Professional Documents
Culture Documents
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
ÇALIŞMA EKONOMİSİ VE ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ
ANABİLİM DALI
Yükseklisans Tezi
Engin Sezgin
Tez Danışmanı
Doç. Dr. Metin Özuğurlu
Ankara-2006
İÇİNDEKİLER
GİRİŞ 1
BİRİNCİ BÖLÜM
B. 1908-1918 Dönemi 9
C. 1919-1923 Dönemi 12
A. 1923-1946 Dönemi 13
1. Yasal düzenlemeler: 13
2. Örgütlenme Çabaları 16
B.1946-1960 Dönemi 18
C. 1960-1970 Dönemi 25
4. TİP’in Kurulması 31
6. DİSK’in Kurulması: 35
I
D.1970-1980 Dönemi 36
1. 1971 Muhtırası 37
3. DİSK-CHP İlişkileri 39
İKİNCİ BÖLÜM
A. Belediyelerde İstihdam 47
2. Sendikaların Kuruluşu 54
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
A. Sendikal Anlayışı: 62
II
C. Çalışma Hayatı ve İşçi Hareketine İlişkin Değerlendirme 67
1. Sarı Sendikalar 67
2. İşçi-Memur Ayrımı 68
D. Örgütlenme Çalışmaları 70
F. Eğitim Çalışmaları 75
G. Grev ve Eylemler 77
H. TÜRK-İŞ’LE İLİŞKİLER 87
I. ULUSLARARASI İLİŞKİLER 94
A. Sendikal Anlayış 92
III
1. İzmir Belediyesi Grevi 109
SONUÇ 148
TABLOLAR 153
KAYNAKÇA 159
IV
1
GİRİŞ
çalışmalarıdır. Sendikal tarih çalışmaları bir yandan bize özel olarak o sendikal
yapının tarihsel gelişimi ve kökenleri hakkında fikir verirken, diğer yandan sendikal
tanımaktadır.
darbesi ile beraber faaliyetlerine son verilen DİSK’le beraber faaliyetleri durmuş,
kısa bir süre sonra sosyal demokrat belediyelerde çalışan Belediye-İş Sendikası
üyesi işçilerden önemli bir bölümünü kısa sürede bünyesine katmayı başarmış ve
1962 yılında kurulan sendika, 1975 yılına kadar Türk-İş üyesi olarak kalmış,
DİSK içerisinde Genel-İş, sendikal güç ve politika anlamında önemli bir etkiye
sahip olmuştur.
özelde belediye işçi hareketine, genelde ise Türkiye işçi hareketine katkıları
Ayrıca çalışma, kendisini 1980’e kadar olan dönemle sınırlamıştır. 1980 sonrası
dönemde yaklaşık 12 yıl sendikal faaliyet sürecinden ayrı kalan sendikanın, 1992
başlığı olarak ele alınmış ve kendi içlerinde de ayrı dönemler halinde incelenmiştir.
tarihi üç ayrı alt başlıkta ele alınmıştır. İlki; kuruluşundan 1969 yılına kadar geçen
dönemdir. Bu dönemde Genel-İş, Türk-İş ile paralel bir sendikal anlayışa sahiptir.
olduğu dönemdir. Türk-İş ile olan ilişkilerinde bu anlayış farklılığı üzerinden, Türk-
Üçüncü alt başlıkta, Genel-İş’in DİSK’e katıldığı dönem ele alınmıştır. 1976-1980
aynı zamanda Genel-İş Başkanı Baştürk’ün DİSK Genel Başkanı olduğu dönemdir.
partilerle olan ilişkiler olarak sınıflandırılmıştır. Her dönem için ayrı ayrı yapılan bu
kurulduğu dönemden başlayarak CHP ile olan siyasi ilişkileri bugüne kadar
kesintisiz olarak devam etmiş, bu anlamda siyasi partilerle olan ilişkiler başlığı
edilebilmiştir.
Ayrıca çalışma sırasında sık sık uzun alıntılar kullanılmıştır. Bu, konunun daha net
BİRİNCİ BÖLÜM
alanda sıkı ilişkilere sahip olmasına karşın ülkede kapitalizm, nüfusun büyük ölçüde
toprağa bağımlı olması ve feodal bir yapı üzerinde kurulmuş olması nedeniyle diğer
Sendikal örgütlerin ortaya çıkması, herşeyden önce, ücretli işçinin ve işçi sınıfının
doğmuş olmasını gerektirir. Bu anlamda geleneksel olarak etkin bir işçi hareketine
üretim ilişkilerini geç kurabilen toplumlarda, işçi sınıfının ve buna bağlı olarak işçi
unsurların önemli bir bölümü 1789 Fransız Devrimi ile birlikte Avrupa’da canlılık
oluşumların bir yansıması olarak ortaya çıkar. 1789 Fransız Devrimi Avrupa’yı
olduğu gibi, son dönemlerinde Avrupa ile ilişkileri gelişen Osmanlı aydınlarını da
1838 Gülhane Hattı Hümayunu, 1839 Tanzimat Fermanı, 1856 Islahat Fermanı bu
1996:13-14)
karşılamak için kurulan fabrikalar bir yandan da modern anlamda sanayi işçisinin
kısmı ise asker işçilerden oluşmaktaydı. Bu anlamda Batı’daki klasik işçi tipinden
ücretli emek gereksinimi, tarımsal üretim yaparken göç eden köylüler ile kapitalist
dünyanın malları ile rekabet edemeyip üretim araçlarını kaybetmiş olan zanaatkarlar
Osmanlı İmparatorluğu’nda bilinen ilk grev 1863 yılında Zonguldak kömür madeni
eşgal”dir. İlk grevin gerçekleştirildiği 1863 yılından 1876 yılına kadar on altı grev
ve bir grev dışı eylem gerçekleştirilmiştir. 1877 yılında tespit edilen bir greve
bir adet grevin gerçekleştirildiği görülmektedir. 1907 yılında ise yine grevlere
olduğunu göstermektedir.
ortadan kalkmıştır. Bu dönem gerçekleşen grevlerin diğer bir özelliği ise güçlü işçi
kurulmuş bir yardım derneğidir. Derneğin amacı fakir işçilere din ve milliyet farkı
örgütü ise 1884 yılında kurulan Amele-i Osmani Cemiyeti’dir (Osmanlı Amele
Derneği). Dernek, daha çok kendisine Paris proletaryasını örnek alarak, bir yandan
ancak bir yıl kadar sürebildi. Derneğin yöneticileri ise yakalanıp tutuklandı.
(Şişmanov, 1990:32)
B. 1908-1918 Dönemi
II. Meşrutiyet’in ilan edildiği 23 Temmuz 1908 tarihi ile birlikte Osmanlı işçi
1908 yılının Ağustos ve Eylül aylarında birbiri ardına otuz grevin gerçekleşmiştir.
yöneltmesi, üçüncüsü ise siyasi partilerin gündemine, ülkede bir işçi sorunu
Grevlerin giderek yayılması, II. Meşrutiyet’i ilan eden İttihat ve Terakki yönetimini
içermektedir.
Tatil-i Eşgal Kanunu Osmanlı Devleti’nin çalışanlara yönelik düzenlediği ilk metin
Boratav, kısıtlayıcı hükümlerine rağmen Tatil-i Eşgal Kanunu’nun önemli bir örnek
Kanun’la beraber grevler azalmaya başlamıştır. Sadece 1908 yılında 138 grev
1909-1913 yılları arasında 40 grev gerçekleşmiştir. 1914 yılında ise sadece iki
Bu dönemde işçi hareketi açısından diğer önemli bir gelişme, Osmanlı topraklarında
ilk kez 1 Mayıs İşçi Bayramı’nın kutlanmış olmasıdır. İlk kez 1909 yılında kutlanan
C. 1919-1923 Dönemi
beraber yeni bir dönem başlamıştır. Ülkenin bir yandan işgal altına girmesi, diğer
yandan da yeni bir ülkenin kuruluşunu sağlamaya çalışan Kurtuluş Savaşı dönemi
tüm halkta olduğu gibi işçi sınıfında da siyasal önceliklerin önplana çıkmasına
neden olmuştur.
artık dayanılmaz bir noktaya gelmiştir. 1919 yılının başından itibaren yeni bir grev
dalgasının başlamış olmasında söz konusu koşulların önemli bir etkisi vardır. Dört
yıllık bu dönemde yirmi iki grev gerçekleşmiştir. En fazla demiryolu işçileri grev
Bu dönem partilerin işçi hareketi üzerinde göreli olarak en fazla etkili olduğu
dönemdir. Sovyetler Birliği ile savaş sonrasında kurulan dostluk ortamı, sosyalist
Türkiye İşçi Sosyalist Fırkası, Türkiye Sosyalist Fırkası, Osmanlı Mesai Fırkası ve
(Tokol, 1994:12)
ya da işyeri örgütleri, diğeri ise genel işçi birlikleri kurma çabalarıdır. Hemen
hemen her işkolunda veya işyerinde işyeri dernekleri görmek mümkündür. (Sencer,
1969:265) Genel işçi birlikleri kurma çabaları ise daha çok siyasal örgütlerin
13
girişimi olarak gözükmektedir. Örneğin Türkiye İşçi Sosyalist Fırkası, önce tüm işçi
birlikleri daha sonra da tüm sol hareketleri biraraya getirmeye çalışmış ancak sonuç
alamamıştır. 1919 yılında kurulan Türkiye İşçi Derneği de 1922 yılında yine bu
A. 1923-1946 Dönemi
1. Yasal düzenlemeler:
İzmir İktisat Kongresi önemli bir olaydır. Kongre’ye işçilerin sunduğu “İşçi
Grubunun Esasları” başlıklı rapor, döneme göre oldukça ileri talep ve düzenlemeleri
düzenlenmesi, günlük çalışma süresinin sekiz saat ile sınırlı tutulması, kadınlara
doğum izni verilmesi, hafta tatili ve yıllık ücretli izin haklarının verilmesi gibi ileri
taleplerde bulunmuşlardır. Kongre’nin diğer önemli bir yanı ise ilk kez ulusal
14
düzeyde işçilerin biraraya gelip sorunlarını tartışması için bir zemin yaratmış
Medeni Kanun yürürlüğe girmiştir. Bununla beraber tek parti yönetiminin devam
Doğrudan işçi hareketi için çıkarılmış olmasa da sonuçları açısından doğrudan işçi
ve yerine kurulan İnönü Hükümeti’ne geniş yetkiler veren Takrir-i Sükun Kanunu
yılında süresi tekrar iki yıl uzatılarak toplam dört yıl boyunca yürürlükte kalması
1999:161)
başlayarak beş kez kanun tasarısı hazırlanmış, tasarılar üzerinde çeşitli tartışmalar
atmosferini yansıtan bir metindir. Söz konusu yasa, Tek parti ideolojisiyle beraber
sorun ve alanlarına tek düzenleyici aktör olarak tanımlandığı bir yasadır. Sendikal
Milli Koruma Yasası yine bu atmosferin bir ürünü olarak hazırlanmış bir yasadır.
amacıyla geniş yetkiler getiren bu yasa ile beraber; çalışma süreleri uzatılmış, kadın
polisiye baskılar arttırılmıştır. Yasa ile ayrıca işyerini terk etme yasağı getirilmiş, bu
yasaya aykırı hareket edenlere yaptırımlar getirilmiştir. 1944 yılında çıkarılan yeni
(Işık,1996:105)
16
2. Örgütlenme Çabaları
1923-1946 dönemi işçi hareket ve işçi örgütlenmeleri açısından pek canlı bir dönem
:449)
görmek mümkündür. Bunlardan biri olan İstanbul Umum Amele Birliği, 20 Aralık
1922 tarihinde Türkiye çapında bir sendikalar federasyonu kurmak için çalışmalar
yılında söz konusu birlik ismini Türkiye Umum Amele Birliği’ne dönüştürmüştür.
döneminin bir politikası olan, toplumun değişik kesimlerini olduğu kadar işçileri de
etki altına almaktır. Dönemin partisi olan Cumhuriyet Halk Fırkası tarafından
1930’lu yıllarda “İşçi Bürosu” ile Cumhuriyet Halk Fırkası Esnaf ve İşçi Birlikleri
Bomonti Bira Fabrikası’nda bir protesto eylemi yüzünden işten atılan işçilerin işe
ederken, 1927 yılında İstanbul liman işletmesindeki hamallar şirket adına çalışmayı
1998:170)
İş Kanunu’nun çıktığı 1936 yılına kadar ise, Ankara’da basım işçileri, Samsun ve
145)
B.1946-1960 Dönemi
başlamıştır. Türkiye de bu döneme tek partili rejimden çok partili rejime geçerek
ayak uydurmaya çalışmıştır. Çok partili rejime geçilmesiyle beraber birçok yeni
parti siyasal hayatta yerini almaya başlamıştır. Demokrat Parti 1946 yılında
güçsüz sendikalar yerine işkolu düzeyinde ve ülke çapında faaliyet gösterecek bir
Doğrudan kurulan bu tür derneklere işçilerin pek itibar göstermemesi sonucu CHP
koşullarının yanı sıra güçlü bir işçi hareketinin oluşmayışı da önemli etken
olmuştur.
