You are on page 1of 18

1

1. GİRİŞ

Bu bölümde problem durumu, problem cümlesi, araştırmanın amacı, araştırmanın


önemi, tanımlar ve kısaltmalar yer almaktadır.

1.1. Problem konusu

İlköğretim öğrenci velilerinin ilköğretim 1. kademe ve 2. kademede yaptıkları eğitim


harcamalarının belirlenmesi

1.2. Problem

Eğitim hemen hemen tüm ülkelerde hem kamu hem de özel sektör tarafından
sunulmaktadır. Bu nedenle eğitim salt bir kamu malı değildir. Eğitimin salt bir kamusal mal
olmaması ilkesi, herhangi bir öğretim kurumunun öğrenim ücretini ödemekten yoksun
öğrenciler dışta tutulduğunda, (eğitimin daha alt kademeleri için daha az geçerli olsa bile)
kolaylıkla uygulanabilirdi. Eğitimin hemen hemen tüm ülkelerde gayrisafi milli hasılanın
(GSMH ) % 6 ile % 10’u arasındaki önemli bir kaynağı tüketir. Bir ülkenin makul düzeyde bir
ekonomik büyümeyi gerçekleştirilebilmesi için, genellikle, belli bir asgari eğitim düzeyinin
sağlanması gerektiği kabul edilir (Benson, 1987).

GSMH miktarı ilk ve ortaöğretimde yükseköğretimdekinden daha belirgin ise de


ülkelerin eğitime ayırdığı ödenek miktarı kısmen ulusal kaynaklarla bağlantılıdır. Ülkelerin
yarısında gerçekleşen kümülatif harcamalar GSMH’den daha hızlı bir şekilde artış
göstermektedir. Eğitime yapılan harcamalar büyük oranda kamu kaynaklarından karşılanmaya
devam etmektedir. Böyle olmakla birlikte, söz konusu harcamaların kamu bütçesinden aldığı
pay ülkeden ülkeye değişmektedir. Farklı finansman kaynaklarının yaratılması yönündeki
baskılar çoğu ülkede eğitime yapılan özel yatırımların kamu yatırımlarından daha hızlı
büyümesine neden olmaktadır (Organisation for Economic Co-operation and Development
[OECD], 2007).
2

AB ülkelerinin tamamı tüm düzeylerde eğitime Türkiye’den daha çok


kaynak ayırmaktadır. Şöyle ki, 2001 yılında AB ülkelerinin GSYİH’nin bir
yüzdesi olarak eğitimde kamu harcamalarına bakıldığında, ilk ve orta düzey
eğitim için ortalama %3,6’sını, yükseköğretim için ortalama %1,2’sini ve
tüm düzeylerde ortalama %5,3’ünü eğitime harcamakta olduğu
görülmektedir. Öte yandan, Türkiye’nin ilk ve orta düzey eğitim için
GSYİH’nin %2,5’ini, yükseköğretim için %1,2’sini ve tüm düzeylerde
ortalama %3,7’sini eğitime harcamakta olduğu anlaşılmaktadır. Tablo 2,
eğitim düzeylerine (ilk, orta ve yükseköğretim) göre ve ulusal gelire dayalı
harcamalar bakımından AB ülkeleri ile Türkiye’nin durumunu
göstermektedir (Aktaran: Maya, 2006).

Eğitime ayrılan kaynaklar çoğaldıkça, toplumun eğitim gereksinimi de o ölçüde


karşılanmış olacaktır. Ancak, eğitime ayrılan kaynakların nicel olarak artması da tek başına
yeterli değildir. Önemli olan bu kaynakların, eğitim düzeyleri arasında gereksinim duyulan
şekilde paylaştırılmasıdır. Bu ise, eğitim planlarının sağlıklı yapılması ile mümkün olabilir.
İlköğretim, lise ve lise sonrası yüksek öğretim de eğitim kurumu başına yapılan harcama her
ülkede artmıştır (Maya, 2006).

OECD 2007: Eğitim Harcamalarının Ülkeler Düzeyinde karşılaştırılması

Eğitim hizmetleri için yapılan harcamalar; gelirin yeniden dağılımında bir araç olması,
iktisadi büyüme, kalkınma ve ekonomik istikrarın sağlanmasında fonksiyon üstlenmesi
nedeniyle yatırım harcaması olarak da nitelendirilebilir (Gwartney and Stroup, 1992: 103-104;
Akt: Özker ve Esener, 2009). Ancak eğitim harcaması sağladığı kısa süreli faydalar nedeniyle
de tüketim harcaması olarak değerlendirilmektedir. Bu nedenle, eğitim hizmetlerinin uzun
yıllar kamu sektörünce mi, yoksa özel sektör tarafından mı üretilmesi gerektiği tartışma konusu
olmuştur. Bu problemin tartışılmasında kullanılacak ölçüler özel ve sosyal getiri oranlarıdır
(Ortaç, 2003: 3; Akt: Özker ve Esener, 2009).

