Professional Documents
Culture Documents
MAYIS 2011
TEMEL TIP BİLİMLERİ
2/177
Cevap A
Fossa cranii anterior ise frontal, eethmoid ve biraz da sfenoid kemiğin ön kısmı-
nın oluşturduğu fossadır. Bu fossada ethmoid kemiğin crista galli’si, lamina
cribrosa’sı ve foramen caecum denilen yapılar bulunur.
Cevap C
ART. STERNOCLAVICULARIS
• Üst ekstremiteyi gövdeye bağlayan tek eklemdir.
• Clavicula’nın sternal ucu ile manubrium sterni arasında kurulu sellar tip ek-
lemdir.
Cevap D (tartışmalı)
Cevap E
Cevap A
Cevap E
Cevap B
Azygos sistem tümüyle mediastinum inferior’da yer alan bir venöz sistemdir.
V. azygos inferior mediastinumun arka kısmı yani mediastinum posterior’da
yükseldikten sonra v. cava superior’a açılmak için mediastinum medius’
geçen bir yapıdır.
MEDIASTINUM SUPERIUS
• Önde; manubrium sterni, arkada; ilk 4 torakal vertebra, altta; hayali düzlem,
yukarıda; apertura thoracis superior ve yanlarda; mediastinal plevra ile sı-
nırlanır.
Mediastinum superius’ta bulunan önemli anatomik yapılar;
• Thymus
• Trachea
• V. brachiocephalica’lar
• V. cava superior’un üst yarısı
MEDIASTINUM MEDIUM
• Fibröz perikardiyum ile mediastinum anterius’tan, bifurcatio trachea,
pulmonal damarlar ve fibröz perikardiyum ile mediastinum posterius’tan
ayrılır.
Mediastinum medium’da bulunan anatomik yapılar;
• Pericardium ve kalp
• Aorta ascendens
• Truncus pulmonalis ve uç dalları (a. pulmonalis dextra ve sinistra)
• V. cava superior’un alt yarısı
• V. azygos’un terminal parçası
• Bifurcatio trachea
• Bronchus principalis’ler
• Vv. pulmonales
• N. phrenicus’lar
MEDIASTINUM POSTERIUS
• Önde; fibröz perikardiyum, bifurcatio trachea, pulmonal damarlar, ar-
kada; T5-T12 vertebralar ile sınırlanır.
Mediastinum posterius’ta bulunan anatomik yapılar;
• Aorta thoracica
• Ductus thoracicus
• V. azygos
• V. hemiazygos
• V. hemiazygos accessoria
• Oesophagus
• N. vagus’lar
Cevap D
Gl. submandibularis; Bir ceviz büyüklüğünde yuvarlakça bir bezdir. Büyük bir
bölümü trigonum submandibulare’de yer alır. Bezin dış yüzünün üst bölümü
doğrudan doğruya mandibula’daki fossa submandibularis’e kısmen de m.
pterygoideus medialis’e oturur. Alt bölümü ise deri, yüzeyel fasya, platy-
sma ve derin fasya ile örtülüdür. Yine bu yüzde vena facialis ve nervus
facialis’in dalları seyreder.
Referans 1: Tustime SMT Anatomi Slayt Atlası 2010 Baskı- sayfa 110
Referans 2: Tustime SMT Anatomi Slayt Atlası 2011 Baskı- sayfa 126
Cevap E
Cevap B
11. Aşağıdaki hücre ara filamanlarından hangisi epitel hücrelerinin hücre is-
keletine özgüdür?
A) Vimentin
B) Desmin
C) Keratin
D) Miyozin
E) Glial fibriller asidik protein
Cevap C
Cevap E
Cevap B
Cevap C
Yanıt renal agenezdir. Fötal dönemde amniyon mayi miktarına idrar da katkıda
bulunmaktadır. Böbrek gelişmemesine bağlı amniyon miktarı artmayacaktır.
Bunun dışında nöral tüpün kapanma defektleri polihidroamniyosa neden
olacak ve bu alfa fetoprotein artışıyla seyredecektir
(bakınız Tustime Histoloji-Embriyoloji ve Fizyoloji ders notları sayfa 99).
Cevap A
Cevap C
Cevap E
Yanıt sol ventriküldür. Çok kolay bir sorudur. Kasıldığında en yüksek basıncı,
gevşediğinde en düşük basıncı oluşturan dolaşım sistemi bileşeni sol vent-
riküldür (bakınız Tustime Histoloji-Embriyoloji ve Fizyoloji ders notları sayfa
167).
Cevap A
Yanıt HCl’dir. Mide esas hücrelerinden salınan pepsinojen, mide parietal hüc-
relerinden salının HCl ile aktif hale getirilir (bakınız Tustime Histoloji-Emb-
riyoloji ve Fizyoloji ders notları sayfa 197) .
Cevap C
20. Aşağıdakilerden hangisi bronş duvarı düz kaslarında dilatasyona yol açan
mediatördür?
A) Asetilkolin
B) Histamin
C) Vazoaktif intestinal polipeptid
D) Adenozin
E) Lökotrienler
Cevap C
Yanıt vazoaktif intestinal polipeptiddir.
VAZOAKTİF İNTESTİNAL POLİPEPTİD (VİP)
• Asetilkolinin kotransmitteridir.
Etkileri:
• Etki kalıbı NO’ya benzer (her yeri gevşetir).
• Bilinen en güçlü bronkodilatatör maddedir.
• Ereksiyondan dolaylı olarak sorumludur (primer sorumlu olan NO’dur).
Cevap B
Asitler proton vericiler, bazlar ise proton alıcılar olarak tanımlanır. Konjuge asit-
baz çifti, bir proton verici (HA) ve ondan proton alan bir alıcıdan (A-) oluşur.
Bir asit olarak HA’nın proton verme eğilimi ayrışma sabiti (Ka = [H+] [A- ] /
[HA]) şeklinde ifade edilir veya –log Ka = pKa‘nın fonksiyonu olarak belirti-
lir; pKa deneysel titrasyon eğrisinden elde edilebilir. Zayıf asitlerin iyonize
olma gücü dissosiyasyon sabitelerinin (-) log olan pKa değerleri ile ifade
edilir. Tampon çiftlerinin en güçlü tamponlama kapasitesi asidik ve
bazik formlarının birbirine eşit konsantrasyonda bulunduğu pKa değerinde
gerçekleşir.
Dissosiyasyon sabitinin negatif logaritması olan pKa değeri fizyolojik pH’a en
yakın olan tampon çiftinin seçilmesi gerekir.
22. Aşağıdakilerden hangisi ozmotik etkisi bakımından vücutta önemli bir ele-
menttir?
A) Demir
B) Bakır
C) Klor
D) Çinko
E) Kalsiyum
Cevap C
Ozmolalite 1 kg suda çözünmüş partikül sayısını, ozmolarite ise 1 litre suda çözün-
müş partikül sayısını kullanılır. Hücre dışı sıvının ozmolalitesi effektif ozmolalite
(tonisite) ile ineffektif ozmolalitenin toplamına eşittir. Effektif ozmolalite esas
olarak ekstrasellüler ortamda bulunan ve hücre membranından serbestçe dif-
füze olamayan sodyum ve glukoz gibi effektif solütler tarafından oluşturulur. Bu
solütler yarattıkları ozmotik gradient aracılığıyla hücre içi ve hücre dışı ortamlar
arasında su kaymalarına yol açarlar. Üre, etanol, metanol ve etilen glikol gibi
solütler ise hücre membranından serbestçe diffüze olabildiklerinden hücre içi
ve dışı ortamlar arasında sekonder su kaymalarına yol açmazlar. Vücut sıvıla-
rının ozmolalitesi yaklaşık olarak 285 mOsm/kg H2O’dur.
Osmolarite 3 sıvı kompartmanının hacminin sabit kalmasını sağlar;
• İntraselüler sıvıda
• Potasyum ve Fosfat
• İnterstisyel ve intravasküler sıvıda
• Na+ ve Cl-
• Plazmada
• Na+, Cl-, Üre Glukoz ozmolaliteye katkıda bulunur.
Sodyum ve Klor, su ve tuz metabolizmasında yer alan başlıca elementler olup
ozmotik basınçtan sorumludur.
Cevap E
Plazma proteinleri; ATP, GTP, KoA gibi yüksek enerjili bileşiklerin sentezinde
yer almaz
Cevap D
Cevap B
26. Kan glukozu düşmüş bir kişide, aşağıdaki enzimlerden hangisinin karaci-
ğerde inhibe olması gerekir?
A) Pirüvat karboksilaz
B) PEP karboksikinaz
C) Fruktoz–1,6–bifosfataz
D) Glukoz–6–fosfataz
E) Fosfofruktokinaz–1
Cevap E
Cevap A
Cevap C
2-Kompleks II inhibitörleri:
Karboksin,TTFA (Tenoil trifluoroaseton),Malonat
3-Kompleks III inhibitörleri
BAL(dimerkaptol), antimisin A,Myxothiazol ve stigmatellin
4-Kompleks IV inhibitörleri:
Siyanür (CN) CO, azid, H2S bileşikleri
II- Oksidatif fosforilasyon inhibitörleri
1-ATP sentez inhibitörü (Kompleks V inhibitörü
Oligomisin, Venturisidin
2- Adenin nükleotid translokaz inhibitörü (ADP-ATP translokaz inhibitörü)
Atraktilozit,Bangkrekik asit
III- Ayırıcılar (uncouplers); Eşleşmeyi bozucular
29. Yağ asitlerinin metabolizması ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yan-
lıştır?
A) Plazmadaki serbest yağ asitlerinin kaynağı lipoprotein lipaz ve hormona
duyarlı lipazdır.
B) Hücre zarını pasif difüzyonla geçerler.
C) ATP ve Koenzim A kullanılarak aktive edilirler.
D) Aktivasyon yeri mitokondridir.
E) Mitokondriye karnitin bağımlı translokasyon ile geçerler.
Cevap D
Açil KoA sentetaz, yağ asidi aktivasyonunda yer alır; ATP ve Koenzim A kullanılır.
Yağ zicir uzunluğuna göre farklı açil KoA sentetaz (tiokinaz) bulunur ve hücre
içi yerleşimleri farklılık gösterir.Uzun zincirli yağ asitlerinin aktivasyon yeri sitop-
lazma olup, aktive yağ asitleri karnitin bağımlı sistem ile mitokondri matriksine
geçerler. Kısa ve orta zincirli yağ asitleri ise mitokondriye karnitin bağımsız sis-
temle basit difüzyon ile geçer. Plazma kaynakları hormona duyarlı lipaz ile yağ
dokusu trigliseritlerin yıkılımı ile oluşan ve lipoprotein lipaz ile lipoproteinlerin
yapısındaki trigliseritlerin hidrolizi ile oluşan yağ asitleri olup, plazmada albumin
ile taşınırlar. Yağ asitlerinin hücreye geçişi basit difüzyon ve kolaylaştırılmış
transport ile olur. Hakim olan görüş ise kolaylaştırılmış difüzyon ile membran
yağ asidi bağlayıcı proteine bağlanarak hücre içine geçtiğidir. Basit difüzyon
ile geçen kısa ve orta zincirli yağ asitleridir. Diğer taraftan kısa ve orta zincirli
yağ asitlerinin aktivasyon yeri de mitokondridir. Soruda hangi yağ asitlerinin
sorulduğuna ilişkin belirsizlik bulunmaktadır. Bu soru kısa ve orta zincirli yağ
asitlerini kapsıyor ise doğru yanıt E seçeneği, eğer uzun zincirli yağ asitlerini
kapsıyor ise(diyetle alınan trigliseritlerden ve depolanmış trigliseritlerden en-
zimler aracılığı ile serbestleşenler uzun zincirli yağ asitleridir) D seçeneği yanı
sıra B seçeneği de kısmen hatalı olacaktır. Eylül 2002 TUS’da yağ asitlerinin
hücre içine hangi yolla geçtiği sorulmuş ve yanıt olarak kolaylaştırılmış difüzyon
yanıtı istenmiştir.
30. Hastadan alınan bir kan örneğinde en erken 3 saat sonra kan glukozu
tayin edilebiliyorsa, kan aşağıdaki tüplerden hangisine alınmalıdır?
A) Lityum heparin içeren tüp
B) Sodyum sitrat içeren tüp
C) Sodyum–EDTA içeren tüp
D) Potasyum–EDTA içeren tüp
E) Heparin ve florit içeren tüp
Cevap E
Eritrositlerdeki glikolizi inhibe etmek için kanın alındığı tüplere sodyum fluorit
veya iyodoasetat ilave edilir. Florit glikolizi enolaz basamağında, iyodoase-
tat ise gliseraldehit 3 fosfat dehidrogenaz basamağında inhibe eder.
31. Aşağıdakilerden hangisi kolera toksini ile pertussis toksininin ortak bir
etkisidir?
A) G proteinlerinin aktivasyonu
B) Adenilat siklaz inhibisyonu
C) G proteinlerinin fosforilasyonu
D) G proteinlerinin ADP–ribozilasyonu
E) Protein kinaz A inhibisyonu
Cevap D
Cevap A
Cevap E
Açlık ve toklukta plazma laktat düzeyinin kaynağı eritrositler olup, plazma laktik
asit düzeyi doku hipoksisine bağlı olarak artar.
34. Hemolizli bir serum örneğinde aşağıdaki testlerin hangisinde yüksek de-
ğerler elde edilir?
A) Asit fosfataz
B) Alkalen fosfataz
C) γ–glutamil transferaz
D) Laktat dehidrogenaz
E) 5’–nükleotidaz
Cevap D
Hemolizde hücre içinde etkili enzim ve sitozolün enzim belirteci olan laktat de-
hidrogenaz düzeyleri yüksek bulunur.
