You are on page 1of 19

Kadınların sesleri haram mı?

Sual: Bazıları, kadınların erkeklerle konuşmasına helal diyorlar. Haram değil mi?
CEVAP

Cariyelerin şarkı söylemeleri, hür kadınlar için örnek gösterilemez.


Hazret-i Ömer, mehrin azaltılmasını tavsiye edince, perde arkasından yaşlı bir kadın, itiraz mahiyetinde, Nisâ
suresinin (Bıraktığınız eşinize, yüklerle [altın mehir] vermiş de olsanız, ondan bir şey geri almayın)
mealindeki 20. âyetini okuyor. Hazret-i Ömer bu kadına itiraz etmiyor.

(Bu olay, kadının sesinin haram olmadığını gösterir) diyorlar. Perde arkasındaki kadının ihtiyar olduğunu
açıklamıyorlar. İhtiyar kadının sesi haram değildir. İhtiyar kadına caiz olan şey, genç kadına caiz olmaz.

(Hazret-i Âişe anlatır: "Bayram günü iki cariye, kahramanlık şiirlerini def çalarak terennüm ediyordu. Resulullah
yatağına yatıp yüzünü öbür tarafa çevirdi, sonra babam [Hazret-i Ebu Bekir] içeri girdi. (Bu ne hâl, Resulullahın
huzurunda şeytanın düdüğü ve sesi ne arıyor?) diye beni azarlayınca, Resulullah (Bırak onları, her milletin bir
bayramı vardır, bu da bizim bayramımızdır) buyurdu. Babam başka şeyle meşgul olunca cariyelere işaret
ettim, dışarı çıktılar.)

Sapık kimseler, bu olayı delil göstererek, kadınların erkeklerle beraber oturmasının, çalgı çalmasının, şarkı
söylemesinin ve seslerini erkeklere duyurmasının helal olduğunu söylüyorlar.

Şimdi yukarıdaki ifadeleri inceleyelim:


1- Şiir okuyan veya şarkı söyleyenler, hür kadın değil cariyedir. Cariyelerin saçlarını, kollarını açmaları seslerini
erkeklere duyurmaları günah değildir. Cariyeyi örnek gösterip, hür kadınlara da bunların mubah olacağını
söylemek Müslümana yakışmaz.

2- Kahramanlık şiirleri veya şarkıları da, mehter marşları da caizdir. Bunların caiz olması, diğer şarkı ve türkülerin
de caiz olmasını gerektirmez. Def ile şarkı türkü söylenir, ilahi söylenmez. Çünkü ilahi ibadettir. İbadete çalgı
karıştırılmaz. Tasavvuf müziğinin dinde yeri yoktur. Resulullah efendimizin geldiği bir evde, küçük zenci kızları
[cariyeler] def çalıp şarkı söylüyorlardı. Şarkıyı bırakıp, Resulullahı övmeye başladılar. Resulullah efendimiz,
(Onu bırakın, oyun arasında beni övmeyin. Beni övmek [ilahi söylemek] ibadettir. Eğlence, oyun arasında
ibadet caiz değildir) buyurdu. (K. Saadet)

3- Hazret-i Ebu Bekrin, def için şeytanın düdüğü demesi, çalgının mubah olmadığını gösterir. Ulema sadece
düğünlerde, bayramlarda kadınların def çalmasının caiz olduğunu bildirmiştir. Yani def çalmanın kadınlara caiz
olması, düğün ve bayram içindir. Başka zaman caiz değildir.


(Ey nebi hanımları, siz diğer kadınlar gibi değilsiniz. Allah'tan sakının, edalı, yumuşak konuşmayın, kalbi
bozuk olan, ümide kapılır; hep ciddi konuşun.) [Ahzab 32]

Âyette, Peygamber hanımlarının yani annelerimizin yumuşak konuşmaları caiz olmayınca, başka kadınların
yumuşak konuşmaları nasıl caiz olabilir. Annelerimize kötü gözle bakan çıkabileceğine göre, diğer kadınlara kötü
gözle bakan çıkmaz mı?

(Mümin kadınlara da söyle, gözlerini [yabancı erkeklere bakmaktan] sakınsınlar.) [Nur 31]

(Erkeğin kadına, kadının da erkeğe [şehvetle] bakması haramdır.) [Taberani]


(Yabancı kadını görünce, yüzünüzü çevirin!) [Ebu Davud]

(Şarkı söyleyen kadını dinlemek ve yüzüne bakmak haramdır.) [Taberani]


(Namahreme bakmak göz zinasıdır.) [Buhari]

Ümm-i Seleme vâlidemiz anlatır:


Resulullahın yanında iken, iki gözü de görmeyen İbni Ümmi Mektûm, izin isteyip içeri girdi. Resulullah bize,
(İçeri girin) buyurdu. (Ya Resulallah o a’ma değil mi, bizi görmez) dedim. (O sizi görmüyorsa, siz onu
görmüyor musunuz?) Yani, o kör ise, siz kör değilsiniz ya, buyurdu. (Tirmizi, Ebu Davud)

Bir âyet meali de şöyle:


(Resulullahın eşlerinden ihtiyacınızı perde arkasından isteyin.) [Ahzab 53]

Namahreme bakmak günah olduğu gibi onunla konuşmak da günahtır. İki hadis-i şerif meali:
(Ey kadınlar, ancak mahreminizle konuşun, namahremle konuşmayın!) [Ramuz, İbni Said]
(Yabancı kadınla şehvetle konuşana, her kelimesi için, Cehennemde azap vardır.) [R. Nasıhin]

Kadınların yüksek sesle veya yumuşak konuşmaları ve seslerini namahreme duyurmaları caiz olmadığı için, ezan
ve ikamet okumaları da caiz değildir. (Redd-ül Muhtar)
Genç kadın, yabancı erkeğe selam veremez ve aksıran erkeğe bir şey söylemez ve kendine söylenince de cevap
vermez. (Hamevi Eşbah şerhi)
Kadınların seslerini erkeklere duyurması haramdır. Bazı âlimler, ihtiyaç zamanında, ihtiyaç kadar ve sert, ciddi
konuşmaları caiz olup fazlası yine caiz olmaz buyurmuşlardır. (Tezkiye-i ehli beyt)
Allahü teâlâ, kadının namahremle yumuşak sesle konuşmasını men ediyor. (Mekt. Rabbani 3/41)
Kadınların, saçı, başı ve kolları açık sokağa çıkmaları ve yabancı erkeklerle lüzumsuz yere, konuşmaları, şarkı
söyleyerek, hatta Kur'an, mevlit, ezan okuyarak seslerini erkeklere duyurmaları büyük günahtır. Ancak yabancı
erkeklerle, alış veriş gibi, ihtiyaç olduğu zaman, fitneye sebep olmayacak şekilde, sert ve ciddi konuşmaları
caizdir. (Tergibüssalat, Hadika, S. Ebediyye)

Sual: Kadınların, Kur'an-ı kerim, mevlid, ilahi okuyarak seslerini erkeklere duyurmaları haram mıdır?
CEVAP
Evet haramdır. [Hoparlör, radyo ve TV ile duyurmaları ise mekruh olur.] (Tergibüssalat, Hadika)
http://www.dinimizislam.com/detay.asp?Aid=1402
http://www.mehmetalidemirbas.com/detay.asp?Aid=4178

İbni Abidin hazretleri de buyuruyor ki:


Tercih edilen kavle göre kadının sesi avret değildir. Bahr’da Hilye’den naklen, (En münasibi budur), Nehir’de
ise, (İtimada şayan budur) denilmiştir. Bu kavlin zıttı kaviller de vardır. Nevazil’de, (Kadının sesi avrettir. Onun
Kur’an-ı kerimi kadından öğrenmesi daha makbuldür. Bundan dolayıdır ki, Peygamber aleyhisselam, (Tesbih
erkeklere, el çarpmak ise kadınlara mahsustur) buyurmuştur. Kadının sesini erkeğin işitmesi doğru değildir)
deniliyor. Kâfi kitabında ise, (Kadın aşikâre telbiye yapamaz; çünkü sesi avrettir) denilmiştir. Yine Bahr’da
bildirildiğine göre, Muhit’in ezan babında bu kavil tercih edilmiştir. Fetih kitabının sahibi diyor ki: (Bu kavle
göre kadın namazda Kur’anı aşikâre okusa namazı bozulur, denilirse yerinde olur. Onun için Peygamber
aleyhisselam, imamın yanıldığını bildirmek için kadının sesle tesbih getirmesini men etmiş; ona el çarpmayı
söylemiştir.) Burhan, Halebi, Münyet-ül-kebir şerhinde onu tasdik ettiği gibi İmdad kitabının sahibi de bu sözü
kabul etmiştir. İmam-ı Ebul Abbas Kurtubi diyor ki: Zekâsı kıt olanlar, biz kadının sesi avrettir demekle
konuşmasını kastettiğimizi zannetmesinler! Bu anlayış doğru değildir. Biz yabancı erkeklerin ihtiyaç halinde
kadınlarla konuşmasına caiz diyoruz. Yalnız, kadınların yüksek sesle konuşmalarını, seslerini uzatmalarını,
yumuşatmalarını ve nağmeli okumalarını caiz görmüyoruz; çünkü bunlarda erkekleri kendilerine meylettirmek ve
şehvetlerini harekete getirmek vardır. Kadının ezan okuması bundan dolayı caiz olmamıştır. (Redd-ül muhtar)

Demek ki, kadının yabancı erkekle ihtiyaçsız konuşması caiz değildir. (İhtiyaç olmasa da, yumuşak, cilveli
konuşmazsa caiz olur) denilemez. Erkeklerle lüzumsuz ciddi konuşmak caiz olsaydı, erkeklere ciddi şekilde selam
vermeleri, erkekler aksırınca, onlara yerhamükellah demeleri, ezan ve ikamet okumaları da caiz olurdu. Şu kadar
var ki, ihtiyaç olunca, ihtiyaç kadar ciddi konuşmaları caizdir, ihtiyaçsız caiz değildir. Bu inceliği iyi anlamalıdır.

Aletsiz, çalgısız nağmeli sese sima [teganni] denir. Çalgı aleti ile birlikte olan insan sesine gına [müzik] denir.
Gına haramdır. Çalgı ve kadın sesi, sima değil gınadır, haramdır. (Dürr-ül-mearif)

Kadın sesi avret midir?


Sual: Kadın sesi için, avrettir ve değildir şeklinde bildirilen farklı iki kavlin, ikisinin neticesi de aynı değil mi?
CEVAP
Evet, neticesi aynıdır. Kadın sesi avret değildir diyen âlimler diyorlar ki:
Kadınların, alış veriş yaparken, şahitlikte bulunurken veya buna benzer diğer durumlarda erkeklerle konuşması
caizdir. Ancak kadınların yüksek sesle konuşmaları, seslerini uzatmaları, yumuşatmaları, cilveli ve nağmeli
okumaları caiz değildir; çünkü bunlarda, erkekleri kendilerine meylettirmek ve şehvetlerini harekete getirmek
vardır. Kadının ezan okuması, hacda açıktan telbiye getirmesi, yine açıktan Kur’an ve mevlid okuması, yabancı
erkeğe selam vermesi, selamını alması, aksıran erkeğe yerhamükellah demesi bundan dolayı caiz değildir. (Redd-
ül muhtar, Tergib-üs-salat, Hadika)

Kadın sesi avrettir diyen âlimler de aynı şeyi söylüyorlar. Bu âlimler, alış veriş yapmaları, şahitlikte bulunmaları
gibi işlerde erkeklerle konuşmaları, bir ihtiyaçtan dolayı caizdir derken, öteki âlimler, bu işler kadının sesinin avret
olmadığı için caizdir diyorlar. Her iki taraf da alış verişte, şahitlikte ve benzeri işlerde erkeklerle konuşmanın caiz
olduğunu bildiriyorlar.

Birinci taraf, kadının sesi avret olmadığı için bunlar caizdir derken, öteki âlimler, ihtiyaç olduğu için caizdir diyor.
Verilen cevazlar aynı; fakat cevaz veriliş sebepleri, gerekçeleri farklıdır. Müslüman için önemli olan hükümdür.
Gerekçenin delillerini bilmek şart değildir; fakat hükmü bilmek ve ona göre hareket etmek şarttır.

Kadın, yumuşak olmasa da, ihtiyaçsız yabancı erkekle konuşamaz, selam bile veremez.

