Professional Documents
Culture Documents
O Adam
Gelmiş GeÁmiş En B¸y¸k Şair
Mucize Bir Adam
«ılgın Grafiker
Gˆzatan
Ic^÷rglı
Imlalayan Adam
Usta Adamlar
işini iyi Tapanlar
Erdal DEMlRKIRAN
Aşık Akif Timurhan ZEVRAKl
Dr. Abdullah Servet TERZİLER
Berivan VARG‹N
Takup ŞiMŞEK
Deniz Hayriye KAYNAK
Arif KURUMAHMUT
Erkam Matbaası
Pusula Reklam Tanıtım Ltd.
iÁindekiler
l. Bil Kendini!
l. Yetenek mi Dedin? O da Ne?
3. Şeyindeki KorkunÁ Tarla...
*İ . Başarı
5. «aresizlik Mucizesi
6. Karar Verme
7. Ben D¸nyanın £n /^kı//ı /nsan/yım
#. /^s/a VazgeÁme
9. Beyin Kemiren Bˆcekler
10. Uyku «ılgınlığı
l]. T¸rkiye iÁin
12 . Telkin ve Şartlanmalar
13 . T¸m Keramet Senin Bakısında &izli
W - 55 57 - 67 6? - 1W 105 - l IH 115 - 11? 131 - IH? 151 - 166 161 - 1?1 l?? - 235 237 -
25? 161 - 277 27? - 2?2
BflyOfc /Áat
"3en "D¸nyanın En Akıllı insanıyım" dediğimde
dostlarım bana: "A\adem bu kadar akıllısın, neden
sen de Edison gibi, Einstein gibi, Newton g/ti... bir
şeyler icat etmiyorsun?' dedil&r. 3en de onları
haklı buldum... r\ma galiba biraz yanlış anlamış
olacağım ki, ben ampul icat etmek yerine Edison
icat etmeye karar verdim.
Bug¸nlerde "Kaslına" adını verdiğim kendi
ˆğretimle "dahi" yetiştiriyorum, Edison yetiştiriyorum, Einstein yetiştiriyorum,
Nevston
yetiştiriyorum.. 3u kitabımla "Kastora
ˆğretilen"nin hiÁ olmazsa bir kısmını seninle de
paylaşmak istedim.
"«ˆzebilmen umuduyla." Erdal DEMİ'RKJ'RAN ,
D¸nyanın E-n fikıllı insanı
1. Bˆl¸m
Bil Kendini!
"Y¸zyıllardır t¸m d¸ş¸n¸rler, t¸m dinler, herkes... 'kendini bil' dÓye
bağırıyor ama duyan Áok az. Bu sefer duyabilmen umuduyla..."
´F-
Bil Kendini
Bir kartal hikayesi
Bir rivayete gˆre; dˆrt tavuk, bir kartal yuvasına gidip bir yumurta Áaldılar. Yumurtayı
k¸mese getirdiklerinde, k¸meste bulunan diğer tavuklar gˆrd¸kleri bu yumurtanın Áok
b¸y¸k bir tavuğa ait olduğunu d¸ş¸nd¸ler. Zaman geÁti, yumurtayı getirenler de unuttu,
onlar da bu yumurtanın b¸y¸k bir tavuğa ait olduğuna inandılar.
...Bir anne bulundu yetim yumurtaya, kuluÁka başladı. Kısa bir zaman sonra yumurta
kırıldı. İÁinden simsiyah kanatlı, ilginÁ gagalı tuhaf bir tavuk Áıktı...Herkes Áok
mutluydu, bˆylesini ilk defa gˆrm¸şlerdi. Anne tavuk, dersler vermeye başladı yavrusuna:
"Bak yavrum, yerden bulduğun bˆceği şˆyle ye! Arpayı, buğdayı bˆyle yel". Anne tavuk
her g¸n yeni şeyler ˆğretiyordu yavrusuna. B¸y¸k tavuk annesinin her sˆylediğini
yapıyordu. Tehlikelere karşı nasıl davranacağını jiajığretti annesi: "Bak yavrum, eğer
kedi buradan gelirse aksi istikamete doğru kaÁ, şuradan gelirse buraya kaÁ..."
B¸y¸k tavuk b¸y¸d¸kÁe g¸zelleşiyordu. OldukÁa
uzun kanatları vardı. Ara sıra diğerleri onun kanatlarına
bakmak iÁin geliyorlardı... ; > v j; ;*u
Bir g¸n anne tavuk yavrusuna havadan gelen tehlikelere karşı kendisini nasıl
savunacağını anlatırken b¸y¸k tavuğun gˆz¸, gˆky¸z¸nden s¸z¸lerek korkunÁ bir ihtişamla
geÁiş yapan bir başka canlıya ilişti.
Anne bu ne? dedi b¸y¸k tavuk.
Ha o mu? O kartal yavrum, kuşların padişahı...
- Ne de g¸zel uÁuyor!
- Evet yavrum! Ama sen sakın ona ˆzenme. Asla
onun gibi olamazsın! Sen bir tavuksun. Senden
ˆnce baban, deden, amcan, hepsi ona ˆzendi;
ama hiÁbiri onun gibi uÁamadı... Sen bir
tavuksun ve bir tavuk gibi yaşamalısın.
O g¸nden sonra b¸y¸k tavuk, ˆmr¸ boyuncia arka bahÁede kartalın ihtişamlı geÁişini
izleyip iÁ Áekti... Ve her seferinde "Keşke ben de bir kartal olup uÁabilseydim!"
dedi. Yine bir g¸n siyah kanatlı b¸y¸k tavuk ihtişamlı kartalı izlerken ˆl¸p gitti... Onu bir
tavuk gibi defnettiler ki hakikatte ˆlen bir kartaldı.
"Bir kartal gibi doğup, bir tavuk gibi yaşayan ve kartallara ˆzenip sonunda bir tavuk
gibi ˆlen binlerce kartal var."
Yıl 2002, yer d¸nya... Şu anda kendi g¸c¸n¸n farkına varmadan, hep başkalarına ˆzenen
binlerce, y¸z binlerce, milyonlarca, hatta milyarlarca insan var, yery¸z¸nde. Ne b¸y¸k acı!
HiÁbir şey gˆr¸nd¸ğ¸ gibi değil, sevgili dostum. HiÁbir şey anlatıldığı gibi değil...
Her duyduğuna inanma! Buna bile...
HiÁbir şey gˆr¸nd¸ğ¸ gibi değildir.
Tek Áıkışlı Áelik kapısı olan bir oda d¸ş¸n! Kapı kilitli ve anahtarı da kapının aksi
istikametindeki dolabın iÁinde!
Bil Kendini
Bir deprem olduğunda kapıya mı koşarsın, yoksa anahtarın bulunduğu dolaba mı? Elbette
ki dolaba, yani aslında anahtara... «¸nk¸ anahtar olmadan sˆz konusu kapı sadece bir
duvar mesabesindedir... Şimdi de bu odada bir kameranın olduğunu ve olup biteni
kaydettiğini varsay ve d¸ş¸n. Daha sonra bu gˆr¸nt¸leri izleyenler senin kapıya değil de
ters istikamete koştuğunu gˆrd¸klerinde "Bu adam ne yapıyor, kapı nerede, o nereye
koşuyor?" diyeceklerdir. Halbuki sen doğrusunu yaptın. Belki kapıya koşmadın ama o
kapıyı aÁmak iÁin doğru istikamete, anahtara koştun. İşte bazen terse gidiyor gibi
gˆz¸ksen de d¸ze gidiyor olabilirsin. Tıpkı bazen d¸ze gidiyor gibi gˆz¸ksen de terse
gidiyor olabileceğin gibi...
Olasılık hesapları
Yıllarca okullarda olasılık hesapları anlatıldı bizlere. Hani şu bir torbada on top var
mevzuu...
÷nce soruyu hatırla: Bir torbada on top var: dˆrd¸ yeşil, ¸Á¸ kırmızı, ikisi mavi, biri
beyaz. «ektiğim topun mavi olma olasılığı kaÁtır? Yaşayan yaşamayan, matematikle
ilgisi olan olmayan herkes bu soruya y¸zde yirmidir diye cevap verecektir. Sen de...
Şimdi her şeyi, her sˆylenileni unut ve dinle! Yukarıdaki torbadan bir top Áektiğinde
gelen topun mavi olma olasılığı gerÁekten y¸zde yirmi mi? D¸ş¸n! Torbada dˆrt değişik
renkte top var gibi gˆz¸kse de aslında sadece iki renk yok mu? Biri mavi top, diğeri de
mavi olmayan top. SonuÁ olarak Áektiğin top ya mavidir ya da değil. Demek ki yeşil,
beyaz ya da kırmızı gelirse, mavi değildir, mavi gelirse de mavidir. O halde cevap y¸zde
yirmi değil, y¸zde ellidir.
14
15
Bil Kendini
Bu arada işin gˆr¸nen kısmıyla, belki de yapılmak istenen alakasızdı. D¸ş¸nsene
olaydan sonra t¸m ABD TV'leri hiÁ ara vermeden beş g¸n dehşet gˆr¸nt¸lerini
yayınladılar ve başta Áocuklar olmak ¸zere, herkesin psikolojisi alt ¸st oldu. T¸m aileler
Áocuklarını psikologlara taşıdı. Psikologlar b¸t¸n bu olanların bir film olduğunu anlattı
Áocuklara. Tam bu sıralarda bir kısım psikolog bunun doğru olmadığını, Áocukların
psikolojilerinin daha da bozulacağını ve onların bir daha da toparlanamayacağını sˆyledi.
Hakikaten de doğru. Bug¸nk¸ olayın film olduğuna inanan Amerikalı bir Áocuğu
d¸ş¸nsene, yıllar sonra t¸m bu yaşananların bir film olduğunu sˆylediğinde ne kadar
komik olur. Kim bilir belki de terˆristlerin amacı Áocukların psikolojilerini bozup, 20
sene sonra salak bir Amerika ¸retmekti. Kim bilir belki de bu hiÁ akıllarına bile gelmedi.
Belki de bu facia diye bahsettiğimiz olay sadece bir kazaydı. HiÁbir şey gˆr¸nd¸ğ¸ gibi
değil işte ve t¸m ihtimaller halen %50.
Dikkat! Elmanın iÁinde Áok bilmiş bir kurt var...
Uzayın sonsuz bir boşluk olduğu hemen hemen t¸m uzay bilimcilerin hemfikir
olduğu bir konudur. D¸nyanın gelmiş geÁmiş en b¸y¸k fizikÁisi Albert Einstein bile
sonsuz demişti uzaya. Acaba uzay gerÁekten sonsuz mu? Yoksa bu da mı aslında
gˆr¸nd¸ğ¸ gibi değil.
«ok b¸y¸k Áok...
Bir zamanlar bir elmanın iÁinde b¸y¸k bir kurt yaşarmış. Akşama kadar gezer dolaşır,
g¸n¸n¸ g¸n edermiş. Akşam oldu mu Áocuklarıyla birlikte oturup en keyifli tarafından bir
parÁa elma yermiş. «ok mutluymuş. Bir akşam kanepesinin ¸st¸ne
16
17
Bil Kendini
B¸t¸n bu anlattıklarımı gˆrmen hiÁ de ˆyle zor değil, yeter ki haddini bil ve d¸ş¸n!
Aklının da bir sınırı olduğunu kabul et! Bu bir karıncanın, senin yaptığın basit bir masayı
anlayamaması gibi. Daha masayı Áˆzemeyen bir akıl masanın ustasını nasıl Áˆzebilir ki?
Daha atomun sırrına varmayan aklınla atomu yaratanın aklını ve yaptıklarını sorgulamaya
kalkmak, kusura bakma ama b¸y¸k k¸stahlık. Kendine gel, bu muazzam akıl karşısında
kendi aklını d¸ş¸n ve haddini bil! Uzaya sonsuz deyip de komik olma. Pes etmen
gerektiğinde pes etmeyi bileceksin...
Belki de bu sınırsız dediğimiz uzay, aslında sadece başka bir d¸nyadaki bir ÁiÁeğin
tozudur (Polen). Kim bilir?...
Son g¸n... , „.
( l
Yeni doğan bir bebeği kapısı ve penceresi olmayan 100 nf'lik bir odaya hapsettiler.
Odada bir yatak, bir banyo, bir tuvalet, b¸y¸kÁe bir masa, bir koltuk ve yerde de
duvardan duvara dˆşenmiş halı vardı. Oda gizli kameralarla izleniyordu. Odanın ısı ve
ışık d¸zeni dışarıdan kontrol edilip, duruma gˆre değiştiriliyordu. Bebeğin yiyecek ve
iÁecek gibi temel ihtiyaÁları, bebek uyuduğunda ˆzel bir sistemle karşılanıyordu.
Bebek b¸y¸d¸. Yirmi yaşına geldi odadaki adam. Onu ilk g¸nden beri izleyen bilim
adamları, artık onu odadan Áıkarmaya karar verdiler. Kendi aralarında konuşuyorlardı.
"«ok şaşıracak Áok!" dedi biri. ÷b¸r¸ "Bence şaşırmayacak! Sadece anlama-
19
Bil Kendini
ya Áalışacak." dedi. Bir başkası "En Áok g¸neşi gˆr¸nce ne yapacağını ve buna kalbinin
dayanıp dayanamayacağını merak ediyorum." dedi. Diğeri "Bence bizi gˆr¸nce
Áıldıracak!" diye yorum yaptı... Herkes bir şeyler sˆyledi.
...Odanın Áok gizli ve hiÁ kimsenin bulamayaca-
^ ğı bir yerinde bulunan kapısı, yirmi yıl sonra nihayet
aÁıldı. Herkes genÁ adamın tepkisinin ne olacağını
bekliyordu... GenÁ adam, kapının aÁıldığını gˆr¸nce
şaşıramadı bile. ÷ld¸!
Yıllarca zavallı bir gˆl¸ okyanus diye yutturdular bize!
Amerika aslında s¸per g¸Á filan değil, sadece mevcutların en iyisi. ވyle ki; ortada su
birikintileri ve sadece birkaÁ tane gˆl varsa denize giremezsin. «¸nk¸ ortada deniz yok...
Sonra sana "B¸y¸k su hangisidir?" dediklerinde, sen hiÁ Áekinmeden gˆle b¸y¸k su
dersin. Her ne kadar da ABD, bir okyanus gibi gˆz¸kse de aslında o sadece bildiğimiz en
b¸y¸k sudur. Hepsi bu!
Eğer bir g¸n insanoğlu kendi g¸c¸n¸ keşfederse işte o zaman Somali bug¸nk¸ ABD olur
ve o g¸n bizler, bug¸n¸n okyanuslarına k¸Á¸k su birikintileri diye bakarız.
Artık ABD'yi bir gˆl, diğerlerini de irili ufaklı su biri-
! kintileri gibi d¸ş¸nmeli ve gerÁek okyanusa ulaşmayı hayal
etmelisin. Sadece bu felsefeyi hayata geÁirmekle bile dev-,
rim yaparsın... |
20
21
Bil Kendini
yoksa karanlıksa; o ortamdaki ışık miktarı bizim gˆrme sınırlarımız dışındadır. Yani ışık
miktarı 4000 A_ nın altında ya da 7000 A_ nin ¸st¸ndedir. O halde bizim gˆrm¸yor
olmamız ışığın olmadığı anlamına gelmez. Sadece bizim gˆrebilme kapasitemize gˆre
vardır veya yoktur. Bazen senin gˆremediğin yerde sıradan bir kedi gˆrebilir. O halde t¸m
canlıların gˆrebilme kapasiteleri farklı olduğuna gˆre, ışık her zaman vardır ve ışık her
zaman yoktur...
Her şeyin bir sınırı, bir sonu olduğu gibi, insan aklının 'da bir sınırı var tabii...
Y¸zyıllar ˆnce yapılan piramitlerin insan¸st¸ olduğunu d¸ş¸n¸yor olmamız akıl
sınırlarımızın daralmış olmasının bir sonucudur. İnsan aklı beş bin sene ˆnceki insana
gˆre, kullanılan kapasite anlamında oldukÁa ciddi bir tahribata uğramış ve değer
kaybetmiştir. Ne yazık ki bu yavaş yavaş olduğu iÁin fark edememişiz. Belki birden
olsaydı "N'oldu bize?" diye sorma şansımız olabilirdi.
Şimdi ise gerilere dˆn¸p baktığımızda piramitlere ve
mumyalara hayret ediyoruz... Piri Reis'in haritasını bile
uzaylıların Áizdiğini d¸ş¸n¸p, Mimar Sinan'ı insan ustu go-
' r¸yoruz. Sokrates, Eflatun, Aristo... gibi d¸ş¸n¸rlere gıpª
ile bakıyoruz. K¸mesteki kartal gibi...
Yanlış hesap benden dˆner...
iribclll ueyıııııııı ııcnu*. ju´.u~ s.
Bilim adamları insan beyninin y¸zde altmışının halen
"İnsan beyninin hen¸z y¸zde kırkı Áˆz¸lm¸ş-
-ı-—~.~ halen
t¸r.1
'22
23
Bil Kendini
İnsan insandır, hayvan da hayvan. Birisi bana Mehmet'ten bahsederken, benim aklıma
hjÁblr zaman bir bˆceğin d¸ş¸nen versiyonu gelmiyor...
Bir g¸n bir kedi gˆrm¸ş Aristo. D¸ş¸nm¸ş ve "Allah Allah! Kediye bak, o da tıpkı
benim gibi yiyor, iÁiyor, Áoğalıyor, yaşlanıyor, ˆl¸yor... Tek farkımız, ben d¸-
ş¸nebiliyorum. O halde İnsan d¸ş¸nen bir hayvandır." demiş. Sen de y¸zyıllarca
alkışlamışsın. Hepsi bu ha! Yahu Áıldıracağım, ne var bunda? Şimdi, ben de geÁen g¸n
evde ÁiÁeğimi sularken fark ettim. «iÁek de tıpkı bir hayvan gibi nefes alıyor,
besleniyor, b¸y¸yor, Áoğalıyor, yaşlanıyor, ˆl¸yor... Tek fark var, hayvan gibi yer
değiştiremiyor. O halde: "Hayvan hareket edebilen bir bitkidir." dersem ben de tarihe
geÁer miyim acaba? Kendine haksızlık etme. Sen bir insansın. Başka sˆze gerek yok.
Bu arada hemen belirteyim. Aristo'yu yermek iÁin anlatmadım bunu. B¸y¸k bir
d¸ş¸n¸r olduğu su gˆt¸rmez bir gerÁektir. Ama b¸y¸k bir d¸ş¸n¸r olması gaf yapmayacağı
anlamına gelmez. Ben Aristo'ya tavır almıyorum. Bu sˆz¸ne tavır alıyorum. Yanlışı
alkışlayamam. Değil Aristo, babam bile olsa...
İnanmadığını alkışlamayacaksın.
İnandığını da avuÁların patlayıncaya
kadar alkışlayacaksın.
Reenkarne oldum! H?
Birisi reenkarnasyon dedi, bir anda binlerce insan daha ˆnce yaşadığını iddia etmeye
başladı. Halk arasında ruh transferi olarak bilinen reenkarnasyon, bir anda bilim
adamlarının ilgi odağı oldu. Bˆylece insanlar ˆnceki yaşamlarını daha net hatırlamaya
başladılar. Bilim adamları daha derinlemesine araştırdı konuyu. Bir kısmı hemen kabul
etti reenkarnasyonu. Kimsenin, belki de hiÁbir bilim adamının aklına şu soru gelmedi:
İnsanın merkezi beyindir. Her t¸rl¸ faaliyet beyinle idrak edilir. Hatırlamak da beynin bir
marifetidir. O halde nasıl oluyor da, bir ruh bir başka bedene girince sˆz konusu şahıs
daha ˆnceki yaşadıklarını hatırlıyor? Eğer bu doğru ise, ruh transferi neticesinde kişi
geÁmişini filan hatırlıyorsa, o zaman insanın merkezi beyni değil ruhudur. Bu durumda
da beyinle ilgili sˆylenen her şey boşa Áıkar. Kısacası reenkarnasyona evet demekle
beyni reddetmek aynı şeydir.
«ok basit bir ˆrnek olacak belki ama bitkisel hayatta olan bir insanın ruhu bedeninde
olmasına rağmen ne bir acı duyuyor, ne de herhangi bir şey hatırlıyor. «¸nk¸, beyin
işlevini yitirmiştir. Belden aşağısı felÁ olan bir insanın sˆz konusu bˆl¸m¸n¸n beyniyle
olan irtibatı kesildiği iÁin hiÁbir şey hissetmez. Ama felÁ olan kısmı canlıdır ve kan bir
şekilde sirk¸le olmaktadır.
SonuÁta herhangi bir şeyi hatırlayabilmek iÁin mutlaka beyne ihtiyaÁ var. Ruh
sadece diri durmamızı sağlayan bir mefhumdur. Hatta daha ileri giderek, "İnsan ruhuyla
bir "ayvanın ruhu arasında hiÁbir fark yoktur. T¸m farklılıkları beyin oluşturur."
diyorum.
24
25
Bil Kendini
yo|^
kırmızı kalemle Áiz. Sonra kırmızıları say. denecek kadar az. GerÁekten Áok acı.
Darvvin, kendi teorilerinden vazgeÁti ^ bilim adamları Darvvin'den vazgeÁerdi,
ya.
başı
Evrim tartışılırken, kimse 150 k¸sur ,, şayan Darvvin'in ˆtesine geÁemiyor. Darwir\
Darvvin filan dedi veya Darvvine gˆre c¸mleler. Peki sen ne diyorsun be adam?
l*s
., - - -^ y*
rin Darvvin'in teorileri. Sen ne diyorsun? BenParwi bi d¸ş¸n¸yorum veya ben Darvvin'e
katılmıy0rlj(n der Darvvin'den başka kime veya neye ne katar /\||ah aŞkih.a?'
Fizik tartışılırken, bu sefer Einstein'ın tartışılırken. İmam Gazali'nin ˆtesine
geÁernjy0r kimße
Tıp tartışılırken de durum aynı. Hipol<rat'..
na giriyor bilim adamları. Ne acıdır ki bug¸n(intıP hala 2.500 sene ˆnce bir yemin andı
yazan Hip0krat'ı ^' madı. HiÁ mi bir şey değişmedi 2500 senedir ^ şey*:' m mı? Kaldı ki
Hipokrat yemininde geÁen "T^ hast^ar ma eşit muamelede bulunacağım." ifadesi o
dˆr1emdeb !' ki sˆylenebilecek t¸rden bir ifadeydi ama 2o0ˆ'li yıllar(j ooyle bir beyan
utanÁ vericidir. Altı sene ¸nive,´ite ok¸vj* D'r insana bu ahlakı veremeyen bir sistem, iki
d*kikal|L h Yemin metniyle neyi halletmeye Áalışıyor? Be^e 21. y¸'r rin H_kt_rlar
Áˆz¸m ¸reteceklerine, b¸y¸k q¸$¸nec6J; e' devnm yapacaklarına, tedavisiz hastalı^ pirak^
J"
26
27
Bil Kendini
Derler ki; "Aristo, d¸ş¸ncelerini Áekinmeden sˆyle/0 Áok rahat bir insandı. Eski
Yunan'da kˆle sayısı ˆzg¸r ms* sayısının yaklaşık iki katıydı. İnsanlar sˆylemekten kor lan
sˆzleri "Aristo bˆyle demiş, Aristo şˆyle demiş" , rek Aristo'ya mal ediyor ve bˆylece
fikirleri y¸z¸nden uÁlarına dert almıyorlardı. Eğer ifade insanlara Áok sert g&1 se "Bunu
ben sˆylemedim, Aristo sˆylemiş!" diyorlar0 ' «¸nk¸ Aristo cesurdu ve her şeyi
sˆyleyebilirdi."
Şimdi kafanı iki elinin arasına al ve d¸ş¸n. Şu ana K^ dar gelen ve Aristo dedi,
Sokrates dedi, Eflatun dedi, fl£ men Diyojen dedi diye başlayan t¸m sˆzler acaba gerÁ0K
ten onlara mı ait, yoksa hararetli hararetli savunduğum1-' ( bu sˆzlerin bir Áoğu aslında
sıradan insanların uydurm^ mı?
Efsane ¸retmek, fikir ¸retmekten daha zor. «¸n^ efsane ¸retmek iÁin bir de kahraman
lazım. Seni kolay o& m yapmaya davet ediyorum- D¸ş¸nmeye, fikir ¸retmeye-''
Eğer gerÁek bir bilim adamıysan, sadece bilim „„„. 'arıyla ilgilenmek yerine, biraz da
bilimin kendisiyle ilgileª1' men gerekmez mi?
Haksızlıkta son nokta...
EPey bir zaman da dahilerin doğuştan gelen ustu SuÁleri olduğuna inandırıldık...
* Bu bir yetenek işi ' Onunki Allah vergisi ' Doğduğunda belliydi ' Herkes yapamaz
30
31
mekiğin uğraşmazdı.
Ben
Daha ac,mas,z olanlar dava,ˆ,
. Şanslı adam
ekstra bir g¸Á meşinde ampul¸
Bil Kendini
T¸m d¸nya yukarıda ad. geÁen ve geÁmeyen mor-, ,P uvusturulmuştur ve insanoğlu
kendi eliyle kendi de-finle vo etmeyi başarmıştır. Eğer tersine bir Áaba sarf haS'nHik s
anda hiÁ kimse piramitlere hayret etmezdi, etSehinmÓz halen Edison'u konuşuyor
olmazd.k. «¸nk¸ ampul Áoktan demode olmuş olurdu.
T¸m mucitler ˆnce aynı şeyi keşfettiler: "Kendilerini..."
Normal bir insan olman kafi!
Sen bir dahi olarak doğdun. Bunu Áok rahat sˆyleye-bilmelisin. "Ben insanım" der gibi...
D¸ş¸nsene acaba tekerleği bulan adam ben dahiyim demiş mıydı? Hayır. O sadece insan
olduğunu sˆyl¸yordu. Sonra, "Dahilik kavramı Áıkınca dahiler ve dahi olmayanlar diye
ayırdılar bizi. ilk sınırlama da buydu. Halbuki ˆnceleri sadece Áalışan ve Áalışmayan
insan vardı. «alışan, bug¸n d‚hiyane sayılabilecek şeyler ¸retiyordu. O halde dahi olmaya
Áalışmak aslında yersiz bir Áabadır. Yapılması gereken sadece normal bir insan olmaya
Áalışmaktır. Benim derdim de bu işte. Anorma-lize olmuş insanlığı, yeniden normalize
etmek...