Hemolizin kan parametrelerine etkisi ; Hemoliz sonucunda, eritrosit içindeki
maddeler seruma geçerler. Serumda hemoglobin konsantrasyonu 20 mg/
dL’nin üzerinde olursa hemoliz olduğu gözle anlaşılır. Hemoliz olması du-
rumunda hücre içindeki konsantrasyonları hücre dışındakinden yüksek olan
maddelerin serumdaki konsantrasyonları anormal yüksek bulunur. Hemoliz
laboratuvar test sonuçlarını iki şekilde değiştirir. En önemli olan eritrositle-
rin içeriğinin boşalması. LDH, AST, total protein, demir, fosfat, amonyum,
potasyum ve magnezyum gibi intrasellüler maddelerin konsantrasyonu
35. Aşağıdaki enzimlerden hangisinin yapısında protein ile birlikte RNA mo-
lekülü de bulunur?
A) DNA polimeraz
B) RNA polimeraz
C) Telomeraz
D) Helikaz
E) Topoizomeraz
Cevap C
36. De novo pürin nükleotid biyosentezi sırasında tam olarak oluşan ilk nük-
leotid aşağıdakilerden hangisidir?
A) inozin monofosfat
B) Guanozin monofosfat
C) Adenozin monofosfat
D) Ksantozin monofosfat
E) Adenilosüksinat
Cevap A
Denova pürin nükletitleri biyosentezinde ilk oluşan pürin nükleotidi Inozin mono-
fosfat olup AMP ve GMP, inozin monofosfattan sentezlenir.
Cevap B
38. Başlama ve sonlanma kodonları dahil olmak üzere 600 nükleotidden olu-
şan bir DNA molekülü, en fazla kaç amino asitlik bir proteini kodlar?
A) 200
B) 199
C) 101
D) 100
E) 99
Cevap E
600 nükleotitlik DNA molekülünün çift sarmalının açılıp her bir zincire karşılık
mRNA ve pretein sentezi gerçekleşir. Bu nedenle 300 nükleotit, mRNA sen-
tezine kalıp olarak katılır. Her 3 nükleotit bir kodon olup, bir amino asite kar-
şılık gelir. 300:3; 100 kodon bulunur. 1kodon sonlanma kodonu olduğuna
göre 99 kodonluk = 99 aminoasitlik bir protein sentezlenmiş olur.
Cevap D
Cevap D
Cevap : A
Kanın normal bir proteini olan endotoksin bağlayan protein, endotoksinle birleş-
tiğinde bunu makrofajın yüzeyinde bulunan CD 14 molekülüne aktarır. Bu
ise TLR4 (toll-like reseptör, köprü benzeri reseptör) yoluyla makrojajların sı-
rasıyla TNF, IL-1, IL-6, IL-8 ve IL-12 salgılamalarına neden olur. IL-6, Th-2
ve makrofajlar tarafından sentezlenir. B hücrelerinin farklılaşmasını uyarır.
Hepatositleri aktive ederek karaciğerin akut faz proteinleri üretmesini uyarır.
Hipotalamusu etkileyerek ateşi yükseltir. Ateşin yükselmesinde sitokinler
hiyerarşisinde IL-6 ateş oluşumunun son aşamasından sorumludur. TNF,
IL-1, IL-6, alfa ve beta interferona endojen pirojenler denir. Ateşi en çok
yükselten endojen pirojen IL-1’dir. Bütün sitokinler IL-6 seviyesini artırarak
ateşin yükselmesine neden olurlar. Şıklarda alfa interferon da var ancak
makrofajlardan salınmadığı için eliyoruz.
42. Genetik bakımdan seks ayrımı gösteren iki bakteri arasında geçici bir
köprü aracılığıyla genetik madde aktarılması olayına ne ad verilir?
A) Transformasyon
B) Transdüksiyon
C) Transfeksiyon
D) Konjugasyon
E) Transpozisyon
Cevap D
Genetik bakımından seks ayırımı gösteren iki bakteri olarak sorulmak istenen
F+ ve F- bakteriler olup aradaki köprü ise F (seks) pilus’udur. Buna iki canlı
bakteri arasında F pilusu aracılığı ile yapılan genetik madde alışverişine
Konjugasyon denir.
Cevap E
Difteri toksininin A-B toksin modeline uygun olması, bakteriyofaj tarafından kod-
lanması, protein yapıda olması ve EF-2’yi inaktive etmesi doğrudur. Elon-
gasyon faktörü (EF2) inaktive edilmesi sadece difteriye ait olmayıp aynı
zamanda Pseudomonas aeruginosa’ya da ait bir virulans faktörüdür.
44. AIDS tanısı konan bir hastanın beyin omurilik sıvısında kanlı ağarda beta hemo-
liz yapan, oda ısısında hareketli, katalaz (+), oksidaz(–), Gram(+) basil üremiştir.
Bu hastadaki etken en büyük olasılıkla aşağıdakilerden hangisidir?
A) Erysipelothrixtürleri
B) Corynebacterium türleri
C) Streptococcus agalactiae
D) Listeria monocytogenes
E) Streptococcus pyogenes
Cevap D
Oda ısısında (22 oC) de hareketli olup 37 oC’de hareketsiz iki bakteri olup biri
Yersinia, diğeri de Listeria’dır. Yersinia gram negatif basil olduğu için hemen
eliyoruz. Aynı zamanda beta hemoliz yapan, katalaz pozitif, oksidaz negatif
ve Gram pozitif basil özellikleri Listeria’yı desteklemektedir. Bu soruda bize
diğer ipucu da böbrek nakli yapılan ve immun supresiflerde en sık menenjit
nedeninin Listeria monocytogenes olmasıdır.
Cevap C
Cevap A
Cevap E
Cevap B
Cevap B
Akut Hepatit B tanısında ilk testimiz HBsAg antijeni ve AntiHBc IgM antikoru-
dur. Akut enfeksiyonda HBsAg pencere periyodunda negatif olabilir ancak
o dönemde HBeAg’de pozitif olamaz. Serumdan önce e antijeni kaybolur
sonra s antijeni kaybolur.
50. Aşağıdaki viruslardan hangisi hem hava yolu hem de fekal–oral yolla kişi-
den kişiye bulaşır?
A) Parainfluenza virusu
B) Solunum sinsityal virusu
C) SARS–Coronavirus
D) Rhinovirus
E) Human Metapneumovirus
Cevap C
Cevap B
Cevap A
Cevap D
Cevap E
Şıklarda Hepatit B aşısı rekombinant aşısı, kuduz aşısı ve Salk aşısı ölü aşı,
difteri-boğmaca-tetanoz aşısı toksoid aşılardır, üstelik virüs değildir. Kıza-
mık-kabakulak-kızamıkçık aşısı ise canlı aşıdır.
Cevap A
Cevap C
Cevap D
58. Aşağıdaki ilaçlardan hangisi mantar hücre duvarına etki ederek antifungal
aktivite gösterir?
A) Terbinafin
B) Nistatin
C) Amfoterisin B
D) Flusitozin
E) Kaspofungin
Cevap E
Cevap B
Barsak nematodlarında ara konak yoktur. Dolayısı ile Ascaris lumbricoides ve En-
terobius vermicularis şıkları yanlıştır. Taenia saginata’da ara konak sığır, kesin
konak insandır. Fasciola hepatica’da da diğer tüm trematodlarda olduğu gibi
insan son konaktır. Ara konaklar ise salyangoz ve su bitkileridir. Echinococ-
cus granulosis’de ise normalde ara konak ot yiyen hayvanlar, kesin konak
ise köpeklerdir. İnsan rastlantısal ara konaktır. Kesin konakta halkalari ara
konakta ise kistler bulunur. Bu soruda rastlantısal da olsa insanın ara konak
olduğu tek şık
B şıkkı doğru cevaptır.
Cevap A
Cevap D
62. Aşağıdakilerden hangisi temel olarak apoptozis yoluyla gelişen bir pato-
lojik durum değildir?
A) Viral enfeksiyonlarda hücre ölümü
B) Embriyonun gelişimi sürecindeki organogenez
C) Kastrasyon sonrası prostat atrofisi
D) Menstrüal siklusta endometrial hücre yıkımı
E) Koroner artertıkanması sonucu miyokart hücresi ölümü
Cevap E
Hücre ölümünün nekroz ve apopitoz olmak üzere, iki şekli vardır. Nekroz daima
patolojik, apopitoz ise fizyolojik ve patolojik süreçlerde oluşabilir. Koroner
arterlerin tıkanması sonucu myokard hücrelerinin ölümü nekrozla gerçek-
leşir. Diğer seçeneklerde verilenler, fizyolojik ve patolojik apopitoz örnek-
leridir.
Cevap D
Cevap C
Cevap C
66. Tükürük bezinde pleomorfik adenomdan sonra ikinci sıklıkta görülen be-
nign neoplazm aşağıdakilerden hangisidir?
A) Warthin tümörü
B) Bazal hücreli adenom
C) Onkositom
D) Monomorfikadenom
E) Kanaliküleradenom
Cevap D
Epitelyal ve lenfoid dokudan oluşan iki doku bölümü bulunur. Papiller yapılar
oluşturan, mitokondriden zengin, eozinofilik sitoplazmalı (onkositik) ko-
lumnar epitel hücreleri ile germinal merkezleri aktif lenfoid folliküller vardır.
Cevap C
68. Kronik böbrek yetmezliği nedeniyle uzun süredir hemodiyalize giren bir
hastada hangi tip amiloid protein birikimi olur?
A) AA
B) APrP
C) AL
D) ATTR
E) Ab2m
Cevap E
69. Daha önce önemli kronik hastalığı olmayan ancak ritm bozukluğu ve kalp
yetmezliği tedavisi gören 87 yaşında erkek hastaya ölümünden sonra
otopsi yapılmıştır. Kalpten hazırlanan kesitlerde interstisyumda eozi-
nofilik madde birikimi saptanmış ve bu madde Kongo kırmızısı boyası
ile boyandığında polarize ışık altında yeşil renk verdiği görülmüştür.
Bu madde en büyük olasılıkla aşağıdakilerden hangisidir?
A) Ig hafif zinciri
B) Transtiretin
C) Dejenerasyon gösteren kollajen
D) b2–mikroglobulin
E) Amiloid ilişkili protein
Cevap B
Soruda tarif edilen tablo, lokalize amiloidozlardan, senil kardiak amiloidoz. Senil
kardiak amiloidozda, kalpde amiloid adı altında biriken öncü proteinler sıklık
sırasıyla transtretin ve ANP. Seçenklerde ANP yok, cevap transtretin.
70. Sol testisinde kitle ve akciğerinde multipl, kanamalı ve nekrotik nodüİler gözle-
nen erişkin bir hastada, serumda HCG seviyesi yüksekliği saptanıyor.
Bu hastadaki HCG hormonunun hücresel kaynağı aşağıdakilerden hangisi
olabilir?
A) Yolk sak hücreleri
B) Embriyonal karsinom hücreleri
C) Sitotrofoblastlar
D) Sinsityotrofoblastlar
E) Leydig hücreleri
Cevap D
Eski bir TUS sorusu! Bu soruyu (eski TUS sorusu) kampımızda çözmüştük!
Cevap C
Cevap E
Cevap A
A) Ülseratif kolit
B) Crohn hastalığı
C) Anjiodisplazi
D) Psödomembranöz kolit
E) Divertiküler hastalık
Cevap A
Cevap C
74. Kolesistektomi materyalinde kese içinde çok sayıd siyah renkli pigment
taşları görülmesi durumunda öncelikle aşağıdakilerden hangisi düşünül-
melidir?
A) Gebelik
B) Oral kontraseptif kullanımı
C) Herediter sferositoz
D) Hiperlipidemi sendromu
E) Obezite
Cevap C
Cevap E
A) Menengiom
B) Medulloblastom
C) Oligodendrogliom
D) Ependimon
E) Germ hücreli tümör
Cevap C
77. Aynı meme veya her iki memede birden çok odaklı olarak görülebilen ve
sıklıkla E–kaderin kaybı gösteren karsinom aşağıdakilerden hangisidir?
A) Duktal karsinom
B) Lobüler karsinom
C) Medüller karsinom
D) Kolloidal karsinom
E) Tübüler karsinom
Cevap B
Mamografide nadiren kitle imajı verir. Çünkü diffüz yayılım söz konusudur.
Mikroskopide tümör hücreleri tek hücre genişliğinde ardı ardına dizilim (İndian
file, single file) gösterir. Bazen de hücreler duktus çevresinde konsantrik
dizilim gösterir (targetoid, öküz gözü).
Lobüler karsinomların çoğunda E-cadherin de içeren hücre adezyonunda rol
alan gen mutasyonu gösterir. Adezyon eksikliği nedeniyle hücreler tübül
yapısı oluşturmaz.
78. Çocukluk çağında boyun bölgesine radyasyon almış 16 yaşındaki bir ço-
cukta sağ servi kal bölge lenf nodundan yapılan ince iğne aspirasyon biyop-
sisinde şeffaf nükleuslu hücrelerve psammom cisimcikleri görülmüştür.
Bu hasta için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Nazofarenks kanseri
B) Papiller tiroid kanseri
C) Hodgkin lenfoma
D) Anaplastik büyük hücreli lenfoma
E) Skuamöz hücreli karsinom
Cevap B
Papiller yapıları ve nükleer özellikleri nedeniyle İİAB ile yüksek oranda tanı
konabilen tiroid karsinomu papiller karsinomdur.
Erken dönemde boyun lenf düğümlerine metastaz yapar. Hematojen yayılım
nadirdir. 1/3-1/5 vakada önce servikal LAP nedeniyle tanı verilir.
İzole servikal nodal metastazlar prognozu etkilemez.
Prognozu oldukça iyidir: 10 yıllık sürvi %95 in üzerindedir.
