You are on page 1of 6

İtaat Ya Da İslam’ın Yozlaşması

İlk Sure: Zina eden kadın ve erkeğin her birini yüz defa kırbaçlayın. Allah’a ve ahret gününe
inanıyorsanız, Allah’ın emrettiği bu meselede, onların hallerine bakıp da acımayın ve inanların bir
kısmı onların cezalandırılmasına tanıklık etsin! (Nur Suresi 2.Ayet)

Loş odanın içinde bir gölge gibi kara çarşafıyla salınarak geziniyordu. Sıkıntıları peçesinin altındaki
masum dudaklarından okunamıyordu ama açıkta kalan gözleri yaşadığı tüm acıları anlatıyordu.
Kahverengi gözleri hüzünlüydü. Kara çarşafın altındaki soyunuk bedeni titriyordu. Memeleri yenilgiyi
kabul etmiş bir şekilde ayaklarına bakıyordu. Hâlbuki dik memeleriyle bir kışkırtma yapabilir, cinsel
politika izleyebilirdi. Seccadenin önünde Allah’ın huzuruna çıktıktan sonra ellerini kulaklarının
mesafesine getirerek “Allah-u Ekber!” diye canı yanıyormuş gibi bağırdı. Memelerinin altına yazılmış
kuran ayetlerini sergileyerek gözlerinden yaşlar akmaya başladı.

“Kendimi savunamadan suçlu olduğumu söylediler. O iğrenç herifin sesi hala kulağıma sanki halen
bana suçlu olduğumu fısıldıyor. Bana Nur suresinde yazılı olan cezayı verdiler. Kırbaç yaraları halen
sırtımda ve omzumda. Her gün sızlıyorlar. Babam beni ağlayarak kırbaçlarken adi adam konuşmaya
devam ediyordu. Babama Allah ve ahret inancı gereği benim kırbaçlanmam gerektiğini söylüyordu.
Senin adını kullanarak benim canımı yakıyorlar. Kanımı akıtıyorlardı. Sen gerçekten bunu istedin mi?
Acımaları yoktu. 5 erkeğin şahitliğinde babam beni 100 kere kırbaçladı. Üzülüyordu ama bunu
yapmazsa Allah’ın onu bir daha sevmeyeceğini düşünüyordu.

Her kırbaç darbesine yalvarıyordum ama kimse benim yakarışlarıma cevap vermiyorlardı. Gözlerini
bile kırpmadan gülümseyerek kanlar içinde kalan vücuduma bakıyorlar ve dilleri ile dudaklarının
kenarlarını yalıyorlardı. İğrenç yüzleri halen aklımda. Ben suçlu değilim! Âşık olmak suç mudur?”

Allah ile konuşurken tüm acılarını unutuyordu ama konuşması bittiği an acı içinde ayakta duramadan
seccadenin üstüne bırakıyordu çıplak vücudunu. Fatma iki yıl önce, yağmurlu bir sabahta, pazarda
şimdiye kadar gördüğü en yakışıklı erkekle Guilio ile göz göze geldi. Bir Rum ile daha önemlisi bir
Hıristiyan ile. O günden sonra Fatma ne zaman pazara gitse hep Guilio’yu aradı gözleri. Özgür olan tek
organı gözleriydi çünkü. Diğer her şeyi kocasının ve ailesinindi. Ama gözleri Allah’ın ona özgürlük
hediyesiydi. Fatma uzun bir süre Guilio’yu bekledikten sonra Guilio’nun o pazara gelmesinin bir
rastlantı olmadığını öğrenmişti. Fatma gerçekleri öğrendiğinde çok heyecanlanmıştı. Guilio, Fatma’yı
daha önce görmüş ve onun gözlerine âşık olmuştu. Fatma’ya ait olan tek organa. Fatma kalbinin ilk
kez çok hızlı çarptığını hissetmişti. Bu aşk mıydı bilmiyordu? İslam kültüründe aşk unutulacak
kavramlar arasına girmişti. Sadece sadakat ve saygıyı bilirlerdi. Aşkı sadece yabancı dizilerde
gördükleri sevişmelerden ibaret sanıyorlardı. Yabancıları ayıplıyor ve aşağılıyorlardı.

