You are on page 1of 15

Gelecekteki mücadeleleri besleyecek geçmişteki

deneyimlerden dersler çıkarmak esas olarak yine bir


gelecek tahayyülü-tasavvuru ile birlikte yapılması
gereken bir işlemdir.

MASİS KÜRKÇÜGİL

Giriş: Geçmişin şiirselliği şart mıdır? mak esas olarak yine bir gelecek tahayyü-
Altmışlardan bugüne 12 Mart ve 12 Ey- lü-tasavvuru ile birlikte yapılması gereken
lül'de darbelere maruz kalan sosyalist bir işlemdir. Ortak bir gelecek tahayyülüne
hareket, 80'den bu yana çeyrek yüzyıldır sahip olmayanların ortak bir bilançoya
toplumun güç ilişkilerinde anlamlı bir al- bağlanması da beklenmemelidir. Bir başka
ternatif inşa edemedi. Genel olarak sınıf ifade ile nihai hedefle bugünkü mücadele-
ve toplumsal hareketlerin ağır bir dur- ler arasındaki bağlantıyı kuracak progra-
gunluğa sürüklendiği bu dönemde, sos- matik bir yaklaşımla tarihsel bir zemin
yalist hareketin derlenmesinin önünde sağlanabilir.
nesnel gerçeklikten kaynaklanan bir dizi Programatik bir yaklaşım, hem genel
engel sayılsa da bunları öne çıkarmak bir bir döküm çıkarma hem de belli bir hare-
noktadan sonra kaderciliğe uzanabilir. ketin doğrulanması, geleceğinin güvence-
Yenilenmenin, canlanmanın belirtileri- de olması babında yürütülecek çabalar-
nin uzağında, neredeyse yanm yüzyıla dan çok daha farklı bir eksende tartışmayı
yaklaşan yakın tarihin değerlendirilme- gerektiriyor: Nasıl bir sosyalizm tasarlan-
sinde kullanılacak ölçütlerin de pek sağ- maktadır ki buna göre sahip çıkılacak mi-
lam olamayacağı açıktır. Çünkü geçmi- ras eleştirel bir değerlendirmeye tabi tutu-
§in kıymeti harbiyesi kitle hareketinin labilsin?1
yeni bir yükselişinde anlaşılabilir. Ancak Geçtiğimiz beş yılda böylesi bir çerçeve
2
aman zaman geriye dönüp bir tarihsel oluşturmak için uluslararası düzeyde ol-
bellek oluşturmak da bu canlanmanın dukça anlamlı deneyimler yaşanmıştır.
Mütevazı gereklerinden biridir. Programatik düzeyde çoğulcu, feminist,
Gelecekteki mücadeleleri besleyecek ekolojist, aşağıdan dolayısıyla demokratik,
Seçmişteki deneyimlerden dersler çıkar- farklı toplumsal alanların ortaklaştınldığı
1)Kİ imisinin Orta Asva'va. kimisinin otuzlu vıllann stalinizminR
vönelmesi
Nesnel gergekligin ugradigi degi§imlere kar§i yeni
muhalefet bigimlenmelerinin elde ettigi kismi basanlar
kazandiklan mevzilerle one gikan meselelerdir teorinin
yenilendigi alanlar.

bu hareketlerin sektarizmden ve dogma- kendini insa ederek gelistigini hatirlarsak,


kal gibi goriinen 75-80 donemi degil, altmis.- nin karsisma bin yillardir surduriilen bir
tizmden uzak, biiyuk miktarda ortak bir herhangi bir toplumda sosyalist hareketin
li yillar gosterilebilir). ozgurluk mucadelesinin birikimi ve bir ge-
yiiruyus. iginde oldugu soylenebilir. Bunun ve diisuncenin kokle§mesinin zaman za- ,
Yeni mucadelelerin tasiyicisi olacak lecek tasanmiyla ancak gikilabilecegi unu-
di§inda sosyal demokrat veya Stalinist ge- man one gikan miicadeleler veya azimsa-
geng kusaklann ille de gegmi§e iliskin tarn tulmamaladir.
leneksel sol ge§itli bigimlenmelerle yer yer namayacak dusuniirlerin zuhuruyla sinirli
tesekkullu bir defter tutmasi gerekmez.
kohnemi§ varligim surdurmustiir. Ancak olamayacagi, bu mucadele ve dus.uncele-
Ancak miicadelelerini tarihselle§tirmek Bir toplumda Marksizmin filizlenmesi
Latin Amerika'da one grkan hareketlere rin bir siyasal parade billurla§masi gerekti-
igin geleceklerini uzerine temellendirecek- Marksizmin bir iilkede filizlenmesinin be§
bakildiginda kitanm tarihinde zaten onem- gi eklenmelidir.
leri bir gegmis., bir deneyim birikimine ihti- sarti veya on emri kesfedilene kadar onun
li bir yer bulmayan Stalinist hareketlerin Ya§adigimiz toplumdaki deneyimlerin
yag duyarlar. Bu ihtiyag dayatmalarla, bas- kendi olusumuna, kaynaklanna bakma ve
herhangi bir gelisme kaydettikleri goriil- kiigiimsenmeden degerlendirilmesi pitrak
ki ve zuliim gorenlerin yasadiklanni one oradan bir gikarsama yapma kolaycihgi
memektedir. Aynca genel olarak umut va- gibi ustanin peydahlandigi veya ikide birde
gikararak, sehitleri bayrak yaparak gideri- devam edecektir. Aslmda bu gergevenin
ad eden hareketlenmelerin siyasal parti- devrim e§igine gelindigi sanisim uyandir-
lemez. Kendi kendini konsolide etmenin baslangig olarak gok anlamli olmakla bir-
lerden gok veya onun yamsira, sendikal ve mamalidir. Uluslararasi yazmda adi anilan
bu manevi unsurlanmn toplumsal karsili- likte bir dizi iilkedeki geli§meyi agiklaya-
toplumsal hareketlerdeki yeniden yapilan- bir Marksist dus.unurumuz yoktur. Teorinin
ginin bulunmadigi, gesitli hareketlerin se- cak bir model olmadigi kesindir. Yine de
malar oldugu unutulmamali. nisbi ozerkligi geregi bu Allahm bir emri ol-
hitlerinin adlan etrafinda ytirutmeye gah§- kisaca Rus, Cin, Hindigini, italyan, Latin
Sosyalist hareketin kat ettigi mesafeyi mayip gerekli kosullann yanyana gelme-
tiklan siyasetin kendisiyle sinirh kalmasm- Amerika ve Amerikan (vbg.) Marksizmle-
degerlendirebilmek igin her zaman oldugu mesine baglanabilir. Oldukga kesintili sos-
dan anlasilabilir. Bu agidan gegmisimizde rin hikayelerine goz atmak gerekir.3
gibi as,agidakilerin, kimine gore pargalan- yalist tarihimizde siyasal olarak anlamli,
kimi toplumlarda oldugu iizere geni§ kitle- Somiirgelerde, metropol (ilkelerdeki
mi§, ancak bir bagka agidan ce§itlenmi§ kitlelerin zihnine naks olan ve onlann 6z-
ler igin bir tiir programatik ifadeye sahip Marksist hareketten etkilenme, ABD ve
olan mucadele alanlannda ne gibi faaliyet- giirluk miicadelesinde rehber bir hareket
olan Zapata, Sandino, Bolivar, Marti, Che Latin Amerika'da gogmenlerin tasidigi
ler siirdurduklerine bakmak gerekecektir. de olmamis.hr. Tabii ki herkesin kendi pen-
gibi simalar ortaya gikmamistir. Bu tur sol du§unce veya Jose Carlos Mariate-
Tarihin pek bereketli olmadigi donemlerde ceresinden azimsanmayacak miicadeleler gui'yi de besledigi (izere dis lilkelerdeki
simgeselle§tirmeler herhangi bir gevre de-
teori imalatiyla boslugun giderilecegi zeha- olmu§tur, ancak burada sozkonusu olan geziler ille de otantik olmayan, taklitgi
gil sokaktaki insanlar tarafindan igselle§ti-
bma kapilanlann sesi biraz fazla giksa da kendi cenahmdakine degil siradan insanla- bir Marksizmin olusmasma yol agma-
rildiginde politik bir anlam ifade eder.
nihayetinde dogru dusiincelerin yeni mu- ra bir anlam ifade eden mucadelelerdir. Ta- maktadir. Latin Amerika Marksizminin
Gegmisle gelecek arasmdaki ili§ki neta-
cadeleler icinden filizlendigi her daim ken- rihsel bellegin en din ve anlamli oznesi olan kurucusu addedilebilecek Mariategui'nin
melidir.2 Higbir mucadeleye sifirdan basla-
dini gosterir. Yani kimi akli ewellerin ma- i§gi smifi ile emekgiler arasrnda soziinii et- 1920'lerde italya'da i§gi Konseylerinin
nilmadigi, tarihte asla beyaz sayfamn agil-
sa ba§inda pir a§kma iirettikleri teoriler de- tigimiz tiirden siyasal; hatta geliskin bir si- yamsira pek dogrulanmayan bir iddiaya
madigi, dunyamn efendilerinin birikimleri-
gil, nesnel gergekligin ugradigi degi§imlere mfsal biling bulunmadigi gibi en basitinden
kar§i yeni muhalefet bigimlenmelerinin el- sendikal bilingte bile bir koturumle§me soz-
de ettigi kismi basanlar, kazandiklan mev- konusudur (i§gi smifmin siyasal bilinci, yani 2) "Marx'in Onsekiz Brumaire'de yazdigimn aksine, "geijmijin
siirselligi" olma-
zilerle one cikan meselelerdir teorinin ye- kendi tarihi gikarlan igin mucadele bilinci dan gelecegin diijii de olamaz," der M. Ldwy. Diinyayi Degijtirmefe Uzerine, Ay-
nilendigi alanlar. neredeyse hig olu§mami§tir, sendikal bi- nntiyay. s.168.
3) Michael Lowy'nin Lotin Amerika Marksizmi Fransizcasmda
Sosyalist hareketin bir vahiy gibi inme- lincin zorlamp simfsal bilincin belirdigi kapsamh bir an-
yip zorlu toplumsal mucadelelerin iginde giinler igin ise paradoksal olarak daha radi- toloji bulunmakta-, Beige yay; Pierre Rousset, La Resolution Chinoise icinde ozel-
likle Marksizm ve Dogu adli iicuncu boliirn; genel bir baki§ igin S.Sharm ve
d'Encaus'un Asya'da Marfesizm ue Milliyetfilife; Rus marksizmi icin bu sayidaki
I

Türkiye sosyalist hareketi açısından böylesi bir


özerkleşme kapasitesi sözkonusu olmadığı gibi Ekim
Devrimi'nden nasiplenme babında alınan dersler de
alabildiğine üstünkörü olmuştur.