Nitekim, yasanın çıkmasında da işçi hareketinin güçlenmesi değil, esas olarak tüm
Gerçekten de sendikal özgürlüğe ilk kez yer vermesi bakımından olumlu olmasına
düzenlemeler getirmektedir.
5018 Sayılı Sendikalar Kanunu 20 Şubat 1947 yılında kabul edilmiştir. Yasanın en
ile sendikalara grev hakkına ilişkin bir düzenleme getirilmezken, İş Kanunu’na göre
suç sayılan grev ve lokavt fiillerine teşvikte bulunan veya teşebbüs eden sendika
Yasa bir yandan sendikaları siyasi faaliyetler konusunda sınırlarken CHP iktidarı
sendikaları kendi siyasi kontrolüne almak için “işçi bürosu” kurmuştur. Bu büro
sendika sayısı 88’e, sendikalı işçi sayısı 78.000’e, sendikalı işçilerin oranı ise %21’e
gözlenmektedir. 1951 yılında sendika sayısının 137, sendikalı işçi sayısının 110.000
sağlamıştır. İşçi hareketinin bir ihtiyacı olmasının dışında, hatta belki de daha
söylenebilir. Siyasi iktidarın sendikaları kontrolü altına alma gayretleri, bir üst birlik
ABD’nin işçi sendikalarına olan yakın ilgisi de diğer önemli bir dışsal etken olarak
değerlendirilmelidir.
1998c:325)
23
1952 yılının başında Teksif’in Genel Kurulu’nda somut bir adım atılarak, bir
yürütecek bir tüzük komisyonunun kurulması kararı alındı. Hazırlanan ana tüzük 6-
1999: 279-280)
karşılanmıştır. Uzunca bir dönem tek parti rejimi olarak devam eden CHP iktidarı
karşısında en güçlü muhalif güç olan DP, çeşitli sendikaların ve önemli oranda işçi
kullanıp etkide bulunma çabaları olmuştur. Ancak 1955 yılında hem Türk-İş
DP, 5018 sayılı Kanun’da bulunan sendikalara siyasal faaliyette bulunma yasağını
yönetimine partiye yakın kişilerin gelmesi ile ilişkiler normalleşmiş, ancak Türk-
24
İş’te pragmatik politikalar etkili olmuş ve siyasal faaliyetin dışında kalma eğilimi
Daha çok siyasal tercihlere göre ayarlanan ceza paralarından sendikalara ayrılan pay
yapıları açısından bu ceza paraları büyük önem taşımaktaydı. Örneğin Türk-İş’in bir
yıllık faaliyet dönemi içinde ceza paralarından edindiği yardım (26.500-TL), aidat
173.770’i Türk-İş bünyesindeydi. Başka bir ifade ile Türk-İş sendikalı işçilerin
gerçekleşmiştir.
İstanbul Tophane Rıhtımı’ndaki yükleme boşaltma işlerini yapan 350 işçiden 333’ü
Mayıs 1955’de Kenan Aslanbey’e ait İpekli Dokuma Fabrikası işçileri ücretlerinin
çalışan ve üç aydır ücret alamadıklarını belirten 300 kadar işçi toplu olarak iş
inşaatında çalışan işçiler ücret anlaşmazlığı nedeniyle işlerini terk etmiş, 26 işçi
C. 1960-1970 Dönemi
DP iktidarı, tek parti rejiminden bunalmış ve halk sınıfları nezdinde CHP iktidarına
karşı kısa sürede alternatif bir siyasi güç olarak kendisini kanıtlamıştır.
başarmış, seçim sisteminin etkisiyle tek başına iktidar olmuştur. 1954 yılında
yapılan seçimlerde de yine ilk parti olurken oylarını da arttırmıştır. Bununla beraber
26
DP’yi iktidara taşıyan halkın talepleri tam olarak karşılanmamış, aksine başta
muhalefet güçlenmek için uygun bir zemin bulmaya da başlamıştı. Nitekim 1957
28-29 Nisan 1960 tarihinde sertleşen siyasal baskılara karşı İstanbul ve Ankara’da
temasını sürdürüyordu.
grup subay 27 Mayıs 1960 tarihinde iktidara el koydu. Subaylar, daha önce
hükümet tarafından emekli edilmek üzere zorunlu izne çıkarılan Kara Kuvvetleri
Komutanı Cemal Gürsel’i askeri yönetimin başına geçirdiler. Askeri yönetim Milli
tutuklandı. Adnan Menderes, Hasan Polat ve Fatın Rüştü Zorlu Yüksek Adalet
Şubat 1961’de siyasi partilere yeniden faaliyet izni verilirken, hazırlanan yeni
tarihinde ise genel seçimlerin yapılmasıyla MBK varlığına son vermiş oldu. (TSA,
1998c: 511-512)
Başta Anayasa olmak üzere sonrasında hazırlanan 274 sayılı Sendikalar Kanunu ve
1961 Anayasası, daha önceki Anayasalara göre daha demokratik bir içeriğe sahiptir.
Bu alanlardan biri olan çalışma yaşamı konusunda yedi ayrı madde düzenlenmiştir.
Anayasa’nın 42. maddesi çalışma hakkı ve ödevini, 43. maddesi çalışma şartlarını,
44. maddesi dinlenme hakkını, 45. maddesi adil ücreti, 46. maddesi sendika kurma
28
hakkını, 47. maddesi toplu sözleşme ve grev hakkını, 48. madde çalışma ve
düzenleme grev ve toplu sözleşme hakkının Anayasal bir hak olarak ilk kez
duyduğu halk desteğini sağlamak için bu tür düzenlemelere Anayasa’da yer verseler
söylenebilir.
gerekli yasal düzenlemelerin çıkması için bir baskı oluşturmuş, 274 Sayılı
179)
29
274 Sayılı Sendikalar Kanunu ve 275 sayılı Toplu Sözleşme ve Grev ve Lokavt
274 Sayılı Sendikalar Kanunu, daha önceki 5018 Sayılı yasaya göre birçok alanda
Yasa, sendikaya üye olabilecek işçi kapsamını genişletmekteydi. Yasa ile üyelikte
konusundadır.
30
yapamazlar, onların örgüt yapısı içinde yer alamazlar ve bir siyasi partinin adı
:24)
düzenlenmiştir.
düzenlenen ilk yasadır. Daha önce herhangi bir yasal düzenlenmenin olmaması ve
grevlerin yasaklanmış olması, 275 sayılı yasanın bir bütün olarak işçi ve sendikal
yasakları içerse de, dönemin siyasal atmosferinin yine yasanın ruhuna yansıdığını
Yasa işkolu ve işyeri düzeyinde olmak üzere iki tür toplu sözleşme yapılabileceğini
274 ve 275 sayılı yasalar ile birlikte Türkiye’de sendikal ve işçi hareketi açısından
4. TİP’in Kurulması
hariç diğerleri aynı zamanda DİSK’i de kuracak sendikacılardır. TİP 1960’lı yılların
Aybar’ın Genel Başkan olması ile beraber TİP’in etkinliği artmaya başlamıştır.
(Akalın, 2000:120)
Başkanı Rıza Kuas, Gıda-İş Sendikası genel Başkanı Kemal Nebioğlu ve Yol-İş
Genel Sekreteri Şaban Erik TİP listesinden seçilen sendikacı adaylardır. TİP’li
32
1961 Anayasası’nın tanıdığı toplu sözleşme ve grev hakkına rağmen 1963 yılına
dışında işten çıkarmalar ve düşük ücretler nedeniyle büyük bir bölümü pasif
işten atılması nedeniyle başlattıkları oturma eylemi baskılara rağmen Mart ayına
kadar sürmüştür.
Ayrıca siyasal bir eylem olması ve Türk-İş’in anlayışını göstermesi açısından, Türk-
274 ve 275 sayılı yasaların çıkmasıyla beraber, işçi eylemlerinde hem nicelik hem
nitelik yönünden bir sıçramanın yaşandığı bir süreç başlamıştır. 1964 yılında toplu
kamu kesiminde olmak üzere 81 grev yaşanmış, bu grevlere 6500 civarında işçi
33
katılmıştır. Bu yıl ayrıca Bakanlar Kurulu tarafından ilk kez grev ertelemelerinin
1964 yılında aynı zamanda Türk-İş 5. Genel Kurulu’nu toplamıştır. Genel Kurul’un
önemi, sonraki yıllarda da çokça tartışılacak olan, “partiler üstü politika” ilkesinin
1965 yılı işçi hareketi açısından görece durgun geçer. 1966 yılına gelindiğinde işçi
beri süren yetki sorunu yatmakta idi. Cam-İş sendikası, iki yıl yürürlük süreli bir
çabalarıyla iki sendikanın Türkiye Cam Sanayi İşçileri Sendikası adı altında
31 Ocak 1966 tarihinde 2200 işçi greve gitmiştir. (TSA, 1998b: 513)
İşverenin grevin yasa dışı olduğu yönünde mahkemeye yaptığı itiraz reddedilmiş ve
destekler gelmeye başlamıştır. Pek çok işyerindeki işçiler nakdi ve ayni olarak
Mart’ta işverenle bir protokol imzalamış, grevci işçilerin yeni bir sözleşme yapma
tartışmalar başlamıştır.
Grevin devam etmesi üzerine, Bakanlar Kurulu 19 Nisan 1966’da grevi, halk
sendikanın işbaşı yapma çağrısına başlangıçta işçilerin büyük bir bölümü olumlu
yanıt vermez. İşçilerin tamamının işbaşı yapması 24 Nisan tarihini bulur. (TSA,
1998b: 514)
Basın-İş, Gıda-İş ve Maden-İş sendikaları Temmuz 1966 tarihinde bir araya gelerek
SADA, bir anlamda daha sonra kurulacak olan DİSK’in de ilk adımıdır.
6. DİSK’in Kurulması
Sendikası adına Rıza Kuas, Basın-iş sendikası adına İbrahim Güzelce, Türkiye
hazırlanmış, bu raporda Türk-İş başta partiler üstü politikası olmak üzere birçok
konuda eleştirilmiştir.
hangi iktidar gelirse onun paralelinde bir yol izlediği, milli bir kuruluş olmaktan
çıktığı ve Amerika yardımlarıyla ayakta duran bir kuruluş haline geldiği, işçileri
oyalayıcı ve uyutucu bir pratik izlediği, bütün haklı grevlere karşı çıktığı
1998a:310)
1960 darbesinden 1980 darbesine kadar geçen süre genel olarak literatürde işçi
hareketi açısından bir bütün olarak değerlendirilir. Dönemin işçi sınıfının nesnel
yaratma baskısının işçi ücretlerini göreli olarak yüksek tutmadaki rolüdür. İşçi sınıfı
hareketi bakımından da daha atak bir sınıf hareketi ile karşılaştığımız bir döneme
eksiktir. Her şeyden önce 1970-1980 dönemi hem DİSK, hem de Genel-İş açısından
oldukça kritik ve 1960-1970 arası dönemle eş tutulamayacak bir öneme sahip bir
dönemdir. Diğer yandan, işçi sınıfı hareketinin oluşmasında öznel faktörlerin rolü
almamızın nedeni, bir yandan sol hareketlerin işçi sınıfı hareketi içinde gittikçe
1. 1971 Muhtırası
1969 seçimleri ile iktidara gelen Adalet Partisi'nin Demokrat Parti'nin devamı
olarak görülmesi nedeni ile 12 Mart 1971’de gerçekleşen askeri muhtıra, işçi
hareketleri ve sendikal örgütler için yeni bir baskı dönemini başlattı. Sendikal
toplumsal hareketler içinde işçi sınıfının da iyiden iyiye politize olduğu yıllar oldu.
muhtırasını Türk-İş'ten bile önce savunduğunu, hatta yazılı bir açıklama ile bunu
ilan ettiğini belirtmekte yarar vardır. Bu durum, kanaatimizce 27 Mayıs 1960 askeri
bir yansımasıdır. Ordunun “ilerici” bir güç olarak görülmesinde, o dönemki Türkiye
1972'de Sıkıyönetim bütün grev direniş ve toplantıları yasakladı ve izne tabi kıldı.
