hakikat, bir ynyle baka bir hakikate benzer, bir ynyle ise ondan farkldr. Bu mnsebet ve farkllk, Konev'nin isimler ve Zt ilikisi hakkndaki grnn tam anlamyla bir yansmasdr. Buna gre, ilh isimlerden her birisi, ikili bir zellie sahiptir: Her isim, bir adan kendisine ait zel bir mn tar, bunun yan sra btn isimlerle ortak bir mn da tar. Bu ortak mn, btn isimlerin ayn Zt'a dellet etmeleri ve bir ynyle O'nunla ayn olmalar zelliidir. Konev'ye gre "ister Allah deyin, ister Rahman deyin, angisiiyle dua ederseniz edn en gzel isimler O'na aittir" (lsra, 110) yeti isimler arasndaki bu ilikiye iaret etmektedir. Bu gr, ilk olarak Endlsl sf bn Kasi tarafndan ileri srlm, Ibn'l-Arab hem kendisini ve hem de grn zikrederek, el-Ftht'l-mekkiyye'de ve Fussu'l-Hkem' de bu fikri daha geni bir ekilde aklamtr. bn'-Arab Fussu'l-Hkem'de (Yusuf Fass) yle demektedir: "Hakkn isimlerinin iki medlul vardr: Birisi, msemmnm ayndr. Dieri ise, smin kendisine dellet ettii eydir. sim, bununla dier isimlerden ayn-hr. Byle olunca her bir ismin dier ismin hangi adan ayn ve hangi adan gayrisi olduu senin iin aa kt. Bir ismin dierinin ayns olmas itibaryla Haktr. Bu ismin, dierinin gayrisi olmas itibaryla da o, sadedinde bulunduumuz "Hakk- mtehayeldir." (Geni bilgi ve deerlendirme iin bkz. Ebu'1-Ala Afifi, slam Dncesi zerine Makaleler, s. 324; Z Yaynclk, 2000,IstanbuI; vd.; Afifi, Fussu'l-Hikem Okumalar in Anahtar, YusufFass; Z Yaynclk, 2000) [50] Konev'nin bir mertebeyi nitelerken pek ok terimi bir arada zikrettii durumlardan birisi budur. Konev'nin ifdesinin tam tercmesi, yledir: cem-i ahadiy'l-vcdiyyi'l-ilh. Burada, "cem" kelimesi, zel-, liklc nitelenmektedir. Ahadiyet, bu cemin zelliidir. nk bu merte-be, hi bir ekilde okluun ve gayriyen bulunmad vahidiyet merte-besidir. Sz konusu "cem" ise, nispet ve izafetlerin okluudur. Bunlarn okluu gerek anlamda bir okluk olamaz, aksine bu okluk, izaf ve nisp bir okluktur. Bu mertebede Nefes-i Rahman'dan ibaret olan varlk tecellsi/vcd tecell bu nispet ve izafetlerin zerine yaylm olduu iin bir eit varlklarnn olmas anlamnda "vcd" diye simlendirilirler (Konev, bu meseleyi en geni oiarak Yazmalar'da ele alr). Sz konusu varlk, harici varln mukabili olarak "sbt"

diye isimlendirilir. Son olarak zikredilen "lh" vasf ise, bu nisp okluun kevn mertebelerde deil, ilh mertebede bulunduuna iaret etmektedir. Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 54-62. [51] Tecelller, Gayb- mutlak mertebesinden teceligahlara ularlar. Aslnda, tecell tektir ve o da daimi olan vcd tecelldir. Bu tecelldeki farkllk ve kazand zellikler, tecellghlara ve onlarn ezeli ve yaratlmam "ayn- sabitelerine baldr. Konevi'nin "tahsis ve tayin eden odur" derken kast ettii ey budur. [52] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 62-66. [53] Konev, bu ifdesini Nasireddin Ts ile arasnda geen "Yazmalar"da da zikreder. Ancak, Ts, cevabnda bu ifdeyi kabul etmediini belirtmektedir. yle der: "Konev, 'Btn akl sahipleri, onun hakikatinin bilinemez olduunda ittifak etmilerdir/ demektedir. Halbuki, yle sylemesi gerekirdi: "Filozoflar, bunda ittifak etmilerdir. nk kelmc-lardan Mutezile'nin bykleri, Hakkn hakikatinin mhiyeti zere insanca bilindiini iddia etmilerdir." Buna Konev, u ekilde cevap vermitir: "stadn Mutezile'nin hakikati bilmek ve mhiyetin akl ve ayn varlktan soyut olduu hakkndaki grlerine gelince: Bu, muhakkiklere gre deeri olmayan bir grtr. yle ki, onlar, "gr birlii" dedikleri vakit, bununla filozoflarn kendileriyle olan ittifakn kastederler. nk onlar nazar akim kendi basma idrk ettii konularda onlara muvafktrlar. Sonra, dncenin tavrnn ve snrl hkmlerinin dnda kalan dier bilgileri idrk etmede ise, filozoflardan ayrlrlar. Muhakkikler, farkl tabakalaryla kelmclara ise, pek az meselede muvafakat ederler." [54] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 66-68. [55] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 68-69. [56] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 70-77. [57] Burada Konev, sl nitelemektedir. Kulun mertebesi, Ama mertebesinin ihatas altnda olan mertebelerdendir. Kul, ya da kulun ayn- sabitesi, bu mertebede Rabbmdan temeyyz etmitir. Ancak bu farkllk, ilimdeki bir farkllktr ve hi bir ekilde gerek bir farkllk deildir, nk bu mertebede "gayriyef'ten sz edilemez. [58] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 77-78. [59] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 78. [60] Burada Konev'nin dikkat ektii ey, "cem" halinden sonra gelen "ikinci fark" halidir. Bu halde salik, her eyi yerli yerinde ve kendi mertebesinde grr. Konev, bu mertebeyi insana mahsus kmil kuahchm bir neticesi olarak grmektedir. [61] nk insanlar arasnda dnce farkllklarna neden olan eylerin nemli bir ksm, bilginin znesinin inan, akide, ilim, eilim, vs. gibi zelliklerinden kaynaklanr, insan, idrk ettii eylere, btn bunlarn rengini verir ve neticede ayn ey hakknda farkl sonular ortaya kar. Kmil sfler ve daha nemlisi resullere gelince: ncelikle onlarn idrak vastalar ilh bilgiyi telakki ederken her trl eksiklikten arnmtr ve kendi inan ve eilimleri ilh bilgiye katlmaz. Bylelikle, ilh bilgi kendi asli safiyeti ve temizlii iinde kalr ve mensuplarnn herhangi bir gr ayrlna dmelerine neden olmaz. [62] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 79-82. [63] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 83-84. [64] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 85. [65] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 85. [66] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 86. [67] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 86-89. [68] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 90-93.