Sırf aşktan ve insan vücudu arasındaki tensel çekimden. Bir gün Guilio, Fatma’ya gizlice buluşma
önermişti. Fatma ise dünden razıymış gibi ne kocasını ne de ailesini düşünmeden bu buluşmayı kabul
etmişti. İlk kez vücudu ve amı bir erkeği bu kadar delicesine arzuluyor, dudakları ilk kez bir erkeğin
vücudunda gezinmek ve erkekliğini içine almak istiyordu. Fatma ile Guilio, Ermeni bir kürkçünün
dükkânında buluşmaya başlamışlardı. Fatma dükkâna ilk girdiğinde korkuyordu. Aşkı bile bu korkuyu
azaltmaya yetmiyordu. Dükkâna ilk girdiğinde Guilio ile göz göze gelmişlerdi. Ermeni terzi dükkânın
içinde yoktu. Guilio’nun terziyi bir süreliğine dükkândan çıkarttığı belliydi. Fatma ürkek ürkek terzinin
içinde sandalyelerden birine oturduktan sonra Guilio dükkânın kapısını kapatıp kilitledikten sonra açık
yazısıyla kapalı yazısını yer değiştirmişti.

Bu sırada ise Fatma yavaşça peçesini çıkartarak masanın üstüne bırakmıştı. Guilio, Fatma’nın önünde
diz çökerek kafasını kara çarşaftan içeri sokmuştu. Fatma’nın kilotunu bir kerede çıkardıktan sonra
diliyle Fatma’nın el değmemiş amcığını yalamaya başlamıştı. Hızlı bir darbeleriyle Fatma’yı kendinden
geçiriyordu. Fatma ise hissettiği az ile Guilio’nun kafasını daha fazla amcığına bastırıyordu. İlk kez
orgazm taklidi yapmıyor, dilin ruhunun derinliklerinde dolaştığını hissediyordu. Guilio hırıltılar
çıkartarak Fatma’nın amcığını o değerli tapınağı yalarken nefes almak için durduğu anlarda Fatma’nın
dudağına am tadı olan dudaklarını götürerek bir öpücük konduruyor ve kulağına birazdan olacakları
bahsediyordu.

“Birazdan hayalini kurduğun ve çocukluktan beri sahip olamadığın için babanı ve erkek kardeşini
kıskanmana sebep olan sikimi içinde hissedeceksin. Sana acımayacağım, bağıracaksın. Ağzını
kapatarak sikimi daha da dibine sokacağım. Çarşafın altındaki vücudunu tamamen sergilemeni
istiyorum. O vücudu vücuduma yapıştıracağım Fatma. İlk önce amını sonra karanlık göt deliğine
gireceğim…”

Fatma kara çarşafını çıkartıp milyon dolarlık kürklerin üstüne attıktan sonra Guilio’nun kucağına
oturarak şehvet ile dudaklarını emmeye başladı. Birazdan başlayacak sevişmenin ön hazırlığını
yapıyormuş gibi pantolonun içindeki sikin üstünde sürtünüyor hafifçe kalkıyor ve Guilio’yu daha fazla
azdırmaya çalışıyordu. Guilio’nun çıplak bedeninin hayalini kurmaya çalışıyordu. Guilio’nun mermer
gibi sert göğsüne kafasını dayayarak etrafına tek tük kıllar olan meme uçlarını emiyordu. Sanki
annesinin memesinden süt emen bir bebek gibiydi. Guilio’nun onun başını okşarken daha fazla
kafasını bastırıyor ve sikinin şahlanan bir at gibi kalkmasıyla da bağırıyordu:

“Seninle sabahlara kadar sevişmek istiyorum. Amını öldürmek istiyorum. İçine boşalmak istiyorum,
haykırarak seni kollarımdan bırakmadan…”

