You are on page 1of 38

KREMLER

 Cilt bakım ürünlerinin temel amacı,


 cildin sağlıklı kalmasını sağlamak,
 yaĢlanma belirtilerini azaltmak,
 Cilt sorunlarının çözümüne yardımcı olmak,
 Günümüz koĢullarında ise, deri metabolizmasını uyarmak ve UV ıĢınlarının
zararlı etkilerinden korumak da girmektedir.

 Cilt bakımı amacıyla üç temel adımın uygulanması gerekir;


 Cildin temizlenmesi
 Cildin sıkılaĢtırılması (toning)
 Cildin nemlendirilmesi /yumuĢatılması
 Cildi temizleyen ve sıkılaĢtıran ürünler aynı zamanda nemlenmesini de sağlar,
yine de cildin nemlendirilmesi /yumuĢatılması için ek bazı ürünler
kullanılmaktadır.

Farmasötik Krem: Ġlaç ihtiva eden kremler.


Kozmetik Krem: Ġlaç (etken madde) ihtiva etmeyen krem kremler kullanıĢ yerlerine
göre tespit edilen özelliklere sahip değiĢik tipte hazırlanan, yarı katı emülsiyon tipinde
preparatlardır. Bu tip kremlerde yağlı faz miktarı, yağlı fazın terkibi, sulu fazın terkibi ve
emülsifiyan karakterlerdeki maddeler kremin karakterini ortaya koyar.
Emülsiyon tipi y/s veya s/y olabilir. Burada kullanılıĢ yerine göre seçim yapılır.
Örneğin el kremi olarak y/s, yumuĢatıcı krem olarak s/y tipi kullanılır. el kremlerinde % 10-
20 arasında değiĢen yağlı faza karĢılık, yumuĢatıcı kremlerde % 45 oranında yağlı faz
bulunur.
Bu preparatların kullanılıĢ amacı ile erime noktası arasında bağıntı mevcuttur. Bu
durum yağlı fazın terkibini sağlar.
Yağlı fazın terkibine, giren maddeler arasında parafin, vazelin, hidrokarbonlar,
mumlar, yağlı moleküller, alkoller, yağ asitleri yer alır. Ayrıca bazı esterler, kompleks yapı
gösteren maddeler de bulunabilir.
Sulu fazın terkibi:
Nemlendirici maddeler (Gliserin, sorbitol, propilen glikol), kolloidal yapıdaki
meddeler (selluloz ve sell. yapısındaki maddeler, zamklar (kitre), bazı elektrolitler (Al tuzları

1
civa tuzları borax), iyi bir kozmetik krem, stabl ve iyi görünüĢlü olmalı, deriye tatbikte erimeli
veya yumuĢamalıdır. Su uçunca viskoz bir hal almamalıdır.
Kremlerin emülsiyon tiplerine göre özellikleri değiĢiktir su/yağ emülsiyonlarının
özellikleri Ģöyle sıralanır.
1) Bu tip emülsiyonlar koruyucu, düzeltici, nemlendirici ve temizleyici kremlerde
kullanılır.
2) S/Y emülsiyonlarından su uçarken, deride ferahletici bir etki oluĢturur.
3) Fazla miktarda su içerebildikleri için yapımları ekonomiktir.
4) Temizleme iĢleminde, su fazı suda çözünen kirlerin uzaklaĢtırılmasına yardım
eder.
5) S/Y kremleri suda çözünen ve terle emülsifiye olmuĢ kirlerin uzaklaĢtırılmasına
yardım eder.
6) Bu tip kremlere suda çözünen etken maddeler sürekli fazı yağ olduğu için
katılmamalıdır.
7) S/Y emülsiyonların daha düzgün görünüĢlü sarımsı beyazdır. Parfümü çözme
sorunu yoktur.
Diğer taraftan;
1) S/Y kremlerinde yüzeysel film genellikle katı özellikte olup emülsiyon
parçacıkları yuvarlak değildir.
2) Bu kremlerde dıĢ fazın viskozitesi preparatın stabilitesini etkileyici etkiyeci
etkendir.
3) Balmumu; Mg stearat ve badem yağı ile yapılan S/Y emülsiyonlar için en iyi
gösterin. Bu emülsiyonlar da, yüzey gerilimi düĢünmek önemli bir etken
olmamaktadır.
Yağ/su emülsiyonlarının özellikleri:
Kozmetolojide yağ/su kremleri denince daha çok stearat kremleri düĢünülür. Bu
kremler;
1- Kolayca yapılır ve ucuza maledilirler.
2- Sıcaklık değiĢmeleri ile kolayca bozunmazlar.
3- Yağ fazı kolayca kokuĢmaz.
4- Emülsifiye edici sistem sistem kuvetli bir sistemdir. Yani; bu kremlerde, ana
emülgatörün (sodyum stearat) yanısıra yardımcı bir emülgatör (stearik asit) vardır.
5- GörünüĢleri güzeldir. Uygun alkalinin seçilmesi ile çeĢitli kıvamlarda elde
edilebilirler. Uygun bir biçimde formüle edildiklerinde stearik asit krem içinde

2
tekrar kristalize olmayacak fakat küçük parçacıklar halinde dağılıcaktır ki, bu da
kreme yaldızlı bir görünüĢ kazandıracaktır. Stearat kremlerinin dezavantajları.
a) Yüksek sabun içerdiklerinden dolayı bazı ciltlerin bu kremleri tolere
edememesi.
b) b)Stearik asidin yumuĢatıcı yakut besleyici hiç bir etkisinin olmayıĢıdır.
YUMUŞATICI KREM VE LOSYONLARI
Cilt kurumasına engel olan ve cildi koruyan preparatlardır. Kuru bir cilt kaba
görünüĢlü, pul pul olmuĢ, elaksitikiyeti azalmıĢ ve çatlamıĢtır. Kuruluk cildin su miktarına
bağlıdır. Dolayısıyla yumuĢatma mekanizması suyu muhafaza etmesiyle olur.
 Deriyi esnek ve yumuĢak tutan temel yapı sudur.
 St.corneumda su oranının %10un altına inmesiyle kuru deri belirtileri ortaya çıkar.
 Kuru derinin en önemli nedeni St.corneum hücreleri arasında bulunan epidermal
lipitlerin azalmasıdır. (Suyun buharlaĢmasını engeller-suyun deride tutulmasını
sağlar).
 St.corneum hidrofilik ve nem çekici maddelerin dıĢ etkenlerle ciltten uzaklaĢmaları da
kuru deri nedenidir.
 St.corneumdan farklı nedenlerle uzaklaĢmıĢ NMFyi kısmen yerine koyan nemlendirici
ürünler:
 Aqualizer
 Hydroviton
 Hygroderm
YumuĢatıcı preparatlar, cilt üzerinde ince bir film tabakası teĢkil edecek suyun
uçmasına engel olurlar. Bu tabakayı teĢkil eden maddeler arasında yağda çözünen mumlar,
suda çözünen gliserin, sorbitol sayılabilir. YumuĢatıcı kremler y/s, s/y emülsiyonu Ģeklin de
olabilir. Yağ miktarları: y/s 25-65 %, s/y 45-80 % arasında değiĢiklik gösterebilir.
Krem tipi preparatların içinde en önemli olanı cold cream (Unguentum leniens) dir. Bu
preparatın 1948 T.K. de terkibi: Beyaz balmumu, badem yağı, balık nefsi , gül esansı su
Ģeklindedir. USP XVIII de de cold cream vardır.
Kold krem (USP XVIII)
Balık nefsi 125 g
Beyaz balmumu 120 g
Sıvı vazelin 560 g
Sodyum borat 5g
Distile su 190 ml

3
YumuĢatıcı losyonlar da y/s veya s/y Ģeklinde olabilir.
Buradaki yağ oranı y/s 10-35 ortalama % 20 dir.
s/y 45-80 ortalama % 50 dir.
Bu tip kozmetik preparatların hazırlanmasında genel olarak önce yağlar, mumlar ve
yağda çözünen maddelerden itibaren olan yağlı faz 75o ye kadar ısıtılarak eritilir ve homojen
hale getirilir. Emülsifiyanlar da yağda çözünüydrsa burada çözündürülür.
Sulu faz ve suda çözünen maddelerde 75o ye kadar ısıtılır. Birbiriyle karıĢtırılır.
Emülsiyon oluĢunca karıĢtırılarak soğutulur. 45o civarında parfüm ilave edilir.
Losyonlarda yağlı ve mumlu madde konsantrasyonları kremlere nazaran daha
düĢüktür. y/s, s/y tipinde hazırlanırlar. Y/S tipindeki su miktarı fazla, S/Y tipinde ise aynıdır.
Burada yağlı maddeler mumlu maddelerin yerini alırlar. Daha az yağlı görünüĢlüdür. Gündüz
kullanılan tercih edilir.
Yumuşatıcı losyon:
Kakao yağ 2
Balık nefsi 3 A ve B deki maddeler ayrı ayrı ısıtılır ve
(A) Stearik asit 4 çözündürülür A, B ye ilave edilir. Soğuyun-
Profil paraben 0.15 caya kadar karıĢtırılır. 45o civarında esans
Ilave edilir,
(B) Me Paraben 0.15
Pot. Hidroksit 0.4
Gliserin 7
Su 83
(C) Esans km.

TEMİZLEYİCİ KREM VE LOSYONLAR


Bu tip preparatlar makyaj maddelerini, havadan gelen kirlilikleri, yağ ve terbezleri
salgılarını temizlemek amacıyla kullanılır. Bunlar emülsiyon oluĢturarak ve yağlı fazın
çözücü etkisiyle yüzde bulunan bu maddeleri temizlerler. Daha kolay uygulama ve az
tahriĢ etmeleri dolasıyla sabunlara tercih edilir. Yüzde yumuĢak, kuru cildi koruyan bir
tabaka oluĢturular. Hem etkin bir temizlik yaparlar hem de cildin kurumasını engellerler.
 Cilt üzerine parmak uçlarıyla ovularak uygulanırlar.
 Böylece deri yüzeyindeki kirlilikler emülsiyon yapısındaki kremin içinde dağılır.
 Daha sonra yüz pamuk veya benzeri bir bezle silinerek kirlilikler uzaklaĢtırılır.

4
Farklı Ģekilde formüle edilirler.
1- Balmumu-borax em. ġeklindedir. Bu tüp yüksek oranda vazelin likit ihtiva ederler
vve s/y tipindeki emülsiyonlardır. Kremler ciltte ovulunca suyu uçar, faz değiĢimine neden
olur ve S/Y tip teĢekkül eder. Bu suretle temizleme kolaylaĢmıĢ olur.
Balmumu 16.67
Parafin likit 50
Boraks 0.83
Su 32.50
Esans km.
Yukarıdaki formül bu tip preparatların tipik örneğidir. Burada boraks su ile ısıtılınca hidrolize
olarak sodyum hidroksit meydana getirir. Bu da balmumu içerisinde mevcut olan yağ asitleri
ile birleĢerek tuzları veya sabunları meydana getirir. Sabunda parafinle su arasında
emülsifiyan tesir gösterir.
 Bu tip formülasyonda emülsiyon tipini belirleyen değiĢkenler;
 Yağ ile su arasındaki oran
 Kremin yapısındaki diğer maddeler,
 Sıcaklıktır.
 Dayanıklılığı arttırmak için yardımcı emülsiyon yapıcı maddeler olarak non iyonik
emülsiyon yapıcılar kullanılır.

