Professional Documents
Culture Documents
GİRİŞ
Finansal piyasaların her geçen gün daha entegre olduğu ve bir piyasanın herhangi bir
kuruluşundaki olumsuzluğun, kolaylıkla tüm dünya sermaye piyasalarını etkilediği bir dünya
sermaye piyasasına doğru gidilmektedir.
Bu eğilimle birlikte dünya 1990’lı yıllarda etkisini tüm dünyada hissettiren üç tane
finansal krizle yüzyüze kalmıştır. Bunlardan en son olanları 1997 sonlarında “Asya
Kaplanları” olarak nitelendirilen Güney-Doğu Asya ülkelerinde baş gösteren kriz ve bu krizi
izleyen Japon krizi. Ardından 1998 Ağustosu’nda Rusyadaki krizdir. Tabii ki bu anlamda
dünyayı etkilemese de yakın zamanda yaşadığımız Türkiye ve Arjantin Krizleri.
Küreselleşen dünyada krizler de küresel bir hal almış ve çok sık karşılaşılmaya
başlanmıştır. Domino etkisi yada Tekila etkisi gibi yeni kavramlar doğmuş ve artık ülkeler
makroekonomi politikalarının uyumlaştırma ve uygulanmasında uluslararası bir sistem arama
gereksinimi duymuşlardır.
2. BANKACILIK KRİZLERİ
Birçok finansal krizde rol oynayan en önemli etken maroekonomik istikrarsızlıktır. Aşırı
genişleyici para ve maliye politikaları uygulamaları, kredi hacmini artırıp, borç miktarının
artmasına ve gayri menkul yatırımlarında spekülatif artışlara yol açmıştır. Bu gelişmeler
özellikle hisse senedi fiyatları ile bina bedellerini sürdürülemez düzeye çıkarmaktadır.
1
GOLDSTEIN Morris, TURNER Philip, Yükselen Ekonomilerde Bankacılık Krizleri
1
Makroekonomik etkenler özellikle Latin Amekrika ve Türkiye gibi bir çok gelişmekte
olan piyaslarda, finansal piyasaların krizlere olan duyarlılığını artırmıştır.2
Bankacılığın yapısı büyük göreli fiyat değişikliklerine ve güven kaybına karşı duyarlıdır.
Bankalar tipik olarak kısda süreli borçlanır ve uzuzn süreli kredi verirler. Banklar yüksek
kaldıraçla ve küçük karşılık esası ile çalışır. Mevduat başabaş değeri ile geri çekilebilir ve
mevduat sahiplerine derhal likiditeye ulaşabilecekleri konusunda söz verilmiştir.
Makroekonomik oynaklık, banka varlıkları ile yükümlülüklerinin değerleri arasındaki ilişkiyi
ani bir biçimde değiştirirse bankalar duyarlı olabilirler. Yükselen piyasalarda oynaklık çeşitli
kayanklardan (dışsal, içsel) doğabilir.3
Dış etkenler arasında en önemlileri, ticaret hadleri ile dünya faiz oranlarındaki büyük
değişmelerdir. 4 Ticaret hadlerindeki göreli büyük dalgalanmalar banka müşterilerinin mevcut
kredilerinin faizini ve kredinin ana para taksitlerini ödeme yeteneklerinin azalmasına neden
olur. Ticaret hadlerindeki oynaklık özellikle yüksek ihracat yoğunlaşması olan ülkeler için
telaffuz edilmiştir. Büyüklere kıyasla daha az çeşitliliği olan küçük ekonomiler tipik olara
ticaret hadlerinde genellikle büyük dalgalanmalar yaşamaktadırlar. 5
Örneğin, ihraç malları fiyatlarındaki ani düşüşler, yerli firmaların borç ödeme
kapasitelerinin azalmasına neden olarak; başta bu firmalara kredi veren bankaların ve diğer
bankaların kredi porföylerinin düşmesinre neden olmaktadır.