Guilio daha fazla bekleyecek halde değildi. Dükkânın içine sızan güneş ışığının parlattığı Fatma’nın
vücudunu soğuk mermere dayadıktan sonra pantolonun kemerini çıkartarak arkasına fırlatmıştı.
Pantolonunu sıyırdıktan sonra çoraplarını bile çıkarmakla uğraşmadan yüzüne doğru kalkmakta olan
sikini birden Fatma’nın bacaklarının arasındaki dar amına sokuvermişti. Sikin am ile buluşmasıyla
birlikte Guilio’nun bacakları kasılmaya başlamıştı. Fatma’da amında duyduğu feci acı ile gözlerinden
gelen yaşları silmeye çalışıyordu. Amından süzülen sıvının başta Guilio’nun dölleri olduğunu
düşünmüş ama biraz doğrulup baktığında kan olduğunu anlamıştı. Guilio, Fatma’nın evli olduğunu
bildiğinden Fatma’nın amından akan kanı görünce şaşırmıştı. Sikini çıkartarak üzerindeki kana
baktıktan sonra Fatma’nın dudaklarına eğilerek öpücük kondurdu.

“Benim kadınım oldun. Kızlığını ben bozdum. Sen benim karımsın. Kocanla sevişmediğini neden bana
söylemedim. Biraz bekle kanı temizleyeyim devam edelim…”
“Hayır, Guilio! Bu büyülü anı bozma, amımı dağıtmanı istiyorum.”

Guilio, Fatma’nın dedikleri ile daha da tahrik olmuştu. Fatma’nın göbeğine yazılmış sureleri öperken
daha hızlı pompalamaya başlamıştı. Fatma’nın bağırışları Guilio’yu daha da hızlandırıyordu. Fatma acı
içinde rahminin olduğunu bölgeyi tutarken Guilio ise sanki bağırsakların içinde geziyormuş gibi
kendini hissediyordu. Sikini ucuna kadar çıkartıyor sonra birden köklüyordu. Fatma terden vıcık vıcık
olmuş ve yorulmuştu. Guilio’da ise daha hiçbir yorgunluk belirtisi yoktu. Guilio sikini çıkarmadan
Fatma’yı tutarak kucağına aldıktan sonra soğuk mermere boylu boyunca uzanmıştı. Fatma poposunu
Guilio’nun sikinin ucuna kadar kaldırıyor. Sonra hızlıca sikinin dibine kadar indiriyordu. Guilio ise
boşalmamak için Fatma’yı sırf biraz daha sikmek için İsa’nın çarmığa gerilmesini ve annesini
düşünüyordu. Ama fayda etmemişti. Fatma’yı yere ittirdikten sonra Fatma’nın üstüne yüklenerek
boşalmıştı. Fatma sıcak döllerin amının içinde aktığını hissetmişti.

Çocukluğundan beri beklediği bu sevişmenin bu kadar mükemmel olabileceğini hiç düşünmemişti.


Guilio sikini çıkardıktan sonra eliyle sikinde kalmış dölleri temizlemeye çalışırken Fatma ellerinle
Guilio’ya engel olmuş ve diliyle tüm dölleri temizleyerek yutmuştu. İlk kez bir erkeğin dölünün tatlı
olabileceğini görmüştü. Yorularak kendini soğuk mermere bırakmış Guilio’nun yanına uzandı ve ilk
erkeğinin sıcak bedenine sarılarak ısınmaya çalıştı. Fatma ve Guilio gençlerdi, saflardı ve âşıklardı.
Allah’ın kutsallığının kendileri ile beraber olacağını düşünüyorlardı. Allah’a sığınıyorlardı. Fatma,
Guilio ile aynı sadece aynı yatağı değil sevgiyi, saygıyı ve güveni birlikte paylaşıyorlardı. Birbirlerinin
organları birbirine girmişken kalp atışları eşitleniyor, bedenleri birbirlerine kilitleniyordu. Fatma
sevişmelerinin bitmesine üzülüyor ve bir daha Guilio ile ne zaman sevişebileceklerini düşünüyorlardı.
Guilio’da Fatma’yla bir daha ki sevişmelerinin hayalini kurarken Fatma’nın sıcacık poposunu
okşamaya çalışıyordu. Fatma kafası Guilio’nun kıllı ve güçlü kollarına dayamıştı. Ne kocasını ne de
ailesini düşünüyordu. Guilio ile mutlu olabilecekleri günlerin hayallerini kuruyordu.