OECD Ülkelerinde Eğitim Harcamalarının Görünümü ve Finansmanı

Stiglitz’e (2000) göre; özel getiri oranı; yaratılan faydaları ve maliyetleri bireysel
yönden belirlemek için kullanılır. Oysa sosyal getiri oranı; elde edilen toplumsal fayda ile
3

toplumsal maliyetleri karşılaştırmaktadır (Akt: Özker ve Esener, 2009). Bu oranlara ilişkin


olarak çeşitli ülkelerde yapılan çalışmalarda, ilk ve orta öğrenimde sosyal getiri oranının,
yüksek öğrenimde ise özel getiri oranının ağır bastığı sonuçlar ortaya çıkmıştır. Bunun anlamı
yüksek öğretimde bireysel faydanın ağır bastığı ve bu nedenle de bireylerin maliyetlere
katlanmalarında fiyatlandırma politikasının yaratacağı toplumsal maliyetlerin orta öğretime
göre daha düşük olduğudur. Ancak, yüksek öğretimde de bu kararın verilebilmesi için, ülkenin
sosyo-ekonomik yapısının fiyatlandırmaya uygun olması gerekmektedir (Karaarslan, 2005: 41;
Akt: Özker ve Esener, 2009). Aşağıda, teorik olarak sözü edilen bu kavramların uygulamadaki
görünümü hem OECD ülkeleri hem de ülkemiz bazında ele alınacak, ardından ise; kamu ile
özel finansman tercihlerinin bileşimi açıklanmaya çalışılacaktır (Özker ve Esener, 2009).

OECD Ülkelerinde Eğitim Harcamalarının Genel Görünümü

OECD ülkelerinde yapılmakta olan eğitim harcamalarına bireylerler bazında


bakıldığında (kişi başına eğitim harcaması), ülkemizin seçilmiş OECD ülkeleri içinde Meksika
ile birlikte en düşük paya sahip olduğu söylenebilir. Türkiye, kişi başına eğitim harcamasında
OECD ortalamasının üçte biri düzeylerinde öğrenci başına harcama yapmaktadır. Kişi başına
öğrenci harcaması özellikle okul öncesi eğitim esas alındığında, OECD ortalamasının on altıda
biri düzeyinde çıkmaktadır. Bir diğer deyişle, Türkiye’nin GSMH’si toplam harcamalarla
kıyaslandığında diğer birçok OECD ülkesine göre daha yüksek olmasına rağmen, eğitim
harcamalarının - özellikle de öğrenci başına yapılan okul öncesi eğitim harcamalarının - halen
çok düşük olduğu savunulabilir (Dünya Bankası, 2006; Akt: Özker ve Esener, 2009). Benzer
durum, eğitim harcamalarının GSYIH içerisindeki görünümü açısından da geçerlidir.

GSYİH içerisinde eğitim harcamalarının OECD ülkeleri bazında ve ilgili yıllar


itibariyle ortalama %6,2 civarında olduğu yukarıdaki tabloda görülmektedir. Bu rakamlar
1995, 2000 ve 2005 yılları açısından, Türkiye ve Yunanistan dışında tüm OECD ülkelerinde
istikrarlı sayılabilecek düzeylerde seyretmiştir. Ülkemiz ve Yunanistan açısından ise tabloda
belirtilen yıllarda dalgalı bir seyir söz konusudur. Verisi olan OECD dışındaki ülkelerde de
harcama istikrarlılığına ilişkin bu durum benzer şekildedir. Ayrıca Türkiye oransal olarak
bakıldığında, Yunanistan ile birlikte OECD içerisinde en düşük seviyede eğitim harcaması
yapan iki ülkeden biri konumundadır. Türkiye’de GSYİH içerisinde eğitim harcamaları 1995
yılında %4,1 düzeylerinde iken 2004 yılında bu oran %2,4 düzeylerine kadar düşmüş
görünmektedir (Özker ve Esener, 2009)
4

OECD ülkelerinde eğitim harcamalarının finansmanının büyük ölçüde kamu


tarafından yapıldığı yukarıdaki grafikte görülmektedir. OECD ülkeleri içerisinde eğitim
harcamalarının finansmanında yaklaşık % 98-99’luk oranlarla İskandinav ülkeleri, eğitimi
kamu kaynaklarıyla en çok finanse eden ülkeler konumunda bulunmaktadırlar (OECD, 2007:
231; akt: Özker ve Esener, 2009). 2000–2004 yılları arasındaki değerleri itibariyle bu
oranlar Türkiye için %92–93 düzeylerindedir (OECD, 2007: 222; akt: Özker ve Esener,
2009). Yine ülkemizde özel eğitim harcamaların kendi içindeki paylaşımına bakıldığında,
okul öncesi eğitim harcamalarının ¾’üne yakın bir kısmını, kamu ilköğretim okullarında
yapılan harcamaların yaklaşık ¼’ünü, genel liselerde ½’sini finanse ettiği görülmektedir
(Yılmaz, 2006: 8; akt: Özker ve Esener, 2009).

Mesleki eğitim veren ortaöğretim kurumlarında ve diğer özel eğitim kurumlarında ise
harcamaların büyük bir kısmı kamu kaynakları tarafından finanse edilmektedir. Üniversitelerde
de eğitimin finansmanının yarısına yakın bir kısmını özel harcamalar oluşturmaktadır (Dünya
Bankası, 2006; Akt: Özker ve Esener, 2009).

1995 ve 2006 yılları arasında nispeten kararlı öğrenci sayısı ortalama %40 lık bir artış
göstermiştir. Üçüncü dünya ülkelerinde bu durum farklıdır. Öğrenci başına düşen harcama
OECD üçte bir oranında düşüyor. Benzer ülkelerde; öğrenci sayısında ki genişleme ile
masraflar muhafaza edilmemiştir. Fakat 1995 ve 2000 yılları arasında sabit kaldıktan sonra
2000 ve 2006 yılları arasında eğitimde öğrenci başına düşen masraflar OECD ülkelerinde
ortalama %1 oranında artmıştır. Bu gösteriyor ki devlet yüksek öğretimin genişlemesi ile
ilgileniyor.

