You are on page 1of 7

TDSYMB

TÜRKİYE'NİN ET ÜRETİMİ

Prof. Dr. Numan AKMAN


A.Ü. Ziraat Fakültesi
Zootekni Bölümü

TÜRKİYE’NİN ET ÜRETİMİ

Giriş
Et ve süt üretimi bir yandan insanların yeterli ve dengeli beslenmesine katkıda bulunurken diğer yandan da üreticilerine
gelir sağlar. Et ve süt ile bunların ürünlerinin dünya ticaretinde de oldukça önemli bir yeri vardır.
Süt üretiminde memeli hayvanlardan sığır, manda, koyun, keçi ve deveden yararlanılırken, et üretiminde bunlara do-
muz, tavuk, at, hindi, balık vb hayvanlar da katılmaktadır. Öyle ki, balık ve diğer deniz canlıları dışarıda tutulursa, günü-
müzde dünya et üretiminin yaklaşık % 37’si domuzdan, % 30’u da kanatlı hayvanlardan (% 28 tavuk+% 2 hindi) elde
edilmektedir. Avrupa Birliği’nde bunların toplam üretimdeki payları aynı sırayla % 52.5 ve % 24’tür (% 19.3 tavuk+% 3.7
hindi) . Türkiye et üretiminde önemli yeri olan sığırın Dünya ve AB(27) et üretimindeki payı sırasıyla % 22.8 ve % 18.7
olarak hesaplanabilmektedir. Koyun- keçinin Dünya ve AB (27) et üretimindeki payı ise yine aynı sıra ile % 5 ve % 2.5’tir.
Bu değerlerden dünya et üretiminde domuz, tavuk ve sığırın önemli bir yer aldığı, koyun, keçi ve mandanın katkılarının
sınırlı olduğu anlaşılmaktadır.
Türkiye’de günümüz et üretiminin yaklaşık % 55’i tavuktan elde edilmektedir. Geriye kalan üretimin yaklaşık % 76’sı sığır-
dan, % 24’ü de koyun, keçi ve mandadan sağlanmaktadır. Son 10 yıllık dönem dikkate alındığında toplam et üretimde
tavuğun, kırmızı et üretiminde ise sığırın payının arttığı anlaşılmaktadır. Öyle ki 1999 yılı kırmızı et üretiminde koyun ve
keçinin % 33 olan payı 2008 yılında % 23’e gerilemiştir.
Fiyat Artışı
Türkiye’de kırmızı etten başlayarak 2009 yılının ikinci yarısından itibaren et fiyatlarının artması, artışın nedenlerine yöne-
lik birçok tartışmayı da gündeme getirmiştir. Tartışmalara katılanların önemli bir bölümü et üretiminin yetersiz olması
nedeniyle fiyatların yükseldiğini ileri sürmekte, çare olarak da ithalatı işaret etmektedir. Fiyat artışının sebebi üretim
düşüklüğü ise bunun neden 2009 yılının ikinci yarısına kadar etkisini göstermediğine hemen hiç değinilmemektedir.
Hele geçen yıl örneğin kuzu etinin, bugünkü fiyatın yarısına satılmasından, sığır eti ve süt fiyatlarının uzun süre mali-