1967 Şubatında kurulan DİSK, kısa sürede önemli bir gelişme katetmiş, işçiler için
bir umut olmuştur. Bu nedenle sendikaların Türkiye çapında faaliyeti için işkolunda
çalışan sigortalı işçilerin en az üçte birini üye yapmasını zorunlu hale getiren tasarı
Hedef DİSK'ti; Dönemin Çalışma Bakanı Seyfi Öztürk "yakında DİSK'in canına ot
tıkanacak" diye ilan etti (Kesgeç, 2006). Aynı biçimde dönemin Çalışma
274 ve 275 sayılı kanunlardaki değişiklik girişimi karşısında DİSK yaygın bir
bir sorun nedeni ile Meclis'e geri gönderilmiştir. Türkiye İşçi Partisi'nin itirazı
iptal etmiştir. İtirazın konusu, sendikaların ülke çapında faaliyet yürütmesi için
gerekli görülen 3'te bir üye şartının sendikaların örgütlenmesini olanaksız kılacak
3. DİSK-CHP İlişkileri
12 Mart döneminde kendisini düzen içi demokratik bir muhalefet olarak yenileyen,
bu yolda kadrolarının önemli bir kısmını tasfiye eden CHP, kendisini ortanın solu
uygulama olan “sosyal refah devletini” yönetmeye talip, egemen bir ideolojidir.
saldırması, diğer yandan işçi sınıfı hareketi ve sendikalarla daha doğrudan bir ilişki
özelliklerdir.
CHP’nin bu yeni yönelimi ile tam bir uyum göstermişlerdir. Bu uyum, 1979 ara
Uyumun nedeni olarak, 1975 yılına kadar Türk-İş’te bulunan sosyal demokrat
döneminde iki birbirinden farklı ama belirleyici dalga söz konusudur. Birinci dalga,
sendikanın DİSK'e katılması olmuştur. İkinci dalga ise, bir önceki bölümde sözünü
1971 yılı başlarında Türk-İş içerisindeki sosyal demokrat sendikaların dördü Türk-
Sendikası Genel Başkanı Halit Mısırlıoğlu, Deniz Ulaş-İş Sendikası Genel Başkanı
imzaları vardı. Türk-İş içindeki ilk somut ayrışma bu raporla birlikte başladı.
Deniz Ulaş-İş, Harb-İş) “Türk İşçi Hareketi İçin Sosyal Demokrat Düzen” adını
taşıyan ve kamuoyunda “Onikiler Raporu” olarak anılan yeni bir rapor hazırladılar.
Türk-İş yönetimi rapora büyük bir tepki gösterdi. Tartışmalar büyüdü. İleriki
1971 ve 1973 Genel Seçimlerinde kendisini “ortanın solu” olarak ilan eden
CHP'den başka bir seçeneğe sahip değildi. Fakat, TİP'in yeniden kurulduğu 1974
yarattığı ekonomik darboğaz, DİSK'in 1973 seçimlerinde CHP'ye daha fazla bel
hareketin yükselişi, DİSK için bir kez daha 1979 seçimlerinde CHP'yi destekleme
ara seçimlere ilişkin DİSK'in takınacağı tavrı belirlemek için 3 Ekim'de toplandı.
yaptı:
faşizmin kanlı karanlığına boğmak için ellerinden geleni yapmaktadırlar. Çeşitli ara rejim
söylentileri ve bunu desteklemek üzere verilen paralı ilanlar, bakan istifaları ve faşist
seçimlerinde faşizm, bunun yandaşı partiler (MHP, CGP, AP, MSP) mutlak yenilmeli ve
geri itilmelidir. Bütün bu koşulları göz önünde tutan DİSK Yönetim Kurulu, 14 Ekim
seçimlerinde:
42
olmadığının bilincinde olarak, sosyalist, ilerici tüm partilerin adaylarına da oy verilerek güç
DİSK, 1970'lere 15-16 Haziran Direnişi ile Türk-İş'i sarsmış ve özel sektörde hızlı
bir örgütlenmeye başlamış olarak girdi (Aslan, 1998: 85). Ilk direniş İstanbul'da
Haziran'da ise Kocaeli'de ilk olarak Rabak ve Çelik Halat fabrikaları direnişe geçti.
DİSK Basın Temsilcisi yaptığı açıklamada 15 Haziran günü 115 işyerinde 75 bin
işçinin yürüyüş ve gösteriye katılıp işbaşı yapmadığını ilan etti (Orçun, 1993:17).
ilan edildi.
15-16 Haziran, 1967 yılında TİP tarafından kurulmuş olan DİSK'in üç yıllık
birikiminin bir sonucudur. Zira, emekçiler üç yılda, özel kesimde o güne kadar
yaşanan yoğun sömürüye karşı çıkan bir örgütle ilk kez tanışmış ve yılların "acısını"
bıraktığı özel sektörde örgütlenmesi ve önemli başarılar elde etmesi sadece sermaye
başkaldırısına yol açan yasal düzenleme de bu kaygının bir ürünüdür. Sorun basit
bir DİSK'i etkisizleştirme sorunu olmayıp, sermaye birikimini tehdit eden, kar
43
Türkiye işçi sınıfı, tam 51 yıllık bir aradan sonra 1 Mayıs 1976’da 1 Mayıs’ı
yeniden çıkarılmak istenir. DİSK 16 Eylül'de bir günlük "Genel Yas" eylemi yapar.
Yüz binlerce işçi iş bırakır. DİSK yeni bir eylem tarzı uygulayarak, yüzlerce araçlık
bir konvoyla İstanbul caddelerinde trafiği felç eder (DİSK, 1996). DGM Direnişi
açısından önemlidir.
Eylemi"ni gerçekleştirir. Bir saatlik iş bırakma eylemine 600 bini aşkın işçi katılır
(DİSK, 1996).
İşçiler, 1980 askeri müdahalesini parçalı bir yapıda karşılamıştır. 1980 sonrası
1980 yılına gelindiğinde DİSK 600.000 üyesi ile göreli olarak siyasalaşmış bir
ölçüde kapatmaktadır.
45
İKİNCİ BÖLÜM
İzmir gibi önemli liman kentlerinin yanı sıra Tuna, Varna, Edirne, Bağdat, Ankara
Cumhuriyetin ilan edildiği tarih olan 1923 yılında 421 belediye kurulmuş
yılında çıkarılan 3030 sayılı Büyükşehir Belediyeleri Kanunu da büyük oranda 1580
sayılı yasanın ruhuna bağlı kalarak hazırlanmıştır. Bununla beraber 1980 sonrası
alanda çalışan ve ikamet eden nüfusun fazla olması ve kentlere göçün yaygın
olmaması nedenleri ile belediye sayısında önemli bir artış olmamıştır. Ancak
1945 yılları arasında yılda ortalama 6-7 yeni belediye kuruluyorken, 1960-1975
iken, 1960’da %11, 1970’de %6,2, 1980’de ise %4,8’e düşmüştür. (Keleş, 1998) Bu
durum belediyelerin gelir - gider dengelerini bozmuş, bir çok belediye bütçesi açık
Bununla beraber 1970’li yıllar Türkiye’de yeni bir belediyecilik anlayışının geliştiği
yıllardır. Sosyal demokratların genel seçimlerin yanı sıra başlıca büyük kentlerde de
ilk kez seçimleri kazanmaları ile beraber daha önceki dönemlerden farklı
ve halkın yaşamlarına ilişkin yeni talepleri daha güçlü istemekte olduğu da gözden
uzak tutulmamalıdır.
A. Belediyelerde İstihdam
buralarda çalışan işçi sayısı çok düşük bir düzeyde kalmıştır. Ayrıca Osmanlı
istihdamın sınırlı kalmasının diğer bir nedenidir. Nitekim 1932 yılında bile
ortalama 10 çalışan düşerken, bu sayı çok partili hayata geçildiği 1946 yılında 38’e
yükselmiş, iktidarın el değiştirdiği 1950 yılında 28’e düşmüş, 1955 yılında ise 37’ye
1932 - - - 5.180
1938 - - - 10.589
Kaynak: Fehmi Yavuz (Türk Mahalli İdarelerinin Yeniden Düzenlenmesi Üzerine Bir Araştırma,
1960 yılından sonra artan belediye sayılarına bağlı olarak belediye istihdamında da
ciddi artışlar meydana gelmiştir. Belediyelerde çalışan ücretli ve daimi işçi sayısı
ulaşmıştır.
bugüne kadar devam eden bir sorun olmuştur. Gerek memur ve işçi istihdamının
Nizanname” ile belediye memurları için ayrı bir düzenleme yapılması öngörülmüş,
çözülmeye çalışılmıştır. 1970’li yıllara kadar belediye memurluğu iki ayrı kategori
olarak sürmüş, 1974 yılından itibaren her iki terim tarihe karışmış, her ikisini de
girişimlerde bulunulmuştur.
belediyelere de yeni bir misyon biçilmiştir. Özal hükümetinin kurulması ile beraber
üzere iki temel sorun alanı haline gelmesine yol açmıştır. (TODAİE, 1999:105)
Belediye içi işçi istihdam da yeni olarak sürekli işçi-geçici işçi sorunu
kadın işçi sayısının düşüklüğüdür. Kadınlar belediyelerde esas olarak memur olarak
çalışmaktadır.
Belediye işçileri sayısal ve örgütsel açıdan geç oluşmuş bir işçi kesimidir. Gerek bu
Mayıs ayında İzmir’de ücretlerine zam isteyen temizlik işçilerinin eylemidir. (TİB,
1976:172)
Bu dönemde grev hakkının yasak olması nedeniyle işçilerin her türlü eylemi grev
Bu baskı ortamı 1961 yılına kadar işçi eylemlerinin gelişmesini engellemiştir. 1961
çalışan 450 işçi işten atılmaları protesto için, İzmir belediye işçileri asgari ücretin
274 ve 275 sayılı yasaların çıkmasıyla beraber tüm işçi hareketi gibi belediye
şoförlerinin grevidir. 7 Kasım 1963 tarihinde başlayan grev, yirmi gün sonra, 27
hareketinin ilk yasal grevidir. (TİB, 1976: 152) Belediye işçileri; 1963 yılında bir,
52
1964 yılında iki, 1965 ve 1966’da dört, 1967’de sekiz, 1968’de yedi ve 1969 yılında
1963-1971 yılları arasında genel işler işkolunda meydana gelen 42 grevin 39’u
Ayrıca bu dönemde on iki kez miting ve yürüyüş, bir kez açlık grevi, bir kez oturma
grevi, bir kez işgal, iki kez protesto, üçer kez direniş ve boykot, dört kez iş
yavaşlatma, dört kez hız kesme ve beş kez de iş bırakma eylemi gerçekleşmiştir. Bu
görülmektedir.
yıl başına düşen ortalama grev sayısı 10.7’dir. Bu dönemde belediye işçilerinin grev
dışı eylemleri sayısı ise 187’dir. Belediye işçilerinin grev ve grev dışı eylemlerinde
bu dönemde bir önceki döneme göre yaklaşık iki buçuk katlık bir artış
1963-1971 1972-1980
1942 yılında Ankara’da “Ankara Elektrik ve Hava Gazı İşletme Müessesi Memur
2. Sendikaların Kuruluşu
1947 yılında, Ankara’da “Ankara Motorlu Taşıt Garaj İşçileri Sendikası”dır. 1949
1963 yılında söz konusu işkolunda faaliyet gösteren sendika sayısı 28, 1968 yılında
diğer yandan grev sırasında belirli işyerlerinde greve çıkılırken diğer birimlerinde
sendikaların gücünü zayıflatan önemli bir sorun oluşturmakta idi. İşkollarına ilişkin
ivmesi hızlanmıştır.
Fakat işkollarına ilişkin farklı birimlerin farklı işkollarına dahil edilmesi sorunu o
beraber ulaşım, gıda, su, katı atık değerlendirme gibi alanlarda işkolu
(Türkiye Genel Hizmetler İşçileri Sendikası) ile BİF (Türkiye Belediye Hizmetleri
1962 yılında İstanbul’da kurulan Genel-İş 1975 yılına kadar Türk-İş üyesiydi.
1976’da DİSK üyesi olan sendika faaliyetlerini 1980 askeri darbesine kadar
56
sürdürür. Darbe ile beraber faaliyetleri durdurulan sendika, 1992 yılından itibaren
oranlarını büyük ölçüde artırarak pek çok belediyeyi kazanan sosyal demokratların
barajını aşmıştır.
1975 yılında kurulan BİF ise kuruluşunun hemen ardından Türk-İş üyesi olmuş,
1983 yılında çıkan 2821 sayılı Sendikalar Kanunu’ndan sonra kendisini feshederek
İş’e katıldılar.
