Professional Documents
Culture Documents
BÖLÜM
DONDURURARAK
MUHAFAZA TEKNOLOJİSİ
DONDURURARAK MUHAFAZA
Balık kalitesinin korunmasında dondurma işleminin bir metot olarak
kullanılması, oldukça eskilere dayanmaktadır. 20.yy başlarında Clarence
Birdseye, sert kutup kışlarında dondurulan deniz ürünlerinin ve diğer etlerin
tatlarının; ılıman, ilkbahar ve sonbahar mevsimlerinde dondurulanlara
kıyasla daha lezzetli olduğunu fark etmiştir. Bu gözlemine dayanarak “hızlı
dondurma makinesi” olarak adlandırdığı makineyi geliştirmiştir. “Hızlı
dondurma” metodu tartışmasız bugün bile balığı, doğal ve güvenli bir
ortamda aylarca hatta yıllarca saklamanın iyi bir yoludur. Soyulmuş ve
haşlanmış sebzeler gibi diğer ürünlerde dondurma işlemi, muhafaza edilen
bu gıdalarda besin kalitesinin en az 6 ay daha değişmeden kalmasını sağlar.
Bu yüzden sebzeler için dondurma işlemi, diğer muhafaza metotlarına
kıyasla belirgin avantajlar sağlar. Hatta aynı avantajlar düşük sıcaklıktaki
ortamlarda birkaç günlüğüne saklanmış olan taze görünüşlü gıdalar içinde
geçerlidir. Donmuş balık ve balık ürünleri üreticileri için asıl zorluk; ham
materyalden kalite sürekliliğine sahip ürünler elde edebilmektir. Bu amaçla
dondurma işleminin doğal koruyuculuğunu en iyi şekilde kullanmak
gerekmektedir. Genel olarak dondurulmuş gıdaların kalitesi; dondurma ve
çözdürme yöntem ve süreçleriyle yakından ilgilidir. Balıkların çok uzun süre
bozulmadan depolanabilmeleri dondurularak depolama tekniğinin
geliştirilmesi ile olmuştur. Donmuş depolama taze balığın özelliklerini diğer
koruyucu metotlardan daha iyi muhafaza eder. Avlama yerinin limandan çok
uzak olduğu durumlarda diğer bir deyişle açık deniz balıkçılığında; balığın
avlandığı tazelikte limana getirilmesi ancak dondurulabilmesi ile mümkün
olabilmektedir. Bunun içinde balık işleme dondurma ve depolama imkânları
olan ve fabrika gemi diye adlandırılan gemilere gereksinim vardır. Donmuş
balıktan tüketici beklentisi, buzları çözüldükten sonra taze yakalanmış
balıkla aynı olmasıdır.
Donma aşaması: Ürün içerisindeki suyun büyük bir bölümü buza dönüşür.
58
Depolama sıcaklığının azaltılması: Donabilen su, planlanan son
sıcaklıktaki buza dönüşür. Son sıcaklık, ürünün herhangi bir yerinde
ulaşılabilen depolama sıcaklığı olabilir.
Donma oranı: Bir ürünün veya depo için donma oranında, ( ºC/ h)
başlangıç değerleri ve son sıcaklıkları arasında farklılık vardır;
donma süreleri ile bölünürler. Ürünün içerisindeki buzun hareket hızı
ile donma oranı hesaplanabilir. Yüzeydeki sürat fazladır ve merkeze
doğru yavaşlar.
Donma kapasitesi:
Q Vq
Herhangi bir tip dondurucu için şu ilişki geçerlidir : C = =
F F
C = Dondurucunun kapasitesi, ton olarak ifade edilir.
Q = Dondurucuda yerleştirilen ürün miktarı
V = Hacim, dondurucuda yerleştirilen ürünün hacmi
F = Dondurucuda ürünün saatte tutma süresi (Holding time)
Q = Yoğunluk
Tutma süresinde istenilen sıcaklık değişikliğine başvurulur. Genellikle gelen
sıcaklıkta merkez sıcaklığına eşit olan sıcaklık – 18 ºC’ dir.
Tutma süresi; dondurucunun kapasitesi için temel önemdir. Ürün hacmi ve
ağırlığı, tamamen kendi aralarında yoğunlukları ile orantılıdır.
Donma süresi, çok küçük ürünlerin yüzeylerinde ters orantılıdır. Donmuş
ürün, donma kapasitesi üzerinde büyük bir etkiye sahip olabilir.
Termodinamik görünüşler
59
Şekil 6.1 Mekanik soğutma sisteminin diyagramı (Persson ve Löndahl, 1993)
1: Evaporatör, 2: Kompresör, 3: Kondansatör, 4: Genleşme vanası
5: Motor
Mekanik soğutma
Soğutkan
60
Kompresörler
Motor odası
Termal özellikler
61
Çizelge 6.1 Gıda ve gıda materyallerinin termal özellikleri (Persson ve Löndahl, 1993)
Özel ısı
62
— Orta soğutmanın sıcaklığı
— Ürünün yüzey ısı transferi kat sayısı
— Entalpi’ deki deşiklik
— Ürünün termal iletkenliği
Özel bir ürünün donma süresi ürün sıcaklıklarını (denge sıcaklığı)
gözlemleme ile tecrübe edilerek ölçülebilir.
Donma sürelerinin hesapları; birçok ve çeşitli faktörler içerdiğinden zor
olmasına rağmen Planck’ın formülü tecrübeli çalışmalar sonunda
kanıtlanmıştır.
Formül; sadece donma işlemlerini başlangıcında ürünlere uygulanır.
pL Pa Ra 2
tf = +
TF − T∞ h k
DONDURUCU SEÇİMİ
63
Diğer bir sonuç; dondurma işlemi son ürün kalitesi üzerinde büyük
bir etkiye sahip olduğundan, dondurucuyu dikkatle seçmek önemlidir.
Dondurma işlemi için toplam fiyat; sermaye, tüketim gücü, operasyon,
temizleme, bakım, aksama süresi ve dehidrasyon içinde bölünür.
Dondurucular; ısı transfer sistemi ile (hava, kontak, kriyojenik) ve ürünün
önceden dondurulmuş veya paketlenmeden sonra dondurulmuş olmasına
göre kategorize edilir.
Şiddetli dondurucular
Tünel dondurucular
64
arabaları içine ve dışına elle veya tünel içine itilen itme mekanizması ile ya
da içeri doğru kaydırılarak hareket ettirilir.
Şekilde, tipik bir tünel dondurucusu görülmektedir. Pratik olarak bütün
ürünler tünel dondurucusu içinde donabilir. Bütün dilimlenmiş sebzeler;
karton kutular içinde veya tavalar üzerinde paketlenmemiş 30–40 mm
derinlikteki katmanda dondurulabilir. Ispanak, brokoli, et köfteleri, balık
filetoları ve hazırlanmış gıdalar paketlerde dondurulur.
65
ŞEKİL 6.3 Tünel dondurucu
(http://www.advancedfreezer.com/packaged_tunnel_pics.html)
Bant dondurucular
66
Tel kafes bant dondurucular temel olarak basınç odasında tel kafes
bantlı nakledicilerinden oluşur ve bu da devamlı bir ürün akışını sağlar.
Basınç odasındaki zayıf ısı transferine rağmen birçok mekanik problem
ortadan kaldırılmıştır. Modern bant dondurucuları; ürünün katları boyunca
hava kuvveti için normal olarak dikey hava akışında kullanılırlar. Bütün
ürünler ile iyi bir kontak oluşturulur. Ürün katı ince olduğunda, hava yönüne
doğru az bir direnç vardır.
67
gösterilmiştir. Ürünler; kapalı donma bölgesinde yuvarlanamaz veya
üflenemez. Ürünler; dondurucu içinde takılı kalamazlar. Çünkü onlara engel
olabilecek sabit yapısal bölümleri ile temas halinde olan bant; düzenli olarak
temizlenir ve bir dış yıkama ünitesinde kurutulur.
Bantın bağlantıları aynı zamanda donma bölgesinde vertikal (dikey) hava
akışını sağlar.
Spiral bant dondurucuları; elle işlenmiş ürün alanlarına göre çok esnektir.
Örneğin; her 2 paketlenmiş ve paketlenmemiş ürün dondurulabilir. Tipik
ürünler; et köfteleri, balık kekleri, balık filetoları, fırın ürünleri bunların
hepsi pişmiş veya pişmemiş durumda dondurulabilir.
Spiral bant dondurucularda, yalıtılmış bir kabin içinde yer alan ve
toplam uzunluğu 100-300m arasında değişen bir bant dondurulacak bir
ürünü spiral bir yolla aşağıdan yukarıya doğru taşırken soğuk hava yanlardan
verilir. Spiral bantlı dondurucular plakalı dondurucularda dondurma olanağı
bulunmayan ambalajlanmış haldeki şekilsiz ürünlerin dondurulmasında
kullanılır.
En yaygın olarak kullanılan dondurma yöntemi soğuk hava akımında
dondurma yöntemidir. Pek çok olumlu yönlerinin yanı sıra olumsuz bir
yönü, ambalajsız ürünlerde nem kaybının oluşmasıdır. Ürünün üzerinden
yüksek hızda soğuk hava geçirilmesi temel kuraldır. Ancak hava ne kadar
soğuk olursa olsun, havanın bir kurutma potansiyeli vardır. Bu ürünün
kuruması, kendini çevreleyen havanın nem içeriğine bağlıdır. Kurumada
68
sıcaklık ikinci derecede ve dolaylı etki eden bir faktördür. Havanın nemi
düşükse, sıcaklık ne olursa olsun daima bir buharlaşma ve su kaybı olacaktır.