1995, 2000 ve 2006 yılları arasında öğrenci başına düşen eğitim kurumunda ki
masraflar değişiklikler

Eğitim kurumlarında yapılan harcamalar zaman içinde reel olarak artmıştır. Öğretmen
maaşları - maliyetin ana bileşeni - ülke genelindeki nüfus, maaş düzeyleri doğrultusunda
artmıştır. Okul çağındaki öğrenci nüfusu hem okullaşma oranını hem de kaynakların miktarını
etkiliyor ve örgütsel çaba ülkenin eğitim sistemine yatırım yapmasını gerektiriyor. Nüfusun
büyük bir kısmı eğitim hizmeti için daha fazla potansiyel talep ediyor.
5

Eğitim sektörü açısından düşünüldüğünde eğitim ekonomisi alanına kaynaklar


ayrıldıktan sonra karşı karşıya gelinen en önemli problem belki de bunların en verimli şekilde
nasıl kullanılacağıdır. Yani, eğitimde kaynakların belli alanlara ayrılması, diğerlerine göre
örneğin öğrenci başarısı ya da diğer eğitimsel nitelikler açısından daha büyük sonuçlar
üretebilir (Yeşilbağ, 2008).

Hough (1993:2), eğitim ekonomisinin ortaya çıktığı tarihi, Theodore Schultz’un insan
sermayesi kavramını – insanlara yatırım yapmanın, fiziksel sermayeye yatırım yapmak kadar
önemli ve pahalı olabileceğini – ileri sürdüğü 1960’taki Amerikan Ekonomi kurumunun yıllık
toplantısında verdiği seminere dayandırmaktadır. (Yeşilbağ, 2008).

Ekonominin ve eğitimin tanımlarına dayanarak eğitim ekonomisin de bir tanımı


yapılabilir. Buna göre eğitim ekonomisi, insanların ve toplumun parayı kullanarak ya da
kullanmadan, değişik eğitim ve yetiştirme biçimleri üretecek kıt üretim kaynaklarını kullanma;
özellikle örgün eğitim yolu ile bilgi, beceri, akıl, karakter gibi gelişimini sağlama ve bunların
şimdi ve gelecekte toplumdaki değişik insanlar ve gruplar arasında dağıtma ile ilgilenen
alanıdır (Cohn ve Geske, 1990:2)

Levin (1989:14) ile Cohn ve Geske (1990:7) eğitim ekonomisi alanında yer alan eğitim
finansı hakkında şu sorulara cevap aramaktadırlar:
 Eğitim için kim ücret ödemelidir?
 Hükümet, kamu ve özel eğitimi desteklemeli midir?
 Eğer destekliyorsa hükümet bu yükü ne düzeyde paylaşmalıdır?
 Eğitimsel çabalardan doğrudan fayda sağlayanlar karşısında vergi ödeyenler toplam
maliyetlerin ne kadarını üstlenmelidir?

Maliyet, bir malın bir birikimini üretmek için kullanılan araçların ya da girdilerin değerine
eşittir. Söz konusu girdilerin değeri ise aynı miktarda çeşitli girdiler başka bir malın üretiminde
kullanılsalardı, bunlardan en uygun kullanma yerinde elde edilecek en yüksek çıktının değeri
ile ölçülür. Görüldüğü üzere bu kavram, hem vazgeçme ya da fırsat maliyeti hem de sosyal
maliyeti kapsamaktadır (Serin, 1979:44).
6

Fırsat maliyeti; eğitim girdilerinin maliyetini, onlara ödenen fiyatlar yoluyla ölçmeden
çok onların sahip olduğu en karlı alternatif kullanım değerleri yoluyla ölçer. Bu yaklaşımın
temel mantığı, herhangi bir ulusun veya bireyin belli bir zaman diliminde kullanabileceği
sınırlı ekonomik kaynaklarının bir bölümünü belirli bir amaç için, örneğin eğitim gibi,
kullanmaya karar vermesi, aynı kaynakları başka bir şey için harcama fırsatından vazgeçme
anlamını taşır (Coombs ve Hallak, 1987).

Arz edilen Malın Piyasa Fiyatı

Malın piyasa fiyatı, o malın üretilip piyasaya arz edilen miktarını belirleyen en önemli
unsurdur. Fiyat ile arz edilen mal miktarı arasında önemli bir orantı vardır. Eğer fiyat yüksekse
arz edilen mal miktarı artar. Fiyatın yüksek olması yüksek maliyetle mal ya da hizmet üreten
firmaların da piyasaya girmesine olanak sağlar ve arz edilen mal miktarı artar. Bunun tam tersi
olarak, fiyat düşerse arz edilen mal miktarı azalır. Yüksek maliyetle mal üreten firmalar bu
durumda üretim yapamayacaklarından piyasa daralır ve arz düşer (Yeşilbağ, 2008)
.
Eğitim Arzı

Serin (1979:41), Correa’ya (1967:56) dayanarak eğitim arzı ilk, orta ve yükseköğretim
kurumlarının eğitim hizmeti görmek için arz ettikleri zaman biçiminde tanımlanmıştır. İktisat
teorisindeki arzdan bazı özellikleri ile ayrılır. Bunlar:
1 - Eğitim hizmetleri arzı zaman bakımından eğitim hizmetleri talebine göre öncelik
gösterir. Eğitim hizmeti arzı talebi beklenmeden yapılır.
2 - Eğitim hizmetleri arzını diğer mal ve hizmetlerin arzından ayıran ikinci özelliği, arz
biriminin büyüklüğüdür. Zorunlu eğitim 12 yıl olduğunda ilköğretimden mezun olanlar için
ortaöğretim ve daha sonra yüksek öğretim kurumlarının açılması gerekecektir. Okul açmak bir
binaya girip kapısına tabela asmak değildir. Eğitimde niteliği ve verimliliği düşürmeyecek bir
şekilde eğitim yapılmasına olanak verecek tüm düzenlemelerin önceden hazırlanması
gerekmektedir.
3 - Bir diğer özellik eğitim arzlarının birbirini tamamlamasıdır. Her düzey ve türdeki
eğitimin en etkili biçimde verilebilmesi, okullardaki tüm kaynakların (yönetici, öğretmen,
eğitici olmayan personel, okulun çevresi ve fiziksel sermaye gibi) eşgüdümlü bir şekilde
harekete geçirilmesi ile olasıdır.
7