[69] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 93. [70] "Cemiyyet-i kbra", insann vcb ve imkn hkmlerinin hepsini iermesi demektir. Bu mertebe, insann keml mertebesidir. Konev, bunu "mertebe-i insaniyye-i kemliyye" diye ifde etmektedir. Bunun neticesinde insan, "Suret" srrna haiz olmaktadr. Buradaki suret, Rahman'm suretidir; bylece Konev, "Ben insan, kendi suretimde yarattm" anlamndaki hdise telmih yapmtr. Buna gre, bu mertebeye ulaan ve Hakkm gerek anlamda sureti zere olan halife veya insn- kmil, Ka-lem-i A'la ve ulv melekler ve ruhlar gibi, yaratklara dair kader ilmine muttali olur. [71] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 93-95. [72] Burada Konevfnin iaret ettii husus, ilh ilimde sabit olan veya baka bir ynden Tann'nn sfat olan hakikatler, mertebelere -veya yukardaki rnekte idrk sahiplerine- gre taayyn ettiklerinde, bu taayynn herhangi bir hakikate kendi asli birliiyle elien yeni bir hkm kazandrmayacadr. Bu hakikat, sadece taayn etmitir ve taayyn, her ne kadar mazhrara bir ynyle tabi olsa da, bu konudaki genel kaide udur: lh ilim mertebesinde sabit olmayan hi bir hkm, taayyn ile ortaya kmaz. [73] Keml, iki tanedir. Birisi, bir eyin liztih sahip olduu kemldir. Bu keml, herhangi bir eye bal olmaktan mnezzehtir. kinci tr keml ise, bir zuhura ve gereklemeye bal kemldir. Bu kemi, ilk kemlde mcmel halde bulunan zelliklerin tam anlamyla tafslemesi ve kendileriyle ilgili nihayete varmalaryla gerekleir. Buna gre bu ikinci keml, bir anlamda, "baml" keml diye isimlendirilebilir. Konev, zellikle Mifta-l'l-gayb isimli eserinde Tanr-alem ilikisini, bir eyin dierine bal olmas veya birbirini tamamlamalar anlamna gelen "tevakkuf", "tezayuf" gibi terimler kullanarak aklar. Burada Tanr'nm, herhangi bir ekilde bakasna muhta olmas veya ona bami olmas sz konusu deildir. Bunu izah etmek iin Konev, genellikle, bir eyin kendi zelliini izhr etmesiyle kemlinin tezahr etmesini rnek olarak verir. Mesela, gne keml sahibi olduu iin aydnlatr ve str (Mitah'1-gayb); yoksa, aydnlatt ve s kayna olduu iin kamil olmaz. Bylelikle ikinci kemlde tekrar birinci kemle irca edilerek, aradaki eiki giderilmeye allr. Burada sz edilen keml, klli bir hakikat olan ilmin tafsili kemlinin tam anlamyla ortaya kmasyla gerekleecek kemldir. Bu ikinci kemlin ortaya kmas ise, Allah'n ilmine nispetle mecazi ilim sahibi olan insanlarn bu ilmi tasilletirmeleri ve onu ehdet aleminde ortaya kartmalanyla gerekleir. Bylece, ilmin gerekte sahip olduu keml, bu kez biliil keml hale gelmektedir ve bu ikinci keml ilkine yeni bir ey katmamaktadr. nk bu keml, bir ekirdein sahip olduu nvenin gelimesi ve almasyla aac ortaya kartmas rneinde olduu gibi, sadece bir alma ve gelimeden ibarettir; ortaya kan ey, birinci kemlde bulunan zelliklerdir. [74] Konevf'nin bu fdesi, ksmen anlalmaz grnmektedir. Ancak,baka ifdelerini dikkate aldmzda burada kast edilen eyin, herhangi bir ekilde bilgiye ulaan insanlarn gerek bilgiden mahrum olsalar bile, ilh mertebelerin gayesine hizmet ettikleri demek olduu anlalr. Bu anlamda bu insanlar, adeta ilh mertebeler tarafndan "kullanlm" kimselerdir. Bu meseleyi daha iyi anlamak iin "sahh ibdet" ile "bilinsiz ibdet" rneklerini tasavvvur edebiliriz. nsan, her ekilde Tan-n'ya ibdet etmektedir. Ancak baz insanlar, bir takm yanl kanaatler ve fikirler ile Tanri'ya ynelirlerken, baz insanlar, sahh inanlarla ve bilinli bir ekilde Hakka ynelirler. Ancak her iki durumda da Tanr'nm gayesi olan "her eyin ona ibdet etmesi veya onu bilmesi" gaye si gereklemektedir ve insanlar ve btn yaratklar bu gaye iin "istimal"

edilmektedirler (Geni bilgi iin bkz. Fussu'l-Hkcm Okumalar in Anahtar, Ebu'i-Ala Afifi, 54-55). [75] Konev'nin bu veciz paragraf, gerekten de ok nemli meseleleri zetlemektedir. Buna gre, insanlar arasnda bilgideki farkllk kesinlikle mhiyet farkll deildir. Bu farkllk, bilkuvve oan eyi, biliil hae getirmekten ibarettir. nk, "Tanr'y bilmek" diye yorumlanan ilh emaneti kabel etmede btn insanlar eittir. Buna gre her insan, istidat olarak, Allah'n halifesidir; ancak, stidat ile eide edilmi hak ile, bu hakkn biliil hale getirilmesi arasndaki farkllk, baz insanlarn ulv varlklar, dierlerinin ise sfli varlklar mesabesinde kalamasma neden olmaktadr. Konev'ye gre insn- kmil de, bu bilkuvve hakk, bilfiil hale getiren kimseden baka birisi deildir (Afifi, slam Dncesi zerine Makaleler, Mslmanlarn Logos/Kelime Nazariyeleri). Burada Konev'nin temas ettii baka bir mesele ise, insann bilgisinin kemle ulamasyla veya eyay bulunduklar hal zere bilmesinin varla ve hakikatlere herhangi bir ey katmayacadr. nk, Hakkn srlar zaten btn varla sirayet etmitir; burada olan, insann bilfiil bunun farkna varmasdr. Bu noktada Konev'nin srekli "zuhur veya taayyn, hakikatlere yeni bir hkm katmaz" kaidesine atf yaptn grmekteyiz. [76] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 95-99. [77] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 100-102. [78] Konev, tasavvur mertebeleriyle lgili eitli aklamalarda bulunur. Bunlarn arasnda Miftah'I-gayb''daki ifdelerini zikredebiliriz. yle demektedir: "Tesir mertebeleri drttr. Birincisi, messirin nefsinde tesiridir, ikincisi zihinde, ncs histe, drdncs ise bu zikredilen mertebeyi kaplayan mertebedeki tesirdir. Bunlar, ayn zamanda tasavvur mertebeleridir. Tasavvur mertebelerinin birincisi, ruh, ftr ve bedih olan mutlak tasavvurdur. Sonra zihn ve hayal tasavvur gelir. ncs hiss tasavvur, drdncs se, hepsini kapsayan tasavvurdur." [79] nk gayb mertebesindeki hakikatler, sabittirler ve bunlarn sadece eserleri zuhur eder: "A'yan, harici varlk kokusu kokamamitir." (Bu ifde ve bn'l-Arabi'nin dncesindeki yerinin izah iin bkz. A. Av-ni Konuk, Fussu'lHikem Tercme ve erhi, c. I, s. 15 vd.) [80] "Emir" kelimesi, durum, i, olay vb. anlamlara gelir. Konevf, bu terimi bazen "yaratma ii", bazen "ilh gaye", bazen "ey" anlamnda kullanr. [81] lim mertebesinde hakikatler, yek dierlerinden aymdr, fakat bu farkllk tam olarak ortaya kmamtr. Bu mertebede hakikatler, Konev'nin ifde ettii gibi, birbirlerine "mcavirdir"; ar yaknlk ve hepsini kuatan "vahdet" nedeniyle bu hakikatler, birbirlerini idrk edememektedirler. [82] "Muvacehe", "muhazat" Konev'nin sf bilginin nasl gerekletiini anlatrken sklkla kulland iki terimdir. Abdlkadir Ata bu terimlerle ilgi u bilgiyi vermektedir: "Muhazat ve muvacehe: Her iki terimle de btn beer varlkla ilk basitlie dnmek kast edilir; yani, nisp ahadi-yete dnmek. Bu ise, saliin kendi kesretini /okluk ve idrk vastalarn ortadan kaldrp, Hakkn zatnda gaip olmakia gerekleir. Bununla birlikte kendi benliinden kmaya almak sz konusu deildir. Bu, phc-ierden arnm sahih tevecchtr. Bu "mvacehe"de, kendi zatndan kmaya alan kimse ise, vehmi bir vuslata ular. stelik o, bu davranyla kendi nisp ahadiyetinden de kmtr. Bunun iin, ittisali deil, muvacehe veya muhazat dile getirmitir." Ata'nm bu konudaki ifdeleri ksmen doru olmakla birlikte, nemli lde eksiktir. Ata'nm deerlendirmesinde doru olan yn, bu mertebenin fenayla ve kulun "kendi ahadiyctine" dnmesiyle ilikisidir. Gereken de Konev, ilh biigiye ve Zt tecellsine ulamay bir kaideyle aklar. Bu kaide, hi bir eyin

