KARA KUVVETLERİ KOMUTANLIĞI EĞİTİM VE DOKTRİN KOMUTANLIĞI EĞİTİM YÖNETİCİSİ VE ÖĞRETM
BALGAT/ANKARA ETKİLİ KONUŞMA VE BEDEN DİLİ Nahide DAŞLIÇAY Öğ. Bnb. AR-GE KISIM AMİRİ ETKİLİ KONUŞMA VE BEDEN DİLİ 1. GİRİŞ : Küreselleşme ile gittikçe küçülen dünyada, insan iç 3 büyüyen bir toplumsal çevre oluşmaktadır. Bu çevre ile etkileşim içinde bulunmak zorunluluğ nlar arası iletişimi ön plana çıkarmıştır. İletişim, bilginin, fikirlerin, duyguların ve tu eler ve semboller aracılığı ile iletilmesidir. Dil sözel mesajların yapılandırıldığı sembol sözel semboller yardımı ile bilgi ve duygu paylaşımını gerçekleştirirler. İletişimde sözel verilen mesajlar kadar, sözsüz sembollerle verilen mesajlarda etkili olmaktadır. Dili etkili kullanabilen, açık, anlaşılır ve akıcı konuşabilen kişiler, kendilerini daha iyi ifa ler ve iz bırakırlar. İnsanlar arasında konuşma dışındaki araçlarla gerçekleşen iletişime i denilmektedir. Bedenin dili olarak nitelendirilen bu iletişim aracı, sözlü mesajları güçlen mek amacıyla kullanılabileceği gibi, giyim, kuşam, bakış, duruş, jest, mimik, mesafe vb. se llerle karşımızdaki kişiye iletmek istediğimiz mesajları iletmemize yardımcı olurlar. Beden erdiği mesajları yönlendirmek mümkündür. İnsanlar etkili konuşma becerisi ve bedenleri ile ikleri mesajları verebilme yeterliği edinebilirler. 2. ETKİLİ KONUŞMA : Konuşma, tasarlandı n edilmesidir. bir konunun zihinde sonra sözle ifade ilgi, ihtiyaç, istek ve hislerin doğru ifade edilmesi, başarılı ilişkiler kurulmasında çok ir. Anlatabilmek sağlıklı iletişim kurabilmenin ön koşuludur. Kazanılabilecek bir yeterlikt Duygu ve düşüncelerin akıcı ve rahat ifade edilmesi, soluğun ve sesin düzenli, jest ve mim erin bilinçli kullanılması, süre, tonlama, ezgi, ulama, kavşak ve durakların yerinde ve zam nında uygulanabilmesi, dili kurallarına göre öğrenmekle olanaklıdır. Konuşma eylemi, sesin nin doğru kullanılması ile ilgilidir. Bunlar; sesin şiddeti, sesin yüksekliği ve sesin tını sin bu üç niteliğinin doğru kullanılması, konuşma sırasında duygu ve düşüncelerin net ve an iletilmesini sağlar. Sesin şiddeti, fizyolojik olarak nasıl oluştuğunu, Sesin yükseklik öz iği, akciğerlerden gelen hava basıncının ses tellerindeki titreşim sayısını, tiz ve pes ses ki farklılıkları, sesin tınısı ise akciğerlerden gelen soluğun gırtlakta sese dönüşmesi, ağ a belli oranda yankı kazanmasını ifade etmektedir. Bir konuşmacının; bulunduğu ortama, dinl ci kitlesinin kalabalıklığına ve söyleyeceklerinin içeriğine göre, sesinin şiddetini, yükse tınısını düzenlemesi gerekmektedir. Kişinin konuşma biçimi, seçtiği sözcükler, onları kulla i, konuşurken takındığı tavır ve ses tonu çok önemlidir. İyi bir konuşmada, kullanılan sözc de olmalı, ifade edilmek istenen fikirleri tam verebilmelidir. Kendimizi başkalarına e n iyi biçimde anlatmanın ve başkalarını da en iyi biçimde anlamanın yolu dili iyi kullanmak geçmektedir. Konuşmaya başlamadan önce, mutlaka hedef belirlenmelidir. “Hedefi olmayan, n ereye nişan aldığını Konuşma, zihinsel gelişim, kişilik oluşumu ve toplumsal ilişkilerdeki, iletişim gelişimini yan bir araçtır. Gündelik yaşamın en önemli ihtiyaçlarındandır. Sözcüklerin uygun seçilmesi, yerinde kullanılması, duygu, düşünce, 2 bilemez” sözünü aklımızdan çıkarmamalıyız. Söz söylemek isteyen kişi, konusuna hakim olmalı rileri toplamalı ve fikirleri sırasına koyarak, tetkik etmelidir. Bilgi sahibi olunmad an, fikir sahibi olunmaz. Zira insan, belleğinde bulamadığı şeyleri izah edemez. Etkili ko nuşabilme, büyük ölçüde bilgi, genel kültür ve kelime dağarcığının zenginliğine bağlıdır. K an insanlar, sohbetlerinde hep aynı hikaye ve sözleri tekrarlamak suretiyle, konuşmayı çek ilmez hale getirirler. Ayrıca, her şeyi bilirim iddiasında bulunan ve bilgiçlik taslayan kişinin kafası, başkalarının fikirlerine kapalıdır. Tesadüfen önüne çıktığı mevzuları bire unları fırsat bilerek, üzerinde uzun uzun konuşan kimseler, sıkıcı bir tablo sergilerler. B nsanlar boş boğaz, saygısız, alaycı, itirazcı, kibirli, geveze ve dedikoducudur. Bazıları d lum karşısında konuşurken heyecanını kontrol edemez ve kendisine hakim olamadığı için çabuk , hiddete kapılır, doğru dürüst konuşamaz. Bunlar etkili ve akıcı bir konuşmanın önündeki e onuşma kusurlarından kurtulmak için eksersiz yapmak yararlı bir yoldur. Konuşma bir insanın kişiliğini, karakterini, kültürünü, terbiyesini ve eğitimini açıkça ortaya koyar. Bu konuda orma kişinin aslını, sohbetinden belli eder” demişlerdir. Konuştuğumuz kişiye, devamlı “anl iyor musun?, tamam mı?” gibi sorular sormak, konuşma esnasında, sık sık “şey, eee” gibi kel kullanmak, insanı sıkar ve antipati uyandırır. Anlamı bilinmeyen kelimeler kesinlikle kul lanılmamalı, kelimeler tam ve doğru telaffuz edilmelidir. Örneğin, “tavsiye” denilmesi gere yerde, “tasfiye” gibi yanlış ifade biçimlerini seçen bir kimse, çevresinde komik duruma düşer. Konuşma mantıkî bi , karmaşaya düşmeden, basit, açık ve net olmalı süslü, gösterişli, aşırı el kol hareketleri konuşma biçiminden sakınılmalıdır. Özellikle, mahalli şive, argo ve benzeri konuşma biçimi . Kelimelerin kullanıldıkları yere ve duruma göre doğru vurgulanmasından, ses tonuna, nefes n kontrollü kullanılmasından mimiklere ve kişinin kültürel birikimine kadar bir çok özellik ayı etkiler. İletişim bir başkasının dünyasına girip, onu anladığını hissetmek ve onunla gü k yeteneğidir. Hangi kültürden olduğumuzun önemi olmaksızın, dışarıdan gelen etkilere göre layıp, onunla başarılı bir iletişim kurabiliriz. Önemli olan meseleyi anlamaktır. Meseleyi amadan başkalarına anlatmak oldukça zordur. İki kişi konuşurken araya girmemeli ve gizli ko uşmalar dinlenilmemelidir. Kapalı yerlerde başkalarının duyacağı ve rahatsız olacağı şekild lıdır. Sofrada tiksindirici söz ve hareketlerden kaçınılmalıdır. Hasta ziyaretlerinde üzücü onulara girilmemelidir. Bu konuda atalarımız, “Asılmış adamın evinde ipten bahsedilmez” dem r. İnsanlar arası ilişkileri düzenlemede yerinde bir konuşma, oldukça önemli etki gücüne sa Konuşma biçimi ile insan ilişkilerini yönlendirip, olumlu veya olumsuz bir yere sürüklemek mümkündür. İnsan ilişkilerini düzenlemede çok önemli olan konuşma biçiminin gerekli etkiyi si, nerede, ne zaman ve nasıl konuşulacağını bilmeye bağlıdır. 