Professional Documents
Culture Documents
Sevgili V.D.
"Seni Seviyorum Tülsü" yazýlý telgrafýmý alýnca, bu da ne demek oluyor, Tülsü de kim, diye
Aklý baþýnda bir insanýn yapacaðý þey deðildi doðrusu. Ama o telgrafý çekerken tam olarak a
nu söyleyemem. O gün bir uyurgezer gibiydim, istencim dýþýnda o telgrafý çektim sana.
Yabancýsý olduðum dünyanýn bu sayýlý kalabalýk kentinde bir haftadan beri ilk o gece bir ba
Yabancý bir kentte insanýn yalnýzlýðý daha bir katmerleniyor. Yalnýzlýktan, içinde bulundu
sanki yoðunlaþýp aðdalandý ve ben bu aðda içinde zorlukla kýmýldýyordum. Bu ruh hali içinde
içkide yitirip kendimi unutmaktan baþka umarým yoktu. Kaldýðým otelin dolaylarýndaki pahal
toranlara, gazinolara gitmek istemedim. Çünkü, kolalý insanlar, kolalý masa örtüleri, kolal
uþmalar deðil, buruþuk insanlar, buruþuk masa örtüleri, buruþuk konuþmalar arasýnda salt ke
baþbaþa kalmak istiyordum.
Yan sokaklara daldým çýktým; öyle ki bir zaman sonra o büyük kentin içinde kendimi yitirdim
ancýsý olduðum büyük kentlerde kendimi kalabalýðýn akýþýna býrakýp yitirmeyi seviyorum. Nas
ye binip otele dönebilirdim.
Gönlümce bikaç içkili yer buldum. Kimisinin kapýsýndan girip, kimisinin dumanlý pencere cam
baktým. Tekbaþýma kalabileceðim boþ masasý olan bir yer buldum. Bir tek masa kalmýþtý boþ.
yolu üzerinde olduðundan boþ kalmýþ olacaktý. Hoþuma gitti. Konuþmalarýn uðultusunda bile
usu vardý. Yabancýlýðýmý yüzüme çarpan hiçbiþey yoktu. Hizmet eden üç kadýn vardý. Bunlarda
eki kadýn masama gelip isteðimi sordu. Karýþýk peynirle salata, beyaz þarap söyledim, isted
erimi getiren Akdeniz esmerliðindeki kadýn, küçük bir cam vazo içinde bir tek kýrmýzý karan
irmek inceliðini de gösterdi. Teþekkür ettim. O tek karanfil, göz için olan o irilerden deð
ama yanýk kokusu olan küçük karanfillerdendi. Bütün kokusunu içime çekip bitirmek ister gi
kladým, içiyor, yavaþ yavaþ kendime geliyordum. Yüzüm kapýya dönüktü. Kapýnýn açýldýðýný gö
uran o adamý görmüþtüm. Benim yaþýmda biriydi. Öyle dikilmiþ, oturacaðý boþ masa aranýyordu
i kestirmiþ olacak, yanýma geldi,
- Müsaade ederseniz, ben de oturabilir miyim? dedi. isteksizcesine,
- Elbet, buyrun... dedim.
Yalnýzlýðýmý bölüþmek istemiyordum, hele böyle biriyle... Caným sýkýlmýþtý. Teþekkür edip o
meri kadýndan, týpký benim gibi, karýþýk peynir, salata, beyaz þarap istedi.
Benim yaptýðým gibi karanfili derin derin kokladýktan sonra,
- Ben bu küçük, kokulu karanfilleri, o gösteriþli irilerinden daha çok severim, dedi, her k
ndini beðenmiþ gibi gösteriþli biçimleri vardýr ama kokulan yok.. Oysa bunlar her alçakgönü
kendi çýðýrtkanlýðýný yapmaz, nasýl da kokar yanýk yanýk...
Doldurduðu þarap bardaðýný kaldýrýp,
-Þerefe! dedi.
Bardaðýmý onunkiyle tokuþturup ben de,
- Þerefe! dedim.
Artýk söyleþi açýlmýþ oldu. Bu kentin yabancýsý olduðunu, bir haftadanberi burada bulunduðu
- Ben de öyle... dedim.
Bu kez incelik olsun diye ben sözü açmak gereðini duyarak, ne iþ yaptýðýný sordum.
- Tülsü'yü seviyorum, dedi. Sorumu yanlýþ anlamýþ olmalýydý.
- iþinizi sormuþtum, dedim.
