You are on page 1of 17

KANSER NEDENLERI

Çocukluk çagi kanserlerinin nedenleri halen bir çok bilim adami tarafindan
arastirilan bir konudur. Bu konuda üzerlerinde durulan en önemli nedenler
asagida siralanmistir.

1-Ailesel geçis : Bir ailede kanser görüldügünde anne ve babayi endiselendiren en


önemli soru , diger çocuklarinda da kanser görülüp görülmeyecegidir ? Bu soruya
hemen evet veya hayir demek zordur. Ancak kanserin bazi türlerinin ailsel geçis
özelligi olabilir. Daha ziyade Down sendromu gibi genetik bozukluga sahip bir
çocukta kanserin ortaya çikma ihtimalinin daha fazla olabileceginden
bahsedilebilir. Retinoblastoma ve glioma gibi tümörlerin ailesel geçis ile yakin
ilskileri olabilir. Bu oran %1-10 arasinda degismektedir. Ayrica kromozom
anomalileri bulunan ailelerde kansere meyilden bahsedilebilir. Bu yüzden bir
ailede kanser görüldügünde diger aile fertlerinde de görülebilecegini söylemek
zordur.

2-Ultraviyole Radyasyonu : Ultraviyolenin cilt kanserlerine yol açtigi


bilinmektedir.

3-Ionize radyasyon : Ionize radyasyonun lenfositlerde kromozomal anomalilere


yol açarak kansere neden olabilecegi ileri sürülmektedir. Hamilelik döneminde
rasyasyona maruz kalan annelerden dogan çocuklarda kanser görülme olasiligi
diger çocuklara oranla daha fazladir. Bilindigi gibi 2.Dünya savasi sirasinda
Hiroshima ve Nagasaki’ye atilan atom bombasindan sonra o bölgelerde yasiyan
ailelerin çocuklarinda kanser görülme insidansinin 3 kat daha fazla artmis oldugu
bilinmektedir.

4-Elektromagnetik dalgalar : !979 yilinda Werheimer ve Leeper tarafindan


yapilan bir çalismanin sonucunda elektromagnatik dalgalarin ÇÇK’ne yol
açabilecegi (Bilhassa lösemi) bildirilmistir.

5-Kimyasal ajanlar : Aflatoksinler, Aromatik aminler,rsenik, Asbestos, Benzene,


sigara, Nikel , Polisiklik hidrokarbonlar,trikloroetan ve Vinyl kloride Kansere yol
açtigi bilinen kimyasal ajanlardir. Pesatori ve arkadaslari 1993 yilinda Italya
Sveso’daki bir endüstiriyel kazadan sonra dioxin ile temas edenlerde kanser
riskinin artmis oldugunu vurgulamislardir. Insektisidlerinde kansere yol açabilir.

6-Viral enfeksiyonlar : Ebstein Barr virusünün Burkitt lenfomasina yol açtigi


bilinmektedir. Ancak bazi viruslerin insanlarin kromozomlarinda bulunan kanser
genlerini aktive ettikleri ileri sürülmektedir.

Sonuç olarak bazi kanser türlerinin haricinde hala kanserin kesin nedeni
bilinmemektedir
LÖSEMILER

Günümüzde lösemilerin nedenleri bilinmemekle beraber, hastanin içinde


bulundugu çevresel faktörler ve genetik yapisi arasindaki karsilikli etkilesim
sonucunda ortaya çiktigi düsünülmektedir. 15 yas altinda her yil yeni hasta
görülme sikligi 100.000 kiside 4 olarak bildirilmektedir. En fazla dört yas
civarinda görülür. Lösemi blast adi verilen lösemi hücresinin kontrolsüz
çogalmasi sonucu basta kemik iligi olmak üzere çesitli organ ve dokulari tutan
malin bir hastaliktir. Tedavi edilmedigi zaman ölüm ile sonuçlanir. Ancak
günümüzde kullanilan etkili ilaçlar ve kemik iligi transplantasyonu ile çok basarili
sonuçlar alinmaktadir. Lösemiler akut ve kronik olarak ikiye ayrilir. Kronik
lösemilere çocukluk çaginda nadiren rastlanir. En sik rastlanilan lösemi türü akut
lenfoblastik lösemidir.

Akut Lösemi;
Akut lösemiler lenfoblastik ve myeloblastik olmak üzere iki gruba ayrilir.
Tedavileri ve sonuçlari farklidir. Akut lenfoblastik lösemiler tedaviye daha iyi
yanit verirler.
Klinik : Hastalik solukluk, yorgunluk, kilo kaybi, ates, kemik agrisi, istahsizlik ve
halsizlik gibi genel sikayetler ile basliyabilir. Bazen çok kisa sürede doktora
müracaat edilen bir klinik tablo gelisebilirken , bazen de aylarca süren hafif
belirtiler ile seyredebilir. En fazla romatizma ile karisabilir. Muayenede boyun,
kasik ve koltuk altinda bezeler, karaciger ve dalakda büyüme, vücutta toplu igne
basi büyüklügünde kizarikliklar ve/veya daha büyük morluklak tespit edilebilir.
Laboratuar: Bu sikayetler ile doktora basvuran hastanin yapilan kan sayimi ve
yaymalarindan hastaliktan süphe edilir. Beyaz kürenin bazen 6000 mm3/dl altinda
, bazen de 100.000 mm3/dl üzerinde olabilir. Beyaz kürenin yüksek oldugu
durumlarda hastalik enfeksiyonlar ile karistirilabilir. Ayrica hemoglobin
düzeyinde düsme (kansizlik) ve trombositopeni (kan pulcuklarinin azalmasi)
görülebilir.
Tani : Kesin tani kemik iligi muayenesi ile konur.
Tedavi: Kemoterapi, Radyoterapi ve kemik iligi transplantasyonudur.

Tedavi malin hücrelerin ortadan kaldirilmasini hedefler. Hastalikta merkezden


merkeze tedavi degisebilmektedir. Esas olarak baslangiçta Indiksiyon tedavisi
denilen ve lösemik hücrelerin ortadan kaldirilmasini hedefliyen bir tedavi
uygulanir. Bu Hücum tedavisi tam remisyon saglamak için verilir. Tespit
edilebilir lösemik hücrelerin kaybolmasi ile hasta remisyonda kabul edilir. Kemik
iligi ve kan sayimlari normale döner. Bu tedavi genellikle 4 haftaliktir. Hastalarin
%90’ni bu süre içinde tam remisyona girerler.
Lösemik hücrelerinin sayisi azaltildiktan sonra hastaligin tekrarlamamasi için ve
tahlillerde görülemiyen kalinti lösemik hücreleri temizlemek için idame tedavisi
düzenlenir. Idame tedavisi kiz çocuklarda en az 2 yil , erkek çocuklarda 3 yildir.
Bu tedavi yoluyla siddetle kemik iligi baskilandigi için nötropeni (beyaz kürenin
düsmesi) gelisebilir.
Hastaligin baslangicinda veya idame tedavisi sirasinda Santral Sinir Sistemi
tutulumu tespit edilebilir. En sik belirtiler bas agrisi, kusma ve ense sertligidir.

