Professional Documents
Culture Documents
EHB sisteminde, fren pedalı bir tel sistemi ile aracın elektronik
beynine bağlanır. Pedalın görevi şüphesiz yine aynı. Aracı
durdurmak... Ama bu kez fren pedalına basış hızınız ve çokluğunuza
göre, sistem ne kadar acil bir fren gereksinimine ihtiyaç olduğunu
anlıyor. Elektronik fren beyni bu ve diğer araç bilgilerini birleştirerek
her tekere gerekli fren kuvvetini hesaplıyor. Gerekli fren basıncı,
merkezi hidrolik ünitesinde oluşturuluyor. Eğer elektrik sisteminde
herhangi bir hata ortaya çıkarsa, direkt olarak yedek hidrolik fren
ünitesi devreye giriyor.
- EHB sistemi ağırlığı önemli ölçüde azaltılmış, daha küçük bir montaj
alanı gerektiren ve servo fren içermeyen bir sistem. Ek olarak, araca
montajı da modüler fren sistem dizaynı sayesinde çok daha kolay.
- Ayrıca EHB çok daha yüksek emniyet koşulları sağlıyor. Aracın tüm
sistemlerinden gelen bilgiyi anlık olarak değerlendiren ve frenleme
parametrelerini aracın o anki pozisyonuna, yol şartlarına göre
belirleyen bu sistem gerçekten geleceğin araçlarına büyük bir güven
sunuyor.
EHB sistemi elektronik güç iletiminin yanı sıra, hidrolik güç iletimi için
de bir düzeneğe sahiptir. Bunun nedeni; şu anda uygulama
çalışmaları halen devam eden bu sistemde herhangi bir elektronik
arızanın meydana gelmesi durumunda, günümüz hidrolik fren
tertibatının otomatik olarak devreye girmesi ve emniyetin bir kat
daha artırılmış olmasıdır.
Hava yastığı bir saniyeden çok daha kısa bir sürede patlar. Bu
nedenle ciltte ufak yanıklara, sıyrıklara ve kabarmalara neden
olabilir. Ayrıaca kaza anında şişen hava yastığı ön camı kırabilir.
Yetişkin kişilerin araç kazalarında hava yastığı patlamasından dolayı
herhangi bir yaralanma olayına maruz kalmaması için mutlaka
emniyet kemerlerinin takılı, koltuklarının sürüş için uygun pozisyonda
olması gerekir.
Hatalı
Bujiler
Buji nedir?
Bujiler ne sıklıkta
değiştirilmelidir?
Buji ömrünü kısaltan başlıca etken kötü yakıttır. Bir diğer önemli etken
motor sistemindeki ayarların bozukluğudur. Bu ayar bozukluğuna motorun
sürekli olarak zengin karışım ile çalışması örnek gösterilebilir.
Bujinin kullanım süresini doldurduğu otomobil kullanırken anlaşılabilir mi?
Bujiyi sökerken önce birkaç tur gevşetilmeli ve basınçlı hava veya fırça
kullanılarak bujinin çevresi temizlenmelidir. Böylece buji tam olarak
söküldüğünde silindir içine istenmeyen parçaların düşmesi önlenmiş olur.
Eğer buji çok sıkı ise onu biraz gevşettikten sonra dişli aralarına girecek
şekilde yağ ve pas çözücü damlatılmalı, bir süre beklendikten sonra tamamı
sökülmelidir. Aksi takdirde silindir kafasına hasar verebilir.
- Konik yüzeyli bujilerde ise el ile tam oturttuktan sonra 15 derece anahtar
ile sıkılmalıdır.
Uzun paso ve kısa paso bujilerin görev ve performans olarak aralarında fark
yoktur. Motor yapısına bağlı olarak uzun veya kısa paso buji kullanılması
gerekir, fakat yanlış kullanıldığı zamanlarda çeşitli arızlar meydana gelebilir.
- Kısa paso buji yerine uzun paso buji kullanılması durumunda buji yanma
haznesine doğru çıkıntı yapar ve pistona hasar verebilir. Dişlerde oluşan
kömürleşme yüzünden sökmek mümkün olmayabilir ayrıca buji aşırı ısınır.
- Uzun paso yerine kısa paso huji takılır ise yanma haznesi içine gerekli
uzantıyı yapamaz ve bunun sonucunda gerekli ateşlemeyi yapamaz.