- Ben de söyledim, dedi, benim iþim Tülsü'yü sevmek... Þaþtýðýmý aynmsayýnca açýklamak gere
- Dünyada sevmekten önemli bir iþ olur mu? Bugüne dek hep Tülsü'yü sevdim, ölene dek de hep
ceðim. En büyük mutluluk, insanýn sevdiði iþi yapmasýdýr. Oysa insanlarýn çoðunluðu, nerdey
ediði iþi yapýyor.
- Gördüm. Ben o zaman otuz yaþýndaydým. Yine O'nü aramak için büyük bir baþkentteydim. Metr
ninden iniyordum ki, birden, yanýmdan yukan çýkmakta olan metro merdiveninde gördüm Tülsü'y
Ancak yirmi yaþýnda vardý. Kestane rengi saçlarýný çok kýsa kestirmiþti. Yürüyen merdivende
p gitti. "Tülsü!" diye seslenmek geldi içimden, ama olduðum merdiven kayýp inmiþti aþaðýya.
- Baþka görmediniz mi?
- Gördüm birkaç kez daha. Tuna nehri kýyýsýndaki o kente ilk gidiþimdi. Kýrk yaþýmdaydým o
nden yeni inmiþtim. Gar çok kalabalýktý. Tirene binenler, tirenden inenler telaþla koþuþuyo
rdý. Ýþte o kargaþada birisiyle çarpýþtým. Baþýmý kaldýrýp baktým ki, açýk sansýn, iri mavi
r kýz: Tülsü... Bir an birbirimize bakakaldýk. Bana çarpýnca elinden paketleri düþmüþtü. Ba
býrakýp, paketlerini alýp verdim. "Pardon" dedim. O da teþekkür etti. Yanýndaki erkek kolu
a girip tirene bindirdi.
Bu karþýlaþmamýzdan beþaltý yýl sonraydý, bir Uzakasya kentinde otobüste gördüm. Ayný otobü
rlikte gittik.
- Konuþmadýnýz mý? diye sordum.
- Nasýl konuþabilirdim? O'nun dilini bilmiyordum ki... bir kez de küçük bir kuzey ülkesinin
baþkentindeki bir uluslararasý toplantýda gördüm Tülsü'yü. Ayný masada çok kýsa bir süre ka
anýndaki zenci de kocasý olacaktý.
- Kocasý zenci miydi?
- Evet. Tülsü de zenciydi, olaðanüstü güzel bir zenci.
- Yine konuþmadýnýz mý?
- "Sizde üç sayýlý bültenden fazla var mý?" diye sordu bana. Fazla yoktu ama, kendiminkini
erdim. Teþekkür etti. Yýllar ge-Çiyor, ben hep Tülsü'yü arýyorum.
- Ama buluyorsunuz O'nü.
- Bulmak ama nasýl... Bir anlýk. Bir þimþek parýltýsýnda görür gibi ancak. Birden parlayýp
da görüyorum. Bulur bulmaz yitiyor yine. Kavuþmak deðil ki bu... O'na kavuþmak için yeryuva
laðýný kaç kez dolandým. Bir Balkan ülkesinin baþkentindeki bir sarayda gördüm Tülsü'yü. Da
ile deðildi. Bense altmýþýmý geçmiþtim. Ýki erkeðin arasýnda, mermerden par-
makhðýn geniþ küpeþtesine yanlamasýna oturmuþtu. Elindeki geniþ karýnlý bardakta al kýrmýzý
akta duran iki erkeðin konuþmalarýna güldükçe, kýrmýzý içki çalkalanýyordu. Saçlarý kýzýl,
Beþ yýl önce hiç ummadýðým bir yerde... Hep ummadýðým yerlerde ve zamanlarda görüyorum Tüls
r bankaya girmiþtim, bir de baktým, az ötedeki banka memuruyla konuþuyor. Gözleri yeþildi,
açlarýný topuz yapmýþü. Hemen çýktý bankadan, kapýdaki arabaya binip gitti.
Son olarak geçen yýl gördüm, bir Akdeniz kentinin bir kýyý motelinde. Yirmi baþýnda var yok
ecik bir dal... Ben odamýn önündeki çardaðýn gölgesinde kitap okuyordum. "Affedersiniz, saa
iz kaç?" sesine baþýmý kaldýrdým ki, karþýmda Tülsü... Yanýnda bir delikanlý. Denizden daha
amlalarý üstlerinde tomur tomur. Saati söyledim. Teþekkür etti. Yüreðim duracak sandým. Git
. Bir daha görmedim o motelde.