Cevap D
Cevap B
Cevap E
Klozapin:
• D1, D3 ve özellikle D4 reseptörlerinde belirgin blokör etkisi bulunmaktadır.
• Negatif semptomları olan dirençli şizofrenilerde en etkili ilaçtır.
• Serotonerjik reseptörlerden en belirgin olarak 5-HT2A ve 5-HT2C resep-
törlerine karşı antagonistik etki gösterir. 6 ve 7 numaralı reseptörleri de
bloke eder.
• En az sedasyon oluşturandır.
• Ekstrapiramidal yan etkileri en az (kuetiapin gibi) olandır.
• En önemli yan etkisi agranülositoz oluşturmasıdır.
• Olanzapin ile birlikte antikolinerjik yan etkisi en çok olan antipsikotik ilaçtır.
Cevap C
Cevap D
Cevap C
Flumazenil:
• Selektif benzodiazepin reseptör antagonistidir. GABAA ve GABAB re-
Cevap E
87. Miyastenia gravis’in tedavisi sırasında kullanılan ilgili ilaç dozunun yetersiz kal-
masıyla miyastenik kriz, doz fazlalığı nedeniyle kolinerjik kriz görülebilir.
Bu durum aşağıdaki ilaçlardan hangisiyle ayırt edilebilir?
A) Atropin
B) Fizostigmin
C) Pralidoksim
D) Ekotiofat
E) Edrofonyum
Cevap E
Bu durumda hastaya edrofonyum testi yapılır. Eğer tablo daha ilerlerse (solu-
numu bozukluğu gibi) bu kolinerjik krize işaret eder, oysa iyileşme miyas-
tenik kriz lehindedir. Eğer hastada aşırı bir muskarinink reaksiyon ortaya
çıkarda atropin ile müdahale edilmelidir.
Cevap A
Cevap A
Cevap D
Nesiritid:
• Beyin natriüretik hormon preparatıdır.
• Konjestif kalp yetmezliğine bağlı dispne tedavisi için kullanılır.
• Dolaşımdaki BNP düzeyleri kalp yetmezliğinin ciddiyetiyle koreledir. Kalp
yetmezliğinde BNP, vazodilatasyon, natriürez ve diürez yaparak anjioten-
sin ve noradrenalinin etkilerine ters yönde etki yapar.
Cevap C
92. Statin kullanan kişilerde birlikte kullanıldığında miyopati riskini artıran ilaç
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Fenitoin
B) Rifampin
C) Barbitüratlar
D) Rosiglitazon
E) Verapamil
Cevap E
93. Peptik ülser tedavisi gören ve lansoprazol kullanan bir hastada aşağıdaki
yan etkilerden hangisi görülür?
A) Hipergastrinemi
B) Hiperkalsemi
C) Hipervitaminoz B1 2
D) Çinko eksikliği
E) Demir eksikliği
Cevap A
94. On dokuz yaşında bir genç kız kramp şeklinde karın ağrısı, bulantı, kusma ve sarı-
lık şikâyetleriyle başvuruyor. Yapılan tetkiklerde plazma transaminazlarında yük-
selme saptanıyor. Öyküsünden akne vulgaris tedavisi amacıyla 2 aydır sentetik
vitamin Atürevi bir ilaç ve adını hatırlayamadığı bir antibiyotik kullandığı öğreniliyor.
Bu antibiyotik en büyük olasılıkla aşağıdakilerden hangisidir?
A) Klindamisin
B) Ampisilin
C) Minosiklin
D) Eritromisin
E) Siprofloksasin
Cevap D
Cevap B
ANTİFİBRİNOLİTİKLER
Aminokaproik Asit
• Plazminojen ve plazmin aktivasyonunu inhibe ederler.
• Direkt olarak; streptokinaz ve ürokinazı da inhibe eder.
• Traneksamik asit
• Aprotinin
• Etamsilat
Cevap D
97. Hipertansif gebe bir hasta için aşağıdaki antihipertansif ilaçlardan hangisi
güvenilir olması nedeniyle öncelikle tercih edilmelidir?
A) Kaptopril
B) Hidroklorotiazid
C) Metildopa
D) Furosemid
E) irbesartan
Cevap C
Metildopa:
• SSS’ye geçer ve dopa-dekarboksilaz enzimini inhibe eder.
• Ön ilaçtır. Adrenerjik sinir uçlarında metilnoradrenalin’e dönüşür. Böylelikle
yalancı transmitter etkisi oluşturur.
• Ekstrapiramidal yan etkiler ortaya çıkartır.
• Belirgin sedasyon (mental depresyon ve somnolans oluşturacak kadar)
oluşturur. Belirgin sedasyon yaptığı için; preeklampsi tedavisinde ilk
tercihtir.
• Coombs testini pozitifleştirir. Oto-immün hemolitik anemi oluşturabil-
mektedir. Eğer hastalarda ciddi hemoliz tablosu gelişiyorsa glukokortiko-
idlerle bu tablo hafifletilebilir.
• İlaç ateşi oluşturabilir.
• Hepatotoksiktir. Hafif karaciğer enzim yükselmesinden fatal hepatik nek-
roza kadar gidebilen bir tablo oluşturabilir.
• Sinoatriyal nod disfonksiyonu olan kişilerde, karotik sinus hipersentivitesi
geliştirerek ağır bradikardi ve sinus durması oluşturabilir.
•
Referans 1: Tustime Farmakoloji Ders Notları II. Cilt sayfa 257 - 258
Referans 2: Tustime Farmakoloji Ders Notları II. Cilt sayfa 346 - 347
Referans 3: Tustime İnfotus Dahiliye - sayfa 41 - 42
98. Selektif serotonin geri alım inhibitörlerinin en sık görülen yan etkisi aşa-
ğıdakilerden hangisidir?
A) Ajitasyon
B) Gastrointestinal rahatsızlıklar
C) Antikolinerjik etkiler
D) Sedasyon
E) Hipotansiyon
Cevap B
Cevap E
Cevap C
MAYIS 2011
KLİNİK TIP BİLİMLERİ
Cevap C
Feokromasitoma
Sempatik sinir sisteminin kromafin hücre kökenli tümörüdür. En sık adrenal bez
medullasında yerleşir. Çoğunlukla tektir. Çocukta ve MEN’nin bir kompo-
nenti olarak görüldüğünde bilateral ve multiple olma sıklığı artar. Sürrenal
dışında yerleşenlere paraganglionoma denilir.
Devamlı hipertansiyon ( en sık) ya da ataklar şeklinde hipertansiyonla kendini
belli eder. Bazen de hasta postural hipotansiyon ile gelebilir. MEN Tip 2 ve
3’ün bir komponenti olarak karşımıza çıkabilir. Ataklar esnasında, taşikardi
ve eşlik eden ani hipertansiyon, terleme, yüzde solukluk ardından flashing,
tremor, göğüsde yanma ve ayaklardan başlayarak yüze dek yayılan ateş
basması gözlenir.
Klinik: Ataklar sırasında lökositoz, eritrosit sedimentasyon hızında artış, kan
glukoz düzeyinde artma, EKG’de sol ventrikül yüklenme bulguları ve sup-
raventriküler taşikardi, bazen ST çökmeleri gözlenebilir.
1. Kronik semptomlar
2. Paroksismal semptomlar
• HT (en önemli bulgu)
• Başağrısı
• Terleme
• Anksiete
• Tremor
Cevap E
3. Kırk beş yaşında bir erkek hasta akut pankreatit nedeniyle te-
davi ediliyor. Lipid profili değerlendirmesinde trigliserid düzeyi
1100 mg/dL, LDL kolesterol 90 mg/dL ve HDL kolesterol 40 mg/dL
olarak saptanıyor. Ailesel koroner arter hastalığı ve ailesel tip II diabetes
mellitus öyküsü olan hastanın açlık kan şekeri 120 mg/dL bulunuyor.
Bu hastada antilipid tedavi olarak aşağıdakilerden hangisinin ilk başlan-
ması en uygundur?
A) Fibrik asit türevleri
B) HMG–KoA redüktaz inhibitörleri
C) Kolesterol absorpsiyon inhibitörü
D) Safra asit bağlayıcı reçineler
E) Probukol
Cevap A
4.
Akut lober pnömonisi olan bir hastada karakteristik vokal fremitus, per-
küsyon bulgusu, oskültasyonda krepitan rai ve tuber sufl duyulması bul-
guları aşağıdakilerin hangisinde doğru olarak verilmiştir?
Oskültasvon
Vokal Perküsyon Krepitan rai Tuber sufl
fremitus bulgusu duyulması duyulması
A) Normal Rezonan Yok Yok
B) Artmış Matite Var Var
C) Azalmış Hipersonorite Yok Yok
D) Azalmış Matite Yok Var
E) Artmış Matite Yok Yok
Cevap B
Herhalde birebir tablodan bu kadar sorulabilir. Fizik muayene ile ilgili basit bir
göğüs sorusu.
5. Elli beş yaşında, daha önceden şikâyeti olmayan, obez, sigara içmeyen bir kadın
hasta 3 haftadan fazla süren öksürük yakınması ile başvuruyor. ACE inhibitörü
almadığı öğrenilen hastanın, akciğergrafisi normal olarak değerlendiriliyor.
Bu hasta için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kronik obstrüktif akciğer hastalığı
B) Bronkojenik karsinom
C) Pulmoneremboli
D) Sol kalp yetmezliği
E) Gastroözofageal reflü
Cevap E
CEVAP B
Cevap D
Aslında bir intaniye sorusu ama bu alışkanlığı biliyoruz.Bir iki tane soru dahili-
yede mutlaka oluyor. Yine şıklardan olabilcek bir soru 3 tanesi sefalosporin
,biride metisilin duyarlı staflarda etkili geriye karbapenem türevi ertapenem
kalıyor.
Cevap A
Esi tus sorularının önemini vurgulayan noktalardan biri daha sıtma profilaksisi
deyince klorokin lakin direnç varsa tetrasiklin türevi doksiklin verilmelidir.
Cevap E
Dahiliyenin belkide en basit sorusu gebe ve hepatit deyince E hepatit akla gel-
melidir.
TUS için kolay sayılabilecek bir soru. Hepatit anlatılırken sıklıkla vurgulanan bir
spot bilgi sorulmuş. Normal kişilerde çoğunlukla asemptomatik seyreden
hepatit E nin gebelerde yüksek mortalite (%20-40) ile seyreden epidemik
bir RNA virüsü olduğu, kronikleşmediği Fekal oral bulaştığı, inkübasyon
süresinin 2-9 haftaolduğu, Anti-HEVIgM 2. haftadan sonra pozitifleştiği,
Anti-HEVIgG’de aynı sürede yükselmeye başlayıp sonrası için koruyucu
olduğu hatırlanmalıdır.
10. Yetmiş beş yaşında erkek hasta ateş ve karnın sol alt kadranında akut başlayan ağrı
yakınmalarıyla başvuruyor. Fizik incelemede abdominal distansiyon ve lokalize
peritonit bulguları saptanıyor. Lökosit sayısı 14 000/mm3 olarak bulunuyor.
Bu hastaya tanı koymada en uygun yöntem aşağıdakilerden hangisidir?
A) Abdominal bilgisayarlı tomografi
B) Abdominal magnetik rezonans görüntüleme
C) Baryumlu kolon grafisi
D) Kolonoskopi
E) Ayakta karın grafisi
Cevap A
Dikkat ve ayırıcı tanı sorusu. Bu tabloda akla 3 tanı gelebilir; 1-İskemik kolit
2- Toksik megakolon 3- Kolonda akut divertikülit. Yaşlı bir hastada karın
ağrısı, lokalize peritonit, ateş ve lökositoz varsa akla ilk gelmesi gerekn
divertikülit olmalıdır. Akut divertikülitte kolonoskopi ve baryumlu grafiler
kontrendikedir. İlk tetkik sorulsa ayakta karın grafisi demek gerekirken, en
uygun tanısal tetkik sorulduğundan abdominal bigisayarlı tomografi doğru
cevaptır.
11. Yetmiş yedi yaşında bir erkek hasta halsizlik ve eforla gelişen nefes darlığı, sırt ve bel
ağrısı yakınmalarıyla başvuruyor. Yapılan incelemelerde anemi, hiperkalsemi, üre–
kreatinin yüksekliği, kemiklerde litik lezyonlar ve paraproteinemi saptanıyor.
Bu hastadaki renal hasarın en olası nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) Glomerüler hasar
B) Ürat nefropatisi
C) Hafifzincire bağlı tübülointerstisyel hasar
D) Hafifzincire bağı vasküler hasar
E) Böbreklerin plazma hücrelerince infiltre olması
Cevap C
12. On sekiz yaşında bir erkek hasta birkaç gün önce başlayan idrar miktarında
azalma ve kanlı idrar yapma yakınmalarıyla başvuruyor. Fizik muayenede kan
basıncı 165/105 mmHg, göz kapaklarında ve pretibial bölgede 2+ ödem bulu-
nuyor. Laboratuvar incelemelerinde serum kreatinin düzeyi 2.1 mg/dL, potas-
yum düzeyi 5.6 mmol/Lve idrarda protein miktarı 1 g/gün olarak saptanıyor,
idrar mikroskopisinde bol eritrositler ile eritrosit silendirleri görülüyor.
Bu hastanın tedavisinde aşağıdaki antihipertansif ilaçlardan hangisinin
kullanılması sakıncalıdır?
