You are on page 1of 19

Tampliyelerin Öyküsü -

III
Tampliye Tarikatının Sonu......

Tarikatın Ortadan kalıdırlması

(1) Söylentiler ve Komplolar

"Tampliyeler büyük bir servet biriktirmeyi başarmışlardı. Batı'nın


yalnızca en büyük askeri gücü olmakla kalmıyorlar, aynı zamanda en
etkin bankerleri olarak da göze çarpıyorlardı. Ayrıca, katedraller inşa
ettiriyorlar, uluslararası ilişkilerde arabuluculuk yapıyorlar, hatta
Avrupa'nın tüm saraylarında mabeyincilik görevini de üstleniyorlardı."

Peter Tompkins, The Magic of Obelisks

"Tarikatın tüm varlıkları, hem "lisan" adı verilen ve milliyetlere bağlı


olarak aynı dilin konuşulduğu bölgelere, hem de ayrıca, ülke
sınırlarından bağımsız olarak doğrudan Fransa'ya bağlı, on "province"e
ayrılacak tarzda örgütlenmişti. Her "lisan"ın ana merkezi (Priory)
doğrudan Büyük Üstada bağlıydı. "Lisan"lar sırasıyla; Provence,
Auvergne, Fransa, İtalya, Aragon (Navar, Katalonya, Rousillon ve
Sardinya dahil), İngiltere (İskoçya ve İrlanda dahil), Almanya
(Macaristan, Bohemya, Polonya, Danimarka, İsveç ve Norveç dahil) ve
Kastilya (Leon, Portekiz, Algarve, Granada, Toledo, Galicia, ve Endülüs
dahil) olarak sıralanıyordu. St. Bernard'ın hazırladığı tarikat tüzüğüne
1140 yılında yapılan bir ekle ortaya konan doğrudan Fransa'ya bağlı
"province"ler de; Kudüs, Trablus, Antakya, Fransa, İngiltere, Poitou,
Anjou, Portekiz, Apulia ve Macaristan şeklinde düzenlenmişlerdi.

Noel Currer-Briggs, The Shroud and the Grail - A Modern Quest for the
True Grail
"Tampliyelerin feodal yasalara karşı işledikleri suçlar aslında o günlerde
hemen herkesin işlediği suçlardan farksızdı. Başından beri yağmaya
biraz fazla hevesli olmaları bile diğer feodal beylerin tutumuna
benziyordu. Hospitalyelerle birlikte, Müslüman ve Haşişi yöneticilerden
aldıkları yüksek tutarlı haraçlar, olağan feodal yöntemlere ve Kutsal
Topraklardaki uygulamalara paraleldi. Ancak, bir konuda Tampliyeler
tüm feodal kavramların karşısına dikiliyorlardı: mevduat toplama ve
nakit kredi verme...Aslında rüşvet uygulamalarına da pek yabancı
sayılmazlardı. Onurlandırmak istedikleri kimselere verecekleri
armağanların değerleri bile özel kurallarla belirlenmişti.

Peter Partner, The Murdered Magicians

"Yoksul soylulara yüklü tutarlarda kredi vererek, Avrupa'daki tüm


hanedanların, hatta aynı zamanda kimi Müslüman hükümdarların da,
bankacısı rolünü üstlenmişlerdi."

"Yalnızca para ticareti yapmakla yetinmiyorlar, aynı zamanda fikir


alışverişinde de bulunuyorlardı. Yahudi ve İslam kültürleri ile, uzun süreli
ve içtenlikli ilişkileri sayesinde, yeni düşüncelerin, yeni bilgilerin ve yeni
bilimlerin adeta takas merkezi durumundaydılar. Tampliyeler,
dönemlerinin en gelişmiş teknolojisi üzerinde tekel kurmuşlardı. Silah
üreticilerinin, duvarcıların, deri işçilerinin, mimar ve mühendislerin en
iyileri emirlerindeydi. Kadastro, haritacılık, yol inşası ve denizcilik
alanlarında gelişmelere doğrudan katkıda bulunuyorlardı. Kendi
limanları, tersaneleri, askeri ve sivil donanmaları vardı. Denizcilikte
manyetik pusula ilk kez Tampliyeler tarafından kullanılmıştı. Tıp
alanında, yaralı ve hastaları iyileştirmek için, ilaç kullanımında
uzmanlaşmışlar, kendi hastanelerini kurmuşlar, kendi cerrah ve
tabiplerini yetiştirmişlerdi. Temizlik ve sağlık açısından neredeyse
modern ilkelere yaklaşmışlar, yara tedavisinde küf kullanarak,
antibiyotikler konusunda öncülük etmişlerdir. Kendi dönemlerinden ne
denli ilerde oldukları, sara hastalığını, şeytanın insanı ele geçirmesi
olarak değil de, kontrol altında tutulabilecek bir hastalık olarak kabul
etmelerinden anlaşılabilir."

