You are on page 1of 33

HAYATIMIZDA KİMYA

BİYOLOJİK SİSTEMLERDE KİMYA


FOTOSENTEZ VE SOLUNUM
FOTOSENTEZ
•Işık enerjisinin kullanılarak organik
bileşiklerin
üretilmesidir.
•Yeşil yapraklı bitkilerin inorganik
maddelerden (H2O,
CO2), ışık enerjisi ve klorofil yardımı ile
organik besin
üretmeleridir.
ışık CO2 H2O

Atmosfere verilir
klorofil

BESİN O2

Glikoz Amino asit Yağ asidi Gliserol


Fotosentez sırasında bitki, ışık enerjisini
yapraklarındaki özel moleküllerin
yardımıyla yakalar ve bu enerjiyi
karbondioksit ve sudan glikoz yapmak
için kullanır.

Fotosentez yalnızca bitkinin


gereksinimleri için değil, doğadaki öteki
canlılar için de çok önemli bir işlemdir.
Fotosentezin genel tepkimesi şu şekildedir.

6CO2 + 12H2O + ışık→ C6H12O6 + 6O2 + H2O

Güneş ışığının tutulabilmesi için klorofil gereklidir.


Yani klorofili olamayan hücreler fotosentez
yapamazlar.
FOTOSENTEZİN CANLILAR İÇİN
ÖNEMİ

 Bitkiler fotosentez sonucunda


oluşturdukları besini köklerinde,
gövdelerinde ya da meyvelerinde
depolarlar. Bizler enerjiyi doğrudan
bitkinin kendisini ya da bitkiden elde
edilmiş bir ürünü yiyerek elde ederiz.
Örneğin; havuç, patates, ıspanak, elma
 Fotosentez, besin zincirinin ilk ayağını
oluşturur. Bu yüzden yeryüzündeki
hemen her canlının bitkilere dayalı
olarak yaşadığını söyleyebiliriz.

 Fotosentez, organik besinlerin üretimini


sağlamakla kalmayıp atmosfer gazlarının
da sabit oranda kalmasını sağlar.
 Fotosentezle havadaki zararlı CO2
alınarak yerine canlıların büyük
çoğunluğunun muhtaç olduğu O2
verilmektedir. Hayvanlar ve insanlar ise
havaya en çok CO2 veren canlılardır.
Buna göre bitkilerle hayvanlar arasında
karşılıklı bir alış veriş vardır.
SOLUNUM
Canlıların enerji elde etmek için organik besin maddelerini
oksijenle parçalamalarına solunum denir. Oksijenle besinlerin
parçalanması bir yanma tepkimesidir. Canlılarda organik
bilesikler iki sekilde parçalanır. Bunlar oksijenli ve oksijensiz
parçalanmadır.
C6H12O6 + 6O2  6CO2 + 6H2O + ENERJI
(GLIKOZ)

Canlı organizmaların enerji ihtiyacı solunum sırasında olusan


bu yanma tepkimesi sonucu üretilir.
Oksijenin en önemli özelliklerinden biri maddeleri
yükseltgemesidir (oksitlenme). Metallerin paslanması, meyve
ve
sebzelerin parçalandığında renginin kararması oksitlenmeye
örnektir. Besinlerin yanması da bir indirgenme yükseltgenme
tepkimesidir.
OKSIJEN TASINMASI:
Solunumda gerekli olan oksijen akcigerlere alınan
havadan saglanır. Oksijen alveollerden difüzyon ile kana
geçer. Akciger
kılcallarında oksijen miktarı artar. Oksijenin büyük bir
kısmı eritrositler (alyuvar) içerisindeki hemoglobinle
oksihemoglobin
olusturarak tasınır. (% 2 kısmı ise kan plazmasında
çözünür.) Hemogiobinin yapısında Fe+2 iyonu bulunur.
Oksihemoglobin olusumu da bir yanma tepkimesidir.
Oksihemoglobin miktarı fazla olan temiz kan, dolasım ile
doku kılcal damarlarına kadar tasınır.
Oksihemoglobinlerdeki oksijen burada ayrılarak oksijen
miktarları daha az olan doku hücrelerine dogru difüzyon
etkisiyle hareket eder.
Sindirim sistemi mekanik (fiziksel) ve kimyasal
sindirim olarak ikiye ayrılır. Mekanik (fiziksel)
sindirim molekülleri küçük moleküllere ayırmaktır.
Kimyasal sindirim ise besinleri en küçük yapı taşına
kadar ayırmaktır. Sindirim sistemi, sindirim borusu (
sindirim kanalı) ile sindirim bezlerini içeren,
çok hücreli hayvanlarda yiyeceğin vücuda alınımı,
sindirilmesi, gerekli besin ve enerjinin absorbe
edilmesi ve atık maddelerin vücuttan atılması ile
ilgilenen organ sistemidir.
Sindirim sistemi ve sindirim borusu hayvandan
hayvana belirli oranda değişiklik gösterir. Örneğin
bazı hayvanlar çok odalı midelere sahiptirler.
17. yy.
Pers çizimi
SINDIRIM:
Alınan büyük moleküllerin (besinlerin) enzimler
yardımıyla, daha küçük moleküllere parçalanması
olayına sindirim
denir.Yedigimiz besin maddelerinde bulunan su,
madensel tuzlar, vitaminler, glikoz, fruktoz, galaktoz,
amino asitler, alkol
gibi küçük maddeler sindirime ugramaz. Yaglar,
disakkarit, polisakkarit gibi karbonhidratlar, proteinler
ve nükleik asitler
(DNA ve RNA) sindirim ile hücre zarından geçebilecek
küçük moleküllere parçalanırlar.
Kimyasal sindirim agız, mide, ince bagırsaklarda olur.
1. Protein Sindirimi
Yediğiniz et, yumurta ve
peynirde proteinler
bulunur.Proteinler C,H,O ve N
elementlerinden oluşan
önemli moleküllerdir.
Proteinler birçok hücrede ve
organizmanın yaptığı hemen her
iste görev alırlar. Çok farklı
görevleri nedeniyle yapıları da
çok farklıdır.Bütün proteinler
20 çeşit amino asitten
oluşturulan
polimerlerdir. Amino asidin
çeşitliliğini R ile gösterilen grup
Dehidratasyon
tepkimeleriyle kurulan
peptid bagları, bir
amino asidin
karboksil grubunu bir
sonraki amino asidin
amino grubuna
baglarlar.
1.Protein Sindirimi
Proteinler, sindirilirken enzimler yardımıyla su ile
parçalanırlar. Peptid baglarının
kopmasında görev alan enzim peptidaz enzimidir.
Proteinlerin su ile parçalanma
islemi, hidroliz tepkimesine örnektir. Hidroliz
tepkimesiyle proteinler, kendilerini
meydana getiren, amino asitlere kadar ayrılırlar.
Proteinlerin parçalanması ve sindirilmesi midede
baslar. Mide çeperindeki özellesmis
salgılama hücreleri ile pepsin adı verilen bir sıvı
salgılar. Bu sıvı asidiktir. Pepsin enzimi
proteinlerin parçalanması ve midedeki sindirimini
gerçeklestirir.
pepsin

