Professional Documents
Culture Documents
Bildiriler Kitabı
Editör
Prof. Dr. Sait GEZGİN
Editör Yrd.
Yrd. Doç. Dr. Mehmet ZENGİN
Kongre Organizasyonu :
www.erkamed.com.tr
0332 320 01 21
Grafik Uygulama:
www.iklimajans.com
0332 236 25 34
Basımevi:
0332 342 51 20
www.unimatofset.com.tr
II
SPONSORLAR
III
IV
KONGRE DÜZENLEME KURULU
Prof. Dr. Mustafa ÖNDER (S.Ü. Ziraat Fak. Dekanı)
Zir. Yük. Müh. Ali KARACA (TÜGEM Gen. Md.)
Dr. S. Ahmet BAĞCI (B. Dağdaş UTAE Md.)
Prof. Dr. Saim KARAKAPLAN (Toprak Böl. Bşk.)
Prof. Dr. Sait GEZGİN (Kongre Başkanı)
Yrd. Doç. Dr. Mehmet ZENGİN (Kongre Sekreteri)
Yrd. Doç. Dr. Mehmet HAMURCU (Kongre Sekreteri)
Tütün End. Müh. Mustafa ERDOĞAN (TÜGEM Gn. Md. Y.)
Zir.Yük. Müh. Melih EREN (TÜGEM Bitki Besl. Da. Bşk.)
Prof. Dr. Cevdet ŞEKER
Doç. Dr. Refik UYANÖZ
Yrd. Doç. Dr. H. Hüseyin ÖZAYTEKİN
Zir. Yük. Müh. Zafer ARISOY (B. Dağdaş UTAEM)
Arş. Gör. Mustafa HARMANKAYA
Arş. Gör. Ümmühan KARACA
Arş. Gör. İlknur GÜMÜŞ
Arş. Gör. Fatma GÖKMEN
Uzm. Dr. Emel KARAARSLAN
Uzm. Nesim DURSUN
V
KONGRE BİLİM KURULU
Prof. Dr. Nejat AĞCA (Mustafa Kemal Üniversitesi)
Prof. Dr. Dilek ANAÇ (Ege Üniversitesi)
Prof. Dr. Suphi ARSLAN (Mustafa Kemal Üniversitesi)
Prof. Dr. Hamit ATALAY (Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi)
Prof. Dr. İzzet Z. ATALAY (Ege Üniversitesi)
Prof. Dr. Orhan AYDEMİR (Süleyman Demirel Üniversitesi)
Prof. Dr. Haluk BAŞAR (Uludağ Üniversitesi)
Prof. Dr. Fethi BAYRAKLI (Ondokuz Mayıs Üniversitesi)
Prof. Dr. A. Reşit BROHİ (Gaziosmanpaşa Üniversitesi)
Prof. Dr. İsmail ÇAKMAK (Sabancı Üniversitesi)
Prof. Dr. Burçin ÇOKUYSAL (Ege Üniversitesi)
Prof. Dr. Rıfat DERİCİ (Çukurova Üniversitesi)
Prof. Dr. İbrahim ERDAL (Süleyman Demirel Üniversitesi)
Prof. Dr. Nevin ERYÜCE (Ege Üniversitesi)
Prof. Dr. Sait GEZGİN (Selçuk Üniversitesi)
Prof. Dr. Aydın GÜNEŞ (Ankara Üniversitesi)
Prof. Dr. Hüseyin HAKERLERLER (Ege Üniversitesi)
Prof. Dr. Hayriye İBRİKÇİ (Çukurova Üniversitesi)
Prof. Dr. Ali İNAL (Ankara Üniversitesi)
Prof. Dr. Mustafa KAPLAN (Akdeniz Üniversitesi)
Prof. Dr. Hasan KAPTAN (Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi)
Prof. Dr. İlhan KARAÇAL (Ankara Üniversitesi)
Prof. Dr. M. Rüştü KARAMAN (Gaziosmanpaşa Üniversitesi)
Prof. Dr. A. Vahap KATKAT (Uludağ Üniversitesi)
Prof. Dr. Zülküf KAYA (Çukurova Üniversitesi)
Prof. Dr. Rafet KILINÇ (Ege Üniversitesi)
Prof. Dr. Ahmet KORKMAZ (Ondokuz Mayıs Üniversitesi)
Prof. Dr. Cihat KÜTÜK (Ankara Üniversitesi)
Prof. Dr. Nilgün MORDOĞAN (Ege Üniversitesi)
Prof. Dr. N. Mücella MÜFTÜOĞLU(Çanakkale Onsekiz Mart Üniv.)
Prof. Dr. Müzeyyen SEÇER (Ege Üniversitesi)
Prof. Dr. Süleyman TABAN (Ankara Üniversitesi)
Prof. Dr. Şefik TÜFENKÇİ (Yüzüncüyıl Üniversitesi)
Prof. Dr. S. Rıfat YALÇIN (Ankara Üniversitesi)
Prof. Dr. Nesrin YILDIZ (Atatürk Üniversitesi)
(Sıralama soyada göre yapılmıştır)
VI
BİLDİRİ KONULARI
• Gübre Üretim ve Tüketimi
• Gübre Üretim Teknolojisi ve Gübre Tüketimi
• Bitki Besin Elementleri Belirleme Teknikleri
• Bitki Besin Elementleri-Bitki-Verim-Kalite İlişkileri
• Kimyasal Gübreler ve Gübreleme
• Biyolojik Gübreler ve Gübreleme
• Organik Gübreler ve Gübreleme
• Gübreleme Teknikleri
• Toprak Verimliliği
• Kimyasal Gübreleme-Tuzluluk İlişkileri
VII
ÖNSÖZ
İnsanlar var oldukça asla vazgeçemeyecekleri sektörlerin başında tarım
gelmektedir. Tarım sektöründe ise bitkisel üretim ana faaliyettir. Bitkisel üretimde
ekonomik ve kaliteli en yüksek verimin sağlanabilmesi için bitkilerin ihtiyacı olan besin
elementlerini yeterli düzeyde alması gerekir. Bu da verim ve kalitede ortalama %50
civarında artış sağlayan dengeli gübreleme ile mümkündür. Bu durum hem bitkisel
üretimle uğraşanların ve ülkenin ekonomik geliri hem de bitkileri gıda maddesi olarak
tüketen bütün insanların ve hayvanların yeterli ve sağlıklı belenip beslenmemeleri
açısından çok önemlidir. Ayrıca Gübreler ve Gübreleme ülke kaynaklarının kullanımı ve
çevre bakımından da çok önemlidir. Bu nedenlerle, araştırıcıların ve ilgililerin bir araya
gelerek bütün insanlığı çok yakından ilgilendiren Bitki Besleme, Gübreler ve Gübreleme
konularını bilimsel olarak incelemek, dünyada ve ülkemizde bu konulardaki son
gelişmeleri ortaya koymak ve tartışmak, bilgi alışverişinde bulunmak için uygun ortama
ihtiyaç vardır.
Bunun için Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesinin ev sahipliğinde, Tarım ve
Köyişleri Bakanlığı Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü ve Bahri Dağdaş
Uluslararası Tarımsal Araştırma Enstitüsünün katılımlarıyla 8-10 Ekim 2008 tarihleri
arasında Selçuk Üniversitesi Alaeddin Keykubat Kampüsündeki Süleyman Demirel
Kültür Merkezinde “4. Ulusal Bitki Besleme ve Gübre Kongresi” düzenlenmiştir.
Bu kongrenin ilk üçü “Ulusal Gübre Kongresi” adıyla 25-29 Eylül 1978
(Ankara), 30 Eylül-4 Ekim 1991 (Ankara), 11-13 Ekim 2004 (Tokat) tarihlerinde
düzenlenmiştir. Dördüncü kongrenin adına kongrelerde sunulan bildiri konuları göz
önünde bulundurularak değişik üniversitelerde bu alanda çalışan öğretim üyelerinin
görüşleri de alınarak “Bitki Besleme” ilave edilmiş ve kongreye özgü olması dileğiyle
bir logo hazırlanmıştır.
Kongremizin düzenlenmesi için gerekli olan bütçenin çok büyük kısmı ana
sponsorumuz GÜBRETAŞ, kalan kısmı Gold sponsorlarımız KONYA ŞEKER A.Ş,
TETRA Teknolojik Sistemler Ltd. Şti. ve yan sponsorlarımız TÜBİTAK, TERRA
Analiz ve Ölçüm Cihazları Tic. A.Ş, GÜRTARIM, DOĞER Kimya Tarım Ltd. Şti.,
EKMEKÇİOĞULLARI Grubu, EKİZ Tohumculuk, ZİRAAT BANKASI tarafından
sağlanmıştır.
Bu kongrede 7 adet çağrılı Bildiri, 66 adet Sözlü Bildiri ve 50 adet Poster Bildiri
sunulmuştur. Bu bildiriler titiz bir şekilde düzenlenerek Kongre Kitabında basılmıştır.
Kongre Kitabı; Çağrılı Bildiriler, Sözlü Bildiriler ve Poster Bildiriler olmak üzere üç
bölümden oluşmaktadır. Söz konusu bildirilerden Bilim Kurulunca uygun görülenler
hakemli S.Ü. Ziraat Fakültesi Dergisinde yayımlanacaktır. Ayrıca bütün bildiriler
Kongreye ait www.bitkibeslemevegubre.org ve S.Ü. Ziraat Fakültesi
(www.ziraat.selcuk.edu.tr) sitelerinde elektronik olarak yayımlanacaktır.
Kongrenin güzel bir şekilde düzenlenmesinde emeği geçen Düzenleme Kurulu
Üyelerine, Sponsorlara, Destekleyen Kuruluşlara, Organizasyon Firması ERKAMED’e,
Kongremize katılarak bildiri sunan değerli araştırmacılara ve katılımcılara teşekkür eder,
saygılarımı sunarım.
Prof. Dr. Sait GEZGİN
Düzenleme Kurulu Bşk.
Düzenleme Kurulu A.
VIII
ÖNSÖZ
Dünya nüfusunun hızla artmasına karşın tarım yapılabilir alanların aynı oranda
artmaması, hatta sabit kalması birim alandan daha fazla ürün almayı zorunlu kılmıştır.
Birim alandan daha fazla ürün almanın yolu ise gübre, tohum, ilaç, sulama,
mekanizasyon gibi üretim unsurlarını en iyi şekilde kullanmaktan geçmektedir. Kaliteli
ürün üretmenin bir yolu da ürünün ihtiyaç duyduğu ve topraktan yeteri kadar alamadığı
temel bitki besin maddelerinin toprağa kazandırılması ile mümkündür.
Tarımsal üretimin vazgeçilemez bir girdisini oluşturan makro ve mikro besin
elementlerini bünyesinde barındıran kimyevi gübreler ile ilgili yapılan araştırmalar,
gübre kullanımının bitkisel üretimde % 50’lere varan ürün artışı sağladığı tespit edilmiş
olup ilk defa 1960’lı yıllarda gübre ile tanışan Türk çiftçisi de bugün gübrenin tarımsal
üretimleri açısından vazgeçilmez olduğunu görmüştür.1960’lı Yıllarda sadece amonyum
sülfat, normal süper fosfat ve potasyum sülfat olmak üzere sadece üç çeşit gübre
kullanımı söz konusu iken, bugün tarımda kullanılan kimyevi gübre çeşitleri genelde 22
olup, özelde daha da çeşitlenmiştir.
Tarımsal üretimin artırılmasına yönelik çalışmalar sadece ekonomik gelişmeyi
değil çevre korumayı ve geliştirmeyi de amaçlamaktadır. Günümüzde sürdürülebilir
tarım, toprak ve su kaynaklarının korunması için doğru çeşit, miktar ve zamanda gübre
kullanımı büyük önem arz etmektedir. Doğru ve uygun gübre kullanımını sağlamak için
toprak ve bitki analizlerine dayalı uygulama yapılması gerekmektedir. Ülkemizde
tarımsal verimin ve bitkisel üretimin artması, bilinçli gübre tüketimine bağlıdır. Tarım
ve Köyişleri Bakanlığı olarak çiftçimizin bilinçli gübre kullanımını teşvik etmek için
2005 yılından itibaren toprak analizi yaptıran çiftçilerimiz desteklenmiş olup,
önümüzdeki yıllarda artan miktarda destekleme uygulamasına devam edilecektir.
Tarımın ülkemiz ekonomisindeki yeri ve kimyevi gübrelerin verim artışındaki
etkinliği dikkate alınarak 1970’li yılların başından itibaren gübrelerin kullanımı teşvik
edilmiş olup, kullanımını yaygınlaştırmak için Devletçe desteklenmiştir. 2001 yılında
son verilen gübre destekleme uygulamasına 2005 yılında uygulama şekli değiştirilerek
tekrar başlanılmış olup, 2007 ve 2008 yıllarında da uygulama devam etmiştir.
Kimyevi gübre destekleme uygulamaları, Bakanlığımızın, gübre konusundaki
çalışmalarının bir bölümünü oluşturmakta iken, Bakanlığımız; asli görevi olan çiftçilerin
AB standardına uygun kimyevi gübre kullanımını temin için etkin bir şekilde piyasa
denetimlerini sürdürmek, organik tarımda kullanılan mikrobiyal gübrelerin,
konvansiyonel tarımda da kimyasal gübrelere alternatif olarak kullanılmasının
yaygınlaştırılmasına yönelik çalışmalar yapmak, toprak ve bitki sağlığını korumak üzere
eğitim çalışmalarını hızlandırmaya yönelmiştir.
Avrupa Birliğine tam üyeliğimizin gündemde olduğu bu günlerde,
Bakanlığımız; mevzuat çalışmalarına hız vererek, Gümrük Birliği çerçevesinde
imzalanan Türkiye-AB ortaklık konseyi kararı gereği Avrupa Birliği’nin EC
FERTİLİZER yönetmelikleri Bakanlığımızca iki ayrı yönetmelik haline getirilerek,
“Tarımda Kullanılan Kimyevi Gübrelere Dair Yönetmelik” adı altında, ikinci
yönetmeliğimiz ise “Kimyevi Gübre Denetim Yönetmeliği” adı altında Resmi
Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Tarımda Kullanılan Kimyevi Gübrelere Dair Yönetmelik Avrupa Birliği
mevzuatına uyum kapsamında Bakanlığımızca yayımlanan ve uygulanan ilk mevzuattır.
Yayımlanan Yönetmelik ile birlikte kimyevi gübre normlarımız Avrupa Birliği normları
seviyesine yükseldiğinden, gübre üreten sanayicilerimizin ihraç ürünleri Avrupa
Birliğine üye ülkelerde sorunlarla karşılaşmadan rekabet edebilecek ortamı
yakalayacaklarına inancım tamdır.
IX
Ayrıca, Dünyada standardı olmayan ve organik tarım ürünleri yetiştiriciliğinin
temel girdisini oluşturan organik gübrenin, üretimindeki, ithalatındaki ve ihracatındaki
mevzuat boşluğundan kaynaklanan sıkıntıları gidermek amacıyla Bakanlığımızca
hazırlanan Organik Gübre ve Toprak Düzenleyicilere Ait Yönetmelik 2004 yılında
yürürlüğe girmiş olup, sektörde meydana gelen gelişmelere paralel olarak müteakip
yıllarda Yönetmelik revize edilmiştir.
Dördüncüsü düzenlenmekte olan kongrenin Bakanlığımızın önümüzdeki
yıllardaki çalışmalarına ışık tutacağı inancımla, Ülkemiz tarımı ve çiftçisine önemli
katkılar sağlamasını temenni ediyorum.
Ali KARACA
Tarımsal Üretim ve Geliştirme
Genel Müdürü
X
TAKDİM
Dünya genelinde olduğu gibi Türkiye’de de tarım, ülke ekonomisinde önemli
rol oynamaktadır. Bu önem, ekonomik gelişme süreci içerisinde yıldan yıla nisbi olarak
azalsa da, toplumun tarıma dayalı kırsal özellikleri nedeni ile önemini korumaya devam
etmektedir. Türkiye de tarım nisbi olarak daralırken, tarım kesiminin sorunları da aynı
oranda azalması beklenmektedir. Ancak bunun gerçekleşmediği gibi eskiden olmayan
bir yığın sorunla da Türk tarımı karşı karşıyadır.
Dünya’da bilim, teknoloji ve bilgi düzeyinin artması üretim kapasitesini de
artırmış, ancak bazı temel kaynaklar da tükenmeye başlamıştır. Nüfus artarken tarım
alanları daralmaktadır. Tarımda verimliliği artırmak için; tekniğine uygun olarak toprak
işlenmeli, ekilmeli, kaliteli tohumluk kullanılmalı, hastalık ve zararlılarla mücadele
edilmeli, sulanmalı ve en önemlisi bitkilerin beslenmesi gibi üretimi artırıcı yöntemleri,
bilimin ve teknolojinin ışığında uygulamak şarttır.
Bitkilerde insanlar ve hayvanlar gibi gelişimleri için beslenmek zorundadırlar.
Bitkiler besinlerini büyük bir kısmını kökleri vasıtasıyla topraktan alırlar. Toprakta
kültür bitkilerinin ihtiyacını karşılayacak miktarda besin maddesi yoksa gübreleme
vasıtasıyla toprağa bitki besin maddesi verilmesi gerekir. Şunu unutmamak gerekir ki
bitki yetiştiriciliğindeki kültürel işlemlerin tamamı bir bilgi ve teknoloji gerektirir. Bilgi
ve teknolojiyi iyi kullanabilirsek olumlu sonuçlarını görebileceğimiz gibi, bilgi ve
teknolojinin önemsenmediği durumlarda geri dönüşü çok zor olan olumsuz durumlarla
da karşılaşabiliriz.
Bitkisel üretimin en önemli bölümünü oluşturan bitki besleme ve gübrelemede
amaç; doğal bir kaynak olan ve tarımsal üretimin temel unsurunu oluşturan toprağın
korunmasını, sürdürülebilir tarım ve buna bağlı olarak sürdürülebilir kalkınma için
verimin artırılmasını sağlamaktır. Buna ilave olarak, Türkiye gibi köklü devlet gereğine
sahip olan ülkeler yalnız bugünü yaşamamalı, gelecek içinde strateji geliştirilmelidir.
Ülkemiz için çok önemli olan Bitki Besleme konusunda fakültemizin ev
sahipliğinde, ilgili tüm kurum ve kuruluşların katkıları ile “4. Ulusal Bitki Besleme ve
Gübre Kongresi” düzenlenmiştir. Bu kongrenin düzenlenmesinde ve organizasyonunda
görev alan fakültemiz personeli ve başta kongre düzenleme kurulu başkanı sayın Prof.
Dr. Sait GEZGİN olmak üzere maddi ve manevi katkı sağlayan tüm kurum ve
kuruluşlara, tebliğ göndererek kongreye iştirak eden çok kıymetli araştırmacılara
Fakültem adına teşekkür eder, saygılar sunarım
XI
İÇİNDEKİLER
Sayfa No:
ÇAĞRILI BİLDİRİLER
Kimyasal Gübre Sektörünün Sorunları ve Çözüm Önerileri
Mehmet KOCA………………………………………………………………...... 2
Gübre Tavsiyelerinde Toprak Analizleri; Sorunlar ve Çözüm Yolları
Burhan KACAR……………………………………………………………......... 6
Ülkemizde Kimyasal ve Organik Gübre Kullanımında Yapılan Yanlışlar
ve Düzeltme Yolları
Habil ÇOLAKOĞLU……………………………………………………………. 20
Gelecekte Bitki Besleme ve Gübreleme Alanlarında Olası Değişmeler
Rıfat DERİCİ……………………………………………………………………. 24
Topraklarda ve Bitkisel Gıdalarda Mikro Element Eksiklikleri
İsmail ÇAKMAK ……………………………………………………………….. 33
Organik Tarım ve Bitki Besleme
Dilek ANAÇ……………………………………………………………………... 40
Damla Sulamayla Gübreleme (Fertigasyon)
Mustafa KAPLAN……………………………………………….......................... 43
SÖZLÜ BİLDİRİLER
Gübre Sektöründe Yasal Düzenlemeler
Yaşar ORHAN ………………………………………………………………….. 53
Gübre Üretim ve Tüketimi
Ayhan GÜNERİ…………………………………………………………………. 57
Çeşitli Azotlu Gübre Uygulamalarına Bağlı Olarak Bazı Büyük Toprak
Gruplarında Meydana Gelen Amonyak Şeklindeki Azot Kayıplarının
Belirlenmesi
Nizamettin ATAOĞLU Adem GÜNEŞ Sinan ATA Aslıhan ESRİNGÜ
Metin TURAN ………………………………………………………………….. 63
Kireçli Topraklarda Azotlu Gübrelerden Amonyak Gazı Şeklindeki Azot
Kayıpları
Sait GEZGİN Mehmet ZENGİN……………………. ……………………….. 75
Bitkilerin Azot Kullanma Etkinliğini Artırmada Mevsim İçi Azotlu Gübre
Yönetiminin Önemi
Cemal ÇEKİÇ Erdinç SAVAŞLI Oğuz ÖNDER Ramis DAYIOĞLU
Fatma GÖKMEN Nesim DURSUN Sait GEZGİN H. Müfit KALAYCI…… 83
Pirotik Asit Özütleme Yöntemi İle Düşük Tenörlü Türkiye Fosfat
Kayalarından Diamonyum Fosfat Üretilebilirliğinin Araştırılması
Mehmet ÇÖTELİ Haydar POLAT…………………………………………….. 92
Gübre Tüketiminde Kullanılan ve Önerilen Miktarlardaki Farkın Tespitinde
Biga (Çanakkale) Örneği
N. Mücellâ MÜFTÜOĞLU Abidin FİDAN Musa UZUN Başak EGESEL
Tarık BORUCU………………………………………………………………….. 106
XII
Çukurova’da Mısır Tarımında Hassas Tarım Teknikleri Kullanarak Değişken
Oranlı Gübre Uygulamaları
İbrahim H. GÜÇDEMİR Ufuk TÜRKER Armağan KARABULUT
Mustafa USUL Mustafa BOZKURT Çetin ARCAK………………………... 116
Tokat Yöresi Bağlarında Gübre Kullanımında Etkili Sosyo-Ekonomik
Faktörlerin Analizi: Erbaa ve Niksar Örneği
M. Rüştü KARAMAN Sezer ŞAHİN Gökalp GÖKTOLGA
Rüstem CANGİ………………………………………………………………….. 126
Yalova Yöresinde Yetiştirilen İç Mekan Süs Bitkilerinin Beslenme
Durumlarının Yaprak Analizleri İle İncelenmesi
Haluk BAŞAR Serhat GÜREL A. Vahap KATKAT……………………… 137
Gümüldür Büyük Alan Mevkiindeki Turunçgil Bahçelerinin Mikrobesin
Elementlerince Beslenme Durumunun Jeoistatistiksel Yöntemlerle
Belirlenmesi
Cenk Ceyhun KILIÇ Ali Rıza ONGUN Bülent OKUR Dilek ANAÇ......... 143
Çelikli Havzası Tarım Alanlarında Makro ve Mikro Besin Elementi
Kapsamlarının ve Gübre İhtiyaçlarının CBS Destekli Olarak Belirlenmesi
İrfan OĞUZ Tekin SUSAM Ertuğrul KARAŞ Sabit ERŞAHİN
Ö. Faruk NOYAN………………………………………………………………...153
Spektroradyometre Verileri İle Bitki Besin Elementi İçeriğinin Tahmin
Edilebilirliği
Levent BAŞAYİĞİT Sebahattin ALBAYRAK Hüseyin ŞENOL
Hüseyin AKGÜL…….…………………………………………………………... 163
Aşağı Büyük Menderes Vadisi Topraklarında Yetişen 2. Ürün Mısırın
Beslenme Durumu, Gübre Uygulamaları ve Sorunları
Mehmet AYDIN Hüseyin BAŞAL Gökhan ŞEKER Özen MERKEN
Mustafa Ali KAPTAN …………………………………………………………. 174
Bitki Su Stresinin Belirlenmesi ve Su Kaynaklarının Yönetiminde Uzaktan
Algılama ve Coğrafi Bilgi Sistemleri Yaklaşımları
Şelay SAYDAM Mustafa SARI Namık Kemal SÖNMEZ Erdem TUNÇ... 184
Değişik Miktarlarda Uygulanan Azot ve Potasyumlu Gübrelemenin Yazlık
Ekmeklik Buğdayın Azot İçeriği Üzerine Etkisi
Cengiz ÖZCAN S. Rıfat YALÇIN…………………………………………….. 197
Değişik Bileşimlerdeki Azotlu Gübrelerin ve Farklı Dozlarının Şeker
Pancarının Verim ve Kalitesine Etkisi
Mustafa TURHAN Ahmet PİŞKİN……………………………………………. 204
Harran Ovasında Mercimekten Sonra Ekilen II. Ürün Pamuk Tarımında
Toprak İşlemesiz Sırta Ekim İle Farklı Azot Düzeylerinin Pamuk Verimine
ve Kalitesine Etkileri
Nesibe Devrim ALMACA Halil POLAT Ahmet ALMACA
Mehtap SARAÇOĞLU Abdülkadir SÜRÜCÜ Ayşe Gülgün ÖKTEM..…… 214
Farklı Dozlarda Uygulanan Azotlu ve Potasyumlu Gübrelerin Antepfıstığı
Yapraklarının Besin Maddesi İçerikleri Üzerine Etkisi
Saime SEFEROĞLU H. Güner SEFEROĞLU F. Ekmel TEKİNTAŞ
Kadir KIZILKAYA……………………………………………………………… 224
Değişik Azot ve Çinko Dozlarının Buğdayda Büyüme ve Verim Üzerine Etkisi
Bülent TORUN Gönül TAŞDEMİR ....……………………………………….. 234
XIII
Çukurova’da Yaygın Olarak Yetiştirilen Bazı Ekmeklik Buğday Çeşitlerinde
Çinko Uygulamasının Verim ve Bazı Tarımsal Özellikler Üzerine Etkisinin
Saptanması
Hatun BARUT Tuğba SEMERCİOĞLU……..………………………………. 247
Buğday Genotiplerinin Kükürt Alım Kapasitelerinin ve Bitkideki Kükürt
Dağılımının Belirlenmesi
Bülent TORUN Hüseyin YALÇIN Halil ERDEM Nuri DÖLEK
Pınar YARDIM ……………………………………………………….……….. 256
Ekmeklik ve Makarnalık Buğday Çeşitlerinin Gelişimi ve Mineral Madde
İçeriğine Kükürtlü Gübrelemenin Etkisi
Figen ERASLAN Ali İNAL Aydın GÜNEŞ Nuray ÇİÇEK
Mehmet ALPASLAN……………………………………………………………. 268
Farklı Bitkilerin Bor Gübrelemesine Tepkileri
Mehmet HAMURCU Sait GEZGİN…………..……………………………… 278
M9 Anaçlı Granny Smith Elma Çeşidinde Farklı Azot Seviyelerinin Verim,
Kalite ve Bazı Makro ve Mikro Besin Elementlerinin Alımına Etkileri
Hüseyin AKGÜL Kadir UÇGUN………………………………………………283
Demir Uygulamasının Bodur ve Yarı Bodur Elma Anaçlarının Demir
Beslenmesine ve Mineral Element Konsantrasyonlarına Etkisi
İbrahim ERDAL Fatma YILDIRIM Zeliha KÜÇÜKYUMUK
Adnan YILDIRIM………………………………………………………………. 294
Konya Ekolojisi Sulu Koşullarında Yetiştirilen Maltlık Arpada Farklı Azot
Dozlarının Verim ve Malt Kalite Kriterlerine Etkisi
Serpil GÜLTEKİN M. Ali TOKGÖZ……...………………………………….. 299
Potasyum ve Magnezyumlu Gübrelemenin Şeker Pancarı Verimine Etkileri
Mehmet ZENGİN Fatma GÖKMEN Sait GEZGİN İsmail ÇAKMAK.….. 310
Bazı Ekmeklik Buğday Çeşitlerinde Farklı Azotlu Gübreleme Uygulamalarının,
Tane Dolum Süresi ve Tane Dolum Oranı İle Verim ve Kalite Unsurlarına
Etkileri
Turhan KAHRAMAN Temel GENÇTAN……………..……………………... 319
Orta Anadolu Bölgesi Toprak ve Buğdaylarının Selenyum İçerikleri
Mustafa HARMANKAYA Sait GEZGİN İsmail ÇAKMAK.……………… 330
Bitki Besini Kobalt Elementi’nin Hayvan ve İnsan Sağlığına Etkisi
Hanım HALİLOVA……………………………………………………………… 336
Orta ve Doğu Karadeniz Bölgesi Topraklarının Bitkiye Yarayışlı Bor
Bakımından Durumu
Ahmet KORKMAZ Havva S. ŞENDEMİRCİ…………..……………………. 340
Bor Toksisitesinin Mısır Bitkilerinin Kuru Madde Birikimleri Üzerine Etkileri
Çetin PALTA Sait GEZGİN Ufuk KARADAVUT…………..…………….. 351
Konya Yöresinde Yetiştirilen Akman-98 Bodur Kuru Fasulye Çeşidinin Verim
ve Besin Elementleri Alımı Üzerine Farklı Manganlı Gübrelerin Etkileri
Aynur ÖZBAHÇE Mehmet ZENGİN Sait GEZGİN Rıfat YALÇIN.....….. 359
Çukurova Bölgesi Yerfıstığı Ekim Alanlarında Rhizobiyal Potansiyelin
Belirlenmesi
Kemal DOĞAN Mustafa GÖK Gülçin UĞAN Ali COŞKAN…….……… 369
XIV
Bitki Gelişimini Teşvik Edici Bakteri ve Gübre Uygulamalarının Buğday ve
Arpa Gelişimi ve Verimine Etkisi
Ramazan ÇAKMAKÇI Ümmügülsüm ERDOĞAN Metin TURAN
Taşkın ÖZTAŞ Medine GÜLLÜCE Fikrettin ŞAHİN…….………………….379
Farklı Mikoriza Kültürü İle Aşılamanın Mısır Bitkisinin Gelişmesi Üzerine
Etkisi
Refik UYANÖZ Emel KARAARSLAN Ümmühan ÇETİN (KARACA)..… 389
Tıbbi-Aromatik Bitki İşletme Atık Kompostlarının Topraktaki Mikrobiyal
Aktivite Üzerine Etkisi
Nur OKUR H. Hüsnü KAYIKÇIOĞLU Şafak CEYLAN
Ömer L. ELMACI …………………………………………………………..….. 400
Ankara İli Topraklarında VA (Vesiküler Arbusküler) Mikoriza Cinslerinin
Tanımlanması
Songül DALCI ………………………………………………………………….. 409
Topraktan Uygulanan Farklı Miktarlardaki Azot ve Humik Asitin Fasulye
(Phaseolus vulgaris) Bitkisinin Ürün Miktarı İle Azot Alımı ve Protein
İçeriği Üzerine Etkisi
Sadık YETİM S. Rıfat YALÇIN………………………………………………. 417
Elma Ağaçlarına Uygulanan Kompostun Toprak ve Bitkide Ağır Metal
Birikimine Etkileri
Fatma GÖKMEN Mehmet ZENGİN Yaşar ŞEKERCİ Sait GEZGİN
İsmail ÇAKMAK………………………………………………………………... 428
Kekik, Kimyon İşletme Artıklarının II. Ürün Buğday Beslenmesi, Verim ve
Kalitesi Üzerine Kalıntı Etkileri
Müzeyyen SEÇER Ömer Lütfü ELMACI Şafak CEYLAN
Hüseyin AKDEMİR Fatma BÜYÜK………………………………………….. 442
Değişik Kompostların Organik Kırmızı Biber (Capsicum annuum L.)
Yetiştiriciliğinde Etkileri. II: Verim, Morfolojik Karakterler ve Potasyum
Sonuçları
Alev KIR Nilgün MORDOĞAN…………………………………………….. 455
Alkalin Topraklarda Humik Asit ve Çinko Uygulamalarının İki Farklı Nohut
(Cicer arietinum L.) Çeşidinin Tane Ve Gövdesindeki Bazı Besin Element
İçeriklerine Etkisi
Hüsameddin ÜNSAL Şefik TÜFENKÇİ Özlem Gürbüz KILIÇ……..……... 465
Tarımsal Artıkların Kompostlaştırılarak Bitki Beslemede Kullanılması
Halil POLAT Nesibe Devrim ALMACA Mehtap SARAÇOĞLU
Ahmet ALMACA Abdulkadir SÜRÜCÜ……………………………………... 476
Kekik, Kimyon İşletme Artıklarının II. Ürün Buğday Vejetasyon Sürecinde
Toprak Özellikleri Üzerine Kalıntı Etkileri
Şafak CEYLAN Ömer Lütfü ELMACI Müzeyyen SEÇER
Hüseyin AKDEMİR Sezin ÖZTAN…………………………………………… 485
Tıbbi - Aromatik Bitki İşletme Katı Atıklarının, Toprak Özellikleri İle Pamuk
Bitkisi Verim ve Kalitesine Etkileri
Ömer Lütfü ELMACI Müzeyyen SEÇER Şafak CEYLAN
Hüseyin AKDEMİR ……………………………………………………………. 497
Zeolit Uygulamasının Topraktan Amonyum ve Nitrat Yıkanması Üzerine Etkisi
Cevdet ŞEKER İlknur GÜMÜŞ…………..…………………………………... 509
XV
Antalya Bölgesinde Biber Yetiştirilen Sera Topraklarının Verimlilik
Durumlarının İncelenmesi
Cevdet F. ÖZKAN Nuri ARI Ahmet E. ARPACIOĞLU
E. Işıl DEMİRTAŞ Filiz Asri ÖKTÜREN D. Hilal ASLAN………..……… 515
Çanakkale-Biga İlçesinde Serin İklim Tahılları Yetiştirilen Toprakların
Alınabilir Çinko ve Bor Durumu
Ali SUNGUR Cafer TÜRKMEN Remzi İLAY Dilek KİLLİ
N. Mücellâ MÜFTÜOĞLU……………………………………………………… 524
Yalova Yöresinde Yetiştirilen Kivilerin Beslenme Durumlarının Toprak ve
Yaprak Analizleriyle Belirlenmesi
Erdinç UYSAL Serap SOYERGİN……………………………………………. 532
Mersin İlindeki Elma, Kayısı, Erik, Kiraz ve Şeftali Bahçelerinin Bazı
Toprak Özellikleri Bakımından Verimlilik Durumları
Hasan PINAR Rasim ARSLAN Mustafa BİRCAN Atilla ATA…..……… 542
Samsun ve Ordu İllerinde Kivi Yetiştirilen Toprakların Verimlilik Durumları
Osman ÖZDEMİR Mehmet Arif ÖZYAZICI Betül BAYRAKLI
Gülen ÖZYAZICI……………………………………………………………….. 548
Isparta Yöresi Gül Bahçelerinin Verimlilik Durumlarının Değerlendirilmesi
Zeliha KÜÇÜKYUMUK İbrahim ERDAL…………………………………… 554
Toprak ve Su Kaynakları Ankara Araştırma Tarımsal Arazi Değerlendirme
Modeli (Tosa-Tadem) İle Diyarbakır-Hevsel Bahçeleri Tarımsal Arazilerinin
Alternatif Kullanımlarının Belirlenmesi
Atilla GÜNTÜRK Hesna ÖZCAN Orhan DENGİZ Yakup KÖŞKER…… 563
Farklı Ekim Zamanı Uygulamalarının Bazı Arpa (Hordeum vulgare L. Conv.
Distichon) Çeşitlerinde Besin Elementi Alımına Etkisi
Ferit SÖNMEZ Fatih ÇIĞ Murat ERMAN Şefik TÜFENKÇİ…………… 574
Elma Kara Lekesi Hastalığına (Venturia inaequalis (Cke.) Duyarlı ve Dayanıklı
Elma Çeşitlerinin Bitki Besin Maddesi İçerikleri Yönünden Değerlendirmeleri
Suat KAYMAK Kadir UÇGUN………………………………………………. 582
Tuz Gölü Özel Çevre Koruma Alanı Topraklarının Pestisit ve Potansiyel Toksik
Element (PTE) Kirliliği Potansiyeli
Yakup KÖŞKER Hesna ÖZCAN Atilla GÜNTÜRK……………………….. 590
Tokat Koşullarında Fertigasyon Yöntemi İle Biber Bitkisine Uygulanacak
Azotlu Gübrenin Verim ve Kalite Üzerine Etkileri
Mustafa DEMİR Sebahattin ÇELİK Faruk NOYAN ……………………….. 600
Sorgumda Yaprağın Gübrelenmesinin Tane Verimi ve Verim Komponentlerine
Olan Etkisi Üzerine Bir Araştırma
Reza AMİRNİA Maryam SABER REZAİE Shiva SADİGH FARD ………. 608
Gençlik Kısırlığı Döneminde Zeytinin (Olea europea L. Cv. Gemlik) Farklı
Su ve Gübre Miktarlarına Tepkileri
Sefer BOZKURT Coşkun DURGAÇ Berkant ÖDEMİŞ
T. Hakan DEMİRKESEN………………………………………………………...616
Farklı Su Düzeyi ve Gübre Uygulamalarının Nova Mandarininde Meyve
Dökümü ve Çatlama Üzerine Etkileri
Senem TURHAN Berkant ÖDEMİŞ T. Hakan DEMİRKESEN……………. 625
XVI
Bazı Ticaret Gübrelerinde ve Farklı Ülkelerden İthal Edilen Ham Fosfatlarda
Bulunan Radyonüklidler Üzerinde Araştırmalar
Bihter ÇOLAK ESETLİLİ Gül Asiye AYÇIK İbrahim YOKAŞ
Rafet KILINÇ…………………………………………………………………… 635
Gübrelerden Kaynaklanan Tuzluluğun Domates ve Biber Bitkisinde Bazı
Fizyolojik Özellikler ve Mineral Beslenme Üzerine Etkisi
Figen ERASLAN Aydın GÜNEŞ Ali İNAL Nuray ÇİÇEK
Mehmet ALPASLAN……………………………………………………………. 641
Antalya-Kumluca İlçesinde Domates Yetiştirilen Sera Topraklarının Yıllara
Bağlı Olarak Tuz İçeriklerinin İncelenmesi
Şule ORMAN Sahriye SÖNMEZ İlker SÖNMEZ Sedat ÇITAK
Mustafa KAPLAN Yusuf YAZAR……………………………………………. 650
Farklı Bor Uygulama Koşullarında Makarnalık Buğday Çeşitlerinin Bayrak
Yaprak Çinko ve Diğer Besin Elementi Konsantrasyonları Arasındaki Basit ve
Çoklu İlişkilerin Değerlendirilmesi
Süleyman SOYLU Bayram SADE Ali TOPAL Sait GEZGİN
Mehmet BABAOĞLU Necdet AKGÜN Nesim DURSUN…………………. 657
POSTER BİLDİRİLER
Kireçli Topraklarda Yarayışlı Demir İçeriğinin Belirlenmesinde
Kullanılabilecek Kimyasal Ekstraksiyon Yöntemlerinin Karşılaştırılması
Hakan ÇELİK Ali Vahap KATKAT………………………………………….. 669
Erzurum Ovası Topraklarının Fosfor ve Potasyum Durumunun Neubauer
Fide Yöntemi İle Belirlenmesi
Nesrin YILDIZ Nuray BİLGİN……………………………………………….. 679
Bitki Besin Maddesi Eksiklikleri ve Bitkiler Üzerindeki Etkileri
Dürdane MART…………………………………………………………………..688
Makro Bitki Besin Elementlerinin Hastalıklarla İlişkisi
Kadir UÇGUN Sait GEZGİN………………………………………………….. 696
Çoruh Vadisinde Yabani Ahududu Rizosfer Topraklarında Heterotrof
Azot Fikseri Bakteri Çeşitliliği
Ramazan ÇAKMAKÇI Ümmügülsüm ERDOĞAN Recep KOTAN
Belinda ORAL Figen DÖNMEZ …………………………………………….. 706
Antalya Bölgesinde Tarımsal Üretimde Kullanılan Fosforlu Gübrelerin Ağır
Metal (Cd, Pb, Cr, Co, Ni) İçeriklerinin Belirlenmesi
E. Işıl DEMİRTAŞ Ahmet E. ARPACIOĞLU Nuri ARI
Cevdet F. ÖZKAN Filiz ÖKTÜREN ASRİ D. Hilal ASLAN………………. 718
Mineral Gübreleme ve Kimyasal Uygulamaların Çevresel Etkisi
Kemal DOĞAN Necat AĞCA Mehmet YALÇIN Hatice DAĞHAN…… 723
Yüksek Humus İçerikli Türkiye Göynük, Ilgın ve Elbistan Linyitleri
Üzerinde Kömürün Alkali Oksidasyon Denemeleri
Mehmet ÇÖTELİ Nevzat DEREKÖY Ayşegül YİĞİTLER…...…………… 731
Eskişehir’de Azotlu Gübre Tüketimi ve Dengeli Gübrelemenin Önemi
Zerrin ÇELİK Nurdilek ATILGAN…………………………………………… 740
XVII
Xerochrept Bir Toprağa Uygulanan Çeşitli Fosforlu Gübrelerin Mısır
Bitkisinin Çinko ve Bazı Mikro Besin Elementleri Kapsamı Üzerine Etkisi
Aydın ADİLOĞLU Neslihan MAZLUM………………………………………749
Püskürtme ve Emdirme Yoluyla Gübrelenen Kızılağaç, Salkım Söğüt ve
Fındık Sürgün Yapraklarındaki Azot, Su, Ham Lif ve Bazı Fenolik Madde
Oranlarındaki Değişim
Beran FİRİDİN ………………………………………………………………….. 761
Hamfosfat ve Triple Süperfosfat Uygulamalarının Fındığın Verim ve Bazı
Bitki Besin Maddesi İçerikleri Üzerine Etkisi
Ceyhan TARAKÇIOĞLU……………………………………………………….. 769
Bor Toksisitesinin Mısır Verimine Etkileri
Çetin PALTA Sait GEZGİN Ufuk KARADAVUT………………………… 777
Bazı Azotlu Gübrelerin Patatesin Verim ve Kalitesine Etkileri
Fatma GÖKMEN Mehmet ZENGİN Sait GEZGİN İsmail ÇAKMAK……785
Çinko Gübrelemesinin Farklı Anaçlar Üzerine Aşılı Elma Çeşidinin Çinko
Beslenmesi İle Bazı Besin Elementi İçeriklerine Etkisi
İbrahim ERDAL Adnan YILDIRIM Fatma YILDIRIM
Zeliha KÜÇÜKYUMUK………………………………………………………… 799
Kükürtlü ve Kükürtsüz Koşullar Altında Artan Oranlarda Azot
Uygulamasının Buğdayda Verim ve Verim Unsurları Üzerine Etkisi
İnci TOLAY Mine BAŞÇİFTÇİ………………………………………………. 804
Arıtma Çamuru Kaynaklı Ağır Metal Kirliliğini Önlemede Kireç Kullanımı
Mehmet Ali BOZKURT Sinan KOLDAŞ…………………………………….. 814
Farklı Gübre Kaynaklarının Ürün Verimi ve Toprak Özellikleri Üzerine Etkisi
Ömer Faruk NOYAN İrfan OĞUZ Sabit ERŞAHİN………………..……… 822
Farklı Miktarlarda Uygulanan Bakır Sülfat (CuSO4.5H2O) ve Kükürt (S)
Uygulamalarının Toprak pH’sı Üzerine Etkilerinin Değerlendirilmesi
Sahriye SÖNMEZ Mustafa KAPLAN N.Kemal SONMEZ Harun KAYA.. 827
Zeytinyağı Fabrikası Atığı Karasuyun (Sıvı) Gübre Olarak Mandarinlere
Uygulanmasının Besin Maddesi İçeriğine ve Meyve Kalitesi Üzerine Etkisi
Saime SEFEROĞLU H. Güner SEFEROĞLU Mustafa Ali KAPTAN…… 834
Silajlık Mısırın Gelişme Dönemlerindeki Azot İsteği
Selma ÖZTEKİN………………………………………………………………… 843
Çiftçi Koşullarında Uygulanan N, P, K Gübreleri İle Pamuk Bitkisi
Tarafından Alınabilirliği Arasındaki İlişki
Yaşar KASAP……………………………………………………………………. 851
Allüviyal Materyaller Üzerinde Oluşan Topraklarda Yetiştirilen Mısır
(Zea mays L.) Bitkisinin Verim ve Besin İçeriği Üzerine Organik ve
Mineral Gübre Uygulamalarının Etkisi
Adem GÜNEŞ Metin TURAN Yıldırım SEZEN…………………………… 860
Kentsel Arıtma Çamuru ve Azot Uygulamalarının Kireçli Topraklarda
Arpa Bitkisinin Verimi ve Ağır Metal Kirliliğine Etkileri
Cafer TÜRKMEN Sevinç ARCAK…………………………………………… 871
Bitki Beslenmesi Bakımından Baklagiller ve Azot Fiksasyonu
Dürdane MART…………………………………………………………………. 886
XVIII
Şlempenin Buğday ve Şekerpancarı Verimine ve Çevreye Etkileri
Gülser YALÇIN Aslan YURDAKUL…………………………………………. 897
Kompostlaştırılan Tarımsal Artıkların Şekerpancarı Verimi ve Polar Şeker
Oranı Üzerine Etkisi
Halil POLAT Gülser YALÇIN Ramazan YAVUZ.………………………… 903
Toprağa Şlempe Uygulamanın Toprak Özellikleri ve Ürün Verimi Üzerine
Olan Uzun Yıllık Etkilerinin Araştırılması
İrfan OĞUZ Özlem AYDIN Kenan ÇAĞATAY Sabit ERŞAHİN……….. 910
Çukurova Bölgesi Koşullarında Yapılan Bazı Organik Gübreleme
Uygulamaları
Kemal DOĞAN Mustafa GÖK Ali COŞKAN Esin GÜVERCİN………… 916
Doğal Gübrede İki Farklı Uygulama Yönteminin Mısır Verimi Üzerine Etkisi
Mahmut POLAT Halil POLAT Serdar TOPRAK…….……………………. 924
Elbistan Linyitinden Üretilmiş Çeşitli Humatlar ve Organik Kökenli 8- 6-1- 8
Gübresinin Sera Şartlarında Mısır Bitkisinde Kök ve Gövde Gelişimine Etkisi
Mehmet ÇÖTELİ Mustafa USUL Nevzat DEREKÖY……………………… 928
Batı Akdeniz Seracılığı İçin Organik Atıklar ve Kompost: Gatab Örneği
Mustafa KAPLAN İlker SÖNMEZ Sahriye SÖNMEZ
Dilek Saadet URAS……………………………………………………………… 940
Zeytinde Konvansiyonel Gübreleme Programlarına Alternatif Olabilecek
Öneriler
Tülin PEKCAN Hatice Sevim TURAN Erol AYDOĞDU Habil
ÇOLAKOĞLU…………………………………………………………………... 950
Vermikompost, Değerli Bir Organik Gübre: Avantajları ve Uygulamaları
Yurdagül ŞİMŞEK ERŞAHİN………………………………………………….. 960
Çanakkale-Kumkale Ovası Topraklarında Yarayışlı Demirin Yersel ve
Zamansal Değişimi
Ali SUNGUR Hasan ÖZCAN ………………………………………………… 970
Arıtma Çamurlarının Tarımsal Alanlara Uygulanmasına İlişkin Sınırlamalar
Barış Bülent AŞIK A. Vahap KATKAT………………………………………. 977
Antalya Yöresi Sera Topraklarının Verimlilik Durumları
Figen ERASLAN Ali İNAL Aydın GÜNEŞ Nuray ÇİÇEK
Mehmet ALPASLAN……………………………………………………………. 988
Antalya Yöresinde Domates Yetiştirilen Sera Topraklarının Bazı Verimlilik
Özelliklerinin Belirlenmesi
Filiz ÖKTÜREN ASRİ Nuri ARI Ahmet E. ARPACIOĞLU
E. Işıl DEMİRTAŞ D. Hilal ASLAN…………………………………………. 998
Tuz Gölü Özel Çevre Koruma Alanı Topraklarının Verimlilik Potansiyelinin
Belirlenmesi
Hesna ÖZCAN Atilla GÜNTÜRK Oğuz BAŞKAN Yakup KÖŞKER…… 1006
Eğirdir-Boğazova Topraklarının Bazı Fiziksel Özelliklerinin Belirlenmesi
Kadir UÇGUN Cevdet ŞEKER………………………………………………... 1017
Trakya Bölgesinde Ayçiçeğinin Beslenme Durumunun Bitki Analizleri İle
İncelenmesi
Mehmet Ali GÜRBÜZ…………………………………………………………... 1026
XIX
Şanlıurfa İli Harran İlçesi Topraklarının Bitki Besin Elementi Kapsamları
Mehtap SARAÇOĞLU Meral TAŞ…………………………………………… 1036
Misli Ovası ve Çukurova Bölgelerinde Patates Üretim Alanlarının Mineral Beslenme
Düzeyinin Yumru ve Toprak Analizleriyle Belirlenmesi
Bülent TORUN Sadiye TOZ Faruk OZKUTLU Atilla YAZICI
Halil ERDEM Selim EKER Ayfer TORUN ……………………………….. 1046
Erzurum Ovası’nda Bulunan Bazı Büyük Toprak Gruplarının Fosfor Adsorpsiyonu
Üzerine Toprak Özelliklerinin Etkisi
Sinan ATA Metin TURAN Yıldırım SEZEN ..………………………………. 1057
Tokat-Kazova Koşullarında Saatlik Toprak Sıcaklıklarının Analizi Üzerine
Bir Çalışma
Tekin ÖZTEKİN Selma ÖZTEKİN İrfan OĞUZ…………………………… 1068
Kentsel Atık Su İle Sulanan Mısır Bitkisinin (Zea mays L. indentata) Fide,
Yaprak ve Tanelerindeki Ağır Metal Miktarlarının Belirlenmesi
Abdullah ÖKTEM A. Gülgün ÖKTEM İlhan KIZILGÖZ…………………. 1074
Farklı Bakım Şartlarında Yetiştirilen Hacıhaliloğlu Kayısı Çeşidinin Beslenme
Düzeyinin Belirlenmesi
Hüseyin KARLIDAĞ Muharrem GÜLERYÜZ……………………………… 1084
Topraktan ve Yapraktan Farklı Demirli Gübre Uygulamalarının Elmada
Beslenme ve Kalite Parametrelerine Etkileri
Mehmet ZENGİN Fatma GÖKMEN Sait GEZGİN………………………… 1095
Topraktan ve Yapraktan Çinkolu Gübre Uygulamalarının Elma Yapraklarında
Makro ve Mikro Besin Elementleri İle Klorofil İçeriklerine Etkileri
Mehmet ZENGİN Fatma GÖKMEN Sait GEZGİN………………………… 1108
Farklı Kireç İçerikli Topraklarda Yetiştirilen Asmaların Kök ve Sürgün
Gelişimi Üzerine Demir Uygulamalarının Etkisi
Gültekin ÖZDEMİR Semih TANGOLAR……………………………….......... 1118
XX
1
ÇAĞRILI BİLDİRİLER
(Sayfa: 2-51)
2
Mehmet KOCA
Gübretaş Genel Müdürü, mkoca@gubretas.com.tr
GİRİŞ
Tarım ürünlerinin enerjide hammadde kaynağı olarak kullanılmaya başlanması,
Çin ve Hindistan gibi kalabalık nüfusa sahip ülkelerde zenginleşmeye bağlı olarak
beslenme alışkanlıklarının değişmesi dünyada tarımın önemini gittikçe artırmaktadır.
Tarım ürünlerine yönelik talebin artmasına paralel olarak fiyatların da yükselmesi
hükümetleri ve uluslararası ekonomik kuruluşları tarım sektörüyle ciddi olarak
ilgilenmeye zorladı. Başta AB ülkeleri olmak üzere gelişmiş ülkeler ekilebilecek bütün
topraklarını kullanma yoluna gittiler, hatta başka ülkelerde toprak kiralama yoluyla da
üretim yapmaya başladılar.
Tarım sektörü, Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze kadar ülkemizin
ekonomik ve sosyal gelişmesinde önemli görevler üstlenmiştir. Bugün de tarım,
ekonomimiz içindeki önemini muhafaza etmektedir. Ancak sektörün mevcut
potansiyelinden yeterince yararlanıldığını söylemek mümkün değildir. Ülkemizin geniş
ve farklı özelliklere sahip coğrafi yapısı, aynı anda değişik iklim özelliklerinin bir arada
yaşanabilmesi, geniş ürün çeşitliliği ve yeteri kadar kullanılmayan potansiyeli ile tarım,
ülkemiz için büyük bir şans olma özelliğini sürdürmektedir. Girdilerde dışa bağımlılık,
planlama, verim ve kalite dünya standartlarını yakalama ve pazarlama konularındaki
sorunlarımızı çözersek tarım sektörünün ülkemizin kalkınmasında önemli rol
oynamasını sağlamış olacağız.
DIŞA BAĞIMLILIK
Ülkemiz doğalgaz, fosfat kayası ve potasyum tuzu gibi hammadde kaynaklarına
yeterince sahip olmadığı için sektörümüz üretim girdileri açısından tamamen yurtdışına
bağımlı. Bu durum ürün ve hammadde tedariği açısından zaman zaman ciddi sıkıntılar
doğurmaktadır. Gübretaş olarak 2006 yılında bu sorunu aşmak amacıyla hammadde
kaynağına sahip ülkelerde yatırım yapma stratejisini geliştirmiştik. Bu amaçla 2008 yılı
başında İran'ın en büyük gübre tesisleri olan Razi Petrokimya Şirketini bünyemize
kattık. Bu yatırım, Türk çiftçisinin kimyevi gübre ihtiyacını reel fiyatlardan tedarik
etmesini güvence altına alan önemli bir adım olarak değerlendirilmelidir.
Diğer husus ise; pazarın büyüklük açısından stabil bir yapıda olmasıdır. Son 10
yılın verilerine bakıldığında ülkemizde yıllık ortalama 5 milyon ton civarında kimyevi
gübre tüketilmektedir. Birim alan başına gübre tüketimimiz dünya ortalamalarının
altında, gelişmiş ülkelerin ise çok gerisindedir. Dünya ortalamalarını baz aldığımızda
yıllık tüketimimizin en az 8 milyon ton civarında olması gerekmektedir.
Son iki yılda dünya piyasalarında gübre fiyatları talep artışına bağlı olarak tarihi
zirvelere ulaştı. Arz yetersizliği nedeni ile gübre fiyatlarındaki yükselişin bir süre daha
devam edeceği öngörülmektedir. Fiyat artışları daha çok hammadde kaynaklarını
ellerinde bulunduranlara yaramaktadır. Dünyada yükselen fiyatlara rağmen gübreye
talep artarken, ülkemizde kuraklık ve “yüksek fiyat” nedeniyle tüketim düşmektedir.
Çiftçilerimiz yüksek maliyetleri bahane ederek tarımsal girdiler içerisinde verime en
fazla katkı sağladığı kanıtlanmış olan kimyevi gübreyi kullanmaktan kaçınmaya, ya da
gereğinden az kullanmaya başlamıştır. Bu durum sadece sektörümüz için değil,
3
ülkemizin gıda güvenliği açısından da ciddi bir tehdittir. Türkiye’nin tarımsal gıda
ihtiyacını iç pazar yerine dünya piyasalarından karşılamak zorunda kalması, Türk
çiftçilerinin değil başka ülkelerdeki meslektaşlarının yararına olacaktır.
PLANLAMA
AB Ortak Tarım Politikası’na uyumlu olarak geliştirilecek yeni politikalarla,
serbest rekabet koşulları ve ülke ihtiyaçları da dikkate alınarak tarımsal üretim
planlanmalıdır. ABD 7 yıllık tarım stratejik planlarıyla üretim yaparken, AB 1992'den
2006 yılına kadar hububata vereceği doğrudan gelir desteğini açıkladı. Gelişmiş
ülkelerin üreticileri planlama nedeniyle önlerini görebiliyorlar. Ülkemizde de üretim
fazlası ya da açığından kaynaklanacak sorunların önüne geçebilmek için planlama
zorunludur.
Öte yandan, ülkemizde araziler miras yolu ile bölündüğü için tarımsal işletmeler
genelde küçüktür. Bu durum makineli tarımın yaygınlaşmasını engellemekte, birim
alandan elde edilen verimi de düşürmektedir. Tarımda doğrudan gelir desteğinin
kaldırılarak, ürüne destek verilmesi kararı alınması isabetli bir yaklaşımdır. Bunun
yanında verimlilik ve arazi kullanımına yönelik destekler sağlanarak, arazilerin
toplulaştırılması teşvik edilmelidir. Son yıllarda arazilerin parçalanmasını önleyecek
yasal düzenlemelerin yapılması ve bazı bölgelerimizde arazi toplulaştırılmasına
başlanması olumlu adımlardır.
Planlama konusunda en önemli sorumluluk ise çiftçilerimize düşmektedir.
Çiftçilerimiz üretim maliyetini düşürmek için girdilerini uygun fiyattan temin etmeyi,
ürettiğini pazarlamayı ve satmayı, satabileceğini üretmeyi öğrenmelidir. Üreticilerimiz
piyasadan gelecek sinyalleri iyi okumalı, pazarda rekabet üstünlüğü elde edeceği yüksek
kaliteli ve üstün verimli ürünler yetiştirmelidir.
EĞİTİM SEFERBERLİĞİ
Tüm bu çözüm önerileri ise ancak çiftçinin geleneksel yöntemlerden kurtulup
bilinçlenmesi ile mümkündür. Ürünlerin katma değerli hale getirilmesi için çiftçiye
kredi, bilgi ve her türlü lojistik destek verilmelidir.
2007 yılında yaptırdığımız bir araştırma çiftçilerimizin tarımsal üretimi hâlâ
geleneksel yöntemlerle gerçekleştirdiğini çarpıcı bir biçimde ortaya koymaktadır.
Türkiye genelinde yapılan araştırmanın sonuçlarına göre, çiftçilerimizin sadece yüzde
4’ü her yıl gübre kullanmadan önce toprak analizi yaptırdığını belirtmiştir. Bazen
yaptırıyorum diyenlerin oranı yüzde 12’de kalırken geriye kalan yüzde 84 hiç analiz
yaptırmadığını bildirmiştir. Aynı araştırmaya göre; tarımsal üretim yaparken uzman
desteği alan çiftçilerin oranı yüzde 22 olarak saptanmış, geriye kalan büyük bölüm ise
üretimde geleneksel yöntemleri kullandığını ifade etmiştir. Araştırma sonuçları, eğitime
ne denli önem verilmesi gerektiğinin açık göstergesidir.
Çiftçilerin sahip oldukları toprakların hangi ürünler için daha elverişli olduğunu
öğrenebilmesi için tarım il müdürlüklerine müracaat etmesi yeterlidir. Bunun yanında
çiftçilere yönelik "Eğitim Akademileri" düzenlenmeli, her bitki için bilinçli gübreleme
broşür ve afişleri hazırlatılıp çiftçiler aydınlatılmalıdır. Gübretaş olarak 2 yıl önce
çiftçilerimizi bilinçlendirmek amacıyla kendi imkanlarımızla eğitim seferberliği
başlattık. Uzman ziraat mühendislerimiz köy köy dolaşarak çiftiçilerimize başta
gübreleme ve toprak analizi konuları olmak üzere bilinçli tarımsal üretimi anlatıyor.
Şirketimizin sosyal sorumluluk anlayışı çerçevesinde gerçekleştirdiği bu
faaliyetlerin faydasına şüphemiz yok, ancak eğitim belirli bir plan ve program dahilinde
yaygın olarak yapılırsa başarıya ulaşır. Bu konuda başta üniversitelerimiz olmak üzere
tarım sektöründe söz sahibi tüm kuruluşların samimi işbirliğine ihtiyaç vardır.
KAYNAKLAR
Akder, A.H., 2006. Türkiye Tarım Politikasında “Destekleme Reformu”.
Çelik, Y., 2007. Konya İlinde Üniversite ile Tarımsal Sanayiler Arasındaki İlişki-
İşbirliği Düzeyi ve geliştirme olanakları, S.Ü. Ziraat Fak. Tarım Ekonomisi
Böl., Konya.
Çolakoğlu, H., Çokuysal, B., Çakıcı, H., 2005. Türkiye’de Gübre Üretimi ve Tüketimi.
Erdir, M., 2008. Türkiye Tarımı ve Çözüm Önerileri.
Gökmen, M., 2008. Yanlış Sulama Toprağı Öldürüyor. Röportaj.
Karaçal, İ., 2004. Gübrelemede Çevreci Yaklaşımlar. Ankara.
6
Burhan KACAR
Ankara Üniv. Ziraat Fakültesi Toprak Böl. Emekli Öğr. Üy., Ankara.
kacar@agri.ankara.edu.tr
ÖZET
Duyarlı ve çok pahalı cihazlara sahip analiz laboratuarlarının ülke genelinde
yaygınlaştığı ve kimi illerimizde sayılarının otuza yaklaştığı gözlenmektedir.
Geçmişten günümüze uygulana gelen geleneksel (konvansiyonel) tarımda, başta
kimyasal gübreler ve tarım ilaçları olmak üzere tarımsal girdi kullanımının kontrolsüz
şekilde artarak sürdürülmesi toprak, su ve hava kirlenmesine neden olmuştur. Bunun
sonucu olarak tarım ürünlerinin nitelik ve nicelikleri yanında insan ve hayvan sağlığı da
önemli derecede ve olumsuz şekilde etkilenmiştir. Artan nüfusun ve hayvanların yeterli
düzeyde beslenebilmesi için başta kimyasal gübreler olmak üzere tüm girdilerin,
bilinçli, bilgili ve kontrollü şekilde kullanılması suretiyle geleneksel tarımın
sürdürülmesi gereği açık şekilde görülmüştür. Bunun sonucu olarak İyi Tarım
Uygulamaları (İTU) adı altında bir sistem geliştirilmiştir. Bu sisteme uygun şekilde
geleneksel tartımın sürdürülmesi, başta AB ülkeleri olmak üzere ülkemizin de içinde
yer aldığı pek çok ülke tarafından kabul edilmiş ve uygulamaya geçilmiştir. İTU
sistemine uygun üretilmeyen tüm tarım ürünlerinin iç ve dış pazarlarda satış şanslarının
olmadığı kabul edilmiştir. Tarım ve Köy İşleri Bakanlığımız tarafından hazırlanan ve
yürürlüğe konulan İyi Tarım Uygulamalarına İlişkin Yönetmelik (2004 ve 2005)
gereği gübre tavsiye ve uygulamalarının analiz sonuçlarına göre yapılması zorunlu
hale gelmiştir.
Analiz sonuçlarına bakarak gübre tavsiyelerinde bulunulması en güç ve en
riskli görevlerden biridir. Eğer kolay olsaydı Özel Sektör bu alana da etkin şekilde
girer değişik bölgelerimizde çok sayıda analiz laboratuarı kurarak gübre tavsiyelerinde
bulunurdu. Gübre tavsiyelerinin temel dayanağını oluşturan ön çalışmaların
bölgelerimizde yeterince yapılmamış olması ve tarımda kontrol dışı pek çok etmenin
bulunması bunun temel dayanağını oluşturmaktadır. Küçük bir tarlanın ya da bahçenin
bir köşesindeki toprağın diğer köşesindeki topraktan çok farklı özellikler gösterebilmesi
tarımın ve tarım mesleğinin en güç yanıdır.
Günümüzde analiz sonuçlarına bakarak gübre tavsiyeleri: 1. Uzun vadeli ve 2.
Kısa vadeli çalışmalar sonucu yapılmaktadır. Uzun vadeli çalışmalarda öncelikle ve
ivedilikle her bölgede toprak etüt ve haritalama çalışmaları 4 – 6 yılda
tamamlanmalıdır. Seri bazında belirlenen topraklar üzerinde bölgeye özgü ürün
çeşitleri kullanılarak tarla denemeleri yapılmalıdır. Aksi halde gelişi güzel yerlerde
gerçekleştirilecek tarla denemelerinden elde edilen sonuçlar ancak tarla denemelerinin
yapıldıkları alanları temsil edebilir. Bu sonuçların genelleştirilmesi ve doğru bir yargıya
ulaşılması olanağı yoktur. Bölgeye uygunluğu belirlenen toprak analiz yöntemleri
tarla denemelerinden elde edilen sonuçlarla kalibre edilmelidir. Dünya’da her koşula
uygun ve her koşulda başarı ile uygulanabilir bir toprak analiz yöntemi henüz
geliştirilememiştir. Uygulama sonuçları da 3 -5 yılda bir kontrol edilerek gerekli
düzeltmeler yapılmalıdır. Kısa vadeli çalışmalarda ise çeşitli ülkelerin ve ülkemizin
iklim ve toprak özellikleri benzer olan bölgelerinde aynı ürün çeşitleri kullanılarak
gerçekleştirilmiş çalışmalardan elde edilen kalibrasyon sonuçlarına dayanılarak gübre
tavsiyeleri yapılmalıdır. Uygulama sonuçları her yıl titizlikle ve dikkatle yerinde
7
ABSTRACT
SOIL TESTING FOR FERTILIZER RECCOMMENDATION
PROBLEMS AND PROPOSALS
The number of the analytical laboratories in Turkey that have very expensive
and sensitive equipment has increased by about 30%. This increase has been necessary
to evaluate conventional agriculture including the overuse of fertilizers and
agricultural chemicals that have resulted in the pollution of soils, waters, and air;
decreased crop yields and quality; and the adverse affect to the health of both animal
and humans. In contrast, it must also be understood the need to continue using
conventional agriculture, including the use of fertilizers, to produce high quality crop
yields.
The European Union and other countries, including Turkey, have recently
agreed to use the standards of Good Agricultural Practices (GAP) in conventional
agriculture. GAP promotes the use of adequate fertilizers and agricultural chemicals to
grow high quality crop yields. These countries have also accepted that marketing crops
grown without the standards of GAP should be restricted from use either in country or in
exportation.
The Turkish government officially accepted the GAP standards in 2004. Based
on these standards, Turkish farmers must use fertilizers according to the analytical
results of their farm soils. This is the primary reason for the increase in the number of
analytical laboratories in Turkey cities.
Using fertilizers in the farm soils according to soil test results has several
advantages. But, the recommendation of fertilizers is a very risky and difficult task.
Making correct fertilizer recommendations through soil survey and mapping should be
completed in accordance with soil series. These soil series have initially been used in
8
the agricultural regions with the best analytical methods chosen to calibrate the results
of the field experiments with regional crops. A critical component to the proper
recommendation of fertilizer use is the individual. The individual making the fertilizer
recommendation should have a good knowledge of the task with the experience and
ability for high synthesis. Moreover, it is important the individual have a good dialogue
with the farmers of the agricultural regions.
It is proposed that such qualified persons be responsible for the control of the
analytical laboratories, planning, and coordinating of the work necessary for the
recommendations of fertilizers in the agricultural regions.
Key Words: Fertilizers, fertilizer recommendation, soil testing, conventional
agriculture, Good Agricultural Practices (GAP)
GİRİŞ
Altmış yıla yakın süredir bu mesleğin içindeyim. Bu gün değerli
meslektaşlarıma gübre tavsiyeleri için analiz laboratuarlarında şu yöntemi ya da
yöntemleri uygulayın. Analiz sonuçlarına da bakarak gübre tavsiyelerinde bulunun
demeyi çok arzu ederdim. Edindiğim bilgi ve deneyime dayanarak bunu
söyleyemediğim için üzgünüm.
Analiz sonuçlarına bakarak gübre tavsiyelerinde bulunmak en güç ve en riskli
görevlerden biridir. Gerçeğe uygun gübre tavsiyeleri için bölgede bir seri ön
çalışmaların yapılmasına ve bilgi birikiminin sağlanmasına gereksinim vardır.
Bitkilerin gelişmesine, nitelikli ve bol ürün alınmasına pek çok etmenin etkili olduğu
bilinmektedir. Küçük bir tarlanın ya da bahçenin bir köşesindeki toprağın diğer
köşesindeki topraktan farklı olabileceği daima göz önünde bulundurulmalıdır. Gübre
tavsiyesini yapacak uzman tarımcının iyi bir bilgi birikimine ve deneyime sahip olması,
bölgeyi çok iyi tanıması, üreticilerle yakın bir diyalog içerisinde bulunması gerekir.
Tarım bir bilimdir. Nitelikli ve bol ürünün alınması üzerine pek çok etmenin etki
yapması nedeniyle tarım mesleği en güç mesleklerden biridir. Bu nedenle tarım
mesleğini seçenlerin çok bilgili olmaları, araştırma sonuçlarını yakından izleyerek
bilgilerini sürekli yenilemeleri her türlü açıklamanın üzerinde önem taşır.
Kritik
pH < 4.0 % 0.1 % 39.5 % 84.6
yeterli düzeyde Al alamayan çay bitkisinden üretilen siyah çayın miktarı azalır ve
kalitesi bozulur.
Kimyasal gübre tüketiminin gereğinden çok fazla olduğu ülkelerde bitkilerin
aşırı vejetatif gelişme göstermeleri ( sap, dal ve yaprak oluşturmaları ) generatif
gelişmeyi ( tohum ve yumru oluşumunu ) olumsuz yönde etkilemiş ve bunun sonucu
olarak da ürün miktarı hızla azalmıştır. Vejetatif gelişmeyi geriletip generatif gelişmeyi
teşvik ederek ürün miktarını artırmak için özel hormonlar geliştirilmiş ve
uygulanmıştır. Ancak bundan da beklenen sonuç alınamamıştır. Ürünün kalitesinin
hızla düştüğü, meyve ve sebzelerde aromanın değiştiği, şekil bozukluklarının
yaygınlaştığı gözlenmiştir. Aşırı kimyasal gübre tüketiminin insan ve hayvan sağlığı
üzerindeki olumsuz etkileri giderek yaygınlaşmıştır.
Başta kimyasal gübreler ve tarım ilaçları olmak üzere tüm tarım girdilerinin
kontrolsüz ve denetimsiz şekilde uygulanması suretiyle tarımın sürdürülemeyeceği açık
olarak anlaşılmıştır. Buna karşın artan nüfusun yeterince beslenebilmesi, nitelikli bol
ürün alınabilmesi için başta kimyasal gübreler olmak üzere tüm tarım girdilerinin
çevreye olduğu kadar insan ve hayvan sağlığına da zarar vermeden bilinçli ve bilgili
şekilde kullanılması suretiyle tarımın sürdürülmesinin kaçınılmaz bir zorunluluk olduğu
görülmüştür
Geleneksel tarımın 3. evresi: Yukarda kısaca özetlenen sorunları giderebilmek için
1999 yılında başta AB ülkeleri olmak üzere çeşitli ülkeler tarafından kabul edilen İyi
Tarım Uygulamaları (İTU) adı altında belirlenen standartlara göre geleneksel tarımın
sürdürülmesi kabul edilmiştir. İTU standartlarına uygun üretilmeyen tarım ürünlerinin
pazarlanmasının, tüketilmesinin önlenmesi ve bu konuda gerekli önlemlerin alınması
üzerinde ülkeler arasında görüş birliği oluşmuştur. Durumu yakından izleyen Tarım ve
Köy İşleri Bakanlığımız tarım ürünlerinin dış satımında karşılaşılması olası güçlükleri
aşabilmek ve duraksamadan tarım ürünlerimizin dış satımını sürdürebilmek için peş
peşe yasa ve yönetmeliklerin çıkarılmasını sağlamıştır. İyi tarım uygulamalarına ait
yönetmelik ( 2004 ve 2005 ) yayınlanmış ve yürürlüğe girmiştir. Bu yönetmeliğin 1.
maddesinde İyi tarım uygulamalarının amacı: “Çevre, insan ve hayvan sağlığına
zarar vermeyen bir tarımsal üretimin yapılması, doğal kaynakların korunması,
tarımda izlenebilirlik ve sürdürülebilirlik ile gıda güvenliğinin sağlanması “
şeklinde tanımlanmıştır. Buna göre tarım yapılırken çevreye, insan ve hayvan sağlığına
zarar verilmemesi ön koşuldur. Doğal kaynaklar, toprak, su ve hava özenle
korunacaktır. Tarım girdilerinin uygulamasında her aşama izlenecek ve gıda güvenliği
sağlanacaktır.
Yönetmeliğin 14a maddesinde açık olarak belirtildiği gibi standartlarına uygun
olarak geleneksel tarım yapmak ve tarım ürünlerini iç ve dış pazarlarda değerlendirmek
isteyen üreticilerimizin, üretici birliklerimizin, müteşebbislerin, kooperatiflerin ya da
benzer tüzel kişilerin sözleşme yapmaları gerekmektedir. Tarlaların ekime
hazırlanmasından başlayarak sulama, gübreleme, ilaçlama, hasat, depolama ürünlerin
paketlenmesi, pazara sunulması gibi tüm aşamalar yönetmeliğe göre kontrol ve gözetim
altında bulundurulacaktır. İTU standartlarına göre üretim yapan üreticilerin ve üretici
birliklerinin görev ve sorumlulukları yönetmeliğin 6. maddesinde aynen şu şekilde
belirtilmiştir:
a) Üretim alanlarında yaptıkları gübre, bitki koruma uygulamalarını ve gerekli olan
diğer zorunlu uygulamaları kayıt altına almak,
b) Bitki koruma ve hayvan sağlığı ürünlerini tavsiyesine uygun olarak kullanmak,
c) Üretimde hastalıklar, zararlılar ve yabancı otlar ile mücadele yapmak,
d) Toprak, su, çevre ve insan sağlığını koruyucu tedbirler almak,
12
2. Bray tarafından değiştirilen Mitscherlich’in Oransal Ürün Değerlerine göre kimyasal gübre
tavsiyeleri
Çizelge 4. Türkiye’nin değişik yörelerinde “A” değeri ile karşılaştırılarak seçilen bitkiye yarayışlı en
uygun fosfor belirleme yöntemleri (Kacar ve Katkat 2007 )
Araştırıcı Yöre En uygun yöntem
Kacar (1964) Çukurova Bray ve Kurtz No. 2
ürün artışı sağlanamaz ve ekonomik olmaz. Bir bölgede belirlenen kritik değerler
dünyada her koşula uygun ve her koşulda uygulanabilir değerler değildir. Kritik
değerler üzerine çok çeşitli etmenler etki yapar. Bu nedenle bölge topraklarında ve
bölgeye özgü ürün çeşitleri kullanılmak suretiyle yapılacak tarla denemeleriyle kritik
değerler saptanmalı ve bu değerlere göre gübre tavsiyeleri yapılmalıdır.
Kritik toprak analiz değerlerinin belirlenmesinde Cate-Nelson (1965-1971) tarafından
geliştirilen grafik yöntemi yaygın şekilde kullanılmaktadır. Bu yönteme göre kritik
değer aşağıda açıklandığı gibi belirlenmektedir.
1. Bölgede yapılan en az 25-30 tarla denemeleri ile göreceli ürün miktarları aşağıdaki
formüle göre belirlenir.
Göreceli ürün miktarı, % = (A0 / A1) x100
Burada :
A0 = Gübre uygulanmadan (kontroldan ) elde edilen ürün miktarı, kg / ha
A1 = Artan miktarlarda gübre uygulanmalarından elde edilen en yüksek ürün
miktarı, kg / ha
2. Tarla denemelerinin yapıldığı toprakların analiz sonuçları yatay eksene (x) ve
göreceli ürün miktarları ise dikey eksene (y) işaretlenir ( Şekil 1).
3. Grafik içerisinde yatay (x) ve dikey (y) eksenlere paralel olarak iki çizgi çizilerek
denemelere ait noktaların Şekil 1 A da gösterildiği gibi çizgiler içerisinde kalması
sağlanır. Bu önemli bir noktadır. Daha sonra (y) eksenine paralel olan çizginin (x)
eksenini kestiği noktaya ait değer “Kritik Toprak Analiz Değeri “ olarak belirlenir.
Singh (1986) siyam baklası ( Cluster bean ) ile 26 değişik toprak üzerinde yaptığı
denemelere dayanarak DTPA yöntemi ile belirlenen çinko (Zn) için kritik değeri Cate –
Nelson yöntemine göre belirlemiştir (Şekil 1 A). Araştırıcı istatistiki yöntemlerle de
aynı sonucun bulunduğunu saptamıştır (Şekil 1 B ).
A B
Şekil 1. Siyam baklası yetiştirilmek suretiyle yapılan denemelerle Cate-Nelson
yöntemine göre çinko (Zn) için kritik toprak analiz değerlerinin belirlenmesi (Singh
1986)
16
KAYNAKLAR
Alkan, B., 1980. Adapazarı yöresi topraklarının potasyum isteklerini tayinde kullanılacak
kimyasal analiz yöntemlerinin mısır tarla denemeleriyle kalibrasyonu üzerinde
araştırmalar, s. 1 -111. Potas Enstitüsü Türkiye Programı, Araştırma Serisi No. 4.
Bilgehan Matbaası, Bornova-İzmir.
Cate, R.B., Jr. and L.A. Nelson 1965. A rapid method for correlation of soil test analysis
with plant response data. North Carolina Agricultural Experiment Station,
International Soil Testing Series, Technical Bulletin No. 1, Raleigh, USA.
Cate, R.B., Jr. and L.A. Nelson 1971. A simple statistical procedure for partitioning soil
test correlation data into two classes. Soil Science Society of America Proceedings
35:658-660.
FAO 1994a. Fertilizer Yearbook Vol. 44. Statistic Series No. 126, Rome. FAO
(1944b). Production Yearbook. Vol. 48. Statistic Series No. 118, Rome.
FAO 2003. Fertilizer Yearbook 2002. FAO Statistic Series No. 177. Food and
Agriculture Organization of United States. Rome. Italy.
19
İyi Tarım Uygulamalarına İlişkin Yönetmelik (2004). Resmi gazete, tarih 08.09.2004, sayı
25577.
İyi Tarım Uygulamalarına İlişkin Yönetmelikte Değişiklikler Yapılmasına Dair Yönetmelik.
2005. Resmi gazete, tarih 05.05.2005, sayı 25806.
Kacar, B., S. Taban ve C. Kütük, 1996. Çay atıklarının zenginleştirilmiş organik
gübreye dönüştürülerek kullanılması araştırma-geliştirme-uygulama projesi.
Kesin Rapor, s. 1-57. Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü. Rize.
Kacar, B. 1997. Gübre Bilgisi. 5. Baskı (Değiştirilmiş ve Güncelleştirilmiş). s. 441.
Ankara Üniv. Ziraat Fak. Yayın No. 1490, Ders Kitabı 449. A.Ü.Z.F. Yayın
Ünitesi, Ankara.
Kacar, B. ve A.V. Katkat 2007. Gübreler ve Gübreleme Tekniği. Genişletilmiş ve
Güncellenmiş. 2. Baskı, s.559. Nobel Yayın ve Dağıtım Ankara.
Sarımehmet, M. vd. 1989. Çayda gübreleme sorunları ve çözümleri. N. Ural. s. 49-59. Panel.
Çaykur Yayın No. 13. A.Ü. Basımevi. Ankara.
Sarımehmet, M., N.M. Müftüoğlu ve E. Yılmaz 1983. Ülkemiz çay topraklarının bitki besin
elementleri muhtevaları ve fiziki yapıları. Çay Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü 1982
yılı çalışma raporu. s. 71-98. Çay Kurumu. Rize.
Sefa, S. 1980. Marmara ve Batı Geçit Bölgelerinde patates için Olsen fosfor analiz
metodunun kalibrasyonu. s. 1-102. Eskişehir Bölge Topraksu Araştırma Enstitüsü,
Genel Yayın No. 168. Eskişehir.