÷nce farkında olduğunu gˆster: "Ben bir insanım. Beyninin her iki lobunu kullanan
insan dahidir, diyor-'ar. Ben doğduğumda zaten iki lobumu da kullanıyordum. Elimde
olmayan nedenlerle bu yˆn¸m kˆreltildi. Ben tekrar
33
Ben D¸nyanın En Akıllı insanıyım
Bil Kendini
ben olmak, normal bir insan olmak ve beynimi yaratılışıma uygun kullanmak istiyorum"
de!
Beyinle ilgili birkaÁ c¸mle...
sadece hSd'ı i'61*80 hayal etmen 9erekmeZ' ^ sadece hayal edileni d¸ş¸n¸rs¸n! (Sol
beyin) Halbuki bir kitap okurken durum Áok farkM,, wL _?.y^L ! ,1ª mu-
-j..~jv<. <-/n mı ourad daha enteresan olanı, sonuÁlar laymış diyor.) Rakami~- --
Matematik
Muhakeme
Analiz
Okuma-yazma
Rakamlar
Nasırsı Madde
lob) Sonra senin ya-eğini hayal edersin, oynarken her iki lob birlikte Áa-
lışmış olur...
• Muhakemeye gerek yoktur 'oto oynuyoT On M h-TT ^ _İddİ Dˆnerek, sa-
emerek l_n ‹¸ bu?dan- on da obadan yirmi .k.-
, bayağı da ko-
‹st beynin iki lobdan oluşmuştur. Sağ lob; resim, ritm, renk, m¸zik, hayal g¸c¸ gibi
sosyal sayılabilecek konularda, sol lob ise; matematik, muhakeme, analiz, okuma yazma
ve rakamlarla ilgili konularda seni destekler.
Doğduğunda beyninin her iki lobunu da aktif olarak kullanabiliyordun. Yani
dahiydin, ancak daha sonra yukarıda anlattığım uyuşturucular iki beyin arasındaki
geÁişgen-liği sağlayan nasırsı maddeyi etkilemiş ve iki beyin arasın-^ daki iletişim iyice
azalmıştır. ,,,,,:ı,,,.., •->,,•,-
34
35
Her bˆl¸m¸n sonunda verilen egzersizleri b¸y¸k bir samimiyet ve iÁtenlikle uygulamaya
başlarsan, birkaÁ g¸n sonra d¸ş¸nme hızında Áok ciddi artışlar olacağını gˆreceksin. Bu
işin şakası yok!
37
ırn
Ben D¸nyanın En Akıllı insanıy
Egzersiz zamanı SaÁmalama Metodu
AmaÁ: Nesneler arası abs¸rd ilişkiler oluşturarak beyin entegrasyonunu sağlamak.
*
'* Mesel‚; bir bıÁak ve birkarpuzla ne yaparsın deseler, hemen hemen herkes
"karpuzu keser ve yerim" diye cevap verir. Bu doğrudur. «¸nk¸ kafamızda bu iki nesneyle
ilgili ilişki bˆyle kurulmuştur. Burada bıÁak karpuzu kesmek iÁin vardır. Dolayısıyla
bunu tekrar d¸ş¸nmek sana hiÁbir şey katmaz. Bilgini tekrarlamış olursun! Halbuki
karpuzu bıÁağın ucunda bir top gibi Áevirerek bir fotoğraf Áektirip, "en iyi fotoğraf
yarışmasına" katılmak aklına hiÁ gelmez. Veya Áok b¸y¸k bir karpuzun iÁinde bir bıÁak
fabrikası hayal etmek aklına gelmez. Halbuki bu hem abs¸rd, hem de normalde
olamayacak bir şeydir ve beyinde yeni bir aÁılıma sebep olur. Toplamda da analitik
d¸ş¸nmeni olumlu yˆnde etkiler...
Kitap - Kalem
"Kalemle bir kitap yazardım" dememen gerekiyor «¸nk¸ kitap ve kalemle ilgili bilgi
bağı bˆyledir. Daha analitik d¸ş¸nebilmek iÁin yeni bağlar oluşturabilmelisin. Kitaptaki
her harfin kalemlerden oluştuğunu (l harfinin bir kalem olması gibi) hayal et mesela!
Bu Áok kolay değil elbette. Dahi olmak istiyorsa11 eski alışkanlıklarını kırmalısın.
T¸m anlatılanları unut, ^ şeyi yeniden yorumla! Gˆreceksin ki bu hem Áok keyi"1
Bil Kendini
hem de Áok anlamlı olacak ve ekstradan da iki beynin arasındaki entegrasyonun yeniden
kurulmasını sağlayacak.
işin Mantığı
Bir bardak Áay ve bir Áay kaşığı d¸ş¸n; ilk akla gelen "Áay kaşığı ile Áayı
karıştırmak"tır. Beyin bu ilişkiyi Áok Áabuk kurar ve resmeder. Oysa b¸y¸k bir Áay
kaşığıyla Áay servisi yapmak fikri hemen gelmez... Dolayısıyla beyin zorlanır. Sağ ve sol
beyin sohbet ederek birbirine yaklaşmak zorunda kalır.
İşte loblar Sollob -
Sağ lob -Sollob -
Sağ lob -Sol lob -
Sağ lob -Sol lob -
Sağ lob -
Sol
Sağ
Sol
arasında geÁen minik bir diyalog:
Nesneleri veriyorum. Bir bardak m
Áay ve bir Áay kaşığı...
Tamam işte Áayı karıştır.
Hayır ˆyle değil! Alışılmadık bir şev
istendi.,
Nasıl yani?
Valla bilmiyorum. Daha ˆnce hiÁ ,
yapmadığımız bir şey...
Daha ˆnce hiÁ yapmadığımız bir
şey mi?
Evet aynen ˆyle. Hemen başlasan iyi olur!
Bulamıyorum abi be!
Zorla kendini mutlaka bulursun
Buldum galiba! «ay kaşığı ile Áay
servisi yapmak...
Harikasın valla! Kırk yıl d¸ş¸nsem
aklıma gelmezdi...
38
39
Bil Kendini
Halbuki var olan bağlantıya ulaşmak iÁin geÁen diyalog sadece ilk iki c¸mleden
ibarettir. Dolayısıyla d¸ş¸n¸lmeyene yoğunlaşmak, beynin iki lobu arasıdaki diyalog
miktarını ve artırarak, zihinsel gelişimine pozitif etkiler yapacaktır.
Bundan sonra etrafına bak ve her ne gˆr¸yorsan aralarında saÁma - sapan, olamayacak
abs¸rdl¸kte bağlantılar kur! Eğer kurduğun bağlantı olabilecek t¸rdense yeniden dene.
İpucu: K¸Á¸k nesneleri b¸y¸t, b¸y¸k nesneleri k¸Á¸lt. Az olanları Áoğalt, Áok olanları
azalt. Bolca renk kullan. Kurduğun bağlantıları sahki yaşıyormuşÁasma canlandırmaya
Áalış.
B¸t¸n bunlar aslında alışılmış d¸ş¸nce kalıplarını yıkmak iÁin. İlk başlarda Áok kolay
olacağını zannettiğin saÁma ilişkileri yakalayamayabilirsin. Bu Áok normal. Ancak
denedikÁe bu s¸recin hızlandığını gˆreceksin. Hızlanman loblararası geÁişlerin
hızlandığına işaret eder. Bˆylece iki beyin birbirine yaklaşmış olur. İki beyin birbirine
yaklaştıkÁa da daha analitik d¸ş¸n¸r, daha Áabuk kavrar ve sınırlarını o derece zorlamış
olursun.
40
41
2. Bˆl¸m
Yetenek mi Dedin? O da Ne?
Yetenek dedikleri; tembeller •«in iyi bir kamuflajdan başka bir şey değildir...
ırn
konusı
Belki de sen şu anda d¸nyanın en b¸y¸k yazarısın! Eline hiÁ kalem almadınsa biz veya
sen bunu nasıl anlayabiliriz ki!...
Belki de sen d¸nyanın gelmiş geÁmiş en b¸y¸k te-nisÁisisin. Ama eline hiÁ raket
almadınsa bunu ne biz anlayabiliriz, ne de sen...
D¸ş¸nebiliyor musun? 21.yy'da birÁok insan herhangi bir konu hakkında bir Áok
kere, hem de hiÁ denemeden benim o konuda yeteneğim yok deyip kendini kenara
Áekebiliyor. Bˆylece kullanmadığı o yˆn¸n¸ kendi eliyle toprağa gˆm¸yor. «ok acı ama şu
anda bir yerlerde ˆmr¸ boyunca kendini fark edemeyen ve ˆlmek ¸zere olan bir fizik
dahisi, d¸nyayı değiştirecek bir lider, marsa gidecek bir astronot var. Kim bilir, belki de o
sensin...
Genlerinden medet umanlar da var...
ad arı bir takım ˆzel yeteneklerin babadan oğula,
resi a ^_Z fen^' ^'k' SeÁiği™ ˆne s¸rmektedir. Halbuki iyi sının yapan k'1" Babanın
oğlunun da iyi resim yapıyor olma-mame9enetİI< yaplyla uzaktan yakından ilgisi yoktur.
Bu ta-resirn n yetl?me tarzı ve ilgiyle ilgilidir. Bir Áocuk babasının yaptığını gˆrerek
b¸y¸rse resme karşı bir ilgisi olu-
47
yım
Ben D¸nyanın En Akıllı insanı
sur ve beynindeki resim merkezi aktif hale gelir. SonuÁ-Áocuk da iyi resim yapar.
İyi resim yapan bir baba herhangi bir kreşten bir Áocuk alsa, onun da bir zaman sonra
iyi resim yapacağı muhakkaktır. Ayrıca yetenek, genlerdeki bir şifreyse, niye Edi-son'un
akrabaları da mucit değildi? Niye Mimar Sinan'ın mimar bir akrabası yok? Niye
Einstein'nın fizikÁi akrabaları yok? Niye Leonardo da Vinci'nin s¸lalesinden kimse Mona
Lisa benzeri bir eser verememiş? Niye Piccasso'dan başka Piccasso yok? Niye Alexander
Graham Bell'in akrabaları bir şey icat etmemiş? NEDEN?
‹Á yaşında piyano Áalan Mozart iÁin ne diyecek-
sin?
Bazen Áok erken yaşlarda inanılmaz beceriler sergileyen insanlar gˆr¸r¸z. Mesela
Mozart. Adam ¸Á yaşında piyano Áalmaya başlamış. Yetenek diye bir şey yoksa bu nasıl
aÁıklanabilir?
BilinÁaltı denilen o muamma, esasında bilinci de etkileyen "b¸y¸k bilinÁ"
d¸zeyindedir. Ancak bilinÁaltı kayıtlarının hayatımıza yansıması bazen uzun s¸reler
alabileceği gibi, bazen de anında yansır hayatımıza. Bazen Áok basit bir olay bile, durduk
yerde iÁimizdeki dahiyi aÁığa Áıka-rıverir. Sanki bir patlama olur beynin bir yerlerinde.
Şimşek Áakması gibi bir şey bu. Patlamanın nerede olacağını kimse kestiremez. Ancak
patlama olduğu esnada beynimizin hangi noktası aktifse, o bˆl¸m harekete geÁer. Kim
bilir belki de Mozart'taki bu m¸zik merkezinin patlaması, Mozart uyurken annesinin
Áığlık atmasıyla gerÁekleşmiştir. Ya da daha ˆl¸m¸n ne olduğunu bile bilmeyen bu
Áocuğun ya-
48
49
yetenek mi
Dedin? O da Ne?
Normal kaşık
Babamın yaptığı kaşık.
Babamm yapt.ğ, kaş.kla sol elle yemek^ysmek imkansız olduğu iÁin ben de mecburen
sağ elimi kullanmayı og
renmişim...
Ters el metoduna gˆre kullandığın elini değil, ters elini kullanman gerekiyor. Sağ elini
kullanan bir tenisÁi duşun Sağ elini kullandığına gˆre beyninin sol yarım k¸resinde ner
gelen yeni top iÁin alternatif bir vuruş bağı olusm^;; (havadan gelen top iÁin ayrı, yerden
gelen top ıÁm ayrı
51
mı
Dedin? O da Ne?
1.Yararı: Entegrasyon.
Bu egzersizi yaparken ilk g¸nler yazının Áok Áirkin ol
duğunu gˆreceksin. Ama aradan 10-15 g¸n geÁince yavaş
aş yazının d¸zeldiğini gˆr¸p mutlu olacaksın. Hatta ilk
g¸n yazdığın yazıyı sakla. 15. g¸n yazdığın yazıyla muka
yese et ve ters elle yazı yazmanın hiÁ de zor olmadığını
gˆr. .-
2. Yararı: Ola ki bir g¸n...
İki elini kullanabilen bir insan olarak ellerinden birine
bir şey olsa bile ˆtekini rahatÁa kullanabilen bir insan ola
caksın. . , ...
3. Yararı: Sorunlarından kurtulacaksın
BirÁok insan sorunlarını hayal ederek Áˆzme yolunu seÁer. Halbuki yazarak Áˆz¸m
aramak; sorun Áˆzme yollarından en pratiği ve bizi sonuca en Áabuk gˆt¸ren metottur.
bir de
Babasıyla olan sorunu sadece d¸ş¸nerek Áˆzmeye kalkan bir genÁ, s¸rekli "Babamla
aram iyi değil. Allah kahretsin! Babamla aram iyi değil!" tarzında c¸mleler kurar. ‹stelik
bunu her sˆylediğinde ˆfkesi ve sorunu artarak da-ada b¸y¸r. Binlerce defa aynı sˆz¸
sˆylemesine rağmen, e rar ettiğini bir t¸rl¸ fark etmez ve bu sorun o istese de ha^ese.de
bilinÁaltına yerleşerek, onun duruşuna, ruh aihi Kil ;İUZ‹ne vansır- SonuÁta sorununu
gideremeyeceği
yeni sıkıntıları başlar.
ka‚ıd,_ıySa sorunu yazarak Áˆzecek olursa, sıradan bir A4 9ia|y'a işi anında bitirebilir.
52
53
54
55
3. Bˆl¸m
Beyindeki KorkunÁ Tarla.
Tarla...
En Verimli Tarlası: "BilinÁaltı."
HiÁ kimse bilinÁaltı denilen o yerle ilgili net bir şey -yleyemiyor. Nerededir, ağzı gˆz¸
var mıdır, yenilen - iÁi-f n bir Şey midir? Kimse bilmiy_r' Şimdi ben aÁıklıyorum:
Beyinde E-93 diye bir bˆlge var, işte orası bilinÁaltı. Ben \|| | uydurdum.
Beynimiz muhteşem bir alet olmasına rağmen Áok ilginÁtir ki bilinÁaltımız, başarı
veya başarısızlığın şekline, t¸r¸ne veya b¸y¸kl¸ğ¸ne bakmaksızın, sadece sonuÁlar
karşısında senin tutumuna bağlı olarak kayıt yapar. Başarısız olduğunda, başarısızlığı
kabul edersen bilinÁaltında başarısızlık kaydı yapılır. Aynı şekilde yine başarısız
olduğun halde, sonucu başarı diye nitelendirilen, aynı bilinÁaltı, aynı sonuÁ iÁin başarı
kaydı yapar. Bu kayıtlar Áok ciddi tutulur. Ve g¸n¸ geldiğinde ilgili kayıtlar yapıcı veya
yıkıcı etkisiyle beraber ortaya Áıkar.
Eğer s¸rekli başarısızlık kaydedilmişse; yeni bir işe başlarken bu bilgi geri dˆner ve
Sana: "Sen zaten hep ba-Şansız oluyorsun, yine başarısız olacaksın! Boşuna
uğraşıyorsun." der.
daha h
başarıyla ilgili kayıtlar, başarısızlık kayıtlarından /sa, bu sefer bir işe başlarken "Sen hep
başarı-n. yme başaracaksın." der.
o.
59
60
61
62
63
Bey
indeki
KorkunÁ Tarla...
Egzerşjz_Zamam
Hayal d¸nyasından zirveye...
insan hayalleriyle vardır ya da yoktur. Anlamlı bir ha-vat s¸rebilmek, başarılı olmak,
mutlu olmak, zirveye Áıkmak... ancak muazzam bir hayal g¸c¸yle m¸mk¸nd¸r. Bir
yerlerde Áok uyuyan, s¸rekli tembellik yapan mutsuz birini gˆrd¸ğ¸nde ona; g¸Ál¸
hayalleri olup olmadığını sor, olumsuz cevap alacağına ya da o anda bir şeyler
uyduracağına eminim. GerÁek bu!
Eğer bir hayalin yoksa, yolunu bilmeyen bir yolcudan farkın yok demektir.
Uzun lafın kısası; sıradan hayallerin varsa sıradan bir ˆm¸r yaşayacağına inanabilirsin.
Sıra dışı, korkusuz ve ˆzg¸r hayaller kurabiliyorsan bil ki sıra dışı yaşayacaksın. SonuÁ
sıra dışı olmasa dahi, mutlu bir insan olacağın muhakkaktır.
Sen her şeyinle olağan¸st¸ olmalısın, hayal g¸c¸nle <te. işte hayal d¸nyandan zirveye
ulaşabilmen, uykularının kaÁması, daha mutlu, daha umutlu yaşabilmen ve sıra dışı-lga
ulaŞabilmen iÁin harika bir egzersiz sunuyorum sana...
aynı ^U ^ yapt'9ın ner ne ise hemen bir kağıda yaz ve Şeyi yerÁekimsiz bir ortamda
yaptığını hayal et!
ğım
64
65
,dek
En Aª İnsanim
0ey'ın'
i KorkunÁ Tarla...
,
Canın hiÁ su iÁ^nl O susam.ş varsay, buna 'n¸
rusun. Bir tasa su koV ^ al eline ve iÁ. Kendin- *U "ok keyif alacaksın.
e
Can.n kola Á kola olduğuna inan.
basanª.
BU şekilde r... Eğer
bir seviyeye ulaŞ* 4n. metotlarla Áˆzece^ veye Áıkacaksın.- •
•*i bir zamanda kendini ' inan W, dudakların ku-i en son şuymuş gibi Áahs, eminim
b,az su koy ve onun gelmel, Bu tadı al-
d¸n
¸nyanın en b¸y¸k basm
¸n aÁ¸mas
da yansl
V
Zevraki...
Dalgalar ayyuka değse de taki, Ufukla birleşse hatti revnaki, Hatta olsa dahi arştan da
y¸ce, Yine bahrin ¸st¸ndedir Zevraki...
Aşkın dalgasından bulmadım halas, AnınÁ¸n etmişem Zevraki mahlas. Rıhtımımız
Rab'tır, rotamız ihlas, Bˆyle yazmış bize ezel evraki...
Kader gemim aldı kalbinden yara, Gˆr¸nmez ki Áıkam kuş kadar kara, Gine de of demem
okyanuslara, Olsa da Nuh'un o tufanı vaki...
Gˆn¸l gemisinde kalmışız kaptan, GeÁmişiz nice bin korkunÁ girdaptan, Nuh'un gemisi
ki Á¸r¸d¸ Áoktan, Ruhun bahrinde bakiyiz biz baki...
Zevraki bu fırtınanın fevki yok, S¸r¸kler settar'a yanlış şevki yok, Lakin yalnız
yolculuğun zevki yok, Dolsa da derune dehrin ezvaki...
66
67
4. Bˆl¸m
Başarı...
reddediyorum
6aşan.-
Basaıuˆ*-— *t ve başar. Başarılı ol-
ı/i? nru başarıp, başarısız En basit form¸l: Sırayıta^oru
mak bu kadar basitken insanları" K Şiarın, anlayamıyorum.
Ben D¸nyanın En Akıllı insanıyu
Şaşan-
f
^^ A Mctiren sihirli kavram:
Hayatla,, ^'_ <*^
™,ı´is¸ Bendeordaydım. GerÁek bir yaşam ˆyk¸s¸...
- - ^,r,k soku bir t¸rl¸ ¸ze-GenÁ kad,n ^lª^ olmuştu ve genr
... ..´~-.-^oiı\ıriı.
artık.
Zaman geÁti, genÁ kadın 51 yaşma geldi. Tam 21 sene aynı ilacı, hem de hiÁ
sektirmeden kullandı. Her seferinde ilacı bitince kendini kˆt¸ ve ˆlecekmiş nibi
hissediyordu. Bu arada Áocukları da b¸y¸m¸ş, mutlu bir aile ortamı Áoktan oluşmuştu.
B¸y¸k oğlu insan davranışlarına merak salmış ve insanları izlemekle zamanını
geÁiriyordu. Annesinin ilaca bağımlı yaşaması onu kahrediyordu. Kendi kendine "Bir
ilaÁ bu kadar etkili olamaz. Olsa bile 21 senede insan bu ilaca karşı bir bağışıklık kazanır
ve artık onun bir etkisini gˆremez" diye sˆylendi. Bu işte başka bir iş vardı ve bunun adı
da inanÁtı. Annesinin bu ilaca inanmasıydı kendini iyi hissetmesini sağlayan. Basit bir
şartlanmaydı bu. BilinÁaltının sıradan bir oyunuydu.
RirkaÁ defa annesine anlattı ama sonuÁ alamadı. «¸nk¸ anne ˆyl¸HS İnanmıyordu. 21
yıl ˆnceki kaostan onu kurtaran ilaÁ daha g¸Ál¸yd¸. Babasından yardım istedi genÁ
adam. İkisi birlikte kaps¸llerdeki tozumsu maddeyi boşaltıp yerine un doldurdular ve
dolaba koydular. SonuÁ dehşet vericiydi. Anne her g¸nk¸ gibi iÁi un dolu ilacı iÁip
rahatlamaya devam ediyordu. Bu iş 15-20 g¸n devam etti...
Yine bir g¸n anne kendini kˆt¸ hissedip iÁi un k0|u olan ilacı yarım bardak suyla
devirmek ¸zerey-du"ri sanjye anr>e, dur." dedi genÁ adam. Anne
u ve oğlunun y¸z¸ne baktı... GenÁ adam, "An-
_ 'laCI Ve beni izle" dedi- Hen¸z ac-llmam|Ş ''acı da aÁıp iÁinden yeni kaps¸l¸ Áıkardı.
Her
72
73
Basan
Yapacağın bu tercih aslında bir ˆn karar h¸km¸ndedir ve sen jkj yoldan birine inanmak
zorundasın. Başka bir
yol
Artlk bir karar versen diyorum...
vermek bir işi gerÁekleştirmenin olmazsa olmaz kuralı^ ge||j ^r kararm yoksa değil
d¸nyayı, Áorabı-
nı bile Hştiremezsin.
SaQlı malısın: "K
vap bulma.
Bef
bir ^arar vereD"men iÁin sadece bir şey yap-ne y9?1113^ istiyorum?" sorusuna bir ce-
ne yapmak istiyorum?
lar.
Yapamam Yapabilirim
Programların, eyleme geÁirdiler, eylemlerine inan*
...y¸zyUlardır sonuÁ hiÁ değişmedi. Hep başardılar Basit bir tercih yap! Ya iz b.rak ya
da is.
Yaptım-
-Yapamıyorum -Yapıyorum
B
olmak istiyorum olmak istiyorum olmak istiyorum ^rokrat olmak istiyorum.
İst.
ve
şansı^'9'n her şeyi yapabilirsin. Her şey m¸mk¸nd¸r İstedi9irw daima %50'dir. Peki o
zaman seni tutan ne? Ne karar ver ve başarın iÁin ilk adımı at!
74
75
Ben
D¸nyanın En Akı"' insaniye
Her şeyi yapaªsin giren her şeyi J™^ ˆrs¸n Veya herhan9l
S *™*
sun.
HEDEEİ
Yapılan bir araştırmaya gˆre (araştırmayı ben yaptım).
^rkinsan,n,n%97'sinin hedef, yok!"
Basan-..
•fin ne kadar b¸y¸k?
_^_ melen hen¸z bir hedefin yok veya var ama ne.
f -n 'b¸vTvCJk'¸ğ0 hakkında bir bil9'n y_k! AŞağıda kafanı 0 T rıstırr—rr^ıadan,
oldukÁa net ifadelerle birkaÁ tane hedef h'« -i verd fcd im. Hedef konusunu bilmiyorsan
anlamani| bi|i. _ n da F=3 pekiştirmeni sağlayacak bu ˆrnekleri dikkatle incele!
.—Ó lc hedef ˆrnekleri...
K¸Á¸
"BanMª1^301 olmak istiy_rum-" Bu bir nedef olamaz. Bu ancak bir k ^K^rardır.
"T¸rkiye'de bir banka yˆnetmek istiyo-
^— ^^^ /H o f 11 r
rum."
^it ˆr olmak istiyorum" bir karardır, "kardiyolog olmak 7sti'y-W´orum"birhedeftir-
" Futt> C& _'cu olmak istiyorum" bir karardır, "ı \\Q^Q top oynamak js;,i£3t'yorum"
bir hedeftir.
a*
km
k nethal*
Bu \ı&*^ bur|a benzer hedefler k¸Á¸k hedeflerdir. Yani beyin cerr^e^1-*11 olmayı
istemek k¸Á¸k bir hedeftir.
hedef ˆrnekleri... ^´^. ,1
"Beyi n" ^ naklini gerÁekleştirecek; ilk doktor 4navı k
'emek" b¸^^V¸k hedeftir. -->ª--• --/---•- n y
76
Herh .r-ı^ngi bir bankayı yˆnetmek, k¸Á¸k bir pptr barªrrr. Basına başkan olmay,
istemek b¸y¸k bir hedef-
77
Başa"
79
dem ki istediğim her şeyi (İnsani sınırlarım dahilinde) yapa bilecek donanıma sahibim, o
halde neden daha azıyla yet neyim ki? Neden grosmarket sahibi olmak varken, sı radar
bir bakkal olmayı tercih edeyim ki? Mantıklı ol ve d¸ştr seni bakkal olmaya iten nedir?
A) 1. GerekÁe: Grosmarket kurabilmem iÁin ˆnce bir bakkal aÁıp, işletmem ve para
kazanmam gerekiyor. Sonra kazandığım parayla işimi biraz daha b¸y¸t¸p, bir market
aÁabilirim! Bˆylece bu marketle ileride aÁacağım grosmarkete birikim yapar, işimi daha
da b¸y¸t¸r¸m... 2025 yılında da t¸m T¸rkiye'de grosmarketleri olan bir işletmeci olurum.
B) 2. GerekÁe: Grosmarfcet bizim neyimize, k¸Á¸k bir bakkal bize yeter. «orba paramız
Áıkar işte.