3 Bireyler, büyükleri ve amirleriyle konuşurken, ses tonu sakin olmalı, sitem anlamına gelec ek kabalıktan, el kol hareketlerinden ve yüz işaretlerinden sakınmalıdırlar. Bir söz söylen önce, kendimize ve başkalarına zararı dokunup dokunmayacağı düşünülmelidir. Her nerede olu sorulara mutlaka yanıt verilmelidir. Konuşma, ilgi çekici ve gerekli konuları kapsamalıdır Ciddi ve resmi davranılması gereken bir yerde, aşırı samimi, kontrolsüz bir yaklaşımla kon başlamak, kurumun kurallarını küçümseyen sözcükler seçerek konuşmak iletişime zarar verir. talarımız, “İnsanın alnında karakteri yazmaz, hareketleri belli eder” demişlerdir. Kiminle ngi ortamda, hangi kültürde iletişim kurduğumuzu göz önüne almak gerekir. Konuşmacı, dinley n seviyelerine uygun ifade ve cümleler kullanmalıdır. İki farklı duyum içinde olan kişileri henkli bir iletişim kurabilmeleri için özel bir hassasiyet gereklidir. Örneğin; yeni sohbe te başladığınız kişilerle, genellikle aynı fikirde olduğunuz konuları konuşmak daha yerinde nuşmada kendimizden ve geçmişimizden söz etmek yerine, karşımızdakinin iyi taraflarından ve n edindiğimiz bilgilerden söz etmek daha uygun olur. Bu konuda atalarımız, “Sen kendini an latmayı bırak, onu davranışların anlatsın” demişlerdir. Dinlemek, sosyal terbiyenin temel t n biridir. Karşımızdakine itiraz etmeden sükûnetle dinlemeli, ne demek istediğini anlamalı, nra ona bazı sorular yönelterek söze başlamalıdır. Doğru olduğundan emin olsak bile, kesinl fikirlerimizde ısrar etmemeliyiz. Zira, görüşlerinde çok fazla ısrar edenler, anlaşabilecek çok az kişi bulurlar. Başkaları konuşurken ne zaman söze katılmamak gerektiğini ayarlamak, fikrimiz sorulmadan söze karışmamak gerekir. Bir insanın, nerede ve nasıl konuşacağını bilmesi kadar, susmasını da bilmesi gerekir. Dinleme, titizlik ikkat ve özen üstüne kurulmalı, konuşana mümkün olan ölçüde ilgi ve sevecenlikle yaklaşılma adar doğru olursa olsun, karşımızdakine seçme hakkı tanımalıyız. Konuşmacının sözü kesilmed li ve konu iyice anlaşılmalıdır. İnsanları anlamak, onları dinlemekle mümkündür. Gösterebil ezaket, dinlemektir. Konuşanı dinlerken, ayağı sallamak, masaya parmakla vurmak, kalemle oynamak ve kağıt karıştırmak gibi rahatsızlık yaratan durumlardan kaçınmak gerekmektedir. bir söyle” atasözüne uygun davranılmalıdır. Eleştiride olumlu ve olumsuz yönler birlikte el . Yerinde, yumuşak, anlayışlı ve hoşgörülü bir konuşma stiliyle sunulan eleştirinin yapıcı lir. Başkalarının yaptığı dil bilgisi, kelime ve fikir yanlışlıklarını düzeltmeye kalkmamal azlıktan gelmeliyiz. Zira, “Başkalarını kötülemekle sana iyi denilmez” atasözü unutulmamalı natını ve inceliklerini bilenler, düşündüklerinin hepsini söylemezler. Fakat, söylediklerin söylerler. Yerinde söz söylemesini bilen, özür dileme gereğini duymaz. Bu konuda atalarımız konuşmak, nişan almadan ateş etmeye benzer” demişlerdir. 4 Düzenli, güzel ve etkili konuşanlar, muhatapları tarafından daima saygı görürler ve sözleri e alınır. Rastgele konuşanlar, toplumda ciddiye alınmazlar ve çevresinde ilgi görmezler. La n, zaman ve zemine göre konuşmasını bilen, sabreden daima kazançlı çıkar. Konuşma insan akl a sanatıdır. Konuşma sanatının gerektirdiği yeterliliği kazanmış insanlar, aklını ve bildik n iyi kullanan insanlardır. Konuşmanın dinleyiciler üzerinde yapacağı etki önceden hesaplan konuyla ilgisi olmayan sözcüklerden sakınılmalı, az ve öz konuşulmalıdır. Bu konuda atalar e tesir, çok sözde değil, yerinde ve özlü sözdedir” demişlerdir. Her zaman herkesi memnun e mümkün değildir. Ancak, insanları memnun edecek şekilde, nazik bir dille, konuşmak gerekmek edir. Tatlı dili olanların dostları her gün artar. Unutulmamalıdır ki, öğrenilmesi gereken il, tatlı dildir. Bu konuda atalarımız, “Kişinin kıymeti, dilinin altında ve kaleminin ucun gizlidir. Onu söz ve yazı ile açığa vurur” demişlerdir. Kısaca konuşma sanatı, sükunetle ve rinde ve zamanında, anlaşılır ve inandırıcı bir şekilde söylenen sözlerden ibarettir denile plumdaki rolü ve statüsü ne olursa olsun herkes, iş ve uğraşısının gerektirdiği konuşmaları undadır. Duyguların düşüncelerin, yaşananların başkalarına sözle iletilmesi olan konuşmanın ları mevcuttur. a. KONUŞMANIN ŞUNLARDIR : (1) Ses (2) Telâffuz 5 UNSURLARI (3) Konuşma dinamiği (duygu, düşünce, istek) (4) Kelime hazinesi (5) Üslûp Bu unsurları kıs eleyelim: (1) Ses : Hava titreşimlerinin kulakta duyulanı olan ses, diyafram, kaburg a ve göğüs kafesi, ciğerler, nefes borusu, gırtlak, dil, dişler gibi organların katkısıyla nden oluşan karmaşık işlemler sonucunda meydana gelir. Her sesin çıkışında bu organların ge raklama ve çözülme faaliyeti oluşur. Yapılan araştırmalar ses ile kişilik arasında bir iliş unduğunu göstermektedir. Nitekim kendimiz görünmesek de sesimiz bizim kim olduğumuzu açıkça ya koymaktadır. Kaliteli bir seste şu faktörlerin bulunması gerekmektedir. (a) İşitilebilir ik (b) Akıcılık (c) Hoşa giderlik (d) Anlamlılık (2) Telâffuz : Birtakım simgelerin itibarî ar yüklenerek ses hâlinden kelime hâline getirilmesine telâffuz denilmektedir. Ses simge lerine yüklenen itibarî anlamların karşımızdakiler tarafından doğru ve tam olarak anlaşılab ön şartı doğru telâffuzdur. Konuşma eğitiminde en çok üzerinde durulması gereken hususlard telâffuzdur. Vücut da bulunan fizikî noksanlıklara dayalı telâffuz hatalarının hemen hemen mı iyi bir eğitimle düzeltilebilir. Telâffuz hataları ile dolu bir konuşmanın inandırıcı ve lması mümkün değildir. (3) Konuşma Dinamiği (duygu, düşünce, istek) : Dilin