Baigent, Leigh & Lincoln, The Holy Blood and the Holy Grail

"Kutsal Toprakların yitirilmesiyle, kilise karşıtı hareket neredeyse


evrensel bir düşkırıklığına uğradı. Bu koşullar altında, Batı'ya dönen,
işsiz güçsüz ama servet ve ayrıcalık sahibi Tampliyeler ve Hospitalyeler,
ikiyüzlü ve asalak rahipler sınıfına yeni ve rahatsız edici bir ilaveymiş
gibi kabul edildiler."

Peter Partner, The Murdered Magicians

"Kutsal Mezar Kilisesi"ni kurtarmak adına toplanan parayı çarçur ettiler.


Tanrı'ya karşı çıkıp, insanları aldattılar. Onlar ve Hospitalyeler, Kudüs'ü
ve Akka'yı kafir Türklere kaptırdılar ve tıpkı bir şahin gibi arkalarına bile
bakmadan kaçtılar. Hepsini temelli başımızdan atamamamız ne yazık!"

Rostan Berenguier de Marseilles

"Şeytanın tüm Hıristiyan alemini artık doğrudan tehdit etmekte olduğu


ve Kutsal Tampliye tarikatının kötülüklere karşı koruyuculuğunun
bundan sonra tamamen yitirildiği düşüncesi kadar, Tanrı düzeninden
uzaklaşıldığı duygusunu keskinleştiren başka bir olgu olamaz."

Peter Partner, The Murdered Magicians

"Gizlilik ilkesini neredeyse bir saplantı şekline


dönüştüren Tampliye tarikatı hakkında yıllardır acaip söylentiler
yayılmıştı. Düşmanlıkla körleşen zihinler, karanlık suçlamaları yüklemeye
hazırdılar; "duygu ve düşünceler arasında kuşku, tıpkı kuşlar arasında
bir yarasa gibidir; alaca karanlıkta bile uçar". Bütün şövalyeler zehirli bir
dedikodu ağıyla sarmalandılar."

Desmond Seward, The Monks of War

"Fransa kralı IV. Philip, Tampiyelere başlangıçta, yalnızca haçlı


politikasının bir unsuru olarak bakıyordu. Bu bakımdan, hem
Tampliyeler, hem de Hospitalyeler ve Papa, kralın kendi politikasına
pasif bir direnç göstermekle yetinmekteydiler."

"Fransa yönetimi, yıllardır iki askeri tarikatın birleşmesini talep


ediyordu. Diplomatik görüşmelerde, iki örgütün birleşmesinden sonra
neler olacağı özellikle gizli tutulmaktaydı. Ancak, kral yandaşlarının
yazışmaları sayesinde, bugün, Fransa kralının oğullarından birinin
yönetiminde tek bir tarikat planlandığını biliyoruz. Bağnaz bir Katalan
olan, Ramon Lull, tüm Hıristiyan haçlı gücünü birleştirip yönlendirecek
bir "Savaşçı Kral" özlemini dile getirmeye başlamıştı."

"Geç Ortaçağ kralları arasında, haçlı seferlerine katılma sözü vererek,


kiliseden yüklü paralar elde etmek, oldukça sık görülen bir uygulamaydı.
"Haçlı Vergisi" adı altında, kendi ülkelerindeki kilisenin vergilendirilmesi
için Papa'dan izin koparmak yetiyordu. Genellikle, toplanan vergiler
doğrudan kralın kontrolüne geçer ve o da, bazen içtenlikle, bazen de
ikiyüzlü olarak, paraları haçlı seferleri için harcayacağına söz verirdi.
Gerçekte, toplanan paraların pek az bir kısmı haçlılar için kullanılırdı.
Paralar, kraliyet hazinecilerinin eline geçince, ülkenin genel maliyesi
içinde, şu ya da bu mazeret ileri sürülerek, kaybolup giderdi. Aynı
çağdaşı İngiltere kralı I. Edward gibi, Güzel Philip de bu yolla büyük
tutarlarda servet edinmeyi bilmişti".

Peter Partner, The Murdered Magicians

"...Philip gibi, herşeyden kuşkulanan ve hastalık derecesinde titiz olan


bir kralın, yalnızca parasal kazanç sağlamak uğruna, Tampliyelere açıkça
ve doğrudan saldırdığına inanmak pek güçtür. Diğer taraftan, Barber'ın
"Tampliyelerin Yargılanması" isimli eserinde, tarikatı tümüyle dış
mihraklara bağlama çabaları ve tüm şövalyelerin Philip'in işkencelerine
eşit şekilde maruz kaldığını iddia etmesi ikna edicilikten uzaktır. Hor
görülen Lombardiya'lıları ve Hıristiyan ahlak anlayışını zorlayan
Yahudileri canından bezdirmek başka; Hıristiyan Avrupa'nın en yüce
değerlerini temsil eden ve zamanla silinmeye yüz tutsa bile, yüksek bir
ruhani prestije sahip olan bir manastır tarikatına karşı harekete geçmek
bambaşkadır. Zaten bu iki eylemin arasındaki ahlaki farkı, dinsel
duygular konusunda deneyim sahibi olan Philip'in anlamamış olması
olanaksızdır".