göre de Sovyetlerdeki müslüman komü- parti varmışcasına azınlık solcularını madiği yol dizisi ise özgün olmaktan ziya- selliğinin bir ölçütü de kendi toplumunda
nizmden etkilendiği söylenir.4 Mariâte- Bundçulukla suçlayabilmiş, lakin ömrü de uyarlama çabalanndan ibarettir. dönüştürücü bir güç haline gelmesiyse bir
gui'nin bugün için de anlamlı kılan hem boyunca o kapsam ve çapta bir hareketin Yirmiden altmışlara fikir düzeyinde diğeri de kendini uluslararası ölçekte ne
yaşadığı topraklardaki toplumların tari- içinde olmamıştır (aslında bu suçlama dünya sosyalist hareketinin yaşadığı çatış- tür bir yörüngeye oturttuğudur. Yirmili yıl-
hine hem de emperyalizm çağında sınıf- Bund hareketi hakkında hiçbir şey bilmedi- malar, mücadeleler, tartışmalar neredeyse larda Komünist Enternasyonal'in prestiji
lar mevzilenmesi buradan hareketle de ğini ve de bunu Lenin'den bir suçlama söz- zerre kadar bir iz bırakmamıştır. Sosyaliz- her ne kadar Birinci Dünya Savaşı öncesi
devrim stratejisi konusuna ilişkin özgün cüğü olarak aldığını göstermektedir).5 min hayati sorunlannda (örneğin İspanya deneyim ve düşünsel birikimi gölgede bı-
görüşleri belki de saf proteler bir hareke- Ekim Devrimi'nin kendinden önceki İç Savaşı'nda) otantik bir sese rast gelinme- rakmışsa da devrimin önderleri aslında bu
tin "gelişmediği" ülkelerde Marksist dü- var olan sol hareketler üzerinde etkisi ol- di. 1935'de Komintem'in feshinden önceki dönemin mirasçılanydılar. Onlann ne tür
şüncenin ille de sınıfta kalması gerekme- duğu gibi solun adının bile geçmediği ki- son kongrede yönetim kademesinde bulu- bir zihni dünya içinde yetiştiklerini atla-
diğinin bir göstergesidir. mi ülkelerde bir dalga yarattığı bilinmek- nan, kendi ülkesinde tam olarak ne yaptığı yanlar dönemin -bütün derslerini bir tür
Düşünsel bir hesaplaşma, toplumda tedir. Ancak bunların genel olarak birer belli olmayan Dr. Şefik Hüsnü, partisi yuka- Ekim devrimi el kitabına (sonunda da bü-
kendinden önceki siyasi akımların, hakim kopyadan ibaret olmayıp kendi gerçeklik- ndan kapatılırken hangi güç ilişkileri içinde tün külliyatı Leninizmin İlkelerini'nin üs-
ideolojinin çapıyla da derinlik kazanmak- leri üzerine oturan hareketlerin nisbi bir ve ne adına Komintern'de bulunduğunu tün körü bir okumasına) indirgeyerek
tadır. Ancak "burjuva-aydınlanma" düşün- özerklik kazandığı eklenmelidir. Türkiye bizzat kendisi sorgulamış olmuyor muydu? Marksizmi iğdiş etmişlerdir. Böylece em-
cesinin batıdan silik kopyalar olarak ihti- sosyalist hareketi açısından böylesi bir Ne kadar ilginçtir ki kendi partilerini dünya peryalizm, ulusal sorun, strateji meselesi,
yaca ve bazen keyfe göre taşındığı bir ülke- özerkleşme kapasitesi sözkonusu olma- sosyalizminin ulvi çıkartan adına tasfiye sendika ve parti ilişkisi ve hatta toplumsal
de böylesi "ilerletici" hesaplaşma da müm- dığı gibi Ekim Devrimi'nden nasiplenme edenler Nazım'ı da troçkist diye itham et- formasyon gibi konular bu tartışmalann
kün olmamıştır. Rus popülizminin zerresi babında alınan dersler de alabildiğine üs- mekten geri kalmıyorlardı! Böyle bir du- asli unsuru olmayan Stalin'in uygun gör-
gözükmezken Çin'de muhafazakar kesim- tünkörü olmuştur. Çinli genç devrimcile- rumda örneğin Moskova Mahkemeleri'nin düğü bir çerçeveye oturtulmuştur.
lerde beliren Batı karşıtlığından hareketle rin Sovyetlerde eğitimleri sırasında ol- etik ve siyasal olarak nasıl bir etki yarattığı Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi
durum vaziyeti kavrama çabasına da rast- dukça radikal eğilimleri ile neredeyse ay- sorusu bile abes kalmaktadır. altmışlı yıllarda geleneksel solun iki kana-
lanmamıştır. Öte yandan geniş anlamıyla gıt insanı olarak yetişen TKP'ilerin muka- Türkiye komünist hareketi kraldan faz- dı (Stalinizm ve sosyal demokrasi) arasın-
halk sınıflarının gündelik mücadele biri- yesesi çarpıcıdır. Bu açıdan altmışlı yılla- la kralcı bir tutumla "uluslararası komü- da kağıt üzerindeki farklılıklar ne olursa ol-
kimlerinden hareketle bir hat çizilmesi için ra kadar politik tartışma ürünleri nere- nist hareketin" Kâbesini izlemiştir. sun yöneliş ve siyaset yapma tarzı açısın-
de gerekli malzeme oluşmamıştır. Her ne deyse yirmili yılların ilk yansının Aydın- Stalinizm eleştirisinin en geç ve hatta ne- dan hemen hemen fark kalmamıştı (zaten
kadar XIX. yy sonu ve XX. yüzyıl başların- lık yazılan ve otuzlu yılların (özellikle Ke- redeyse laf olsun diye başladığı ülkenin birçok ülkede otuzlu yılların ikinci yansın-
da bir işçi hareketi oluşmuşsa da bu tarih rim Sadi ve Dr. Hikmet Kıvılcımlı) bir kaç Türkiye olmasını bu "eski" ve "en eskiler"e dan itibaren geleneksel solun iki kanadı ya
-her ne demekse- "azınlıklar" a ait oldu- risalesi ile sınırlı kalmıştır. Dr. Hikmet'in borçlu olduğumuzu unutmayalım. Yaratı- kavuşmuş ya da yakın ittifaklar içinde ol-
ğundan tarihten silinmiş ve sonradan ge- yine aynı dönemde kaleme aldığı ancak cı bir Marksizmin zerresi gözükmezken muşlardır). Bu durumda Marksizmin ken-
lenlerce de makbul addedilmemiştir. Hatta ölümünden sonra, terekesinden çıkartı- klasik sosyalist birikimi aktaracak veya disi rafa kalkmış ve real politik uğraşlar
Dr. Hikmet sanki ortada sıkı bir Leninist lan ve yaşamında kendisinin asla kullan- canlı tutacak bir çaba da sözkonusu değil- gündemi kaplamışür.
dir. Polemiklerin ne kadar kişisel ne kadar Altmışlı yıllara gelindiğinde Türkiye
4) Sultan Galiyev ve Sovyetler Birliği'nde Milli Komünizm, Benningsen-Wimbush, s. meseleye ilişkin olduğu ise tartışmalıdır. solunda genel olarak hakim olan, batı Av-
Yaygın kanı 27 Mayıs ve 1961 Anayasasının nisbi
özgürlük ortamıdır. Öznesi belirsiz bu tesbit son H • •
sıhatte olsunlann işçi sınıfının önünü açtığına v hT

vede yürüttükleri faaliyetler ile azımsan- cağı üzere bir tür sendikalist eğilimin siya- 1960 darbesininden sonra farklı kanal-' lenmesinde anlamlı değişikliklere yol aç-
mayacak sendikal ve seçim başarılarına sallaşmasıyla sınırlı kalındığıdır, yani sını- lardan öne çıkan eskilerin üçünün de (Dr. mış (altmışlı yılların hemen başlannda bu
paralel görüşlerdir. Derin bir yenilenme ih- fın siyasallaşması değil sendikacıların si- Hikmet, Belli ve Aybar) birer risale/çağn ile gelişmeler daha da hızlanacaktır), bunun
tiyacı olmadıkça aslında kaynağa, yani yasete merak sarması sözkonusudur. darbecilere yol yordam göstermeye yelten- sonucunda nesnel gerçeklikte bir önceki
doğrudan temel eserlere yönelmek de an- Solun zihniyet dünyası ise esas olarak dikleri hatırlanırsa Aybar dahil olmak üze- dönemle kıyas kabul etmez bir değişim ya-
cak meraklısının derdidir. Bu açıdan alt- sosyal adalet ile sosyalizm arasında sıkış- re aşağıdan olmaktan ziyade yukarıdan bir şanmıştır. Bu yeni malzemeyle birlikte ge-
mışlı yıllarda sosyalistlerin bilinci hem bir mıştır. Sosyalizme popülerlik kazandırma gelişme umudunun ancak ve ancak taşın- leneksel devletlu kesimlerden ve "geliş-
yandan zaten memlekette bir zamanlar kaygusunun yanısıra, örneğin Aybar'ın DP dığı söylenebilir. Aybar'ın sonraki gelişimi- mekte olan" burjuvaziden açıkta kalan ke-
var olmuş bir mücadelenin devamı (Kema- listesinden bağımsız aday olmasının da ne ters gibi gözükse de bu yukandan ve simlerin tarih sahnesine çıkışı gerçekleş-
lizm) ve hem de kurumsal çerçevede ulaşı- gösterdiği üzere înönücü olmayan ancak devletlu sosyalizm türü bilindiği gibi aslın- miştir. Buna uygun olarak aydın taifesinde
labilecek olan hedeflerdir. Kemalizm'in bir tür ilericilik olarak nite- da Marx'a değil Lasalle'a aittir. Yani yukar- de klasik TKP çizgisinden farklı batıdaki
lendirildiği hatta yer yer anti-emperyalist dan, devlete akıl fikir vererek kazanımlar sosyal demokrat gelişmelerden de etkilen-
Devralınan miras ve de anti-kapitalist olarak kabul edildiği elde etme... miş yan yolda bir entelicensiya oluşmuş-
TİP'in kuruluşu veya bir yıl sonra Aybar'a bir zihniyettir bu. DP'nin kuruluş aşama- tur. Bu entelicensiya bir miktar üniversite
teslim edilmesiyle başlansa da önceki dö- sında kendini CHP'nin solunda gördüğü 27 Mayıs 1960 hocası, gazeteci ve yazar çizerden; doğru-
nemlerden edinilen bir miras var. Ancak kesin. Bazı TKP'lilerin Zeki Baştımar'ın iz- Toplumsal alanda yansıması olan herhan- dan doğruya sınıfın meselelerinden hare-
bu mirasın herhangi bir kitlesel karşılığı niyle DP'ye girdiği söylenir (Mihri Belli ise gi bir düşünsel birikim veya eylemin olma- ketle değil devlet planlama teşkilatı uz-
bulunmamakta. TKP ve onun dışında veya Şefik Hüsnü'nün DP'nin geleceğini önce- dığı bir dönemin ardından altmışlı yıllarda manlan formasyonuna sahip ülkenin me-
çevresinde gelişen solun toplamının enca- den gördüğünü belirtmekte). sosyalist hareketin kendi mücadelesinin selelerine vakıf kişilerden oluşmaktadır.
mı 1951-52 tutuklamalarında belli olmuş- Kemalizmin sosyalizm yolunda hayırlı ürünü olmayan ancak kendisine de bir mi- İşçi sınıfı ise bu saflaşmada ağırlıklı
tur. Bundan sonraki tek açık girişim olan bir adım olduğuna dair görüşlerin, genel lat yaşatanın neler olduğu tartışmalıdır. olarak DP'nin arkasındadır. Menderes'in
Vatan Partisi ise daha da sınırlı bir çevreye olarak altmışlı yıllardaki cuntacılara veya Yaygın kanı 27 Mayıs ve 1961 Anayasa- 1 Mayıs 1960'da işçilerin bayramını kut-
hitap etmiştir. Dolayısıyla miras ne kadar- asker sivil aydın zümre ile teşrikimesaiye sı'nın nisbi özgürlük ortamıdır. Öznesi be- laması tarihsel bir ironi olarak hatırla-
sa o kadar ancak düşünsel düzeyde geçer- meraklı kesimlere yakıştınlmasına karşın lirsiz bu tesbit sonunda iyi sıhatte olsunla- nabilir.
lidir. Bunun bir diğer anlamı TÎP'in kurulu- Behice Boran gibi Marksizm konusunda nn işçi sınıfının önünü açtığına varabilir. Altmışlı yılların daha başlannda Saraç-
şunda, işçi sınıfı içinde kendi bayrağı altın- Aybar'a göre daha Ortodoks kabul edilen Partiler düzeyinde on yıl boyunca CHP-DP hane yürüyüşü ve Kavel greviyle sınıfın
da bir mücadele deneyimine sahip bir kesi- birinin de benzer bir görüşe sahip olması neredeyse oylan paylaşmış ancak ekono- paldır küldür sahneye girişine tanık olu-
min olmaması, kuruculardan da anlaşıla- kayda değer." mik ve toplumsal gelişme sınıfların mevzi- nur. Sendikacılar bir büyüme döneminde,

6) Aybar Mustafa Kemal'den uzun alıntılarla şu sonuca varmaktadır: "Tüm bu sözler fikir alanında sol- yetçi bir derebeylik niteliğindeki Osmanlı yönetimine ve geleneksel toplum düzenine karşı
culuktur. Bu yolda izlenecek politika, sol bir politikadır... emperyalizm ve kapitalizle savaşmayı ulusça verdiği mücadele sonucunda, varabileceği en ileri ideolojik noktaya vararak devrimcilik,
kurtuluşumuz için şart sayan..." (TİP Tarihi, cilt I, s.138) Daha açıkçası "Kemalizm, emperyalizme, kapi- halkçılık, sonra da lâiklik, devletçilik ilkelerini ortaya attı. Bu ilkeler, kavramların gerçek
talizme karşı bir ideoloji..." anlamlan incelenip tesbit edilerek, birbiriyle ilişkin olarak sistemleştirilebilseydi, sos-
Dolayısıyla dönemin kemalistleri gibi kaybolmuş bir altın çağın bulunmasına yönelik olmasa da zihnen yalizme varacak bir ideolojik çerçeve meydana gelirdi." s. 21; Ancak bundan bir yıl sonra
bir kopuşu değil kesintiye uğramış bir gelişmeyi yeniden başlatmak perspektifi sözkonusudur. Rehire Emek dergisinde Bürokrasi Üzerine tartışmalar yazısında hem Avcıoğlu hem de Aybar,
Roran. 1968'de vavınlanan kitabında: "Kurtuluş Savaşı yıllarında ve hemen sonraki devrede aşağı Küçükömer polemeğinde araya mesafe koyarak "o şartlarda ilerici ve devrimci hareket-
Dönüşümü yaratan unsur zaten varolan
aydınlar ve sendikalar veya onlann buluşması değil
işçi hareketinin bir yenilenme çağında oluşudur.