DAMIZLIK SIĞIR YETİŞTİRİCİLERİ DERGİSİ


TDSYMB

TÜRKİYE'NİN ET ÜRETİMİ
yetin altında seyretmesinden ise hiç söz
edilmemektedir. Benzer şekilde istatis-
tikler doğru ise başta sığır olmak üzere
hayvan sayısındaki değişime bakarak et
üretiminin bu yıl düşeceğini söyleme-
nin de kolay olmadığı gözden kaçırıl-
maktadır.
Yukarıdaki hususlar dikkate alınırsa, fiyat
artışının 2009 yılı üretiminin yetersiz ol-
masından başka nedenleri de olmalıdır.
Bunlardan biri enflasyon değildir. Aynı
şekilde işsizliğin arttığı, her kesimin eko-
nomik krizden etkilendiği bir dönemde
talebin hızla arttığını ileri sürmek de
gerçekçi olmaz. Türkiye’nin et ve canlı
hayvan ihracatında çok önemli bir artış
olmadığı da bilinmektedir (Çizelge 1).
Aynı şekilde yetkililerin zaten yapılma-
dığını ifade ettikleri ithalatın durdurulduğu da söylenemez. O halde ne olmuştur da Türkiye’de önce koyun, ardından da,
koyun eti kadar olmasa da, sığır eti fiyatları artmıştır veya arttığı düşünülmektedir.
Bu oluşumu tek bir sebebe bağlamak mümkün değildir. Bunun birden fazla nedeni vardır. Örneğin besiciler yaklaşan
kurban bayramında daha iyi fiyat bulma beklentisiyle pazara mal çıkarmıyor olabilirler. İspatı pek mümkün olmadığı
halde varlığından haberdar olunan kaçakçılık durmuş ya da durdurulmuş olabilir.
Yeri gelmişken, kaçak hayvan ve hayvansal ürünler girişinin tek olumsuz etkisinin piyasayı bozmak olmadığını söyle-
mek gerekir. Kaçakçılık devleti ciddi bir vergi kaybına uğramakta, hayvan hastalıklarının ülkenin her tarafına yayılmasına
kaynaklık edebilmekte, haksız kazanç ve kara paraya dayalı servet birikimleri sağlamakta, ülke üreticinin emeğinin ça-
lınmasını kolaylaştırmaktadır. Dolayısıyla buna imkan sağlayanlar ya da önlemek için yeterli çabayı göstermeyenleri bu
olumsuzlukların da sorumluları arasında görmek gerekir.
Fiyatların yükselmesini sadece Türkiye’ye gayri resmi yollardan hayvan ve hayvansal ürünler girişinin azalması ya da dur-
masına bağlayanlar olabilir. Bu gerekçe doğru ve yeterli sayıldığında; Türkiye’de bu ürünlere talebin yüksek olduğunu,
ülke üretiminin hızla düştüğünü ve kaçakçılığın boyutunun sanılanın çok üstünde olduğu kabul etmek gerekir. Eğer
bunlar doğru ise; hemen sınır kontrolleri artırılmalı ve geçiş önlenmelidir. Ayrıca talebi iç piyasadan karşılamak üzere
ülke üretimini artıracak uygulamalar ile kırsal alana daha fazla kaynak aktarılmasına imkan veren politikalar benimsen-
melidir. Bu önlemler de hem et hem de süt için fiyat istikrarını sağlayacak uygulamalarla desteklenmelidir.
İhracat
Et fiyatlarının artmasına ihracatın etkisinin olup olmadığı, daha önce de belirtildiği gibi, ihraç edilen miktarlar izlenerek
ortaya konabilir. Durum bu açıdan incelendiğinde ülkenin özellikle canlı hayvan ihracatında artış eğilimini çağrıştıracak
bir değişme görülmektedir (Çizelge 1). Gerçekten de 2005 yılında yaklaşık 25.5 ton olan koyun-kuzu eti ihracatı 2006-
2009 yıllarında sırasıyla 15.7, 192.3, 17.7 ve 2.5 ton olarak gerçekleşirken, ihraç edilen canlı koyun sayısı 2006, 2008 ve
2009 yılları için sırasıyla 32 190, 37 351 ve 80 750 baş olmuştur. Aynı dönemde canlı sığır ihracatı yoktur. Sığır eti ihracatı
ise, en yüksek olduğu yılda (2008) 266 ton olarak gerçekleşmiştir. Bu miktar ihracatın, ithalat olmasa bile, iç piyasada
fiyatları bu hızda ve bu oranda artıracağını ileri sürmek pek çok koşulda inandırıcı olmaz.
Çizelge 1. 2005-2009 yılları canlı hayvan ve kırmızı et ihracatı*

2005 2006 2007 2008 2009**


Sığır Eti, kg 33 475 21 602 183 779 266 305 29 972
Baş 0 32 190 0 37 351 80 750
Canlı Koyun
kg 0 1 610 912 0 1 810 830 4 363 710
Koyun-kuzu Eti, kg 25 522 15 707 192 297 17 732 2 522
* Bilgiler “Türkiye İstatistik Kurumu Başkanlığı’ndan” sağlanmıştır.
** Ocak- Ağustos aylarını kapsar