Singh, K. 1986. The critical level of zinc in soil and plant for predicting response of cluster
bean to zinc fertilization. Plant and Soil 94:285-288.
Ülgen, N. 1961. Çay topraklarının verimlilik kabiliyetleri. s. 1-27. Topraksu Genel
Müdürlüğü. Toprak ve Gübre Araştırma Enstitüsü Teknik Yayınları. Sayı 9.
Alkan Matbaası. Ankara.
20
GİRİŞ
Mineral gübrelemenin birim alandan alınan üründe önemli bir artış sağladığı ve
organik gübrelemenin ise toprağın verimliliğini yükselttiği, bu konuda yapılan
araştırmalarla belirlenmiştir. Bitkilerin beslenmesinde kullanılan mineral ve organik
gübrelerin kullanımında yapılan hatalar nedeni ile gübrelemeden beklenen yarar tam
olarak sağlanamamaktadır. Dünyada ve ülkemizde hızla artan insan nüfusunun gıda
ihtiyacı, hayvanların yem maddesi ihtiyacının karşılanması ve son yıllarda enerji
bitkileri yetiştirerek yakıt üretimine ham madde temin edilmesi mineral ve organik
gübrelemenin doğru kullanımının önemini arttırmıştır.
Ülkemizde tarımsal alanların son sınırına varması ve son yıllarda iklim
şartlarında yaşanan olumsuzlukları gübre uygulamalarının önemini bir kat daha
arttırmıştır. Ülkemizde kimyasal ve organik gübre kullanımında yapılan bazı hatalar ve
bunların düzeltilmesine ilişkin öneriler aşağıda başlıklar halinde verilmiştir.
1. Kimyasal Gübre Üretim ve Pazarlamasında Görülen Yanlışlıklar
Ülkemizde yıllara göre değişiklik göstermekle birlikte son yıllara etkili madde
(N,P2O5, K2O) olarak yılda 1,9-2,2 milyon ton mineral gübre tüketilmektedir. Bu miktar
etkili maddenin gübre olarak karşılığı 5-5,6 milyon ton gübre kadardır. Kimyasal gübre
sanayimizin toplam üretim kapasitesi, gübre tüketimimizin tamamını karşılayacak
düzeyde olmasına karşın, çeşitli nedenlerle fabrikalar tam kapasite ile çalışamamakta ve
gübre tüketimimizin ancak % 60 kadarını karşılamaktadır. Ham madde bakımından
nerede ise tamamen dışa bağımlı olan gübre üretim sektörümüz, ham madde fiyatlarında
sık ve ani fiyat değişimleri nedeni ile zamanında ham maddeleri (ham fosfat- fosforik
asit-sülfürik asit-amonyak- nitrik asit- doğal gaz- potas tuzları vb.) temin edememesi
nedeni ile gübre üretimimiz düzenli olmamaktadır.
Gübre üretimde yaşanan ham madde sıkıntısının yanında gübre ithalatının da
zamanında yapılmaması gübreleme sezonunda üreticilerin doğru ve dengeli gübre
kullanımını olumsuz etkilemektedir. Bu bağlamda, gübre üretim ve pazarlamasında
görev yapan kuruluşlar, üreticinin ihtiyacı olan her gübreyi bayilerinde zamanında
bulunduramamaları nedeni ile doğru gübre kullanımı sekteye uğratmaktadır.
Bu konuda bir diğer önemli nokta, gübre üreten ve pazarlayan kuruluşlarımızda
ARGE servislerinin olmayışı, araştırma kuruluşları ve araştırıcılar tarafından gübre ve
gübreleme konusunda elde edilen bulguların uygulamaya geçişine imkân
sağlamamaktadır. Nitekim uygulamada taban gübre olarak tanımlanan özellikle 20–20–
0 ve 15–15–15 gibi klasikleşmiş kompoze gübre üretiminin dışına çıkılamamaktadır.
Tarımı ileri olan batı ülkelerinin kompoze gübre üretim tipleri incelendiğinde aradaki
uygulama farkı açık olarak görülmektedir( Fertilizer, yearbook). Bu konuda olumlu bir
çalışma PANKO ve ÇAYKUR gibi kuruluşlar gübre üreticisi kuruluşların yapmadıkları
değişik formulasyonlu gübreler bu kuruluşlar tarafından yaptırılarak tarıma
kazandırılmıştır. Bunların yanında TOROS TARIM SAN. VE TİC. A.Ş. İle
21
KAYNAKLAR
Anonim, 2001. FAO Yearbook. Fertilizer. Vol. 51.
Kacar, B., 2004. Ticari Gübre Tüketimi Nasıl Değerlendirilmeli ve Neler Yapılmalı. 3.
Ulusal Gübre Kongresi. Cilt: 1, Tokat.
Macit, M., 2004. Ulusal ve Uluslararası Gübre Stratejileri. 3. Ulusal Gübre Kongresi.
Cilt: 1, Tokat.
Velioğlu, H., Elmas, İ., Taşkan, Ö. ve Güneri, A., 2004. Gübre Üretim ve Tüketim
Durumumuz. 3. Ulusal Gübre Kongresi. Cilt: 1, Tokat.
Yılmaz, H., 2004. Türkiye’de Kimyasal Gübre Üretim, Tüketim ve Dış Ticaretindeki
Gelişmeler. 3. Ulusal Gübre Kongresi. Cilt: 1, Tokat.
Yücer, A., Bayaner, A. ve Polat, S., 2006. Ortak Piyasa Düzenleri, Alt çalışma Grup
Raporları. T.C. Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığı.
Cilt: 1, Tokat.
24
M. Rıfat DERİCİ
Çukurova Üniv. Ziraat Fakültesi Toprak Böl., Adana. rifat@cu.edu.tr
ÖZET
Küresel değişimlerle tarım arasındaki karşılıklı etkileşimler gelişmiş ve
gelişmekte olan ülkelerde ekonomik ve ekolojik bağlamlarda farklı biçimlerde ortaya
çıkmaktadır. Ekonomik yönden, gelişmekte olan ülkelerin gelişmiş ülkelerle tarımsal
pazarlarda yarışabilme olanağı bulunmamaktadır. Ekolojik yönden de, gelişmiş
ülkelerde ticari ve doğal gübre fazlalığı tarımın toprak, su ve hava kirliliğine katkısını
arttırmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde ise temel sorun gübre yetersizliği nedeniyle
toprak kalitesinin giderek bozulmasıdır. Küresel boyutlarda topraklar sadece bir tarımsal
üretim aracı olarak değil, su ve bitki besin elementlerinin döngülerindeki vazgeçilmez
yeri, birçok fiziksel, kimyasal ve biyolojik nitelikteki işlevleri ile değerlendirilmelidir.
Toprak gelecekte gıda, yem ve elyaf üretiminin yanı sıra atmosferik karbonu bağlamada,
biyo-yakıt için hammadde üretmede, şehirsel ve endüstriyel atıkların arıtılması gibi
ekosistem hizmetlerinde, biyoçeşitliliği korumada ve arttırmada ve gezegenimizin ve
insanlık tarihinin incelenmesinde de kullanılacaktır. Bu nedenle Toprak ve Bitki
Besleme alanları jeoloji, ekoloji, biyoteknoloji, nanoteknoloji, bilgi teknolojisi, kimya,
fizik, klimatoloji ve benzeri disiplinlerle işbirliği içerisinde biyojeokimyasal C, N, P ve
S döngülerini su ve enerji dengeleri ile birlikte değerlendirmek durumundadır.
Sürdürülebilir kullanım için topraktaki tüm makro ve mikro besin elementlerinin yıllık
bilançoları ile noksanlık ve fazlalıkların belirlenerek sürekli düzeltmeler yapılmalıdır.
Mineral gübre kullanımının özellikle gelişmekte olan ülkelerde artmaya devam
edeceği görülmektedir. Ancak, gelişmekte olan ülkelerde de yüksek gübre kullanım
etkinliğinin sağlanması ekonomik ve ekolojik bir zorunluluktur. Gübre çeşitlerinde ve
uygulama tekniklerinde önemli gelişmeler olabilir. Nanoteknolojiler ile silikat
nanotüpleri içerinde kontrollü salınımlı, çok elementli nanogübreler hazırlanabilir.
Biyoteknoloji ve nanobiyoteknoloji rhizobium, mycorrhiza ve trachiderma gibi
biyogübrelerin topraklarda besin elementi dengesi ve döngüsündeki katkılarını arttırmada
büyük bir potansiyele sahip görünmektedir. Diğer yandan, rizosferi bozmayan azaltılmış
ya da sıfır toprak işleme ile toprak altına yerleştirilmiş sızdırmalı fertigasyon
uygulamaları su ve besin elementlerinin doğrudan gerek duyulan yerlere uygulanmasını
daha yaygın bir biçimde sağlayabilir.
Bitki Besleme gıda garantisinin sağlanması yanında gıda kalitesinin de
yükseltilmesinden sorumludur. Gıdanın protein kalitesinin arttırılmasının yanı sıra
içerdiği Zn, Fe ve Se gibi insan sağlığını doğrudan etkileyen mineral madde
konsantrayonlarını istenen düzeye çıkarma, buna karşılık, Cd gibi toksik
elementlerinkini de izin verilen sınırların altında tutma sorumluluğu da büyük ölçüde bu
bilim dalına aittir. Gelecekte topraklarda insan eliyle yaratılacak olan değişimlerin
ilklim koşullarına bağlı değişimlerden çok daha fazla olacağını beklenmekle birlikte,
insanın, bilgi ve teknolojisini kullanarak toprak varlığını kendi olumsuz etkilerinden
koruma şansı da bulunmaktadır. Bu şansın, toprağı en iyi tanıyan: onun gücünü,
zayıflıklarını, verdiği fırsatları ve karşılaştığı tehditleri en gerçekçi biçimde ortaya
koyabilen Toprak ve Bitki Besleme alanında, yaratıcı yaklaşımlarla kullanılacağına
inanıyorum.
Anahtar Kelimeler: Bitki besleme, gübreleme, olası değişmeler.
25
GİRİŞ
Bu gün tarım bilimciler bir yandan küresel değişimlerin gelecekteki etkilerini
şimdiden görüp göğüsleyerek hızla artan nüfusu besleme ve giydirmenin, diğer yandan
da daha da yoğunlaştırmak zorunda kalacakları etkinliklerinin küresel boyutlardaki
olumsuz sonuçlarını en aza indirmenin yollarını arama durumundadır. Küresel
değişimlerle tarım arasındaki karşılıklı etkileşimler gelişmiş ve gelişmekte olan
ülkelerde farklı alanlarda ve biçimlerde ortaya çıkmaktadır. Gelişmiş ülkelerde tarımsal
üretimin verim ile ilgili olarak neredeyse hiçbir sorunu bulunmamaktadır. Gübre
fiyatlarının uygun oluşu ve toprak ve iklim koşullarının da verim üzerindeki etkilerinin
çok sınırlayıcı olmaması ve değişik biçimlerde verilen devlet desteği nedeniyle bu
ülkelerdeki üreticiler yerel gereksinimden çok daha fazlasını üretebilmektedirler. Buna
karşılık gelişmekte olan ülkelerin çoğunda üretici daha çetin iklim ve toprak koşulları
altında daha pahalı gübre ve enerji girdileriyle üretim yapmak, buna karşılık genelde
çok daha düşük düzeyde verimle yetinmek zorunda olup ne küresel ne de iç ticarette
gelişmiş ülkelerle rekabet etme şansı bulunmamaktadır.
Konuya ekolojik yönünden bakıldığında gelişmiş ülkelerde ticari ve doğal
gübre sıkıntısının olmaması, hatta hayvan gübresi fazlalığının bulunması tarımın toprak,
su ve hava kirliliğine katkı olasılığını arttırmaktadır. Buna karşılık gelişmekte olan ve
özellikle Sahra Afrika’sındaki ülkelerde temel sorun topraklara yeterince gübre
uygulanamamasıdır. Bu koşullarda yapılan tarım topraklardaki besin elementlerinin
sürekli sömürülmesi ve bunların deposu ve tamponlayıcısı olan organik maddenin
giderek azalmasına neden olmaktadır. Bunun sonucu olarak da topraklar kimyasal
verimliliklerinin azalmasının yanı sıra fiziksel özelliklerinin de bozulması ile erozyona
açık duruma gelmektedirler. Görüldüğü kadarıyla tarımın her iki koşulda da çevreyi
etkilemesi söz konusudur. Bu etkiler “tarımın doğal kaynaklar üzerindeki olumsuz
etkileri” gibi bir başlık altında toplanabilir. Yine bu etkiler bağlamında gübreler ve
gübreleme, bir tarafta bitki besin elementlerinin toprakta dengesiz bir biçimde fazlalığı,
diğer tarafta ise bunların topraklardaki aşırı düzeyde noksanlığı yönlerinden masaya
yatırılmaktadır.
Küreselliğin ekolojik, ekonomik, iklim, hammadde ve enerji gibi önemli
bileşenleri çerçevesinde değişen koşullar Toprak ve Bitki Besleme alanında çalışan
bilim insanlarına önemli sorumluluklar yüklenmektedir. Bu alanda çalışan
araştırmacılar diğer bilim dallarıyla dayanışma içerisinde, tüm toprak ve çevre
faktörlerini göz önünde bulunduran holistik yaklaşımlar geliştirmek durumundadır.
Temel amaç toprakta bitki besin elementleri yönünden dengeli ve sürdürülebilir bir
verimlilik sağlamaktır. Böylece hem gelecekte artan nüfusun tarımsal ürün
gereksinimlerini karşılamak, hem de toprakları ve tüm diğer doğal kaynakları doğal bir
miras olarak gelecek kuşaklar için korumak mümkün olabilecektir.
TOPRAĞIN İŞLEVLERİ
Yakın bir geçmişe kadar toprak sadece tarımsal bir üretim aracı olarak
görülmüş, ekosistemin ayrılmaz bir parçası olarak yeryüzündeki tüm yaşamın
sürdürülebilirliğinin vazgeçilmez bir öğesi olduğu göz ardı edilmiştir. Başta gıda olmak
üzere çeşitli amaçlarla biyokütle üretimi değişik yöntemlerle topraksız ortamlarda
yapılabilmektedir. Günümüzde su, kum, torf, tüf ve benzeri kültürler ve besleyici film
tekniği (NFL) gibi toprağa gereksinim duyulmayan tekniklerle, gerektiğinde dikine
yükselen kule biçimindeki yapılarda gıda ve enerji gereksinimini karşılamak için belli
düzeyde üretim yapılabilmektedir. Ancak, toprağın bitkisel ve hayvansal üretime, ve
genelinde tüm yaşam formlarına zemin ve kaynak oluşturmasının yanı sıra su ve bitki
besin elementlerinin döngülerindeki vazgeçilmez yeri, bir çok fiziksel, kimyasal ve
27
biyolojik nitelikteki ani etkilere karşı koyma gibi işlevlerinden kaçı, hangi yapay mega
yapılar aracılığı ile gerçekleştirilebilir?
Lal (2007b) Toprak Bilimi mesleğinin 21. yüzyılın başında yeni bir kavşakta
olduğunu belirtmektedir. Toprak Bilimci bundan böyle toprağı bir yandan artan gıda,
yem ve elyaf talebini karşılamak için kullanırken, diğer yandan da (i) artmakta olan
atmosferik karbonu bağlamada, (ii) artan enerji talebini karşı biyoyakıta hammadde
olabilecek, gelişme dönemi kısa, marjinal alanlarda yetiştirilebilecek bitkileri üretmede,
(iii) şehirsel ve endüstriyel atıkların arıtılması gibi ekosistem hizmetlerinde (iv)
biyoçeşitliliği korumada ve arttırmada ve (v) gezegenimizin ve insanlık tarihinin
incelenmesinde kullanılması gibi alanlarda yeni sorumluluklar taşımaktadır. Kuşkusuz
tüm bu alanlarda Toprak Bilimci yeni bakış açıları oluşturarak jeoloji, ekoloji,
biyoteknoloji, nanoteknoloji, bilgi teknolojisi, kimya, fizik, klimatoloji ve benzeri
disiplinlerle ortak programlar oluşturmak durumundadır. Bu ortaklığın odağında su ve
enerji dengeleri ile birlikte incelenecek olan biyojeokimyasal C, N, P ve S döngüleri
bulunmaktadır. Amaç topraktaki süreçleri tarım ve ormancılık bütünü içerisinde iklim
değişikliği, çölleşme, su kirliliği gibi küresel çevre sorunlarının çözümünde
kullanabilmektir (Lal, 2007b).
Küresel ısınma olarak gündeme giren iklim değişikliği ve bunda sera gazlarının
ve özellikle karbondioksitin olası payı ilgili olarak çeşitli teori ve geleceğe yönelik
kestirimler bulunmaktadır. Karbondioksiti uzun sürelerde atmosferden çekerek çeşitli
bileşiklerde bağlama (C sequestration) konusunda yoğun çalışmalar yapılmakta ve
toprağın bu amaçla kullanımı geniş çapta kabul görmektedir. Bu işlem bir yandan
karbondioksiti zararsız, “nötr C” olarak bağlarken diğer yandan toprakların organik
madde içeriğini arttıracağı için büyük ilgi görmektedir. Karbondioksit bağlayan bir
sistem olarak toprağın gelecekte küresel karbon ticaretinde önemli bir yeri olabilir.
Kabondioksit, metan, çeşitli azot oksitleri ve floroklorokarbonların miktarları
sera etkileri bakımından oranlanarak karbondioksit denklikleri belirlenmektedir. Bu
gazları atmosfere salan endüstriyel kuruluşlara belirli karbon (C) kotaları tanınmaktadır.
Kendi kotasını aşan bir kuruluş daha az gaz salan bir kuruluşun artan kotasını
kullanabilmektedir. Bunun yanı sıra karbondioksiti bağlayan bir kuruluş, örneğin bir
çiftlik devredebileceği veya satabileceği bir kota kazanmaktadır. Böylece bir tür ‘C-
ticareti’, ya da aktarılabilir C- kredisi’ gibi yeni bir ekonomik değer ortaya çıkmaktadır.
Aktarılabilir C kredilerinin muhasebe yoluyla ticarileştirilmesi uygulamalı
toprak biliminin yeni bir uğraş alanı olarak ortaya çıkmaktadır. Bununla ilgili olarak C
sayım modellerinin ulusal ve uluslararası boyutlarda oluşturulması gerekmektedir. Bu
modeller toprak organik maddesinin C kredisi cinsinden gerçek değerinin objektif olarak
belirlenmesinde kullanılacak kriterlerin geliştirilmesi ve C’un sosyal değerinin günlük
pazar değeri cinsinden anlaşılması bakımından önemli görülmektedir (Lal, 2007,b).
GÜBRELEME
Yapay gübre kullanımı tüm dünyada 1960’lı yılların yeşil devrimi çerçevesinde
hızla artmaya başlamış, gelişmiş ülkelerde başlangıçta toplam 30 milyon ton olan yıllık
NPK tüketimi 1980’lerde sonunda 80 milyon tonu aşmış ve 1990’ların ortalarına doğru
azalarak 2000’li yıllarda yaklaşık 50 milyon düzeyinde dengeye gelmiştir. Bu süre
içerisinde buğday ve mısır gibi stratejik ürünlerin verimlerinde önemli artışlar
sağlanmış, ancak azalan gübre tüketimine karşılık yüksek verim korunmuştur. Verimin
düşmeyişi gübre kullanım etkinliğinin arttırılması ve çiftlik gübresi ve şehirsel atıkların
da düşük oranda da olsa besin elementi kaynağı olarak uygulanması ve kuşkusuz bu
ülkelerde iklim koşullarının verimi genellikle kısıtlamaması ile açıklanabilir. Farklı
iklim kuşaklarındaki gelişmekte olan ülkelerde ise yıllık yapay gübre kullanımı
30
doğrusal olarak artarak günümüzde 110 milyon tona ulaşmış olup artmaya devam
edeceği görülmektedir (Anonim, 2007).
Yakın bir gelecekte yeryüzündeki işlenebilir toprakların tamamı tarım altına
alınmış olacak, 2030 yılında Dünya nüfusu belki de 8 milyara ulaşacaktır. Bu nüfusu
besleyebilmek için gıda üretiminin yaklaşık % 60 artması gerekecektir. Bu artışın da
gelişmekte olan ülkeler tarafından sağlanması gerektiği öngörülmektedir (Fresco,
2003,a). Dolayısıyla gelişmekte olan ülkelerde gübre tüketimi bir yandan artan gıda,
elyaf ve yem gereksinimini karşılayacak olan tarımsal üretim, diğer yandan da
sömürülmüş topraklarının verimlilik düzeyini yükseltmek için artmak zorunda
görülmektedir. Gelişmiş ülkelerin genel olarak gerçekleştirdikleri yüksek gübre
kullanım etkinliğinin bu ülkelerde de yakalanması ekonomik ve ekolojik bir
zorunluluktur. Gübre kullanım etkinliğinin arttırılması da kuşkusuz üretimin alanındaki
toprak ve iklim koşulları, beklenen verim düzeyi ve bitkinin besin elementi gereksinimi
ve bunların topraktaki düzeylerini birlikte değerlendirmekle olasıdır. Toprak analizleri
ve bitki performansını belirlemek için yapılacak doku testleri bu değerlendirmeler için
gerekli verileri sağlayacaktır. Laboratuar analiz olanakları elektronik ve analitik
enstrüman teknolojilerindeki hızlı gelişmeler sayesinde sürekli artmaktadır. Emisyon ve
absorpsiyon spektroskopisinde birçok elementin ölçülebilen derişimleri ppb
mertebesinin çoktan altına inmiş, multi-element otomatik aygıtlar büyük analiz
kolaylıkları getirmiştir.
Besin elementlerinin bitkilere yarayışlı formlarının tarım topraklarındaki
konsantrasyonları bitki çeşitlerine bağlı olarak iki sınır değer arasında yer almaktadır.
van Noordwijk ve Cadish (2002) tarafından hazırlanan ayrıntılı bir derlemede bu sınır
değerler: 1-noksanlık, 2-fazlalık olarak tanımlanmıştır. Bu yazarlara göre bir bitki
besleme programının başarısı herhangi bir besin elementinin topraktaki elverişliliğinin
bu iki kritik sınır arasında kalmasını sağlayabilmesi ile ölçülmektedir. Kuşkusuz, bu iki
sınır arasındaki konsantrasyon veya elverişlilik aralığının genişliği bitki çeşidine, ekim
nöbetine, toprak özelliklerine ve iklim koşullarına bağlıdır. Burada Bitki Beslemecinin
görevi gübreleme ile besin elementi konsantrasyonunu kritik noksanlık düzeyinin
üzerinde, fazlalık sınırının altında tutmaya çalışmaktır. Bu şekilde bir yandan ürün
garanti altına alınırken diğer yandan fazlalığın neden olabileceği ekonomik kayıplar ve
ekolojik sorunlar önlenmiş olacaktır.
Eksiklik ve noksanlık sınırları farklı iklim kuşaklarında değişik biçimlerde
değerlendirilmek durumundadır. Tropik kuşakta genellikle bitki besin elementlerinin
konsantrasyonları kritik noksanlık sınırının altındadır. Buna karşılık ılıman kuşağın
genellikle verimli topraklarında anılan konsantrasyonlar fazlalık sınırına yakın ya da
üzerinde olabilir. Dolayısıyla birinci durumda toprakların bitki besin elementleri
yönünden varsıllıklarını arttırılma ve korumasına, ikinci durumda ise toprak-bitki-çevre
ilişkilerinde daha duyarlı kantitatif yaklaşımla besin elementi fazlalığının yönetilmesine
öncelik verilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda, van Noordwijk ve Cadish (2002) temel
amacın değişik iklim ve toprak koşulları altında tek bir ekonomik doz belirlemek yerine,
noksanlık ile fazlalık sınırları arasındaki aralığı genişletmek olduğunu
vurgulamaktadırlar. Bu da iki yolla olabilir: 1- hassas tarım ve 2- ekolojik yaklaşım.
Ekolojik yaklaşıma göre topraktaki bitki besin elementlerinin arzı ile bitki gereksinimi
tam anlamıyla eşzamanlı değildir. Diğer bir deyişle, besin elementlerinin kök
bölgesinde en elverişli olduklar zaman dilimi ile bitki alımının en yüksek olduğu dönem
her zaman çakışmamaktadır. Bu zamanlama eksikliği ürün deseni içerisinde yer alan
karışık bitki sistemlerinin biri diğerinin boşluğunu dolduracak biçimde devreye
girmeleriyle giderilmeye çalışılır. Bu yolla farklı bitkiler yıkanabilecek besin
elementlerini yakalama ve süzme işlevlerini yerine getirirler (van Noordwijk ve Cadish,
2002).
31
Ekonomik ve ekolojik kısıtlamaların büyük bir olasılıkla artacağı 21. yüz yıl
tarımında inorganik ve organik gübrelerin kullanımında hassas tarım ve ekolojik
yaklaşım, her ikisi de, iklim koşullarına ve işletme biçimlerine bağlı olarak geniş
uygulama alanları bulacağı ileri sürülebilir. Toprak yapısını korumak, rizosferdeki
dayanışma ortamını rahatsız etmemek ve enerjiden tasarruf emek için azaltılmış ya da
sıfır toprak işleme yaygılaşabilir. Bu tip toprak kullanımında toprak altına yerleştirilmiş
sızdırmalı sistemlerle yapılan su ve besin elementlerini rizosfere doğrudan
uygulanmasını sağlayan bir fertigasyon yaygınlaşabilir (Lal, 2000a)
Gübre çeşitlerinde, kullanım randımanını gelişen teknolojiye bağlı olarak
arttıran önemli değişiklikler olabilir. Katı gübrelerin polimer ya da kükürt kaplı, yavaş
salınımlı granüller biçiminde üretimi yaygınlaşabilir. Nanoteknoloji bitki besin
elementlerinin ve kimi düzenleyicilerin bitki gereksinimi ile eşzamalı olarak rizosfere
salınımında geniş uygulamalar bulabilir. Bu bağlamda, gübre ya da çeşitli besin
formülasyonlarının silikat (örn. haloysit) nanotüpler içerisine istenilen sırada
doldurulması ile üretilecek Nanogübreler (Lal, 2007b) bitki beslemede
programlanabilirlik bakımından çığır açabilir. Nanogübreler, ayrıca, P, Zn ve Fe gibi
“hareketsiz” besin elementlerini taşıyan bileşiklerin toprak koşullarında davranışlarını
kontrol edebilen yeni yöntemler geliştirilmesinde kullanılabilirler; şelat kimyasında
yeni kapılar aralanabilir. Ayrıca biraz daha ileri giderek topraktaki besin elementi
kaynaklarını çok iyi kullanabilen “element etkin” genotiplerin etkinliği sağlayan
salgıları nano-taşıyıcılara yüklemek bile düşlenebilir.
Biyoteknoloji ve hatta nanobiyoteknolojik gelişmeler rhizobium, mycorrhiza
ve trachiderma gibi sembiyotik rizosfer oluşumlarının ve serbest yaşayan
mikroorganizmaların, ya da farklı bir isimle biyogübrelerin topraklarda besin elementi
dengesi ve döngüsündeki katkılarını arttırmada büyük bir potansiyele sahip
görünmektedir. Bitki Besleme alanındaki çalışmalar “çağdaş” olabilmek için biyo ve
yüzyılımıza damgasını vuran nano teknolojinin olanaklarını kullanmak zorundadır.
Günümüzün moda deyimleri bağlamında Bitki Besleme ve Gübreleme verimi
arttırarak sadece miktarda “gıda garantisi” vermekle kalmayıp aynı zamanda kalitede
“gıda güvenliği”ne katkıda bulunmak, gıdanın protein kalitesinin yükseltilmesinin yanı
sıra Zn, Fe ve Se gibi insan sağlığını doğrudan etkileyen mineral madde
konsantrayonları istenen düzeye çıkarma, Cd gibi toksik elementlerinkini de izin
verilen sınırların altında tutma sorumluluğunu taşımaktadır.
SONUÇ
Gelecekte toprak özelliklerindeki olası değişiklikler, kullanımdan ve iklim
değişikliğinden kaynaklananlar olmak üzere, iki başlık altında toplanabilir. Topraklarda
sürdürülebilir olmayan kullanım nedeniyle tuzluluk- sodiklik, asitlik, organik madde ve
besin elementlerince yoksullaşma, ağır metal ve toksik organik madde birikimi gibi
toprak kalitesini doğrudan etkileyen değişmelerin ortaya çıkması beklenmektedir. Bu
olumsuz değişmeleri sonucunda bitki örtüsünü destekleme gücü kalmayan toprakları
kuşkusuz erozyon tehlikesi bekleyecektir. Brinkman, ve Sombroek (1996) topraklarda
bilinçli ya da bilinçsiz olarak doğrudan insan eliyle yaratılacak olan değişimlerin ilklim
değişikliklerinin neden olacağı değişimlerden çok daha fazla olacağını
belirtmektedirler. Diğer yandan insanın, bilgi ve teknolojisini toprak varlığını olumsuz
etkilerden korumada kullanma seçeneği vardır ki, bu da bir şanstır. Catlett ve Las
Cruces (2005) tarımın geleceği ile ilgili bir bildiride tüm üretim alanlarda gelecekteki
en önemli “nakit”in yaratıcılık olduğunu ve bunun tarım alanında daha da büyük önem
taşıdığını belirtmektedirler. Bu önem tarımın, endüstriyel sistemlerden çok daha
karmaşık “yaşam sistemleri” üzerinde çalışmasından kaynaklanmaktadır. Yerkürede
32
yaşam destek sisteminin merkezinde bulunan toprak toprağı en iyi tanıyan: onun
gücünü, zayıflıklarını, verdiği fırsatları ve karşılaştığı tehditleri en gerçekçi biçimde
ortaya koyan bilim alanı olan Toprak ve Bitki Beslemede bu yaratıcılık potansiyelinin
bulunduğuna inanıyorum.
KAYNAKLAR
Anonim, 2007, International Fertilizer Industry Association.
www.fertilizer.org/ifa/statistics/indicators/tablenpk.asp
Brinkman, R. And Sombroek, W.G., 1996. The effects of global change on soil
conditions in relation to plant growth and food production
Catlett, L, B. and Las Cruces, N.M., 2005. The Future of Agriculture is so Bright, You
Gott Wear Shades. Saskatchewan Soil Conservation Association.
http://ssca.usask.ca/conference/1996proceedings/Catlett.html
Cowling, E., Galloway, C., Furiness, C. and Erisman, J. W.,..,2002. Optimizing
Nitrogen Management in Food and Energy Production and Environmental
Protection. Report from the Second International Nitrogen Conference. 14-18
October 2001 Potomac, Maryland, USA
Fresco, O. L., 2003a. Plant Nutrients:What we know, guess and do not know. IFA/FAO
Agricultural Conference. “Global Food Security and the Role of Sustainability
Fertilization” Rome, Italy, 26-28 March, 2003.
Fresco, O. L., 2003b. ‘Fertilize the Plant, not the Soil’ Dispelling Myths about
Fertilizers and Plant Nutrients. UN Chronicle Online Edition.
http://www.un.org/Pubs7chronicle720037issue3/0303p62.asp
Gruhn,P, Francesco, G and Yudelman, M., 2000. Integrated Nutrient Management,Soil
Fertilty and Sustainable agriculture: Current Issues and Future Challenges.
Food, Agriculture, and the Environment Discussion Paper 32. International
Food policy Research Institute 2033 k Street, N.W. Washington, D.C. 20006
USA.
Hansen, L. T., Bhander, G. S., Christensen, T. H., Brunn, S. And Stoumann, L. 2006.
Waste Management and Research 24:153.
http://www.wmr.sagepub.com/cgi/content/abstract/24/2/153
Kirchmann, H. and Thorvaldson, G., 2000. Challenging targets for future agriculture.
European Journal of Agronomy. 12: 145-161
Lal, R., 2007a. Ushering Soil Science into the 21 st Century. SSSA President’s
Message.
Lal, R., 2007b. Soil Science in the era of hydrogen economy and 10 billion people.
XXXI Congresso Brasilerio De Ciencia De Solo. Conquistas da Ciencia do
Solo brasieira De 05 a 10 de agosto de 2007. Gramado/RS
van Noordwijk, M. and Cadish, G., 2002. Access and excess problems in plant
nutrition. Plant and Soil 247: 25-40.
33
İsmail ÇAKMAK
Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi, İstanbul.
cakmak@sabanciuniv.edu
GİRİŞ
Demir (Fe), çinko (Zn) ve selenyum (Se) gibi mikro element eksiklikleri,
günümüzde hem bitkilerde hem de insanlarda büyük bir yaygınlık göstermekte ve çok
yönlü sağlık sorunlarına yol açmaktadır. Mikro element eksikliklerinin insan sağlığı
açısından önemi ve sosyo-ekonomik boyuttaki yansımaları, araştırma ve tartışmalara
giderek daha fazla konu olmaktadır. Beşi ekonomi alanında Nobel ödülü sahibi olan
dünyaca ünlü 8 ekonomist, çözüldüğü zaman insan sağlığı ve refahına en kısa zamanda
en yüksek katkıyı gösterecek olan dünya problemlerini tartışmışlar ve ulaştıkları sonuç
ve önerileri 2008 yılında Mayıs ayında bir rapor halinde yayınlamışlardır. Bu raporda,
çözülmesi gerekli birinci sıradaki problemin vitamin A ve Zn eksikliği olduğu
belirtilmiş ve günümüzde yaygın olarak tüketilen gıdaların Zn ve Fe gibi mikro
elementlerce zenginleştirilmesi gerekliliği üzerinde görüş birliğine varılmıştır.
(www.copenhagenconsensus.org). Vitamin A ve Zn eksikliğinin birinci sırayı aldığı
listede, küresel ısınmayla ilgili problemlerin giderilmesi sorunu ise 14. sırada yer
almıştır. Ekonomistler, günümüzde insan beslenmesiyle ilgili sorunlara daha fazla
kaynak ayrılması ve bu alanda daha fazla araştırma yapılması gerekliliği sonucuna
varmıştır.
70
60
30
20
10
Azerbaycan
Türkiye
Tacikistan
Türkmenistan
Afganistan
Suriye
Kazakistan
Özbekistan
İran
Gürcistan
Hindistan
Dünya
AB
ABD
Cezayir
Ermenistan
Çin
Tunus
Fas
Ülkeler
Şekil 1. Buğdayın değişik ülkelerde günlük kalori gereksinimini karşılamadaki rolü
(FAO, 2004)
<0.5 mg kg DTPA-Zn
>0.5 mg kg DTPA-Zn
100 100
80 80
% dağılım
60 60
40 40
20 20
0 0
4-5 5-6 6-7 7-8 >8 <1 1-2 2-3 3-4 4-5
Toprak pH’sı Toprak organik maddesi (%)
Şekil 2: Türkiye’de seçilmiş 1511 toprak örneğinde DTPA ile extrakte edilebilir Zn’nun
0.5 ppm’den az ve yüksek olan toprak örneklerinin toprak pH’sı ve toprak organik
madde miktarına göre dağılımı (Eyupoğlu ve Ark, 1994).
NATO-Çinko Projesi
Türkiye’de Zn eksikliği problemi, son 20 yıl içinde üzerinde çok konuşulan ve
yoğunlukla araştırmalar yürütülen bir mikro element eksikliğidir (Kacar, 1998; Cakmak
ve Ark., 1999). Çukurova Üniversitesi ve Tarım ve Köy İşleri Bakanlığının birlikte
yürüttüğü NATO destekli çinko projesi (Cakmak ve Ark., 1999; Cakmak, 2004), bu
alanda yürütülmüş en geniş araştırma projelerinden biridir. 1993 yılında başlatılan
NATO-destekli çinko projesi ile Orta Anadolu bölgesinde değişik alanlarda gübre
denemeleri kurulmuş, yaygın tarama çalışmaları ve testler yapılmış ve sonuçta bölgede
yetiştirilen buğdayda çok yaygın bir Zn eksikliği probleminin var olduğu belirlenmiştir.
Aslında, 1980’li yılların başından beri Türkiye topraklarının Zn’ca çok fakir olduğunu
belirten araştırmalar vardı (Kacar ,1998); ancak bu problemin bitkisel üretim açısından
nasıl bir öneme sahip olduğunu gösteren geniş çaplı bir proje 19990’lı yıllara kadar
yürütülmemişti. Çinko gübrelemesinin tarla koşullarında buğday verimi üzerinde önemli
etkilerinin olduğu ilk kez 1992 yılında Eskişehir’de Anadolu Tarımsal Araştırma
Enstitüsü’nde Agronomist Müfit Kalaycı tarafından yürütülen bir denemeyle
gösterilmiştir.
37
500
400
1000 ton
300
200
100
0
1993
1994
1995
1996
1997
1998
1999
2000
2001
2002
2003
2004
2005
2006
2007
Yıllar
Şekil 3. NATO-Çinko projesiyle birlikte başlayan Zn katkılı NP ve NPK gübre
kullanımı (Cakmak, 2002; Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, 2005; TOROS Gübre, 2008).
Selenyum Eksikliği
Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı, Selçuk Üniversitesi ve Sabancı Üniversitesi’nin
birlikte yürütmekte olduğu bir TUBİTAK projesi çerçevesinde gerçekleştirilen tarama
çalışmaları Türkiye’de buğdayların Zn ve Fe’de olduğu gibi Se bakımından da ciddi
boyutlarda bir eksiklik gösterdiği bulunmuştur. Türkiye’nin değişik bölgelerinden
üretici tarlalarından toplanan 573 buğday tane örneğinde yapılan Se analizleri, bu
örneklerin ortalama olarak 40 µg kg-1 Se içerdiği bulunmuştur. Oysa, insanların sağlıklı
bir Se beslenmesi için buğdayda olması gereken Se miktarı 100 ile 1000 µg kg-1 Se
arasındadır (Adams ve Ark., 2002; Broadley ve Ark., 2007). Anılan proje çerçevesinde
38
Cavdar, A.O, Arcasoy, A., Cin, S., Babacan, S. ve Gözdasoglu, S. 1983. Geophagia in
Turkey: Iron and zinc deficiency, iron and zinc absorption studies and response
to treatments with in geophagia cases. In Zinc Deficiency in Human Subjects.
Prasad, A.S.; Cavdar,A.O.; Brewer, G. J.,Eds. R. J.; Liss, Alan R. New York,
71-79.
Combs Jr GF. 2001. An analysis of cancer prevention by selenium. BioFactors, 14:
153-159.
Combs, GF ve Gray, WP. 1998. Chemopreventive Agents: Selenium. Pharm. Therap.
79: 179-192.
Eyupoglu, F., Kurucu, N ve Sanisa, U. 1994. Status of plant available micronutrients in
Turkish soils (in Turkish). Annual Report, Report No: R-118. Soil and Fertilizer
Research Institute, Ankara, 1994; 25-32
Gibson, RS. 2007. The role of diet- and host-related factors in nutrient bioavailability
and thus in nutrient-based dietary requirement estimates. Food Nutr Bull 28:77–
100.
Giray, B. ve Hincal, F. 2004. Selenium status in Turkey. J. Rad. Radioanal. Nuc. Chem.
259: 447-451.
Hotz, C. ve Brown, KH. 2004. Assessment of the risk of zinc deficiency in populations
and options for its control. Food Nutr. Bull. 25:94–204
Kacar, B. 1998. Zinc dynamics in Soils (in Turkish). In First National Zinc Congress.
12-16 May, 1997, Eskisehir, Kemal Matbaasi, pp.47-60
Lyons, G et al., 2004. High-selenium wheat: agronomic biofortification strategies to
improve human nutrition. J. Food Agric Environ. 2: 171-178.
Rayman, MP. 2005. Selenium in cancer prevention: a review of the evidence and
mechanism of action. Proc. Nutr. Soc .64:527–542
Thomson, CD. ve Paterson, E, 2001. Australian and New Zealand Nutrient Reference
Values for Selenium. Wellington: Ministry of Health.
Welch, RM. ve Graham RD. 2004. Breeding for micronutrients in staple food crops
from a human nutrition perspective. J. Exp. Bot. 55:353–364
World Health Organization (WHO) The World Health Report 2002 Geneva: WHO,
2002.
40
Microbial Inoculant isimli bir ürünü vardır. Benzer şekilde Denge Tarım-Bektaş Aykut
Atalay’ın Natural Biop Mikrobiyal gübresi de raflarda yer almaktadır. Bunların dışında
makroorganizmalara ait kompostlar yani vermikompost olan ürünlerde mevcuttur.
Örneğin, Orga Tarım Zirai Üretim Sanayi ve Ticaret Limited Şirket’inin Orgavil
Solucan Kompost’u vardır. Bu ürünlere benzer şekilde enzim içerikli preparatlarda
vardır. 2a Dış Ticaret ve Kimya Sanayi Limited Şirketinin Agrozim Ekolojik Enzim
İçerikli Organik Gübre bu amaçla üretilmektedir.
Günümüz tarım sistemlerinin çok daha çevresel düşünce ile gerçekleştirilmesi
gerekliliğine inanılmaktadır. Beklentiler çok daha fazladır. Bu bağlamda sağlıklı ve
canlı bir toprağa ihtiyaç olduğu kaçınılmaz bir gerçektir. Organik yetiştiricilikte
geleneksel olarak yapılan hayvan gübresi uygulamaları ve/veya münavebe gibi tarımsal
faaliyetlerin yeterli olamayacağı artık anlaşılmıştır. Yukarıda dile getirildiği gibi organik
yetiştiricilikte besleme amaçlı kullanılan girdilerin sayısı oldukça çoktur. Ancak bu
girdilerin hemen faydalı olup olamadıklarının yani etkinliklerinin bilinmesi gerekir;
organik maddenin mineralizasyonu bilinmeli ve bunların bitkinin ihtiyaç duyduğu
zamanlarda karşılayıp karşılayamadığı bilinmelidir. Bu bağlamda mutlaka daha fazla
araştırmaya gereksinim vardır. Böylece daha fazla ürün ve daha fazla kalite elde
edilecektir. Organik ürünlere artan bir talep olduğu için tüketicilerin bu arzusu mutlaka
yerine getirilmelidir.
43
ÖZET
Azalan su kaynakları ve artan su talepleri sulama teknolojilerinin gelişmesine
yol açmıştır. Bu gelişmeler sonucunda tarımsal verimlilik ve kalite artışında çok özel bir
yeri olan gübrelerin uygulanması da değişim göstermektedir. Gelişen sulama
teknolojileriyle birlikte gübrelerin uygulanmasıyla yeni ve çok yönlü yararlar
sağlanmaktadır. Bu yararların üst düzeyde gerçekleştirilebilmesi için dikkate alınması
gereken konular özel olarak, öncelikle ve sıklıkla tartışılmalıdır. Çok hızla yükselen
gübre fiyatları bu ihtiyacı daha da belirginleştirmiştir.
Makaleyle bu konudaki bazı temel bilgilerle birlikte, görülen eksiklikler,
yanlışlar ve öneriler değerlendirilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Fertigasyon, tuzluluk, damla sulama.
FERTIGATION
ABSTRACT
Increasing water demand in contrast to decreasing water resources has led to an
improvement in irrigation technologies. This improvement has resulted with an
evolution in application of fertilizers which have a specific function in agricultural
productivity and product quality. Improvement of irrigation technologies has provided
new and multiple benefits from fertilizing applications. Considering subjects which deal
with maximizing these benefits are to be particularly, primarily and frequently
discussed. Rapidly increasing fertilizer costs has set off this necessity.
This presentation evaluates observed mistakes and failures with some basic
knowledges and propositions.
Key Words: Fertigation, salinity, drip irrigation
GİRİŞ
Modern sulama yatırımlarına uygulanmaya başlayan 5 yıl ödemeli faizsiz teşvik
kredileri bu tesislerin hızla yaygınlaşmasına yol açmaktadır. Bu durum pek çok açıdan
yararlı sonuçlar doğuracaktır. Ülkemizde tüketilen suyun %72’sinin tarımda kullanılıyor
olması, bu alanda gerçekleştirilebilecek tasarrufun su kaynaklarımızın etkinliğini ne
denli artıracağını ortaya koymaktadır. Ayrıca hızla yükselen gübre fiyatlarının yol açtığı
maliyet artışı ve gübrelemelere bağlı çevre sorunlarında görülen artışlar konunun
güncelliğini belirginleştirmektedir.
Fertigasyon kelimesiyle daha geniş olarak birçok sulama yöntemi kullanılarak
gübre uygulaması ifade edilse de genellikle kastedilen, damla sulama yöntemiyle
gerçekleştirilen uygulamadır. Bu makalede de bu yönteme odaklanarak
değerlendirmeler yapılmıştır.
44
2004). Yoksa bu yöntemle kök bölgesi EC’si daha düşük tutularak, sürekli
gübrelemelerle tuza duyarlı bitkileri bile başarı ile yetiştirmek mümkün olabilmektedir.
Kumluca
8
Finike
7,63
7
7,21
7,55
6
5,87
EC dS m-1 5
5,27
4
4,35
4,09
3,69
3
2
1
0
Eylül Kasım Ocak Haziran
Amonyum Nitrat - C C C C C C C C
Amonyum Sülfat C - L C C C C L C
Kalsiyum Nitrat C L - C C X X C L
Magnezyum Nitrat C C C - C X X C C
Üre C C C C - C C C C
Monoamonyum Fosfat C C X X C - C C C
Monopotasyum fosfat C C X X C C - C C
Potasyum Nitrat C L C C C C C - C
Potasyum Sülfat C C L L C C C C -
Şekil 2. Farklı gübrelerin çökelti oluşturmamaları için gübrelere göre 2 ayrı tankın
kullanılması
Çizelge 6. Değişik sıcaklıktaki suya karıştırılan potasyum nitrat (KNO3) miktarına bağlı
olarak su sıcaklığında düşme dereceleri (Kacar ve Katkat, 2007)
SONUÇ
Damla sulama sistemi (Fertigasyon) el yordamı ile uygulanmaması gereken bir
işlemdir. Bu yaklaşımla gerekli teknolojik cihazlardan (bilgisayar) yararlanmak gerekir.
Bitkiye doğru miktarda su ve gübre ölçülerek, uygun sayıda uygulamalarla yapıldığında
başarı çok daha yüksek olacaktır. Özellikle büyük işletmelerde bir zorunluluğa dönüşen
bu öneri yerine, küçük işletmelerde Dozatron benzeri mekanik sulama cihazları, hat üstü
EC/pH metre veya kalem tipi EC/pH metreler yardımı ile de bu yöntem uygulanabilir.
Ancak sistemi yönetecek insan kaynağının eğitimi her durumda başarıyı belirleyecek en
temel konulardandır. Ziraat Fakültelerimizde değişik teknolojik seviyelerde pilot
tesislerin varlığı ve bunların uygulamalı eğitimde kullanılması çok yararlı olacaktır.
KAYNAKLAR
Akay, S. 1995. Kumluca ve Finike Yörelerindeki Seraların Su ve Toprak Tuzluluğu
Değişimlerinin Araştırılması. Akdeniz Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü
Yüksek Lisans Tezi, Antalya.
Arı, N., Yılmaz, S. ve Fırat, A.F. 2008. Sulama ve Gübreleme. Örtüaltı Domates
Yetiştiriciliğinde İyi Tarım Uygulamaları, BATEM, 57-64.
51
SÖZLÜ BİLDİRİLER
(Sayfa: 53-667)
53
Yaşar ORHAN
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Md.lüğü, Ankara.
yasar.orhan@tarim.gov.tr
sorunu gören Avrupa Birliği, Avrupa Birliği kimyevi gübre direktiflerini tek bir metin
haline getirerek (2003/2003/EC) sayılı tüzükle 2003 yılı Kasım ayında AB resmi
gazetesinde yayımlayarak yürürlüğe koymuştur. Üye ve aday ülkelerin yürürlükteki
mevzuatlarını bu tüzüğe uyumlaştırmasını istemiştir. Bakanlığımız Tarımda Kullanılan
Kimyevi Gübrelere Dair Yönetmeliği AB kriterleri ile birebir uyumlu hale getirmek
amacıyla hazırladığı Tarımda Kullanılan Kimyevi Gübrelere Dair Yönetmelik’i revize
ederek aynı isimle 18.03.2004 tarih ve 25406 sayılı Resmi Gazetede yayımlamış ve
15.04.2004 tarihinde yürürlüğe koymuştur.
Tüm bu bahsi geçen yasal düzenlemelerin kimyevi gübre sektörüne büyük
hizmetleri olmuştur. Burada sizlere bunun çarpıcı olması açısından bir örnek vermek
istiyorum. Kimyevi Gübre Denetim Yönetmeliği ki bu Yönetmeliğimizin ilk
uygulanması daha da eskiye dayanmaktadır. Bakanlığımız Kimyevi gübre üreten ve
tüketenlerin haklarının korunması amacıyla üretilerek veya ithal edilerek piyasaya arz
edilen gübrelerin standardına uygunluğunun tespiti için piyasa denetimini yapmak
amacıyla, sektöründeki 31.03.2000 tarih ve 24006 sayılı Resmi Gazetede Kimyevi
Gübre Denetim Yönetmeliğini yayımlayarak yürürlüğe koymuştur. Daha sonra bu
Yönetmeliğe AB kriterleri monte edilerek yukarıda bahsi geçen 25.04.2002 tarih ve
24736 Kimyevi Gübre Denetim Yönetmeliği haline getirilmiştir. Bu Yönetmeliğimiz
kapsamında piyasa ve şikayet denetimlerine başladığımızda Antalya ilinde yapılan
denetimler sırasında alınan numunelerden % 3’ ü meri mevzuata uygun bulunmuş 2008
yılı denetimlerinde ise bu oran %99;5 olarak gerçekleşmiştir. Yine Antalya ilinin Genel
Müdürlüğümüze gönderdiği raporda Kimyevi Gübre denetimlerine başlamadan önce
İllerinde 2000’in üzerinde merdiven altı üretici olduğunu, denetimlerin başlamasıyla
birlikte bu sayının 170’e düştüğünden bahsedilmektedir. Sektördeki yasal
düzenlemelerden önce üretici, ithalatçı ve tüketicinin hakları ne yazık ki
korunamamıştır. Yine Antalya İl Müdürlüğümüzün raporunda bu konunu boyutu başka
çarpıcı bir örnekle verilmektedir. Raporda merdiven altı üreticilerin kamyonlara boş
bidonları yükleyip köye ya da kasabaya yakın bir su kaynağına kadar arabalarına yük
yapmadıklarını, su kaynağından bidonlara su doldurarak bir boya ile gübre süsü
verdiklerini ve ertesi yıl bir başka marka ve başka tarım merkezlerine gidilmek suretiyle
hem kendi izlerini hem de sahte ürünlerinin isimlerini kaybettirdiklerinden
bahsedilmektedir.
Hepinizinde çok iyi bildiği gibi Tarımda Kullanılan Kimyevi Gübrelere Dair
Yönetmelik tamamıyla gübrelerin teknik özelliklerinden bahsetmekte ve 105 gübre
tipini içermektedir. Bu gübre tipleri Birincil Bitki Besin Maddeli Gübreler, Kompoze
Gübreler(Katı ve sıvı olmak üzere), Tekli Sıvı Gübreler, İkincil Bitki Besin Maddeli
Gübreler ve Mikro elementli gübreler olmak üzere 5 temel bölümden oluşmaktadır.
Kimyevi Gübre Denetim Yönetmeliği ise Kimyevi Gübre Lisans ve Tescil
işlemleri, Numune alma yöntemlerini, analiz metodlarını , analizler sırasında
uygulanacak olan toleranslar, cezai yaptırımlar ile denetim esaslarını içermektedir.
Kimyevi Gübre Denetim Yönetmeliğinin Kanuni dayanağı 4703 Sayılı Ürünlere
İlişkin Teknik Mevzuatın Uygulanmasına Dair Kanun ve bu Kanun’a dayalı olarak
çıkarılan Yönetmeliklerdir.
Kimyevi Gübre Denetimleri sırasında görev alacak analiz ve referans
laboratuarlar her yıl Bakanlığımızca bir Tebliğ ile Resmi Gazetede yayımlanmaktadır.
Buna göre il müdürlüklerimizce alınan gübre numuneleri Resmi gazetede o yıl için ismi
yer alan bir laboratuara gönderilmekte ve denetimin sağlığı açısından bu
labaoratuvarların seçiminde serbest bırakılmaktadırlar. Analizlerin menfi çıkması
durumunda üretici veya ithalatçının analize itiraz etmesi ile birlikte analizler
55
Ayhan GÜNERİ
T.K.B. Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Md.lüğü, Ankara.
ayhan.guneri@tarim.gov.tr
Söz konusu 6 kimyevi gübre üreticisi kuruluş dışında ana üretim amacı kimyevi
gübre olmayan ancak yan ürün olarak kimyevi gübre veya hammadde/aramadde üreten
kuruluşlar ise Çizelge 3 de gösterilmiştir.
58
Çizelge 3. Yan Ürün Olarak Gübre veya Hammadde/Ara madde Üreten Kuruluşlar
KURULUŞ ADI TESİS YERİ ÜRÜN KAPASİTE
(1000 Ton/Yıl)
Ereğli Demir Çelik İşletmeleri Ereğli AS 21
Karabük Demir Çelik İşletmeleri Karabük AS 11
İskenderun Demir Çelik İskenderun AS 24
İşletmeleri
Eti Bakır A.Ş. Küre Pirit 460
Samsun Sülfürik asit 283
Eti Bor A.Ş.(*) Bandırma Sülfürik asit 240
piyasanın ihtiyacına yönelik olarak farklı kombinasyonlarda ürüne göre kimyevi gübre
üretimi gerçekleşmekte olup, 2001-2007 döneminde 25’in üzerinde farklı kimyevi gübre
üretimi gerçekleşmiştir. 2001-2007 yılları arası kimyevi gübre üretimi Çizelge 5’de
sunulmuştur.
Çizelge 4. Yıllara Göre Gübre Üretim Kıyası
YILLARA GÖRE GÜBRE ÜRETİM KIYASI
3.500.000
ÜRETİM MİKTARI (Ton)
3.000.000
2.500.000
2.000.000
1.500.000
1.000.000
500.000
0
-500.000
2002 2003 2004 2005 2006 2007
2007 Yılı kimyevi gübre tüketimi 2006 yılına göre % -4, 2005 yılına göre % -1,
2004 yılına göre % -0,5 az olmasına karşın 2003 yılı tüketimine göre % 1, 2002 yılı
tüketimine göre ise % 14 daha fazla gerçekleşmiştir. Yıllar itibari ile tüketim kıyası
Çizelge 8’de verilmiştir.
Çizelge 8. Yıllara Göre Tüketim Kıyası
6.000.000
5.000.000
4.000.000
MİKTARI (Ton)
3.000.000
TÜKETİM
2.000.000
1.000.000
0
-1.000.000
2002 2003 2004 2005 2006 2007
KAYNAK
DPT Dokuzuncu Kalkınma Planı Kimya Sanayi Özel İhtisas Komisyonu Gübre Çalışma
Grubu Raporu.
63
ÖZET
Bu çalışma ile farklı büyük toprak gruplarında tarımsal amaçlı kullanılan
kimyasal azotlu gübrelerde meydana gelen amonyak şeklindeki azot kayıpları
belirlenmiştir. Araştırma labaratuvar kuşullarında, 4 farklı toprak tipinde 3 farklı nispi
nemde (%50, 75 ve 90) 3 farklı gübre çeşidinin (Amonyum nitrat, Amonyum sülfat ve
Üre) dört farklı dozunda (0, 20, 40 ve 80 kg/da) üç tekrarlamalı olarak 4x3x3x3
faktöriyel deneme desenine göre yürütülmüştür. Araştırma sonucunda farklı nem
düzeylerinde uygulanan kimyasal azotlu gübrelerde meydana gelen azot kayıplarının
toprak tiplerine bağlı olarak önemli ölçüde değişim gösterdiği belirlenmiştir. Toprağın
yapısına ve uygulanan gübre çeşidine bağlı olarak, en yüksek amonyak şeklindeki azot
kaybının Haplustept büyük toprak grubunda üre uygulaması ile (%45 N) elde edilmiştir.
Hektara 80kg üre uygulaması sonucunda yaklaşık olarak %13 oranında yani uygulanan
gübrenin yaklaşık olarak 10 kg’ı amonyak şeklinde kayba uğradığı belirlenmiştir.
Haplustept büyük toprak grubunda hektara 80kg amonyum nitrat ilave edildiğinde
uygulanan gübrenin 2 kg’ı; amonyum sülfatta ise uygulanan gübrenin 2,6 kg’ının
amonyak şeklinde kayba uğradığı belirlenmiştir. Elde edilen sonuçların yöre çiftçilerine
önerilmesi için, yapılan bu çalışmanın tarla çalışmaları ile kalibre edilmesi gerektiği
belirlenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Azot, azot kayıpları, kimyasal gübre.
DETERMINATION OF AMMONIA VOLATILIZATION DEPENDS UPON
DOSES OF NITROGEN FERTILIZERS APLICATED IN SOILS
ABSTRACT
This study was conducted to determine the ammonia volatilization of chemical
nitrogen fertilizers used in different soil groups of agriculture field. The experiment was
carried out laboratory condition consisting of four different soils group, three moisture
levels (%50,75 and 90), three different nitrogen fertilizers (NH4NO3, (NH4)2SO4 and
Ürea), four different doses (0, 20, 40 ve 80 kg/ha) and justified as 4*3*3*3 block
design with three replications. It was found that ammonia volatilization occurred by
chemical nitrogen fertilizers in different moisture levels showed significant difference
depend on soil groups. Depending on soil groups and applicated variety of fertilizers,
the highest ammonia volatilization was obtained in İnceptisol (pH: 7.23 and Organic
matter: %2.34) soil group and urea application (%45N). As a result, When the 80 kg/ha
urea was added in soil, it was determined that approximately 13 percent of fertilizer was
volatilized, that is, 10kg of fertilizer was volatilized. When the 80kg NH4NO3 was added
in the same soil, it was found that 2kg of NH4NO3 fertilizers; the 80kg (NH4)2SO4 was
added in the same soil, 2.6kg of (NH4)2SO4 fertilizers was volatilized. It should be
calibrate field study in order to our results can be suggestion to farmers.
Key Words: Nitrogen, nitrogen volatilization, chemical fertilizer.
64
GİRİŞ
Azot, bitki bünyesindeki önemli fizyolojik fonksiyonları nedeni ile ürün
miktarını ve aynı zamanda ürünün kalitesini tayin etmektedir. Bu nedenle de azotun
toprakta noksanlığı veya fazlalığı ürün miktarının azalmasına ve aynı zamanda ürünün
kalitesinin de düşmesine neden olmaktadır. Azotlu gübrelerin kimyasal özellikleri
nedeni ile toprakta tutulması veya gelecek yıllarda kullanılmak üzere depolanması
mümkün değildir. Azot, her yıl toprağa uygulanması gereken bir besin maddesidir.
Aydemir’in (1979) bildirdiğine göre, gübrelerle toprağa uygulanan azotun yaklaşık %
50’si bitkilerce ilk yıl alınmakta, % 30’u mikroorganizmalarca fikse edilmekte, % 15’i
denitrifikasyonla ve % 5’i de yıkanma ile kaybolmaktadır. Azot toprağa gübre olarak
inorganik veya organik formlarda verilmektedir. Organik azot biyolojik olarak
mineralizasyona uğrayarak önce amonyum azotuna, bu da nitrifikasyona uğrayarak
sonuçta nitrat azotuna dönüşmektedir (Güneş ve Aktaş, 1992). Topraklara verilen azotlu
gübrelerden yıkanma, amonyak seklinde buharlaşma vb. yollarla ortaya çıkan azot
kayıpları ciddi bir tarımsal sorundur. Bu durum pratikte bazı strateji değişikliklerine
gereksinme gösterir. Gübre azot kayıplarının azaltılması için başvurulan yöntemler;
gübre verme tekniği ve zamanlamanın doğru seçimi, yavaş serbest hale geçen azot
kaynaklarının kullanımı ve nitrifikasyonun kimyasal olarak önlenmesini kapsamaktadır.
Amonyak şeklindeki kayıp toprakta oluşan veya gübrelerle toprağa ilave edilen
amonyumlu gübrelerden yüksek pH, yüksek ısı ve yüksek buharlaşma koşullarında
görülür.
Buharlaşarak N kaybı semiarid bölgelerde çok önemlidir. Bu şekilde azot NH3,
aminler ve N-oksitler halinde önemli miktarlarda kaybolmaktadır. Ayrıca N2 olarak azot
kayıpları da fazladır. Amonyak (NH3) ve aminlerin kayıpları gelişen veya yaşlanan
yapraklardan, toprak yüzeyindeki bitki artık ve kalıntılarından, idrar ve dışkıdan, toprak
yüzeyine uygulanan azotlu gübrelerden ve yanan bitki artıklarından ileri gelir. Azot
oksitler (NaO, NO ve NO2) ve N2 ise daha çok yüzey topraklardan kaybolur.
Amonyak kayıpları mevsime bağlı olarak değişim göstermektedir. Serin-nemli
(kış), sıcak-nemli (ilkbahar) ve sıcak-kurak (yaz) şartlarda idrarın sırasıyla %5, 16 ve
66'sı oranlarında kaybolabileceği tahmin edilmektedir. Buna göre intensif meralarda 2
koyun/da otlatma yoğunluğunda günlük dekara N kaybı 40-50 g, yıllık NH3 kaybı ise 4-
6kg N/da dolaylarında olacağı tahmin edilmektedir. Toprak yüzeyinde amonyum
konsantrasyonunun yükselmesi ve pH'daki artışlar, toprakların fazla nemli olduğu
zamanlarda N kaybına sebep olmaktadır. İklim ve toprak özellikleri ile bitki
kompozisyonuna dikkat edilmeden inorganik gübrelerin verildiği yem üretim
alanlarında, buharlaşma ile önemli miktarda amonyak kaybolabilmektedir. Seteria
sphacelata verilen ürenin (37,6kg N/da/yıl) %24'ü buharlaşarak kaybolmuş ve
kayıpların %82'si ilk iki haftada meydana gelmiştir.
Hoff et al. (1981), toprak yapısının NH3 kaybını etkilediğini, NH3 kaybının
strüktürü iyi olan topraklara uygulanan gübreden, sıkışık toprağa uygulanan gübreye
göre meydana gelen kaybının daha az olduğunu bildirmiştir.
Freney et al. (1983), toprağın KDK’ sının ve pH’sının NH3 kaybını etkilediğini
belirlemişlerdir. Yüksek KDK ve düşük pH NH3 kaybını azaltmaktadır. Havadaki NH3
difüzyonu rüzgârla artmaktadır. NH3 kaybı rüzgârla artmakta ve havadaki NH3
konsantrasyonu düşük kalmakta ve daha fazla NH3 kaybı meydana gelmektedir.
Yaptıkları çalışmada yüzeye uygulanan gübre konsantrasyonunun, gübredeki sulu NH4
ile sulu NH3 arasındaki kimyasal eşitliğe bağlı olduğunu belirtmiştir.
Lockyer and Whitehead (1990), yaptığı çalışmada amonyak kaybını belirlemek
için toprak yüzeyine beş farklı konsantrasyonda MAP, DAP, amonyum sülfat, amonyum
65
nitrat ve üre ilave etmiştir. Nemli toprak örnekleri 48 mm çapındaki sütunlara konulmuş
ve 8 saatlik bir periyot için hava buharı geçirilen bir cam boru içerisine yerleştirilmiştir.
Buharlaşma oranı uygulana azot oranına ve toprak tipine bağlı olarak % 53 oranlarında
değişmiştir. Bütün kombinasyonlar incelendiğinde amonyak ve üre azotu ile aşırı
amonyak kaybı arasında yakın bir ilişki olduğunu belirtmiştir..Bu sonuçları ve diğer
değerleri kullanarak amonyak şeklindeki azot kaybındaki miktarının İngiltere’de
yaklaşık % 3,4 ün üzerinde olduğunu belirlemiştir.
Chardon et al. (1991), yaptığı çalışmada gübrelerden meydana gelen NH3
kaybını gübrenin yüzeye uygulanan NH3 konsantrasyonu ile yüzeydeki ve havadaki NH3
konsantrasyonu arasındaki farka bağlı olduğunu belirlemiştir.
Toprak yüzeyinden atmosfere amonyak difüzyonu amonyak buharlaşması
olarak adlandırılır. Amonyak kaybı yüzeye uygulanan hayvansal gübreler ve azotlu
gübreler ile ilgilidir. Amonyak kaybı; mevcut amonyak miktarı, hidrojen tamponlama
kapasitesi (Ferguson et al. 1984), katyon değişim kapasitesi, yağmur ya da sulama
(Cabrera ve Vervoort 1998), pH, sıcaklık ve toprak su içeriği (Al-Kanani et al. 1991)
gibi faktörler tarafından etkilenir.
Amonyak kaybı, yüzeye uygulanan çiftlik gübresi ve üre gübrelerinde meydana
gelen kayıptır. Amonyak kaybı arazilerden azot besin elementinin direk olarak kaybı,
topraklarda fosforun yarayışsız hale dönüşmesini sağlayan gübredeki N/P oranının
azalmasından dolayı hem tarımsal hem de tarımsal olmayan ekosistemler için oldukça
önemlidir (Asman et al. 1994; Asman et al. 1998).
Bu yapılan çalışmanın amacı, yörede yaygın olarak kullanılan azotlu gübrelerin
farklı topraklara uygulanması sonucunda buhar şeklinde meydana gelebilecek olan azot
kayıpların laboratuvar koşullarında tahmin edilmesidir.
MATERYAL VE METOD
Amonyak kaybı üzerine toprak yapısının ve gübre uygulamalarının etkilerini
belirlemek amacıyla Üre (%45N), Amonyum Sülfat (%20,5) ve Amonyum Nitrat
(%26N) kimyasal gübreleri ile Erzurum İli sınırları içerisinde yer alan 4 farklı toprak
örneği alınarak deneme kurulmuştur.
Doğu Anadolu'da sıcaklık nadiren 35°C'nin üzerine yükselmektedir. Kış
döneminde ise en düşük sıcaklıklar Kuzeydoğu Anadolu'da Erzurum-Kars
platolarında -35°C'nin altına kadar düşmekte, en düşük ve en yüksek değerler
arasındaki fark 60°C'yi aşabilmektedir (Timuçin 1990).
Bölgeye ilişkin yıllık ortalama sıcaklık 6,3°C, yıllık yağış 397,8 mm, yıllık
buharlaşma 1060 mm, yıllık ortalama nispi nem ise %64'tür. Yörede yıllık karla kaplı
gün sayısı ortalama 94 gün, yıllık yağışlı gün sayısı ise ortalama 124 gündür.
Çizelge 1. Araştırma konusu toprak örneklerinin bazı özellikleri
Büyük toprak
Rakım N E B.Örtüsü Taşlılık Eğim,%
grubu
0 ’ ’’ 0 ’ ’’
1 Fluvaquent 1738 39 58 06,7 41 12 59,1 Çayır Az 4–6
2 Argiustoll 1787 40001’06,7’’ 41007’31,7’’ Anız Nadas Çok az 0–2
3 Calciustert 1893 40000’01,6’’ 40057’09,3’’ Nadas Yok 0–2
4 Haplustept 1773 39054’35,1’’ 41007’21,8’’ Hububat Sınıf 1 1–2
Çizelge 3. Büyük toprak gruplarında ilave edilen kimyasal gübrelere bağlı olarak
meydana gelen amonyak kayıplarına ait kareler ortalaması
Varyasyon Kaynakları SD Üre Amonyum Nitrat Amonyum Sülfat
Toprak Tipi (T) 3 530.159** 19.645** 185.958**
Nem (N) 2 8.473** 1.878** 0.956**
Doz (D) 3 96.547** 12.780** 53.589**
TxN 6 5.254** 0.671** 0.290**
TxD 9 58.750** 2.318** 21.414**
NxD 6 1.014** 0.240** 0.395**
TxNxD 18 0.701** 0.098** 0.273**
Hata 96 0.001 0.003 0.003
Şekil 1. Büyük toprak gruplarında üre gübre dozuna bağlı olarak meydana gelen amonyak
kayıpları
Toprak özelliklerine bağlı olarak uygulanan üre miktarı arttırıldığında,
topraklardan meydana gelen azot kayıpları ilk olarak artan oranlarda artmakta, daha
sonra ise azalan oranlarda artışlar görülmektedir (Şekil 1). Yapılan benzer çalışmalarda
toprak yapısının ve uygulama dozunun amonyak kaybını etkilediği belirlenmiştir (Hoff
et al. 1981; Lockyer and Whitehead, 1990).
Amonyum Nitrat Uygulaması Sonucunda Meydana Gelen Amonyak Şeklindeki
Azot Kayıpları
Farklı özelliklere sahip topraklara uygulanan amonyum nitrat gübresi,
topraklarda meydana gelen amonyak şeklindeki azot kayıpları üzerine önemli derecede
etki etmiştir. Amonyum nitrat uygulamasının azot kayıpları üzerine etki derecesi toprak
özelliklerine ve ortamın nem içeriğine bağlı olarak değişiklik göstermiştir (Çizelge 5).
69
Şekil 2. Büyük toprak gruplarında amonyum nitrat gübre dozuna bağlı olarak meydana
gelen amonyak kayıpları
Topraklara ilave edilen kimyasal azotlu gübrelerin dozunun amonyak şeklindeki
azot kayıplarının üzerine etkisi incelendiğinde, uygulanan azotlu gübrenin dozu
artırıldığında kayıp miktarlarının da arttığı belirlenmiştir. Hektara 80 kg amonyum nitrat
gübresi uygulanması durumunda gübrelerden kaybolacak azot miktarı artış
göstermektedir (Şekil 2).
Toprak özelliklerine bağlı olarak uygulanan amonyum nitrat miktarı
arttırıldığında, topraklardan meydana gelen azot kayıpları ilk olarak artan oranlarda
artmakta, daha sonra ise azalan oranlarda artışlar görülmektedir (Şekil 2). Yapılan
70
Argiustolllerde en fazla amonyak şeklindeki azot kaybı ise üre azotlu gübrelemesi ile
elde edilmiştir. Amonyum nitrat uygulaması sonucunda ise en düşük azot kaybına
ulaşılmıştır. Calciustertlerde yine üre azotlu gübrelemesi ile en yüksek azot kaybı
meydana gelirken; aynı toprağa amonyum sülfat uygulandığında azot kaybı asgariye
indirilmektedir. Haplusteptlerde amonyum nitrat uygulaması azot kaybını artırırken, en
düşük azot kaybı amonyum sülfat uygulaması ile elde edilmiştir. Yapılan benzer
çalışmalarda uygulanan gübrelerin amonyak şeklindeki azot kayıplarına etkisi, toprak
özelliğine bağlı olarak değiştiği belirlenmiştir (Freney et al. 1983; Hoff et al. 1981;
Amberger 1991; Gezgin et al. 1995).
Şekil 3. Büyük toprak gruplarında amonyum sülfat gübre dozuna bağlı olarak meydana
gelen amonyak kayıpları
Şekil 4. Büyük toprak gruplarında meydana gelen amonyak şeklindeki azot kayıpları
72
Sonuç
Büyük toprak grupları üzerinde yapılan bu çalışmada, toprak yapısına, ortamın
nisbi nemine, uygulanan gübrenin azot içeriğine ve fizyolojik yapısına bağlı olarak
topraktan meydana gelen amonyak şeklindeki kayıpların önemli derecede değişiklik
gösterdiği belirlenmiştir.
Toprağın yapısına ve uygulanan gübre çeşidine bağlı olarak azot kaybı
incelendiğinde, en yüksek amonyak şeklindeki azot kaybının Argiustoll toprak grubunda
(pH 7,23; %organik madde 2,34) üre uygulaması ile (%45 N) elde edilmiştir. Hektara 80
kg üre uygulaması sonucunda yaklaşık olarak %13 oranında kayıp meydana gelmiştir.
Meydana gelen azot kayıpları gübre ilavesi ile birlikte hızlı bir şekilde meydana gelirken
ilk 4 gün sonrasında ise amonyak şeklindeki azot kayıpları azalan oranlarda
gerçekleşmiştir.
Gübre çeşidi Nisbi nem Kayıp miktarı
Fluvaquent----- Amonyum sülfat (80 kg/ha) ----%90-----------%7,80
Calciustert----- Üre (80 kg/ha) ---------------------%90----------%1,30
Haplustept----- Amonyum nitrat (80 kg/ha) -----%90- ---------%0,55
Argiustoll------ Üre (80 kg/ha) ---------------------%90----------%13,00
Bremner, J.M. and Mulvaney, C.S., 1982. Nitrogen Total. Methods of Soil Analysis
Part2. Chemical and Microbiological Properties Second Edition. Agronamy. No:
9 Part 2 . Edition P: 597-622.
Cabrera, M.L. and Vervoort. A.A., 1998. Effect of timing of simulated rain on ammonia
volatilization from surface-applied broiler litter. Commun. Soil Sci. Plant Anal.
29:575–586.
Chardon, W.J., Van Der Molen, J. and Van Faassen, H.G., 1991. Modelling ammonia
emissions from arable land. In: V.C. Nielsen, J.H. Voorburg & P. L'Hermite
(Eds.), Odour and ammonia emissions from livestock farming, Proceedings of a
seminar, Silsoe, United Kingdom, 26-28 March 1990. Elsevier applied science,
Londen and New York, pp. 156-165.
FAO, 1990. Micronutrient. Assessment at the country leaves an international study.
FAO Soils Bulletion 63. Rome.
Ferguson, R.B., Kissel, D.E., Koelliker, J.K. and Basel, W., 1984. Ammonia
volatilization from surfaceapplied urea: Effect of hydrogen ion buffering
capacity. Soil Sci. Soc. Am. J. 48:578-582.
Freney, J.R., Simpson, J.R. and Denmead, O.T., 1983. Volatilization of ammonia. In:
J.R. Freney & J.R. Simpson (Eds.), Gaseous loss of nitrogen from plant-soil
systems. Martinus Nijhoff/Dr. W. Junk, The Hague, pp. 1-31.
Gee, G.W. and Bauder, J.W., 1986. Particle-Size Analysis. Methods of Soil
Analysis.Part 1. Physical ve Mineralogical Methods. 2nd Edition. Agronomy
No: 9. 383-411, Madison, Wisconsin USA.
Gezgin, S., Bayrakli, F., 1995.Ammonıa Volatılızatıon From Ammonıum Sulphate,
Ammonıum Nitrate, Ve Urea Surface Applıed To Wınner Wheat On A
Calcareous Soil. Journal Of Plant Nutrıtıon, 18: 2483-2494.
Güneş, A. ve Aktaş, M., 1992. Kireçli bir toprakta N-servin nitrifikasyon oranı ve azot
kaybı üzerine etkisi. Doğa-Tr. J. Agri. For., 16, S: 501-506.
Hoff, J.D., Nelson, D.W. and Sutton, A.L., 1981. Ammonia volatilization from liquid
swine manure applied to cropland. Journal of Environmental Quality 10: 90-95.
Ismail, K.M., Wheaton, F.W., Douglass L.W. and Potts, W., 1991. Modeling ammonia
volatilization from loamy sve soil treated with liquid urea. Transactions of the
ASAE 34: 756-763.
Le Cadre, E., Genermont, S., Decuq, C., Recous, S., Cellıer, P., 2005. A Laboratory
System To Estimate Ammonia Volatilization. Agron. Sustain. Dev., 25: 101-
107.
Lindsay, W.l., Norwell, W.A., 1969. Development of DTPA Mikronutrient Soil Test.
Soil Sci. Amer. Proc. 35:600-602
Lockyer, D.R. and Whitehead. D.C., 1990. Volatilization of ammonia from cattle urine
applied to grassland. Soil Biol. Biochem. 22:1137–1142.
McLean, E.O., 1982. Soil pH ve Requirement. Methods of Soil Analysis.Part 2.
Chemical ve Microbiological Properties. 2nd Edition. Agronomy No: 9. 199-
224, 1159 p, Madison, Wisconsin USA.
Nelson, R.E., 1982. Carbonate ve Gypsum. Methods of Soil Analysis.Part 2. Chemical
ve Microbiological Properties. 2nd Edition. Agronomy No: 9. 181-197, 1159 p,
Madison, Wisconsin USA.
74
Nelson, D.W. and Sommers, L.E., 1982. Total Carbon, Organic Carbon, ve Organic
Matter. Methods of Soil Analysis.Part 2. Chemical ve Microbiological
Properties. 2nd Edition. Agronomy No: 9. 539-579, 1159 p, Madison,
Wisconsin USA.
Olsen, R.G. and Court, M.N., 1983. Effect of wetting ve drying of soils on phosphate
adsorption ve resin extraction of soil phosphate. J. Soil Sci., 33:709-717.
Rhoades, J.D., 1982. Cation Exchange Capacity. Methods of Soil Analysis.Part 2.
Chemical ve Microbiological Properties. 2nd Edition. Agronomy No: 9, 149-
157, 1159 p, Madison, Wisconsin USA.
Timuçin, E., 1990. Aylık değişme oranlarına göre Türkiye’de yağış rejimi tipleri.Ege
Üniveristesi Coğrafya Dergisi, 5:160-183.
TOVEP, 1991. Türkiye Toprakları Verimlilik Envanteri. T.C. Tarım Orman ve Köy
İşleri Bakanlığı. Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü.
Van Der Molen, J., Van Faassen, H.G., Leclerc, M.Y., Vriesema, R. and Chardon, W.J.,
1990. Ammonia volatilization from arable lve after application of cattle slurry.
1. Field estimates. Journal of Agricultural Science, 38: 145-158.
75
ÖZET
Azotlu gübrelerden azot kayıpları başta yağışlı bölgeler ve aşırı derecede
sulamanın yapıldığı özellikle hafif tekstürlü topraklarda azotun yıkanması şeklinde
olmaktadır. Azotun topraktan kaybının diğer bir yolu da amonyak (NH3) gazı halinde
topraktan atmosfere doğru olan uçma kaybıdır. Bu kayıp içerisine denitrifikasyon
kayıpları da dahil edilebilir. Özellikle fazla kireçli ve yüksek pH’lı topraklarda azotun
hangi azotlu gübreden olursa olsun NH3 gazı şeklinde kaybının oldukça yüksek
oranlarda cereyan etmesi nedeniyle dünya bilim çevrelerinde hep dikkati çekmiştir.
Ülkemiz tarımında kullanılan azotlu gübre miktarına bağlı olarak yılda 250-300 milyon
dolar civarında NH3 şeklinde azot kaybı meydana gelmektedir. Azotlu gübre çeşitleri,
uygulama şekilleri, toprak ve iklim faktörleri NH3 gazı uçması şeklindeki azot kayıpları
üzerinde etkili olmaktadır. Kireçli topraklarda amonyumlu gübreler kullanılmamalı, üre
gübresine ise NBPT karıştırılmalıdır.
Anahtar Kelimeler: Azotlu gübreler, amonyak kaybı, kireçli topraklar.