Uluslarası faiz oranlarındaki oynaklık bir diğer önemli önemli dışsal faktördür. Fonların
gelişmekte olan piyasalara yönelmesine ve bu ülkelerin sermaye akımlarından
yararlanmasına; ancak gelişmiş ülkelerde faiz oranlarının yükselmesi ise geilşmekte olan
piyasalara yönelik fon akımlarının azalmasına ve bu ülkelerdeki bankaların ve firmaların
maliyetlerini artırarak, tersine seçim ve ahlaki tehlike gibi sorunlar yaratmakta ve finansal
sistemin kırılgan hale gelmesine neden olmaktadır.6
2
ÖZER Mustafa, Finansal Krizler, Piyasa Başarısızlıkları ve Finansal İstikrarı Sağlamaya Yönelik Politikalar,
1999
3
GOLDSTEIN Morris ve diğerleri, a.g.k.
4
ÖZER Mustafa, a.g.k
5
GOLDSTEIN Morris ve diğerleri, a.g.k.
6
MISHKIN Frederick, ‘Understanding Financial Crises: A Developing Country Perstective’,NBER Working
Paper No. 5600
2
2.1.2 Kredilemede Genişleme, Varlık Fiyatlarında Çöküş ve Sermaye Akımlarında
Ani Dalgalanmalar
Gelişen ülkeler için finansal serbestleşme kaçınılmaz olarak banklara yeni riskler
getirdiğinden yeterli önlemler alınmadığı takdirde bir bankacılık krizi tehlikesi söz konusudur.
Faiz oranları serbestleştirildiğinde, bankalar kısa süreli faiz oranlarını uzun süreli faiz
oranlarının altında tutan yasal korumayı kaybederler. Geçiş dönemlerinde fazi oranlarındda
oynaklık artma eğilimindedir. Finansal serbestleşme hızlı kredi genişleme oranına genellikle
bir çelişki olarak yüksek reel faiz oranları eşlik etmiştir. Rezerv yükümlülüklerinin
düşürülmesi bankaların artan kredi talebini karşılamalarına olanak verir. Reforme edilen
ekonomilerin sıklıkla çektiği yabancı sermaye girişi de aynı işlevi görür. Ancak, önceki
kontrollu finanasal ortamda yetişmiş banka kredi yönetmenleri, kredi ve Pazar riskinin yeni
durumunu değerlendirme için gerekli uzmanlığa sahip olamayabilirler. Aynı zamanda yeni
rakiplerin girişi bankaların daha riskli yöndeki faaliyetlerinin artırmaları konusunda baskıları
artırabilir. Offshore piyasalara daha kolay ulaşmak, bankların daha riskli faaliyetler
üzerindeki ulusal kısıtlamalardan kaçınamalarına da olanak sağlayabilir. 8
3
Her iki faktör de hkümetlerin politik amaçlarını veya bankaların içindeki kişilerişn kişisel
yararlarını banka operasyonlarının hemen tüm yönlere zorla sokmalarına olanak vererek
bankanın karlılığını ve etkinliğini hasara uğrattığı için bankacılık krizlerinin yaratılmasında
önemli bir rol oynamışlardır. Artan özelliştirmeye rağmen devlet bankaları banka
varlıklarında hala önemli ölçüde paylarını korumaktadırlar. 9
Devlet bankalarının kredi kararlarının, özel bankalardan daha çok hükümet tarafından
yönlendirilmesi olasıdır. Devlet bankaları ekonominin belirli sektörlerini finanse etmek için
kurulmuşlardır. Buna bağlı olarak bu bankalardaki kredileme sürecinde borçlunun kredi
değerliliği özel bankalarda olduğu gibi bir önem taşımaz. Ayırca zaralarının devlet tarafından
karşılanması, anayasal bazı hakların getirdiği kapatılamama durumları devlet bankalarını
kredi takip ve tahsilatında az çaba harcamalarına neden olmaktadır. Buna bağlı olarak devlet
bankalarının kredi zarar performansları özel banklara göre daha kötüdür. Devlet bankalarının
en yüksek paya sahip olduğu ülkeler en yüksek faaliyet masrafına ve en yüksek problemli
kredi oluşumuna sahip ülkelerdir.
