Professional Documents
Culture Documents
Yozlaştırma Girişimleri
Milli olmayan bir hükümet milleti her vasıta ile felakete götürdüğü
zaman, bu milletin her ferdinin milli duygulara kapılarak isyan
etmesi hak değil milli bir görev olur
Keza; sağ ve soldan farklı düşünsel kulvarların, geçmiş defterleri bir kenara bırakıp, ortak bir
tufana karşı ortak bir cephe oluşturma girişimlerinin olgunluk aşamasına gelmesi ile birlikte;
bu ortak cepheyi çatlatma yolunda girişilen; "kızıl elma koalisyonu", "ulusalcımıyız/milliyetçi
miyiz?" gibi tartışmaları da bir kenara bırakıyoruz.
Yoğun bir yıkımdan sonra; maddi bunalımla birlikte ciddi bir kimlik bunalımı yaşayan,
YENİLMİŞ bir milletin önüne çıkarılan bir zeki "DELİ" Hitler ve bu şahsiyet çevresinde
kurgulanan sistematikle yeni bir yıkıma sürüklenirken, sözkonusu yıkım ile yeni dinamiklere
tohum olan ve ikiye bölünerek, uluslararası sistem içerisinde eli kolu bağlanan bir
MİLLET'ten sözediyoruz.
Bu süreç; bir MİLLET'in; mitolojik unsurlarla kimliğinin yeniden yoğrulduğu, savaş sonrası
yıkımın toplumsal ve ekonomik kaos görüntüleri ile perçinlendiği ve ümitsizliğin çukurunda
debelenenen kitlelere son bir umut olarak DÜNYAYI vaadeden bir KARİZMA'nın sunulduğu
bir süreçtir.
Son zamanlarda; Türk Milleti'nin dip dalgaları (devletin derin dalgalarını kastetmiyoruz);
ülkeleri adına örgütlenip, alternatif kurgular için çabaladıkça; bu dalgaları kanalize edecek
prefabrik yapıların birileri tarafından inşa edildiğini görüyoruz.
Bunların görevi; gündemi belli bir noktaya getirip; daha sonra, perde arkasında, özellikle
bürokrasi üzerinde yapılacak operasyonlarda değerlendirilmesi için belli mecraların işine
gelecek kıvama sokmaktır.
Tüccar gazeteci İlnur Çevik'in İngilizce yayınlanan gazetesinde çıkan; "Türkler Kürtlere Karşı
Silahlanıyor" haberini, gündemin vitrinine taşıyan Aslı Aydıntaşbaş gibiler bu misyonları ile
fazlası ile deşifre olmuşlardır. Bu medya güllerinin; ABD'nin sözcülüğünü yapma hırsları
o boyuttadır ki; Washington kendisi ile Pentagon'un diğer gözde "gazetecisi" Yasemin
Çongar'a dar gelince, bizzat Edelman'ın çabası ile Türkiye'de mevcut konumuna
taşınmıştır. Türkiye'de gündem ortalayıcısı olmak kolay değildir.
Türkiye'yi ayrıştırma projesinde liderliği üstlenmesi için; Kürt ve Tarikat (sadece İslami
tarikatları kastetmiyoruz) baronlarının perde arkasında konuşlandığı AKP'nin bile "Milli"
söylemlere özenmesi, bu dalgadan payını alma kaygısından başka bir anlam taşımamaktadır.
İnceleme konusu edilmesi gereken; Türk basınında ender görülen bir vaka olarak; bir
gazetenin, alenen; "muhafazakar ve modern Türk Milliyetçiliğine" soyunduğunu ilan ederek,
bu yönde bir kurguya girişmesidir.
Çukurova grubuna ait Akşam gazetesinin; Türkiye'de ana medya kulvarında yeralıp, ABD'ye
ve İsrail'e karşı en net eleştirel çizgilerden birine sahip olması da bu politikanın önemli
renklerinden biri olarak karşımızda durmaktadır.
Çukurova grubunun patronu ABD'li ve İsraillilerle hemhal olurken; medya grubunun aldığı
tavrın iki açıklaması olabilir :
Önemli olan; Serdar Turgut'un kaptanlığında; burjuva Türklere hitaben Milliyetçilik bayrağını
açan; Çukurova medya grubunun; aynı zamanda "KAVGAM" kitabının da dolaylı vitrini
haline dönüştürülmesidir.
Yazının başında kutu içinde gördüğünüz cümle Adolf Hitler'e aittir ve KAVGAM
kitabından alınmadır. Söyleyenin; bir soykırımdan sorumlu psikopat bir katil olduğu
gerçeğini bir kenara koyarsanız; cümle tek başına hayli anlamlıdır.
İşte bu cümlenin sahibi olan tarihi şahsiyetin manifestosu niteliğindeki KAVGAM kitabı ilgi
çekici bir şekilde toplumsal hafızaya; ilerde hatırlatılmak üzere, serpilmiştir.
Akşam gazetesinin; "Kavgam'ın en çok satan kitaplar listesine" girmesini ana sayfasından
duyurarak; kitabın dolaylı reklamını yapması;
Hürriyet'in Osman Öcalan'ın sevgilisi ile elele tutuşmuş resimlerini yayınlayarak yaptığı terör
propagandasından sonra uzun zamandır gördüğümüz en nitelikli reklam olarak not edilmiştir.
Kavgam kitabının en çok satan kitabı olup olmadığını bilemeyiz ama AKŞAM gazetesinin
manşetine çıktıktan sonra bu ünvana çok rahat erişeceği için; bu manşeti gazetecilik açısından
"kendiliğinden gerçekleşen kehanet" (self-fulfilling prophecy) kategorisine yerleştirmiştir.
Serdar Turgut; ne demek istediğimizi çok iyi anlayacaktır.
Akşam gazetesinin bu manşetini; bir tesadüf olarak algılamamızı engelleyen ayrıntılar ise
Show TV'de yayınlanan dizilerde gözümüze çarpmaktadır.
İlginç bir şekilde; Akşam gazetesinin Kavgam'ı gündeme getirmesi ile aynı süreçte; Show
TV'de yayınlanan yerli dizilerde bazı çekimlerde, Kavgam kitabı kadraja girmektedir.
Dizi oyuncularının önplanda bilardo oynarken; arkadaki raflarda tek kitap olarak Kavgam'ın
durması buna güzel bir örnektir. Sözkonusu dizinin konusunun; Serdar Turgut'un deyimi ile
zengin bir "Beyaz Türk" ve ailesi olması ayrıca ilginç bir ayrıntı olarak not edilmelidir.
Klasik "MHP" fenomeninden sözetmiyoruz. Çünkü bu fenomen arkasındaki; burjuva da, kitle
de, kadroda da ciddi çatlaklar oluşmuştur ve tekrar biraraya getirilip getirilemeyeceği ciddi bir
tartışma konusudur.
Sözkonusu olan sadece burjuvanın çapı değildir. Dünya politiğinin gittikçe "şehir"
merkezli bir yapıya kaydırılmak istendiği ve İstanbul'un gelecekteki konumunun
masaya yatırılacağı bir dönemeçte; Türk Milliyetçiliğinin "şehirli" bir yapıya
bürünmesinin ayrı bir anlamı olacaktır. Hele bu şehirliliğin özgül ağırlığı İstanbul'da
ise.
içinin boşaltılarak;
yerine;
Saygılar
Açık İstihbarat