GİRİŞ
Azotlu gübrelerden amonyak şeklinde meydana gelen kayıpların gübre çeşidi,
toprak ve iklim şartlarına bağlı olarak uygulanan azotun % 1 ile % 50’si arasında
değiştiği bilinmektedir. Yurdumuzda her yıl kullanılan azotlu gübre miktarı dikkate
alınacak olursa amonyak gazı uçması şeklinde cereyan eden azot kayıplarının çok
yüksek olduğu ve bunun ekonomik yönden önemli parasal kayıplara sebep olduğu
anlaşılmaktadır. Nitekim 2005 yılında ülkemizde tüketilen 1 372 500 ton gübre azotu
(Kacar ve Katkat 2007) dikkate alınacak olursa ve kayıp oranının iklim ve toprak
76
N kaybının arttığı, maksimum NH3-N kaybı için toprağın yaklaşık olarak % 8-10
CaCO3’a sahip olması gerektiği bildirilmiştir (Fenn ve Kissel 1975).
Toprakta nem kapsamının hava kurusu nem düzeyinde veya % 5 daha altında
olduğu durumda bile çok az da olsa amonyum sülfat ve amonyum nitrattan NH3-N
kaybının meydana geldiği, ancak maksimum kaybın su ile doygunluk durumu hariç
daha yüksek nem seviyelerinde meydana geldiği saptanmıştır (Fenn ve Escarzaga
1976).
Farklı nem içeriğine sahip kireçli bir toprağa amonyum sülfat ve amonyum
nitrat uygulayarak yapılan bir çalışmada başlangıçta hem fırın kuru hem de ıslak
topraklarda amonyum sülfattan meydana gelen NH3-N kaybının amonyum nitrata göre
daha yüksek olduğu, her iki toprağa da uygulanan su miktarının artışına bağlı olarak
NH3-N kaybının azaldığı, bu azalmanın ise toprağa uygulanan su ile toprak yüzeyinde
bulunan NH3-N’unun toprağın derinliklerine yıkanmasından ileri geldiği ifade
edilmiştir (Fenn ve Escarzaga 1977).
Ürenin toprağın sadece birkaç milimetre derinliğine karıştırılarak
uygulanmasıyla adsorbe edilmiş Ca ile üre veya hidroliz ürünlerinin reaksiyona girmesi
sebebiyle meydana gelen NH3-N kayıplarının yüzeye uygulanmış üreden meydana
gelen NH3-N kayıplarına göre önemli düzeyde daha az olduğu belirlenmiştir (Fenn ve
Mivamoto 1981). Toprağı ıslatmak için yeterli fakat üreyi önemli bir derinliğe
yıkayamayacak miktarda vuku bulan yağışın (< 15 mm) muhtemelen üre hidroliz
oranında bir artış sağlaması nedeniyle NH3-N kaybını artırdığı bulunmuştur (Craig ve
Wollum 1982).
Toprak yüzeyine uygulanan üreye % 5 oranında karıştırılan borik asidin NH3-N
kayıplarını azalttığı saptanmış, bunun nedeninin ise borat anyonunun üreaz enzimi
üzerine yaptığı inhibitör etki ve toprak pH’sının düşmesi olduğu rapor edilmiştir
(Mulvaney ve Bremner 1981).
Yağış veya sulamadan sonra yüksek sıcaklığın etkisiyle toprak yüzeyinin hızla
kuruması esnasında azotlu gübrelerden meydana gelen NH3-N kaybının çok fazla
olduğu ortaya konmuştur (Cathpoole ve ark. 1983). Üreden meydana gelen
NH 3 -N kaybının toprakta yeterli nem bulunması halinde yüksek toprak sıcaklıklarında
daha fazla olduğu tespit edilmiştir (Harper ve ark. 1983).
Ürenin fosfat anyonu ile karıştırılarak verilmesi halinde düşük miktarda kireç
içeren topraklarda fosfat anyonunun NH3-N kaybını azalttığı ve toprağa verilen azotun
ortalama olarak % 10-30’unun NH3-N şeklinde kaybolduğu tespit edilmiştir (Stumpe ve
ark. 1984).
Toprağa verilen üreden NH3 gazı uçması yoluyla azot kayıplarını kontrol eden
faktörlerin başında; toprağın su miktarı, üreaz aktivitesi ve toprak pH’sı gelmektedir.
Bunlara ilave olarak toprak tekstürü, toprak sıcaklığı, toprak üzerindeki bitki örtüsünün
çeşit ve sıklığı, toprağın katyon değişim kapasitesi ve değişebilir katyonların miktarı ile
rüzgar hız ve süresi amonyak kayıplarının derecesini etkileyen diğer çevre faktörleridir
(Vlek ve ark. 1986).
Serbest kireç içerikleri % 0.1’den daha düşük, pH’ları 7 ve 7.6 olan iki
topraktan sadece üre verilende (10 kg N/da) 14 gün boyunca kaybolan azot sırasıyla %
25 ve % 39 olurken bu kayıplar üre-Mn, üre-Fe komplekslerinde sırasıyla % 39’luk
kayıp için % 24 ve % 15’e düşmüştür (Chien ve ark. 1987).
Siltli tın bünyeye sahip, 6.5 pH’lı bir toprağa üre ile birlikte uygulanan saf
azotun % 2’si oranında NBPT uygulanarak laboratuar şartlarında yapılan bir
araştırmada NBPT’nin üreden meydana gelen NH3-N kaybını kontrole göre ortalama
78
ÖNERİLER
Azotlu gübreler içerisinde ister kuru şartlarda, isterse sulu şartlarda olsun en
yüksek amonyak kaybı amonyum sülfat gübresinden olmaktadır. Bu bakımdan özellikle
kireçli topraklarda bu gübre yerine kükürtlü üre ve/veya üre ile nitratlı azotlu gübreler
tercih edilmelidir.
Toprak yüzeyine serpilerek verilen azotlu gübrelerden amonyak kayıplarını
önlemek için, gübreler kuru toprak yüzeyine tercihen yağış ve sulama öncesi verilmeli
böylece toprağın belirli derinliğine yıkanması sağlanmalı veya imkân varsa toprakla
karıştırılmalıdır.
Üre gübresi amonyak kayıplarını önlemede etkili olan örneğin NBPT gibi üreaz
inhibitörleri ile fabrikasyon sırasında karıştırılarak piyasaya sunulmalı ve toprağa bu
şekilde verilmelidir.
KAYNAKLAR
Bayraklı F., 1990. Ammonia Volatilization Losses from Different Fertilizers and Effect of
Several Urease Inhibitors, CaCl2 and Phosphogypsum on Losses from Urea.
Fert. Res., 23: 147-150.
Bayraklı, F., Gezgin, S., Polat, H., Uyanöz, Ş., Özaytekin, H. ve Zengin, M., 1995.
Azotlu Gübrelerden Amonyak Gazı Uçması Şeklinde Cereyan Eden Azot
Kayıplarının Belirlenmesi ve Bu Kayıpların Önlenmesi İçin Alınması Gereken
Tedbirler Üzerinde Bir Araştırma. TÜBİTAK Proje No: 899, Ankara.
Bayraklı,F., Gezgin, S., 1996. Controlling Ammonia Volatilization From Urea Surface
Applied to Sugar Beet on a Calcareous Soil. Commun. Soil Sci. Plant Analy. 27
(9-10): 2443-2451.
Beyrouth, C.A., Sommers, L.E. and Nelson, D.W., 1988. Ammonia Volatilization from
Surface-Applied Urea as Affected by Several Phosphoramide Compounds. Soil
Sci. Soc. Am. J., 52: 1173-1178.
Buresh, R.J., De Datta, S.K., Padilla, J.L. and Samson, M.I., 1988. Field Evaluation of
Two Urease Inhibitors with Transplanted Lowland Rice, Agron. J., 80: 763-768.
81
Catchpoole, V.R., Oxenham, D.J. and Harper, L.A., 1983. Transformation and Recovery
of Urea Applied to Grass Pasture in Southeastern Queerfsland. Aust. J. Exp.
Agric. Anim. Husb., 23: 80-86.
Chien, S.H., Christianson, C.B., Lupin, M.S. and Peters, G.E., 1987. Compaction of
Metal Salt-Urea Complexes with Triple Super Phosphate. Fert. Res., 14: 181-
191.
Craigi, J.R. and Wollum, W.G.I., 1982. Ammonia Volatilization and Soil Nitrogen
Changes After Urea and Ammonium Nitrate Fertilization of Pinus taeda L. Soil
Sci. Soc. Am. J., 46: 409-414.
Evangelou, V.P., 1990. Regulation Mechanisms and Field Implications of Ammonia
Bonding with Various Crystalline Salts. Soil Sci. Soc. Am. J., 54: 394-398.
Fenn, L.B. and Kissel, D.E., 1973. Ammonia Volatilization from Surface Applications
of Ammonium Compounds on Calcareous Soils. I: General Theory. Soil Sci.
Soc. Am. Proc, 37: 855-859.
Fenn, L.B. and Kissel, D.E., 1975. Ammonia Volatilization from Surface Applications
of Ammonium Compounds on Calcareous Soils. IV: Effect of Calcium
Carbonate Content. Soil Sci. Soc. Am. Proc., 39: 631-633.
Fenn, L.B. and Escarzaga, R., 1976. Ammonia Volatilization from Surface Application
of Ammonium Compounds on Calcareous Soils: V. SoiI Water Content and
Method of Nitrogen Application. Soil Sci. Soc. Am. Proc., 40: 537-541.
Fenn, L.B. and Escarzaga, R., 1977. Ammonia Volatilization from Surface Application
of Ammonium Compounds on Calcareous Soils: VI. Effects of Initial Soil
Water Content and Quantity of Applied Water. Soil Sci. Soc. Am. J., 41: 358-
363.
Fenn, L.B. and Miyamoto S., 1981. Ammonia Loss and Associated Reactions of Urea in
Calcareous Soils. Soil Sci. Soc. Am. J., 45: 537-540.
Freney J.R., Keerthisinghe, D.G., Chaivvanakupt, P. and Phongpan, S., 1993. Use of
URease Inhibitors to Reduce Ammonia Loss Following Application of Urea to
Flooded Rice Fields. Plant and Soil. 155/156: 371-373.
Gasser, J.K.R., 1964. Some Factors Affecting Losses of Ammonia from Urea and
Ammonium Sulphate Applied to Soils. J. Soil Sci., 15: 258-271.
Gezgin, S., Bayraklı, F., 1995. Ammonia Volatilization From Ammonium Sulphate,
Ammonium Nitrate, and Urea Surface Applied to Winter Wheat on a
Calcareous Soil. J. Plant Nutrition, 18(11):2483-2494.
Gould, W.D., Hagedorn, C. and McCready, R.G.L., 1986. Urea Transformations and
Fertilizer Effıciency in Soil. Advances Agr., 40: 209-238.
Hargrove, W.L., 1988. Evaluation of Ammonia Volatilization in the Field. J. Prod.
Agric., 1: 104-111.
Harper, L.A., Çatchepoole, V.R., Davis, R. and Weir, K.L., 1983. Ammonia
Volatilization: Soil, Plant and Microclimate Effects on Diurnal and Seasonal
Fluctuations. Agron. J., 75: 212-218.
Kacar, B. ve Katkat, A.V., 2007. Gübreler ve Gübreleme Tekniği. Genişletilmiş ve
Güncellenmiş 2. Baskı. Nobel Yay. No: 1119, ISBN 978-9944-77-159-7,
Ankara.
82
Keller, G.D. and Mengel, D.B., 1986. Ammonia Volatilization from Nitrogen Fertilizers
Surface Applied to No-Till Corn. Soil Sci. Soc. Am. J., 50: 1060-1063.
Liang, J., Karamanos, R.E. and Moir, M.E., 1995. The Influence of Brine
Contamination and Phosphogypsum Amendments on Soil Chemical Properties
and Plant Response. Commun. Soil Sci. Plant Anal., 26: 1033-1057.
Martin, J.P. and Chapman, H.D., 1951. Volatilizations of Ammonia from Surface
Fertilized Soils. Soil Sci., 71: 25-34.
McInnes, K.J., Ferguson, R.B., Kissel, D.E. and Kanemasu, E.T., 1986b. Ammonia Loss
from Applications of Urea-Ammonium Nitrate Solution to Straw Residue. Soil
Sci. Soc. Am. J., 50: 969-974.
Mulvaney, R.L. and Bremner, J.M., 1981. Control of Urea Transformation in Soils. Soil
Biochem., 5: 153-196.
Stumpe, J.M., Vlek, P.L.G. and Lindsay, W.L., 1984. Ammonia Volatilization from
Urea and Urea Phosphates in Calcareous Soils. Soil Sci. Soc. Am. J., 48: 921-
926.
Urban, W.J., Hargrove, W.L., Bock, B.R., Raunikar, R.A., 1987. Evaluation of Urea-
Urea Phosphate as a Nitrogen Source for No-Tillage Production. Soil Sci. Soc.
Am. J., 51: 242-246.
Vlek, P.L.G. and Byrnes, B.H., 1986. The Efficacy and Loss of Fertilizer N in Lowland
Rice. Fert. Res., 9: 131-147.
83
ÖZET
Buğday bitkisinin azotlu gübre ihtiyacının mevsim ve uygulama koşullarına
bağlı olarak verim düzeyleri ve toprağın azot birikimi tarafından belirlendiği
bilinmektedir. Yıllar ve yerler arasındaki dalgalanmaların neden olduğu azot
gereksinimi farklılıklarına karşı önlem olarak geliştirilen Mevsim İçi Azotlu Gübre
Yönetim Sistemleri giderek yaygınlaşmaktadır. Ancak bu konuda tavsiyelere öncelik
olarak kalibrasyon çalışmalarının yapılması gerekmektedir. 2006-2007 ekim yılında
Eskişehir’deki Anadolu Tarımsal Araştırma Enstitüsü arazisinde gerçekleştirilen bu
çalışmada, sulanır koşullarda Konya2002 ve Bezostaya1 çeşitlerinin azotlu gübrelemeye
verdikleri karşılıklar mevsim içi spektral yansıma okumalarından hesaplanan vejetasyon
indeksleri ve Mevsim İçi Verim Tahmini yöntemiyle belirlenmeye çalışılmıştır. Tesadüf
Bloklarında Faktöriyel deneme deseninde ve 4 tekerrürlü olarak yürütülen denemede 0,
5, 10, 15 ve 20 kg N/da seviyeleri karşılaştırılmıştır. Zadoks 24 (kardeşlenme), Zadoks
30 (sapa kalkma başlangıcı) ve Zadoks 31 ( sapa kalkma 1 boğumlu dönem) olmak
üzere 3 dönemde alınan NDVI indeks değerlerinden hesaplanan vejetasyon indeksine
dayalı Karşılık İndeksi değerlerinin, hasatta verim açısından elde olunan gerçek karşılık
indeksleriyle arasındaki korelasyon çalışması, Zadoks 30 ve 31 dönemlerinde yapılan
okumaların verim değerleriyle daha yüksek korelasyon katsayıları verdiğini, ancak
Zadoks 24 okumalarının da istatistiksel önemli korelasyon verdiğini göstermiştir. Daha
yüksek verim potansiyeline sahip olan Konya2002 bekleneceği üzere daha yüksek azot
seviyelerine karşılık verirken, Bezostaya1 çeşidinin vejetasyon indeks değerleri hasat
sonu verim değerleriyle daha uyumlu bulunmuştur. Bir TUBİTAK projesi kapsamında
sürdürülen denemelerin ön çalışması niteliğindeki bu araştırma, Mevsim İçi Azotlu
Gübre Yönetim Sistemlerinin ülkemizde de yeterli çalışma yapılıp güvenilir kalibrasyon
denklemleri elde olunması koşuluyla kullanılabilir olduğuna dair umut vermiştir.
Anahtar Kelimeler: Buğday, mevsim içi azotlu gübre yönetim sistemi, spektral
yansıma, NDVI, karşılık indeksi.
IMPORTANT OF IN-SEASON NITROGENOUS FERTILIZER MANAGEMENT
IN THE INCREASING OF NITROGEN USE ACTIVITY OF THE PLANTS
ABSTRACT
It is known that nitrogen fertilizer requirement of wheat plant is determined by
soil nitrogen supply and yield levels depending on environmental conditions and
cultural practices applied. In-season nitrogen fertilizer management systems, which have
been developed against differences in nitrogen requirement among years and locations,
have gained popularity in recent years. This system requires establishment of calibration
equations prior to recommendations. This study was conducted at Anatolian
Agricultural Research Institute in Eskisehir, in 2006-2007 growing season. In the study,
responses of Bezostaya1 and Konya2002 bread wheat cultivars to nitrogen fertilization
under irrigated conditions were compared with vegetation indices based on spectral
reflection and In- Season Estimated Yield values calculated from these indices. The
84
experimental layout was a 2 factor factorial in randomized complete block design with 4
replications. 0, 5, 10, 15 and 20 kg N/da nitrogen rates were used. Vegetation indices
(NDVI) were obtained at growth stages Zadoks 24 (tillering), Zadoks 30 (pseudo stem
elongation) and Zadoks 31 (stem elongation). The corelation study among these indices
and actual yield responses revealed higher corelation coefficients among NDVI response
index values and response indeks at harvest when NDVI indices were obtained at stem
elongation than at tillering. Konya2002, a higher yielding newer cultivar, showed higher
response to nitrogen fertilization but yield responses of Bezostaya1 was in greater
accordance with in-season estimations. This was a preliminary study of a TUBİTAK
funded project and it gave promising results showing that this new system can be
adapted in the region after reliable calibration equations are developed in time.
Key Words: Wheat, in-season nitrogen fertilizer management system, spectral
reflection, NDVI, response index.
GİRİŞ
Buğday tarımında çeşitlerin kendi beklenen tane verimi ve protein değerlerini
verebilmeleri ancak uygun bir azotlu gübrelemeyle mümkün olabilmektedir. 2030’a
kadar kişi başına üretimin aynı düzeyi muhafaza edebilmesi için kimyasal gübre olarak
azot kullanımının da muhtemelen ikiye katlanacağı (Gilland 1993), ancak ekolojik ve
ekonomik sorunlar nedeniyle dünya genelinde ekstansif tarım uygulamalarının
benimsenme oranının artabileceği ve bunun da azotlu gübre kullanımını azaltma ihtimali
olduğu (Le Couis ve ark. 2000) konuyla ilgili literatür bildirileri arasındadır. Smil
(1997) azotlu gübre kullanımını azaltabilmenin ancak daha uygun gübreleme yöntemleri
bularak etkinliği arttırmakla mümkün olabileceğini ifade etmektedir. Raun ve Johnson
(1999) tarafından ve FAO istatistikleriyle değişik araştırma sonuçlarından hesaplanan
verilere göre yapılan bir değerlendirmede, 1996 yılında dünya gübre azotu kullanımının
82,906,340 ton olduğu (FAO 1996), bunun % 60’ından fazlası anlamına gelen
49,743,804 tonunun tahıl üretiminde kullanıldığı (FAO 1995) ve bu toplamın
16,572,232 tonunun hasat edilen tanelerde bulunduğu ve bunun da % 33 AKE anlamına
geldiği ifade edilmiştir. Bu rakamlar aynı esaslara göre, gelişmiş ve gelişmekte olan
ülkeler için ayrı ayrı hesaplandığında, AKE değerlerinin sırasıyla % 42 ve % 29 olduğu
görülmüştür. Azotlu gübrelerden kayıpları en aza indirmenin yolları arasında, gübre
dozlarının bitki ihtiyacına göre belirlenebilmesi için toprak ve bitki analizlerine
başvurulması, yıllık yağış miktar ve dağılımına uygun bir gübreleme stratejisinin
benimsenmesi, bölünmüş uygulamaların tercih edilmesi, gübrenin yüzeye bırakılmayıp,
mümkün olan her durumda toprak altına getirilmesi sayılabilir (Mosier ve ark. 1996).
Westfall ve ark. (1996) toprak analizleriyle birlikte, hedeflenen verim düzeyleri ve
üreticinin geçmiş deneyimlerinin birlikte kullanılması halinde en uygun tavsiye
düzeylerine ulaşılacağını belirtmektedir.
Bölgemizde olduğu gibi, dünyanın benzer ekolojilerinde de sezon başındaki
tahminlere dayalı tavsiyelerin her zaman tutmaması, bunların sezonun gidişine göre yıl
içinde modifiye edilebilmeleri ihtiyacını doğurmuş ve Mevsim İçi (In-Season) azotlu
gübre yönetim sistemleri geliştirilmeye başlanmıştır. Bu bağlamda, bitkilerin her hangi
bir andaki azot beslenme durumlarının optik sensörlerle tespit edilebileceği ve gübre
uygulamalarının da buna göre yapılabileceği fikri ortaya atılmış ve çalışmalar yapılmaya
başlanmıştır (Raun ve ark. 2002, Cassman ve ark. 2002, Mullen ve ark. 2003).
Bitkilerin, spektrumun kırmızı ve near-infrared bölgelerinde (farklı nanometre
okumalarında) verdikleri yansıma değerleri karşılaştırılarak gelişme durumunu gösteren
vejetasyon indeksleri elde etmeye dayanan bu yöntemde, en yaygın kullanılan
vejetasyon indeksi kavramları NDVI (Normalized Difference Vegetation Index) ve SR
85
(Simple Ratio) olmaktadır (Aparicio ve ark. 2002). Esas itibariyle toplam kuru madde ve
yaprak alan indeksiyle alakalı olduğundan, dolaylı olarak fotosentetik kapasite ve verim
tahminlerinde kullanılan bu indeksler buğday verim tahminleri için de kullanılmaktadır
(Pinter ve ark. 1981, Aparicio ve ark. 2000). Bu indekslerin hesaplanmasında genellikle
SR = (Rkırmızı/Rnır) ve NDVI = (Rnır - Rkırmızı)/( Rnır + Rkırmızı) formülleri kullanılmakta, bu
formüllerdeki R harfi Yansıma (Reflectance) değerlerini göstermektedir (Penuelas ve
ark. 1993).
NDVI okumalarının değerlendirilmelerinde ise RI (Response Index = Karşılık
İndeksi) (Mullen ve ark. 2003) ve INSEY (In Season Estimated Yield = Mevsim İçi
Verim Tahmini) (Raun ve ark. 2002) kavramlarından yararlanılmaktadır. Buna göre,
kalibrasyon çalışmalarında maksimum NDVI değerini veren parsellerin NDVI değeri,
gübrelenmemiş kontrol parsellerinin NDVI değerlerine bölünerek elde olunan RI(NDVI)
değerleri, hasatta elde olunan maksimum verimin kontrol parsellerinden elde olunan
verime bölünmesiyle bulunan RI(HASAT) (Johnson ve ark. 2000) değeriyle
karşılaştırılmakta ve yapılan korelasyon analizi sonucunda, RI(HASAT) değeriyle en
yüksek R2 değerini veren RI(NDVI) değeri hangi dönem okumalarından elde olunmuşsa,
daha sonra çiftçi tarlalarında yapılacak tavsiyeye yönelik çalışmalarda o dönemde
okuma yapılmaktadır. Ancak okumanın ve dolayısıyla tavsiyenin yapılacağı dönemin,
özellikle kuru koşullarda, çiftçinin tarlaya girebileceği son dönemden daha geç
olmaması da sistemin pratikte yaygınlaştırılabilmesi bakımından esastır. Örneğin,
Oklahoma’da yapılan çalışmada Feekes ıskalasına (Large 1954) göre 5 (sapa kalkma
başlangıcı), 9 (sapa kalkma sonu) ve 10.5 (çiçeklenme) dönemlerinde elde olunan
okuma değerlerinden benzer etkinlikte sonuç alınmış olmakla birlikte (Mullen ve ark.
2003), geniş çiftçi tarlası uygulamalarında diğerleriyle aynı etkinlikte bulunan Feekes 5
döneminde, yani sapa kalkma başlangıcında yapılan okumalara göre tavsiyeler
yönlendirilmektedir. INSEY değeri ise, NDVI değerinin, ekimden okumanın yapıldığı
güne kadar geçen günler içinde ortalama sıcaklığın 4.4 oC’nin üzerinde olduğu gün
sayısına bölünmesiyle bulunmaktadır (Raun ve ark. 2002). Daha sonra, parsellerin
NDVI okumalarından hesaplanan INSEY değerlerinin bağımsız değişken (x), aynı
parsellerden elde olunan dane verimlerinin ise bağımlı değişken (y) olarak alındığı
regresyon analizi sonucunda elde olunan denklemler, çiftçi tarlalarındaki uygulamaları
yönlendiren kalibrasyon denklemleri olarak kullanılmaktadır.
MATERYAL VE METOD
2006-2007 ekim yılında Eskişehir’deki Anadolu Tarımsal Araştırma Enstitüsü
arazisinde gerçekleştirilen bu çalışmada, sulanır koşullarda Konya2002 ve Bezostaya1
kırmızı sert buğday çeşitlerinin azotlu gübrelemeye verdikleri karşılıklar mevsim içi
spektral yansıma okumalarından hesaplanan vejetasyon indeksleri ve Mevsim İçi Verim
Tahmini yöntemiyle belirlenmeye çalışılmıştır. Tesadüf Bloklarında Faktöriyel deneme
deseninde ve 4 tekerrürlü olarak yürütülen denemede 0, 5, 10, 15 ve 20 kg N/da
seviyeleri karşılaştırılmıştır. Deneme ekim anında bir kez çıkış suyu verildikten sonra,
sapa kalkma ve başaklanma devresinde olmak üzere iki kez sulanmıştır. Azotlu gübrenin
tamamı, çalışmanın gereği olarak, ekimle birlikte verilmiştir. NDVI değerleri,
Oklahoma Eyalet Üniversitesi tarafından geliştirilen Green Seeker cihazıyla
okunmuştur. Zadoks 24 (kardeşlenme), Zadoks 30 (sapa kalkma başlangıcı) ve Zadoks
31 ( sapa kalkma 1 boğumlu dönem) olmak üzere 3 dönemde alınan NDVI indeks
değerlerinden hesaplanan vejetasyon indeksine dayalı Karşılık İndeksi değerlerinin,
hasatta verim açısından elde olunan gerçek karşılık indeksleriyle arasında korelasyon
çalışması yapılmış, ve okuma tarihleri için hesaplanan INSEY değerleriyle hasatta elde
olunan gerçek verim değerleri arasındaki ilişkiden regresyon analizi sonucu kalibrasyon
denklemleri hesaplanmıştır.
86
500
Konya2002
Dane Verimi (kg/da)
400
300
Bezostaya1
200
0 5 10 15 20
Azot dozu (kg N/da)
düşük NDVI değeri verirken, mevsim ilerledikçe koyu yaprak rengi ve yüksek klorofil
oranları nedeniyle farkı kapatmış ve öne geçmiştir.
Çizelge 3’te görülen INSEY değerlerinin bağımsız değişken, hasatta elde olunan
gerçek dane verimlerininse bağımlı değişken olarak kullanılmasıyla gerçekleştirilen
regresyon analizi sonucunda elde olunan kalibrasyon doğru ve denklemleri, Zadoks 24,
30 ve 31 dönemleri için sırasıyla Şekil 2-4’te verilmiştir.
Görüldüğü gibi, her 3 okuma döneminde de ve her 2 çeşit için de INSEY –
VERİM ilişkisi doğrusal ilişki göstermiştir. Benzer çalışmaların yapıldığı Oklahoma ve
Meksika’daki CIMMYT çalışmalarında genellikle üslü transformasyon denklemi veren
bu ilişkinin yapılan çalışmada doğrusal olarak çıkması bizdeki durumun farklı
olabileceğine işaret etmektedir. Bu konu projede ön görülen çalışmaların
tamamlanmasından sonra netlik kazanacaktır.
88
500
ZADOKS 24
450
350
300 Konya2002
250
200 Bezostaya1
150
0,004 0,005 0,006 0,007 0,008 0,009
INSEY
500
ZADOKS 30
450
Dane Verimi (kg/da)
400
350
Konya2002
300
250
200 Bezostaya1
150
0,006 0,007 0,008 0,009 0,01 0,011 0,012
INSEY
500
ZADOKS 31
450
350
Konya2002
300
250
200 Bezostaya1
150
0,005 0,006 0,007 0,008 0,009 0,01 0,011 0,012
INSEY
Vejetatif gelişme üzerine yaptığı etkinin gücü bilinen azotlu gübreleme, bitki
gelişmesi üzerine maksimum etkiyi başaklanma öncesi vejetatif gelişme döneminde
yapmakta, ancak çeşidin verimlilik düzeyi ve verimi sınırlandırıcı çevre koşulları söz
konusu olduğundan, hasatta elde olunan karşılık indeksine bu erken dönem etkinliği
aynen yansımamaktadır. Özet olarak, bu ilk yıl çalışması sonuçları, kardeşlenme
döneminin vejetasyon indeksine dayalı tavsiye geliştirmek için fazla erken, sapa
kalkmanın ileri devrelerininse çiftçinin tarlaya girmesi için fazla geç olduğu
düşünüldüğünde, Zadoks 30 döneminin en uygun dönem olduğuna işaret etmektedir.
Nitekim, Çizelge 5 incelendiğinde, Konya2002 için elde olunan NDVI Karşılık İndeksi
değerleri verim için Karşılık İndeksi değerleriyle daha düşük korelasyon katsayısı
verirken, Bezostaya1 içinse sadece Zadoks 24’ün önemli korelasyon vermediği, Zadoks
30 ve 31’de ise çok yüksek korelasyon katsayıları verdiği görülecektir.
Sonuç olarak, yeterli çalışma yapılıp güvenilir kalibrasyon denklemleri elde
olunduğunda, bu sistemin bölgemizde de uygulanabilir olduğuna dair umut verici
bulgular elde olunmuş bulunmaktadır
TEŞEKKÜR
Bu bildiri, TÜBİTAK-KAMAG tarafından desteklenen 106G111 nolu proje
kapsamında yapılan araştıma sonuçlarından hazırlanmıştır. Söz konusu projenin ülkemiz
için gerekliliğine inanarak müşteri olan Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve Tarımsal
Araştırmalar Genel Müdürlüğüne ve destekleyen TÜBİTAK’a bütün proje ekibi olarak
teşekkür ederiz.
KAYNAKLAR
Aparicio, N., D. Villegas, J. Casadesu´ s, J.L. Araus, and C. Royo. 2000. Spectral
vegetation indices as nondestructive tools for determining durum wheat yield.
Agron. J. 92:83–91.
Aparicio, N., D. Villegas, J.L. Araus, J. Casadesus, and C. Royo. 2002. Relationship
between growth traits and spectral vegetation indices in durum wheat. Crop Sci.
42:1547–1555.
91
ÖZET
Kaya fosfatların gübre değerinin artırılması için genel uygulama H2SO4 ile
muamele şeklindedir.Bu uygulamada her bir ton P2O5 başına yaklaşık 5 ton CaSO4.H2O
atık olarak çıkmakta olup bu ise gerek endüstri gereksel tarım için baş agrıtıcı büyük bir
sorundur. Geleneksel uygulama dışında H2SO4 yerine HNO3 türü asit kullanımı aynı
zamanda taşıdıgı azotun tamamına yakınının kullanılabilmesi nedeni ile dünyada bu tarz
üretim yöntemi önem kazanmaya başlamıştır.
Bu çalışma da ülkemizde hiçbir şekilde degerlendirilemeyen Kanlıca, Kilis,
Şemikan, Taşıt, Kasrık ve Konsantre mazıdag fosfatı kullanılmıştır. Bunların P2O5
içerikleri % 5.46 (Kilis) ile % 31.25 (Mazıdag konsantresi) arasında degişmektedir.CaO
oranlarıda % 51.06 (Kasrık) ile % 25.90 (Kilis) arasında degişmektedir.
Örnekler üzerinde tüm ürünlerden yaklaşık aynı bileşimde aynı bileşimi
verecek şekilde teorik HNO3 ilave edilmiş, çökme ile silikat türevi kimyassallar atılmış,
asit leaching ile yıkama yapılmış,-7 oC’de nitrat formunda bulunan bir çok bileşik
çöktürüldükten sonra temiz fosforik asit çözeltisi NH4OH ile nötralize edilerek pH 5-7
arasında sıvı DAP bileşiminde gübre örnekleri elde edilmiştir.
Ürünler analizinde N+ P2O5 olarak % 20’ler civarında yaklaşık aynı bileşimde
ürünler üretildigi kurutulmuş 4 örneklerin bunların kimyasal açıdan DAP formunda
oldugu, fakat düşük tenörlü kaya fosfatlarda yüksek kullanım, yüksek atık
düşünüldügünde esas ekonomikligi oluşturan kısmın bu oldugu görülmüştür.
Üretilen 4 sıvı gübre örneginin kurutulması sonucu nihai formun incelenmesinde
tamamı amonyum azotu formunda olmak üzere azot % 16,07-17.20 arasında ,suda erir
P2O5’de % 52.90 ile 57.90 arasında degişmiştir.Kalsiyum, magnezyum, demir, bakır
analizlerinden ise yeteri kadar kaya fosfatın temizlenebildigi çok temiz sayılabilecek
statüde gübre üretilebilirligi gözlenilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Kaya fosfat, nitrofosfat, asitlendirme, north hydro proses.
GİRİŞ
Ülkü, (1980)‘ün Slack ve ark. (1968)’na atfen bildirdiğine göre kayafosfatın
nitrik asitle parçalanması reaksiyonunda açığa çıkan enerjinin kayafosfatın yapısı ve asit
konsantrasyonuna bağlı olduğu ve % 55’lik HNO3 ile açığa çıkan ısının 41 kcal/gmol
P2O5 olduğu tespit edilmiştir. Bu çalışmada kayafosfat ile HNO3 arasındaki tüm
reaksiyonlar verilmiştir. Nötralizasyonun devamında ise:
2CaHPO4 + 2NH3 + Ca(NO3)2 => Ca(PO4)2 + 2NHNO3
1
Bu çalışma Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı TAGEM-Toprak Gübre ve Su Kaynakları Merkez Araştırma
Enstitüsü tarafından yürütülen “Düşük Tenörlü Kaya Fosfatlardan Pirotik Asitler ile Fosforlu Gübre Üretimi ve
Tarımda Kullanım Olanaklarının Araştırılması “ isimli 05310A01 nolu projenin Nitro fosfat tür gübreler üretimi
kısmından hazırlanmış olup, proje çerçevesinde desteklenmektedir.
93
Şekil 1. Nitro fosfat tür NPK gübre üretim prosesi (Norsk Hydro prosesi. Moldovan
1969).
Weingaetner ve Akın (1970), Türkiye fosfat yataklarının nitrofosfat üretiminde
değerlendirilmesi konusunda yapmış oldukları çalışmada düşük kaliteli Taşıt fosfatları
kullanılmış ve kalsiyum ortamdan uzaklaştırılmadan fosforik asitli çözeltiye amonyak
94
MATERYAL VE METOD
Materyal
Araştırmada materyal olarak Adıyaman, Hatay, Kilis ve Mardin yörelerinde
bulunan bazı fosfat yataklarından alınan ve Çizelge 1’de özellikleri verilen sekiz adet
kayafosfat numunesi (< 100 mikron çapında öğütülerek) kullanılmıştır.Materyaller
MTA teknik elemanlarının yardımı ile mahallinde rasgele örnekleme yöntemi ile
yapılmış olup işleme ise P2O5 oranı > % 5 ve R2O3 < % 5 olan örnekler şeçilerek üretim
safhasına geçilmiştir.Materyallerin alındığı yerlerin il, ilçe, köy ve mevkilerinin metin
ve Çizelgelarda tamamının yazılarak karışıklığa yol açmaması için aşağıdaki şekilde
kısaltmalar yapılmıştır. Buna göre Adıyaman’dan alınan örnekler köy isimleri ile,
Hatay’dan alınan örnek ilçe ismiyle, Kilis’ten alınan örnek il ismiyle ve Mardin’den
alınan örnekler ocak isimleri ile metin ve Çizelgelarda yer alacaktır. Asitlendirme
materyali olarak kullanılan HNO3 ise endüstriyel saflıkta % 54-60 arası HNO3 ihtiva
eden materyaldir.
Çizelge 1. Malzeme Yatakları
Örneğin alındığı il İlçe Köy Mevki veya ocak
Adıyaman Tut Kanlıca (İnişdere) Heliklikaya
Adıyaman Tut Pembağı Yoncalı
Üretim metodu
Çalışma esnasında reaktöre hesaplanan miktarda (Çizelge.2) HNO3 ve kaya
fosfat ilavesinden 5 dakika sonra sonra 2 nolu çöktürme aparatında reaksiyona
girmeyen silikatlar ve silis atılır.reaksiyon sıcaklıgı 40 oC’de dir.3 nolu denge tankında
97
muhafaza edilen temiz sirkulasyon çözeltisi ile HNO3 kg/ 90 kg % 26 ‘lık -7 C’de ki
soğuk P2O5 çözeltisi oranında olacak şekilde 1 nolu reaktöre doğru pompa ile sirkule
edilir. Bu asit yıkama işlemi 5 dakika alınmıştır Çöktürme işlemi büyük ölçüde
sirkule edilen çözeltinin süzülmesi ve denge tankında çöktürülmesi şeklinde
yapılmıştır. Ucucu bileşikler (HF,CO2 CO, vb) reaktör üst kısmında yer alan NaOH
tuzagında tutulmuştur. Sıvı faz kristalizatöre alınarak, - 7 oC’de Ca(NO3)2 kristallerinin
çökmesi sağlanmıştır. Yaklaşık % 26’lık P2O5 ihtiva eden kristalizatör sıvısı büyük
ölçüde safsızlıklarından (Ca(NO3)2.4H2O, ALPO4 2 H2O, FePO4 2H2O gibi)
temizlendikten sonra kristalizatörden alınan temiz çözelti teorik miktar kadar sıvı
amonyak ile nötralize edilir. Kristalizatör çalışma zamanı maksimum 1 saat alınmıştır.
Pilot ‘ın II. kısmı olan NH4NO3 üretimi yapılmamıştır. Nötralizasyon 4 < pH < 7
aralığında olacak şekilde pH kağıdı ile kontrol edilmiştir.
NH4OH + H3PO4 = NH4H2PO4 + H2O
Çalışma esnasında kristalizatör ve reaktör içi sıcaklık kontrolu dijital olarak
yapılmıştır.
Buna uygun olarak üretim için örnek hesap şekli Çizelge 1 altında verilmiştir.
Bu hesap tarzın tüm örneklerde yapılarak gerekli kaya fosfat ve HNO3 miktarları
uygulama da tespit edilmiştir.
Çalışma esanasında kristalizatör ve reaktör içi sıcaklık kontrolu dijital olarak
yapılmıştır.Çalışmada; 1 nolu reaktör 5 dakika, yıkama işlemi 5 dk, kristalizasyon
45 dk, nötralizasyon 5 dk , olmak üzere TOPLAM 60 dakika alınmıştır. 5 nolu
raktörde öncelikle CO2 ile karbonatlaştırma ve NH3 ile nötralizasyon düşünülmekle
birlikte bu çalışma yapılmamıştır.
6
8
Kristalizatör: 150 lt hacimde % 60 boş hacimli silindirik RF 400 ile içten kangal çelik
serpantin soğutmanın yapılabildiği pislik ve Ca(NO3)2 nin alt konik kısımdan 2. Reaktör
içine dolacak şekilde tasarlanmış 15 dk’da tüm sistemi -7 C’ye soğutabilecek (7
kwaat’lık soğutma çevrimi mevcut) zaman ve sıcaklık ayarlı, sirkülasyon ile kristallerin
alt kısma doğru itilebileceği, ısı kaybı nedeni ile izolasyonlu SS 316’dan imal edilmiş
silindirik alt kısmı 60’ konik, kristalizasyon bittikten sonra reaktör 2 ile vana ile ilişiği
kesilebilen, beslemenin üstten yapıldığı tank.
Denge tankı : Kristalizatöre bağlı daha temiz çözeltinin alınabileceği, reaktör 1’e
yıkama çözeltisi 2 lt/sn paslanmaz pompa ile gönderebilecek % 26 P2O5 sistem çözeltisi
ihtiva eden, paslanmaz çelik silindirik tank.
Rektör 2 : NH3 gaz ve CO2 gaz ilavesi ile CaCO3’in çöktürülerek tutulabileceği 30
lt’lik SS 316 silindirik, karıştırmalı, basınçlı reaktör. (Çalışma kesikli olup çalışmada bu
kısım kullanılmamıştır).
Reaktör 3 :Sıvı amonyakla açıkta nötralizasyon reaktörü (50 lt’lik PE).
NH4NO3 deposu: 1 m3 silindirik Plastik depo
CaCO3 deposu: Katı ve CaCO3 atıkları için reaktör 2 altına monte edilmiş 30 lt küpük
saçtan depo.
Kontrol Paneli: Kontrol işlemlerini için pH, T, ONN/OFF kontrol ve soğutma çevrim
kontrolleri için hazırlanmış direkt bir pano üzerinde toplu düzenek.
Yerleşim: II katlı platform da üst katta kristalizatör, absorber ve soğutma çevrimi
olacak şekilde yerleşim yapılmıştır.
Analiz metotları
Toplam ve suda çözünür P2O5: Kinolin Molibdofosfat halindeki orta fosfat
iyonlarının 75 oC’de hidrolizden sonra çökeltilmesi ne veya amonyum vanamolibdatta
verdiği rengin spektrofotometrik ölçümü esasına göre yapılmıştır (Official Method
958.01-962.02. 1995).
Metal analizleri: Kadmiyum (AAS-Grafit), demir, bakır, çinko, mangan, kalsiyum,
magnezyum, krom, nikel, kurşun, alüminyum analizleri (AAS-Alev) ile yapılmıştır (TS
EN 13650 2004, AOAC. Official Method 965. 09. 1995).
Nem Tayini: 105 oC’de sabit tartıma gelene kadar kurutulan madde miktarıdır (AOAC.
Official Method 967.03. 1995).
Uçucu madde analizi: 550 oC’de kayafosfat içerisinde bulunan HF, CO2, CO, Cl2, O2,
organik madde gibi bileşenlerin 2 saat yakılmasına dayanır (AOAC. Official Method
967. 04. 1995).
SiO2 tayini: Metal analizleri öncesi asitte çözünmeyen kısım gravimetrik olarak
atılmuıştır (TS 13650. 2004)
Sodyum ve Potasyum Analizleri: TS EN 13650 2004’ e göre çıkarılan ekstratlar
üzerinde gazlı fleym-fotometre aleti ile saptanmıştır.
GİREN-CIKAN
HNO3 / CaO
madde
Gerekli Kaya
CIKANLAR
GIRENLER
/ kaya fosfat
TOPLAMI
TOPLAMI
ÖRNEK ADI
bağlananlar
Uçucular
meyenler
fosfat kg
mol/ mol
P2O5 %
şeklinde
Gerekli
(kg/kg)
miktarı
% Fark
Farkkg
Çözün
HNO3
HNO3
NO3
%
kg
kg
kg
kg
kg
kg
Uçucu
BOGAZKERİM 5.46 24.17 9.254 0.343 3.1739 0.85 2.236 6.512 1.686 12.428 12.374 0.0540 0.43
KANLICA 8.26 23.20 6.117 0.519 3.1739 0.547 1.419 4.192 1.686 9.2909 9.237 0.0539 0.58
KASRIK 13.90 26.17 3.634 0.873 3.1739 1.789 0.951 2.178 1.686 6.8079 6.755 0.0529 0.77
KONSANTRE 31.25 11.44 1.617 1.963 3.1739 1.902 0.185 0.926 1.686 4.7909 4.737 0.0539 1.13
PEMBAGI 15.57 25.39 3.245 0.978 3.1739 0.809 0.824 1.916 1.686 6.4189 6.366 0.0529 0.82
ŞEMİKAN 30.44 7.64 1.657 1.915 3.1739 2.076 0.127 1.026 1.686 4.8309 4.779 0.0519 1.07
TAŞIT 8.90 31.25 5.677 0.559 3.1739 0.807 1.774 3.397 1.686 8.8509 8.797 0.0539 0.61
YAYLADAG 18.84 15.95 2.681 1.184 3.1739 0.625 0.427 1.748 1.686 5.8549 5.794 0.0609 1.04
1kg katı bazda % gübre üretimi esas alınarak hesaplanmıştır. Katı faz bileşimi çözünen ve çözünmeyen Nitrat bileşikleri ve SiO2 kabul edilmiştir. Ayrıca reaksiyon fosfor kazanımı lit. bilgileri dahilinde
maksimum % 95 alınmıştır.
# 1- 6.117 kg kaya fosfat üzerine 3.1739 kg % 54 HNO3 ilave edilmiş 5 dakika 1 nolu reaktörde karıştırılmıştır.
Ortam yıkama çözeltisi : 90 * 3.1739 = 285.65 kg ‘dır (yıkama çözeltisi/kaya fosfat oranı 1/90 dür).
#-2- Pompa debisi M yaklaşık 2.0 kg/sn olup gerekli yıkama zamanı = 285.65 / 2.0=142.8 sn (5 dk sirkule edilerek yıkanmıştır).
# 3. Dinlenme tankında bu çözelti içerisinde çözünmeyen silikat tür bileşiklerin çökmesi sağlanır.
# 4- Ca(NO3)2.4H2O‘nin kristalizatörde çökelmesi – 7 C’ de ¾ saat kristalizasyon süresinde çökme sağlanır.
# 5- Kristalizasyondan alınan temiz 2.931 kg sıvı üzerine 0.991 kg % 24-26 sıvı NH3 katılarak pH kontrolü yapılarak pH 6.5-7.0 aralığına
kadar nötralize edilmiştir.
101
birim gübre başına kullanılan kaya fosfat miktarları değişmektedir. Bu ise bu tarz bir
üretimde maksimum 9,254 kg (Bogazkerim ) ile en az 1,617 kg (Şemikan) arasında
değişmektedir. Dolayısı ile yüksek P2O5 içerikli materyal ile nakliye, hammadde temin
gibi parametreler düşünüldüğünde daha ekonomik çalışma mümkün gözükmektedir.
Esas ekonomikliği oluşturan paramet-relerin bu olduğu gözükmektedir.
5. Fakat atıkların bileşimi incelendiğinde Ca NO3), Mg (NO3), Fe (NO3),
K(NO3) gibi karışımların ayrıca gübre değeri olduğu görülecektir. Tarımsal açıdan
değerlendirilebilir veya prosesin II. Aşaması olan karbonatlaştırma ile sıvı fazda
amonyak nitrat olarak diğer ürünler de suda çözünmeyen karbonatlar olarak
çöktürülebilir. Bu ise sistemi ekonomik hale getirebilir. Asitlendirme olarak HNO3
kullanımı ise taşıdığı N’ın gübre değeri nedeni ile yan ürün olarak Ca(NO3)2 ‘in de
gübre değeri nedeni ile tercih edilmesi mümkün görülmektedir. Ayrıca mevcut proses
de Ca(NO3)2 ‘in amonyaklama ve karbonatlaştırılması ile CaCO3 atık ve azotlu gübre
olarak da NH4NO3 ‘in literatür bilgileri dahilinde değerlendirilebileceği görülmektedir
(Dekker, 1985).
6. Katı ürün analizleri incelendiğinde demir’in sıvı faza geçişi bir
kısmının nitrat formuna geçirilmesinden sonra demir için % 5 den daha az dönüşüm
öldüğü gözlenilmiştir. Örnek: Flatosyan: Kaya fosfattaki Fe= 1,617 * 0,84 * 0,7 *
10000 / 1000=9.507 g , katı örnekte Fe = 0.182 g (Çizelge 4) olup; KFe %
=0,182*100 / 9,507 = 1,91 % bulunur. Diğer örneklerde de % 5’den daha az gübreye
geçiş yüzdesi tespit edilmiştir.
Çizelge 4. Kurutulmuş nitro fosfat gübrelerin analizleri.
FLOTASYON ŞEMIKAN TASIT KASRIK
Nem 7.00 7.02 7.12 6.45
Nitrat Azotu (NO3-N % kg/kg) 0.00 0.00 0.00 0.00
Amonyum Azotu (NH4-N, % kg/kg) 16.07 16.46 16.60 17.20
Suda Erir P2O5 % kg/kg 52.90 53.90 55.20 57.92
Kalsiyum % kg/kg 2.83 3.79 4.48 5.45
Magnezyum % kg/kg Eser Eser Eser Eser
Sodyum % kg/kg Eser Eser Eser Eser
Potasyum % kg/kg Eser Eser Eser Eser
Bakır ( Cu, g/t) 55.64 95.23 159.80* 23.41
Çinko (Zn,g/t) 43.20 71.60 82.57 13.21
Demir (Fe, g/t) 181.82 115.46 86.70 223.42
Kadmiyum (Cd, g/t) 0.50 0.28 0.24 0.94
Kurşun (Pb, g/t) 7.57 11.18 5.31 5.53
Mangan (Mn, g/t) 7.07 8.25 8.50 12.23
Nikel (Ni, g/t) 15.58 15.11 12.74 11.03
Böyle bir proses de atık olarak fosfo jibs’in olmaması çevre kirliliği nedeni
ile büyük önem arz etmektedir.Ayrıca metal kirliliği açısından Cd konsantrasyonları
katı gübre örneklerinde çok düşüktür.Bu ise kristalizasyon ünitesinde Cd (NO3)2
formunda bir miktar çökme sağladığını göstermektedir.Bu tarz bir üretim yöntemi ile
(Ulku, 1980 ) çalışmasında olduğu gibi asit fazlası kullanılarak değişik N - P2O5
kompozisyonlarında gübre üretilebilir gözükmektedir.
KAYNAKLAR
AOAC-Official Methods., 1995. Ash of Peat. Method 967.04
AOAC-Official Methods., 1995.Gravimetric Quinolinium Molydophosphate Method.
962,02.
AOAC-Official Methods.,1995. Atomic Absorption Spektrop-hotometric Method.
965.09.
AOAC-Official Methods.,1995. Moisture İn Peat 967.03. Method 967.03.
AOAC-Official Methods.,1995. Nitrogen (Amoniacal And Nitrate İn Fertilizers
Devarda Method. 892.01.
AOAC-Official Methods.,1995. Nitrogen (Total) İn Fertilizers Final Action
1975.Method 970.03.i
AOAC-Official Methods.,1995. Spectrofotometric Molydo-vanadophosphate Method.
Final Action Method. 958.01.
Tse., 2004.Toprak Islah Edici ve Gelişme Düzenleyicileri Kral Suyunda Çözünebilir
Elementlerin Özütlenmesi. Ts EN 13650.
Anghel, P. and Popovici, N., 1977. “Reasons determining the decision to Build
Nitrophosphate Plants in Romania” .The Engineering Concept lying at the Basis
of the Four Plants and the Practical Results of Their Operation. Paper for the
International Conference Granular Fertilizers and Their Production, London.
Becker, P.,1989.”Phosphate and Phosphoric Acid: Raw materials, Technology and
Economics of Wet Process” Second Edition , Marcel Dekker , Inc. New York,
N.Y.
Becker. P., 1983. "Phosphates and Phosphoric Acid", Fert. Sc. And Tech. Series, Marcel
Dekker, Inc. N.Y. pp. 195-279.
Carstens, L., Wynyk, N., 2003. Process for the Recovery of Phosphate from Phosphate
Rock .Us Patent 6,562,308.
DPT. 2006., “IX : Dönem kalkınma Planı - Kimya Sektörü .Gübre Özel İhtisas
Komisyon Raporu”. Ankara.
Hill, Robert, O.,1977. Method of Producting Phosphoric Acid From High İron and
Aliminum Content Phosphate Rocks Using Nitric Acid. Us Patent 4,039,624.
Lakote, L.,1972 . Chem Prum. 22,47.
Leach, M. L.1959. Agr. Chem. p.138.
MeistrePRO., 2006.Crop Protection HANDBOO K. The Global Industry Standard.
Mohr Naphaline.,1971, Israeli, 27, 394, Apr 28. Appl.Feb 1967.
Moldovan L., 1969. The Technology Of Mineral Fertilizers The British Sulphur Corp,
London.
105
1
ÇOMÜ Ziraat Fakültesi Toprak Böl., Çanakkale. mucella@comu.edu.tr
2
Tarım İl Müdürlüğü, Çanakkale.
3
Gönen Tarım İlçe Müdürlüğü, Balıkesir.
ÖZET
Çanakkale ilinde önemli bir tarım potansiyeline sahip olan Biga ilçesinde 7
ayrı bitkiye ait olan tarım topraklarından verimlilik amaçlı 720 adet toprak örneği
alınmış, analizleri yapılmış ve üreticiler tarafından kullanılan gübreler ile
kullanılması gereken gübreler arasındaki ilişkiler tespit edilmeye çalışılmıştır.
Bu çalışmanın sonucu olarak bölgede domates alanlarında azot kullanımının
gerekenden fazla, fosfor ve potasyum kullanımının gerekenden az; ayçiçeği, buğday,
arpa, yulaf ve tritikale alanlarında azot ve fosfor kullanımının gerekenden fazla,
potasyum kullanımının ise gerekenden az; fiğ alanlarında ise azot ve fosfor kullanımının
gerekenden fazla olduğu tespit edilmiştir.
Ayrıca verilen ve önerilen bitki besin maddeleri arasındaki farklar kadar,
kullanım zamanlarındaki farkların da çok daha ciddi boyutlarda olduğu dikkate
alınmalıdır.
Anahtar Kelimeler: Kullanılan ve önerilen gübreler, Çanakkale.
GİRİŞ
Çanakkale ilinde önemli bir tarım potansiyeline sahip olan Biga ilçesinin tarım
topraklarının verimlilik durumlarının bilinmesi ve buna göre gübreleme önerilerinde
bulunulması için ilçenin tarım alanlarından toprak örnekleri alınmış ve verimlilik
analizleri yapılmıştır. Biga tarım topraklarının yapılan analizleri ışığında bölge için
107
DOMATES
45 39,7
40
Kullanılan miktar (kg/da)
32,8
35
30 25,2
25 Verilen
20 15,0 Önerilen
14,1
15
9,1
10
5
0
N P205 K2O
Şekil 1. Domates alanlarına verilen ve önerilen bitki besin maddesi miktarları farkı
Ayçiçeği
Ayçiçeği alanlarında üretici tarafından araziye verilen ve analizler sonucu
belirlenen gübre reçetelerinin karşılaştırıldığı N, P2O5 ve K2O değerleri Çizelge 2’de
verilmiştir.
109
AYÇİÇEĞİ
25 23,1
Kullanılan miktar (kg/da)
20
15,7
15 13,6
Verilen
10,3
Önerilen
10
6,3
5 3,3
0
N P205 K2O
Şekil 2. Ayçiçeği alanlarına verilen ve önerilen bitki besin maddesi miktarları farkı
Ayçiçeği ve yem bitkilerinin bulunduğu alanların alınabilir Zn değerlerinin
dağılımı incelendiğinde her iki grupta da yaklaşık yarısında Zn eksikliği görüldüğü
saptanmıştır (Müftüoğlu, 2007). Ancak bölgedeki bu alanlarda Zn gübrelemesinin
yapılmadığı saptanmıştır.
Serin iklim tahılları (buğday, arpa, tritikale, yulaf)
Üretici tarafından araziye verilen ve analizler sonucu belirlenen gübre
reçetelerinin karşılaştırıldığı N, P2O5 ve K2O değerleri Çizelge 3, 4, 5, 6’da verilmiştir.
Serin iklim tahıllarının hepsinde üretici tarafından araziye verilen ve analizler
sonucu belirlenen gübre reçeteleri karşılaştırıldığında azot ve fosforun verilenden daha
az kullanılması, potasyumun ise verilenden daha fazla verilmesi gerektiği görülmektedir
(Şekil 3). Verilen ve önerilen bitki besin maddeleri arasındaki en büyük fark azotta
görülmektedir.
110
BUĞDAY ARPA
35 33,0 45 40,9
40
Kullanılan miktar (kg/da)
YULAF TRİTİKALE
35 30 27,5
31,1
30
Kullanılan miktar (kg/da)
25
25
20
20 Verilen Verilen
15,4 15 12,4 13,0
15 12,6 Önerilen 11,1 Önerilen
11,5
10
10 6,1 6,0
5 2,4 5
0,0
0 0
N P205 K2O N P205 K2O
Şekil 3. Buğday, arpa, tritikale, yulaf alanlarına verilen ve önerilen bitki besin maddesi
miktarları farkı
Serin iklim tahıllarının bütünü için üretici tarafından araziye verilen ve analizler
sonucu belirlenen gübre reçetelerinin karşılaştırıldığı N, P2O5 ve K2O değerleri Çizelge
7’de verilmiştir.
Çizelge 7. Serin iklim tahılları alanlarına verilen ve önerilen bitki besin maddesi
miktarları
Serin iklim tahılları Verilen (kg/da) Önerilen (kg/da)
N 33.1 12.3
P2O5 15.3 11.0
K2O 2.1 5.8
112
35 33,1
30
20 Verilen
15,3
15 12,3 Önerilen
11,0
10
5,8
5 2,1
0
N P205 K2O
Şekil 4. Serin iklim tahılları alanlarına verilen ve önerilen bitki besin maddesi miktarları
farkı
Serin iklim tahılı yapılan örneklerdeki alınabilir potasyum durumu
incelendiğinde özellikle tritikale yapılan alanlarda potasyumca desteklenmesi gereken
alanlar olduğu tespit edilmiştir (Müftüoğlu, 2007). Durum böyle olmasına rağmen
tritikale alanlarında potasyumlu hiçbir gübre kullanılmamaktadır.
Serin iklim tahılları alanlarının alınabilir Zn değerlerinin dağılımı
incelendiğinde yaklaşık yarısında çinko noksanlığı görülmektedir. Özellikle en çok
çinko noksanlığı gösteren bitkiler yulaf, buğday ve arpa olarak sıralanmaktadır, tritikale
alanlarında Zn noksanlığı tespit edilmemiştir (Müftüoğlu, 2007). Ancak bölgedeki yulaf,
buğday ve arpa alanlarında Zn desteklemesinin yapılmadığı saptanmıştır.
Fiğ
Üretici tarafından araziye verilen ve analizler sonucu belirlenen gübre
reçetelerinin karşılaştırıldığı N, P2O5 ve K2O değerleri Çizelge 8’de verilmiştir.
Çizelge 8. Fiğ alanlarına verilen ve önerilen bitki besin maddesi miktarları
Verilen (kg/da) Önerilen (kg/da)
Gübre
Miktar N P2O5 K2O Miktar N P2O5 K2O
20.20.0 18.0 3.6 3.6 - - - - -
20.20.0+Zn - - - - 20.0 4.0 4.0 -
Diamonyum fosfat 18.8 3.4 8.6 - - - - -
Amonyum nitrat 16.8 5.5 - - - - - -
Üre 13.5 6.2 - - - - - -
Toplam 18.7 12.2 - 4.0 4.0 -
FİĞ
20 18,7
18
35
29,6
30
Kullanılan miktar (kg/da)
25
20
Verilen
14,0 Önerilen
15 13,2
10,3 9,9
10
5 3,8
0
N P205 K2O
Şekil 6. Tüm ürünlere verilen ve önerilen bitki besin maddesi miktarları farkı
Elde edilen veriler saf bitki besin maddesi olarak hesaplandığından, örneklenen
alan hesaba katıldığında, verilen ile verilmesi gereken miktarlar arasındaki farkın
6.829.326 kg saf madde olduğu görülmektedir (Çizelge 10). Bu miktarın 6.287.141 kg
olanı azottan, 1.805.695 kg olanı fosfordan ve -1.263.513 kg olanı potasyumdan
kaynaklanmaktadır. Bu miktarlar ise 29.938.767 kg amonyum sülfat kadar gübrenin
fazla, 4.199.291 kg triple süper fosfat kadar gübrenin fazla ve 2.527.026 kg potasyum
sülfat kadar gübrenin ise az kullanıldığı görülmektedir.
114
Çizelge 10. Tüm ürünlere verilen ve önerilen bitki besin maddesi miktarları
Verilen Önerilen Fark Örneklenen alan (da) Toplam fark (kg)
N 32.8 25.2 7.6 11.051 83.963
Domates P205 9.1 14.1 -5.0 -55.355
K2O 15.0 39.7 -24.7 -272.725
N 23.1 13.6 9.4 26.959 254.754
Ayçiçeği P205 15.7 10.3 5.4 144.627
K2O 3.3 6.3 -2.9 -79.279
N 40.9 12.2 28.7 27.094 777.101
Arpa P205 15.3 11.0 4.3 116.555
K2O 3.0 5.0 -2.0 -54.914
N 33.0 12.0 21.0 204.867 4.292.988
Buğday P205 17.2 10.4 6.9 1.409.485
K2O 3.0 6.3 -3.3 -665.818
N 27.5 12.4 15.1 6.252 94.411
Tritikale P205 13.0 11.1 1.9 11.841
K2O 0.0 6.0 -6.0 -37.512
N 31.1 12.6 18.5 40.693 751.943
Yulaf P205 15.4 11.5 3.9 160.644
K2O 2.4 6.1 -3.8 -153.265
N 18.7 4.0 14.7 2.170 31.981
Fiğ P205 12.2 4.0 8.2 17.898
K2O 0.0 0.0 0.0 0
TOPLAM 319.086 6.829.326
Sonuç
Tüm sonuçlara verilen ve verilmesi gereken gübreler açısından bakıldığında
domateste kullanılan 12 gübreden ortak 3 tane olduğu, verilen azotun fazla, fosfor ve
potasyumun ise az olduğu saptanmıştır.
Ayçiçeğinde 9 gübreden ortak olan 2 gübre olduğu, verilen azot ve fosforun
fazla, potasyumun ise az olduğu belirlenmiştir.
Serin iklim tahıllarından arpada 11 gübreden ortak olan 3, buğdayda 10
gübreden ortak olan 3, tritikalede 11 gübreden ortak olan 3, yulafta 8 gübreden ortak
olan 3 gübre olduğu ve tüm serin iklim tahıllarında verilen azot ve fosforun fazla,
potasyumun ise az olduğu tespit edilmiştir.
Fiğde 8 gübreden hiçbirinin ortak olmadığı, verilen azot ve fosforun önerilenden
fazla olduğu saptanmıştır.
Ayrıca ortak olan gübrelerin kullanma zamanları arasında da bariz farklar
bulunmaktadır.
Bu çalışmanın sonucu olarak bölgede domates alanlarında azot kullanımının
gerekenden fazla, fosfor ve potasyum kullanımının gerekenden az; ayçiçeği, buğday,
arpa, yulaf ve tritikale alanlarında azot ve fosfor kullanımının gerekenden fazla,
potasyum kullanımının ise gerekenden az; fiğ alanlarında ise azot ve fosfor kullanımının
gerekenden fazla kullanıldığı tespit edilmiştir.
Çalışmaya konu olan 7 bitki (domates, ayçiçeği, buğday, arpa, tritikale, yulaf,
fiğ) ve bu bitkilere ait olan 720 adet toprağa ait olan verilen ve önerilen gübrelere ait
olan bitki besin maddelerinin durumu azot ve fosforun verilenden daha az kullanılması,
potasyumun ise verilenden daha fazla verilmesi gerektiği belirlenmiştir. Rakamsal
115
olarak ifade etmek gerekirse söz konusu 319.086 da alanda 6.287.141 kg saf azot ve
1.805.695 kg P205 fazla kullanılmakta, 1.263.513 kg K2O ise az kullanılmaktadır. Bunun
yanı sıra verilen ve önerilen bitki besin maddeleri arasındaki farklar kadar, kullanım
zamanlarındaki hatalar açısından oluşacak olan farkların çok daha ciddi boyutlarda
olduğu dikkate alınmalıdır.
KAYNAKLAR
Anonim, 1988. Türkiye Gübreler ve Gübreleme Rehberi. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı
Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Toprak ve Gübre Araştırma Enstitüsü
Müdürlüğü Genel Yayın No: 151, Teknik Yayınlar No: T-59.
Anonymous, 1973. Analytical Methods for Atomic Absorption Spectrophotometer.
Perkin Elmer Catalogue. Norwalk, Connecticut, USA.
FAO, 1990. Micronutrient. Assessment at the Country Level: An International Study.
FAO Soil Bulletin by Mikko Sillanpaa. Rome.
Follet, R. H. and W. L. Lindsay, 1970. Profile distribution of Zn, Fe, Mn and Cu in
Colorado soils. Colorado Exp. Station Tech. Bull. 110.
Millar, C. E. and L. M. Turk, 1954. Fundamentals of Soil Science John Wiley and Sons.
Inc. New York.
Müftüoğlu, N. M., 2007. Biga İlçesi Tarım Topraklarının Verimlilik Durumu. TC
Çanakkale Valiliği Çanakkale Tarım İl Müdürlüğü Teknik Yayınlar Dizisi No:
1. ISBN 978-975-585-835-7, Çanakkale, 107 s.
Richards, L. A., 1954. Diagnosis and Improvement Saline and Alkali Soils, United
States Department of Agriculture Handbook, 60.
Sönmez, B., 2003. Türkiye çoraklık kontrol rehberi. Tarım Köy İşleri Bakanlığı Köy
Hizmetleri Genel Müdürlüğü Toprak ve Gübre Araştırma Enstitüsü Teknik
yayın No:33 Ankara.
Ülgen, N. ve Yurtsever, N., 1995. Türkiye Gübre ve Gübreleme Rehberi. Toprak ve
Gübre Araştırma Enstitüsü Yayınları, Genel Yayın No: 209, Teknik Yayınlar
No: T. 66, Ankara.
Wolf, B., 1971. The Determination of Boron in Soil Extracts. Plant Materials,
Composts, Manures, Water and Nutrient Solutions. Soil Science and Plant
Analysis, 2: 363-374.
116
ÖZET
Dünyanın hızlı bir değişim içerisinde olduğu herkesçe malumdur. Değişen bu
dünyada önceleri tarımın değerini kaybedeceği sanayi ağırlıklı işletmelerin tarıma dayalı
işletmelerin yerini alacağı zannedilmişti. Ancak çelik, demir, petrol, otomobilin aç
insanları doyurma kabiliyetine sahip olmadığı görüldü. Beslenme için gerekli üretim
yaparken aynı zamanda tarımda sürdürülebilirliğin de sağlanması gerekliliği uydu ve
bilgisayar teknolojilerinin tarımda da kullanılabilmesi için gerekli çalışmaların
yapılmasını zorunlu kılmıştır. Hassas Tarım teknolojileri de denilen bu uygulama ile
bitkisel üretimde kullanılan girdilerin gerektiği yerde gerektiği kadar kullanılmasına
imkân vermiştir. Bu dünyanın her tarafında uygulanan ve değişiklikleri dikkate almayan
en fazla uygulamaları toprak analizlerine dayandıran geleneksel uygulamadan çok farklı
bir uygulama şeklidir. Çukurova’daki çalışmada mısır yetiştiriciliğinde hassas tarım
teknikleri kullanılarak hem taban gübrelemede hem de üst gübrelemede değişken oranlı
gübre uygulamaları yapılmaktadır. Bu uygulama şekli geleneksel uygulamadan çok
farklı karaktere sahiptir.
Anahtar Kelimeler: Çukurova, mısır, hassas tarım, gübreleme.
FERTILIZING APPLYING WITH CHANGING RATE USING PRECISING
FARMING TECHNIQUES IN CORN GROWING IN ÇUKUROVA
ABSTRACT
It has been well known by everybody that the world is changing rapidly. This
changing was supposed to be in the direction of industrial development that replacing
farm with industry. But industrial products are far from feeding human beings since
steel, iron, petrol and automobile can not do that. While providing food, it has been
necessary to make agriculture sustainable using satellite and computer information
technologies. Such approach enabled to use agricultural inputs where it is most needed
as this so called precision agriculture. This has been different than the applications made
in conventional systems in respect of variability in soil. In this study, variable rate
fertilizer applications have been carried out for preplant and top dressing using precision
farming Technologies at corn fields in Çukurova region. This application technique
proved to be very different than conventional application system.
Key Words: Çukurova, corn, précising farming, fertilizing.
GİRİŞ
Tarımsal üretimde araziye uygulanan girdiler (gübre, su, ilaç, toprak işleme vb.)
toprak özelliklerindeki farklılıklar dikkate alınmadan üretim yapılan alanın tamamına
homojen olarak uygulanmaktadır. Geleneksel tarım olarak da adlandırılabilecek olan bu
uygulamalarda tarla işletmeciliği, tarlanın uniform bir şekilde ele alınıp işletilmesi ile
olmaktadır. Bu işletmecilikte arazideki coğrafi değişkenlikler (toprak özellikleri,
117
topografya v.b.) ihmal edilmektedir. Yetiştiriciler üretim yaparken maksimum ürün elde
etmeyi hedefledikleri kadar çevreye de en az zararı verecek her türlü tedbiri almak
durumundadırlar. Bu noktada ise ancak, yetiştiricinin bilgi teknolojilerini kullanılarak
arazisinde nasıl bir değişkenlik (alansal, zamansal ve ekonomik) olduğunu doğru bir
şekilde tespit etmesi, anlaması ve arazisini bu değişkenliğe göre işletmesi ile mümkün
olur. Geleneksel çiftçi uygulamalarında, tarlaya uygulanacak gübrenin cins ve miktarı
tarlanın birkaç noktasından alınan ve paçal yapılan örneklerden toprak analizleriyle
belirlenmektedir. Analizler sonucu belirlenen gübre miktarları genellikle homojen
şekilde arazinin tamamına aynı şekilde uygulanır.
Tarımsal üretimi arttırmak ve kendi kendine yeten bir ülke olma özelliğimizi
devam ettirebilmek için yeni teknik ve teknolojilerin kullanılması gerekmektedir.
Üretimi daha rasyonel kılacak olan kültürel tedbirler dışında yoğun teknoloji isteyen
çalışmalarda esas, kullanılan tüm girdilerin gerek duyulan noktada çevreye zarar
vermeyecek şekilde uygulanmasıdır.
Son yıllarda tarım topraklarının alansal heterojenliğini ve buna bağlı olarak
parametrik değişkenlerini dikkate alan, toprak ve bitki gereksinimleri doğrultusunda
değişken uygulamalara imkân sağlayan ve bilgi teknolojilerine açık bir tarım sistemi
birçok ülkede kullanılmaya başlanmıştır. Hassas tarım, yetiştiricinin bilgi teknolojilerini
kullanarak arazisindeki parametrik değişkenleri belirlemesi, anlaması ve arazisini bu
değişkenliğe göre işletmesidir. Kısacası arazi değişkenliğinin zamansal değişkenlikler
de dikkate alınarak işletilmesidir.
Hassas tarımın hedefleri arasında; gübre maliyetinin düşürülmesi, ilaç ve
kimyasalların maliyetinin azaltılması, çevre kirliliğinin azaltılması, kaliteli ürün
veriminin sağlanması, yönetim, işletim ve yetiştiricilik kararları için daha etkin ve iyi bir
bilgi akışı sağlamak ve tarımsal kayıtların oluşturulmasının sağlanması yer almaktadır.
Günümüzde tarım sektöründe aşırı gübreleme kadar eksik gübre kullanımı da
bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Aşırı gübreleme toprak verimliliğini olumsuz
etkilediği gibi çevre, özellikle de yeraltı suyu kirlenmesine neden olmaktadır. Toprak
özelliklerinde meydana gelebilecek olumlu veya olumsuz gelişmeler sadece topraklara
uygulanan gübrelerden kaynaklanan bir durum değildir. Gübrelemeye ilave olarak da
yabancı ot ve zararlı mücadelesi için kullanılan ilaçlar toprak işleme ve ekim
tekniklerini de toprak özelliklerini ve çevre sağlığını etkileyen kültürel uygulamalar
arasında sayılabilir.
Hassas tarımın pratikte uygulanabilmesi, arazideki değişkenliğin farklı girdi
uygulaması yapmayı mümkün kılacak yeterlikte olmasına bağlıdır. Örneklemeler
değişkenliği belirleyecek ölçeklerde olmalıdır. Hassas tarım, tarımsal verimliliği ve
etkinliği arttırmak için toprak ve ürün yönetimini, kaynakların daha ekonomik kullanımı
ile çevreye yapılan etkinin en aza indirilmesini sağlayan bir teknik olduğundan, klasik
üretim yaklaşımını bir tarafa bırakarak, araziyi homojen olmayan bir yaklaşımla ele alan
teknolojik bir uygulamaya geçilmelidir.
Hassas tarımda arazi alt bölümlere ayrılır. Bu alt bölümler toprak
karakteristiklerindeki değişkenliklere göre işletilir. Hassas tarım ekonomik ve teknik
olarak avantajlı görülen her bir arazi parçasının, koşulları tam anlamıyla karşılanmak
amacıyla sulama, toprak işleme, kimyasal ilaç, gübre ve tohum gibi girdilerin değişken
oranlarda uygulanarak işletilmesine olanak sağlar.
Bu benzeri çalışmalara örnek olarak Frantzen (1999)çalışması verilebilir. Bu
çalışmada, azot uygulamaları için yönetim alt bölgelerinin oluşturulmasına yönelik
yaptıkları çalışmada, amaç ister toprak azot seviyesinin isterse toprak verimlilik
potansiyelinin belirlenmesi olsun, yönetim bölgelerinin, hava fotoğrafı, uydu
118
görüntüleri, toprak elektriksel geçirgenliği (EC), verim haritaları gibi birçok yöntemin
kullanılması ile oluşturulabileceği belirtilmiştir. Buna ilave olarak toprak elektriksel
geçirgenliğini ölçen sensorların, disk toprak elektrodu veya EM 38 manyetik
endüksiyonu ile yönetim bölgelerinin belirlenmesine yardımcı olabileceğini açıklanmış,
bu çalışmanın sadece azot için değil fosfor, potasyum gibi diğer besin maddelerinin
gübrelenmesine de olanak tanıyacağını, doğru yorumlama yapabilmek için değişik
toprak parametreleri ile toprak EC’si arasındaki ilişkinin kurulmasının önemli olduğu
belirtilmiştir.
Batcholer ve ark., (2002) Mısırda (CERES- maize) modellerini kullanarak
homojen alanlardaki bitki büyümelerini ve toprak parametreleri ile olan ilişkilerini
alansal olarak değerlendirmişlerdir. Bu modellerin kullanımı ile farklı çevresel
koşullardaki alansal ve zamansal verim değişkenliklerini değerlendirmede ve ekonomik
analizlerin değerlendirilmesinde yararlı olabileceği düşünülen bir kaç strateji
geliştirilmiştir.
Lund ve arkadaşları (2000), toprak elektriksel geçirgenliğini kullanarak
değişken düzeyli azot uygulamaları üzerine bir çalışma yapmışlardır. Küresel
konumlama sistemi ile koordinatlanan toprak elektriksel geçirgenliğinin toprak
özelliklerini ve yapısını belirlemede kullanılabilecek etkin bir yöntem olduğunu ve
maliyeti oldukça düşürdüğünü belirtmişlerdir. Yaptıkları çalışmada EC haritasına bağlı
olarak değişken düzeyli azot uygulaması gerçekleştirmişlerdir. Toprak örneklemesi gibi
değişken yönetim uygulamaları ile azot uygulamasının değişken düzeyli olarak
yapılabileceğini belirtmişlerdir.
Godwin ve arkadaşları (2002) Mısır ve buğday gibi taneli ürünler için 5 yıllık
bir deneme süresince hassas tarım teknolojileri kullanarak değişken oranlı gübrelemeye
yönelik işletme rehberi geliştirmişlerdir. Buna göre; verimdeki uzun süreli değişkenliğin
nedeninin toprağa ve toprağın su tutma kapasitesine bağlı olduğunu, yıllar içerisinde
aynı arazinin elde edilen verim haritalarından verimin mekansal trendi oluşturularak
arazide spesifik alanların değişken oranlı girdi uygulaması için hedeflenebileceği
anlaşıldığını ifade etmişlerdir. Ayrıca, elektriksel konduktivitenin ölçülmesi ile bazı
toprak özellikleri ile su tutma kapasitesi gibi değişkenliklerin belirlenebileceğini, verim
haritalarının ve toprak haritalarının kombine edilmesi ile yoğun toprak örneklemesi
yerine hedeflenmiş noktalarda örnekleme yapmanın yeterli olabileceğini belirtmişlerdir.
Yaptıkları çalışmada projede değişken oranlı azot uygulamalarına arazilerin %12 ile
%52 si pozitif yanıt vermiştir. Bunun için dijital hava fotoğraflarından yararlanılmış ve
değişken oranlı azot uygulaması sonucu yaklaşık $60/ha’a bir kazanç sağlandığını rapor
etmişlerdir.
Sonuç olarak konunun ekonomikliğine ilişkin elde edilen en somut sonuca göre
yapılacak yatırımı ivmelendiren öncelikli görüş, “etkinliğin arttırılması yolunda uzun
periyotta karlılık elde edilmesi olanağıdır.” Hassas tarım teknolojisinin karlılığına
ilişkin çok somut değerlendirmeler, değişik özellikte ve değişik oranlı girdi
uygulamasının yapıldığı işletmeler üzerinde çalışmalar yürütülerek ortaya
çıkarılabilecektir.
Ülkemizde bu sistemlerin üretilebilmesi teknoloji ve yazılım geliştirmeden önce
bu teknolojilerin gereken girdi etkinliğini sağlayıp sağlayamayacağı hususunun açıklığa
kavuşturulmasını gerektirmektedir. Bu nedenle ülkemiz şartlarında bu teknolojik
sistemlerin getirisinin mutlaka ortaya konması gerekmektedir. Bu durum ortaya
konulduktan sonra, bu sistemlere ait donanımların ve yazılımların geliştirilmesi söz
konusu olabilecektir. Türkiye şartlarında değişken oranlı uygulamaya imkan verecek
böyle bir çalışmanın yürütülmesiyle, ülkemizde henüz başlangıç safhasında olan hassas
tarım teknolojilerinin hayata geçirileceği, yukarıdaki sorulara cevap olacak sonuçlar
119
elde edileceği gibi, çiftçi ile beraber proje yürütülerek çağdaş teknolojilerin Türk
Tarımında gerektiği yeri alması için imkan yaratılacağı düşünülmektedir
MATERYAL VE METOD
Deneme Alanı
Çalışma alanı Seyhan Deltası üzerinde, Seyhan Nehri’nin değişik zamanlardaki
aktivitesi sonucu taşınan sedimentlerden kurulu alüviyal orijinli toprakları
kapsamaktadır. Toplam 380 da alanı kaplayan çalışma alanı, Pleistosen yaşlı sedimentler
üzerinde, nispeten ileri bir toprak oluşum evresine sahip ve bunun neticesinde zayıf bir
Bw horizonu oluşumu ile morfolojik özellik kazanan Inceptisol toprak ordosunda yer
almaktadır. ABC horizonlarını içeren topraklar orta derin olup KDK’ları (katyon
değişim kapasitesi) 39,42- 16,22 me/100 g arasında değişmektedir. Bor miktarı genel
olarak 1 ppm’in altındadır. Organik madde miktarlar % 1.70–0.55 arasında değişmekte
ve herhangi bir tuzluluk, alkalilik ve yaşlık (drenaj) problemi bulunmamaktadır.
İklim Özellikleri
Adana'da iklim dağlık ve ovalık alanlarda farklılık göstermekle birlikte tipik
Akdeniz iklimi karakterindedir. Yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlıdır.
Yükseklerde yağışlar genellikle kar şeklinde düşmektedir. Adana ilinde en yüksek
sıcaklık 50°C, en düşük sıcaklık ise -7oC dolaylarındadır. Bölgede meydana gelen
yağışlar, genellikle yamaç yağışları ve gezici hava kütlelerinin karşılaşması ile oluşur.