Ülkelerin çoğunun, bankaların tek bir borçlu veya ilişkili borçlular grubuna karşı
yüklenecekleri maksimum risk hakkında düzenlemeleri vardır. Ayrıca, gelişen ülkelerin dörtte
üçünden fazlasının banka ile ilişkili kişilerin risklerinde daha sıkı yükümlülükler
uyguladıklarını ve hemen hepsinin ilişkili borçluları tek bir risk saydıklarını beyan ettiklerini
9
YETİM Sedat, Kur Bandları, Para Poitikası ve Türkiye ve Mesika Krizleri
4
göstermiştir. Temel sorun, uygulamada risk sınırlarının etkin biçimde ne ölçüde
uygulandığıdır. 10
Banka denetçilerinin yasal otoritelerinin yanısıra yasal çerçeve de önemlidir. Yasal sistem
bankaların temmerrüde düşmüş kredilerin arkasındaki teminatı yakalamasını ve transfer
etmesini yada borçluların banka kredileri için teminat vermesini yada şirket iflasları ile kişisel
iflaslar durumunda hüküm verilmesini güç ve zaman alıcı hale getiriyorsa o zaman hem
bankaların kredi zararları hem de firmalar için borçlanmanın maliyeti yiksek olacaktır. Benzer
bir biçimde bankalara “durdurma ve bırakma” talimatları yayınlamada veya etkin denetimi
engelleyen şirket ilişkilerini önlemede veya muıhasebe uygulamalarını belrilemede veya
ödeyebilirliğini yitirmiş bankaları kapamada banka denetçilerinin yasal yetkileri yetersiz ise,
aşırı risk almayı engelleme ve banka kurtarma masraflarını sınırlamada potansiyel katkıları
kısıtlanmış olacaktır.12
10
GOLDSTEIN Morris ve diğerleri, a.g.k.
11
ÖZER Mustafa, a.g.k.
12
DAVIS Steven, Mükemmel Bankacılık, T.İş Bankası Yayınları, 1994
5
Kambiyo kuru sistemi banka varlıklarının reel değerini aşağıya doğru düzeltme ve
likiditesini kaybetmiş ancak ödeyebilir durumdaki bankalara karşı merkez bankasının son
kredi merci olmasının spekülatif ataklara karşı duyarlılığını etkileyebilir.
Kötü bir enflasyon mazisi 1970 ve 1980’lerde bir çok yükselen ekonominin kambiyo
kuruna dayanana istikrar planları benimsemelerine neden olmuştur. Bu planlar başarılı olmuş
ancak buna önemli kambiyo kuru değerlenmesi eşlik etmiş bunu da devalüasyonlar takip
etmiştir. Reel kambiyo kurunun ani ve süratli değerlenmesi bankacılık krizlerinin yararlı bir
öncü göstergesi olarak gösterilmiştir. 13
Sabit kambiyo kuru sistemleri bankacılık sisteminin dışsal ters şoklara karşı kırılganlığını
artırdığı için eleştirlmiştir. Sabit kurlarda ters bir şokun ödemeler dengesi açığına, para
arzında bir azalışa, daha yüksek iç faiz oranlarına yol açacağı ileriye sürülmüştür. Kredilerin
elde edilebilirliğinin azalması ve maliyetlerinin yükselmesi bankalar ve müşterileri üstünde
baskı yapacak ve eşlik eden sorunları ekleyecektir. Buna karşıt olarak, esnek kurlarda, şoka
nominal, kambiyo kurunun değerinin düşmesi ve bankanın varlıklarının ve yükümlülüklerinin
reel değerini düşürmeye hizmet edecek olan iç fiyatlar düzeyinde bir yükselme eşlik
edecektir. 14
Bu nedenle finansal istikrarın sağlanmasına giden yolda yapılması gereken ilk şey, başta
bankalar olmak üzere sıkı bir şekilde denetim ve gözetimin sağlanması gerekmektedir. 15
13
YETİM Sedat, a.g.k.
14
GOLDSTEIN Morris ve diğerleri, a.g.k.
15
ÖZER Mustafa, a.g.k
6
Bankaların istikrarasızlık kaynağı olma özelliğini azaltacak uygulamaların başında
devletin bankalara yönelik bazı güvenlik standartları uygulamalarına girmesi gelir. Bu
standartlar sadece mevduatları garanti altına almakla kalmamalı panik anlarında da olumsuz
havayı önleyici durumda olmalıdır.
Bankaları denetlemekle yükümlü kamu birimleri her türlü politik baskıdan arıdırılmalıdır.
Denetleme ve incelemeler bağımsız bir kurum tarafından yapılmalı ve bankalar bu kurum
tarafından cezalandırılmalıdır. Bu incelemeler bankaların verdileri kredilerin kalitesi ile iç
kontrole yönelik olmalıdır.
