You are on page 1of 5

En Küresel Milli Duruş Olmaya Aday Türk Milliyetçiliğini

Yozlaştırma Girişimleri

Türk Milliyetçiliğini Aryanlaştırma


Tehlikesi Kapıda
Türk Milliyetçiliği; vatanımızın yeni emperyal dalga karşısındaki
konumu nedeni ile; bütün dünya milletlerinin de sorumluluğunu
üzerinde taşıyan, tarihin en küresel milli duruşu olmaya
hazırlanırken; bu duruş bazıları tarafından "Aryanlaştırma" ve
"Hitlerize" etme maksatlı nitelikli bir falso verme çabası ile karşı
karşıyadır.

Milli olmayan bir hükümet milleti her vasıta ile felakete götürdüğü
zaman, bu milletin her ferdinin milli duygulara kapılarak isyan
etmesi hak değil milli bir görev olur

Anadolu topraklarını; küresel güçlerin öncelikleri doğrultusunda


kolonileştirme ve bu doğrultuda milli Türk Devleti'ni ayrıştırma projesi
çerçevesinde; en nitelikli operasyonlardan bir tanesi "Türk"lük kavramı
üzerinde gerçekleştiriliyor.

Yıllardır "Kürt" kimliği üzerinden derinleştirilen ve Talabani-Barzani gibi iki


çete reisinin Türkiye içinde rant imparatorluğu kuracak noktaya
gelmesinden, Leyla Zana gibi isimler ve 8 Mart gibi eylemlerle "terörün
dişileştirilmesi" ne kadar bir çok boyuta sahip; "Türk"ün alternatifini
yaratma kulvarından sözetmiyoruz.

Keza; sağ ve soldan farklı düşünsel kulvarların, geçmiş defterleri bir kenara bırakıp, ortak bir
tufana karşı ortak bir cephe oluşturma girişimlerinin olgunluk aşamasına gelmesi ile birlikte;
bu ortak cepheyi çatlatma yolunda girişilen; "kızıl elma koalisyonu", "ulusalcımıyız/milliyetçi
miyiz?" gibi tartışmaları da bir kenara bırakıyoruz.

Burada dikkat çekmek istediğimiz; Çukurova grubunun "Akşam" gazetesinin "amiral


gemisi" rolüne soyundurulduğu yeni "Türk"lük projesinden bahsediyoruz.

"Aryanlaştırılmak"tan ne kastettiğimizi açmamız gerekiyor.

İkinci Dünya Savaşı öncesinde Almanya'yı gözünüzde canlandırın.

Yoğun bir yıkımdan sonra; maddi bunalımla birlikte ciddi bir kimlik bunalımı yaşayan,
YENİLMİŞ bir milletin önüne çıkarılan bir zeki "DELİ" Hitler ve bu şahsiyet çevresinde
kurgulanan sistematikle yeni bir yıkıma sürüklenirken, sözkonusu yıkım ile yeni dinamiklere
tohum olan ve ikiye bölünerek, uluslararası sistem içerisinde eli kolu bağlanan bir
MİLLET'ten sözediyoruz.
Bu süreç; bir MİLLET'in; mitolojik unsurlarla kimliğinin yeniden yoğrulduğu, savaş sonrası
yıkımın toplumsal ve ekonomik kaos görüntüleri ile perçinlendiği ve ümitsizliğin çukurunda
debelenenen kitlelere son bir umut olarak DÜNYAYI vaadeden bir KARİZMA'nın sunulduğu
bir süreçtir.

ALMAN MİLLETİ; bu süreç sonunda ARYANLAŞTIRILMIŞ ve daha sonra


AYRIŞTIRILMIŞTIR.

Bu noktada; "Türk Milliyetçiliğine" son zamanlarda verilen en nitelikli falsoya bir


gözatmamız gerekiyor.

