Professional Documents
Culture Documents
MEGEP
(MESLEKÎ EĞİTİM VE ÖĞRETİM SİSTEMİNİN
GÜÇLENDİRİLMESİ PROJESİ)
ANKARA 2007
Milli Eğitim Bakanlığı tarafından geliştirilen modüller;
ii
AÇIKLAMALAR
AÇIKLAMALAR
KOD 522EE0113
ALAN Elektrik Elektronik Teknolojisi
DAL/MESLEK Elektrikli Ev Aletleri
MODÜLÜN ADI Soğutma Sistemi Elemanları ve Soğutucular
Soğutma sistemi ve elemanlarıyla ilgili bilgi ve
MODÜLÜN TANIMI
becerilerin kazandırıldığı öğrenme materyalidir.
SÜRE 40/32
ÖN KOŞUL
Soğutma sistemlerinde kullanılan elemanların
YETERLİK yapısını, bu sistemlerin elektrik ve mekanik şemalarını
öğrenmek.
Genel Amaç
Gerekli atelye ortamı ile soğutma sistemi
donanımları sağlandığında her türlü soğutma sisteminin
yapısını, soğutma sistemi elemanlarını ve soğutma
sisteminin prensip şemasını tanıyarak güvenli, verimli,
amaca ve tekniğine uygun bakım ve onarım
yapabileceksiniz.
Amaçlar
1. Soğutucu sistem elemanları ve soğutucuların,
MODÜLÜN AMACI çeşitleri çalışma şekilleri kullanım amaçlarını, bakım
onarım ve arızalarını giderme işlemleri ile ilgili
yeterlikleri kazanabileceksiniz.
2. Soğutma sistemi elektrik ve soğutma sistemi
şemalarını okuyabileceksiniz.
3. Uygun ortam sağlandığında soğutma sistemini
oluşturan elemanları tanıyarak, bu parçaların
yapısını, görevlerinin neler olduğunu öğrenebilecek
ve bu konuda bakım ve onarım yapabileceksiniz.
iii
Bir soğutma sistemi (arızalı veya sağlam) elemanını
soğutucu üzerindeki kısımlarından söküp, daha sonra yine
çalışma prensibine ve mekanik şemasına aykırı olmayacak
ÖLÇME VE şekilde monte edebilecektir
DEĞERLENDİRME Tamamlamış olduğu işlemlerin sonunda ilgili işleme
ait oluşturulmuş test ve uygulama sınavlarını
gerçekleştirecektir.
iv
GİRİŞ
GİRİŞ
Sevgili Öğrenci,
Bu modül sonunda edineceğiniz bilgi ve beceriler ile günümüzde artık olmazsa olmaz
haline gelen soğutucuları daha iyi tanıyacak, bunların imalatında ve gelişiminde önemli
roller alacaksınız.
Bir maddenin veya ortamın sıcaklığını onu çevreleyen hacim sıcaklıgının altına
indirmek ve orada muhafaza etmek üzere ısının alınması işlemine soğutma denir.
En basit ve eski sogutma şekli, soğuk yörelerde tabiatın meydana getirdiği buzları
muhafaza edip bunları sıcak veya ısısı alınmak istenen yerlere koyarak soğutma
sağlanmasıdır. Kışın meydana gelen kar ve buz’u muhafaza ederek sıcak mevsimlerde bunu
soğutma maksatları için kullanma usulünün m.ö. 1000 yıllarından uygulanmakta olduğu
bilinmektedir. Bu uygulamanın bugün dahi yurdumuzun bazı yörelerinde geçerli bir soğutma
şekli olduğu görülmektedir. Diğer yandan, eski mısırlılardan beri geceleri açık gökyüzünü
görecek tarzda yerleştirilen seramik testilerde suyun soğutulabileceği bilinmektedir. Bu
soğutma şekli, gökyüzünün gece karanlıktaki sıcaklığının mutlak sıfır (-273) derece
seviyesinde olmasından ve ışıma (Radyasyon) yolu ile ısının gökyüzüne iletilmesinden
yararlanılarak sağlanmaktadır.
1
2
ÖĞRENME FAALİYETİ–1
ÖĞRENME FAALİYETİ–1
AMAÇ
ARAŞTIRMA
3
Şekil 1.1: Soğutma çevrimi
Bir malzeme soğutulacaksa, aslında ondan ısı alınacaktır. Eğer ılık bir içeceğiniz varsa
ve diyelim 25°C ise ama siz bu içeceği 4°C olarak içmeyi tercih ediyorsanız; onu bir süre bir
buzdolabına koyarsınız, ısı ondan bir şekilde alınır ve siz daha az sıcak bir içecek sahibi
olursunuz. (Ah pardon, yani daha soğuk bir içeceğiniz olur.) Ama bir de şu durumu düşünün;
dolaba koyduğunuzda 4°C olan içecek çıkardığınızda 3°C olmuş. İkisi de soğuk ama biri
diğerinden daha az ısı içeriyor. Yani soğuk maddeler bile ısı içerirler ve daha az ısı içerme
durumuna geçebilirler. Bu durumun limiti o malzemeden tüm ısının alınmasıdır. Bu sınır
mutlak sıfır noktasıdır ve teorik olarak –273°C ile tarif edilir. Bu sıcaklığa ancak laboratuar
ortamında elektriksel süper iletkenler vasıtası ile çok yaklaşılmıştır.
Ø Kondüksüyon (İletim)
Ø Konveksiyon (Taşıma)
Ø Radyasyon (Işıma), diye adlandırılmaktadır
Maddenin Halleri
Maddenin herkesin bildiği üzer 3 hali vardır; katı, sıvı ve gaz. Burada bizim için
önemli nokta bir maddeyi katı halden sıvıya ve sonra gaz fazına geçirmek için o maddeye ısı
vermek gerekliliğidir. Aynı mantıkla, maddeyi gaz fazından sıvıya ve sonra katı faza
getirmek için de o maddeden ısı alınması gerekir.
Isı iletimi bir ortam içerisinde bulunan bölgeler arasında veya doğrudan doğruya fiziki
temas durumunda bulunan farklı ortamlar arasında, atom ve moleküllerin fark edilebilir bir
yer değiştirmesi olmaksızın bunların doğrudan teması sonucu meydana gelen ısı geçişi
işlemidir. Termodinamiğin II. Kanununa göre ısı yüksek sıcaklıkta bulunan bir bölgeden
düşük sıcaklıktaki bir bölgeye akar. Kinetik teoriye göre bir maddenin sıcaklığı, bu maddeyi
meydana getiren moleküllerin veya atomların ortalama kinetik enerji ile orantılıdır. Kinetik
enerjinin fazla olması iç enerjinin fazla olması demektir. Kinetik enerjinin fazla olması
demektir. Kinetik enerjinin fazla olması, iç enerjinin fazla olması demektir. Bir bölgede
moleküllerin ortalama kinetik enerjisi, sıcaklık farkından dolayı bitişik bölgedeki
moleküllerin ortalama kinetik enerjilerden fazla ise, enerjileri fazla olan moleküller bu
enerjiyi komşu olan moleküllere iletirler.
Konveksiyon, akışkan hareketi ile enerji taşınımı işlemidir. Ortam bir sıvı veya gaz ise,
akışkan haraketi ile ısı enerjisi bir bölgeden diğer bir bölgeye sıcaklık farkından dolayı
transfer edilecektir. Isı transferinin en önemli konusu konveksiyondur. Isı değiştiricilerinde
akışkanlar, katı cisimler (yüzeyler) ile birbirinden ayrılmış olduklarından, konveksiyon, bir
yüzey ile akışkan arasındaki enerji taşımında en önemli ısı transferi mekanizmasıdır.
Hava ısıyı soğuduktan sonra genleşir, yoğunluğu azalmaya başlar ve ısının çekildiği
soğutma serpantinine ulaşana dek yükselir. Konveksiyon çevrimi, hava ile serpantin arasında
sıcaklık farkı olduğu sürece devam eder. Piyasa tipi ünitelerde, dolabın içine plakalar
yerleştirilebilir. Bunun amacı konveksiyon akımlarının, serpantinin etrafında arzu edilen
hava akış şekillerini almaya yönlendirilmesidir.
Bir cismi meydana getiren elemanter taneciklerin ısıl hareketi, elektromagnetik ışıma
şeklindeki enerji neşretmelerine sebep olur. Sıcaklığın artması, taneciklerin hareketini ve
dolayısıyla ışıma şiddetini arttırır.
Radyant ısı, koyu renkli veya donuk cisimler veya maddeler tarafından kolayca
soğurulur. Oysa açık renkli yüzeyler veya malzemeler, ışık ışınlarını olduğu gibi, radyant ısı
dalgalarını da yansıtırlar. Bundan dolayıdır ki ısı dalgalarını da yansıtırlar. Bundan dolayıdır
ki buzdolabının açık renkte imal edilir.
1 LB suyun ısısını 40° F ‘dan 41°F ‘a artırmak için 1 BTU gerekir. Yine 1 LB suyun
ısısını 177°F ‘dan 178°F ‘a artırmak için de 1 BTU gerekir. Ancak 1 LB suyun ısısını 212°F
‘dan 213°F ‘a artırmak için 1 BTU kullanmayı denerseniz bunda başarısız olduğunuzu
görürsünüz. Su 212°F ‘da kaynar ve daha fazla ısı almaktansa gaz fazına geçer. Maddenin
kaynama noktasında çok çok önemli bir olay olur. Küçük bir deney yapar ve 1 LB suya her
defasında 1 BTU ısı eklerseniz, su sıcaklığının yine her defasında 1 derece arttığını
görürsünüz. Bu 212 dereceye varıncaya dek sürer. Sonra bir şeyler değişir. BTU ‘ları
eklemeye devam edersiniz ancak su hiçbir zaman daha sıcak olmaz. Su gaz fazına geçer ve 1
LB su buharlaşma için 970 BTU alır. Buna buharlaşmanın Gizli Isısı denir ve 1 LB su için
970 BTU’dur.
Yüzeyindeki hava basıncını yenmek ve gaz fazına geçiş için sıvılara ısı vermek
gereklidir. Sıvının üzerindeki basınç azaltılırsa buharlaşmanın da daha kolay olacağını
öğrendik. Şimdi aynı olaya farklı bir açıdan bakalım. Aynı mantıkla, buharlaşan sıvının
ortamdan ısı emdiğini söyleyebiliriz. Güneşe konulan karpuzun soğuması aynı prensiple
oluşur. Böylece, sudan daha düşük bir kaynama noktasında buharlaşan bir akışkan bulmak
mekanik soğutmanın gelişmesinde aranan ilk adımı oluşturur.
Kimya mühendisleri bu işte kullanılmak üzere aranan doğru kimyasalları bulmak için
yıllarca çalıştılar. Çok düşük kaynama noktasındaki hidroflorakarbon soğutucu akışkan
ailesini geliştirdiler. Bu kimyasallar normal atmosfer basıncında 0°F’ın altında
kaynamaktadır.
8
Şekil 1.3: Mekanik soğutma sistemi
Kompresör; piston ve benzeri metotlarla soğutucu gazı sıkıştıran ve kondansere
gönderen buhar sıkıştırma pompasıdır. Kondanser, sıkıştırılmış sıcak gazdan aldığı ısıyı
dışarı veren ve bu yol ile sıvı hale yoğuşmasına sebep olan ısı eşanjörüdür. Sıvı haldeki
soğutucu akışkan daha sonra sınırlayıcı bölüme gelir. Bu aygıt, akışkanın küçük bir delikten
geçmesini sağlayarak akışı sınırlar ve basınç düşümüne sebep olur. Bir akışkanın basıncı
düştüğünde ne olur? Eğer kaynama noktası düşer ve buharlaşması daha kolay olur
diyorsanız, doğrusunuz. Ve akışkan buharlaştığında ne olur? Çevresinden ısı aldığı
konusunda mutabık değil miydik? İşte bu ciddi bir durumdur ve şimdi soğutmanın nasıl
olduğunu öğrendiniz. Bu olayın yani buharlaşmanın olduğu yerin adı da evaporatördür.
Buradaki akışkan döngünün tamamlanabilmesi için tekrar kompresöre gider. Soğutucu
akışkan ısıyı emmek ve başka bir yere transfer etmek üzere tekrar tekrar kullanılır.
Soğutmanın tarifini anımsadınız mı? (Isının taşınması ve başka yere yerleştirilmesi)
Soğutma çevriminde optimize edilmek istenen bir nokta da ısı transfer oranıdır.
Soğutma sistemlerinde çok iyi ısı iletkenliğine sahip olan bakır ve alüminyum gibi
materyaller kullanılır. Diğer bir deyişle ısı bu malzemeler içinden kolayca akar. Isı transfer
yüzeyini artırmak ısı transferini artırmak için başka bir yoldur. Küçük motorlardaki
pistonların etrafında soğutma kanatçıklarına dikkat ettiniz mi? Bu ısı transfer yüzeyini
artırarak ısı transfer oranını artırmaya bir örnektir. Sıcak motor, istenmeyen sıcaklığı geçen
hava işe temas halindeki kanatçıklar vasıtası işe çok kolayca atabilir. Hava soğutmalı
kondanserler ve evaporatörler gibi soğutma sistemi ısı transfer elemanları çoğunlukla bakır
boru ve alüminyum kanatçıklar işe yapılır. Daha sonra fanlar yardımı işe havanın
kanatçıkların içinden daha fazla miktarda geçmesi sağlanır.
1.6. Isı
İki sistem arasında (veya sistem ile çevresi arasında) sıcaklık farkından dolayı
gerçekleşen enerji geçişi diye tanımlanmıştır.
Başka bir anlatımla, enerji sadece sıcaklık farkından dolayı gerçekleşmişse ısı diye
tanımlanır. Bu tanımdan açıkça görüldüğü gibi, aynı sistem arasında ısı geçişi olmaz.
9
Hissedilebilen veya ölçülebilen ısıya “duyulur ısı” denir.