Hastalik bazen idame tedavisi sirasinda tekrar ortaya çikabilir. Bu nedenle


hastalarin düzenli takibi gereklidir.

Prognoz : Hastanelerde kullanilan çesitli yogun kombine kemoterapi protokolleri


ile 5 yillik yasam orani çocugunuzun girecegi risk grubuna göre %60 ile % 90
arasinda degismektedir.

TEDAVISI:
Lösemi, son derece uzun, zor ve pahali bir tedavi gerektirmektedir. Lösemi tanisi
alan vakalara haftada, ayda bir damardan verilen çok sayida ilaç ve kemoterapi
tedavisiyle 2.5 yil kadar süren bir tedavi uygulanir. Bu tedavi sonucunda % 70-85
oraninda tamamen iyilesme saglanabilir. Yanlizca % 5 oranindaki vakalarda ve
uygun durumlarda kemik iligi nakli yapilabilir. Türkiye'de kemoterapi ve kemik
iligi nakli bati ülkeleri standartlarinda, basariyla yapilmaktadir.

LÖSEMILI ÇOCUKLAR VE AILELERININ PROBLEMLERI:


- Okuldan uzak kalmak
- Arkadaslari tarafindan dislanmak
- Toplumun bu çocuklarin iyilesme sansinin olmadigini düsünmesi
- Maske yüzünden hastaligin bulasici oldugunun düsünülmesi
- Çocuklarin sosyal etkinliklere katilamamalari (Sinema, tiyatro, ...)
- Çocuklarin sevdikleri yiyeceklerden uzak durma zorunlulugu
- Kan bulamamak
- Parasizlik
- Hastanede çocuklarina refakat etmek isteyen ailelerin is yerlerinden çok sik izin
almalari sonucu islerine son verilmesi

LÖSEMİYLE İLGİLİ SORU VE CEVAPLAR

Kırmızı kan hücresi (Eritrosit=Alyuvar)


Kana kırmızı rengini verir, görevi vücudun iptiyacı olan oksijeni taşımaktır.
Alyuvarların kandaki normal değerleri: 4.5-4.9 milyon/mm3 tür. Alyuvarlar
içlerinde hemoglobin (Hb) taşırlar. Hemoglobinin normal değerleri: 12.0-14.5
g/dl, hematokritin normal değerleri:

Trombosit
Kanın pıhtılaşmasını sağlar. Normal koşullarda kanamayı önler. Böylece vurma,
çarpma durumunda kanama durur. Trombositlerin kandaki normal değerleri:
150.000-400.000/mm3 arasındadır.
Beyaz kan hücresi (Lökosit = Akyuvarlar = WBC)
Enfeksiyonlar mücadelede görevlidir. Vücudun bağışıklık sisteminin bir
komponentidir. Bakteri ve virüsler ile mücadelede önemli fonksiyonları vardır.
Enfeksiyon durumunda akyuvar yapımı artar. Sayı çok düşükse enfeksiyonlara
yatkınlık artar.
Akyuvarlar nötrofil, lenfosit, eozinofil, bazofil ve monositlerden oluşur.

Nötrofil
Primer olarak bakterileri öldürür.

Lenfosit
İmmun cevaptan sorumludur. T ve B lenfosit alt grupları vardır.

Eozinofil
Allerjik ve iltihabı reaksiyonlarda rol alır.

Monosit (makrofaj)
İmmun cevaptan özellikle virüs, mantar, tüberküloz gibi etkenlere karşı
sorumludur.

Akyuvarların (WBC) kandaki normal değerleri


WBC: 5.000-10.000/mm3
Nötrofil: (WBC'nin) %50-60'ı
Lenfosit: (WBC'nin) %25-35'i
Eozinofil: (WBC'nin) %1-3'ü
Bazofil: (WBC'nin) %0-1

Kemik iliğinde kök hücresinin farklılaşması, çoğalması ve olgunlaşması sonucu


yapılan tüm hücreler kanımıza salınır. Bu hücreler ancak olgun şekillerde
vazifelerini yapabilir ve enfeksiyonlarla mücadele edebilirler.

Lösemi nedir?
Kan kanseri olarak da adlandırılan lösemi, kan hücrelerinin yapıldığı ve
kemiklerin ortasını dolduran doku olan kemik iliğinin hastalığıdır. Kan
hücrelerinin hatalı, başı boş, kontrolsüz yapımı sonucu oluşur. Lösemide kan
hücreleri hep genç, ilkel kalır ve durmadan çoğalırlar. Bu ilkel şekildeki hücrelere
blast denir.
Blast Nedir?
Blast hep genç, ilkel kalan ve vazifesini göremeyen beyaz kan hücresine denir.
Löseminin cinsine göre adlandırılırlar: Lenfoblast, miyeloblast, monoblast gibi.
İnsan yaşamında olduğu gibi kemik iliğinde de hücreler yapılır (doğar), büyür,
olgunlaşır, çoğalır, kana verilir, vazifelerini görür ve ölürler. Aslında yeni doğan
hücrede bir blasttır. Ancak bu blastlar kemik iliğinin 100 hücresinin 5'inden azdır
ve olgunlaşmasını sürdürür. Lösemide ise hücrelerin hemen hepsi %20-%100'ü
genç ve sorumsuzdur. Sayı olarak hızla ve dengesiz bir artış gösterir. Mikroskopta
blastlar tipine göre farklı özel bir görünümdedir.

Lösemi belirtileri nelerdir?