2- MayileĢen (sıvılaĢan) kremler: Cilde hafif masaj yapılarak tatbik edildikleri zaman
mayileĢen mum veya yağ karıĢımlarıdır. Vücut sıcaklığında eriyebilecek durumdadırlar.
Saydam görünüĢlüdürler. ZnO, TiO2, Mg stearat ilave edilerek opak görünüĢ temin edilebilir.
Parafin likit 65 %
Sarı vazelin 12
Katı parafin 18
Setil alkol 1
Balık nefsi 4
Esans k.m.
3- DeğiĢik tip emülsiyonlar: Bunlar y/s, s/y tipidir. Genel olarak y/s tipi olanlar
kullanılır. Yağlı faz miktarı % 30-70 arasında değiĢir. Esas temizleyici özellik gösteren kısım
bu kısımdır. Kullanılan emülgütörler Tween, Span, Gliseril mono stearat, sodyum setil
sülfattır. Cilt hastalıkları ve sabunlar cilt üzerindeki asit tabakasını alkaliye kaydırır ve alkali
ortamda patojen mikroorganizma daha kolay ve rahat etki ederler. Bazı hallerde sitrik asit,

5
laktik asit, limon suyu gibi maddeler ihtiva edebilirler. Bunlar preparatın cilt pH sına
yaklaĢtıran ve cilt üzerindeki ortamı aside dönüĢtüren maddelerdir. Ayrıca deterjan ve
antiseptik maddede ihtiva edilebilirler. Deterjan olarak alkil sülfatlar sülfonatlar, sulfosüksinat
yarı esterleri. Antiseptik olarak, diklorofen, hekzaklorofen, bitional kullanılabilir.
Temizleyici losyonlarda da y/s tip emülsiyon tercih edilir. yağ oranı % 15-30 arasında
değiĢir. Kremlere nazaran daha fazla su ihtiva eden preparatlardır. Daha kolay
uygulanabildikleri ve kolayca yayıldıkları için bazı kremlerden daha kullanıĢlıdır. Stabilite,
viskozite ve hazırlanıĢları açısından güçlükler çıkabilir.
 Losyonlar özellikle hafif makyaj temizliği için veya sabah yüz temizliğinde sabun
kullanmak istemeyen kiĢilere önerilen ürünlerdir.
 ġeffaf olan ve alkol içeren emülsiyonlar yüzey etken maddenin alkollü çözeltileri
olup, hızlı bir temizleme ile beraber ferahlık hissi verirler.
 Süt benzeri losyonlar veya temizleme sütü olarak adlandırılan ürünler yağ/su tipindeki
sıvı emülsiyonlardır.
 Bu tip ürünler cilt tipi normal ile yağlı arasında olan kiĢilere önerilmektedir.
 Cilde bir parça pamukla uygulandıktan sonra, cilt üzerinde kalan tabaka sonradan
uygulanacak makyaj için iyi bir temel oluĢturmaktadır.
 Jeller:
 Cildi temizlerken nemlendirirler.
 Özellikle makyaj temizliğinde kullanılır.
 Sulu jeller, yağlı jeller, yağ jelleri olmak üzere üç grupta incelenirler.
 Sulu jeller ya hiç yağ içermez ya da çok az içerir. Hafif makyaj temizliğinde kullanılır.
 Yağ jeller emülsiyon ya da sıvı kristal yapıdadır. Ciltte yapı y/s olur, ağır makyaj
temizliğinde kullanılır.
 Sulu jeller ve yağlı jeller yıkanarak ciltten uzaklaĢtırılırken, yağ jelleri sadece silinerek
uzaklaĢtırılır.
 Köpükler:
 Temizleme özellikleri çok iyidir.
 Nemlendirici ve yumuĢatıcı içerirler.
 Köpük oluĢturan madde olarak YEMler kullanılır.
 YumuĢak krem görünümündedirler.
 Su ile köpürtülerek yüze uygulanır ve su ile yıkanarak ciltten uzaklaĢtırılır.
 Yağlar:
 Özellikle ağır makyaj temizliğinde kullanılır.

6
 Özellikle rimel ve göz makyajı temizliğinde kullanılır.
 Silinerek veya yıkanarak uzaklaĢtırılırlar.
 Yıkanarak uzaklaĢtırılan ürünler sıvı yağlarla birlikte YEM içerirler.
 YEM, su ile yıkanabilmeyi sağlayan, y/s tipinde emülsiyon oluĢturacak özellikte
olmalıdır.
Örnek:
Tri elanolamin 2.6 Balmumu ve stearik asit eritilir. Parafin
1 Stearik asit 5.33 likitle karıĢtırılır. Trietanolamin sıcak suda
3 Parafir likit 35 çözündürülür. Yağlı faz sulu faza ilave
2 balmumu 2 edilip soğuyuncaya kadar karıĢtırılır.
Su 55

EL KREMLERİ VE LOSYONLARI
Ellerin su ve deterjanlarla temasa gelmesi neticesinde meydana gelen bozulmalara
karĢı veya soğuk havadan muhafaza amacıyla kullanırlar. Eller su içine girdiği zaman
epiderma su absorbe ederek ĢiĢer. Bu ĢiĢme sonucu en dıĢ tabakayı oluĢturan St. corneum
parçalanır. Sudan çıkınca epiderma kurumaya baĢlar ve eski Ģeklini alır. Ancak St. corneum
parçalanma dolayısıyla eski Ģekline dönüĢmez ve pürüzlü görünüĢ meydana gelir. IĢte el
kremleri örtücü bir film görevi yaparak deriyi rehidrate eder, kurumuĢ, büzülmüĢ hücreleri
düzeltir ve onları örterek düzgün bir yüzey sağlar. Terkiplerine değiĢik maddeler girer.
a- YumuĢatıcı maddeler:
Hidrokarbonlar, mum yapısındaki maddeler, lanolin ve türevleri, yağ asidi alkolleri,
fosfolipitler, yağ asitleri ve poliol esterleri.
b- Koruyucu tabaka oluĢturanlar: Ellerin su ve suda çözünen, yağ ve yağda çözünen
maddelere karĢı korunabilmesi için bazı maddeler kullanılmaktadır.Bu maddeler arasında
balmumu, katı bitkisel yağlar, katı parafin, silikonlar, zamk tipi maddeler, etil sellüloz, nitro
sellüloz, metil sellüloz, alginik asit ve tuzlar, zein, pektin ozokerit sayılabilir.
c- Tedavi edici maddeler: Ellerin çatlaması ve çizilip zedelenmesi karĢısında
kullanılır. Allantoin (%0,01-0,1) ve üre % 3-8 en fazla kullanılır.
d- Nemlendirici maddeler: Preparat ile hava arasındaki nem miktarını düzenler ve
kontrol eder. Gliserin, sorbitol, propilen glikol % 10 oranında formüllere girer.
e- Emülgatör maddeler: Anyonik, katyonik, noniyonik olabilir.
Ayrıca preparatlara mikroorganizlere karĢı koruyucu olarak parabenler (Me-Et-Pr),
renk maddeleri ve koku maddeleri ilave edilebilir.

7
Genellikle y/s tipi preparatlardır. Burada yağ miktarları kremlerde % 10-15,
losyonlarda % 5-15 arasındadır.
(A) El kremi El losyonu
setil alkol 2 (A) setil alkol 0.5
lanolin 1 lanolin 1
stearik asit 13 stearik asit 3
(B) Gliserin 12 (B) Gliserin 2
Me-paraben 0.15 Me-paraben 0.1
Potasyum hidrosit 1 Trietanol amin 0.75
Su 68.85 su 92.65
Esans k.m Esans k.m
A ve B ayrı ayrı 75o ye ısıtılır. A, B ye ilave edilir karıĢtırılır. 45o ye gelince esans
ilave edilir, karıĢtırılır.
TEMEL KREMLER (Foundation Creams)
Temiz ve kuru cilde uygulanan pudra, homojen bir Ģekilde yayılamaz. Pudradan önce
yüze alt bir tabaka halinde pigmentli veya hafif renk veren Foundation kremler uygulanır.
Bunlar kolay uygulanmalı, güzel yayılmalı, yağsız bir film oluĢturmalı ve bu film pudrayı
bünyesinde tutabilmelidir.
 Fon-dö-tenlerin;
 Cilt rengini iyileĢtirme
 Cilt kalitesini düzenleme
 Lekeleri kapatma
 Cildi UV etkisinden ve diğer dıĢ etkenlerden koruma
 Cilt bakımı yapma gibi fonksiyonlarının ortaya çıkmasıyla birlikte, yüz pudralarından
tamamen farklı değerlendirilmiĢlerdir.
Fon-dö-tenler:
 Toz kompakt
 Yağ bazlı (güçlü yumuĢatıcı, yüksek kapatıcı)
 Emülsiyon (s/y, y/s) Ģeklinde sınıflandırılır.
 Son yıllarda makyajdaki yapay görünümü gidermek amacıyla ultra ince titanyum
dioksit ve silikon içeren ürünlerde çok popülerdir.
Genellikle Y/S tipindedirler. Opaklık verici TiO2 ilave edilir. Yağlı faz % 20-35, toz
madde miktarı % 5-20 kadardır.
Tozları pigmentler ve talk oluĢturur.

8
(A) Stearik asit 18
setil alkol 0.5
(B) Su 60.0
Gliserin 18.0
Pot.hidroksit 0.5
TiO2 3.0
Koruyucu k.m
(C) Parfüm k.m
Renk maddesi k.m
YÜZ MASKELERĠ
Yüze sıvı veya pat biçiminde uygulanır. Önce yüzde bir süre bırakılarak katılaĢması
sağlanan bu preparatlar, cildin görünüĢü düzeltmek, geçici bir gerginlik sağlamak ve
temizlemek için kullanılmaktaydılar.
Bugün psikolojik ve temizleme fatörleri gözönüne alınır. Sıcaklık verme ve germe
etkisiyle ciltte yenilenme hissi doğar. Yüzden çıkarılırken yağ, kir ve siyah noktaları
uzaklaĢtırır.
 Maskelerin bir kısmı soyularak (peel-off)
 Bir kısmı silinerek (wipe-off)
 Veya yıkanarak (rinse-off, wash-off) ciltten uzaklaĢtırılır.
 Soyularak uzaklaĢtıranlar jel, pasta, toz Ģeklinde
 Diğerleri ise krem, jel, çamur veya köpük Ģeklinde hazırlanırlar.
Bunlarda aranan özellikler;
1- Pürüzsüz, kokusuz ve homojen bir pat olmalı
2- Uygulamadan sonra hızla kurumalı ve cilde zarar vermeden çıkartılabilmeli
3- Yüze germe hissi vermeli
4- Cildi temizlemeli
5- Zararsız olmalı
- Mumlu preparatlar: Parafin mumu, vazelin, setil, stearil alkollerin yer aldığı mumlar
karıĢımıdır.
- Kauçuklu preparatlar: Uygulamadan sonra kuruyarak su geçirmeyen düzgün bir film
oluĢtururlar. Cilt solunumunu engelleyerek, ısının yükselmesine ve böylece kan dolaĢımının
hızlanmasına yol açarlar. Yüzde hafif ĢiĢme yapar. Çıkarılınca normal solunum sonucu ĢiĢme
kalkar.

9
- Hidrokolloid preparatlar: Kitre, jelatin, kazein, CMC, arap zamkı, PVP ile sol veya
jel Ģeklinde hazırlanır. YumuĢatıcı olarak gliserin, sorbitol,propilen glikol, opaklık verici
olarak bentonit, kaolen kullanılır.
- Killi preparatlar: Kaolin, bentonit gibi killer kullanılır. Pat Ģeklindeki bu preparatlar,
yüzde kuruyarak sertleĢir ve büzülür. Yüzde astrenjan bir etki meydana getirir ve yüzü
temizler.
Kitre 2.2 kaolin 35
Gliserin 2.5 bentonit 3
Jelatin 2.3 setil alkol 2
Su 90.5 lauril sülfat 0.1
Çinko oksit 2.5 gliserin10
Metil paraben 0.1
Parfüm k.m
Su k.m 100
 Derinin üst tabakasını fiziksel olarak soyan ürünler
 Bu ürünler cildin en dıĢında bulunan ölü hücrelerden oluĢan tabakayı aĢındırarak
uzaklaĢtırırlar.
 Kimyasal bir aĢındırma yapmadan cildin daha temiz ve parlak görünmesini sağlarlar.
 Deride uyarıcı bir etki yaparlar.
Su içeren soyucu ürünler
Su içermeyen soyucu ürünler
Fiziksel olarak cildi soyan ürünler
Ülkemizde geleneksel olarak uygulanan kese mekanik olarak aĢındırma sağlar.