A) Anjiyotensin dönüştürücü enzim inhibitörü
B) Alfa–adrenerjik blokör
C) Beta–adrenerjik blokör
D) Kalsiyum kanal blokörü
E) Loop diüretik
Cevap A
Orta zorlukta bir TUS sorusu. Bu soruda aslında ACE inhibitörlerinin hangi
durumlarda kullanılmayacağı konusu ön plana çıkmakatadır ki en önemli
iki durum 1- oligo-anürik akut böbrek yetmezliğinde intra-glomerüler ba-
sıncı azaltıp tabloyu kötüleştireceğinden ACE inhibitörü kullanılmaz, kul-
lanılıyorsa da kesilir. 2- hiperpotasemik hastalarda hiperpotasemiyi daha
da agreve edebileceğinden mümkün olduğunca bu tedavi seçeneğinden
kaçınılmasıdır. Yukarda bahsedilen hasta tipik bir akut poststreptokoksik
glomerulonefrit hastası olup, ACE inhibitörü bu hastadaki oligüri ve hiper-
potasemi nedeniyle sakıncalıdır.
Cevap E
Dikkat edilirse yine bilgiden ziyade mantık sorusu. Şıkların diğer hepsinde akut
tubuler nekrozun ya kendisi ya da nedenleri var. Oysa E şıkkında radyo-
kontrast nefrotoksitesi diyor. Tabiî ki ATN yapıp anüri yapabilir,çok düşük
oranda.Sonuçta nefrotoksik olan tüm ilaçar bu kadar sık anüri yapsa kul-
lanmamız opak maddeleri çok mümkün olmazdı.Soruyu okurken dikkatin
önemli olduğunu gösteren bir soru.
14. Yirmi altı yaşında kadın hasta son 3 aydır el bileği ve proksimal interfalan-
geal eklemlerinde ağrı ve şişlik, ağızda tekrarlayan ülserler ve nefes alıp
vermeye bağlı artan batıcı tipte yan ağrısı yakınmalarıyla başvuruyor.
Laboratuvar incelemelerinde idrarda hücresel silendirler, proteinüri, he-
moglobin düzeyi 10 g/dL, lökosit sayısı 2500/mm3 olarak saptanıyor.
Bu hastada aşağıdaki otoantikorlardan hangisinin prevalansı en yüksek-
tir?
A) Antinükleer
B) Anti–Sm
C) Anti–Ro
D) Anti–fosfolipid
E) Anti–La
Cevap A
15. Akut gut artriti atağı ile başvuran bir hastanın tedavisinde aşağıdaki ajan-
lardan hangisinin kullanılması öncelikli değildir?
A) Kolşisin
B) Allo pürin ol
C) indometazin
D) Prednizon
E) Naproksen
Cevap B
Cevap B
Cevap D
Sınavın dahiliye adına belki de tek tartışmalı sorusu budur. Aslında bunula ilgili
ESC pulomner emboli klavuzunda yazan cümlelerde net değildir. Fakat her
kitapta farklı yazmakla birlikte ilk atak sonrası 6 ay ,tekrarlarsa ömür boyu
seçeneği de mevcuttur. Artı homozigot ve heterozigot olması işleri birza
değiştirir.
ESC klavuzu,
Molekuler trombofili taşıyıcıları arasında, lupus antikoagulanı olan hastalar,
protein C ya da protein S eksikliği olanlar ve faktor
V Leiden ya da PTG20210A icin homozigot olanlar, uyarılmamış ilk venöz
tromboemboli atağından sonra suresi belirsiz tedaviye adaydrlar. Heterozi-
got faktor V Leiden ya da protrombin mutasyonu G20210A taşıyıcıları için
uzatılmış antikoagulan tedavinin klinik yararına dair kanıt bulunmamaktadır.
18. Mikrositer anemi saptanan bir hastada hematokrit değeri % 32, serum demir
düzeyi, transferrin satürasyonu ve ferritin düzeyi normal olarak bulunuyor.
Bu hastada ayırıcı tanıda öncelikle aşağıdakilerden hangisi düşünülme-
lidir?
A) Aplastik anemi
B) Demir eksikliği anemisi
C) Pernisiyöz anemi
D) Folat eksikliği anemisi
E) Akdeniz anemisi taşıyıcılığı
Cevap E
Cevap C
Cevap A
Kardiyoloji ,endokrin ,nefroloji her dahili branşın bilmesi gereken sorularda biri.
Öksürük
Hipotansiyon
Proteinüri
Hiperkalemi
Döküntü,ürtiker
Anjioödem
Kontrendikasyonların ise ;
Gebelik ve Bilateral renal arter stenozudur.
Cevap B
Klinik:
Sinsi seyreder, bazen hasta hipokortizolemik krizle acile başvurur . Tuzlu yeme
arzusu vardır.
1. Kortizol eksikliği: Yorgunluk, iştahsızlık, bulantı, kusma, hipotansiyon, hipog-
lisemi
2. Mineralokortikoid eksikliği: Dehidratasyon, hiponatremi, hiperkalemi, asidoz,
hipotansiyon
3. Hiperpigmentasyon (en erken bulgudur, deri ve mukozadadır)
4. Kilo kaybı
5. Amenore (aksiller ve pubik kılların kaybı)
6. Vitiligo
7. Akut krizde kronik bulgulara ek olarak ateş, şok, karın ağrısı, apati ve krizin
ağırlığına göre bilinç değişiklikleri olur.
Laboratuar
Biyokimya:
Serum sodyumunda azalma (< 130 meq/L)
Serum K artma (> 5 meq/L)
Hipoglisemi
Üremi
Bikarbonat’da azalma (<28 mjEq/L)
Hematoloji:
Hematokrit’ de azalma
Nötropeni
Lenfositoz
Eozinofili
Monositoz
Radyolojik bulgular:
Küçük kalp
Adrenal bölgede kalsifikasyon
USG ve CT’de otoimmün etyolojide adrenal gland küçük, enfeksiyon ve
infiltratif hastalıklarda büyük görülür.
Diğer bulgular:
Plazma kortizol seviyesi düşük, ACTH yüksektir.
Kan şekeri düşüktür
İdrarda 17-ketosteroid ve 17-hidroksi kortikoidler azalmıştır.
Tanı: Addison hastalığının teşhisinde en yararlı test ACTH uyarı (synakten, co-
syntropin) testidir. ACTH verilmesine yanıt yoksa adrenal yetmezlik vardır.
İkinci aşamada plazma ACTH seviyeleri ölçülerek primer-sekonder ayırımı
yapılabilir (primerde ACTH yüksek, sekonderde düşükdür).
Tedavi: Addison hastaları ömür boyu glukokortikoid replasmanı almak zorunda-
dır. Dozu klinik bulgularda düzelmeye göre ayarlanır. Glukokortikoid veril-
mesine rağmen hiperkalemi devam ediyorsa mineralokortikoid replasmanı
da gerekir. Günlük glukokortikoid ihtiyacı 20-30 mg hidrokortizon eşdeğeri
steroiddir. Mineralokortikoid replasmanı amacıyla fludrokortizon 0.1-0.2
mg/gün dozda kullanılır. Mineralokortikoid dozu K düzeyine göre ayarlanır.
Stres durumlarında replase edilen glukokortikoid dozunun 2-3 misline çık-
mak gerekir. Sekonder hipokortizolemide mineralokortikoid ihtiyacı genelde
gerekmez.
Cevap E
Güzel bir endokrin sorusu.Uygunsuz ADH ile ilgili her şeyi bilmemizi gerektirme-
yen ,sadece RAA sisteminin baskılandığını bilmemiz yeterli.
Uygunsuz ADH salınımı sendromu
Hiponatremi, hipoürisemi, ödem olmaksızın total su miktarında artma ile sey-
reden klinik durumdur.
Etyoloji:
1. Malign hastalıklar; Pulmoner, Duodenum, Pankreas, Lymphoma, SSS
tümörleri
2. Pulmoner hastalıklar; Pnömoni, akciğer apsesi, tüberküloz, aspergilloz
3. SSS hastalıkları; Ensefalit, menenjit, beyin apsesi, Gullian-Barre send-
romu, intraserebral kanama, inme
4. İlaçlar; Klorpropamid, Vinkristin, Vinblastin, Siklofosfamid, Karbameza-
pin, Narkotikler
Patogenez: Normalde plazma osmolaritesi düştüğü zaman ADH hormon salı-
nımı durur. Uygunsuz ADH sendromunda plazma osmolaritesi düşmesine
rağmen ADH salınmaya devam eder. Aşırı salgılanan ADH vücutta suyun
tutulmasına ve idrarla Na atılmasına neden olur. Sonuçta plazma ozmola-
ritesi ve Na miktarı düşer. İdrar sodyumu artar (idrar osm>300 mosm/L).
Hipervolemi RAA sistemini süprese eder ve idrar Na miktarı genellikle 20
mmol/L’nin üzerindedir. Hipervolemiye rağmen ödem ve hipertansiyon bek-
lenmez.
Klinik: Hiponatremiye bağlı beyin ödemi bulguları vardır, (iştahsızlık, bulantı,
kusma, irritabilite konfüzyon, koma)
Tanı: Şüphelenilen vakalarda kesin tanı su yükleme testi ile konur. Plazma ve
idrar ADH düzeyleri de tanıda yardımcıdır.
Tedavi:
1. İlk basamak su kısıtlanmasıdır.
Uygunsuz ADH salınımnda total vucut suyu artmıştır ama hastalar klinik olarak
övolemiktirler; hipertansiyon ve ödem görülmez.
Laboratuar olarak hiponatremi görülür
Hiponatermiye bağlı beyin ödemi ve buna abğlı bulgular görülebilir.
Serum ozmolaritesi düşüktür. Idrar osmolaritesi ise artmıştır.
İdrar Na dğzeyi genelde 20 mmol/l nin üzerindedir.
Uygunsuz ADH yada başka bir nedenle görülen hiponatremi eğer hızlı (çnerilen
12 meq/l den fazla arttırılmaması) düzeltilirse pontin myelonilizise neden
olur (pontin demiyelinizasyon).
Cevap E
Cevap A
PEMFİGUS
50-60 yaşta fazladır.
Erkek ve Kadında görülme sıklığı eşittir.
Epidermiste desmozomlara karşı gelişen IgG yapıda otoantikorlar vardır.
Diğer otoimmun hastalıklarla birliktelik sıktır.
Sınıflama:
P. Vulgaris:
En sık görülen formdur. Nikolsky (+)’dir.
Alttaki deri normaldir, eritem-inflamasyon yoktur.
Kaşıntı yoktur.
Mukoza tutulumu hemen her hastada vardır.
Mukozalarda erozyon oluşturur.
Skar bırakmaz.
P. foliaceus:
Subkorneal bül formasyonu gösterir.
Veziküller vücut yüzeyini %90’ından fazlasını kapsar.
Ağız lezyonu çok nadirdir.
Nikolski fenomeni (+)’ tir.
Tanı:
İmmun floresan: dokuda bal peteği tarzı boyanma olur.
Tzanck testi, akantolizi gösterir. Herpes ve zonadada (+)’dir.
Tedavi:
Sistemik steroid ve immünosüpresif ilaçlarlardır.
Tedaviye en geç ağız mukozasındaki lezyonlar cevap verir.
25. Son 12–24 saat içerisinde ortaya çıkan baş ağrısı ve uykuya eğilim ne-
deniyle acil servise getirilen 27 yaşındaki kadın hastanın muayenesinde
ateş 38.2 °C ölçülmüş, ense sertliği saptanmış, letarjik ve konfüze ol-
duğu gözlenmiştir. Fokal veya lateralize edici başka bir nörolojik bulgu
saptanmamıştır. Beyin omurilik sıvısının incelemesinde mm3 te 100 adet
lenfosit saptanmış, glukoz ve protein değerleri normal bulunmuştur.
Bu hasta için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Bakteriyal menenjit
B) Tüberküloz menenjiti
C) Viral menenjit
D) Fungal menenjit
E) Karsinomatöz menenjit
Cevap C
26. Yirmi üç yaşında üniversite öğrencisi bir kadın hasta birkaç haftadır akşamları
ders çalışırken göz kapaklarında düşme ve çift görme olmasından, biraz ara verip
dinlenince geçtiğinden ama tekrar okumaya başladıktan bir süre sonra gene aynı
durumdan yakınmaktadır. Göz doktoru gözlerinde bir kırma kusuru saptayama-
mıştır. Nörolojik muayenede bilateral hafif ptozis dışında patoloji yoktur.
Bu hastada öncelikle aşağıdakilerden hangisi düşünülmelidir?
A) Maskeli depresyon
B) Guillain–Barre sendromu
C) Myastenia gravis
D) Botulinumzehirlenmesi
E) Multipl skleroz
Cevap C
MYASTENİA GRAVİS
Nöromuskuler kavşak hastalığıdır.
Otoimmun post-sinaptik asetil kolin reseptörlerine karşı gelişmiş antikor
vardır. Tekrarlayıcı hareketlerle artan kas güçsüzlüğü ve antikolinesteraz-
larla bu güçsüzlüğün düzelmesi tipiktir.
Her yaşta başlayabilir. 20-40 yaş kadınlarda sıktır.
%8-10 timoma ile birliktedir. Myastenia gravisde nöromuskuler kavşaktaki Ach re-
septörlerine antikor gelişmesi ve reseptör sayısının azalması söz konusudur.
Hastalık çoğu zaman okuler belirtilerle en sık olarakda tek taraflı pitozisle
başlar. Daha sonra çift görme eklenir. Tek başına bu bulgularla seyreden
hastalara okuler MG denilir. (% 10).
Konuşma güçlüğü, yutma güçlüğü, çiğneme güçlüğü, solunum güçlüğü bulber
bulgulardır. Erken yorulma ekstremitelerde daha önce başlayabilmesine
rağmen sıklıkla bulber bulgular önce oluşur.
Tanı:
Antikolinesteraz ilaçlardan yararlanılır. Edrofonyum klorid (Tensilon) enjekte
edilir. Gözle görülür iyileşme (pitozda düzelme) varsa test pozitiftir.
EMG tanıda kullanılır.