4 - Dördüncü özellik ise eğitim arzı ile fiyatlar arasındaki ilişkidir (Yeşilbağ, 2008). Bu
noktada eğitim arzını belirleyen unsurların neler olduğuna bakmak gerekmektedir. Bunlar:

Eğitim Hizmetinin Üretim Masrafı ya da Maliyeti

Eğitim hizmeti okul düzeyinde ele alındığında eğitim girdileri ile çıktıları arasında bir
ilişki vardır. Eğer öğrenci, alacağı eğitim sonucunda bireysel gelirinde bir artış olacağını
düşünmüyorsa eğitimi yalnızca bir tüketim malı olarak görüyor demektir. Ancak eğitim
süresince yaptığı tüm maliyetlerle eğitim süreci sonunda kazandığı bilgi ve becerileri
karşılaştırması sonucunda ikincinin lehinde bir durum olduğunu görüyorsa bu süreç sonunda
istediğini almış demektir. Devlette aynı şekilde, “eğitime ayrılacak kaynaklar başka alanlara
aktarılırsa oradan sağlanacak kazanç daha mı çok olur?” biçiminde bir değerlendirme yapar ve
bulacağı sonuca göre eğitim hizmetini sunar (Yeşilbağ, 2008).

Eğitim harcamaları

Kamu bütçelerinin ekonomideki büyüklüğü, ülkelerin gelişmişlik düzeyleri ile yakından


ilgilidir. Bunu belirlemede kamu harcamalarının GSMH içindeki yeri geçerli bir kriter olabilir.
Ülkelerin gelişmişlik düzeyleri arttıkça kamu harcamalarının da GSMH içindeki yeri artış
göstermektedir. Kamu harcamalarının kişi başına gelirle birlikte artmasına karşılık; sağlık,
eğitim ve sosyal güvenlik gibi harcamaların daha hızlı bir artış gösterdiği söylenebilir (Kesik,
(1999).

Türkiye’de kamu harcamalarının yıllar itibariyle reel olarak arttığı bilinen bir gerçektir.
Eğitim harcamalarından bireylerin verimliliklerini etkileyip daha verimli çalışılması ile
ekonomik büyümede pozitif bir rol oynaması beklenmektedir. Eğitim harcamaları ile eğitim
sektörü, beşeri sermayenin oluşumuna yol açan en önemli sektördür (Kar ve Ağır, 2003).

Ülkemizde eğitim harcamalarının incelenebilmesi için bazı kriterlere göre sınıflandırma


yapılması gerekmektedir. Bunun nedeni ortada tek bir harcama kavramı olmaması, farklı tanım
ve bakış açılarının olmasıdır. Bu bakımdan 2 bölümde incelenebilir.

— Bütçedeki harcama türü tasnifine göre (Ekonomik Ayrım)


— Eğitim kademelerine göre (İlköğretim-Orta ve Yüksek Öğretim)
8

a. Ekonomik Ayrıma Göre Eğitim Harcamaları

Analizciler, kullanılmakta olan harcamaların yatırım harcaması ya da cari harcama olup


olmadığını bilmek zorundadırlar. Bunun sınırı, bir dereceye kadar kişiye özgü olsa bile, farklı
kaynak giderlerinin hizmet süresine dayalıdır. Cari maliyetler, büyük ölçüde bir mali yıl içinde
harcanan tüketim malzemeleri ve personel hizmetleriyle ilişkili olup düzenli olarak yenilenirler
(Coombs ve Hallak, 1987).
Bahsedildiği üzere cari harcamalar ele alınan dönemde GSMH’ya katkıda bulunan ve o
dönemde tüketilen harcamalardır. Cari harcamalar, ekonominin var olan üretim kapasitesini
kullanmak için gerekli mal ve hizmetlerin satın alınmasına yönelik olarak yapılmaktadır.
Nitelikleri itibari ile her yıl tekrarlanan ve faydası döneminde yok olan harcamalar olarak
kabul edilirler.
Eğitimde cari harcama kalemlerine bakılacak olursa bunlar (Özbaran, 2004);
 Maaş ve Ücretler Ek Ders Ücretleri
 Yolluklar Tazminat
 Personel Giderleri İsletme Bakım ve Onarım Harcamaları
 Demirbaş Alımları Kırtasiye Araç Gereç Alımı
 Kişi ve Kurumlara Ödenen
 Danışmanlık Hizmetleri

Yatırım maliyetleri ise; eğer uygun biçimde korunmuşsa, bir yılı aşan bir süre yararlı
hizmetler sağlayan daha dayanıklı mallarla( bina, araç – gereç vb.) ilişkilidir. Ayrıca, uzun süre
hizmet vermeleri nedeniyle ana tamir ve bakım işleri de yatırım maliyetleri içinde yer alır.
Örneğin, yeni bir üniversitedeki gibi, başlangıçtaki yatırım harcamaları belli bir yılın toplam
eğitim harcamaları içinde önemli bir yer tutabilir. Ancak, yatırım malları, kendi kullanımları
süresince amorti edildikleri ve her bir hizmet yılı için hesaba işlendikleri zaman, toplam yıllık
maliyetlerin ve öğrenci başına toplam maliyetlerin bir parçası olmaya başlar (Coombs ve
Hallak, 1987).