Ortalama yağış miktarı 663.5 mm (50 yıllık) dir. Yılın ortalama 74 günü yağışlı
geçmekte ve yağışların % 51 kışın, % 26 ilkbaharda, % 18 sonbaharda, %5 yazın
düşmektedir. Yazın havanın nemle yüklü olmasına karşılık, bazı yıllarda hiç yağış
düşmediği görülmektedir. Yıllık ortalama sıcaklık 18.7 °C'dir. En soğuk ay Ocak, en
sıcak ay Ağustos'tur. Ocak ayı ortalaması 9 °C Ağustos ayı ortalaması 28 °C'dir. Ovanın
sıcak olmasına karşılık, ilin topraklarında yükselti ve yüzey şekillerine göre iklim
şartları çok değişmektedir. Buna paralel yağışlarda da değişme görülmektedir. Dağlık
kesimde yağışlar doğal olarak fazla olmaktadır(Feke'de 930.5 mm Saimbeyli'de 805
mm). Ovada ender olarak görülen kar, dağlarda erken başlamaktadır ve bazen aylarca
kalmaktadır. Adana'da yılın 195.6 günü yaz günüdür. Bu günlerin 134,4’ü tropik gün
olarak belirlenmiştir.
Çalışma alanında azot kullanım etkinliğinin test edilmesi amacıyla deneme
sahasında bir alan ayrılarak 6 değişik azot dozunun (0; 7.5; 15; 22.5; 30; 37.5 kg/da)
uygulandığı 18 sıralı ve 5.5 da’lık mısır parselleri oluşturulmuştur. Bu parsellerin verim
haritası üzerinde arazideki yeri şekil 1’de verilmiştir. Hasatta her bir parselin sol ve sağ
tarafından birer sıra bırakılarak içteki 16 sıralık kısımları hasat edilmiştir.
Çalışmada, araziye yönelik, çiftçi tecrübeleri, yapılmış olan toprak etüdü ve
toprak örneklemeleri ile verim dağılım haritalarından faydalanılarak bu alana özgü
işletme bölgeleri oluşturulmuştur.
Çalışmada geleneksel çiftçi azot ve fosfor uygulaması ile değişken oranlı
uygulamanın kıyaslanabilmesi için arazi üzerinde tesadüfü deneme blokları
oluşturulmuştur. Projede işletme bölgelerine yönelik 3 adet blok teşkil edilmiştir. Bu
oluşturulan bloklar içerisinde, bir tanesi serbest çiftçi uygulaması, diğerleri de üç farklı
stratejinin yer aldığı uygulamalar olmak üzere 3’er tekerrürlü hatlar yer almaktadır.
Şekil 1’de bu amaçla hazırlanmış plan görülmektedir. Planda belirtilen bloklar dışında
kalan yaklaşık 130 dönümlük bir alan yine proje ekibinin kontrolünde çiftçiye
bırakılmıştır. Bu alanda çiftçi diğer tüm tarlalarına uyguladığı yetiştirme tekniklerini
120
eksiksiz olarak uygulamıştır. Ancak yapılan tüm uygulamalar kayıt altına alınmıştır.
Uygulama tarlasına Dekalp 6842 mısır çeşidi kullanılmıştır.
37.
22
7. Uygulanan
azot
dozları
Düşük verimli
bölge (Toprak Yüksek verimli bölge
tesviyesi yapılmış (Bu alanda da belirgin
alan) bir toprak tekstürü
İşletme bölgesi -3 görülmektedir.
İşletme bölgesi-2
Daha önce
deneme yapılan
kısım
Şekil 2. Çalışma Alanının Farklı Verim Bölgeleri
Uygulanan
gübre
(kg/ha)
190
180
160
140
120
20 160
10 140
0 120
190 180 160 140 120
Değişken oranlı uygulanan Fosfor miktarları (kg/ha)
Çiftçi için ayrılan hatlarda geleneksel çiftçi uygulaması ortalama 230 kg N/ha olmuştur.
Buna göre Azot-sensörü tarafından gerçekleştirilen bütün değişken oranlı gübre
uygulaması yaptığımız hatlarda uygulanan ortalama N gübresi miktarı çiftçi
uygulamalarının altında olmuştur. Buna karşılık elde edilen verim değerlendirmeleri ile
birlikte uygulamanın etkinliği ortaya konabilecektir.
KAYNAKLAR
Batchelor, W. D ., Basso, B, and Paz ,J.O., Examples of strategies to analyses spatial
and temporal yield variability using crop models. European Journal of
Agronomy. 18 (1-2): 141-158 Dec 2002.
125
Blackmore, B. S., Wheeler P. N., Morris, J. and Jones, R. J. A. 1994. ‘’The Role Of
Precision Farming In Sustainable Agriculture; A European Perspective’’
Presented At The 2nd International Conference On Site Specific Management
For Agricultural System, Minneapolis Usa. March 1994.
Blackmore, S. And Marshall, C. 1996. 3rd International Conference On Precision
Agriculture. Presented By Agriculture Center, University Of Minnesota.
Bongiovanni, R. and Lovenberg-DeBoer, J. 2000 Nitrogen Management in Corn Using
Site Specific Crop Response Estimates from a Spatial Regression Model, in
proc. 5th International Conference on Precision Agriculture Bloomington, MN.
16-19 July 2000, Center for Precision Agriculture, University of Minnesota, St.
Paul, MM.
Frantzen, D. 1999 Site -specific farming and the environment. NDSU Extension
Service. North Dakota State University. Dakota. USA.
Godwin,R,J.,Taylor,J,C.,Wood,G,A.,Bradley,R,I.,Welsh,J,P.,Richards,T.,Blackmore,B,
S., Carver,M,J ,Knight,S.,Welti,B.,(2002). Precision Farming Of Cereals Crops:
A Five -Year Experiment To Develop Management Guidelines, Acta, England.
Güçdemir İ. H., Türker U., Karabulut A., Arcak Ç., Karuç K., Gedikoğlu İ. (2004)
Hassas Tarım Teknikleri Kullanılarak Hububat Ekim Alanlarında Verime Etki
Eden Değişkenliklerin Belirlenmesi. Toprak ve Su Kaynakları Araştırma Sonuç
Raporları 2003, sayfa 145-181, KHGM APK Dairesi Başkanlığı, Toprak ve su
Kaynakları Araştırma Şube Müdürlüğü, Yayın No: 124, Ankara.
126
ÖZET
Bitkisel üretimde verimliliğin artırılması için, etkili ve kontrollü kullanmak
koşulu ile gübrelemenin yeri ve önemi açıktır. Bununla birlikte; gübre tedariki,
depolanması, dağıtımı ve kullanımında halen önemli sorunlar bulunmaktadır. Bu
konuda, özellikle lokal çalışmalar, araştırmacılar ve kullanıcılar arasındaki iletişim,
çiftçilerin bu sürece etkin katılımı ve bölgesel tecrübeler, sağlıklı ve kontrollü gübre
uygulamasına önemli katkılar sağlamaktadır. Gübreler ve gübreleme konusunda etkili
bir koordinasyon ve veri tabanı oluşturulması son derece önemlidir. Bu çalışmada,
Tokat yöresi için önemli bir tarım kolu olan bağcılıkta, organik ve kimyevi gübre
temini, çiftçi gübre bayisi ilişkileri, çiftçilerin gübreleme alışkanlıkları, gübre kullanım
durumları, araştırmacılar ve kullanıcılar arasındaki iletişim, bölgesel tecrübeler ve diğer
ilgili konular incelenmiştir. Bu amaçlara ulaşmak için araştırma yöresinde çiftçilerle
anket çalışması yapılmış, çalışmanın ana materyalini çiftçilerle yapılan bu anketler
oluşturmuştur. Çalışmada yöntem olarak khi-kare (χ 2 ) testi kullanılmıştır. Khi-kare
(χ 2 ) testi ile işletme ve işletmecilerin çeşitli özellikleriyle gübre kullanımı arasındaki
ilişkiler istatistiksel olarak değerlendirilmiştir. Çalışmadan elde edilen veriler ayrıca
yüzde hesapları, indeks ve ortalamalar ile yorumlanmıştır. Araştırma sonuçlarına göre,
bağ üreticilerinin önemli bir bölümü (% 75,0) kimyevi gübre kullanmakla birlikte,
üreticilerin ancak % 6,02’si gübre ve gübreleme konusunda teknik elemanlara
danışmakta, büyük çoğunluğu bilinçli gübre kullanımında yetersiz kalmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Bağcılık, gübre kullanımı, gübre bayileri.
(75,0 %) use commercial fertilizer, whereas 6,02 % of farmers confer with technical
persons for fertilizer and fertilization, and most of them are insufficient in conscious
fertilizer use.
Key Words: Viniculture, fertilizer usage, fertilizer vendors.
GİRİŞ
Türkiye bağcılık için son derece elverişli iklim koşullarına sahiptir (Çelik ve
ark., 1998; Uzun, 1996). Dünyada 2004 yılı verilerine göre toplam üzüm üretimi 67
milyon tondur. Aynı yıl Türkiye’de üzüm üretimi 3,5 milyon ton olarak gerçekleşmiştir
(FAO, 2008). İstatistiklerden de anlaşıldığı üzere Türkiye Üzüm üretiminde dünyada
önemli ülkelerden birisidir. Dünyadaki toplam üzüm üretiminin önemli bir bölümünü
Türkiye gerçekleştirmektedir. Ülkemiz bağcılığında ise Tokat yöresinin önemli bir yeri
bulunmaktadır. Tokat ili hem yöresel özellikleri hem de Narince üzüm çeşidi ile önemli
üzüm üretim yerlerinden birisidir (Karaman ve ark., 2007). Tokat yöresi bağlarında
Narince başta olmak üzere, Çavuş, Fenerit, Hatun Parmağı, Hosan, Kızıl üzüm gibi
toplam 44 çeşit üzüm çeşidi tespit edilmiştir (Ağaoğlu ve Kara, 1990; Kara, 1990).
Tokat yöresi tarımında bağcılığın önemli bir paya sahip olması, üzüm üreticilerinin
gübreleme konusundaki davranışlarının incelenmesini daha da önemli hale
getirmektedir.
Bağlarda yüksek verim ve kalite açısından dengeli gübrelemenin önemi açık
olduğu halde, üzüm üreticilerinin bağlarında sadece ahır gübresi kullandıkları, kimyevi
gübreleri ise bilinçsizce uyguladıkları, sonuçta bağların çoğunluğunda yetersiz
beslenmeden kaynaklanan gelişmede gerileme, verim ve kalite düşüklüğü ortaya çıktığı
bildirilmektedir (Marasalı ve ark., 2003). Odabaş ve Yağcı (1997), Niksar bağcılığı ve
bağcılığın geliştirilmesi için öneriler konulu çalışmalarında, 1984 yılından itibaren
yörede floksera tahribatının başlamasından sonra bağ alanlarının hızla azalmaya
başladığını, bağcılık kültürünün yok olmaması açısından; anaç standardizasyonu, çeşit
standardizasyonu, fidan üretimi, terbiye şekli ve budama, sulama ve gübreleme, tarımsal
mücadele ve hasat işlemlerinde gerekli önlemlerin alınması gerektiğini bildirmişlerdir.
Araştırmacılar ayrıca, ülkemizde bağların gübrelenmesi ve imkanı olan bölgelerde
sulanması konusunda üreticilerin yeterli bilgisi olmadığını, sonuçta çoğu zaman toprağın
fiziksel ve kimyasal dengesinin bozularak, elde edilen ürünün miktar ve kalitesinin
düştüğünü, bağların yeterince gübrelenmediğini, yöre için uygun sulama zamanı ve
gübreleme denemelerinin üreticilere çok yararlı olacağını belirtmişlerdir.
Uzun ömürlü bir bitki olan asmanın her yıl topraktan kaldırdığı mineral besin
maddelerinin, gübreleme ile toprağa yeniden kazandırılması ve toprak verimliliğinin
doğal denge içerisinde sürdürülebilirliğinin sağlanması gerekir (Çelik ve ark., 1998;
Marasalı ve ark., 2003). Gübre kullanımının doğru bir şekilde yapılabilmesi için en
başta yapılması gereken ise çiftçilerin eğitilmesidir. Bazı çiftçilerde bilgi eksikliğine
bağlı olarak, aşırı gübre kullanımı ile aynı oranda ürün artışı beklentisi hakimdir. Bu
yanlış anlayışın ortadan kaldırılmasında yapılması gereken işlerden birisi, çiftçilerin
gübre ve gübreleme konusunda ne kadar bilgiye sahip olduklarının ve bu konudaki
bilinç düzeylerinin ölçülmesidir. Çiftçilerin bu konudaki bilinç düzeylerini ölçebilmek
ancak bu hususta yapılacak ankete dayalı bu gibi çalışmalarla mümkün olacaktır. Bu
araştırmanın temel amacı, bağcılıkla uğraşan işletmelerde kimyevi gübre kullanımı ile
ilişkili olan faktörlerin belirlenmesidir. Çalışmada ayrıca işletmelerin gübre
kullanımındaki tutum ve davranışları incelenmiştir.
128
MATERYAL VE METOD
Çalışmanın verileri, Tokat ili Erbaa ve Niksar ilçelerinde bağ yetiştiriciliği
yapan tarım işletmeleriyle yüz yüze görüşme tekniği ile yapılan anketlerden elde
edilmiştir. Anketler 2008 yılı Mayıs ayında gerçekleştirilmiştir. Erbaa ve Niksar
ilçelerinin araştırma bölgesi olarak seçilmesinde bölgede bağ yetiştiriciliğinin çok yoğun
yapılması ve yoğun gübre girdisi kullanılması etkili olmuştur. Anket sayılarının
belirlenmesinde aşağıdaki basit tesadüfü örnekleme yöntemi kullanılmıştır (Çiçek ve
Erkan, 1996):
N * s2 *t 2
n= (1)
( N − 1)d 2 + s 2 * t 2
n = Örnek sayısı
s = Standart sapma
t = % 95 güven aralığında t değeri
N = Erbaa ve Niksar yöresindeki bağ yetiştiren işletme sayısı
D = Kabul edilebilir hata (% 5 sapma ile)
Yapılan hesaplamalar sonunda toplam 80 işletme ile anket yapılması gerektiği
sonucuna ulaşılmıştır. Araştırmada kimyevi gübre kullanımı ile ilişkili olan faktörlerin
belirlenmesi amacıyla ki-kare analizleri yapılmıştır. Çalışmada ayrıca, bağ üreticilerinin
gübreleme konusunda davranışlarının belirlenmesi amacı ile basit yüzde hesapları ile
yorumlamaya gidilmiştir. Anket dökümlerinde ve yüzde hesaplamalarında EXCEL
istatistik programı. Ki-kare hesaplamalarında ise MİNİTAB istatistik programı
kullanılmıştır.
Çizelge 6. İşletmelerin bağdan elde ettikleri yıllık gelirin gruplara göre dağılımı
Gelir grupları (YTL) Adet %
500-2500 57 71,25
2501-5000 14 17,50
5001 + 10000 5 6,25
10001- + 4 5,00
Toplam 80 100,00
Çizelge 9. Bağ üretiminde girdi desteği isteyen işletmelerin istedikleri girdi türleri
Girdi Türü Adet %
Gübre 31 28,97
Akaryakıt 49 45,79
İlaç 18 16,82
Fidan 9 8,41
Toplam 107 100,00
*Not: Bir işletme birden çok seçenek bildirdiği için toplamlar 80’i geçmiştir.
kimyevi gübre kullanımları ile üreticilerin eğitim süreleri, işletmelerin arazi genişlikleri,
işletme yöneticilerinin yaşı, bağcılıktan elde ettikleri gelir ve işletmelerin il ve ilçe
merkezlerine olan uzaklıkları arasındaki ki-kare analizleri Çizelge 22-26’da
görülmektedir. Analiz sonuçlarına göre kimyevi gübre kullanımı ile incelenen faktörler
arasında istatistiki bakımdan bir ilişkinin varlığı tespit edilememiştir. Bu durum,
tarımsal işletmelerde gübre kullanımının belli bir düzen ya da ilişkiye bağlı olmadığını,
incelenen işletmelerde gübrelemenin gelişigüzel yapıldığını açıkça ortaya koymaktadır.
Çizelge 22. Üreticilerin eğitim süreleri ile kimyevi gübre kullanma durumu arasındaki
ki-kare analizi
Çizelge 23. İşletmelerin arazi genişlikleri ile kimyevi gübre kullanma durumları
arasındaki ki-kare analizi
Arazi genişliği Kimyevi gübre Kimyevi gübre Bazen
kullananlar kullanmayanlar kullananlar
1-15 19 5 3
16-30 21 3 5
31- + 20 3 1
Toplam 60 11 9
P-değeri: 0.551; χ 2 : 3.040; DF: 4
Çizelge 24. İşletme yöneticisinin yaşı ile kimyevi gübre kullanma durumları arasındaki
ki-kare analizi
Yaş grubu Kimyevi gübre Kimyevi gübre Bazen
kullananlar kullanmayanlar kullananlar
17-40 22 2 3
41- + 38 9 6
Toplam 60 11 9
2
P-değeri: 0.491; χ : 1,421; DF: 2
Çizelge 25. İşletmelerin bağcılıktan elde ettikleri yıllık gelir ile kimyevi gübre kullanma
durumları arasındaki ki-kare analizi
Yıllık gelir Kimyevi gübre Kimyevi gübre Bazen
kullananlar kullanmayanlar kullananlar
500-2500 40 9 8
2501-5000 12 1 1
5001 + 20000 8 1 0
Toplam 60 11 9
P-değeri: 0,575 ; χ 2 : 2,901; DF: 4
135
Çizelge 26. İşletmelerin il ve ilçe merkezine olan uzaklığı ile kimyevi gübre kullanma
durumları arasındaki ki-kare analizi
Uzaklık (km) Kimyevi gübre Kimyevi gübre Bazen
kullananlar kullanmayanlar kullananlar
5-15 44 10 7
16-30 16 1 2
Toplam 60 11 9
P-değeri: 0,450; χ 2 :1,599 ; DF: 2
Sonuç ve Öneriler
Bulunan bu sonuçlar göstermektedir ki; kimyevi gübre kullanımı bir çok
faktörden bağımsız hareket etmektedir. İncelenen sonuçlara göre, işletmelerin önemli
bir kesiminde bağcılık üretimi için kredi kullanımı gerçekleştirilmemiştir. Bunun esasta
iki önemli sebebi bulunmaktadır. Birincisi kredi faiz oranlarının yüksekliği, ikincisi ise
üreticinin riske girmeden pazara yönelik üretimde bulunmak yerine, geçimlik üretime
yönelmesidir. Üreticilerin gübre kullanımında kullandıkları bilgi kaynakları daha çok
kendi deneyimleri ve kulaktan dolma bilgilerdir. Bağ üreticilerinin büyük bölümü (%
75.0) kimyevi gübre kullanmakla birlikte, üreticilerin ancak % 6,02’si gübre ve
gübreleme konusunda teknik elemanlara danışmaktadır. İncelenen işletmelerin % 45’i
daha önce hiç toprak analizi yaptırmamıştır. Bu oran, ankete katılan işletmelerin
yaklaşık yarısıdır. Üreticilerin uzun yıllardan beri bağcılık yapmalarına karşılık halen
önemli bir bölümünün hiç toprak analizi yapıştırmamış olması oldukça düşündürücüdür.
Bu durumda, incelenen bölge topraklarının iyi tarım uygulamaları açısından risk taşıyıp
taşımadığının belirlenmesi büyük önem taşımaktadır. Yöre toprakları ile ilgili güncel
veri tabanı oluşturulması, bağ işletmelerinde belirlenen eksikliklerin giderilmesine ve
dengeli gübreleme programlarının hazırlanmasına yardımcı olacaktır.
KAYNAKLAR
Ağaoğlu, Y.S. ve Kara, Z., 1990. Tokat Bağcılığında Üzümün Yeri ve Üzüm
Çeşitlerinin Yöredeki Dağılımı Üzerinde Bir Araştırma. C.Ü. Ziraat Fak.
Dergisi, 6 (1): 293-305.
Çelik H., Ağaoğlu,Y.S., Fidan, Y., Marasalı, B. ve Söylemezoğlu, G., 1998. Genel
Bağcılık. Sunfidan A.Ş. Mesleki Kitaplar Serisi.
Çiçek, A. ve Erkan, O., 1996. Tarım Ekonomisinde Araştırma ve Örnekleme
Yöntemleri. Gaziosmanpaşa Üniv., Ziraat Fakültesi Yayınları No:12. Ders
Notları Serisi No:6. Tokat.
FAO, 2008, Statisticialdatabase, (http://faostat.fao.org/site/408).
Kara, Z., 1990. Tokat Yöresinde Yetiştirilen Üzüm Çeşitlerinin Ampelografik
Özelliklerinin Belirlenmesi Üzerine Araştırmalar. Ankara Üniv. Fen. Bilim.
Enst. Doktora Tezi, Ankara.
Karaman, M.R., Cangi, R., Akyazı, M., Kaya, C., Susam, T., Şahin, S., Yeşilyurt M.,
Durukan, A., Kılıç, D. ve Bice, S. 2007. Kelkit Havzasında (Tokat-Erzincan)
Bağların Beslenme Durumu ve Yörede Bağcılığın Geliştirilmesi İçin Öneriler.
Zile Ticaret Borsası Kültür Yayınları No: 23, Tokat.
136
ÖZET
Bu çalışma, Yalova ilinin Merkez, Çınarcık ve Altınova ilçelerinde kurulu 15
adet serada yürütülmüştür. Bu seralarda yaygın olarak üretimi yapılan 14 farklı saksılı
süs bitkisi türünden toplam 27 adet bitki örneği alınmıştır. Alınan yaprak örneklerinin
bazı makro ve mikro besin elementi içerikleri belirlenerek, bitkilerin beslenme
düzeylerini belirlemek amaçlanmıştır.
Araştırma seralarında yetiştirilen saksılı süs bitkilerinden alınan yaprak
örneklerinden elde edilen analiz sonuçları, süs bitkilerinin geneli için bildirilen sınır
değerleri ile karşılaştırıldığında; bitkilerin N, P, K ve Mg içerikleri yönünden sırasıyla %
48, % 11, % 56 ve % 11’inin sınır değerlerin altında olduğu belirlenmiştir. Bitkilerin
tamamında Ca içeriğinin yeterlilik sınırlarında olduğu analiz edilmiştir. Yaprak
örneklerinin mikro besin elementi içerikleri incelendiğinde; örneklerin % 19’unda Fe, %
33’ünde Mn, % 22’sinde Zn ve % 78’inde Cu yetersiz düzeyde belirlenmiştir.
Yaprak analiz sonuçları değerlendirildiğinde örneklenen bitkilerde, Ca dışında
analizleri yapılan bitki besin elementlerinin noksan düzeyde olduğu görülmüştür. Bu
durum, üreticilerin bitkilerin beslenmesine gereken özeni göstermeyip, seralarında
yeterli ve dengeli gübreleme yapmadıklarını göstermektedir.
Anahtar Kelimeler: Yalova yöresi, Süs bitkileri, yaprak analizleri.
GİRİŞ
Hızlı şehirleşme ile birlikte çevre düzenlemeye ve yeşil alanlara gereken önemin
verilmemesi ve doğal çevrenin korunmaması, diğer yandan da insanların yaşam
kalitelerini artırma istekleri süs bitkilerine duyulan gereksinimi giderek artırmış, estetik
yönden olduğu kadar insan sağlığı ve ülke ekonomisi yönüyle de süs bitkilerini
insanların en önemli isteklerinden biri konumuna getirmiştir. 1998 yılı verilerine göre
Türkiye’nin toplam süs bitkileri üretim değerinin 65 milyon $, iç mekan (saksılı) süs
bitkilerinin bu değerdeki payının 10 milyon $ (%15.3) olduğu, yetiştirilen saksılı süs
bitkilerinin çok büyük bir kısmı yurt içinde tüketildiği, ihracat oranının yıllara göre
değişmekle birlikte, diğer süs bitkileri içinde çok düşük bir değer olduğu (% 3-5), ithalat
değerinin ise yaklaşık 4 milyon $ seviyesinde olduğu bildirilmektedir (Anonim 2001).
İç mekan süs bitkisi yetiştiriciliği sektörü kısa bir geçmişe sahip olmasına
rağmen hızlı bir gelişme göstermiş, sektördeki bu gelişmenin önümüzdeki yıllarda da
devam edeceği sanılmaktadır. Ancak, sektördeki üretim ile iç piyasanın ihtiyacı tam
olarak karşılanamadığı gibi üretim materyali ve bir kısım saksılı süs bitkisi ithalatı da
yapılmaktadır. Bununla birlikte, üretim materyali açısından büyük oranda dışa bağımlı
oluşumuz ve sektördeki gelişmiş ülkelerin üretim teknolojilerinin ülkemizde yeterince
uygulanamaması nedeniyle, üretilen saksılı süs bitkilerinin maliyetleri yüksektir. Bu
durum da büyük ölçüde ihracat yapma şansımızı azaltmaktadır. Hızlı büyüme
potansiyeli ve eğilimi olan sektörün iç piyasanın taleplerini karşılayıp ihracat yapabilme
şansı, üretim yöntemlerindeki değişim ve iyileşmeyle ilgili olarak üretim maliyetlerinin
düşmesine bağlı olmaktadır. Bu nedenle, sektörden beklenen gelişmelerin
gerçekleşmesi, önemli ölçüde üretim yöntemlerinin etkinliğini yükseltecek çalışmalarla
ilgilidir.
Bu çalışma Yalova ilinde yetiştiriciliği yapılan saksılı süs bitkilerinin beslenme
durumlarını yaprak analizleri ile ortaya koymak amacıyla yapılmıştır.
MATERYAL VE METOD
Yalova ilinin merkez, Çınarcık ve Altınova ilçelerinde kurulu ve saksılı süs
bitkisi yetiştiriciliği yapılan 15 adet seradan alınan, 15 farklı bitkiden (Spathipyllum
wallisii, Yucca aloifolia, Dracaena marginate ‘tricolor’, Schefflera arborica, Maranta
leucorneura, Chrysantehemum morifolium, Begonia semperflorens, Syngonium ‘white
butterfly’, Hydrangea hortensis, Pelargonium zonale hybr, Dieffenbachia amoena ‘tropic
snow’, Codiaeum variegatum, Begonia tuberhybrida, Ficus benjamine, Impatiens hyb)
olmak üzere toplam 27 adet yaprak örneği araştırma materyalini oluşturmaktadır.
Araştırmada kullanılan materyaller ile ilgili bilgiler Çizelge 1’de sunulmuştur.
Yaprak örneklerinin alınması ve analize hazırlanması Jones ve ark. (1991) ve
De Kreij ve ark. (1992) tarafından bildirildiği şekilde yapılmıştır.
Toplam N: Bremmer (1965) tarafından bildirildiği şekilde Kjeldahl yöntemiyle
belirlenmiştir.
P, K, Ca, Mg, Fe, Mn, Zn ve Cu : Kurutma dolabında 65 °C’de kurutulup
öğütüldükten sonra analize hazır hale getirilen bitki örnekleri, 1 : 4 oranındaki HNO3 :
HClO4 asit karışımıyla yaş yakılmıştır (Kacar 1972). Yaş yakma ile elde edilen bitki
ekstraktında P vanadomolibdofosforik sarı renk yöntemiyle (Lott ve ark. 1956)
kolorimetrik, K ve Ca fleymfotometrik (Kacar 1972), Mg, Fe, Mn, Zn ve Cu ise AAS
cihazında analiz edilmiştir.
Araştırma bulgularının istatistiksel analizi minitab programı kullanılarak
bilgisayarda yapılmıştır.
139
Çizelge 2. Saksılı süs bitkilerinin yapraklarındaki besin elementleri için sınır değerleri
Bitki besin elementi Konsantrasyon
N, % 2.5 – 4.0
P, % 0.15 – 0.30
K, % 2.5 – 4.5
Ca,% 0.60 – 1.5
Mg,% 0.35 – 0.50
Fe, mg kg-1 50 – 100
Cu, mg kg-1 5 – 15
Zn, mg kg-1 20 – 50
Mn, mg kg-1 50 – 100
KAYNAKLAR
Anonim., 2001. Devlet Planlama Teşkilatı. Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Bitkisel
Üretim Özel İhtisas Komisyonu Süs Bitkileri Alt Komisyon Raporu. 2645-
ÖİK:653. 2001, Ankara.
Başar, H., Gürel S. and Katkat A.V., 2003. Yalova Yöresi Seralarında Saksı Çiçeği
Yetiştiriciliğinde Kullanılan Yetiştirme Ortamlarının Kalite Özelliklerinin
Belirlenmesi Üzerine Bir Araştırma. U.Ü.Bilimsel Araştırmalar Komisyonu
proje No:2000/5 Mayıs 2003, Bursa.
Bremmer, J.M. 1965. Nitrogen. In Method of Soil Analysis Part II. Ed. C.A. Black.
Chemical and Microbiological Properties Agronomy Series. No. 9. Argon Inc,
Madison, Wisconsin, USA.
De Kreij, C., Sonneveld, C., Warmehoven, M.G. and Straver, N.A., 1992. Guide Values
For Nutrient Element Contents of Vegetables and Flovers Under Glass
Voedingsoplossingen Glastuinbouw Serie. No. 15. 3rd Edition. Proef Station
Voor Tuinbouw Onder Glas Te Naaldwijk en Proefstation Voor De Bloemisterij
te Aalsmeer. Naaldwijk. The Netherlands.
Jones, B.J., Wolf, B. and Mills, H.A., 1991. Plant Analysis Handbook .Micro-Macro
Publishing Inc. 1991, Athens, Georgia, USA.
Kacar, B., 1972. Bitki ve Toprağın Kimyasal Analizleri, II. Bitki Analizleri Ankara
Üniversitesi Yayınları. No 453. 1972, Ankara.
Lott, W.L., Gallo, J.P., and Medaff, J.C., 1956. Leaf Analysis Technique in Coffee
Research Ibec. Research Ins. II. 9: 21-24.
143
Cenk Ceyhun KILIÇ1 Ali Rıza ONGUN2 Bülent OKUR2 Dilek ANAÇ2
1
Ege Üniversitesi Bayındır Meslek Yüksekokulu, İzmir. cenk.kilic@ege.edu.tr
2
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bölümü, Bornova/İzmir.
ÖZET
Bu araştırma, İzmir ili Gümüldür Büyük Alan Mevkiindeki turunçgil
bahçelerinin beslenme durumunu mikro element açısından saptamak amacıyla
gerçekleştirilmiştir.
Araştırmada, birbirinden 350 metre aralıklarla kuzey-güney ve batı-doğu
yönlerinde 6 tane olacak şekilde denizden karaya doğru oluşturulan grid sistemine
rastlayan 34 bahçeden toprak ve yaprak örnekleri alınarak kimyasal analizler
yapılmıştır. Alınan toprak ve yaprak örneklerinde, mikro bitki besin elementlerinden Fe,
Cu, Zn ve Mn belirlenmiştir. İncelenen parametrelerin semivariogramları oluşturulmuş
ve bu parametrelerin mesafeye bağlı değişimleri incelenmiştir. Kriging (enterpolasyon)
tekniği ile mikro besin elementlerinin nicelikleri çalışma alanının tümü için
belirlenmeye çalışılmıştır.
Varyasyon katsayısına göre, bitki örneklerinde en az değişkenliği Zn, en yüksek
değişkenliği Cu gösterdiği saptanmıştır. Toprak örneklerinde ise, en az değişkenliği Fe,
en fazla değişkenliği Zn gösterdiği belirlenmiştir. Ayrıca bu bölgedeki ağaçlarda yaprak
değerleri dikkate alındığında Mn noksanlığının olduğu belirlenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Satsuma mandarin, mikro besin elementleri, jeoistatistik
GİRİŞ
Ülkemizde yetişen çeşitli meyve türleri arasında, kendisine uygun ekolojik
ortam bulan turunçgiller, gerek dış satım ve gerekse iç tüketimde ekonomimize büyük
ölçüde katkısı olan ürünler arasındadır (Oktay,1983).
Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi ülkemizde de yıldan yıla tarımı ve
üretimi gelişen turunçgil yetiştiriciliği çoğunlukla Akdeniz bölgesinin sahil şeridinde ve
ikinci derecede Ege Bölgesinde ve az miktarda da Doğu Karadeniz bölgesinde
yapılmaktadır.
Aroması ve tadı ile diğer meyve türleri arasında ayrı bir yeri olan turunçgil
meyvelerinin üretimi yıldan yıla arttığı (TUİK, 2007) gibi dış satımıyla da giderek artan
miktarlarda ülkeye döviz getiren önemli tarım ürünleri arasında yer almaktadır (İbrikçi
vd., 1996).
Türkiye’ nin turunçgil üretiminin 1988’ de 20.596.000 ağaç sayısı ile 1.445.000
ton olan turunçgil üretimi, 2006’ da 29.037.000 ağaç sayısı ile 3.220.435 ton ürüne
ulaştığı görülmektedir. Turunçgiller içersinde mandarin yetiştiriciliği hızla artmakta
1988’ de 6.478.000 olan ağaç sayısı ve 310.000 ton olan üretimin, 2006’ da 9.456.000
ağaç sayısı ve 791.255 tona yükselmiş bulunmaktadır (TUİK, 2007).
Mandarin üretimimizin büyük bir kısmı Ege Bölgesinden elde olunmaktadır.
Ege Bölgesinin önemli Mandarin üretim merkezleri İzmir, Aydın ve Muğla illerindedir.
Muğla ilinin Bodrum, Marmaris, Köyceğiz ve Fethiye gibi ilçelerinde çekirdekli yerli
mandarin çeşitleri ve bir miktarda Klemantin mandarini yetiştirilmektedir. Aydın ilinin
başta Sultanhisar olmak üzere turunçgiller tarımına elverişli ilçelerinde Satsuma,
Klemantin ve birazda çekirdekli yerli mandarin yetiştiriciliği yapılmaktadır. Daha çok
üç yapraklı anacı üzerine aşılı Satsuma mandarini yetiştirilen İzmir ili ve çevresi
özellikle Turunçgil üretiminde önemli büyük paya sahiptir. Satsuma dış satışımızın
tamamı İzmir ilinden yapılmaktadır ve en büyük rakibimiz İspanya’dır. Ekolojik
koşullarımız nedeniyle İspanya’ya göre satsuma dış satımında bir hafta, on gün erken
piyasaya girme şansımız vardır. Bunun Avrupa pazarlarına satsuma dış satımında büyük
önemi vardır. Çünkü erken gönderilen olgun satsumalar yüksek fiyatla satılmaktadır.
Son yıllardaki bahçe ürünlerindeki değer artışları özellikle meyveciliği cazip
hale getirmiş, buna karşılık hızla yükselen arazi fiyatları, işcilik ve bakım ücretleri,
üreticiyi intensif çalışmaya yönelterek, birim alandan en yüksek düzeyde ürün elde
etmenin çarelerinin aramaya zorlamıştır. Bu amaca yönelik önlemlerin başta geleni ve
en önemlisi kuşkusuz uygun bir gübrelemenin yapılması ve dolayısıyla bitkiye düzenli
bir beslenme dengesinin sağlanmasıdır. Uygun ekolojik koşullar altında, bitkilerin
dengeli bir şekilde beslenmesi ile bitkisel ürünlerin verim ve kalitesinde en yüksek
düzeye ulaşmak mümkündür.
Çeşit ve üzerine aşılandığı anaca gösterdiği uyum ile Satsuma mandarini İzmir
İlinin Gümüldür bölgesinde kendisine uygun ekolojik koşulları bulmuştur. Bunun
yanında, ihracatımıza önemli katkısı olan bu ürünün yetiştiriciliğinde bu bölgede
ağaçlarda yaygın olarak görülen ve verim azalışına neden olan klorotik durum, esasında
bitkilerde görülebilen bir beslenme dengesizliği olup, yetiştiricilerin uyguladığı kültürel
ve gübreleme uygulamaları, su ve toprak koşulları ile ilgili bulunmaktadır. Aynı zaman
da bu bölgenin denize sahil şeridi olması, buradaki bahçelerin yaz mevsiminde deniz
suyunun girişiminden büyük ölçüde etkilenmektedir.
Bu noktadan hareketle araştırma alanımız olan Gümüldür Bölgesinin Büyük
Alan Mevkii seçilmesi, mevcut bahçelerden yaprak, toprak örnekleri alınması ve
mandarin ağaçlarının mikro bitki besin maddeleri açısından beslenme durumları
saptanıp jeoistatiksel anlamda incelenmesi amaçlanmıştır.
145
MATERYAL VE METOD
Araştırma materyalini “Gümüldür Büyük Alan mevkiindeki Turunçgil
bahçelerinin beslenme durumunun incelenmesi” isimli araştırmanın (Kılıç,1997) da
materyalini oluşturan toprak ve yaprak örnekleri meydana getirmiştir. Satsuma
mandarini yetiştiriciliğinin yoğun bir şekilde yapıldığı İzmir iline bağlı Gümüldür
Büyük Alan mevkiinde, birbirinden 350 metre aralıklarla kuzey-güney ve batı-doğu
yönlerinde 6 tane denizden karaya doğru oluşturulan grid (kareler) sistemine rastlayan
34 bahçeden alınan 34 adet toprak ve 102 adet yaprak örnekleri alınmıştır. Yaprak
örnekleri Entisol toprakları üzerine kurulmuş bahçelerden, üç yapraklı (Poncirus
trifoliata Raf.) anacına aşılı verime yatmış Satsuma (Citrus unshiu Marc.)
mandarinlerinden 3 ağaç bir tekerrürü oluşturacak şekilde her bahçeden 3 tekerrür
yapılarak alınmıştır. Çalışma alanı, toprak ve yaprak örneklerinin alındığı yerler Şekil
1’de verilmiştir.
İzmir
Gümüldür
gelinceye kadar kurutuldu ve 2 mm gözenek çaplı elekten elenerek analize hazır hale
getirildi (Chapman and Pratt, 1961).
Toprak örnekleri (0.005M DTPA + 0.1M Trietanolamin + 0.01M CaCl2) DTPA
tampon çözeltisi (pH =7.3) ile çalkalandı. Elde edilen süzükte, faydalı demir, çinko,
mangan ve bakır Varian AA-1200 atomik absorbsiyon spektrofotometresinde ölçüldü ve
sonuçlar mg kg-1 olarak verildi (Lindsay ve Norvel, 1978).
Rasgele seçilen üç ağaç bir tekerrürü oluşturacak şekilde her bahçeden üç
tekerrürlü yaprak örneği aşağıda belirtildiği gibi alındı. Örnekler meyvesiz sürgünlerin,
sürgün dibinden itibaren üçüncü yaprak olmak üzere alındı.
Yaprak örnekleri bir insan boyu yüksekliğinden ve ağacın dört yönünden ağaç
etrafında dolaşılarak alındı. Delikli naylon torbalara etiketlenerek konan yaprak
örnekleri portatif buz çantaları ile laboratuara getirildi. Yaprakların üst ve alt yüzeyleri
pamukla silindikten sonra saf su ile iyice yıkandı ve kurutma kağıtları arasında nemleri
alındı. Yapraklar 65 °C’ a ayarlı kurutma dolabında son iki tartım arasında fark
kalmayıncaya kadar (48 saat) kurutuldu. Daha sonra yaprak örnekleri öğütülerek analize
hazır hale getirildi (Chapman, 1964; Özbek, 1966).
Analize hazırlanan yaprak örneklerinden 1 g tartılarak yaş yakma yöntemi (4
kısım HNO3+1 kısım HClO4 ) ile ekstrakları hazırlandı (Kacar,1972). Ekstraktan demir,
bakır ve çinko ise Varian AA-1200 atomik absorbsiyon spektrofotometre ile ölçülerek
belirlendi (Kacar,1972).
Toprak ve bitki örneklerinin mikro besin elementi içerikleri ait özelliklerinin
çarpıklık, basıklık, ortalama gibi tanımlayıcı istatistikleri SPSS 11.0 paket programı
yardımı ile yapılmıştır. Uzaysal değişkenliğinin saptanmasında GS+ 7.0 paket programı
kullanılmıştır.
Uzaysal bağımlılık semivariogram yardımıyla ortaya konulmaktadır.
Semivariogram kullanılarak uzaysal bağımlılık sayılaştırılabilmektedir Semivaryans
aşağıda verilen eşitlikle belirlenmektedir.
γ=1/2 N(h) Σ[Zx - Zx+h]2
Bu eşitlikte;
h: x ve x+h arasındaki ayırma mesafesini
Zx ve Zx+h: x ve x+h bölgelerindeki değişkenlerin ölçülmüş değerleri
N(h): h ayırma mesafesindeki çift sayısını (pair) belirtmektedir.
Belirli bir yöndeki semivaryans değerleri h mesafe değerlerine karşı grafiği
çizilerek gösterilir. Bu şekilde oluşturulan grafiğe semivariogram veya deneysel
variogram denir. Semivariogramlar belli bir h mesafesi ile birbirlerinden ayrılan örnek
çiftler arasındaki varyansın mesafe ile olan ilişkisini gösterir. Deneysel variogram,
kullanılan örnekleme ve ayırma mesafesi ile kullanılan verilere göre çok farklı şekillerde
ortaya çıkmaktadır.
Genel olarak bir semivariogramda örnekleme çiftleri arasındaki mesafe (h)
arttıkça semivaryans değeri de artar ve belli bir noktadan sonra az yada çok sabit bir
değere ulaşır. Bu noktadan sonra semivaryans değerleri örnek çiftleri arasındaki mesafe
artışından etkilenmez. İşte semivariogramın apsise paralel konuma geldiği bu noktadaki
semivaryans değeri sill varyansı (Co+C) ve semivariogramın sill varyansını yakaladığı
noktadaki mesafe değeri ise etki (range, Ao) aralığı olarak adlandırılır. Etki aralığı,
incelenen toprak özelliğinin örnekleme değerlerinin uzaysal olarak bağımlı olabileceği
maksimum mesafeyi ifade eder. Bu noktadan sonra, araştırılan toprak özelliğinin
147
uzaysal bağımlılık göstermediği veya tamamen tesadüfi bir değişim gösterdiği kabul
edilir (Aşkın, 2002).
Toprak özellikleri ile ilgili çalışmalarda küresel (spherical), üssel (exponential),
linear ve gaussian semivariogram modelleri yaygın olarak kullanılmaktadır.
Semivariogramlar sadece örnek çiftleri arasındaki mesafe dikkate alınarak
oluşturulursa izotropik semivariogram, mesafe ile birlikte yön de dikkate alınırsa
anizotropik semivariogram olarak adlandırılırlar.
Bir özelliğin ölçüm yapılan noktaları arasındaki uzaysal bağımlılığından
yararlanılarak ölçüm yapılmayan noktaların değerini tahmininde kullanılan bir kestirim
(enterpolasyon) yöntemidir. Genel olarak kestirim işlemi, bilinen değerlerin ağırlıklı
ortalaması alınarak yapılır. Matematiksel olarak bu işlem
n
z*(xo)= ∑ λ z(x )
i =1
i i
olarak ifade edilir. Eşitlikte z*(xo); xo noktasında bilinmeyen ancak kestirilen değeri,
z(xi); xo noktasının kestiriminde kullanılacak verileri ve λi; bu verilere atanacak
ağırlıkları göstermektedir. xi, i=1,….,n noktalarındaki değişkenin değerleridir ancak
bunlara verilecek ağırlıkları hesaplamak gerekir. Jeoistatistikte bu ağırlıklar, kestirim
hatalarının ortalaması sıfır ve varyansı en küçük olacak şekilde belirlenir. Ağırlıkların
bu koşullar altında belirlenmesi işlemine kriging adı verilir (Tercan ve Saraç, 1998).
Çalışmada toprak özelliklerinin semivariogramları oluşturulurken aşırı değerler
SPSS.11 programında kutu grafik yöntemiyle belirlenmiş ve veri setlerinden
çıkarılmıştır. Semivariogramlar oluşturulurken modelin uygunluğu r2 ve RSS (residual
sum of squares) değerleri ile belirlenmiştir. r2’nin en yüksek, RSS’nin en düşük olduğu
modeli bulmak için her bir toprak değişkeni için farklı ayırma mesafeleri denenmiştir.
Seçilen modelin çapraz değerlendirmesi yapıldıktan sonra nokta kriging yapılmıştır.
Toprak değişkenlerinin uzaysal bağımlılığını sınıflandırılmasında nugget
semivaryansın toplam semivaryansa oranının yüzdesi kullanılmıştır. Bu oran ≤ % 25 ise
değişken kuvvetli uzaysal bağımlı olarak sınıflandırılmakta, 25 ile % 75 arasında ise
orta derecede uzaysal bağımlı olarak sınıflandırılmaktadır. Bu oran % 75 den büyük ise
değişken zayıf uzaysal bağımlı olarak değerlendirilmektedir (Camberdella vd., 1994).
örneklerinde mikro besin elementlerinin daha geniş etki aralığı göstermesi, çalışma
alanındaki bitkilerde mikro besin elementlerinin daha homojen bir dağılım olduğuna
işaret etmektedir. Özellikle bitkideki Fe’in 6630 m etki aralığı göstermesi söz konusu
çalışma alanında yapraktan yoğun Fe’li gübreleme yapıldığı kanaatini uyarmaktadır.
Çizelge 1. Bitki ve toprak örneklerinde analiz edilen mikro bitki besin elementlerine ait
tanımlayıcı istatistikler
n Min. Mak. Ort. SS VK Basıklık Yatıklık
Bitkide
Fe 34 54,00 115,00 84,68 15,87 18,74 0,03 -0,27
mg kg-1
Toprakta
Fe 34 6,50 21.20 10,54 2,93 27,77 1,64 4,56
mg kg-1
Çizelge 2. Bitki ve toprak örneklerinde analiz edilen mikro bitki besin elementlerine ait
semivariogramlara ait karakteristik parametreler
model Co Co+C Co/(Co+C) Etki aralığı (m)
Bitkide
Fe Üssel 178,00 566,90 31,40 ** 6630
Cu Üssel 0,02 4,63 0,43 * 897
Mn Üssel 18,60 37,22 49,97 ** 2694
Zn Üssel 0,03 9,58 0,31 * 486
Toprakta
Fe Gaussian 0,01 3,34 0,30 * 353
Cu Gaussian 0,001 0,28 0,36 * 769
Mn Gaussian 5,55 24,78 22,40 * 976
Zn Gaussian 0,0001 0,09 0,11 * 379
Uzaysal bağımlılık: * kuvvetli **orta *** zayıf
görülmektedir. Bitkideki Fe’in aktif kısmının incelenmesi durumunda toprak ile yaprak
arasında uyumluluk görülebileceği düşünülmektedir.. Topraktaki alınabilir Cu miktarı
ile bitkilerin Cu içeriği oldukça uyumlu olarak karşımıza çıkmaktadır. Yine Cu
yönünden çalışma alanının büyük çoğunluğunda bitkiler yeterli düzeyde beslenmiştir.
Mikro besin elementlerinden Mn ve Zn yönünden ise söz konusu alandaki mandarin
bitkileri yeterince beslenememiştir.
Çizelge 3. Ölçülen ve tahmin edilen değerlere ait ortalama ve standart sapma değerleri
Ölçülen değerler Kriging ile tahmin edilen değerler
Bitkide n ortalama Standart sapma n ortalama Standart sapma
Fe 34 84,68 15,87 8836 84,36 5,24
Cu 32 7,60 2,17 8836 7,52 1,59
Mn 33 19,61 5,01 8836 19,88 1,37
Zn 34 18,64 3,33 8836 18,51 2,01
Toprakta
Fe 32 10,00 1,95 8836 10,06 1,34
Cu 31 2,86 1,48 8836 2,89 1,31
Mn 34 14,95 4,67 8836 15,30 3,18
Zn 28 1,04 0,35 8836 1,05 0,22
n: örnek sayısı
Sonuç ve Öneriler
Çalışmamızda Satsuma mandarini bahçelerinden alınan yaprak ve topraklardaki
mikro bitki besin elementleri analiz sonuçlarının, tanımlayıcı istatistikleri yapılmış ve
jeoistatistiksel yöntemlerle değerlendirilerek aşağıdaki bulgular elde edilmiştir.
1-Bitki örneklerinde en düşük değişkenliği Zn mikro elementi (VK=17,88) gösterirken,
en yüksek değişkenlik Cu (VK=101,77)’da bulunmuştur. Toprak örneklerinde ise en az
değişkenlik Fe (VK= 27,77)’de, en yüksek ise Zn (VK=109,87)’da saptanmıştır.
2-Uzaysal bağımlılık, toprakların alınabilir mikro bitki besin elementlerinde 353-966 m
arasındaki mesafelerde son bulmaktadır. Özellikle toprakta alınabilir Fe ve Zn’nun kısa
mesafelerde değişkenlik göstermesi nedeniyle çalışma alanının toprak yönetiminde bu
bitki besin elementlerinin durumuna dikkat edilmesi gerektiği belirlenmiştir.
3-Çalışma alanında örnekleme yapılmayan yerler için nokta Kriging enterpolasyon
yöntemi kullanılarak Satsuma mandarinin mikro elementler yönünden beslenme
durumları değerlendirilmiştir. Bu değerlendirmeye göre Cu açısından bahçelerin bir
sorununun olmadığı, Fe için ise bu alanlarda yetersiz beslenmenin olabileceği ortaya
çıkmıştır. Buna karşın çalışma alanındaki mandarin ağaçları Zn ve Mn açısından yeterli
beslenmemiştir. Özellikle Mn açısından dikkate değer noksanlık söz konusudur.
150
y ekseni (m)
y ekseni (m)
> 11.6 > 88.8
> 10.8 > 86.5
944 > 10.1 944 > 84.2 944 > 80.0
> 9.4 > 81.9 > 40.0
472 > 8.7 472 > 79.6 472
> 8.0 > 77.4
> 7.2 > 75.1
0 > 6.5 0 > 72.8 0
0 642 1283 1925 0 642 1283 1925 0 642 1283 1925
x ekseni (m) x ekseni (m) x ekseni (m)
y ekseni (m)
1416 > 10.3
y ekseni (m)
> 6.33
y ekseni (m)
Şekil 2. Kriging ile toprak ve bitkiler için tahmin edilen mikro besin elementi değerlerinin yüzey dağılım haritaları
151
y ekseni (m)
y ekseni (m)
> 19.3
y ekseni (m)
y ekseni (m)
> 1.59
y ekseni (m)
Şekil 2. (devam)
152
KAYNAKLAR
Aşkın, T., 2002. Toprak Aşınabilirliğinin Topoğrafik Pozisyonla İlişkili Olarak
Jeoistatistiksel Tekniklerle Değerlendirilmesi. Doktora Tezi. Ondokuz Mayıs
Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü. Samsun.
Camberdella, C.A., Moormann, T.B., Novak, J.M., Parkin, T.B., Karlen, D.L., Turco,
R.F., Konopka, A.E., 1994. Field-Scale Variability Soil Properties in Central
Iowa Soils. Soil Sci. Soc. Am. J. 58:1501-1511
Chapman, H.D., 1964, Foliar Sampling for Determining the Nutrient Status of Crops.
World Crops. 16(3): 36-46.
Chapman, H.D., and Pratt, P.F, 1961, Methods of Analysis for Soils, Plant and Waters.
University of California, Division of Agricultural Sciences.
İbrikçi, H., Kaya, Z., Güzel, N., 1996, Yüksek Verim ve Kalite için Narenciye
Beslenmesi. IPI Çukurova Üniv. Ziraat Fak. Toprak Bölümü,Adana.
Kacar, B., 1972, Bitki ve Toprağın Kimyasal Analizleri ΙΙ. Bitki Analizleri. A.Ü Ziraat
Fak. Yayınları, 453, A.Ü. Basımevi- Ankara
Kılıç,C.C.,1997, Gümüldür Büyükalan Mevkiindeki Turunçgil Bahçelerinin Beslenme
Durumunun İncelenmesi. E.Ü Fen Bilimleri Enst. Yüksek Lisans Tezi.
Lindsay, W.I. and Norvel, W.A., 1978, Development of a DTPA. Soil Test For Zinc,
Iron, Manganese and Copper. Soil Sci. Soc. Amer. Jour. Vol.42, No:3.
Oktay, M., 1983, Satsuma Mandarinlerinde (Citrus unshiu Marcovitch) Görülen Kloroza
Etkili Etmenler Üzerinde Bir Araştırma. E.Ü Ziraat Fak. Toprak Bölümü,
Doktora Tezi.
Özbek, N., 1966, Turunçgil Bahçelerinde Yaprak ve Toprak Analizleri Besin Maddeleri
Durumu Teşhis İçin Kriteryumlar, Gübreleme ve Toprak Amenajman Pratiği
İçin Rehber (H.D. Chapman’ dan çeviri) Köyişleri Bakanlığı Yayınları 32,
Topraksu Genel Müdürlüğü Yayınları 181.
Tercan, A.E., Saraç, C., 1998. Maden Yataklarının Değerlendirilmesinde Jeoistatistiksel
Yöntemler. TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Yayınları: 48, Ankara.
Trangmar, B.B., Yost, R.S., Uehara, G., 1985. Application of Geostatistics to Spatial
Studies of Soil Properties. Advances in Agronomy, vol. 38, 45-93.
TUİK, 2007, Türkiye İstatistik Yıllığı. T.C. Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü.
(http://www.tuik.gov.tr/VeriBilgi.do?tb_id=45&ust_id=13)
153
ÖZET
Bu araştırma, Tokat Çelikli Göleti su toplama havzasında yürütülmüştür. Çelikli
havzası 10.412 km2 alan kaplamakta olup 7.069 km2’si tarım alanıdır. Tarım alanlarının
tamamında buğday-nadas ekim nöbeti uygulanmaktadır. Havzanın bitki besin elementi
içeriklerini belirlemek amacıyla 142 noktada GPS yardımıyla koordinatlı toprak
örnekleri alınmıştır. Aynı noktalardan buğday ve mera örnekleri alınarak tarım ve mera
alanları için ürün verimleri belirlenmiştir.
Toprak örneklerinde makro ve mikro besin elementi tayini yapılmış ve CBS
ortamında alansal haritalara dönüştürülmüştür. Havzada yeterli düzeyde makro ve mikro
besin elementi kapsamına sahip olan alanlar ile besin elementi ihtiyacı olan alanlar
buğday verimleri bakımından karşılaştırılmıştır.
Çalışmada havza tarım alanlarının toplam azot ve fosfor ihtiyacı 56610 kg saf
azot ve 42456 kg P2O5 olarak belirlenmiştir. Havza topraklarının K2O düzeyleri yeterli
olduğu için ilave potasyumlu gübrelemeye ihtiyacı bulunmadığı belirlenmiştir. Havza
tarım ve mera alanlarında B ve Zn gübre ihtiyacı bulunmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Gübreleme, buğday, mera, toprak özellikleri, Tokat.
GİRİŞ
Sürdürülebilir bir tarım için toprak verimliliğinin korunması ve geliştirilmesi
oldukça önemlidir. Aksi halde toprağın üretkenliği gittikçe azalmakta ve belli bir
noktadan sonra geri dönüşümsüz verimlilik kayıpları meydana gelmektedir. Kimyasal
bozulma süreciyle karşı karşıya kalan topraklar aşırı gübreleme veya gereğinden az
gübreleme uygulamalarına maruz kalmaktadırlar. Toprakların makro ve mikro besin
elementi kapsamlarında görülen düzensizlikler ürün veriminde azalmalara ve toprakta
kalıcı bozulmalara neden olmaktadır.
Dengeli bir gübreleme ancak toprak analizine dayalı olarak mümkün
olabilmektedir. Ancak Tokat yöresini temsilen 69 köyde yürütülen bir araştırma
sonucuna göre, yöre çiftçilerinin % 94’ ü toprağını gübreleme amacıyla daha önce hiç
analiz ettirmediği bildirilmiştir (Oğuz, İ ve Tetik, A., 2004).
Bu araştırmada, Tokat yöresi kuru tarım alanlarını temsil özelliğinde olan
Çelikli Göleti su toplama havzasında yer alan tarım ve mera alanlarının makro ve mikro
besin elementi kapsamları ve gübre ihtiyaçları belirlenmesi amaçlanmıştır. Havzada,
buğday verimi belirlenerek ürün verimi ve besin elementi düzeyleri arasındaki ilişkiler
araştırılmıştır.
MATERYAL VE METOD
Bu çalışma, Tokat ili, Artova İlçesi, Çelikli beldesinde yer alan Çelikli Göleti su
toplama havzasında yürütülmüştür. Çalışma yeri 40o06’31’’ enlem ve 36o21’40’’
boylamında yer almaktadır. Havza alanı 10.412 km2 olup deniz seviyesinden yüksekliği
1300 m dir. Çalışma yeri yarı kurak iklim koşulları altındadır. Yıllık ortalama yağış
535.9 mm ve ortalama sıcaklık 8.1 oC’ tir. Havzada, buğday-nadas ekim nöbeti
uygulanan tarım alanı, mera alanı ve orman alanı olmak üzere 3 farklı arazi kullanım
türü bulunmaktadır (Oğuz ve ark., 2006).
Araştırmada Çelikli Havzası tarım topraklarının bazı mikro ve makro besin
elementi kapsamlarını belirlemek amacıyla, GPS yardımıyla 142 noktadan üst (0-20 cm)
ve 115 noktadan alt toprak (20 cm +) toprak örnekleri alınarak çeşitli analizler
yapılmıştır.
Toprak pH’ sı, saturasyon macunundan cam elektrodlu pH metre ile (Tüzüner,
1990); organik madde (%), modifiye Walkley - Black metoduna göre (Tüzüner, 1990);
yarayışlı fosfor, olsen metoduna göre (Tüzüner, 1990); yarayışlı potasyum Fleym fotometre
ile (Tüzüner, 1990); toplam Cu, toplam Zn, toplam Mn, toplam Fe ve toplam Cd atomik
absorbsiyon cihazında belirlenmiştir (Kacar, 1994).
Araştırmada CBS işlemleri için Arcmap 9.2 yazılımından yararlanılmıştır
(ESRI, 2006). Havzanın besin maddesi düzeylerini tanımlamak ve alansal dağılımını
haritalamak amacıyla toprak analiz sonuçları Arcview yazılımında Krigging yöntemi ile
alansal verilere dönüştürülmüştür. Uydu görüntüleri ve arazi çalışmaları ile havza kuru
tarım alanı ile mera alanları ayrımı yapılarak katman oluşturulmuştur (Oğuz ve ark.,
2006). Ayrıca toprak analiz sonuçlarına göre belirlenen toprak özellikleri standart
gruplamalar yapılarak önce grid ve daha sonra poligona dönüştürülmüştür. Buğday
verim katmanı Krigging yöntemi ile oluşturulmuş ve farklı makro veya mikro element
düzeyleri için ortalama ürün verimini belirlemek amacıyla ilgili yazılımın zonal istatistik
özelliğinden yararlanılmıştır.
155
Çelikli Havzası tarım, orman ve mera alanlarından alınan yüzey ve yüzey altı
toprak örneklerinde çeşitli mikro element analizleri yapılarak havzanın mikro element
kapsamları belirlenmiştir. Bu amaçla, bor, çinko, bakır, mangan, demir ve kadmiyum
içerikleri belirlenerek haritalanmıştır. Belirlenen mikro element içerikleri Viets ve
Lindsay (1973)’ e göre değerlendirilmiştir. Buna göre, demir (Fe) için 4.5 ppm, bakır
(Cu) için 0.2 ppm, çinko (Zn) için 0.5 ppm, mangan (Mn) için ise 1 ppm değerleri
yeterli miktar kabul edilmiştir. Yapılan değerlendirmeye göre mikro besin elementi
kapsamları ve alansal dağılımı Çizelge 2’de verilmiştir.
156
Çelikli Havzası bor dağılımı, üst toprakta 0.01 – 4.67 ppm arasında, alt toprakta
ise 0 – 1.48 ppm arasında değişmiştir. Buna göre, üst toprakta havza alanının % 86’ da
bor içeriği düşük, % 12’ de yeterli ve % 2’ de fazla olmuştur. Alt toprağın bor dağılımı
ise % 98 düşük, % 1.9 yeterli ve % 0.1 fazla olarak belirlenmiştir.
Çelikli Havzası çinko içeriği, üst toprakta 0.05 – 1.82 ppm arasında, alt toprakta
ise 0.03 – 0.32 ppm arasında değişmiştir. Buna göre, üst toprakta havza alanının %
99.79’ da çinko içeriği düşük, % 0.14’ de yeterli ve % 0.07’ de fazla olmuştur. Alt
toprağın çinko dağılımı ise % 100 düşük olarak belirlenmiştir.
Çelikli Havzası bakır dağılımı, üst toprakta 0.41 – 5.03 ppm arasında, alt
toprakta ise 0.17 – 3.83 ppm arasında değişmiştir. Yapılan alansal değerlendirmeye
göre, üst ve alt toprakta havza alanının % 100’ de bakır içeriği fazla olmuştur.
Çelikli Havzası mangan dağılımı, üst toprakta 3.11 – 31.45 ppm arasında, alt
toprakta ise 3.01 – 35.90 ppm arasında değişmiştir. Buna göre, üst ve alt toprakta havza
alanının % 100’ de mangan içeriği fazla olmuştur.
Çelikli Havzası demir dağılımı, üst toprakta 2.20 – 24.02 ppm arasında, alt
toprakta ise 2.57 – 20.50 ppm arasında değişmiştir. Buna göre, üst toprakta havza
alanının % 5.85’ demir içeriği yeterli, % 94.15’ de fazla olmuştur. Alt toprağın demir
dağılımı ise % 6.22’ de yeterli, % 93.78’ de fazla olmuştur.
Çelikli Havzası kadmiyum dağılımı, üst toprakta 0.00 – 0.10 ppm arasında, alt
toprakta ise 0.00 – 0.12 ppm arasında değişmiştir. Yapılan değerlendirmeye göre, üst ve
alt toprakta havza alanının tamamında kadmiyum fazla olarak belirlenmiştir.
Havzada elverişli bakır, mangan, demir ve kadmiyum içeriği fazla olmakla
birlikte toksisiteye neden olacak düzeyde bulunmamaktadır.
Çizelge 2. Çelikli Havzası toprakları mikro element kapsamlarının alansal dağılımı
Üst Toprak Alt Toprak
Düşük Yeterli Fazla Düşük Yeterli Fazla
B, ppm 0-0.5 0.5-1 1-1.5 0-0.5 0.5-1 1-1.5
B, Km2 8.970 1.259 0.184 10.201 0.193 0.019
B, % 86.00 12.00 2.00 98.00 1.90 0.10
Zn, ppm 0-0.5 0.5-1 1< 0-0.5 0.5-1 1<
Zn, Km2 10.392 0.015 0.006 10.413 - -
Zn, % 99.79 0.14 0.07 100 - -
Cu, ppm < 0.2 0.2 0.2 < < 0.2 0.2 0.2 <
Cu, Km2 - - 10.413 - - 10.413
Cu, % - - 100.00 - - 100.00
Mn, ppm <1 1 1< <1 1 1<
Mn, Km2 - - 10.413 - - 10.413
Mn, % - - 100.00 - - 100.00
Fe, ppm 0.0-2.0 2.0-4.5 4.5 < 0.0-2.0 2.0-4.5 4.5 <
Fe, Km2 - 0.609 9.804 - 0.648 9.765
Fe, % - 5.85 94.15 - 6.22 93.78
Cd, ppm <1 1 1< <1 1 1<
Cd, Km2 - - 10.413 - - 10.413
Cd, % - - 100 - - 100
157
– 139.11 kg/da arasında değişmiştir. Üst toprak K2O düzeyi, havza alanının % 0.01’ de
az, % 39.27’ de orta, % 57.61’ de yeter, % 3.11’ de fazla olmuştur. Alt toprakta ise K2O
düzeyi, havza alanının % 0.36’ da az, % 79.92’ de orta, % 19.55’ de yeter ve % 0.17’ de
fazla olmuştur. Havzada genellikle K2O düzeyi orta ve yeter düzeydedir. Havzada genel
olarak elverişli potasyum düzeylerinin yeterli olduğu söylenebilir.
Çizelge 5. Çelikli Havzası toprakları K2O kapsamlarının alansal dağılımı
Potasyum Üst Toprak Alt Toprak
Az Orta Yeter Fazla Az Orta Yeter Fazla
K2O, kg/da 0-20 20-60 60-100 >100 0-20 20-60 60-100 >100
K2O, Km2 0.001 4.089 5.999 0.324 0.037 8.322 2.036 0.018
K2O, % 0.01 39.27 57.61 3.11 0.36 79.92 19.55 0.17
Havzada yer alan kuru tarım alanlarının buğday bitkisi esas alındığında ihtiyaç
duyduğu azotlu, fosforlu ve potasyumlu gübre miktarları yörede benzer koşullarda daha
önce yapılmış azot ve buğday kalibrasyon çalışmalarından ve diğer çalışmalardan
yararlanılarak belirlenmiştir (Aydın ve ark., 1985; Güçdemir, 2006).
Çelikli Havzası organik madde kapsamları tarım ve mera alanları için karşılıklı
olarak belirlenmiştir (Çizelge 6). Organik madde düzeyleri tarım alanlarının % 88.73’ de
ve mera alanlarının ise % 84.82’ de % 1 – 2 arasında değişmiştir. Organik madde
düzeyleri yöre koşullarında önceden yapılmış azot kalibrasyon çalışmalarının
sonuçlarına dayalı olarak değerlendirildiğinde, havza tarım alanlarının gübre ihtiyacı
56610 kg saf azot olarak belirlenmiştir. Yörede buğday tarımında gereğinden az azotlu
gübre kullanılmakta ve bağlı olarak oldukça düşük ürün verimi söz konusu olmaktadır.
Bu nedenle toprak analizine dayalı olarak azotlu gübre kullanımı gerekmektedir. Tarım
alanlarının yanı sıra mera alanlarında da organik madde içerikleri oldukça düşük
düzeyde bulunmuştur. Sürdürülebilir bir tarımsal üretim ve mera amenajmanı için
meralarda da azotlu gübreleme ihtiyacı bulunmaktadır.
Çelikli Havzasında yer alan kuru tarım ve mera alanlarının fosfor düzeyleri
belirlenmiştir. Havza tarım ve mera alanları için fosfor düzeyinin çok az – az düzeyinde
olduğu söylenebilir (Çizelge 7). Buğday bitkisi esas alındığında kuru tarım alanları için
ihtiyaç duyulan fosforlu gübre miktarı toplam 42456 kg olarak hesaplanmıştır. Havza
topraklarının gerek tarım alanları ve gerekse mera alanlarında fosforlu gübreleme
uygulamalarına ihtiyaç bulunmaktadır.
159
K2O, organik madde, P2O5) karşılıklı olarak sorgulanarak farklı düzeyler için ortalama
buğday verimleri belirlenmiştir (Çizelge 11)
Çizelge 11. Çelikli Havzasında çeşitli pH ve besin elementi düzeylerinde ortalama
buğday verimi
Toprak Özelliği Değişim Aralığı
pH 6.0 – 6.9 6.9 – 7.9 7.9 – 8.9
Buğday Verimi, kg/da 164.55 178.75 187.82
B, ppm 0.0 – 0.5 0.5 – 1.0 > 1.0
Buğday Verimi, kg/da 160.82 172.57 180.65
Zn, ppm 0.0 – 0.5 0.5 – 1.0 > 1.0
Buğday Verimi, kg/da 179.06 202.87 232.62
K2O, kg/da 0 - 20 20 - 60 60 - 100
Buğday Verimi, kg/da 165.07 174.29 185.64
Organik Madde, % 0-1 1-2 2-3 3-4
Buğday Verimi, kg/da 140.88 157.73 178.45 181.09
P2O5, kg/da 0-3 3-6 6-9 9 - 15
Buğday Verimi, kg/da 136.88 166.17 181.29 184.44
Elde edilen verilere göre üç farklı toprak reaksiyonu sınıfında ortalama buğday
verimleri farklı olmuştur. En fazla buğday verimi 7.9 – 8.9 toprak reaksiyonunda elde
edilmiştir. Farklı bor değişim aralığında ortalama buğday verimi 160.82 – 180.65 kg/da
arasında değişmiştir. Çinkoda ise ortalama buğday verimi 179.06 – 232.62 kg/ da olarak
belirlenmiştir. Farklı çinko kapsamında buğday verimindeki ortalama değişkenlik bor
değişimine oranla daha fazla olmuştur. Toprak içeriğinde artan organik madde, fosfor ve
potasyum düzeyleri ortalama ürün verimini artırmıştır.
Bu araştırma sonucunda Çelikli Havzası makro ve mikro element kapsamları ve
gübre ihtiyaçları ortaya konulmuştur. Havzada gerek üst ve gerekse alt toprak
katmanlarında organik madde düzeyi çok az ve az düzeyde belirlenmiştir. Havza
topraklarının fosfor düzeyleri ağırlıklı olarak çok az ve az düzeyinde oluşundan dolayı
farklı düzeylerde fosforlu gübre uygulamaları gerekmektedir. Havzada K2O düzeyleri
yeterli olarak belirlenmiş ve ilave gübreleme ihtiyacı bulunmamıştır. Mikro elemen
içeriği olarak B ve Zn düşük olurken Cu, Mn, Fe ve Cd kapsamları fazla bulunmuştur.
Gübreleme yapılmaması durumunda bor ve çinko noksanlıkları buğday ürün verimini
azaltabilecek düzeydedir. Havzada yer alan kuru tarım alanlarının buğday bitkisi esas
alındığında ihtiyaç duyduğu azotlu gübre miktarı saf azot olarak 56610 kg, fosforlu
gübre miktarları P2O5 olarak 42456 kg olarak belirlenmiştir. Mikro element kapsamları
dikkate alındığında bor ve çinko gübrelemesi gerekmektedir.
KAYNAKLAR
AYDIN, A.B., ÖZTÜRK, O. 1985. Tokat, Amasya, Sivas, Yozgat yöresi kuru
şartlarında yetiştirilen buğdayın azotlu ve fosforlu gübre isteği ve Olsen fosfor
analiz metodunun kalibrasyonu. Köy Hizmetleri Tokat Araştırma Enstitüsü
Müdürlüğü Yayınları Genel Yayın No: 64, Rapor Seri No: 42, Tokat.
ESRI, ArcMap 9.2, 2006. GIS Software, Redland, USA.
KACAR, B., 1994. Toprak analiz metotları. A.Ü. Ziraat Fakültesi yayınları, 3, Ankara.
KALAYCI, M., TORUN, B., EKER, S., AYDIN, M., ÖZTÜRK, L., ÇAKMAK, İ.,
1999. Grain yield, zinc efficiency and zinc concentration of wheat cultivars
162
grown in a zinc deficient calcerous soil in field and greanhouse. Field Crops
Research 63, 87-98.
GÜÇDEMİR, İ.H. 2006. Türkiye gübre ve gübreleme rehberi. Toprak ve Gübre
Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü Yayınları. Genel Yayın No: 231, Teknik Yayın
No: 69. Ankara.
OĞUZ, İ., TETİK, A., 2004. Tokat yöresi çiftçilerinin gübreleme konusundaki
eğilimleri. 3. Ulusal Gübre Kongresi (11-13 Ekim 2004), s 535-544, Tokat.
OĞUZ, İ., KARAŞ E., SUSAM, T, TETİK, A., NOYAN, Ö.F., AKAR, Ö. 2006. Tokat
Artova Çelikli Havzasında toprak bozulmasının belirlenerek sürdürülebilir bir
tarım için havzanın planlanması. Toprak ve Su Kaynakları Araştırma Enstitüsü
Müdürlüğü, Enstitü Yayın No: 230, Teknik Yayın No: 45, Tokat.
SOYLU, S., SADE, B., TOPAL, A., AKKÜN, N., GEZGİN, S., HAKKI, E.E.,
BABAOĞLU, M. 2005. Responses of irrigated durum and bread wheat cultivars
to boron application in a low boron calcareous soil. Turkish Journal of
Agriculture and Forestry 29, 275-286. Ankara.
SÖNMEZ, F., KIRAL, A.S., 2004. Çinkonun iki ekmeklik buğday (Triticum aestivum
L.) çeşitlerinde verim ve bazı verim ögelerine etkisi. 3. Ulusal Gübre Kongresi
(11-13 Ekim 2004), s 535-544, Tokat.
TÜZÜNER, A. 1990. Toprak ve su analiz el kitabı. Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü,
Ankara.
VIETS, F.G., LINDSAY, W.L., 1973. Testing soils for zinc, copper, manganese and
iron. Soil Testing and Plant Analysis, pp 153-172. Soil Science Society of
America Inc., Madison, Wisconsin, USA.
163
ÖZET
Hiperspektral yansıma teknikleri uzaktan algılama teknolojilerinin bir kolu
olarak gelişmiştir. Bu tekniklerin, toprak, mineral, su ve bitki gibi birçok doğal objenin
fiziksel, kimyasal, biyolojik ve mineralojik özelliklerini belirlemeye yönelik
kullanımları araştırılmaktadır. Hiperspectral yansıma ölçümlerinin en yaygın kullanım
şekli ise Spektroradyometrelerdir. Bu araçlar yardımıyla ölçülen çeşitli dalga
boylarındaki yansıma değerleri ile bitki ve toprak özellikleri arasında bir ilişki
bulunduğu bilinmektedir. Daha çok görünebilir kızılötesi bölgede yansıyan enerjinin
(VNIR) ölçümünü temel alan bu sistemler ile yapılan ölçümlerin bitkilerin kimyasal
içeriklerini belirlemede kullanılabilirliğine ait çalışmalar ise devam etmektedir.
Geleneksel olarak kullanılan laboratuar yöntemlerine alternatif olarak gösterilen bu
tekniklerin temeli, bitkilerin yeşil aksamlarından olan yansıma değerleri ile kimyasal
kompozisyonu arasındaki ilişkinin çeşitli istatistiksel yöntemlerle tahminine
dayanmaktadır.
Bu çalışmada, bitkilerin içerdiği besin elementleri ile spektroradyometre
kullanılarak elde edilen yansıma değerleri arasındaki ilişkilerin değerlendirilmesi yer
almaktadır.
Anahtar Kelimeler: Spektroradyometre, görünebilir yakın kızılötesi yansıma (VNIR),
bitki besin elementleri.
GİRİŞ
Bitkilerin içerdikleri besin elementi miktarları, bitkinin çeşidi, organı, yaşı ve
ekolojik faktörlere bağlı olarak farklılık göstermekle birlikte yaklaşık olarak % 3’ü
bulmaktadır (Kacar ve Katkat, 2006). Bitki besin elementleri bitkideki miktarlarına,
fizyolojik işlev ve biyokimyasal davranışlarına göre sınıflandırılmakta, bitki analizleri
besin ihtiyacının belirlenmesinde temel kıstas olarak kullanılmaktadır (Aydemir, 1992).
Bitki analiz yöntemleri, uygulanan usullere ve dayandıkları ilkelere göre
gravimetrik, volumetrik, fotometrik, fleymfotometrik, spektometrik analizler ve doku
testleri olmak üzere altı ana sınıf altında toplanmaktadır. Ayrıca bu analiz yöntemleri
dışında X ışınları floresans, nötron aktivasyon ve kromotografik gibi bitki analizlerinde
yaygın kullanımı olmayan yöntemlerde bulunmaktadır. Bitki analiz yöntemi olarak
sunulan doku testlerinde bir besin maddesinin görsel belirtisini doğrulamak için bitkinin
beslenme durumunun hızlı bir şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Ayrıca klorofil
ölçümünde kullanılan kolorimetre okumaları da bu yöntem içerisinde
değerlendirilebilmektedir (Kacar ve İnal, 2008).
Bitki analizlerinde belirlenecek besin elementine göre uygun yöntemin
seçilmesi ve seçilen yöntemin esaslarına uygun yürütülmesi ile besin elementi içerikleri
en doğru sonuçlar alınabilmektedir. Ancak yöntemlerin bazı kusurları ve kısıtları
bulunmakta, doğru sonuçlar alabilmek için çeşitli koşulların yerine getirilmesi
gerekmektedir. Ayrıca analizler sıcaklık, basınç ve nem gibi ortam koşulları,
konsantrasyon, belirlenecek element miktarı, ortam pH’sı, renk oluşum süresi, işlem
sırası, iyon konsantrasyonu gibi iç faktörler, elektrik akımı, gaz basıncı, alet ve
ekipmanlar ile bunlara ait aparatların çeşit, tip ve markası gibi faktörlere bağlı olarak
doğruluğu ve hassasiyeti değişmektedir. Analizi yapan kişinin becerisi ve deneyimi de
doğruluk ve hassasiyeti etkileyen diğer bir faktördür.
Bu yöntemlerden doku testleri dışında kalanlarının tamamı örneklerin
çözeltilere aktarılmasını ve çeşitli kimyasallar ile muamelesini gerektirmektedir.
Laboratuar yöntemleri birden fazla cihaz ya da ekipman kullanmayı, çok fazla emek
harcamayı dolayısıyla yüksek bir maliyeti gerektirmesi bir dezavantaj olarak
düşünülmektedir. Bitki analizlerinin ancak laboratuar koşullarında yapılabilmesi ve
çoğu zaman bir bitkinin örneklenmesinden sonuçların alınmasına kadar geçen süre
vejetasyon dönemi için acil bilgilerin sağlanmasında olumsuzlukları birlikte
getirmektedir.
Bitki analizleri sonucu ortaya çıkan element konsantrasyonuna göre besin
elementi yeterli ya da yetersiz şeklinde (Sezen, 2002) ya da noksan, az, yeter, yüksek ve
fazla şeklinde sınıflama yapmak mümkün olmaktadır (Jones, 1967;Kacar, 1982;Sezen,
2002). Eğer besin elementi içeriğinin belirlenmesinde arazide uygulanabilen,
tekrarlanabilir ve belirli doğruluğa sahip bir yaklaşım sağlamak mümkün olursa
uygulamaya yönelik büyük avantajlar sağlanabilecektir. Bu nedenle 1970’li yılların
başlangıcından bu yana bitkilerin kimyasal kompozisyonunun belirlenmesinde
spektroradiometrik ölçümlerin kullanılabilirliği araştırılmaktadır (Curan ve ark. 1995;
Wessman, 1994; Norris ve ark., 1976).
Günümüzde ise gelişen teknolojiye bağlı olarak, arazi koşullarında taşınabilir
özellikte spektroradyometrelerin geliştirilmesi arazide uygulamaya yönelik olarak
kullanılabilirliğini artırmış, pratikte kullanılabilirliğini cazip hale getirmiştir. Bunun
sonucu olarak bitkilerde beslenme, stres, yeterlilik ve kalite konularında
spektroradyometrelerin kullanılabilirliği araştırılmaya başlanmıştır. Bu amaçla
spektroradyometreler kullanılarak ölçülen farklı dalga boylarındaki yansıma değerleri ve
bu değerlerden türetilen (log, türev, integral) yeni değerler istatistiksel modeller ile
165
değerleri arasındaki ilişkide ise belirtme katsayıları sırasıyla, % 73, % 67, %77, %17 ve
% 33 olarak bulunmuştur (Mutanga ve ark. 2005). Tüylü meyveli fiğde farklı dozlarda
azotlu gübre uygulanarak N, P, K içeriğinin yakın kızıl ötesi spektroradyometrik
yöntemlerle belirlenmesinde ölçülen ve tahmin edilen regresyon değerlerinin 0.935,
0.797 ve 8.884 olarak belirlendiği ve tarla koşullarında bitkiye zarar vermeden yüksek
doğrulukla tahmin edilebildiği rapor edilmiştir (Albayrak ve ark., 2007).
Sonuç
Spektroradyometreler çok az bir geçmişe sahip uygulamalardır. Henüz bu
uygulamalar gerek spektrometre gerekse fotometre uygulamaları gibi standart bir analiz
metodu olarak kullanılmamaktadır. Ancak yapılan araştırmalar yakın gelecekte standart
bir metot olarak kullanılabileceği izlenimini vermektedir.