Allah’ın sevişmelerini onaylayacaklarını düşünüyorlardı. Fatma Allah’ın onunla olduğuna inanıyordu.


Allah’ın gerçek aşkla birlikte olduğunu hep büyüklerinden dinlemişti. Fatma, Guilio ile mutlu
oluyordu. Hem Guilio’nun çocuğunu taşıyabilir hem de Allah’a inanmaya devam edebilirdi. Bunu
yapabileceğine emindi. Ama toplumdan gizli aşklarını yaşayamayacağını düşünüyordu. Zaten Fatma
ve Guilio’nun da aşkları da çok uzun sürmemişti. Aşklarını herkes öğrenmeyi başlamış ve dilden dile
dolanmıştı. Olaylar duyulmaya başlandıkça Fatma ile Guilio’nun da sevişmelerine bir ara verme
zamanlarını gelmişti.

***
Fatma, Türk toplumundaki birçok genç kız gibi isteyerek eşini seçmemişti. 15 yaşındaki iken babası bir
akşam yemeğinde Fatma’yı artık kocaya verme zamanı geldiğini söylemişti. Fatma haberi alır almaz
yıkılmıştı. Hâlbuki birçok hayali vardı. Âşık olarak evlenmek gibi. Fatma’ya Aziz isminde iyi aileden
gelen dindar bir koca bulmuşlardı. Ama Fatma babasının Aziz’i damat olarak seçmesinin tek
nedeninin bu olmadığını biliyordu. Aziz çok dindar biri olduğu gibi ayrıca da çok zengin bir
delikanlıydı. Babasının erken ölümü üzerine bütün evler, arabalar, yatlar ve fabrikalar Aziz’e kalmıştı.
Babasının gözü dindarlıkta değil o paralardan yararlanabilmekteydi.

Fatma’nın evlilik günü en mutlu günü değil yas günü olmuştu. Sadece ailesi mutluydu. Sadece ailesi
gülüyordu o ise sadece başını öne eğmiş, kocasıyla istemeye istemeye göbek atıyordu. Davulların
sesini de Aziz’in sesini de duymuyordu. Gelinliğin içinde tüm dünyadan soyutlamıştı kendini. Sanki tek
başına sahte bir oyun sergiliyordu. Düğün bittiğinde ise koşarak yatak odasına giden Fatma başına
gelecekleri biliyordu. Yatak odasına girer girmez ağlamaya başlamıştı. Aziz ise odaya girer girmez
onun elbiselerini çıkartmakla uğraşmıştı. Ama Fatma, Aziz’den sürekli kaçmış ve yaşını bahane ederek
18 yaşından önce kocasının kendisine el sürmesini yasaklamıştı. Aziz bu duruma çok kızmış ve bazı din
âlimlerinden yardım alarak Fatma’ya verecek bir ceza aramaya başlamıştı.

Gün geçtikçe Fatma, Aziz’den daha fazla iğrenmeye başlıyordu. Aziz’le geçirdiği her dakika ona
cehennemde saatlerce yanıyormuş gibi geliyor, Aziz’in kokusundan bile nefret ediyordu. Onu banyo
yaparak görmek, Aziz’in giyinmeyerek evde soyunuk oturarak sikini sergilemesinden ve ona doğru
kaldırmasından rahatsız oluyordu. Ama Fatma, Allah’ından korktuğundan bütün bunlara rağmen
Aziz’in emirlerine uymaya çalışıyordu. Aziz’e sürekli mal olduğunu hatırlatıyor ama Aziz ile sevişmeyi
kabul etmiyordu. Aziz ne zaman Fatma’yı sikmeye çalışsa Fatma karşı koyduğunda Aziz Fatma’yı
döverek Kur’an’dan sözler okumaya başlıyordu.