Bir yıldan daha uzun süre kullanılan ve bu yüzden ancak yıllar sonra yenilenmesine
gereksinme duyulan mal ve hizmetlerin satın alınması için yapılan ödemeler, yatırım
harcamalarını oluşturmaktadır. Yatırım malları uygun bir biçimde korunduğunda yıllarca
9

yararlanılacak mal ve hizmetleri kapsadığından, bunların ömrünü uzatan büyük bakım-


onarımlar için yapılan harcamalar da yatırım harcaması içinde yer alır. Yatırım harcamaları;

 Arsa Temini Bina İnşaatı


 Taşıt Alımı Mobilya
 Bilgisayar Alımı Öğretim ve Yönetim İçin Makine Alımı
 Bakım Onarım Harcamaları
 Transfer harcamaları, cari ve yatırım harcaması kapsamına girmeyen ve
 Parasal kaynakların bir kısmını belli kurum ve kişilere aktarımını ifade eder. Buna
göre;
o Öğrenci Bursları Yemek Yardımları
o Devlet Bütçesinden
o Okullara Hazine Yardımı
o Transfer harcaması, “genel olarak satın alma gücünün bir kurum ya da kişiden diğerine,
ilave bir ulusal gelir oluşturacak bir reel harcama olmaksızın” aktarılmasıdır.

b. Eğitim Kademelerine Göre Eğitim Harcamaları

Ülkemizde kamusal eğitim harcamaları, eğitimin tür ve kademelerine göre; okul öncesi
eğitim, temel eğitim, orta öğretim, yüksek öğretim olarak ayrılmaktadır. Eğitim
kademelerindeki farklılıklardan dolayı harcamalarda değişmeler olabilir ve bunların birçok
nedenleri bulunabilir. Bu nedenler, öğrenci ve öğretmen sayıları, personel harcamalarının
oranı, öğretmenlerin niteliklerine göre aldıkları paylar ve son olarak sağlıkla ilgili durumlarda
yapılan mediko-sosyal harcamalarıdır. Dolayısıyla öğrenci ve öğretmen sayılarındaki artışlar
beraberinde harcamalarda da bir artış oluşturacaktır.

Türkiye’de eğitim kademeleri itibariyle öğrenci basına yapılan harcamalar OECD ülkeleri
ortalamasının bir hayli gerisindedir. Eğitime daha çok yatırım yapan ülkelerin aynı zamanda
kalkınmada da öncelikli sırada yer aldığı görülmektedir. Eğitime yapılan yatırım insanda var
olan bilgi, beceri ve yeteneklerin geliştirilip bunlardan maksimum düzeyde faydalanmayı
sağlamaktadır. Nitelikli işgücü ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmenin de vazgeçilmez bir
unsuru olmaktadır (Hoşgörür ve Gezgin, 2007).
10

Eğitim hizmetini yerine getirmek için kullanılan tüm girdiler için bireysel ve toplumsal
harcamalar öğrencilerin ve toplumun eğitim harcamalarını oluşturmaktadır. Hem bireylerin
hem de toplumun fırsat maliyetini de bu girdiler içinde düşünülür.

Kamu maliyetleri, genellikle vergiler, borçlar ve diğer kamu gelirlerine dayalı olarak
hükümet tarafından sağlanan finansmanlardır. Kişisel maliyetler ise; örneğin, okul ücretleri,
üniforma, ders kitapları ile diğer ders araç gereçleri, özel ders ve dershane ücretleri öğrenci
aileleri tarafından katlanılan maliyetler veya yaygın eğitim programlarına katılanların
maliyetlere katkıları ya da hem örgün hem de yaygın eğitim alanına yapılan kişisel bağış ve
hediyelerden oluşur (Coombs ve Hallak, 1987).

İnceleyeceğimiz konu ailelerin ilköğretim kademesinde ki çocukları için yaptıkları


kişisel masraflardır. Bu bağlamda ilköğretim 6. sınıfa giden bir öğrencinin okul giysileri,
servisi, çanta, servis ücreti, yardımcı kitap ve kalem gibi kırtasiye malzemelerinden oluşan tüm
zorunlu ihtiyaçlarını karşılanması ailelere bırakılmıştır. Buna göre, ilköğretime yeni başlayacak
bir çocuğun sadece giysi masrafı bile büyük bir meblağa ulaşıyor. Eğer, çocuk ileriki
sınıflardaysa masraf daha da artıyor. Bu rakamlara, defter, kalem ve kırtasiye harcamaları hariç
tutuluyor. İlköğretimde okuyan bir çocuğun ayakkabı, önlük, yaka, çorap gibi giysi ihtiyaçları
için, ürünün kalitesine göre fiyat değişmekle birlikte en az iki asgari ücret tutarındaki bir parayı
gözden çıkarması gerekiyor. Okula yeni başlayacak bir çocuk için yapılacak eğitim harcaması,
kıyafetlerine ek olarak spor malzemesi, çanta, suluk ve kırtasiye masrafları da eklendiği
taktirde masraf yukarıya doğru çıkabiliyor.