İşkolundaki diğer sendika olan Hizmet-İş ise 1979 yılında kurulmuştur. Sendika
1996 yılı başında işkolu barajını aşarak faaliyetlerine hız vermiştir. Bu durumda
1994 yılında yapılan yerel seçimlerde Refah Partisi’nin önemli sayıda belediyeyi
sendikal rekabetin ana nedeni olan bu sorun bugün de 3 büyük sendika arasında
için işkolları esaslı örgütlenmeyi tek model olarak belirlemiştir. Temmuz 1983
tarihinde kabul edilen 2821 sayılı Sendikalar Kanunu 28 adet iş kolu belirlemiştir.
2821 Sayılı Sendikalar Kanunu’nun 60. maddesine uygun olarak çıkarılan işkolları
tüzüğüne göre “genel işler işkolu” 28 numaralı işkolu olarak belirlenmiştir. Tüzüğe
58
göre “genel işler” belediyelerin 24 sıra numaralı sağlık işkoluna giren işler dışındaki
Kanunu’na göre işçi niteliği taşıyanlarca yapılan işler olarak tarif edilmektedir.
Genel işler, 24 Temmuz 1964 tarihinde çıkarılan 274 sayılı Sendikalar Kanunu’nun
numara sıralı işkolu iken kapsamı “Bu yönetmelikte yer almayan işlerde çalışıp da,
Sendikalar Kanunu’na göre işçi niteliğini taşıyanlar ile belediyelere bağlı otobüs,
tramvay, troleybüs, metro, tünel ve benzeri işler hariç her türlü işler” olarak
tanımlanmıştır.
1972 de yapılan değişiklikle 34 sıra numaralı işkolunda ise “1580 sayılı Belediyeler
Kanunun 15. maddesinde yer alan hizmetlere ait olup, belediye tüzel kişiliklerince
doğrudan doğruya yapılan işler ile bu yönetmelikte yer almayan işlerde çalışıp da
tanımlanmıştır.
“Belediyelerin, 29 sıra numaralı sağlık işkoluna giren işleri dışındaki tüm belediye
şirketler ile konut ve işyerlerinde çalışan kapıcılar, genel işler işkolunun kapsamı
59
dayanmaktadır.
Türkiye Genel Hizmetler İşçileri Sendikası (Genel-İş) 22 Nisan 1962 yılında genel
Uludağ, Cemil Altan, Mustafa Kuruçeşme ve Bekir Büyükcan aynı zamanda İETT
işçileri idi. Sendika, kuruluş amacını “Ülkenin çeşitli yörelerinde birer dernek gibi
faaliyet göstermekte olan kuruluşlara sendika kimliği kazandırarak tek çatı altında
Sendikanın kurucuları daha önce İstanbul Belediyesi Fen İmar Yapı İş Sendikası
oldu. Daha sonra sendikanın adı İstanbul Belediye İşçileri Sendikası olarak değişti
ve Baştürk bu sendikada da Genel Sekreterlik görevine devam etti. Her biri işyeri
sendikası olan bu sendikalar 1962 yılında ulusal bir modele dönüştürülerek işkolu
üye oldu.
faaliyet gösteren işyeri sendikaları ile görüşerek kendi çatısı altında birleşme
60
1998a: 449)
Ankara’ya taşımıştır.
1980 öncesi Genel-İş’in sendikal anlayışını dönemsel olarak üçe ayırabiliriz. İlk
olarak kuruluşundan 1960 sonlarına kadar olan dönemde sendika, sınıf ayrımına
karşı, sendikaları toplumun ve ülkenin kalkınması için bir araç olarak gören, milli
İkinci dönem ise 1960’lı yılların sonlarından 1975 yılına kadar geçen dönemdir. Bu
ayrımını kabul eden ancak sınıfsız toplum yerine sosyal refah devletinin
edilmiştir.
Son olarak Genel-İş’in DİSK’e katıldığı 1975 yılından sonraki dönemde ise özünde
mücadelesinin bir aracı olarak sendikaların sınıfsız topluma ulaşmak üzere görevleri
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
A. Sendikal Anlayışı
yansımalarının etkisidir.
Ancak bu çabalar sırasında en önemli üzerinde durmamız gereken şey Anayasa’nın istediği
Dergisi, 1965: 4)
faaliyetleriyle yoğun bir çalışma içerisine girilmiştir. Türk-İş ile ABD Uluslararası
II. Dünya Savaşı’ndan sonra SSCB’nin artan prestiji ve tüm dünyada yayılan anti-
somut bir ifadesidir. Ancak Türk-İş’in başını çektiği sendikal anlayış ise sosyalizmi
baş tehdit olarak görmüş, her fırsatta Türk işçisi ve sendikalarının buna karşı
savunmaktadır.
1960’lı yıllarda Türkiye, sosyal, siyasal ve ekonomik olarak yeni bir dönemi
süreci planlara bağlanıyor, devlet planlı bir ekonomik kalkınma sürecine giriyordu.
planlı bir şekilde 1962’den itibaren uygulanmaya başlayarak, dönemin sonu olan
1960 askeri ihtilali sonrası yönetimi elinde bulunduran Milli Birlik Komitesi,
yılından başlayarak beş yıllık kalkınma planları oluşturularak, ekonomide yeni bir
65
alüminyum, petro-kimya inşaat malzemeleri gibi temel ara mallarda ithal ikameci
olması eleştirilirken ülkedeki birçok sorunun da bunun bir sonucu olarak devam
13)
66
Kalkınma sorununu milli bir mesele olarak görme düşüncesine bağlı olarak
sendikaların bu sorunu kendi sorunu olarak ele almaları gerektiği görüşünde olan
sonraki süreçte ülke genelinde çeşitli kuruluşlara hisse satın almak yoluyla ortak
“Çağdaş sanayi anlayışı işçinin sadece başkası için ve başkası adına üretim çalışmalarına
katıldığı bir eylem düşüncesini geride bırakmıştır. İşçilerin ve onlar adına sendikaların
üretim araçlarına sahip olmaları ve kendi adlarına üretim çalışmalarına katılmaları bir
ekonomik gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu tür bir ekonomik anlayışın çok çeşitli
yönlerden ülke ekonomisine katkısı olacaktır. Her şeyden önce toplumsal çıkarlar için
çalışmayı öngörecek olan işçiler ve onların temsilcileri gerek ücret gerek çalışma koşulları
ve gerekse mamul maddelerin fiyatları yönünden özel ve kamu sektörü işletmeciliğine bir
örnek ve yepyeni bir rekabet unsuru hazırlamış olacaklardır. Ekonominin temel ihtiyaçları
açısından yatırım yapıp, ucuza mal edebilme örneğini verebilecek yapıda olan sendikalar
Sendikanın bu dönem üzerinde durduğu diğer önemli bir mesele ise “toprak
biri olan köyden şehre akın devam edecek demektir. (Genel-İş Emek Dergisi, 1967 :
2) denmektedir.
karşılaşıldığı görülmektedir.
1. “Sarı” Sendikalar
ifade etmektedir:
68
“a) Yıllarca aynı çatı altında üyelerimizin birlik ve beraberliği için aynı ideal içinde çalışan
kişilerin, bir gün seçimi kaybettikleri taktirde veya tüzük hükümlerine aykırı davranışları
sendikalar.
b) Sosyal anlayışı bulunmayan veya Anayasa nizamını reddeden fikirlere sahip olup, güçlü
2. İşçi-Memur Ayrımı
yaptığı iş itibariyle memur tanımın dışında olan ancak bağlı bulunduğu sosyal
güvenlik kurumu (Emekli Sandığı) açısından memur addedilen çok sayıda çalışanın
Bu süreç içerisinde yargı yoluyla birçok çalışanın işçi olduğu ispatlanıp sendika
“Memur-işçi niteliğinin zaman zaman mevzuat ve içtihatlarla çeşitli sıfatlar alması yani
bazen işçi, bazen memur sayılması ve iş kolumuzun, temizlik, fen, park-bahçe, sıtma savaş
hizmetlerin Anadoludan gelen vatandaşlara süreli olarak ifa ettirilmesi üye sayımızın
grafiğinde iniş ve çıkışlara sebep olmaktadır.” (4. Genel Kurul Çalışma Raporu,
1969 :23-24)
69
yaptığı iş itibariyle farklı iş kollarına ait olan işyerlerinde bu iki sendika ile ilişkileri
Enerji işkolu, “Enerji, sanayi, elektrik, gaz, su, istihsal toplama, taşıma ve dağıtım
dağıtım işini yapan ASU, İSU işçileri enerji işkolundaki sendikalarda örgütlenmekte
idi.
1972 yılına kadar geçerli olan İşkolları Yönetmeliğ’ine göre Genel Hizmetler
belediye, özel idare hizmetleri, çöp kanalizasyon, drenaj, itfaiye vb. gibi her çeşit
tanımdan yola çıkarak örgütlenmeyi sağladığı belediyelerde de, eğer başka sendika
belirsizliği konusu sendikanın Türk-İş yönetimi ile olan ilişkilerinde de bir sorun
D. Örgütlenme Çalışmaları
Genel-İş Sendikası ilk genel kurulunu 15-16 Kasım 1962 yılında gerçekleştirmiştir.
Baştürk Genel Başkan seçilirken, Ertan Andaş ve Mustafa Sığan Genel Başkan
Vekilliği, Hasan Okyar Genel Sekreterlik, Hasan Togay ise Mali Sekreterlik
Birlikleri Hakkında Kanun yürürlükteydi. 5018 sayılı kanun ilk kapsamlı Sendikalar
engel durumundadır.
71
sözleşme ve grev hakkını düzenleyen yasa ise 1963 yılında çıkarılmıştır. 15.07.1963
tarihinde yürürlüğe giren 274 sayılı Sendikalar Kanunu ve 275 sayılı Toplu İş
Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu ile beraber ise ülke genelinde sendikaların
demokratik hükümler içeren 274 sayılı Sendikalar Kanunu, bir yandan sendikaların
görev ve faaliyetlerini genişletirken bir yandan ise sendika üyesi olabilecek işçilerin
kapsamını genişletmiştir. Aynı şekilde Cumhuriyet tarihinin ilk toplu sözleşme grev
Kanunu olan 275 sayılı Yasa’da grev hakkının düzenlemesi ile beraber sendikaların
grevini düzenlemiştir.
1964) ve Malatya Belediyesi’nde (21 Eylül 1965) greve çıkmıştır. Sendikanın ilk
anlaşma sağlanarak TİS imzalanırken, Malatya Belediyesi’nde süren grev ise 31.
önceki genel kurula göre üye sayısı 3 kat kadar artmış toplam üyesi 28.005’e
süren grevlerinden birisidir (221 gün). Bu grev sırasında ayrıca grevci işçilerinin bir
söylenebilir.
Genel Kurula gelindiğinde ise sendikanın üye sayısı 32.947’ye şube sayısı ise 49’a
ulaşmıştır. (4. Genel Kurul Çalışma Raporu, 1969: 23) Yönetim kurulu üyeleri,
seçilmişlerdir.
dönemde sendikanın üye sayısı 38.304’e ulaşmıştır. Şube sayısında ise herhangi bir
değişiklik olmamış, bir önceki dönemde olduğu gibi 49 şube ile çalışmalarını
275 sayılı Yasa’nın yürürlüğe girmesinden sonra sendika ilk toplu iş sözleşmesini
Ekim 1963-1 Şubat 1965 yürürlük sürelidir.(Genel-İş Emek Dergisi, 1972: 11)
sözleşme imzaladığı işyeri sayısı 152’ye ulaşmıştır ( Genel-İş Emek Dergisi, 1972:
6-7).
düzeyinde yapılan toplu sözleşmelere özel bir önem vermiştir. Belediyelerle yapılan
toplu sözleşmelerde ücret ve sosyal hakların dışında, çalışma koşulları, işçi sağlığı
değerlendirilmektedir.
F. Eğitim Çalışmaları
Sendika bu dönem eğitim sorununu ülkedeki genel eğitim sorununun bir parçası
mücadelesini öne çıkaran eğitimlerden çok işçilere temel hukuk, sendikal görevler
işçinin toplum düzeni içindeki yeri, iş verimi ve işyerinde verimi arttırma metotları,
verim artışları ile ücret artışları arasındaki ilişkiler gibi konu başlıklarında eğitimler
yapmaktadır.
verimliliğin yükselmesine yapacağı büyük katkıyı bilen sendika yöneticileri, eğitimi temel
a) Seminerler
b) Konferanslar
c) Eğitim yayınları
gittiği görülmektedir. PSI üyesi İsrail Genel Hizmetler İşçileri Sendikası kanalıyla
katılmışlardır.