2.Sure: Sana kadınların adet görmesi hakkına sorarlarsa de ki; bu bir yaradır, bir kirdir. O zaman
kadınlardan uzak durun. Adetleri sırasında, temizleninceye kadar onlardan uzak durun. Fakat
kirlerinden arındıkları zaman onlara istediğiniz zaman veya yerde, istediğiniz gibi yaklaşabileceğiniz
size Allah tarafından buyruldu. Allah sürekli kendisine başvuranları ve saf, temiz tutanları sever.
(Bakara Suresi 222.Ayet)

Seccade üzerinde acılar içinde kıvranan Fatma ellerini göğe kaldırdı ve ağlamaya başladı:
“Ey yüce Allah’ım diyorsun ki “Erkekler kadınların koruyucu ve bakıcısıdır” çünkü erkeklere daha fazla
güç verdin. Ben kocamın yumruğunun gücünü haftalarca yüzümde ve vücudumda hissediyorum. Yüce
Allah’ım kocamla yaşamak dayanılmaz. Beni Guilio ile yakaladığında beri bana acı çektiriyor. Ama yine
de senin iradene kendimi teslim ediyorum. Kolumun morarmasını istiyorsan benim canımı yak. En
azından kocam beni geçindiriyor bu yüzden onu bırakamıyorum. Bu yüzden sana ve ona itaat
ediyorum. Ama yine de bu dininin yozlaştığı gerçeğini değiştirmez. Senin söylediklerini başka yönlere
çekiyorlar. Ve senin adını kirletiyorlar.

Kocam aldatıldığını gözlerinle gördüğünden beri onu bir daha aldatmamdan korkuyor ve bana kötü
davranıyor. Beni nankörlükle suçluyor. Bana sevgi ve aşk vermedi. Bu doğru. Sürekli benim itaatsiz
olduğumu söylüyor. Hâlbuki ben itaat etmeyen bir kadın olsaydım şimdiye kadar onun sikini
bedeninden ayırmış olurdum. Ben sana bağlıyım Allah’ım. Sadece aşkımı yaşadığım için bana acı
çektiriyorlar. Ve ciddi tehditlerden savurduktan sonra beni dövmeye başlıyor. Allah’ım sen
merhametli ve şefkatlisin. İnanan kadınlara emrettiğin gibi gözlerimi yere indiriyor ve artık itaat
ediyorum. Guilio’nun nerede olduğunu bile bilmiyorum. Artık iffetimi koruyacak ve şehvetime söz
geçireceğim. Yüzünü ve bedenimi saklıyorum. Sadece gözlerim benim. Artık dans bile etmiyorum.
Babamın ve kocamın iznini almadan dışarıya bile çıkmıyorum. Dışarı çıktığımda ise senin istediğin gibi
peçemi takıyorum.

Bir defa günah işledim. Guilio ile seviştim. Onu içimde hissettim. Aşkı da. Pişman değilim. Şimdi ise
sadece hayal ediyorum. Hayal ederek günah işlemiş olur muyum? Saçlarımı özgürce açarak sahilde
rüzgâr ile rahatlamak istiyorum. Denize girmek, sevdiğim erkeğin kucağında ve her gün sevişmek.
Çıplak cildimi kuma sermek istiyorum. Dünya’daki diğer özgür insanları düşünüyorum. Yeni insanlarla
tanıştığımı ve onlarla eğlendiğimi hayal ediyorum. Tabii ki yeni insanlarla tanışamayacağım ve onlarla
arkadaş olmayacağım ama yine de hayalini kurmak çok tatlı. Senin hoşnutluğunu kazanmak için
onlarla tanışmayacağım. Bu hayalleri bana şeytan mı kurduruyor? Şeytan bunun neresinde Allah’ım?