CĠLT SIKILAġTIRICI ÜRÜNLER


 Temizlik sonrası kullanılan bu ürünler, ciltteki gözeneklerin daralmasını sağlayarak
özellikle T bölgesi denilen, alın, burun ve çeneyi içine alan bölgedeki sebum üretimini
kontrol altına alıp cildin yağlanma olasılığını azaltırlar, ferahlatırlar ve kısmen üst
tabakada soyucu etki oluĢtururlar.
 Bu ürünle cilt bakımının ikinci adımını oluĢturmaktadır
 Yağlı ve karma ciltlerde tanen oranı yüksek bitkisel ekstreler ve alkol kullanılır.
 Kuru ciltler içinse nemlendirici özelliği fazla olan ve alkolü çok az oranda içeren veya
hiç içermeyen (alcohol-free) ürünler önerilmektedir.

10
CĠLT RENGĠNĠ AÇAN VE CĠLTTEKĠ LEKELERĠ GĠDEREN PREPARATLAR
Cilt rengini açan preparatlar, esmer cilt rengini, güneĢ yanığı rengini açan, ciltteki
lekeleri gideren kozmetik preparat Ģekilleridir.
Cilde rengini veren baĢlıca madde melanin pigmentidir. Melanin, melanosit
(melanocyte) hücrelerinde oluĢmakta ve stratum germinativum ile stratum spinosum
hüçrelerine geçmektedir. Ciltte, melanin biyosentezinin Ģu Ģekilde olduğu belirtilmektedir:
Tirozinaz enzimi
Tirozin -------------------------- DOPA (1-dihidroksifenilalanin)
Tirozinaz enzimi
------------------------ Dopakinon ---------------------- Lökodopakrom
------------------------ Dopakrom ---------------------- 5,6 – Dihidroksiindol
------------------------ 5,6-indol kinon ---------------- ---- MELANĠN
Cilt rengini açan preparatların etki biçimi Ģöyle özetlenebilir :
1- Melanin oluĢan hiücrelerin, (melanositlerin) tahrip olması,
2- Melanin biyosentezinin engellenmesi,
3- Tirozinaz enziminin inaktive edilmesi,
4- Melanin granüllerinin stratum germinativum ve stratum spinosum hücrelerine
geçiĢinin önlenmesi
5- Melanin pigmentinin okside edilerek rengin açılması veya giderilmesi Ģeklinde
olur.

Cilt Rengini Açmada Kullanılan Maddeler

Düzensiz cilt renklenmesinden korunmak için cilt rengini açmada kullanılan ürünler
son yıllarda giderek artan bir popülerlik kazanmıĢtır. Bu ürünler kozmetik alanda ve
klinik tedavilerde yaygın olarak kullanılmıĢtır. Reçetesiz ilaç, reçeteli ilaç ve
kozmetik olarak kullanılabilmektedirler. Bu ürünler için farklı ülkelere göre farklı
düzenlemeler yapılmaktadır. Pek çok kozmetik firması, cilt rengini açmada kullanılan
kozmetik preparatlar için melanin inhibitörü olan yeni etken maddeler araĢtırmaktadır.
Bunların cildin ya rengini açtığı (cilt renklerini değiĢtirmek isteyen kiĢiler) yada
depigmente ettiği (melazma ve yaĢlanmaya bağlı lekeler gibi cildin anormal-
hiperpigmentasyonunun tedavisi) varsayılmaktadır.

11
Ġdeal bir renk açıcı madde farmakolojik olarak uygun özelliklerde olmalı, 2-3 ay gibi
bir sürede etkisini göstermeli, yan etki olasılığı düĢük olmalı, istenmeyen lekeleri
kalıcı olarak uzaklaĢtırabilmelidir. Cilt rengini açmada kullanılan ürünler, melanin
oluĢumunu engelleme mekanizmalarına göre sınıflandırılabilir. Melanin oluĢumunu
azaltabilen veya engelleyebilen kozmetik preparatlar olarak tanımlanan bu ürünler
genellikle etki mekanizmalarına göre üç grupta incelenebilirler.

 Tirozinaz aktivitesinin doğrudan inhibisyonu


 Tirozinaz sentezi veya oluĢumunun bastırılması
 Seçici melanosit toksiditesi

Fakat bazı maddeler, sürecin farklı aĢamalarında etki göstermektedirler. Ayrıca ilave
veya sinerjistik etkiler elde ederek etkiyi arrtırmak amacıyla formülasyonların büyük
bir bölümünde bu maddelerin kombinasyonları kullanılmaktadır. Özellikle farklı
mekanizmalarla etkinlik gösteren maddelerin düĢük konsantrasyonları seçilerek yan
etkinin azaltılması, etkinliğin arttırılması hedeflenmektedir. Trikloroasetik asit gibi
cilt soyucu ürünler melanin içeren cilt yüzeylerini soyma etkisiyle uzaklaĢtırmak için
kullanılır. Kozmetik ve farmasötik endüstrilerinde renk açıcı olarak kullanılan daha
etkili ve daha güvenilir yeni maddelerin sayısı hızla artmaktadır.

Cilt rengini açan maddelerin en tanınmıĢ olanları, hidrokinon, hidrokinon monometil


eter, arbutin, kojik asit ve azelaik asittir. Civa tuzları bakır iyonuyla yarıĢarak
tirozinaz inhibisyonu göstermelerine karĢın allerji ve nefrotoksisite gibi ciddi yan
etkiler gösterdiklerinden kullanılmamaktadırlar. Melanin oluĢumunu engelleyici bir
etkiye sahip olan bitki ekstreleri daha az yan etkiye sahip olduklarından iyi bir seçim
olabilirler. Aynı zamanda diğer etken maddelerle sinerjik etki de oluĢturabilirler.
Morus alba, Glycyrrhiza glabra gibi pek çok bitkinin ekstresi bu amaçla kozmetik
preparatlarda kullanılmaktadır.

Hidrokinon
Hidrokinon (HK), değiĢken etkilerine ve güvenilirlik problemlerine karĢın dünyada en
fazla önerilen cilt rengini açan maddedir. Bir hidroksi fenolik kimyasal bileĢiği olan
HK, tirozinaz enzimini baskılayarak DOPA’nın melanine dönüĢümünü önlemektedir.

12
Ayrıca melanozomların oluĢum ve ayrıĢması ile melanositlerde DNA ve RNA
sentezini engelleyrek iĢlev görmektedir. Amerika BirleĢik Devletlerin de reçetesiz
olarak %2’ye kadar olan konsantrasyonlarda ve reçeteli olarak daha yüksek
konsantrasyonlarda kullanılmaktadır. Avrupa da ise en fazla %2 oranında güvenli ve
etkili kabul edilmektedir. HK ile baĢta tretinoin ve glikolik asit olmak üzere diğer
maddeleri içeren kombine preparatların kullanılmasının etkiyi arttırdığı
görülmektedir.

HK’nun cilt rengini açıcı etkisi, günlük uygulamalarda genellikle bir kaç hafta ile bir
kaç ay arasında görülmektedir. Etkisi konsantrasyona, taĢıyıcıya ve formülasyonun
stabilitesi gibi çeĢitli parametrelere bağlı bulunmaktadır. Genel olarak konsantrasyon
arttıkça etkiside artmakta fakat daha irritan hale gelmektedir. Yan etkileri nedeniyle
%5 üzerindeki konsantrasyonları önerilmemektedir. En sık görülen yan etkiler
irritasyon, kuruluk, eritem, kaĢıntı, allerjik reaksiyonlar ve tırnak
hiperpigmentasyonudur. Ayrıca uygulama alanının dıĢındaki bölgelerde
hipopigmentasyon, vitiligo benzeri depigmentasyon gibi Ģiddetli yan etkilerde
görülmektedir. Yüksek konsantrasyonlarla yapılan uzun süreli tedaviler sırasında
kalıcı depigmentasyon oluĢabilir. Kullanımı doktor kontrolünde, geceleri bir doz
olacak Ģekilde ve gün boyunca yüksek koruma faktörlü bir güneĢ filtresi kullanarak
olmalıdır. Etkisini 3-4 ayda göstermesi beklenir. HK son derece reaktif olup
melanositler için güçlü bir sitotoksik ve mutajenik bileĢiktir. HK içeren kremlerin
rengi 3-4 ay sonunda beyazdan kahverengine dönüĢmektedir. Bu nedenle ABD
dıĢında HK’nun sadece ilaç olarak kullanılmasına, kozmetik ürünlerde ise
kullanılmamasına karar verilmiĢtir.

Hidrokinon monobenzil eter (HMBE, monobenzon)


Monobenzon, pigmentli hücreler üzerine HK ile benzer bir mekanizmaya sahiptir.
Tirozinaz tarafından, melanositlere kalıcı bir zarar veren, reaktif içermeyen
radikallere metabolize edilir. Etkisi, uygulama yeriyle sınırlı kalmaz. Sadece Ģiddetli
vitiligo’da etkilenmeyen bölgelerin rengini açmak için endikedir.

Hidrokinon monometil eter (4-hidroksianisol, mekuinol)


Bu HK türevi, hiperpigmentli lezyonların tedavisinde tretinoin ile sinerjistik olarak
iĢlev görmektedir.

13
Arbutin
Uvae ursi yaprağından elde edilen bu HK, β-D-glukopiranositin, tirozinaz aktivitesini
engelleyerek etkili olduğu düĢünülmektedir. Arbutin, melazma ve UV kaynaklı
benekler dahil olmak üzere deri altı hiperpigmentasyon bozukluklarının tedavisinde
kullanılan güvenilir ve hafif etkili bir ajandır. Melanozomların tirozinaz aktivitesini
engelleyerek etki göstermektedir. Arbutin, insan kültür melanositlerinde HK’a
nazaran çok daha az sitotoksiktir.

Kortikosteroitler
Topikal kortikosteroitlerin cilt rengini açıcı etkisi belirgin olmasına karĢın etki
mekanizması halen açık değildir. Çok sayıda yan etkisinden ötürü uzun süreli
tedavilerden kaçınılmalıdır. Sıklıkla geri dönüĢümsüz depigmentasyona neden olurlar.
Diğer maddelerle kombinasyonu halinde etkili olabilir.

Tretinoin
Tretinoin, hem kalıcı hem de değiĢken melanin oluĢumunu engelleyerek zayıf bir renk
açıcı etki gösterir. Keratinositlerin içinde melanozomların yayılmasına yardımcı olur.
Ayrıca epidermisin yenilenme hızını artırır. Ana yan etkisi, uygulama yerinde ortaya
çıkan irritasyondur. Tretinoinin HK ve türevlerinin cilt rengini açıcı etkisini artırdığı
kabul edilmektedir. Tretinoin, çeĢitli pigmenter bozukluklarının tedavisi için %0.025
ile %0.1 arası konsantrasyonlarda kullanılmıĢtır.

Azelaik Asit
Azelaik asit doğal yollardan oluĢan bir 9-karbondikarboksilik asit olup yakın
zamanlarda pitrosporum ovale kültürlerinden izole edilmiĢtir. In vitro olarak tirozine
benzer iĢlev görür, ayrıca DNA sentezini ve mitokondri oksidoredüktazını
engelleyebilir. Azelaik asit, melazma ve post-inflamatuvar hiperpigmentasyonun
tedavisi için %15-20 konsantrasyonlarında kullanılmıĢtır. Glikolik asit ile birlikte
kulanılabilir. Yapılan klinik bir çalıĢmada, %15-20’lik glikolik asit losyonunun
%20’lik bir azelaik asit kremine ilavesinin, koyu derili kiĢilerde yüz
hiperpigmentasyonunun tedavisi için %4lük HK kremi kadar etkili olduğu
görülmüĢtür. Sistemik ya da lokal bir yan etkisi yoktur.

14
Kojik Asit
Kojik asit, Aspergillus spp ve Penicillum spp tarafından üretilen fungal bir metabolik
üründür. Güçlü bir tirozinaz inhibitörü olup bakır ile Ģelasyon sonucu etkisini gösterir.
%1-4 konsantrasyonda krem bazında, tek baĢına veya diğer maddelerle kombinasyon
halinde kullanılır. Glikolik asit ile sinerjistik etki yaptığı düĢünülmektedir.
Hidrokinona benzer etkide olup daha az yan etki gösterir.