kendilerini mesleki kaygıların ötesinde bir çıkmış olmasıdır. Bu yeni kesim tarih sah- Bu kesimden gelen Dr. Hikmet ve Mihri Belli olarak ele alındığında özel bir anlam ifade
toplumsal konum içinde bulmuşlardır. nesine kenardan da olsa girerken kendisi- • ayn ayn bir takım fazla yankı uyandırmaya- edebilir. (Elinde Türk bayrağı dev bir işçi
Toplumun tarihiyle bir sol tarih anlatı- ne bu imkanı veren koşullan "ilerici" cak yayın faaliyetlerine girişir. Doğan Avcı- resmi "Bizim de sözümüz var!") Bu mitin-
lacaksa, altmışlı yıllardaki siyasallaşmayı CHP'nin değil DP-AP geleneğinin sağladığı oğlu'nun önderliğini yaptığı ve başlangıçta gin içeriğinin siyaseten dikkate alındığında
yalnızca kimilerinin öne çıkardığı üzere 27 kanısındadır. İkinci bir 27 Mayıs sevdasın- , oldukça geniş -dolayısıyla oldukça belirsiz- oraya kitlenin İstanbul Sendikalar Birliği
Mayıs'ın nisbi özgürlük ortamında değil da olanların neden işçi sınıfı için pek fazla ; kesimleri içeren YÖN girişimi ise altmışlı yıl- tarafından toplandığı ve bu birliğin önemli
daha derinden bir takım gelişmelerin söz- birşey ifade etmediğini anlamak için, bu larda siyasal tartışmalann odağı haline gelir. simalarının da daha sonra TİP kurucusu
konusu olduğu dönüşümlede, işçi hareke- kesime göre bunun ileri değil geriye dönüş Ancak soldaki ögütsel gelişme sendikacılann olacağı atlanmamak. Ancak bu sendikacı-
tinin oluşumunda aramak gerekecek. An- olduğu akıldan çıkarılmamalıdır. TİP'i kurmalanyla, bambaşka bir seyir izler. lann dünya görüşünün bir siyasal bilinçten
cak "önce kelam vardı" idealist yaklaşımı Yanm kalmış bir 27 Mayısı tamamla- Dönemin ve toplumun tarihinin en büyük ziyade sendikal bilincin yetersizliğini yaşa-
egemen olduğu için sosyalist hareketin ma, askerlerle birlikte siyaset yapma eğili- hamlesini oluşturur. maktan sınıfsal bilince yöneliş arasında
oluşumu emekçilerin gündelik hayatında- mi aslında tarihin yanlış okunmasından da TİP'in oluşumunu 27 Mayıs veya 61 bulunduğu söylenebilir. Parti felç olduğun-
ki değişimlerde değil yukarıdan ve oldukça kaynaklanmaktadır. 27 Mayıs'ın herhangi Anayasası'na veya onun sağladığı "nisbi da Aybar'dan önce kapısının çalınılması
tartışmalı "hayıflarda aramak gelenek ha- bir ulusalcı, anti emperyalist yanı olmayıp özgürlük ortamı"na bağlamaya meraklı düşünülen isimlerden birinin Z.F. Fındı-
line gelmiştir. Sınıfın kendi iç dinamiklerini kapitalist sistem içinde patlayan lastiğin olanlar varsa da kurucularının sendikacı koğlu olması bile arayışın ne kadar belirsiz
irdelemek yerine en küçük sektlerin değiştirilmesinden ibaret olduğu atlanıp olması esas olarak işçi hareketinin dinami- olduğunun bir göstergesidir.
kendi aralanndaki tartışmalar bile kimi za- olmadık değerler vehmedilince -üstelik ğine bakılmasını gerektirmekte. Şu veya bu 27 Mayıs sonrasında öne çıkacak olan
man daha önemsenir olmuştur. Örneğin bunlar solda envai çeşit oportünüst ve re- şekilde ellili yılların sonlannda muhalefet işçi hareketi ve sosyalist hareket konusun-
TÎP'in oluşumunda sendikacıların ellerin- vizyonist avının sınıf mücadelesinin başlı- tarafından da dile getirilen, ancak daha da herhangi bir belirti bulunmamaktadır.
de kalan partiyi birilerine teslim etmeye ca uğraşı olarak görülürken- yeniden milli önceden de sendikacılann kafasında olan Namlı ve de gedikli sosyalistler büyük mik-
karar verdiklerinde bir takım kişilerden mücadele gibisine yeniden darbeye yöneli- grev ve toplu sözleşme hakkının sağlan- tarda bir kenarda veya henüz sürgün dönü-
sonra Aybar'a gelmeleri çokça önemsenir. nilmiştir. Bu tür bellekte Yakup Cemüler, ması yönündeki vaadler yeni yönetim ta- şündedirler. CHP muhalefetine karşı DP ik-
Ama genel olarak işçi hareketinin yükseli- Enverler ve yakın zamandaki Aydemirler rafından da (MBK) yerine getirilmedi.7 tidarının baskılanyla hızlanan siyasallaş-
şini ve sendikal hareketin önceki dönemle- referans noktası olurken nesnel gerçeklik- Bunun üzerine ancak on beş yıl sonra 1 mada sosyalist solun esamesi bile okunma-
re oranla itibar kazanmasını, sosyalist so- teki değişimler -hem de ülkenin tarihinde Mayıslarda görülecek kalabalıkla mukaye- mıştır. 27 Mayıs'ın akabinde kimi solcular
lun emekçiler nezdinde göreli olarak da olsa sınıflaşmanın en çok hızlandığı bir dönem- se edilebilecek bir katılımın sağlandığı Sa- fırsatı değerlendirip risale ve dergi yayınına
ciddiye alınmasını TİP'in kurulmasına de- es geçilmiş ve hatta büyük bir basan ile raçhane mitingi yapıldı (31.12.196i). İstanbul girişseler de gelişmelerin kıyısındadırlar.
bağlamak biraz da tarihi tersten okumayı görmezden gelinilmiştir. Sendikalar Birliği'nin düzenlediği bu mitin- Aybar nasıl da bir-iki avukatla hayali
getirir. Burada dönüşümü yaratan unsur gin rakam ve talepleri mütevazı görülebilir bir işe girişip sendikacılann bir işçi partisi
zaten varolan aydınlar ve sendikalar veya TİP'in kuruluşu (gerçi şimdi hayal gözükmekte), ancak top- kurmakta olduklannı öğrendiklerinde ken-
onlann buluşması değil işçi hareketinin bir 27 Mayıs sonrasında solun yeniden şekillen- lumun tarihindeki ilk büyük işçi mitingi di tasanmlanndan vazgeçtiklerini anlatır.8
yenilenme çağında oluşudur. mesinde, geçmişten devraldığı miras olduk-
Sosyalist solun ilginç bir paradoksu ça eşitsizdir. TKP geleneksel önderi Şefik 7) Aybar Nebioğlu'ndan naklen 1955-56 yıllannda daha sonra TİP kurucusu olacak olan
karşı devrimci diye nitelediği DP ve AP dö- Hüsnü'yü kaybetmiştir, merkezi denebilecek Güzelce.
Türkler, Nebioğlu, Şaban Yıldız'ın bir işçi partisi kurmaya niyetli oldukların belirtir (s.196).
8) "Biz emektar solcular yıllarca kabuğumuza çekilmiş, adeta toplumun dışında kalmıştık."
TİP, Anayasa'nın savunucusu ve uygulanmasından yana
bir partidir. Sendikacıların meşruiyete olan mesleki
bağlantılarının daha da fazla olduğu 15-16 Haziran
olaylarında çoka açık olarak görülecektir.

Aybar, Kasım 1960'da Cemal Gürsel'e kesimler için bir inandırıcılık kazanıyor. rin ne diye böyle bir anayasa hazırladığı ifadesini bulabilecek bir dünya görüşünün
gönderdiği bir mektubu bir ay sonra Anka- TİP'in kurucu sendikacılarının tanınmış ol- belirsiz, bunun yanısıra da halkla anayasa uzun yıllar egemen olduğu söylenebilir.
ra'da bir basın toplantısıyla açıklar. Gürsel, maları bir vakaysa da bu tanınmışlık kendi arasında bir ast-üst ilişkisi kurulmakta. Partiyi mücadele içinde inşa edilen bir
komünist partiyi uygun görmese de sosya- alanlarıyla sınırlı. Sendikacıların parti kurma girişimi organ olarak değerlendirdiğimizde bunun
list bir partinin kuruluşuna hayır deme- Aybar'a göre "Kemalizm, emperyaliz- TİP'le sınırlı kalmadı, ilkin on TİP kurucu- makul bir yanı vardır, çünkü devraldığı mi-
mektedir. Aybar, demokrasiyi sola kayan me, kapitalizme karşı bir ideoloji olduğu sundan biri olarak seçilen, ancak kendisi ras, üzerine oturduğu birikim bu kadar bi-
bir denge olarak tanımladığı bu mektup ve için" (s.138) sendikacılara sosyalizm tarihin- üye olmayı tercih eden Türk-İş başkanı le değildir belki.
basın toplantısı vesilesi ile Sıkıyönetim den, genel olarak işçi hareketi tarihinden Seyfi Demirsoy bu kez Çalışanlar Partisi gi-
mahkemesinde yargılanır. Beş yıla mah- temellenecek bir program önerisi yerine rişimi içinde yer alıyordu.10 6. TİP'in altın yıllan
kum olur; temyiz karan bozar ve sivilde Mustafa Kemal'in konuşmalarını, özellikle İlginç bir durum (Aybar'dan naklen) Se- Kuruluşundan kapanışına TİP'in on yılı
beraat eder. Yani fikir özgürlüğü en umut- de Aralık 1921'deki konuşmasını öne sürer. nato Başkanının İstanbul Sendikalar Birli- şöyle dilimlenebilir:
lu olanlar için bile sivilde askeriyedikinden Bu hem onların ideolojik dünyalarına ya- ği'ne gelip bir işçi partisinin kurulmasının >• 1961-62: Kuruluş ve atalet.
daha fazladır. kın düşmektedir hem de oldukça meşru memleket için hayırlı olup ve hatta mutlak >• 1962-68: Aybar'm başkanlığa getiril-
Maden-İş. Lastik-İş, Basın-İş, Müskirat bir zemin sunmaktadır. Bu meşruiyet ara- lazım oluğu merkezindeki konuşmasıdır. mesiyle partinin canlanması ve 1968 yılın-
Fedarasyonunun başkanlarının giriştiği yışı sonuna kadar sürecektir. TİP, Anaya- Çalışanlar Partisi, YÖN yazarlarının içinde da hem parti içi ve hem de parti dışı geliş-
parti girişimi hakkında Aybar "Aydınlara sa'nın savunucusu ve uygulanmasından olduğu Sosyalist Kültür Demeği'nin de or- melerle krizin olgunlaşması.
karşı adeta alerji duyuyorlardı" derken yana bir partidir. Sendikacıların meşruiye- taya çıktığı bir döneme denk geldi. Önemli >■ 1969: Seçim ve Aybar'm başkanlık-
sağlıklı sınıfsal bir refleksten ziyade mesle- te olan mesleki bağlantılarının daha da bir gelişme olmadı, ancak sendikaclann tan ayrılmasıyla da belirginleşen dağılma
ki deformasyona dayanan bir haleti ruhi- fazla olduğu 15-16 Haziran olaylarında çok partileşme ihtiyacı açısından kuvveden fii- süreci.
yeyi dile getirmektedir.9 açık olarak görülecektir le çıkan ve çıkmayan iki girişimin varlığı >■ 1970: Emek grubunun yönetime gel-
Sendikacıların TİP'i ne diye hangi Aybar'm aşağıdan sosyalizme yatkın hangi ideolojik aralıkta konumlaiiıldığı açı- mesi, diğer kesimlerin hepten çekilmesi.
amaçlarla ve nasıl bir dünya görüşü ile olduğu izlenimi, aşağıdan hareketlenmeye sından önemlidir. TİP, Türkiye sosyalist hareketinin yata-
kurdukları önemli. Aybar'm kendi anlatı- yatkın olduğu anlamına gelmez. Bu retori- Yürümeyen, "varlığından bile kimsenin ğı olmuştur. Daha sonra muhalif olanlar
mından meselenin solla pek ilişkisi olma- ğin arkasında aslından tam bir yukandan haberi olmadığı" TİP'in başına Aybar'm ge- bile siyasete TİP saflannda atılmış olmala-
dığı açık, hatta Aybar'm sicilli biri olmama- siyaset yapma alışkanlığı bulunmaktadır. tirilmesinden sonra sendikacılarla birlikte rını bir referans olarak gösterirler. Ancak
sına rağmen başkanlık meselesi uzun tar- Örneğin (s.i25) "1961 Anayasası'nın esprisi aydınların, daha sonrada "Doğulular"m ka- ideolojik düzeyde TİP'in görüşleri ne olursa
tışmalara neden oluyor. Üstelik de bir yıllık bağımsızlıkçı, özgürlükçü, sosyal adaletçi tılımıyla farklı bir yöneliş kazanılacaktır. olsun, YÖN'ünkine benzer bir "hegemon-
zaman zarfında parti ilk çıkışından öte he- bir halk yönetiminin kurulması idi. Anaya- Ancak bu kesimin de siyasal bir geleneği- ya"sı sözkonusu değildir. YÖN ilk yıllarında
men hemen hiçbir gelişme kaydetmemesi- sanın ilkeleri, temel maddeleri, halka ma- nin, deneyiminin olmaması büyük miktar- solun neredeyse bütün eğilimlerini temsil
ne rağmen. Sendikacıların alerji duydukla- ledüebilseydi, bugün Türkiye başka bir da adına sosyalizm denen aslında sosyalist ederken o güne kadar kapsam ve etkinlik
rı aydınların katılımıyla parti daha geniş noktada olurdu." demekte. Burada kimle- enternasyonalin içinde ve mesala solunda itibarıyla kimseye nasip olmamış bir çeşit-

