You are on page 1of 19

VAKFİYELERE GÖRE ESKİ TÜRK KÜTÜPHANELERİNİN

YÖNETİMİ (*)

Dr. Müjgân Cunbur


Millî K ü t ü p h a n e
Y a z m a l a r v e N a d i r E s e r l e r B ö l ü m ü Şefi

Kütüphanecilik tarihimizin muhtevalarını, derinlik ve zenginlikle-


r i n i bilemediğimiz kaynakları vardır. Bu k a y n a k l a r d a n vakfiyelere son
yıllarda gerekli ö n e m verilmeğe b a ş l a n m ı ş t ı r ; şer'iyye sicillerine ise he-
nüz el uzatılmamıştır. H e r iki k a y n a k için de işletilmemiş m a d e n cev-
herleri gibi araştırıcılarını beklediği söylenebilir. Vakıf müesseseleri
T ü r k k ü l t ü r ve medeniyet tarihinin u n u t u l m a y a yüz t u t m u ş sosyal yar-
d ı m ve irfan k u r u m l a r ı d ı r . İşte vakfiyeler bu müesseselerin b i r b a k ı m a
k u r u l u ş k a n u n u ve iç yönetmelikleridir. Yüzyılların tesislerini günümü-
ze getiren, arşivler d o l d u r a n bu zengin kaynak, aynı z a m a n d a T ü r k ' ü n
zengin ve m ü k r i m gönlünün, y a r d ı m ve k ü l t ü r severliğin en canlı, el-
le t u t u l u p gözle görülen belge ve tanığıdır.
Vakfiyeler üzerinde çalışan b i r araştırıcı, cami ve medresesiyle, da-
rüşşifa ve imaretiyle, h a n ve hamamıyla, çeşme ve sebiliyle, m e k t e p ve
kütüphanesiyle en b ü y ü k k ü l t ü r sitesinin k u r u l m a s ı n d a n kışın göç ede-
miyen h a s t a ve sakat leyleklerin beslenmesini sağlayacak en k ü ç ü k yar-
d ı m l a r a k a d a r i m k â n hazırlıyan yüzlerce konuyla karşılaşır.
Arşiv ve k ü t ü p h a n e l e r d e k ü t ü p h a n e konusuyla ilgili yüzlerce vakfi-
ye vardır. Bu vakfiyeler T ü r k kütüphanecilik t a r i h i n i n en inanılır bel-
geleridir. Bu a r a ş t ı r m a d a çok ilgi çeken altı vakfiye ele alınmıştır.
K ü t ü p h a n e vakfiyeleri iki g r u p t a m ü t a l â a edilebilir:
1 — B ü y ü k b i r k ü l t ü r ve sosyal y a r d ı m sitesinin tesisine i m k â n ha-
zırlıyan vakfiyeler içindeki k ü t ü p h a n e fasılları,
2 — Başlıbaşına b i r k ü t ü p h a n e tesisine ait vakfiyeler.
İlk g r u b a ö r n e k o l a r a k F a t i h S u l t a n Mehmed'in F a t i h külliyesi,
I I . Selim'in E d i r n e ' d e k i Selimiye külliyesi ve K ö p r ü l ü l e r i n K ö p r ü l ü Kü-
t ü p h a n e s i vakfiyelerini, ikinci g r u b a ö r n e k o l a r a k da Atıf Efendi, Ragıp
P a ş a ve Yusuf Ağa K ü t ü p h a n e s i vakfiyelerini gösterebiliriz.

(*) Türk Kütüphaneciler Derneği Ankara Şubesi'nin tertiplediği seri konferanslar-


dan biri olan bu konuşma 29 Mart 1962 günü Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Kütüp-
hanecilik Kürsüsü Kütüphanesi'nde yapılmıştır.
4

Üzerinde duracağımız bu altı vakfiye ile tesis edilen k ü t ü p h a n e l e r -


den F a t i h Kütüphanesi, İ s t a n b u l ' d a 1470 yılında F a t i h külliyesi içinde
özel bir b i n a d a k u r u l m u ş t u r . Geçen asırlarda yıkılmış olan k ü t ü p h a n e
binasının külliye içindeki yeri kesin olarak tesbit edilememiştir. Külli-
yedeki h e r medresenin bir k ü t ü p h a n e s i olduğuna göre, vakfiyede b a h i s
k o n u s u edilen k ü t ü p h a n e y i külliyenin merkez k ü t ü p h a n e s i sayabilir ve
g ü n ü m ü z d e k i örneklerine göre bu k ü t ü p h a n e y i bir üniversitenin merkez
k ü t ü p h a n e s i n e benzetebiliriz.
1574 yılında Selimiye Cami'i içinde k u r u l a n Selimiye K ü t ü p h a n e s i ,
bir medreseye yakın olmakla beraber, Cami k ü t ü p h a n e s i k a r a k t e r i n d e d i r .
Köprülü, Atıf Efendi ve Ragıp P a ş a K ü t ü p h a n e l e r i m ü s t a k i l binalar-
da k u r u l m u ş , m ü s t a k i l genel k ü t ü p h a n e l e r d i r .
Konya'daki Yusuf Ağa K ü t ü p h a n e s i , h e m m ü s t a k i l h e m de c a m i kü-
t ü p h a n e s i k a r a k t e r i n i t a ş ı m a k t a d ı r . Bu beş k ü t ü p h a n e de tesis edildik-
leri b i n a l a r içinde g ü n ü m ü z e k a d a r gelebilmiştir. Daha sonraki vakıfla-
r ı n arttırdığı koleksiyonlarıyle g ü n ü m ü z d e de ilim âleminin istifadesine
açıktırlar. Yalnız F a t i h K ü t ü p h a n e s i , ikinci defa I. M a h m u d ' u n yaptır-
dığı F a t i h Camiine bitişik b i n a d a 1742 yılında yeniden ihya edilmişse de,
b u g ü n bu binanın da h a r a p olması üzerine koleksiyonlar Süleymaniye
K ü t ü p h a n e s i ' n e nakledilmiştir.
Ele alınan vakfiyelerin d u r u m u n a gelince:
1. F a t i h vakfiyesi, Vakıflar Genel M ü d ü r l ü ğ ü tarafından 1940 yılın-
da bastırılmıştır. B ü t ü n F a t i h külliyesinin tesislerini kapsayan bu bü-
yük vakfiyede k ü t ü p h a n e ve hizmetlerine iki yerde rastlanmıştır. Bası-
lan vakfiye Türkçedir, Türkçe vakfiyenin aslıyla Arapça yazma n ü s h a s ı
Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi'ndedir.
2. Selimiye K ü t ü p h a n e s i vakfiyesi de aslında b ü t ü n Selimiye kül-
liyesinin tesislerini kapsayan Arapça b i r eserdir, basılmamıştır. Yazma
n ü s h a l a r ı n d a n biri Selimiye K ü t ü p h a n e s i ' n d e , diğeri Vakıflar Genel Mü-
dürlüğü Arşivi'ndedir. K ü t ü p h a n e hizmetlerine vakfiyenin o r t a l a r ı n d a
bir kısımda yer verilmiş, son kısımda da izahlı olarak vakıf kitapların
k o n u l a r a göre ayrılmış listesi eklenmiştir.
3. K ö p r ü l ü vakfiyesi de b ü t ü n K ö p r ü l ü Fazıl Ahmed Paşa vakıfları-
nı ihtiva etmektedir. K ü t ü p h a n e ve hizmetleri vakfiyede iki yerde bahis
k o n u s u edilmiş, son kısımda da vakıf kitapların listesi verilmiştir.
4. Atıf Efendi K ü t ü p h a n e s i vakfiyesi, Doç. Dr. F u a d Sezgin tarafın-
dan İ s t a n b u l sahhaflarında b u l u n m u ş ve yine bu şahıs tarafından vak-
fiyenin önemli kısımları «İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi T ü r k
Dili ve Edebiyatı Dergisi» n d e - 31 Aralık 1953, Cilt: VI - neşredilmiştir.
5

Vakfiye d ö r t ayrı b ö l ü m d e n m ü r e k k e p t i r . İlk kısımlarda muhtelif tarih-