en büyük fonksi r arasında anlaşma vasıtası” olmasıdır. İnsanların duygu, düşünce ve isteklerini dile getirmede dil önemli bir nsurlar konuşmanın da dinamiğini oluştururlar. (4) Kelime Hazinesi : İnsanlar içinde bulund kları topluluğun maddî ve manevî değerlerini benimseyerek o topluluğa mensup olduklarını dü lara aidiyet duygusunu veren, o insanların kelime servetlerinde bulunan kelimeleri n taşıdıkları anlamlardır. Bu kelimeler aynı zamanda insanların geçmişleri ile gelecekleri bir köprüdür. (5) Üslûp : Duygu ve düşüncelerin ifade şekli diye kısaca tanımlayabileceğimi mi sırasında kontrol edilmesi gereken bir unsurdur. Konuşmanın amacı muhatabımıza derdimizi latmak ya da bir maksada erişmek olduğuna göre istediğimiz sonucu alabilmek için nasıl bir kullanmamız gerekeceğine de karar verebilecek durumda olmalıyız. b. KONUŞMA ESNASINDA DİKK T GEREKEN HUSUSLAR : EĞİTİMİ EDİLMESİ (3) Modern toplum yaşantısının gerektirdiği bütün konuşma tür ve şekilleri insanlara kazand Bireyler küçük yaşlardan itibaren, karşılaşacakları değişik kitleler karşısında, nasıl konu tilmelidir. Konuşma eğitimi tek ve standart bir şekilde verilmemelidir. Bu eğitimin sosy al sınıflara ve yaş gruplarına göre değişmesi gerekmektedir. Bu hususlara dikkat edilmeden ilecek genel bir eğitim formasyonu, fertlerin normal konuşma alışkanlığı kazanmalarını sağl a bir şey kazandırmayacaktır. Tekamül etmiş, gelişmiş bir dil zevkinin ve konuşma alışkanlı ferdî yeteneklerin ve sahip olunan kültürel yapının göz önünde bulundurulmasının büyük önem uşma eğitiminde yıkıcı değil yapıcı olunması gerektiği mutlaka öğretilmelidir. İlgi çekebil n şeyleri anlatmak gibi bir kolaycılığın içine kesinlikle girilmemelidir. (6) Konuşma eğiti sında konuşmaya mutlaka çok iyi hazırlanmanın gerektiği öğretilmelidir. Konuşmanın temel un yan unsurları belirlenmeden, nerede ne kadar bahsedileceği tespit olunmadan yapılacak konuşmanın başarısız olacağı anlatılmalıdır. Bu eğitim sırasında konuşmacıya, hitap edilec viyesini, özel ilgilerini vs. dikkate almalarının gerekliliği de öğretilmelidir. Günümüzde e TV kanallarının çoğalması, özel sektörde pek çok işverenin güzel ve doğru konuşan persone i gibi sebeplerle güzel konuşma eğitimi veren kurslar düzenlenmeye başlanmıştır. Devlet oku a (1) Konuşma da diğer dil sanatları gibi eğitim yoluyla geliştirilebilir. Eğer eğitim ciddî lı değilse ileri yaşlarda konuşma yeteneğinin gelişmesi güç olmaktadır. Yine konuşma eğitim r öğretim şeklinde değil, yeri geldikçe oyun, uygulama ve eğitim şeklinde verilmelidir. Kon eğitiminde çok yaygın olan “K-Ö-K” formülüne (KonuÖnemi-Konuşmacı) uygun eğitim yapılmalıdı in asıl amacı kişinin duygu ve düşüncelerini rahatlıkla ifade edebilmesini sağlamaktır. Dol nuşma ile sosyalleşme arasındaki doğrudan ilişki göz ardı edilmemelidir. 6 verilemeyen bu eğitim daha çok tiyatro sanatçıları ve tecrübeli spikerler tarafından verilm edir. Gençlerin toplum içinde sağlam bir yer edinebilmeleri ve mesleklerinde başarılı olabi meleri için konuşma eğitiminin istenilen seviyede ve amacına uygun olarak yapılması gerekme tedir. Etkili ve güzel konuşma; yerine, zamanına, kişisine uygun olarak yapılan konuşmadır. yi, nerede, ne zaman, kime nasıl söyleyeceğini bilen bir kişinin güzel konuşmayla ilgili ön i bir problemi yok demektir. Hazırlıklı veya hazırlıksız herhangi bir sözlü anlatımın güzel olması, konuşma yanlışları yapılmamasına bağlıdır. Şu hâlde, güzel konuşmayı içinde konuşma e tanımlamak da mümkündür. c. KONUŞMA YANLIŞLARI : Konuşma yanlışları çevreye, eğitime, dil lme seviyesine, alışkanlıklara ve kişiye göre değişmekle birlikte bunları; (1) Alışkanlıkla lanan davranışlarla ilgili konuşma yanlışları, (2) Söyleyiş tarzıyla ilgili konuşma yanlışl kurallarını bilmemekten kaynaklanan konuşma yanlışları, olmak üzere üç başlık altında topla Alışkanlıklardan Kaynaklanan Davranışlarla İlgili Konuşma Yanlışları : Kişinin çevresindeki la (sözlü olarak) sağlıklı bir iletişim kurmasında alışkanlıklarının ve anlayışının payı bü e güzel bir şekilde ifadesini bulan bu gerçeğin güzel konuşma ile çok yakından ilgisi vardı bazılarını sıraladığımız olumsuzlukların pek çoğu kötü huylar ve alışkanlıklarla ilgilidir. in kendini diğer insanlardan üstün görmesi, onlara tepeden bakması, gururlanması demektir. ibirli insanlar, ister istemez bu huylarını konuşmalarına da yansıtırlar. Başkalarına saygı dikleri için kendileri de saygı görmezler. Toplum içinde sevilmeyen bu kişilerle kimse muh atap olmak istemez. “Hep ben bilirim, sen bir şeyden anlamazsın, en iyisini ben yaparım, o da bir şey mi, benim dediğim doğrudur” tarzındaki ifadeler kibirli insanlara özgü sözler Bunlar iletişimde engel oluştururlar. (b) İlgisizlik : Her şeyin en doğrusunu bildiğini idd a eden insanlar, başkalarının fikirlerini önemsemez ve onları dinlemezler. Böyle insanlar y rli yersiz sorularla ilgisizliklerini ve konuşana olan saygısızlıklarını göstermiş olurlar. zlik zihin dağınıklığının ve alt yapı yetersizliğinin bir sonucu olarak da gerçekleşebilir. Sözünü Kesmek : Birisi konuşurken araya girmek, sorular sormak, sabırsızlık göstermek, itir mek, sözünü kesmek ile ilgili bir davranış yanlışıdır. Birini dinlerken anlaşılmayan hususl . Bunlar, kişinin sözünü tamamlaması beklendikten sonra uygun bir dille sorulmalıdır. Özell televizyonlardaki bazı tartışma programlarında muhatapların birbirlerini dinlemeyerek bir an önce kendi söyleyeceklerini bitirme yarışına girmeleri sırasında sergiledikleri tutum, b onunun ilginç örnekleri arasındadır. Böyle bir anlayışla yapılan tartışmanın seyirciler tar meyeceği de bir gerçektir. 