Eğer cevabın A şıkkı veya benzeri bir şeyse sorur yoktur. Ancak cevabın B şıkkına
benziyorsa, sana bir iyi b* de kˆt¸ haberim olacak.
Kˆt¸ haber: «ok ¸zg¸n¸m! Kısa bir zaman sone ., batacaksın.
İyi haber: Eğer batmazsan ˆm¸r boyu Áorba iÁece'
sin.
Hedef belirlerken, sˆz konusu piramitten bir n_ seÁip, ona ulaşmak iÁin bir de
program yapacaksın program %100 uygulanamaz; işte bu sebepten Pir^ seÁeceğin
noktanın altında kalacaksın. O halde ˆyle
80
Basan.
Ben D¸nyanın En Akıllı insanıyıtT1
d¸ğ¸ pek gˆr¸lm¸ş bir şey değildi. ,
Ahmet ise, saat sekize doğru aÁıyordu bakkalını. Biraz bulmaca Áˆz¸p veresiye
defterine karalamalar yaparak, kapının ˆn¸nde, k¸Á¸k bir sehpanın ¸zerinde sırtını g¸neşe
dˆnerek tavla atıyordu manav arkadaşıyla. En b¸y¸k hayali manavı tavlada mars etmekti.
Hava kararınca Ahmet'in y¸z¸nde ince bir tebess¸m oluşurdu. "Evine gidip sıcak bir
Áorba iÁmekten daha g¸zel ne olabilir ki?" derdi. Saat sekiz olunca kepenkleri indirir,
evinin yolunu tutardı. «orbasını iÁer iÁmez uyur, sabah da inanılmaz g¸Ál¸kte uyanırdı.
Karısı ona "Kalk, işe geÁ kalıyorsun!' dediğinde, duymazdan gelip bir yarım saat daha
uyurdu. En b¸y¸k keyiflerinden biriydi uyandıktan sonra biraz daha uyumak.
Aradan yıllar geÁti. Bakkal Vehbi, hedeflerine ulaştı, d¸nyanın en zengin elli işadamı
listesine girmeyi başardı. Vehbi KoÁ oldu.
Aradan aynı yıllar geÁti. Bakkat^Ahmet de hedeflerine ulaştı, manav Rıza'yı tavlada
mars etmeyi başardı. Ahmet Efendi oldu.
Uzun lafın kısası...
Faaliyet gˆsterdiğin sektˆr¸ iyi bileceksin. Ahn efendi (D) olmak istiyorsan "C"
noktasını, Vehbi KoÁ olmak istiyorsan, "Z" noktasını hedef almalısın ki her Şf rağmen
istediğin yere gelebilesin. Bunun başka da W lu yok. Var mı?
Zirve (Z)
Sektˆr Devi (A) Profesyoneller (B)
Normal d¸zeydekiler (C) Amatˆrler (D)
Hedefini y¸kselt. Yaptığın işte en iyi olmayı iste. D¸nyayı değiştir...
Unutma ki şansın hep %50. Sˆylenip duracağına bir Şeyler yap. T¸rk ekonomisini
beğenmiyorsan k¸fredip sˆy-enmekten vazgeÁ! «alış. Kendini yetiştir. Sonra gel, mali-ª
oaKanı ol, ekonomiyi d¸zelt... Şansın %50.
M¸dfm"EToyet teŞkilatım beğenmiyorsan, Emniyet Genel uıu on Şansın yine %50.
82
83
Basan -
Bir koltuk takımı yaptırmak iÁin ustaya sipariş verir-Anlaştıktan sonra bir miktar para
aldıktan sonra Áalış-S'n başlar. Usta, işi yaparken hep iş bitiminde alacağı
ın hayalini kurar. Koltukları teslim edince de, parası-geri kalan kısmını alır. O an, bir
emekÁi iÁin işin en g¸zel yanıdır. Halbuki aynı kişiye işin parasını peşin verirsen, s bir
t¸rl¸ bitmez. Bu her meslek dalında, profesyonel olmayan birÁok kurum iÁin geÁerlidir.
Peki neden bˆyle? «¸nk¸ usta işin parasını peşin olarak almış ve hayal edecek her şey
bitmiştir. Ta ki ¸st kattaki komşunuz: "Senin koltuklar bitince bir takım da ben
yaptıracağım" deyinceye kadar. Komşunuz bˆyle bir şey demişse, usta yeni bir hayal
moduna girecektir.
Bir iş adamı otuz sene ˆnceki bodrum kata aşık olmuş.
Ne g¸zel g¸nlerdi onlar. Ayağımızda pabuÁ yoktu. AÁ yatardık Áoğu gece. Sinemaya
gittiğimizde kral biz olurduk. Yevmiyemiz on liraydı. On lira b¸y¸k para o zaman. Yetmiş
beş liraya bir palto almıştım hani. Gıcır gıcır yanıyordu. B¸t¸n kızlar peşime d¸şm¸şt¸.
Daha heybetli gˆsteriyordu beni. Değişe değişe giyerdik. Kar yağınca, Áok soğuk olunca
paltoyla yatardım. «abuk eskidi palto. Bir g¸n kurusun d|ye sobanın ¸st¸ne attım, eteği
yandı. Mustafa'nın elinden gelirdi. Yaman adamdı. Nur iÁinde yatsın! Ya-a yaptı. Gel
zaman git zaman gˆz¸mden bile esir-9edığım paltom, elli yerinden yama yedi.
nın k akardl- Dˆrt klß ge«irdik Fatih sineması-
tosikiarşısındaki bodrum katta- En buy¸k haya|im m_-
e almaktı. Şimdi her şeyim var ama o zaman-
84
85
Başarı-
-ıtlu değilim. O g¸nlere geri dˆnmek iÁjn ki kadar rTIT\Tli vermeye hazırım.
AÁtık sefildik ama t¸m servet
Áok muti uy
Neyar311"*3''
. v<an adam o oldu: Neil ARMSTRONG. Do-AyailK^ <?* ; irdi Benim iÁin her
şey bitti artık, g¸-n¸nce bunalırca . ¸neşe Á,kayirn dedi. (Bu arada g¸neşe neşe
Áıkılma^ •*"
de Áıkılır...)
^ayaller gerÁek olunca işin tadı kaÁıyor. Ne n? Hayalimiz gerÁekleşmesin diye duamı
haVır!
M‚derrª kª yapalım o za-f edelim? TabÓ ª
^defler belirle. ÷yle haya! kur ki, gerÁekle*
Esnek ^ Ninai hedefini kastediyorum, ışın sonu-
mesi kolay o %m ^^ b, T¸rkiye istiyorsan, nihai e e n n¸ yani. ª*f?>*\apishaneleri
kaldırmak olmalı. Boyec: S d¸nyadaki tu^n dırdlğmda, Neii Armstrong g.b. buna J nop
cezaev.n. . bu sepin jÁjn basit bir şeydir Sˆz ton ^ girmezsin. ^jn kapatl|mas´n.
sağlamak, asla na^ı su hapisha^nanlamma gelmez. Bu sadece bir ba aerceklesm
^S1J^1^Q bir adım daha yaklaşman demew
Var; kaldırdın!
ki işin sonuna geldin. T¸m ne olacak? Eğer bunu başa
86
87
Bir g¸n¸n_ˆzetj:
Ben D¸nyanın En Akıllı İnsanıy^,
. ip Haili bir Áok program yap-belki ışªrte'?" _Q hımu b-,r--
program yapabilirsin ne
r 3 , ...u..-,,Cm n MRmall
program K¸ft¸m
prog-
p-o^^-'^S^^r-trC
ki
n rogramın
dım.
zamanda bir de vicdan ^.^^ kaydı yapar... namayan her madde iÁin bir başarısızım
, uaili ne biliyorsun,
Şimdi şu ana kadar program a .^^ Rendine .,şte
hepsini unut. Her şeye yeniden ªaş^ ^ program ha-
bu! Aradığım program bu." d>yeblleceÁfnan. Başkalarından
zırla! Sadece sen hazırla, sadece sen yazma_ programı-
yardım alsan da inanmadığın hiÁbir şe y ^ ^ kağ,da yaz.
na. Bu arada hayali program olmaz. Wiu ^
Birini evinde duvara as, birini de cebin
89
Basan
Diyelim ki yukarıdaki programı sen hazırladın. Art bir programın var. Ama program
k¸lt¸r¸n olmadığı jÁjn u gulayamıyorsun. Son aşamada uygulama kısmında takıldı
Uygulamaların aşağıda olduğu gibi programınla Áelişiy0, Her yeri değil tabii. Ekstra
şeyler yapmanı gerektirmeyen kısımlarına uyuyorsun. Mesela dinlenme zamanı
dinleniyor-sun.
Peki neden?
07:00 - 08:00 08:00 -17:00
Bir program uygulamak neden zor gelir insana? «¸n
k¸ sˆz¸ geÁen zaman dilimi bellidir. Saat 22:00 - 24:00
arası. Başı ve sonu var. Yani iki saatlik net bir kısıtlama var
Biri sana bu zaman diliminde bir şey yapmanı emrediyor
÷zg¸r olamıyorsun. :
Gˆrd¸ğ¸n gibi bir programın var ama uygulayamıyor-sun. Bˆyle bir program anlamsız
olduğu gibi, seni rahatsız ederek vicdan azabı duymana da sebep olacaktır.
Şimdi programı yeniden gˆzden geÁirelim ve onu uygulanabilir hale getirelim. Nasıl
mı?
işte bu!
insan her zaman mutlaka bir şeyler yapar. Ama iyi, ama kotu. Program, olmadığı iÁin
de ne yaptığın, pek bilmez. O halde, ˆnce, yapt.klarm, programa dˆn¸şt¸r ve ne-
iamalaÓ?m o'ron ^mm ^ulayan-yorsan, uygu-lamalarını programa dˆn¸şt¸r.
90
91
Basan •
_ku" d'ye
: .
devan, e,. Á¸nk¸ pragram,
´Q,, '
Saatini 06'00'ya kur, saat tam 06:00'da uyan ve Sa. u , ´Q,,' anda saat 06:00 ve ben
programıma
e,. ¸nk¸ rar
ˆyle yazıyor.
Saat tam 19:00'da eşine: "Sevgilim, şu anda senin le ilgilenemem Á¸nk¸ programda
TV izlemem gerektiği ya. zıyor. ‹zg¸n¸m!" de ve TV izle.
Saat 20:55'de bir arkadaşını ara ve "Hakan ben < anda dinlenmek zorundayım ve
hemen dinlenmeye geÁiy rum. «¸nk¸ saat 21:00 ve yaptığım programda dinle mem
gerektiği yazıyor" de ve hemen yan yat, dinlenmeye geÁ. Dinlen!
Saat 21:55'te bir başka arkadaşını ara ve "Merha dostum, nasılsın? Ben s¸perim acayip
dinleniyorum. Şir saat tam 22:00 olunca TV izleyeceğim. «¸nk¸ pTograır ˆyle yazıyor.
Neyse hadi kapatmam lazım. Lafı uzatı Program kaÁıyor." de ve devam et.
iddia ediyorum yukarıdaki programa en fazla iki dayanabilirsin. Belki de farkında
olmadan senelerce programı uyguladın. Ama ilk defa şuurlu bir şekilde ne1 tığını fark
ediyorsun.
Ne yaptığını ve ne yapmadığını fark edince, Ác arayacaksın. Eğer gerÁekten
samimiysen, sorunu mu Áˆzer ve programlı yaşamaya başlarsın.
- '•; •-'.•.-, -; • '
...ve
Madem ki bir zaman aralığında bir şeyler yapman istendiği zaman doğal bir tepki
veriyor, kendini kavanoza sıkıştırılmış bir balina gibi hissediyorsun, o halde bu sıkıcı
Áizelgeyi ˆzg¸rleştirdiğinde sorun Áˆz¸lm¸ş demektir.
Mesela programında 22:00 iÁin bir karar ver ve 22:00 - 24:00 arasında işinle ilgili
Áalışmana sadece 15 dakika ayırmaya Áalış. Program Áizelgeni "22:00 - 24:00 TV izle +
15 dakika konunla ilgili Áalış" şeklinde değiştir. Bˆylece iki saatlik bir s¸reyi tamamen
değil de, bu's¸renin toplam 15 dakikasını programlı bir şekilde işine ayırmış olursun. TV
yi iki saat kapatmak zor gelmesine rağmen, 15 dakika kapatmak zor gelmez insana. Ama
sakın bu s¸reyi abartma! Yani programa uyarak sadece 15 dakikanı dergi - gazete veya
kitap okumaya ayır. 16. dakikada bırak. «¸nk¸ programda ˆyle yazıyor. Bug¸n Áok keyif
aldın-sabu uygulamadan, yarın iÁin programını yeniden gˆzden peÁır. "22:00 - 24:00 TV
izle + 25 dakika konunla ilgili ca-"? 9'bi yap.
•19.00Allenle N9ili kısmı da aynı şekilde ilavelerle s¸sle. - <J1 :00 TV izle + 15 dakika
ailenle ilgilen." de.
kitap
Vaktiyle "9'1' olarak da "_6:__ ' 07:0_ uyu + 15
Seni bile hayrete d¸Ş‹recek so-
_yle bir hal alacak ki> bir 9¸n ilk başta , uygu|adlğ|n| gˆreceksin.
92
93
9,4
95
Ben de "Bu adamlar şu anda şampiyon olmak istemiyorlar herhalde" dedim ve geri
dˆnd¸m. ÷n¸m¸zdeki sezon tekrar gideceğim.
Bu arada İngilizce'mi geliştirmeye Áalışıyorum. «¸nk¸ seneye Barcelona'ya da aynı
teklifi yapacağım, Á¸nk¸ seneye Milan'a da, İnter'e de... aynı teklifi yapacağım. Kim bilir
belki onların referansı olunca, bizim ligden de bir kul¸p beni kabul eder...
"O halde beni bir defa genÁlerinizde de* yin, neler yapabileceğimi size gˆstereyim' cr
dim, yine kabul etmediler.
"HiÁ para pul istemiyorum, kul¸b¸n^ sadece bir saat seminer vermeme izin verin
dim onu da kabul etmediler...
• ,4 , ••
96
97
Başarı...
Gˆzden kaÁınlan bir dost.
Garip şu insanoğlu. «ok garip! Herkese verdiği sˆz¸ tuttuğu iÁin ˆv¸n¸r, ben acayip
merdim, d¸r¸st¸m falan der de, asıl tutması gereken sˆzleri tutmaz. Kendine verdiği sˆzleri
hiÁe sayar. «¸nk¸ kendine verdiği sˆz¸ tutmazsa kimseye karşı rezil veya mahcup
olmayacaktır. Gel gˆr ki asıl yanılgı bu işte!
Kendini ˆnemseyeceksin! Sen kendini sevmezsen, sen kendini ˆnemsemezsen, sen
kendine saygı duymazsan, sen kendine verdiğin sˆz¸ tutmazsan diğer insanlar senin iÁin
bunu niye yapsın ki?
Aynaya bak burnunu sev. Karma, kocana, oğluna, kızına bak, onları sev. Arabana,
evine, ceketine, anana, babana, kardeşine bak, onları sev. Sana ait ne varsa sev, sev, sev...
Ve g¸neşe bak, g¸neşi sev. O da senin Á¸nk¸. Bak, hiÁ aksatmadan gˆrevini nasılda
yapıyor g¸neş. Senin iÁin her g¸n yeniden doğuyor. D¸nya 24 saat ritimden hiÁ bir şey
kaybetmeden senin iÁin dˆn¸yor. Gezegenler, g¸neş sistemi, kuşlar ağaÁlar ne varsa
hepsi senin iÁin var. Emin ol ki bˆyle, dostum. Bir d¸ş¸nsene, sen ˆl¸nce b¸t¸n bunların
ne anlamı var? G¸neş doğmuş, g¸neş batmış, d¸nya dˆnm¸ş, ağaÁ yeşilmiş, siyahmış,
deniz kırmızıym/ş, ma-viymiş sana ne? Şimdi hayattasın ve hepsi senin. Kullan onları,
sahiplen!
Zor olanı yapıp başka/arma g¸veniyorsun!!!
99
Zengin iş adamı işsizliğin had safhada olduğu ˆır ¸lkede tesad¸fen karşılaştığı herhangi
bir genÁle
şaşan-
GenÁ adam hiÁ teredd¸t etmeden atladı... GenÁ Adam: Tamam hemen başlayalım.
işadamı: Sosyal bir insan olabilmen iÁin hafta
sonlar, d,l kurslarına, gece de resim ve gita kursla
na katılacaksın. a Kursıarı-
1 00-000 $ ma-
fedan,,:
ruz.
ı: Emin misin? Ge"S Adam: Elbette ki.
100
101
Şu ana kadar hiÁ ahşap ev yapmamış bir insan olduğunu varsayıyorum. "Ahşap bir
ev yapabilir misin?" desem, cevabın muhtemelen hayır olur. «¸nk¸ hiÁ denemedin ve
ayrıca ahşap bir ev yapılması gerekiyorsa Áevrendeki marangozdan destek almayı
d¸ş¸n¸rs¸n. Halbuki bir adada yalnız kalsan ve Áevrende hiÁ kimse olmasa, yani ahşap
evi kendin yapmak zorunda kalsan, bunu Áok rahat başarabilirsin. «¸nk¸ mecbursun,
yalnızsın ve yaşamak iÁin bunu başarmalısın.
‹niversite
sfizısvin¸
Başarmak
Bu metoda gˆre yazı yazma faaliyetlerimizi denetleyen sol beyin yazının d¸z haliyle
ilgilenirken, sağ beyin yazının aynada nasıl yansıdığını hayal edecek ve bˆylece bu
Áalışma yapılırken her iki lob da aynı anda harekete geÁ-roiş olacak ve bˆylece sekiz
yaşında toprağa gˆmd¸ğ¸n dahiliğine bir adım daha yaklaşmış olacaksın...
Bu egzersizler iÁin ˆyle her g¸n saatlerce zaman Ayırman gerekmiyor, aklına
geldikÁe yap! ‹Á - beş dakika. Ne bileyim işte, canın sıkıldığında karalama olsun diye
im-2a Bacağına, bunu yap gibi...
102
103
104
«aresizlik Mucizesi
Zirve Zamanı...
HiÁ trafik kazası atlattın mı veya hiÁ ˆl¸mle burun buruna geldin mi sen? HiÁ ˆl¸m¸n
o korkunÁ nefesini ensende hissettin mi? Hani soğuk sular boşalır, birden boğazın
d¸ğ¸mlenir, hani iÁin kalkar birden, tuhaf olursun. HiÁ bˆyle bir şey yaşadın mı?
÷l¸m korkusu insana, hayatını birkaÁ saniye iÁinde bir film şeridi şeklinde izleme
fırsatı verir. ÷l¸m korkusuyla tıpkı o film sahnelerinde olduğu gibi, t¸m hayatın bir şerit
halinde gˆzlerinin ˆn¸nden geÁer.
Toplam kaza anı beş saniye olmasına rağmen, otuz dakikada zor anlatacağın kadar
Áok şey d¸ş¸nm¸ş olmanı neye bağlıyorsun? «ARESİZLİK PSİKOLOJİSİ...
÷l¸m korkusu yaşayan insanlar inanılmaz yorulurlar. Fakat yorgunluktan Áok,
yaşadıkları duyguya korku derler. O iş ˆyle değil! Bir anda halsiz d¸şmene korkun değil,
beynini zorlaman sebep olmuştur. G¸nde sekiz saat Áalışan bir insanın, on altı saat
Áalıştığında yorulması gibi.
«aresiz insan, beynini alışıldık oranların dışında bir y¸zdeyle kullanır. Mesela Áaresiz
zamanlarda ˆyle yalanlar sˆyleriz ki, şeytan bile maşallah der.
O halde; kendini normal zamanlarda da Áaresiz his-sedebilirsen, beynini s¸rekli y¸ksek
oranda kullanırsın. Kısa bir zaman sonra sˆz konusu y¸zdeye alışan beyin, sen ˆzel bir
Áaba sarf etsen de etmesen de hızlı Áalışır.
107
«aresizlik Mucizesi
Kendini Áaresiz hissedip, zirveye Áıkmak istiyorsan her zaman tek Áare olarak
kendini gˆr. Birilerine g¸venmek yerine, ˆnce kendine g¸ven. Bir karar vereceğin zaman
elli insana danışıp kendine hiÁ danışmıyorsan sorun var demektir. Unutma! «are sensin.
O işi senden başkası Áˆze. mez. Haydi şimdi Áˆzme de gˆrelim.
«aresizlik adama ampul icat ettirir
Atat¸rk'¸n başarılı olmasının altındaki sır da esasında başarılı olma mecburiyetinde
gizlidir. Yani brr Áaresizlik sˆz konusudur. Tek Áarenin kendisi olduğuna inanan Atat¸rk,
Kurtuluş Savaşı'nda inanılmaz bir deha sergilemiştir. Ulusal m¸cadelenin ˆnderliğini
yaparak m¸kemmel bir organizasyonu ortaya koymuştur.
Yine İstanbul'un fethi sırasında havan topunun ve y¸r¸yen kulelerin icadı da bir
Áaresizliğin akıl almaz ¸r¸n¸d¸r.
II. D¸nya savaşında susuz Áalışan motorun icadında da Áaresizliğin g¸c¸ t¸m
Áıplaklığıyla gˆzler ˆn¸ne serilmiştir.
Edison'un karanlıktan korkan bir adam olduğunu biliyor muydun? Edison karanlığı
aydınlığa Áevirebilecek tek insanın kendisi olduğuna inandı. «aresizdi ve başarmak
zorundaydı.
Satılmaz ki alasın! Stok mtok yapasın...
Telafisi asla m¸mk¸n olmayan bir mefhum: Zarnan Gitti mi gitmiştir. Geri getirmek
imkansızdır artık. Ne
. kj bu kadar ˆzel bir ˆneme haiz olan bu mefhumu, ina-' ı^az derecede hunharca
harcayabiliyoruz. Timsah gibi n t Áenemizi aÁarak saatlerce TV izleyebiliyoruz. Hem de
hjc d¸ş¸nmeden, ne verip ne aldığımızı hiÁ hesap etmeden.
Hesabını bileceksin. Muhasebeni iyi yapacaksın! Sadece TV izlerken değil, her
zaman. Şu anda bile. "Ne veriyorum, ne alıyorum" HiÁ d¸ş¸nd¸n m¸, her yaptığın iş iÁin
bir zaman harcadığını? HiÁ d¸ş¸nd¸n m¸ hiÁbir yerde satılmayan zamanını neye karşılık
harcadığını? Sor kendine; şimdi sor: Ben şu anda ne veriyorum, ne alıyorum! Eğer bu
ticaretten memnun değilsen kapat kitabı git. Daha k‚rlı bir yatırım yap!
ABD'de bir okulda yapılan araştırmaya gˆre haftada 24 saat TV izleyen bir ˆğrenci
grubunun 14 saat TV izlenmesi sağlanıyor. SonuÁ: Okuldaki şiddet %25 nispetinde
azalıyor. Demek ki zaman verip yerine şiddet alıyorsun. Var mı bˆyle bir ticaret?
Katrilyonlar verip alamayacağın saatlerini ver, şiddeti al!
Zaman, kıymeti ancak bitince anlaşılan korkunÁ bir hazine. T¸m insanlar bu konudan
saatlerce konuşmalarına rağmen, zamanın ne kadar kıymetli olduğundan dem
vurmalarına rağmen, maalesef uygulamada yetersiz kalmaktadırlar.
Okey, pişti, 51 masalarında her nedense oyun bi-^ceye kadar saatle ilgilenen hiÁ
kimse yoktur. Oyun biter,
veden Áıkarken t¸m oyuncular ağız birliği etmişÁesine ceyvah saat 12 olmuş" diye
sˆylenir. Halbuki 5 dakika ˆn-qih Ó Saate bakmıs fakat kafasını kuma gˆmen deve kuşu
1 AÁmıştı o korkunÁ gerÁekten...
108
109
'im
Ben D¸nyanın En Akıllı insaniyi
Áaresizlik Mucizesi
ZAMAN İŞTE...
Zaman geÁiyor. Şimdi gˆzlerini kapat ve gidebildiğin kadar gerilere git, ¸Á yaşına,
beş yaşına... Su birikintilerinde ¸st¸n¸n Áamur olmasından, ¸t¸n¸n bozulmasından endişe
etmeden sek sek oynadığın g¸nleri d¸ş¸n. Misket oynarken aldığın keyfi, ilk aldığın
oyuncağını hatırla. Sana "bir şarkı sˆyle" dediklerinde, hiÁbir kaygı taşımadan avazın
Áıktığı kadar y¸ksek sesle sˆylediğin şarkını hatırla...
AÁ gˆzlerini. Şimdi kaÁ yaşındasın on beş mi, otuz mu, kırk beş mi, yoksa altmış mı,
hangisi? Şimdi sˆyle gˆz¸n¸ kapatıp aÁmandan daha hızlı geÁmedi mi zaman? Peki o
g¸nlerden geriye ne kaldı? Bir kırık misket.
Unutma! Gˆz¸n¸ bir daha kapayıp aÁacaksın ve ˆmr¸n bitmiş olacak. Belki o zaman
elinde kırık misketin de olmayacak! Olsa da ne Áıkar ki zaten?
Bir akşam ¸st¸ geldin ve g¸n batmadan gideceksin...
Zaman Makinesi
Zaman bˆyle işte. Peki hedefin ne ve ne kadar zam3' nın var? Diyelim ki 2015 yılında
Başbakan olmak istiy_r' sun? Şu anda 2002 yılındayız ve on ¸Á senen var.
Artık başarabileceğini biliyorsun, şansın %50. İdealine ulaşabilmen iÁin ihtiyacın olan
tek şey zamanı sıkıştırmak ve Áaresizlik psikolojisine girmektir.
Reel olarak on ¸Á senen olmasına rağmen bir senen varmış gibi d¸ş¸nebilirsen iş biter.
2015'te başbakan olursun.
Peki ama nasıl? Soru bu!
Cevap: Takvimini on iki sene ileriye al, yıl 2002 değil 2014 artık. Son bir seneye
girdin, seneye başbakansın, haydi buna inan ve sonra uyu da gˆreyim seni.
"Peki buna nasıl inanacağım?" İşte ikinci soru ve asıl ˆnemli olan soru da bu zaten:
"Buna nasıl inanacağım?" G¸nl¸k hayatında k¸Á¸k değişiklikler yaparak, bunun iÁin bir
alt yapı hazırlamalısın. Mesel‚ saatini on dakika ileri alarak başlayabilirsin. Hemen yap.