Nanoteknolojinin gelişimi ile bu aygıtların daha küçük, taşınabilir ve arazide
kullanılabilir pratikliğe ulaşması spektroradyometri uygulamaları konusunda daha fazla
araştırma yapmayı zorunlu kılmaktadır.
Spektroradyometrik uygulamalar analitik yöntemlerle karşılaştırıldığında çeşitli
avantajları ve dezavantajları bulunmaktadır. Bu avantajlardan en önemlisi tüm aparatları
ile birlikte arazide taşınabilir olmasıdır. Bu sayede örnekleme ile analiz aynı anda, kısa
bir sürede ve arazide yapılabilmektedir. Bu araçlar ile canlı bitkiler üzerinde ve bitki
yaprağı ya da dokusu tahrip edilmeden analiz yapılabilmektedir. Geleneksel analiz
metotlarına göre çok hızlıdır. Birkaç saniyelik ölçüm ile yüzlerce rakam elde etmek
mümkündür (her bir dalga boyunda 325-2500 nm arasında reflektans ve radyans olarak).
Elde edilen bu değerler ile birden fazla parametre veya bileşen için tahmin
yapılabilmektedir. Bu rakamlar kullanılarak uygun modelleme ve istatistiksel sonuca
ulaşmak mümkün olabilmektedir. Bu sistemlerde örneklerin analize hazırlanması için
özel bir çalışmaya gereksinim duyulmamaktadır. Analitik metotlarda olduğu gibi çözelti
hazırlama ve kimyasal madde kullanılmadığından özel bir kimya bilgisi gerektirmeyen
çevre dostu bir metot olacaktır.
Spektroradyometri uygulamalarının avantajları yanında dezavantajları da
bulunmaktadır. En önemli dezavantajı ise mevcut hali ile tüm bitkilerin istatistik olarak
değerlendirilebileceği kadar veri kaydının bulunmamasıdır. Bu nedenle uzun bir süre tek
başına kullanılabilmesi mümkün görünmemektedir. Spektroskopik yöntemlerin
doğruluğu kalibrasyona ve kullanılan referans metodun hassasiyeti ve doğruluğuna
bağlıdır. Benzer olarak spektroradyometrede de karşılaştırmaların yapılabildiği
doğruluğu kabul edilmiş olan referans metotların kullanılması gerekmektedir. Her şeye
rağmen spektroradyometre uygulamaları gelecek için ümit vermektedir.
Sonuçta, spektroradyometreler ile arazide elde edilen bitkilere ait yansıma
değerleri yine arazide diz üstü bilgisayar ile değerlendirilebilecektir. Böylece bitkinin
besin elementi eksikliği belirli bir doğrulukta tahmin edilebilecek, çeşit-vejetasyon
dönemi-iklim ve toprak gibi diğer özellikler de göz önünde bulundurarak ihtiyaç olan
gübrenin çeşit ve miktarının hesaplanabildiği standart bir metot geliştirilebilecektir.
KAYNAKLAR
Albayrak, S., Başayiğit, L. ve Türk, M., 2007. Azotla Gübrelenen Tüylü Meyveli Fiğin
N, P ve K İçeriğinin Yakın Kızılötesi Spektroradyometrik Yöntemle Tahmin
Edilebilirliğinin Araştırılması, Türkiye VII. Tarla Bitkileri Kongresi, 25-27
Haziran Erzurum.
171
Kellems, R.O., and D.C. Church. 1998. Roughages. p. 59-84. In R.O. Kellems and D.C.
Church (ed.). Livestock feeds and feeding. +the d., Prentice Hall, ınc.,
Englewood Cliffs, NJ.
Laudien, R., Bareth, G. and Doluschitz, R., 2003. Analysis hyper spectral field data for
detection of sugar beet diseases. EFITA 2003 Conference, Debrecen. Hungary.
Marten, G. C., Shenk, J. S., and F.E. Barton. 1989. Near Infrared Reflectance
Spectroscopy (NIRS): Analysis of forage quality. USDA Handbook, vol. 643.
Washington, DC: US Department of Agriculture, 1 – 96 pp.
Martınıello P., Paolettı R. and N. Berardo. 1997. Effect of phonological stages on dry
matter and quality components in Lucerne. European Journal of Agronomy.
Merzlyak, M. N., Gitelson, A.A., Chivkunova, O. B.and Rakitin, Y. 1999. Non-
destructive optical detection of pigment changes during leaf senescence and
fruit ripening. Physiologia plantarum 106:135-141.
Merzlyak, M. N., Gitelson, A.A., Chivkunova, O. B., Solovchenko, A. E. and Pogosyan,
S. I. 2003.Application of reflectance spectroscopy for analysis of higer plant
pigments. Russian journal of plant physiology 50:704-710.
Mutanga, O., A.K. Skidmore and H.H.T. Prins. 2004. Predicting in situ pasture quality
in the Kruger National Park, South Africa, using continuum-removed absorption
features. Remote Sensing of Environment 89: 393–408.
Mutanga, O., A. K. Skıdmore, L. Kumar and J. Ferwerda. 2005. Estimating tropical
pasture quality at canopy level using band depth analysis with continuum
removal in the visible domain. International Journal of Remote Sensing 26 (6),
1093–1108.
Mündel H.-H. and G.B. Schaalje. 1988. Use of near infrared reflectance spectroscopy to
screen soybean lines for plant nitrogen. Crop Science, 28, 157–162.
Norris, K. H., Barnes, R. F., Moore, J. E., and J.S. Shenk. 1976. Predicting forage
quality by infrared reflectance spectroscopy. Journal of Animal Science, 43(4),
889– 897.
Osbourne, B.G., Fearn, T. and P.H. Hındle. 1993. Practical NIR spectroscopy with
applications in food and beverage analysis (Singapore: Longman).
Osbourne, S.L., Schepers, J.S., Francis, D., Schlemmer, M.R., 2002. Detection of
Phosphorus and Nitrogen Deficiencies in Corn Using Spectral Radiance
Measurements. Agronomy Journal. University of Nebraska Agronomy and
Horticulture Department, Agronomy Faculty Publications. 94(6): 1215-1221.
Pasquini, C., 2003. Near infrared spectroscopy: Fundamentals, practical aspects and
analytical applications. J. Braz. Chem. Soc. Vol. 14:2, 198-219.
Penuelas, J., F. Baret and Filella, I. 1995. Semi-emprical indices to ases
carotenıids/chlorophyll a ratio from leaf spectral reflectance. Photosynthetica
31:221-230.
Penuelas, J., and I. Filella. 1998. visible and near-infreared reflectance techniques for
diagnosing plant physiological status. Trends Plant Sci. 3: 151-156.
Ramos, A.R., A.G. Ciudad and B.G.Criado. 1999. Determination of nitrogen and ash
contents in total herbage and botanical components of grassland systems with
near infra-red spectroscopy. Journal of the Science of Food and Agriculture. 79:
137-143.
173
ÖZET
Bu çalışma ile Aşağı Büyük Menderes Vadisi koşullarında 2. ürün mısır
alanlarının toprak özellikleri, mısırın beslenme durumu ve çiftçilerin kullandıkları gübre
miktarları ve yöntemleri değerlendirilmiştir. Üretim materyali ve yöntemleri hakkında
100 farklı çiftçi ile anket çalışması yapılmıştır. Üretim sırasında yaygın olarak kullanılan
gübre çeşitleri, miktarları ve kullanım yöntemleri belirlenmiştir. Ayrıca tepe püskülü
oluşumu devresinde 75 farklı araziden seri bazında toprak ve bitki örnekleri alınmış ve
temel toprak özellikleri ile besin elementi analizleri yapılmıştır. Toprak ve bitki
analizleri sonucu ortaya çıkan sorunlar mevcut üretim teknikleri ile birlikte
değerlendirilmiştir. Bu bilgiler ışığında gübrelemenin mısır üretimine katkısını artırmak
amacıyla gerekli öneriler yapılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Toprak serisi, besin elementi, anket çalışması.
GİRİŞ
Ülkemizin sulu tarım alanlarının temel tarla bitkisini pamuk, buğday ve mısır
oluşturmaktadır. Son yıllarda bu ürünlerin fiyatlarında ve buna bağlı olarak da ekim
alanlarında büyük dalgalanmalar yaşanmaktadır. Özellikle ürün bazında üreticiye
verilen teşvik primindeki yetersizlikler ve mısır ithalatındaki kota uygulamalarındaki
değişiklikler ile sulama suyunda yaşanan sıkıntılar bu ürünlerin ekim alanlarının
belirlenmesinde etkili olmaktadır.
Özellikle Ege ve Akdeniz Bölgelerinde, tarla bitkileri üretim deseni içinde
buğdayın tercih edilmesi 2.ürün mısır üretimin yaygınlaşmasına neden olmaktadır.
175
Ayrıca son yıllarda mısır getirisinin alternatif ürünlerden fazla olması ve makineli
tarıma uygunluğu nedeniyle ana ürün olarak üretimini de yaygınlaştırmaktadır.
Mısır, ülkemizde ekseriyetle yem sanayinde, bir kısmı ise nişasta, glikoz, ve
bitkisel yağ yapımında kullanılmaktadır. Mevcut üretim genellikle ihtiyaca
yetmemektedir. 2002 yılında 2.100.000 ton olan Türkiye mısır üretimi 2006 yılında
5.360.000 ton olarak gerçekleşmiştir (Anonim, 2007). Aydın ilinde ise 2006 yılı
verilerine göre 30432 ha alanda 196.496 ton dane mısırı ve 131.000 ton silajlık mısır
üretimi gerçekleşmektedir. Tarla bitkileri içinde mısırın payı ise %10.8 civarında
bulunmaktadır (Anonim, 2008).
Mevcut tarım ürünlerimiz arasında mısır, verim düzeyi en yüksek olan
bitkilerdendir. Bu özelliği nedeniyle yetiştirme koşullarındaki olumsuzluklar ve
uygulamadaki eksikliklerin verim üzerine yansımaları bitkilere göre çok daha yüksek
düzeylerde olmaktadır. Mısır üretiminin doğru bir şekilde planlanabilmesi için verim
düzeyinin artırılarak dünya fiyatlarıyla rekabet edebilecek düzeylere getirilmelidir.
Bunun için her şeyden önce topraklarımızın verimlilik durumunun iyi bilinmesi ve
sorunlarının çözümüne yönelik araştırma faaliyetleri yapılmalıdır.
Aydın ili tarım alanlarının verimlilik durumları ile ilgili çok fazla çalışma
bulunmamaktadır. Mevcut çalışmalar dar bir lokasyon için (Bilgehan ve ark., 1999)
veya zeytin (Akıllıoğlu, 1993), incir (Aksoy, 1986), turunçgil (Selimoğlu, 1993) gibi
mısır ekim alanlarına hitap etmeyen çalışmalar şeklindedir.
Bu çalışma, Aydın yöresinde yapılan 2. ürün mısırın beslenme dengesinin ortaya
konulması, üretim aşamasında yapılan uygulamaların belirlenmesi ve gübre
uygulamalarına yönelik sorunlar ile çözüm önerilerinin bildirilmesi amacıyla
yapılmıştır.
MATERYAL VE METOD
Aydın yöresinde 2001 yılı 2. ürün mısır yetiştiriciliğine ait bir anket çalışması
yapılmıştır. Çoğunluğu kahve toplantılarında olmak üzere toplam 100 üretici ankete
katılmıştır. Bu çalışmada anket sorularının sadece gübreleme ile ilgili olanları
değerlendirilmiştir.
Altınbaş ve ark. (1999) tarafından Aşağı Büyük Menderes Vadisi topraklarının
en yaygın serisi olarak belirlenen Köşk, Yenipazar ve Karahayıt toprak serileri araştırma
alanı olarak belirlenmiştir. Bu toprak serileri Nazilli ile Söke deltası arasında yer
almaktadır. Yukarıda adı geçen araştırıcılar tarafından yapılan harita üzerinden yapılan
belirlemeler yardımı ile koçan püskülü oluşumu döneminde toplam 75 çiftçi tarlasından
toprak ve bitki örnekleri alınmıştır. Seçilen her tarladan 20 adet koçan yaprağı alınmış
ve laboratuvarda saf su ile yıkandıktan sonra 65 0C’de 48 saat kurutulmuş, paslanmaz
çelik Wiley değirmeninde öğütülmüş ve cam şişelere konulup etiketlenerek analize hazır
hale getirilmiştir. Kurutulup öğütülen bitki örneklerinde makro ve mikro besin elementi
analizleri Kacar (1972)’ye göre yapılmıştır.
Bitki örneği alınan alanlarda 0-20 cm ve 20-40 cm derinliklerden toprak
örnekleri alınmıştır. Alınan toprak ve yaprak örnekleri laboratuvarda rutin analize
hazırlama işlemlerinden geçirilmiş ve aşağıdaki metodlara göre analiz edilmiştir: Bünye:
(Bouyoucos, 1955), CaCO3: Scheibler kalsimetresi (Çağlar, 1949), Toplam Eriyebilir
Tuz: Toprak saturasyon ekstraktında (Richards, 1954), Organik Madde: Modifiye
edilmiş Walkey-Black metoduna (Black, 1965), Toprak pH’sı: 1/2.5 sulandırılarak
(Jackson, 1958), Toplam Azot: Kjeldahl (Gaines, 1977), Toprakta Alınabilir Fosfor:
Spektro fotometrede (Olsen ve Dean, 1965), Toprakta Değişebilir K, Ca, Na ve Mg:
176
Amonyum asetat (Kacar, 1995), Toprakta Yarayışlı Fe, Cu, Zn ve Mn Miktarı: DTPA
(Lindsay ve Norvell, 1978).
ARAŞTIRMA SONUÇLARI VE TARTIŞMA
Anket Çalışması
Aydın yöresinde 2001 yılı 2. ürün mısır yetiştiriciliğine ait bir anket çalışması
yapılmıştır. Buna göre, 2. ürün mısır verimi 650 ile 1100 kg/da arasında değişmiş, ancak
üreticilerin %55’i 900 kg/da’nın üzerinde verim almıştır. Bu değer Türkiye mısır verimi
(ana ürün ve 2.ürün birlikte) olan 711 kg/da’nın oldukça üzerindedir (Anonim, 2007).
Ekim öncesi gübrelemede yaygın olarak kullanılan gübre 20-20-0 (%50) ve 15-
15-15 (%48) olmuştur (Çizelge 1). Diamonyum fosfat, triple süper fosfat ve amonyum
sülfat gübresi kullanımına rastlanmamıştır. Dekara verilen azot (N) ve fosfor (P2O5) 3.75
kg ile 10 kg arasında, potasyum (K2O) ise 3.75 ile 7.5 kg arasında değişmiştir. En
yaygın taban gübresi kullanım dozu ise 20 kg/da ile 20-20-0’dir. Üreticilerin %6’sının
Zn katkılı 15-15-15 gübresi kullandığı görülmüştür. Bu gübreler çoğunlukla (%62)
pulluk veya diskaro altına verilmiştir. Bir kısım üretici (%19) ise taban gübresini
kombine mibzer ile birlikte vermişlerdir. Ayrıca diskaro ve pulluk altına gübre veren
çiftçilerin %47’si bunu ikiye bölerek yarısını da çıkıştan sonra sıra arasına 5-10 cm
derinliğe verdiklerini belirtmişlerdir.
Üst gübreleme olarak azot kullanımı dekara 5.2 kg ile 11.5 kg arasında
değişmiştir. En yaygın kullanım dozu ise 20 kg/da ile üredir (Çizelge 1). Üre kullanımı
amonyum nitrata göre daha yaygındır. Ayrıca amonyum nitratın %33 N ve %26 N’lik
formları benzer yaygınlıkta (%22) kullanılmaktadır.
Üretim sırasında yaprak gübresi kullanımı %13 düzeyinde olmuş ve bu
gübrelerin tamamı çinko katkılıdır. 2.ürün mısır yetiştiriciliğinde bulunan üreticilerin
sadece %3’lük bir kısmı ekim öncesinde toprak tahlili yaptırdıklarını belirtmişlerdir.
Çizelge 1. Aydın yöresi 2. ürün mısır yetiştiriciliğinde kullanılan gübrelerin kullanım
dozu ve frekans dağılımları
Toprak Altı Gübreleme Üst Gübreleme
Gübre Kullanım Frekans Gübre Kullanım Frekans
Çeşidi Dozu Dağılımı, Çeşidi Dozu Dağılımı,
Kg/da % Kg/da %
20:20:0 30 18 A. nitrat 20 4
40 20 (%26 N) 25 8
50 12 30 10
15:15:15 25 13 A.nitrat 25 5
30 7 (%33 N) 30 8
35 6 35 9
40 2+2* Üre 10 7
45 0 15 16
50 12+4* 20 25
Üre 20 2 25 8
Toplam 100 Toplam 100
* + ile ifade edilen ikinci rakamlar Zn katkılı gübre formlarının kullanım oranını ifade
etmektedir.
177
Survey Çalışması
Toprak
Mısır bitkisinin koçan püskülü döneminde alınan bitki ve toprak örnekleri seri
esasına göre alınmıştır. Dikkate alınan seriler yöredeki mısır ekim alanlarının
çoğunluğunu oluşturmaktadır. Toprak örneklerinin ortalama kimi fiziksel ve kimyasal
özellikleri Çizelge 2’de verilmiştir.
Araştırma alanı içindeki toprakların ortalama yüzde kum, kil ve silt içerikleri
sırasıyla 52.10, 15.24 ve 32.66 şeklindedir. Yani tüm toprakların ortalama değerleri
itibarıyla tınlı bünye hakim durumdadır. Karahayıt serisi toprakların biraz daha kaba
bünyeli olduğu görülmektedir. Karahayıt serisini sırasıyla Köşk ve Yenipazar serisi
izlemektedir.
Toprakların % tuz değerleri 0.01 ile 0.10 arasında değişmiştir. Bu değerler tuz
etkisi çoğunlukla ihmal edilebilir grubunda yer almaktadır (Bunt, 1988). Ancak seri
bazında değerlendirme yapılacak olursa Karahayıt serisi toprakların tuz içerikleri daha
düşük olarak bulunmuştur.
Toprakların kireç kapsamları %1.33 ile %25.15 arasında değişmiş ve ortalama
olarak %9.49 olarak bulunmuştur. Yenipazar, Köşk, ve Karahayıt serisi toprakların
ortalama % kireç içerikleri ise sırasıyla %11.33, %8.94 ve %8.21 olarak bulunmuştur
(Çizelge 2). Ancak Yenipazar serisi topraklarda ortalama kireç içeriği yüksek olmasına
karşın az kireç içeren (%1-5 CaCO3) topraklar da en fazla bu seride bulunmuştur. Her üç
serinin de kireç içerikleri çoğunlukla orta seviyede (%5-15 CaCO3) çıkmıştır.
Araştırma kapsamında incelenen toprakların pH değerleri 7.20 ile 8.77 arasında
değişmiş ve ortalama olarak 8.12 olarak bulunmuştur. Yenipazar, Köşk ve Karahayıt
serisi toprakların ortalama pH seviyeleri ise sırasıyla 8.16, 8.16 ve 8.18 olarak
bulunmuştur. Her üç seri toprakların pH değerleri ağırlıklı olarak alkali (7.9-8.5) grupta
yer almıştır. Toprakların %14.7’ü kuvvetli alkali, %84’ü hafif alkali, %1.3’ü nötr gruba
girmiştir.
Çizelge 2. Aydın yöresi 2. ürün mısır yetiştiriciliği yapılan alanlarda 0-40 cm
derinlikteki toprak örneklerinin ortalama temel toprak özellikleri
Azot değerlerinin düşük olması üzerine etkili faktörler düşük organik madde
içeriği, kullanılan gübre miktarının azlığı ve kaba toprak bünyesi, nitrat formunda gübre
uygulaması ve yaz aylarında nitrifikasyonun daha hızlı olması ile sulama sayısının fazla
olması şeklinde sıralanabilir. Ayrıca yörede mısır verimi 10-15 yıl önceki verimlere göre
oldukça yükselmiştir. Anket çalışmasında da görüldüğü gibi dekara verilen azotlu gübre
miktarı ekim öncesi 3.5- 10 kg ekim sonrası da 5.2-11.5 kg arasında değişmiştir. Bu
miktarların çoğunlukla yeterli gelmediği ortaya çıkmıştır. Örneğin Ege bölgesinde mısır
üretiminde verilmesi gereken azotlu gübre miktarının organik madde miktarı 0 ile %3
arasında değiştiğinde 15–19 kg N/da dozunda olması gerektiği belirtilmektedir
(Güçdemir ve Usul, 2005). Ancak bu değerlerin 2. ürün mısır veriminin günümüzde
1200 kg/da civarlarına çıkmış olması ve araştırma alanı içinde yer alan ADÜ Ziraat
Fakültesi Üretim Çiftliği deneyimleri ile birlikte değerlendirildiğinde 5-6 kg N/da daha
artırılmasının uygun olacağı kanaati uyanmıştır.
Yaprakların fosfor konsantrasyonları değerlendirildiğinde örneklerin % 62.7’si
P için %0.24 olarak belirtilen kritik seviyesinin (Jones et al., 1991) altında çıkmıştır.
Özellikle Karahayıt ve Yenipazar serilerinde bu değerler daha da düşüktür. Fosfor
noksanlığının bu ölçüde yaygın oluşunun nedenleri toprakların yaygın bir şekilde alkali
karakterde ve organik madde seviyesinin az olmasından kaynaklanmaktadır. Toprakların
yarayışlı P içerikleri genellikle orta ve yüksek seviyede olması ve ayrıca ekim öncesinde
dekara 3.5-7.5 kg P2O5 verilmesine rağmen bitki analizlerine göre fosfor eksikliği
yörede yaygındır. Bunun temel nedeni artan verim düzeyi ile birlikte fosfor
gereksiniminin de daha fazla olmasındandır. Özellikle eski çalışmalar üzerinden halen
daha fosforlu gübre tavsiyelerinin yapılıyor olması fosfor noksanlığının yüksek oranda
görülmesi üzerine etkili olmaktadır.
Yaprakların potasyum konsantrasyonları değerlendirildiğinde örneklerin sadece
%12’sinde K için %1.6 olarak belirtilen kritik seviyesinin (Jones et al., 1991) altında
çıkmıştır. Yöre çiftçisinin bilinç düzeyi ve gübreleme amaçlı toprak analizi yapılmasının
çok düşük oranlarda olduğu dikkate alındığında, bu değer gayet iyidir. Ayrıca, ekim
öncesi 15-15-15 gübresi kullanımının yaygın olması yani K kullanımının P’ye bağımlı
180
Çizelge 5. Aydın yöresinde değişik toprak serilerinde yetişen 2. ürün mısırda tepe
püskülü oluşumu döneminde koçan yaprağında besin elementi içeriklerinin kritik
seviyeden düşük olanların miktarları ve % dağılımları
Besin elementi N* P* K* Ca* Mg* Fe* Mn* Zn** Zn*** Zn* Cu*
----------------%-------------- -----------------mg kg-1------------------
Kritik seviye 2.6 0.24 1.6 0.2 0.19 20 19 15 17.2 24 5
Yenipazar adet 24 17 3 15 - - - 5 14 23 -
% 96 68 12 60 - - - 20 56 92 -
Köşk adet 25 12 3 13 - - - 6 7 25 4
% 100 48 12 52 - - - 24 28 100 16
Karahayıt adet 25 18 3 23 - - - 4 10 20 5
% 100 72 12 92 - - - 16 40 80 20
Toplam adet 74 47 9 51 - - - 15 31 68 9
% 99 63 12 68 - - - 20 41 91 12
*Jones et al. (1991)
**Melsted et al. (1969)
*** Bayers ve Coetzer (1979)
181
KAYNAKLAR
Akıllıoğlu. A., Dikmelik Ü., Püskülcü G., Özgen N. 1993. Aydın Yöresi Zeytinliklerin
Beslenme Durumunun Tespiti. Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı. Zeytincilik
Araştırma Enstitüsü Yayınları. Bornova.
182
Aksoy. U., Anaç D., Hakerlerler H., Düzbastılar M. 1986. Germencik Yöresi Sarılop
İncir Bahçelerinin Beslenme Durumu ve İncelenen Besin Elementleri ile Bazı
Verim ve Kalite Özellikleri Arasındaki İlişkiler. Tariş Araştırma Geliştirme
Müdürlüğü. Bornova/İzmir.
Alpaslan M., Güneş A. ve İnal A. 1998. Deneme Tekniği. A.Ü. Ziraat
FakültesiYayınları, No:1501, s. 437, Ankara.
Altınbaş. Ü., Seçmen Ö., Bolca M., Çokuysal B., Türk N., Kurucu Y., Delibacak S.,
Türk T. 1999. Ege Bölgesi Örneğinde Büyük Menderes Havzası Batı Bölümü
Arazilerinin Uzaktan Algılama Tekniği Kullanılarak Toprak Taksonomisi ile
Arazi Kullanım Haritalarının Yapılabilirliği Üzerine Araştırmalar. E.Ü. Ziraat
Fakültesi Toprak Bölümü. DPT Proje No:96 K 120670.
Anonim, 2007. Tarımsal Yapı ve Üretim. T.C. Başbakanlık. DİE. Ankara.
Anonim, 2008. www.aydintarim.gov.tr/tarimsalyapi/Tarimsal_yapi.htm. Erişim
tarihi:30.07.2008.
Bayers. D.L.C.P., Coetzer F.J. 1979. The Influence of Zinc Fertilizing on Yield of
Maize and the Mineral Composition of the Leaves. Agric. Sci. S. Agric.
Agroplantae. 1:41-46.
Bilgehan. G., Aksoy E., Seferoğlu S. 1999. ADÜ Araştırma ve Uygulama Çiftliği
Topraklarının Detaylı Etüd ve Haritalaması. ADÜ Araştırma Fon Saymanlığı.
Proje No: ZRF 004. Kesin Sonuç Raporu. Aydın.
Black. C. A. 1965. Methods of Soil Analysis. Part 2. American Society of Agronomy
Inc. Publisher. Madison. Wisconsin. USA.
Bouyoucos. G. J. 1955. A Recalibration of the Hydrometer for Making Mechanical
Analysis of Soils. Agronomy J. 43: 434-443.
Bunt. A.C. 1988. Media and Mixes for Horticultural Crop Production. FAO Plant
Production and Protection Paper 101. Rome.
Çağlar. K.Ö. 1949. Toprak Bilgisi. A.Ü. Ziraat Fakültesi Yayınları. No:10. Ankara.
Eyüpoğlu. F., Kurucu N., Talaz S. 1988. Türkiye Topraklarının Bitkiye Yarayışlı Bazı
Mikroelementler (Fe, Cu, Zn, Mn) Bakımından Genel Durumu. TGAEM.
Ankara.
Gaines T. P. 1977. Determination of Protein Nitrogen in Plants. Journal of the AOAC,
60: 590.
Güçdemir. İ. H., Usul M. 2005. Toprak Analiz Sonuçlarına Göre Gübre Tavsiyeleri. 3.
Ulusal Gübre Kongresi. Tarım Sanayi Çevre. 2. Cilt. s.1339-1413.
İbrikçi H., Gülüt Y. ve Güzel N. 1994. Gübrelemede Bitki Analiz Teknikleri. Ç.Ü.
Ziraat Fakültesi, Yayın no: 95, s. 85, Adana.
Jackson. M. L. 1958. Chemical Analysis. Engle Wood Cliffs. New Jersey.
Jones. B.J., Wolf Jr. B. and Mills H. A. 1991. Plant Analysis Handbook. Micro-Macro
Publishing. Inc. p. 1-213. USA.
Kacar. B. 1972. Bitki ve Toprağın Kimyasal Analizleri. 1-2. A.Ü. Ziraat Fakültesi
Yayınları. 468. Yardımcı Ders Kitabı 161.
Kacar. B. 1995. Toprak ve Bitkinin Kimyasal Analizleri III.Toprak Analizleri. A.Ü. Zir.
Fak. Yayınları.
Kacar B. ve Katkat A. V. 2007. Gübreler ve Gübreleme. Nobel Yayın Dağıtım. Ankara.
183
Lindsay, W.L., Norvell W. A. 1978. Development of DTPA Soil Test for Zn, Fe, Mn,
and Cu. Soil Sci. Amer. Journal. 42. 421-428.
Melsted. S.W., Motto H.L., Peck T.R. 1969. Critical Plant Nutrient Composition Values
Useful Interpreting Plant Analysis Data. Agron. J. 61:17-20.
Olsen. S.R., Dean L.A. 1965. Phoshorus (Ed. C. A. Black) Methods of Soil Analysis.
Part 2. American Society of Agronomy. Inc. Publisher Madison. Wisconsin.
U.S.A.
Richards, L.D. 1954. Diagnosis and Improvement of saline and Alkaline Soils, U.S.
Dep. Of Agr. Handbook 60.
Selimoğlu F. 1993. Aydın ve Muğla İllerindeki Turunçgil Alanlarının Çinko Durumu ve
Bu Topraklardaki Alınabilir Çinko Miktarının Tayininde Uygulanacak Metodlar.
(Doktora Tezi) Ankara Üni. Fen Bilimleri Enst. Ankara.
184
GİRİŞ
Su, canlı yaşamı için vazgeçilemez öneme sahip bir çevre bileşenidir ve
sanılanın aksine, sınırlı bir kaynaktır. Bu nedenle su kaynaklarının etkin kullanımı ve
yönetimi, günümüz dünyasının en önemli güncel sorunlardan biridir. Bu konuda çok
ciddi çalışmalar yapılmakla birlikte, su kaynaklarının etkin ve sürdürülebilir kullanımı
ile ilgili hala kesin ve uygulanabilir yöntembilim geliştirilememiştir. Diğer taraftan
yerüstü ve yeraltı su kaynaklarının çevresel etkileşimlerindeki hassas ve kırılgan
dengelerin yeterince anlaşılamamış olması ve tarım, endüstri ve evsel kullanıcıların
giderek artan ve önlenemeyen ihtiyaçları, su kaynaklarının kullanımını ve yönetimini
daha da karmaşık bir hale getirmektedir.
Tekrar hatırlamak gerekir ise; yeryüzündeki suların yaklaşık %3’ü tatlı su ve
yaklaşık %97’si de içme ve kullanma suyu olarak kullanılamayacak kadar tuzlu sudur
(Çakmak ve ark. 2005). Tatlı suların yaklaşık %78’i kuzey ve güney kutuplardaki
buzullarda bulunmaktadır ve geriye kalan %22’lik bölümü de tüm dünya ülkeleri
arasında içme ve kullanma, sulama ve sanayi sektörleri tarafından paylaşılmaktadır
(Çakmak ve ark. 2005).
Türkiye'nin 779.452 km2 olan toplam alanının 765.152 km2’si kara, 14.300
2
km ’si su yüzeyidir. Karasal alanların yaklaşık 1/3'ü olan 28.05 milyon ha alan ise tarım
arazisi olarak kullanılmaktadır. Sulanabilir arazi 25.85 milyon ha olmasına karşın,
teknik ve ekonomik olarak sulanabilecek arazi bu alanın 8.5 milyon ha’lık kısmıdır ve
yaklaşık 4.5 milyon ha'ı sulamaya açılmış durumdadır (Çakmak ve ark. 2005).
Günümüzde Türkiye’de toplam su kullanımı 37.4 milyar m3/yıl olup bunun %75’ini
tarımsal kullanımlar, %15.2’sini içme ve kullanma ve %9.8’ini ise sanayi sektörünün
kullanımları oluşturmaktadır. Ülkemizde mevcut durumda sulanan alanın yaklaşık
%94’ünde yüzey sulama (karık, tava, salma) sistemleri; %6’lık kısımda ise basınçlı
sulama sistemleri (yağmurlama ve damlama) bulunmaktadır (Çakmak ve ark. 2005).
Yapılan değerlendirmelere göre, ülkemizde ekonomik olarak sulanması mümkün olan
8.5 milyon ha alanın yaklaşık 7.9 milyon ha’ının yerüstü ve geri kalan 0.6 milyon ha’lık
alanın da yer altı su kaynakları ile sulanabileceği sonucuna ulaşılmış olması, ulusal su
kaynaklarının kullanımının planlanması açısından son derece önemli bir husustur.
Bununla birlikte, 1995 yılı sonu itibarıyla tarımsal amaçlı sulamaların %90 gibi büyük
bir çoğunluğunun halen yüzeysel (karık, tava, salma) sulama yöntemi ile yapılıyor
olması ve yıllık yeraltı suyu kullanımının ise 2.1 milyar m3 olduğunun tahmin edildiği
dikkate alındığında, kıt olan su kaynaklarımızın şu an içinde bulunduğu olumsuz
koşulların gerekçesi çok açık bir şekilde ortaya çıkmış bulunmaktadır(DSİ, 1995).
Yukarıda açıklanmış olan hâlihazır duruma göre, kullanılabilir nitelikteki su
kaynaklarından en yüksek payı almakta olan tarım sektöründe etkin bir su kullanımı ve
yönetimini sağlayacak yöntemlerin geliştirilmesi, ülkemizin öncelikli hedefleri arasında
kesinlikle yerini almak durumundadır. Bu husus, gelecek nesillerin gıda ihtiyacı ile
tarım dahil diğer tüm sektörlerin su ihtiyaçlarının sürdürülebilir bir şekilde
karşılanabilmesinin bir ön koşulu olarak da kabul edilmektedir (Köksal ve ark. 2003).
Diğer taraftan, kentsel ve sanayi için günümüzde ertelenemez olan içme ve kullanma
suyu talebinin tarımsal amaçla kullanılan su kaynaklarından karşılanacağı gerçeği de
dikkate alındığında sürdürülebilir bir tarımsal üretim için suyun ve arazinin kullanım
etkinliğinin artırılmasından başka çıkar bir yol bulunmadığı çok açıktır. İşte Uzaktan
Algılama (UA) ve Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) teknik ve teknolojileri gerek su ve
gerekse toprak-arazi kaynaklarının etkin kullanımının sağlanması, izlenmesi ve kontrolü
için eşsiz olanaklar sunmaya ve günümüzün modern yaklaşımları arasında önemli bir
yer almaya başlamıştır.
186
Arazi kullanımı, sulanan alanlar, bitki tipi, ürün tahmini, bitki su ihtiyacı,
evapotranspirasyon, tuzluluk ve su kaybı gibi çeşitli alanlarda bilgi sağlayabilen UA ve
CBS teknolojileri, sulama mühendislerine suyun daha etkin kullanımıyla ilgili çeşitli
kolaylıklar da sağlamaktadır (Uçar ve Başayiğit 2001). Bazı araştırmacılara göre bu
teknoloji ile sulu tarımda ve su kaynaklarının yönetiminde;
• Yeni su kaynakları hangi sınırlara kadar geliştirilebilir?
• Suyun verimliliğinin artırılmasında potansiyel noktalar nerelerdir?
• Bir sulama şebekesi içerisinde suyun dağıtıldığı yerler nerelerdir?
• Suyun kullanıcıları ve alanları arasında yeniden paylaşımı hangi noktalarda
olmalıdır?
gibi bazı temel sorulara hızlı ve etkin cevaplar bulmak mümkündür (Anonim 2008a).
Bilindiği üzere uzaktan algılama bilim ve teknolojisinde yeryüzü genelde “su
yüzeyleri, toprak-kaya kompleksleri, bitki örtüsü ve insan yapısı objeler” olmak üzere 4
temel örtü tipine ayrılmaktadır. Bütün bu nesneler, kendilerine has karakteristik
özellikleri nedeni ile elektromanyetik spektrumun (EMS) farklı dalga boyu
aralıklarındaki enerji biçimlerini de farklı olarak kullanmaktadırlar. Örneğin, EMS’un
görünür dalga boyu olarak tanımlanan (0.4-0.6 mikron) bölgesinde, hemen bütün
cisimlerin enerjiyi kullanma/yansıtma karakteristikleri büyük oranda birbirine benzerlik
göstermektedir. Buna karşılık EMS’un yakın-kızılötesi (0.7-1.4 mikron) bölgesinde
güneşten gelen enerjinin büyük bir kısmı, yaşayan bitkiler tarafından onların stres
ve/veya beslenme durumuna ve morfolojik özelliklerine bağlı olarak geri yansıtılmakta
ve yaşayan bitkiler özellikle bu enerji boyutunda diğer örtü tiplerinden kolayca ayırt
edilebilmektedir. Cracknell ve Hayes’e (1991) göre, EMS’un yakın kızılötesi bölgesi,
tarım ve ormancılık çalışmaları açısından oldukça önemli bir spektrum bölgesidir
(Anonim,2008b). Yukarıda açıklanmış olan hususların grafik gösterimi, aşağıdaki Şekil-
1'de verilmiştir.
ve mavi ile kırmızı dalga boyundaki enerjinin önemli bir kısmını soğurmakta, yeşil
dalga boyundaki enerjiyi ise yansıtmaktadır. Diğer taraftan suyun parçacık içeriği
düşükse yani su temiz ve berrak ise sadece mavi dalga boyundaki ışığın son derece az
yansıması söz konusu olduğundan hava fotoğraflarında ve uydu görüntülerinde siyah
olarak belirmekte. Bulanık sular ise, içerdikleri sedimentlerin görülebilir dalga
boyundaki ışığı yansıtmaları sonucu berrak suya kıyasla açık gri veya beyaz
görülmektedir. Su içerisinde askıda bulunan kil ve ince kuvars gibi tanecikler de
EMS’un yeşil ve kırmızı dalga boyunda gelen enerjiyi önemli miktarda geri
yansıtmaktadır. Fitzgerald (1972) de yaptığı bir çalışmada, (0.40-0.44 µm) dalga
boyunda sediment içeren su yüzeyi temiz su yüzeyi ile benzer, 0.62-0.66µm dalga
boyunda ise sedimen içeren suyun temiz sudan daha fazla yansıma karakteristiği
gösterdiğini görülmüştür (Anonim 2008c).
SU KAYNAKLARININ YÖNETİMİ
Su Kaynaklarının Yönetiminde Uzaktan Algılamanın Kullanımı
Uzaktan algılamanın tanımında da belirtilmiş olduğu gibi dünya’yı belirli
uzaklıklardan gözlemleyebilmek için gerekli algılama aletlerini taşıyacak araçlara
gereksinim vardır. Bunlardan biri olan uzay platformları (uydular), yeryüzündeki çok
geniş alanların ayrıntılarıyla birlikte algılanmasına olanak tanımaktadır. Günümüzde,
çeşitli uzaktan algılama çalışmalarına hizmet etmek üzere pek çok uydu uzaya
gönderilmiştir. Su kaynaklarının yönetiminde kullanılacak uyduların seçiminde, sahip
oldukları spektral bantlar, çözünürlükleri, veri alabilme zamanları temel kriterleri
oluşturmaktadır (Çizelge 1).
Çizelge 1. Tarımda su yönetiminde kullanılan uydular veya sensörleri (Uçar ve
Başayiğit 2001)
NOAA ERS- ERS- ERS- Meteo- JERS-
Amaç SPOT IRS TM MSS Radar-sat GOES GMS
AVHRR SAR ALT ATSR sat SAR
Sulanan
♦ ♦ ♦ ♦ ♦
Alan
Yaprak Alan
♦ ♦ ♦ ♦ ♦ ♦
ind.
Bitki
♦ ♦ ♦ ♦
Katsayısı
Transp.
Katsayısı ♦ ♦ ♦ ♦ ♦ ♦
Potansiyel
♦ ♦ ♦ ♦ ♦ ♦
Evp.
Aktüel
♦ ♦ ♦
Evp.
Yüzey
Nemi ♦ ♦ ♦
Kök bölg.
♦ ♦ ♦
Nemi
Su
♦ ♦ ♦ ♦ ♦ ♦
Kaybı
Nehir
Akışları ♦ ♦ ♦
Yağış
♦ ♦ ♦
Sonuç
Bitki su stresinin belirlenmesi ve su kaynaklarının yönetiminde uzaktan
algılama ve coğrafi bilgi sistemlerinin uygulanabilirliği irdelendiği çalışmada, uzaktan
algılama teknik ve teknolojilerinin kullanıldığı araştırmalardan örnekler verilerek, su
stresinin belirlenmesi ve su kaynaklarının yönetimi hakkında bilgi elde etmenin
mümkün olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Nitekim, geleneksel yöntemlerle yapılan
çalışmalar, uzun süreli olmakta ve hem ekonomik ve hem de teknik açıdan oldukça
yüksek maliyetler getirmektedir. Oysa uzaktan algılama ve coğrafi bilgi sistemler, arazi
yüzeyinin tarımsal ve hidrolojik koşullarıyla ilgili geleneksel yöntemlere göre daha sık,
objektif ve güvenilir bilgiler sağlamaktadır. Aynı zamanda bu teknik ve teknoloji ile
özellikle sulama şebekelerinde suyun kullanıcılar arasında eş dağılımı ve adil
kullanımının sağlanmasında ve proje performansının değerlendirilmesinde önemli bir
karar destek aracıdır. Bu nedenle, bu teknolojinin günümüzde yaygın olarak
kullanılması son derece önem arz etmektedir. Özellikle ülkemizde su kaynaklarının
sınırlı oluşu bu önemi daha da artırmaktadır.
KAYNAKLAR
Anonim, 2008a. www.iwmi.org
Anonim,2008b.http://209.85.135.104/search?q=cache:1Pm9QPfYuJgJ:www.gislab.ktu.e
du.tr/yayinlar/tez_selcuk/14tanim.pdf+(Cracknell+ve+Hayes,+1991).&hl=tr&ct
=clnk&cd=9&gl=tr (12.08.08)
Anonim,2008c.http://209.85.135.104/search?q=cache:ze57_xoICNoJ:www20.uludag.ed
u.tr/~rsgis/UAnedir.html+Fitzgerald+1972&hl=tr&ct=clnk&cd=1&gl=tr
Uludağ Üni. Zir. Fak. Top. Böl. UA ve CBS Merkezi (12.08.08)
Anonim,2008d.http://209.85.135.104/search?q=cache:1Pm9QPfYuJgJ:www.gislab.ktu.
edu.tr/yayinlar/tez_selcuk/14tanim.pdf+(Kraus,+1993%3B+Kennedy,+1996%3
B+Heywood,+1998%3B+Yomral%C4%B1o%C4%9Flu,+2000%3B+Longley,
+2001).&hl=tr&ct=clnk&cd=1&gl=tr (12.08.08)
Anonim,2008e.http://archimede.bibl.ulaval.ca/archimede/files/65544e22-42c9-42f3-
a99d-e925a6c05ba3/ch06.html (12.08.08)
Baştuğ, R., Ödemiş, B.1996. İnfrared Termometre Tekniği Kullanılarak Pamukta Bitki
Su Stresinin Değerlendirilmesi ve Sulamaların Programlanması. Tr. J. of
Agriculture and Forestry 23 (1999) 31-37 TÜBİTAK.
Boegh, E., Soegaard, H., Broge, A., Hasager, C.B., Jensne, N.O., Schelde, K., Thomsen,
A. 2002. Airborne multispectral data for quantifying leaf area index, nitrogen
concentration and photosynthetic efficiency in agriculture. Remote Sens.
Environ., 81:179-193.
Carter, G. A. 1993. Responses of leaf reflectance to plant stress. American J. Botany,
80:239-243.
Clark, R.N., Swayze, G.A., Livo, K.E., Kokaly,R., Sutley, S., Dalton, j.B., McDougal,
R. and Gent, C.A. 2003. Earth and Planetary Remote Sensing with the USGS
Tetracorder and Expert Systems. rclark@usgs.gov
Çakmak, B., Aküzüm, T., Çiftçi, N., Zaimoğlu, Z., Acar, B., Şahin, M. Ve Gökalp, Z.,
2005. Su Kaynaklarının Geliştirme Ve Kullanımı. Tmmob Ziraat Mühendisleri
Odası Türkiye Ziraat Mühendisliği Vı.Teknik Kongresi, Cilt:1, sf:191-211,
Ocak 2005, Ankara.
195
Demir, H., Kodal, S., Yıldırım, Y., 1997. Şanlıurfa-Harran Ovaları Sulamasında
Planlamadan Günümüze Bitki Su İhtiyacı.
DSİ, 1995. 50.Yılında DSİ. Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı DSİ Genel Müdürlüğü,
DSİ İdari ve Mali İşler Daire Başkanlığı, Basım ve Fotofilm Şb.Md. sf:84,
Ankara.
Güler, M., Kara, T.,2007. Alansal Dağılım Özelliği Gösteren İklim Parametrelerinin
Coğrafi Bilgi Sistemleri İle Belirlenmesi Ve Kullanım Alanları; Genel Bir
Bakış. OMÜ Zir. Fak. Dergisi, 2007,22(3): 322-328
Hatfield, J.L., Kanemasu, E.T., Asrar, G., Jackson, R.D., Pinter, P.J., Jr., Reginato, R.J.,
Idso, S.B. 1985. Leafarea estimation from spectral measurements over various
planting dates of wheat. Int. J. Remote Sensing, 6(1):167-175.
Ines , A. V.M., Das Gupta, A., Loof, R.,2001. Application of GIS and crop growth
models in estimating water productivity. Water Engineering and Management,
School of Civil Engineering, Asian Institute of Technology, November 2001.
Jackson, R. D., Pinter, Jr., P.J., Reginato, R.J., Idso, S.B. 1980. Hand - held radiometry.
A set of notes developed for use at the workshop on hand-held radiometry.
Phoenix, Ariz., February, 1980.
Jang, J., Viau, A. A., Anctil, F., 2006. Thermal-water stress index from satellite images.
International Journal of Remote Sensing, Volume 27, Issue 8, pages: 1619 –
1639, April 2006
Kamat, D. S., Gopalan, S. K. A., Shashikumar, N. M., Sinha, K. S., Chaturvedi, S. G.,
Singh, K. A. 1985. Assessment of water stress effects on crops, Int J. Remote
Sensing, 6:577-589.
Karatas, B., Akkuzu, E., Avcı, M. 2006. Uzaktan algılama tekngyle
evapotransprasyonun belirlenmesi. 4. Cografi Bilgi Sistemleri Bilisim Günleri,
Eylül 2006
Köksal, E.,2007. Sulama suyu yönetiminde uzaktan algılama tekniklerinin kullanımı,
OMÜ Zir.Fak.Dergisi 2007, Cilt:22(3), sf: 306-315
Köksal, E.S., Büyükcangaz, H. ve Benli, B. 2003. Besin Güvenliğinin Sağlanmasında
Su Kaynaklarının Akılcı Yönetimi Ve Alınması Gerekli Önlemler. I. Ulusal Su
Mühendisliği Sempozyumu 22-26 Eylül 2003, Gümüldür, İZMİR
Moran, M.S., Clarke, T.R., Inoue, Y., Vidal, A. 1994. Estimating crop water deficit
using the relation between surface – air temperature and spectral vegetation
index. Remote Sens. Environ., 49:246-263.
Özdemir, İ., 2004. Orman Envanterinde Uydu Verilerinden yararlanma Olanakları
Süleyman Demirel Üniversitesi Orman Fakültesi Dergisi Seri: A, Sayı: 1, Yıl:
2004, ISSN: 1302-7085, Sayfa: 84-96
Rinaldi M., 2004. Water availability at sowing and nitrogen management of durum
wheat: a seasonal analysis with CERES-Wheat model. Field Crops Res. 89, 27-
37.
Sönmez, N.K., Emekli, Y., Sarı, M., Baştuğ, R. 2008. Relationship between spectral
reflectance and water stres conditions of Bermuda grass (Cynodon dactylon L.).
New Zealand Journal of agricultural reserch,2008. Cilt: 51, sf: 223-263.
196
Şenol, S., 1986. Uzaktan Algılama Lisansüstü Yaz Okulu Ders Notu. Çukurova
Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, TÜBİTAK-TUFUAB, Adana. 2.1-2.8,
5.36-5.40
Şenol, S., Dinç, A. O., 1992. Aşağı Seyhan Ovası Tuzlu Topraklarının LANDSAT-5
TM Sayısal Uydu Görüntülerinden Yararlanarak İncelenmesi Üzerine
Araştırmalar. Doğa-Turkish Journal. of Agriculture and Forestry v. 16, 38-49.
Thomas, J. R., Namken, L. N., Oerther, G. F., Brown, R. G., 1971.Estimating Leaf
Water Content by Reflectance Measurements. Argon. J 63:845-847.
Trezza, R. 2006 Evapotranspirasyon from a remote sensing model for water
management in a irrigation system in Venezuela. İnterciencia, Cilt:31, Sayı:6,
sf: 417-423.
Uçar, Y., Başayiğit, L., 2001. Sulu Tarımda Uzaktan Algılama Tekniklerini Kullanma
Olanakları. 4. Tarımda Bilişim Sempozyumu 2001.
Yomralıoğlu, T., Nişanci, R., Uzun, B., 2007. Ankara Raster Tabanlı Nom Nal
Değerleme Yöntem Ne Dayalıarsa-Araz Düzenlemesi Uygulaması. TMMOB
Harita Ve Kadastro Mühendisleri Odası 11. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik
Kurultayı Nisan 2007.
197
ÖZET
Bu araştırmada, farklı miktarlarda uygulanan azot ve potasyumun İzmir-85
yazlık buğday çeşidinin yaprak, dane ve sap nitrat azotu ve amonyum azotu kapsamı
üzerine etkisinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla, serada yürütülen çalışmada
deneme toprağına 0-40-80-120-160-200 ppm 6 azot dozu ve 0-30-60-90-120-150 ppm
olmak üzere 6 da potasyum dozu uygulanmıştır. Elde edilen sonuçlar istatistiksel olarak
değerlendirildiğinde, değişik dozlarda uygulanan azot ve potasyumun, yazlık buğdayın,
yaprak, dane ve sap amonyum azotu ve nitrat azotu kapsamı üzerine istatistiki yönden
güvenilir düzeyde etkili olduğunu bulunmuştur.
Anahtar Kelimeler: Azot, potasyum, yazlık buğday, yaprak, sap, dane.
GİRİŞ
Kaliteli ve yüksek ürün elde edilmesinde bilinçli bir şekilde gübreleme
yapmanın önemi büyüktür. Kültür bitkilerinin beslenmesinde azotlu gübrelemenin
önemli bir yeri vardır.
Ülkemizde tüketilen kimyasal gübrelerin çoğunluğunu azotlu gübreler
oluşturmakta ve azotlu gübre tüketimi ise gereksinmenin çok üzerinde bulunmaktadır.
Bu durum başta üreticiyi zarara sokmakta ve ayrıca görülen çevre kirliliğine de neden
olmaktadır. Bitkilerin azota gereksinimlerinin genellikle fazla olmasına karşın kültür
toprakları oluşumları yönünden ise azotça fakirdirler. Bu nedenle azotlu gübrelerin
gerektiği kadar zamanında uygulanma zorunluluğu vardır.
Nitrat topraktan bitkiler tarafından alınarak yenilen gıdalarla insan bünyesine
girmektedir. Bilinçsizce yapılacak fazla azotlu gübreleme ile gıdaların nitrat içerikleri
artmakta yüksek nitrat içerikli gıdalarla beslenen insanlarda ise (vücut ağırlığının her
198
bir kg’ı için 15-70 mg NO3) nitratın toksik etkisi görülebilmektedir. Özellikle nitrat
hasattan sonra gıdalarda nitrite indirgenerek toksik etki yapmakta ve bu gıdalarla
beslenen insanlarda kusma, ishal gibi rahatsızlıklar ortaya çıkmaktadır (Lee, 1970).
Bitkiler tarafından alındıktan sonra nitrat (NO3), nitrit (NO2) üzerinden
amonyağa indirgenir. Amonyak daha sonra glutamat dehidrogenaz, glutaminsentetaz ve
glutamatsentetaz enzimleri aracılığıyla özümlenerek glutamin asidine dönüştürülür
(Mengel, 1984).
Bitkiler toprağa verilen kimyasal gübrelerdeki besin elementlerinden tam olarak
yararlanamaz. Bu oran azot için %50-70 (Anonymous 2004). Toprağa verilen azotlu
gübrelerin küçük bir bölümünden yararlanabildiğini göstermiştir. Azotlu gübreler
genellikle toprak yüzeyine saçılarak verilmekte bu durum ise gübrelerde bulunan azotun
bir kısmının amonyak (NH3) şeklinde buharlaşarak atmosfere karışmasına bir
bölümünün nitrat (NO3) şeklinde toprağın derinliklerine yıkanmasına ve bir bölümünün
de immobilizasyona uğrayarak bitkiler tarafından yararlanılmaz şekle dönüşmesine
neden olmaktadır (fınk, 1979).
Azotun köklerden alındıktan sonra yapraklara hangi dönemlerde inorganik
azotun organik azota ne miktarda dönüştürüldüğünü, sapta bu durumun nasıl
gerçekleştiği ve organik azotun yapraklardan ve saptan başağa hangi dönemlerde ve ne
miktarda taşındığının bilinmesi azotla yapılacak gübreleme çalışmalarına yol
gösterecektir.
MATERYAL VE METOD
Bu çalışma, değişik dozlarda uygulanan azot ve potasyumun İzmir-85 yazlık
buğday çeşidinin yaprak, dane ve sap nitrat azotu ve amonyum azotu kapsamı üzerine
etkisinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Jenny vd. (1950) tarafından geliştirilen yöntem
esas alınarak Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bölümü serasında yapılmıştır.
Üç tekerrürlü olarak olarak düzenlenen denemede tekerrürün seradaki yerleri rastlantılı
olarak seçilmiş ve tekerrüre giren saksıların yerleri kendi aralarında her gün
değiştirilmiştir. Denemede toplam 108 saksı kullanılmıştır. Deneme toprağına ait
fiziksel ve kimyasal analiz sonuçları Çizelge 1’de sunulmuştur.
Çizelge 1. Araştırma toprağının fiziksel ve kimyasal özellikleri
pH CaC03 Org.Mad. P K KDK Tekstür
(1:1süsp.) (%) (%) (ppm) (me/100 g) (me/100g)
7.65 2.70 1.76 5.98 1.80 28.28 Killi-tın
SONUÇLAR VE TARTIŞMA
Yaprak Amonyum Azotu
Değişik miktarlarda uygulanan azot ve potasyumun yazlık İzmir-85 buğday
çeşidinde yaprak amonyum azotu miktarı üzerine yapılan istatistiki analiz sonucunda
azot işlemi, potasyum işlemi ve azot x potasyum interaksiyonu (p<0.01) düzeyinde
önemli etki yapmıştır.
Çizelge 2. Değişik miktarlarda uygulanan azot ve potasyumun yazlık İzmir-85 buğday
çeşidinin yaprak amonyum azotu üzerine etkisi (ppm)
N/K İşl K0 K1 K2 K3 K4 K5
N0 6283 Aa 5808 ABab 4217 Cd 4713 Cc 4533Cc 5808 BCbc
N1 4750 CDb 6683 Ba 4858 CDcd 5458 Cab 7875 Aa 4025 Dc
N2 6733 Aa 4767 Ccd 5508 BCbc 5775 ACab 6225 ABb 6700 Aa
N3 4733 Bb 5508 ABbc 5983 Ab 6108 Aab 5642 ABb 5733 AB
N4 6750 Ba 4417 Cd 8725 Aa 6433 Ba 6400 Bb 4117 Cc
N5 6317 Aa 5842 ABab 5533 ACbc 5150 BDbc 4375 Dc 4583 CDc
* Aynı harfle gösterilen uygulamalar arasındaki fark istatistiki olarak önemli değildir.
** Büyük harfler yatay, küçük harfler düşey karşılaştırma içindir.
nitrat azotu miktarı N5K5 işleminde 8585 ppm olarak, en düşük nitrat azotu ise N0K4
işleminde 3897 ppm olarak saptanmıştır.
Prezemeck ve Eıssa (1983) buğdayın çeşitli gelişim dönemlerinde yararlandığı
azot kaynaklarını incelemişler ve nitrat formundaki azotun yaprakta yüksek olduğunu
saptamışlardır.
Sap Amonyum Azotu
Değişik miktarlarda uygulanan azot ve potasyumun yazlık buğday bitkisinin sap
amonyum azotu miktarı üzerine yapılan istatistiki analiz sonucunda azot işlemi, azot x
potasyum işlemi ve potasyum işlemi (p<0.01) düzeyinde önemli etki yapmıştır.
Çizelge 4. Değişik miktarlarda uygulanan azot ve potasyumun yazlık İzmir-85 buğday
çeşidinin sap amonyum azotu üzerine etkisi (ppm)
N/K İşl K0 K1 K2 K3 K4 K5
N0 4875Cab 6575 Aa 4533 CDbc 4333 CDbc 3967 Bc 5692 Bac
N1 4067 Bcd 4167 Bc 3583 Bd 6083 Aa 3583 Bc 5975 Aab
N2 3375 Dd 5542 Ab 4375 Bc 4125 BCc 5225 Ab 3550 CDd
N3 4092 Dcd 6383 Ba 5625 Ca 4975 Cb 7267 Aa 5317 Cbc
N4 4225 Bbc 4000 Bc 5167 Aab 4708 ABbc 5092 Ab 5125 Ac
N5 5458 Ba 4392 CDc 4158 Dcd 5000 BCb 5033 BCb 6308 Aa
* Aynı harfle gösterilen uygulamalar arasındaki fark istatistiki olarak önemli değildir.
** Büyük harfler yatay, küçük harfler düşey karşılaştırma içindir.
yüksek nitrat azotu miktarı N2K4 işleminde 2093 ppm olarak, en düşük nitrat azotu
miktarı ise N2K2 işleminde 1460 ppm olarak saptanmıştır.
Çizelge 7. Değişik miktarlarda uygulanan azot ve potasyumun yazlık İzmir-85 buğday
çeşidinin dane nitrat azotu üzerine etkisi (ppm)
N/K İşl K0 K1 K2 K3 K4 K5
N0 1593 Ac 1813 Aa 1537 Ac 1557 Ab 1740 Abc 1850 Aab
N1 1787 Aac 1777 Ab 1920 Aab 1933 Aa 1867 Aac 1887 Aab
N2 1917 ABab 1637BCab 1460 Cc 1740 BCab 2093 Aa 1730 BCab
N3 1636 BCbc 1753ACab 1937 ABab 1890 ABa 2007 Aab 1573 Cb
N4 1907 Aab 1473 Bb 2063 Aa 1767 Aab 1883 Aac 2000 Aa
N5 2070 Aa 1710 Bab 1670 Bbc 1640 Bab 1640 Bc 1857 ABab
* Aynı harfle gösterilen uygulamalar arasındaki fark istatistiki olarak önemli değildir.
** Büyük harfler yatay, küçük harfler düşey karşılaştırma içindir.
KAYNAKLAR
Anonymous, 2004. http/www.qfaqf.org/agrenv/en/amedments.html
Bremner, J.M., 1965. Methods of soil analysis part 2. Chemical and microbiological
properties ad. C.A.Black Amer. Soc.Agron.Inc.Publischer Agronomy Series
No:9 Madison Wis., U.S.A.
Chıbogu, M.B.A., Meyer, C.B., Narsin, P. , 1975 . Boden und dünger (N15) stickstoff in
ackerparabraunerder aus löss jahrensbilans und umverteilung auf versciedene N-
bindungsformen in abhangigkeit von bewachs. N-düngungs formundzusatzvon
nitrifikationshemmern. Göttinger Bodenkuntliche Berichte. 34, 1-67.
Düzgüneş, O., 1963. Bilimsel araştırmalarda istatistik prensipleri ve metodları. S.375.
Ege Üniv. Matbaası, İzmir.
Fınck, A., 1979. Dünger und Düngüng Grundluagen und Anleitung zur Düngüng der
Kulturpflanzen. Varlag Chemie. Weinheim. New York.
Jackson, M.I., 1962. Soil chemical analysis prentice hall. Onc. Englewood cliffs. N.S.
U.S.A.
Jenny, H., Valamis, J., and Martin, W.E., 1950. Green house assay of fertility of
california soils. Hilgardia 20:1-8.
Lee, D.H.K., 1970. Nitrates,nitrites and methemoglobinemia Environ. Rex.No.2
Nat.Inst. of Environ. Helath Sci. Nat. Ins. Health Dept. Of Hew Washington,
D.C.
Mengel, K., 1984. Ernahrung und stoffwechsel der pflanze gustovfischer verlag
Stutgart.
Metrotra, O.N., Sınha, N.S. , ve Srivastava, R.D.L. , 1967. The uptake of nitrogen by
wheat plants at various stages of growth as ınfluenced by phosphorus. Plant and
soil xxvı, No: 2 April 1967. 361-366.
Özcan, C., 1992. Farklı gelişim dönemlerinde bölünerek uygulanan değişik
miktarlardaki azotun yazlık buğdayda ürün miktarı ile azot kapsamı üzerine
etkisi üzerine araştırmalar (Yüksek Lisans Tezi), Ankara.
203
Prezemeck, E. and Eissa, S., 1983. Incorporation of nitrogen into the wheat grain as
affected by nitrate or ammonium seminar on plant nutrition and soil science P.P.
69-75, January 1983.
Yurtsever, N., 1978. Orta Anadolu bölgesi topraklarının fosfor statülerinin tayininde
kullanılan Olsen fosfor analiz metodunun buğday tarla denemeleri ile
kalibrasyonu, Top. ve Güb. Araş. Ens. Müd. Yayınları Genel Yayın No: 74,
Rapor Yayın No: 10. Ankara.
204
ÖZET
Araştırma, Şeker Enstitüsü Ilgın Deneme İstasyonunda 2006 ve 2007 yıllarında
tesadüf blokları deneme deseninde, 4 tekrarlamalı olarak yapılmıştır. Denemede, değişik
bileşimlerdeki; kireçli amonyum nitrat ( %26 N ), amonyum nitrat ( % 33 N ), amonyum
sülfat (%21 N), üre (%46 N) ve amonyum sülfat nitrat (% 26 N) azotlu gübreleri
kullanılmıştır. Gübre çeşitlerinin 9, 12 ve 15 kg N da-1 dozları deneme konuları olarak
uygulanmıştır. Araştırmadan elde edilen sonuçlara göre, gübre çeşitlerinin; pancar
verimi, şeker varlığı, arıtılmış şeker varlığı ve zararlı azot üzerine etkisi iki yılda da
önemsiz bulunmuştur. Gübre dozlarının pancar verimi üzerine etkisi her iki yılda da
önemli bulunmazken, şeker varlığı üzerine etkisi %5 düzeyinde önemli bulunmuştur.
Gübre dozlarının, arıtılmış şeker varlığı üzerine etkisi 2006 yılında istatistikî olarak %1
düzeyinde, 2007 yılında ise % 5 düzeyinde önemli çıkmıştır. En iyi kalite değerleri her
iki yılda da 9 ve 12 kg N da-1 dozlarından elde edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Şeker pancarı, azotlu gübre çeşitleri, azot dozları, pancar verimi.
GİRİŞ
Dünyada değişik formlardaki azotlu gübrelerin karşılaştırılması çalışmaları hız
kesmesine rağmen, ülkemizin iklim ve toprak özellikleri nedeniyle tartışmalar hala
devam etmektedir. Son zamanlarda bu tartışma, gübre fiyatlarındaki aşırı artış ve nitrat
azot oranı yüksek azotlu gübrelerin, terör odaklarınca kötü amaçlı kullanılması gibi
nedenlerden dolayı ivme kazanmıştır.
Ülkemizde şeker pancarı yetiştirilen alanlardaki toprakların organik maddesi
düşük, orta alkali reaksiyonlu ve çok fazla kireçlidir (Sueri ve Turhan 2003). Şeker
205
Çizelge 2’de Avrupa Birliği ülkelerinin 1990’lı ve şeker pancarı üreten bazı
ülkelerin 2000’li yıllarda şeker pancarı için verdikleri NPK miktarları görülmektedir
(Draycott 2003).
Çizelge 2. Bazı ülkelerin şeker pancarı için verdikleri NPK miktarları
Yıllar Ekim alanı Pancar Verimi Verilen Gübre
(da) (kg/da) (kg/da)
N P2O5 K 2O
1996 3.476.496 3.340 12.2 11.7 3.9
1997 3.876.630 3.903 12.0 12.0 4.0
1998 4.115.555 4.318 11.0 7.0 3.0
1999 3.433.611 3.943 13.0 8.0 3.0
2000 3.303.386 4.468 14.0 8.0 3.0
2001 2.762.080 3.558 14.8 8.6 3.5
2002 2.837.503 4.283 16.9 9.9 3.9
2003 2.331.290 3.931 15.7 9.1 3.6
2004 2.267.687 4.207 16.2 9.4 3.8
2005 2.219.500 4.330 15.7 9.2 3.7
2006 1.545.900 4.364 17.0 9.9 4.0
2007 1.752.576 3.952 18.8 11.0 4.4
MATERYAL VE METOD
Araştırma Şeker Enstitüsü, Ilgın Deneme İstasyonunda yapılmıştır. Deneme
tarlası kestanerengi büyük toprak grubu içerisinde bulunmaktadır.
Deneme alanına ait uzun yıllık, 2006 ve 2007 yılları vejetasyon süresindeki
ortalama bazı iklim verileri çizelge 3’ de verilmiştir.
Çizelge 3. Deneme alanlarına ait Ilgın Meteoroloji İstasyonundan alınan bazı ortalama
iklim verileri
Uzun yıllık
İklim Değerleri (40 yıllık) 2006 2007
Deniz Seviyesinden Yükseklik (m) 1034
Yıllık Yağış (mm) 424.2 448.3 423.1
Ortalama Yüksek Sıcaklık (oC) 17.3 25.2 26.2
Ortalama Düşük Sıcaklık (oC) 4.4 -2.8 -1.7
Ortalama Sıcaklık (oC) 10.8 11.2 11.7
Ilgın, yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk geçen “sıcak-yarı kurak” olarak
karaktersize edilebilen bir iklime sahiptir (Toprak Su 1978).
Araştırmada fosfor ve potasyum gübrelemesi toprak analiz sonucuna göre
yapılmıştır. Denemede, değişik bileşimlerdeki; kireçli amonyum nitrat (%26 N),
amonyum nitrat (% 33 N), amonyum sülfat (%21 N), üre ( %46 N) ve amonyum sülfat
nitrat (% 26 N ) azotlu gübreleri kullanılmıştır. Amonyum sülfat nitrat (%26 N)
dışındaki azotlu gübreler piyasadan temin edilmiş, amonyum sülfat nitrat gübresi ise
BAGFAŞ gübre fabrikasına özel yaptırılmıştır. Bu gübreler ait Ülkemizin 2007 yılı
tüketimleri grafik 1 de verilmiştir. Deneme, tesadüf blokları deneme tertibinde, 4
tekrarlamalı olarak, 2 yıl süreyle yürütülmüştür. Denemelere 2006 yılında 8 kg P2O5 da-
1
, 12 kg K2O da-1, 2007 yılında 7 kg P2O5 da-1, 12 kg K2O da-1 verilmiştir.
AS(%21N)
163.287; %10
ÜRE(%46N)
473.955; %28
CAN (%26N)
600.895; %35
AN(%33 N)
449.862; %27
Grafik 1. Ülkemizde 2007 yılında kullanılan azotlu gübre miktarları(ton) ve oranları (%)
Fosforlu gübrenin 2/3’ü ile potasyumlu gübrenin tamamı sonbaharda son güz
sürümünde pulluk altına verilmiş, fosforlu gübrenin geriye kalan 1/3’ü ile verilecek
azotlu gübrenin 1/2’si ilkbahar tohum yatağı hazırlığı sırasında kombi kürümler altına
verilerek toprağa karıştırılmıştır. Azotlu gübrenin kalan 1/2’si ise baş gübrelemesi
olarak seyreltme ve tekleme tamamlandıktan sonra yapılan çapanın önüne atılmış ve
çapa ile toprağa karıştırılmıştır.
Çalışmada kontrol dahil her konu 45 m2’lik ekim, 20 m2’lik hasat parsellerinde
denenmiştir. Leila şeker pancarı çeşidi sıra arası 45 cm, sıra üzeri 5 cm olacak şekilde
208
hassas mibzerle ekilmiş, daha sonra sıra üzerinde 20 cm de bir pancar kalacak şekilde
seyreltilmiştir. Denemelerin gerekli bakım, sulama, hastalık ve haşerelerle mücadele
işlemleri zamanında aksatılmadan yapılmıştır. 2006 yılında 6 sulama, 2007 yılında birisi
pancar çıkışı için yağmurlama sulama olmak üzere 7 defa sulama yapılmıştır.
Deneme alanlarından gübre uygulanmadan önce 0-20 ve 20-40 cm derinlikten
alınan (Jackson 1962) toprak örneklerinde bünye (Bouyoucos 1951), pH (Jackson 1962),
CaCO3 (Hızalan ve Ünal 1966), Organik madde (Jackson 1962), bitkilerce alınabilir
fosfor (Olsen vd. 1954), bitkilerce alınabilir potasyum (Knowels ve Watkin 1967)
tayinleri yapılmıştır.
Teknolojik olgunluğa erişen şeker pancarı ekim ayı ortasında hasat edilmiş,
hasat edilen şeker pancarının pancar verimi kg da-1 olarak belirlenmiştir. Frezeden
geçirilerek elde edilen kıyımdan alınan örneklerde ICUMSA (1958) tarafından
bildirildiği şekilde soğuk digestion yöntemine göre % şeker varlığı, Kubadinow (1972)
ve Kalinenko (1975) tarafından bildirildiği şekilde sodyum ve potasyum miktarları,
Kubadinow ve Wieninger (1972) tarafından açıklandığı şekilde, zararlı azot (α-amino
azotu) miktarları belirlenmiştir.
Arıtılmış şeker varlığı (AŞV) =ŞV-{0.343 (Na+K)+(0.094N)+0.29} formülü ile,
Arıtılmış Şeker Verimi (AŞVE) = AŞV x Pancar Verimi/100 formülü ile hesaplanmıştır.
Veriler varyans analizine tabi tutulmuş analizlere göre istatistiksel olarak önemli
çıkan muameleler arasındaki farkı belirlemek için LSD testi uygulanmıştır (p< 0.05).
Deneme alanları topraklarının pH’ları alkali, kireç kapsamları çok fazla kireçli,
organik madde kapsamları orta, fosfor kapsamları yüksek, potasyum kapsamları az
düzeylerde bulunmaktadır.
Değişik bileşimlerdeki azotlu gübrelerin ve bu gübre dozlarının şeker pancarının
verim ve kalite değerlerine ait 2006 yılı analiz sonuçları Çizelge 5’te, 2007 yılı analiz
sonuçları ise çizelge 6’te verilmiştir. 2006 ve 2007 yılına ait varyans analiz sonuçlarına
göre azotlu gübre çeşitlerinin pancar verimi, şeker varlığı, arıtılmış şeker varlığı,
arıtılmış şeker verimine, amino azot, sodyum ve potasyum değerlerine etkisi istatistiksel
olarak önemli bulunmamıştır.
209
Arıtılmış Arıtılmış
Pancar Şeker Zararlı Şeker Şeker
Verimi Varlığı Azot Sodyum Potasyum Varlığı Verimi
Azot Dozları (kg da-1) kg da-1 % mmol/100g mmol/100g mmol/100g % kg da-1
9 7.646 16.96 a 2.42 a 1.51 4.18 14.50 a 1.108
12 7.660 16.88 a 2.63 ab 1.55 4.26 14.35 a 1.099
15 7.694 16.62 b 2.77 6 1.63 4.28 14.05 b 1.081
4.778* 6.015** 0.747 0.612 5.199** 0,528
F Değer. Tablo %5 3,23 0.046
LSD (0.05) 0.23 0.20 0.29
(0.01) 0.31 0.27 0.38
(*): P<0.05 , (**):P<0.01
Aynı sütunda farklı harfle gösterilen ortalamalar arasındaki fark önemlidir.
5 seviyesinde önemli bulunmuş, en iyi değerler % 17,37 ile 9 kg N da-1 ve %17,19 ile 12
kg N da-1 dan elde edilmiştir.
Birim alandan teorik olarak elde edilen şeker miktarı olan arıtılmış şeker verimi
üzerine azot dozlarının etkisi, 2006 yılında istatistiksel olarak önemli bulunmamış fakat
2007 yılında %5 düzeyinde önemli bulunmuş ve en iyi değerler 1.349 kg da-1 ile 9 kg
N da-1 ve 1.382 kg da-1 ile 12 kg N da-1 dan elde edilmiştir.
Şeker pancarının önemli kalite faktörlerinden olan zararlı azot , Na ve K
miktarları artan azot düzeylerine bağlı olarak yükselmekte , pancardan üretilebilen şeker
miktarının azalmasına neden olmaktadır.Azot dozlarının, pancar içerisindeki Na ve K
artışı üzerine etkisi her iki yılda da istatistiksel olarak önemli olmazken; azot dozlarının,
şekerin ekstraksiyonunu güçleştiren zararlı azot üzerine etkisi 2007 yılında önemli
bulunmamış, 2006 yılında ise %1 seviyesinde önemli bulunmuş ve en küçük değer 9 kg
N da-1 dozundan elde edilmiştir.
Araştırmada, değişik bileşimlerdeki azotlu gübrelerin şeker pancarının verim ve
kalitesi üzerine etkisini değerlendirme amaçlanmış ve daha önce Turhan ve Pişkin
(2004) tarafından yapılan ve şeker pancarın en çok yetiştirildiği İç Anadolu ve geçit
bölgelerinde, şeker pancarı verim ve kalitesinin optimum olması için önerilen 12 kg N
da-1 dozunun bir alt dozu olan 9 kg N da-1 ve bir üst dozu olan 15 kg N da-1 dozu
kullanılmıştır.
Denemede kullanılan beş farklı bileşimlerdeki azotlu gübre çeşidinin azot
dozları ile arasındaki interaksiyon her iki yılda da önemsiz bulunmuştur.
Gübre çeşitlerinin şeker pancarının verim ve kalitesi üzerine etkisi üç dozda da
önemsiz bulunmuştur. Azot dozlarının şeker pancarının verimi üzerine etkisi önemsiz
bulunurken, şeker pancarının kalite değerleri üzerine etkisi istatistiksel olarak önemli
bulunmuş ve en iyi değerler 9 ve 12 kg N da-1 dozlarından elde edilmiştir.
Araştırmadan elde edilen sonuçlar topluca değerlendirildiğinde, her iki yılda da
değişik bileşimlerdeki azotlu gübre çeşitlerin şeker pancarının verim ve kalitesi üzerine
etkisi azotun etkisi dışında, gübre çeşitlerinin; şeker pancarın verim ve kalitesi üzerine
etkisi bulunmamıştır. Deneme yapılan Konya-Ilgın şartlarına benzer yerlerde bileşimleri
farklı beş azotlu gübre çeşidinin, şeker pancarının verim ve kalitesi üzerine etkisinin
bulunmadığını ve azotun 9 ile 12 kg N da-1 arasındaki uygulamaların pancar ve şeker
verimi için en uygun miktarlar olduğunu söyleyebiliriz.
Azot pancar verimini artırmasına karşılık, kalite düşüşlerine neden olan iki
yönlü bir besin maddesi olması ve fazla azotun kalite üzerindeki olumsuz etkisi
uygulamada büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle, şeker pancarı üretiminin gayesi
şeker elde etmek olduğuna göre, fazla azotlu gübre vererek kaliteyi bozmamak gerekir.
Dünyada ve ülkemizde yapılan çalışmalarda şeker pancarına verilmesi gereken azot
miktarı, iklim ve toprak koşullarına bağlı olarak değişmekle birlikte, 8 ile 12 N da-1
arasındaki uygulamalar ideal azot dozu olarak belirlenmiştir (Turhan ve Pişkin 2004,
Fürstengeld vd. 2008, Jaggard 2008).
Ülkemizde son zamanlarda verilmesi gereken bu azotun, hangi azotlu gübre ile
karşılanmasının daha uygun olacağı tartışmaları gündeme gelmektedir. Özellikle %33
azot içeren amonyum nitrat gübresinin temininde bazı kısıtlamaların olacağı ve %26 N
içeren azotlu gübrelerin içindeki diğer maddelerin (kireç ve dolamit gibi) toprağa zarar
verebileceği gündeme gelmektedir. Yüksek oranda azot içeren üre (%46 N) gübresi fiyat
avantajının yanında, bitkilerin faydalanması için uygulamadan sonra belirli bir süre
geçmesi gerektiği, toprağa derhal karıştırılmadığında kurak koşullarda azot kaybı
olabileceği ve tohum yatağı hazırlarken verilen ürenin çimlenmeyi olumsuz
211
Arıtılmış Arıtılmış
Pancar Şeker Zararlı Şeker Şeker
Verimi Varlığı Azot Sodyum Potasyum Varlığı Verimi
Azot Dozları (kg da-1) kg da-1 % mmol/100g mmol/100g mmol/100g % kg da-1
9 7.766 19.46 a 1.62 0.72 4.11 17.37 a 1.349 a
12 8.033 19.29 ab 1.65 0.71 4.10 17.19 a 1.382 a
15 7.698 18.79 b 1.88 0.81 4.12 16.63 b 1.283 b
F Değer. Tablo %5
3,23 %1 5,18 2.363 3.901* 2.597 0.747 0.092 3.561* 3.474*
0.51 0.58 77
LSD (0.05)
(*): P<0.05, (**):P<0.01
Aynı sütunda farklı harfle gösterilen ortalamalar arasındaki fark önemlidir.
KAYNAKLAR
Adams, S.N.,1960. The value of calcium nitrate and urea for sugar beet and the effect
of late nitrogenous top dressing. Journal of Agricultural Science, Cambridge
54,395-398.
Barbanti, L., 2000. IIRB Mediterranean Section. İnterlaken (CH), 1-12.
Bouyoucos, G.J., 1951. A recalibration of the hydrometer method fo making
mechanical analysis of soils. Agronomy Jour. 43: 434-438.
Çolakoğlu, H., 2007. Kimyevi Gübre Notları. Toros Tarım.
Draycott, A.P., Christenson, D.R., 2003. Nutrients For Sugar Beet Production. CABİ
Publushing CAB International Wallingford Oxon Oxlo 8DE UK
Draycott, A.P. and Holliday, R., 1970.Comparisons of liquid and solid fertilizers and
anhydrous ammonia for sugar beet. Journal of Agricultural Science, Cambridge
24, 675-685.
Draycott, A.P. and Martindale, W. 2000. Effective Use of Nitrogen Fertilizer. British
Sugar Beet Reviev 68 (2), 18-21.
Güneş, A., Alparslan, M., İnal, A.,2004.Bitki Besleme ve Gübreleme. A.Ü. Ziraat
Fakültesi Yayınları: 1539.
Finck, A.,1969. Pflanzenernahrung in Stichworten, Verlag Ferdinand &Hirt, Germany.
Fürstenfeld,F., Horn, D.,Bürcky,K.,2008.Management of Nitrogen in Quality Sugar
Beet Production-Directly Availably and Easily Mineralizable Soil Nitrogen By
EUF Method;25 Years of fertilizer Recommendation for Sogar Beet
Growers.71.IIRB Congress.13-14.02.2008.Brussels.
Hızalan,E., Ünal.H.,1966. Topraklarda Önemli Kimyasal Analizler. A.Ü. Ziraat
Fakültesi Yayınları: 278.
Icumsa, 1958. Report of the Proceedings. 12 th Session, Subj. 23, Rec. 4: 97.
Jackson, M.L., 1962. Soil chemical analysis. Prentice-Hall, Inc. New York.