Ambalajsız ürünlerin hem dondurulması hem de depolanması
sırasında, ortamın nem düzeyine bağlı olarak az veya çok bir kuruma
olacaktır.
Dondurulan ürünün su kaybetmesi iki önemli sonuca neden olur biri;
kaybedilen su miktarına göre kalite kaybına neden olan fiziksel değişimlerin
belirmesi, ikincisi ise evaporatör spirallerinin karlanmasıdır. Ürünün
yüzeyinden sublimasyon yolu ile oluşan su kaybı “donma yanığı” nın
oluşumuna neden olur. Donma yanığı; görünüşe ait kaliteyi olumsuz
etkilemesinin yanında besin değeri kaybına neden olur. Don yanığında
gözenekli yapı oluşur. Bu boşluklara O2 girerek oksidatif değişimler oluşur.
Ürünün su kaybını önlemek veya düşük düzeyde tutmak amacı ile çeşitli
önlemler alınabilmektedir. Bunlardan en önemlisi; ürünün ambalajlandıktan
sonra dondurulmasıdır. Ancak bu önlem IQF (Individual Quick Frozen:
Bireysel Hızlı Dondurma) gibi bir yöntemde olanaksız olduğu gibi, diğer
yöntemlerde ambalajın ısı iletimini engellemesi yüzünden donma süresinin
çok uzamasına neden olmaktadır.
Su kaybını önlemede bir başka olanak ön soğutmadır. Ön soğutma,
dondurulan ürünün henüz sıcak olduğu ve bu sebeple fazla su kaybettiği
donma başlangıcında, nem oranı çok yüksek olan yaklaşık -4 ºC ile -5 °C’ de
yapılır. Ürünün su kaybına karşı bir başka önlem; ön soğutma sırasında
ürünün hafif ısıtılmasıdır.
Ürünün kaybettiği su, buhar olarak havaya karışır. Nem düzeyi artmış
hava evaporatör spirallerine ulaşınca nemin bir kısmı bu spiraller üzerinde
yoğunlaşıp, kar halinde toplanır. Karlanma sonucu evaporatörlerin soğutma
gücü azalır ve sık sık karın çözülmesi (defrost) için evaporatörlerin devre
dışı bırakılması gerekir. Dondurulan ürünün su kaybını azaltan önlemlerin
çoğu, evaporatörlerin karlanmasına neden olmaktadır. Karlanmayı azaltacak
en iyi önlem; evaporatör sıcaklık derecesinin, soğuk hava sıcaklık
derecesinden birkaç derece düşük olması, yani evaporatör ve soğuk hava
sıcaklık dereceleri arasındaki fark (Δt) en çok 5- 10°C olmalıdır. Bu ise
evaporatör yüzey alanın yeterli büyüklükte seçilmesi ile sağlanabilir.
69
akması prensibine dayanmaktadır. Bu levhalar, gıda maddesinin deforme
olmasına veya ezilmesine yol açmayacak şekilde ürüne hafifçe baskı
yapmaktadır.
Levha tipi dondurucular kendi aralarında horizontel (yatay) ve
vertikal (düşey) levha dondurucuları olmak üzere iki gruba ayrılır. Vertikal
levha dondurucuda dondurulan su ürünleri levhalar arasına yerleştirilen,
genellikle polietilen torbalarda dondurulmaktadır. Yatay ve dikey plakalı
dondurucular manüel ve otomatik olabilir.
70
Tipik bir manüel yatay plakalı dondurucu 15-20 plakaya sahiptir.
Ürün metal tepsiler üzerine yerleştirilir. Dikey plakalı dondurucu genellikle
blok halinde 10–15 kg ağırlığında ve denizlerde balık dondurulması için
kullanılır. Dondurucu birkaç düşey plakadan oluşur ve üzeri açıktır.
Dondurucu yukarıdan doldurulur ve bloklar dondurulduktan sonra genellikle
otomatik olarak yana, yukarı ve aşağı alttan boşaltılır. Ürünlerin boşaltılması
belirli bir süre gaz enjekte edilerek yapılır; sıkıştırılmış hava veya hidrolik
sistem yardımıyla gerçekleşir.
ŞEKİL 6.4 Düşey plaka dondurucu 1: çelik çerçeve, 2: destekleyen ayak, 3: ürünün türüne
göre yüksek yoğunlukta polietilen veya alüminyum kaplı çatallar, 4:alüminyum plakalar, 5:
esnek PTFE borular, 6: hareketin kontrolü için elektrik panel veya kolu
(Persson ve Löndahl, 1993)
71
RESİM 6.5 Kontak bant dondurucu
(http://www.us.lindegas.com/International/Web/LG/US/likelgus.nsf/DocByAlias/nav_ind_f
ood_contact )
KRİYOJENİK DONDURUCULAR
72
ŞEKİL 6.5 Kriyojenik dondurucu 1: sıvı nitrojen depo tankı, 2: havalı kontrol vana, 3: sıvı
nitrojen için burun püskürtme sistemi, 4: üfleyici sirkülasyon, 5: ekstraksiyonu fan, 6:
dondurucu girişi, 7: kelebek vana (Persson ve Löndahl, 1993)
73
ve sebzelerin korunmasında ümit verici bir yol sağlamaktadır. Gıdadaki
nemin azalması, dondurulacak su miktarını da azaltır, böylece dondurma için
gerekli soğutma yükü de düşer. Bu yöntemle dondurulan ürünler düşük
paketleme, dağıtım ve depolama maliyetine ve iyi ürün kalitesine sahiptir.
74
formaldehite dönüştüren trimetilamin oksidaz enziminin karaciğerde bol
miktarda bulunması olduğu düşünülmektedir.
pH değerinin etkisi
75
Buz muhafazası
76
günü, oldukça düşük seviyelerdedir. Daha sonra TMA konsantrasyonu artar
ve bunun sonucu olarak TMA, mikrobiyal bozulmanın başlangıç göstergesi
olarak kullanılabilir. TMA’ nın ölçülebildiği basit metotlar, birçok
araştırmada rapor edilmiştir.
Balık dondurulduğunda ilk zamanlar TMA, ön dondurma seviyesinde
bulunur; fakat TMAO’ den üretilen Dimetilamin (DMA) donmuş depolama
süresince artar. DMA ve TMA ölçümlerinin birleşimleri, bazı Gadoid balık
türlerinin dondurulma ve soğutulma tarihçesini belirlemede muhtemelen
kullanılabilir.
İlk olarak balığın buzda beklediği süre, işlemenin doku üzerine olan
önemli etkisini oluşturur. Post mortem depolama, kas dokusunun
yumuşamasına neden olur. Memeli kasları soğuk depolamanın bir
aşamasında, çoğu kez kolay bozulabilir.
Balık dokusunda post mortem şartlar, işlemin uygulandığı balığın
yumuşaklığına ve oranına, balık canlıyken yaşadığı suyun sıcaklığına
bağlıdır. Başlıca miyofibriler proteinler olan aktin ve miyosin, depolama
süresince büyük bir değişime uğramaksızın, iskelet proteinleri (bu
proteinler, miyofibriler elementlerle beraber katılan örneğin, konnektin,
nebulin ve demsin)’in azaldığına inanılır. Balıklardaki post mortem durumla
ilgili güncel çalışmalar mevcuttur; bu çalışmalar işlemin bütün balık
türlerinde aynı olmadığını göstermektedir.
Denizde dondurma
77
bazı proteinler, potasyum fosfat ve amonyum sülfat gibi inorganik tuzları
kapsar. Kriyoprotektan seçimi, uygulama topluca bir ürüne mi yoksa bütün
filetoya mı yapılacak olması durumuna bağlı olarak değişir. Kıyılmış
ürünlerde, kriyoprotektan kas proteinleriyle iyice karışabilmelidir. Bütün
filetolarda koruyucunun doğru yere yayılımının sağlanması için balığın
yapısı da göz önüne alınmalıdır. Örneğin, yüksek moleküler ağırlığa sahip
koruyucu ajanların kullanılması, filetolarda olası değildir. Basitçe açıklamak
gerekirse bu tip koruyucular, balık yapısına yeterli miktarda iyice nüfuz
etmezler. Balık filetosuna ve kıymalarına katılmış birçok kriyoprotektif
ajanın, düzeltici birçok etkide bulunduğu rapor edilmiştir. Bu katkılar,
polifosfatları, şekerleri, karboksilik asitleri ve süt proteinlerini kapsar. Bir
kriyoprotektif ajan seçilirken bununla birlikte, bu ajanın balık ürünlerinde
kullanımı hakkındaki yasal izinlerde düşünülmüş olmalıdır. Gerçekte,
Avrupa Birliği’nde bütün fileto ürünleri için, çok az katkının kullanımına
izin verilmektedir.