"Barber'ın kendisi de, Philip'in 1305 gibi erken sayılan bir tarihte bile,
Tampliyelerin davranışları hakkında, ürettiği dedikoduları Aragon Kralı II.
James'e pazarlamayı başaramayan Esquieu de Floyran gibi adi
muhbirlerden raporlar aldığını belirtmektedir. Aragon kralının aksine,
Philip'in bu dedikodulara ilgi gösterip değer vermesi, karısı Jeanne de
Navarre'ın 1305 Nisanında ölümünü izleyen günlerde, kişisel
davranışlarında dinsel eğilimin artması ile açıklanabilir. Karısının ölümü
Philip'i çok sarsmış ve hem kendini, hem de krallığını kutsal ve aziz
büyükbabası Saint Louis'nin imajına uygun olarak yenilemek için fanatik
bir arzuya kapılmıştı".

"Sonuçta, kanıtlar, Philip'i yönlendiren olgunun para hırsı değil de, dinsel
tutuculuk ve kişisel duygular olduğunu ortaya koymaktadır; Bu durum
ise, düşünce özgürlüğü ve tekdüzen karşıtlığı için Barber'in
çekindiklerinden çok daha tehlikelidir."

Gabrielle M. Spiegel
Jacques de Molay
(2) Fransa'da Toplu Tutuklamalar

"1305 Yılında, kral Philip'in huzurunda taç giyen Papa V. Clement'in


yaşadığı kent Avignon'du...1307 Yılında, tüm Hıristiyan toprakları
üzerinde yaşayan Tampliyelerin tutuklanması emrini veren de Papa V.
Clement'dı."

"...Philip'in, Tampliyelere karşı olan bu eylemi, yaklaşık bir yıl


öncesinden, yani 1306'dan beri planlamakta olduğunu ve bu planı Papa
ile birlikte düzenlediklerini ortaya koyan kanıtlar mevcuttur."

Graham Hancock, The Sign and the Seal


"Fransa kralı Güzel Philip, merkezi Kudüs'te bulunacak, geniş bir
Hıristiyan imparatorluğunun yönetimine geçme hayalini kurmaktaydı.
Paraya çok ihtiyacı vardı. Krallığındaki tüm Yahudileri yakalatıp, birer
gözlerini çıkarttı. Onları, ikinci gözleri karşılığında tüm servetlerini
vermeye zorladı. Sonradan, varlıklarına el koymak için, Tampliyelere
karşı harekete geçti."

Peter Tompkins, The Magic of Obelisks

"Tampliyelerin son büyük üstadı Jacques de Molay'dı..."

"12 Ekim 1307 Perşembe gecesi, Philip'in askerleri Molay ve 60 kardeşini


tutukladılar. Kimi kraliyet hapishanesine götürülürken, diğerleri tarikatın
kendi zindanlarına atıldı. 13 Ekim Cuma sabahı tutuklananların sayısı
1500'e ulaşmıştı. Şövalyelerin yanısıra, çavuşlar, seyisler, hatta tarikatın
çiftliklerinde çalışan köylüler bile tutuklanmışlardı. Büyük olasılıkla,
bunların 500 kadarı tarikata tam üye, 200 kadarı ise üye adayı idi. Hafta
sonunda, Fransa'nın her tarafında, kiliselerde vaizler, "Fakir Şövalyeleri"
şaşkın kalabalıklar karşısında suçluyorlardı."

"Aslında tutuklamalar yasadışıydı. O dönemdeki yasalara göre, sivil


otorite sadece Roma'ya karşı sorumlu olan din adamlarını
tutuklayamazdı. Ama Philip, bir çok dinsel suçlamayı ileri sürüyordu - İsa
karşıtlığı, puta tapma, haça tükürme, Albi'lilerle özdeşleşmiş doğa karşıtı
günah olan eşcinsellik. Ayrıca, tüm din sapkınlığı yargılamalarında toplu
halde ileri sürülen çeşitli ithamlar. İtirafları insanların ağzından çekip
almakta ustalaşmış Dominikenler (Tanrı'nın köpekleri) Fransız
engizisyonuna egemendiler. Şövalyeler ve tarikatın cahil askerleri, tırnak
söken, kol kıran müthiş işkence aletleri ile herşeyi didikleyen yasa
adamlarının birleşimi karşısında çaresiz kaldılar. İnsanların kolları ve
bacakları gerdiriliyor, yüksekten bırakılan kurşun dolu torbalarla
kırdırılıyor, ya da huni ile boğulana kadar gırtlaklarından içeri su boca
ediliyordu. En acı veren işkenceler en basitleriydi; et ve tırnak arasına
çakılan çiviler, sökülen dişler, açıkta kalan sinir uçlarının kurcalanması.
O günlere kadar, Müslümanlar karşısında her türlü sıkıntıya göğüs geren
Tampliyeler, rutubetli, karanlık hücrelerde sistemli olarak aç tutulduktan
sonra, kendi dindaşları tarafından yapılan işkenceler karşısında
umutsuzluğa düşüyorlardı."