kendisine t baka bir eyle bilinemeyeceidir. Buna gre, vahdet zelliindeki bir ey ancak kendisi gibi vahdet zelliine sahip olan baka bir ey tarafndan bilinebilir; veya her ikisini birletiren baka bir yn olmaldr. Bu noktada Konev, nceki sflerin "cem-i himmet" diye dile getirdikleri bir terimi daha da aklayarak, himmeti birletirmekle insann kendisine hkim olan vahdeti her trl okluun etkisinden ve egemenliinden kurtarm olmaktadr. Bunun neticesinde ise, vahdet zelliindeki ilhi tecellyi telakki mmkn olmaktadr. Bu telakkinin nasl gerekletii ise, yine "muhazat" ve "muvacehe" terimlerinde gizlidir. Buna gre, ilhi tecell karsnda bir "ayna" mesabesinde-ki insan ya da alem, aynann paslanmas ve itidal noktasndan uzaklama-sma/inhiraf neden olan kirlerden -okluk ve ilgilerin dankl- arnd vakit, gnein karsnda/muhazat ve onun nlaryla yz yze gelen/muvacehe bir cisim gibi tecellyi tam olarak telakki eder. [83] Burada Konev, zellikle varlk anlaynda ok nemli bir yer tutan netice ve rnn ortaya kmasnn kendisine bal olduu "okluk" artndan sz etmektedir. Buna gre, hi bir eyden tek bana bir sonu kmaz. Bir eyden sonu kmas iin, o eye baka bir takm nispetler ve izafetler eklenmelidir. Ksaca zetlersek, Yaratma eylemini ortaya kartan okluk udur: Tanr'nm tek olan tecellsi,ilh ilimde sabit olan yaratlmam mmkn mhiyet ve bunlarn arasndaki rabta mesabesindeki "nispet" ya da ilhi fiil. [84] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 102-109. [85] Kalb, sf idrkin mahallidir. Bununla birlikte, kalbin farkl ynleri bu bilgiyi eitli ekillerde idrk eder. Konev, bunlar eitli ifdelerinde aklar, ancak imdilik, "kalbin vechi" terimiyle kast edilen eyin, kalbin ilhi tecellnin tam karsnda bulunduu durumu olduunu belirtelim. Bylece kaib, ilh tecellyi telakki eden tam bir ayna haline gelir. Bu terimle ayn kkten gelen baka bir kelime ise, Konev'nin ska kulland "muvacehe" kelimesidir. Bunun anlam da, kar karya olmak, yz yze geimek demektir ki, bu durumda Hakkn nurlar kalbe yansr. [86] Konev, yaratklarn Tann ile iki eit iliki iinde bulunduklarn belirtir. Bu iki eit iliki, ayn zamanda Tann'nm tecellsinin yaratklarna ulatklar iki eit yol demektir. Bunlardan birisi, tecellnin hi bir vasta ve engel olmadan dorudan yarata ulamasdr. Bu, ok zel bir tecelldir ve buna mazhr olmak ya Kalern-i A'la ve sekin ruhlar gibi yaratlnda vastann bulunmad varlklar mazhr olabilir; ya da nzulnden sonra sln tam anlamyla ya kendi abas ve ilh inayet yardmyla veya cc-z-be-i ilh ile miracm tamamlayan nadir kimseler mazhr olabilir. kinci tr ise, tecellnin bir takm silsile ve mertebeler yoluyla yaratklara ulamasdr. Bu ikinci yolda tecell, varlk mertebelerinden kendi mertebesine ulat silsileyi takip ederek kula ular. Bylelikle insan, her mertebenin zellik ve tesirini alarak ehdet aleminde zuhur ettii gibi, tecell de bu mer-tebelcrden geerken ayn zellikleri ve tesirleri kazanr. Bylece, tecell ilk safiyetini korumadan insana ular. Konev, bunu insanlarn gr ayrlk-anna dmelerinin nedenlerinden birisi olarak grr (Bu konuda, Yaz-'<wda, Miftah'1-gmjb ve en-Nefehaf ta geni aklamalar vardr) [87] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 110-113. [88] bn'I-Arab ve onun grn takip eden Sadreddin Konev, varlklar "Hakkn kelimeleri" diye isimlendirirler. Bu noktada, nemli neden grlebilir. Bunlardan birisi, yet-i kerimede bizzat Tann'nm bu isimlendirmeyi yapmasdr. kincisi ise, Hz. sa'nn "kelime" diye isimlendi-rilmesidir. ncs ise, Tanr'mn yaratma eylemi ile insann konumas ve harfleri sonra da kelimeleri meydana getirmesi eylemi arasnda kurulan benzerliktir. (Geni bilgi iin bkz. Ebu'1-Ala