Jaggard,K.W.,2008.Soil Mineral N and the Response to N Fertilizer in England.
71.IIRB Congress.13-14.02.2008.Brussels.
Kalinenko,I.G., 1975. Sec. Pishch. Prom. 6: 8-10; Sugar Ind. Abs. 1975, 1034.
Knowels, F., Watkin, J.E., 1947. A Practical Course in Agricultural Chemistry. Mc
Millian Co. Ltd New York.
Kubadinow,N., 1972. Jahresbericht Zuckerforschungs Institute Österreich 8:83-94.
Kubadınow,N., Wıenınger, L., 1972.Compt. rent. XIV. Ass. Comm. Int. Tech. Sucr.
(CITS) Brüssel, 1971, 539; s.a.Zucker 25 (1972): 43.
Nuh, M.C., 1973. Şeker Ens. Çalışma Yıllığı. TŞFAŞ Yayın No 191 S: 1, 159-161.
Olsen, S.R., Cole, C.V., Watanabe, F.S. ,Dean, L.A. 1954. Estimation of available
Phosphorus in soil by extraction with sodium bicarbonate. U.S. Dept. of Agri.
Circ. 939, Washington.
Sueri,A., ve Turhan, M., 2002. İkinci Ulusal Şeker Pancarı Üretim Sempozyumu.
TŞFAŞ. Mithatpaşa Cad. No:14 06100 Yenişehir /Ankara. 413-422.
Şeker Sanayii İstatistikleri, 1989. TŞFAŞ Genel Müdürlüğü, Ankara.
213
Topraksu Genel Müdürlüğü, 1978. Konya Kapalı Havzası Toprakları. Toprak Etüdleri
ve Haritalama Dairesi Topak Etüdleri Fen Heyeti Md., Ankara. Yayın No: 288.
Turhan, M. ve Pişkin,A.,2004.Değişik Dozlarda Uygulanan Azotun Şeker Pancarının
Verim ve Kalitesine Etkisi.3.Ulusal Gübre Kongresi.11-13 Ekim 2004, Tokat.
TŞFAŞ Faaliyet Raporları, 1998, 1999, 2000, 2001, 2002, 2003,2004, 2005,
2006, 2007 .TŞFAŞ Genel Müdürlüğü, ANKARA.
Yavuz, M.L., 1975-76. Şeker Ens. Çalışma Yıllığı. TŞFAŞ Yay. Say: 3, 227-234
www.tugem.gov.tr/tugemweb/gubre_istatistik2007.htm.
214
ÖZET
Araştırma, uygulanan ekim nöbetinde bir baklagil bitkisinin yer alması ile
toprağın azot kapsamının artırılmasını sağlamak, kimyasal gübre kullanımını azaltarak
çevre kirliliğinin azalmasına ve toprağın verimliliğinin sürdürülebilirliliği çerçevesinde,
toprak işlemeyi asgariye indirerek toprağın fiziksel yapısını korumak amacı ile 2002-
2005 yılları arasında Toprak ve Su Kaynakları Araştırma Enstitüsü’nün Harran
Ovası’nda bulunan Koruklu-Talat Demirören Araştırma istasyonunda yürütülmüştür.
Deneme tesadüf blokları deneme deseninde 7 konulu ve 3 tekerrürlü olarak
yürütülmüştür.
Denemede, ikinci ürün pamukta kontrol konusunun yanı sıra 0, 3, 6, 9, 12 ve 15
kg-N/da konuları yer almıştır. Yıllar ortalaması itibarı ile yapılan regresyon ve maliyet
analizleri sonucunda optimum ve ekonomik gübre dozu 9 kg N/da belirlenmiştir.
Dolayısıyla Harran Ovası sulu koşullarında mercimekten sonra ekilen ikinci ürün pamuk
için 9 kg N/da dozu önerilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Harran ovası, mercimek, azot, pamuk.
EFFECTS OF NO TILLAGE RIDGE PLANTING WITH DIFFERENT
NITROGEN LEVELS IN THE SECOND CROP COTTON FARMING AFTER
LENTIL CULTIVATION IN HARRAN PLAIN ON THE QUALITY AND YIELD
OF THE COTTON
ABSTRACT
This study was conducted to improve the nitrogen fixation capacity of soil
through incorporation of a legume in the plant rotation. Additionally, protection of
physical properties of soil by minimizing the soil processing applications and
minimizing the risk of environmental pollution by reducing the level of chemical
fertilizers and so, contributing the sustainability in agriculture were among the aims of
the present work. The study was carried out in Koruklu-Talat Demirören Research
Station of Soil and Water Resources Research Institute (located in Harran Plain). The
experiment was run according to the randomized block design with 7 treatments and 3
replications.
In the experiment, in addition to the cotton as second crop control treatment,
nitrogen treatment at levels of 0, 3, 6, 9, 12 and 15 kg N/da was applied. According to
the cost and regression analysis, the optimum and most economical fertilizer level was
determined as 9 kg N/da. Therefore, this level was recommended for Harran Plain for
cotton plant sown as second crop after lentil.
Key Words: Harran Plain, lentil, nitrogen, cotton.
215
GİRİŞ
Dünya ve ülkemiz nüfusunun hızla arttığı günümüzde gıda ve giyim ihtiyacı da
artmaktadır. Tarımsal üretimin artırılması için, tarım alanlarının artırılması veya birim
alandan daha fazla ürün alınması gerekir. Artık tarım alanları daha fazla
artırılamayacağına göre artan ihtiyaçların karşılanması için mevcut tarım alanlarından
daha fazla verim alma yoluna gidilmelidir.
Ülkemizde ticari olarak en fazla üretimi yapılan yemeklik baklagiller; nohut,
mercimek, kuru fasulye ve bakladır. Yemeklik tane baklagiller son yıllarda tarla bitkileri
içerisinde en fazla ekim alanı artışı kaydedilen ürün grubunu teşkil etmektedir. Bu ürün
grubunun tarla tarımına ayrılan alan içersindeki payı 1980 yılında % 3 iken bu oran
1990 da % 10’a yükselmiştir.Yemeklik dane baklagil ekim alanları içinde kırmızı
mercimek % 28,1, yeşil mercimek % 12,3, nohut % 47,9, kuru fasulye % 9,6 ve bakla
ise % 2’lik yer işgal etmektedir.
Yemeklik tane baklagillerin insan beslenmesindeki önemi tartışılmaz bir
gerçektir. Ayrıca bu bitkilerin havanın serbest azotunu fikse edebilme özellikleri,
çevrecilik ve sürdürülebilir tarımın popülaritesinin arttığı günümüzde önemini daha da
artırmaktadır. Aşırı kimyasal gübre kullanımının toprağın fiziksel yapısını bozduğu bir
gerçektir. Son zamanlarda Türkiye’de olduğu gibi GAP Bölgesinde de bilinçsiz gübre
kullanımı söz konusu olmaktadır.
GAP’nin yürütüldüğü Güney Doğu Anadolu Bölgesi'nde baklagillerin ekim
alanı (kuru+sulu) toplam ekim alanının %25'ini kapsamaktadır. Yemeklik dane
baklagiller içerisinde ise kırmızı mercimek %85’lik ekim sahası ile birinci sırada yer
almaktadır (TKİB-2001).
Bitkisel tekstil hammaddesi olan pamuk değişik kullanım alanlarıyla ülkemiz ve
dünyada tarım, sanayi ve ticarette önemli bir konuma sahiptir. Dünya nüfusunun hızla
artması, öte yandan sanayileşen ve kalkınan toplumlarda hayat seviyesinin yükselmesi
pamuk tüketim ve gereksinimini artırmıştır.
Pamuğun GAP Bölgesinde birinci sırada yer alması ve bölgede gübre
tüketiminin aşırı derecede artması; buna bağlı olarak toprağın sürdürülebilirliliğinin
sağlanması, baklagil üretiminin artırılması ve girdi maliyetlerinin düşürülmesi açısından
bakıldığında böyle bir araştırmanın yapılması gerekli olmuştur.
MATERYAL VE METOD
Materyal
Bu araştırma Şanlıurfa iline bağlı Harran Ovasında bulunan Köy Hizmetleri
Koruklu-Talat Demirören Araştırma istasyonunda yürütülmüştür. Şanlıurfa, Güneydoğu
Anadolu iklim bölgesine dahil olmakla beraber, Akdeniz ikliminin etkisi altındadır.
Yazları sıcak ve kurak kışları ise ılık olan bir iklim özelliği göstermektedir. Güneyden
kuzeye ve batıdan doğuya gittikçe yağış miktarları artmaktadır. Araştırmanın yapıldığı
Köy Hizmetleri Araştırma Enstitüsünün Harran Ovası'ndaki Koruklu Meteoroloji
İstasyonu'na ait 24 yıllık rasat değerlerine göre, yıllık toplam yağış 365,2 mm’dir.
Araştırmanın yürütüldüğü Harran Ovasında, kırmızı kahverengi büyük toprak
grubu hakimdir. Araştırma, Harran Ovası kırmızı kahverengi toprak grubunda yaygın
olarak yer alan Harran serisinde yapılmıştır. Anılan seri toprakları alüviyal ana
materyalli düz ve düze yakın eğimli derin topraklardır.
Harran Ovası genellikle zengin bitki desenli tarıma uygun bir yapı göstermesine
rağmen, bu durum tam olarak gerçekleşmemiştir. Ovanın kuru tarım yapılan
216
incelendiğinde yıllar ortalaması itibarı ile ikinci ürün pamuktan en yüksek verimin 418,2
kg/da ile E konusundan alındığı, en düşük verimin de 347,0 kg/da ile B konusundan
alındığı tespit edilmiştir. Birleştirilmiş verimlerde A konusu dahil yapılan homojenlik
testlerinde chi-kare önemsiz çıkmıştır (chi-kare:11,33 ns), A konusu hariç yapılan
homojenlik testlerinde chi-kare %1 seviyesinde önemli çıkmıştır (chi-kare:1,90**). A
konusu dahil yapılan varyans analizlerinde konular arasında %1 seviyesinde istatistiksel
anlamda farklılık (Çizelge 3), A Konusu hariç yapılan varyans analizlerinde de konular
arasında %5 seviyesinde istatistiksel anlamda farklılık (Çizelge 4) belirlenmiştir. A
konusu dahil yapılan Duncan gruplandırmasında konular üç değişik grupta yer
almışlardır (Çizelge 5). A konusu hariç yapılan Duncan gruplandırmasında ise konular
iki grupta yer almışlardır (Çizelge 6).
Çizelge 1. Deneme yıllarına (pamuk) ait konu ortalamaları verim sonuçları
KONULAR
Yıllar Tek. A B C D E F G
2003 I 10,3 13,5 13,8 15,5 13,5 13,0 13,1
II 14,0 12,8 12,8 11,8 13,2 13,5 12,8
III 18,0 11,5 9,4 10,1 13,5 13,3 13,5
2004 I 16,1 11,0 14,7 15,2 14,1 14,0 15,0
II 16,0 11,3 14,1 13,2 14,5 13,3 12,6
III 14,7 9,9 13,4 14,7 15,5 15,2 12,9
2005 I 13,20 12,25 14,25 15,35 13,80 13,50 14,05
II 15,00 12,05 13,45 12,50 13,85 13,40 12,70
III 16,35 10,70 11,40 12,40 14,50 14,25 13,20
Konu Ort.kg/par 14,85 11,66 13,03 13,42 14,05 13,72 13,32
Verim (kg/d) 441,9 347,0 387,8 399,4 418,2 408,3 396,4
Ekim öncesi ve hasat sonrası yapılan toprak analizlerinde total azot ve organik
madde içeriklerinde genellikle artış olduğu görülmektedir. Çizelge 8’de ekim öncesi,
Çizelge 9’da ise hasat sonrası toprak örneklerine ait total azot ve organik madde analiz
sonuçları, Çizelge 10’da deneme yeri topraklarına ait fiziksel analiz sonuçları
verilmiştir.
220
Çizelge 8. Mercimek ekimi öncesi deneme yeri topraklarının total azot ve organik
madde durumları
2003 2004 2005
Tek. Konu Der. Total OM Total OM Total OM
(cm) Azot(%) % Azot(%) % Azot(%) %
I.Tek.. A 0-20 0.14 1.2 0.10 1.3 0.88 1.1
B 0.11 1.2 0.90 1.2 0.83 1.6
C 0.13 1.4 0.90 1.3 0.85 1.2
D 0.11 1.7 0.10 1.3 0.79 1.4
E 0.10 1.6 0.10 1.2 0.82 1.3
F 0.11 1.3 0.12 1.2 0.92 1.2
G 0.11 1.4 0.10 1.4 0.85 1.4
II.Tek. A 0-20 0.13 1.4 0.10 1.7 0.91 1.2
B 0.11 1.3 0.90 1.4 0.98 1.4
C 0.12 1.1 0.90 1.2 0.89 2.2
D 0.11 1.3 0.10 1.1 0.69 2.1
E 0.10 1.3 0.90 1.2 0.91 1.3
F 0.11 1.2 0.10 1.2 0.83 1.2
G 0.10 1.3 0.10 1.4 0.91 1.7
III.Tek. A 0-20 0.14 1.3 0.90 1.6 0.80 1.6
B 0.12 1.2 0.90 1.3 0.72 1.5
C 0.11 1.4 0.11 1.4 0.81 1.4
D 0.10 1.2 0.90 1.4 0.93 1.4
E 0.11 1.1 0.10 1.3 0.89 1.3
F 0.11 1.2 0.90 1.1 0.96 1.1
G 0.11 1.4 0.10 1.3 0.89 1.3
NOT. 1: Ekim, çapalama, tohum, taban gübresi, ilaç, sulama ve kira giderleri tüm
konular için sabit olduğundan dikkate alınmamıştır.
NOT.2: Mercimek verim ortalaması 191.5 kg/da , fiyatı da 0,8 YTL/kg kabul edilerek,
girdileri düşülerek net YTL/da üzerinden gelirlerde dikkate alınmıştır.
NOT .3:: Ekonomik analizde 1 kg saf N için satış 3,095 fiyatı YTL alınmıştır.
-1 kg pamuk için satış fiyatı 1 YTL alınmıştır (prim desteği dahil).
-1 litre mazot 3 YTL olarak alınmış,1 dekar toprak işleme için toplam 5 litre mazot
tüketimi öngörülmüştür.
-1 kg. pamuk hasat maliyeti 0,18 YTL.
Sonuç: Yıllar ortalaması itibarı ile yapılan regresyon ve maliyet analizleri
sonucunda optimum ve ekonomik gübre dozu 9 kg-N/da olarak tespit edilmiştir.
Dolayısıyla Harran Ovası sulu koşullarında mercimekten sonra ekilen ikinci ürün pamuk
için 9 kg-N/da dozu önerilebilir.
221
Çizelge 9. Mercimek hasadından sonra alınan deneme yeri topraklarının total azot ve
organik madde durumları
2003 2004 2005
Tek. Konu Der. Total OM Total OM Total OM
(cm) Azot(%) % Azot(%) % Azot(%) %
I.Tek.. A 0-20 0.11 1.8 0.14 1.0 0.16 0,9
B 0.90 1.3 0.76 1.3 1.76 1,9
C 0.10 0.9 1.03 1.9 1.13 1.8
D 0.10 1.7 0.56 1.7 1.76 1.9
E 0.90 1.3 0.62 1.6 1.63 2,1
F 0.90 1.6 0.68 1.6 1.67 2,2
G 0.10 1.5 0.81 1.8 1.71 1.9
II.Tek. A 0-20 0.90 1.6 0.13 1.6 0.13 1.2
B 0.90 1.6 0.21 1.5 1.31 2,5
C 0.10 1.6 1.12 1.6 1.13 1,9
D 0.10 1.7 0.65 1.7 1.67 1.8
E 0.10 1.6 1.36 1.8 1.36 1.9
F 0.90 1.5 0.71 1.8 1.71 1.9
G 0.10 1.1 0.94 2.1 1.86 2.1
III.Tek. A 0-20 0.12 0.8 0.84 1.8 0.76 1.5
B 0.10 1.6 0.72 1.6 1.73 1.9
C 0.10 1.5 0.46 1.6 1.66 1.9
D 0.90 1.6 1.19 1.8 1.18 2,1
E 0.90 1.5 0.76 1.8 1.76 2,3
F 0.10 1.5 1.35 1.5 1.37 1,9
G 0.90 1.2 0.82 1.9 1.73 1,9
500
450
400
350
Verimler (kg/da)
300
Y
250 y = -0,7045x 2 + 14,511x + 347,02
R2 = 0,8233 Polinom (Y)
200
150
100
50
0
-5 0 5 10 15 20
Azot dozları (kg/da)
Şekil 1.Birleştirilmiş verimlerde ikinci ürün pamuk verimlerine ait regresyon analizi
KAYNAKLAR
EVLİYAOĞLU, N., KIZIL, A., 1998. GAP Bölgesinde Harran Ovası koşullarında
kırmızı mercimek, arpa ve buğdaydan sonra ikinci ürün pamuk yetiştirilmesi.
KHŞAE yayınları, Şanlıurfa.
GÜR, A.,ÇOPUR,O. ,ÖZEL, H., 2000. Harran Ovası koşullarında farklı ekim
zamanlarının pamuk bitkisinde verim ve kalite unsurlarına etkisi üzerinde
araştırmalar. Harran Üniversitesi Ziraat Fak. Şanlıurfa.
MUEHLBAUER, F.J., SUMMERFİELD, R.J., KAİSER, W.J., CLEMENT, S.L,
BOERBOOM, C.M., WELSH-MADDUX, M.M., AND SHORT, R.W.,1978.
Principles and Practice of Lentil Production USDA-Agricultural research
service.
TARIM BAKANLIĞI, 2001. Tarım istatistikleri kesin ve tahmini sonuçları. ANKARA.
TOUCHTON, J. T. AND REEVES, D. W., 1988. A Beltwide look at conservation
tillage for cotton.p.36-41.In Proc.1988 Beltwide Cotton Prod. Res. Conf. New
Orleans, LA.
223
ÖZET
Aydın da iki farklı yörede (Uzun–Paşaköy) ve çeşitte (Siirt ve Uzun) fosfor
sabit, 3 farklı azot ( 0-250-500-750 gr/ağaç ) ve 3 farklı potasyum (0-250-500-750
gr/ağaç ) gübre dozları iki yıl kış dinlenme döneminde (Şubat- Mart ) topraktan
uygulanmıştır. Projenin amacı Aydın koşullarında Antep fıstığı için en uygun azot ve
potasyum dozunu belirlemektir. Deneme 2002-2003 yılları arasında üç tekerrürlü olarak
yürütülmüştür. Yaprak örnekleri deneme başlangıcı da dahil olmak üzere üç kez alınmış
ve N, P, K, Ca, Mg analizleri yapılmıştır. Uygulanan gübre dozlarının Siirt ve Uzun
antepfıstığı çeşitlerinin yapraklarının besin maddesi içeriklerine etkili olduğu
belirlenmiştir. Siirt ve Uzun çeşidi yapraklarının N, P ve K içeriklerini arttırmış ve yıllar
arasında farklılıklar istatistiki açıdan önemli bulunmuştur. Yaprakların Ca ve Mg
içeriklerini, artan N ve K dozları önce düşürmüş daha sonra biraz arttırmış ve yıllar
arasında önemli farklılıklar belirlenmiştir. Antep fıstığı yetiştiriciliğinde iki çeşit için de
en uygun dozun N4K4 dozu olduğu belirlenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Antepfıstığı, gübreleme, besin maddesi, yaprak, azot, potasyum.
GİRİŞ
Antepfıstığı, dünyada kuzey ve güney yarımkürelerinin 30º ve 45º paralellerinin
uygun mikro klima alanlarında yetişen sert kabuklu meyve türlerinden birisidir.
Anadolu, antepfıstığının gen merkezlerinden birisi olup, özellikle Güneydoğu Anadolu
bölgemiz konumu itibariyle antepfıstığı yetiştiriciliğinin kalbi durumundadır.
Güneydoğu Anadolu’nun kayalık, taşlık, besin elementlerince yoksul ve kireçli
topraklarında yayılma göstermiş ve hiçbir kültür bitkisi tarafından ekonomik olarak
değerlendirilemeyen bu topraklara zenginlik getirmiştir (Tekin et. al., 2001).
Türkiye antepfıstığı yetiştiriciliği ve üretimi bakımından İran ve A.B.D.’den
sonra 3. sırada yer almaktadır (Tunalıoğlu ve Taşkaya 2005). Ülkemizde antepfıstığı
yetiştiriciliği çok eski zamanlardan beri yapılmasına rağmen, üretim miktarımız,
potansiyelimize uygun bir biçimde gerçekleşememektedir. Bunun nedenleri arasında,
yetiştiriciliğinde, bitkinin zenginliğinin istismar edilmesi yatmaktadır. Ülkemizde
antepfıstığı genellikle kıraç, taşlık ve hemen hiçbir kültür bitkisinin ekonomik anlamda
yetişemeyeceği kadar kötü topraklarda yetiştirilmekte, oysaki ABD ve İran gibi
ülkelerde antepfıstığı yetiştiriciliği sulanabilir koşullarda ve taban arazilerde
gerçekleştirilmektedir. Bu durumda ülkemizin ekolojik avantajlarını iyi kullanamaması
söz konusu olmakta ve maalesef dünya antepfıstığı üreticisi ülkeleri arasında Türkiye 3.
sırada yer bulabilmektedir (Çizelge 1).
Çizelge 1. Dünya Antepfıstığı Üretimi (1000 ton) (Tunalıoğlu ve Taşkaya, 2005)
Yıllar/Ülkeler 2000 20001 20002 2003 2004 2005 2006
İran 304.0 112.0 249.0 220.0 184.9 190.0 190.0
A.B.D. 49.9 111.7 78.3 137.2 81.6 157.4 140.0
Türkiye 30.0 70.0 35.0 45.0 110.0 30.0 53.0
Suriye 30.1 40.0 42.5 46.0 48.0 21.0 60.0
Yunanistan 6.0 6.2 6.5 6.2 9.0 8.0 9.5
İtalya 3.2 O.1 4.0 1.9 1.9 3.8 0.2
MATERYAL VE METOD
Materyal
Araştırma; Aydın’da iki farklı yörede (Paşaköy-Uzunlar), Siirt (Paşaköy) ve
Uzun (Uzunlar) çeşidinde yapılmıştır. Deneme, üretici bahçelerinde mevcut P.
terebinthus’lar üzerine aşılı 18-20 yaşlarındaki antepfıstığı ağaçlarında iki yıl (2002-
2003) yürütülmüştür. Uygulamalar dört farklı azot ( 0 (N1)-250 (N2)-500 (N3) -750
(N4) gr/ağaç N) ve dört farklı potasyum (0 (K1)-250 (K2)-500 (K3) -750 (K4) gr/ağaç
K2O) dozu olarak üç tekerrürlü olarak yapılmıştır. Fosfor besin elementi tüm
parsellerdeki ağaçlara (kontrol dahil) sabit olarak 400 gr/ P205/ ağaç olacak şekilde
verilmiştir
Deneme alanlarından uygulama öncesi (Paşaköy-Uzunlar) alınan 0-30 ve 30-60
cm derinlikteki toprakların fiziksel ve kimyasal analiz sonuçları Çizelge 3-4’de
verilmiştir.
Metod
Deneme parsellerinin beslenme durumlarını belirlemek için deneme kurulmadan
önce her iki çeşidin yetiştirildiği yörelerden 0-30 ve 30-60 cm derinliklerden alınan
toprak örneklerinde analizler yapılmıştır.
227
Paşaköy/
0-30 cm 76.08 7.92 16.00 Tınlı-Kum 0.008 6.81 1.34 3.48
30-60cm 72.08 8.92 19.00 Kumlu-Tın 0.004 6.66 1.26 3.35
Uzunlar/
0-30 cm 42.08 21.92 36.00 Tın 0.005 7.75 9.73 2.61
30-60cm 48.08 17.92 34.00 Tın 0.004 7.79 2.75 1.61
Paşaköy/
0-30 cm 0.065 43.5 180 1900 175 22 41 14.5 1.43 7.96 0.87
30-60cm 0.045 36.8 244 1500 121 13 39 9.9 1.06 4.42 0.75
Uzunlar/
0-30 cm 0.038 7.8 46 4961 24 24 12 2.2 0.62 4.17 0.55
30-60cm 0.024 9.4 77 5144 28 46 12 5.0 0.61 2.66 0.54
Araştırmada yaprak örnekleri Antepfıstığı için yaprak örneği alma zamanı olan
meyvelere pembe renk (ben) düşünce (Temmuz ayının ikinci yarısında) (Kuru, 1993)’e
göre alınmıştır. Yaprak örnekleri 2002, 2003 ve 2004 yıllarında olmak üzere üç kez iki
çeşitten de alınmıştır.
Yaprak örnekleri analize hazır hale getirildikten sonra bu örneklerde Toplam N
kjeldahl yakma yöntemine göre, alınabilir P, toplam K, Ca ve Mg, içeriklerinin
belirlenmesi için örnekler önce nitrik asit: perklorik asit (HNO3:HCLO4) (4:1)
karışımında yakılmış ve 100 ml’ye saf su ile tamamlanmıştır. Daha sonra hazırlanan yaş
yakma ekstraktında Vanado molibdat sarı renk yöntemine göre P belirlenmiştir. K, Ca,
flame fotometrede Mg ise Atomik Absorbsiyon Spektrofotometresi ile ölçülmüş
sonuçlar % olarak değerlendirilmiştir (Kacar, 1972).
Araştırma 3 tekerrürlü olarak tesadüf blokları deneme desenine göre kurulmuş
olup, yaprak ve meyve örneklerinde yapılan analizlerin sonuçlarının istatistiki
değerlendirmeleri SAS programında 3’lü interaksiyon yıl*N*K arasında ilişkiler
şeklinde yapılmıştır.
Uygulanan azot dozları Siirt ve uzun çeşidi yapraklarının azot içeriklerini (Tekin
et. al., 1985)’ın belirlediği sınır değerlere göre değerlendirdiğimizde (%1,8-2,2) yakın
ve yeterli seviyededir. Artan azot ve potasyum dozları Siirt ve Uzun çeşidinde
yaprakların azot (%) içerikleri üzerine etkisi 1. ve 2. yılda istatistiki açıdan önemli ilişki
belirlenirken,, 3. yılda ise önemli ilişki belirlenememiştir (Çizelge 6). Yaprakların azot
içerikleri 2. yılda hem azot hem de potasyum dozlarına paralel bir artış göstermiş ve en
yüksek değer azotun ve potasyumun en yüksek olduğu N4 ve K4 dozlarında en yüksek
olduğu belirlenmiştir. Uzun çeşidinde 1. yılda tüm potasyum dozlarında artan azot
miktarına bağlı olarak istatistiki yönden sadece K1 dozunda ilişki belirlenmiştir. Her iki
çeşidinde de 2. yılda tüm potasyum uygulamalarında artan azot dozunun yaprakların N
içeriğini artırdığı belirlenmiştir. 3. yılda ise ilişki belirlenememiştir. (Tekin et.al,
1995)’da yaptıkları çalışmada antepfıstığı ağaçlarına uyguladıkları N’lu gübre dozlarının
(0-400-800 gr/N/ağaç) 600 gr/ P2O5/ağaç ve organik gübrenin (60 kg/ koyun
gübresi/ağaç)’nin yaprakların N içeriğini arttırdığı belirlemişlerdir.
Azot ve potasyum uygulamaları sonucunda yaprakların fosfor içeriği Siirt
çeşidinde % 0,0603-0,123, Uzun çeşidinde % 0,066-0,133 arasında belirlenmiştir. Yıllar
arasında farklılığın olduğu Siirt çeşidinde 1. ve 2. yıl uygulamalarında istatistiki açıdan
ilişki belirlenirken, 3. yılda bir ilişki bulunamamıştır. Siirt çeşidinde 2. yılda K3
dozunda ise artan azot dozları ile fosfor içeriği artmıştır Artan azot uygulamaları ile 1.
yılda ve 2. yılda K2 dozunda Uzun çeşidinde ise 1. yılda K1, 3. yılda ise K2 dozunda
yaprakların fosfor içeriklerinin azaldığı belirlenmiştir (Çizelge 7).
Yaprakların fosfor içerikleri (Tekin et.al., 1995)’nın belirlediği sınır değerlerle
karşılaştırıldığında ( %0,06-0,13) yaprakların P içeriklerinin tüm uygulamalarda sınır
değerler arasında olup yeterli seviyededir. Yaprakların fosfor içeriğinin en yüksek
olduğu kombinasyon Siirt çeşidinde 2. yılda N4 K3’de Uzun çeşidinde ise N1K1
(kontrol)’de olduğu belirlenmiştir. (Tekin et.al., 1995)’de yaptıkları çalışmada
antepfıstığı ağaçlarına uyguladıkları 600 gr/ P2O5/ağaç yaprakların fosfor içeriğini
arttırdığı belirlemişlerdir.
Yaprakların potasyum içerikleri Tekin et.al., (1985)’in belirlediği sınır değerlere
göre (%0,8-1,2) Siirt çeşidi yeterli seviyelerde olmasına rağmen Uzun çeşidinde
özellikle potasyum kontrol parsellerinde artan N miktarıyla potasyum içeriği düşmüştür.
Siirt çeşidinde 1. 2. ve 3. yılda da yaprakların K içeriklerinin yeterli sınırlar içinde
olduğu ve hatta 2. yıldan sonra ise yeterli seviyenin daha da üstünde olduğu
belirlenmiştir. Yaprakların potasyum içeriği yönünden yıllar arasında farklılığın olduğu
1. ve 2. yılda uygulamalar arasında istatistiki açıdan önemli ilişki belirlenirken, azot ve
229
fosforda da olduğu gibi 3. yılda bir ilişki belirlenememiştir. 1. yılda K1 dozunda artan
azot dozları ile yaprakların potasyum içeriği açısından belirgin ve düzenli bir
değişkenlik elde edilemezken, K2 dozunda artan azot dozları ile yaprakların potasyum
içerikleri önce artmış, N2 dozundan sonra düşmüştür. 2. yılda ise K2 dozunda benzer
durum oluşmuştur.
Çizelge 6. Azot ve potasyum gübre dozlarının yaprakların azot (%) içeriğine etkisi*
YIL1 YIL2 YIL3
Siirt
Doz K1 K2 K3 K4 K1 K2 K3 K4 K1 K2 K3 K4
N1 1.66a 1.73ab 1.73a 1.73a 1.64b 1.70 1.61b 1.62b 1.20 1.31 1.38 1.44
N2 1.87a 1.73ab 1.79a 1.69a 1.74ab 1.66 1.82ab 1.73ab 1.40 1.36 1.40 1.26
N3 1.65ab 2.12a 1.99a 1.27b 1.88ab 1.96 1.94ab 1.90ab 1.29 1.34 1.42 1.46
N4 1.32b 1.47b 1.40b 1.81a 2.09a 1.99 1.99a 2.07a 1.43 1.48 1.51 1.51
YIL1 YIL2 YIL3
Uzun
Doz K1 K2 K3 K4 K1 K2 K3 K4 K1 K2 K3 K4
N1 1.66b 1.68 1.89 1.81 1.26b 1.31b 1.31b 1.27b 1.27 1.28 1.25 1.25
N2 2.18a 1.59 1.68 1.73 1.77a 1.69a 1.66a 1.69a 1.34 1.40 1.36 1.31
N3 1.72b 1.86 1.75 1.94 1.68a 1.75a 1.63b 1.77a 1.36 1.44 1.36 1.38
N4 1.73b 1.69 1.81 1.76 1.90a 1.75a 1.67a 1.76a 1.32 1.46 1.48 1.42
* Farklı harflere sahip ortalamalar arasındaki fark P≤ 0,05 seviyesinde önemlidir N; Azot-K; Potasyum
Çizelge 7. Azot ve potasyum gübre dozlarının yaprakların fosfor (%) içeriğine etkisi *
YIL1 YIL2 YIL3
Siirt
Doz K1 K2 K3 K4 K1 K2 K3 K4 K1 K2 K3 K4
N1 0.097 0.101a 0.091 0.097 0.079 0.100ab 0.078b 0.094 0.078 0.097 0.082 0.095
N2 0.105 0.088b 0.107 0.107 0.117 0.102a 0.102ab 0.155 0.086 0.110 0.104 0.103
N3 0.101 0.096ab 0.120 0.088 0.086 0.070ab 0.092ab 0.116 0.060 0.099 0.100 0.091
N4 0.099 0.094a 0.098 0.097 0.126 0.090b 0.106a 0.107 0.099 0.102 0.106 0.079
YIL1 YIL2 YIL3
Uzun
Dozlar K1 K2 K3 K4 K1 K2 K3 K4 K1 K2 K3 K4
N1 0,133a 0,096 0,096 0,105 0,075 0,066 0,087 0,084 0,107 0,105a 0,110 0,101
N2 0,110a 0,092 0,093 0,093 0,095 0,090 0,082 0,080 0,079 0,081b 0,066 0,097
N3 0,088b 0,093 0,092 0,113 0,086 0,084 0,110 0,095 0,080 0,088b 0,092 0,105
N4 0,093b 0,086 0,087 0,089 0,072 0,096 0,080 0,098 0,104 0,088b 0,100 0,106
*Farklı harflere sahip ortalamalar arasındaki fark P≤ 0,05 seviyesinde önemlidir. N; Azot-K; Potasyum
et. al., 1998)’da yaptıkları çalışmada K’lu gübrelerin yaprakların K içeriğini olumlu
yönde etkilediğini ve uygulanan dozlara bağlı olarak arttırdığını bildirmişlerdir.
Çizelge 8. Azot ve potasyum gübre dozlarının yaprakların potasyum(%)içeriğine etkisi*
YIL1 YIL2 YIL3
Siirt
Doz K1 K2 K3 K4 K1 K2 K3 K4 K1 K2 K3 K4
N1 1.03a 1.41ab 1.31 1.24 1.08 1.53a 1.41 1.55ab 2.26 2.64 2.70 2.58
N2 1.06ab 1.57a 1.16 1.16 1.21 1.65a 1.27 1.19b 2.53 2.40 3.25 2.41
N3 1.44a 1.34ab 1.29 1.29 1.25 1.28ab 1.27 1.59a 2.74 2.75 2.77 3.12
N4 0.93b 1.13b 1.13 1.29 1.02 1.06b 1.13 1.43b 2.94 2.87 2.91 2.48
YIL1 YIL2 YIL3
Uzun
Doz K1 K2 K3 K4 K1 K2 K3 K4 K1 K2 K3 K4
N1 1.13a 1.29a 1.39a 1.60a 0.81a 0.86b 1.15 1.46 2.22 2.38 3.30 2.59
N2 1.26a 1.24a 1.13a 1.13a 0.94a 1.42a 1.33 1.47 2.05 3.18 3.50 3.34
N3 0.78b 0.81b 0.91b 0.83b 0.55b 0.95a 0.98 1.10 1.68 3.18 2.49 3.29
N4 1.24a 1.57a 1.49a 1.31a 0.80a 1.06a 1.29 1.50 1.94 3.39 3.36 3.49
* Farklı harflere sahip ortalamalar arasındaki fark P≤ 0,05 seviyesinde önemlidir. N; Azot-K; Potasyum
Yaprakların kalsiyum içerikleri artan azot ve potasyum dozları ile Siirt çeşidinde
% 0,957-1,7924, Uzun çeşidinde %0,945-2,663 arasında belirlenmiştir. (Tekin et.al.,
1985)’in belirledikleri (% 2,2-3,7) yeterlilik sınır değeri dikkate alarak incelediğimizde
Siirt çeşidinde yaprakların K içeriklerinin sınır değerlerin altında olduğu (düşük), Uzun
çeşidinde ise uygulamalarla yaprakların Ca içeriğinin yeterli seviyeye yükseldiğini
görmekteyiz (Çizelge 5). Bunun sebebi de Uzunlar yöresinin topraklarının Paşaköy
yöresine göre % CaCO3 ve Ca içeriklerinin daha yüksek olmasıdır (Çizelge 3).
Yaprakların kalsiyum içerikleri üzerine Siirt çeşidinde yıllar ortalaması olarak
üç yılda da istatistiki açıdan önemli ilişkiler belirlenmiştir. 1. yıl K1 dozu ile N1
dozunda yaprakların kalsiyum içeriklerinin arttığı saptanmıştır. 2. yılda N4K3, 3. yılda
N3K2 dozunda artan azot dozları ile yaprakların kalsiyum içerikleri artmıştır ve
istatistiki açıdan önemli bulunmuştur. Uzun çeşidinde ise 1. yılda K2 ve K4 dozunda 3.
yılda ise K1, K3 ve K4 dozunda önemli ilişkiler belirlenmiştir. Tüm ilişkilerde artan N
dozları ve K dozları önce yaprakların Ca içeriğini arttırmış sonra düşürmüştür. Bu
bağlamda artan azot ve potasyum dozları yaprakların kalsiyum içeriklerini önce olumlu
etkilemiş daha sonra ise ters etki yaparak azalmasına neden olmuştur (Çizelge 9).
Bu durumu, (Kacar ve Katkat 1998)’ın ortamda fazla miktarda K’un veya Ca’un
bulunmasının bir diğerinin alınımının azalmasına neden olduğunu bildirmesiyle
açıklayabiliriz. Bir başka çalışmada (Claassen ve Wilcox, 1974) mısır bitkisine artan
miktarlarda uygulanan K’lu gübrelerin Ca alınımını azalttığını belirlemişlerdir.
Yaprakların magnezyum içerikleri Siirt çeşidinde % 0,191-0,559, Uzun
çeşidinde % 0,130-0,345 arasında olarak belirlenmiştir. (Tekin et.al., 1985)’ın
belirlediği sınır değerlere göre (%0,5-0,9) iki çeşidin de magnezyum içerikleri yeterli
seviyenin altındadır. Bunun da toprakların Mg içeriği ile yakından ilişkili olduğu her iki
yöre topraklarının Mg içeriğinin düşük olması ile açıklanabilir (Çizelge 4). Yaprakların
magnezyum içerikleri Siirt çeşidinde 2. yılda K1 ile K2 dozunda artan azot dozuyla
düşmüştür. 3. yılda K4 dozunda artan azot dozları ile yaprakların magnezyum içerikleri
önce arttırmış N2 dozundan sonra tekrar düştüğü belirlenmiştir. İstatistiki olarak artan
azot ve K4 potasyum dozu dışında diğer potasyum dozları yaprakların magnezyum
içeriğini olumsuz yönde etkilemiş ve kontrole göre azalmıştır.
231
Uzun çeşidinde ise sadece 3. yılda K3 dozunda artan N dozları ile yaprakların
Mg içerikleri azalmıştır. Bilgen ve Kaşka (1995) altı (6) antepfıstığı çeşidinde yaptıkları
çalışmada, yapraklarını besin maddesi içeriklerini belirlemiş ve yaprakların Mg besin
maddesinden iyi yararlandıklarını bildirmişlerdir. Bu konu ile ilgili başka bir çalışmada
(Kurvits ve Kirkby, 1980), ortamda K ve NH4+’un fazla miktarlarda bulunması Mg+2
alımını olumsuz şekilde etkilediğini ve bitkilerin göreceli olarak daha az Mg+2 aldığını
bildirmişlerdir.
Sonuç ve Öneriler
Türkiye de son yıllarda antepfıstığı yetiştiriciliğinde önemli bir yere sahip olan
Aydın da yoğun olarak yetiştirilen Siirt ve Uzun çeşitlerinde daha önce yapılan survey
çalışmaları sonucunda toprakların besin maddesince fakir olduğu belirlenmiş ve
gübreleme yapılması gerektiği sonucuna varılmıştır. Paşaköy’de Siirt ve Uzunlar’da
Uzun çeşidine uygulanan N (0-250-500-750 gr/ağaç), P, K (0-250-500-750 gr/ağaç)
gübre dozları yaprakların besin maddesi içerikleri üzerine etkili olmuş ve önemli
ilişkiler belirlenmiştir. Uygulanan azot ve potasyum dozları yaprakların N, P, K, Ca ve
Mg besin maddesi içeriğini etkilediği belirlenmiştir. Uygulanan azot ve potasyum
dozları yaprakların azot, fosfor içeriklerini arttırmış, K miktarını ise önce arttırmış (N2)
232
daha sonra düşürmüştür. Her iki çeşitte de benzer sonuçlar elde edilmiş ve istatistiki
açıdan önemli bulunmuştur. İki çeşitte de yaprakların kalsiyum içeriklerini artan N ve K
dozlarında önceleri artış (N3’e kadar) daha sonra düşüşler belirlenmiştir. Magnezyum
içerikleri ise artan azot ve potasyum dozları ile sadece Siirt çeşidinde 2. yılda K1 ve K2
dozunda artış belirlenmiştir. Uzun çeşidinde, artan N ve K dozlarında artış yerine
azalmalar belirlenmiştir. İstatistiki olarak önemli ilişkiler saptanmamıştır. Antep fıstığı
yetiştiriciliğinde iki çeşit için de en uygun dozun N4K4 dozu olduğu belirlenmiştir.
Antepfıstığı yetiştiriciliğinde gübreleme yaparken toprakların besin maddesi
içeriklerinin analiz edilerek belirlenmesi çok önemli olup özellikle araştırmamızda da
olduğu gibi verilen gübrelerle diğer besin maddelerin (Ca, Mg vb.) noksanlıklarının
ortaya çıkmasına neden olabilir.
KAYNAKLAR
Anonim, 2004. DİE 2001,2002,2003,2004.
Arpacı, S. 2001. Antepfıstığı Yetiştiriciliği. Antepfıstığı Araş. Enst. Müdürlüğü Yay.
No: 13. Gaziantep, Turkey. pp: 12-19.
Aydeniz, A., Antepfıstığında Verimliliğe Gübrelemenin Katkısı. Türkiye 1.
Antepfıstığı Sempozyumu. Gaziantep, Turkey. pp: 108-119 (1990).
Bilgen, A. M.,Kaşka, N.,.Nutrient Contents of Different Pistachio Varieties Budded on
Different Spicies of Rootstocks Under Gaziantep Wcologıcal Conditions., First
International Symposium on Pistachio nut, Adana, Turkey, Acta Horticulture.
No: 419, pp:75-79 (1995).
Bouyoucous, G.J., A Recalibration of the Hydrometer for Making Mechainical
Analysis of Soils. Agronomi Journal. 43. pp: 434-438 (1952).
Chapman, H.D., Pratt, P.F., Parker, F.,., Methods of Analysis for soils, plant and
Waters. Univ. Of California. Division Of Agrcultural. Scince. pp: 3095
(1961).
Claassen, M.E. and Wılcox, G.E., Comparartive Reduction of Calcium and Magnesium
of Corn Tissue by NH4-N and K fertilization. Argon. Jounal. 66 pp: 521-522
(1974.).
Çağlar, K.Ö., Toprak Bilgisi Ders Kitabı. A.Ü. Ziraat Fak. Yayınları No:10 pp:86-
88, Ankara. (1949.).
Kacar, B., 1962. Plant and Soil Analysis. Universty of Nebraska, College of
Agriculture. Department of Agronomy, Licoln, Nebraska, U:S:A:
Kacar, B.,1972. Bitki analizleri II. A. Ü. Ziraat Fakültesi Yayınları: 453. Ankara
Kacar, B.,1995. Bitki ve Toprağın Kimyasal Analizleri III. A. Ü. Ziraat Fakültesi
Eğitim Araştırma ve Geliştirme Vakfı Yayınları: No: 3. Ankara
Kacar, B.,Katkat, V..1998. Bitki Besleme Ders Kitabı. U. Ü. Ziraat Fak.Yayını. Bursa.
Kaşka,N., Küden, A., Ak, B:E:,1990. Antepfıstıklarında Soğuklama Gereksinimi
Üzerine Çalışmalar. Gaziantep
Kuru, C. 1993. Dikimden Hasada Antepfıstığı. Ar Ajans Gaziantep pp: 102
Kurvits A. Kirky, E. A. 1980. The uptake of Nutriens by Sunflower Plants (Helianthus
annus) Growing in a Continuous Flowing Culture Systemm Supplied with
Nitrate or Amonium as Nitrogen Source. Z.Pflanzenernahr Bodenkunde.
143:140-149.
233
Olsen, S.R. and Dean, L: A.;.1965. Phoshorus (Ed. C. A. Black) Methods of soil
Analysis.Part 2. American Society of Agronomy. Inc. Publisher Madison
Wisconsin U.S.A.
Soil Survey Staff,1960. Soil Classification a Comprehensive System, 7th
Approximation. Univ. St. Dep. of Agr. U.S. Covernment Printing Office.
Washington pp:265.
Tekin, H., Arpacı, S., Atlı, H. S., Karaca, R., Mart, C., Turan, K.,. 1995. Antepfıstığı
Yetiştirme Tekniği. Antepfıstığı Araş. Enst. Yay. No:4 pp::90-91. Gaziantep.
Tekin, H., Genç, Ç., Kuru, C., Akkök, F.,1985.Antepfıstığı Besin Kapsamlarının
Belirlenmesi Üzerinde Araştırmalar. Bahçe Bitk. Yayın No: 14 (1-2).
Tunalıoğlu, R., Taşkaya,B.,2005. Fındık ve Antepfıstığı Durum ve Tahmin. Tarım
Ekonomisi Araştırma Enstitüsü. Ankara.
Walkey Black, A.,1947. An Examination of Methods For Determining Organic Carbon
and Nitrogen In Soils. Agr.Sci.Eng.25.
Wolf, R.;1971. The Determination of Boron in soil Extractes Plant Materials Compost,
Manures, Waters and Nutrient solutions. Soil Science and Plant Analysis. 2(5):
pp:263-374.
Zeng, Q.D., Patrıck, H., B., And Brent, A. H., 1998. Potassium Fertilization and
Diagnostic Criteria for Pistachio Trees. Better Crops , Vol: 83 No: 3
Zeng Q.D., Brown, H. P., Holtz, B.A., 1999. Potassium Fertigation İmproves Soil K
DEstribution, Builds Pistachio Yield and Quality. Issue 31, Fluid Journal Vol.
8 No. 4-Fall 200-Pages, 18-22.
234
ÖZET
Çinko (Zn) noksanlığı bitkide, insanda ve hayvanda sorunlara neden olan
yaygın bir mikro element noksanlığıdır. Çinko noksanlığında bitkide verim ve bitkisel
ürünlerin besleme kalitesinde düşüşler görülmektedir. Çinko ayrıca bitkide protein
sentezi için gereklidir ve bir çok enzimin fonksiyonlarında yaşamsal roller
oynamaktadır. Çinko eksikliğindeki bitkilerde protein sentezinin gerilediği ve buna bağlı
olarak bitkide amin ve amino asitler gibi çözünür azot (N) formlarının biriktiği
bilinmektedir.
Çinko ve N arasındaki bu ilişki, farklı Zn (0.00, 0.02, 0.10 ve 5.00 mg kg-1) ve
N (25, 75 ve 225 mg kg-1) uygulamalarının, Seri-82 ekmeklik buğday çeşidinin kuru
madde ve dane verimiyle yeşil aksamdaki ve tanesindeki Zn, N, NO3- ve amino asit
konsantrasyonları üzerine etkisini saptayarak sera koşularında belirlenmiştir.
Toprağa yapılan 25 mg N kg-1 (kontrol) uygulamasına göre, 75 ve 225 mg kg-1
N uygulamalarının Seri-82 çeşidinin kuru madde verimini sırasıyla % 19.4 ve % 38.5
oranında arttırdığı bulunmuştur. Çinko verilmeyen kontrol uygulamasına (0.00 mg Zn
kg-1) göre, diğer Zn uygulamalarının (0.02, 0.10 ve 5.00 mg kg-1) verimi sırasıyla %
14.4, % 27.6 ve % 67.4 oranında arttırdığı belirlenmiştir. Bitkinin N’la beslenme düzeyi
iyileştikçe Zn’nun bitkisel verim üstündeki etkisi daha da belirgin olmuştur. Örneğin en
düşük N uygulamasında Zn ile sağlanan verim artış oranları % 4.6 - % 29.3 arasında
değişirken aynı değerler 75 mg kg-1 N uygulamasında % 25.9 - % 90.3 arasında değiştiği
görülmüştür. Aynı şekilde, bitkinin Zn beslenme düzeyi iyileştikçe N uygulamalarının
da verim üstündeki etkisi daha büyük olduğu gözlenmiştir.
Azot uygulamaları bitkinin yeşil aksamındaki ve tanedeki Zn, N, NO3-1 ve
amino asit konsantrasyonlarını arttırmıştır. Buna karşılık Zn uygulamaları bitkinin yeşil
aksamdaki ve tanesindeki Zn konsantrasyonlarını arttırırken genelde N, NO3-1 ve amino
asit konsantrasyonlarını azaltmıştır. Örneğin N uygulamaları dikkate alınmaksızın
toprağa Zn verilmediği durumda, bitkinin yeşil aksamındaki amino asit konsantrasyonu
9738 mg kg-1 iken Zn’nun 0.02, 0.10 ve 5.00 mg kg-1 verildiği durumda yeşil aksamdaki
amino asit konsantrasyonunun sırasıyla 5302, 4036 ve 1990 mg kg-1 olduğu
saptanmıştır.
Bu bulgular Zn eksikliğinde buğdayda yeşil aksam ve tanede NO3-1 ve amino
asit birikimi olduğunu ortaya koymuştur. Bu da olasılıkla Zn eksikliğinde bitkide protein
sentezindeki gerilemeyle ilişkili olabileceği düşünülmüştür.
Sonuç olarak, beslenme ortamında Zn ve N düzeyi optimize edildiğinde bitkinin
büyümesinde ve veriminde artışlar olabildiğini ve bitkide aynı zamanda çözünür N
bileşiklerinin de indirgenebildiğini göstermektedir. Bu nedenle bitkilerin Zn ve N
gereksinim düzeylerinin belirlenmesi oldukça önemlidir.
Anahtar Kelimeler: Çinko, azot, verim, amino asit ve protein.
235
GİRİŞ
Çinko noksanlığı bitkisel üretimde ve bitkisel ürünlerin besleme kalitesinde
ciddi sorunlara yol açan bir mikro element noksanlığıdır (Çakmak, 2008). Çinko
noksanlığının dünyada özellikle tahıl üretim alanlarında en yaygın görülen mikro
element noksanlığı olduğuna inanılmaktadır (Graham ve Welch, 1996; Alloway, 2004).
Tahıl üretim alanlarının yaklaşık % 50’sinin bitkilerce alınabilir Zn konsatrasyonunun
düşük olduğu bildirilmiştir. Bir çok ülkede yapılan çalışma sonuçlarına göre hemen
hemen her ülkede ve iklim bölgelerinde Zn noksanlığı olabildiği gösterilmiştir (Çakmak,
236
2004). Çinko noksanlığı genelde yüksek pH, kireç ve metal oksitlerle düşük organik
maddeden kaynaklanmaktadır (Marschner, 1993).
Çinko noksanlığının bitkisel üretimde önemli sorunlara yol açtığı belirlenmiştir.
Türkiye’de Orta Anadolu Bölgesinden alınan 72 toprak ve 134 buğday yaprağı
örneğinde, Çakmak ve ark. (1996)’nın yaptıkları analizlere göre, bölgenin % 80 den
fazlasında Zn eksikliğinin olduğu belirlenmiştir. Nitekim bu bölge topraklarında yapılan
çalışmalarda Zn uygulamasıyla tahıllarda önemli verim artışlarının olduğu saptanmıştır
(Çakmak ve ark., 1997, 1998; Ekiz ve ark., 1998; Kalaycı ve ark., 1999). Benzer
sonuçlar Hindistan’da (Takar ve ark.,1989) ve Avustralya’da (Graham ve ark., 1992) da
alınmıştır.
Çinko noksanlığı yalnızca bitkilerde değil insanlarda birçok biyolojik, fiziksel
ve zihinsel bozuklukların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Örneğin kısa boyluluk,
zeka gelişiminin yetersizliği, seksüel olgunlaşmanın geriliği, saç dökülmesi, deri
hastalıkları, bağışıklık sisteminin zayıflaması gibi sorunlar Zn eksikliğinden
kaynaklanmaktadır (Welch and Graham, 2004; Hotz ve Brown, 2004; Black, 2003).
Çinko noksanlığı altında yetişen bitkilerin tüketilmesi durumunda insanda ve hayvanda
özellikle gelişmekte olan ülkelerde sözkonusu edilen sağlık sorunlarının olabildiği
bildirilmiştir. Bu sorunların nedenlerinden biri olarak, gelişmekte olan ülkelerdeki tek
yönlü tahıl özellikle buğday beslenmesi gösterilmiştir. Gelişmekte olan ülkelerde günlük
kalori gereksiniminin yarısına yakını buğdaydan karşılanırken gelişmiş ülkelerde bu
oran % 20 düzeylerinde olduğu görülmektedir (Çakmak, 2004).
Çinkoca fakir gıdalar ayrıca insan ve hayvan hücresinde Zn’nun biyolojik
yarayışlılığını artıran bazı organik (özellikle sitrik asit, elma asidi, askorbik asit) ve
aminoasitlerce (özellikle methionin, sistein, histinin, lisin) de fakirdir. Bu maddelerin
gıdalarda yeterli düzeyde bulunmama nedenlerinden biri protein sentezindeki
gerilemeden kaynaklanabileceği düşünülmüştür.
Bilindiği gibi Zn protein sentezi ve biyolojik membranların bütünleşmesinde
gerekli olan bir elementtir. Çinko eksikliğinde bitkilerde protein sentezinin gerilediği ve
buna bağlı olarak amino asit ve amin birikiminin arttığı bilinmektedir (Çakmak ve ark.,
1989; Kitagishi ve ark.,1987). Çinko noksanlığında bitkide aminoasitlerin ve diğer
çözünür azot bileşiklerinin birikmesi köklerin topraktan yapacağı azot alımı üzerine
olumsuz etki yapabilir. Bitkide bu şekilde çözünür N bileşiklerinin birikmesi, bitkinin
yeşil aksamda N’la beslenme düzeyinin yeterli olduğu bilgisini köke ileterek kökün
beslenme ortamında N alımını sınırlandırmasına ve sonuçta bitkide gizli azot
noksanlığının ortaya çıkmasına neden olabilir. Bitkide ortaya çıkan gizli N eksikliği hem
bitki büyümesinin gerilemesine hem de o bitkinin danesinde yeterince protein
sentezlenememesine yol açabilir.
Tanedeki protein konsantrasyonu ayrıca buğdayın öğütülme ve pişirilme
kalitesini belirlemede önemli bir faktördür. Buğdayın pazar payında protein
konsantrasyonu oldukça önemlidir ve belirli bir düzeyin üzerindeki protein artışlarına
özel prim verildiği bildirilmiştir ( Woolfolk ve ark., 2002). Yüksek protein içeriği
kırmızı sert taneli kışlık buğday çeşitlerinde arzulanan bir durumdur. Ekmeklik un, belli
gıdalarda (makarna ve erişte gibi) ve hayvan yeminde yüksek bir protein
konsantrasyonu gerekliyken (% 12-16) buna karşılık kırmızı yumuşak kışlık buğdayda
protein konsantrasyonunun düşük (% 8-11) olması tercih edilir (Woolfolk ve ark.,
2002). Toprak N’nun protein üzerinde sınırlayıcı bir faktör olduğu bildirilmiştir.
Azotun ayrıca bitkinin Zn beslenmesi üzerine önemli etkisinin olabildiği
bilinmektedir. Bitki yetiştirmek için kullanılan N’lu gübrenin formu bitki kök
bölgesindeki toprağın (rizosfer) pH’sı üzerinde önemli bir etkisi bulunmaktadır.
Amonyumlu gübreler (NH4+) rizosferde asidik etki, nitratlı (NO3-) gübrelerin ise bazik
237
etki yapabildiği bildirilmiştir (Marschner, 1995). Bilindiği gibi düşük pH’larda Zn’nun
bitkilerce alınabilirliği yüksektir.
Çinkonun ve azotun protein sentezindeki rolleri ve birbirlerinin alımındaki
etkilerini buğdayda Zn ve N interaksiyonunu çalışılması gereğini ortaya koymuştur. Bu
amaçla sera koşullarında Seri-82 ekmeklik buğday çeşidinde, farklı Zn ve N
uygulamalarının bitkinin yeşil aksam ve dane verimi ile yeşil aksam ve tanedeki Zn, N,
NO3- ve amino asit konsantrasyonu üzerine etkisini belirlemek için bir deneme
gerçekleştirilmiştir.
MATERYAL VE METOD
Sera denemesinde Zn eksikliğine sahip Eskişehir-Sultanönü toprağı
kullanılmıştır. Toprağın DTPA ile extrakte edilebilir Zn konsantrasyonu 0.16 mg kg-1
görüldüğü üzere uluslararası düzeyde kabul gören kritik eksiklik sınırı olan 0.5 mg Zn
kg-1‘dan (Lindsay ve Norvell, 1978) çok düşüktür. Ayrıca denemede Seri-82 Ekmeklik
buğday çeşidi kullanılmıştır
Deneme Çukurova üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bölümü seralarında
yürütülmüştür. Bitkiler 2.5 kg toprak içeren saksılarda yetiştirilmiştir. Saksılara 4
değişik Zn [Zn: 0, 0.02, 0.1, 5 mg kg-1 ZnSO4.7H2O formunda] ve 3 değişik N [yeşil
aksam için N: 25, 75, 225 mg kg-1; dane için 200, 400 ve 600 mg kg-1 N Ca(NO3-)2
4H2O formunda sırasıyla noksan, düşük ve yeterli] dozu uygulanmıştır. Tüm saksılara
ilave olarak 1 kg toprak başına 100 mg P (KH2PO4) uygulanmıştır. Denemeler 4
paralelli yürütülmüştür. Saksılara toprakların tarla kapasitesi % 70 olacak şekilde günlük
sulama yapılmıştır. Denemede 2 ayrı hasat yapılmıştır. İlk hasat ekimden 35 gün sonra
ikinci hasat ise dane olum döneminin tamamlanmasıyla (110 günlük)
gerçekleştirilmiştir.
Hasattan sonra bitkiler kuru madde ve dane veriminin belirlenmesi için 70 °C’
de kurutulmuştur. Kurutulan örnekler agar değirmeninde öğütüldükten sonra analize
uygun hale getirilmiştir. Kurutulmuş ve öğütülmüş bitki örneklerinden 200’er mg
alınmış ve bunlar mikrodalga fırında H2O2 ve HNO3 ile yaş yakma metodu ile yakılıp,
ICP ile Zn ölçümü yapılmış ve ayrıca örneklerde Kjeldahl yöntemiyle total N ve
standart kalorimetrik yöntemlerle de çözünür N (NO3-, aminoasit) ölçümleri
gerçekleştirilmiştir. Ninhidrin kullanılarak gelişmiş kalorimetrik yöntemle aminoasit
ölçümü yapılmıştır (Ya Pın Lee ve ark., 1966), salisilik asitin nitritleşmesi yoluyla
bitkilerde kolorimetrik olarak nitrat tayini yapılmıştır( Catolda ve ark., 1975).
4 4
i (gbitki )
addeverimi(gbitki )
-1
-1
3 3
addeverim
2 2
Kurum
Kurum
1 1
0 0
25 75 225 0,0 0,02 0,1 5,0
-1 -1
N uygulama dozu (mg kg ) Zn uygulama dozu (mg kg )
Şekil 1. Farklı N (25, 75 ve 225 mg kg-1) ve Zn uygulamalarının (0.0, 0.02, 0.1 ve 5.0
mg kg-1) 35 günlük Seri-82 çeşidinin yeşil aksam kuru madde verimine etkisi
Sonuçlar, bitkinin hem Zn hem de N’la beslenme düzeyinin iyileşmesi, bitkinin
yeşil akam kuru madde veriminde olumlu yönde etkilenme sağladığını göstermektedir.
Elde edilen bulgular, özellikle Zn’nun hiç verilmediği durumda, bitkinin kuru madde
veriminde ciddi sorunlar görüldüğü ve bu koşulda yapılan N uygulamalarının etkisinin
düşük buna karşılık, optimum düzeyde Zn uygulaması yapıldığı durumda ise N
uygulamalarının kuru madde verimini arttırma üzerindeki etkisinin belirgin olduğunu
ortaya koymaktadır (Şekil 2). Aynı bulguların bitkinin dane verimi için geçerli olduğu
saptanmıştır. Ancak Zn ve N etkileşimin dane verimi üzerindeki etkisinin boyutu yeşil
aksama göre daha düşük düzeyde olduğu gözlenmiştir (Şekil 3)
75,0
N kg-1, N75= 75 mg N kg-1
50,0 ve N225= 225 mg N kg-1)
altında kontrol Zn
25,0
uygulamasına (0.0 mg Zn
Zn5.0
0,0 kg-1) göre 0.02 (Zn0.02), 0.1
Zn0.02 N25 (Zn0.1) ve 5.0 (Zn5.0) mg
N75
N225 kg-1 Zn uygulamalarıyla
sağlanan verim artış oranları
(%).
40 yapılan farklı Zn
uygulamalarında (0.00,
30 0.02, 0.10 ve 5.00 mg kg-1)
Seri-82 buğday çeşidinin
20 yeşil aksamındaki ve
tanesindeki Zn
10
konsantrasyonu
0
0.00 0.02 0.10 5.00
-1
Zn uygulaması (mg kg )
18
farklı N uygulamalarında
(noksan, düşük ve yeterli
12 düzede sırasıyla yeşil
aksam için 25, 75 ve 225
mg kg-1, tanede 200, 400
6
ve 600 mg kg-1), Seri-82
çeşidinin yeşil
0
aksamındaki ve
noks an düş ük yeterli tanesindeki Zn
N uygulam as ı (m g kg -1) konsantrasyonu
240
N konsantrasyonu
Azot uygulamaları dikkate alınmadığında, toprağa yapılan Zn uygulamaları
bitkinin yeşil aksamındaki toplam N konsantrasyonunu azalttığı bulunmuştur. Çinkonun
0.00, 0.002, 0.10 ve 5.00 mg kg-1 dozlarında yeşil aksamdaki N konsantrasyonunun
sırasıyla % 2.27, % 1.89, % 1.76 ve % 1.56 olduğu bulunmuştur (Şekil 6). Bu
konsantrasyon azalması Zn ilavesiyle bitki büyümesindeki ve kuru maddesindeki artışla
(Şekil 1) yakın ilişkili olduğu düşünülmüştür. Ayrıca Zn uygulamalarının tanedeki N
konsantrasyonu üzerine etkisinin çok belirgin olmadığı görülmüştür (Şekil 6).
Çinko uygulamaları dikkate alınmadığında toprağa yapılan N uygulamaları
beklenildiği gibi bitkinin yeşil aksam ve tanedeki (Şekil 7) N konsantrasyonunu
arttırmıştır. Aynı N dozunda, artan Zn uygulamalarıyla bitkinin yeşil aksamındaki N
konsantrasyonunun azalması, tanedeki N konsantrasyonu için de geçerli olduğu
görülmüştür. Ancak en yüksek N dozunda bu bulgunun tersi elde edilmiştir. Azotun 600
mg kg-1 dozunda, Zn’nun uygulanmadığı yerde bitkinin tanesindeki N konsantrasyonu
% 2.40 iken, Zn’nun 5.00 mg kg-1 uygulandığı yerde aynı değerin % 2.89 olduğu
bulunmuştur (Şekil 7). Bu sonuç, daha öncede ifade edildiği gibi, bitkinin N ve Zn ile
beslenmesi optimize edildikçe her iki elementin bitkilerce alınımının arttığını
göstermektedir.
2
yeterli düzede sırasıyla yeşil aksam
1,5
için 25, 75 ve 225 mg kg-1, tanede
1 200, 400 ve 600 mg kg-1), Seri-82
0,5
çeşidinin yeşil aksamındaki ve
tanesindeki N konsantrasyonu
0
25 50 225
-1
N uygulaması (mg kg )
NO3-1 konsantrasyonu
Bitkinin Zn ile beslenme düzeyi iyileştikçe yeşil aksamdaki NO3-1
konsantrasyonunun önemli oranlarda azaldığı saptanmıştır. Azot uygulamaları dikkate
alınmadığında, Zn’nun verilmediği koşulda Seri-82 çeşidinin yeşil aksamındaki NO3-1
konsantrasyonu % 1.26, Zn’nun 0.02, 0.10 ve 5.00 mg kg-1 verildiği uygulamalarda ise
aynı değerin sırasıyla %0.87, % 0.73 ve % 0.57 olduğu belirlenmiştir (Şekil 8). Ancak
241
yapılan farklı Zn
0,9
uygulamalarında (0.00,
0,6
0.02, 0.10 ve 5.00 mg kg-1)
Seri-82 buğday çeşidinin
0,3 yeşil aksamındaki ve
tanesindeki NO3-1
0
0.00 0.02 0.10 5.00 konsantrasyonu
Zn uygulaması (mg kg-1)
1,35
N uygulamalarında (noksan,
düşük ve yeterli düzede sırasıyla
0,9 yeşil aksam için 25, 75 ve 225
mg kg-1, tanede 200, 400 ve 600
0,45
mg kg-1), Seri-82 çeşidinin yeşil
0
aksamındaki ve tanesindeki
noksan düşük yeterli NO3- konsantrasyonu.
N uygulam as ı (mg kg-1)
10000 1
) ve çinko (Zn) (0.0,
kons. (mg kg-1)
Tartışma
Toprağa yapılan N uygulamaları bitkinin kuru madde verimini artırmıştır (Şekil
1). Bu artış oranının uygulanan doza bağlı olarak değiştiği görülmüştür. Varga ve
Svecnjak (2006), tarla koşullarında yaprak uygulamasının buğday çeşitlerinin dane
verimini % 7.8 civarında arttırdığı toprağa uygulanan N’la sağlanan verim artış oranının
ise % 24.9 olduğu belirlemişlerdir.
Bu çalışmada Zn sınırlayıcı bir faktör olduğunda N uygulamalarının kuru madde
ve dane verimi üzerine etkisinin küçük boyutta olduğu buna karşılık Zn’nun sınırlayıcı
bir faktör olmadığı durumda aynı N uygulamalarının kuru madde ve dane verimi üzerine
olan etkisinin büyük boyutta olduğu belirlenmiştir. Örneğin Zn’nun 0.02 mg kg-1
dozunda en düşük N (25 mg kg-1) uygulamasına göre 75 ve 225 mg kg-1’lık N
uygulamalarıyla sağlanan kuru madde verimi sırasıyla % 14.8 ve % 26.9 olduğu buna
karşılık 5.00 mg kg-1 Zn dozunda aynı değerlerin % 40.6 ve % 63.6 olduğu bulunmuştur.
Sonuçlar Zn beslenmesi iyileştikçe N’nun bitki büyümesi üzerindeki etkisinin de
arttığını göstermektedir. Benzer bulgular N ve demirle (Fe) yapılan çalışmalarda da elde
edilmiştir. Örneğin Assimakopoulou (2006), ıspanakta düşük Fe veya Fe verilmeyen
uygulamaya göre, yeterli düzeyde Fe içeren uygulamadaki N’un kuru madde
verimindeki etkisinin daha yüksek olduğunu saptamıştır.
Çinko uygulamasıyla Seri-82 çeşidinin kuru madde veriminde önemli artışlar
görülmüştür (Şekil 1). Çinko uygulamasıyla buğdayda ve tahıllarda verim artışının
olduğunu gösterir çok sayıda çalışma literatürde yer almıştır (Cakmak ve ark., 1998;
Cakmak ve ark., 1999). Bu bulgulara ilave olarak, Kalaycı ve ark., (1999) tarafından
geçekleştirilen denemelerde, sera koşullarında Zn verilmeyen uygulamaya göre Zn’la
sağlanan verim artış oranlarının % 47-83 arasında, tarla koşullarında dane veriminde
görülen artış oranlarının ise % 57-92 arasında değiştiği belirlenmiştir. Bir başka
çalışmada ise, dört farklı deneme alanında kontrol uygulamasına göre farklı dozlarda
uygulanan Zn’nun çeltiğin dane veriminde % 12 ile % 180 arasında değişen artışlara yol
açtığı bulunmuştur (Slaton ve ark., 2005).
Sera koşullarında farlı Zn ve N dozlarında gerçekleştirilen bu denemede de Zn
uygulaması Seri-82 çeşidinin yeşil aksam ve tane Zn konsantrasyonunu arttırmıştır
(Şekil 5). Çinko uygulamasıyla buğdayın veya tahılların yeşil aksamdaki ve tanedeki Zn
konsantrasyonunu arttırması başka çalışmalarda elde edilmiş bir bulgudur (Çakmak ve
ark., 1997; Çakmak ve ark., 1998; Kalaycı ve ark., 1999; Torun ve ark., 2000).
Çinko uygulaması bitkinin yeşil aksamındaki ve tanesindeki Zn
konsantrasyonunu arttırırken amino asit konsantrasyonunu azalttığı görülmüştür (Şekil
10). Çinko eksikliğindeki buğdayda amino asit konsantrasyonunun yüksek olması
fasulye bitkisinde yapılan bir çalışmada da belirlenmiştir. Çinko eksikliğine sahip
fasulye yapraklarında kontrol uygulamasına göre yapraklarda 6.5 kez daha fazla amino
asit biriktiği ve bu bitkilere 24., 48., ve 72. saatte yapılan Zn uygulamasından sonra
amino asit konsantrasyonu sırasıyla 5.1, 2.7 ve 1.4 kez azaldığı saptanmıştır (Çakmak ve
ark., 1989). Amino asit konsantrasyonundaki bu azalma aynı zamanda protein
konsantrasyonundaki artışa bağlanmıştır. Bu sonuç da Zn’nun protein sentezinde temel
bir rolünün olduğunu ortaya koymaktadır.
Sonuçlardan Zn eksikliğinde bitkide sentezlenen protein düzeyinde azalmalar
olduğu anlaşılmaktadır. Çinko eksikliğine sahip bir bitkiye artan dozlarda uygulanan
N’un amino asit konsantrasyonunu arttırmasına (Şekil 11, 12) karşılık protein sentezinde
gerilemeye yol açması beklenen bir olasılıktır. Bilindiği gibi bitkide NO3-1 ve NH4+1
şeklinde alınan N bitki içinde indirgenerek aminli bileşiklere, aminli bileşikler amino
asitlere ve amino asitlerde proteinlere dönüşür (Marshner, 1995). Bu dönüşümde Zn’nun
rolü olduğu bilinmektedir. Bitkide amino asitin temel kaynağı N’lu bileşiklerdir. Bu
244
KAYNAKLAR
Alloway, B.J., 2004. Zinc in Soils and Crop Nutrition. International Zinc Association
Communications. IZA Publications, Brussels.
Assimakopoulou A., 2006. Effect of iron supply and nitrogen form on growth,
nutritional status and ferric reducing activity of spinach in nutrient solution
culture. Scientia Horticulturae, 110 (1): 21-29.
Banziger, M., Feil, B., Schmid, J.E., Stamp, P., 1994. Utilization of late-applied
fertilizer nitrogen by spring wheat genotypes. Eur. J. Argon. 3, 63-69.
Black, M.M., 2003. Micronutrient deficiencies and cognitive functioning. J. of Nutriiton
133, 3927S-3931S
Çakmak, I., 2004. Identification and Correction of Widespread Zinc Deficiency in
Turkey- A Success Story. Proceedings 552, The International Fertiliser Society,
York, UK.
Çakmak, I., Yılmaz, A., Kalaycı, M., Ekiz, H., Torun, B., Erenoğlu, B., and Braun, H.J.,
1996. Zinc deficiency as a critical problem in wheat production in Central
Anatolia. Plant and Soil. 180: 165-172.
Çakmak, I., Ekiz, H., Yılmaz, A., Torun, B., Köleli, N., Gültekin, I., Alkan, A. and Eker,
S. 1997. Differential response of rye, triticale, bread and durum wheats to
zinc deficiency in calcareous soils. Plant and Soil, 188, 1-10.
245
Çakmak, I., Marschner, H. and Bangerth, F. 1989. Effect of zinc nutritional status on
growth, protein metabolism and levels of indole-3-acetic acid and other
phytohormones in bean ( phaseolus vulgaris L.). J. Of Experimental Botany, 40:
405-412.
Casman, K.G., Bryant, D.C., Fulton, A.E., Jackson, L.F., 1992. Nitorgen supply effects
on partitioning of dry matter and nitrogen to grain of irrigated wheat. Crop Sci.
32, 1252-1258.
Dhugga, K.S., Waines, J.G., 1989. Analysis of nitrogen accumulation and use in bread
and durum wheat. Crop Sci. 29, 1232-1238.
Ekiz, H., Bağcı, S.A., Kıral, S., Eker, S., Gültekin, I., Alkan, A. and Cakmak, I. 1998.
Effects of zinc fertilization of various cereals grown in zinc-deficient calcareous
soils. Journal of Plant Nutrition, 21, 2245-2256.
Gauer, L.E., Grant, C.A., Gehl, D.T., Bailey, L.D., 1992. Effects of nitrogen fertilization
on grain protein content, nitrogen uptake, and nitrogen use efficiency of six
spring wheat cultivars, in relation to estimated moisture supply. Can. J. Plant
Sci. 72: 235-241
Graham, R. D., Ascher, J. S., and Hynes, S. C., 1992. Selecting zinc efficient cereal
genotypes for soils of low zinc status. Plant and Soil. 146: 241-250.
Graham, R.D., and Welch, R.M., 1996. Breeding for stable-food crops with high
micronutrient density: Working papers on Agricultural Strategies for
Micronutrients, No.3. International Institute, Washington D.C.
Hotz, C., and Brown, K.H., 2004. Assesment of rhe risk of zinc deficiency in
populations and options for its control. Food Nutrition Bull. 25, 94-204.
Kalaycı, M., Torun, B., Eker, S., Aydın, M., Oztürk, L. and Cakmak, I. 1999. Grain
yield, zinc efficiency and zinc concentration of wheat cultivars grown in a zinc-
deficient calcareous soil in field and greenhouse. Field Crops Research 63, 87-
98.
Kitagishi, K., Obata, H., and Kondo, T. 1987. Effect of zinc deficiency on 80S
ribosomc content of meristematic tissues of rice plant. Soil Sci. Plant Nutr. 33,
423-429.
Kitagishi, K., and Obata, H. 1986. Effects of zinc deficiency on the nitrogen metabolism
of meristematic tissues of rice plants with reference to protein synthesis. Soil
Sci. Plant Nutr. 32, 397-405.
Marschner, H., 1993. Zinc Uptake from Soils, Chap 5 in Robson, A.D. (ed) Zinc in Soils
and Plants, Kluwer Academic Publishers, Dordrecht. pp 59-78.
Marschner, H., 1995. Mineral Nutrition of Higher Plants 2nd. Edition. Academic Pres
Inc. London, G.B.,p,446.
Navak, R., Chauhan, R.P.S., and Singh, G., 1997. Effect of nitrogen and zinc on wheat
(Triticum aestivum) yield, and nutrients uptake under partially reclaimed sodic
soil. : Indian J. Of Agro., 42 (2): 293-296.
Slaton, N.A., Norman, R.J., and Wilson, C.E., 2005. Effect of zinc source and
application time on zinc uptake and grain yield of flood-irrigated rice.
Agronomy J. 97 (1): 272-278.
Sowers, K.E., Pan W.L., Miller, B.C., Smith, J.L., 1994. Nitrogen use efficiency of split
nitrogen applications in soft white winter wheat. Argon. J. 86, 942-948.
246
Spiertz, J.H.J., 1983. Agronomical and physiological aspects of the role nitrogen in yield
formation cereals. Plant Soil, 75, 379-391.
Takkar, P.N., Chibba, I.M., and Mehta, S.K., 1989. Twenty Years of Coordinated
Research of Micronutrients in Soil and Plants (1967-1987). Indian Institute of
Soil Science, Bhopal, IISS, Bull. I. p.314.0
Torun, B., Bozbay, G., Gültekin, I., Braun, H.J., Ekiz, H. & Çakmak, I. 2000.
Differences in shoot growth and zinc concentration of 164 bread wheat
genotypes in a zinc-deficient calcareous soil. Journal of Plant Nutrition, 23,
1251-1265.
Welch, R.M., and Graham, R.D., 2004. Breeding for micronutrients in staple food crops
from a human nutrition perspective. Journal of Experimental Botany 55, 353-
364.
Woolfolk, C.W., Raun, W..R., Johnson, G.V., Thomason, W.E., Mullen, R.W., Wynn,
K.J., and Freeman, K.W., 2002. Influence of late-season foliar nitrogen
applications on yield and grain nitrogen in winter wheat. Agron. J. 94: 429-434.
Wuest, S.B., Cassman, K.G., 1992. Fertilizer-nitrogen use efficiency of irrigated wheat.
I. Uptake efficincy of preplant vs. late-season application. Argon. J. 84: 682-
688.
247
ÖZET
Proje, Çukurova da yaygın olarak ekimi yapılan bazı ekmeklik buğday
çeşitlerine çinko uygulamasının buğdayın gelişimi, verim ve verim unsurları üzerine
etkilerini tespit etmek amacıyla 2005-2006 ekim sezonunda yürütülmüştür. Denemeler
Tesadüf Blokları Bölünmüş Parseller deneme deseninde, 3 tekerrürlü olarak
kurulmuştur. Çinko dozları ana, çeşitler alt parselleri oluşturmuştur. Alt parseller 8 sıra
5 m uzunlukta olup tüm çeşitlerde ekim sıklığı 400 tane/m2 alınmıştır. Denemelerde, 3
ekmeklik (Adana- 99, Ceyhan- 99, Pandas) buğday çeşidi kullanılmıştır. Çinko
uygulama şekli; toprak ve toprak+yaprak şeklinde olmuştur. Çinko dozları, topraktan saf
0, 0.5, 1, 2, 3 ve 4 kg Zn/da (%22’lik ZnSO4) kullanılmıştır. Yapraktan çinko
uygulamaları için % 0.4‘lük ZnSO4 solüsyonu kullanılmıştır.
Ekmeklik buğdaylarda çinko uygulamalarının, bitki boyu, başak sayısı,
biyolojik verim, sap verimi, 1000 dane ağırlığı, hasat indeksi ve dane verimi üzerinde
etkisi incelenmiştir. Toprak, toprak+yapraktan uygulanan çinko; verim ve diğer tarımsal
karakterler üzerinde etkili olmuştur.
Anahtar Kelimeler: Ekmeklik buğday, çinko, verim.
GİRİŞ
Bitkisel verimi ve bunların kalitesini azaltan en önemli sorunlardan birisi de
topraklardaki mikro element eksikliğidir. Mikro elementler içerisinde Zn, hem bitkisel
248
verimi kısıtlaması hem de ürün kalitesini azaltması nedeniyle ayrı bir öneme sahiptir.
Gerek insan ve gerekse hayvan ve bitkilerin beslenmesinde vazgeçilmez bir mikro besin
maddesi olan Zn’nun eksikliği, bitki sağlığında birçok olumsuz faktörün ortaya
çıkmasına davetiye çıkarmaktadır. FAO’nın global düzeyde yaptığı çalışmalara göre
yeryüzünde tarımı yapılan alanların %30’u Zn eksikliği problemini yaşamaktadır
(Sillanpaa,1982). Türkiye’de de tarım yapılan toprakların %50’sinde Zn eksikliği tespit
edilmiştir (Eyüpoğlu ve ark.,1995). Çinko eksikliği yaygınlığı Çakmak ve
ark.(1996a)’nın yaptıkları çalışmalara göre Konya ovasında %90’lara yaklaşmaktadır.