Desmond Seward, The Monks of War


"...Büyük Engizisyon tarafından sorguya çekilen 138 Tampliyeden sadece
14'ü şövalye rütbesindeydi. Olaylara karışan en fazla 150 kadar şövalye
olmalıdır ve bu sayı, bazılarının ileri sürdüğü gibi, Fransa kralına yönelik
2000 şövalyeden oluşan bir askeri kuvvetten oldukça uzaktır."

Peter Partner, The Murdered Magicians

(3) Kovuşturma

" Papa VII. Boniface ile Fransa kralı Güzel Philip'i karşı karşıya getiren
mücadele, Kilise ve Devlet arasında oldukça eskiden beri süregelen bir
çekişmeden kaynaklanıyordu. Guillaume de Nogaret adında sivil bir
Fransız görevli, emrinde bulunan özel bir askeri birlikle Papa'yı İtalya'da
tutuklamaya kalkışmıştı. Amacı Boniface'ı Fransa'ya götürmek ve
Fransızlar tarafından kontrol edilen bir kilise konsilinde yargılamaktı.
Ancak, planın bu son bölümü yürümedi ve bir kaç gün içinde,
taraftarlarının bir karşı saldırısı sayesinde Papa özgürlüğüne kavuştu.
Ancak, VII. Boniface, yenik ve gözden düşmüş olarak, olaydan bir kaç
hafta sonra, 12 Ekim 1303 tarihinde hayata veda etti. Saldırganlara
gelince, tümü otomatik olarak kilise yasalarınca afaroz edildiler."

"Doğrudan Fransa kralına karşı kilise tarafından konulan yaptırımlar ise,


bir süre sonra kaldırıldı. Oysa, sonraki yıllarda Fransa başbakanlığına
kadar yükselen Guillaume de Nogaret'in aforoz cezası, Boniface'ı izleyen
Papa'lar tarafından asla iptal edilmedi. Fransa yönetimi ise, kendi payına
hazırladığı koca bir dosya ile, ölmüş bulunan Papa'yı bir sapkın, inançsız,
büyücü ve sihirbaz olarak suçlamaktan geri kalmadı. Büyücülük
konusunda, ileri sürülen en etkin iddia, Boniface'ın şeytanlarla
konuştuğu, onları yardıma çağırdığı ve hatta şeytana taptığı
şeklindeydi."
"Tampliye davasının en ironik taraflarından biri de, onları suçlayan
başsavcı Guillaume de Nogaret'in aslında kilise tarafından afaroza
uğramış bir kişi olmasındadır."

Peter Partner, The Murdered Magicians

"Beş seçkin İngiliz akademisyen tarafından hazırlanmış bulunan


"Tampliyelerin Suçu" isimli eserde, G. Legman Tampliyelerin tam olarak
eşcinsel olmadıklarını, ancak gizli giriş törenlerinde, ritüelik olarak,
çıplaklığa yer vermelerinden böyle bir iddianın kaynaklandığını ileri
sürer."

Peter Tompkins, The Magic of Obelisks

"Ahlaksız öpüş, ya da Latince "osculum infame", o çağda kamuoyunu


şaşkınlığa sürükleyen bir başka Tampliye uygulamasıydı."

David Conway, Ritual Magic

"Madde- sözü geçen tarikata yeni katılan kardeşlerin giriş töreninde,


kimi zaman katılan kişi, kimi zamanda onları kabul eden kişi, ağzından,
göbek deliğinden, karından, kaba etlerden ve kuyruk sokumundan
öpülür.
Madde- kimi zaman birbirlerini göbek deliklerinden öperler.
Madde- kimi zaman birbirlerini kuyruksokumlarından öperler.
Madde- kimi zaman birbirlerini penislerinden öperler.

Suçlama Maddeleri

"...Tam aksine, St. Bernard, ruhsal yetkinliğin aşamalarını simgeleyen


kutsal "üçlü öpüş" simgesini kullanırdı..."

"Tampiyelerin giriş töreni ve onun bir bölümü olan sözde öpüşme


uygulaması konusunda çok şeyler uyduruldu. Aslında, Tampliyelerin
öpüşmesi, o dönemde sık sık uygulanan, bir derebeyi ile vasalı
arasındaki bağı sağlayan "homage" törenindeki öpüşmeden farklı
değildi. Vasal dizçöker, kavuşturduğu ellerini efendisinin elleri arasına
koyar ve "Efendim, artık senin adamın oldum" der, sonra da bağlılık andı
içerdi. Derebeyi bunun üzerine vasalı ayağa kaldırır ve törensel olarak
birbirlerini öperlerdi. Artık, bu törenden sonra vasal, "efendisinin
sevdiğini sevmek, nefret ettiğinden nefret etmek, ne sözle ne de kılıçla
efendisini yaralamamak" taahhüdü altına girmiştir."