Âlimler şu konuda birleşiyorlar:


Kadınların yabancı erkeklerle ihtiyaçsız konuşmaları caiz değildir. İhtiyaç olunca da, ancak ihtiyaç kadar ve ciddi
konuşmaları caizdir.
http://www.dinimizislam.com/detay.asp?Aid=2987

Soru:

Kadın sesi dinlemek caiz midir? Dinlediğimiz müziğin türüne göre cevaz değişir mi? (Örnek: tasavvuf musikisine

eşlik eden bir kadın sesi veya ilahi söyleyen bir kadın sesi gibi)

Cevap:

Peygamberimizin zamanında mescidde ve başka yerlerde kadınlar, erkeklerin yanında konuşurlardı. O (s.a.) hicret

ederken kadınlar ve çocuklar musiki eşliğinde karşılama yapmışlardı. Bayram günlerinde Hz. Peygamber'in evinde

ve onun yanında genç kızlar, Hz. Aişe'ye sesli ve tefli müzik dinletmişlerdi. Kadının sesinin ve musikinin haram

olduğuna dair sahih ve kesin bir delil (dinî açıklama) yoktur. Kadın olsun erkek olsun müzik icra ettiğinde bunu

dinleyenler kendilerine bakmalıdırlar; kötü, olumsuz bir etkilenme bulunmadıkça dinlemelerinde sakınca yoktur.

(Bu cevap ile ilgili olarak bir internet sitesinde yayınlanmış tenkide, Hayrettin Karaman'ın yazdığı cevabı içeren
aşağıdaki kısım 11.Aralık.2006 tarihinde bu sayfaya eklenmiştir.)

Mûsikînin hükmü konusunda bir tartışma

"Kadın sesi dinlemek caiz midir? Dinlediğimiz müziğin türüne göre cevaz değişir mi? (Örnek: tasavvuf musikisine
eşlik eden bir kadın sesi veya ilahi söyleyen bir kadın sesi gibi)"

Cevabımız da şöyledir:

"Peygamberimizin zamanında mescidde ve başka yerlerde kadınlar, erkeklerin yanında konuşurlardı. O (s.a.)
hicret ederken kadınlar ve çocuklar musikî eşliğinde karşılama yapmışlardı. Bayram günlerinde Hz. Peygamber'in
evinde ve onun yanında genç kızlar, Hz. Aişe'ye sesli ve tefli müzik dinletmişlerdi. Kadının sesinin ve musikînin
haram olduğuna dair sahih ve kesin bir delil (dinî açıklama) yoktur. Kadın olsun erkek olsun müzik icra ettiğinde
bunu dinleyenler kendilerine bakmalıdırlar; kötü, olumsuz bir etkilenme bulunmadıkça dinlemelerinde sakınca
yoktur."
Soruda ve cevapta bulunmadığı halde A.Turan, istediklerini söyleyebilmek için cevabın sonuna bir de şu soruyu
yazmış: Kadın şarkıcı dinlemek caiz midir?
A.Turan biraz zahmete katlanıp "başka yerlerde daha neler demiş?" diye sorsa bir iki tıklama daha yapsaydı,
Helaller Haramlar isimli kitabımızdan yine sitemize aldığımız şu bilgilere de ulaşacaktı:
Mûsiki:
Mûsıkî veya müzik (semâ', gına) kadın veya erkek tarafından ses ve âlet (çalgı) ile icrâ edilen malûm san'atın
bütün şubelerine şâmildir. İslâmî hüküm bakımından bu şube ve şekiller arasında fark vardır. Ayrıca müziğin icrâ
edildiği yer ve maksadın da hükme tesiri söz konusudur. Müziğin hükmünü tayin eden delillere geçmeden önce
fıkıh mezheblerinin telâkkisini özetleyelim:

1) Hanefî mezhebine göre mûsıkî icrâsı ve bunu dinlemek haramdır. Bu hüküm, değnek ve çubuğun bir yere
âhenkli bir şekilde vurulmasını dahi içine almakta ve haram saymaktadır.53
Hükmün bazı istisnâları vardır: Savaşta vurulan kös ile düğünlerde çalınan tef.
Müzik başkalarına dinletmek için değil de kendini dinlendirmek ve yalnızlığı defetmek için yapılırsa İmam
Serahsî'ye göre caizdir; Merginânî'ye göre bu da haramdır.54
İmam Ebû Yusuf'a sormuşlar: Düğün dışında, meselâ kadının ve çocuğun kendi evinde tef çalmasına ne dersin? Şu
cevabı vermiş: Bunda kerâhet yoktur. Aşırı oyun ve teğannî olursa onu mekruh görürüm.55
Hanbelî mezhebi bu konuda -genel çizgileriyle- hanefî mezhebi gibidir.
2) İmam Şâfiî ve Mâlik'ten ikişer görüş nakledilmiştir. Bunlardan birine göre bu iki imam müziği mekruh
saymışlar, diğerine göre ise -yanında bir haram işlenmediği, harama âlet edilmediği takdirde- mübâh görmüşlerdir.
Şâfiî mezhebinden Gazzâlî ile Malikîlerden Kettânî'nin görüşlerine aşağıda daha genişce yer verilecektir.
3) Zahiriyye mezhebi ile genellikle sofiyye tarikatları musıkînin bütün nevileriyle mübah olduğunu müdâfaa
etmişlerdir.56
Mûsıkînin lehinde ve aleyhinde görüş bildiren fıkıh bilginleri bazı âyetlerle istidlâl etmişlerse de (Lukmân: 31/6;
Zümer: 36/18) bunların mûsikîyi hedef aldığı kesin değildir.
Hadislere gelince, Rasûl-i Ekrem (s.a.v.)'in düğün, bayram, karşılama gibi münasebetlerle icrâ edilen müziği
tasvib ettiği, düğünlerde bunu teşvik eylediği sağlam rivayetlere istinad etmektedir.
Ayrıca müziğin -bir harama âlet edilmeden yalnızca saz ve ses müziğinin- haram kılındığına dair sahih hadisin
bulunmadığı söylenmiştir.57

Faslı Abdulhayy el-Kettânî, Hz. Peygamber devri kültür ve medeniyetinden bahseden iki büyük ciltlik eserinde
(et-Terâtibu'l-idâriyye) mûsıkîye 25 sayfa ayırmış, bütün çeşitleriyle caiz olduğunu gösteren deliller getirmiş, bu
mevzûda yazılmış 20 eserin ismini vermiştir.58 Bu müellifin tesbitine göre sahâbeden Ömer, Osman,
Abdurrahman b. Avf, Ubeyde b. el-Cerrâh, Sa'd b. Ebî-Vakkas, Ebû-Mes'ûd, Bilâl, Abdullah b. ez-Zübeyr,
Hassân, İbn Amr, el-Mugira b. Şu'be gibi zevâtın müzik dinledikleri rivayet edilmiştir.

İmam Gazzâlî İhyâ isimli eserinin 35 sayfasını bu meseleye ayırarak bütün söylenenleri tahlil etmiş, delilleri
karşılaştırmış ve şu neticeye varmıştır:
Mûsıkî ister ses ister âlet ile olsun tek hükme bağlı değildir: Haram, mekruh, mübah ve müstehab olabilir.
1) Dünya arzusu ve şehvet hisleri ile dolup taşan gençler için yalnızca bu duyguları tahrik eden müzik haramdır.
2) Vakitlerinin çoğunu buna veren, iştigâli âdet haline getiren kimse için mekruhtur.
3) Güzel sesten zevk alma dışında bir duyguya kapılmayan kimse için müzik mübahtır, serbesttir.
4) Allah sevgisi ile dolup taşan, duyduğu güzel ses kendisinde yalnızca güzel sıfatları tahrik eden kimse için
müstehabdır.59

Gazzâlî incelemesini sürdürürken müziğin duruma göre ya mübah veya mendûb olduğunu, onu haram kılan şeyin
kendisi değil, dıştan ârız olan beş sebepten ibaret bulunduğunu ifade ederek şöyle devam ediyor:
1) Şarkı söyleyen kadın olur, dinleyen de kadın sesinin şehvetini tahrik edeceğinden korkarsa dinlemek haramdır.
Burada haram hükmü müzikten değil, kadının sesinden gelmektedir. Aslında kadının sesi haram değildir; ancak
şehveti tahrik ederse Kur'ân okumasını bile dinlemek haram olur.60
2) Müzik âleti içki meclislerinin sembolü olan âletlerden ise bunu kullanmak haram olur; diğerleri mübah olmakta
devam eder.
3) Şarkı ve türkünün güftesi bozuk, İslâm inancına ve ahlâkına aykırı ise bunu müzikli veya müziksiz söylemek ve
dinlemek haramdır.
4) Gençliği icabı şehevî duyguların mahkûmu olan bir kimse aşırı derecede müziğe düşer, müzik onun yalnızca
cinsî arzusunu tahrik ederse onun müzikten uzak durması gerekir.
5) Sıradan bir insanın müzik şehvetini de ilâhî aşkını da tahrik etmediği halde bütün vakitlerini alır, onu başka
işlerden alıkorsa yine haram olur.61

*****

Şimdi Ahmet Turan'ın tenkidini, özünü bozmadan, bazı yerlerini (detayları) geçerek aktaralım ve uzun boylu
cevap vermek yerine bazı yerlerde parantez açarak kısa cevaplar verelim:

A.Turan'ın tenkidi:

...Fetvanın gerekçelerini gözden geçirirken üç çeşit hatayla karşılaştığımızı söyleyebiliriz. Bunları mantık, usul ve
bilgi hataları olarak tasnif edebiliriz. Hoca efendinin göze çarpan mantık hatası, fetvasında gözlemlediğimiz
tutarsızlıklar da yatıyor. Hoca efendi, -birinci ve dördüncü maddelerde- kadından şarkı dinleme meselesini
normal kadının sesi ve genel musikî bağlamında ele alıyor. Kadının erkeklerin yanında konuşmasıyla şarkı
söylemesi arasında önemli farklar bulunduğu ve bunların aynı hükme tabi olmayacağı hususu gayet açıktır.
Bunlar, biri diğerinin yerine kullanılabilecek veya birinin cevazıyla diğerinin cevazına hükmedilebilecek türden
müşterek konular değildir. Kadından müzik dinlemenin hükmü, ne normal şartlarda kadının sesinin hükmüyle
açıklanabilir, ne de normal musikînin hükmüyle açıklanabilir. Nitekim Ehl-i sünnet imamları, çoğunluk belli
şartlarda kadının sesinin avret olmadığına hükmettiği halde, kadından şarkı dinlemenin caiz olmadığında ittifak
etmişlerdir.

(Böyle bir ittifakın olmadığı benim yazılarımdan anlaşılır. Bunlara ek olarak bir nakil daha verelim: Mâlikîlere
göre musiki telli sazlarla, kadın sesiyle, çirkin sözlerle olur ve şehveti tahrik ederse haramdır; bu nitelikler
bulunmaz, ama kadından olursa mekruhtur, erkekten olursa mekruh da değildir. H. Es-Sâvî, 1/435; Abdulkerim
Zeydan, el-Mufassal, 4/70, 82;) Bilindiği gibi mekruh terimi de caiz olmadığını ifade eder, ama bu haram demek
değildir. Ayrıca "Ehl-i sünnet imamlarının ittifakı" derken dört mezhebin imamlarını kastediyorsa bu başkadır,
bütün imamları kastediyorsa Gazali de bir imamdır ve onun bu hükme katılmadığını yukarıda okudunuz. Zahiriye
mezhebi de ehl-i sünnet mezhebidir ve onlar da bu hükme katılmaz, harama alet edilmeyen musikinin bütün
çeşitleriyle caiz olduğunu savunurlar (İbn Hazm, el-Muhalla, 9/55-60. H.K.)

...Hoca efendi söz konusu rivayetlerde geçen "cevarî, velâid, imâ, kaynât" gibi kelimeleri, genel olarak "kadınlar"
diye tercüme etmekle ciddi bir usul hatası yapmıştır. Buna bilgi hatası demiyorum; çünkü hoca efendi bu gibi
kelimelerin yaygın olarak hür olmayan kadınlar için kullanıldığını pek ala bilir. Burada aslında bir muğalatadan
da söz edilebilir. Yani bir delili kapsam alanı dışında işletmeye çalışmak gibi bir mantık hatasından söz edebiliriz.

(imâ, kaynât, velâid kelimelerini hiçbir yerde mutlak kadın diye tercüme etmedim, bu bir iftiradır. Cariye
kelimesini genç kız diye tercüme ettiğim olmuştur ve bu da doğrudur. H.K.)

Hür kadınlarla cariyeler arasında -mahremiyet hükümleri başta olmak üzere- önemli hüküm farklılıkları
bulunduğu ve üzerinde konuştuğumuz konu da bu farklılığın tebellür ettiği konulardan biri olduğu halde hoca
efendinin böyle bir tercüme hatasına düşmesi ihmale yorulabilecek türden değildir. Bir de söz konusu
rivayetlerin haram-helal, cevaz-adem-i cevaz gibi ahkam meselelerine malzeme olarak kullanılması vehameti
ciddi boyutlara taşıyor.