Topraklarda görülen düşük organik madde, yüksek kireç içeriği, yüksek pH, düşük
yağışlar vb. faktörler Zn eksikliği problemini şiddetlendirici faktörlerdir. Gerçekte Zn
eksikliği problemi, topraktaki Zn’nun bitkilerce kullanılamayacak formlarda
bulunmasından kaynaklanmaktadır.
Çinko bitkisel verimi özelliklede kireçli topraklarda yetiştirilen tahılların
verimini sınırlandıran önemli bir mineral besin elementi problemidir. Örneğin;
Türkiye’de Çakmak ve ark.(1996a) ve Avusturalya’da Graham ve ark.(1992)’nın
yapmış oldukları çalışmalar Zn eksikliğinin kireçli topraklarda tahıl üretimini ciddi
şekilde sınırlandırdığını ortaya koymuştur. Topraklardaki alınabilir Zn’nun düşüklüğü
yalnızca bitkisel verimi değil aynı zamanda danenin beslenme kalitesini de
düşürmektedir (Graham ve Welch, 1996). Orta Anadolu’nun değişik bölgelerinde
buğdayda çinko uygulamasının dane veriminde %5-550 arasında artışlar sağladığı
belirtilmektedir (Çakmak ve ark.,1995, Yılmaz ve ark.,1995).
Bu çalışmada, Çukurova da yaygın olarak yetiştirilen ekmeklik buğdaylarda
çinko uygulamasının verim ve verim unsurları üzerine etkilerini belirlemek
amaçlanmıştır.
MATERYAL VE METOD
Bu araştırma, Çukurova Tarımsal Araştırma Enstitü arazilerinde, Doğankent
lokasyonun da kurulmuştur. Yapılan araştırmada, deneme alanının toprak özellikleri;
%18 kum, %29 kil, %53 arasında silt, %19 kireç, %1.2 organik madde, %0.085
tuzluluk, pH 7.9, Fosfor 5.56 kg/da P2o5, Zn İçeriği 0.2 ppm, Fe İçeriği 7.6 ppm, Cu
İçeriği 1.13 ppm ve Mn içeriği 2.9 ppm olarak belirlenmiştir. Toprakta çinko noksanlığı
belirlenmiştir.
Araştırmada, 3 ekmeklik (Adana-99, Ceyhan-99 ve Pandas) buğday çeşidi
kullanılmıştır. Denemeler Tesadüf Bloklarında Bölünmüş Parseller deneme desenine
göre 3 tekerrürlü olarak yürütülmüştür. Çinko dozları ana, çeşitler alt parsellere tesadüfi
olarak dağıtılmıştır. Denemelerde, 0, 0.5,1, 2, 3 ve 4 saf Zn kg/da Çinko dozları toprak
ve toprak+yaprak ’tan uygulanarak incelenmiştir. Topraktan çinko uygulamasında,
çinko dozları ekimden hemen önce toprak yüzeyine püskürtülüp, diskaroyla toprağa
karıştırılmıştır. Zn kaynağı olarak %22’lük Çinko Sülfat (ZnSO4.7H2O) kullanılmıştır.
Yapraktan Zn uygulamalarında ise %0.4’lük ZnSO4 solüsyonu ( 50 gr Zn/da hesabıyla)
kullanılmıştır. Yapraktan solüsyon uygulamaları, kardeşlenme ve sapa kalkma
aşamasında 10 -15 gün arayla iki kez uygulanmıştır. Alt parseller 8 sıra 5 m uzunlukta
olup tüm çeşitlerde ekim sıklığı 400 tane/m2 olarak alınmıştır. Taban gübresi olarak,
ekimle beraber saf 6 kg N/da Amonyum Sülfat ve saf 4 kgP/da %42- 44’lük Triple
Süper Fosfat kullanılmıştır. Kardeşlenme aşamasında ise ilave 10 kg N/da düşecek
şekilde Üre verilmiştir.
Denemeler kurulduktan sonra bitki gelişimi takip edilmiş, bitki boyu,
metrekarede başak sayımı, biyolojik verim, sap verimi, bin dane ağırlığı, hasat indeksi
ve dane verimi gibi gözlemler alınmıştır.
249
sayısını, başakta dane ve 1000 dane ağırlığını etkilediğini, değişimin m2’deki başak
sayısında yüksek, 1000 dane ağırlıklarında düşük olduğu bildirilmektedir.
Toprak ve toprak+yapraktan çinko uygulamasının 1000 dane ağırlığı üzerine
etkisi incelendiğinde; topraktan çinko uygulaması 1000 dane ağırlığı üzerinde %1
düzeyinde etkili olmuştur. 1000 dane ağırlığı 40.4- 45.5 gr arasında değerler almıştır.
Çeşitler arasında fark görülmemiştir. Toprak+ yapraktan çinko uygulamasının 1000
dane ağırlığı üzerinde %1 düzeyinde etkili olduğu belirlenmiştir. 1000 dane ağırlığı
41.6- 46.0gr arasında değerler almıştır. Çeşitler arasında fark görülmüş, 44.9gr ile
Ceyhan- 99 ilk sırayı alırken bunu 44.2gr ile Pandas ve 43.4gr ile Adana-99 izlemiştir.
Gültekin ve ark. (2001) çinko uygulamasının bin dane ağırlığını önemli düzeyde
arttırdığını belirtirken, Mungan ve Duran (2003) ve Taban ve ark. (1997) çinko
uygulamasının bin dane ağırlığını arttırdığını ama bunun istatistikti olarak önemli
olmadığını bildirmişlerdir. Elde edilen bulgular kısmen benzerlik göstermektedir.
Toprak ve toprak+yapraktan çinko uygulamasının biyolojik verim üzerine etkisi
incelendiğinde; toprak uygulamasında, kontrole oranla çinko uygulamaları biyolojik
verim üzerinde %1 düzeyinde etkili olmuştur. Biyolojik verim 2340- 2667 kg/da
arasında değerler almıştır. Çinkoxçeşit interaksiyonu önemli olmuştur. Çeşitlerin
biyolojik verim değerleri 2280-2933 kg/da arasında değerler almıştır. Toprak+yapraktan
çinko uygulamasında; çinko uygulamasının %1 düzeyinde etkili olduğu görülmüştür.
Çeşitler arasında fark belirlenmiş, 2717 kg/da ile Ceyhan-99 ilk sırayı alırken bunu
Adana-99 ve Pandas izlemiştir. Çeşitxçinko interaksiyonu önemli bulunmuş ve 2263-
2944 kg/da arasında değerler almıştır.
Toprak ve toprak+yapraktan çinko uygulamasının Sap verimi üzerine etkisi
incelendiğinde; toprak uygulamasında, kontrole oranla çinko uygulamaları sap verimi
üzerinde %1 düzeyinde etkili olmuştur. Sap verimi 1754- 2011 kg/da arasında değerler
almıştır. Toprak+yapraktan çinko uygulaması da sap verimi üzerinde %1 düzeyinde
etkili olmuştur. Sap verimi 1697- 2019 kg/da arasında değerler almıştır. Çeşitler
arasında fark görülmüş, Ceyhan- 99 2003 kg/da sap verimi verirken, bunu 1936 kg/da
ile Adana -99 ve 1868 kg/da ile Pandas izlemiştir.
Toprak ve toprak+yapraktan çinko uygulamasının hasat İndeksi üzerine etkisi
incelendiğinde; toprak uygulamasında, kontrole oranla çinko uygulamalarının hasat
indeksi üzerinde %5 düzeyinde etkili olduğu görülmüştür. Çeşitler arasında fark
görülmüş, Ceyhan -99 %27.7 ile ilk sırayı alırken bunu %26.4 ile Pandas ve %4.9 ile
Adana-99 izlemiştir. Toprak+yapraktan çinko uygulamasında da kontrole oranla çinko
uygulamaları hasat indeksi üzerinde %1 düzeyinde etili olmuştur. Çinkoxçeşit
interaksiyonu önemli bulunmuş; hasat indeksi, %21.4- 30.4 arasında değerler almıştır.
Çinko uygulamalarının dane verimi üzerine etkileri incelendiğinde; toprak ve
toprak+yapraktan çinko uygulamalarının dane verimi üzerinde %1 düzeyinde etkili
olduğu belirlenmiştir.
Topraktan çinko uygulamasında, kontrole oranla çinko uygulamaları verimi
arttırmıştır. 0 kg/da çinko dozunda verim 439 kg/da iken artan çinko dozlarıyla birlikte
verimde artmalar olmuştur. En yüksek dane verimi (537 kg/da) 2 kg/da çinko dozunda
elde edilmiştir. Toprak+ yapraktan çinko uygulaması da verim üzerinde etkili olmuştur.
0 kg/da çinko dozunda verim 473 kg/da iken artan dozlarla birlikte verim artmış, en
yüksek verim değeri (626 kg/da) 2 kg/da çinko dozundan elde edilmiştir. Dekara 3 ve 4
kg/da çinko uygulamalarında verimde azalma eğilimleri olmuştur. Çeşitler arasında fark
görülmüştür. En yüksek verimi 587 kg/da ile Adana-99 verirken bunu 550 kg/da ile
Ceyhan-99 ve 502 kg/da ile Pandas izlemiştir. Toprak+ yapraktan çinko uygulamasında,
topraktan çinko uygulamasına göre daha yüksek verim değerleri elde edilmiştir.
251
Çizelge 2. Topraktan Çinko Uygulamasının Çeşitlerin Bitki Boyu (cm), Metrekarede Başak Sayısı (adet) ve 1000 Dane Ağırlığı (gr) Üzerine Etkisi
Bitki Boyu (cm) Başak/M2 (Adet) 1000 Dane Ağırlığı (gr)
Çinko Adana-99 Ceyhan-99 Pandas Ort. Adana-99 Ceyhan-99 Pandas Ort. Adana-99 Ceyhan-99 Pandas Ort.
(kg/da)
0 108 106 102 105 b 555 542 532 543 b 40.4 39.8 41.0 40.4 c
0.5 108 107 108 107 ab 585 568 624 593 ab 46.1 45.5 46.5 46.0 a
1 113 111 106 110 a 611 624 606 614 a 42.9 44.8 47.1 44.9 ab
2 112 112 106 110 a 591 620 692 634 a 42.9 47.7 45.2 45.3 a
3 112 111 107 110ab 595 668 600 621 a 45.4 45.1 44.9 45.1 a
4 113 112 108 111 a 579 562 608 583 ab 43.2 44.6 42.2 g 43.3 b
Çeşit Ort. 111 a 110 a 106 b 586 597 610 43.5 44.6 44.5
LSD çeşit (%1): 1.8, çinko (%1): 3.8 çinko (% 5): 54.8 çinko (% 1): 1.7
CV (%) 3.66 9.53 4.04
Çizelge 3. Topraktan Çinko Uygulamasının Çeşitlerin Biyolojik Verim (kg/da), Sap Verimi (kg/da) ve Hasat İndeksi (%) Üzerine Etkisi
Biyolojik Verim (kg/da) Sap Verimi (kg/da) Hasat İndeksi (%)
Çinko Adana-99 Ceyhan-99 Pandas Ort. Adana-99 Ceyhan-99 Pandas Ort. Adana-99 Ceyhan-99 Pandas Ort.
(kg/da)
0 2280 f 2440 def 2301 ef 2340 b 1666 1901 1694 1754 c 23.2 23.1 26.2 24.1 b
0.5 2547 bf 2747 ad 2858 ab 2717 a 1956 1988 2055 2000 a 25.2 27.6 26.4 26.4 ab
1 2540 bf 2540 bf 2586 af 2555 a 1821 1835 1761 1806 bc 23.4 26.7 27.4 25.8 ab
2 2853 abc 2640 ae 2507 cf 2667 a 2144 2024 1811 1993 a 25.0 31.5 27.7 28.1 a
3 2815 abc 2840 abc 2280 f 2645 a 2022 2092 1920 2011 a 26.1 29.0 25.8 27.0 a
4 2551 bf 2933 a 2507 cf 2664 a 1808 2089 1881 1926 ab 26.7 28.6 24.9 26.8 ab
Çeşit Ort. 2598 2690 2506 1903 1988 1854 24.9 b 27.7 a 26.4 ab
LSD çinko(%1): 200.7,çinkoxçeşit int.(% 5): 347.6 çinko (% 1): 171.6 çeşit (% 5): 1.6, çinko (% 5): 2.7
CV (%) 8.02 9.31 10.73
252
Çizelge 5. Toprak+ Yapraktan Çinko Uygulamasının Çeşitlerin itki Boyu (cm), Metrekarede Başak Sayısı (adet) ve 1000 Dane Ağırlığı (gr)Üzerine
Etkisi
Bitki Boyu (cm) Başak/M2 (adet) 1000 Dane Ağırlığı (gr)
Çinko Adana-99 Ceyhan-99 Pandas Ort. Adana-99 Ceyhan-99 Pandas Ort. Adana-99 Ceyhan-99 Pandas Ort.
(kg/da)
0 113 113 108 111 568 cde 527 de 523 de 539 d 41.0 41.2 42.6 41.6 c
0.5 114 112 115 114 572 cde 591 bce 590 bcd 584 c 43.3 46.7 46.2 45.4 ab
1 115 113 109 113 657ab 664 a 564 cde 628 ab 45.9 47.3 44.8 46.0 a
2 112 113 113 113 667 a 624 abc 633 abc 642 a 44.4 47.3 45.5 45.7 a
3 113 108 109 110 568 cde 643 ab 610 abc 607abc 42.3 44.2 44.3 43.7 bc
4 113 108 110 110 603 abc 520 e 644 ab 589 bc 42.9 42.9 41.9 42.6c
Çeşit Ort. 113..3 111..3 110..9 606 595 594 43.3 b 44.9 a 44.2 a
LSD öd çinko (% 1): 40.28, çinkoxçeşit (% 1): 59.76 çeşit (%1): 7.9, çinko (% 1): 1.99
CV 2.94 6.99 4.70
Çizelge 6. Toprak+ Yapraktan Çinko Uygulamasının Çeşitlerin Biyolojik Verim (kg/da), Sap Verimi (kg/da) ve Hasat İndeksi (%) Üzerine Etkisi
Biyolojik Verim (kg/da) Sap Verimi (kg/da) Hasat İndeksi (%)
Çinko Adana-99 Ceyhan-99 Pandas Ort. Adana-99 Ceyhan-99 Pandas Ort. Adana-99 Ceyhan-99 Pandas Ort.
(kg/da)
0 2142 g 2517 bf 2367 efg 2342 c 1518 1876 1698 1697 b 23.1 22.6 24.4 23,4 c
0.5 2944 a 2766 ad 2818 ab 2843 a 2173 1985 1987 2048 a 30.4 28.5 29.4 29,4 a
1 2731 ad 2671 ae 2460 cg 2621 b 1890 1837 1750 1815 b 29.2 28.6 28.1 28.6 ab
2 2427 dg 2827 ab 2613 af 2622 b 1907 2111 2040 2019 a 24.7 25.2 26.5 25.5 bc
3 2527 bf 2787 abc 2633 ae 2649 ab 1941 2162 1893 1999 a 28.0 29.8 26.1 27.9 ab
4 2907 a 2733 ad 2263 fg 2634 b 2125 2049 1841 2005a 26.9 25.1 21.4 24.5 c
Çeşit Ort. 2613 b 2717a 2526 b 1926 ab 2003 a 1868 b 27.1 26.6 26.0
LSD çeşit (%1):77.7,çinko(% 1): 205.7, çinkoxçeşi t(% 5): 356.4 çeşit (% 5): 106.3, çinko (% 1): 167.8 çinko (% 1): 3.2
CV 8.16 9.02 12.56
254
KAYNAKLAR
Çakmak, İ., ve ark, (1995). Zinc deficiency as a critical nutritional problem in wheat
production in Central Anatolia.(submitted for puplication)
Çakmak,İ., Yılmaz, A., Kalaycı, M., Ekiz, H., Torun, B., Erenoğlu, B., Braun, H.J.,
(1996a). Zinc deficiency as a critical problem in production in Central Anatolia.
Plant and Soil.180: 165-172.
Eyüpoğlu, F., Kurucu, N., Talaz, S., (1995). Türkiye topraklarının bitkiye yarayışlı
mikro elementler bakımından genel durumu. Toprak Gübre Araştırma Enstitüsü.
620/A- 002 Projesi Toplu Sonuç Raporu.
Graham, R. D., Ascher, J.S., and Hynes, S.C.,(1992). Selecting Zinc-defficient Cereal
Genotypes For Soils Low in Zinc Status. Plant and Soils.146, 241-250.
Graham, R.D and Welch,R.M., (1996). Breeding for staple food cropswith high
micronutrient density. Working papers on Agricultural stratages for
Micronutrients, No. 3. İnternational Food Policy Research İnstitute,
Washington, D.C.
Gültekin,İ., Yılmaz. A., Ekiz, H.,Arısoy, R.Z. , Şahin, M., ve Kaya, Y., (2001) Çinko
Noksanlığı Görülen Orta Anadolu Topraklarında Uygulanan Çinko Ve
Kükürt’ün Buğdayın Verim, Verim Komponenetleri ve Bazı Kalite
Özelliklerine Etkisi. Türkiye 4. Tarla Bitkileri Kongresi 17-21 Eylül Tekirdağ.
Kalaycı, M., Aydın, M., Kaya, F., Özbek, V., ve Siirt, S., (1993). Mikro Besin Maddesi
Denemeleri. Sayfa 25-31. Geçit Kuşağı Tarımsal Araştırma Enstitüsü 1992-
1993 Yılı Serin İklim Tahılları Projesi Gelişme Raporu. Eskişehir.
Mungan, S., ve Doran, İ., (2003) Farklı Doz ve Yöntemlerle Uygulanan Çinkonun
Makarnalık Buğday Ve Arpanın Verim ve Verim Unsurlarına Etkileri. Türkiye
5. Tarla Bitkileri Kongresi 13-17 Ekim.
Özbek, V. ve Özgümüş, A., (1988). Farklı Çinko Uygulamalarının Değişik Buğday
Çeşitlerinin Verim Ve Bazı Verim Kriterleri Üzerine Etkileri. I. Ulusal Çinko
Kongresi, 183-190.12-16 Mayıs 1997 Eskişehir.
Sillanpaa, M., (1982).Micronutrients and the nutrient status of soils. A global study.
FAO Soils Bulletin, No: 48, FAO, ROME
Taban, S., Alparslan, M., Güneş, A., Aktaş, M., Erdal, İ., Eyüpoğlu, H., ve Baran,
İ.,(1997). Değişik Şekillerde Uygulanan Çinkonun Buğday Bitkisinde Verim ve
Çinkonun Biyolojik Yarayışlılığı Üzerine Etkisi. I. Ulusal Çinko Kongresi 12-
16 Mayıs 1997 Eskişehir.
255
Yılmaz, A., Ekiz, H., Torun, B., Aydın, A., ve Çakmak,İ., (1995). Determination of Zinc
Application Methods in Zinc-Deficient Wheat Growing Areas of Central
Anatolia. Soil Fertilizer Management 9 th İnternational Symposium of CIEC
25-30 September, Kuşadası,Turkey.
Yılmaz, A., ark., (1995). İç Anadolu Bölgesinde yetiştirilen bazı arpa genotiplerinin
çinko noksanlığına tepkileri.III. Arpa Malt Simpozyumu, 5-7 Eylül1995,
Konya.
Yılmaz. A., Ekiz, H., Torun, B., Gültekin, İ., Karanlık, S., Bağcı, S.A. Çakmak, İ.,
(1997). Effect of different zinc application methods on yield and zinc
concentration in wheat grown on zinc-dificient calcerous of Central Anatolia.
Journal of Plant Nutrition, 20: 461-471.
256
ÖZET
Son yıllarda kükürt (S) eksikliğinin toprak ve bitkide arttığı bildirilmiştir.
Kükürt eksikliğinde dane veriminde ve kalitesinde düşüler olduğu belirlenmiştir. Kükürt
eksikliğine karşı bitkilerin S kullanım etkinliğinin bilinmesi oldukça önemlidir. Bu
nedenle bitkilerin S alım kapasitelerinin ve bitki içindeki dağılımı ve hareketinin
belirlenmesi bir zorunluluktur.
Bu amaçla besin çözeltisinde farklı S dozlarında (0.1, 5, 10, 50, 100 ve 1000
µM) yetiştirilen ve değişik zamanlarda (0, 4, 8, 16, 24, 48 ve 72 saat) hasat edilen
Bezostaja, Bal-Atilla ve Golia buğday çeşitlerinin yeşil aksam kuru madde verimleri ile
aynı çeşitlerin tüm bitkideki, yaşlı yapraktaki, orta yaşlı yapraktaki, genç yapraktaki ve
saptaki S konsantrasyonları saptanmıştır.
Denemeden elde edilen sonuçlara göre, en düşük S uygulamasına göre (0,1 µM)
artan S uygulamalarıyla çeşitlerin kuru madde verimleri % 44 ile % 619 arasında arttığı
bulunmuştur. Çeşitlerin kuru madde verim artışı 50 µM S dozuna kadar belirgin olmuş
ve bu dozdan daha yüksek dozlardaki verim artışı önemli olmamıştır. Düşük S
uygulamasında ( 5 µM) kuru madde verim artışında Bezostaya’da belirgin olduğu buna
karşılık yüksek ( 100 ve 1000 µM-S) S uygulamalarında ise Golia ve kısmen de Bal
Atilla çeşitlerinde olduğu görülmüştür.
Farklı S uygulamalarında bitkilerin tüm yeşil aksamdaki S konsantrasyonları
Bezostaja’da 0.86-4.27 gr kg-1, Bal-Atilla’da 0.91-4.27 gr kg-1 ve Golia’da ise 0.92-5.69
gr kg-1 değerleri arasında değiştiği ve en yüksek S değerlerine Golia çeşidinin sahip
olduğu bulunmuştur. Ayrıca, bitkideki en yüksek S konsantrasyonunun yaşlı
yapraklarda olduğu bunu sırasıyla orta yaşlı yaprak, genç yaprak ve sapın izlediği
bulunmuştur.
Bu bulgulara ilave olarak bitkinin S’le beslenme düzeyinin belirlemede genç
yaprak örneklemesinin doğru sonuç verdiği saptanmıştır.
Sonuçlar, buğday çeşitlerinin S’den yararlanma etkinliklerinin ve bitki içindeki
dağılımının beslenme ortamındaki S düzeyine bağlı olarak değiştiğini ortaya koymuştur.
Ayrıca S’ün bitkideki hareketliliğinin düşük olduğu anlaşılmıştır. Bu sonuçlar gelecekte
yapılacak çalışmaların ağırlıklı olarak, S’ün kullanım etkinliğini ve dağılımını etkileyen
genetik ve fizyolojik karakterlerin belirlenmesi üzerine olması gerektiğini
göstermektedir.
Anahtar Kelimeler: Kükürt, buğday, verim, S alımı, bitkideki S dağılımı.
DETERMINATION OF SULPHUR UPTAKE CAPACITIES OF WHEAT
GENOTYPES AND IT’S DISTRIBUTION WITHIN THE PLANT
ABSTRACT
Research works reveal the increased incidence of sulfur deficiency in soil and
plant, and corresponding decreases in both yield and quality of crops were reported. In
257
dealing with sulfur deficiency, its use efficiency by plant and its distribution among the
tissues, as well as the uptake capacities of plants fort his element are crucial.
In order to invesitgate this matter, wheat varieties Bezostaja, Bal-Atilla and
Golia were grown in solution cultures containing 0, 1, 5, 10, 50, 100 ve 1000 µM sulfur.
Wheat plants were harvested at 0, 4, 8, 16, 24, 48 ve 72 hr and S contents of whole
plants; young, middle-aged and old leaves along with dry matter yield were determined.
According to the results dry matter yields were increased by 44 to 619 % by S
applications, compared to the lowest S application of 0,1 µM. In general there were
marked increases in dry matter yields of the experimental varieties up to 50 µM S
applications. The Bezostaya variety the Golia and to some extent the Bal-Attila were
responsive to S application at the low 5 µM concentration whereas the Golia and to
some extent the Bal-Atilla were responsive to the higher concentrations of S (100 ve
1000 µM) in this respect.
Under varying rates of S applications S contents of green tissues were in the
range 0.86 to 4.27 g kg-1, 0.91 to 4.27 g kg-1 and 0.92 to 5.69 g kg-1 in Bezostaja, Bal-
Atilla and Golia varieties, respectively, Golia having the highest S concentration. In
addition, the highest S concentrations were found in the old leaves followed by middle
aged, young leaves and petioles. However, the S statuses of young leaves were decided
to be a better indicator of the nutritional status of the wheat varieties.
Results of this work suggest that S efficiency of the wheat varieties and the
distribution on S among plant tissues depend on the S concentration of the nutrient
medium. Also concluded that the S mobility in the plant were very low. It is
recommended that in future work on S nutrition the emphasis should be on the genetic
and physiological factors effecting the plants S efficiency and S within the plant.
Key Words: Sulphur, wheat, yield, S uptake, S distribution in plants.
GİRİŞ
Kükürtçe fakir alanlar dünyanın bir çok yerinde yaygınlaşmaktadır. Özellikle
düşük S’lü gübre kullanımının artması, hayvansal gübrelerden S’ün toprağa giriş
düzeyinin düşük olması, yüksek verimli çeşitlerin ıslah edilmesi ve intensiv tarımın
artması, S içeren fungusitlerin kullanımdaki azalma ve toprağa atmosferik kaynaklı S
girişinin ciddi çevresel önlemlerle önlenmesi bu sonucu doğurmaktadır (Scherer, 2001).
Son on yılda Batı-Avrupa’da tarım alanlarında bitkilerde S noksanlığı gittikçe
artmaktadır. Bu artışta SO2 emisyonundaki azalma, S depozitlerindeki azalma ve kısmen
de gübre kullanımındaki alışkanlıkların değişmesi büyük rol oynamaktadır (Blake-Kalff
ve ark., 2001; Hawkwsford ve De Kok., 2006). SO2 emisyonundaki azalma 1996 yılında
Avrupa Ekonomik Komisyon protokolün bir sonucu olarak geçekleşmiştir. Bu
protokolde İngiltere, 2000’de yıllık 2.5 milyon olan SO2 emisyonunu 2010 yılında 0.98
milyon tona indirmeyi taahhüt etmiştir. Bitkisel üretimde S noksanlığının gelecekteki
10 yıl içinde artması beklenmektedir. Benzer bulgular Türkiye’de görülmüş ve çevresel
önlemlerin alındığı Ankara’da SO2 düzeyindeki azalışların bitkilerde S noksanlığına yol
açtığı bildirilmiştir (İnal ve ark., 2003).
Kükürt noksanlığı dünyanın bir çok yerinde verim kayıplarına ve ürün
kalitesinde bozulmalara yol açmıştır. Topraklara S ilavesiyle bitki büyümesinde ve
veriminde meydana gelen artışların dünyanın bir çok ülkesinde özellikle Kuzey Kanada,
A.B.D’nin Kuzey bölgelerinde, Güney Asya’da, Avusturalya’da ve Yeni-Zelanda’da
görüldüğü bildirilmiştir (Tisdale ve ark.,1986; Rasmusen ve Kresge, 1986; Beaton ve
Soper, 1986; Pasricha ve Fox, 1986). İngiltere’de S uygulamalarıyla sağlanan verim
258
-1
-1
180,0
120,0
150,0
90,0 120,0
60,0 90,0
60,0
30,0
30,0
0,0 0,0
0,1 5 10 50 100 1000 0,1 5 10 50 100 1000
S uygulaması (µM) S uygulaması (µM)
genel ortalama Bezostaja Bal-Atilla Golia genel ortalama Bezostaja Bal-Atilla Golia
240,0
-1
-1
180,0
210,0
150,0
180,0
120,0 150,0
90,0 120,0
90,0
60,0
60,0
30,0 30,0
0,0 0,0
0,1 5 10 50 100 1000 0,1 5 10 50 100 1000
S uygulaması (µM) S uygulaması (µM)
genel ortalama Bezostaja Bal-Atilla Golia genel ortalama Bezostaja Bal-Atilla Golia
Şekil 1. Farklı kükürt (S) uygulamaları altında değişik zamanlarda (0, 24, 48 ve 72. saat)
hasat edilen Bezostaja, Bal-Atilla ve Golia buğday çeşitleri ile aynı çeşitlerin
genel ortalama yeşil aksam kuru madde verimleri
261
8,00 6,00
4,00
2,00
2,00
0,00 0,00
0,1 5 10 50 100 1000 0,1 5 10 50 100 1000
kükürt (S) uygulama dozu (µM) kükürt (S) uygulama dozu (µM)
6,00 6,00
Yeşil aksam konsant. (gr kg )
4,00 4,00
2,00 2,00
0,00 0,00
0,1 5 10 50 100 1000 0,1 5 10 50 100 1000
kükürt (S) uygulama dozu (µM) kükürt (S) uygulama dozu (µM)
6,00 6,00
4,00 4,00
2,00 2,00
0,00
0,00
Yaşlı Y. Orta Y.Y Genç Y Sap
Yaşlı Y. Orta Y.Y Genç Y Sap
Golia
Kükürt (S) konsantrasyon (gr kg-1) 8,00
6,00
4,00
2,00
0,00
Yaşlı Y. Orta Y.Y Genç Y Sap
Şekil 3. Farklı kükürt (S) uygulamaları altında (5, 50 ve 1000 µM-S) ve 0.saatte hasat
edilen Bezostaja, Bal-Atilla ve Golia çeşitlerinin yaşlı, orta yaşlı ve genç
yapraklarındaki ve sapındaki S konsantrasyonu.
0. Saat 4. Saat
6,0 6,0
2 2
R = 0,791***
Genç yaprak S kons. (gr kg )
R = 0,727***
Genç yaprak S kons.(gr kg )
-1
-1
4,0 4,0
2,0 2,0
0,0 0,0
20 40 60 80 100 120 20 50 80 110 140
-1 -1
Kuru madde verimi (mg bitki ) Kuru madde verimi (mg bitki )
6,0 8,0
2
Genç yaprak S kons. (gr kg )
R = 0,803*** 2
Genç yaprak S kons. (gr kg )
R = 0,851***
-1
-1
6,0
4,0
4,0
2,0
2,0
0,0 0,0
20 50 80 110 140 20 50 80 110 140
-1 -1
Kuru madde verimi (mg bitki ) Kuru madde verimi (mg bitki )
48. Saat
24. Saat
6,0
6,0 2
Genç yaprak S kons. (gr kg )
R = 0,846***
-1
2
Genç yaprak S kons. (gr kg )
R = 0,830***
-1
4,0
4,0
2,0 2,0
0,0 0,0
20 60 100 140 20 60 100 140 180
-1 -1
Kuru madde verimi (mg bitki ) Kuru madde verimi (mg bitki )
Şekil 4. Değişik zamanlarda hasat edilen buğday çeşitlerinin farklı kükürt uygulamaları
altındaki kuru madde verimleriyle aynı uygulamalardaki genç yapraktaki
kükürt konsantrasyonu arasındaki ilişki (n = 18).
263
Tartışma
En düşük S uygulama dozuna (0.1 µM) göre, besin çözeltisine artan düzeyde
yapılan S uygulamalarının Bezostaja, Bal-Atilla ve Golia buğday çeşitlerinin kuru
madde verimlerini arttırdığı belirlenmiştir (Şekil 1). Kükürt uygulamalarıyla söz konusu
çeşitlerin kuru madde verimde artışları sera koşullarında yürütülen bir başka çalışmada
da görülmüştür (Erdem, 2004).
Tahılların yağlı kolzadan S gereksinimi daha düşük olmasına karşın, İskoçya’da
tahıllarda S noksanlığının olduğu bildirilmiş (Scott ve ark., 1994) ve S uygulamalarının
verim artışlarına neden olduğunu gösterir çalışmalar ise Kauka, (1993), Withers ve ark.,
(1995) ve McGrath ve ark. (1996) tarafından gerçekleştirilmiştir. Kuzey Oregan’da 44
lokasyonda yapılan denemelerde buğdayın dane verimi 2 ton ha-1 altında ise S
uygulamasıyla buğday veriminde çok önemsiz artışların olduğu fakat bu verim
değerinden daha yüksek düzeyde verim alınması durumunda toprağa yapılan S
uygulaması sonucunda sözkonusu lokasyonların % 27’sinde verim artışının olduğu
saptanmıştır.
Kükürt uygulamasıyla sağlanan verim artışları bitkilerin beslendikleri ortamda
S’ü rahatlıkla kullanabilmesine oldukça bağlıdır. Artan S uygulamasıyla çeşitlerin yeşil
aksamdaki S konsantrasyonun arttırmasına karşın, çeşitlerde S’ün toksik bir etkisiyle
verim azalmasının olmadığı da gözlenmiştir (Şekil 1). Bu sonuç S’ün bitkide bir şekilde
inaktif hale geldiğini veya değişik bileşikler içinde tutulabildiğini göstermektedir.
Bilindiği gibi, bitki dokularında bir çok S kaynağı (formu) bulunmaktadır. En
yaygın olarak bilinen S formları sülfat ve proteinlerdir. Bu iki formun göreceli miktarı
spesifik dokuya ve bitkinin beslenme düzeyine bağlıdır (Blake-Kalff ve ark., 1998).
Diğer S formları ise serbest amino asitler , sistein, methionin , tripepti glutatiyon, sulfo-
lipidler ve turpgillerde bulunan glukosinolatlar gibi ikincil bileşiklerdir (metabolitler).
Bu formlar içinde en önemli ve sürekli hareketli olan sülfat formudur. Sitoplazmik sülfat
konsantrasyonu sabit tutulmasına karşılık bitkilerce alınan sülfat vakuollerde depo edilir.
Vakuollerdeki bu sülfatın hareket etkinliği üzerine yapılan çalışmalardan elde edilen
bulgular, birbirinden farklı olmuş ve bunlar türsel farklılıklara veya büyümeye uyum
sağlamak için S’ün bitkide bir yerden diğer bir yere hareket etme yeteneğine bağlı
olduğu bildirilmiştir. Vakuolledeki bu S kaynağının hareketliliği köklerde (Bell ve ark.,
1994; 1995a;) yaşlı yapraklarda (Bell ve ark., 1995b) ve özellikle de kolzada (Blake-
Kalff ve ark., 1998) yavaş olduğu bulunmuştur.
Yaşlı yaprakların S noksanlığında bitkinin S gereksinimini karşılamada yetersiz
olması ve yaşlı yapraklarda S’ün birikmesi besin çözeltisinde gerçekleştirilen bu
çalışmada da görülmüştür. Tüm bitkide ve bitkinin diğer fraksiyonları içinde en yüksek
S konsantrasyonları yaşlı yapraklarda olduğu bulunmuştur (Şekil 5). Yaşlı yapraklar
yeşil olmasına karşılık, S noksanlığı ilk olarak genç yapraklarda görülür. Bu da S’ün
yaşlı yapraklarda hareketsiz olduğunu göstermektedir. Bu yaygın kabule karşılık, son
zamanlarda yapılan çalışmalarda S’ün farklı yerlerde ve kaynaklardan hareketli
olabileceğini göstermiştir. Büyümesini tamamlamış yaşlı yapraklarda çözünmez S
formları (örneğin protein-S) S noksanlığı altında genelde hareketsiz olduğu (Adiputra ve
Anderson, 1995; Sunarpi ve Anderson 1996) buna karşılık, N noksanlığı altında ise
hareketli olduğu saptanmıştır (Sunarpi ve Anderson, 1997). Mezofil hücrelerde
vakuollerde depolanan sülfatın (SO4-2) yalnızca devamlı S stresi altında bulunan
bitkilerde serbestlendiği ve bu serbestlenen düzeyinin çok yavaş olduğu, bitkide oluşan
yeni dokular için serbestlenen S’ün yetersiz olduğu bildirilmiştir (Clarkson ve ark.,
1983; Bell ve ark., 1995). Bir sonuç olarak, S noksanlığının gelişimini tamamlamamış
yapraklarda ortaya çıkmaktadır.
264
KAYNAKLAR
Adiputra, I.G.K and Anderson, J.W., 1995. Effect of sulphur nutriton on redistribution
of sulphur in vegatative barley. Physiologia Plantarum, 95 pp 643-60
Beaton, J.D., and Soper, R.J., 1986. Plant response to sulfur in Western Canada. Sulphur
in agriclture, pp 375-403, Agron. Monogr. 27. ASA, CSSA and SSSA,
Madison, WI.
Bell, C.I., Clarkson, D.T. and Cram, W.J., 1994. Compartmental anaysis of 35 S
exchange in oots and leaves f a tropical legmume Macropitilium
antropurpureum cv. Sirarto. J. Exp. Bot 45: 879-886.
Bell, C.I., Clarkson, D.T. and Cram, W.J., 1995a. Sulphate suply and its regulation of
transport in roots of a tropical legume Macropitilium antropurpureum cv.
Sirarto. J. Exp. Bot 46:65-71.
Bell C.I., Clarkson, D.T. and Cram, W.J., 1995b. Partitioning and redistribution of
sulphur during S-stress in Macropitilium antropurpureum cv Sirarto. J. Exp. Bot
46:73-81.
Blake-Kalff, M. M. A., Zhao, F.J., Hawksford, M. J. And McGrath, S. P., 2001. Using
plant analysis to predict yield losses caused by sulphu deficiency. Annals of
Applied Biology 138, 123-127.
Blake-Kalff, M. M. A., Hawksford, M. J., Zhao, F.J., And McGrath, S. P., 2000.
Diagnosing sulphur deficiency in field grown oilseed rape (Brassica napus L.)
and wheat (Triticum aestivum L.). Plnt and Soil 225: 95-107
Blake-Kalff, M. M. A., Harrison, K.R., Hawksford, M. J., Zhao, F.J., And McGrath, S.
P., 1998. Ditriution of sulphurwithin oilseed rape leaves in esponse sulphur
deficiency duing egatative growth. Pant Physiol 118, 1337-1344.
Clarkson, D.T., Smith, F. W. And Vanderberg, P.J., 1983. Regulatin of sulphate
transport in a tropical legume, Macropitilium antropurpureum cv. Sirarto. J.
Exp. Bot 34: 143-1483.
Crosland, A.R., Zhao, F.J., and McGrath, S. P., 2001. An inte-laboratory comparison of
sulfur and nitrogen analysis in plants and soils. Comm. In Soil Sci. and Plant
Analysis 32, 685-695
Erdem, H., 2004. Farklı bölge topraklarında kükürt uygulamasının buğdayın kuru madde
verimi üzerine etkisinin sera koşullarında belirlenmesi. Yüksek Lisans tezi,
Ç.Ü.Fen ilimleri Enstitüsü Toprak Anabilim Dalı-Adana.
266
Zhao, F.J.,Hawkesford, M.J. and McGrath, S.P. 1999a. Sulphur assimilation and effect
on yield and quality of wheat. Journal of Cereal Science 30, pp. 1-17.
Zhao, F.J., Salmon, S.E., Withers, P.J.A., Monaghan, J.M., Evans, E.J., Shewry, P.R.
and McGrath, S.P. 1999b. Variation in the bread making quality and rheolgical
properties f wheat in relation to sulphur nutrition under field conditions. J.
Cereal Sci. 30: 19-31.
Zhao, F. J., Evans, E. T., Bilsborrow, P. E., Seyers, J. K., 1994. Influence of nitrogen
and sulphur on the glucosinolate profile of rapeseed (Brassica napus L.). J. Sci.
Food Agric. 64, 295-304.
268
ÖZET
Dünyada yapılan çalışmalardan elde olunan sonuçlar, toprak ve bitkide kükürt
(S) noksanlığının son yıllarda gittikçe yaygınlaştığını ortaya koymuştur. Ülkemizde
yaygın olarak yetiştiriciliği yapılan 5 ekmeklik (Bezostaya, Gün-91, Uzunyayla,
Türkmen, İkizce) ve 5 makarnalık (Kızıltan-91, Altın40/98, Altın, Yılmaz, Ç-1252)
olmak üzere 10 buğday çeşidinin sera koşullarında kükürtlü gübrelemeye göstermiş
oldukları tepkiler araştırılmıştır. Bu amaçla 71 gün süreyle 0, 20, 40, 80 mg S kg-1
olacak şekilde jips (CaSO4 2H2O) uygulanarak yetiştirilen bitkilerin kuru madde
miktarları, S içeriği, N, P, K, Ca, Mg, Zn, Fe, Mn ve Cu içerikleri belirlenmiştir.
Araştırma sonuçlarına göre; artan miktarlarda kükürt uygulanarak sera koşullarında
yetiştirilen ekmeklik ve makarnalık buğday çeşitlerinin kuru madde miktarları ve
çeşitlerin kükürt gübrelemesine tepkileri birbirlerinden ayrımlı olmuştur. Genel olarak
ekmeklik çeşitlerin oluşturduğu kuru madde miktarı, makarnalık çeşitlere göre daha
fazla olmuştur. Kükürt gübrelemesi, buğday çeşitlerinin kuru ağırlıklarında, S, N, Ca,
Mn ve Cu içeriklerinde kontrole göre genelde artışa sebep olurken, P içerikleri azalma
eğilimi göstermiştir. Makarnalık buğday çeşitlerinin S, N, Ca, Mg, Fe, Mn ve Cu
içerikleri genel olarak ekmeklik çeşitlere göre fazla olurken, ekmeklik buğdayların
ortalama potasyum içerikleri makarnalık buğday çeşitlerine göre daha fazla
bulunmuştur.
Anahtar Kelimeler: Ekmeklik buğday, makarnalık buğday, kükürt, besin maddesi.
wheat cultivars were higher than that of the bread wheat cultivars, K content of the
bread wheat cultivars was found higher than that of the durum wheat cultivars.
Key Words: Durum and bread wheat, sulfur, plant nutrient.
GİRİŞ
Kükürdün bitkiler için mutlak gerekli bir besin elementi olduğunun yaklaşık iki
yüzyıldan beri bilinmesine ve bitkilerin yaklaşık fosfor kadar kükürde gereksinim
göstermelerine rağmen, son yıllara kadar S noksanlığının N, P ve K noksanlığı kadar
yaygın olmadığı kanısıyla, bu temel besin elementine gösterilen ilgi diğer besin
elementlerinin çok gerisinde kalmıştır. Kükürt, sistein, metionin, biotin, ko-enzim A,
tiamin, pirofosfat lipoik asit gibi bir çok ko-enzimin, tioredoksinlerin, sülfolipidlerin ve
proteinlerin yapısında bulunmaktadır. Kükürdün glutation tioredoksin gibi peptitlerin
sentezinde, redoks reaksiyonlarında, protein yapısının dayanıklılığında ve disülfid
bağının (S-S) oluşumunda yaşamsal rolü vardır (Zhao et al. 1999).
Dünyada, son 20 yıldır çevre kirliliğinin azaltılması için alınan önlemler ve
tarım tekniklerinde meydana gelen gelişmeler toprağın ve bitkilerin S bütçesinde
eksilmelere neden olmuştur. Bu eksilme nedenlerinden bir tanesi S içeren N’ lu ve P’ lu
gübrelerin kullanımından kısmen vazgeçilmesidir. Washington Kükürt Enstitüsü
dünyada mevcut yıllık 7.5 milyon ton S’ lü gübre açığının olduğunu ve değerin 2010
yılında yıllık 11 milyon ton’a çıkacağını tahmin etmektedir (Scherer 2001).
Endüstrileşmiş ülkelerde, katı yakıt kullanımının bir sonucu olarak endüstriyel
kirlenme, bitkilerin kükürt ihtiyaçlarının karşılanmasına katkıda bulunmuştur. Fakat son
yıllarda S noksanlığındaki artışın en önemli sebeplerinden birisi de 1970’li yıllardan
itibaren atmosfere SO2 girdisindeki azalmadır. Ülkemiz genelinde atmosferdeki SO2
konsantrasyonu izlendiğinde, dünya genelinde olduğu gibi bir azalma eğilimi
gözlenmektedir. 1989 yılında Türkiye ortalaması 251 µg/m3 olan SO2 emisyonu miktarı
2000/01 döneminde 104 µg/m3’ e düşerek %59 oranında azalmıştır (Anonim 1991,
Anonim 2001).
Dünyanın tarım yapılan birçok bölgesinde S gübrelemesine ürün gelişimi ve
verimin verdiği tepkiler belirtilmiş ve özellikle Batı Kanada, Batı Amerika, Güney
Asya, Avustralya ve Yeni Zelanda’ da bu durumun yaygın olduğu araştırıcılar tarafından
tespit edilmiştir (Tisdale et al. 1986, Rasmussen and Kresge 1986, Pasricha and Fox
1993). Geçen 10 yıl içerisinde Batı Avrupa’da havanın daha temiz hale gelmesi ile
birlikte S noksanlığı daha yaygın hale gelmeye başlamıştır (Zhao et al. 1999, McGrath
et al. 1996). Almanya’nın kuzeyinde ise N’ tan sonra bitki büyümesini sınırlayan ikinci
elementin S olduğu saptanmıştır (Schnug, 1991).
Buğday, dünyada üretimi yapılan en yaygın bitkidir. Kükürde gereksinimi
düşük olmasına karşın buğdayda S noksanlığı bir çok ülkede gözlenmiş ve tarla
koşullarında S uygulamasına bağlı olarak buğdayın veriminde meydana gelen artış
oranlarının %5-50 arasında olduğu (Riley et al. 2000, McGrath and Zhao 1995, Randall
and Wrigley 1986) belirtilmiştir.
Ülkemizde S beslenmesinin buğdayda verim ve kalite özelliklerine etkisine
yönelik çalışma sayısı yok denilebilecek boyuttadır. Inal et al. (2003) tarafından,
bitkilerin kükürtle beslenme durumunu tespit etmek üzere 1999/2000 sezonunda yapılan
bir tarama çalışmasında, Ankara yöresi (Elmadağ, Gölbaşı, Haymana) topraklarında ve
bu topraklar üzerinde yetiştirilen buğday bitkilerinde yaklaşık %50 oranında S
noksanlığı olduğu tespit edilmiştir.
270
MATERYAL VE METOD
Ülkemizde yaygın olarak yetiştirilen 5 ekmeklik (Uzunyayla, Gün-91, Türkmen,
Bezostaya, İkizce) ve 5 makarnalık (Ankara, Altın 40/98, Yılmaz, Kızıltan, Ç-1252)
buğday çeşidinin artan dozda kükürt gübrelemesine tepkisini araştırmak amacıyla
yürütülen bu denemede; toprak örnekleri A.Ü.Z.F. Araştırma ve Uygulama Çiftliğinden
buğday yetiştirilen alanlardan 0-20 cm derinlikten alınarak deneme kurmaya ve analize
hazır hale getirilmiştir. Sera denemesinde kullanılan toprağın bazı fiziksel ve kimyasal
özellikleri aşağıdaki gibidir: Bitkiler için elverişli S, 9.8 mg kg-1 , toplam N, %0.24,
bitkiler için elverişli P, K, Ca, Mg, Fe, Mn, Cu ve Zn sırasıyla 31 mg kg-1, 250 mg kg-1,
1954 mg kg-1, 144 mg kg-1, 7.3 mg kg-1, 6.4 mg kg-1, 1.3 mg kg-1 ve 8.3 mg kg-1’dır.
Deneme toprağının pH, 7.87, EC, 0.28 dS m-1, Organik Madde, % 1.46 ve Kireç içeriği
% 24.6’dır. Kum,Kil,Silt içeriği sırasıyla; %35.31, %25.69 ve %39.00’dur.
Deneme için hazırlanan topraklar 1600 g hava kuru toprak alabilen plastik
saksılara konulmuştur. Kükürt 0, 20, 40, 80 mg S kg-1 olacak şekilde jips (CaSO4
2H2O)’ ten uygulanmıştır. Temel gübreleme olarak 100 mg N kg-1 azot, NH4NO3’ tan,
100 mg P kg-1 Ca(H2PO4)2’ tan uygulanmıştır. Deneme 4 yinelemeli olarak tesadüf
parselleri deneme deseninde yürütülmüştür. Buğday tohumlarından her saksıya 25 adet
ekilip çimlenme sonrası 18 bitki kalacak şekilde seyreltme yapılmıştır. Bitkiler 71
günlük gelişim döneminden sonra toprak yüzeyinden kesilerek hasat edilmiş, yaş ve
kuru ağırlıkları belirlendikten sonra Kacar ve İnal (2008)’ a göre analize hazırlanmış ve
toplam kükürt, “Eltra CS 500” marka C-S belirleme cihazı ile belirlenmiştir. Bitkilerin
toplam N kapsamı Kjeldahl yöntemiyle, bitkide toplam P, vanadomolibdofosfoik sarı
renk yöntemine göre; toplam K fleymfotometrik olarak, Ca, Mg, Fe, Cu, Mn ve Zn
Kacar ve İnal (2008) tarafından bildirildiği şekilde atomik absorbsiyon
spektrofotometresiyle belirlenmiştir.
Araştırma sonuçlarının güvenilirliliği MINITAB paket programı kullanılarak
varyans analizi ile belirlenmiş ve uygulamalar arasındaki farklılıkların önemliliği
MSTAT paket programı kullanılarak Duncan Çoklu Karşılaştırma Test’i ile
belirlenmiştir.
Çizelge 9. Ekmeklik ve makarnalık buğday çeşitlerinin çinko (mg kg-1) içerikleri üzerine
artan dozlarda uygulanan S’ ün etkisi
Zn (mg kg-1)
Çeşit 0 ppm S 20 ppm S 40 ppm S 80 ppm S
Bezostoya 9.08 bD 13.03 aA 12.40 aBC 11.88 aBC
Gün-91 10.88 abBC 11.30 aBCD 11.73 aBC 9.73 bD
Uzunyayla 10.75 aC 11.05 aCD 11.50 aBC 10.50 aCD
Türkmen 12.25 aAB 12.25 aAB 11.58 abBC 10.58 bCD
İkizce 10.68 aC 10.70 aD 10.93 aC 11.30 aC
Kızıltan-91 13.18 aA 12.83 aA 14.23 aA 13.53 aA
Altın40/98 13.35 aA 13.45 aA 12.83 aB 13.00 aAB
Ankara 12.23 aAB 12.55 aAB 6.88 bDE 5.93 bE
Yılmaz 5.35 bE 6.35 abE 5.53 bE 7.20 aE
Ç-1252 6.50 aE 6.05 aE 7.08 aD 6.95 aE
(küçük harf: Doz, büyük harf: Çeşit ortalamaları arasındaki farklılıkları göstermektedir)
F-Test: Çeşit: **, Doz:**, ÇeşitxDoz:** (**:P<0.01)
Çizelge 11. Ekmeklik ve makarnalık buğday çeşitlerinin bakır (mg kg-1) içerikleri
üzerine artan dozlarda uygulanan S’ ün etkisi
Cu (mg kg-1)
Çeşit 0 ppm S 20 ppm S 40 ppm S 80 ppm S
Bezostoya 7.04 bE 10.68 aCD 7.54 bE 10.16 aD
Gün-91 7.54 bE 6.57 bF 8.25 ab 9.48 aDE
Uzunyayla 8.62 aDE 8.94 aDE 7.99 aDE 7.93 aE
Türkmen 9.87 aD 8.96 aE 8.63 aDE 9.31 aDE
İkizce 9.79 aD 9.10 aDE 9.52 aD 10.16 aD
Kızıltan-91 11.59 bC 11.51 bC 13.05 abC 14.22 aC
Altın40/98 14.72 aB 14.18 aB 14.30 aBC 15.01 aBC
Ankara 14.43 aB 14.40 aB 15.12 aAB 15.90 aABC
Yılmaz 15.31 aAB 15.34 aAB 15.60 aAB 16.14 aAB
Ç-1252 16.48 aA 16.80 aA 16.75 aA 17.52 aA
(küçük harf: Doz, büyük harf: Çeşit ortalamaları arasındaki farklılıkları göstermektedir)
F-Test: Çeşit: **, Doz:**, ÇeşitxDoz:** (**:P<0.01)
McGrath, S.P. and Zhao, F.J. 1995. A risk assessment of sulphur deficinecy in cereals
using soil and atmospheric deposition data. Soil Use and Management. 11: 110-
114. Cu içerikleri
McGrath, S.P., Zhao, F.J. and Withers, P.J.A. 1996. Development of sulphur deficiency
in crops and its treatment. Proceedings of the Fertiliser Society, No. 379.
Peterborough, The Fertiliser Society.
Pasricha, N.S. and Fox, R.L. 1993. Plant nutrient sulfur in the tropics and subtropics.
Advences in Agronomy. 50: 209-269.
Randall, P.J. and Wrigley, C.W. 1986. Effects of sulfur supply on the yield, composition
and quality of grain from cereals, oilseeds, and legumes. Advances in Cereal
Science and Technology. 8: 171-206.
Rasmussen, P.E. and Kresge, P.O. 1986. Plant response to sulfur in the Western United
States. In ‘Sulphur in agriculture’, (M.A. Tabatabai, ed.), American Society of
Agronomy, Crop Science Society of America, Soil Science Society of America,
Madison, Wisconsin, U.S.A. 357–374.
Riley, N.G., Zhao, F.J. and McGrath, S.P. 2000. Availability of different forms of
sulphur fertilizers to wheat and oilseed rape. Plant and Soil. 222: 139-147.
Scherer, H.W., 2001. Sulphur in crop production-invited paper. European Jr. of
Agronomy. 14: 81-111.
Schnug, E. 1991. Sulphur status of European crops and consequences for agriculture.
Sulphur in Agriculture. 15: 7-12.
Tisdale, S.L., Reneau, R.B. and Platou, J.S. 1986. Atlas of sulhur deficiencies. In ‘sulfur
in Agriculture’. (M.A., Tabatabai, ad.). American Society of Agronomy, Crop
Science Society of America, Soil Science Society of America, Madison,
Wisconsin, USA. 295-322.
Wieser, H., Gutser, R. and Tucher, S. 2004. Influence of sulphur fertilization on
quantities and proportions of gluten protein types in wheat flour. J. Cereal Sci.
40: 239-244.
Zhao, F.J., Hawkesford, M.J., Warrilow, A.G.S., McGrath, S.P. and Clarkson, D.T.
1996. Responses of two wheat varieties to sulphur addition and diagnosis of
sulphur deficiency. Plant Soil. 181: 317-327.
Zhao, F.J., Hawkesford, M.T. and McGrath, S.P. 1999. Sulphur assimilation and effects
on yield and quality of wheat. J. Cereal Sci. 30: 1-17.
278
GİRİŞ
Bor, bitki metabolizmasında çok önemli görevleri olan mutlak gerekli mikro
besin elementlerden birisidir.
Tarım topraklarının bitkiye elverişli bor miktarları çok değişken ve birçok
faktörün etkisi altında bulunmaktadır. Bitkiye elverişli bor miktarı; Toprakların
tekstürü, sulu demir ve alüminyum oksitlerin miktarı, reaksiyonu (pH), elektriksel
iletkenliği (Tuzluluk), organik madde içeriği, değişebilir katyonların cins ve miktarları,
kireç içeriği, nem içeriği ve sulama suyu kalitesi gibi faktörlere bağlı olarak değişir.
Bitki cins, tür ve varyetelerine bağlı olmakla birlikte topraklarda elverişli bor noksanlığı
(0.5 mg B/kg toprak) genellikle; 1-Toprağın, sulama suyu veya yağışlarla borun
yıkanmasına neden olabilecek kadar kumlu olması, 2-Toprağın kireç içeriği ve pH
değerinin yüksek, organik madde içeriğinin az olması, 3-Toprağın, boru kuvvetli
derecede adsorbe veya fikse eden kil mineralleri ( İllit ve Montmorillonit ) veya demir
ile alüminyumun sulu oksitlerince zengin olması, 4-Borun çözünüp bitki kök yüzeyine
taşınması ve köklerce alınmasını sağlayan toprak neminin yetersiz veya yağış ve
sulamanın kısıtlı olması ve 5-Dengesiz veya bilinçsiz gübreleme yapılması
durumlarında ortaya çıkar. Bunun yanında özellikle kurak ve yarı kurak iklim
bölgelerinde, sulamada bor içeriği (1 mg B/l’den yüksek) ) yüksek suların kullanılması
veya toprağın drenajının yetersiz ve tuzlu veya sodyumlu olması durumunda genellikle
topraklarda bor toksisitesi (fazlalığı) ortaya çıkmaktadır ( Keren ve Bingham, 1985;
Sakal ve Singh, 1995 ).
Bitkilerde noksanlık veya toksisiteye neden olan toprak bor seviyeleri arasında
çok az bir fark vardır. Bu nedenle, bor noksanlığı ve toksisitesi belirtileri bitkilerde çok
yaygın olarak görülmektedir. Bitkilerde bor noksanlığı belirtileri önce genç yaprak,
organ ve büyüme noktalarında ortaya çıkmaktadır. Bütün bitkilerde bor noksanlığı
öncelikle büyüme noktalarına zarar verdiği için bitkilerde büyüme yavaşlar. En genç
yaprakların biçimleri bozulur, büzülüp kıvrılır, yüzeylerinde kabarıklıklar ve
çukurluklar oluşur. Çoğu zaman bu yapraklar normalden kalın, koyumsu mavi yeşil bir
renk alır. Boğum araları kısalır. Büyüme bodurlaşır, bitki çalılaşmış bir görünüm
kazanır. Tomurcuk, çiçek ve meyve oluşumu azalır yada tamamen durur. Bütün
bitkilerde genel olarak çiçek kısırlığı görülür. Yaprak sapları ve gövde kalınlaşır.
Noksanlık ilerledikçe, uç büyüme noktaları ölür ve tüm bitki büyümesi duraklar.
Kerevizde çatlak gövde, karnabahar da kahverengi çürüklük ve bronzlaşma oluşur.
Noksanlık belirtileri şeker pancarı, patates, havuç ve kereviz gibi yumru köklü
bitkilerde “öz çürüklüğü” olarak ortaya çıkar (Bergmann,1992; Marschner,1995). Bor
noksanlığında tahılların dişi ve erkek üreme organlarının gelişmesinin olumsuz olarak
etkilenmesi, özellikle de erkek kısırlığı nedeniyle yetersiz döllenme sonucu dane
oluşumu, başakta dane sayısı ve verimin önemli düzeyde azaldığı tespit edilmiştir
(Rerkasem ve ark., 1993; Rerkasem ve Loneragan, 1994; Anantawiroon ve ark.,1997;
Rerkasem ve Jamjod,1997, Soylu ve ark, 2004 ve 2005).
Bor fazlalığında ise tohumların çimlenmesi azalır, bitkilerde yaşlı yaprakların
uçları sararır, kın gibi kıvrılır ve nekrozlar oluşur. Daha sonra sarı ve kahverengi renkli
benekler şeklindeki belirtiler yaprak kenarlarına ve orta damarlara doğru yayılır.
Toksitenin ileri aşamalarında yapraklar yanık bir görünüm alır ve erken dökülür. Bor
toksitesi durumunda da bitkilerin verim ve kalitelerinde çok önemli kayıplar meydana
gelir (Bergmann,1992 , Marschner,1995).
ve 2005)’nın bor noksan topraklarda (0.19 mg B/kg) yaptıkları çalışmalarda dekara 300
gram saf bor uygulamasıyla bazı makarnalık ve ekmeklik buğday çeşitlerinin dane
verimlerinde (Kızıltan-91, Bezostaja-1 ve Yılmaz-98) %20’nın üzerinde artışlar
meydana gelirken, bazı çeşitlerin (Ç-1252, Çakmak-79, Kınacı-97) dane verimlerinde de
%10 civarında azalmalar olmuştur. Aynı şartlarda bor uygulamasıyla arpa çeşitlerinden
sadece Tokak 157/34’ün dane veriminde önemli düzeyde artış olmasına rağmen diğer
çeşitlerin dane verimlerinde önemli bir artış olmamış veya azalma meydana gelmiştir
(Çizelge 1).
Çizelge 1. Bor uygulamasıyla bazı buğday ve arpa çeşitlerinin dane verimlerinde
meydana gelen artış ve azalma oranları (%)
Makarnalık Değişim* Ekmeklik Değişim Arpa Çeşitleri Değişim
Çeşitler (%) Çeşitler (%) (%)
Kızıltan-91 38 Gün-91 13 Tokak 157/34 20
Ç-1252 -11 Kınacı-97 -6 Karatay-94 -2
Selçuklu-97 8 Göksu-99 14 Kıral-97 1
Kunduru-1149 15 Türkmen 10 Bülbül-89 1
Yılmaz-98 24 Bezostaja-1 33 Tarm-92 3
Çakmak-79 -11 Sultan-95 4 Hamidiye -6
Ortalama 9 Ortalama 10 Ortalama 2
*Değerler iki yılın ortalaması olup, Kontrol parsellerine (0 kgB/da) göre 0.3 kgB/da bor uygulamasıyla dane
verimindeki artış ve azalma (-) oranlarıdır.
Orta Anadolu Bölgesinde yaygın olarak yetiştirilen hibrit mısır çeşitlerinin bora
tepkilerinin belirlenmesi amacıyla yapılan çalışmalarda bor noksanlığına tepkileri
bakımından DK 647 ve TTM 8119 çeşitleri dayanıklı, LG 60, LG 55, DK 585 ve
PIAVE çeşitleri yarı dayanıklı (toleranslı), BC 566, LUCE, MAT 97, TTM 815, T 1595
çeşitleri yarı hassas ve P 3394 ve RX 770 çeşitleri ise hassas olarak bulunmuştur
(Gezgin ve ark., 2006; Palta ve Gezgin, 2006)
Ülkemizde yaygın olarak yetiştirilen bazı bodur fasulye genetiplerinin bora
tepkilerinin belirlenmesi amacıyla yapılan çalışmalar sonucunda Eskişehir-855
Karacaşehir-90, Noyanbey, Terzibaba, Yakutiye, Fasulye sıra, Yalova-17, Romano,
Nazende, Seminis Gina Yunus-90, Akman-98, Zülbiye, Horoz Fasulye ve Kanada
genotiplerinin bor noksanlığına toleranslı olduğunu yani bor noksan topraklarda bor
gübrelemesi yapmadan yetiştirilebileceğini, Şehirali-90, Göynük-98, Akdağ, Şahin-90,
Önceler-98, Aras-98, Sarıkız, Magnum, May Gina ve Efsane genotiplerinin ise bor
noksanlığına hassas yani bor gübrelemesine ihtiyaç duyabileceğini, Aras-98 ve Kanada
genotiplerinin ise bor toksisitesine toleranslı olduğu bulunmuştur (Hamurcu ve Gezgin,
2007).
Bor noksan alanlarda farklı nohut çeşitleriyle yapılan çalışmalarda 0.1 kg B/da
bor uygulamasıyla Menemen, Akçin-91, İzmir-92 ve Populasyon çeşitlerinde %9-23
arasında değişen oranlarda artışla en yüksek dane verimleri elde edilirken, Gökçe
çeşidinin veriminde %22 oranında azalma belirlenmiştir (Ceyhan ve ark., 2007).
Şeker pancarıyla yapılan çalışmalarda bor ihtiyacının diğer bitkilerden daha
fazla olduğunu, buğday, fasulye, nohut için toksik düzeyde bor içeren topraklarda bile
şekerpancarının iyi bir şekilde yetişebildiği, bor noksan alanlarda şekerpancarına
uygulanan bor’un kalıntı etkisinin bu bitkiden sonra ekilen buğday, fasulye ve nohut için
yeterli olduğunu belirlenmiştir. Konya ovasında 0.26-042 mg B/kg miktarında bor
içeren topraklarda şekerpancarına 0.62 kg B/da düzeyinde bor uygulanması ekonomik
olarak önemli düzeyde verim artışı elde edildiği, 0.8 mg B/kg’dan daha fazla bor içeren
topraklarda ise bor gübrelemesinin bir yarar sağlamayacağı belirlenmiştir. Buğday,
281
fasulye, nohut ve birçok bitki için yeterli düzeyde bor içeren (0.54 mg B/kg toprak)
topraklarda şeker pancarına 0.3 kg B/da bor uygulamasıyla kök veriminin %12 ve
arıtılmış şeker veriminin %18 oranında arttığı belirlenmiştir. Ayrıca şeker pancarına bor
gübresinin en iyi uygulama şeklinin ekim öncesi topraktan veya yarısının topraktan
kalan yarısının yapraktan olduğu, ayrıca 0.4-0.8 mg B/kg bor içeren topraklarda sadece
yapraktan bor uygulamasının da yeterli olabileceği belirlenmiştir (Gezgin ve ark, 2001,
ve Işık ve ark, 2004).
SONUÇ VE ÖNERİLER
Bor noksanlığı ve toksisitesine (fazlalığı) tepki bakımından bitki türleri ve aynı
türün çeşitleri arasında çok büyük farklılıklar olduğu gibi tarım topraklarının bitkiye
elverişli bor miktarları da küçük alanlar içerisinde bile büyük farklılıklar
gösterebilmektedir. Yapılan araştırmalarda hem bor noksanlığı ve hem de bor toksisitesi
durumunda bitkilerin verim ve kalitelerinde çok önemli düzeylerde kayıplar meydana
gelmektedir. Bu nedenle tarımda toprak analizi sonuçlarına göre yetiştireceğimiz bitki
çeşitlerinin ve gübreleme programlarının belirlenmesi gerekir. Bor toksisitesi olan (3 mg
B/kg topraktan yüksek) topraklarda bor ihtiyacı yüksek yani toksisiteye dayanıklı bitki
tür ve çeşitleri yetiştirilebilir yada fazla boru topraktan temizleme çalışmaları yapılabilir.
Bor noksan olan (0.5 mg B/kg topratan düşük) topraklarda da bitkilerin bor ihtiyacına
göre Çizelge 2’deki öneriler doğrultusunda bor gübrelemesi yapılabilir. Bor gübresi
olarak BOREN’ce geliştirilen Tarımbor (%18 B), Boraks (Na2B4O7.10H2O, %11 B),
Borik asit (H3BO3, %17.5 B) ve bor içeren başka bir gübre kullanılabilir.
Çizelge 2. Farklı bitkiler için bor gübrelemesi
Bitki Doz Metot
KAYNAKLAR
Anantawiron, P.; Subedi, K. D.; Rerkasem, B., 1997. Screening Wheat for Boron
Efficiency..In R.W. Bell and B. Rerkasem (eds.), Boron in Soils and Plants.101-
104, Kluwer Acd. Pub., The Netherlands.
Bergmann, W.,1992. Nutritional Disorders of Plants. Gustav Fischer Verlag Jena,
Stuttgart, Germany.
282
Ceyhan, E., Önder, M., Harmankaya, M., Hamurcu, M., Gezgin, S., 2007. Response of
Chickpea Cultivars to Application Boron in the Boron –Deficient Calcareous
Soils. Comm. in Soil Sci. and Plant Analy., 38:17, 2381-2399.
Gezgin, S., Hamurcu, M., Apaydın, M., 2001. Bor Uygulamasının Şeker Pancarının
Verim ve Kalitesine Etkisi. TÜBİTAK, Türk.J. Agric. Forest., 25 : 89-95.
Gezgin, S., Harmankaya, M., Palta, Ç., Gökmen, F., Babaoğlu, M., and Hakkı, E.E.
2006. Determination of Response Widely Growth Hybrid Maize Varieties
(Genotypes) to Boron in Central Anatolia Region. 18th International Soil
Meeting(ISM) On 'Soil Sustaining Life On Earth, Managing Soil and
Technology". May 22-26, 2006 Şanlıurfa- Turkey.
Hamurcu, M., Gezgin, S., 2007. Türkiye’de Yetiştirilen Bazı Bodur Fasulye (Phaseolus
Vulgaris L.) Genotiplerinin Bor Ve Çinko Uygulamalarına Tepkilerinin
Belirlenmesi. S.Ü. Fen Bilimleri Ens. Doktora Tezi (yayınlanmamış).
Işık, Y., Göksu, N., Gültekin, S., Gökmen, F., Gezgin, S., 2004. Şeker Pancarına
Uygulanan Borun Buğday Üzerine Bakiye Etkisi. Türkiye 3. Ulusal Gübre
Kongresi, Tarım-Sanayi-Çevre, 11-13 Ekim 2004. Tokat.
Keren, R.; Bingham, F. T., 1985. Boron in Water, Soils and Plants. In Adv. in Soil Sci.,(
Ed.by B.A. Stewart ) Vol. 1:229-276, Springer-Verlag.
Marschner, H.,1995. Mineral Nutrition of Higher Plants. 2nd Ed., Academic Press, New
York.
Palta, Ç., Gezgin, S., 2006. Orta Anadolu Bölgesinde Hibrit Mısır Çeşitlerinin Bor
Toksisitesi ve Noksanlığına Tepkilerinin Belirlenmesi. S.Ü. Fen Bilimleri Ens.
Doktora Tezi (yayınlanmamış).
Rerkasem, B.; Jamjod, S., 1997. Boron Deficiency Induced Male Sterility In Wheat
(Triticum Aestivum L.) and Implications For Plant Breeding. Euphytica (In
Prees Ref. MS No EUPH 4247)
Rerkasem, B.; Loneragan, J.F., 1994. Boron Deficiency In Two Wheat Genotypes In a
Warm, Subtropical Region. Agron. J. 86.
Rerkasem, B.; Netsangtip, R.; Lordkaev, S.; Cheng, C., 1993. Grain Set Failure in
Boron Deficient Wheat. Plant and Soil 155/156.
Sakal, R.; Singh, A.P.,1995. Boron Research and Agricultural Production. In
Micronutrient Res. Agric. Prod.( Ed., Tandon, HLS ), p:1-31, Fert. Dev. and
Cons.Org, New Delhi, India.
Soylu S, Topal A, Sade B, Akgün N, Gezgin S and Babaoglu M., 2004. Yield and yield
attributes of durum wheat (Triticum durum Desf.) genotypes as affected by
boron application in boron-deficient-calcareous soils: An evaluation of major
Turkish genotypes for B efficiency. Journal of Plant Nutrition 27(6):1077-1106.
Soylu S., Sade B., Topal A., Akgün N., Gezgin S., Hakkı E.E., Babaoglu M., 2005.
Responses of Durum and Bread Wheat Cultivars to Boron Application in a Low
Boron Calcareous Soil. T J of Agric Res., 29(4): 275-286.
283
ÖZET
Bodur elma bahçelerinde farklı azot dozlarının etkilerini saptamak anacıyla
Eğirdir Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsünde 2000-2005 yılları arasında yürütülen
çalışmada biri kontrol olmak üzere 4 farklı azot düzeyi kullanılmış ve fosfor ve
potasyum ise ağaç başına 40 g P2O5 ve 100 g K2O sabit olarak uygulanmıştır. Deneme
sonunda azot uygulanan bütün parsellerde kontrole göre verim artışı sağlanmış, meyve
iriliklerinin değişen azot dozlarından çok verimin artışından olumsuz etkilendiği
belirlenmiştir. Artan azot dozları fosfor ve potasyum alımını olumsuz etkilerken, dolaylı
olarak magnezyum, kalsiyum ve demir alımını artırmıştır.
Yine yaprak azot içeriği ile verim arasında doğrusal pozitif, meyve iriliği
arasında ise doğrusal negatif bir ilişki belirlenmiştir. Yaprak azot içeriği % 1.8-2.0
aralığında iken suda çözünebilir kuru madde (SÇKM) içeriği yüksek olurken daha düşük
veya daha yüksek N kapsamlarında SÇKM azalmıştır. Artan azot dozlarının titre
edilebilir asit oranını artırdığı da belirlenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Elma, M9, azot, verim, besin alımı.
GİRİŞ
Elma, üretim miktarı bakımından Türkiye’nin dünyada söz sahibi olduğu bir
meyve türüdür. Yıllık ortalama 2,5 milyon ton ile dünya elma üretiminde 3. sırada yer
almasına rağmen, dış satımda aynı başarıyı sağlayamamıştır (Anonim, 2008). Bunun bir
çok nedeninin yanında önemli nedenlerinden birisi de kalite problemidir. Bilindiği üzere
kalite artırıcı faktörlerin başında yeterli ve dengeli besleme gelmektedir ve Türkiye’de
özellikle bodur elma bahçeleri için yapılmış yeterince bitki besleme çalışması yoktur.
Bu deneme ile Türkiye’deki bu açığın kapatılmasına ve özellikle elma üretiminin yoğun
olarak yapıldığı Isparta (Eğirdir) ve benzeri ekolojilerde yeterli ve dengeli besleme
yoluyla elmada kalitenin artırılmasına katkı sağlamak amaçlanmıştır.
Çizelge 1. Elma ve armudun hektara topraktan kaldırdıkları besin elementi miktarları
Meyve N P2O5 K2 O Ca
Türü (kg/ha) (kg/ha) (kg/ha) (kg/ha)
Elma 57.8 15.7 61.7 63.0
Armut 33.1 7.8 37.0 42.3
Yumuşak çekirdekli meyve türlerinin topraktan en fazla kaldırdıkları besin
elementleri azot ve potasyumdur. Çizelge 1'de elma ve armudun ayrı ayrı topraktan
kaldırdıkları besin elementi miktarları görülmektedir (Özbek, 1981).
Özbek (1981), meyve ağaçlarında uygulanacak azot miktarlarının çok iyi
belirlenmesi gerektiğini, azot noksanlığının büyüme ve gelişme geriliğine sebep olduğu
gibi azot fazlalığının da vegetatif gelişmeyi teşvik ettiğinden meyve verimi üzerine
olumsuz etki yaptığını ve fazla azotun meyvelerin iri kaba dokulu ve yavan tatlı
olmasına yol açacağını bildirmiştir.
Aydemir ve İnce (1988), yaprağın azot kapsamı arttıkça bitkileri azota
tepkilerinin azalacağını, toprağa uygulanan azota rağmen bitki tepkisi görülmüyorsa
toprak azotunun bitki ihtiyacını karşılayacak seviyede olduğunun düşünülmesi
gerektiğini söylemektedir.
Aktaş ve Ateş (1998)'e göre aşırı azotlu gübreleme bitkinin vegetatif gelişme
periyodunu uzatır, çiçeklenmeyi geciktirir. Vegetatif aksam yani dal, sürgün, yaprak
miktarı fazla, iri, geniş ve uzun olurlar. Buna karşılık bitkinin generatif gelişmesi zayıf
kalır. Dolayısıyla azot fazlalığında başlangıçta bitkinin genel durumu iyi görünse bile
ürün miktarı az olacaktır. Öte yandan azot fazlalığı şeker sentezini azaltmaktadır. Ayrıca
aynı araştırıcılar, azot fazlalığının meyvelerde geç olgunlaşmaya neden olacağını, bazen
erken meyve dökümü görüleceğini ve meyvelerin depolanma yeteneklerinin çok düşük
olacağını söylemektedirler.
Burt ve ark. (1998), bitki bünyesine besin elementlerinin alınması sırasında
anyon-katyon dengesinin önemli olduğunu, gübrelerin bu anyon-katyon dengesi
gözetilerek verilmesi gerektiğini bildirmişleridir. Araştırıcılar, verilen gübrelere göre
hangi elementin az, hangisinin çok alınacağının ortaya çıktığını, herhangi bir anyon
veya katyonun eksik verilmesi halinde yerinin mutlaka bir başka anyon veya katyon
tarafından doldurulacağını, dolayısıyla anyon veya katyonlardan herhangi birisinin
fazlalığının bir diğerinin eksikliğe sebep olacağını, bu dengenin oluşturulmasında birinci
derecede azot formunun etkili olduğunu belirtmişlerdir. Yanı azot Amonyum (NH4+)
formunda ise diğer katyonların alımının azalacağını, buna karşılık H2PO4-, SO4- gibi
anyonların alımının artacağını, eğer azot formu Nitrat (NO3-) ise diğer anyonların
alımının azalacağını K+, Mg+ ve Ca+ gibi katyonların alımlarının artacağını
bildirmektedirler.
Bu çerçevede aynı araştırıcılar, besin elementleri arasında Çizelge 2’de
görüldüğü gibi bir etkileşim olduğunu söylemişlerdir.
285
Peterson ve Stevens (1994), hektara 50-60 ton elma alabilmek için fertigation
sistemi ile 80-100 kg/ha N, 20-30 kg/ha P2O5 ve 140-160 kg/ha K2O uygulanması
önermişlerdir. Araştırıcılar azotun damla sulama sistemi ile mümkün olduğunca
bölünerek verilmesi gerektiğini bunun verimi artırdığını söylemektedirler. Aynı
araştırıcılar M9 anacı üzerine aşılı Elstar ve Jonagold çeşitleriyle farklı sulama ve
gübreleme kombinasyonlarını denemiş; kış gübre uygulaması ve fertigation
yöntemlerini karşılaştırmışlardır. Deneme sonunda en yüksek verim Jonagold'ta toplam
93 kg/ağaç ile fertigation 15 g N/ağaç uygulamasında, Elstar'da ise toplam 74 kg ile yine
aynı uygulamada elde edilmiştir.
Yine aynı araştırıcılar, elmanın yapraklardaki besin elementi düzeylerinin
Çizelge 3’te verildiği düzeylerde olması gerektiğini bildirmektedirler.
Normal gelişim şartları altında yapraktaki Ca ile N arasında pozitif bir ilişki
vardır. Artan azot miktarı gelişimi ve dolayısıyla yaprak alanını artırır ve bu da
transprasyonla daha fazla su alınmasına neden olur. Böylece alımı ve taşınması büyük
oranda transprasyona bağlı olan Ca alımı da artmış olur. Çok aşırı N uygulamaları
yaprak/meyve oranını arttıracağından meyvede düşük Ca’a bağlı olarak ortaya çıkan
problemleri beraberinde getirir. Bu durum özellikle toprak neminin yetersiz olduğu
durumlarda önemlidir. Çünkü su stresi olduğunda meyvedeki Ca meyvedeki suyun
yaprağa hareketi ile yaprağa taşınır (Hoying ve ark., 2004).
286
Denemede bitki materyali olarak M9 elma anacı üzerine aşılı Granny Smith
elma çeşidi, gübre materyali olarak ise Üre, Potasyum Sülfat ve Fosforik asit
kullanılmıştır.
4 tekerrürlü ve her tekerrürde 3 bitki olacak şekilde tesadüf blokları deneme
desenine göre kurulan denemede azotun 0, 30, 60, 90 g N/ağaç dozları uygulanmıştır.
Gelişimi sınırlandırmamak için tüm parsele ağaç başına 40 g P2O5 ve 100 g K2O sabit
olarak verilmiştir. Denemede tüm gübreler fertigasyon yöntemi ile verilmiş olup
verilecek su miktarı Pan buharlaşma kaplarından faydalanılarak belirlenmiştir (Kanber,
1999).
Denemede ilk yıl toprak analizi, her yıl yaprak analizleri ve pomolojik analizler
yapılmıştır. Yaprak analizlerinde Jones ve ark, (1991), toprak analizlerinde Kacar,
(1995) ve pomolojik analizlerde Burak ve ark (1997) esas alınmıştır.
ARAŞTIRMA SONUÇLARI VE TARTIŞMA
Verim ve Pomolojik analiz sonuçları
Denemede 4 yıl boyunca elde edilen ağaç başı kümülatif verim değerleri ile
diğer bazı pomolojik değerler Çizelge 5’de verilmiştir.