lerde vâkıfın yaptığı birçok m ü l k ve a r s a n ı n vakıflarından, vakıf kitap-
ların nisbeten izahlı künyesini havi listesinden son kısımda da kitapla-
r ı n muhafaza ş a r t l a r ı n d a n , k ü t ü p h a n e n i n k a d r o ve teşkilâtından, perso-
nelin çalışma d u r u m u n d a n bahsedilmiştir. Vakfiyenin b i r özeti m e r m e r
bir levha üzerine hakkedilmiş ve k ü t ü p h a n e n i n giriş yerine asılmıştır.
Bu d u r u m , diğer k ü t ü p h a n e l e r d e r a s t l a n m a y a n ve Atıf Efendi K ü t ü p h a -
nesi'ne h a s bir özelliktir.
5. Ragıp P a ş a K ü t ü p h a n e s i Vakfiyesi, k ü t ü p h a n e ve sıbyan mekte-
binin tesisinden, b u n l a r a a k a r olarak vakfedilen mülklerden, kütüpha-
neye vakfedilen k i t a p l a r d a n , k ü t ü p h a n e n i n personelinden ve işleyiş tar-
zından bahseder. Vakfiye Türkçedir, basılmamıştır. Yazma n ü s h a s ı Ra-
gıp Paşa Kütüphanesi'ndedir, Millî K ü t ü p h a n e ' d e de mikrofilmi mev-
cuttur.
6. Yusuf Ağa K ü t ü p h a n e s i Vakfiyesi, hafızıkütüplerde a r a n a n va-
sıflardan, m a a ş l a r ı n d a n , tayinlerinden, k i t a p sayımından bahsetmekte-
dir. Vakfiyenin s o n u n d a k i t a p l a r ı n listesi vardır. Yusuf Ağa Vakfiyesi
Türkçedir, basılmamıştır. Yazma nüshası Yusuf Ağa Kütüphanesi'ndedir,
Millî K ü t ü p h a n e ' d e de mikrofilmi m e v c u t t u r .
Vakfiyelerde çoğunca besmele, h a m d e l e ve salvele ile başlanıp vâ-
kıfın adı anıldıkdan sonra esas konuya geçilmektedir. Atıf Efendi vak-
fiyesinde vakfın şer'î esaslara göre hazırlanmasını sağlamak üzere kuru-
lan bir şer'iyye meclisinden bahsedilmektedir. Yine b ü t ü n vakfiyelerde
vakfın şer'î esaslara göre yönetilmesi ve idamesi için b i r e r mütevelli tayin
edildiği görülmektedir. Meselâ Atıf Efendi vakfının ilk mütevellisi, Atıf
Efendinin d a m a d ı Abbas Efendi, ikinci mütevelli ve asıl k ü t ü p h a n e mü-
tevellisi Atıf Efendi'nin oğlu Mehmed E m i n Efendidir. Ragıp Paşa vak-
fının mütevellisi, Paşanın vekilharcı Ali Ağa'dır. Yusuf Ağa vakfının mü-
tevellisi ise, vakfiyede şahıs olarak belirtilmemiş, yalnız Konya'da b i r
« k a i m - m a k a m - ı mütevelli» den b a h s o l u n m u ş t ü r . Vakfiyelerin sonları,
vâkfın bozulmamasını sağlayacak tenbihler ve b i r e r d u a ile biter. En
s o n d a vakfın şer'î esaslara göre ve vakfedenin gönül rızası ile yapıldığını
gören şahidlerin imzaları yer alır. Bu esaslara göre yazılıp imzalanan
vakfiyeler, bölgenin kadısı tarafından imza ve m ü h ü r l e n i p tescil edil-
mişlerdir. Tescil yazısı ve m ü h r ü çoğunca vakfiyelerin b a ş kısmına,
a r a p ç a olarak ve noktasız harflerle yazılmaktadır.

Kütüphanelerin kuruluş amaçları:


1. Fatih vakfiyesinde F a t i h Kütüphanesi'nin k u r u l u ş amacı şu satır-
larla ifade edilmektedir:
6

«..Cami-i şerifin canib-i garbisinde bir buk'a-i lâtife d a h i inşa bu-


yurdular. Ta ki medaris-i şerifelerinde ifade-i u l û m eden m ü d e r r i s i n ve
iktibas-ı ulûm-ı âliye eden talibin-i m ü s t a 'iddin, belki ulema-i m ü s t a h î k -
k i n d e n sair m u h t a c i n içlin vakf b u y u r d u k l a r ı k i t a b l a r içün m a h z e n ola..»
Yani K ü t ü p h a n e , medrese öğretim üyeleri, öğrencileri ve devrin
bilginlerinin istifadesi için k u r u l m u ş t u r .
2. Selimiye Vakfiyesinde k ü t ü p h a n e n i n k u r u l u ş nedeni bildirilmemiş-
tir. Ancak K ü t ü p h a n e , cami içinde ve medreseye yakın olarak kuruldu-
ğuna göre, Fatih vakfiyesindeki amaç, burası için de bahis k o n u s u olabi-
lir.
3. 1678 yılında Köprülüzade Fazıl Ahmed Paşa tarafından tesis edi-
len K ö p r ü l ü K ü t ü p h a n e s i ' n i n vakfiyesinden, k ü t ü p h a n e n i n «..talebe-i
u l û m ve ragıbinin istifadesi.» için açıldığı anlaşılmaktadır.
4. 1741 de Defterdar Mustafa Atıf Efendi tarafından tesis edilen Ve-
fa'daki Atıf Efendi Kütüphanesi'nin k u r u l u ş amacı, vakfiyesinde «..tale-
be-i u l û m u n ifade ve istifadesi mülâhazasiyle..» diyerek belirtilmektedir.
5. 1762 yılında S a d r a z a m Koca Mehmet Ragıp Paşa tarafından tesis
edilen Ragıp Paşa K ü t ü p h a n e s i ' n i n amacı vakfiyede açıkça belirtilmemiş-
tir. Kalemiyle Türk k ü l t ü r ve edebiyatına hizmet eden Paşa, tesis ettiği
bu k u r u m l a da Türk eğitim tarihi b a k ı m ı n d a n hayırlı bir iş yapmıştır.
6 — 1795 de Konya'da I I I . Sultan Selim'in annesinin k e t h ü d a s ı Yu-
suf Ağa tarafından k u r u l a n Yusuf Ağa Kütüphanesi, bu ilim ocağından
istifade e t m e k isteyen h e r k e s için açılmıştır, denilebilir.
Vakfiyelerine bu a r a ş t ı r m a d a yer verilemeyen b i r k a ç k ü t ü p h a n e n i n ,
hayli ilgi çekici olan, k u r u l u ş a m a ç l a r ı n a bu a r a d a kısaca d o k u n m a k
faydalı olacaktır.
I I I . Ahmed, Topkapı Sarayı'ndaki Kütüphanesini, «dolap köşele-
r i n d e u n u t u l m u ş , toz- t o p r a k altında çürüyen ve böcekler tarafından ke-
mirilen nice değerli kitabı saray sakinlerinin istifadesine s u n m a k için»
açtığını vakfiyesinin b a ş t a r a f l a r m d a izah eder.
Tire'deki Necip Paşa Kütüphanesi'nin açılış sebebi çok d a h a deği-
şiktir. Ancak bu sebep k ü t ü p h a n e n i n vakfiyesinden değil, vakfiyenin tes-
cil edildiği şer'iyye sicillerinden çıkarılmıştır. Ö m r ü n ü vakıflar konusu-
na vermiş Sayın Halim Baki K u n t e r ' i n bu sicillerden çıkardığı n o t a gö-
re, Bağdat Valiliğine tayin edilen Necip Paşa, Tire'den geçerken birçok
gencin, d u v a r diplerindeki gölgelere sığınıp k i t a p o k u d u k l a r ı n ı görmüş,
o n l a r a bir o k u m a yeri ve o k u n a c a k kitap sağlamak amacıyla ismini ta-
şıyan k ü t ü p h a n e y i k u r m u ş t u r .
Yine sayın H. B. K u n t e r ' i n bahsettiği Bozdağ'daki Musa Baba Za-
viyesi ve bu zaviyenin k ü t ü p h a n e s i k u r u l u ş a m a ç l a r ı b a k ı m ı n d a n çok
7

ilgi çekicidir. Bozdağ'ın kışın aşılması güç tepelerinde k a r l a r içinde do-


n u p kalan insanları k u r t a r m a k gibi sırf insanî m a k s a t l a r l a k u r u l a n Mu-
sa Baba Zaviyesi, bir b a k ı m a Sen B e r n a r M a n a s t ı r ı ' n m Anadolu'daki
eşidir. Zaviyenin avlusunda kasım b a ş l a r ı n d a n hıdrelleze k a d a r büyük
bir kazan içinde k a b a k m e r h e m i kaynarmış, dervişlerin k a r l a r a r a s ı n d a
d o n m u ş olarak b u l u p getirdikleri insanları bu m e r h e m l e tedavi ederler
ve h a s t a l a r iyileşinceye k a d a r zaviyede alıkoyarlarmış. H a s t a l a r ı n ve zavi-
ye sakinlerinin sıkılmamalarını temin amacıyla zaviyede b i r de kütüp-
h a n e tesis edilmiştir. Yalnız dinî değil, insanî gayelerle k u r u l a n zaviye
son asrın b a ş l a r ı n d a yıkılmış, pek tabii olarak k ü t ü p h a n e s i de dağıl-
mıştır. Geçmiş yüzyıllarda T ü r k ü n k i t a p sevgisi, en b ü y ü k şehirlerden
kasabalara, yalnız k a s a b a l a r a değil, aşılması güç dağ sırtlarına k a d a r
kitabı g ö t ü r m ü ş t ü r .

Kütüphane binaları:
1. Fatih vakfiyesinde, F a t i h Camiinin batı tarafında «bir buk'a-i lâti-
fe» diye anlatılan k ü t ü p h a n e binası günümüze intikal edememiş, geçen
asırlarda yıkılan bu b i n a n ı n külliye içindeki yeri de kesin olarak biline-
memektedir, demiştik. *)
2. Selimiye Camii k ü t ü p h a n e s i n i n özel bir binası yoktur. Cami için-
de, m i h r a b ı n solunda, t a m h ü n k â r mahfiline karşı ve m ü t e n a z ı r olan kö-
şede k u r u l m u ş t u r .
3. Köprülü Kütüphanesi, İ s t a n b u l ' d a Divanyolu üzerinde halen kü-
t ü p h a n e olarak kullanılan özel binası içinde k u r u l m u ş t u r . Vakfiyede bu
bina «... ve yine mahmiye-i İ s t a n b u l ' d a Molla Fenarî Mahallesinde bina
eylediğim bir tarafı k e n d i milkim olan dekâkin ve bir tarafı tarik-i h a s
ve bir tarafı i m a m a ve müezzine süknası m e ş r u t a olan vakf o d a l a r ve
bir tarafı Kaya S u l t a n arsası ile m a h d u d etraf-ı erba'ası k â r g i r divarlı
hızane-i k ü t ü b ü m içinde olan m ü ş t e m i l â t ı ile vakf ve h a b s e d ü b şöyle
ş a r t eyledim ki zikr-i ati ş u r u t üzere k ü t ü b vaz' o l u n a . » diye tarif edil-
mektedir. 14 kişilik o k u m a salonu, bir giriş ve bir d e p o d a n müteşekkil
küçük, fakat sevimli bir binadır.
4. Atıf Efendi K ü t ü p h a n e s i 2.000 zira yüz ö l ç ü m ü n d e bir arsaya in-
şa edilmiş, altı boş bir salonu, bir hafız-ı k ü t ü p odası ile bir depoyu ih-
tiva etmektedir. Ayrıca hafız-ı k ü t ü p l e r için üç m e ş r u t a evi vardır. Vak-
fiyede b i n a d a n şu şekilde bahsedilmektedir: «...halen sakin olduğum
Bugün Selimiye Kütüphanesi, külliyenin sıbyan mektebine nakledil-
miş b u l u n m a k t a d ı r .