Tedavi:
asetilkolinesteraz inhibitörleri (Pridostigmin),
steroidler, plazmaferez, immun supresifler, azotioprin, IgG, timektomi uy-
gulanabilir.
Cevap B
Cevap C
DENEYSEL – RANDOMİZE
Deneysel araştırmalar ya da müdahale tipi araştırmalar bir değişkeni belli grup
insanda değiştirmeyi amaçlar.
Sözgelimi allerjiye neden olan bir besin maddesinin diyetten çıkartılması ile yeni
bir tür allerji tedavisinin sonçlarının karşılaştırılması deneysel çalışmaya bir
örnek teşkil eder.
Değerlendirme deney ve kontrol gruplarındaki sonuçları karşılaştırarak yapılır.
Ancak uygulanacak yeni tedavi yöntemi ya da yapılacak girişimin zararsız
olduğu kanıtlanmış olmalıdır.
29. Lomber 5 (L5) sinir kökü basısında aşağıdaki nörolojik bulgulardan han-
gisi görülür?
A) Patella refleksinde kayıp
B) Ayak başparmak dorsifleksiyonunda zayıflama
C) Baldır arka yüzünde ağrı ve uyuşma
D) Aşil refleksinde kayıp
E) Kuadriseps kasında atrofi
Cevap B
30. Bir memesinde kitle ele gelen 25 yaşındaki bir kadın hastada ilk istenmesi
gereken görüntüleme yöntemi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Ultrasonografi
B) Mamografi
C) Magnetik rezonans görüntüleme
D) Lenfatik sintigrafi
E) Duktografi
Cevap A
Tanımlanan hastada ilk yapılması gereken tetkik USG olup solit kistik ayrımı
yapılmalıdır. USG sonucu Solit kitle ise boyutu önemli olmakla birlikte has-
tanın yaşının genç olması fibroadenom olasılığını artırmaktadır. Ancak mut-
laka patolojik tanı konulmalıdır. Yani biopsi yapılmalıdır.
Cevap E
Cevap B
Asetaminofen (parasetamol) zehirlenmesinde etkilenen ana organ karaciğerdir.
Karaciğerden elimine olan bir ilaçtır. Erken ve geç fazları bulunur. Karaciğer
hücresinde glutatyon tüketimine bağlı hasarlar dikkat çeker. Akut karaciğer
yetersizliğine ağır vakalarda götürebilir, toksik hepatit nedenlerinde önde
gelen bir ilaçtır. Tedavisinde de IV yoldan N-asetil sistein kullanılması, has-
talar 3-5 gün hastanede tutulmalıdır.
Cevap A
34. Sağlıklı doğan 3600 gram ağırlığında bir bebeğin Apgar skoru 5. dakikada 8, 10.
dakikada 9 olarak bulunuyor. Yaşamının 12. saatinde sarılık tespit ediliyor. Kan
grubu A Rh(+) olan bebeğin annesinin kan grubu 0 Rh(+) dir. Laboratuvar incele-
melerinde total serum bilirübin düzeyi 9 mg/dL olarak saptanıyor.
Bu bebek için en uygun yaklaşım aşağıdakilerden hangisidir?
A) Anneye sık sık emzirmesi söylenerek 4 saat sonra bilirübin düzeyinin kont-
rol edilmesi
B) Fenobarbital tedavisine başlanarak 4 saat sonra bilirübin düzeyinin kontrol
edilmesi
C) Kan değişimi için hazırlıkların başlatılması
D) Fototerapiye başlanarak 4 saat sonra bilirübin düzeyinin kontrol edilmesi
E) Bebeğin yeterince beslenemediği düşünülerek sıvı tedavisine başlanması
Cevap D
Klinik deneyimi olanlar için çok basit bir soru, klinik deneyimi olmayanlar da
eleyerek doğru şıkka ulaşabilir.
İlk 24 saat içinde çıkan hiperbilirubinemi, anne kan grubu O Rh (+), bebek
kan grubu A Rh (+), anne vev bebek arasında ABO uygunsuzluğu var.
Daima patolojik kabul edilmelidir. Saatlik artışı 0.75 mg, günlük 5 mg/dl
fazla artmış, satte 0.5 mg/dl fazla artma olması durumunda bu çocuğun
kan değişimi ihtiyacı da olabilir ancak her durumda önce FT açılıp bilirubin
düzeyi kontrol edilmelidir.
Fenobarbital enzim indüksiyonu yaparak Crigler Najjar tip 2 ve Gilbert sendro-
munda kullanılır.
Referans 1: Tustime Pediatri Ders Notu III föy - sayfa 492, 501
Cevap E
Diyabetik anne bebekleri sıkça sorulan ve hala popülerliğini koruyan bir konu.
Başlıca metabolik sorunları hipoglisemi, hipokalsemi ve hipomagnezemidir.
Soru yapılırken hipomagnezemi, hipermagnezi yapılarak kullanılmıştır.
Klinik manifestasyonlar çoğu LGA doğan polisitemik bebeklerdir. Beyin hariç
bütün organlar büyük olur.
1. Hipoglisemi ilk 1 saatte kan şekeri bakılmalı.
2. Hipokalsemi ve hipomagnezemi
3. Polisitemi ve sarılık
III föy sayfa 509
Diyabetik anne bebekleri:
Konjenital anomaliler perikonsepsiyonel glikoz yüksekliği nedeni iledir. Kontrol
edilesi ile önlenir. Erken dönemde insülinin göreceli eksikliğine bağlı asidoz
oluşması konjenital anomalilere yol açar. Diyabetik olmayanlardan 3 kat
fazladır.
36. Yenidoğan bebeklerde geçici tirozinemi ile ilgili olarak aşağıdaki ifadeler-
den hangisi doğrudur?
A) Tedavide vitamin C kullanılır.
B) Zamanında doğan bebeklerde prematür bebeklere göre daha sık görülür.
C) Genellikle yaşamın 1. haftası içinde düzelir.
D) Yüksek proteinle beslenen bebeklerde hastalığın gelişme riski daha azdır.
E) Geçici olmasına karşın ağır bir klinik seyri vardır.
Cevap A
37. Nutrisyonel raşitizm ile ilgili olarak aşağıdaki ifadelerden hangisi doğru-
dur?
A) En sık 5 yaşından sonra görülür.
B) Kraniotabes saptanması her zaman patolojiktir.
C) Maternal vitamin D eksikliği raşitizm için risk oluşturmaz.
D) Parathormon düzeyi artmıştır.
E) Raşitizmde kemik doku dışında fizik muayene bulgusu yoktur.
Cevap D
Cevap E
Cevap E
Demir eksikliği anemisinde tedaviye cevap olarak düzelme sırası aşağıda ve-
rilmiştir;
Tedaviye cevap (sırası ile )
• İlk 12-24 saat : demir içeren enzimlerin replasmanı ile irritabilite ve iştah-
sızlıkta düzelme
• 36-48 saat : kemik iliği yanıtı ve eritroid hiperplazi
• 48-72 saat : retikülositoz başlar ve 5-7.günde pik yapar
• 4-30 gün : hemoglobin düzeyi yükselir
• 1-3 ay : demir depoları dolar
• Glossit, kaşık tırnak gibi bulguların düzelmesi birkaç ay sürer
• Mikrositozda tam düzelme 3-4 ay alır
• Ferritin en son düzelen parametredir
Şıklarda kemik iliği yanıtı olarak ilk gösterge retikülosit değeri artışı olduğundan
cevap E şıkkıdır.
Cevap D
Cevap B
Soru aslında basit bir bilgiyi yani myelodisplastik sendromun kalıtsal olmadığını
sorguluyor ama yine de kalıtsal olanların bilinmesini isteyen bir soru gibi
görünüyor.
Herediter kemik iliği yetmezliği (kalıtsal aplastik anemiler) nedenleri şöyle sı-
ralanabilir;
• Fanconi aplastik anemisi (en sık)
• Shwachman-Diamond sendromu
• Diskeratosis kongenita
• Amegakaryositik trombositopeni
42. Altı yaşında, o güne kadar herhangi bir yakınması olmayan asiya-
notik bir çocuğun fizik muayenesinde pulmoner odakta 2°/6° sisto-
lik üfürüm, ikinci kalp sesinde sabit çiftlenme duyuluyor.
Bu çocuk için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Fonksiyonel üfürüm
B) Pulmonerstenoz
C) Atrial septal defekt
D) Fallot tetralojisi
E) Patent duktus arteriozus
Cevap C
Soru çok klasik. Pulmoner odakta sistolik üfürüm ve tipik bulgu olan S2’nin sabit
çiftleşmesi = Atrial septal defekt (ASD). Çocuklarda genellikle asemptoma-
tik olması da bir diğer özellik. Sadece üfürüm !!
Atrial septal defektte bulgular;
Fizik bulgular:
Pulmoner odakta sistolik ejeksiyon üfürümü
S2’de sabit çiftleşme duyulur
Şant fazla ise TS üfürümü (middiyastolik rulman ve S3)
TELE:
Akciğer damarlanmasında artma
Pulmoner konus belirginleşme
RVH ve RAD
EKG:
Sağ aks deviasyonu (+90 ile +180) ve RVH
İnkomplet RDB (V1 de rsR’)
Primum defektlerde, RDB + Sol aks (AV nod sol atriyumda)
(A-V nod sol atriyuma ve posteriora yer değiştirir. Elektrik aks değişir)
43. Pulmoner kan akımında azalma gözlenen siyanotik kalp hastalığı aşağıda-
kilerden hangisidir?
A) Ventriküler septal defekt
B) Atrial septal defekt
C) Fallot tetralojisi
D) Büyük arter transpozisyonu
E) Patent duktus arteriozus
Cevap C
Cevap D
45. Aşağıdakilerden hangisi primer nefrotik sendromu olan bir çocuğun teda-
visinde yer almaz?
A) Bol proteinli diyet
B) Kortikosteroidler
C) Diüretikler
D) Albümin
E) Alkilleyici ajanlar
Cevap A
Nefrotik sendrom tedavisi ile ilgili iyi kurgulanmış bir soru. A şıkkı dışındakiler
primer nefrotik sendrom tedavisinde iyi bilinen ilaçlardır. Ancak A şıkkında
“bol proteinli diyet” şıkkı yerine daha net bir yanlış konulmalıydı. Nefro-
tik sendrom tedavisinde Na kısıtlaması yapılmalı. Yaşına uygun protein
desteği almalıdır. Erişkin bilgilerinde ise düşük proteinli diyet (1 gr/kg/gün)
önerilmektedir. Sonuçta nefrotik sendrom tedavisinde “bol proteinli diyet”in
yeri yoktur.
Nefrotik Sendrom
Çocuklarda ortaya çıkan nefrotik sendromun nedeni (% 90) primer glomerül
hastalıklardır.
Bunlardan da en sık rastlanan minimal lezyon hastalığı (% 85), ikinci sırada
fokal glomerüloskleroz, 3. sırada mezangial proliferasyon gelir.
Sekonder hastalıklardan amiloidoz ve Hepatit B ilk sıralardadır.
Klinik bulgular:
Laboratuar bulguları:
Nefrotik düzeyde proteinüri var.
• α-2 globülin artmış; albümin ve γ globülin azalmış.
• Genellikle hiperkolesterolemi var.
• Bazen trigliserid ve fosfolipid düzeyleri de yükselir.
• LDL ve VLDL artmış, HDL ise normal.
• Makroskopik hematüri olmaz.
• Olguların %25’ inde geçici mikroskopik hematüri
• Eritrosit sedimentasyon hızı yüksektir.
• Serum C3 ve C4 normal
• Üre ve kreatinin değerleri normal, böbrek yetersizliği beklenmez.
MDH tedavi
Tuz kısıtlaması
• Kortikosteroid: Steroide en iyi cevap veren nefrotik sendrom nedenidir.
Kortikosteroid tedavisi 4 hafta. 4 hafta sonunda klinik bulgular gerilerse “ste-
roide duyarlı”, cevap vermezse “steroide dirençli” 4 hafta sonunda cevap
veren ama steroid azaltılınca bulgular tekrar ortaya çıkarsa “steroide ba-
ğımlı” denir.
Albümin infüzyonu: semptomatik ödem veya asit- efüzyon, hipovolemiye se-
konder böbrek yetmezliği olmadan verilmez. Albumin infüzyonundan sonra
diüretikler verilir.
Steroide cevap vermeyenlerde siklofosfamid gibi diğer immun supresifler ve-
rilir
46. On dört yaşında bir erkek çocuk sol üst kolda şişlik yakınmasıyla başvuruyor.
Çekilen radyografide sol humerus diafizinde litik bir lezyon gözleniyor. Lezyo-
nun etrafında periost reaksiyonu (soğan zarı görünümü) saptanıyor.
Bu hasta için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Osteoid osteom
B) Osteosarkom
C) Evving sarkomu
D) Langerhans hücreli histiositoz
E) Basit kemik kisti
Cevap C
Yine farklı şekillerde daha önceki sınavlarda sorulmuş bir soru. Diyafizde litik
lezyon ve soğan zarı görünümündeki periost reaksiyonu = Ewing sarkomu
Ewing sarkomu
• Histolojik olarak uniform mavi yuvarlak hücreli tümörler
• Tümör dokusunun glikojen içermesi -PAS (+)
• t(11;22) olması
• MIC-2 antikor pozitifliği
• Femur ve pelvis en sık tutulur
• Uzun kemiklerin diafizinde litik lezyonlar
• Soğan zarı görünümü
• Ewing sarkomu genellikle akciğer ve kemiğe, daha az sıklıkla kemik iliğine
ve santral sinir sistemine metastaz yapar
• Esas bulgu ağrı, ateş ve hassasiyet, yumuşak doku kitlesi => Osteomiyelit
ile karışır
Tedavi cerrahi, RT ve KT
KT’de doksorubisin,vinkristin, siklofosfamid yan etki izle
Cevap A
Klinik özellikler
• Abdominal kitle
• Horner sendromu
• Hipertansiyon
• Spinal kord basısı, Kemik ağrısı
• Orbital ekimoz
• Subkutan nodüller
• Kanama, infeksiyon, DİK
• Torakal kitle (posterior kitle)
• Servikal kitle (en sık solda)
• Hepatomegali, Alt ekstremite ödemi
• VİP salımı ve ishal
• OLFAKTOR NÖROBLASTOM (ESTHESİONEUROBLASTOM): Olfaktör
sinirden çıkan ileri derecede kötü gidişli nöroblastom.