9) Aybar sendika yöneticilerini işçi sınıfının bir parçası olarak görmektedir (Sendika yöneticileri de, 10) Türk-lş başkanı Seyfi Demirsoy Sosyalist Kültür Demeği'nin kurucuları
işçi ya da köylü kökenlidir. Sendikacı olarak yaptıkları görev ise işçilere hizmettir." TİP Tarihi. Cilt I, arasında yer alırken NATO'yu, CENTO'yu desteklemeye devam etmesi öncesinde
sl27. Kendisinin sonraları öne çıkaracağı bürokrasi analizinde parti ve devlet bürokarsisine vurgu Çalışanlar Partisi projesinde yer almıştır. Ancak TİP'in beklenmedik gelişimi
yapacaktır, oysa daha yola çıkarken sendika bürokrasisine açık kart vermiştir. rekabete yeltenmelerine engel olmuştur.
Altmışlı yıllar dünyanın birçok ülkesi için
Marksizmin yeniden canlandığı bir on yılı
temsil ederken Türkiye'de işin abesine
henüz başlanılmaktadır

lilikte memleket meselelerini ve dünya bir düzey yoktur. değiliz. Ortalama Türk toplumcusunun bilinci de kapsamlı ve yer yer kendi iddialarını
hallerini tartışır. Klasik bir YÖN-TİP veya Emekleme çağında etkileşim, model ve anlayışı, bir yandan, Batı toplumlarına uy- bile sorgulayan (örneğin Ermeni mesele-
daha ileride Sosyalist Devrim-MDD saflaş- arayışı belirsizdir. Daha açıkçası ideolojik gulanan Marksist metodun ortaya döktüğü so- sindeki gaspçılık gibi) ve açıkça ifade edil-
masının uç noktalannda bulunanlar bile olarak net bir çizgiden söz edilemez. Sos- nuçlardan; öte yandan Cumhuriyet deuri ideolo- meyen (Kürt sorunu gibi) meseleleri ele
YÖN sayfalannda yazar. yalist tarih içinde kendini konumlaştıran, jisinin "İlericilik-Gericilik", "Batıcılık-Doğucu- alan Türkiye'nin Düzeni adlı kitabı yakla-
Ancak geriye dönüp bakıldığında kendi bir sürekliliği temsil etmeye yönelen bir luk", "Laiklik-Yobazlık" kavramları içine sokuş- şım itibarı ile, Niyazi Berkes'in önceden
dışındakiler veya toplumun diğer kesimle- hareket değildir TİP. Daha sonra özellikle turduğu soyut ve aldatıcı bir düşünce tarzında çıkmış kitaplanndakinden ve OscarLan-
rinde gedikler açan tartışmalar hayli sınırlı "Çekoslovakya Olayı" vesilesiyle bir saflaş- kurulmuştur... Başarısızlık, Türk toplumcusu- ge'nin (sosyal adalet yayınlarında çıkan
olup bugün için kullanışlı değildirler. Açılan ma öne çıkacaktır, ancak bu saflaşmaya nun, kendi öz teorisini kuramamasından ve hâ- Mısır'da verdiği bir konferansın metnin-
tartışmaların büyük miktarda örneğin rağmen taraflar büyük miktarda "yerel", kim sınıfların ideolojilerinden ve düşünce biçim- den ibaret olan) Kalkınma Yöntemleri kitap-
Kadro kalıntısı, kalkınmacı, doğrusal bir aslında eklektik kalacaklardır. Aynı yıllar- lerinden sıynlamamasmdan gelmektedir. (Felsefe çığından farksızdır. Çünkü nihayetinde
ilerleme zihniyetini taşıması ve Kemalizm- da görüşleriyle öne çıkanlar arasında -ken- Yazılan, YKY, s.83) mevcut durumdan çıkmak için önerilen
le kendi arasında illaki bir devamlılık ilişki- disine her ne kadar bir izm eklense de esas Dönemin önemli tartışmalan işçi sınıfı- yol kapitalist olmayan kalkınma yoludur
si kurmaya yönelmesi, yani bir kopuş pers- olarak TİP başkanı olduğu için- Aybar sayı- nın varlığı-yokluğu, askerlerin durumu gibi ve bunun öznesi de tabii ki yetersiz kapi-
pektifine sahip olmaması esastır. Çeşitlili- labilir. Şu anda akla gelmese de kitaplarıyla hususlardır. Bunların yanısıra pek de talistleşme koşullarında emekçiler değil
ğin kaynağı ise daha sonraki billurlaşma- ve makaleleriyle (Yön'de Doğan Avcıoğ- masum olmayan ancak katılanların bile asker-sivil aydın zümredir. Aslında bir ri-
nın henüz sözkonusu olmamasıdır. Yani lundan sonra en çok yazan, daha sonra bunun farkına varamadığı Osmanlı top- sale ile rahatlıkla ifade edilebilecek bu dü-
İsveç Sosyalizminden veya Arap Sosyaliz- Ant'ın kurucuları arasında yer alan ve TÎP lum yapısı tartışması öne çıkar. Bu tartış- şünceler tam bir ayıklanmadan yığılmış
minden sözedilirken veya ATÜT (Asya Tipi programını kaleme alanlardan) öne çıkan manın teorik olarak bir anti Stalinizmi ve malumat deryasında hedeflerinden uzak-
Üretim Tarzı) tartışması açılırken bunların Fethi Naci'dir. Edebiyattan gelip edebiyata öte yandan da devrim stratejisi meselesini laşmıştır. Zamanına göre çok satanlar
varacağı siyasal sonuçlara ilişkin ortak bir giden Fethi Naci'nin azgelişmişlik, askeri öne çıkarması gerekirken gerekli siyasal arasında yer alan kitabın kendi birinci de-
beklenti yoktur. Bir tür sol münazara mer- döktatörlükler gibi konular üzerine yazdık- sonuçlar çıkanlamadan açıkta bırakılmış- recede muhataplarından ziyade MDD'çi-
kezi konumundadır. Ancak derginin yö- ları çorak arazide bir takım uyarlamalar tır. Türkiye'de kapitalizmin gelişmesi, yan lerin ideolojik hazinesi haline gemesi ise
rüngesi nihayetinde Devrim dergisine va- çerçevesindendir. Arazinin çoraklığını Se- feodallik gibi konular giderek kendim şekil- tarihin bir cilvesi olsa gerek.
racak tutarlılıktadır. lahattin Hilâv aşağıdaki kelimelerle dile lendiren bir Marksist tartışma ortamını TİP'in gelişiminde 1965 seçimleri
Altmışlı yıllar dünyanın birçok ülkesi getirirken, sonraki yıllarda da sözünü etti- göstermektedir. Yine de teorik bakımdan önemli bir rol oynar. Ulusal Artık Siste-
için Marksizmin yeniden canlandığı bir ği boşluğun doldurulmadığını unutmamak henüz temel kitaplann önemlilerinin basıl- mi'nin getirdiği imkânla 15 milletvekili-
on yılı temsil ederken Türkiye'de işin gerekir: mamış olduğu bir ortamda bu tartışmalar nin meclise girmesi siyaseten, zihinlerde
abesine henüz başlanılmaktadır." Bu açı- Bugün, 1967 yılında Türk toplumunu sınırlı ve "mesleki" denebilecek bir düzeyde kalan, egale edilemeyen %3'lük oy ora-
dan bakıldığıda iktidar, devrim stratejisi, Marksist açıdan ele alıp inceleyen tek bir eser kalmaktadır. nından çok daha etkili olmuştur. Çünkü
perspektif gibi sözler havada uçuşsa da yoktur elimizde. Demek ki kendi özelliklerimizi, Türkiye sol hareketi açısından ilk id- böylece TİP meclis kürsüsünden bir gedik
uçuşmasa da bunların içini dolduracak toplumcu bir anlayışla ortaya koyup didiklemiş dialı kitabın bir Marksist değil de esas ola- açarak ve her fırsatı çok iyi değerlendire-
rak bir kemalist tarafından yazılmış ol- rek hemen hemen siyasetinin en önemli
11) Bizde kalkınma-azgelişmişlik meseleleri tartışılırken 1964'te Küba'da planlama tartışmalan ması oldukça çarpıcıdır. Doğan Avcıoğ- ayağı saydığı parlamenter faaliyeti değer-
yapılmakta; ekonomi politik konusunda emeklemeler başlarken Emest Mandel, Marksist
Ekonomi El Kitabı'nı yazmış bulunmaktadır. lu'nun o güne kadar rastlanmadık derece- lendirmiştir.
Malatya kongresi her ne kadar MDD'cilerîn '
tasfiyesine açıldıysa da TİP'in bilinçli olmasa da
önemli kazanımlanndan birinin fiilen terk
edildiği anlamına geliyordu.