Afifi, "Mslmanlarn Kelime Nazariyeleri", islam Dncesi zerine Makaleler iinde). [89] Burada, "Ben bilinmez bir hazine idim, bilinmek istedim, bunun iin de alemi yaratm, ta ki bilineyim" kutsi hadisine telmih yaplmaktadr. Konev, Tann'nm yaratmaya dnk tevecchnn ortaya km bu bi-Hnme arzusu ya da hareketi ile aklamaktadr. Bunun "gayb" diye isimlendirilmesi ise, bulunduu mertebenin her eit bilgi ve idrkin tesinde mutlak Zt mertebesi olmasndan kaynaklanmaktadr. [90] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 114-116. [91] Burada Konev'nin varlk anlaynn ok nemli bir meselesiyle karlamaktayz. Bu mesele, Vcd- Mutlak ve bu Mutlak Vcd'un kendileriyle snrland ve hususlik kazand isim ve sfatlar ile ilikisidir; bir de bu balamda bu isimlerin eserlerinden ibaret olan mmknlerin hakikatleri ya da ilh ilimde "sabit hakikatler" vardr. Konev, ilh sfatlan veya Konev'nin ifadesiyle tecelliyi, mmkn ayn'i izhr eden bir ey olarak grmektedir. Ancak, bu mertebede gerek bir ikilik buluna-mavacana gre, ayan- sabite ile sfatlar arasndaki ikilik, her ikisinin ayn eyin iki yn diye grlmek zorundadr. Bu durumda mazhr veya tecellgh, tecellnin kendisi olmaktadr. [92] Bir eyin srf varl asndan asla tesiri olamaz. Tesir, iki veya daha fazla ey arasndaki bir nispete baldr. "Hazret-i cem" dedii mertebe, ulhiyet mertebesidir ve bu mertebe, bir yandan Zt ve Varlk tecellsi; sfat ve ayn- mmkneden ibarettir. Bununla birlikte bu mertebe vahdet zelliine sahiptir. Konev, Miftahii'l-gayb'da bu meseleyi baka bir rnekle aklar. Buna gre, mesela, insann vahdet-i vcd gibi bir vahdetle "bir" iken, herhangi bir eyi bilmesi mmkn deildir. Bilmek iin, insann varlnn yan sra, hayt, irde, kudret vb. zelliklere de sahip olmas gerekir. te, yaratma da srf varlktan ortaya kmaz; bunun yan sra, insan rneinde olduu gibi, bir takm nispet ve izafetlerin bulunmas arttr. [93] Eyann hakikatleri ilh ilimde srf kendiliklerinde bulunular itibaryla "harf", bu harflerin Varlk nuruyla taayynleri, onlarn telif ve tasnifi anlamna gelir ki, bylece "kelimeler" ortaya kar. [94] Varlk ve yokluklar eit olan mmkn mhiyetleri varla tercih eden ey, ilh irdedir. Burada Konev, "irad tevecch" diye buna iaret etmektedir. [95] Varlklar, ilh isimlerin reelghlar ve suretleridir. lahi isimler sonsuz olduu iin, bunlarn tecellghlan olan varlklar da sonsuzdur. Bunun baka bir izah ise, Konev tarafndan varlklarn eitli hakikatlerin birlemelerinden meydana gelmi olmasyla yaplmaktadr. u halde her bir varlk, kendi "rabb- hass" le Tanr'ya baland gibi, varln meydana getiren ilh ve kevn hakikatlerin sonsuz saydaki terkipieriy-ie de, mmkn varlklarn says snrsz olmutur. Konev'ye gre "Rabbnn kelimelerini yazmak iin denizler mrekkep olsayd ve bir o kadar da deniz getirseydik, Rabbmn kelimeleri tkenmeden nce denizler tkenirdi" (Kehf, 109) yetinin yorumu budur. [96] Vcd eyann birliini, ilim ise temyizini gerektirir. [97] Tanr'nm zatn bilmemiz mmkn olmad iin hakknda keml zelliiyle verdiimiz selbi ve mspet hkmler, Tanr hakknda eittir ve bunlar birbirlerinden ncelikli deillerdir. Bu mesele, tenzih ve tebih meselesini aklad Miftah'l-gayb''daki bir kaidede ifde edilir. [98] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 116-126. [99] Hak ile alem arasndaki her trl iliki, ulhiyet mertebesi ynnden sabittir. Bu mertebe, eitli isim ve sfatlarn, mmknlerin hakikatlerini birletiren/cami' bir mertebedir. Konevf nin bu mertebeyi "cem" diye isimlendirmesinin nedeni, mertebenin bu zelliine iaret etmek iindir.

[100] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 127-137. [101] Konev, tahkik kaidelerinin iikinde (Mftah'l-gayb'da) hakikatlerin srekliliini kabul eden bir gr ortaya koymaktadr. Buna gre, bir ey bir hkm gerektiriyorsa, varl devam ettii srece o eyi gerektirmeye devam eder; bunun tersi de dorudur. Buradaki dayanak noktas ise, hakikatlerde herhangi bir deime ve bakalamann mmkfc olmaydr. Konev, bu sreklilii, bir yandan Tanr hakkndaki bilgimize, te yandan mmkn hakikatleri de, Tanr'nm sfatlarnn mazhrlan olarak asil-fer ilikisiyle sz konusu deimez hakikatlere dayandrmakla temin ermektedir. [102] "Onlardan bazlar hayrlara koar' yetine telmih vardr." [103] "Onlardan bazs ise, nefsine zulmeder/zalim." [104] "Onlardan bir ksm ise, mutedildir/muktesit." [105] "Her eye yaratln ve hakkn vermitir." [106] "Her hak sahibine haklarn verirler." [107] Konevf nin burada kendisi gibi tahkik ehlinden sz ettii anlalmaktadr. Gerekten de eserleri incelendiinde Konev'nin "esaslar hakkndaki hkmlerin, bunlarn tafsili hkmleriyle elimemesi" ve "kitabn ba ile sonu arasndaki tutarlla" (Fatiha Tefsirinde bu ifdesi ska geer) byk nem verdiini gzlemleriz. [108] Burada kast edilen ise, eyann eitli zelliklerini idrk edip, bu zelliklerden hareket ederek btn hakknda bilgi sahibi olmaya alan"ehl-i nazar"m elikilere ve gr ayrlklarna dmelerinin temel nedeni, paralardan hareket ederek btne ulamaya almalardr. [109] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 138-146. [110] Bu mesele, Konev'nin isim- msemm ya da h isimler Zt ilikisi meselesini ele ald ifdelerinden birisidir. Bu mesele, sadece Tann'da isim ve Zt ilikisini ele almas asndan deil, ayn zamanda btn varlklar da bu ikisi arasndaki ilikiye tabi olduu iin neticede bir varlk gr ortaya kartmas itibaryla son derece nemii bir meseledir. Konev'yi gre, Tanr'nn isimlerinin iki eit delleti vardr. Bunlardan birisi, her bir ismin kendisinden kt Asi'a delletidir. Bu ynyle btn isimler kendilerini ihata eden "cami mn"da ortaktrlar. Bunun karsnda ise, her bir ismin kendisine ait anlam vardr. Bu ynyle ilh isim, dier isimlerden farkldr. Bu, ayn zamanda Konev'nin mmkn varhk-':'nn ilh ilimdeki sabit hakikatleri diye tanmlanana a'yan- sebile hakkndaki grdr. Bunlar, bir ynyle mterek bir zellie sahiptirler, buna karn her birisinin kendisine zg bir zellii vardr. [111] nk, Mutlaklk ve ahadyet mertebesinde yaratklar ile Hak arasnda hi bir iliki ve mnsebet olmad gibi, bu ynyle Hak, hi br eyin mebdei ve yaratcs diye de isimlendirilemez. Mnsebet ve iliki, isimler mertebesi nde/ulhiyet gerekleir. [112] Burada i ie girmi ki mesele vardr: Bunlar varlk mertebelerini esas alarak ylece izah edebiliriz: ncelikle Vcd- Mutlak, hi bir kayt ve nispetin bulunmad mutlak bilinmez mertebesindedidir. Bu mertebe hakknda hi bir bilgimiz olmad gibi, bunu ifde edecek bir kavrama da sahip deiliz. Mutlak Vcdun kendisinin farkna ve uuruna varmas, bu mutlaklm taayyne ynelmesi anlamna gelir. Buradaki ta-tep, Mutlak Varln kendisini bilmek istemesidir ve bunun nedeni de bizzat kendisidir. nk bu mertebede, "baka" yoktur. Sffler, bu ilk tecellyi, ya da Zt'n Zt iin olan tecellsini ve taayynn "feyz-i ak-des" diye isimlendirirler. Bunun ardndan ise, tafsili bilmek gelir. Kone-v'nin yukardaki metinde dile getirdii mesele, birinci tecellyle ilgilidir; ikincisi ise, malumlarn talepleriyle ilikilidir. Konev, bunu, "Tesir olmadan teessr olmaz" (zellikle, Miftah'l-gayb''da bu bir kaide olarak