Kemik iliğinde "lösemi blastları" ortaya çıkıp sürekli artmaya başladığında, bu
artış giderek bir istilaya dönüşür. Kemik iliğinde bir yaşam kavgası başlar. Ancak
bir süre sonra lösemi blastları her köşeyi kaplar. Artık kana renk ve dokulara
oksijen veren kırmızı kan hücreleri, infeksiyonları önleyen beyaz kan hücreleri,
kanamaları durduran trombosit hücreleri yoktur. O zaman çocukta ilk belirtiler
ortaya çıkmaya başlar.
Kansızlık: Kırmızı kan hücreleri yapılamadığından hasta soluk, halsiz, iştahsızdır.
Çabuk yorulur. Çünkü kalp, beyin, kaslar oksijensiz kalmıştır.
Kanama: Burun kanaması, dışkı-idrarda kanama, deride morluklar, kırmızı mor
noktalar, çürükler gibi belirtiler olabilir. Çünkü, artık kanamayı durduran
trombositler yoktur veya çok azalmıştır.
Ateş ve infeksiyon: Olgun beyaz kan hücreleri olmadığı için vücut müdafaasız
kalır ve tüm mikroplar vücudu işgal edebilir.
Diğer organ tutulum bulguları: Hastalarda blastlar kemik iliğinden kana
dökülürler. Bu hastaların kan sayımında çok yüksek sayıda beyaz kan hücresi-
blast çıkabilir. Normalde 4.000-10.000/mm3 olan sayı 100.000/mm3'ü aşabilir.
Bazı hastalarda ise çok az sayıda blast kana geçer. Kana karışan blastlar vücudun
tüm dokularına yayılabilir. Ama beyin, testis gibi bazı yerleri de özellikle seçerler.
Beynin lösemi hücreleri ile tutulumu sonucu baş ağrısı, bulantı, kusma, çeşitli
sinir felçleri (yüz felci, ayaklarda felç) görülebilir. Erkeklerde yumurtalıkların
tutulumu ile bu bölgede şişlik, kızarıklık, ağrı olabilir.
Lenf bezlerinde büyüme: Lösemi hücreleri lenfatik sistemi tutar ve bu bezlerde
büyüme, sertlik olur, gözle görülür ve muayenede ele gelir. Kulak arkası, çene
altı, boyun, koltuk altı, kasık gibi bölgelerdeki lenf bezleri tutulur.
Karın şişliği: Lösemik hücrelerin karaciğer, dalağı istila etmesi ile bu organlarda
büyüme olur. Karın ağrısı, gerginlik, şişlik görülebilir.

Lösemi tipleri ve sıklığı:


Çocukta lösemi aslında çok nadirdir. Yüzbin çocuktan sadece 3-5'inde olur. Her
yüz lösemili çocuktan yaklaşık %75'inde "Akut Lenfoblastik Lösemi" (ALL),
%20'sinde "Akut Miyeloid Lösemi" (AML), %15'inde "Kronik Miyeloid Lösemi"
(KML) vardır. Yani lösemi tek tip bir hastalık değildir. Bayaz kan hücrelerinin
çeşitli alt gruplarından çıkışlarına göre isim alırlar (nötrofil, lenfosit, monosit v.b).
Eğer hastalık birden başlar, gürültülü, hızlı bir seyir gösterirse ve hızla ilerliyorsa
buna "Akut" lösemi denir. Buna karşın sinsi, yavaş ve bazen de tesadüfen ortaya
çıkıyorsa, "Kronik" lösemi adını alır. Kronik lösemide kemik iliği, blastların
yanında yeterli, normal hücre de üretir. Bu da kemik iliğine yayılma eğilimi
gösteren lösemi hücrelerinin tespit edilmesini geciktirir.

Akut Lenfoblastik Lösemi (ALL)


Çocuklarda en sık görülen tiptir. "Lenfosit" adını alan beyaz kan hücrelerinin
genç formunun kontrolsüz çoğalması ve işgali ile oluşur. Kısaca ALL diye bilinir.
Hücre tiplerine göre L1, L2, L3; yüzey işaretlerine göre de B ve T hücreli olarak
ayırt edilir. Genellikle 2-8 yaşlarda olur. Ancak her yaşta da görülebilir.
Bilinmeyen nedenlerle erkek çocuklarda kızlardan daha sıktır.

Akut Miyeloid Lösemi (AML)


Çocukluk çağı lösemilerinin %20'sini oluşturur. AML diye de adlandırılır.
Nötrofil, monosit gibi beyaz kan hücrelerinin infeksiyonlarla mücadele ile görevli
tiplerinden kaynaklanır. Hücre tipine göre M0, M1, M2, M3, M4, M5, M6, ve M7
olarak ayırt edilir.

Kronik Miyeloid Lösemi (KML)


Bu tip de çocukların değil, erişkinlerin hastalığıdır. Çocuklarda çok nadirdir.
Miyeloid seri de denen beyaz kan hücrelerinin hel olgun, hem de ilkel tipleri
çoğalır. Sinsi bir gidiş gösteren bu tip lösemiye genelde tesadüfen veya hızla
büyüyen dalak-karaciğerin neden olduğu sorunlarla tanı konur.

Lösemi neden gelişir?


Löseminin kesin nedeni bilinmektedir. Ancak çeşitli faktörler lösemi gelişiminde
risk oluşturabilir.

Yüksek doz radyasyon


Japonya'da atom bombası atıldıktan sonra lösemi insidansında belirgin bir artış
oluşmuştur (normalden 20-25 kez daha fazla). Bir kişi hamilelik döneminde
röntgen çektirirse bebekte lösemi gelişme riski artabilir.
Hodgkin hastalığı nedeniyle ışın ve kemoterapi almış hastalarda 2-12 yıl içinde
lösemi gelişme riski %5-10 oranında artar.
Fanconi Anemisi, Nörofibromatoz, Ataksi-Telenjiektazi'si olanlarda artmış risk
vardır.
Kronik Miyeloid Lösemili hastaların %90'ında kromozom anomalisi (filadelfia
kromozomu) bulunur. Tedavi ve kemik iliği nakli ile düzelebilir.

Kimyasal ajanlar ve ilaçları


Bir çok kimyasal ajan ile lösemi gelişimi arasında ilişki bulunmuştur. Bazen,
gazolin ile uzun süre temas sonucu 20 kat fazla lösemi riski görülür.

Virüsler
Retroviruslar (RNA tümör viruslar), EBV, HLTV-1 lösemi oluşturabilir.

Tanı (Teşhis)
Yukarıda sıralanan (kansızlık, ateş, kanama vb.) bulgularla doktora getirilen
hastaya kesin tanı için bazı testlerin yapılması gereklidir. Çünkü infeksiyöz
mononükleoz (öpücük hastalığı), bademcik iltihabı, kansızlıklar, romatizma,
menenjit, diğer kanserler, kedi tırmığı hastalığı gibi bazı hastalıklar lösemiyi taklit
edilebilir.
İlk yapılacak işlem "kan sayımıdır". Sıklıkla parmak ucundan, bazen damardan
alınan kandaki hücre sayıları özel yöntemlerle saptanır (kırmızı kan hücresi-bunu
gösteren hemoglobin ve hematokrit, beyaz kan hücresi, trombosit).
Ayrıca bir damla kan lam denen camlara yayılıp boyanarak mikroskopla incelenir.
Uzman bir doktor bu kan hücrelerini inceleyerek belli bir sonuç çıkartabilirse de
esas tanı kemik iliği incelemesi ile konur.