7 (ç ) Kendini Yetersiz Görmek : Kendini beğenmek kadar olmasa da kendini yetersiz görmek de bir davranış yanlışıdır. Çünkü başarılı bir konuşmanın temelinde kendine güven duymak va bilmem, ben bu işin üstesinden gelemem” gibi yanlış telkinler kişiyi başarısızlığa sürükle ardandır. (d) Alay etme alışkanlığı : Başkalarını hafife alarak onları toplum içinde güç du n fizikî yapıları için hoş olmayan sıfatlar kullanmak, birtakım eksiklikleri güzel olmayan la söylemek alay etme alışkanlığıyla ilgilidir. “İstediğini söyleyen istemediğini işitir.” da tutmakta yarar vardır. (e) Boşboğazlık : Söylenmemesi gereken bir sözü yerli yersiz söyl lışkanlığıdır. Böyle kişiler iyi niyetli bile olsalar toplum içinde yalnız kalmaya mahkûmdu rın çevresindeki insanlar şimdi bu yine bir boşboğazlık yapacak diye âdeta diken üstünde ol (f) Gevezelik : Bir anlamda başkalarına konuşma hakkı tanımayan, ilgili ilgisiz sürekli ola ak ben konuşayım, bu konuya bir açıklama da ben getireyim anlayışıyla sözü gereğinden fazla işilerin ortaya koyduğu bir davranış yanlışıdır. Geveze insanlar, çoğu zaman ölçüyü kaçırar için toplum tarafından sevilmezler. (g) Usulsüz Eleştiri Yapmak : Başkalarına ait düşüncele zaman katılma gibi bir zorunluluk olmamakla birlikte katılmadığımız fikirlerle ilgili eleşt leri de söylemenin uygun bir yolu vardır. Sıra gözetilmeden, saygısız bir üslûpla, kaba söz apılacak eleştiri, elbette konuşma kurallarını bilen, aydın bir insanın sergileyeceği tavır değildir. “İğneyi kendine atır” sözündeki incelik, ölçü olarak alınmalıdır. (ğ) Yapmacıklık : Kişinin tavırları, kıya i, yetiştiği ortamla, aldığı eğitimle, kültürle uyum içinde olmalıdır. Mevlânâ’nın ifadesiy meli ya da göründüğü gibi olmalıdır” Aksi hâlde insan, bülbülü taklide çalışan karga gibi g beple yapmacık tavırlardan vazgeçmek gerekir. Zaten konuşmada inandırıcı olmanın yolu da sa etten geçmektedir. (h) Bencillik : Sürekli olarak kendi nefsini ön plânda tutan, hemen h er işte kendi çıkarları doğrultusunda hareket eden, hep ben diyen, her konuda kendini ön pl na koymaya çalışan kişilerin ortaya koyduğu davranış şeklidir. Bu anlayıştaki kişilere güve rla kolay kolay arkadaşlık kurulmaz. Basit bir şekilde örneklersek, bir ekmeği bölüşmek ger de bir bakınız, arkadaşınız ekmeğin ne kadarını size ne kadarını kendisine ayırıyor. En küç nusu olduğunda bencillik kendisini gösterecektir. (ı) Övünmek : Kişinin diğer insanlardan f lı ve üstün yönlerini ön plâna çıkarmaya çalışması övünmektir. Konuşma, başkalarına övünmek siyle yapılmamalıdır. “Ali’nin boyu kısadır” demenin “Ben ondan uzunum” anlamına geleceği d . (i) Dedikodu Etmek : Basit ruhlu insanların eğlencesi olan dedikodu, konusu kınama y a da çekiştirme olan konuşmadır. Dedikoducu kişiler, birinin arkasından 8 konuşarak onu kötülemeye çalışırlar, kınarlar, kendilerinin öyle olmadığını anlatmaya çalış onuştukları kişiye “Bak ben senin yanında falancayı nasıl çekiştiriyorsam seni de başkasına m” mesajını verdiklerini unuturlar. (j) Kesin Konuşmak : Başkalarının düşüncelerine saygı d ndi düşüncesini ister doğru ister yanlış olsun kabul ettirmeye çalışan, kestirip atma alışk oşgörüye tahammülü olmayan kişilerin ortaya koyduğu davranış yanlışlarından biri de kesin k le tam olarak bilinmeyen konular hakkında bu anlayışla fikirler yürütmek, haberler vermek, zaman zaman kişiyi yalancı durumuna da düşürür. Meselâ, “Türkçe Sözlük’ün son baskısında 9 ine ilâve edilecek “zannedersem, yanılmıyorsam, herhâlde” gibi bir kelime kişiyi yanlış bil ekten, yalancı durumuna düşmekten kurtaracaktır. (k) Sert Konuşmak : Kişinin birilerine kar ndini daima güçlü, haklı, kabadayı göstermek ister gibi bir anlayışla ve sert bir ses tonuy irilerini tehdit eder gibi konuşması da bir davranış yanlışıdır. Yanlış bir düşünce ne kada r üslûpla söylenirse söylensin doğru olamaz, kişiyi haklı çıkarmaz, sadece konuşanın ne kad isi olduğunu gösterir. (2) Söyleyiş Tarzıyla İlgili Konuşma Yanlışları : Etkili ve güzel bi onunun içeriği kadar söyleyiş tarzı da önemlidir. Neyi, ne zaman, nerede, nasıl söyleyeceği eyen bir kişinin güzel konuşması çok zordur. Herhangi bir isteğin ifadesinde, seçilen kelim rin ve söyleniş tarzının kişiler üzerinde farklı etkiler uyandıracağı unutulmamalıdır. Konuşmanın etkisini azaltan ve ahengini bozan söyleyiş tarzıyla ilgili bazı yanlışlıklar aş (a) Aynı Kelimeleri Tekrarlamak : Konuşma sırasında hiç gerekmediği hâlde kelimeleri aynen rarlamak, dinleyenlerin dikkatini çekecek sıklıkta “anlaşıldı mı”, “bilmem anlatabiliyor mu aleyh”, “çocuklar”, “efendime söyleyeyim”, “sana bir şey söyleyeyim mi”, “demem o ki”, “eve in anlayacağınız”, “şey”, “yani”... gibi sözleri tekrarlamak anlatım ve söyleyiş güzelliğin anlışları Yapmak, Anlamsız Sesler Çıkarmak : Güzel bir konuşmada vurgu ve tonlamanın doğru ar kelimelerin doğru telâffuzu da önemlidir. Bazen yanlış söylenen bir kelime, anlamı bilin en kullanılan bir söz, konuşmacının eğitim durumu, anlayışı, görgüsü hakkında fikir vermeye a dillerden Türkçe’ye giren kelimelerin söylenişine özellikle dikkat edilmelidir. Aksi hâld lenmek istenenle söylenen birbirinden farklı olabilir. Konuşmacı anlatacağını gevelemeden a meli, sözü gereksiz yere uzatarak dolambaçlı yolları tercih etmemelidir. Hatırlanamayan söz in yerine bilerek veya bilmeyerek “aaa..., eee..., ııı..”