Hızlı fiyat artışında gayri resmi yollardan hayvan çıkışının payı da olabilir. Bunun inandırıcılığı kaçak girişin durması ve
azalması ile Türkiye’den hayvan çıkışının bir arada olmasını mümkün kılacak gerekçeler ortaya konmasına bağlıdır. Bu

DAMIZLIK SIĞIR YETİŞTİRİCİLERİ DERGİSİ


TDSYMB

TÜRKİYE'NİN ET ÜRETİMİ
gelişmelerden ilk akla gelen ise söz konusu ülkelerde hayvan fiyatlarının Türkiye’dekinden daha hızlı ve daha fazla artma-
sıdır. Yalnız bu yönlü değişikliklere yol açabilecek gelişmelerden söz etmek de mümkün görünmemektedir.
Gerçekçi bir bakış açısıyla Türkiye’de sığır ve koyun eti fiyatının artmasının iki nedeni olduğu söylenebilir. Bunlardan biri,
nedeni ne olursa olsun, hayvan ve et girişinin ortadan kalkması veya yavaşlamasıdır. Ama asıl önemli ve tehlikeli olan
ise ülke kırmızı et üretiminin sanıldığından çok daha hızlı düşmüş olmasıdır. Belki bu iki temel nedene canlı hayvan ve
et ithalatına zemin hazırlamak için fırsat kollayanların çabaları ile Türkiye’nin hayvan ve hayvansal ürünler ithalatının
artırması gerektiğini düşünenlerin çoğalmış olmasını da eklemek mümkündür.
Üretim Tahmini
Bir ülkenin toplam et üretimi en doğru şekilde; ya bu amaçla kesilen hayvanlardan elde edilen karkasların ağırlığının
toplanması ya da kesilen hayvan sayısının ortalama karkas ağırlığıyla çarpılmasıyla bulunur. Yalnız Türkiye’de kırmızı et
üretim değeri bu yollardan elde edilmez. Örneğin koyun, keçi, sığır ve manda eti üretimi mezbaha kesimlerine dayandı-
rılmaktadır. Zaman zaman kurban bayramı ve mezbaha dışı kesimleri de üretime katma çabaları söz konusu olabilmek-
tedir. Fakat bu girişimlerle yapılan düzeltmeler üretim değerini gerçeğe yaklaştıracak varsayımlardan uzaktır.
Türkiye’de kırmızı et üretimi istatistikleri çoğunlukla hemen sadece mezbaha kesimlerini içerir. Ülkede mezbaha dışı ke-
simler olduğu için de, bu tahminler gerçek üretimi yansıtmaz. Kısaca, Türkiye’de et üretim istatistikleri bir kısmı yukarıda
belirtilen nedenlerle güvenilir değildir. Örneğin 2000-2007 yılları arasındaki sığır, manda ve tavuk eti üretimi bakımından
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve FAO veri tabanlarındaki değerler aynı iken, koyun ve keçi eti üretiminde TÜİK değer-
leri daha küçük, hindi eti üretiminde ise daha büyüktür. Bunların hangilerinin doğru olup olmadığı bu yazının konusu
değildir. Ama Türkiye'de özellikle koyun, keçi ve sığır eti üretimleri mezbaha kesimlerine dayalı ve bu iki kaynağın (TÜİK
ve FAO) bilgi sağlayıcıları aynı ise- ki öyle olması beklenmelidir- aradaki fark kuşku yaratmaktadır. Bu çalışmada sığır,
koyun ve keçi eti üretimi için her iki kaynakta yer alan verilerin hatalı olduğu kabul edilerek, daha uygun olacağı düşün-
cesiyle, hayvan sayısı ve karkas ağırlıklarına dayalı farklı bir hesaplama yapılmıştır. Hesaplamada ayrıntıları Akman 20031
tarafından açıklanmış yol izlenmiştir.
Et üretim tahmininde temel değişkenlerden birisi hayvan sayısıdır. Sığır, manda, koyun ve keçi eti üretiminin ana kaynağı
olan hayvan sayısının son 10 yıllık değişimi Grafik 1’de görülmektedir. Değerler TÜİK veri tabanından alınmıştır ve FAO
veri tabanındaki aynı yıl değerlerinden farklıdır. Fakat TÜİK veri tabanındaki herhangi bir yıl sığır sayısı FAO veri taba-
nında bunu izleyen yıl değeri ile aynıdır. Örneğin TÜİK’te 2000 yılı, FAO’da da 2001 yılı sığır sayısı 10 761 000 baş olarak
yer almaktadır. Aynı durum koyun ve keçi sayısı için de geçerlidir. Bu nedenle hayvan sayıları TÜİK’te yer aldığı şekliyle
kullanılmıştır.
Grafikte görülen en belirgin husus, sığırda daha az olmak üzere, bütün türlerde hayvan sayısının azalmasıdır. Önlem
alınmazsa bu azalmanın devam etmesi beklenebilir. Dünyada koyun sayısı değişmez ve keçi sayısı hızla artarken, Türkiye
koyun ve keçi varlığının bu kadar hızlı azalması dikkatle değerlendirilmesi gereken bir olumsuzluktur.