Kemik iliği aspirasyonu


Kemik iliğini alma işlemi kısa ve zararsız bir olaydır. Ağrı olmasını önlemek için
yapıldığı bölge özel ilaçlarla uyuşturulur veya hasta uyutulur. Hasta yüzü koyun
yatırılır, kalça bölgesi uygun maddelerle temizlenir ve mikroplardan arındırılır ve
uyuşturulur. Daha sonra özel bir iğne ile kalça kemiğinden çok az miktar kemik
iliği (enjektör içine) emilir ve aynen kan gibi cam üzerine yayılır, boyanır ve
mikroskopta incelenir. Bu incelemede hem löseminin olup olmadığı, hem de tipi
belirlenir. Bazen buna ilave bazı kan ve kemik iliği, gen testleri gerekebilir.
Ayrıca blast hücrelerinin nereleri işgal ettiğini araştırmak içinde bazı testler
yapılır. Akciğer filmi, karaciğer-böbrek testleri ve bel suyundan örnek alıp
bakmak anlamına gelen "lomber ponksiyon" işlemleri yapılır.

Lomber Ponksiyon
Beyin-omurilik sıvısının incelenmesi beyin dokosunun lösemi hücreleri ile
tutulumunu gösterir. Lomber ponksiyon için hasta oturur veya yatar pozisyonda
ve doktora arkası dönük olarak yerleştirilir. Bel bölgesi temizlenir, uyuşturulur ve
özel bir iğne ile girilerek bel suyundan birkaç damla örnek alınır. Bu sıvıda kan
gibi cama yayılır, boyanır ve mikroskopla bakılarak blast olup olmadığı araştırılır.
Normalde hiç bir hücre yoktur. Varsa beyin-omurilik tutulumundan söz edilir.
Yumurtalıklar (testis) doktor tarafından muayene edilmelidir.
Şişme, renk değiştirme blastların işgaline işaret olabilir.

Kateter Uygulaması
Çocuklara acı veren iğne batırılarak parmak ucundan veya damardan kan alma
işlemi yerine veya ilaçların, kan ve kan ürünlerinin deri-deri altı dokulara
kaçmadan damar yoluyla verilebilmesi için derin damarlara kateter uygulaması
(Hickman, Groschong) yararlıdır. Kateter narkoz altında göğsün sağ veya sol
bölgesinden çıkış noktası bulup boyun kısmından derin damarlara yerleştirilir.
Haftada 1-2 kez bakımı ve pansumanı gereklidir.

Hastaneye yatış ve tedavi


Bu önemli, ciddi, ancak iyileşmesi mümkün hastalıkla ilk mücadele, hastanede
yapılmalıdır.
Bu dönemin bazı özellikleri ve safhaları vardır.

1- Lösemi tanısının aileye söylenmesi:


Mutlaka en zor dönemlerden biridir. Kıymetli evladının özellikle adı nedeniyle
çok ürkütücü olan bu hastalığa tutulduğunu öğrenmek anne/baba için zor ve
kabullenmesi güç bir durumdur. Bu anı anne/babaların tümü en zor dakika olarak
tanımlamaktadırlar. Ancak tanının anne/babaya uygun ve doğru bilgilerin
eşliğinde aktarılması doktorun önemli görevidir. Beraberinde psikiyatrist ve
psikolog, sosyal uzman ile beraber konunun uzmanı bir doktor aileye tanıyı
aktarır ve hastalığı tanıtır. Ayrıca anne/babanın sorularını da cevaplayarak birlikte
mücadelenin ilk adımını atar.

2- Çocuğun hastaneye yatışı:


Hastaneye kabülü ile çocuk yepyeni bir dünyaya adımını atar. Yepyeni insanlar,
garip aletler, canını da yakan birçok işlemlerle karşılaşır. Çevresi de kendisi gibi
çocuklarla doludur. Onlarla ve yeni yaşamıyla bir denge sağlamaya çalışır.
Özellikle küçük ise ilk günler sürekli bir isyan halindedir. Ağlar, bağırır, hiç
kimseye yakınlık göstermez. Belki yalnız annesine inanır. Daha sonra bir
kabullenme ve çevreye yönelme devri başlar. Hala ağrılı işlemler onu rahatsız
eder, ama çevresiyle daha ilişkilidir. Bu dönemlerde doktor, hemşire yanında
psiko-sosyal ekip de çocuğa ve anne/babaya destek olmalıdır.
Bütün çocuklar hastalıklarını da bilmek isterler. Anlayabileceği dille bilgi
verilmelidir. Özellikle uzak kaldığı okulu, arkadaşları onu çok üzebilir. Yaşa göre
oyun odaları veya okul dersleri ile ilişkisini sürdürebilecek bir hastane okulu çok
yararlı olacaktır. Ayrıca meşguliyet eğitiminin yanında odalara özellikle mutlak
izolasyon dönemlerinde konacak televizyon, bilgisayar, resim malzemesi çocuk
için son derece faydalıdır. Oda meşguliyetlerinde psikososyal ekip ve anne de
görev alır.
Uzun yatak istirahatlerinin sonucunda ortaya çıkacak kas erimesini önleyebilmek
için egzersizler, bisiklet kullanımı, fizyoterapistler eşliğinde uygulanmaktadır.

Lösemi tedavisi:
Hastalığın tedavisi mümkündür. Ancak mutlak olarak anne/baba, çocuk ile
doktor/hemşire/psiko-sosyal ekibin işbirliği şarttır.

Tedavide çeşitli yöntemler kullanılır.


a) Kemoterapi (ilaç tedavisi)
b) Radyoterapi (ışın tedavisi)
c) Destekleme tedavisi
d) Kemik iliği nakli

Doktorunuz çocuğunuza uygulayacağı tedaviyi bir çok özelliği göz önüne alarak
seçecektir: tedaviyi kaldırabilmesi, hastalığının tipine göre en uygun tedavi seçimi
v.b. dikkate alınacaktır. Amaç hastalığı iyileştirmektir. Aynı tanıyı alsalar bile
sizin çocuğunuz diğerlerinden farklıdır. Asla hastaları ve hastalıklarını birbirleri
ile mukayese etmeyin.