Bir hal değişimi sırasında çoğu maddenin, sıcaklığında bir artış olmadan katıdan sıvıya
dönüşeceği bir erime noktası olacaktır. Bu noktada, eğer madde sıvı haldeyse, kendisinden
ısı alınır, madde de sıcaklığı değişmeden katılaşır. Bu işlemlerden her birinde olaya katılan
ve sıcaklıkta değişiklik oluşturmayan ısı, “ergime gizli ısısı” olarak bilinir.
1.7. Sıcaklık
İki cisim temas halinde bulundukları zaman birinden diğerine ısı enerjisi aktarılıyorsa,
birinci cismin sıcaklığı, ikinciden daha yüksektir denir. Sıcaklığı duyumuzla da anlayabiliriz,
vücut sıcaklığı 36,5 °C olduğuna göre, cisimleri ellediğimiz zaman, elimizden sıcak veya
soğuk olduğunu anlarız. Termodinamikte mutlak sıcaklıklar kullanılır, santigrat sisteminde –
273,16 °C Fahrenheit sisteminde ise –459,6 °F kullanılır.
1.8. Soğutma
Soğutma bir sıvının halini değiştirerek ısının bir yerden başka bir yere iletilmesidir.
Sıcaklık farkı olduğu sürece ısı pek çok değişik şekilde iletilebilir. Dolayısıyla istenen
sonuçlara bağlı olarak soğuk sıvı, ısıyı sıcak nesneden çekebilir (soğurabilir) veya sıcak sıvı
nesnelere ısı verebilir. Fakat bir hal değişimi olmaksızın elde edilen sonuçlar bir soğutma
sistemi veya soğutma etkisi sebebiyle değildir.
İstenilen sonucu elde etmek için iş enerjisinin “soğutma sistemi” şeklinde düzenlenmiş
mekanik elemanlar kullanılmasına mekanik soğutma denir.
Soğumalı Soğutma; bir yerden bir yere iletimi için gerekli koşulları oluşturmak üzere
ısı enerjisinin kullanılmasıdır. Isı enerjisi, iş enerjisine çevrilerek istenen sonuçlar, mekanik
soğutma sistemindeki aynı prensiple elde edilir.
10
1.11. Doyma Basıncı
Verilen bir sıcaklıkta, saf maddenin kaynamaya başladığı basınç (Pdoyma) olarak
tanımlanır. 100 °C ’de suyun doyma basıncıda 101,325 kPA olur. [4]
Sıvılar için kaynama noktası ile yoğuşma sıcaklığı aynıdır. Basıncı düşürmek,
kaynama noktasını veya yoğuşma sıcaklığını arttırır.
Tüm mühendislik uygulamaları madde ile enerji arasında bir etkileşim içerir,
dolayısıyla termodinamiği ilgilendirmeyen bir çalışma alanı düşünmek zordur.
Termodinamiğin uygulama alanlarını yaşamımızın içindedir. Termodinamiğin bazı
uygulama alanları insan vücudu, iklimlendirme sistemleri, uçaklar, otomobil motorları,
termik veya nükleer güç santrallerin tasarımında ve soğutma sistemlerinde kullanılır.
Termodinamiğin ikinci kanununa göre, “ısı enerjisini iletmek için, bir sıcaklık farkı
oluşturmalı ve korunmalıdır.” Isı enerjisi, yoğunluk ölçeğinde yukarıdan aşağı doğru iletilir.
Yüksek sıcaklıklı bir maddeden çıkan ısı, düşük sıcaklıklı bir maddeye doğru hareket eder.
Bu işlem sıcaklık farkı var olduğu sürece devam eder. Çoğunlukla, sıcaklık farkı ne kadar
düşük olursa, ısı transfer oranı da o kadar düşük olur.
11
1.13.4. Soğutma Çevrimleri
Carnot çevrimi, verilen bir sıcaklık aralığında en yüksek ısıl verime sahip çevrimdir.
Tersinir bir çevrim olduğu için, Carnot çevrimini oluşturan hal değişimleri ters yönde de
gerçekleşebilir. Hal değişimlerinin ters yönde gerçekleşmesi, ısı ve iş etkileşimlerinin
yönlerinin değişmesi anlamına gelir. Sonuç, ters Carnot çevrimi adı verilen çevrimdir. Ters
Carnot çevrimine göre çalışan bir soğutma makinesi veya ısı pompası, Carnot soğutma
makinesi veya Carnot ısı pompası diye adlandırılır.
Bir soğutucu akışkanın doyma bölgesi içinde gerçekleşen ters carnot çevrimini ele
alalım. Hal değişimi sırasında, soğutucu akışkana, TL sıcaklığındaki soğuk ortamdan, sabit
sıcaklıkta QL miktarında ısı geçişi olur. Akışkan daha sonra izantropik bir hal değişimiyle 3
haline sıkıştırılır ve hal değişimi sonucunda sıcaklığı TH olur. 3–4 hal değişimi sırasında,
soğutucu akışkandan TH sıcaklığındaki ortama, sabit sıcaklıkta ısı geçişi olur ve daha sonra
akışkan 1 halin e izantropik olarak genişleyerek çevrimi tamamlar. 4–1 hal değişimi sonunda
akışkanın sıcaklığı TL olur. 3–4 hal değişimi sırasında soğutucu akışkan, yoğuşturucuda
doymuş buhardan doymuş sıvıya dönüşür.
Ters Carnot çevrimi, belirli sıcaklıklardaki iki ısıl enerji deposu arasında çalışan en
etkin soğutma çevrimidir fakat aşağıda belirtilen nedenlerle Carnot çevriminin uygulamaya
aktarılması olanaksızdır.
Isı geçişinin olduğu iki izotermal hal değişimi uygulamada gerçekleşebilir, çünkü
doyma bölgesinde basıncın sabit kalması, sıcaklığında doyma sıcaklığında sabit kalmasını
sağlar. Bu bakımdan 2–3 ve 4–1 hal değişimlerinin uygulamada gerçekleştirilmesi zordur.
Çünkü 2–3 hal değişimi bir sıvı buhar karışımının sıkıştırılmasını, başka bir değişle iki fazlı
akışkanla çalışan kompresörü gerektirir.
4–1 hal değişimi ise sıvı oranı yüksek bir karışımın genişlemesidir.
Bu sorunların, Carnot çevrimini doyma bölgesinin dışında gerçekleştirerek
çözülebileceği düşünülebilir, fakat bu kez ısı geçişi işlemlerinde sabit sıcaklık koşulunun
yerine getirilmesi zorluk çıkaracaktır. Bu nedenlerle ters Carnot çevriminin uygulamada
gerçekleşemeyeceği ve soğutma çevrimleri için ideal bir model oluşturamayacağı sonucuna
varılır.
Kısılma işlemi, sıvıyı bir kısılma vanasından veya kılcal borulardan geçirerek
yapılabilir. Bu şekilde elde edilen çevrim, ideal buhar sıkıştırmalı soğutma çevrimi diye
bilinir. Bu çevrimin genel çizimi ve T-S diyagramı aşağıdaki şekilde verilmiştir (Şekil 2.4.3.)
Buhar sıkıştırmalı çevrim soğutma makinelerinde, iklimlendirme ve ısı pompalarında en çok
kullanılan çevrimdir.
Doymuş sıvı halindeki akışkan daha sonra bir genleşme vanası veya kılcal borulardan
geçirilerek buharlaştırıcı basıncına kısılır. Bu hal değişimi sırasında soğutucu akışkanın
sıcaklığı, soğutulan ortamın sıcaklığının altına düşer. Soğutucu akışkan buharlaştırıcıya 4
halinde kuruluk derecesi düşük bir doymuş sıvı buhar karışımı olarak girer ve soğutulan
ortamdan ısı alarak tümüyle buharlaşır. Soğutucu akışkan buharlaştırıcıdan doymuş buhar
halinde çıkar ve kompresöre girerek çevrim tamamlanır.
Gerçek buhar sıkıştırmalı soğutma çevrimi, ideal çevrimden birkaç bakımdan farklıdır.
Bu farklılık daha çok, gerçek çevrimi oluşturan elemanlardaki tersinmezliklerden
kaynaklanır. Tersinmezliğin iki ana kaynağı, basıncın düşmesine neden olan akış sürtünmesi
ve çevreyle olan ısı alışverişidir. Gerçek buhar sıkıştırmalı çevrimin T-S diyagramı aşağıda
gösterilmiştir.
İdeal çevrimde sıkıştırma işlemi içten tersinir ve adyabatiktir, başka bir deyişle
izantropiktir. Gerçek sıkıştırma işleminde ise entropiyi etkileyen akış sürtünmesi ve geçişi
vardır. Sürtünme entropiyi arttırır, ısı geçişi ise hangi yöne olduğuna bağlı olarak entropiyi
arttırır veya azaltır. Bu iki etkiye bağlı olarak, soğutucu akışkanın entropisi sıkıştırma işlemi
sırasında artabilir (1–2 hal değişimi) veya azabilir (1–2 hal değişimi). Sıkıştırmanın
izantropik olmaktansa, 1–2 hal değişimine göre olması tercih edilir, çünkü kompresör işi bu
13
durumda daha az olacaktır. Bu bakımdan soğutucu akışkanın sıkıştırma işlemi sırasında
soğutulması, ekonomik ve uygulanabilir olduğu sürece yararlıdır.
Bu bölümün başında, güç çevrimlerini karşılaştırmak için bir standart oluşturan Carnot
çevrimiyle soğutma çevrimleri için aynı işlevi gören ters Carnot çevriminin aynı hal
değişimlerinden oluştuğu, fakat bu hal değişimlerinin ters yönde gerçekleştiği belirtilmişti.
Buradan yola çıkarak, daha önceki bölümlerde incelenen güç çevrimlerinin, ters yönde
gerçekleştirilerek, soğutma çevrimi olabilecekleri düşünülebilir. Gerçekten de, buhar
sıkıştırmalı soğutma çevrimi, ters yönde çalışan bir Rankine çevriminin benzeridir. Bir başka
örnek, Stirling soğutma makinelerinin dayandığı ters Stirling çevrimidir. Bu bölümde gaz
akışkanlı soğutma çevrimi diye bilinen ters Brayton çevrimi incelenecektir.
Çevre sıcaklığı T0 olup, soğutulan ortam TL sıcaklığındadır. Gaz 1–2 hal değişimi
sırasında sıkıştırılır. Kompresörden çıktığında (2 hali), basıncı ve sıcaklığı yüksek olan gaz,
daha sonra sabit basınçta çevreye ısı vererek T0 sıcaklığına soğur. Bu işlemi, türbinde
genişleme izler ve genişleme sonunda gazın sıcaklığı T4’e düşer. (Bu soğutma etkisi. türbin
yerine bir kısılma vanası kullanarak gerçekleştirilebilir mi?) Son olarak gaz, soğutulan
ortamdan ısı çekerek T1 sıcaklığına yükselir.
Yukarıda belirtilen hal değişimlerinin tümü içten tersinirdir, bu nedenle çevrim ideal
gaz akışkanlığı soğutma çevrimi diye bilinir. Gerçek gaz akışkanlı soğutma çevrimlerinde,
sıkıştırma ve genişleme izantropik değildir, ayrıca sonlu büyüklükte bir ısı değiştiricisi için,
T3 sıcaklığı, T0 sıcaklığından daha yüksek olur.
T-s diyagramında 4–1 eğrisi altında kalan alan, soğutulan ortamdan çekilen ısıyı
göstermektedir. 1–2–3–4–1 hallerinin çevrelediği alan ise çevrime giren net işi simgeler. Bu
alanların birbirine oranı, çevrimin etkinlik katsayısıdır ve aşağıdaki gibi ifade edilir.
Gaz akışkanlı soğutma çevrimi, ters Carnot çevriminden farklıdır, çünkü ısı geçişinin
olduğu hal değişimleri sabit sıcaklıkta değildir. Hatta gaz sıcaklığı ısı geçişi sırasında önemli
ölçüde değişir. Bunun bir sonucu olarak, gaz akışkanlı soğutma çevriminin etkinlik katsayısı,
gerek buhar sıkıştırmalı soğutma çevriminden, gerekse ters Carnot çevriminden daha
düşüktür. Ters Carnot çevrimi daha az net iş gerektiren (1A3B1 alanı), daha çok soğutma
yapmaktadır.
14
Gaz akışkanlı soğutma çevrimlerinin etkinlik katsayıları düşüktür, fakat bu çevrimlerin
iki önemli özelliği vardır. İlk olarak, bu çevrime göre çalışan makineler daha basit ve hafif
elemanlar gerektirirler, bu bakımdan uçaklarda soğutma için elverişlidirler.
Basit buhar sıkıştırmalı soğutma sistemleri, ucuz ve güvenli olmalarının yanı sıra
hemen hemen hiç bakım gerektirmez. Fakat endüstri uygulamalarında basitlikten çok
etkinlik önem kazanır. Bazı uygulamalar için basit buhar sıkıştırmalı soğutma çevrimi
yetersizdir ve iyileştirilmesi gerekir. Aşağıda, etkinliği artırmak için yapılan
düzenlemelerden birkaçı incelenecektir.
İkili soğutma çevrimi şekilde gösterilmiştir. İki çevrimin bağlantısı, üst çevrimin
(çevrim A) buharlaştırıcısı, alt çevrimde (çevrim B) yoğuşturucusu işlevini gören, bir ısı
değiştiricisi aracılığıyla olmaktadır.
15
1.13.5.3. Tek Kompresörlü, Çok Amaçlı Soğutma Sistemleri
Kritik sıcaklığın üzerindeki sıcaklıklarda, bir madde sadece gaz fazında bulunabilir.