(Cariyelerin, haram-helal bakımından hür kadınlardan farklı oldukları yerler vardır; ancak zina, şehvetle bakmak,
dinlemek vb. durumlarda fark yoktur. Buhârî'nin İsti'zân bölümünde (79/2), henüz ergenlik çağına ulaşmamış
kızlar ile başkalarına ait cariyelerin, şehvet duymaya sebep olacak yerlerine bakmanın da helal/caiz olmadığına
dair rivayet ve görüşleri naklediyor. Ayrıca tesettürün sınırları konusundaki fark da tartışmalıdır ve bütün
müctehidlere göre aynı sınırlar söz konusu değildir. H.K.)

...Görüldüğü gibi rivayetlerde sevinç çığlıkları atan veya def çalıp kaside okuyan kimseler küçük çocuklarla
cariyelerdir. Bu rivayetlerden birincisi Buharî tarafından tahric edilmiştir. Bu rivayet sahih olmakla birlikte
cariyelerin def çalıp kaside söylediğine dair bir ifade içermemektedir. Bunun gibi üçüncü maddede Hz. Aişe'nin,
Peygamberimizin yanında kasidelerini dinlediği kadınlar da (câriye/kaynât) birer cariyedir. Burada da hoca
efendi aynı usul hatasını tekrar etmiş ve cariyelerle ilgili bir rivayeti günümüz kadın şarkıcıları için mesnet kabul
etmiştir.
Bu kelimeler, yaygın kullanımı itibarıyla bilinen kadın köleler anlamına gelir. Ayrıca kaynât kelimesi, çoğunluk
şarkıcı cariyelere kullanılır. Cevârî kelimesi, -hocanın istidlaline temel kabul ettiği gibi- bazen "yeni ergen olmuş
genç kız" manasında kullanılsa da, bu, o dönemin sosyal ve kültürel koşulları dikkate alındığında gündeme
getirilebilecek bir ihtimal değildir.

(A.Turan, "cariye/kaynât" diyor, halbuki rivayetlerin birçoğunda böyle bir tefsir yok, yalnızca "cariye" geçiyor.
Buhari'nin iydeyn'de naklettiği hadislerde yalnız cariye var, bunların ğınâ yaptıkları (musiki), ama şarkıcı
olmadıkları" zikrediliyor. Cariye o günün kültüründe de yaygın olarak genç kız, ergenlik çağına gelmek üzere olan
kız çocuğu anlamında da kullanılmaktadır. Bunu bilmek için biraz hadis okumak yeterlidir. H.K.)

Hocanın bir diğer hatası bilgi eksikliği olarak dördüncü maddede karşımıza çıkıyor. Burada hoca efendi, kadının
sesinin ve musikînin haram oluşuna dair sahih ve katî bir delilin olmadığını söylemekle doğrusu işi karambole
getirmeye çalışıyor. Şöyle ki, soru kadının musikî icra etmesiyle alakalı olduğu halde, hoca efendi burada kadının
sesinin veya genel musikînin hükmünden bahsediyor. Şimdi hocanın bu cümlesini hızlıca okuyan biri, buradan,
kadının şarkı söylemesinin haram olduğuna dair güçlü bir delil olmadığı zehabına çok rahat kapılabilir.
Dolayısıyla bağlamı hesaba katılarak bu ifadelerin kadının şarkı söylemesiyle alakalı olduğunu düşünmek hoca
efendiye haksızlık anlamına gelmeyecektir. Şu halde hoca efendi çalgıcı kadınları (muğanniyât/kaynât) ve çalgı
aletlerini (meazif/melâhî) yeren, onların kullanımını nehy eden ve ahir zamanda şarkıcı kadınları dinlemenin
mübah kabul edileceğini bildirerek bu tutumu zemmeden onlarca sahih hadisi gözden kaçırmış olmalıdır.

(Hayır, bu hadisleri gözden kaçırmadım, ama bunların sahih olanları, musikinin helal olduğuna delalet eden
hadisler göz önüne alınarak "harama alet edilen musiki" olarak yorumlanmıştır ve ben bu yoruma katılıyorum.
H.K.)

Evet, doğrusu burada içim rahat değil, hoca efendi bu rivayetleri görmemiş olamaz. Kaldı ki, sadece kadının
sesinden ve sadece musikiden söz ederek seçme ifadeler kullanması, onun bu gibi rivayetlerin pekâlâ farkında
olduğunu gösteriyor. Ama hocanın farkında olmadığı -ya da farkında olmak istemediği- bir şey var ki o da,
günümüz şarkıcı kadınların Neccâr oğullarının cariyeleriyle değil, işte zemmedilen bu sonuncu
kadınlarla/müğanniyâtla ilişkilendirilmesi gerektiğidir.

(Ben nerede, hangi kitabımda veya yazımda, günümüz şarkıcı kadınlarından söz etmişim ve onların yapıp
ettiklerinin caiz olduğuna fetva vermişim. Bu apaçık bir iftiradır. H.K.)

Fetvanın can alıcı noktasını teşkil eden son cümlede hüküm kişilerin kendi inisiyatifine bırakılıyor ve dikkat
edilirse burada kadın erkek arasında bir fark görülmüyor. Ayrıca "olumsuz etkilenmek" nedir? Bu da havada
duruyor. Haram helal gibi bir hükmün böyle şahıstan şahısa değişebilen ve açık kriterlere istinad etmeyen bir
hale/duyguya bağlanması da usul açısından hatalıdır. Çünkü usul-i fıkıh da hükme illet olduğu iddia edilen şeyin
zahir ve standart/munzabıt olması gerekir.
...Eğer sonuncusu kastediliyor ise, fetvayı böyle bir kayda bağlamakla kadından musikî dinlemeye cevaz
vermemek arasında bir fark yoktur. Zira özellikle bir kadın şarkıcı dinleyip de en ufak bir duygu ve çağrışıma
kapılmayacak kimse nadirattandır ki, fıkıhta nadirata itibar yoktur.
...Ayrıca sonunda hükmün getirilip insanların kendi takdirlerine bırakıldığı fetvalar şöyle bir paradoksa yol
açıyor. Kadın şarkıcıyı dinlediği halde kalbine kötü bir şey gelmeyecek olan kişi zaten iyi bir zahid olmalıdır.
Böyle bir kimsenin müzikle ilgili bir sorusu da olmaz. Dolayısıyla böyle bir fetvanın anlamı yoktur. Eğer bir insan
aksine kadın şarkıcıyı dinleyip de olumsuz yönde etkilenecek kadar kendine sahip olamayan biriyse, aynı adamın
bizim verdiğimiz fetvaya binaen çekinip müzik dinlemeyeceğini nasıl bekleyebiliriz? Bu durumda da verdiğimiz
fetva uygulama açısından hiçbir kıymet ifade etmez ki yine anlamsız demektir.
Fetvanın bir başka yanıltıcı tarafı, bir insan baştan kötü etkileneceğini bilmiyorsa bu durumda kadından musikî
dinlemesine cevaz veriyoruz, demektir. İş böyle olunca da bir amelin hükmü o amelin yapılmasına bağlanmış
oluyor. Oysa amelin yapılıp yapılmaması için hükmünün önceden bilinmesi ve ona göre yapılıp yapılamayacağına
karar verilmesi gerekir. Peki aynı kimse dinledikten sonra kötü duygu hissettiğini fark etse bu durumda ne olacak?
Verilen fetvaya göre bu kimsenin başından beri musikî dinlemesi haram olmuş olacak. Bu durumda o haramın
vebalini kim üstlenecek?

(Bu lüzumsuz ve uzun sözün hiçbir fıkıh değeri yok, kafa karıştırmaktan başka hiçbir işe yaramaz, bunun böyle
olduğunu dikkatle okuyanlar da anlarlar. Ama yine de bazı nakıller vermekte, kısa bir açıklama yapmakta fayda
olabilir. Bir kere, günaha girme anında, bu durum fark edilince, hatta günahın belli bir safhasında Allah'tan
korkarak, dini sorumluluktan çekinerek günah işlemekten veya buna devam etmekten vazgeçen insanların bu
davranışları yüzünden sevap kazanacaklarına, cenneti hak edeceklerine dair ayetler ve hadisler vardır. Ayrıca fıkıh
kitaplarında sık sık tekrarlanan bir ifade şudur: "lezzet alma olmaksızın, lezzet alma, hoşlanma ve bunun sonunda
şehvet duyma tehlikesi (fitne) bulunmadığında yabancı (kendileriyle evlenmek caiz olan) kadınların sesleri avret
(dinlenmesi haram) değildir." Örnek olarak bak: Hanbelîlerden Muğnî, 1/422, Şafiilerden Muğni'l-muhtâc, 3/129),
Malikilerden Hâşyetü's-Sâvi, 1/93, H.ed.Desuki, 1/195). Bunun da manası, "bakar, konuşan kadını dinler, şehvet
duyma veya lezzet alma gerçekleşmeye başlayınca bundan vazgeçer" demektir. Böyle anlamazsak, "insanların
veya bazı insanların ihtimal olarak da lezzet almayacaklarını, şehvet duymayacaklarını var saymamız gerekir ki,
bu insanın yapısına aykırıdır.

Sonuç olarak Hayrettin Karaman hoca efendinin mezkur fetvası, gerek istidlal mantığı, gerekse iftâ ve içtihat
usûlü açısından tutarsızlıklar arz etmektedir. Ayrıca konuyla ilgili rivayetler ve bu rivayetlerin tahlil ve izahları
hakkında yeterli araştırma yapılmadığı, kısa yoldan arzulanan sonuca varılmak istendiği gözlenmektedir. Üstelik
milyonlarca Müslümanı ilgilendiren ve haram-helal çerçevesine giren bir konunun, böyle düz mantık işlemleriyle
çözümlenmeye çalışılması, iftâ ve irşad makamında olan büyüklerimizin taşıdığı sorumluluk ve ciddiyetin ne
boyutlarda olduğunu göstermesi bakımında esef vericidir.
Ahkâmü'l-Avrati ve'n-Nazar, s. 105.
Fethu'l-Bârî, c. 7, s. 7.
en-Nihaye fi Garîbi'l-Eser, c. 4. s. 118.
Lisânü'l-Arab, c. 14, s. 143; es-Seâlibî, Kitabü Fıkhi'l-Lüğa, s. 93.
Sahih-i Buharî, 5590; Hakim, el-Müstedrek, 8572; Müsned-i Ahmed bin Hanbel, 22285.

(Ben "düz mantık" ne demekse ona dayanarak bir fetva vermiş değilim. Ama tenkitçi, benim bu konuda söyleyip
yazdıklarıma kolayca ulaşmak mümkün olduğu halde yalnızca bir kısa cevabımı esas alarak hakkımda olmadık
şeyler söylemiş, yakıştırmalar yapmıştır. "Sorumluluk ve ciddiyet büyüğü ve küçüğü ile bütün Müslümanların
vasfı olmalıdır." H.K.)

Dipnotlar:
53. el-Merginânî, el-Hidâye (kerâhiye bahsi)
54. İbn el-Hümâm, ag. esr., C.VI, s. 36.
55. el-Aynî, Umdetu'l-Qârî, C. III, s. 359.
56. İyi bir hülâsa için bk. S. Uludağ, İslâm açısından Mûsikî ve Semâ, İst. 1976, s. 168-187.
57. Şevkânî, Neyl, C. VIII, s. 107.
58. C. II, s. 120-145.
59. C. II. s. 302.
60. Hanefilerden Buhârî şârihi allâme Aynî de "Bayramda iki cariyenin okuduğu şarkıyı Hz. Peygamber'in ve Ebû
Bekr'in dinlediklerinden hareketle aynı neticeye varmıştır. Umdetu'l-Qârî, C. 3. s. 360.
61. C. II, s. 279-281. (özetlenmiştir.)
http://www.hayrettinkaraman.net/sc/00211.htm