A) Kemoterapi (ilaç tedavisi)


Lösemi tedavisinde ilaçla tedavi çok önem taşır. Her gün daha yeni ve etkili
ilaçlar bulunmakta ve kullanılmaktadır. Lösemide tipi ne olursa olsun ilk hedef,
lösemi, "blast"larının işgalindeki kemik iliğini, yoğun ilaç tedavileriyle
temizlemektir. Bu dönemde hasta değişen sürelerde ama mutlaka hastanede
tutulmalıdır. Anne-baba-çocuk bu güç dönemi beraber atlatırlar. Damardan,
ağızdan alınan ve ayrıca bel iğnesi ile verilen bir çok ilaç kullanılarak blastlara
karşı savaş kazanılmaya çalışır. Bu döneme "HÜCUM" dönemi (indiksiyon da)
demekteyiz.
Başarı sağlanırsa hedeflenen; kemik iliğinin uykuya sokulması "REMİSYON" ve
blastlar yok edilerek yerini işe yarar iyi hücrelerin (kırmızı kan hücresi, beyaz kan
hücresi, trombosit) almasıdır. ALL'li 100 çocuktan 90'ı AML'li 100 çocuktan 75'i
"Remisyon"a ulaşacaktır.
İndiksiyon dönemini tamamlayan çocuklara sağlanan uyku dönemini daha da
sağlamlaştırmak için bir "SAĞLAMLAŞTIRMA" (konsolidasyon) tedavisi
uygulanır. Artık hastalığa karşı ilk zafer kazanılmıştır. Ancak hastalığın blast
hücreleri beyin-omurilik gibi ilaçların çok iyi ulaşamadığı yerlere saklanabilirler,
hatta ilk başlangıçta bile buraları tutabilirler. İlaçlarımızı onlara ulaştırmak için
"lomber ponksiyon ve bel iğnesi (intratekal)" tedavi yapılır. Direkt olarak bel
suyuna ilacımızı vererek saklanmış blastlara yüz yüze mücadele yapma şansını
sağlarız. Aynı amaçla ikinci bir uygulama da başa (beyine) ışın tedavisi
uygulamaktır. Bu tedaviye "Radyoterapi" denir.
Lösemide sık kullanılan ilaçlar, kullanım şekli:
Prednizolon / damar içi, kas içi ve ağız yolu
Vincristine / damar içi
L-Asparaginase / deri altı, kas içi (damar içi)
Cyclophosphamide / damar içi
Daunorubicine / damar içi
6-Mercaptopurine / ağız yolu
Methotrexate / damar içi, ağız yolu, intratekal
Aclarubicin / damar içi
Cytosine Arabinoside / damar içi, deri altı
Etoposide / damar içi
Thioguanine / ağız yolu
Mitoxantrone / damar içi
Amsacrine / damar içi

Lösemide kullanılan ilaçların yan etkileri:


Lösemi tedavisi şarttır, ancak ilaçlar iki tarafı keskin kılıç gibidir. Bozuk lösemi
hücrelerini yok edip öldürdükleri gibi sağlam dokulara da zarar verebilmektedir.
Tedavi sırasında istenmeyen etkiler görülmektedir.

Erken dönemde görülen yan etkiler:


Bulantı ve kusma:
Genellikle sitostatik ilacın verilmesinden 4 saat sonra gelişir ve 2 gün kadar sürer.
Günümüzde bulantı kusmayı azaltıcı ilaçlar yararlı olabilir. Bulantı oluşumunun
nedeni mide-barsaktaki hücrelerin zedelenmesi sonucu ortaya çıkan serotonin adlı
hormondur.
Serotonin hormonunun sinir sistemi uyarısı ile beyindeki bulantı kusma merkezi
uyarılır ve sonuç olarak bulantı-kusma gelişir.
Bulantı-kusma olduğunda ilaçlara ilâve olarak bazı önlemler yararlı olabilir.
Besinler soğuk, ılık yenmeli, sıcak olanlardan kaçınılmalıdır. Ağır, yağlı, tatlı,
tuzlu, baharatlı, karışık besin alınmamalı, limon sıkılmalı, patates, pirinçli gıdalar,
elma, muz gibi meyveler tercih edilmelidir.
Ağır kokulardan uzak durulmalı, temiz hava alınmalı, müzik, televizyon, oyunlar
ile dikkat başka alanlara çekilmeli ve uyumaya çalışılmalıdır.

Saç dökülmesi:
Kimi hastaların saçları tamamen dökülebildiği gibi bazılarının ki daha az
etkilenir. Kaşlar, kirpikler, vücudun muhtelif yerlerindeki tüyler de dökülebilir.
Ancak unutulmamalıdır ki bu durum geçicidir ve saçlar daha gür ve yumuşak
olarak tekrar çıkacaktır.
Saçlar neden dökülür? Aslında saçın kendisi canlı değildir; saçlı deride bulunan
saç hücreleri bu saçları üretir. Sitostatik ilaçlardan bu saç hücreleri zarar gördüğü
için saçlar dökülür. Hücreler yenilenince saçlar tekrar çıkar.
Tedavi sırasında hastanın saçları kesilirse, dökülen saçlar etrafa saçılmaz ve
rahatsızlık vermez. Ancak saçlar psikolojik nedenlerle kestirilmek istenmezse
daha dikkatli bakım ister. Saçlar ılık su ile tahriş etmeyen şampuanlar ile
yıkanmalı, jöle, lastikli toka v.s. kullanılmamalıdır. En iyisi bone takmaktır. Bu
dönemde peruk takılabilir.
İnfeksiyonlara artmış eğilim:
İlaçların başlıca yan etkisi enfeksiyonlara sık ve ağır olarak yakalanmadır.
Tedavi sırasında gerek savunma sisteminin diğer hücreleri, gerekse akyuvarlar
sayıca azalacağı ve fonksiyonları da bozulacağı için vücut direnci bozulur ve
solunum yolu, idrar yolu, barsak, mukoza infeksiyonları da artar. Enfeksiyon
etkenleri olarak viruslar (Herpus uçuk virusu, CMV, EBV, parvovirus) mantarlar
(candida ve aspergillus) ve bakteriler (Gram (+) ve Gram (-), anaerobik)
sayılabilir.

Kendimizi İnfeksiyonlardan nasıl koruyalım?