Sıvılaştırılarak kullanılan üç önemli gaz, helyum, hidrojen ve azotun kritik sıcaklıkları
sırasıyla, -268°C, -240°C, -147°C’dir. Bu nedenle bu maddelerden hiçbiri çevre koşullarında
sıvı değildir. Daha da önemlisi, yukarıda belirtilen çok düşük sıcaklıkların yaygın olarak
kullandığımız soğutma yöntemleriyle elde edilmesi olanaksızdır. Bu durumda gazların
sıvılaştırılmasıyla ilgili olarak yanıtlanması gereken soru şudur: Bir gazı kritik sıcaklığının
altındaki bir sıcaklığa nasıl soğutabiliriz?
Gazların sıvılaştırılması için başarıyla kullanılan bazıları basit, diğerleri daha karmaşık
birkaç çevrim vardır.
Çevrimde dolaşan gaz (9 hali) ile çevrimden çekilen sıvılaştırılmış gazın yerine
çevrime eklenen tamamlama gazı (1 hali) karıştırılarak, 2 halinde çok kademeli kompresöre
gönderilir ve 3 haline sıkıştırılır. Ara-soğutma nedeniyle sıkıştırma yaklaşık olarak sabit
sıcaklıkta gerçekleşir. Yüksek basınçlı gaz bir ısı değiştiricisi veya ayrı bir soğutma
sisteminde 4 haline soğutulur ve ters akışlı bir ısı değiştiricisinde (rejeneratörde), çevrimde
dolaşan soğuk gaza ısı vererek 5 haline gelir. Son olarak gaz, doymuş sıvı-buhar karışımı
olan 6 haline kısılır. 7 halindeki sıvı kullanım için ayrılır, 8 halindeki buhar ise yeniden
çevrime döner ve jeneratörden geçerek 9 haline gelir. Çevrim sürekli akışlı bir sistemde
tekrarlanır.
16
Gazların sıvılaştırılması için kullanılan bu çevrim ve diğerleri gazların dondurulması
veya katılaştırılması için kullanılır.
17
UYGULAMA
UYGULAMA FAALİYETİ
FAALİYETİ
18
ÖLÇME
ÖLÇME VEVE DEĞERLENDİRME
DEĞERLENDİRME
A- ÖLÇME SORULARI
B- OBJEKTİF TESTLER
1. Soğutma; Bir maddenin veya ortamın sıcaklığını, onu çevreleyen hacim sıcaklığının
altına indirilmesi ve orada muhafaza etmek üzere ısının alınması işlemine denir.
2. Konveksiyon, akışkan hareketi ile enerji taşınımı işlemidir.
3. Kondüksiyon elemanlar;Isıyı, buharlaşmayla ya da sıvı halden buhar hale kaynayarak
soğuran ve sıvı halden buhar hale yoğuşarak geri bırakan kimyasal bileşimlerdir.
4. Konveksiyon, akışkan hareketi ile enerji taşınımı işlemidir.
5. Doyma sıcaklığı; verilen bir basınçta saf maddenin kaynamaya başladığı sıcaklık
olarak bilinir.
6. Kırılma basıncı; verilen bir sıcaklıkta, saf maddenin kaynamaya başladığı basınç
olarak tanımlanır.
7. İdeal buhar sıkıştırmalı soğutma çevrimi; kısılma işlemi, sıvıyı bir kısılma vanasından
veya kılcal borulardan geçirerek yapılabilir.
DEĞERLENDİRME
19
ÖĞRENME FAALİYETİ–2
ÖĞRENME FAALİYETİ–2
AMAÇ
Soğutma sistemi elektrik ve soğutma sistemi şemalarını okuyabileceksiniz.
ARAŞTIRMA
2. SOĞUTUCU ELEMANLARI
20
Şekildeki elemanlar sırasıyla şunlardır;
1.Kompresör
2.fan
3.termostat
4.kondanser fanı
5.İç aydınlatma balastı
6.İç aydınlatma starteri
7.iç aydınlatma floresan lambası
8.Kanopi floresan lambası
9.Kanopi starteri
10.Kanopi balastı
21
Şekil 2.4: Nofrost soğutucuların yapısı
22
Şekil 2.6: İki kapılı soğutucuların elektrik şeması
23
Şekil 2.8: Bir fazlı asenkron motora yol verme şeması
24
UYGULAMA FAALİYETİ
UYGULAMA FAALİYETİ
25
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME
ÖLÇME SORULARI
DEĞERLENDİRME
26
ÖĞRENME FAALİYETİ–3
ÖĞRENME FAALİYETİ–3
AMAÇ
ARAŞTIRMA
27
3.1. Ekovat (Kompresör, Sıkıştırıcı)
Kompresörünün sistemdeki görevi, buharlaştırıcı-soğutucu ısı ile yüklü soğutucu
akışkanı buradan uzaklaştırmak ve böylece arkadan gelen ısı yüklenmemiş akışkana yer
temin ederek akışın sürekliliğini sağlamaktır. Bunun yanısıra buhar haldeki soğutucu
akışkanın basıncını kondenserdeki yoğuşma sıcaklığının karşıtı olan seviyeye çıkarmaktır.
Kompresörün iki görevi vardır. Gazı sıkıştırır (yumurtaların ısısını üzerinde taşıyan
gazı) ve soğutucu akışkanı döngü içinde hareketlendirir. Böylece proses istenildiği sürece
tekrarlanır. Gazı sıkıştırmamızın sebebi tekrar sıvı fazına geçişi sağlayabilmektir. Bu
sıkıştırma gaza biraz daha fazla ısı yükler. Şekilde görevini yapan bir kompresör
görülmektedir. Yukarı ve aşağı hareketli pistonu ya da pistonları vardır. Pistonun aşağı yönlü
hareketinde akışkan buharı (gazı) silindir içine alınır. Yukarı yönlü harekette bu gaz
sıkıştırılır. Bu arada çekvalf gibi çalışan çok ince valfler vardır ki bunlar gazın sıkıştırılması
esnasında geldiği yere dönmesini engeller. Bu pistonlar açılıp kapanarak akışkan basıncını
istenen düzeye getirirler. Sıkıştırılmış sıcak gaz tahmin edebileceğiniz gibi boşaltma kanalına
gelir. Akışkan son temel komponente doğru yolculuğuna devam eder.
28
Şekil 3.2: Rotary komp. Şekil 3.3: Hermetik genel komp.
Bir silindir içerisinde gidip gelme hareketi yapan bir pistonla sıkıştırma işlemini yapan
bir tip kompresörlerde tahrik motorunun dönme hareketi bir krank-byel sistemi ile doğrusal
harekete çevrilir. Eski tip bazı çift etkili kompresörlerin yatık tip pistonlu buhar makinaları
ile hareketlendirilmesinde hiç dönel hareket olmadan da çalışma durumlarına rastlamak
mümkündür. Bugünkü pistonlu soğutma kompresörleri genellikle tek etkili, yüksek devirli
ve çok sayıda silindirli makinalar olup açık tip veya hermetik tip motor-kompresör şeklinde
dizayn ve imal edilmektedirler.
Açık tip pistonlu kompresörlerin bugünkü silindir tertip şekilleri genellikle düşey I,V
ve w tertibinde 1 ila 16 silindirli ve tek etkili olup, yatık ve çift etkili kompresör dizaynı
hemen tamamıyla terkedilmiştir. Tam kapalı-hermetik tip motor-komresörlerde düşey
eksenli krank mili ve motor ile yatay eksenli silindir tertibi çok sık uygulanmaktadır.
Genel olarak tahrik gücü elektrik motorlarıyla sağlanır. Içten yanmalı motorlarla tahrik
edilen santrifuj kompresörlere seyrek de olsa rastlanabilir. Uygulamadaki kapasite sınırları
bugün 85 ila 10.000 Ton/Frigo arasında değişmektedir. Santrifuj kompresörlerde emiş ile
basma tarafı arasındaki basınç farkının santrifuj kuvvetlerden yararlanılarak sağladığı
yukarıda belirtmiştim. Bu basınç sağlanırken refrijerana önce bir hız (kinetik enerji) verilir
ve sonra bu hız basınca (potansiyel enerji) dönüştürülür. Bu dönüştürme işlemleri sırasında
mutlaka birçok kayıplar olacaktır ve basma tarafı basıncı dahada yükseldikçe bunlar daha da
artacaktır. Bu nedenle, santrifuj kompresörlerde basma basıncının mümkün olduğu kadar
emişten az bir farkla olması istenir. Buna rağmen uygulamada emiş-basma basınç farkı
değerleri 2 ila 30 arasında değişmekte ve her tür refrijeran ile santrifuj kompresör
kullanılabilmektedir. Fakat yukarıda izah edilen sebepden dolayı daha ziyade yoğuşma
basıncı düşük olan refrijeranlar santrifuj kompresörler için uygun olmaktadır (R-11 ve R-113
gibi) ve bu şartlar ancak klima uygulamalarına cevap verebilmektedir. Bu nedenle santrifuj
kompresörlere en çok klima sistemi uygulamalarında rastlanmasına şaşmamak gerekir. Derin
soğutma uygulamalarında genellikle çok kademeli kompresör kullanılır ve 10 kademeye
kadar yapılan santrifuj kompresörlere rastlamak mümkündür. Ayrıca santrifuj
kompresörlerin paralel ve seri bağlantı tertibinde hatta ara kademelerden değişik sıcaklık
uygulamaları için refrijeran bağlantısı yapılarak kullanıldığı zaman zaman görülmektedir.
31
Şok dalgalanmasının durumu ise, değişik devirlerdeki Debi/Basınç koordinatları
üzerine inşa edilecek politropik verim ve Mach katsayısı eğrilerinin etüdü ile görülebilir.
Buradan bulunacak şok dalgalanması zarfının altındaki değerlerde çalışma şok dalgalanması
yapacaktır. Şok dalgalanması (surgıng) olayı varken refrijeran kompresör çıkışında sık sık
bir ileriye bir geriye yönelir. (takriben 2 saniyede yön değiştirir). Bu olayın neticesinde aşırı
gürültü, aşırı titreşim ve kompresörde aşırı ısınma meydana gelir ki devam etmesi halinde
gerek sistem tarafı gerekse kompresör tarafı bundan zarar görebilir. Keza tahrik motoru da
alternatif şekilde yüklenir ve yükü azalır ki bunun sonucu dönme hızı bir azalır bir artar.
Surging olayının tespitinde bu durumun mevcudiyeti bir ipucu olabilir. Motorun çektiği
akımın ölçülmesi de bu olayı teyit edecektir. Kompresördeki aşırı titreşimler ve gürültüler
daima bir anormal çalışmaya ve arızanın yaklaştığına işaret olarak kabul edilmelidir.
Santrifuj kompresörlerin rotorları (çark) açık tip veya örtülü tip şeklinde dizayn edilir
ve dökme aliminyum, kaynaklı aliminyum, dökme çelik, kaynaklı çelik, perçinli çelik gibi
malzemeden yapılır. Aluminyum, çeliğe nazaran daha yüksek bir dayanıklılık/ağırlık oranına
sahiptir ve daha hafif rotor ile daha yüksek devirlerde çalışılmasını mümkün kılar. Çelik
rotorlar ise 150C üzerindeki çalışma şartlarında üstünlük kazanır. Korosif refrijeran
uygulamalarında paslanmaz çelik uygun bir çözüm getirmektedir. Santrifuj kompresörlerde
de vida tiplerinde olduğu gibi eksenel ve radyal yükleri taşıyacak şekilde ayrı ayrı iyi bir
yataklama gereklidir. Eksenel yükler burada daha da fazladır.
Buhar ve gazların bir yüzeyde yoğuşması, yüzeyin vasıflarına bağlı olarak “Damla
veya film teşekkülü” tarzlarında oluşur. Damla teşekkülü ile yoğuşma (Dropwise
condensation) durumunda çok daha yüksek (Film teşekkülünden 4-8 defa daha fazla) ısı
geçirgenlik katsayıları sağlanabilmekte ve bu tercih edilmekte ise de uygulamada refrijeran
özellikleri ve kondenser imalatının ekonomik faktörlerle sınırlanmaları nedeniyle ancak film
tarzı yoğuşma ve az ölçüde de damla teşekkülü ile yoğuşma birlikte olmaktadır.
Ø Kızgınlığın alınması
Ø Refrijeranın yoğuşması
Ø Aşırı soğutma.
33
Şekil 3.12: Tek katlı alt kondenser Şekil 3.13: Çift katlı alt kondenser
Genel olarak üç değişik tip kondenser mevcuttur;
Ø Su soğutmalı kondenserler
Ø Hava ile soğutmalı kondenserler
Ø Evaporatif (Hava-Su) kondenserler.
Bilhassa temiz suyun bol miktarda, ucuz ve düşük sıcaklıklarda bulunabildiği yerlerde
gerek kuruluş ve gerekse işletme masrafları yönünden en ekonomik kondenser tipi olarak
kabul edilebilir. Büyük kapasitedeki soğutma sistemlerinde genellikle tek seçim olarak
düşünülür. Fakat son yıllarda yüksek ısı geçirme katsayıları sağlanan hava soğutmalı
kondenserlerin yapılmasıyla 100 Ton/fr. kapasitelerine kadar bunların da kullanıldığı
görülmektedir.
olmak üzere iki sınıfa ayrılmaktadır. Kondenserden hava geçişi düşey ve yatay yönde
olacak tarzda tertiplenebilir. Diğer yandan, hava fanı, havayı emici veya itici etkiyle
hareketlendirecek şekilde konulabilir.
Bu ise kondenserin çalışma rejimi ile yakından ilgilidir. Aşırı yoğuşum sıcaklık ve
basıncının önlenmesi kondenserin yeterli soğutma alanına sahip olmasıyla ilgili olduğu kadar
hava sık rastlanan bir durumdur. Bu nedenle, bilhassa soğuk havalarda çalışma durumu
devresinde yeterli debi ve sıcaklıkta havanın bulunmasıylada ilgilidir. Yoğuşma sıcaklık ve
basıncının çok düşük olması halinde ise yeterli refrijeran akışı olamamasına bağlı olan
sorunlar çıkmaktadır.