1
Bir Populasyonda Kırmızı Et ve Süt Üretiminin Tahmini. Damızlık Sığır Yetiştiricileri Dergisi. Yıl: 5, Sayı 21(14-19)

DAMIZLIK SIĞIR YETİŞTİRİCİLERİ DERGİSİ


TDSYMB

TÜRKİYE'NİN ET ÜRETİMİ
Grafik 1. 1999 ve 2008 yılları Türkiye koyun, keçi, sığır ve manda varlığı ve 1999 hayvan sayısı 100 kabul
edildiğinde sonraki yıllar değeri

Yıl Sığır Manda Koyun Kıl Keçi Ankara Keçisi


1999 11 054 000 165 000 30 256 000 7 284 000 490 000
2008 10 859 942 86 297 23 974 591 5 435 393 158 168

Kırmızı et üretim tahmininde kullanılan ikinci unsur karkas ağırlığıdır. Karkas ağırlığı mezbaha kesimlerini içerdiği belir-
tilen TÜİK veri tabanındaki et üretim değeri kesilen hayvan sayısına bölünerek elde edilmiştir. Bu değerleri kullanmakla
mezbaha kesimlerindeki karkas ağırlığının Türkiye için de geçerli olduğu varsayılmıştır. Bu varsayımın hatalı olduğu ileri
sürülebilir. Ama bu değerin kesilmesi beklenen hayvanların büyük bir bölümünden elde edildiği de unutulmamalıdır.
Yukarıda anlatılan şekilde hesaplanmış karkas ağırlıkları Çizelge 2’dedir. Çizelgeden anlaşıldığı üzere sığır dışındaki türle-
rin karkas ağırlığında önemli bir değişim olmamıştır ve bu yadırganacak bir durum değildir.
Çizelge 2. Çeşitli türlerin ortalama karkas ağırlığı, kg

Türler / Yıllar 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008
Sığır 174.3 168.7 179.9 184.7 182.6 196.6 197.3 194.6 215.6 213.5
Manda 184.0 172.1 183.4 161.2 179.5 197.8 176.8 183.7 208.6 184.0
Koyun 18.6 18.2 18.0 19.3 17.7 17.7 17.8 17.2 18.3 17.3
Keçi 18.1 18.3 18.4 20.4 18.9 18.1 18.0 17.6 19.2 17.9

Kırmızı et üretimi tahmininde kullanılabilecek değişkenler-


den üçüncüsü “kasaplık güç”tür. Kısaca bir populasyondan
bir yıl içerisinde kesilebilecek hayvanların toplam hayvan-
lara oranı kasaplık güç olarak ifade edilir. Türkiye kırmızı et
üretimi hesaplanırken DPT özel ihtisas komisyonu çalışma-
larında da kabul gören kasaplık güç değerleri kullanılmıştır.
Bu değer koyun için % 43, keçi için % 32, sığır için % 30 ve
manda için % 21’dir.
Kırmızı Et Üretimi
Yukarıdaki değişkenler kullanılarak yapılan et üretim tah-
minleri ile TÜİK veri tabanındaki üretim değerleri Çizelge
3’te verilmiştir. Çizelgede görüldüğü üzere TÜİK veri ta-
banında yer alan et üretimi bütün yıllarda tahmin edilen
değerlerden düşüktür. Örneğin 2008 yılı üretimi TÜİK veri
tabanında yaklaşık 482 bin ton iken, tahmin edilen değer
yaklaşık 910 bin ton olmuştur.