Kasım 1966'da Malatya'daki ikinci kon- derin kaygıların yanısıra sendika bürokrat- nndan ders çıkarmak yerine parti içi ege- nasıl gördüğü ve sandığından hareketle ih-
gre haziran ayındaki senato seçimlerinde ları için giderek mesleki, aydınlar için eski menlik ve basitçe Çekoslovakya meselesi- tiyacına uygun tartışmaları öne çıkartmış
%3.9 oyla bir sandalyenin kazanılmasının söylemin yetersizliği ile yeri arayışların be- ne indirgenen "teorik" tartışmalar ağırdan ve başka ülkelerdeki 68'in aksine hızla "ay-
ardından yapıldı. Bu kongre TİP dışındaki lirmesi ve "doğulular" için de partinin yerel öne çıkar. Çekoslovakya meselesi yalnızca kın" tartışmaları mahkum ederek oldukça
sosyalistlerin, özellikle eski TKP'lilerin -ar- örgütlerinin başlattığı 1967'deki Doğu mi- Türkiye'de değil Venezüella'dan Yunanis- basit bir reçete ile harekat planı hazırla-
tık TKP var mıdır, kim temsil ediyor, bu ko- tinglerinden başlayarak, özellikle gençlik tan'a geleneksel komünist partilerinde de maya varmıştır. Radikalizmin ölçütleri ne-
nuda TKP'lilerde de bir fikir birliği yoktur- kesiminden gelen DDKO'nun kurulmasıyla derin bölünmeler yaratır. Mesele farklı bir ler olabilirse onlarla bakıldığında bir "san-
öncülük ettiği MDD görüşünün partide somutlanan bir başka tarih ihtiyacında mücadele tarzından ziyade oralarda da ge- ki" durumu vardır.
azımsanmayacak bir yankısı görülüyordu. aramak gerekir. Malatya kongresinde nellikle SSCB'ye bağlılık meselesedir. Biz- Dünyanın birçok ülkesine bakarak 68
Kongre metni emperyalizmin işbirlikçisi MDD'dlerin tasfiyesinin partinin kimyası- deki durum biraz ilginçtir, çünkü TİP gele- öğrenci olayları başlangıçta kendi alanı ile
olarak gördüğü sözde milli kapitalistler dı- nı bozduğunu ve benzer gelişmelere ve ge- neksel bir KP gibi SSCB'ye bağlılık temeli sınırlı kalmış, toplumun diğer kesimlerinin
şında emperyalizme karşı mücadele, ke- rilemelere de bir başlangıç oluşturduğunu üzerine gelişmediği gibi başlangıçta Behice sorunlarıyla kendi sorunlarını birleştirecek
malist dış politika gibi yine bir sosyalist belirtemek gerek. Boran'ın da farklı bir tutum takınmamış bir özelliğe sahip olmamıştır. Hızla hafıza-
devrime açılan talepler ve mücadele çağrı- 1967'de yapılan Doğu mitinglerinin bir olması, bu konuda bir refleksten çok gecik- lardan silinen Hukuk Fakültesinde şiar
sıyla değil anayasal çerçevede, parlamen- dizi açıdan önemi var. İlki buralarda mi- meli bir intikal halinin olduğu söylenebilir."sağ sol yok boykot var"dır. Üniversite işgali
ter bir mücadeleyle Aybar'ın kendi tabiri ting yapılmasını gerekli kılan gelişmeler, Her zamanki gibi bir üçüncü yol olabilir hükümet tarafından neredeyse makul
ile dengeyi sol lehine değiştire değiştire yü- ikincisi partinin ve özellikle Aybar'ın bura- ancak güçsüzdür. İki tarafa da yakın dur- karşılanmış, herhangi bir baskı uygulan-
rümeyi hedefliyordu. daki mitinglerde o güne kadar rastlanma- madan partinin temel sorunlarına, herkesi mamıştır. Üniversite işgalinden ziyade
Malatya kongresi her ne kadar MDD'ci- dık bir biçimde açıkça farklı muamele gö- kapsayacak bir yaklaşım önerenler tabii ki temmuz ayında ABD 6. Filosunun İstan-
lerin tasfiyesine açıldıysa da TİP'in bilinçli rüldüğünün, horlandığının altının çizilmesi belli bir gücü temsil etmedikleri için dikkate
bul'a gelişi ile çıkan olaylar Vedat Demirci-
olmasa da önemli kazanımlanndan birinin ve sonuncusu da iktidan herşeyden fazla alınmayacaklardır. Bu kongrede Aybar'ın oğlu'nun öldürülmesiyle sonuçlanınca bir-
fiilen terk edildiği anlamına geliyordu. tedirgin etmesidir. TİP ve buradan kay- sac ayağındaki aydınların artık yerlerinde den hareket radikal bir boyut kazanmıştır.
1962-1968 döneminin TİP'ini farklılaştıran naklanan hareketlerin Kürt meselesindeki yeller esmektedir. Sendikacılar ve Doğulu Gençlik hareketi serpilirken, TİP'in du-
öğelerden biri o güne kadar ortak bir geç- tutumu (TİP'in 12 Mart sonrası kapatılma delegeler Aybar'ı kurtanr ancak muhalefet rumunu en iyi belirten: dönemin en tanın-
mişe sahip olmayan farklı kesimleri yan- gerekçesidir aynı zamanda) "radikal-, de GYK'daki gücünü artırır. Bir yıla kalma- mış öğrenci önderi Harun Karadeniz'in Şu-
yana getirip bir tür özerklikle birliklerini ler"den daha radikal olmuştur. MDD hare- dan Doğulular da geri çekilir; böylece Aybar bat 1969 eylemlilikleri vesilesi ile söylediği
sağlamasıdır. Bu üç kesim aydınlar (bunlar ketinin "milli" duruşu geleneksel olarak döneminde fiilen kurulan sendikacılar-ay- şu sözlerdir: "Özellikle TİP ortalarda yoktu.
da kendi aralarında bir birlik oluşturmaz- Kürt meselesiyle mesafeli olmasına yol aç- dmlar-"Doğulular" bileşimi dağılır. Daha doğrusu bizimle hiç ilgisi yoktu."1'
lar), sendikacılar ve "doğulular"dır. Ay- mış ve bu durum yetmişli yıllar için de belli Gençlik hareketinin radikalleşmesinde
bar'm liderliğinde TİP geniş kesimlere ses- istisnalar dışında geçerli olmuştur 1968'in "a la turca"hğı ve ■m i esen rüzgarın yanısıra kısa vadeli bir darbe
lenirken ardında her birine parti içinde belli TİP'in Kasım 1968 kongresi sonun baş- MDD'nin yükselişi ^'beklentisi de egemendi. Sanki iktidar kene
bir alan açılmış olan bu üç kesimin farklı langıcı olarak görülebilir. Dünya ölçeğinde- 1968 sonrası gençlik radikalizasyonu nes «indi de TİP Aybar'ın dediği gibi 1969'da J''!
dinamiklerin baskısıyla yeni yönelişlere ki önemli gelişmeler bir yana Türkiye'de nel gerçeklikten hareketle değil, kendini (başa güreşerek mi bu işi yapacaktı, yoksa
girmeleri, eski yapının çözülmesine yol aç- Haziran ayı itibanyla başlayan öğrenci,
mıştır. TİP'in bölünmesindeki saikleri çok temmuz ayı itibanyla başlayan işçi olayla- 12) Harun Karadeniz. Olaylı Yıllar ve Gençlik, s.237.
Türkiye'de 68'in düşünsel bir rönesans olmamasının
nedenlerini, bir radikalleşme ihtiyacı belirdiğinde o güne
kadar varolan düşünsel birikimin yetersizliğinin bir tür
eylem şablonlarıyla ikame edilmesinde arayabiliriz.

gençlerin hazırlayacağı bir 28 Nisan, 27 bir başka açıdan sendika bürokrasisi işçiler lanna yapılan yığmağın bir günde oluş- dan bir baskıyla veya sosyalist hareketin
Mayıs'ın tekrarı mı olacaktı! TİP'in içe ka- için siyaseten kendine yeterli görünen bir madığı anlaşılabilir.16 Kanlı Pazar işçi ha- yükselişiyle değil içerden gerçekleşiyordu.
panması karşısında böylesi bir beklentinin sendika fetişizmi yaratarak onlan bir an- reketinde bir gerilemeye neden olmamış, Soldaki parçalanmanın da buna para-
de umutlandırdığı gençlik radikalizasyonu lamda kilitlemiş, doyurmuştur. ancak siyasal düzeyde sendikacıların geri lel bir seyir mi izlediği yoksa yeni bir baş-
Kemalizme iyice bulanmış bir sosyalizmin Gençlik hareketindeki radikalleşmeye çekilmesi, TİP'in krize girmesi, gençlik langıç için eski konum ve yapılanmala-
verdiği meşruiyetle harekette bereket ara- paralel olarak TİP krizdeyken ve bu kriz- hareketinin kendi içinde bölünmeye baş- rından mı 'arındığı tartışmalıdır. Ancak
den sendikacılar da nasiplenirlerken işçi lamasıyla kendini ifade edebilecek bir altmışların bütününe bakıldığında 12
maktaydı.13
hareketi de kendince bir radikalleşmenin alan oluşturamamıştır. Mart günleri solun en güçlü değil en zayıf
MDD'nin ilk zaferi TİP'in denetiminde
içindedir. Bunun bir göstergesi hem işçi Türkiye'de 68'in düşünsel bir rönesans olduğu günleri göstermektedir. 1969'dan
1965'de kurulan FKF'de genel başkanılığı
hareketi ve hem de sosyalist hareket açı- olmamasının nedenlerini, bir radikalleşme 12 Mart'a halkın nabzının sola meylettiği-
Doğu Perinçek'in kazanmasıyla gerçekle-
sından 12 Mart öncesindeki önemli bir dö- ihtiyacı belirdiğinde o güne kadar varolan ni gösterir bir belirti yok. Ancak yukarıda-
şir. Bir yıl içinde bu örgütte MDD'ci olma-
nemeç noktası olan 16 Şubat 1969 günü düşünsel birikimin yetersizliğinin bir tür kiler arasındaki bu çatırdamaya paralel
yan bannamayacaktır. MDD'nin daha son-
yapılan ve tarihe "Kanlı Pazar" olarak geç- eylem şablonlarıyla ikame edilmesinde değilse bile neredeyse eşzamanlı olarak
raki çeşitlenmesine bakarak denebilir ki
mesine rağmen esas adı "Emperyalizme arayabiliriz. sosyalist solda dağılma, yeniden derlen-
Mihri Belli egemenliğinde bütünlüğün sağ-
Karşı İşçi Yürüyüşü" olan gösteridir. Kanlı Radikalleşmenin maddi zeminini anla- me ve her seferinde daha da küçülen bir
landığı ilk ve tek dönemdir bu.
Pazara 40 bin kişi katıldığı söylenmekte. Bu mak için DP'den gelip AP ile devam eden kesimle işgörme hali vardır.
1968'in hızla unutulan bir Özelliği Tem-
rakamın içinde önemli oranda işçi bulun- cephenin bugüne kadar devam eden parça- 69'dan itibaren gençlik hareketinde bir
muz ayında başlayan fabrika işgalleri ol-
makta ve her türden solcu da birlikte yer lanmışlığının, çeşitlenmesinin (DP, MNP) bu yükseliş değil parçalanma süreci izlemek
muştur.14 15-16 Haziran da dahil olmak
almaktadır. 15-16 Haziran olaylarına her- yılllarda başladığını hatırlamak yeterli. Top- mümkündür. 68'de herkes ayrımlarıyla
üzere kendiliğinden eylemler sendika bü-
kes kendince katılmıştır, orada fiili bir bir- lumda derin bir siyasal anaforun belirmesi birliktedir; 69'da MDD-Sosyalist Devrim
rokrasisini aşabilmişken sosyalist solun
liktelik vardır, ancak Kanlı Pazar'da son kimine göre 12 Mart'm Genel Kurmay Baş- saflaşması keskinleşir (TİP içinde tasfiyeci-
strateji tartışmalarında bu gelişmeler an-
kez farklı kesimler, yoğun bir işçi katılımıy- kanı Memduh Tağmaç'ın sözüyle toplumsal likten şikayet edenler ele geçirdikleri ilk ik-
lamlı görülmemiştir.15 Olası bir buluşmada
la ABD 6. Filosuna karşı ortak bir eylemlilik uyanışa bağlanabilir. Ancak henüz ekono- tidar deneyiminde aynı yola başvurmakta
eylem içinde karşılıklı olarak öğrenme im-
içinde yer almışlardır. mik ve toplumsal bir krizin baş göstermedi- bir an bile tereddüt etmezler." Ancak hızla
kânı değerlendirilmemiş ve ancak 12 Mart
1968-1969'daki grev ve işgal dalgasına ği bir ortamda anaforu toplumsal-sımfsal ne MDD içinde bir birlik kalır ne de sos-
sonrasında sendika bürokrasisi tabanı üze-
yeniden bakıldığında 15-16 Haziran olay- ayrışmaya ve dolayısıyla beklentilerin daha yalist devrim diyenlerin arasında; yetmiş
rinde ciddi bir denetim uygulayabilmiştir,
keskin ifadesine bağlamak gerekecektir. Si- sonrasına tohumluk veren bu dağılma 15-
yasal partiler yelpazesindeki renklilik eski 16 Haziran 1970 işçi eylemlerine rağmen
13) Ender anı yazarlarından biri İstanbul'daki Haziran 69'da Ordu darbe yapacaksa sürekli işgal iktidar bloğunun çatladığını, ancak yenisi yeniden gözden geçirilmez. 15-16 Haziran
yapalım deyu İlhan ağabeyi ziyaretlerini anlatır. Zihni Çetiner, Ölümü Paylatılar Ama!., s.156-157
için yeterli gücün henüz belirmediğinin gös- olaylarının 12 Mart öncesi sosyalist hare-
14) Harun Karadeniz, Olaylı Yıllar ve Gençlik adlı kitabında ilk kez grevdeki Derby fabrikasından
gelen birinin işgali nasıl yapabileceklerini sormasını anlatır, s.137. tergesiydi. Üstelik bu çatırdama merkez sol- ket açısından bir turnusol isevi görebilece-
15) Geleneksel olarak Türk-tş'in sol kanadı olarak görülen TtP'li sendikacılar altmışlı yıllarda yönetimin
grevlere ve genel olarak hareketliliğe karşı davranışlarının zirveye çıktığı 1966 yılındaki kimi grevlere
karşı durunca, sendika bürokrasisinin kendi iç gerilimleriyle birlikte yeni bir yapılanmaya yönelmiştir.
16) Türkiye'de İşçi Sınıfı ve Sendikacılık Hareketi, Yıldınm Koç, s.
114'te işgal
1967 yılında DtSK'in kurulması sendikal hareket içinde rekabeti artırırken, sendikal bürokrasinin sol
dalgasının bir dökümünü verir.
kanadının hareket alanı da genişlemiştir. İşçiler arasında DİSK'e yöneliş başlamış, göreli olarak
hareketlenmelerinin önü açılmıştır.
17) Mart 1971 tarihli broşürde "ideolojik mücadelenin yanında proeleter
devrimci YENİYOL • BAHAR 2006 I 85

Î4 I YENİYOL • BAHAR 2006


15-16 Haziran olaylan patlak verir. Düzen güçlerinin
kendilerini derleyip toparlamalarında önemli bir olay
olan bu gelişme solun herhangi bir eğilimini bir yeniden
değerlendirmeye sürüklemez.