Evaporatif kondenserler genellikle binanın dışına ve çatıya konulur, fakat bina içine
konularak hava giriş-çıkışları galvanizli saçtan kanallarlada sağlanabilir. Bina dışındaki
cihazların kışın da çalışması söz konusu ise donmaya karşı tedbir alınmalıdır. Bina içindeki
uygulamalarda ise, ıslak havanın atıldığı kanalın soğuk hacimlerden geçmesi halinde kanalın
içinde yoğuşma olacağı hatırda tutulmalı ve bu suyun toplanıp atılması için önlem
alınmalıdır. Bina içi uygulamaları, bir egzost sistemi ile entegre olarak uygulandığında
egzost fanı ve elektrik enerjisinden tasarruf sağlayacaktır.
Bir evaporatif kondenserin ısıl perfonmansı, sadece havanın kuru veya yaş termometre
sıcaklıkları veya havanın giriş-çıkış entalpi farkları baz alınarak gösterilemez. Zira
37
püskürtülen suyun ve üflenen havanın sıcaklıkları girişten çıkışlarına kadar çok değişik
değerler gösterirler. Havanın yaş termometre sıcaklığı
3.3. Drayer
Soğutma sisteminin iç temizliğine bağlıdır. Sistemin içinde sadece kuru ve temiz
soğutucu akışkan ile kuru ve temiz yağ dolaşmalıdır. Akışkanın içine gerek sisteme
doldurmadan önce ve gerekse sistemin diğer elemanlarından bir miktar su karışabilir. Bu su
kılcal borunun evaporatöre giriş yerinde donarak sistemi tıkar ve soğutmayı önler. İçindeki
toz ve küçük parçacıklar da tıkama yapabilirler. Sistem içine su ve tozların girmesini
önlemek hemen hemen mümkün değildir. Bunlardan başka soğutucu akışkan içinde bazı
asitler de bulunabilir.
Ufak katı maddeleri tutabilecek ince tülbent delikli tel boruya doğru gelecek şekilde
takılır.
Nem emici madde özel surette yapılmış olan madde 4 – 5 mm emme özelliğinden
başka soğutucu akışkan içinde bulunabilecek asitleri de emerek tutma özelliği de vardır.
Kompresör durduğu zaman alçak ve yüksek basınç devreleri arasında bir köprü
vazifesi görerek yüksek basınç tarafındaki akışkanın alçak tarafına geçmesini sağlar. Bu
suretle her iki devre basıncı birbirine eşit olur (Dengeleme olayı) ve kompresör tekrar kalkış
yaparken büyük bir basınç yükü ile karşılaşmaz.
Kapiler boru en iyi, yükün az çok sabit olduğu soğutucular, dondurucular ve hatta
konutlarda ilgili ve küçük, ticari iklimlendirme sistemlerinde kullanılır. Eğer, sistem geniş
bir yük aralığında çalışması isteniyorsa; basınç düşürme ve soğutucu hacim kontrolünün
daha uygun şekilde yapılması gerekir. Bu durumda önerilen cihaz, termostatik genleşme
valfıdır.
Daha önce de açıklandığı gibi kapiler borunun soğutucu akışını ayarlama kabiliyeti
yoktur. Bu yüzden, ünitedeki yük azalınca veya çoğalınca sistemin verimi, termostatik
genleşme valfı kullanan sistemlerdekinden daha yüksek oranda düşer.
Ünitede çevrim durunca, kapiler boru soğutucu akışını durdurmaz. Bu, kompresörün
başlatma torku gereksinimi için bir avantajdır, fakat kompresörün mekanik ömrü için
dezavantaj olabilir. Sistemdeki soğutucu miktarı ciddi biçimde kompresörün ömrünü
kısaltabilir.
39
3.4.3. Kapiler Borunun Değiştirilmesi
Kapiler boruyu, orijinali ile aynı uzunlukta ve boyda olan bir kılcal boru ile
değiştiriniz. Değişik uzunluk veya boyda olanla değiştirmeye kalkışmalıyız. Doğru boyda
kapiler borumuz yoksa, temin etmeliyiz.
Ø Kolay anlaşılması
Ø Düşük maliyet
Ø Güvenilirlik: Oynak parça yok
Ø Normal Çalıştırma kompresörleri tekrar çalıştırmadan önce basınç eşitleyici
olarak kullanılabilir.
Bununla birlikte, aplikasyonların bütün bölümleri bilinemeyeceğinden ve performansı
etkileyebileceğinden seçim hassas bir işlem olarak kalır.
Eğer tesisatın ana elemanları kompresör, evaporatör, kondenser ile sınırlı ise ulaşılacak
aplikasyonlar ve fiziksel çalıştırma koşulları ekspansiyon aracının birkaç parametreyi
karşılamasını gerektirir.
Kılcal boru evaporatöre belirli gaz akışını izin vermelidir ve bunun belirlenmesi için
ana parametreler:
Ø Evaporasyon ısısı
Ø Kondansasyon ısısı
Ø Kılcala giren likit alt soğutma ısısı
Bu parametreler çalıştırma koşullarına bağlı olarak değişir. Sürekli çalıştırma, on / off
işlemi, startup düşük elektrik tüketimi durumlarında performansı optimize edecek bir kılcal
boru seçimi çok zordur. Bu nedenle, seçim her zaman bu parametreler arasında bir uzlaşma
şeklinde olacaktır. Kılcal boru seçimi kesin olarak bir matematik formülüne dayandırılamaz.
Çok uzun veya çok kısa kılcal seçilmemesi tavsiye edilir. Gerçekte, ideal uzunluğun
1.5 m ile 2.5 m olduğu düşünülebilir.
Kısa bir kılcal sapma riskini arttırır. Uzun bir kılcal, bazı durumlar hariç, özellikle kısa
devirli sistemler ile, aşırı basınca neden olarak, zamanı eşitleyerek çalıştırma koşullarını
değiştirmez. Bu aynı zamanda dizayn edilen çalıştırma koşullarına daha uzun sürede
40
erişilmesine neden olur. Her durumda, kılcal uzunluğu hiçbir zaman kılcalın iç çapının beş
bin katını geçmemelidir.
3.5. Evaportör
Bir soğutma sisteminde evaporatör sıvı refrijeranın buharlaştığı ve bu sırada
bulunduğu ortamdan ısıyı aldığı cihazdır. Diğer bir ifadeyle, evaporatör bir soğutucudur.
Kondenserden direkt olarak veya refrijeran deposundan geçerek ve direkt ekspansiyonlu
sistemde (kuru tip) ekspansiyon valfi, kılcal boru veya benzer bir basınç düşürücü elemanda
adyabatik olarak genişletildikten sonra Evaporatöre sıvı-buhar karışımı şeklinde giren
refrijeranın büyük bir kısmı sıvı haldedir. Evaporatörde ısı olarak buharlaşan refrijerana,
emiş tarafına geçmeden önce bir miktar daha ısı verilmesi ve 3-8°C arasında kızgınlık
verilerek kızgın buhar durumuna gelmesinin bir çok faydaları vardır. Bunların en başında,
kompresöre büyük zarar verebilen sıvı refrijeranın kompresöre gelmesi gösterilebilir. Sıvı
taşmalı tip evaporatörlerde ise refrijeran evaporatörde sıvı halde bulunur ve ısıyı alarak
buharlaşan kısmı bir sıvı - buhar ayırıştırıcısından (surge tank) geçtikten ve sıvı kısmı
ayıldıktan sonra buhar halinde kompresöre ulaşır. Sıvı refrijeranın evaporatöre beslenmesi
seviye kumandalı (flatörlü, manyetik. vs.) bir vana ile yapılır. Sıvı ayıştırıcı tankta biriken
sıvı refrijeran tekrar evaporatöre gönderilir ve soğutma işleminde yararlanır. Direkt veya sıvı
taşmalı tertiplerde çalışan evaporatörlerin hepsinde de refrijeran basıncı, kondenser
tarafındaki basıncı, kondenser tarafındaki basınca oranla çok daha düşüktür. Bu nedenle,
evaporatör tarafına sistemin alçak basınç tarafı adı verilir.
41
her iki etkenin durumu beraberce göz önünde bulundurup ısıl geçiş ve kapasitenin optimum
olduğu değerler saptanmalıdır.
Evaporatör tipleri, uygulamanın özelliklerine göre 3 ana grupta toplanabilir; (A) Gaz
haldeki maddeleri soğutmak için kullanılan evaporatörler (genellikle hava), (B) Sıvı haldeki
maddeleri soğutucu evaporatörler (Su, salamura, antifriz, metilen glikol, kimyasal
akışkanlar, vs.) (C) Katı maddeleri soğutucu evaporatörler (Buz, Buz paten sahası, metaller,
vs.)
Bu tip evaporatörlerde, havanın ısı geçirme katsayısı düşük olduğundan bunu telafi
etmek ve hava geçiş yüzeylerini arttırmak maksadıyla genellikle kanatçıklar ilave edilir. Isıl
film katsayısını daha da arttırmak üzere hava geçiş hızlarını arttırmak için vantilatörlerle
cebri bir hava hareketi sağlanabilir. Ancak, kanat ilavesi, gerekse motorla tahrikli vantilatör
konulması her uygulamada pratikman mümkün olmayabilir. Örneğin, ev tipi soğutucularda
ve küçük kapasiteli ticari tip dolaplarda (kasap dolabı, vitrin tipi dolaplar gibi), hatta bazen
küçük soğuk muhafaza odalarında gravite tipi veya tabii konveksiyonla hava sirkülasyonu
diye anılan evaporatörler kullanılmaktadır.
Gravite tipi, kanallı boru evaporatörlerde ısı geçirme katsayıları, 2-10 kcal/h.°Cm2
arasında değişmekte (Bakır boru – Alüminyum kanat imalat için) ve kanat sıklığı arttıkça
veya düşey yöndeki boru sıra sayısı arttıkça ısı geçirme katsayısı düşük değere
yaklaşmaktadır.
Cebir hava sirkülasyonu (Forced Convestion) evaporatörler daha az ısı geçiş alanı ile
daha yüksek kapasiteler sağlayabilmektedir ve uygulamanın duruumu müsaade ettiğinde
42
daima tercih edilir. Memleketimizde Erfos (Airforce) adıyla anılan bu tür soğutcular Ünit
soğutucu diye de tanımlanmakta ve hava hareketi çoğunlukla aksiyal/pervane tipi bazen de
radyal/santrifuj tip (kanalla hava iletimi ve aşırı basınç kaybı mevcutsa) vantilatörlerle
sağlanmaktadır. Bu cihazlar soğutucu soğutucu serpantin (Evaporatör) hava vantilatörü ve
damlama tavası ile saç dış muhafazadan meydana gelmektedir. Hava vantilatörü, üfleyici ve
emici şekilde çalışacak tarzda yerleştirilebilir.
Ünit soğutucu adı, vantilatörü ile birlikte olan komple bir soğutucuyu tanımlar.
Halbuki cebri hava sirkülasyonu daha genel kapsamlı bir tanımlamadır. Nitekim, vantilatörü
bulunmayan, örneğin bir klima santralı tarafından integral şekilde sağlanan bir soğutma
serpantini (evaporatörü) gene cebri hava sirkülasyonu olarak hesaplanır, dizayn edilir.
Fazla hava hareketi sakıncalı olan uygulamalarda (çiçek muhafazası, et kesim odası
gibi hava hareketinin 1 m/san. altında olması gereken haller) alçak hızlı soğutucular
kullanılmalıdır. Orta hızlı soğutucular genel soğutma uygulamalarında ve en sık kullanılan
cihazlardır. Yüksek hızlı soğutucular ise hızlı soğutma istenen hallerde, örneğin şok
tünellerinde ve özel hızlı soğutma işlemlerinde uygun bir soğutma şekli sağlar.
Ünit soğutucunun hava debisi ile evaporasyon sıcaklığının en doğru şekilde hesabı,
“oda duyulur/toplam” ısı oranının bulunması ve buradan gidilerek oda Aparat Çiğ
Noktasının (Room Apparatus Dew Point) psikometrik diyagram üzerinde saptanması ile
sağlanır. Bu tarz hesap, klima uygulamalarında daima yapılır, fakat ünit soğutucu seçiminde
pek tatbik edilmez, zira duyulur ısı oranının gerçek değerini tespit etmek çoğunlukla güçtür.
Bunun yerine aşağıdaki tabloda verilen yaklaşık değerlerden yararlanmak mümkündür.
Tablo 3.1: Oda-Evap. Sıcaklık farkında muhafaza edilebilecek ortalama oda nem seviyeleri
43
Bir soğutulmuş hacimde, sıcaklığın en düşük olduğu yer şüphesiz evaporatörün
yüzeyidir. Bu nedenle, oda nemi yeterli seviyede yüksek ise, oda havası evaporatör
üzerinden geçerken çiğ nokta sıcaklığının altına düşerek içerisindeki nem yoğuşmaya
başlayacaktır. Hatta, evaporatör yüzey sıcaklığı ile 0°C’nin altında ise, bu ne donacaktır da.
Oda sıcaklığı ile evaporasyon sıcaklığı farkını belirli sınırların altında tutmak suretiyle, oda
relatif rutubetini de belirli bir seviyede tutmak mümkündür. Yukarıdaki tablo, bu değeri
vasat bir oda veya dolap için vermektedir.
Bilhassa emniyet ve güvenilirlik yönünden iyi olan, ayrıca iyi bir ısıl özelliği de sahip
olan refrijeran madde için 1920’ lerde yapılan araştırmalar Fluokarbon refrijeranların (florine
edilmiş hidro karbonların) bulunmasına sağlamıştır. Halo karbon (halojene edilmiş hidro
karbonlar) ailesinden olan fluo karbonlar, metan (CH4) veya etan (C2H6) içerisindeki
hidrojen atomlarından bir veya birkaçının yerine sentez yoluyla klor, flor veya brom
(halojen) atomları yerleştirmek suretiyle elde edilmektedir. Fluo karbonlardan en sık
rastlananlar; metandaki 4 hidrojen atomu yerine 2 klor ile 2 flor ikame edilen Dichloro –
difluoro – methane / CCl2F2 (freon – 12 veya R12) ve gene metandaki 4 hidrojen yerine bir
klor ile 2 flor atomu yerleştirilen Chlorodifluoromethane (freon – 22 veya R22) soğutucu
akışkanlarıdır. En sık rastlanan diğer soğutucu akışkanların tipik özellikleri aşağıda
özetlenmektedir.