Yarın akşam sekiz haberlerini izlerken saatine bak, tebess¸m ederek şunu sˆyle
"T¸rkiye'nin saati yine on dakika geri kalmış." Artık kendine ait, başkalarının kurmadığı
ve kullanmadığı, sadece sana ait olan bir saatin var. Başkaları ne derse desin, sen kendi
saatine inan!
Saatini on dakika ileri alman, artık hiÁbir randevuna
QeÁ kalmayacağın anlamına geliyor. Tabi eğer inanmayı
_aşarabilirsen. Herhangi bir randevuna karşı tarafın verdi-
9' saate uyarak gideceğine, kendi saatine gˆre gidersen,
s_z konusu randevuna on dakika ˆnce varır, randevuna ve
Aşacaklarına konsantre olursun. Ben ˆyle yapıyorum
esela. Konferanslarıma her seferinde on dakika ˆnce gi-
lp arat>amın iÁinde, hitap edeceğim kitleye ve konuşacak-
110
111
112
113
6. Bˆl¸m
Karar Verme.
Karar vermeden su bile iÁemezsin!
114
Karar Verme...
Yeni bir karar.
Bir şeyler değişsin artık. Yeni kararlar al, yeni kararlar ver, bir şeyler yap!
Kararlarını artık kendin ver! Takviminin hangi yılı gˆs-Iterdiğini de kendin belirle.
(D¸ş¸nsene, doğuyorsun, ailen [seni sevgiyle adeta boğuyor.) Zaman geÁiyor... ÷yle aşırı
[bir sevgiyle y¸kleniyorsun ki artık onlar olmadan hiÁbir şey yapamıyorsun. B¸y¸d¸kÁe
bu sevgiyi ˆdeyebilmek iÁin sen sevgiyle boğuyorsun onları. Kendi başına karar
veremiyorsun, her şeyi onlara danışıyorsun. Zaman geÁiyor, daha da b¸y¸yorsun,
b¸y¸d¸kÁe hep bir danışmana ihtiyacın oluyor. Ailen yoksa mutlaka bir arkadaşına
soruyorsun. Sonra da bir g¸n yalnız kalıyorsun. Kimsesiz ve Áaresiz... Danışacağın kimse
olmuyor, ağlıyorsun. Hayır, bˆyle değil... Senin ˆzg¸r bir iraden var artık.
Yapacağın iş ne olursa olsun, insanların fikrini al, sonra kendi kararını kendin ver.
Unutma ki seninle ilgili en iyi karı senden başkası veremez ve senin en iyi dostun
ş¸phesiz sensin, k¸s olduğun sen. HiÁ takmadığın, adam yerine bile koymadığın sen.
Kendi iÁ sesini dinle, kendine kulak ver. Ne diyorsa iÁindeki adam, onu yap! Vur elini
masaya ve yanlış bile olsa kendin karar ver, sana ait bir karar...
117
Karar
Verme.••
Yazık oldu... J
Bir g¸n bir mağazaya gitmiştim. ‹Á genÁ ge|, di. İÁlerinden birisine bir pantolon
alacaklardı. Sˆ^ konusu genÁ iÁeride pantolonu denerken dışarıdaki-ler kendi aralarında
şˆyle bir karar verdiler: Pantolon nasıl olursa olsun Áok iyi olmuş diyelim. «¸nk¸ işimiz
Áok acil. Bu esnada, sanki iki tane uzun boy soba borusunu bacağına geÁirmiş bir
korkuluk gibi karşımıza dikildi pantolonu alacak olan genÁ. Arkadaşlarına manken
duruşuyla g¸l¸ms¸yordu. Pantolon tek kelimeyle iğrenÁti.
- Nasıl oldu?
- Oooo s¸per! Yani bir adama pantolon bu ka
dar yakışır. Sanki sana ˆzel dikmişler, hemen al!
Diğeri hemen atladı:
- Valla bence de... Şu estetiğe bak!
Sˆz konusu genÁ bu sˆzler karşısında Áok mutlu oldu ve hemen pantolonu sardırdı.
Fiyatını bile sormadı. Arkadaşları sevdiği iÁin aldı!
Kendi iÁin değil sadece arkadaşları iÁin aldı o iğrenÁ pantolonu. Oysa tam karşısında
duran kocaman aynaya tek bir defa bile bakmayı akıl etmedi.
Bana bak dostum, başarılı olmak istiyor musun? Kendi kararını kendin vereceksin.
Takvimini, saatini,
karını, kocanı, işini, g¸c¸n¸, okulunu... kendin
belirleyeceksin. Bırak, başkaları ne derse desin! Sen
bildiğini oku ve -tekrar ediyorum- asla unutma! ki:
"Seni, senden Áok hiÁ kimse sevemez."
Arkadaşım iÁin ˆl¸me giderim
"Arkadaşım iÁin ˆl¸r¸m!" diyorsun, "Onun iÁin ¸Á g¸n ¸Á gece uyumam. Onun iÁin
her şey yaparım!" diyorsun da neden kendin iÁin kılın bile kıpırdamıyor. Sen kendini
hiÁ sevmez misin be adam?
Kabul etsen de etmesen de, senin en iyi dostun ken-dinsin. Bir arkadaş grubunda
olduğunu d¸ş¸n ve karşında duran aynaya bak. Yanındaki insanların hepsini aynada gˆr!
Biraz sonra yanındaki arkadaşlarından birisinin gittiğini d¸ş¸n! Herkesi tek tek gˆnder ve
aynaya tekrar tekrar bak. Her seferinde birileri aynadan Áıkıp gidecek ama sen asla
Áıkamayacaksın aynadan. Her baktığında aynada sen kayıtsız şartsız var olacaksın.
Kendinden kaÁamazsın, kendini asla bırakamazsın. Bu en sadık dostuna hak ettiği değeri
ver! Sˆylesene seninle birlikte mezara başka kim girer? Yalnızsın ˆyleyse, kendinle barış
ve kararlarını kendin ver; sen varsan her şey g¸zel ve anlamlı, sen yoksan her şey boş.
G¸neş bile...
Tekrar başa dˆnelim. Hedef 2015 yılında TC. Başbakanı olmak. "Ben başbakan olmak
istemiyorum" diye mırıldanıyorsan, hala d¸z bakıyorsun demektir. Ben "başba-
118
119
Karar Verme.
Minik bir anı
Yıllar ˆnce bir sevgilim vardı. Bakkaldı. Her sabah saat 06:15'te bakkalı o aÁardı. Ben
de sabahın o saatinde kalkar, ona eşlik ederdim. Gece saat ikide de yatsam, ¸Áte de
yatsam, saat filan kurmadan sabah 05:30'da kendiliğimden uyanırdım. Sadece Cumartesi
g¸nleri bakkalı, kız arkadaşımın babası aÁardı ve ben o g¸n saat on ikiden ˆnce
uyanamazdım.
Sevgilimi gˆrmek benim tek hedefimdi ve beni uyandıran, ona olan aşırı tutkumdan
başka bir şey değildi.
Uykuların kaÁmalı...
Eğer hedefin uykularını kaÁınmıyorsa sorun var demektir. Ya hedefin yanlış, ya da
hedefine inanmıyorsun. Hangisi? Yeniden d¸ş¸n! Hedefin en az sevgilin kadar Áekmeli
seni, onun iÁin nasıl uykusuz kalıyorsan, hedefin iÁin de ˆyle uykun kaÁmalı.
Hızlı Karar Verme
İnanılmaz yavaş karar veriyorsun. Ayakkabı almaya gidiyorsun, on saatte karar
veriyorsun. Bazen toplam iki şey arasında seÁim yaparken bile dakikalar, saatler kaybe-.
diyorsun. Neden bˆyle? «¸nk¸ hata yapmamak iÁin konuyla ilgili t¸m bildiklerini gˆzden
geÁirmek zorunda kalıyorsun. Bu s¸renin uzun olması bilgilerinin değerlendirilme
aşamasının karmaşıklığındandır. Karmaşık Á¸nk¸ sen kendi kriterlerine gˆre
değerlendirme yapmıyorsun. T¸m tanıdıklarının doğru-yanlış kriterlerini gˆzden
geÁirmek zorunda
120
121
Karar Verme...
ben m¸kemmelim diyen birinin, beynini boş işlerle meşgul etmesini bekleyemezsin.
Kendine g¸venen insan, ilk başlarda birkaÁ yanlış karar verse de, kararlarının kendine ait
olması nedeniyle mutlu olacaktır.
Her şeye ve herkese saygılı ol! HiÁ olmazsa başkalarının sˆylediklerine olan saygın
kadar, kendi sˆylediklerine de saygın olsun. Kendini de dinle!
İnsan, bir sorunu olduğunda, sˆz konusu sorunu hep başkası Áˆzs¸n diye bekler ve
Áoğunlukla kendisi konuyla ilgili bir fikir ¸retmeden, başkalarının fikirlerini alır ve
uygular. Durum bˆyle olunca da kendisine danışılan kişi, pek fazla bir d¸ş¸nme Áabasına
girmez. «¸nk¸ bilir ki, ona inisiyatif veren insan, zaten d¸ş¸nmemekte ve sˆyledikleri her
zaman kabul gˆrmektedir. Genelde saatlerce ahkam kesilir, danışılan kişi tatmin olur ama
sorun bir t¸rl¸ Áˆz¸lmez.
Git herhangi birine, herhangi bir konuda danış. Nasıl anında bir otorite kesileceğini
hayretle gˆreceksin. İnsanlar konuşmayı severler. Hele de birileri dinleyecekse.
Dinlemediğin halde saatlerce konuşan bir dolu insan varken, dinleyeceğini sˆyleyip haydi
konuş dediğinde neler olacağını d¸ş¸nebiliyor musun?
Kendinle ilgili bir karar vereceğin zaman, bu konuyla ilgili senden başka bir karar
mercii olmadığına ve son sˆz¸ senin sˆylemek zorunda olduğuna şartlan. Sadece karar
verirken değil, sana ait bir işi yaparken de, ˆncelikle o işi yapacak insanın kendin
olduğunu d¸ş¸n.
123
Karar
Verme...
On beş yıllık emeğinin dˆrtte ¸Á¸ halen cebindeydi. Onu da bir arsaya yatıracaktı.
Herkes ˆyle sˆyl¸yordu. İstanbul'da toprak al. Arkadaşları ona tam dˆrt tane alternatif
sundular. İkisini hemen eledi. Geriye karar vermesi gereken sadece iki arsa kaldı.
O bˆlgenin bu konudaki en bilge adamına, Rıfat amcaya gittiler. Rıfat amca ezelden
beri emlak işiyle uğraşıyordu. Kahvede okey oynarken buldular Rıfat amcayı. GenÁ
adam Rıfat amcanın yanma oturdu ve durumunu anlattı. Ara sıra yanındaki arkadaşı da
devreye girip genÁ adamın konuşmasına yardımcı oluyordu. «ayını hˆp¸rdeterek
konuşmaya başladı Rıfat amca: "Bahsettiğin arsa şu Atat¸rk Bulvarının altındaki arsa
mı?" dedi. Evet dediler. GenÁ adamın arkadaşı, nasıl bildi gˆrd¸n m¸ anlamında bir y¸z
hareketi yaptı. Rıfat amca devam etti. Yeğenim o arsayı sakın alma! Belediye istimlak
edecek b¸t¸n paran boşa gider. Ama sana da yardımcı olmam lazım." «ayından bir yudum
daha aldı ve: "Ben sana şu tepenin arkasındaki arsayı ˆneririm. O arsa benim. Yabancıya
gitmesin diye yedi yıldır saklıyorum. Fiyatı da senin alacağın arsayla hemen hemen
aynı." dedi.
Gidip arsaya bakmadı bile genÁ adam. «ok mutluydu. En azından yanlış bir karar
vermediğini biliyordu. «¸nk¸ bˆlgenin en deneyimli adamına danışmıştı. Ertesi g¸n tapu
dairesine gidip satış işlemlerini yaptılar. "Yok pahasına verdim sana arsayı. Ama iÁim
rahat, hiÁ olmazsa yabancıya gitmedi. Hadi hayırlı olsun!" dedi Rıfat amca. Herkes
mutluydu, helalleşip ayrıldılar...
124
125
Karar Verme...
Egzersiz Zamanı Karar verme egzersizi...
Hızlı ve doğru karar vermek istiyorsan, ˆnce basit kararları hızlıca vermeyi
denemelisin. Bu akşam sinemaya mı gitsem tiyatroya mı? Bˆyle bir ikilemde bile
saatlerce d¸ş¸nen insanlar var. Madem karar veremiyorsun, o halde ikisi de senin iÁin
keyifli olacak işler. Herhangi birini seÁmekle asla hata yapmış olmayacaksın. Bu konuda
Áok hızlı karar vereceğini sˆyle. Sadece şunları değerlendir. En son sinemaya mı gittim,
tiyatroya mı? Cevap neyse anında tersini yap. En son sinemaya gitmişsen, bu akşam bir
değişiklik yap, tiyatroya git. Bug¸n sˆz konusu film veya gˆsteri hakkında başkalarının
fikirlerini değerlendirmeden karar ver. Konumuzla Áok fazla bir ilgisi yok ama bazen
başkalarının beğenmediği bir filmi sen Áok beğenebilirsin. Ancak herhangi bir filme
veya gˆsteriye giderken, referans tuzağına d¸ş¸p peşin h¸k¸mle, bu film kˆt¸ym¸ş,
Mahmut ˆyle sˆyledi, diyerek gidersen, hem o akşamı berbat edersin, hem de o filmden
hiÁbir zevk almazsın. Ve kim bilir belki de o gece bir başyapıta hakaret edersin.
Ayakkabı alacaksın. Hızlı karar vereceğine inanarak (bu inanÁ desteği
konsantrasyonunu artırmak iÁindir), mağazadaki ayakkabıları Áok seri bir şekilde
gˆzlerinle s¸z. Onlarca alternatifi anında yok et ve sadece iki veya ¸Á Áift ayakkabıya
yoğunlaş. Onları yeniden gˆzden geÁir. Hatice'nin veya Leyla'nın ne diyeceğini
d¸ş¸nmeden karar ver. Şu anda burada beğendiğim iki ayakkabı var ve ben bunu
seÁiyorum Á¸nk¸ bu ayağımda daha iyi durdu ve diğerine gˆre derisi daha yumuşak.
Bunu alıyorum.
126
127
Verme...
÷nce basit kararda hızlı olmayı ˆğrenmek zorundasın. Eğer bunu başarırsan,
bilinÁaltındaki adam anında olumlular hanene Áentikler atar. Zaman geÁer ve ˆnemli
kararlar vermen gerektiğinde, kendi kendine "Ben zaten t¸m kararlarımı hızlı bir şekilde
kendim veririm." der ve anında karar verirsin. Bˆylece bilinÁaltm kendi kararlarını
kendin verebilmen iÁin sana destettTolacaktır.
Risk almadan yaşamak kadar keyifsiz bir şey tanımıyorum...
Yanlış karar vermekten korkma. KorktukÁa daha fazla yanlış yapacaksın. HiÁ
kasılma, sen kolay kolay yanlış yapmazsın. Ayrıca her zaman yeni bir Áıkış yolu mutlaka
vardır. O halde vereceğin karar yanlış olsa bile durumu tekrar toparlayabilirsin. Yeter ki
yaptığın yanlışları, bir dahaki sefer daha doğru d¸ş¸nmeliyim şeklinde değerlendir.
HiÁbir zaman, (sen hayatta olduğun s¸rece), her şey bitmiş olamaz. Sen varsan mutlaka
Áˆzersin. Unutma; sen ˆncelikle kendini yˆnetmek iÁin geldin d¸nyaya.
Fazladan bir danışmanın daha olmuş olacak fena mı?
İnsanları sonuna kadar dinle ama son sˆz¸ mutlaka
kendin sˆyle. Unutma seni senden Áok hiÁ kimse
sevemez. Senden başka hiÁ kimsenin senin geleceğini
doğrudan yˆnlendirmeye hakkı yoktur. Buna inan.
Bu ilk başta egoist bir yaklaşım gibi gˆz¸kse de,
aslında hiÁ ˆyle değil. Bu yaklaşım sadece objektiflik
kazandırır sana. Eskiden on kişiye danışırken,
şimdi on bir kişiye danışmış olursun. Fena mı?
128
7. Bˆl¸m
Ben D¸nyanın En Akıllı İnsanıyım
G¸neş, "Ben sıcağım" derse / asla ukala olmaz...
Ben
D¸nyanın
En Akıllı insanıyım
sunda ikna edebilmek iÁin iki ay uğraşmışlar. Demek ki dedim, bir adama 40 g¸n deli
dersen gerÁekten deli olur. Q halde bunun tam tersi de doğrudur: "Bir adama 40 gQn
akıllı dersen o da akıllı olur."
D¸ğ¸m Áˆz¸lm¸şt¸, birileri bana "Sen akıllısın!" diyecekti. Ama kim? ÷yle bir enayi
yoktur herhalde. Delisin derler de, akıllısın demeye dilleri varmaz.
Kim gelir de her g¸n durduk yerde bir adama sen akıllısın der ki? Tam umutlarım
kırılmak ¸zereyken, bir an durdum. İÁimdeki adam konuşmaya başladı: "Yahu kardeşim
niye birini bekliyorsun, ^Óu zaten psikolojik bir şartlanma değil mi? Kendi kendine
yapabilirsin. Sen sˆyle sen inan, sen sˆyle sen inan, kendine inan, kendine inan!"
Hemen elimdeki kağıda yazmaya başladım: "Ben akıllı bir insanım. Ben en az
sınıftakiler kadar akıllı bir insanım." Bunu yazarken dayanamayıp bazen g¸l¸yordum, ama
iÁimdeki adam izin vermiyordu g¸lmeme. "Devam et, sen g¸lersen, sen inanmazsan hiÁ
kimse inanmaz, iyice komik olursun. Devam et!" diye mırıldanıyordu.
O g¸nlerde anladım. G¸l¸nÁ olmak da bir ter-cihmiş meğer...
Devam ettim. Bir ay geÁti, artık g¸lm¸yor, sadece g¸l¸ms¸yordum. İnanmaya
başladım. İÁimdeki adam tekrar mırıldandı. Biraz daha abartmalısın "Ben Áok
akıllıyım-" filan demelisin dedi. O dedi ben yazdım. "Ben Áok akıllıyım." YazdıkÁa
y¸r¸y¸ş¸m, insanlara bakışım ve hareket-
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
1 45
Ben D¸nyanın En Akıllı insanıyım
Nihayet bir barın ˆn¸ne geldiler. Tito sordu: "Şimdi biz buraya girebilecek miyiz?" Avazı
Áıktığı kadar 'biz artık ˆzg¸r¸z' diye bağırdı Lucianno. İÁeriye girdiler. İÁeride sızmış
kalmış ¸Á - beş adamla kasanın başında uyuyakalan barmenden başka kimse yoktu. Bir
masaya oturdular.
Bir ara Lucianno'nun gˆz¸ masanın yanındaki aynaya ilişti. Hapisten Áıkarken yaptığı
gibi.yeniden mırıldandı, "Vay bee." SaÁları bembeyaz olmuştu, y¸z¸ buruş buruştu.
Yaşlanmıştı Lucianno. Tebess¸m¸ne aradan sızan birkaÁ damla gˆzyaşı karıştı. "Barmen
bize iki bira getir." diyebildi titrek bir sesle. Barmen yerinden fırlayıp biraları getirdi. Bir
adamın iki bira istemesinin sebebini bilmiyordu. Bilmesi de gerekmiyordu, bilmek de
istemiyordu zaten. Biraları bıraktı ve kuş t¸y¸ kasasına geri dˆnd¸.
Lucianno omzundaki dostunu bardağın iÁine attı. İÁtiler. Tito'da iÁti. İÁtikÁe
keyiflendiler. Bir ara Tito, bardaktan fırlayıp masanın ¸zerinde dans etmeye başladı. Elini
y¸z¸ne koyup masanın ¸zerine abanmış olan Lucianno b¸y¸k bir gururla kendi yetiştirdiği
dostunun dansını izledi. Bir an durdu ve 'ne g¸nlerdi be Tito' dedi. Dertleştiler, biraz sonra
yine dans etmeye başladı.
Tito dans ediyor, Lucianno korkunÁ bir keyifle bu muazzam manzarayı izliyordu.
Bunu mutlaka birilerine anlatmalıydı. İyi bir şey yapmanın belki de en keyifli yanıydı
onu biriyle paylaşmak. Ama Lucianno bu keyfi 17 sene hiÁ yaşamadı.
÷zg¸rl¸ğ¸n¸n bu birinci g¸n¸nde, yıllarca gizli tuttuğu bu b¸y¸k ve onur verici sırrı
birileriyle paylaşmalıydı. Etrafına baktı, barmenden başka kimse yoktu. 'Barmen,
barmen!' diye seslendi. Barmen yarı uykulu, Lucianno'nun masasına geldi. Lucianno dans
eden Tito'yu işaret ederek, b¸y¸k bir heyecanla "Barmen şuna bir baksana, şuna bir bak..."
dedi. Barmen sessizce parmağını Tito'nun ¸zerine gˆt¸rd¸. "«ok affedersiniz beyefendi!"
diyerek karıncayı ezdi...
Lucciano iÁin Tito, en b¸y¸k dosttu, 17 yıllık emekti. Barmen iÁinse ˆylesine bir
bˆcekti.
Herkesin karıncasına saygı duy ve asla unutma! Herkesin karıncası en ˆnemlidir...
146
147
Ben D¸nyanın En Akıllı insanıyım
148
149
8. Bˆl¸m
Asla VazgeÁme!
Suya 10 metre kala susuzluktan
ˆlmek kim bilir ne acıdır, ama ˆlen
hiÁbir zaman bunu bilemez.
:;',a VazgeÁme!
Ne olursa olsun asla vazgeÁme!
Gˆzlerini aÁtığında Áˆl¸n tam ortasındaydı. Fidye iÁin yanlış adamı kaÁıran mafya,
sanki intikam almak istercesine genÁ ve suÁsuz adamı, Áˆl¸n ortasında ˆl¸me terk edip
kaybolmuştu. İnanılır gibi değildi. Epeyce bir şaşkınlıktan sonra d¸ş¸nmeye başladı genÁ
adam. Aklına hen¸z dˆrd¸nc¸ sınıfa giden on bir yaşındaki oğlu geldi. Oğlu uzaktaydı ve
yaşadıkları kasabada yapayalnızdı.
GeÁen yıl bir trafik kazasında karısını kaybetmişti. Oğlu iÁin, onun geleceği iÁin
yaşamak zorunda olduğunu biliyordu. Bunları d¸ş¸n¸nce y¸z¸nde bir intikam ifadesi
oluştu. Bekle beni yavrum geliyorum, senin iÁin yaşayacağım, seni asla yalnız
bırakmayacağım dedi...
G¸neşin battığı yˆne doğru y¸r¸meye başladı. Y¸r¸d¸, y¸r¸d¸, y¸r¸d¸... AÁ ve susuz tam
¸Á g¸n y¸r¸d¸. Umutlan bitmek ¸zereydi. ‹Á g¸nd¸r bir vahaya ulaşamamıştı. Kararlıydı,
yavrusuna kavuşacaktı, vazgeÁmemeye yemin etti. Y¸r¸d¸. B¸y¸k bir inanÁla y¸r¸d¸.
Susuzluktan Áatlayan dudaklarından akan kanı eme eme y¸r¸yordu...
Birden muhteşem bir şey oldu ve bir vaha gˆrd¸, yaklaştı. Kurtuldum, geliyorum
yavrum diye diye koşmaya başladı. Vahanın yanına geldi, su diye elini daldırdığı şeyin
kavurucu sıcağı adeta bir serap
153
VazgeÁme!
Sadece iyi niyetle sˆylenen bazı sˆzler:
• Bu işten vazgeÁ. Bˆyle bir şey olsaydı Japonlar
yapardı.
• Kim yapmış ki sen de yapabilesin!
• Sen ona uyma! O deli.
154
155
Asla VazgeÁme!
iş bˆyle gaz lambasıyla falan ßey yapacağım ki d¸ğmeye
u| jcat edj|dj
Adamın biri Áıktı: olamayacak, ben ˆyle basacaksın, ışık olaca*
SonuÁ; d¸nya değiş*1-
,p Kendini hafife alma. Yaz, Áiz, yap,
Şimdi sıra sena<jnsan|ara en faydalı olmak iÁin Áalış,
¸ret; bir eserin ols"n; Dediğin, insanlara zarar veren ne
Buna g¸c¸n var. ´eğ D¸nyayı değiştir...
varsa değiştirmeye, gel"?
Fn Akıllı İnsanı olarak, insanların kendi-Ben D¸nyanın ti a||Ş||mış
duş¸nce kalıplarını yık-
ni keşfetmesi noktp insanların başkalarına ˆzenmesini
maya Áalışıyorum. B > senjn jÁjndekj enerjiye ulaşmanı
anlamsız buldugurrı iv 'başaracağım. Durma, sen de tut
arzu ediyorum ve DU ¸ , 0|sun d¸nya denen bu al-
bir kˆşesinden, yaşama^ y tın yumurtanın.
Bilen bilir-
• ^A^Q ulaşmak başka şeye benzemez. B¸y¸k bir heae ^^ ka|,rsın... Cam kırıklarıyla,
Acı Áekersin, aÁ Kan ş yo|lardan koşarak geÁmek zo-Áakıl taşlarıyla dona rÁa|anmış
ayak|arınla tuz tarlaların-runda kalırsın. Sonra/j,ir. Bataklıklar Áıkar karşına bazen, dan
geÁmen 9ereKecoğU vazgeÁer Áekilir bu zorlu, bu vi-dayanmak g¸Á olur. v Ka,an|ar
her geÁen g¸n biraz daha
rajlı, bu tirajlı y_'Jar'n ya da kalanlar mutlaka kazanırlar,
azalır. Sonunda kaıa ^ adam|ar, dani diye anarlar...
Sonra da yoldan Áekıie'
156
157
Asla VazgeÁme!
Dershane ve kolejlere gitmeye karar verdim. Bulabildiğim kadar dershane telefonu ve
adresi buldum. O dershane senin, bu dershane benim, koşturmaya başladım. Onlarca
dershanenin kapısını Áaldım. Y¸zlerce insanla gˆr¸şt¸m. Her seferinde insanlar
değişmesine rağmen, cevap asla değişmiyordu. Tek kelime: HAYIR.