Kriyopektanların çok yeni bir alanı da, antifriz proteinlerin (AFP)
kullanımıdır. AFP’ lerin ete ilavesinin, buz kristal büyüklüğünü kontrol ettiği
bildirilmiştir. Bu yolla damlama suyu kaybı önlenebilir ve dokusal kalite
korunabilir. Bununla birlikte AFP’ lerin ilave edilmesi için kullanılan
metotlar: ya kası AFP solüsyonuna daldırmak ya da AFP solüsyonunu ön-
kesim kan sıvısı içine enjeksiyon etmektir. Bütün balık filetoları ve kümes
hayvanları kaslarında, kas yapısı içine AFP moleküllerinin sıvı içi iletimi
için zarara neden olmayan elverişli bir rota bulmak zordur. Yine de, antifriz
proteinler bazı balık türlerinde doğal olarak bulunur ve bu da, buz kristal
yapısının kontrolünü sağlayarak bazı faydalar sağlayabilir.
78
kullanılır. Örneğin; biberiye ekstraktı oleoresin, oksidatif bozulmanın
yavaşlatılmasına yardımcı olur ve bazı et ürünlerinde bozulmuş tadın
oluşumunu geciktirir. Balıklarda oksidatif değişikliklerin kontrolünde,
biberiye ekstraktlarının kullanılmasının faydalı olduğu rapor edilmiştir.
Bununla birlikte, bitki ve baharat gibi doğal antioksidanların hangisinin
kullanılacağı seçilirken, bu moleküllerin ürün tadı ve görünümü üzerindeki
etkileri de göz ardı edilmemelidir. Ayrıca antioksidanların seçiminde,
bunların yasal uygunluğu da kontrol edilmelidir.
79
sabit dengede değildir ve bu sistemlerin depolama stabilitesi karmaşık
kinetik ve difüzyon işlemlerine bağlıdır.
Balıkta meydana gelen istenmeyen değişikliklerin oranı sıcaklık
dalgalanmaları ile artmaktadır. Gerçekten de araştırmacılar; kalite kayıpları
ve sıcaklık arasında logaritmik bir ilişki olduğunu, yüksek sıcaklıkta kısa
sürede bile bozulma değişimlerinin meydana gelebildiğini ileri sürmüştür.
80
Balık fileto ürünleri imalatında, üretim basamaklarının ilk kısmında;
balığın yakalanması, baş ve iç organların uzaklaştırılması, derinin ayrılarak
fileto çıkarılması ve dondurulma işlemleri gelmektedir. Donmuş ham
materyalin elde edildiği bu aşamalara “primer prosesler (birincil işlemler)”
denir. Bu ham materyal tüketiciye ya doğrudan sunulur (örneğin paketlenmiş
IQF filetoları) ya da balık bonfileleri ve balık kroketleri gibi kaplanmış
ürünler elde etmek üzere ikincil işlemlere tabi tutulurlar. Dondurulmuş balık
için üretim basamakları şekilleri, birincil işlemlerin bir sonraki aşamasının
nerede yapıldığına bakılarak belirlenir. Örneğin fileto çıkarma, derinin
yüzülmesi ve dondurma işlemlerinin nerede yapıldığı gibi. Bu işlemler
karada yapılabildiği gibi, deniz ortamında da yapılabilmektedir. İşlemlerin
deniz ortamında gerçekleştirilmesi; avlama, işleme ve dondurma proseslerini
yerine getirebilecek donanımlara sahip balık fabrikası gemileri sayesinde
olur. Böyle bir gemide yapılan dondurma işleminde, birincil işlemler balığın
avlanmasından kısa bir süre sonra gerçekleştirilebilir. Bu sayede balıkların,
dolu kasalarda işlenene kadar bekletilmesine gerek kalmaz. Deniz ortamında
dondurulmuş ham materyal ile ilgili önemli konulardan birisi de, balıkların
rigor mortise girmeden önce dondurulup dondurulamamasıdır.
Karasal ortamda yapılan işlemlerde diğer faktörler ön plana çıkar.
Kara ortamında yapılan tipik bir işleme prosedüründe; balıklar yakalanır, baş
ve iç organları uzaklaştırılır. Daha sonra temizlenen balıklar gemiler kıyıya
dönene kadar buz içinde depolanırlar. Balıkların buz içinde depolanma
süresi, gemilerin denizde kalma süresine bağlıdır. Bir balıkçı gemisi, ihtiyacı
olan avı yakalayana kadar günlerce denizde kalabilir. Bu da gemi kıyıya
varmadan önce balıkların günlerce buzda beklemesi demektir. Ayrıca
avlama periyodunun başlarında yakalanan balıklar; kıyıya dönmeye yakın
yakalananlardan daha uzun süre buzda kalmalarına rağmen; birlikte işleme
tabi tutulurlar ve bu da ham materyalin dayanıklılığını olumsuz etkiler.
Ayrıca 3. bir üretim basamağı daha bulunur. Bu aşamada, sadece
primer proseslerin bölümleri denizde tamamlanır. Balığın iç organları ve
bazen de başları uzaklaştırılır. Temizlenen balıklar çoğu zaman vertikal
plakalı dondurucularda glaizing işlemi ile dondurulurlar. Bu yöntemle
balıklar buz ile kaplanarak dondurulurlar. Daha sonra donmuş balık blokları,
plastik ile sarılıp karton kutularla paketlenirler. Dondurulup paketlenmiş
olan bu balıklar çözdürülüp, filetoları çıkarıldıktan sonra tekrar
dondurulacakları kara ortamlarına gönderilirler. Bu tip üretim prosedüründe
2 kez dondurulma aşaması bulunduğundan, son ürüne “çifte dondurulmuş
ham materyal” denir.
81
Dondurma süreci
Bozulma
82
da kuru olarak hissedilmeye başlar. Çiğ balıktan az bir miktar sıvı
çıkarılabilirken kötü koşullarda dondurulmuş balıktan oldukça fazla bir
miktar çıkarılabilir. Aynı değişimin daha sonraki belirtileri; parlak ve
cazibeli ince zar daha sonra fark edilemez hale gelir ve mat ve renksiz bir
görünüm olarak sonuçlanır. Bütün bu dokusal değişimlere et proteinlerinin
kalitesinin düşmesi olarak adlandırılan ve geri dönülemez bir olgu olan
denatürasyon sebep olmaktadır. Görünüş de bozulur. Alabalık ve yumuşakça
türleri donuk, sarımsı; yağlı balıklar paslı bir görünüm oluştururlar. Balık ya
da yumuşakçalardaki pigmentler solar ve giderek mat bir görüntü alır ya da
renk tonunda değişmeye sebep olur, tazelik yavaş yavaş yok olur.
Balığın kurumasına izin verilirse etkiler daha da artacaktır (donmuş
olarak saklamada bu etkiler doğal olarak oluşacaktır). Dehidrasyon, ürün
ağırlığında kayba yol açtığı için zaten kötüdür; ancak aynı şekilde yüzey ve
ince bölgelerde düzeltilemez şekilde kuruma, balsa tahtasına benzer
gözenekli bir yapının ortaya çıkmasına da sebep olur. Bu durum, ‘donma
yanığı’ olarak da bilinir ve ürünü yenmez hale getirir. Bu değişimlerin ortaya
çıkışının oranı çoğunlukla ısıya bağlıdır. -30ºC’de balığın içindeki suyun
%90’ı buza dönüştüğünde çok yavaş olarak gelişir. Taze alabalık iyi
koşullarda saklanıyorsa bu sıcaklıkta 8–9 ay dayanabilir, dokudaki ve
taddaki kötüleşme birkaç yıl sonra oluşur. Yağlı balıklarda bayatlama görece
daha hızlı olur ve aynı koşullar altında kalite sadece 6 ay kadar iyi kalır.
Fümelenmiş balık ve yumuşakça türlerinde biraz daha kısa bir zaman taze
kalır. -30°C sıcaklık ekonomik olarak uygulanabilirdir ancak, daha uzun
dönemli depolama için daha yüksek soğutma dereceleri tavsiye edilir.
Orkinos balığının taze rengini korumak için -40 ile -60ºC tavsiye
edilmektedir. Yüksek derecelerde depolama ömürleri daha kısa olur.
Örneğin, -18ºC’de (sunum dolaplarının çoğunluğu için ayarlanmış ölçüdür)
balık donmuş olarak 2–4 ay arası taze kalacaktır. Donma noktasının hemen
altında -3ºC ile -5ºC arasında suyun %60–80 buz olduğunda bayatlama hızlı
takip eden birkaç hafta içerisinde gerçekleşir. İlginç olarak, -1 ile -2ºC
arasında yaklaşık suyun %50’si donmuş iken bayatlama -3–5ºC’ye göre daha
az hızlı gerçekleşmektedir ve mikroorganizmaların faaliyetleri tamamen
donmamış balığa göre önemli miktarda engellenmiştir. Bağlantılı olarak, -1–
2ºC’deki kısmi dondurmanın (süper soğutma olarak adlandırılmaktadır)
ayarlama ve kontrollerine özen gösterildiğinde raf ömrü 0ºC’ye göre iki kat
arttırılmaktadır.