Protein + H2OPolipeptid
2. Karbonhidrat Sindirimi
Nisastanın sindirimi yukarıdaki tepkimeye göre
agızda baslar. Tükürük bazik bir çözeltidir ve
içindeki amilaz enzimi ile
nisasta hidrolize ugrayarak bir kısım nisasta
parçalanır. Parçalanmayan nisasta mideye gelir.
Midede amilaz üretilmesine
ragmen midenin pH = 1,5-2 oldugundan bu enzimler
etkisiz hale gelir ve nisasta midede sindirilmez.
Mideden oniki parmak
bagırsagına geçen nisasta hidrolize ugrayarak
glikoza dönüsür. Böylece nisasta
sindirimi gerçeklesmis olur.
3. Yagların sindirimi
Yaglar, gliserin ile yag asitlerin olusturdugu polimerik
yapılardır. Yag asitleri, 12-18
karbonlu uzun zincirli moleküllerdir.
Agız ve midede yag sindirimi olmaz. Yagların sindirimi
oniki parmak
bagırsagında baslar ve
burada tamamlanır.
Yaglar karacigerden gelen
bazik safra salgısı ve pankreastan gelen bazik lipaz
enzimi yardımıyla
hidrolizlenerek yag asidine ve gliserine parçalanırlar.
Olusan yag asidi ve gliserin yagdan daha küçük
moleküller oldugundan
ince bagırsakta emilerek kana karısır.
Dogal Denge ve Karbon Dioksit
Bitkilerdeki fotosentez ve tüm canlılardaki solunum olayları
ekolojik denge için önemlidir. Dünyanın olusumundan
günümüze kadar geçen zaman içinde olusan olaylar sonunda
kurulan dengeye, dogal denge denir. Son yüzyılda bilim ve
teknolojinin oldukça fazla ve hızlı degismesiyle insanoglu bu dogal
dengeyi etkilemektedir.
Bu degisimin en önemli ve en etkilisi karbon çevrimi ile ilgili
olandır.
Fosil yakıtların yakılmasıyla olusan kimyasal tepkimelere karsı
olan
doganın olusturdugu tepkimeler aynı hızla gerçeklesmediginden
dogal
denge korunmamaktadır. Çünkü, karbon kaynaklarının hızla
CO2’ye
dönüstürülmesine karsın, bu CO2 aynı hızla karbon kaynakları
haline
dönüsmediginden var olan denge bozulmustur.
Dogadaki oksijen dengesi
Oksijen canlıların yasamında en temel elementtir. Atmosferde
oksijenin bulunmaması, oksijensiz ortamda yasayan canlılar
dısında hiçbir canlının olmaması demektir. Dogadaki oksijen
dengesinin nasıl saglandıgını hayat bilgisi ve fen bilgisi
derslerinden hepimiz biliriz.
Klorofilli bitkiler günes ısıgının etkisiyle fotosentez yaparak
havadaki karbon dioksiti ve topraktan aldıgı suyu glikoza
çevirirken atmosfere oksijen salar. Atmosferdeki ozon
tabakasının delinmesini kloroflorokarbon bilesiklerinin
atmosfere yayılmasına baglamanın yanında
oksijen dengesinin bozulmasına baglamak da akılcı bir
yaklasım olacaktır. canlılardan
baska pek çok yerde yanmalar sonunda karbon dioksit, karbon
monoksit ve baska oksitlerin olusması seklinde oksijen
harcanmaktadır.
O2
CO2
http://www.dnatube.com/vide
o/2052/NurseReviewOrg--
Animation-on-Carbon-
Dioxide-Transport

You might also like