Mutlu muyum? Bilmiyorum. Bu çarşafı giydiğimden beri düşünmüyorum. Benim yerime kocam
düşünüyor. Ama halen kadınların özgür oldukları, dayak yemedikleri ve öldürülmedikleri bir dünyanın
hayalini kurarak yaşıyorum… Ama bana yardım et Allah’ım. Amcamdan koru beni. ”

Fatma seccadenin üzerinde yatarken amcasını düşünmemeye çalışıyordu. Amcası Polat eve
geldiğinden beri çok şey değişmişti. Polat, Fatma evde yalnız kalıncaya kadar bekliyor sonra Fatma’nın
odasına giriyordu. Polat, Fatma’ya mahrem yerlerine dokunmayı emrediyordu. Fatma ise ağlayarak
da olsa Polat’ın dayağı üzere mahrem yerlere dokunmayı kabul ederek Polat’ın sikini eline götürerek
yavaş yavaş yalamaya başlıyordu. Polat, Fatma’ların evde kalmaya başladığından beri Fatma
cehennem hayatı yaşıyordu. İstemeyerek de olsa amcasının her gün 31 çekmesine yardımcı oluyordu.
Amcasının yarağını alarak babasının böyle bir kardeşi olduğuna inanmamak istiyordu.

Amcası dudağına öpücük kondururken nefes bile almakta zorlanıyordu. Fatma kara çarşaf giymesine
rağmen Amcası kara çarşaf altındaki memelerini ellemeye çalışarak Fatma’yı taciz etmeye devam
ediyordu. Polat, Fatma’nın iki kere peçesini yırtarak, elbiselerini yırtarak tecavüz etmişti. Fatma
bayılana kadar onu döverek sikmiş, sonrasında ise karşı koyamayan Fatma’yı domaltarak tecavüz
etmeye devam etmişti. Fatma o kadar çok utanmıştı ki olan biteni Aziz’e bile söyleyememişti. Fatma
kendini kafese kapatılmış ve kesilmeyi bekleyen bir tavuk gibi hissediyordu. Olanları annesine
anlatmış, annesi de babasına anlattığında babası kardeşinin onurunu lekelememek adına kızının
sikilmesine göz yummuştu. Bundan cesaretlenen Amcası ise Fatma’ya her gün tecavüz etmeye
başlamıştı. Fatma suçluluk duygusu ve utançla doluydu. Aslında tüm suç amcasına ve ailesine ait
olmasına rağmen Allah’ın karşısına tecavüze uğramış halde çıkmaktan utanıyordu.

Kendini ahlaksız hissediyordu. Fatma bir gün hamile olduğunu öğrenince bunu amcasına söylemişti.
Amcası ise karnına tekmeler ata ata Fatma’nın çocuğunu düşürmesini sağlamış, sonra ise sessizce
ortadan kaybolmuştu. Fatma bir yandan karnından ölen çocuğa üzülüyor, bir yandan da amcasından
kurtulmanın sevincini yaşıyordu.
***
Fatma’nın Allah’a ve iyi olan her şeye inancı kaybolmuştu. Buna rağmen içindeki nefreti kimseye
anlatamıyordu. Seccadenin üstünden kalkarak kafasını ve memelerini göğe dikmişti.
“Sana duyduğum güveni öldürdün. Bedenime işlenen sureler, kırbaçlar ve kutsal kitapla. Sana
inandıkça, sana kendime teslim ettikçe acı çekiyorum. Kendime daha fazla ihanet etmeyeceğim
Allah’ım. Hayatı veren ve alan Allah’ım. Mutluluk için sana dönmüştüm. Hayatım boyunca sana
dönmekten başka bir şey yapmadım. Ve şu anda peçemin altında kurtarılmayı bekleyen yaralar içinde
bir beden var. Neredesin? Sana yalvarmıştım. “