Türk Milliyetçiliğine verilen en nitelikli falso : Akşam Fenomeni

Son zamanlarda; Türk Milleti'nin dip dalgaları (devletin derin dalgalarını kastetmiyoruz);
ülkeleri adına örgütlenip, alternatif kurgular için çabaladıkça; bu dalgaları kanalize edecek
prefabrik yapıların birileri tarafından inşa edildiğini görüyoruz.

Bunun üst yapısında; "gündem ortalayıcılar" mevcut.

Bunların görevi; gündemi belli bir noktaya getirip; daha sonra, perde arkasında, özellikle
bürokrasi üzerinde yapılacak operasyonlarda değerlendirilmesi için belli mecraların işine
gelecek kıvama sokmaktır.

Tüccar gazeteci İlnur Çevik'in İngilizce yayınlanan gazetesinde çıkan; "Türkler Kürtlere Karşı
Silahlanıyor" haberini, gündemin vitrinine taşıyan Aslı Aydıntaşbaş gibiler bu misyonları ile
fazlası ile deşifre olmuşlardır. Bu medya güllerinin; ABD'nin sözcülüğünü yapma hırsları
o boyuttadır ki; Washington kendisi ile Pentagon'un diğer gözde "gazetecisi" Yasemin
Çongar'a dar gelince, bizzat Edelman'ın çabası ile Türkiye'de mevcut konumuna
taşınmıştır. Türkiye'de gündem ortalayıcısı olmak kolay değildir.

Türkiye'yi ayrıştırma projesinde liderliği üstlenmesi için; Kürt ve Tarikat (sadece İslami
tarikatları kastetmiyoruz) baronlarının perde arkasında konuşlandığı AKP'nin bile "Milli"
söylemlere özenmesi, bu dalgadan payını alma kaygısından başka bir anlam taşımamaktadır.

Türkiye'de etnik milliyetçiliğe izin verilmeyeceğini vurguladıktan hemen sonra; "Türkiye'de


Türkler, Kürtler, Lazlar ve Çerkezler kardeş olarak yaşamaktadır" cümlesini ederek, CIA
stratejistlerini kıskandıracak kadar geniş bir etnoloji altyapısına sahip olduğunu ortaya koyan
Başbakan'ın ; arasıra "Türk Milleti" söylemini benimsemesi olsa olsa mizah konusu olabilir;
inceleme değil.

İnceleme konusu edilmesi gereken; Türk basınında ender görülen bir vaka olarak; bir
gazetenin, alenen; "muhafazakar ve modern Türk Milliyetçiliğine" soyunduğunu ilan ederek,
bu yönde bir kurguya girişmesidir.

Çukurova grubuna ait Akşam gazetesinin; Türkiye'de ana medya kulvarında yeralıp, ABD'ye
ve İsrail'e karşı en net eleştirel çizgilerden birine sahip olması da bu politikanın önemli
renklerinden biri olarak karşımızda durmaktadır.

Çukurova grubunun patronu Karamehmet'in ABD ve İsrail'lilerle işbirliklerini; İsrail


lobilerinden aldığı ödülleri hatırladığımızda önümüzdeki tablo daha da bir
ilginçleşmektedir.

Çukurova grubunun patronu ABD'li ve İsraillilerle hemhal olurken; medya grubunun aldığı
tavrın iki açıklaması olabilir :

a) Çukurova Grubu'nun İran'da kurmaya talip olduğu İran-Cell


altyapısı; Karamehmet ve temsil ettiği konsorsiyum açısından; İran'ın
haberleşme altyapısında konuşlanacağı yeraçısından hayati bir önem
taşımaktadır ve dolayısı ile; İran'da bu kadar ciddi bir altyapı projesine
talip bir kuruluş olarak "Anti-Amerikan" çizgi karlı bir yatırımın medya
ayağıdır. İran'ın; İsrail'in ajanı olmakla suçladığı Tepe Grubu'nun
Havaalanı projesine yönelik aldığı tavır hatırlandığında bu tarz bir
duruşun önemi bir kat daha artmaktadır.

b) Karamehmet; elindeki medya grubunu, kendi iş ilişkilerinden


bağımsız tutmayı başaran; Türk burjuvazisinin gördüğü ender
patronlardan biridir ve arka planda o kadar ilişkiler ağına rağmen,
gazetecilerini özgür bırakmaktadır.