-2.ARŞİV.79

Hayrettin Karaman Hocanın bir Fetvası Üzerine bir Değerlendirme


Soru: Kadın sesi dinlemek caiz midir? Dinlediğimiz müziğin türüne göre cevaz değişir mi? (Örnek: tasavvuf musikisine
eşlik eden bir kadın sesi veya ilahi söyleyen bir kadın sesi gibi)
Cevap: Peygamberimizin zamanında mescidde ve başka yerlerde kadınlar, erkeklerin yanında konuşurlardı. O (s.a.) hicret
ederken kadınlar ve çocuklar musikî eşliğinde karşılama yapmışlardı. Bayram günlerinde Hz. Peygamber'in evinde ve onun
yanında genç kızlar, Hz. Aişe'ye sesli ve tefli müzik dinletmişlerdi. Kadının sesinin ve musikînin haram olduğuna dair sahih
ve kesin bir delil (dinî açıklama) yoktur. Kadın olsun erkek olsun müzik icra ettiğinde bunu dinleyenler kendilerine
bakmalıdırlar; kötü, olumsuz bir etkilenme bulunmadıkça dinlemelerinde sakınca yoktur. (Kadın şarkıcı dinlemek caiz
midir?)
Tenkit: Fetvanın tahliline geçerken ilk iş olarak Hayrettin hocanın mesnet edindiği hususları tespit edelim:
1. Peygamberimiz zamanında kadınların erkeklerin yanında konuşması.
2. Hicret ederken kadınların musikî eşliğinde Peygamberimizi karşılaması.
3. Bayram günlerinde Hz. Peygamberin evinde ve onun yanında genç kızların Hz. Ayşe’ye sesli ve tefli müzik dinletmesi.
4. Kadın sesinin ve musikînin haram olduğuna dair sahih ve kesin bir delil (dinî açıklama) bulunmaması.
Bu dört madde hoca efendinin fetvada kullandığı mesnetleri teşkil ediyor. Hoca efendi bunları sıraladıktan sonra fetvasına
geçiyor ve kadından müzik dinlemenin hükmünün onu dinlerken insanın içinde yaşadığı duygulara bağlı olduğunu söylüyor.
Buna göre hoca efendinin fetvası, kadının musikîsinin, içinde olumsuz etkilere yol açmıyorsa caiz, açıyorsa caiz olmadığını
gösteriyor.
Fetvanın gerekçelerini gözden geçirirken üç çeşit hatayla karşılaştığımızı söyleyebiliriz. Bunları mantık, usul ve bilgi hataları
olarak tasnif edebiliriz. Hoca efendinin göze çarpan mantık hatası, fetvasında gözlemlediğimiz tutarsızlıklar da yatıyor. Hoca
efendi, -birinci ve dördüncü maddelerde- kadından şarkı dinleme meselesini normal kadının sesi ve genel musikî bağlamında
ele alıyor. Kadının erkeklerin yanında konuşmasıyla şarkı söylemesi arasında önemli farklar bulunduğu ve bunların aynı
hükme tabi olmayacağı hususu gayet açıktır. Bunlar, biri diğerinin yerine kullanılabilecek veya birinin cevazıyla diğerinin
cevazına hükmedilebilecek türden müşterek konular değildir. Kadından müzik dinlemenin hükmü, ne normal şartlarda
kadının sesinin hükmüyle açıklanabilir, ne de normal musikînin hükmüyle açıklanabilir. Nitekim Ehl-i sünnet imamları,
çoğunluk belli şartlarda kadının sesinin avret olmadığına hükmettiği halde, kadından şarkı dinlemenin caiz olmadığında
ittifak etmişlerdir.
- Zaten hoca efendi de bundan tatmin olmamış olacak ki, başka deliller aramış ve ikinci ve üçüncü maddelerde meseleyi,
asr-ı saadet döneminde kadınların musikî icra etmesine dayandırmış. İşte hoca efendinin, biri usul diğeri bilgi yanlışı olmak
üzere ikinci ve üçüncü hataları da bu iki maddede kendini gösteriyor.
- Hoca efendinin ikinci maddede zikrettiği kadınların musikî eşliğinde Peygamberimizi karşılamasıyla ilgili rivayetler
günümüz şarkıcı kadınları dinlemenin cevazına mesnet olarak kullanılabilecek rivayetler değildir. Hoca efendi söz konusu
rivayetlerde geçen "cevarî, velâid, imâ, kaynât" gibi kelimeleri, genel olarak "kadınlar" diye tercüme etmekle ciddi bir usul
hatası yapmıştır. Buna bilgi hatası demiyorum; çünkü hoca efendi bu gibi kelimelerin yaygın olarak hür olmayan kadınlar
için kullanıldığını pek ala bilir. Burada aslında bir muğalatadan da söz edilebilir. Yani bir delili kapsam alanı dışında
işletmeye çalışmak gibi bir mantık hatasından söz edebiliriz.
Hür kadınlarla cariyeler arasında –mahremiyet hükümleri başta olmak üzere- önemli hüküm farklılıkları bulunduğu ve
üzerinde konuştuğumuz konu da bu farklılığın tebellür ettiği konulardan biri olduğu halde hoca efendinin böyle bir tercüme
hatasına düşmesi ihmale yorulabilecek türden değildir. Bir de söz konusu rivayetlerin haram-helal, cevaz-adem-i cevaz gibi
ahkam meselelerine malzeme olarak kullanılması vehameti ciddi boyutlara taşıyor.
- Gerekçede zikredilen hadiseyle ilgili rivayetlerin tedkikine gelince, Hz. Peygamber efendimiz (s.a.v.) Hz. Ebubekir (r.a) ile
birlikte Medine'ye teşrif ettiklerinde, Medine'de bulunan Müslümanların kendilerini nasıl karşıladığına dair ilgili rivayetlerde
çeşitli ifadeler vardır. Bazı rivayetlerde Medineli bazı cariyelerin (imâ) çıkıp "Muhammed geldi, Muhammed geldi" diye
seslendikleri, bazılarında çocukların (ğılmân) ve hizmetçilerin (hüddem) "Muhammed geldi, Allahü ekber" diye sevinç
çığlıkları attıkları nakledilmiştir. İbn-i Hacer'in ifadesiyle, Hakim'in tahriç ettiği bir rivayette de, Medine'den Benî Neccâr
sülalesinin cariyelerinin çıkıp def çalarak "bizler Benî Neccar'ın cariyeleriyiz, Muhammed ne güzel komşudur!" dedikleri
bildirilmiştir. Aynı hadisi anlatan başka bir rivayette de Medineli cariyelerin (velâid) çıkıp meşhur Talea'l-Bedru'yu
söyledikleri nakledilmektedir.
- Görüldüğü gibi rivayetlerde sevinç çığlıkları atan veya def çalıp kaside okuyan kimseler küçük çocuklarla cariyelerdir. Bu
rivayetlerden birincisi Buharî tarafından tahric edilmiştir. Bu rivayet sahih olmakla birlikte cariyelerin def çalıp kaside
söylediğine dair bir ifade içermemektedir. İkinci rivayet de Buharî'nin rivayetinin farklı bir varyantıdır. Bu rivayette def ve
kasideden söz edilmediği gibi bağıranların kadın olduğuna dair bir ifade de yoktur. Kadınların kaside/şiir söylediğini bildiren
rivayetler ise üçüncü ve dördüncü rivayetlerdir. Dördüncü rivayet İbn-i Hacer'in de temas ettiği gibi munkatıdır, usul
açısından ahkama mesned olamaz. Üçüncü rivayet yine İbn-i Hacer'in ifadesiyle Hakim tarafından Şeyhayn'ın şartına uygun
olarak tahriç edilmiştir. Fakat ben Hakim'in el-Müstedrek'inde böyle bir hadise rastlayamadım. Muhtemelen, -İbn-i Hacer'in
sehvi mevzu bahis değilse- el-Müstedrek'in İbn-i Hacer'in elinde mevcut başka nüshasında böyle bir rivayet olabilir.
- Üçüncü rivayeti Hakim'in tahriç ettiğini tespit edemesem de aynı rivayetin başkaları tarafından tahriç edildiği sabittir. Bu
rivayetlerin bir kısmında Neccar oğullarından cariyelerin (cevârî/kaynât) hicret sırasında kaside söylediği, bazılarında da
Medine'de bir düğün sırasında kaside söylediği (İbn-i Mace, 1899) ve Peygamberimizin onlara dua ettiği nakledilmektedir ki,
anılan rivayetler makbuldür. Fakat bu rivayetlerin hemen hepsinde def çalıp kaside söyleyen kızların cariye oldukları açıkça
ifade edilmektedir. Bunun gibi üçüncü maddede Hz. Aişe'nin, Peygamberimizin yanında kasidelerini dinlediği kadınlar da
(câriye/kaynât) birer cariyedir. Burada da hoca efendi aynı usul hatasını tekrar etmiş ve cariyelerle ilgili bir rivayeti günümüz
kadın şarkıcıları için mesnet kabul etmiştir.
Burada ısrarla, konumuzla ilgili rivayetlerde geçen asr-ı saadet cariyelerinin hür kadınlar şeklinde anlaşılmasının hatalı ve
ciddi bir kavram kargaşasına sebebiyet verdiğini söylüyoruz. Bundaki ısrarımız, aslında fetvanın tek dayanağı olan bu
rivayetlerdeki "cevârî" ve "kaynât" gibi kelimelerin yaygın kullanımını ve asr-ı saadet dönemi Arap toplumunda hâkim
sosyal ve kültürel ortamı hesaba kattığımız içindir. Bu kelimeler, yaygın kullanımı itibarıyla bilinen kadın köleler anlamına
gelir. Ayrıca kaynât kelimesi, çoğunluk şarkıcı cariyelere kullanılır. Cevârî kelimesi, -hocanın istidlaline temel kabul ettiği
gibi- bazen "yeni ergen olmuş genç kız" manasında kullanılsa da, bu, o dönemin sosyal ve kültürel koşulları dikkate
alındığında gündeme getirilebilecek bir ihtimal değildir.
Hocanın bir diğer hatası bilgi eksikliği olarak dördüncü maddede karşımıza çıkıyor. Burada hoca efendi, kadının sesinin ve
musikînin haram oluşuna dair sahih ve katî bir delilin olmadığını söylemekle doğrusu işi karambole getirmeye çalışıyor.
Şöyle ki, soru kadının musikî icra etmesiyle alakalı olduğu halde, hoca efendi burada kadının sesinin veya genel musikînin
hükmünden bahsediyor. Şimdi hocanın bu cümlesini hızlıca okuyan biri, buradan, kadının şarkı söylemesinin haram
olduğuna dair güçlü bir delil olmadığı zehabına çok rahat kapılabilir. Dolayısıyla bağlamı hesaba katılarak bu ifadelerin
kadının şarkı söylemesiyle alakalı olduğunu düşünmek hoca efendiye haksızlık anlamına gelmeyecektir. Şu halde hoca
efendi çalgıcı kadınları (muğanniyât/kaynât) ve çalgı aletlerini (meazif/melâhî) yeren, onların kullanımını nehy eden ve ahir
zamanda şarkıcı kadınları dinlemenin mübah kabul edileceğini bildirerek bu tutumu zemmeden onlarca sahih hadisi gözden
kaçırmış olmalıdır.
- Evet, doğrusu burada içim rahat değil, hoca efendi bu rivayetleri görmemiş olamaz. Kaldı ki, sadece kadının sesinden ve
sadece musikiden söz ederek seçme ifadeler kullanması, onun bu gibi rivayetlerin pekâlâ farkında olduğunu gösteriyor. Ama
hocanın farkında olmadığı –ya da farkında olmak istemediği- bir şey var ki o da, günümüz şarkıcı kadınların Neccâr
oğullarının cariyeleriyle değil, işte zemmedilen bu sonuncu kadınlarla/müğanniyâtla ilişkilendirilmesi gerektiğidir.
- Fetvanın can alıcı noktasını teşkil eden son cümlede hüküm kişilerin kendi inisiyatifine bırakılıyor ve dikkat edilirse burada
kadın erkek arasında bir fark görülmüyor. Ayrıca "olumsuz etkilenmek" nedir? Bu da havada duruyor. Haram helal gibi bir
hükmün böyle şahıstan şahısa değişebilen ve açık kriterlere istinad etmeyen bir hale/duyguya bağlanması da usul açısından
hatalıdır. Çünkü usul-i fıkıh da hükme illet olduğu iddia edilen şeyin zahir ve standart/munzabıt olması gerekir.
Konunun teorik boyutu bir tarafa, bu fetvanın pratiğinde de ciddi belirsizlikler var. Acaba olumsuz yönde etkilenmekten
maksat, şarkı söyleyen kadınla cima hayalleri kurmak mıdır? Yoksa dinleyen kişinin kalbinin ona meyledip, şarkıcıya karşı
sıcak duygular hissetmesi midir? Veya söyleyen kadın ya da erkek olsun, şarkı dinlediğimizde içimizde en ufak bir kıpırtı
veya farklı çağrışımların oluşması mı kastediliyor?
- Eğer sonuncusu kastediliyor ise, fetvayı böyle bir kayda bağlamakla kadından musikî dinlemeye cevaz vermemek arasında
bir fark yoktur. Zira özellikle bir kadın şarkıcı dinleyip de en ufak bir duygu ve çağrışıma kapılmayacak kimse nadirattandır
ki, fıkıhta nadirata itibar yoktur.
- Eğer ikinci şık kastediliyorsa, kadın şarkıcı dinleyip de böyle bir duyguya kapılmamak da zordur. Zira kadın şarkıcılara
hayranlık duyan, meşhur şarkıcılara âşık olan gençlerin sayısı yüz binlerle ölçülmektedir. Çoğunluk insanlar böyle bir
duyguya kapılabilir, içlerinde o kimseye karşı bir sevgi oluşur.
- Eğer birinci şık kast ediliyorsa, bu azınlıktır ve fetvada böyle bir kesimi hesaba katmak bir dereceye kadar makuldür; ama
böyle bir ölçünün hocanın elindeki delili nedir. Elverir ki, hocanın onu da açıklaması gerekirdi. Peki şimdi hoca efendi hangi
şıkkı kastetmiştir ve bu fetvayı okuyan kişi neye göre hareket edecektir. Şunu anlamak için kehanete gerek yoktur ki,
çoğunluk insanlar burada olumsuz etkiden birinci şıkkı anlayacaktır. Çünkü memleketimizde çirkin addedilen bu şıktır. Kötü
duygular dendiğinde insanların zihninde hemen bu durum canlanacaktır. Toplumumuz maalesef ikinci şıkkın kötü ve gayr-i
ahlakî olduğunu düşünemeyecek kadar dejenere olmuş vaziyettedir. Şu halde burada belirsiz bir ölçü getirmek suretiyle
insanları yanıltmak vardır.
Ayrıca sonunda hükmün getirilip insanların kendi takdirlerine bırakıldığı fetvalar şöyle bir paradoksa yol açıyor. Kadın
şarkıcıyı dinlediği halde kalbine kötü bir şey gelmeyecek olan kişi zaten iyi bir zahid olmalıdır. Böyle bir kimsenin müzikle
ilgili bir sorusu da olmaz. Dolayısıyla böyle bir fetvanın anlamı yoktur. Eğer bir insan aksine kadın şarkıcıyı dinleyip de
olumsuz yönde etkilenecek kadar kendine sahip olamayan biriyse, aynı adamın bizim verdiğimiz fetvaya binaen çekinip
müzik dinlemeyeceğini nasıl bekleyebiliriz? Bu durumda da verdiğimiz fetva uygulama açısından hiçbir kıymet ifade etmez
ki yine anlamsız demektir.
- Fetvanın bir başka yanıltıcı tarafı, bir insan baştan kötü etkileneceğini bilmiyorsa bu durumda kadından musikî dinlemesine
cevaz veriyoruz, demektir. İş böyle olunca da bir amelin hükmü o amelin yapılmasına bağlanmış oluyor. Oysa amelin yapılıp
yapılmaması için hükmünün önceden bilinmesi ve ona göre yapılıp yapılamayacağına karar verilmesi gerekir. Peki aynı
kimse dinledikten sonra kötü duygu hissettiğini fark etse bu durumda ne olacak? Verilen fetvaya göre bu kimsenin başından
beri musikî dinlemesi haram olmuş olacak. Bu durumda o haramın vebalini kim üstlenecek?
- Sonuç olarak Hayrettin Karaman hoca efendinin mezkur fetvası, gerek istidlal mantığı, gerekse iftâ ve içtihat usûlü
açısından tutarsızlıklar arz etmektedir. Ayrıca konuyla ilgili rivayetler ve bu rivayetlerin tahlil ve izahları hakkında yeterli
araştırma yapılmadığı, kısa yoldan arzulanan sonuca varılmak istendiği gözlenmektedir. Üstelik milyonlarca Müslümanı
ilgilendiren ve haram-helal çerçevesine giren bir konunun, böyle düz mantık işlemleriyle çözümlenmeye çalışılması, iftâ ve
irşad makamında olan büyüklerimizin taşıdığı sorumluluk ve ciddiyetin ne boyutlarda olduğunu göstermesi bakımında esef
vericidir.
Ahkâmü'l-Avrati ve'n-Nazar, s. 105. Fethu'l-Bârî, c. 7, s. 7. en-Nihaye fi Garîbi'l-Eser, c. 4. s. 118. Lisânü'l-Arab, c. 14, s.
143; es-Seâlibî, Kitabü Fıkhi'l-Lüğa, s. 93. Sahih-i Buharî, 5590; Hakim, el-Müstedrek, 8572; Müsned-i Ahmed bin Hanbel,
22285
Darul Hikmet 13.11.2007
http://www.islamdairesi.com/turkce/arsiv2.htm ve http://www.tevbe.org/forum/fikih-ve-akaid/329863-kadin-
sesi-dinlemek-caiz-midir.html