. gibi anlamsız sesler çıkarmak ve ada boşluklar bırakmak konuşmanın ahengini bozan diğer yanlışlıklardandır. Biraz çaba göste umsuzluğun önüne geçmek mümkündür. Ses tonu, konuya ve konuşmanın yapıldığı yere göre ayarl 9 Gereksiz yere bağırmak veya zor işitilen bir sesle isteksiz bir ses tonuyla konuşmak, su nuşun etkisini azaltır. (c) Argo Sözleri Kullanmak ve Kaba Konuşmak :Türkçe Sözlük’te; kull tak dilden ayrı olarak aynı meslek ya da topluluktaki insanların kullandığı özel dil ya da dağarcığı; serserilerin, külhanbeylerinin kullandığı söz ya da deyim olarak tanımlanan argo gereken durumlar dışında- edebî dilde asla kullanılmamalıdır. Bir de buna kaba sözler, küf enecek olursa konuşma, edep sınırlarının dışına taşar. Kendisine ve çevresindekilere saygıs r insanın konuşmasında argoya ve kaba sözlere rastlanmaz. (3) Konuşma Kurallarını Bilmemekt Kaynaklanan Konuşma Yanlışları : Güzel ve etkili konuşma kurallarını bilmeyen, bu konuda de i olmayan, konuşma sırasında yapılan yanlışlıkların neler olduğundan habersiz bir konuşmacı nuş yapamayacağı, konuşmasının yanlışlarla dolu olacağı muhakkaktır. Konuşmacı, karşılaştığ abul ederse başarılı olamaz. (a) Üslûp Yanlışları : Yerine, kişisine, zamanına ve konusuna nuşacağını bilmeyen bir şahsın, asker arkadaşıyla konuştuğu şekilde amiriyle konuşmasını ya Konuşma türlerini ve bunların özelliklerini bilmeyen bir konuşmacı, kime nasıl hitap edece panelde nasıl, forumda nasıl, açık oturumda nasıl konuşulacağını bilmezse üslûp yanlışları sızlık : Bir dinleyici grubu önünde yapılan sunuş konuşmaları, konuşma plânı yapmayı gerekt lânı nedir, nasıl yapılır, plânda nelere dikkat edilir, süre ne kadardır gibi soruların cevaplarını bilmeyenlerin yapacağı sunuş konuşmalarında, plânsız lanan yanlışlıkların olması kaçınılmazdır. Toplumda sevilmek ve sayılmak, kendini dinletmek bir kişi olmak, konuşma kurallarını iyi bilmek ve bu kuralları başarılı bir şekilde uygulam dür. d. KONUŞMA İLE İLGİLİ ÖZLÜ SÖZLER : Az düşünen çok konuşur. Önce düşün sonra söyle. Ki l, ne Öfkeli konuş göreceksin ki, pişman olacağın en güzel konuşmayı yapacaksın. Söylediklerinizi n, hiç kimsenin kolundan tutmayın, çünkü insanlar sizi dinlemeye istekli değillerse, onları tacağınıza çenenizi tutmanız daha iyi olur. Söz yaş deriye benzer, nereye çekersen oraya gi Söze iyi başlayın iyi bitirin, arasını ne ile doldurursanız doldurun. İstediğini söyleyen, iğini işitir. Saygısız ağız, anahtarsız açılır. Herkes ancak anladığını duyar. Herkese söyl akıl, kadar Dinlemekten pişmanlık doğar. söylemekten Dilin söylediği iyi söz, akar su gibidir. Nereye akarsa orada çiçek açar. Kelimeler değil o söyleyen ağız önemlidir. 10 Laf bilirsen söyle, seni ibret alsınlar; laf bilmezsen sukut et, seni adam sansınlar. Dil keskin kılıçtır, kan akıtmadan adam öldürür. Acı söz insanı dinden çıkarır, tatlı söz y i, anlaşmaktır. İnsanlar sadece söylediklerinden değil, söylemesi gerekirken söylemedikleri n de sorumludur. Dil söyler saklanır, baş belaya katlanır. Söylenecek yerde susmak, susula cak yerde konuşmak akıl hafifliğini gösterir. Bir insanın zekâsı, vereceği karşılıklarla de ulardan anlaşılır. Cevabını soruyu sorma. duymak istemediğin Bedenlerinin dili aracılığıyla insanlar duygularını, düşüncelerini, isteklerini, ihtiyaçlar zenginliklerini başka insanlarla paylaşmışlardır. Hiç kimse beden dilinin ifadelerinden ka ayacağı veya bunu bastıramayacağı için, bu dili öğrenmeye çalışmak çok yararlıdır. Böylece, içimimiz hakkında ve birlikte yaşadığımız insanların iç dünyalarıyla ilgili önemli bilgiler z. Bireylerin beden dilleri, onların sosyal statüleri, grup içi hiyerarşideki yerleri ve toplumsal konumları hakkında önemli ip uçları taşımaktadır. Beden dilinin kelimelerden çok olay anlaşılma özelliği söz konusudur. İnsan hayatı boyunca çoğunlukla farkında olmaksızın ni son derece etkili olarak kullanır. Ancak bedenini, kelimeleri kontrol ettiği gibi kontrol edemez. Bedenimiz olaylara veya durumlara karşı çok daha fazla kendiliğinden te pkiler verir. Gerçek duygu ve düşüncelerimizi kelimelerin arkasına gizlemek belki mümkündür beden dilimizi gizlememiz çok kere mümkün değildir. Bedenimiz çok etkili bir iletişim arac a. Davranışımız İç Dünyamızı Etkiler : İnsanlar büyük çoğunlukla içlerinden geldiği gibi d zamanda yapılan araştırmalar, “İnsanların hissettikleri gibi davranmaktan çok, davrandıkla hissettiklerini” ortaya koymuştur. Canı sıkılan bir insanın kaşları çatık, yüzü asık, omuz apalıdır. Hepimiz sık sık sebepsiz bir can sıkıntısı yaşarız. Oysa çok kere kaşlarımızı çat imizi kapattığımız için canımızın sıkıldığını düşünmeyiz. İnsan hangi davranışı yansıtırsa, Kötü söz duyanları düşman eder, ederse insanı söz sultan eder. Ne yumruktan ne kılıçtan iz rkasından söz kalır. (Kutadgu Billig) Sözünü bilen kişinin, yüzünü ak ede bir söz, sözünü p ağ ede bir söz. Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı, söz ola ağulu aşı, bal ile yağ e ile söz demini, demeye sözün kemini, bu cihan cehennemini, düzelte bir güzel söz. (Yunus Em e) 3. BEDEN DİLİ : İnsanlar konuşarak anlaşmayı geliştirmeden önce, beden dilleriyle anlaşı en dili insanların ilk anlaşma aracı ve ilk dili olmuştur. 11 beden kimyasında meydana gelen değişikler sebebiyle o yönde duygular yaşamaya başlar. Sıkın insan gibi davranmak iç sıkıntısının artmasına sebep olur. b. İletişimde İlk Dakika Önemlid elen iki kişi arasındaki ilk etkileşim, iletişim sürecinin önemli bir belirleyicisidir. Bu tkiyi yaratan faktörler, karşılaşan kişilerin beden dilinde kullandığı kelimelere ve kişini suarlardan içinde bulunduğu fizikî ortam nesnelerine kadar geniş bir dağılım gösterir. İşte törlerin bileşkesi “algılayan kişinin” değerlerinde bir yer bulur ve o çerçeve içerisinde y Algılayanın kişisel özellikleri ve toplumsal normları ile kalıplaşmış olan yargıları, etkil ne bağlı olarak iletişimin ilk anında bir “karar” verdirir ve insan karşısındaki kişiye zih olan bir etiket yapıştırır. Bu karar olumlu veya olumsuz olabilir. “Duruşundan hiç hoşlanm vmedim”, “Bir görüşte kanım ısındı”, “Ben onu gördüğüm an işe yaramaz olduğunu anlamıştım” lişecek iletişimin temelini oluşturur. Yalnız bu kararlarımız her zaman böylesine açık ve b lmayabilir. Kişi bunları bilinç düzeyine çıkartsa da, çıkartmasa da, ilk algılarımızın oluş tişim biçimimizde ve o kişiye atfettiğimiz değerde önemli bir rol oynadığı bilinmelidir. c. Aile İçindeki Beden Dili : Beden dilimizle verdiğimiz mesajlar insanlarla anlaşmamızda en temel araçtır. Hem yakın çevremizde, hem daha geniş sosyal hayatımızda hem de farklı ülk ları ile ilişkilerimizde öncellikle beden dilimizi kullanırız ve onların beden dilleri ile nlattıklarını çözmeye çalışırız. Yakın arkadaşlarımıza, eşimize, çocuklarımıza duruşumuz ve ye çalışırız. Büyük çoğunlukla onlar da bu mesajları alır, düşünce ve duygumuzu anlarlar. İ rle kültürümüzdeki ortak özellikler ne ölçüde fazlaysa birbirimizin beden dilini anlamamız dar kolaylaşır. Bu nedenle kişinin yaşadığı en dar çevre olan aile içinde beden dili etkili yoğun olarak kullanılır. “Ne hissettiğimi, ne dediğimi anla” anlamına gelen jest ve mimikle yakın arkadaşlarımız, dostlarımız, eşimiz özellikle de çocuklarımızla olan iletişimimizde san önce beden diliyle anlaşmayı bekler. Bu durum istediğimizin yapılmadığı ve olumsuz bir yu konuşmak istemediğimiz durumlarda daha belirginleşir. Özellikle yakın ilişki içinde oldu kimselerle kurduğumuz iletişimde gözümüzün içine bakılmasıyla ne demek, ne yapmak istediği aşılmasını bekleriz. Bu tür küçük işaretlerden çıkartılan anlamlar, ilişkinin olumlu veya o esini belirlemek açısından büyük önem taşır. 