Ortaöğretimde okuyan öğrencilere alınacak pantolon, ceket, süveter, kravat, gömlek ve


ayakkabı ise en az 500 TL ile 750 TL arasında değişiyor. Biraz kaliteli ürün alınırsa maliyet
1000 TL'yi aşıyor. Çocuk başına ortaya çıkan bu rakam, birden fazla yedek pantolon, gömlek,
ayakkabı ve kravat alınması durumunda daha da artıyor. Öte yandan, üniversiteye ve Anadolu
Liselerine hazırlanan öğrencilerin dershane, özel ders ve hazırlık kurs masrafları da ailelerin
belini büküyor. Üniversiteye ve OKS sınavına hazırlık kurs ücretleri yıllık 4 bin ile 20 bin TL
arasında değişiyor (Demokratik Eğitim Sendikası Araştırma Merkezi [DESAM], 2010).

İlk ve ortaöğretimde çocuğu okuyacak olan bir veli, aralarında giyecek, beslenme,
yardımcı kitap, defter, kalem, kağıt, fotokopi, kırtasiye, kayıt parası, katkı parası, temizlik,
11

güvenlik katkı paraları gibi toplam 40 kalem için binlerce TL para harcayacak (DESAM,
2010).
Velilerin bütçesine en fazla yük getirecek eğitim kaleminin dershane, etüt ve servis
ücretleri olduğunu, DESAM tarafından yapılan araştırmaya göre veli, bir öğrenci için yıl
boyunca toplam en az servis için 1.300 TL, etüt için 2.500 TL, dershane için en az 4.000 TL
harcayacak. Devlet okullarında eğitim-öğretim her geçen gün daha çok paralı hale gelmiş
durumda (DESAM, 2010).

İlköğretimden sonra çocuklarının daha nitelikli/kaliteli bir ortaöğretim okuluna gitmesi


düşüncesi veliler açısından önemli bir amaç teşkil etmektedir. Bunun sonucu olarak da
çocuklarının ilköğretim düzeyinde iyi hazırlanmaları için çocuklarını dershaneye gönderme,
özel ders aldırma, çeşitli yayın ve kitaplarla destek olma gibi yöntemlerden yararlanma yoluna
gitmektedirler. Velilerin bu kapsamda yaptıkları harcamalar içinde ortalama olarak 1243,31
YTL ile dershane için yapılan ödemeler ilk sırada yer almaktadır. Bunu ikinci sırada 998,05
YTL ile özel ders ücreti izlemektedir (Kahveci, 2009).

Velilerin ilköğretimde okuyan çocukları için yaptıkları yıllık özel harcamanın


azımsanmayacak miktarda olduğu görülmektedir. Bu harcama miktarı içinde de dershane ve
özel ders için yapılan harcamaların en yüksek harcama miktarlarını teşkil etmesi, ailelerin
yaptığı eğitim harcamalarının büyük kısmını çocuklarının ortaöğretime geçiş sınavlarına
hazırlıkları amacıyla yaptıklarını ve sınavların ailelere getirdiği mali yükü ortaya koymaktadır.
Velilerin çocukları için yaptıkları özel harcama miktarı ile çocuk basına kurs, dershane, özel
ders ve etüt merkezi nedeniyle yapılan ödemeler toplamı dikkate alındığında çocuk basına
kurs, dershane, özel ders ve etüt merkezi nedeniyle yapılan ödemeler toplamının toplam özel
harcama içindeki payının % 68,13 olduğu görülmektedir. Çocuk basına yapılan toplam özel
harcama miktarının yarısından fazlasının kurs, dershane, özel ders ve etüt merkezleri için
yapıldığı göz önüne alındığında OKS/SBS’ ye hazırlık kapsamında ailelerin yaptığı harcama
miktarının büyüklüğü ortaya çıkmaktadır (Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği SBS
Çalışma Grubu, 2010).

SBS ile birlikte dershaneye gitme yasının 10 yasa/4. sınıfa kadar düştüğü açıkça
gözlenmektedir. Dolayısıyla SBS'nin gerekçelerinden birisi olan çocukların dershaneye
bağımlılığının azalacağı iddiası bir yana, sınav sayısı ile birlikte dershaneye giden çocuk sayısı
12

daha da artarak öğrenciler daha da dershanelere bağımlı hale gelmişlerdir. Türk Psikolojik
Danışma ve Rehberlik Derneği SBS Çalışma Grubu, 2010)

Sınav harcamaları özellikle dar gelirli ailelere büyük bir parasal yük gitmektedir.
Araştırma bulguları sınava hazırlık kapsamında ailelerin bir yılda yaptığı harcamaların
miktarını ortaya koymuştur. Sınava hazırlık sektörü; dershaneler, özel dersler, etütler ve
kurslar ailelere ağır bir mali külfet getirmektedir.

Ailelerin üniversite kapısına gelinceye kadar her bir yılda sınava hazırlık için yaptığı
harcamalar;
- Ortaöğretime geçiş için sınavları için: 8.082.838.965 TL ve
- Üniversiteye giriş sınavları için: 8.626.472.774 TL olmak üzere
- Toplam harcama miktarı 16.709.311.739 TL’dir.
Ailelerin bir yılda yaptığı sınava hazırlık harcamalarının harcama alanına göre dağılımı su
şekildedir:
- Dershane ödemeleri: 5.707.811.064 TL
- Sınava hazırlık amacıyla test, kitap dergi ve benzeri materyaller için
harcamalar: 2.160.968.761 TL
- Sınava hazırlık amacıyla etüt ve kurs ödemeleri: 1.267.398.136 TL
- Sınava hazırlık amacıyla yapılan çalışmalardan kaynaklanan ulaşım, yemek ve
benzeri için yapılan harcamalar: 5.198.178.895 TL
- Özel ders ücreti ödemeleri: 2.374.954.883 TL

