You are on page 1of 146

Ramses 4 Ebu Simbelin Kraliçesi

Christian Jacq
ESKÝ ORTADOÐU HARÝTASI Yeni Ýmparatorluk Zamanýnda
1
Ramses'in aslaný 'Katil' öyle bir kükredi ki, Mýsýrlýlar da isyancýlar da korkudan donup ka
r. Hititlere karþý yapýlan Kadeþ Sava-þý'ndaki yararlý ve özverili hizmetlerden ötürü Firav
altýn bir kolyeyle ödüllendirilen yýrtýcý hayvan, üç yüz kilodan daha aðýr çekiyordu. Baþý
luðu dört metreydi. Baþýnýn üstünü, yanaklarýný, boynunu ve omuzlarý ile göðsünün bir bölüm
esi aslana ayrý bir görkem kazandýrýyordu. Vücudunun geri kalan bölümündeki kýsa tüyler açý
de ve pýrýl pýrýldý.
Yirmi kilometre çapýnda bir bölgede 'Katil'in öfkesi duyuldu ve herkes bu öfkenin Kadeþ zaf
rinden beri Büyük Ramses diye anýlan Firavun'un öfkesi olduðunu anladý.
Ramses, itibarýna ve yiðitliðine raðmen, üstünlüðünü Anadolu barbarlarýna kabul ettirmeyi b
na atfedilen bu büyüklük, inanýlabilir gerçekliðe sahip miydi?
Mýsýr ordusu, çarpýþma sýrasýnda herkesi hayal kýrýklýðýna uðratmýþtý. Korkak ve yeteneksiz
kendilerinden emin binlerce düþman askeri karþýsýnda tek baþýna býrakmýþtý. Ama ýþýðýn içi
oðlunun yakarýþýný duymuþ ve Firavun'un kollarýna doðaüstü bir güç vermiþti.
Rarnses, hükümdarlýðýnýn fýrtýnalý geçen ilk beþ yýlý sonunda Kadeþ'te elde ettiði zaferle
n artýk uzun süre baþ-kaldýramayacaklarýný ve Yakýn-Doðu'nun bir barýþ dönemine gireceðini
Güçlü Boða, Kutsal Yasa'nýn Sevgilisi, Mýsýr'ýn Koruyucusu, Iþýðýn Oðlu unvanlarým taþýyan
eksel korumasý altýnda olan Kenan Ülkesi ve Güney Suriye'de patlamak üzere olan bir ayakla
nma ile kaný karþýya kaldýðý þu anda, kendisine verilen bu unvanlara layýk olabilecek miydi
itler savaþtan vazgeçmedikleri gibi, ezelden beri Delta'nýn zengin toprak-
8
CHRISTIAN JACQ
larýna göz diken yaðmacý ve katil Bedevilerle ittifak kurarak geniþ bir alanda saldýrýya ha
nýyorlardý.
Râ ordusunun komutam olan general, Kral'a sokuldu:
"Majeste... Durum sandýðýnýzdan da tehlikeli. Bu her zamanki gibi basit bir baþkaldýrý deði
f erlerinin elde ettikleri bilgilere göre bütün Kenan Ülkesi bize karþý ayaklanmýþ. Bu ilk
i aþsak bile peþinden bir ikincisi, bir üçüncüsü gelecek ve sonra.
"Ve sen ülkene sað salim dönememekten korkuyorsun, deðil mi?"
"Kayýplarýmýz çok aðýr olacak Majeste ve adamlarýmýz bir hiç uðruna ölmek istemiyorlar."
"Mýsýr'ýn esenliði yeterli bir neden deðil mi?"
"Demek istediðim o deðildi..."
"Ama aklýndan geçen buydu general! Demek ki Kadeþ'te aldýðýmýz ders iþe yaramamýþ. Hayatlar
için kaçarken aslýnda ölümlerine doðru koþan korkaklarýn ortasýnda kalmaya mý mahkûm edild
"Benim ve öteki generallerin itaatinde hiçbir eksiklik yoktur Majeste, biz sadece si
zi uyarmak istedik."
"Ýstihbarat örgütümüz, Aþa hakkýnda bir bilgi elde etti mi?"
"Maalesef hayýr Majeste."
Ramses'in çocukluk arkadaþý ve Dýþiþleri Bakaný Aþa, Amurru0' prensini ziyareti sýrasýnda t
mi görmüþtü, öldürülmüþ müydü, yoksa onu ellerinde tutanlar bu diplomatýn deðiþ tokuþ deðe
urmuþlar mýydý?
Ramses haberi alýr almaz, Kadeþ þokunu yeni atlatmýþ olan birliklerini hemen seferber etmiþ
i. Aþa'yý kurtarmak için, Mýsýr'ýn düþmaný olan bölgelerden geçmesi gerekiyordu. Yerel pren
an baðlýlýk andýna yine uymamýþlar ve bir avuç maden parçasý ve boþ vaatler karþýlýðýnda ke
satmýþlardý. Firavunlarýn ülkesini ele geçirmeyi ve Mýsýr'ýn bitmez tükenmez zenginlikleri
rlanmayý kim düþlemezdi?
Büyük Ramses'i Mýsýr'da bekleyen pek çok proje vardý. Teb'deki 'milyonlarca yýlýn tapýnaðý'
Karnak, Luksor, Krallar
(1) Þimdiki Lübnan
RAMSES: EBU SÎMBEL'IN KRALÝÇESÝ 9
Vadisi'ndeki ebedi konutu ile çok sevgili eþi Nefertari'ye adadýðý Ebu Simbel tapmaðýnýn in
rdu... Ama o, þimdi burada, Kenan Ülkesi'nin sýnýrýnda, bir tepenin doruðunda, düþman kales
lemekteydi.
"Majeste, çekinmesem..."
"Cesur ol general!"
"Orduyla buraya kadar gelerek yaptýðýnýz güç gösterisi yeterince etkili olacaktýr... impara
uvatallis'in verdiðiniz bu mesajý alacaðýna ve Aþa'yý serbest býrakacaðýna inanýyorum."
Hitit Ýmparatoru Muvatallis diktatörlüðün güce dayandýðýný bilen, hýrslý ve kurnaz bir adam
koalisyonun baþýna geçerek Mýsýr'ý fethetmek için yaptýðý giriþim baþarýsýzlýða uðramýþtý,
iðer baþkaldýranlarý bir araya getirerek yeniden saldýrýya geçmiþti.
Sadece Muvatallis veya Ramses'in ölümü, sonucu birçok ülke halkýnýn geleceðini etkileyecek
a son verecekti. Þayet Mýsýr yenilecek olursa Hitit askeri gücü, firavunlarýn ilki olan Me-
es'ten bugüne dek geliþtirilen bin yýllýk uygarlýðý yýkacak ve zalim diktatörlüðünü zorla k
i.
Ramses bir an Musa'yý düþündü. Bir cinayet iþledikten sonra Mýsýr'ý terk eden bu çocukluk a
e saklanýyordu? Bütün araþtýrmalar sonuçsuz kalmýþtý. Bazýlarý, Delta'daki yeni baþkent Pi-
týnda büyük katkýsý olan bu Yahudiyi çöl kumlarýnýn yutmuþ olabileceðini ileri sürüyordu. Y
cýlara mý katýlmýþtý? Hayýr, o asla düþman olamazdý.
"Majeste... Majeste, beni dinliyor musunuz?"
Ramses, sadece rahatýný düþünen, iyi beslenmiþ, korkak generalin yüzüne bakýnca, yeryüzünde
t ettiði kiþi olan, aðabeyi Þenar'ýn yüzünü görür gibi oldu. Bu sefil adam, Mýsýr tahtýný e
a Hititlerle ittifak yapmýþtý. Memfis'teki büyük hapisaneden Karge vahasýna sürgüne giderke
ir kum fýrtýnasýndan yararlanan Þenar ortadan kaybolmuþtu. Ramses, ne pahasýna olursa olsun
kendisine zarar vermek için yanýp tutuþan Þenar'ýn, hâlâ hayatta olduðuna inanýyordu.
"Savaþmak için birliklerini topla general."
General, süklüm püklüm bir þekilde hemen oradan uzaklaþtý.
Ramses þu anda Nefertari, oðlu ve kýzýyla birlikte sarayýnýn bah-
10 CHRISTIANJACQ
çesinin verdiði huzurun zevkine varmayý, silah seslerinden uzakta her günün mutluluðunun ta
rmayý ne kadar çok isterdi! Ama, tapýnaklarý gözlerini kýrpmadan yýkýp bütün yasalarý çiðne
m sürülerinin sel gibi akýþýndan ülkesini korumak zorundaydý. Bu görev, onun kiþisel arzula
a ötesindeydi. Kendini, ailesini düþünmeye hakký yoktu, hayatý pahasýna da olsa kötülüðü ön
rdu.
Ramses, Kenan Ülkesi'ne giden yolun baþýndaki kaleye baktý. Altý metre yüksekliðindeki, dik
varlar önemli bir garnizonu koruyordu. Mazgallarda okçular vardý. Kalenin çevresindeki h
endekler, saldýrý anýnda duvarlara merdiven dayayacak olan askerlerin ayaklarýný kesmesi iç
n, sivri çanak çömlek parçalarýyla doldurulmuþtu.
Denizden esen rüzgâr, güneþin altýnda cayýr cayýr yanan iki tepenin arasýna yýðýlmýþ olan M
nletiyordu. Oraya kadar zor þartlarda yürüyerek gelmiþler, kýsa molalar verip derme çatma k
mplar kurmuþlardý. Sadece iyi maaþ alan paralý askerler düþmanla savaþmaya hazýrdý. Askere
an gençler ise ne zaman biteceði belli olmayan böyle bir sefere çýkmanýn huzursuzluðunu yaþ
, korkunç çarpýþmalarda yok olup gitmekten korkuyorlardý. Her biri Firavun'un, sonu felake
tle bitecek olan bir serüvene atýlmak yerine, kuzeydoðu sýnýrýný güçlendirmekle yetineceðin
u.
Daha geçenlerde Kenan Ülkesi'nin baþkenti olan Gazze'nin valisi, zalimlikleri efsaneleþm
iþ olan Hititlerle hiçbir zaman dostluk kurmayacaðýna yemin ederek harika bir þölen vermiþt
Bugün yirmi yedi yaþýnda olduðu halde olgunlaþan ve insanlarýn sýrlarýný anlamaya baþlayan
bu ikiyüzlü adamýn ihaneti hiç þaþýrtmamýþtý.
Sabýrsýzlanan aslan bir kez daha kükredi.
'Katil', Ramses'in Nubye steplerinde can çekiþirken bulduðu günden bu yana çok deðiþmiþti.
an tarafýndan ýþýnlan bu küçük aslan yavrusunun yaþama þansý hemen hemen hiç yoktu. Bu vahþ
mses arasýnda birden derin ve esrarlý bir sevgi doðmuþtu. Ramses'in çocukluk ve üniversite
rkadaþý olan Setau, zehirler konusunda uzmandý. Onun yaptýðý ilaç ve aslan yavrusunun akýl
direnci, bu felaketi atlatmasýný ve korkunç güce sa-
RAMSES: EBU SlMBEL'ÝN KRALÝÇESÝ 11
hip eriþkin bir aslan olmasýný saðlamýþtý. Kral, 'Katil'den daha iyi bir yakýn koruma düþün
Ramses, 'Katil'in yelesini okþadý, ama bu, yýrtýcý hayvaný yatýþtýrmadý.
Ýçleri ilaç þiþeleriyle dolu birçok cebi olan antilop derisinden yapýlmýþ bir tunik giyen S
epenin yamacýna týrmanýyordu. Kýsa boylu, dört köþe kafalý, siyah saçlý, týraþý ihmale uðra
anlara ve akreplere karþý büyük bir tutkusu vardý. Onlarýn zehirleriyle çok etkili ilaçlar
r ve göründüðü zaman askerlerin yüreðini hoplatan güzel karýsý Nubyeli Lotus'la birlikte, b
nmadan araþtýrmalarým sürdürüyordu.
Ramses, ordunun saðlýk hizmetini bu karý kocaya emanet etmiþti. Setau ile Lotus, Kral'ýn h
er seferine, savaþtan hoþlandýklarý için deðil, yeni yeni sürüngenler ve akrepler bulmak ve
lýlarý tedavi etmek için katýlmýþlardý. Ayrýca Setau, dostu Ramses'e, bir felaket anýnda ki
kendisi kadar yararlý olamayacaðýný düþünüyordu.
"Birliklerin morali pek iyi deðil," dedi.
Ramses de Setau'nun düþüncesine katýldý:
"Generaller geri çekilmemizi arzu ediyorlar."
"Askerlerinin Kadeþ'teki tutumlarýný gördükten sonra ne umabilirsin? Bir bozgun anýnda heme
kaçmakta eþsizler. Her zaman olduðu gibi sen kararým tek baþýna vereceksin."
"Hayýr Setau, bu karan yalnýz vermeyeceðim. Güneþ, rüzgâr, aslanýmýn sezgileri ve bu toprað
a yardýmcý olacak... Onlar yalan söylemez. Bana düþen onlarýn vermek istediði mesajý anlama
"Bundan daha iyi bir savaþ konseyi olamaz."
"Sen yýlanlarýnla konuþtun mu?"
"Onlarýn da gaipten verecekleri haberler var. Evet, onlara sorular sordum ve bana
yanýtlarýný verdiler: 'Geri adým atma.' 'Katil' neden bu kadar sinirli?"
"Kaleyle bizim aramýzda duran soldaki meþe ormanýndan tedirgin oldu."
Setau aðzýndaki kamýþ sapýný çiðnerken ormana baktý.
"Haklýsýn, kuþkulu bir durum, Kadeþ'te olduðu gibi yine bir tuzak mý kurdular?"
12 CHRISTIAN JACQ
"O zaman hazýrladýklarý tuzak öyle baþarýlý olmuþtu ki Hititli stratejistler bu seferkinin
kili olacaðýný umarak yeni bir tuzak hazýrlamýþlardýr. Biz saldýrýya geçtiðimiz zaman, haml
enecek ve bu sýrada kaledeki okçular bizi rahatça kýrýp geçirecekler."
Ramses'in seyisi Menna, Kral'ýn önünde eðildi.
"Arabanýz hazýr Majeste."
Hükümdar, Teb'deki Zafer ile Tanrýça Mut Hoþnuttur adlý atlarýný uzun uzun okþadý. Kadeþ'te
ybedileceði anda ona ihanet etmeyen sadece aslan ve bu iki at olmuþtu.
Ramses, seyisinin, generallerin ve seçkin savaþ arabalarý alayýnýn kuþkulu bakýþlarý altýnd
eri kavradý.
Menna endiþesini belirterek:
"Majeste," dedi, "gitmeyin..."
Kral:
"Kalenin açýðýndan geçip doðruca meþe ormanýnýn üzerine saldýralým," diye emretti.
"Majeste... çelik yeleðinizi unuttunuz! Majeste!"
Seyis elindeki metal parçacýklarla örtülü zýrhlý yeleði havada sallayarak, düþmana doðru te
Ramses'in ardýndan boþuna koþtu.
2
Olanca hýzýyla ileri atýlan Büyük Ramses, arabasýnýn üzerinde ayakta duruyor ve insandan ço
tanrýya benziyordu. Uzun boyu, açýk ve geniþ alný, kafasýyla gayet iyi uyum saðlayan mavi t
kaþlarýnýn belirgin kemeri, þahininkileri andýran delici bakýþlarý, uzun, ince ve kemerli b
zarif kulaklarý, güçlü çenesi, etli dudaklarý ile gücün somut örneðini oluþturuyordu.
Meþe ormanýnýn içine saklanmýþ olan Bedeviler Ramses'in yaklaþtýðýný görünce saklandýklarý
larýný gerdi, bazýlarý da mýzraklarýný kaldýrdý.
Kadeþ'te olduðu gibi, Kral delice esen bir rüzgârdan daha hýzlý, uzun mesafeleri bir anda k
tedebilen bir çakaldan daha çevikti. Keskin boynuzlu bir boða gibi, üzerine ilk gelenler
i ezdi ve âsilerin göðüslerini delen oklarý art arda savurdu.
Hükümdar'ýn saldýrýsýndan ölmeden kurtulmayý baþaran Bedevi komandolarýnýn komutaný, bir di
arak, Ramses'i sýrtýndan vurmak için hançerini fýrlatmaya hazýrlandý.
'Katil'in hamlesi düþmanlarýn þaþkýnlýktan donup kalmalarýna neden oldu. Boyunun uzun ve vü
iri olmasýna raðmen aslan sanki uçuyordu. Bütün týrnaklarý dýþarý çýkmýþ bir halde Bedevi
diþlerini kafasýna geçirerek çenesini kapattý.
Bu dehþet sahnesi öylesine etkili oldu ki, yardýma koþan iki Bedeviyi de parçalayan bu yýrt
ayvandan kurtulmak için savaþçýlarýn birçoðu silahlarýný atýp kaçtýlar.
Arkalarýndan yüzlerce piyade erinin geldiði Mýsýr savaþ arabalarý Ramses'e ulaþtý ve hâlâ d
ayýdaki düþman askerini yok etmekte zorlanmadý.
Sakinleþen 'Katil', kana bulanmýþ ayaklarýný yaladý ve efendisine yumuþak bakýþlarla baktý.
n bakýþlarýnda gördüðü minnettarlýk ifadesi üzerine keyifle kükredi. Aslan dikkatle etrafýn
s'in arabasýnýn sað tekerinin yanýna uzandý.
14 CHRISTIAN JACQ
Râ ordusunun komutam general:
"Bu, büyük bir zafer Majeste!" dedi.
"Bir felaketi önledik. Peki neden hiçbir keþif eri bu ormanda düþmanýn saklandýðýný öðrenem
"Biz... Biz burasý önemsizdir diyerek ihmal ettik."
"Benim generallerime askerlik sanatýný bir aslanýn mý öðretmesi gerekiyor?"
"Majesteleri herhalde kaleye saldýrý için savaþ konseyini toplamayý arzu ediyordur..."
"Hemen saldýrýya geçiyoruz."
'Katil', Firavun'un ses tonundan ateþkesin sona erdiðini anladý. Ramses, birbirlerine
destek olmak için bakýþan iki atýnýn saðrýlarýný okþadý.
"Majeste, Majeste... Yalvarýrým!"
Nefes nefese gelen Menna Kral'a çelik yeleðini uzattý. Ramses, kollarý bol keten gömleðinin
zarafetini bozmayan çelik yeleði giymeyi kabul etti. Hükümdar'ýn bileklerinde, altýn ve lac
vert taþýndan yapýlmýþ iki bilezik vardý. Bileziklerin ortasýnda yer alan ve Kralla Kraliçe
simgesi olan iki yaban ördeði baþý, göðün esrarýna doðru uçan iki göçmen kuþu andýrýyordu.
afýna doðru yapacaðý bu büyük yolculuktan önce bir daha Ne-fertari'yi görebilecek miydi?
Teb'deki Zafer ile Tanrýça Mut Hoþnuttur sabýrsýzlýktan yerlerinde duramýyorlardý. Baþlarýn
avi ve kýrmýzý tüylerden oluþan bir sorguç, sýrtlarýnda kýrmýzý mavi renkli koruyucu eyer t
tlar kaleye doðru fýrlamak için acele ediyordu.
Piyadeler, Kadeþ zaferinden sonra kendiliðinden ortaya çýkan ve sözleri yüreklerdeki korkuy
dindiren bir þarkýyý hep bir aðýzdan söylüyordu: "Ramses'in kollarý güçlü, kalbi yiðittir.
lmayan bir okçu, kendi askerleri için bir siper, düþmanlarýný yakan bir alevdir."
Endiþeli olan Menna, Kral'ýn iki sadaðýna oklarý yerleþtirdi.
"Oklarý inceledin mi?"
"Evet Majeste. Hepsi de hafif ve saðlam. Sadece siz düþman okçularýna ulaþabilirsiniz."
"Dalkavukluðun aðýr bir suç olduðunu bilmiyor musun?"
RAMSES: EBU SÝMBEL'ÎN KRALÝÇESÝ 15
"Hayýr, ama çok korkuyorum! Siz olmasaydýnýz bu barbarlar bizi yok etmezler miydi?"
"Atlarýmýn yemini hazýrla. Döndüðümüz zaman acýkmýþ olacaklar."
Mýsýr savaþ arabalarý kaleye yaklaþýr yaklaþmaz Kenanlýlarýn ve müttefikleri Bedevilerin fý
ar, atlarýn ayaklarýnýn önünde topraða saplandý. Atlar kiþnedi, bazýlarý þaha kalktý, ama K
li, seçkin birliðinin paniðe kapýlmasýný önledi.
"Yaylarýnýzý gerin," diye emretti. "Benim iþaretimi bekleyin."
Pi-Ramses'teki silah fabrikasýnda, gövdeleri akasya aðacýndan ve kiriþleri öküz sinirinden
an çok sayýda yay imal edilmiþti. Özenli araþtýrmalar sonucunda bu yaylarýn eðimi, okun hav
arabolik bir rota izleyip iki yüz metreden uzaktaki bir hedefi isabetle vurmasýný saðlay
acak bir nitelik kazanmýþtý. Bu atýþ tekniði, düþmanlarýn, mazgallarýn arkasýna saklansalar
labilmelerini mümkün kýlýyordu.
Ramses gök gürültüsünü andýran bir sesle:
"Haydi!" diye haykýrdý.
Oklarýn çoðu hedefine isabet etti. Baþýndan, gözünden ya da boðazýndan vurulan çok sayýda d
ansýz yere yýkýldý ya da aðýr þekilde yaralandý.
Onlarýn yerini alanlar da ayný akýbete uðradý.
Ramses, piyadelerinin düþman oklarýna hedef olmayacaklarýna emin olunca, kalenin ahþap kapý
a doðru saldýrmalarýný ve balta darbeleriyle kapýyý kýrmalarýný emretti onlara. Mýsýr savaþ
ye daha yaklaþtý. Firavun'un okçularý, artýk daha iyi niþan alabiliyor ve her türlü direnci
ardý. Hendekleri dolduran keskin çanak çömlek parçalarýnýn düþman savunmasýna hiçbir yararý
duvarlara merdiven dayatmayacak, kaleye ana kapýdan girecekti.
Kenanlý askerler kapýnýn arkasýna yýðýldýlar, ama Mýsýrlýlarýn kapýyý kýrmalarým engelleyem
oldu. Firavun'un piyadeleri ölen askerlerin üzerine týrmandýlar ve bir dalga halinde kal
enin içine girdiler.
Kale içindekiler yavaþ yavaþ geri çekiliyorlar, kana bulanmýþ büyük eþarplarý ve püsküllü e
bir bir yere yýkýlýyorlardý.
16
CHRISTIANJACQ
Mýsýrlýlarýn kýlýçlarý miðferleri deldi, kemikleri kýrdý, böðürleri ve omuzlarý biçti, kasl
Bir süre sonra ortalýða korkunç bir sessizlik hâkim oldu. Kaledeki kadýnlar, orta avlunun b
r kenarýnda toplanmýþ olan sað kalan askerlerin hayatlarýný baðýþlamalarý için Mýsýrlýlar'a
Ramses'in arabasý ele geçirilen kaleden içeri girdi.
Kral:
"Buranýn komutaný kim?" diye sordu.
Sol kolu kesik, elli yaþlarýnda bir adam, yenilen Kenanlý askerlerden oluþan sefil toplu
luðun içinden çýktý.
"Ben en yaþlý askerim... Bütün üstlerim öldü. iki Ülke'nin efendisinden bizi baðýþlamasýný
"Sözünde durmayan insanlar nasýl baðýþlanýr?"
"Hiç deðilse Firavun bize çabuk bir ölümü layýk görsün."
"iþte benim kararlarým: Kenan Ülkesi'nin, yani senin eyaletinin aðaçlarý kesilecek ve bu ke
esteler Mýsýr'a taþýnacak. Tutsaklar, kadýnlar ve çocuklar koruyucularýn gözetiminde Delta'
cek ve kamu yararýna iþlerde çalýþtýrýlacaklar. Kenan Ülkesi'nin sürüleri ve atlarý bizim o
lan askerlere gelince, onlar benim orduma girecek ve bundan sonra benim emrimde
savaþacaklar.
Hayatlarýnýn kurtulduðunu gören Kenanlýlar yerlere kapandýlar.
Setau'nun morali yerindeydi. Aðýr yaralýlarýn sayýsý pek fazla deðildi ve kanamalarý durdur
n ellerinde yeteri kadar taze et ve ballý pansuman vardý. Lotus'un becerikli elleri
yaralarý yapýþtýrýcý bantla çaprazlama kapatýyor, güzel Nubyeli'nin gülümsemesi yaralýlarýn
ordu. Sedyecilerin sahra hastanesine getirdikleri hastalar, Mýsýr'a geri gönderilmeden
önce merhem, pomat ve sývý ilaçlarla tedavi ediliyorlardý.
Ramses, ülkelerini savunmak için yaralanan askerlerle konuþtuktan sonra üst rütbeli subayl
arý çaðýrarak, Bedevilerin yardýmý ile . Hititlerin kontrolü altýna giren kaleleri teker te
le geçirmek için kuzeye doðru yollarýna devam edecekleri kararýný bildirdi.
Firavun'un coþkusu ötekilere de geçmiþti. Yüreklerini saran korku kaybolmuþ, Kral'm verdiði
r gece ve bir günlük dinlenme herkesin hoþuna gitmiþti. Ramses, akþam yemeðini Setau ve Lo-
us'la birlikte yedi.
RAMSES: EBU SÎMBEL'IN KRALÝÇESÝ
17
Setau:
"Nereye kadar gitmeyi düþünüyorsun?" diye sordu.
"En az Kuzey Suriye'ye kadar."
"Kadeþ'e... kadar mý?"
"Bakalým, göreceðiz."
Lotus araya girdi:
"Þayet sefer çok uzun sürecek olursa, ilaçsýz kalýrýz."
"Hititlerin tepkisi çabuk oldu. Bizimkinin onlarýnkinden de çabuk olmasý gerekiyor."
"Bu savaþ bir gün bitecek mi?"
"Evet Lotus, düþmanýn tümden bozguna uðradýðý gün bitecek."
Setau, homurdanarak:
"Politikadan söz etmekten nefret ederim," dedi. "Gel þekerim, birkaç yýlan bulmak için çýkm
n önce seviþelim. Ýçimden bir ses, bu gecenin yýlan yakalama açýsýndan çok uygun olduðunu s
Ramses, ordugâhýn ortasýnda kendi çadýrýnýn yanýna kurulan küçük tapýnakta sabah ayinini ya
in tapmaklarýnýn yanýnda bu küçücük tapýnak çok gösteriþsiz kalýyordu, ama Iþýðýn Oðlu'nun
duyduðu coþkuda hiçbir eksilme yoktu. Babasý tanrý Amon gerçek biçimini insanlara göstermi
hiçbir zaman gözle görünebilir bir biçim almýyordu, ama görünmeyen varlýðýný herkes hissedi
Hükümdar tam tapmaktan çýkarken bir askerin bir antilopu tutmaya çalýþtýðýný ve hayvaný eng
landýðýný gördü.
Uzun saçlarý, renkli tuniði, sakalý ve fýldýr fýldýr dönen gözleri olan bu adam aslýnda alý
kerine hiç benzemiyordu. Üstelik, nasýl olmuþtu da bu vahþi hayvan garnizona girip Kral çad
yakýnýna kadar sokulmayý baþarabilmiþti?
Kral'ýn daha fazla soru soracak zamaný olmadý. Bedevinin serbest býraktýðý antilop, sivri b
uzlarýyla silahsýz Hükümdar'in karnýna doðru fýrladý.
Birdenbire antilopun sol tarafýnda beliren 'Katil', týrnaklarýný hayvanýn ensesine geçirdi.
Anýnda ölen antilop aslanýn altýna yýðýldý.
Þaþkýnlýktan donup kalan Bedevi tuniðinin içinden bir hançer
18
CHRISTIAN JACQ
çýkardý, ama kullanmaya zaman bulamadý. Önce sýrtýnda dayanýlmaz bir acý duydu, gözlerinin
i sis tabakasý oluþtu ve hançeri elinden düþtü. Kürek kemiklerinin arasýna saplanan bir mýz
n Bedevi baþý önde yere yýðýldý.
Sakin ve güler yüzlü Lotus, þaþýrtýcý bir beceriklilikle Kral'ý kurtarmýþtý. Güzel Nubyeli
"Saðol Lotus."
Birçok asker gibi Setau da çadýrýndan çýktý, avýný parçalayan aslaný ve yerde cansýz yatan
e yapacaðým bilemez durumda olan seyis Menna, Ramses'in ayaklarýna kapandý.
"Çok üzgünüm Majeste! Bu caniyi ordugâha sokan nöbetçilerin kim olduðunu ortaya çýkaracaðým
aðýr biçimde cezalandýracaðýma dair söz veriyorum."
"Borucularý topla ve onlara hareket borusu çalmalarýný emret."
3
Giderek öfkelenen ve kendini suçlayan Aþa, hapsedildiði sarayýn birinci kat penceresinden
denizi seyrederek günlerini geçiriyordu. Nasýl olmuþtu da o, Mýsýr istihbarat örgütünün baþ
'in Dýþiþleri Bakaný olduðu halde, Amurru eyaletinde onu bekleyen bu tuzaða düþmüþtü?
Zengin ve soylu bir ailenin biricik oðlu olan Aþa, Memfis üniversitesinde Ramses'le bi
rlikte ayný baþarýlý öðrenimi yapmýþtý. Bu genç diplomat kibar, zarif, kadýnlara düþkün old
afýndan da sevilen bir adamdý, ince yüzü, zarif ve biçimli elleri, zekâ fýþkýran gözleri ve
ci bir sesi olan Aþa, giyimine ve modaya çok düþkündü. Ama tüm bu zarafet, arkasýnda bir ey
damýný ve yüksek düzeyde bir diplomatý saklýyordu. Aþa, birçok yabancý dili konuþuyordu ve
liði altýndaki devletlerle, Hitit imparatorluðu konusunda uzmandý.
Hitit yayýlmasýný kesin olarak durdurmuþ görünen Kadeþ zaferinden sonra Aþa, Hermon daðýnýn
kenti Þam'ýn doðusunda Akdeniz boyunca uzanan Amurru eyaletine olabildiðince çabuk gitmes
inin uygun olacaðýný düþünmüþtü. Genç diplomat bu eyalette, Hititlerin Filistin'e ve Delta'
tlerine doðru ilerleme giriþimlerine karþý koyacak seçkin komando birliklerinin ba-rýndýrýl
arý, tahkim edilmiþ bir askeri üs yapmayý arzuluyordu.
Çýkar düþkünü olan Amurru prensi Benteþina'ya verilmek üzere armaðanlar yüklü bir gemiyle B
en Mýsýr Dýþiþleri Bakaný, bölgeyi ele geçiren Hitit Imparatoru'nun kardeþi Hattuþil tarafý
aðýný aklýnýn ucundan bile geçirmemiþti.
Aþa, hasmýnýn gücünü kýsa sürede fark etti. Hattuþil kýsa boylu, sýska bir adam görünümünde
hileci ve korkunç bir düþmandý. Firavun'un ordusunu tuzaða düþürmek amacýyla, tutsak aldýðý
resmi bir mektup yazmasý için zorlamýþtý ama Aþa, mektuba eklediði gizli bir uyarý mesajý
de Firavun'un kuþkusunu uyandýrmýþ olmayý umut ediyordu.
20 CHRISTIAN JACQ
Ramses ne yapacaktý? Devletin çýkarlarý gereði, arkadaþýný düþman elinde býrakýp kuzeye doð
di. Aþa, Ram-ses'in ne tür bir tehlikeyle karþý karþýya olursa olsun, bütün gücüyle Hititle
kta hiç tereddüt etmeyeceðinden emindi. Aþa'nýn tek þansý, Mýsýr diplomasisinin þefi olarak
takas deðerine sahip olmasýydý. Benteþina Aþa'yý, oldukça yüklü deðerli maden karþýlýðýnda
tiyordu.
Gerçekten hayatta kalmak için çok zayýf bir þanstý bu, ama Aþa'nýn bundan baþka umudu yoktu
sizlik onu öfkelendiriyordu. Her zaman inisiyatifi elinde bulundurmaya alýþtýðýndan, burada
eli kolu baðlý beklemek ona dayanýlmaz geliyordu. Þu ya da bu yolla harekete geçmesi gerek
iyordu. Belki de Ramses Aþa'nýn öldüðünü düþünmüþ, belki de birliklerini yeni silahlarla do
büyük çapta bir saldýrýya giriþmiþti.
Aþa düþündükçe kendi baþýnýn çaresine bakmanýn daha doðru olacaðýný görüyordu.
Bir hizmetkâr her gün olduðu gibi zengin bir yemek tepsisi getirdi. Saray idaresi Aþa'ya
seçkin bir konuk gibi davrandýðýndan, bu konuda hiç þikâyetçi deðildi.
Aþa kýzarmýþ sýðýr etini yerken, prensin ayak sesini duydu.
Sýk siyah býyýklý, elli yaþlarýnda, yað tulumunu andýran Amurru prensi Benteþina:
"Mýsýrlý büyük dostumuz kendini nasýl hissediyor?" diye sordu.
"Ziyaretin beni onurlandýrýyor."
"Ramses'in diplomasi þefi ile bir bardak þarap içmek isterim."
"Neden Hattuþil seninle birlikte deðil?"
"Hititli büyük dostumuzun baþka bir yerde iþi var."
"insanýn büyük dostlarýnýn olmasý ne güzel þey... Hattuþil'i ne zaman göreceðim?"
"Bilmiyorum."
"Demek Kenan Ülkesi Hititlerin üssü oldu?"
"Zaman deðiþiyor aziz dostum Aþa."
"Ramses'in öfkesinden korkmuyor musun?"
"Firavun ile prensliðimin arasýnda bundan böyle aþýlamaz surlar yükselecek."
"Yani Kenan Ülkesi tümüyle Hitit kontrolü altýnda mý olacak?"
"Bana daha fazlasýný sorma... Yüklü bir ödeme karþýlýðýnda de-
RAMSES: EBU SÝMBEL'ÝN KRALÝÇESÝ 21
ðerli varlýðýný pazarlýk konusu edeceðimi bil. Deðiþim sýrasýnda can sýkýcý bir þey olmayac
Benteþina'nýn sýrýtmasýndan, istediði fidyeyi alýr almaz bir punduna getirip Aþa'yý ortadan
yý ve böylece Amurru'da duyduklarýný ve gördüklerini anlatmasýný önlemeyi düþündüðü belliyd
"Tuttuðun tarafýn güçlü olduðundan emin misin?"
"Elbette dostum Aþa! Gerçeði söylemek gerekirse Hititler güçlü olduklarýný kabul ettirdiler
onra Ramses'in ülkeyi rahatça yönetmesini engelleyen bazý güçlükler var... Ya bir komplo ya
r askeri bozgun ya da her ikisi birden onun ölümüne ve yerine daha uysal bir hükümdarýn geç
ine neden olacak."
"Sen Mýsýr'ý hiç de iyi tanýmýyorsun Benteþina, hele Ramses'i hiç tanýmýyorsun."
"Bilakis, insanlarý deðerlendirmede üstüme yoktur. Kadeþ'te geri çekilmesine raðmen zafere
cak olan Hitit Ýmparatoru Mu-vatallis'tir."
"Oldukça tehlikeli bir bahse giriyorsun."
"Þarabý, kadýnlarý ve altýný severim, ama ben kumarbaz deðilim. Hititlerin kanýnda savaþ va
ise yok."
Benteþina yavaþ yavaþ ellerini ovuþturdu.
"Deðiþ tokuþ sýrasýnda can sýkýcý bir kazaya kurban gitmek istemiyorsan aziz dostum Aþa, ta
rmeyi ciddi olarak düþünmelisin. Ramses'e sahte haberler verebilirsin... Bu durumda bi
r zafer kazandýktan sonra ödüllendirilirsin."
"Benden, Mýsýr diplomasisinin þefi olarak ihanet etmemi istiyorsun!"
"Neyin doðru olacaðýný koþullar belirler. Ben de daha önce Fira-vun'a sadýk kalacaðýma dair
etmiþtim..."
"Yalnýzlýk, düþünmemi engelliyor."
"ister misin... Bir kadýn göndereyim mi?"
"Kibar, kültürlü, çok anlayýþlý bir kadýn..."
Benteþina þarap kadehini sonuna kadar içti ve elinin tersiyle nemli dudaklarýný sildi.
"Senin saðlýklý düþünmeni saðlamak için hangi fedâkârlýða razý olmam ki!"
22 CHRISTIAN JACQ
Gece olmuþtu. Ýki yað lambasý Aþa'nýn odasýný aydýnlatýyordu. Aþa kýsa bir peþtamal giymiþ,
Kafasýna bir düþünce takýlmýþtý: Hattuþil Amurru'dan ayrýlmýþtý. Bu ayrýlýþ, Hitiderin Fili
ine yayýldýðý haberiyle uyuþmuyordu. Þayet Anadolu savaþçýlarýnýn ilerlemesi anlatýldýðý ka
l'in, durumu daha iyi kontrol edebileceði Amurru üssünü terk etmemesi gerekmez miydi? Mu
va-tallis'in kardeþi daha güneye inme tehlikesini göze almayacaðýna göre, muhtemelen ülkesi
dönmüþtü, ama neden?
"Efendim..."
Bu titrek ses Aþa'yý rahatsýz etti. Doðruldu ve yarý karanlýkta kýsa bir tunik giymiþ, saçl
aklarý çýplak, genç bir kadýn gördü.
"Beni Prens Benteþina gönderdi... Bana emir verdi... Ýstedi-
£-;
"Yanýma otur."
Kýz çekingen çekingen oturdu.
Yirmi yaþlarýnda sarýþýn bir kýzdý bu, güzel vücudu istek uyandýrýcýydý. Aþa kýzýn omzunu o
"Evli misin?"
"Evet efendim, ama prens bana kocamýn haberi olmayacaðýna dair söz verdi."
"Kocanýn mesleði ne?"
"Gümrük memuru."
"Senin bir iþin var mý?"
"Merkez postanesinde mektuplarý bölümlere ayýrýyorum."
Aþa genç kadýnýn tuniðinin askýsýný indirdi, boynunu öptü, sonra kadýný yataðýn üzerine yat
"Kenan Ülkesi'nin baþkentinden haberler alýyor musun?"
"Bir iki haber aldým... Ama onlardan söz etmeye hakkým yok."
"Burada çok Hititli savaþçý var mý?"
"Bu konuda konuþamam."
"Kocaný seviyor musun?"
"Evet efendim, evet!..."
"Benimle seviþmek seni tiksindiriyor mu?"
Kadýn baþýný yana çevirdi.
"Sorularýma yanýt verirsen, sana dokunmam."
RAMSES: EBU SÝMBEL'ÝN KRALÝÇESÝ 23
Gözleri umutla dolan kadýn Mýsýrlýya baktý.
"Sözünüze güvenebilir miyim?"
"Amurru eyaletinin bütün tanrýlarý þahit olsun ki sözümde duracaðým."
"Buradaki Hititlerin sayýsý çok deðil. Sadece, askerlerimizi eðiten küçük bir eðitmen grubu
"HatLuþil gitti mi?"
"Evet efendim."
"Nereye gitti."
"Bilmiyorum."
"Kenan Ülkesi'ndeki durum nasýl?"
"Belirsiz."
"Eyalet Hitit kontrolünde deðil mi?"
"Birbiriyle çeliþkili dedikodular dolaþýyor. Kimilerine göre Firavun Kenan Ülkesi'nin baþke
Gazze'yi ele geçirmiþ ve saldýrý sýrasýnda eyalet valisi öldürülmüþ."
Aþa, yeniden doðuyormuþçasýna göðsünü yeni bir soluðun doldurduðunu hissetti. Ramses sadece
ini çözmekle kalmamýþ, Hititlerin savaþ düzenine girmelerini engelleyecek bir saldýrýya da
iþte bu nedenle Hattuþil durumu Imparator'a bildirmek için gitmiþti.
"Üzgünüm, güzelim."
"Yoksa... sözünüzü tutmayacak mýsýnýz!"
"Tutacaðým, ama bazý önlemler almak zorundayým."
Aþa kadýný kýskývrak baðladý ve bekçileri uyarmamasý için aðzým bir týkaçla kapattý. Sarayd
ar uzaklaþmasý için birkaç saate ihtiyacý vardý. Kadýnýn mantosunu kapýnýn eþiðine býraktýð
bunun saraydan çýkmak için bir þans olduðunu düþündü: Mantoyu giydi, kapüþonunu baþýna geç
koþtu.
Zemin katta bir þölen vardý.
Konuklarýn bazýlarý sarhoþ olduklarý için uyukluyorlardý. Bazýlarý da kendilerini coþkulu e
kaptýrmýþtý. Aþa iki çýplak vücudun üzerinden atladý.
"Nereye gidiyorsun sen?"
Aþa koþacak durumda deðildi. Silahlý birçok asker sarayýn kapýsýný bekliyordu.
24
CHRISTIAN JACQ
"Mýsýrlýyla iþini bitirdin mi? Buraya gel kýzým..." Oysa birkaç adým ötede özgürlük vardý.
pýþ eli kapüþonu indirdi. "Þansýn yok, aziz dostum Aþa."
4
Ramses'in Delta'da yeni kurduðu baþkent Pi-Ramses'e, evlerin cephelerini süsleyen vern
ikli mavi çiniler nedeniyle 'Turkuaz Kent' adýný takmýþlardý. Pi-Ramses'in sokaklarýnda dol
ar tapýnaklarý, kral sarayýný, suni gölcükleri ve limaný gördüklerinde hayretler içinde kal
yve bahçelerini, balýklý kanallarý, soylularýn villalarý ile bahçelerini, çiçekli yollarý h
seyrediyor; elma, nar, zeytin ve incirlerin tadýna varýyor, meyve kokulu þarabýn keyfini
çýkarýyor ve hep bir aðýzdan ayný þarkýyý söylüyorlardý: "Ne güzel oturmak Pi-Ramses'te; o
e; esirgemez gölgelerini akasya ve çýnarlar; ýþýl ýsýldýr altýn ve turkuaz renkleriyle yapý
cývýldaþýp durur gölcüklerin çevresinde kuþlarý."
Ancak Kral'in üniversite arkadaþý, özel sekreteri ve sadýk hizmetkârý olan Ameni, ne yazýk
yaþama sevincini paylaþamýyor-du. Kentin öteki sakinleri gibi o da eski neþesinin kalmadýð
sediyordu, çünkü Ramses baþkentte deðildi.
Baþkentte deðildi ve tehlikedeydi.
ihtiyatlý olmasý için yapýlan uyarýlarý dinlemeyen ve hiçbir savsaklamaya tahammül edemeyen
es, Kenan Ülkesi ile Suriye'yi yeniden ele geçirmek amacýyla kuzeye doðru yola çýkmýþ ve pe
gelen birlikleri sonu belirsiz bir serüvene sürüklemiþti.
Firavun'un resmî sandalet taþýyýcýsý olan Ameni kýsa boylu ve zayýftý. Baþýnda hemen hemen
luk bir benzi, ince kemikleri ve çok güzel hiyeroglif çizen narin elleri vardý. Bir alçý iþ
in oðlu olan Ameni ile Ramses arasýnda görünmez baðlar vardý. O, 'Kral'in gözü ve kulaðý'yd
etenekli yirmi kadar memurdan oluþan bir bölümün baþýndaydý ve daima ikinci planda kalmayý
i. Yorulmak nedir bilmeyen çalýþkan bir adamdý, az uyur, çok yer, ama hiç kilo almazdý. Ame
Ramses'in ona hediye ettiði yaldýzlý ahþap bir fýrça kutusunun baþ köþede durduðu bürosund
men hiç çýkmazdý. Tepesinde zambak figüründen
26 CHRISTIAN JACQ
bir baþlýðý olan býý sütun biçimindeki fýrça kutusuna her dokunduðunda ondan enerji alýyor
bin ele almaya cesaret edemeyeceði dosya yýðýnlarýna korkusuzca saldýrýyordu. Temizliðini k
inin yaptýðý bürosunda papirüsler tahta sandýklara ya da etajerlerin üzerine, kýlýflarýna ö
irilmiþ olarak konmuþtu.
Asistanlarýndan biri:
"Ordudan bir kurye geldi," dedi.
"îçeri al."
Üstü baþý toz içindeki asker yorgunluktan ayakta zor duruyordu.
"Firavun'dan bir mesaj getiriyorum."
"Ver onu bana."
Ameni Ramses'in mührünü inceledi. Sonra nefes nefese saraya kadar koþtu.
Kraliçe Nefertari, Ramses'in yokluðunda ülkeyi yönetme sorumluluðunu üstlendiði için, Krali
onayý olmadan kendiliklerinden bir karar vermek istemeyen baþbakan, devlet memurlarý,
sarayýn baþ kâhyasý, hesap iþlerine bakan kâtip, sofracýbaþý, baþ ayinci, devlet sýrlarý bü
Evi nin baþ rahibi, mabeyinci ve hazine müsteþarý ile sürekli olarak görüþüyordu. Bereket
Ameni hiç ara vermeden ona yardým ediyor ve Kral'm annesi Tuya da deðerli öðütleriyle ona
ol gösteriyordu.
Parlak siyah saçlý, mavi-yeþil gözlü, tanrýçalarmkini andýran pýrýl pýrýl yüzü ile güzeller
tidarýn ve yalnýzlýðýn zorluklarýna meydan okuyordu. Bir zamanlar, bir tapmakta müzisyen ol
k görev alan Nefertari, dinsel düþüncelere dalmaktan baþka uðraþý olmayan ve kendini bilgel
yazdýklarýný okumaya adamýþ mahcup bir genç kýzdý. Ama Ramses'in aþký, onu, büyük bir aziml
erine getirmeye kararlý Mýsýr Kraliçesi'ne dönüþtürmüþtü.
Sarayýn yönetimi tek baþýna çok aðýr bir çalýþmayý gerektiriyordu: Bin yýla kadar uzanan bi
u kurumun içinde, Mýsýrlý ve yabancý genç kýzlarýn eðitildiði bir yatýlý okul, halý dokuma
r, ayna, vazo, yelpaze, sandalet ve dinsel eþyalarýn imal edildiði atölyeler vardý. Nefert
ari rahibeler, kâtipler, toprak geliri yöneticileri, iþçiler ve köylülerden oluþan çok sayý
oneli yönetiyor, her faaliyet sektörünün baþlýca sorunlarýyla
RAMSES: EBU SÎMBELÝN KRALÝÇESÝ 27
þahsen ilgilenmeye özen gösteriyordu. Onun tek kaygýsý haksýzlýk ve yanlýþ yapmamaktý.
Ramses'in Hitit istilasýna karþý Mýsýr'ý savunmak için hayatýný tehlikeye attýðý bu kaygý v
raliçe gayretini iki katma çýkarýp, ne denli yorgun olsa da ülkeyi yönetmek zorundaydý.
"Ameni, çok þükür gelebildin! Haber var mý?"
"Evet Majeste: Ordu kuryesinin getirdiði bir papirüs var."
Kraliçe, Ramses'in boþ olan bürosuna yerleþmemiþ, Kral'ýn sarý köpeði 'Gece Bekçisi'nin bir
gölgesinde uyuduðu bahçeye bakan, açýk mavi fayanslarla süslü geniþ bir odaya geçmiþti.
Nefertari papirüsün mührünü açtý ve Ramses'in düzgün el yazýsýyla bizzat yazýp imzaladýðý m
Kraliçe'nin kaderli yüzünde hiçbir gülümseme belirmedi.
Ýçinden geçeni:
"Benim yüreðime su serpmeye çalýþýyor," diye itiraf etti.
"Kral ilerlemiþ mi?"
"Kenan Ülkesi'ne baþ eðdirmiþ, nankör vali öldürülmüþ."
Ameni:
"Bu çok güzel bir zafer!" diyerek coþtu.
"Kral kuzeye doðru yoluna devam ediyor."
"Neden bu kadar kederlisiniz?"
"Tehlike ne denli büyük olursa olsun, Kadeþ'e kadar gitmeden önce Aþa'yý kurtarma giriþimin
bulunacak ve hayatýný tehlikeye atmakta hiç tereddüt etmeyecek. Ya þansý onu terk ederse?"
"Sihri onu terk etmeyecek."
"O olmazsa Mýsýr nasýl hayatta kalýr?"
"Majeste, her þeyden önce siz Kraliçe'siniz ve ülkeyi mükemmel yönetiyorsunuz. Sonunda Rams
s geri dönecek, bundan eminim."
Koridorda telaþlý ayak sesleri duyuldu. Kapý vuruldu. Ameni açtý.
Kapýnýn önünde son derece heyecanlý bir ebe vardý.
"Majeste... Ýþet doðum yapmak üzere ve sizi yanýnda istiyor!"
Güzel Ýset'in çekici yeþil gözleri, küçük burnu ve ince dudaklarýyla çok güzel bir yüzü var
e olduðu þu saatlerde bile Ramses'i baþtan çýkaran ve onun ilk aþký olmasýna neden olan gen
zibesini koruyordu. Sýk sýk, bir buðday tarlasý-
28 CHRISTIAN JACQ
nm kenarýndaki sazdan yapýlmýþ kulübede Ramses'le birbirlerinin olduklarý aný düþünüyordu.
Ama sonra Ramses, Nefertari'ye tutulmuþ ve Nefertari kalbinin kraliçesi olmuþtu. Güzel Ýþet
kendini geri çekmiþti, çünkü iktidar tutkusu ve kýskançlýk nedir bilmiyordu. Ne o, ne bir b
dýn Nefertari ile boy ölçüþebilirdi, iktidar Iset'i korkutuyordu. Kalbinin içinde sonsuza d
k sürüp gidecek tek bir duygu vardý: Ramses'e duyduðu aþk.
Ramses'e karþý duyduðu burukluðun aklýný baþýndan aldýðý bir noktada, neredeyse ona karþý h
ploya karýþacaktý. Ama Ramses'e asla zarar veremeyeceði için, kötü güçlerin etkisinden kend
en kurtarmýþtý. Ramses'e olaðanüstü zekâsý olan oðlu Khâ'yý vermekle övünmek, en güzel unva
l miydi?
Meritamon adýnda bir kýz dünyaya getiren Nefertari'nin artýk çocuðu olmayacaktý. Kraliçe, G
'ten Hükümdar'a ikinci bir oðul ve baþka çocuklar vermesini istemiþti. Ama Kral 'Kralýn çoc
kurumunu kurmuþ, böylece toplumun çeþitli katmanlarýndan gelen kýz ve erkek çocuklarýn ara
seçtiklerini sarayda yetiþtirme ve aralarýndan birini geleceðin kralý olarak belirleme ola
naðýna sahip olmuþtu. Bu çocuklarýn sayýsý kraliyet ailesinin gücünü artýracak ve Kral naib
laylaþtýracaktý.
Ama Güzel Ýþet Ramses'e yeni bir çocuk vererek ona duyduðu tutkuyu yeniden yaþatacaktý. Gel
ksel deneyler*" sayesinde þimdiden oðlan çocuðu dünyaya getireceðini biliyordu.
Iset 'þefkatliler' ve 'becerikli parmaklýlar' diye adlandýrýlan dört ebenin yardýmýyla ayak
doðum yapýyordu. Doðumu engellemeye çalýþabilecek karanlýðýn perilerini etkisiz kýlmak için
lmiþti. Tütsüler ve þuruplar sayesinde îset'in aðrýsý dindirilmiþti.
Güzel Iset, içindeki küçük varlýðýn, dokuz ay boyunca geliþtiði besleyici gölden çýkmaya ba
Burnuna gelen zambak ve yasemin kokusuyla birlikte ona dokunan þefkatli bir el Ise
t'e içinde ýstýraplarýn bulunmadýðý cenneti
(1) Bu geleneðe göre, örneðin kadýn idrarý arpayý filizlendirirse erkek evlat, buðdayý fili
irse kýz evlat dünyaya getirir. Hiçbirini filizlendirmezse çocuk doðuramayacak demektir.
RAMSES: EBU SJMBEL'IN KRALÝÇESÝ 29
andýran bir bahçenin ortasýna girdiðini hissettirdi. Baþýný yan tarafa çevirince Nefertari'
belerden birinin yerini aldýðýný fark etti. Kraliçe nemli bir bezle doðum yapan Iset'in aln
uruladý.
"Majeste... Geleceðinizi sanmýyordum."
"Beni çaðýrdýn, iþte geldim."
"Kral'dan haber aldýnýz mý?"
"Gelen haberler çok iyi. Ramses, Kenan Ülkesi'ni yeniden ele geçirmiþ. Öteki baþkaldýranlar
dize getirmekte gecikmeyecek. Bu gidiþle Hititleri geride býrakacak."
"Ne zaman dönecek?"
"Çocuðunu görmek için acele edecektir."
"Bu çocuðu... sevecek misiniz?"
"Oðlun Khâ ve kendi kýzým Meritamon gibi onu da öz çocuðum kadar seveceðim."
"Çok korkmuþtum..."
Nefertari Güzel îset'in ellerini güçlü bir þekilde sýktý.
"Biz düþman deðiliz Iset. Haydi, bu mücadeleyi kazanman gerek."
Birden aðrýlar arttý, Iset bir çýðlýk attý. Baþ ebe aceleyle bir þeyler yapmaya çalýþýyordu
îset içini yakan ateþi unutmak, Ramses'i düþünmeyi ve mücadele etmeyi býrakýp derin bir uyk
gitmek istiyordu... Ama Nefertari haklýydý. Karnýnda baþlayan bu gizemli iþi tamamlamasý g
rekiyordu.
Nefertari, ebelerden biri göbek baðýný keserken Güzel Iset'in bebeðini kollarýnýn arasýna a
gözlerini kapadý.
"Oðlan oldu, deðil mi?"
"Evet Iset. Güçlü ve güzel bir oðlan."
5
Ramses'le Güzel Iset'in oðlu KM, bilge Ptah-hotep'in gelecek kuþaklara yararlý öðütler býra
için yüz on yaþýndayken yazýya döktüðü özdeyiþlerini temiz bir papirüsün üzerine kopya ediy
aydý, ama eðitimi konusunda çok titiz davranan Tarým Bakaný Necem'in tatlý azarlarýna raðme
n oynamaktan hoþlanmýyor, zamanýnýn büyük bir bölümünü öðrenmekle geçiriyordu. Necem, Khâ'n
aman ayýrmasý gerektiðini düþünüyordu, ama çocuðun zihinsel yetenekleri de onu büyülüyordu.
her þeyi aklýnda tutuyor ve daha þimdiden deneyimli bir kâtip gibi yazý yazýyordu.
Ramses ile Nefertari'nin kýzý güzel Meritamon, Khâ'nm yakýnýnda oturmuþ harp çalýyordu. Dah
a olmasýna raðmen dikkat çekici bir müzik yeteneðinin yaný sýra cazibe uyandýran bir seviml
sergiliyordu. Khâ hiyeroglif yazýlarým yazarken kýz kardeþinin güzel melodiler týmbýrdatýp
gelen þarkýlar söylemesinden hoþlanýyordu. Kral'ýn köpeði 'Gece Bekçisi', göz kamaþtýracak
si Nefertari'ye benzeyen küçük kýzýn ayaklarýnýn dibine baþýný koymuþ, keyifli keyifli iç ç
Kraliçe bahçeye girdiði zaman Khâ yazmayý, Meritamon da çalgý çalmayý býraktý, ikisi de end
abýrsýzlýkla Kraliçe'ye doðru koþtular.
Nefertari onlarý kucakladý.
"Her þey yolunda gitti, îset bir oðlan çocuk doðurdu."
"Babamla sen adýnýn ne olacaðýna karar vermiþsinizdir herhalde?"
Kraliçe gülümsedi.
"Her þeyi önceden bildiðimizi mi sanýyordun?"
"Evet, çünkü siz Kral'la Kraliçe'siniz."
"Küçük erkek kardeþinin adý 'tanrý Ptah'm sevgilisi' anlamýna gelen Merenptah oldu. Çünkü t
anaatçýlarýn ustasý ve her þeyi yaratan Kelâm'm efendisidir."
RAMSES: EBU SÝMBELÝN KRALÝÇESÝ 31
Ramses'in ablasý Dolant, kendini her zaman yorgun hisseden uzun boylu, esmer bir k
adýndý. Teni çok yaðlý olduðu için sürekli olarak krem sürmek zorunda kalýrdý. Her zengin v
kadýn gibi yapacak hiçbir iþinin olmadýðý can sýkýcý bir hayata mahkûmdu. Libyalý büyücü Of
Firavun Ake-naton'un tek tanrý düþüncesine inanmýþ ve hayatýný yönlendirecek bir ideal bul
endini kurtarmak için insanlarý öldürmek zorunda kalmýþ olsa da Dolant büyücünün bu davraný
ma ne gelirse gelsin ona yardým etmeyi kabul etmiþti.
Dolant, Mýsýr'da sýðýnacak bir yer bulmuþ olan büyücünün öðüdüne uyarak saraya dönmüþ ve ke
Ram-ses'e yalan söylemiþti: Dolant'a göre büyücü onu kaçýrmýþ ve ülkeden dýþarý çýkabilmek
r þey gelmeden tekrar ailesine kavuþmasý, Dolant için en büyük mutluluktu.
Acaba Ramses bütün bunlara inanmýþ mýydý? Ramses'in emriyle Pi-Rarnses sarayýnda alýkonan D
, istediðine kavuþmuþtu. Eline geçen ilk fýrsatta Ofir'e haber salabilecekti. Kral kuzeyde
ki prensliklere savaþa gitmiþti. Bu nedenle Dolant, kardeþinin kendisine olan güvenini d
aha da saðlamlaþtýrmak için Ramses'i tekrar görme olanaðýný bulamamýþtý.
Dolant, Ramses üzerindeki etkisini bildiði Nefertari'yi kendi tarafýna çekmek için hiçbir ç
yý eksik etmiyordu.
Kraliçe, su kanallarýnýn sorumlularýyla yaptýðý görüþmeden çýkar çýkmaz Dolant Kraliçe'yi,
"Majeste, îset'le meþgul olmama izin veriniz."
"Tam olarak ne istiyorsun Dolant?"
"tset'in hizmetçi ve uþaklarýna göz kulak olmak, yatak odasýný her gün temizlemek, anneyi v
uðunu çöl hurmasý aðacýnýn kabuðundan ve iç kýsmýndan yapýlan sabunu kullanarak yýkamak, bü
m karýþýmý ile temizlemek... Ayrýca Iset için içinde far kavanozlarý, güzel kokulu esans þi
týk ve fýrçalarýn bulunduðu bir makyaj çantasý hazýrladým! îset güzelliðine yeniden kavuþma
"Bu sevgiden çok hoþnut kalacak."
32 CHRISTIAN JACQ
"Þayet kabul edecek olursa, onun makyajýný da ben yapmak istiyorum."
Nefertari ile Dolant zambak, kantaron çiçekleri ve adamotlarý resimleriyle süslü koridorda
birkaç adým yürüdüler.
"Çok güzel bir çocuk olacaða benziyor."
"Merenptah güçlü bir erkek olacak."
"Dün Khâ ve Meritamon'la oynamak istedim, ama beni engellediler. Çok üzüldüm Majeste."
"Bunlar Ramses'in ve benim emirlerim Dolant."
"Benden kuþkulanmayý daha ne kadar sürdüreceksiniz?"
"Tüm yaptýklarýndan sonra buna þaþmaman gerek. Þu büyücüyle kaçýþýn, Þenar'ý desteklemen...
"Felaketten yeterince nasibimi almadým mý Majeste? Kocam, Musa tarafýndan öldürüldü, þu lan
z daha aklýma egemen oluyordu. Þenar hep benden nefret etti ve beni aþaðýladý. Birilerini s
ayacak durumda olan asýl benim! Artýk tek dileðim yakýnlarýmýn güvenini ve sevgisini yenide
azanarak huzura kavuþmak. .. Çok büyük hatalar iþledim, kabul ediyorum, ama bir suçlu gibi
i muamele göreceðim?"
"Firavun'a karþý komplo kurmadýn mý?"
Dolant, Kraliçe'nin önünde diz çöktü.
"Ben kötü insanlarýn esiri oldum ve onlarýn etkisinde kaldým. Þimdi her þey bitti. Ramses'i
stediði gibi tek baþýma sarayda yaþamak ve geçmiþi unutmak istiyorum... Affedilecek miyim?"
Nefertari etkilenmiþti.
"Ýset'in bakýmýný üstlen Dolant; güzelliðini korumasý için ona yardým et."
Dýþiþleri Bakaný'nm yardýmcýsý Meba, Ameni'nin bürosuna girdi. Bir diplomat olan ve zengin
elçi ailesinden gelen Meba, kendisini beðenmiþ ve insanlara yüksekten bakan biriydi. Ne
de olsa, iktidar ve zenginliði elinde bulunduran üst düzeyde bir sosyal sýnýfa aitti ve da
ha düþük tabakadan insanlarla iliþki kurmasý ona uygun düþmezdi. Buna raðmen Meba, Kral'ýn
ar'ýrý hýþmýna uðramýþ, Mýsýr diplomasinin en önde gelen görevinden ayaðý kaydýrýlmýþtý. Aþ
a, bir daha asla sahnenin önüne çýkamayacaðýna inanmýþtý. Tâ ki, Mýsýr topraklan-
RAMSES-. EBU SÝMBEL'ÝN KRALÝÇESÝ 33
na yerleþmiþ olan Hitit casus þebekesi onunla temasa geçinceye kadar!
Bu resmen bir ihanet sayýlamaz mýydý? Ama Meba'nm bunu düþünecek vakti yoktu. Diplomasi kur
azlýklarýnýn ve entrikanýn zevkine yeniden kavuþan Meba, devlet erkânýnýn güvenini kazanmýþ
vler elde etmiþti. Bir zamanlar Aþa'nm üstü iken, þimdi onun sadýk astý olarak rol almýþtý.
keskin zekâsýna raðmen Meba'nýn yapmacýk alçakgönüllülüðüne aldanmýþtý. Meba deneyimli bir
r zamanlar Þenar'ýn zulmüne uðramýþ biri olduðundan, Aþa'nýn güvenini kýsa sürede kazanmýþt
Hitit casusluk þebekesinin þefi olan büyücü Ofîr'in kaybolmasýndan bu yana Meba, ondan bir
elmek bilmeyen talimatý bekliyordu. Bu sessizliðe bir bakýma seviniyor, bir yandan bak
anlýktaki ve yüksek tabakadaki dostluk þebekesini güçlendiriyor, bir yandan da kin tohumla
n ekmeye devam ediyordu. Kendisi adaletsizliðe kurban edilmemiþ miydi? Aþa parlak bir
aydýn olabilirdi, ama tehlikeli ve yetersiz biriydi. Meba iktidar hýrsý içinde, bir süre s
onra Hititleri ve ihanetini unutmuþtu.
Ameni kuru bir inciri çiðnerken, ambar müdürlerine gönderilmek üzere bir uyarý mektubu yazý
e ýsýnma için odun yokluðundan yakman bir eyalet valisinin þikâyetini okuyordu.
"Ne haber Meba?"
Diplomat bu kaba ve soðuk kâtipten nefret ediyordu.
"Beni dinleyemeyecek kadar meþgul müsünüz, Ameni?"
"Kýsa kesmeniz þartýyla; çünkü kulaðýmda az bir yer kaldý."
"Ramses'in yokluðunda Krallýðý siz keyfinizce yönetiyorsunuz deðil mi?"
"Þikâyetçi olduðunuz bir konu varsa Kraliçe'den görüþme isteðinde bulununuz: Majesteleri be
arlarýmý onaylýyorlar."
"Kurnazlýk etmeyin. Kraliçe beni yine size gönderecek."
"Þikâyetiniz nedir?"
"Açýk seçik direktiflere sahip olmamaktan þikâyetçiyim. Bakaným yurt dýþýnda, Kral savaþa g
belirsizlik ve kuþku içinde."
"Ramses'le Aþa'nm dönüþünü bekleyin." Ya eðer...
34 CHRISTIANJACQ
"Dönmezlerse mi?"
"Bu korkunç varsayýmý da göz önüne almak gerekmez mi?"
"Sanmýyorum."
"Çok emin konuþuyorsunuz."
"Eminim de ondan."
"Demekki bekleyeceðim."
"Sizin için en iyisi bu olur."
Sardunya adasýnda doðmuþ, nam salmýþ bir korsan grubunun reisliðini yapmýþ, Ramses'e kafa t
sonra hayatým ona borçlanmýþ ve Kral'ýn özel muhafýz kýtasýnýn komutaný olmuþtu, tþte dev y
laðanüstü yazgýsý buydu. Bir ara Ameni onun ihanetinden kuþkulanmýþ, ama sonra özür dileyer
nu kazanmýþtý.
Sardunyalý Hititlere karþý savaþmak, kafalar parçalamak, göðüsler delmek istiyordu, ama Fir
ona Kral ailesinin güvenliðini saðlamasýný emretmiþti. Seramana, eskiden zengin tüccar gemi
ine saldýrýrken duyduðu büyük coþkuyu bu görevinde de canla baþla çalýþýrken duyuyordu.
Sardunyalýmn gözünde Ramses, o güne dek hiç rastlamadýðý en büyük savaþ komutanýydý ve Nefe
ve en yanma varýlmaz kadýndý. Kral ve Kraliçe onun için öylesine mucizeydi ki onlara hizme
etmekten bir türlü vazgeçemiyordu. iyi maaþ alýyor, bol ve kaliteli yemeklerle besleniyor
, çok güzel kadýnlarla arkadaþlýklar kuruyor ve Krallýðýn sürekliliði için her an hayatým v
kliyordu.
Bu mutlu tabloda yine de bir gölge vardý: Avcý içgüdüsü Seramana'mn içini kemiriyordu. Dola
saraya dönüþü ona, Ramses ile Nefertari'ye zarar verebilecek bir manevra gibi geliyordu.
Seramana, Kral'ýn ablasýnýn dengesiz ve yalancý biri olduðunu düþünüyordu. Ona göre, büyüc
nmaya devam ediyordu-. Ama elinde bunu ispat edecek bir kanýtý yoktu.
Seramana, Karge hapisanesine nakledilirken tutulduðu kum fýrtýnasýnda kaybolan Þenar'a ait
olan bir evde cesedi bulunan sarýþýn kadýn hakkýndaki soruþturmasýný sürdürüyordu.
Dolant'm yaptýðý açýklamalar belli belirsizdi. Öldürülen kadýnýn medyumluk yaptýðýný Sardun
ma Dolant'm
RAMSES: EBU SÝMBELÝN KRALÝÇESÝ 35
zavallý kadýn hakkýnda bundan baþka bir þey söylememesi ona inandýrýcý gelmiyordu. Peki bu
iðinin sebebi neydi? Serama-na'ya göre gerçeði gizliyor ve bazý önemli olaylarý daha iyi sa
mak için acý çekmiþ insan rolünü oynuyordu. Ama Dolant, Nefer-tari'nin affýna sýðýndýðý içi
dece tahminlere dayanarak suçlayamýyordu.
Korsanlarýn özelliklerinden biri de sabretmesini bilmekti. Açýk deniz günlerce bomboþ olur
e av birden görünüverirdi. Bir korsanýn doðru yönde ilerlemesi ve av bakýmýndan zengin alan
laþmasý gerekirdi, iþte bu nedenle Memfýs'te olduðu kadar Pi-Ram-ses'te de, her birinin ce
binde öldürülen genç sarýþýn kadýnýn elle çizilmiþ portresi bulunan, Seramana'nýn hafiyeler
yayýlmýþtý.
Nasýl olsa biri çýkýp konuþacaktý.
6
Aykýrý düþünceli Firavun Akenaton tarafýndan kurulan Güneþ Kenti(1) artýk terk edilmiþ bir
araylar, soylularýn konaklarý, atölyeler ve zanaatkarlarýn evleri bomboþtu. Tapmaklar sons
uz bir sessizliðe gömülmüþtü. Akenaton ile Nefertiti'nin arabalarýnýn geçtiði ana cadde, tü
aklarý ve mahallelerde in cin top oynuyordu.
Nil boyunca uzanan geniþ vadinin içinde, çember gibi çevrili daðlarýn ortasýnda yer alan bu
bölgede Akenaton, güneþ kursu biçimiyle simgelenen tek tanrý Aton'a bir baþkent sunmuþtu.
Bu unutulmuþ baþkente artýk hiç kimse gitmiyordu. Kral'ýn ölümünden sonra halk, deðerli eþy
lyalarým, mutfak kap kaçaðýný ve arþivlerini alarak Teb'e göç etmiþti... Sadece saðda solda
çömlek parçasý ya da bir heykeltýraþýn atölyesinde tamamlanmamýþ bir Nefertiti baþýndan ba
r þey kalmamýþtý.
Yýllar geçtikçe yapýlar viran oluyor, beyaz boyalar pul pul kabarýyor, alçýlar toz haline g
yordu. Çok çabuk kurulan Güneþ Kent yaðýþlara ve kum fýrtýnalarýna dayanamamýþtý. Aton'un k
sýnýrlarýný kamuya bildirmek için Akenaton tarafýndan diktirilen stellerin üzerindeki yazý
iliniyordu. Zaman, hiyeroglifleri okunmaz hale getiriyor, gizemli bir inanýþýn çýlgýn serüv
ni yokluða götürüyordu.
O dönemin ulu kiþilerinin yamaçlara kazýlan mezarlarýnýn içinde tek bir mumya bile yoktu. K
le birlikte terk edilen mezarlar, ruhsuz ve korumadan yoksun kalmýþlardý. Hiç kimse oray
a girmeye cesaret edemiyordu, çünkü söylendiðine göre oralarý ele geçirmiþ olan ruhlar mera
in boynunu kýrýyorlardý.
(1) Aket-Aton yani 'Aton'un ýþýk ülkesi', Orta-Doðu'da, kuzeydeki Memfîs ile güneydeki Teb'
tam ortasýndaydý.
RAMSES: EBU SÝMBEL'ÎN KRALÝÇESÝ 37
Kral'ýn aðabeyi Þenar ile büyücü Ofir bu yamaçlarda yer alan Aton baþrahibinin mezarýnda sa
u. Mezarýn sütunlu salonu onlara oldukça konforlu bir mekân saðlamýþtý. Güneþ Ken-ti'ndeki
ve saraylarýn görüldüðü duvar resimleri, bir zamanlarýn bu görkemli kentinin hayalini hâlâ
yordu. Heykeltýraþ, uzun ýþýnlarýyla Kral'la Kraliçe çiftine hayat veren güneþ diskine büyü
Akenaton ile Nefertiti'yi duvardaki bir kabartmada ölümsüzleþtirmiþti.
Þenar'm kahverengi küçük gözleri, insan biçimine girmiþ muzaffer güneþ olarak betimlenen Ak
un kabartmalarýna çoðu kez takýlýp kalýyordu. Otuz beþ yaþýnda, yuvarlak yüzlü, tombul yana
aklý, iri kemikli Þenar, bu güneþten nefret ediyordu çünkü o, kardeþi Ramses'in koruyucu yý
Hititlerin yardýmý ile tahttan indirmeye çalýþtýðý zorba hükümdar Ramses'in, kendi öz aðabe
zindana sürgüne yollayan Ramses'in, onu sonunda ölüm kararýnýn çýkacaðý mahkemeye sevk ede
in.
Memfis'teki büyük hapishaneden vahadaki zindana gönderildiði sýrada, çöl yolundayken çýkan
fýrtýnasý, Þenar'a kaçma fýrsatýný vermiþti. Kardeþine karþý duyduðu aþýrý kin ve öç alma
aketten canlý çýkmayý baþarmýþtý. Þenar, güvenlikte olacaðýný düþünerek, aykýrý düþünceli K
Onu, Hitit casusluk þebekesinin þefi ve suç ortaðý Ofir karþýlamýþtý. Yýrtýcý kuþu andýran
acýk kemikleri, çýkýntýlý burnu, ince dudaklarý, çýkýk çenesiyle Libyalý Ofir, Þenar'ý Rams
a geçirmek isteyen adamdý.
Öfkesinden kuduran Þenar, yerden bir taþ aldý, Akenaton'un kabartma figürüne fýrlatýp baþýn
dý.
"Lanet olsun, bütün firavunlar ve onlarýn krallýðý sonsuza kadar yok olsun!"
Þenar'm bütün hayalleri yok olmuþtu. Anadolu'dan Nubye'ye kadar uzanan uçsuz bucaksýz topra
lar üzerinde hükümranlýk sürecekken kendi ülkesinde parya durumuna düþmüþtü. Oysa Ram -ses
lmeliydi, Hititler Mýsýr'ý istila etmeli, Þenar iki Ülke'nin tahtýna çýkmalý, ülkeyi iþgal
irliði yapmalý, sonra da Yakýn-Doðu'nun tek efendisi olmak için Hitit împaratoru'ndan
38 CHRISTIAN JACQ
da kurtulmalýydý. Ramses devlet batýran; Þenar ise kurtarýcý olmalýydý: Çevre ülkelerin hal
rçeði böyle bilmeliydi.
Þenar mezarýn dip tarafýna oturmuþ olan Ofýr'e doðru döndü.
"Neden baþaramadýk?"
"Þanssýz bir dönemimizdi. Talihimiz dönecek."
"Bu, tatmin edici bir cevap deðil Ofýr!",
"Büyü, matematik gibi kesin bir bilim olsa bile önceden kestirilemeyen durumlarla karþýlaþm
olasýlýðý her zaman vardýr."
"Burada önceden kestirilemeyen Ramses'in kendisi oldu!"
"Kardeþiniz olaðanüstü niteliklere ve az rastlanan, büyüleyici bir direnç gücüne sahip."
"Büyüleyici? Yoksa bu despotun cazibesine mi kapýlýyorsunuz?"
"Onu ortadan kaldýrmak için iyice incelemeye çalýþýyorum. Unutmayýn Kadeþ Savaþý sýrasýnda
yardýmýna geldi."
"Böyle zýrvalara inanýyor musunuz yoksa?"
"Dünya sadece gözle görünen þeylerden oluþmuþ deðildir. Gizli güçler her tarafta kol gezer
ar gerçeðin yapýsýný oluþturur."
Þenar, yumruðunu, üzerinde güneþ diski Aton'un bulunduðu duvara vurdu.
"Nutuklarýnýz bizi nereye getirdi? iktidardan çok uzaklara, buraya, bu mezarýn içine! Tek
baþýmýza kaldýk ve bir zavallý gibi ölmeye mahkûm olduk."
"Aton yandaþlarý bizi beslediklerine ve güvenliðimizi saðladýklarýna göre söyledikleriniz t
ak doðru deðil."
"Aton yandaþlarý hayallerinin tutsaðý olan delilerden ve körü körüne inanan aptallardan olu
uh!"
"Haksýz deðilsiniz, ama onlar bize lazým."
"Onlardan Ramses'in ordusunu yenebilecek bir ordu mu kurmayý düþünüyorsunuz?"
Ofir tozun üstüne garip geometrik þekiller çizdi.
Þenar ýsrar ediyordu:
"Ramses Hititleri yendi, casusluk þebekeniz daðýldý. Benim de hiçbir taraftarým kalmadý. Bu
a kokuþmuþ bir yaþarn sürmekten baþka geleceðimiz var mý?"
"Büyü, bu durumu düzeltmemize yardým edecek."
Þenar omuzlarýný silkti.
RAMSES: EBU SÝMBEL'ÝN KRALÝÇESÝ 39
"Nefertari'yi ortadan kaldýrmayý baþaramadýnýz. Ramses'i zayýflatacak yeteneði göster em ed
"
Büyücü:
"Haksýzlýk ediyorsunuz," dedi. "Kraliçe ona uyguladýðým büyüden darbe aldý."
"Güzel îset, Ramses'e baþka bir oðul verecek ve ayrýca Kral iste-, diði kadar mirasçýyý evl
ecek! Böylece kardeþimin hükümdarlýðýný sürdürmesini engelleyecek hiçbir sorunu olmayacak."
"Darbeler, sonunda onu yýpratacak."
"Mýsýr Firavunu'nun hükümdarlýðýnýn otuzuncu yýlýnda yeniden doðduðunu bilmiyor musunuz?"
"Henüz otuzuncu yýla gelmedik Þenar. Ayrýca Hititler de savaþtan vazgeçmiþ deðiller."
"Hititleýin kurduðu koalisyon Kadeþ'te darmadaðýn olmadý mý?"
"Ýmparator Muvatallis kurnaz ve ihtiyatlý bir adamdýr. Tam zamanýnda geri çekilmesini bild
i. Ramses'i þaþkýna uðratacak karþý saldýrýyý hazýrlayacak."
"Artýk hayal kuracak hevesim kalmadý, Ofir."
Uzaktan dörtnala gelen bir atýn sesi duyuldu.
Þenar kýlýçlardan birine sarýldý.
"Aton yandaþlarýnýn bize yemek getirdikleri saat deðil."
Rarnses'in aðabeyi, ölü kente ve ovaya bakan mezarýn çýkýþýna doðru yürüdü.
"îki adam."
"Bize doðru mu geliyorlar?"
"Kentten çýktýlar ve yamaca doðru yöneldiler, bize doðru! En iyisi bu mezardan çýkýp bir ba
saklanmak."
"Aceleye gerek yok. Topu topu iki kiþi."
Ofir ayaða kalktý.
"Bu belki de beklediðim iþarettir Þenar. Dikkatlice bakýn."
Þenar, Aton yandaþlarýndan birini tanýdý. Yanýndaki ise onu þaþýrttý.
"Meba... Meba'nm ne iþi var burada?"
"O, benim astým ve sizin müttefikiniz."
Þenar kýlýcý yerine koydu.
"Rarnses'in sarayýnda hiç kimse Meba'dan kuþkulanmaz. Bir süre için aranýzdaki görüþ farklý
anýz gerekiyor."
40
CHRISTIAN JACQ
Þenar yanýt vermedi. Biricik tutkusu servetini ve rahatým korumak olan Meba'ya karþý duyduð
tek þey küçümsemeydi. Diplomat kendisini Hititlerin casusu olarak tanýttýðý zaman, bunun c
etine inanmamýþtý.
îki atlý, Aton baþrahibinin mezarýna giden yolun baþýnda atlarýndan indi. Güneþ tanrýsýnýn
a kaldý. Meba suç ortaklarýnýn yuvasýna doðru yürüdü.
Þenar, tedirginlikten neredeyse nefes alamadýðýný hissetti. Ya bu yüksek rütbeli memur onla
ihanet etmiþse ve ardýndan Fira-vun'un polisleri geliyorsa? Ama ufukta hiçbir insan si
lueti görünmüyordu.
Gergin olan Meba her zamanki nezaketli tavrýný takýnmadý.
"Çok büyük bir tehlikeyi göze aldým... Neden buraya gelmem gerektiðini belirten mektubu gön
diniz?"
Ofir'in karþýlýðý kamçý gibi sakladý.
"Siz benim emrimdesiniz Meba. Nereye git dersem oraya gideceksiniz. Ne haberler
var?"
Þenar þaþýrmýþtý. Demek büyücü buradaki yuvasýndan þebekesini yönetmeye devam ediyordu.
"Haberler pek iyi deðil. Hititlerin karþý saldýrýsý baþarýlý olmadý. Ramses güçlü bir biçim
e þimdiden Kenan Ülke-si'ni ele geçirdi."
"Kadeþ'e mi ilerliyor?"
"Bilmiyorum."
"Çok daha etkili olmalýsýnýz Meba, ve bana daha çok haber getirmelisiniz. Bedeviler sözleri
de durdular mý?"
"Baþkaldýrý yaygýn görünüyor... Ama Ameni'nin kuþkusunu uyandýrmamak için çok ihtiyadý davr
yým."
"iyi de, Dýþiþleri Bakanlýðýnda çalýþmýyor musunuz?"
"Yine de ihtiyatlý..."
"Küçük Khâ'ya sokulma fýrsatýnýz oldu mu?"
"Ramses'in büyük oðlu mu? Evet, ama neden..."
"Bana, onun için çok önemli olan bir eþya gerekli Meba ve bu bir an önce elime geçmeli."
7
Edom'un güneyinde ve Akabe körfezinin doðusunda bulunan Madyan'da uzun süre saklanan Mus
a, Mýsýr'a dönmek üzere karýsý ve oðlu ile yola çýkmýþtý. Yahudi, kayýnpederinin itirazlarý
a, cinayetle suçlandýðýna göre Firavun'un polisine teslim olmakla büyük bir çýlgýnlýk yapmý
?
Ama hiçbir telkin Musa'yý kararýndan caydýramadý. Tanrý ona daðýn ortasýnda seslenmiþ ve Ya
eþlerini, kendilerine ait olacak ve gerçek imaný yaþayacaklarý topraklara götürmek için Mýs
asýný emretmiþti. Bu görevin yerine getirilmesi olanaksýz gibi görünüyordu, ama peygamber b
aþaracak güce sahip olacaktý.
Eþi Çippora da onu bu düþüncesinden vazgeçirememiþ ve küçük aile Delta'ya doðru yollara düþ
Çippora, elindeki budaklý bastonun yardýmýyla sakin adýmlarla yürüyen ve izleyeceði yol hak
iç kuþkusu olmayan kocasýnýn ardýndan gidiyordu.
Ufukta beliren bir toz bulutundan bir süvari birliðinin yaklaþmakta olduðunu görünce Çippor
uðunu kollarýnýn arasýnda sýkýca tutarak Musa'nýn arkasýna saklandý. Uzun boylu, sakallý, s
sa'nýn atletik bir vücudu vardý.
Çippora:
"Saklanalým," diye yalvardý.
"Bir iþe yaramaz."
"Bu gelenler Bedevilerse bizi öldürürler, Mýsýrlýlarsa seni tutuk-larlar!"
"Endiþelenmene gerek yok."
Hareketsiz duran Musa, Memfis üniversitesindeki yýllarýný, Mýsýrlý bilgelerin öðretilerini
etiþmesini, geleceðin firavunu olacak prens Ramses'le oluþan derin dostluðunu düþündü. Mer-
reminde hatýrý sayýlýr bir görevde bulunduktan sonra, Ýki Ül-ke'nin yeni baþkenti Pi-Ramses
þantiyelerde ustabaþýlýk görevi-
42
CHRISTIAN JACQ
ni üstlenmiþti. Ramses ona bu önemli görevi verirken, Musa'yý Krallýðýn birinci sýnýf kiþil
i yapmýþtý.
Ama Musa tedirgindi. Gençliðinden beri ruhunu bir ateþ kemi-riyordu. Yandýðý halde bir türl
mek bilmeyen çalýlýðý gördüðü zaman bu acýsý sona ermiþti. Sonunda Yahudi, görevinin ne old
Gelen süvariler Bedeviydi.
Önlerinde, dazlak kafalý, býyýklý Amos'la, uzun boylu ve zayýf Badüþ vardý. Kabile reisleri
mos ile Badüþ, Kadeþ'te Ramses'i tuzaða düþürmek için yalan söyleyen kiþilerdi. Adamlarý, M
nde bir çember oluþturdu.
"Kimsin?"
"Adým Musa. Bunlar da karým ve oðlum."
"Musa... Ramses'in arkadaþý deðil misin sen? Hani þu cinayetle suçlanan ve çöle kaçan yükse
görevli?"
"Evet, benim."
Amos atýndan atladý ve Musa'yý kutladý.
"Demek ayný taraftanýz! Biz de, eskiden senin dostun olan ve þimdi kelleni isteyen Ram
ses'le savaþýyoruz!"
Musa, kesin bir ifadeyle:
"Mýsýr Kralý hâlâ benim kardeþimdir," dedi.
"Saçmalýyorsun! Ramses'in kini senin peþini býrakmýyor. Bedeviler, Yahudiler ve göçebeler H
tlerle birlik olup bu despotu devirmek zorundalar. Firavun'un gücü efsaneleþti Musa. B
ize katýl. Birlikte, Suriye'yi ele geçirmek isteyen Mýsýr ordularýný hýrpalayalým."
"Ben kuzeye deðil, güneye gidiyorum."
Badüþ kuþkulu bir ifadeyle þaþkýnlýðým belirtti:
"Güneye mi? Nereye gitmek istiyorsun?"
"Mýsýr'a, Pi-Ramses'e."
Amos ile Badüþ þaþkýnlýkla birbirlerine baktýlar.
Amos:
"Bizimle alay mý ediyorsun?" diye sordu.
"Size gerçeði söylüyorum."
"Ama... tutuklanýr ve idam edilirsin!"
"Yahova beni koruyacaktýr. Halkýmý Mýsýr'dan çýkarmak zorundayým."
RAMSES: EBU SÝMBEL'ÝN KRALÝÇESÝ 43
"Yahudiler, Mýsýr'dan dýþarý... Sen delirdin mi be adam?"
"Yahova'nm bana verdiði görev bu. Yerine getirmem gereken görev bu."
Bu kez de Badüþ atýndan indi.
"Bir yere kýmýldama Musa."
iki kabile þefi, Yahudi'nin kendilerini duyamayacaðý kadar uzaða konuþmaya gittiler.
Badüþ düþüncesini:
"Bu kaçýðýn biri," diye açýkladý. "Çölde uzun süre saklanmasý aklýný kaçýrmasýna neden olmu
"Yanýlýyorsun."
"Ben mi yanýlýyorum! Bu Musa kaçýðýn biri, açýkça görülüyor!"
"Hayýr, bu adam kurnaz ve kararlý biri."
"Bir kadýn ve bir çocukla çölde yolunu þaþýrmýþ bir zavallý... Pek eþsiz bir kurnazlýk doðr
"Evet Badüþ, eþsiz bir kurnaz! Bunun gibi bir sefilden kim kuþkulanabilir? Ama Musa Mýsýr'd
çok önemli bir insan olarak tanýnýr. Onun niyeti Mýsýrdaki Yahudileri kýþkýrtmak."
"Baþarma þansý hiç yok! Firavun'un polisi ona engel olur."
"Þayet biz ona yardým edecek olursak, bize yararlý olur."
"Ona yardým etmek mi? Ama nasýl?"
"Onun sýnýrý geçmesine yardým edip Yahudilere silah saðlayarak. Muhtemelen ölecekler, ama P
amses'e nifak tohumlarýný ekmiþ olacaklar."
Musa, Delta havasýný ciðerlerine derin derin çekiyordu. Bugün artýk onun düþmaný olan bu to
onu hâlâ büyülüyordu. Buralardan nefret etmesi gerekirdi, ama ekilmiþ arazilerin yeþilliði
urmalýklarýn dinginliði onu hayran býrakýyor, ona gençliðinin hayallerini hatýrlatýyordu. B
nlar, Ramses'in yanýnda hayatýnýn sonuna kadar kalmak, ona hizmet etmek, bütün hanedanlarýn
beslendiði gerçek ve adalet idealinin sürdürülmesine katkýda bulunmak isterdi. Ama bu ideal
artýk geçmiþte kalmýþtý. Bundan sonra artýk Musa'nýn gidiþine Yahova yön verecekti.
Yahudi, karýsý ve oðlu, Badüþ ile Amos'un sayesinde, iki kale arasýnda sýnýrý dolaþan devri
latarak gece vakti Mýsýr topraklarýna girmiþlerdi. Çippora korktuðu halde kocasýný ne eleþt
44
CHRISTIAN JACQ
ne de ona itiraz etmiþti. Musa onun kocasýydý, Çippora ona itaat etmek ve nereye giderse
gitsin onu izlemek zorundaydý.
Güneþin doðuþu ve doðanýn yeniden canlanmasýyla Musa umudunun daha da güçlendiðini hissetti
gi güç çýkarsa çýksýn savaþýný burada sürdürecekti. Ramses, Yahudilerin özgürlüklerine kavu
adenin buyruðu doðrultusunda bir ulus oluþturma arzularýný anlayýþla karþýlamak zorundaydý.
Küçük aile, durduðu her köyde geleneksel bir konukseverlikle karþýlandý. Musa'nýn þivesi, k
uðunu gösteriyor ve köylülerle iliþkisi gayet kolay oluyordu. Musa, karýsý ve oðlu, mola ve
re baþkentin dýþ mahallelerine geldiler.
Musa karýsýna:
"Bu kentin büyük bir bölümünü ben inþa ettim," diye açýkladý.
"Ne kadar büyük ve ne kadar güzel! Burada mý yaþayacaðýz?"
"Bir süre."
"Nerede kalacaðýz?"
"Yahova bizi yerleþtirecek."
Musa ve ailesi, büyük bir faaliyet içindeki atölyelerin olduðu bölgeye girdi. Küçük sokakla
diden vahasýndaki sessiz yaþantýsýný özlemle aramaya baþlayan Çippora'yi þaþýrttý. Herkes y
uþuyor, her taraftan haykýrýþlar duyuluyordu. Marangozlar, terziler, sandalet yapýmcýlarý n
nde çalýþýyorlardý. Eþekler, içlerinde et, kurutulmuþ balýk ve peynir bulunan küpleri hiç a
n taþýyorlardý.
Ötede, Yahudi tuðlacýlarýn evleri vardý.
Hiçbir þey deðiþmemiþti. Musa her evi tanýyor, tamdýk türküleri dinliyor, aklýna gençlik tu
aldýrýlarýnýn anýlarý geliyordu. Ortasýnda bir kuyu olan küçük bir meydana vardýklarýnda, y
'nýn burnunun dibine kadar sokuldu.
"Seni daha önce gördüm... Ama... bu imkânsýz! Sen þu ünlü Musa deðil misin?"
"Evet, oyum."
"Seni öldü sanýyorduk!"
Musa gülümseyerek:
"Yanýlmýþsýnýz," dedi.
"Senin zamanýnda biz tuðla iþçilerine daha iyi muamele edili-
RAMSES: EBU SlMBEL'ÝN KRALÝÇESÝ 45
yordu... Þimdi ise pek iyi iþ çýkaramayanlara kendi samanlarýný kendilerinin bulmalarý söyl
r. Sen olsaydýn, buna karþý çýkardýn! Düþünebiliyor musun: Kendi samanýný bulmak zorunda ka
maaþýmýza zam yapýlsýn diye ne kadar mücadele veriyoruz, bir bilsen!"
"Hiç deðilse bir evin var, deðil mi?"
"Biraz daha büyüðünü istiyorum, ama yönetim isteðimi sürüncemede býrakýyor. Eskiden olsaydý
rdým ederdin."
"Sana yardým edeceðim."
Tuðlacýnýn bakýþlarýnda bir kuþku belirdi.
"Seni bir cinayetle suçlamýyorlar mý?"
"Evet."
"Söylendiðine göre Ramses'in ablasýnýn kocasýný öldürmüþsün."
Musa:
"Þantajcýnýn ve iþkencecinin biriydi," dedi. "Onu öldürmek niyetinde deðildim, ama aramýzda
rtýþma kötü sonuçlandý."
"Demek onu öldürdün... Ama sana hak verdiðimi bilmeni isterim!"
"Ailemle beni bu gecelik misafir etmeyi kabul eder misin?"
"Tabii, hoþ geldiniz."
Musa, karýsý ve oðlu uykuya dalar dalmaz, yaþlý tuðlacý yataðýndan kalktý, karanlýkta sokað
yürüdü.
Kapýyý açar açmaz bir gýcýrtý duyuldu. Endiþeye kapýlan tuðlacý uzun bir süre hareketsiz du
yanmadýðýndan emin olduktan sonra, kapýdan dýþarý süzüldü.
Bu kaçaðý polise ihbar edince iyi bir ödül alacaktý.
Sokakta birkaç adým atmýþtý ki, güçlü bir el onu duvara dayadý.
"Nereye gidiyordun, aþaðýlýk herif?"
"Sýcaktan... soluk alamýyordum, temiz havaya ihtiyaç duydum."
"Musa'yý ele vermeyi düþünüyordun, deðil mi?"
"Hayýr, kesinlikle hayýr!"
"Boðazlanmayý hak ettin."
Musa, evin eþiðinde belirerek:
"Býrak onu," diye buyurdu. "O da bizim gibi Yahudi. Yardýmýma gelen sen, kimsin?"
46
CHRISTIAN JACQ
"Benim adým Aaron."
Adam yaþlý, ama güçlü kuvvetliydi. Gür bir sesi vardý. "Burada olduðumu nasýl öðrendin?"
"Bu mahallede seni tanýmayan var mý? ihtiyarlar meclisi seni görmek ve anlatacaklarýný din
lemek istiyor."
8
Amurru prensi harika bir rüya görüyordu. Tamamen çýplak Pi-Ramsesli soylu genç bir kýz, ins
baþýný döndüren kokular saçarak, tutkun bir sarmaþýk gibi uyluklarý boyunca yukarýya çýkýyo
Kadýn birden duraksadý, týpký batmakta olan bir gemi önden arkaya doðru sallanmaya baþladý.
eþina kadýnýn boynuna sarýldý.
"Efendim, efendim! Uyanýn!"
Amurru prensi gözlerini açýnca baþ hademesini boðazlamakta olduðunu fark etti. Günün ilk ýþ
dýnlatýyordu.
"Neden beni bu kadar erken rahatsýz ediyorsun?"
"Rica ederim, kalkýn ve pencereden bakýn."
Benteþina kararsýzlýk içinde hizmetçisinin tavsiyesine uydu. Pörsük etlerinin aðýrlýðý yürü
du.
Denizin üzerinde hiç sis yoktu: havanýn çok güzel olacaðý belliydi.
"Görülecek ne var?"
"Liman giriþine bakýn, efendim!"
Benteþina gözlerini ovuþturdu.
Beyrut limanýnýn giriþinde üç Mýsýr savaþ gemisi vardý.
"Karadan giriþler ne durumda?"
"Onlar da kapalý. Savaþ düzenine girmiþ büyük Mýsýr ordusu kenti kuþatma altýna almýþ."
Benteþina:
"Aþa iyi durumda mý?"
"Sizin emrinizle hücreye kapatýldý."
"Onu bana getir!"
Ramses, iki atý Teb'deki Zafer ile Tanrýça Mut Hoþnuttur'u bizzat kendisi doyurmuþtu, iki
harika at savaþta olduðu kadar barýþta da birbirlerinden ayrýlmýyordu. Ýkisi de Fravun'un o
dan hoþlanýyor ve Kral onlarý cesaretlerinden ötürü kutladýðý zaman
48 CHRISTIAN JACQ
gururla kiþniyorlardý. Nubye aslaný 'Katil'in yanlarýnda olmasýndan hiç kormuyorlardý. Ne d
lsa, bu yýrtýcý hayvanla birlikte binlerce Hitit askerine kafa tutmamýþlar mýydý?
Râ ordusunun komutaný general, Kral'in önünde eðildi. "Majeste, gerekli düzen alýndý. Hiçbi
tlu kaçamayacak. Saldýrýya geçmeye hazýrýz."
"Kente girecek olan bütün kervanlarýn yolunu kesin." "Bu, kenti kuþatma altýna alacaðýz anl
mý geliyor?" "Olabilir. Þayet Aþa hâlâ hayattaysa onu kurtaracaðýz." "Bu çok güzel bir þey
ajeste, ama bir tek adamýn hayatý için..."
"Tek bir adamýn hayatý bazen çok deðerli olabilir general." Ramses öðleye kadar atlarý ve a
ný ile birlikte kaldý. Hayvanlarýn sakin oluþu iyiye alametti. Gerçekten de güneþ tepe nokt
ulaþmadan önce Kral'ýn emir subayý beklediði haberi getirdi. "Amurru prensi görüþme isteði
unuyor." Þiþmanlýðýný gizleyen çok renkli, bol bir elbise giymiþ ve gül esansý sürünmüþ ola
e rahattý. "Güneþin oðluna selam..."
"Bir hainin dalkavukluklarýný duymak istemiyorum." Amurru prensi görünürdeki keyifli halin
den vazgeçmedi. "Görüþmemiz yapýcý olmalý Majeste." "Kendini Hititlere satarak kötü bir seç
"Benim elimde bir rehine var: Arkadaþýnýz Aþa." "Onun bir hücreye kapatýlmýþ olmasýnýn bu
le bir etmemi engelleyeceðini mi sanýyorsun?"
"Bundan eminim. Bütün uluslar Büyük Ramses'in dostluk anlayýþýný övmüyorlar mý? Yakýnlarýna
r firavun tanrýlarýn öfkesine neden olmaz mý?" "Aþa hayatta mý?" "Evet, hayatta." "Kanýt is
im."
"Majesteleri, Dýþiþleri Bakaný arkadaþýný sarayýmýn ana kulesinin tepesinden bakarken görec
hapisteyken kaçma giriþiminde bulunduðu için bedensel olarak biraz hýrpalandý, ama.ortada c
ddi bir durum yok."
"Onu özgür býrakmanýn karþýlýðýnda ne istiyorsun?"