44
Başlıca Saf Soğutucu Maddeler
Soğutucu Madde Kimyasal Tanımı Kimyasal Formülü
R11 (CFC11) Triklorflormetan CFCL3
R12 (CFC12) Diklorflormetan CF2CL2
R13 (CFC13) Klortriflormetan CCLF3
R13B1 (BFC13) Bromtriflormetan CBRF3
R22 (HCFC22) Klordiflormetan CHF2CL
R23 (HCF23) Triflormetan CHF3
R32 (HCF32) Diflormetan CH2F2
R113 (CFC113) Triklortrifloretan C2F3CL3
R114 (CFC114) Diklortetrafloretan C2F4CL2
R115 (CFC115) Klortentafloretan C2F5CL
R123 (HCFC123) Diklortrifloretan C2HF3CL2
R125 (HFC125) Pentafloretan CF3CHF2
R134a (HCF134a) Tetrafloretan C2H2F4
R141b (HCFC141b) Flordikloretan C2CL2FH3
R143a (HFC143a) Trifloretan CF3CH3
R152a (HCF152a) Difloretan C2H4F2
R290 (HC290) Propan C3H8
R600 (HC600) Bütan CH3CH2CH2CH3
R600a (HC600a) İzobütan CH(CH3)3
R717 Amonyak NH3
R718 Su H2O
R744 Karbondioksit CO2
R764 Sülfürdioksit SO2
45
Karışım İle Elde Edilmiş Başlıca Soğutucu Maddeler
46
1 2) 3) 4)
5) 6) 7) 8)
3.7.2.1. R11
R11 (CCl3F), düşük basınçlı (0 °C de 0.40 bar) bir soğutucudur. Ağırlıklı olarak 350
kW – 10.000 kW soğutma kapasitesi aralığında olan santrifüj su soğutucu ünitelerde (chiller)
kullanılmaktadır. Bütün dünyada 60.000 adet su soğutucu ünitede R11 kullanıldığı tahmin
edilmektedir. Ozon tahribatı nedeniyle üretimi durdurulmuştur. Yanmaz ve kokusuzdur.
Bugün, soğutma maksadı ile en çok kullanılan soğutucu akışkandır. Zehirli, patlayıcı
ve yanıcı olmaması sebebiyle tamamen emniyetli bir maddedir. Bunlara ilaveten, en ekstrem
çalışma şartlarında dahi stabil ve bozulmayan, özelliklerini kaybetmeyen bir maddedir.
Ancak, açık bir aleve veya aşırı sıcaklığa haiz bir ısıtıcı ile temas ettirilirse çözüşür ve zehirli
bileşkelere ayrışır. Kondenserde, ısı transferi ve yoğuşma sıcaklıkları bakımından oldukça
iyi bir durum gösterir. Yağlama yağı ile tüm çalışma şartlarında karışabilir ve yağın
kompresöre dönüşü basit önlemlerle sağlanabilir. Yağı çözücü (Solvent) özelliği, kondenser
ve evaporatör ısı geçiş yüzeylerinde yağın toplanıp ısı geçişini azaltmasını önler.
Buharlaşma ısısının düşük olması sebebiyle sistemde dolaşması gereken akışkan debisi
fazladır. Fakat bu önemli bir mahzur olmadığı gibi küçük sistemlerde, akış kontrolünün daha
iyi yapılması yönünden tercih edilir. Büyük sistemlerde ise buhar yoğunluğunun fazlalığı ile,
birim soğutma için gerekli silindir hacmi R – 22, R – 500 ve R – 717 (Amonyak) dan çok
farklı değildir. Birim soğutma için harcanan beygir gücü de takriben aynı seviyededir.
3.7.2.3. R13
R13 (CClF3), -70 °C ile –45 °C arasında kullanılan düşük sıcaklık soğutucusudur. Az
sayıda endüstriyel soğutma tesisinde kullanılmaktadır.
48
3.7.2.4. R13B1
3.7.2.6. R114
3.7.2.7. R123
3.7.2.8. R134A
49
gerekmektedir. R134a, mineral yağlarla uyumlu olmadığından poliolester veya
poliolalkalinglikol bazlı yağlarla kullanılmalıdır.
3.7.2.9. R143A
R143a (CF3CH3), R502 ve R22 için uzun dönem alternatifi olarak kabul edilmiştir.
Amonyak kullanımının uygun olmadığı düşük sıcaklık uygulamalarında kullanılmaktadır.
Yanıcı özelliğe sahip olduğundan dönüşüm ve yeni kullanımlarda güvenlik önlemleri göz
önünde tutulmalıdır. Sera etkisi R134a’ya göre iki kat daha fazladır. R125 R134a ile birlikte
değişik oranlarda kullanılarak R502 alternatifi karışımlar (R404A gibi) elde etmek için
kullanılmaktadır.
3.7.2.10. R125
R125 (CF3CHF2), R502 ve R22 için uzun dönem alternatifi olarak kabul edilmiştir.
R143 gibi amonyak kullanımının uygun olmadığı düşük sıcaklıklar için düşünülmüştür.
Yanma özelliği yoktur. Ancak sera etkisiR134a’dan iki kat daha fazladır. R134a, R143a R32
ile (örneğin R404A veya R407A gibi) değişik oranlarda kullanılarak R502 alternatifi
karışımlar elde edilmektedir.
3.7.2.11. R152A
Ozon tahribatına neden olmayan ve sera etkisi çok düşük olan (R12’nin %2’si kadar)
R152a (C2H4F2), ısı pompalarında R12 ve R500 için alternatif olarak kabul edilmiştir. R12
ve R134a’dan daha iyi COP’a sahip olan R152a mineral yağlarla da iyi uyum sağlamaktadır.
Yanıcı ve kokusuz olan R152a zehirleyici özellik göstermez. Termodinamik ve fiziksel
özellikleri R12 ve R134a’ya çok yakındır. Bu yüzden dönüşümlerde kompresörde herhangi
bir modifikasyona gerek kalmaz. Hacimsel soğutma kapasitesi R12’den %5 daha düşüktür.
3.7.2.12. R401A
3.7.2.13. R402A
R22, R125 ve R290’dan oluşan (ağırlıkça sırasıyla %38 / 60 / 2 oranında) ve R502 için
alternatif kabul edilen zeotropik bir karışımdır. HCFC içerdiğinden nihai bir alternatif
olmayıp 2030 yılına kadar kullanılabilecektir. Bu soğutucu DUPONT tarafından SUVA
HP80 adıyla piyasaya sunulmuştur.
50
3.7.2.14. R404A
R407A / R407B / R407C, R32, R125 ve R134a’dan oluşan (ağırlıkça sırasıyla %20 /
40 /40, %10 / 70 / 20 ve % 23 / 25 / 52 oranlarında) ve R502 için alternatif kabul edilen
zeotropik bir karışımlardır. Bu soğutucular ICI tarafından KLEA60, KLEA61, KLEA66 ve
DUPONT tarafından SUVA AC9000 (R407C) adlarıyla piyasaya sunulmuştur.
3.7.2.16. R410A
R32 ve R125’den oluşan (ağırlıkça %50 / 50 oranında) ve R22 için alternatif kabul
edilen yakın azeotropik bir karışımdır. Teorik termodinamik özellikleri R22 kadar iyi
değildir. Ancak ısı transfer özelliği oldukça iyidir. R22 – R410A dönüşümünde sistemin
yeniden dizayn edilmesi gerekmektedir. Bu değişim yapıldığı taktirde sistem verimi R22’ye
göre %5 daha iyi olmaktadır. Sera etkisinin yüksek olması en büyük dezavantajıdır. Bu
soğutucu ALLIED SIGNAL tarafından GENETRON AZ20 adıyla piyasaya sunulmuştur.
3.7.2.17. R500
R500, R12 ve R152a’dan oluşan bir azeotropik bir karışımdır. Karışım oranı ağırlıkça
% 73.9 R12, % 26.2 R152a’dır. Düşük oranda R12’ye alternatif olarak kullanılmaktadır.
R12’ye göre daha iyi COP değerine ve % 10 – 15 daha yüksek hacimsel soğutma
kapasitesine sahiptir.[11]
3.7.2.18. R502
R502, R22 ve R115’den oluşan bir azeotropik bir karışımdır. Karışım oranı ağırlıkça
% 48.8 R22, % 51.2 R115’tir. En çok kullanıldığı alan soğuk taşımacılık ve ticari
soğutuculardır. CFC içerdiğinden üretimi durmuştur. Düşük sıcaklıklarda yüksek hacimsel
soğutma kapasitesine sahiptir. –20, –40 °C aralığında R22’den % 1 ile % 7 arasında daha
yüksek olmaktadır. COP değeri çalışma koşullarına bağlı olarak R22’den %5 – 15 daha
düşüktür.
3.7.2.19. R507
R507, R125 ve R134a’dan oluşan (ağırlıkça %50 / 50 oranında) R502 için kabul edilen
bir alternatiftir. Bu soğutucu ALLIED SIGNAL tarafından GENETRON AZ50 adıyla
piyasaya sunulmuştur.
51
3.7.2.20. R717 (Amonyak)
Bugün, fluo – karbon ailesinin dışında geniş ölçüde kullanılmaya devam edilen tek
soğutucu akışkan Amonyak’dır. Zehirleyici ve bir ölçüde yanıcı – patlayıcı olmasına rağmen
mükemmel ısıl özelliklere sahip olması sebebiyle, iyi eğitilmiş işletme personeli ile ve
zehirleyici etkisinin fazla önem taşımadığı hallerde, büyük soğuk depoculukta, buz
üretiminde, buz pateni sahalarında ve donmuş paketleme uygulamalarında başarıyla
kullanılmaktadır. Buharlaşma ısısının yüksek oluşu ve buhar özgül hacminin de oldukça
düşük olması sistemde dolaştırılması gereken akışkan miktarının düşük seviyede olmasını
sağlar. R22’de olduğu gibi çıkış sıcaklıkları yüksek seviyeli olup kompresör kafa ve
silindirlerinin su soğutma gömlekli olması tercih edilir.
Amonyak yağ ile karışmaz, fakat karterdeki çalkantı ve silindirdeki yüksek hızlar
yağın sisteme sürüklenmesine sebep olur. Bu nedenle, gerek kompresör çıkışına yağ ayırıcı
koymak suretiyle, gerekse evaporatörden kompresöre yağın dönüşünü kolaylaştıracak tarzda
boru tertibiyle yağın kompresör karterine birikmesi sağlanmalıdır.
Soğutucu olarak yardımcı olmalıdır (yataklardaki ısıyı almalı ve karterde biriken ısının
dış cidarlara ve dolayısıyla çevreye iletilmesini sağlamalıdır).
Hermetik ve yarım hermetik makinelarda, motor sargıları yağ ile temas edeceğinden,
yağın elektrik geçirgenliği çok düşük seviyede olmalıdır.
Ne kadar önlem alınırsa alınsın, yağlama yağının bir kısmı Kondenser ve evaporatöre
taşınır. Önemli olan, buralarda yağın toplanıp kalmaması ve fakat süratle tekrar kompresör
karterine dönmesidir. Bunu sağlamak üzere, yağlama yağı düşük sıcaklık seviyelerinde de
yeterince akıcı olmalıdır.
İyi bir ısı transferi sağlaması ve kompresöre çabuk döne bilmesi için yağın tüm çevrim
boyunca soğutucu akışkan ile iyi karışır. Özelliğini muhafaza etmesi istenir.
Yağ içinde asılı vaziyette (Suspendet) tortu, reçine, mumlaşan vaks gibi yabancı
maddeler bulunmamalıdır. Bunlar, kapiller boru veya ekpansiyon valfı yuvasına tıkayıp
soğutucu akışkan geçişini engeller, evaporatör iç yüzeyine sıvaşıp ısı transferini azaltır.
52
Bilhassa hermetik tip kompresörlere yağlama yağı bir defa konulur ve kondenserin
ömrü boyunca yenilenmeden dayanması istenir.
Bütün bu özellikleri bir arada yerine getiren ideal bir yağlama yağının mevcut
olmadığı söylenebilir. Fakat uygulamanın durumuna göre bazı özellikler diğerlerine göre
tercih veya feda edilebilir. Örneğin, viskosiyesi yüksek bir yağ kompresörde gaz basıncını
muhafaza yönünden iyi netice verirken gerek sistemden kompresöre dönüş zorluğu ve
gerekse evaporatör ısı transferini azaltıcı (iç yüzey sıvaşarak) yönlerden istenmeyen
durumlar meydana koyar. Bu tür yağın sürtünmeyi azaltıcı etkisi de daha azdır. Keza,
kimyasal yönden çok dengeli olan bir yağ çoğu zaman iyi yağlama özelliklerinden uzaktır.
Mineral yağlar R–13, R–22 ve R–502 soğutucu akışkanlar ile zor karışır ve bu hem
kompresöre yağın dönüşünü güçlendirir hem de evaporatörde ısı transferini azaltır. Buna bir
çözüm getirmek üzere araştırmalar sentetik yağların bulunmasına yöneltilmiştir. Bulunan en
tatmin edici soğutma yağlama yağı cinsi Alkali – Benzerler olmuştur. Bu yağlama yağları,
halokarbon türü soğutucu akışlarda iyi çözülmesi yanında yüksek sıcaklıklara ve
oksidasyona karşı daha iyi dayanıklılık göstermektedir. Sentetik yağlardan bazılarını saymak
gerekirse; sentetik parapinler, poliglikoller, iki bağlı asit esterleri, Neopentil esterleri,
silikonlar, silikat esterleri, florin bileşikler sayılabilir.