ği rahatlıkla söylenebilir. Bir olayın hazırla- THKP kadrolarım oluşturanlar Aydınlık


Sosyalist Dergiye Açık Mektup (yayım Ocafe ziran'a katılmış, ancak herhangi bir yeni- belirttiler. Daha üç gün önce işçi sınıfının objek-
yıcısı olunmasa da hiç değilse içinde fiilen den değerlendirme ihtiyacı doğmamıştır., M
1971!) metnini yayınlayarak Mihri Belli'den tif varlığını dahi tartışma gereğini duyan Prole-
yer aldıktan ve sonuçlarını bizzat yaşadık- Tipik bir kendiliğinden hareketliliğinin
kopacaklardır. Aslında Ekim 1970 Dev- ter Devrimci Aydınlık (olmayan proletarya?) ni-
tan sonra zihniyetinin zerre kadar etkilen- ürünü olan 15-16 Haziran olaylan ilk ateşi
Genç kongresinde Ankara ve İstanbul fii- hayet bir işçi sınıfının varoluşunu belirtmesi ile
mediği ender durumlardan biridir bu olay. veren DİSK yönetiminin beklentilerinin
len ayn ayrı kendi organlarını oluştur- kendi kimliğindeki bir boşluğun giderildiği kanı-
Kısa bir özetlemeyle, Ekim 1969'da çok ötesine geçerek onlan da kendi du-
muşlardır. Bu arada THKO ayn bir seyir sına varmıştır herhalde." (Yeniyol, Haziran 1989)19
FKF'nin adı Dev-Genç olarak değiştirildi- rumlannı düşünmeye zorlamış, DİSK'ten
izlerken, Dr. Hikmet Kıvılcımlı da aynı anda 68 üniversite işgallerinin hemen ardından
ğinde zaten MDD egemenliği kesindi. Ka- biraz daha düşük bir katılım bekleyen hü-
her iki Aydınlık ve bir süredir demo- işçilerin fabrika işgallerine girişmeleri ve
sım ayında ise Aybar genel başkanlıktan kümeti paniğe sürüklemiş ve bizzat olayla-
kartik devrimci kesilen ANT'a yazmayı ih- 15-16 Haziran 1970'de yine bütün
istifa ediyordu. Bir iki ay sonra Kürtler de rın içinde yer alan solun önde gelen kesim-
mal etmeden bir çevre edinmektedir. beklentileri altüst ederek ilk kez fetih duy-
TİP'ten geri çekilmeye başlamışlardı." lerinin ise siyasal tahayyüllerinin ötesine
THKP kadrolarını oluşturanlar nezdinde gusunu yaşamaları kendi deneyimleri ile
1969 seçimlerinin hayal kırıklığı varolan geçmiştir. Ancak solun bu önde gelen ke-
bütün bu süre boyunca Dr. Hikmet'in iti- durum vaziyeti sorgulayan ve sendikal
parti içi gerilimleri artırmış ve TİP bir bakı- simleri olayın anlamını irdelerken sanki
barı sürecek ve Mihri Belli'ye yönelik pole- mücadelenin sınırlarını zorlayan bir işçi
ma artık sonun başlangıcına doğru yol al- senaryosunu kendi ellleriyle ve kendileri
miklerde bol bol referans verilecektir. Ne- sınıfının varlığının kanıtıdır. Parti olma-
mıştır. MDD ise tarihinin zirve noktasında- için yazmışcasma kendi doğulanmalann-
redeyse altı aya kalmadan kağıtlar yeni- dan bu enerjinin açığa çıkarılması oldukça
dır, ancak gençlik dışında ilişkileri oldukça dan başka bir şey görmemişlerdir. Kitle ha-
den ve yeniden dağıtılmaktadır. Bu arada zordur. Ama partinin de çok daha elverişli
sınırlı olduğu gibi kendi içindeki gerilimler reketliliğinden öğrenme kapasitesi açısın-
egemen bloktaki parçalanmalar, bölgedeki koşullarda, hatta işçi sınıfının kendili-
de hızla TİP'le çatışmasını aratmayacak dan bu acizlik aslında 12 Mart'a uzanan
gelişmeler, ordu içindeki kıpırdanmalar ğinden hareketlerinin yoğunlaştığı ve et-
düzeye çıkmaktadır. sonraki aylardaki solun sanki kaderini hız-
parlamenter sisteme müdahale edecek iş- kinleştiği bir dönemde krize girmesi mari-
Ekim 1969'daki Dev-Genç kongresin- landınrcasma içe kapanmasında kendini
leyişleri öne çıkarmaktadır. fetin esas olarak tam. da gerçekleşmeyen
den sonra bir yanda Mihri Belli ve daha göstermiştir.
15-16 Haziran olaylan patlak verir. Dü- buluşma-kaynaşmada olduğunu göster-
sonra ondan aynlarak THKP'yi oluştura- Günün çeşitli kanatlarıyla sosyalist hareketi
zen güçlerinin kendilerini derleyip toparla- mektedir. İşçi hareketinin işgal, grev tar- ;
cak olanlar birkaç ay içinde Doğu 15-16 Haziran olaylarından dersler çıkarmak
malarında önemli bir olay olan bu gelişme zmdaki eylemliliklerin, ille de çok yüksek
Perinçek ve çevresinden koparlar (Aydınlık yerine iman tazelemekle yetindiler. TİP'liler
solun herhangi bir eğilimini bir yeniden de- bir bilinç düzeyine denk gelmediği.şöyle-,
dergisinin 15. sayısı böylece iki ayn dergi MDD'cilere karşı işçi sınıfının nesnel varlığının
ğerlendirmeye sürüklemez. Birbirinden ba- nebilirse de bu tür eylemlerin kimi zaman
olaark yayınlanır: Proleter Devrimci ve Ay- ve tarihi öncülüğünün altını sürekli olarak çiz-
ğımsız bir şekilde irili ufaklı her grup -her çevrede yerleşik olan ailelerin de katılı-
dınlık Sosyalist Dergi -ayrılık sonrası kapak dikleri için, kendilerinin olaylarca doğrulandığını
dağılma sürecinde olduğu gibi büyük par- mıyla güvenlik kuvvetleriyle çatışmalara
renklerinden dolayı bolşevizm-menşeviz- belirttiler. MDD'cilerden Aydınlık Sosyalist
çaların yamsıra kıyıda köşede kendilerine kadar vardığı ve örneğin 15-16 Haziran
mi aratmayacak bir kırmızı-beyaz Aydın- Dergi "milli ordu", "işçi ordu elek milli cephede"
göre mücadeleyi sürdüren azımsanmaya- olaylarından sonra, kasım ayında Ada-
lık rekabeti oluşur). Geride kalanların bir- gibi sloganların atılmasından dem vurarak, ha-
cak çevreler de bulunmaktadır- 15-16 Ha- na'da Bossa fabrikasındaki işgalde oldukça
liği çok fazla sürmeyecek, daha sonra reketin millici yanını vurguladılar ve işçilerle sert çatışmalar olduğu hatırlanmalıdır.
dayanışmanın bir yurtseverlik görevi olduğunu 1969 Haziran-te,mmuz aylarında Ço-
18) Kürt sol hareketi DDKO ile bağımsızlaşmaya başlamış, bu eğilim yetmişli
yıllarda daha da güçlenerek kendi mecrasını oluşturmuştur. Ortak bir siyasal
kültürden beslenmekle birlikte aynca değerlendirilmesi gerekir. Yine de bu
19) Daha geniş bilgi için Turgan Annır-Sım Öztürk'ün 15-16 Haziran kitabının î'.'jO'.1
değerlendirme esas olarak sonraki dönem için anlamlıdır.
3. bölümüne bakınız. Sorun yay, 1976, s.109 i 'fni't ,,TH,
Çorum'daki Alpagut işçileri biriken alacaklarını tahsil
etmek üzere üretime ve yönetime el koyarak tahsilatı
gerçekleştirdiler. Böylece ilginç ve tarihsel denebilecek
bir denetim-yönetim deneyimi gerçekleştirdiler.

um'daki Alpagut işçileri biriken alacakla- mimar olarak mesleklerinin erbabı; göstergesi çığır açıcı tartışmanın mantıken TİP'te somutlanan genel hat ise bu karma-
ını tahsil etmek üzere üretime ve yöneti- Marksizmle tanışıklıkları sınırlı olsa da olması gereken en son yerde Yön dergisinde şık yollara sapmadan işçi sınıfının öncülü-
ne el koyarak tahsilatı gerçekleştirdiler. memleket meseleleri hakkında donanımlı) başlamış olmasıdır. Selahattin Hilav'm ğünde sosyalizmi kurma hedefidir. Ancak
Şöylece ilginç ve tarihsel denebilecek bir iken ilk kez açıkça bu günlerde yola yeni çı- başlattığı tartışma o gün itiban ile siyasal bu hedefe ilişkin yollar kurumsal çerçeve
lenetim-yönetim deneyimi gerçekleştirdi- kanlar da görülür. sonuçlan kestirilmese de kemalist gelene- içinde doğrusal gelişmeden ibarettir. Sos-
er. Aralık 1969'da Gamak'ta Şerif Kabaca altmışlann tartışma konulan ğin zeminini sorgulamaktadır. Bu tartışma yalizm sınırlı bir çevreye sesleneceğinden
Ay-;ün'ün öldürülmesi ise direnişlerin şöyle özetlenebilir: kapitalizmin gelişkinliği, dolayısıyla milli seçmenin toplumsal-sınıfsal bileşiminde
nere-ere uzanabileceğinin trajik bir Gelenek: Bu genel olarak dünya sosya- burjuvazinin varlığı yokluğu ve kemalist- kırsala doğru bir genişleme makul görülür
belirtisiydi. list geleneğinden çok eski tüfeklerle ilişkili- lerle ittifak meselesine kadar uzanmıştır. ve böylece köylülük umut haline gelir.
dir. Yoksa kimsenin Gramscici veya Lu- Osmanlı toplum yapısını merkezi feodal Siyasal ortamın değerlendirilmesi ko-
rarüşmalann dökümü xembourgcu diye nitelendiği sanılmasın. olarak görmeyenler ülkenin yan feodal ol- nusunda ortaklaşılan 27 Mayıs kutsaması
3u dönemdeki sosyalist kültürümüzün TKP'nin kemik kadrosu TİP'in gelişiminin madığını, milli burjuvazinin bulunmadığını olsa da buradan çıkan sonuç tam ters nok-
■nanzarayı umumiyesi için Çetin Yetkin'in dışında kalınca bir tür hak iddiasında bu- ve de asker sivil aydın zümrenin hayırlı talara uzanmaktadır. Anayasanın tam ola-
Soldaki Bölünmeler kitabı yeterince anlamlı- lunmuşlar, TİP'liler de onlan dıştalamanm birşey addedilemeyeceği konusunda büyük rak uygulaması ilkesinde anlaşık olanlar-
dır. 15-16 Haziran öncesi hazırlanan ve da- yollannı aramışlardır. Ancak tasnifi daha miktarda hemfikirdirler. Toplumun dan TİP örneğin 1965 seçimlerinden sonra
na genel bir ibare ile 12 Mart sonrasında bir katagorik hale getiren Dr. Hikmet Kıvılcımlı tarihinde kapitalist ilişkilerin sıçrama kay- 1969'da başa güreşmeyi mümkün görür-
dizi hareketin sahiplendiği çizgiler henüz en eskilik mertebesini kendisine ve Şefik dettiği bir dönemde nesnel gerçekliği irde- ken, MDD'ciler Filipin tipi demokraside
biçimlenmeden yapılan görüşmeleri de Hüsnü'ye ayırarak, eski, yeni ve en yeni diye lemekten aciz, kafasındaki kırk yıllık yan- sosyalist bir mücadele verilemeyeceğini
içeren bu kitaptaki tartışmalar bir döne- siyasi olmaktan hayli uzak bir rütbe feodal, yan-sömürge şablonu hayata daya-; söylemeye kadar vardırmaktadırlar (bu ke-
min bilançosu için malzemenin beş aşağı ayarlamasıyla bu işin ne kadar gayn siyasi tan bir siyasetin acısı sonraki yıllarda da sim Ekim 1970 tarihinde yine de bir yasal
beş yukan ne olduğunu göstermektedir. ■olduğunu göstermiştir (Rusya'da olsa en çekilecektir. parti kurma girişiminde bulanarak yıllardır
Tank Zafer'in Meşrutiyet için Cumhuri- eski Plehanov olacaktır!). TİP'in gelişimine Mücadele: Sınıfların konumlanışını de- söylediklerini tekzip etmek durumunda
yetin labaratuvan demesi gibi altmışlı yıl- kadar bütün bu aynmlann siyasi anlam ve ğerlendirmeye göre ille de şart olmaması- kalmıştır). Ancak gündelik eylem hattı me-
lan da sosyalist hareketin sonrasının bir önemi ise açıkta kalmaktadır. Hatta Şefik na rağmen sınıf mücadelesindeki taraflar selesinde TİP özellikle meşruiyet sınırlan
labaratuvan gibi görmek oldukça yaygın. Hüsnü ile Dr. Hikmet'i değil Mihri Belli'yi ve buna uygun ittifaklar çizilmektedir. Ge- içinde kalmaya özen gösterirken MDD'ciler
Ancak bu labaratuvara bakıldığında de- yanyana getirmek belki daha makuldür. cikmiş ve yanm kalmış bir demokratik bu namüsait ahval ve şerait altında top-
neylerin el yordamıyla yapıldığı, önceden Toplumsal formasyon/sınıfların ko- (burjuva) devrimin sahibi milli burjuvaziyi lumsal talepler çerçevesinde değil de polis-
hazırlanmış birtakım siyasal görüşlerin ve numlanışı: Altmışlı yılların en önemli tar- es geçerek yapılamayacağı gözönüne alı- le çatışma türünden sokak eylemlerini
hele hele gelişkin bir programın ve iktidar tışmalarından birini oluşturmakta. O gün- nırken, örneğin Rusya'dakine benzer bir li- mümkün ve gerekli görebilmektedirler.
perspektifinin bulunmadığı gözlenmekte. lerde, geride ciddiye alınabilir herhangi bir beral burjuvaziden bile sözedilemeyecek Milli Demokratik Devrim ve Sosyalist
Bir önceki ve bir sonraki dönemden farklı çalışma bulunmadığından Türkiye'de ka- bir ortamda Kemalistler, asker-sivil aydın Devrim tartışması bir program tartışması
olarak ise bu dönemin başlannda kalem pitalizmin gelişme seyri ve ondan önce de zümre başlığı altında kategorileştirilerek değildir (program meselesini TİP'te ilk
oynatanlann önemli bir kısmı Marksizmin Osmanlı toplum yapısı üzerine bir tartış- acilen öncülüğe görevlendirilmişlerdir önemseyenlerden İdris Küçükömer 1968
rahlei tedrisinden geçmemiş olsalar da hiç ma neredeyse hayati bir önem kazanmış- (Milli burjuvazi örneklemeleri ise makama kongresinde her kanadın katılımıyla prog-
değilse kendi alanlannda toplumda hatın tır. Aslında tartışmanın masumiyetinin ve şarap sektörü ile sınırlı kalmıştır!). ramın sosyalist bir program haline getiril-
sayılır aydınlar (gazeteci, yazar, hukukçu,
Maoizmin yeni çehresini irdelemekten aciz olanlar
tarihte belki de ilk ve son kez Stalin'den Leninizmin
İlkeleri ile, Kültür Devrimi Maoizmiyle Guevarizmi
yanyana getirmişler, Kemalizmi de ihmal etmeyerek
radikal bir sol harekete girişmişlerdir.