ele alnr) diyerek dile getirir. Bu ifdenin daha mehur bir kalb ise, "Bilmek bilinene tabidir" cmlesidir. [113] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 147-153. [114] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 154-156. [115] Bu, terminolojide "cemu'1-cem" diye ifde edilen makamdr (Abdlkadr Ata). [116] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 157-160. [117] "Cela" ve "istida", taayynn iki derecesini ayrt etmek iin kullanlan iki terimdir ve bunlar kk itibaryla, tecell ile ayn kkten tretilmilerdir. Vahdet-i vcd terminolojisinde iki terim, Vcd- Mutlak'in la-taayyn-lkten, taayyn mertebelerine yneldii iki ana mertebeyi dile getirmek iin kullanlr. Bunann ilki, Hakkn kendisini kendisi ile bilmesindenibaret olan ilk taayyndr. Bu taayyn, taayyn-i evveldir. Konev, bazen bu mertebeyi "feyz-i akdes" diye de isimlendirir, ikincisi, Hakkn kendi isim ve sfatlanln zuhuruyla ortaya kan "ikinci keml"ini bilmesidir ki, bu da "feyz-i mukaddes" diye ifde edilir. (Geni bilgi ve terimler arasndaki fark iin bkz. Afifi, Fussu'l-Hikem Okumalar in Anahtar, Giri.) [118] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 161-170. [119] Burada Konev, isimler grn tekrarlamaktadr. Buna gre, isimler arasndaki anlam ve zellik ilikileri, "ilem-kaplam" diye isimlendirebileceimiz bir ilikiye benzemektedir. simler, bir yandan kendi zel anlamlarna sahiptirler, te yandan hi bir isim dier isimlerin zelliklerinden de mahrum deildir. u halde, isimler iki anlaml olmaktadr. Birisi, kendi zel anlam, dieri ise dier isimlerle ortak anlamdr. Bu meselenin ikinci yn ise, isimlerin esererinin mazhrlan olan varlklardaki durumdur. Bunlar da, ayn anda pek ok ismin mazhr olmaktadrlar ve her bir varlk pek ok ismin eserini ayn anda kabul etmektedir. Bununla birlikte, her varla egemen bir isim vardr ki, o isim o varl baki kld gibi, Zt ile ilikisini de o isim cihetinden temin etmektedir. [120] Tek tek isimlerin tesirlerinden kurtulup, btn isimleri birletiren el-Cami, ya da Allah isminin mazhr olmak, sadece insn- kmile mahsus bir zelliktir. O, bu zellik sayesinde dier varlklardan stndr ve diledii vakit diledii suretle zuhur etme hakkna sahiptir. Bu ismin mazhr olmak, asaleten Hz. Peygamber, vekaleten ise dier velilere ve peygamberlere tahsis edilmitir. [121] Zt tecellsi, ilh isimler ve 'a'yan- sabite arasnda gerekleen ve bunlarn birbirleriyle ilikisini anlatan nikah. [122] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 171-180. [123] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 183. [124] "Mukaddimede nihayetin bidayette mndemi olmas nazariyesine iaret etmitik. Mellif, burada bu nazariyeye iaret etmektedir. nk beer akl aciz brakan gayb, kesretin mazhrlarnda gizlenebildii gibi, vahdette de gizlenebilir. Bunun rnei, zerredir. Kukusuz ki, akl onun karsnda durur, nitekim ulv felekler karsnda akl aciz kalr." (Abdlkadir Ata) Sadreddin Konevf nin varlk ve zuhur sisteminin ana fikirlerinden birisi, bu sistemin "devr" bir sistem olmasdr. Bunun tabii bir neticesi ise, balanglarn nihayetlerde ortaya kmas, ban sona benzemesi meselesidir. Konev, bu meseleyi pek ok ifdesinde aklar ve pek ok hkm bu ilkeye dayandrr. Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 183-184. [125] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 185. [126] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 185-186. [127] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 186-188. [128] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 188-194.

[129] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 195-197. [130] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 197-199. [131] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 203-208. [132] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 209-210. [133] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 211. [134] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 211-213. [135] Abdullah lahi, eyh Bedreddin'in Varidat' zerine yazd erhinde hamdi yle tanmlamaktadr: "Hamd "mahmd"un kemlim ceml ve cell sfatlan ile ta'zm niyetiyle izhr eylemektir. Bu da cem mertebesinden cem'e, farktan fark'a, cemden fark'a, farktan cem'e doru gerekleir: Cem mertebesinden cem'e olan hamd, taayyn evvel ile, vcdunun kemlinin zt iin zt ile ahadiyyet makamnda izhr, sonra da ilh ve kevn hakikatlerin menb' olmas ynyle zhrdr. Fark'tan fark'a olan "hamd" ise, vcdunun kemlinin hlk mazhr-larda ve kevn mecalde hl, fi'l ve kavl lisnlar ile izhrdr. Cem'den fark'a olan hamd ise vcdunun nurunu, feyz i akdes ile kinatn hak-ikine (a'yn 1 mevcudata) kbiliyyet ve isti'dt ifzasdr. Fark'tan cem'e ise, ruhan, misli ya da hiss olsun btn mertb kavl fi'l hl lisnlarn hamd etmesi gibi zt, sfat ve ef'lin kemlinin izhrna hamd ederler." [136] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 213-219. [137] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 220-229. [138] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 229-231. [139] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 231. [140] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 232. [141] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 232. [142] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 233. [143] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 234. [144] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 234. [145] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 234. [146] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 234-235. [147] Abdlkadir Ata, bu ifde hakknda yle demektedir: "Bu, bn'1-Arab'nin eserlerinde de yer alan bir remizdir. Bunun herhangi bir anlamn renemedim. Belki de bu, bn'l-Arabi'nin Mevakiu'n-nucm ve Anka-i Murib isimli eserlerinde ska kulland remizlerden birrisidir." bn'l-Arab'nin terimleri zerinde en geni almay yapm olan Suad elHakim ise, bu terimi yle aklamaktadr: "Kubbe-i Eryen: b-n'1-Arab'nin metinlerinde Kubbe-i Eryen veya Erin terimi hakknda gr ayrlklar olmutur. bn'l-Arab, bu terim ile iki eye iaret etmektedir: Bunlardan birincisi, yeryzndeki bir noktadr. Burada, iki kutup ortadan kalkar ve gece gndzden, gndz geceden ayrt edilmez. kincisi ise, gene! anlamda eyadaki bir zelliktir. Eyadaki bu zellik, itidal veya itidal mahallidir. bn'l-Arab, yle demitir: "Sad demitir ki: Alimlerden drt kii, istiva hattnn altnda Eryen kubbesinde bulumutur...." El-Fthi'l-mekkiyye, Birinci Sefer, 184. bn'l-Arab, Istlaha t1 mda ise, Eryen hakknda u bilgiyi vermitir: "Eyadaki itidal mahalli." (istahat, 296). (bkz, Suad el-Hakim, el-Mu'-cemu's-sufye, 517.) Aslnda her iki tanm da birbirleriyle uyumludur. stelik bu tanmlar, Konevfnin ifadesiyle de uyumlu grnmektedirler. [148] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 235-239. [149] "Yaranlar bunda yarsnlar" yetine telmih yaplmaktadr. Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 239-240. [150] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 240-241. [151] "Ben kulumun bana olan zann zereyim. Kulum bana nafilelerle yaklar, ta ki onu severim" hadisine iaret edilmektedir.