Sentetik bir yapın soğutma uygulamasında kullanılmasında çok dikkatli olmak gerekir.
Bu tür bir yağ kullanırken muhakkak evsafı bilinmelidir. Mineral yağların kullanılmasında
çoğu zaman akıcılık (viskosite) dengeliliği ve sıcaklık altında çözülmeme özellikleri yeterli
sayılabilir. Ayrıca, mineral yağların çoğunda katkı maddeleri bulunmaz, hâlbuki sentetik
yağların hemen hepsi bir yan katkı maddesi konularak hazırlanır ve değişik iki sentetik yağın
birbirleriyle veya soğutucu akışkanla karıştırılması yağın tüm özelliklerini bozabilir. Bu
nedenle, sentetik yağların bir kompresörde kullanılması için mutlaka kompresör
imalatçısının tavsiyesine uyulmalıdır. Hatta aynı husus her çeşit yağlama yağının
kullanılmasında uygulanmalı, genel kayide olarak değişik cins yağlar birbirleriyle
karıştırılmamalıdır. Bir kompresöre yağ ilavesi gerekiyorsa ve kompresörde mevcut yağın
cinsi bilinmiyorsa, kompresördeki yağın tamamı boşaltılıp yeni yağ ile doldurulmalıdır.
53
Piyasa adı ve imalatçı firma isimleri ile en sık rastlanan ve kullanılan soğutma yağları
aşağıdaki listede verilmektedir.
54
Yağ soğutma sistemine ve kompr.
B Girmiyor/çarpmalı 150 – 160
yağlama
Şekil 3.4: Soğutma kompresörleri için yağlama yağı viskoziteleri
Yağlama yağlarının analizinde esas alınan diğer özellikler; özgül ağırlık, moleküler
ağırlık, akma sıcaklığı, alev alma sıcaklığı, anilin noktası, yağın soğutucu akışkanda erimesi
(karışması) şeklinde sayılabilir.
Kısmen de olsa bütün gazlar mineral yağların içinde erir. Fakat bazı gazlar yüksek
derecede erime gösterirler. Diğer yandan bu erimenin oranı gazın basıncı ile cinsine ve yağın
sıcaklığına ve cinsine de bağlıdır. Refrijeran viskositesi yağ viskositesinden çok daha düşük
seviyede olduğundan yağ ile refrijeranın karışması sonucu yağın viskositesi azalır. Mineral
yağlarda çok az eriyen iki refrijeran madde, amonyak ve karbondioksit diğerlerinden
karakteristik bir ayrıcalık gösterir. Aşağıdaki tablo en sık rastlanan soğutucu akışkanların
mineral yağlarda erime (karışma) durumunu özetlemektedir.
Yüksek Orta
Tamamen Az
Oranda Seviyede Karışmaz (Çok az=
Karışma Karışma
Karışma Karışma
R – 11 R – 13Bl. R – 22 R – 13
R – 12 R – 501 R – 114 R – 14 Amonyak (20 °C ve Atm.
R – 21 R – 115 Basıncında % 0,3 ağırlık)
R – 113 R – 152a
R – 500 R – C318
R – 502 CO2 (20 °C ve Atm. Basıncında %
0,2 ağırlık)
55
3.8. Termostat
Soğutulacak hacim, soğutulacak akışkan veya evaporatör gibi kısımların sıcaklıkların
belirli değerler arasında kalmasını temin gayesi ile kumanda kontrol cihazlarıdır.
Termik genişleme valfında olduğu gibi termostatın hassa olan ucu (kuyruk) soğutma
devresinin sıcaklığı kontrol edilecek kısmına tesbit edilir. Ayar edilen sıcaklığa göre elektrik
devresi açılıp kapanarak kompresörü tahrik eden elektrik motoruna veya magnetik valfa
kumanda edilir.
Termostat esas olarak hassas uç, kapiler boru ve esnek bükümlü borudan meydana
gelmiştir. İstenen sıcaklık ayarına göre bir kutuplu değişken kontak üzerinden elektrik
devreye kumanda yapılır. Hassas uçta sıcaklık yükselmesi ile kapiler boru ve esnek bükümlü
boru üzerinden ona pim yay ile denge oluncaya kadar yukarıya hareket eder.
56
Şekil 3.22: Termostat çeşitleri
Bunu akılda tutarak, eğer ısı kaynağındaki ısı enerjisi yeterliyse, soğutma sistemi
uygun miktarda soğutucuya sahipse, soğutucu arzu edilen debide akıyorsa ve ısı havuzu
verilen ısıyı arzu edilen ölçüde soğurabiliyorsa, sistemin çalışması gerekir. Bu koşullardan
herhangi bir sapma, sıcaklık ve basınç ölçümlerinde yada üniteyi çalıştırmak için gerekli
elektrik akımında kendini gösterecektir.
İster hava soğutmalı bir ünite (yüksek sıcaklık), ister bir buzdolabı (orta derecede
sıcaklık), isterse de dondurucu kabin (düşük sıcaklık) olsun, bir soğutma sisteminin çalışma
emme basıncı, evaporatördeki ısı yüküne bağlı olarak bir basınç aralığında bulunur.
Evaporatördeki ısı yükü de, evaporatöre giren hava veya sıvının miktarına ve / veya
sıcaklığına göre değiştiği için, kesin çalışma emme basınçları oluşturmak mümkün değildir.
Bu yüzden, bir soğutma sistemini çalışma emme basıncının, genellikle yüksek ya da düşük
olmadıkça, anlamlı bir değeri yoktur.
Bir motor kompresörünün verimliliği, kompresöre giren gazın basıncına (emme tarafı)
ve kompresörden çıkan gazın basıncına (boşaltma) bağlıdır. Basınçtaki bu fark, sıkıştırma
diferansiyeli (oranı) olarak bilinir. Eğer emme basıncı düşer ve / veya boşaltma basıncı
yükselirse, basınç farkı artar ve kompresörün hacimsel verimi (kompresörün gaz pompalama
kabiliyeti) azalır. Tersine, eğer emme basıncı artar ve / veya boşaltma basıncı azalırsa bu,
sıkıştırma diferansiyelinde bir azalmaya yol açar, sıkıştırma hacimsel verimi artar.
58
Bunun anlamı, normal olarak çalışan bir soğutma sisteminde, evaporatörde geliştirilen
soğutucu miktarı ve kompresörün hacimsel veriminin, tanka giren hava miktarının, tanktan
sızan hava miktarına eşitlendiği ve tank basıncının sabit kaldığı zamanki gibi bir denge
noktasına eriştiğidir. Bu yüzden emme gazı denge noktası basıncı, yalnızca bu denge noktası
normal aralığın altında veya üstünde olduğunda önemli hale gelir.
Emme basıncı, ısı soğurarak ve sıvı soğutucuya kaynatarak emme buharı üreten
evaporatörle, buharı sıkıştıran ve yüksek basınçlı sıcak buharı kondensere boşaltan
kompresör arasında bir dengedir.
Eğer her hangi bir sebepten, evaporatör buharlaştırma oranını arttırırsa veya kompresör
buharı sıkıştırma yeteneğini kaybederse, emme basıncı daha yüksek bir değerde dengeye
gelecektir. Doğal olarak, bir sistem devreye ilk girişinde emme basıncı, evaporatörde
birikmiş olan ısı yükünden dolayı yüksek olacaktır. Makul bir süre çalıştıktan sonra emme
basıncının normale düşmesi gerekir. Eğer yüksek olmaya devam ederse, bunun nedeni
evaporatördeki aşırı buharlaştırma oranı veya kompresörün pompalama oranının düşmesi ya
da ikisinin birleşimi olabilir.
Aşağıdaki sıralananlar, kondenserin bir veya daha fazla transfer faktörünü etkileyecek
unsurlardır:
Düşük düşü basıncına, kondenserin ısı çekme oranının normalden daha yüksek olması
veya kompresörün buhar pompalama oranında bir azalma olması sebep olur. Kondenser,
ısıyı buhardan istenilen oranda çektiği sürece, bunu sağlayacak kondenser sıcaklığı ve
basıncı istenen aralıkta olacaktır.
60
3.9.1.1. Hava
Hava transfer maddesi olduğu zaman, çoğunlukla yanlış vantilatör hızı, yüksek kanal
veya hava geçiş direnci (orta ve düşük sıcaklıklı uygulamalarda uygunsuz ürün yerleşimi),
kirli hava filtreleri veya kirli hava filtreleri olan bir serpantinin tıkalı olması, başlıca problem
nedenleridir. Sık sık, iki veya daha fazla sebebin birleşmesi de olur. Hava filtrelerinin kirli
olması hepsinden fazla problem yarattığı için:
Ø Başka kontroller yapmadan önce, ilk olarak hava filtrelerini kontrol ediniz ve
temizleyiniz veya değiştiriniz. Serpantinde yapılacak tüm sıcaklık düşümü
testleri ve de emme basıncı kontrolleri filtreler temizken yapılmalıdır.
Ø Hacim damperlerini veya hava kontrol damperlerini ayar değerlerinin
değişmediğinden emin olmak üzere kontrol ediniz. Ürünün hava yollarını
tıkamadığından emin olunuz. Sık sık, yeterli bilgisi olmayan insanlar yaratacağı
sonuçları düşünmeden hava damperlerini veya kontrol cihazlarını kapatarak
hava dağıtım sisteminde değişimlere yol açarlar.
Ø Vantilatör motorunu, vantilatörü ve tahriği (vantilatör kayış tahrikli ise) kontrol
ediniz.
Vantilatör motorun uygun şekilde yağlanmış ve serbestçe çalışıyor olmalı.
Vantilatör kasnağı temiz olmalı – kanatlar toz, kir veya diğer pisliklerle dolmuş
olabilir. Eğer kasnak kirli ise, yerinden çıkarılmalı ve tamamen temizlenmelidir. Fırçalamayı
denemeyiniz çünkü kötü bir temizleme, kasnakta dengesizliğe yol açar, aşırı titreşim ve
gürültü olur. Bu da, kasnağın parçalanmasına sebep olabilir.
Vantilatör tahriği iyi durumda ve uygun şekilde ayarlanmış olmalı. Çatlamış veya ağır
şekilde parlamış kayışlar değiştirilmelidir. Kayışın ağır şekilde parlamış olması kayışın çok
sıkı çalışmasından kaynaklanır. Düzgün ayarlama kayışı bastırma kabiliyeti gerektirir.
Kasnaklar arası mesafenin yarısı, mil merkezleri arasındaki her 12 cm. için 1 cm. dir.
Vantilatör hızı doğru ayarlanmış olmalı. Vantilatör hızı hava evaporatörden geçerken
havanın sıcaklık düşümünün ölçülmesi ile ayarlanır.
Soğutma uygulamalarının çok çeşitli olmasından dolayı belli bir teçhizat parça için
uygun T’ nin belirlenmesinde teçhizat imalatçısı ile temas edilmelidir.
Bu problem, ısı transferi vasıtası sıvı olduğu zaman, çoğunlukla, sıvı soğutma
evaporatörün sıvı kısımlarının cidarlarındaki tortularından kaynaklanır. Eğer su
kullanılıyorsa bu, kireç tortuları olabilir veya soğutulacak sıvıdan çöken maddelerdir.
61
Bu tür aşırı tortuların birikip birikmediğini belirlemenin en iyi yolu, giriş basıncına
göre, serpantini terk eden sıvının basıncında bir kayıp veya düşüş olup olmadığını
belirlemektir. Aradaki fark serpantin sıvısı devresindeki akış direncini verecektir.
3.9.2.1. Hava
Serpantin soğutma havası söz konusu olduğunda serpantinin her devresinin, kendi
payına düşen soğutma yükünü, kaldıracağı eşit miktarda soğutma yükü (hava m3/dk) alması
gerekir. Hava serpantin üzerinde uygun şekilde dengelenmezse, serpantinin kapasitesi ve
verimi düşer. Bu dengesizliğin etkisi, basınç düşürme cihazı termostatik genleşme valfı
olduğu zaman, çoklu kılcal boru kullanıldığı zamandakinden farklıdır.
Her bölüme eşit miktarda soğutucu geldiğinden, akış eğrisinde iç yarıçapa en yakın
serpantin bölümlerindeki sıvı soğutucu tamamen buharlaşmayacaktır. Serpantinden sıvı
halde geçecek ve tüm serpantini terk eden gazı, normalden daha düşük bir sıcaklığa
soğutacaktır. Bu daha düşük gaz sıcaklığı, TG valfın, daha hafif yük taşıyan bölümlerin
ihtiyaçlarına göre kapanmasına sebep olacak ve serpantinin, yükü karşılamak için gerekli
soğutucunun geçeceği diğer bölümleri yükten yoksun kalmış olacaktır. Serpantinin tümünün
kapasitesi ve verimi büyük ölçüde düşecek, emme basıncı normalden daha düşük bir basınçta
dengelenecek ve sistemin toplam kapasitesi de azalacaktır.
Kılcal Borular: kılcal borulu serpantinlerde, serpantin devresinde yük dengesizliği, sıvı
kaybına yol açar, kompresöre sıvı geri dönüşü olabilir ve sıvı taşmasıyla, kompresör arızası
baş gösterebilir.
Eğer devrelerden biri, serpantindeki soğutucuyu kaynatacak kadar yeterli yük almazsa,
devrenin sonunda kalmış olabilecek bir miktar sıvı, devreden çıkar, emme hattına girer ve
kaynama işlemini tamamlamaya yetecek kadar ısı elde edilene dek bu hatta yol alır.
Yalıtılmış edilmiş emme hatlarında, mevcut ısı çoğunlukla, sıvı soğutucunun kompresöre
girmesini ve ona zarar vermesini önlemeye yetecek miktarda değildir.