L-askorbik Asit
L-askorbik asit, o-kinon oluĢumunu azaltarak melanin oluĢumunu engelleyen ve
okside olmuĢ melanini azaltan bir madde olarak bilinmektedir. % 2-5
konsantrasyonda kullanıldığında etkindir, yan etkisi yoktur, fakat formülasyonu
güçtür. Vitamin C sulu çözeltide hızla okside ve dekompoze olduğundan, genellikle
cilt rengini açıcı madde olarak kullanılması faydalı değilir. Onun yerine daha
dayanıklı olan, magnezyum-L-askorbil-2-fosfat gibi deriveleri sentezlenerek bu
amaçla kullanılır. Bu bileĢik deri fosfatazlarıyla reaksiyona girerek askorbik asidi
serbest hale geçirir. Fakat kolayca anyonlarına ayrıldığı için deriden geçiĢi güç olur.
Bu nedenle geçiĢi arttırmak için iyontoforez kullanılır.

Retinoik Asit
Retinoik Asit tirozinazı ve TRP-1 sentezini inhibe eder, UV-B radyasyona bağlı TRP-
2 inhibisyonunu tersine çevirir. % 0.05-0.1 konsantrasyonda eritem ve kuruluk gibi
hafif yan etkiler göstermekle beraber yavaĢ fakat etkin sonuçlar verir. Kullanımı
sırasında güneĢten korunma zorunludur.

Elajik Asit
Elajik asit (EA), doğal yollardan oluĢan bir polifenol olup çilek, üzüm, ıtır, yeĢil çay,
okaliptus, ceviz ve tara gibi pek çok bitkide bulunmaktadır. Hidroliz ve elajitanin
distilasyonu ile elde edilmektedir. Bu bileĢik güçlü bir antioksidan olup tirozinaz
aktivitesini bastırabilir. EA’nın, tirozinazın aktif merkezine kolayca penetre olarak,
bakır iyonları ile Ģelat oluĢturduğu düĢünülmektedir. Azalan bakır konsantrasyonuna
bağlı olarak tirozinaz aktivitesinde de azalma olmaktadır. Melazma karakteristikleri,
post-inflamatuvar pigmentasyon ve diğer koĢullar, EA uygulaması ile düzelmektedir.
Umut verici bir cilt rengini açıcı etken maddedir. Guinea domuzunda yapılan bir

15
çalıĢmada aynı dozda uygulanan arbutin ve kojik aside göre daha etkin, HK ile aynı
etkide bulunmuĢtur.

Niasinamit
Niasinamit vitamin B3ün biyolojik olarak aktif halidir. Melanositlerden
keratinositlere melanazom transferini azaltarak etki gösterdiği düĢünülmektedir.

α- ve ß-hidroksi asitler:
Yüksek konsantrasyondaki glikolik asit, o-hidroksi benzoik asit, salisilik asit gibi bazı
α- ve ß-hidroksi asitler kimyasal soyucu olarak kullanılırlar. Bunlar aynı zamanda
tirozinaz inhibitörü olarakta iĢlev görür. Genellikle hidrokinon ve kojik asitle
kombinasyonları halinde kullanılırlar.

Diğer Ajanlar
Klorokin, indometazin, niasinamit, resveratrol, balık yağı ve yeĢil çay gibi çeĢitli
sistemik ilaçlar ve doğal ürünler koruyucu ajan olarak kullanılabilir.

Sayılan tüm bu renk açıcı maddelerle çeĢitli kombinasyonlar yapılarak etkiyi


arttırmak, kullanım süresini kısaltmak ve yan etkiyi azaltmak amaçlanmıĢtır
Ayrıca, yalnızca pigmenter bozukluklara değil fakat aynı zamanda kırıĢıklıklara ve
kansere de neden olan UV ıĢınlarının cilde zarar verici etkileri konusunda tüketicilerin
bilgilendirilmesi ve eğitilmesi önem taĢımaktadır. UV ıĢınlarının ivedi, hasar verici
etkilerine karĢı dermal dokuyu korumak için güneĢ filtrelerine gerek duyulmasının
yanısıra cilt rengini açıcı maddeler, UV kaynaklı melanin oluĢumuna bağlı pigmenter
bozuklukların önlenmesi ve ortadan kaldırılmasına yardım etmektedirler.
Renk açıcı preparatların uygulanmasını izleyen 6 ay boyunca bir etki görülmezse
uygulama kesilmelidir. Bu preparatlar en fazla 2 yıl kullanılabilir. Sonuç olarak,
piyasada genellikle bileĢenlerin kombinasyonlarının kullanıldığı pek çok ürün
bulunmaktadır. Kozmetik ve farmasötik endüstrilerinde yeni renk açıcı maddeler
konusundaki araĢtırmalar artarak sürmektedir. Buna bağlı olarak, yeni, daha etkili ve
güvenilir bileĢenlerin sayısı artmaktadır. Ġyi standartlara sahip kozmetik ürünlerin
geliĢtirilebilmesi için bu ürünlerinin etkinliklerinin istatistiksel olarak karĢılaĢtırıldığı
çalıĢmaların tamamlanması gerekmektedir.

16
Bu preparatlar, genellikle merhem, stearat kremi ve losyon biçiminde hazırlanmaktadır.
Belirli zaman aralıkları ile uygulanan bu tür preparatların etkisi hemen görülmemekte, sonuç
3-6 hafta sonra ortaya çıkmaktadır.

Stearik asit 20
Setil alkol 2
Hidrokinon 5
L-askorbik asit 0,25
Boraks 1
Sodyum karbonat 2
Gliserin 6
Su k.m 100

YAĞISIZ KREMLER
Vanishing cream. Stearat kremleri

Sodyum stearat ihtiva ederler. Inci parlaklığında olup cimde yağsız mat bir tabaka
bırakırlar. y/s tipi emülsiyondur. Yağ miktarı % 15-30 arasında değiĢir.
Bu preparatlarda stearik asit yağ fazının ana maddesidir. Suda çözünen herhangi bir
alkali stearik asitle reaksiyona girerek bir alkali stearat verir ve bu su ile yağ fazı
stabilizasyonunda emülgatör rolü oynar.
Anaformül:
Stearik asit 15
Gliserin 10 g
Sodyum hidroksit 0.7
Parfüm 0.8
Distile su 73 g Ģeklinde verilir.
Bu formülü hazırlamak için; stearik asit eritilip 75-85oC kadar ısıtılır. Sodyum hidrosit
diğer bir kapta su ve gliserin karıĢımında çözüldürülür, stearik asit yavaĢ yavaĢ sulu çözeltiye
katılır temperatin 40oC ye ininceye kadar karıĢtırılır. Parfüm 40oC de katılmalıdır.
Stearik asit kreki, basit bir sistem olmayıp stearik asidin içinde bulunan oleik ve
palmitik asitler ve yağ asitlerinin kısmi nötralizasyonu ile meydana gelen çeĢitli tuz ve asitin
kompleksleĢmesinin bir sonucudur. Bu kremde yağ fazı stearik asit, su fazı ise gliserin ve
sudur. Bu yüzden kreme dokunulunca ciltte yağlı bir his bırakmaz ve deriyi düzgünleĢtirmez.

17
Diğer bir deyimle, ciltte yağlı bir tabaka bırakmaz. Kremden su uçtuğunda, stearik asit ciltte
küçük kristaller halinde çökelir. Sonuç olarak cildi saflaĢtırır. Bu nedenle, birçok pudraların
içine de stearat kremler katılabilir. PH ları 6.0-6.9 arasındadır. Bu yüzden deriye irritan
etkilerinin alkali pH’larından ileri gelmeyip, derinin su ile yıkanması ile meydana gelen
kalsiyum tuzlarının çökmesi ile ortaya çıktığı ileri sürülmektedir.
Stearat kremlerini hazırlarken alkali seçimi çok önemlidir. En çok kullanılan alkaliler,
sodyum ve potasyum hidroksit ve trietanol amindir. NaOH ile hazırlanan stearat kremleri
serttir.trietanol amin-stearat kremleri yumuĢaktırlar ve potasyum-stearat kreminin kıvamı, bu
ikisinin ortasındadır. Bu nedenle, istenen kıvamın elde edilebilmesi için genellikle iki alkali
birlikte kullanılır.
Trietanolamin kullanıldığında krem kararabilir. Eğer özel Ģekilde hazırlanmıĢ
trietanolamin veya triısopropilamin kullanılırsa bu görülmez (özel hazırlamıĢ trietanolamine
% 1-2 sulfuröz asit katılarak elde edilir). Her Ģekilde aminlerle hazırlanan kremleri mümkün
olduğu kadar az ısıtmak gerekir. Bunun için aminler daha önceden ısıtılmıĢ su fazına, yağ
fazına katılmadan hemen önce eklenmelidir.
Bazı formüllerde, stearat kremlerine karbonat ve amonyak katımında önerilmektedir.
Amonyak kreme iyi bir kıvam ve uygun bir yapı kazandırmaktadır. Amonyum tuzlarının
hidrolizi ile kremin kokusu değiĢir ve emülsiyonun stabilitesi azalır. Na2CO3, köpüklenmeye
neden olur. Boraksın stearat kremlerinde kullanılması istenmez, çünkü gliserinle geçimsizdir.
Sorbitol ve polioksi etilen glikollerde boraksla asit kompleksler yapar.
Kremlerde kullanılacak stearik asit çok saf olmalıdır. EN 54.5-55.5 ve iyot değerinin
en yüksek 3 olması gerekir (Bu oleik asit miktarının az olduğunu gösterir).
Kozmetolojiden kullanılan diğer yağ/su tipindeki yağsız kremler; yağ-alkol sülfatları
ve gliseril monosterratlarla hazırlanan kremlerdir. Yağ alkol sülfatları ile hazırlanan
kremler için Avrupa’da daha çok Lanette N mumu kullanılır. (Lanette wax N) Bu madde setil
ve stearil alkol karıĢımı olup yanısıra emülgatör özellikte olan sodyum setil sülfat ve sodyum
stearil sülfat içerir. Yağ asidi sabunlarının aksine yağ-alkol sülfatları, aside duyarlı değildir
vsuda çözünen kalsiyum ve magnezyum sabunları yapabilirler. Bu nedenle, bilinen bütün
kozmetik hammaddeleri, yağ alkolü kremlerine katılabilir ki bu sterarat kremlerine göre üstün
bir özelliktir., lanette kremleri de geniĢ bir sıcaklık aralığında dayanaklıdırlar. Stearat kremleri
kadar kolay hazırlanırlar, yapım fiatı da hemen hemen aynıdır. Yine stearat kremlerinde
olduğu gibi, kıvamları katıdan, akıĢkan sıvıya kadar değiĢebilir. Lanette kremleri setiol
içerdiklerinde stearat kremlerinden daha az kururlar. % 10 gliserin ilavesiyle kurumanın

18
tümüyle, önüne geçebilir. Bu kremlerin görünüĢleri de uygundur. Beyaz ve kokusuzdurlar.
Stearak kremlerinden daha yumuĢaktırlar. Lanette kremlerine baz teĢkil eden ana formül;
Lanette N 24 g
Setiol 6 g
Gliserin 10 g
Su 60 g olarak verilebilir.
Yukarıdaki formülde yağlar 70oC ye kadar ısıtılır. Gliserinin karıĢtırılmıĢ
olduğu su, aynı sıcaklığa kadar getirilip yağ fazına katılır.
Yağ / su tipi emülsiyonlara katılabilecek baĢka bir emülsiyon tipi gliserin monostearat
ve benzeri maddelerle yapılan kremlerdir. Gliserol mono stearat yanısıra, gliserol di, tri stearat
ile gliserol ve az miktarlada serbest stearik asit içerir. Bu madde ile hazırlanan emülsiyonlar,
diğerlerine oranla daha güzel yapıda kremler verirler. Bu kremlerin pH ları zayıf alkalidir.
Herhangi bir parfümle kolayca örtülebilecek hafif bir kokuları vardır.

YAġLANMAYI ÖNLEYĠCĠ PREPARATLAR


 YaĢlanma, genlerle programlanmıĢ bir süreçtir ve ilerleyen zamanla ortaya çıkan
kompleks bir olaydır.
 Deri yaĢlanması iki farklı özellik taĢımaktadır.
1- Ġç etkenler ile geçen zamana bağlı olarak geliĢen yaĢlanmaya gerçek,
spontan veya intrensek yaşlanma adı verilir.
2- DıĢ ve çevresel etkenlere bağlı yaĢlanmaya ekstrensek veya foto yaşlanma
denilir.