Kadın sesi erkeğe haram mıdır?


Soru
Kadın sesi erkeğe haram mıdır?

Cevap
Değerli kardeşimiz;
İslâmiyet kişiyi fitne ve fesada sürükleyen görüntü, davranış ve hallere karşı koruyucu tedbirler alır. Çünkü
İslâmda insanın safiyet ve vakarının muhfazası ve bozulmaması esastır. Bu tedbir ve koruma hem erkek için, hem
de kadın için eşit seviyede düşünülür.
Diğer yandan insana verilmiş olan özellik, kabiliyet ve farklılıklar bir başkasının vebal altına girmesine sebep
olmamalı, yanlış duygulara kapılmasına meydan vermemeli, nefsini azdırmamalıdır.
Yaratıcı tarafından kadına ihsan edilen sesi de bu çerçeve içinde düşünmek gerekir. Esas itibariyle başta insan
olmak üzere hiçbir varlığın sesi mutlak olarak haram ve günah sınıfına sokulmaz. Çünkü yaratılışında bir haramlık
mevcut değildir. Bunun içindir ki, hiçbir âyet ve hadis kadının sesini haram kılıcı bir hüküm bildirmez.
Başta Hanefi ve Şâfiî imamları olmak üzere mezhep sahibi müçtehid imamlarımızın kanaatleri de bu merkezdedir.
Hattâ bütün fıkıh kitaplarında şu hükmü görüyoruz: Cumhura göre kadının sesi avret değildir. Yani bütün
müçtehidlere göre kadının sesi haram değildir.
Şâfiî mezhebi âlimleri ve diğer müçtehidler şöyle derler: “Kadının sesi avret değildir. Çünkü kadın alış veriş
yapar, mahkemede şahitlikte bulunur. Bunun için sesini yükselterek konuşmak zorunda kalır.1
Kadının sesinin avret olmadığının gerekçesi İslâmın ilk uygulamalı devri olan Saadet Asrıdır. Yani Peygamber
Efendimizin (a.s.m.) ve sahabilerin uygulayış biçimidir. Bu uygulanış biçimi üç şekilde görülüyor:
Birincisi: Peygamber Efendimizin (a.s.m.) sahabi hanımlarla konuşması, onların sorularına cevap vermesi,
şikâyetlerini dinlemesi, ihtiyaç ve taleplerini karşılamasıdır.
Bir örnek olması bakımından şu hadis-i şerifi nakledelim:
Amr bin Şuayb rivayet ediyor:
Bir kadın yanında kızı ile birlikte Resulullaha (a.s.m.) geldi. Kızın kolunda iki altın bilezik vardı. Resulullah
(a.s.m.) kadına sordu: “Bu bileziklerin zekâtını veriyor musun?”
Kadın, “Hayır, vermiyorum” diye cevap verdi.
Bunun üzerine Resulullah (a.s.m.) tekrar sordu:
“Peki, kıyamette bu iki bilezik yerine Allah’ın sana ateşten iki bilezik taktırması hoşuna gider mi?”
Kadın iki bileziği hemen çıkarıp Resulullaha (a.s.m.) uzattı ve “Bunlar artık Allah ve Resulüne aittir” dedi.2
İkincisi: Sahabiler gerek Peygamberimizin hanımlarına, gerekse diğer hanım sahabilere hadis ve benzeri
durumlarda soru sorarlar, konuşurlar ve bazı konularda bilgi alırlardı.
Üçüncüsü: Yine Sahabe döneminde kadınlar, halifelere şikâyetlerini dile getirirler veya dinî meselelerde diğer
sahabilere bilmediklerini sorup öğrenirlerdi.
Bu mesele için de bir örnek verelim:
Kadının biri Hazret-i Ömer’e gelerek, “Yâ Emîrelmü’minîn! Kocam geceleri ibadet eder, gündüzleri de oruç tutar”
şeklinde şikâyette bulundu.
Hazret-i Ömer, “Ne demek istiyorsun? Kocanı geceleri ibadet etmekten ve gündüzleri oruç tutmaktan alıkoymamı
mı istiyorsun?”
Bunun üzerine kadın başka bir şey söylemeden çıkıp gitti ve biraz sonra bir daha gelip aynı şikâyetini dile getirdi.
Hazret-i Ömer, kadına yine aynı cevabı verdi.
Bu durumu gören Kâ’b bin Sûr söze karıştı ve “Yâ Emîrelmü’minîn, kadının hakkı var. Cenab-ı Hak erkeğe dört
kadınla evlenebileceğine müsaade ettiğine göre, dördüncü gün kadının hakkıdır” dedi.
Bunun üzerine Hazret-i Ömer kadının kocasını çağırtıp dört günde bir oruç tutmamasını ve her dört gecede bir
kadının yanında yatmasını emretti.3
Ancak diğer bütün mübah meselelerin mahiyet değiştirip mahzurlu bir hal almasında olduğu gibi, kadının sesi
meselesinde de aynı durum söz konusudur. Kadının sesi mübah, masum ve meşru olmasına karşılık hangi
sebeplerden dolayı “avret” olur, nasıl olursa yasak sınıfına girer, yabancı erkeklerin dinlemesi haram olur?
Kadının sesi yaratılışı icabı dikkat çekicidir. Özellikle ses normalin dışında bir tonda çıkarsa birtakım mahzurları
beraberinde getirmektedir ve dinî tabiriyle “fitneye” sebep olmaktadır. Demek ki, haram olan sesin kendisi değil
de, kontrol dışı bir mahiyet taşımasıdır.
Ahzab Sûresinin 32. âyet-i kerimesi bu husustaki ölçüyü Peygamber hanımlarının şahsında şöyle veriyor:
“Ey Peygamber hanımları! Siz herhangi bir kadın gibi değilsiniz. Eğer halinize layık bir takva ile korunacaksanız,
yabancılarla câzibeli bir şekilde konuşmayın ki, kalbinde fesat bulunan kimse bir ümide kapılmasın. Konuşurken
ciddiyet ve ağırbaşlılıkla söz söyleyin.”
Müfessir Vehbi Efendi bu âyeti tefsir ederken, “Söylediğiniz söz fitneye sebep olmasın. Yani cazibeli ve ecânibi
şüpheye düşürecek bir halde edalı ve naz ü istiğna ile söylemeyin” şeklinde izah getirmektedir. Elmalılı’nın
ifadesiyle “Yayılarak, kırıtarak, sınık, yılışık” olduğunda “kalbi çürük kötülüğe meyilli kimseler” bir ümide
kapılırlar. Bundan dolayı da günaha girilmiş olur.
Vehbe Zühaylî bunu normal konuşmalardan ziyade dinî muhtevada da olsa aynı gerekçe ile mahzurlu görür:
“Kadının, Kur’ân şeklinde de olsa, coşkulu ve nağmeli olarak okumakta iken seslerini işitmek haramdır. Çünkü
bunda fitneye sebep olma korkusu vardır.”4
İbni Âbidîn ise meseleye şu şekilde bir açıklık getirir:
“Tercih edilen görüşe göre kadının sesi avret değildir. Yalnız zekâsı kıt olanlar zannetmesinler ki, ‘biz kadının sesi
avrettir demekle konuşmasını kasdetmiyoruz. İhtiyaç halinde ve benzeri durumlarda kadının yabancı erkeklerle
konuşmasına cevaz veriyoruz. Yalnız kadınların yüksek sesle konuşmalarını, seslerini uzatmalarını,
yumuşatmalarını ve nağmeli bir şekilde okumalarını caiz görmüyoruz. Çünkü bunlarda erkekleri kendilerine
meylettirmek ve şehvetlerini tahrik etmek vardır. Kadının ezan okuması da bundan dolayı caiz olmamıştır.”5
Bizim de katıldığımız hükmü Faruk Beşer Hoca veciz bir şekilde şöyle dile getirir:
“Kadın her şeyiyle olduğu gibi sesiyle de çekici, büyüleyici ve tahrik edicidir ve aslında bu onun çirkin olduğunu
değil, güzel olduğunu gösterir. Birer nimet demek olan çekici yönlerini, bu arada sesini fitneye sebep olmak ve
tahrik etmek için kullanırsa, yani konuşmasını kırıla döküle ve kadınsı biçimde yaparsa, ya da nağmeli sözlerle
normal konuşurken zaten tahrik edici olan sesini daha da etkileyici hale getirirse, sesi avret olduğundan değil de,
fitneye sebep olacağından haram olur. Vakarlı ve karşısındakine ümit kestirici edayla konuşursa haram olmaz.6
Son olarak zamanımızın müfessirlerinden Muhammed Ali es-Sabûnî’nin yorumuna yer verelim:
“Açıkça görüldüğü gibi, eğer fitneden emin ise kadının sesi haram olmaz. Ancak, erkeklerin, kadınları fitne ve
fesada götüren hallerden uzak tutmaları gerekir.”7
Sorudaki unsurlara gelince, şiir ve ilahide ses incelip kalınlaştığı, nağmeli olduğu ve câzip bir mahiyete büründüğü
için yabancı erkeklerin duyacağı şekilde söylemek beraberinde mahzurları taşımaktadır.
Hanımların sesli olarak zikretmeleri de şayet yabancı erkekler duyacaksa, yine aynı kategoriye girmekte ve
birtakım yanlış duyguların uyanmasına sebebiyet vereceğinden ezanda olduğu gibi müsaade edilmemektedir.
Ancak kendi aralarında sesli olarak Kur’ân okumalarında ilâhi söylemelerinde ve zikretmelerinde haliyle mahzur
olmaz.
1 Tefsîrü Âyâti’l-Ahkâm, 2: 167.
2 Tirmizî, Zekât: 12.
3 Hayâtü’s-Sahâbe, 3: 349.
4 İslâm Fıkhı Ansiklopedisi, 1: 467.
5 Reddü’l-Muhtar, 1: 272.
6 Hanımlara özel ilmihal, 314.
7 Tefsîrü Âyâti’l-Ahkâm, 2: 167.