*) Tahminler için Bk. T ü r k K ü t ü p h a n e c i l e r Derneği Bülteni, Cilt: VI, Sayı: 4, S: 7-8.


8

işbu menzil-î kebirin Molla Guranî cami-i şerifi canibinde vaki iki taraf-
t a n b e n i m sakin o l d u ğ u m menzil-i kebirin ve b i r t a r a f t a n bazen h a l e n
şeyh-i meşâyihül-islâm devletlu es-Seyyid Mustafa Efendi hazretlerinin
menzil-i kebirlerine m u t t a s ı l a h a r sagir menzilleri ve bazen yine vakfım-
d a n olan menzil ve bir t a r a f t a n tarih-i a m m ile m a h d u d , tulden ve arzen
be-hisab-i terbi'i b e n n a zira'iyle 770 b u ç u k zira' a r s a üzerinde m e b n i
fevkani iki oda bir sofa divanhane ve kenif ve h a m a m ve c a m e k â n ve
kenif ve t a h t ı n d a bir k â r g i r m a t b a h ve sed üzerinde bağçe ve havluyu
m ü ş t e m i l mülk-i menzil ile yine mahmiyye-i mezburede m e r h u m Şeyh
Ebu'1-Vefa mahallesinde vaki bir t a r a f t a n M u h a m m e d Çelebi m ü l k ü ve
bir taraftan Ç u k a d a r Ahmed m ü l k ü v e bir t a r a f t a n m e r h u m m ü ş a r ü n
ileyh vakfı ve bir t a r a f t a n tarik-i a m m ile m a h d u d Haseki Mustafa Ağa
n a m kimseden iştira e d ü b halen kütüb-i mevkufem içün m ü c e d d e d e n kü-
t ü p h a n e b i n a eylediğim tulen ve arzen be-hisab-ı terbi'i 2000 zira' arsa-i
m e m l û k e ile üzerine b i n a eylediğim kütübhaneyi...»
5. Bayezid'den Aksaray'a giden cadde üzerinde inşa edilen Ragıp
Paşa K ü t ü p h a n e s i ' n i n arsası 5497 zira' yüz ölçümündedir. Bu arsa üze-
rinde bir sıbyan m e k t e b i (şimdiki Çocuk K ü t ü p h a n e s i ) , çeşme ve bir
de t ü r b e inşa edilmiştir. K i t a p deposu o k u m a s a l o n u n u n o r t a yerinde
etrafı oyma madenî p a r m a k l ı k l a r l a çevrilmiştir. Ayrıca gece n ö b e t e ka-
lacak hafız-ı k ü t ü p l e r için biri büyük, diğeri küçük iki oda, bir dehliz,
dört (W. C ) , 5 adet m u s l u k ve iki sebil vardır. K ü t ü p h a n e n i n altı mah-
zendir. Vakfiyede b i n a d a n şöyle b a h s o l u n m a k t a d ı r : «... İ s t a n b u l ma-
h a l l â t ı n d a n Lâleli Çeşme k u r b ü n d e nefs-i K o s k a ' d a Nişancı Kemaleddin
mahallesinde k â i n etraf-ı e r b a ' a d a n defterdar-ı esbak m e r h u m Halil
Efendi zevcesi menzilleri ve tarik-i h a s ve Mehmed Paşa kerimesi Ruki-
ye H a n ı m bağçesi ve sabıkan b a r u t h a n e nazırı Ahmet Efendi menzili ve
tarik-i a m m ve tarik-i h a s ve Rukiye H a t u n m e ş r u t a menzili ve sabıkan
şehremini Mehmed Efendi menzili ve tarik-i c a d d e ile m a h d u d be-hisab-ı
terbi'i 5497 zira' m u h a t hıyata-i mülkiyet-i s a h i h a m olan arsayı ve arsa-i
mezkûrenin bir kıt'asına hizane-i kütüb-i mevkufem olmak üzere dest-
yarî-i tevfik-i b a r i ile bina eyledüğüm kütübhane-i feyz-aşiyaneyi ve yine
arsa-i m e r k u m e n i n kıt'a-i u h r a s m a t a r h ve inşa eyledüğüm mekteb-i mat-
bu'ul-beyan ve yine arsa-i m e r k u m e dahilinde hafız-ı k ü t ü b olan kimes-
neler alâ tarik il-müşareke sakin olmaları içün bina eylediğim kebir ve
sagir iki b a b kârgir o d a ve dehlizi d ö r t aded kenifi ve yine arsa-i m e r -
k ü m e d e tarik-i cadde üzerine bina eylediğim 10 b a b kârgir d ü k k â n l a r ı
v e k ü t ü b h a n e t a h t ı n d a k â i n d e m ü r k a p u l u beş b a b m ü k e m m e l kârgir
mahzenleri ve yine arsa-i m e r k u m e d e k â i n beş aded abdest musluğu, bir
büyük çeşme, dervaze-i k ü t ü b h a n e y e bina eyledüğüm iki a d e d sebil çeş-
9

meleri...»
5. Yusuf Ağa K ü t ü p h a n e s i ' n i n binası h a k k ı n d a vakfiyede b i r bahis
yoktur. K ü t ü p h a n e , Konya'da Selimiye Cami'ine bitişik olarak inşa edil-
miştir. Biri dışa, diğeri cami'e açılan iki kapısı vardır. Kitap deposu Ra-
gıp Paşa K ü t ü p h a n e s i ' n d e k i gibi o k u m a salonunun ortasındadır. Kenar-
larda da dolaplar vardır. Birkaç b a s a m a k merdivenle çıkılır, altı boş ol-
sa gerektir.
Bu b i n a l a r d a n son üçü, devirlerindeki k ü t ü p h a n e mimarisine uy-
gun olarak ve özellikle kitapların sağlığı düşünülerek inşa edilmiştir.
Günümüzdeki m o d e r n k ü t ü p h a n e m i m a r i s i anlayışına u y m a m a k l a be-
r a b e r devirleri b a k ı m ı n d a n dikkate ve t a k d i r e şayandırlar. B ü t ü n bu
k ü t ü p h a n e l e r b u l u n d u k l a r ı şehirlerin k ü l t ü r merkezlerinin çok yakın-
larında k u r u l m u ş l a r d ı r .

Kütüphane mütevellileri :
Vakfiyelerden anlaşıldığına göre eski T ü r k k ü t ü p h a n e l e r i ister sul-
tan, ister vezir olsun t a m a m e n özel teşebbüsler tarafından k u r u l m u ş ve
gelirleri özel vakıflardan sağlanmıştır. Bu gelirlerin yönetimi ve düzeni
mütevellilere bırakılmıştır. Bu mütevelliler çoğunca bir kişidir. Misal
o l a r a k Atıf Efendi vakfının ilk mütevellisi, vâkıfın d a m a d ı , ikinci müte-
vellisi oğludur. Ragıp Paşa vakfına önce vekilharcını mütevelli tayin et-
mekle birlikte, asıl mütevelli kendisidir. Tevliyet s o n r a d a n evlâdına, ev-
l â d m ı n evlâdlarına, onlar inkıraz edince azatlı kölelerine ve onların ev-
lâdına bırakılmıştır. Mütevellilere, gelirleri t o p l a m a k t a cabi denilen
görevliler ve hesap için de kâtipler yardımcıdırlar. Ragıp Paşa azatlı kö-
lesinin soyunun inkırazıyla açılacak mütevelliliğe vaktin h a k i m i n i n re-
yiyle ve vakıf nazırının m ü t a l â a a s ı a l ı n d ı k t a n sonra «...süleha-yı m ü s -
liminden arayiş-i diyanet ile mütehalli, ziver-i istikamet ile mütecelli
ruyet-i umur-i vakfda şaibe-i hiyanetten ari bir kimesne mütevelli...»
olarak görevlendirilmelidir, demektedir. Mütevelli günde 15, k â t i p 10,
cabi de 5 akçe alacaklar, ayrıca gelirin o n d a biri a r a l a r ı n d a pay edile-
cektir. Yusuf Ağa, Konya'daki kaim-makam-ı mütevelliye günde 20 akçe
vermektedir.