DAMIZLIK SIĞIR YETİŞTİRİCİLERİ DERGİSİ


TDSYMB

TÜRKİYE'NİN ET ÜRETİMİ

Tahminlerde yer alan değişkenlerden kasaplık güç değerinin doğruluğuna ilişkin bazı kaygılar olabilir. Ama bütün türler-
de kasaplık güç değerinin aynı anda % 1 artması veya azalmasının toplam kırmızı et üretiminde yaklaşık % 3 lük bir artış
ya da azalmaya sebep olacağı hesaplanabilir. Bunun değeri de yıllara göre 24-30 bin ton arasında değişmektedir.

Çizelge 3. TÜİK veri tabanında yer alan ve bu yazı için tahmin edilen et üretimi, ton

Koyun Keçi Sığır Manda Toplam


Yıllar
TÜİK Tahmin TÜİK Tahmin TÜİK Tahmin TÜİK Tahmin TÜİK Tahmin

1999 132 476 242 584 23 693 45 026 349 681 577 853 5 196 6376 511 046 871 839

2000 111 139 222 820 21 395 42 276 354 636 544 767 4 047 5276 491 217 815 140

2001 85 661 209 277 16 138 41 249 331 589 569 235 2 295 5314 435 683 825 074

2002 75 828 208 573 15 454 44 264 327 629 543 131 1 630 4100 420 541 800 067

2003 63 006 193 863 11 487 41 009 290 454 536 062 1 709 4273 366 656 775 207

2004 69 715 192 035 10 300 38 187 365 000 593 894 1 950 4316 446 965 828 432

2005 73 743 193 564 12 390 37 520 321 681 623 039 1 577 3898 409 391 858 021

2006 81 899 189 390 14 133 37 413 340 705 634 598 1 774 3877 438 511 865 278

2007 117 524 200 151 24 136 38 646 431 963 713 696 1 988 3710 575 611 956 203

2008 96 738 178 439 13 753 32 073 370 619 695 505 1 334 3334 482 444 909 351

Kesim Hızı ve Et üretimi


Bir populasyondan elde edilecek et üretiminin düşmesinin veya yeterince artırılamamasının önemli nedenlerinden
birisi hayvan sayısındaki sürekli azalmadır. Şayet karkas ağırlığı ya da kasaplık gücü etkileyen diğer unsurlarda sayısal
azalmayı telafi edecek iyileşme yoksa et üretimi düşer. Koyun, keçi ve manda et üretimlerinde görülen azalma bu nite-
liktedir. Ele alınan dönemde hayvan sayısı azalmış, diğer unsurlarda ise önemli bir değişme olmamıştır. Sonuçta 2008
yılı için hesaplanan et üretimi de 1999 yılı et üretiminin koyun, keçi ve mandada sırasıyla % 73.6’sı, % 71.2’si ve % 52.3’ü
kadar olmuştur.