RAMSES: EBU SÝMBEL'ÝN KRALÝÇESÝ ' 49
"Affýnýzý. Size dostunuzu teslim ettiðim zaman size karþý yaptýðým ufak ihaneti unutacak ve
hakkýmdaki güveninizin devam ettiðini açýkça belirten bir kararname hazýrlayacaksýnýz. Sizd
istediðimi biliyorum, ama tahtýmý ve mütevazý servetimi kurtarmam gerekiyor. Ha... bakýn, b
ni tutsak etmek gibi can sýkýcý bir fikre kapýlacak olursanýz, arkadaþýnýz hemen öldürülür.
Ramses uzun bir süre sessiz kaldý.
Sakin bir sesle:
"Düþünmem gerek," dedi.
Benteþina'nýn sadece bir korkusu vardý: Devletin yüksek menfaatinin, dostluðun önüne geçmes
mses'in tereddüdü prensi kaygýlandýrdý.
Kral:
"Generallerimi ikna etmek için zamana ihtiyacým var," diye açýkladý. "Bir zaferden vazgeçme
in ve bir caniyi baðýþlamanýn o kadar kolay olduðunu mu sanýyorsun?"
Benteþina rahatladý.
"'Cani' sözcüðü aþýrý kaçmadý mý Majeste? Müttefikler arasýndaki politika güç bir sanattýr;
kabul edip özür diliyorum, neden geçmiþi unutmayalým? Mýsýr benim geleceðimi oluþturuyor v
olun ki size sadakatimi kanýtlayacaðým. Cesaret edebilseydim Majeste..."
"Gene ne var?"
"Halkým ve ben, kentimizin abluka altýna alýnmasýna kötü gözle bakýyoruz. Biz rahat yaþamay
yecek maddelerimizin kente giriþinde bir engellenme olmamasýný diliyoruz. Kararnameniz
in yazýlmasýný ve Aþa'nýn özgürlüðe kavuþmasýný beklerken, Aþa iyi beslendiði için mutlu ol
Ramses ayaða kalktý. Görüþme bitmiþti.
"Ah Majeste... Düþünme sürenizin ne kadar olacaðýný bir bile-bilseydim..."
"Birkaç gün."
"Mýsýr için olduðu kadar Amurru için de elveriþli bir anlaþma yapacaðýmýza inanýyorum."
Aslaný ayaklarýnýn dibine uzanmýþ olan Ramses denizi seyrediyordu. Dalgalar Kral'm ayaklarý
dibinde sona eriyor, yunuslar
50
CHRISTIAN JACQ
açýkta oyun oynuyorlardý. Güçlü bir güney rüzgârý esiyordu. Setau Hükümdar'm saðma oturdu.
"Denizi sevmiyorum, çünkü yýlanlarý yok. Hem sonra öteki kýyýsý görünmüyor."
"Benteþina bana þantaj yapmaya kalkýþtý."
"Ve sen de Mýsýr ile Aþa arasýnda tereddüt ediyorsun."
"Yoksa beni bundan dolayý kýnýyor musun?"
"Aksini yapsaydýn kýtlardým, ama seçmek zorunda olduðun çözümü biliyorum ve bu çözüm benim
."
"Senin bir planýn mý var?"
"Olmasaydý Ýki Ülke'nin efendisini tam düþünürken rahatsýz eder miydim?"
"Aþa hiçbir tehlikeyle karþýlaþmamalý."
"Benden çok þey istiyorsun."
"Baþarýya ulaþmak için gerçekten bir þansýn var mý?"
"Belki, bir þansým var."
Benteþina'nýn baþ hademesi efendisinin bitmek tükenmek bilmeyen isteklerini karþýlamak için
inden geleni yapýyordu: Amur-ru prensi içkiye düþkündü ve en kaliteli þaraplar dýþýnda hiçb
di. Sarayýn mahzenlerindeki þarap stoku sürekli olarak yenilense de, ardý arkasý kesilmeye
n ziyafetler yüzünden giderek azalýyordu. Bu yüzden baþ hademe, her yeni þarap teslimatýný
sabýrsýzlýkla bekliyordu.
Tam Mýsýr ordusunun Beyrut'u kuþatma altýna aldýðý sýrada, baþ hademe saraya yüz küp dolusu
bý getirecek kervaný bekliyordu. Benteþina bu þarapta ýsrar etmiþti ve bir baþkasý olmazdý.
Baþ hademe sarayýn avlusuna amfora yüklü arabalarýn girdiðini görünce büyük bir sevince kap
abluka sona ermiþ olmalýydý. Benteþina'nýn þantajý iþe yaramýþ, Ramses geri adým atmak zor
îlk gelen arabadaki konvoy basma doðru hýzla ilerleyen baþ hademe, ona gerekli talimatla
rý verdi: Þaraplarýn bir kýsmý mahzene, bir kýþýmý mutfaðýn yanýndaki kilere, bir kýsmý da
olan odaya taþýnacaktý.
Boþaltma iþlemi, þarkýlar ve þakalaþmalar eþiðinde baþladý.
RAMSES: EBU SÝMBEL'ÎN KRALÝÇESÝ 51
Baþ hademe kervan baþýna:
"Tadýna baksak mý acaba?" diye teklifte bulundu.
"Güzel fikir."
Ýki adam þarap mahzenine girdi. Baþ hademe mükemmel þarabýn tadýný daha þimdiden aðzýnda hi
r küpün üzerine eðildi. Küpün þiþman karnýný okþadýðý sýrada ensesine yediði sert bir darbe
Ramses'in ordusunda subay olan kervan baþý öteki küplerden Setau ile diðer komandolarý çýka
fif savaþ baltalarý olan komandolar, sarayýn içinden bir saldýrýya uðrayabileceklerini akýl
cundan bile geçirmeyen muhafýzlarý öldürdüler.
Komandolardan birkaçý kentin ana giriþ kapýsýný, Râ ordusunun piyadelerinin yolunu açmak iç
arlarken, Setau, Benteþi-na'nm dairesine doðru saldýrdý. Ýki muhafýz onun yolunu kesmeye ka
kýþýnca, uzun süre çuval içinde kapalý kalan, çýlgýna dönmüþ engerek yýlanlarýný serbest bý
Setau'nun yýlanlardan birini havaya kaldýrdýðýný gören Benteþi-na'nýn korkudan aðzý bir kar
"Aþa'yý serbest býrak, yoksa ölürsün."
Benteþina hiç karþý çýkmadý. Korkudan titreyerek ve soluðu kesilmiþ bir öküz gibi soluyarak
dýðý odanýn kapýsýný kendi açtý.
Setau, arkadaþýnýn sað salim olduðunu görünce öylesine heyecanlandý ki, dikkatsizce yaptýðý
e eli açýldý ve serbest kalan engerek yýlaný Benteþina'nýn üzerine atýldý.
9
Yavaþ yavaþ ellisine yaklaþan, narin yapýlý, düz ve ince bir buruna ve ciddi ifadeli iri ba
em gözlere sahip olan Ana Kraliçe Tuya, Mýsýr Krallýðý'mn gelenek ve bilincinin bekçiliðini
a devam ediyordu. Kalabalýk bir personelin baþýnda, emir vermekten çok öðütlerde bulunuyor,
a görünen ve görünmeyen arasýndaki baðlantýyý oluþturan Mýsýr Hükümdarlýðý'ný sarsýlmaz bir
lere saygý duyulmasýný saðlýyordu.
Resmi kayýtlara 'Dünyaya güçlü boða Ramses'i getiren, tanrýnýn anasý' diye geçen Tuya, ölen
un Seti'nin anýsýyla yaþýyordu, ikisi birlikte güçlü ve mutlu bir Mýsýr kurmuþlardý. Oðulla
ndaki Mýsýr'ý koruma görevini yüklenmiþti. Ram-ses babasý kadar enerjikti ve ayný görev aþk
un için halkýnýn mutluluðundan baþka hiçbir þeyin önemi yoktu.
Ramses, Mýsýr'ý istiladan kurtarmak için Hititlerle savaþmak zorunda kalmýþtý. Tuya oðlunun
arýný onaylamýþtý, çünkü kötüyle anlaþmak felaketten baþka bir þey getirmezdi. Kötülükle sa
ek tek davranýþ biçimiydi.
Ancak çatýþma devam ediyor, Ramses sürekli olarak kendini tehlikeye atmak zorunda kalýyord
u. Ana Kraliçe, gökyüzünde yýldýz olan kocasý Seti'nin, Firavun'u korumasý için dua ediyord
Tuya sað elinde, sapý papirüs biçimde olan ve üzerindeki hiyerogliflerde 'yeþermiþ, açmýþ,
bir ayna tutuyordu. Bu deðerli eþya bir mezara konduðu zaman, mezarda yatanýn ruhuna so
nsuzluða dek sürecek bir gençlik saðlýyordu. Tuya bronz diski göðe doðru kaldýrdý ve aynaya
n sýrrýný sordu.
"Rahatsýz edebilir miyim?"
Ana Kraliçe yavaþça döndü.
"Nefertari..."
Nefertari, belinde kýrmýzý kemeri olan uzun beyaz elbisesiyle, Krallar ve Kraliçeler Vad
isi'ndeki sonsuzluðun konutlarýný süsleyen tanrýça resimleri kadar güzeldi.
RAMSES: EBU SÎMBELÝN KRALÝÇESÝ 53
"Bana iyi haberler getirdin mi Nefertari?"
"Ramses, Aþa'yý kurtardý ve Amurru eyaletini yeniden ele geçirdi. Beyrut yeniden Mýsýr'ýn k
rolünde."
îki kadýn kucaklaþtýlar.
"Ne zaman dönüyor?"
Nefertari:
"Bilmiyorum," diye yanýtladý.
iki kadýn konuþmayý sürdürürlerken Tuya makyaj masasýna oturdu. Parmaklarýnýn ucuyla yüzüne
l karbonat, kaymaktaþý tozu, eþek sütü ve çemonotu tohumlarýndan yapýlan bir merhem sürdü.
yüzdeki kýrýþýklýklarý gideriyor, cildi sýkýlaþtýrýp gençleþtiriyordu.
"Kaygýlý görünüyorsun Nefertari."
"Ramses'in daha ileri gitmeye karar vermesinden korkuyorum."
"Kuzeye, Kadeþ'e doðru..."
"Hitit imparatoru Muvatallis'in kurduðu yeni bir tuzaða doðru. Ramses'in, Mýsýr kontrolü al
daki bölgeleri yeniden ele geçirmesine fazla zorluk çýkarmayarak, bizim ordumuzu bir tuz
aða çekmeye çalýþmýyor mu?"
Kabile reisleri, Aaron'un kerpiçten yapýlmýþ geniþ evinde toplanmýþlardý. Bütün Yahudilere
malarý tembih edilmiþti. Musa'nýn hayatý söz konusu olduðu için Mýsýr polisinin onun döndüð
ekiyordu.
Musa Yahudiler arasýnda hâlâ çok seviliyordu. Birçoklarý onun, tuðlacýlardan oluþan bu küçü
r zamanlar sahip olduðu gururu yeniden kazandýracaðýný düþünüyordu... Ancak Yahudi kabilele
daki birliði güçlendirmek için ihtiyar heyeti üyelerinin tayin ettiði Libni ayný kanaatte d
i.
Sesi çatallý ihtiyar:
"Musa, neden döndün?" diye sordu.
"Daðda, bitip tükenmeden yanan bir çalý yýðýný gördüm."
"Bir hayal."
"Hayýr, kutsal varlýðýn alameti."
"Sen aklýný mý kaçýrdýn Musa?"
"Tanrý çalý yýðýnýnýn arasýndan bana seslendi ve O, benimle konuþtu."
54 CHRISTIAN JACQ
Yaþlýlar mýrýldandý.
"Tanrý, köle durumuna düþürülmüþ îsrail çocuklarýnýn þikâyet ve iniltilerini duydu."
"Yapma Musa, biz burada özgürce yaþýyor ve çalýþýyoruz. Biz savaþ tutsaklarý deðiliz."
"Yahudiler davranýþlarýnda özgür deðil."
"Hiç de deðil! Ama sen nereye varmak istiyorsun?"
"Tanrý bana: 'Halkýný Mýsýr'dan çýkardýðýn zaman bu daðda dua edeceksiniz,' dedi."
Kabile reisleri hayretler içinde birbirlerine baktýlar.
Ýçlerinden biri:
"Mýsýr'ýn dýþýna ha!" diye haykýrdý. "Ne anlama geliyor bu?"
"Tanrý, halkýnýn Mýsýr'daki sefaletini gördü. Onlarý kurtarmak, verimli ve geniþ topraklara
k istiyor."
Libni öfkelendi.
"Sürgündeki yaþantýn senin aklýný baþýndan almýþ Musa. Biz uzun zaman önce buraya yerleþmiþ
un ve bu topraklar bizim ülkemiz oldu."
"Madyan'da birçok yýl yaþadým ve çoban olarak çalýþtým. Orada evlendim ve bir oðlum oldu. Y
olarak bu þekilde süreceði kanýsýna varmýþtým, ama Tanrý, benim yaþantým için baþka bir ka
"Bir cinayet iþledikten sonra saklandýn."
"Bir Mýsýrlýyý öldürdüm, doðru, ama o da bir Yahudiyi öldürmekle tehdit ediyordu."
Kabile reislerinden biri araya girdi:
"Musa'yý hiçbir þeyle suçlayamayýz. Þimdi bize düþen onu korumaktýr."
Ýhtiyar heyetinin öteki üyeleri de bu düþünceyi onayladýlar.
Libni:
"Þayet burada yaþamak istiyorsan," dedi, "seni saklarýz, ama acayip projelerinden vazg
eçmek zorundasýn."
"Gerekirse teker teker hepinizi ikna edeceðim, çünkü Tanrý iradesi böyle."
Kabile reislerinin en genci:
"Mýsýr'ý terk etmek niyetinde deðiliz," dedi. "Burada evlerimiz, bahçelerimiz var. En iyi
tuðlacýlarýn kýsa süre önce maaþlarýna zam
RAMSES: EBU SiMBEL'ÝN KRALÝÇESÝ 55
yapýldý, her birimiz karnýmýzý iyice doyuruyoruz. Neden bu rahatý terk edelim?"
"Çünkü sizi vaat edilmiþ topraklara götürmek zorundayým."
Libni:
"Sen bizim þefimiz deðilsin," diye itiraz etti. "Ne þekilde hareket etmemiz gerektiðini
sen bize söyleyemezsin."
"Ýtaat edeceksin, çünkü Tanrý böyle istiyor."
"Kiminle konuþtuðunun farkýnda mýsýn!"
"Sana karþý çýkmak niyetinde deðilim Libni, ama niyetlerimi sizden saklamaya hakkým yok. Ha
gi insan kendi iradesinin Tan-rý'nýnkinden daha güçlü olduðuna inanabilir?"
"Þayet gerçekten Tanrý'nýn seni gönderdiði doðruysa, bunu kanýtlaman gerekir."
"Hiç kuþkun olmasýn, kanýtlar giderek artacak."
Yumuþacýk bir yataða uzanmýþ olan Aþa, ona masaj yapan Lo-tus'un okþayýcý ellerinin altýnda
arýnýn dindiðini hissediyordu. Güzel Nubyeli, narin görünümüne raðmen þaþýrtýcý bir enerji
"Kendinizi nasýl hissediyorsunuz?"
"Daha iyi... Ama böbreklerimin alt tarafýnda hâlâ dayanýlmaz bir aðrý var."
Aþa'mn çadýrýna giren Setau'nun sesi gürledi:
"O kadarýna da katlanacaksýn!"
"Karýn olaðanüstü bir kadýn."
"Belki, ama o benim karým!"
"Setau! Sen ne sandýn ki..."
"Diplomatlarýn hepsi hileci ve yalancýdýr. Hele sen onlarýn arasýnda birinciliði kimseye bý
mazsýn! Kalk, Ramses bizi bekliyor."
Aþa, Lotus'a baktý.
"Bana yardým eder misiniz?"
Setau, Aþa'yi kolundan tuttuðu gibi sertçe çekti ve ayaða kalkmaya mecbur etti.
"Sen tamamen iyileþtin. Artýk masaj filan yok!"
Yýlan oynatýcýsý diplomata bir peþtamalla gömlek verdi.
"Çabuk ol, biliyorsun Kral bekletilmekten hoþlanmaz."
56
CHRISTIANJACQ
Ramses, öðrenimini Mýsýr'da yapmýþ bir Lübnanlýyý, Benteþina kadar kaypak olmayacaðýný umar
ni prens atadýktan sonra Fenike ve Filistin'de de bir dizi atamayý gerçekleþtirdi. En önem
verdiði þey prenslerin, belediye baþkanlarýnýn ve köy muhtarlarýnýn yerli halktan olmalarý
a yaptýklarý anlaþmaya sadýk kalacaklarýna yemin ederek söz vermeleriydi. Þayet sözlerine i
edecek olurlarsa, Mýsýr ordusu hemen harekete geçecekti. Bu amaçla Aþa, çok umut baðladýðý
ve haberleþme sistemi geliþtirmiþti: Prensliklerdeki Mýsýr askeri varlýðý düþük olacak ama
aþa baðlanmýþ insanlardan oluþan bir muhbir aðý kurulacaktý. Mýsýr diplomasisinin þefi casu
olduðuna inanýyordu.
Ramses bir sehpanýn üzerine Yakýn-Doðu haritasýný açmýþtý. Birliklerin gösterdiði gayret so
an Ülkesi, Amurru ve Güney Suriye, Mýsýr ile Hatti arasýnda geniþ bir tampon bölge oluþturu
.
Bu, Ramses'in Hititlere karþý kazandýðý ikinci zaferdi. Þimdi iki Ülke'nin geleceði için kö
ar almak Ramses'e düþüyordu.
Setau ve her zamanki þýklýðýndan uzak kýlýðýyla Aþa generallerle üst rütbeli subaylarýn kat
toplandýðý çadýra girdiler.
"Düþmanýn bütün kaleleri ele geçirildi mi?"
Râ ordusunun generali:
"Evet," diye karþýlýk verdi. Þalom adýndaki sonuncusu dün düþtü."
Aþa:
"Þalom 'barýþ' anlamýna gelir," diye açýkladý. "Þimdi bu bölgelerde barýþ hüküm sürüyor."
Kral:
"Þimdi yapmamýz gereken kuzeye doðru ilerleyip, Kadeþ'i ele geçirmek ve Hititlere ölümcül d
i indirmek mi?" diye sordu.
General:
"Subaylarýn isteði bu," diye açýkladý. "Zaferimizi, barbarlarý yok ederek tamamlamalýyýz."
Aþa:
"Hiçbir baþarý þansýmýz yok," dedi. "Hititler bir kez daha biz ilerledikçe gerilediler. Bir
leri hiç kayýp vermedi ve bize çok zarar verecek tuzaklar hazýrhyorlardýr."
RAMSES: EBU SÝMBELÝN KRALÝÇESÝ 57
General coþkulu bir ifadeyle:
"Ramses bizim baþýmýzda oldukça, galip geliriz!" dedi.
"Arazi hakkýnda hiçbir þey bilmiyorsunuz. Anadolu'nun yüksek yaylalarýnda, dað boðazlarýnda
anlarda Hititler bizi ezer geçerler. Kadeþ'te bile binlerce Mýsýr piyadesi ölecektir. Daha
sý, kaleyi ele geçirip geçiremeyeceðimizden bile emin olamayýz."
"Bir diplomatýn nafile korkulan... Bu kez, biz hazýrýz!"
Ramses:
"Çekilebilirsiniz," diye emretti. "Yarýn þafalda birlikte kararýmý öðreneceksiniz."
ý
10
Musa, Aaron'un misafirperverliði sayesinde, tuðlacýlar mahallesinde huzurlu birkaç hafta
geçirdi. Karýsý ile oðlu rahatlýkla dýþarý çýkýyor ve merak ettikleri Mýsýr baþkentinin ca
dý. Kýsa sürede Pi-Ramses'teki Yahudi toplumunun bir parçasý oldular ve þehrin küçük sokakl
rçok Mýsýrlý, Asyalý, Filistinli ve Nubyeli ile tanýþtýlar.
Musa ise toplum içine çýkmadan yaþýyordu. Birkaç kez ihtiyar heyetiyle yeniden görüþme iste
unmuþ, kuþkucu ve eleþtirici kiþiler olan kabile reislerinin karþýsýnda, ilk açýklamalarýnd
diðini bildirmiþti.
Aaron:
"Ruhun hâlâ sýkýntýlý mý?" diye sordu.
"Yanan çalýnýn bana görünmesinden sonra artýk sýkýntýlý deðilim."
"Burada hiç kimse senin Tanrý'yla karþýlaþtýðýna inanmýyor."
"Bir insan yeryüzünde yapmak zorunda olduðu görevi öðrendiði zaman, artýk kuþkular onu tedi
mez. Bundan böyle benim yolum çizilmiþtir Aaron."
"Ama sen tek basmasýn Musa!"
"Þimdilik öyle görünüyor. Ama sonunda benim inancým insanlarýn doðru yolu görmesini saðlaya
"Yahudilerin Pi-Ramses'te hiçbir eksiklikleri yok. Çölde yiyeceði nereden bulacaksýn?"
"Tanrý bu gereksinmemizi saðlayacak."
"Bu yapýnla þef olacak adamsýn, ama yanlýþ yolu seçtin. Adini ve görüntünü deðiþtir, çýlgýn
ve kendi insanlarýnýn arasýndaki yerini al. Huzur içinde, sakin ve onurlu bir biçimde birç
k ailenin baþýnda yaþar gidersin."
"Benim alm yazým bu deðil Aaron."
"Hayal ettiðin þeyi deðiþtir."
"Artýk buna hakkým yok."
RAMSES: EBU StMBELÝN KRALÝÇESÝ 59
"Mutluluk elinin altýndayken neden hayatýný böyle harcýyor-sun?
Aaron'un evinin kapýsý çalýndý.
"Polis, açm!"
Musa gülümsedi.
"Görüyorsun Aaron, bana baþka çare býrakmýyorlar."
"Kaçmaksýn!"
"Tek çýkýþ bu kapý."
"Seni savunacaðým."
"Hayýr Aaron."
Musa kapýyý açtý.
Dev yapýlý Sardunyalý Seramana þaþkýn þaþkýn Yahudiye baktý.
"Demek adam yalan söylemiyormuþ... Gerçekten geri dönmüþsün."
"Girmek ve bizimle yemeði paylaþmak ister misin?"
"Seni, bu mahallede bulunman nedeniyle iþinden olacaðýndan korkan bir Yahudi tuðlacý ihbar
etti Musa. Beni izle, seni hapishaneye götürmek zorundayým."
Aaron araya girdi.
"Musa mahkemeye çýkarýlmalý."
"Çýkarýlacak."
"Tabii mahkemeden önce onu ortadan kaldýrmazsan."
Seramana Aaron'un tuniðinin yakasýna yapýþtý.
"Bana katil mi demek istiyorsun?"
"Bana kaba ve sert davranmaya hakkýn yok!"
Sardunyalý, Aaron'un yakasýný býraktý.
"Haklýsýn. Peki, ama senin bana haraket etmeye hakkýn var mý?"
"Musa tutuklandýðýna göre öldürülecek demektir."
"Yasa herkese uygulanýr, hatta Yahudilere bile."
Aaron:
"Kaç Musa," diye yalvardý. "Çöle dön!"
"Sen de biliyorsun ki oraya birlikte döneceðiz."
"Sen bir daha bu hapishaneden çýkamayacaksýn."
"Tanrý bana yardým edecek."
Seramana:
"Haydi, gel!" dedi. "Ellerini baðlamaya mecbur etme beni."
60 CHRISTIAN JACQ
Hücresinin bir köþesine oturmuþ olan Musa, demir parmaklýklar arasýndan sýzan güneþ ýþýðýna
asýlý duran milyonlarca toz tanesini parlatýyor ve o güne dek sayýsýz mahkûmun çiðnediði t
ine çarpýyordu.
Yahuda'nýn daðýndaki yanan çalýnýn ateþi Musa'nýn içinde sonsuza kadar yanmaya devam edecek
ni, karýsýný, oðlunu unutmuþtu: Bundan böyle onun için sadece toptan göçün, Yahudi halkýnýn
opraklara doðru yola çýkmasýnýn önemi vardý.
Pi-Ramses'in büyük hapishanesine kapatýlan ve Mýsýr adaletinin, taammüden adam öldürme suçu
am edeceði ya da daha iyi bir ihtimalle vahaya kürek mahkûmu olarak yollayacaðý bir adam iç
n bu çýlgýnca bir umuttu. Yahuda'ya olan güvenine raðmen, Musa'nýn arada bir kuþkulandýðý o
Tanrý onu özgürlüðe kavuþturmak ve ona görevini yerine getirme olanaðý vermek için ne yapac
Yahudi tam uyuklamaya baþladýðý sýrada uzaktan gelen uðultularla ayýldý. Uðultu giderek þid
ve sonunda kulaklarý saðýr edecek duruma geldi. Bütün kent ayaða kalkmýþtý.
Büyük Ramses baþkente dönmüþtü.
Hiç kimse onun birkaç aydan önce dönmesini beklemiyordu, fakat baþlarýna ucu mavi birer kýr
rguç takýlý olan Teb'deki Zafer ile Tanrýça Mut Hoþnutturun çektiði arabanýn üzerindeki muh
oydu. Arabasýnýn saðýnda yürüyen olaðanüstü büyüklükteki aslan 'Katil', yolun kenarýna yýð
kalabalýðý süzüyordu. Önünde altýndan yapýlmýþ bir yýlan olan mavi tacýný takmýþ olan Rams
yuculuðunu simgeleyen yeþil, mavi renklere boyanmýþ kanatlarýn bulunduðu tören elbisesi içi
kamaþtýrýcý görünüyordu.
Piyadeler hep bir aðýzdan gelenekselleþmiþ marþý söylüyorlardý: "Ramses'in kollarý güçlü, k
benzeri olmayan bir okçu, kendi askerleri için bir siper, düþmanlarýný yakan bir alevdir."
Ramses kutsal ýþýðýn seçtiði kiþi ve görkemli zaferleri kazanmýþ bir þahin gibi görünüyordu
Generaller, savaþ arabalarý ile piyade birliklerinin subaylarý, ordu kâtipleri ve birlik
lerin askerleri, sancaktarlarýnýn arkasýnda geçit törenine katýlmak için tören kýyafetlerin
erdi. Kalabalýk tara-
RAMSES: EBU SÎMBELÝN KRALÝÇESÝ 61
fýndan alkýþlanan askerler sýla izinleriyle savaþýn yorgunluðunu unutturacak primlerini düþ
Askerlik hayatýnda en güzel þey baba ocaðýna dönmekti, hele kazanýlmýþ bir zaferden sonra.
Hazýrlýksýz yakalanmýþ olan bahçývanlar, yaratýcýlýðýn tanrýsý Ptah ile yok etmek ya da iyi
ahip korkunç tanrýça Sekmet'in tapýnaklarýna giden ana caddeyi çiçeklerle süslemeye vakit b
mýþlardý. Buna karþýlýk aþçýlar, kazlarý, sýðýr etlerini, domuz dilimlerini kýzartmak ve ku
ve meyvelerle dolu sepetleri hazýrlamakla uðraþýyorlar, kilerlerden bira ve þarap testile
ri çýkarýlýyordu. Pastacýlar hiç zaman yitirmeden pastalarýný hazýrlýyorlardý. Kibar kiþile
silerini giymiþlerdi. Hizmetçi kýzlar hanýmefendilerinin peruklarýna koku sürüyorlardý.
Geçit törenine katýlan kortejin ardýndan Asyalý, Kenan Ülkeli, Filistinli ve Suriyeli tutsa
lar geliyordu. Bir kýsmýnýn elleri arkalarýndan baðlanmýþ, diðerleri ise yanlarýnda karýlar
olduðu halde serbestçe yürüyorlardý. Eþeklerinin üzerinde sadece birkaç parçadan oluþan eþy
tsaklar, baþkentteki çalýþma bakanlýðýna götürülecekler, oradan da tarlalara ya da tapmakla
rine sevk edileceklerdi. Tutsaklýk cezalarýný þantiye ve tarým iþçisi olarak çekecek ve cez
amamladýklarý zaman, isterlerse Mýsýr toplumuna katýlabilecek, isterlerse ülkelerine dönebi
eklerdi.
Bu bir barýþ mý, yoksa ateþkes miydi? Firavun nihayet Hititleri yenmemiþ miydi, yoksa yeni
den savaþa gitmek üzere gücünü toparlamak için mi dönmüþtü? Hiçbir þeyden haberi olmayanlar
or ve Muvatallis'in ölmüþ olduðundan, Kadeþ kalesinin ele geçirildiðinden, Hitit baþkentini
le bir edildiðinden söz ediyorlardý. Herkes, Ramses ile Nefertari'nin en kahraman aske
rlere altýn madalyalarý vermek için kraliyet sarayýnýn penceresinde görünerek töreni baþlat
kliyordu.
Ramses'in saraya hiç uðramadan Sekmet tapmaðýna yönelmesi þaþkýnlýða neden oldu. Sadece Ram
küçük bir bulutun oluþtuðunu ve giderek büyüyüp karardýðýný görmüþtü. Atlar huy-suzlandý, a
Fýrtýna çýkmak üzereydi.
Neþenin yerini korku aldý. Þayet korkunç tanrýça bulutlarýn öfkesini uyandýnrsa, bu Mýsýr K
altýnda olduðu ve
62 CHRISTIAN JACQ
Ramses'in ivedilikle savaþ alanýna doðru gideceði anlamýna gelmez miydi?
Askerler þarký söylemekten vazgeçtiler.
Herkes, Firavun'un, Sekmet'i yatýþtýrýp ülkenin üzerine felaket ve ýstýrap sürülerini sel g
lemek için yeni bir savaþa baþladýðýnýn bilincindeydi.
Ramses arabasýndan indi, atlarýn ve aslanýn baþlarýný okþadý, sonra tapýnaðýn iç avlusunda
daldý. Bulut parçalanmýþ ve önce on, sonra yüz parçaya bölünerek çoðalmýþtý. Ortalýk kararý
z oluyordu.
Yol yorgunluðunu umursamayan, Pi Ramses'in kutlamaya hazýrlandýðý eðlenceleri unutan Ramses
tanrýça Sekmet'le karþýlaþmaya hazýrlandý. Bir tek kendisi onun öfkesini yatýþtýrabilirdi.
Ramses altýn kaplamalý büyük kapýyý açtý, Saflýðýn Salonu'na girdi ve mavi tacýný çýkarttý.
sýnda yavaþ yavaþ ilerledi, sýrlarýn Salonu'nun kapýsýný aþtý ve tapýnaðýn merkez bölümüne
Tam o sýrada, alacakaranlýðýn içinde ýþýk saçan onu gördü.
Uzun beyaz elbisesi güneþ gibi parlýyor, ayin peruðunun kokusu insanýn ruhunu büyülüyor, da
aki soyluluk, tapmaðýn taþ-larýnmkiyle eþdeðerde görünüyordu.
Nefertari'nin bal gibi tatlý sesi yükseldi. Nefertari, Mýsýr uygarlýðýnýn baþlangýcýndan bu
unç tanrýçanýn içindeki öfkeyi sevgiye dönüþtüren sözleri söyledi. Ramses avuç içleri açýk
kadýn heykeline doðru kaldýrdý ve duvarlara kazýlmýþ dualarý okudu.
Uzun dua sona erince, tanrýçadaki dönüþümün gerçekleþmesine aracý olan büyüleyici varlýk Kr
kýrmýzý tacýný, Yukarý Mýsýr'ýn beyaz tacýný ve 'güç' diye adlandýrýlan Krallýk âsâsým verd
Baþýnda iki taç, sað elinde âsâ olan Ramses, tanrýçanýn heykelinde oluþan olumlu enerji önü
Kral Kraliçe çifti tapmaktan çýktýklarý zaman kocaman bir güneþ Turkuaz Kent'in göðünü tüm
Fýrtýna dinmiþti.
11
Ramses, kahramanlarýn altm madalyalarýný taktýktan sonra Ho-meros'u ziyarete gitti. Yuna
nlý þair, büyük eserlerini yazmak ve hayatýnýn son yýllarýný geçirmek için Mýsýr'a yerleþmi
konforlu evinin bahçesinde en çok deðer verdiði limon aðacý, uzun beyaz sakallý ihtiyarýn a
gözleri için en büyük zevk kaynaðýydý. Homeros, Kral ona doðru geldiðinde, her zaman olduð
ri bir salyangoz kabuðundan yapýlmýþ piposuyla ada-çayýný tüttürüyor, anason ve kiþniþle ko
du.
Þair, budaklý bastonuna dayanarak ayaða kalktý.
"Kalkmayýn Homeros."
"Firavun gerektiði gibi selamlanmadýðý an, uygarlýðýn sonu gelmiþ demektir."
Ýki adam bahçe sandalyelerine oturdular.
"Þu mýsralarý yazmakla sizce doðruyu mu söyledim Majeste: Büyük bir istekle savaþanýn da, g
alýp seyredenin de kazancý ayný. Korkak olan da cesur olanla ayný þerefi paylaþýyor. Bir hi
mi yüreðim bunca badireyi atlattý, bir hiç için mi birçok savaþa katýlarak hayatýmý tehlike
"Hayýr Homeros."
"Demek, ülkemize galip olarak döndünüz."
"Hititler püskürtülüp kendi mevzilerine çekildiler. Mýsýr artýk istila edilemeyecek."
"Olayý kutlayalým Majeste. Harika bir þarap getirttim."
Homeros'un aþçýsý dar boðazlý bir Girit amforasý getirdi. Amforanýn içindeki þarabýn üzümü,
in toplanmýþ, içine biraz deniz suyu katýlarak, kuzey rüzgârýnda, üç yýl süreyle dinlendiri
Homeros:
"Kadeþ savaþýnýn metni tamamlandý," dedi. "Özel sekreteriniz Ameni metni bizzat kendisi yaz
ve heykeltýraþlara verdi."
64 CHRISTIAN JACQ
"Sizin metniniz tapmaklarýn iç bölümlerine kazýnacak ve düzenin kaosa karþý kazandýðý zafer
"
"Ne yazýk ki Majeste savaþ her zaman var olacaktýr! Kaosun doðasýnda düzeni yok etmek yok m
dur?"
"Ýþte bu nedenle firavunluk kurumu oluþturulmuþtur. Sadece bu kurum Maât yasalarýnýn hâkimi
i pekiþtirebilir."
"Sakm onu deðiþtirmeyiniz, çünkü bu ülkede uzun süre mutlu yaþamak niyetindeyim."
Homeros'un siyah beyaz kedisi Hektor, þairin dizlerine çýktý ve týrnaklarýný sahibinin tuni
hafifçe geçirdi.
"Sizin baþkentiniz ve Hitit baþkenti arasýnda sekiz yüz kilometrelik bir uzaklýk var... Ka
ranlýk güçleri uzakta tutmak için bu mesafe yeterli olacak mý?"
"Yaþamsal güç beni yüreklendirdiði sürece bunu saðlamaya çalýþacaðým."
"Savaþ hiçbir zaman bitmez. Daha kaç kez sefere çýkacaksýnýz?"
Ramses, Homeros'un evinden ayrýldýðý zaman onu bekleyen Ameni'yi buldu. Kral'in, benzi h
er zamankinden daha solgun, saçlarý biraz daha azalmýþ olan özel sekreteri, kýnlacakmýþçasm
aksýz görünüyordu. Kulaðýnýn arkasýna, orada unuttuðu bir fýrça sýkýþtýrmýþtý.
"Çok acele görüþmemiz gerek Majeste."
"Dosyalarýndan birinde içinden çýkýlmasý güç bir durum mu var?"
"Sorun herhangi bir dosyayla ilgili deðil..."
"Ailemi görmem için bana biraz zaman tanýr mýsýn?"
"Protokol, her þeyden önce belirli sayýda tören ve görüþme isteklerini kabul etmenizi gerek
iyor... Bütün bunlardan vazgeçebilirim, ama çok daha önemli bir þey var: 'o' döndü."
"Yoksa sözünü ettiðin..."
"Evet, Musa döndü."
"Pi-Ramses'te mi?"
"Seramana'nýn onu tutuklamakla en doðrusunu yaptýðýný kabul etmelisin. Onu serbest býraksay
dalet hiçe sayýlmýþ olurdu."
"Musa hapis mi edildi?"
RAMSES: EBU SÝMBEL'ÝN KRALÝÇESÝ 65
"Öyle gerekiyordu."
"Hemen onu bana getir."
"imkânsýz Majeste. Firavun, adalete intikal etmiþ bir olaya karýþamaz, cinayetle suçlanan k
arkadaþý olsa bile."
"Elimizde onun suçsuz olduðunu gösteren kanýtlar var!"
"Normal prosedürden geçmesi kaçýnýlmaz. Þayet öncelikle Firavun Maât'a ve onun adaletine sa
mazsa, bu ülkede kargaþa ve bunalým hüküm sürer."
"Sen gerçek bir dostsun Ameni."
Genç Khâ, nesiller boyu gelen kâtiplerin kendisinden önce tekrar tekrar yazdýklarý ünlü bir
i kopya ediyordu:
Onlara miras olarak geçen bilgiye eriþen kâtipler, bilgelik kitaplarýný yazmakla yükümlüdür
zý tahtalarý, onlarýn en sevgili oðludur. Kitaplarý onlarýn piramitleri, yazý fýrçalarý onl
hiyeroglif yazýlarýyla örtülü taþlarý onlarýn eþleridir. Anýtlar yok olur, kum dikilitaþla
lar unutulur, ama bilgeliði yaþamýþ olan kâtiplerin adlarý eserlerinin parýldamasý sayesind
suza kadar sürer. Kâtip ol ve þu düþünceyi yüreðine kazý: Bir kitap, en saðlam duvardan dah
O, senin tapýnaðýn olacaktýr, hatta sen ölmüþ olsan da kitabýnla adýn insanlarýn aðzýndan
inþa edilmiþ bir binadan daha saðlam olacaktýr. "
Khâ bu özdeyiþlerin yazarý ile tümden ayný kamda deðildi. Evet, yazýlanlar yüzyýllar boyunc
ordu, ama ayný þey, ustaba-þýlarýn inþa ettikleri taþ tapmaklar ve sonsuzluðun konutlarý iç
li deðil miydi? Bu satýrlarýn yazarý kâtip, biraz aþýrýya kaçarak mesleðinin eþsizliðini öv
koymamak için ayný zamanda kâtip ve ustabaþý olmak için kendi kendine söz vermiþti.
Babasý onu kobra biçiminde karþýsýna çýkan ölümle tanýþtýrdýktan sonra Ramses'in büyük oðlu
k çocuk oyunlarýný bir yana býrakmýþtý. Tekerleklerin üzerine oturtulmuþ bir tahta atm, Nef
nin ona verdiði ilginç papirüste yer alan, kâtip Ahmes'in matematik probleminden daha çeki
ci olmasý
66
CHRISTIAN JACQ
olasý mýydý? Ahmes, daireyi, bir kenarý dairenin çapýnýn 8/9'u olan bir kare ile eþ tutuyor
u da 3.16°' deðerinin üzerine kurulu bir oram elde etmeye olanak saðlýyordu. Khâ ilk fýrsat
mimarlarýn sýrlarýna eriþmek için yapýlarýn geometrisini öðrenecekti.
Diplomat Meba:
"Prens Khâ'yi bir an için düþüncelerinden ayýrabilir miyim?" diye sordu.
Genç çocuk baþýný kaldýrmadý.
"Siz uygun görüyorsanýz..."
Dýþiþleri Bakaný Yardýmcýsý bir süreden beri Khâ ile konuþmak için geliyordu. Firavun'un oð
soylulara Özgü kibirli havasýndan hoþlanmýyor, ama onun kültürüne ve edebiyat bilgisine deð
yordu.
"Yine mi çalýþýyorsunuz prens?"
"insanýn kendini geliþtirmesinin en iyi yolu bu deðil midir?"
"Doðrusu, böylesine genç bir insanýn aðzýndan dökülen çok aðýr bir soru! Aslýnda haksýz say
al'ýn oðlu olarak onlarca uþaða emirler verecek, ne saban, ne de kazma kullanacaksýnýz, ell
riniz yumuþacýk kalacak, angaryalardan uzak duracaksýnýz, hiçbir aðýrlýk taþýmayacak, harik
lada oturacaksýnýz, ahýrlarýnýz harika atlarla dolu olacak, her gün deðiþik lüks kýyafetler
iniz, tahtýrevanýnýz çok rahat olacak ve Firavun'un güvenini kazanacaksýnýz."
"Birçok tembel ve tuzu kuru kâtip gerçekten böyle yaþýyor; bense, zor metinleri okuma yeten
ne sahip olmayý, ayin kitaplarýnýn yazýmýna yardýmcý olmayý ve tören alaylarýnda baðýþçý ol
umuyorum."
"Bütün bunlar basit ve önemsiz tutkular prens Khâ."
"Tam tersi Meba! Bütün bunlar uzun uðraþlarý gerektiriyor."
"Ramses'in büyük oðlu çok daha büyük bir alýn yazýþma aday deðil mi?"
"Hiyeroglifler benim kýlavuzumdur. Onlarýn hiç yalan söylediði görülmüþ müdür?"
On iki yaþýndaki bu çocuðun sözlerine þaþýran Meba, deneyimli,
(1) Ünlü Pi (k) sayýsýnýn, Rhind papirüsünde söz edüen pratik uygulamasý. Þ
RAMSES: EBU SÝMBEL'ÎN KRALÝÇESÝ 67
kendinden emin ve dalkavukluða önem vermeyen bir kâtiple konuþtuðu izlenimini edindi.
"Varolmak sadece çalýþmak ve bazý konularý kestirip atmak deðildir."
"Ben kendi varoluþumu farklý tasarlýyorum Meba. Ayýplanacak bir þey mi bu?"
"Deðil, elbette deðil."
"önemli bir mevkide olan siz, eðlenmeye vakit bulabiliyor musunuz?"
Diplomat, Khâ'nýn bakýþlarýndan kaçýndý.
"Ben çok meþgulüm, çünkü Mýsýr'ýn uluslararasý politikasý çok istidatlý olmayý gerektirir."
"Kararlarý alan babam deðil mi?"
"Elbette, ama meslektaþlarým ve ben onun iþini kolaylaþtýrmak için canla baþla çalýþýyoruz.
"iþinizin ayrýntýlarýný öðrenmek isterdim."
"Çok karmaþýktýr ve bilmem ki siz..."
"Anlamaya çalýþýrým."
Khâ'nýn kýz kardeþi Meritamon'un geliþi diplomatý sýkýntýdan kurtardý.
Küçük kýz:
"Kardeþimle mi oynuyorsun?" diye sordu.
"Hayýr, ona bir hediye vermek için gelmiþtim."
Ýlgisi uyanan Khâ baþýný kaldýrdý.
"Nedir hediyeniz?"
"Fýrça kutusu prens."
Meba, içinde on iki adet farklý fýrçanýn durduðu küçük sütun biçimindeki yaldýz kaplý kutuy
Prens:
"Bu... çok güzel," dedi ve kullandýðý eski fýrçayý taburenin üzerine koydu.
Meritamon:
"Bakabilir miyim?" diye sordu.
Khâ aðýrbaþlý bir ifadeyle:
"Dikkatli olmalýsýn. Bu tür þeyler çabuk kýrýlýr."
"Benim yazmama izin verecek misin?"
68 CHRISTIAN JACQ
"Dikkatli olman ve hata yapmaktan sakýnman koþuluyla veririm."
Khâ kýz kardeþine kullanýlmýþ bir papirüs ile ucunu mürekkebe batýrdýðý yeni bir fýrça verd
nin özenerek hiyeroglif çizmeye çalýþmasýný dikkatle izledi.
Yeni uðraþlarýna dalan iki çocuk Meba'nýn orada olduðunu unuttular. Diplomat da böyle bir a
kliyordu.
Meba, KM'nm eski fýrçasýný gizlice aldý ve çýkýp gitti.
12
Güzel Iset, bütün gece, Ramses'le ilk kez seviþtiði, sazdan yapýlmýþ kulübeyi düþleyip durd
ne getireceðini hiç düþünmeden, özgürce yaþadýklarý arzularý, o kulübede saklý kalmýþtý.
Iset hiçbir zaman Mýsýr Kraliçesi olmayý arzu etmemiþti. Bu görev onu aþýyordu. Nefertari b
yerine getirecek yetenekteydi. Buna raðmen Iset, Ramses'i, kalbini tutuþturan aþkýný nasýl
nutabilirdi? Ramses savaþtayken endiþeden ölüyordu. Aklý baþýndan gidiyor, makyaj yapmak is
iyor, giyimine kuþamýna özen göstermiyor, sandaletlerini dahi giymiyordu.
Ramses savaþtan döner dönmez Iset'in sýkýntýlarý kayboluver-miþti. Yeniden kavuþtuðu güzell
rayda Ramses'in bürosundan özel dairesine giden koridorda Ramses'i endiþeden titreyere
k bekleyen iset'i gören en gözü tok erkeði bile baþtan çýkarýrdý. Ramses bu koridordan geçe
ona yaklaþmaya cesaret edecekti.. . Ama hayýr, hayýr, içinden kaçmak geliyordu.
Ramses'i usandýracak olursa, taþraya gönderileceðini ve onu bir daha görememeye mahkûm edil
ceðini biliyordu. Bundan daha kötü ceza olabilir miydi?
Kral göründüðünde Iset'in bacaklarý titredi. Kendinde kaçacak gücü bulamadý, gücü ve heybet
ini andýran Ramses'ten bakýþlarýný ayýramadý.
"Burada ne yapýyorsun Iset?"
"Sana söylemek istediðim... Sana bir erkek çocuk verdim."
"Sütannesi onu bana gösterdi: Merenptah harika bir çocuk."
"Khâ'ya gösterdiðim þefkati ona da göstereceðim."
"Bundan hiç kuþkum yok."
"Ben, senin ekip biçeceðin tarlan, içinde yüzeceðin havuzun olmaya devam edeceðim... Baþka
oðul ister misin Ramses?"
"Kraliyet çocuk okulu yeteri kadarýný saðlayacak."
"Arzu ettiðin þeyi benden iste... Bedenim de ruhum da sana ait."
70 CHRISTÝAN JACQ
"Yanýlýyorsun Iset. Hiçbir insan bir baþka insanýn sahibi olamaz."
"Ben yine de sana aitim. Beni yuvasýndan düþmüþ bir diþi kuþ gibi avucunun içine alabilirsi
nin sýcaklýðýndan yoksun kalýnca sararýp solarým."
"Ben Nefertari'yi seviyorum Iset."
"Nefertari bir kraliçe, bense sadece bir kadýným. Beni baþka türlü bir aþkla sevemez misin?
"Ben Nefertari ile bir dünya kurdum. Bu sýrrý ancak benim Kraliçem paylaþabilir."
"Bu sarayda kalmama... müsaade ediyor musun?"
îset'in sesi duyulmayacak kadar kýsýlmýþtý. îset'in geleceði Ram-ses'in vereceði yanýta bað
"Sarayda kalacak, Khâ, Merenptah ve kýzým Meritamon'u yetiþtireceksin."
Seramana'nýn komutasýndaki paralý askerlerden oluþan muhafýz kýtasýnda görevli Giritli er,
Mýsýr'da, Firavun Akenaton'un terk edilmiþ kentinin yakýnýndaki köylerde soruþturma yapýyor
da komutaný gibi eski bir korsandý. Mýsýr'daki yaþantýya ve kendisine saðlanan maddi olana
ra alýþýyordu. Denize hasret olmasýna raðmen, Nil ýrmaðý üzerinde küçük ve hýzlý teknelerle
r, ýrmaðýn ani ve önceden kestirilemeyen tuzaklarýný etkisiz kýlmakla eðleniyordu. Bu tecrü
nizci bile Nil'in dalgalarýna, ince bir su tabakasýnýn altýnda saklanan kum tepelerine, ço
k çabuk öfkelenen suaygýrlarý sürülerine karþý dikkatli olmak zorundaydý.
Giritli, öldürülen sarýþýn genç kýzýn resmini yüzlerce köylüye göstermiþ, ama iþe yarar bir
ek gerekirse, öldürülen kadýnýn Pi-Ramsesli ya da Memfisli olduðunu bildiðinden, iþini gönü
Serarnana her tarafa özel görevliler göndermiþ ve bunlardan hiç olmazsa birinin esaslý bir
delil bulabileceklerini umut etmiþti, ama þans Giritlinin yüzüne gülmüyordu. Giritli, mevsi
lerin akýþýna ayak uyduran bu ýssýz kýrsal bölgenin tadýna varmakla yetiniyordu. Dev Sardun
aat ettiði ödülü alamayacaktý belki, ama o yine de görevini titiz bir biçimde yürütüyor, za
nuksever hanlarda geçir-
RAMSES: EBU SÎMBEL'ÝN KRALÝÇESÝ 71
mekten mutlu oluyordu. Ýki ya da üç günlük bir araþtýrmadan sonra Pi-Ramses'e eli boþ dönec
a en azýndan burada kaldýðý sürece hoþ vakit geçirmiþ olacaktý.
Hanýn güzel masalarýndan birine yerleþen Giritli bira servisi yapan genç kýza baktý. Gülery
ingirdek olan kýz müþterileri bilerek kýþkýrtýyordu. Eski korsan þansýný denemeye karar ver
Kýzýn tuniðinin kolunu tuttu.
"Hoþuma gidiyorsun küçük."
"Kimsin sen?"
"Bir erkek."
Kýz bir kahkaha attý.
"Hepiniz aynýsýnýz: Kendini beðenmiþ!"
"Ama ben erkek olduðumu kanýtlayabilirim."
"Öyle mi... Nasýl olacak bu iþ?"
"Kendi tarzýma uygun olarak."
"Hepiniz ayný þeyi söylüyorsunuz."
"Ben söylemem, yaparým."
Kýz parmaðýný dudaklarýnýn üzerine koydu.
"Dikkat et, övüngen insanlardan hoþlanmam ve üstelik ben kolay kolay tatmin olmam..."
"Bundan iyisi can saðlýðý. Benim de en büyük kusurum budur."
"Neredeyse beni kandýracaksýn be adam."
"Artýk harekete geçelim, ne dersin?"
"Sen beni ne sanýyorsun!"
"Giriþken bir adamla seviþmek isteyen, güzel bir kadýn sanýyorum."
"Sen nerelisin?"
"Girit adasaldaným."
"Dürüst biri misin?"
"Aþkta, aldýðým kadarýný veririm."
Gece yarýsý bir tahýl ambarýnda buluþtular. Her ikisi de seviþme öncesi cilveleþmelerden ho
larý için ateþli ateþli birbirlerinin üzerine atýldýlar ve birkaç saldýrýdan sonra yatýþtýl
uma ulaþtýklarýnda yan yana uzandýlar.
Giritli:
"Sen bana birini hatýrlatýyorsun," dedi. "Yüzün aradýðým kiþiyi anýmsatýyor."
72 CHRISTIAN JACQ
"Kim o?"
Giritli, sarýþýn genç kadýnýn resmini gösterdi.
Kadýn:
"Onu tanýyorum," dedi.
"Burada mý oturuyor?"
"Terk edilmiþ kentin kenarýnda, çölün baþladýðý yerdeki küçük bir köyde oturuyordu. Aylar ö
inde rastladým."
"Adý neydi?"
"Bilmiyorum. Onunla konuþmadým."
"Yalnýz mý yaþýyordu?"
"Hayýr. Onunla beraber, hâlâ lanetli Firavun'un yalanlarýna inanan büyücü kýlýklý yaþlý bir
mse onlara yanaþamýyor-du."
Bölgenin öteki köylerinin aksine bu köy hiç güzel deðildi. Pislik içindeki evler, boyalarý
uvarlar, terk edilmiþ ufak bahçeler... Burada kim oturmak isterdi? Giritli, keçilerin
yemeye çalýþtýklarý çöplerle dolu sokaklarda dolaþmaya baþladý.
Bir evin tahta panjuru gýcýrdadý.
Bez bebeðini kollarýyla sarmýþ küçük bir kýz çocuðu koþarak kaçtý. Ayaðý takýlýp düþünce Gi
"Büyücü nerede oturuyor?"
Kýz çýrpýndý.
"Þayet cevap vermezsen bebeðini alýrým."
Kýz, kapýsý kapalý, pencerelerinde tahta parmaklýklar olan basýk bir evi gösterdi. Giritli,
bileðim býraktý, eve doðru koþtu ve bir omuz darbesiyle kapýyý açtý.
Döþemesi toprak, içi loþ, kare biçiminde bir odaya girdi. Hurma dallarýndan yapýlmýþ yataðý
tiyar bir adam can çekiþiyordu.
Giritli:
"Ben polisim," dedi, "korkacak bir þey yok."
"Ne... ne istiyorsunuz?"
"Bu genç hanýmýn kim olduðunu söyleyin."
Seramana'nýn adamý portreyi ihtiyara gösterdi.
"Lita... Bu benim küçük Lita'm... Aykýrý düþünceli Fira-
RAMSES: EBU SÝMBEL'ÝN KRALÝÇESÝ 73
vun'un sülalesinden geldiðine inanýyordu... Sonra o gelip onu götürdü."
"Kimden bahsediyorsunuz?"
"Bir yabancý... Lita'nýn ruhunu çalan yabancý bir büyücü."
"Adý ne o büyücünün?"
"Yine geldi... Mezarlarda saklanýyor... Bundan eminim mezarlarýn içinde saklanýyor."
Ýhtiyarýn baþý yana doðru yuvarlandý. Hâlâ soluk alýyordu, ama konuþacak hali kalmamýþtý.
Giritli korktu.
Terk edilmiþ mezarlarýn giriþleri cehenneme açýlan kapýlara benziyordu. Bir þeytanýn dýþýnd
ir yerde barýnmayý aklýna getirebilirdi? ihtiyar ona belki yalan söylemiþti, ama bu izi sür
esi gerekiyordu. Birazcýk þansý varsa Lita'nýn katilini yakalayacak, onu Pi-Ramses'e götüre
ek ödülü alacaktý.
iþin sonunda onu bekleyen bu ödüle raðmen Giritli kendini pek rahat hissetmiyordu. Açýk bir
alanda çarpýþmayý, deniz üzerinde gerekirse birden çok korsanla dövüþmeyi tercih ederdi...
rlara girmek onu ürkütüyordu, ama geri adým atmadý.
Dik bir yokuþu týrmandýktan sonra tavaný yeterince yüksek, duvarýnda Akenaton ile Nefertiti
ye saygý gösterenlerin resimleriyle süslü ilk mezara daldý. Mezarýn dibine kadar aðýr adýml
ama ne bir mumyaya, ne de bir insan izine rastladý. Þeytan da ona saldýrmadý.
Giritli kendini daha güvenli hissederek ikinci mezarý araþtýrdý, birincisindeki gibi düþ ký
Mezarýn taþý dayanýksýz olduðu için ufalanýyordu. Burada duvarlara kazýnmýþ olan tarihi sa
rýn tahribatýna dayanamayacaktý. Rahatlarý kaçan yarasalar daðýldý.
Ona yol gösteren ihtiyar herhalde sayýklamýþtý. Böyle düþünmekle birlikte Seramana'nýn adam
dilmiþ kentten ayrýlmadan önce iki ya da üç büyük mezarý dolaþma kararý aldý.
Burada her þey ölmüþtü, gerçekten ölmüþtü.
Güneþ Kenti'nin kurulmuþ olduðu ovaya hâkim olan kayalar boyunca yürüdükten sonra, Aton'un
bi Merire'nin mezarý-
74 CHRISTIANJACQ
na girdi. Buradaki kabartma resimler bakýmlýydý. Güneþ ýþýnlarýnýn aydýnlattýðý Kral Kraliç
heykellere hayran hayran baktý.
Arkasýnda hafif bir ayak sesi iþitti.
Giritli arkasýný dönmeye vakit bulamadan, Ofir onun gýrtlaðýný kesti.
13
Meba gözlerini kapamýþtý, yeniden açtýðýnda Giritlinin yerde yatan cesedini gördü.
"Hakkýnýz yoktu Ofýr, hakkýnýz yoktu..."
"Sýzlanmayý býrakýn Meba."
"Siz adam öldürdünüz!"
"Ve siz de bir cinayetin tanýðý oldunuz."
Ofýr'in bakýþlarý öylesine tehditkârdý ki diplomat geriledi ve mezarýn dibine kadar çekildi
aranlýklara kadar izleyen bu inanýlmaz derecedeki acýmasýz gözlerden kaçmak istiyordu.
Þenar:
"Bu meraklý adamý tanýyorum," dedi. "Bu adam Seramana'nýn, Ramses'i korumak için maaþýný öd
alý askerlerden biri."
"Demek peþimize saldýðý bir polis... Sardunyan, Lita'nýn kimliðini soruþturmuþ ve bilgi eld
eye çalýþmýþ olmalý. Bu polisin buralarda bulunuþu, geniþ bir operasyona giriþtiklerini gös
Þenar:
"Bu lanet kentte artýk güvenlikte deðiliz," dedi.
"O kadar kötümser olmayalým. Bu meraklý artýk konuþamayacak."
"Ama yine de buraya kadar gelmeyi baþardý... Seramana da ayný þeyi yapacak."
"Sadece bir kiþi saklandýðýmýz yeri açýklamýþ olabilir: Köylülerin büyücü olarak belledikle
nýn vasisi. Bu yaþlý budala ölmek üzere, ama henüz bize ihanet edecek güce sahip. Bu akþamd
zi yok onunla ilgileneceðim."
Meba müdahale etme ihtiyacýný duydu.
"Yeni bir cinayet iþleyemezsiniz!"
Ofir:
"Karanlýktan çýkýn," diye emretti.
Meba duraksadý.
76 CHRISTIANJACQ
"Acele edin."
Diplomat ilerledi. Dudaklarýnda bir tik belirmiþti.
"Bana dokunmayýn Ofýr!"
"Bizim müttefikimiz ve benim astýmsýnýz, bunu unutmayýn."
"Elbette, ama bu cinayetler..."
"Biz, sizin gibi bakanlýðýn rahat koltuklarýnda oturmuyoruz. Siz, Ramses'in gücünü engellem
hatta bu gücü ortadan kaldýrma ve Hititlerin Mýsýr'ý fethetmelerine olanak saðlama görevini
en bir casus þebekesine aitsiniz. Birkaç diplomatik numaranýn yeteceðine inanýyor musunuz?
Bir gün siz bile, güvenliðinizi tehdit edecek bir düþmanýnýzý öldürmek zorunda kalabilirsi
"Ben yüksek rütbeli bir memurum ve..."
"Hoþunuza gitse de gitmese de, bu polisin öldürülmesinde suç ortaðýsýnýz Meba."
Diplomatýn gözleri yeniden Giritlinin cesedine çevrildi.
"Ýþin buralara varacaðýný sanmýyordum."
"Þimdi öðrendiniz."
Þenar:
"Bu meraklý yüzünden görüþmemiz yarýda kaldý," dedi. "Basardýn mý Meba?"
"Bu lanet kente yeniden gelme tehlikesini bu nedenle göze aldým! Evet, baþardým."
Büyücünün sesi birden yumuþadý.
"Güzel iþ baþardýnýz dostum. Sizinle gurur duyuyoruz."
"Ben verdiðim sözleri tutuyorum, siz de kendinizinkileri unutmayýn."
"Geleceðin iktidarý sizi unutmayacak Meba. Çaldýðýnýz hazineyi bize gösterin."
Diplomat Khâ'nýn fýrçasýný çýkarýp gösterdi.
"Prens bu fýrçayý yazý yazmak için kullanýyordu."
Ofýr:
"Mükemmel," dedi, "gerçekten mükemmel."
"Onu ne yapmayý düþünüyorsunuz?"
"Bu eþya sayesinde Khâ'nýn enerjisini elde etmeyi ve bunu kendisine karþý kullanmayý düþünü
"Yoksa sizin niyetiniz..."
"Ramses'in büyük oðlu, doðrudan düþman olarak kabul ettiði-
RAMSES: EBU StMBEL'tN KRALÝÇESÝ 77
miz kiþilere dahildir. Kral ve Kraliçe çiftini zayýf düþürecek her türlü giriþim bizim dava
rlýdýr."
"Khâ bir çocuk!"
"O, Firavun'un büyük oðlu."
"Hayýr Ofir, bir çocuða bunu yapamazsýnýz..."
"Siz bir tarafý seçtiniz Meba. Geri adým atmak için artýk çok
geç"
Büyücü elini uzattý.
"Bana þu fýrçayý verin."
Diplomatýn tereddüdü Þenar'm pek hoþuna gitti. Bu tabansýz heriften öylesine nefret ediyord
i onu kendi elleriyle öldürmeye hazýrdý.
Meba fýrçayý yavaþça Ofir'e uzattý.
"Öfkenizi bu çocuktan almak zorunda mýydýnýz?"
Büyücü:
"Pi-Ramses'e dönün ve bir daha buraya gelmeyin," diye emretti.
"Bu mezarda daha uzun süre oturacak mýsýnýz?"
"Büyüyü yapmama yetecek kadar zaman burada kalacaðýz."
"Ya sonra?"
"Çok meraklý olmayýn Meba. Ben sizi arayacaðým."
"Baþkentteki durumum dayanýlmaz olacak."
"Soðukkanlýlýðýnýzý koruyun. Her þeyin yoluna gireceðini göreceksiniz."
"Nasýl davranmam gerekiyor?"
"Normal iþinizi yapmaya devam ediniz. Zamaný gelince talimatlarýmý alacaksýnýz."
Diplomat mezardan tam çýkacakken geri döndü.
"Bir daha düþünün Ofir. Oðluna dokunulacak olursa Ramses kuduracakve..."
"Gidin Meba."
Ofir'le Þenar, mezarýn giriþinden suç ortaklarýnýn yokuþtan iniþini, harabe bir evin arkasý
lenen atma biniþini seyrettiler.
Þenar:
"Bu alçak, güvenilir biri deðil," dedi. "Kapanýndan çýkmak için boþuna çýrpýnan, korkudan ç
e benziyor. Neden onu hemen yok etmiyoruz?"
"Meba resmi bir görevde bulunduðu sürece bize yararlý olacak."
78
CHRISTIAN JACQ
"Ya bizi ihbar ederse?"
"Bu soruyu kendi kendime sormadýðýmý mý sanýyorsunuz?"
Nefertari, Ramses döndüðünden beri, onunla fazla baþ baþa kalma fýrsatý bulamadý. Ameni, ve
kanlar ve baþrahipler Hüküm-dar'ýn bürosunu kuþatma altýna almýþlardý. Kraliçe de kâtipleri
nin, vergi tahsildarlarýnýn ve emrindeki öteki memurlarýn müracaatlarýný kabul etmeyi sürdü
Bazen, tapýnaðýn birinde müzisyen olarak görev almadýðýna yanýyordu. Orada sakin bir hayat
oþuþturmanýn dýþýnda kalabilirdi. Arria Mýsýr Kraliçesi'nin böyle rahat bir yaþantýya hakký
nmadan görevini tamamlayýp zorluklara göðüs germek zorundaydý.
Nefertari, Tuya'nýn sürekli yardýmý sayesinde ülkeyi yönetme sanatýný öðrenmiþti. Ramses ye
sinde aylarca Mýsýr dýþýna çýkmýþ, savaþ alanlarýnda bulunmuþtu. Genç Kraliçe, tacýn aðýrlý
insanlar arasýndaki baðlarý sürdüren ayinleri yapmak için gereken olaðanüstü gücü kendi iç
orunda kalmýþtý.
Nefertari kendine ait boþ zamanýnýn olmamasýndan þikâyetçi deðildi. Günün saatleri zaten ya
en iþlere bile yetmiyordu. Kuþkusuz Khâ ile Meritamon'dan çoðu kez uzakta kalýyor ve bir ço
vicdanýnýn geliþtiði o yeri doldurulamaz anlarý birlikte yaþayamýyordu. Her ne kadar Khâ i
renptah, Ramses ile Güzel Iset'in oðullarý olsa da, onlarý kendi kýzý Meriramon kadar seviy
rdu. Ramses, üç çocuðunun eðitimlerine göz kulak olmasý için Iset'ten yardým istemekte hakl
arasýnda rekabet ve düþmanlýk yoktu. Artýk anne olamayacaðý için Ramses'ten kendi yerine s
ceði vârisleri olmasý için Güzel Iset'le birlikte olmasýný bizzat Nefertari rica etmiþti. R
, Merenptah'ýn doðumundan sonra Iset'ten uzaklaþmýþ, Kral ve Kraliçe'nin çocuk sahibi olmam
orununa çözüm olarak 'Kraliyet çocuklarý'ný sýnýrsýz sayýda evlat edinmeye karar vermiþti.
Kraliçe'nin Ramses'e karþý duyduðu aþk, vücutlarýnýn birleþmesinden ve bunun verdiði zevkte
di. Nefertari'yi baþtan çýkaran Ramses'in sadece erkekliði deðil, her þeyden önce parýltýsý
irlikte bir bütün oluþturuyorlardý ve Nefertari, ayrý kal-
RAMSES: EBU StMBEL'ÝN KRALÝÇESÝ 79
dýklarý zamanlarda bile her an Ramses'le, düþünce ve duygu ortaklýðý kurduðunu kesinlikle b
u.
Yorgun olan Kraliçe kendini manikürcü ile pedikürcünün usta ellerine býraktý. Uzun bir çalý
da ruhsal durumu ne olursa olsun, saðlýklý ve mutlu görünmesi için bu tür bakýmlara ihtiyac
Þimdi artýk o en zevkli duþ alma anýydý, iki hizmetçi kadýn Kra-liçe'nin çýplak vücuduna sý
kulu sularý döktüler. Kraliçe ýlýk döþeme taþlarýnýn üzerine uzandý. Bu sefer de, kokulu tü
ondan yapýlan, vücudun gerginliðini ve kasýlmalarý giderecek, uykudan önce onu rahatlatacak
olan kremle yapýlacak uzun masaja baþlanacaktý.
Nefertari, sorumlu olduðu yanlýþlýklarý, yaptýðý hatalarý, gereksiz öfkelerini düþündü. Adi
u bulmak için durmaksýzýn çalýþmak gerekiyordu, çünkü adaletli davranmak Maât yasasýný daha
riyor ve ülkeyi kargaþalýktan kurtarýyordu.
Kraliçe'ye masaj yapan kadýnýn elinin ritmi birden deðiþti ve okþamaya dönüþtü.
"Ramses..."
"Hizmetçinin yerini almama izin verir misin?"
"Düþünmem gerek!"
Nefertari yavaþ yavaþ döndü ve kocasýnýn aþk dolu bakýþlarýný gördü.
"Ameni ve tahýl ambarlarý yöneticileriyle sonu gelmez bir toplantýn yok muydu senin?"
"Bu akþam ve gece bize ait."
Nefertari, Ramses'in peþtamalým çözdü.
"Senin sýrrýn nedir Nefertari? Bazen güzelliðinin bu dünyaya ait olmadýðým düþünüyorum."
"Aþkýmýz da öyle deðil mi?"
Ilýk döþeme taþlarýnýn üzerinde birbirlerine sarýldýlar, kokulan birbirine karýþtý, dudakla
a arzu onlarý dalgalar üzerinde alýp götürdü.
Ramses, Nefertari'yi büyük bir þalla sardý. Bu þal, açýldýðýnda, yaþam soluðunu vermek için
halinde olan tanrýça Isis'in kanatlarýný simgeliyordu.
80 CHRISTIAN JACQ
"Harika bir þey bu!"
"Üþümeyesin diye Sais dokumacý kadýnlarýnýn dokuduðu yeni bir þaheser."
Kraliçe, Ramses'in göðsünde büzüldü. "Tanrýlar bizi artýk birbirimizden ayýrmasýn."
14
Ramses'in taþ çerçeveli üç büyük pencereyle aydýnlanan bürosu, babasý Seti'ninki gibi sade
arlarý çýplak olan büronun ortasýnda büyük bir masa, Ramses için arkalýðý dik bir koltuk, k
hasýr sandalyeler, Kral'ý korumak için yazýlmýþ sihirli yazýlan içeren papirüs dolabý, Yaký
sý ve merhum Fi-ravun'un, ebediyetten gelen bakýþlarýyla oðlunun çalýþmalarýný inceleyen he
dý.
Kral'ýn yazý takýmýnýn yanýnda, uçlarý keten iplikle sýký sýký baðlanmýþ iki akasya dalý du
su bulma çubuðu Ramses'in de çok iþine yaramýþtý.
Hükümdar, Ameni'ye:
"Dava ne zaman görülecek?" diye sordu.
"On beþ gün sonra."
Solgun yüzlü kâtibin kucaðý her zamanki gibi bir yýðýn papirüs ve yazýlý tabletlerle doluyd
zayýflýðýna raðmen, Ame-ni gizli evraklarý bizzat taþýmaya çok önem veriyordu.
"Musa'ya haber verdin mi?"
"Elbette."
"Peki, tepkisi ne oldu?"
"Sakin görünüyordu."
"Onun suçsuzluðunu kanýtlayacak belgenin elimizde olduðunu söyledin mi?"
"Ona durumunun umutsuz olmadýðýný hissettirdim."
"Neden bu kadar temkinlisin?"
"Çünkü sen de ben de mahkemenin varacaðý hükmün ne olacaðýný bilmiyoruz da ondan."
"Meþru müdafaa cezalandýrýlamaz!"
"Musa bir adam öldürdü. Üstelik bu adam senin ablanýn koca-sýydý."
"O sefil adam hakkýnda düþündüklerimi söylemek için duruma müdahale edeceðim."
ESK6
82 CHRISTIAN JACQ
"Hayýr Majeste, mahkemeye hiçbir þekilde müdahale edemezsiniz. Mademki Firavun Maât'm varlý
adaletin selametini saðlamakla mükelleftir, öyleyse adli iþlemlere karýþamaz."
"Bunu bilmediðimi mi sanýyorsun?"
"Ben senin kendi kendinle savaþmana yardým etmezsem, arkadaþlýðýmýn ne anlamý kalýr."
"Görevin çok zor Ameni!"
"Ben dik kafalý ve inatçý biriyimdir."
"Musa Mýsýr'a kendiliðinden gelmedi mi?"
"Bu onun hatasýný ve suçunu hafifletmez."
"Musa'yý savunacak mýsýn?"
"Musa benim de arkadaþým. Onun lehinde olan kanýtý mahkemeye ben vereceðim. Ama bu kanýt ve
iri ve yargýçlarý ikna edebilecek mi?"
"Musa saray halký tarafýndan çok sevilir. Herkes onu, Sari'yi öldürmeye mecbur eden durumu
anlayacaktýr."
"Umalým öyle olsun Majeste."
Seramana, ateþli iki Suriyeli kadýnla çok hoþ bir gece geçirmesine raðmen keyifsizdi. Bu ne
enle, Mýsýrlýlarýn 'aðýz yýkama' dedikleri sabah kahvaltýsýndan önce iki genç kadýný kovdu.
Bütün çabalara raðmen, öldürülen sarýþýn genç kadýnýn kimliði öðrenilememiþti.
Sardunyalý, kurbanýn portresi sayesinde, adamlarýnýn onun izini çabucak bulacaklarýný sanmý
Pi-Ramses'te, ne Memfis'te, ne Teb'de tanýyan vardý. Muhtemel bir tek sonuç vardý: Genç ka
dýn hep saklý tutulmuþtu.
Bu konuda birçok þey bilmesi gereken bir tanýk vardý: Ram-ses'in ablasý Dolant. Ama ne yazý
ki Seramana onu istediði gibi sorguya çekemiyordu. ikiyüzlü Dolant, suçunu kabul edip özür
leyerek ve Kral-Kraliçe çiftine sadýk kalacaðýna yemin ederek, kýsmen de olsa onlarýn güven
azanmýþtý.
Seramana'nýn sabrý taþmak üzereydi. Özel görevlilerin taþradan döndükten sonra verdikleri r
inceledi. Elefantin, El-Kab, Edfu, Delta kentlerinden hiçbir haber yoktu. Görev daðýtým çiz
lgesini yeniden gözden geçirince bir ayrýntý onu çok þaþýrttý: Bir Giritli, araþtýrmalarýný
memiþti. Bu eski korsan para
RAMSES: EBU SlMBEL'tN KRALÝÇESÝ 83
canlýsýydý, ama disiplinsizlik yaptýðý zaman çarptýrýlacaðý cezanýn ne olduðunu iyi biliyor
Sakal týraþý olmadan alelacele giyinip Ameni'nin bürosuna gitti. Ameni'nin yirmi seçkin me
murdan oluþan ekibinden hiç kimse henüz büroya gelmemiþti, ama Ramses'in özel sekreteri ve
andalet taþýyýcýsý, sabah kahvaltýsý olarak arpa bulamacý, incir ve kurutulmuþ balýk yedikt
papirüsleri yerlerine yerleþtirmeye baþlamýþtý. Ameni çok yemek yemesine raðmen bir türlü k
rdu.
"Bir sorun mu var Seramana?"
"Raporlardan biri eksik."
"O kadar kaygý verici mi?"
"Eksik olan rapor Giritlinin olunca, evet. Bu adam aþýrý derecede dikkatli ve özenlidir.
"
"Nereye göndermiþtin bu Giritliyi?"
"Orta Mýsýr'a, el-Berþe bölgesine gönderdim. Tam söylemek gerekirse, Akenaton'un terk edilm
kentine yakýn bir yere gitti."
"Araþtýrma yapmak için ýssýz bir yer."
"Senin yanýnda titiz olmayý öðrendim."
Ameni gülümsedi, iki adam her zaman dost olmamýþlar, ama barýþmalarýndan sonra, birbirlerin
aygý duymaya baþlamýþlardý.
"Belki de geç kalmýþtýr."
"Giritli bir hafta önce dönmüþ olmalýydý."
"Düþüncemi açýkça söylemem gerekirse, bu olay bana önemsiz geliyor."
"Önsezim bana bu olayýn, tam tersine çok önemli olduðunu söylüyor."
"Peki bütün bunlarý bana neden anlatýyorsun? Bu olayý aydýnlatmak için yeterli yetkiye sahi
n."
"Bütün bunlarý sana anlatmamýn nedeni hiçbir þeyin yolunda gitmemesi Ameni."
"Ne demek istiyorsun."
"Büyücü ortadan kayboldu, Þenar'ýn cesedi bulunamýyor, þu sarýþýn kýzýn kimliði öðrenilemiy
"Hükümdar Ramses duruma hâkim."
"Bildiðim kadarýyla barýþ içinde yaþamýyoruz ve Hititler Mýsýr'ý yok etme düþüncesinden vaz
KÝ CHRISTIANIACQ
"Hitit casus þebekesinin tümden yok edilmediðini düþünüyorsun demek."
"Þu anda fýrtýnadan önceki sessizliði yaþadýðýmýzý hissediyorum. Önsezilerim beni hiç yanýl
"Önerin nedir?"
"Giritlinin baþýna ne geldiðini öðrenmek için bu terk edilmiþ kente gideceðim. Ben dönüncey
iravun'a göz kulak ol."
Ramses'in ablasý Dolant kararsýzlýk içindeydi. Bütün zamanýný þölenlere, kabul günlerine ve
plantýlarýna giderek geçiren uzun boylu esmer kadýn yüksek tabakanýn zengin ve iþsiz güçsüz
niden dönmüþtü. Kafasý iþlemeyen zarif kadýnlarla hiçbir derinliði olmayan konularda konuþu
mmül edilmez yaþlýlar ve söyledikleri de kafalarý kadar boþ olan gençler ona kur yapýyordu.
Tek tanrý Aton'un dinini benimsediðinden beri Dolant'ýn tek bir arzusu vardý: Gerçek inancý
ortaya çýkmasýna yardým ederek, sahte tanrýlarý ve onlara saygý duyanlarý Mýsýr topraklarý
. Ama Dolant'ýn karþýlaþtýðý herkes halinden memnundu ve doðruyu görmüyorlardý.
Ofir'in varlýðýndan ve öðütlerinden yoksun kalan Dolant, fýrtýnada kaybolmuþ bir gemi gibiy
talar ilerledikçe cesareti azalýyordu, inancýný besleyecek hiçbir þey ve hiçbir kimse olmad
daha ne kadar devam edebilirdi? Dolant geleceðinden umudunu kesiyordu.
Parlak gözleri olan esmer oda hizmetçisi, çarþaflarý deðiþtirmiþ, yerleri süpürüyordu.
Hizmetçi:
"Hasta mýsýnýz yoksa prenses?" diye sordu.
"Benim yazgýma kim imrenebilir?"
"Güzel elbiseler giymek, hayal bahçelerinde gezmek, yakýþýklý erkeklerle karþýlaþmak... Ben
iraz imreniyorum."
"Yoksa sen de mi mutsuzsun?"
"Yo hayýr! Nazik bir kocam, saðlýklý bir çocuðum var ve hayatýmýzý iyi kazanýyoruz. Yakýnda
evimizin inþaatýný tamamlayacak."
Dolant kafasýný kurcalayan soruyu sormaya cesaret etti.
"Ya Tanrý... Bazen onu düþünür müsün?"
RAMSES: EBU SÝMBEL'ÝN KRALÝÇESÝ 85
"Tanrý her yerdedir prenses: Tanrýlara saygý göstermek ve doðaya bakmak yeterlidir."
Dolant ýsrar etmedi. Ofîr haklýydý. Gerçek dini, insanlara zorla kabul ettirmek gerekliydi
. Halkýn kendiliðinden inancýný deðiþtirmesini beklemek boþunaydý. Ancak yeni bir düþünceyi
ye zorlandýktan sonra geçmiþte yaptýklarý hatalarý görebilirlerdi.
"Prenses... Herkes ne diyor, biliyor musunuz?"
Oda hizmetçisinin parlak gözlerinde sohbeti koyulaþtýrma isteði okunuyordu. Dolant belki d
e ilginç bir haber alabilirdi.
"Söylendiðine göre yeniden evlenmek niyetindeymiþsiniz ve size tutkun sayýsýz aday bu onura
ermek için çekiþiyorlarmýþ."
"Akýllarýna eseni söylüyorlar."
"Yazýk... Uzun süre yas tuttunuz. Bana sorarsanýz, sizin gibi deðerli bir kadýnýn yalnýzlýð
i hiç hoþ deðil."
"Bu durum bana daha uygun geliyor."
"Bazen çok kederli görünüyorsunuz... Doðrusu bu çok normal. Kocanýzý düþünüyor olmalýsýnýz.
s ve mahkemesi kocanýzýn ruhunu nasýl yargýlayacak? Size saygýsýzlýk etmek istemem prenses,
a merhum kocanýzýn pek namuslu davranmadýðý söyleniyor."
"Evet, acý gerçek bu."
"Öyleyse neden kötü anýlarýn içine kendinizi kapatýyorsunuz?"
"Yeni bir evlilik pek hoþuma gitmiyor."
"Mutluluk nasýl olsa gelir prenses! Hele kocanýzýn katili mahkûm edilince."
"Böyle olacaðýný nerden biliyorsun?"
"Musa yargýlanacak."
"Musa mý? Ama o firarda!"
"Bu bir sýr, ama kocam hapishanenin baþgardiyanýnýn arkadaþý: Yahudi tutuklanmýþ. Mutlaka ö
edilecek."
"Onu görebilir miyim?"
"Hayýr, ona karþý ileri sürülen suçlamanýn çok aðýr olmasý nedeniyle hücreye kapatýlmýþ. Si
e çaðýracaklardýr. Böylece öcünüzü alma fýrsatýnýz olacak."
Demek Musa dönmüþtü! Tek Tanrý'ya inanan Musa! Yoksa bu dönüþ, Dolant'a bir mesaj mýydý?
15
Musa'nýn davasý, Maât'ýn sadýk kulu vezirin baþkanlýðýnda, Adliye sarayýnýn büyük salonunda
alý, aðýr bir elbise giymiþti. Üstündeki tek mücevher yürek biçimindeydi ve ölümden sonra a
zisinde yargýlanacak insanýn vicdanýný simgeliyordu.
Duruþmanýn baþlamasýndan önce vezir, Ptah tapýnaðýna gitmiþ ve Ramses'in önünde ant içmiþti
tanrýçasýna saygý duyacak ve hiç kimseyi kayýrmayacaktý. Kral, herhangi bir öðüt vermekten
ece ona olan güvenini onaylamakla yetinmiþti.
Büyük salon doluydu.
Saray mensuplarýndan hiç kimse bu duruþmayý kaçýrmak istemiyordu.
Kalabalýk arasýnda Yahudi kabilelerinden birkaçýnýn reisi fark ediliyordu. Görüþler farklýy
Musa'nýn suçlu olduðuna inanýyor, bazýlarý ise onun ülkeye dönüþünü haklý gösterecek bazý a
etine sunulacaðýný umuyordu. Herkes Musa'nýn güçlü kiþiliðini biliyordu ve hiç kimse onun s
mýþ olabileceðini düþünmüyordu.
Vezir, insan neslinden sonra da varlýðýný sürdürecek olan Maât yasasýna dualar okuyarak dur
attý. Verilecek kararýn Mýsýr'ýn kýrk iki eyaletinde de uygulanacaðýný hatýrlatmak için sal
kýrk iki deri tabakasý koydurdu.
îki asker Musa'yý getirdi. Bütün gözler Yahudiye döndü. Ramses'in, sakallý kýrýþýk bir yüzü
görünüþü olan eski çalýþma arkadaþý gayet sakin görünüyordu. Askerler ona vezirin karþýsýnd
Adalet bakanýnýn saðýnda ve solunda oturan on dört kiþiden oluþan jüri heyetinde bir kadast
tanrýça Sekmet'in bir rahibesi, bir doktor, bir doðramacý, bir ev kadýný, bir köylü, bir h
kâtibi, saraydan bir haným, bir ustabaþý, bir dokumacý kadýn, Râ ordusu generali, bir taþ
cusu, bir ambarlar kâtibi ve bir denizci bulunuyordu.
RAMSES: EBU SÝMBEL'lN KRALÝÇESÝ 87
"Adýnýz Musa, deðil mi?"
"Evet."
"Bu jürinin herhangi bir üyesine itirazýnýz var mý? Bütün üyelere bakýn ve düþünmek için ac
"Bu ülkenin adaletine güvenirim."
"Bu ülke sizin ülkeniz deðil mi?"
"Burada doðdum, ama ben Yahudiyim."
"Siz Mýsýrlýsýnýz ve o sýfatla yargýlanacaksýnýz."
"Yabancý olsaydým yargýlama usulü ve jüri kararý farklý mý olacaktý?"
"Elbette ki hayýr."
"Öyleyse ne önemi var bu sorularýn?"
"Takdir bu mahkemeye aittir. Mýsýrlý olmaktan utanç mý duyuyorsunuz?"
"Sizin de söylediðiniz gibi takdir bu mahkemeye aittir."
"Sari adýnda bir ustabaþýyý öldürmek ve sonra da firar etmekle suçlanýyorsunuz. Bu suçlamal
ediyor musunuz?"
"Ediyorum, ancak bazý açýklamalarda bulunmam gerekiyor."
"Bu davanýn konusu da bu. Suçlamadaki ifadelerin yanlýþ olduðuna inanýyor musunuz?"
"Hayýr."
"Þunu kabul etmelisiniz ki, yasalara uygun olarak sizin idamýnýzý isteyeceðim."
Salonu boydan boya bir mýrýltý kapladý. Musa, sanki bu korkunç sözler onu hiç ilgilendirmiy
uþ gibi, soðukkanlýlýðýný kaybetmedi.
Vezir:
"Olaylarýn önemi nedeniyle bu davaya zaman açýsýndan hiçbir sýnýrlama koymuyorum. Sanýðýn k
nmasý ve bu cinayetin nedenlerini açýklamak için gerekli zamaný olacak. Mutlak bir sessizl
ik istiyorum. En küçük bir kargaþa olursa duruþmayý durdurur ve buna neden olanlarý aðýr ce
týrýrým."
Yargýç, Musa'ya:
"Bu korkunç olay gerçekleþtiði sýrada göreviniz neydi?"
"Mýsýr sarayýnda üst düzeyde bir görevli ve Pi-Ramses þantiyesinde ustabaþýydým. Özellikle
arýn ekiplerini yönetiyordum."
88 CHRISTIAN JACQ
"Elimdeki dosyada, herkesin sizden memnun olduðu anlaþýlýyor. Firavun'un arkadaþýydýnýz, de
"
"Evet."
"Öðreniminizi Memfýs üniversitesinde yaptýnýz, ilk resmî göreviniz Mer-Ur haremindeydi. Son
rnak'ta ustabaþý, Pi-Ramses'te þantiye þefiydiniz... iþin baþlangýcýnda bile parlak bir kar
niz vardý. Öldürülen Sari ise yanlýþ yola girdi. Ramses'in lalalýðýný yapmýþtý. Memfýs üniv
ayý umuyordu, ama daha düþük bir görevi kabul etmek zorunda kaldý. Bu gözden düþmenin neden
kkýnda bir bilginiz oldu mu?"
"Hayýr ama bu konuda bir fikrim vardý."
"Onu öðrenebilir miyiz?"
"Sari gözü yükseklerde olan alçak ve açgözlü bir adamdý. Ecel ona benim elimle vurdu."
Ameni, vezirden söz istedi.
"Duruma açýklýk getirebilirim: Sari, Ramses'e karþý bir komplo kurmuþtu. Ramses'in ablasý D
nt'ýn kocasý olduðu için Kral onun kusurunu baðýþladý."
Saray erkânýnýn birçoðu þaþýrmýþ göründü.
Vezir:
"Prenses Dolant mahkemeye tanýk olarak çýksýn," diye emretti.
Uzun boylu esmer kadýn tereddütlü bir tavýrla ilerledi.
"Musa ile Ameni'nin sözlerini onaylýyor musunuz?"
Dolant baþýný önüne eðdi.
"Az bile söylediler... Kocam âdeta bir canavar olmuþtu. Kariyerinin kesin olarak sona
erdiðini anlayýnca emrinde çalýþanlara karþý giderek artan bir kin duymaya baþladý ve onlar
edilemez bir biçimde zulmetti. Ölmeden birkaç ay önce, emrinde bulunan Yahudi tuðlacýlar e
ibine iþkence ediyordu. Þayet Musa onu öldürme-seydi, bir baþkasý öldürecekti."
Vezir þaþýrmýþ gibiydi.
"Sözleriniz biraz aþýrý kaçmadý mý?"
"Yemin ederim ki hayýr! Kocam yüzünden yaþantým iþkenceye dönmüþtü."
"Öldürülmesine memnun mu oldunuz?"
Dolan baþýný daha da eðdi.
"Ben... sanki rahatlamýþ gibiydim ve böyle hissettiðim için ken-
RAMSES: EBU SÝMBEL'lN KRALÝÇESÝ 89
dimden utanýyordum... Ama insan, böylesine bir zalime nasýl acýyabilir?"
"Baþka söyleyeceðiniz var mý prenses?"
Dolant, saray erkânýnýn arasýndaki yerine döndü.
"Sari'nin anýsýný savunacak ve karýsýnýn sözlerinin aksini söyleyecek kimse var mý aranýzda
Salondan hiç ses çýkmadý. Ýfadeleri kaydetmekle görevli zabýt kâtibi söylenenleri hýzlý bir
ediyordu.
Vezir, Musa'ya:
"Sizin bu olay hakkýnda söyleyecekleriniz nedir?" diye sordu.
"Bu bir tür kazaydý. Sari ile olan iliþkilerimiz gergin olmakla birlikte onu öldürmek niye
tinde deðildim."
"Öyleyse bu öfke neden?"
"Çünkü Sari'nin þantaj yaptýðýný ve Yahudi tuðla iþçilerine zulmettiðini fark etmiþtim, iþç
kýný savunmak isterken, kendi hayatýmý kurtarmak için onu istemeden öldürdüm."
"Yani meþru müdafaa durumunda kaldýðýnýzý söylüyorsunuz."
"Gerçek bu efendim."
"Peki neden kaçtýnýz?"
"Paniðe kapýldým."
"Masum olan bir insan için garip bir davranýþ."
"Bir adamý öldürmek derin bir þoka neden oluyor. O sýrada insan hiçbir þey düþünemez oluyor
izce davranýyor. Sonunda korkunç bir þey yaptýðýnýn þuuruna varýyor ve tek bir çýkýþ yolu g
açmak, kaybolmak, unutmak ve unutulmak, îþte bu nedenle çölde saklandým."
"Heyecanýnýz yatýþýnca Mýsýr'a dönebilir ve mahkeme huzuruna çýkabilirdiniz."
"Evlendim ve bir oðlum oldu. Mýsýr bana uzakta, çok uzakta görünüyordu."
"Neden döndünüz?"
"Yerine getirmem gereken bir görevim var."
"Nedir o?"
"Bugün için bu bir sýr, ama bu davayla hiç ilgisi yok. Yakýn bir gelecekte herkes bunun ne
olduðunu öðrenecek."
Musa'nýn yanýtlarý veziri kýzdýrmýþtý.
"Olaylarý anlatýþ biçiminiz hiç de inandýrýcý deðil. Tutumunuz
90
CHRISTIAN JACQ
aleyhinizde ve açýklamalarýnýz çok karýþýk. Sari'yi önceden tasarlayarak öldürdüðünüze inan
ere karþý çok haksýzca davranýyordu. Gerekçeleriniz akla yakýn olsa da söz konusu olan bir
et. Üstelik, Pi-Ramses'e döndükten sonra da saklanmaya devam ettiniz! Bu sizin suçluluðunu
zun bir itirafý deðil mi? Vicdaný rahat olan bir insan böyle davranmaz."
Ameni kesin sonuca götürecek son darbeyi vurmanýn zamanýnýn geldiðini düþündü.
"Elimde Musa'nýn suçsuzluðunu gösteren bir kanýt var."
Yargýcýn ses tonu sertleþti.
"Elinizdeki kanýt ciddi deðilse sizi adalete hakaretle suçlarým."
"Musa'nýn savunmak zorunda olduðu tuðlacý Yahudinin adý Abner'di. Sari ona þantaj yapýyordu
bner, Sari'yi Musa'ya þikâyet etti. Bunun üzerine Sari onu hýrpalayarak öcünü almak istedi.
sa tam zamanýnda geldi ve Sari'yi engelledi. Ama aralarýnda çýkan kavga kötü sonuçlandý ve
kendini korumaya çalýþýrken istemeyerek Sari'yi öldürdü. Abner bu olaya tanýk oldu ve ifad
sulüne uygun olarak alýndý. Bu ifade emrinize amadedir."
Ameni belgeyi vezire verdi.
Vezir belgeyi inceledi ve papirüsün bir yargýç tarafýndan mühürlendiðini saptadý. Mührü kýr
en geçirdi, metni okudu.
Musa sevincini göstermeye cesaret edemedi, ama Ameni ile dostça bakýþtý.
Vezir:
"Bu belge gerçek ve mahkemece kabul edilebilir," dedi.
Dava sona ermiþ, Musa aklanmýþtý. Jüri Musa'nýn aklandýðýný bildirecekti.
Yargýç:
"Kararýmý vermeden önce ben yine de son bir kez bunun doðrulanmasýný istiyorum," dedi.
Ameni kaþlarýný çattý.
Vezir:
"Abner adýndaki bu adam mahkeme huzuruna çýksýn ve ifadesini doðrulasýn," dedi.
16
Ramses'in öfkesi Ameni'ye patladý.
"Kesin bir kanýt, onaylanmýþ bir belge ve Musa hâlâ hapiste!"
Hükümdar'ýn özel sekreteri çekinerek:
"Vezir ince eleyip sýk dokuyan biri," dedi.
"Peki ama baþka ne istiyor?"
"Söylemiþtim, Abner'i görmek istiyor."
Ramses gerçeði kabul etmek zorundaydý. Yüksek mahkemenin istekleri yerine getirilmeliydi
.
"Abner'e davetiye çýktý mý?"
"Evet, ama iþte sorun da burada."
"Neden?"
"Abner bulunamýyor. Kabile reisleri, Abner'in birkaç aydan beri kayýp olduðunu söylüyorlar.
Hiç kimse Abner'in baþýna ne geldiðini bilmiyor."
"Hepsi yalan! Musa'ya zarar vermek istiyorlar."
"Olabilir, ama ne yapabiliriz?"
"Bu araþtýrmayla Seramana bizzat meþgul olsun."
"Biraz beklemek gerekecek... Seramana, Orta Mýsýr'da, aykýrý düþünceli Firavun'un terk edil
entinin yakýnýnda iz sürüyor. Þu öldürülen sarýþýn kýzýn kim olduðunu bulmaya kafasýný takm
rse, Seramana Hitit casus þebekesinin çökertilemediðine inanýyor."
Hükümdar'ýn öfkesi yatýþtý.
"Sen ne düþünüyorsun Ameni?"
"Bence Þenar öldü, suç ortaklarý ya kaçtý ya da zarar veremeyecek durumdalar. Ama Seramana
ine inanýyor."
"Belki de haksýz deðildir Ameni. Ýçgüdü sayesinde, bizi ya yanýltan ya da avutan mantýðýn ö
liriz. Babam içgüdüyü sezgiye dönüþtürmüþ ve onu üstün bir yetenekle kullanmýþtý."
"Ama Seti bir korsan deðildi!"
"Seramana karanlýklardan gelen bir adam olduðu için kullanýla-
92 CHRISTIAN JACQ
bilecek hileleri çok iyi bilir. Onu dinlememek büyük bir hata olur. Ona olabildiðince çabu
k ulaþ ve Pi-Ramses'e dönmesini emret."
"Habercileri gönderdim bile."
"Ve benim arzumu vezire ilet: Musa'yý görmek istiyorum."
"Ama... o hapiste!"
"Dava görüldü, olaylar ortaya çýktý: Bu görüþme adaleti etkilemez."
Harabeleri insana hüzün veren Güneþ Kenti'nin alelacele inþa edildiði ovada sert bir rüzgâr
ordu. Seramana boþ sokaklarda yürürken yanýndan geçtiði bir duvar kalýntýsý yýkýldý. Birçok
kafa tutmuþ olmasýna raðmen Sardunyalý, bu sefer içinin rahat olmadýðýný hissediyordu. Tehl
geler bu terk edilmiþ konaklarda ve evlerde dolaþýyordu. Seramana, köylüleri sorguya çekmed
n önce bu terk edilmiþ kenti görmek, hayaletleriyle karþýlaþmak, Aton güneþinin altýnda mey
len dramý görmek istemiþti.
Seramana, akþam olurken, araþtýrmalarýna yeniden baþlamadan önce yiyip içip canlanmak ve bi
saat uyumak için yakýndaki köye gitti. Köy kuþ uçmaz kervan geçmez bir yere benziyordu: tek
r eþek, tek bir kaz, tek bir köpek yoktu. Evlerin kapý ve panjurlarý açýktý. Sardunyalý yin
kýsa kýlýcýný kýnýndan çýkardý. Aslýnda, tehlikenin kol gezdiði böyle bir yerde tek baþýna
lý bir iþ deðildi ama o deneyimine ve gücüne güveniyordu.
Yoksul bir evin toprak döþemesine oturmuþ, üzgün bir halde baþým dizlerine dayamýþ ihtiyar
gördü.
Kadýn boðuk bir sesle:
"Ýstersen öldür beni," dedi. "Burada artýk çalýnacak hiçbir þey yok."
"için rahat etsin, ben Ramses'in polisiyim."
"Git yabancý. Bu köy öldü, kocam öldü ve ben de sadece ölmeyi bekliyorum."
"Senin kocan kimdi?"
"Büyücülükle suçlanan, fakat aslýnda namuslu olan bir adamdý benim kocam. Bütün hayatý baþk
etmekle geçmiþti... Ona teþekkür etmesi gerekirken o kahrolasý büyücü onu öldürdü."
Seramana, saçlarý tozlu, kirli elbiseli yaþlý dulun yanýna oturdu.
"Þu büyücüyü bana tarif etsene."
"Neye yarar?"
"Ben de bu uðursuz adamý arýyorum."
RAMSES: EBU SÝMBEL'lN KRALÝÇESÝ 93
Dul kadýn Seramana'ya hayretle baktý.
"Benimle alay mý ediyorsun?"
"Öyle bir halim var mý?"
"Artýk çok geç, kocam öldü."
"Onu tekrar diriltemem, bu iþle tanrýlar meþgul olacak; ama ben, bu büyücüyü yakalamak isti
um."
"Uzun boylu, sýska, yýrtýcý kuþunkini andýran yüzü ve soðuk bakýþlarý olan bir adam."
"Adý ne?"
"Ofýr."
"Mýsýrlý mý?"
"Libyalý."
"Bu ayrýntýlarý nerden biliyorsun?"