Sınava hazırlık sektörüne harcana bu kaynakların eğitime nasıl bir katkı sağladığı
bilinmemektedir. Sınava hazırlık için harcanan kaynaklar ilköğretim okulları için 2010 yılında
kamu bütçesinden öngörülen toplam kaynak (16.761.436.700) miktarını geçmiştir. Sınava
hazırlık için harcanan kaynaklar 2009 yılı yükseköğretim bütçesinin (8.772.719.225 TL)
yaklaşık iki katıdır. Sadece üniversiteye giriş sınavları için yapılan harcamalar yükseköğretim
bütçesi kadar bir büyüklüğe sahiptir. Bunun anlamı, yine sadece üniversiteye giriş sınavları
için yapılan harcamalarla Türkiye’de kamu tarafından isletilen büyüklükte ikinci bir
yükseköğretim sistemi isletilebilirdi. Kaynak yetersizliği gerekçesi ile eğitimde pek çok
iyileştirmelerin yapılamadığı, yükseköğretimin kapasitesinin ve niteliğinin geliştirilemediği
dikkate alındığında, kaynakların nasıl heba edildiği daha iyi anlaşılacaktır (TED, 2010)
13

1.3. Araştırmanın amacı

İlköğretim eğitiminin ülkemizde ücretsiz olduğu bilinmektedir. Ancak eğitim için yan
harcamalar oldukça fazladır. Bu harcamalar eğitimin kamu tarafından karşılandığı kısmı kadar
önemli ve gereklidir. Özellikle nitelikli eğitimin fen liseleri ve Anadolu liselerinde verildiği
toplumca düşünüldüğünde ailelerin öğrencilerini bu okullara göndermek için ek öğretim
ücretleri ödediği bilinmektedir. Bu ek öğrenim ücretleri ise ailelere büyük bir yük
oluşturmaktadır.
Bu araştırmada eğitim harcamaları içindeki kamu harcamalarının dışında kalarak
ailelere bir yük olarak geri dönen özel harcamalar konusuna değinilecektir. İlköğretim
eğitiminin kamu görevi olduğu ülkemizde aileler bu dönemde öğrencileri için hangi ölçüde
harcama yapmaktadırlar, bunların zorunluluk kademeleri, ne derece yapılabildiği ile ailelerin
katlanma miktarları araştırılacaktır.

1.4. Önem

Bu araştırma sonucunda aslında önemsiz gibi görünen birçok faktörün (okul giysileri,
servisi, çanta, servis ücreti, yardımcı kitap ve kalem gibi kırtasiye malzemeleri, dershane ve
özel ders ücreti) öğrenciler için ne kadar olmazsa olmaz olduğunu ortaya koyacaktır. Bu
masraflar nedeniyle aileler birincil fiziksel ihtiyaçlarını ikinci plana atmaktadır. Aslında
eğitimin ülkemizin her yerinde eşit olarak verildiği düşünülmektedir. Özellikle özel ders ve
dershane ücretleri bir çığ gibi büyümekte her geçen gün önüne geçilmez bir hal almaktadır.
Yıllar içerisinde değişen SBS ve OKS’li eğitim sistemi öğrencileri sürekli ve zorunlu ek eğitim
sistemine yöneltmiştir. Öğrenciler artık 4. sınıfta ek eğitime tabi tutulmaya başlanmıştır.
Bunun sonucu olarak eğitim aileye yük olmaya başlamıştır. Araştırmamızın sonunda

1- Bu meblağın büyüklüğüne açıklık getirilmesi


2- aile velileri tarafından da açıkça belirtilen eğitim harcamaları karşısında devlet
eğitim sisteminin yararlanabileceği bir kaynak olması umulmaktadır.

Anahtar Sözcükler: Eğitim Ekonomisi, Okul Finansmanı, Harcama, Eğitim Maliyeti


14

2. Yöntem

Araştırmanın yöntem kısmında; araştırmanın modeli, evren ve örneklem/ araştırma


grubu, veri toplama araç ve teknikleri ile verilerin toplanması ve verilerin analizi baslıkları yer
alacaktır.

2.1. Araştırma modeli

Araştırmada Üsküdar ilçesinde bulunan ilköğretim okullarında eğitim gören


öğrencilerin velilerinin bir yıl içinde yaptıkları harcamalar hesap edilirken öğrenci velilerine
ulaşılacaktır. Özel okullarda eğitim gören öğrencilerin yaptığı harcamalar devlet okullarında
eğitim gören öğrencilere göre daha farklı harcamalar yaptığı için araştırma dışında tutulmuştur.
Araştırma sadece resmi okullarda uygulanacaktır.

2.2. Evren örneklem

Araştırmamızın evreni Üsküdar ilçesindeki 64 ilköğretim okuludur. Üsküdar’daki


ilköğretim okullarında 52837 öğrenci eğitim görmektedir. Bu öğrencilerin bir kısmının kardeş
olduğu göz önünde bulunacak olursa veli sayısı 52837 den az olacaktır. Ancak ulaşılabilirliği
ve ekonomik olması açısından Üsküdar ilçesindeki rastgele seçilmiş 6 okul ile irtibata
geçilecektir ve rasgele seçilmiş 674 veli ile anket uygulaması yapılacaktır (Şahin ve diğerleri,
2009:127). Araştırma esnasında okullar ile birebir görüşülerek veli sayısı belirlenecektir.
Araştırmaya katılan velilerin verdiği anket sonuçlarına göre sonuca ulaşılacaktır. Veriler
toplanırken öğrencilerin bulunduğu eğitim kademesi hakkında bilgiler anket sonuçlarına göre
belirlenecektir.