DAMIZLIK SIĞIR YETİŞTİRİCİLERİ DERGİSİ


TDSYMB

TÜRKİYE'NİN ET ÜRETİMİ
Doğuracak nitelikli hayvan sayısının hızla azalmasının et üretimine yansıması daha kısa sürede ve daha şiddetli olur.
Yaklaşık 10-11 milyon baş arasında seyreden, Türkiye sığır populasyonu için inek oranı % 38 civarında kabul edilmektedir.
Olağan seyrin dışına çıkılarak ineklerin fazladan % 10’unun (Türkiye için bu yaklaşık 400 000 doğurabilir dişi demektir)
kasaba gitmesi o yıl üretimini yaklaşık 80-90 bin ton artırır. Fakat takip eden yıllarda, örneğin iki yıl sonra ülke sığır eti
üretimi, kesimin gerçekleştiği yıl üretiminden çok daha düşük olur. Bu iki yıl içerisinde karkas ağırlığının değişmediği
varsayılırsa, kesimin gerçekleştiği yıla göre azalma 160-180 bin ton olarak hesaplanabilir. Sadece sığır dikkate alınarak
hesaplanan bu değer de, kesimin gerçekleştiği yıla göre Türkiye kırmızı et üretiminin yaklaşık % 18-% 20’si kadar bir
azalması demektir.
Doğuracak hayvanların kesilmesi diğer türlerde de benzer bir etki gösterir. Yani Türkiye için koyun ve keçide de benzer
durum söz konusu olmuştur. Özellikle kuraklık ve süt fiyatının düşmesi ile koyun ve keçiden elde edilen gelirlerin iyice
azalması 2007-2008 yıllarında, sığır da dahil, bütün türlerde kesimi hızlandırmıştır. Nitekim TÜİK veri tabanında yer alan
2007 yılı et üretim değerleri 2006 yılına göre; koyunda 1.43, keçide 1.71, sığırda 1.27 ve mandada 1.12 kat fazladır. Bu
durum, mezbaha kesimlerinin oranının artmasından ziyade dişi hayvan kesiminin artışı için bir gösterge sayılmalıdır.
Nitekim Türkiye’de inek başta olmak üzere dişi hayvan kesimlerinin arttığı, o dönemlerde de dile getirilmiştir. Ama bu
tespit ve uyarılar, o dönem pek kabul görmemiştir. Bu yönlü ifadeler bir muhalefet gayreti olarak değerlendirilmiş, dişi
hayvan kesimini hızlandıran faktörler, özellikle de çok düşük seyreden et ve süt fiyatları üzerine gidilmemiştir. Özetle, çok
düşük et ve süt fiyatlarının mağdur ettiği üreticilerin seslerine uzun bir süre kulak tıkanmış, birçok işletmenin hayvan var-
lığını azaltmasına veya üretim dışına itilmesine seyirci kalınmıştır. Oysa kamu, sektördeki önemli değişiklikleri izlemekle
görevli kurum ve elemanlara sahiptir. Buna rağmen fiyatların çok uzun süre düşük, hatta maliyetin altında seyretmesinin
etkilerini incelememek, kamunun ya bu tip değişiklikleri hızla ve zamanında izleyecek beceriye henüz kavuşamadığı ya
da bu işin savsaklandığı şeklinde değerlendirilmelidir. Eğer izleme görevi layıkıyla yerine getirilirse, hem sayısal azalma
gibi somut değişiklikler üzerindeki tartışma ortadan kalkacak, hem de isteniyorsa tedbir almada geç kalınmayacaktır.
Sonuç ve Öneriler
Yukarıdaki açıklamalar ışığında Türkiye'de günümüzde yaşanan ve arz açığına bağlanan fiyat artışlarında, son 2-3 yılda
özellikle doğurabilir dişi (anaç) kesimine dayalı sayısal azalmanın önemli payı olduğu kabul edilmelidir. Süt piyasasındaki
gelişmeler de bu görüşü destekler mahiyettedir.
Hayvansal ürün fiyatlarında ortaya çıkan düşmenin daha sonraki dönemlerde, özellikle et üretiminde önce bir artışa
ardından da hızlı bir azalmaya yol açacağı akılda tutulmalıdır. Türkiye tam da böyle bir dönemi yaşamaktadır. Son 2-3 yıl
içerisinde üretime ilişkin olumsuzlukları yok sayan ve bu yüzden üretim hayvanlarının elden çıkarılmasına göz yuman
ya da bunu fark edemeyen anlayış, bugün acı gerçekle karşı karşıya gelmiştir. Hayvansal üretimde yapılan yanlışların
etkisinin genellikle birkaç yıl sonra görüleceği bilinmelidir. Bugün yapılması gereken geçmiş hataları tespit ederek tek-