"Evlatlýðýmýz Lita'yla konuþmak için aylarca evimize geldi. Zavallý çocuk... Birtakým hayal
e kendini aykýrý düþünceli Kral'ýn ailesinden sanýrdý. Kocamla ben, aklýný baþýna toplamasý
büyücüye inanmayý sürdürüyordu. Bir gece Lita kayboldu ve bir daha onu göremedik."
Seramana, Ofýr tarafýndan öldürülen sarýþýn genç kadýnýn portresini gösterdi.
"Bu, o mu?"
"Evet, benim kýzým Lita... Yoksa..."
Sardunyah gerçeði saklamaktan hoþlanmazdý. Baþýný doðrular þekilde salladý.
"Ofýr'i son kez ne zaman gördün?"
"Birkaç gün önce, hasta kocamý ziyarete geldiði zaman. Kocama öldürücü þurup içiren de o ol
"Ofir yakýnlarda mý saklanýyor?"
"Þeytanlarýn cirit attýðý kayalýk mezarlarýnda... Onun gýrtlaðýný kes polis, cesedini çiðne
"Bu yerden ayrýlmak zorundasýn. Hayaletlerle yaþanmaz."
Seramana viraneden çýktý, atýna atladý. Güneþ batmak üzereydi.
Yokuþun baþýnda atýndan inen Sardunyah, elinde kýlýcýyla yokuþu koþarak çýktý. Belki sürpri
a þansýný kullanmamýþtý ama, bir an önce harekete geçmeyi yine de yeðliyordu. Ram-ses'in mu
komutaný, giriþi en geniþ mezarlarý seçti ve içeri daldý.
94
CHRISTIAN JACQ
Her taraf boþtu. Bu terk edilmiþ mezarlarýn tek sakinleri, sona ermiþ bir dönemin son kalýn
arýnýn duvarlara kazýlmýþ figürleriydi.
Ramses ile Nefertari'nin kýzlarý Meritamon, Kral ve Kraliçe çiftine, onlarý þaþkýna çeviren
talýkla harp çalýyordu. Mavi lotuslarýn geliþip büyüdükleri geniþ su birikintisinin kenarýn
anýr iskemlelere oturan Firavun ile Büyük Kraliçe, el ele, bu mutlu anýn tadýný çýkarýyorla
yaþýndaki kýzlarý daha þimdiden bir virtüöz olmakla kalmamýþ, þaþýrtýcý bir duyarlýk göster
i yapýlý aslan 'Katil' ile onun ön ayaklarýnýn arasýna yatan sarý köpek, Meritamon'un çaldý
etkisiyle büyülenmiþe benziyorlardý.
Son notalar, arkasýnda tatlý bir iz býrakarak yavaþça sona erdi.
Kral kýzýný kucakladý.
"Beðendin mi?" diye sordu Meritamon.
"Sen çok yetenekli bir müzisyensin, ama daha uzun yýllar eðitim görmen gerekecek."
"Annem bana, Hator tapýnaðýna girebileceðime ve bana orada çok güzel þeyler öðreteceklerine
verdi."
"Sen böyle istiyorsan, istediðin yerine getirilecektir."
Küçük kýzýn güzelliði Nefertari'ninki kadar göz kamaþtýrýcýydý. Bakýþlarýnda da ayný ýþýk v
"Þayet tapýnak müzisyeni olursam, beni görmeye gelecek misin?"
"Senin melodilerinden yoksun kalacaðýmý mý sanýyorsun?"
Khâ asýk suratla sokuldu. Kraliçe:
"Canýn sýkkýn görünüyor," dedi.
"Bir þeyimi çalmýþlar."
"Emin misin?"
"Her akþam eþyalarýmý toplarým. Eski fýrçalarýmdan birini çalmýþlar. O fýrçayla yazmaktan ç
"Kaybetmiþ olamaz mýsýn?"
"Hayýr, aramadýðým yer kalmadý."
Ramses oðlunu omuzlarýndan tuttu.
"Çok aðýr bir suçlamada bulunuyorsun."
"Emin olmadan konuþmamam gerektiðini biliyorum, iþte bu nedenle þikâyette bulunmadan önce ç
düþündüm."
"Kimden kuþkulanýyorsun?"
RAMSES: EBU SÝMBEL'tN KRALÝÇESÝ 95
"Þimdilik hiç kimseden, ama araþtýracaðým. Bu fýrçayý çok seviyordum."
"Baþka fýrçalarýn da var."
"Doðru, ama onun yeri baþkaydý."
Aslan baþýný kaldýrdý, köpeðin kulaklarý dikildi. Gelen biri vardý:
Aðýr adýmlarla yürüyen Dolant göründü. Baþýna uzun saç örgüleri olan geniþ bir peruk takmýþ
ygun yeþil bir elbise giymiþti.
"Majesteleri beni görmeyi arzu ederler rai?"
Ramses:
"Musa'nýn mahkemesi sýrasýndaki davranýþýn övgüye deðerdi."
"Ben sadece gerçeði söyledim."
"Kocaný böylesine açýklýkla anlatman cesaret iþiydi doðrusu."
"Maât'ýn ve vezirin huzurunda yalan söylenmez."
"Açýklamalarýn Musa'ya çok yardým etti."
"Ben sadece görevimi yaptým."
Sarayýn içki sunucusu yeni bir þarap getirdi ve konuþma, iki çocuðun bilgeliðe ulaþabilmele
yapmak zorunda olduklarý çalýþmalar üzerine yoðunlaþtý.
Dolant bahçeden çýktýðýnda, Kral'ýn güvenini tekrar kazandýðýna kesin olarak inanmýþtý. Ona
olu hoþgörü, artýk sempatiye dönüþmüþtü.
Dolant tahtýrevaným gönderdi. Biraz dolaþtýktan sonra yaya dönmek istiyordu.
Mütevazý su taþýyýcý kýlýðýnda yanýna sokulan zayýflamýþ, býyýklý ve sakallý adamýn Þenar o
"Memnun musun sevgili ablacýðým?"
"Önerdiðin strateji mükemmeldi."
"Dostluk benim kardeþimin gözünü kör eder. Musa'nýn yardýmýna koþarken Ramses'in müttefiki
"Mademki benim samimi olduðuma inanýyor, Ramses güçsüz kaldý demektir. Þimdi ne yapmam gere
or?"
"Kulaklarýný aç. En küçük bir haber bile bizim için çok deðerli olabilir. Seninle ayný þeki
uracaðým."
17
Ramses'le Ameni, Seramana'mn uzun öyküsünü dikkatle dinlemiþlerdi. Ortama egemen olan gerg
inliði, Ramses'in bürosunu aydýnlatan hoþ bir ýþýk yumuþatýyordu. Sýcak dönemin sona ermesi
e Mýsýr, insana huzur veren altýn renklerle bezeniyordu.
Ameni:
"Libyalý büyücü ile onun güdümündeki, zavallý çýlgýn Lita," diye tekrarladý. "Bu durumda en
rekir mi? Büyücü firarda ve ülke içinde hiçbir desteðe sahip deðil. Belki de çoktan sýnýrda
Ramses:
"Bu durumu yeterince ciddiye almýyorsun," dedi. "Saklandýðý yeri unuttun mu? Akenaton'un
baþkenti Güneþ Kenti."
"Orasý uzun zamandan beri terk edilmiþ durumda..."
"Ama o kenti kuranýn zararlý fikirleri bazý kafalarý zehirlemeye devam ediyor! Ýþte bu Ofýr
ir sempatizan þebekesi kurmak için bundan yararlanmayý düþündü."
"Þebeke demek... Yoksa Ofir Hitit casusu mu?"
"Buna kesin olarak inanýyorum."
"Ama Hititler Aton'u ve tek tanrýyý umursamazlar!"
Seramana araya girdi.
"Yahudileri umursarlar," dedi.
Ameni böyle bir þey duymaktan korkuyordu. Ama Sardunyalý, diplomatik olma konusunda hiçb
ir ilerleme kaydedememiþti ve düþüncelerini dobra dobra söylemeye devam ediyordu.
Ramses'in muhafýz kýtasý komutaný:
"Musa'nýn sahte bir mimarla iliþki kurduðunu biliyoruz," diye hatýrlattý. "Bu yalancýnýn ta
i büyücününkine týpatýp uyuyor. Bu, kesin bir kanýt deðil mi?"
Ameni:
"Sakin ol," dedi.
Ramses:
RAMSES: EBU StMBELÝN KRALÝÇESÝ 97
"Devam et," diye emretti.
Sardunyalý:
"Din konusundan ben hiçbir þey anlamam," diye devam etti, "ama Yahudilerin tek tanrýda
n söz ettiklerini biliyorum. Musa'nýn ihanet içinde olduðu kuþkusunu taþýdýðýmý hatýrlatabi
este?"
Ameni:
"Musa bizim arkadaþýmýz," diye itiraz etti. "Ofir'le iliþki kursa bile Ramses'e karþý neden
komplo kursun? Bu büyücü'birçok soylu insanla iliþki kurmuþtur."
Sardunyalý:
"Gerçeklere gözlerimizi kapamak neye yarar?" diye sordu.
Firavun ayaða kalktý ve bürosunun penceresinden uzaklara baktý. Delta'rýýn yemyeþil manzara
aþamýn canlýlýðýnýn ifadesiydi.
Ramses kararýný bildirdi:
"Seramana haklý," dedi. "Hititler, bize içerden ve dýþardan hücum ederek çifte saldýrýya ge
Kadeþ savaþýný kazandýk, Hitit birliklerini kendi sýnýrlarý gerisine püskürttük ve casus þ
Ama aslýnda bu zaferler komik bir aldatmacadan baþka ne ki? Hitit ordusu daðýtýlamadý ve O
ir denen bu adam hâlâ ortalarda dolaþýyor. Cinayet iþlemekten bile çekinmeyen böyle bir ins
bize zarar vermekten vazgeçmeyecektir. Ama Musa onun suç ortaðý olamaz... Dürüst bir insand
karanlýk iþler çeviremez. Seramana, Musa konusunda yanýlýyor."
"Öyle olmasýný arzu ederim Majeste."
"Seramana sana yeni bir görev vereceðim."
"Ofir'i tutuklayacaðým."
"Ondan önce Abner adýndaki tuðlacýyý bul."
Nefertari, doðum gününü baþkentin yakýnýnda Delta'da bulunan ve yönetimi Tarým Bakaný Necem
iþ olan büyük bir arazide kutlamayý arzu etmiþti. Doðaya âþýk sevimli bir insan olan Necem,
a hükümdara zengin ve verimli Delta topraklarýna göre yapýlmýþ yeni bir saban modelini göst
Bu buluþtan ötürü çok mutlu olan Tarým Bakaný, topraða zarar vermeden yeterli derinlikler
aleti bizzat kendisi kullandý.
Arazide görevli olarak çalýþanlar sevinçlerini gizleyemiyoýiardý.
98 CHRISTIAN JACQ
|
Kral'la Kraliçe'yi bu kadar yakýndan görmek gökten gelen büyük I bir lütuftu ve gelecek yýl
bir mutlulukla dolu olacaðýnýn ha- I bercisiydi. Ürün bol olacak, meyve bahçelerinde harika
meyveler j yetiþecek, sürüler sürüleri doðuracaktý.
Nefertari, Ramses'in bu güzel günün sevincine katýlmadýðým hissetti. Güzel bir yemekten son
dinlenme anýndan yararlanan Kraliçe:
"Bir kaygý senin yüreðini daraltýyor," dedi. "Bunun sebebi Musa'nýn durumu mu?"
"Doðru, onun yazgýsý beni endiþelendiriyor."
"Abner bulundu mu?"
"Henüz bulunamadý. Mahkeme huzuruna çýkmadýðý sürece, vezir Musa'nýn aklandýðýný ilan etmey
"Seramana seni düþ kýrýklýðýna uðratmayacak. Senin baþka bir sýkýntýn olduðunu hissediyorum
"Firavunlarýn yasasý benden ülkemi, dýþ düþmanlardan olduðu kadar iç düþmanlardan da koruma
ve korkarým bu konuda baþarýsýz oldum."
"Hititler uzaklaþtýrýldýklarýna göre korktuðun düþman, kendi topraklarýmýzda bulunuyor."
"Karanlýk güçlerin çocuklarý sahte bir ýþýk altýnda maskeleriyle ilerliyor. Onlara karþý sa
da kalacaðýz."
"Çok garip sözler bunlar, ama beni hiç þaþýrtmýyor. Dün, Sek-met tapýnaðýnda akþam ayinini
t heykelin gözleri endiþe verici bir parlaklýkla ýþýldadý. Bu bakýþý biz çok iyi tanýyoruz:
r veriyor. Bunun üzerine okuduðum büyülü dualar, etkili oldu, ama tapýnaðýn içine gelen bar
ya da yayýlacak mý?"
"Amarna'nýn hayaletleri insanlarýn kafalarýný karýþtýrmak için yeniden ortaya çýkýyorlar Ne
"Akenaton, deneyinin sýnýrlarýný uzayda ve zamanda dondurmamýþ mýydý?"
"Evet, ama hükümedemeyeceði güçleri de harekete geçirmiþ oldu ve Hititlerin hizmetinde olan
byalý büyücü Ofir, terk edilmiþ kentte uyuklamakta olan þeytanlarý uyandýrdý."
Nefertari, uzun bir süre gözleri kapalý, sessiz kaldý. Gündelik hayatla iliþkilerini koparý
sini görünmeyene doðru yö-
RAMSES: EBU StMBELÝN KRALtÇESt 99
ýýeltti ve geleceðin labirentine saklanmýþ olan gerçeði görmeye çalýþ-lý. Dinsel ayinleri y
, hayatý her an oluþturan güçlerle iliþki kurabilme ve geleceði görebilme becerisini geliþt
. Bazen önsezi, aradaki perdeyi kaldýrmayý baþarýyordu.
Henüz sýkýntýsýndan kurtulmamýþ olan Ramses, karýsý Krali-çe'nin kararýný bekledi.
Nefertari gözlerini açarak:
"Çatýþma korkunç olacak," dedi. "Ofýr'in hazýrladýðý ordu, Hitit ordusundan daha zorlu çýka
"Mademki sen de benim kaygýlarýmý doðruluyorsun, öyleyse olabildiðince çabuk harekete geçme
undayýz. Krallýðýn en önemli tapýnaklarýnýn enerjisini kullanalým ve onlarý, ilmeklerini ta
nrýçalarýn ördükleri bir koruyucu aðla örtelim. Senin yardýmýn olmadan bunu yapamam."
Nefertari, sonsuz bir sevgiyle Ramses'i kucakladý.
"Bunun için bana sormana gerek var mý?"
"Uzun bir yolculuða çýkacaðýz ve sayýsýz tehlikeyle karþýlaþacaðýz."
"Bizim aþkýmýzýn, Mýsýr'a adanmadýktan sonra bir anlamý olabilir miydi? Mýsýr bize hayat ve
nun karþýlýðýnda biz de ona hayatýmýzý vermeliyiz."
Göðüsleri çýplak, genç köylü kadýnlar, baþlarýnda hasýr þapkalarý, bellerinde bitkilerden y
praðýn verimliliðini kutlamak için dans ettiler ve kem gözleri uzak tutmak için çevreye küç
plar fýrlattýlar. Bu sayede, hantal, beceriksiz ve þekli bozuk cinler artýk ekili tarlal
ara giremeyeceklerdi.
Nefertari:
"Umarým kötülüðü kovmada biz de onlar gibi becerikli oluruz."
"Senin de gizlediðin bir sýkýntýn var."
"Khâ için endiþeleniyorum."
"Yoksa büyük bir kabahat mý yaptý?"
"Hayýr, endiþem Khâ'nýn çalýnan fýrçasý nedeniyle. En çok sevdiðim þalýmýn kayboluþunu hatý
bu büyücü Ofýr, benim saðlýðýmý bozmak ve birlikteliðimizi zayýflatmak için onu kullandý. A
müdahalesi sayesinde Merita-mon'u doðurabildim. Ölümden kurtuldum, ama yeni bir saldýrýdan
orkuyorum. Bu kez hedefi bir çocuk, senin oðlun olacak."
100 CHRISTIAN JACQ
"Khâ hasta mý yoksa?"
"Doktor Pariamaku onu muayene etti ve anormal hiçbir þe) bulamadý."
"Onun teþhisi benim için yeterli deðil. Setau'yu çaðýrt ve ondan Khâ'nýn çevresinde koruyuc
ihir duvarý oluþturmasýný iste. Bu günden tezi yok bize en küçük bir olayý haber versin. Is
ber verdin mi?"
"Elbette."
"Fýrçayý çalan hýrsýzý bulmak ve ayrýca sarayýn içinde de bize ihanet edenlerin olup olmadý
or. Seramana saray personelini sorguya çeksin."
"Korkuyorum Ramses, Khâ için korkuyorum."
"Bu korkuyu belli etmemeliyiz, çocuða zarar verebilir. Karanlýk güçleri kullanan kimse biz
im en küçük zayýflýðýmýzdan yararlanabilir."
Khâ elinde kâtip paleti ve fýrçalarýyla Setau ile Lotus'un labora-tuvarýna girdi. Güzel Nub
i siyah bir kobranýn zehrini çýkartýrken kocasý da sindirim yollan hastalýklarý tedavisinde
llanýlan bir sývý ilaç hazýrlýyordu.
"Benim büyü hocam sen misin?"
"Senin tek hocan büyünün kendisi olacak. Yýlanlardan hâlâ korkuyor musun?"
"Evet."
"Yalnýz budalalar yýlanlardan korkmaz. Yýlanlar bizden önce de vardýlar ve bizim ihtiyacýmý
lan sýrlan onlar bilirler. Bir dünyadan diðerine nasýl ustaca gidebildiklerini fark etti
n mi?"
"Babam beni büyük kobra ile karþýlaþtýrdýktan sonra, artýk kötü bir ölümden sakýnmam gerekt
"Öyle anlaþýlýyor ki seni yine de korumak gerekiyor."
"Benim bir fýrçamý çaldýlar. Büyücü onu bana karþý kullanmak istiyor. Bana gerçeði Kraliçe
Çocuðun aðýrbaþlýlýðý ve olgunluðu Setau'yu hayrete düþürdü.
"Yýlanlar bizi büyüledikleri gibi büyücülüðe karþý mücadele etmenin usulünü de öðretirler.
r gün ezilmiþ saýmýsak, yýlan kaný ve ýsýrgan otu karýþýmýndan hazýrlanan ilacý içireceðim.
içine bakýr talaþý, kýrmýzý
RAMSES: EBU StMBEL'ÝN KRALÝÇESÝ 101
toprak, þap ve kurþun oksit ekleyeceðim. Sonra Lotus sana kendi buluþu olan bir ilaç verec
ek."
Khâ'nýn suratý asýldý.
"Tadý pek güzel olmamalý."
"Üzerine içeceðin biraz þarap kötü lezzeti giderir."
"Hiç þarap içmedim ben."
"Giderilmesi gereken bir eksiklik daha."
"Þarap bir kâtibin aklýný karýþtýrýr ve düzgün yazý yazmasýný engeller."
"Aþýrý derecede su içilmesi kalbin ferahlamasýný engeller; bu kusura sakýn kapýlma. Kalitel
fark edebilmek için, erken yaþta tadýna bakmaya baþlamak gerekir."
"Beni kötü büyüden koruyacak mý?"
Setau yeþilimtýrak bir merhem kavanozunu eline aldý.
"Tedbirsiz bir kiþinin kötü büyüye dayanma þansý hiç yoktur. Sadece yoðun bir çalýþma, görü
urdurmana olanak saðlar."
Khâ:
"Hazýrým," dedi.
18
Verimsiz stepler ve derin akarsu yataklarýyla kaplý Orta Anadolu yaylasýnda kurulmuþ ola
n Hitit Ýmparatorluðu'nun baþkenti Hattuþaþ(,)'ta, on günden beri yaðmur yaðýyordu.
Ýmparator Muvattallis'in kambur bir sýrtý, kýsa bacaklarý ve her an tetikte olan kahvereng
i gözleri vardý. Yorgun imparator çok üþümüþtü. Bu nedenle þöminenin yanýndan ayrýlmýyordu
renkli uzun bir yün palto giymiþti.
Kadeþ'te ve karþý saldýrýda uðradýklarý baþarýsýzlýklara raðmen, Muvatallis, baþkent Hattuþ
hissediyordu. Aþaðý ve yukarý kentlerden oluþan Hattuþaþ'ýn en yüksek noktasýnda görkemli
rayý yer alýyordu. Tepelerin eðimine uygun bir þekilde inþa edilmiþ muazzam surlar Hattuþaþ
geçirilemez yapýyor ve bir müstahkem mevki haline getiriyordu.
Böyle olmakla birlikte gururlu ve yenilmez kentte Ýmpavator'a karþý itirazlar yükseliyordu
. Uyguladýðý strateji ilk kez, ordusuna zafer kazandýramamýþtý.
Dokuz kilometre uzunluðundaki surlarýn üzerindeki kulelerde ve mazgallarda askerler di
kkatle nöbet tutuyorlardý. Ama herkes, Muvatallis'in yarýn da Ýmparatorluðun yazgýsýna hükm
e devam edip edemeyeceðini soruyordu. Halkýnýn 'büyük þef diye adlandýrdýðý Ýmparator, o gü
göz dikenleri eleyerek iktidarý ele geçirme giriþimlerine karþý koymuþtu. Ama son olaylar
n durumunu sarsmýþtý.
Ýki kiþi tahtýna göz dikmiþti: Ordunun yüksek rütbeli subaylarý tarafýndan desteklenen oðlu
ile, yerel prenslerle Mýsýr'a karþý bir koalisyon kuran ve eþsiz bir diplomat olan erkek
kardeþi Hattuþil. Muvatallis bu koalisyonu sürdürebilmek için müttefiklerine çok pahalý arm
veriyordu.
Muvatallis, gününün yansýný ona sýkýntýlarýný unutturan güzel
(1) Bugünkü Boðazköy. Ankara'nýn 150 km. doðusunda.
RAMSES: EBU SÎMBELÝN KRALÝÇESÝ 103
ve kültürlü bir kadýnla geçirmiþti. O da bu güzel kadýn gibi kendini aþk þiirlerine vermek
törenleri unutmak isterdi. Ama bu bir düþten ibaretti ve Hitit Ýmparatoru'nun düþ kurmaya
e zamaný, ne de hakký vardý.
Muvatallis ellerini ýsýttý. Hâlâ tereddüt ediyordu: Kardeþini mi, oðlunu mu, yoksa her ikis
e mi ortadan kaldýrmalýydý? Birkaç yýl önce, böyle bir müdahale zorunlu olabilirdi. Birçok
cý ve hatta hükümdar, Hitit sarayýnda çok kullanýlan zehir sayesinde ortadan kaldýrmýþtý. A
a, hükümdarlýk tahtýna göz dikenler arasýndaki düþmanlýktan yararlanabilirdi. Ne de olsa on
birleriyle uðraþýrken kendisini vazgeçilemez bir arabulucu gibi gösterebilirdi.
Kaygý verici bir baþka gerçek ona izleyeceði yolu gösteriyordu: imparatorluk parçalanmak üz
ydi. Birbirini izleyen askeri baþarýsýzlýklar, savaþ için harcanan para ve uluslararasý tic
tin zorluklarý bu dev hükümdarýn tahtýný sallýyordu.
Muvatallis, aþaðý kentteki yirmiyi aþkýn tapýnaðýn en güzeli olan, fýrtýna tanrýsýnýn tapýn
re dalmýþtý, imparator, her rahip gibi üç somunu böldü, bir taþa þarap döktü ve þu sözleri
uza dek sürsün." imparator, ülkesi için bu dilekte bulunuyordu. Kâbuslarýnda; kendisim Mýsý
tarafýndan yenilmiþ, müttefikleri tarafýndan ihanete uðramýþ görüyordu. Tepedeki sarayýndan
a konmuþ taþlardan yapýlmýþ teraslarý, soylularýn güzel evlerini ve baþkentine giriþi saðla
apýlarý seyredebilme imkâný daha ne kadar olacaktý?
Mabeyinci, Ýmparator'a konuðunun geldiðini haber verdi. Konuk, su depolarý, ahýrlar, silah
fabrikasý ile bir kýþlanýn çevrelediði Kral sarayýna girebilmek için, birçok nöbetçi çembe
orunda kalmýþtý.
Muvatallis, konuklarýný, duvarlarý Hitit ordusunun zaferlerini hatýrlatan silahlarla don
atýlmýþ, soðuk ve sade sütunlarla dolu salonda aðýrlamaktan hoþlanýyordu.
Urhi-Teþup'un aðýr asker adýmlarý, bin kiþinin arasýndan seçilirdi. Uzun boylu, kaslý ve en
aliyle, göðsü kýzýl kýllarla kaplý ve uzun saçlý bu adam, her an savaþa gitmeye hazýr, kork
i görünüyordu.
"Nasýlsýn oðlum?"
104 CHRISTIAN JACQ
"Kötüyüm baba."
"Ama saðlýðýn mükemmel görünüyor."
"Beni buraya alay etmek için mi çaðýrdýnýz?"
"Kiminle konuþtuðunu unutma."
Urhi-Teþup'un kibri birden söndü.
"Beni baðýþlayýn, sinirlerim çok gergin."
"Peki neden mutlu deðilsin?"
"Çünkü ben zafer kazanmýþ bir ordunun komutanýydým ve þimdi Kadeþ maðlubu Hattuþil'in emrin
r durumuna düþürüldüm. Bu, ülkemin hizmetinde kullanabileceðim enerjinin boþa harcanmasý de
uyor mu?"
"Hattuþil olmasaydý koalisyon toplanamazdý."
"Neyimize yaradý bu koalisyon? Bana güvenseydiniz, þimdi Ramses'i yenmiþ olacaktým."
"Ayný hatada diretiyorsun oðlum. Durmadan geçmiþi kurcalamanýn ne yaran var?"
"Hattuþil'i kovun ve bana gerçek komutanlýðý verin."
"Hattuþil benim kardeþim ve müttefiklerimiz onu benimsedi. Ayrýca o, tüccarlar olmadan sav
aþ gücümüzün yan yolda kalacaðýný bildiði için tüccarlarla iyi geçiniyor."
"Öyleyse bana ne öneriyorsun?"
"Hatti'yi kurtarmak için kavgayý bir kenara býrakýp güçlerimizi birleþtirmeyi öneriyorum."
"Hatti'yi kurtarmak... Peki ama onu kim tehdit ediyor?"
"Çevremizdeki dünya deðiþiyor, Mýsýr'ý yenemedik, yapýlan bazý anlaþmalar, tahmin edemeyece
uk deðiþebilir."
"Bu sözlerden hiçbir þey anlamýyorum! Ben savaþmak için dünyaya geldim, Hatti'nin hiçbir za
azançlý çýkamayacaðý entrikalar çevirmek için deðil."
"Çok acele ve yanlýþ sonuçlara varýyorsun oðlum. Bütün Ya-km-Doðu'da üstünlüðümüzü kurmak i
bölünmeleri yok etmekle iþe baþlamalýyýz. Bunun için de saðlýklý ve kaçýnýlmaz tek bir yol
barýþman."
Urhi-Teþup yumruðunu þöminenin kolonlarýndan birine vurdu.
"Asla! Bu yeteneksiz adamýn önünde küçük düþürülmeyi asla kabul edemem!"
RAMSES: EBU StMBEL'tN KRALÎÇESt 105
"Anlaþmazlýklarýmýza son verelim. Göreceksin, daha güçlü olacaðýz."
"Kardeþinizle karýsýný bir tapýnaða kapatýn ve bana Mýsýr'a saldýrý emrini verin: iþte en s
"Her tür uzlaþmayý reddediyorsun, öyle mi?"
"Evet, reddediyorum."
"Son sözün bu mu?"
"Hattuþil'i saf dýþý edecek olursanýz, sizin sadýk destekçiniz olacaðým. Ben ve ordu tabii.
"Bir oðul, babasýna karþý duyduðu sevgiyi pazarlýk konusu yapar mý?"
"Siz babadan da büyüksünüz, siz Hatti'nin imparatorusunuz. Sadece Hatti'nin çýkarlarý karar
yönlendirmelidir. Ben haklýyým, siz de sonunda bunu anlayacaksýnýz."
imparator yorgun görünüyordu.
"Belki de sen haklýsýndýr... Düþünmem gerek."
Toplantý odasýndan çýkan Urhi-Teþup babasýný ikna ettiðine inanýyordu. Giderek yaþlanan imp
akýnda oðluna tahtý terk etmeden önce, tüm yetkileri vermekten baþka çare bulamayacaktý.
Hattuþil'in, üzerinde kýrmýzý bir elbise, boynunda altýn kolye, kollarýnda gümüþ bilezikler
deri sandaletler olan karýsý Putuhepa, Iþtar tapýnaðýnýn bodrumundaki salonda günlük aðacýn
rdu. Gecenin bu geç saatinde, kentin bu en yüksek noktasý sessizlik içindeydi.
iki adam merdivenlerden indi. Saçlarýný bir alýn baðýyla tutturmuþ, vücudunu çok renkli kal
maþa sarmýþ ve açýkta kalan sol kolunun dirseðine bir bilezik takmýþ olan Hattuþil, Impara-
de ilerliyordu.
Muvatallis yün paltosuna sarýnarak:
"Ne kadar da soðuk," diye þikâyet etti.
Hattuþil:
"Bu oda pek konforlu deðil, ama çok sakin olma avantajýna sahip."
Putuhepa:
"Oturmak ister misiniz Majeste," diye sordu.
"Bu taþ sýra benim için uygun. Yaptýðý uzun yolculuða raðmen
106
CHRISTIAN JACQ
kardeþim benden daha az yorgun görünüyor. Önemli þeyler öðrendin mi Hattuþil?"
"Koalisyonumuz konusunda endiþeliyim. Müttefiklerimizden bazýlarý anlaþmalarýný unutmuþ gör
Giderek daha açgözlü oldular, ama onlarý memnun etmeyi baþardým. Bu koalisyonun çok masrafl
aya baþladýðýný bilin. Ayrýca, kaygý verici baþka þeyler de var."
"Konuþ, rica ederim."
"Asurlular tehlikeli olmaya baþladýlar."
"Þu küçük ulus mu?"
"Bizi kendilerine örnek aldýlar. Bizim, son zamanlardaki bozgunlarýmýz ve iç çekiþmelerimiz
dolayý çökmek üzere olduðumuzu düþünüyorlar."
"Onlarý birkaç günde ezeriz!"
"Sanmýyorum. Ayrýca Ramses'in Kadeþ'e saldýrmak için hazýrlýk yaptýðý bir zamanda birlikler
k doðru olur mu?"
"Kesin bilgiler elde ettin mi?"
"Casuslarýmýzýn bildirdiklerine göre, Ramses saldýrýya geçmek üzere. Bu kez Kenanlýlar ve B
r Mýsýr Kralý'na karþý koymayacaklar. Yakýn bir gelecekte Mýsýrlýlar için Hatti yolu açýlab
mda Asurlulara karþý ikinci bir cephe açmak çýlgýnlýk olur."
"Ne tavsiye ediyorsun Hattuþil?"
"içimizdeki birliðe öncelik vermeliyiz. Oðlunla beni karþý karþýya getiren kavga, gereðinde
sürdü ve bizi zayýf düþürdü, içinde yaþadýðýmýz günlerin çok kritik olduðunu anlamasý için
zden kuþkulanmayý sürdürecek olursak yok olup gideceðiz."
"Urhi-Teþup her türlü uzlaþmayý reddediyor ve birliklerimizin tümünün komutaný olmak istiyo
"Mýsýrlýlara saldýrýp bozguna uðramak için!"
"Ona göre tek çýkýþ yolumuz bu."
"Siz imparatorsunuz, onu ya da beni seçme hakký sizindir. Þayet oðlunuzun politikasýný beni
seyecek olursanýz ben aradan çekilirim."
Muvatallis ýsýnmak için ayaða kalkýp þömeniye doðru birkaç adým attý.
Güzel Putuhepa gayet sakin bir ifadeyle:
RAMSES: EBU SÎMBELÝN KRALÝÇESÝ
107
"Akla yatkýn bir çözüm var," dedi. "Bir imparator olarak sizin için en önemli þeyin Hatti'n
rlarý olmasý gerek. HattuþiPin kardeþiniz ya da Urhi-Teþup'un oðlunuz olmasý, halkýmýzýn ge
nusuyken hiçbir anlam taþýmýyor. Siz de çok iyi biliyorsunuz ki Urhi-Teþup'un savaþçý çýlgý
sürükleyecek."
"Sizin akla yatkýn... çözümünüz nedir?"
"Hiç kimse, öfkeden deliye dönmüþ bir insaný ikna edemez, iþte bu nedenle Urhi-Teþup'un ort
kaldýrýlmasý gerekiyor. Ne siz ne de Hattuþil, böyle bir davranýþýn sorumluluðunu alýp kend
likeye atmamalýsýnýz. Bu nedenle bu iþin halledilmesini ben üstleneceðim."
19
Musa ayaða kalktý.
"Sen, buradasýn ha!"
"Mahkeme seni ziyaret etmeme izin verdi."
"Firavun'un mahpuslarý ziyaret etmek için izin istemeye ihtiyacý mý var?"
"Senin durumunda evet, çünkü adam öldürmekle suçlanýyorsun. Ama her þeyden önce sen benim a
"Beni reddetmiyorsun demek..."
"Sýkýntýda olan bir arkadaþ terk edilir mi?"
Ramses ile Musa uzun uzun kucaklaþtýlar.
"Sana yeteri kadar güvenmemiþim Ramses, çünkü geleceðini sanmýyordum."
"Hiçbir þeye güvenmeyen adam! Neden kaçtýn?"
"önce, paniðe kapýldýðým için böyle davranmýþ olabileceðimi düþündüm... Ama saklandýðým Mad
rtmaya vakit buldum. Aslýnda kaçmýyor, çaðrýldýðým yere gidiyordum."
Musa'nýn hücresi temiz, iyi havalandýrýlan, toprak zeminli bir yerdi. Kral, Yahudinin ka
rþýsýna, üç ayaklý bir tabureye oturdu.
"Bu çaðrý kimden geliyordu?"
"ibrahim'in, Yakup'un ve Ishak'ýn tanrýsýndan geliyordu. Yaho-va'dan geliyordu."
" 'Yahova' Sina çölünde bir daðm adýdýr. Bu daðý bir tanrýnýn simgesi yapmak þaþýlacak bir
Batý daðý, sessizlik tanrýçasýný barýndýrmýyor mu?"
"Yahova tek Tanrý'dýr. O, bir manzara parçasýna indirgenemez."
"Kaçak olarak saklandýðýn sýrada neler oldu?"
"Tanrý bana daðda, yanan bir çalýlýk þeklinde göründü. O, bana adýnýn anlamýný açýkladý: 'V
"Neden gerçeði tek yamaçla sýnýrlandýrmýþ? Yaratýcý Atum, hem 'Var olan' hem de 'Var olmaya
"Yahova bana bir görev verdi Ramses. Senin hoþuna gitmeyebi-
RAMSES: EBU SÎMBEL'ÝN KRALÝÇESÝ 109
lecek, kutsal bir görev. Yahudi halkýný Mýsýr'dan çýkarmak ve kutsal topraklara götürmek zo
"
"Duyduðunun tanrýnýn sesi olduðuna emin misin?"
"Evet, senin sesin kadar net ve kalýndý."
"Çölün yanýlsamalarla dolu olduðunu unutma!"
"Beni kuþkuya sürükleyemeyeceksin. Gördüðümün ve duyduðumun ne olduðunu biliyorum. Görevim
n belirlendi ve o görevi yerine getireceðim."
"Bütün Yahudilerden mi söz ediyorsun?"
"Mýsýr'dan özgürce çýkacak olan bütün Yahudi halkýndan."
"Bir Yahudinin özgürce dolaþmasýný kim engelliyor?"
"Yahudilerin inancýnýn resmen kabul edilmesini ve toplu göçlerine izin verilmesini istiy
orum."
"Öncelikle hapisaneden çýkman gerek. Bu nedenle Abner'i aratýyorum. Onun tanýklýðý senin ak
m kesin olarak saðlayacak."
"Abner Mýsýr'ý terk etmiþ olabilir."
"Söz veriyorum. Onu mahkemeye çýkarmak için gereken her türlü çaba gösterilecektir."
"Sana karþý duyduðum dostluk hiç bozulmadý Ramses. Hititlere karþý yaptýðýn savaþta zaferin
im. Ama sen Firavunsun, bense Yahudi halkýnýn gelecekteki baþkanýyým. Þunu bil ki; üstlendi
eve saygý duymadýðýn takdirde, düþmanlarýnýn en aman-sýzý olacaðým."
"Dostlar her zaman bir anlaþma zemini bulamazlar mý?"
"Görevim, dostluðumuzdan önce gelir. Kalbim paramparça olsa da Yahova'nýn sözüne itaat etme
erekir."
"Bu konuda konuþacak zamanýmýz olacak. Her þeyden önce senin özgürlüðüne kavuþman gerek."
"Hapiste olmak bana aðýr gelmiyor. Yalnýz baþýma kaldýðým bu süre içinde kendimi gelecek gü
uklarýna hazýrlýyorum."
"Bu zorluklarýn ilki aðýr bir mahkûmiyet olabilir!"
"Yahova beni korur."
"Öyle olmasýný umarým Musa. Hafýzaný yokladýðýnda, savunmana yararlý olacak herhangi bir ay
musun?"
"Ben gerçeði söyledim ve gerçek üstün gelecek."
"Bana pek yardýmcý olmuyorsun."
"Ýnsan Firavun'un arkadaþýysar adaletsizlikten neden korksun?
110
CHRISTIAN JACQ
Sen hiçbir zaman adaletsizliðin, Krallýðý ve yargýçlarýn vicdanýn sarmasýna izin vermezsin.
"Ofýr adýnda birisiyle karþýlaþtýn mý?"
"Hatýrlamýyorum..."
"Hatýrlamaya çalýþ. Sen benim baþkentimi inþa ederken, Ofýr sahte bir mimar kýlýðýnda senin
du. Büyük bir olasýlýkla sana Akenaton'un dinini övmüþtür."
"Evet, böyle biriyle tanýþtým."
"Sana somut önerilerde bulundu mu?"
"Hayýr, ama bana Yahudilerin dertlerine duyarlýymýþ gibi göründü."
"Dertleri... bu kelime biraz abartýlý deðil mi?"
"Sen Mýsýrlýsýn, bunu anlayamazsýn."
"Ofir denen bu adam, Mýsýr'a karþý komplo kuran bir Hitit casusu. Üstelik katil. Onunla ya
pacaðýn en ufak bir iþbirliði, vatana ihanetle suçlanmana neden olur."
"Ulusuma yardým eden biri, kim olursa olsun benim minnettarlýðýmý kazanýr."
"Doðduðun bu topraklardan nefret mi ediyorsun?"
"Çocukluðum, gençliðim, Memfis'teki öðrenimim, senin hizmetindeki kariyerim... Bunlarýn hep
artýk benim için öldü ve unutuldu Ramses. Ben bir tek topraðý seviyorum; o da Tann'nýn ulus
vaat ettiði topraklardýr."
Tarým Bakaný Necem o gün alýþýlmadýk derecede sinirliydi. Aslýnda tatlý dilli ve neþeli bir
kan, sekreterini sebepsiz yere terslemiþti. Dikkatini, incelemesi gereken dosyalar
üzerinde toplayamadýðý için bürosundan çýktý ve Setau ile Lotus'un laboratuvarý-na gitti.
Güzel Nubyeli, yere çömelmiþ, kudurmuþçasýna kuyruðunu sallayan kýrmýzý baþlý bir engerek y
du.
Bakana:
"Þu bakýr kabý tutar mýsýnýz?" dedi.
"iyide, bilmem ki..."
"Acele edin."
Necem tereddüt ederek içinde kahverengi, yapýþkan bir sývý olan kabý aldý.
RAMSES: EBU SÎMBELÝN KRALtÇESl 111
"Sakýn dökmeyin, çok yakýcýdýr."
Necem titriyordu.
"Nereye koymam gerekiyor?"
"Masanýn üzerine."
Lotus engerek yýlanýný bir sepetin içine sokup kapaðýný kapattý.
"Sizin için ne yapabilirim Necem?"
"Siz ve Setau..."
Yýlan oynatýcýsý, kýsýk sesiyle:
"Setau'dan ne isteniyor?" diye sordu.
Çeþitli boydaki filtrelerden acayip buharlar yükseliyordu. Masalarýn üzerinde kavanozlarla
süzgeçler, mataralarla tüpler ve ilaçlarla þuruplar yan yana duruyordu.
"Söylemek istediðim..."
Bir öksürük nöbeti, Bakanýn konuþmasýný engelledi.
Setau:
"Peki öyleyse söyleyin!" dedi.
Sakal týraþý olmamýþ, asýk suratlý Setau, sulandýrýlmýþ yýlan zehrini bir kaptan ötekine bo
a çalýþtýðý bölümü kaplayan duman içinde uzaktan fark edilmiyordu.
"Küçük Khâ hakkýnda konuþacaktým."
"Ne olmuþ ona?"
"Asýl bunu sormasý gereken... Neyse, demek istiyorum ki, þu ana kadar bu çocuðun eðitimiyle
ben ilgilendim. Okumayý ve yazmayý seviyor, yaþýna göre olaðanüstü bir olgunluk gösteriyor,
birçok kâtibi kýskandýracak bir kültüre sahip, tanrýlarýn ve topraðýn sýrlarýný öðrenmek i
Onun istediði..."
"Hepsini biliyorum Necem. iþim var. Sadede gel."
"Siz... siz çok zor bir adamsýnýz Setau!"
"Hayat da öyle deðil mi? Her gün yýlanlarla düþe kalka, insanýn saçmalýklarla uðraþmaya vak
"
Necem þoke oldu.
"Ama... benim ziyaretimin çok ciddi bir nedeni var!"
"Öyleyse ne diyecekseniz onu söyleyin."
"Pekâlâ, konuya doðrudan gireceðim: Neden Khâ'yý kötü yola sürüklüyorsunuz?"
Setau elinde tuttuðu dar boðazlý küçük þiþeyi masanýn üzerine koydu, alnýnýn terini sildi.
112
CHRISTIAN JACQ
"Laboratuvarýma giriyor ve tam çalýþýrken beni rahatsýz ediyor sunuz Necem. Bu yetmiyormuþ
i bir de bana hakaret ediyorsu nuz! içimden, Bakan oluþunuza aldýrýþ etmeden suratýnýzýn or
bir yumruk patlatmak geliyor."
Necem geri çekildi, Lotus'a çarptý.
"Beni affediniz... Bilmiyordum... Ama bu çocuk.
Nubyeli güzel, büyüleyici gülümsemesiyle:
"Khâ'nýn bu yaþta büyüyle tanýþmasý size çok mu erken geliyor?" diye sordu.
Necem:
"Evet, evet, öyle," diye yanýt verdi.
"Bu titizliðiniz sizin adýnýza onur verici ama korkularýnýz yersiz."
"Bu kadar küçük bir çocuk, böylesine karmaþýk ve tehlikeli bir bilimle karþý karþýya.
"Firavun bizden oðlunu korumamýzý istedi. Baþarýya ulaþabilmemiz için Khâ'nýn iþbirliðine i
"
Bakan sarardý.
"Onu korumak mý... Nasýl bir tehdit söz konusu?"
Lotus:
"Sýðýr salamurasý sever misiniz?" diye sordu.
"Benmi... Elbette."
"Benim özel yemeklerimden biridir bu. Yemeðimizi bizimle paylaþýr mýsýnýz?"
"Bilmem ki? Böyle son anda sizi rahatsýz..."
Setau:
"Yemeðe kalýyorsun," diye kestirip attý. "Khâ'ya gelince, o dayanýksýz bir çocuk deðil, ama
es'in büyük oðlu. Ona saldýrarak Kral ve Kraliçe çiftini ve ülkeyi zayýflatmak istiyorlar.
eltilen zararlý etkileri kovmak için Khâ'nýn çevresinde sihirli bir duvar öreceðiz. Yapacað
ikkat gerektiriyor. Üstelik zor ve riskli. Bu yüzden, iyi niyetli herkesin yardýmýnýn baþým
e yeri var."
20
Yahudi mahallesinin küçük sokaðý, gelip geçenleri güneþin yaký-11 sýcaðýndan korumak için,
e gerilmiþ sazdan hasýrlarla örtülmüþtü. Kapýlarýnýn eþiðine oturmuþ ev kadýnlarý çene çalý
n su içmek için konuþmalarýna bir süre ara veren kadýnlar, bir an soluklanmak için duran se
r satýcýlarýn ve þantiyelerden dönen tuðlacýlarýn da katýlmasýyla sohbetlerine yeniden baþl
Herkesin kafasýnda bir tek konu vardý: Musa'nýn davasý. Kimilerine göre o ölüme mahkûm edil
i. Bazýlarýna göre ise hafif bir cezayla kurtulacaktý. Birkaç kiþi yönetime baþkaldýrmayý s
çoðunluk kederli bir tavýr takýnýyordu: Kim Firavun'un ordusuna ve polisine karþý çýkabili
m sonra, Musa birini öldürdüðüne göre, çarptýrýlacaðý cezayý hak etmiþ sayýlmaz mýydý? Musa
liyordu. Kim onun tuðla iþçilerine karþý fedakârca tutumunu ve onlara saðladýðý maddi olana
bilirdi ki? Hatta birçoklarý onun yeniden mimarlýk görevine devam etmesini ve Yahudileri
n kaderleriyle ilgilenmesini istiyordu. Buna raðmen Musa'nýn yasanýn gereklerine göre ce
zalandýrýlmasýna kimse karþý çýkmýyordu.
Aaron, çevresindeki insanlarýn endiþelerini paylaþýyordu. Elbette ki Musa'nýn kaderi Yahova
nýn elindeydi, ama Mýsýr adaleti, cinayet iþleyenlere karþý yumuþak davranamazdý. Þayet Abn
eme huzuruna çýkmayý kabul edecek olursa suçlama ortadan kalkacaktý. Ama Abner, ýsrarla Mus
'nýn yalan söylediðini iddia ediyor ve bu nedenle dava sona ermeden saklandýðý yerden çýkma
ediyordu. Aaron, elinde Abner'in aleyhine bir kanýt olmadýðýndan, onun tanýklýk yapmasýný s
için kabile reisinden araya girmesini isteyemiyordu.
Aaron küçük sokaktan geçerken, baþýný kapüþonla örtmüþ bir dilenciyi fark etti. Baðdaþ kurm
mýþ olan dilenci, geçenlerin attýklarý ekmek parçalarýyla karnýný doyurmaya
vcv o
114
CHRISTIAN JACQ
çalýþýyordu. Aaron, zavallý dilenciyi gördüðü ilk gün, onu unutmaya çalýþtý, ikinci gün ona
nýna oturdu.
"Senin kimin kimsen yok mu?"
"Yok."
"Evli misin?"
"Karým öldü, çocuklarým çekip gitti."
"Baþýna nasýl bir felaket geldi?"
"Ben tahýl tüccarýydým. Güzel bir evim vardý ve çok rahat bir hayat yaþýyordum... Ama karým
aðýr bir suç iþledim."
"Tanrý da seni cezalandýrdý."
"Haklýsýn, ama bu hale gelmeme tanrý neden olmadý. Birisi benim baþka bir kadýnla iliþkim o
nu öðrendi ve bana þantaj yaptý. Sonunda beni iflasa, evliliðimi de yýkýma sürükledi. Karýn
"
"Sen bana bir canavardan söz ediyorsun!"
"Ortalýðý kasýp kavurmaya ve çevresine felaket saçmaya devam eden bir canavar."
"Adý ne bu adamýn?"
"Adýný söylemeye utanýyorum."
"Hangi nedenle?"
"Çünkü o da senin ve benim gibi Yahudi."
"Benim adým Aaron ve topluluðumuz içinde sözü geçen biriyim. Artýk susmaya hakkýn yok, çünk
keçi, hastalýðý bütün sürüye yayabilir."
"Artýk ne önemi var... Ben tek baþýna kalmýþ umutsuz bir adamým."
"Üzüntülü olmana raðmen baþkalarýný da düþünmen gerekir. Bu adam cezalandýrýlmalý."
Dilenci:
"Adamýn adý Abner," diye mýrýldandý.
Artýk Aaron'un elinde Abner'in davranýþýndan þikâyetçi olmak için ciddi bir neden vardý. Ay
bilelerin yaþlýlarý ile reislerini topladý ve tahýl tüccarýnýn baþýna gelenleri anlattý.
Yaþlýlardan biri:
"Abner'in eskiden tuðla iþçilerine þantaj yaptýðý söylenirdi," dedi, "ama bu konuda kimse þ
bulunmadý ve bu olay bir dedi-
RAMSES: EBU SIMBEL'IN KRALÝÇESÝ 115
kodudan öteye gitmedi. Abner'in mahkeme huzuruna neden çýkmak istemediði þimdi anlaþýlýyor.
u çalkantýnýn yatýþmasýný bekliyor."
"Musa ise hapiste ve sadece Abner'in tanýklýðý onu kurtarabilir!"
Bu can sýkýcý durum karþýsýnda kimse taraf tutmaya niyetli deðildi. Aralarýndan bir kabile
hepsinin düþüncesini özetledi:
"Açýk konuþalým: Musa, bütün Yahudileri güvensizliðe sürükleyen bir cinayet iþledi. Onun ce
aletsizlik olmayacaktýr. Ayrýca, çýlgýn fikirleriyle aramýza huzursuzluk tohumlarý ekmek iç
Saðduyu, olaylarý akýþýna býrakmayý gerektirir."
Aaron fena halde öfkelendi.
"iþte korkaklarýn içinde bir korkak! Demek, Abner gibi bir ipsize yardým etmeyi ve sizin
için mücadele eden Musa'y1 ölüme göndermeyi seçiyorsunuz! Yahova size felaket ve üzüntü ve
Toplantýdaki en yaþlý üye olan emekli tuðla iþçisi ateþli bir biçimde araya girdi.
"Aaron haklý, bizimki aþaðýlýk bir davranýþ."
Kabile reislerinden biri:
"Abner'i koruduk," diye itirafta bulundu. "Kesin olmayan suçlamalardan yola çýkarak ke
ndini tehlikeye atacak bir davranýþa onu zorlamaya hakkýmýz yok."
Aaron elindeki deðneði hýzla yere vurdu.
"Abner sana, kardeþlerinin sýrtýndan zengin olman için yardým etmiþ olmasýn?"
"Nasýl cesaret edersin bunu söylemeye!"
"Öyleyse dilenciyi Abner'le yüzleþtirelim."
En yaþlý üye:
"Teklif kabul edildi," dedi.
Abner, tuðlacýlarýn mahallesinin merkezindeki iki katlý bir evde, Musa'nýn mahkûmiyetinden
onra çýkmak üzere saklanýyordu. Zaman içinde zengin ve saygýn bir kiþi olan Abner, durmadan
sta týkýnýr ve zamanýnýn büyük bir bölümünü uyumakla geçirirdi.
Yaþlýlarýn ve kabile reislerinin onu dilenciyle yüzleþtirmeye karar verdiklerini duyduðunda
Abner gülmüþtü. Çünkü bir dilencinin anlattýklarýnýn, kendi söyleyecekleri karþýsýnda hiçbi
116 CHRISTIANJACQ
olamazdý. Üstelik Abner, bir adamýn böylesi bir sefalete düþmesine göz yumduklarý için tüm
lkýnýn Mýsýr yasalarý önünde sorumlu olduðunu hatýrlatacaktý. Þayet bu dilencinin durumu yi
ye alýnýrsa o zaman yandaþlarý bu aciz adamý ortadan kaldýrma iþini üstlenecekti.
Yüzleþtirme Abner'in evinin zemin katýnda, kanepelerine yastýklar konmuþ konuk odasýnda yap
Odada, ihtiyar heyetinin en yaþlýsý, meclis üyeleri tarafýndan yetkili kýlýnan bir kabile
si ve beli bükülmüþ, yürümekten aciz dilenciyi savunan Aaron vardý.
Abner alaycý bir tavýr içindeydi.
"Bu sefil adam benim hakkýmda saçma sapan þeyler söylüyor... Acaba konuþabilecek hali var m
Yapýlacak en akýllýca iþ bu adamýn karnýný doyurmak ve sonra da son günlerini geçirmesi içi
ta'daki bir çiftliðe göndermek olur."
Aaron, oturmasý için dilenciye yardým etti.
En yaþlý üye:
"Þayet, yargýcýn huzurunda yazýp imzaladýðýn belgedeki olaylarý doðrulamak için Musa lehind
meyi kabul etseydin, böyle bir yüzleþtirmeye gerek görmezdik," dedi.
"Musa heyecanlý ve tehlikeli bir adamdýr. Bense, kardeþlerimden birçoðunu zengin ettim! Be
nim için bir yararý olmayacak tehlikelere neden atýlayým?"
Aaron araya girdi:
"Gerçek ortaya çýksýn diye," dedi.
"Gerçek deðiþkendir... Ayrýca Musa'yý özgürlüðüne kavuþturmak yeterli olacak mýdýr? Ne de o
katil! Bu iþe burnumuzu sokmakla hiçbir kazancýmýz olmaz."
"Musa senin hayatýný kurtardý, sen de onunkini kurtarmak zorundasýn."
"Bu olaylar çok eskide kaldý, hafýzam bulanýk... Geleceði düþünmek daha iyi deðil mi? Hem z
nim yazýlý dilekçem Musa'nýn lehinde kullanýlacak. Bu sayede Musa ölüme mahkûm edilmeyecekt
"Ölmek yerine, uzun süre hapiste yatmak daha çok istenecek bir kader midir?"
"Musa kendini kontrol edebilir ve Sari'yi öldürmeyebilirdi."
Sabrý taþan Aaron deðneðini yere vurdu.
RAMSES: EBU SÎMBEL'ÎN KRALÝÇESÝ 117
En yaþlý üye:
"Öfkeye yer yok," dedi.
"Bu adam alçaðýn teki. Kendi insanlarýna ihanet etti ve daha da edecek!"
Abner:
"Sakin ol," dedi. "Ben cömert bir insaným ve her türlü ihtiyacýný karþýlayacaðýma dair söz
Benim için yaþlý insanlara saygý göstermek kaçýnýlmaz bir ödevdir."
En yaþlý üye ile kabile reisi orada olmasaydý Aaron, Abner'in suratýný daðýtýrdý.
"Dostlarým, sözü daha fazla uzatmayalým ve anlaþmamýzý, size büyük bir zevkle sunacaðým yem
rafýnda kutlaya-lým."
"Dilenciyi unuttun mu Abner?"
"Ha! Þu dilenci... Söyleyecek nesi vardýr ki?"
Aaron zavallý dilenciye seslendi.
"Korkma, rahatça konuþ."
Adam bitkin görünüyordu. Abner kahkahayý bastý.
"Bu adam, býrakýn beni suçlamayý, konuþmaktan bile aciz! Artýk yeter... Onu hizmetçilerime
lim edin, mutfakta zavallýnýn karnýný doyursunlar."
Aaron'un onuru kýrýlmýþtý.
"Konuþ, yalvarýrým."
Dilenci aðýr aðýr dikilince, daha önce kimsenin fark etmediði heybetli vücudu ortaya çýktý.
ki kapüþonu indirip yüzünü açtý.
Þaþkýna dönen Abner, bu beklenmedik korkunç davetlinin adýný zorlukla söyleyebildi.
"Seramana!"
Sardunyalý, korsanlara özgü bir gülümsemeyle:
"Tutuklusun," dedi.
Mahkemede Abner dinlendiði sýrada Seramana çeliþkili duygular içindeydi. Musa'nýn suçsuzluð
anýtlayacak olan Abner'i aslýnda hiç bulmak istememiþti. Buna karþýn, görevini mükemmel bir
e tamamladýðý için de gururlanýyordu. Yahudinin zararlý biri olduðunu düþündüðü halde, Sera
isteðine boyun
118
CHRISTIAN JACQ
eðmiþti. Bu da hükümdarýn ne kadar etkileyici bir kiþiliði olduðunu gösteriyordu. Ama Ramse
ya güvenmekle hata etmiþti. Buna raðmen, arkadaþlýðý kutsal deðerlerin arasýnda sayan bir h
mana nasýl eleþtirebilirdi?
Bütün Pi-Ramses, vezirin açýklayacaðý jüri kararýný bekliyordu. Bu dava Musa'nýn saygýnlýðý
bir kýsmý ve tuðlacýlarýn tamamýna yakýný artýk Musa'dan yana olduklarýný açýkça gösteriyo
a, hayatýn sillesini yiyen zavallýlarýn savunucusu gibi görünmüyor muydu?
Seramana, Musa'nýn sürgüne gönderileceðini umuyor, böylece Kral ve Kraliçe çiftinin her geç
ha güçlü bir þekilde kurduklarý ahengi bozamayacaðýný düþünüyordu.
Ameni mahkeme salonundan çýktýðý zaman Sardunyalý ona doðru koþtu. Firavun'un özel sekreter
liydi.
"Musa aklandý."
21
Bütün saray erkâný, duvarlarý yenilgiye uðratýlmýþ düþman askerlerinin figürleriyle dolu ço
nle çýkýlan görüþme salonunda toplanmýþtý. Hiç kimse Firavun'un hangi nedenle bütün hükümet
den sorumlu baþlýca kiþileri bir araya topladýðýný bilmiyordu, ama herkes, ülkenin geleceði
i birtakým kararlarýn açýklanacaðýný düþünüyordu.
Ramses tarafýndan ödüllendirilen kiþiler, beyaz zemin üzerine maviyle yazýlmýþ adlarýyla çe
kapýdan girerken, Ameni kýrgýnlýðýný belli etmemekte zorluk çekiyordu. Neden Kral ona bu to
konusunda hiçbir þey söylememiþti? Yüzündeki ifadeye bakýlýrsa Aþa'nýn da ondan fazla bir þ
anlaþýlýyordu.
Salon öylesine doluydu ki, içinde balýklarýn kaynaþtýðý gölcüklerin ve çiçekli bahçelerin y
mler görünmüyordu. Sütunlar arasýna sýkýþan kalabalýðýn arkasýnda, üstünde soluk yeþil, koy
sarý, kirli beyazdan oluþan büyülü bir görüntünün sergilendiði duvarlar vardý. Ancak, böyle
da papirüs bitkileriyle kaplý göletlerde çýlgýnca eðlenen kuþ figürlerini seyretmeyi kim dü
Yine de Setau, ebegümecilerin önünde düþüncelere dalan ve hatlarý Kraliçe'ninkini andýran g
adýný betimleyen resme bakýyordu. Bu kadýn figürünün çevresindeki lotus, haþhaþ, gelincik,
e kantaron çiçeklerinden oluþan dekor, neþeli ve huzur dolu bir doðayý simgeliyordu.
Bakanlar, yüksek rütbeli devlet memurlarý, kraliyet kâtipleri, ayinciler, devletin gizli
arþiv sorumlularý, rahipler, rahibeler, önemli hanýmlar ve ileri gelen diðer kiþiler, Rams
s ile Nefertari tahtlarýna otururken sessizliðe gömüldüler. Hükümdarýn gücü çarpýcý, heybet
i. Yukarý ve Aþaðý Mýsýr üzerindeki hâkimiyetini simgeleyen iki tacý baþýnda, yaldýzlý peþt
Ramses, sað elinde çoban çomaðý þeklindeki âsâyý tutuyordu. Bu büyülü âsâ Ramses'e, görünme
rada tut-
120
CHRISTIANJACQ
mada ve onlarýn görünen dünya ile iliþki kurmalarýný saðlamada yardýmcý oluyordu.
Nefertari güzelliði, Ramses gücü simgeliyordu. Toplantýya katýlan herkes, Kral'la Kraliçe'y
irbirine baðlayan ve her ikisine de sonsuzluðun havasýný veren derin aþklarýný fark ediyord
Baþ ayinci, hayatýn bütün þekillerinde saklý olan tanrý Amon'a bir dua okudu. Bunun ardýnda
ses konuþtu.
"Dedikodulara son vermek için, uygulamaya koyacaðým politikalar konusunda verdiðimiz bazý
kararlan hemen açýklayacaðým. Bu kararlar, Kraliçe'yle birlikte uzun saatler süren konuþmal
meyvesidir."
Birçok saray kâtibi, Hükümdar'ýn hemen uygulamaya konacak, kararname gücündeki sözlerini no
eye hazýrlandýlar.
"Mýsýr'ýn kuzeydoðu sýnýrýný güçlendirmeye, orada yeni kaleler kurmaya, eski surlarý saðlam
zonlarý iki katýna çýkarýp, askerlerin maaþlarýný artýrmaya karar verdim. Kral duvarý geçil
etirilmeli ve Delta'yý her türlü istila giriþimine karþý korumalý. Taþ yontucu ve tuðlacý e
arýndan itibaren, gerekli çalýþmalarý yapmak üzere yola çýkacaklar."
Yaþlý bir görevli söz istedi.
"Majeste, Kral duvarý Hitit istilasýný durdurmak için yeterli olacak mý?"
"Tek baþýna hayýr. Bu duvar bizim savunma düzenimizde en son sýrayý alýyor. Son Hitit karþý
n ordumuzun müdahalesi sayesinde, bize baðýmlý olan prenslikleri tekrar ele geçirdik. Þu an
a Kenan Ülkesi, Amurru ve Suriye bizimle istilacýlar arasýnda bir tampon bölge oluþturuyor
."
"Bu eyaletleri yöneten prensler bize sýk sýk ihanet etmediler mi?"
"Evet, sýk sýk ihanet ettiler. Ýþte bu nedenledir ki bu tampon bölgenin idari ve askeri yön
timini Aþa'ya emanet ediyorum. Aþa'ya bu bölgede olaðanüstü yetkiler veriyorum. Ona, oradak
üstünlüðümüzü sürdürmek, yerel yöneticileri kontrol altýnda bulundurmak, etkili bir haber
i kurmak ve Hitit saldýrýlarýný önleyecek seçkin bir askeri birlik kurmak görevini veriyoru
Bir kýsmý hayranlýk, bir kýsmý kýskançlýk ifade eden bütün bakýþlarý üzerine toplamasýna ra
RAMSES: EBU StMBEL'tN KRALÝÇESÝ 121
Dýþiþleri Bakaný artýk devletin en önemli kiþilerinden biri oluyordu.
Ramses sözlerini:
"Ayrýca Kraliçe'yle birlikte uzun bir yolculuða çýkmaya karar verdim," diye sürdürdü. "Beni
luðumda ülkenin günlük iþlerinin yönetilmesini, her gün annem Tuya'ya danýþmasý koþuluyla A
iyorum. Benimle kurye aracýlýðýyla haberleþilecek ve onayým olmadan hiçbir kararname çýkarý
"
Saray erkâný donup kaldý. Zaten ülkeyi perde arkasýndan yönettiði bilinen Ameni'ye verilen
görev kimseyi þaþýrtamýþtý, ama Kral ve Kraliçe, böylesine önemli bir dönemde neden Pi-Rams
laþýyorlardý?
Protokol þefi, herkesin kafasýndaki soruyu sormaya cesaret etti.
"Majeste... bize bu yolculuðun amacýný açýklayabilir misiniz?"
"Mýsýr'ýn kutsal dayanaðýný pekiþtirmek için. Kraliçe'yle ben önce milyonlarca yýlýn tapýna
için Teb'e gideceðiz, sonra da Büyük Güney'e hareket edeceðiz."
"Nubye'ye kadar mý?"
"Evet."
"Beni baðýþlayýn Majeste... Ama bu uzun yolculuk zorunlu mu?"
"Kaçýnýlmaz."
Saray erkâný Firavun'un daha fazla bir þey söylemek istemediðini anlamýþtý. Herkes bu þaþýr
i nedenlerini kendince bulmaya çalýþacaktý.
Aslan, Ana Kraliçe'nin ayaklarý dibinde uyuklarken Kral'ýn sarý köpeði 'Gece Bekçisi'de onu
lini yaladý.
Ramses:
"Bu iki sadýk arkadaþ sana minnet duygularýný açýklamaya çalýþýyor," dedi.
Tuya, tanrýça Sekmet'e adanacak, büyük bir çiçek buket hazýrlýyordu. Ana Kraliçe altýn kena
yle süslenmiþ uzun elbisesi, omuzlarýný örten kýsa üstlüðü, uçlarý yere kadar uzanan kýrmýz
ne kadar vakur görünüyordu.
"Anne, aldýðým kararlar hakkýnda ne düþünüyorsun?"
"Nefertari bana her þeyi uzun uzun anlattý ve korkarým bazý ka-
122
CHRISTIAN JACQ
rarlarýn alýnmasýnda ben de ona ilham verdim. Kuzeydoðu sýnýrýmýzýn bir Hitit istilasýndan
r biçimde korunmasýnýn tek yolu, egemenliðimiz altýndaki prenslikleri sýký bir biçimde kont
ltýnda bulundurmaktýr. Babanýn politikasý buydu, seninki de böyle olmalý... Ülkeyi dokuz yý
tiyorsun... Bu aðýrlýða nasýl dayanýyorsun?"
"Bunu düþünecek vaktim olmadý."
"Böylesi daha iyi. Ýlerlemeyi ve yolunda gitmeyi sürdür. Devlet gemisinin mürettebatýnýn, e
lerine harfi harfine uyduklarý duygusunu taþýyor musun?"
"Yakýn çevrem az sayýda güvenilir insandan oluþuyor ve bunlarýn sayýsýný artýrmak niyetinde
Tuya, Ameni hakkýndaki düþüncelerini þöyle belirtti:
"Ameni üstün nitelikli bir insan. Geniþ bir görüþe sahip deðilse de çok az rastlanýr iki öz
p: Namuslu ve sadýk."
"Aþa hakkýnda da ayný övgüde bulunabilir misin?"
"O da üstün bir fazilete sahip: Cesaret. Aptalca bir gözüpeklik-ten çok, derinlemesine yapý
an bir araþtýrma üzerine kurulu bir cesaret. Kuzeydeki egemenliðimiz altýndaki prenslikler
i kollamak için ondan daha iyi biri seçilemezdi."
"Setau senin gözünde sevilmeye layýk mý?"
"insanlarla görüþmekten nefret ediyor. Ama samimi bir insan: onun kadar deðerli bir müttef
ik nasýl sevilmez?"
"Geriye Musa kalýyor..."
"Ona karþý duyduðun dostluðu biliyorum."
"Ama onu beðenmiyorsun."
"Hayýr Ramses. Bu Yahudinin, ilerde senin kýnamak zorunda kalacaðýn bazý emelleri var. Koþu
lar ne olursa olsun, ülkeni daima duygularýnýn önünde tut."
"Musa henüz bir sorun yaratmýyor."
"Þayet yaratmaya baþlarsa, senin davranýþýna yön verecek olan þey Maât yasasý olmalýdýr. Bö
senin için bile korkunç olabilir Ramses."
Tuya buketteki bir zambak sapýný düzeltti. Buket yüz çiçeðin görkemine sahipti.
"Benim yokluðumda iki Ülke'yi yönetmeyi kabul ediyor musun?"
RAMSES: EBU SÎMBEL'ÝN KRALÝÇESÝ 123
"Zaten beni buna zorlamýyor musun? Yaþlýlýðýn sýrtýma yüklediði yük aðýrlaþmaya baþladý."
Ramses gülümsedi.
"Sanmam."
"Yaþlýlýðýn ne denli güç olduðunu hayal edemeyecek kadar genç ve güçlüsün. Þimdi bana bu uz
nedenini açýklayacak mýsýn?"
"Mýsýr'a ve Nefertari'ye olan aþkým için bu yolculuða çýkýyorum. Daha fazla enerji üretmele
aklarýn gizli ateþini canlandýrmak istiyorum."
"Bizim tek düþmanýmýz Hititler deðil mi?"
"Libyalý Ofýr adýnda biri, bize karþý karanlýk güçleri kullanýyor. Belki de onun gücüne ger
önem veriyorum, ama hiçbir þeyi þansa býrakmak istemiyorum. Nefertari daha önce bu adamýn
inden çok zarar gördü."
"Tanrýlar senden yana oðlum. Kimseye böyle pýrýl pýrýl bir eþten daha büyük mutluluk verile
di?"
"Ona gerektiðince saygý göstermemek çok büyük hata olurdu. Bu nedenle, onun adým milyonlarc
parýldatacak ve Kral ile Kraliçe çiftini Mýsýr'ýn temel taþý olarak gösterecek büyük bir p
im."
"Böyle bir gerekliliðin farkýnda olduðuna göre, hükümdarlýðýn büyük bir hükümdarlýk olacak.
ki, o olmadan hiçbir eylem sürekli olmaz. Þiddet ve karanlýk güçler hiçbir zaman yok olmay
k, ama bu topraklar üzerinde Kral ve Kraliçe hükümdarlýk ettiði sürece barýþ egemen olacak.
teliðinizi güçlendir Ramses, bu yüce yapýnýn temel taþý olmasýný saðla. Sevgi bir halkýn üz
zenginliklerden daha deðerli bir mutluluk verir."
Buket tamamlanmýþtý. Tanrýça çok memnun olacaktý.
"Zaman zaman Þenar'ý düþündüðün oluyor mu?"
Tuya'nýn yüzü üzüntülü bir ifade aldý.
"Bir anne oðlunu nasýl unutabilir."
"Þenar artýk senin oðlun deðil."
"Kral haklýdýr ve ben onu dinlemek zorundayýrn... Ama benim bu zayýflýðýmý hoþ görecek misi
Ramses annesini sevgiyle baðrýna bastý.
124 CHRISTIAN JACQ
Tuya:
"Tanrýlar onu bir mezardan yoksun ederek, korkunç biçimde cezalandýrdýlar," dedi.
"Ben ölümle Kadeþ'te karþýlaþtým, Þenar ise çölde karþýlaþtý. Belki de ruhunu temize çýkarm
"Ya hâlâ yaþýyorsa?"
"Bunu ben de düþündüm... Þayet hâlâ eski niyetlerini terk etmeden karanlýklarda saklanýyors
acak mýsýn?"
"Sen Mýsýr'ýn kendisisin Ramses. Sana saldýracak kim olursa olsun karþýsýnda beni bulacaktý
22
Ramses, Dýþiþleri Bakanlýðý'nýn giriþindeki tanrý Tot heykelinin önünde saygý duruþunda bul
ne bir demet zambak koydu. 'Tanrýlarýn sözü' olan hiyerogliflerin üstadý Tot'un iri bir may
un biçimdeki heykelinin gözleri göðe bakýyordu.
Ramses'in ziyareti büyük bir onur olduðu için bakanlýk memurlarý çok mutluydular. Aþa, Hükü
ve onun önünde eðildi. Ramses onu kucakladýðýnda, tüm dýþiþleri personeli, Kral'ýn böylesin
rinin emrinde çalýþtýklarý için gurur duydular.
îki arkadaþ, Aþa'nm büyük bir incelikle döþenmiþ lüks bürosuna kapandýlar. Odada Suriye'den
güller, nergisler ve ay-nýsafalardan oluþturulan çiçek demetleri, akasya aðacýndan yapýlmýþ
, lotus figürleriyle bezenmiþ arkalýklý iskemleler, süslü yastýklar, bronz ayaklý masalar v
uvarlar, gölde yapýlan kuþ avý sahneleriyle süslüydü.
Ramses:
"Azla yetinmeyi hiç yeðlemedin," dedi. "Burada bir tek Þenar'ýn egzotik vazolarý eksik."
"Onlar kötü hatýralardý. Bakanlýk adýna onlarý sattýrdým."
Zarif giyimi, baþýnda hafif ve parfümlü peruðu, çok düzgün kesilmiþ býyýðý ile Aþa, yüksek
r ziyafete gitmek üzere hazýr bekleyen birine benziyordu.
Aþa:
"Mýsýr'da çok rahat birkaç hafta geçirme fýrsatý bulduðum zaman," dedi, "onun sayýsýz zevkl
dýný çýkarýyorum... Ama Kral'ýn içi rahat etsin, bana emanet ettiði görevi unutmuyorum."
Aþa böyle bir insandý: biraz edepsiz, uçarý görünümlü, modaya düþkün, kadýnlar konusunda çi
dam, ama öte yanda uluslararasý politikanýn ustasý, bütün ülkelerin coðrafi yapýsýný çok iy
ve akla aykýrý da olsa her türlü tehlikeyi göze alabilen bir devlet adamý.
126
CHRISTIAN JACQ
"Kararlarým hakkýnda ne düþünüyorsun?"
"Hem þaþýrdým hem de rahatladým Majeste."
"Onlarý... yeterli buluyor musun?"
"En önemli karar ortada yok, deðil mi? Sanýrým protokol dýþý bu ziyaretin de amacý o. Býrak
bulayým: Bu karar... Ka-deþ'le ilgili olmasýn?"
"Dýþiþleri Bakaný ve gizli servis baþý olarak çok iyi birini seçmiþim."
"Hâlâ bu kaleyi ele geçirmeyi hayal ediyor musun?"
"Kadeþ'te büyük bir zafer elde ettik, ama bu Hitit kalesi hiç zarara uðramadan yerinde dur
uyor ve bizi küçük düþürüyor."
Caný sýkýlan Aþa, kulplarý ceylan vücudu biçimindeki iki gümüþ kupaya parlak renkli, çok gü
boþalttý.
"Kadeþ konusunun kapanmayacaðýný tahmin ediyordum... Benim tanýdýðým Ramses baþarýsýzlýðýn
mmül edemez. Evet bu kale bize kafa tutuyor. Evet, bu kale bugün, eskisinden de güçlü."
"Ýþte bu nedenle onu, Güney Suriye'deki egemenliðimiz altýndaki topraklarý tehdit eden bir
er olarak kabul ediyorum. Gelecekte bize karþý yapýlacak saldýrýlar Kadeþ'ten baþlayacak."
"Yürüttüðün mantýk ilk bakýþta kusursuz görünüyor."
"Ama sen ayný þekilde düþünmüyorsun."
"Ayrýcalýklý konumundan memnun, sakin ve göbekli bir dýþiþleri bakaný senin önünde yerlere
e bir konuþma yapardý: 'Büyük Ramses, kollarý güçlü, ileriyi gören Kral, Kadeþ'i fethetmeye
Ve bu bakan zavallý bir budala olurdu."
"Bu fetihten neden vazgeçmek gerekiyor?"
"Senin yüzünden Hititler yenilmez olmadýklarýný keþfettiler. Ordularý hiç kayýp vermemiþ ol
inleri karmakarýþýk. Muva-tallis ülkesine çok kolay bir istila ve ezici bir zafer vaat etm
iþti. Þimdi ordularýnýn asýl mevzilerine çekiliþini haklý göstermeye çalýþýrken çok güçlük
atlak verdi: Oðlu Urhi-Teþup ile kardeþi Hattuþil arasýndaki taht kavgasý."
"Hangisinin kazanma þansý daha fazla?"
"Önceden tahmin etmek imkânsýz. Ýkisinin de elinde etkili silahlarý var."
"Muvatallis'in düþmesi yakýn mý?"
RAMSES: EBU SÝMBEL'ÝN KRALÝÇESÝ 127
"Bence evet. Hitit sarayýnda kolaylýkla adam öldürülür. Savaþçý bir toplumda yenme yeteneði
bir þef yok edilmek zorundadýr."
"Þimdi Kadeþ'e saldýrýp ele geçirmenin tam zamaný deðil mi?"
"Þayet Hitit Ýmparatorluðu'nu temelinden yýkmak bizim çýkarýmýza olsaydý, evet tam sýrasýyd
Ramses, arkadaþý Aþa'nm ince zekâsýna ve dobra karakterine alýþýktý, ama bu kez þaþýrdý.
"Bizim dýþ politikamýzýn ana hedefi bu deðil mi?"
"Artýk pek emin deðilim."
"Þaka yapýyor olmalýsýn!"
"Verilecek olan karar, binlerce insanýn ölümü ile sonuçlanacak-sa, þaka yapmak bana zevk ve
mez."
"Öyleyse, kararýmý tümden deðiþtirebilecek bir haber aldýn."
"Muhbirlerimizden elde edilen birkaç bilgiye dayanan basit bir sezgi. Asur'dan söz e
dildiðini duydun mu?"
"Hititler gibi savaþçý, ilkel bir toplum."
"Þu ana kadar Asur, Hitit egemenliði altýnda bir devletti. Ama Hattuþil, koalisyonu kurd
uðu zaman Asurlulara, bu savaþta tarafsýz kalmalarý için birçok deðerli maden verdi. Ve Asu
lar, bu beklemedikleri zenginliklerini silaha dönüþtürdüler. Þu anda Asur'da askerler diplo
atlara baskýn çýktý. Yakýn gelecekte Asya'nýn en güçlü devleti, Hatti'den daha savaþçý ve d
r olacak."
Ramses düþündü.
"Asur... Yakýnda Hatti'ye saldýracak duruma gelecek mi?"
"Þimdilik hayýr, ama sonunda bir çatýþma bana kaçýnýlmaz gibi geliyor."
"Muvatallis neden bu kötülüðün kökünü kazýmýyor?"
"Tahtýný tehdit eden iç çatýþmalar yüzünden korkuyor. Ayrýca onun gözünde Haiti'nin baþlýca
"Peki iktidarý ele geçirmek için can atanlarýn gözünde biz ne-yýz?
"Oðlu Urhi-Teþup gerçeði göremeyen bir adamdýr. Olabildiðince çok Mýsýrlýyý kýlýçtan geçire
kten baþka bir þey düþünmüyor. Hattuþil ona nazaran daha geniþ görüþlü, Hitit Ýmparatorluðu
rek büyüyen tehlikeyi anlayabilecek durumda."
128 CHRISTIAN JACQ
"Bana, Kadeþ'e karþý geniþ çaplý bir saldýrýyý baþlatmamý salýk vermiyorsun demek."
"Çok insan kaybederiz. Hititler de ayný þekilde. Bu durumda gerçek galip Asur olabilir."
"Elbette sadece bunlarý düþünmekle yetinmedin. Planýn nedir?"
"Benim planým, senin doðru olduðunu düþündüðün politikayla çeliþeceði için, korkarým hiç ho
"Sen yine de söyle."
"Hititleri, Kadeþ'e saldýn hazýrlýðý içinde olduðumuza inandýralým. Dedikodular, klasik hab
rý, sahte gizli dokümanlar, Güney Suriye'de manevralar... Bütün bunlarla ben ilgilenirim."
"Buraya kadar beni fazla þaþýrtan bir þey yok."
"Planýn asýl önemli ikinci aþamasý bundan sonra baþlýyor, ilk aþamada baþarýlý olursak ben
deceðim."
"Ne sýfatla?"
"Pazarlýk etmeye tam yetkili olarak gizli görevle."
"Peki neyi pazarlýk konusu edeceksin?"
"Barýþý Majeste."
"Barýþ... Hititlerlemi?"
"Asur'un Hatti'den çok daha tehlikeli bir canavar olmasýný önlemenin en iyi yolu bu."
"Hititler asla kabul etmeyecektir."
"Þayet bana tam destek verirseniz ben onlarý ikna edebilirim."
"Baþka birisi bana bu teklifi yapmýþ olsaydý, onu vatana ihanetle suçlardým."
Aþa gülümsedi.
"Bunu tahmin ediyordum... Ama Ramses'ten baþka kim, ileriyi, içinde bulunduðumuz anýn çok
daha ilerisini görebilir?"
"Bilgelerimiz sana bir arkadaþa yað çekmenin affedilmez bir hata olduðunu öðretmediler mi?"
"Ben bir arkadaþa deðil, Firavun'a hitap ediyorum. Uzun vadeli düþünmezsek, þu anda Hititle
e saldýrmak doðru bir strateji olabilir. Üstelik büyük bir ihtimalle onlarý yenebiliriz. Am
Asur'un uluslararasý alana baskýn þeklinde çýkmasýný önlemek için stratejimizi deðiþtirmem
k."
"Seninkisi basit bir sezgi Aþa. Sen de bunu itiraf ediyordun."
RAMSES: EBU SiMBEL'ÝN KRALÝÇESÝ 129
"Bu meslekte en önemli þey ileriyi görmek ve olacaklarý herkes-den önce sezinlemektir. Biz
i doðru karara götüren sezgi deðil midir?"
"Seni böyle bir tehlikeye atmaya hakkým yok."
"Hititlerin ülkesinde geçireceðim günlerden mi söz ediyorsun? Bu ilk kez olmayacak ki."
"Yeniden onlarýn hapishanelerini ziyaret etmek mi istiyorsun!"
"Tatil yapmak için mükemmel bir yer deðil, ama kaderi zorlamasýný bilmek gerekir!"
"Senden daha iyi bir Dýþiþleri Bakaný bulamam."
"Geri dönmek niyetindeyim Ramses. Hem sonra yüksek tabakanýn rahat yaþamýný çok fazla sürdü
na iyi gelmez! Birkaç metresle düþüp kalkmak, onlara güzel elbiseler almak, onlarla gezip
tozmak ve onlardan býkmak... Oysa zihnimi uyanýk tutabilmem için bana yeni bir serüven g
erekli. Böylesine bir deneyim beni korkutmuyor. Sonuçta, Hititlerin zayýf yanlarýndan ya
rarlanmayý ve aramýzdaki düþmanlýðý sona erdirmek için onlarý ikna etmeyi baþarmak bana düþ
"Bunun çýlgýnca bir iþ olduðunun farkýnda mýsýn Aþa?"
"Bu projede, daha önce hiç denenmemiþ bir þeyi yapmanýn heyecaný ve bilinmeyenin cazibesi v
r: Bundan çekici ne olabilir?"
"Yine de sana evet diyeceðime inanmýyorsundur herhalde?"
"Bana evet diyeceðini düþünüyorum, çünkü sen dünyayý deðiþtirmekten aciz, güçsüz ve ihtiyar
izi köle durumuna düþürmek için devletimizi yýkmak isteyen bu barbarlarla pazarlýða oturmam
ana izin ver."
"Ben güneyde uzun bir yolculuða çýkacaðým ve sen, kuzeyde tek baþýna kalacaksýn."
"Mademki sen öteki dünya ile ilgileneceksin, bana da Hititleri býrak."
23
Yaþlarý on beþle yirmi arasýnda deðiþen 'Kralýn oðullan'nýn, yüzlerinin sað tarafýnda kulak
inen bir saç örgüsü dýþýnda tüm saçlarý kesilmiþti. Kulaklarýnda küpeler, boyunlarýnda gen
rýnda bilezikler, bellerinde kýrmalý birer peþtamal vardý ve ucunda bir devekuþu tüyü bulun
alarý gururla taþýyorlardý.
Ramses, bedensel ve zihinsel yetenekleri göz önüne alýnarak seçilen bu delikanlýlara ordunu
çeþitli birliklerinde kendisini temsil etmeleri görevini vermiþti. Hükümdar, Kadeþ'te Hiti
rin bir araya getirdikleri koalisyon birliklerinin karþýsýnda askerlerinin gösterdiði kork
aklýðý unutmamýþtý. 'Kralýn oðullarý' bundan böyle savaþ alanlarýnda hazýr bulunarak, birli
enerji vereceklerdi.
'Kralýn oðullarý' kuzeye giderek Mýsýr egemenliði altýndaki prensliklerin yönetiminde yer a
ere hazýrlanýyorlardý. Aþa'dan sýký emirler almýþlardý ve bu emirlere harfiyen uyacaklardý.
Ramses'in bitmez tükenmez bir enerjiye sahip üretken bir baba olarak, yüz kadar çocuðun dün
aya gelmesine neden olduðu söylencesi þimdiden kulaktan kulaða yayýlýyordu. Bu çocuklar, Hü
'ýn benliðinde var olan kutsal gücün açýk bir kanýtýydý. Böylece oluþan efsanevi bir soyaða
taþa kazýyorlar, kâtipler de büyük bir zevkle yazýya döküyorlardý.
Limon aðacýnýn gölgesine oturmuþ olan yaþlý Homeros, ak sakalýna koku sürüyordu. Siyah beya
kedisi Hektor þiþmanla-mýþtý. Ramses onu okþar okþamaz mýrlamaya baþladý.
"Saygýsýzlýðýmý baðýþlayýn Majeste, ama bana canýnýz sýkkýnmýþ gibi geldi."
"Kafam meþgul desek... daha doðru."
"Kötü haberler mi var?"
"Hayýr, ama yakýnda, uzun sürecek tehlikeli bir yolculuða çýkacaðým."
RAMSES: EBU SlMBEL'ÝN KRALÝÇESÝ 131
Yunanlý þair, büyük bir salyangoz kabuðundan yaptýðý piposunu adaçayý yapraklarýyla doldurd
"Büyük Ramses... Þu anda halk sizi bu adla anýyor. îþte ben de az önce þunlarý yazdým: 'Tan
iði muhteþem yetenekler göz ardý edilmemeli. Bize bu yetenekleri ancak onlar verebilir, çün
hiç kimse onlarý kendi kendine elde edemez.'"
"Bu konuda kaderci misiniz?"
"Bu, yaþa özgü olan bir þey. îlyada'm ve Odise'm tamamlandý. Sizin Kadeþ'teki zaferinizi di
getiren þiiri de bitirdim. Artýk bana adaçayý tüttürmek, anason kokulu þarap içmek ve beden
eytinyaðý ile ovdurmak kalýyor."
"Eserinizi bir kez daha okumak istemez misiniz?"
"Sadece sýradan yazarlar, cümlelerinin aynasýnda kendilerini seyretmekten hoþlanýrlar. Bu
yolculuða neden çýkýyorsunuz Majeste?"
"Babam bana 'sýk sýk Abidos'a git ve bu tapýnaða göz kulak ol,' demiþti. Onun buyruklarýný
ettim ve þimdi kendimi, bu tapýnakla meþgul olmak zorunda hissediyorum."
"Daha fazlasýnýn olduðunu sanýyorum."
"Seti 'Firavun kimdir?' sorusuna, 'Ulusunu mutlu kýlan insandýr,' yanýtýný verirdi. Bu, na
sýl saðlanýr? Temel Yasa ve tanrýlar için yararlý davranýþlarda bulunup, bunun karþýlýðýnda
ay almasýný saðlayarak."
"Böyle davranmanýzý size Kraliçe salýk verdi, deðil mi?"
"Onunla birlikte, çok ihtiyacýmýz olan enerjiyi üretip Mýsýr'la Nubye'yi felaketten koruyac
k bir yapýt inþa etmek ve bu yapýtý ona adamak istiyorum."
"Yeri seçildi mi?"
"Nubye'nin ortasýnda. Tanrýça Hator varlýðýyla bize, Ebu Sim-bel adýndaki yeri gösterdi. Bu
i kayalarýn içinde yeniden doðan yýldýzlarýn kraliçesi, bize aþkýnýn sýrrýný açýkladý. Ben
'ye sunmak istiyorum. Böylelikle o da sonsuza dek Ebu Simbel'in Kraliçesi olarak anýla
cak."
Sakal týraþý olmamýþ daðýnýk saçlý bir aþçý, yere baðdaþ kurup oturmuþtu ve bir kazýn piþti
la yelli yordu. Kazý gagasýndan ve boynundan geçen bir þiþe takmýþ, ateþin üzerine koymuþtu
ce baþka bir ördeðin tüylerini yolup
132 CHRISTIANJACQ
içini temizleyecek, kafasýný, kanatlarýnýn ucunu ve ayaklarýný kesecek ve yavaþ ateþte kýza
eçirecekti.
Soylu bir haným seslendi:
"Bütün hayvanlarýn satýldý mý?"
"Hemen hemen hepsi."
"Size bir ördek ýsmarlasam, onu bana hemen hazýrlar mýsýnýz?"
"Elimde çok iþ var."
Ramses'in ablasý Dolant, elbisesinin kaymakta olan sol askýsýný kaldýrdý, sonra aþçýnýn aya
ne istediði kýzarmýþ ördeðin karþýlýðýnda bir bal kavanozu koydu.
ý
"Kýlýðýn pek inandýrýcý olmuþ Þenar. Bana tam burada randevu i vermemiþ olsaydýn seni t
|i
"Önemli sayýlacak bilgiler edindin mi?" ''
"Sanýrým... Kralla Kraliçe çiftinin büyük toplantýsýna katýldým."
"iki saat sonra gel, sana ördeðini verecek ve dükkâný kapayacaðým. Peþimden gelirsin. Seni
e götüreceðim."
Büyük depolarýn bulunduðu bölgenin sýnýrýnda kurulmuþ olan '' aþçý ve kasaplar mahalle
lunca sessizleþiyordu. Bu saatlerde, ziyafetlerde yenmek üzere hazýrlanmýþ güzel et parçala
slim etmek için zenginlerin villalarýna koþuþturan birkaç çýraktan baþka ortalýkta kimse ol
Þenar küçük, tenha bir sokaða saptý, maviye boyalý alçak bir ka- [ pýnm önünde durdu ve
arla dört kez vurdu. Kapý açýlýr açýlmaz Dolant'a hemen içeri girmesi için iþaret etti. Uzu
smer kadýn, biraz çekinse de, kendini zorladý ve istenileni yaptý. Burasý alçak tavanlý, iç
etlerle dolu bir yerdi. Þenar kapýyý ka- ;* pattýktan sonra döþemedeki küçük kapaðý kal
a bir- 3 likte tahta merdivenden mahzene indi.
]
Dolant, Ofir'i görünce yere kapandý ve büyücünün eteðini öptü. j "Sizi bir daha göremey
korkuyordum." "Tekrar geleceðime dair söz vermiþtim size. Güneþ Kenti'nde ý düþünerek
günler, yarýn bu ülkeyi yönetecek olan tek Tanrý Aton'a olan inancýmý daha da pekiþtirdi."
Dolant hayranlýk dolu bakýþlarla, yüzü yýrtýcý bir hayvaný andýran büyücüye baktý. Gerçek i
am, onu bü-
RAMSES: EBU SÝMBEL'ÎN KRALÝÇESÝ 133
yülüyordu. Yarýn onun gücü halka yol gösterecek, Ramses'i devirecekti.
Ofir derinden gelen tatlý bir sesle:
"Yardýmýnýz bizim için çok deðerli," dedi. "Siz olmasaydýnýz, herkesin nefret ettiði bu din
ba Hükümdar'la nasýl savaþýrdýk?"
"Ramses artýk benden kuþkulanmýyor. Mahkemede Musa'nýn lehinde tanýklýk etmem nedeniyle, ba
a yeniden güven duyduðundan bile eminim."
"Kral hangi amaçlarý güdüyor?"
"Kuzeydeki prensliklerin yönetimini, Aþa'nýn emrinde hareket edecek olan Kral oðullarýna e
manet etti."
Þenar:
"Ah þu lanet diplomat!" diye kükredi. "Beni aldattýðý yetmiyormuþ gibi bir de benimle alay
tti. Yakýnda öcümü alacaðým, onu ayaklarýmýn altýnda çiðneyeceðim..."
Ofir kuru bir ifadeyle:
"Yapacak daha acil iþlerimiz var," dedi. "Dolant'ý dinleyelim."
Ramses'in ablasý önemli bir rol oynadýðý için gurur duyuyordu.
"Kral ve Kraliçe çifti uzun bir yolculuða çýkacak."
"Nereye gidecekler?"
"Yukarý Mýsýr'a ve Nubye'ye."
"Yolculuðun nedenini biliyor musunuz?"
"Ramses, Kraliçe'ye olaðanüstü bir armaðan vermek istiyor ve bu armaðanýn bir tapýnak olaca
"
"Yolculuðun tek nedeni bu mu?"
"Firavun kutsal güçleri yeniden canlandýrmak, onlarý bir araya getirmek, enerjilerini çoðal
mak ve Mýsýr'ýn üzerine koruyucu bir að germek istiyor."
Þenar sýrýttý:
"Benim sevgili kardeþim yoksa aklým mý kaçýrdý?"
Dolant:
"Hayýr," diye karþý çýktý. "Görünmez düþmanlar tarafýndan tehdit edildiðini biliyor. Tanrýl
uþkulandýðý düþmanlara karþý savaþmak için görünmez bir ordu kurmaktan baþka çaresi yok."
Þenar:
134
CHRISTIAN JACQ
"Aklýný kaçýrmýþ ve giderek çýlgýnlýk bataðýna saplanýyor," dedi. "Tanrýlar ordusu ha? Doðr
Kral'ýn kardeþi, Ofir'in buz gibi bakýþlarýný üzerinde hissetti.
Ofir:
"Ramses tehlikenin farkýna vardý," dedi.
"Ama yine de onun..."
Þenar sözünü hemen kesti. Büyücüden yayýlan korkunç öfkeyi içinde hissetmiþti. O anda, Liby
sahip olduðundan hiç kuþkusu kalmadý.
Ofir, Dolant'a:
"Küçük Khâ'yý kim koruyor?" diye sordu.
"Yýlan oynatýcýsý Setau. Bilgilerini Ramses'in oðluna aktarýyor. Çocuðun çevresini, her tür
oruyacak güçlerle çevirdi."
Ofir:
"Yýlanlar yeryüzünün büyüsüne sahiptirler," dedi. "Yýlanlarla haþýr neþir olanlar bu büyüyü
uðun fýrçasý sayesinde, kurduklarý bu savunma sistemini yýkmayý baþaracaðým. Ama önceden ta
en daha uzun bir zamana ihtiyacým olacak."
Dolant'ýn yüreði, Khâ'nýn görünmeyen güçlerin savaþýndan zarar görmesi düþüncesine isyan et
jisine uydu. Bu saldýrý Ramses'i zayýflatacak, isa'sýný küçültecek ve belki de onu tahttan
at etmeye kadar götürecekti. Saldýrý ne kadar zalimce olursa olsun Dolant buna karþý çýkmay
Ofir:
"Artýk ayrýlmamýz gerek," dedi.
Dolant büyücünün elbisesine yapýþtý.
"Sizi tekrar ne zaman göreceðim?"
"Þenar'la ben bir süre baþkentten ayrýlacaðýz. Uzun süre ayný yerde kalmamýz tehlikeli olab
n, ilk sizin haberiniz olacak. Bu arada siz gerekli bilgileri toplamayý sürdürünüz."
Dolant:
"Gerçek imaný yaymaya devam edeceðim," dedi.
Ofir küçümseyici bir gülümsemeyle:
"En önemli mesele bu mu?" diye mýrýldandý.
24
Musa'nýn aklanmasýný kutlamak için Yahudi tuðlacýlar, oturduklarý mahallede büyük bir þölen
i. Üçgen biçiminde ekmekler, güvercin yahnileri, býldýrcýn dolmalarý, incir kompostosu, ser
ve serin biralar, Yahudilerin en sevilen adamý haline gelen Musa'nýn adýný gece boyunca
birçok kez baðýra baðýra tekrarlayan konuklara sunulmuþtu.
Gürültüden yorulan Musa, yokluðunun fark edilmeyeceði bir anda þölen alanýndan uzaklaþtý. Y
k, yapmak zorunda olduðu mücadeleleri düþünmek ihtiyacýný duyuyordu. Tüm Yahudi halkýnýn Mý
sýna izin vermesi için Ramses'i ikna etmek o kadar kolay olmayacaktý. Böyle olmakla birl
ikte Musa Ya-hova'nm ona verdiði görevi, her ne pahasýna olursa olsun gerçekleþtirmek zoru
ndaydý. Bunu yapabilmek için, gerekirse daðlarý bile yerlerinden oynatacaktý.
Musa mahallelinin kullandýðý deðirmen taþýnýn kenarýna oturduðu sýrada iki Bedevinin kendis
eldiðini gördü. Bunlar, kel kafalý, sakallý Amos ile sýska Badüþ'tü.
"Burada ne iþiniz var?"
Amos:
"Biz de bu büyük sevince katýldýk," dedi. "Güzel bir gün deðil mi?"
"Siz Yahudi deðilsiniz!"
"Sizin müttefikiniz olabiliriz."
"Size ihtiyacým yok."
"Kendi soydaþlarýnýn gücünü abartmýyor musun? Silah olmadan, düþlerini gerçekleþtiremezsin.
"Ben de bazý silahlarý kullanacaðým, ama sizinkileri deðil."
Badüþ araya girdi:
"Þayet Yahudiler Bedevilerle birleþecek olurlarsa, gerçek bir ordu oluþtururlar."
"Neye yarayacak bu ordu?"
136 CHRISTIANJACQ
"Mýsýrlýlarla savaþýp onlarý yenmeye yarayacak!"
"Tehlikeli bir düþ."
"Sen Musa, bizi eleþtirmeye nasýl cesaret ediyorsun? Sen ki, halkýný Mýsýr'dan çýkarmak, Ra
e kafa tutmak ve kendini bu ülkenin yasalarýnýn üstünde görmek istiyorsun... Asýl tehlikeli
deðil mi?"
"Benim projelerimden kim söz etti sana?"
"Bunu bilmeyen bir tek tuðlacý bile yok! Hatta sizin, savaþçý tanrý Yahova'nýn isyan bayrað
iz ve Ýki Ülke'yi zapt etmek niyetinde olduðunuz söyleniyor."