Kalitenin korunması için ısı bu kadar önemli olduğu için dondurulma
sonrası balık en düşük sıcaklıkta tutulmalıdır. Ürünler hızlı bir şekilde soğuk
depolara transfer edilmelidir. Benzer olarak soğuk depolar ve perakende
83
sunum dolapları arasında geçen dağıtım da süratli olmalıdır. Sıradan çevre
sıcaklığında geçirilecek bir saatten fazla bir zaman kabul edilemez. Soğuk
depoların ve sunum dolaplarının ısısı düzenli ve sürekli olarak kontrol
edilmelidir. Depolanmış ürünler de düzenli olarak kontrol edilmelidir, çünkü
bazı koşullarda ürünlerin sıcaklığı deponun ya da dolapların sıcaklığından
daha yüksek olabilmektedir. Düşük ortalama sıcaklığın korunmasına ek
olarak sıcaklık dalgalanmaları da dehidrasyonun zarar görmesine yol açan
nemin yer değiştirmesine ve bozulmanın artmasına yol açmaktadır. Bütün
bunlar, yüksek kalitede bir soğuk depoya, sunum dolaplarına, donanım
tasarımına ve yönetime ihtiyaç duymaktadır.
Bozulmanın işaretleri her zaman görülebilir değildir. Şeffaf olmayan
bir paketleme yapıldı ise tamamen gizlidir. Bu nedenle, kötü kalitedeki stok
açıkça kendini belli etmez. Periyodik kontroller ve çok uzun süre
depolanmaması pratik çözümlerdir. Düzenli stok rotasyonu gereklidir.
Tarihleme ya da paketlerin açılması stoğun kontrolü için destek çözümlerdir.
Dondurulma işlemine bakıldığında, popüler adlandırması ile ‘çabuk
dondurma’nın hızlı bir şekilde yapılması gerektiği artık yaygın bir şekilde
bilinmektedir. Balık ve balık ürünleri için her bölümde ısı 0ºC ile -5ºC
arasında düşmeli ve geçen süre 5–10 saati aşmamalıdır. Ayrıca, ürün
dondurucudan çıkarılmadan önce en ılık kısmın sıcaklığı –20ºC olmalıdır.
Modern dondurucu donanımlar bu kriteri aşarak 1–2 saat içerisinde
dondurma işlemini gerçekleştirebilmektedir. Somon ve tuna gibi bazı büyük
balıklar 20 saatte dondurulsa da daha sonra kutulanmak üzere tatmin edici
ürünler oluşturabilirler. Konteynerlardaki ıslak balıkların soğuk depolarda
istiflenerek dondurulması gibi birkaç gün alan yavaş dondurma işlemlerine
asla izin verilmemelidir. Eğer balık 0ºC ile -5ºC arasında tutulursa
mikrobiyolojik bozulma devam edebilir ve soğuk saklama bozulmaları en
hızlı bu dönemde gerçekleşir. Isıyı -20ºC’ye düşürmenin ve bu düzeyde
tutmanın ardından, buradan alınarak -30ºC olan bir bölüme konulması;
ürünün içerisindeki nemin kaybolmasına yol açar.
Çeşitli tiplerdeki dondurma donanımları değişik çeşitlerdeki balık
ürünlerine uygundur. Bazıları ürünün kalitesini arttırmak gibi iddialarda
bulunmaktadır; ancak bu avantajlar donanım farkı gözetmeksizin çok azdır.
Esas kalitede kaybını yaratan dondurma işleminin sonucudur. Eğer ürünün
düzgün dondurulup dondurulmadığı konusunda herhangi bir şüphe var ise;
işlem sırasındaki ısı değişimlerinin bir kaydı tutulabilir. Ekipman da benzer
bir şekilde düzgün olarak kontrol edilebilir, bu seviyeler devam ettirilebilir
ve çözdürülebilir.
84
Genel olarak, bütün balık katılaşmanın (rigor) herhangi bir
aşamasında, filetolar katılaşma öncesi ya da sonrası dondurulabilir. Ancak,
filetolardaki soğutulmuş balıklar için açıklanan küçülme, yüzey görünümü
problemleri burada da geçerlidir; çünkü dondurma genel olarak eti
istenmeyen bir aşamada katı hale getirir. Balığın her donduruluşu ve
çözdürülüşünde bu iş çok düzgün yapılmış olsa bile, uzmanlar bir miktar
kalite kaybı gözlemleyebilirler. Eğer bir grup balık birkaç sefer dondurulup
çözdürülmüşse bu kalite kayıpları artacaktır. Ancak, iki üç defa bu işlem
tekrarlandı ise ürün hala ticari olarak kabul edilebilir. İki üç defadan sonra
ise sıvı ve tat kaybı, sertliğin artması ürünü istenmeyen bir hale getirir. Çift
dondurma ise donmuş galeta unlu filetolar, kroketler, dövülmüş filetolar gibi
dondurulmuş ürünün çözdürülerek muamelesini gerektiren bazı ürünler için
kaçınılmazdır. Çift ya da birden fazla dondurma tek bir kez dondurulmuş
ürüne göre saklama ömrünü kısaltmaktadır.
Kalitenin sürdürülebilmesi için çabuk dondurma ve çabuk çözdürme
gereklidir. Çözdürme işlemi, ürünün duran hava ya da hava akımına, duran
ya da akan suya konulmasıyla ya da su spreylime ile yapılabilir; fakat bunlar
yapılırken ısı hiçbir zaman 20ºC’yi geçmemelidir. Geçerse; iç bölgeleri
erimeden dış katların kabarması, yumuşaması, ıslanması ve tat kaybı söz
konusu olabilir.
Filetoların suda çözdürülmesi ıslanma ve tat kaybı nedeniyle tavsiye
edilmemektedir. Hava ile çözdürme işlemi yapılıyorsa balığın kurumasına
karşı önlemler alınmalıdır. Endüstriyel düzeyde, bloklar halindeki balıklar
hava akımı ile çözdürülüyorsa makinelerdeki hava bu nedenle su spreyleri
ile nemli hale getirilmektedir. Çözdürme için enerji, elektrik akımı ya da
yüksek frekanstaki radyasyondan sağlanarak özel donanımlardaki balığa
uygulanabilir. Düzgün yapılmadığı takdirde balığın kalitesi, fazla ısıtılma ya
da kısmi olarak pişme ile düşebilir. Ekipmanın dikkatli kontrolü
gerekmektedir.
Eğer çözdürülmüş stoklar saklanacaksa çözülme tam
tamamlanmadan az önce durdurulması ve koruyucu bir soğukluğun ürün
içerisinde kalmasına dikkat edilmelidir. Hafif ılınmış balık ise hemen işlem
görmeyecekse buz ile soğutulmalıdır. Soğutma tazeliği korumak kadar
kesimde ve iyi verime ulaşılmasında da yardımcıdır.
Isının düşürülmesi veya stabilize edilmesi; bozulmanın kontrol
edilmesi olasılıklarını tamamen ortadan kaldırılmaz. Çünkü dehidrasyonun
ve oksidasyonun azalması söz konusu olmayabilir. Donmuş balık ya da
ürünün bir buz tabakası ile kaplanması veya gevsek bir kaplama içine
konması ile; balığın içindeki nem kaybının azaltılması ya da önlenmesi
85
sağlanabilir. Buz tabakası donmuş ürünün temiz su ile spreylenmesi ya da
temiz suya batırılması ile oluşturulabilir. Bu işlem, donuklaştırma/cam gibi
olma (glaizing) olarak adlandırılır. Sıklıkla uygulanan basit ve ucuz bir
yöntemdir. Soğuk depodaki kuruma koşulları altında bu tabaka, ürünü
nemlendirmekten çok buharlaştırır. Bu nedenle ürünü tamamen kaplamalı,
yeterli bir süre koruma sağlamak için uygun kalınlıkta olmalıdır. 0,5 ile 2
mm arası kalınlık, uygulanan su nedeniyle ürüne %5–15 ağırlık fazlası
sağlar. Saklama süresinin bitiminden önce bu cam tabaka tamamen ya da
kısmen buharlaşırsa yeniden uygulanmalıdır. Ayrı parçalar halinde
dondurulmuş ürünlere (ayrı ayrı çabuk dondurulmuş/individually quick
frozen-IQF) bu uygulama yapılabilir; ancak yığın halindeki bütün balık ya
da filetoların yalnızca dış yüzeylerine ve dondurulma işleminden sonra
uygulanabilir. Küçük derin deniz türlerinin daha iyi korunması; ancak ayrı
ayrı balıklar arasında buz olması ile mümkündür. Bu balık ve suyun beraber
bir plastik torba ya da su geçirmez poşet içerisinde dikey tabakalarda
dondurulmasının bir avantajı da; kırılabilir türlerin fiziksel olarak darbelere
karşı korunabilmesidir. Buzla sırlama (glaizing işlemi) mümkün değil ise
paketleme gereklidir.
Paketlemenin materyal ve stilleri karides gibi ürünler için esnek
plastik poşetten, endüstriyel yığın ya da filetolar için yağlı kâğıt ya da
polietilen çizgili tabağa kadar çok çeşitli olabilir. Hepsinin faydaları düşük
ısılarda su buharına karşı geçirmezliği ve tamamen sıkıca kapatılıp
kapatılamamasına göre değişir. Ancak, en iyi koşullarda bile uzun sürelerden
sonra bir miktar nem kaybının olabileceği kabul edilmelidir. Çünkü su,
ürünün yüzeyinden buharlaşma ve paketin iç yüzeyinde yoğunlaşıp kar
benzeri bir oluşum yapma eğilimindedir. Paletlerdeki donmuş balık yığınları
sıkı bir kaplama ile dehidrasyondan özenle korunabilir. Dövülmüş ürünler de
özellikle dehidrasyona karşı iyi bir şekilde korunmalıdır.