İster sabit, ister dalgalı, ister esnek olsun hiç bir kambiyo kuru sağlıklı makroekonomik
politiklarla desteklenmedikçe istikrar sağlamaz. Esnek kambiyo rejimleri para politikasının
yürütülmesinde ve şoklara tepkide daha duyarlıdır. Esnek rejimler doğru bir politika ile
desteklendiği sürece istikrar sağlayabilirler. Buna karşılık otoriteler sabit bir rejimin kendi
koşullarına en uygun istem olduğu konusunda karar alırlar ise, o zaman likiditesini yititmiş
16
AYDAN Aydın ve diğerleri, Bankacılıkta Mali Bünye Sorunları ve Yeniden Yapılandırmada Ülke
Uygulamaları, 2000
17
KİBRİTÇİOĞLU Aykut, Türkiyede Ekonomik Krizler ve Hükümetler 1969-2001, 2001
7
ancak ödeyebilirliği olan bankalar için son kredi merci operasyonlarının nasıl yapılacağına
ilişkin olağanüstü durum düzenlemeleri yapmalıdırlar. 18
Mevduat garanti fonu uygulamasının olmadığı bir durumda uygulanabilecek alternatif bir
yöntem merkez bankasının son kredi merci olarak bankalara kredi vermesidir. Ancak bu
durum mevduat sahiplerinin bankaları izlememesine ve bankalrın riskli işlere girişmelerine
neden olabilir. Ancak finansal krizlerin atlatılmasında merkez bankasının bu rolü önemlidir. 19
Bir ülkeye yönelik sermaye hareketleri o ülkede bir krize neden olacak ise bu hareketlere
yönelik bazı kısıtlamalar getirilmelidir. Bunun için, firmalar trafından döviz olarak
borçlanılan fonlara zorunlu karşılık uygulanabilir. Ancak bu uygulama yapılırken ilke, oranın
vade uzadıkça azalması biçiminde olmalıdır.
Sermaye hareketlerine yönelik bir başka uygulama ise, varlıklara veya vadelere göre
sermaye girişlerinin vergilendirilmesi olabilir. Sermaye hareketleri üzerine bazı miktar
kısıtlamaları da konabilir. Bankaların döviz cinsinden yükümlülükleri veya yabancılara
sattıkları kısa vadeli para piyasası araçlarına sınırlamalar getirebilir.
İstikrarlı bir paraya sahip olmak da ancak fiyat istikrarı ile mümkündür. Böyle bir para ile
borç sözleşmeleri uzun vadeli yapılabilir. Bu da finansal yapının kırılganlığını ortadan
kadırır. 22
18
ÖZER Mustafa, a.g.k.
19
GOLDSTEIN Morris ve diğerleri, a.g.k.
20
ÇAMLICA Mustafa, Ödünç Menkul Kıymet İşlemleri ve Vergilendirilmesi, Active Bankacıılık ve Finans
Makaleleri,2000
21
ÖZER Mustafa, a.g.k
22
KÜÇÜKKALE Yakup, Parasal Krizlerin Önceden Tahmin Edilebilirliği Üzerine Bir İnceleme, 2001
8
Finansal istikrarı sağlamada önemli olan fiyat istikrarının sağlanması amacı sadece, düşük
enflasyon değil aynı zamanda deflasyondan da kaçınmak olmalıdır.
3. SONUÇ
Finansal krizler en son örneğini ülkemizde de gördüğümüz üzere ülkeler için çok yüksek
mailyetli olabilmektedirler. Bu durum finansal piyasaların ülke içindeki fon arz ve talebinin
düzenleyici olmasından kaynaklanmaktadır. Ancak ülkemizde her konuda olduğu gibi bu
piyasaların spekülatif hareketlere dayanıklılığı konusunda da ciddi problemler yaşanmaktadır.
Özellikle güven duygusunun yönlendirdiği bir ortamda politikacıların şeffaf olmaması,
denetleyici kamu birimlerinin etkin davranamaması, adalet mekanizmasının yavaş işlemesi o
ülkenin finansal piyasalarının ve buna bağlı olarak bankacılık sisteminin krizler içerisinde
yüzmesi hayretle karşılanmamalıdır.
KAYNAKLAR
9
• ÖZER Mustafa, Finansal Krizler, Piyasa Başarısızlıkları ve Finansal İstikrarı
Sağlamaya Yönelik Politikalar, 1999
• http://www.borsa.net
• http://www.danismend.com
10