Dershane gˆr¸şmelerine gidecek yol param dahi kalmamıştı. Gˆr¸şmelere otostop
yaparak gidiyordum. Minib¸se veya metroya binebilmek iÁin ne acılar Áekmiştim. En
b¸y¸k hayalimdi, parasını vererek minib¸s¸n arka koltuğuna oturmak. Her defasında şofˆre
yalvarmaktan bıkmıştım artık. Bir g¸n "Abi benim param yok ama Me-cidiyekˆy'e
gitmem gerekiyor; minib¸se binebilir miyim?" dediğimde, şofˆr: "Hayır kardeşim
binemezsin. Su yakmıyoruz, mazot yakıyoruz" demişti. Ne g¸lm¸şt¸m o g¸n. Kendi
kendime hem g¸l¸yor hem de: "Adama bak ya! D¸nyanın En Akıllı insanına hayır diyor."
diyordum...
Yine ekmek paramızın olmadığı bir g¸n, yani sıradan bir g¸n, cebimdeki boş Akbil'i
satıp, eve ekmek gˆt¸rmeye karar verdim. Ne de olsa boş olduğu iÁin bir işe
yaramıyordu. En azından depozitosu biraz iş gˆr¸rd¸. Sanki Áok b¸y¸k bir iş
başaracakmışım gibi keyifle metro istasyonuna geldim. Metrodaki adam akbili eline aldı
ve Beyefendi bunu alamam, Á¸nk¸ bu hasarlı dedi. O an karşımda ayna olmadığı iÁin ne
kadar da şanslıydım. Adamı bembeyaz olmuş y¸z¸mle dinliyordum. Tam bu esnada
beynimde bir Şimşek Áaktı, adama Satmaktan vazgeÁtim dedim ve Ak-bilimi geri aldım.
Bana gˆre bu bir işaretti ve ben bir g¸n ˆğrencilerime bu akbil hikayesini anlatacaktım. O
g¸n eve geldim ve karıma durumu anlattım. D¸nden kalma hayallerimizi tekrar ısıtıp
yedik. O gece yarı aÁ yan tok uyuduk...
158
159
Asla VazgeÁme!
T¸m d¸nya birleşse, kırk g¸n değil, kırk yıl "Sen delisin" dese ne Áıkar!
Bu arada kartvizitimde D¸nyanın En Akıllı İnsanı yazıyor olması işimi her seferinde
biraz daha zorlaştırıyordu. Herkes bana: Sil kardeşim şunu, kişisel gelişim uzmanı yaz
diyordu. Ben bunu asla kabul etmedim. AÁ kalmak pahasına da olsa kartlarımı
değiştirmedim. Bu oyun bu kartlarla oynanacaktı. Bu benim verdiğim en asil karardı. Sırf
bu ibareden dolayı Áok yerden kovuldum. Bazı arkadaşlarım beni dışladı. Deli olduğumu
d¸ş¸nenler bile oldu. Ama ben oraları Áoktaaaan geÁmiştim.
Bu inanılmaz...
İnsanlar bir t¸rl¸ m¸kemmel olduklarını kabul
etmek istemiyorlardı. Karıncanın, filin,
ˆr¸mceğin m¸kemmelliğinden bahsediyorlardı
ama insanın m¸kemmel olduğunu her nedense
kabul edemiyorlardı.
Herkes bir şeyler sˆyledi, başıma gelmeyen kalmadı ama ben hiÁbir zaman başarılı
olacağıma dair inancımı yitir-medim. Evimizin elektriğini kestiklerinde bile. HiÁ ara
vermeden okuyor, yazıyor ve yeni kanunlar icat ediyordum.
D¸ğ¸m Áˆz¸l¸yor...
Bir Áok zorlu m¸cadeleyi daha da abartarak hızlandırdım. Birileri ikna olmalıydı. İkna
olmak zorundaydı. ÷yle yoğunlaşmıştım ki, otostopla gittiğim dershaneler benim
161
Asla VazgeÁme!
bitti ama misafirlerimizi ağırlamaya hazır hale geldik. Akşam oldu geldiler. Ben her
seferinde konuyu "Bizim eğitim ne oldu?" boyutuna getirmeye Áalışıyordum. M¸d¸r her
seferinde ustaca kaÁıyordu. O g¸n ˆylece geÁti ve bizim mantı uygulaması bir işe
yaramadı.
Bir ay sonra karar Áıktı. Genel m¸d¸r onay vermişti. Ancak saat ¸creti benim
istediğimin ¸Áte biri olacaktı. Eğitimi sınıflara tek tek değil, iki sınıfı birleştirerek
verecektim. Eğitim on saat yerine beş saat olacaktı. Ayrıca dershanenin sadece hafta iÁi
grubu bu uygulamaya katılacaktı. Ben itiraz ettim. Sınıfları tek tek alacağım. Eğitim beş
değil, on saat olacak. Fiyat da sizin istediğiniz gibi olacak, dedim. Yani ceplerinden
Áıkan para aynı olmasına karşın, ben dˆrt katı iş yapacaktım. Anlaştık. Başladım.
Aldığım t¸m parayı eğitim gereÁlerine ve ˆğrencilerime harcadım. SonuÁ tahmin
ettiğim gibi oldu. M¸kemmel! Eğitim devam ederken, ˆğrencilerim aldıkları eğitimden o
kadar Áok etkilendiler ki, anlattıklarımı eğitime katılmayanlara da anlatmaya başladılar.
Bunun ¸zerine dershanenin diğer ˆğrencileri de bu eğitime katılmak istediler. Bu benim
beklediğim bir şeydi zaten. SonuÁta sˆz konusu dershanenin t¸m ˆğrencileri benim
eğitimimden geÁmiş oldu. Sonra diğer şubeye yollandım. Sonra da iş Áığırından Áıktı,
bana kapılarını kapatanlar tek tek beni arayarak benden eğitim istediler. Adım "Mucize
adam"a Áıktı. Para almadan eğitim vermeyi teklif ettiğim dershane, bana para vererek
eğitim aldı. Fakat o hala bunun farkında değil.
162
163
/\sla VazgeÁme!
D¸ğ¸m Áˆz¸ld¸
B¸y¸k bir m¸cadele ve binlerce zorluktan sonra ben bir efsane yarattım. Efsanenin adı:
Erdal Demirkıran. Bana ilk fırsatı vererek yolumu aÁan, farklı yaşayan ve referanslarla
ilgilenmeyen sayın Adem Doğan'ı tanıdığım iÁin onur duyuyorum. Yaptıkların iÁin
sağol dostum. Her zaman mantı yemeye bekleriz.
O g¸nden bug¸ne kadar binlerce insan benim derslerime katıldı. Katılımcı
memnuniyeti neredeyse %100. Herkesi memnun etmek m¸mk¸n değildir diyenlerin
aksine ben bağırıyorum: Herkesi memnun edebilirsin. Yeter ki iste ve sabırlı ol. Şimdi
binlerle ifade ettiğim katılımcı sayısını 2030 yılında milyarlarla ifade edecek ve t¸m
d¸nyayı değiştireceğim. Gˆreceksin!
Bug¸n ˆzel şirketlerden dershanelere, belediyelerden emniyet teşkilatına kadar
Áalışmalarım b¸y¸k bir hızla devam ediyor.
Bu arada o g¸n satamadığım Akbil'i, bug¸n ders konusu olarak işliyor ve o g¸nleri her
yerde gururla anlatıyorum.
Egzersiz Zamanı
Televizyon izleme s¸reni yeniden gˆzden geÁir...
Televizyon izleme s¸reni yeniden gˆzden geÁir. Bu s¸reyi m¸mk¸n olduğu kadar
azaltmaya bak. TV hakikaten beyninin etkin olmasını engelleyen bir makine. Hele de
kimseye, hiÁbir faydası olmayan magazin programları. Sana ne Sibel «an'ın
silikonlarından. Sana ne faydası var? Dinliyorsan yaptığı m¸ziği dinle ve geÁ. Kendi
hayatınla ilgilen. «evrendekilerin hayatıyla ilgilen. B¸y¸k insanların hayatını incele. Yani
sana mutlaka faydası olan işlerle uğraş...
164
165
9. Bˆl¸m
Beyin Kemiren Bˆcekler..
‹Á beş zavallı bˆceğe meze olamazsın!
166
170
171
II
172
173
174
175
Kemiren Bˆcekler...
Beyin
Ağiarnan sızlaman Áˆz¸m olacaksa, akrabalarını birden a*lavın. Yok bˆyle bir sev.
Ben m¸cadelemi verirken, bana hayır diyenlere hiÁ . m Hep hatayı kendimde aradım. Bir
yerlerde bir kızmadı . a Banıyordum. Tamam adamların kapasitesi hata yap g yetmiyordu
ama bu bir mazeret sayılmaz-beriMatlaka bir yerlerde kapasitesi uygun birileri olacaktı.
dl-
taa
h fazla sayıda gˆr¸şme yapmam gerekiyordu. Yap-
unda oldu işte. Anlayan birileri Áıktı. Benim otu-
tim T derime yanma gibi bir alternatifim de vardı ş¸phe-
rup Kaa ^^ Her gittiğim yerde sanki daha ˆnce binler-
siz. Yap gjbj diyordum. Az ˆnce neredeyse beni
ce iş yaP ß aşağılayan adamı ve t¸m sˆylediklerini ken-‹_T fnHPonunla baş başa
bırakarak Á.k.yor, yeni bir he-y'eclnla yandaki kap.y. vuruyordum.
ve hiÁ kimsey' inmal etme- Verdi-
- • ˆzlerden asla dˆnme. Hayatta hiÁbir yere geÁ kal-gın S
Y hiÁbir zlerden
oonuna kadar git, başarmadan da geri dˆnme. İşi-ma "kemmel ve zamanında yap...
alnın ak ve y¸reğin
rahat olsun.
Ya da herkesi ve her şeyi ihmal et. Verdiğin sˆz-• qla tutma- Her yere geÁ git. Canın
yandı mı başa-d¸ş¸nme, hemen geri dˆn. İşini baştan sav-
' 9ir ve her defasında
176
177
178
179
180
181
ırn
Beyin
Kemiren Bˆcekler..
182
183
Beyin
Kemiren Bˆcekler...
sin. Bunu senin y¸z¸ne sˆyleyerek sana, beni ikna etmen iÁin bir şans vermiş oluyorum.
Şimdi beni ikna et!" dedim. SonuÁ harikaydı. Adam dˆk¸lmeye başladı. Benimle ilgili
endişelerini de anlattı. Birbirimizi sonuna kadar dinledik. İkimiz de ikna olduk. Odadan
Áıktığımda kimseyle dedikodu yapmama gerek kalmadı. Ben her şeyi biliyordum artık.
Aman Haa!
Bildiklerimizle değil, alışkanlıklarımızla yaşıyoruz. «imenler mavi, denizler kırmızı
olsaydı ne tuhaf olurdu değil mi? İlk başta bu soruya evet dersin. Ama ˆyle değil işte,
doğduğumuzda Áimen mavi, deniz kırmızı olsaydı; biz, şimdi, "«imenler yeşil olsaydı ne
kadar tuhaf olurdu." diye d¸ş¸necektik.
Birileri biz doğduğumuzda bize sivrisineğin sevimli bir hayvan olduğunu sˆyleseydi,
şimdi bir Áoğumuz evde sivrisinek besliyor olurduk...
Bize neyin yanlış, neyin doğru olduğunu başkaları anlatmış, biz de ˆylece kabul
etmişiz. Sevgili okurum, dostum, gel kıralım b¸t¸n zincirleri. Bizim de kendimize ait
doğrularımız olsun. Sadece birilerinin dediği gibi değil, biraz da kendi bildiğimiz gibi
yaşayalım. Gˆreceksin, kısa bir zaman sonra her şey nasıl da değişecek.
Kendi bildiğin gibi yaşamak! Elbette ki bu %100 m¸mk¸n olamaz. Olmamalı da.
Tamamen kendi bildiğin gi-
bj yaşamaya kalkarsan; bu, t¸m toplumu ve sosyal Áevreni yok sayman demektir ki, bu
yapılabilecek en b¸y¸k hata olurdu. Ama birileri kırılmasın diye bu kadar kasılmanın da
bir esprisini gˆremiyorum. Konuşmalıyız. Birbirimizle konuşmalıyız.
Adamın gˆz¸nde Áapak var ve sen sırf o adam ¸z¸lmesin diye bunu ona
sˆyleyemiyorsun. O da, akşama kadar iğrenÁ iğrenÁ dolaşıyor...
Bunu yarın denesene: PaÁanın birini kıvır ve otob¸se bin! Herkes senin paÁana
bakacak ama kimse "Beyefendi / Hanımefendi paÁanızı d¸zeltin." demeyecek! Trans-
paran d¸ş¸nmek zorundayız. "Seni sevmiyorum Erdal." diyebilmelisin, ben de sana, "Sen
beni sevmiyorsan ben seni hiÁ sevmiyorum." demek yerine, beni neden sevmediğini
sorabilmeliyim. Sen de bana gerekÁeni anlatmalısın... Eğer bunu başarabilirsek, herkes
iyi olmayan yˆn¸n¸ kısa bir zamanda d¸zeltebilir.
S¸rekli farkında olmadan burnunu karıştıran bir insanı uyarmazsan, o zaten farkında
değil, bu huyundan nasıl vazgeÁer ki? «ok sıkıcı konuşan ve konuşmaktan da zevk alan
bir insanı eğer uyarmazsan susmayı nasıl tercih eder? İnanılmaz bir inatla zor olanı tercih
ederek, o insanla daha az gˆr¸şmeye Áalışıyorsun, ondan kaÁıyorsun. İlle de dinlemek
zorundaysan tiyatro yapıyorsun. Halbuki yapman gereken şu: Sˆz konusu gevezeyi bir
kenara Áekerek, "Bak dostum, sen konuşmayı Áok seven bir insansın. Ama insanlar
senin konuşmalarından bazen sıkılıyorlar. Bence daha az konuşmalı daha Áok
dinlemelisin." demen gerekiyor. Sana k¸sse de, darılsa da emin ol ki, bu c¸mleyi dikkate
alarak daha az konuşacaktır.
184
185
186
187
...Biraz sonra imar m¸d¸r¸n¸ odasına Áağırdı bizim başkan. İmar m¸d¸r¸ başkanın
odasına girerken, 'beni emretmişsiniz efendim' dedi ve 'zatı alileriniz nasıl emir buyurursa
efendim' diyerek, başkanın verdiği gˆrevi yerine getirmek ¸zere odadan ayrıldı.
...gelen emret başkanım dedi, giden emret başkanım dedi. Uzun s¸rmedi. Başkan
kendisinin bir emir makamı olduğunu anladı ve emretmeye başladı.
GeÁen hafta eski arkadaşımı, başkanı gˆrmek ¸zere belediyeye gittim. Dışarıda
bekliyordum. Başkanın kapısının ˆn¸nde tam altı tane gˆrevli vardı. 5-10 dakika sonra bir
zil sesi duyduk. Bir anda herkes yerinden fırlayıp esas duruşa geÁti. Başkan dışarı Áıktı
ve Áok y¸ksek bir sesle emretti: "Lavaboyu hazırlayın!" Lavabonun da tıpkı bir evrak
gibi hazırlanabileceğini o g¸n ˆğrendim. Ayaktaki adamlardan en uzun boylu olanı hemen
atladı: "Efendim, lavabo emrettiğiniz şekilde hazır." Başkan lavaboya yˆnlendi. Bir
dakika sonra bağıra bağıra ¸zerimize y¸r¸d¸: "Ulan hani bu lavabonun kağıt havlusu?
Adamı deli ediyorsunuz. Bir şeyi 50 defa sˆyletmek hoşunuza mı gidiyor?" dedi ve tekrar
odasına geÁti. Oturduğum yerden fırladım ve vay be, vay be diye diye belediyeden
Áıktım ve evimin yolunu tuttum...
İki yıl ˆnceki entelekt¸el adam, asil başkan, yerini saÁma sapan bir ukalaya
devretmişti.
İşte bu adamı bu hale getiren, "eleştirilmemekten" başka bir şey değildi. O artık bir
başkandı ve ne yapıyorsa doğruydu. Artık ÁırılÁıplak da olsa, altın kakmalı bir kost¸m¸
vardı onun.
İşin daha da kˆt¸ yanı, başkanın bu durumu asla bilemeyecek olmasıydı. Zavallı adam!
Birileri beni ˆmr¸m¸n sonuna kadar eleştirseler ben
kesinlikle d¸nyadaki en g¸Ál¸ adam olurdum. Ama
ne yazık ki, yanlış anlaşılma korkusu insanları hep
engelleyecek ve ben asla gerÁek DEMİRKIRAN'ı
tamyamayacağım, tabi ki sen de...
Muhalefet Departmanı
Herkes ˆv¸lmekten ve iltifattan hoşlanır. Herkes eleştirilmekten nefret eder. (Herkes
dedikse anla işte, istisnalar falan filan...) Fakat bu eleştirilmekten kurtarmaz insanı.
D¸ş¸n ki senin dışındaki herkes seninle ilgili eleştirileri bilir de bir sen bilmezsin.
Bizim kˆyde bunun adına dedikodu derdi yaşlı amcalar. Bu her devirde ve her yerde
tehlikelidir. Hatta g¸n¸m¸zde birÁok firma bu y¸zden batmaktadır.
Firmalarda bir dolu departman olmasına rağmen (Muhasebe, pazarlama, ¸retim, AR-
GE, bilgi işlem, planlama, insan kaynakları...) hiÁbir firmada muhalefet departmanı diye
bir departman yok. En azından ben ˆyle biliyo-
188
189
Her kurum bir muhalefet departmanı oluşturursa kısa bir zaman sonra t¸m d¸nya
eleştirilmeyi ˆz¸mser. Bu da dedikodu denilen o illeti tarihe gˆmer ve başkan, bakan,
başbakan, yˆneticiler... Áıplak dolaşmaktan kurtulurlar.
Bazen bana 'Bu iş bu kadar basit mi?' şeklinde sorular yˆneltiyorlar. Hayır, elbette bu
kadar basit değil, Áok daha basit diyorum onlara...
191
192
193
Kemiren Bˆcekler...
Beynin k¸Á¸l¸yor! «¸nk¸ Áok uyuyorsun...
«ok uyumak, beş saatten fazla uyumak yani. Yanlış zamanda uyumak. Yanlış
uyumak... Kısacası tercih edilen uykunun hatalı olması da beynini k¸Á¸lten bir unsurdur.
Fazla uyumak Ferrari bir otomobile mazot koymak gibi bir şeydir. Bu konuyu aşağıda
detaylı bir şekilde anlatacağım.
İşin ilginÁ olan yanı; asabi olmanın, stresli yaşamanın, dedikodu yapmanın, gereksiz
ayrıntılara takılmanın ve Áok uyumanın beynimizi nasıl kˆrelttiğini anlayamıyor
olmamızdır. Evet d¸ş¸nsel anlamda beynimizi kemirir b¸t¸n bunlar ama biz bunu asla
fark etmeyiz veya fark etmeyi istemeyiz. Aynı anı iki defa yaşayamayacağımıza gˆre,
maalesef bizim bunu ˆlÁme şansımız da yoktur. Yani bir seneyi g¸nde on saat uyuyarak
yaşayıp, sonra aynı seneyi yeniden ama bu sefer beş saat uyuyarak geÁirebilme şansımız
yok. Eğer bˆyle bir şansımız olsaydı, aradaki farkın ciddiyetini daha iyi kavrayabilirdik.
Ancak bug¸nden itibaren sinirlenmeyi, stresi, dedikoduyu, fazla uykuyu terk edersen, kısa
zamanda hayatında birÁok şeyin değişeceğini gˆr¸rs¸n. Belki bu sefer on saat uyusaydım
ne olurdu? sorusunun cevabını asla ˆğrenemeyeceksin ama kaliteli bir hayat s¸receğin
muhakkaktır. Bence denemeye değer...
Not: Beyin kemiren en b¸y¸k bˆceklerden biri olarak adından bahsedeceğim uykuyu o
kadar ciddiye aldım ki; onun iÁin ayrıca bir bˆl¸m aÁtım...
1&4
195
Egzersiz Zamanı
Gereksiz Ayrıntılardan Kurtul!
Bug¸n bir şey yap! Kendine iki dakika ayır ve hayatındaki gereksizleri incele.
«ıkarabildiklerini Áıkar hayatından! Bir tek tane gereksiz ayrıntıyı bile yok edebilir-sen,
kendini şanslı say! «¸nk¸ beynini kemiren bir bˆcekten kurtulmuş oldun.
196
197
10. Bˆl¸m
Uyku «ılgınlığı
B¸y¸k Miras: UYKU
Uyku «ılgınlığı
Uy m ....
Eğitimlerimde uyku hakkında ne biliyorsun diye her soruşumda cevap verebilen insan
sayısı hiÁbir zaman %1'i geÁmedi. Cevap verenler de Uyku dinlenme zamanıdır ve Áok
g¸zel bir şeydir c¸mlesinin dışında hiÁbir şey sˆylemediler. «ok garip, her g¸n 8 saat
yapmış oldu-ğun bir işle ilgili sˆyleyebileceğin iki c¸mle yok. iki binli yıl-larda insanoğlu
bˆyle yaşıyor hayatını işte. BilinÁsizce...
t. *
BirÁok bilim adamı yıllarca, "Erişkin bir insan, g¸nde en az sekiz saat uyumalıdır.
Sekiz saat uyumadığı taktirde metabolizma Áabuk yaşlanır. Az uyumak kesinlikle erken
yaşlanmaya sebep olur." demiştir. Bizler de uzmanların bu uyarısını Áok ciddiye alıp,
sekiz saatten az uyumamaya ˆzen gˆsterdik.
HiÁ d¸ş¸nd¸n m¸? Bir g¸n tıp otoriteleri bunların yanlış olduğunu sˆylerse, ne
yapacağını. Hem de sen altmış yaşına geldiğinde. HiÁ d¸ş¸nd¸n m¸ o zaman elini dizine
vurmanın hiÁbir anlamı olmayacağını? Diyelim ki sekiz saat yerine beş saat uyumak
yetermiş meğer, dediler ve sen altmış yaşındasın. Ne yapardın? Kaybettiğin sekiz yılı
kimden tahsil ederdin?
Bu bahsettiğim hiÁ uzak bir ihtimal değil. Daha geÁen g¸n anladı tıp alemi, ¸lserle
ilgili temel yargılarının yanlış olduğunu...
201
Uyku «ılgınlığı
Haa bu arada sˆylemeden geÁemeyeceğim: Califor-nia ‹niversitesi'nin araştırmasına
gˆre ideal uyku s¸resi, 6 saat 30 dakikaymış. Ben ideal uyku s¸resinin beş saat olduğunu
iddia ediyorum. (Bu da 10 sene sonraki gazetelerden bir haberdi!!!)
Ben aslında bir nevi erken uyarı sistemiyim...
Uyarıyorum: Erişkin ve sağlıklı (d¸zenli beslenen, sigara veya alkol¸ abartmayan ve
herhangi bir rahatsızlığı olmayan) bir insana, g¸nl¸k beş saatlik uyku yeter.
Fazla uyumak aslında alışkanlıktan başka bir şey değildir. Doğmuşuz, annelerimiz
sıhhatimiz bozulmasın diye: Eee yavrum ee eee e... efektiyle biyolojik saatimizin ayarıyla
oynamışlar. Beş saatlik bir uykuyla yetinebilecekken biz, ekstradan bir de ¸Á saatlik bir
alışkanlık uykusu kazanmışız. «evrende Áocuğunu uyutmaya Áalışan biri varsa dikkat et!
Uyurken mutlu olan tek bir Áocuk gˆremezsin. Hepsi uyurken mutlaka ağlıyordun «¸nk¸
uyku Áaresizce kabul ettiğimiz bir nevi dayatmadır. Farkında olmadan ˆmr¸m¸z¸n 1/8'ini,
yani altmış senelik bir ˆmr¸n yaklaşık sekiz senesini boş yere uykuyla geÁiriyoruz.
Annelerimiz, tamamen iyi niyetle, bizler hen¸z birer bebekken, erkenden uyutmuşlar
bizi. Bu arada az da olsa magazin programlarını ve M¸jgan hanımla yapacağı dedikoduyu
Áocuğundan daha Áok seven anneler de var ş¸phesiz. Onlar da kendi keyifleri iÁin
uyuttular Áocuklarını.
202
203
Uyku «ılgınlığı
birÁok trafik kazasının temelinde nostalji yatmaktadır diyebiliriz.
Bu konuyu biraz daha netleştirmek iÁin, kitap okurken neden uyuduğumuz konusuna
biraz değinmek istiyorum.
Uykun kaÁar, eline bir kitap alır ve uyumaya Áalışırsın. «ok doğaldır ki v¸cut yatay
pozisyona geÁince uykun gelir. Normal bir biÁimde yatağa girince uyuman gerekmesine
rağmen uyuyamazsın Á¸nk¸ aklına bin t¸rl¸ sorun takılır. Halbuki eline bir kitap alınca
kafanı yeniden toplar, uyku hormonlarınla m¸cadele etmekten vazgeÁer ve uyursun.
Beyin, yatay pozisyonunla kitap arasında bir bağlantı kurar. Bu bağlantıyı da uykunla
ilişkilendirir. SonuÁta yatay pozisyona geÁince zaten uykun geliyor idiyken, şimdi
yatmana gerek kalmadan, eline bir kitap alınca uyuyorsun. Yatarak TV izleyen ve uyuyan
bir insan, belli bir zaman sonra TV yi dikilerek bile izlese uykusu gelir.
.:• . ''.- /Ó
Sanki uyumaya geldik koca d¸nyaya...
G¸nde beş saatlik uykunun insana yetebileceği gerÁeğinin son derece ¸topik
gˆz¸kmesi, sekiz saatlik uykuya alışmamızdandır. D¸ş¸n şimdi, g¸nl¸k uyuma saati on altı
saat olsaydı ve biri Áıkıp, "Sana sekiz saat uyku yeter!" deseydi ne d¸ş¸n¸rd¸n? Sekiz
saat uyuyan bir insana da "Sana beş saatlik uyku yeter!" demek bˆyle bir şey işte.
BirÁok g¸zel şeyle birlikte uykuyu da biz icat ettik.
204
205
ırn
uyku «ılgınlığı
Biz insanız, kullanabildiğimiz bir beynimiz var. Bu da doğal olarak bize ¸retebilme
imk‚nı sağlıyor. Tembelliği de, uykuyu da beynimizle kendimiz ¸retiyoruz.