ĠNTRENSEK EKSTRENSEK
Genetik faktörler
Metabolik faktörler Ultraviyole
Endokrin faktörler
Gerçek yaĢlanma Foto yaĢlanma
Deri yaĢlanması

 Yaşlı deride görülen en önemli değişiklikler:


 KırıĢıklık, Kuruluk, Elastikliğin kaybı, Leke oluĢumu
 kolajen ve elastin liflerindeki yapısal değiĢiklikler
 cildin mekanik özelliklerinde değiĢme

19
 elastikiyetinde azalma
 Aktif melanosit sayısında azalma
 UV ıĢınlarına karĢı koruyucu özelliğinde azalma
 Kıl bulbusundaki melanositler azalma sonucu saçlarda beyazlaĢma
 Kıl foliküllerinin sayısında azalma

 Dikkat edilmesi gerekenler;


 Derinin aĢırı sıcak ve soğuğa maruz kalması
 Sert sabun ve Ģampuanlarla temas
 Dengeli bir vücut ağırlığı korunmalı
 Kilo alıp vermeden kaçınma
 Uygun ve gereken kozmetik ürünlerin gerektiği kadar kullanılması
 İntrensek yaşlanmaya etki eden faktörler
Beslenme ve diyet
Alkol kullanımı
Sigara kullanımı
Genetik
Hormonlar
YaĢlanma izlerinin hafifletilmesi için kozmetiklerden yararlanılır.
 Dekoratif kozmetikler kullanılarak yüzeysel yapı ve pigmentasyon bozukluklarının
giderilmesi ile kısa vadeli çözümler elde edilir. Cilt soyma iĢlemi ile kırıĢıklıkların
görünümü hafifletilir.
 Derinin nem içeriğini artırarak ve st. Corneumun plastizasyonunu sağlayan madde
içeren aktif kozmetikler kullanılarak orta vadeli çözümler elde edilir. GüneĢten
korucuyucular kullanılması, Stratum korneum tabakasında nem kaybının önlenmesi,
Derinin nem oranının artması sonucu düzgün ve daha pürüzsüz bir görünüm kazanması ve
nemlendiricilerle deri üzerinde ince film tabakası oluĢturarak deriyi dıĢ etkenlere karĢı
koruma sağlanır.
 Uzun vadeli çözümler ise; güneĢ ıĢınlarından koruyucu ve serbest radikal yakalayıcı
maddeleri içeren kozmesötiklerin kullanımı ile elde edilir.
 Deri yaşlanmasına karşı neler yapılmalıdır?
 Çevresel etkenlere karĢı tedbir alınmalıdır.
 Foto yaĢlanmaya karĢı önlem alınmalıdır.
 Stratum corneum tabakasında nem kaybı önlenmelidir.

20
 Deriye yeniden nem kazandırılmalıdır.
 Hücrelere oksijen taĢınması artırılmalıdır.
 Deri üzerinde lipid filmin oluĢturulması sağlanmalıdır.
 Bağ dokusu proteinleri tamamlanmalıdır.
YaĢlanmaya karĢı kullanılan en basit bir preparat = nemlendirici maddeler + uygun bir UV
filtre + antioksidan içermelidir.
 Yaşlanmaya karşı kullanılan etkin maddeler
 Nemlendirici
 Mitoz bölünmeyi artırıcı
 UV ıĢınlarını filtre edici
 Serbest radikal yakalayıcı
 Bu fonksiyonların bir veya birkaçının yerine getiren maddeler kullanılır.
Deri yaşlanmasına karşı kullanılan kozmesötikler
Vitaminler
Alfa hidroksi asitler (AHA)
Bitkiler ve bitkisel ekstreler
Hayvansal ekstreler
Biyofaktörler
UV filtre ediciler
Serbest radikal yakalayıcılar

SELÜLiTiN TEDAViSiNDE LOKAL VE SĠSTEMĠK YOLDAN KULLANILAN


MADDELER

Selülit terimi derinin yastıksı veya portakal kabuğu görüntüsü almasına neden olan,
yağ hücrelerinin biraya toplanarak bağ dokusu ile çevrelenmesi sonucu oluĢan
değiĢiklikleri ifade etmek amacıyla kullanılır ve tıbbi açıdan hastalık olarak
değerlendirilmemektedir. Selülit esasında, ergenlik dönemi sonunda oluĢmaya
baĢlayan normal fizyolojik bir durumdur. Selülitin çoğunlukla kadınlarda
görülmesinin nedeni kadınlık hormonlarının deride özellikle kalça ve üst bacakta yağ
birikimine neden olarak selülit oluĢturmalarıdır. Bu durum cinsiyete özgü olup,
erkeklerde selülit oluĢumu yok denecek kadar azdır. Selülit oluĢumunu etkileyen
faktörler arasında tütün ve alkol kullanımı, hormonsal faktörler, genetik yatkınlık,
psikolojik faktörler, dengesiz beslenme, sindirim sistemi problemleri, dolaĢım sistemi
bozuklukları ve hareketsiz yaĢam sayılabilir.

21
Selülit belirtilerinin azaltılmasında, farklı etkin maddelerin ve/veya bitki ekstrelerinin
oral veya lokal olarak kullanımı, lokal olarak mekanik etki (masaj), ısı veya enerji
uygulanması ve gıda alımının düzenlenmesi ile düzenli ve kontrollü fiziksel aktivite
yapılması gibi farklı uygulamalar bulunmaktadır.

Deri altı yağ hücrelerindeki yağın yanması (lipoliz) selülit tedavisinde olması istenen
bir durumdur. Aynı zamanda bu hücrelerde yağ üretiminin artması (lipojenez)
engellenmelidir. Ksantinler olarak bilinen bir grup madde (kafein, teofilin, aminofilin)
bu iki olayı birden gerçekleĢtirir. Bu nedenle bugün selülit belirtilerinin giderilmesi
amacıyla kullanılan kozmetik ürünlerin büyük bir kısmında ksantin grubu bir madde
bulunmaktadır. Benzer Ģekilde Ginkgo Biloba’nın da deri yağ hücrelerinde yağ
yıkımını arttırdığı bilinmektedir.

Selülitin topikal tedavisinde kullanılan aktif maddeler lipojenezi azaltmak, lipolizi


aktive etmek ve böylece derinin görüntüsünü düzeltmek amacıyla kullanılır.
Genellikle krem, losyon ve gel Ģeklinde sunulurlar. Selülit tedavisinde amaç, selülitin
neden olduğu fiziksel görüntünün olabildiğince azaltılması ve ilerlemesinin
engellenmesidir. Tedaviye verilen cevabın değerlendirilmesinde diyet, fiziksel
hareketlilik, kilo kaybı gibi selüliti etkileyen diğer faktörlerde göz önünde
bulundurulmalıdır. Erken tedavide üç ana hedef vardır; östrojenle ilgili bölgesel yağ
birikiminin önlemek, sürekli dıĢtan bası tedavisi uygulamak, hipodermal çatlak
izlerinin oluĢmasını önlemek için bağ doku metabolizmasını hızlandırmak ya da
değiĢtirmek. Topikal olarak kullanılan pek çok maddede bu tip yararları nedeniyle
selülüt tedavisinde kullanılmaktadır.

 Retinol ve Retinoik asit

 Vit A analogları olan retinoitlerin selülit tedavisinde kullanılma nedenleri;

 Retinoitler dermisteki bağ dokusunu sağlamlaĢtırırlar,

 Deriyi daha gergin ve esnek bir duruma getirirler,

 Kan akıĢını uyarırlar, yeni damarların oluĢmasını hızlandırırlar,

 Derideki hücre çoğalmasını artırarak derinin kalınlaĢmasını sağlarlar,

 Retinoitler dıĢında hiçbir madde burada bildirilen etkilerin tümüne bir arada
sahip değildir. Bu maddeler ayrıca deride yağ hücresinin çoğalmasını azaltır
ve dolayısıyla yeni yağ hücresi oluĢumunu da engeller.

22
 Soya yağı ve soya özü

Soya yağı ve soya ektresinden elde edilen okside edilmiĢ soya glisinlerinin deriye
uygulanması ile derideki diĢilik hormonlarının etkisinin engelleneceği ve selülit
belirtilerinin azalacağı bildirilmiĢtir.

 Aromataz inhibitörleri veya anti-östrojenik maddeler

Lokal olarak kullanılan aromataz inhibitörlerinin ve anti-östrojenik maddelerin,


deri altı yağ dokusunda, östrojen sentezini veya östrojen reseptörlerini inhibe
ederek selülit belirtilerinin azaltılmasında etkili olabileceği bildirilmiĢtir

 Asit özelliğindeki bazı maddeler

Laktik asit, glikolik asit ve salisilik asit gibi maddelerin deride metabolizasyon
hızını ve kanlanmayı artırarak selülit belirtilerini azalttığı bildirilmiĢtir. Bu
maddelerin deri direnci ve dayanıklılığı da arttırdığı ileri sürülmüĢtür.

Bitki Ekstreleri

 Bitkisel ekstrelerden elde edilen en önemli ksantin türevleri; Kafein,


teobromin ve teofilindir. En çok kullanılan ve en güvenilir olan ise kafeindir.
Hidroalkolik bir jel halinde günde 1g olacak Ģekilde 1 ay topikal kullanımdan
sonra saptanan kafeinin plazma konsantrasyonunun bir fincan kahvedeki
miktarın % 25ine eĢit olduğu bulunmuĢtur.

 Saponin içeren bitki ekstrelerinin krem Ģeklinin hazırlanmasından sonra


masajla cilde uygulanması sonucunda anti-selülit bir etki oluĢturduğu
bildirilmektedir.

 Saponin içeren bitki ekstresinin yanı sıra at kestanesi ekstresi içeren


formülasyonların uygulanması ile lokal yağ birikiminin durdurulduğu ve
derinin görünümünde iyileĢme gözlendiği bildirilmiĢtir.

 Ginkgo biloba ekstresi, flavonoitler (antioksidan, antienflamatuvar) ve


terpenler (mikrosirkülasyonu hızlandırıcı) içerir.

 Gotu kola olarak bilinen bitkinin ekstresinde bulunan ve daha sonra sentetik
olarak da sentezlenmiĢ bazı maddelerin (asiyatik asit, madekasik asit ve
asiyatikozit) derideki bağ dokuyu kuvvetlendirdiği ve damarlanmayı artırdığı
gösterilmiĢtir

23
 Fuccus vesiculosus, Ruscus aculeatus, Cynara scolymus, Sweet Clover, Vitis
vinifera, Carica papaya, Ananas sativus gibi bitki ekstreleride selülit
tedavisinde kullanılmaktadır. Ayrıca bitki ekstrelerinin bir arada kullanılması,
her birinin yüksek deriĢimlerde kullanım zorunluluğunu ortadan kaldırarak
uygun bir formülasyonun hazırlanmasına olanak vermektedir.

 Tiroit hormonu yapısındaki maddeler

 Tiroit hormonu, hekim tarafından gerekli görüldüğü zaman oral yoldan


kullanıldığında, derinin bağ dokusunu etkilemektedir

 Fitik asit ve tuzları

 Fitik asitin fibroblast kültüründe kolajen sentezini arttırdığı in-vitro koĢullarda


saptandıktan sonra, bu maddenin aynı etkiyi in-vivo koĢullarda deride de
yaparak selülit belirtilerinin azalmasına neden olabileceği bildirilmiĢtir.

 Betülinik asit ve C vitamini

 C vitamininin kolajen sentezini arttırdığı uzun zamandan beri bilinmektedir.


Bu vitamine benzer etki oluĢturan diğer bir madde de betülinik asittir.

 Niasinamit

 Suda çözünen bir vitamin olan niasinamitin, lokal uygulandığında, hücreleri


uyararak selülit nedeniyle incelmiĢ epidermisin kalınlaĢmasını sağladığı ve
aynı zamanda kan akıĢ hızını arttırarak selülitte görülen dolaĢım bozukluğu
belirtilerini azaltabileceği ileri sürülmüĢtür.

 Deri bütünlüğünü bozan maddeler

 Yapılan diğer bir patentli çalıĢmada selülitli bölgede bazı maddeler


kullanılarak deri bütünlüğü bozulmuĢ ve bu bölgede metabolizasyon hızının
artıĢı incelenmiĢtir

 Mineral maddeler

 Kaolin, talk, smektit, paligorskit gibi mineral maddeler uygulama alanında


dolaĢımı hızlandırarak ve antienflamatuvar etki gösterek selülitin geliĢimini
geciktirirler.