2.3. Verilerin toplanması

Araştırmada, veri toplama tekniklerinden anket tekniği kullanılacaktır. Anket tekniğine


göre anket taslağı hazırlanacaktır. Hazırlanan anket taslağında araştırmanın esasını oluşturan
harcama türleri için Kavak, Ekinci ve Gökçe tarafından yapılan “İlköğretimde Kaynak
Arayışları” adlı araştırmadaki harcama türleri temel olarak alınacaktır ve alan yazındaki diğer
15

araştırmalar da taranarak anket taslağı düzenlenecektir. Düzenlenen anket taslağı görüş ve


önerilerle geliştirilerek anket formu biçimlendirilecektir.

Anket formlarının araştırma kapsamındaki okullarda uygulanabilmesi için, İstanbul


Valiliği ile İstanbul il Millî Eğitim Müdürlüğünün onayladığı, ilgili okullarda anket
uygulanması izin verildiğine ilişkin izin yazıları ve Üsküdar ilçe Millî Eğitim Müdürlüğünden
alınacaktır.
16

3. Süre ve Olanaklar

a. Zamanlama

SÜRE
Planlanan
Ağusto
çalışmalar Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Eylül ekim Kasım Aralık Ocak
s

Önerinin
X X X
Yazılması
Literatür
X X X X X X X
Taraması
Kaynakların
X X X X X
Tespiti
Projenin
İçindekiler
X X X
Kısmının
Oluşması
Projenin
X X X X
Raporlaştırılması
Anket
Formatının X X X
Oluşturulması
Anketin
X X X
Uygulanması
Verilerin
X X
Analizi
Raporun
X X X
Yazılması
Tez
X
Teslimi

b. Kaynakça
17

Benson C. (1987). Economics of education research and studies educational financing. (Ed.
Psacharopoulos, G.). (çev. Y. Kavak ve B. Burgaz). Pegem Yayınları No 14. 1994.

Demokrat eğitimciler sendikası araştırma merkezi. (2010, Eylül). Eğitim masrafları velileri
düşündürüyor. http://www.kamudanhaber. com/guncel/ desegitim-masraflari-velileri-
sunduruyor.html adresinden 29.03.2011 tarihinde alınmıştır.

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü. (2007). Kamu ve özel sektörün eğitim harcamaları
http://www.oecd.org adresinden 14.02.2011 tarihinde alınmıştır.

Hoşgörür, V. ve Gezgin, G. (2007). Ekonomik ve Sosyal Kalkınmada Eğitim. Yüzüncü Yıl


Üniversitesi Elektronik Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt:2, Sayı:1, ss. 1 – 11.

Kahveci, S. (2009). Ortaöğretim kurumlarına geçiş sisteminde uygulanan sınavların ailelere


maliyetinin ailelerin toplam eğitim harcamaları içindeki payı. Yayınlanmamış Yüksek
Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara.

Kar, M. ve Ağır, H. (2003). Türkiye’de Beşeri Sermaye ve Ekonomik Büyüme: Nedensellik


Testi (Neo-Klasik Büyüme Teorisi). II. Ulusal Bilgi, Ekonomi ve Yönetim Kongresi
Bildiriler Kitabı, ss. 181–190.

Kesik, A. (1999). Cumhuriyet Dönemi Bütçelerinin Ekonomi İçindeki Yeri (1923–2003).


Maliye Dergisi, Sayı:130, ss. 40–42.

Maya, İ. (2006). AB Sürecinde Türkiye ile AB Ülkeleri Eğitim İstatistiklerinin


Karşılaştırılması. Türk Eğitim Bilimleri Dergisi. Güz 2006, 4(4), 375–394

Özbaran, M. H.(2004). Türkiye’de Kamu harcamalarının son beş yılının harcama türlerine göre
incelenmesi. Sayıştay dergisi. Sayı 53, ss 118 http://www.sayistay.gov.tr/ dergi/
Default.asp?sayfa=3&id=393 adresinden 03.04.2011 tarihinde alınmıştır.

Özker, N. ve Esener, Ç. (2009). Türkiye’de bir kamu olgusu olarak eğitim harcamaları: Örnek
ülkeler ile yakın dönem karşılaştırma. Mevzuat Dergisi. Sayı 142
18

http://www.mevzuatdergisi.com/2009/10a/02.html adresinden 09.04.2011 tarihinde


alınmıştır.

Şahin, B. (2009). Metodoloji. Tanrıöğen, A. (Editör). Bilimsel araştırma teknikleri. Ankara.


Anı yayıncılık, ss. 109-130.

Türk Eğitim Derneği. (2010, Mayıs). Ortaöğretime ve yüksek öğretime geçiş sistemi özet
rapor. http://portal.ted.org.tr adresinden 22.05.2011 tarihinde alınmıştır.

Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği. (2010, Mayıs). Seviye belirleme sınavları
üzerine bir değerlendirme. https://www.pdr.org.tr/upload/icerik/Haz%C3%84%C2%B
1rlanan %20Raporlar/sbsraporu.pdf adresinden 09.04.2011 tarihinde alınmıştır.

Ünal, I. (1996). Eğitim ve yetiştirme ekonomisi. Ankara: Epar yayınları, ss. 12

Üsküdar İlçe Milli Eğitim Bakanlığı. (2011). Üsküdar ilçesinde eğitim gören ilköğretim
öğrenci sayısı. http://www.uskudar-meb.gov.tr/ adresinden 04.05.2011 tarihinde
alınmıştır.

Yeşilbağ, Y. (2008). Eğitim ve Ekonomi. (Ed. Kaymak, M.). Türkiye’de Yükseköğretimin


Getirileri üzerine bir araştırma. Ankara: Sobil Yayıncılık

You might also like