meşini önerir). Çünkü esas olarak her iki bir program olmaması hem de 1965 seçim maktaydı. Radikal maoist akımlar ise -ör- 12 Eylül'de de tekrarlandığı gözönüne
kesim de demokratik görevlerin ağırlıkta lerinden çıkartılan dersler doğrultusunda neğin TÎKKO- başta yapısal tesbitlerde de- alınırsa siyasal analiz (somut durumun
olduğu bir "devrim"den sözetmektedirler. giderek köylülüğe önem verilmesi nede ğil mücadele tarzında esas olarak farklılaş- somut tahlili), belli bir çalışma varsayı-
Tabii ki bu devrimin öznesinin, öncüsünün niyle zaten mevcut durumla sosyalist dev mışlardır. Bu kesimin, Kemalizm konusun- mı içinde mücadele etme konusunda
kim olacağı her iki cenahta zıt yorumlara rim arasında bir köprü kurmaktan uzak da kopuşları önemli olmakla birlikte resmi çocukluk evresini bir türlü geçmemiştir
neden olmuştur. Ancak devlet ve devrim olan talepler demokratik düzeyle sınırlı Maoizmin neredeyse statükoyu meşrulaş- sosyalist hareket. Bu güç ilişkilerini,
babında, devrimcilerin de devletle bir kan kalmaktadır. Esas farklılıklar program me tıran hegemonyasına karşı her hal ve şerait durum-vaziyeti değerlendirme fukara-
uyuşmazlıkları olduğu söylenemez. selesinde ve hatta sınıfların mevzilenme- altında kelam etmenin yerine mücadeleye lığı darbeye giderken devrim beklentisi
Altmışlı yıllardaki sınıf mücadelesi yeni sinde, toplumsal formasyon değerlendir yönelmeleri önemli olmuştur. (Maoist sosyalist hareketin elindeki avucunda-
bir evreye doğru evrilirken eski dönemin mesinde değil mücadele tarzındadır. Yok kesimde, bugün de aşağıdan siyaset yap- kini hesapsız kitapsız harcamasına
emektarları, kırklı ve ellili yıllarda siyasal sa iki Stalinist hizbin demokratik devrim- manın yollarını anyanlann büyük politika varmıştır.
formasyonlanm almış olanlar bu gelişme sosyalist devrim tartışması dünyanın her- ■ yapma geleneğinden gelmediği hatırlan- 12 Mart döneminde bu durum yalnız-
dinamiğinin dışında eski ve büyük miktar- hangi bir yerinde rastlanmayan tarihsel bir malıdır.) ca gençler açısından değil örneğin TİP ve
da kendiliğinden tükenmiş sorunsalların garabettir. Bu garabetin bir uzantısı bugün MDD'nin eskileri ve de en eskileri açısın-
çerçevesine sıkışıp kalmışlardır. Ancak yeni de bu geleneği sürdürdüklerini iddia eden 12 Mart 1971 dan da gecelidir (Kıvılcımlı "Ordu Kılıcını
evrenin sözcüleri gibi gözükenlerin de lerde görülmektedir. Sosyalist hareket, yaşadığı dünyayı an- Attı" derken trajik sonunu hiç beklemi-
kendi deneyimlerini gerçekleştirebilme lamak, güç ilişkilerini değerlendirmek ve yordu herhalde). 12 Mart'ın nasıl karşı-
aralığının darlığı ve hazırlıksızlıkları aslın- > düzende mümkün bir gedikten kendisi- landığına ilişkin tartışmalar bir yana
da bir sonraki evreye, yani yetmişli yıllara Model arayışında partikülarizme dudak; ne yol açmak açısından fukaralığı hama- konsa da birilerinin uzun süre 141-142
taşınan siyasal ve ideolojik mirasın on yılın ısırtan bir olay Maoizmin başına gelenleri setle gidermeye çalışmıştır. 12 Mart'a koşullarında sosyalist parti kurmak
birikimiyle orantısız derecede zayıf olmasını dir. 1967 Kültür Devrimi'nin yarattığı or-j doğru hızlı adımlarla ilerlenirken sanki mümkün değildir diye TİP'e solculuk
getirdi. tamda Maoizmin yeni çehresini irdelemek-; gidişatı durdurmak yerine hızlandırmak sattıktan sonra tam da darbeye kıl payı
Model arayışı: Yetmişli yılların eşiğine ten aciz olanlar tarihte belki de ilk ve son için koşuşturuluyordur. Muhtıranın ve- kala yasal parti hazırlığına girişmesi, bir
kadar bir model tartışması yoktur. İlginç kez Stalin'den Leninizmin İlkeleri ile, Kül rildiği gün TÖB-DER, DİSK ve Dev- diğerlerinin on yıllık partinin gövdesini
bir biçimde geleneksel olması gereken tür Devrimi Maoizmiyle Guevarizmi yanya* Genç'in "reformları" destekleyen dekla- doktriner bir değişime uğratarak hamle
Ekim modeli Maoizmin keşfedilmesine na getirmişler, Kemalizmi de ihmal etmeT rasyonun ardından ne kadar bir 9 Mart yapmaya yeltenmeleri gibi hususlar
denk gelen dönemde benimsendiğinden yerek radikal bir sol harekete girişmişlerdir. beklentisi olursa olsun kendi işini başka- Marksizm konusunda kat edilen mesafe-
değil rekabet olsun diye ortaya çıkmıştır. Maoizmin Türkiye'de varolan ideolojik sına gördürme sanısıyla başkasını işini nin de göstergeleridir.
Aslında Milli Demoratik Devrim-Sosyalist kalıplara göre nasıl çarpıtıldığına ilişkin görme marifeti bulunmaktadır. Bunun Güç ilişkilerini yukarıdan değerlen-
Devrim tartışması ittifaklar politikası açı- "içeriden" bir değerlendirme var.20 Kabaca bir diğer anlamı yaklaşan felaketi anla- dirmeyi marifet sayanlar kendilerini de
sından belli farklılıklar taşısa da, cuntacılık Kemalist önkabullerin aslında maoist ol maktan acizlik ve dolayısıyla felakete bir anda güçlerinin çok ötesinde bir siya-
aradan çıkartıldığında birden bire anlam- maktan çok menşevik bile olmayan bir karşı bir savunmayı örgütlemek yerine sal misyonla donanmış hissetmişlerdi.
sızlaşır. Hem TİP'in programının sosyalist zihniyetle sürdürüldüğü ilk maoist çıkışlar tam gaz felakete dalmaktır. Bunun bir diğer anlamı kitlelerden hare-
sözde radikal gibi gözükse de fiiliyatta kar 12 Mart'a gidişin okunması konu- ketle değil kendi hayallerine göre siyaset
20) Aydın Çubukçu, Pmfcsts, sayı 6. şı, çıktiğı TİP'in her açıdan sağında yer al- sunda yaşanan miyopluğun benzerinin yapmaktır.
[l960'LARDA SOSYALİST HAREKETİN OLUŞUMU]
Che'nin solun her kesiminde hüsnü kabul gördüğü bu
evrede "ya bir sosyalist devrim ya da bir devrim
karikatürü" formülasyonunu anlamayarak zorlama ve
eklektik formülasyonlar üretmenin marifet sayılması
bunun en belirgin örneğidir.