24
 Kozmetik Peptidler

 Deride oluĢan çatlak ve çizgiler dermal yapıdaki proteinlerde görülen


dejeneratif değiĢiklikler nedeniyle ortaya çıkar. Peptid ve proteinlerin deri ve
saç bakım ürünlerinde kullanımları oldukça yaygındır.

Yapılan bir çalıĢmada bazı maddeler ve bitki ekstrelerinin, oral yoldan, tablet, sert
veya yumuĢak kapsül halinde kullanıldığında, selülit belirtilerinde azalma olduğu
gösterilmiĢtir. ABD'de Youth Builder® ismi altında satılmakta olan bir tablet
preparatının, selülit belirtileri üzerindeki etkili olduğu bildirilmiĢtir.

Ticari bir ürün olan CELLASENE™, selülit belirtilerinin azaltılması amacıyla,


günde 1-3 defa, oral yoldan, 2-3 ay boyunca kullanılması önerilen yumuĢak jelatin
kapsüldür.

TRAġ PREPARATLARI

Bir erkek traĢ olarak hergün yaklaĢık 20000-25000 sakal kılını ciltten uzaklaĢtırmaktadır.
Hergün yaklaĢık 250cm2lik bir alana bu iĢlemin uygulandığı düĢünülürse herhangi bir zarara
neden olmaması gerekir. Erkeklerin traĢ iĢlemi için uygulanan preparatları üç grup altında
toplamak mümkündür.
1- TraĢ öncesi preparatları
2- TraĢ preparatları
3- TraĢ sonrası preparatları
1- TraĢ öncesi preparatları
TraĢ öncesi preparatları sakalı ve yüz derisini traĢ iĢlemine hazırlamak için,
uygulanırlar.
Sakal yumuĢatıcılar:
Köpüksüz traĢ kremlerinden önce sakalı yumuĢatmak için uygulanırlar. Bunların
içersinde sabun ve sentetik yüzey aktif maddeler bulunur. Jel veya emülsiyon Ģeklinde
formüle edilebilirler.
 Sakalın yumuĢatılması sakalın kesilmesi sırasında yaklaĢık %65 oranında daha az güç
harcanmasına neden olur. YumuĢama kılların suyu emmesiyle olur. Sıcaklık kılın suyu
emme hızını arttırır.
 Sakalın yumuĢama hızı, ıslatıcı maddelerin varlığına, pHnın artmasına, kıldaki
sebumun uzaklaĢtırılmasına bağlı olarak değiĢebilir.

25
 Yüzün sabun ve su ile yıkanmasıda yumuĢama sağlar. Bunun yetersiz olduğu
hissedilirse yumuĢtıcı ürünler kullanılır.
Elektrikli traĢ makinesi ile yapılan traĢ iĢleminden önce uygunanan preparatlar:
Bu preparatlar yüzden rutubeti uzaklaĢtırmalıdırlar. Rutubeti absorbe etmek için,
içerisinde talk bulunan çubuk tipi preparatlar veya astrenjan etkisi ile cildi gerecek ve
yumuĢatıcı bir film bırakacak alkollü losyonlar hazırlanabilir.
2- TraĢ preparatları:
Kolay traĢ olunabilmesi ve jiletin hareketinin rahat olabilmesi için, çeĢitli Ģekillerde
hazırlanmıĢ preparatlardır.
TraĢ için kullanılan bir preparatın, bazı özelliklerinin bulunması gerekir.
1) TahriĢ etmemeli
2) Yüzde kaldığı sürece rutubetini korumalı ve sakalı yumuĢatabilmeli
3) Jiletin kaymasını sağlamak için kayganlık vermeli, kulları dik tutacak viskoziteye
sahip olmalıdır
4) Güzel parfümlenmiĢ olmalı ve farklı sıcaklıklarda dayanaklı kalabilmelidir
5) Pas ve aĢınmaya sebep olmamalı
6) Yıkanma esnasında çökelti vermemeli
7) Fırça ile kullanılıyorsa, süratle köpük temin edebilmelidir.
TraĢ preparatlar çeĢitleri:
TraĢ sabunları, köpüklü traĢ kremleri ve köpüksüz traĢ kremleri.
TraĢ sabunları:
Önceleri tuvalet sabunları bu amaç için kullanılmıĢtır. Fakat, bugün hazırlanan traĢ
sabunları, tuvalet sabunlarından belirgin farklar göstermektedir.
Hazırlanan traĢ sabunları güzel köpürebilmeli, sakalı yumuĢatmalı, alkal iden dolayı
tahriĢ yapmamalıdır.
Genellikle tuvalet sabunları yağ asitlerinin sodyum tuzlarıdır. Yağ asitlerinin
potasyum tuzları daha fazla çözünürlüğe sahiptir. Daha yumuĢak ve fazla köpüren ve köpüğü
dayanaklı olan bir traĢ sabunu hazırlamak için, sadyum hidrosit yerine veya bir kısmının
yerine potasyum hidroksit kullanılmalıdır. Kullanılan potasyum hidroksit analitik olarak saf
olmalı, içersinde demir, potasyum klorür, sülfat ve silikat bulunmamalıdır.
Ayrıca sabunun fiziksel ve deterjan özellikleri, içerisindeki yağ asitlerine de bağlıdır.
DüĢük molekül ağırlığı olan yağ asitler ile (laurik ve miristik asitler gibi) yüksek molekül
ağırlığı olan yağ asitlerinden (plamitik ve stearik asitler gibi) daha dayanaklı ve güzel köpüren
sabunlar hazırlanabilir fakat köpük daha dayanıksızdır. Dolayısıyla istenilen özellikte sabun

26
hazırlamak için; alkali seçimi, yağ asidi seçimi yapılır ve bunların oranı ayarlanır. Örnek bir
traĢ sabununda % 80 yağ asitleri, % 5-10 gliserin, % 8-10 su bulunur. Yağ asitlerinin % 20-25
i hindistan cevizi yağından elde edilmelidir. Sodyum sabunlarının potasyum sabunlarına oranı
1:2, 1:5 olabilir. Gliserin miktarı % 10 u aĢmamalıdır. Hazırlanan preparatların kailtesi,
kullanılan yağ asitlerinin ve yağların kalitesine bağlıdır. Bu maddelerin renk ve koku
bakımından dayanaklı olması gereklidir.
Bir traĢ sabunu formülü: %
Stearik asit 50
Hindistan cevizi yağ asitleri 12
Potasyum hidroksit çözeltisi
( % 36 lık ) 20
sodyum hidroksit çözeltisi
( % 35 lik ) 4
Su 14
Renk ve koku maddesi k.m
Köpüklü traĢ kremi.
Çok kullanılan, bu preparatlar sabunun su ve gliserindeki çözeltisi olarak
tanımlanabilir.
TraĢ preparatlarından istenilen genel özelliklerine ek olarak uygun kıvamda olmalı,
tüpten kolayca çıkmalı ve uzun bur süre dayanaklı kalabilmelidir. Ayrıca, sedefli bir görünüĢe
sahip olmalıdır.
Köpüklü traĢ kremi yumuĢak bir sabun durumundadır. Elektrolit ilavesi ile istenilen
viskozitede tutulur. Hazırlama sırasında viskoziteyi temin eden elektrolit konsantrasyonu çok
önemlidir. Elektrolit olarak potasyum klorür ve boraks ilavesi yapılmaktadır. Viskoziteye etki
eden diğer faktörler arasında sodyum ve potasyum sabununun oranı, gliserin, toplam yağ
asitleri ve serbest yağ asitlerinin içeriği sayılabilir. Kremin yumuĢak olmasını sağlamak ve tüp
içerisinde katılaĢmasını önlemek için, gliserin ilavesi yapılır. Kullanılan stearik asidin niteliği
preparatın parlaklığı üzerinde rol oynar.
 Aeresol Ģeklinde ambalajlanan y/s emülsiyonlarıdır. Basınç altında sıvı halde bulunan
itici gazın, sulu faz ve yüzey etkin maddeden oluĢan karıĢımda dağılmasıyla oluĢurlar.
Püskürtüldüğünde dıĢı yüzey etkin madde ve sulu karıĢımından, içi ise itici gazdan
oluĢan damlacıklar havaya yayılır.
 Basınç normale döndüğü için damlacıklar içindeki gaz hızla buharlaĢır ve su ile yüzey
etkin maddeden oluĢan köpük meydana gelir.

27
 Traş köpüklerinde YEM kullanım nedenleri:
 Emülsiyonun fiziksel dayanıklılığını arttırmak
 Köpüğün ıslatıcı özelliğini iyileĢtirmek
 Köpük ve traĢ artıklarının suda dağılmasını kolaylaĢtırmak
 Cildin yumuĢamasını sağlamak
ÖRNEK
Köpüklü traĢ kremi formülü: %
Stearik asit 38.8
Hindistan cevizi yağı 9.7
Potasyum hidroksit 8.0
Sodyum hidroksit 1.6
Gliserin 11.6
Su 30.3
Esans k.m
Köpüksüz traĢ kremi (Fırçasız Uygulanan):
Köpüksüz traĢ kremleri yağ/su tipi emülsiyon Ģeklindedir. Yağın su içersinde stearat
sabunu ile emülsiyon edilmesi suretiyle hazırlanırlar. Stearat kremlerine benzerler, fakat
bunlarda yağ ve emülsifiyan miktarı fazladır. BaĢlıca fonksiyonları, cilt üzerinde yumuĢatıcı
bir film tabakası oluĢturmaktadır.
Fırça kullanılmadığı için traĢ iĢlemi kısa zamanda gerçekleĢtirilebilir. DüĢük pH ya
sahip oldukları çin ciltte tahriĢ yapmazlar ve hassas kimseler tarafından kullanılabilirler.
YumuĢatıcı bir film oluĢturarak cildi yumuĢak tutar ve korurlar.
Dezavantajları: Köpüksüz traĢ kremleri fazla kullanıldıkları için, ekonomik değildir.
Ciltten uzaklaĢtırılmaları biraz güçtür ve bazı kimseler için yağlıdır. Bu tür kremler,
kullanılırken uygulamadan önce yüz sıcak ve sabunla yıkanarak sakal yumuĢatılmalıdır.
Bunlar yüzdeki nemi, sabun ve suyla yumuĢayan sakalın yumuĢaklığını, korurlar.
Örnek:
Köpüksüz traĢ kremi: %
Stearik asit 22.00
Parafin likit 3.00
Trietanolamin 0.75
Metil p-hidroksi benzoat 0.15
Boraks 0.50
Lanolin 3.60

28
Su 70.00
Esans k.m

 Elektrikli trak makinası ile yapılan traĢa kuru traĢ denir. Sakalın kuru olması gerekir.
 Terleme ile oluĢan tabaka yüzden uzaklaĢtırılmalı
 Makine ile cilt arasındaki sürtünme azaltılmalıdır.
 Bu amaçla çözelti, çubuk ya da toz Ģeklinde ürünler kullanılır.
TraĢ sonrası preparatları
TraĢ sonrası uygulanan preparat, cildi canlandıran, serinleten, küçük tahriĢleri gideren
ve rahatlatan türlerdir. Farklı Ģekillerde formüle edilebilirler.