Özel tip bujıler yapıları gereği daha düşük ısılarda çalışabildıklerı ıçın aracın
soğuk çalışmasında iyi performans gösterirler. Ayrıca kendilerini temizleme
ısıları daha düşük olduğundan kirlenme oranları oldukça düşüktür. Yine
yapıları gereği üstlerindeki kayıplar oldukça azdır. Özellikle tırnaklarının farklı
metaryallerden yapılması kirlenmesini zorlaştırır.Yukarıda belirtilen bu temel
farklılıklar buji ömrünü uzattığı gibi yeterli ve düzgün ateşleme ile yakıt
tasarrufu, gerçek gücünde çalışma devamlılığı gibi avantajlar sağlar
Bir çok güncel dizel motora sahip olan otomobil, benzinli motorlar kadar
performans sunuyor. Özellikle Alman otomobilleri bu konuda büyük bir
ilerleme kaydetti. Almanya'da dizel motorlu otomobillerin satışı oldukça
yükselmeye başladı. Bunda yüksek teknolojisinin kullanılmasının büyük etkisi
var.
Avrupa'da her 5 otomobilden biri dizel motora sahip. Her geçen gün dizel
motorlu otomobil sayısı Avrupa'da artarken Türkiye'de artış azımsanacak
kadar az. Bunun en önemli nedeni nedeni vergi sistemi.
Türkiye'de 1600 cc'den yüksek olan motora sahip olan otomobillerden alınan
vergi daha yüksek. Ayrıca 1150 kg'den fazla olan otomobillerden de ayrıca
vergi alınıyor. Dizel motorlu otomobillerin bir çoğu 1.6 lt'den yüksek motora
ve 1150 kg'den ağır bir yapıya sahip. Bu durumda yüzde 30 yakıt tüketimi
sağlayan dizel motor avantajını yitirmeye başlıyor.
Türkiye'de birkaç dizel otomobil 1.6 lt'den küçük ve 1150 kg'den az ağırlığa
sahip. Örneğin Citroen Saxo 1.5 D hem alırken, hem de kullanırken sahibini
memnun eden bir otomobil. Piyasadaki en ucuz dizel otomobillerden biri olan
Saxo 1.5D, fabrika verilerine göre 57 HP güç üretiyor ve100 km menzilde
ortalama 6.9 lt motorin tüketiyor. Yani 45 lt'lik deposu ile 658 km yol
yapabiliyor. Yine fabrika verilerine göre uzun yolda otomobilin tüketimi 4.3
lt/100'e kadar düşüyor. Bu da size 45 lt'lik motorinle 1046 km yol yapma
imkanı sağlıyor. Bu da normal bir tüketiciden, taksiciye ve filo otomobillere
sahip olan firmalara kadar bir çok tüketici yelpazesinin ilgisini çekmesini
sağlıyor.
Türkiye'de dizel motora sahip bir çok otomobil 1.6 lt'nin üzerinde ve zengin
bir donanımla satılıyor. Bu durum tüketiciye ekstra ücret olarak geri dönüyor.
Bu yüzden otomobili kullanırken sağlanan ekonomi, ilk satın aldığınızdaki
fiyat farkı altında eziliyor. Eğer satın aldığınız otomobili uzun süre kullanan
veya çok uzun yol kateden bir tüketiciyseniz, dizel motorlu bir otomobil size
kar ettiriyor. Fakat yılda 50 bin kilometreyi geçmeyen bir tüketiciyseniz veya
otomobilinizi 3 yıldan az kullanacaksanız, dizel motorlu bir otomobil
kullanmak ekonomik olarak size çok fazla kar sağlamıyor.
Hatta bazen aynı güçte ve yüksek torka sahip olan dizel versiyonun,
benzinli kardeşinden ucuz olduğu da görülüyor. Ancak lüks sınıf bir
otomobil alan kişiler dizel ve benzin arasındaki fiyat farkını pek
düşünmeyebiliyor.
Otomobil üreticilerinin verdiği spesifikasyonlara göre üretilen amortisörler belli teknik özelliklere
sahiptir. Amortisörün hem güvenlik hem de konfor unsurlarını her yol şartında sağlayabilir olması
gerekir. Ancak sürücü kullanım özellikleri ve aracın hızı bunda belirleyici olur.
Yoldaki çukurlardan veya tümseklerden yüksek hızla geçildiğinde meydana gelen ani darbeler
amortisörün performansını olumsuz yönde etkiler. Bu durum sıkça tekrarlandığında ani performans
kaybı ve hatta amortisörde yağ kaçağı meydana gelir ve amortisörün bozulması kaçınılmazdır.
Bu bakımdan yoğun kış şartları sonucu yollarda meydana gelen çukurlara azami dikkat edilmesi
büyük önem taşımaktadır. Amortisörlerin bozulması aracın hayati önem taşıyan pek çok parçasının
da beraberinde aşınmasına sebebiyet verir.