"Büyük bir proje günlük hayatlarýný alt üst ettiði zaman, insanlar çýlgýnca þeylerden söz e
Badüþ'ün kurnaz bakýþlarýnda kötü niyetli bir parýltý belirdi.
"Yine de, Yahudilerin Mýsýr yönetimine karþý baþkaldýrmasýný düþündüðün bir gerçek."
"Ýkiniz de yolumdan çekilin."
Amos:
"Hata yapýyorsun Musa," diye ýsrar etti. "Halkýn sonunda savaþmak zorunda kalacak. Bu ko
nuda onlarýn hiç deneyimi yok. Biz onlarý yetiþtirebiliriz."
"Gidin. Beni rahat býrakýn da düþüneyim."
"Nasýl istersen... Biz yine geleceðiz."
Meba'dan aldýklarý yolculuk izniyle sýradan köylüler gibi serbestçe dolaþan iki Bedevi, Pi-
ses'in güneyinde bir tarlada mola verdiler. Tatlý soðan, taze ekmek ve kurutulmuþ balýktan
oluþan azýklarýný yemeye baþladýklarýnda iki adam yanlarýna oturdu.
Ofir:
"Görüþmeniz nasýl geçti?" diye sordu.
Amos düþüncesini saklamadý:
"Bu Musa dikkafalýnýn teki."
Þenar:
"Onu tehdit edin," dedi.
"Hiçbir iþe yaramaz. Deli saçmasý projesini baþlatmasýný beklemekten baþka çare yok. Nasýl
ya da böyle bize ihtiyacý olacak."
"Yahudiler onu kabul ettiler mi?"
RAMSES: EBU SfMBEL'lN KRALÝÇESÝ 137
"Aklanmasý, onu kahramanlýk mertebesine çýkardý ve tuðlacýlar, Musa'nýn eskiden olduðu gibi
koruyacaðýna inanýyorlar."
"Projesini nasýl karþýlýyorlar?"
"Karþý çýkaný çok, ama baðýmsýzlýðý düþleyen bazý gençlerin kaný tutuþuyor."
Þenar:
"Onlarý yüreklendirelim," dedi. "Kargaþalýk çýkararak Ram-ses'in iktidarýný zayýflatsýnlar.
es onlarý sindirmeye kalkýþýrsa, bu davranýþýyla onlarýn gözünden düþer."
Amos ile Badüþ, yýllar boyu Mýsýr'da faaliyet gösteren Hitit casus þebekesinden geriye kala
ki kiþiydi. Herkesin birbirini tanýdýðý tüccar topluluðu dýþýnda kaldýklarý için Seramana t
ortaya çýkarýlamamýþlardý. Delta'da onlarý destekleyenlerin sayýsý azýmsanacak gibi deðild
Ofýr, Þenar, Amos ve Badüþ, Ramses'e karþý yapýlacak savaþa karar veren gerçek bir savaþ ko
uruyordu.
Ofýr:
"Hitit birlikleri þu an neredeler?" diye sordu.
Badüþ:
"Bedevi habercilere göre, Kadeþ tepelerinde mevzilenmiþler. Mýsýr ordusunun taarruz ihtima
line karþý garnizon takviye edilmiþ."
Þenar alaylý bir ifadeyle:
"Kardeþimi tanýrým," dedi. "Saldýrmadan duramayacaktýr!"
Kadeþ savaþý sýrasýnda Amos ile Badüþ, þaþkýna uðramýþ iki tutsak rolünü oynayarak, Ramses'
Ama Ramses bu ölümcül tuzaktan kurtulmasýný bilmiþti, iki Bedevi de, bu baþarýsýzlýklarýný
en atmak için yanýp tutuþuyordu.
Büyücü, Badüþ'e:
"Hatti'nin talimatlarý nedir?" diye sordu.
"Ramses'i çökertmek için her yolu denemek."
Ofir bu belli belirsiz emrin ne anlama geldiðini çok iyi biliyordu. Bir yandan Mýsýr, ke
ndi egemenliðindeki prenslikleri tekrar ele geçirmiþti ve Hititler buralarý geri alacak
durumda olmadýklarýný biliyorlardý; öte yandan împarator'un oðlu ile kardeþi, tahtý ele geç
birbirleriyle kýyasýya mücadele ediyorlardý. Þu anda iktidar Muvattalis'in elindeydi. Ama
bu ne kadar sürebilirdi?
138 CHRISTIANJACQ
Kadeþ bozgunu, Kenan Ülkesi ile Suriye'ye karþý yapýlan karþý saldýrýnýn baþarýsýzlýðý ve b
n geri alýnýþý sýrasýnda hiçbir tepkide bulunulmamasý, Hitit tmparatorlu-ðu'nun taht kavgas
yýfladýðýný gösteriyordu. Ama bu acý gerçek Ofir'in görevini yerine getirmesine engel olama
Ramses ölümcül darbeyi yediði zaman, yeni bir ateþ Hatti'yi coþturacaktý.
Ofýr, Badüþ ile Amos'a:
"Siz ikiniz, Yahudilerin arasýna sýzmaya devam edin," diye emretti. "Adamlarýnýz Yahova'
nm yandaþlarý olduklarýný açýklasýnlar ve tuðlacýlarý Musa'nýn peþinden gitmeye zorlasýnlar
lant, Kral ve Kraliçe çiftinin yokluðu sýrasýnda sarayda olup bitenler hakkýnda bize bilgi
erecek. Bense, çevresinde ne tür bir savunma oluþturulursa oluþturulsun, Khâ ile meþgul ola
aðým."
Þenar:
"Aþa'yla da ben ilgileneceðim," diye mýrýldandý.
Ofýr:
"Sizin yapacaðýnýz daha önemli bir þey var," dedi.
"Kardeþimi ortadan kaldýrmadan önce Aþa'yý kendi ellerimle öldürmek istiyorum!"
"Neden önce kardeþinizden baþlamýyorsunuz?"
Büyücünün bu teklifi, Mýsýr tahtýný elinden alan zorba Hüküm-dar'a karþý Þenar'ýn kalbinde
inin parlamasýna neden oldu.
"Ben güçlerimizi yeniden düzenlemek için Pi-Ramses'e gidiyorum. Siz Þenar, güneye doðru yol
Þenar sakalýný karýþtýrdý.
"Ramses'i geciktirmek için mi? Niyetiniz bu mu?"
"Sizden daha fazlasýný bekliyorum."
"Hangi olanaklarla?"
Ofýr, Muvatallis'in stratejisini açýklamak zorundaydý.
"Hititler kuzeyde Delta'yi ele geçirecekler, Nubyeliler de güney sýnýrýný geçip Elefantin'e
ldýracaklar. Ramses, ayný anda farklý yerlerde çýkaracaðýmýz yangýnlarý söndürmeyi baþarama
"Bana kim yardým edecek?"
"iyi eðitilmiþ savaþçýlardan oluþan bir birlik sizi Güneþ Ken-ti'nin yakýnýnda bekliyor. Ay
dan beri hediyelere boðdu-
RAMSES: EBU SÝMBEL'ÝN KRALÝÇESÝ 139
ðumuz Nubyeli kabile reisleri de yanýnýzda olacak. Bu bölgeye doðru ilerleyen Ramses, aslýn
a kendi ayaðýyla bir tuzaða girdiðini bilmiyor. Onun bu tuzaktan sað çýkmamasýný saðlayýn."
Geniþ bir gülümseme Þenar'm yüzünü aydýnlattý.
"Ne tek tanrýya, ne de öteki tanrýlara inanýrým, ama þansýma yeniden inanmaya baþladým. Bu
tefiklerden neden daha önce bana bahsetmediniz?"
Ofýr:
"Kesin emir almýþtým," diye yanýtladý.
"Bugün o emirleri hiçe mi sayýyorsunuz?"
"Size güveniyorum Þenar. Þu andan itibaren, bana verilen hedeflerin hepsini artýk biliyo
rsunuz."
Ramses'in aðabeyi hýþýmla bir tutam ot koparýp rüzgâra doðru savurdu, sonra ayaða kalktý ve
attý. Nihayet, büyücünün hâkimiyetinden kurtulup özgürce hareket etme fýrsatýný elde ediyor
kafasý büyü, hile ve karanlýk güçleri kullanmaktan baþka bir iþe çalýþmýyordu. Oysa Þenar,
çok daha vahþi bir strateji benimseyecekti.
Daha þimdiden kafasýnýn içinde yüzlerce fikir kaynaþýyordu. Ramses'in yolculuðunu kesin ola
urdurmak... Þu an onun tek hedefi buydu.
Eþsiz baþarýlan Þenar'ýn yüreðini kemiren Ramses... Büyük Ramses! Þenar kendi kusurlarýnýn
iyordu, ama hiçbir yenilginin yýkamadýðý bir özelliðe sahipti: înat. öfkesi giderek büyüyor
ke efendisine kafa tutacak gücü veriyordu.
Bulunduðu kýrlýk araziye hâkim olan huzurlu ortamý hisseden Þenar birden titredi.
Ramses'i neyle suçlayacaktý? Ýktidara geldiði günden beri Se-ti'nin halefi, ne ülkesine kar
e de halkýna karþý hiçbir suç iþlememiþti. Ülkesi ile halkýný sürekli korumuþ, yiðit bir sa
kýnmayý ve adaleti kesin olarak saðlamýþtý.
Onu, Büyük Ramses olmasýndan baþka neyle suçlayabilirdi ki?
/
25
Muvatallis, askerlerin ve tüccarlarýn temsilcilerinden oluþan bir konsey toplantýsýnda, es
ki bir Hitit tmparatoru'nun bir zamanlar söylemiþ olduðu sözleri tekrarladý: "Günümüzde cin
Kral ve ailesi içinde olaðan hale geldi. Kraliçe ve oðlu öldürüldü. Bundan dolayý böylesin
rdan sakýnmak için yeni bir yasa çýkarmak zorunlu hale gelmiþtir. Kimse Kral ailesinden bi
rini öldürmesin, kimse ona karþý kýlýç ya da hançer çekmesin ve hiç kimse Hüküm -dar'a bir
için çalýþmasýn."
Böylelikle Muvatallis, bir halef arayýþýnýn kesinlikle söz konusu olamayacaðým vurguluyordu
r, iktidara cinayetle çözüm aramanýn tarihe karýþmýþ olmasýndan dolayý duyduðu memnuniyeti
n sonra kardeþi Hattuþil ile oðlu Urhi-Teþup'a güvenini yenilediðini açýkladý. Oðlu Urhi-Te
un baþkomutanlýðý görevini verdiðini söyledi. Baþka bir deyiþle Hattuþil'in elinden asker ü
etkisini alýyor ve Urhi-Teþup'u dokunulmaz kýlýyordu.
Urhi-Teþup'un yüzündeki muzaffer gülümsemeden ve Hattuþil'in sýkýntýlý ifadesinden, Muvatal
rine geçecek kiþinin kim olduðunu anlamak aslýnda hiç de güç deðildi.
Kamburlaþmýþ bir þekilde siyah kýrmýzý renkli yün paltosunun içine gömülmüþ olan Ýmparator,
adýðý kararlar üstünde herhangi bir yorumda bulunmadan, çevresini saran korumalarla birlikt
çekildi.
Öfkeden çýlgýna dönen güzel rahibe Putuhepa, kocasýnýn bir gün önce ona verdiði gümüþ küpel
"Olacak þey deðil! Kardeþin Ýmparator seni yerin dibine geçirdi. Üstelik seni önceden uyarm
n!"
"Muvatallis ketum bir adamdýr... Ve ben hâlâ önemli görevlerimi muhafaza ediyorum."
"Ordu senden yana olmadýkça, Urhi-Teþup'un keyfine baðlý bir kukla olacaksýn."
RAMSES: EBU SÝMBELÝN KRALÝÇESÝ 141
"Generallerle ve sýnýrlarýmýzý koruyan kalelerin subaylarýyla saðlam dostluklarým var."
"Ama împarator'un oðlu baþkentte ülkenin efendisi gibi hüküm sürüyor."
"Urhi-Teþup saðduyulu insanlarý ürkütüyor."
"Peki bu adamlarýn onun safýna geçmemeleri için ne kadar para daðýtmamýz gerekecek?"
"Çok. Ama tüccarlar bize yardým edecekler."
"imparator neden fikir deðiþtirdi? Oðluna karþýydý ve onu ortadan kaldýrma projemizi onayla
Hattuþil:
"Muvatallis asla çýlgýnca bir harekette bulunmaz," diye hatýrlattý. "Belki de askerlerin t
ehditlerini hesaba katmýþtýr. Urhi-Teþup'a eski ayrýcalýklarýný tanýyarak onu yatýþtýrdý."
"Çok yanlýþ! Bu savaþ delisi adam, iktidarý ele geçirmek için bu durumdan yararlanacaktýr."
Hattuþil uzun bir süre düþündü.
"Belki de Ýmparator bu davranýþýyla bize bir mesaj vermek istiyor. Urhi-Teþup Hatti'nin en
güçlü adamý olduðuna göre artýk bizi kendine bir tehlike olarak görmeyecektir. Onu devirme
bundan uygun bir zaman olabilir mi? Ben öyle inanýyorum ki imparator üstü kapalý bir biçimd
elini çabuk tutmaný tavsiye ediyor. Vurmak gerekir, hem de hiç geciktirmeden."
"Urhi-Teþup'un kâhinlere danýþmak için tanrýça Iþtar'ýn tapýnaðýna gelmesini bir süredir be
tamadan sonra, bu ziyareti yapmasý kaçýnýlmaz olacaktýr! Hitit ordusunun yeni komutaný isti
balini öðrenmek için acele edecektir. Bu ayini ben yöneteceðim. Ve onu öldürdüðüm zaman, ta
býna uðradýðýný söyleyeceðim."
Kalay, kumaþ ve yiyecek maddeleriyle aþýrý derecede yüklü eþekler, aðýr adýmlarla Hitit baþ
iyordu. Kervanbaþý eþekleri bir tüccarýn baþýnda durduðu tezgâha doðru götürüyordu. Bu tücc
listesini ve miktarýný kontrol ediyor, borç belgelerini hazýrlýyor, sözleþmeleri imzalýyor
cuna sadýk olmayanlarý mahkemeye sevk etmekle tehdit ediyordu.
Tüccarlarýn baþ temsilcisi olan altmýþ yaþlarmda^ok þiþman bir
142
CHRISTTAN JACQ
adam tüccarlar mahallesinde dolaþýyordu. Yapýlan alýþveriþleri dikkatle gözlüyor ve bir anl
linde hemen müdahale ediyordu. Hattuþil'le karþýlaþtýklarýnda yüzündeki gülümseme kayboldu.
bantý, üzerinde renkli bir kumaþtan yapýlmýþ elbisesiyle Imparator'un kardeþi, alýþýlmadýk
diþeli görünüyordu.
Tüccar:
"Haberler kötü," dedi.
"Sorun mal teslimatýyla mý ilgili?"
"Hayýr, daha kötü: sorunumuz Urhi-Teþup'la."
"Ama... Ýmparator ekonominin yönetimini bana verdi!"
"Urhi-Teþup buna pek aldýrmýyor sanýrým."
"Nasýl bir sorun çýkardý?"
"imparatorun oðlu, askerlere daha iyi maaþ vermek için her ticari iþlemden bir miktar ve
rgi alýnmasýný emretti."
"Bu durumu sert bir þekilde protesto edeceðim."
"Yararý olmaz, çünkü olan oldu."
Hattuþil kendini fýrtýnada kaybolmuþ bir kazazede gibi hissediyordu, imparator ilk kez o
na güven duymamýþtý. Kardeþi Hattuþil böylesine önemli bir haberi Muvatallis'in aðzýndan de
sýndan öðreniyordu.
"imparatordan bu vergiyi kaldýrmasýný isteyeceðim."
Tüccar:
"Baþaramazsýnýz," dedi. "Urhi-Teþup, tüccarlarýn elinde avu-cunda ne varsa hepsini alarak H
tit'in askeri gücünü artýrmak isti-yor.
"Buna karþý çýkacaðým."
"Tanrýlar yardýmcýnýz olsun Hattuþil."
Hattuþil üç saatten beri, imparator sarayýnýn küçük ve soðuk bir salonunda bekliyordu. Hatt
alde kardeþinin özel dairesine protokol kurallarýna gerek duymadan girebilirdi. Oysa b
u kez, Muvatallis'in özel muhafýz kýtasýnýn iki eri Imparator'un huzuruna girmesini engell
emiþti. Bir mabeyinci isteðinin ne olduðunu sormuþ, fakat tmparator'u görme konusunda herh
angi bir söz vermemiþti.
Neredeyse gece oluyordu. Hattuþil muhafýzlardan birine:
RAMSES: EBU SÝMBEL'lN KRALÝÇESÝ
143
"Mabeyinciye haber verin daha fazla bekleyemeyeceðim," dedi.
Asker tereddüt etti, arkadaþýna baktý. Sonra bir anda kayboldu. Diðer muhafýz, zorla girmek
istediði takdirde HattuþiFin göðsünü elindeki mýzrakla delmeye hazýr bir þekilde bekliyordu
Mabeyinci tekrar göründü. Yanýnda düþmanca bakýþlý altý muhafýz vardý. Ýmparatorun kardeþi,
daha çýkamayacaðý bir hapishaneye atýlacaðýný düþündü.
Mabeyinci:
"Ne istiyorsunuz?" diye sordu.
"imparator'u görmek istiyorum."
"împarator'un bugün hiç kimseyi kabul etmediðini söylemedim mi? Uzun süre beklemenin yararý
k."
Hattuþil oradan uzaklaþtý. Muhafýzlar yerlerinden kýmýldamadýlar.
Hattuþil saraydan çýkarken gücünden duyduðu keyifle gözleri parlayan Urhi-Teþup'la karþýlaþ
a alaycý bir ifade olan Hitit ordularý komutaný Hattuþil'i selamlamadý bile.
Ýmparator Muvatallis, sarayýnýn terasýndan baþkenti Hattuþaþ'ý seyrediyordu. Kurak bozkýrla
daki muazzam bir kayaya oturtulmuþ bu kent, Hititlerin yenilmez gücünün simgesiydi. Sýrf gö
tüsü bile, istilacýlarýn cesaretini kýrmaya yeterdi. Hiç kimse onun kulelerini ele geçireme
e hiç kimse, tapýnaklarýn yer aldýðý Ýmparatorluk tepesine ulaþamazdý.
Hiç kimse; ama Ramses hariç.
Büyük Firavun, Mýsýr tahtýna çýktýðýndan beri bu büyük kaleyi sarsýyor, Hitit Imparatorluðu
iriyordu. Yenilgiye uðramanýn korku tucu olasýlýðý sýk sýk Muvatallis'in aklýndan geçiyordu
bozgundan kýl payý kurtulmuþtu, ama þansý her zaman yaver gidecek miydi? Ramses gençti, muz
fferdi ve tanrýlarýn sevgili kuluydu. Hitit tehdidini ortadan kaldýrana kadar durmayac
aktý.
Savaþçý bir ulusun imparatoru olmasýna raðmen, Muvatallis baþka bir strateji düþünmek zorun
Mabeyinci, Urhi-Teþup'un ziyaretini haber verdi.
"Gelsin."
Urhi-Teþup'un asker yürüyüþü döþeme taþlarýný salladý.
144 CHRISTIAN JACQ
"Fýrtýna tanrýsý size göz kulak olsun baba! Ordu yakýnda kaybedilen topraklarý tekrar ele g
ek için hazýr olacak."
"Duyduðuma göre, tüccarlarýn keyfini kaçýran yeni bir vergiyi yürürlüðe koymuþsun?"
"Bütün bu tüccarlar alçak ve vurguncu insanlardýr! Onlarýn zenginliði ordumuzu güçlendirmey
acak."
"Ama Hattuþil'in sorumluluðuna verdiðim alanlara tecavüz ediyorsun."
"Hattuþil de kim oluyor! Onu huzurunuza kabul etmeyi reddetmediniz mi?"
"Kararlarýmýn nedenlerini açýklamak zorunda deðilim."
"Beni halefiniz olarak seçmekle en doðru olaný yaptýnýz baba. Ordu çok memnun, halk güven i
. Gücümüzü artýrmak ve Mýsýrlýlarý yok etmek için bana güveniniz."
"Urhi-Teþup, senin yürekli olduðunu biliyorum, ama daha öðrenmen gereken çok þey var. Hatti
n dýþ politikasý, Mýsýr'la sürekli olarak savaþmaktan ibaret olamaz."
"iki türlü insan vardýr: Yenen ve yenilen. Hititler sadece birinci kategoride yer alab
ilir. Sayemde biz daima yenenlerden olacaðýz."
"Sen benim emirlerime uymakla yetin."
"Ne zaman saldýrýya geçeceðiz?"
"Baþka projelerim var oðlum."
"Ýmparatorluðun gerek duyduðu bu savaþý neden geciktiriyoruz?"
"Çünkü Ramses'le görüþmek zorundayýz."
"Biz, Hititler, düþmanla mý görüþeceðiz? Aklýnýzý mý kaçýrdýnýz baba?"
Muvatallis öfkelendi:
"Benimle bu tonda konuþmaný men ederim. Ýmparator'un önünde diz çok ve af dile."
Urhi-Teþup, kollarýný göðsünün üzerinde kavuþturdu ve yerinden kýmýldamadý.
"îtaat et, yoksa..."
Muvatallis'in nefesi kesildi. Dudaklarý acý içinde çarpýlan ve gözleri donuklaþan Ýmparator
erini göðsüne götürdü ve döþeme taþlarýnýn üzerine yýðýldý.
Urhi-Teþup sadece seyretti.
RAMSES: EBU SÝMBELÝN KRALÝÇESÝ 145
"Kalbim... kalbim týpký taþ gibi... Sarayýn doktorunu çaðýr..." "Bütün yetkileri istiyorum.
böyle ordulara sadece ben emir vereceðim."
"Çabukbir doktor..."
"Ýktidardan vazgeçin."
"Ben senin babaným... Beni ölüme mi terk edeceksin?"
"Ýktidardan vazgeçin."
"Vaz... vazgeçiyorum. Sözüm... söz."
26
Kabile reislerinden oluþan konsey Musa'yý dikkatle dinliyordu. Aklanmasýndan sonra Mus
a'nýn halk arasýndaki popülaritesi o kadar artmýþtý ki, bazýlarýnýn 'peygamber' olarak adla
mýn söyledikleri artýk kulak ardý edilemezdi.
Libni boðuk bir sesle:
"Tanrý seni korudu," dedi. "Ona övgüler düz ve ömrünün geri kalanýný dua ederek geçir."
"Benim gerçek niyetimi biliyorsun."
"Þansýný zorlama Musa."
"Tanrý bana, Yahudi halkýný Mýsýr'dan çýkarmamý buyurdu. Ben de ona itaat edeceðim."
Aaron deðneðini yere vurdu.
"Musa haklý: Baðýmsýzlýðýmýzý kazanmak zorundayýz. Kendi topraklarýmýzýn üzerinde yaþadýðým
kavuþacaðýz. Mýsýr'dan hep birlikte çýkalým ve Yahova'nm buyruðunu yerine getirelim!"
Libni isyan etti:
"Neden halkýmýzý felakete sürüklemek istiyorsunuz? Ordu ayaklananlarý toptan yok eder, poli
boyun eðmeyenleri tutuklar!"
Musa:
"Korkuyu kafamýzdan atmamýz gerek," dedi. "imanýmýz sayesinde Firavun'u yenecek ve onun
gazabýndan kurtulacak gücü bulacaðýz."
"Peki Yahova'ya burada, doðduðumuz bu topraklarýn üzerinde hizmet etsek olmaz mý?"
Musa daha önce söylediklerini tekrarladý:
"Tanrý bana göründü ve seslendi. Kaderimizi O çizdi. Onu reddetmek bizim sonumuzu getirir.
"
Khâ âdeta büyülenmiþti. Setau ona, evrendeki bir kum tanesinden tüm yýldýzlara kadar, her t
hayat veren ve tanrýlarýn
RAMSES: EBU SÎMBELÝN KRALÝÇESÝ 147
heykellerinde yoðunlaþan enerjiden söz ediyordu. Ramses'in büyük oðlu, Setau'nun girmesine
zin verdiði tapýnaklarda, tanrýlarýn taþtan figürlerine uzun uzadýya bakmaktan kendini alam
u.
Çocuk hayran kalmýþtý. Bir rahip onun ellerini ve ayaklarýný yýkamýþ, aðzýný doðal sodyum k
izlemesini istemiþ ve sonra üzerine beyaz bir peþtamal giydirmiþti. Khâ tapýnaðýn içinde il
atar atmaz, sessizliðe ve doðal kokulara bürünmüþ bu dünyadaki garip gücün varlýðýný hisset
týn bütün unsurlarýný birleþtiriyordu. Bu Büyük Firavun'u ve onun yoluyla da halkýný besliy
Setau, Khâ'ya Amon tapýnaðýnýn laboratuvarýný gösterdi. Bu la-boratuvarýn duvarlarý, dinsel
rin yapým sýrlarýný ve dünya ýþýksýz kalmasýn diye Horus'un gözlerini iyileþtiren tanrýlarý
ileri anlatan metinlerle kaplýydý.
Khâ metinleri büyük bir heyecanla okuyor ve olabildiðince çok hiyeroglifi aklýnda tutmaya ç
u. Bütün bu metinleri ayrýntýlarýna varýncaya kadar incelemek için tapýnaklarda kalmayý ne
sterdi. Hayatýn taþýyýcýsý olan bu iþaretler sayesinde, eski insanlarýn bilgeliði günümüze
Setau:
"Gerçek büyü asýl burada kendini gösterir," dedi. "Bu, tanrýlarýn insanlara, felaketi savma
e beladan kurtulmak için verdiði silahtýr."
"insan kendi kaderinden kaçabilir mi?"
"Hayýr, ama daha mutlu yaþayabilir. Bu da kaderin darbelerinden kurtulmak anlamýna gel
mez mi? Þayet gündelik yaþamý büyüye dönüþtürmesini öðrenirsen, gökyüzünün ve yeryüzünün, g
larýný anlayacak güce sahip olacaksýn, kuþlarýn ve balýklarýn dilini anlayacak, güneþle bir
þafak vakti yeniden doðacak ve sularýn üzerinde süzülen ilahi gücü göreceksin."
"Bu bilgiyi bana öðretecek misin?"
"Sebat edersen, kibire ve tembelliðe karþý yapacaðýn mücadeleden galip çýkarsan, öðretebili
"Bütün gücümle mücadele edeceðim."
"Babanla ben Büyük Güney'e gidiyoruz. Birkaç ay burada olmayacaðýz."
148
CHRISTIAN JACQ
Khâ somurttu.
"Burada kalmaný ve bana bu büyüyü öðretmeni isterdim."
"Yapacaðýn mücadeleyi zaferle sonuçlandýr. Buraya her gün gelecek ve taþlarýn üzerlerindeki
iþaretleri içine sindireceksin. Böylece dýþardan gelebilecek her türlü saldýrýya karþý kor
. Daha da güvenlikte olman için seni bir muskayla ve koruyucu bir kumaþla donatacaðým."
Setau yaldýzlý bir tahta sandýðýn kapaðýný kaldýrdý. Canlýlýðý ve büyümeyi simgeleyen papir
çýkardý. Muskaya bir kurdele geçirdikten sonra Khâ'nýn boynuna astý. Sonra bir kumaþ þerid
ine mürekkeple saðlýklý ve güzel bir göz resmi çizdi. Mürekkep kurur kurumaz, kumaþý oðlaný
sardý.
"Dikkat et, bu muska ile kumaþ kaybolmasýn. Onlar olumsuz enerjilerin kanýna karýþmasýný ön
ekler. Manyetizmacý rahipler tarafýndan özel bir sývýyla yüklendikleri için önleyici ve kor
olarak yardýmcý olacaklar."
"Bu formülleri yýlanlar mý biliyor?"
"Yýlanlar gerçeðin iki cephesini oluþturan yaþam ile ölüm hakkýnda bizden daha fazlasýný bi
nlarýn mesajýný alabilmek her bilimin amacýdýr."
"Senin çýraðýn olmak ve ilaç hazýrlamak isterdim."
"Senin yazgýn tedavi etmek deðil, hükümdarlýk etmektir:"
"Hükümdarlýk etmeyi istemiyorum! Benim ilgimi hiyeroglifler ve bilimin formülleri çekiyor.
Bir firavun birçok insanla görüþmek ve birçok sorunu çözmek zorundadýr. Bense sessizliði y
."
"Yaþam bizim arzularýmýza uymaz."
"Mademki büyü denen þeye sahibiz, neden uymasýn?"
Musa ve Aaron, toplu göçün yapýlmasý gerektiðine inanan iki kabile reisiyle birlikte yemek
iyorlardý.
Kapý çalýndý. Aaron açtý. Seramana eþikten içeri girdi.
"Musa burada mý?"
iki kabile reisi hemen Musa'nýn önünde durdular.
"Beni izle Musa."
Aaron:
RAMSES: EBU SÎMBEL'ÝN KRALÝÇESÝ 149
"Onu nereye götüreceksin?" diye sordu.
"Bu sizi ilgilendirmez. Beni güç kullanmaya zorlamayýn."
Musa ileri çýktý.
"Geliyorum Seramana."
Sardunyalý, Musa'yý kendi arabasýna bindirdi. Muhafýzlarýn kullandýðý iki arabanýn eþliðind
a Pi-Ramses'ten çýktý ve çöle doðru yöneldi.
Seramana, kumlar ve küçük taþlardan oluþan bir düzlüðe bakan küçük bir tepenin önünde araba
"Tepeye kadar çýk Musa."
Çýkýþ pek zor olmadý.
Rüzgârýn aþýndýrdýðý bir kayanýn üzerine oturmuþ olan Ramses, Musa'yý bekliyordu.
"Çölü ben de senin kadar seviyorum Musa. Sina çölünde birlikte unutulmaz saatler yaþamadýk
Peygamber Firavun'un yanýna oturdu, ikisi de ayný yöne bakýyorlardý.
"Senin kafam kurcalayan hangi tanrý Musa?"
"Tek Tanrý, yani gerçek Tanrý."
"Oysa sen Mýsýr'ýn bilgeliðiyle yetiþtin Musa. Kutsal olanýn birçok farklý yüzü olduðuna in
"Beni geçmiþe götüremezsin. Benim halkýmýn yeni bir geleceði var ve bu gelecek Mýsýr'ýn dýþ
in kendilerini Yaho-va'ya adamalarý için üç günlük bir yürüyüþten sonra varacaklarý çöle gi
ver."
"Bunun imkânsýz olduðunu biliyorsun. Ordunun onlarý çölde geçirecekleri bu üç gün zarfýnda
korumasý gerekecek. Bugünün koþullan içinde, gideceðiniz yol üzerinde Bedevi baskýnlarýna u
ardý edilemeyecek bir olasýlýk. Silahsýz ve korumasýz bir topluluk olarak, böyle bir saldýr
ucunda büyük kayýplar verebilirsiniz."
"Yahova bizi koruyacaktýr."
"Yahudiler de benim vatandaþlarým, onlarýn güvenliðinden ben sorumluyum."
"Bizler senin tutsaklarýnýz."
"Yahudiler istedikleri yere gidip gelmekte, Mýsýr'a girip, Mýsýr'dan çýkmakta özgürdürler.
alara saygýlý olmak koþuluy-
150
CHRISTIAN JACQ
la. Tam da savaþ zamanýnda benden istediðin akýl almaz bir þey. Ayrýca Yahudilerin birçoðu
peþinden gelmez."
"Ben yine de halkýma vaat edilmiþ topraklara doðru rehberlik edeceðim."
"Nerede bu topraklar?"
"Yahova onu bize gösterecek."
"Yahudiler Mýsýr'da bu denli mutsuzlar mý?"
"Bunun hiç önemi yok. Önemli olan sadece Yahova'nýn iradesidir."
"Bu katý tutumun nedeni nedir? Pi-Ramses'te baþka tanrýlarýn da hoþgörüyle kabul edildiði t
ar var. Yahudiler de buralarda inançlarý doðrultusunda yaþayabilirler."
"Bu bizim için yeterli deðil. Yahova, sahte tanrýlarýn varlýðýný hoþ karþýlamaz."
"Yanýlmýyor musun Musa? Bilgelerimiz ezelden beri, kutsal olanýn tekliðine Temel Yasasýnda
ve çokluðuna da yeryüzündeki farklý görüntülerinde saygý gösterdiler. Akenaton, öteki yara
dip sadece Aton'u kabul ettirmeye kalkýþýnca büyük bir hata iþledi."
"Bugün onun iddiasý, pürüzleri giderildikten sonra yeniden canlanýyor."
"Belirli bir toplum dýþýnda herkesi dýþlayan bir tanrýnýn varlýðý, toplumlar arasýndaki ina
ve uluslararasý kardeþlik umudunu yok eder."
"Yahova, tüm doðru insanlarýn koruyucusu ve yardýmcýsýdýr."
"Yoksa Amon'u unuttun mu? O, kötülüðü kovar, seven bir kalpten gelen duayý duyar ve kendisi
i çaðýranlara anýnda koþar. Amon, ilaç kullanmadan körün gözünü açan bir doktordur. Onun gö
z. O hem tek, hem de çoktur."
"Yahudiler Amon'a deðil, Yahova'ya iman ederler. Ve ancak Yahova'nýn öncülüðünde yazgýlarýn
irler."
"Böylesine katý bir iddia insanlarý ölüme götürür Musa."
"Ben kararýmý verdim ve bu kararýmda direteceðim. Tanrý'nýn isteði bu."
"Bu amaçla seçilen tek kiþinin sen olduðuna inanman kendini beðenmiþlik deðil mi?"
"Senin düþüncen beni ilgilendirmiyor."
RAMSES: EBU StMBEL'ÎN KRALÝÇESÝ 151
"Demek dostluðumuz bitiyor."
"Yahudiler beni lider olarak seçecekler. Sen bizi tutsak eden bir ülkenin efendisisi
n. Sana karþý duyduðum dostluk ve saygý ne olursa olsun, bütün bunlar benim görevimin önünd
melidir."
"Sen böyle inat ederek Maât yasasýna hakaret etmiþ oluyorsun."
"Bunun benim için hiçbir önemi yok!"
"insanlýktan önce var olan ve insanlýk yok olduktan sonra da sürecek olan yasanýn üzerinde
lduðunu mu sanýyorsun?"
"Yahudilerin saygý duyduklarý tek yasa Yahova'nýn yasasýdýr. Bize çöle gitmemiz ve orada Ta
adak sunmamýz için izin verecek misin?"
"Hayýr Musa. Hititlere karþý savaþýrken böyle bir riske girmeye hakkým yok. Hiçbir þey bizi
ma sistemimizi bozmamalýdýr."
"Þayet isteðimizi reddetmekte ýsrar edecek olursan, Yahova koluma güç verecek ve ülkeni sýk
götürecek mucizeleri gerçekleþtireceðim."
Ramses kalktý.
"Ýnançlarýna þunu da ekle dostum: Þantaja asla boyun eðmeyeceðim."
27
Ata binmiþ kâtipler ve askerlerden oluþmuþ otuz kiþilik atlý grubu ile hediyeler yüklü yüz
eydana gelen Mýsýr elçilik konvoyu çorak bir arazide ilerliyordu. Konvoy dar bir boðaza gi
rdi. Her iki yanda yükselen kaya duvarlarýnýn üzerine Hitit savaþçýlarýnýn güneye, Mýsýr'a
i gösteren çok büyük resimler kazýlmýþtý. Aþa kayalara oyulmuþ yazýtý okudu: "Fýrtýna tanrý
e onlarý zafere ulaþtýrýr."
Mýsýr diplomasisinin þefi, gördükleri vahþi tabiattan ürken ve her an karanlýk güçlerin sal
an korkan küçük müfrezesini birçok kez yatýþtýrmak zorunda kalmýþtý. Aþa'nýn kendisi de pek
Yine de o bölgede ortalýðý kasýp kavuran haydutlara rastlamadýklarýna memnundu.
Elçilik heyeti dar boðazdan çýktý, bir ýrmak boyunca ilerledi, Anadolulu savaþçýlarýn saldý
i resmedilmiþ kayalarýn önünden geçti ve þiddetli rüzgârýn estiði bir ovaya vardý. Uzakta,
rine kurulmuþ, insaný tehdit eden büyük bir kale, imparatorluðun sýnýrýný oluþturuyordu.
Eþekler bile artýk ilerlemek istemiyordu. Hayvanlarýn ürkütücü yapýya doðru yürümelerini sa
kçisi bütün yeteneðini kullanmak zorunda kaldý.
Kalenin mazgallarýndaki okçular oklarýný fýrlatmak için hazýr bekliyorlardý.
Aþa elçilik heyeti üyelerinin attan inip silahlarýný yere býrakmalarýný emretti.
Renkli bir bayraðý havaya .kaldýran öncü, kalenin kapýsýna doðru birkaç adým attý.
Fýrlatýlan ilk ok bayraðýn direðini kýrdý, ikincisi öncünün ayaklarýnýn dibine saplandý, bi
cü acý içinde geri döndü.
Mýsýrlý askerler hemen silahlarýna davrandýlar.
Aþa:
RAMSES: EBU SlMBEL'tN KRALÝÇESÝ 153
"Olmaz," diye haykýrdý, "silahlara dokunmayýn."
Subaylardan biri:
"Bizi öldürmelerine razý olamayýz!" diyerek karþý çýktý.
"Böyle davranmalarý normal deðil. Hititlerin böylesi bir savunmaya geçmeleri, imparatorluðu
içinde çok ciddi bir olayýn cereyan ettiði anlamýna gelir. Ama nasýl bir olay? Bunu ancak
ale komutanýyla görüþtükten sonra öðreneceðim."
"Böyle bir karþýlanmadan sonra, yine de komutanla görüþebileceðinizi sanmanýz..."
"Yanma on adam al ve ileri mevzilerimize geri dön. Egemenliðimiz altýndaki prenslikler
de görevli birlikler, her an bir Hitit saldýrýsýna uðrayacaklarmýþ gibi alarm durumuna geçi
n. Kuzeydoðu savunma hattýmýzý savaþa hazýr duruma getirmek için Firavun'un durumdan haberi
masý gerekli, o nedenle hemen bir haberci gön-derilsin. ilk fýrsatta daha ayrýntýlý bilgile
ulaþtýracaðým."
Daha güvenli bir bölgeye gideceði için çok mutlu olan subay, emirleri ikinci kez tekrarlat
madý. On adam seçti, yaralý öncüyü de alarak dörtnala uzaklaþtý.
Aþa'nýn yanýnda kalanlar korku ve kaygý içindeydi. Aþa bir papirüsün üzerine Hititçe bir me
irlikte adým ve unvanlarým yazdý, kâðýdý bir okun üzerine tutturdu ve okçulardan birine, ka
apýsýnýn dibine attýrdý.
Aþa:
"Sabredelim," dedi. "Ya bizi görüþmek için kabul edecekler ya da hepimizi kýlýçtan geçirece
"
Kâtiplerden biri:
"Ama biz elçiyiz!" dedi.
"Þayet Hititler, kendileriyle görüþmek isteyen diplomatlarý öl-dürürlerse, savaþýn ilk evre
ektir. Bu durumun açýklýða kavuþmasýndan daha önemli ne olabilir?"
Kâtip yutkundu.
"Geri çekilemez miyiz?"
"Uygun olmaz. Biz Majestelerinin diplomasisini temsil ediyoruz."
Bu gerekçenin önemine raðmen pek ikna olmayan kâtip ve arkadaþlarý korkudan ttitriyordu.
Kalenin kapýsý açýldý, üç Hititli süvari dýþarý çýktý.
154 CHRISTIAN JACQ
Baþýnda miðferi, sýrtýnda zýrhý bulunan bir subay mesajý aldý ve okudu. Adamlarýna Mýsýrlýl
tti. "Bizi takip edin," diye emretti.
Kalenin içi de dýþý gibi korkunçtu. Donuk duvarlar, buz gibi soðuk odalar, bir silah deposu
koðuþlar, eðitim yapan piyadeler... Bu boðucu havadan neredeyse nefes alamaz hale gelen
Aþa, yine de yanýndaki elçilik üyelerini rahatlatmaya çalýþtý. Herkes artýk birer tu-sak o
du.
Kýsa bir beklemeden sonra miðferli subay göründü.
"Elçi Aþa hanginiz?"
Aþa öne çýktý.
"Kale komutaný sizi görmek istiyor."
Aþa, þömineyle ýsýtýlan, kare biçiminde bir odaya alýndý. Ocaðýn yanýnda, üzerinde kalýn yü
boylu bir adam duruyordu.
"Hatti'ye hoþgeldiniz. Sizi tekrar gördüðüme memnun oldum Aþa."
"Sizin burada bulunmanýza þaþýrdýðýmý itiraf etmeliyim Hattu-þil."
"Firavun'un Dýþiþleri Bakaný'nm buradaki görevi nedir?"
"împarator'a birçok hediye sunmak."
"Savaþ halindeyiz... Bu giriþim oldukça garip."
"Sizce ülkelerimiz arasýndaki çatýþma sonsuza kadar sürmeli mi?"
Hattuþil þaþkýnlýðýný gizlemedi.
"Bundan ne anlam çýkarmam gerekiyor?"
"Ramses'in dileklerini bildirmek için imparator tarafýndan kabul edilmeyi istediðim an
lamýný çýkarabilirsiniz."
Hattuþil ellerini ýsýttý.
"Bu güç olacak... Hem de çok güç."
"Yani imkânsýz mý demek istiyorsunuz?"
"Mýsýr'a dönün Aþa... Hayýr, gitmenize izin veremem..."
Ev sahibinin tereddüdü karþýsýnda Aþa durumu açýkladý.
"Muvatallis'e barýþ teklif etmek için geldim."
Hattuþil aniden döndü.
"Bu bir tuzak mý, yoksa þaka mý?"
RAMSES: EBU SÝMBEL'ÝN KRALÝÇESÝ 155
"Firavun, Mýsýr kadar Hatti için de en iyi yolun bu olduðuna inanýyor."
"Ramses... barýþ mý istiyor? Olacak þey deðil!"
"Sizi ikna etmek ve görüþmeleri yürütmekle ben görevliyim."
"Bu iþten vazgeçin Aþa."
"Hangi nedenle?"
Hattuþil, Aþa'ýn bu konudaki samimiyetinden emin olmaya çalýþýyordu. Þu anki durumda gerçeð
ne kadar riskli olabilirdi?
"Ýmparator bir kalp krizi geçirdi. Felçli olduðu için konuþamýyor. Þu an ülkeyi yönetmekten
"Peki þimdi ülkeyi kim yönetiyor?"
"Hitit Ýmparatorluk ordularýnýn baþkomutaný, împarator'un oðlu Urhi-Teþup."
"Muvatallis size güvenmiyor muydu?"
"O, bana ekonomi ile diplomasiyi emanet etti."
"Demek siz benim ayrýcalýklý muhatabýmsýnýz."
"Ben artýk hiçbir þeyim Aþa. Öz kardeþim bana kapýsýný kapattý. Saðlýk durumunu öðrenir öðr
dýk kalan bu kaleye sýðýndým."
"Urhi-Teþup imparatorluðunu ilan etti mi?"
"Muvatallis ölür ölmez ilan edecek."
"Neden mücadeleden vazgeçiyorsunuz Hattuþil?"
"Elimde artýk hiçbir olanak kalmadý."
"Ordunun tamamý Urhi-Teþup'un elinde mi?"
"Bazý subaylar Urhi-Teþup'un aþýrýya kaçan hýrsýndan korkuyorlar, ama sessiz kalmaya mahkûm
"Baþkentinize gitmeye ve barýþ teklifi yapmaya hazýrým."
"Urhi-Teþup 'barýþ' sözcüðünü bilmez! Hiç baþarý þansýnýz yok."
"Eþiniz Putuhepa nerede?"
"Hattuþaþ'tan ayrýlmadý."
"Ýhtiyatsýzlýk deðil mi bu?"
Hattuþil yeniden ocaða doðru döndü.
"Putuhepa, Urhi-Teþup'un yükselmesini frenlemek için bir plan hazýrladý."
156
CHRISTIANJACQ
Soylu ve gururlu Putuhepa, Ýþtar tapýnaðýnda üç günden beri dinsel düþüncelere dalýyordu. B
vurulmuþ bir akbabanýn ölüsünü sunaðýn üzerine koyduðunu gördüðünde Putuhepa harekete geçme
dý.
Baþýnda gümüþ bir taç, üzerinde nar çiçeði renginde kývrýmlý bir elbise bulunan Putuhepa, k
gelecek Urhi-Teþup'un sýrtýna saplayacaðý hançerin sapýný sýkýca tuttu.
Güzel rahibe, imkânsýz gibi görünen sürekli bir barýþ, Hatti'nin bütün güçleri arasýnda bir
bir ateþkes düþlemiþ-ti. Ama, Urhi-Teþup gibi birinin varlýðý bu düþlerin gerçekleþmesini e
Sadece Putuhepa, onun ülkeyi felakete sürüklemesini önleyebilirdi. Sadece Putuhepa, impa
ratorluðu akýl yolunda götürecek olan kocasý Hattuþil'e iktidarý verebilirdi.
Urhi-Teþup tapmaktan içeri girdi.
Putuhepa, sunaðýn yakýnýndaki bir sütunun arkasýna saklanmýþtý.
imparatorun oðlu yalnýz gelmemiþti. Dört asker onun korunmasýný saðlýyordu. Umutsuzluða kap
hepa kararýndan vazgeçip, görünmeden tapýnaktan çýkmayý düþündü; ama bu kadar mükemmel bir
nmayacak mýydý? Urhi-Teþup'u bir daha böylesine korumasýz yakalmasý olanaksýzdý. Hattuþil'i
t elini çabuk tutarsa, geleceðin despotunu öldürmeyi þimdi baþarabilirdi, ama kendisi de mu
afýzlar tarafýndan öldürülürdü.
Bu fedakârlýktan kaçýnmak alçaklýk olurdu. Kendi yaþamýný deðil, ülkesinin geleceðini düþün
Kâhinin karnýný yardýðý akbabadan korkunç bir koku yayýldý. Elini hayvanýn karnýna sokan kâ
sunaðýn üzerine koydu.
Urhi-Teþup, muhafýzlarýyla arasýnda birkaç metre mesafe býrakarak sunaða yaklaþtý. Putuhepa
in sapýný sýkýca tuttu ve atýlmaya hazýrlandý. Vahþi bir kedi gibi hýzlý hareket etmesi ve
ni yapacaðý iþin üzerinde toplamasý gerekiyordu.
Putuhepa, kâhinin çýðlýðý üzerine olduðu yerde donup kaldý. Urhi-Teþup da geri çekildi.
"Çok korkunç efendim!"
RAMSES: EBU SÝMBELÝN KRALÝÇESÝ 157
"Bu iç organlarda ne görüyorsun?"
"Projelerinizi ertelemeniz gerekecek... Gelecek þu anda pek elveriþli görünmüyor."
Urhi-Teþup, kâhinin boðazýný kesmek arzusuna kapýldý, ama bunu yapsa bile yakýn korumalarý
ediklerini çevreye yayarlardý. Hatti'de kâhinlerin kararlan kulak ardý edilemezdi.
"Daha ne kadar beklemek zorundayým?"
"Kehânet belirtileri sizin için elveriþli oluncaya kadar efendim."
Urhi-Teþup öfkeyle tapýnaktan çýktý.
28
Sarayda, Kral'la Kraliçe'nin güneye yapacaklarý yolculuk hakkýnda çok sayýda çeliþkili dedi
almýþ baþýný gidiyordu. Kimileri bu yolculuðun çok yakýnda baþlayacaðýný; kimileri, Mýsýr'ý
prensliklerde durumun belirsiz olmasý nedeniyle þimdilik belli olmayan bir tarihe er
telendiðini ileri sürüyorlardý. Kimileri de, 'Kralýn oðullarý'nm, alaylarýn baþýnda bulunma
Kral'ýn savaþa gitmek zorunda kalacaðýný düþünüyorlardý.
Ramses, güneþin aydýnlattýðý bürosunda, babasýnýn heykeli önünde dua ediyordu. Büyük masaný
esi ile Güney Suriye'den gelen haberler duruyordu. Sarý köpek 'Gece Bekçisi', efendisini
n koltuðunda uyuyordu.
Ameni büroya girdi.
"Aþa'dan bir mesaj var!" dedi.
"Gerçek olup olmadýðýný kontrol ettin mi?"
"Kendi el yazýsý ve ayrýca benim adýmý þifreli olarak belirtmiþ."
"Hangi yoldan geldi?"
"Hatti'den, elçi sýfatýyla oraya giden gizli servis üyelerinden biri tarafýndan."
Ramses, mesajý okudu. Hititlerin arasýndaki iþ çatýþma, imparatorluklarýný parçalayacak ölç
i. Dýþiþleri Baka-ný'nýn daha önce gönderdiði haberlerde, kuzeydoðudaki tabyalarýn alarm du
tirilmesini istemesinin nedeni þimdi daha iyi anlaþýlýyordu.
"Hititler bize saldýracak durumda deðiller Ameni. Kraliçe'yle ben yola çýkabiliriz."
Khâ boynunda muskasý ve bileðindeki sihirli yazý olduðu halde bir matematik problemini tem
ize çekiyordu. Problem, inþaat halindeki bir binanýn tepesine taþ bloklarýn çýkarýlabilmesi
apýlacak toprak rampalarýn ideal eðimiyle ilgiliydi. Kýz kardeþi Meritamon, her gün harp ça
ak daha da ustalaþýyor ve Güzel Iset'le 'Katil'in
RAMSES: EBU SÎMBEL'ÝN KRALÝÇESÝ 159
gözetimi altýnda, yeni yürümeye baþlayan kardeþi Merenptah'ý coþturuyordu. Gözleri yarý kap
byeli koca aslan, kararsýz ve beceriksiz adýmlarla gezinmeye çalýþan bu insan yavrusunu se
yretmekten hoþlanýyordu.
Seramana bahçenin kapýsýnda belirince aslan kafasýný kaldýrdý. Gelenin barýþçý amaçlar taþý
kükreyip yeniden sfenks duruþuna döndü.
Seramana, Güzel tset'e:
"Khâ ile görüþmek isterdim," dedi.
"Yoksa... Bir kusur mu iþledi?"
"Hayýr, elbette ki hayýr, ama yürüttüðüm soruþturmada bana yardýmcý olabilir."
"Matematik problemini çözer çözmez onu size gönderirim."
Seramana soruþturmasýnda oldukça ilerlemiþti.
Ofýr adýnda Libyalý bir büyücünün, boþ hayallerle kandýrdýðý zavallý Lita'yý öldürdüðünü bi
su olan Ofir, sapkýn düþünceli Akenaton'un sözcülüðünü yaparak bazý insanlarý yanýltmýþ ve
eyi baþarmýþtý. Seramana için artýk varsayým dönemi geçmiþti, Ofir'in uzun süre kaldýðý Þen
n bir seyyar satýcýnýn, Seramana'nm adamlarý tarafýndan yakalandýktan sonra yapýlan sorgula
da kesin bilgilere ulaþmýþtý. Bu adam, Suriyeli tüccar Raya adýna geçici olarak çalýþan öne
tit casusuydu. Raya gizlice Hatti'ye döndüðü için, casusluk þebekesinin çöktüðünden ve üyel
beri olmamýþtý. Adam, sorgusu sýrasýnda iþkence görme korkusuyla bildiklerini söylemiþ, Ser
m karanlýkta kalan bazý noktalarý aydýnlatmasýný saðlamýþtý.
Ama Ofir bir türlü bulunamýyordu ve Seramana, Þenar'ýn çölde öldüðüne bir türlü inanamamýþt
i de yanma alarak Hatti'nin yolunu tutmuþ olamaz mýydý? Sardunyalý-nýn deneyimi ona, kötülü
n insanlarýn buna devam etmekten asla vazgeçmediklerini ve hayal güçlerinin sýnýrsýz olduðu
iþti.
Khâ dev yapýlý adamýn yanýna sokuldu ve gözlerini ona doðru kaldýrdý.
"Sen çok uzun boylu ve çok güçlüsün."
"Sorularýmý yanýtlamayý kabul ediyor musun?"
160 CHRISTIAN JACQ
"Matematikten anlar mýsýn?"
"Adamlarýmý ve onlara verdiðim silahlarý saymasýný bilirim."
"Bir tapmak ya da piramit yapmasýný bilir misin?"
"Firavun bana baþka bir görev verdi: Canileri tutuklamak."
"Bense hiyeroglifleri yazmayý ve okumayý seviyorum."
"Ben de senden çalýnan fýrça hakkýnda konuþmak istiyordum."
"En çok sevdiðim fýrçaydý. Onu çok arýyorum."
"Bu olaydan sonra düþünmüþ olmalýsýn. Kuþkulandýklarýnýn olduðundan ve suçlunun kim olduðun
yardým edeceðinden eminim."
"Evet, düþündüm, ama hiçbir þeyden emin deðilim. Birini hýrsýzlýkla suçlamak, hafife alýnma
aðýr bir sorumluluktur."
Çocuðun olgunluðu Sardunyalýyý hayrete düþürdü. Þayet kafasýnda bir ipucu olsaydý, Khâ ona
Seramana yine de ýsrar etti.
"Çevrendeki insanlar arasýnda anormal bir davranýþ fark ettin mi?"
"Birkaç hafta önce yeni bir dostum oldu."
"Kim o?"
"Diplomat Meba. Birden yaptýðým iþle ilgilendi ve yine birden ortadan kayboldu."
Kulaklarýna kadar varan bir gülümseme Sardunyalýnm sert yüzünü aydýnlattý.
"Saðol prens Khâ."
Mýsýr'ýn öteki kentlerinde olduðu gibi Pi-Ramses'te de çiçek bayramý, herkes tarafýndan büy
e kutlanan günlerden biriydi. Bütün rahibelerin baþý olan Nefertari, ilk hanedanlýktan bu y
na ülkeyi yönetenlerin, gökle dünyanýn birlikteliðini kutsayan bayramlarýn takvimine sadýk
tmamýþtý. Kral ve Kraliçe çiftinin baþlattýklarý ayinler sayesinde halk, tanrýlarýn yaþamýn
Her evin önünde olduðu gibi tapýnaklarýn sunaklarý üzerinde de çiçekçilik sanatý, bütün hün
bir biçimde sergilenirdi. Her yer çiçekleri bol buketler, palmiye dallarý, saz demetleri
, lotuslar, kantaron çiçekleri ve adamotlanyla süslenirdi.
RAMSES: EBU SÝMBEL'ÝN KRALÝÇESÝ 161
Tanrýça Hator'un hizmetindeki kýzlar, baþlarýna kantaron çiçekleri ve haþhaþla yapýlmýþ taç
rlak ya da kare biçimindeki darbukalarla dans eder, ellerindeki akasya dallarýný salla
r ve baþkentin ana caddelerinde, yerlere serilmiþ binlerce taçyapraðýnýn üzerinde dolaþýrla
Ramses'in ablasý Dolant, güzelliði ile herkesin gözlerini kamaþtýran Kraliçe'nin yanýnda gö
an atýyordu. Nefertari, bir tanrýçanýn hizmetine girerek her þeyden el etek çekmek ve dünya
mýndan uzakta bir hayat sürmek istediði gençlik günlerini düþündü. Bir kraliçenin, her geçe
aðýrlaþan görevlerinin zorluðunu o zamanlar nasýl aklýna getirebilirdi ki?
Neþeli þarkýlarla karþýlaþan tören alayý Amon tapmaðýna doðru ilerliyordu.
Dolant:
"Yola çýkýþ tarihi belli oldu mu Majeste?"
Nefertari:
"Gemimiz yarýn demir alacak," dedi.
"Saray halký endiþe içinde. Yokluðunuzun birkaç ay süreceði söyleniyor."
"Olabilir."
"Gerçekten Nubye'ye kadar gidecek misiniz?"
"Firavun'un kararý böyle."
"Ama Mýsýr'ýn size çok ihtiyacý var!"
"Nubye de ülkemizin bir parçasý Dolant."
"Çoðu kez tehlikeli olan bir bölge..."
"Bu gezi de eðlence gezisi deðil."
"Sizi baþkentten uzaklara çeken bu önemli ve acil görev nedir?"
Nefertari düþünceli bir ifadeyle gülümsedi.
"Sevgi Dolant, sadece sevgi."
"Anlamadým Majeste."
Aklý çok uzaklardaymýþ gibi görünen Kraliçe:
"Yüksek sesle düþünüyordum," dedi.
"Size yardým edebilmeyi çok isterim... Yokluðunuzda bana ne görev vereceksiniz?"
"Þayet îset de isterse ona yardýmcý olun. Benim tek üzüntüm Khâ ile Meritamon'un eðitimleri
cak yeterli zamanýmýn olmamasý."
162 CHRISTIANJACQ
"Tanrýlar sizi, sizin onlarý koruduðunuz gibi korusun." Dolant tören sona erer ermez, öðren
iði bilgileri Ofýr'e aktaracaktý. Ramses ile Nefertari uzun bir süre baþkenti terk etmekle
, düþmanlarýnýn yararlanmakta gecikmeyecekleri bir hata iþliyorlardý.
Meba, yanýnda sandalet taþýyýcýsý olduðu halde, Pi-Ramses'in gölünde, kayýkla uzun bir gezi
k niyetindeydi. Diplomat, gölün sakin sularýný seyrederek düþünme ihtiyacý hissediyordu.
Kendini bir anafora kapýlmýþ hisseden Meba, çok deðiþmiþti. Bir zamanlar bütün dileði, saki
ir yaþam sürmek, ülke yönetiminde yüksek ve saygýn bir yer elde etmek ve bu yeri saðlamlaþt
n birtakým entrikalar çevirmekten ibaret olmuþtu. Oysa þimdi, Mýsýr'ýn yýkýmý için çalýþan
ekesinin bir elemanýydý... Ama hayýr, o böyle olmasýný istememiþti.
Ama Meba korkuyordu. Ofir'den, onun buz gibi bakýþlarýndan, zorlukla zapt ettiði öfkesinde
n korkuyordu. Hayýr, artýk içine girdiði bu bataktan kurtulamazdý. Geleceði, Ramses'in ikti
ardan düþmesine baðlýydý.
Sandalet taþýyýcýsý, kýyýda uyuklayan sandal kiralayýcýsýna el etti. Seramana araya girdi.
"Size yardým edebilir miyim sayýn Meba?"
Diplomat yerinden sýçradý.
"Hayýr, sanmam..."
"Bense sanýyorum! Bu harika göl üzerinde bir gezinti yapmaktan memnun olurum. Kürekçiniz o
lmama izin verir misiniz?"
Sardunyalýnýn iri gövdesi Meba'yý korkutuyordu.
"Nasýl isterseniz."
Seramana'nýn kürek çekiþiyle kayýk kýyýdan hýzla uzaklaþtý.
"Ne güzel bir yer! Ne yazýk ki siz de ben de sürekli çalýþmaktan böyle güzelliklerin tadýný
kit bulamýyoruz."
"Bu görüþmenin nedenini söyler misiniz?"
"Rahat olun, sizi sorguya çekmek niyetinde deðilim."
"Sorguya çekmek mi?"
"Sadece çok nazik bir nokta üzerinde sizin açýk görüþünüze ihtiyacým var."
"Size yardýmcý olabileceðimden emin deðilim."
RAMSES: EBU SÎMBEL'ÎN KRALÝÇESÝ 163
"Garip bir hýrsýzlýk olayýndan haberiniz oldu mu? Birisi Khâ'nýn fýrçalarýndan birini çaldý
Meba gözlerini Sardunyahnýn gözlerinden kaçýrdý.
"Çalmak mý... Bu kesin mi?"
"Kral'ýn büyük oðlunun ifadesi kesin."
"Ama Khâ bir çocuk."
"Sizin, hýrsýzýn kimliði konusunda bir fikriniz olabilir mi acaba, diye düþünüyorum."
"Bu soru hakaret sayýlýr. Hemen beni kýyýya çýkarýn."
Seramana'nýn yüzünde vahþi bir hayvanýn gülümsemesi belirdi.
"Bu gezinti çok öðretici oldu sayýn Meba."
29
Ramses, Kraliyet gemisinin pruvasýnda Nefertari'ye sýký sýký sarýlmýþtý. Kral ve Kraliçe çi
n sýnýrýnda doðan ve yaratýcý sularýný vermek için yeryüzüne inen ýrmaðýn ruhu ile benlikle
yoðun mutluluk anýnýn tadým çýkarýyorlardý.
Irmak suyunun seviyesi yükselmiþti. Kuzeyden esen elveriþli rüzgârýn sayesinde gemi hýzla i
liyordu. Gemi kaptaný sürekli olarak tetikteydi, çünkü suyun akýntýsý girdaplar yaratýyordu
r manevra geminin batmasýna neden olabilirdi.
Nefertari'nin güzelliði her geçen gün Ramses'i daha çok hayran býrakýyordu. Nefertari'de çe
ik ile hükmetme gücü bir arada yaþýyordu. Onda, mükemmel bir vücut ve pýrýl pýrýl bir zekâ
bir þekilde birleþiyordu. Güneye doðru yapýlan bu uzun yolculuk, Firavun için olduðu kadar
ký için de sükûnetin somut örneði olan bu soylu kadýna duyduðu aþkýn yolculuðu olacaktý. Ra
ri ile evlendiðinden beri, bilgelerin, Mýsýr'ý Kral ve Kraliçe çiftinin yönetmesini neden i
diklerini anlýyordu. Çünkü böylesine bir çift birbirini tamamlayarak bir bütün oluþturu- :
Dokuz yýllýk hükümdarlýklarýnda birçok deneyim kazanmýþ olan Ramses ve Nefertari, iyi günde
de birlikte olacaklarýný anladýklarý o ilk gündeki gibi birbirlerine hâlâ delicesine ; âþ
,
Üzerinde sade beyaz bir elbise bulunan ve saçlarý rüzgârda uçu- i þan Nefertari, Orta Mýs
zarasýný hayranlýkla seyrediyordu. : Irmaðýn kýyýsýndaki ekilmiþ tarlalar, hurma bahçeler
lerin üzerine kurulmuþ, evleri beyaz badanalý köylerden oluþan ' bu manzara, namuslu insan
larýn öldükten sonra gitmek istedikleri cenneti andýrýyordu. Kral'la Kraliçe iþte bu cennet
yada kurmaya çalýþýyorlardý.
"Baþkentte bulunmayýþýmýz seni korkutmuyor mu?"
"Olanaklarýmýn ve zamanýmýn büyük bir kýsmýný kuzeye ver-
RAMSES: EBU SlMBELÝN KRALÝÇESÝ 165
dim, þimdi artýk güneyle ilgilenme zamaný geldi. îki Ülke'nin birliði olmadan Mýsýr ayakta
. Hem sonra Hatti ile yaptýðýmýz savaþ beni uzun süre senden uzaklaþtýrdý."
"Ama bu savaþ bitmedi."
"Asya yakýnda büyük olaylara sahne olacak. Eðer ufak da olsa bir barýþ þansý varsa, neden o
yararlanmayalým?"
"Aþa'nýn gizli görevi de bu deðil mi?"
"Aþa büyük tehlikelerle karþý karþýya. Ama böylesine nazik bir görevi ondan daha iyi kim ya
?"
"Sevinçte olduðu gibi sýkýntýda da; umutta olduðu gibi umutsuzlukta da beraberiz. Bu yolcul
n büyüsü Aþa'yý korusun."
Setau'nun ayak sesi güvertede duyuldu.
"Gel Setau."
"Khâ'nýn yanýnda kalmak isterdim. Bu çocuk ünlü bir büyücü olacak. Onun korunmasýna gelince
hat etsin: Hiç kimse, Khâ'nýn çevresinde oluþturduðum savunma çemberini aþamaz."
Nefertari:
"Lotus ile sen, sevgili Nubye'nizi görmek için can atmýyor muydunuz?" diye sordu.
"Tanrýlarýn yarattýðý en güzel yýlanlar orada bulunur... Kaptan bu bölgedeki akýntýlardan e
or. Tehlikeli bir bölgeye yaklaþtýðýmýzý ve ýrmaðýn ortasýndaki bir adacýðý geçtikten sonra
i düþündüðünü söylüyor."
Gemi Nil ýrmaðýnýn bir sýra kývrýmýndan sonra akbabalarýn yuva yaptýklarý dik bir yamacýn ö
ardýndan yirmi kilometrelik bir alana yayýlan yarým daire biçimindeki daðlýk böîge göründü
Nefertari elini boðazýna götürdü.
Ramses endiþelendi:
"Neyin var?"
"Soluk alma güçlüðü... Önemli deðil."
Sert bir sarsýntý gemiyi yalpalattý. Yakýnlarda bir girdap olmalýydý.
Kýyýda, Akenaton'un baþkentinin harap binalarý görünüyordu.
Ramses, Setau'ya:
"Kraliçe'yi kamarasýna götür ve ona göz kulak ol," dedi.
Korkuya kapýlan bazý tayfalar soðukkanlýlýklarýný yitirmiþlerdi.
166
CHRISTIAN JACQ
Yelkenlerden birini düzeltmeye çalýþan bir tayfa ana direðin üzerinden güverteye düþtü ve k
tý. Sersemleyen kaptan, þu an tayfalara yapmalarý gereken iþler için emir verecek durumda
deðildi. Her kafadan bir ses çýkýyordu.
Ramses:
"Susun!" diye haykýrdý. "Herkes görevinin baþýna geçsin. Geminin yönetimini ben alýyorum."
Birkaç dakika içinde tehlike birdenbire önlerine çýktý. Kraliyet gemisinin düzensiz hareket
me sebebini anlamayan ve ters bir akýntýyla iyice uzaklaþmýþ olan refakat gemileri, yardýma
gelemiyor-lardý.
Kraliyet gemisi tam rotasýný düzeltiyordu ki Kral karþýlarýndaki çift engeli fark etti.
Bu engelleri aþmak olanaksýzdý.
Irmaðýn ortasýnda büyük bir girdap vardý. Güneþ Kenti'nin iskelesi tarafýnda geminin geçmes
iþli olan bölüm ise, sallardan oluþturulan bir engelle kapatýlmýþ, sallarýn üzerine de için
r yanan mangallar konmuþtu. Gemi ya girdaba kapýlacak ya da olanca hýzýyla engele çarpýp ya
maya baþlayacaktý. Her iki durumda da geminin batmasý kaçýnýlmazdý. Terk edilmiþ kentin önü
tuzaðý kim kurmuþtu? Ramses, Nefertari'nin nefes darlýðýnýn nedenini þimdi anlamýþtý. Karýs
haber veren yeteneðiyle tehlikeyi hissetmiþti.
Kral'ýn düþünmek için sadece birkaç saniyesi vardý. Bu kez aslaný onun için hiçbir þey yapa
Gözcü:
"Ýþte geldi!" diye haykýrdý.
Kemirdiði kýzarmýþ kaz budunu yere atan Þenar yayýný ve kýlýcýný kaptý. Bir zamanlarýn raha
þimdi bir savaþçý ruhunu içine sindirmiþti.
"Firavun'un gemisinin yakýnýnda baþka gemi var mý?"
"Tam sizin düþündüðünüz gibi... Firavun'u izleyenler oldukça uzakta."
Paralý askerin aðzýnýn suyu akýyordu. Þenar ona ve Ofýr tarafýndan bir araya getirilen küçü
luþturan askerlere hatýrý sayýlýr bir ganimet vaat etmiþti. Kral'ýn aðabeyi, askerlere çok
RAMSES: EBU SÝMBEL'ÝN KRALÝÇESÝ 167
bir konuþma yapmýþ ve yüreðini yakan kinin ateþini onlara da bu-l.ýþtýrmýþtý.
Yine de askerlerden hiçbiri Ramses'e saldýrmaya gönüllü olmamýþtý. Hepsi, Firavun'daki kuts
eþin onlarý yok etmesinden korkuyordu. Kadeþ'teki olaðanüstü baþarýsýndan sonra, îki Ülke'n
i'nin doðaüstü gücünden herkes çekiniyordu. Bunun üzerine Þenar omuzunu silkmiþ ve zorba Hü
isinin öldüreceðini söylemiþti.
"Adamlarýn yarýsý sallara gitsin, geri kalanlar da benimle gelsin."
Aykýrý düþünceli Akenaton, Güneþ Kenti'nde Amon ve öteki ýannlarýn hýþmýna uðrayarak yok ol
Ramses, ayný yerde yok olup gidecekti. Þenar Nefertari'yi rehine olarak alacak ve K
ral'ýn muhafazasý için görevlendirilmiþ kiþileri, kendisini Kral olarak tanýmalarý için ikn
kti. Ramses'in ölümü ülkede büyük bir boþluk oluþturacak, bundan yararlanan Þenar, bir sani
kaybetmeden tahta oturuverecekti.
Üzerinde yanan mangallarýn bulunduðu sallara atlayan paralý askerler, Kraliyet gemisine
uçlarý ateþle tutuþturulmuþ oklarý fýrlatmak için hazýrlandýlar. Þenar tarafýndan yönetilen
dan saldýracaklardý.
Onlar için zafer artýk kaçýnýlmazdý.
Ramses:
"Bütün kürekçiler sancak tarafýna!" diye emretti.
Ýlk alevli ok, geminin ortasýndaki kamaranýn yan duvarýna saplandý. Çabuk ve çevik bir hare
le fýrlayan güzel Lotus, baþlayan yangýný kalýn bir kumaþ parçasýyla söndürdü.
Ramses kamaranýn üstüne çýktý, yayýný gerdi, düþmanlarýndan birine niþan aldý ve nefesini t
tý. Ok paralý askerin boðazýný deldi. Diðerleri, Hükümdar'ýn öldürücü atýþlarýndan korunmak
iz çöktüler. Hedeflerini þaþýran oklarý, gemiyi yalayan sularýn içinde kayboldu.
Ramses'in yapýlmasýný istediði manevra geminin rotasýný deðiþtirmiþti. Geminin pruvasý, öfk
gibi þaha kalkmýþ, iskele tarafýna çarpan çýlgýn dalgalar nedeniyle gemi yan yatmýþtý. Gird
madan bu rotada devam eder ve Þenar'm adamlarýnýn tek-
168
CHRISTIAN JACQ
nelerine yakalanmazsa, geminin sað salim kýyýya varma þansý vardý. Saldýrganlarýn teknesind
an oklar daha þimdiden iki tayfanýn ölümüne neden olmuþtu.
Setau, elinde özenle tuttuðu kilden yapýlmýþ bir yumurtayý alýp pruvaya doðru koþtu. Üzerin
glif yazýlarý bulunan bu týlsým, Hermopolis'te büyük Tot tapýnaðýnýn merkez bölümünde sakla
sýnýn bir kopyasýydý. Sadece Setau gibi bir devlet büyücüsünün bu sihirli yumurtayý kullanm
ardý.
Setau'nun keyfi kaçmýþtý. Yola çýkmadan önce, bu týlsýmý, Kral'la Kraliçe'nin Nubye'de bekl
tehlikeyle karþýlaþtýklarý zaman kullanacaðýný düþünmüþtü. Bundan sonra böylesine etkin bi
almak onu kudurtuyordu, ama þu lanet girdabý yenmesi gerekiyordu.
Setau, dünya yumurtasýný, girdabýn tam orta yerine olanca hýzýyla fýrlattý. Sular kaymyormu
fokurdadý ve girdap durulmaya baþladý. O sýrada çýkan büyük bir dalga, mangallarýn yandýðý
tladý. Birçok mangal söndü ve iki paralý asker boðuldu.
Kraliyet gemisi artýk batma veya yanma tehlikesini atlatmýþtý, ama geminin kýç tarafýnda du
kötüleþiyordu. Þenar'ýn adamlarý geminin bordasýna kancalarýný atmýþ, halatlarýn yardýmýyl
Çýlgýna dönmüþ þefleri, Mýsýrlý denizcilerin karþýlýk vermelerini önleyerek ok üstüne ok f
ilci alevli ok yelkeni deldi ve bir yangýn baþlangýcýna neden oldu. Lotus yangýný yeniden s
dü. Düþmanýn ok atýþlarýna açýk hedef olan Ramses, hiç yer deðiþtirmiyor, paralý askerleri
yordu. Geminin kýç tarafýndan gelen baðnþmalar üzerine arkasýna baktý ve elindeki baltayý s
ir denizcinin kafasýna indirmek üzere olan bir korsaný gördü.
Hükümdar'ýn oku saldýrganýn bileðini deldi... Acý içinde haykýran korsan geriledi. 'Katil'
rteye çýkmayý baþaran diðer paralý askerin kafasýna diþlerini geçirdi.
Bir an için Firavun'un bakýþlarý, kendine niþan alan sakallý çete reisinin bakýþlarýyla bir
ani bir hareketle sol tarafa kaydý. Haydudun oku yanaðýný sýyýrýp geçti. Ýsabet ettiremedi
an kuduran saldýrgan sað kalan adamlarýna geri çekilme emrini verdi.
RAMSES: EBU SiMBEL'ÝN KRALÝÇESÝ 169
Aniden parlayan bir alev Lotus'un eteðini tutuþturdu. Genç kadýn kendini suya attý, ama þan
sýzlýk eseri girdabýn, sona ermekte olan sarmalý tarafýndan ýrmaðýn dibine çekilmeye baþlad
kânsýz olduðu için elini havaya kaldýrarak yardým istedi.
Ramses hemen onun arkasýndan atladý.
Geminin ortasýndaki kamarasýndan çýkan Nefertari, Kral'ýn Nil'in sularý içinde kaybolduðunu
30
Dakikalar geçip gidiyordu.
Kraliyet gemisi ile refakat gemileri, Güneþ Kenti'nin tam karþýsýnda, yeniden sakinleþen su
ara demir attý. Üç ya da dört paralý asker kaçmayý baþarmýþtý, ama onlarýn akýbeti ne Nefer
etau'yu ilgilendiriyordu. 'Katil' gibi, onlar da Ramses ile Lotus'un gözden kaybol
duklarý yere bakýyorlardý.
Gemicilerin koruyucu tanrýçasý Hator için tütsü yapan Kraliçe, gemicilerin kalbini kazanan
inliði ve aðýrbaþlýlýðýyla, kaybolanlarý aramaya gidenlerin verecekleri raporu bekliyordu.
i ýrmaðýn üstünü, kimileri de kýyýdaki sazlýklarý araþtýrýyordu. Akýntý, belki de Kral'la N
oðru sürüklemiþti.
Setau Kraliçe'nin yanýndan ayrýlmýyordu.
Nefertari:
"Firavun'u bulacaðýz," dedi.
"Majeste, bu ýrmak bazen acýmasýzdýr."
"Dönecek, üstelik Lotus'u da kurtarmýþ olarak."
"Majeste..."
"Ramses henüz eserini tamamlamadý. Eserini tamamlamayan bir firavun ölemez."
Setau, Nefertari'nin yüreðine iþlemiþ olan inancý sarsamayacaðý-ný anladý; ama Kraliçe kaçý
bul etmek zorunda kaldýðý zaman ne yapacaktý? Setau, Nefertari'nin üzüntüsünü paylaþmak içi
nutmaya çalýþýyor, þimdiden, Pi-Ramses'e doðru yapacaklarý dönüþ yolculuðunu, Ramses'in kay
aya nasýl bildireceðini düþünüyordu.
Þenar ve yanýndakiler, kuvvetli bir akýmýn yardýmýyla kuzeye doðru iyice yol aldýktan sonra
t bir soluk aldýlar. Kýyýya çýkýp kayýklarýný hatýrdýlar ve yemyeþil bir kýrda ilerlemeye b
arþýlaþtýklarý köylülerden, deðerli ametist taþlan karþýlýðýnda eþekler satýn aldýlar.
RAMSES: EBU SÝMBEL'ÝN KRALÝÇESÝ 171
Giritli bir paralý asker:
"Nereye gidiyoruz?" diye sordu.
"Sen Pi-Ramses'e gidip Ofýr'e haber götüreceksin."
"Beni hoþ karþýlamayacaktýr."
"Kýnanacak bir yanýmýz yok."
"Ofir baþarýsýzlýktan hoþlanmaz."
"Rakibimizin çok güçlü olduðunu ve benim de gücümü ölçülü kullandýðýmý bilir. Sen ona iki i
rincisi, Se-tau'nun Kraliyet gemisinde olduðunu gördüm. Khâ artýk onun korumasýndan yararla
mýyor. Ýkincisi, daha önce kararlaþtýrdýðýmýz gibi ben Nubye'ye gidiyorum. Orada Ramses'i ö
Giritli:
"Sizinle gitmeyi yeðlerim," dedi. "Arkadaþým kuryelik için biçilmiþ kaftandýr. Bense savaþm
iz sürmesini bilirim."
"Kabul."
Þenar yýlgýnlýk nedir bilmiyordu. Þiddet eylemleri onu önder bir savaþçý haline getirmiþ, y
týrmak zorunda kaldýðý öfkesini þimdi özgürce açýða vurabilmesini saðlamýþtý. Az adam ve ya
Büyük Ramses'e baskýn yapmýþ ve zaferi kýlpayý kaçýrmamýþ mýydý?
Sebat göstermesi halinde, talih onun yüzüne gülecekti.
Kraliyet filosunun bütün gemilerinde sessizlik hüküm sürüyordu. Kraliçe'nin acýlý sessizlið
korkusuyla hiç kimse konuþmaya cesaret edemiyordu. Akþam saatleri yaklaþýrken, Nefertari
Kraliyet gemisinin pruvasýnda hareketsiz duruyordu.
Setau da, Kraliçe'nin Ramses'in gölgesine baðladýðý son umudu korumak için suskun duruyordu
ma güneþ batar batmaz Nefertari, acý gerçeði kabul edecekti.
Nefertari, Setau'yu þaþýrtan tatlý bir sesle:
"Biliyordum!" dedi.
"Majeste..."
"Ramses ilerde, þuradaki beyaz sarayýn çatýsýnda!"
"Majeste, akþam oluyor ve.
"Dikkatli bak!"
Setau Nefertari'nin iþaret ettiði yere baktý.
"Hayýr, bu bir yanýlsama."
172
CHRISTIAN JACQ
"Benim gözlerim onu görüyor. Yaklaþalým."
Setau, Kraliçe'nin isteðine karþý çýkma cesaretini gösteremedi. Kraliyet gemisi demir aldý
sonra karanlýklar içine gömülecek olan Güneþ Kenti'ne doðru yol aldý.
Setau, bir zamanlar Akenaton ile Nefertiti'nin yaþadýklarý beyaz sarayýn çatýsýna yeniden b
Bir an, ayakta duran bir adamý fark eder gibi olduðunu sandý. Gözkapaklarým ovuþturarak da
a dikkatle baktý. Evet, bu bir hayal deðildi!
Nefertari:
"Ramses yaþýyor!" dedi.
Setau tayfalara:
"Hýzlanýn!" diye emretti.
Ramses'in silueti, güneþin son ýþýklarý arasýnda, her dakika biraz daha büyüyerek yaklaþýyo
Setau'nun kýzgýnlýðý henüz geçmemiþti.
"Neden iki Ülke'nin efendisi, nerede olduðunu belirtip bizden yardým istemedi? Bu davr
anýþ onu küçük düþürmezdi ki!"
Kral:
"Bunu yapamazdým. Lotus'la suyun altýndan yüzerken bir anda Lotus kendinden geçti ve onu
n boðulduðunu sandým. Terk edilmiþ kentin güney ucunda kýyýya ulaþtýk. Lotus'u tekrar hayat
e çalýþmak bir hayli zamanýmý aldý. Sonra kentin merkezine doðru yürüdük ve size kendimizi
ceðimiz en yüksek yeri aradýk. Nefertari'nin düþüncesinin bizi adým adým izlediðini ve onun
bakacaðýný biliyordum." '
Iþýk saçan bir sakinlik içindeki Kraliçe, Ramses'in aslaným okþa- j yan sað koluna sýký
heyecanýný kimse anlamadan belirtmiþ oluyordu.
,j
Setau:
j
"Bir an dünya yumurtasýnýn seni kurtaracak güçte olmadýðýný ,'j düþündüm," dedi. "Þayet san
me gölge düþe- i çekti!"
i
Kraliçe:
"Lotus nasýl?" diye sordu.
"Ona sakinleþtirici bir þurup içirdim. Uykuda geçireceði uzun bir geceden sonra bu olayý un
tacaktýr."
RAMSES: EBU SiMBELÝN KRALÝÇESÝ 173
içki sunucu kupalarýn içine soðuk beyaz þarap koydu.
Bunu gören Setau:
"Tam zamanýydý," dedi. "Kendi kendime hâlâ uygar bir ülkede olup olmadýðýmýzý soruyordum."
Ramses:
"Çarpýþma sýrasýnda, bize saldýranlarýn reisine dikkat ettin mi?" diye sordu.
"Saldýrganlarýn hepsi de çýldýrmýþ gibiydiler. Þeflerinin olup olmadýðýný bile fark etmedim
"Bakýþlarý çýlgýn gibi olan öfkeden kudurmuþ sakallý bir adamdý... Bir an karþýmdakinin Þen
"
"Þenar, sürgüne giderken yolda öldü. Akrepler bile günün birinde ölür."
"Ya hâlâ yaþýyorsa?"
"Þayet yaþýyor olsaydý, gizlenmekten baþka bir þey düþünmez ve sana karþý böyle bir saldýn
"Bu tuzak kýsa sürede hazýrlanmýþa benzemiyor. Az daha baþarýlý oluyordu."
"Kin denen þey, soylu bir insaný azgýn bir savaþçýya dönüþtürüp, öz kardeþini öldürmeye ve
iþiliðine saldýrmaya zorlayabilir mi?"
"Bu iþin içinde Þenar varsa, bu davranýþýyla senin soruna yanýt vermiþ oluyor."
Setau'nun caný sýkýlmýþtý.
"Þayet bu canavar hâlâ hayattaysa, pasif kalamayýz. Ona yön veren bu çýlgýnlýðýn kaynaðýnda
Ramses:
"Bu saldýrý tesadüfen yapýlmadý," dedi. "En yakýn kentlerdeki taþ yontucularýný hemen buray
Bir kýsmý Tot'un kenti Hermopolis'ten, bir kýsmý da Anubis'in kenti Asyût'tan gelen taþ yon
ucular, çadýrlý bir kampa yerleþtirildiler. Geliþlerinden birkaç saat sonra, Ramses'in kýsa
etkili konuþmasýný takiben iki ustabaþý yönetiminde çalýþmaya baþladýlar.
Firavun, terk edilmiþ kentteki sarayýn önünde isteklerini açýkça belirtmiþti: Tanrý Aton'a
Güneþ Kenti ortadan kaldýrýlacaktý. Ramses'in seleflerinden biri olan Horemheb, bazý tapýna

174 CHRISTIAN JACQ
yýktýrmýþ ve oradan çýkarýlan taþlardan Karnak'taki kulelerin yapýmýnda yararlanmýþtý. Sara
yeleri, rýhtýmlarý ve ölü kentin öteki yapýlarýný yýktýrdýktan sonra Ramses'in iþi sona ere
tuðlalar öteki yerleþim birimlerinde kullanýlacaktý. Ýçlerinde mumya bulunmayan mezarlar ol
larý gibi býrakýlacaktý.
Kraliyet gemisi, binalarýn sadece temelleri kalýncaya kadar orada demirli bekledi. Çok
yakýnda gelecek kum fýrtýnalarý, olumsuz güçlerin odak noktasý olan bu kaybolmuþ baþkenti
ecekti.
iþçiler taþlarý yük gemilerine taþýdýlar. Bu malzemeler yakýn köy ve kasabalarýn ihtiyaçlar
t, yað, bira ve giysi istihkaklarýnýn artýrýlmasý vaadini alan iþçiler, bir an önce iþlerin
k için var güçleriyle çalýþýyorlardý.
Ramses'le Nefertari, Güneþ Kenti'nin sarayýný yýkýlmadan önce son kez gezdiler. Buradaki sü
taþlan ve çiniler, Hermo-polis Kral sarayýnda kullanýlacaktý.
Ramses:
"Akenaton yanýldý," dedi. "Öðütlediði din, darkafahlýða ve hoþgörüsüzlüðe yol açýyordu. O,
da ihanet ediyordu. Ne yazýk ki Musa da ayný yolu tuttu."
Nefertari:
"Akenaton ile Nefertiti bir Kral ve Kraliçe çifti oluþturdular," diye hatýrlattý. "Yasalarý
a saygýlý oldular ve giriþimlerini zaman ve mekân açýsýndan sýnýrlý tutma akýllýlýðýný göst
, Aton'un dinini bu kentin içine hapsetmiþ oldular."
"Ama zehir yayýldý... Iþýðý tutsak eden karanlýk güçlerin etkisinin, bu kentin ortadan kald
ok olacaðýndan emin deðilim. Ama en azýndan dað ve çöle dönüþen bu kentten, hiçbir isyancý,
asý olarak yararlanamayacak."
Son taþ yontucusu, dümdüz edilen ve bundan sonra sessizliðe gömülüp unutulacak olan bu kent
erk ettiðinde, Ramses gemilerine Abidos'a doðru yola çýkmalarý emrini verdi.
31
Abidos'a yaklaþtýklarý sýrada Ramses'in yüreðine bir sýkýntý girdi. Babasýnýn bu kenti çok
is tapýnaðýnýn yapýmýna verdiði önemi biliyor ve uzun zamandan beri buraya gelmediði için k
u hissediyordu. Hititlerle yaptýðý savaþ ve Mýsýr'ýn güvenliði için harcadýðý çaba, onu ruh
eþgul etmiþ olsa bile, ahrette yeniden dirildiði zaman tanrýlarýn önünde hiçbir özür kabul
.
Setau burada da baþlarý kazýnmýþ, kokular sürünmüþ, tertemiz elbiseler giyinmiþ rahipler, k
k sunular getiren köylüler, lir ve lavta çalan rahibeler, Kral'ý karþýlamak için itiþip kak
nlar göreceðini düþünmüþtü.
Oysa iskele bomboþtu.
"Burada anormal bir durum var," dedi. "Gemiden inmeyelim."
Ramses:
"Sence ne olabilir?" diye sordu.
"Baþka paralý askerler tapýnaðý ele geçirmiþ ve yeni bir tuzak hazýrlamýþ olabilirler."
"Burada, Abidos'un kutsal topraklarýnda mý?"
"Tehlikeye atýlmanýn bir anlamý yok. Biz güneye doðru yolumuza devam edelim ve buraya ordu
yu gönderelim."
"Ülkemdeki ufacýk bir toprak parçasýnýn bile benim için girilmez olduðunu nasýl kabullenebi
? Hele burasý Abidos olursa!"
Ramses'in öfkesi, tanrý Set'in fýrtýnasý gibi þiddetliydi. Nefertari bile onu yatýþtýrmaya
Filo rýhtýma yanaþtý. Gemiye parçalarýna ayrýlarak yüklenmiþ olan savaþ arabalarý aceleyle
i. Firavun baþa geçti.
Rýhtýmdan tapýnaðýn önüne kadar giden ayin yolu da boþtu ve kutsal kent terk edilmiþe benzi
Tapýnaðýn giriþinin önünde, taþ kýrýcýlarýn adlarý iþaretlenmiþ kireçtaþý bloklarý ve sandý
ardý. Tapýnak alanýný gölgeleyen ýlgýn aðaçla-
176
CHRISTIAN }ACQ
nnýn altýnda, Asuan taþocaklarýndan getirilen granit bloklarýn yüklenmiþ olduðu ahþap kýzak
ordu.
Þaþkýnlýða uðrayan Ramses, tapýnaðýn yanýndaki saraya gitti. Ana giriþe çýkan merdivenlerin
dam, ekmek dilimlerinin üzerine keçi peyniri sürüyordu. Karþýsýnda beliren askerler iþtahýn
Paniðe kapýlan yaþlý adam yemeðini býraktý ve kaçmaya yeltendi, ama piyade erlerinden biri
yakalayýp Hü-kümdar'ýn önüne götürdü.
"Kimsin?"
ihtiyarýn sesi titriyordu.
"Sarayýn çamaþýrcýlarýndan biriyim."
"Neden iþinin baþýnda deðilsin?"
"Herkes gittiðine göre, yapýlacak iþ yok. Yani hemen hemen hepsi demek istedim... Benim
gibi ihtiyar birkaç rahip, kutsal gölün yanýnda kaldý."
Ramses'in, henüz yeni iktidara geldiðinde verdiði kesin emirlere raðmen tapýnak henüz tamam
anmamýþtý.
Kral'la birlikte birkaç asker, tapýnaðýn kapýsýndan girdiler, içinde çalýþaný olmayan bürol
bir kasap, bir fýrýn ve bir birahanenin bulunduðu iç avludan hýzlý adýmlarla geçtiler ve sü
larak görevde bulunan rahiplerin lojmanlarýna doðru yöneldiler.
Bir taþ sýranýn üzerine oturmuþ, ellerini akasya aðacýndan yapýlmýþ bastonunun topuzuna day
ihtiyar, Kral'in yaklaþtýðýný görünce kalkmaya çalýþtý.
"Zahmet etme tanrýnýn hizmetlisi."
"Siz Firavun'sunuz... Gücü güneþ gibi ýþýk saçan, Iþýðýn Oð-lu'ndan söz edildiðini çok duym
ben yanýlmam... Ölmeden önce sizi gördüðüm için çok mutluyum. Doksan iki yaþýnda tanrýlar b
r sevinç bahþettiler."
"Burada neler oluyor?"
"Çalýþanlara el konulmasýnýn on beþinci günü."
"El koymak mý?... Ama kim izin verdi buna?"
"Komþu kentin Belediye Baþkaný... Tapýnakta çalýþanlarýn sayýsýnýn çok olduðunu ve ayinlerd
irinde daha yararlý olacaklarýný düþünmüþ."
RAMSES: EBU SÝMBELÝN KRALÝÇESÝ 177
Belediye Baþkaný yiyip içip eðlenmeyi seven, neþeli, tombul yanaklý, kalýn dudaklý bir adam
aman göbeði yürümesini engellediði için bir yerden bir yere sadece tahtýrevanla gidiyordu.
bu kez Abidos sarayýna, bir subayýn olanca hýzýyla kullandýðý bir savaþ arabasýnda gelmek
kalmýþtý.
Bedenine aðrýlar veren bir gayretle, ayaklarý aslan ayaðý biçimindeki, yaldýzlý, ahþap bir
turmuþ olan Kral'ýn önünde secdeye vardý.
"Beni baðýþlayýn Majeste. Geleceðinizden haberim olmadý! Þayet geleceðinizi bilseydim size
ir þölen düzenlerdim ve..."
"Abidos'da çalýþanlara el koyan sen misin?"
"Evet, ama..."
"Bunun kesin olarak yasak olduðunu unuttun mu?"
"Hayýr Majeste, ama bu adamlarýn iþsiz güçsüz olduklarýný ve onlara taþrada bir iþ vermenin
olacaðýný düþündüm."
"Onlarý, babamýn onlara verdiði ve benim de daha sonra devam etmelerini istediðim görevler
inden ayýrdýnýz."
"Ama ben düþündüm ki..."
"Çok aðýr bir suç iþledin, bunun cezasý kararnameyle belirtilmiþtir: Yüz sopa vurulacak, bu
e kulaklarý kesilecek."
Rengi atan Belediye Baþkaný bir þeyler geveledi.
"Mümkün deðil Majeste, insanlýk dýþý bir karar bu!"
"Yaptýðýn iþin yanlýþ olduðunu ve cezasýnýn ne olacaðýný biliyordun. Bunun için bir mahkeme
rek yok."
Mahkemeye sevk edilecek olursa cezasýnýn daha da artýrýlabileceðini düþünen Belediye Baþkan
nmaya, yanýp yakýnmaya baþladý.
"Yaptýðým yanlýþtý, doðru, ama bu benim kiþisel çýkarým için yapýlmadý! Bu insanlarýn sayes
de tamir edildi ve kanallar derinlemesine temizlendi."
"Bu durumda seçimi sana býrakýyorum: Ya cezaný çekeceksin ya da sen ve memurlarýn, tapýnaðý
sinde, inþaat bitinceye kadar vasýfsýz iþçi olarak çalýþacaksýnýz."
Dinsel görevlerine dönen rahibeler ve rahipler sayesinde, Osiris tapýnaðý bütün insanlarýn
ki ufuk gibi aydýnlatýyordu. Ramses, üzerinde babasýnýn portresi olan altýn bir heykeli
178
CHRISTIAN JACQ
tanrýya adamýþ ve Nefertari ile birlikte Maât yasasýna sungu ayini yapmýþtý. Üzeri gümüþ ve
sedir aðacýndan yapýlmýþ kapýlarý, gümüþ kaplý döþemesi, granit eþikleri ve rengârenk kabar
rýsal güçlerin içinde oturmaktan hoþlanacaklarý cennetin bir köþesine benziyordu. Sunaklarý
e çiçekler, parfüm kavanozlarý ve görünmez güçlere sunulan yiyecekler vardý.
Hazine altýn, gümüþ, krallara yaraþýr keten kumaþlar, bayram yaðlarý, tütsü, þarap, bal, ko
merhemlerle dolduruldu. Ahýrlarda yaðlý sýðýrlar, inekler ve güçlü danalar vardý. Ambarlara
sýnýf tahýl yýðýlmýþtý. Bir hiyeroglif yazýtta söylendiði gibi: "Firavun tanrýlar için her
Ramses, Abidos sarayýnýn görüþme salonunda toplanan taþra soylularýna verdiði nutukta, tapý
gemilerin, tarlalarýn, arazilerin, sürü hayvanlarýnýn, eþeklerin ve özel zenginliklerin, hi
bahaneyle alýnamayacaðýný buyurdu. Osiris'in yaþadýðý bu yeri zenginleþtirmek için çalýþan
, kuþbazlara, balýkçýlara, çiftçilere, arýcýlara, bahçývanlara, baðcýlara, avcýlara ve diðe
ince, onlardan hiçbiri, baþka bir yerde baþka bir iþ yapmasý için zorlanmayacaktý.
Kral kararnamesine aykýrý davranan kim olursa olsun bedensel ceza görecek, bütün görevlerin
kaybedecek ve uzun süre aðýr iþlerde çalýþtýrýlacaktý.
Ramses'in emriyle çalýþmalar çabucak baþladý. Tanrýlarýn heykelleri ayinlerle aydýnlatýldý,
du ve tapmak Maât'la beslendi.
Nefertari en mutlu günlerini yaþýyordu. Abidos'da geçirdiði bu günler, genç kýzlýk düþlerin
esini saðlamýþtý. Tanrýlarýn yakýnýnda yaþýyor, onlarýn güzellikleri önünde dinsel düþüncel
rek onlarýn sýrlarým anlamaya çalýþýyordu.
Gece olduðu için tapýnaðýn merkez bölümünün kapýlarý birazdan kapanacaktý. Ramses'in yanýnd
onu aramaya çýktý ve Atalar Koridoru'nda buldu. Kral, ilk hanedanlýktan bugüne kadar gele
n firavunlarýn adlarýnýn bulunduðu listeye bakýyordu. Hiyeroglifin gücü sayesinde, bu firav
arýn adlarý son-
RAMSES: EBU SlMBEL'ÎN KRALÝÇESÝ 179
suzluða kadar insanlar tarafýndan bilinecekti. Büyük Ramses'in adý <la, babasýnýn adýndan s
yazýlacaktý.
Kral yüksek sesle:
"Bu eþi bulunmaz insanlara layýk olmak için ne yapmak gerekir?" diye sordu. "Rüþvet, ihane
t, yalan... Hangi firavun bu kötülükleri insanlarýn kalbinden söküp atabilecektir?"
Nefertari:
"Hiçbiri," diye yanýtladý. "Ama firavunlarýn hepsi, daha baþlangýçtan kaybedildiði düþünüle
de sürdürdüler ve bazýlarý zafere ulaþtý."
"Þayet Abidos'un kutsal topraklarýna saygý duyulmuyorsa, kararnameler çýkarmak neye yarar?
"
"Þu anki umutsuzluðun sana hiç yakýþmýyor."
"iþte bu nedenle atalarýma danýþmaya geldim."
"Onlar sana ancak bir tek öðüt verebilirler: Yoluna devam etmen ve yaþadýðýn sýkýntýlardan
ak gücünü artýrman."
"Bu tapmakta ne kadar rahatýz. Burada, benim dýþ dünyada yürürlüðe koymayý baþaramadýðým ba
"En deðerli dileðime karþý konuþsam da, seni burada kalma eðiliminden kurtarma görevi bana
Ramses Kraliçe'yi kollarýna aldý.
"Sen olmasaydýn, davranýþlarým tutarsýz hareketlerden baþka bir þey olmazdý. On beþ gün son
s'in gizlerinin kutlama töreni yapýlacak. Bu törenlere katýlacaðýz ve sana bir öneride bulu
aðým: Karar vermek sana ait olacak."