- Besinlerimizi ihmal etmeyelim, düzenli beslenelim.
- Kendimizi aşırı yormayalım.
- İnfeksiyonu olan kişilerden uzak duralım. Okul, kreş, otobüs, toplantı gibi
kalabalık ortamlara girmeyelim.
- Canlı aşı uygulanmış (felç aşısı) kişilere yaklaşmayalım.
- Durgun su kullanmayalım.
- Temizliğe (banyo, diş, ağız, tuvalet v.s.) dikkat edelim.
- Besinleri hep taze, her öğünde pişmiş olarak tüketelim. Sütlü gıdaları kaynatarak
yiyelim. Soyulmuş muz, elma gibi meyve haricindeki sebze, meyveleri pişirip
yiyelim.
- Çiçek ve süs bitkileriyle yakın temas etmeyelim.
- Sık sık ellerimizi yıkayalım.
- Banyo küvetinde yıkanmak yerine duşu tercih edelim.
- Tuvalet yaptıktan sonra o bölgemizi sabunlayalım.

Hangi durumlarda acilen doktora, hastaneye başvuralım?


- Ateş 38 C° dereceyi geçerse
- Öksürük, boğaz ağrısı olursa
- Aşırı terleme veya üşüme hissi duyulursa
- Sık idrar ve ağrılı idrar yapma
- Deride sivilce gibi kızarıklık, ısı artışı gelişen durumlar
- Yanıklar
- İshal gelişirse

Halsizlik, Yorgunluk
Kemoterapinin geçici yan etkilerindendir. İlaçlar kemik iliğine zarar verir ve daha
az alyuvar üretebilir, daha az oksijen vücuda taşınabilir. Bu kaslarda kuvvetsizlik,
baş dönmesi, baş ağrısı, konsantrasyon bozukluğu yaratabilir.
Yine yetersiz beslenme, azalmış uyku, ağrı, korku, sinirlenme ve psikolojik olarak
etkilenme sonucu da gelişebilir.

İştahsızlık
Tedaviye bağlı tat alma hissinde azalma, çiğneme ve yutma güçlüğüne bağlı
gelişir. Genellikle bulantı ve kusma ile birliktedir. İştahsızlığı azaltmak için
besinler sık sık az miktarlarda yenmelidir.
Kahvaltı ihmal edilmemeli, besinler özenle iştah açıcı şekillerde sunulmalıdır. A
ve C vitaminlerden zengin tablet veya besinler alınmalıdır.

İlaç Sızıntısı
Bazı ilaçlar damara verilirken dışarı sızarlarsa yakarlar ve kötü yaralar açarlar. Bu
tip ilaçlar uygulanırken dikkat edilmeli ve acı hissinde doktor, hemşire
uyarılmalıdır.

Sarılık/Böbrek Sorunları
Nadirdir. Uygun testlerde izlenerek gerekli tedbirler alınır.

Havale
Nadiren hastalarda özellikle bel iğnesi ve radyoterapi esnasında görülür. Uygun
ilaç değişimi ile düzene sokulur. Bazen de beyin tutulumunun işaretidir.

Kalp ile ilgili sorunlar


Bazı ilaçlar kalbi de etkileyebilir ve kalp kasını bozabilir. Bu durumda o ilaca
devam edilmez.

Mide ağrısı - Yanma/Kusma


Özellikle prednol gibi kortikosteroid alanlarda olur. Uygun ilaçlarla düzeltilir.

Kan şekeri artışı


Bazı ilaçların yan etkisidir. Uygun diyetle ve tedavi ile düzeltilir.

Ağızda yaralar
Uygun ağız bakımı ve ilaçlarla düzeltilir.

Geç dönemde görülen yan etkileri:


Büyüme-gelişme geriliği
Alınan yoğun tedaviler, özellikle kemik iliği nakli sonrası görülebilir. Büyüme
yavaşlayabilir. Radyoterapi sonrası bazen çocuğun okul başarısı etkilenebilir.
Işınlama 2 yaşın altında yapılmaz.

Kısırlık
Normal şartlarda çok nadirdir. Ancak yoğun tedaviler, kemik iliği nakli sonrası
kaçınılmazdır.

Graftın alıcıyı reddi


Kemik iliği nakli sonrası deri, karaciğer sorunları ve ishale giden bir tablodur.
Özel ilaçlarla korunma ve tedavisine çalışılır.

Katarakt
Kemik iliği nakli sonrası görülebilir. Uygun cerrahi müdahale ile düzeltilir.

B) Radyoterapi (ışın tedavisi):


Işın tedavisi 2-3 hafta sürer. Her hafta belli sürelerle uygulandığı "DEVAM
(İDAME)" dönemi izler. Artık hasta normal yaşamına döner, okulu, arkadaşları,
ailesi ile günlük uğraşlarını sürdürür. Bazı ilaçları sürekli ağzından uygularken,
diğerlerini aylık ziyaretlerle hastanede alır. Bu dönem 2-3 yıl sürer ve sonuçta her
şey yolunda giderse şifaya ulaşır.

Ancak bazen her şey bu kadar düzenli gitmez ve uyuyan lösemi blastları bazen
kemik iliğinde, bazen beyinde, bazen yumurtalıkta yeniden uyanır. Biz buna
"TEKRARLAMA (RELAPS)" dönemi deriz. O zaman kemoterapi yanında kemik
iliği nakli gibi başka yöntemlere de yönelmek genellikle gerekecektir.

C) Destekleme tedavisi:
Büyük bir harbe benzetebileceğimiz ve hem hasta, hem aile, hem de doktor için
büyük bir mücadele dönemi olan hücum ve sağlamlaştırma dönemlerinde sorun
yalnız lösemi değildir. Verilen ilaçların yan etkileri, lösemi ve tedavisi ile boşalan
ve henüz gerekli hücrelerini yapamayan, hırpalanmış bir kemik iliğinin
getirdikleri de problem doğurabilir. Özellikle trombositlerin yokluğu kanamalara
ve beyaz kan hücrelerinin (lökosit) yokluğu da infeksiyona yol açabilir. Bunun
için kan merkezlerinde trombositlerin ayrılması ile elde edilen "trombosit
süspansiyonları" verilerek kanamaların oluşumu önlenebilir. Trombosit
süspansiyonları hücre ayrım cihazları ile (cell seperator) sağlıklı seçilmiş
vericilerden hazırlanır. Ne yazık ki aynı şey lökositler için geçerli değildir.