Her 20 bin km'de bir amortisörlerinizi kontrol ettirin!
Amortisörlerin, her 20.000 km.de bir kontrol ettirilmesi olası kazalara karşı can ve mal güvenliğinin
sağlanması açısından çok büyük önem taşır.
Amortisörler yavaş yavaş aşınır ve sürücüler bunun yaratacağı olumsuzlukları tespit edemez.
Farkında olmadan bu olumsuzlukları giderecek yeni bir sürüş tekniği geliştirir. Gerçek tehlike işte
burada başlar ve bu durum kazalara davetiye çikartir.
Bu bakimdan Monroe Amortisör'lerini Türkiye'ye ithal eden şirketin yetkilileri araç sahiplerine
amortisörlerini 20.000 km'de bir kontrol ettirmeleri gerektiğini hatırlatıyor.
Her 20.000 km'de bir bakim yaptırmak amortisörleri değiştirmek gerektiği anlamına gelmez. Ancak
bozuk amortisörler kesinlikle tamir edilemez.
Amortisörü tamir etmek, güvenliği % 100 riske atmak demektir. Bir amortisör 40-50 parçanın
birbiri ile uyumlu çalışması sonucunda mükemmel bir sönümleme sağlar. Sadece 1-2 parçası veya
keçesi değiştirilerek tekrar kullanıma sunulması mümkün değildir.
Ayrıca içinde kullanılan yağ da özel amortisör yağıdır. Bir başka tür yağ konulduğunda amortisörün
tüm performansı değişmiş olur. Uluslararası standartlara uygun bir fabrikada hatasız olarak seri
üretilen bir amortisör ile hiç bir teknik ekipman olmaksızın kesilerek tamir edilen bir amortisörün
aynı performans ve çalışma koşullarını göstermesi mümkün değildir.
NAVİGASYON SİSTEMLERİ
Modern dünyamızın en büyük mucizelerinden birinin yeryüzünün 150 bin mil üstünde
bulunan toplam 24 uydu olduğu tartışma götürmez bir gerçek. Enlem, boylam, irtifa ve
zaman olmak üzere dört tür bilgi taşıyan radyo dalgaları yayan bu uyduların her birinin
kendine özgü bir protokolünün bulunması, uydu bağlantılı navigasyon sistemlerinin temeli
olan ve yeryüzünde üslendirilen GPS (Global Positioning System= Küresel
Konumlandırma Sistemi) tarafından tanınmasını sağlıyor.
GPS, kokpite monte edilen küçük bir alıcı aracılığıyla toplanan bu verileri kullanarak kendi
konumunu hesaplıyor. Teoride en az dört uydudan alınan veriler yüzde yüz doğruluk için
yeterlidir; ancak pratikte her şey çok farklı.
Ancak yerel bilgiler kullanması gereken otomobil GPS sistemleri bunun için araçtaki hız
sensöründen ve GPS'teki pusula ya da ciroskoptan gelen bilgileri hesaba katarak uydu
verilerini CD-ROM'lara kaydedilen dijital haritalarla karşılaştırıyor. Böylece eğer 100 km/s
hızla gidiyorsanız, navigasyon sisteminiz arazide değil de anayolda gittiğiniz sonucuna
varıyor.
Ancak tüm bunların yanında en yararlı ve belirgin gelişme, mevcut trafik sıkışıklığıyla ilgili
bilgilerin yol bilgileriyle birlikte verilebilmesi olacak. İngiltere'de bu konuda iki farklı
çalışma yürütülüyor. Daha gelişmiş olanı gelecekte radyo yayınlarının standart frekansı
olacak Digital Audio Broadcasti (DAB) kullanıyor; ancak bu sistem sadece çok az araçta
bulunan dijital radyolarla kullanılabilecek.
Daha basit ve ucuz bir çözüm olan diğer sistem, RDS kullanan ulusal radyo ağıyla çalışan
Traffic Message Channel (TMC) adıyla anılıyor. Üç yıl içinde kullanıma sunulacak TMC'de
ülkedeki tüm kavşakları içeren akıllı bir kart satın alınıp uydu bağlantılı navigasyon
sistemine bağlı araç radyosuna takılıyor.
Bunun da ötesinde gelecekte araç ve harita/trafik bilgileri sağlayan bir merkez arasında
Internet türü canlı bir bağlantı kurularak CD-ROM ihtiyacı ortadan kaldırılabilir. Bu sistem
sayesinde her sınır geçişinde CD'lerin değiştirilmesine gerek kalmadan tüm Avrupa'da
kolayca yön bulmak mümkün olabilir.