Elleri sopalý, baðýrýp çaðýran bir grup, ayin alayýnýn baþ tarafýna saldýrdý. 'Yollarý açan
i takmýþ olan Abidos rahibi, karanlýk varlýklarý Osiris'in kayýðýndan uzaklaþtýrmak için be
du ve saldýrganlarý püskürttü.
Osiris'in sýrlarýný öðrenmeye aday olanlar 'yol açan'a yardým ettiler ve ýþýða karþý isyan
Ayin alayý, kardeþi Set tarafýndan öldürülen Osiris'le özdeþleþti-rilmiþ olan Ramses'in, as
akta yattýðý 'ilk sabah adasý'na doðru yoluna devam etti. Nil'in sularý, kutsal iki kýz kar
lan Isis ile Neftis'in bir köprüyle geçtikleri adayý çevreliyordu.
Ada, on tane yekpare sütundan oluþan devâsâ bir yapýnýn orta-
180
CHRISTIANJACQ
sýnda yer alýyordu. Sütunlarýn taþýdýðý muazzam tavan, piramit mimarlarýnýn yarattýðý þahes
ydi. Osiris'in gizli tapýnaðý, yirmi metreye altý metre boyunda enlemesine bir odayla so
n buluyordu. Bu odada tanrý Osiris'in lahdi muhafaza ediliyordu.
Nefertari, Osiris'in karýsý olan Ýsis'in, Güzel îset ise îsis'in kýz kardeþi olan Neftis'in
lenmiþti Adý 'tapmaðýn hâkimi' anlamýna gelen Neftis, Osiris'i öbür dünyadan geri getiren a
þahit olmuþtu.
Nefertari, Ramses'in önerisini kabul etmiþti. îset'in de ayinde bulunmasý ona çok uygun ge
lmiþti.
Ýki kadýn diz çöktü. Nefertari yataðýn baþ tarafýnda, Güzel Ýþet ise ayak uçundaydý. Her ik
inde, içi taze su dolu bir ibrik, sol ellerinde de yuvarlak bir ekmek somunu vardý.
Cansýz yatan varlýðýn damarlarýnda yeni bir enerjinin dolaþmasý için uzun uzun, dokunaklý d
ttiler.
Ýki kadýnýn sesi, ayný melodide birleþiyor, yeniden doðuþ yataðýnýn üzerindeki tavanda yýld
esi yer alan gök tanrýçasýnýn koruyuculuðu altýnda yayýlýyordu.
Uzun bir gecenin sonunda Osiris-Ramses uyandý. Kendisinden önce gelen firavunlarýn da
söylediði ayný sözleri tekrarladý: "Dilerim, bana gökyüzünde ýþýk, yeryüzünde yaratýcý güç,
ses ve yýldýzlarýn baþýnda yolculuk yapabilme niteliði verilir. Dilerim, gecenin kayýðýnda
halatýný, gündüzün kayýðýnda pupa halatýný tutarým."
32
* Urhi-Teþup çýlgýna dönmüþtü.
Fýrtýna tanrýsýnýn tapýnaðýndaki baþka bir kâhinin incelemesi de ayný sonucu vermiþti: sald
eyen karamsar bir gelecek. Askerlerin çoðunluðu öylesine boþ inançlara sahipti ki, Urhi-Teþ
kâhinlerin görüþüne kulak asmazlýk edemiyordu. Ve hiçbir kâhin, kötü koþullarýn hangi tarih
ruma dönüþeceðini söyleyemiyordu.
Her ne kadar sarayýn doktorlarý, Muvatallis'in saðlýk durumunu düzeltecek yetenekte olmasa
lar da Ýmparator olanca direnciyle ölüme meydan okuyordu. Aslýnda bu yavaþ ölüm Urhi-Teþup'
e geliyordu. Hiç kimse onu cinayetle suçlayamayacaktý. Doktorlar kalp krizi teþhisi koym
uþlardý ve hastayý her gün ziyaret eden oðlunun fedakârlýðýný takdirle karþýlýyorlardý. Urh
ortadan kayboluþunu eleþtiriyordu: Yoksa Hattuþil, kardeþinin saðlýk durumunu hiç umursamýy
ydu?
Ýmparator'un oðlu, Hattuþil'in karýsý soylu ve gururlu Putuhepa ile karþýlaþtýðýnda, bu dur
lmayý da ihmal etmedi.
"Kocanýz saklanýyor olmasýn?"
"Hattuþil, tmparator'un buyruðuna uyarak görevinin baþýna gitti."
"Babam bana böyle bir þeyden söz etmedi."
"Doktorlara göre Muvatallis bir sözcük bile söyleyecek durumda deðilmiþ."
"Bakýyorum, çok bilgi edinmiþsiniz."
"Kendiniz dýþýnda kimsenin Ýmparator'un odasýna girmesine izin vermiyorsunuz."
"Muvatallis'in dinlenmeye ihtiyacý var."
"Hepimiz imparator'un en kýsa zamanda bütün iþlerini yapabilecek duruma gelmesini arzu e
diyoruz."
"Elbette, ama bu rahatsýzlýðýnýn uzun süre devam edebileceðini düþünürsek, bir karar almak
."
182
CHRISTIAN JACQ
"Hattuþil olmadan bu kararý almak olanaksýz." "Öyleyse onu saraya getirin." "Bu bir emir
mi, yoksa bir öneri mi?" "Nasýl iþinize geliyorsa Putuhepa."
Putuhepa, yanýnda küçük bir refakat birliðiyle gece yarýsý baþkentten ayrýldý ve Urhi-Teþup
lemediðine emin olmak için birkaç kez kontrol etti.
Putuhepa, Hattuþil'in sýðýndýðý ürkütücü kaleyi görünce ürper-di. Garnizon komutaný, Urhi-T
kocasýný hapse atmýþ olamaz mýydý? Bu durumda kocasý gibi Putuhepa da, bu gri duvarlarýn ar
cýmasýz bir biçimde yok olup gidecekti.
Putuhepa ölmek istemiyordu. Kendisini ülkesine hizmet edebilecek güçte görüyor, daha birçok
vurucu yazý yaþamak, Anadolu'nun ýssýz patikalarýnda binlerce kez dolaþmak ve Hattuþil'in H
ti'yi yönettiðini görmek istiyordu. Þayet, Urhi-Teþup'u yok etmek için ufacýk da olsa bir u
doðsa ona dört elle sarýlacaktý.
Kaledeki askerlerin karþýlamalarý rahibeyi rahatlattý. Hemen orta kuleye, kale komutanýnýn
dasýna götürüldü. Hattuþil karýsýna doðru koþtu, kucaklaþtýlar. "Putuhepa, nihayet gelebild
yý basardýn..." "Urhi-Teþup þimdiden baþkentte saltanat sürüyor." "Burada güvenlik içindeyi
arnizondaki bütün askerler ondan nefret ediyorlar. Birçoðu onun haksýzlýklarýna ve hýþmýna
mýþ."
Putuhepa, þöminenin önünde oturan adamý fark etti. :
Alçak sesle:
,!
"Kim bu?" diye sordu.
i
"Aþa, Firavun'un Dýþiþleri Bakaný ve olaðanüstü yetkili elçisi." ; "O, burada ha!"
I
"O belki de bizim son þansýmýzdýr." ý
"Peki... teklifi nedir?"
I
"Barýþ."
j
Hattuþil olaðanüstü bir olaya tanýk oldu: Karýsýnýn kestane ren- | gindeki gözleri, içle
bir ateþ parlamýþçasýna aydýnlandý. Duyduklarýna inanamayan Putuhepa:
i
RAMSES: EBU SÎMBEL'ÎN KRALÝÇESÝ 183
"Mýsýr'la barýþ ha?" diye yineledi. "Ama bunun olanaksýz olduðunu biliyoruz."
"Yine de bu beklenmedik müttefiki, kendi çýkarlarýmýz doðrultusunda kullanabiliriz."
Putuhepa Hattuþil'in yanýndan ayrýldý ve Aþa'ya doðru yürüdü. Diplomat ayaða kalktý ve Hiti
selamladý.
"Beni baðýþlayýn Aþa, sizi daha önce selamlamam gerekirdi."
"Kocasýna yeni kavuþan bir kadýný kim takdir etmez?"
"Burada kalmakla kendinizi büyük bir tehlikeye atýyorsunuz."
"Baþkente gitmeyi düþünüyordum, ama Hattuþil, sizin gelmenizi beklemem konusunda beni ikna
tti."
"Imparator'un hasta olduðunu öðrenmiþsinizdir."
"Ben yine de onunla konuþmaya çalýþacaðým."
"Yararsýz. Muvattallis ölüm döþeðinde ve imparatorluk þimdiden Urhi-Teþup'un eline geçti."
"Buraya barýþ önermeye geldim. Barýþý elde edeceðim."
"Urhi-Teþup'un tek hedefinin Mýsýr'ýn yok edilmesi olduðunu unutuyor musunuz? Ýnadýný onayl
m, ama Ýmparatorluðumuzun ayakta kalabilmesinin savaþ üzerine kurulu olduðunun da bilincin
deyim."
"Sizi tehdit eden gerçek tehlikeyi düþündünüz mü?"
"Bu tehlike Ramses'in baþýnda bulunduðu Mýsýr ordusunun bütün gücüyle saldýrmasý olacaktýr!
"Baþka bir olasýlýðý da ihmal etmeyin: Asur'un gücünün dayanýlmaz yükseliþi."
Hattuþil ile Putuhepa þaþkýnlýklarýný gizlemekte güçlük çektiler. Aþa'nýn haber alma servis
erinden daha etkiliydi.
"Asur sonunda size saldýracak, iki ateþ arasýnda kalacak ve iki cephede birden karþý koyam
ayacaksýnýz, Hitit ordusunun Mýsýr'ý yok edebilmesi, gerçekleþmesi olanaksýz bir düþtür. Ge
erden yola çýkarak, egemenliðimiz altýndaki prensliklerde bir savunma perdesi kurduk. Bu
nu aþmak sizin için zor olacak. Karþýlaþacaðýnýz direniþ sizi yavaþlatacak ve büyük birlikl
ir sürede karþý saldýrýya geçmesine olanak tanýyacak. Ayrýca Amon'un, Ramses'in yanýnda old
kollarýna binlerce askere bedel bir güç verdiðini gördünüz."
184 CHRISTIAN JACQ
"Bu durumda, Hitit Ýmparatorluðu'nun yýkýlacaðýný öngörüyorsunuz!"
"Hayýr saygýdeðer Putuhepa çünkü, eski düþmanýnýn yok olmasý Mýsýr'ýn çýkarýna olmaz. Artýk
amanýn zamaný geldi. Þöhretinin tersine Ramses barýþ tutkunudur ve Kraliçe Nefertari de bu
uda kocasýna hiçbir engel çýkaracak deðildir."
"Peki, Ana Kraliçe Tuya ne düþünüyor?"
"O da ayný görüþleri paylaþýyor. Yani Asur'un yakýnda korkunç bir tehdit oluþturacaðýna ve
önce Hititlere sonra da Mýsýr'a yöneleceðine inanýyor."
"Asur'a karþý bir ittifak!... Sizin bize teklif ettiðiniz bu mu?"
"Halklarýmýzý istiladan korumak için barýþ ve ittifak öneriyoruz. Hatti'nin bundan sonraki
atoru, çok önemli bir karar vermek zorunda kalacak."
"Urhi-Teþup, Ramses'e meydan okumaktan vazgeçmeyecektir."
"Hattuþil'in yanýtý nedir?"
"Hattuþü'le benim hiçbir yetkimiz yok artýk."
Aþa:
"Yanýtýnýz nedir?" diye ýsrar etti.
Hattuþil:
"Görüþmelere baþlamayý kabul ediyoruz," dedi, "ama bu fikir alýþveriþinin bir anlamý olacak
Aþa gülümseyerek:
"imkânsýz görünen þeyleri gerçekleþtirmek hoþuma gider. Bugün hiçbir yetkiniz olmayabilir,
gelecekte sevinç ve mutluluða kavuþmasý için görüþeceðim kiþinin siz olmanýzý isterim. Dil
ttuþil Ýmparator olsun ve karþýlýklý verdiðimiz sözlerin deðeri paha biçilmez olsun."
Putuhepa:
"Bu sadece bir düþ," dedi.
"Ya kaçacak ya da savaþacaksýnýz."
Güzel Hititlinin gururu birden alevlendi.
"Kaçmayacaðýz!" dedi.
"Hattuþil ve siz olabildiðince çok sayýda üst rütbeli subayýn güvenini kazanmak ya da satýn
zorundasýnýz. Kale komutanlarý sizin safýnýzda yer alacaktýr, çünkü Urhi-Teþup onlarý hor g
RAMSES: EBU SÝMBELÝN KRALÝÇESÝ 185
ve görevlerinin sadece savunma olduðunu bahane ederek terlilerini engelliyor. Hemen
hemen tümü sizden yana olan tüccarlarýn aracýlýðýyla, Hitit ekonomisinin yeni bir savaþa da
acaðý ve Mýsýr'la yapýlacak bir savaþýn yýkýma ve sefalete neden olacaðý dedikodularýný yay
araftarlarý arasýnda büyük gedikler açýn ve bu gedikleri, Urhi-Teþup'un bütün bu kargaþalýk
duðu ve ülkeyi yönetme becerisi olmadýðý belli oluncaya kadar geniþletmeye devam edin."
"Bu, çok zaman isteyen bir çalýþma."
"Sizin baþarýnýzýn ve ülkenizin barýþa kavuþmasýnýn bedeli budur."
Putuhepa:
"Peki bu arada sizin stratejiniz ne olacak?" diye sordu.
"Bu biraz tehlikeli olacak, ama Urhi-Teþup'un güvenini kazanmak niyetindeyim."
Aþa, Hattuþaþ'ýn surlarýný seyrederken, Hitit baþkentini canlý renklerle boyanmýþ, bayrakla
iþ, mazgallarýnda genç kýzlarýn dans ettiði bir kent gibi hayal etti. Ama bu hoþ hayal bird
silindi ve yerini, kayalara yaslanmýþ ürkütücü bir kent görüntüsüne býraktý.
Dýþiþleri Bakaný'nýn yanýnda sadece bir seyis ve bir sandalet taþýyýcýsý kalmýþtý. Elçilik
ný Mýsýr'a dönmüþtü. Aþa, aþaðý kentin ilk kontrol noktasýnda mührünü gösterdiðinde subay þ
"Geldiðimi Imparator'a haber verin."
"Ama... siz Mýsýrlýsýnýz!"
"Olaðanüstü yetkili elçiyim. Rica ederim, çabuk olun."
Ne yapacaðýný þaþýran subay, gözünü Aþa'dan ayýrmadan, astlarýndan birini saraya gönderdi.
Aþa, emirlere uymaktan baþka bir vasfý olmadýðý her halinden belli olan bir subayýn komutas
uygun adýmla gelen mýzraklý piyade mangasýný görünce o kadar þaþýrmadý.
"Baþkomutan sizi görmek istiyor."
Aþa, Urhi-Teþup'u selamlayýp unvanlarýný söyledi. "Ramses'in en parlak bakaný Hattuþaþ'ta..
sürpriz!"
186 CHRISTIANJACQ
"Artýk siz de çok büyük bir ordunun basýndasýnýz. Tebriklerimi kabul ediniz."
"Mýsýr benden korkmalý."
"Mýsýr sizin yiðitliðinizi ve savaþ niteliklerinizi biliyor ve bunlardan korkuyor, iþte bu
edenle ben, egemenliðimiz altýndaki topraklardaki güvenlik güçlerini daha da yoðunlaþtýrdým
"Onlarýn kökünü kazýrým."
"Onlar, ne kadar sert olursa olsun böyle bir darbeyi karþýlamaya hazýrlar."
"Gevezeliði býrakalým. Geliþinizin amacý nedir?"
"Muvatallis'in hasta olduðunu duydum."
"Duyduklarýnýzla yetinin, imparatorumuzun saðlýðý bir devlet sýrrýdýr."
"Hatti'nin efendisi düþmanýmýzdýr, ama onun büyüklüðüne saygýlýyýz, iþte bu nedenle buraday
"Bu ne anlama geliyor Aþa?"
"imparator Muvatallis'i tedavi etmek için gerekli olan ilaçlarý yanýmda getirdim."
33
Yedi yaþýndaki oðlan çocuðu balýk tutmaya çalýþýyordu. Babasý kendi babasýndan aldýðý öðüdü
birine balýk vermektense ona balýk tutmasýný öðretmek daha yararlýdýr.
Çocuk, bu konudaki becerisini kanýtlamak istercesine, sularý büyük bir sopayla dövüyor, ken
i gibi karný aç arkadaþýnýn yüksek papirüslerin yanýna kurduðu aða doðru balýklarý yönlendi
Çocuk birden gelenleri gördü.
Bir filo! En önde, pruvasýnda altýn bir sfenksin bulunduðu bir gemiyle kuzeyden geliyord
u. Evet, bu Firavun'un gemisiydi!
Balýklarý ve aðýný unutan acemi balýkçý, Nil'in sularýna daldý ve köy halkýna haber vermek
le yüzdü. Fira-vun'un geliþi demek, birkaç gün sürecek bayram demekti.
Karnak tapýnaðýnýn sütunlu büyük salonu bütün görkemiyle gözleri kamaþtýrýyordu. Orta sahmd
e yüksekliðinde on iki sütun, evrenin baþlangýcýndaki okyanustan doðan yaratýcý gücü vurgul
Altýn yaldýzlý bastonunun yardýmýyla yürüyen, Amon baþrahibi Nebu, Kral ve Kraliçe'yi burad
e romatizmasýna raðmen önlerinde eðilmeyi baþardý.
Ramses kalkmasý için ona yardým etti.
"Sizi tekrar gördüðüm için çok mutluyum Majeste. Ayrýca Kraliçe'nin güzelliðine bir kez dah
kalma þansýna sahip olmak benim için büyük bir lütuf."
"Bakýyorum da saray erkânýndan biri gibi konuþmaya baþlamýþsýn Nebu."
"O konuda hiç þansým yok Majeste. Daha önce olduðu gibi bundan sonra da düþündüðümü aynen s
edeceðim."
"Saðlýðýn nasýl?"
188
CHRISTIAN JACQ
"Eklemlerime çok aðrý verse de ihtiyarlýða alýþmak gerekiyor. Tapýnaðýn doktorunun söðüt að
diriyor. Þunu da itiraf edeyim ki kendimi düþünecek zaman bulamýyorum.. . Bana çok aðýr bir
verdiniz!"
"Aldýðýn sonuçlara bakýlacak olursa, çok isabetli bir seçim yaptýðým anlaþýlýyor."
Baþrahibin görev daðýlýmýný üstlendiði seksen bin çalýþan, bir milyon baþa yakýn sürü hayva
ekli faaliyette olan elliye yakýn þantiye, ekilebilir uçsuz bucaksýz topraklar, bahçeler,
korular, meyve bahçeleri ve baðlar... Amon'un zenginliðini temsil eden Karnak'ýn dünyasýný
lar oluþturuyordu.
"iþin en güç tarafý Majeste, arazilerden, tahýl ambarlarýndan ve muhasebeden sorumlu kâtipl
ile diðer meslektaþlarý arasýndaki iliþkileri uyumlu kýlmak... Bir üst otorite olmadýðý tak
küçük dünya, herkesin kendi çýkarýný kolladýðý bir kargaþa ortamýna dönüþür."
"Senin yönetim anlayýþýn harikalar yaratýyor."
"Benim bildiðim iki erdem vardýr: Ýtaat etmek ve hizmet etmek. Geri kalaný gevezelikten
baþka bir þey deðildir, insanýn, benim yaþýma gelince gevezelikle geçirecek zamaný olmuyor.
Ramses ile Nefertari, büyük salondaki yüz otuz dört sütunu teker teker hayranlýkla seyretti
er. Her bir sütunun üzerine bir tanrýnýn adý yazýlmýþ ve Ramses'i onlara adak sunarken göst
simleri yapýlmýþtý. Taþtan bitki saplarý biçiminde ölümsüzleþtirilen sütunlar, evrenin baþl
mgesi olan topraðý, üzerinde altýn yýldýzlarýn parladýðý maviye boyanmýþ tavana baðlýyordu.
Seti'nin arzu ettiði gibi, Karnak tapýnaðýnýn bu sütunlu büyük salonu, gizli tanrýnýn zafer
uza dek sürecek bir simgesi olacaktý.
Nebu:
"Teb'de kýsa bir süre mi kalacaksýnýz, yoksa Kral ve Kraliçe çiftini uzun bir süre aðýrlama
na mý ereceðiz?" diye sordu.
Ramses:
"Mýsýr'ý barýþa eriþtirmek için tanrýlarý hoþnut etmek zorundayým," dedi. "Bu amaçla, onlar
tan hoþlanacaðý tapýnaklar yapacaðým ve Nefertari ile benim öbür dünya konutlarýmýzý tamaml
bizim kalbimize yerleþtirdikleri ya-
RAMSES: EBU SÎMBEL'ÝN KRALÝÇESÝ 189
þamý, ecel saati çalýnca geri alacaklar. Bizim ölümümüzden sonra Mýsýr halkýnýn sýkýntý çek
arýn huzuruna çýkmaya hazýr olmamýz gerekir."
Ramses, Karnak'ýn merkezinde saklý bulunan sýrrýn kutsal gücünü uyandýrdý ve onun mevcudiye
lamladý:
"Selam sana, ey ilahi güç! Sen ki yaþamýn, tanrýlarýn, insanlarýn, ülkemin ve uzak toprakla
atýcýsýsýn. Sen ki yeþil çayýrlarý, ýrmaðýmýzýn sularýnýn kabarmasýný biçimlendirirsin. Her
lerinle doludur."
Karnak uyanýyordu.
Güneþ ýþýðý yað lambalarýnýn ýþýðýnýn yerini alýyordu. Ayinciler, arýnma vazolarýný kutsal
arý güzel kokulara boðan tütsüleri yeniliyor, sunaklarý çiçek, meyve, sebze ve taze ekmekle
du. Ayin alaylarý, Maât'a doðru yükselecek olan adaklarý sunmak için örgütleniyorlardý. Sad
hayatýn farklý biçimlerini canlandýrýyordu. Sadece o, güneþ doðarken topraðýn üzerini neml
okusu sayesinde dünyaya gücünü yeniden kazandýrýyordu.
Ramses, yanýnda Nefertari olduðu halde, Luksor tapýnaðýna giden ve her iki yanýnda çok sayý
enksin dizili olduðu ayin yoluna girdi.
Dikilitaþýn önünde duran bir adam Kral ve Kraliçe çiftini bekliyordu. Saðlam yapýlý, sert h
dam Kraliyet ahýrlarýnýn eski kontrolörüydü.
Kral, karýsýna:
"Zamanýnda bu adamla çok çatýþtým ve hatta dövüþtüm," diye hatýrlattý. "Ama o zamanlar çok
rþý çýktýðým için þimdi gurur duymuyorum."
Bakhen, mesleðini deðiþtirmiþ ve Karnak tapýnaðýnýn rahiplik hiyerarþisinde dördüncü kâhinl
. Bir zamanlar çok sert tabiatlý olan bu adam yeni mesleðinde çok deðiþmiþ, Ram-ses'in karþ
eri yaþaracak kadar heyecanlanmýþtý. Fira-vun'u tekrar görmek onu öylesine sevindirmiþti ki
e söyleyeceðini bilemiyordu. Eserinin, kendisi yerine konuþmasýný tercih ederek, önünde inc
uzun iki dikilitaþýn ve Ramses'i simgeleyen dev gibi heykellerin bulunduðu Luksor tapýnaðýn
görkemli cephesini gös-
190 CHRISTIANJACQ
terdi. Çok güzel bir kumtaþmdan yapýlmýþ cephenin üzerinde Ka-deþ savaþýnýn evrelerini ve M
rini anlatan sahneler vardý.
Bakhen, coþkulu bir ifadeyle:
"Majeste," dedi, "büyük yapý tamamlandý."
"Ama bu yapýt devam etmelidir."
"Hazýrým."
Kral, Kraliçe ve Bakhen, anýtsal kapýdan, arkasýndaki avluya girdiler. Avlunun çevresinde
sütunlu giriþler ve giriþlerin arasýnda da Ramses'in heykelleri vardý. Bu heykeller, Ramse
s'e hükümdarlýk yeteneði veren ölümsüz Ka'yý taþýyordu.
"Taþ yontucularýn ve heykeltýraþlarýn çalýþmalarý çok güzel olmuþ Bakhen, ama hiç dinlenme
larý çok güç, hatta tehlikeli bir araziye götüreceðim."
"Projenizin ne olduðunu öðrenebilir miyim Majeste?"
"Nubye'de, biri büyük olmak üzere birçok tapýnak yaptýrmak istiyorum. Sanatkârlarý topla ve
ra danýþ. Gelmek isteyip istemediklerini sor, çünkü sadece gönüllüleri kabul edeceðim."
Büyük Ramses'in yaptýrdýðý milyonlarca yýlýn tapýnaðý Ramesse-um, Kral'ýn bizzat çizdiði pl
Nil'in batý yakasýnýn en geniþ ve en büyük anýtý olacaktý. Anýtsal giriþler, avlular ve kü
a granit, kumtaþý ve bazalt kullanýlmýþtý. Altýn yaldýz kaplý bronz kapýlar çevresi tuðlada
korunan anýtýn farklý bölümlerine açýlýyordu.
Þenar, alacakaranlýktan yararlanýp tapýnaðýn boþ depolarýndan birine girmeyi baþarmýþtý. Ya
erdiði gizli bir silah vardý ve bu kez kesin sonuç elde edecekti. Ramses'in aðabeyi, kut
sal alana girmeden ortalýðýn iyice kararmasýný bekledi.
Yapýlmakta olan sarayýn duvarý boyunca ilerledi ve bir avludan geçti. Seti'ye adanmýþ bir k
pýnaðýn yakýnýnda duraksadý.
Seti, babasý...
Ama, Firavun olmasý için Ramses'i seçerek ona ihanet etmiþ olan bir baba! Bir baba ki on
u hor görmüþ ve bir zorbanýn yükseliþini desteklemek için onu reddetmiþti.
Þenar, tasarladýðý þeyleri gerçekleþtirdikten sonra artýk Seti'nin oðlu olmayacaktý. Ama ar
e önemi vardý? Tanrýlarýn gi-
RAMSES: EBU SÎMBEL'ÝN KRALÝÇESÝ
191
/.emlerini öðrenenlerin savunduðunun aksine, hiç kimse ölüm engelini aþamazdý. Hiçlik Seti'
uðu gibi Ramses'i de yutacaktý. Yaþamýn bir tek anlamý vardý: Her çareye baþvurarak iktidar
oruðuna ulaþmak, vasat ve yararsýz insanlarý çiðneyerek bu iktidarý, hiçbir þeyi umursamada
nmak.
Bu gerçek ortadayken, binlerce aptal insan Ramses'i tanrý mertebesine çýkarmýþlardý! Þenar,
gözbebeðini devirdiðinde, yeni bir rejimin yolu açýlmýþ olacaktý. Þenar eskimiþ kurallarý
dýracak ve hükümdarlýðýný iki hedefe yönlendirecekti: Birincisi, ülkesine yeni topraklar ka
kincisi de ekonomik geliþmeyi saðlamak.
Þenar tahta çýkar çýkmaz Ramesseum'u yerle bir edecek, Ramses'i simgeleyen her þeyi ortadan
kaldýracaktý. Þenar, henüz tamamlanmamýþ olmasýna raðmen, milyonlarca yýlýn tapýnaðýnýn yay
a güçlük çekiyordu. Hiyeroglifler, yontularak ve boyanarak yapýlan sahneler âdeta canlanmýþ
ses'in gücünün varlýðýný belirtiyorlardý. Hayýr, bu, gece karanlýðýnýn neden olduðu bir kur
Þenar uyuþukluðundan zorlukla sýyrýldý. Ofir'in verdiði þeyi yerine koydu ve Ramesseum'dan
Milyonlarca yýlýn tapýnaðý giderek þekilleniyor, görkemli bir hal alarak büyüyordu. Onun sa
Ramses'in hükümdarlýðý sað-lamlaþýyordu. Kral, bundan sonra düþünce ve eylemlerini besleye
için sýk sýk geleceði bu yere, saygýlarýný ve minnet duygularýný sundu.
Karnak ve Luksor'da olduðu gibi, ustabaþýlarý, taþ yontucularý, heykeltýraþlar, ressamlar v
arýmcýlar burada da harikalar yaratmýþlardý. Büyük tapýnak, birçok küçük tapýnak ve ek bölü
alon ve Seti'nin ruhuna dua edilecek küçük tapýnak tamamlanmýþtý. Tuðladan yapýlmýþ depolar
rahip konutlarýnýn dýþýnda kutsal alanýn öteki bölümleri henüz inþa halindeydi.
Ramses'in hükümdarlýðýnýn ikinci yýlýnda dikilen, Ramesse-um'un akasya aðacý da insaný þaþý
e yapýlý bir aðaç olmasýna raðmen, yapraklarý þimdiden insaný huzura kavuþturan bir gölge v
efertari akasyanýn gövdesini okþadý.
192
CHRISTIANJACQ
Kral ve Kraliçe çifti, tokmaklarýný ve kazý kalemlerini yere koymuþ, saygýlý ve hayran baký
ndilerini seyreden zanaatkarlarýn önünden geçtiler.
Ramses ekip baþlarýyla görüþtükten sonra iþçilerden her birine karþýlaþtýklarý zorluklarý s
anlýlýðýnda taþ yontucusu olmayý arzu ettiði dönemi, Cebel Silsile taþ ocaklarýnda geçirdið
eri unutamýyordu. Hükümdar, çalýþanlara olaðanüstü bir prim vaat etti: Birinci kalite þarap
i kalite giysiler.
Kral ve Kraliçe çifti Seti'nin küçük tapmaðýna doðru ilerlerken Nefertari elini kalbine göt
du.
"Bir tehlike var... Hem de çok yakýnýmýzda."
Ramses þaþýrdý.
"Burada, bu tapmakta mý?"
Nefertari'nin sýkýntýsý daðýldý. Çift, Seti'nin ruhunun sonsuza kadar büyük saygý göreceði
"Bu tapýnaðýn kapýsýný açma Ramses. Tehlike orada, kapýnýn arkasýnda. Býrak da ben açayým."
Nefertari yaldýz kaplý ahþap kapýyý açtý.
Eþiðin üzerinde birkaç parçaya bölünmüþ kýrmýzý akikten bir göz vardý. Tapýnaðýn dip tarafý
de de çöl hayvanlarýnýn tüylerinden yapýlmýþ kýrmýzý bir top duruyordu.
Isis'in büyük gücüne sahip olan büyücü Kraliçe, gözün parçalarýný toplayarak eski biçimine
di. Þayet Kral, parçalanarak saygýsýzlýk edilmiþ bu kutsal gözün parçalarýndan birine basmý
bilirdi. Nefertari kýrmýzý topu, ellerini deðdirmeden eteðinin ucuyla aldý ve yakýlmasý içi
Karý koca kýrmýzý topun bir büyü olduðuna karar verdiler. Karanlýklardan gelen yaratýklar t
, Seti'yi oðluna baðlayan baðý koparmak, iki Ülke'nin efendisini babasýnýn doðaüstü öðretis
kalmýþ bir despot durumuna indirgemek için hazýrlanmýþ korkunç bir büyü.
Ramses, bunun arkasýnda kimin olduðunu tahmin edebiliyordu. Þenar'dan baþka kim, Hititle
re satýlmýþ bir büyücüyle iþbirliði yaparak kötülüðü bu denli ileri götürebilirdi? Þenar'da
ine sýðamayacak olan bir þeyi yýkmaya dört elle sarýlabilirdi?
34
Musa ne yapacaðýný bilemiyordu.
Evet, Tanrý'nýn ona verdiði görevi yerine getirecekti, ama engeî-Icj gücünü aþmýyor muydu?
ona izin vermeyeceðini arlýk bildiði için boþ hayallere kapýlmýyordu. Musa, Ramses'i iyi t
rdu. Mýsýr'ýn Kralý iyice düþünüp taþýnmadan konuþacak biri deðildi ve Yahudilerin Mýsýr'ýn
kten inanýyordu.
Bununla birlikte, toptan göç fikri Yahudiler arasýnda giderek yayýlýyor ve peygambere muha
lefet her geçen gün daha da azalýyordu. Birçoklarý, Musa'nýn Ramses'le olan ayrýcalýklý ili
bir anlaþma saðlanmasýný kolaylaþtýracaðýný düþünüyordu. Kabile reisleri teker teker görevl
on, son ihtiyarlar meclisinde Musa'yý, ayný iman ve iradenin çevresinde toplanan Yahud
i halkýnýn peygamberi olarak resmen tanýttý.
Ayrýlýklar unutulmuþ, geriye, peygamberin yeneceði bir tek düþman kalmýþtý: Büyük Ramses.
Aaron, Musa'yý daldýðý düþüncelerden ayýrdý.
"Bir tuðlacý seni görmek istiyor."
"Sen ilgilen."
"Sana danýþmak istiyor, baþkasýna deðil."
"Ne sebeple?"
"Çok eskiden ona söz vermiþsin... Sana inanan ve güvenen biri."
"Getir o zaman"
Baþýnda kýsa bir peruk ve alnýný kapatýp kulaklarýný açýkta býrakan beyaz bir alýn baðý ola
lý adam, herhangi bir Yahudi tuðlacýya benziyordu.
Ama bu adam Musa'da kuþku uyandýrdý. Adam Musa'ya hiç yabancý gelmiyordu.
"Ne istiyorsun?"
"Eskiden düþüncelerimiz ayný doðrultudaydý."
194 CHRISTIANJACQ
"Ofir!"
"Evet benim Musa."
r
"Çok deðiþmiþsin."
"Ramses'in polisi beni arýyor."
I
"Polisin seni aramasý boþuna deðil herhalde? Yanýlmýyorsam 'i sen bir Hitit casususun."
i
"Doðru, onlar için çalýþtým, ama þebekem yok edildi ve Hititler ; artýk Mýsýr'ý ortadan kal
da deðiller."
"Sen bana yalan söyledin ve beni Ramses'e karþý kullanmak iste- : din."
"Hayýr Musa. Sen de ben de sonsuz gücü olan tek bir Tanrý'ya inanýyoruz ve Yahudilerle ola
n iliþkilerim beni, bu Tanrý'nýn Yaho-va'dan baþka bir Tanrý olamayacaðýna inandýrdý."
"Benim bu güzel sözlere kanacak kadar saf olduðumu düþün-müyorsundur herhalde?"
"Söylediklerimin içten olduðunu kabul etmek istemesen bile senin davan için çalýþacaðým, çü
hizmet edilecek tek j davadýr. Kendim için bir þey istemediðimi bilmeni isterim, sade
ce i ruhumun selamete ermesini diliyorum."
jj
Musa þaþýrdý.
!j
"Aton'a olan inancýndan vaz mý geçtin?"
"Aton'un, gerçek Tanrý'nýn bir önbelirtisi olduðunu anladým. Gerçeði anladýðýma göre artýk
etmiyo- ;; rum."
"Ýktidara getirmek istediðin genç hanýma ne oldu?" j
"Maalesef vahþi bir þekilde öldürüldü. Mýsýr polisi, iþlemediðim ' bu korkunç cinayetten be
tutuyor. Bu faciada gelecek- i ten bir iþaret gördüm. Bugün, Ramses'e karþý gelebilecek tek
kiþi ij sensin. Ýþte bu nedenle seni bütün gücümle destekleyeceðim." |j
"Arzu ettiðin nedir Ofir?"
!
"Yahova'nýn dinini insanlara kabul ettirmek için sana yardýmcý il olmak, baþka bir þey deði
j
"Yahova'nýn halkýmýn toptan göç etmesini emrettiðini biliyor >j musun?"
i
"Bu ulu projeyi destekliyorum. Þayet bu projeye Ramses'in ikti- I dardan düþüp Mýsýr'da ger
imanýn tahta çýkýþý da eklenirse çok ', daha mutlu olacaðým."
RAMSES: EBU StMBEL'ÝN KRALtÇESt 195
"Bir casus, hep casus olarak kalýr, deðil mi?"
"Artýk Hititlerle hiçbir iliþkim kalmadý. Onlar taht kavgasýna tu-luþmuþ, birbirlerini yiyo
r. Benim için casusluk dönemi sona erdi. Umut ve gelecek sende Musa."
"Bana nasýl yardým etmeyi düþünüyorsun?"
"Tek baþýna Ramses'e karþý savaþman hiç kolay deðil. Benim yeraltý mücadelesinde kazandýðým
enin için yararlý olabilir."
"Benim halkým, Ramses'e karþý ayaklanmak deðil, Mýsýr'ý terk etmek istiyor."
"Arada ne fark var Musa? Senin davranýþýn, Ramses'in gözünde isyan olarak görünecek ve bast
k."
Musa içinden, Libyalý büyücünün haklý olduðunu kabul etmek /.orunda kalmýþtý.
"Düþünmem gerek Ofir."
"Sen bir lidersin Musa, ama sana bir öðüt vermeme izin ver: Ramses'in yokluðunda herhang
i bir giriþimde bulunma. Onunla görüþüp bir anlaþmaya varma olasýlýðýn az da olsa var. Oysa
liçe Tuya ve Ramses'in iki kozu Ameni ile Seramana, halkýna karþý hiç de hoþgörülü olmayaca
Toplum düzenini saðlamak için en ufak bir baþkaldýrýyý kanlý bir þekilde bastýracaklardýr.
liçe çiftinin yolculuðundan yararlanýp baðlantýmýzý geliþtirelim, kararsýzlarý ikna edelim
hazýrlanalým."
Ofir'in kararlýlýðý Musa'yý etkilemiþti. Büyücüyle ittifak kurmaya karar vermemekle birlikt
'in sözlerinin akla yatkýnlýðýný yadsýyabilir miydi?
Teb polis müdürü, Þenar ile muhtemel suç ortaklarýnýn bulunmasý için adamlarýnýn ellerinden
týklarýný söyledi. Ram-ses onlara, Nil ýrmaðý üzerinde okunu gözüne niþan alan saldýrganýn
a güvenlik kuvvetlerinin araþtýrmasý sonuç vermemiþti.
Nefertari:
"O, Teb'den ayrýldý," dedi.
"Sen de benim gibi onun sað olduðuna inanýyorsun."
"Karanlýk bir güç, tehlikeli bir varlýk hissediyorum... Bu, Þenar
196
CHRISTIAN JACQ
mý, büyücü mü, yoksa onlarýn sadýk müritlerinden birisi mi bilmiyorum."
Ramses:
"Bu, Þenar'dý," dedi. "Beni babamýn koruyuculuðundan yoksun býrakmak için, Seti ile beni bi
leþtiren baðý sonsuza dek kesmeye kalkýþtý."
"Büyünün hiçbir etkisi olmayacak. Ateþ onun zarar vermesini önledi. Pi-Ramses'teki Set tapý
azinesinden çalýnan kýrmýzý gözü, reçine tutkalý kullanarak aslýna uygun olarak yeniden yap
"Tüyleri kýrmýzý topu oluþturan çöl hayvanlarý, tanrý Set'in yaratýklarýydý... Þenar, onun
i kullanarak büyük bir yýkým oluþturmak istiyordu."
"Anlaþýlýyor ki seninle Set arasýndaki baðýn gücünü küçümse-di."
"Her gün yeniden tazelenmesi gereken bir bað... En ufak bir dikkatsizlik bile, Seti'
nin ateþinin, onu kontrol ettiðini düþünen birini yakmasýna yeter."
"Büyük Güney'e ne zaman gidiyoruz?"
"Ölümümüzle karþýlaþtýktan sonra."
Kral ve Kraliçe çifti, 'Yeniden Dirilme Alaný' ve 'Lotus Alaný' adlarýný taþýyan ve Teb dað
inde yer alan küçük bir vadiye yöneldiler. Ramses'in annesi Tuya ve Kraliçe Nefertari bura
da, Kraliçeler Vadisi'nde sonsuza dek istirahat edeceklerdi. Mezarlarý, sessizlik ta
nrýçasýnýn yaþadýðý doruðun altýna kazýlmýþtý. Yýldýzlarý parýldatan ve kendisine sadýk ola
rin güler yüzlü tanrýçasý Hator, güneþin altýnda yanan bu çölün üzerinde egemenliðini sürdü
Hator, Nefertari'nin mezarýnýn duvarlarýnda, sonsuza kadar genç kalacak Kraliçe'ye yeniden
doðuþun enerjisini sunan manyetizmacý þeklinde resmedilmiþti. Baþýnda, bir akbaba biçimind
bir hotoz olan Kraliçe kutsal anayý simgeliyordu. Ressamlar 'aþkýn tadý'nýn, ihtiþam içind
elliðini resimlemeyi baþarmýþlardý.
"Bu konut senin için uygun mu Nefertari?"
"Bunca ihtiþam... Ben buna layýk deðilim."
"Buna benzer bir ahret konutu hiç yapýlmadý. Asla yapýlmaya-
RAMSES: EBU SÝMBEL'ÝN KRALÝÇESÝ 197
<ýk da. Sen hayatýn soluðu olan aþkýnla, tanrýlarýn ve insanlarýn I .ýlbinde sonsuzluða kad
uracaksýn."
Beyaz bir örtüye bürünmüþ yeþil yüzlü Osiris; baþýnda kocaman I m güneþle taçlandýrýlmýþ ýþ
an, pislik böceði baþlý Kepri; gerçek kadar hafif olan bir devekuþu tüyü ile simgelenen güz
nce bir kadýn, evrensel yasanýn yaratýcýsý Maât... Kutsal güçler Nefertari'ye, zaman içinde
an ötesinde yeni bir ruh vermek için burada toplanmýþlardý. Yaþam Evi'nin kâtibi kýsa bir s
ra boþ sütunlarýn üzerine 'Iþýða Takma Kitabý' ile 'Kapýlarýn Kitabý'nýn hiyerogliflerini y
ar, Kraliçe'nin öteki dünyadaki güzel yollarýn üzerinde yol-< uluk yapmasýna ve tehlikelerd
kaçýnmasýna olanak saðlayacaktý.
Bu artýk bir ölüm olmaktan çýkýyor, gizemin gülümsemesine dönüþüyordu.
Nefertari, öbür dünyaya geçeceði o büyük anda, ayrýcalýklý bir konuk olarak aðýrlanacaðý ah
unan kutsal figürleri birkaç gün boyunca inceledi. Kendi öz varlýðýnýn öteki dünyasýna alýþ
gökyüzünün tadýný veren sessizliði paylaþtý.
Nefertari, 'Lotus Alaný'ndan ayrýlmaya karar verince, Ramses onu 'Büyük Çayýr'a, Krallar Va
isi'ne götürdü. On sekizinci hanedanýn baþlangýcýndan beri bütün firavunlar orada yatýyordu
Kraliçe çifti, birinci Ramses'in ve Seti'nin mezarlarýnda uzun saatler geçirdi. Mezarla
rdaki her resim bir baþyapýttý ve Kraliçe, 'Gizli Odanýn Kitabý'ný sütun sütun okudu. Batan
nç bir güneþe dönüþümünü açýklayan bu kitap, firavunun ölümünden sonra dirilmesine de bir m
u.
Nefertari Büyük Ramses'in ahret konutunu gördüðünde çok duygulandý. Mezarýn iç bölmelerinde
sonraki yaþamýný koruyacak sembolik figürleri canlandýracak olan ressamlar, madensel pigme
ntleri küçük çanaklarýn içinde ezerek karýþtýrýyorlardý. Daha sonra su ve akasya reçinesi i
nkli tozlar, ressamlara olaðanüstü bir uygulama kesinliði saðlýyordu.
Sekiz sütunlu lahit salonu 'Altýn Konut' hemen hemen bitirilmiþti. Ölüm artýk Ramses'i karþ
ya hazýrdý.
Kral, ustabaþýný çaðýrdý.
198
CHRISTIAN JACQ
"Atalarýmýn bazýlarýnýn mezarlarýnda olduðu gibi, kayanýn içine doðru bir koridor kazacaksý
idorun sonunu, iþlenmemiþ taþ olarak býrakacaksýn. Burasý, insan zihninin hiçbir zaman bile
eceði en son sýrrý çaðrýþtýracak."
Nefertari ile Ramses, kesin bir evreyi aþtýklarý hissine kapýldýlar. Bundan sonra aþklarýna
endi ölümlerinin bilinci ekleniyordu. Ama bu bir ölüm deðil, yeniden uyanmaktý.
35
Seramana sabýrlý olmak zorundaydý.
Meba, bir þölene katýlmak üzere evinden bir saat önce çýkmýþtý. Bu þölen, Kral ve Kraliçe ç
saray erkâný arasýndaki uyumu sürdürmek için Ana Kraliçe tarafýndan düzenlenmiþti. Kurye ar
'le sürekli olarak iliþki kuran, Seti'nin dul eþi, Ameni'nin titiz çalýþmasýndan ve Seraman
m düzeni korumak için gösterdiði kesin tavýrdan memnundu. Yahudi toplumunun içindeki karýþý
ik yatýþmýþ görünüyordu.
Ama önsezisine güvenen eski korsan, bunun, fýrtýnadan önceki sessizlik olduðundan emindi. M
sa, þimdilik halkýnýn ileri gelenleriyle görüþmekle yetinse de, artýk herkes tarafýndan Yah
rin önderi olarak kabul edilmiþti. Ayrýca, birçok önemli Mýsýrlý, Ram-ses'in dostlarýna ola
atini bildiklerinden, Musa'nýn kollanýl-masýnýn uygun olacaðýný düþünüyorlardý. Bugün ya da
i bir göreve getirileceðine ve tutkunu olduðu Tan-rý'dan vazgeçeceðine inanýyorlardý.
Seramana'nýn kaygýlarýnýn baþýnda Meba geliyordu. Sardunyalý, diplomatýn Khâ'nýn fýrçasýný
anýyordu, ama bu fýrçayý ne amaçla çaldýðýný bilmiyordu. Eski korsan diplomatlardan ve özel
ba'dan nefret ediyordu. Gereðinden fazla zarif ve uysal olan böyle bir adam, yalan söy
leyebilme özelliðine doðuþtan sahipti.
Ya Meba, Khâ'nýn fýrçasýný kendi evinde saklýyorsa? O zaman Seramana onu hýrsýzlýkla suçlay
bu aristokrat, mahkemenin huzurunda hýrsýzlýðýný ne amaçla yaptýðýný açýklamak zorunda kal
Meba'nýn bahçývaný yatmaya gitmiþ, hizmetçileri de evlerine çekilmiþlerdi. Sardunyalý evin
rafýndan týrmanýp çatýdaki terasa çýktý. Bir kedi sessizliðiyle yürüyerek, evden terasa çýk
radan, odalarýn bulunduðu bölüme kolayca indi.
200
CHRISTIANJACQ
Araþtýrmasýný rahat bir biçimde sonuçlandýrmak için Serama-na'nýn önünde uzun bir gece vard
Sardunyalý, týraþsýz yüzüyle, homurdanarak:
"Hiçbir þey bulamadým," dedi.
Ameni:
"Zaten bu arama yasal deðildi," dedi.
"Þayet baþarabilseydim, Meba denen bu adam artýk kimseye zarar veremeyecekti."
"Neden onun üzerine bu kadar gidiyorsun?"
"Çünkü o tehlikeli bir adam."
"Meba mý tehlikeli? O, kendi mesleðinden baþka hiçbir þeyle uðraþmaz ve mesleðini kaybetme
su onun yanlýþ bir adým atmasýný engeller."
Sardunyalý, baharatlý sosa batýrýlmýþ kurutulmuþ bir balýk parçasýný büyük bir iþtahla ýsýr
Aðzý dolu halde:
"Belki haklýsýn," dedi, "ama benim önsezim Meba'nýn kötü biri olduðunu söylüyor. Onu sürekl
ltýnda bulundurmak istiyorum. Nasýl olsa, sonunda bir açýk verecek."
"Nasýl istersen... Ama sakýn yanlýþ bir iþ yapma!"
"Musa'nýn da gözetim altýnda bulundurulmasý gerekirdi."
Ameni:
"O, benim ve Ramses'in üniversite arkadaþýmýzdý," diye hatýrlattý.
"Bu Yahudi korkunç bir kýþkýrtýcý! Sen Firavun'un hizmetinde-sin. Ama Musa ona karþý baþkal
"Ýþi oraya kadar vardýrmaz."
"Vardýrmaz olur mu? Denizdeyken komuta ettiðim tayfalar arasýnda böylelerini çabucak ortay
a çýkarýrdým. Kargaþa çýkarmada bunlarýn üstüne yoktur. Ama Firavun ve sen, beni bir türlü
miyorsunuz!"
"Musa'yý tanýyoruz ve bu konuda senin kadar kötümser deðiliz."
"Bir gün gelecek bu körlüðünüzden piþman olacaksýnýz!"
"Git yat ve Yahudileri de rahat býrak. Bizim görevimiz düzeni saðlamak, bozmak deðil."
RAMSES: EBU SÝMBELÝN KRALÝÇESÝ 201
Sarayda konuk edilen Aþa, basit ama yeterli olan yemeði yiyor, orta kalite þarabý içiyor v
e mabeyincinin ikram ettiði Hititli sarýþýn kadýnýn tadýný çýkarýyordu. En ufak bir utanma
ayan i;enç kadýn, Mýsýr erkeklerinin seviþme konusundaki þöhretlerinin doðru olup olmadýðýn
n atýyordu. Bu konuda iþbirliði yapmaktan pek hoþlanan Aþa, gerek aktif, gerek pasif, ama
daima coþkulu olarak bu deneye katýlmaya hazýrdý.
Vakit geçirmek için bundan daha hoþ ne olabilirdi? Aþa'nýn tu-(umuna þaþýran Urhi-Teþup, yi
iravun'un Dýþiþleri Baka-ýýý'nýn orada bulunmasýndan memnundu. Böylelikle Ramses, Mu-vatall
erine geçecek yeni imparator olarak þimdiden onu kabullendiðini göstermiyor muydu?
Sarýþýn Hititlinin Mýsýrlýyý doymak bilmez bir açlýkla kucakladýðý sýrada Aþa'nýn odasýna a
"Sonra gelirim," dedi.
Aþa:
"Kalýn," dedi. "Bu genç haným, devlet iþlerinin bazen cinsel zevkin önüne geçtiðini anlayac
Hayran olunacak güzellikteki Hititli genç kadýn, hiç ses çýkarmadan odadan çýktý. Aþa üzeri
tunik aldý ve sonra Ur-hi-Teþup'a:
"imparator nasýl?" diye sordu.
"Durumunda belirli bir geliþme yok."
"Size yaptýðým teklifi yineliyorum: Onu tedavi etmeme izin verin."
"En büyük düþmanýnýzýn yardýmýna neden geldiniz?"
"Sorunuz canýmý sýktý."
Urhi-Teþup'un ses tonu sertleþti.
"Yine de benim soruma yanýt vermeniz gerekiyor, hem de hemen þimdi."
"Diplomatlar sýrlarýný hemen açýða vurmaktan hoþlanmazlar, insancýl davranýþým hoþunuza git
"Gerçek bir yanýt istiyorum."
Aþa caný sýkýlmýþ gibi göründü.
"Pekâlâ... Ramses, zaman içinde Muvatallis'i tanýdý. Ona bü-
202 CHRISTIAN JACQ
yük saygý hatta hayranlýk duyuyor. Imparator'un hastalýðý Ramses'i üzüyor."
"Benimle alay mý ediyorsunuz?"
Aþa:
"Babanýzý öldürmekle itham edilmekten pek memnun olmayacaðýnýzý sanýyorum," dedi.
Urhi-Teþup, içinde kabaran öfkeye raðmen bu sözlere karþý çýkmadý. Aþa, bu avantajlý durumu
yý sürdürdü.
"Hitit sarayýnda olup biten her þey bizi ilgilendiriyor. Ordunun, iktidar deðiþikliðinin sü
et içinde yapýlmasýný ve Imparator'un kendi yerine geçecek kiþiyi bizzat seçmesini arzu ett
biliyoruz, iþte bu nedenledir ki, týp alanýndaki geliþmelerimizden yararlanarak, Impara
tor'un saðlýðýna kavuþmasýna yardýmcý olmak istiyorum."
Urhi-Teþup bu isteðe razý olamazdý. Þayet Muvatallis konuþacak duruma gelirse, oðlunu hapse
týrýr ve imparatorluðu Hattuþil'e emanet ederdi.
Urhi-Teþup, Aþa'ya:
"Bu kadar bilgiyi nasýl elde ettiniz?" diye sordu.
"Söylemem güç..."
"Yanýtlayýn."
"Üzgünüm, sizi yanýtsýz býrakmak zorundayým."
"Mýsýr'da deðilsiniz Aþa, benim baþkentimdesiniz."
"Resmi görevli elçi olduðuma göre, neden korkayým ki?"
"Ben bir askerim, diplomat deðil. Üstelik savaþ halindeyiz."
"Bu bir tehdit mi?"
"Ben sabýr nedir bilmem Aþa. Konuþmak için acele edin."
"iþi iþkenceye kadar götürecek misiniz?"
"Bir saniye bile tereddüt etmem."
Üþüyen Aþa, yün bir örtüye büründü.
"Konuþursam canýmý baðýþlayacak mýsýnýz?"
"Üstelik dost kalacaðýz."
Aþa gözlerini yere indirdi.
"Benim gerçek görevimin imparator Muvatallis'e ateþkes teklif etmekten ibaret olduðunu i
tiraf etmek zorundayým."
"Ateþkes ha! Ne kadar zaman için?"
"Olabildiðince uzun bir süre için..."
RAMSES: EBU SÝMBEL'ÝN KRALÝÇESÝ 203
Urhi-Teþup bu açýklamaya çok sevindi. Demek Ramses'in ordusunun soluðu kesilmiþti! Þu lanet
hanetler olumlu çýkar çýkmaz, Hatti'nin yeni efendisi olarak Delta'ya saldýrýya geçecekti.
Aþa tereddütlü bir ifadeyle:
"Ancak..." diye sözüne devam etti.
"Ancak ne?"
"imparator yerini alacak kiþi konusunda, sizinle kardeþi Hattu-þil arasýnda tereddüt ediyo
rmuþ."
"Size bu bilgileri kim veriyor Aþa?"
"Þayet iktidar sizdeyse bu ateþkesi saðlayacak mýsýnýz?"
Urhi-Teþup, Babamýn pek severek kullandýðý hileyi, ben neden kullanmayayým?, diye düþündü.
"Ben bir savaþ adamýyým, ama bu olasýlýðý da Hatti'ye zarar vermemesi koþuluyla bir kenara
."
Aþa rahatladý.
"Ramses'e sizin iyi bir devlet adamý olduðunuzu söylemiþtim ve sevinerek yanýlmadýðýmý görü
ettiðiniz takdirde barýþa kavuþabiliriz."
"Barýþ, elbette... Ama hâlâ sizden istediðim yanýtý vermediniz: Sizi kim bilgilendiriyor?"
"Sizi destekliyormuþ gibi görünen üst rütbeli subaylar. Gerçekte onlar, Hattuþil'in lehine
e ihanet ediyorlar."
Bu açýklama Urhi-Teþup'u yýldýrým çarpmýþa döndürdü.
Aþa sözünü sürdürdü:
"Biz Hattuþil ile ne barýþ yapabiliriz, ne de ateþkes. Onun tek amacý, Kadeþ'te olduðu gibi
niþ bir koalisyonun baþýna geçmek ve bizim birliklerimizi ezmek."
"îsim vermenizi istiyorum Aþa."
"Hattuþil'e karþý müttefik oluyor muyuz?"
Urhi-Teþup, savaþýn yaklaþtýðý anlarda olduðu gibi kaslarýnýn sertleþtiðini hissetti. Hasmý
için bir Mýsýrlýyý kullanmak, kaderin garip bir cilvesiydi! Ama böyle bir fýrsatýn kaçmasýn
rmeyecekti.
"Hainlerden kurtulmak için bana yardým ediniz Aþa. Ateþkesinizi ve belki de daha fazlasýný
lde edeceksiniz."
Diplomat konuþmaya baþladý.
Verdiði her isim Urhi-Teþup'a inen bir hançer darbesi gibiydi.
204
CHRISTIAN JACQ
Bunlarýn arasýnda Urhi-Teþup'un en hararetli taraftarlarý, hatta yan yana savaþtýklarý ve o
Hatti'nin yeni efendisi olarak gördüklerini söyleyen üst rütbeli subaylar vardý.
Benzi solan Urhi-Teþup aðýr adýmlarla kapýya doðru yöneldi.
Aþa:
"Bir ayrýntý daha var," dedi. "Genç hanýma gelmesini söyler misiniz."
36
Bakhen'le birlikte Asuan granit ocaklarýný dolaþan Ramses, bir ,\n için babasýný, dikilitaþ
heykele dönüþecek olan iyi taþlarý seferken görür gibi oldu. Seti'nin oðlu on yedi yaþýnda
iteli ;;ranit damarlarýný arayan Firavun'un kýlavuzluðunda bu sihirli alaný keþfetme mutlul
na ermiþti. Þimdi sýra onda, Ramses'teydi. Elveriþli taþý bulup çýkarma iþini o yönetiyordu
gýlama ye-ý eneðini göstermek zorundaydý.
Ramses, Seti'nin su arama deðneðini kullandý. Bu deðnek sayesinde topraðýn altýndaki gizli
avuçlarýnýn içinde hissedebiliyordu, insanlarýn dünyasý, 'ilk zaman'da enerji okyanusundan
bir biçimdi ve tanrýlar yeni bir yaþam döngüsü yaratmaya karar verdiklerinde yine geldiði
e dönecekti. Gökte olduðu gibi topraðýn altýnda da sürekli bir deðiþim yaþanýyordu ve keski
unun yankýlarýný ayýrt edebilirdi.
Görünürde taþ ocaklarý, yýlýn büyük bir bölümünde sýcaklýðýn dayanýlmaz olduðu ölü bir alan
likteki göz kamaþtýrýcý bir graniti ortaya çýkararak aslýnda ne denli cömert olduðunu göste
granit her þeyden önce, yapýlan ebediyen yaþatan yýpranmaz bir yapý malzemesiydi.
Ramses birden durdu.
Bakhen'e:
"Burayý kazacaksýn," dedi. "Çýkaracaðýn yekpare taþtan Rames-seum için dev bir heykel yapac
Zanaatkarlarýnla konuþtun mu?"
"Hepsi de gönüllü olarak Nubye'ye gitmek istediler. Aralarýndan seçerek bir ekip oluþturdum
Majeste... âdetim deðildir, ama sizden bir dilekte bulunacaðým."
"Seni dinliyorum Bakhen."
"Bu yolculuðunuza benim de katýlmamý kabul eder miydiniz?"
"Ýsteðini reddetmek için iyi bir nedenim var: Karnak'ta Amon'un üçüncü kâhinliðine atanman
b'de kalmaya zorluyor."
206 CHRISTIAN JACQ
"Ben... ben bu terfýyi beklemiyordum."
"Biliyorum Bakhen, ama baþrahip Nebu ile ben, senin omuzlarýna daha aðýr bir görev yükleyeb
leceðimizi düþündük. Baþrahibin yardýmcýsý olacak, arazilerin geliþmesini sürdürecek ve mil
pmaðýnýn inþaatýna göz kulak olacaksýn. Nebu da, senin sayende zorluklarý gönül rahatlýðýyl
Yumruk yaptýðý elini göðsünün üzerine koyan Bakhen, yeni yükümlülüðünü ve görevlerini üstle
Bentlere, kanallara ve ekili tarlalara zarar vermeyecek ölçüde kabaran sular, Kral ve
Kraliçe çiftinin, refakatçýlarýnýn ve taþ ustalarýnýn yolculuðunu kolaylaþtýrýyordu. Birinc
an kayalýklar, ýrmak yolculuðunu tehlikeli hale getiren akýntýlarýn ve girdaplarýn altýnda
lmuþtu. Son anda ortaya çýkan ani yükselti farklarýndan ve dengesiz yüklenmiþ gemileri alab
edebilecek þiddetli dalgalardan sakýnmak gerekiyordu. Kraliyet filosunun hiçbir tehli
keyle karþýlaþmadan çaðlayandan geçmesini saðlayacak bir geçit hazýrlamak için birçok önlem
Normalde insanlarýn koþuþturmasýna kayýtsýz ve tepkisiz davranan 'Katil', bu sefer yerinde
uramýyordu. Aslan, doðduðu Nub-ye'ye gitmek için acele ediyordu. Ramses, yelesini okþayara
k hayvaný rahatlattý.
iki adam gemiye binip Hükümdarla görüþmek isteðinde bulundu. Bir tanesi, Nil'in yüksekliðin
li olarak gözlemlemekle görevli olan kâtipti ve raporunu sundu.
"Majeste, suyun yüksekliði yirmi bir arýþ, üç tam bir bolü üç avuç(1)'a ulaþtý."
"Bence mükemmel."
"Tamamen tatmin edici Majeste. Bu yýl Mýsýr'ýn hiçbir sulama sorunu olmayacak."
Kâtibin yanýndaki diðer adam Elefantin'in polis þefiydi. Ancak onun verdiði rapor pek raha
tlatýcý deðildi.
"Majeste, gümrükçüler, tanýmýnýza uyan bir adamýn gümrükten geçtiði haberini verdi."
(1) Yaklaþýk 11,275 m.
RAMSES: EBU SÝMBELÝN KRALÝÇESÝ 207
"Neden durdurulmamýþ?"
"Büro þefi orada olmadýðý için hiç kimse bu sorumluluðu üstlenmek istememiþ, çünkü yasaya a
kmuþ."
Ramses öfkesine hâkim oldu.
"Baþka ne var?"
"Adam, Güney'e gitmek için bir gemi kiralamýþ. Tüccar olduðunu bildirmiþ."
"Yükü neymiþ?"
"ikinci çaðlayandaki kalelere götürülmek üzere hazýrlanmýþ, içlerinde kurutulmuþ sýðýr eti
"Ne zaman yola çýkmýþ?"
"Bir hafta önce."
"Hemen adamýn eþkâlini kale komutanlarýna ilet ve görüldüðü anda tutuklanmasýný emret."
Herhangi bir cezaya çarptýrýlmadýðý için rahatlayan polis þefi, emirleri yerine getirmek iç
an ayrýldý.
Nefertari:
"Þenar, Nubye'ye bizden önce gidiyor. Yolculuðumuzu sürdürmenin uygun olduðuna inanýyor mus
" diye sordu.
"Firarda olan birinden korkacak mýyýz yani?"
"Þenar her þeyi yapmaya hazýr... Kini onu çýlgýnca hareket etmeye sevk etmez mi?"
"Bizim ilerlememizi engelleyecek olan Þenar deðil. Onun bize vereceði zararý küçümsemiyorum
fertari, ama ondan korkma. Nasýl olsa bir gün yüz yüze geleceðiz. Tanrýlar tarafýndan cezal
madan önce hükümdarýnýn önünde eðilecek."
Karý koca kucaklaþtýlar ve bütünleþtikleri bu an Ramses'i güçlendirdi.
Daima kuþkulu olan Setau, bir geminin pruvasýndan öteki gemiye atlýyor, gemiyi boydan bo
ya geçiyor, bir sonraki gemiye atlýyor, yükleri kontrol ediyor, halatlarý, yelkenleri el
le yokluyor, dümenlerin saðlam olup olmadýklarýna bakýyordu. Deniz yolculuðundan pek zevk a
mayan Setau, kendilerinden çok emin görünen denizcilere hiç güvenmiyordu. Bereket versin ýr
ak yönetimi, su yüzeyine yakýn kayalardan uzakta bir geçit hazýrlamýþtý. Bu geçit sularýn y
lerde bile gemilerin geçmesine elveriþliydi. Ama yýlan
208
CHRISTIAN JACQ
oynatýcýsý, ayaðýný topraða sýký sýký basmadýðý sürece kendini güvenlikte hissetmeyecekti.
Setau kendisine bir kamaranýn verildiði Kraliyet gemisine dönünce, hiçbir þeyi unutmadýðýnd
olmak için getirdiklerini bir daha gözden geçirdi: Süzme kaplarý, katý ve sývý ilaçlarla d
anozlar, çeþitli boylarda yýlanlar için sepetler, havanlar, tokmaklar, bronz jiletler, k
urþun oksit keseleri, bakýr talaþý, kýrmýzý toprak, týpta kullanýlan kil, soðan torbalan, s
i, bal kavanozlarý, mataralar... Her þey tamamdý.
Eski bir Nubye þarkýsý söyleyen Lotus peþtamal ve tunikleri katlýyor ve tahta sandýklara ye
iriyordu. Havanýn çok sýcak olmasý nedeniyle çýplaktý ve bir kedininkini andýran el, kol ve
reketleri Setau'nun çok hoþuna gidiyordu.
Kolunu karýsýnýn beline dolayan Setau:
"Gemiler bana saðlam göründü," dedi.
"Her þeyi iyice denetledin mi?"
"Ben ciddi bir adam deðil miyim?"
"Git gemi direklerini incele. Daha yerleþme iþini bitirmedim."
"O kadar acelesi yok."
"Daðýnýklýða tahammül edemiyorum."
Setau'nun peþtamalý kamaranýn döþemesine düþtü. ;
"Bir âþýðý bu durumda býrakacak kadar zalim olabilir misin?" :
Setau'nun okþamalarý, Lotus'un titizlikle yapmak istediði iþi j sürdürmesine izin vermey
cek bir hal aldý.
"Tam Nubye'ye yaklaþtýðýmýz sýrada benim zayýf anýmdan yararlanmak istiyorsun."
i
"Bu harika aný seviþerek kutlamaktan baþka ne yapabiliriz?" ,j
Güney'e gitmek üzere yola çýkan gemi konvoyunu kalabalýk bir ; topluluk selamladý. Gözü
irkaç çocuk, kamýþtan yapýlmýþ salla- | rýn yardýmýyla gemilerin peþine takýlýp ýrmakta
ti. Kral ve Kraliçe çiftinin açýk havada halka verdiði ve biralarýn su gi- ýj bi aktýðý
mamak üzere belleklere kazýnmýþtý.
Nubye yolculuðu için özel'olarak yapýlmýþ olan saðlam ve kon- j forlu gemiler adeta bire
en evdiler. Ortada tek direði ve birçok ¦ j halatla tutturulmuþ bir yelkeni olan bu ge
miler, biri sancak, biri iskele tarafýnda olmak üzere iki dümenle donanmýþtý. Geniþ ve çok
RAMSES: EBU SÝMBEL'ÝN KRALÝÇESÝ 209
iyi döþenmiþ kamaralarýn giriþ bölümü içeriye hava akýmýný saðlayacak biçimde tasarlanmýþtý
Çaðlayan geçildikten sonra filo normal hýzýyla yoluna devam etli.
Nefertari, Setau ile Lotus'u keçiboynuzu suyu içmeye davet edecekti, ama kamaralarýnda
n gelen zevk inlemelerini duyunca kapýya vurmaktan vazgeçti. Gülümseyerek dýþarý çýkan Nefe
Nubye havasýnýn burun deliklerini titrettiði 'Katil'in yanýnda pruva küpeþtesine dayandý.
Büyük Kraliçe, halkýnýn üzerine ýþýk saçma mutluluðunu ona verdikleri için tanrýlara þükret
alçakgönüllü ve çekingen bir lavta çalgýcýsýyken, þimdi Ramses'in yanýnda inanýlmaz bir ha
Her sabah Ramses'i yeniden keþfediyor ve aþký, hiçbir zaman hiçbir þeyin bozamayacaðý sihir
r baðýn gücü ile giderek geliþiyordu. Ramses, çiftçi ya da bir kuyu kazýcýsý da olsaydý Nef
yine ayný tutkuyla severdi. Ama talihin Kral ve Kraliçe çiftine uygun gördüðü rol, bencilce
ndi mutluluklarýnýn tadýný çýkarmalarýný engelliyordu. Ýkisi de, atalarýnýn kendilerini ema
onlarýn da daha geliþtirerek kendilerinden sonrakilere devretmesi gereken bu uygarlýðý hiç
ara vermeden düþünüyordu.
Zaten firavunlarýn Mýsýr'ý da, yeteneksizliði, bayaðýlýðý ve övünmeyi reddeden ve kutsal ýþ
anç ve görev insanlarýnýn oluþturduðu bir zincir deðil miydi?
Ramses'in kolu Kraliçe'yi kendine doðru çektiðinde, Nefertari, ilk karþýlaþtýklarý an âþýk
i. Nefertari, bir an, yaþadýklarý mutlu ve mutsuz olaylarý ve her koþulda birlikte üstesind
n geldikleri zorluklarý yeniden yaþadý.
Ve sadece vücudunun dokunuþuyla bile, ayný coþkunun Ramses'in kalbini de tutuþturduðunu ve
er ikisini de görünmez dünyanýn yollarýna, aþk tanrýçasýnýn yýldýzlarýn müziðini çaldýðý ye
37
Nehrin sularý bazen maðrur bir edayla düz bir yatak boyunca hýzla akýyor, bazen de dermaný
almamýþ gibi zarif kývrýmlar oluþturup çocuk kahkahalarýyla þenlenen köyleri okþayarak geçi
lece Nil, dünyadaki uzantýsý olduðu göksel ýrmaðýn yüceliðini hiç yitirmeden ilerliyordu. K
rin ve granit adacýklarýn arasýndan geçerek, kýyýlan yer yer palmiyelerle bezenmiþ ince yeþ
di besliyordu. Telli turnalar, ibiþler, pembe flamingolar ve pelikanlar kraliyet f
ilosunun üzerinden uçarak geçiyorlardý. Gemi-dekiler gökyüzünün ve çölün saflýðýndan büyüle
Konakladýklarý yerlerde yerel kabileler, Kral'ýn çadýrý çevresinde dans etmeye geliyorlardý
ses kabilelerin reisleriyle görüþüyor, Setau ile Lotus yerlilerin þikâyet ve dileklerini no
ediyorlardý. Akþam vakti bir ateþin çevresinde toplanan yerliler, kabaran sularýn gizemin
den bahsediyor, Mýsýr ve Nubye'nin koruyucusu Büyük Ramses'in adým saygýyla anýyorlardý.
Nefertari, Firavun'un þöhretinin her geçen gün daha da artýðýnýn ve kimileri tarafýndan bir
bi görüldüðünün farkýna varýyordu. Kadeþ zaferinden beri bu savaþýn öyküsü, en ücra yerlerd
uyulmuþtu. Ramses ile Nefertari'yi görmek ilahi bir lütuf olarak kabul ediliyordu. Ne
de olsa Amon, koluna kutsal bir i güç vermek için Ramses'in, Hator da kýymetli taþlarýn par
gibi aþký bol bol daðýtmasý için Kraliçe'nin ruhuna girmemiþ miydi? (
Kuzey rüzgârý hafif estiði için yolculuk yavaþ gidiyordu. Nefertari ile Ramses bu dingin sa
tlerin tadýný çýkarýyor, vakitlerinin büyük bir kýsmýný güvertede, bir þemsiyenin altýnda g
il' sakinleþmiþ, güvertede uyuyordu. <t
Altýn sarýsý çölün sade güzelliði öteki dünyanýn bir yansýmasý I deðil miydi? Kral gemi
ucizevi taþý yarattýðý ýssýz topraldara doðru ilerlerken, Nefertari de tüm varlýklarýn köke
ir yolculuk yaptýðým hissediyordu.
Geceler çok güzel geçiyordu.
RAMSES: EBU SÝMBEL'iN KRALÝÇESÝ
211
Kral ve Kraliçe'nin kamarasýnda, Ramses'in en çok hoþlandýðý yutaðý yer alýyordu. Bu yatak
e örülmüþ kenevirden yapýlmýþ bir þilte ve ahþap bir çerçeveden oluþuyordu, iki kolan, ya-ý
saðlýyordu. Ahþap çerçeve zývana yuvasý ve <(illeri ile birbirine sýkýca geçirilmiþ parçal
rçevenin ayaklarýnda papirüs, kantaron çiçekleri ve adamotlarýndan yapýlan desenler Kuzey v
ey Mýsýr'ý simgeleyen papirüs ve lo-lusun çevresini sarýyordu. Firavun, uykusunda bile Ýki
nin birleþtiricisi oluyordu.
Geceler çok güzeldi, çünkü Nubye yazýnýn sýcaðý içinde Ramses'in aþký yýldýzlý gök kadar en
Þenar, Ofir'in verdiði ve gerçek bir servet deðerinde olan gümüþ plakalarý kullanarak elli
Nubyeli balýkçýyý tuttu. Balýkçýlar Mýsýrlýnýn kendilerinden istediði þeyin ne denli saçma
uðunu bildikleri halde geçim sýkýntýsýndan kurtulma umuduyla teklifini kabul etmiþlerdi. Ço
teklifin, zengin ve kaprisli bir adamýn deðiþik bir þey yaþamak için giriþtiði geçici bir ç
düþündüler. Ama adam iyi para veriyordu ve ailelerinin geçimi birçok yýl için saðlanmýþ ol
Þenar Nubye'den hoþlanmýyor, güneþten ve sýcaktan nefret ediyordu. Durmadan terliyor, çok m
arda su içmek zorunda kalýyor ve kaliteli olmayan yemeklerle yetiniyordu. Yine de, R
amses'i ortadan kaldýracak stratejiyi hazýrlamýþ olduðu için mutluydu.
Þenar her ne kadar Nubye'yi sevmese de, burada tam iþine yarayacak ölümcül bir güç bulmuþtu
gücü oluþturan bireyler disiplinsiz olsalar da, onlarýn þiddete ve savaþa yatkýnlýklarýyla
aþ edemezdi.
Geriye, Ramses'in gemisini beklemekten baþka bir þey kalmýyordu.
Nubye genel valisi, ikinci çaðlayanýn yakýnýnda, Nubye'ye karþý giriþilecek her türlü saldý
ere yapýlmýþ kalelerle çevrili Buhen'deki konforlu evinde günlerini rahat ve huzur içinde g
riyordu. Geçmiþte, bazý kabile reisleri Mýsýr'ý istila etme giriþiminde bulunmuþtu. Çevrede
ler, bu tehlikeyi bertaraf etmek amacýyla kurulmuþtu. Kalelere yerleþtirilmiþ garnizonla
rda görev
212
CHRISTIANJACQ
yapan askerler hayatlarýndan memnundu. Hem bütün gereksinmeleri zamanýnda karþýlanýyordu he
e iyi maaþ alýyorlardý. j
Ayný zamanda 'Kuþ eyaletinin Kraliyet oðlu' rütbesine de sahip jj olan Nubye genel valis
inin tek bir tasasý vardý: Altýn çýkarýlmasýný j ve çýkarýlan altýnlarýn Teb, Memfis ve Pi-
melerini saðlamak. Kuyumcular, 'tanrýlarýn bedeni' denilen bu deðerli madeni, kapýlarý, tap
k duvarlarýný ve heykelleri süslemek için kullanýyordu. Firavun, birçok küçük ülkenin taraf
satýn alýyordu.
Nubye genel valiliði, valinin aylar boyunca Mýsýr'dan uzakta yaþamak zorunda olmasýna raðme
imrenilecek bir makamdý. En yüksek mülki âmir olan genel vali çok geniþ bir bölgeyi yöneti
e gücünü, aralarýnda yerli askerlerin de bulunduðu deneyimli bir askeri hiyerarþiden alýyor
Yerli kabileler artýk yola getirilmiþ olduklarý için en ufak bir baþkaldýrýdan korkmayan v
, kendini güzel yemeklere, müziðe ve þiire vermiþti. Ona dört çocuk veren karýsý çok kýskan
li, aþk oyunlarýnda çok usta olan, iþveli, nefes kesen Nubyeli genç kýzlara hayranlýkla bak
a fýrsat bulamýyordu. Karýsýný boþayacak olsa yýkýma uðrayacaktý, çünkü böye bir durumda öd
nat ve aylýk nafaka, onun istediði gibi bir yaþam sürmesini olanaksýz kýlacaktý.
Genel vali rahatýný bozacak olaylardan nefret ediyordu... Tam sýrasýymýþ gibi, Kral ve Kral
çiftinin geliþini bildiren resmi bir duyuru almýþtý! Üstelik, ne yolculuðun amacý ne de Bu
varýþ tarihi belliydi. Ýkinci bir duyuru da çoktan beri öldüðü sanýlan Kral'ýn aðabeyi Þen
asýný emrediyordu! Genel vali Hükümdar'ý karþýlamak için bir gemi gönderip göndermemek konu
eddüt etti. Firavun hiçbir tehlikeyle karþýlaþmayacaðýna göre, karþýlama töreni ile Kral ve
onuruna düzenlenecek kabul töreniyle uðraþmak daha uygun olacaktý.
Buhen kalesinin komutaný günlük raporunu genel valiye sundu.
"Bölgede kuþkulu bir þey görülmüyor, ama yine de garip bir durum var."
"Sorun çýkarabilecek durumlardan nefret ederim komutan!"
"Yine de bunu anlatmam gerekmez mi?"
"Nasýl isterseniz..."
Subay:
RAMSES: EBU SÎMBELÝN KRALÝÇESÝ 213
"Birçok balýkçý iki gün süreyle köylerinden ayrýlmýþ. Döndükle-11 zaman hepsi sarhoþ olmuþ
ga sýrasýnda bi-11 ölmüþ. Onun kulübesinde küçük bir gümüþ çubuk buldum."
"Bu bir balýkçý için büyük bir servet!"
"Evet, ama soruþturmamýz sonuç vermedi. Hiç kimse bu gümüþ çubuðun nereden geldiðini söylem
birisi bu gümüþleri balýkçýlara, orduya ait balýklarý çalmalarý için verdi."
Þayet genel vali sonucu alýnamayacak araþtýrmalara kalkýþacak ol-¦..ý Firavun onu beceriksi
e suçlayacaktý. En iyisi majestelerinin 11 içbir þeyden haberi olmayacaðýný umarak, bir þey
amaktý.
Rüzgâr çok az estiði için iþsiz kalan tayfalar ya uyukluyor ya da /ar atýyorlardý. Çok raha
u yolculuða katýlmaktan memnundular. Karaya çýktýklarý zamanlar davetkâr Nubyeli kadýnlarla
ikte geçirdikleri hoþ vakitler de cabasýydý.
En arkadaki geminin kaptaný tayfalarýnýn boþ oturmalarýndan hoþlanmýyordu. Bu nedenle onlar
erteyi yýkama emrini vermeye hazýrlanýyordu ki þiddetli bir çarpma gemiyi salladý. Birçok ý
hazýrlýksýz bulunduklarý için çok kötü düþtü.
"Bir kayaya çarptýk!"
Kraliyet gemisinin pruvasýnda bulunan Ramses arkadaki geminin gövdesindeki çatýrtýyý duydu.
Bütün gemiler yelkenlerini indirdi ve çok fazla geniþ olmayan ýrmaðýn ortasýnda toplandý.
Durumu ilk anlayan Lotus oldu.
Çamurlu suyun yüzeyinde belli belirsiz görünen birkaç düzine gri kaya seçilebiliyordu, ama
ak dikkatli bir göz, sudaki küçücük gözleri ve kulaklarý fark edebilirdi.
Lotus, Ramses'e:
"Suaygýrý sürüsü!" dedi.
Güzel Nubyeli gemi direðinin tepesine týrmandý ve filonun tuzaða düþürüldüðünü anladý. Çevi
i ve gerçeði saklamadý.
"Hayatýmda bu kadar suaygýrýný bir arada görmemiþtim Majeste! Ne geri gidebiliriz, ne de il
rleyebiliriz. Çok garip... biri âdeta onlarý buraya özellikle toplamýþ."
Firavun tehlikenin ne olduðunu biliyordu. îri suaygýrlarý üç tondan daha aðýr olurlardý ve
ir silahlarý vardý: Sarý diþle-
214
CHRISTIAN JACQ
ri, otuz kýrk santim uzunluðundaydý ve bir geminin omurgasýný de-lebilecek güçteydi. Nehiri
fendileri sayýlan bu hayvanlar, suyun içinde çok rahat hareket ediyor ve insaný þaþýrtacak
çeviklikle yüzüyorlardý. Öfkeleri burunlarýnda olduðu zaman, çeneleri tehdit edercesine ar
dar açýlýyordu.
Lotus:
"Sürü içindeki güçlü erkekler, diþileri ele geçirmek için dövüþmeye karar verirlerse," dedi
rsa kýrýp geçirirler ve gemilerimizi batýrýrlar. Birçoðumuz ya paramparça olur ya da boðulu
Düzinelerce kulak kýpýrdadý, yarý kapalý gözler açýldý, burun delikleri su yüzünde belirdi,
omurtular akasya aðaçlarýna konmuþ akbalýkçýl kuþlarýnýn havalanmasýna neden oldu. Erkek su
arý yaralarla doluydu. Bu yaralar, taraftardan birinin çoðunlukla ölümüyle sonuçlanan vahþi
alarýn izleriydi.
Suaygýrlarýnýn korkunç sarý diþlerinin görüntüsü, denizcilerin olduklarý yerde kaskatý kalm
ldu. Giderek öfkelenen yirmi kadar hayvanýn baþýndaki kocaman erkekleri ayýrt etmekte geci
kmediler. Suaygýrlarý þayet saldýrýya geçecek olurlarsa, bir çene darbesiyle dümenleri çatý
lar, gemileri manevra yapamaz duruma düþürecekler ve gövdelerinin bütün aðýrlýðýyla yüklene
rdý. Suya atlayýp yüzmeye çalýþmak çok riskliydi. Öfkeli canavarlarýn arasýndan bir yol bul
ak imkânsýzdý.
Setau:
"Onlarý zýpkýniayalým," diye öneride bulundu.
Ramses:
"Çok kalabalýklar," dedi, "sadece birkaçýný öldürürken, ötekilerin öfkelenmelerine neden ol
"Hiçbir þey yapmadan bizi öldürmelerini bekleyemeyiz!"
"Kadeþ'te böyle yapmadým mý? Babam Amon rüzgârýn efendisidir. Sesinin duyulmasý için sessiz
"
Ramses ile Nefertari, adak sunuyormuþçasýna, avuçlarý yukarý gelecek þekilde, ellerini hava
kaldýrdýlar. Ayaklarýnýn üzerinde durmuþ uzaklarý seyreden koca aslan, efendisinin saðýnda
ruyordu.
RAMSES: EBU SÎMBEL'ÝN KRALÝÇESÝ 215
Emir gemiden gemiye ulaþtý ve sessizlik bütün filoya hâkim oldu.
Suaygýrlarýnýn birçoðunun aðýzlarý yavaþça kapandý. Nil'in na-nk derili efendileri, sadece
burun delikleri görünecek .ckilde suya gömüldüler. Gözleri yarý uyur gibi kapandý.
Sonu gelmez dakikalar boyunca hiçbir þey kýmýldamadý.
Serin kuzey rüzgârý Lotus'un yanaðýný okþadý. Bu rüzgâr, haya-lýýý soluðunu beraberinde get
misi yavaþça ilerlemeye baþladý, az sonra öteki gemiler de birden sakinleþen suaygýrlarý-mn
dan geçtiler.
Gemilerin batýþýný seyretmek için palmiyelerden birinin üzerine t, ikan Þenar, Ranýses'in g
irdiði yeni bir mucizeye tanýk olmuþtu. Bir mucize... Yok caným, sadece anlaþýlmaz bir þans
azýn cýr sýcak günlerinde, günün ortasýnda çýkan beklenmedik bir rüz-l',âr!
Þenar, güneþin olgunlaþtýrdýðý hurmalarý parmaklarýnýn arasýnda öfkeyle ezdi.
38
Yahudi tuðlacýlar sýcak mevsim boyunca tatil yapýyorlardý. Kimileri bu tatilde aileleriyle
birlikte dinleniyor, kimileri de biraz daha para kazanmak için büyük çiftliklerde bahçývan
olarak çalýþýyorlardý. Bu yýl meyve rekoltesi çok iyi olacaða benziyordu. Pi-Ramses'in o ün
rý, þölen sofralarýnda baþ köþeyi alacaktý.
Genç ve güzel kadýnlar, üzerine sarmaþýklarýn dolandýðý ahþap kameriyelerin gölgesinde dinl
havuzlarda yüzüyorlardý. Delikanlýlar onlarýn önünde yüzüyor, ilgilerini çekmek için bütün
yorlardý. Yaþlý erkekler üzüm asmalarýnýn gölgesinde serinliyor, öfkeli suaygýrý sürüsünü,
etiren Ramses'in son baþarýsýný konuþuyorlardý. Zaman zaman, bir þarkýnýn nakaratý duyuluyo
güzel oturmak Pi-Ramses'te; orada küçük de aynýdýr büyük de; esirgemez gölgelerini akasya v
ýþýl ýsýldýr altýn ve turkuaz renkleriyle yapýlar; ýlýktýr rüzgârý ve cývýldaþýp durur göl
Yahudi tuðlacýlar da mýrýldanarak söylüyordu.
Göç projesi unutulmuþa benziyordu. Böyle olmakla birlikte Ameni, Musa'nýn bürosuna girdiðin
ce, bu sessizliðin bozulmuþ olmasýndan korktu.
"Sen hiç dinlenmek nedir bilmez misin Ameni?"
"Bir dosyanýn iþi bitmeden öteki geliyor. Ramses'in yokluðunda iþler daha da zorlaþýyor. Kr
bir iki dakika içinde karar verebiliyor. Bense ayrýntýlar üzerinde fazla duruyorum."
"Evlenmeyi düþünmüyor musun?"
"Bana felaketten söz etme! Bir kadýn benim çok çalýþmamdan þikâyetçi olacak, iþlerimi karma
ve Firavun'a doðru dürüst hizmet etmemi engelleyecektir."
"Firavun, bizim arkadaþýmýz..."
"Senin için de bu arkadaþlýk hâlâ sürüyor mu Musa?"
"Kuþkun mu var Ameni?"
RAMSES: EBU SÝMBELÝN KRALÝÇESÝ 217
"Davranýþlarýna bakýnca insan bu soruyu kendine soramadan edemiyor."
"Ama Yahudiler davalarýnda haklýlar."
"Bu göç düþüncesi, ne büyük bir çýlgýnlýk!"
"Þayet senin ulusun esaret altýnda yaþasaydý, onlarý özgürlüðe kavuþturmak istemez miydin?"
"Ne esareti Musa? Mýsýr'da herkes, senin ve benim gibi özgürdür!"
"Bizim gerçek özgürlüðümüz, tek ve gerçek Tanrý olan Yaho-va'ya olan inancýmýzý rahatça yaþ
"Ben idari iþlerle ilgileniyorum, tanrýbilimle deðil."
"Bana Rarnses'in dönüþ tarihini verebilecek misin?"
"Bilmiyorum."
"Þayet buseydin söyler miydin?"
Ameni bir yazý tabletini elinde evirdi çevirdi.
"Projelerini onaylamýyorum Musa. Arkadaþým olduðun için seni uyarmalýyým: Seramana seni teh
eli biri olarak görüyor. Sakýn bir sorun çýkarma, yoksa Seramana en þiddetli biri biçimde ü
elecek ve sen de bundan zararlý çýkacaksýn."
"Yahova sayesinde ben kimseden korkmam."
"Sen yine de Seramana'dan kork. Toplum düzenini bozacak olursan, seni cezalandýracak
týr."
"Yardýmýma gelmeyecek misin Ameni?"
"Benim dinim Mýsýr'dýr. Eðer ülkene ihanet edecek olursan, karanlýk güçlerin tarafýna geçmi
"Artýk ortak bir yanýmýzýn kalmamýþ olmasýndan korkuyorum."
"Hata kimde Musa?"
Musa, Ameni'nin bürosundan çýkarken, kaygý verici düþüncelerin pençesindeydi. Ofýr haklýydý
dönüþünü beklemek ve onu ikna etmeye çalýþmak gerekiyordu.
Yahudi mahallesinde bir eve yerleþen Ofýr, laboratuvarýný hemen hemen kurmuþ sayýlýrdý. Dah
den, Ramses'in büyük oðlu Khâ'nýn fýrçasýný kullanarak büyü deneylerine baþlamýþtý. Ama bu
du. Fýrça, sanki o güne kadar hiçbir el tarafýndan kullanýlmamýþ gibi hiç tepki göstermiyor
Khâ'nýn yararlandýðý olaðanüstü etkinlikteki büyülü koruma,
218 CHRISTIAN JACQ
Libyalý büyücüyü endiþelendirmiþti. Ofýr'in bu engeli aþmaya gücü yetecek miydi? Ona ancak
edebilirdi, o da diplomat Meba'ydý.
Böyle olmakla birlikte, þu anda önünde duran diplomatýn hiç de kendinden emin bir hali yokt
. Korkudan titreyen Meba, kukuletalý bir paltoya gömülmüþ haliyle daha çok bir firariye ben
iyordu.
Ofir:
"Gece zaten karanlýk, böyle giyinmeye neden gerek gördün?" diye sordu.
"Olsun, yine de tanýyabilirler... Benim için buraya gelmek çok tehlikeli! Bu tür buluþmala
rdan sakýnmamýz gerekmez mi?"
"Bu kez kaçýnýlmaz oldu."
Meba, Hitit casusuyla iþbirliðine girdiðine piþmanlýk duyuyordu, ama bir kere yakalandýðý b
artýk nasýl kurtulabilirdi?
"Bana ne söyleyeceksin Ofir?"
"Hitit împaratorluðu'nda çok büyük deðiþiklikler olacaða benziyor."
"Hangi yönde?"
"Bizim yararýmýza olacak yönde. Sizin haberleriniz nedir?"
"Aþa ihtiyatlý bir adamdýr. Bütün diplomatik haberler, Ramses'e ulaþtýrýlmadan önce Ameni'y
or. Hepsi þifreli ve ben þifrenin anahtarýný bilmiyorum. Bu konuyla fazla ilgilenecek ol
ursam kuþku çekerim."
"Bu mesajlarýn içeriðini öðrenmek istiyorum."
"Ýye de göze almam gereken tehlikeler..."
Ofýr'in buz gibi bakýþý, Meba'yý daha baþka mazeretler aramaktan caydýrdý.
"Elimden geleni yapacaðým."
"Çaldýðýnýz fýrçanýn gerçekten Khâ'ya ait olduðundan emin misiniz?"
"Hiç kuþkum yok!"
"Ramses'in oðlunun sihirli bir korunmadan yararlanmasýný saðlayan Setau idi, deðil mi?"
"Evet."
"Setau, Ramses ile birlikte Nubye'ye gitti, ama oluþturduðu koruma tahminlerimden çok
daha etkili oldu. Tam olarak, ne gibi önlemler aldý?"
RAMSES: EBU SÝMBEL'IN KRALÝÇESÝ 219
"Sanýrým muskalar... Ama artýk Khâ'ya yanaþamam!"
"Neden?"
"Seramana, fýrçayý benim çaldýðýmý düþünerek benden kuþkulanýyor. Yanlýþ bir adým atacak ol
ak!"
"Soðukkanlýlýðýnýzý kaybetmeyiniz Meba. Mýsýr'da adalet boþ bir söz deðildir. Sardunyalýnýn
ze olabilecek hiçbir kanýt yok. Dolayýsýyla hiçbir tehlikeyle karþýlaþmayacaksýnýz."
"Khâ'nýn da benden kuþkulandýðýndan adým kadar eminim!"
"Çocuðun bir sýrdaþý var mý?"
Diplomat düþündü.
"Sanýrým öðretmeni olan Tarým Bakaný Necem onun sýrdaþýdýr."
"Ona sorun ve muskalarýn türünün ne olduðunu öðrenin."
"Bu son derece tehlikeli."
"Unutmayýn Meba, siz Hitit Ýmparatorluðu'nun hizmetindesi-niz."
Diplomat gözlerini yere indirdi.
"Size söz veriyorum, elimden geleni yapacaðým."
Seramana, onu eðlendirmeye gelen saf ama coþkulu, yirmi yaþlarýndaki Libyalý güzelin poposu
a bir þaplak attý. Kýzýn, Serama-na'nýn ellerinin unutamayacaðý kadar güzel göðüsleri ve in
platan kalçalarý vardý. Bu görünümün davetini kendine güvenen hiç bir erkek reddedemezdi. V
korsan da þu anda bu erkeklerden biri olduðunu düþünerek övünüyordu.
Genç kadýn, Seramana'nýn kulaðýna fýsýldayarak:
"Tekrarlamak isterdim," dedi.
"Git artýk, yapacak iþlerim var."
Korkuya kapýlan kadýn ýsrar etmedi.
Seramana atýna atladý ve nöbet deðiþimi yapýlacak olan muhafýz odasýna kadar dörtnala gitti
lde muhafýzlar zar atýyor, oyun oynuyor ya da maaþlarý ve terfileri konusunda tartýþýyor ol
ardý. Kral-Kraliçe çiftinin yokluðunda Seramana, Ana Kraliçe ile Kral ailesinin öteki üyele
in güvenliðini saðlamak için çalýþma süresini iki katýna çýkarmýþtý.
Oysa þu anda muhafýz odasýnda tam bir sessizlik vardý.
Bir sorun olduðunu sezinleyen Seramana:
220 CHRISTIANJACQ
"Ne o, hepiniz dut yemiþ bülbüle dönmüþsünüz?" diye sordu.
Muhafýzlarýn âmiri süklüm püklüm, ayaða kalktý.
"Her þeyden önce emirlere uyduk þef."
"Sonuç?"
"Emirlere uyduk, ama Yahudi mahallesi gözetleyen muhafýzýn þanssýzlýðýna denk gelmiþ... Meb
en görememiþ."
"Yani uyumuþ."
"Evet, o anlama geliyor þef."
"Sen buna emirlere uymak mý diyorsun?"
"Bugün hava o kadar sýcaktý ki..."
"Senden bir kuþkuluyu izletmeni, hele Yahudi tuðlacýlarýn mahallesine girerse, bir saniy
e bile gözden kaçýrýlmamasýný istiyorum, ama sen bu iþi yüzüne gözüne bulaþtýrarak, adamýn
un!"
"Bir daha olmayacak þef."
"Bir daha böyle bir hata iþlediðini görürsem, hepinizi evinize, Yunan adalarýna ya da her n
cehennemden gelmiþseniz oraya gönderirim!"
Öfkesi burnunda olan Seramana, duvarlarý sarsan yürüyüþüyle muhafýz odasýndan çýktý. Önsezi
Yahudi isyancýlarla birlikte hareket ettiðini ve Musa'ya yardým etmeye hazýr olduðunu söylü
du. Saray erkânýndan birçoðu aptal olduðundan bu peygamberin yarattýðý tehlikenin farkýnda
llerdi.
Ofir laboratuvarýnýn kapýsýný kapattý. Evine kabul ettiði Amos ile Badüþ'ün, büyü denemesi
olmamalýydý, iki Bedevi de büyücü gibi, tuðlacý Yahudilerin kýyafetinden giyinmiþ ve býyýk
tki adamýn kontrolündeki göçebe kabilelerin sayesinde, Ofýr Hitit baþkenti Hattuþaþ ile ili
sürdürüyordu. Adamlara çok iyi para ödüyor, bu da onlarýn þimdilik ihanet etmelerini önlüy
Amos:
"Ýmparator Muvatallis hâlâ hayatta," dedi. "Oðlu Urhi-Teþup onun yerine geçeceðe benziyor."
"Askerler bir saldýn düþünüyorlar mý?"
"Þimdilik deðil."
RAMSES: EBU SÎMBEL'ÝN KRALÝÇESÝ 221
"Silahlarýmýz gelecek mi?"
"Yeterli miktarda gelecek, ama teslimatýn bazý zorluklarý var. Mýsýrlý yetkililerin dikkati
i çekmek istemiyorsak, Yahudilere vereceðiniz silahlarýn _teslimatýný azar azar yapmanýz ge
ekecek. Bu da uzun zaman alacaktýr ve en küçük bir ihtiyatsýzlýk yapmamamýzý gerektirir. Mu
onayýný aldýnýz mý?"
"Alacaðým. Silahlarý, Firavun'un ordusu ve polisine karþý savaþmaya karar vermiþ olan Yahud
rin evlerinin mahzenlerine yerleþtireceksiniz."
"Güvenilir insanlarýn listesini çýkaracaðýz."
"Teslimata ne zaman baþlayacaðýz?"
"Önümüzdeki aydan itibaren."
39
Hitit baþkentinin güvenliðinden sorumlu subay, Urhi-Teþup'un en ateþli taraftarlarýndandý.
k asker gibi o da Muvatallis'in bir an önce ölmesini, yerine oðlunun geçmesini ve Mýsýr'a s
ldýrý emrini vermesini sabýrsýzlýkla bekliyordu.