Dergisi’ni çıkarmaya başlamıştır. Genel-İş Emek Dergisi ile bir yandan sendikanın
dönemde 3000 adet basılan dergi, 1967 yılında 6000, 1970 yılında ise 10.000 adet
basılmaktadır.
“İşçi Niteliği Taşıyan Kamu Hizmetlilerinin Hukuki Durumu”, “İş Kanunu, Sosyal
G. Grev ve Eylemler
275 sayılı Yasa’nın yürürlüğe girmesi ile beraber örgütlenme ve toplu sözleşme
Emek Dergisi, 1972, 168:12) Bu grevlerden yalnız biri özel bir işyerinde
grev ve yürüyüşüdür.
fen işleri, mezbaha ve park bahçeler müdürlüğü işyerlerinde 15 Eylül 1964 tarihinde
grev kararını uygulamaya koymuştur. 468 işçinin çalıştığı Belediye’de 413 sendika
sonra uyguladığı ilk grev olma özelliğini taşımaktadır. Sendika daha önce sona eren
toplu sözleşme görüşmelerine istinaden almış olduğu grev kararını Kıbrıs sorunu
Yasası’ndaki bir hüküme dayanarak, işçilerin ücretlerinde %33’den fazla bir artış
Sendika, Belediye yönetiminin para karşılığı tuttuğu kişiler ile zabıta memurlarını
temizlik işlerinde çalıştırarak grev kırıcı faaliyetlere giriştiğini ileri sürmüş, ayrıca
20 Eylül tarihinde belediyenin grev kırıcı faaliyetlerini yerinde tespit etmek üzere
izin verildiğini bir zabıtla saptayan sendika, durumu İçişleri Bakanlığı nezdinde
protesto etmiştir.
80
130 bin nüfuslu Kayseri’de bu grev gündelik yaşamda önemli aksamalara yol
açmıştır. Cadde ve sokaklarda biriken çöp yığınları ve şehir hatlarında sefer yapan
Polisin olaylara müdahalede etkisiz kalması nedeniyle Kayseri Valisi, Doğu Menzil
İşçilerin grevi devam ederken başta çeşitli sendikalar olmak üzere yurdun farklı
açıklayan Ceyhan Belediye Başkanı M. Şahin Özbilen grevci işçilere 150 çuval un,
kararlıyız bu yüzden grev bir sene de sürse rahatça dayanacağız. Taleplerimiz haklı
Sendika grevci işçilerin moralini yüksek tutmak amacıyla çeşitli eğlencelerin yanı
Grevin uzaması ve toplanmayan çöpler nedeniyle kentte baş gösteren salgın hastalık
tehlikesi, Belediye Başkanı’nı sendikanın taleplerini bir kez daha görüşmek üzere
Bunun üzerine sendika toplu görüşmeleri sürdürmek üzere yetkiyi Türk-İş Genel
Sekreteri Halil Tunç’a vermiştir. Belediye Başkanı ile yapılan görüşmenin olumlu
gelmesine yol açacak vaziyeti nazarı itibara dikkate alarak toplu sözleşmeyi
lira zam yapılırken, her çocuk için ayda 5 lira çocuk zammı, 1965’den itibaren de
her gün için 125 kuruş yemek bedeli verilmesi ve 1966 dan itibaren de işçilerin
Grevden sonra sendika yetkilileri ile işçilerin katıldıkları toplantıda alınan karar
doğrultusunda işçiler, şehrin temizliği sağlanana kadar, herhangi bir ücret talep
etmeden günde yarım saat fazla mesai yaparak çalışma kararı almışlardır.(TSA,
1998b: 242-243)
82
talimatı engellemiştir.
katılımı olmuştur. Bu nedenle aynı gün İçişleri Bakanı Faruk Sükan Sendika’nın
Gözaltına alınıp mahkemeye sevk edilen sendikacılar beraat ederken, grev ise
Çorum Belediye Meclisi’nden çıkan bir karar uyarınca, SSK’ya bağlı olan ve yeni
sözleşmeyle 300-350 lira hak kazanan temizlik, fen ve park-bahçe işçilerini Emekli
sendika ise buna tepki göstermiştir. Bunun üzerine Belediye yirmi yedi işçinin işine
yolunda sağlık raporu almış olan on işçinin iş akitlerini de fesh etmiştir. Bu arada
5)
84
başlatmamıştır.
İşçilerin yürüyüşü bu dönemde ulusal basında oldukça geniş yer almıştır. Bazı
İşçilerin eylemine başından beri yeterli ilgi göstermediği için eleştirilen Türk-İş,
açıklama yaparak; “Federasyonun soruna iyi niyetle bir çözüm aradığını ancak bir
Sendikanın da üyesi olduğu PSI, Abdullah Baştürk’ü konunun gereği gibi ele
dışında buluşmuştur. Yol boyunca özellikle köylülerden büyük destek gören işçiler,
Eylül ayının ilk haftasında, Başbakan’ın daveti üzerine İçişleri Bakanı ve Çalışma
işlerine başlarken, bir kısmı da hakları ödenerek emekli edilmesi karar altına
alınmıştır.
86
tutum aldığı bunun da Türk işçisinin geleceği için umut verici olmadığı”
belirtilmiştir.
koymuştur. Ancak sendika 306 işçinin çalıştığı belediyede işçilerin önemli bir
Türk-İş Başkanı Seyfi Demirsoy ile birlikte Çalışma Bakanlığı’na giderek bir
İşçiler Ankara’da birkaç gün kaldıktan sonra Manisa’ya geri dönmüş, 222 gün süren
grevin ardından, 18 Aralık 1967 tarihinde varılan anlaşmayla grev sona ermiştir.
H. Türk-İş’le İlişkiler
gibi çeşitli üst birliklerde bir araya gelmeye başlamışlardır. Türk-İş’in kurulması da
hedefler beyannamesinde kabul edildiği şekilde faaliyet gösterdiği ve Türk işçisinin sesini
kamuoyuna duyurmak ve demokratik rejimde baskı unsuru olmak görevini geniş ölçüde ifa
“Görevimiz Türk-İş’i ikaz etmekten ibarettir ve her ne olursa olsun, Genel-İş olarak Türk-
İş’in prensiplerine ve Genel Kurul kararlarına her zaman olduğu gibi, bundan sonra da bağlı
ve saygılı bir kuruluş olarak kalacağız. Ancak davranışlarını işçi hareketinin dışına
hayata geçmesi için Türk-İş’in daha fazla sorumluluk alması ve çaba göstermesi
gerektiğini savunmaktadır.
kullanarak siyasal amaçları olan bir grup azılı komünistlerin hareketi olarak
nitelemiştir.
DİSK’i bölücü bir örgüt olarak tanımlayan Genel-İş, DİSK’in azılı komünistler
tarafından kurulan ve sendikacılığı siyasal amaçları için paravan olarak kullanan bir
“DİSK’in kuruluşuna ön ayak olan sendikalar, sözde işçi menfaatlerini daha verimli bir
şekilde savunmak üzere girmiş oldukları bu hareketle, işçi zümresini siyasi emellerine
“DİSK solcu bir partinin propaganda organı olarak, bugünkü bünyesi içerisinde silik bir
DİSK’in varlığı ile beraber Genel-İş, her fırsatta Türk-İş’e bağlı olduklarını ve
Türk-İş’in, Türk işçi toplumunun tek güçlü temsilcisi olarak gördüğünü belirtmiştir.
bertaraf edilmesi için daha etkin bir çalışmada bulunulması gerektiği konusunda
I. Uluslararası İlişkiler
Sendikanın bu süreçte dış ilişkilere özel önem verdiği görülmektedir. PSI ile olan
destek olmuştur. Eğitim için sağlanan aracın dışında fotokopi makinesi PSI
anlaşmaya varılmıştır. Çorum işçilerinin yürüyüşü sırasında başta PSI olmak üzere
tepkiler gelmiştir.
Türkiye İşçi Partisi’dir. Marksizm’e şiddetle karşı çıktığını her fırsatta dile getiren
sendika, TİP’e de bu temelde karşı çıkmakta, “azılı komünist” bir hareket olarak
sürülmektedir. Abdullah Baştürk’ün kısa bir süre TİP üyeliği olsa da kendisi daha
sonra bunun büyük bir hata olarak açıklamış ve bundan sonra hep CHP üyesi olarak
kalmıştır. Tabi bu dönemde CHP’nin izlediği politikalar tek parti döneminde kalan
belirtmektedir.
işverenlerimize karşı özel sektöre nazaran toleranslı bir talep ve hatta zaman zaman taviz
A. Sendikal Anlayış
İş’in partiler üstü ve uzlaşmacı sendikacılık anlayışı ile DİSK’in sınıf ve kitle
bununla beraber 1965 yılı seçimlerinde TİP’in 15 milletvekili ile Meclis’e girmesi
ve 1967 yılında kurulan DİSK’in işçi hareketi içerisindeki giderek artmaya başlayan
İşçi sınıfının örgütlü temsilcileri olan sendikaların salt üyelerine toplu sözleşmeler
yapma görevi olmadığı, ülkenin sorunlarına ilişkin de aktif olarak görev alması
“Çalışan insanların da emeğin hakkını korumak, alınterlerine sahip çıkmak için aynı
bilinçlilik ve uyanıklık içine girmeleri gerekmektedir. Türk işçisinin savunacağı tek düzen
demokrasidir. Sosyal demokrasi ise onun özlemlerinin aracı olacaktır” (5. Genel Kurul
parti amaçları yüklediğini iddia ettiği DİSK hareketi de yine aynı oranda
eleştirilmektedir.
“1- İşçilerin sermaye karşısında kendi ekonomik haklarını korumak için birleşmeleri ve
hareketi daha sonra çalışamaz hale geldikleri zaman da kendi geleceklerinin teminat
94
demokratik bir yöntem kurulabilmesi için işçi sınıfıyla birlikte diğer çalışan zümrelerin
Bu üç amacı bir arada düşünmeyen ya da bunlardan yalnız birisine sahip çıkıp ötekileri
ihmal eden bir işçi hareketi, kısa zamanda gücünü yitirmeye, toplum içinde kendisine
düşen dinamik rolü oynama kabiliyetini inkara ve sınıfsal çıkarına olduğu kadar
toplumun tüm çalışan kitlelerine öncülük etmek olan tarihi ödevine ihanet etmeye
mahkumdur.
Öte yandan ilk iki görevini bir yana bırakıp yani işçilerin ekonomik ve sosyal çıkarları
için sermaye ve işverenler karşısında pazarlık gücü olma, bunun gereklerini yerine
getirme işini bir kenara bırakarak, sadece siyasal güç olma amacını gerçekleştirmeye
çalışan işçi hareketleri de sendikacılığı terk edip siyasal birer parti niteliğine girerler.
Türkiye’de böyle çelişkili durumlar son üç yıllık dönemde görülmüştür.” (5. Genel
Sendikanın 5. Genel Kurulu’nu topladığı 1972 yılından kısa bir süre önce 1971
alınmıştı. Sendika 1971 askeri müdahalesinin başta ABD olmak üzere dış güçlerin
ve ülke içindeki başta sermaye sınıfı olmak üzere yönetim kademelerindeki aydın
solun ise eylemleri ile bu kesimlerin amaçlarına ulaşmalarında yardımcı olduğu ileri
sürülerek eleştirilmektedir.
“Gerçekten halkın iradesini serbestçe ortaya çıkması için halkın uyandırılması ve kendi
ise her iki tarafın kıskacı arasında sıkıştırılmış idi. Aşırı sol ile kapitalist sağ bu paralelizm
zehirlenmesi için zaman zaman ortak taktikler kullanmaya başlamışlardı” (5. Genel
“Türk İşçi Hareketi İçin Sosyal Demokrat Düzen” isimli bir rapor yayınlamışlardı.
görüşler ortaya konulmuştur. (Işıklı, 1990: 375) Rapordaki görüşler Ecevit’in temsil
Rapora göre; toplumun kalkınması için önerilen ekonomik modelin temeli karma
tesislerin büyük kısmını, makine yapan makine sanayisini ve ayrıca zaruri tüketim
savunulmaktadır.