Mesel‚ karıncalar hiÁbir zaman uyumazlar. Buna karşın, bu ˆzellikleriyle asla hava
atamazlar. Bu onların yaratılışında vardır ve buna m¸dahale edemezler. Uyumaya Áalışan
bir karınca gˆremezsin. Halbuki biz m¸dahale edebiliyoruz. Tembelliği, uyuşukluğu ve
fazla uyumayı da yine biz insanlar icat etmişiz. Acaba ormanda her şeyden ve herkesten
uzak yaşayan varlıklar olsaydık, g¸nl¸k uykumuz kaÁ saat olurdu? Acaba g¸neş
doğduktan sonra mı uyanırdık, yoksa kuşlarla birlikte g¸neş doğarken mi?
D¸ş¸nebiliyor musun? Kainattaki her canlı g¸neşle birlikte uyanır. Kuş, kurt, ÁiÁek,
bˆcek, sinek... ne varsa yaşama dair, hepsi g¸neşle birlikte uyanır da sadece insan takmaz
g¸neşin uyarılarını.
Uyku yaşam tarzıyla da doğrudan ilgilidir. Hedefi olmayan bir insan ne diye erken
uyansın? Ayrıca uyansın da ne yapsın? ÷te yandan; hedefi olan, b¸y¸k d¸ş¸nen, iz
bırakmak isteyen, kendine saygısı olan insan uykuyu ne yapsın?!
Başarılı insanlar az uyumazlar, az uyuyan insanlar başarılı olurlar.
Herkes bilir ki, başarılı insanlar az uyurlar. Ama bu yanlıştır. Başarılı insanlar az
uyumazlar, az uyuyan insanlar başarılı olurlar. HiÁ kimse dur ben bir başarılı olayım,
sonra az uyurum dememiştir. Az uyuduğu iÁin başa-
206
207
yım
Uyku «ılgınlığı
hep daha zinde olmuş, daha analitik d¸ş¸nebilmişler ve sonuÁta daha başarılı olmuşlar.
Uyku...
Genel bir ifadeyle uyku, bir şarj ve deşarj zamanıdır. Uyku, beynimizde bulunan
hipotalamus tarafından kontrol edilmektedir. Hipotalamus, uykumuz s¸resince bize, iki
aşamalı .bir uyku ˆngˆr¸r. Bu aşamalar Rem ve NRem uykusu olarak adlandırılmıştır.
Rem uykusu hafif, NRem uykusu ise derin uykudur.
Rem uykusu, r¸ya gˆrd¸ğ¸m¸z uykumuzdur. R¸ya hakkında birÁok efsane ¸retilmiş
olmasına rağmen bazı bilim adamları r¸yayı, "G¸n boyu ˆğrendiklerimiz Rem uykusu
sırasında tasnif edilir ve bu tasnif sırasında aÁığa Áıkan gˆr¸nt¸lere r¸ya deriz." şeklinde
tarif etmektedirler ki ben de buna inananlardanım. Ancak Rem uykusu daha Áok gece
boyunca, ¸zerimizdeki psikolojik baskılarla m¸cadele eder. G¸n iÁinde yaşadığımız t¸m
psikolojik etkiler, Rem uykusu sırasında zayıflatılır ve gerginliğimiz hafifletilir.
NRem uykusu sırasında ise, fizyolojik yorgunluklarımız giderilir. Kasılan kaslarımız,
yorulan t¸m organlarımız bu aşamada (NRem uykusu) gˆzden geÁirilerek ertesi g¸ne
hazır hale getirilir.
Toplam uykumuzun (100 birim kabul edelim) dağılımına baktığımızda, uzmanlara
gˆre yeni doğan bebeklerde NRem ve Rem 50+50 şeklindedir. B¸y¸d¸kÁe Rem uykusu
azalır ve onun yerini de NRem uykusu alır(25+75 veya 30+70 gibi). Bu oran yapılan
işlere gˆre kişiden kişiye de-
ğişir. GenÁlik ve orta yaş geÁilince, yaşlılık dˆneminde Rem uykusu tekrar geri dˆner ve
yeni oran tıpkı eskisi gibi 50+50 olur.
Bedenimizdeki muhteşem klinik...
Aslında bedenimizde kocaman bir klinik var diyebiliriz. Bu kliniğin şefi Dr.
Hipotalamus, Psikologu Dr. Rem, Dahiliye uzmanı da Dr. NRem'dir.
÷nce Dr. Hipotalamus bizi uyutur. Uykuya daldığımız an, Dr. NRem gelip tedaviyi
başlatır. İlk Áalışmayı tamamlar. Ardından Dr. Rem gelir. O da Áalışmasını
tamamladıktan sonra tedavimizi uyanıncaya kadar dˆn¸ş¸ml¸ olarak s¸rd¸r¸rler.
Asıl Áalışma ilk 3,5 - 4 saatte tamamlanmış olur. Geriye kalan 1-1,5 saatlik zaman
dilimi de son kontrollerin yapılması iÁin harcanır. Bˆylece beş saatlik uyku tamamlanmış
olur.
Bahsettiğim uyku s¸resi, Áalışma temposuna gˆre, 30 dakikalık bir sapma gˆsterebilir.
Bu beş saatlik s¸reyi, ortalama bir uyku s¸resi olarak kabul etmek lazım. «¸nk¸ herkes
aynı oranda yorulmaz. Bazıları daha ağır işlerde Áalışır. Yani bir inşaat işÁisiyle,
m¸teahhidinin uykuya olan ihtiyacı aynı değildir. Fizyolojik yorgunluk aÁısından işÁi
daha Áok yorulur. Ama ˆyle işler vardır ki; psikolojik yorgunluğu, fizyolojik
yorgunluktan daha fazla y¸k olur bizim kliniğe. Bir bilgisayar programcısıyla, bilgisayar
taşıyan insanı mukayese ettiğimizde beş buÁuk saat uyuması gereken programcıdır.
«¸nk¸ onun zihinsel yorgunluğu daha ağır basar.
208
209
yyku «ılgınlığı
gidelim." dedi. Brian saati kurdu ve uyumak iÁin yataklarına girdiler.
Balık tutmayı saymazsak, uyumak en b¸y¸k hobisiydi John'un. Anında uyudu. Brian'ı
bir t¸rl¸ uyku tutmuyordu, O da uykusuna d¸şk¸n biriydi ama kutba geldiklerinden beri
uyku d¸zeni alt ¸st olmuştu. Brian yatağında epeyce debelendikten sonra yerinden kalktı.
Yapacak bir şeyler aradı ama bulamadı. Okuyacak kitap da yoktu Á¸nk¸ getirdiği t¸m
kitapları bitirmişti. Masanın ¸zerinde duran eski tarihli bir gazeteye baktı. Sıkıldı...
Brian'in aklına John'a bir oyun yapmak geldi ve o esnada 23:55 olan saati ileri aldı,
09:15 konumuna getirdi. Sonra tekrar yatağa girdi. 09:30'a kurdukları saatin Áalmasını
bekledi. On beş dakika sonra saatin zili b¸y¸k bir g¸r¸lt¸yle Áalmaya başladı. John
yerinden fırladı, saati susturdu ve Brian'a kalkmasını sˆyledi. Brian ˆnce şaka yaptığını
sˆylemeyi d¸ş¸nd¸ ama sonra vazgeÁti. Ne de olsa uykusu yoktu. HiÁ Áaktırmadan,
sˆzde uyumuş ama uykusunu almamış bir tavırla uyandı ve "Yarın gitsek olmaz mı?"
dedi. John, "Hayır yarın olmaz bug¸n gideceğiz, ˆyle planlamıştık." dedi. Yola Áıktılar.
Balık tuttular, ızgara yaptılar. Sonra d¸nden yarım kalan işlerini tamamladılar. B¸t¸n
bunlar olurken, bir saatlik uykusuna rağmen, hiÁ uykusu gelmedi John'un.
Tekrar saate gˆre akşam oldu, ¸sse dˆnd¸ler. John'un ekstra bir yorgunluğu falan da
yoktu ama Brian bitmişti. «¸nk¸ John'un aksine, o uyumadığını biliyordu.
210
211
Uyku «ılgınlığı
Her şeye rağmen Brian, yaptığı oyunu John'a anlatmadı. Saat yine 23:00 oldu. John
g¸nl¸ğ¸ne, geÁirdikleri bu m¸thiş g¸n¸ yazdı. Sonra yarının planını yaptılar ve saati yine
09:30'a kurup yataklarına girdiler. Brian t¸m bu olup bitenler karşısında şaşkındı. Basit
bir oyun onda inanılmaz Áağrışımlar yapmıştı.
Brian'o gece başka bir oyun denemeye karar verdi. John uyuduktan sonra, Brian
tekrar yerinden kalktı. Bu sefer saati geriye aldı. 19:00 konumuna getirdi ve tekrar
yatağına dˆnd¸. Deliksiz uyuyan John, sekiz saat sonra kendiliğinden uyandı ve saate
baktı. Saatin hen¸z 03:00 olduğunu gˆrd¸ ve tekrar uyudu. Saat 09:30'da saatin zili Áaldı
ve uyandılar. John o g¸n neredeyse on dˆrt saat uyumuştu ama değişen hiÁbir şey yoktu.
Yine eğlendiler, yine Áalıştılar, yine yoruldular ve saat yine 23:00'¸ gˆsterdi, ¸sse geri
dˆnd¸ler.
Değişen hiÁbir şey yoktu, Brian'ın kafasında yıkılan tabular dışında.
Brian, John'a olanların hepsini anlattı. John inanmadı ˆnce ama Brian Áok ciddiydi.
Uykunun bir alışkanlık olduğunu anladılar. İnancın inanılmaz etkisini gˆrd¸ler...
Brian ve John araştırma yapmak iÁin gittikleri kuzey kutbundan, yarı yarıya
azalttıkları uykularıyla geri dˆnd¸. İki kafadar geÁen sene tatillerini Mi-amı'de geÁirdi ve
her gece, herkesten dˆrt saat daha fazla eğlendiler.
Aslında kuralları pek sevmem ama uyumanın ciddi ciddi kuralları var...
BilinÁaltında, sekiz saat uyumayla ilgili kayıt o kadar g¸Ál¸d¸r ki, bu kaydı tek
c¸mleyle silmek gerÁekten zordur. Sadece "Ben artık beş saat uyuyacağım" demekle
olmaz. Uyumanın belli kuralları var. ÷ncelikle ona uygun uyuman gerekiyor. Ta ki
bilinÁaltmdaki yeni kaydı, eski kayıttan daha g¸Ál¸ hale getirinceye kadar.
Uyumanın Kuralları
Geleneksel uyuma pozisyonu: Yan yatılır, bacaklar gˆğse doğru Áekilir. Sonra
omuzlar b¸z¸şt¸r¸l¸r ve boyun, gˆğse doğru eğilir. Son olarak iki el, avuÁlar birbirine
bakacak şekilde kavuşturulur, yanağın altına koyulup son bir mutluluk hareketi yapılarak
uyunur...
Ve klinik faaliyete geÁer. Dr. NRem gelir ve g¸n boyu kasılan t¸m kasları gevşetmek
iÁin Áalışmaya başlar. Dr. NRem Áalışmasına en son kasılan kastan başlar ve başa doğru
gider. Uyurken kaslarını gererek uyuduğun iÁin de sadece uyuma anında gerilen kaslarını
uykuya hazır hale getirebilmek iÁin Áok ciddi bir zaman harcar. Yani geleneksel uyuma
pozisyonunda uyumuşsan, Dr. NRem, başhekimlik tarafından kendine ayrılan s¸renin
oldukÁa ˆnemli bir kısmını, uyurkenki kasılmalarını gidermeye ayırır. Bˆylece Dr. NRem
asıl yapması gereken işlerden daha Áok, sabaha kadar, ona uyurken verdiğin il‚ve ve
gereksiz işlerle uğraşır ve işini hakkıyla tamamlayamaz. Sonra da sabahları kalkmakta
g¸Ál¸k Áekersin. Beş dakika daha uyuyayım diye Áırpmırsın.
212
213
Uyku «ılgınlığı
tuzaklarını yerle bir edeceği muhakkaktır. O halde en kısa zamanda Áok b¸y¸k bir hedef
belirlemeye bak.
Kural - 2: Dolu bir mideyle asla uyuma...
Uyumadan iki buÁuk saat ˆnce yemek yeme işini bitirmiş olman gerek. Bu s¸re
sağlıklı bir insanın hazım s¸residir. 23:00'te uyuyorsan, 20.30 itibarıyla yemek işi bitmiş
olacak. Aksi halde Dr. NRem bir de midenle uğraşmak zorunda kalacaktır ki bu da Dr.
Nrem iÁin ilave bir iş demektir. Bu arada yatmadan ˆnce iki buÁuk saat oruÁ tut
demiyorum. Neticede aÁ yatmak da bir nevi kasılmadır. D¸ş¸nsene karnın Áok aÁ
yatağa girmişsin, uyku mu tutar adamı. GerÁekten aÁsan, m¸mk¸n olduğu kadar hafif
şeyler yemeyi tercih et. Gidip de soslu makarna veya mantı yeme mesela.
Kural - 3: Algılayıcılarını etkilemeden uyu.
Gece boyunca, daha doğrusu uyurken t¸m algılayıcılarımız aÁıktır. Uyurken herhangi
biri lambayı yaktığında gˆz¸n¸ kırpman, gˆz¸n¸n gˆrd¸ğ¸ anlamına gelir. Birisi ismini
sˆylediğinde duyman, sıcak olduğunda terlemen, ağır bir kokuyu alabilmen t¸m
algılayıcılarının uyku boyunca aÁık olduğu anlamına gelir. Eğer algılayıcılarını meşgul
edersen, değil Dr. NRem, değil Dr. Rem, değil Dr. Hi-potalamus direkt olarak beynini
meşgul edersin ki, bu en tehlikelisidir. Yani gece uyurken m¸zik dinliyorsan, beynin
dinlediğin m¸zikle meşgul olacak ve klinik yavaş Áalışacaktır.
En b¸y¸k hipnoz gece uyurken gerÁekleşir. Birisi kulağının dibinde sabaha kadar sen
salaksın, sen salaksın...
214
215
Dyku «ılgınlığı
laya ağlaya evin yolunu tutuyorlardı. Ağlamaları her zaman Áok ilgimi Áekerdi. İÁeride
nelerin olup bittiğini hep merak ederdim. Bir g¸n amcamın oğullarıyla birlikte sinemaya
gittik. Benim iÁin Áok ˆzel bir andı o. İÁeride olanları ˆğrenecektim.
Mendillerimizi cebimize koyduk ve sinemanın yolunu tuttuk. O dˆnem gişe rekorları
kıran bir Ferdi Tayfur filmi oynuyordu, iÁerisi tıklım tıklımdı. Yerlerimize oturduk.
Koltuğa adeta yapıştım. «ok heyecanlıydım. Hayatımda ilk defa bir T¸rk filmi
izleyecektim. Biraz sonra lambalar sˆnd¸, film başladı.
Her şey Áok g¸zeldi. Ferdi mutluydu. Her şey yolunda gidiyordu. Ben bir ara
sinemadan Áıkan insanlar neye ağlıyor diye d¸ş¸nmeye bile başladım. Fazla s¸rmedi,
biraz sonra kıyamet koptu. Ferdi'nin karısı tecav¸ze uğradı. Ferdi tecav¸zc¸leri ˆld¸rd¸.
Karısını tıp fak¸ltesinde okuyan kardeşine emanet etti ve hapse girdi. Ferdi hapisteyken,
kardeşi de Ferdi'nin karısına tecav¸z etti. Karısı kˆt¸ yola d¸şt¸. Ferdi'nin kız kardeşi eroin
bağımlısı oldu. Yani bir adamın başına gelebilecek kˆt¸ ne varsa, Ferdi hepsini yaşadı...
Yıllar geÁti, Ferdi hapisten Áıktı. SaÁları bembeyaz olmuştu. Olayları ˆğrendi. Kısa bir
s¸re sonra karısı, bu utanÁla senin y¸z¸ne bakamam artık, dedi ve intihar etti. Kız kardeşi
bir otel odasında ˆl¸ olarak bulundu. Ferdi ˆnce kız kardeşini eroine bulaştıranları, sonra
da kardeşini ˆld¸rd¸ ve hapse geri dˆnd¸.
Ben sanki babam ˆlm¸ş gibiydim. Mendil elimde h¸ng¸r h¸ng¸r ağlıyordum. Amcamın
oğlu da ağ-
21 6
217
Uyku «ılgınlığı
yukarıdaki şarkı akıyor. Beyin, "Ben herhalde bir şeyler kaÁırdım. Baksana bizim adam
terk edilmiş." diyecek ve sˆz konusu olayı sanki sen yaşamışsın gibi algılayacak,
bilinÁaltm da sabaha kadar olumsuzlar hanene binlerce Áentik atacaktır.
Bence uyurken sadece uyu. m¸zik dinlerken sadece m¸zik dinle, Áalışırken sadece
Áalış... Yani yaptığın her şeyi bilincinle yap, uyumayı bile. Uyurken ille de m¸zik
dinlemek istiyorsan, iÁinde Áaresizlik ve terk edilmişlik olan şarkılar yerine,
enstr¸mantal m¸zikler dinle. Ama benim fikrimi soruyorsan, uyurken sadece uyu.
Masum uyuma hatalarından vazgeÁ...
Uyurken; yorganı, kafanı da ˆrtecek şekilde ¸st¸ne Áekme. V¸cut ısını ayarlayan
bˆlgenin adı da hipotalamus, yani bizim kliniğin şefi. Yorganı kafanın ¸st¸ne Áekersen,
direkt şefi meşgul edersin ve şef meşgul olursa, senin klinikte herkes başıboş Áalışacağı
iÁin verim mutlaka d¸şer.
Ayrıca doğada hiÁbir canlı karbondioksit alıp karbondioksit veremez. Bitkiler gece
oksijen alıp karbondioksit verir, g¸nd¸z de karbondioksit alıp oksijen verirler. İnsanlar ve
hayvanlar oksijen alıp karbondioksit verirler. Sadece ve sadece yorganın altındaki adam
karbondioksit verip karbondioksit alır. Beynimizin, oksijene en fazla ihtiyaÁ duyan
organımız olduğunu d¸ş¸n¸rsek, sağlıklı d¸ş¸nebilmemiz ve beynimizin daha iyi
Áalışabilmesi iÁin, bolca oksijen iÁeren ortamlarda uyumamızın gerekliliği daha net
anlaşılır.
218
219
220
221
yırn
Ben D¸nyanın En Akıllı insanı
4.Dalga: 11:30 - 12:30 Uyku dalgası
Uyanma dalgası, yerini, g¸n iÁindeki en iyi uyuma dalgasına bırakmıştır. M¸mk¸n
olabiliyorsa bu zaman diliminde 30 dakika uyu (Tabii ki yemekten ˆnce). Bazı bilirn
adamları, buradaki 1 saatlik uykunun, normal bir zamanda (1. Dalga zamanı dışında)ki
dˆrt saatlik uykuya bedel olduğunu sˆylerler.
•f
Yeri gelmişken sˆylemek istiyorum. Tarih yazar ki: BirÁok bilim adamı, birÁok
filozof, birÁok alim bu zamanlarda uyumuştur. Ayrıca başta Japonya olmak ¸zere,
birÁok gelişmiş ¸lkede b¸y¸k işletmeler, verimliliği ciddi oranda artırdığı gerekÁesiyle
personelini bu zaman diliminde uyuması iÁin teşvik etmektedir. Personelini bu periyotta
uyutmak iÁin ¸cret ˆdeyen kurumlar bile var.
S.Dalga: 12:30 -15:30 Uyanma dalgası
Uyku dalgası azalarak uyanma dalgasına geÁer ve
sasti 15:30 itibarıyla uyanma dalgası zirve yapar. ;
G.Dalga: 15:30-17:30 Uyanma dalgası
Uyanma dalgasının en iyi zamanıdır bu zaman. Bir mecburiyet yoksa (hastalık,
vardiyalı Áalışma...) bu saatlerde uyumak, intihar etmek gibi bir şeydir. Bu saatlerde
uyuyan insanların t¸m dengesi alt ¸st olur. G¸n¸, saati karıştırırlar. Sabah mıydı, akşam
mı? Salı mıydı, Cuma mı?... bu saatlerde uyumak Ferrari'ye mazot koymaktan daha
kˆt¸d¸r. Uyumamanı şiddetle tavsiye ediyorum.
Uyku «ılgınlığı
7.Dalga: 17:30 - 23:00 Uyanma dalgası
Uyanma dalgası 6. Dalgadaki kadar tehlikeli olmamakla beraber, bu saatler arasında
da azalarak devam etmektedir.
S.Dalga: 23:00 - 01:30 Uyku dalgası
Uyanma dalgası yerini tekrardan uyku dalgasına bırakmıştır. «ok hafif bir uyku
dalgası olarak geÁer. Saat 01:30'da uyku dalgası zirve yapar ve yeniden uykunun en iyi
zamanına ulaşırsın...
Asıl Form¸l
Yukarıda da belirttiğim gibi, bu Áizelge kış mev-si-mine gˆre ayarlanmıştır. Diğer
mevsimlerde de dalga zamanlarını, g¸neşi takip ederek tespit edebilirsin. ވyle ki:
222
223
Dalgalar
1. Dalga
G¸neş doğmadan ˆnceki 5 saat
Nˆtr zaman Uyanma D.
G¸neş doğduktan sonraki 2 saat
G¸neşin zirveye
«ıktığı zamandan
ˆnceki 3 saat
3. Dalgadan sonraki 1 saat
4. Dalgadan sonraki 3 saat
G¸neş batmadan ˆnceki 2 saat
G¸neş battıktan sonraki 5,5 saat
7- Dalgadan sonraki 2,5 saat
224
Egzerşİz_Zamam
Uykuyu Yenme Egzersizi
Klinik Şefinin (Hipotalamusun) Eğitimi
÷nce hipotalamusu ˆzelleştirmen ve bir simge olarak eline alman gerekiyor. Ben
eğitimlerimde ˆğrencilerime, k¸Á¸k birer tane kauÁuk top dağıtıp bunun hipotala-mus
olduğuna inanmalarını istiyorum. İyice şartlanıyorlar. Onunla oynuyorlar. Tıpkı bir top
gibi. Sonra oynadıkları şeyin bir top değil de hipotalamuslan olduğunu d¸ş¸nd¸klerinde,
onu alt etmek inanılmaz kolay oluyor. Bu s¸reÁte, yani bir topu hipotalamus olarak kabul
etme s¸recinde, ben Áok fazla bir şey yapmıyorum. Her şey katılımcının kendini
adamasına bağlı.
Eğer sen de fazla uyumaktan kurtulup normal uyuyan bir insan olmak istiyorsan,
şimdi kitabı kapatıp kırtasiyeden minik kauÁuk bir top edinir gelirsin. Bunu yap!.. (Halen
okumaya devam ediyorsun. L¸tfen samimi ol ve git o topu al. Bunu şimdi yap. «ok
ciddiyim.)
Şimdi elindeki o minik topun, senin hipotalamusun olduğuna inan. Onunla bir top gibi
oyna. Duvara at geri gelsin. Hipotalamusunla bir top gibi oynadığını gˆr¸yor musun? Bu
sana ilk başlarda saÁma gelebilir ama sˆylemek zorundayım ki, binlerce insan bu
yˆntemle hipotalamusu-na pes dedirtti ve normal uyur hale geldi. Sen de başarmak
istiyorsan, inanmak zorundasın. Eğer inanmazsan kesinlikle az başarılı olursun.
225
226
227
Uyku «ılgınlığı
Bu tablodaki veriler standart değildir. Kişiden kişiye değişir. Yukarıdaki veriler pilot
bir uygulama iÁin, her g¸n ortalama bir hesapla 00:00'da yatıp, 08:00'de kalkan ve
uykusunu sekiz saatten beş saate indirmek isteyen bir insana gˆre kurgulanmıştır. Sen
kendine gˆre bir plan yapmalısın. Mesela uykunu beş saate değil de, altı saate indirmek
istiyorsan, bu tabloyu biraz değiştirip son istasyon olarak 14. İstasyonu
belirlemelisin...gibi.
Uygulamaya geÁmeden ˆnce uyarılar... Temel uyarılar
; • Aşırı sigara iÁiyor veya alkol alıyorsan azaltmaya
l Áalış. En azından abartma...
; • D¸zenli beslenmiyorsan, bug¸nden itibaren ye-
meklerini belli bir d¸zende yemeye başla ve kah-
t valtıyı asla ihmal etme.
) Diğer uyarılar
• Yukarıdaki tabloyu mutlaka bir A4 kağıdı ¸zerin
de, yazarak uygula.
• Sˆz konusu A4 kağıdını, hipotalamusunla birlikte
g¸n boyu yanında taşı.
• G¸n iÁinde kendi kendine, o g¸n hangi istasyonda
olduğunu ve kaÁ saat uyuyacağını d¸ş¸n. Bu şartlanmanı sağlayacak ve işini daha da
kolaylaştıracaktır.
• G¸n iÁinde fırsat buldukÁa, hipotalamusunla oyna
ve her seferinde ona h¸kmettiğini ve onunla bir top gibi oynadığını hayal et.
229
Uyku «ılgınlığı
Ben D¸nyanın En Akıllı insanıyım
Hani ne oldu? Artık beni uyutamıyorsun, de.
Yakmındakiler senin bir topla konuştuğunu sˆyleseler de, sen konuştuğun şeyin bir top
değil, hi-potalamusunun ta kendisi olduğuna inan.
• 4, 5, 6, 7, 8 ve 9. istasyon: Her yeni istasyonda uyuma s¸reni, diğer istasyonlarda olduğu
gibi en fazla 15'er dakika azalt ve her istasyonda 3'er g¸n kalarak devam et.
9. İstasyonu da geride bıraktın. Bu istasyonda herkes yorulmuştur artık. Kafanda daha
iyi canlandırabilmen iÁin, senin klinikte yaşananları biraz filimize etmek istiyorum.
Klinik manzaraları -1: Dr. Rem ve Dr. NRem seni şik‚yet etmek iÁin şefe, Dr.
Hipotalamusa giderler. "Efendim bu adam Áıldırmış olmalı. Yaklaşık 3 haftadır, her ¸Á
g¸nde bir 15 dakika azaltıyor uykusunu, ona yetişemiyoruz. İşimiz yarım kalıyor. Ne
yapmamızı ˆnerirsiniz?" Hipotalamus n‚zikÁe: Ben bu tipleri Áok iyi bilirim. 2 haftadan
fazla dayanamaz, bekleyin birkaÁ g¸n sonra vazgeÁer. Size ˆnerim bu periyodik inişlere
gˆre davranmanızdır. Gidin aynı şekilde bu gece 15 dakika ˆnce uyanacağını planlayarak
işinizi Áabuk bitirin, diyecektir. ‹zg¸n¸m ama genelde Hipotalamus haklı Áıkar.