Evrensellik mi millilik mi? Bu durumda kesinlikle bir önceki dö- ça zor olacaktır. Altmışlı yılların sonlarına radikal değildir, ancak sistemin bu düzeyde
1968'in böylece düşünsel bir yenilenmeye nemin ideolojik konumlanışından bir ko- kadar solun o günün dünya Marksizmine bir solu bile kabullenmesi mümkün olmadı-
neden olmadığı hatta o güne kadar kemik- puşun sözkonusu olmadığı rahatlıkla söy- değmediğini anlamak gerekir. Batı veya ğından kendi eyleminin içeriği gereği değil
leşmiş bir Stalinizmden sözetmenin müm- lenebilir. Altmışlı yılların sonlarında belir- Doğu Marksizmi ile değil tabii ki evrensel kendisine reva görülen muameleden ötürü
kün olmadığı açıkken giderek ideolojik net- meye başlayan hızlandırılmış bir şekilde Marksizmle yapılacak herhangi bir paralel daha solda gözükmüştür.
lik adına Stalinizmin iki türünü yeniden kitapları karıştırma ihtiyacı bir yenilenme okuma o türden meseleler üzerine bir tar- Altmışlı yıllann ortalanndan itibaren La-
ürettiği görülür: Maoizmin dünya ölçeğin- için gereken ardalandan yoksun olunduğu tışmanın değil bir okumanın bile olmadığı- tin Amerika radikal soluna (devrimci solu-
deki popülaritesiyle öne çıkan radikal söy- ve de sanıldığının aksine bir kitlesel dene- nı gösterir. na) bakıldığında bizdeki en radikal hareket-
lemli Stalinizm ve daha ziyade geleneksel yimin yarattığı sorunlarla cebelleşilmediği Bu durumda altmışlann solunun kendi- lerin oralardaki geleneksel partilerin görüş-
SSCB referansıyla beliren aslına daha sadık için başka dünyalarda az rastanır bileşim- sini Marksizm aynasında mı gördüğü yoksa lerinden farksız bir durumda olduklan anlı-
bir Stalinizm. Hatta ortada bir troçkizm he- ler ortaya çıkmaktadır. Örneğin Emek der- yerel-ulusal bir çerçevede mi ifade ettiği şılır. Bir başka deyişle bizdeki radikal orada-
yulası olmamasına rağmen, sıkı Leninistlik gisindeki yazılarda Marxism Today gibi bir açıklık kazanır. Doğan Avcıoğlunun Türki- ki reformistlerin söylemini, reformistler ne-
taslamanın bir gereği olarak troçkizme sal- dergiden kanak gösterilmesi makul iken ye'nin Düzeninin ortalama bir solcunun fikri redeyse oradakilerin radikallerin söylemine
dırılar mecburi addedilmiştir.21 yanında da genelikle Latin Amerika'da i cephanesini oluşturduğu, İlhan Selçuk daha yakındır. Örneğin oralarda bizdeki ke-
Che'nin solun her kesiminde hüsnü ka- merkezci-radikal hareketlere yakın okumalarının azımsanmayacak bir öneme malizmle paralel ele alınabilecek olan popü-
bul gördüğü bu evrede siyasal görüşlerinin Monthly Reıuieu girebilmektedir (Hal Dra- sahip olduğu bir solun henüz geleneksel sol- lizmden bir kopuş sözkonusu iken bizde da-
hemen hemen hiçbir karşılık görmediği, per "bağımsız ama yine de amorf bir dan koptuğunu iddia etmek 12 Martta giri- ha sıkı bir kemalist söylem ulusal kurtuluş
"ya bir sosyalist devrim ya da bir devrim Stalinist politika savulmaktadır" der MR len kıskacın yalnızca dışandan oluştuğu ze- adına öne çıkar. Milli burjuvazinin bağımsız
karikatürü" formülasyonunu anlamayarak için). ri habını da uyandınr. bir politik özne oluşu Latin Amerika solu
zorlama ve eklektik formülasyonlar üret- Üç beş kitaplık bir sosyalizm yazınının TİP'in ideolojisinde Marksizmi, sosyal- için refıormizmle aynşmanın asgari unsuru
menin marifet sayılması bunun en belir- sözkonusu olduğu bir devirde herhangi bir- demokrasiyi ve kemalizmi bir arada gören- olarak görülürken, bizde ya bir yerlerde var-
gin örneğidir.22 ideolojik hesaplaşmadan sözetmek olduk- ler bunu bir zenginlik olarak sunsalar bile dır önkabulü veya askerlerle ikamesi tercih
bu üçünden tutarlı bir bileşim oluşturmak ediler, en önemlilerinden biri de kapitalizm
21) Bu konudaki ilginç teorik açılımlardan biri Ant dergisinde Stalin'in Leninizmin îlteeleri'nden alıntıyla kimseye nasip olmadığı gibi real politik-kri- öncesi ayakbağlanna vurgu yapmaktan çok
beslenen Mao'yu da ihmal etmeyen Kesintisiz Devrim tartışmaları sırasında (Sayı 3, Temmuz 1970
"Sosyalizmin Zaferi tçin Kesintisiz Devrim) gerekli gereksiz Troçki göndermeleri yapılırken bu arada tik tutumlarda sistemden bir kopuş değil bağımlı kapitalizmin kendisine yönelinir.
Ernest Mandel'in Marksist Efeonorni El Kitabı da "....bütün dünyada olduğu gibi, Türkiye'de de tam tersi gerçekleşmiştir. Dolayısıyla para- Tabii bir de sayfalar boyu karşı çıkılan sos-
devrimcilerin mutlaka okumaları gereken temel eserlerden biri" diye takdim edilebilmesidir. Tabii daha
ilginci özgün teorisiyen diye kabul edilen Dr. Hikmet'in gidereyak Nazım Hikmet'e belden aşağı
doksal bir biçimde sosyalizme ülke çapında yalist devrim Latin Amerika solunun alameti
saldırırken onun troçkistliğine gösterdiği sağlam gerekçelerde (!) görmek mümkündür. Bu da hem etik hem bir inandırıcılık kazandınrken aslında çok farikası iken bizde aşamalı devrimin var-
de teorik olarak bulunulan yeri gösterir. "O, sosyal ve psiküojik yapısı ile, Troçkizmi bilmeden Troçki idi."
Kim Suçlamış, Yol Yayınlan, 1979, s. 60.
22) "...yerli burjuuazi, emperyalizme karşı -eğer bir zamanlar gerçekten uardıysa- direnme yeteneğini Politzer, Stalin, Mao, Nikitin diye devam ederken üç de telif bulunmaktadır. Sadun Aren'in 100 Soruda
kaybetmiştir Ekonımi El Kitabı, Fethi Naci'nin Emperyalizm Nedir'i ve Stalin'in Diyalektik ve Tarihi Materyalizmi ile nasıl te lif
ue şimdi sadece onun dümen suyunda gitmektedir. Başka bir seçenek yoktur: Ya sosyalist deurim ya da bir deurim edilebileceği anlaşılamayacak olan Selahattin Hilâv'ın Diyalektik Düşüncenin Tarihi. Althusser'ciliğin Latin
karikatürü." (Üçüncü Dünya Halklarına Mesaj) Amerika'daki ilginç macerası için bkz. M. Löwy, Note sur la reception de l'Althusserisme en Amerique
23) Yetmişli yıllarda teorik bir yenilenme için öne çıkanlan Althusser aslında altmışlı yılların Latine, Contre Althusser Pour Marx içinde s. 311 (ikinci baskı) Emek dergisindeki teorik keşmekeşin en
sonunda belirgin göstergesi daha radikal hareketlerin teorik cephanesine yakışacak olan Leo Huberman, Henry
kriz karşısında TİP'te Ortodoks marksizme sarılan Emek çevresinde takdim edilmiştir. Kenan Somer'in Magdoff, Baran gibi Monthy Reuieıu yazarlannın Sedat Özkol ve M. Kutlay'm yazılarında arzı endam
"Neden Althusser?" başlıklı sunuşuyla Althusser'in "Marksist İlkeleri Nerede Bulacağız?" yazısı iki sayıda etmesidir.
Yeni sorunlarla yüzleşen genç kuşak kendi
mücadelesi içinde yaşanmış olanlann derslerine
ihtiyaç duyduğu oranda geçmiş, tarihselleşecektir,
yani geleceğe taşınacaktır.

yasonlan, ulusal demokratik devrim, de- Altmışlı yıllarda yayınlanan sol kitapla- ettiği gibi de siyasal olmayan örgütsel bir ye-
mokratik halk devrimi formülasyonlan en leri ile kazandırdığı inandjn^ı^rigşşgadıg^ rın bir dökümü teme! bir eğitimin ne kadar nilgi olması da mümkün değidir, çünkü bu
uç hareketlerin bile kalkanları olur. imkanlarla TİP deneyımjnde.n spz edılme}c- zor olduğunu göstermektedir. Dünya sosya- lafazanlıkta gözardı edilen husus örgüt
Aybar'ın gerek Milli Mücadeleyi değer- tedir. list hareketinin tarihsel birikiminden olduğu de-'hen şeyin siyasetin ta kendisi olduğunun
lendirişi, gerekse İttihatçı politiklan savunu- Dev-Genç ise hızla kendi içinde aynştığı gibi güncel gelişmelerinden de uzak olan es geçilmesidir. 12 Mart sonrası önemli sol
su, Kıbns konusunda hükümete savaş yetki- ve farklı siyasal yönelişlere ihtiyari bir durak sosyalist hareket esas olarak sokağın şekil- hareketlerin belirtik bir biçimde olmasa da
sinin verilmesini kabul etmesi gibi hususlar olduğu için bağımsız bir deneyim olarak öne lenmeye başlamasıyla hızla bir arayış girmiş sür-dürücüsü olduklarını iddia ettikleri 12
aslında ulusalcılığın yalnızca bir meşruiyet çıkmamıştır. Bir başka ifadeyle kimse Dev- ve bu arayış içe patlamalarla mevcut yapıları Mart öncesi hareketlerin "izleyicisi"
aracı olarak değil idelojik olarak benemsen- Genç'li değildir veya herkes Dev-Gençli'dir. daraltmış ve sonunda kitle kanallarını tı- olmamaları kendilerine bu yenilgiden
diğini göstermekteir. Kıbns meselesinde üs- Ancak insanlar öncelikle yetmiş sonunda or- kamıştır. Bu içe doğru patlamalar alelacele küçüsenmeyecek 'ancak kısmi, yanri kimi
telik de Behice Boran'ın dedeği gibi anti em- taya çıkan örgütlerle kendilerini ifade eder. edinilen bir suçlama söylemiyle, bir Marksist" tekrarlardan satanıma babında dersler
peryalist bir gerekçe ile oy verilmişse durum Moda tabirle bir üst kimlik değil alt kimliktir. jargonla sürdürülmüş ve her seferinde yeni- çıkardıklannı göstermektedir.
daha vahimdir. Manevi olarak 12 Martta düzenin acıma- den bir parçalamaya uğramıştır. Yine de gelecek kuşaklar için bu dönem-
Bu açıdan "hürriyetçi sosyalizm"in bazı sızca katlettiği önderlerine sahip çıksalar da Hemen hemen hiçbir kesim kendi iddi de Verilen mücadelelerin aksaklıklan önemli
özellikleri oldukça milli yani başkaları için yetmişli yılların oluşumları kendilerine has alarını irdeleyebilecek kadar zamana sahip dersler taşımaktadır. Hareketin iç ve dış ço-
hayırlı olmayan bir çerçevede kalmaktaydı. ve bir önceki dönemden çok daha belirgin olmamış veya kendi bağımsız deneyimlemii ğulculuğunun zedelenmesi zincirleme kaza-
İnsanlık kimi zaman Aybar'ın gözünde dar yönelişlere sahip olurlar. gerçekleştirememiştir. Kuruluş dönemindeki, ları getirmiş, hareketin inşasının giderek ay-
bir toprak parçasına sığabiliyordu. arızalar neredeyse dönem boyunca devam gıt inşasına, kendini inşaya yöneldiği her ev-
12 Mart'ta Aybar'ın Erim hükümetine Sonuç yerine etmiş, bir sosyalist hareketin oluşumu için rede sektarizm öne çıkmış ve bir dizi çocuk-
Anayasayı tam olarak uygulayacağına ina- Türkiye sosyalist hareketi altmışlı yıllara gir- gereken deneyimli öncü bir işçi kesimin, or luk hastalığı boyvermiştir.
nıp güven oyu vermesi kendisinin o güne ka- diğinde ardında bir kalkış noktası olarak an- ganik bir aydın kesimin belli bir siyasal prog Sosyalist hareketin çok büyük derslerinin
dar alemeti farikası olan kimi görüşlerinin lamlı bir birikim bulunmamaktaydı. Hemen ram çevresinde buluşmasının şartlan oluş zaferlerin değil yenilgilerin ürünü olduğunu
kağıt üzerinde kaldığını göstermektedir. hemen ciddiye alınabilir bir sınıf hareketi ol- mamıştır. İşçi kesiminde ortaya çıkması ola unutmamak gerekir. Altmışların ve bir son-
Birçok ülkeye bakıldığında altmışlı yılla- madığı gibi şu veya bu şekilde sınıf hareketi- sı gelişmelerin genel olarak sol tarafından raki dönemin, yani yetmişlerin sosyalist ha-
rın deneyimleri bugün için önemli anlamlar nin sorunlarıyla donanmış bir kadro yoktu. fazla nazan dikkate alınmadığı, genç dev reketin en fazla deneyimi biriktirdiği dönem
ifade ederken, ayakta kalan siyasetleri veya Teorik birikim geleneksel solun oldukça ele-, rimcilerin kimi zaman ancak ziyaretçi ol olmasına rağmen, aradan geçen çeyrek yüz-
onlann parçalarını açıklarken kırk yıl sonra menter bilgilerinden ibaretti. Altmışlı yıllarla dukları işçi sınıfının siyasal dünyalannda yer yıldan sonra bu dönemlerin yeni kuşaklar,
12 Mart öncesi için genel olarak, açık söyle- birlikte çıkılan yolda hemen hemen bütün, almadığı gözönüne alınmalıdır. TİP için işçi gençler, emekçiler, kadınlar için ifade ettiği
mek gerekirse TİP'in de kendisinin çok bi- kadrolar el yordamıyla ve büyük miktarda sınıfı sendika üyesi ve seçmen olmanın öte anlam giderek azalmaktadır. Yeni sorunlarla
linçli olarak kurgulamadığı ancak bir tür ço- geçmiş Stalinist çarpıtmaların ürünü olan sinde siyasal bir özne olarak fazla birşey ifa yüzleşen genç kuşak kendi mücadelesi
ğulculuğu (ki bu siyasal olmaktan çok sektö- bir ideolojiyle hareket ediyordu. Bu ideoloji de etmemiştir. Aybar'a yakıştırılan işçicilikte içinde yaşanmış olanların derslerine ihtiyaç
rel -sendikacılar, kürtler ve aydınlar- bir ço- bağımsız bir sınıf politikası oluşturabilecek de temel noksanlık bağımsız bir işçi hareke duyduğu oranda geçmiş, tarihselleşecektir,
ğulculuktur) sürdürebildiği, hemen hemen çapta olmadığı gibi böylesi bir yönelişten zi- tinin önünü açacak herangi bir perspektifin yani geleceğe taşınacaktır.
hareketin birliğinin meşruiyetini temsil eder yade bir yanıyla parlamentarist bir yanıyla bulunmayışıdır.
gibi olduğu, sosyalizme özellikle 1965 seçim- proletaryanın dışındaki "ilerici güçlerin" ta- '
rihsel misyonuna bel bağlamıştı. 12 Mart bir yenilgidir ve kimilerinin iddia
YENİYOL • BAHAR 2006 I 95

You might also like