Sendikanın üzerinde durduğu diğer bir konu ise işçi sınıfı ile diğer emekçi
sınıfın öncelikle tarım kesimi olmak üzere emekçi kesimlerle ittifakı sağlayacak bir
“Türk işçi sınıfını bekleyen önemli ve tarihsel bir görev daha vardır. Bu da kendisi dışında
kalan ve demokratik düzenin ayakta kalması bakımından ittifak zarureti bulunan öteki emek
toplumun öteki emek gruplarına yabancılaşmış, elde ettiği anayasal hak ve özgürlüklerini
kullanırken fazlasıyla egoistçe davranmıştır. Bu durum, işçilerle, içlerinden bir süre önce
çıkıp geldiği köylüler arasında belirli ölçülere sürtüşmelere kaynak olmuştur. Sosyal
güvenliklerini dikey olarak genişletme mücadelesi yapan sendikalar, daha bir kaç yıl önce
olanağı ve ihtiyacı duymadığı içindir ki, aynı yapı ve dokudaki insanlar arasında, adaletsiz
1969 ve 1970 yılları işçi hareketinde grev ve grev dışı eylemlerde artışların olduğu
bir dönemdir. Şüphesiz bunda DİSK’in işçi hareketi içerisinde giderek artan
Bu dönemin en önemli gelişmesi ise hükümetin 274 ve 275 sayılı yasalarda yapmak
kullanıp bir takım siyasal emellerine alet eden bir hareket olarak tanımlamaktadır.
haklarının sendikalar eliyle sağlandığı kanısı ve güvenirliği vermeden aktif politikada görev
vermek isteyen bir grup sendikacı çıkmıştır. Bunlar daha sonra DİSK adı altında yeni bir
örgüt kurmuşlardır. Ancak bu örgüt kurulur kurulmaz daha önce faaliyete geçen ve
yönetimi aydın bürokrat kadronun elinde bulunan Türkiye İşçi Partisi için bir çeşit kurucu
kuvvet, bir militan kadro olarak kullanmak istenmiştir. Daha doğrusu, parti ile sendika
birbirlerine kaynaşmış, birbiri içinde erimiştir. Böylece büyük işçi kitlelerinin ekonomik ve
sosyal haklarının alınması ve korunması gibi, klasik sendikacılık görevleri geri plana
itilmiştir.
Sendikalı işçinin kendi ekonomik ve sosyal çıkarlarıymış gibi gösterilen hedefler, siyasal
partinin kendi oy gücünü ve psikolojik etkisini arttırmak için planladığı birer taktik olarak
tarafından siyasal amaçlı bir eylem başlatılmıştır. Kısa zamanda yaygınlaşan bu 16 Haziran
eylemlerinin direkt hedefi sendikal haklar olmadığı gibi, hareketin dirijanları da sendikal
Türk işçi hareketinin büyük gövdesi olan Türk-İş’in kendi arasındaki ihtilaflardan sonra
kopan bu siyasal eğilimi önde gelen sendikacılar, kısa zaman sonra, sendikalizmi, tıpkı
alet etmişlerdir. Sayıca az olmalarına rağmen, çok ciddi bir eğitimden geçirilen, iyi
DİSK’in imha etme amacına dayatması, işçi hareketi içinde, bu harekete gizli bir
sempatinin uyanmasına yol açmıştır. Öte yandan, açıktan açığa bir siyasal partinin organı ve
vurucu kuvveti halinde kullanılan işçiler, çeşitli siyasal mihrakların etki alanına
Genel-İş lehine bir düzenleme yapılarak, daha önce genel işler işkolu kapsamından
çıkarılan elektirik, su, hava gazı ve otobüs işyerleri yeniden işkolu kapsamına
D. Örgütlenme Çalışmaları
Abdullah Baştürk yeniden Genel Başkan seçilirken, Ertan Andaş ve Mustafa Sığan
Genel Başkan Vekilliği, Hasan Okyar Genel Sekreterlik, İsmail Özbiçer ise Mali
Çalışan insanlarımızın tümünün tam mutluluğa erişmesi imkanını, milli, laik, sosyal
demokrat bir hukuk devleti düzeninde gören işçilerin toplandıkları bir dayanışma
kuruluşudur.
Atatürk devrimlerini red ve inkar eden, yahut sosyal demokrat toplum düzenini savsaklayan
veya engellemeye çalışan sosyal kuruluş ve siyasi partiler karşısında kendi bağımsızlığını
sendikanın sosyal demokrat bir politikayı benimsediğinin açık ilanı olup, bir
göre; “Yönetmelikte yer almayan işlerde çalışıp da, Sendikalar Kanunu’na göre işçi
102
kurulmuş su, elektrik, gaz, otobüs, tramvay, troleybüs, metro, tünel vb. işler hariç)
sürdüğü görülmektedir.
yasaklanmıştır.
Baştürk olmak üzere sendikanın CHP ile olan siyasal ilişkileri sayesinde, CHP’nin
103
İş’e üye olmaları yönünde teşvik ettikleri söylenebilir. Genel Kurul’da Baştürk
etmektedir.
Genel Kurul’dan yaklaşık iki ay sonra 26 Haziran 1975 tarihinde sendika Merkez
genel grev havası verilen İzmir’deki genel grev uygulamasının bir şike
uzlaşmacılığını kanıtlaması,
etmesi,
saptanmasıyla,
1978:174-175)
Ankara’da Olağanüstü Genel Kurulu toplayarak Türk-İş den ayrılma karar önerisini
bir kez daha olağanüstü genel kurulu toplayarak DİSK’e katılma kararı almıştır.
106
F. Eğitim Çalışmaları
“Artık daha fazla gecikmeden ulaşılması gereken hedef, ‘İşçilerimiz ve tüm çalışan
ile bu gelirin daha adaletli bir biçimde bölüşülmesi konusunda, kendi ağırlıklarını koymak’
olacaktı bunun herkesçe bilinen bir deyimle ifadesi çalışan sınıfların kendi ağırlıklarınca
siyasal, sosyal ve ekonomik politikada söz sahibi olmak üzere örgütlenmesidir.” (5. Genel
kullanılması kararını vermede söz sahibi oluncaya kadar, sürekli ve ciddi bir
demokratik düzeni kurma çabasının nasıl şekilleneceğine gene Türk işçisinin karar
vereceği görüşü belirtilmektedir. (5. Genel Kurul Çalışma Raporu, 1972 :88)
ilgili olarak öncelikle sendikaların yönetici kadrolarına bir eğitim vermiştir. Eğitim
burada ağırlıklı olarak Türk-İş’in partiler üstü politikası eleştirilmiş, diğer yandan
da DİSK’e yönelik görüşler ele alınmıştır. İkinci bölümde ise Türkiye’nin Sorunları
servetleri, dış ticaret, mali sermaye, Sosyal güvenlik düzeni konuları yönetici ve
temsilcilere anlatılmıştır.
108
amaçlandığı belirtilmektedir. (5. Genel Kurul Çalışma Raporu, 1972 : 92-93) Ancak
bu proje hayata geçirilememiş olup söz konusu yer bugün hala arsa olarak sendika
üzerinde durmaktadır.
Yine bu dönemde Genel-İş Emek Dergisi düzenli olarak çıkmaya devam etmiştir.
Dergi, 1972 yılında 15.000, 1975 yılına gelindiğinde ise 23.000 adet basılmaktadır.
G. Grev ve Eylemler
1970 ve öncesi dönemde hareketli bir dönem geçiren Genel-İş’in 1971 sonrası
İETT grevleridir.
üzerine, sendika 8 Ekim 1974 tarihinde grev kararını uygulamaya koymuştur. Grev
110
bu grev basında daha çok sol bir belediye ile sol bir sendikanın çekişmesi olarak
belirtmiş, “Bunun altında büyük bir oyun var. Bir sendika Türkiye’nin siyasetine el
ise grevin nedeni olarak, “1. yıl için 25, 2. yıl için 20 lira ücret zammıyla, günde 10
belirtmiştir.
Grev ilk günden kent yaşamını olumsuz etkilemiş, cadde ve sokaklarda yığınla çöp
işçilerin grevden önce hak ettikleri ikramiyelerin ödenmesini talep etmiş, aksi
olduğuna inanmak istediğimiz bir düzende böylesi tek yanlı bir kararı sakıncalı
bulmaktayız.” denilmiştir.
Çalışma Bakanı’nın da arabuluculuk yapması ile sendikayla bir kez daha masaya
oturarak anlaşmaya varmıştır. Anlaşma üzerine grev 1 Kasım 1974 tarihinde sona
İETT işyerlerinde örgütlü olan iki sendikadan birisi olan Genel-İş, işverenin toplu
önce aldığı karar doğrultusunda grevi belirtilen işyerlerinde 14 Ocak 1975 tarihinde
392 işçinin katılımıyla greve başlatmıştır. Grevin başlaması üzerine İETT Genel
herhangi bir aksama olmayacağı yönünde bir açıklama yapmıştır. İETT Genel
Şubat ayında grev, Şişli Merkez Atölyesi, Şişli Troleybüs Atölyesi ve Troleybüs
greve katılan işçi sayısı 1460’a ulaşmıştı. Ayrıca grev nedeniyle tüm İstanbul
halkla grevci işçilerin karşı karşıya gelmesine neden olan olaylar yaşanmasına
neden olurken, 20 Şubat tarihinde Şişli Meydanı’nda vasıta bekleyen kalabalık bir
Grevin durdurulmasının ardından işveren işyerinde yetkili diğer sendika ile iki yıl
eleştirmiş ve hukuki girişimleri başlatmıştır. (6. Genel Kurul Çalışma Raporu, 1975:
131-132)
H. Türk-iş’le İlişkiler
partiler üstü politika ilkesi gibi asla savunulmaması gereken bir çizgiyi sürdürme
oylarını, kendi çıkarı doğrultusunda kullanan bir öncü kitle hareketi olduğunu
belirterek Türk-İş yönetimi eleştirilmiştir (5. Genel Kurul Çalışma Raporu, 1972:
54)
“DİSK yöneticileri, nasıl, işçi sınıfının ekonomik ve sosyal haklarını bir kenara bırakarak,
getirmek için hiçbir teşebbüste bulunmaya yanaşmamışlardır. Bunlar tıpkı dernek gibi,
zamanı gelince toplu sözleşme imzalayıp, üyelerine bir miktar zam koparmayı tek görev
sayan, bazı sosyal tesisler kurup bunlarla işçi sınıfını oyalayan bir ataleti kendi
çapta, yabancı ülkelerde kendilerine verilen fırsatlar içinde geliştirdikleri bazı kanatlar etki
yapmıştır. 1963’den sonra, sendikal hak ve özgürlüklerle birlikte işçilerin yeni çalışma
düzeni içinde nasıl yetiştirilmeleri gereği iyi bilinmediğinden, daha doğrusu sağlam bir
kendi amaçladıkları bir program çerçevesi içinde, geniş bir eğitim faaliyetini finanse
Sendikacılık Hareketi
Türk-İş içerisinde partiler üstü politika ilkesine ilişkin her zaman bir muhalefet
gelindiğinde ise öncülüğünü Abdullah Baştürk’ün çektiği yeni bir muhalif hareket
sendikacılar önce Dörtler Raporu sonra Onikiler Raporu olarak bilinen raporlar
vardır. Ancak hareketi belirleyen gelişmelerin, geniş ölçüde CHP içindeki “ortanın
CHP ile ilişkileri, gerekse hareket çerçevesinde ortaya konulan fikirlerin “ortanın
1990 :371)
egemenliğinin sarsılmaz gibi göründüğü böyle bir ortamın ürünü olmuştur. (Işıklı,
1990 :372)
2. Dörtler Raporu
başlıklı bir rapor sunuldu. Raporun hazırlayıcıları Genel-İş Genel Başkanı Abdullah
Baştürk, Deniz Ulaş-İş Genel Başkanı F. Şakir Öğünç, Yol-İş Başkanı Halit
bir parti kurulması önerisi raporu hazırlayanlarca da ciddi bir öneri olarak
görülmemekte ve işçi sınıfına en yakın parti olarak gördükleri CHP adres olarak
göstermekteydi.
Raporda, “Her şeye rağmen itiraf edilmelidir ki; sloganları, çok açık politikası, işçi
topluluğu ile CHP, Türk-İş açısından etkilemesi kolay olacak, birlikte çalışma ve
güçlü organize kuruluş Türk-İş’tir. Türk-İş’in yeni bir politikaya ve yeni bir hedefe
yoludur. Kanımızca en doğru teşhis, Türk işçi hareketinin bu yeri hiç şüphesiz
kesin olarak vazgeçilip demokratik sol çizgideki bir partinin etrafında birleşilmesi
Dörtler Raporu daha sonra Türk-İş’in 14-18 Ocak 1970 tarihinde yapılan Genel
oldu. Türk-İş Yönetim Kurulu rapor üzerine görüşünü, partiler üstü politikadan
eleştirilerini yinelerken, bir partinin desteklenmesi veya yeni bir parti kurulması
imzasının olduğu, Türk İşçi Hareketi İçin Sosyal Demokrat Düzen isimli yeni bir
rapor hazırlandı. Bu rapor 12’ler Raporu olarak anılmaktadır. (aktaran Işıklı, 1990)
3. Onikiler Raporu
tarafından Türk İşçi Hareketi İçin Sosyal Demokrat Düzen başlıklı ortak bir rapor
daha hazırlanmıştır.