Kütüphane personeli:
Vakfiyelere göre, Fatih K ü t ü p h a n e s i ' n d e biri hafız-ı k ü t ü p , biri kâ-
tib-i k ü t ü p , biri nazır olmak üzere personel sayısı ü ç t ü r . Selimiye Kü-
t ü p h a n e s i ' n d e b i r hafız-ı k ü t ü p , bir kâtib-i k ü t ü p ve n a k k a ş bir de ciltçi
görevlendirilmiştir. K ö p r ü l ü K ü t ü p h a n e s i n i n üç hafız-ı k ü t ü b ü , bir cilt-
10

çişi, bir de kapıcısı vardır. Atıf Efendi K ü t ü p h a n e s i ' n d e üç hafız-ı k ü t ü p


çalışmaktadır. Ragıp Paşa K ü t ü p h a n e s i ' n d e iki hafız-ı k ü t ü p , iki yamak,
bir kapıcı-türbedar b u l u n m a k t a d ı r . Yusuf Ağa, K ü t ü p h a n e s i ' n d e iki ha-
fız-ı k ü t ü p , iki yamak, bir k ü t ü p h a n e hocası ve kayyumu görevlendir-
miştir.
Fatih vakfiyesinde personelin kişilikleri şu şekilde belirtilmiştir :
«...esami-i kütüb-i mu'tebereye arif ve m ü d e r r i s ve m u ' i d ve m ü s t a i d d i -
n i n m u h t a ç oldukları k ü t ü b i n tafsiline vakıf» yani kültürlü, yalnız ki-
tapların adlarını bilmekle kalmayacak, icabında kitapları açıklayabile-
cek k a d a r bilgili bir hafız-ı k ü t ü p b u l u n a c a k ve günde altı akçe p a r a ve
i m a r e t t e n de günde bir pay aş alacaktır. Kâtib-i k ü t ü p anlayışlı ve kül-
türlü bir insan olacak, k ü t ü p h a n e d e k i kitapların sayısını bilecek, def-
terini tutacak, iare edilen kitapları deftere kaydedecek, geri geldiğinde
bir yaprak bile kaybolmamış olmasına dikkat edecek b u n a karşılık gün-
de dört akçe ve i m a r e t t e n bir pay aş alacaktır. K ü t ü p h a n e nazırının va-
sıfları ve maaşı vakfiyede kayıtlı değildir. Görevi h e r ay s o n u n d a gelip
kitapların sayımını y a p m a k t a n ibarettir. Nazırın görevinin b ü t ü n külli-
yeye şamil olması m u h t e m e l d i r .
Selimiye vakfiyesinde hafız-ı k ü t ü b ü n irfan ve doğruluk sahibi, kö-
tülükten sakınan, iyilik severlikle muttasıf, kitapların üzerine titreyen
bir şahıs olması istenmekte, günde beş d i r h e m a l m a k t a d ı r . Diğer iki
hafız-ı k ü t ü p sanatlarında m a h i r birer kâtip ve n a k k a ş olacaklar, kâtip
günde dört, n a k k a ş da beş d i r h e m alacak, n a k k a ş ayni z a m a n d a cami'in
nakışlarını da onaracaktır. Ciltçinin gündeliği ise üç dirhemdir, o da
ciltleri onaracak, gerekirse yeniden yapacaktır.
Köprülü K ü t ü p h a n e s i ' n d e k i hafız-ı kütüplerin ve yardımcılarının
vasıfları ve aldıkları maaş vakfiyede kayıtlı değildir.
Atıf Efendi Kütüphanesi'ndeki üç hafız-ı k ü t ü p m u t e m e d kimseler-
den seçilecek, m e ş r u t a olan evlerde oturacaklar, yerlerine vekil bıraka-
mayacaklar, öldüklerinde görevlerine çocuk ve aklı b a ş ı n d a olmayan
evlâtları tayin edilemiyecek, birinci hafız-ı k ü t ü p ölünce yerine ikinci,
ikincinin yerine üçüncü geçecek, üçüncü yerine de itimad edilir, d i n d a r
bir kimse tayin edilecektir. Vakfiyedeki en önemli unsur, eskilerin tabi-
ri ile görevlerin «evlâdiyelik» olmaması yani b a b a d a n oğula geçemiye-
•ceği şartıdır. Bu Osmanlı İ m p a r a t o r l u ğ u n u n dejenere olmuş eski çalış-
ma sistemine karşı gösterilmiş bir tepkidir. Nitekim ayni özelliği Ragıp
Paşa ve Yusuf Ağa vakfiyelerinde de görürüz. Atıf Efendi k ü t ü p h a n e -
si'ndeki hafız-ı k ü t ü p l e r h a r i ç t e n vazife alamazlar, çünkü onlara h e m
oturulacak ev, h e m de yeteri k a d a r m a a ş verilmiştir. Birinci hafız-ı kü-
t ü p günde 80 akçe, ikinci 75 akçe, üçüncü 70 akçe almaktadırlar. Atıf
11

Efendi K ü t ü p h a n e s i günde üç vakit namaza açıktır, n a m a z a yalnız oku-


yucular değil, civardan gelen kimseler de katılmaktadır, ki bu h u s u s
k ü t ü p h a n e y e okuyucu çekme b a k ı m ı n d a n o devre h a s b i r b u l u ş olsa ge-
rektir. N a m a z d a birinci hafız-ı k ü t ü p imamlık, ikincisi müezzinlik yap-
m a k t a , ü ç ü n c ü kandilleri y a k m a k t a d ı r . K ü t ü p h a n e d e haftada iki gün
sabah n a m a z ı n d a n sonra bir şahıs gündeliği 12 akçeye vaaz etmektedir.
K ü t ü p h a n e n i n ve k ü t ü p h a n e c i evlerinin su yollarını t a m i r eden u s t a n ı n
gündeliği 8, mücellidinki 4, k ü t ü p h a n e d e t a m i r a t y a p a n m a r a n g o z u n
gündeliği keza d ö r t akçedir. Atıf Efendi K ü t ü p h a n e s i o k u m a salonuna
girerken sağ duvardaki m e r m e r levha üzerine hakkedilen vakfiye öze-
tinde bu h u s u s l a r şu şekilde geçmektedir: «...Müste'id ve mütedeyyin üç
kimesne hafız-ı k ü t ü b o l u p hizmet-i lâzımelerine bizzat kıyam i d ü b ve-
kil n a s b eylemiyeler ve k ü t ü b h a n e m ittisalinde b ü n y a d i d ü b süknasını
ş a r t eylediğim üç b a b k â r g i r menazilin herbirinde sakin ve hafız-ı kütüb-
lük cihatına mutasarrıf olmaları menazil-i m e ş r u t a l a r d a bizzat sakin
olmaları ile m e ş r u t ola ve eğer hilâf-ı şart-ı mezkur menazil-i mahsus-
l a r ı n d a sakin olmazlar ise cihatları r e f ' ve hane-i m e ş r u t a l a r d a sakin ol-
m a ğ a ragıb ve hizmet-i lazımelerini edaya k a a d i r m u ' t e m e d kimselere
verile. Hulâsa-i k e l â m hafız-ı k ü t ü b l ü k cihatı bizzat hane-i mezkurelerde
sakin ve m u t a v a t t ı n olmaları ile m e ş r u t ola ve hafız-ı k ü t ü b l ü k c i h a t m m
örf-i beled gibi kasr-i yedi hilâf-ı ş a r t ı m olmağla kasr-i yed edenlere ruh-
sat verilmeyüb eğer izhar-ı fütur iderlerse cihet-i ref'i şurut-i mezkureye
m ü r a i b i r kimesneye tevcih oluna ve hafız-ı k ü t ü b l ü k hizmeti vakf eyle-
diği kütüb-i m u ' t e b e r e muhafazasından ibaret bir m a ' n a olmağla hiz-
met-i mezbureye k a i m olanların m u ' t e m e d kimselerden olması lazime-i
h a l d e n olup hafız-ı k ü t ü b l e r i n birisi b i e m r ' illahi te'alâ fevt o l d u k d a örf-i
belede kıyasen sabi oğluna verildiği l â m u h a l ü h ü ahir-i tevkile m u h t a ç ve
vekili olan kimse bizzat cihet-i m e r k u m e n i n mutasarrıfı olmadığına bi-
n a e n hizmetinde k u s u r u emr-i bedihi olmağla vech-i m e ş r u h üzere hafız-ı
k ü t ü b l ü k eda-yi hizmet-i m e ş r u t a y a m ü s t e n i d olmayan sabi oğluna tev-
cih olunmaya... hafız-ı k ü t ü b olanlar müderrisin-i k i r a m ve kuzat-ı ze-
v'il-ihtiram ve e i m m e ve müezzinin ve kayyum olmaya hasıl-ı k e l â m şu-
rut-i m e ş r u t a m üzere s a b a h t a n a k ş a m a dek eda-yi hizmet-i mezkureye
m â n i hizmeti olmaya ve hafız-ı k ü t ü b olan üç kimsenin mani-i şer'iyye-
leri olmadığı halde h e r g ü n m a a n k ü t ü b h a n e m d e mevcud b u l u n a l a r ve
mütevelli olanlar şurut-i mezkureye m ü r a c a a t t a ihtimam-ı t a m ideler.» 1)
Ragıp Paşa K ü t ü p h a n e s i kütüphanecileri «ulema ve s u l e h a d a n fa-

1) D a h a geniş bilgi için bk. İ s t a n b u l Üniversitesi Edebiyat Fakültesi T ü r k Dili ve


Edebiyatı Dergisi, 1953, Cilt: VI, S: 137 v.d.
12

rig ül-bal, m e m d u h ül-hisal ve «recül-i t a m ve sahib-i i k d a m kimesneler»


olacaktır. Yerlerine d u r u m u bilinmeyen, işine bigâne ve ehil olmayan
kimseler tayin edilemiyecektir. Babası cihetidir, diye hafız-ı k ü t ü b ü n
ölümüyle açılan yere ehil ve m ü s t e h a k olmayan çocukları görev alamı-
yacaklardır. Göreve h a k k ı olan liyakat sahibi kimseler alınacaktır.
Atıf Efendi vakfiyesinde olduğu gibi, gerek Ragıp Paşa ve gerek Yu-
suf Ağa vakfiyelerinde personel k o n u s u n d a çok ilgi çekici bilgilerle kar-
şılaşmaktayız. Bu b a k ı m d a n b u r a d a konuyu üç kısımda ele almak, ge-
rek karşılaştırma ve gerek d u r u m u d a h a iyi açıklayabilme b a k ı m ı n d a n
d a h a elverişli olacaktır.