Bu olasılıklardan birincisini "komplo teorisi" deyip geçelim ve ikincisinin doğru olduğunu


varsayalım.

Önemli olan; Serdar Turgut'un kaptanlığında; burjuva Türklere hitaben Milliyetçilik bayrağını
açan; Çukurova medya grubunun; aynı zamanda "KAVGAM" kitabının da dolaylı vitrini
haline dönüştürülmesidir.

Yazının başında kutu içinde gördüğünüz cümle Adolf Hitler'e aittir ve KAVGAM
kitabından alınmadır. Söyleyenin; bir soykırımdan sorumlu psikopat bir katil olduğu
gerçeğini bir kenara koyarsanız; cümle tek başına hayli anlamlıdır.

İşte bu cümlenin sahibi olan tarihi şahsiyetin manifestosu niteliğindeki KAVGAM kitabı ilgi
çekici bir şekilde toplumsal hafızaya; ilerde hatırlatılmak üzere, serpilmiştir.

Akşam gazetesinin; "Kavgam'ın en çok satan kitaplar listesine" girmesini ana sayfasından
duyurarak; kitabın dolaylı reklamını yapması;

Hürriyet'in Osman Öcalan'ın sevgilisi ile elele tutuşmuş resimlerini yayınlayarak yaptığı terör
propagandasından sonra uzun zamandır gördüğümüz en nitelikli reklam olarak not edilmiştir.

Kavgam kitabının en çok satan kitabı olup olmadığını bilemeyiz ama AKŞAM gazetesinin
manşetine çıktıktan sonra bu ünvana çok rahat erişeceği için; bu manşeti gazetecilik açısından
"kendiliğinden gerçekleşen kehanet" (self-fulfilling prophecy) kategorisine yerleştirmiştir.
Serdar Turgut; ne demek istediğimizi çok iyi anlayacaktır.

Akşam gazetesinin bu manşetini; bir tesadüf olarak algılamamızı engelleyen ayrıntılar ise
Show TV'de yayınlanan dizilerde gözümüze çarpmaktadır.
İlginç bir şekilde; Akşam gazetesinin Kavgam'ı gündeme getirmesi ile aynı süreçte; Show
TV'de yayınlanan yerli dizilerde bazı çekimlerde, Kavgam kitabı kadraja girmektedir.
Dizi oyuncularının önplanda bilardo oynarken; arkadaki raflarda tek kitap olarak Kavgam'ın
durması buna güzel bir örnektir. Sözkonusu dizinin konusunun; Serdar Turgut'un deyimi ile
zengin bir "Beyaz Türk" ve ailesi olması ayrıca ilginç bir ayrıntı olarak not edilmelidir.

Keza; SkyTürk TV'deki haberlere çıkarılan ve "Ufo'ların Türk olduğunu", "Atatürk'ün


parapsikolojik yetenekleri olduğunu" iddia eden "gazetecilerin"(Bkz. Ali Bektan) varlığı
sözkonusu tabloya ayrı bir çeşni katmaktadır.

Tekrarlamak gerekirse; Kavgam; Çukurova medyası aracılığı ile; "milliyetçi muhafazakar


Beyaz Türklerin" görsel hafızasına; ilerde hatırlatılmak üzere yerleştirimektedir.

"Türk Milliyetçiliğinin" İçinin Boşaltılarak Temelsiz Ezoterik Bir


Zemine Oturtulması

Analizimizin en başındaki "Aryanlaştırma" kavramına geri dönersek...