Mehmed Paksu
Aileye Özel Fetvalar

Selam ve dua ile...


Sorularla İslamiyet

04-Eylül-2006 - 14:18:40
http://www.sorularlaislamiyet.com/qna/3727/kadin-sesi-erkege-haram-midir.html

Başörtülü veya basörtüsüz bir kadının, televizyona çıkıp program


yapması ne kadar doğrudur?
Soru
Başörtülü veya basörtüsüz bir bayanın, televizyona çıkıp program yapması ne kadar doğru?

Cevap
Değerli kardeşimiz;

Bu meselenin bir kaç yünü vardır.

1- Müslüman kadının eli ve yüzü dışında bütün vücudunu örtmesi, açık kalmaması gerekir. Giyilen bir elbisenin
tesettüre uygun olması için de altını göstermeyecek şekilde kalın ve avret yerlerini örtecek kadar uzun olmalıdır.
Bunun için altını gösterecek şekilde ince ve şeffaf olan bir elbise ile örtünme gerçekleşmiş olmaz.
Bu meseleye esas teşkil eden hadis-i şeriflerin meali şöyledir:
Hz. Âişe'nin rivayetine göre, kız kardeşi Hz. Esma birgün Peygamberimizin huzuruna gitti. Üzerinde altını
gösterecek şekilde ince bir elbise bulunuyordu. Resulullah (a.s.m.) onu görünce yüzünü çevirdi ve şöyle buyurdu:
"Ya Esma, bir kadın buluğ çağına erince—yüzünü ve ellerini göstererek—bunlardan başka bir tarafının görünmesi
sahih olmaz."(Ebû Dâvud, Libas:31.)
2- İslâmiyet kişiyi fitne ve fesada sürükleyen görüntü, davranış ve hallere karşı koruyucu tedbirler alır. Çünkü
İslâmda insanın safiyet ve vakarının muhfazası ve bozulmaması esastır. Bu tedbir ve koruma hem erkek için, hem
de kadın için eşit seviyede düşünülür.
Diğer yandan insana verilmiş olan özellik, kabiliyet ve farklılıklar bir başkasının vebal altına girmesine sebep
olmamalı, yanlış duygulara kapılmasına meydan vermemeli, nefsini azdırmamalıdır.
Yaratıcı tarafından kadına ihsan edilen sesi de bu çerçeve içinde düşünmek gerekir. Esas itibariyle başta insan
olmak üzere hiçbir varlığın sesi mutlak olarak haram ve günah sınıfına sokulmaz. Çünkü yaratılışında bir haramlık
mevcut değildir. Bunun içindir ki, hiçbir âyet ve hadis kadının sesini haram kılıcı bir hüküm bildirmez.
Kadının sesi yaratılışı icabı dikkat çekicidir. Özellikle ses normalin dışında bir tonda çıkarsa birtakım mahzurları
beraberinde getirmektedir ve dinî tabiriyle “fitneye” sebep olmaktadır. Demek ki, haram olan sesin kendisi değil
de, kontrol dışı bir mahiyet taşımasıdır.
Ahzab Sûresinin 32. âyet-i kerimesi bu husustaki ölçüyü Peygamber hanımlarının şahsında şöyle veriyor:
“Ey Peygamber hanımları! Siz herhangi bir kadın gibi değilsiniz. Eğer halinize layık bir takva ile korunacaksanız,
yabancılarla câzibeli bir şekilde konuşmayın ki, kalbinde fesat bulunan kimse bir ümide kapılmasın. Konuşurken
ciddiyet ve ağırbaşlılıkla söz söyleyin.”
Müfessir Vehbi Efendi bu âyeti tefsir ederken, “Söylediğiniz söz fitneye sebep olmasın. Yani cazibeli ve ecânibi
şüpheye düşürecek bir halde edalı ve naz ü istiğna ile söylemeyin” şeklinde izah getirmektedir. Elmalılı’nın
ifadesiyle “Yayılarak, kırıtarak, sınık, yılışık” olduğunda “kalbi çürük kötülüğe meyilli kimseler ”bir ümide
kapılırlar. Bundan dolayı da günaha girilmiş olur.
İbni Âbidîn ise meseleye şu şekilde bir açıklık getirir:
“Tercih edilen görüşe göre kadının sesi avret değildir. Yalnız zekâsı kıt olanlar zannetmesinler ki, ‘biz kadının sesi
avrettir demekle konuşmasını kasdetmiyoruz. İhtiyaç halinde ve benzeri durumlarda kadının yabancı erkeklerle
konuşmasına cevaz veriyoruz. Yalnız kadınların yüksek sesle konuşmalarını, seslerini uzatmalarını,
yumuşatmalarını ve nağmeli bir şekilde okumalarını caiz görmüyoruz. Çünkü bunlarda erkekleri kendilerine
meylettirmek ve şehvetlerini tahrik etmek vardır.
3- Bir erkek ve kadının nikahsız olarak ellerinin bir birine değmesi ve yalnız kalmaları da caiz değildir.
Mahrem olmayan kadına bakmak haram olduğuna göre, onlara dokunmak veya tokalaşmak mutlaka haramdır.
Peygamber'e (sav) biat eden kadınlar dediler ki: Ey Allah'ın Resulü, biat ederken elimizi tutmadınız. Peygamber
(sav) kadınların elini tutup tokalaşmam, buyurdu (Ahmed bin Hanbel, Nesâî, İbn Mâce). Hazreti Aişe (ra) biat ile
ilgili şöyle buyuruyor: Allah'a yemin ederim ki Resûlüllah'ın eli bir kadının eline dokunmadı. Sadece sözle
onlardan biat aldı" (Müslim ).

Bu şartlara uymak şartı ile kadınların televizyona çıkmasının caiz olduğunu söyleyebiliriz. Aksi bir durumda
kadının televizyona çıkması caiz değildir.

Mehmed Paksu

Selam ve dua ile...


Sorularla İslamiyet

08-Nisan-2007 - 14:53:41

Okunma Sayısı: 711

http://www.sorularlaislamiyet.com/qna/16336/basortulu-veya-basortusuz-bir-kadinin-televizyona-cikip-program-
yapmasi-ne-kadar-dogrudur.html

Kadının Sesi Haram mı?

İslamiyet kişiyi fitne ve fesada sürükleyen görüntü, davranış ve hallere karşı koruyucu tedbirler alır Diğer
yandan insana verilmiş olan özellik, kabiliyet ve farklılıklar bir başkasının vebal altına girmesine sebep
olmamalı, yanlış duygulara kapılmasına meydan vermemeli, nefsini azdırmamalıdır Yaratıcı tarafından
kadına ihsan edilen sesi de bu çerçeve içinde düşünmek gerekir Esas itibariyle hiç bir varlığın sesi mutlak
olarak haram ve günah sınıfına sokulmaz Başta Hanefi ve Şafii imamları olmak üzere mezhep sahibi
müçtehid imamlarımızın kanaatleri de bu yöndedir Fıkıh kitaplarında şu hükmü görüyoruz:"Cumhura
göre kadının sesi avret değildir "

Yani kadının sesi haram değildir "Kadının sesi avret değildir Çünkü kadın alışveriş yapar, mahkemede
şahitlikte bulunur Bunun için sesini yükseltmek zorunda kalır " (Tefsirü Ayati-l Ahkam 2:167)
Kadın sesinin avret olmadığının gerekçesi islamın ilk uygulamalı devri olan Saadet asrıdır
Peygamber Efendimiz (s a v ) sahabi hanımlarla konuşmuş, onların sorularına cevap vermiş, şikayetlerini
dinlemiş, ihtiyaç ve taleplerini karşılamıştır
Sahabiler gerek Peygamberimizin hanımlarına, gerekse diğer hanım sahabilere hadis ve benzeri
durumlarda sorular sormuş, konuşmuş ve bazı konularda bilgiler almışlardır
Sahabe döneminde kadınlar, halifelere şikayetlerini dile getirmiş ve dini konularda diğer sahabilere
bilmediklerini sorup öğrenmişlerdir
Ancak, diğer bütün mübah meselelerin mahiyet değiştirip mahzurlu hal almasında olduğu gibi, kadının sesi
meselesinde de aynı durum söz konusudur Kadının sesi mübah, masum ve masum olmasına karşılık hangi
sebeplerden dolayı "avret" olur, yabancı erkeklerin dinlemesine "haram" olur
Ahzab Süresinin 32 ayet-i kerimesi bu husustaki ölçüyü Peygamber hanımlarının şahsında şöyle veriyor
"Ey Peygamber hanımları! Siz herhangi bir kadın gibi değilsiniz eğer halinize layık bir takva ile
korunacaksanız, yabancılarla cazibeli bir şekilde konuşmayın ki, kalbinde fesat bulunan kimse bir ümide
kapılmasın Konuşurken ciddiyet ve ağırbaşlılıkla söz söyleyin "
Bu konuda erbabının söyledikleri ile bitirelim:
Müfessir Vehbi Efendi tefsirinde:
"Söylediğiniz söz fitneye sebep olmasın Yani cazibeli ve ecanibi şüpheye düşürecek bir halde edalı ve naz ü
istiğna ile söylemeyin" şeklinde izah getirmektedir
Elmalı bu ayetin tefsirini şöyle yapmaktadır:
"Ey Peygamberin hanımları! Siz genel olarak kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz Sizde diğer
kadınlarda bulunmayan nitelikler var: Peygamberlerin en hayırlısının hanımları ve bütün müminlerin
anaları olmak niteliklerine sahipsiniz Eğer sakınırsanız, bu özel niteliklerinizi korursanız yahut
durumunuza uygun takva ile korunacaksanız -bu şart bir mânâ ile yukarının, bir mânâ ile aşağının kaydı
oluyor- Sözü yumuşak ve tatlı bir eda ile söylemeyin, bir söz söylendiği zaman sakın yılışık bir biçimde
cevap vermeyin ve söylerken yayılarak, kırıtarak söylemeyin de kalbinde hastalık bulunan, kalbi çürük,
kötülüğe yüz tutmuş kimseler kötü bir şey ümit etmesin Ve uygun ve ciddi söz söyleyin; yani yapmacılıktan
uzak, ağırbaşlılık ve ciddiyetle dosdoğru söyleyin veya sert olsa da makul ve meşru güzel söz söyleyin "

İbni Abidin:
"Tercih edilen görüşe göre kadının sesi avret değildir Yalnız kadınların yüksek sesle konuşmalarını,
seslerini uzatmalarını, yumuşatmalarını ve nağmeli bir şekilde okumalarını caiz görmüyoruz Çünkü
bunlarda erkekleri kendine meylettirmek ve şehvetlerin tahrik etmek vardır " (Reddü'l Muhtar 1:467)

Kaynak:
1) Bu yazı büyük ölçüde, Aileye Özel Fetvalar, Mehmed Paksu, Nesil Yayınları, isimli eserden özetlenerek
alınmıştır Daha geniş açıklamalar ve örnekler söz konusu kitapta bulunmaktadır Eser için : E Mail:
nesil@doruk net tr
2) Elmalı Tefsiri

Kadının Sesi Haram mı?