12 ç. Kültür Beden Dilini Etkiler : Kültürel farklar arttıkça, ilişki kurduğumuz yabancılarla deki insanlarla anlaşabilmemiz, onların duygu ve düşünce akışını değerlendirebilmemiz zorla , Washington’da büyük bir markette, ne olduğunu anlamadığımız bir malı rahatça çevirip ince ken, bir market görevlisi yakınımıza gelip orada bir başka işle uğraşsa, bundan huzursuzluk rız. Çünkü ülkemizde böyle bir durumda, bulunduğumuz yere gelen bir market görevlisi paketl arıştırdığımızı görünce bize “Ne arzu etmiştiniz?” diyerek müdahale edebileceği gibi “Her ş a da bulunabilir. Ya da dünyanın öbür ucunda, Japonya’da alışveriş merkezine giren bir Türk , göz göze geldiği her mağaza görevlisinin önünde yerlere eğilmesini hayretle izler ve belk bir süre kendisiyle nasıl bir ilişki kurulmak istendiğini anlayamaz. d. Benzerliğin Sınırla Günümüzde farklı toplumlara ait insanlar birbirleriyle oldukça çabuk ve kolay ilişki kurabi ktedir. Televizyondaki dizilere bakıp, kendi yaşantımızı batı yaşama biçimiyle özdeş görebi kak kahvesinde bir Avrupalı veya Amerikalıyla yüzeysel bir dostluğu kolayca başlatabiliriz . Farklı kültürlerdeki insanlar teknolojinin sunduğu olanaklardan yararlanırken, ortak bed en dilleri kullanırlar. İnsanlar nerede yaşarsa yaşasınlar benzer şekilde asansöre biner, t s oynar, bilgisayar ve araba kullanırlar. Aynı zamanda biyolojik kökenli beden dilinde de birçok ortak nokta vardır. Ortak yaşantı olarak öfke, sevinç veya şaşkınlık gibi duygul ortak yaşanan bütün bu duygularda bile, bizim dışımızdaki kültüre ait olanı anlamayı zorlaş bizden olanı daha kolay ve rahat anlaşılır yapan ayrıntılar bulunur. Beden dilindeki en ben er ifadeler canlılığı ve iç dengeyi korumaya dönük temel psikolojik durumlarla ilgilidir. K u, kızgınlık, hüzün, nefret, mutluluk, dikkat, ilgi, uyku, gerginlik, şiddet bu durumların belirgin olanlarıdır. Bu genel durumların dışında kültüre özgü ve o toplumun belirleyici be elliklerinin bir başka toplum tarafından kısa bir sürede benimsenmesi mümkün olmaz. Başka b topluma ait geleneksel kültür, ödünç alınarak yaşanamaz. e. Jestler ve Mimikler : Jestler v imikler diğer kişilere görsel sinyaller gönderen hareketlerdir. Bizim bir jestten söz edeb ilmemiz için yapılan hareketin bir başkası tarafından görülmesi ve yaşadığımız duygu ve düş bilginin karşımızdaki kişiye iletilmesi gereklidir. Aslında her bir jest, düşünce ve duygu için doğal olarak bu özelliklerini barındırır. Yüz kaslarının anlatım amaçlı kullanımı mimi , ayak, bacak ve bedenin kullanımı da jestleri oluşturur. Jest ve mimikler "esas" ve " ikincil" olarak ayrılır. Esas jest ve mimikler, düşünce ve duygularımızı destekleyen, onlar laştıran hareketlerimizdir. Örneğin, sohbet sırasında göz kırpma, baş sallama, kolları açma ve hareketler iletmek istediğimiz ve programladığımız bir mesajı içeren jestlerdir. Öte yan endiliğinden gelen ve hiç beklemediğimiz bir anda bizi yakalayan esneme ve hapşırma gibi d urumlarda bile jest söz konusudur. Esas olarak anlatıma katkıda bulunmayan ve kendiliğin den refleks olarak ortaya çıkan bu hareketlere ikincil jest ve mimik denir. Bu iç tepkilerle ortaya çıkan ikincil jestler, ortamın özelliklerine göre giydirilmeye ve ş llendirilmeye başlarsa esas jestlere dönüşmesi ortama, kişinin içinde bulunduğu ve birlikte duğu kişilere karşı takınmak istediği tavra bağlıdır. Bu jestlerin bazılarını bastırmak, ba ortaya koymak eğilimi vardır. Bir konser salonunda insan hapşırığını tutmaya çalışır ve öz e takınır, ancak istemediği halde eşi camları açmışsa ve bundan rahatsız oluyorsa hapşırmas lı olur. Açık, net ve mümkün olduğunca şiddetli olan hapşırık artık ikincil jest olmaktan ç am vermek veya el sallamak gibi hareketlere esas jestler denir. Esas jestler başla ngıçtan bitişlerine kadar iletişimin bir parçasıdırlar. Esas jestlerle ikincil jestleri ayı mek için kendi kendimize şu soruyu sorabiliriz. “Eğer ben yalnız olsaydım bu hareketi yapar mıydım?” Cevabımız “Hayır” ise bu hareketimiz esas jesttir. Cevabımız “Evet” ise hareketimi ir ve ikincil jestler grubuna girer. f. İkincil Jestler : İkincil jestlerin pek çoğu esa s olarak sosyal değildir. Çünkü bunlar bedenin rahatı, temizliği ve kaşınma gibi kendiliğin n ihtiyaçları ile ilgili hareketlerdir. Vücut bakımımızı ve rahatlığımızı ovarak, silerek, yeriz, içeriz, rahat olarak bir beden duruşu sağlamak için kollarımızı birleştiririz, bacak k üzerine atarız, dik veya yan otururuz. Bütün bunları kendimiz için yaparız. Fakat bunları yaptığımız ve hangi duygusal durumda olduğumuz önemlidir. Bu jestleri yaparken yalnız olmad mlarda bizimle birlikte olanlar bu kişisel hareketlerden bizimle ilgili bilgi sahi bi olurlar. Duygusal durumumuzu yansıtan jest ve mimikler açık ve belirgin bir şekilde dışarıya başkala nyaller göndermektedir. Bu işaretlerin fark edilmesini istemiyorsak özel bir çaba harcam amız ve kendimizi kontrol etmemiz gerekir. Dikkat edilmesi gereken nokta dışa vurduğumuz duygularımızla ilgili işaretlerin gerçekten karşı tarafa iletmek