Kullanılan basınç düşürme cihazına bakmazsızın, serpantin, her bir devrenin kesit
alanından geçen havanın sıcaklık düşümünün yaklaşık aynı olduğundan ve devrelerdeki
soğutucu sıcaklık artışının (kızdırma ısısı) aynı olduğundan emin olmak üzere kontrol
edilmelidir.
62
Zaman zaman, gerekli hava dağılımını garantilemek için, dönen kanatlar ve ayırıcı
damperler koymak gereklidir. Bunlar daima serpantinin giriş tarafına konulur. Serpantinden
hava dağılımı, serpantinin performansı açısından hiçbir zaman problem değildir.
3.9.2.2. Sıvı
Emme basıncının düşük olmasının başka bir sebebi, özellikle yeni tesislerde, dağıtım
ağzının, serpantin besleme borularının veya kılcal boruların tıkalı olmasıdır. Bu durum,
serpantin üzerinden hava dağılımının kötü olmasıyla aynı sonuçlara yol açar, çünkü
serpantin, emme basıncını uygun bir aralıkta tutacak kadar hızlı bir şekilde soğutucu buharı
üretememektedir.
Eğer sıvı hattında aşırı bir basınç düşümü olduğundan şüphe ediliyorsa, normal
yollarla yapılan araştırma sonuç vermez, gerçek sıvı basıncını okumak için basınç düşürme
cihazının hemen önüne bir basınç göstergesi takmak gerekebilir. Bu noktadaki sıvı basıncını
asla kompresör boşaltma basıncından 1,7 bardan daha aşağıda olmamalıdır. Eğer 1,7 bardan
daha yüksek bir basınç düşümü bulunursa, hattın sistematik olarak araştırılması gerekir.
İmalatçı (özellikle kılcal boru veya sıvı hattı kısıtlayıcısı kullanıldığında) basınç düşürme
fonksiyonunun bir parçası olarak küçük sıvı hatları kullanırsa, bu kuraldan istisnalar olabilir.
Bu hallerde, sıvı hattı ölçüsü ve uzunluğu değiştirilmemelidir.
TG valfı, gaz, serpantinden geçerken kızdırma ısısının sabit olmasını temin etmek
üzere görev yaptığı için, valfın ayarının değiştirilmesi sonucu, valf açıldıysa yalnızca
serpantini taşırır veya valf kapatıldıysa serpantin kapasitesini azaltır. Bu yüzden, TG valfını
ayarlamadan veya değiştirmeden önce tüm diğer sorun olasılıklarını kontrol ediniz. Tüm
diğer olasılıklardan bir şey çıkmadıysa bile, valfta bir ayarlama yapmadan önce valf
gövdesini ve giriş filtresini sökünüz ve temizleyiniz.
Valfın, neredeyse kapalı bir konumda, tam kapalı bir konumda veya tam açık bir
konumumda sıkışmış olması mümkündür. Bazen kötü montajlardan dolayı kir, lehim veya
başka maddeler veya hatalı boşaltmadan dolayı donmuş nem, soğutucu sıvının valften akışını
kısıtlar veya evaporatöre sıvı akışını tamamen durdurur. Bu durumda, eğer ünitede bir düşük
basınç kontrol cihazı varsa, genleşme valfı kısmen tıkanınca ve evaporatöre yeterince sıvı
giremeyince, kompresör kısa devre yapacaktır (yani, sık aralıklarla durup çalışacaktır.)
Kılcal borular, yalnızca istenen sonuçları elde etmek için, basınç düşümü ve kaynama
noktası düşümü yaratmak üzere sıvı soğutucu akışına yeterli direnci olan küçük çaplı sıvı
hatlardır. Kılcal borunun direnci, borunun uzunluğu ve iç çapı ile belirlendiği için,
karşılaşılabilecek tek problem tıkanıklığı olacaktır. Borunun iç çapı küçük olduğu için
temizlemek çok zordur ve tamamen değiştirilmesi tavsiye edilir. En iyi sonuçları elde etmek
için, yeni borunun eskisiyle aynı çap ve uzunlukta olması gerekir.
Her hangi bir anda sistemde soğutucu eksikliği belirlenirse, kaçağın yeri bulunmalı,
tamir edilmeli ve sistem tekrar doldurulmadan önce boşaltılmalıdır. Sızıntı kontrolü
yaparken, soğutma sistemindeki her cihazın tüm yüzeylerini kontrol ediniz. Bunun içine,
evaporatör ve kondenserdeki tüm borular, tüm fabrikada ve sahada yapılmış bağlantılar,
borunun baştan sona her yeri tüm bağlantı elemanları ve yerleri, hem de kompresördeki
elektrik terminalleri ve kompresörün kaynak bağlantıları girer.
Birinin içinden geçen borulara, serpantin kıvrımlarına vb. metal kanal montaj vidaları
konmuş olabilir; çocuklar birbirinden içinden geçen kondenser borularına çivi, tel vb.
batırmış olabilirler. Hiçbir zaman, sistemin herhangi bir kısmının fabrikada yapılmış veya
monte edilmişte olsa, gaz sızdırmaz olduğunu kabul etmeyiniz.
65
Sıvı soğutucu buharlaştığı zaman, soğutucunun kapladığı alan, birkaç kat artar.
Örneğin, 1 m3 S – 22, 55 m3’ lük buhara genleşir, S – 12 ise 68 m3’ e. Bu yüzden,
evaporatöre giren herhangi bir miktar S – 22 buharı (evaporatörde üretilmiyor), soğutma
etkisini, giren buhar miktarının 52 katı azaltır. Eğer soğutucu yükü düşük olduğu için, sıvı
hattında 1 m3’ lük buhar oluştuysa veya bu kondenserden sıvı hattına girdiyse, bu buhar
evaporatörde 52 m3’ lük buhar üretmek için gereken sıvının ısıyı soğuracak sıvı kapasitesi
azalmıştır. Bundan dolayı, maksimum çalışma kapasitesi elde etmek için soğutucu
serpantinin tam kapasite çalışmasını sağlamak üzere sistemde her zaman yeterince soğutucu
bulunması çok önemlidir.
Genleşme valfı, düşük taraf şamandırası veya sıvı seviyesi kontrol cihazı gibi depolar
kullanan sistemlerde, depoda, ısı toplama borusunda bir sıvı sızdırmazlığı temin edecek
kadar sıvı bulunduğu sürece soğutucu dolum miktarı kritik değildir. Bu sistemde uygun
dolumun ölçüsü, sistem maksimum kapasitede çalışıyorken, deponun yüksekliğinin üçte biri
veya yarısıdır. Yük azalınca, fazla soğutucu depoda toplanacak ve sıvı yüksekliği depo
yüksekliğinin yarısı veya dörtte üçü olacaktır. Depoda uygun sıvı yüksekli elde etmek için
yalnızca yeterince soğutucu eklemek gereklidir.
Deposu olmayan sistemler, sistem hafif yükler altındayken kondenserin alt borularının
fazla soğutucu için depo görevi görmesine bağlıdırlar. Bu yüzden, sistemdeki soğutucu
dolum miktarı, depo kullanılan sistemlerde olduğundan çok daha kritiktir. Bu sistemleri
doldururken, doğru dolum miktarı, sıvını kondenserden çıkmadan önce doğru miktarda aşırı
soğutulmasını sağlayacaktır. Yükün nispeten sabit olduğu düşük sıcaklıklı ve orta sıcaklıklı
uygulamalarda, 5 ila 6 °C’ lik aşırı soğutma çoğunlukla, en iyi kapasite ve ünite verimini
getirecektir. İklimlendirme üniteleri, yükün daha çeşitli olmasından dolayı, çoğunlukla 5 ila
10 °C aşırı soğutmada çalışırlar. Aşırı soğutma testleri, minimum 18 °C ve maksimum 46 °C
normal dış ortam sıcaklık aralığında yapılmalıdır.
Bu aşırı soğutma değerleri çoğunlukla, kondenserin alt iki borusunun sıvı içerdiği ve
kondenser yüzeyinin geri kalanından daha düşük bir sıcaklıkta olduğu anlamına gelir. Bu,
standarda yani tasarım koşullarına ancak yakındır; dolayısıyla bu, sistemdeki sıvı miktarı
açısından hassas bir kontrol değildir. Kaba bir kontrol olabilir, çünkü, eğer yoğuşan
soğutucuyla sıvı soğutucu arasındaki fark, alt iki veya üç borudan çok daha fazlaysa, ünite
kesinlikle aşırı doldurulmuştur. Eğer alt borularda sıcaklık farkı hissedilmiyorsa, ünitede
soğutucu eksikliği vardır. Her iki durumda da, göstergeler ve termometreler takılmalı ve
mevcut koşulları belirlenmek için testler yapılmalıdır.
66
3.9.8. Sistemin Soğutucu İle Doldurulması
Bunun için yapılacak çabuk bir kontrol, yoğuşma ünitesi sıcaklığı ve ortam
sıcaklığının eşitlenmesi için ünitenin bir süre kapalı tutularak, yoğuşma ünitesinin ortam
sıcaklığının belirlenmesi için askılı bir psikrometre kullanılmasıdır. Ünite sıcaklığı ortam
sıcaklığında iken yüksüz sistemdeki basınç, sistemdeki soğutucu tipine göre ortam
sıcaklığına karşılık gelen basınca eşitlenmelidir. Eğer basınç bu eşdeğerden düşükse
sistemde yalnızca buhar vardır ve boşaltıp, derin vakumdan başlayarak doldurulmalıdır. Eğer
basınç bu eşdeğerden yüksek ise, sistemde hava veya başka yoğuşmazlar bulunabilir. Burada
yine, sistem boşaltılmalı ve derin vakumdan başlayarak doldurulmalıdır.
Deposu bulunmayan sistemlerde termostatik genleşme valfı olan sistemler için yük
120 gr. Soğutucuya kadar, kılcal borulu sistemler için de 15 gr. Soğutucuya kadar kritiktir.
Tüm durumlarda sistemdeki soğutucunun ağırlığı bilinmediği için, en iyisi sistemi boşaltmak
ve derin vakumdan itibaren doldurmaya başlamaktadır.
Aynı zamanda, termostatik genleşme valfı çevrim dışı durumda kapalı olduğu için
sistemde soğutucu fazlalığı olursa, bu fazlalık kondenserin ve deponun (varsa) içinde
kalacaktır.
67
3.9.8.4. Kılcal Borulu Sistemler
Bu tip sistemde kullanılan kılcal boru, sıvı soğutucuyu borudaki basınç düşümüne göre
geçirecektir. Dolayısıyla, herhangi bir sebeple boruya giren soğutucu üzerindeki basınç
artarsa, borunun akış kapasitesi de artar. Bu, serpantindeki soğutucu miktarının normalden
fazla olmasına sebep olur. Eğer sistem doğru olarak doldurulmuşsa, sistemde yalnızca
serpantini doldurmaya yetecek kadar soğutucu vardır ve yalnızca serpantin çalışma
sıcaklığında bir artma olabilir. Eğer sistem aşırı doldurulduysa, yine de, evaporatörü
dolduracak ve evaporatörden dışarı akarak, büyük ihtimalle kompresöre sıvı halde girecektir.
Bu, evaporatörden başka bir yerden alınan ısıyla oluşan buhar yüzünden sistem kapasitesini
düşürecektir. Eğer yeterli sıvı soğutucu kompresöre dönerse, kompresör yağdan yoksun
kalabilir veya yeterli miktarda yüzen yağ kompresöre girebilir ve yağ kitlesi kompresöre
zarar verebilir.
Çevrim dışı durumda, kılcal boru, sistemdeki basınçlar dengelenene kadar soğutucu
akışına izin verir. Bu, serpantinden fazla soğutucu akacak, emme hattından geçerek
kompresöre girecek demektir. Burada sıvı soğutucu yağı yüzdürür ve kompresörün dibine
çöktürür. Eğer sistemde yağı, kompresör sistemindeki yağ pompasına açılan girişin üstünde
yüzdürecek kadar soğutucu varsa, pompa yağ yerine sıvı soğutucu alacaktır. Sıvı soğutucu,
mükemmel bir solvent olduğu ve hiçbir yağlama özelliği içermediği için, tüm yağı,
pompadan yağ borularından ve yatak yüzeylerinden yıkayacaktır. Kompresör, bu yağ
eksikliğinden hemen etkilenecektir. Kompresör, bu yağ eksikliğinden hemen etkilenecektir.
Bu yüzden, kılcal boru sistemleri de, soğutucunun dolumu çok kritiktir. Eğer sistemin
doğru dolmadığından şüphe varsa, tüm sistemi boşaltınız ve ünitenin nominal değer
plakasında verilen değere göre yeniden doldurunuz. Dolum miktarını hassas olarak ölçmek
ve doğru miktarı yakalamak için soğutucu eklemek mümkün değildir. Boşaltıp yeniden
başlayınız.
Eğer bir otomobilin radyatörü böcekler, yapraklar, otlar, kir veya başka maddelerle
tıkanırsa, motor aşırı ısınacaktır. Benzer şekilde, soğutucunun veya iklimlendirme ünitesinin
kondenseri, böcekler, yapraklar, otlar ve başka maddelerle tıkanırsa, kondenserin ısı transfer
kapasitesi düşer, basma basıncı artar, akım çekimi yükselir vb. Bunlar, ünite yeterince aşırı
ısınıp devreden çıkarana dek sürer. Kondenser yavaş yavaş tıkandığı için, ünitenin bir süre
aşırı yüklü bir durumda yüksek basınç devre kesmesi olmadan çalışması mümkündür. Bu,
68
hem yüksek işletme maliyetine hem de elektrik kısımlardaki aşırı yükten kaynaklanan
elektrik problemlerine neden olabilir. Soğutma ve iklimlendirme üniteleri, her tam kapasite
çalışma mevsiminin başlangıcında, çoğunlukla yüksek sıcaklıklı mevsime yaklaşan
ilkbaharda baştan aşağı temizlenmelidir.