a) Berrak losyonlar:
Alkollü losyonlar, traĢ sonrası preparatları arasında en fazla kullanılan türü
oluĢturmaktadır. Bu tür bir preparatın hazırlanmasında Ģu hususlar gözönünde bulundurulur:
1- Yeni traĢ olmuĢ cilde rahatlık kazandırmak ve tahriĢ yapmamak
2- Serinletici, astrenjan ve antibakteryel etki göstermeli
3- Yüzde kalmıĢ sabunu nötralize etmelidir.
Parfüm dikkatle seçilmelidir. TahriĢ ve hassasiyet yapmamalıdır. Alkol, astrenjan etki
gösterir ve rahatlık hissi kazandırır.
Formüle % 40-60 oranında etil alkol girer. Serinletici özellik vermesi için % 0.005-0.2
oranında mentol ilavesi yapılabilir. Borik, laktik ve benzoik asit gibi zayıf asitlerin ilavesi ile
yüzde kalmıĢ alkalilik nötralize edilebilir. Aluminyum ve çinko tuzları, fenol sülfonatlar % 2
konsantrasyona kadar astrenjan etki sağlamak için ilave edilebilir. Nemlendirici maddelerle,
yumuĢatıcı özellik kazandırabilir. Gliserin, propilen glikol ve sorbitol bu amaçla kullanılabilir.
Antiseptik etki için, katerner amonyum bileĢikleri, halojenli fenol bileĢikleri kullanılıĢ yeri
bulmaktadır.
Genellikle basit karıĢtırma ile hazırlanırlar. ÇözünmemiĢ parfümü uzaklaĢtırmak için,
karıĢım 24 h Oo’de soğutulur, süzülür.
Örnek:
TraĢ sonrası preparatı (=Alkollü losyon): %
Etil alkol (denatüre) 50.0
Sorbitol (%70) 2.7
Parfüm 0.5
Mentol 0.1

29
Borik asit 2.0
Su (demineralize) 44.9

b) Toz preparatlar
TraĢ sonrası neden kullanılan bir diğer preparat Ģekli de, tozlar oluĢturmaktadır. Bu
preparatlardan istenen özellikler kaygalık yapıĢkanlık, absorplama kabiliyeti, örtme gücü ve
renk vermesidir. Bu preparatlarda en fazla kullanılan maddeler arasında talk, metalik
sabunlar, lipofilik maddeler, titanyum dioksit, mağnezyum ve çinko oksitler, kaolin, niĢasta,
kalsiyum karbonat vardırb ayrıca alkaliliği nötralize etmek ve antibakteryel etki için borik
asit, serinletici olarak mentolve kafur, astrenjan etkiyi sağlayan aluminyum ve çinko tuzları,
antiseptikler ve tedavi edici maddeler sayılabilir.
 Toz preparatların traĢ sırasında oluĢan küçük çizik ve yaraların örtülmesi,
 Cildin parlamasının önlenmesi gibi ek yararları da vardır.
 TraĢ sonrası ürünlere, antienflamatuar madde içeren bitkisel karıĢımlar, protein
hidrolizatları, pantenol, asetil salisilik asit gibi maddeler eklenerek, traĢtan sonra
derinin bakımınıda sağlayacak ürünler hazırlanabilir.

TraĢ sonrası tozu: %


Talk 80
Kaolin 10
Çinko stearat 5
Kalsiyum karbonat 3
Borik asit 2
Boya maddesi k.m
Parfüm k.m

TER KOKULARINI GĠDEREN PREPARATLAR


Ter bezleri vücutta 2 cinstir.
1) Birinci çeĢit (Eccrine) vücudun her yerine dağılmıĢ olan ter bezleridir. Su gibi ter
salgısı yaparlar. Bu bezlerdeki salgının % 90-99.5 miktarı sudur. Ayrıca terkibinde
anorganik maddeler maddeler vardır, pH 4-5.5 civarındadır, görevi vücudu
serinletmektedir.

30
2) Cins (apocrine) Vücudun muayyen yerlerinde olan terbezleridir. (Koltuk altı,
kulak, göğüs v.b) Bunlar genellikle kıl folikülleri ile beraber bulunurlar. Salgıları
beyaz gri süt manzarasındadır. Bu salgının vücut üzerine çıktığı zaman kokusu
yoktur. Cildin yüzeyine çıkınca, clit üzerinde bulunan gram+ bakterilerin tesiriyle
parçalanarak istenmeyen koku verirler.
Bakteriler tarafından meydana getirilen kokunun azaltılması veya yok edilmesi çeĢitli
yollarla yapılabilir.
1- Terlemenin önlenmesi ile; yani atropin gibi ilaçları ağızdan alarak terbezlerinin
çalıĢması önlenerek sağlanabilir. Bu tür preparatlar antiperspiranlardır. Sistemik
etkili olduklarından, bir takım istenmeyen yan etkilere neden olabilirler. Bu
nedenle kullanımlarında dikkatli olmalıdır.
2- Terin deri yüzüne çıkması önlenerek; bu iĢlem ter yollarının tıkanmasına yol
açabileceğinden tehlikelidir. Kozmetik antiperspiranlar teri bu türlü
etkilediklerinden mikrop kapmaya yol açabilirler.
3- St. Corneum’a çıkan terin yıkanarak temizlenmesi ile
4- Terin bakteriyolojik dekompozisyonunu (bakterileri uzaklaĢtırarak, öldürerek veya
çoğalmaları önleyerek) azaltılarak,
5- Çirkin vücut kokularının daha hoĢları ile saklanması ile
Ecrine bezlerinin salgılarına yani terlemeye engel olan preparatlar antiperspiran
preparatlardır. Deodoranlar ise, apocrin ter bezlerinin salgılarını dekompoze ederek, kötü
koku oluĢturan bakterileri ortadan kaldırarak antibakteriyel etki gösteren ve istenmeyen
kokuları güzel kokularla maskeleyen preparatlardır. Ekrin ter bezleri vücudun her yerine
dağılmıĢ halde bulunurken, apokrin ter bezleri koltuk altı, kulak, göğüs, genital bölge gibi
belirli yerlerde , genellikle kıl folikülleri ile beraber bulunurlar. Her ikiside vücut yüzeyine
çıktığında steril ve kokusuzdur. Deri yüzeyinde apokrin ter bezlerinden salgılanan terin
bakteriyel dekompozisyonu sonucu istenmeyen ter kokusu oluĢur.
Bir deodoran preparatın sunumu, uygulama kolaylığı, kokusu, rengi ve etkinliği tüketici
açısından önem taĢıyan unsurlardır. Akif bileĢenleri ölçülü, ekonomik ve kozmetik olarak
uygun bir Ģekilde verebilmek için uygun taĢıyıcı sistemin seçilmesi gerekir. Aktif bileĢen,
seçilen taĢıyıcı sistemle geçimli olmalı, uzun saklama süresi boyunca stabil kalmalı,
uygulamadan sonra taĢıyıcıdan salımı kolay olmalı ve taĢıyıcının adhesif özelliği aktif
bileĢenin uygulama bölgesinde istenen süre kalmasını sağlayacak Ģekilde yeterli olmalıdır. Bu
tip preparatlarda kullanılan aktif maddeler Ģöyle sıralanır.
Aluminyum bileĢikleri

31
A12(SO4)3, aluminyum fenol sülfat, aluminyum hidroksi klorür (A12(OH)5CI), sodyum
aluminyum klorohidroksi laktat (Na3A12(OH)5CI (CH3 CHOHCOO)3) Aluminyum alkolat
klorür (A1 (OR) C12 A1(OR)2C1) A12(OR)5C1) ve potasyum alum deodoran olarak
kullanılırlar. Zayıf asitlerin aluminyum tuzları kuvvetli antiperspiran değildirler. Fakat baĢka
maddelerle birlikte kullanılabilirler. Aluminyum tuzlarının deodoran olarak
skullanılmamalarının nedeni, aĢırı asidik olmalarıdır. (pH 1.5-3), bu pH deriyi irrite eder ve
kumaĢları asit pH gösteren tutarla temas eder. Asit pH gösteren tuzlarla temas eden
elbiselerde ütülenince açılmalar görülür. Bu durum bilhassa koyu renkli elbiselerde, keten,
naylon ve diğer sentetik kumaĢlarda çok belirgin olarak ortaya çıkar. Bu nedenle aluminyum
tuzlarının içine tampon olarak aluminyum format, asetamid ve üre konulabilir.
Aluminyum bileĢiklerinin antiperspiran etkisi, terin deri yüzeyine çıkmasını
önlemeleri Ģeklindedir. Bunun, aluminyum tuzlarının, deri proteinlerini çöktürmeleri sonucu
olduğu sanılmıĢsa de, proteinleri çöktüren, tanen ve sülfosalisilik asit gibi diğer maddelerin
antiperspiran etkilerinin olmadığı gözlenmiĢtir.
Aluminyum tuzlarının antiperspiran etkenliği hakkındaki ikinci hipotez terleme
kanalının ucundaki elektronegatif yükü nötralize eden elekropozitif değerdeki maddelerin
terin dıĢarı çıkmasını sağlayan potansiyel etken ortadan kaldırmalarıdır.
Özetlemek gerekirse aluminyum tuzları
a) Terin ter bezlerinden deri yüzeyine akmalarını önleyerek,
b) Teri dekompoze eden mikroorganizmaları öldürerek,
c) Terin parçalanması sonucu açığa çıkan bir takım pis kokulu yan ürünleri
bağlayarak, etki gösterirler.
d) Doğruluğu henüz kanıtlanmamıĢ diğer bir etkileri ise aluminyumun kan
damarlarını sıkıĢtırarak, ter ifrazatını önlemesidir.
Zirkonyum Tuzları
Zirkonyum tuzları da aluminyum bileĢikleri gibi 1900 lerden beri kullanılmaktadır.
bunlardan en önmelisi sodyum zirkonyum laktattır. Bu maddenin pH sı 6,5-10.5 arasında
değiĢir. Antiperspiran etkisinin yağ asitleri ve diğeĢik organik bileĢiklerle kompleks yaparak
olduğu sanılmaktadır.
Zirkonyum tuzları, aluminyum tuzları ile birlikte kullanılabilirler. Bu tuzların
antiperspiren etkisi, aluminyum tuzlarınun antiperspiran etkisinden fazladır, fakat zirkonyum
tuzlarına her bünye toleransı gösteremez.
Nadir Toprak Alkaliler

32
Bu sınıf maddeler arasında (aluminyum ve zirkonyumdan daha kuvvetli antiperspiran
etki gösteren) Lantanum ve Serium tuzları sayılabilir.
Katyonik yüzey aktifler
Katerner amonyum tuzları, bakteriler tarafından meydana getirilen bozulmayı
önleyerek deodoran etki gösterirler. Bu grupta hekzaklorofen diğer bakterisidler arasından en
çok kullanılandır. Bakterisit özellikte deodoran etken maddesinin deriye iyi yapıĢması istenir.
Diğer maddeler
Gramisidin, neomisin, basitrasin, klortetrasiklin gibi anti.iyotiklerin deodoran etkileri
her ne kadar iyi ise de, bu maddeler, deride duyarlılık ve alerji yaptıklarından günümüzde
kullanılmamaktadırlar. Bunun yerine çinko tuzları, ZnO, çinko peroksit, borik asit, benzoik
asit, hekzamin, oksikinolin gibi antiseptikler antiperspiran olarak kullanılmıĢlardır.
Bazı klorofil fraksiyonları oral yoldan alınarak, koltuk altı terlemelerinin azaltıldığı
görülmüĢtür. Fakat, klorofil bileĢiklerinin deodoran etki gösterebilen konsantrasyonu
elbiselerde yeĢil renk yapmaktadır. Bu nedenle ilk kez bulunduklarında büyük bir olay
yaratmıĢlarsa da, günümüzde deodoran olarak kullanılmamaktadırlar.
Enzim inhibitörleride bu amaçla kullanılan maddeler arasında sayılmaktadır.
Iyon değiĢtirici reçineler:
Terin parçalanmasından sonra ortaya çıkan pis kokulu uçucu maddeleri bağlayarak
kokunun ortaya çıkmasını önlerler. Bu amaçla kullanılan reçineler, bazik karakterli XE-98 ve
IRA-410 ve katyonik iyon değiĢtirici reçinelerden (asidik) XE-64 ve IR-112 dir.
R karıĢımları % 20 oranında kullanıldıklarında, koltuk altı kokusunun 12-48 saat
kesmekte olan reçine bileĢimleri:
XE 98 + XE 64 IRA-410 + XE-64
XE 98 + IR-112 IRA-410 + IR-112 Ģeklinde verilmektedir.
Deodoran preparatlar
Krem deodoran: Klorlu fenol bileĢikleri, hegzaklerofen, gliserin monostearat, stearik
asit, setil alkol, isopropil miristat, potasyum hidroksit ve eterjik yağ ihtive eder.
Toz deodoran: Talk, kalsiyum karbonat, borik asit, çinko oksit, çinko fenol sülfanat,
hegzaklorofen ve eterik yağ içerir.
Likit ve çubuk tipindeki preparatlar: Katyonik yapıya sahip maddeler, lauril ve setil
pridinyum klorürler, alkildimetil benzil amonyum klorür ve en çok hekzaklorofen, çinko fenol
sulfanat, tetramentil tiuram disülfit, iyon değiĢtirici reçineler kullanılır. Çubuk Ģekli yine
alkollü çözeltiye jel oluĢturan maddeler ilavesiyle yapılır. Krem tipi olanlar y/s tipinde
emülsiyonlardır. Yağlı faz oranı % 15-25 arasında değiĢir. Toksik olmamalı ve vücut