Noel Currer-Briggs, The Shroud and the Grail

"Tampliyelere karşı sürülen


suçlamalar arasından en ciddisi, küfür ve sapkınlık- haça tükürme, haçın
üzerine basma ve İsa'yı reddetme- suçlamalarıydı."

Baigent, Leigh & Lincoln, The Holy Blood and the Holy Grail

"Tapınak Şövalyeleri Tarikatına karşı açılan soruşturmanın maddeleri


şunlardır:

Öncelikle, Papalık makamı tarafından usulüne uygun şekilde onaylanarak


kurulmuş olmasına karşın, tarikata yeni üyelerin girişinde ve giriş
sonrasında, aşağıda sıralanan sapkın eylemler bir çok kez uygulanmıştır:

Esas olarak, herbir tarikat kardeşi, giriş töreni sırasında ya da daha


sonradan uygun bir fırsat çıkar çıkmaz, diğer eski kardeşlerin
yönlendirmesiyle, İsa'yı ya da Haçı ya da Tanrı'yı ya da Kutsal Meryem
Anamızı ve kimi zaman da Tanrı'nın tüm azizlerini reddetmişlerdir.

Madde- Bunu (bu eylemi) kimi zaman giriş töreninden sonra


yapmışlardır.
Madde- İsa'nın gerçek Tanrı olmadığını açıklayıp, yenilere öğretmişlerdir.
Madde- İsa'nın yalancı peygamber olduğunu ileri sürmüşlerdir.
Madde- İsa'nın acı çekmediğini, aslında insanlığın kurtuluşu için değil de,
kendi suçları yüzünden öldürüldüğünü söylemişlerdir.
Madde- Kurtuluşa İsa sayesinde ulaşacaklarına inanmadıklarını
söylemişlerdir.
Madde- Yeni kardeşleri, Haça ya da İsa'nın resmine tükürmek zorunda
bırakmışlardır.
Madde- Haçı ayaklar altına almışlar, tekmelemişlerdir.
Madde- Haçın üstüne işemişler ve bunu kutsal Cuma günü yapmışlardır.

Şuçlama Maddeleri

(4) "Her Türlü İşkenceyi Yapın"

"Elde edilen itirafların birbirlerine olağanüstü benzerlik göstermesi,


yapılan sorgunun ne kadar standartlaşmış olduğunu göstermektedir.
Daha önceleri bir çok cadı davasında başarısı kanıtlanmış bu standart
sorgu yöntemi, ayrıntılarda bile dikkati çeken bir benzerliği garanti
etmekteydi."

Peter Partner, The Murdered Magicians

"Engizisyon, sorguculara "Her türlü işkenceyi yapın !" emrini vermişti. Bu


buyruk işkencecilerin en vahşi hayallerini açığa çıkarmıştır."

John J. Robinson, Dungeon, Fire and Sword

"Ekim ve Kasım ayları boyunca, Paris'te sorgusu yapılan 138


Tampliyeden 105 tanesi tarikata girişlerinde İsa'yı reddettiklerini, 123'ü
haça tükürdüklerini, 103'ü uygunsuz şekilde öpüştüklerini ve 102'si de
kardeşler arasında eşcinsel ilişkilerin bulunduğunu itiraf etmişlerdir.
Ancak, doğrudan eşcinsel ilişkiye girdiklerini itiraf eden sadece 3 kişi
vardır. Büyük Üstad Jacques de Molay da dahil, neredeyse tüm
Tampliyelerden alınan bu müşterek itiraflar, tarikatın üzerinde artık bir
daha hiç temizlenemeyecek bir leke oluşturdu. Her ne kadar, itiraflar
işkence ile alınmış ve de Papalık sorgusu sırasında reddedilmiş olsalar
da, Tampliyeler kendi ağızlarıyla kendilerini mahkum etmişlerdi bile."

Gabrielle M. Spiegel
"Aslında, Fransa'da sorgulanan 138 kişinin 123'ünün en iğrenç suçları
bile kabullenmeleri hiç de şaşırtıcı sayılmamalı. Zira, ortaçağda,
insanların baskı ve işkence altındayken yeminler ederek itiraflarda
bulunmaları ve daha sonra, kendilerini güvende buldukları zaman,
yeminlerinden vazgeçip itiraflarını reddederek, "günahlarının
bağışlanmasını istemeleri" (absolution), olağan ve yasalarca kabul
edilmiş bir durumdu. "Absolution" dinsel bir uygulama olarak çok
yaygındı.