Lökositlerin ayrılması ve uygulanması denenmişse de çok fazla sorun doğurduğu


görülmüştür. Onun yerine hastayı enfeksiyondan korumak için beyaz kan
hücreleri yükselene dek temiz, giriş-çıkışı kısıtlanmış özel odalarda tutma yoluna
gidilmiştir. Bu esnada gerek anne-babalara, gerekse doktor, hemşire, sağlık
personeline büyük görev düşmektedir. Şu noktalar asla ihmal edilmemelidir:
- Odaya giren her kimse mutlaka elini en azından sabunla, daha iyisi uygun
mikrop kırıcı (antiseptik) sıvılarla yıkamalıdır.
- Ayakkabı ve giysilerle dış ortamın mikropları içeri taşınabilir. Bunun için
maske, eldiven, galoş (ayakkabı üzerine giyilen lastik kılıf), önlük gibi koruyucu
malzeme mutlaka kullanılmalıdır.
- Hastaların kendi derileri, ağız-mide-barsak sistemleri de mikrop kaynağı
olabilir. Onun için hasta sık sık yıkanmalı, en azından derisi silinmeli, ağız bakımı
muntazam yapılmalı, doktorunuzun önereceği ilaç ve gargaralar muntazam
kullanılmalıdır. Hastanın yiyecekleri ve suyu özellikle lökositleri düşükse mutlaka
kaynatılmalı, pişirilmelidir.

Eğer infeksiyon ortaya çıkarsa uygun antibiyotikler ve gerekirse mantar ilaçları ile
tedavi yapılmalıdır.

D) Kemik iliği nakli:


Son yılların en büyük keşfi basit olarak sağlam bir kişiden alınan kemik iliğinin
iyice tedavi edilmiş (kemoterapi, radyoterapi görmüş) hastaya verilerek onun
hasta kemik iliğinin yerini almasını sağlamaktır. Böylece artık kemik iliğinde
lösemik blastlara yer kalmaz ve hasta şifaya kavuşur. Bu yöntemle hastalığı
tekrarlamış her 10 ALL'den 5'i (ALL'de ilk remisyon uyuma dönemi bozulmadan
sürerse kemoterapiye devam edilir. Kemik iliği nakline gerek yoktur.) kurtulur.
AML'de ise ilk remisyonda kemik iliği nakli uygun olur ve her 10 hastadan 6-7'si
bu yöntemle kurtulabilir. Ancak bu işlem o kadar da kolay olmayabilir. Yaklaşık
4-6 hafta hasta tamamen mikropsuz bir ortamda korunmalıdır. Ayrıca kanama
olmasın diye trombosit süspansiyonları da verilmelidir.

Kemik iliği nakli için öncelikle, bir verici bulunmalıdır. Bu verici ideal olarak
kardeştir. Ancak öncelikle "doku uygunluğu testi" yapılır. Uygun verici aranır.
Bazen hastanın kendi kemik iliği de remisyonda iken alınıp, blastalardan
temizlenip dondurularak saklanır ve gereğinde kullanılır. Verici çok nadiren yakın
akrabalar veya dokusu uygun yabancılar da olabilir. Eğer verici hastanın
kardeşleri veya yakınları ise bu tip kemik iliği nakline "allojenik" kendi kemik
iliği ise "otolog" denir. Bunun yanında bazen verilen kemik iliği hastayı, bazen de
hasta verilen kemik iliğini kendine uygun bulmaz. Bu da ya kemik iliğinin reddi
(graft versus host hastalığı-GVHD) ya da hastanın kemik iliğini reddi ile sonlanır
(rejeksiyon). Bazen de lösemi her şeye rağmen geri gelir (relaps). Yine de şifa
şansı vardır. Kemik iliğini veren kişiye hiç bir zararı yoktur. Sadece 30-45
dakikalık bir anesaaai ile kemik iliği alınır. Bunun dışında normal yaşamını
sürdürür.

Tedavilerini tamamlayan hasta artık yaşıtları arasına karışır. Özellikle 5 yılını


doldurduğunda her şeyi geride bırakır. Geleceğe yönelir.

3- Ailenin diğer fertleri ve kardeşleri:


Özellikle evde kalan çocuklar çok önemli bir sorun oluşturabilir. İlk dönemde
ailede bir sorun olduğunu hisseden kardeşlerde korku ve kargaşa hissi
kaçınılmazdır. Kardeşlerinin hasta olduğunu anlamasalar dahi; onun yokluğunu
anne-babanın huzursuz ortamı, evden uzaklaşmaları onları çok rahatsız eder. Bu
aşamada onların sorunlarına ciddi ve tatmin edici cevaplar vermek, onları
dinlemek gerekir. Küçük yaştakiler basit açıklamalarla yetinirken, büyük çocuklar
detaylarını sorabilirler.

Onlara löseminin ciddi ve özel ihtimam gerektiren bir hastalık olduğunu


anlatmak, duygu ve düşüncelerini paylaşmak, sırdaş olarak almak çok yararlı
olabilir. Kardeşlerinin tedavisinde rol oynamak onların terk edilmek ve suçluluk
gibi duygulara saplanmasını da engelleyebilir. Hatta uygun şartlarda hastanede
kardeşlerini ziyaret etmeleri de sağlanmalıdır. Böylece onunla olan ilişkileri daha
canlı sürdürülebilir.
4- Diğer aile sorunları:
Anne/babanın sorunları yalnızca çocuklarının hastalığının tedavisi olmamaktadır.
Lösemi tedavisi uzun, masraflı bir süreçtir. En önemli sorun bu ağır masrafların
karşılanmasıdır. Özellikle SSK, Emekli Sandığı gibi bir sigorta sisteminin
güvencesi altında olmayan bir ailenin işi çok zordur. Bu aileler ya sosyal
güvenceli bir işe teşvik edilmeli ya da Sosyal Yardımlaşma Vakfı gibi
yardımlardan yararlandırılmalıdır. İkinci önemli sorun aile içi psikolojik
sorunlardır. Anne-baba-kardeşler konuyla ilgili psiko-sosyal ekibin destek
tedavilerine alınmalı, grup tartışmaları ve belli aralarla yapılacak eğitim
seminerleriyle sorunlarına destek olunmalı, soruları cevaplanmalıdır. Diğer bir
yöntem aileler arası dayanışmanın sağlanmasıdır.