Rapor on bölümden ve toplam 400 sayfadan oluşan kapsamlı bir çalışmadır. Türk
sanayileşme sorunu, yeraltı kaynakları sorunu, yabancı sermaye sorunu, dış ticaret
önemli olduğu söylenmelidir. Nitekim 4-5 Aralık 1971 tarihinde raporu hazırlayan
Konsey’de bir araya gelen sendikalar sendikal mücadele içerisinde her türlü maddi
İş’in 9. Genel Kurulu’nda, ayrı bir listeyle seçime girmişlerdir. Toplam 265
Kurul’da Türk-İş yönetiminde artık hiç CHP’li sendikacı kalmamış olup, Türk-İş’le
Sosyal demokrat sendikacılar hareketinin konsey gibi bir yapı altında biraraya
bir konfederasyon fikrine karşı bir sempatiyi var kılmıştır. Ancak CHP’nin politik
sosyal demokrat sendikaların varlığı yeni bir konfederasyon fikrinin yerine DİSK
broşürler toplatılmıştır.
“Beş yıl önce, Türk işçi hareketinin, Anayasal hak ve özgürlüklerinin kağıt üzerinde
girmemiz, somut önerileri ortaya sürmemiz gerektiğini söylemiştik. Şimdi Türk-İş de aynı
çizgiye gelmiş bulunuyor. Partiler üstü politika aldatmacasından artık herkes şikayetçidir
olarak seçilmesinin önemli etkisi vardır. Abdullah Baştürk hem CHP milletvekili
hem de Genel-İş Genel Başkanı olarak sendikanın görüşlerinde belirleyici bir güce
yılında 43 binlerde olan üye sayısı 1975 yılına geldiğinde 100 bini bulmuştur.
greve çıkılan yerlerde ise sol bir sendikanın sol bir belediyeyi yıpratması vurgusu
öne çıkmıştır.
sendikacılık akımı, 14 Ekim 1973 de işçilerin siyasal tercihlerini yapmada önemli derecede
yardımcı olmuştur. İstanbul, İzmir, Adana, Eskişehir, Sakarya, İzmit, Gaziantep gibi başlıca
Önemli bir gelişme, halkımızın demokrasiye dönüş için gösterdiği dikkat ve davranışla
ilgilidir. Henüz tüketim ekonomisine geçmemiş kırsal bölgelerin aksine, sanayi ve hizmetler
kesiminde çalışan işçilerin yoğun olduğu şehirlerde seçime katılma oranının yüksek olduğu
görülmüştür. Özellikle büyük bir geçim sıkıntısı işçi ve dar gelirliler, kurtuluş umudunu
başka bir siyasal tercihte aramışlardır. Buralarda, hayat pahalılığının şiddetle hissedildiği
122
büyük tüketim merkezlerinde, demokratik yolla sol iktidar kurma amacında olan partilere
sözleri tam olarak yerine getirmediği, sorunların çözümü konusunda hala kararlı bir
duruşun sergilenemediği, CHP içerisinde hala aydın bürokrat bir kesimin yönetim
Bununla beraber bir parti kurmak yerine var olan bir parti içerisinde siyaset
benimsendiği görülmektedir.
geçirmektir. Türkiye henüz sanayileşmiş bir ülke olarak, işçi sınıfının oyları, yalnız
ittifakı bir siyasal parti içinde yapabiliriz. Kanımızca bu ittifak, o partiyi kayıtsız şartsız
desteklemekle değil, başka yöntemlerle güç kazanır. Bize göre bu ittifak, daha doğrusu
1- Siyasal partinin gövdesinde sayısal güç oranında yer alabilme olanaklarının açık
tutulmasını sağlamak,
2- Siyasal partinin seçimle getirdiği mevkilerde etkin biçimde temsil edilme olanağı
sağlamak.
123
3- Siyasal partinin icraatında etkin biçimde yer almak”(6. Genel Kurul Çalışma
İş’in bu görüşü, İngiltere deki İşçi Partisi ve sendikalar arasındaki ilişki modelinden
esinlenildiği söylenebilir.
124
faşizme karşı oluşta, emeğe ve emekçilere, sömürü malzemesi gibi bakan kapitalizme karşı
sosyal politikada birleşerek, demokrasiyi en gerçek biçimi ve en doğru içeriği ile kurma
Açıklanması, 1976:31)
ifade edilmektedir. Tabi tek farklılık DİSK üzerine düşüncelerde değildir. Hatta onu
125
Genel-İş’in DİSK’e katılmasının diğer bir önemli sonucu ise sosyal demokrat
B. Sendikal Anlayış
gerekir.
“Çok sınıflı toplumlarda, kapitalist düzende iki büyük sınıf arasında çatışma
vardır. İşçi sınıfı, kendi emeğinin sömürülmesini asgariye indirmek ya da sona erdirmek,
mücadelede, iki sınıf doğal müttefikler bulmaktadır. Burjuva sınıfı, sanayicisi, tüccarı
toprak beyi, mülk rantçısı, aracı tefecisiyle; işçi sınıfı da emekçi köylüler ve kamu görevlisi
gruplarla hem ekonomik çıkarları hem de toplumsal tavırları bakımından yan yana olurlar.”
kurtulamayacağı belirtilmektedir.
“Kapitalist sömürüyü temelde sona erdirmenin yolunu, sosyalizmin büyük devrim ustaları
hepimize göstermiştir. Bu da sosyalist toplum düzenini kurmak için, işçi sınıfının kendini
hazırlaması ve kendi devrimini yapmasıdır. Daha açık ve belirtici bir deyimle söylemek
gerekirse, işçi sınıfı ekonomik sömürüyü yok edebilmek için önce siyasal iktidara el
“Sendikamız Genel-İş 1967 genel kurulundan beri, işçi sınıfının ülkemiz üzerinde dolaşan
boyutları içine yerleştirmek, özgürlüğün güvencelerini kendi elleriyle inşa etmek kısacası
Raporu, 1977:44)
geliştirmek,
2. Üyeleri arasında siyasal görüş ve parti farkı, din, ırk, mezhep, kültür
vermek,
128
etmek,
aramamak,
5. Sendikaların, devrim için birer okul olduğunu, bunun dışında siyasal iktidar
benimsemek zorundayız
etmemek,
hazırlamış oldukları raporlarda, nihai çözüm “sosyal devlet” modelini temel alan
sosyal demokrat bir sistemin gerçekleştirilmesi iken, bu dönemde ise nihai çözüm
“Sonuç olarak, az gelişmiş ülkelerin hem kalkınmayı hemde sınıfsal gelir dağılımındaki
adaleti sağlamalarının tek yolu, dün olduğu gibi bugün de, emperyalist sistemin kesin
biçimlenebilecek olan devrimci bir çabayı zorunlu kılar.” (Genel-İş 8. Genel Kurul
Her ülkenin kendi öznel koşullarına bağlı olarak sosyalizm modelini kendisinin
düşünülebilir.
130
özel durumlarıyla ve toplumların devrim süresi içine giren kesimlerin özgül koşullarıyla
sendikalar tarafından varılan ilke kararlarından birisi olarak “tasfiyeciliğin reddi” kabul
edilmiştir. Genel-İş sendikası üyeleri de, her türlü saptırıcı bölücü ve tökezletici tartışma
çeşitli saldırılara uğramıştır. Sendika bir takım sol fraksiyonların, bu tür saldırılara
“Tekellerin Türkiye temsilcileri ülkemizde terörizmi egemen kılmak için, hükümet ortağı
bir faşizan partiyi araç olarak kullandığı gibi, dağınık başıbozuk bir takım sol fraksiyonları
da ajan olarak devreye soktu. Lümpen ya da gosişt adıyla anılan ve çoğu küçük burjuva
ideolojisi içinde kendilerini devrim yapmakla görevli sayan bazı gruplar yıkıcı faaliyetlerde
131
eylemlere katılarak, işçi sınıfının devrimci çabalarına gölge düşürmede kullanıldılar.” (7.
“Öte yandan istihbarat örgütleri MİT ve kontr-gerilla ile siyasal polis teşkilatı tarafından
alet olarak kullanılan birtakım başıbozuk (lümpen) sol teröristler, koydukları eylem ve
Anarşinin kaynağı açık cinayetlerin odakları belliyken hükümet üzerine baskı koyan bu
mücadeleye itiyor, kamuoyunda kendileri hakkındaki kanıları hafifletip sola karşı kitlesel
1975-1980 dönemi işçi hareketi açısından grev ve grev dışı eylemlerin sayısında
ciddi artışların yaşandığı bir dönem olmuştur. Bununla beraber daha önceki
dönemlere göre grevlerin grev dışı eylemlere oranında bir düşüş olduğu, işçi
Bu grev ve grev dışı eylemlerdeki artış bir yandan ülkenin içerisinde bulunduğu
siyasal, ekonomik ve toplumsal koşullar iken bir yandan da DİSK’in işçi hareketi
Nitekim DİSK Araştırma Enstitüsü’nün 1979 yılı için yaptığı araştırmaya göre
toplam 185 grev uygulamasından 98’ini DİSK’e bağlı sendikalar, 50’sini Türk-İş’e
grevlerin %53’ü, greve katılan işçilerinde %67,4’ü DİSK’e ait bulunmaktadır. Yine,
Bu dönemde ayrıca 51 yıl aradan sonra 1 Mayıs kutlamaları 1976 yılında ilk kez
kutlanmış, kutlama sırasında kimliği belirsiz kişilerce kitle üzerine silahlı saldırıda
belirtmiştir. (7. Genel Kurul Çalışma Raporu, 1978:45) 1978 yılında yine
Taksim’de ve kitlesel bir şekilde kutlanan 1 Mayıs, bu sefer eylem alanında yaygın
sendika yöneticileri öncesinde gözaltına alınmış, 1 Mayıs günü için sokağa çıkma
dönemdir. DİSK, DGM Direnişi ve Faşizme İhtar Eylemi gibi merkezi ve doğrudan
siyasal talepli eylemler gerçekleştirirken, ayrıca yerel düzeyde yine birçok siyasal
mümkündür.
günlere hazırlamalıyız.
E. Örgütlenme Çalışmaları
Genel Kurulda Baştürk yeniden genel başkan seçilirken, Ertan Andaş genel başkan
yardımcılığına, Hasan Okyar genel sekreterliğe, İsmail Özbiçer ise genel mali
sekreterliğe seçilmişlerdir.
Genel-İş 1975 ve 1978 tarihleri arasında 19 grev uygulamıştır. Bunlar Geyve, Bitlis,
yapılanı ilk kapıcılar grevidir. Bu grevlerden biri dışında tamamı toplu sözleşme
Eylül 1977 tarihinde başlayıp 311 gün süren grev ise hak grevi uygulamasıdır.
etkilemiştir.
135
Bu yıllar ülkede aynı zamanda sol-sağ çatışmalarının arttığı bir dönemdir. DİSK’in
İş’in de bazı şube ve üyeleri çeşitli silahlı ve bombalı saldırılara maruz kalmıştır.
Ayrıca çok sayıda üye de saldırılarda yaralanmıştır. (7. Genel Kurul Çalışma
yeniden Genel Başkan seçildiği Genel Kurul’da, Genel Sekreterliğe Ertan Andaş,
Mali İşler Daire Başkanlığı’na İsmail Özbiçer, Eğitim Daire Başkanlığı’na Ekrem
Trabzon, Eskişehir ve Balıkesir illerinde olmak üzere toplam 13 tane Bölge Şube
grevlerden dördü iş kolu toplu sözleşmesi uyuşmazlığından, otuz sekizi ise işyeri
uyarlamıştır.
karanlık dönemde devleti ele geçirme olanağına kavuşturulan faşist ve çağdışı ideolojiye
şartlandırılmış ekipler, oportünist Türk-İş yöneticiliği ile eylem birliği içine girerek
Anayasaca güvence altına alınan toplu sözleşme ve grev yapma haklarını kullanmamızı tüm
sonra ise, belirli durumlarda hak uyuşmazlıkları çıkarmamızı engellemek amacıyla çeşitli
sahipleri her durumda alt edilerek, yığın yığın başarılarla yüklü parlak bir 1976-1979 toplu
1977:187-188)
Daha önceki dönemde toplu sözleşmelerde işten çıkarmaları disiplin kurulu kararına
ücretlerinde bir artışın sağlandığı belirtilmektedir. (7. Genel Kurul Çalışma Raporu,
1977:196) 1978-1980 döneminde ise işçi ücretlerinde %145 oranında bir artışın
şekillenmiştir.