"En başta, hırçınlıkla reddettiği eşcinsellik suçlaması ile aşağılanan


Jacques de Molay bile sonradan bu stratejiye sığınmıştı. Büyük Üstadın
itirafları, her ne kadar politik bir taktik eseri olsalar da, kardeşlerini pek
kızdırmıştı. Kendisine yöneltilen her suçu kabullenen, gönüllü bir
işbirliğine girerek, "puta taptıklarını" bile itiraf eden tarikat hazinecisi
Fra. Hugues de Peyraud'nun tutumu ise tüm Tampliyeleri korkuya
düşürmüştü. Carcasonne'da iki kardeş "Baphomet" adını verdikleri bir
puta taptıklarını kabul etmişler; Floransa'lı bir başka Tampliye de bu
putun adının "Mahomet" olduğunu ileri sürmüştü. Bir başkasının
itiraflarında da, putun uzun sakallı ama gövdesi olmayan bir heykel
olduğu ileri sürülmüştü. Kraliyet ajanları, büyük bir heyecan içinde, adı
geçen bu putun peşine düşmüşler ve tarikatın kutsal eşyaları arasında
metal kaplamalı bir kafatası bulmuşlardı."

"Aslında, tüm bu puta tapma itirafları, sonsuz acı ve umutsuzluk altında,


insanların ne akla hayale sığmaz şeyler uydurabildiklerini göstermiş,
böylece işkence altında sağlanan diğer kanıtların da değersizliğini açığa
çıkarmıştır."
Desmond Seward, The Monks of War

"İngiltere, Aragon, Navarre (Philip'in


büyük oğlu Louis'nin yönetiminde), Majorca, Kastilya, Portekiz, İtalya ve
Almanya'daki yargılamalar incelenirse, sadece Fransa ve Fransa
yönetimi altındaki ülkelerde, Tampliyelere karşı ileri sürülen
suçlamaların itiraf edildiği ortaya çıkmaktadır. Bu durum, Fransız
yönetiminin işkence uygulamasının bir sonucudur. Yasaların devletin
işkence yapmasını yasakladığı İngiltere ve Aragon'da, itiraflar ancak
Papalık ve engizisyonun sorguyu ele alıp işkence uygulamasından sonra
elde edilebilmiştir. İşkence uygulanmadan alınan itiraflar için tek
istisnayı "absolution"un gücüne güvenen İngiltere Tampliyeleri
oluşturmuştur."

Gabrielle M. Spiegel

"İngiltere'de Tampliyeler, kilisenin kendilerine yönelttiği suçları yani


kendi sapkınlıklarını yeminle kabul ederek ve sonradan günahlarının
bağışlanmasını (asbolution) talep ederek, az bir ceza ile kurtulacaklarını
ve kilise nezdinde affedilerek yeniden özgür olacaklarını biliyorlardı. Bu
reddedilmeyecek bir fırsattı ve İngiltere'deki tüm Tampliyeler bu şansı
değerlendirdiler. Kamu karşısına çıkarak itiraflarını yaptılar, "absolution"
talebinden sonra cezalarını çekmek için manastırlara kapatıldılar. Ceza
süresi dolunca, bir çoğu Hospitalyelere katıldı; diğerleri ,kilisenin bir
rahibin yemek ve giyimi için tahsis ettiği asgari gelire razı olarak, dinsel
yaşama devam ettiler."

John J. Robinson, Dungeon, Fire and Sword


(5) Papalık Yasakları

"Templiyelerin Haçlı Seferleri esnasında, nasıl ölümü göze alarak


dövüştükleri dikkate alınırsa, onların masum olduklarına inanmak pek
zor olur...En keskin suçlamaların Albi bölgesinden gelmesi elbette basit
bir rastlantı değildir; Nogaret Provence'lı, Esquiu ise bir Katalan'dır. Bu
bölgedeki yerel Tampliye örgütü, Katar sapkınlığının zirveye çıktığı bir
önceki yüzyıl boyunca, kendi kumandanlıklarını birer Katar hücresine
dönüştürmekten çekinmemişlerdi. Katar'ların son kalelerinin 1244
yılında düşmesinden hemen önce ortadan yok olan Katar hazinesini ele
geçirmek amacıyla, Tampliyeler kaçak sapkınları kendi aralarına kabul
etmişlerdi. 1307 yılına gelindiğinde, aslında Katarizm tümüyle yok
edilmiş bulunuyordu. Ancak, Tampliyeler arasında Katar inancı ve anıları
hala canlıydı. İşte bütün bunlar, Tampliyelere yöneltilen şeytana tapma,
gizli ayinler yapma, eşcinsellik gibi suçlamalara kaynaklık etmiş olabilir,
zira bu aynı suçlamalar zamanında Katar'lara da yöneltilmişti."