1. Personelde a r a n a n vasıflar ve personelin kişiliği:


Buraya k a d a r gördüğümüz vakfiyelerde kütüphanecilerin bilgili,
itimad edilir, iyi ahlâklı kimseler ve k ü t ü p h a n e c i yardımcılarının yine
bilgili, dikkatli, titiz ve emin kişiler olmaları isteniyordu. K ü t ü p h a n e c i -
lerdeki b u l u n m a s ı gerekli vasıfları tek tek sayması b a k ı m ı n d a n en ilgi
çeken vakfiye Yusuf Ağa'nınkidir. Yusuf Ağa, K ü t ü p h a n e s i n d e çalışacak
kimselerin»...belde-i mezburede m u k i m , m u ' t e m e n ve m ü s t a k i m , sahib-i
daniş ve isti'dad m e m d u h ul-etvar, hoş-nihad, salah u diyanet ile mevsuf,
hüsn-i hal ile ma'ruf, ahlâk-ı h a m i d e ve evsaf-ı pesendide a s h a b ı n d a n
m ü m t a z ve m ü n t e h a b , sevabık-ı ahval-i mücerreb...» yani Konya'da otu-
r a n , emniyetli, doğru, bilgili ve istidatlı, tavırları övülmeğe lâyık, h o ş
yaradılışlı, d i n d a r ve kötülüklerden k u r t u l m u ş , iyi hal ile tanınmış, ah-
lâk ve k a r a k t e r sahipleri arasında yükselmiş ve seçilmiş, geçmişteki du-
r u m u tecrübe edilmiş kişilerden olmasını istemektedir. Bu vasıfların ço-
ğu günümüzdeki kütüphanecilerde de b u l u n m a s ı gerekli hususlardır.

2. Kütüphanecilerin tayinleri:
Ele aldığımız ilk üç vakfiyede k ü t ü p h a n e personelinin nasıl tayin
edilip terfi ettirileceklerine dair bir kayıt yoktur. Gerek Atıf Efendi ve
gerek Ragıp Paşa vakfiyelerinde çağları b a k ı m ı n d a n k a n g r e n olmuş b i r
meseleye ve bozulmuş bir iş ahlâkına el koyarlar. Atıf Efendi Kütüpha-
nesi'nin kapısındaki levhadan aldığımız p a r ç a d a bu konuya biraz doku-
n u l m u ş t u . Ragıp Paşa k u r d u ğ u Kütüphane'yi ehil ellerle yönetebilmek
ve k ü t ü p h a n e n i n yönetimini düzene bağlıyabilmek için vakfiyesine bazı
şartlar koymuştur. Bu şartların k o n m a sebebini araştıralım.
Ragıp Paşa zamanına k a d a r bir k ü t ü p h a n e n i n birçok hafız-ı k ü t ü p -
leri b u l u n u r d u . Bunlar görevlerine haftanın belirli günlerinde gelirler,
nöbetle iş görürler, diğer günlerde bir camide imamlık ya da müezzin-
lik, bir m e k t e p t e hocalık ya da bir t ü r b e d e bekçilik yaparlardı. Bir a d a -
13

mm üzerinde çeşitli işler toplanırdı. Bu k ö t ü bir gelenek halini almıştı.


B u n u n k a d a r k ö t ü diğer b i r gelenek de görevlerin b a b a d a n oğula geçer,
eskilerin deyimiyle «evlâdiyelik» oluşuydu. Baba ölünce, yerine o işin
ehli olsun olmasın oğlu geçer ve eğer oğlu iş görecek b i r yaşa gelmemiş,
reşit olmamışsa reşit oluncaya k a d a r göreve bir vekil tayin edilir; maa-
şın yarısını çocuk, yarısını vekil alır, b u n u n sonucu olarak da işler düzeni-
ni kaybederdi. Bir idare a d a m ı olarak Ragıp Paşa evkaf idaresinin içine
d ü ş t ü ğ ü perişanlığı görmüş, hiç olmazsa kendi k u r d u ğ u müesseseyi b i r
keşmekeşten k u r t a r m a k istemiştir. Bu hususu, vakfiyesinde şu şekilde i-
fade e t m e k t e d i r : «.. ve hafız-ı k ü t ü b l ü k cihetlerinin vekâlet ve kasr-ı yedi
(görevi başkasına d e v r e t m e k ) mugayir-i ş a r t ı m olmağla örf-i beled gibi
kasr-ı yed m u r a d edenlere vekâlet ile eda-yı hizmete m u t a s a d d i olanlara
bir t ü r l ü cevaz ve r u h s a t verilmeye. Ve hafız-ı k ü t ü b l ü k a n c a k kedd-i ye-
m i n ve arak-ı cebinim ile t e d a r ü k ve tahsil ve bi-kader it-take hame-i
bidaa-i i k t i d a r ı m ile ekserisin t a s h i h ve ikmal eyleyüb taleben li-mer-
zat'illah'il-cemil vakıf ve tesbil eylediğim kütüb-i mu'tebere-i m u s a h h a -
he muhafazasından ibaret olmakla hizmet-i m e r k u m e d e i s t i h d a m olu-
n a n l a r b e h e r hal recül-i t a m ve sahib-i i k d a m kimesneler olması lâzım
ve l â b ü d olmağın sabi-yi m ü r a h i k makulesine tevcih o l u n d u ğ u s u r e t t e
bi'n-nefs eda-yi hizmete liyakatli olmayup b i r k a ç akçe vazife-i niyabet
ile m e ç h u l ül-ahval bir bigâne ve na-ehil kimesneyi tevkile m u h t a ç ve ve-
kâlet ile kütüb-i m e r k u m e m i muhafaza kabil olmadığından m a a d a şu-
rut-i m u h a r r e r e m e bir veçhile riayet olunmayacağı zahir ve hüveyda
o l d u ğ u n d a n naşi bi'emrillahi tealâ hafız-ı k ü t ü b l e r d e n biri fevt olduk-
da sabi-yi m ü r a h i k ve na-ehil ve na-müstahak evlâdı k a l u r ise evkaf-ı
sairede riayet olunan örf-i beldeye binaen hafız-ı k ü t ü b l ü k ciheti babası
cihetidir deyu bu m a k u l e sabi-yi m ü r a h i k evlâdına verilmeyüb erbab-ı
i s t i h k a k d a n sahib-i liyakat kimesnelere tevcih o l u n u p bi'n-nefs eda-yi
hizmet ettirile.»
Yusuf Ağa Vakfiyesinde de k ü t ü p h a n e hizmetlerine kimlerin tayin
edilebileceği, z a n a a t k a r l a r l a tüccarların tayin edilemiyecekleri, görevli-
lerin başka bir işle meşgul o l m a m a l a r ı belirtilmiştir: «...ve herbirinin
meratib-i tebyin o l u n u p a n c a k meşagil-i saire ile iştigal bi'n-nefs hizmet-
lerinden müstelzim-i işgal olmağla belde-i m e z b u r e d e emr-i m a a ş l a r ı n a
kâfi ve balegan mabelag idare-i mesariflerine vafi tayin o l u n a n veza'if-i
mezkureye kanaat-berle külle yövmin ve saatin bi'n-nefs eda-yı hizmete
say-i beliğ eyleyip vekâlet ve m ü n a v e b e suretleri vechen min'el-vücuh
hilâf-ı ş a r t ı m olmağla ol vadilere mezburinin ısrarları olur ise cihetleri
ref' oluna ve h e r biri recül-i t a m ve h i d a m a t ı n d a sahib-i i h t i m a m olmak
üzere kuzzat ve nuvvab ve m ü d e r r i s ve hizmet e r b a b ı n d a n k ü t t a b ve
14

eirnme g ü r u h u mekâsib-i saire kaydiyle bi'n-nefs hizmete a d i m ül-iktidar


erbab-ı hıref ve sanayiden ve t ü c c a r makulesinden o l m a m a l a r ı d a h i şu-
rut-i kaviyye-i vacibet ür-riayyetten olup...»
Yusuf Ağa da Atıf Efendi gibi hafız-ı kütüplerinin terfiini düşün-
m ü ş , birinci hafız-ı k ü t ü p l ü ğ ü n boşalması halinde ikinci hafız-ı k ü t ü b ü n
bu yere, ikincinin yerine de birinci yamağın, o n u n yerine de ikinci ya-
mağın geçirilmesini şart k o y m u ş t u r .