istediklerimiz olup olmad ncil jestleri bilinçli olarak anlamlandırıyor olsak da olmasak da, bu jestler kişiyle il gili duyguların bir aktarımıdır. g. Esas Jestler : Bu jestler yüz, baş, el, kol, ayak, baca ve bedenin bir konuya açıklık kazandırmak için yaptığı hareketlerdir. Esas jestler, anlatı eri, sosyal jestler ve mimik jestleridir. ğ. Anlatım Jestleri : Bu jestler insanın diğer hayvanlarla ortak olan biyolojik kökenli jestleridir (Temel altı duygusu). Kaslarımız a ltı temel duygunun ifadesinde, canlılığımızın başlangıcından bu yana bedenin yaşantı ile ba bedeni korumak için düzenlenmiştir. Anlatım jestleri özellikle yüz ifadelerinde ortaya çıka insanın varlığını korumaya dönük eylemlerinden kaynaklanır. Örneğin; ani ve atak hareketler rimizin kapanması belirsizlik ve tehditlerle dolu bir dünyadan gelebilecek bir saldırıda n gözlerin koruması amacına dönüktür. Öte yandan gülme insanın hoşnut olduğunu, iç dengesin uygun bir uyum içerisinde bulunduğunu ortaya koyan ve karşısında bulunanları bu mutluluğa o k olmaya davet eden bir jest ve mimiktir. Yapılan kültürler arası çalışmalar bu temel jestl n bütün kültürlerde ortak olduğunu göstermiştir. 14 Esas jestlerimizden olan anlatım jestlerinin temel özellikleri kültürel etkilenmeler son ucunda değişime uğramıştır. Ana jest kalıbı farklı olmadan kültüre ve kişiye bağlı olarak d lanılabilir. Örneğin, gülme için toplumların ve kişilerin kullandıkları fırsatlar ve tavırl r. Biyo-psikolojik beden dilimiz olan anlatım jestleri evrenseldir, kültürel özellikler, bu ana yapıya anlatım zenginlikleri ve bazı farklılıklar kazandırmıştır. h. Sosyal Jestler ikler : Durum gereği, olduğumuzdan çok daha mutlu veya hissettiğimizden çok daha üzüntülü y iz bir sosyal mimiktir. İnsanları memnun edecek jestlerin taklit edilmesi bir anlamd a insanın sosyal rolünü oynamasıdır. Bir toplantıda gerçek iç dünyamızdan çok farklı bir du nsıtmamız buna örnektir. Canını sıkan bir konuyu yemekte konuşmayıp ve yemek saatlerini iyi basıyla geçirmeye çalışmak veya kişinin bir topluluk önünde yaptığı bir konuşmada ses tonun arını anlatımını daha etkin kılmak için kullanması sosyal jest ve mimikler olarak değerlend ı. Mimik Jestler : Bu jestler taklit ve tanımlama jestleridir. Bir objeyi veya bir hareketi mümkün olduğu kadar kusursuz olarak taklit etmek amacıyla yapılan jestlerdir. Mim ik jestler tiyatroya özgü jestler, taklit jestler, şematik jestler, teknik ve kod jest lerdir. İlk izlenim, ilk 30 saniyede yaptığınız ve söylediğiniz herşeyin bir bütünüdür." "N l, onu nasıl söylediğiniz önemlidir." "Basit bir jest, yüzlerce kelimeden daha çok şey ifad der." "Beden dili, bilinç dışı motivasyonlarımızı açığa çıkarır." Bu ve buna benzer bir çok duymuş olmalısınız. Bilinen şu ki gerçekte bizler, hal ve davranışlarımız, duygularımız, fikirlerimiz ve kişiliğimizi s şekilde ortaya çıkararak iletişim kurarız. İş dünyasında bu konuyla ilgili bazı yanlış gör nlar beden dili hakkında olan tüm konuşmaların terim dolu ve gereksiz olduğunu düşünürken, anı anlayabilmek için ne dediklerini dikkatli dinlemenin yeterli olabileceğini savunur lar. Bunun zıttı olarak ise, bazıları, karşısındakinin bakışları, ayak vuruşları ve kişisel kişinin sözlerinden veya yaptıklarından daha çok şey anlattığına inanır. Bu iyimserlere gö ilinçaltı, iletişim sırasında yüzük çevirme, saç ile oynama, sık tekrarlanan hareketler say Bizler fikir ve isteklerimizi iletebilmek, karşımızdaki ile iletişim kurabilmek için en ço dilimizi kullanırız. Ancak aynı zamanda tutku, endişe ve korku gibi duygulara sahip yar atıklar olarak, hislerimizi göstermek isteriz. Bilinçli olarak sözsüz mesajlar iletir ve a lgılarız. İletişimde kullandığımız sözsüz ipuçları, sözlü olanları anlamamıza yardımcı olab rleştirdiklerinde veya açtıklarında, bu, üşüdüklerinden, kolları dolu olduğundan veya çok r tiklerinden dolayı olabilir. Yani sadece, bu kişilerin kendilerini savunmak istemele ri, kafalarının meşgul olması veya güvensiz hissettikleri anlamına gelmez. 4. "BEDEN DİLİ"N . Göz İlişkisi : İnsan vücudundaki en etkili iletişim aracı gözdür. Göz adeta bir mesaj kay ni dinlerken veya onunla konuşurken gözlerine bakmak, onu ilgi ile dinlediğimizin, ona değer verdiğimizin mesajını verir. Etkili 15 göz ilişkisi, karşıdaki kişiyi dinlerken ve onunla konuşurken doğrudan bakmak şeklindedir. isi spontan, rahat, ancak ciddidir. Doğrudan göz ilişkisi kurmak ve sürdürmek konusunda aşı amak gerekmektedir. Sürekli olarak birisinin gözlerinin içine bakmak, o kişide rahatsızlık e tedirginlik yaratır. Konuşmanın konusuna göre bakışlar çeşitlilik kazanabilir. İletişimde kişiler ile aramızdaki ilişki düzeyi ve tabi ki kişilik özellikleri de bakışlarda etkilidir içe kapanık kişiler daha az göz teması kurarlar. b. Yüz İfadeleri : Yapılan araştırmalar, osyal yapıya ait bilinç ve bu bilincin oluşturduğu düşüncenin, insanların yüz ifadesini etk ortaya koymuştur. Yüzümüzde görünür hale gelen hislerimiz, konuştuğumuz kişilere bizim ruh umuz hakkında bilgi verir. Onlarla konuşmak isteyip istemediğimizi, dinlemek isteyip i stemediğimizi, söyleneni anlayıp anlamadığımızı anlatır. Üzüntünün veya kızgınlığın gülümse kaşla ifade edilmesi çoğu kez mümkün olmaz. Güvenli bir yüz ifadesi, verilen mesajla uyum i ki ifadedir. Yüzümüzdeki ifadenin farkında olursak, öfkemizi, sevincimizi, talebimizi yansı makta başarılı olabiliriz. Yüz ifadesi kişiye özgüdür ve iletişim tarzımızı belirler. Kaşla ması, ağzın aşağıya doğru eğilmesi ve bunlar gibi bir çok hareket, iletişimde olduğumuz kiş e belli bir etki ve izlenim uyandırır. Gülümseme, iletişime açık ve sıcak mesaj veren en di değer yüz ifadesidir ancak kolaylıkla taklit edilebilir. c. El, Kol, Baş Hareketleri ve Jestler : Konuşma ve kendimizi ifade etme sırasında çok sayıda el, kol ve baş hareketleri ullanırız. Zamanın 16 geçmesini beklerken, acelemiz olduğunda, bir konuşma sırasında