Desmond Seward, The Monks of War

"Tampliyelerin Katarizmle bağdaştırılmaları tümüyle bir saçmalıktan


ibarettir. Bu yanlışlık, bir Tampliye Büyük Üstadı olan Bertrand de
Blanquefort'un, oldukça benzer bir isim taşıyan, Bertrand de Blanchefort
adlı bir Katar soylusu ile karıştırılmasından doğmuştur. Gerçekten de,
Latince metinlerde iki isimde "Blancofortis" şeklinde geçmektedir.
Ancak, Tampliye Büyük Üstadı Guyenne'lidir ve Languedoc'taki
Katar'larla hiçbir ilgisi yoktur."
Noel Currer-Briggs, The Shroud and The Grail

"V. Clement 1305 yılında papa seçildikten sonra, sarayını Roma'dan


Avignon'a taşıdı. Papalar bu tarihten itibaren tam 70 yıl Avignon'da
oturdular (Kilise tarihinde ikinci Babil esareti diye anılan dönem). İsa'nın
yeryüzündeki bu yeni temsilcisi, V. Clement, sağlığı yerinde olmayan ve
zayıf karakterli bir adamdı. Üstelik, seçilmesini yüklü rüşvetler dağıtarak
sağlayan Philip'ten pek çekiniyordu."

"Papa, önceleri, Tampliyelerin başına gelenlere karşı çıktı ve 27 Ekim


1307 tarihinde Fransa'da engizisyonu askıya aldı. Ancak, sonradan
Philip, olağandışı bazı ipuçları bulduğunu, örneğin; Fra. Jacques de
Molay'ın itirafta bulunduğunu söyleyince, Kasım sonlarında, Papa ikinci
bir "bull" (papalık emirnamesi) ile tüm Tampliyelerin tutuklanmasını
emretti. Hristiyan dünyasının her tarafında soruşturmalar başladı. Ocak
1308'de, bir ölçüde isteksiz de olsa, İngiltere'deki Tampliyeler de
tutuklandı. Bunu İrlanda ve İskoçya izledi. İskoçya'da yakalanan
Tampliyelerin, ikisi dışında tümü, sonradan kaçarak Robert Bruce'un
gerilla ordusuna katıldılar. Sonradan İskoçya kralı olan Bruce, Tampliye
örgütünün yasal olarak ortadan kaldırılışını asla kabul etmedi."

"İspanya ve ta uzaklardaki Kıbrıs'tan, Tampliyelerin suçsuz olduğuna dair


haberler İngiltere'ye ulaşıyordu. İngiliz kraliyet sorgucuları da onları
suçsuz bulmaya başlamıştı. Elde bulunan elli kadar Tampliyenin
sorgularından hiç bir kanıt elde edilemedi. Papa'nın isteği ile 1310
yılında yapılan ikinci bir sorgu da sonuç vermedi. Sonunda Papa,
İngiltere kralı II. Edward'a işkence kullanımını emretti. Edward, bu
buyruğa karşı çıkmadı ama "organ koparma, yara açma ve şiddetli kan
akıtma" olmayacak koşullarını ileri sürdü."

Desmond Seward, The Monks of War

"Tüm dinsel sapkınlıkların önlenmesi, ortaya çıkarılması ve


cezalandırılması konularında sorumluluk öncelikle engizisyondaydı.
Engizisyon ise tümüyle Dominiken tarikatının ellerine teslim edilmişti.
Güney Fransa'daki Katar sapkınlarına karşı amansız mücadelesi ile adını
duyurmuş olan İspanyol rahip Dominic Guzman (sonradan Saint Dominic)
tarafından kurulmuştu bu tarikat... 1311 yılında, Papa tarafından
İngiltere'ye gönderilen Dominiken işkenceciler "Tampliyelerin gizlerini
korumak amacıyla sadece kendi rahiplerine günah çıkarttıkları ve özel
durumlarda bazı günahları için "absolution" talebinde bulunabilecekleri"
bilgilerinden başka bir şey öğrenemediler."

John J. Robinson, Born in Blood


"İngiltere'de 1310 ve 1311 yıllarında sürdürülen
sorgular sonunda, sadece dört Tampliye haça tükürdüklerini itiraf ettiler.
Oysa, daha 1310 Mayısında, Paris'te 120 Tampliye yakılmıştı bile..."

"Tampliyelerin karşılaştığı belki de en büyük işkence, inançlarını


yitirmekti. Sanki Tanrı ölmüştü onlar için. Fransız halkı, tarikatın suçlu
olduğuna hiç kuşku duymadan inandığı için, akıl almaz söylentiler dilden
dile dolaşıyordu. Tampliyelerin cehennemden dişi şeytanları çağırıp
onlarla yattıkları, çocuk yağıyla parlatılmış putların karşısında doğan
piçleri kızarttıkları ve hatta kedilere taptıkları bile anlatılıyordu."

"Kimi Kastilyalı Tampliyeler, bu söylentilerin başlarına açacağı


belalardan öylesine korktular ki, Granada'ya kaçıp Müslüman oldular."