3. Personelin maaşları :
İlk dört vakfiyede personelin aldığı maaşları g ö r m ü ş t ü k . Bunlar
devirlerine göre yeterli ve t a t m i n edicidir. P a r a değerinin değişmesiyle
orantılı olarak vakfiyelerde gündeliklerin arttığı m ü ş a h a d e edilmekte-
dir. Fatih devrinde 6 akçe olan hafız-ı k ü t ü p maaşı, personel sayısının
artışıyla beraber, Atıf Efendi K ü t ü p h a n e s i ' n d e birinci hafız-ı k ü t ü p l ü k
için 80, ikinci için 75 ve ü ç ü n c ü için 70 akçeye k a d a r yükselmiştir. Ragıp
Paşa birinci hafız-ı k ü t ü b ü n e günde 120, ikincisine 110 akçe gündelik
vermektedir. Ayni t a r i h t e ve ayni vakfiyede sibyan m e k t e b i n i n hocası-
na ise 40 akçe gündelik verilmektedir. Bu husus o devirde b i r k ü t ü p h a -
r e c i ile bir ilkokul öğretmeninin m a a ş d u r u m l a r ı n ı ve kütüphaneciye
verilen değeri göstermek b a k ı m ı n d a n gerçekten ilgi çekici bir h u s u s t u r .
Ragıp Paşa K ü t ü p h a n e s i ' n d e k ü t ü p h a n e c i yardımcıları iki kişidir ve
günde 15 er akçe almaktadır. Ayrıca bir de kapıcı b u l u n m a k t a d ı r . Bu,
«talebe-i u l û m d a n bir m ü n t e h a b ve m ü s t a ' i d ve hizmet-i lâzimesinde
m u k i m ve mecid» bir kimse olacak sabah ve a k ş a m k ü t ü p h a n e kapıla-
rını açıp kapayacak, k ü t ü p h a n e ve türbeyi her gün toz t o p r a k t a n te-
mizleyecek, t ü r b e d a r l ı k yapacak, çeşmelerin taslarının çalınmamasına
dikkat edecek bu görevlere karşılık da günde toplu olarak 28 akçe ala-
caktır.
Yusuf Ağa K ü t ü p h a n e s i ' n d e birinci hafız-ı k ü t ü p günde 100, ikinci
90, iki y a m a k 50 şer akçe alacaklardır. B u n l a r d a n başka k ü t ü p h a n e d e
bir de k ü t ü p h a n e hocası görevlendirilmiş, k ü t ü p h a n e y e devam edecek
öğrencilere ders vermesi şart k o ş u l m u ş t u r . Atıf Efendi K ü t ü p h a n e s i ' n -
deki hoca ise haftanın muayyen g ü n ü n d e vaaz etmektedir. Nitekim böy-
le bir vazifeye Topkapı Sarayı I I I . Ahmed K ü t ü p h a n e s i ' n d e de rastla-
maktayız. Bu zat sarayın gelenek halindeki r a m a z a n derslerini de yönet-
mektedir. Yusuf Ağa K ü t ü p h a n e hocası olan m ü d e r r i s günde 60 akçe,
k ü t ü p h a n e y i temizleyecek olan kayyum da günde 10 akçe alacaklardır.
Yusuf Ağa K ü t ü p h a n e s i personeli maaşlarını altı ayda bir topluca ala-
bileceklerdir.
15

Kütüphane görevleri :
Vakfiyelerde k ü t ü p h a n e görevleri d ö r t m a d d e d e toplanabilir.
1. Kitapların m u h a f a z a s ı :
K ü t ü p h a n e k u r u c u l a r ı n ı n üzerinde İsrarla d u r d u k l a r ı tek u n s u r ki-
t a p l a r ı n muhafazasıdır, denilebilir. Onları okuyucu hizmetlerinden önce
birinci derecede bu h u s u s ilgilendirmektedir. B u n d a yazma kitapların
çok pahalı oluşları, az b u l u n u ş l a r ı rol o y n a m a k t a d ı r . Nitekim eskiler ki-
t a p depolarına hazine karşılığı «hızane» demektedirler. Kitapların çok
ilkel şekilde olan katalog ve tasnif d u r u m l a r ı n a ise koleksiyonlardan
bahsedilirken dokunulacaktır.
2. Okuyucu hizmetleri :
Vakfiyelerde kitapların k o r u n m a s ı n d a n sonra yer alan b i r u n s u r d u r .
Fatih vakfiyesinde k ü t ü p h a n e d e n kimsenin eli boş çevrilmeyeceği kesin
olarak emredilmiştir. «Tacüt-tevarih» ve «Cizyedar tarihi»nden anlaşıl-
dığına göre F a t i h k ü t ü p h a n e s i ' n d e bir kitabın muhtelif n ü s h a l a r ı bu-
l u n d u r u l m a k t a , bu h u s u s a okuyucu bekletmemek için bilhassa dik-
k a t edilmektedir.
Selimiye vakfiyesinde kitapların bekletilmeden verilmesi, alınırken
k o n t r o l edilmesi kayıtlıdır. Bu iki k ü t ü p h a n e n i n açılış saatları vakfiye-
lerde belirtilmemiştir.
K ö p r ü l ü K ü t ü p h a n e s i haftada üç gün pazar, salı ve p e r ş e m b e gün-
leri gün d o ğ u ş u n d a n ikindiye k a d a r okuyucuya açık t u t u l a c a k t ı r . Hafız-ı
k ü t ü p l e r bu süre içinde k ü t ü p h a n e d e n b i r yere ayrılmayacaklar, icabın-
da o k u m a ve istinsah için dışarıya da kitap iare edebileceklerdir. Vak-
fiyede bu h u s u s l a r şöyle kaleme alınmıştır: «...hızane-i k ü t ü p t e hafız-ı
k ü t ü p olan üç nefer kimesneler hıfz e d ü p hızaneden t a ş r a i h r a ç e t m e -
yüp ve e t t ü r m e y ü p haftada üç gün ki yöm ül-ahad ve sülüsa ve hamis
günleridir, tulû-ı şemsden a s r a değin hafız-ı k ü t ü p olan kimesneler kü-
t ü p h a n e d e m e k s i d ü p talebe-i ilm ve ragıbin v a r u p hızane-i mezkurede
m ü t a l â a ve istinsah i d ü p h a s b el- iktiza i h r a ç o l u n m a k lâzım gelirse ke-
fil-i meli veya rehn-i kavi ile vereler.»
Atıf Efendi K ü t ü p h a n e s i haftada iki gün, salı ve c u m a günleri
kapalıdır. Sair günler gün d o ğ u m u n d a n b i r saat s o n r a açılacak ve gün
b a t ı n ı m a iki saat kala kapatılacaktır. Bir kimse gelmese dahi a k ş a m
ezanına iki saat k a l m a d a n asla k ü t ü p h a n e kapısı kapatılmayacaktır.
Vakfiyede «...haftada beş gün m i n es-sabah ile'1-mesa salı ile c u m a gü-
n ü n d e n m a a d a tulû-i şemsten bir saat m ü r u r u n d a k ü t ü p h a n e m açılıp
gurub-ı şemse iki saat kalınca açık d u r a , faraza b i r kimesne gelmez ise
d a h i ba'de'1-asr saat ona varmayınca k ü t ü p h a n e m kapısı k a p a n m a y a ve
ç ü n k ü hafız-ı k ü t ü p olanlar kurb-ı k ü t ü p h a n e m d e bina eylediğim k â r g i r
16

müteehil hanelerde sakin ve m ü t e v a t t ı n olmaları m e ş r u t olduğu cihetten


s a h ve c u m a g ü n ü n d e n m a a d a a k ş a m a dek hizmet-i lâzımelerine kıyam-ı
a h a r kesblerinden kendilerini m e n ' eylediği cihetten...» diye yazılıdır.
Ragıp Paşa K ü t ü p h a n e s i haftada altı gün güneş d o ğ u ş u n d a n bir sa-
at s o n r a açılacak a k ş a m gün b a t ı m ı n a bir saat kala kapanacaktır, «Kü-
t ü p h a n e c u m a g ü n ü n d e n m a a d a hergün tulû-i şemsten bir saat müru-
r u n d a feth o l u n u p gurub-i şemse bir saat kalınca açık d u r u p bir ferd da-
hi gelmez ise a k ş a m a bir saat kalınca kapısı k a p a n u p hafız-ı k ü t ü p l e r
maiyyet ile bi'n-nefs eda-yı hizmete kıyam-ı t a m ve muhafaza-i k ü t ü b e ve
şerait-i m u h a r r e r e y e i h t i m a m edeler.»
Vakfiyesine göre Yusuf Ağa Kütüphanesi'nin de sabah açılış, a k ş a m
kapanış saatleri Ragıp Paşa K ü t ü p h a n e s i ' n i n aynidir. Ancak öğle ve
ikindi vakitleri n a m a z kılınacak k a d a r k ü t ü p h a n e n i n kapatılması vak-
fiyenin şartları arasındadır. Bu kapanış süresi içinde gerek okuyucu ve
gerek kütüphaneciler Selimiye cami'inde cemaatle birlikte n a m a z kıl-
m a k t a d ı r l a r . B u n u n için k ü t ü p h a n e d e n dışarı çıkmaları da gerekmez,
çünkü k ü t ü p h a n e bir ara kapı ile camie bağlanmıştır. Nitekim bu n a m a z
bahsine d a h a önce Atıf Efendi K ü t ü p h a n e s i vakfiyesinde de rastlanmıştı.
Okuyucuya iyi m u a m e l e edilmesi ve o k u y u c u n u n h e r isteğinin sür'at-
le sağlanması hususları h e m e n h e r vakfiyede yer almıştır. Bu husus Fatih
vakfiyesinde şu satırlarla yer alır: «...ve bi'1-cümle kâtib-i emin marife-
tiyle hafız-ı k ü t ü p talibine lâzım oldukça kütüb-i mevkufeyi tefrik ve
b a d e h u edayi kaza'il-vatar giru cem'u telfik eyleyüp vakf-ı şeriflerinden
bir varak zayi etmemeğe say-i ekid ve erbab-ı hacatı redd-i anif ile r e d d
etmeyüp hacetlerini reva görmeğe cehd eyleyüp..»
Yusuf Ağa vakfiyesinde k ü t ü p h a n e y e okuma, k i t a p çoğaltımı, istifa-
de ve karşılaştırma için gelen okuyuculara hiç m e n ' edilmeden istedik-
leri kitapların verilmesi, kitapların istifadeye s u n u l u ş u n d a k ü t ü p h a n e -
cilerin aciz göstermemeleri, özellikle okuyucuya izaz ve i k r a m d a bulun-
m a l a r ı şartlar a r a s ı n d a yer almaktadır, «...esatize-i b e n a m ve talebe-i
kiram-ı hazirine m a t l u b l a r ı olan kitabları bilâ t e r e d d ü t ve tevani tevzi
ve i'taya m ü b a ş e r e t ve bi'1-cümle tevarüd iden erbab-ı istifadeye h e r
veçhile m u a m e l e bi'1-mücamele olunup.» Yine Yusuf Ağa vakfiyesinde
enteresan b i r kayıtta okuyucuların kitapları o k u r k e n sezdirilmeden
k o n t r o l u d u r . Vâkıf okuyucuların kitapları kirletip eskitmemeleri için
k ü t ü p h a n e c i l e r tarafından göz ucuyla k o n t r o l edilmesini şartları arası-
na k o y m u ş t u r : «...lede'I-mütalâa ve'1-istinsah gerek k i t a p zayi ve gerek
evrak k a t ' o l u n m a m a s ı n a hafız-ı k ü t ü p l e r ve y a m a k a n kuşe-i çeşm-i dik-
k a t ile nazikâne i m ' a n ve nezaret ve b a d e i t m a m il-istifade ayni ile ma-
halerine vaz' olunmasına teyakkuz ve basiret üzere bulunalar...» Oku-
17