[152] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 241-244. [153] Burada iki ayr yetin birletirildiini grmekteyiz. Bunlardan birisi, "Allah metin ve kuvvet sahibidir" yetidir. Dieri ise, "O gayb hakknda cimri deildir" (Tekvir, 24) yetidir. [154] "Biz her eyi sudan yarattk" yetine telmih. [155] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 244-247. [156] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 248. [157] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 248-251. [158] Konevinin "mer'in meselesi" derken neyi kast ettii belli deildir. Ancak sylemek istedii ey, insanlarn u veya bu gerekeyle kerih gr dkleri bir takm meselelerde zaman iinde maslahat ve hayr bulundu unun grlmesidir. "Ey mminler! Sizin iin ho olmasa bile, sava size farz klnd. Olabilir ki, bir eyi kerih grrsnz, o ey sizin adnza hayrdr, bir eyi de ok istersiniz, o da sizin iin ktdr." (Bakara, 216) [159] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 252-258. [160] Konev'nin burada szn ettii mesele, daha nce de eitli vesilelerle temas ettiimiz, yaratl meselesiyie ilgili bir konudur. Bu meselenin bu yn, ilim-malum ilikisi diye bilinir ve tasavvuf tarihinde eitli grlerin ortaya atmasma neden olmu kadim bir meseledir. Ibn'l-Arab bata olmak zere vahdet-i vcdu benimseyen sfer, ilmin maluma tabi olduunu kabu etmilerdir. Bunun anlam, ilh ilimde sabit olan hakikatlerin yaratllarmm kendilerinin Tanr'ya verdikleri bilgiye gre gereklemi olmasdr (Geni bilgi iin bkz. A. Avni Konuk, age., s. 20) [161] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 258-263. [162] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 264. [163] Burada iki lmden sz edilmektedir. Buniardan birisi, byk kyamet, yani alemin varlna neden olan ilh tecellnin kendi aslna dnmesiyle zahir alemin batma dnmesi diye ifde edebileceimiz alemin kyametidir (Konev, bu anlamda alemin sona ereceini kabul eder.) kincisi ise, "sf lm" diye isimlendirilebiecek sfnin beer ve maddi zelliklerinden soyutlanp fena mertebesine ulat mertebedir. Burada, insann maddilii ve beerliin ifde eden "kesret" ruhanilik ve ilh alemin zellii olan ahadiyet tarafndan ortadan kaldrlr ve kii kendi benlii de dahil omak zere her eyin bilincinden yoksun kalr. [164] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 264-269. [165] Baka bir ifdeyle her bir varlk, belirli bir ismin mazhrdir ve o ilh sm o varln "rabb- has"dr. Bu isim, varln beksn temin ettii gibi, Yaratcs ile ilikisi de bu isim cihetinden gerekleir. [166] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 269-273. [167] Bu mesele, Konev'nin tefsir ve tevil anlayn belirleyen nemli ifdelerinden birisidir. Konev'nin bu meseledeki fikr, baka bir takm ifadeleriyle de teyit edilmitir. Bunlardan birisi, her eyin bir zahr ve bir de batn vardr diye bilmen mehur bir hadisten hareket ederek, Kur'an'da farkh insanlar ve kabiliyetler iin farkh anlamlar derecelerinin bulunduunu tespit etmesidir. Ancak, burada dile getirdii tefsir kural, son derece ak ve net bir ifdeye sahiptir. Bu ifdenin bir benzerini ibn'l Arab'de de grmekteyiz. Hatta her iki sf arasnda bu noktada tam bir uyumdan sz etmek mmkndr. bn'l-Arab de, naslarn tevili meselesini izah ederken sadece dil hkmleriyle snrl kalmaktan sz etmektedir. yle demektedir: "Kelm iki ksmdr. Birincisi, harfler diye isimlendirilen maddelerdeki kelmdr. Bu da, iki ksmdr. Yazl olan, yani harfler; bu, "kitabet/yazi" diye isimlendirilir; veya bunlarn telaffuz edilmesi ki, bu "kelm" veya "kavil/sz" olarak isimlendirilir. Kelmn ikinci tr ise,

maddelerde deildir. Bilinen harflerde bulunmayan ve anlald da sylen ilemeyen bu kelma kulakla ii emeksizin, iitenin ilmi taalluk eder. Gerekten de, bunu vasta olmakszn iitir. Madd olmayan kelmda olduu gibi ki, bu da ancak kendisine mnasip olan eyle iitilir. Madd olan, anlalr. Bu, zel bir ilm taalluktur. iten, syleyenden lafz rendii veya yazy grdnde, kelime, syleyenin kastnn dnda stah olarak pek ok anlam ierdii halde, bu yazdaki muradn bilse, bu anlaytr. Konuann bu kelime ile neyi kast ettiini detayl olarak bilmeyebilir. Bu kiinin maksad, kelimenin farkl vecihlerinin dellet ettii farkh ihtimaller olabilir. Kelm sahibinin bu kelime ile, bu vecihlerden hangisini, ya da, hepsini veya birisini mi kast etmi olduu bilinemez. Kelimenin dellet ettii eyin bilinmesiyle beraber, bu kelimenin anlam verdii sylenemez. Istlah bilindiinde, sadece kelimenin dellet ettii eyler bilinmitir. nk bunlar syleyen, iitene gre iki durumda olabilir. Birincisi, bu kelimenin dilde iaret ettii eyleri bilmeyebilir. kincisi ise, kelimenin dellet ettii eyleri bilse de, muradnn anlalmasn temin eden karinenin gerektirdii anlam iin, bunlardan bir tanesini kullanm olabilir. Kelm sahibi, lafzna byle bir anlam yklemi ve lafz anlayan kimse bunu anlamam olabilir. Adeta kelm sahibi bu anlayta, ona hibir ey nasip etmemitir. Alah'm kelm ise, bir kavmin lisanyla nazil olduu zaman, delletlerinin farkl olmasndan dolay, o dilin mensuplar Allah'n bu kelime veya kelimelerle neyi kast ettii hususunda ihtilaf etmi olsalar da, her birisi, Allah'n kast ettii eyi kendisinden anlam olurlar. nk Allah, btn ihtimalleri bilir. Dilden kmad srece btn ihtimaller, bu muayyen ahsa nispetle Allah'n kastdr. Eer dil dma karsa, o zaman ne ilim vardr ne de Allah'n muradm anlamak! iaretleri benimseyenlerin durumu da byledir. nk onlann Allah'n kelmnn iaretlerini anlamalar, yine Allah'n kelm hakknda bir anlaytr. Bu da, bu kelmla iaret edilen ey hakknda Alah'm kastdr. Mahlukun kelmnn bu imkn yoktur. Btn vedhlerden Allah'n maksadn anlama ltf nasip edilen kimseye, "hikmet ve sz ayrt etme" (Sad, 20) nasip edilmitir. Bu, bu kelimedeki ihtimallerin ve amalarn ayrt edilmesidir. Kime de, "hikmet verilirse, ona oka hayr verilmitir." (Bakara, 269) Yani, kelimedeki pek ok ihtimali anlamak nasip edilmitir." bn'-Arab, elFtht'l-mekkiyye, e IV, 25. [168] Bu terim, farkl ekillerde daha nce de gemiti. Nikah derken Konev, eitli varlk mertebeleri veya isimler ve mmkn varlklar arasndaki ontolojik iliki ve irtibata dikkat ekmektedir. Bunun nikah diye simlendirilmesi, baz mertebelerin fail ve messir iken, baz mertebelerin mnfail ve mteessir olarak, dnya hayatndaki reme ve oalmay meydana getiren ilikiye benzememi olmasdr. Cem ise, herhangi bir rn meydana getirmede gerekli olan oklua iarettir. Bu okluk, ncelikle, Z-irde ve eyin hakikati diye ifde edile, fakat ayn zamanda birlik zelliindeki "ferdiyet- selase"dir. (Ibn'IArab ve vahdet-i vcdu benimseyen sfere gre teslisin anlam hakknda bkz. Ebu'1-Ala Afifi, age., Muhammed Fass.) [169] Dinin anlamlarndan birisi cezadr. Bu anlam, bn'l-Arab'nin zellikle Yakub fassmda zerinde durduu bir anlamdr. Burada bn'-Arab [170] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 273-281. [171] "Elest", Araf sresinde geen bir yete telmih yapmaktadr. Burada Allah, yaratltan nce Adem'in zrriyetinden gelecek nesillere kendisini Rab olarak kabul edip etmediklerini sormu, onlar da kendisini 'Rab' olarak kabul etmilerdir: "Rabbm Adem oullarndan onlarn srtlarndan zrriyetlerini alm, ve onlar kendilerine ahit tutarak, 'ben sizin Rabbniz deil miyim?" demiti. Onlar da: 'Evet buna ahidiz" demilerdi. Bu, kyamet gn 'bizim bundan