Fatma seccadeyi kaldırırken onu dinleyen kocası Aziz birden odanın kapısını açarak içeriye girdi ve
elindeki kırbacı Fatma’ya indirdi. Fatma kırbacın darbesiyle elindeki seccadeyi yere düşürerek kafasını
sert mermere vurdu. Alnı açılmış ve dudaklarına doğru kan akarken pantolonun indiren Aziz, kara
çarşafın altındaki ama sikini birden sokmuştu. Fatma o an ölmek istemişti. Genital bölgesinde
duyduğu acı beynine kadar ulaşmıştı. Allah’ın huzurunda bu sefer tecavüze uğrarken Aziz’in ölmesini
diliyordu. Birazdan güneş doğacaktı ama o yeni bir güne acılar içinde ölmek isteyerek uyanacaktı.
Kudurmuş Aziz’in ellerinden kurtulmaya çalışırken Aziz’in siki “şap, şap” duyulan sesler çıkartarak
Fatma’yı dağıtıyordu. Fatma o an and içmişti. Kocasının elinden kurtulmaya ve hayatının aşkına tekrar
dönmeye…

Aziz içine boşalırken tekrar aşağıya düşmüş memelerini güneşin geldiğini yöne çevirerek gülümseye
çalıştı ama başaramamıştı. Amından duyduğu acıyla kıvranıyor. Ve üstünde dinlenen Aziz’in üstünden
kalkmasını bekliyordu. Aziz sanki bu anın hayalini kurar gibi boşalmasına ve sikinden çıkan döller yere
akmasına rağmen gözleri kapalı bir şekilde Fatma’nın zayıf bedeninin üstünde dinleniyordu. Fatma
ağlarken Aziz’in bedeni altından çıkarabildiği eli ile batı cephesindeki pencereyi gösterirken “Güneş,
güneş batıdan doğdu Aziz!” diye mırıldandı.

***
Yemekten sonra erkekler namazlarını kılmak üzere ayağa kalktılar. Allah’ı düşünmekte, ibadete
kendini vermekte en büyük güçlükleri çeken, Zakia’nın kocasıydı. Hemen karısına sahip olmak istedi,
kendiyle dindar iradesi arasına erotik görüntüler gelip girdi. Kendisini ayartan şeytana lanetler okudu,
yarağı pantolonunu kabartıp da kendisini ele güne rezil etmeden namazını hemen bitirmeye baktı.
Eve gittiğinde ise Fatma’nın odasında Fatma’nın Allah ile olan konuşmasını dinlemiş ve sinirlerine
hakim olamamıştı.

Aziz, Fatma’nın gösterdiği pencereden baktığında hayretler içinde kalmıştı. Sikinin sıvısını iyice akıttı,
sikinin sertliği gitmişti. Fatma da iç kaslarını gevşeterek sertliğinin yitirmiş sikin içinden çıkmasını
kolaylaştırmıştı. Aziz, Fatma gibi telaşlanmamıştı. Fatma’yı kaldırarak kucağına aldı. Siki halen
büyüktü. Daha küçülmemişti. Aziz aslında Fatma ile daha fazla sevişmek istiyordu. Ama güneşin
batıdan doğduğunu gördükten sonra hemen arkadaşlarını aramak istemişti. Aziz, Fatma’yı kucağında
banyoya yıkanmaya götürdü. Aziz’in boy abdesti daha uzun sürdü. Biraz önceki tecavüzün pisliğini
atmak için bütün bedenini sudan geçirmek zorundaydı. Yeni gusül abdestleri uyguladı; son akşam
namazı onu beklemekteydi.

Fatma, Aziz’in telefon konuşmalarını yattığı yataktan duyuyordu. Aziz’de arkadaşları da telaş
içindeyken Fatma içindeki dölün tutması için amını gevşetip, kasıyordu. Fatma, Aziz’den hamile
kalacaktı. Sonra da Aziz’den bu çocuk sayesinde intikam alacaktı. Onu tüm üzenlerden hesap soracak
ve aşkını bulacaktı. Fatma okunanlar sureleri dinlerken elini amcığına götürerek hayatının tek aşkıyla
sevişeceğini günlerin hayallerini kurmaya başladı.
“Allah’ım sen beni affet. Ama suç benim değil. Senin İslami bilgilerinden uzaklaşanlarda…”

You might also like