yucuya nezaketle m u a m e l e , okuyucuyu k ü t ü p h a n e y e ısındırma geçen


a s ı r l a r d a n beri k ü t ü p h a n e l e r i n başlıca ilkeleri a r a s ı n d a yer almıştır.
Eski vakıf k ü t ü p h a n e l e r i m i z d e çoğunca kitapların kütüphanede
o k u n m a s ı ve hiç bir suretle dışarı çıkarılmaması vakıf şartlarının başın-
da gelir. Ancak K ö p r ü l ü K ü t ü p h a n e s i ' n d e bu yerleşmiş geleneğin bozul-
d u ğ u ve dışarıya k i t a p iaresi gibi ileri bir h a m l e yapıldığı görülmekte-
dir. Vakfiyede gerekirse kuvvetli b i r kefil ve r e h i n karşılığı kitapların
k ü t ü p h a n e dışına iare edilebilecekleri ve iare süresinin üç aydan altı
aya k a d a r uzatılabileceği kaydedilmiştir: «...hasb el-iktiza i h r a ç olun-
m a k lâzım gelirse kefil-i melî veya rehn-i kavi ile verile üç aydan ziyade
veyahud ledi şiddet il-ihtiyac altı a y d a n ziyade k i m s e d e m e k s o l u n m a y u p
verilen kimselerden a l u n u p hızanede hıfz oluna...» vakfiyenin diğer b i r
yerinde de «...şöyle ş a r t eyledim ki hızane-i k ü t ü b d e zikr-i m ü r u r i d e n
huffaz-ı k ü t ü b olanlar talebe-i u l û m a rehn-i kavi ve y a h u d kefil-i melî
ile verüp h e r altı ayda yine a l u p hızanede hıfz i d ü p ziyade m e k s i t t ü r -
meyeler.»
B u n a benzer b i r kayda da d a h a önceki asırlarda F a t i h vakfiyesinde
r a s t l a n m a k t a d ı r ; F a t i h vakfiyesinde h e r kime ne m a k u l e k i t a p verildi
ise defterine kayd edileceği, iade edildiğinde b i r yaprağının kaybolma-
m ı ş olmasına d i k k a t edilmesi yer almıştır.
Atıf Efendi, Ragıp Paşa ve Yusuf Ağa k ü t ü p h a n e l e r i n d e n o k u m a k
için olsun, kitap çoğaltmak için olsun kitapların dışarıya çıkarılamaya-
cağı kesin olarak vakfiyelerinde kayıtlıdır. Atıf Efendi bu k o n u d a
«...kütüb-i mevkufem taleben li-marazatillah m a n a s ı ile ihyasına mu-
vaffak o l d u ğ u m işbu k ü t ü p h a n e m d e hıfz o l u n u p kütüb-i m e z k u r e istin-
s a h ve istifade t a r i k i ile r e h i n ile olursa d a h i vechen min'el-vücuh t a ş r a
çıkarılup b i r kimseye verilmeye.» Ragıp Paşa «...kütüb-i mevkufeme bi
cümletiha vaz' o l u n u p alâ t a r i k i istinsah ve istiare hiç b i r kıt'ası k ü t ü p -
h a n e d e n i h r a ç ve b i r ferde iare olunmayıp m ü t a l â a ve intifaı a n c a k
k ü t ü p h a n e y e m a h s u s ve m ü n h a s ı r kılına..» ve Yusuf Ağa «...ancak ge-
r e k m ü t a l â a ve gerek istinsahı fakat derun-ı k ü t ü p h a n e y e m ü n h a s ı r
ve m a k s u r ve aslen ve k a t ' a n b i r kıt'ası harice i h r a ç o l u n m a m a k şartiy-
le m u h a s s a s ve m a h s u r olmağla ve lev ma'ar-rehin ve'1-kefil h a r i c t e is-
tinsah ve intifa içün ferd-i aferideye b i r cild k i t a p i t a ' ve iare olunmayup..»
demektedirler. Bu d u r u m a göre K ö p r ü l ü Fazıl Ahmed Paşa kütüphaneci-
lik tarihimizde kitap iaresi gibi ileri b i r h a m l e yapmıştır, derken bir
gerçek ifade o l u n m a k t a d ı r .

3 . Kütüphanede kolleksiyonları, katalog ve tasnifi:


Eski kütüphanelerimiz koleksiyonlarını k ü t ü p h a n e kurucularının
18

bağışladığı yazma eserler teşkil eder. Bu ilk ve temel bağışlara sonra-


dan diğer vâkıfların bağışları da katılır ve k ü t ü p h a n e mevcudu çoğunca
bağış kabulü yoluyla çoğaltılır. B u n u n l a b e r a b e r meselâ Selimiye Kü-
t ü p h a n e s i ' n d e kâtip vasıtasiyle ve istinsah suretiyle koleksiyonun ço-
ğaltıldığı görülmektedir.
K ö p r ü l ü K ü t ü p h a n e s i ' n d e asıl Fazıl Ahmed Paşa vakfından başka,
babası Mehmed Paşa'nın ve Asım Beyin bağışladığı koleksiyonlar da
yer almıştır. Atıf Efendi K ü t ü p h a n e s i ' n e s o n r a d a n yapılan bağışlar yer
darlığından başka k ü t ü p h a n e l e r e devredilmiştir. Yusuf Ağa Kütüpha-
nesi'ne de s o n r a d a n bir hayli kitap bağışlanmış ve bu bağışlar vakfiye-
nin s o n u n d a k i listeye eklenmiştir.
Eski kütüphanelerimizde kataloglama çalışmaları ilkeldir. Bazı
vakfiyelerde kitap isimleri ile birlikte yazarları ve bazı özellikleri de kı-
saca liste halinde verilmiştir. Bu listeleri ilkel kitap kataloğu sayabiliriz.
Kitaplar bu listelere islâmî ilimlerin tasnif sistemine göre sistematik
olarak geçirilmiştir. Bu h u s u s t a en ilgi çeken vakfiye Il.Selim'in Edir-
ne vakfiyesidir. Vakfiyenin s o n u n d a yer alan vakıf kitapların listesi,
tefsir, hadis, usul-i fıkh, furu, kelâm, maani, beyan, lügat ve t a r i h bö-
lümlerine ayrılmıştır. Her bibliyografik künyede önce kitap, sonra ya-
zar adı verilmiş, varsa tezhib ve cedveline işaret edilmiş, yazı çeşidi, m ü s -
tensihi, kâğıt nevi, cildi ve kaç y a p r a k olduğu belirtilmiştir.
K ö p r ü l ü vakfiyesinde de kitaplar aşağı yukarı E d i r n e vakfiyesindeki
sıraya göre listelenmişler, a n c a k kitapların bibliyografik künyeleri ge-
niş olarak verilmemiştir.
Fatih k ü t ü p h a n e s i ' n d e de günümüzdeki demirbaş defterlerine ben-
zer bir defter b u l u n d u ğ u vakfiyeden anlaşılmaktadır. Atıf Efendi vak-
fiyesindeki kitap listesinde kitapların müellif h a t t ı ve n a d i r oluşları be-
lirtilmiş, yazı çeşitleriyle y a p r a k ve satır adetleri yazılmıştır.
Ragıp Paşa vakfiyesinin baş taraflarında koleksiyondan birkaç
«Kur'an» ve «Tefsir» kitabı zikredilmiş, diğer kitapların vakıf m ü h r ü y -
le m ü h ü r l e n m i ş oldukları belirtilmekle yetinilmiştir.
Yusuf Ağa vakfiyesi s o n u n d a k ü t ü p h a n e y e bağışlanan kitapların sis-
t e m a t i k ve n u m a r a l ı bir listesi b u l u n m a k t a d ı r . Listede kitapların bibli-
yografik künyeleri oldukça tafsilâtla verilmiş, h a t t a «Mecmu'at ür-re-
sa'il» içindeki risalelerden tek tek bahsedilmiştir.