Kentin önemli noktalarýna yerleþtirilmiþ adamlarýný kontrol ettikten sonra yorulan subay, d
nlenmek için kýþlanýn yolunu tuttu. Yarýn, kaytaran erleri sýký bir eðitime sokacak, disipl
aðlamak için bazýlarýna oda hapsi verecekti.
Hattuþaþ, surlarý ve gri renkli duvarlarýyla sýkýcý bir kentti. Ama yakýn gelecekte kazanýl
ferden sonra, Hitit ordusu Mýsýr'ýn zengin ovalarýnda alabildiðince eðlenecek ve Nil kýyýsý
edecekti.
Subay yataðýnýn üzerine oturdu, ayakkabýlarýný çýkardý ve ayaklarýný ýsýrgan otundan yapýlm
ktan sonra yattý. Tam uykuya dalmak üzereydi ki kapýsý birden açýldý.
Kýlýçlarý kýnýndan çýkmýþ iki asker tehditkâr bir þekilde içeri girdiler.
"Size ne oluyor? Çýkýn dýþarý!"
"Sen bir akbabadan da kötüsün. Sen baþkomutanýmýz Urhi-Teþup'a ihanet ettin!"
"Ne diyorsunuz siz!"
"Ýþte ödülün!"
Ýki piyade eri bir an bile duraksamadan kýlýçlarýný hainin karnýna sapladý.
Solgun bir güneþ doðuyordu. Urhi-Teþup uykusuz bir gece geçirdikten sonra, yeniden güç bulm
için sýcak süt ve keçi peyniri ile kahvaltý ederken iki adam önünde dikildi.
"Görev tamamlandý."
"Güçlükle karþýlaþtýnýz mý?"
"Hiçbir güçlükle karþýlaþmadýk. Bütün hainleri gafil avladýk."
RAMSES: EBU StMBELÝN KRALÝÇESÝ 223
"Aslanlar kapýsýnýn önüne bir odun yýðýný hazýrlayýn, üzerine de cesetleri koyun. Yarýn, on
ben tutuþturacaðým. Herkes beni sýrtýmdan vurmak isteyenlerin akýbetinin ne olacaðýný görec
Aþa'nýn verdiði isimler sayesinde, temizlik harekâtý çabuk ve acýmasýz bir biçimde tamamlan
'in artýk, Urhi-Teþup'a yakýn hiçbir muhbiri kalmamýþtý.
Baþkomutan, babasý Ýmparator'un odasýna girdi. Ýki hastabakýcý împarator'u bir koltuða otur
sarayýn yukarý kente hâkim terasýna çýkarmýþlardý.
Muvatallis'in bakýþlarý sabitti ve elleri koltuðun kollarýna sýkýcý yapýþmýþtý.
"Konuþabilecek misiniz baba?"
Muvatallis'in aðzý açýldý, ama dudaklarý arasýndan en ufak bir ses çýkmadý. Urhi-Teþup'un i
.
"Ýmparatorluk için korkmanýzý gerektirecek önemli bir þey yok. Ben ona göz kulak oluyorum.
tuþil taþrada saklanýyor. Bugün o artýk bir hiç olduðundan ondan kurtulmaya bile ihtiyacým
Bu ödlek adam korku ve unutulmuþluk içinde çürüyüp gidecek."
Muvatallis'in gözlerinde bir kin ýþýltýsý belirdi.
"Beni eleþtirmeye hakkýnýz yok baba. Ýktidar size sunulmadýðý zaman, her ne yolla olursa ol
onu ele geçirmeniz gerekmez mi?"
Urhi-Teþup hançerini kýlýfýndan çýkardý.
"Acý çekmekten yoruldunuz deðil mi baba? Büyük bir imparator ancak hükümdarlýk etmekten zev
Þu an bulunduðunuz durumda, yeniden ülkeyi yönetmek için nasýl bir umudumuz olabilir? Bira
gayret gösterin, bakýþýnýz bana, bu iþkenceyi bitirmem için yalvarsýn."
Urhi-Teþup Muvatallis'in yanýna sokuldu. Hükümdar'm gözka-paklarý inmedi.
"Davranýþýmý onaylayýn. Onaylayýn ve bana hakkým olan bu tahtý verin."
Muvatallis bütün gücüyle reddetmekte direniyor ve sabit bakýþlarý saldýrgana meydan okuyord
Urhi-Teþup vurmaya kararlý olarak kolunu kaldýrdý.
"Tanrýlar aþkýna razý olun!"
Ýmparator'un parmaklarýnýn arasýndaki koltuk kollarýndan biri
224
CHRISTIAN JACQ
olgun bir meyve gibi parçalandý. Þaþkýnlýktan dona kalan oðlu Uh-ri-Teþup'un elinden düþen
aþlarýnýn üzerinde yuvarlandý.
Hitit tmparatorluðu'nun baþkentinin kuzeydoðusundaki bir tepenin yamacýna kurulan Yazýlýkay
tapmaðýnda, rahipler fýrtýna tanrýsýnýn heykelini, gücünü sürdürebilsin diye bol suyla yýk
gaþalýðýn ve kötülüðün toprak altýna girmesini amaçlayan ayinleri yaptýlar. Ülkenin dengesi
karanlýk güçleri yükledikleri bir domuz yavrusuna yedi demir, yedi bronz, yedi bakýr çiviyi
ktýlar ve hayvaný kurban ettiler.
Kurban töreni sona erince, törene katýlanlar on iki tanrý figürünün kazýlmýþ olduðu bir duv
eçip, taþ bir masanýn önünde durdular. Kafalarýndaki bütün hoþnutsuzluklarý kovmak için ser
er. Sonra taþ merdivenden inerek, kayanýn içine oyulmuþ tapýnaða, dua etmek için gittiler.
Bir rahip ve bir rahibe ayin alayýndan ayrýldý ve yað kandillerinin aydýnlattýðý bir yeralt
indi. Hattuþil ile Putuhepa, yüzlerini örten kukuletalarýný çýkardýlar.
Putuhepa:
"Bu sükûnet aný beni güçlendirdi," dedi.
Hattuþil:
"Burada güvenlikteyiz," dedi. "Urhi Teþup'un hiçbir askeri, bu kutsal yere uðrama cesare
tini gösteremez. Ben yine de, tedbir için tapýnaðýn çevresine gözcüler koydum. Yaptýðýn gez
kaldýn mý?"
"Elde ettiðim sonuçlar umduðumdan daha iyi oldu. Birçok subayýn Urhi-Teþup'a tahmin ettiðim
kadar baðlý olmadýklarýný gördüm. Onlar savaþta ölmektense iyi bir servete kavuþma fikrine
bakýyorlar. Ýçlerinden bir kýsmý da Asur'un büyük bir tehlike oluþturduðunun farkýndalar ve
bir serüvene atýlmak yerine savunma sistemimizi güçlendirmemiz gerektiðini hissediyorlar.
"
Hattuþil, karýsýnýn bu sözlerini þifa veren bir ilacý içercesine dinliyordu.
"Bu bir düþ mü Putuhepa, yoksa sen gerçek bir umudun haberini mi getiriyorsun?"
RAMSES: EBU SÝMBELÝN KRALÝÇESÝ 225
"Aþa'nýn altýnlarý harikalar yarattý ve dillerin çözülmesini saðladý. Üst rütbeli subaylar,
kendini beðenmiþliðinden, zalimliðinden ve aþýrý gururlu halinden nefret ediyorlar. Ne sava
a verdiði nutuklara inanýyorlar ne de Ramses'i yenebilecek kapasitede olduðuna. Ýmparato
r'a karþý takýndýðý tavrý da affetmiyorlar. Evet, onu açýkça öldürmeye cesaret edemedi, ama
babasýnýn ölümünü istediði belli olmuyor mu? Þayet biz iyi bir taktik uygulayacak olursak,
-Teþup'un hükümranlýðý kýsa sürer."
"Kardeþim can çekiþiyor, ama ben ona yardým edemiyorum..."
"Zor kullanmamýzý arzu eder misin?"
"Bu bir hata olur Putuhepa. Muvatallis'in kaderi zaten belli."
Güzel rahibe kocasýna hayranlýkla baktý.
"Hatti'ye hükümdarlýk etmek için duygularýndan feragat edecek kadar cesur musun?"
"Mademki öyle gerekiyor... Ama beni sana baðlayan duygular hiçbir zaman yok edilemez."
"Birlikte savaþacak, birlikte galip geleceðiz Hattuþil. Peki tüccarlar seni nasýl karþýladý
"Bana olan güvenleri azalmamýþ, hatta Urhi-Teþup'un hatalarýndan dolayý daha da güçlenmiþ.
göre Urhi-Teþup, imparatorluðun yýkýlmasýna neden olacak. Taþranýn desteðine sahibiz, ama b
desteðinden hâlâ yoksunuz."
"Aþa'nýn altýn stoku tükenecek gibi deðil. Hattuþaþ'a gidecek ve üst rütbeli askerleri bizi
a geçmeleri için ikna edeceðim."
"Ya Urhi-Teþup'un eline düþersen?"
"Hattuþaþ'ta dostlarýmýz var. Onlar beni saklar. Görüþmelerimi her defasýnda ayrý ayrý yerl
caðým."
"Bu çok tehlikeli Putuhepa."
"Urhi-Teþup'a rahat yüzü göstermemeliyiz. Hiç vakit kaybetmeden harekete geçmemiz gerek."
Hititli sarýþýn güzelin dili yarý uykulu yatan Aþa'nýn sýrtýný yalýyor ve yavaþ yavaþ enses
yduðu zevk tam kývamýný bulunca diplomat uyuþukluktan kurtuldu, yan tarafýna döndü, göðüsle
metresine sarýldý. Tam kýza, o güne dek görmediði bir okþama türünü armaðan etmeye hazýrla
p birden odaya girdi.
226
CHRISTIAN JACQ
"Siz seviþmekten baþka bir þey düþünmez misiniz Aþa?"
"Baþkentiniz, insanýn soluðunu kesen tatlarýn kaynaðý gibi görünüyor."
Urhi-Teþup sarýþýn kadýný saçlarýndan tuttuðu gibi dýþarý attý. Bu sýrada Aþa koku sürünüyo
Hititli:
"Bugün keyfim yerinde," dedi.
Urhi-Teþup'un kaslarý her zamankinden daha fazla göze çarpýyordu. Uzun saçlarý ve göðsünü k
enkli kýllarý ile Im-parator'un oðlu merhametsiz bir savaþçý gibi duruyordu.
Urhi-Teþup:
"Bütün hasýmlarým öldürüldü," dedi. "Þimdi sadece bir hain kaldý. Bundan böyle ordu bana ka
t edecek."
Urhi-Teþup temizlik harekâtýna giriþmeden önce çok düþünmüþtü. Þayet Aþa'nýn söyledikleri d
yola sevk edecek hainleri ayýklamak için eline iyi bir fýrsat geçmiþ demekti; yok eðer yala
söylediyse, en azýndan olasý rakiplerini temizlemiþ olacaktý. Mýsýr elçisinin verdiði bilg
ultusunda yapýlan bu kanlý operasyon, her iki durumda da kendisine avantaj saðlýyordu.
"Babanýzý tedavi etme teklifimi hâlâ reddediyor musunuz?"
"imparator artýk iyileþemez Aþa. Durumunu düzeltemeyecek ve acýlarýný artýrmaktan baþka bir
mayacak olan ilaçlarla ona azap vermek bir yarar saðlamaz."
"Mademki hükümdarlýk edecek durumda deðil, imparatorluk baþsýz mý kalacak?"
Urhi-Teþup muzaffer bir edayla gülümsedi.
"Üst rütbeli subaylar yakýnda beni imparator olarak seçecekler."
"Ve artýk uzun süreli bir ateþkes saðlayacaðýz, deðil mi?"
"Kuþku mu duyuyordunuz?"
"Size güveniyorum."
"Ama yine de önümüzde önemli bir engel var: Imparator'un kardeþi Hattuþil."
"Onun etkisi pek önemsiz, deðil mi?"
"O, hayatta olduðu sürece, bana zarar vermeye çalýþacak! Tüccarlarý kendi yanýna çekerek, o
am olarak teçhizatlandýrmak için ihtiyacým olan maddi kaynaklardan beni mahrum edebilir.
"
RAMSES: EBU SÝMBEL'tN KRALÝÇESÝ 227
"Hattuþil'i yakalayacak durumda deðil misiniz?" "O bir yýlanbalýðý gibidir ve saklanma sana
k iyi bilir." Aþa, ona hak verdiðini belirterek: "Can sýkýcý bir durum," dedi. "Ama bir çöz
." Urhi-Teþup'un gözlerinde bir ýþýk parladý. "Hangisi dostum?" "Ona bir tuzak kuralým."
"Yani... siz bana onu yakalamak için yardým mý edeceksiniz!" "Hatti'nin yeni Imparator
u'na þatafatlý bir armaðan vermek Mýsýr elçisinin görevi deðil midir?"
40
Nefertari, gaiple iliþki kurabilme yeteneðini kullanarak, Ram-ses'in sezgisini doðrula
mýþtý: Acýmasýz bir savaþa hazýrlanýrken Mýsýr donanmasýnýn bir gemisine çarpýp onu batýran
uþu bir tesadüf deðildi. Balýkçýlar bu hayvanlarý özellikle oraya sürüp toplamýþlardý.
Ramses:
"Þenar... Evet, bütün bu olaylar onun baþýnýn altýndan çýkýyor," dedi. "Bizi yok etme isteð
vazgeçmeyecek, çünkü onun tek yaþama nedeni bu. Güney'e doðru yaptýðýmýz bu yolculuðu sürdü
n Nefertari?"
"Firavun'un, projesinden vazgeçme hakký yoktur."
Nubye manzaralarý ve Nil onlara Þenar'ý ve Þenar'ýn kinini unutturmuþtu. Lotus ile Setau, k
nakladýklarý yerlerde hayran olunacak güzellikte kobralar yakaladýlar. Bunlarýn arasýnda bi
de baþý kýrmýzý çizgili olaný vardý. Bol miktarda yýlan zehiri elde edecekler gibi görünüy
Teni güneþten yanan çekici Nubyeli þimdi daha da güzelleþmiþti. Bol miktarda iyi cins hurma
bý ve gecelerin tatlý sýcaklýðý içinde aþk yapmanýn keyfi, bu yolculuðu bir zevk þölenine d
Güneþ, palmiyelerin yeþilini ve tepelerin toprak rengini yeniden canlandýrdýðýnda, Nefertar
kuþlarýn cývýltýlarýyla selamlanan bu yeniden doðuþun sevincini tadýyordu. Her sabah, gelen
larak giydiði askýlý beyaz elbisesiyle, göðün, topraðýn ve ara dünyanýn tanrýlarýna dualar
alkýna bu yaþantýyý baðýþladýklarý için þükrediyordu.
Uzakta, kum adacýklarýndan birine oturmuþ bir ticaret gemisi göründü.
Kral gemisi ticaret gemisinin yakýnýnda durdu. Terk edilmiþ gibi görünen gemide hiçbir yaþa
elirtisi yoktu.
Ramses, Setau ve iki denizci, gemiyi yakýndan görmek için bir
RAMSES: EBU StMBEL'ÝN KRALÝÇESÝ 229
sandala bindiler. Nefertari Kral'ý caydýrmaya çalýþtý, ama geminin Þenar'a ait olduðundan e
lan Ramses orada bazý ipuçlarý bulabileceðini umuyordu.
Güvertede hiçbir þey yoktu.
Denizcilerden biri:
"Ambar kapaðý kapalý," dedi.
Denizci, Setau'nun yardýmýyla tahta sürgüyü kýrdý.
Hiçbir tehlikenin olmadýðý nehrin bu noktasýnda, gemi neden kuma oturmuþtu? Tayfalarýn yükü
sýna fýrsat kalmadan, neden böyle alelacele terk edilmiþti?
Denizci ambara girdi.
Korkunç bir haykýrýþ, sabahýn bu erken saatinde mavi göðü yardý geçti. Setau geriledi. En ü
rþýsýnda korku nedir bilmeyen yýlan oynatýcýsý, olduðu yerde donup kaldý. Geminin gövdesind
r delikten ambara girmiþ çok sayýda timsah gemiciyi bacaklarýndan yakalamýþ, kocaman çenele
le parçalýyordu. Adamýn çýðlýklarý kesildi.
Ramses, zavallý denizcinin yardýmýna koþmak istediyse de Setau onu engelledi.
"Kendini göz göre göre ölüme atma... Onu artýk hiç kimse kurtaramaz."
Birincisinden daha zalimane hazýrlanmýþ ikinci bir tuzaktý bu. Þenar, gözüpekliðiyle ünlenm
in nasýl davranacaðýný tahmin etmiþ olmalýydý.
Kalbi öfke dolu olan Kral, Setau ve öteki denizciyle birlikte gemiden kuma atladý.
Kayýklarý ile aralarýnda dev bir timsah duruyordu. Sekiz metreden uzun ve bir tondan d
aha aðýr olan bu hayvan, aðzý saldýrmaya hazýr bir þekilde açýk, gözlerini dikmiþ onlara ba
tamamen hareketsiz duran korkunç hayvan, isterse olaðanüstü birhýzda hareket edebilirdi. H
iyeroglif yazýlarýnda timsah iþareti, hiç kimsenin karþý koyamayacaðý kadar hýzlý eylemleri
iyor muydu?
Setau çevresine bakýndý: Etraflarý birçok timsahla çevrilmiþti. Kaçmak imkânsýzdý.
Kapalý aðýzlarýnýn kenarýndan bir hançerden daha keskin olan diþleri görünen timsahlar, böy
avlarý ele geçirmenin keyfi içinde gülümsüyor gibiydiler.
230
CHRISTIANJACQ
Kral gemisinden bu sahneyi görmek olanaksýzdý. Bir süre sonra, küçük grubun geri dönmediðin
endiþeleneceklerdi, ama iþ iþten geçmiþ olacaktý.
Setau:
"Bu þekilde ölmek istemiyorum," dedi.
Ramses, hançerini kýnýndan yavaþça çýkardý. Savaþmadan ölmeyecekti. Canavar saldýrdýðý an,
ak ve býçaðýný boðazýna saplamaya çalýþacaktý. Bu umutsuz bir çabaydý. Ortalarda görünmeyen
ulaþacak gibi görünüyordu.
Hayvan birden iki metre ilerledi, sonra tekrar hareketsiz kaldý. Denizci yere diz çökmüþ,
elleriyle gözlerini kapamýþtý.
Ramses, Setau'ya:
"Olanca gücümüzle haykýrýp saldýracaðýz," dedi. "Belki gemiden bizi duyarlar. Sen soldan be
n."
Ramses son olarak, ona þu anda hem yakýn, hem de çok uzak-lardaymýþ gibi gelen Nefertari'y
i düþündü. Sonra kafasýnýn içindeki düþünceleri boþalttý ve bütün enerjisini toplayarak, de
oðunlaþtý.
Kral tam haykýrmak üzereydi ki kýyý boyunca uzanan dikenli bitkilerin arasýnda bir hýþýrtý
ibi oldu. Sonra ortalýðý gökgü-rültüsünü andýran, öyle güçlü bir fil baðýrmasý kapladý ki t
dý. Bütün hýrsýyla suya girip kum adacýðýna ayak basan dev gibi bir filin sesiydi bu. Hortu
timsahlarýn en büyüðünü kaldýrdýðý gibi ötekilerin üzerine fýrlattý. Timsahlar birbirleriy
un içinde kayboldular.
Ramses:
"Demek sen geldin, benim sadýk dostum!" dedi sevinçle.
Filin, gerektiðinde ölümcül bir silah olan hortumu, Mýsýr Kra-lý'nýn beline yavaþça dolandý
a kaldýrdý, ensesinin üzerine oturttu. Hayvanýn iri kulaklarý sevinçten havayý dövüyordu.
"Daha önce ben senin hayatýný kurtarmýþtým. Bugünse sen benimkini kurtarýyorsun."
Bir zamanlar, hortumuna saplanan bir okla yaralanan bu file yardým eden ve onu ted
avi eden Ramses'le Setau olmuþtu. O zaman genç bir hayvanken, bugün, küçük gözlerinden zekâ
uhteþem bir erkek fil olmuþtu.
Ramses onun alnýný okþarken fil bu kez mutluluktan baðýrdý.
RAMSES: EBU SÝMBEL'ÝN KRALÝÇESÝ 231
Tarým Bakaný Necem, raporuna son noktayý koydu. Sularýn is-ienildiði gibi kabarmasý sayesin
e ambarlar dolacak, Kuzey ve Güney Mýsýr bolluk içinde yaþayacaktý. Hazine kâtiplerinin baþ
imi sayesinde vergilerde bir indirim yapýlmasý bile söz konusu olabilirdi. Ramses baþken
te dönünce, yüksek dereceli memurlarýn Ameni'nin dikkatli ve eleþtirel gözetimi altýnda gay
le çalýþmýþ olduklarýný görecekti.
Necem hýzlý hýzlý yürüyerek, Khâ'nm, kýz kardeþi Meritamon'la oynadýðýný tahmin ettiði sara
Ama bahçede, lavla çalan küçük kýzdan baþka kimse yoktu.
"Aðabeyin gideli çok oldu mu?"
"Buraya gelmedi ki."
"Onunla burada buluþacaktýk..."
Necem, kitaplýðýn yolunu tuttu. Piramitler döneminin filozoflarý tarafýndan yazýlan 'Bilgel
Kitabý'nýn bir kopyasýný çýkarmayý arzu eden küçük Khâ'yý yemekten hemen sonra oraya býrakm
Çocuk hâlâ oradaydý. Yere baðdaþ kurmuþ, dizlerine serdiði papirüsün üzerinde çok ince fýrç
"Hâlâ yorulmadýn mý?"
"Hayýr Necem. Bu metinler öyle güzel ki onlarýn kopyasýný çýkarmak insanýn yorgunluðunu gid
elini çevikleþtiriyor."
"Belki... ama artýk býrakman gerek."
"Hayýr, henüz olmaz! Sakkara'daki Unas piramidini inþa eden mimarýn geometri kitabýný incel
meyi öylesine çok istiyorum ki."
"Akþam yemeði..."
"Aç deðilim Necem. N'olur, izin ver."
"Peki, sana bir süre daha izin veriyorum, ama..."
Khâ oturduðu yerden kalktý, bakaný iki yanaðýndan öptü, sonra tekrar baðdaþ kurup oturdu ve
r heyecanla tekrar daldý.
Kitaplýktan çýkan Necem baþýný iki yana salladý. Bir kez daha Ramses'in büyük oðlunun olaða
rþýsýnda hayran kalmýþtý. Bu harika çocuk, bütün umutlarý doðrulayan bir delikanlý olmuþtu.
erse, Firavun kendisine layýk bir vârise sahip olacak demekti.
"Mýsýr tarýmý ne durumda, aziz dostum Necem?"
232
CHRISTIANJACQ
Bakaný daldýðý düþüncelerden çýkaran Meba'nýn sesiydi. Meba her zamanki gibi þýk ve güleryü
"Ýyi, çok iyi."
"Uzun zaman þöyle karþýlýklý geçip konuþma fýrsatý bulamadýk Akþam yemeði davetimi kabul ed
"Ýþlerim öylesine yoðun ki ne yazýk kabul edemeyeceðim."
"Üzüldüm."
"Ben de Meba, ama Krallýða hizmet etmek, kiþisel zevklerin önünde geliyor."
"Firavun'a hizmet eden herkesin inancý bu. Bu inanç çalýþmalarýmýzda bizi teþvik etmiyor mu
"Ne yazýk ki insanlar, zaaflarýndan sarýlamýyor ve sýk sýk görevlerini unutuyorlar."
Meba, eðlence düþmaný olan bu kendini beðenmiþ adamdan nefret ediyordu, ama ihtiyacý olduðu
ileri ondan koparabilmek için saygý ve kibarlýk göstermek zorundaydý.
Diplomatýn durumu hiç parlak deðildi. Sonuçsuz birçok giriþimin sonucunda, Aþa'nýn gönderdi
arýn içeriðini hiçbir zaman öðrenemeyeceðini anlamýþtý. Ameni hiç ihtiyatsýzlýk etmiyordu.
"Sizi evinize býrakabilir miyim? Çok sakin iki atý olan yeni bir arabam var."
Necem, asýk suratla:
"Yürümekten daha çok hoþlanýrým," dedi.
"Khâ'yý görme fýrsatýnýz oldu mu?"
Tarým Bakaný'nýn yüzü aydýnlandý.
"Evet, böyle bir þansým oldu."
"Ne þaþýrtýcý çocuk, deðil mi?"
"Þaþýrtýcýdan da öte! Onda iyi bir kral olma yeteneði var."
Meba aðýrbaþlý hal takýndý:
"Ancak sizin gibi bir adam, onu kötülüklerden koruyabilir. Onunki gibi bir kabiliyet kýs
kançlýðý ister istemez üzerine çeker."
"içiniz rahat etsin. Setau onu nazardan koruyacak tedbirleri aldý."
"Her türlü önlemi aldýðýndan emin misiniz?"
"KM, geliþmesini ve gücünü güvence altýna alan papirüs sapý biçimde bir muska ile üzerine t
resmi çizilmiþ bir sargý
RAMSES: EBU SÎMBEL'IN KRALlÇESJ 233
ý.ýkýyor. Her türlü zararlý güce karþý kendini koruyan mükemmel l>ir sihirli donanýma sahip
"Gerçekten þaþýrtýcý."
Necem:
"Ayrýca," diye ekledi, "KM her gün Amon tapýnaðýndaki labo-ý atuvara gidip duvarlarýna kazý
leri çok iyi bir þekilde (iðreniyor. Bana inanýn, bu çocuk çok iyi korunmuþ durumda."
"Artýk içim rahat. Bu arada, yemek teklifim hâlâ geçerli. Fýrsatýnýz olduðunda beklerim?"
"Doðrusunu söylemek gerekirse, yüksek tabakanýn âdetlerinden lýiç hoþlanmam."
"Sizi çok iyi anlýyorum dostum! Ama, diplomasinin içindeyseniz bu tür bir yaþamdan yakanýzý
ak maalesef olanaksýzdýr."
Ýki adam ayrýldýlar. Sevinçten çýlgýna dönmüþ olan Meba yerinde duramýyordu. Ofir kim bilir
emnun olacaktý.
41
Kýyýdan onlarý izlemiþ olan erkek fil, Ebu Simbel kýyýsýna yanaþan gemiyi bir hoþ geldin ba
v hayvan, ýrmaða dimdik inen bir yamacýn tepesinden Ramses'i gözlerken, Ramses de tepele
rin oluþturduðu iki çýkýntýnýn arasýndan akan altýn kumlu dereyi hayranlýkla seyrediyordu.
büyülü yeri keþfediþini ve tanrýçanýn sihirli taþýný bulan Lotus'la yaptýðý araþtýrmayý aný
Güzel Nubyeli, ýrmaðýn sularýna çýrýlçýplak dalýp, güneþ altýndaki sahile kadar yüzme arzus
a sað salim vardýklarý için mutlu olan birçok tayfa da onu takip ettiler.
Orada bulunan herkes, gemicilerin nirengi noktasý olarak kullandýðý mahmuz biçimindeki kay
anýn hâkim olduðu bu manzara karþýsýnda büyülenmiþti. Nil, burada hoþ bir kavis çiziyor, ik
da kalmýþ kumsalý yalayarak geçiyordu.
Gövdesindeki su taneleri gümüþ gibi parlayan Lotus, kahkahalar atarak tepeye týrmandý. Ardý
n, cepleri ilaçlarla dolu antilop derisinden tüniðiyle Setau geliyordu.
Ramses, Nefertari'ye:
"Bu yer sana neyi hatýrlatýyor?" diye sordu.
"Burada tanrýça Hator'un varlýðýný hissediyorum. Taþlar, âdeta birer yýldýz gibi göðün altý
"Kuzeyde, dik bir yamaç su hizasýna kadar iniyor. Güneyde, tepe ikiye ayrýlýyor ve arada g
eniþ bir alan ortaya çýkýyor. En önemlisi, tepenin oluþturduðu iki çýkýntý âdeta bir çifti
burada, Kral ve Kraliçe çifti gibi birbirinden ayrýlmaz iki tapýnak yaptýracak, aþkýmýzý y
. Senin yüzün, burada taþa kazýnmýþ olarak sonsuza kadar kalacak ve her gün senin yeniden d
saðlayan güneþi seyredecek."
Davranýþý her ne kadar protokole uygun olmasa da Nefertari, kollarýný Ramses'in boynuna do
ladý ve onu coþkuyla öptü.
RAMSES: EBU StMBEL'lN KRALÝÇESÝ 235
Nubye genel valisi, gemisi Ebu Simbel'e yaklaþtýðýnda hayal gördüðünü sanarak gözlerini ovu
Sahilde onlarca taþ yontucusu tarafýndan düzenlenen þantiye, devâsâ bir anýtýn inþa edilmek
duðunu açýkça gösteriyordu. I tazý yontucular ahþap iskeleler kurarak, kýyýya dimdik inen k
yamacýnýn yüzünü þekillendirmeye baþlamýþtý bile. Diðerleri de kaya bloklarýný parçalara ay
gerekli inþaat .ilerlerini getirmiþti. Mutlak disipline önem veren ekip þefleri, zanaatk
arlarý küçük gruplara ayýrmýþ ve her birinin yapacaðý iþi kesin bir biçimde belirlemiþlerdi
Bu projenin tasarýmcýsý Ramses'ten baþkasý deðildi. Kýyýdaki açýklýkta bir maket ve planlar
Kral, kafasýndaki hayalin en mükkemmel biçimde gerçeðe dönüþmesi için çalýþmalarý yönlendi
e baþ heykeltýraþlarla görüþerek hatalarý düzelttiriyordu.
Genel vali, geldiðini Ýmparator'u rahatsýz etmeden nasýl bildirecekti? En iyisi Ramses'i
n onu kendiliðinden görmesi için beklemekti. Kral'ýn huysuz olduðu ve rahatsýz edilmekten h
hoþlanmadýðý söylenmiyor muydu?
Sol ayaðýna yumuþak ve serin bir þey sürtündü... Genel vali gözlerini yere doðru indirdi ve
erde dondu kaldý.
Bu, bir metre uzunluðunda kýrmýzý siyah renkli bir yýlandý. Hayvan, kumun üzerinde kývrýldý
a genel valinin ayaðýnýn üzerinde durdu. Valinin en ufak bir hareketi ya da çýðlýðý sürünge
neden olabilirdi.
Valinin birkaç adým ötesinde göðüsleri meydanda bir kadýn duruyordu. Kadýnýn üzerindeki tek
olan kýsa peþtamal, en hafif esintide havalanýyor, güzel vücudunu örtmekte pek baþarýlý olm
Havanýn sýcak olmasýna raðmen tüyleri diken diken olan genel vali:
"Bir yýlan," diye mýrýldandý.
Lotus gördüðü þeyden hiç heyecanlanmadý.
"Neden korkuyorsunuz?"
"Ama... bu yýlan..."
"Yüksek sesle konuþun, sizi duyamýyorum."
236
CHRISTIAN JACQ
Yýlan, adamýn baldýrý boyunca yavaþ yavaþ týrmanmaya baþladý. Genel valinin tek sö7xük söyl
almamýþtý.
Lotus sokuldu.
"Onu siz mi rahatsýz ettiniz?"
Genel vali neredeyse bayýlmak üzereydi.
Güzel Nubyeli, kýrmýzý siyah yýlaný yakaladý ve onu sol koluna doladý. Etleri býngýl býngýl
dam, Lotus'un zehrini aldýðý bu yýlandan neden korkmuþtu?
Genel vali soluðu týkamncaya kadar koþtu, ayaðý bir taþa takýlýnca Kral'ýn yakýnýnda yüzüst
kuma gömülmüþ þekilde boylu boyunca uzanan bu adama merakla baktý.
"Abartýlý bir saygý gösterisi deðil mi, ne dersin?"
"Beni baðýþlayýn Majeste, bütün bunlara bir yýlan neden oldu... Ölümden kýl payý kurtuldum!
Vali ayaða kalktý.
"Þenar'ý tutukladýn mý?"
"Bu konuda hiçbir çabayý esirgemediðinden emin olabilirsiniz Majeste! Sizi memnun edebil
mek için tüm gücümüzü seferber ettik."
"Sen benim soruma yanýt vermedin."
"Þu anki baþarýsýzlýðýmýz geçici. Askerlerim Aþaðý ve Yukarý Nubye'yi kontrolleri altýnda b
ar elimizden kurtulamayacak."
"Peki, beni karþýlamaya neden geç kaldýn?"
"Yerel güvenlik gerekleri..."
"Yani yerel güvenliðinin Kral ve Kraliçe çiftinin güvenliðinden daha önemli mi olduðunu söy
stiyorsun?"
Genel vali kýpkýrmýzý oldu.
"Elbette ki hayýr Majeste! Bunu söylemek istememiþtim ve..."
"Arkamdan gel."
Genel vali Firavun'un öfkesinden korkuyordu, ama Ramses sükûnetini hiç bozmadý.
Genel vali Kral'ý, þantiyenin kenarýna kurulmuþ büyük çadýrlardan birinin içine kadar izled
Setau'nun reviriydi ve Se-tau, bir taþ iþçisinin, yaralý bacaðýný bandajla sarýyordu.
Kral:
"Nubye'yi seviyor musun Setau?" diye sordu.
RAMSES: EBU SÝMBEL'ÝN KRALÝÇESÝ 237
"Bu soruyu bana nasýl sorarsýn?"
"Karýn da buraya vurgun sanýrým."
"O, buraya gelince beni tüketiyor. Burada sanki enerjisi iki katýna çýkýyor ve cinsel iste
kleri bitmiyor."
Genel vali kasýlýp kalmýþtý. Bu adam iki Ülke'nin efendisiyle bu üslupta nasýl konuþabiliyo
"Aramýza katýlarak bizi onurlandýran bu üst düzey memuru tanýyor olmalýsýn."
Setau:
"Memurlardan nefret ederim," dedi. "Sonunda onlarý boðacak olan birtakým imtiyazlar el
de etmek için çýrpýnýp dururlar."
"Senin için üzgünüm."
Setau Kral'a hayretle baktý.
"Ne demek istiyorsun?"
"Nubye çok geniþ topraklan olan bir bölgedir ve onu yönetmek aðýr bir görevdir. Sen de ayný
rde deðil misin genel vali?"
"Elbette ayný fikirdeyim Majeste!"
"Tek baþýna Kuþ eyaleti bile güçlü bir yönetimi gerektiriyor." Sen de böyle düþünüyorsun de
li?"
"Elbette Majeste!"
"Senin düþüncelerini de göz önünde bulundurarak, arkadaþým Setau'yu, 'Kuþ eyaletinin Kraliy
olarak tayin etmeye ve yönetimi ona emanet etmeye karar verdim."
Setau, sanki söz konusu edilen kiþi kendisi deðilmiþ gibi elindeki çarþaflan katlamaya deva
etti. Genel vali ise heykeltýraþýn hayat vermeyi baþaramadýðý donuk bir heykeli andýrýyord
"Majeste, ortaya çýkacak sorunlar, Setau ile iliþkilerimiz..."
"inanýyorum ki bu iliþkiler açýk yürekli ve samimi olacak. Sen Buhen kalesine dön ve Þenar'
alamak için uðraþ."
Yaþadýklarýna inanamayan genel vali çaresiz bir þekilde çýktý.
Setau kollarýný kavuþturdu.
"Sanýrým bir þaka söz konusu Majeste."
"Bu bölgede bol yýlan var, çok zehir elde edersiniz. Lotus mutlu olur ve birlikte bu eþs
iz bölgede yaþama þansýný elde edersiniz. Burada inþaatýna baþladýðýmýz iki tapýnaktaki çal
tlenmesi için sana ihtiyacým var dostum. Bu tapýnaklar Kral ve Kraliçe çiftini ölümsüzleþti
yapýlacak. Böylece bu-
238 CHRISTIAN JACQ
rada, Nubye'nin kalbinde, uygarlýðýmýzýn temelindeki giz kutlanmýþ olacak. Ancak, kararým h
itmediyse, reddetme konusunda seni serbest býrakýrým."
Setau homurtuyu andýran bir ses çýkardý.
"Bu iþi mutlaka Lotusla birlikte planladýnýz! Hem sonra Fira-vun'un iradesine kim karþý çýk
lir?"
Kral, yaptýðý sihirli ayinle güneydeki düþmanlarýn ruhunu kuzeye ve kuzeydekilerininkini gü
batýdaki hasýmlarýnýn ruhunu doðuya ve doðudakilerininkini de batýya aktardý. Dört ana yön
ters yüz edilmesi sayesinde, Ebu Simbel bilinen dünyadan kopacak ve insanoðluna özgü karg
aþadan uzak kalacaktý. Kurulacak yapýlarýn çevresinde Kraliçe'nin oluþturacaðý bir güç alan
ara karþý koruyacaktý.
Büyük tapýnaðýn önüne kurulan küçük tapýnakta, Ramses, onu Nefertari'ye baðlayan aþký Maât'
liçe çiftinin birlikteliklerini ýþýða baðladý. Ramses ve Nefertari'nin Ebu Sim-bel'de sonsu
dar kutlanacak evlilikleri, Mýsýr halkýnýn beslenme kaynaðý olan kutsal enerjiyi toplayacak
Ramses'in ve Nefertari'nin gözleri önünde Kral'ýn tapýnaðý ile Kraliçe'nin tapýnaðý belirme
stalarý, tapýnaðýn merkez bölümünü oluþturmak amacýyla kayayý oymaya baþladýlar. Kayanýn iç
diðinde, 38 metre geniþliðinde ve 63 metre derinliðinde bir mekân oluþturulacaktý.
Ramses'le Nefertari'nin adlarý, Ebu Simbel'in taþýna kazýnýr kazýnmaz, Ramses yola çýkma ha
baþlamasý emrini verdi.
Setau:
"Pi-Ramses'e mi dönüyorsun?" diye sordu.
"Henüz deðil. Küçük tapýnaklar kurmak için Nubye'de birçok yer seçeceðim. Tanrýlarla tanrýç
nde oturacaklar ve mimarlarýmýzýn gayretlerini düzene sokacak kiþi sen olacaksýn. Ebu Simbe
ýþýðýn kaynaðý olacak ve çevresini, barýþýn sürekliliðini saðlayacak küçük tapýnaklar ordu
mamlamak için birçok yýl gerekecek, ama biz zamaný yeneceðiz."
Düþüncelere dalmýþ olan Lotus dik bir kayanýn tepesinden Kraliyet gemisinin uzaklaþmasýný i
Beyaz yelkenli, Nubye'nin
RAMSES: EBU SÎMBEL'ÝN KRALÝÇESÝ 239
masmavi göðünün aksettiði mavi sularýn üzerinde süzülerek gidiyordu. Lotus, geminin pruvasý
Ramses ve Nefertari'yi hayranlýkla seyretti.
Lotus önceden sadece sezebildiði þeyi bugün açýkça dile getire-I »ilirdi: Ramses, Nefertari
evdiði ve onun da ayný sevgiyi duymasýný saðladýðý için büyük bir firavun kiþiliðine eriþmi
Ebu Simbel'in Kraliçesi Nefertari, göðün ve yeryüzünün yollanýn açýyordu.
42
Þenar çýlgýna dönmüþtü.
Hiçbir þey umduðu gibi gitmemiþti. Ramses'i yok etmek ve yolculuðunu baltalamak için yaptýð
iþimlerin baþarýsýzlýðýndan sonra, Þenar Büyük Güney'in içlerine doðru kaçmak zorunda kalmý
Þenar, çalýntý bir gemiyle yola çýkmýþtý. Ancak geminin sahiplen þikâyette bulununca peþine
rleri düþmüþtü. Yanýndaki Nubyeli denizcilerin becerikliliði olmasaydý, askerlerin eline ge
aktý. Þenar, izini kaybettirmek umuduyla bir süre sonra gemiyi terk etmiþ ve çölde ilerleme
e baþlamýþtý. Þenar'ýn sað kolu olan Giritli paralý asker sýcaða, yakýcý havaya ve sürüngen
e öteki yýrtýcý hayvanlarýn sürekli tehdidi altýnda yapýlan bu yolculuða sövüp duruyordu.
Ama Þenar hâlâ diretiyor, Ebu Simbel'e saldýrýp þantiyeyi darmadaðýn edebilecek güçteki kab
yaklandýrmak için Ýrem ülkesine ulaþmak istiyordu. Nubye'de güvensizlik hâkim olur olmaz Fi
un'un itibarý kalmayacak ve hasýmlarý onu devirmek için birlik olacaktý.
Þenar'ýn komuta ettiði küçük müfreze, altýn yýkama bölgesinin yakýnma kadar sokulmuþtu. Bu
el becerilere sahip iþçiler, Mýsýr ordusunun gözetimi altýnda çalýþýyorlardý. Ýsyancýlar Mý
limatýný engellemek için önce burayý ele geçireceklerdi.
Bir kum tepesinin üzerine çýkan Þenar, altýn parçalarýný, üzerlerine yapýþan çamurdan tamez
n Nubyeli iþçileri gördü. Çölün ortasýnda kazýlmýþ bir kuyudan alman su, bir depoya dolduru
an da bir meyilli kanalla durulaþtýrma havuzuna akýtýlýyordu. Suyun hafif akýmý sayesinde ç
prak su yüzeyinde kalýyor, daha aðýr olan altýn parçalan ise havuzun dibine çö-küyordu. Alt
saflaþtýrmak için bu iþlemi birkaç kez yinelemek gerekiyordu.
RAMSES: EBU SÝMBEL'iN KRALÝÇESÝ 241
Altýn madenini çok sayýda iyi silahlanmýþ asker koruyordu. Sýradan bir savaþçýnýn onlarla b
nsý hiç yoktu. Bu nedenle Þenar, deðiþik kabilelerden toplayacaðý yüzlerce savaþçýyý bir ar
büyük çapta bir baþkaldýrý düzenlemek zorundaydý.
Þenar irem Ülkesi'nde, Nubyeli kýlavuzun önerdiði kabile reisini ziyaret etti. Vücudunun he
tarafýnda yara izleri olan uzun boylu kabile reisiyle irem ülkesinde karþýlaþtý. Zenci kab
le reisi, köyünün tam ortasýndaki geniþ kulübesinde Þenar'ý kabul etti, ama karþýlama pek s
"Sen Mýsýrlýsýn."
"Evet, Mýsýrlýyým, ama Ramses'ten nefret ediyorum."
"Ben de ülkemi ezen bütün firavunlardan nefret ediyorum. Seni kim gönderdi?"
"Ramses'in, Mýsýr'ýn kuzeyinde oturan güçlü düþmanlarý gönderdi. Þayet onlara yardým edecek
vun'u yenecek ve size topraklarýnýzý iade edecekler."
"Biz isyan etmeye kalksak Firavun'un askerleri bizi kýlýçtan geçi-rýr.
"Kabilenin tek baþýna bu iþ için yeterli olmayacaðýný kabul ediyorum, iþte bu nedenle baþka
rle ittifaklarýn kurulmasý kaçýnýlmaz."
"Ýttifaklar kurmak güç, çok güç... Toplanmak ve aylar boyu uzun uzun konuþup tartýþmak gere
Þenar'da eksik olan niteliklerden biri de sabýrdý. Öfkesini zapt etmeye çalýþtý ve görüþmel
uzarsa uzasýn dayanmaya karar verdi.
Kabile reisine:
"Bana yardým etmeye hazýr mýsýn?" diye sordu.
"Burada, köyümde kalmak zorundayým. Oysa bir görüþme yapmak için komþu köye gitmek gerekece
da çok uzak."
Giritli paralý asker, Þenar'a bir gümüþ plaka verdi.
Þenar:
"Bu hazineyle kabileni aylarca beslersin. Bana yardým edene hakkýný öderim," dedi.
Nubyeli'nin bu tekliften çok hoþlandýðý açýkça görülüyordu.
"Komþularla konuþursam bunu bana verecek misin?"
"Baþarýrsan daha fazlasýný da veririm."
242
CHRISTIAN JACQ
"Bu iþ yine de uzun, çok uzun sürecek..."
"Yarýn sabah güneþ doðar doðmaz harekete geçelim."
Pi-Ramses'e dönen Güzel Ýþet, Nefertari ortaya çýkmadan önce, Ramses'le aþklarýný yaþadýkla
sýk düþünüyordu. Bir ara sevdiði adamla evlenmeyi umut etmiþti, ama Kraliçe olmayý hak ede
r kadýnla nasýl rekabet edebilirdi?
Bazen, aþk aðrýsý dayanýlmaz hal alýnca, Güzel îset hiç makyaj yapmýyor, eski elbiseler giy
okular sürmeyi unutuyordu... Ama Ramses'in ona verdiði iki oðlu Khâ ve Merenptah ile Nef
erta-ri'nin kýzý Meritamon'a duyduðu sevgi, onu sýkýntýlarýndan kurtarýyordu. Güzel îset bu
eðini düþünüyordu. Merenptah güzel, saðlýklý bir çocuk olmuþtu. Zekâsý daha þimdiden belli
on da zarif, dikkat çekici bir müzisyen, güzel bir kýz olmuþtu. Khâ ise geleceðin eþi az bu
bilgini olacaktý. Bu üç çocuk, kendi geleceðini onlarda gören Güzel Iset'in tek umuduydu.
Baþ mabeyinci ona ametist ve kýrmýzý akikten yapýlmýþ, dört sýralý bir kolye, bir çift gümü
a iþlenmiþ renkli bir elbise getirdi. Arkasýndan da Ramses'in ablasý göründü.
"îset, yorgun görünüyorsunuz."
"Geçici bir bezginlik. Ama... bu harika þeyler kimin için?"
"Bu mütevazý hediyeleri size vermeme müsaade eder misiniz?"
"Çok duygulandým. Size nasýl teþekkür edeceðimi bilemiyorum."
Kendinden emin duran, koruyucu pozlarýndaki esmer, uzun boylu kadýn, harekete geçmeye
karar vermiþti.
"Bu durumunuz sizin için bir yük deðil mi, sevgili Îset?"
"Hayýr, gerçekten hayýr. Ben mademki Büyük Ramses'in çocuklarýný yetiþtirme mutluluðuna eri
na yeter."
"Neden hiç de parlak olmayan bu kadere razý oluyorsunuz?"
"Kral'ý ve çocuklarýný seviyorum. Tanrýlar bana bu mutluluðu vermediler mi?"
"Tanrýlar... Tanrýlar boþ bir hayalden ibaret îset!"
"Siz ne diyorsunuz!"
"Bir tek Tanrý vardýr, Akenaton'un saygý gösterdiði, Musa ile Yahudilerin de dua ettikleri
tek Tanrý. Bizim de ona yönelmemiz gerekiyor."
RAMSES: EBU SÝMBEL'IN KRALÝÇESÝ 243
"Siz kendi yolunuza devam ediniz Dolant, ama bu benim yolum deðil."
Güzel Iset'i bu konuda ikna edemeyeceðini anlayan Dolant baþarý umudu olan baþka bir alaný
enemeye karar verdi.
"Ýkinci eþ durumuna düþürülmeniz bana çok adaletsiz geliyor."
"Ben öyle düþünmüyorum Dolant. Nefertari benden daha güzel ve benden daha zeki. Hiçbir kadý
nla boy ölçüþemez."
"Bu doðru deðil. Ayrýca Nefertari'nin çok kötü bir kusuru var."
"Neymiþ o kusur?"
"Nefertari Ramses'i sevmiyor."
"Nasýl böyle bir þeyi düþünmeye cesaret edebiliyorsunuz..."
"Düþünmüyorum, biliyorum. Benim en çok hoþlandýðým þeyin saray halkýnýn konuþmalarýný dinle
ek olduðunu bilmiyor musunuz? Nefertari'nin olduðu gibi görünmeyen entrikacý biri olduðunu
leyebilirim. Ramses'le karþýlaþmadan önce neydi? Ýstikbali olmayan sýradan bir rahibe adayý
ek becerisi tapýnaðýn içinde tanrýlara hizmet etmek olan, ortanýn altýnda bir müzisyen... i
ki Ramses'in gözüne çarpmasýný bildi. Bu gerçek bir mucizeydi. Mahcup bir genç kýz, gözü yü
lan çýlgýn bir kadýna dönüþtü."
"Affedersiniz Dolant, ama bunu bir türlü kabul edemiyorum."
"Kral ve Kraliçe çiftinin Nubye'ye yaptýklarý yolculuðun gerçek nedenini biliyor musunuz? N
fertari kendi þanýna yakýþacak ve adýný ölümsüzleþtirecek bir tapýnaðýn yapýlmasýný istedi!
un yýllar sürecek masraflý bir inþaata girdi. Nefertari'nin tek arzusu, günü geldiðinde Kra
yerini almak ve tek baþýna ülkeyi yönetmek. Bu çýlgýnlýðý önlemek için her çareye baþvurmak
"Bu kadarýný da düþü.
"Tekrar ediyorum: Her çare. Tek bir kiþi Ramses'i kurtarabilir: O da sizsiniz îset."
Genç kadýn sarsýldý. Dolant'tan kuþkulanmýyor deðildi, ama Ramses'in ablasýnýn ortaya koydu
insanýn aklýný allak bullak ediyordu. Nefertari iyi bir insana benziyordu... Ama ikti
darý ele geçirmek, insaný engelleyemeyeceði hýrslara sürüklemez miydi? Ýset'in kafasýndaki
e âþýk olan ve ona tapan Nefertari görüntüsü parçalanmaya baþladý. Entrikacý bir kadýn için
244 CHRISTIAN JACQ
ke'nin efendisini baþtan çýkarmaktan büyük bir zafer olabilir miydi?
"Ne yapmamý önerirsiniz Dolant?"
"Ramses aldatýldý. Ramses'in, þimdiden bütün saray halkýnýn Firavun'un vârisi gözüyle baktý
lan sizinle evlenmesi gerekirdi. Þayet Kral'ý seviyorsanýz Ýþet, þayet Mýsýr'ý seviyor ve o
luluðunu istiyorsanýz bunun tek bir çözümü var: Ne-fertari'den kurtulun."
Güzel Iset gözlerini kapadý.
"Dolant, bu olanaksýz bir þey!"
"Size yardým ederim."
"Bir suç iþlemek, insanýn aklýný, ruhunu ve adýný darmadaðýn eden iðrenç bir þeydir... Büyü
vermek ise, sonsuza dek lanetlenmek demektir."
"Kimse bilmeyecek ki! ölüm vuruþuna karar verdiðiniz anda, karanlýkta hareket etmeniz ve h
içbir iz býrakmamanýz gerek."
"Sizin tanrýnýzýn isteði bu mu Dolant?"
"Nefertari, Ramses'in yüreðini kirleten ve onu aðýr hatalar iþlemeye sürükleyen, kötülüðe e
adýn. Onun zarar vermesini önlemek için birleþmek bizim görevimizdir. Bu þekilde Kral'a sad
olduðumuzu göstereceðiz."
"Düþünmeye ihtiyacým var."
"Bundan daha normal ne olabilir? Size saygý duyuyorum Iset ve isabetli kararý alacaðýnýzý b
liyorum. Kararýnýz her ne olursa olsun, size karþý olan sevgim deðiþmeyecek."
Dolant gitmeden onu iki yanaðýndan öpünce, Güzel îset'in dudaklarýnda zavallý bir gülümseme
Ramses'in ikinci eþi nefes almakta zorlanýyordu. Tereddütlü adýmlarla sarayýn bahçelerinden
rine bakan pencereye doðru yü- I rüdü, ama üzerine düþen parlak güneþ ýþýðý bile onun h
gideremedi.
ý
Ellerini havaya kaldýrarak, insanlarýn kaderini, ömürlerini ve ýý ölüm saatlerini belirl
gökteki gizli güçlere dua etti. Onlarýn ý adýna hareket etmeye, Ramses'e zarar veriyor d
ye Nefertari'nin ömrünü kýsaltmaya hakký var mýydý?
Bir rakip! Güzel Iset hayatýnda ilk kez Nefertari'yi bir rakip ola- | rak görüyordu.
Aralarýndaki sessiz anlaþma sarsýlýyor, bir çatýþma,
RAMSES: EBUSÎMBEL'ÝN KRALÝÇESÝ 245
birçok yýldan beri zapt edilmenin verdiði þiddetle ortaya çýkýyordu. Ramses'in iki oðlunun
i ve sevdiði ilk kadýn olarak, Güzel Ýset'in Ramses'in yanýnda, onunla birlikte hanedanlýða
tak olmasý gerekiyordu. Dolant, iset'in o güne kadar bastýrmaya çalýþtýðý gerçek duygularýn
Nefertari bir kere ortadan çekilince, Ramses bu aþkýn geçici bir duygu olduðunu anlayacaktý
Haince niyetleri olan bu büyücüden kurtulunca Güzel Iset'e, gençlik aþkýna, onu sevmekten
geçmemiþ olan kadýna dönecekti.
43
Ofir, bütün Yahudileri hor görmekle birlikte, onlarýn kendi mahallelerinde sunduðu güvenli
rtamdan faydalanmasýný bilmiþti. Yine de, yakalanma tehlikesine karþý sýk sýk ev deðiþtiriy
eden çok ustaca hazýrlanmýþ tanýklar sayesinde, Seramana, Libyalý büyücünün Mýsýr'ý terk et
denle, sürdürdüðü araþtýrmayý durdurmaya razý olmuþtu. Sadece, geceleri olabilecek karýþýkl
i devriyeler olduðu gibi býrakýlmýþtý.
Durum böyle olmakla birlikte büyücü pek de huzurlu deðildi. Çünkü aradan birçok ay geçtiði
da hiçbir deðiþiklik olmamýþtý. Otuz yedi yaþýna gelen Ramses'in hükümdarlýðýnýn bu on beþi
nüstü bir baþarý sergiliyordu.
Hitit tmparatorluðu'ndan gelen haberler hem garip, hem de kaygý vericiydi. Urhi-Teþup
hâlâ Mýsýr'a karþý topyekûn bir savaþa girmeyi düþünüyordu, ama hiçbir saldýrýya giriþmiyor
le Kenan Ülkesi'nin oluþturduðu tampon bölge, savaþa alýþmýþ ve yoðun bir saldýrýyý püskürt
birliklerinin kontrolü altýndaydý. Nasýl oluyor da kaný kaynayan bir adam olan Urhi-Teþup b
esine kararsýzlýk gösteriyordu? Bedevilerin Ofir'e ulaþtýrdýklarý çok kýsa haberler konuya
getirmiyordu.
Güneyde bulunan Þenar, Nubyeli kabileleri ayaklanmaya bir türlü razý edemiyordu. Sonu gelm
ez görüþmeler birbirini izliyor, ama somut bir sonuca varýlamýyordu.
Dolant, sarayda Güzel Ýset'in dostluðunu kazanmaya ve harekete geçmesi için onu razý etmeye
lýþýyordu. Ama Firavun'un ikinci eþi, herhangi bir karar alabilecek durumda görünmüyordu. M
a'ya gelince, Aþa'nýn Ameni'ye ulaþtýrdýðý þifreli metinlerin içeriðini elde etme baþarýsýn
klilikte olmadýðý anlaþýlýyordu. Evet, genç Khâ'nýn yararlandýðý sihirli korumanýn nelerden
n olarak öðrenmiþti, ama Ramses'in büyük
RAMSES: EBU SÝMBEL'ÎN KRALÝÇESÝ 247
oðlu, ciddi ve çalýþkan tavrýný hiç deðiþtirmeden sürdürdüðü için Ofir, bu korumada en ufak
.
Ramses, sayýsýz tapýnaðýn temelini attýðý uzun bir yolculuktan sonra baþkente dönmüþtü. Nef
tan yerinde duramý-yordu. Karý koca, savaþ tehlikesine raðmen halkýn büyük sevgisinin keyfi
yaþýyordu. Herkesin inancý, ülkenin sürekli bir refaha ka-vuþturulduðu ve her türlü dýþ sal
koruyabilecek bir Kral'la Kraliçe'ye sahip olduklarý yolundaydý.
Ofir, ortaya çýkan bu bilançoya bakýp kara kara düþünüyordu. Yýllar geçiyor, Ramses'i yerle
düþüncesi bir türlü gerçekleþemiyordu. Casuslarýn baþý olarak görevini baþarma konusunda o
r kuþku duymayan Ofir, artýk geleceðinden endiþe duymaya baþlýyor ve yýlgýnlýða kapýlýyordu
Konuk kabul odasýnýn bir köþesinde karanlýkta oturduðu sýrada içeri bir adam girdi.
"Seninle konuþmak istiyordum."
"Musa..."
"Meþgul müsün?"
"Hayýr, düþünüyordum."
"Ramses nihayet döndü. Öðüdüne uyarak onu bekleme sabrýný gösterdim."
Musa'nýn ses tonundaki kararlýlýk Ofir'e güven verdi. Peygamber sonunda harekete geçmeye k
arar vermiþ miydi?
Peygamber:
"Ýhtiyarlar meclisini topladým," dedi. "Beni Firavunla konuþmak üzere sözcü seçtiler."
"Toptan göç kararý hâlâ isteniyor demek."
"Yahudi halký Mýsýr'dan çýkacak, çünkü Yahova'nýn emri böyle. Siz verdiðiniz sözleri tuttun
"Bedevi dostlarýmýz silah iþini hallettiler. Silahlar þu an evlerin bodrumunda."
"Biz zor kullanmamaya çalýþacaðýz, ama bize zulmetmeye kalkýþýrlarsa kendimizi savunabilece
umda olmamýz gerekir."
"Savunmanýz saðlanacak Musa! Ramses, bir halkýn isyanýný asla kabul etmeyecektir."
"Biz isyandan yana deðiliz, ama bu ülkeyi terk edip vaat edilmiþ topraklara gitmek ist
iyoruz."
248
CHRISTIAN JACQ
Ofir, keyfini belli etmemeye çalýþtý. Sonunda ufukta bir umut ýþýðý görünmüþtü! Musa, ülked
asý yaratarak, Urhi-Teþup'a askeri bir müdahale olanaðý saðlayacaktý.
Topuz yaptýðý saçlarýný bir boneyle gizlemiþ olan rahibe Putuhe-pa, Yazýhkaya tapýnaðýndaki
rý figürünün olduðu duvarýn tam karþýsýnda, taþ bir yataðýn üzerine ölü gibi uzanmýþtý.
Onu üç gün, üç gece, hiç uyanmadan derin bir þekilde uyutacak çok tehlikeli sývý bir ilaç i
ratýn güçleri ile iliþki kurmak ve kararlarýný ortaya çýkarabilmek için bundan daha iyi bir
oktu.
Sýradan kâhinler Urhi-Teþup hakkýnda sürekli olarak olumsuz kehânetlerde bulunuyorlardý. An
Hattuþil'le kendisini ilgilendiren bir karar almak için bu kâhinler yeterli deðildi. Bu
nedenle Pu-tuhepa, tehlikeli, fakat sonucu kesin bir yöntem uygulamaya karar verm
iþti.
Evet, tüccar sýnýfýnýn tümünün ve ordunun hatýrý sayýlýr bir bölümünün Hattuþil'den yana ol
saðlanmýþtý. Ancak yine de Hattuþil ve Putuhepa, gelecekleri konusunda fazla hayalperest dü
olabilir miydi? Mýsýr elçisi Aþa'nýn altýnlarý sayesinde üst rütbeli pek çok subay, savunm
karakollarýnýn güçlendirilmesini ve Mýsýr'a karþý yapýlacak sal- j din planýndan cayýlmasýn
karþýlamýþlardý. Ama Urhi-Teþup, kendisine karþý düzenlenen komployu fark ederse fikirlerin
eyecekler miydi?
Urhi-Teþup'un iktidarý ele geçirmesine karþý çýkmak, eninde sonunda, ülkeyi sonu belli olma
ir iç savaþa sürükleyecekti. Bu nedenle Hattuþil, elinde birçok desteði olmasýna raðmen, bi
i Hititlinin öleceði böyle bir serüvene kalkýþma konusunda tereddüt ediyordu.
Ýþte bu nedenle Putuhepa, rüyasýnda gelecekten bir haber almak istiyordu. Bu da ancak zo
raki bir uyumayla elde edilebilecekti.
Böyle bir deneye giriþenlerden bazýlarý hiç uyanmamýþtý. Bazýlarý da zihinsel özürlü kalmýþ
raðmen bu deneye razý olmamýþtý. Ama Putuhepa hiç yýlmamýþ, kocasýnýn > olurunu alýnca
i on kez dileðini yinelemiþti. ¦¦!
Þu anda, üç gün, üç geceden beri taþýn üzerinde hareketsiz yatý-
RAMSES: EBU SÎMBEL'ÝN KRALÝÇESÝ 249
yor, belli belirsiz soluk alýp veriyordu. Kâhinlik kitaplarýnýn yazdýðýna göre artýk gözler
ve mukadderat güçlerinin ona öðütlediklerini açýklayacaktý.
Sinirleri iyice gerilen Hattuþil elleriyle pelerinini sýktý.
Uyanma süresi geçmiþti.
"Putuhepa... Yalvarýrým uyan!"
Bir irkilme. Hattuþil yanýlýyor olmalýydý... Karýsý kýpýrdamamýþtý. Hayýr, hayýr, gerçekten
a birden gözlerini açtý ve on iki tanrýnýn figürlerinin kazýndýðý duvara baktý.
iþte o zaman aðzýndan, Hattuþil'in tanýyamadýðý yavaþ ve derinden gelen bir ses çýktý.
"Fýrtýna tanrýsýný ve tanrýça tþtar'ý gördüm. Ýkisinin de söylediði aynýydý: 'Kocaný destek
kasýnda yer alacak; düþmaný ise ininde sýkýþmýþ bir yabandomuzuna benzeyecek.'"
Aþa'ya balý ve ilkbahar çiylerini düþündüren yumuþak, tatlý elin okþayýþlarý o kadar ýsrarl
ygular ve yoðunluðu giderek artan bir arzu uyandýrdý. Aþa'nýn beþinci Hititli oynaþý, daha
dýnlar gibi baþtan çýkarýcýydý ama o artýk Mýsýrlý kadýnlarý, Nil kýyýlarýný ve hurma bahçe
Ýnsana Hitit baþkentinin can sýkýcý, aðýr havasýný unutturacak tek þey aþktý. Aþa, tüccarla
eri ile aðzý sýký yüksek rütbeli subaylarla çok sayýda görüþme yapýyor saðlýðý her geçen gü
kiþmesinin ne zaman biteceði bilinmeyen Muvatallis'in vârisi ve Hatti'nin yeni efendis
i Ur-hi-Teþup'la uzun pazarlýklarýný sürdürüyordu. Mýsýrlýnýn yarý resmi bir görevi daha va
mak, saklandýðý yeri bulmak ve onu Urhi-Teþup'a teslim etmek, imparatorun oðlu, sürekli ala
m halinde bulundurduðu piyade, süvari ve savaþ arabalarýna yaptýrdýðý talimlerden döndüðünd
ralýklarla ayrýntýlý rapor veriyordu.
Urhi-Teþup'un askerleri tam üç kez, Hattuþil'i neredeyse yakalýyordu. Ama her seferinde, iç
rdeki müttefiklerinin zamanýnda haber vermesi sayesinde, Hattuþil son anda kaçmayý baþarmýþ
Aþa ile oynaþý bu kez tam eðlencelerini bitirmiþlerdi ki Urhi-Teþup Mýsýr elçisinin odasýna
250
CHRISTIAN JACQ
Savaþ komutanýnýn bakýþlarý sert, hatta kararlýydý.
Aþa, kokulu yað ile ellerini ovuþtururken:
"Ýyi haberlerim var," dedi.
Urhi-Teþup zafer kazanmýþ bir kiþinin coþkusuyla:
"Benim de iyi haberlerim var," dedi. "Babam Muvatallis nihayet öldü. Ben artýk Hatti'n
in efendisiyim!"
"Tebrikler... Ama Hattuþil ne olacak?"
"Ýmparatorluðumun topraklarý çok geniþ olmasýna raðmen, uzun süre benden kaçamayacak, iyi h
den söz ediyordunuz?"
"Bu haber Hattuþil'le ilgili. Güvenilir bir haberci sayesinde, Mu-vatallis'in kardeþin
in nerede olduðunu bildiðimi sanýyorum, ama..."
"Ama ne Aþa?"
"Hattuþil tutuklanýnca barýþ antlaþmasý yapacaðýmýzý garanti ,i: ediyor musunuz?"
j
"Siz doðru taraftan yana oldunuz dostum, emin olabilirsiniz. Mýsýr düþ kýrýklýðýna uðramaya
eyin bu hain nerede ;! saklanýyor."
" Yazýlýkaya tapýnaðýnda." ,
J
:'(
Urhi-Teþup, olasý gözcülerin dikkatini çekmemek için yanma il sadece on kiþilik bir müfr
ldý. Kalabalýk birliklerin çýkaracaðý j gürültü düþmanlarýný uyandýrýp Hattuþil'in kaçma
;
Demek ki Putuhepa'nýn emrine verilen rahipler, ölen Ýmpara- il tor'un kardeþine sýðýnma sað
Urhi-Teþup onlara da layýk j olduklarý cezayý verecekti.
¦
Hattuþil, baþkentin yakýnýnda, içine girilmesi kolay olan bir yerde saklanmakla büyük bir i
yatsýzlýk etmiþti. Bu kez kaçamayacaktý, Urhi-Teþup, HattuþiFi hemen orada öldürmekle, onu
týp hileli bir mahkemeye çýkarmak arasýnda tereddüt ediyordu. Sonucu önceden ayarlanacak ol
a bile yargýya gitmekten pek hoþlanmayan Urhi-Teþup birinci çözümde karar kýldý. Bulunduðu
edeniyle, Hattuþil'in boðazýný bizzat kesme zevkinden mahrum olacaðý için, bu görevi adamla
birine verecekti. Hattuþaþ'a dönünce Muvatallis için görkemli bir cenaze töreni düzenlene
k sevgili oðlu Urhi-Teþup da onun yadsýnmaz halefi olacaktý.
RAMSES: EBU SlMBEL'ÎN KRALÝÇESÝ 251
Urhi-Teþup savaþa hazýr ordusuyla Güney Suriye'yi iþgal edecek, Bedevilerle birleþecek, Ken
n Ülkesi'ni ele geçirecek ve Mýsýr sýnýrýný aþarak, barýþa inanmak gibi bir gaflette buluna
karþýsýna çýkacaktý.
Urhi-Teþup Hatti împaratorluðu'nun efendisi olacaktý! Hattu-þü'in kurmaya çalýþtýðý pahalý
tiyaç duymadan düþlerini gerçekleþecekti. Urhi-Teþup kendini, Asur'u, Mýsýr'ý, Nub-ye'yi ve
'yý ele geçirebilecek güçte hissediyordu. Onun elde edeceði zafer, kendisinden önce gelen i
paratorlarý gölgede býrakacaktý.
Küçük müfreze, içine birçok tapýnaðýn yer aldýðý kutsal Yazýlý-kaya'ya yaklaþtý. Rivayete g
den oluþan en kutsal çiftin eviydi. Yeni Ýmparator, ikinci ad olarak Te-þup'u, yani kork
unç fýrtýna tanrýsýnýn adýný taþýmýyor muydu? Evet, o, düþmanlarýnýn üzerine yýldýrým gibi
endisiydi.
Tapýnaðýn eþiðinde bir adam, bir kadýn ve bir çocuk vardý.
Hattuþil, karýsý Putuhepa ve sekiz yaþlarýndaki kýzlarý. Bu aptallar, Urhi-Teþup'un baðýþla
eslim oluyorlardý!
Urhi-Teþup süvarilerini durdurdu, elde ettiði zaferin tadýný çýkartacaktý. Aþa ona, son düþ
urtulmasýný gerçekten saðlamýþtý. Bu lanet aile ortadan kaldýrýlýnca, artýk kendisine hiçbi
cak Mýsýr elçisini boðazlatacaktý. Bu aptal adam, bir de kalkmýþ Urhi-Teþup'un barýþ vaadin
rluklara katlanýp sabrettiði bunca yýldan sonra Urhi-Teþup sonunda mutlak iktidarý eline g
eçirmiþti...
Urhi-Teþup askerlerine:
"Onlarý öldürün!" diye emretti.
Yaylar gerildiðinde Urhi-Teþup'un içini müthiþ bir mutluluk dalgasý kapladý. Hain Hattuþil
lük taslayan Putuhepa oklarla delik deþik edilecek ve cesetleri yakýlacaktý... Bundan da
ha güzel bir seyir olabilir miydi?
Ama oklar atýlmadý.
Þaþýran Urhi-Teþup:
"öldürün onlarý!" diye yineledi.
Oklar ona doðru döndü.
252 CHRISTIAN JACQ
Ýhanet... Yeni Ýmparator ihanete uðramýþtý! Demek Hattuþil, karýsý ve kýzýnýn böylesine sak
ni buydu.
Muvatallis'in kardeþi ilerledi.
"Sen bizim tutsaðýmýzsýn Urhi-Teþup. Teslim ol, yargýlanacaksýn."
Aþýrý bir öfkeyle haykýran Urhi-Teþup atýný þaha kaldýrdý. Birden þaþýran okçular geri çeki
oðlu, savaþa alýþýk bir dövüþçünün çevikliðiyle çemberi yardý ve atýný baþkente doðru dört
Oklar kulaklarýnýn yanýndan ýslýk çalarak geçti, ama hiçbiri isabet etmedi.
44
Urhi-Teþup aslanlý kapýdan geçti, Hatti împaratoru'nun ülkesini seyretmekten büyük bir keyi
ropolün tepesine kadar atýný sürdü.
Özel muhafýz birliðinin komutaný koþarak geldi.
"Hayrola Majeste?"
"Mýsýrlý nerede?"
"Dairesinde."
Bu kez Aþa, sarýþýn bir Hititli güzelle seviþmiyordu. Kalýn bir paltoya sarýlmýþ, yanýnda k
ordu.
Urhi-Teþup öfkesi burnunda patladý.
"Tuzak!... Bu bir tuzaktý! Kendi ordumun askerleri bana baþkaldýrdý!"
Aþa:
"Kaçmak gerekir," dedi.
Mýsýrlýnýn sözleri Hititliyi þaþýrttý.
"Kaçmak... Ne demek kaçmak? Benim ordum bu lanet mabedi yerle bir edecek, âsileri kýlýçtan
eçirecek!"
"Artýk ordunuz yok."
Urhi-Teþup afallamýþtý.
"Ordum yok mu?" dedi. "Bu ne demek oluyor?"
"Generalleriniz, tanrýlarýn Putuhepa'ya verdiði yanýtlara saygý duyuyorlar. Bu nedenle Hat
tuþil'in yanýnda olacaklar. Size, özel muhafýz birliðinizle bir iki alaydan baþka bir þey k
adý. Bu alaylar da uzun süre dayanamaz. Hattuþil'in görkemli bir þekilde Hat-tuþaþ'a geliþi
dar kendi kalenizde tutsak olacaksýnýz."
"Bu doðru deðil, bu olanaksýz!..."
"Gerçeði kabul edin Urhi-Teþup. Hattuþil, Ýmparatorluðun dizginlerini yavaþ yavaþ eline geç
"Sonuna kadar dövüþeceðim!"
"Bunun intihardan farký olmaz. Daha iyi bir çözüm var."
"Konuþun!"
254
CHRISTIANJACQ
"Hitit ordusunun gerçek gücünü, silahlarýný, iþleyiþ biçimini ve zayýf taraflarýný çok iyi
"
"Evet, ama..."
"Hemen þimdi yola çýkarsanýz, sizi Haiti'den çýkarabilirim."
"Nereye gitmek için?"
"Mýsýr'a."
Urhi-Teþup yýldýrým çarpmýþa döndü.
"Saçmalýyorsunuz Aþa!"
"Baþka hangi ülkede, Hattuþil'den uzakta ve güvenlikte olabilirsiniz? Elbette sýðýnma hakký
azarlýklarý gündeme getirecektir. Bu nedenle hayatta kalmanýza karþýlýk, Ramses'e Hitit ord
hakkýnda bildiklerinizi anlatacaksýnýz."
"Benden ihanet etmemi istiyorsunuz."
"Karar sizin."
Urhi-Teþup'un içinden Aþa'yý öldürmek geldi. Bu Mýsýrlý, onu istediði gibi yönlendirmiþti.
ayatta kalmanýn tek yolunu o sunuyordu. Evet, þerefi iki paralýk olacaktý, ama hayatta k
alacaktý. Dahasý, Hitit askeri sýrlarýný açýklayýp Hattuþil'e zarar vermiþ olacaktý.
"Kabul ediyorum."
"Aklýn yolu birdir."
"Benimle gelecek misiniz Aþa?"
"Hayýr, ben burada kalacaðým."
"Tehlikede olacaksýnýz."
"Görevim henüz bitmedi. Barýþýn peþinde koþtuðumu unuttunuz mu?"
Urhi-Teþup'un ülkeden kaçtýðý haberi yayýldýðý zaman, ona sadýk kalan son askerler de, Ýmpa
n eden Hattuþil'in yanýnda yer aldýlar. Yeni hükümdarýn ilk görevi, çok görkemli bir törenl
dun yýðýný üzerinde cesedi yakýlan aðabeyi Mu-vatallis'e saygý duruþunda bulunmak oldu. Tör
ra bir hafta sürecek þenlikler baþladý.
Taç giyme törenin sonunda verilen büyük þölende, Aþa, imparator Hattuþil'in solunda, þeref
arak oturuyordu.
"Majeste, sizin uzun ömürlü ve rahat bir hükümdarlýk sürmeniz için en iyi dileklerimi sunma
in verin."
RAMSES: EBU SlMBEL'tN KRALÝÇESÝ 255
"Urhi-Teþup'dan hiçbir haber yok... Sizin haber alma konusunda bir deha olduðunuzu bil
iyorum Aþa, onunla ilgili herhangi bir bilgi aldýnýz mý?"
"Hayýr Majeste. Belki de onun hakkýnda artýk hiçbir þey duyamayacaksýnýz."
"Þaþarým doðrusu. Urhi-Teþup çýlgýn ve dikkafalý bir adamdýr. Öç almaktan asla vazgeçmeyece
"Bunu yapacak ne gücü ne de olanaðý var."
"Onun karakterinde bir adam asla vazgeçmez."
"Endiþelerinizi paylaþmýyorum."
"Bu çok garip Aþa... Bana öyle geliyor ki onun hakkýnda çok þey biliyorsunuz."
"Bu sadece bir his Majeste."
"Ülkeden çýkmasý için Urhi-Teþup'a yardým etmiþ olabilir misiniz?"
"Gelecek bizim için sürprizlerle doludur kuþkusuz, ama bunun sorumlusu ben deðilim. Beni
m tek görevim, barýþýn saðlanmasý için sizi Ramses'le görüþmeye ikna etmekten ibaret deðil
"Çok tehlikeli bir oyun oynuyorsunuz Aþa. Farz edin ki fikir deðiþtirdim ve Mýsýr'a karþý s
kararýmý sürdürüyorum."
"Eminim ki, uluslararasý politikayý, Asur tehlikesini yok saymayacak kadar iyi biliy
or ve halkýnýzýn refahýný, onlarý yararsýz bir savaþla felakete sürüklemeyecek kadar çok dü
"Görüþlerinizde doðru yönler yok deðil, ama politik açýdan benim için en uygun davranýþýn b
iddia edebilir? Hükümdarlýk söz konusu olduðu zaman gerçek her zaman yararlý deðildir. Sav
aþmazlýklarý giderir ve ülkeye yeni bir hamle kazandýrýr."
"Ölü sayýsý sizin için önemli deðil mi?"
"Peki bundan nasýl kaçýnýlýr?"
"Barýþý kurarak."
"inatçýlýðýnýza hayraným Aþa!"
"Ben yaþamý seviyorum Majeste. Savaþ birçok sevinci yok eder."
"Öyleyse siz bu dünyayý sevmiyor olmalýsýnýz."
"Mýsýr'a hükmeden güçlü tanrýça Maât firavunlar da dahil olmak üzere herkese, evrenin Yasa'
mayý ve adaleti yaþatmayý benimsetir. Ýþte ben böyle bir dünyayý seviyorum."
256 CHRISTIAN JACQ
"Güzel bir masal ama sonuçta bir masaldan baþka bir þey deðil."
"Yanýlgýya düþmeyin Majeste. Mýsýr'a saldýrma kararý alacak olursanýz karþýnýzda Maât'ý bul
er elde edecek olursanýz, yýkacaðýnýz, eþi bulunmaz bir uygarlýk olacaktýr."
"Hatti dünyaya hâkim olduktan sonra bunun ne önemi var?"
"Olanaksýz Majeste. Asur'un büyük bir devlet olmasýný engellemek için artýk çok geç. Sadece
apýlacak bir barýþ antlaþmasý topraklarýnýzý kurtaracaktýr."
"Þayet yanýlmýyorsam Aþa, siz benim müþavirim deðil, Mýsýr el-çisisiniz... Üstelik siz durm
rýnýzý savunuyorsunuz!"
"Sadece öyle görünüyor Majeste. Aslýnda, ülkeniz benim ülkemin güzelliklerine sahip olmasa
a sevgi duyuyorum ve onun bir kargaþalýða düþmesini istemiyorum."
"Ciddi olamazsýnýz!"
"Bir diplomatýn ciddiyetine inanýlamayacaðýný kabul ediyorum... Böyle olsa da bana inanmaný
ca ediyorum. Ramses'in amacý barýþtýr."
"Kralýnýz adýna söz veriyor musunuz?"
"Hiç tereddüt etmeden. Benim sözümü Ramses'in sözü olarak kabul edebilirsiniz."
"Sizi bu derece birleþtiren, derin bir dostluk olsa gerek..."
"Evet öyle Majeste."
"Ramses çok þanslý, hem de çok."
"Ramses'in bütün hasýmlarý bunu söyler."
Khâ, beþ yýldan beri her gün Amon tapýnaðýna gidiyor ve en az ' bir saatini, bütün metinler
ere bildiði laboratuvarda geçiri- j yordu. Bu beþ yýl boyunca astronomi, geometri, simge
bilim ve öte- i ki kutsal bilimlerin uzmanlarýyla sayýsýz kereler görüþmüþ, onlarýn s sayes
her yönünü keþfetmiþ ve bilgi yolunda epey ilerlemiþti.
'
Khâ, genç yaþýna raðmen, tapýnaðýn ilk sýrlarýna ermeye aday olmuþtu. Pi-Ramses saray halký
na hayran kaldý. ; Kral'ýn büyük oðlu, hiç kuþkusuz, dinsel görevlerin en yücesine da-
bu günden adaydý.
Khâ boynundaki muskayý ve sol bileðindeki bantý çýkardý. Göz-
RAMSES: EBU SÝMBEL'ÎN KRALÝÇESÝ 257
leri kapalý bir biçimde çýplak olarak, tapýnaðýn mahzenine, duvarlara kazýnmýþ yaradýlýþla
önünde dua etmesi için götürüldü. Dört erkek kurbaða ve dört diþi yýlan, dünyayý yaratan t
oluþturuyor, dalga dalga olan çizgiler, evreni yaratmak için Temel Yasa'nýn içinde uyandýðý
denizini çaðrýþtýrýyor, tanrýsal bir inek yýldýzlarýn doðumunu üstleniyordu.
Delikanlý daha sonra sütunlu salonun eþiðine götürüldü. Orada ibiþ Tot ile þahin Horus'un m
i giymiþ iki rahip Khâ'ýn baþýna ve omuzlarýna soðuk sular döktüler. Ýki tanrý, çocuða beya
ydirerek sütunlarýn üzerinde temsil edilen tanrýlara dua etmesini istediler.
Kafalarý kazýnmýþ on rahip, Khâ'mn çevresini sardýlar. Delikanlý, tanrý Amon'un gizli doðas
rtasýnda bulunan yaradýlýþ öðeleri, baþlýca hiyerogliflerin anlamlarý, sunu formüllerinin i
e sadece iyi yetiþmiþ bir kâtibin yanlýþ cevap vermeyeceði deðiþik konular hakkýnda sorulan
ce soruya yanýt verdi.
Soru soranlar hiçbir açýklama ve yorumda bulunmadý. Khâ, sessiz ve küçük bir tapýnakta onla
eði kararý uzun bir süre bekledi.
Gece yarýsý yaþlý bir rahip onu elinden tuttu ve tapýnaðýn çatýsýna götürdü. Yere oturttu,
gövdesini gösterdi.
Yasa'nýn taþýyýcýsý mertebesine yükseltilen Khâ, ayin usulleri kitaplarýnýn tümünü keþfetme
eceði ýþýk saçan günleri düþündü. Kendini bütün benliðiyle bu heyecana kaptýrdýðý için çýka
nuttu.
45
Setau, Kral ve Kraliçe çiftine Ebu Simbel'de eþi benzeri bulunmaz bir anýt sunmak için, bi
tmek tükenmek bilmeyen enerjisiyle canlandýrdýðý þantiyeye bütün gönlünü vermiþti. Bakhen d
es'in milyonlarca yýlýn tapýnaðýnýn inþaatýný ilerletiyordu. Turkuaz Kent adýna layýk görül
ce, o da her geçen gün daha da güzelleþiyordu.
Ramses Pi-Ramses'e döner dönmez, Ameni Firavun'un çalýþma odasýný âdeta ablukaya aldý, Kral
kreteri ve sandalet taþýyýcýsý, en ufak bir hata yapmaktan korkuyor, kendine hiç dinlenme s
si ayýrmadan gece gündüz çalýþýyordu. Baþý hemen hemen saçsýz kalmýþ, vücudu daha zayýflamý
iþtahý yerinde olduðu halde çok az uyuyor, ortalarda pek görünmemesine raðmen sarayda olan
en her þeyi biliyor ve ona giydirmek istedikleri onursal unvanlarý reddetmekte diren
iyordu. Sýrtýndan ve aðrýyan kemiklerinden sýzlanan Ameni, Ramses'le üzerinde çalýþacaklarý
dosyalan, papirüsleri ve tahta tabletleri, aðýrlýklarýna aldýrmadan kendisi taþýyordu.
Kral'ýn ona hediye ettiði yaldýzlý ahþap fýrça kutusunu hiç yanýndan ayýrmayan kâtip, görün
opmayacak olan baðlarla baðlý olduðu Ramses'e gerçek bir hayranlýk duyuyordu. Daha þimdiden
nedanlar listesine Firavunluk kurumunun en olaðanüstü temsilcisi olarak geçen Iþýðýn Oðlu'n
lerine nasýl olur da hayranlýk duyulmazdý? Ameni her gün, Ramses'in yaþadýðý yüzyýlda yaþam
olduðu için þükrediyordu.
"Çok ciddi zorluklarla karþýlaþtýn mý Ameni?"
"Baþ edemediðimiz hiçbir þey olmadý. Ana Kraliçe Tuya bana çok yardýmcý oldu. Kötü niyetli
lkýþan memurlara sert bir biçimde müdahale etti. Bizim Mýsýr'ýmýz refah içinde Majeste, ama
e gevþeklik göstermemeliyiz. Kanallarýn bakýmýnda birkaç günlük gecikme, hayvanlarýn sayýmý
r dikkatsizlik
RAMSES: EBU StMBEL'tN KRALÝÇESÝ 259
ya da tembel kâtiplere gösterilecek en ufak hoþgörü, koskoca yapýnýn harabeye dönmesine ned
ur."
"Aþa'dan gelen son mesaj ne?"
Ameni derin bir nefes aldý.
"Bugün, üniversite arkadaþýmýzýn gerçek bir dâhi olduðunu söyleyebilirim."
"Hatti'den ne zaman dönüyor?"
"Þey... hâlâ Hitit baþkentinde kalýyor."
Ramses þaþýrdý.
"Hattuþil'in tahta çýkmasýyla görevi sona ermeliydi."
"Bu süreyi uzatmak zorunda kaldý, ama bize önemli bir sürpriz hazýrlýyor!"
Ramses, Ameni'nin coþkusunu görünce, Aþa'nýn büyük yankýlar uyandýracak yeni bir baþarý eld
ladý. Baþka bir deyiþle, Aþa, bütün zorluklarýna raðmen Ramses'in planýný uygulamayý baþarm
"Majesteleri bana, önemli bir konuðu içeri almam için çalýþma odasýnýn kapýsýný açmama izin
Ramses, Dýþiþleri Bakaný'nýn becerikliliði sayesinde kazanýlmýþ alýþýlmadýk bir zaferin tad
k kapýnýn açýlmasýna izin verdi.
Seramana, önünde duran uzun boylu, adaleli, uzun saçlý, göðsü sýk kýzýl kýllarla kaplý adam
itti. Sardunyalýnm davranýþýna sinirlenen Urhi-Teþup yumruðunu sallayarak Serama-na'ya dönd
"Hatti'nin meþru Ýmparatoru'na böyle muamele edemezsin!"
Ramses araya girdi.
"Sen de, seni konuk eden bu Krallýk'ta sesini yükseltemezsin."
Urhi-Teþup, Firavun'un bakýþlarýna direnmeye çalýþtý, ama sadece kýsa bir an dayanabildi. H
savaþçý, zalim bir bozgunun hüznünü duydu. Ramses'in huzuruna adi bir savaþ kaçaðý gibi çýk
ndiði ve kendinden üstün olduðunu gördüðü Ramses'in.
"Majestelerinden politik sýðýnma istiyorum," dedi. "Bunun neye mal olacaðýný biliyorum. Hit
t ordusunun güçlü ve zayýf yönleri konusunda soracaðýnýz her soruya yanýt vereceðim."
260
CHRISTIAN JACQ
Ramses:
"Hemen baþlayalým," dedi.
Damarlarýnda aþaðýlanmanýn ateþi tutuþan Urhi-Teþup baþýný eðdi.
Sarayýn meyve bahçesinde her türlü aðaç vardý. Bir nar aðacý, bir ardýç aðacý, bir incir að
lliklerini sergilerken birbiriyle âdeta yarýþýyorlardý. Güzel Iset, Merenptah'la birlikte b
bahçede gezinmekten hoþlanýyordu. Dokuz yaþýndaki bu çocuðun gürbüz yapýsý öðretmenlerini
küçük oðlu, altýn sarýsý köpek 'Gece Bekçisi'yle oynamaktan hoþlanýyordu. Oldukça yaþlanmý
rislerine uymaya çalýþýyordu. Ýkisi birlikte, hiçbir zaman tutamadýklarý kelebeklerin ardýn
orlardý. 'Gece Bekçisi' sonra uzun uzun geriniyor ve dinlendirici bir uykuya dalýyordu
. Nubyeli aslan 'KatiPe gelince, Merenptah'ýn okþamalarýna önce isteksizce, sonra da güven
li bir davranýþla razý olmuþtu.
îset, bir zamanlar Khâ, Meritamon ve Merenptah'ýn bu meyve bahçesinde ya da bitiþikteki ba
hçede oynayarak çocukluklarýnýn tadýný sonuna kadar çýkardýklarý günleri hasretle anýyordu.
ta öðrenim görüyordu. Saraydaki ileri gelen ailelerin çocuklarýyla evlendirmek istedikleri,
k güzel bir kýz olan Meritamon ise kendini dinsel müziðe vermiþti. Güzel Iset, ciddi ve olg
n oðlunu elinde yazý takýmý ile; çok güzel küçük kýzýný da portatif harpý ile hatýrlýyordu.
iþte kalmýþtý.
îset, Dolant'ý kaç kez görmüþ, onunla Nefertari'nin, onun tutkularý ve ikiyüzlülüðü konusun
uþtu? Bütün bunlarý düþünürken, Kral'ýn ikinci karýsýnýn kafasý karýþýyordu. Do-lant'm ýsra
tükenen Iset sonunda harekete geçmeye karar vermiþti.
Iset, çýnar aðacýndan yapýlmýþ ve üzeri mavi lotus resimleriyle süslenmiþ bir sehpanýn üzer
u suyu dolu iki kupa koymuþtu. Nefertari'ye sunacaðý kupanýn içinde, etkisi sonra görülecek
r zehir vardý. Büyük Kraliçe, dört ya da beþ hafta sonra öldüðünde hiç kimsenin aklýna Güze
elmeyecekti. Bu görünmez cinayet silahýný ona Dolant vermiþti. Nefertari'nin ölümünden sade
ahi adalet sorumlu olacaktý.
RAMSES: EBU StMBEL'tN KRALÝÇESÝ 261
Kraliçe, güneþ batmadan az önce meyve bahçesine girdi. Tacým çýkardý, Merenptah ile îset'i
"Çok yorucu bir gündü," dedi.
"Kral'ý gördünüz mü Majeste?"
"Ne yazýk ki hayýr. Ameni onu esir almýþtý ve benim de halletmem gereken bin bir acil soru
n vardý."
"Ýktidar olmanýn zorluklarý ve dinsel görevleriniz baþýnýzý döndürmüyor mu?"
"Düþündüðünden de fazla Ýþet. Nubye'deyken ne kadar mutluydum! Ramses'le ben birbirimizden
mýyorduk ve her saniyemiz mutluluk dolu geçiyordu."
"Amayine de..."
îset'in sesi titriyordu. Nefertari'nin kafasý karýþtý.
"Rahatsýz mýsýn?"
"Hayýr, ama... ben..."
Güzel Iset artýk kendini kontrol edemiyordu. Sonunda yüreðini ve dudaklarýný yakan soruyu s
rdu.
"Majeste, Ramses'i gerçekten seviyor musunuz?"
Nefertari'nin yüzü bir an allak bullak oldu. Sonra, ýþýk saçan bir gülümseme yüzünü aydýnla
"Bundan neden kuþku duydun?"
"Sarayda söylenenlere göre..."
"Arkadan dedikodu yapmak ve kara çalmak, saray halkýnýn tek uðraþýdýr. Hiç kimse onlarý asl
ramaz. Bunu biliyor olmalýsýn?"
"Biliyorum bilmesine, ama..."
"Ama ben sýradan bir aileden geldim ve Büyük Ramses'le evlendim. Ýþte dedikodularýn kökeni.
nýrým bu kaçýnýlmazdý?"
Nefertari, îset'in gözlerinin içine baktý.
"Ben Ramses'i ilk karþýlaþmamýzdan, onu gördüðüm ilk saniyeden itibaren sevdim, ama bu sevg
endi kendime bile itiraf etmeye cesaret edemiyordum. Bu aþk evlenmemize kadar hiç du
rmadan arttý. O zamandan beri de artýyor ve biz öldükten sonra da devam edecek."
"Ebu Simbel'de, sizin varlýðýnýzý ölümsüzleþtirecek bir tapýnaðýn kurulmasýný istemediniz m
"Hayýr îset. Firavun, Kral ve Kraliçe çiftinin bozulamaz birlikte-
262
CHRISTIANJACQ
ligini taþa oyarak yüceltmek istedi. Ondan baþka kim böyle muazzam bir projeyi tasarlaya
bilir?"
Güzel îset kalktý ve üzerine iki kupanýn konduðu sehpaya doðru yürüdü.
Nefertari:
"Ramses'i sevmek uçsuz bucaksýz bir ayrýcalýk demektir," diye devam etti. "Ben bütün benlið
e onunum ve o benim için her þey.
îset diziyle sehpaya çarptý. Ýki kupa devrildi ve içindekiler çimenlerin üzerine döküldü.
"Beni baðýþlayýn Majeste, heyecanlýyým. Lütfen benim saçma ve aþaðýlýk kuþkularýmý unutun."
imparator Hattuþil, sarayýnýn kabul salonunu süsleyen savaþ armalarýný kaldýrtmýþtý. Zevkin
ri renkli, soðuk taþlar, canlý renkleri ve geometrik desenleri olan duvar halýlarýyla kapl
a-nacaktý.
Çok renkli, bol bir kumaþa bürünmüþ, boynuna gümüþ bir kolye, sol dirseðine bir bilezik tak
r bantla tutturmuþ olan Hattuþil, ölmüþ aðabeyinin yün beresini baþýna geçirmiþti. Dýþ görü
eni Ýmparator çok tutumluydu ve devlet maliyesini, o güne kadar hiç görülmemiþ bir sýklýkla
iyordu.
Tüccarlar sýnýfýnýn baþlýca temsilcileri, împarator'la birlikte ülkenin önceliklerini sapta
r biri ardýna kabul salonuna alýnýyorlardý. împaratoriçe, din adamlarý sýnýfýnýn baþýna geç
orduya verilecek ödeneklerin önemli bir miktarda azaltýlmasý için oyunu kullanýyordu. Tücc
ar eski ayrýcalýklarýna kavuþmakla birlikte bütün bu geliþmeleri hayretle karþýlýyorlardý.
savaþ halinde deðil miydi?
Hattuþil, kendisini daha önce de baþarýya götüren bir yöntemi uygulayarak ufak ufak dokundu
larla hareket ediyor, tüccarlarla olduðu kadar üst rütbeli subaylarla da özel görüþmelerini
r ve 'barýþ' sözünü aðzýna almadan uzatýlmýþ bir ateþkesin avantajlarý üzerinde ýsrar ediyo
dinsel alanlarda ayný stratejiyi uyguluyordu. Mýsýrlý elçi Aþa ise, birbirinin hasmý olan
güçlü devletin arasýndaki iliþkileri düzeltmek için canla baþla çalýþýyordu.
RAMSES: EBU SÎMBELÝN KRALÝÇESÝ 263
Mademki Mýsýr, Hatti'ye saldýrmaktan vazgeçiyordu, Hatti'nin de, çatýþmayý sona erdirecek b
riþimde bulunmasý gerekmez miydi?
Ancak bu güzel hayal, Hattuþaþ'a yýldýrým gibi düþen bir haberle yok olmaya mahkûmdu.
Hattuþil hemen Aþa'yý çaðýrttý.
"Az önce aldýðým bir kararý size bildirmek istiyorum. Siz de Ramses'e ulaþtýrýn."
"Bu bir barýþ teklifi mi Majeste?"
"Hayýr Aþa. Savaþ halinin sürdürülmesine karar verdiðimi bildirmek istiyorum."
Elçi âdeta yýkýldý.
"Bu ani dönüþün nedenini söyler misiniz?"
"Az önce öðrendiðime göre Urhi-Teþup Mýsýr'dan siyasi sýðýnma istemiþ ve bu isteði kabul ed
"Bu ayrýntý, anlaþmalarýmýzý yok sayacak kadar rahatsýz mý etti sizi?"
"Hatti'den çýkmasý ve ülkenize sýðýnmasý için ona siz yardým ettiniz Aþa."
"Bunlar artýk geçmiþte kalmadý mý Majeste?"
"Urhi-Teþup'un kellesini istiyorum. Bu hain yargýlanmalý ve öl-dürülmeli. Aðabeyimin katili
atti'ye getirilmediði sürece barýþ görüþmesi yapýlmayacak."
"Urhi-Teþup Pi-Ramses'te, bir evde gözaltýnda bulundurulduðuna göre neden korkuyorsunuz?"
"Burada, benim baþkentimde, cesedinin odun yýðýný üzerinde yakýldýðýný görmek istiyorum."
"Ramses'in verdiði sözden dönmesi ve kendisinden sýðýnma hakký istemiþ birini geri vermesi
htimal dahilinde deðildir."
"Hemen Pi-Ramses'e gitmek üzere yola çýkýn ve Kralýnýzý ikna ederek Urhi-Teþup'u bana getir
ksi takdirde, ordum Mýsýr'ý istila edecek ve ben kendi ellerimle haini yakalayacaðým."
46
Mayýs ayýnýn yakýcý sýcaklarýnda, ekinlerin boyu ölçüldükten sonra ürün toplama zamanýnýn g
iþti. Tarým iþçileri oraklarýyla baþaklan kesiyor, saplarýný tarlada býrakýyorlardý. Yorulm
lmeyen gayretli eþekler buðdaylarý harman yerine taþýyordu. Yapýlan iþ aðýrdý, ama ekmek ol
e olsun, soðuk su olsun hiçbir eksikleri yoktu ve hiçbir gözetici tarým iþçilerinden öðle u
esirgeme cüretini gösteremezdi.
Homeros için artýk hayatýný sona erdirmenin zamanýydý. Ram-ses onu ziyarete gittiðinde þair
ir salyangoz kabuðundan yapýlmýþ piposuna koyduðu adaçayýný içmiyordu. Kavurucu sýcaklara r
tunik giymiþ, limon aðacýnýn altýna serilmiþ bir yatakta yatýyordu. Baþýnýn altýnda bir ya
"Majeste... Sizi bir daha göreceðimi sanmýyordum."
"Hayrola, bir þey mi oldu?"
"ilerlemiþ yaþýmdan baþka olan bir þey yok. Elim yorgun düþtü, yüreðim de ayný."
"Neden sarayýn doktorunu çaðýrmadýnýz?"
"Ben hasta deðilim Majeste. Ölüm, dünyadaki düzenin bir parçasý deðil mi? Siyah beyaz kedim
or beni terk etti. Yerine bir baþkasýný alacak cesaretim yok."