"1312 yılı Şubat ayında, Fransa'da "Etats Généraux" tarikatın


mahkumiyetini talep etti. Nihayet, Mart ayında Papa Clement
danışmanları ile yaptığı kapalı toplantı sonunda, "Süleyman Tapınağının
Fakir Şövalyeleri Tarikatı"nı isnat edilen tüm suçlardan resmi olarak
sorumlu kabul etti. 3 Nisan'da Kilise Genel Konsili toplandığı zaman bir
oldu-bitti ile karşılaştı. Papa, Tampliyeler hakkında sağlam ve yasal
kanıtlar bulunmadığını, ancak kendi kişisel kanaatine göre tarikatın
suçlu olduğuna karar verdiğini ve bu nedenle, tarikatı mahkum etme
zorunluluğunun doğduğunu açıkladı. Genel Konsil bu açıklamayı itirazsız
kabul etti. "Vox in Excelso" isimli Papalık emri (bull) ile tarikat kapatıldı.
2 Mayıs 1312 tarihinde, bir başka "bull" tarikata ait tüm gayrı-menkulleri
Hospitalye tarikatına devretti. İtiraflarını reddedenler ya da hiçbir
itirafta bulunmayanlar yaşam boyu hapse mahkum oldular. İtiraflarında
ısrar edip sonradan "absolution" isteyenler ise hafif cezalarla
kurtuldular."
Desmond Seward, The Monks of War

(6) Çözülme

"14 Mart 1314 günü, Tampliyelerin dört büyük sorumlusu, haklarında


verilen ömür boyu hapis cezasını ilan edilmesi için, Notre Dame
kilisesinin önüne getirildiler."

Desmond Seward, The Monks of War

Tarikatın Büyük Üstadı Jacques de Molay hiç beklenmedik bir anda


itiraflarını reddetti.

"Yaşamımın sonuna yaklaştığım (yetmiş yaşlarındaydı) şu günlerde,


gerçekmiş gibi ortaya konulanların ve din adına yapılanların karşısında
duyduğum düşkırıklığını açılamam gerektiğini sanıyorum. Tüm burada
bulunanların huzurunda, yeryüzünün ve cennetin önünde, en kötü
günahın suçlusu olduğumu kabul ediyorum. Ancak, bu günah,
tarikatımıza yapılan iğrenç suçlamaları kabul ederek yalan söylemiş
olmamdır. Açılamam gerekir ve işte açıklıyorum ki, Tampliye tarikatı
suçsuzdur; saflığı ve azizliği tartışılmaz."

Üstad fra. Jacques de Molay


"Diğer iki üstad korku ile
dinlerken, tarikatın Normandiya eğitmeni (Preceptor) fra. Geoffroy de
Charnay aynı şekilde çekinmeden konuşarak Büyük Üstadın yanında yer
aldı. Ertesi sabah, Tampliye tarikatının bu en yüksek rütbeli iki kardeşi,
alevler arasından suçsuz olduklarını haykırarak, Seine nehrinin
üzerindeki bir adada, ağır ağır yanan kömür ateşinde canlı canlı
yakıldılar. İzleyen kalabalık, onları son demlerinde bile suçsuz olduklarını
iddia ettikleri için, din şehidi olarak kabul etti. De Molay'ın kralı ve
papayı lanetleyerek, Tanrı karşısında son ve gerçek yargılama için
yanına çağırdığı şeklinde bir söylenti yayıldı. Papa bu olaydan sonra bir
ay içinde, kral ise sonbaharda öldü. De Molay'ın lanetinin, kralın üç
oğlunun da genç yaşta ölmesine neden olduğuna halk inandı".

Desmond Seward, The Monks of War

"Sorgulamaların amacı Tampliyelerin suçlarını itiraf etmeleriydi. Bilindiği


kadarıyla, itiraflar sağlandıktan sonra, hiçbir Tampliye, itirafını geri
çekmedikçe, ölüme mahkum edilmedi. 1310 yılında yakılanlar ve en son
1314 yılında yakılan iki lider, dinsel bağlılıklarını ve Katolik inançlarını
sonuna kadar savunarak ölüme gittiler."

"Onsekizinci yüzyılda, Mason kitapları satıcısı alman Friedrich Nicolai, o


dönemdeki Tampliye Masonlarının, ortaçağdaki Tampliyelerden
aktarılma ile, ilk Gnostiklerden kaynaklanan bir sapkın öğretinin
mirasçısı olduklarını ileri sürdü. Bu inancını, eski kilise babalarının din
sapkınlığı hakkında yazdıklarından alıntılar ile çarpıcı bir anlatımın
karışımı olan yazılarıyla destekledi. Nicolai'nin teorisi, yanlış etimoloji ve
vahşi spekülasyon üzerine bina edilmişti ama, çok etkili oldu. Büyük
olasılıkla, ortaçağdaki Tampliyelerin büyücü olduklarını iddia eden
Cornelius Agrippa'dan esinlenmişti.

Peter Partner, Murdered Magicians

You might also like