33
metabolizmasına tesir etmemeli, dermatolojik olarak zararsız olmalı ve hassasiyet meydana
getirmemelidir. Çubuk deodoranlar deformasyona karĢı dayanıklı, katı preparatlardır. Aynı
zamanda orta derecede bir kuvvet uygulandığında kolayca uygulanabilmelidirler. Sabun-
glikol-jel sistemleri ile bu özellikleri elde etmek mümkündür. DüĢük molekül ağırlıklı
glikoller ve gliserin, sodyum stearat (sabun) varlığında berrak, Ģeffaf bir jel oluĢtururlar.
Aerosol deodoranlar: Aerosol ve spreylerde aktif bileĢen, propellan gibi sıvılaĢtırılmıĢ gaz ile
aerosol veya sprey kutusunda, basınç altında homojen bir çözelti oluĢturacak Ģekilde
karıĢtırılır. Deodoran spreylerin çoğu kutunun %20-60 ını kapsayacak Ģekilde hazırlanan aktif
bileĢenin alkollü çözeltileridir. Propellan gazı olarak propan, butan, izubutan gibi
hidrokarbonlar, dimetil eter kullanılabilir. Çevreye olan zararları nedeniyle
kloroflorohidrokarbonlar kullanılmamaktadır. Alkollü preparatlar uygulandıklarında
serinletici etki nedeniyle tazelik ve rahatlama sağlarlar. Yüksek oranda propellan ile yağlı
taĢıyıcı içeren deodoranlarda bulunmaktadır. Sprey deodoranlar, su içeriği %10-70 olan sulu
alkollü çözeltilerdir. Suyun oranı arttıkça aktif bileĢenlerin ve esansların çözünürlüğü
azalacağından çözünürlüğü arttıran maddeler ve emülgatörler kullanılmalıdır. Ayrıca Ģeffaf ya
da yarı Ģeffaf kaplarda sunulan ürünlerin ıĢıktan korunması için stabilizatör maddeler
eklenmelidir.
Roll-on deodoranlar: TaĢıyıcı kısım baĢtaki dönen topla teması sağlayarak, etkin bir
uygulama gerçekleĢtirecek Ģekilde yeterli viskoziteye sahip olmalıdır. Bu nedenle jel tipi
preparatlar ve farklı viskoziteye sahip y/s emülsiyonları kullanılır. Jel tipi formülasyonlar
aktif bileĢik ve polimer maddeler ile sellüloz, bentonit gibi ĢiĢme ajanları içeren içeren sulu
alkollü çözeltilerdir.
Deodoranların etkilerinin değerlendirilmesi:
İn-vivo test (Koklama testi); Gönüllü kiĢinin koltuk altı bölgesine test preparatı ve bir kontrol
preparatı bir hafta süreyle uygulanır. Her iki bölgede koku yoğunluğuna göre 1-6 arasında
numaralandırılır. Toplanan veriler istatistiksel olarak değerlendirilir.
Mikrobiyolojik yöntemler; Mikrobiyolojik yöntemler kullanılarak antibakteriyel aktivite
tayini yapılabilir. Bu yöntemler deodoranın etkinliğini değerlendirmemekle beraber yeni
bileĢikler ve formülasyonlar geliĢtirmek için bilgi verir. Zon inhibisyon testi gibi difüzyon
yöntemleri kullanılır. Ayrıca gram (+) deri bakterilerini temsil eden bir bakteri üretilir ve
bakteriye deodaran aktif maddesi içeren beslenme uygulayarak büyüme grafiği
değerlendirilir.
Buhar basıncının ölçülmesi(Head space yöntemi); Aktif bileĢenin buhar basıncını düĢürücü
etkisini ölçmek için koku maddesi ile absorban madde kapalı bir kapta kontrollü koĢullarda

34
karıĢtırılır. Gaz kromatografisi ile gaz halindeki her bir bileĢenin denge halindeki buhar
basıncı ölçülür ve iĢlem görmemiĢ madde ile karĢılaĢtırılır.
Panel testi; Deodoran preparatlarını değerlendirmek amacıyla kullanılan bir tüketici testidir.
Etkinliğin yanısıra koku etkileri, deri geçimliliği, deri bakım özellikleri, tazelik hissi,
kozmetik özellikler, uygulama kolaylığı gibi özellikler açısından da incelenir. Soru sorma ya
da anket yapma yoluyla alınan cevaplar toplanır ve istatistiksel olarak değerlendirilir.
Deodoranın etkinliği, spesifik özelliklerinin ve kiĢiye özel faktörlerin eĢit olarak
değerlendirilmesi ile saptanır. Antibakteriyel özellikleri, kokusu ve istenmeyen kokuyu
kontrol etme yeteneği tek tek değil birlikte incelenmelidir. Ayrıca formülasyon, uygulama
Ģekli, deri florası ve apokrin ter bezleri tarafından oluĢturulan kokunun tipi ve miktarının
yanısıra hava Ģartları, diyet, fiziksel ve fizyolojik Ģartlar, giyinme Ģekli, kullanım süresi ve
kiĢisel vücut bakım alıĢkanlıkları da değerlendirilmelidir.
Deodoranlar özellikle koku maddelerine karĢı duyarlı olan kiĢilerde dermatitlere neden
olabilen preparatlardır. Bu nedenle deodoranlarda kullanılan koku maddelerinin tek tek veya
karıĢım halinde analizleri yapılmalı, duyarlık oluĢturup oluĢturmadığı saptanmalıdır.
Deodoran kullanımı hiçbir zaman banyo ve duĢun yerine geçmez, sadece sağlanan temizlik
ve tazelik hissinin sürmesini sağlar. Her Ģartta etkin olan bir deodoran formülasyonu elde
edilemeyeceğinden farklı derecelerde etkinlik gösteren bir ürün istenir. Sonuç olarak bir
deodoranın etkinliğinin derecesi kullanan kiĢinin kendi özelliklerine, duyarlığına ve tolerans
derecesine göre vereceği bir karardır.
Stabilite
Diğer kozmetik ürünlerde olduğu gibi deodoranlarında da raf ömrünün 30 ay olması istenir.
Bunun anlamıda, ürünün bu süre içinde etkinliğinde, fonksiyonlarında, kokusunda,
görünüĢünde, ambalajında bir değiĢiklik olmayacak, toksik özellik göstermeyecektir.
BileĢimdeki maddelerin birbiriyle, çevresel faktörlerle (oksidasyon, uçucu maddelerin
difüzyonu) ve ambalaj materyali ile etkileĢmelerinin preparatta bozulmalara neden olacağı
unutulmamalıdır. Bu tür etkileĢimler sonucunda preparatın etkinliği giderek azalır ve bir
noktadan sonra kabul edilemez düzeye varır. Aktif bileĢenler, yardımcı bileĢenler ve
çözücüler, kromatografik ve spektroskopik yöntemlerle kalitatif ve kantitatif olarak analiz
edilmelidir.
Krem deodoran Çubuk deodoran
Hekzaklorofen 0.5 Stearik asit 6
Gliseril monosterat 10 A EtOH 64.75
Steraik asit 4 NaOH 1

35
Setil alkol 2 B Su 5
Ġsopr.miristat 4 Hekzaklorofen 0.25
KOH 1 C Propilen glikol 2
Su 66.5 Parfüm 3
Propilen glikol 12 EtOH 18
Parfüm k.m
Deodorat raflara konduktan sonra 30 ay boyunca etkinlik, koku, ambalaj ve
görünüĢünde değiĢiklik olmaması istenir.
Antiperspiran preparatlar
Bu preparatlar likit veya çubuk (Stick) krem, losyon, toz Ģeklinde hazırlanırlar. Likit
olanlar astrenjan bir tuzun sulu veya alkollü çözeltisi Ģeklinde olabilirler. Bu preparatlar
püskürtülerek uygulandığı gibi bilyalı ĢiĢelerde de kullanılır. Böyle uygulanan çözeltilere
uygulama esnasında akmayacak hale getirmek için sellüloz türevleri veya anorganik silikatlar
ilave edilerek vizkoz hale getirirler. Jel ya da y/s emülsiyon Ģeklinde hazırlanırlar.
Çubuk Ģekilnde olanlar ise alkolik bir çözeltiye jel meydana getiren madde ilavesiyle
hazırlanır. Bu madde sodyum stearattır. Kremler stearat kremleri halindedir. Aside dayanıklık
hale getirilmiĢ gliserin monostearatla istenilen Ģekilde kremler hazırlanabilir.
Aerosol Ģeklindeki antiperspiranlar ise kullanım kolaylığı ve hijyen gibi nedenlerle
alıcılar tarfından çok tercih edilen ürünlerdir. Özellikle florokarbon propellan sistemlerinin
yerini hidrokarbonların alması ve aynı sprey süresinde aynı miktar aktif bileĢenin açığa
çıkmasını sağlayan sistemlerin geliĢtirilmesi ile formülasyon ve ambalajda yapılan
iyileĢtirmeler sonunda azalan kullanımları tekrar artmıĢtır.
Uygulama ve etkileri
Aktif bileĢenin astrenjan ve protein çöktürücü etkisinden faydalanarak hazırlanırlar. Ter akıĢı,
ter bezlerinin uçlarının tıkanması ve kullanılan asit tuzlarının bakterilerin büyümesini inhibe
etmesi ile engellenir (antibakteriyel etki). Bu nedenle etkin bir antiperspiran aynı zamanda bir
deodoran olarakta kabul edilir. Fakat bir deodoran antiperspiran olarak kabul edilemez.
Antiperspiran bir preparat ile terleme %20-60 azaltılır ve etkisi birkaç günlük kullanımdan
sonra artar. Düzenli kullanılmaya devam edildiği sürece etki aynı düzeyde kalır.
Etkilerinin değerlendirilmesi
Terlemeyi engelleme etkilerini değerlendirmede kullanılan kolay, tekrarlanabilir sonuçlar
veren iki esas yöntem vardır.
Gravimetrik yöntem; Deneme yapılacak kiĢinin bir taraftaki koltuk altı bölgesine preparat
uygulanır, diğer tarafa ise uygulanmaz. Absorban pamuklu bir ped tartılarak koltuk altına

36
yerleĢtirilir. Terlemeyi uyaracak sıcaklıktaki, örneğin 40C, %50-60 relatif nem içeren bir
ortamda, belirli bir süre, yaklaĢık 40 dakika, bekletildikten sonra pedler alınarak tartılır. Her
iki ped arasındaki farktan yararlanarak, relatif olarak terlemeyi engelleme yüzdesi bulunur.
Transepidermal su kaybının ölçülmesi (TEWL); Bu yöntemle deriye yerleĢtirilen bir ölçüm
odacığından geçen hava akımı içindeki su buharı miktarı ölçülür.
Ter kokularını gidermek amacıyla kullanılan deodoran preparatlarının yanısıra kiĢilerin
kendisiyle ve vücut bakımıyla daha çok ilgilenmesi sonucunda, temizleme ve bakım amacıyla
yeni ve özel ürünlere gereksinim doğmuĢtur. Ayak deodoranları ve vajinal deodoranlar bu
gereksinimlere cevap veren ürünler olarak kullanım alanı bulmuĢlardır (Bremer H, 1991).
Antiperspiran krem Antiperspiran çubuk
Gliseril monostearat 16 -Sodyum aluminyum klor hidroksi
Balık nefsi 5 laklat kompleksi % 10 lık çöz. 50
Sodyum lauril sülfat 1.5 -Etil alkol 12
Propilen glikol 5 -Propilen glikol 3
Su 49 -Sodyumstearat 6
TiO2 0.5 -Parfüm k.m.
Üre 5
Al2(SO4)3 18
Parfüm k.m

37
38

You might also like