"Daha yazabileceðiniz birçok eser var."
"Verebileceðimin en iyisini îlyada ve Odise'de verdim. Mademki ecel kapýyý çaldý, isyan etm
k neye yarar?"
"Biz sizi tedavi ederiz."
"Ne zamandan beri hükümdarlýk ediyorsunuz Majeste?"
"On beþ yýldan beri."
"Sayýsýz insanýn ölümüne tanýklýk etmiþ olan bir ihtiyarý kandý-rabilecek kadar deneyimli d
a. Ölüm benim damarlarýmýn içine yerleþti ve kanýmý donduruyor. Hiçbir týbbi müdahale bu se
z. Ama daha önemli bir þey var, çok daha önemli:
RAMSES: EBU StMBEL'ÎN KRALÝÇESÝ 265
Atalarýnýzýn kurduðu bu eþi bulunmaz ülkeyi muhafaza edebilmeniz. Hititlere karþý savaþ ne
?
"Aþa görevini tamamladý. Düþmanlýklara son verecek bir antlaþma imza edeceðimizi umuyoruz."
"Savaþ üzerine bunca eser verdikten sonra, barýþ içindeki bu topraklarda hayatý terk etmek
e kadar güzel bir þey... Kahramanlarýmdan biri þöyle der: Göz kamaþtýran ýþýðý okyanusa düþ
klarýn içine dalar ve yenilenlerin arzuladýðý gizemli karanlýk çýkagelir. Bugün artýk yenil
anlýklarý arzulayan benim."
"Ben sizin için muhteþem bir ahret evi yaptýracaðým."
"Hayýr Majeste... Ben hâlâ Yunanlýyým ve benim ulusumun inancýna göre öteki dünya unutulmuþ
an baþka bir þey deðildir. Benim yaþýma gelmiþ bir insan için inançlarýný deðiþtirmek çok g
ze hoþ görünmese de ben kendimi ona göre hazýrladým."
"Bilgelerimizin söylediklerine göre büyük yazarlarýn yapýtlarý piramitlerden daha uzun ömür
"
Homeros gülümsedi.
"Benim için son bir lütufta bulunur musunuz Majeste? Yazý yazan þu sað elimi tutunuz. Sizd
en aldýðým güçle son nefesimi vermek benim için daha kolay olacak."
Ve büyük ozan huzur içinde sessizce öldü.
Homeros, çok sevdiði limon aðacýnýn yanýnda topraða verildi. Kefeninin içine llyada ve Odis
birer kopyasý ve Kadeþ savaþýný anlatan bir papirüs konmuþtu. Cenaze töreni sýrasýnda sade
, Nefertari ve Ameni hazýr bulundu.
Hükümdar bürosuna döndüðü zaman Seramana ona bir rapor sundu.
"Büyücü Ofýr'in izine hâlâ rastlamadýk Majeste. Belki de Mýsýr'ý terk etti."
"Yahudilerin arasýnda saklanmýþ olamaz mý?"
"Þayet kýlýk deðiþtirmiþ ve onlarýn güvenini kazanmýþsa, neden olmasýn?"
"Muhbirlerinden ne haber?"
"Musa'nýn þef olarak seçiliþinden sonra Yahudiler bir suskunluk içine girdiler."
266
CHRISTIAN JACQ
"Demek ki neler planladýklarýndan haberin yok." "Ne evet ne hayýr Majeste." "Anlat öyley
se Seramana."
"Musa'yla Mýsýr'ýn düþmanlarý tarafýndan planlanan bir baþkaldýrý söz konusu olabilir."
"Musa benden özel bir görüþme istedi."
"Bu isteði kabul etmeyin Majeste!"
"Neden korkuyorsun?"
"Sizi öldürmeye kalkýþmasýndan korkuyorum."
"Korkularýn biraz aþýrý deðil mi?"
"Biri baþkaldýrdý mý ondan her þey beklenir."
"Musa benim çocukluk arkadaþým."
"Musa bu arkadaþlýðý unuttu Majeste."
Mayýs güneþinin ýþýðý, Ramses'in üç büyük pencereli bürosunu aydýnlýða boðmuþtu. Duvarlarý
arkalýklý bir koltuk, konuklar için hasýr iskemleler, bir papirüs dolabý ve büyük bir masa
ade bir dekor oluþturuyordu... Ramses'in her gün heykeline baktýðý Seti sað olsaydý, bu dek
benimserdi.
Musa büroya girdi.
Uzun boyu, geniþ omuzlarý, kýrýþmýþ yüzü, gür saçlarý ve sakal-larýyla, Yahudi güçlü bir ol
"Otur Musa."
"Ayakta kalmayý tercih ederim."
"Ne istiyorsun?"
"Yokluðun uzun sürdü ve benim düþüncelerim daha derinleþti."
"Bu düþünceler seni saðduyuya ulaþtýrdý mý?"
"Mýsýrlýlarýn saðduyusuyla yetiþtirildim, ama Yahova'nýn emirleri karþýsýnda bu saðduyu ne
"
"Demek çýlgýn düþüncelerinden vazgeçmedin!"
"Bilâkis, halkýmýn büyük çoðunluðunu peþimden gelmeleri için I, ikna ettim. Ve yakýnda
yanýmda olacak." j
"Babam Seti'nin sözlerini hatýrlýyorum: 'Firavun ne isyaný, ne de kýþkýrtýcýlarý hoþgörüyle
hiptir. Aksi takdir- , de Maât'm egemenliði sona erer ve kargaþa egemen olur. Bu ka
rga- > salýk da küçük büyük, herkes için felakete neden olur.
RAMSES: EBU SlMBEL'lN KRALÝÇESÝ 267
"Mýsýr'ýn uymak zorunda olduðu yasa artýk Yahudileri ilgilendirmiyor."
"Daha uzun süre bu topraklarda yaþayacaklarý için bu yasaya boyun eðmek zorundalar."
"Halkým, çölde üç günlük yürüyüþ mesafesinde Yahova'ya kurban adamak istiyor. Buna izin ver
"Daha önce sana açýkladýðým güvenlik nedenleri beni olumsuz yanýt vermeye zorluyor."
Musa budaklý deðneðini daha da sýktý.
"Bu yanýtla yetinernem."
"Dostluðumuzun hatýrý için senin bu küstahlýðýný unutmaya razý oluyorum."
"îki Ülke'nin efendisi Firvun'la konuþtuðumun bilincindeyim ve saygýda kusur etmemek için g
yret sarf ediyorum. Böyle olmakla birlikte Yahova'nýn istekleri geçerliðini koruyor ve o
nlar benim sesimle ifade edilmeye devam edecek."
"Þayet Yahudileri isyana teþvik edersen, beni bu isyaný bastýrmaya zorlamýþ olursun."
"Bunun da farkýndayým. Ýþte bu nedenle Yahova baþka yöntemler kullanacak. Þayet Yahudilerin
tedikleri özgürlüðü reddetmede ýsrarlý olursan, Tanrý Mýsýr'ý korkunç felaketlere boðacak."
"Beni korkutacaðýný mý sanýyorsun?"
"Davamý senin önem verdiðin kiþilerin ve halkýnýn önünde savunacaðým. Yahova'nýn sonsuz güc
cek."
"Mýsýr'ýn senden korkacak hiçbir þeyi yok Musa."
Nefertari ne kadar da güzeldi!
Uzaklarda yaþýyan bir tanrýçaya adanan yeni, küçük bir tapýnaðýn açýlýþ ayinini yönetirken
a seyrediyordu.
Sesi mutluluk veren, aðzýndan bir tek gereksiz sözcük çýkmayan, güzelliði bütün sarayý kapl
yle kötüyü birbirine karýþtýrmayan bu kadýn, îki Ülke'nin övgüsünü kazanan bir hükümdar eþi
ynundaki altý sýralý altýn kolyesi, baþýndaki iki tüylü tacý ile, gençlik ve güzelliðin hiç
nrýçalar dünyasýna aitmiþ gibi görünüyordu.
Ramses, annesi Tuya'nýn bakýþlarýnda gerçek bir mutluluðun ýþýltýsýný fark etti: Bu mutlulu
n sonra gelen Kraliçe'nin
268
CHRISTIAN JACQ
Mýsýr'a layýk olduðunu bilmesinden kaynaklanýyordu. Tuya, hissettirmeden yaptýðý yardýmlarl
tari'nin geliþmesini ve onun, büyük hükümdarlarýn en belirgin özelliði olan yerinde ve zama
onuþma biçimini bulmasýný saðlamýþtý.
Ayin törenini, Tuya onuruna verilen bir þölen izledi. Ana Kraliçe, kendisini kutlamak için
sýraya giren saray erkânýnýn yaltaklanmalarýný yarým kulakla dinliyordu. Sonunda diplomat
a, Tuya ile Firavun'a sokulmayý baþardý. Seti'nin dul karýsýna, aðzý kulaklarýna vararak öv
ulundu.
Ramses Meba'nm sözünü keserek:
"Seni Dýþiþleri Bakanlýðý'ndaki görevinde yetersiz buluyorum," dedi. "Aþa'nýn yokluðunda, m
mizle daha fazla mektupla-þabilirdin."
"Majeste, müttefiklerinizin size sunmayý vaat ettikleri þeylerin sayýsý ve nitelikleri olað
nüstü! Mýsýr'ýn desteði karþýlýðýnda her birinden yüksek bir bedel talep edildiðinden emin
Birçok elçi Majesteleri tarafýndan kabul edilmek ve ona saygýlarýný sunmak için sýraya girm
mda, çünkü hiçbir firavunun prestiji bu denli parlak olmadý!"
"Bana bildireceðin baþka haberin yok mu?
"Var Majeste: Aþa pek yakýnda Pi-Ramses'e döneceðini bildiriyor. Onun için güzel bir karþýl
eni hazýrlamak istiyorum."
"Mesajýnda, bu dönüþün nedenlerini de bildiriyor mu?"
"Hayýr Majeste."
Kral ve annesi uzaklaþtý.
"Barýþý saðlama çalýþmalarý devam ediyor mu Ramses?"
"Meba'yla þifresiz mektuplaþtýðýna ve Hatti'yi aniden terk ettiðine bakýlacak olursa, Aþa b
iyi haberler getirmiyor."
47
Ramses, Urhi-Teþup'la yaptýðý on kadar uzun görüþme sonunda Hitit ordusunun stratejilerini,
lah durumunu, güçlü ve zayýf taraflarýný öðrenmiþti. Hitit ordusunun eski baþkomutaný, Hatt
n kaldýrmak için öylesine istekliydi ki Ramses'e her türlü bilgiyi çekinmeden vermiþti. Urh
eþup bu iþbirliðinin karþýlýðýnda bir villa, iki Suriyeli hizmetçi, hemen alýþtýðý ve beðen
korumadan yararlanýyordu.
Ramses, gençliðin verdiði coþkuyla kafa tuttuðu Hatti canavarýnýn ne kadar büyük ve zalim o
nladý. Amon ve Seti'nin koruyuculuðu olmasaydý, gözüpekliði Mýsýr'ý felakete sürükleyebilir
un zayýf düþmesine raðmen Hatti hâlâ korkunç bir askeri güce sahipti. Mýsýr ile Hatti arasý
olan sýnýrlý bir antlaþma bile, bölgede sürekli bir barýþýn teminatý olabilirdi, çünkü hiç
güce saldýrmayý göze alamazdý.
Ramses bütün bunlarý Nefertari'yle bir çýnar aðacýnýn gölgesinde konuþurken, nefes nefese g
i, Aþa'nýn geldiðini bildirdi.
Mýsýr diplomasisinin þefinin bu uzun süren seyahati, onu hiç deðiþtirmemiþti, ince ve uzun
e kesilmiþ küçük býyýðý, zekâ fýþkýran gözleri ve hiçbir þeye önem vermez görünen mesafeli
büyük bir alaycýlýkla geldiðini düþündürüyordu.
Aþa, Kral ve Kraliçe çiftinin önünde eðildi.
"Majesteleri beni baðýþlasýnlar, çünkü duþ alacak ve masajýmý yaptýrýp kokular sürünecek va
ce üstü baþý kir pas içinde bir göçebe gibi huzurunuza çýkmaya cesaret edebildim. Ama getir
aj, kiþisel özenimi feda etmeme zorlayacak kadar acil."
Ramses gülümseyerek:
"Her ne kadar dönüþün bize büyük sevinç vermiþ olsa da, bu durumda kutlamalarý daha sonraya
" dedi.
270
CHRISTIANJACQ
"Þu halimle Kral'ýn iltifatlarýna nail olurken, büyük bir saygýsýzlýk yaptýðým korkusuna ka
kadar güzel Ramses! Sadece uzun yolculuklar yapmýþ olan bir kimse, bunu anlayabilir"
Ameni karþý çýktý:
"Yanlýþ," dedi. "Yolculuk insanýn kafasýný karýþtýrýr. Buna karþýlýk, bürosundan ayrýlmadan
resinden seyretmek, insanýn burada yaþamanýn zevkini çýkarmasýný saðlar."
Ramses:
"Bu tartýþmayý daha sonraya býrakalým," dedi. "Yoksa Hatti'den kovuldun mu Aþa?"
"Hayýr, ama imparator Hattuþil'in, Firavun'un bir elçi aracýlýðýyla duymasýna önem verdiði
eri var."
"Bana, bizi barýþa götüren görüþmelerin haberini mi getiriyor-sun?"
"Keþke öyle olsaydý... Maalesef ben bir ültimatom getirdim."
"Hattuþil de Urhi-Teþup kadar kavgacý mý?"
"Hattuþil, Mýsýr'la yapýlacak bir barýþ antlaþmasýnýn Asur tehdidini önleyeceðini kabul edi
Urhi-Teþup'un burada bulunuþu barýþa kesin bir engel oluþturuyor."
"Planý uygulayýþýn muhteþemdi! Bu sayede artýk Hitit ordusu hakkýnda her þeyi biliyorum."
"Bir savaþ halinde bu bilgilerin çok yararlý olacaðýný, kabul ediyorum. Ancak Urhi-Teþup'u
iade etmediðimiz takdirde Hattuþil savaþ halini sürdürecek."
"Urhi-Teþup bizim konuðumuz."
"Hattuþil, onun cesedini bir odun yýðýný üzerinde yanarken görmek istiyor."
"Muvatallis'in oðluna politik sýðýnma hakký tanýdým ve bu sözümden dönmeyeceðim. Aksi takdi
ini yalan ve ihanete býrakýp Mýsýr üzerindeki egemenliðini terk edecektir."
"Ben de Hattuþil'e ayný þeyleri söyledim, ama kararý deðiþmeyecek: Ya Urhi-Teþup Hatti'ye i
dilecek ve barýþ saðlanacak ya da savaþ sürüp gidecek."
"Verdiðim karar da deðiþmeyecek: Mýsýr, verdiði sýðýnma hakkýný geri almayacak ve Urhi-Teþu
yecek."
Aþa, arkalýðý alçak bir koltuða kendini atýverdi.
"Bütün bu yýllar, bütün bu çabalar boþa gitti... Ancak bu risk
RAMSES: EBU SÝMBEL'ÎN KRALtÇESl 271
de göze alýnmalýydý. Majesteleri haklý, sözünü tutmamaktansa savaþmak daha iyidir. Hiç olma
lere karþý savaþmak için þimdi daha bilgiliyiz."
Nefertari:
"Firavun araya girmeme izin verir mi?" diye sordu.
Kraliçe'nin yumuþak sesi ve aðýrbaþlý hali Hükümdar'ý, elçiyi ve sekreteri büyüledi.
Nefertari:
"Çok önceleri Mýsýr'ý istilacýlarýn elinden kurtaranlar kadýnlar olmuþtur," dedi. "Yabancý
a barýþ antlaþmalarýný görüþenler de yine kadýnlardý. Tuya bizzat bu geleneði sürdürerek ba
oluþturmuþ olmuyor mu?"
Ramses:
"Ne öneriyorsun?" diye sordu.
"împaratoriçe Putuhepa'ya yazacaðým. Barýþ görüþmelerini baþlatmak konusunda onu ikna etmey
o da kocasýnýn uzlaþmacý olmasýný saðlamaz mý?"
Aþa:
"Urhi-Teþup engeli ortadan kaldýrýlamaz," dedi. "Böyle olmakla birlikte împaratoriçe parlak
ve zeki bir kadýndýr. Hatti'nin çýkarlarýnýn kendi çýkarlarýndan önde gelmesine büyük özen
si'nin ona baþvurmasý onu olumlu yönde etkileyecektir. Putuhepa'nm Hattuþil üzerindeki etk
isi göz ardý edilemez. Belki de bu giriþim iyi sonuç verir. Ancak, Kraliçe'nin bazý zorlukl
rla karþýlaþacaðýný da gizlemeyeceðim."
Nefertari:
"Þu anda sizden ayrýlmak zorunda olduðum için üzgünüm," dedi, "ancak zor bir görev üstlendi
men çalýþmaya baþlamam gerektiðini kabul edersiniz."
Aþa, ýþýk saçan Kraliçe'nin havada süzülürcesine uzaklaþmasýný hayranlýkla seyretti.
Ramses elçisine:
"Þayet Nefertari bir gedik açmayý baþarýrsa, Hatti'ye dönersin," dedi. "Ben, Urhi-Teþup'u a
teslim etmeyeceðim, ama sen barýþý saðlayacaksýn."
"Benden, hep olmayacak þeyler istiyorsun, iþte ben de bu nedenle senin için çalýþmayý seviy
m."
272
CHRISTIAN JACQ
Kral, Ameni'ye döndü:
"Setau'dan acele gelmesini istedin mi?" diye sordu.
"Evet Majeste."
Aþa endiþelendi:
"Ne oldu?" diye sordu.
Ameni:
"Musa, Yahova denen tek tanrýsýnýn sözcüsü olduðunu ve bu tanrýnýn ona Yahudileri Mýsýr'dan
verdiðini söylüyor."
"Bütün Yahudiler mi... demek istiyorsun?"
"Ona göre, baðýmsýzlýðý hak eden bir ulus söz konusuymuþ."
"Bu bir çýlgýnlýk!"
"Musa'yý ikna etmek olanaksýz. Ayrýca tehdit eder bir tavýr takýnýyor."
"Bu durum seni korkutuyor mu?"
Ramses:
"Dostumuz Musa'nýn güçlü bir düþman olmasýndan korkuyorum," dedi. "Hasýmlarýmý küçük görmem
, iþte bu nedenle Setau'nun burada bulunmasý kaçýnýlmaz oluyor."
Aþa üzülmüþtü:
"Ne karýþýk durum," dedi. "Musa güçlü ve dürüst bir insandýr."
"O her zaman öyledir, ama bütün gücünü bir dine ve ona göre kesin olan bir gerçeðin hizmeti
iþ."
"Beni korkutuyorsun Ramses. Bu savaþ, Hititlere karþý yapýlacak savaþtan daha korkunç olmaz
mý?"
"Ya bu savaþý kazanacak ya da yok olup gideceðiz."
Setau geniþ ellerini Khâ'nýn zayýf omuzlarýna koydu.
"Yeryüzündeki bütün yýlanlarýn adýna! Sen neredeyse yetiþkin bir erkek olmuþsun!"
Ýkisi arasýndaki zýtlýk insaný þaþýrtacak kadar belirgindi. Ram-ses'in büyük oðlu Khâ, solu
rin yapýlý genç bir kâtipti; kýsa boylu, esmer tenli ve adaleli olan Setau ise sayýsýz cebi
an, antilop derisinden yapýlmýþ bir tunik giyiyor ve bu haliye, altýn arayýcýsý ya da serüv
raklýsýna benziyordu.
Onlarý görenler, aralarýnda bir dostluk kurulabileceðini hayal bile edemezlerdi. Böyle olm
akla birlikte Khâ, Setau'yu, kendisine
RAMSES: EBU SÝMBELÝN KRALÝÇESÝ 273
görünmeyenlerin sýrrýný öðreten bir usta olarak görüyordu; Setau da Khâ'da, sýrlarýn tam iç
eþsiz bir yetenek buluyordu.
Setau üzüntüsünü belirterek:
"Umarým, benim burada olmadýðým zamanlarda delice davranýþta bulunmamýþsýndýr," dedi.
Khâ gülümsedi:
"Sizi hayal kýrýklýðýna uðratmayacaðýmý umuyorum."
"Duyduðuma göre terfi etmiþsin!"
"Doðru, tapmakta bazý dinsel görevleri tamamladým... Doðrusu baþka bir seçeneðim yoktu. Ama
de... bundan çok da mutlu oldum."
"Ha þöyle evlat! Ama söyle bana... Ne boynundaki muskayý, ne de bileðinde bulunmasý gereken
bandý görüyorum."
"Tapýnakta, arýnma iþlemi sýrasýnda onlarý çýkardým ve sonra döndüðümde onlarý bulamadým. M
hiçbir tehlike kalmadý, ayrýca dualarýn büyüsünden yararlandým."
"Ama yine de muskalarý taþýmak zorundasýn."
"Siz taþýyor musunuz Setau?"
"Benim antilop derim var."
Hedefini tam on ikiden vuran ok, seçkin okçularýn eðitim yaptýklarý atýþ alanýnýn giriþinde
Setau'ya þaþýrttý. Kral onlara tam burada randevu vermiþti.
Setau:
"Ramses her zaman ustadýr," dedi.
Ramses Kadeþ Savaþý'nda kullandýðý ve sadece kendisinin gerebildiði yayý yere indirirken, K
na baktý. Hükümdar'ýn varlýðý bile en yüce otoritenin hissedilmesine yetiyordu.
Khâ, babasýndan da öte olan bu varlýðýn önünde eðildi.
Setau:
"Bizi neden buraya çaðýrdýn?" diye sordu.
"Çünkü oðlumla sen, hedefi tam vurmam gereken bir savaþta bana yardým edeceksiniz."
Khâ kem küm etmeden:
"Korkarým bu konuda pek becerikli olmayabilirim," dedi.
"Yanýlýyorsun oðlum. Akýl ve büyü gücüyle savaþmak yeterli."
"Üstelik ben Amon tapýnaðýnýn görevlilerindenim ve..."
274 CHRISTIANJACQ
"Rahipler seni, baþkanlarý olman için oybirliðiyle seçtiler."
"Ama... henüz yirmi yaþýma basmadým ki!"
"Yaþýn hiç önemi yok ama ben yine de önerilerini reddettim."
Khâ rahat bir nefes aldý.
Ramses:
"Kötü bir haber aldým," dedi. "Memfýs'te, Ptah tapýnaðýnýn baþrahibi kaybolmuþ. Onun yerini
seni seçtim oðlum."
"Ben, Ptah baþrahibi... Ama bu..."
"Bu benim isteðim. Bu sýfatla, Musa'nýn huzuruna çýkmak istediði, önemli kiþilerin araþma k
."
"Musa ne düþündü de böyle bir þey yapmak istedi?" diye sordu.
"Yahudilerin topluca Mýsýr'ý terk edip, çölde kendilerini tehlikeye atma isteklerini kabul
etmediðim için, bizi tanrýsýnýn cezalarýna çarptýrmak istiyor. Ptah'm yeni baþrahibi ve be
iyi büyücüm, bakalým Musa'nýn gözünün önündeki perdeyi kaldýrabilecek mi?"
48
Musa, yanýnda Aaron olduðu halde, Seramana ile þeref kýtasýn-dakilerin bakýþlarý altýnda, P
s'in görüþme salonunun kapýsýnda göründü. Yahudi önünden geçerken Sardunyalý ona öfkeli bir
r'ýn yerinde olsaydý bu isyankâr adamý ya zindana attýrýr ya çölün en ücra köþesine yollard
sezisine çok güveniyordu: Musa denen bu adamýn tek düþüncesi Ramses'e zarar vermekti.
iki tarafýnda sütunlar bulunan ana koridor boyunca ilerleyen Musa, salonun kalabalýk o
lduðunu görünce keyiflendi.
Kral'in saðýnda oturan Khâ, altýn yaldýzlarla süslü panter derisinden bir giysi içindeydi.
raðmen çok büyük bir göreve getirilmiþti. Geniþ bir muhakeme kabiliyeti ve derin bilgisi n
niyle hiçbir rahip bu karara itiraz etmemiþti. Firavun'un büyük oðluna artýk niteliklerini
anýtlamak kalýyordu. Herkes bundan sonra yapacaklarýný dikkatle izleyecekti. Khâ, Mýsýr uyg
aratýcý deðerlerinin belirlediði altýn çað olarak nitelenen piramitler döneminin gelenekler
orumakta ne kadar baþarýlý olacaktý?
Bu tayin Musa'yý önce þaþýrtmýþtý, ama Khâ'yý yakýndan görünce, delikanlýnýn azminin ve olg
anladý. Khâ hiç kuþkusuz onun için korkunç bir hasým olacaktý.
Ya Firavun'un solunda oturan adama ne demeliydi? Yýlan oynatýcýsý ve Krallýk büyücülerinin
fi Setau! Ramses ve biraz geride oturup tartýþmalarý not etmek için þimdiden hazýr bekleyen
Ameni gibi, Setau da Musa'nýn üniversiteden arkadaþýydý.
Musa artýk, Mýsýr için azimle çalýþtýðý o yýllarý hatýrlamak istemiyordu. Yahova ona görevi
dirdiði gün geçmiþi ölmüþtü. Sonsuza dek kaybolmuþ o eski günleri düþünerek hüzünlenmeye ha
Musa ile Aaron, Firavun ve sarayýn ileri gelen kiþilerinin yer aldýklarý platforma çýkan me
divenlerin baþýnda durdular.
Ameni:
276
CHRISTIAN JACQ
"Bu mahkemede hangi konuyu tartýþmak istiyorsunuz?" diye sordu.
Musa:
"Ben tartýþmak niyetinde deðilim," diye yanýt verdi. "Sadece Ya-hova'nýn buyruklarýný yerin
etirmek istiyorum. Firavun, halkýmýn baþýnda Mýsýr'ý terk etmeme izin versin."
"Kamu güvenliði nedeniyle isteðiniz reddedildi."
"Bu red Yahova'ya karþý iþlenmiþ bir günahtýr."
"Yahova bildiðim kadarýyla Mýsýr'da egemen deðil."
"Öyle olsa da öfkesi korkunçtur! Tanrý beni koruyacak ve gücünü göstermek için mucizeler ge
cek."
"Seni çok iyi tanýyorum Musa çünkü biz arkadaþtýk. Üniversite öðrenimimiz sýrasýnda boþ hay
zdýn."
"Sen Mýsýrlý bir kâtipsin Ameni ve ben de Yahudi halkýnýn þefiyim. Benimle konuþan gerçekte
a'ydý ve bunu ispat edebili-rým.
Aaron deðneðini yere attý, Musa bakýþlarýný deðnekte yoðunlaþtýrdý. Aðaç canlandý, deðnek k
Korkuya kapýlan birçok kiþi geriledi. Yýlan, Ramses'e doðru ilerlemeye baþladý. Ramses'te i
hiçbir korku belirtisi yoktu. Setau yerinden fýrlayýp, yýlaný kuyruðundan yakaladý.
Bu davranýþ karþýsýnda þaþkýnlýk ifade eden haykýrýþlar, yýlan, Setau'nun elinde yeniden bi
ldý.
"Yýllar önce, Mer-Ur haremindeyken bu sihirbazlýðý Musa'ya ben öðrettim. Firavun'un danýþma
Mýsýr sarayýndakileri þaþýrtmak için daha fazlasýný yapman gerekecek."
Musa ile Setau bakýþlarýyla birbirlerine meydan okudular, iki adam arasýndaki bütün dostluk
baðlarý kopmuþtu.
Peygamber:
"Bir hafta sonra olacak bir baþka mucize, halký þaþkýna çevirecek!" dedi.
Nefertari, saraya en yakýn havuzda çýrýlçýplak yüzerken, bir ýlgýn aðacýnýn altýnda uyuyan
onu gözlüyordu. Havuzun suyu, taþa kaplanmýþ ince bakýr tabakalar, bakteri yutan bitkiler
e havuzun suyunu sürekli deðiþtiren bir kanal sistemi sayesin-
RAMSES: EBU SÝMBEL'iN KRALÝÇESÝ 277
de her zaman temiz kalýyordu. Ayrýca bir uzman, düzenli aralýklarla, bakýrdan elde edilen
bir tozu suya atýyordu.
Nil'in sularýnýn kabarma mevsiminde sýcaklar çok bunaltýcý oluyordu. Kraliçe, görüþmelerine
önce yorgun, ama mutlu gövdesini tüy gibi hafifleten ve kafasýný dinlendiren bu hoþ anýn t
ordu. Nefertari bir taraftan yüzerken, diðer taraftan da her biri kendi sorununun da
ha acil olduðunu öne sürerek ona baþvuranlara verdiði kâh rahatlatýcý kâh eleþtirici yanýtl
Iset göðüslerini bütün çýplaklýðýyla ortaya çýkaran askýlý bir elbise giymiþ, saçlarý açýk
yaklaþtý. Herkes tarafýndan Güzel Iset olarak adlandýrýldýðý halde, Nefertari'nin güzelliði
ken, kendisini sýradan bir insan olarak hissediyordu. Her hareketinde, eþi benzeri o
lmayan bir saflýk taþýyan Kraliçe, bir kadýnýn ideal güzelliðini yansýtan dâhi bir ressamýn
iyordu.
Iset, çok tereddüt ettikten ve hýrsý bir türlü yatýþmak bilmeyen Dolant'la son görüþmesinde
in bir karar almýþtý.
Bu kez harekete geçecekti.
Yapacaðý þeyin doðuracaðý tehlikeli sonuçlarýn korkusunu kafasýndan atan Iset, havuza doðru
aha attý. Artýk amacýndan sapmamak zorundaydý.
Nefertari, Iset'in geldiðini fark etti.
"Gel, sen de yüz!"
"Kendimi pek iyi hissetmiyorum Majeste."
Kraliçe çevik bir hareketle havuzun kenarýna kadar yüzdü ve taþ merdivenden çýktý.
"Kendini iyi hissetmemenin nedeni nedir?"
"Bilmiyorum."
"Merenptah seni üzüyor mu?"
"Hayýr, o çok iyi. Gürbüz yapýsýyla beni her geçen gün þaþýrtýyor."
"Þu sýcak taþlarýn üzerine, yanýma uzan."
"Beni baðýþlayýn, güneþe dayanamýyorum."
Nefertari'nin vücudunun güzelliði îset'in gönlünü büyülüyor-du. Onun vücudu, gülümsemesi il
dünyayý aydýnlatan Batý tanrýçasýnýnkine benzemiyor muydu? Sýrtüstü yatmýþ,
278 CHRISTIAN JACQ
kollarýný vücuduna paralel uzatmýþ, gözlerini kapamýþ olan Nefer-tari, insana hem yakýn, he
nýna varýlamaz hissini veriyordu.
"Neden sýkýntýlýsýn Iset?"
Ramses'in ikinci eþinin yüreðine yeniden bir kuþku düþtü. Verdiði karara uymalý mý, yoksa d
sý yeme pahasýna kaçmalý mýydý? Bereket versin Nefertari ona bakmýyordu. Hayýr, vazgeçmemel
u ele geçmiþ en güzel fýrsattý. Iset bu fýrsatýn kaçmasýna izin vermeyecekti.
"Majeste... Majeste... isterdim ki..."
Güzel Iset, Nefertari'nin onu görebileceði bir yere diz çöktü. Kraliçe ise güneþ ýþýðýnýn a
uyordu.
"Majeste, sizi öldürmek istedim."
"Sana inanmýyorum Iset."
"Ýnanýn Majeste, size itiraf etmek zorundayým... Bu aðýrlýk dayanýlmaz bir hal almýþtý."
Kraliçe gözlerini açtý, doðruldu ve Güzel Iset'in elini tuttu.
"Seni kim kýþkýrttý?"
"Ramses'i sevmediðinizi ve kendi ihtiraslarýnýzdan baþka bir þey düþünmediðinizi sanýyordum
tal gibi olmuþtum! Bu lanetlenecek suçlamalara nasýl oldu da kulak verdim?"
"Her insanýn zayýf anlarý vardýr Iset. O zaman kötülük insanýn vicdanýný ele geçirmeye ve k
a baþlar. Sen bu saldýrýya karþý koydun, önemli olan da bu deðil mi?"
"Kendi kendimden utanýyorum, çok utanýyorum... Beni mahkeme huzuruna çýkardýðýnýzda cezamý
ceðim."
"Benim hakkýmda kim yalan söyledi sana?"
"Ben sadece suçumu itiraf etmek istiyorum Majeste, muhbirlik yapmak deðil."
"Beni yok etmeye çalýþýrken, asýl umduklarý þey Ramses'e zarar vermekti. Iset, þayet Kral'ý
rsan, bana gerçeði söylemek zorundasýn."
"Siz benden nefret etmiyor musunuz?"
"Sen ne gözü yükseklerde birisin, ne de entrikacý. Üstelik hatalarýný kabul edecek kadar da
sursun. Senden nefret etmek þöyle dursun, sana saygý duyuyorum."
Iset aðlayarak uzun uzun anlattý. Böylece vicdan azabýndan kurtuldu.
RAMSES: EBU SlMBEL'ÎN KRALÝÇESÝ 279
Musa, Nil ýrmaðýnýn kýyýsýnda binlerce Yahudiyi toplamýþtý. Ayrýca baþkentin çeþitli mahall
irçok meraklý da oradaydý. Söylenildiðine göre, Yahudilerin savaþçý tanrýsý, Mýsýr'ýn bütün
u kanýtlamak için büyük bir mucize gerçekleþtirecekti.
Ameni ile Seramana'nýn karþý çýkmalarýna raðmen Ramses, toplantýnýn yapýlmasýna izin vermiþ
i daðýtmak için ordu ve polis göndermek, sonu nereye varacaðý bilinmeyen bir tepkiye neden
labilirdi. Üstelik ne Musa, ne de Yahudiler kamu düzenini bozuyordu. Ayrýca seyyar satýcýl
ar böylesine bir kalabalýðýn meydanlarý doldurmasýna çok seviniyorlardý.
Firavun, sarayýnýn terasýndan, sað kýyýsýnda sabýrsýz bir kalabalýðýn toplandýðý Nil'e baký
a, Nefertari'nin korkunç açýklamalarýyla doluydu.
"Bu anlattýklarýnýn doðru olup olmadýðý konusunda bir kuþkun var mý?"
"Hayýr Ramses, Iset çok samimiydi."
"Onu aðýr bir þekilde cezalandýrmahyým."
"Onu baðýþlamaný istiyorum. Sana olan aþký yüzünden istemeyerek iþleyeceði korkunç suçtan k
Üstelik telafisi mümkün olmayan bir þey yapmadý. Ayrýca Iset sayesinde, ablan Dolant'm, ci
ayet iþlemeye kadar varacak bir nefret içinde olduðunu öðrendik."
"Ablamýn, yýllardan beri ruhunu kemiren iblislerden kurtulduðunu sanýyordum... Ama yanýlmýþ
hiç deðiþmeyecek."
"Dolant'ý adalete teslim edecek misin?"
"inkâr edecek, Iset'i her þeyi uydurmakla suçlayacak. Dava bir skandalla sona erebilir
."
"Bir cinayeti azmettiren kiþi cezasýz mý kalacak?"
"Hayýr Nefertari. Dolant, Iset'i kullandý, biz de Dolant'ý kullanacaðýz."
Sahildeki kalabalýk dalgalanýyor ve çýðlýklar atýlýyordu.
Musa deðneðini Nil'e attý, ýrmaðýn sularý kýrmýzýmtrak bir renk aldý.
Peygamber bir kupaya Nil'in suyundan doldurduktan sonra yere serpti.
280
CHRISTIAN JACQ
"Hepiniz bu mucizenin tanýðý olun! Yahova'mn iradesiyle Nil'in suyu kana dönüþtü... Þayet o
steði kabul edilmezse bu kan bütün kanallara yayýlacak ve balýklar ölecek. Bu, Mýsýr'ýn ala
ra olacak."
Bu kez Khâ ýrmaðýn pis kokulu, garip suyundan bir parça aldý.
"Söylediklerin olmayacak Musa. Bu gördüðümüz, Nil sularýnýn kabarmasý sonucu oluþan kýrmýzý
ir þey deðil. Birkaç gün süreyle bu su içilmez ve burada tutulan hiçbir balýðý yememek gere
bu bir mucizeyse bunu doðaya borçluyuz ve bizim de saygý duymamýz gereken þey doðanýn yasal
"
Genç ve çelimsiz Khâ, dev yapýlý Musa'nýn karþýsýnda korkmuyordu. Peygamber öfkesine hâkim
"Bunlar güzel sözler, ama deðneðimin bu kanlý suyu yüzeye çýkarmasýný nasýl izah ediyorsun?
"Kim Musa'nýn bir peygambere özgü bazý duyarlýlýklara sahip olduðuna itiraz ediyor ki? Sula
eðiþme sürecine girdiðini ve bugün kýrmýzý dalganýn görüneceðini daha önceden hissettin. Bu
ini sen de benim kadar tanýrsýn. Mýsýr'ýn hiçbir sýrrý senden kaçmaz."
Musa gür sesiyle:
"Þu ana kadar Yahova, ikaz etmekle yetindi! Mademki Mýsýr þüphede ýsrar ediyor, Yahova da M
daha acý felaketlerle karþý karþýya býrakacak."
49
Aþa elindeki mektubu, Ramses'le tahýl ambarlarýnýn yönetimi konusunda görüþen Nefertari'ye
"iþte beklediðiniz yanýt Majeste. Mektup bizzat Imparatoriçe Putuhepa tarafýndan yazýlmýþ.
bun içeriðinin sizi düþ kýrýklýðýna uðratmayacaðýný umarým."
Çok deðerli bir kumaþa sarýlmýþ olan tablet, Putuhepa'nýn müh-rüyle mühürlenmiþti.
"Bize onu siz okur musunuz Aþa? Öncelikle Hititçeyi, mükemmel bir þekilde dilimize çeviriyo
sunuz, ayrýca Hatuþaþ'la ilgili her þey sizi de ilgilendiriyor."
Mýsýr diplomasisinin þefi Kraliçe'nin isteðine uydu.
"'Büyük Ramses'in eþi, kýz kardeþim Nefertari'ye.
'Kýz kardeþim nasýl, ailesinin saðlýk durumu iyi mi, atlarý gösteriþli ve güçlü mü? Hatti'y
geldi. Mýsýr'da Nil'in sularýnýn kabarmasý yeterli mi?
'Kýz kardeþim Nefertari'nin uzun mektubunu aldým ve büyük bir dikkatle okudum. Ýmparator Ha
tuþil, aþaðýlýk Urhi-Teþup'un Pi-Ramses'te bulunuþunu bir türlü içine sindiremiyor. Urhi-Te
nç ve alçak bir insandýr. Hatti'ye iade edilip Hattuþaþ'ta yargýlanmayý hak etmiþtir, impar
Hattuþil bu konuda hiçbir taviz vermiyor.
'Ama iki ülke arasýndaki barýþ, bazý fedakârlýklarý gerektiren büyük bir ideal deðil midir?
-Teþup konusunda bir uzlaþma saðlamak imkânsýzdýr ve imparator, haklý olarak, suçlunun geri
lmesini istemektedir. Böyle olmakla birlikte, Hattuþil'den, Firavun'un verdiði söze sadýk
kalarak, dürüst davrandýðýný anlamasýný ýsrarla istedim. Verdiði söze ihanet eden bir hüküm
yulur?
'Bu durumda, Urhi-Teþup'un durumu tartýþma konusu olsa bile, neden bunu çözümlenmiþ farz ed
bir saldýrmazlýk antlaþmasýna doðru ilerleme kaydetmiyoruz? Bu antlaþmanýn kaleme alýnmasý
282
CHRISTIAN JACQ
zaman alacaðýndan, bir an önce görüþmelere baþlamak daha akla uygun olacaktýr.
'Mýsýr Kraliçesi kýz kardeþim, benim bu düþüncelerimi paylaþýyor mu? Þayet paylaþýyorsa, bi
enini kazanmýþ yüksek rütbeli bir diplomatý en kýsa zamanda göndermeniz çok iyi olacak. Ben
eriyorum.
'Mýsýr Kraliçesi kýz kardeþime, candan dostluklarýmla.'"
Ramses üzüntülü bir ifadeyle:
"Bu teklifi reddetmek zorundayýz," dedi.
Aþa isyan ederek:
"Neden reddediyoruz?" diye sordu.
"Çünkü burada, intikam alma isteði üzerine kurulmuþ bir tuzak söz konusu, imparator, Urhi-T
u Hatti'den çýkardýðýn için seni bir türlü affedemiyor. Þayet oraya gidecek olursan, bir da
zsin."
"Bense bu mektubu farklý bir biçimde yorumluyorum. Kraliçe Nefertari, ikna edici önerile
rde bulunmasýný bildi ki Imparatoriçe barýþ isteðini açýkça ifade ediyor. Putuhepa'nýn impa
nde büyük etkisi olduðu için, bu önemli bir adým."
Nefertari:
"Aþa haklý," dedi, "Putuhepa, kendisine gönderdiðim mektubun anlamýný gayet iyi kavradý. Ar
rhi-Teþup'tan söz etmeyelim ve biçimi kadar içeriðine de önem vererek, barýþ antlaþmasýný h
görüþmelere baþlayalým."
Ramses itiraz etti:
"Urhi-Teþup'un durumu bir kenara atýlamayacak kadar önemli bir sorun!"
"Kendimin ve kýz kardeþim Putuhepa'nýn bu durumdaki avantajýný daha açýklýða kavuþturayým:
i-Teþup'un teslim edilmesini istiyor, Ramses reddediyor. Her ikisi de uzlaþmaz ve se
rt tutumlarýný sürdürsünler, arna bu arada biz görüþmeleri ilerletelim. Zaten buna da... di
si denmiyor mu?
Aþa:
"Putuhepa'ya güveniyorum," diye ekledi.
"Þayet Kraliçe'yle sen, bana karþý birlik kurmuþsamz ben nasýl daha fazla dayanabilirim? An
aþýldý, bir diplomat göndereceðiz, ama bu sen olmayacaksýn."
RAMSES: EBU SÝMBEL'ÝN KRALÝÇESÝ 283
"imkânsýz Majeste. Imparatoriçe'nin isteklerinin birer emir olduðu malum. Hem sonra Hatt
i'yi ve oradaki muhataplarýmýzý benden iyi tanýyan kimse var mý?"
"Bunca tehlikeyi göze almaya hazýr mýsýn Aþa?"
"Böylesine açýk bir barýþ teklifini deðerlendirmemek, bir cinayet iþlemekten farksýzdýr. Bü
ca yöneltmeliyiz. Olanaksýzýn gerçekleþmesi... Bu, senin Hükümdarlýðýnýn en belirgin özelli
"Seni bu kadar coþkulu çok az gördüm."
"Ben zevk ve eðlenceden pek hoþlanýrým ve savaþ bunu engeller."
"Asla bize büyük yülder getirecek bir barýþý imzalamayacaðým. Hiçbir þekilde Mýsýr kaybeden
cak."
"Bu tür güçlüklerle karþýlaþacaðýmý biliyorum ama bunlarý aþmak mesleðimin bir parçasý. Þim
ir bir projeyi derleyip toplamak için birkaç gün hiç ara vermeden çalýþacaðým. Sonra sevgil
aþlarýmý ziyaret edecek ve Hatti'nin yolunu tutacaðým. Sizin de isteðiniz doðrultusunda bu
aþaracaðým."
Önce beklenmedik bir biçimde zýpladý, sonra Nil'in sularýnýn yeniden içilebilir hale gelmes
memnuniyetle seyreden Setau'nun bir metre yakýnma gelerek durdu.
Bir ikincisi, bir üçüncüsü ve sonra yeþilin farklý tonlarýnda yüzlercesi ortaya çýktý: Muht
aðýn Mýsýr topraklarýna býraktýðý ve Firvun'un halkýnýn beslenmesinin güvencesi olan veriml
fýþkýrýyorlardý.
Büyük bir kalabalýðýn baþýnda gelen Aaron deðneðini Nil'in üzerine uzattý ve güçlü bir sesl
"Mademki Firavun, Yahudilerin ülkeden çýkma isteklerini reddediyor, Yahova, suyu kana
dönüþtürdükten sonra þimdi de, zalimi ikinci bir felakete uðratacak: Binlerce, milyonlarca
baða her yere doluþacak, atölyelere, evlere ve zenginlerin yatak odalarýna kadar girecek
!"
Setau sakin sakin yürüyerek laboratuvarýna döndü. Lotus, Ebu Simbel'de yakaladýklarý güçlü
zehirieriyle yeni ilaçlar hazýrlýyordu. Ebu Simbel'den iyi haberler geliyordu, inþaat düzgü
284
CHRISTIAN JACQ
bir biçimde ilerliyordu. Yýlan oynatýcýsý ile karýsý, Ramses izin verir vermez oraya dönmey
atýyorlardý.
Setau gülümsedi. Ne kendisinin, ne de Khâ'nýn Aaron'un bu sözde felaketiyle boðuþmalarý ger
kti. Musa'nýn yardýmcýsýnýn, hiçbir Mýsýrlýyý korkutmayacak olan beddualarýný etmeden önce
rdi.
Yýlýn o döneminde kurbaðalarýn hýzla çoðalmasý anormal bir þey deðildi ve üstelik bu, halk
u bir haber olarak algýlanýrdý. Hiyeroglif metinlerinde kurbaða þekli 'yüz bin' sayýsý anla
liyor, hayal bile edilmesi güç bir büyüklüðü ifade eden bu sayý, Nil'in kabarmasýnýn saðlad
ir þekilde tanýmlýyordu.
Kurbaðalarýn hayat evrelerini inceleyen ilk hanedanlýklarýn rahipleri, onlarda hayatýn sayý
deðiþik biçimini görmüþlerdi. Bu nedenle kurbaða halkýn nazarýnda, tohumdan baþlayýp olgun
n çok sayýda yeniden doðumun ve zamanýn içinde ve ötesinde varolan sonsuzluðun simgesi deme
.
Ertesi gün Khâ, kurbaða biçimindeki fayans muskalarý halka bedava daðýttý. Bu beklenmedik h
den çok hoþlanan baþkent halký, Ramses adýný sevinç çýðlýklarýyla haykýrdýlar ve Aaron ile
tarlýk duydular. Onlarýn yarattýklarý karýþýklýk sayesinde birçok insan, çok deðerli bir eþ
muþtu.
Aþa, Kral ve Kraliçe çiftiyle hazýrladýðý antlaþma tasarýsýna son rötuþlarý yapýyordu. Bir
ir biçimde çalýþmýþ, her sözcük üzerinde düþünüp taþýnmýþlardý. Nefertari'nin metni ikinci
Mýsýr diplomasisinin þefinin düþündüðü gibi, Firavun'un istekleri, görüþmeleri zorlaþtýraca
te Ramses, Hatti'yi yenilgiye uðramýþ bir düþmandan çok bu antlaþmadan sayýsýz avantaj elde
bir ortak gibi görmüþtü. Þayet Putuhepa gerçekten barýþý istiyorsa, bu oyuna o da katýlabi
Ameni, amber renginde çok güzel bir papirüs getirdi. Ramses tekliflerini bu papirüs üzerin
e kendi el yazýsýyla yazacaktý.
Ameni:
"Güney mahallesinde oturanlar bana þikâyetlerini ilettiler. Her tarafý sivrisinekler sar
mýþ."
RAMSES: EBU SÎMBEL'ÝN KRALÝÇESÝ
285
Ramses:
"Bu mevsimde, temizlik kurallarýna sýký sýkýya uyulmadýðý takdirde hýzla çoðalýrlar. Batakl
kurutmayý unutmuþ olabilirler mi?"
"Aaron'un söylediðine göre Majeste, bu da Yahova'nýn Mýsýr'ý uðrattýðý üçüncü felaketmiþ. S
rdýmcýsý deðneðini yerdeki tozlara vurur vurmaz hepsi sivrisineðe dönüþmüþ. Ve sizin de büt
intikamcý bir tanrýnýn parmaðý olduðunu görmeniz gerekirmiþ."
Aþa:
"Arkadaþýmýz Musa, her zamanki inatçýlýðýný býrakmamýþ," dedi.
Ramses Ameni'ye:
"Güney mahallesine temizlik servisini hemen gönder," diye emretti. "Mahalle sakinler
ini bu felaketten kurtar."
Nil'in çok fazla kabarmasý, mutlu bir gelecek vaat ediyordu. Ramses, Amon tapýnaðýnda saba
h ayinini yönetti ve Hattuþil'e barýþ koþullarý tasarýsýna ek olarak yollayacaðý mektubu ya
araya dönmeden önce aslaný 'Katil'le birlikte rýhtýmda bir gezinti yaptý.
Musa aniden deðneðini rýhtým taþlarýna vurdu. Ýri yapýlý aslan Yahudiye kükrerneden baktý.
"Halkýmýn, Yahova'ya gerektiði gibi ibadet edebilmeleri için Mýsýr'dan çýkmasýna izin ver R
"Bu konuda konuþulmasý gereken her þeyi konuþmadýk mý Musa?"
"Mucizeler ve felaketler sana Yahova'nýn gücünü göstermiþ olmalý."
"Böylesine garip sözleri söyleyen sahiden benim arkadaþým mý?"
"Artýk arkadaþýn deðil! Ben Yahova'nýn elçisiyim. Sense tanrýtanýmaz bir Firavun."
"Senin bu körlüðünü nasýl tedavi etmeli?"
"Asýl kör olan sensin!"
"Sen yolunda git Musa. Ben, her ne olursa olsun kendi yolumdan gideceðim."
286 CHRISTIANJACQ
"Bana en azýndan bir lütufta bulun, Yahudi kardeþlerimizin sürülerini görmeye gel."
"Bu sürülerin ne özelliði var?"
"Gel, yalvarýrým."
'Katil', Seramana ve paralý askerlerden oluþan küçük bir müfrezenin eþliðinde Hükümdar Musa
gitti. Musa Yahudilerin sürülerini, baþkentten on kilometre kadar uzakta bir bataklýk böl
gede toplamýþtý. Çevrelerinde uçuþan binlerce sýðýrsineði, hayvanlarý bir an bile rahat býr
llýlarýn acýdan böðürmelerine neden oluyordu.
Musa:
"iþte Yahova'nýn gönderdiði dördüncü felaket," diye açýkladý. "Sýðýrsineklerinin bütün baþk
yvanlarý salmam yeter."
"Bayaðý bir strateji... Bu hayvanlara böylesine pislik içinde eziyet çektirmek zorunlu muy
du?"
"Yahova'ya koçlarý, inekleri ve Mýsýrlýlarýn kutsal saydýklarý öteki hayvanlarý kurban etme
yýz. Þayet ayinlerimizi senin ülkende yapacak olursak köylülerin öfkesine neden oluruz. Býr
bizi çöle gidelim, yoksa sýðýrsinekleri senin tebaana saldýracak."
"Seramana ve ordudan bir müfreze sana, rahiplerine ve hasta hayvanlarýna, kurbanlarýnýzý k
eseceðiniz çöl bölgesine kadar eþlik edecekler. Geri kalan hayvanlar dezenfekte edilecek v
e otlaklarýna götürülecek. Ondan sonra Pi-Ramses'e döneceksiniz."
"Kaçýnýlmaz sonucu sadece ertelemiþ oluyorsun Ramses. Yarýn, Yahudilerin Mýsýr'dan çýkmalar
vermek zorunda kalacaksýn."
50
Ofir:
"Çok þiddetli bir darbe vurmamýz gerekiyor," dedi. "Çok daha þiddetli."
Musa:
"Yahova'mn istediði gibi çölde kurban kesmeyi baþarmadýk mý?" diye sordu. "Ramses bu isteði
e boyun eðdi, öteki isteklerimize de razý olacak."
"Ramses'in sabrý tükenmek üzere deðil mi?"
"Yahova bizi koruyor."
"Benim baþka bir düþüncem var Musa. Bu öyle bir þey olacak ki, Firavun'u derinden yaralayac
k olan beþinci felaket gibi ortaya çýkacak."
"Buna karar vermek bize deðil, Yahova'ya düþer."
"Yahova'ya yardým etmenin ne zararý var? Ramses dikkafalý bir zorba. O, ancak öteki dünyaný
iþaretlerini görürse geri adým atabilir. Size yardým etmeme müsaade edin."
Musa razý oldu.
Ofir, peygamberin evinden çýkýp iki suç ortaðý Amos ve Ba-düþ'le buluþtu. îki Bedevi kabile
ahudi mahallesindeki evlerin mahzenlerine silah yýðmaya devam ediyorlardý. Hititli ula
klarla iliþki kurduklarý Kuzey Suriye'den yeni dönmüþlerdi. Büyücü taze haberleri almak içi
anýyordu.
Amos çýplak kafasýný yaðlamýþtý.
"imparator Hattuþil çok öfkeli," dedi. "Ramses, Urhi-Teþup'u teslim etmeyi reddettiði için
eniden savaþmaya hazýr."
"Harika! Benim þebekemden ne bekliyor?"
"Emirler çok basit: Mýsýr'da Yahudilerin ayaklanmalarýný kýþkýrtmaya devam edin. Ramses'i z
mak için ülkenin her tarafýnda kargaþalýk çýkartýn. Urhi-Teþup'u kaçýrýp Hattuþaþ'a getirin
288
CHRISTIAN JACQ
Eðri-Parmak lakaplý bir köylü, avuç içi kadar küçük topraðýný ve birbirinden güzel ve yumuþ
inekten oluþan sürüsünü çok seviyordu. Eðri-Parmak, özellikle sürünün en yaþlý ineði 'Kýzýl
unla konuþarak geçirdi.
Sabahlarý, afacan 'Kýzýl', alnýný yalayarak Eðri-Parmak'ý uyandýrdý. Eðri-Parmak onu kulaðý
n boþuna uðraþýr, sonunda kalkmak zorunda kalýrdý.
O sabah Eðri-Parmak çiftlikten çýktýðý zaman güneþ oldukça yükselmiþti.
" 'Kýzýl'... Nereye gittin 'Kýzýl'?"
Eðri-Parmak gözlerini ovuþturduktan sonra tarlasýnda bir iki adým atmýþtý ki, ineðini böðrü
"Nen var'Kýzýl'?"
Hayvanýn dili sarkmýþ, gözleri donuklaþmýþ, karný þiþmiþti. Güzelim inek can çekiþiyordu. B
ayvanm daha ölüsü vardý.
Paniðe kapýlan Eðri-Parmak, baytardan yardým istemek için köyün meydanýna koþtu. Daha þimdi
yný felaket gelmiþ olan on kadar hayvan yetiþtiricisi baytarýn baþýna üþüþmüþtü.
Eðri-Parmak:
"Bu salgýn bir hastalýk!" diye baðýrdý. "Hemen saraya haber sal-malý."
Ofir evinin terasýndan, endiþeli ve öfkeli köylü kalabalýðýnýn toplandýðýný görünce, emirle
mýþ olduðunu anladý. Bedevi kabile reisleri Amos ile Badüþ birkaç ineði zehirleyerek bu kar
den olmuþlardý.
Musa, saraya giden caddenin ortasýnda, yürüyüþ halindeki kalabalýðý durdurdu.
"Yahova'nýn Mýsýr'ý cezalandýrmak için gönderdiði beþinci felaketin kurbanlarýsýnýz. Onun e
acak, salgýn hastalýk, küçükbaþ ve büyükbaþ hayvanlarýn tümünü yok edecek! Sadece benim hal
r bu felaketten uzak tutulacak."
Seramana ile birçok asker, topluluðu geri püskürtmeye hazýrlanýrlarken, siyah bir ata binmi
lan Lotus dörtnala geldi ve göstericilerin hemen yanýnda durdu.
Sakin bir sesle:
RAMSES: EBU SÝMBEL'ÝN KRALÝÇESÝ 289
"Hiç kimse telaþ etmesin," dedi. "Söz konusu olan salgýn bir hastalýk deðil, sadece bir iki
zehirlenme vakasý. Az önce iki süt ineðini kurtardým ve baytarýn yardýmýyla henüz ölmeyen h
edavi edeceðim."
Þaþkýnlýðýn yerini umut aldý. Ayrýca Tarým Bakaný, Firavun'un bütün masraflar Krallýða ait
klerin yerine yenilerinin verileceðini söylediði zaman ortalýða tam bir sükûnet hâkim oldu.
Ofýr ve yandaþlarýnýn elinde hâlâ çok miktarda zehir vardý. Bu kez Musa'ya haber vermeden,
ardým etmeye devam edeceklerdi. Büyücülüðün eski bir reçetesini, Yahova'nýn izniyle kullana
mber, topladýðý baca kurumunu, avuç avuç havaya savurdu. Ýnsanlarýn ve hayvanlarýn üstüne y
urum hepsinde sivilcelerin çýkmasýna neden olacaktý. Bu altýncý felaket öylesine korkunç ol
ki Firavun nihayet boyun eðmek zorunda kalacaktý.
Ofir'in aklýna baþka bir fikir geldi. Yakýnlarýna zarar vermek, Hükümdar'ý etkilemenin en i
yolu deðil miydi? Kel kafalý Amos, alnýnýn yarýsýný kapatan bir peruk sayesinde tanýnmaz ha
lmiþ ve Ameni ile memurlarýnýn yemeklerini hazýrlayan aþçýya bozuk malzeme teslim etmiþti.
Kral'ýn sandalet taþýyýcýsý günlük dosyalarý götürürken, Ramses arkadaþýnýn yanaðýnda kýrmý
"Yaralandýn mý?"
"Hayýr, ama bu sivilce giderek azýyor ve daha fazla acý veriyor."
"Doktor Pariamaku'yu çaðýrayým."
Sarayýn doktoru, yanýnda çok çekici bir genç kýzla nefes nefese geldi.
"Majesteleri hasta mý?"
"Aziz doktor, siz de çok iyi bilirsiniz ki ben hastalýk nedir bilmem. Özel sekreterimi
muayene edin."
Pariamaku, Ameni'nin çevresinde dolaþtý, kollarýný yokladý, nabzýna baktý ve kulaðýný göðüs
"ilk bakýþta anormal bir þey görünmüyor... Biraz düþünmem gerek."
Genç kýz mahcup bir ifadeyle:
"Þayet mide bozukluðundan ileri gelen bir kurdeþen söz konu-
290 CHRISTIAN JACQ
suysa," dedi, "çýnar kozalaðý, anason, bal, sakýzaðacý reçinesi ve rezeneden oluþan bir ila
hem haricen uygulanacak, hem de þurup olarak içirilecek. Bence bu yeterli, siz ne de
rsiniz?"
Doktor Pariamaku önemli bir kiþi pozu takýndý.
"Fena bir fikir deðil... Deneyelim, sonucunu görürüz. Labora-tuvara gidin çocuðum ve bu ila
hazýrlayýn."
Genç kýz titreyerek Hükümdar'm önünde eðildikten sonra dýþarý çýktý.
Ramses:
"Asistanýnýzýn adý ne?" diye sordu.
"Neferet Majeste. Onu pek önemsemeyin, çünkü iþine daha yeni baþladý."
"Þimdiden pek bilgili görünüyor."
"Ona öðrettiðim bir reçeteyi tekrarlamaktan baþka bir þey yapmadý. Geleceði olmayan basit b
ajyer."
Ofir düþüncelere dalmýþtý.
Ýlaçlar hastalarý iyileþtirmiþ ve Ramses en ufak bir geri adým atmamýþtý. Musa ile Aaron, Y
ri kontrol altýnda tutuyordu, çünkü zamansýz bir çýkýþ Seramana ile polislerinin sert müdah
eden olurdu.
Bu baþarýsýzlýklar yetmiyormuþ gibi, Ofir'in Dolant ile irtibatý da kopmuþtu. Dolant hiç ku
görevini becerememiþti. Nefer -tari hâlâ yaþýyordu ve saðlýðýný tehdit eden hiçbir sýkýntýs
p edilme korkusuyla gece bile olsa Yahudi mahallesine gitmiyor ve Ofir'i sarayýn küçük sýr
larýndan mahrum býrakýyordu.
Bu elveriþsiz durumlara raðmen morali bozulmayan Hitit casusu Ofir, Yahudilerin isya
n duygularýný körüklemekten geri kalmýyordu. Musa ile Aaron'un arkasýnda birleþen kýzgýn to
giderek korkunç bir silah haline dönüþüyordu.
Urhi-Teþup'un kaçýrýlmasýný organize etmek güç olacaða benziyordu. Kendisine tahsis edilen
Seramana'nýn adamlarý tarafýndan gece gündüz titizlikle korunan Urhi-Teþup, artýk iþi bitm
adamdý. Yersiz tehlikelere atýlmaktansa, Hattuþil'in teveccühünü bir an önce kazanmak için
mek daha uygun bir çözüm olmaz mýydý? Zeki, hilekâr ve acýmasýz bir adam olan yeni imparato
eyi Muvatallis'in ayak izlerinden yürümüyor muydu?
RAMSES: EBU SÝMBEL'ÝN KRALÝÇESÝ 291
Ofýr'in, hâlâ hiç kimsenin kuþku duymadýðý bir müttefiki vardý: Diplomat Meba. Meba, tüm ye
e raðmen, Urhi-Teþup'u ortadan kaldýrmak için ona yardým edecek kiþi olacaktý.
Aþa beraberinde gelen görevlilerin sayýsýný en aza indirmiþti. Mýsýr diplomasisinin þefi, R
söylediðinin tersine, Hitit baþkentinde iyi karþýlanma þansýnýn yüzde bir olacaðýný biliyo
arator'un gözünde o, Urhi-Teþup'un cezadan kurtulmasýný saðlayan kuþkulu bir kiþi olarak gö
Hattuþil'in kinci kiþiliði siyasi kiþiliðine baskýn çýkacak mýydý? Hattuþil? Kinine boyun e
baþta Aþa olmak üzere bütün diplomatlarý tutuklatacak, hatta öldürtecekti ve Ramses'i bu y
sýný temizlemek için saldýrýya zorlamýþ olacaktý.
Evet, Putuhepa barýþtan yana görünüyordu, ama kocasýnýn fikirlerine ne dereceye kadar ters
irdi? Hatti Imparatoriçesi olanaksýz bir düþün gerçekleþmesi için ayak direyecek deðildi. Þ
in önünde aþýlmaz engeller olduðu ortaya çýkarsa, o zaman Putuhepa da çatýþma yolunu öðütle
Anadolu yaylalarýnda her zaman rastlanan þiddetli bir rüzgâr, Aþa'nýn baþýnda olduðu elçili
e Hitit baþkentinin kapýlarýna kadar eþlik etti. Ele geçirilmez gibi duran kalenin görünümü
ceki yolculuklarýnkinden daha iç karartýcýydý.
Mýsýr diplomasisinin þefi, kendini rütbeli bir askere tanýttý ve Hattuþaþ'a aslanlý kapýdan
önce uzun bir süre sabýrla bekledi. Aþa'nýn umduðunun tersine onu saraya götürmediler, gri
li kesme taþlardan yapýlmýþ bir binaya soktular. Orada ona bir oda ayrýlmýþtý. Odanýn tek p
i demir çubuklarla kapatýlmýþtý.
En iyimser insan bile burayý bir hapishaneye benzetebilirdi.
Hitit mizacý ile oynamak için büyük ustalýk ve þans gerekliydi. Aþa, kaderin ona bahþettiði
itirmiþ miydi?
Gün battýktan biraz sonra, miðferli ve zýrhlý bir asker, Aþa'ya peþinden gelmesini söyledi.
ez, Kral sarayýnýn bulunduðu tepeye çýkan yoldan gittiler.
Gerçeði öðrenme aný gelmiþti. Tabii diplomasý dünyasýnda gerçek diye bir þey varsa.
Duvarlarý halýlarla süslenmiþ olan görüþme odasýnýn þöminesin-
292 CHRISTIAN JACQ
de gürül gürül bir ateþ yanýyordu. împaratoriçe Putuhepa sýcaklýðýn tadýný çýkarýyordu.
"Mýsýr elçisi, ateþin önünde, yakýnýmda oturmak lütfunda bulunurlar mý? Burada geceleri ser
Aþa, saygý ifade eden bir uzaklýkta, sýradan bir sandalyeye oturdu.
împaratoriçe:
"Kraliçe Nefertari'nin mektubunu pek beðendim," dedi. "Düþüncesi pýrýl pýrýl ve dâhice, öne
dýrýcý, niyetleri yerinde."
"Bu sözlerinizden, Ýmparator'un görüþmelere baþlamayý kabul ettiði anlamýný çýkarabilir miy
"Ýmparator ve ben daha somut teklifler umuyoruz."
"Ramses ile Nefertari tarafýndan hazýrlanan ve Firavun'un bizzat kendisi tarafýndan ya
zýya dökülen bir metin getirdim. Bu metnin görüþmelerimize bir zemin oluþturacaðýný umuyoru
"Benim beklediðim de buydu. Elbette Hatti'nin de bazý istekleri olacak."
"Buraya, bir anlaþmaya varmak amacýyla sizin tekliflerinizi dinlemeye geldim."
"Bu sözlerin sýcaklýðý, bu ateþin sýcaklýðý kadar yumuþak Aþa. Temkinli karþýlanmanýzdan en
"Endiþelenmek bana hiç yakýþmazdý, deðil mi?"
"Hattuþil soðuk aldý ve bir süre yataktan çýkamadý. Ben de bugünlerde çok yoðunum. Bu neden
ekletmek zorunda kaldým. Yarýndan itibaren Ýmparator, görüþmeleri baþlatacak duruma gelecek
51
Güneþ henüz doðmamýþtý. Ramses, Amon tapýnaðýna giderken Musa birden yolunu kesti. Kral, si
anan muhafýzýnýn kolunu tuttu.
"Seninle konuþmak zorundayým Firavun!"
"Kýsa kes."
"Þu ana kadar Yahova'nm baðýþlayýcý olduðunu anlamadýn mý? Þayet o isteseydi sen ve halkýn
up gitmiþtiniz! Eþi olmayan Tanrý, mutlak kudretini göstermek için senin hayatýný baðýþladý
e, Mýsýr'dan çýkmalarý için izin ver, yoksa..."
"Yoksa?"
"Yedinci felaket, ülkene dayanýlmaz acýlar verecek, insanlarýnýn üzerine öylesine bir felak
llanacak ki kurbanlarýn sayýsý saymakla bitmeyecek! Deðneðimi göðe kaldýrdýðým zaman gök gü
ler çakacak."
"Bu kentin en önemli tapýnaklarýndan biri fýrtýna tanrýsý Set'e adanmýþtýr, bilmiyor musun?
ir, ama ben dualarýmla onu yatýþtýrmasýný bilirim."
"Bu kez baþaramayacaksýn. Ýnsanlar ve hayvanlar telef olacak."
"Yolumdan çekil."
Ayný gün öðleden sonra Kral, gökyüzünü ve yýldýzlarýn hareketlerini inceleyen ve hava tahmi
lunan rahiplere danýþtý. Gerçekten de, keten mahsulünün bir bölümünü yok edebilecek bir hav
eti söz konusuydu.
Kötü havalar baþlar baþlamaz, Ramses Set tapmaðýna kapandý ve tanrýnýn karþýsýna tek baþýna
lin kýrmýzý gözleri, kor ateþi gibi parlýyordu.
Kral'in, Set'in iradesine ve kocaman bulutlarýn aþýrý öfkesine karþý çýkacak gücü yoktu, am
ile bir olarak fýrtýnanýn süresini kýsaltabilir, etkisini hafifletebilirdi. Seti oðluna, S
t'le nasýl konuþmasý gerektiðini ve onun yýkýcý gücünü, kendine zarar vermeden nasýl kanali
tmiþti. Firavun'un, bu karþýlaþ-
294
CHRISTIAN JACQ
maya dayanabilmesi ve Set'in görünmez alevleri karþýsýnda bir adým bile gerilememesi için o
kça çok enerji sarfetmesi gerekti, ama sonuçta Ramses'in giriþimi baþarýlý oldu.
Diplomat Meba korkudan titriyordu. Baþýnda kýsa bir peruk ve sýrtýnda sýradan kaba bir palt
olmasýna raðmen tanýnmaktan korkuyordu. Tersane iþçileri ile denizcilerin uðrak yeri olan
u birahanede onu kim tanýyabilirdi?
Kafasý dazlak, sakallý Amos, Meba'nýn karþýsýna oturdu.
Meba ürkek bir sesle sordu:
"Sizi kim gönderdi?"
"Büyücü. Sizde..."
"isim yok! Bu tableti ona verin. Bu tablette onu ilgilendiren bilgiler var."
"Büyücü, Urhi-Teþup'la ilgilenmenizi arzu ediyor."
"Ama... o, muhafaza altýndaki bir konutta."
"Emir kesin: Urhi-Teþup'u öldürün. Yoksa sizi Ramses'e ihbar edeceðiz."
Yahudilerin içine kuþku düþmeye baþlamýþtý. Mýsýr'ýn üzerine yedi felaket çökmüþ olmasýna r
rýný sürdürüyordu, ihtiyarlar heyetinin toplantýsýnda Musa yine onlarýn güvenini kazanmayý
ihtiyarlardan biri:
"Þimdi ne yapmayý düþünüyorsun?" diye sordu.
"Sekizinci felaketi baþlatmayý düþünüyorum. Bu seferki öylesine korkunç olacak ki, Mýsýrlýl
endilerini terk ettiðini düþüncekler."
"Bu seferki felaket ne olacak?"
"Gökyüzüne, doðuya balcýn, anlayacaksýnýz."
"Nihayet Mýsýr'dan çýkýyor muyuz?"
"Benim uzun yýllar gösterdiðim sabrý siz de gösterin ve Yaho-va'ya iman edin. O bizi vaat
edilmiþ topraklara götürecek."
Nefertari, gecenin ortasýnda sýçrayarak uyandý. Yanýnda yatan Ramses mýþýl mýþýl uyuyordu.
n sessizce çýktý ve terasta birkaç adým attý. Havada güzel bir koku var-
RAMSES: EBU StMBELÝN KRALÝÇESÝ 295
di, kent sessiz ve sakindi. Ama büyük Kraliçe'nin sýkýntýsý azalmýyor, kâbusu yüreðini sýkm
Yanýna gelen Ramses onu yavaþça kollarýnýn arasýna aldý.
"Kötü bir rüya mý gördün Nefertari?"
"Keþke öyle olsaydý..."
"Neden kuþkulanýyorsun?"
"Korkunç bir rüzgârla doðudan gelen bir tehlike..."
Ramses o yöne baktý.
Sanki karanlýklarýn içini görüyormuþçasýna uzun süre oraya odaklandý. KraPýn ruhsal varlýðý
n dünyanýn öteki ucunda, rüzgârlarýn doðduðu yerde bulunuyordu.
Ramses'in algýladýðý þey öylesine korkunçtu ki aceleyle giyindi, saraydaki idari personeli
ndýrdý ve Ameni'yi getirmesi için birini gönderdi.
Milyonlarca, milyarlarca çekirgeden oluþan müthiþ bir bulut þiddetli bir rüzgârýn etkisiyle
n geliyordu. Çekirge saldýrýlarý daha önce de olmuþtu ama ilk kez böylesine korkunç bir boy
dý.
Delta köylüleri Firavun'un emri doðrultusunda yaktýklarý büyük ateþlere, çekirgeleri çekmek
ular yayan bitkiler atýyorlardý. Birçok ekili tarlanýn üzerine de kaba keten kumaþlar seril
iþti.
Musa, çekirgelerin Mýsýr'ýn bütün aðaçlarýný silip süpüreceklerini ve bir tek meyve bile bý
ykýrýrken, Kral'ýn habercileri çekirge sürüsü tehdidini köylere çoktan ulaþtýrmýþlardý bile
in önerileri doðrultusunda hiç zaman kaybetmeden gereken önlemler alýndýðý için seviniyordu
Zarar çok az olmuþtu. O zaman Firavun'un ruhunu simgeleyen þekillerden birinin de çekirg
e olduðu hatýrlandý. Böylece Firavun'un ruhu dev bir zýplayýþla gökyüzüne ulaþabilecekti. Ç
sayýda olduklarý sürece yararlý kabul ediliyordu. Ancak kalabalýk olduklarý durumda korkun
ir tehdit oluþturuyorlardý.
Kral ve Kraliçe çifti arabalarýna binip baþkentin çevresindeki köyleri dolaþtýlar ve yeni b
rge saldýrýsýndan korkan birçok köyde durdular. Ramses ile Nefertari köylülere, felaketin k
ede geçeceði konusunda söz verdiler.
296
CHRISTIAN JACQ
Büyük Kraliçe'nin önceden hissettiði gibi rüzgâr dindi ve yerini, çekirgeleri tarlalarýn öt
sazlýk denize sürükleyen bir saðanak yaðmura terk etti.
Doktor Pariamaku Meba'ya:
"Hasta deðilsiniz," dedi, "ama yine de birkaç gün dinlenmeniz gerekir."
"Bu huzursuzluk..."
"Kalbiniz mükemmel durumda, karaciðeriniz iyi çalýþýyor. Hiç endiþe etmeyin, yüz yaþýna kad
Meba, doktor Pariamaku'nun ona birkaç hafta odasýndan çýkmamasýný emredeceðini ve bu arada
ile suç ortaklarýnýn da belki tutuklanacaklarýný umarak yalandan bir hastalýk uydurmuþtu.
Bu çocukça plan baþarýlý olmamýþtý... Dahasý, onlarý ihbar etmek, kendini ihbar etmek demek
Geriye, görevini yapmaktan baþka bir seçenek kalmýyordu. Ama Seramana ile seçkin muhafýzlar
hissettirmeden Urhi-Teþup'un yanýna nasýl sokulacaktý?
Sonunda kullanacaðý en iyi silahýn diplomasi olacaðýna karar verdi. Sardunyalýya sarayýn ko
orlarýndan birinde rastlayýnca yanýna sokuldu.
Meba:
"Aþa bana gönderdiði bir mektupta, Urhi-Teþup'u sorguya çekmemi, Hitit yönetimi hakkýndaki
raflarýný almamý emrediyor," dedi. "Urhi-Teþup'un bana açýklayacaklarý sýr olarak kalacak.
denle baþbaþa görüþmemiz gerekiyor. Açýklamalarýný papirüse not edip mühürleyeceðim ve Kral
m."
Seramana'nýn cam sýkýlmýþtý.
"Size ne kadar zaman gerekecek?"
"Bilmiyorum."
"Çok mu acele?"
"Çok acele bir görev bu."
"Peki... Haydi gidelim."
Urhi-Teþup diplomatý kuþkuyla kabul etti, ama Meba güvenilir görünüp Hititliyi kandýrmak iç
den geleni yaptý. Meba soru
RAMSES: EBU SlMBEL'ÝN KRALÝÇESÝ 297
sormakta acele etmedi, iþbirliðinden dolayý onu tebrik etti ve geleceðinin daha iyi olac
aðý konusunda ona güven verdi.
Urhi-Teþup yaptýðý en güzel savaþlarýný anlattý ve birkaç espri bile yaptý.
Meba:
"Size verilen hizmetlerden memnun musunuz?" diye sorarak bilgi elde etmeye çalýþtý.
"Ev ve yemekler çok güzel, spor yapýyorum ama... kadýnlar burnumda tütüyor."
"Ben bu sorunu çözebilirim..."
"Nasýl?"
"Akþama doðru, serinlikten yararlanmak için, bahçede gezinti yapmak istediðinizi söyleyin.
lgýn aðaçlarý koruluðunda, gizli kapýnýn yanýnda bir kadýn sizi bekleyecek."
"Sanýrým iyi dost olacaðýz."
"Benim de en büyük dileðim bu Urhi-Teþup."
Hava gittikçe aðýrlaþýyor, gökyüzü kararýyordu. Tanrý Set, gücünü yeniden gösteriyordu. Bun
anýlmaz hal almasý, Urhi-Teþup'un bahçede gezinme isteðini haklý çýkarmýþtý. Yanýna sadece
ip çiçekler arasýnda dolaþmasýna izin verdiler. Hititlinin kaçmasý için hiçbir neden yoktu.
güvenlik içinde olduðu altýn kafesini terk etmeye çalýþsýndý ki?
Ilgýn aðaçlarýnýn altýnda gizlenen Meba titriyordu. Adamotun-dan yapýlmýþ sývý bir uyuþturu
umanlý olan diplomat, bahçe duvarýndan aklamýþ, saldýrmaya hazýr bekliyordu.
Urhi-Teþup ona doðru eðilince, bir piyade subayýndan çaldýðý hançerle boðazýný kesecekti. H
erinde býrakacak ve bu cinayetten, sayýsýz Mýsýrlýnýn ölümünden sorumlu olan bir düþmandan
intikamcý subaylar suçlanacaktý.
Meba, o güne dek hiç adam öldürmemiþti ve bunun ona cehennem azabý çektireceðini biliyordu,
eki dünyanýn yargýçlarý önünde, kullanýldýðýný söyleyerek kendini savunacaktý. Þu anda sade
p'un boðazýný düþünmek zorundaydý.
Ayak seslerini duydu.
Yavaþ ve ihtiyatlý adýmlar. Avý yaklaþýyordu. Durdu ve eðildi...
298 CHR1STIAN ]ACQ
Meba vurmak için kolunu kaldýrdý, ama baþýna inen güçlü bir yumruk onu yere yýktý.
Seramana diplomatý, tuniðinin yakasýndan tutarak kaldýrdý.
"Hain, yeteneksiz ve þaþkýn adam... Uyan Meba."
Meba tamamen cansýzdý.
"Hadi, býrak oyunu!"
Kafasý ile boynu arasýndaki açý garipti. Seramana o zaman çok güçlü vurduðunun farkýna vard
52
Meba'nýn ani ölümü üzerine yapýlan zorunlu idari soruþturma çerçevesinde, Seramana, Ameni'n
iði titiz bir sorgulamayý kabul etmek zorunda kalmýþtý. Keyfi yerinde olmayan Sardunyalý ce
alandýrýlmaktan korkuyordu.
Ameni kararýný açýkladý:
"Dosya gayet açýk. Sen diplomat Meba'nýn yalan söylediðinden ve Urhi-Teþup'u öldürmeye niye
lduðundan, haklý olarak kuþkulanýyordun. Meba'yý suç üstünde yakalamaya çalýþtýn, ama o kar
enin hayatýný tehlikeye soktu ve boðuþma sýrasýnda öldü."
Eski korsan rahatladý.
"Bu çok güzel bir rapor."
"Meba, ölmüþ olsa da bir mahkemede yargýlanacak. Suçluluðu kuþku götürmediði için adý bütün
n çýkarýlacak. Ama geriye bir soru kalýyor: Meba kimin hesabýna çalýþýyordu?"
"Bana, Aþa'nýn emrini yerine getirmek istediðini söylemiþti."
Ameni fýrçasýný hafifçe ýsýrdý.
"Ramses'i zor duruma düþüren bu Hititliyi ortadan kaldýrmak. .. Ama Aþa böyle bir görevi Me
gibi yüksek tabakadan, korkak bir adama vermezdi! Üstelik sýðýnma hakkýna özen gösteren Ram
n iradesine ters düþmezdi. Meba bir kez daha yalan söyledi. Sakýn o, bizim topraklarýmýza y
rleþmiþ olan Hitit casusluk þebekesinin bir üyesi olmasýn?"
"Ama bu þebeke, Urhi-Teþup'tan yana deðil miydi?"
"Bugünkü Ýmparator'un adý Hattuþil. Urhi-Teþup artýk satýlmýþ bir adam. Casusluk þebekesi,
dan kaldýrarak, Hatti'nin yeni efendisinin gözüne girmek istemiþtir."
Sardunyalý uzun býyýðýný sývazladý.
"Baþka bir deyiþle, Ofir ile Þenar hâlâ hayatta olduklarý gibi, Mýsýr'dan hiç çýkmadýlar."
300
CHRISTIAN JACQ
"Þenar, Nubye'de kayboldu, Ofir yýllardan beri ortalarda görünmüyor."
Seramana yumruklarýný sýktý.
"Bu lanet büyücü belki de burnumuzun dibinde! Onun Libya'ya gittiðini söyleyen tanýklarýn h
i demek benim kuþkularýmý daðýtmak istemiþler."
"Ofir, bir türlü yakalanamaz olduðunu kanýtlamadý mý?"
"Benim için deðil Ameni, benim için deðil."
"En azýndan onu buraya sað olarak getir!"
Geçmek bilmeyen üç gün boyunca kara bulutlar, Pi-Ramses'in üzerindeki güneþi sakladý. Mýsýr
tanrý Set'in neden olduðu kargaþaya, tanrýça Sekmet'in kara habercilerinin getirdikleri t
ehlikelerin eklendiði biçiminde yorumluyorlardý.
Durumun daha da kötüye gitmesini önleyecek bir tek kiþi vardý, o da Firavun'un adaklar sun
arak beslediði ezeli ve ebedi Yasa'nýn yeryüzündeki simgesi olan büyük Kraliçe Nefertari'yd
Bu dönem, herkesin kendindeki kusurlarý görerek, kendini eleþtirmesi ve dürüstlük konusunda
eksiklerini gidermeye çalýþmasý gereken dönemdi. Nefertari, halkýnýn kusurlarýný ve eksikle
enerek, korkunç tanrýça Sekmet heykellerinin önüne adaklar koymak ve böylece karanlýklarý a
k için Teb'deki Mut tapýnaðýna gitti.
Ramses, baþkentin üstünü örten karanlýðýn Yahova'nýn Mýsýr halkýna musallat ettiði felaketl
u olduðunu hayký-rarak söyleyen Musa'yý kabul etmeye razý oldu.
"Sonunda ikna olabildin mi Firavun?"
"Sen, kendi tanrýnýn yaptýðýný sandýðýn doða olaylarýný felaket diye sunmaktan baþka bir þe
gerçeði böyle görebilirsin, buna saygý duyuyorum, ama bir din adýna halkýn arasýna nifak to
n ekmeni kabul edemem. Bu davranýþýn Maât yasasýna aykýrýdýr. Toplumu anarþiye ve iç savaþa
"Yahova'nýn istekleri deðiþtirilemez."
"Sana inananlarla birlikte Mýsýr'ý terk et Musa ve istediðin yerde tanrýna dua et."
"Yahova'nýn senden istediði bu deðil. Tüm Yahudi ulusunun benimle gelmesi gerekiyor."
RAMSES: EBU SIMBEL'ÝN KRALÝÇESÝ 301
"O halde küçükbaþ ve büyükbaþ hayvanlarý burada býrakacaksýnýz, çünkü onlarýn büyük bir böl
eðildir. Mýsýr'ý reddedenlerin, onun nimetlerinden yararlanmaya hakký yoktur."
"Sürülerimiz bizimle gelecek, tek bir hayvan bile senin ülkende kalmayacak, çünkü bu hayvan
arýn her biri Yahova'nýn dinine yarar saðlayacak. Onlara, vaat edilmiþ topraklara ulaþýncay
kadar kurban olarak ihtiyacýmýz olacak."
"Yani adi bir hýrsýz gibi mi davranacaksýn?"
"Sadece Yahova beni yargýlayabilir."
"Bu gibi aþýrý davranýþlarý hangi inanç, hangi din uygun görebilir?"
"Bunu anlayacak durumda deðilsin. Boyun eðmekle yetin."
"Firavunlar, insaný kemiren iki zehir olan baðnazlýðýn ve hoþgörüsüzlüðün önüne geçmeyi baþ
de, insanoðlunun baþka insanlara zorla kabul ettirdiði kesin ve koþulsuz bir gerçeðin sonu
rýndan korkmuyor musun?"
"Yahova'nýn isteklerini yerine getir."
"Sen tehditle sövgüden baþka bir þey bilmez misin? ikimizi de bilginin yollarýna götüren do
uðumuza ne oldu?"
"Beni sadece gelecek ilgilendiriyor ve bu gelecek bizim toplu gö-çümüzdür."
"Çýk bu saraydan Musa ve bir daha gözüme görünme. Yoksa sana âsi muamelesi yaparým. Mahkeme
isyan kýþkýrtýcýlarýna uygulanan cezayý verir."
Musa öfkeden ateþ püskürüyordu. Onu selamlamak isteyen saray erkânýný görmezden gelip saray
Ofir'in kendisini beklediði Yahudi mahallesindeki evine gitti.
Büyücü, uðranýlan baþarýsýzlýðý ve Meba'ýn ölümünü suç ortaklarýndan öðrenmiþti. Ama diplom
eriyordu: Meba, Memfis'teki Ptah tapýnaðýnda yapýlan bir ayin sýrasýnda, Khâ'nýn, Setau tar
hazýrlanan sihirli koruyucularý çýkardýðýný öðrenmiþti. Elbette Ptah baþrahibi olarak, Khâ
enlik altýndaydý, ama Ofir neden þansýný denemesindi?
Büyücü, içeri giren Musa'ya:
302
CHRISTIAN JACQ
"Ramses razý oldu mu?" diye sordu.
Musa:
"O, hiçbir zaman razý olmayacak," diye yanýtladý.
"Ramses korku nedir bilmiyor. Þiddete baþvurmadýðýmýz sürece bu durumdan bir sonuç çýkmaz."
"Bu toplu baþkaldýrma anlamýna gelir..."
"Silahlarýmýz var."
"Yahudiler öldürülür."
"Açýktan açýða ayaklanmadan kim söz ediyor? Ölümü kullanmalýyýz. Ölüm, Mýsýr üzerine çullan
felaket olacak."
Musa'nýn öfkesi bir türlü yatýþmýyordu. Ofýr'in Mýsýr'ý tehdit eden sözlerini dinlerken Yah
duyar gibi oluyordu.
"Haklýsýn Ofýr. Öyle güçlü bir darbe vurmak gerekir ki, Ramses Yahudileri serbest býrakmaya
ur olsun. Ölüm gecesinin tam geceyarýsmda Yahova Mýsýr'dan geçecek ve ilk evlatlar ölecek."
Ofir bu aný öylesine umutla beklemiþti ki! Nihayet, uðradýðý bozgunlarýn öcünü Firavun'dan
"ilk ölecek evlatlarýn baþýnda, Ramses'in ilk oðlu ve belki de vârisi KM geliyor. Bugüne ka
o, bir türlü baþedemediðim sihirli bir korunmadan yararlanýyordu. Ama þimdi..."
"Yahova'nýn eli onun canýný baðýþlamayacak."
Ofýr:
"Hiç kimsenin bizden þüphelenmemesini saðlamamýz gerekecek," dedi. "Yahudiler, eskiden old
uðu gibi Mýsýrlýlarla dostluk kurmalý ve giderken yanlarýnda birçok deðerli eþya götürmek i
rarlanmalý. Göç sýrasýnda bu eþyalara ihtiyacýmýz olacak."
Musa:
"Hamursuz bayramýný kutlayacaðýz," dedi. "Bizim evlerimize, bayram için kesilen kurbanlarýn
kanýna batýrýlmýþ çördük otu de-metleriyle birlikte kýrmýzý iþaretler koyacaðýz. Ölüm geces
dokunmayacak."
Ofir hemen laboratuvarýna koþtu. Khâ'dan çalýnan fýrça sayesinde, Ramses'in büyük oðlunu fe
e hiçliðe göndermeyi belki bu kez baþarabilecekti.
RAMSES: EBU SlMBEL'lN KRALÝÇESÝ 303
Bahçeye canlýlýk veren ýþýk ve gölge oyunlarý Nefertari'yi daha da güzel gösteriyordu. Bir
etiyle çiçekler arasýnda dolaþan gizemli ve soylu Nefertari, mutluluðun simgesi gibi görünü
. Böyle olmakla birlikte Ramses elini öperken karýsýnýn huzursuz olduðunu fark etti.
Nefertari:
"Musa bizi tehdit etmeye devam ediyor," diye mýrýldandý.
"O benim dostumdu, kötü kalpliliðine inanamýyorum."
"Ben de ona karþý saygý duyuyordum, ama yýkýcý bir ateþ yüreðini sarmýþ, iþte benim korkum
geliyor."
Kaygýlý görünen Setau, Kral ve Kraliçe çiftinin yanýna sokuldu.
"Beni baðýþlayýn. Doðruca konuya girmek âdetimdir: Khâ hasta."
Nefertari:
"Durumu ciddi mi?" diye sordu.
"Korkarým öyle Majeste. Benim ilaçlarým etkisiz görünüyor."
"Demek istediðin..."
"Kendimizi aldatmayalým: Bu bir büyü."
îsis'in kýzý ve büyücülerin en yeteneklisi Nefertari Ramses'in büyük oðlunun baþucuna koþtu
Ptah tapýnaðýnýn baþrahibi büyük acýsýna raðmen þaþýrtýcý bir aðýrbaþlýlýk gösteriyordu. Al
i derinleþmiþ, benzi gri renk almýþ olan Khâ zorlukla nefes alýyordu.
Nefertari'ye:
"Kollarýmý oynatamýyorum," dedi, "bacaklarýmý da kýmýldatamýyorum."
Kraliçe ellerini delikanlýnýn þakaklarýna koydu.
"Sana bütün enerjimi vereceðim," dedi. "Birlikte bu sinsi ölümle boðuþacaðýz. Hayatýn bana
utluluklarý sana aktaracaðým ve sen ölmeyeceksin."
Hitit baþkentinde görüþmeler yavaþ ilerliyordu. Hattuþil, Ramses'in yazmýþ olduðu antlaþma
maddesini tartýþýyor, farklý ifade þekilleri teklif ediyor, Aþa'yla sert bir þekilde çekiþ
sonunda her sözcüðünü iyice düþünüp taþýndýktan sonra bir uzlaþmaya varýyordu. Bu sefer de
ri ve uyarýlarda bulunuyor ve tartýþmalar yeniden baþlýyordu.
304
CHRISTIAN JACQ
Aþa ise bütün bunlara sabýr gösteriyordu çünkü Yakýn-Doðu ile Asya'nýn büyük bir bölümüne m
n bir barýþýn hazýrlanmasýna katkýda bulunduðunun bilincindeydi.
Hattuþil:
"Urhi-Teþup'un iade edilmesini istediðimi unutmayýn," diye hatýrlattý.
Aþa:
"Antlaþmanýn bütünü üzerinde fikir birliðine vardýðýmýz zaman bu konuyu ele alacaðýz," diye
"Dikkate deðer bir iyimserlik bu sizinki... Ama Hatti Imparato-ru'nun size tümden güve
ndiðine inanýyor musunuz?"
"Bu kusuru iþleseydi Hatti Ýmparatoru olabilir miydi?"
"Bana artdüþünceler yükleyerek görüþmelerin sonucunu tehlikeye düþürmüyor musunuz?"
"Sizin ister istemez artdüþünceleriniz var Majeste ve Mýsýr'dan çok, Hatti'nin iþine yaraya
bir antlaþmayý elde etmeye çalýþýyorsunuz... Benim rolüm, terazinin iki kefesi arasýndaki
yi saðlamaktan ibaret."
"Belki de baþarýsýzlýkla sonuçlanacak tehlikeli bir oyun."
"Dünyanýn geleceði... Ýþte, Ramses'in bana verdiði görev ve iþte ellerinizin içinde bulunan
ajeste."
"Ben sabýrlý, zeki ve inatçý bir adamým aziz dostum Aþa."
"Ben de aynen sizin gibiyim Majeste."
53
Seramana, adamlarýnýn üslendiði karakoldan artýk hiç ayrýlmýyordu. Arada sýrada kentin en ü
esinden getirilen bir kýzla ufak kaçamaklar yapsa da kafasýný kemiren düþüncelerden bir tür
ulamýyordu. Hasmý mutlaka bir hata iþleyecekti ve Seramana' nm bu hatadan yararlanabil
mek için dikkatli olmasý gerekiyordu.
Khâ'nýn hastalýðý da Sardunyalýyý çok üzüyordu. Kral ve ailesini ilgilendiren her kötü þey,
n bir bireyiymiþ gibi onu çok sarsýyordu. Seramana, Ramses'in düþmanlarýný yok edemediði iç
n kuduruyordu.
Paralý askerlerden biri rapor vermeye geldi.
"Yahudilerin orada çok garip þeyler oluyor..."
"Açýkla!"
"Evlerinin kapýlarýnýn üzerinde, kýrmýzý boyayla yapýlmýþ iþaretler var. Nedenini bilmiyoru
nizi çekeceðini düþündüm."
"Çok iyi yaptýn. Bir bahane uydur, Abner'i bana getir."
Yahudi kardeþlerinden haraç alma eðiliminde olan tuðlacý Ab-ner, Musa'nýn lehinde tanýklýk
an sonra, kendinden hiç söz ettirmez olmuþtu.
Baþý önüne eðik duran Abner'in keyifsiz olduðu her halinden belli oluyordu.
Seramana öfkeli bir sesle:
"Yoksa bir suç mu iþledin?" diye sordu.
"Yok, hayýr efendim. Ben bir rahibin beyaz elbisesi kadar tertemizim."
"öyleyse neden titriyorsun?"
"Ben zavallý bir tuðlacýyým ve..."
"Yeter Abner. Neden evinin kapýsýný kýrmýzý boyayla kirlettin?"
"Bu bir kazaydý efendim!"
"Demek diðer bir sürü kapý üzerinde de ayný kaza oldu! Beni budala yerine koymayý býrak."
306
CHRISTIAN JACQ
Dev yapýlý Sardunyah parmaklarýný çýtýrdattý. Yahudi yerinden sýçradý.
"Bu... bu bir moda!"
"Demek öyle... Ya benim modam da senin burnunu ve kulaklarýný kesmekten ibaret olsaydý?"
"Buna hakkýnýz yok, mahkeme sizi mahkûm eder."
"Bu çok özel bir durum. Ramses'in büyük oðluna yapýlan büyüyü soruþturuyorum ve senin de bu
hiç þaþýrmam."
Yargýçlar kara büyü yapanlara karþý çok sert davranýrlardý. Ab-ner aðýr bir mahkûmiyet tehl
rþýyaydý.
"Ben masumum!"
"Senin geçmiþini bilince, buna inanmak çok güç."
"Bunu bana yapmayýn efendim. Benim bir ailem, çocuklarým var...
Abner, kendi güvenliðiyle Musa'nýn güvenliði arasýnda uzun süre tereddüt etmedi.
"Musa, ailelerin ilk çocuklarý için büyü yaptý. Felaket gecesinde hepsi Yahova tarafýndan ö
k. Yahudilerin ayný felakete uðramamalarý için evlerinin üzerinde belirgin bir iþaret gerek
yordu."
"Deniz þeytanlarýnýn hakký için bu Musa bir canavar!"
"Siz... siz beni býrakacaksýnýz, deðil mi efendim?"
"Sen çeneni tutamazsýn küçük yýlan, hapiste daha güvenlik altýnda olursun."
Duruma biraz sevinen Abner baþýný salladý.
"Hapisten ne zaman çýkarým?"
"Felaket gecesinin hangi tarihte olacaðýný biliyor musun?"
"Bilmiyorum, ama eli kulaðýnda."
Seramana doðru Ramses'e gitti. Kral onu, Tarým Bakaný ile yaptýðý görüþmeden sonra kabul et
ece Nefertari'nin büyüsüyle hayatta kalabilen Khâ'nýn hastalýðýna çok üzülen Necem, iþini y
uluyordu. Ama Ramses, onu, Mýsýr ülkesine ve ulusuna hizmetin, kiþisel facialar söz konusu
olsa bile, her þeyin önünde geldiðine inandýrdý.
Sardunyah, Abner'in söylediklerim aktardý.
Kral:
RAMSES: EBU SÎMBEL'ÎN KRALÝÇESÝ 307
"Bu adam yalan söylüyor. Musa asla böyle bayaðý bir þeyi aklýndan geçirmez."
"Abner alçaðýn biri ve benden korkuyor. Bu yüzden bana gerçeði söyledi."
"Cinayet üstüne cinayet, ilk çocuklarýn düzenli ve kasýtlý bir biçimde yok edilmesi... Böyl
ehþet verici bir giriþim ancak hasta bir beyinde filizlenebilir. Musa'dan böyle bir þey
beklenmez."
"Canilerin tasarýlarýný uygulamaya konmadan engellemek için güvenlik güçlerinin her tarafa
masýný öneriyorum."
"Kýrsal bölge polisine de haber ver."
"Affmýzý dilerim Majeste... Musa'yý tutuklamak gerekmez mi?"
"Hiçbir suç iþlemediði için mahkeme onu aklayacaktýr. Baþka bir çözüm bulmam gerekiyor."
"Bir strateji uygulamamýzý önereceðim, her ne kadar önereceðim þey size çok korkunç gelse d
baþarýlý olduðunu göreceksiniz."
"Bakýyorum da çok temkinli konuþuyorsun. Söyle Seramana."
"Khâ'nýn üç günden az ömrü kaldýðý haberini yayalým."
Böylesine korkunç bir þeyin aðza alýnmasý bile Ramses'i ürpert-meye yetti.