4. K ü t ü p h a n e l e r i n k o n t r o l ve revizyonu:
Vakfiyede bildirildiği üzere Fatih K ü t ü p h a n e s i h e r ay s o n u n d a vak-
fın nazırı tarafından bir revizyondan geçirilmekte, sayımı yapılmakta,
kitapların kayıp ve h a r a p olmamasına bilhassa dikkat edilmektedir.
19

Ragıp Paşa K ü t ü p h a n e s i n i n revizyonu h e r yılın m u h a r r e m ayında


y a p ı l m a k t a d ı r . Sayımda evkaf müfettişi, mütevelli, kâtib, hafız-ı k ü t ü p -
ler ve y a m a k l a r ı b u l u n m a k t a , h e r k i t a p tek tek k o n t r o l edilip sayılmak-
ta, o n a r ı m a m u h t a ç olanlar t a m i r edilip, yeniden cilde verilmektedir.
Evkaf müfettişleri bu görevlerine karşılık Ragıp Paşa vakfından k ü r k
b a h a s ı olarak 4800 akçe a l m a k t a d ı r l a r . Bu k o n u vakfiyede şu satırlarla
geçmektedir:
«...Ve h e r sene m u h a r r e m ül-haramda evkaf müfettişleri b u l u n a n
efendi daileri k ü t ü p h a n e m e gelüp mütevelli, k â t i p vesair hafeze ve ha-
demeyi c e m ' e d ü p muvacehelerinde kütüp-i mevkufeyi yegân yegân a d d u
ş ü m a r ve b i r nüshayı mufassal ve m e ş r u h kaydolunduğu vech üze-
re defter-i k ü t ü b e t a t b i k a h i m m e t ve iktida eyleyüp m e r e m m e t ve tecli-
de m u h t a c olan mahfaza ve k ı t a a t ı n da galle-i vakfımdan iktizasına göre
t a m i r ve tecdit olunmasını mütevelli-i vakfa tenbih ve te'kid ideler. Ve
bu hizmet vesair nizam vakfı rüyetleri m u k a b i l i n d e müfettiş b u l u n a n
efendilere b e h e r sene vakt-i m e r k u m e d e taraf-ı vakfımdan k ü r k b e h a
o l m a k üzere 4800 akçe verile...»
Yusuf Ağa K ü t ü p h a n e s i ' n i n sayımı Konya'daki mütevelli k a i m m a -
k a m ı n ı n çağıracağı h a k i m , müftü ve Konya u l e m a s ı n d a n m ü r e k k e p bir
hey'et h u z u r u n d a ve k ü t ü p h a n e görevlilerinin katılmasıyla yapılmakta,
vakıf defteriyle kitaplar tek tek karşılaştırılmakta, onarılması gereken-
ler onarılmaya ve cilde verilmekte ve t a d a d sonucu vakfiyeye kayd ve
k i t a b l a r yeniden kütüphanecilere teslim edilmektedir. Vakıf defterinin
s o n u n d a 1316 yılı Rebi'ül-evvelinin 17 nci g ü n ü yapılan b i r sayım so-
n u n d a 1205 k i t a p mevcut olduğu kaydı ve sayımda b u l u n a n d ö r t kişi ile
k ü t ü p h a n e görevlilerinin m ü h ü r l e r i b u l u n m a k t a d ı r . Yusuf Ağa da bu
sayım işini y a p a n l a r ı n görevlerine karşılık b i r ziyafet vermekte, bu zi-
yafet ve kahve p a r a s ı olarak da vakfından muayyen b i r meblâğ ayır-
maktadır.

K ü t ü p h a n e l e r d e gece nöbetleri :
Ragıp Paşa geceleri de k ü t ü p h a n e s i n i n muhafızsız kalmasını iste-
m e m e k t e , gece nöbetçi olarak kalacak görevliler için biri büyük, ikincisi
k ü ç ü k iki oda inşa ettirmiş b u l u n m a k t a d ı r . Bu h u s u s vakfiyede şöyle
geçer:
«...ve kütüphane-i m e r k u m solunda b i n a eylediğim k e b i r ve sagir iki
b a b o d a l a r hafız-ı k ü t ü p l e r e m a h s u s ve muayyen olup hafız-ı k ü t ü p olan-
l a r alâ vech il-müşareke sakin olup m ü n a v e b e tarikiyle h e r gece b i r e r
neferi m e z k û r o d a d a beytutet eyleyüp b i r t a r i k ile tefviz ve icar olun-
mıya.»
20

Diğer k ü t ü p h a n e vakfiyelerinde gece n ö b e t l e r i n d e n bahis y o k t u r .


Yalnız Atıf Efendi hafız-ı kütüplerine, k ü t ü p h a n e n i n çok yakında bi-
r e r m e ş r u t a ev de tahsis ettiğine göre, ayrıca nöbetçiye lüzum görme-
miş olabilir.

Kütüphanelerin geliri ve b ü t ç e s i :
Eski kütüphanelerimiz t a m a m e n şahısların özel teşebbüsleriyle ku-
r u l m u ş müesselerdir. Gelirleri vâkıflarının vakfiyelerinde zikrettikleri
a k a r l a r d a n sağlanmakta ve devletten herhangi bir y a r d ı m görülmemek-
tedir. B ü t ü n vakfiyelerde personelin m a a ş masrafları tesbit edilmiştir.
Ancak çoğu vakfiyelerde k ü t ü p h a n e , kitapların o n a r ı m masrafları ve
sair giderler üzrinde d u r u l m a m ı ş t ı r . Bir örnek olmak üzere Ragıp Pa-
şa K ü t ü p h a n e s i ' n i n iki hafız-ı k ü t ü p , iki y a m a k ve bir kapıcı dışında
diğer görevlileri ve maaşları şöyledir:
1 halifeye günde 10 akçe
1 h a t t a t hocaya günde 40 akçe
1 muallim-i sıbyana günde 20 akçe
40 talebeye günde 2 şer akçe (buluğ yaşma k a d a r )
ayrıca h e r çocuğa b i r e r bogasî k a p a m a , b i r e r iplik alaca entari, birer
bogasî çintiyan, birer fes, birer çift mes ve pabuç, beşer p a r a nalın pa-
rası, hocaya elbise bahası olarak yılda 1200, halifeye 1000 akçe verilecek
m e k t e b e her kış 1500 vakıye o d u n alınacak, m u m ve yakacak zeytin yağ
tahsisi günde üç akçedir. Su yollarının, hasır ve kilimlerin t a m i r i dahi
d ü ş ü n ü l m ü ş , b u n l a r a da p a r a ayrılmıştır. Vakfın bütçesinde çok ilgi çe-
kici bir tahsis de öğrencilerin h e r yıl yapacakları kır gezintisine sarf
edilecek p a r a d ı r . Bu p a r a n ı n t u t a r ı 2400 akçedir. Ayrıca günde 10 akçe
ile bir kâtip, 5 akçe ile bir cabi (kiraları t o p l a y a n ) , 10 akçe ile de bir
h a m u r d a r görevlendirilmiştir. Bu k a d a r giderin gelirini ise Ragıp Pa-
şa'nın vakfiyesinde bir bir saydığı vakıflarının kirası ile F a t i h vakfın-
dan ayrılan bir kısım tahsis teşkil etmektedir. Paşanın vakıfları arasın-
da 2 çiftlik, 6 bostan, 2 değirmen, 1 h a m a m , 2 çörekçi fırını, 1 arsa, 17
k a d a r ev, 24 k a d a r d ü k k â n ve mahzenler b u l u n m a k t a d ı r . Bu vakıflar İs-
t a n b u l içinde ve civarında, ancak b i r kaçı Yalova'da b u l u n m a k t a d ı r .
Bunların kiralarını cabi t o p l a m a k t a , gelirin b i r kısmını daha önceki va-
kıflara, bir kısmını miriye, kalanını da, en büyük kısımdır, tesislere sar-
fedilmek üzere mütevelliye getirmektedir.
Özel teşebbüslerle k u r u l u p yürütülen bu irfan k u r u m l a r ı n d a n gü-
n ü m ü z e kalabilenler bugün, bilindiği üzere, devlet eliyle yönetilmekte-
dir.
Sonuç olarak diyebiliriz ki, d a h a XV. Yüzyılda belirli binalarda, be-
21

lirli b i r k a d r o v e koleksiyonla k u r u l m a ğ a b a ş l a y a n T ü r k y a z m a k ü t ü p -
hanelerinde, zamanla gelenekleşmiş bir yönetim düzeni görülmektedir.
K ü t ü p h a n e l e r i n kurucuları, tesislerine u z u n bir gelecek sağlamak çabası
v e a m a c ı ile b i r t a k ı m t e m e l n i z a m l a r k o y m u ş l a r d ı r . G e r e k t e s i s l e r i n , ge-
rekse nizamlarının o yüzyıllardaki başka memleket kütüphanelerine
göre ilerde o l d u ğ u n u söylemek bir gerçeğin ifadesi olacaktır.
Zengin bir geçmişten a l m a n güçle T ü r k Kütüphaneciliğinin p a r l a k
yarınlarına hazırlanırken, mesleğimizin «Kökü mazide bir âti» o l d u ğ u n u
güvenle söyleyebiliriz.
Kaynaklar için bibliyografya:
— Fatih Mehmed II. Vakfiyeleri. İstanbul 1938 Vakıflar Umum Müdürlüğü Neşriyatı.
— Sultan II. Selim vakfiyesi sureti. Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi, No. 1395
-yazma-
— Köprülü Fazıl Ahmet Paşa vakfiyesi, Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi -yazma-
— III. Ahmed Kütüphanesi vakfiyesi, Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi, -yazma-
— Atıf Efendi Kütüphanesi vakfiyesi, (istanbul üniversitesi Edebiyat Fakültesi
Türk Dili ve Edebiyatı dergisi, 1953, Cilt: VI)
— Ragıp Paşa Kütüphanesi vakfiyesi, (Millî Kütüphane Mikrofilm Arşivi No. A 1458)
— Yusuf Ağa Kütüphanesi vakfiyesi, (Millî Kütüphane Mikrofilm Arşivi No. A 2106)

You might also like