Lösemi tedavisi sırasında sık kullanılan terimler:


Akut: Hızlı ve kısa süreli.
Anemi-(Kansızlık): Kırmızı kan hücrelerinin sayıca yetersizliği
Bakteri: Hücrelerin olgun aşamaya gelmeden önceki genç, olgunlaşmamış ana
şekli.
Beyin tutulumu: Lösemide, beyin/omurilikte blast hücreleri saklanabilir ve
hastalığın alevlenmesine neden olabilir. Hatta kemik iliği normal olsa dahi ilk
tekrarlama buradan olabilir.
Dalak: Lenf bezleri gibi bakteri ve kanser hücrelerini süzgeç gibi toplayan bir
karın organıdır. Lösemide büyüyebilir.
Deri altı (SC=Subkutan): Bazı kemoterapi ilaçları özellikle kolda deri altına
injekte edilir.
Destekleyici Tedavi (Supportif): Lösemi tedavisinin en önemli koludur. Kan ve
kan ürünlerinin verilmesi, antibiotikler, el yıkama, özel temiz odalar, maske/galoş,
önlük kullanımı bu tedavinin önemli öğeleridir.
Devam tedavisi (İdame): Gerekli hücum ve sağlamlaştırma tedavilerini takiben 2-
3 yıl süre ile sağlanan kemik iliği uyumasının (remisyon) şifaya dönüşmesi için
yapılan tedavidir.
Doku Grubu: Anne ve babadan yarı yarıya alınan ve insanın dokusal özelliklerini
belirten işaretler (Kan grubu ile aynı değildir, HLA olarak da anılır).
Eritrosit: Kırmızı kan hücresi. Hemoglobin adı verilen bölümü ile akciğerlerden
dokulara oksijen taşır.
Galoş: Ayakkabı üzerine giyilen naylon/lastik kılıf.
Graftın Alıcıyı Reddi (Graft Versus Host Hastalığı-GVHD): Kemik iliği nakli
sonrası görülen ve deri, karaciğer bulguları ve ishale giden bir yan etkidir.
Hematokrit: Kanın taşıdığı eritrosit oranını belirleyen bir ölçüdür. %30'un altında
kan verilir.
Hematoloji: Kan ve kan yapan organlarla uğraşan bilim dalı.
Hematolog: Eritrositlerin oksijen taşımasıyla görevli bölümü.
Hickman kateteri: Ameliyatla damara konan ve kan alma tedavi işlerinde
kullanılan özel hortum.
Hücum tedavisi (İndüksiyon): Lösemide kemik iliğini işgal eden ve blastların yok
edilmesi ve kemik iliğinin uykuya sokulması (remisyon) için yapılan tedavi
bölümü.
İmmun Sistem: Vücudun hastalıklara karşı direnmesini sağlayan lökosit ve
benzeri bazı hücrelerden oluşan sistemdir.
İnfeksiyon: Vücutta hastalık yapıcı mikroorganizmaların çoğalması ve vücudu
işgali.
İntramüsküler (İM): İlacın kas dokusu içine yapılması.
İntratekal (İT): İlacın direkt olarak belden özel iğnelerle bel suyuna verilmesi.
İntravenöz (İV): İlacın damara direkt verilmesi.
Kan grubu: Kan hücreleri insandan insana değişen ve özel yöntemlerle
gösterilebilen işaretleyiciler taşır. Kan naklinden önce alıcı ve vericide aynı
olmaları şarttır. Başlıcaları A, B, O, AB ve Rh (+) / (-)'dir.
Kanser: Kontrolsuz ve normal dışı hücre artışı ile giden yaklaşık 100 hastalığın
ortak adıdır. Artan hücre urlar yapabilir, diğer dokuları işgal edebilir.
Karaciğer: Hayatın devamı için gerekli birçok karmaşık işi yapan (sindirim, kan
proteinleri yapımı, artıkların yok edilmesi) bir karın içi organıdır.
Kemoterapi: Kansere karşı ilaçlarla tedavi.
Kronik: Belirti ve bulguları uzun süren, yavaş ortaya çıkan, süregen.
Kültür: Ateş/infeksiyon anında neden olan mikroorganizmanın (bakteri) tespiti
için alınan kan, boğaz, idrar, dışkı örneklerinde yapılan ve etkili antibiotikleri de
(infeksiyonlara karşı kullanılan ilaçlar) gösteren testler.
Lenf Bezi: Tüm vücuda yayılmış, özel sistemi bulunan ve bakteri, kanser
hücreleri için süzgeç görevi yapan organlar. Lösemide büyüyebilirler.
Lökosit: Beyaz kan hücreleri.
Lomber Ponksiyon: Bel suyunun incelenmesi veya ilaç verilmesi amacıyla
yapılan, belden özel iğnelerle girilerek uygulanan tanı / tedavi yöntemi.
Lösemi: Kemik iliğinde olgunlaşmamış, genç blast hücrelerinin kontrolsuz
çoğalması ile giden ve kan kanseri adını da alan bir hastalık.
Mantar: Tüm vücutta infeksiyon yapabilecek bir çeşit hastalık erkeni.
Nötrofil: Beyaz kan hücrelerinin, bakteri, mantar, viruslara karşı vücut
medafaasında önemli bir rol oynayan tipi. (Nötropeni: Nötrofillerin normalden az
olması).
Onkoloji: Kanserin fiziksel, kimyasal, biyolojik tüm özellikleri ile uğraşan bilim
dalı.
Onkolog: Onkoloji ile uğraşan bilim adamı.
Oral: İlacın ağız yolu ile verilmesi.
Patoloji/Patolog: Hastalıkların dokuda yaptığı değişiklikleri inceleyen,
yorumlayan ve tanı koyan bilim dalı, bilim adamı.
Pateşi/Ekimoz: Özellikle trombositin düşük olduğu hastalarda deri içine küçük /
büyük kanamalar.
Prognoz: Hastalığın sonucu / geleceği hakkında tahmini yaklaşım.
Radyoterapi: Özel aletlerden çıkan ışınları kullanarak yapılan tedavi.
Rejeksiyon: Hastanın dışarıdan verilen dokuyu (Ör. Kemik iliği) reddi.
Relaps: Hastalığın uykuya daldıktan sonra yeniden uyanma ve bulgu vermesi.
Remisyon: Uygun tedavilerden sonra lösemik hücrelerden temizlenmiş kemik
iliğinin uykuya dalması, normal çalışması.
Sağlamlaştırma Tedavisi (Konsolidasyon): Uygun hücum tedavisiyle remisyon
sağlandıktan sonra yoğun bir tedavi ile yapılanların garantiye alınması.
Şifa: Hastalığın kesin olarak iyileşip bir daha geri gelmemesi.
Testis (Yumurtalık) tutulumu: Erkek çocuklarda testislere saklanan lösemi
hücrelerinin çoğalması ile şişme, hassasiyet ile giden ve hastalığın tekrarına neden
olan durum.
Trombosit: Kanın pıhtılaşmayı sağlayan, zedeli damarı tıkayarak kanamayı
durduran hücresi.
Virüs: Çok küçük, ancak özel alet ve yöntemlerle saptanan kızamık / suçiçeği gibi
hastalıkları yapan etken.

You might also like