haberimiz yoktu' dememenizin iindi." {Araf, 172). Cneyd-i Badad, bu yeti yorumlayp, marifet ve tevhit anlaym bu yete dayandrmtr. (Bu konuda bkz. Ebu'I-Ala Afifi, slam'da Manev Hayat, s. 185 vd.) [172] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 282-288. [173] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 289-290. [174] "Kalb, Allah'n iki parma arasndadr, onu diledii gibi ekillendirir" hadisine telmih yaplmaktadr. [175] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 291-295. [176] Hakikatler ilh imde sabit olduklar halleri zere bakidirler, bunlar asla deime ve farkllamaya uramazlar; varlkta gzken ve farkIlaan eyler, bunlarn eser ve hkmleridir. [177] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 296-299. [178] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 299-302. [179] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 303. [180] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 303-305. [181] Burada Konevi'nin varlk ve zuhur ile ilgili temel bir dncesini grmekteyiz. Buna gre, varlklarn sur zuhrlaryia, onlarn ilk taayyn mertebeleri arasnda her zaman bir mutabakat yoktur. Bu balamda, insan ontolojik varl asndan ilk taayyn eden varlktr, bununla birlikte o, sureti ve ehdet aleminde zuhuru asndan en son meydana gelen varlk trdr. Konev'ye gre, insann ilk taayyn eden varlk, son zuhur eden suret olmas, daha sonra bilgi grnde zellikle tezahrlerini grdmz bir netice dourmaktadr. Bu netice, insann bu balang ve son arasndaki ortaya kan btn varlklarn zelliklerini belirli kendinde tamas ve bu zellikler sayesinde btn varlklarla bir mnsebet kurabilmesidir. Konev'ye gre, insan ile varlk dairesi sona ermitir, nk o yaratltaki gai illettir. [182] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 305-313. [183] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 314-316. [184] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 316-317. [185] 'Gecenin yetini mahv ederiz" yetine telmih vardr. [186] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 317-320. [187] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 320-322. [188] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 325-334. [189] Burada Konev, insann ak ve nefsini iki farkl kutup olarak grp, bunlarn bilgideki ynelilerini aklamaktadr. Buna gre, akl birlie ulamak ister. Bu birlik, Tann'nn her trl benzerlikten ve hadislerle ilikiden mcerret ve mnezzeh olduu mertebedir. Baka bir ifdeyle akllar, bilgide tenzihi esas alrlar. Buna karn nefisler ise, grnr alemlerle ilikili bir hedefe ynelmilerdir. Bu da, onlarn tenzihin karsnda tebihi esas almalaryla ifde edilmitir. bn'l-Arab, bu ikilii akl ve vehim gleri arasnda kurmaktadr. Buna gre, srekli olarak tenzihi ve aslanl esas alan ak! ile srekli olarak tebihi ve somutlatrmay esas alan vehim gleri arasnda bir atma vardr. Peygamberlerin davetinde bunlar arasnda bir denge kurma abalar grlebilir. Bu atmann en iyi bir rnei, Hz. Nuh ile kavmi arasnda ortaya kmtr. Nuh'un kavmi putperest idiler ve Tanr'y somut tasavvur etmekteydiler. Onlarn Tanr hakknda verdikleri hkm tbn'l-Arab tarafndan "vehim kuvvetinin Tann hakkndaki hkm olan tebih" diye yorumlanr. Buna karn, suretlere ibdet etmeye kar kan ve Tann'nn mutlak ve mnezzeh Rab olduunu syleyen Nuh peygamber ise, bu noktada "akl" gcn temsil etmektedir. Hz. Peygamber'in daveti ise, "O'nun benzerinin misli gibi yoktur" yetiy-e tebih ve tenzihi, baka bir ifdeyle vehim ve akl glerinin Tanr hakkndaki hkmlerini

birletiren itidal noktasn temsil eder {Bu konu, zel-ikle Fussu'l-Hikem'de Nuh fassnda incelenmitir). [190] Kesib, Cenette bir mertebenin addr. [191] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 335-336. [192] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 336-338. [193] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 338. [194] "ki taraf" ile kast edilen, Konevf nin baka vesilelerle de dile getirdii gibi, vcb ve imkn taraflardr. Bunlar, Vcd- Mutiak'r iki itibardr ve her birisi birbirine baldr. [195] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 339-341. [196] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 342-348. [197] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 349-350. [198] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 353-354. [199] "De ki: Eer Allah' seviyorsanz bana uyun ki, Allah da sizi sevsin." (Ali Imran, 31) [200] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 354-357. [201] Bu mesele, Konev'nin dncesinde son derece nemli bir konudur. Bunu en iyi zetleyen ifde, Konev'nin rnek babnda zikretmi olduu, Allah'n bir karncay yaratmaya tevecch etmesiyle, alemi ya da insan yaratmaya dnk tevecch arasnda hi bir fark yoktur, dncesidir: nk yaratl tecellsi ynnden her birisine ulaan ey ayndr. Burada nemli mesele, ayet tecellde herhangi bir stnlk veya farkllk bulunmuyorsa, bu durumda alemde gzlemlediimiz eiklilik ve stnlkler nasl ortaya kmaktadr. Baka bir ifdeyle tek ve her ynyle eit olan bir tecellden nasl oluyor da, bu derece farkl ve eitli eyler nasl meydana gelmitir. Bu soruya belki iki ekilde cevap verilebilir: Bunlardan birisi, bu oklua farkl bir mebde bulmaktr. kincisi -i ise, bu okluk ve eitlilii bir yanlg olarak deerlendirmek de mmkn olabilir. Konev, her iki yaklam da dikkate alarak bu meseleyi ilk ilkesiyle uyumlu bir ekilde zmeye alr. Buna gre, alemde gzlemlediimiz okluk ve eitliliin bir yn gerekten de bir yanlgdr. Bu yanlg, eitli nedenlerden kaynaklanmak-; tadr ki, bunlarn n nemlisi, zellikle alemdeki "er" probleminde ortaya kan herkesin kendi varln ve mertebesini esas sayp, dier varlklar ve olaylar buna gre deerlendirmesidir, ikincisi ise, bu oklua ve eitlilie baka bir kaynak aramaktr. Nitekim, baz kadim gelenekler alemdeki ktlk ve okluun kaynan Tanr'nm ve ezei ilkenin dnda aramlar, ve madde, ya da ezeli karanlk gibi eitli ilkeler ileri srmlerdir. Konev de, buna farkl bir kaynak bulmaya alr, fakat burada Konev'nin nnde gerekten de ok nemli bir sorun vardr: Bir yandan Tanr'nm mutlak birlii ve vahdetine tam bir inan, bunun yannda alemdeki bu okluu izah etme teebbs. Konev, alem ve alemdeki okluk ve eitlilik iin Tann'nn yannda ikinci bir mebde mesabesinde bir ilke fikrini kabul edemezdi; o, ikinci ilah ya da mebde fikrini benimseyenleri iddetle eletirir. Konev'nin bulduu zm, isimler ve sfatlar grnde dmlenen bir mebde anlaydr. Buna gre, alemdeki okluk ve kesretin kayna Tanr'nm sfatlardr. Bunlar arasndaki farkllk ve stnlk ise, sfatlarn maz-hrlan olan alemdeki olaylarn ve okluun nedenidir. [202] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 358-362. [203] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 363-366. [204] "Seni dalalatte buldu, sana hidyet etti". (Duha suresi, 3) [205] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 367-370.