Oksidatif bayatlama balıktaki doymamış lipitlerin oksijenden
korunması ile kontrol edilebilir. Korunma yöntemleri dehidrasyonunkiler ile
aynıdır ;yani ürün ile havadaki oksijen arasına fiziksel bir bariyer koymaktır.
Dehidrasyondan korunmak için oluşturulan cam gibi tabaka (glase)
oksidasyonun engellenmesinde ve yağlı türlerin raf ömrünün uzatılmasında
etkilidir. Oksijen geçirmez esnek filmler ile paketleme raf ömrünün
uzatılmasını sağlar; ancak burada paketteki oksijen paketleme sırasında
alınmalı ya da film ve ürün arasındaki boşluk tamamen boşaltılmalı ya da
yerine nitrojen benzeri gaz konulmalıdır. Antioksidanlar olarak bilinen bazı
kimyasalların oksidatif bozulmayı önlediği bilinmektedir, ancak bunlar
balıktaki lipitler ile yakın temas içinde olmalıdır. Tuz (sodyum klorür) pro-
86
oksidan (oksitlenmeyi başlatıcı) harekete sahiptir ve mümkün olduğu kadar
donmuş saklama yapılacak balığa uygulanmamalıdır.
Yakın zamana kadar protein denatürasyonu yüzünden oluşan dokusal
bayatlamanın azaltılmasında; ısı kontrolünden başka bir yol olması imkânsız
olarak düşünülüyordu. Polifosfatların uygulanması daha önce açıklandığı
gibi bir çeşit mühürleme mekanizması ile çözülmede sıvı kaybının
önlenmesini sağlar; fakat altında yatan değişimler için radikal bir çözüm
değildir. Benzer bir şekilde kabuklu türlerinin donmuş olarak saklanmasının
problemleri; dondurulmadan önce pişirilmesi ile önlenebilir. Eğer çiğ olarak
dondurulursa; örneğin ıstakoz da bozulma oldukça hızlı gerçekleşir ve
çözdürülmeden sonra kabukları problem haline gelir. Karideslerin
dondurulmadan önce pişirilmesi çözdürme sonrası soyulmalarını da
kolaylaştırır. pH değeri yüksek balıklar, pH değeri düşük olanlara göre
bozulmaya daha yatkın olduğundan dondurulmadan ve dondurulmuş olarak
saklamadan önce ayıklama yapılması, durumun kontrolünü sağlar. Ancak;
bu düşüncenin uygulanması zorluklar yaratır. Genel olarak yakalanan hangi
balığın düşük pH değeri olduğunun anlaşılabilmesi için; yığın halindeki
balıklara dondurulmadan önce test yapılmalıdır. Bunu yapmanın hızlı ve
efektif yolu, her ne kadar ekonomik olarak kanıtlanmışsa da ton gibi büyük
balıklara uygulanabilmesi hariç ticari olarak mümkün değildir.
Kıyılmış ya da küçük parçalanmış balıklar bir sonraki işlemler için
bloklar halinde dondurulur. Ayrıca, bazen küçük miktarlarda kıyılmış balık;
filetolara eklenmek üzere balık kroket ya da porsiyonları hazırlanacak olan
yığınlara karıştırılır. Son yıllarda surimi adlı bir ürünün üretilmesi diğer
ülkelerde de artmaktadır. Surimi, kıyılmış yıkanmış ve stabilize edilmiş
balıktır. Kıyılmış balık, bazen yalnızca tam öğün hazırlamak için balık ve
balık parçalarından yapılır. Bu iş için kullanılabilecek en iyi et, filetolar
alındıktan sonra iskelete yapışık olarak kalan kısımdır. Bu kısımların uygun
hale getirilmesi “kemik çıkartma” adı verilen makinelerde kemiklerin
ayrılması ile olur. İyi kalite kıyma elde etmek için materyaller çok düzgün
seçilmelidir. Çok fazla kan, iç organ parçaları ve pigment içeren bölümler
ayıklanmalıdır ki; kıymada pislenme olmasın. Bu tür parçalar, karaciğer ve
böbrek parçaları içeren kıymalar dondurulduğunda tadı ve dokuyu
bozmaktadır. Ayrıca bazı türlerden yapılan kıyma bu çeşit bozulmalara
eğilimlidir. Bu değişimlerin bir kısmı kıymanın dondurulmadan önce bir
miktar yıkanması ile iyileştirilebilir.
87
Dondurma kusurları, depolama ve çözdürme
88
aerobik metabolizma için gerekli olan koyu kaslara sahiptirler ve derinin
hemen altında kas dokuları boyunca yağ rezervleri bulundururlar.
Tatta bozulma (acılaşma ya da ekşileşme) esas itibariyle doymamış
yağ asitlerinin oksidasyonundan kaynaklanır ve pek çok balık türünün raf
ömrünü kısaltan ciddi bir problemdir. Bu nedenle lezzet kayıpları üzerine
yapılan çalışmaların çoğu; yağ rezervi yüksek olan pelajik balık türlerinde
doymamış yağ asitlerinin oksidasyonunun nasıl önlenebileceği üzerine
yoğunlaşmıştır.
ÇİZELGE 6.3 Çeşitli su ürünleri türlerinin raf ömürleri (Roberts ve Stedler., 2000)
89
Gadus morhua ve Gadus aeglefinus gibi yağ stokları düşük olan türlerde
yağın büyük kısmı karaciğerde depolanmıştır. Böyle türlerin kas dokuları %
0,5–1,0 oranında yağ bulundurur ve bu yağlarda hücre membranında
fosfolipitler ya da lipoproteinler olarak bulunurlar. Yüksek yağ rezervleri
bulunan balıkların kas dokusu %5 oranında yağ içerir ve bu yağ trigliserid
formu olarak depolanmıştır. Yüksek yağ stoğu olan balık türlerine örnek
olarak uskumru (Scomber scombrus) ve somon (Salmo salar) gösterilebilir.
Türdeki yağ kapasitesi genetik faktörlerin etkisinde olduğu gibi, besin
kaynaklarının yeterliliğine ve balığın üreme periyodunda olup olmamasına
da bağlıdır. Bazı türlerde yağ içeriğinin sezonluk değişimleri bile oldukça
belirgindir. Örneğin ringa balıklarında bu değişim %1–25 arasındadır.
Bozulmaya karşı hassasiyet, sadece vücutta bulunan yağ miktarına değil aynı
zamanda yağın kompozisyonuna (içeriğine) ve dokuda bulunduğu yere de
bağlıdır. Balıklar da yüksek miktarlarda aşırı doymamış yağ asitleri bulunur.
Bu nedenle balıklar oksidatif bozulmalara karşı hassastırlar.
Lipit oksidasyonun gerçekleşmesi termodinamik olarak oldukça
uygunsa da, kinetik olarak oksijenin aşırı doymamış yağlarla bile direkt
reaksiyona girmesi engellenir. Bu nedenle serbest radikal zincir
reaksiyonlarının başlaması için bir aktivasyon reaksiyonu gereklidir.
Balıklardaki lipit oksidasyonunun bir dizi mekanizma ile harekete geçtiği ya
da ilerlediği düşünülmektedir. Bunlar; tekil oksijen üretimi (kısmen
indirgenmiş ya da serbest radikal oksijen türlerinin enzimatik ya da
enzimatik olmayan türevleri, hidrojen peroksit ve hidroksi radikaller gibi);
aktif oksijen demir kompleksleri ve hidroperoksitlerin termal ayrışmasıdır.
Pratik açıdan incelendiğinde; bozulmaya yol açan ya da bozulma oranını
etkileyen diğer faktörler; saklama bölgelerindeki oksijen konsantrasyonu;
oksijen ile temas eden yüzey alanı, yağların yağ asidi kompozisyonları;
antioksidanlar ya da oksidatif katalizörlerin seviyeleri ve depolama sıcaklığı
olarak sıralanabilir. Ayrıca lipit oksidasyon ürünlerinin besinin rengini ve
besin değerini etkilediği de söylenebilir. Besin değeri açısından önem
taşıyan n–3 yağ asitleri gibi doymamış yağ asitleri, arıtılmış balık yağlarında
indirgenmiş olabilir. Ancak bütün bir balık filetosunda bu moleküllerin
hangi derecelere indirgendikleri kesin değildir.
Üzerinde çok fazla durulmayan konulardan biri de bazı balıklarda
gözlenen oksidasyona bağlı lezzet kayıplarıdır. Bu balıklar kaslarında fazla
yağ rezervleri içermeyen demersal balıklar olsalar da, soğuk muhafaza
sırasında lezzet değişimlerine maruz kalırlar. Bu lezzet değişimi “karton
tadı” ya da “soğuk depolama tadı” olarak adlandırılabilir. Soğuk depolama
tadı hücre membranında bulunan fosfolipitlerin oksidasyonu sonucu oluşur.
90
Balıklardaki bu tat değişimini engellemek için çok az bir çalışma yapılmıştır.