Uykunu azaltman gerÁekten de seni ilk başlarda rahatsız edecek ve uykusuz
kalacaksın. Kendini yorgun hissedeceksin. «¸nk¸ her g¸n 8 saat uyurken artık sadece 6
saat uyuyorsun ve doktorlar hen¸z bu yeni uygulamaya
231
Uyku «ılgınlığı
Uyku «ılgınlığı
Klinik manzaraları - III: Şef Dr. Hipotalamus, acil bir toplantı yaparak, hemen bir
durum değerlendirmesi yapar. Dr. Rem ve Dr. NRem'e: Beyler gemi kontrolden Áıktı,
adamın ne yaptığı belli değil. Başında bekleyin ve uyanmcaya kadar gˆrev yerini terk
etmeyin. Erken kalkıyorsa bunu bana şikayet etmeyin. İşinizi daha hızlı yapın. Siz zaten
hızlı Áalışmaya programlanmıştınız. Yıllardır uyuşuk uyuşuk oturuyordunuz. Şimdi
Áalışma zamanı, der.
•12,13,14 ve 15. İstasyon: Uykunu her istasyonda 15'er dakika azaltarak Áalışmanı s¸rd¸r.
Bu istasyonlarda yine yorulacaksın ama eskisi gibi değil. Doktorların yavaş yavaş ikna
olacak...
Final sahnesi...
Son İstasyon: Bu İstasyon, bu yˆndeki son istasyondur. İşin sonudur. Zor bir
istasyondur. Eğer burada 10 g¸n kalabilirsen, işi bitirdin demektir. Bu 10 g¸nl¸k s¸renin
ilk periyodu, 4 g¸nd¸r. Bu s¸re Dr. Hipotalamusun yenilgiyi kabul ederek, senin 5 saat
uyuyabileceğine ikna olması iÁindir. İkinci periyot 3 g¸nd¸r. Bu s¸re şefin, Dr.
Hipotalamusun, Dr. Rem ve Dr. NRem'e son durumu ve yeni mesailerini aÁıklaması
iÁindir. Son periyot da ¸Á g¸nd¸r ve bu s¸re; Dr. Hipotalamus, Dr. Rem, Dr. NRem ve
senin yeni uyku d¸zenini idrak etmeniz iÁindir.
NOT: Uygulamayı bir film gibi anlatmaya Áalıştım. Amacım daha net anlamanı
sağlamaktı. Elbette ki hakikatte bˆyle bir senaryo yok ancak sistem kesinlikle bˆyle
işliyor.
Binlerce insan kafasında bu senaryoyu canlandırdı ve
hipotalamusu bir muhatap kabul ederek, onun hakimiyetine son verdi. Umuyorum ki sen
de aynı inanÁla hipotala-musunun ¸zerine gider ve milyarlarca insanın yapmadığı bir şeyi
yaparak, bu uyku Áılgınlığına bir son verirsin...
Bundan sonra...
Yeni uyku d¸zeninden sonra, hafta sonları fazla uyumamanı tavsiye ediyorum ancak
yine de tatil moduna girip birkaÁ saat fazla uyumayı isteyebilirsin. Bunun kesinlikle bir
mahzuru yok. Gel gˆr ki bu s¸re, 3 g¸n¸ geÁerse, yeniden bir organizasyona ihtiyaÁ duyar
ve yeniden ayar yapmak zorunda kalırsın.
M¸mk¸n olduğu kadarıyla ˆğlen uykusunu 15 dakika da olsa uyumaya Áalış. ÷ğlen
vakti uyumaya uygun bir işin yoksa asla dert etme, boş geÁ.
Uyanma zamanını g¸neşin doğuşuna gˆre ayarla, kuşların sesini her sabah dinle ve
hayatın asıl y¸z¸n¸ gˆr, o keyfi mutlaka yaşa.
Başarılı insanların az uyuma gibi bir ortak ˆzelliği var. İnsanlar az ve doğru zamanda
uyuyunca beyinleri daha etkin ve g¸Ál¸ Áalışır. Bu doğru ama asıl ˆnemli olan herkes 8
saat uyurken sen 5 saat uyuyorsan, bu seni diğerlerinin ˆn¸nde olduğun konusunda ikna
eder ve psikolojik olarak kendinle barışıp başarıya doğru koşarsın.
Saat 5'te uyanıp 8'e kadar yapacağın 3 saatlik Áalışmanın nasıl bir şey olduğunu
anlamak iÁin, bunu sadece bir g¸n denemen yeterli. O kesinlikle olağan ¸st¸ bir zamandır
ve seni alır, direkt zirvelere taşır.
232
233
Uyku «ılgınlığı
Uyku «ılgınlığı
Sorma yardan Áektiğimi Yaradan bilir bir de ben «ˆzemezsin Áˆkt¸ğ¸m¸ Yaradan bilir
bir de ben... Ne anlarsın yaradan sen?
Gˆnl¸mdeki gˆkdeleni, Yıkıp dedi Áek Áileni. Garip başıma geleni, Yaradan bilir bir de
ben... Ne anlarsın yaradan sen?
Felek der ki az yine de, Sızı oldu y¸z sinede. Ne sancıdır, kanser ne de, Yaradan bilir bir
de ben... Ne anlarsın yaradan sen?
Ne meyy¸ cama ne meşka, Benzemiyor aşka maska. Ağrı başka acı başka. Yaradan bilir
bir de ben... Ne anlarsın yaradan sen?
Artık az uyuyan bir insansın ve her g¸n iÁin 3-4 saat fazla zamanın var. Bu zamanı
seÁtiğin bir konuda kitap okuyarak değerlendirirsen, bir sene sonra ilgili konuda alim
olursun. Sadece okumakla kalmayıp, okuduklarını bir de yorumlayıp yazarsan; bu, kısa
bir zaman sonra senin de bir kitabın olacağı anlamına gelir. Bu zamanı işinde gelişmek
iÁin harcarsan, birkaÁ sene sonra mesleğinde bir numara olursun. Bu zamanı spor
yaparak geÁirirsen, sağlıklı bir insan olursun. Bu zamanı ailene harcarsan mutlu olursun.
Bu zamanı ibadetle geÁirirsen cennete gidersin. Bu zamanı uyuyarak harcarsan, sıradan
bir insan olursun. SeÁim senin. Bahtın aÁık olsun.
234
235
11. Bˆl¸m
T¸rkiye İÁin
Kriz - mriz yok! " Sadece psikoloji var..
T¸rkiye iÁin
Prens ÁırılÁıplak...
Bir varmış, bir yokmuş, evvel zaman iÁinde, kalbur saman iÁinde, develer tellal,
pireler berber iken bir ¸lke varmış. Her yıl olduğu gibi şubat ayının son haftası, kral bilir
kişi heyetini ¸lke meselelerini tartışmak iÁin sarayında toplamış. Her sene d¸zenli olarak
yapılan bu toplantılar Áok ˆnemliymiş. «¸nk¸ bu toplantılarda, ¸lke iÁin Áok ciddi
kararlar alınırmış.
Halk kraliyet binasının ˆn¸nde Áıkacak olan kararları beklemeye koyulmuş. Herkes
b¸y¸k bir heyecanla acaba ne olacak diye bekliyormuş. Tam bu sırada sarayın ˆn kapısı
aÁılmış ve prens b¸y¸k bir hışımla dışarıya Áıkmış. Suratı asık olan prens, ağlamaklı bir
ifadeyle halka bakmış. Şaşkın ve tedirgin bir ifadeyle halktan biri prense sormuş:
• Ne oldu ekselansları?
Prens bu soru karşısında kendini tutamamış ve ağlamaya başlamış. Ağlamış, ağlamış,
ağlamış:
• Ne olacak ya! Kral y¸z¸me kitap fırlattı.
Bana bağırdı, misketlerimi Áaldı, demiş.
Prensin bu cevabıyla bir anda her şey alt ¸st tfÓmuş. ‹lkenin parası pula, pulu da Áula
dˆnm¸ş. Halk perişan ve bitap d¸şm¸ş. Bir anda herkes fakirleşmiş. Millet birbirini
yemeye başlamış. Herkes acı Áekiyormuş. 'Vah benim ¸lkem vah!' diye diye dolaşır
olmuş insanlar... Kısacası prensin suratına kitap
239
T¸rkiye iÁin
fırlatılıp, misketlerinin alınması Áok zoruna gitmiş halkın ve ¸lke b¸y¸k bir bunalıma
girmiş...
Kral, ¸st¸ne bir şeyler almış ama prens hala Áı-rılÁıplakmış. Gˆkten d¸şt¸ ¸Á elma ve
halkın kafası yarıldı.
Masaldan da ˆte...
Bu anlattığım masallarda bile olmaz belki ama T¸rkiye'de en son şubat krizi bˆyle
başladı işte. "Bana kitap fırlattı." dedi k¸Á¸k patron, dolar fırladı.
Ben 4 yıl ekonomi okudum ama hiÁbir hocam bana kitap fırlamasıyla, dolar fırlaması
arasındaki bağlantıyı anlatmadı. İnanıyorum ki başbakan da bu ikisi arasındaki ilişkiyi
bilmiyordur. Ama eminim ki "Ne b¸y¸k adamım ben; bir lafımla T¸rkiye'nin kaderini
değiştirebiliyo-rum." diye d¸ş¸nm¸şt¸r.
Zaman geÁti ve Derviş Baba geldi ekonominin başına. Akıllı adamdı. Kitap - Dolar
ilişkisini Áˆzm¸şt¸ herhalde ki ilk c¸mlesi şˆyle oldu: Merak etmeyin Áocuklar, ben size
para bulacağım. C¸mle bitmeden dolar indi. Piyasa hareketlendi. Biraz sonra para
bulunamadı denildi, hay-daa dolar yine fırladı. Başbakan hastalandı dolar fırladı, iyileşti
dolar d¸şt¸... B¸t¸n bu olanlar sadece ekonomi bilimiyle aÁıklanmaya Áalışıldı. T¸m
tartışmalar havada ve anlamsız kaldı. «¸nk¸ asıl bozulan ekonomi değil, psikolojiydi.
240
241
T¸rkiye iÁin
Kriz var diye şartlanıp perişan olmak yerine, Kriz
yok deyip, uygulamaya geÁmelisin. Ha, unutmadan sˆyle
yeyim: Tabii ki sen kurtaracaksın bu memleketi. Ayrıca
memleketin her tarafı bozuk olsa ne yazar. Başarmak elin
de... ,. „,.
2 - Birbirimize g¸venmiyoruz.
Ne vatandaş devlete, ne de devlet vatandaşa g¸veniyor. Ne işÁi patronuna, ne de
patron işÁisine g¸veniyor. Ne halk medyaya, ne medya halka g¸veniyor. Bu listeyi uzat
gitsin. Listenin sonuna da en acı olan son sˆz¸ koy: Ben kendime g¸venmiyorum. Şimdi
sˆyler misin, bˆylesine bir g¸vensizlik, bir karamsarlık ortamında olan bir ¸lkeden ne
beklenebilir ki?!
3 - Memlekette lider yok.
‹zg¸n¸m ama T¸rk halkı lider yetiştiremiyor. ‹zg¸n¸m ama T¸rk halkı hatip de
yetiştiremiyor. Dikkat et, gˆz kulak kesil ve izle. Ben liderim diye ¸lke yˆnetimine talip
olanların hangisi iÁin o bir lider diyebilirsin?
• Bir defa, 100 liderden 90'ı konuşmasını kağıttan
okuyor. Hatip değil.
: • 10'u doğaÁlama konuşuyor ama bu 10'un 8'i boş konuşuyor.
• Geriye kalan 2'nin 1'i iyi konuşuyor, karizma ye
rinde filan ama o da işi bilmiyor.
• Geriye 1 'i kaldı ve o da iyi konuşuyor, karizma ta
mam, işi de biliyor ama fırsat verilmiyor. Tabii ki
- bu bir mazeret olamaz. Eğer gerÁek bir lider olsa
242
243
im
Ben D¸nyanın En Akıllı insaniyi
T¸rkiye iÁin
244
245
T¸rkiye iÁin
s¸per g¸Á yapmak iÁin doğduğumuza inanmalıyız. Gerekiyorsa kendimizi feda etmeliyiz.
"150 milyon maaş alıyorum, kiramı bile veremiyorum. Bana ne T¸rkiye'den, batarsa
batsın! Be-nim bir dikilitaşım bile yok. Yanarsa yansın, bana ne?" dediğin s¸rece
maaşının bir lira dahi artmayacağına dair sana garanti veriyorum. Bu Áok boşa bir
hayıflanmadır.
Maaşımızın artmasını istiyorsak, ¸retimin artması gerektiğine inanmalıyız. ‹retimin
artmasını istiyorsak, işimizi aksatmadan, verimliliği belki de %200 artırarak Áalışmaya
devam etmeliyiz. Sabahleyin işe geldiği dakikadan itibaren saatine bakıp, akşam olsa da
gitsek diyen, işe başladığı ilk g¸n, daha 25 sene var emekli olmama diyen, her g¸n
emeklilik yaşını hesap eden bir insan ne verebilir T¸rkiye'ye?
Akşam olduğunda ¸z¸lmelisin. Emekli olma yaşını hesap etmek yerine, işinde nasıl
m¸kemmel olabileceğini hesap etmelisin. «alışırken sadece işini d¸ş¸nmelisin. Her zaman
dakik olmalı, her zaman tebess¸m etmelisin... Bˆyle yap! Belki sen ˆmr¸n¸n sonuna kadar
hep 150 milyon alırsın ama senden sonra senin evladın, evlatlarımız; s¸per bir d¸nyada
bizim hayal edemediğimiz rakamları alırlar...
Dedelerimizin kanı aktı, ¸lke kurtuldu. Şimdi dedelerimizin kanı ile aldığı bu ¸lkenin
alın terine ihtiyacı var. Sen kan değil sadece ter dˆk yeter. Ben b¸t¸n bu anlattıklarımı
T¸rk halkının yapacağına sonsuz ve sınırsız inanıyorum. Eksik olan tek şey bir lider. Peki
ne yapmalı ˆyleyse? Lider yok, g¸veneceğimiz yˆneticimiz yok deyip kenara Áekilmek,
her akşam 4 saat «arkıfelek izlemek, diskolarda sa-
246
247
T¸rkiye iÁin
anlatınca adam atladı: "Bak dostum, şu kˆşede bir kova Áiş var adam daha yeni yaptı.
Şimdi sen git Áaktırmadan al onu kendi kovana boşalt, gˆt¸r hemşireye ver. Sakın
kimseye de sˆyleme ha...
Bizim adam b¸y¸k bir heyecanla ve inanılmaz bir gizlilikle adamın dediğini yaptı. HiÁ
kimse gˆrmedi ama tahlil sonuÁlarına gˆre bizim adam altı aylık hamile Áıktı...©
Kendini dolandıran adam...
T¸rkiye'de Áekilmiş bir kamera şakas.ydı yukarıda anlattığım. Şimdi var gerisini sen
d¸ş¸n! ÷yle adam var k, sağlığıyla ilgili bir konuda kendi kendine hıle yapıyor ve sonra
da kahvede hemşireyi nasıl kand.rd.g.n. b¸y¸k b,r ke-yifle anlatıyor.
Sorgulamıyoruz. HiÁbir şeyi sorgulam.yoruz. O kadar kanıksamışız ki acayiplikleri,
her şeye olabilir ._nyargıs,yla vaklasıvoruz "Burası T¸rkiye abı. Burada her şey olur."
diye diye t¸m normallerimizi değiştirmiş bulunuyo-ruz.
Ambulansta oksijen bitebilir, itfaiyede su bitebilir adam su koymay, unutmuş olabilir,
şofˆr da m.ş olabd r yanlış iğne adam ˆld¸rebilir, yolda giderken aıtecek Áukura d¸ş¸p
kaybolunabilir, on katrilyon para bir anda yok olab, lir... Eee normaaal!
248
249
T¸rkiye iÁin
Ne iş olsa yaparım diye bir vasıf bizim milletimizden başka kimde var? Biz gerÁekten
de olağan¸st¸y¸z ve her işi biliriz. El alemin milleti gibi iş değiştirmeyiz Á¸nk¸. Direkt
sektˆr değiştiririz biz. Adam tencere satıyorsa mesela, o iş yerinden Áıkıp tencere satan
başka bir yere girip Áalışmaz. Ayakkabı tamircisinin yanına girer.
GeÁen, şˆyle bir hesap ettim de yaklaşık on k¸sur tane sektˆr değiştirmişim ben.
S¸ngercilik, mobilya, yedek parÁa, cam, inşaat, yapı malzemeleri, radyo, senaryo,
reklam, gıda, elektrikli battaniye, stand-up, bilgisayar... bunlar eğitimci oluncaya kadar
uğraştığım işlerden sadece bir kaÁı. Ana başlıklar halinde verdim ki, zamanını
almayayım. Bˆyle adam T¸rkiye'den başka hiÁbir yerde yok!
Askeriyede bize komutanlarımız ot yoldurmuştu. O zamanlar Áok kızmıştım ama
sonra haklı olduklarını anladım. Asker adam eğer boş kalırsa sevgilisini, karısını, anasını,
babasını d¸ş¸n¸p bunalıma girer ve firar eder. Halbuki s¸rekli oyalanırsa kimseyi
d¸ş¸nemez ve mutlu bir asker olur. (Bu anlamı ben y¸kledim, ot yoldurma Áalışmasıyla
belki de hiÁ alakası yok, belki de sırf insan g¸c¸nden optimum d¸zeyde faydalanmak iÁin
yaptırıyorlardı bunu.)
T¸rkiye'de bizi oyalayan; d¸ş¸nmemizi, ¸retmemizi engelleyen o kadar Áok konu var
ki asıl işimizi yapmak yerine daima oyalanıyoruz. Daima ayakta durabilmek iÁin yeni
Áareler ¸retiyoruz. S¸rekli Áaresizlik psikolojisi iÁinde yaşadığımız iÁin de inanılmaz
akıllı olmuşuz. Şaka değil, biz hakikaten Áok akıllı bir milletiz. «ocukluğum Almanya'da
geÁti benim. HiÁ unutmam T¸rkiye'ye geldiğimiz zamanlarda d¸şt¸ğ¸m komik
durumları. Her şeye şaşırarak bakıyordum.
250
251
T¸rkiye İÁin
ğız." İnanmadı bana. Onların yaşadığı ¸lkede haber verilmeden bˆyle bir şey olduğunda,
şahısların zararını devlet karşılıyormuş. Daha neler! ©
Ben bu kitabı yazarken tam 47 defa elektrik kesildi. Ama asla yazdıklarım kaybolmadı.
«¸nk¸ bir elimle yazarken diğeriyle s¸rekli kayıt tuşuna basıyordum. Bazen saatlerce
elektrik gelmedi. E tabii ki bu kitap 3 ay yerine 7 ayda tamamlandı. Ama tamamlandı.
İsveÁli arkadaş bˆyle bir kitap yazsaydı ne olurdu peki? D¸ş¸nsene, bir defa elektrik
kesildi, adam ¸Á g¸n şok yaşadı. Demek ki devamlı burada olsa kitap yazayım derken
felÁ olurdu. Ayrıca o benim senin gibi bir eliyle yazıp, ˆb¸r¸yle kayıt yapamazdı.
T¸rkiye'de yaşamak gerÁekten ciddi bir ayrıcalık. Adam yarım ekmek arası dˆnerle bir
bardak ayran iÁiyor. Dˆnerin son lokmasıyla ayranın son fırtı aynı zamanda bitiyor. Bunu
bir T¸rk'ten başkası beceremez. @
Her gece acaba bu gece olur mu diyerek yatağa girip depremi bekliyoruz ve bu bizi
sarsmıyor. Amerikalıları 11 Eyl¸lde gˆrd¸k işte. Hepsi psikologa gitti. BirÁoğu bizim
tabirimizle kafayı yedi. Halbuki ayni şey T¸rkiye'de olsaydı hiÁbirimiz şaşırmazdık,
hiÁbirimiz kafayı filan da yemezdik. Niye? «¸nk¸ bunlar normal şeyler. Her şey olabilir.
D¸ş¸nsene bahÁe duvarına plastik top Áarpıyor, duvar yıkılıyor ve top oynayan
Áocuklar ˆl¸yor. Top oyriayan Áo-
253
T¸rkiye iÁin
...Ve sonuÁ:
SonuÁta, daima olumsuzluk ve Áaresizlik yaşadığımız iÁin, s¸rekli yeni form¸llerle
Áareler ¸retmek zorunda kaldık. İster istemez beynimizi zorladık ve Áaresizlik bizim
beyin gelişimimiz konusunda bir mucize oldu bize ve her birimiz birer dahi olduk...
İşte T¸rk insanının her g¸n kendi kendine sormak ve cevaplandırmak zorunda olduğu
sorulardan sadece bir kaÁı...
İşe giderken... r
«alıştığı şirketin mali yapısını Áok iyi bilir. Şirketin iflas e.dip etmeyeceğini
patrondan daha iyi bilir. •
Psikolojiyi Áok iyi bilir. Patronunun y¸z¸ne bakar bakmaz o g¸n maaşların ˆdenip
ˆdenmeyeceğini anlar.
Hastanede
Hastaneye giderken, ˆlme ihtimalini mutlaka gˆz ˆn¸ne alır ve ailesiyle vedalaşır.
Hatta vasiyetini bile yazar ˆyle gider.
Ameliyat olduktan sonra karnında şişliğin, doktor tarafından midesinde unutulan bir
şeyden kaynaklandığını bilir.
«ocuğu ambulansa atar ama ambulansta oksijen olup olmadığını d¸ş¸n¸r...
255
T¸rkiye iÁin
Vergisini en son g¸n yatırır, hatta bazen yatırmaz bile. «¸nk¸ eninde sonunda
affedileceğini bilir.
Parası varken arabasının deposunu fuller, Á¸nk¸ yarın zam geleceğinden emindir.
«antasını kapkaÁÁılara kaptırmamak iÁin, Áantayı hangi eliyle tutacağına doğru
karar vermek zorundadır.
Sıradan bir T¸rk bile ˆnce patatesleri sonra kˆfteleri yer, bunun daha zevkli olduğu
tecr¸belerle sabittir.
256
257
T¸rkiye iÁin
258
259
12. Bˆl¸m
Telkin ve Şartlanmalar.,
Unutma!
Şimdi ne olduğuna inanıyorsan, yarın mutlaka o olacaksın!
Telkin ve Şartlanmalar...
İstanbul'u Fetheden de Psikoloji...
İstanbul'un fethiyle ilgili bir sempozyumda konuşan tarihÁi profesˆr, Fatih'i ve fethi
anlatıyordu... şimdi o konuşmanın bir bˆl¸m¸n¸ olduğu gibi aktarıyorum.
Hacı Bayram Veli'nin Kehaneti...
"...II. Mehmet, Sultan II. Murat'ın oğludur ve 1432'de Edirne'de doğmuştur. Aynı yıl,
halk arasında, Ankara'da ikamet eden Hacı Bayram Veli'nin İmparatorluk adına b¸y¸k bir
tehdit unsuru olduğuna dair, bir takım sˆylentiler yayılmaya başlamıştır... Devrin uleması
Padişaha: "H¸nkarım, Ankara'da Hacı Bayram Veli adında bir şahıs var. OldukÁa kar izm
ati k, oldukÁa etkili bir insan, korkarız ki ileride bir ayaklanmaya sebep olacak. Acaba
Edirne'ye davet etsek de, kendisiyle bir gˆr¸şsek nasıl olur?" der. H¸nkar, ulemayı dikkate
alır ve ª Hacı Bayram Veli'yi Edirne'ye Áağırtır.
Kısa bir zaman sonra Hacı Bayram Veli Edirne'ye, h¸nkarın yanına gelir. Bu sırada
h¸nkar, tahtında; II. Mehmet, h¸nkarın yanında duran beşiğin iÁindedir. Akşemsettin
Hoca, H¸nkarın sağında dikilmektedir. Hacı Bayram Veli iÁeriye girer. H¸nkar Hacı
Bayram'a Ankara'yı sorar. Ankara'da her şeyin normal olduğunu sˆyleyen Hacı Bayram,
h¸nkara Ankara'yı merak etmemesini sˆyler... Bir ara Hacı Bayram, II. Murat'a İstanbul'u
fethetmek isteyip istemediğini sorar. II. Murat, "İstanbul'u fethetmek en b¸y¸k ha-
yalimdir!" deyince, Hacı Bayram, "Padişahım bunun iÁin asla uğraşmayın. İstanbul'u
fethetmek size na-
263
iyim
Telkin ve Şartlanmalar...
sip olmayacak, istanbul'u, (kundaktaki bebeği gˆstererek) şehzadeniz Mehmet
fethedecektir."
demiştir.
Bˆylece II. Murat H. Bayram Veli'nin zarar verecek bir insan olmadığı kanısına vardı
ve H. Bayram Veli II. Mehmet'in İstanbul'u fethedeceği m¸jdesini vererek, Ankara'ya geri
dˆnd¸.
Gˆrd¸ğ¸n¸z gibi sayın dinleyiciler, Fatih daha kundaktayken, onun İstanbul'u
fethedeceği ulu bir -- '• ' insan olan Hacı Bayram Veli tarafından anlaşılmıştır."
Yukarıdaki vakayı anlatan insan, tarih konusunda Áok değerli bir profesˆrd¸. Ben
ondan bu Áağ kapatıp aÁan olayı psikolojik aÁıdan değerlendirmesini istediğimde cevap
alamamıştım. Sadece tarihi bir vakayı anlattı ve geÁti. Bu tarihi vakanın ¸zerinden tam
yedi asır geÁmiş yedi asırdır insanlar bu hikayenin sadece gˆr¸nen kısmını anlatıp
durmuşlar. Ben kamera arkasını araştırdım ve Áok enteresan şeyler buldum.
• *y\
Fatih'in Motivasyonu " i
>'••"•'•• H. Bayram Veli'nin kundaktaki bebeği işaret ederek, H¸nkarım İstanbul'u bu
bebek fethedecektir demesinin sebebi, belki de ˆld¸r¸lmekten kurtulmaktı. «¸nk¸ H.