DAMIZLIK SIĞIR YETİŞTİRİCİLERİ DERGİSİ


TDSYMB

TÜRKİYE'NİN ET ÜRETİMİ

rarını önlemek olmalıdır. Oysa şimdi bazı kesimler fiyat artışı gerekçesine dayalı olarak ithalat kapısını sonuna kadar
açma düşüncesini egemen ve olağan kılmaya çalışılmaktadır. Yani geçmişte de bu ürünlerin ithalatını sıradan bir ticari
faaliyet olarak değerlendirip, sadece daha çok kazanç kaygısıyla hareket edenler, önce et ve canlı hayvan, ardından da
süt ve ürünleri ithalatına gerekçe üretme gayretindedirler. Bu gayreti biraz daha ileri götüren bazı grup ve şirketler de
yine Türkiye’nin besi hayvanı ithal etmesine alt yapı oluşturmanın peşine düşmüşlerdir. Üretimle bağı güçlü olmayan bu
kesimlerin kısa dönem çıkarlarına göre biçimleyip ulusal politika olarak sundukları önerileri doğru ve tek çözüm sanmak
ve bunlara uygun hareket etmek ülkenin hayvansal üretim geleceğini ipotek altına sokacaktır. Türkiye hem et ithalatına
hem de bugünkü gerekçelerine dayalı besi materyali ithalatına karşı olmalıdır. Bunun aksi gelişmelere imkan verenler
de, yol açanlar da büyük bir sorumluluk altına girecekleridir. Yetkililerin ve hayvancılık sektörünün geleceğinin aydınlık
olmasını isteyenlerin bu konularda yeterince uyanık ve kararlı davranmaları ülkenin yararına olacaktır.
Türkiye’de yetkili kurumlar hayvan varlığına ilişkin değerlerin doğru olup olmadığını hızlı biçimde kontrol etmelidirler.
Türkiye’de kısmi ya da tam hayvan sayımı yapılırsa, büyük olasılıkla hayvan varlığının, istatistiklerde yer alan değerlerden
çok daha düşük olduğu görülecek ve ilk hayvan sayımının yapıldığı 1984 yılında yaşanan şaşkınlıklar tekrarlanacaktır.
Ama bu yönlü bir tespit gerçekleşirse ülkede, talep çok artmasa da, üretimin düştüğü anlaşılacak ve bunu ortadan kal-
dıracak politikalar izlemek mümkün olacaktır. Örneğin, koyun ve keçi başta olmak üzere hayvan sayısını artırmaya daha
fazla gayret edilmesi gereği kavranacaktır.
Et üretimini artırmaya elbette karkas ağırlığını artırmanın olumlu etkisi vardır. Yalnız Türkiye et üretimini artırmada sa-
dece hayvan başına karkas ağırlığının artırılmasının yeterli olacağı düşünülmemeli, karkas ağırlığını uygun seviyelere
taşımayı ihmal etmeden özellikle koyun ve keçi sayısının artırılmasına imkan sağlayacak politikalar uygulanmalıdır. Bu
politikaların uygulama alanı belirlenirken koyun ve keçi sayısının sadece Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde
değil, Orta ve Batı Anadolu’da da, üstelik daha hızlı biçimde, azaldığı unutulmamalıdır.
Sığır etinde Türkiye’yi ithalata mahkum gösteren yaklaşımlar bir an önce terk edilerek bir yandan genç sığır besisi özen-
dirilmeli, diğer yandan da besiye materyal sağlamak için başta doğu Anadolu olmak üzere yerli ırk ve melezlerinin
yoğun olduğu bölgelerde kombine ırklarla melezleme çalışmalarına ağırlık verilmelidir. ABD ve/veya Avustralya’dan etçi
( Angus vb) dana getirip Türkiye’de besleyerek et üretmek gibi anlamsız girişimler kesinlikle engellenmelidir. Çünkü Tür-
kiye için sığır söz konusu olduğunda, et sorunun aynı zamanda da süt sorunu olduğu bilinmelidir. Hele tavuk eti üretim
yöntemleri ile sığır eti üretimi arasında hiç paralellik kurulmamalıdır. Ayrıca, koyun ve keçinin de ülkenin en düşük gelirli
kesiminin temel üretim unsurları arasında yer aldıkları unutulmamalıdır.
Önümüzdeki dönemde süt ve karkas fiyatları olağanın üstünde seyrederse, bu defa özellikle sığır ve koyun sayısında artış
sağlama isteği ortaya çıkacaktır. Buna bağlı olarak et üretiminin bir süre artmayacağı veya düşük hızda artacağı, ardından
da üretim seviyesi ve fiyatların o dönemin normaline döneceği beklenmeli, bu geçiş döneminin çok uzun olmayacağı
da bilinmelidir. Bu sürece ithalat gibi dış unsurlarla müdahalenin, sektörde onulmaz yaralar açacağı unutulmamalıdır.

DAMIZLIK SIĞIR YETİŞTİRİCİLERİ DERGİSİ

You might also like