• Opsoklonus-miyoklonus sendromunda varlığı iyi prognoz göstergesi
48. Otuz beş günlük bir kız bebek öksürü k ve solunum zorluğu ya-
kınmalarıyla getiriliyor. Öyküsünden vajinal yolla zamanında doğ-
duğu ve izleminde bilateral pürülan konjunktivit saptandığı öğreniliyor.
Bu bebekte etken olarak öncelikle aşağıdakilerden hangisi düşünülmelidir?
A) Streptococcus pyogenes
B) Chlamydia trachomatis
C) Mycoplasma pneumoniae
D) Listeria monocytogenes
E) Staphylococcus aureus
Cevap B
İyi hazırlanmış bir vaka sorusu. Derste özellikle “konjuktivit öyküsü ile birlikte
afebril pnömonisi olan 1-3 arası bebekte vertikal geçişe bağlı Chlamy-
dia trachomatis” düşünülmesi gerektiğini vurgulamıştık.
Yaşa göre pnömoni etkenlerin sıklık sırası:
Yenidoğan dönemi: S. pyogenes, E. coli ve diğer gram negatifler, S. pneumo-
nia, H. influenza (tipB ve tiplendirilemeyen)
1-3 ay afebril pnömoni: C. trachomatis, M. hominis, U. urealiticum, CMV
1-3 ay febril pnömoni: RSV ve diğer virusler (parainfluenza, influenza ve ade-
novirus), S. pneumonia, H. influenza (tip B ve tiplendirilemeyen)
3 ay – 5 yaş arası en sık viral (yukarıdakilerin aynı), bakteriyellerden en sık S.
pneumonia, H. influenza (tip B ve tiplendirilemeyen)’dir.
5 yaştan sonra en sık M. pneumonia, C. pneumonia, S. pneumonia ve H.
influenza’dır
49. Üç yaşında bir kız çocuk 3 gündür devam eden 39–40 °C ye varan ateş,
boğaz ağrısı ve boyunda bezeler nedeniyle getiriliyor. Fizik muayenede eksü-
datif tonsillitve splenomegali saptanıyor. Laboratuvar incelemelerinde AST ve
ALT düzeylerinde normalin üst değerinin iki katı yükselme gözleniyor.
Bu çocuk için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Grup A streptokok enfeksiyonu
B) 6. hastalık
C) Kavvasaki hastalığı
D) Enfeksiyöz mononükleoz
E) Difteri
Cevap D
Cevap B
51. Boy kısalığı yakınması ile getirilen 9 yaşındaki bir kız çocukta boy-
daki sapmaların –2.5 olduğu gözleniyor. Orantısız boy kısa-
lığı olan bu çocuğun fizik muayenesinde kubbe damak, düşük ense
saç çizgisi, yele boyun ve meme başı ayrıklığı saptanıyor.
Bu çocuk için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Hipotiroidi
B) Silver–Russell sendromu
C) Turner sendromu
D) Klinefeltersendromu
E) Hipokondroplazi
Cevap C
Düşük ense saç çizgisi, yele boyun ve meme başı ayrıklığı, boy kısalığı, Turner
sendromu
Turner sendromu bulgular;
• Kısa boy
• Konjenital lenfödem, ensede deri katlantısı (in utero cystic hygroma)
• Atnalı böbrek
• Patella dislokasyonu, K. Valgus, Madelung deformitesi (distal radyusta
defromite), kalça çıkığı, skolyoz
• Geniş ayrık meme başı, kalkan göğüs
• Kardiyak: Koarktasyon, Bikuspid aortik valv (en sık), ileti kusurları, Hipop-
lastik sol kalp ?
• Gonadal disgenezi (infertilite, amenore), gonodoblastom (Y kr varsa)
• Öğrenme sorunları [70%]
• Hipotroidi, Tip 2 diabetes mellitus
• Göz: Strabismus, katarakt, renk körlüğü
• Tekrarlayan AOM, Sensorinöral işitme kaybı
• İnflamatuar barsak hastalığı, çölyak
52. Araç dışı trafik kazası nedeniyle kafa travması geçiren 10 yaşında bir erkek çocuk,
gelişen koma tablosu nedeniyle izleniyor. Çocukta travma sonrası 3. Günde ağır hi-
ponatremi gelişiyor. Laboratuvar incelemelerinde serum potasyum, ürik asit ve glu-
koz düzeyleri normal; idrarda sodyum atılımı çok artmış olarak bulunuyor.
Bu çocukta gelişen hiponatreminin nedeni olarak öncelikle aşağıdakiler-
den hangisi düşünülmelidir?
A) Uygunsuz antidiüretik hormon salgısı
B) Serebral tuz kaybı
C) Adrenal yetmezlik
D) Polidipsi
E) Diabetes insipidus
Cevap B
Intravaskular
Normal- Yüksek Düşük Düşük
volum
Normal - yük-
Serum urik asid Düşük Yüksek
sek
Vasopressin
Yüksek Düşük Düşük
düzeyi
Klinik bulguları
• Hiponatremiye bağlı bulgular çıkar
• DTR azalır
• Apati
• Ekstremite krampları
• Ciddi dirençli konvülziyonlar: Akut hiponatremide konvülziyon var ise %3
NaCl verilir. Günlük 12 mq/l fazla yükseltilmez.
• Beyin ödemi
Tedavi
Su retansiyonunu düzeltmek için için su kısıtlaması yapılır.
Demoklosiklin (Dimetilklortetrasiklin); nefrojenik insipid diyabet yaparak etki
eder
Semptomatik hiponatremi olmadıkça Na desteği yapılmaz. Ciddi semptomatik
hiponatremide - konvülziyon gibi %3 NaCl verilir.
konivaptan; ADH V2 reseptör antogonisti; yetişkinlerde etkli, suya geçirgenliği
bozar.
53. Dokuz yaşında bir erkek çocuk merdiven inip çıkarken zorlanma
şikâyetleriyle getiriliyor. Fizik muayenede derin tendon refleksleri alınamı-
yor ve alt ekstremite proksimalinde kas gücü azalmış olarak bulunuyor;
gastroknemius hipertrofisi saptanıyor. Laboratuvar incelemelerinde serum
kreatin fosfokinaz düzeyi çok yüksek (10 000 U/L) bulun uyor. Aile öy-
küsünden dayısında da kas hastalığı olduğu öğreniliyor.
Bu çocuk için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Miyotonik distrofi
B) Duchenne musküler distrofi
C) Konjenital miyopati
D) Emery–Dreifuss musküler distrofi
E) Fasiyoskapulohumeral musküler distrofi
Cevap B
yüksek saptanır.
Tanı: Kas biyopsisi ve periferik kandan DNA analizi ile tanı konulur.
Referans 1: Tustime Pediatri Ders Notu III föy - sayfa 633 ve 634
Referans 2: Tustime Küçük Stajlar Ders Notu - sayfa 58
54. İki aylık bir kız bebek hareketsizlik, emmede güçlük, kurbağa pozisyonunda
yatma şikâyetleriyle getiriliyor. Fizik muayenede hipotoni (+), refleksleri alına-
mıyor, gülümsemeve izlemesi var, dilde fasikülasyonları saptanıyor.
Bu bebek için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Spinal musküler atrofi
B) Konjenital hipotiroidi
C) Miyotonia konjenita
D) Periferik nöropati
E) Konjenital musküler distrofi
Cevap A
En basit ve en kesin tanı koydurucu test SMN gen delesyonudur (5. kromo-
zomda). Hiçbir tedavi ilerlemeyi durdurmaz. Destek tedavisi yapılır.
Cevap A
Down sendromu tanısı için kromozom analizi kullanılır, multiple konjenital ano-
malilerde kromozom analiz endikasyonu vardır.
Ağır mental retardasyonun en sık sebebi kromozmal anomalileridir ( III föy sayfa
557) ve tanıda yapılması gerekir.
Cinsiyet anomalilerinde kormozomal cinsiyetin belirlenmesi için yapılır, KAH
veya androjen insensitivitelerinden hatırlayabiliriz ( sayfa 196-197).
Akondroplazi tek gen hastalıklarından biridir ve tanısı için kromozom analizi
kullanılmaz.
Referans 1: Tustime Pediatri Ders Notu III föy - sayfa 545
Cevap C
Cevap-D. Sık değişken immun yetersizlik edinsel veya konjenital olabilir. Sorun
b hücrelerinde olsa da bir miktar T lenfositleri de sorumludur. B lenfosi-
tinden yeterli oranda plazma hücresi differansiyasyonu adımı sorunludur.
Yeterince plazma hücresi oluşamaz, yeterince antikor üretilemez. Antikorlar
IgA, IgM ve IgG farklı değerlerde düşüktür. Klinikte tekrarlayan enfeksiyon-
lar, otoimmun hastalıklar, lenfomalar, vitiligo, vb. eşlik edebilir. Tedavisinde
IVIG kullanılabilir, ağır vakalarda KİT gerekir. Wilms tm ile ilgili değildir.
Cevap D
Ailevi Akdeniz Ateşi ile ilgili bekleğimiz genetik sorusu nihayet geldi. Oldukça
basit bir bilgi soruluyor. Diğer şıklar diğer herediter periyodik ateş sendrom-
larına ait proteinlerdir.
KLİNİK BULGULAR
Hastalığın en sık bulguları ateşli karın ağrılarıdır. %90 20 yaştan önce başlar.
Atağı tetikleyenler; İnfeksiyon, cerrahi, emosyonel stres, egzersiz, mens.
Tipik atakları 1- 4 gün sürer.
Ateşe ilave bulgular:
Seril peritonit – karın ağrısı (%90)
Artrit artralji (%85); AAA’daki artrit, çoğunlukla alt ekstremiteye yerleşen, sekel
bırakmayan, gezici olmayan, nonerozif, akut bir monoartrittir. En çok diz ve
TANI:
Genetik doğrulama az görüldüğü yerlerde kullanılmalıdır. Tanı klinik bulgulara
göre konulmalıdır.
Tedavi:
• Kolşisin –Ömür boyu tedavi yapılır. Gebeye ve bebeğe zararı yoktur. Em-
zirmede kesilmez. Atak sıklığını azaltır, amiloid oluşumu büyük oranda
azaltır. Mevcut amiloidozisu kısmi olarak geriletir.
• Maksimun 2 mg/ gün alınır.
KOMPLIKASYONLAR
• Amilodoz ve böbrek yetmezliğidir. Amiloidoz proteinüri ile başlar. nefrotik
düzeylere çıkar.
• Serum amiloid-assosiye protein artmasına bağlı AA tipi olur.
FMF’de amiloidoz gelişimi için iki önemli gösterge:
1. Serum amiloid A (SAA) proteinin yüksekliği
2. M694V mutasyonun homozigot pozitifliği
58. Gelişimi normal olan 12 yaşında bir kız çocuk kişilik değişikliği, yazısında bo-
zulma ve tremor nedeniyle getiriliyor. Fizik muayenede tremor dışında patolojik
bir bulgu saptanmıyor.
Oftalmolojik incelemede Kayser–Fleischer halkası saptanan bu çocuk için
en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Friedreich ataksisi
B) Sydenham koresi
C) VVİlson hastalığı
D) Ataksi–telanjiektazi
E) Akut dissemine ensefalomiyelit
Cevap C
59. Kırmızı jöle kıvamında dışkılama dışında bir şikâyeti olmayan 2.5 ya-
şında bir erkek çocuk polikliniğe getiriliyor. Fizik muayenede karın
yumuşak, bağırsak sesleri normoaktif olarak değerlendiriliyor. Labora-
tuvar incelemesinde hemoglobin düzeyi 5.3 g/dL olarak saptanıyor.
Bu çocuk için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Peptik ülser hastalığı
B) Özofajit
C) invajinasyon
D) Enterokolit
E) Meckel diverti külü
Cevap E
2,5 yaşında başka hiçbir yakınması olmayan, karını rahat olan ancak hemogla-
bin değerini 5,3 gr/dl ye kadar düşürtebilen profüz AĞRISIZ alt GIS kana-
ması nedeni Meckel divertikülüdür. Meckel divertikülü en sık görülen GIS
anomalisir. Toplumda %2-6 oranında göülür. İleum üzerine yerleşmiş ger-
çek bir divertiküldür. İleum mukozası görülürken, bazı vakalarda üzerinde
heterotopik yerleşmiş mide mukozası bulunabilir. Buradan salgılanan asid
salgısı komşu barsak mukozasından kanamaya neden olur. Masif, kırmızı
renkli, ağrısız alt GIS kanaması tipiktir. Tanısında sintigrafik metot kullanı-
labilir. Tedavisi cerrahidir.
60. Gelişme geriliği ve kronik ishal yakınmasıyla getirilen 3 yaşında bir çocuğun dışkı
incelemesinde yağ 3+, yağ asidi 1 +, pH 6, indirgen madde (–) olarak bulunuyor.