İslamiyet kişiyi fitne ve fesada sürükleyen görüntü, davranış ve hallere karşı koruyucu tedbirler alır
"Söylediğiniz söz fitneye sebep olmasın Yani cazibeli ve ecanibi şüpheye düşürecek bir halde edalı ve naz ü
istiğna ile söylemeyin" şeklinde izah getirmektedir

İbni Abidin:

"Tercih edilen görüşe göre kadının sesi avret değildir Yalnız kadınların yüksek sesle konuşmalarını,
seslerini uzatmalarını, yumuşatmalarını ve nağmeli bir şekilde okumalarını caiz görmüyoruz Çünkü bunlarda
erkekleri kendine meylettirmek ve şehvetlerin tahrik etmek vardır " (Reddü'l Muhtar 1:467)

Ahzab Süresinin 32 ayet-i kerimesi bu husustaki ölçüyü Peygamber hanımlarının şahsında şöyle veriyor
"Ey Peygamber hanımları! Siz herhangi bir kadın gibi değilsiniz eğer halinize layık bir takva ile
korunacaksanız, yabancılarla cazibeli bir şekilde konuşmayın ki, kalbinde fesat bulunan kimse bir ümide
kapılmasın Konuşurken ciddiyet ve ağırbaşlılıkla söz söyleyin "

http://www.mumsema.org/islamda-kadin/7657-kadinin-sesi-haram-mi.html

Süleymaniye Vakfı > Müzik > Yazılı Fetvalar Tarih: 20 Ağustos 2009
Soru: Kadın sesi haram mıdır? Müslüman bir bayanın radyoda, televizyonda yayın yapmasının dinen hükmü
nedir?
Cevap:
“Kadın sesi, ses olması hasebiyle haram değildir. Bu konuda Kur’ân-ı Kerim’de açık ve kesin bir nass
bulunmamaktadır. Kadının, yabancı erkekle konuşurken sesini inceltmesi, kırıla döküle, edalı ve endamlı
konuşması Ahzâb suresinin 32. âyet-i kerimesinde yasaklanmıştır. Bunun yasaklanışı ise bu sesin avret
olduğundan değil, bu tür konuşmaların erkeklerde haram duygular uyandıracağı içindir.
Büyük hadis âlimlerinden İbn Hacer ve Aynî’nin görüşü şöyledir:
“Zinaya düşme tehlikesinin olmaması (fitne) şartıyla, köle olmasalar da genç kızların şarkılarını dinlemek caizdir.
Çünkü Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Câriyeteyn” hadisinde bunu engellememiş, aksine Hz. Ebubekir’in
karşı çıkmasını engellemiştir.” (İbn Hacer, Fethu’l-Bârî, c: 5, s: 115; Aynî, Umdetü’l-Kârî, c: 5, s: 370.)
http://www.suleymaniyevakfi.org/arastirmalar/islamda-muzik.html
http://www.fetva.net/yazili-fetvalar/kadin-sesi-haram-midir.html

KADININ SESİ HARAM MI?

Yüce Allah Adem'le Havva'yı yaratmış, İnsan nesli onlardan ve onların zürriyetinden meydana gelmiştir. Allah
Adem'e eşya isimlerini öğretmiş, ilk insanlar bu kelimelerle anlaşmaya başlamıştır. Kadın da toplumun bir bireyi
olarak, hem cinsleriyle ve gerektiğinde karşı cinsle kelimeleri seslendirerek konuşmuştur. Günlük hayatın gereği
olan normal görüşme ve konuşmalarda, kadın sesinin yabancı erkeklere meşrû olmadığını öne süren hiç bir bilgin
yoktur. Kur'ân-ı Kerîm'de kadınların yabancı erkekle konuşmalarının örnekleri çoktur.

Musa (a.s) Mısır'ı terkedip Medyen'e varınca bir su başında koyunlarını sulamak için sıra bekleyen iki hanım kız
gördü. Yardıma ihtiyaçlarının olup olmadığını sordu. Bundan sonrasını Kur'ân-ı Kerîm'den izleyelim:
"Onlar şöyle dedi: Çobanlar sulayıp çekilmeden biz sulayamayız. Babamız oldukça yaşlı bir adamdır. Bunun
üzerine Musa, onların hayvanlarını sulayıverdi. Sonra gölgeye çekildi. "Rabbim, göndereceğin hayra ve rızka çok
muhtacım" dedi. O sırada hanımlardan biri utana utana yürüyerek Musa'ya geldi. "Babam hayvanlarımızı sulama
ücretini vermek için seni çağırıyor" dedi" (el-Kasas, 28/23, 25).

İslamiyet kişiyi fitne ve fesada sürükleyen görüntü, davranış ve hallere karşı koruyucu tedbirler alır. Diğer yandan
insana verilmiş olan özellik, kabiliyet ve farklılıklar bir başkasının vebal altına girmesine sebep olmamalı, yanlış
duygulara kapılmasına meydan vermemeli, nefsini azdırmamalıdır. Yaratıcı tarafından kadına ihsan edilen sesi de
bu çerçeve içinde düşünmek gerekir. Esas itibariyle hiç bir varlığın sesi mutlak olarak haram ve günah sınıfına
sokulmaz . Başta Hanefi ve Şafii imamları olmak üzere mezhep sahibi müçtehid imamlarımızın kanaatleri de bu
yöndedir. Fıkıh kitaplarında şu hükmü görüyoruz:" Cumhura göre kadının sesi avret değildir. " Yani kadının
sesi haram değildir. "Kadının sesi avret değildir. Çünkü kadın alışveriş yapar, mahkemede şahitlikte
bulunur. Bunun için sesini yükseltmek zorunda kalır. " (Tefsirü Ayati-l Ahkam 2:167)

Kadın sesinin avret olmadığının gerekçesi islamın ilk uygulamalı devri olan Saadet asrıdır.

• Peygamber Efendimiz (s.a.v.) sahabi hanımlarla konuşmuş, onların sorularına cevap vermiş, şikayetlerini
dinlemiş, ihtiyaç ve talepşerini karşılamıştır.
• Sahabiler gerek Peygamberimizin hanımlarına, gerekse diğer hanım sahabilere hadis ve benzeri
durumlarda sorular sormuş, konuşmuş ve bazı konularda bilgiler almışlardır.
• Sahabe döneminde kadınlar, halifelere şikayetlerini dile getirmiş ve dini konularda diğer sahabilere
bilmediklerini sorup öğrenmişlerdir.
Hz. Peygamber'in gerektiğinde genç veya yaşlı hanımlarla konuştuğuna dair pek çok örnek vardır.
Ebû Said el-Hudrî (r.a) şöyle anlatır:
"Bir kadın Allah Rasûlüne gelerek dedi ki: Her zaman mescide çıkarak sözlerinizi dinleyemiyoruz. Bize bir gün
tayin et de o gün gelelim, sen de Allah'ın sana öğrettiğini bize öğret". Hz. Peygamber bu teklifi uygun bulmuş ve
hanımlara ders vermiştir

Diğer yandan Hz. Peygamberin hanımları, özellikle Hz. Aişe ashab-ı kiramın fetva için başvurdukları bir merci
idi. O, onların sorularını sözlü olarak cevaplıyordu.
Hz. Ömer, hilâfeti zamanında bir cuma hutbesinde evliliklerin kolaylaştırılmasını ve mehrin azaltılmasını tavsiye
edince cemaat arasında bulunan Kureyşli bir kadın ayağa kalkarak bir âyetle (Nisâ, 4/20) cevap vermiş, halîfe onu
haklı bularak sözünde ısrar etmemiştir..

Ancak, diğer bütün mübah meselelerin mahiyet değiştirip mahzurlu hal almasında olduğu gibi, kadının sesi
meselesinde de aynı durum söz konusudur. Kadının sesi mübah, masum ve masum olmasına karşılık hangi
sebeplerden dolayı "avret" olur, yabancı erkeklerin dinlemesine "haram" olur.

Ahzab Süresinin 32. ayet-i kerimesi bu husustaki ölçüyü Peygamber hanımlarının şahsında şöyle veriyor.
" Ey Peygamber hanımları! Siz herhangi bir kadın gibi değilsiniz. eğer halinize layık bir takva ile korunacaksanız,
yabancılarla cazibeli bir şekilde konuşmayın ki, kalbinde fesat bulunan kimse bir ümide kapılmasın. Konuşurken
ciddiyet ve ağırbaşlılıkla söz söyleyin. "

Kadınların normal ihtiyaç ve muameleler yüzünden erkeklerle sesli konuşmasının caiz olduğunda şüphe yoktur.
Alimler arasında tartışılan ise, sevinçli gün ve zamanlarda şarkı, türkü vb. ni söylemeleridir. Bunlardan sözleri ve
söyleniş biçimi müstehcen ve tahrik edici olmayan bazı şarkıları Allah Rasûlünün ve bazı sahabelerin müsamaha
ile karşıladıkları bilinmektedir. Örnek verecek olursak;
Hz. Âişe'den şöyle dediği nakledilmiştir:
"Bir kere Rasûlullah (s.a.s) yanıma gelmişti. Yanımda Buas (olayıyla ilgili olarak söylenmiş kahramanlık şiirlerini
def çalarak) terennüm ederek çalan iki cariye bulunuyordu. Rasûlüllah (s.a.s) yatağına yatıp yüzünü öbür tarafa
çevirdi, sonra Hz. Ebû Bekr içeri girdi.
- Bu ne hal, Rasûlüllah'ın huzurunda şeytanın düdüğü ve sesi ne arıyor? diye beni azarladı.
Bunun üzerine Rasûlüllah ona dönüp:
- Bırak onları, her milletin bir bayramı vardır, bu da bizim bayramımızdır" buyurdu.
Babam başka şeyle meşgul olunca câriyelere işaret ettim, dışarı çıktılar.

İbn Abbas der ki;


Hz. Aişe, yakınlarından birisini bir Medineli müslümanla evlendirdi. Hz. Peygamber geldi ve;
"Kız gönderdiniz mi" dedi.
Hz. Aişe; "Evet" dedi.
"Beraberinde şarkıcı gönderdiniz mi?" sorusuna, "
Hayır" cevabını alınca,
Allah Rasûlü şöyle buyurdu:
"Medineliler eğlenceden hoşlanır. Beraberinde; "Size geldik, size geldik..." diyerek bir şarkıcı gönderseydiniz... "

Bu konuda Müfessir Vehbi Efendi tefsirinde:


"Söylediğiniz söz fitneye sebep olmasın. Yani cazibeli ve ecanibi şüpheye düşürecek bir halde edalı ve naz ü
istiğna ile söylemeyin" şeklinde izah getirmektedir.

Elmalı bu ayetin tefsirini şöyle yapmaktadır:


"Ey Peygamberin hanımları! Siz genel olarak kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Sizde diğer kadınlarda
bulunmayan nitelikler var: Peygamberlerin en hayırlısının hanımları ve bütün müminlerin anaları olmak
niteliklerine sahipsiniz. Eğer sakınırsanız, bu özel niteliklerinizi korursanız yahut durumunuza uygun takva ile
korunacaksanız -bu şart bir mânâ ile yukarının, bir mânâ ile aşağının kaydıoluyor- Sözü yumuşak ve tatlı bir eda
ile söylemeyin, bir söz söylendiği zaman sakın yılışık bir biçimde cevap vermeyin ve söylerken yayılarak,
kırıtarak söylemeyin de kalbinde hastalık bulunan, kalbi çürük, kötülüğe yüz tutmuş kimseler kötü bir şey
ümit etmesin . Ve uygun ve ciddi söz söyleyin; yani yapmacılıktan uzak, ağırbaşlılık ve ciddiyetle dosdoğru
söyleyin veya sert olsa da makul ve meşru güzel söz söyleyin."
İbni Abidin:
"Tercih edilen görüşe göre kadının sesi avret değildir.... Yalnız kadınların yüksek sesle konuşmalarını, seslerini
uzatmalarını, yumuşatmalarını ve nağmeli bir şekilde okumalarını caiz görmüyoruz. Çünkü bunlarda
erkekleri kendine meylettirmek ve şehvetlerin tahrik etmek vardır." (Reddü'l Muhtar 1:467)

Hanımlar arasında bile olsa bir şarkının şu özellikleri taşıması gerekir:

1) Şarkının konusu ve sözleri İslâm ahlâk ve âdâbına aykırı bulunmamalıdır. Meselâ, içkiyi öven, onu içmeyi
teşvik eden şarkı meşrû sayılmaz.
2) Şarkıcının giyim şekli jest ve mimikleriyle şehveti tahrik etmemesi gerekir.
3) Meşrû eğlenti, ibadetten alıkoymamalı ve zaman israfına yol açmamalıdır.
4) Şarkı, türkü, dinleyenin şehvetini coşturuyor, fitneye doğru sürüklüyor ve hayvanî duygularını güçlendiriyorsa
kendini bundan kurtarması gerekir.
5) Şarkı, türkü beraberinde içki, kumar, zina gibi haramları getiriyorsa, müslümanın bu gibi ses ve yerlerden uzak
durması gerekir. İslâm kötülüğe giden yolu kapama (sedd-i zerâyi') prensibini esas almıştır.

