Professional Documents
Culture Documents
modernitenin dışında kaldık. Bu kırılma noktası, en yalın ifadesini, 16. yüzyılda yaşamış
olan Köroğlu’nun ünlü dizesinde buluyordu: "Tüfek icat oldu, mertlik bozuldu". Eski
zaferlerin yerini askeri başarısızlıklar, toprak kayıpları, ekonomik bağımlılık, nihayet I.
Dünya Savaşı’ndan hemen sonra da Anadolu toprağının açık işgali aldı. Cumhuriyeti
kurduktan bunca yıl sonra, bugün bile, donanımsızlık, dışa bağımlılık ve Dünya'dan
dışlanmışlık yüzünden gelecek kaygısı ve çözülme, asimile olma korkularıyla yaşıyoruz.
Bu korku ve kaygılar, yüzyıllar sürmüş tarihi depresyonla beraber travmatik bir şiddetle
bastırılarak toplumun bilinçdışına itilmiştir.
Orta Çağ sonrasında olup bitenler, gerçekçi bir sükunetleele alınamadı; tersine,
eğer tümüyle bastırılıp unutulmadıysa, psikolojide bilinen tüm savunma mekanizmalarına
başvurularak savuşturulmaya çalışıldı. Örnekse, politikaya damgasını vuran "bölünme
korkusu", Anadolu'nun heterojen etnik yapısının da etkisiyle, bahsettiğim korkunun yeni
bir kılıkta toplumsal bilince çıkmasından başka bir şey değil. Bastırmanın şiddetiyle
doğru orantılı olarak karakteri sertleşen savunmanın yanına güç olarak çağıracağı şey,
elbette geçmiş gücünün göstergesi olan zaferleridir. Bu zaferleri sağladığı düşünülen
manevi güçler (dini birlik, etnik birlik, bölgesel birlik) yüceltilerek yeniden çağrılır. Bu
çağırma esnasında, çağrılan manevi güçlerin kutsallığının pekiştirilmesiyle birlikte,
birliğin kendisi de mitleşir ve tabulaştırılır. Kuşku yok ki iktidar, tabuyu gözetmekte, onu
örgütleyip kurumsallaştırmaktadır; buna karşın tabu, salt iktidar ölçeğinde değil,
“mahalle baskısı”nda da gördüğümüz gibi, tüm toplum ölçeğinde geçerlidir.