Bu çocuk için en olası ön tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Laktoz intoleransı
B) Doğumsal sükraz–izomaltaz eksikliği
C) Akrodermatitis enteropatika
D) Kisti k fibrozis
E) Menkes hastalığı
Cevap D
3 yaşında bir çocukta büyüme geriliği, kronik yağlı ishal tanımlanmaktadır. Ek-
zokrin pankreas yetersizliği olan bu vakada en olası neden kistik fibrozis
hastalığıdır. Tekrarlayan sonlum yolu enfeksiyonları, mekonyum ileusu öy-
küsü, büyüme geriliği, anemi, malabsorpsiyon bulguları, yağlı ishaller, sık
deihdratasyon, kolestaz, tekrarlayan parotit, eşlik edebilir.
61. Terminal dönemde bir hastalık nedeniyle hayatı yaşam destek cihazlarına bağlı,
yapay olarak sürdürülen bir hastada destek cihazları kapatılarak hastalık doğal
sürecine bırakılmıştır.
Bu hastanın durumunu en iyi aşağıdakilerden hangisi tanımlar?
A) Aktif ötenazi
B) Pasif ötenazi
C) Hekim yardımlı intihar
D) indirekt ötenazi
E) Gönüllü olmayan ötenazi
Cevap B
Ötenazi dünyada ilk defa 18. Yüzyıl’da Bacon tarafından ortaya atılmıştır.
Bacon’a göre doktorun vazifesi, ıstırapları azaltmak ve hastayı sıhhate
kavuşturmaktır. Burada ıstırapları azaltma görevi, yalnız tedavi edip iyi-
leştirmekle değil, bazı durumlarda ona rahat ve kolay bir ölüm sağlamak
suretiyle de gerçekleştirilebilir.Ötenazi, “ölümün kaçınılmaz olduğu ve tıp
biliminin var olan verilerine göre iyileştirilmesi olanağı olmayan veya daya-
nılmaz acılar içinde olan kişinin tıbbi yollarla öldürülmesi veya tıbbi yardımın
kesilerek ölüme terk edilmesi” şeklinde tanımlanır.
Ötenazi aktif ötenazi ve pasif ötenazi olarak ikiye ayrılır. Aktif ötenazide hastaya
direkt bir müdahale söz konusuyken, pasif ötenazide tıbbi destek üniteleri
ve yardımları hasta için durdurulur.
62. Yara iyileşmesinde proliferasyon fazı, ortalama olarak hangi zaman dili-
minde görülür?
A) Yaralanmanın oluştuğu andan itibaren
B) 24.–48. saatler arasında
C) 4.–12. günler arasında
D) 3. haftanın bitiminden sonra
E) 3.–6. aylar arasında
Cevap C
2. İnflamasyon
İnflamasyon dönemi 3-4 gün sürer.
Yara alanına lökositler (ilk nötrofiller, sonra monositler) gelir. 24 saat içinde
PMN lökositler yarada hakim olurlar. Daha sonra makrofaj hakimiyeti başlar
Makrofajların yara bölgesinde bulunması iyileşme olayı için esastır
Hasarlanmış endotel hücreleri C5a, TNF-α, IL-1 ve IL-8’in yer aldığı bir sinyal
yolağı ile lökosit membranındaki integrin molekülünü bağlayan reseptörler
oluşturur; dolaşan lökositler endotele yapışır.
Geçici vazokonstriksiyonun ardından lokal küçük damarlar kininlerin, komple-
man faktörlerinin ve prostaglandinlerin etkilerine sekonder olarak dilate olur.
Erken nötrofil infiltratı selüler debrisi ve yabancı maddeleri ortadan kaldırır.
Monositler makrofajlara farklılaşarak doku onarımında önemli rol oynarlar.
Makrofajların salgıladığı faktörler lokal endotel hücrelerini, fibroblastları ve
epitelyal hücreleri aktifleyerek onarım fonksiyonlarını başlatır
Aktif makrofajların yara bölgesinde olması iyileşme olayı için esas teşkil eder.
Fenilalanin ve metionin eksikliğinde fagositozda bozukluk olur.
3. Fibroplazi
Fibröz protein kollajenin sentez edildiği dönemdir
Fibroblastlar tarafından yeni kollajen lifleri sentezlenir.
Yara gerginliği artar, doku bütünlüğü onarılmaya başlar
10 saat içinde kollajen sentezi artmaya başlar, 5-7. günlerde kollajen sentezi pik
yapar, sonra tedricen azalır
Proliferasyon fazı kollejen sentezinin pik yaptığı aşama olup 5. - 7. günlerde
görülür.
Başlangıçtaki dens kapiller ağ ve fibroblast infiltrasyonu geriler; matür skar olu-
şur Kollajenin organize olmayan bir şekilde depolanması skarda baskın
rol oynar
Skar normal doku organizasyonunun morfolojik olarak kaybolması şeklinde
ifade edilebilir.
Skar normal deriden daha az elastik; kıl follikülü, ter bezi gibi epidermal ekler
içermeyen yapı demektir.
5.Kontraksiyon
Doku kaybı olan yaralarda, yara bölgesi çevre dokunun merkeze doğru hareket
etmesi ile küçültülmeye çalışılır.
5-7. günde başlayan bu hareket sabit bir hızla 39. güne kadar devam eder
Nadiren spontan kanama olur, daha çok deformite ve fonksiyon bozukluğuna
yol açar
Aktin filamentlerinden zengin miyofibroblastlarla sağlanır.
63. Akut hipokalemi tedavisinde hücre içi potasyum düzeyinin idamesi için,
aşağıdakilerden hangisi intravenöz potasyuma ek olarak verilebilir?
A) Kalsiyum
B) Sodyum bikarbonat
C) insülin
D) Magnezyum
E) Sodyum polistiren sülfonat
Cevap D
Hipokalemi
K+<3mEq/l olması durumudur.
Halsizlik, adale güçsüzlüğü ve krampları paralitik ileus, myokardın dijitale has-
sas hale gelmesi, anormal EKG bulguları (AV blok, ST çökmesi, QT uza-
ması, düşük T ve U dalgaları)
Hipokalemi nedenleri
GİS: Pilor obstrüksiyonu, kusma, NG drenaj, ishal (en sık)
Yetersiz alım (K içermeyen parenteral sıvılar)
Artmış renal kayıp: Hiperaldosteronizm, diüretikler, penisilin (tübüler K kaybına
neden olur), hipomagnezemi.
Hücre içine kaçış: İnsülin tedavisi, alkaloz (pH 0.1 arttığında potasyum 0.3
düşer)
Amfoterisin, aminoglikozid, cisplatin, ifosfamid Mg kaybına neden olurken, se-
konder olarak böbrekten K+ kaybını artırırlar.
Hipokalemi Bulgular:
Paralitik ileus (posteperatif uzamış ileusun en sık sebebi hipokalemidir), kons-
tipasyon
Reflekslerde zayıflama, paralizi, yorgunluk dijital kullananlarda toksisite riski
artar. Arrest (asistoli yada nabızsız elektriksel aktivite), hipotansiyon (AT
II’ye cevap düşer ve periferik damar direnci azalır)
Poliüri, polidipsi görülür.
EKG bulguları:
Voltaj düşüklüğü
U dalgaları
T dalgasında düzleşme
ST çökmesi
Tedavi:
K+ eksikliği = (Normal K+ - Bulunan K+) x Vücut ağırlığı x 0.6.
Ağır hipopotasemi durumunda saatte maksimum 40 mEq, bir günde ise en fazla
240 mEq potasyum verilebilir. Genelde 1000 ml sıvı içine en fazla 40 mEq
potasyum konabilir.
Oligürik hastalarda ve cerrahiyi takiben ilk 24 saat K replasmanı yapılmaz.
Cevap A
Hipermagnezemi
> 2.5 mEq/lt’nin üzerinde olması halidir.
Etiyoloji
Renal yetmezlik (en sık hipermagnezemi nedenidir.)
Hücre dışı volüm kaybı (yanık), majör travma ve cerrahi, şiddetli asidoz
Mg içeren antiasit ve laksatif kullanımı
Addison hastalığı (Mineralokortikoid hormonlar Mg atılımını sağlar)
Bulgular
Bulantı-kusma, azalmış DTR, letarji, hipotansiyon, solunum depresyonu, koma,
arrest görülebilir.
EKG: PR uzaması, QRS genişlemesi, uzamış T dalgaları
Tedavi
Magnezyum düzeyini düşürmek için eşlik eden asidoz ve hücre dışı açık dü-
zeltilmelidir.
Akut belirtiler 5-10 mEq/kg kalsiyum klorür, kalsiyum glukonat iv verilerek gi-
derilebilir
Magnezyum hala yüksekse periton diyalizi veya hemodiyaliz gündeme gelir.
Cevap C
66. Acil cerrahi öncesi vvarfarin kullanımına bağlı kanamayı önlemek için aşa-
ğıdakilerden hangisinin verilmesi en uygundur?
A) intravenöz vitamin K
B) Faktör VIII konsantresi
C) Desmop resin (DDAVP)
D) Taze donmuş plazma
E) Trombosit konsantresi
Cevap D
Cevap E
68. Lenf nodu metastazı yapma olasılığı düşük olan, daha çok 50 yaş üzerin-
deki kadınlarda görülen ve ince iğne aspirasyon biyopsisi ile tanısı net
olarak konamayan tiroid kanseri tipi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Papiller tiroid kanseri
B) Foliküler tiroid kanseri
C) Medüller tiroid kanseri
D) Anaplastiktiroid kanseri
E) Tiroid lenfoması
Cevap B
• Foliküler Karsinom
• TSH bağımlıdır.
• Daha çok iyot eksikliği olan bölgelerde görülür.
• Genellikle soliter ve kapsülle çevrili olma eğilimindedir.
• Tiroid CA’ların % 10 kadarını oluşturur
• 50 yaş civarı sıktır
• K/E=3/1
• % 85 hematojen yayılım gösterir.
• Patolojik olarak minimal invaziv ve invaziv olmak üzere iki tiptir.
• Uzun süredir var olan guatrda hızlı büyüyen soliter nodül foliküler ca’yı
akla getirmelidir.
• 10 yıllık yaşam:
• Noninvazivlerde % 72,
• İnvazivlerde % 44
• Tek başına kapsül invazyonu olan vakalar daha iyi prognozlu iken, damar
invazyonu olan vakalar daha kötü prognozludur.
• İİAB folliküler adenom ile karsinomu ayırt edemez
• İİAB’de folliküler hücre görülen aspiratların %20’si karsinom, %80’i ade-
nomdur.
• Uzak metastaz özellikle kemik metastazı ilk bulgu olabilir
• TSH supresyonu ile metastazlar kontrol altına alınır.
• Tanı ve tedavi papiller CA ile aynıdır.
• Prognozu olumsuz etkileyen faktörler:
Tanı konduğunda 50 yaşından büyük olması
4 cm’den büyük tümörler
Yüksek grade’li tümörler
Belirgin vasküler invazyon
Ekstratiroidal invazyon
Uzak metastaz
Cevap C
Sorudaki tümörün büyüklüğü T2 ile uyumlu, lenf nodu durumu ise N1 ile uyum-
ludur. Hasta T2N1M0 olarak değerlendirilip Evre IIB’ dir.
EVRELENDİRME
O :Tis N0 M0
I :T1 N0 M0
IIA :TO N1 M0
T1 N1 M0
T2 N0 M0
IIB :T2 N1 M0
T3 N0 M0
IIIA :T0 N2 M0
T1 N2 M0
T2 N2 M0
T3 N1 M0
T3 N2 M0
IIIB :T4 N0 M0
T4 N1 M0
T4 N2 M0
IIIC : N3 M0
IV : M1
Cevap: D
71. Ana safra yolunun distal kısmında tümöral bir nedene bağlı tıkanma sarı-
lığı olan bir hastada safra kesesinin ele gelmesi bulgusu aşağıdakilerden
hangisidir?
A) Kehr bulgusu
B) Murphy bulgusu
C) Courvoisier bulgusu
D) Obturator bulgusu
E) Charcot bulgusu
Cevap C
Cevap A
Sinüzoidal
Siroz (bütün nedenler)
Alkolik hepatit
Postsinüzoidal
Veno-oklüziv hastalık
Budd-Chiari sendromu
Konstriktif perikardit
Portal kan akımında artış
Splenomegali (karaciğer hastalığına bağlı değil)
Arterioportal fistül
İntrahepatik portal HT
Presinüzoidal(en sık neden şistozomiyazis)tir.
Sinusoidal;
Siroz
Toksik hepatit
Kronik hepatit.
Postsinüzoidal; Venookluziv hastalık(en sık kemik iliği ve böbrek
transplantasyonu yapılan ve immunsupresif ilaç kullanan has-
talarda görülür.
Cevap B
Cevap B
MİDE LENFOMASI
- Diğer lenfomaların aksine primer mide lenfomaları kemik iliği veya periferik LN
tutulumuna yol açmaz.
- Kitle büyük boyutlara ulaşana dek tanı konmaz.
- Karın ağrısı en sık görülen yakınmadır (%80), bu ağrı H2 bloker ve proton
pompası inhibitörleri ile büyük ölçüde geçer. Bulantı, kusma, iştahsızlık ve
zayıflama da diğer görülebilen semptomlardır.
- Gizli kanama hastaların yarısından fazlasında görülür.
- Tanı endoskopi ve endoskopik biyopsi ile konur ancak biyopsiler derin alın-
malıdır.
- Sistemik tutulum olmadıkça tüm hastalara cerrahi eksplorasyon, KC biyopsisi,
paraaortik ve çölyak LN biyopsisi rutin yapılır. Splenektomi direkt tutulum
olursa endikedir
- Distal mide lezyonları için subtotal gastrektomi, proksimal tümörler için ise total
gastrektomi uygun ameliyatlardır.
- Cerrahi sonrası rezidü hastalık yoksa radyoterapi gereksizdir.
- Radyoterapi, rezidü hastalık, pozitif cerrahi sınır veya nüks tedavisinde kul-
lanılır.