söylenene katılıp katılmadığ r gibi daha bir çok durumda jestlerimizi kullanırız. Bu gruba giren hemen her hareketi miz bir anlam taşır. Örneğin yumruğu sıkmak güç göstergesi iken, kendine dokunma (ağız veya unma, kaşıma gibi), eğer aşırıysa, endişenin bir belirtisi olabilir. Eğer genel olarak jest el ve kol hareketleri fazlaysa, bu durum o kişinin kısıtlı kelime bilgisine sahip olduğunu gösterir. Baş hareketleri, kendini üstün görme, nezaket, hassasiyet ve soğukluk gibi düşün yol açar. Karşıdaki kişiyi dinlerken, başın yukarıya kaldırılması, konuşanda rahatsızlık ya llanması ise kişiye anlaşıldığı mesajını vereceğinden rahatlama yaratır. Eller insanın kend tmesinde çok etkin olarak kullanılan organlardır. İnsan beyninin düşünüp, hayal ettiğini el kleştirir. Kolların hareketi de özel bir önem taşır. Duygusal açıdan açık insanlar, karşıla n kendilerine yansıyan duygu ve düşünceleri kabul etmeğe hazır olarak kollarını açarak hare rler. Bir konuşma sırasında ellerin havaya kaldırılması, yumruk yapılması başarıyı, gücü ve ttirdiği için, topluluğu heyecanlandırır. Ellerin açılması kişinin ilişki kurmak için hazır nması ise isteksiz olduğuna yorumlanmaktadır. El hareketleri konuşmaya ritm ve vurgu kat arak, düşüncelerimizin duygusal tonunu ortaya koyar. ç. Bedenin Duruşu : Doğru ilişkiler ku ilmek için dik durmak, sandalyeyi dolduracak şekilde oturmak, arkaya yaslanmak, konuşurken öne eğilmek ilgilenildiğini gösteren mesajlar verir. Omuzların duruşu, ayakların açık ya da kapalı oluşu, bacak bacak üstüne atılması, ayrık ya da bitişik aki kişiye olumlu veya olumsuz mesajlar verir. Otururken seçilen açı oldukça önemlidir. İş a da vücudun duruş şekli, birini merkeze alma, gruba dahil etme veya dışlama gibi birçok an am taşıyabilmektedir. İki büklüm, süklüm püklüm, beden duruşları kadar, omuz geriye atılmış dan okur ve savaşa davet eder türdeki beden duruşları da iç açıcı mesajlar vermez. d. Giyim (giyim, kuşam, makyaj ve saç tuvaleti) ilk intibayı oluşturan önemli mesaj kaynaklarıdır.B onulardaki özenli davranışlar, çevreye duyulan saygının işareti olacağı gibi, insanın kendi saygısının da işareti olarak kabul edilmektedir. Giyim tarzımız, zevkimizin, mal varlığımı imizin veya sosyal grubumuzun bir aynasıdır. İş danışmanlarının çoğu, daha etkili bir izlen anların iyi giyinmelerine yardım etmeye çalışır. Rozetler, kol düğmeleri, marka etiketleri llanılan her türlü aksesuar ve materyaller kim olduğumuzun veya kim olmak istediğimizin bi rer yansımasıdır. e. Koku : İnsanlar doğal kokularını gizlemek için sabun, şampuan, deodora füm ve ağız spreyleri kullanır. Ancak vücudun asıl kokusu, insanların beslenme düzeni, sağl endişeli olup olmaması gibi konularda ipuçları verir. Kokunun iletişimdeki önemi gün geçti a iyi anlaşılmaktadır. f. Bedensel Temas : İnsan ilişkilerinde farklı bedensel temaslar söz konusudur. Birisinin elini öpmek, onun büyüklüğünü saygınlığını kabul etmek anlamındadır. B eşitlik, eli avucun içinde sıkmak dostluk anlamına gelmektedir. Yine birisinin omuzuna, koluna dokunmak da dostluk mesajları içermektedir. Aile bireyleri arasında sarılma, kuca klaşma gibi temaslar ilişkileri geliştirir. Temas büyüklere de, küçüklere de güven verir. A olmayan kişilerle kurulacak ilişkilerde temasın çok ölçülü ve dikkatli kullanılması gerekme okunma bir insana en kısa yoldan sen benim için önemlisin. Seni yalnız bırakmayacağım mesaj ir. Hiçbir söz bu mesajı dokunma kadar etkili bir biçimde veremez. g. Kişiler arası Mesafe Mesafe, insanlar arası ilişkilerde kişilerin birbirlerine verdikleri değeri, önemi göstere en temel belirleyicidir. İnsanlar birbirlerine olan uzaklığı ayarlayarak, onlara yakın ve ya uzak oldukları konusunda mesaj verirler. Yüz yüze ilişkilerde veya kalabalık içinde kuru an ilişkilerde, bu mesafenin bilinçli kullanılması büyük yarar sağlar. Bir kimseyle konuşur raya konulan mesafe, kendi başına bir anlam ifade eder. “Sizi kendime yakın hissediyorum” mesajını yalın bir şekilde vermek olanaklıdır. Mekanların kullanılış şekli, dostluğun arkad lığın bir göstergesi olabileceği gibi, statünün de göstergesi olmaktadır. 5. BEDEN DİLİ SİZ osyologların incelemelerine göre; insanların yaptıkları bazı hareketler, düşünce ve niyetle e veriyor. Bacak bacak üstüne atmak, savunmaya geçişi gösteriyor. Bunu daha çok kadınlar ya . Ayrıca bu 17 şekilde oturanlar içine kapanık oluyor ve edebe de uygun bulunmuyor. İşaret parmağını kaldı onuşanlar, gizli bir biçimde karşısındakini tehdit ediyor. Örnek olarak; yeni genel müdür g ek, "Arkadaşlar! Burada senelerce beraber çalışacağız" derken, bu işareti yapıyorsa, çalışa nk alın!" ikazını yapıyordur. Elleri kenetli olanlar, genel bir olumsuzluk, yahut hayal kırıklığı yaşadıklarının mesajını veriyor. Ellerini önde birleştirerek ‘’el pençe divan dur eniz yaparım’’ demek isterken, ellerin arkada birleşmesi kendine olan itimadı, meydan okum ayı anlatıyor. Elin çeneyi okşaması, bir kimsenin karar vermek üzere olduğunu gösterirken, yen kişinin eli yanaktayken, başparmağı çene altındaysa, karşısındakine tenkit ile, hatta r yaklaştığına yorumlanıyor. Yalan söyleyen kişiler yüzüne dokunup, gözlerini kaçırıyor. Erke lan söylerken, yakasıyla oynuyor ve gömleğini gevşetiyor. Birbirine ilgi duyan kişiler, dah dik durmaya ve üstünü başını düzeltmeye başlıyor. KAYNAKÇA : 1. Yalçın, Cevdet. Güzel Konuşma Yazma Kılavuzu, Ankara, 1989, s. 149. 2. Yörük, Güzel Konuşma Yazma Kılavuzu, Ankara, 1990, s. 1. 3. Özdemir, Emin. Güzel ve Etkili Konuşm Sanatı, İstanbul, 1992, s. 11. 4. Taşer, Suat. Konuşma Eğitimi, İzmir, 1992, s. 94. 5. Bal aş, Zuhal ve Acar. Bedenin Dili, 6. Carnegıe, Dale. Etkili Konuşmanın Çabuk ve Kolay Yolu, (Çev. Celal Kapkın) İstanbul, 1993, s. 225. 7. Kılıç Mehmet. Konuşma Eğitimi, İnternet, Di lışmaları ve Konuşma Eğitimi Portalı. 8. Şahingöz, Fevzi. Konuşma Sanatı Üzerine, İLKSAN İn Nahide DAŞLIÇAY Öğ. Bnb. 18 19