Buna rağmen balıkların hasatlarından önce aç bırakılmalarının bu lezzet
değişimini engelleme yolunda bir yarar sağlayabileceği öne sürülmüştür.
91
reaksiyona gereksinimi olmayan testler) de” geliştirilmiştir. Yağ asitleri,
hidroperoksitlere okside olduklarında, moleküller arasındaki ikili bağlar
birleşir (örneğin çift bağlar tek bağlara ayrılırlar). Bu birleşme, 232 nm dalga
boyundaki UV ışınlarının emiliminin sonucudur. Aynı şekilde
hidroperoksitlerin dekompozisyonu sonucu oluşan bileşiklerde bu dalga
boyundaki UV ışınını absorbe eder. Diğer ikincil oksidasyon ürünleri de
farklı dalga boylarını absorblarlar. Örneğin diketonlar 268 nm de
absorblanırlar.
TBA testlerinden daha hassas olan flourometriye dayalı tekniklerde
lipit oksidasyonlarının ölçümlerinde kullanılırlar. Yağlardaki ve gıdalardaki
bozulmaların ölçümünde Gaz Kromatografisi de (GC) kullanımı artan
yöntemlerden birisidir. Volatil (uçucu) oksidasyon ürünlerinin ya da daha
kararlı türevlerinin doğrudan ölçümünde, Uçucu GC metodu kullanılır.
Uçucu GC metodu, gıdanın üzerinde oluşan gazın içindeki uçucu bileşiklerin
tespitinde uygun bir yöntemdir. Bu metot, uçucu bileşiklerin tam bir
görüntüsünü verir. Yöntem, bazı uçucu moleküllerin koku ve/veya lezzet
kayıplarına yol açtığının anlaşılmasından beri geçerli bir yöntem olmuştur.
Uçucu gazların örneklenmesi, örnek miktarındaki kısıtlamalardan ötürü bir
tartışma konusu yaratabilir. Aynı zamanda pik (tepe) noktaları her bileşiğin
konsantrasyonuyla orantılı olsa da, damak tadının yanıtı her molekülün
kimyasal yapısına dayanmaktadır. Sonuç olarak, hangi uçucuların lezzet
kayıplarına yol açtığının tespiti ve deneyicilerin lezzet değişimi belirlemeden
önce hangi eşik değerlerinin aşılması gerektiğinin saptanması için; pik
noktalarıyla organoleptik yanıtların arasındaki ilişki incelenmelidir.
92
değeri, örneğin morina ya da Alaska mezgit’i için 6,8–7,0 aralığındadır. Bu
pH aralığında her bir miyofibrillar kafes sistemi içindeki ince ve kalın
filamentler negatif olarak yüklenmiş olur. Buz eridikçe ve içerik sıvılaşmaya
başladıkça miyofilamentler arasındaki itilme, miyofibrillerin şişmesine ve
suyun büyük kısmının tekrar miyofibrillere geri dönmesine yol açmaktadır.
Böyle bir durumda, donma ve erime işlemlerinin dokularda yol açtığı
değişimler büyük olasılıkla daha azdır. Miyofibrillere geri dönen su daha
sonra hemen kaybolmaz. Bu yüzden miyofibriler şişme direkt olarak, balığın
çözdürme ve pişirme işlemlerinden sonra su tutma kapasitesini etkiler. Eğer
fibrillere dönen su az olursa, protein konsantrasyonu daha yüksek olur ve bu
fibrillerin mekanik özelliğini etkileyebilir. Balık türleri karşılaştırıldığında;
fibrillerin ölçülerinin dayanıklılıkta, belirleyici etken olduğu saptanmıştır
(küçük ölçüdeki fibrillerin daha sağlam dokular oluşturduğu görülür) .
Donmuş muhafaza sırasında dokularda oluşan değişimlerin asıl
mekanizmalarına açıklık getirilemese de; büyük olasılıkla miyofibrilerde
oluşan değişimlerden kaynaklandığı saptanmıştır. Diğer et türlerinin su
tutma kapasiteleri üzerinde yapılan çalışmalar göstermiştir ki; su tutma
kapasitesindeki değişimlerin çoğu, miyofibrillerin su tutma kapasitelerindeki
değişimlerden kaynaklanmaktadır. Aslında balık ürünleri içinde, donmuş
depolamada oluşan miyofibriler değişimler üzerine çalışmalar yapılmıştır.
Örneğin bazı araştırmacıların çalışmaları, dondurulma esnasında morina
balıklarının kalın filament kafes sistemlerinin boyutlarında bir düşüş
olduğunu göstermiştir. Aynı zamanda, dondurulup çözdürülmüş bir kas
lifinde miyofibriler birbirlerine bir kuvvet etkisiyle yakınlaştıkları ve
miyofibrillerin arasındaki sarkoplazmik retikulum kabarcıklarının da orantılı
bir şekilde kaybolduğu gözlenmiştir.
Bazı araştırmacılar dondurulmuş morina filetolarında, soğuk
depolama süresi arttıkça kalın filamentlerin altıgen sıralı kafes yapılarındaki
deformasyonun arttığını saptamıştır. Aynı etkiler -20 ºC de 2 ay bekleyen
Alaska pollack balıklarının kaslarında da gözlenmiştir. Çözdürme sırasında
her kas hücresi içindeki miyofibriler eski ölçülerine tekrar dönemezler bu
yüzden birbirilerine yaklaşırlar. Daha uzun muhafaza dönemlerinde (örneğin
-20 ºC de 12 ay) miyofibrilların çözdürme sırasında tekrar eski ölçülerine
dönebilme kabiliyetleri etkilenir ve her bir miyofibrilin sıralanışında önemli
hasarlar gözlenir. Sonuç olarak dondurulup saklanan balık etinde, kaslardaki
su tutma kapasitesini değiştiren 2 faktör bulunur. Birincisi, buz
miyofibrillerin dışında (miyofibriller arası boşlukta) oluşurken,
miyofibrillerin bir araya itilip toplanması; ikincisi ise et çözdürülür ya da
pişirilirken miyofibrillerin tekrar şişmelerini engelleyen iç değişimlerdir.
93
Donmuş stoklardaki doku değişimlerine sebep olan faktörler, büyük
olasılıkla miyofibrillerin içerisinde oluşan bu değişimlerdir. Bu değişimleri
açıklamaya yönelik bir dizi hipotez bulunur. Bu hipotezlerden en çok
kullanılanı: Trimetilamin oksitin (TMAO) indirgenmesiyle oluşan, protein
çapraz bağ ajanı formaldehitin yapısıdır. TMAO; Gadoid balıklarda bulunur
ve sadece ozmoregülatör görevi görebileceği deniz balıklarında daha sık
rastlanır. Suda çözülebilir ve donmuş muhafaza sırasında, bir enzim
tarafından (Trimetilamin oksidaz; TMAOaz), formaldehit ve dimetilamine
yıkılır. Donmuş muhafazalardaki dokusal değişimler, formaldehit ve
dimetilamin üretimi ile ilişkilidir. Soğuk muhafaza sırasında oluşan doku
kayıplarının türden türe farklılıklar göstermesi; türlerde TMAO bulunup
bulunmamasıyla, bulunuyor ise indirgenme oranlarının farklı olmasıyla
açıklanabilir. Ancak TMAO indirgenmesinin bu değişimlere tam bir açıklık
getiremediğini savunan bir kaç tutarsız anti tez de mevcuttur.
İlk olarak şu gözlenmiştir ki, diğer bir Gadoid üyesi olan mezgitte de
donmuş muhafaza sırasında bazı bozulmalar oluşmaktadır. Mezgit TMAO’i
ozmoregülatör olarak kullanmaktadır; ancak soğuk muhafaza sırasında
TMAO’in tüm filetolarda formaldehite indirgenmediği gözlenmiştir. Sonuç
olarak mezgit filetolarında oluşan doku değişimlerinin hepsi, formaldehit ve
dimetilamin üretiminden kaynaklanmamış olabilir. Bununla birlikte mezgit
filetolarının kıyılması, TMAO’in yıkımını canlandırmaktadır. Bu da
filetolarda TMAOaz aktivitesinin olabileceğini gösterir.
İkinci olarak, kıyılmış filetoların yıkama ile stabilize edilmedikleri
rapor edilmiştir. Örneğin, bir başka Gadoid türü olan kızıl mezgitte (red
hake) kıyılmış filetoların miyofibrillerinin, dondurulma ve çözülme
esnasında oluşabilecek yapısal değişimlere, yıkanmış olanlardan daha
meyillidirler. Aynı bilim adamları tarafından yıkanmış kıymalarda,
yıkanmamış kıymalara kıyasla, 3 dondurma-çözdürme aşamasından ya da
-20 ºC’de 6 ay muhafazadan sonra yüksek bir dokusal sertlik oluştuğu rapor
edilmiştir (sertlik ölçüsü, pişirilmiş bir balık kıymasını keskin bir bıçakla
parçalara bölmek için gereken kuvvet olarak alınabilir). Bu veriler akla,
TMAO indirgenmesinin doku bozulmasındaki rolünün ne olduğunu getirir.
Çünkü eğer mezgit gibi türlerdeki dokusal bozulmanın asıl sebebi TMAO
indirgenme ürünleri ise, bunların yıkama ile uzaklaştırılması dokusal
bozulma prosesini yavaşlatmalıdır. Öte yandan diğer bilim adamları,
miyofibriler toplanma ile ilgili alternatif mekanizmalar ileri sürmüşlerdir.