1978 yılında DİSK kendi bünyesindeki sendikalara tek tip işyeri ve işkolu toplu
G. Eğitim Faaliyetleri
Eğitim amacı olarak “Burjuvazi işçi sınıfının dikkatlerini başka yönlere çekip,
ile daha çok Doğu, Güneydoğu, Güney illeri şubelerinin üyelerine eğitimi önem
vermiştir. Buna neden olarak ise kent merkezlerindeki işçilerin eğitim seviyesi ile
1. Gün:
Emek ve ücret
2. Gün
3. gün
Sendikacılık ve siyaset
yetiştirilmesine yönelik bir program başlatmıştır. Önce 7 gün, sonra 21 gün süren
Bu eğitimlere katılan üyelerden iki kişi genel merkez bünyesinde eğitim uzmanı
olarak istihdam edilmeye başlanmıştır. (8. Genel Kurul Çalışma Raporu, 1980:124-
125)
konulan ambargo ile ilgili), İşçi Sınıfının Birliği İçin (DİSK’e Katılma Nedenleri),
Sınıfı Resimli Tarihi, Eğitim nedir?, DİSK Nedir?, Ören Kararları: Sınıf ve Kitle
140
H. Grev ve Eylemler
Geyve, Bitlis, Seydişehir, Ordu (iki kez), Niğde, Güzeltepe (İzmir), Osmaniye,
Belediyesi’nde 28 Eylül 1977 tarihinde başlayıp 311 gün süren grev ise hak grevi
1978- 1980 döneminde ise Sendika kırk iki grev uygulamıştır. Bunlarda dördü
işkolu düzeyinde otuz sekizi işyeri düzeyindedir. Grevlerden on dördü hak grevi
iken, yirmi sekizi menfaat grevidir. Bu grevler 15.479 üyeyi kapsamaktadır (8.
Sendika bu grevler dışında değişik nedenlerle yirmi altı direniş eylemi yapmıştır.
talepli, bir kısmı Tariş ve Kayseri Belediyelerindeki işçilere yönelik saldırılara karşı
iktidarı tarafından yeniden çıkarılmak istenmesi üzerine DİSK ülke genelinde eylem
kararı almıştır. 16 Eylül 1976 tarihinde yapılan bu eylem tüm ülkede genel grev
I. DİSK’le İlişkiler
DİSK’ e katılmasından kısa bir süre sonra toplanan DİSK 6. Genel Kurulu’nda (22-
göstergesi olmuştur.
değişmiştir.
142
sınıfı partisi yerine koymak, sendikalara parti işlevlerini yüklemek sendikaları kitle
1998a:314-315)
Onur Kurulu kararı ile Maden-İş, Bank-Sen, Bay-Sen bir yıl, Yeraltı Maden-İş ise
bir kısmı kesin ihraç olmak üzere çeşitli sürelerle ihraç cezaları almışlardır.
DİSK’in 13. kuruluş yıldönümü nedeniyle düzenlenen toplantıya ihraç süreleri sona
“Aradan geçen bir yıllık süreden, Onur Kurulu’nun kararına neden olan gelişmelerden
gerekli dersler çıkartılmalıdır. Bugün soğukkanlılıkla geriye bakıp bu olay yerli yerine
“Yığın örgütü olan sendikaları “parti” gibi düşünemeyiz. Ancak sendikaların da kendi
Sendikal demokrasi, ancak, sendikal disiplin ile birlikte ele alınmak zorundadır. Kuralsız bir
demokrasi olmayacağı gibi disiplinsiz bir örgüt de yoktur. İşçi sınıfı örgütlerinin birinci
Raporu, 1980:66-67)
143
İ. Uluslararası İlişkiler
ile olan ilişkiler de gelişmeye devam etmiş, 19-23 Eylül 1977 tarihinde yapılan PSI
Genel Kurulu’nda Genel-İş Başkanı Baştürk, PSI İcra Kurulu üyeliğine seçilmiştir.
sendikalarıyla daha etkili bir ilişki ve işbirliği kurabilmek amacıyla, Ankara’da bir
Mahalli İrtibat Bürosu oluşturmuştur. (8. Genel Kurul Çalışma Raporu, 1980:132)
1975-1980 yılları arası CHP ile DİSK arasındaki ilişkilerin en canlı biçimde
1970’lerin sonuna gelindiğinde ise sorunlu bir hal almış, özellikle 1979
Genel-İş’in başından beri sürdürdüğü CHP yanlısı politik çizgisini DİSK içerisinde
önemli çaba harcamıştır. Ancak Baştürk’ün girişimleriyle başlayan yeni bir parti
yapmıştır:
“Bilindiği gibi üst örgütümüz DİSK 1973, 1975 ve 1979 yıllarında yapılan Millet Meclisi
DİSK yetkili organlarında alınan CHP’ye destek olma kararı, DİSK’in CHP’nin tüm
politikasını ve toplum anlayışını aynen benimsediği için alınmış bir karar değildir. Aksine
alınan kararlarda, DİSK’in yurt ve dünya olaylarına bakışı ile CHP tüzük programı arasında
temel farklılıklar bulunduğu, kapitalizm ile sosyalizm arasında bir üçüncü toplum biçimi
olmadığı, DİSK’in nihai hedef olarak sosyalizmi amaçladığı, açıkça vurgulanmıştır. Seçim
desteğinin gerekçesi ve somut amacı iki noktada ağırlık taşımaktaydı: Birincisi, işçi ve
Genel-İş daha önceki dönemde olduğu gibi, DİSK üyeliğinden sonra da, yukarıdaki
anlayışa koşut olarak, en geniş bir biçimde CHP’yi desteklemiştir.”(8. Genel Kurul
DİSK ve CHP arasındaki ilişkilerin gerilmesine neden olan ilk olay DİSK’in
“Bu geniş kapsamlı davranışımıza karşın, CHP ve Hükümet başkanı, tıpkı kapitalist
suçlamaya kalktılar. Biz hiçbir kuruluşa ve kişiye borçlu da değiliz, hiçbir kuruluştan ve
koyduğu tavrın ne kadar duygusal, fevri ya da bilerek, belli çevreleri hoşnut etmek için
uydurulan gerekçelere dayalı faşist eylemlere karşı, demokrasiye sahip çıkma görevimizi
gibi, hesap verme zorunda da değiliz.” (7. Genel Kurul Çalışma Raporu,
1977:49)
isteklerine uygun bir yola girdiğini vurgulamaktadır. Hükümetin yeni yasa tasarıları
hazırlayarak işçi haklarını sınırlandırmak için yeni vergi tasarıları ile kıdem
artışlarını kıskaca almak için bir cins “eşel mobil” sistemi getirilmek istendiğini
değerlendirmeler yapılmaktadır:
CHP’nin sağa kayışı ve dışa bağımlı kapitalizme teslim oluşu, iki ana nedene
dayanmaktadır. Birincisi CHP’nin orta sınıfların partisi olarak üçüncü bir yol arayışı içine
girmiş bulunmasıdır. Diğer bir neden ise işçi sınıfının siyasi plandaki örgütsüzlüğü,
noktalara dikkat çekiliyor, bundan ayrı olarak ülkede büyük bir sosyalist potansiyel
Ancak CHP, DİSK’in kendi güdümünde olmasını istiyordu. DİSK’te CHP’ye seni
güçlü kılan emekçilerdir diyordu. Bu sorunlar devam ederken Baştürk’ün içerisinde
olduğu bir komisyon yeni parti için çalışmalar başlattığı söylendi. Ancak bu kanımca
yeni partiden çok aslında CHP’ye bir gözdağı verme hareketiydi. Çünkü eğer CHP
dışında bir parti kurulsaydı, başta Baştürk olmak üzere birçok kişinin önü kesilirdi.”
(Selet, 2006)
DİSK’in bu girişimi yeni bir parti kurulmasının girişimi olmakla beraber, DİSK ve
çeşitli siyasi çevrelerden gelen tepkiler üzerine, bu girişimin bir parti girişimi
olmadığı sadece sosyalist hareketlere birliklerini sağlamak üzere bir uyarı olduğu
yandan gelen tepkiler üzerine diğer yandan ise 12 Eylül Askeri darbesi ile
başlamadan bitmiştir.
148
SONUÇ
Türkiye’de geç başlamış olmasıdır. Bununla beraber genel bir hareket niteliğine
döneminde çeşitli işçi eylemlerine tanık olsak da, herhangi yasal bir mevzuata sahip
kurulmasının önündeki engel kaldırılmış, 1947 yılında ise ile Sendikalar Kanunu
1960 sonrası döneme 274 ve 275 sayılı yasaların çıkmasına denk gelmektedir.
ermesi ve çok partili siyasal yaşama geçilmesinde önemli itici bir güç olmuştur.
Bununla beraber CHP iktidarı sahip olduğu toplumsal desteğin azalması karşısında
çalışmıştır.
devam etmiştir. CHP iktidarının sona ermesinden sonra iktidara gelen DP iktidarı da
etkide bulunmuştur.
oluşmuştur. Ayrıca belediye istihdamının parçalı yapısı diğer bir etken olarak
hareketleri içerisinde önemli bir yere sahip olmuştur. Özellikle 70’li yıllarda
göstermiştir. İlk olarak, kuruluşundan 1960 sonlarına kadar olan dönemde, Türk-
bununla beraber sendika açısından hep tartışmalı bir konu olmuştur. Sendika bu
dönemde bir yandan partilerüstü politika ilkesine sadık olduğunu belirtirken bir
ilişkilerini iyi tutma çabası gerekse de başta TİP olmak üzere sosyalist hareketlerin
benimsendiği söylenebilir.
Nitekim 1960 sonlarından itibaren partilerüstü politika ilkesi sendika tarafından çok
açık bir şekilde eleştirilmeye başlanmıştır. 70’lerin ortalarına kadar devam eden bu
Bu dönemde sendika, öncelikle tamamı CHP üyesi sendikacılarla bir araya gelerek
Kurulu’nda sosyal demokrat sendikacılar olarak ayrı birer liste çıkarılmış ancak
herhangi bir değişiklik olmayıp, DİSK, marjinal grupların işçi hareketi içerisindeki
Aslında sosyal demokrat sendikal hareket, Türk-iş ve DİSK karşısında yeni bir
üçüncü bir yol arayışına girmiştir. Ancak gerek DİSK’in seçimlerde CHP’yi
Baştürk kısa bir süre sonra DİSK Genel Başkanı olmuştur. Sendikanın daha önce
yılların sonuna doğru DİSK ve CHP arasındaki ilişkilerin sorunlu bir hal alması,
etkilemiştir.
sendika olma özelliğine ulaşmıştır. 12 Eylül Askeri Darbesi ile birlikte faaliyetleri
durdurulan DİSK’le beraber kapatılan sendikanın bir çok yönetici ve üyesi DİSK
önemli bir yere sahip olmuştur. Bu önemini bir yandan 1980 öncesinde işçi sınıfı
belirtmek gerekir.
153
TABLOLAR
1962 8.354 26
1965 28.005 38
1967 32.947 49
1969 38.304 49
1972 43.142 49
1975 100.000 58
1978 137.654 73
1980 145.000 90
Sıkıyönetim
İzmir Bld. 08.10.1974 17.10.1974 2600 Kararıyla Menfaat
Diyarbakır
Bld. 08.08.1979 13.09.1979 832 Anlaşmayla Hak
* Bilinmemektedir
KAYNAKÇA
AKKAYA, Yüksel (1998) “1960 Sonrasında İşçi Hareketleri”, TSA 2. cilt, sf:
AKKAYA, Yüksel (2002) “Türkiye’de İşçi Sınıfı ve Sendikacılık 1”, Praksis, Kış
2002 sayı 5.
Kasım 2006.
ASLAN, Hakan (1998) “Politik Ekonomi Temelli Bir İşçi Hareketine Doğru”
Yayınları.
GENEL-İŞ, (1976) “İşçi Sınıfının Birliği İçin” Genel-İş Genel Yönetim Kurulunun
GÜNGÖR, Fatih (1998) “İşçi Hareketleri”, TSA, 2. cilt sf:104 Kültür Bakanlığı
Sosyalist yay.
KUTAL, Metin (1998) “274 Sayılı Sendikalar Kanunu”, TSA 2. cilt sf:24 Kültür
İstanbul
İstanbul
yayınları, İstanbul.
YAVUZ, Fehmi (1966) Türk Mahalli İdarelerinin Yeniden Düzenlenmesi Üzerine Bir