Þarabýmýz yine bitmiþti.
- Bir þiþe daha içer miyiz? diye sordum.
- Ýçelim... dedi.
-Akdeniz esmeri kadýn bir þiþe daha getirdi.
- Kime Tülsü'ye tutkunluðumu anlatsam, benimle alay ediyor. Tülsü orada þurada diye, beni o
dan oraya göndermeye kalkýyorlar. Beni deli yerine koyup aþaðýlýyorlar. Tülsü'ye tutkunluðu
eyip de benimle alay etmeyen ilk sizsiniz.
Büyük bir acýmayla,
- Tülsü'yü bunca sevmenizin nedeni? diye sordum.
- Nedeni pekçok, dedi, bikez O'nu arayýp da bulamadýkça, bulduðum zaman da kavuþamayýnca, T
tutkum daha çok artýyor. Öyle bir tutku ki, gittikçe harlanýp yalazlanýp beni yakýyor, içi
... O'na hiç kavuþamadan kendi yangýnýmdan kül olup tükeneceðimi biliyorum. Tülsü öyle iyi,
i... Neden iyi? Yanýlýp da kendilerini Tülsü sanarak birlikte olduðum öteki kadýnlar gibi b
mle kavga etmedi, kavga fýrsatlarý yaratmadý, benimle iliþkilerinde çýkarcýlýk gütmedi, ne
daha da oburlaþan bir gözü doymaz deðildi, seni seviyorum diye ne beni ne kendini kandýrdý,
hiç ikiyüzlülük etmedi, hiçbir gizli hesabý olmadý. Çünkü bütün bunlarýn olabilmesi için pa
ki... Tülsü benim için hep üçüncü boyutsuz anlýk yaþam olarak kalýyor, bir þimþek parýltýsý
rum O'nu. Bu yüzden O'nu seviyorum, hep seveceðim. Tülsü'yü sevmekten baþka i-þim yok, olma
ak da...
- Baðýþlayýn, dedim, geçiminizi nasýl saðlýyorsunuz? Bir akarýnýz, geliriniz mi var?
- Hiçbiþeyim yok... dedi.
- Nasýl yaþýyorsunuz öyleyse?
- Tülsü'yü düþünmeme, sevmeme, aramama bir an bile engel olmayan iþler yaparak; engel olman
rsine, Tülsü'yü sevmem ö-nemli ama yeterli deðil, Tülsü'yü sevdiðimi bütün dünyaya da du-yu
bilmelidir ki ben Tülsü'yü seviyorum. Bunu anlatamazsam yaþamýmýn anlamý kalmaz. Her insan
dünyada var olduðunu kendine göre bir yol bulup baþkalarýna kanýtlamak zorundadýr. Yoksa an
kalmayan yaþam bir saçmalýk olur.
Anlayamamýþtým. Açýklamasý için,
- Nasýl yani? diye sordum.
- Bir insanýn yaþamakta olduðunu salt kendisinin bilmesi yetmez; insan tek baþýna deðil ki.
. Bir insanýn bu dünyada var olduðunu, yaþadýðýný baþka insanlarýn da bilmesi gerekir ve bu
insan bilirse o insan o denli daha çok vardýr. Herkesin var olma nedeni baþka baþka; be
nimki Tülsü'yü sevmek. Ben Tülsü'yü severek, sevdiðimi de herkese duyurarak var olabiliyoru
u dünyada.
- Nasýl yapýyorsunuz bunu?
- Herkese anlatarak iþte. Örneðin bu gece size anlattým. Þimdi siz biliyorsunuz ki, ben Tül
yü seviyorum. Bu yüzden de ben sizin için artýk varým, benim yaþamakta olduðumu biliyorsunu
Herkese de bunu anlatmaya çalýþýyorum. Eskiden daðlara, boþ kýrlara çýkýp, ormanlara gidip
diðince baðýnyordum:
"Tülsü seni seviyorum!"
Sesimin yankýsýný dinlerdim. Hep ayný biçimde baðýrmak güzel olmadýðýndan, hem sözcüklerin
rek, hem de inceltip kalýnlaþtýrarak sesimi deðiþtire deðiþtire baðýrmaya baþladým.
Ormanda, kýrda haykýrdýðý gibi, ama öteki masalardakilerin duyamayacaðý alçak sesle inceden
Aziz Nesin
Bayramoðlu 19 Haziran 1984