Bunlar miyosin ve lipitlerin karşılıklı etkileşimleri ile lipit oksidasyonunun
son ürünleridir. Aynı zamanda ılık sularda yaşayan balık türlerinden alınan
miyosinlerin termal dayanıklılığının daha yüksek olduğu, termal stabiliteyi
94
arttıran kas proteinleri sayesinde, donma bozulmaları ve doku değişimlerine
karşı daha dayanıklı oldukları gözlenmiştir. Bu gözlemlerden miyosinlerin
termal dayanıklılığı (ki bu balığın yaşadığı ortamın sıcaklığına bağlıdır) ve
soğuk muhafaza sırasında oluşan miyofibriler toplanmanın azalması arasında
bir ilişki olduğu sonucunu çıkarılabilir.
95
Aslında, bütün bir kasın içindeki suyun spin-spin gevşeme zamanları
oldukça karmaşıktır; ancak yapının içindeki bazı özel heterojen durumları
açıklar. Aynı zamanda spin gevşeme zamanlarının dağılımındaki değişimler,
et ve balıktaki; su tutma kapasitesi, duyusal nitelikler ve yapısal özelliklerde
olan değişimleri yansıtır. Yani NMR gevşeme tekniği, dondurulmuş balık
dokusundaki bozulmalarla ilişkili su dağılımı değişimlerini araştırmak için
kullanılan etkili bir yöntemdir. Ayrıca su dağılımı değişimlerinden
kaynaklanan duyusal niteliklerdeki değişimleri de bildirir. Bazı çalışmalarda,
balık fileto ve kıymasının dokularındaki sağlamlık değişimlerini
gözlemlemek amacıyla mekanik testler kullanılır. Bu testler dokulardaki
sertlik değişimlerinin ölçülmesine olanak verir.
Buz oluşumunun yeri ve buz kristallerinin büyüklüğü, kas
hücrelerinin ve organellerinin yapısını önemli biçimde etkiler. Bu oluşumlar
balığın soğuk muhafaza dayanıklılığına darbe vurabilir. Doku değişimleri
üzerine yapılan çoğu çalışmada ihmal edilen, önemsenmeyen ölçümlerden
biriside; buz kristali oluşumundaki değişimlere ait ölçümlerdir. Örneğin,
bazı durumlarda değişik dondurma tekniklerinin etkileri incelenirken, oluşan
buz kristalleri ve oluşum bölgeleri ile ilgili ölçümler yapılmamaktadır.
Sonuç olarak farklı dondurma tekniklerinde, buz kristallerinin yapısında ve
yerlerinde bir değişme olup olmadığı bilinmemektedir. Bu yüzden soğuk
muhafazada oluşan biyokimyasal değişimler bildirilirken; bu değişimlerin ne
kadarının buz kristal yapısındaki değişimlerden kaynaklandığı net değildir.
96
Materyal seçimi için kriter
Makine performansı
Ürün direnci
Çevresel etki
97
AMBALAJ ÇEŞİTLERİ
Plastikler
Polyolefinler
Vinil Plastikler
98
Karton Kutular
Kutu tipleri: Karton üretimi için kullanılan 3 temel kutu tipi vardır.
Kartonlar
99
Kartonlar gıda ile doğrudan temas etmeseler bile 1.derece ambalajlama
sayılırlar. Karton şekillerinin geniş bir kullanım alanı vardır. Bu şekiller
Amerika ve Avrupa’ da kullanılan kodlarda açıklanır ve tanımlanır. Bununla
birlikte sadece birkaç temel dizayn temelli olarak kullanılır. Son yükleme
için kullanılan tava kartonlar; bir kenar boyunca yapıştırılmış dikdörtgensel
boru şeklindedir ve açılabilirler. Ürün dik olarak kartonun içine konur ve
karton kapanır.
Folyo
100
çözdürme işlemi, dondurma sürecinin tersi bir işlem olarak kabul edilebilir.
Çözdürme oranı, dondurma oranına nazaran fiziksel değişiklikler konusunda
daha az önemlidir. Dondurma işleminde oluşan buz kristallerinin sayı ve
boyutları önemlidir. Çözdürme ve dondurma olayları arasındaki bir diğer
farklılık sıvı ve katı H2O arasındaki ısı iletimindeki farklılıklarla ilgilidir.
Aynı şartlar altında ve çözdürülecek ürün yüzeyinde sıcaklık sağlanırsa
çözdürme zamanı, dondurma zamanını önemli derecede aşacaktır. Çözdürme
oranı, suyun orijinal pozisyonuna geçişi esnasında sıvı kaybından kaçınmak
için yeterli yavaşlıkta olmalıdır. Diğer taraftan, çözdürme oranı istenenden
çok da yavaş olmamalıdır.
Çözdürme sırasında dikkat edilecek en önemli nokta, besindeki
sıvının dışarıya çıkmasını önlemektir. Çünkü sıvı dışarıya çıkarken,
beraberinde besleyici maddeleri de sürükler. Çözdürme işlemi uygulanan
besin maddesinin merkez sıcaklığı 1°C'ye erişince çözdürme son bulmuş
olur.
Çözdürme işlemi sırasında dikkat edilmesi gereken noktalar;
—Çözdürme işlemi yapılacak üründe aşırı ısınmaya ve ürünün pişmesinin
önlenmesine dikkat edilmelidir.
—Çözdürülen üründe, dehidrasyondan (su kaybı) kaçınmaya dikkat
edilmelidir.
—Çözünme zamanını, en uygun hale getirmeye dikkat edilmelidir.
—Çok hızlı çözdürmeden dolayı oluşabilecek aşırı damla kaybından
sakınılmalıdır.
—Çok yavaş çözdürme işleminden dolayı kaynaklanabilecek bakteriyel
oluşum sınırlandırılmalıdır.
Çözünme genellikle donma olayından daha yavaş meydana gelir.
Yiyecekler çözünme esnasında mikroorganizmaların, kimyasal ve fiziksel
değişimlerin oluşturduğu hasara maruz kalır. Bundan dolayı en uygun
çözdürme yöntemleri, gıda tekniklerini ilgilendirmelidir. Yiyecekte dikkate
değer bir ısı yükselmesi ve aşırı dehidrasyondan kaçınmak için düşük ısıda
çabuk çözdürmek; yiyecek kalitesinin temini için tercih edilir. Kalitenin
artışı ve enerji tasarrufu göz önüne alınarak, yiyeceklerin dondurulması ve
çözdürülmesine, kimyasal ve fiziksel yöntemler geliştirilmiştir.
Çözdürme sistemleri 2 genel grup altında toplanabilir. Birinci
gruptaki çözdürme yöntemlerinde sıcaklık iletimi ürünün merkezine doğru
olmaktadır. İkinci grupta ise çözdürülecek ürünün içine sıcaklık transferi
bazı metotlar uygulanarak sağlanır. Hava, su ve vakumla yapılan çözdürme
işlemleri ısı iletimine dayanır. Elektriksel, dielektrik ve mikrodalga ile
çözdürme sistemleri ise sıcaklık iletimine dayanmaz.
101
Hava ile çözdürme
102
Hareketli hava ile çözdürme işlemi, devamlı olarak veya bir miktar
operasyon gerektirebilir. Devamlı çözdürme sisteminde ürünler,
çözdürücüye doğru taşıyacak bir nakledici bandın üzerine konur. Çözdürme
sürecinde uygulanan uygun sıcaklıktaki hava, ya taşıyıcı bant üzerinde
çapraz, karşılıklı akım ya da taşıyıcı bant boyunca eser (paralel akım).
Çapraz akım uygulaması, paralel akım uygulanmasından daha yaygındır.
Bununla birlikte, çapraz akım uygulaması oldukça fazla hava akımı
gerektirir. Bundan dolayı fanların hareketi için daha çok enerjiye ihtiyaç
vardır. Çapraz akım sistemlerinde çözdürme sürecinin kontrolü daha
kolaydır ve genellikle paralel akım sistemleri kadar uzun değildir. Çözdürme
işlemi esnasında uygulanan hava akımı, bütün bölümler üzerinden muntazam
bir şekilde geçirilmelidir. Yani hava homojen olarak dağıtılmalıdır. Ortamın
nemi vantilatörün etkisi ile uzaklaştırıldığı için, donmuş besinin nem kaybı
artar, ağırlık düşer. Bu nedenle havanın nemlendirilmesi gerekir. Şekil
6.8’de görüldüğü gibi fan sistemi ile hareketlendirilen hava ısıtıcılar ile
ısıtılmakta ve kuruyan sıcak hava spreylime yapılarak nemlendirilmekte ve
çözdürme işlemi için muntazam bir şekilde donmuş balık blokları üzerine
dağıtılmaktadır.
Hareketli havada çözdürme işlemi yapılırken, hava sıcaklığı yüksekse
özellikle büyük parçalı besin maddelerinin yüzeyleri hemen çözünür. İç
kısımlardaki buz kristalleri çözünmeden kalır. Yüzeyden yumuşayan
kısımda, bakterilerin faaliyeti başlar. İç kısımların çözünmesi bitinceye
kadar, yüzeyden kokuşma başlayabilir. Dondurulmuş ürünler, kâğıt veya
naylon gibi maddelere sarılarak çözdürme yapılırsa, ürünün yüzeyi havadaki
bakteri ve tozlardan korunmuş olacağı gibi, nem kaybı da belli ölçüde
önlenir.