Bayram Veli Edirne'ye Áağrılış sebebini biliyordu. Padişah onu, Ankara'da bir
ayaklanmaya sebebiyet verebileceği endişesiyle Edirne'ye Áağırmıştı. H. Bayram
kendisini iyi ifade edebilen bir insandı. Karizmatikti, etkileyiciydi. H. Bayram bir veliydi.
Kim bilir belki de o bunu hissetmişti. SonuÁ-
ta II. Mehmet hen¸z kundaktayken H.Bayram Veli bˆyle bir laf etmiştir.
İltifattan hoşlanmayan kimse yoktur...
II. Murat da dahil olmak ¸zere d¸nyada iltifattan hoşlanmayan hiÁbir insan yoktur. II.
Murat, Áocuğuna ilişkin yapılan bu olağan¸st¸ iltifattan alabildiğine etkilenmiştir. Kim
bilir belki de II. Murat, H.Bayram Veli'nin zararlı bir insan olmadığına bu b¸y¸k etkiden
dolayı karar vermiştir.
H.Bayram Veli, Akşemsettin hocayla birlikte h¸nkarın yanından ayrıldı. II. Murat ve
oğlu odada yalnız kaldı. II. Murat kundaktaki yavrusunu alıp bağrına basarak, "Yavrum
Mehmet'im! Sen haa, İstanbul haa... demek ki İstanbul'u sen fethedeceksin!" dedi. Fatih
daha bir bebekken bˆylesine g¸Ál¸ pozitif telkinlerle y¸klenmeye ve şartlanmaya başladı.
II. Murat bu muhteşem olayı herkese anlatarak oğlu ile gurur duydu. Akşemsettin Hoca
da Áevresindekilere Mehmet iÁin sˆylenenleri anlattı. Haber bir anda t¸m ¸lkeye yayıldı.
Padişahın oğluydu Mehmet. Herkes inandı. Daha bir bebekken insanlar onu İstanbul'u
fethedecek bir komutan olarak algıladılar. Herkes o gˆzle, İstanbul'u fethedecek komutan
gˆz¸yle bakıyordu Mehmet'e.
Mehmet b¸y¸meye başladı. En iyi hocalar tarafından yetiştirildi, tam yedi dil ˆğrendi.
Hen¸z 14 yaşındayken babası tahtını oğluna devretmeye kalktı. II. Murat bˆyle inanmıştı
Mehmet'in istanbul'u fethedeceğine. Bir an ˆnce gˆrmek istiyordu fethi. T¸m yatırımı oğlu
iÁindi. Meh-met'inse seÁme şansı yoktu, İstanbul'u kesinlikle o alacaktı. Herkes ona
g¸veniyordu. Tam 21 yıl t¸m insanlar Mehmet'in İstanbul'u fethedeceği g¸n¸ beklediler. II.
Murat gˆ-
264
265
Insanıy
Ben D¸nyanın En Akıllı j
ırn
Telkin
ve Şartlanmalar..
remedi ama Fatih İstanbul'u 29 Mayıs 1453'te, hen¸z 21 yaşındayken, m¸thiş bir askeri
deha ile fethetti. Savaş esnasında y¸r¸yen kuleleri, havan toplarını icat etti. «ağ kapadı,
Áağ aÁtı. Gelmiş geÁmiş en bilgili, en Áok yˆnl¸ Osmanlı imparatoru oldu...
Acaba?
Acaba H.Bayram Veli, II. Murat'ın yanına gelmeseydi ve Fatih iÁin "İstanbul'u bu
Áocuk fethedecek." demeseydi, fetih gerÁekleşir miydi?
Mutlakiyet ile idare edilen ¸lkelerde padişah, bazen 7 yaşında bile olabiliyor. Fakat
asla normal bir insanın 7 yaşındaki hali ile benzerlik gˆstermiyor. «¸nk¸ padişahın oğlu
doğduğu andan itibaren geleceğin imparatoru olarak tanınıyor, yetiştiriliyor ve babası
ˆl¸nce de tahta geÁiyor. Yani şimdiki gibi değil, adam 40 yaşına kadar herhangi bir
KiT'te Genel M¸d¸r, 41 yaşında başbakan. Mutlakıyette bˆyle bir şey yok! Belki de bu
rejimin en b¸y¸k avantajı bu. Padişahlık bir meslek gibi yani.
II. Mehmet, 14 yaşına rağmen, o g¸n babasına sˆylediği "Eğer h¸k¸mdar sizseniz
ordunuzun başına geÁin. Eğer bensem, emrediyorum, ordunun başına geÁ!" ifadesi 14
yaşındaki normal bir insanın edeceği t¸rden bir ifade değil. Bu ancak Áocuğa y¸klenen
toplumsal anlamla aÁıklanabilir. Bebek doğar doğmaz ailesi, Áevresi ve b¸t¸n ¸lke onu
geleceğin h¸k¸mdarı olarak gˆr¸yor. BilinÁaltında toplanan pozitif veriler Áocuğu
kuşatarak, onlarca defa kuşatılan İstanbul'u bir hamlede alma sonucunu doğurabiliyor.
Tekrar başa dˆnersek Fatih'in yerinde başka bir Áocuk olsaydı kundakta ve H. Bayram
Veli onu işaret ederek sˆyleseydi, belki de İstanbul'u o Áocuk fethedecekti.
BilinÁaltı yağmur Áamur dinlemeyen muazzam bir
tarladır. Her t¸rl¸ hava şartlarına rağmen, ektiğini mutlaka
biÁersin. •
Kim bilir?
ABD başkanı George W. Bush ˆğlen yemeğine sizin evinize gelse, Bush senin
Áocuğunu gˆrd¸ğ¸nde 'Aman tanrım' deyip, dudağını b¸kse, biraz sonra tekrar elindeki
kaşığı bırakıp, Áocuğa bakarak 'vay be!' deyip, tekrar dudağını b¸kse, biraz sonra da
Áocuğu kucağına alıp, orada-kilere "Arkadaşlar size bir şey sˆylemek istiyorum. Bu
Áocukla ilk gˆz gˆze geldiğimde bana bakışlarıyla telepatik bir mesaj gˆnderdi. Ben
d¸nyayı değiştireceğim dedi. Hayatımda ilk defa bˆyle bir Áocuk gˆr¸yorum. Olamaz
olamaz. Bˆyle bir şey olamaz!" deyip Áocukla uzun s¸re ilgilense ve Áıkarken tekrar
dˆnse ve "Bu Áocuk d¸nyayı değiştirecek!" dese, o an evinizde bulunan herkes bu olayı
tanıdıklarına anlatmaz mı? Sen anlatmaz mısın? Olayı duyan herkes sizin eve akın edip
Áocuğu gˆrmek, ona dokunmak iÁin yarışmaz mı? Gazetelerde 'Bush referanslı bebek'
şeklinde manşetler atılmaz mı? Herkesin bakışı değişmez mi ve sonra o Áocuk d¸nyayı
değiştirmez mi?
B¸t¸n cevapların evet olduğuna eminim. Aynı şey senin iÁin de geÁerli. Karizmasına,
g¸l¸ş¸ne, aklına g¸vendiğin birisi sana da bu tarz bir y¸kleme yapsa sen de uÁar-
266
267
Te|kin ve Şartlanmalar...
Anne ve babalara k¸Á¸k bir tavsiye...
«ocuğunuz daha doğmadan, hen¸z anne karnındayken telkinlere başlamalısın. Bilim
adamları bebeğin anne karnındayken, her şeyi duyduğunu sˆyl¸yorlar. O halde bu
inanılmaz bir fırsat. Olumlu telkinlerle daha Áocuk doğmadan onun pozitif, idealist,
b¸y¸k d¸ş¸nen bir insan olmasını sağlayabilirsiniz. Konuştuklarınıza dikkat edin ˆyleyse.
Onu ˆnemsediğinizi hissettirin mesela. ÷zel olduğunu ve beklendiğini bilmesinin nasıl bir
sakıncası olabilir ki?
Diyelim ki bu şansı kaÁırmışsın, bebek doğmuş. Yine de geÁ kalmış değilsin. İster 1
yaşında, ister 5 yaşında, ister 7 yaşında olsun hiÁ fark etmez. KaÁ yaşında olursa olsun
Áocuğunu takip et. T¸m Áocuklar TV izlerken adeta dış d¸nyayla t¸m irtibatlarını keserek
transa geÁerler. «evresindeki hiÁbir uyarıcı onun dikkatini dağıtamaz. ‹st bilinci
neredeyse kapalıymış gibi meşgul olmasına rağmen, bilinÁaltı her zaman olduğu gibi
sonuna kadar aÁıktır. Sen konuşurken o seni duymaz ama bilinÁaltı kayıtlarını yapmaya
aralıksız devam eder. Tam bu sırada başla: Başaracaksın, Sen b¸y¸k adam olacaksın.
D¸nya senin iÁin dˆn¸yor. G¸neş, sen varsın diye doğuyor. Sen insanlara faydalı
olacaksın, seninle t¸m d¸nya gurur duyacak... ve yavrum sen ˆrnek bir insan olacaksın.
Sahip olduklarına değer ver, olmadıklarına da. Hayal kur ve hayallerini ˆnemse. Sen Áok
b¸y¸k bir insan olacaksın, t¸m d¸nya seninle gurur duyacak... Bu ve buna benzer telkinler,
Áocuk TV'ye tamamen teslim olmuşken, direkt olarak bilinÁaltına işleyecek ve
gˆreceksin ki Áocuğunun hareketleri, y¸r¸y¸ş ve davranışları değişecek. Tam tersi iÁin de
aynı durum sˆz konusudur.
268
269
insanıyım
Telkin
ve Şartlanmalar...
270
271
Telkin ve Şartlanmalar.
madan gideceğiz. Topu topu iki saatlik bir ˆm¸r. Birini kullandın, biri de ˆn¸nde duruyor.
Aslında bu kadar kısa bir zamanda hiÁbir şey iÁin hiÁbir şeye değmez. Ve bu kadar
zamanda yapabileceğin ne varsa aslında hepsi boş.
Ben kitap yazdım, ben icat yaptım, ben Einstein'ırn, ben Edison'um, ben D¸nyanın En
Akıllı İnsanıyım, ben kılım, ben t¸y¸m... Ne olursan ol her şey bir anda olur ve biter. Sen
hatta gˆz¸n¸ aÁıp kapayamazsın bile. Peki o zaman niye b¸t¸n bunlar? Neden varım ki
ben? Niye Áalışayım? Madem her şey boş, her şey anlamsız... Niye bu telaş, nedir bu
sıkıntı?
Cehennemde isen en iyi sen yanmalısın!
÷yle k¸Á¸ks¸n ki aslında, uzay sonsuz olsaydı sana yoksun bile derdim. Ne var ki uzay
sonlu. Ve sen Áok k¸Á¸k de olsan varsın. Bilim adamları anlatıyor, iÁinde
bulunduğumuz g¸neş sistemi başka bir sisteme doğru saniyede beş y¸z bin kilometre hızla
gitmektedir. Yani ışık hızı diye bir şey varsa, onun yaklaşık iki katı. Hesaplara gˆre bu
hızla gidersek yetmiş beş milyon ışık yılı sonra Áarpışacak ve yok olacağız.
D¸ş¸nebiliyor musun yetmiş beş milyon yıl, deli mesafe, deli zaman. Şimdi bu mesafeyi
hayal et. Diğer sistemleri, gezegenleri, yıldızları, galaksileri d¸ş¸n...
...Şimdi yavaş yavaş geri dˆn. Tekrar g¸neş sistemimize gir ve koca sistemde Áok
k¸Á¸k kalan d¸nyaya geri dˆn. D¸nyada Áok k¸Á¸k kalan kıtalardan Asya kıtasını d¸ş¸n.
Asya kıtasında Áok k¸Á¸k olan T¸rkiye'yi canlandır gˆz¸nde. T¸rkiye'de Áok k¸Á¸k kalan
birazcık Avrupa kıtasına kaymış olan Marmara Bˆlgesi'ni, orada da Áok k¸Á¸k kalan
İstanbul'u d¸ş¸n. İstanbul'da isen bulunduğun ma-
haileyi, sokağı, binayı, daireyi, oturduğun odayı, ¸zerinde durduğun koltuğu ve koltuğun
¸zerinde duran kendini d¸ş¸n. Kainatta ne kadar yer kapladığını anladığını sanıyorum.
Ne kadar k¸Á¸k olursan ol, sonuÁta mutlaka varsın. Ve eğer varsan varlığının hakkını
mutlaka vermelisin. Yarın bir yerlerde hesap verirken "Ben kendimi biliyordum ve bana
verilen gˆrevi hakkıyla yerine getirdim. En faydalı olan bendim." diyebilmelisin.
Ağaca bak! G¸n doğar doğmaz başlıyor oksijenini ¸retmeye. G¸neşe bak! KaÁ milyar
yıldır her g¸n dakika şaşmadan doğuyor. Kalbine bak! HiÁ sektirmeden her an atıyor.
Yağmura bak! Zamanı gelince aksamadan nasıl da yağıyor. D¸nyaya bak! HiÁ taviz
vermeden nasıl da dˆn¸yor... Ve kendine bak hepsinden daha ¸st¸n bir vasfa sahipsin, bir
aklın var. Bu kadar akılsızın gˆrevini tam yaptığı bir meydanda bir akıllı olan senin
varlığını reddetmen, yan gelip yatman, hatta bir de sisteme zarar vermen komik olmaz
mı? Herkes gibi, her şey gibi sen de gˆrevini yap!...
İnsanların en b¸y¸k ve tek amacı: 'Faydalı olmak' olmalıdır.
GeÁmişi unut, yani geÁen bir saati yok say. ÷n¸nde hiÁ ellenmemiş, hiÁ
bellenmemiş bir saatin daha var. «abuk geÁtiğini bile d¸ş¸neceğin zamanın yok. İşe
hemen y¸z¸-
272
273
'yırn
Ben D¸nyanın En Akıllı insan
ne bir tebess¸m monte ederek başlayabilirsin. Bazen birine sadece tebess¸m edersin,
hayatı değişir.
Kˆpr¸ye Áek!
GenÁ adam intihar etmek ¸zereydi, hiÁ dostu yoktu. Herkes dışlamıştı onu, acı
Áekiyordu. İntihar etmek tek Áˆz¸md¸. Yola Áıktı, kˆpr¸ye yˆneldi, bi-
' razdan atlayıp her şeyi bitirecekti. Bir taksiye bindi.
' ' Taksici sanki doğuştan y¸z¸ne yerleştirilmiş bir tebess¸m ile 'buyurun' dedi genÁ
adama. GenÁ adam kendisine ilk defa tebess¸m eden biriyle karşılaşmanın şaşkınlığını
yaşıyordu.
Taksici - Nereye gidiyoruz? '•-'.. GenÁ Adam - Kˆpr¸ye...
Şofˆr kahkahayı basarak g¸lmeye başladı. GenÁ adam sinirli bir ifadeyle sordu:
GenÁ Adam - Niye g¸l¸yorsun be adam? Taksici - HiiiÁ! Aklıma bir anım geldi de...
GenÁ Adam - İyi...
Bu kısa cevapla taksicinin konuşmasını kesmek
istiyordu. Fakat o anlatmaya kararlıydı.
ı
Taksici - Bir zamanlar hiÁ dostum yoktu. Yalnızlıktan bunaldım ve bir karar verdim,
intihap etmeliyim. Yalnızlıksa ha toprağın altı, ha toprağın ¸st¸ ne fark eder ki, dedim.
Telkin
ve Şartlanmalar...
GenÁ adamın gˆzleri parıldadı. Taksici sanki onu anlatıyordu.
GenÁ Adam - Eee sonra?
Taksici - Eesi o sinirle, o kararlılıkla evden Áıktım ve bir taksiye bindim. Taksici
nereye dedi, ben de kˆpr¸ye deyince kahkahalarla g¸lmeye başladı...
Bu arada kˆpr¸y¸ Áoktan geÁmişlerdi bile. GenÁ adam biraz sonra taksiden indi ve
evine geri dˆnd¸. O şimdi İstanbul'da taksicilik yapıyor, kˆpr¸ye adam taşıyor yani.
274
275
Telkin
ve Şartlanmalar..
Başımızda beyin vardır, D¸ş¸n biraz insanoğlu, Beyin yoksa neyin vardır, D¸ş¸n biraz
insanoğlu!
Halik sondan gelir bence, Huluk vardır ondan ˆnce, Hesap et de ince ince, D¸ş¸n biraz
insanoğlu!
Nardan idi d¸nya esas, Nerde idi nebatla nas, Nesil nasıl oldu ihdas, D¸ş¸n biraz
insanoğlu!
Kainata bil umumu, Kim ekmiştir ilk tohumu? Ben mi, sen mi, yoksa o mu. D¸ş¸n biraz
insanoğlu!
D¸nya desek kuru tabut, Kimya desek dˆn¸p yahut, Mahluktan olur mu mabut, D¸ş¸n
biraz insanoğlu!
Su iÁerken kılar ş¸kr¸n, Gˆğe bakar eder zikrin, Ferik kadar yok mu fikrin, D¸ş¸n biraz
insanoğlu!
Dehamıza dil uzatma, Kaşın Áatıp, daşın atma, Domuz gibi d¸ş¸p yatma, D¸ş¸n biraz
insanoğlu!
Tuzaklandık sollu sağlı, Azık yavan kazık yağlı, Gitme bˆyle gˆz¸ bağlı, D¸ş¸n biraz
insanoğlu!
Tesbitimi sanma tahmin, Toprak değil tanrı rahmin, Fıtratını bulur fehmin, D¸ş¸n biraz
insanoğlu!
«ehrene bak sakil kişi, Değil toprak Áakıl işi, T¸rl¸ ÁiÁek akıl işi, D¸ş¸n biraz insanoğlu!
Tiynetini temizle gel, Tenine de bağlama bel, Başını dˆv d¸ş¸n¸ del, D¸ş¸n biraz
insanoğlu!
Gafur varsa her zerrede, Kafir acep daha nede, Saklı yoktur bu sahnede, D¸ş¸n biraz
insanoğlu!
Kervan kalkar geÁten erden, Keser seni g¸Áten ferden, Dˆnen var mı bu seferden, D¸ş¸n
biraz insanoğlu!
Ayık ol sen ey Zevraki, Zehri sunar bir g¸n saki, Saki dahi değil baki, D¸ş¸n biraz
insanoğlu!
276
277
13. Bˆl¸m
T¸m Keramet Senin Bakışında Gizli...
Her pencereden aynı manzara gˆr¸n¸r ama bazıları başka gˆr¸r...
T¸m Keramet Senin Bakışında Gizli...
Şanssız adam ,
• Sabahleyin aceleyle evden Áıktı. Otob¸s durağına
yˆneldi. Durağa on metre kala otob¸s¸ gˆrd¸
ama yetişemedi.
• İş yerine gitti, hemen hazırlaması gereken bir ra
por vardı. Bilgisayarını aÁtı, raporu hazırladı. «ok
g¸zel bir rapor olmuştu, tam ¸Á saat uğraşmıştı.
Tam kaydedecekken bir anda elektrikler kesildi.
• Akşam yorgun argın eve geldi. Banyoya girdi, sa-
bunlandı, tekrar suyu aÁmak istedi ama olmadı, Á¸nk¸ sular bir saniye ˆnce kesilmişti.
• Sabahleyin bir Áekin tahsili iÁin bankaya gitti. Ban-
ka Áok kalabalıktı ve sırada yaklaşık otuz beş kişi vardı. ÷ğlene kadar sıranın kendisine
gelmesini bekledi. Tam sıra kendine geldiğinde sistem arızalandı.
• Randevuyu koparıncaya kadar tam altı ay uğraş
tı. Ama sonunda oldu, aldı randevuyu. Buluşmak
iÁin adamın ofisine gittiğinde beyefendinin acil bir
iş iÁin şehir dışına Áıktığını ˆğrendi.
• Pahalı bir cep telefonu aldı, ertesi g¸n telefonun
fiyatının yarı yarıya ucuzladığını ˆğrendi.
• Biraz doları vardı, bozdurdu ve bir daire aldı, erte-
si g¸n deval¸asyon oldu.
• Muhallebi yerken dişi kırıldı... " •.;'••
281
insanıylrrı
Ben D¸nyanın En Akıllı
Yukarıdaki adamın yaşadıklarını ya da benzerlerini sen de yaşamışsındır. BirÁok kere
ne kadar şanssız olduğunu d¸ş¸nm¸şs¸nd¸r. Halbuki olumlu gˆrebilsen, hiÁbir zaman
şanssız olduğunu d¸ş¸nmez, hiÁbir zaman k¸fret-mezdin.
Her insan, her g¸n bir dolu şanssızlık yaşıyor., Hayatında ilk-defa Áatalla meyve
yemeye kalkan ve Áatalı tam ağzına gˆt¸r¸rken, ensesine vay Mehmet diye tokat yiyen,
boğazına Áatal kaÁan ve ˆlen adamı duydun mu sen? ‹stelik adı da Mehmet değil
Abdullah'tı. Bakışını değiştirmelisin. Ben Áok şanssızım, diye diye ortalarda y¸r¸rsen, her
olana kˆt¸ bakarsan, her şey daha kˆt¸ olur buna emin ol ve yine emin ol ki bir g¸n su
iÁerken boğulup gidersin. Bakışını değiştir. Biraz daha, biraz daha dikkatli bak, ne kadar
şanslı olduğunu gˆreceksin.
«ok şanslı adam...
• Biraz ˆnceki şanssız adamı d¸ş¸n! Belki otob¸s¸
kaÁırdı ama milyonlarca insanın aksine onun geÁ
de olsa gidebileceği bir işi vardı.
• Raporu hazırlarken elektriğin kesilmesi ona, rapo
runu tekrar gˆzden geÁirme ve hatasız bir rapor
yazma fırsatı verdi.
• Banyoda suyu kesilse de akşam evine dˆneme
yen milyonlarca insanın aksine o, evine dˆnmeyi
başardı ve hatta evi olmayan binlerce insan var
ken, o en fazla suyu kesilecek bir evde yaşama
nın keyfini s¸rd¸.
282
283
284
285
286
287
ne tavuk her g¸n yeni şeyler ˆğretiyordu yavrusuna. B¸y¸k tavuk annesinin her sˆylediğini
yapıyordu. Tehlikelere karşı nasıl davranacağını da ˆğretti annesi: "Bak yavrum eğer kedi
buradan gelirse aksi istikamete doğru kaÁ, şuradan gelirse buraya kaÁ..."
B¸y¸k tavuk b¸y¸d¸kÁe g¸zelleşiyordu. OldukÁa uzun kanatları vardı. Ara sıra
diğerleri onun kanatlarına bakmak iÁin geliyorlardı...
Bir g¸n anne tavuk yavrusuna havadan gelen tehlikelere karşı kendisini nasıl
savunacağını anlatırken b¸y¸k tavuğun gˆz¸, gˆky¸z¸nden s¸z¸lerek korkunÁ bir ihtişamla
geÁiş yapan bir başka canlıya ilişti.
- Anne bu ne? dedi b¸y¸k tavuk.
- Ha o mu? O kartal yavrum, kuşların padişahı.
Ne de g¸zel uÁuyor!
- Evet yavrum! Ama sen sakın ona ˆzenme.
Asla onun gibi olamazsın! Sen bir tavuksun.
Senden ˆnce baban, deden, amcan hepsi ona
ˆzendi ama hiÁbiri onun gibi uÁamadı...
Sen bir tavuksun ve bir tavuk gibi yaşamalısın.
Annesi gittikten sonra siyah kanatlı b¸y¸k tavuk, k¸mesin arka bahÁesinde yalnız
kaldı. Kartalın yeniden geÁmesini bekliyordu. Biraz sonra korkunÁ ihtişamıyla s¸z¸lerek
geÁti kartal. Bir an etrafına baktı siyah kanatlı b¸y¸k tavuk ve haddini aşarak, kanadını
şˆyle bir aÁtı. Kendi kanadı ile kartalın kanadı arasında inanılmaz bir benzerlik vardı.
Heyecanlandı. O heyecanla k¸mese daldı. K¸meste siyah kanatlı birkaÁ b¸y¸k tavuk daha
vardı. Hepsi mışıl mışıl uyuyordu.
"Arkadaşlar, uyanın ve beni dinleyin, ben bir şey fark ettim. Bizim kanatlarımız o uÁan
şeyin kanatlarına Áok benziyor. Bence uÁmayı denemeliyiz." Arkadaşları sanki sˆzbirliği
yapmışÁasma "Hadi canım sen de, dalga mı geÁiyorsun? Unuttun mu biz tavuğuz ve
asla uÁamayız. Annemiz ˆyle sˆylemişti." dediler.
Siyah kanatlı b¸y¸k tavuk, diğer siyah kanatlılar tarafından reddedilmişti. O da adeta
"Ne haliniz varsa gˆr¸n!" diyerek, tekrar k¸mesin arka bahÁesine geÁti. Saatlerce kendi
kanadını inceledi. Gˆky¸z¸nden s¸z¸len kartalın kanatlarına benzetti kanatlarını. Kendi
kendine "Bunu denemeliyim." dedi. Herkesin tam olarak uyumasını bekledi. Kimse
gˆrmemeliydi onun uÁmaya Áalıştığını. Delilikle suÁlanmaktan korktu. Biraz sonra
herkes uyudu. Yalnız o ayaktaydı.
Kanatlarını Áırpmaya başladı. KorkunÁ bir şey oldu, y¸kseliyordu. Her kanat
Áırpışında biraz daha, biraz daha y¸kseliyordu. Y¸kseldi, y¸kseldi, y¸kseldi... Havadan
aşağıya bakmak meğer ne muhteşem bir şeymiş, dedi. Bir ses duydu sonra; "Sen tavuk
değilsin. Sen bir kartalsın! Yakala avını, parÁala ve ye!" Hemen bir kuş yakaladı ve onu
yedi. Hayatındaki en b¸y¸k tecr¸beydi bu. Kalp atışı hızlanmıştı. ÷lecek gibi olmuştu.
Apar topar k¸mese indi. Her şeyden habersiz uyuyan arkadaşlarını yeniden uyandırdı.
"Arkadaşlar uyanın; ben uÁtum, siz de yapabilirsiniz, ne olur benimle gelin, sizlere de
gˆstereyim." dedi. Kimse inanmadı onun uÁtuğuna. 'Sen uÁmuşsun' dediler, alay ettiler.
"Siz bilirsiniz, ben gidiyorum." dedi ve oradan uzaklaştı. Kimin ne dediği umurunda
değildi artık, tekrar kanat Áırpmaya korkuyordu; ya bu bir r¸yaysa, diye mı-
288
289
Ben D¸nyanın En Akıllı insanı
yırn
291