Ağır kir ve toz tabakaları, kondenser yüzeyini Electro – Sol bulaşık deterjanın güçlü
bir solüsyonu, su veya piyasada bulunan serpantin temizleyicileri ile ısıtılarak ve bir bahçe
hortumuyla yıkayarak giderilebilir. Hortumu daima kondenserden hava akışının ters yönünde
tutunuz. Bu iş için basınçlı tip sprey temizleyiciler de mevcuttur. Periyodik temizleme işinizi
kolaylaştıracaktır. Eğer ağır bir kir tabakasının oluşmasına izin verilirse, temizleme işi zor ve
pahalı olacak, aşırı durumlarda kondenserin değiştirilmesi gerekecektir.
Kondenser fan motorunda ağır şekilde çekme veya takılma veya motoru yavaşlatan
başka elektrik problemler, kötü kayış, kayışın çok sıkı ayarlanması veya vantilatör
yataklarının sürüklenmesi veya takılması da yüksek basma basıncına sebep olur.
Vantilatörün hızını azaltan herhangi bir sürüklenme, sıkışma, takılma kondensere giden hava
miktarını sert bir şekilde kesecek, kondenser verimini düşürecek ve basma basıncını
yükseltecektir.
Pervane tipi fanları olan ünitelerdeki kondenserden geçen hava miktarı, fabrikada
ayarlanır ve sahada değiştirilmez. Fandan geçen havanın akışına olan dirençte bir artış,
pervane tipi fanın çıkışını çok ciddi olarak etkileyeceği için, kondenser hava devresine direnç
eklemek mümkün değildir. Fabrikada tasarlanmış paketler hariç, ünitenin giriş veya çıkış
tarafında (ki ünite buna göre tasarlanır) hava kanalı konmasına izin verilmez.
Kondensere dengesiz hava girişi, ciddi fan arızalarına yol açabilir. Havanın zıt
taraflarda içeri alındığı ve ünitenin tepesinden dışarı verildiği büyük hava soğutmalı
kondenserlerde, ünitenin binaya veya diğer düşey yüzeye karşı yerleştirilmesi, ünitenin bir
tarafına giden havayı azaltacaktır. Havanın böyle azalması, fan kanatları girişinde dengesiz
basınca, kanatların aşırı esnemesine ve kanatlarda geniş ölçüde kırıklara sebep olacaktır.
Kondenser yüzeylerinden ve ünitelerin tepelerinden fırlayarak etrafa ve insanlara tehlike
yaratan kanatlar olmuştur.
69
Kondenserden hava miktarının, pervaneli fan motorunun hızının yavaşlamasıyla
azalması olasılığı da mevcuttur. Fan motorunun yanlış yağlanması veya motorda mekanik bir
sürtünme ve takılma, fan hızındaki bu düşünün en çok görülen sebeplerdir.
Fan motorunun ampreraj çekimini kontrol ediniz; motorun akın çekimi, ünitenin
üzerindeki motora ait nominal değer plakasında verilmiş olmalıdır. Marka plakasındaki
değeri aşan akımlar kontrol edilmelidir. Eğer kondenser fan motoru, sürekli kondansatör tipi
ise (ilk hareket sargı devresinde bir çalışma kondansatörü olması), motor üzerinde başka bir
işlem yapmadan önce bu kondansatörü kontrol ediniz. Eğer kondansatör kısa devre olduysa,
motor daha yavaş bir hızda çalışacak ve aşırı akım çekecektir. Genelde, aşırı akım çekilmesi,
motorun, otomatik ayarlı aşırı yük kesici üzerinden çevrim yapmasına yol açmaya yeterlidir.
Eğer kondansatör açıksa, motor çalışmaya başlayacak ve iki yönden birinde çalışacaktır.
Eğer rüzgar fanın geri doğru çalışmasına sebep oluyorsa, bu yönde çalışmaya devam
edecektir. Kondansatörde yapılacak çabuk bir kontrol, ünite kapalıyken fanın ters yönde
döndürülmesidir. Fan ters yönde dönerken, üniteyi çalıştırınız. Fanın durması, ters çevrilip,
doğru yönde çalışması gerekir. Eğer ters yönde çalışmaya devam ederse, kondansatör ya
açıktır yada elektrik bağlantısı yanlış yapılmıştır.
Pervane tipi fan motorlarının çoğu, yarı daimi yağlanan yataklar kullanırlar. İlk 2 yıl
içinde hiç yağlama gerekli değildir. 2 yıllık bir süreden sonra, yılda birden fazla olmamak
şartıyla, motora ½ çay kaşığı No.10 deniz motoru yağı veya özel elektrik motoru yağı veya
saf mineral yağ konulmalıdır. Üçü-Bir-Arada, Finol ve otomobil yağları gibi paslanmaktan
koruyucu yağlar kullanmayınız. Otomobil yağlarının hepsi deterjan, sabun ve diğer katkı
maddelerini içerirler.
Hava soğutmalı bir yoğuşma ünitesinin yerleşimi veya bağımsız bir ünitenin yüksek
taraf kısmının yerleşimi çalışma açısından çok önemlidir. Kondenser, bir otomobilin
radyatörüyle karşılaştırılabilir. İkisi de, kanatçık alanından geçen havaya ısı transfer etmek
üzere tasarlanmıştır. Bir otomobili, radyatörün, önünde bir engelleme olduğu halde
çalıştırmak, motorun aşırı ısınması yol açacaktır; ön tampon garaj duvarına dayandığında bu
engelleme yalnızca motoru boşta döndürüyor olabilir. Arka kısmı ağır bir rüzgara maruz
kalacak bir şekilde park edilmiş bir otomobilin altından boşaltılan sıcak havayı geri
otomobilin önüne üfler ve radyatöre giren havayla karıştırır.
Yoğuşma ünitesini asla, havanın bir binanın köşesine boşaltılması veya ünitenin bir
geçiş yoluna veya aralarında 3m’den az mesafe bulunan komşu binaların arasına
yerleştirilmesi gibi, boşaltım havasının engelleneceği yerlere yerleştirmeyiniz. Dekoratif
70
çiçekleri, çalılıkları üniteden uzakta bulundurunuz. Güzel görünürler ama çalışma ve bakım
açısından bakıldığında, pahalıya mal olurlar.
Sistemlerde hava
Basma basıncının yüksek olmasının en sık görülen sebeplerinden biri sistemde hava
veya başka yoğuşamazlar olmasıdır. Nemin giderilmesi amacıyla, kötü yapılan bir boşaltma
işi veya bu amaçla sistemin sadece suyunu akıtmak, sistemde hava kalmasına yol açabilir.
Aynı şekilde, eğer basınç testi için basınç oluşturmada kuru nitrojen veya kuru karbondioksit
kullanılıyorsa, bu yoğuşamaz gazlar kondenser içinde birikir. Kondenserde yer kapladıkları
için, sistem soğutucusunun kalan yeri işgal etmesi için daha fazla sıkıştırılması gerekir. Bu,
kompresörün gerekli ısı transferini yerine getirmek için daha yüksek basma basıncı
yaratması ihtiyacını doğurur. Ayrıca, yoğuşamazların kondenserin bir kısmını işgal
etmeleriyle, kondenserin bu kısmı, efektif kondenser ısı transferi alanında çıkar. Bu
kondenserin kalan bölümünü, soğutucu buhar ile ısı havuzu arasında daha yüksek bir sıcaklık
geliştirmeye zorlar, sonuçta basma basınçları yükselir. Sistemde yoğuşamazlar varsa,
çalışma basma basıncını azaltmak için onları temizleyip dışarı atmak gereklidir.
Sıvı hattı selonitleri, plot çalışmalı termostatik çalışma valfları veya başka sıvı akışı
kontrol cihazları, ünitenin çevrimini sağlayacak bir emme basınç kontrol cihazıyla birlikte
kullanıldığında, emme basıncının emme basıncı kontrol cihazının devreyi tamamlama
noktasına yükselmesine ve cihazın kapanarak üniteyi çalıştırmasına yol açabilir. Kompresör
çok hızlı bir şekilde emme basıncını, emme basıncı kontrol cihazının devreyi kesme
noktasına düşürecek ve üniteyi kapatacaktır. Bu kısa çevrim faaliyeti, elektrik sistemine,
özellikle ilk hareket kondansatörüne zararlıdır, kondansatörün arıza yapmasına ve
muhtemelen kompresör motorun yanmasına yol açar.
Eğer cihaz, çevrim dışı durumda, kaçırıyorsa, bu çoğu zaman elektrikli termometreler
tarafından algılanabilir. Valfın giriş ve çıkışı arasında bir sıcaklık düşümü, cihazdan geçen
sıvı soğutucunun genleştiğine dair iyi bir göstergedir. Cihazın sistemden çıkarılması ve
temizlenmesi veya değiştirilmesi ve sisteminde düzgün çalışma için, boşaltıp tekrar
doldurulması gerekecektir.
Emme basıncının, soğutucu kontrol cihazının sızdırmasından değil de, boşta çalışan
kompresör vasıtasıyla geri dönen soğutucu nedeniyle yükselmesi mümkündür.
Yağlı tıkanmış serpantin
72
3.9.11. Düşük Ortam Sıcaklığı
3.9.13. Titreşim
Yoğuma öncesinde veya paket ünitede baş titreşim kaynağı motor kompresör
donanımıdır. Kompresördeki pistonun ve piston kolunun hareketinden dolayı, bu hareket
kompresör muhafazasına ve dolayısıyla ünite yapısına iletilmektedir. Normalde, iç
kompresörün titreşimi, kompresör montaj vasıtalarıyla, yeterli şekilde karşılanır ve emilir.
Kompresörün üzerindeki yük aşırı olduğu zaman, kompresörün daha ağır olan darbeleri
montaj vasıtalarını üstünden gelebilir ve ünite titreşimine sebep olabilir.
Bir miktar titreşim kaçınılmazdır, bu yüzden yoğuşma ünitesini veya paket üniteyi,
titreşimin duvarlara veya tavana ve dolayısıyla insanların bulunduğu alana iletilebileceği bir
yere yerleştirmeyiniz. Üniteyi hafif tahta zeminlerden, tavan arası zeminden, vb. uzak
tutunuz. Böyle yerlere koymak geriyorsa titreşim emici altlık veya madde kullanılması
gerekir; bunun yanında imalatçının talimatlarını tamamıyla izleyiniz. Emici maddenin fazla
kullanılması bazen yokluğundan daha kötü olabilir.
Pervaneli fanlar da, eğer kanatlar eğilmişse ve süzgün dönmüyorsa, titreşim yaratabilir.
Kanatların dönüşüne yandan bakıldığında, tüm kanatların aynı düzlemde hareket ettiği
görülmelidir. Böyle değilse, her kanattaki boşaltma basıncı farklı olacaktır ve bu farklılık
motor – kanat sisteminde titreşimler doğrulabilir. Bu titreşim, kanatların arıza yapmasına
sebep olacak kadar fazla olabilir. Eğer üniteyi hava girişi dengelenmemiş ise bu kanat
darbelerine ve ünitede titreşime yol açabilir.
3.9.14. Gürültü
Ø Hava
Ø Mekanik
Ø Soğutucu devresi
Havadan dolayı çıkan gürültü çoğunlukla, yanlış yönlendirilmiş çok fazla havanın
kanallarda aşırı bir hızla dolaşmasıdır. Belli bir miktar hava gürültüsü olacaktır: İnsanın içine
girebileceği büyüklükteki soğutucuların içindeki cebri havalı vantilatörün tahliyesinden
dışarı havanın fışkırması, soğutucunun yoğuşma ünitesi bölümündeki kondenser fanının sesi,
iklimlendirme ünitesinin besleme ızgarasından gelen hava sesi. Hava hareketinin sesi aşırı
hale geldiği zaman gürültülü sınıfına sokulur. Bir fan serpantin ünitesinden çıkan hava
hızının, tavsiye edilen maksimum değeri 2,8 m/s.’ dir; bir iklimlendirme sistemindeki
besleme sayacından ise ızgaranın tasarımına bağlı olarak, 1,8 – 2 m/s.’ dir. Bu tip gürültü
problemleri en iyi, ızgaranın veya saç imalatçısından edinilecek bilgiden yararlanılarak
çözülür.
Hava gürültüsü problemleri için en iyi tedavi, ses tuzağını önlemek için, teçhizatın
dikkatli yerleştirilmesidir. Eğer bu mümkün değilse ünite ile şikayet mahali yer arasına ses
soğurucu tamponlar konulması gerekebilir.
74
3.9.14.2. Mekanik Gürültü
Zaman zaman, kompresör silindirlerinden gelen yüksek basınçlı sıcak buharın darbesi,
sıcak gaz hattında kondensere dek yüksek frekanslı bir titreşim oluşturulur. Hava soğutmalı
kondenseri uzakta bulunan soğutma sistemlerinde ve kompresörün, kondenser görevi gören
bina içi serpantininden uzakta bulunduğu ısıtma çevresindeki ısı pompalarında bu durum
daha çok görülür. Böyle bir durumda kompresörün sıcak gaz hattında bir susturucuya ihtiyaç
vardır.
75
ÖLÇME
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME
VE DEĞERLENDİRME
A- ÖLÇME SORULARI
B- OBJEKTİF TESTLER
7. Soğutucuda buhar haline dönüşen gaz ekovat tarafından dönüş borusu ile emilir.
DEĞERLENDİRME
77
CEVAP ANAHTARLARI
CEVAP ANAHTARLARI
ÖĞRENME FAALİYETİ-1 CEVAP ANAHTARI
1 D
2 D
3 Y
4 D
5 D
6 Y
7 D
1 Y
2 D
3 Y
4 D
5 Y
6 Y
7 D
8 D
9 D
10 D
78
KAYNAKLAR
KAYNAKLAR
Ø http://market.teksomar.com
Ø http://www.erbay.com.tr
Ø http://www.animationfactory.com
Ø http://www.sogutmaci.com
Ø http://www.meytek.com
Ø http://market.teksomar.com
Ø http://www.alperen.com.tr
79