- Bazı çalışmalarda kemoterapi ve radyoterapinin tek tek veya beraber cerrahi
tedaviyle aynı sürviyi sağladığı belirtilir.
- Prognoz adenokarsinomdan iyidir.
Cevap C
Bariatrik cerrahinin hedefi morbid obez hastalarda uzun süreli devam eden kilo
kaybı sağlayarak sağlık durumunun düzeltilmesini sağlamaktır. Bu kalori
alımının azaltılması veya yiyeceklerden kalori emiliminin azaltılmasını, daha
az besin miktarı alımı ile daha az, daha yavaş yemeyi teşfik etme şeklinde
yeme alışkanlıklarının değiştirilmesiyle sağlanmaya çalışılır. Morbid obe-
zite cerrahisinin tedavisinde kullanılmakta olan operasyonlar barsak ma-
labsorpsiyonuyla birlikte veya tek başına mide rezeksiyonu uygulanmasını
içerir. Mide kısıtlayıcı operasyonlar laparaskopik vertical bant gastroplasti,
laparaskopik ayarlanabilir gastrik banttır. Emilim bozucu girişimler ise biliyo-
pankreatik saptırma ve duodenal değiştirme ile birlikte pankreatik saptırma-
dır. Roux-en-Y gastrik by-pass ise hem kısıtlayıcı hem de emilim bozukluğu
sağlayıcı özelliklere sahiptir.
Cevap E
GİST’ ler yavaş ilerleyen submukozal tümörlerdir. Küçük lezyonlar genelde te-
sadüfi saptanır. Bazen de ülser olup kanamaya yol açarlar. Büyük lezyonlar
genellikle kilo kaybı, abdominal ağrı, dolgunluk hissi ve kanama gibi semp-
tomlar verirler. Yayılım hematojen yolla daha çok karaciğer ve akciğere
olur. Cerrahi sonrası patolojik incelemede nadirende olsa pozitif lenf nodla-
rına rastlanabilir.Tanı endoskopik ve biyopsiyle konur. Ancak semptomatik
ve 2 cm’ den büyük tümörler çıkarılmalıdır. Çoğu gastrik GİST’ ler midenin
gövdesinde ortaya çıkar ve tedavide wedge rezeksiyon yapmak uygundur.
Prognoz mitotic aktivite varlığı, sayısına ve tumor boyutuna bağlıdır. Komşu
organlara invazyon malignite göstergesidir. GİST’ lerin çoğu protoonkogen
ve c-kit yönünden pozitiftir. İmatinip c-kit troziknazın aktivasyonunu bloklar
ve metastatik, rezeke edilemeyen GİST’ li hastalarda tedavide kullanılabilir.
Cevap D
Cevap C
Deri
Eritema multiforme
Eritema nodosum
Piyoderma gangrenosum
Göz
İritis
Üveit
Konjonktivit
Eklem
Periferal artrit
Ankilozan spondilit
Kan
Anemi
***Trombositoz
Flebotromboz
Arteryel tromboz
Karaciğer
Non-spesifik triadit
Sklerozan kolanjit
Böbrek
Nefrotik sendrom
Amiloidoz
Pankreas
Pankreatit
Genel
Amiloidoz
Cevap E
80. Sol oksipital lobda lokalize tümör nedeniyle ameliyat edilen 55 yaşındaki bir erkek has-
tada, patolojik incelemede yassı hücreli karsinom metastazı saptanmıştır.
Bu hastada primer odak açısından ilk önce incelenmesi gereken organ
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Böbrekler
B) Akciğer
C) Mide
D) Özofagus
E) Kolon
Cevap B
Cevap E
Cevap A
TESTİS TÜMÖRLERİ
En sık 15-35 yaşlarda görülür.
Etyolojide
En önemli faktör kriptorşidizm’dir.
Gonada ldisgeneziler,
Kimyasallar ve travmada sorumlu tutulmaktadır.
Özellikler
%95’i germ hücrelidir. %5 non-germ hücrelidir.
Patoloji:
Germ Hücreli
Seminom (% 35): En sık bilateral primer testis tümörüdür. Bazen içinde
sintyotrofoblastik komponent barındırır.
Embriyonel hücreli kanser ( %20)
Teratom (%5)
Koryokarsinom (%1)
Miks hücreli (teratokarsinom) (% 40):Teratom+embriyonel kanser
Yolk sak ( Endodermal sinus Tm) :Çocuklarda en sık testis tümörü
Non-Germ Hücreli
Leyding hücreli (Reinke kristali barındırır) Asemptomatik, jinekomasti
Sertoli hücreli tümör
Gonodoblastom : Gonodal disgeneziye eşlik eder.
Klinik:
Testis tümörleri için tipik klinik ağrısız skrotal şişliktir.
Tümörün yaptığı orşit ve tümör içine kanama nedeniyle %20 vaka akut ağrı ile
başvurur.
50 yaş üzerindeki hastalarda en sık testiküler tümör lenfomadır.
Komplikasyon:
En sık metastaz AC’lerdedir. Lenfatik ile paraaortik lenf bezlerine yayılır.
Cevap B
84. Parotidektomi yapılan bir hastanın 6. ay kontrolünde yemek yeme ve çiğneme sıra-
sında yüzün ameliyat edilen kısmında flushing ve terleme yakınması vardır.
Bu hasta için en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Tükürük fistülü
B) Nervus auricularis magnus nöroması
C) Sialoadenoz
D) Frey sendromu
E) Chorda tympani kesisi
Cevap D
Cevap D
İnoperabilite Kriterleri:
1- Toraks dışı lenf bezlerine metastaz (servikal, supraklavikular)
2- Mediastinal bilateral LAP
3- Karaciğer, beyin, kemik, deri metastazı(Uzak organ ve doku metastazları)
4- Göğüs duvarı invazyonu
5- Vokal kord paralizi
6- Plevrada malign sıvı varlığı
7- Vena Kava Superior Sendromu
8- Karşı Akciğer ve bronş metastazı
9- Perikard tutulumu ile perikardiyal tamponad
10- Ana bronşta karinaya 2cm’den yakın mesafede veya bifurkasyonda tümör
11- Horner Sendromu
12- Akut myokard enfarktüsü, kalp, karaciğer ve böbrek yetmezliği
13- İleri demans
14- KOAH, Kor pulmonale
15- Evre III-B ve evre IV inoperabledir. Bunlara sadece RT ve KT yapılır. (Küçük
hücrelide sadece evre IA operabledır)
Referans 1: Tustime İnfotus Dahiliye - sayfa 213
86. Doğum eylemi süresince fetal başın yaptığı eksternal rotasyon hareketi
hangi aşamada gerçekleşir?
A) Angajman
B) Pelvik girimden geçiş
C) Orta pelvise giriş
D) Pelvik çıkım düzlemine giriş
E) Omuz doğmadan hemen önce
Cevap E
Doğumun kardinal hareketleri, prezente olan fetal kısmın kemik pelvise adap-
tasyonu için gerekli hareketlerdir. Fetusun en dar pelvis segmentinden (orta
pelvis) en küçük çap (suboksipitobregmatik çap) ile geçmesi gereklidir.
Bu amaçla sırayla şu kardinal hareketlerle doğum gerçekleşir:
1. Angajman
2. İniş
3. Fleksiyon: Fetal çenenin toraksa değmesidir.
4. İç rotasyon: Fetal başın pelvis içinde ön–arka pozisyona dönmesi (oksiput
anterior pozisyon)
5. Ekstansiyon: Fetal başın simfizis pubisten destek alması ile çenenin to-
rakstan uzaklaşması (bu harekekt ile fetus başı pelvisten kurtulur ve fetal
baş doğar)
6. Dış rotasyon: Fetal başın pelvisi terkettikten sonra tekrar transvers pozis-
yona dönmesidir.
7. Atılma: Omuzların çıkması ile birlikte, fetusun tamamen pelvisi terketmesi ve
doğumun gerçekleşmesidir.
Fetal baş dış rotasyonunu tamamladıktan sonra önce ön omuz, takiben arka
omuz pelvisten kurtulur ve fetusun doğumu gerçekleşir. Bu nedenle eks-
ternal rotasyon, hemen omuzların doğumundan önce gerçekleşmektedir.
87. Erken gebelik kayıplarının nedeni olarak en sık görülen kromozomal tri-
zomi tipi aşağıdakilerden hangisidir?
A) 13
B) 14
C) 15
D) 16
E) 17
Cevap D
Cevap B
Erken deserelasyon: Fetal başın basısına bağlı vagal refleksle oluşan geçiçi
azalmadır. Uterin kontraksiyonlarla ayna görüntüsü olacak şekilde azalma
meydana gelir. Sıklıkla 7–8 cm açıklıkta meydana gelir ve çıkım bradikar-
disi olarak da bilinir.
Referans 1: Kadın Doğum Ders Notu, II. fasikül; sayfa: 213, 215 ve 266
Referans 2: İmpetus Kadın Doğum, sayfa: 143
Referans 2: Tustime TümTus Kadın Doğum, sayfa: 201
Cevap A
Fetal pozisyon, prezente olan (önde gelen) fetal kısmın doğum yoluna göre
konumunu ifade eder (verteks gelişlerde oksiput, yüz gelişte mentum, ma-
kadi gelişte sakrum, omuz gelişte akromion referans alınarak sağ ya da sol,
ön veya arka olarak ifade edilir).
Alın ise bir prezentasyon şeklidir ve en nadir gözlenen prezentasyon olarak
bilinir.
Cevap E
91. Erken doğum eylemine yol açtığı düşünülen bir enfeksiyonda aşağıdaki-
lerden hangisinin azalması tanıyı doğrular?
A) Amniyotik glukoz düzeyi
B) Serum C–reaktif protein düzeyi
C) Kanda lökosit sayısı
D) Amniyotik interlökin–6 düzeyi
E) Serum sitokin düzeyi
Cevap E
Referans 1: Kadın Doğum Ders Notu, II. fasikül; sayfa: 245 ve 251
Referans 2. İmpetus Kadın Doğum, sayfa: 169 ve 170
Referans 3. TümTus Kadın Doğum, sayfa: 242
Cevap C
Ektopik gebeliğe neden olan faktörler arasında en sık izlenen salpenjit iken,
tubal konservatif cerrahiler, ektopik gebelik öyküsü ve tubal sterilizasyon
yüksek risk faktörleri arasında yer almaktadır. Genel olarak tüm kontrasep-
tif yöntemler gebelik oluşumunu önledikleri için ektopik gebelik insidansını
azaltırlar. Kullanılan kontraseptif metodun başarısız olması halinde gelişen
gebeliğin ektopik olma riski bazı yöntemlerde artmaktadır. Gebelik duru-
munda en fazla ektopik gebelik riskini artıran kontraseptif yöntem tubal
sterilizasyondur.
Cevap A
94. Genital yapılarda tutulumu olan gestasyonel trofoblastik tümörlü bir hasta
FIGO ya göre hangi evrededir?
A) Ic
B) II
C) Illa
D) lllb
E) Illc
Cevap B
Buna göre tümör, uterus dışında ve genital organlara ulaşmış ise II. evrede
yer alır.
Cevap E
96. Fenotipi dişi olan bir hastada aşağıdakilerden hangisi androjen insensiti-
vite sendromu ile 5a–redüktaz defekti ayırıcı tanısında belirleyicidir?
A) Amenore
B) Genotip
C) Meme gelişimi
D) Müllerian agenezi
E) Gonad yapısı
Cevap C
5α–Redüktaz Eksikliği:
Karyotip XY’dir. Otozomal resesif geçişlidir. Testisler normaldir, Wolf kanalı
gelişmiştir (iç genitalia normal erkek tipinde). Tanıda artmış testosteron/
DHT oranı kullanılır. Tanı konur konmaz hem virilizasyonu, hem de neop-
lazik gelişimi önlemek için gonadektomi yapılmalıdır.
Androjen duyarsızlık sendromundan en önemli farkı, bu olgularda meme
gelişiminin olmaması ve gonadotropin düzeylerinin daha düşük sey-
retmesidir.
Cevap D
Cevap B
99. Tek başına progestin içeren oral kontraseptif haplar ile ilgili aşağıdaki
ifadelerden hangisi yanlıştır?
A) Fonksiyonel över kisti sıklığını artırır.
B) Anne sütünü azaltmaz.
C) Kardiyovasküler komplikasyon riski yüksek olanlara verilebilir.
D) Hipertansif etkisi yoktur.
E) Anormal uterin kanamayı azaltır.
Cevap B
Tek başına progestin içeren oral kontraseptiflerin (mini hap) klinik özel-
likleri:
• Karbonhidrat metabolizması ve koagülasyon üzerine minimal etkilidir.
• Ciddi hipertansiyon oluşturmaz
• Kardiyovasküler komplikasyon riski olan hastalarda (trombozis öy-
küsü, hipertansiyon, migren baş ağrıları, 35 yaş üzerinde sigara içinler)
tercih edilebilir.
• Doğurganlığa çabuk dönüş saptanmıştır.
• Emzirenler için ideal tercihtir (postpartum 3. günde başlanabilir).
• Venöz tromboemboli riskini arttırmaz.
• İrregüler kanamalar sıktır ve yöntemin en önemli bırakılma nedenidir.
• Gebelik oluşması halinde artmış ektopik gebelik riski
• Fonksiyonel kistler daha sıktır, rekürren kist öyküsü olanlarda kombine
KOK veya depo MPA düşünülmeli.
• Mini hap kullananlarda SHBG azalır, akne oluşabilir.
• Karbonhidrat metabolizması üzerine etkileri minimal olmasına karşın, ges-
tasyonel DM olup emziren kadınlarda diyabet riski 3 kat artmıştır, bu
progestinin insulin rezistansı üzerine etkisinden olabilir.
•