"Sizi sarsacaðýný biliyordum Majeste, ama bu haber canileri vaktinden önce harekete geçmey
e zorlayacak. Ben de bundan yararlanmak istiyorum."
Kral bir an düþündü:
"Baþar bu iþi Seramana," dedi.
Dolant, güzel siyah saçlarýnýn bir örgüsünü hýzla çeken berber kýzý tokatladý.
"Defol beceriksiz!"
Berber kýz aðlayarak çýktý. Hemen onun yerini pedikürcü kýz aldý.
"Ölü derileri kes, sonra da týrnaklarýmý kýrmýzýya boya... Ve canýmý yakmamak için özen gös
Pedikürcü kýz, deneyimli olduðuna sevindi.
Dolant:
"iþini iyi yapýyorsun," dedi. "Sana iyi bahþiþ vereceðim ve seni arkadaþlarýma tavsiye edec
"
308
CHRIST1ANJACQ
"Teþekkür ederim prenses. Çevrenizdeki kederli havaya raðmen bana çok iyi muamele ediyorsu
nuz."
"Ne kederinden söz ediyorsun sen?"
"Bu sabah ilk müþterim, sarayýn önemli hanýmlarýndan biriydi. Korkunç haberi ondan öðrendim
büyük oðlu ölecekmiþ."
"Bu bir dedikodu olmasýn?"
"Ne yazýk ki hayýr. Sarayýn doktoruna göre Khâ'run üç günlük ömrü kalmýþ."
"Sen iþini çabuk bitir. Benim yapacak çok önemli iþlerim var."
Acele etmeliydi. Bu durum güvenlik talimatlarýna aykýrý davranmasýný gerektiriyordu. Makyaj
apmadan baþýna sýradan bir peruk taktý, omuzlarýna kahverengi kolsuz bir manto attý. Bu hal
yle onu kimse tanýyamazdý.
Dolant sokakta iþsiz güçsüz takýmýnýn arasýna karýþtý, az sonra da tuðlacý mahallesine doðr
ile peynir satýcýsýnýn arasýndan ustalýkla geçti, sokaðýn ortasýnda bir bebekle oynayan iki
inirli bir hareketle ayýrdý, çok yavaþ yürüyen ihtiyar bir adamý dürttü ve koyu yeþil renge
a beþ kez vurdu.
Kapý gýcýrdayarak açýldý.
Bir tuðlacý:
"Kimsiniz?" diye sordu.
"Büyücünün arkadaþýyým."
"Girin."
Tuðlacý, yað lambasýnýn zayýf ýþýðý altýnda büyücü Ofir'in kaygý verici yüzünün göründüðü m
Ofir, yýrtýcý bir kuþu andýran yüzü, çýkýk elmacýk kemikleri ve uzun burnuyla gizemli bir
Ramses'in ablasýný büyülüyordu.
Ofir, Khâ'nýn kýsmen yanýk fýrçasýný elinde sýký sýký tutuyordu. Fýrçanýn üzerine garip þek
"Bu kadar acil olan nedir Dolant?"
"Khâ önümüzdeki saatlerde ölecek."
"Sarayýn doktorlarý onu tedavi etmekten vaz mý geçtiler?"
"Pariamaku ölümün eli kulaðýnda olduðunu sanýyor."
"Bu mükemmel bir haber, ama planlarýmýzý biraz deðiþtiriyor. Bana haber vermekle çok iyi et
iz."
RAMSES: EBU SÝMBELÝN KRALÎÇESÎ 309
Bu durumda felaket gecesi tasarladýklarýndan daha önce olacaktý, ilk erkek evlatlar, Ram
ses'in oðlundan baþlayarak ölecek ve umutsuzluk Mýsýr halkýnýn üzerine çökecekti. Yahova'nm
gazabýndan dehþete kapýlan halk, Ramses'e karþý çýkacak ve ayaklanma çok büyük olacaktý.
Dolant büyücünün ayaklarýna kapandý.
"Sonra ne olacak Ofir?"
"Ramses ortadan kaldýrýlacak, Musa ile gerçek Tanrý galip gelecek."
"Bizim düþümüz gerçek olacak..."
"Gerçeklerden söz etmek gerekirse sevgili Dolant... sebat göstermekte ne kadar haklý old
uðun anlaþýldý."
"Bazý þiddet hareketlerinden... kaçmamaz mýyýz?"
Ofir, Dolant'ý ayaða kaldýrdý ve bitkin bir halde olan uzun boylu esmer kadýnýn yanaklarýný
rýnýn içine aldý.
"Kararlarý Musa veriyor ve o da ilhamýný Yahova'dan alýyor. Onlarýn emirlerini, sonuçlarý n
lursa olsun, tartýþma yetkimiz yok."
O anda dýþ kapý yýkýlýrcasýna açýldý, boðuk bir çýðlýðý, merdivenlerden inen birinin ayak s
v yapýlý Sardunyalý mahzende beliriverdi!
Seramana, Ofýr'in ardýndan mahzenin dibine doðru kaçan Dolant'ý elinin tersiyle bir kenara
itti ve büyücüye bir kafa attý. Yere yuvarlanan Hitit casusu, Khâ'nm fýrçasýný elinden býr
olanca gücüyle sýkýyordu. Eski korsan, büyücünün kolunu ayaðýyla ezince Ofir parmaklarýný a
ldý.
"Ofir... sonunda seni ele geçirdim!"
54
Setau, Khâ'nýn odasýna girdi, büyülü fýrçayý yere attý, küçük parçalara ayrýlýncaya kadar ü
Ramses'in büyük oðlunu manyetize etmeyi hiç ara vermeden sürdüren Nefertari, Setau'ya minne
tar bir bakýþla baktý.
"Kötü büyü artýk etkisiz kýlýndý Majeste. KM çabucak iyileþecek."
Nefertari, ellerini çocuðun þakaklarýndan çeker çekmez bitkinlikten olduðu yere yýðýldý.
Doktor Pariamaku, zararý olmayan birkaç güçlendirici ilacýn yapýlmasýný istedikten sonra Se
Kraliçe'nin kanma, kaybettiði enerjiyi kazandýracak olan gerçek bir ilaç verdi.
Ramses'e:
"Kraliçe yorgunluk sýnýrlarýnýn ötesine geçti," dedi.
"Bütün gerçeði öðrenmek istiyorum Setau."
"Nefertari, büyüsünü Khâ'ya aktarýrken ömrünün birçok yýlýný harcamýþ oldu."
Ramses Kraliçe'nin baþucuna oturdu ve Hükümdarlýðýnýn temeli olan gücü ona vermeye çalýþtý.
un ve mutlu bir yaþlýlýk sürmesi ve güzelliðiyle iki Ülke'yi aydýnlatmasý için bütün gücünü
Ameni, Ramses'i devlet iþlerine döndürmek için bütün ikna kabiliyetini kullansa da baþarýlý
Ancak Nefertari'nin kendini daha iyi hissetiðini söyleyen yatýþtýrcý sesini duyduktan sonra
Kral arkadaþýyla görüþmeyi kabul etti.
Ameni:
"Seramana uzun ve ayrýntýlý bir rapor verdi," dedi. "Büyücü Ofir tutuklandý. Casusluk, kara
Kral ailesinin bireylerini öldürmeye azmetmek ve zavallý Lita ile hizmetçi kýzý öldürmekten
anacak. Ama tek suçlu o deðil. Musa da onun kadar tehlikeli. Ofir sorgusunda itiraf
etti; Musa, Mýsýr'da yaþayan bütün ilk evlat-
RAMSES: EBU SÝMBEL'ÝN KRALÝÇESÝ 311
lan öldürmek niyetindeymiþ. Seramana bu korkunç plana engel olmasaydý kim bilir kaç kurbaný
rkasýndan yanacaktýk?"
En yaþlýsýndan en gencine, en fakirinden en zenginine, en uyanýðýndan en safýna, bütün Yahu
tan donakalmýþtý. Firavun'un, Seramana'mn komuta ettiði bir müfrezeyle bizzat buralara gel
eceðini hiç kimse ummuyordu. Sokaklar hemen tenhalaþtý, herkes, Hükümdar'ý yarý açýk panjur
n seyretmeyi uygun gördü.
Ramses doðruca Musa'nýn evine gitti. Kral'ýn geldiðini duyan Musa, elindeki deðneðiyle kapý
nde duruyordu.
"Bir daha görüþmememiz gerekiyordu Majeste."
"Bu son görüþmemiz olacak Musa, bundan emin olabilirsin. Bunca ölüm tohumunu nasýl ekebildi
?"
"Ben sadece Yahova'ya boyun eðerim."
"Senin tanrýn çok zalim deðil mi? Senin inancýna saygý duyuyorum dostum, ama bu inancýnýn a
arýmýn bana emanet ettikleri bu topraklar üzerinde mutsuzluk kaynaðý olmasýný reddediyorum.
terk et Musa, Yahudilerinle birlikte burayý derhal terk et. Kendi gerçeðinizi baþka yerd
e yaþamak için gidin. Artýk bu göçü isteyen sen deðilsin, benim!"
Üzerinde kýrmýzý siyah renkli yünlü bir palto bulunan Hattuþil, sarayýndan baþkentini seyre
. Karýsý Putuhepa kocasýnýn koluna þefkatla sarýldý.
"Ülkemizin tabiatý oldukça sert, ama güzelliklerden de yoksun deðil. Bir hýnç uðruna neden
eda edelim?"
Ýmparator:
"Urhi-Teþup cezalandýrýlmalý," dedi.
"Yeterince cezalandýrýlmadý mý? Bu katý yürekli savaþçý þimdi, baþ düþmanýnýn ülkesinde, mu
ir evde yaþýyor! Urhi-Teþup'un onuru, ölümüne yaralanmadý mý?"
"Bu konuda rýza gösterme hakkýna sahip deðiliz."
"Asur maalesef uzun süre inat etmemize izin vermeyecek. Ordusu giderek güçleniyor. Mýsýr'l
a sürdürdüðümüz görüþmelerin baþarýsýzlýða uðradýðýný öðrenecek olursa, bize saldýrmakta te
312
CHRISTIAN JACQ
"Bu görüþmeler gizli."
"Hatti imparatoru bu denli saf olabilir mi? Haberciler durmadan Hatti ile Mýsýr arasýn
da mekik dokuyorlar. Böyle bir durumda sýr diye bir þey kalýr mý? En kýsa zamanda Mýsýr'la
aldýrmazlýk antlaþmasý yapmazsak, Asurlular bizi çok kolay lokma olarak görecek. Ramses de
turduðu yerde hiçbir þey yapmadan bu savaþý seyredecek."
"Hititler kendilerini savunmasýný bilirler."
"Hattuþil, iktidara geldiðin günden bu yana ulusun çok deðiþti. Askerler bile barýþa kavuþm
atýyor. Hatta senin bile baþka amacýn var mý?"
"Nefertari seni etkiliyor, deðil mi?"
"Kýz kardeþim Mýsýr Kraliçesi benim inancýmý paylaþýyor. Hititlere karþý savaþmamasý için R
yi baþardý, ama biz bu umuda yanýt verecek yeteneði gösterebilecek miyiz?"
"Urhi-Teþup..."
"Urhi-Teþup artýk geçmiþte kaldý. Mýsýrlý bir kadýnla evlensin, Firavun'un halký arasýna kö
im geleceðimizden kay-bolsun!"
"Benden çok þey istiyorsun."
"Bu, benim imparatoriçelik görevim deðil mi?"
"Ramses bunu, benim zayýflýðýma yoracaktýr."
"Nefertari de ben de senin bu baðýþlayýcýlýðýný sandýðýn gibi yo-rumlamayacaðýz."
"Hatti ile Mýsýr'ýn dýþ politikasýný kadýnlar mý yönetecek?"
Putuhepa:
"Neden olmasýn," diye yanýtladý, "sonu barýþa çýktýktan sonra."
Büyücü Ofir, davasý görülürken her þeyi itiraf etti. Hititlerin Mýsýr'daki casus þebekesini
Khâ'nýn ömrünü kýsaltmak için giriþimde bulunduðunu övünerek anlattý. Hele zavallý Lita ile
biçimini ayrýntýlarýyla tarif edince, jüri üyeleri Ofir'in hiç piþmanlýk duymadýðýný, ayný
n öldürmekte hiç tereddüt etmeyeceðini anladýlar.
Dolant hýçkýrarak aðladý. Ofir tarafýndan aktif bir müttefik olmakla suçlanmasýný yalanlama
dý ve kardeþi Mýsýr Kra-h'ndan baðýþlanmasý için yalvarmakla yetindi. Onu olumsuz yönde
RAMSES: EBU StMBEL'ÝN KRALÝÇESÝ 313
etkileyerek doðru yoldan çýkmasýna neden olan Þenar'ýn aleyhinde konuþtu.
Karar kýsa sürede verildi. Vezir hükmü açýkladý. Ölüme mahkûm edilen Ofir, zehir içerek ken
on verecekti. Dolant'ýn adý kayýtlardan ve bütün resmi belgelerden çýkarýlacak, Güney Suriy
eye dek sürgüne gönderilecekti. Bu sürgünde bir çiftçinin emrine verilecek olan Dolant, tar
a bir tarým iþçisi olarak çalýþarak cezasýný çekecekti. Þenar'a gelince, o da gýyabýnda ölü
adý her yerden silinerek hiçlikte yok olup gitmesi saðlandý.
Aþa'nýn Mýsýr'a döndüðü gün, Ebu Simbel'e gitmek üzere hazýrlanan Setau ile Lotus, kýsa bir
a Aþa'yla birbirlerini kutlayacak zamaný zorlukla bulmuþlardý.
Aþa hemen Kral ve Kraliçe çifti tarafýndan kabul edildi. Neferta-ri çok yorgun olmasýna rað
Putuhepa'yla mektuplaþmayý hiç aksatmarmþtý. Nubyeli aslan 'Katil' ile altýn sarýsý köpek
ekçisi', Kraliçe'nin yanýndan ayrýlmýyor, sanki ona biraz daha güç verdiklerini biliyorlard
mses, görevinin zorunluklarýndan kendini kurtarabildiði zamanlarda hemen karýsýnýn yanma ko
ordu. Ramses sarayýn bahçesinde Nefertari'yle birlikte dolaþýyor, ona piramitler dönemi bi
lgelerinin metinlerini okuyordu, ikisi de onlarý birbirine baðlayan aþkýn giderek artýðýnýn
ncine varýyordu. Yaz göðü gibi ateþli, Nil üzerinde güneþin batýþý kadar güzel bu aþký beti
bulunamazdý.
Nefertari, kendini tümüyle Mýsýr'a verip bakanlarýn ve önemli görevlerdeki memurlarýn binle
orusunu yanýtlayabilmesi için Ramses'i kendisinden ayrýlmaya zorluyordu. Güzel Iset, Mer
ita-mon ve saðlýðýna kavuþan Khâ sayesinde Kraliçe'nin nekahat dönemi sevinçli ve saðlýklý
rtari, þimdiden heybetli bir delikanlý olan Meranptah ile kendi yorgunluðunu saklamasýný p
ek iyi bilen Tuya'nýn ziyaretlerinden çok hoþlanýyordu.
Aþa, Nefertari'nin önünde eðildi.
"Bilgeliðinize ve güzelliðinize hasret kaldým Majeste."
"Güzel haberler getirdin mi?"
"Evet çok güzel haberlerim var."
Ramses þüphe dolu bir ifadeyle:
"Hattuþil antlaþmayý imza etmek istiyor mu?" diye sordu.
314 CHRISTIAN JACQ
"Mýsýr Kraliçesi ile împaratoriçe Putuhepa sayesinde Urhi-Teþup sorunu hemen hemen çözümlen
i-Teþup Mýsýr'da kalacak ve toplumumuza karýþacak. Böylece bir antlaþmanýn yapýlmasý için a
el kalmadý."
Geniþ bir gülümseme Nefertari'nin yüzünü aydýnlattý.
"Yoksa savaþlarýn en güzelini kazanacak mýyýz?"
"Bizim en önemli desteðimiz împaratoriçe Putuhepa oldu. Büyük Kraliçe'mizin mektuplarýndaki
ifadeler Putuhepa'yý çok duygulandýrdý. Hattuþil'in tahta çýktýðý günden itibaren Hititler,
unun oluþturduðu tehlikeden korkmaya baþladýlar ve düne kadar düþmanlarý olan bizim, yarýn
dostlarý olacaðýmýza inandýlar."
Nefertari:
"Tanrýnýn lütfü sayýlacak bu andan yararlanmak için elimizi çabuk tutalým."
"Hattuþil'in teklif ettiði saldýrmazlýk antlaþmasýnýn çevirisini getirdim. Onu dikkatle inc
lim. Sizin ve Firavun'un olurunu alýr almaz Hatti'ye gitmek üzere yola çýkacaðým."
Kral ve Kraliçe çifti ile Aþa çalýþmaya baþladýlar. Ramses, Hattuþil'in Mýsýr'ýn öne sürdüð
miþ olduðunu þaþýrarak gördü.
Aþa, KraPýn güvenini boþa çýkarmayarak inanýlmaz bir þeyi gerçekleþtirmiþti. Tuya da onlard
tlaþmayý dikkatlice okuyunca hemen olurunu verdi.
iki atýn çektiði ve deneyimli bir arabacýnýn sürdüðü Nubye genel valisinin arabasý, gürültü
aklardan geçerek Pi-Ramses sarayýna gidiyordu.
"Burada neler oluyor?" diye sordu.
Arabacý:
"Yahudiler göç ediyor," dedi. "Musa'nýn liderliðinde Mýsýr'ý terk edip vaat edilmiþ toprakl
idiyorlar."
"Firavun böyle bir çýlgýnlýða neden izin verdi?"
"Ramses, toplum düzeninin bozulmamasý için onlarý Mýsýr'dan kovdu."
Baþkentte resmi ziyaret için bulunan Nubye genel valisi þaþýrmýþtý. Binlerce erkek, kadýn v
bir yandan sürülerini güdüp
RAMSES: EBU SiMBEL'ÝN KRALÝÇESÝ 315
bir yandan da giysi ve erzaklanyla yüklü arabalarýný çekerek Pi-Ramses'ten çýkýyorlardý. Ba
uluktan þarký söylüyordu, ama bazýlarýnýn da üzgün bir hali vardý. Çok iyi bir yaþam sürdük
uzaklaþmak onlarý tedirgin ediyordu, ama Musa'ya karþý çýkma cesaretini gösteremiyorlardý.
Ameni tarafýndan karþýlanan Nubye genel valisi, Ramses'in bürosuna götürüldü.
Hükümdar:
"Bu ziyaretinin sebebi nedir?" diye sordu.
"Olabildiðince çabuk haber vermeliydim Majeste. Sorumluluk alanýmdaki topraklarda yaþaya
n insanlarý yasa boðan trajik olaylarýn raporunu bizzat vermek için hemen hýzlý bir gemiye
inip Pi-Ramses'e gelme konusunda hiç tereddüt etmedim... Öylesine beklenmedik, öylesine
yýkýcý olaylar! Hiç aklýma gelmezdi..."
Ramses:
"Gevezeliði býrak da, ne oldu onu söyle," dedi.
Nubye genel valisi yutkundu.
"îsyan Majeste. Kabileler koalisyonu korkunç bir isyan baþlattý."
55
Þenar baþarmýþtý.
Aylar aylarý kovalamýþ, konuþup tartýþmalar birbirini izlemiþti. Þenar ise, Nubye'nin en ön
týn madenini ele geçirmek için kabile reislerini ikna etme konusundaki giriþimlerine hiç a
ra vermemiþti. Her birine, gümüþ plakalar daðýtarak cömertçe ödeme yapacaðýna dair söz verm
ubyeli savaþçýlar Büyük Ramses'e meydan okuma konusunda kararsýz kalmýþlardý. Seti'nin hükü
isyancýlara aðýr kayýplar verdiren Mýsýr ordusuna kafa tutmaya kalkmak çýlgýnlýk olmaz mýy
Þenar, birçok kez baþarýsýzlýða uðramasýna raðmen bir türlü inadýndan vazgeçmemiþti. Ramses
ne geçen son þans onu bir tuzaða düþürmekti. Bunu saðlamak için de, altýn madenini ele geçi
yen ve Firavun'un askerlerine karþý çýkmaktan korkmayan deneyimli savaþçýlar gerekliydi.
Þenar, sebat etmenin ödülünü almýþtý. Önce bir kabile reisi, sonra ikincisi, üçüncüsü derke
Bundan sonra da isyanýn lideri olacak kiþiyi seçmek için yeniden, uzun bir tartýþma süreci
dý.
Tartýþmalar, sonunda kavgaya dönüþtü. Bu kavga sýrasýnda iki kabile reisi ve birkaç Giritli
sker öldürüldü. Nihayet, lider olarak Þenar üzerinde anlaþmaya varýldý. Nubyeli olmamasýna
Ramses'i ve ordusunu en iyi tanýyan kiþiydi.
Altýn madeninde çalýþanlarýn güvenliðini saðlayan muhafýzlar, mýzrak ve yaylanyla saldýran
byeli savaþçýya fazla dayanamadýlar. Ýsyancýlar birkaç saat içinde madeni ele geçirdiler ve
sonra da Buhen kalesinden düzeni korumak için gelen birlikleri de püskürttüler.
Nubye genel valisinin, isyanýn büyüklüðü karþýsýnda yapacaðý tek þey gidip durumu Ramses'e
Þenar, kardeþinin isyaný bastýrmak için bizzat geleceðini biliyordu. Ýþte o zaman Ramses öl
iþlemiþ olacaktý.
RAMSES: EBU SfMBEL'ÝN KRALÝÇESÝ 317
Issýz tepeler, granit kayalýklar, çölün ilerlemesini engelleyen ýrmak kýyýsýndaki ince yeþi
elikanlarýn, pembe flamingolarýn, telli turnalarýn ve leyleklerin dolaþtýðý, çifte gövdeli
lerin süslediði topraklar... Ýþte güzelliði her an etkili olan Nubye buydu. Ramses, onu ord
suyla birlikte Büyük Güney'e acele gitmek zorunda býrakan büyük endiþelere raðmen bu ülkeni
kendini kurtaramýyordu.
Genel valinin raporuna göre, isyan eden Nubyeli kabileler en önemli altýn madenini ele
geçirmiþlerdi. Altýn üretiminin kesilmesi felakete varacak sonuçlar doðururdu. Bu deðerli
en hem kuyumcular tarafýndan tapýnaklarý süslemek için kullanýlýyor hem de Kral tarafýndan,
omatik iliþkileri en elveriþli düzeyde tutabilmek için küçük prensliklere armaðan olarak ve
ordu.
Ramses, Nefertari'den uzaklaþmak zorunda kaldýðý için üzülmesine raðmen, isyancýlara çabuk
mde karþýlýk vermek zorundaydý. Üstelik büyük Kraliçe'nin sezgisiyle de doðruladýðý gibi, b
i Þenar'dan baþkasý deðildi.
Aðabeyi, sanýldýðý gibi çölde kaybolmuþ deðildi. Kargaþalýðý yaymak için çaba gösteriyordu.
dikten sonra paralý askerler sürüsünü ayaklandýracak, Mýsýr kalelerine saldýracak, çýlgýn b
rak Firavun'un topraklarýný ele geçirmeye çalýþacaktý. Baþarýsýzlýklarla beslenen kini ve k
n çýkamayacaðý bir çýlgýnlýðýn içine sokmuþtu.
Onunla Ramses arasýndaki bütün sevgi baðlan kopmuþtu. Firavun niyetini söylediði zaman anne
Tuya bile karþý çýkmamýþtý. Kardeþler arasýndaki bu çatýþma, sonuncu çatýþma olacaktý.
Ramses'in 'Kral oðullan' cesaretlerini göstermek için sabýrsýzlanýyorlardý. Baþlarýnda, ken
un peruk, üzerlerinde bol kollu kýrmalý gömlek ve etek bulunan gençler, 'yollan açan' çakal
nrýnýn bayraðýný gururla taþýyorlardý.
Dev gibi bir fil yollarýný kestiðinde, en cesur olanlarý bile neredeyse kaçacaktý. Ama Rams
s bu yürüyen daða doðru ilerledi, filin onu hortumuyla kaldýrýp, neþeyle sallanan iki kocam
kulaðýnýn arasýndaki ensesine oturtmasýný bekledi. Ramses'in yararlandýðý bu tanrýsal korum
kuþku duyabilirdi?
Hayran olunacak kadar güzel bir yelesi olan aslan 'Katil', filin
318
CHRISTIANJACQ
saðýnda madene doðru yürüdü. Okçular ve piyadeler, Firavun'un ani bir saldýrýyla düþman saf
eðine inanýyorlardý. Ama Ramses, çadýrlý ordugâhý, ok menzilinden uzak bir yerde kurdurdu.
en iþe koyuldular, silahlar temizlendi, kýlýçlar bilendi ve eþeklerle sýðýrlar beslendi.
Yirmi yaþlarýndaki bir 'Kral oðlu' bu duruma karþý çýkacak oldu.
"Neden bekliyoruz Majeste? Birkaç Nubyeli isyancý bizim birliklerimize karþý koyamaz!"
"Sen bu ülkeyi ve insanlarýný tanýmazsýn. Nubyeliler korkunç okçudurlar ve eþine rastlanama
bir hýrsla savaþýrlar. Þayet biz kendimizi þimdiden galip görecek olursak birçok insanýmýz
ölür."
"Savaþýn yasasý bu deðil mi?"
"Benim yasam olabildiðince çok sayýda insaný sað býrakma düþüncesine dayanýr."
"Ama... Nubyeliler teslim olmayacaklar!" "Tehdit altýndayken elbette teslim olmaya
caklar." "Biz bu vahþilerle pazarlýk edecek deðiliz herhalde Majeste!" "Onlarý þaþýrtmak ge
ir. Ýnsaný zafere götüren tek þey sadece kol gücü deðil, akýldýr. Nubyelilerin âdeti tuzak
irliklerine saldýrmak ve düþmaný arkadan kuþatmaktýr. Onlara bu fýrsatý vermeyeceðiz, çünkü
Evet, Þenar, Ramses'i çok iyi tanýyordu. Kral madene giden yolu kullanarak doðrudan saldýr
acaktý. Madenin iki tarafýnda, güneþin altýnda yanan tepelerde Nubyeli okçular saklanýyordu
kçular Mýsýrlý subaylarý vuracak, Mýsýr ordusu bozguna uðrayacak ve Þenar, umudu kalmayan,
n Ramses'i kendi elleriyle öldürecekti.
Hiçbir Mýsýr askeri bu tuzaktan sað çýkamayacaktý.
O zaman Þenar, Ramses'in cesedini geminin pruvasýna asacak, Teb, Memfýs, Pi-Ramses ve
bütün Mýsýr'ý ele geçirmeden önce Ele-fantin'e muzaffer bir komutan gibi girecekti. Halk on
davasýný benimseyecek ve böylece Þenar, deðerini bilmeyen herkesten öcünü alarak ülkeye hük
.
Kral'ýn aðabeyi, bir zamanlar altýnýn temizlenme çalýþmalarýný denetlemekle görevli ustabaþ
n çýktý ve altý-
RAMSES: EBU SÎMBELÝN KRALtÇESt 319
nýn yýkandýðý tepeye çýktý. Tatlý bir meyilden akan su, anlaþtýrma havuzuna dökülürken, deð
aðýndan temizliyordu. Toprak parçalarý havuzdaki suyun yüzüne çýkýyor, daha aðýr ve daha yo
n dibe çöküyordu. Usanç verici olan bu çalýþma büyük sabýr gerektiriyordu. Þenar geçmiþini
enerek büyüklüðünü kanýtlamak ve onun büyüsünden kurtulabilmek için uzun yýllarýn geçmesini
Birden kendini zaferden sarhoþ olmuþ hissetti.
Gözcülerden biri aþýrý el kol iþaretleri yaptý ve çýðlýklar sessizliði bozdu. Kývýrcýk saçl
zenci savaþçýlar her yöne kaçýyorlardý.
"Ne oluyor burada? Koþuþturup durmayýn!"
Þenar yüksek tepeden indi ve çýlgýna dönmüþ bir halde dönüp duran bir kabile reisini yakala
"Sakin ol, emrediyorum sana! Burada ben ne dersem o olur."
Savaþçý mýzraðýnýn ucuyla civardaki tepeleri ve kayalýklarý gösterdi.
"Her tarafta... her tarafta onlar var!"
Þenar alanýn ortasýna doðru ilerledi, baþýný kaldýrdý ve onlarý gördü.
Binlerce Mýsýr askeri madeni çember içine almýþtý.
En büyük tepenin doruðunda on kadar adam, bir gölgelik kurup altýna bir taht koydular. Baþý
mavi tacý olan Ramses gelip tahtýna oturdu. Aslaný ayaklarýnýn dibine uzandý.
Hiçbir Nubyeli, Hükümdarlýðýnýn yirminci yýlýnda gücünün doruðuna eriþen kýrk iki yaþýndaki
savaþçýlar, bütün cesaretlerine raðmen, Mýsýrlýlara saldýrmanýn intihardan baþka bir þey o
, kendi kurduðu tuzaða düþmüþtü. Firavun'un askerleri nöbetçileri etkisiz hale getirmiþ ve
hiçbir kaçýþ þansý býrakmamýþtý.
Þenar:
"Onlarý yeneceðiz!" diye haykýrdý. "Hepiniz benimle gelin!"
Nubyeli kabile reisleri toparlandýlar. Evet, savaþmak gerekiyordu.
Ýçlerinden biri, haykýran ve mýzraklarýný tehdit edercesine sallayan yirmi kadar adamla bir
ikte, Kral'ýn bulunduðu tepenin yamacýna týrmanmaya baþladý.
320 CHRISTIAN JACQ
Bir ok seli onlarý yere serdi, içlerinde daha becerikli olan genç bir savaþçý, zigzaglar çi
ek koþtuðu için tahtýn önüne kadar ulaþmayý baþardý. 'Katil' gerildi ve týrnaklarýný saldýr
Ramses, elinde komutanlýk âsâsýyla soðukkanlýlýðýný bozmamýþ-tý. 'Katil' kumu eþeledi, yele
ip tekrar efendisinin ayaklarýnýn dibine uzandý.
Hemen hemen bütün Nubyeliler silahlarýný býraktýlar ve teslim olduklarýný göstermek için ye
ar eðildiler. Çýlgýna dönen Þenar kabile reislerini tekmeledi.
"Kalkýn ve dövüþün! Ramses yenilmez deðildir!"
Kimsenin kendisine itaat etmediðini gören Þenar, en yaþlý kabile reisinin baðrýna kýlýcýný
çýrpýnýþlarý korkunçtu, ama kýsa sürdü. Bunu gören Nubyeliler þaþkýna dönmüþlerdi. Ayaða k
ne kin dolu bakýþlarla baktýlar.
Ýçlerinden biri:
"Sen bize ihanet ettin," dedi. "Bize ihanet ettin ve yalan söyledin. Hiç kimse Ramse
s'i yenemez. Sen bizi felakete sürükledin."
"Dövüþün alçaklar!"
Hep bir aðýzdan:
"Sen bize yalan söyledin," diye tekrarladýlar.
"Arkamdan gelin, Ramses'i öldürelim!"
Gözlerinde çýlgýn bir ifadeyle kýlýcýný havaya kaldýran Þenar, su deposu ile altýn yýkama y
epenin üzerine çýktý.
"Ben Mýsýr'ýn ve Nubye'nin tek efendisiyim, ben.
On kabile reisinin birlikte fýrlattýklarý oklar ayný anda Þenar'ýn kafasýna ve göðsüne sapl
k yamacýn üzerine sýrtüstü düþtü ve cansýz bedeni, sessizce akan suyun ayýkladýðý çamura bu
vuzuna doðru yavaþça kaydý.
56
Yahudilerin göçleri sýrasýnda hiçbir olay çýkmadý. Birçok Mýsýrlý, akýl almaz bir serüvene
tlarýný ve yakýnlarýný kaybettikleri için üzülüyordu. Öte yandan Yahudiler de, içinde binle
yi barýndýran ve dayanýlmasý güç bir çölü aþmanýn korkusu içindeydi. Kim bilir kaç düþmanla
ve kabile, Yahova'ya tapanlarý engellemeye çalýþacaktý?
Seramana çýlgýna dönmüþtü.
Ramses Nubye'ye hareket etmeden önce Ameni ile Seramana'ya baþkentte düzenin bozulmama
sý için gerekli önlemleri almalarýný tembihlemiþti. Yahudilerin neden olacaklarý en ufak bi
argaþalýk güvenlik güçlerince derhal sert bir þekilde bastýrýlacaktý. Göç sükûnet içinde ya
sa ile Aaron'u sorguya çekmek için hiçbir neden bulamadý.
Sardunyalý, Yahudilerin liderine hoþgörülü davranmakla Fira-vun'un hata ettiðine hâlâ inaný
k eskilere dayanan bir dostluk bile bu hoþgörüyü haklý gösteremezdi. Seramana'nýn gözünde M
dan uzakta da olsa zarar verebilecek bir kiþiydi.
Seramana, bir önlem olarak on kadar paralý askere, Yahudileri izlemelerini ve düzenli
aralýklarla rapor vermelerini emretti. Herkesi þaþýrtan bir durum ortaya çýktý: Peygamber,
arýnda kuyular bulunan ve Mýsýr ordusu tarafýndan kullanýlan Sile yolundan gitmemiþ, saz de
izine giden meþakkatli yolu seçmiþti. Böylece Musa bütün geriye dönüþ ihtimallerinin önünü
.
Ameni:
"Seramana!" diye seslendi. "Her yerde seni arýyorum. Ömür boyu kuzey yolunu mu seyrede
ceksin?"
"Þu Musa denen adam o kadar kötülük yaptýktan sonra elini kolunu sallayarak gitti... Haksýz
dayanamýyorum."
"Ofýr ölmeden önce, sanki bir akrep gibi kendini tümden yok etmek istercesine, çok ilginç b
r açýklamada bulundu: Amos ile Ba-düþ adýnda iki Bedevi kabile reisi Mýsýr'ý Yahudilerle bi
e terk
322
CHRISTIAN JACQ
etmiþ. Bu iki adam, göç sýrasýnda çarpýþmalarý gerekebileceklerim düþünerek, Yahova'ya inan
saðlamýþlar."
Seramana sað yumruðunu sol avucuna vurdu:
"Bu iki eþkýya ciddi bir suç iþlemiþler... Ve þimdi görevim gereði onlarý ve suç ortaklan o
yý tutuklamalýyým."
"Böyle düþünmekte yerden göðe haklýsýn."
"Elli kadar savaþ arabasýyla hemen yola çýkacaðým ve bu güruhu hapse týkmak için getireceði
Ramses Nefertari'yi kollarýnýn arasýna aldý. Çok hafif makyaj yapmýþ olan ve bir tanrýça gi
kokan bu aþk simgesi kadýn, her zamankinden daha güzeldi.
Kral:
"Þenar öldü," diye açýkladý. "Nubyelilerin isyaný da sona erdi."
"Nubye sonunda barýþa razý olacak mý?"
"Kabile reisleri vatana ihanet suçuyla öldürüldü. Kabile reislerinin zulmettiði köylüler, o
leri nedeniyle eðlenceler düzenlediler. Çalýnan altýnlar bana verildi. Ben de onlarýn bir k
Ebu Simbel'e ve geri kalanýný Karnak'a teslim ettim."
"Ebu Simbel'deki çalýþmalar ilerliyor mu?"
"Setau þantiyeyi sýký bir þekilde hareketlendiriyor."
Kraliçe önemli haberi uzun süre saklamadý.
"Seramana ile bir savaþ arabasý müfrezesi Musa'nýn peþine düþtü."
"Sebep neymiþ?"
"Göç edenlerin arasýnda, Hititlerin hesabýna çalýþan iki Bedevi casus da varmýþ. Seramana b
damý ve Musa'yý tutuklayacak. Ameni, yasal olmasý nedeniyle Seramana'nýn bu giriþimine, ka
rþý çýkmadý."
Ramses, Musa'yý, ulusunun baþýnda elindeki deðneðiyle ilerlerken, tereddüt edenleri yollarý
devam etmeleri için ikna ederken ve Yahova'ya, geceleri bir ateþ sütunu, gündüzleri ise bi
r bulut sütunu olarak görünmesi için yalvarýrken düþündü. Hiçbir engel onu geri döndüremezd
u korkutamazdý.
Nefertari:
"Putuhepa'dan uzun bir mektup aldým," dedi. "iþin sonuna geldiðimize inanýyor."
RAMSES: EBU SÎMBELÝN KRALÝÇESÝ 323
"Bu haber çok güzel!"
Aklý baþka yerde olan Ramses bu sözleri hiç inanmadan söylemiþti.
"Musa'nýn öldürülmesinden korkuyorsun deðil mi?"
"Onu bir daha hiç görmemeyi arzu ediyorum."
"Barýþ antlaþmasýna gelince, nazik bir nokta çözümlenmeden duruyor."
"Yine Urhi-Teþup mu?"
"Hayýr, bir antlaþmadaki bazi ifadelerde sorun var. Hattuþil, savaþ havasýndan tek kendisi
sorumluymuþ gibi görünmeyi kabul etmek istemiyor. Firavun'un iradesine boyun eðmek zoru
nda kalmýþ biri gibi görünmekten yakýnýyor."
"Gerçek bu deðil mi?"
"Antlaþma metni kamuya açýklanacak, gelecek kuþaklar onu okuyacaklar: Hattuþil gülünç durum
reddediyor."
"Hititler ya boyun eðer ya da bu antlaþma olmaz!"
"Birkaç aþýrý kelime nedeniyle barýþý red mi edeceðiz?"
"Tek bir kelime bile önem taþýr."
"Ben yine de iki Ülke'nin efendisine bu metni yeniden ele almasýný teklif edebilir miy
im?"
"Sanýrým HattuþiFin isteklerini göz önünde bulundurmamý istiyorsun."
"Savaþý, insanlarý öldürmeyi ve felaketi reddeden iki ulusun geleceðini göz önünde bulundur
Ramses Nefertari'yi alnýndan öptü.
"Büyük Kraliçe'min diplomatik konuþma gücünden kurtulabilme þansým var mý?"
Nefertari, baþýný kocasýnýn omzuna dayadý.
"Hiç þansýn yok!" diye karþýlýk verdi.
Musa aþýrý derecede öfkeliydi. Aaron, þimdiden göçten býkan ve istedikleri kadar yiyecek bu
arý, konforlu evlerde yaþadýklarý Mýsýr'a dönmek isteyen bazý dikkafalýlarý, elindeki deðne
runda kalmýþtý. Yahudilerin büyük çoðunluðu çölden nefret ediyor, açýk havada ya da çadýr i
u. Çoklarý, peygamberin onlarý içine attýðý bu aðýr koþullara karþý çýkmaya baþlamýþtý bile
324
CHRISTIANJACQ
O zaman Musa'nýn gür sesi yükseldi. Uyuþuklarla alçaklarýn Ya-hova'ya itaat etmelerini ve e
gellerle zorluklar ne olursa olsun, vaat edilmiþ topraklara doðru yollarýna devam etme
lerini buyurdu. Ve uzun yürüyüþ Þile'nin ötesine, su ve rutubetin yoðun olduðu bölgeye doðr
baþladý. Yahudiler bazen çamura batýyor, arabalar yuvarlanýyor, sülükler insanlara ve hayv
ara yapýþýyordu.
Musa sýnýrýn yakýnýnda, Akdeniz ile Sarbonis gölü arasýnda mola vermeyi kararlaþtýrdý. Mola
r tehlikeli olarak biliniyordu, çünkü çöl rüzgârý, sýnýrý belli olmayan su yüzeylerine çok
ve 'saz denizi' denilen bu yerde aldatýcý toprak parçalarý oluþturuyordu.
Hiç kimse denizle göðün öfkesine terk edilmiþ bu ýssýz yerde oturmuyordu. Balýkçýlar bile,
mayan kumlara av olma korkusuyla oraya gitmekten kaçýnýyordu.
Saçý baþý darmadaðýnýk bir kadýn Musa'nýn ayaklarýna kapandý.
"Burada, bu kuþ uçmaz kervan geçmez yerde hepimiz ölece-
giz!"
"Yanýlýyorsun."
"Çevrene bir bak! Senin vaat edilmiþ topraðýn bu mu?"
"Elbette ki deðil."
"Daha ileri gitmeyeceðiz Musa."
"Elbette ki gideceðiz. Önümüzdeki günlerde sýnýrý aþacak ve ya-hova'nýn bizi çaðýrdýðý yere
"Kendiden nasýl bu kadar emin olabiliyorsun?"
"Çünkü O'nu gördüm ve O, benimle konuþtu. Hadi þimdi git ve uyu. Yapacaðýmýz daha çok iþimi
Etkilenen kadýn itaat etti.
Aaron:
"Burasý çok berbat bir yer," dedi. "Bir an önce yola çýkmak için acele etmeliyiz."
"Uzun bir dinlenme zorunluydu. Yarýn þafakla birlikte, Yahova bize, yolumuza devam e
decek gücü verecek."
"Baþaracaðýmýzdan hiç kuþku duyduðun oldu mu Musa?"
"Hiçbir zaman Aaron."
Seramana'mn savaþ arabalarý, Ramses'i temsil eden 'Kral oð-lu'nun refakatinde olanca hýz
larýyla Yahudilerin ardýna düþmüþtü.
RAMSES: EBU SiMBEL'ÝN KRALÝÇESÝ 325
Eski korsanýn burun delikleri deniz kokusunu alýnca geniþledi. Adamlarýna durmalarýný iþare
tti.
"Aranýzda buralarý bilen biri var mý?"
Deneyimli bir arabacý söz aldý.
"Burasý perilidir. Þeytanlarý rahatsýz etmemenizi tavsiye ederim."
Sardunyalr.
"iyi ama Yahudiler bu yoldan gitti," dedi.
"Onlar akýlsýzca davranmakta özgürler... Biz geri dönmeliyiz."
Uzakta bir duman bulutu göründü.
Kral oðlu:
"Yahudi kafilesi pek uzakta deðil," dedi. "Suçlularý hemen yakalayalým."
Seramana:
"Yahova'nýn sadýk kullarý silahlý ve çok kalabalýklar," diye hatýrlattý.
"Adamlarýmýz savaþmayý biliyor ve arabalarýmýz bize üstünlük saðlar. Yeterli uzaklýktan onl
a tutar ve Musa ile iki Bedevi reisinin teslim edilmelerini isteriz. Teslim etme
zlerse saldýrýya geçeriz."
Savaþ arabalarý rutubetli topraklarda çekine çekine ilerlemeye baþladý.
Aaron sýçrayarak uyandý. Musa elinde deðneðiyle çoktan ayaktaydý.
"Bu boðuk gürültü de ne oluyor?"
"Mýsýr savaþ arabalarýnýn gürültüsü."
"Bize saldýrýyorlar!"
"Kaçacak zamanýmýz var."
iki Bedevi Amos ile Badüþ, 'saz denizi'nde serüvene katýlmayý kabul etmediler, ama çýlgýna
ahudiler Musa'nýn ardýndan gittiler. Gece olduðu için artýk hiç kimse neresinin su, neresin
n kum olduðunu fark edemiyordu, ama Musa, gençliðinden beri benliðini yakan ve vaat edil
miþ topraklara ulaþma isteði haline gelen ateþin yol göstericiliðiyle kendinden emin adýmla
ilerliyordu.
Savaþ düzenine girerek yayýlan savaþ arabalarý ölümüne bir hata iþlediler. Kimileri yerinde
an kumlara battý, kimileri ise gö-
326
CHRISTIANJACQ
ze görünmeyen su akýntýlarýnýn baþtan baþa dolaþtýðý bataklýklarda kayboldular. Kral oðlunu
raðýn içine gömülürken Seramana'nm arabasý Yahudilerden ayrýlan iki Bedeviye çarptý.
Yükselen dað rüzgârý, çöl rüzgârýyla birleþti. Böylece Yahudilerin 'saz denizi'ni geçmek iç
eçit oluþtu.
Arabasýnýn tekerlekleri altýnda ezilen iki casusun ölümüne kayýtsýz kalan Seramana da kumla
Arabalarý, battýklarý yerlerden çýkarmak ve bazýlarý yaralý olan adamlarý toplamak için sa
eri bu zaman zarfýnda rüzgâr yön deðiþtirdi. Yaðmur yüklü bulutlarý sürükleyen fýrtýnalar g
Musa ile Yahudilerin geçtikleri geçidi su altýnda býrakarak gözden kaybettiler.
57
Ana Kraliçe Tuya, olaðanüstü yetenekleri olan genç kadýn doktor Neferet'in hiç esirgemediði
raðmen büyük yolculuðuna hazýrlanýyordu. Yakýnda Seti'ye kavuþacak ve geleceði hemen hemen
týna alýnmýþ Mýsýr'ýný terk edecekti. Hemen hemendi, çünkü Hititlerle yapýlan barýþ antlaþm
rdu.
Tuya, düþüncelere daldýðý bahçeye gelip kendisini bulan Nefer-tari'nin heyecanlý olduðunu f
i.
"Majeste, împaratoriçe Putuhepa'mn bu mektubunu az önce aldým."
"Gözlerim yorgun Nefertari. Sen oku, rica ederim."
Kraliçe'nin yumuþak ve büyüleyici sesi Tuya'mn yüreðini rahatlattý.
" 'Güneþin esi, kýz kardeþim Nefertari'ye. Ülkelerimiz için her þey yolunda gidiyor. Umarým
n ve yakýnlarýnýn saðlýðý iyidir. Kýzým çok saðlýklý. Atlarým þahane. Senin çocuklarýn, atl
ný için de saðlýklý olmalarýný dilerim. Kulun Hattuþil, Firavunun önünde eðiliyor.
'Barýþ ve kardeþlik; iþte aðýzlardan düþürülmemesi gereken iki sözcük, çünkü Mýsýr'ýn ýþýk
yaþamak istiyorlar.
'Barýþ antlaþmasýný taþýyan Mýsýr ve Hatti elçileri, Firavun'un ortak kararýmýzý imzalamasý
oðru yola çýktý.
'Kýz kardeþim Nefertari'yi tanrýlar ve tanrýçalar korusun.
Birbirlerinin kollarýna atýlan Nefertari ve Tuya sevinç gözyaþlarý döktüler.
Seramana kendisini, Ramses'in sandaletlerinin altýnda ezeceði bir böcek gibi hissediyo
rdu. Baþý önde, saraydan kovulmaya hazýrlanýyor, gözden düþmüþ olmaya dayanamýyordu. Oysa e
san olan Seramana, kendini emirler veren ve tüm haksýzlýklarý orta-
328 CHRISTIANJACQ
dan kaldýrmaya çalýþan bir insan olarak görmeye alýþmýþtý. Ram-ses'e duyduðu mutlak sadakat
anlam kazandýrmýþ ve yerleþik bir insan olmasýný saðlamýþtý. Talan etmeyi düþündüðü bu Mýsý
denizci olmasýna raðmen, tekrar denizlere dönme arzusu duymadan bu topraklara baðlanmýþtý.
Seramana, kendisini saray halký ve astlarýnýn önünde küçük düþürmediði için Ramses'e minnet
baþbaþa görüþmek için bürosunda kabul ediyordu.
"Majeste, bir hata yaptým. Hiç kimse araziyi tanýmýyordu ve..."
"iki Bedevi casus ne oldu?"
"Arabamýn tekerlekleri altýnda can verdiler."
"Musa'nýn fýrtýnadan kurtulduðundan emin misin?"
"O ve Yahudiler 'saz denizi'ni aþtýlar."
"Sýnýrý geçtiklerine göre artýk unutalým onlarý."
"Ama... Musa size ihanet etti!"
"O yolunda gidiyor Seramana. iki Ülke'nin düzenini bozma tehlikesi kalmadýðýna göre kaderin
n sürüklediði yere gitsin. Sana vereceðim önemli bir görev var."
Sardunyalý kulaklarýna inanamadý. Kral onun baþarýsýzlýðýný baðýþlýyor muydu?
"Güvenliðini saðlayacaðýn Hatti elçisini karþýlamak için iki savaþ arabasý alayý ile sýnýra
"Bu iþ... böyle bir iþ..."
"Dünya barýþý için kesin sonuca götürecek bir iþ Seramana."
Hattuþil razý olmuþtu.
Devlet adamý sezgisine, karýsý Putuhepa'nýn öðütlerine ve Mýsýr elçisi Aþa'mn önerilerine k
ttuþil, Ramses'in isteklerine karþý çýkmadan, gümüþ tabletlerin üzerine çivi yazýsý ile yaz
n'a götürmeleri için iki elçiyi görevlendirmiþti.
Hattuþil Ramses'e, bu antlaþmayý Hattuþaþ'taki Güneþ tanrýçasýnýn tapýnaðýna asacaðýna dair
a ayný antlaþmayý Ýki Ülke'nin tapýnaklarýndan birine asmasýný istiyordu. Ama Ramses, yeni
e sürmeden antlaþmayý onaylayacak mýydý?
RAMSES: EBU SÎMBEL'IN KRALÝÇESÝ
329
Hitit baþkentinden, Mýsýr sýnýrýna kadar hava, gerginliðini korudu. Aþa, Hattuþil'den daha
steyemeyeceðinin bilincindeydi. Þayet Ramses herhangi bir hoþnutsuzluk gösterecek olursa
antlaþma ölü bir belge haline dönüþecekti. Hititli askerler ise endiþelerini gizlemiyorlar
uhalefetlerin oluþturduðu gruplar, barýþ antlaþmasýný Mýsýr'a götürenlerin gidiþini önlemek
bir saldýrýya geçebilirlerdi. Boðazlar, dar geçitler ve ormanlar sanki birer tuzakmýþ izlen
veriyordu, ama yolculuk olaysýz geçti.
Aþa, Seramana'yla Mýsýr savaþ arabalarým görünce rahat bir nefes aldý. Artýk sakin bir yolc
pabileceklerdi.
Hitit savaþ arabalarý komutaný olan üst rütbeli subayla Sardun-yah soðuk bir ifadeyle selam
aþtýlar. Eski korsan bu barbarlarý seve seve öldürmek isterdi, ama Ramses'e itaat etmek ve
görevini tamamlamak zorundaydý.
Hitit arabalarý ilk kez girdikleri Delta'da onlarý Pi-Ramses'e götüren yolda ilerlediler
.
Aþa:
"Nubye isyaný ne oldu?" diye sordu.
Sardunyalý endiþelendi:
"Yoksa bu Hattuþaþ'ta duyuldu mu?"
"Ýçin rahat etsin. Haberi gizli tuttum."
"Ramses sükûneti saðladý, Þenar müttefikleri tarafýndan öldürüldü."
"Güney'de olduðu gibi Kuzey'de de barýþ saðlansýn! Hitit elçilerinin getirdiði antlaþmayý R
ul edecek olursa, gelecek kuþaklarýn anacaklarý bir barýþ dönemi baþlayacak."
"Reddetmesi için bir neden var mý?"
"Küçük bir ayrýntý var... Neyse biz iyimser olalým Seramana."
Ramses'in Hükümdarlýðýnýn yirmi birinci yýlý, kýþ mevsiminin yirmi birinci günü, Aþa ile ik
mat, görkemi gelenleri þaþkýna çeviren toplantý salonuna Ameni tarafýndan alýndýlar. Hi-tit
aþçý dünyasýnýn boðucu havasýnýn yerini, ihtiþamla inceliðin karýþýmý renkli bir dünya almý
Elçiler, Firavun'a gümüþ tabletleri sundular. Aþa giriþ niteliðindeki bildiriyi okudu:
330 CHRISTIANJACQ
"'Hatti ile Mýsýr'ýn tanrýlarý ve tanrýçalarý arasýndan binlercesi, Hitit Ýmparatoru ile Mý
tarafýndan hazýrlanan bu antlaþmaya tanýk olsunlar. Güneþ, ay, gökyüzü ve yeryüzü tanrýlarý
denizler, rüzgârlar ve bulutlar da tanýk olsunlar.
'Bu binlerce tanrý, antlaþmaya saygý göstermeyenlerin evini, yurdunu ve yurttaþlarýný ortad
kaldýracaktýr. Saygý duyanlara gelince, bu binlerce tanrý onlarýn refah içinde olmalarý ve
halký, çocuklarý ve yurttaþlarý ile mutlu bir ömür sürmeleri için gerekeni yapacaktýk.'"
Ramses, Kraliçe Nefertari ile Ana Kraliçe Tuya'nýn da önünde, Ameni'nin papirüs üzerine geç
bu giriþ bölümünü beðendi.
"imparator Hattuþil, son yýllarda yapýlan savaþlarýn sorumluluðunun Hititlere ait olduðunu
ul ediyor mu?"
iki Hitit elçisinden biri:
"Evet Majeste," diye karþýlýk verdi.
"Bu antlaþmanýn, bizim yerimize geçecek olanlarý da baðlamasý gerektiðini kabul ediyor mu?"
"Ýmparatorumuz bu antlaþmanýn barýþ ve kardeþliðe yol açmasýný ve çocuklarýmýz ve çocuklarý
uygulanmasýný arzu ediyor."
"Hangi sýnýrlarý kabul ediyoruz?"
"Asi ýrmaðý, Güney Suriye'de müstakhem hat, Mýsýr'a ait olan Biblos'u, Hitit egemenliði alt
lacak Amurru eyaletinden ayýran yol, Hittilere ait Kadeþ'in güneyinden geçen ve Mýsýr egeme
liði altýnda bulunan Bekaa vadisinin kuzey bitim noktasýný ayýran yol. Mýsýrlý diplomatlar
arlar Hatti'ye giden yoldan özgürce yararlanacaklar."
Aþa soluðunu tuttu.
Ramses, Kadeþ kalesinden ve özellikle Amurru eyaletinden kesin olarak vazgeçmeyi kabul
edebilecek miydi? Ramses'in önünde en büyük zaferini kazandýðý bu kaleyi ne o ne de Seti e
geçirebil-miþti ve Kadeþ'in Hititlerde kalmasý akla uygun görünüyordu.
Ama Amurru... Mýsýr bu eyaleti muhafaza edebilmek için çok savaþmýþ, birçok askeri bu amaç
, Firavun'un uzlaþmaz bir tavýr takýnmasýndan korkuyordu.
(1) Hitit ve Mýsýr arþivlerinde saklanan antlaþmanýn orijinal metni.
RAMSES: EBU SÝMBELÝN KRALÝÇESÝ 331
Hükümdar, Nefertari'ye baktý. Kraliçe'nin bakýþlarýndaki yanýtý okudu.
Büyük Ramses:
"Kabul ediyoruz," dedi.
Ameni yazmayý sürdürüyordu. Aþa ise tarifsiz sevinçler içindeydi.
Ramses:
"Hattuþil kardeþim daha ne istiyor?" diye sordu.
"Kesin bir saldýrmazlýk paktýnýn kurulmasý ve Mýsýr ya da Hat-ti'ye saldýrmaya kalkacak ola
bir ülkeye karþý ortak savunma ittifaký istiyor Majeste."
"Asur'u mu kastediyor?"
"Mýsýr'ýn ya da Hatti'nin topraklarýný ele geçirmek isteyen herhangi bir ülkeyi."
"Biz de bu paktý ve ittifaký istiyoruz. Ancak bu iki anlaþma sayesinde mutluluðumuzu ve
kalkýnmamýzý sürdürebiliriz."
Ameni emin bir elle yazmayý sürdürdü.
"Majeste, Ýmparator Hattuþil, ülkelerimizde tahta çýkmanýn kurallara ve geleneklere göre ya
sý için gereken saygýnýn gösterilmesini ve bunun yasalarla korunmasýný da arzu ediyor."
"Zaten baþka türlü olamaz."
"Hükümdarýmýz son olarak, suçlularýn kendi ülkelerine geri gönderilmesi konusunun karþýlýkl
baðlanmasýný arzuluyor."
Aþa bu sonuncu önerinin kabulünden kuþku duyuyordu. Tek bir ayrýntýyý tartýþma konusu yapma
aþmanýn bütününü tartýþma konusu yapmaya dönüþtürebilirdi.
Ramses:
"Ben de ülkelerine iade edilen suçlularýn, insanca muamele görmesini istiyorum," dedi. "Ül
kelerine iade edildiklerinde, Mýsýr'da olsun, Hatti'de olsun, ne ceza görmeli, ne de h
akarete uðramah ve onlara evleri, eskisi gibi iade edilmeli. Ayrýca Urhi-Teþup artýk Mýsýrl
lduðu için, bu konuda kendisinin karar vermesine saygý gösterilmeli."
Bu koþullan kabul etmek için önceden Hattuþil'in olurunu alan iki elçi razý oldular.
Antlaþma artýk yürürlüðe konabilirdi.
332
CHRISTIANJACQ
Ameni antlaþmanýn bitmiþ çevirisini, birinci kalite papirüslere kopya etmeleri için Krallýk
plerine verdi.
Ramses:
"Bu metin, Mýsýr'ýn birçok tapýnaðýnýn taþlarýna kazýnacak," dedi. "Özellikle Heliopolis'te
pmaðýna, Karnak'ýn dokuzuncu kapýsýnýn batý kanadýnýn güney cephesine ve büyük Ebu Simbel t
güney bölümüne kazýnacak. Böylece kuzeyden güneye, Delta'dan Nubye'ye kadar Mýsýrlýlar, ta
mi altýnda, Hititlerle sonsuza kadar barýþ içinde yaþayacaklarýný öðrenecekler."
58
Yabancý ülkelerin saraylarýnda, özel dairelerde konuk edilmeye alýþýk olan Hititli elçiler,
baþkentini coþturan eðlencelere katýldýlar. Ramses'in halk tarafýndan ne kadar sevildiðine,
un için koro halinde söylenen þarkýda yüceltiliþine tanýk oldular: "O, bizi güneþ gibi aydý
gibi, rüzgâr gibi canlandýrýr. Biz de onu ekmek gibi, güzel kumaþlar gibi seviyoruz, çünkü
in hem babasý, hem anasý, Nil ýrmaðýnýn iki yakasýnýn ýþýðýdýr."
Nefertari, Hititleri Hator tapýnaðýnda düzenlenen ayine konuk etti. Elçiler, her gün kendi
endini yenileyen, yaþama her türlü biçimi veren, yüzleri aydýnlatan, aðaçlan ve çiçekleri s
treten biricik güce yapýlan yakarýþlarý dinlediler. Bütün bakýþlar, göðün parýltýlarý içind
'ya döndüðünde kuþlar, bu mutlu anda havalandýlar ve barýþ yolu insanlarýn ayaklarý altýnda
Hititler, þaþkýnlýktan sevince kadar, bütün duygularý yaþadýktan sonra, konuk edildikleri b
güvercin yahnisi, salamura böbrek, kýzarmýþ sýðýr budu, tatlýsu levreði, mercimek, sarmýsak
kabak, marul, salatalýk, bezelye, fasulye, incir kompostosu, elma, hurma, karpuz,
keçi peyniri, yoðurt, ballý yuvarlak pasta, taze ekmek, bira, kýrmýzý ve beyaz þarap gibi y
cek ve içeceklerin tadýný çýkara çýkara yiyip içtiler. Bu özel durum nedeniyle konuklara, S
hükümdarlýðýnýn dördüncü yýlýnýn altýncý gününde fýçýlara konan ve çöl efendisi Anubis'in
bir þarap sunuldu. Diplomatlar yemeklerin bolluðu karþýsýnda þaþkýna döndüler, kaymak taþýn
takýmlarýnýn güzelliðine hayran kaldýlar ve sonunda kendileri de topluluðun neþesine, Mýsýr
rkýlar söyleyip Ramses'e övgüler düzerek katýldýlar.
Evet, barýþ çok güzel bir þeydi.
334
CHRISTIAN JACQ
Baþkent nihayet uykuya dalmýþtý.
Saatin çok geç olmasýna raðmen Nefertari, kýz kardeþi Putuhe-pa'ya gösterdiði çaba için teþ
e Hatti ile Mýsýr'ýn yaþadýðý harika saatlerden söz etmek için kendi el yazýsýyla uzun bir
rdu. Kraliçe tam mührünü basarken Ramses ellerini yavaþça Kraliçe'nin omuzlarýna koydu.
"Mesain sona ermedi mi?"
"Yapýlacak iþler günün saatlerinden daha fazla. Zaten baþka türlü de olamazdý, iyi ki böyle
e kendi memurlarýna bunu tekrarlayýp durmaz mýsm? Büyük Kraliçe de Yasa'ya uymak zorunda de
mi?"
Nefertari'nin kutlama törenleri için sürdüðü koku Ramses'in aklýný baþýndan alýyordu. Tapma
u kokuyu elde etmek için en az on altý hammadde kullanmýþtý: Kokulu kamýþ, ardýç aðacý, kat
tin reçinesi, kokulu reçine ve hoþ kokulu öteki maddeler. Yeþil bir far, gözlerinin zarafet
ni daha belirgin yapýyor, Libya yaðý ile yaðlanmýþ peruk, yüzünün soylu güzelliðini daha bi
yuyordu.
Ramses, Nefertari'nin peruðunu çýkardý, uzun ve dalgalý saçlarýný çözdü.
"Mutluyum Ramses... Halkýmýzýn mutluluðu için çalýþmýyor muyuz?"
"Senin adýn dünya durdukça bu antlaþmayla anýlacak. Bu barýþý sen kurdun Nefertari."
"Günler ve ayinler düzenli bir biçimde birbirini izledikleri sürece bizim þöhretimizin ne ö
i var?"
Kral, Nefertari'nin elbisesinin askýlarýný omuzlarýndan aþaðý doðru sýyýrdý ve onu boynunda
"Aþkýmý sana nasýl anlatmalýyým?"
Nefertari döndü ve dudaklarýný Ramses'inkiyle birleþtirdi.
"Bu kadar konuþmak yeter."
Barýþ antlaþmasýnýn kabulünden sonra Hatti'den gelen ilk resmi mektup, Pi-Ramses sarayýnda
kesi þaþkýna çevirmiþti. Yoksa Hattuþil, antlaþmanýn önemli bir maddesinin yeniden ele alýn
ordu?
RAMSES: EBU SIMBELÝN KRALÝÇESÝ 335
Kral, deðerli aðaç tabletin üzerine kaplanan kumaþýn üzerindeki mührü kýrdý ve çivi yazýsýy
.
Hemen Kraliçe'nin yanma gitti. Nefertari, ilkbahar þenlikleri için hazýrlanan duayý yenide
n okumayý bitirmek üzereydi.
"Gerçekten garip bir mektup!"
Kraliçe endiþelendi:
"Ciddi bir olay mý var?"
"Hayýr, bir tür imdat çaðrýsý. Adýný bir türlü okuyamadýðým bir Hitit prensesi rahatsýzmýþ.
'nin doktorlarýnýn vücudundan çýkarmayý baþaramadýklarý bir cin tarafýndan çarpýlmýþa benzi
rlarýmýzýn deðerini bilen yeni müttefikimiz, prensesi saðlýðýna kavuþturmak ve çok arzu ett
i olmasýný saðlamak için Yaþam Evi'nden bir üfürükçü göndermemi rica ediyor."
"Bu harika bir haber, iki ülke arasýndaki baðlar giderek daha da güçlenecek."
Kral, çaðýrttýðý Aþa'ya, Hattuþü'in mektubunun içeriðini anlattý.
Mýsýr diplomasisinin þefi kahkahayý bastý.
Kraliçe þaþkýnlýðýný belirtti:
"Bu lütuf dilekçesi bu kadar gülünç mü?"
"Hitit îrnparatoru'nun bizim týp bilgimize aþýrý bir güven beslediði duygusuna kapýldým! On
diði, mucizeden baþka bir þey deðil."
"Bizim týp bilimimizi küçümsüyor musun?"
"Elbette ki hayýr, ama nasýl olup da, altmýþ yaþýný aþkýn bir kadýna, prenses de olsa, çocu
ma olanaðý saðlanacak?"
Ramses bir süre kahkahayla güldükten sonra Ameni'ye, kardeþi Hattuþil'e göndereceði yanýtý
"Çeþitli sorunlardan, özellikle de ilerlemiþ yaþýndan muzdarip olan prensesi tanýyoruz. Ona
ngi ilaç verilirse verilsin, fýrtýna tanrýsý ve güneþ tanrýsý aksine karar vermedikleri sür
le kalmasýna imkân yoktur... Ben yine de size mükemmel bir büyücü ile uzman bir doktor gönd
yorum."
Ramses, büyü tanrýsý Konsu'nun hilal biçimindeki ay olarak simgelendiði heykelini derhal Ha
tuþaþ'a gönderdi. Gerçekten de
336
CHRISTIAN JACQ
bir tanrýdan baþka kim insan vücudunun yasalarýný deðiþtirmeyi baþarabilirdi ki?
Karnak'ýn baþrahibi Nebu'nun mesajý Pi-Ramses'e geldiðinde, Kral, sarayýný Teb'e nakletmeye
karar verdi. Ameni her zamanki baþarýsýný göstermiþ, gerekli gemileri kiralamýþ ve yolculuð
ygun koþullarda geçmesi için gereken talimatlarý vermiþti.
Kraliyet gemisinde Ramses'in en sevdiði insanlar bulunuyordu: Iþýl ýþýl parýldayan karýsý N
i; Mýsýr ile Haiti arasýndaki barýþýn gerçekleþtirildiðini görebilmenin sevincini yaþayan T
an büyük bayrama katýlacaðý için heyecanlanan Güzel îset; üç çocuðu: Memfýs baþrahibi Khâ,
geliþmiþ vücutlu genç Merenptah; Ramses'in, mutlu bir Krallýk kurmasýnda çok emekleri geçe
ni ile Aþa; sözünün eri hizmetkârlarý Ne-cem ile Seramana. Bu grubun içinde, Ebu Simbel'de
uklarý için Kral'a Teb'de katýlacak olan Setau ve Lotus yoktu. Ve bir de Musa... Ama M
usa onlarla beraber olamazdý, çünkü o, artýk Mýsýrlý deðildi.
Teb iskelesine geldiklerinde Kral ve Kraliçe çiftini Karnak baþrahibi karþýladý. Bu kez Neb
gerçekten ihtiyarlamýþ görünüyordu. Kamburu çýkmýþ, zorlukla yürüyordu. Bastonunu tutan el
sesiyle, vücudunun þeklini bozan romatizmadan yakýnýyordu, ama gözünün feri kaçmamýþ ve oto
usu zayýfla-mamýþtý.
Kral'la baþrahip kucaklaþtýlar.
"Sözümü tuttum Majeste. Bakhen ile zanaatkar ekiplerinin sayesinde milyonlarca yýlýn tapýna
nþaatý tamamlandý. Tanrýlar, içinde yaþayacaklarý bu büyük þaheseri seyretme mutluluðunu ba
r."
"Ben de sözümü tutacaðým Nebu. Birlikte çatýnýn üstüne çýkacak, tapýnaðý, ek binalarýný ve
îç yüzeyi Kadeþ zaferinin savaþ sahneleriyle süslenmiþ olan anýtsal kapý, Kral'ý Osiris ola
leyen sütunlarla çevrili geniþ ilk avlu, Kral'ý oturmuþ olarak gösteren, on yedi metre yüks
ikteki dev boyutlu heykel, hasat törenini gösteren ikinci anýtsal kapý, otuz bir metre d
erinliðinde, kýrk bir metre geniþliðindeki sütunlu büyük
RAMSES: EBU SÝMBEL'ÝN KRALÝÇESÝ 337
salon, günlük ibadetin sýrlarýný tanrýsal bir esinle ileten kabartmalarýyla ana sunaðýn bul
r, Firavunluk kurumunun sürekliliðini simgeleyen büyük aðaç kabartmasý... Bütün bu harikala
ve Kraliçe çiftini, mutluluklarýný doruða ulaþtýracak ölçüde hayran býraktý.
Milyonlarca yýlýn tapýnaðýnýn açýlýþý için düzenlenen eðlenceler haftalarca sürdü. Ramses i
oktasý, babasý ve annesi için ayrýlan küçük tapýnaðýn açýlýþý olacaktý. Bu açýlýþta, Nefert
iyeroglif sütunlarýna kazýnmýþ olarak kalacak hayat verici sözleri söyleyeceklerdi.
Firavun 'Sabah Evi'nde giyinirken Ameni, üzgün bir ifadeyle önünde durdu.
"Annen... Annen seni istiyor."
Ramses, Tuya'mn dairesine koþtu.
Seti'nin dul eþi, sýrtüstü yatmýþ, kollarýný vücudu boyunca uzatmýþtý. Gözleri yarý kapalýy
n ellerini öptü.
"Küçük tapmaðýn açýlýþýna katýlamayacak kadar yorgun musun?"
"Beni bitkin düþüren yorgunluk deðil. Ölümüm yaklaþtý."
"Birlikte kovalým onu."
"Artýk o gücüm yok Ramses... Üstelik neden direneyim ki? Se-ti'yle tekrar buluþacaðým mutlu
geldi."
"Mýsýr'ý terk edecek kadar zalim olabilir misin?"
"Kral ve Kraliçe çifti hükümdarlýk ediyor ve doðru yolu izliyor... Önümüzdeki yýllarda da N
kabarmasýnýn mükemmel olacaðýný ve adalete saygý gösterileceðini biliyorum. Nefertari ile s
adýðýnýz kalýcý barýþ sayesinde içim rahat gideceðim oðlum. Öylesine güzel ki... Çocuklarýn
eþliðinde türkülerini mýrýldanýrken sürülerin otlaklardan döndüðü, Firavun'un kendilerini
sanlarýn birbirlerine saygýlý olduklarý bir ülke... Bu mutluluðu koru Ramses, bu sevinçleri
ru ve bu Yasa'yý senden sonra hükümdarlýk edecek olana aktar."
Tuya bu son sýnavýnda titremiyordu. Yüce hükümdar tavrýný bozmadan duruyordu ve bakýþlarýný
u çevirmiþti.
"Mýsýr'ý bütün benliðinle sev Ramses, hiçbir kiþisel duygu Mý-
338
CHRISTIAN JACQ
sýr'a olan aþkýna baskýn çýkmamalý. Hiçbir felaket, ne denli zalim olursa olsun seni firavu
görevlerinden saptýrmasýn."
Tuya'nýn eli oðlunun elini güçlü bir þekilde sýktý.
"Ey Mýsýr'ýn Kralý, sungu kýrlarýna ve mutluluk ülkesine ulaþmam için dua et; bu harikulade
esinde sonsuza dek yerleþmem, atalarýmýz ve Seti'nin eþliðinde ýþýk saçmam için dua et."
Tuya'nýn sesi, öteki dünyanýn derinliklerinden geliyormuþçasý-na verdiði bir solukla birlik
uyulmaz oldu.
59
Eþsiz bir güzelliðe sahip olan Kraliçeler Vadisi'nde, Tuya'nýn kalacaðý sonsuzluk konutu, N
rtari için düþünülen konutun hemen yakýnýndaydý. Büyük Kraliçe ile Firavun, mumyasý altýn o
dilecek olan Seti'nin dul karýsý için düzenlenen cenaze törenini yönettiler. Osiris ve Hato
'a dönüþen Tuya, bundan böyle, göðün derinliklerinden gelen görünmez enerjiyle her gün yeni
nacak ýþýktan gövdesiyle varlýðýný sürdürecekti. Mezarýna, ayin için gerekli mobilya, içind
unduðu vazolar, deðerli kumaþlar, þarap küpleri, yað ve merhem kavanozlarý, mumyalanmýþ yiy
, rahibe giysileri, hükümdarlýk asalarý, takýlar, kolyeler, mücevherat, altýn ve gümüþ sand
daha birçok hazine konmuþtu. Bu hazineler Batý'ya doðru yapacaðý öteki dünya yolculuðunda
eþlik edeceklerdi.
Ramses, felaketi de mutluluðu da ayný soðukkanlýlýkla karþýlamak için gayret sarf ediyordu.
yandan Hititlerle yaptýðý barýþ ve milyonlarca yýlýn tapýnaðý Ramesseum'un tamamlanmasý; öt
si Tuya'nm ölümü. Ramses bir oðul ve bir insan olarak sarsýlmýþtý, ama onun bir Firavun ola
na Kraliçe'ye ihanet etmeye hakký yoktu. Ölümün bile onun üzerinde hiçbir etki yapmadýðý iz
vermesi gerekiyordu. Annesinin ona býraktýðý vasiyete saygýlý olmak zorundaydý: Mýsýr, duyg
evincinin ve kederlerinin önüne geçiyordu.
Ramses, karýsýnýn da desteðiyle görevlerinin gereðine uydu. Sanki Tuya hayattaymýþ gibi, de
gemisinin dümenini tutmaya devam etti. Bundan sonra annesinin öðütleri ve desteði olmadan
yaþamý kabullenmesi gerekiyordu. Tuya'nýn görevlerini þimdi Nefertari üstlenmiþti. Karýsýný
ece cesur ve çalýþkan olduðunu bilmesine raðmen, Ramses bu görevin onu oldukça yoracaðýný h
du.
Her sabah ayininden sonra Kral ve Kraliçe çifti, Ramesseum'un
340
CHRISTIAN JACQ
Tuya ile Seti'ye ayrýlan küçük tapýnaðýnda uzun saatler dinsel düþüncelere dalýyorlardý. Kr
rýn ve kelimelerle hayat bulan hiyerogliflerin içinde yatan görünmez gerçeðin benliðine iþl
ne gereksinme duyuyordu. Ramses ile Nefertari, atalarýnýn ruhlarýyla düþünce ve duygu ortak
rarak, düþüncelerini besleyen gizli bir ýþýkla doluyorlardý.
Yetmiþ gün süren yas döneminin sonunda Ameni, acele iþlerin Ramses'e arz edilmesi gerektiði
i düþündü. Firavun'un özel sekreteri, çok baþarýlý olan kâtiplerden oluþan ekibi ile Ramess
iþ ve dosyalarýn incelenmesi konusunda hiç zaman kaybetmemiþti.
Ameni, Ramses'e gerekli açýklamalarý yaptý.
"Sularýn kabarmasý çok güzel, devlet hazinesi hiç bu kadar zengin olmadý, besin stoklarýnýn
minde hiçbir aksaldýk yok, zanaatkar loncalarý aralýksýz çalýþýyor. Fiyatlarda hiçbir yükse
flasyon beklentisi yok."
"Nubye altýnlarýndan ne haber?"
"Altýnýn çýkarýlmasý ve nakli memnuniyet verici."
"Sen bana Mýsýr'ýn bir cennete dönüþtüðünü mü söylüyorsun?"
"Elbetteki hayýr... Ama Tuya ve Seti'ye layýk olabilmek için daha fazla gayret sarf ed
iyoruz."
"Peki sesindeki ufak hoþnutsuzluðun sebebi nedir?"
"Haklýsýn... Bu konuda Aþa seninle konuþmak istiyor, ama sýrasý olup olmadýðý konusunda kar
"Aþa, diplomatça konuþma niteliðini sana da bulaþtýrmýþ. Söyle de beni kütüphanede bulsun."
Ramesseum'un kütüphanesi, Heliopolis Yaþam Evi'nin kütüphanesi kadar zengin olacaktý. Kütüp
e her geçen gün birçok papirüs ve yazýlý tablet geliyor, Hükümdar her birinin bölüm bölüm y
e göz kulak oluyordu. Dinsel bilgileri, felsefe metinlerini ve arþivleri bilmeden Mýsýr'ý
yönetmek olanaksýzdý.
Üzerinde birinci kalite keten kumaþtan yapýlmýþ, renkli püsküllerle süslü elbisesiyle çok z
Aþa, kütüphaneyi görünce hayran kaldý.
RAMSES: EBU SÝMBELÝN KRALÝÇESÝ
341
"Burada çalýþmak büyük bir þans Majeste."
"Ramesseum, Krallýðýn yaþam merkezlerinden biri olacak. Hc-halde kitaplardan konuþmak için
elmedin?"
"Sadece seni görmek istiyordum."
"Saðlýðým çok iyi Aþa, ama hiçbir þey Tuya'nýn ölümünden duj duðum acýyý sikmeyecek ve Seti
. Her ikisini, de çizdiði yoldan hiç sapmadan gideceðim. Hititler canýmýzý sýka cak bir þey
týlar yoksa?"
"Hiçbir þey yapmadýlar Majeste. Hattuþil, Asur'un kabuðum çekilmesini saðlayan antlaþmamýzd
mnun. Mýsýr ile Hat arasýndaki karþýlýklý yardým anlaþmasý, her türlü saldýrýya hema karþý
erçeðini Asurlu askerlere kabul ettirdi. Hatti ile aramýzdaki ticaret iliþkileri giderek
geliþiyor. Þunda) eminim ki bölgedeki barýþ yýllarca sürecek. Verilen söz granit kadý saðl
dir?"
"Durum madem ki böyle, neden tedirginsin?"
"Musa yüzünden... Ondan söz etmeme izin verir misin?"
"Seni dinliyorum."
"Casuslarým Yahudileri gözden kaybetmiyorlar."
"Yahudiler þu anda neredeler?"
"Giderek artan protestolara raðmen, çölde ilerlemeyi sürdürüyorlar. Musa, halkýný demir bil
yönetiyor. Musa'nýn sýk at tekrarlamaktan hoþlandýðý bir sözü var: 'Yahova yakýcý bir ateþ
rý'dýr.'"
"Nereye gideceðini biliyor musun?"
"Büyük bir ihtimalle vaat edilmiþ topraklar Kenan Ülkesi olrr; h, ama orayý ele geçirmesi z
r olacak. Yahudiler þimdiden Madyat lýlarla, Amoritlere karþý savaþ açtýlar ve Moab toprakl
al etli ler. Bölge halký, yaðmacý olarak gördükleri Yahudi göçebelerdi korkuyor."
"Musa hiçbir zaman pes etmeyecek. Yüz tane savaþ yapmak lorunda kalsa da, hiç yýlmadan, yüz
e sürdürür. Necep daðým tepesinden Kenan'ý görmüþ ve çok güzel bir ülke olduðunu aramýþtýr.
"Yahudiler kargaþalýða neden oluyorlar Majeste."
"Ne öneriyorsun Aþa?"
"Musa'yý Yahudilerden ayýralým. Yahudiler baþsýz kaldýðým
342 CHRISTIAN JACQ
eðer onlarý cezalandýrmayacaðýmýza dair söz verirsek Mýsýr'a döneceklerdir."
"Bunu aklýndan çýkar. Musa yazgýsýný sürdürecek."
"Bir dost olarak kararýndan sevinç duyuyorum, ama bir diplomat olarak endiþelerim var.
Sen de benim gibi biliyorsun ki Musa emeline ulaþýp vaat edilmiþ topraklara yerleþince
Orta-Doðu'daki dengeyi bozacak."
"Musa dinsel düþüncelerini ihraç etmediði sürece neden onunla anlaþma yolunu aramayalým? ik
k arasýnda barýþ kurulunca denge saðlanmýþ olacak."
"Bana dýþ politika ve diplomasi alanýnda çok güzel bir ders verdin."
"Hayýr Aþa, ben sadece bir umut yolu açmaya çalýþýyorum."
Güzel Iset'in gönlünde þefkat arzunun yerini almýþtý. Ramses'e iki oðul vermiþ olan güzel k
a karþý hâlâ ayný hayranlýðý duyuyordu, ama onu elde etme düþüncesinden vazgeçmiþti. Her ge
ýþýl ýþýl olan Nefertari'yle nasýl mücadele edebilirdi? Güzel Iset, olgunlaþmasýnýn etkisi
muþ ve hayatýn ona sunduðu mutluluklarýn tadýný çýkarmayý öðrenmiþti. Dünyanýn yaratýlýþýný
, geleceðin yöneticisi ciddiyetiyle incelediði Mýsýr toplumunun iþleyiþini anlatan Merenpta
inlemek, sarayýn bahçesinde Nefertari'yle söyleþmek, olabildiðince sýk Ramses'in yanýnda ol
... Güzel Iset böylece paha biçilmez hazinelerden yararlanmýþ olmuyor muydu?
Büyük Kraliçe, Güzel Iset'e:
"Gel, ýrmakta sandalla gezelim," dedi.
Mevsim yazdý. Nil kabarmýþ, Mýsýr'ý uçsuz bucaksýz bir göle döndürmüþtü. Bir köyden ötekine
. Yakýcý bir güneþ bereketli sularý parlatýyor, yüzlerce kuþ gökyüzünde dans ediyordu.
Kayýðýn gölgeliðinin altýnda oturan iki kadýn, vücutlarýna kokulu bir yað sürmüþlerdi. Elle
u buz gibi tutan testiler vardý.
Güzel Iset:
RAMSES: EBU StMBEL'ÝN KRALÝÇESÝ 343
"KM Memfis'e gitti," dedi.
"Gittiðine üzülüyor musun?"
"Kral'ýn büyük oðlu sadece eski anýtlara, dinsel simgelere ve ayin usulü kitaplarýna ilgi d
yor. Bakalým babasý, devlet iþleriyle uðraþmasý için onu yanma çaðýrdýðýnda nasýl davranaca
"Engin zekâsý, uyum saðlamada ona yardýmcý olacak."
"Merenptah hakkýnda ne düþünüyorsunuz?"
"O, aðabeyinden çok farklý. Ama olaðanüstü kiþiliði, daha delikanlýlýðýnda bile kendini gös
"Kýzýnýz Meritamon çok güzel bir kadýn oldu."
"O, benim gençlik düþümü gerçekleþtiriyor: Bir tapýnakta yaþamak ve tanrýlar için müzik yap
"Bütün halk size saygý duyuyor ve sizi seviyor Nefertari. Bu halkýn sevgisi, sizin onlar
a karþý duyduðunuz sevgiye denk."
"Ne kadar çok deðiþtin Iset!"
"Her þeyi býraktým, duyumsuzluðun þeytanlarý yüreðimden çýktý. Artýk kendimle barýþýðým. Ge
yaptýðýnýz iþler nedeniyle size ne kadar hayranlýk duyduðumu bilseniz..."
"Senin sayende, Tuya'nm yokluðu biraz olsun hafifleyecek. Artýk çocuklarýn yetiþtiriîmesiyl
uðraþmak zorunda olmadýðýna göre benim yanýmda çalýþmayý kabul eder misin?"
"Bu iþe layýk mýyým?"
"Býrak da buna ben karar vereyim."
"Majeste..."
Nefertari, Güzel Iset'i alnýndan öptü.
Mevsim yazdý ve Mýsýr bayram ediyordu.
Ramesseum sarayý þimdiden Pi-Ramses sarayý kadar canlanmýþtý. Kral'ýn arzusu doðrultusunda,
onlarca yýlýn tapýnaðýnýn ek binalarýnda Karnak'la sýký bir iliþki içinde sürdürülen ekonom
urayý Yukarý-Mýsýr'ýn en büyük ekonomi merkezi haline getirmiþti. Teb'in batý kýyýsýnda bul
m, herkesi kendine hayran býrakan Büyük Ramses'in hükümdarlýðýnýn görkemini sonsuza dek ila
u.
Setau'nun imzasýyla gelen mektubu Ameni aldý. Bütün iþlerini bir yana býrakan sekreter, nef
s nefese aramaya koyulduðu Ram-
344 CHRISTIAN JACQ
ses'i sonunda sarayýn yanýndaki havuzda buldu. Kral, güzel mevsim boyunca her gün en az
yarým saat yüzüyordu.
"Majeste, Nubve'den bir mektup geldi!"
Hükümdar havuzun kenarýna çýktý. Ameni diz çöküp papirüsü uzattý.
Mektup, Ramses'in umut ettiði birkaç sözcükten oluþuyordu.
60
Kraliyet gemisinin pruvasýnda, yaldýz kaplanmýþ aðaçtan yapýlan ve boynuzlarýnýn arasýnda g
lunan tanrýça Hator'un baþý vardý. Yýldýzlarýn hükümdarý olan Hator ayný zamanda gemicileri
du. Tehlikeleri gözleyen tanrýçanýn varlýðý, geminin Ebu Simbel'e doðru rahat bir yolculuk
sýný saðlýyordu.
Ramses ile Nefertari'nin birlikteliðini yücelten Ebu Simbel'deki iki tapýnaðýn inþaatý tama
nmýþtý. Setau kendini övmekten hoþlanmadýðý için kýsa ve açýk bir mesaj yollamýþtý. Geminin
r çatýsý olan bir kamara vardý. Bu çatýyý arka tarafýnda papirüs biçiminde, ön tarafýnda lo
aþlýklarý olan iki küçük sütun taþýyordu. Özellikle býrakýlmýþ açýklýklar kabinin havalanma
için, bu yolculuk güzel bir armaðan olmuþtu.
Nefertari, Kral'ý endiþelendirmemek için aþýn yorgunluðunu belli etmemeye çalýþýyordu. Kalk
in kýç tarafýnda dört kazýkla gerilen beyaz gölgeliðin altýnda oturan kocasýnýn yanma gitti
in yanma yatmýþ olan aslan uyukluyordu. Yaþlý san köpek de aslanýn sýrtýna yaslanmýþtý. Der
ya dalmýþ olan 'Gece Bekçisi', 'Katil' tarafýndan korunduðunu biliyordu.
"Ebu Simbel... Bugüne dek bir Kral, Kraliçe'sine böyle bir yapýt sundu mu?
"Hiçbir Kral Nefertari gibi bir kadýnla evlenme þansýna sahip olabildi mi?"
"Bundan büyük mutluluk olamaz Ramses... Bazen içime bir korku düþüyor."
"Biz bu mutluluðu Mýsýr halkýyla ve bizden sonra gelecek kuþaklarla paylaþmalýyýz, iþte bu
istedim ki Kral ve Kraliçe çifti burada, sonsuza kadar Ebu Simbel'in taþlarýnda var ols
unlar. Ne sen, ne ben Nefertari, ama Firavun ile Kraliçe sonsuza kadar varolacak.
Biz ise onlarýn, sadece yeryüzünde geçici olarak bulunan simgeleriyiz."
346 CHRISTIANIACQ
Nefertari Ramses'e iyice sokularak, vahþi ve muhteþem Nub-ye'yi seyretti.
Tanrýça Hator'un etkisi altýnda bulunan ve Nil ýrmaðýnýn bir kývrýmýný saran kumtaþý kayala
geldiklerinde, pas rengindeki kumun ayýrdýðý iki yüksek kaya çýkýntýsý, mimarlarýn ve heyke
ini çaðýrýr gibiydiler. îþte bu eller harekete geçmiþ, bu kayayý, baðrýna kazýlan iki tapma
gücü ve zarifliði Kraliçe'yi hayrete düþürmüþtü. Güney tapmaðýnýn önünde, Ramses'in yirmi m
uþ dört dev heykeli vardý. Kuzey tapmaðýnýn önünde ise Fira-vun'un yürüyen heykelleri, Nefe
on metre yüksekliðindeki heykelinin çevresini sarmýþtý.
Ebu Simbel bundan sonra artýk gemiciler için sadece bir nirengi noktasý olmayacak, Nub
ye çölünün altýnlarý içinde, insan ruhunda yanan sürekli ve sabit ateþin ýþýðýyla parlayan
Kýyýda bekleyen Setau, Lotus ve yanlarýnda duran zanaatkarlar onlara el sallýyordu. Kara
ya inmek için merdivene doðru yürüyen 'Katil'i görenler bir an geri çekildiler, ama ardýnda
ral'm uzun boylu, yapýlý gövdesi görününce korkularý kayboldu. Aslan, Kral'm saðýnda, yaþlý
undaydý.
Ramses o güne dek Setau'nun yüzünde hiç sevinç ifadesi görmemiþti.
Kral, arkadaþýný kucaklarken:
"Kendinle gurur duymalýsýn," dedi.
"Beni deðil, mimarlarla heykeltýraþlarý kutlamak gerekir. Ben sadece sana layýk bir eser y
apmalarý için onlarý yüreklendirdim."
"Bana deðil, bu tapmakta oturacak tanrýlara layýk Setau."
Nefertari'nin gemi merdiveninden inerken ayaðý kaydý, Lotus onu tutarken Kraliçe'nin rah
atsýz olduðunu fark etti.
Nefertari:
"Yürüyelim," dedi, "ben iyiyim."
"Ama Majeste..."
"Açýlýþ törenini berbat etmeyelim Lotus."
"Yanýmda yorgunluðunuzu gidereceðini sandýðým bir ilaç var."
RAMSES: EBU SÝMBEL'ÎN KRALÝÇESÝ 347
Setau, güzelliðinin büyüsüne kapýldýðý Nefertari'nin önünde nasýl davranmasý gerektiðini bi
lanmýþtý, eðildi:
"Majeste... Umarým..."
"Ebu Simbel'in doðumunu kutlayalým Setau. Onun unutulmaz olmasýný istiyorum."
Nubye'deki bütün kabile reisleri, çifte tapýnaðýn yapýlýþýný kutlamak için Ebu Simbel'e dav
. En güzel kolyelerini takmýþ ve en yeni peþtamallarýný giymiþ olan reisler, Ramses'le Nefe
ri'nin ayaklarýný öptüler ve sonra yýldýzlý göðe kadar yükselen bir zafer þarkýsýný söyleme
O gece, kýyýdaki kum tanelerinden çok yemek, Kral sarayýnýn bahçelerindeki çiçeklerden çok
sayýlamayacak kadar ekmek ve pasta vardý. Sular gibi þarap aktý. Açýk havada dikilen taþ s
klarýn üzerinde günlük ve tütsü yakýldý. Kuzeyde Hititlerle yapýlan barýþ, Büyük Güney'de d
caktý.
Ramses Setau'ya:
"Ebu Simbel bundan sonra Nubye'nin manevi merkezi ve Fira-vun'la büyük Kraliçe'yi birb
irine baðlayan aþkýn simgesel bir ifadesi olacak dostum. Sen, buraya düzenli aralýklarla k
abilelerin reislerini davet edeceksin ve bu topraklarý kutsallaþtýracak olan ayinlere
katýlmalarýný saðlayacaksýn."
"Baþka bir deyiþle, Nubye'de kalmama izin veriyorsun... Bu durumda Lotus'un bana karþý d
uyduðu aþk sürecek demektir."
Ýlýk Eylül gecesini bir hafta süren eðlenceler ve ayinler izledi. Törenlere katýlanlar, tap
ni hayranlýk içinde keþfettiler. Kral'ýn tanrý Osiris biçiminde betimlendiði on metre yükse
eki heykelinin yer aldýðý üç sahmlý ve sekiz sütunlu salonda, Kadeþ savaþýný ve enerjilerin
aktarmak için Hükümdar'a sarýlan tanrýlarý betimleyen sahneleri hayranlýkla seyrettiler.
Sonbaharýn gündönümünde, Ramses'le Nefertari, tapýnaðýn kapalý ve en kutsal salonuna tek ba
diler. Güneþin doðduðu anda kapýdan içeri giren ýþýk, tapýnaðý boylu boyunca katetti ve en
r üzerinde oturmuþ dört tanrý heykelini aydýnlattý: Bu dörtlü, ýþýk ülkesinin tanrýsý Râ-Ho
gizli tanrý Amon ve yaratýcý tanrý Ptah'tan oluþuyordu. Bu sonuncu tanrý, yýlda iki kez, i
ahar ve sonbahar gündönümleri hariç hep ka-
348
CHRISTIAN JACQ
ranlýkta kalýyordu. Yýlýn bu iki gününün sabahýnda ise, doðan güneþin ýþýðý Ptah'ýn heykeli
mses, Ptah'm, kayalarýn içinden gelen sesini duyuyordu: "Seninle dostluk kuruyorum,
sana dayanýklýlýk, istikrar ve güç veriyorum. Yüreðin sevincinde birleþtik, senin düþünceni
iyle uyum saðlamasý için gerekeni yaptým, seni seçtim, sözlerini etkili kýldým. Baþkalarýný
seni yaþamla zenginleþtirdim."
Kral Kraliçe çifti büyük tapýnaktan çýktýðý sýrada Mýsýrlýlar ve Nubyeliler sevinç çýðlýkla
ve adýna 'Güneþ, Nefertari için doðsun' denen ikinci tapmaðýn açýlýþýna gelmiþti.
Büyük Kraliçe, yýldýzlarýn tanrýçasý Hator'un yüzünün parlamasý için çiçekler sundu. Yaþam
et ile kendini özdeþ kýlan Nefertari, Ramses'e:
"Mýsýr'a dirlik ve cesaret verdin. Sen Mýsýr'ýn efendisisin. Tanrýsal þahin olarak kanatlar
lkýnýn üzerine gerdin. Halkýn için sen, hiçbir düþman gücün aþamayacaðý, olaðanüstü bir kor
Kral:
"Ben," diye yanýt verdi, "Nubye'nin insan eli deðmemiþ daðýnda, dünyanýn en güzel taþýna, s
sonsuza kadar yaþayacak bir tapmak yaptým."
Kraliçe'nin üzerinde uzun sarý bir elbise, boynunda turkuaz bir kolye, ayaklarýnda da ya
ldýzlý sandaletler vardý. Mavi peruðunun üzerinde, iki uzun tüy ve tüylerin arasýnda bir gü
nu sýkýca saran uzun ve ince iki inek boynuzundan oluþan bir taç vardý. Sað elinde hayatýn
htarý, sol elinde de, dünyanýn kuruluþunun ilk gününde sularýn arasýndan çýkan bir lotusu s
bir âsâ tutuyordu.
Kraliçe'nin tapýnaðýnýn sütunlarý üzerinde tanrýça Hator'un gülen yüzleri, duvarlarýnda Ram
i ile tanrýlarý birleþtiren ayin sahneleri vardý.
Kraliçe Hükümdar'ýn koluna yaslandý.
"Ne oldu Nefertari?"
"Hafif bir yorgunluk.
"Ayine ara vermemizi ister misin?"
"Hayýr, bu tapmaðýn her yerini seninle keþfetmek, bu metinle-
RAMSES: EBU SÝMBELÝN KRALÝÇESÝ 349
rin her birini okumak, her sunuya katýlmak istiyor um... Binasý benim için inþa ettirdiðin
konut deðil mi!"
Karýsýnýn gülümsemesi Ramses'in yüreðine su serpli. Ramses karýsýnýn arzusuna uydu ve ikisi
Hator'u simgeleyen kutsal ineðin kayanýn içinden çýkan figürünün yer aldýðý iç bölüme katla
at verdiler.
Nefertari, sanki, tanrýçanýn yumuþaklýðý damarlarýna iþleyen soðuðu giderecekmiþ gibi tapma
un sine kaldý.
Sonra Kral'a:
"Taç giyme sahnesini bir kez daha görmek isterdim," dedi.
Kraliçe'nin hemen hemen gerçekdýþý izlenimi veren ince siluetinin iki yanýnda duran îsis il
ator onun tacýný büyülüyorlardý. Heykeltýraþ bu dünyaya ait bir kadýnýn, kutsal âleme canlý
ni herkese kanýtlamak istercesine, bu aný yüceltmiþti.
"Beni kollarýnýn arasýna al Ramses."
Nefertari buz gibi olmuþtu.
"Ölüyorum Ramses, tükeniyorum, ama burada, kendi tapmaðýmda seninle, hemen senin yanýnda so
suza kadar sürecek tek bir varlýk oluþturuyoruz."
Kral, karýsýný, sanki ona hayat verecekmiþ gibi, sýmsýký baðrýna bastý. Nefertari'nin, kötü
arýný saðlamak için hiç ara vermeden çevresine ve Mýsýr'a adadýðý hayatý, ona geri vereceði
Ramses sevgili karýsýnýn sakin ve kusursuz çehresinin donup kaldýðýný, baþýnýn yavaþça yana
orku belirtisi göstermeden ve ölüme karþý koymadan çekip gitmiþti.
Ramses, Nefertari'yi kollarýna aldý ve evliliklerini mühürlemek için gelini taþýyan bir dam
gibi kapýnýn eþiðinden geçirdi. Ramses, Nefertari'nin hep parlayacak olan bir yýldýza dönüþ
nesi gökyüzünün onu yeniden doðuracaðýný ve sevgili eþinin sonsuz yolculuðun kayýðýna binec
Ama bu bildikleri, yüreðini parçalayan dayanýlmaz acýyý yatýþtýrabilecek miydi?
Ramses tapýnaðýn çýkýþ kapýsýna doðru yürüdü, ruhu boþalmýþ, gözleri donuklaþmýþ bir halde
Yaþlý sarý köpek 'Gece Bekçisi' de az önce aslanýn ayaklarýnýn
350 CHRISTIAN JACQ
arasýnda son nefesini vermiþti. Aslan, arkadaþýný canlandýrmak umuduyla onun baþýný hafifçe
Ramses aðlayamayacak kadar ýstýrap çekiyordu. Þu an büyüklüðünün ve gücünün ona hiçbir yara
Firavun, sonsuza kadar seveceði, Ebu Simbel'in Kraliçesi Nefer -tari'nin ýþýk saçan gövdesi
güneþe doðru kaldýrdý.

You might also like