103
Hava ile çözdürme işlemi, çözdürülen üründe dehidrasyona neden
olur. Nem bariyerli paketleme malzemeleri ile paketlenmiş ürünler,
paketlenmemiş ürünlerden daha yavaş çözünürler ve bu ürünlerde
dehidrasyon olayı daha az görülür. Çözdürme zamanı; ürünün spesifik
sıcaklığına, uygulanan havanın hızına, çözdürülecek ürünün yüzey
genişliğine, hacim oranına, havanın sıcaklığına, vb. değişkenlere bağlıdır.
Suda çözdürme
104
ŞEKİL 6.10 Spreylime ve sıcak suya daldırma işlemlerinin kombinasyonu uygulanarak
yapılan suda çözdürme sistemi
(http://www.fao.org/wairdocs/tan/x5904e/x5904e01.htm)
105
olmayan sis, aşırı sıcaklıktan kaçınmak amacıyla tercih edilir. Günümüzde
buhar kullanarak havayı nemlendirmenin zorlukları nedeniyle bu yöntemin
uygulanabilirliği çok azdır. Fakat son zamanlarda bu konuyla ilgili olarak
yeni çalışmalar yapılmaktadır.
Vakumla çözdürme
106
yoğunlaştırılır. Böylece vakumla çözdürme işleminde yağlı balıkların
oksidasyonu engellenebilir.
Su buharı içeren hava soğutulduğunda, sıcaklıkta istenen dereceye
inildiğinde ortamdaki su yoğunlaşmaya başlar ve bu esnada büyük bir
miktarda ısı açığa çıkar. Ortamdaki su buharı donmuş ürünlerin yüzeyinde
yoğunlaştırıldığında açığa çıkan ısı, hemen ürün tarafından absorbe edilir ve
bu ısı balığı çözer. 1 ton balığın çözdürülmesi amacıyla yaklaşık 120 kg su
buharı yoğunlaştırılır.
Çözdürme esnasında ürün üzerinde buhar yoğunlaşırken, buharın kg
başına 2,45 kJ’luk ısı serbest kalır. Buharın yoğunlaşması esnasında ısı açığa
çıkacağından dolayı, ürünün yüzey film tabakası tarafından sıcaklık transfer
limiti aşılmış olur. Çözdürülecek ürüne sıcaklık transferi ne kadar hızlı
yapılırsa, çözünme oranı da o kadar artar. Örneğin balık blokları ve
karidesler hava içersinde çözdürülürken 24–48 saate ihtiyaç duyulmaktadır;
fakat bu ürünler vakumla çözdürme işlemi yapılırken 10–60 dakikaya ihtiyaç
olmaktadır.
Vakumla çözdürme yöntemi, tam olarak çözdürülecek ürün
yüzeyindeki film tabakaları arasındaki çapraz iletime dayanmaktadır.
Bununla birlikte vakumla çözdürme, bloğun içinden yüzeye doğru sıcaklık
iletimine dayanmaktadır. Tüm bunlara ilaveten, bazı araştırmacılar
tarafından vakumla çözdürme yöntemi oldukça tavsiye edilmektedir. Çünkü
vakumla çözdürme yöntemi oksidatif değişiklikleri azaltır; aerobik bakteri
inaktivasyonu nu sağlar, çözdürme esnasında nem kaybını azaltır.
107
Dielektrik çözdürme
108
yapılar ve değişken sıcaklıklar gibi faktörler, çözdürme sürecini karışık hale
getirirler.
Mikrodalga ile çözdürme yöntemi, dielektrik ile çözdürme
yönteminden en az 10 kez daha hızlıdır. Mikrodalga ile çözdürme yöntemi,
genellikle ticari olarak kullanılmaz. Bu işlemin maliyeti yüksektir.
Hibrit çözdürme
109
Ohmik çözdürme
Akustik çözdürme
110
emildiğini göstermiştir. Araştırmacılar, gevşeme frekansı altında çözünme
sürecini resimlemişlerdir. Sadece ısı iletimi kullanılarak yapılan çözdürme
süreci ile karşılaştırılmıştır. Deneyler; 60 watta, 1500 Hz akustik enerji
uygulanarak suya daldırma yöntemi ile çözdürme yapıldığında, morina
balıklarının %71 oranında daha az zamana gereksinim duyduklarını
göstermektedir. Bazı araştırmacılar, et ve balığı çözdürmek için yüksek
güçte ultrasound uygulamışlardır. Bu araştırmacıların çalışmaları
göstermiştir ki, kabul edilebilir ultrasonik çözdürme, 500 kHz civarındaki
frekanslarda başarılmıştır. Bundan dolayı eğer uygun frekanslar ve akustik
güç seçilirse; akustik çözdürme yöntemi, gıda endüstrisinde ümit verici bir
teknolojidir.
111
RESİM 6.7 20 feet’lik konteyner
Normal kapasiteli:
Boy:12m, En: 2,45 m, Yükseklik: 2.60 m,
Kübik kapasite: 57,5–58,7 m3
112
RESİM 6.9 Normal kapasiteli (solda) ve yüksek kapasiteli (sağda) konteynerlar
113
kontrolünü yapabilmek için “yolculuk öncesi kontrol” verisi bilgisayar
hafızasına yüklenir. Konteyner markasına göre 18 dakika–2,5 saatlik bir
zaman aralığında tüm sistemleri kontrol eder ve bunu belleğine kaydeder.
Konteyner çalışacağı sıcaklığa ayarlanır, jeneratörlü bir dorse ile gideceği
yola gönderilir. Konteyner malla doldurulduktan sonra 380 volt 32 amperlik
prizlere bağlanır. Gemiye yüklendikten sonra da gemideki prizlere bağlanır.
Soğutucu ünite konteynerın kapılarının tam karşısında arka yüzünde
bulunur. Dünya standardı olan 25 adet vida ile konteynera monte edilir. Bu
ünitenin iç tarafında iki veya üç adet fanla beraber evaporatör ve ısıtıcı
rezistanslar bulunmaktadır. Dış tarafında termometre girişi, evaporatör fan
kapağı, ısıtıcı ve genleşme vanasına ulaşım kapağı, forklift menfeli, kontrol
panel kapağı, emme vanası, yüksek basınç anahtarı, kompresör motoru,
kablo haznesi, voltaj transmatörü, nem veri bağlantısı, bilgisayar data
indirme bağlantısı, 30 günlük ısı kaydedicisi, yoğunlaştırıcı pervanesi, ve
havalandırma kapağı bulunmaktadır.
114
ŞEKİL 6.13 30 günlük ısı kaydedicisi
Çalışma prensibi
115
haline dönüşmeye başlar. Isı dönüştürücünün diğer haznesinden geçerek
gelen sıvı ile ısı alışverişinde bulunur ve gaz olarak kompresörün emme
vanasından sıkışmak üzere kompresöre gider.
Ünitenin çeşitli noktalarına yerleştirilmiş sensorlar vasıtasıyla üfleme
havası, dönüş havası hakkında data alınabilir ve elektronik merkez sayesinde
alarmla çevrilerek ters bir durum oluştuğunda uyarı mekanizması devreye
girer. —30 °C ‘ye indirebilme kabiliyeti olan bu makine +20 °C ‘ye kadar
olan (+) derecelerde kullanılmak istenirse; bu gibi derecelere ulaşmak çok
kolay ve çok kısa zaman alacağından, ayarlayıcı valf devreye girer; gaz
dönüşümünü kısıtlar ve makinenin planlanan (+) derecede çalışmasını
sağlayarak -5°C’ den +20°C ‘ye kadar olan ısı derecelerine ulaşmasını
sağlar.
KAYNAKÇA
116
www.goosepoint.com/products oysters pressure.html_14k, 13.04.2004
HARRISON, P., CROUCHER, M., 1993. “Packaging of frozen foods”. İn Mallett,
C.P.,Frozen Food Technology , Blackie Academic& Professional, UK, 59- 70
HEDGES, N., 2000. Mantaining the quality of frozen fish. İn : H. Allan Bremmer ( eds ).
Safety and quality Issues in fish processing. Woodhead Publishing. pp. 379- 400
PERSSON, P.O., LÖNDAHL, G., 1993. “Freezing technology”. İn Mallett, C.P.,Frozen
Food Technology , Blackie Academic& Professional, UK, 21- 58
REID, D.S., 1993. “Basic physical phenomena in the freezing and thawing of plant animal
tissues”. İn Mallett, C.P.,Frozen Food Technology , Blackie Academic& Professional, UK,
1- 18
ROBERTS, T., STADLER, K.M.,2000. Safe and Nutriticus Seafood in Virginia. Human
Nutrition, Foods and Exercise, publication 348- 961
Contaiener Refrigeration Unit Service Part list
http://www.container.carrier.com/details/0.140.CLI1_DIV_ET125000.html
(14.03.03)
Magnum Specifications; Standart Features, Optimal
http://www.thermoking.com/thermoking/prodacs/magnum_details.asp
(16.03.03)
3-
117