[206] Bkz. Nefehat'I-ns, s. 733 (Haz. Sleyman Uluda-Mustafa Kara). Cami'nin bu sf hakknda anlatt olaya gre bu ahs baka bir vesileyle bn'l-Arab de zikretmektedir. Muhtemelen Konev'nin burada bu ismi zikretmesi eyhinin eserlerinden mlhemdir. [207] Burada Konev'nin szn ettii ey, daha geni bir ekilde bn'I-Arab tarafndan ele alman "nevamis-i hikemiyye"dir. Nevamis-i hikemiyye, hikmetli kanunlar demektir ve bunlar herhangi bir dini kaynaa bal olmasa bile, toplumun ve fertlerin fayda ve maslahatlar gzetilerek ortaya konulmu kurallardr. bn'l-Arab, bunlara uymann da adeta dine uymak gibi gerekli olduunu belirtir. (Bkz. Fuss'l-Hikem, Yakub Fass.) [208] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 371-374. [209] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 375-379. [210] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 380-385. [211] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 386. [212] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 387-390. [213] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 391-394. [214] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 395. [215] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 395-397. [216] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 398-401. [217] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 402-404. [218] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 404-409. [219] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 410-413. [220] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 413. [221] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 413-418. [222] "Hakkn iki tutuu/kabza vardr" hadisine telmih yapmaktadr. [223] Konev, "Allah Teala'nn yetmi ksur nurdan perdesi vardr, ayet onlar asa idi her ey yanard" hadisine iaret etmektedir. [224] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 419-430. [225] Kast edilen, Hakk Hak ile grmektir. [226] Burada Konev, sadece cennette deil, ayn zamanda slklerinde Hakk mahede eden kimselerin Hak karsndaki durumlarn ve bu mahedenin keyfiyetini aklamaktadr. Buna gre, Hakk mahede edenier, Hak e onu mahede etmektedirler. [227] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 431-435. [228] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 436-439. [229] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 440-441. [230] Konev'nin Mehdi'nin mjdecilerinin geli tarihi olarak zikrettii Hicretten alt yz ksur yl sonras, yaklak olarak kendi devrine tekabl etmektedir. Geri Konev'nin zel bir Mehdi Risalesi vardr, fakat imdilik burada belirteceimiz husus, Konevfnin Mool istilasn bir kyamet vakti olarak grddr. Muhtemelen Mehdi'nin habercilerinin bu tarihte ortaya ktn kabul etmesi, Mool istilasn Mehdi ncesinin karanlk ve zalim devresi olarak grmesinden kaynaklanmtr. Bu balamda, Konev'nin iki ifdesini aktaracaz. Bunlardan birisi, Konev'nin "Vasiyet-name"sinde, talebelerine vasiyet ettii u cmlesidir: "Kim Mehdj'ye ularsa, ona benim selamm sylesin/' kinci bir ifdesi ise, bir hadisi yorumlarken zikrettii bir ryasyla ilgilidir. Burada, Konev Moollarn Badat' igal etmelerinden duyduu derin znty dile getirir: "Badat Moollar tarafndan igal edildii zaman bir sabah uykusu, ryamda Hz. Peygamberi tabutta kefenlenmi olarak grdm. nsanlar onu tabuta balyorlard, ba akt, sa neredeyse yere deecekti. Onlara: -"Ne yapyorsunuz" dediimde:

-"O, lmtr, onu tayp defnetmek istiyoruz" dediler. Kalbimde, Hz. Peygamber'in lmedii hissi dodu. Onlara: -"Yz l bir insann yzne benzemiyor, durum aydmlanmcaya kadar sabredin" dedim. Azna ve burnuna yaklatm. Zayf bir nefes aldm grdm. Onlara bardm ve Hz. Peygamberi defnetmelerine mni oldum. Korku ve dehet iinde uyandm. Daha nceden karlatm saysz tecrbeler vastasyla grdm ryann anlamn kavradm. Bu, slam aleminde byk bir hdisenin gerekleeceinin sembolyd, Moollarn Badat'a yneldikleri haberi ulanca, onlarn Badat' zaptettiklerini an-'adrn. Ryam grdm tarihi kaydettim. Olaya ahit olmu eli kalem tutan pek ok kimse, Badat'n ayn tarihte igal edildiini haber verdi. Bylece, ryam benim tabir ettiim ekilde ortaya km oldu." [231] Allah dilediini siler ve dilediini olduu gibi brakr. Ana kitap o'nun katmdadir." (Ra'd, 39) [232] Hz. Musa'ya hitap eden bir yette "Her ilim sahibinin zerinde bir alim vardr" buyrulmaktadr. [233] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 441-448. [234] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 449-452. [235] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 453-454. [236] nk her ynden bir ve basit olan, idrkin konusu olamaz. Konevf ye gre, bir ve basit olan idrkin konusu olamayaca gibi, bir ve basit olandan, bu itibarla herhangi bir rn ve netice de ortaya kmaz. [237] Konev, tekrar "Tahkik" kaidelerinin ilki olarak zikrettii ve btn sitemin esasn tekil eden hkmlerin sreklilii meselesine dnmektedir. Buna gre, herhangi bir ey, li-ztih bir zellie sahip ise, veya bir hkm gerektiriyorsa, zt devam ettii srece o eyi gerektirmeye devam eder. Herhangi bir art veya daha fazla artla o hkm gerektiriyorsa, o artlar devam ettii srece o hkm gerektirecektir. Bunu Konev, hakikatlerin ve hkmlerinin sreklilii diye isimlendirir (Miftah'l-gayb.). [238] Hkmler ile idrk vastalar arasndaki bu mnsebetler, idrki mmkn klmaktadr. nk, arada mnsebet olmad srece bir eyin baka bir eyi idrk etmesi mmkn deildir (Konevf, Miftah'l-gmjb'da bir ke olarak bunu zikreder.). [239] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 455-463. [240] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 467. [241] lahi ilimde yokluu ve varl eit olan mmkn hakikatlerin haric varla kmalar, ilh irde tarafndan "tercih" edilir. Bu tercih, irde sra" ile ortaya kar. [242] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 467-473. [243] "Burada Konev, isimlerin ve a'ynm ya da Allah ve kulun vris olduklarm belirtmektedir. Buna gre kul, nceki rnekte de belirtildii gibi, nurun vrisidir. Hak ise, a'yn'm ortadan kalkmasnn ardndan nurun tekrar kendisine dnmesi ynnden vristir." (Abdlkadir Ata.). [244] Konev'nin burada szn ettii ey, kulun sln tamamlayp, btn tasarruf ve fiillerinden fn olduktan sonra Hakkn onun fiil ve hallerinde onun adna yrtmesidir. Bu hal, kurb-i nevafil halidir. [245] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 474-484. [246] "Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gnderdik." [247] "Kim ki, Allah'n eairine/almetler tazim ederse, bu kalblerin takvasndardr." (Hac, 32) [248] Burada sadece ksm zikredip, ardndan yedinci ksma gemektedir. [249] "Dalbast kirazlar." (Vaka, 28)

[250] "Salkm muzlar iinde." (Vaka, 29) [251] "alayan bir su." (Vaka, 31) [252] "Uzam bir glge." (Vaka, 30) [253] "stlerinde ince ipekten ve kaim atlastan yem yeil elbiseler vardr; gm bileziklerle sslenmilerdir. Rableri onlara tertemiz bir iki sunmaktadr." (nsan, 21) [254] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 485-492. [255] Sadreddin Konevi, Ftiha Suresi Tefsiri, z Yaynclk: 493-499.

You might also like