Kaynak :
1) Aileye Özel Fetvalar, Mehmed Paksu, Nesil Yayınları
2) Elmalı Tefsiri
3) Şamil İslam Ansiklopedisi
http://turbanlilar.atspace.com/kadin-sesi.html

Ses haramdır, haram değildir gibi bazı tartışmalar oluyor ve bir çokları ortalıktan,
aklına ne gelirse onu söylüyor.
Ahzab sûresinin 32. ayetinde : Kadınların erkeklerle konuşurken yumuşak, sesini
incelteremek, güzelleştirerek, dikkat çekecek ve tahrik edecek şekilde
konuşmamaları emredilmiştir. Sebebini de gene ayette görüyoruz. “Kalbinde kötülük
olan kimse, kötü bir ümide kapılmasın. Sözü, bilinen şekli, tabii hali ile söyleyin”
buyrulmuştur.
Normal konuşma nasıl olur:
-Şafilere göre kadın sesi avret değildir. Kadının sesinin duyulması halinde: kadında,
duyan erkekde günahkâr olmaz.
-Hanefilere göre zayıf görüşle avrettir. Ekseriyete göre avret değildir. Ancak ses,
tahrik edici ve fitneye sebep oluyorsa haramdır. Ayette: “çekici, ilgi uyandıran edâ
ile konuşmayın” deniliyor.
Fitneye sebep olan ses, resim, müzik, ahlâk bozuyorsa tahrik ediyorsa, haramdır.
İhtiyaç olan konuşma, her zaman yapılabilir...
Alışverişlerde zaruri konuşmalarda kadının yüzüne bakabilir çünkü yüz avret
değildir. bakmamak takvadır.
Kadın telefonda, yolda, belde, çarşıda, pazarda, çalıştığı yerde, sesini
tatlılaştırarak konuşmamalıdır. (İncelterek)
İslâm’da zaruri konuşmayan, vakâr ve ciddiyet içinde, ihtiyaç kadar konuşmaya
günah yoktur. Kadın, havadan, sudan konuşup sohbet edemez. İhtiyaç dışı, erkekte
ilgi uyandıracak; kötü fikir oluşturacak, konuşma yapması haramdır. Bu sesin sahibi
kadın, günaha girer ve karşısındaki erkeği de günaha sokar.
Kadın şarkı türkü söylemesi, sobet etmesi ihtiyaçtan ileri gelen ses değildir.
Eğlendiren ses haramdır.
Hz. Peygamber :
K. Sitte 10/512 : “ Şarkı söyleyen kız çocuğu için : şayet şeytan yerine birini
bıraksaydı, bu kızı bırakırdı” denmiştir.
Bir hadiste: “İşlenince başa belânın çökeceği bildirilen hasletten biri de şarkıcı
kadınların türemesidir.” Prof. Dr. Hamdi Döndüren Aile İlmihali 188
“Peygamber, şarkıcı kadının alacağı parayı yasakladı bunun için lokman sûresinin 6.
ayetinin indiğini söyledi: (Age: 188..)
Lokman 6: “İnsanlardan bazıları bilgisizce yolundan insanları saptırır. Eğlence
için boş lafa müşteri çıkar. İşte bunlara şiddetli bir azab vardır.”
Ramuzul Ehadis : “Şarkıcı kadınların parası haramdır. Onu dinlemek haramdır. Onun
yüzüne bakmak haramdır. Parası köpek parası gibidir” (269/6) denmiştir.
Hz. Peygamberin hanımı Aişe (ra) çok hadis nakletmiştir. Hadis nakletmesine fıkhî
konuları anlatmasına peygamber müdahale etmemiştir. Kadın dini konularda tebliğ
yapabilir. Radyo, televizyonda program yapabilir. Tabi ciddi olursa.
Zaruri işler için kadının konuşmasına kimse bir şey diyemez. Kıkırdayıp, tebessüm
edip, dikkat çeken sesle konuşamaz. Geçmişte kadınların konuşurken ağızlarına
fındık aldıkları, seslerini çirkinleştirdiklerini, bir ihtiyar nineden dinlemiştim.

Kadının, gayri ciddi, tahrik edici hali ile konuşması, dil zinasına girer. Böyle
günahtan islâm kadını kendini korumalıdır.
İşimiz zor. yardımcımız olsun. Günaha girmeden hayat yaşamak nasib etsin.
Fakat biz kendimizi korumazsak, bizi korumaz. Meşru olmayan neymiş? Zaruret
dışı olanmış.

http://www.tevbe.org/forum/dini-bilgiler-ve-islami-yazilar/18664-kadinin-sesi-haram-midir.html

Kadın sesi haram mıdır? `Kadın sesi haram` diyorlar. Diyanet`e sordum, şöyle bir fetva verildi: `Kur`anı Kerim
veya herhangi bir şeyi yüksek ses ve eda ile okuyan kadının sesini, fitneye sebep olacağından zaruret olmadıkça
erkeklerin dinlemesi uygun değildir.
Aktaran Zekeriya beyaz
http://www.tumgazeteler.com/?a=1159695
Hafizeler de yarışta

Mihrab İstanbul En Güzel Kur`an-ı Kerim Okuma Yarışması`nda ülkemizde ilk


kez hafızlarla birlikte hafizeler de yarışacak. Elemeleri Fatih Camii`nde karma
yapılacak bu yarışmaya Diyanet İşleri `olur` fetvası verirken, ilahiyatçılar da
kadınların erkek

http://www.tumgazeteler.com/?a=1012173

02/12/2008 tarihinde 06:17′de Prof.Dr.Cevat Akşit,bir özel tv programında şöyle demiştir : ”Kur’an
okurken,kadın sesi (erkeğe) haramdır.”Oysa verdiği bu fetva,Diyanet İşleri Başkanlığı’nın
görüşüyle uyuşmadığı gibi 2007 yılının ilim adamı seçilen Prof.Dr.Muhemmed Ali
Sabuni’nin görüşüyle de uyuşmuyor.

Hanefi mezhebinde fıkıh oteritesi kabul edilen İbn Abidin başta olmak üzere pek çok alim,kadın
sesinin haram olması için gerekli illetin mevcudiyetini şart koşmuşlardır.Buna göre kadın
sesinin haram olabilmesi için, sesin tahrik edici durumda olması gereklidir.Kur’an okurken
tahrik söz konusu olabilir mi ?

KADIN SESİ HARAM MIDIR ?

Kadın sesinin yabancı erkeklere meşru olmadığına dair hiçbir kanıt yoktur. Kur’ân-ı Kerim’de
kadınların yabancı erkeklerle konuşmalarının örnekleri çoktur.

Musa (a.s) Mısır’ı terk edip Medyen’e varınca bir su başında koyunlarını sulamak için sıra bekleyen
iki hanım kız gördü. Yardıma ihtiyaçlarının olup olmadığını sordu. Bundan sonrasını
Kur’ân-ı Kerim’den izleyelim: “Onlar şöyle dedi: Çobanlar sulayıp çekilmeden biz
sulayamayız. Babamız oldukça yaşlı bir adamdır. Bunun üzerine Musa, onların hayvanlarını
sulayıverdi. Sonra gölgeye çekildi.‘Rabbim, göndereceğin hayıra ve rızka çok muhtacım.’
dedi. O sırada hanımlardan biri utana utana yürüyerek Musa’ya geldi. ‘Babam
hayvanlarımızı sulama ücretini vermek için seni çağırıyor’dedi.” (Kasas : 23,25)

Hz. Peygamber’in gerektiğinde genç veya yaşlı hanımlarla konuştuğuna dair pek çok örnek vardır.
Ebû Said el-Hudrî (r.a) şöyle anlatır:

“Bir kadın Allah Rasûlüne gelerek dedi ki: Her zaman mescide çıkarak sözlerinizi dinleyemiyoruz.
Bize bir gün tayin et de o gün gelelim, sen de Allah’ın sana öğrettiğini bize öğret”. Hz.
Peygamber bu teklifi uygun bulmuş ve hanımlara ders vermiştir (Buhârî, Sahîh, I, 34, VIII,
149)

Hz. Peygamberin hanımları, özellikle Hz. Aişe ashap-ı kiramın fetva için başvurdukları bir merci idi.
O, onların sorularını sözlü olarak cevaplıyordu.

Hz. Ömer, hilâfeti zamanında bir cuma hutbesinde evliliklerin kolaylaştırılmasını ve mehrin
azaltılmasını tavsiye edince cemaat arasında bulunan Kureyşli bir kadın ayağa kalkarak bir
âyetle (Nisâ, 4/20) cevap vermiş, halife onu haklı bularak sözünde ısrar etmemiştir (İbn Sa’d,
Tabakât, VIII, 58, 81; İbn Kudâme, el-Muğnî, VII, 210 vd.)

Şafi alimlerine göre kadın sesi haram değildir.

Hanefi mezhebi ise ihtilaflıdır ;

İbn abidin’e göre en kuvvetli görüş, kadının sesi haram değildir.( Dürrül muhtar)

Bazı kitaplara göre haramdır.Bazı ulemaya göre de namazda avret (yasak) iken,namaz dışında avret
(yasak) değildir.

Prof.Dr.Muhammed Ali Sabuni’ye göre Kadının sesi fitneye neden olmadıkça haram değildir.Fitneye
neden olacak tarzda konuşma şekli serdediliyorsa Seddi zerai gereği haramdır.

Prof.Dr. Hayrettin Karaman da fitneye sebep vermediği, olumsuz etkilenme meydana gelmediği sürece
kadın sesinin mahzuru olmadığı görüşündedir ;

Peygamberimizin zamanında mescitte ve başka yerlerde kadınlar, erkeklerin yanında konuşurlardı. O


(s.a.) hicret ederken kadınlar ve çocuklar musiki eşliğinde karşılama yapmışlardı. Bayram
günlerinde Hz. Peygamber’in evinde ve onun yanında genç kızlar, Hz. Aişe’ye sesli ve tefli
müzik dinletmişlerdi. Kadının sesinin ve musikinin haram olduğuna dair sahih ve kesin bir
delil (dinî açıklama) yoktur. Kadın olsun erkek olsun müzik icra ettiğinde bunu dinleyenler
kendilerine bakmalıdırlar; kötü, olumsuz bir etkilenme bulunmadıkça dinlemelerinde
sakınca yoktur.(Prof.Dr.Hayrettin Karaman,kendi sitesi)

ELEŞTİRMEN :EFSUNKAR
http://ulumulislam.com/2009/02/07/elestiri-profdrcevat-aksit%E2%80%99in-fetvasinin-incelenmesi/

Neyse,gelelim kadin sesi meselesine:

Oysa biliyoruzki başta Hanefi ve Şâfiî imamları olmak üzere mezhep sahibi müçtehid
imamlarımızın kanaatleri kadin sesinin haram olmadigidir. Hattâ bütün fıkıh kitaplarında
şu hükmü görüyoruz: Cumhura göre kadının sesi avret değildir. Yani bütün müçtehidlere
göre kadının sesi haram değildir.
Ancak Ehl-i sünnet imamları, kadından şarkı dinlemenin caiz olmadığında ittifak
etmişlerdir.
Bu konuda faruk Beser Hocaefendi herkesin anlayacagi sekilde kisa ve öz olarak diyorki:
“Kadın her şeyiyle olduğu gibi sesiyle de çekici, büyüleyici ve tahrik edicidir ve aslında
bu onun çirkin olduğunu değil, güzel olduğunu gösterir. Birer nimet demek olan çekici
yönlerini, bu arada sesini fitneye sebep olmak ve tahrik etmek için kullanırsa, yani
konuşmasını kırıla döküle ve kadınsı biçimde yaparsa, ya da nağmeli sözlerle normal
konuşurken zaten tahrik edici olan sesini daha da etkileyici hale getirirse, sesi avret
olduğundan değil de, fitneye sebep olacağından haram olur. Vakarlı ve karşısındakine
ümit kestirici edayla konuşursa haram olmaz."

Hayrettin Karaman Hocada sonucta bir insan ve herkes gibi oda hata yapabilir.Bu isin
ehli olanlar ilmini kullanarak cevab verir ama kimseye dini sinirlari asarak camur atmaya
luzum yoktur.

Bu konuda vermis oldugu "fetva" ya gelen itirazlara kendisi sitesinde cevab vermis.
Elestiri yazisi:
http://www.darulhikme.org.tr/?sf=yaz...erid=12&ktg=22

Verdigi cevab:
http://www.hayrettinkaraman.net/sc/00211.htm

http://www.milligorusforum.biz/ulkemizden-haberler/10059-diyanet-kadinlardan-koro-kurdu-2.html

bediuzzaman diyorki -Bu sırra binaendir ki, şeriatça bazı savtlar (sesler) helâl, bazıları da haram kılınmıştır. Evet
ulvî hüzünleri, Rabbanî aşkları îras eden (hatırlatan) sesler, helâldir. Yetimane hüzünleri, nefsanî şehevatı tahrik
eden sesler, haramdır. Şeriatın tayin etmediği kısım ise, senin ruhuna, vicdanına yaptığı tesire göre hüküm alır.

KADININ SESİNE HARAM DİYENLER

Evet erkeklere şarkı söylemesi haramdır ama normal bir şekilde konuşması haram değildir. İspatıda Hz.Aişe
annemize gelip fetva soruyordu sahabeler. Ses haram olsa Hz.Aişe konuşmazdı sahabelerle. Ayrıca Hz.Aişe
savaşa bile katılmıştır. Asrı Saadette kadın aktif roldeydi ancak sonradan gelenler dini yanlış yorumladı ve kadını
eve hapsettiler.

http://www.haber7.com/yorumlar.php?s=5&id=679627

You might also like