Her ideolojik dalganın üç temel unsura ihtiyacı vardır :

1) İdeolojiye itici güç oluşturacak unsurları finanse edecek bir


burjuvaya

2) İdeolojiyi benimseyecek ve doğrudan/dolaylı hayat tarzına


yansıtacak bir kitleye

3) Sahada burjuvadan aldığı maddi destek; kitleden aldığı manevi


destekle; sözkonusu ideolojiyi sahada pratiğe dökecek bir kadroya.

"Fethullah Gülen" fenomenini ele aldığınızda,

bu üç unsurun da yıllardır süren bir çalışmayla derinleştirildiğini ve bugün yaratılan


"Fethullah Gülen" fenomeninin bu üç unsur üzerinden serpildiğini görebilirsiniz.

Keza; ilerde Türkiye'nin siyasi haritasında, Türk Milliyetçiliği, birilerinin istediği


formatta sahneye sürülecekse bu üç unsura ihtiyaç bulunmaktadır.

Klasik "MHP" fenomeninden sözetmiyoruz. Çünkü bu fenomen arkasındaki; burjuva da, kitle
de, kadroda da ciddi çatlaklar oluşmuştur ve tekrar biraraya getirilip getirilemeyeceği ciddi bir
tartışma konusudur.

Eğer "Türk Milliyetçiliği" Aryanlaştırılacak ve bu kapasitesi ile yeni küresel oyun


çerçevesinde BOP projesinin karşısına nitelikli bir "anti-tez" olarak çıkarılacaksa; MHP
fenomeninin arkasındaki burjuva gücün niteliği ve niceliği hayli yetersizdir.

İstanbul'un zirvesindeki Koçlar ile Kayseri'nin zirvesindeki Koçlar arasındaki


katmanda varolan fakat mevcut AB-D süreci ile hareket alanı gittikçe daralan; İstanbul
merkezli ciddi bir üst-orta düzey burjuva bulunmaktadır. Kurgulanmak istenen yeni
milliyetçilik dalgasının; bu şehirli burjuva üzerine kurgulanması; bu kurgunun
mimarları açısından hayli akıllı bir manevradır. Bu manevra ile; Türkiye'de milliyetçilik
"taşralı" bir merkezden; "şehirli" bir merkeze kaydırılacaktır.

Sözkonusu olan sadece burjuvanın çapı değildir. Dünya politiğinin gittikçe "şehir"
merkezli bir yapıya kaydırılmak istendiği ve İstanbul'un gelecekteki konumunun
masaya yatırılacağı bir dönemeçte; Türk Milliyetçiliğinin "şehirli" bir yapıya
bürünmesinin ayrı bir anlamı olacaktır. Hele bu şehirliliğin özgül ağırlığı İstanbul'da
ise.

Bu çerçevenin içine; "Adolf Hitler - Kavgam" imgesinin sokulması ise;

Köklerini tarihten alan ve Anadolu gibi bir insanlık değeri üzerine


kurgulanan "Türk Milliyetçiliğinin"

içinin boşaltılarak;

yerine;

Köklerini; "seçilmişlik" kavramından alan ve "ezoterik psikolojik


temeller" üzerine kurgulanan bir "Türk Aryanlığı"
kurgulanmak istendiğini göstermektedir.

Diğer analizimizde ele aldığımız "Doğrunun L dönüşü" kavramı; Türk Milliyetçiliği


sözkonusu olduğunda işte bu noktada devreye girecektir.

Bu ülkenin vatanseverlerinin sözkonusu L dönüşüne karşı uyanık olması ve Türk


Millliyetçiliğinin Hitlerize edilmesine karşı net bir duruş sergilemesi gerekmektedir.

Yaklaşan yeni emperyal dalga karşısında; bu ülkenin vatanseverlerinin sergileyeceği Milli


duruşun, bu dünya milletleri adına da gerçekleştirilecek en küresel milli duruş olma
özelliği taşıyacak olması bu sorumluluğu hepimizin sırtına yüklemektedir.

Saygılar

Açık İstihbarat

You might also like