Verim değerleri incelendiğinde, N0 dozunun en düşük verim değerini verdiği
(16289 g/ağaç), diğer azot dozlarının aynı grupta yer aldığı görülmektedir. (Çizelge 5,
Şekil 1). Yine en iri meyveler N0 dozunda elde edilirken, N1 ve N2 dozlarında bir
miktar düşen meyve ağırlığı N3 dozu ile birlikte yeniden artış göstermiştir. N0 ve N3
dozlarındaki meyve iriliğindeki artışın azot dozlarının doğrudan etkisiyle değil,
verimdeki azalmadan kaynaklandığı düşünülmektedir. Nitekim Şekil 2’de ağaç başı
287
verim ile ortalama meyve ağırlığı arasındaki zıt ilişki görülmektedir. Öte yandan N1 ve
N2 dozlarındaki meyve ağırlığındaki düşüş meyvenin Pazar değerini etkileyecek boyutta
olmadığından kabul edilebilir bulunmuştur (Anonim, 1983, Anonim, 2002, Anonim,
2004). Granny Smith çeşidinde azot dozları ile ortalama meyve ağırlığı arasındaki
regresyon eğrisi Şekil 3’de görülmektedir.
Çizelge 5. Azot dozlarına göre verim ve bazı pomolojik değerlerin değişimi
M.Eti T.E.
Meyve Meyve Meyve SÇKM
Doz Verim Sertliği Asitlik pH
Eni Boyu Ağırlığı (%)
(lb) (M.A)
N0 (0 g/ağaç) 16289 b 83,25 a 75,77 ab 251,36 a 18,65 b 14,54 0,98 c 3,23 b
N1 (30 g/ağaç) 18363 a 82,43 ab 75,81 ab 244,67 ab 18,88 ab 15,21 1,09 b 3,27 a
N2 (60 g/ağaç) 18388 a 81,5 b 74,71 b 238,95 b 19,15 a 14,90 1,14 a 3,26 a
N3 (90 g/ağaç) 18040 a 82,93 a 76,42 a 249,52 a 18,53 b 15,01 1,10 b 3,24 b
* * * * * - ** **
- Önemli değil.
* % 5 seviyesinde önemli.
** % 1 seviyesinde önemli.
20000
2
y = -605,5x + 3555,3x + 13423
2
R = 0,9532
19000
18000
Verim
17000
16000
15000
N0 N1 N2 N3
R 2 = 0,5304
252
248
244
240
236
160 165 170 175 180 185
Ağaç başı verim /100 (g)
257
Ortalama Meyve Ağırlığı (g)
249
241
233
2
y = 4,315x - 22,699x + 270,51
2
R = 0,8732
225
N0 N1 N2 N3
27 19,5
y = -1,0087x + 43,659
2
R = 0,3535
26 19,2
Ortalama Meyve Ağırlığı /10
25 18,9
24 18,6
23 18,3 2
y = -0,2125x + 1,0535x + 17,763
2
R = 0,8072
22 18
18,2 18,6 19 19,4 N0 (0 g/ağaç) N1 (30 g/ağaç) N2 (60 g/ağaç) N3 (90 g/ağaç)
Şekil 4. Meyve eti sertliği ile ortalama Şekil 5. Azot dozları ile meyve eti
meyve ağırlığı arasındaki ilişki sertliği arasındaki ilişki
1,2 3,3
1,15
3,28
Titre edilebilir asit
1,1
3,26
1,05
pH
3,24
1
0,95 2
y = -0,0375x + 0,2285x + 0,7875 3,22 2
y = -0,015x + 0,077x + 3,17
2
R = 0,9968 2
R = 0,92
0,9
3,2
N0 (0 g/ağaç) N1 (30 g/ağaç) N2 (60 g/ağaç) N3 (90 g/ağaç)
N0 (0 g/ağaç) N1 (30 g/ağaç) N2 (60 g/ağaç) N3 (90 g/ağaç)
Şekil 6. Azot dozları ile titre edilebilir asit Şekil 7. Azot dozları ile pH arasındaki
miktarı arasındaki ilişki ilişki
289
Çizelge 6. Azot dozlarına göre yapraklarda elde edilen makro ve mikro besin
elementi düzeyleri.
Fe Mn Zn
Doz N (%) P (%) K (%) Ca (%) Mg (%)
(ppm) (ppm) (ppm)
N0 (0 g/ağaç) 1,75 b 0,26 a 1,45 a 0,70 b 0,33 b 97,3 a 36,50 46,88
N1 (30 g/ağaç) 1,99 a 0,15 b 1,23 b 0,72 b 0,35 b 84,2 b 32,38 48,88
N2 (60 g/ağaç) 2,04 a 0,15 b 1,25 ab 0,77 b 0,40 a 95,6 ab 31,88 52,25
N3 (90 g/ağaç) 1,95 a 0,14 b 1,11 b 1,00 a 0,41 a 107,2 a 35,25 45,75
* * * * ** * - -
- Önemli değil.
* % 5 seviyesinde önemli.
** % 1 seviyesinde önemli.
2,1 0,3
2
y = 0,025x - 0,161x + 0,39
2
R = 0,9258
2 0,25
1,9 0,2
1,8 0,15
1,7 0,1
2
y = -0,0825x + 0,4775x + 1,3575
2
R = 0,9974
1,6 0,05
N0 (0 g/ağaç) N1 (30 g/ağaç) N2 (60 g/ağaç) N3 (90 g/ağaç) N0 (0 g/ağaç) N1 (30 g/ağaç) N2 (60 g/ağaç) N3 (90 g/ağaç)
Şekil 8. Azot dozları ile yaprak azot Şekil 9. Azot dozları ile yaprak fosfor
içeriği arasındaki ilişki içeriği arasındaki ilişki
Burt ve ark. (1998) ile uyumlu olarak Artan azot dozlarına zıt olarak
yapraklardaki potasyum içeriği azalmakta olup, değişen azot dozlarına göre yaprakların
potasyum içeriklerindeki değişim yapılan regresyon analizine göre önemli bulunmuş ve
regresyon eğrisi Şekil 10’da verilmiştir.
Yaprak kalsiyum içerikleri bakımından en yüksek değer N3 dozunda elde
edilmiş (%1), değişim azot dozlarındaki değişimle doğru orantılı olarak meydana
gelmiştir. Bu bulgular Hoying ve ark (2004) ile uyumludur ve artan azot dozlarının
yaprak alanını artırmasından ve buna bağlı olarak transprasyonla su akışının
artmasından kaynaklandığı düşünülmektedir. Yapılan regresyon analizinde azot dozları
ile yaprak kalsiyum içeriği arasındaki ilişki önemli bulunmuş ve bu ilişki Şekil 11’de
gösterilmiştir.
290
1,08
1,5
y = -0,1016x + 1,5138
R 2 = 0,839 1
1,4
0,92
1,2
0,76
1,1
0,68
2
y = 0,0525x - 0,1675x + 0,8225
2
R = 0,9804
1 0,6
N0 (0 g/ağaç) N1 (30 g/ağaç) N2 (60 g/ağaç) N3 (90 g/ağaç)
N0 N1 N2 N3
Şekil 10. Azot dozları ile yaprak potasyum Şekil 11. Azot dozları ile yaprak
içeriği arasındaki ilişki kalsiyum içeriği arasındaki ilişki
115
0,45
107
0,42
Yaprak Mg değeri (%)
0,39 99
0,36 91
0,33
y = 0,0283x + 0,3006 83
2
R 2 = 0,9634 y = 6,1875x - 26,839x + 116,82
2
R = 0,8895
0,3
75
N0 N1 N2 N3 N0 (0 g/ağaç) N1 (30 g/ağaç) N2 (60 g/ağaç) N3 (90 g/ağaç)
Şekil 12. Azot dozları ile yaprak Şekil 13. Azot dozları ile yaprak demir
magnezyum içeriği arasındaki ilişki içeriği arasındaki ilişki
2 y = 0,5062x - 0,1931
y = 0,6999x - 2,8811x + 3,117
0,33 2
2 R = 0,2113
R = 0,4341
1,3
0,29
0,21
0,9
0,17
0,7
0,13
0,5
0,09
0,05 0,3
1,6 1,7 1,8 1,9 2 2,1 2,2 1,6 1,7 1,8 1,9 2 2,1 2,2
Şekil 14. Yaprak azot içeriği ile yaprak Şekil 15. Yaprak azot içeriği ile yaprak
fosfor içeriği arasındaki ilişki kalsiyum içeriği arasındaki ilişki
y = 0,183x + 0,0158
0,45 2
R = 0,4367 75 y = 34,233x - 17,533
2
R = 0,261
0,41 65
55
0,37
45
0,33
35
0,29
25
0,25
15
1,6 1,7 1,8 1,9 2 2,1 2,2
1,6 1,72 1,84 1,96 2,08 2,2
Yaprak N miktarı (%)
Yaprak N miktarı (%)
Şekil 16. Yaprak azot içeriği ile yaprak Şekil 17. Yaprak azot içeriği ile yaprak
magnezyum içeriği arasındaki ilişki çinko içeriği arasındaki ilişki
Yine yaprak azot düzeyleri ile ağaç başına verim arasındaki ilişki önemli
bulunmuş olup regresyon eğrisi Şekil 18’de verilmiştir. Yaprak N içeriği arttıkça ağaç
başı verimde de bir artış görülmektedir. Yaprak azot içerikleri ile ortalama meyve
ağırlığı arasında doğrusal ters ilişki belirlenmiş olup (Şekil 19), bu durumun azot
seviyesinin artmasının direkt etkisiyle değil, yaprak azot içeriği arttıkça verimin artması,
buna bağlı olarak ortalama meyve ağırlığının azalmasından kaynaklandığı
düşünülmektedir.
Yaprak azot miktarı ile SÇKM arasında quadratik bir ilişki belirlenmiş olup,
Şekil 20’de regresyon eğrisi verilmiştir. Şekilden görüleceği üzere SÇKM oranı önce bir
miktar artmış ancak yüksek yaprak azot düzeyi ile yeniden azalmıştır. Bu durumun,
yüksek azot alımının özellikle potasyum ve kalsiyum gibi SÇKM üzerinde etkili besin
elementlerinin alımını olumsuz etkilemesinden kaynaklandığı düşünülmektedir (Burt ve
ark.,1998).
Yaprak azot düzeyi ile titre edilebilir asit miktarı arasında da doğrusal bir ilişki
belirlenmiş olup (Şekil 21), bu durum fazla azotun hasatta gecikmeye neden olması
dolayısıyla titre edilebilir asit kapsamı daha yüksek meyvelerin oluşması ile
açıklanabilir (Aktaş ve Ateş,1998).
292
24000 R 2 = 0,3774
257
22000
Verim (g)
18000
241
16000
Şekil 18. Yaprak azot içeriği ile ağaç başı Şekil 19. Yaprak azot içeriği ile
verim arasındaki ilişki ortalama meyve ağırlığı arasındaki ilişki
y = -8,9509x 2 + 34,511x - 18,136
16 1,25
R 2 = 0,4503
15,5
1,17
1,09
14,5
1,01
14
13,5 0,93
13 y = 0,3098x + 0,4809
0,85
1,6 1,72 1,84 1,96 2,08 2,2 R2 = 0,5981
1,6 1,72 1,84 1,96 2,08 2,2
Yaprak N miktarı (%) Yaprak N miktarı (% )
Şekil 20. Yaprak azot içeriği ile SÇKM Şekil 21. Yaprak azot içeriği ile titre
arasındaki ilişki edilebilir asit miktarı arasındaki ilişki
Sonuç olarak;
1. Verilen azot dozları verimi olumlu etkilerken en yüksek verin 60 g N/ağaç
dozunda elde edilmiştir. Ancak 30 g N/ağaç uygulamasında da yakın değerler
elde edilmiştir. Bu bulgu Peterson ve Stevens (1993) ile uyumludur.
2. Meyve iriliği azot dozlarından çok verimdeki artıştan olumsuz etkilenmiştir.
3. Azot uygulanan tüm parsellerde SÇKM kontrole göre artış göstermiştir.
4. Azot dozları arttıkça fosfor ve potasyum alımı azalmış, buna karşılık potasyum
alımın azalmasına bağlı olarak kalsiyum, magnezyum ve demir alımı artmıştır.
Yine bu elementlerin yapraklarındaki konsantrasyonlar arasında da benzer
ilişkiler belirlenmiştir.
5. Yaprak azot içeriği ile ağaç başı verim arasında doğrusal pozitif, ortalama
meyve ağırlığı ile yaprak N içeriği arasında verim arışına bağlı olarak dolaylı
ortaya çıktığı düşünülen doğrusal negatif ilişki saptanmıştır.
KAYNAKLAR
Aktaş, M., M. Ateş, 1998. Bitkilerde Beslenme Bozuklukları, Nedenleri ve
Tanınmaları. Engin Yayınevi. 247 s. Ankara.
Anonim, 1983. TSE Elma Standartları. TS 100. Türk Standartları Enstitüsü. Ankara.
Anonim, 2002. United. States Standards for Grades Apples. United. States Department
of Agriculture Agricltural Marketing Service Fruit and Vegetable Programs
Fresh products Branch. USA.
293
Anonim, 2004. Standards for Apples. Official jurnal of The Europen Union Commission
regulation. (ec) no: 85/2004.
Anonim, 2008, Fao Statistical Database.
Aydemir, O., F. İnce, 1988. Bitki Besleme. Dicle Üniversitesi Eğitim Fakültesi
Yayınları. No: 2. 655 s. Diyarbakır.
Burak, M., M. Büyükyılmaz, F. Öz, 1997. Granny Smith elma çeşidinin farklı
anaçlar üzerindeki verim ve kalite özelliklerinin belirlenmesi. Yumuşak
Çekirdekliler Sempozyumu. s.61-69. Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez
Araştırma Enstitüsü. Yalova.
Burt, C., K. O’Connor, T. Ruehr, 1998. Fertigation. The Irrigation Training & Research
Center. ISBN: 0-9643634-1-0. 320 s.
Hoying, S., Fargione, Mike., Lungerman, K., 2004. Diognosing Apple TreeNutritional
Status: Leaf Analysis Interpretation and Defiency Symptoms. New York Fruit
Quarterly, Volume 12, Number 1, New York.
Jones, J.R., B. Wolf, H.A. Mills, 1991. Plant Analiysis Handbook. Micro Macro
Publishing Inc.
Kacar, B., 1995. Bitki ve Toprağın Kimyasal Analizleri III. Ankara Üniversitesi, Ziraat
Fakültesi, Eğitim Araştırma ve Geliştirme Vakfı Yayınları, No: 3, Ankara.
Kanber, R., 1999. Sulama. Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Yayınları. Genel
yayın no:174. 530 s. Adana.
Özbek, N., 1981. Meyve Ağaçlarının Gübrelenmesi. Tarım ve Orman
Bakanlığı Yayınları. 280 s.Ankara
Özelkök, S., K. Kaynaş, M. Burak, 1993. Üretimi öngörülen bazı elma
çeşitlerinde önemli olan olgunluk parametreler (ölçüt)'nin saptanması. 1.
Starkikn Delicious, Starkrimson Delicious, Golden Delicious, Starkspur Golden
Delicious, Granny Smith. Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü.
Yayın no: 12. 53 s. Yalova.
Peterson, A. B., G. Robert, Ph. D. Stevens, 1994. Tree Fruit Nutrition.
Published by Good Fruit Grower. 211 p. Yakima.Washington.
Westwood, M. N., 1993. Temperate Zone Pomology Physiology and Culture.
523 p. Timber press. Portlant, Oregon.
294
ÖZET
Bu araştırma, Fe uygulamasının farklı elma anaçlarının Fe beslenmesi ile kimi
besin elementi içeriklerine etkilerini incelemek amacıyla yürütülmüştür. Bu nedenle M9
(bodur), M26 ve MM106 (Yarı bodur) anaçları üzerine aşılı elma ağaçlarına (Red Chief)
0, 25, 50 ve 75 g/ağaç olacak şekilde FeSO4 7 H2O uygulanmıştır. Yaprak örneklerinde,
toplam Fe, aktif Fe ve SPAD ölçümleri yanında, N, P, K, Mg, Mn, Cu ve Zn analizleri
yapılmıştır. Elde edilen sonuçlara göre, elma yapraklarının toplam Fe, aktif ve SPAD
değerleri artan Fe uygulamalarıyla önemli derecede (p<0.001) artmıştır. Anaç farklılığı,
toplam Fe üzerine önemli etki yaparken (p<0.001), aktif Fe ve SPAD değerleri üzerine
etkili olmamıştır. Demir uygulamalarından bodur anaç üzerine aşılı elma ağaçları, yarı
bodur anaçlara oranla daha fazla etkilenirken, toplam Fe, aktif Fe ve SPAD değerleri
arasında önemli ilişkiler saptanmıştır. Demir uygulaması ve anaç farklılıkları P hariç,
diğer besin elementlerini önemli derecelerde etkilemiştir.
Anahtar Kelimeler: Bodur ve yarı bodur elma, demir gübrelemesi, besin elementleri.
EFFECT OF IRON APPLICATION ON IRON NUTRITION AND MINERAL
NUTRIENT CONCENTRATIONS OF DWARF AND SEMI-DWARF APPLE
ROOTSTOCKS
ABSTRACT
This study was conducted to determine the effect of Fe fertilization on Fe
nutrition and mineral element concentrations of different apple rootstocks. For this, 0,
25, 50 and 75 g/tree of FeSO4 7 H2O were applied to the apple trees (Red Chief) on M9
(dwarf), M26 and MM106 (semi-dwarf) rootstocks. On leaf samples, total Fe, active Fe
and SPAD index measurements were made. In addition, N, P, K, Mg, Mn, Cu and Zn
concentrations were measured. According to the results, total Fe, active Fe and SPAD
values significantly (p< 0.001) increased with Fe doses. While rootstock had significant
(p<0.001) effect on total Fe concentrations, active Fe and SPAD index were not
affected. Effect of Fe application on dwarf rootstocks was higher than other rootstocks.
Significant correlations among total Fe, active Fe and SPAD index were determined.
Other nutrients except P, significantly affected from Fe applications and rootstocks.
Key Words: Dwarf and semi-dwarf apple, iron fertilization, nutrients.
GİRİŞ
Demir, bitkilerin beslenmesi açısından son derece önemli bir element olup,
bitkilerde birçok görev üstlenmektedir. Demir, doğrudan klorofil molekülünün yapısında
yer almamakla beraber, renk pigmentlerinin oluşumunda doğrudan etkili olan
elementlerden birisi olup, çeşitli enzim mekanizmalarıyla klorofil sentezini etkiler
(Bergmann, 1992).Yüksek pH ve kireç, düşük organik madde, toprak su içeriğinin
295
MATERYAL VE METOD
Çalışma, Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi Ziraat Fakültesi deneme ve
uygulama alanında 2005–2006 gelişim sezonunda yürütülmüştür. Deneme alanı
toprağının alkali karakterde, fazla kireçli, organik maddesi az, N, P, Ca, Mg, Fe ve Cu
bakımından yeterli Zn ve Mn bakımından ise sınır düzeyde olduğu belirlenmiştir.
Araştırmada bitki materyali olarak, 5’ er yaşlarında M9, M26, MM106 anaçları üzerine
aşılı Red Chief çeşidi kullanılmıştır.
Temel gübreleme amacıyla topraklara, 10 kg/da N, 6 kg/da P,14 kg/da k, 3.5
kg/da Mg olacak şekilde sulama suyuyla beraber, mono amonyum fosfat, amonyum
nitrat, fosforik asit, potasyum nitrat, magnezyum sülfat uygulaması yapılmıştır.
Topraktan Fe uygulaması ise 0, 4.75, 9.50, 14.25 g/ ağaç olacak (FeSO4 7H2O, %19 Fe)
şekilde verilmiştir.
Yaprak örneklemesi ve analizler
Yaprak örnekleri, elma ağaçlarının gelişim dönemlerine uygun olarak Temmuz
ayının ortalarında, ağacın her yönünden, omuz hizasından, o yıla ait sürgünlerin orta
kısmından alınmıştır (Bergmann 1992). Alınan yaprak örnekleri etiketlenip plastik
torbalara konularak laboratuara getirilmiş, çeşme suyu, seyreltik asit (0.2 N HCl) ve saf
su ile yıkandıktan sonra 65±5 oC’de kurutulup öğütülmüştür. Öğütülmüş örneklerden 1
gram alınarak 50 ml’lik erlenmayere konulmuş ve 12 ml nitrik-perklorik asit karışımı ile
ıslatılmıştır. Sıcak tabla üzerine konulan örnekler yavaş-yavaş ısıtılmış ve 150-200
o
C’de berrak renk oluncaya kadar yakılmıştır (yaş yakma). Yakılan örnekler süzülerek
ölçü balonlarına aktarılmış ve analizler süresince buzdolabında saklanmıştır. Bu
örneklerde P (Vanado-molibdo fosforik sarı renk yöntemi, Shimadzu UV–1208
spektrofotometresi) K, Ca, Fe, Cu, Zn ve Mn (AAS, Varian AA240FS), analizleri
yapılmış olup, bitki örneklerindeki azot (N) içeriği ise Kjeldahl yöntemine göre
belirlenmiştir (Kacar ve İnal, 2008). SPAD indeksi ölçümü arazide sabah saatlerinde,
Minolta Spad–502 klorofil ölçer ile belirlenmiştir. Bunun için ağacın etrafından,
gelişmesini tamamlamış 20 yaprak seçilerek her yaprağın orta damarı ile yaprak kenarı
296
KAYNAKLAR
Başar B., Özgümüş H. 1999. Değişik Demirli Gübre ve Dozlarının Şeftali Ağaçlarının
Bazı Mikro Besin Elementi İçerikleri Üzerine Etkisi Tr. J. of Agriculture and
Forestry 23 (1999) 273–281.
Bergmann, W. (1992). Nutritional Disorders of Plants: Development, Visual and
Analytical Diagnosis. Gustav Fisher Verlag; Jena, Stuttgart, Germany.
Erdal İ., Aşkın M.A., Küçükyumuk Z., Yıldırım F., Yıldırım A. 2008. Rootstock has an
Important Role on Iron Nutrition of Apple Trees. World Agricultural Sciences 4
(2):173–177.
Eyüpoğlu F., Talaz S. 1999. Elma Bahçelerinde Görülen Demir Eksikliğinin
İyileştirilmesinde Kullanılan Organik ve İnorganik Demir Formlarının Etkisi ve
Etki Süreleri.Türkiye III. Ulusal Bahçe Bitkileri Kongresi, 14-17 Eylül 1999,
Ankara 81-86.
298
Fernandez, V., Winkelmann, G. Eber, G. 2004. Iron Supply to Tobacco Plants through
Foliar application of Iron Citrate and Ferriz Dimerum Acid . Physiologia
Plantarum. 122: 350–385.
Kacar,B., İnal A., 2008. Bitki Analizleri. Nobel Yayın No:1241.
Kocakaya, Z., Erdal, İ. 2005. Çinko Uygulamasının Van Yöresinde Yetiştirilen Buğday
Çeşit ve Hatlarının Çinko Beslenmesi ve Verim Üzerine Etkisi. Ankara Üniv.
Zir. Fak. Tarım Bilimleri Dergisi. 11 (4), 379-383
Küçükyumuk, Z. 2007. Elma Çeşitlerinin Mineral Beslenmesine Anaç ve Çeşit Etkisinin
İncelenmesi. Yüksek Lisans Tezi. Süleyman Demirel Üniversitesi Fen Bilimleri
Enstitüsü Isparta.
Marshner, H. 1995. Mineral Nutrition of Higher Plants .Second Ed. Academiz Press
Inc. San Diego, CA 92101.
Togay, Y., Togay, N., Kocakaya, Z., Erdal, İ. ve Çığ, F. 2005. Van Koşullarında Çinko
Uygulamasının Farklı Buğday Çeşit ve Hatlarında Verim ve Verim Öğelerine
Etkisi. Türkiye VI. Tarla Bitkileri Kongresi, 5–9 Eylül, 2005. Araştırma Sunusu
Cilt 1: Sayfa 595–600.
Tsipouridis, C., Thodimis, T. and Isaakidis K.E.A. 2005. Effect of Peach Cultivars,
Rootstocks and Phytopthora on Iron Cholorosis. World Journal of Agricultural
Sciences, 1 (2): 137–142.
299
ÖZET
Araştırma, Konya ekolojik koşullarında, 2002-2003 ve 2003-2004 üretim
yıllarında iki yıl süreyle yürütülmüştür. Aydanhanım maltlık arpa çeşidinin kullanıldığı
çalışmada; Ekim, sapa kalkma ve başaklanma dönemlerinde sulama suyu verilmiştir.
Tesadüf blokları deneme deseninde 3 tekrarlamalı olarak Kontrol (azot verilmeyen), 4
kg/da, 8 kg/da ve 12 kg/da azot konularından oluşmaktadır Azot uygulamalarının yarısı
ekimle birlikte arta kalan kısmı ise kardeşlenme sonu sapa kalkma başlangıcında
verilmiştir. Uygulamanın, verim unsurlarından, çıkan bitki sayısı, biyolojik verim,
metrekarede başak sayısı, metrekarede tane sayısıyla, birlikte verime olan etkisi yanında
kalite kriteri de olan 1000 tane ağırlığı ve maltlık arpa kalite kriterlerinden, protein oranı
ve 1 kalite oranı incelenmiştir. Elde edilen sonuçlara göre, artan dozlarda verilen azot
miktarı verim ve unsurları için olumlu etkide bulunurken, incelenen kalite kriterleri
açısından, elde edilen ürünü istenilen ölçütlerden uzaklaştırdığı görülmüştür. Konya
koşullarında kaliteli maltlık arpa üretimi için Aydanhanım çeşidinde ekim, sapa kalkma
ve başaklanma dönemlerinde yapılacak üç sulamayla yetiştirilen arpada uygun kültürel
tedbirlerin alınmasının yanında 4-8 kg/da azot uygulaması ile yüksek verimli ve
istenilen kalitede maltlık arpa yetiştirilebileceği sonucuna varılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Maltlık arpa, azot, verim, verim unsurları, kalite
EFFECT OF NITROGEN DOSES ON YIELD AND MALTING QUALITY
TRAITS OF BARLEY UNDER IRRIGATED CONDITION OF KONYA
PROVINCE
ABSTRACT
This study aiming to determine the effects of nitrogen doses on yield, yield
components and malting quality traits of Aydanhanım, a newly registered malting barley
variety, was carried out in a randomized complete block design with three replications
under irrigated condition of Konya province during the 2002-2003 and 2003-2004
growing seasons. All of experiment plots were three times irrigated at planting stem
elongation and heading stages respectively. Halves of nitrogen (N) doses, consisting of
control (without N), 4 kg N da-1, 8 kg N da-1 and 12 kg N da-1, were applied at planting
and the remaining were applied at stem elongation stage. The yield components viz.
number of emergent plant, biomass, spike per square meter, and number of kernel per
square meter and quality traits viz. thousand kernel weight, protein content and first
quality rate were evaluated. According to the results, yield and yield components
proportionally increased with increasing nitrogen doses. Meanwhile, quality traits were
negatively affected with nitrogen treatments. It is recommended that if higher yielding
and better malting quality is targeted when barley variety Aydanhanım is grown, an N
dose between 4 kg N da-1 and 8 kg N da-1 should be applied under appropriate
management techniques.
Key Words: Malting barley, nitrogen, yield, yield components, quality
300
GİRİŞ
Dünya’da 56 milyon ha ekim alanı bulunan arpanın, 138 milyon ton üretimi
gerçekleşmektedir. Ülkemizde ise 3,6 milyon ha ekim alanında 265 kg/da verimle 9,5
milyon ton yıllık üretim yapılmaktadır (Anonymous 2008) . Dünyada üretilen arpanın %
85’i başta hayvan yemi olmak üzere değişik alanlarda değerlendirilirken % 13-15’i malt
endüstrisinde hammadde olarak işlenmektedir. Malt üretimi yapan ülkelerin bir kısmı
gerekli maltlık arpayı ithal ederken, yarattığı pazar 4 milyon tondur (Townsend 2008).
Genel olarak yemlik arpaya göre % 10-40 daha yüksek fiyattan alıcı bulabilen maltlık
arpa, malt üretim maliyetinin % 70’ini oluşturmaktadır (Anonymous 1999). Ülkemizde
ise çoğunlukla hayvan yemi olarak değerlendirilen arpanın yaklaşık % 2,5’ini teşkil
eden 200 000 tonluk kısmı malt sanayinde kullanılmaktadır. Ülkemiz malt sanayinin
işleme kapasitesinin 150 000 ton olduğu göz önüne alınırsa, maltlık arpa için miktar
sorunu olmadığı söylenebilir. Ancak malt endüstrisinin ihtiyacı olan kaliteli maltlık arpa
üretiminde yaşanan sorunlar dolayısıyla, zaman zaman ithalat yapılmaktadır (Başgül ve
ark. 1999).
Sanayi hammaddesi olan maltlık arpa, ondan elde edilecek malt ve bira kalitesini
doğrudan etkilemektedir (Koçak ve Atlı 1995). Kaliteli malt için arpada, başta protein
oranı olmak üzere 2,5 mm elek üzeri (birinci kalite) ve 1000 tane ağırlığı yaygın olarak
kullanılan ana kriterlerdir. Maltlık arpalarda % 10-12 arasında protein, en az % 85
oranında birinci kalite ve 35-48 g arasında 1000 tane ağırlığı olması istenir (Atlı ve ark.
1989). Engin (2005) ise ülkemizin malt endüstrisinde % 80 oranında paya sahip
Anadolu Efes Biracılık Malt ve Gıda Sanayi A.Ş. maltlık arpa alımlarında kabul
edilebilir sınırları ; % 9-11,5 arasında protein oranının yanında en az % 85 birinci kalite
oranı ve 37 g üzerinde 1000 tane ağırlığı koşulunun arandığını ifade etmiştir. Ekolojinin
maltlık arpa kalitesi üzerine etkisinin çeşitten fazla olduğu bilinmekle birlikte, malt
kalitesini belirleyen unsurlar çeşitle birlikte iklim, toprak ve yetiştirme tekniği
uygulamalarıdır (Atlı ve ark. 1989). Ülkemizde 1950’li yıllarda başlanan ve kamu eliyle
yürütülen maltlık arpa geliştirme çalışmaları 1980’li yıllarda özel sektörün (Atılır 1995)
ilgisiyle yeni bir boyut kazanmıştır. Günümüzde 10’un üzerinde çeşit kamu ve özel
sektör aracılığı ile maltlık arpa olarak tescil ettirilmiştir. Fakat çeşitlerin yetiştirme
teknikleri ile ilgili yeterli çalışmaların varlığından söz etmek de oldukça zordur.
Ekolojik olarak maltlık arpa üretimine uygun olan İç Anadolu bölgesinde
ülkemiz toplam arpa üretiminin % 54’ü gerçekleşmektedir (Anonymous 2008 a). Ekim
alanlarının Avrupa ülkelerinin çoğundan büyük olmasına rağmen genellikle kuru
şartlarda yetiştirilmesinden dolayı toplam üretim, daha önemlisi birim alandan alınan
verim oldukça düşük ve üretilen arpada maltlık olarak değerlendirilmekten uzaktır.
Bölgede yağışın miktar ve dağılımı, verim ve kaliteyi belirleyen en önemli öğedir (Atılır
1995). Diğer yandan yurdumuzda ilk modern sulamanın 1908 yılında başlatıldığı Konya
ovasında 2,7 milyon ha tarım alanının % 15’i sulanabilmektedir (Anonymous 2008 a).
Su kaynaklarının sınırlı olduğu ve uzun yıllardır yapılan sulamanın beraberinde tuzluluk
problemi getirdiği de bir gerçektir. Böylesi bir durumda, diğer bitkilere göre hem daha
az su kullanan hem de tuzlu alanlarda yetiştirilebilen arpanın önemi artmaktadır. Sulama
yapılarak artırılacak verimle birlikte kaliteli maltlık arpa üretim şansı yakalanabilir.
Ancak toprakta suyun yeterli olduğu zaman bitki gelişimi ve verim üzerinde diğer besin
maddelerine göre azot çok daha fazla bir etkiye sahiptir (Güneş ve ark. 2004). Kaliteli
maltlık arpa üretiminde azotun temel gübreleme öğesi olduğu ve artan dozunun verim ve
protein oranını artırırken birinci kalite oranını düşürdüğü bilinmektedir (Ruiter 1999 ).
Sulanabilen alanda yapılan azotlu gübrelemede artan verime karşılık kalitenin kabul
edilebilir sınırlar içerisinde tutulması gerekmektedir. Böylece üretilen maltlık arpa,
kurulu sanayide hammadde ya da ihracat ürünü olarak değerlendirilebilir.
301
MATERYAL VE METOD
Araştırma, 2002-2003 ve 2003-2004 üretim yıllarında Konya Bahri Dağdaş
Uluslararası Tarımsal Araştırma Enstitüsü arazisinde yürütülmüştür. Aslım adıyla anılan
eski bir bataklığın uzantısında bulunan arazideki yüksek taban suyu seviyesi, drenaj ve
tahliye kanalları yardımıyla düşürülmüştür. Toprakları allüviyal büyük toprak grubuna
girmektedir. Taban arazisi durumunda olan bu topraklar düz ve düze yakın, eğimli (% 0-
1) bir topografyaya sahiptir. Deneme alanlarından her yıl için deneme kurulmadan önce
alanı temsil edebilecek 5 ayrı noktadan 0-90 cm lik toprak profilinin her 30 cm lik
katmanının ortasına en az 3 adet iç hacmi 100 cm3 olan özel çakma silindirleri çakılarak
bozulmamış toprak örnekleri ve yine her katmandan bir kürekle 1,5-2 kg kadar
bozulmuş toprak örnekleri Güngör ve ark (1996) belirttiği şekilde alınmıştır. Her iki
deneme tarlasına ait bazı toprak özellikleri çizelge 1.’de verilmiştir.
Çizelge 1. de verilen bu sonuçlara göre deneme alanı topraklarında bünye sınıfı
kildir ve tuzluluk problemi bulunmamaktadır. Kireç içeriği ve pH yüksek, organik
madde içeriği ise düşüktür. Fosfor bakımından fakir, potasyum bakımından orta gruba
girmektedir (Richards 1954).
Çizelge. 1. Deneme alanları toprak örnekleri analiz sonuçları
Yıllar 2002-2003 2003-2004
DERİNLİK (cm) 0-30 30-60 60-90 0-30 30-60 60-90
Kum (%) 8.05 7.84 7.34 18.80 18.90 21.37
Silt (%) 26.04 17.84 14.64 18.91 16.79 14.62
Kil (%) 65.91 70.32 70.72 62.29 64.31 64.01
Bünye Sınıfı C C C C C C
Hacim Ağırlığı (gr/cm3 ) 1.7 1.63 1.66 1.46 1.44 1.53
Tarla Kapasitesi (%) 29.52 29.19 29.95 31.66 29.31 29.53
Solma Noktası (%) 20.94 21.24 22.19 21.59 22.28 24.20
Organik Madde (%) 1.61 0.88 0.99 2.24 1.44 0.99
pH 7.9 8.0 7.8 8.2 8.1 8.2
EC (dS/m) 1.61 1.68 1.89 1.04 0.8 0.8
Fosfor (P2O5) (kg/da) 3.69 2.72 1.71 2.21 1.21 1.21
Potasyum (K2O) (kg/da) 270.5 240.9 207.8 118.5 99.7 65.3
Kireç (CaCO3) (%) 29.34 33.63 42.94 25.71 25.71 26.45
Çizelge 1. Konya il merkezine ait bazı iklim elemanlarının aylık ortalamaları (DMİ)
AYLAR Eylül Ekim Kasım Aralık Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haz Tem Ağu
UYO 18.2 12.3 6.2 1.7 -0.3 1.3 5.2 11 15.7 19.8 23.2 22.8
OS
02-03 18.1 12.8 6.6 -3.1 4 -1.7 1.8 9.5 17.2 21.2 23.6 23.6
(0C)
03-04 18 14.4 6.6 1.6 -1.4 2 6.2 10.4 15.2 19.8 22.8 23.1
UYO 11.2 29.7 31.9 40.4 37.3 29.3 29.2 31.7 43.3 24.5 6.9 5.5
Yağış
02-03 65.8 24.6 15.3 48 17.6 47.5 24.6 50.2 30.9 2.3 0 0
(mm)
03-04 16.6 9.5 9.8 108.6 34.1 31.1 3.1 40.6 17.2 56.9 4 21.4
OS: Ortalama sıcaklık UYO:1939-2000 Yılları arasında kaydedilen değerlerin ortalaması
Aydanhanım arpa çeşidi nadas deneme alanlarına ekim ayının ilk haftasında
m2’ye 500 adet tohum sıklığında, sıra arası 20 cm olan deneme mibzeri ile 2.40 x 7 =
16,8 m2 olarak ekilmiştir. Sulama uygulamaları ekimde bir, sapa kalkma döneminde bir,
başaklanmada bir olmak üzere üç farklı fenolojik dönemde gerçekleştirilmiştir. Toprak
profilinin ekimde 60 cm, diğer dönemlerde ise 90 cm derinliğindeki mevcut nem
miktarını tarla kapasitesine getirecek kadar (Güngör ve ark. 1996) sulama suyu
uygulanmıştır. Araştırma konusu olan azotlu gübrelemede gübrenin yarısı tohum
yatağına ekimde mibzerle kalan yarısı erken ilkbaharda kardeşlenme dönemi içerinde
elle serpilerek amonyum sülfat olarak uygulanmıştır. Ayrıca tüm deneme parsellerine 8
kg/da P2O5, fosforlu gübre bir defada tohum yatağına ekimde mibzerle TSP gübresi
olarak verilmiştir. Yabancı ot kontrolü için gerekli mücadele yapılmış Temmuz ayının
ilk haftasında parselin alt ve üst kısımlarından 1 m, kenarlardan 60 cm lik kısımlar
deneme dışı olarak elimine edilerek (5 x 1,2 m) 6 m2 parsel biçerdöveri ile hasat
edilmiştir.
Tesadüf blokları deneme desenine göre, 3 tekrarlamalı olarak düzenlenen
çalışmada deneme konusu olarak ele alınan azotlu gübre dozları: Kontrol (azot
uygulanmayan), 4 kg/da N, 8 kg/da N ve 12 kg/da N olmak üzere dört farklı düzeyde
uygulamıştır.
Verim, biyolojik verim, metrekarede başak sayısı, 1000 tane ağırlığı ve
metrekarede tane sayısı özelliklerinin belirlenebilmesi için her parselde hasat alanı
olarak bırakılan alandan tesadüfî olarak seçilen 50 adet sap toprak yüzeyinden kesilerek
kese kâğıtlarına alınmıştır. Örnekler gölgede 5 gün süreyle kurumaya bırakılmıştır.
Kurutma işlemi sonunda tartımı yapılarak 50 sap için biyolojik verim, 50 sapın
harmanlaması sonrasında 50 sap tane verimleri ve 400 adet tane sayılarak ağırlığı
kaydedilmiştir. Parsel verimi yardımıyla da verim unsurları hesaplanmıştır (Bell ve
Fischer 1994). Erken ilkbaharda bitkiler üç yaprak halinde iken her parselde tesadüfî
olarak seçilen iki yerden m2 de bulunan bitki sayılarak, ortalaması metrekarede bitki
sayısı adet/m2 olarak ifade edilmiştir. Tanede protein oranı, ICC Standart No: 105’e göre
yapılmış ve (%) olarak ifade edilmiştir (Anonymous 1994). Williams ve ark (1986)’na
göre yapılan elek analizi sonucunda, 2,5 mm üzerinde kalan arpa taneleri % olarak
birinci kalite oranı olarak ifade edilmiştir.
Veriler yıllar birleştirilerek varyans analizine tabi tutulmuş ve önemlilik
gösteren konu ve interaksiyonlar için asgari önemli faklılık (AÖF) hesaplanmıştır. Azot
dozunun etkili bulunduğu konularda yapılan regresyonda istatistiksel olarak anlamlı
bulunan en iyi denklemin formülü verilmiştir.
303
Çizelge 3. Konya ili ekolojisinde sulanabilen koşullarda 2002-2003 ve 2003-2004 yıllarında farklı azot dozlarında Aydanhanım arpa çeşidinde
incelenen özelliklere ilişkin ortalamalar ve istatistiksel analiz sonuçları.
Çıkan Bitki Biyolojik
Azot Dozu Tane Verimi Başak Sayısı Tane Sayısı 1000 Tane Birinci Kalite Protein Oranı
Yıl Sayısı Verim
(kg/da) (kg/da) (m 2/adet) (m 2/adet) Ağırlığı (g) Oranı (%) (%)
(m2/adet) (kg/da)
2002-2003 347 513 1055 421 9657 53.18 98.88 10.82
0 2003-2004 319 679 1380 934 14698 46.26 95.45 9.21
Ortalama 333 596 1218 677 12177 49.72 97.16 10.01
2002-2003 329 534 1113 435 9860 54.15 96.85 11.17
4 2003-2004 308 730 1619 880 16091 45.33 94.16 9.84
Ortalama 319 632 1366 658 12975 49.74 95.50 10.50
2002-2003 354 623 1261 536 11633 53.56 95.37 12.70
8 2003-2004 314 797 1729 1041 17599 45.31 93.92 10.12
Ortalama 334 709 1495 788 14616 49.44 94.64 11.41
2002-2003 338 713 1533 554 13761 51.86 94.77 12.10
12 2003-2004 312 759 1757 1017 17057 44.55 92.09 10.52
Ortalama 325 736 1645 786 15409 48.20 94.43 11.31
2002-2003 342 596 1241 487 11228 53.19 96.46 11.70
Ortalama 2003-2004 314 741 1621 968 16360 45.36 93.90 9.92
Genel 328 668 1431 728 13794 49.27 95.18 10.89
DK 3.78 6.28 5.06 8.64 7.27 1.35 1.25 4.95
YIL * ** ** ** ** ** ** **
p AZOT ÖD ** ** ** ** ** ** **
YIL* AZOT ÖD * * ÖD ÖD ÖD ÖD ÖD
YIL 21.9 50.17 122.5 29.43 1051.25 0.55 3.86 1.01
AÖF AZOT - 52.85 91.1 79.13 1262 0.83 1.49 0.67
YIL* AZOT - 74.75 128.9 - - - - -
DK : Değişim Katsayısı p : İstatistiksel Farklılık * : % 5, **: %1 AÖF: Asgari Önemli Fark ÖD: Önemli Değil
305
Azotlu gübre dozlarının yıllara göre değişimi bu konu ile ilgili yapılan
çalışmalarda olduğu gibi görülebilecek bir sonuçtur (Ceylan 1966, Brich and Long
1990). İlk yıl için verilen azotlu gübrenin verim üzerinde doğrusal bir artışa neden
olduğu görülmüş (R² = 0.943) ve ilişkinin denklemi y = 17,22x + 492,4 olarak formüle
edilmiştir. İkinci yılda verilen azotlu gübrenin verim üzerinde etkisinin quadratik olduğu
tespit edilmiş (R² = 0.901) ve ilişkinin denklemi y= -1,390x2 + 24,36x+ 672,9 olarak
ifade bulmuştur. Yıllara göre değişimde göreceli olarak daha düşük verimin alındığı ilk
yıl doğrusal, daha yüksek verimin alındığı ikinci yılda quadratik bir etki görülmesi
beklentilere karşı bir durum oluşturmaktadır. Çünkü yapılan birçok araştırmada artan
verimle birlikte ihtiyaç duyulan azot miktarının da artığı bilinmektedir (Knap and Knap
1990). Çalışmaların yürütüldüğü alanlara ilişkin toprak analiz sonuçlarında yer
almamakla birlikte topraktaki birikmiş olan N, azot kullanımına etkilidir (İbrikçi 2001).
Ayıca da çizelge 1. de verilen sonuçlarda görüldüğü gibi, organik madde miktarı
farklılıklar göstermektedir. Ülgen ve Yurtsever (1995), de ifade ettiği gibi ilk yıl daha az
organik madde içeren toprağın daha fazla azotlu gübrelemeye ihtiyaç duymasından
kaynaklanabilir. Dubetz (1977) böylesi durumları geneller iken toprak verimliliğinin
düşük olduğu yerlerde artan azot dozlarına olan yanıtın daha fazla olduğunu bildirmiştir.
Ayrıca da Birch ve Long’ un (1990) ifadesinde olduğu gibi verim kapasitesinin uç
noktasına ikinci yılda 8 kg/da dozda erişen Aydanhanım çeşidin de verilen 12 kg/da
azotlu gübre ile Mattson ve Johnson (1974) tarafından belirttiği gibi, yatma tespit
edilmiştir. Bu durumda verimlerin daha üst seviyede gerçekleşmesi engellenmiş (Riley
1999) olabilir.
Arpadan elde edilen biyolojik verimin 1055-1757 kg/da arasındaki değişimine
yılların (p<0,01), azot dozlarının (p<0,01) ve yıllara göre azot dozlarının (p<0,05) etkili
olduğu tespit edilmiştir. Ortalama olarak 1431 kg/da olarak gerçekleşen biyolojik verim
ilk yılda 1241 kg/da olarak tespit edilirken ikinci yılda 1621 kg/da olarak belirlenmiştir.
Elde edilen verimlerin yıllara göre değişmesi, yukarıda tane veriminde açıklandığı
üzere yıllar arasında değişen iklim ve yapılan sulama uygulamaları arasındaki
farklılıktan kaynaklanmış olabilir. Azot dozlarının biyolojik verimle doğrusal bir ilişki
içinde olduğu tespit edilirken (R2=0,999), y=35.25x + 1219 şeklinde formüle edilmiştir.
Artan azot miktarı vegetatif gelişmeyi artırarak daha fazla biyolojik verim elde
edilmesine neden olmuştur (Brich and Long 1990, Güneş ve ark 2004). Azotlu
gübrelemenin biyolojik verim üzerindeki etkisi yıllara göre değişim göstermiştir. İlk yıl
verilen azotlu gübrenin verimi doğrusal bir şekilde artırdığı (R2=0,915) ve tespit edilen
ilişkinin denkleminin y=39,55x + 1003 olduğu belirlenirken, ikinci yıl azot dozu ile
verim arasındaki ilişkinin quadratik olduğu (R2=0,998) ve denkleminin y=3,296x2 +
70,58x +1382 olduğu görülmüştür. Yapılan azotlu gübrelemenin etkinliğinin yıllara göre
farklılıklar gösterdiği bilinmektedir. İkinci yılda iklim yada toprak şartlarından
kaynaklanan gelişmelerinde etkisiyle artan azot dozunun kardeşlenmeyle birlikte
vegetatif aksamı artırmıştır. Yeşil aksamda ki karbonhidrat ve azotlu bileşikler
arasındaki denge bozukluğu, bitkiye mekanik destek sağlayan dokuları zayıflatmış ve
yatmaya neden olarak biyolojik verimin daha da yükselmesini engellemiş olabilir
(Güneş ve ark 2004).
Metrekarede başak sayısının 421-1041 adet arasında değiştiği görülmüştür.
Değişimlerin kaynağı olarak yıl (p<0,01) ve azot dozları (p<0,01) tespit edilmiştir.
Ortalama 728 m2/adet olarak gerçekleşen başak sayısının ilk yıl 487 m2/adet ikinci yıl
ise 968 m2/adet olarak tespit edilmiştir. Metrekarede başak sayısının kardeşlenme ve
sapa kalkma dönemindeki sıcaklık ve toprakta bulunan su miktarından etkilendiği
bilinmektedir (Rubin ve Musick 1967). İlk yıla göre ikinci yılın erken ilkbaharının daha
sıcak ve yağışlı geçmesi (çizelge 2.) daha fazla sayıda başak sayısının oluşumuna etken
olmuş olabilir. Azotlu gübrelemede, metrekarede başak sayısının artan dozla birlikte
artışı beklenilen bir gelişmedir (Brich and Long 1990, Güneş ve ark 2004). Artan azot
306
dozuyla birlikte belirlenen artışın quadratik bir ilişki içinde olduğu tespit edilirken
(R2=0,727), y = 0.2656x2 + 8.2375x +662,95 şeklinde formüle edilmiştir. Fettel ve ark
(1999) da azotun metrekarede başak sayısını belli bir noktaya kadar artırmakla birlikte
belirli bir noktadan sonra bunun gerçekleşmediğini ifade etmektedirler.
Metrekarede tane sayısının 9657-17599 adet arasında değiştiği görülmüştür.
Değişimlere yıl (p<0,01) ve azot dozlarının (p<0,01) etkili olduğu belirlenmiştir.
Ortalama olarak 13794 m2/adet olarak gerçekleşen tane sayısının ilk yıl 11228 m2/adet
ikinci yıl ise 16360 m2/adet olarak tespit edilmiştir. Metrekarede tane sayısının artan
kardeş ve metrekarede başak sayısından etkilendiği bilinmektedir (Bell ve Fischer 1994,
Fettel 1999). İlk yıla göre ikinci yılda artan başak sayısı aynı zamanda tane sayısının
artmasına da neden olmuştur (Rubin ve Musick 1967). Metrekarede tane sayısı azotlu
gübreleme ile artırılabilmektedir (Knap and Knap 1990, McMaster vd 1999). Artan azot
dozuyla birlikte belirlenen artışın doğrusal bir ilişki içinde olduğu tespit edilirken
(R2=0,9782), y = 283,43x + 12094 şeklinde formüle edilmiştir.
Bin tane ağırlığının 44,55-54,15 g arasında değiştiği belirlenmiştir. Değişimlerin
kaynağı olarak yıl (p<0,01) ve azot dozları (p<0,01) tespit edilmiştir. İlk yıl genel olarak
belirlenen 53,19 g bin tane ağırlığına karşın ikinci yıl 45,36 g olarak gerçekleşmiştir.
Daha yüksek verimli ve daha fazla metrekarede tane sayısının gerçekleştiği ikinci yılda
daha düşük düzeyde bin tane ağırlığı belirlenmiştir. Fettel ve ark (1999) ve Geçit (1988)
belirtiği gibi artan başak sayısının çok sayıda meydana getirdiği tanelerin cılız olması
bin tane ağırlığının düşmesine neden olmuş olabilir. Ayrıcada Gooding (2003) ifade
ettiği gibi ikinci yılın Mayıs ayında alınan daha az miktardaki yağış bin tane ağırlığını
düşürmüş olabilir. Yapılan azot uygulamasının bin tane ağırlığını olumsuz etkilediği ve
artan dozla birlikte daha belirgin olduğu görülmektedir (Ceylan 1966, Ulonska ve
Baumer 1976). Azot verilen parsellerden elde edilen bin tane ağırlığındaki azalmaların
quadratik bir ilişki içinde olduğu tespit edilirken (R2=0,988), y = -0.0197x2 – 0,1148x +
49,689 şeklinde formüle edilmiştir.
Birinci kalite oranlarının % 92,09 ile 98,88 arasında değiştiği belirlenmiştir.
Değişimlerin nedeni olarak yıl (p<0,01) ve azot dozları (p<0,01) tespit edilmiştir. İlk yıl
genel olarak belirlenen % 96,46 birinci kalite oranına karşın ikinci yıl % 93,9 olarak
gerçekleşmiştir. Daha yüksek verimli ve daha fazla metrekarede tane sayısının
gerçekleştiği ikinci yılda daha düşük düzeyde birinci kalite oranı belirlenmiştir. Fettel ve
ark (1999) artan tane sayısının birinci kalite oranında düşüşlere neden olduğu şeklindeki
bulgularıyla da uyum içerisindedir. Yapılan azot uygulamasının birinci kalite oranını
olumsuz etkilediği ve artan dozajın etkisini sürdürdüğü görülmektedir (Ceylan 1966,
Ulonska ve Baumer 1976)). Azot verilen parsellerden elde edilen birinci kalite
oranındaki azalışların quadratik bir ilişki içinde olduğu tespit edilirken (R2=0,9998), y =
0.0227x2 – 0,4981x + 97,152 şeklinde formüle edilmiştir.
Tane protein oranlarının % 9,21 ile 12,7 arasında değiştiği belirlenmiştir.
Değişimlere yıl (p<0,01) ve azot dozlarının (p<0,01) nenen olduğu tespit edilmiştir. İlk
yıl genel olarak belirlenen % 11,7 protein oranına karşın ikinci yıl % 9,92 olarak
gerçekleşmiştir. Daha yüksek verimli yılda daha düşük protein oranı ve nispeten daha
düşük verimli yılda daha yüksek protein oranı elde edilmiştir. Sowers vd (1994), azot
kullanılarak verimde kaydedilen artışın dışında kalan uygulamaların sonucunda artan
verime paralel olarak tanedeki protein oranının düştüğünü belirtmiştir. Smika ve Greb
(1973) belirttiği gibi ikinci yılda toprakta bulunan suyun artması protein oranını
düşürmüş olabilir. Yapılan azot uygulaması tanedeki protein oranını artırıcı yönde
etkide bulunmuştur. Ulonska ve Baumer (1976), Petrie ve ark (2003) tarafından arpada
yaptıkları çalışmalarında, azot dozları arttıkça tane proteininde artışın olduğunu
bildirmişlerdir. Azot verilen parsellerden elde edilen tane proteinindeki artışların
quadratik bir ilişki içinde olduğu tespit edilirken (R2=0,924), y = -0.147x2 + 1.218x +
307
KAYNAKLAR
Akkaya, A. 1994. Buğday Yetiştiriciliği. Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi.
Genel Yayın No: 1. Ders Kitabı Yayın No: 1. Kahramanmaraş.
Anonymous. 1994. ICC Standart No: 105/2. Determination of protein in cereal product
for food and feed.
Anonymous . 1999. Agribusiness handbooks. FAO Vol. 1, Barley/Malt/Beer, Rome.
Anonymous . 2008. www. faostat.fao.org/faostat.
Anonymous . 2008 a. http://www.tuik.gov.tr/
Atılır. A. 1995 Açılış konuşması. Arpa-Malt Sempozyumu III, s. 3. Konya.
Atlı, A., Koçak, N., Köksel, H. ve Tuncer, T. 1989. Çeşit ve üretim koşullarının arpa
kalite kriterleri üzerine etkisi. Arpa-Malt Semineri I, Konya.
Başgül, A., Engin, A., Özkara, R. ve Yücalan, T. 1999. Efes Pilsen arpa geliştirme
çalışmaları. Hububat Sempozyumu, s. 602-607, Konya.
Bell, M. and Fischer, R.A. 1994. Guide to plant and crop sampling: Measurement and
observations for agronomic and physiological research in small grain cereals.
Wheat Special Report. No. 32, CIMMYT, Mexico D.F.
Birch, C.J. and Long, K.E. 1990. Effect of nitrogen on the growth, yield and grain
protein content of barley (Hordeum vulgare). Australian Journal of
Experimental Agriculture 30(2) 237-242.
Ceylan, A. 1966. Einfluss van standart, sorte und düngung ouf die ertrasgsbidung und
diegualitat van sommerung wintergeste. Der Handwirtschaftlichen Fakültat der
Justus Liebig Universitat zu Giessen.
Dubetz, S. 1977. Effects of high rates of nitrogen on neapawa wheat grown under
irrigation. I. Yield and Protein Content. Canadian Journal of Plant Science,
57(2); 331-336.
Fettell, N.A., Moody, D.B., Long, N. and Flood, R.G. 1999. Determinants of grain size
in malting barley. Proceedings of the 9th Australian Barley Technical
Symposium.
Engin, A. 2005. Sözlü Görüşme. Anadolu Efes Biracılık Malt ve Gıda Sanayi A.Ş.
Tedarikçi arpa alım baremi. Konya.
308
Geçit, H.H. 1988. Arpada ekim sıklığına bağlı olarak ana sap ve çeşitli kademedeki
kardeşlerde verim ve verim öğelerinin değişimi. Ankara Üniversitesi Ziraat
Fakültesi Yayınları No: 1069, Bilimsel Araştırma ve İnceleme: 572, Ankara.
Gooding, M.J., Ellis, R.H., Shewry, P.R. and Schofield, J.D. 2003. Effects of restricted
water availability and increased temperature on the grain filling, drying and
qualiaty of winter wheat. Journal of Cereal Science, 37; 295-309.
Güneş, A., Alparslan, M. ve İnal, A. 2004. Bitki Beleme ve Gübreleme. Anakara
Üniversitesi Ziraat Fakültesi. Yayın No:1539. Ankara
Güngör, Y., Erözel, A.Z. ve Yıldırım, O. 1996. Sulama. Ders Kitabı. Ankara
Üniversitesi ziraat Fakültesi. Yayın No: 1443, Ders Kitabı :424.
İbrikçi, H., Büyük, G., Yağbasanlar, T., Keklikçi, Z., Toklu, F., Güzel, N. And Özkan,
H. 2001. Contribution of soil mineral nitrogen in wheat production. Journal of
Plant Nutrition, 24(12) 1871-1883. 2001
Kalaycı, M., Siirt, S., Aydın, M., Özkan, V. ve Kaya, F. 1990. Yetiştirme tekniği
çalışmaları. Geçit Kuşağı Tarımsal Araştırma Enstitüsü Araştırma Projesi. 1989-
1990 Yılı Gelişme Raporu, Eskişehir.
Koçak, N. ve Atlı, A. 1995. Türkiye’de maltlık arpa yetiştirmeye uygun bölgelerin
belirlenmesi. Arpa- Malt Sempozyumu III, s. 25-35, Konya.
Kün, E. 1988. Serin iklim tahılları. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Yayın No:
1032/299, Ankara.
Knapp, W.R. and Knapp, J.S. 1980. Interaction of planting date and fall fertilization on
winter barley performance. Agron. J. Vol, 72; 440-445.
Mattson, L. and Johnson, L. 1974. Trials with ıncreasing rates of nitrogen to the
covercrop and the following grass-dominated ley in central Sweden.
Lantbrukshogskolans Meddelanden, A 213, 26 p.
McMaster, S.G., Wallace, W., Bartling, W. and Bartling, P. 1994. Irrigation and culm
contribution to yield and yield components of winter wheat. Agronomy Journal
Vol 86; 1123-1127.
Petrie, S., Hayes, P., Rhinhart, K., Kling, J. and Corey, A. 2003. Fertilizer management
for winter malting barley. Agricultural Experiment Station Oregon State
University Special Report 1047.
Smika, D.E. and Greb, B.W. 1973. Protein content of winter wheat grain as related to
soil and climatic factors in the semiarid central great plains. Agron. J., 65(3);
433-436.
Shimshi, D. and Kafkafi, U. 1978. The effect of supplemental irrigation and nitrogen
fertilization on wheat (Triticum aestivum L.). Irrigation Science, 69(2); 231-
233.
Sowers, K.E., Miller, B.C. and Pan, W.L. 1994. Optimizing yield and grain protein in
soft white winter wheat with split nitrogen applications. Argon. J., 86; 1020-
1025.
Riley, E.A., Thompson, T.S., White, S.A. and Ottman, M.J. 1999. Tissue testing
guidelines for n management in irrigated malting barley, maricopa. University
of Arizona College of Agriculture Foage and Grain Report, Index at.
http://ag.arizona.edu/pubs/crops/az11477.
309
Richards, L.A. 1954. Diagnosis and improvement of saline and alkali soils. dept. of
agriculture handbook. No:60, USA.
Robin, J.S. and Musick, J.T. 1967. Grain and field crops. Irrigation of Agricultural
Lands. R.M. Hagen (Ed.).
Ruiter, J.M., Armitage, J.E. and Cameron, B.W. 1999. Effects of irrigation and nitrogen
fertilizer on yield and quality of malting barley grown in Canterbury, New
Zealand. Proceedings of the 9th Australian Barley Technical Symposium.
Townsend, N. 2008 Barley Outlook for 2008 http://www.cwb.ca/public/en/newsroom/
events/grainworld/present/pdf/022508_ntownsend.pdf
Tugay, E. M. 1981. Ege bölgesi için seçilmiş bazı biralık arpa çeşitlerinde ekim
sıklığının azot miktarı ve azot verme zamanının verim ve diğer bazı özellikler
üzerine etkileri. Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Yayınları: 437, s. 33-36.
Bornova, İzmir.
Ülgen, N. ve Alemdar, N. 1979. Azotlu gübrelerin çeşitli kültür bitkilerinin verimlerine
olan etkilerinin karşılaştırılması. Toprak ve Gübre Araştırma Enstitüsü
Yayınları. Genel Yayın No: 82, Rapor Yayın No: 15, Ankara.
Ulonska, E. and Baumer, M. 1976. Investigation of the value of water uptake and
germination for the estimation of malting quality in barley. In Barley Genetics
III, 579- 593. München.
Williams, P.C., El-Haramein, F.J., Nakkous, H. and Riwhaul, S. 1986. Crop quality
evaluation methods and guidelines. ICARDA p.142, Aleppo, Syria.
310
ÖZET
Konya ilinde 2004, 2005 ve 2006 yıllarında üç farklı lokasyonda (Kuzucu,
Karaarslan, Alakova) yetiştirilen Asist, Variditi ve Esperanza çeşidi şeker pancarlarının
(Beta vulgaris var. Asist, Variditi, Esperanza) verimine farklı gübrelerin (kalimagnesia,
kieserite, 15.15.15, DAP, TSP, üre, potasyum sülfat ve kükürt) etkileri araştırılmıştır.
Araştırma sonuçlarına göre, üç yılda da şeker pancarı kök verimlerine uygulanan
gübrelerin etkileri yıllara bağlı olarak değişmekle birlikte çok önemli ve farklı
düzeylerde olmuştur. Azot ve P yanında K ve S uygulamasını sağlayan gübre
uygulaması ile sadece N ve P uygulamasını sağlayan kontrole göre kök verimleri % 5.64
ile 29.07 arasında değişen oranlarda artmıştır. Üç yıl ortalaması olarak en yüksek kök
verimi ‘DAP + üre + potasyum sülfat + kükürt’ gübreleri ile hektara 180 kg N, 105 kg
P2O5, 81 kg K2O ve 46 kg S’ün uygulandığı 3 nolu muamele ile elde edilmiş olup bunu
‘DAP + üre + kalimagnesia’ gübrelerini içeren 8 nolu muamele takip etmiştir.
Anahtar Kelimeler: Kalimagnesia, kieserite, şeker pancarı, verim.
GİRİŞ
Türkiye şeker pancarı üretim alanlarının (315 314 ha) yaklaşık % 21’i (66 127
ha) Konya il sınırları içerisinde yer almaktadır. Türkiye’nin takriben 13 517 241 tonluk
şeker pancarı üretiminin ise % 20.6’sı (2 786 019 ton) bu ilden sağlanmaktadır. Türkiye
ve Konya ili için hektar başına ortalama kök verimleri sırasıyla 42.9 ve 42.1 ton olup,
gelişmiş ülkelerin ortalama verimlerine göre (ABD 45.3 ton/ha, Avusturya 54.8 ton/ha,
Belçika 58.1 ton/ha, Fransa 57.4 ton/ha, Almanya 52.5 ton/ha, Yunanistan 59.5 ton/ha,
İtalya 44.9 ton/ha, Hollanda 58.0 ton/ha, İspanya 47.8 ton/ha, İngiltere 50.0 ton/ha,
311
Avrupa Birliği ortalaması 52.1 ton/ha, Japonya 54.3 ton/ha, dünya ortalaması 32.7
ton/ha) daha düşüktür (Anonymous 1999, Anonymous 2006, Anonymous 2007).
Şeker pancarı yetiştiriciliğinde kaliteli yüksek düzeyde kök verimi elde etmenin
en önemli yollarından biri ihtiyaç duyduğu bütün besin elementlerini toprak analizi
sonuçlarına göre sağlayan dengeli bir gübreleme programının uygulanmasıdır. Ancak
ülkemizde şeker pancarı bitkisinin gübreleme programında genellikle azot ve fosforla
birlikte şeker pancarı bitkisinin topraktan en fazla kaldırdığı (Eakin 1972) potasyum
bulunmaktadır. Oysaki şeker pancarı için dengeli bir gübreleme programında, bir çok
bitkiye göre daha fazla ihtiyaç duyması nedeniyle toprak analiz sonuçlarına göre bu
elementlere ilaveten Mg ve S’ün, ayrıca noksan olan diğer elementlerin bulunması
gerekir. Çünkü bütün besin elementlerinin bitki metabolizmasında çok önemli görevleri
vardır. Potasyum, magnezyum ve kükürt bitkilerde fotosentez, karbonhidrat ve protein
metabolizmalarında ve bunun yanında potasyum ve magnezyum enerji transferinde, bir
çok enzimin aktivasyonunda, hücrelerde ozmotik basıncın oluşturulması yoluyla
bitkinin su alımında ve hücre büyümesi gibi bir çok metabolik proseslerde görev alarak
bitki gelişmesini etkilemektedirler. Bu metabolik görevleri nedeniyle potasyum,
magnezyum ve kükürt şeker pancarında sadece kök verimini artırmakla kalmaz aynı
zamanda kuru madde, protein, şeker, nişasta miktarını ve bitkinin hastalık ve zararlılara
karşı dayanıklılığını artırdıklarından verim ve kalite bakımından çok önemli besin
elementleridirler (Bergmann, 1992, Anonymous 2005).
Yörede önemli bir tarım ürünü olmasına karşılık şeker pancarı tekniğine uygun
olarak yetiştirilememekte, gübreleme programları uzun yılların bir alışkanlığı şeklinde
uygulanmaktadır. Bu durum yörede bazı beslenme sorunlarının ortaya çıkmasına sebep
olmaktadır. Aşırı miktarlarda uygulanan azotlu ve fosforlu gübreler pancarın besin
dengesini olumsuz yönde etkilemektedir. Bu konuda yapılan araştırmalar yüksek
düzeyde azot ve fosfor uygulamasının pancarın gelişimi ve besin elementleri alımını
olumsuz bir şekilde etkileyerek ürünün kalitesini düşürdüğünü göstermektedir (Demirer
ve ark. 1994). Çimlenmeden 120 gün sonra yapraktaki N/K oranı 0.7, kökün K kapsamı
% 0.9-1.0 olduğunda şeker oranı en yüksektir. Potasyumun kökteki oranı % 1.2’den
fazla olduğunda ise şeker oranı azalmaktadır. Ayrıca toprakta N:P:K’nın 1:0.8:1.2
olması halinde şeker pancarında verim ve kalite optimum düzeyde olmaktadır (Arslan
ve Gürbüz 1994).
Şeker pancarı tarımında birim alandan yüksek şeker oranı ve kaliteye sahip fazla
kök verimi almak sulama, zirai mücadele gibi diğer kültürel önlemlerin iyi bir şekilde
uygulanması yanında dengeli gübreleme ile mümkündür. Dengeli gübreleme toprak
analizi sonuçlarına göre toprakta noksanlığı veya diğer besin elementlerine göre dengesi
bozuk besin elementlerinin gübrelerle uygun miktarda, formda, zamanda ve şekilde
karşılanmasıdır. Şeker pancarı 1 ton kök ve yapraklarıyla birlikte topraktan 4-5 kg N,
1.5-2 kg P2O5, 5-7 kg K2O, 1.2-1.5 kg MgO ve 0.5-0.8 kg S kaldırmaktadır (Er ve Yıldız
1994). Bu veriler, ülkemiz açısından değerlendirildiğinde şeker pancarının topraktan
gübrelerle en fazla miktarda verilen azota göre potasyumu daha fazla ve ayrıca
gübrelerle hiç verilmeyen magnezyumu genellikle gübrelerle azottan sonra ikinci sırada
verilen fosfora yaklaşık miktarda kaldırdığını göstermektedir. Nitekim Mg eksikliği
şeker pancarında gelişme ve biyoması engellemekte ve özellikle kök ile yapraklar
arasında biyo kütle dengesizliği ortaya çıkmaktadır (Hermans ve ark. 2003).
Magnezyum noksanlığı tarımda verim ve kaliteyi etkileyen ve henüz üzerinde az
çalışılmış olan, bitkilerde yaygın bir problemdir (Hermans ve ark. 2004).
Potasyum şeker pancarı bitkisince diğer bitki besin maddelerine göre topraktan
en fazla alınmaktadır. Potasyum bitki büyümesindeki enzimleri aktifleştirmekte, şekerin
oluşumunu, iletimini ve depolanmasını sağlamakta, protein sentezi ve su bilançosunu
olumlu yönde etkilemektedir (Arslan ve Gürbüz 1994). Alabileceği yeterli miktardaki
312
potasyumu toprakta bulamaz ise bitkinin gelişmesi geriler ve durur (Johnson ve ark.
1971).
Bütün besin elementlerinin bitki metabolizmasında çok önemli görevleri vardır.
Potasyum, magnezyum ve kükürt bitkilerde fotosentez, karbonhidrat ve protein
metabolizmalarında ve bunun yanında potasyum ve magnezyum enerji transferinde, bir
çok enzimin aktivasyonunda, hücrelerde ozmotik basıncın oluşturulması yoluyla
bitkinin su alımında ve hücre büyümesi gibi bir çok metabolik proseslerde görev alarak
bitki gelişmesini etkilemektedirler. Bu metabolik görevleri nedeniyle potasyum ve
magnezyum şeker pancarında sadece kök ağırlığı ve büyüklüğünü artırmakla kalmaz
aynı zamanda teknolojik kalite ve şeker oranı ile bitkinin hastalık ve zararlılara karşı
dayanıklılığını da artırmaktadır (Bergmann 1992).
Azot, fosfor ve potasyumun şeker pancarının verim ve kalitesine etkilerinin
araştırıldığı bir çalışmada 16 kg N/da, 16 kg P2O5/da ve 5 kg K2O/da dozları en uygun
olarak bulunmuştur (İlbaş 1995).
Şeker pancarına 0, 5.7 ve 11.4 kg K2O/da ile 1.2 ve 2.4 kg MgO/da dozlarının
uygulandığı bir araştırmada Mg kök verimini önemli ölçüde artırmıştır. En yüksek kök
(10.84 ton/da) ve şeker (1.98 ton/da) verimleri 5.7 kg K2O/da ve 1.2 kg MgO/da dozları
ile sağlanmıştır (Osman 2005).
Şeker pancarına 18, 24 ve 30 kg N/da ve 0, 0.9 ve 1.8 kg MgSO4/da dozlarının
uygulandığı iki yıllık bir araştırmada azotun 24 kg/da dozu ile en yüksek kök verimi, 30
kg/da dozu ile de en yüksek şeker verimi elde edilmiştir. Diğer taraftan her iki yılda da
MgSO4 en yüksek kök verimi, şeker oranı ve arıtılmış şeker verimine sebep olmuştur.
1.8 kg MgSO4/da dozuna kadar artan magnezyum seviyesi ile her iki sezonda da kök
verimi, şeker verimi ve arıtılmış şeker verimi artmıştır (El-Sayed 2005).
Potasyum ve magnezyumlu gübrelemenin mısır bitkisinin gelişimi ve K ile Mg
alımına etkileri araştırılmış ve özellikle Mg bakımından fakir topraklarda potasyumlu
gübrelemenin magnezyumla orantılı olarak yapılması gerektiği belirlenmiştir (Karaman
ve ark. 1999).
Magnezyum eksikliği görülen alanlarda 50 ppm’den daha düşük Mg içeren
topraklarda yetiştirilen şeker pancarına yapraktan veya topraktan uygulanan
MgSO4.7H2O, noksanlığın giderilmesinde çok faydalı olmuştur. Magnezyuma çok
ihtiyaç duyan bitkilerin yetiştirilmesinde Mg noksanlığı gösteren topraklarda, çabuk
yarayışlılığından dolayı kireçli topraklardaki yarayışlılığı göz önünde tutularak kieserite
gübresi tercih edilmektedir. Cambridge Üniversitesinde yapılan son yıllardaki çalışmalar
Mg alımı üzerine özellikle N ve K’un olumlu etkisinin bulunduğunu göstermiştir
(Draycott ve Allison 1998).
Bu araştırma 2004, 2005 ve 2006 yıllarında Konya ilinde üç değişik lokasyonda
yetiştirilen Asist, Variditi ve Esperanza çeşidi şeker pancarlarının verimlerine
potasyumlu ve magnezyumlu gübrelemenin etkilerini belirlemek amacıyla yapılmıştır
Tarla denemeleri 2004 yılında Konya- Çumra ilçesi Kuzucu köyünde, 2005
yılında Konya-Merkez Karaarslan mevkiindeki TKB Toprak ve Su Kaynakları Araşt.
Enst. ve 2006 yılında ise Konya-Merkez Alakova mevkiindeki Şeker Enstitüsü
arazisinde yürütülmüştür.
Söz konusu denemelerde ilk yılda yetiştirilen Asist, ikinci yılda yetiştirilen Variditi ve
üçüncü yılda yetiştirilen Esperanza çeşidi şeker pancarlarına (Beta vulgaris var. Asist,
Variditi, Esperanza) 15.15.15, üre, TSP, toz kükürt, DAP, potasyum sülfat, kieserite ve
kalimagnesia gübreleri uygulanmıştır. Kalimagnesia gübresi Mg ve S ihtiva eden granül
bir potasyum magnezyum sülfat gübresidir. Suda çözünebilir şekilde % 30 K2O (% 25
313
K), % 10 MgO (% 6 Mg) ve % 42.5 SO3 (% 17 S) içermektedir. Kieserite gübresi ise bir
magnezyum sülfat gübresidir. Suda çözünebilir halde % 27 MgO (% 16.3 Mg) ve % 55
SO3 (% 22 S) kapsamaktadır. Yukarıda sıralanan gübrelerden 1. muamelede 15.15.15,
üre ve TSP ile hektara 180 kg N, 105 kg P2O5, 81 kg K2O, 2. muamelede 15.15.15, üre,
TSP ve S ile hektara 180 kg N, 105 kg P2O5, 81 kg K2O, 46 kg S, 3. muamelede DAP,
üre, potasyum sülfat ve S ile hektara 180 kg N, 105 kg P2O5, 81 kg K2O, 46 kg S, 4.
muamelede 15.15.15, üre, TSP ve kieserite ile hektara 180 kg N, 105 kg P2O5, 81 kg
K2O, 23 kg S, 28.75 kg Mg, 5. muamelede 15.15.15, üre, TSP ve kieserite ile hektara
180 kg N, 105 kg P2O5, 81 kg K2O, 46 kg S, 57.40 kg Mg, 6. muamelede 15.15.15, üre,
TSP ve kieserite ile hektara 180 kg N, 105 kg P2O5, 81 kg K2O, 69 kg S, 86.25 kg Mg,
7. muamelede DAP, üre ve kalimagnesia ile hektara 180 kg N, 105 kg P2O5, 40.5 kg
K2O, 23 kg S, 13.5 kg Mg, 8. muamelede DAP, üre ve kalimagnesia ile hektara 180 kg
N, 105 kg P2O5, 81 kg K2O, 46 kg S, 27 kg Mg, 9. muamelede DAP, üre ve
kalimagnesia ile hektara 180 kg N, 105 kg P2O5, 121.5 kg K2O, 69 kg S, 40.5 kg Mg ve
10. muamelede (kontrol) ise DAP ve üre ile hektara 180 kg N ve 105 kg P2O5
verilmiştir.
Deneme alanları Orta Anadolu’nun güney batı kısmında yer almakta ve deniz
seviyesinden yaklaşık 1000 m yükseklikteki allüviyal taban araziler üzerinde
bulunmaktadır. Denemelerin yürütüldüğü Konya yöresi yazları sıcak ve kurak, kışları
soğuk ve yağışlı geçen ‘sıcak-yarı kurak’ derecesi ile karakterize edilen bir iklim tipine
sahiptir. Uzun yıllar ortalamasına göre yıllık yağış toplamı 330 mm olup şeker
pancarının gelişme mevsimi olan Nisan-Eylül ayları arasındaki toplam yağış 2004
yılında 67.2 mm, 2005 yılında 100.6 mm ve 2006 yılında ise 101.4 mm’dir (Çizelge 1).
İlgili Çizelgede aylık ortalamalar olarak hava sıcaklıkları (oC) ve hava nispi nem
değerleri de (%) verilmiştir. Söz konusu aylar ile uzun yıllara ait iklim verileri arasında
uyum olmakla birlikte denemelerin ikinci yılında ilk yıla göre yağış miktarı ve nispi
nemin daha yüksek ve ortalama sıcaklığın daha düşük olması şeker pancarı bitkisinin
yetişmesi için daha iyidir.
Çizelge 1. Şeker Pancarı Yetiştirme Alanlarına Ait Meteorolojik Değerler
Yıllar Parametreler Nisan Mayıs Haz. Tem. Ağus. Eylül Ort.
Hv sıcaklığı (oC) 9.8 14.6 19.1 22.2 21.9 17.1 17.4
2004 Hv nispi nemi (%) 57.0 56.2 52.7 41.7 49.0 44.5 50.2
Yağış (mm) 37.6 11.1 9.7 1.2 7.6 0.0 Topl. 67.2
Hv sıcaklığı (oC) 10.16 15.08 19.16 22.96 22.98 16.15 17.75
2005 Hv nispi nemi (%) 56.8 51.7 44.4 39.1 42.1 59.0 48.8
Yağış (mm) 29.6 24.0 6.0 14.0 - 27.0 Topl. 100.6
Hv sıcaklığı (oC) 11.3 15.1 20.8 22.0 25.1 17.3 18.6
2006 Hv nispi nemi (%) 60.3 58.1 39.1 39.4 34.3 53.7 47.5
Yağış (mm) 48.8 14.2 9.8 4.4 11.8 12.4 Topl. 101.4
İlk yılda Kuzucu lokasyonundaki denemede 28 Nisan 2004 tarihinde ekim ve ilk
gübreleme, 3 Haziran 2004 tarihinde birinci çapa ve birinci azot gübrelemesi, 1
Temmuz 2004 tarihinde de ikinci çapa ve ikinci azot gübrelemesi yapılmıştır. Ekimde
380 g/da tohum kullanılmıştır. Birinci sulama 24 Haziran 2004 tarihinde yapılmış ve 20
Eylül 2004 tarihinde yedinci sulama olmak üzere 13 gün ara ile toplam yedi kez
yağmurlama sulama yapılmıştır. Hasat ise 8 Ekim 2004 tarihinde gerçekleştirilmiştir.
İkinci yılda Karaarslan lokasyonundaki denemede 13 Nisan 2005 tarihinde ekim
ve ilk gübreleme, 29 Mayıs 2005 tarihinde 1. çapa ve 1. üst gübreleme, 19 Haziran 2005
tarihinde 2. çapa, 4 Temmuz 2005 tarihinde 2. üst gübreleme, 17 Temmuz 2005
tarihinde ise 3. çapa yapılmıştır. Ekimde 380 g/da tohum kullanılmıştır. Birinci sulama
15 Haziran 2005 tarihinde yapılmış ve 21 Eylül 2005 tarihinde 11. sulama olmak üzere
9 gün ara ile toplam 11 kez yağmurlama sulama gerçekleştirilmiştir. Hasat ise 4 Ekim
2005 tarihinde yapılmıştır.
Üçüncü yılda Alakova lokasyonundaki denemede ise 21 Nisan 2006 tarihinde
ekim ve ilk gübreleme, 2 Haziran 2006 tarihinde birinci çapa ve birinci azot
gübrelemesi, 14 Haziran 2006 tarihinde de ikinci çapa ve ikinci azot gübrelemesi
yapılmıştır. Ekimde 380 g/da tohum kullanılmıştır. Birinci sulama 15 Haziran 2006
tarihinde yapılmış ve 4 Eylül 2006 tarihinde altıncı sulama olmak üzere 13.5 gün ara ile
315
toplam altı kez yağmurlama sulama yapılmıştır. Hasat ise 4 Ekim 2006 tarihinde
gerçekleştirilmiştir.
Tarla denemeleri tesadüf parselleri faktöriyel deneme desenine göre
kurulmuştur. Yukarıda bahsedilen gübreler kullanılarak her biri 4 tekerrürlü olmak üzere
10 farklı muameleden 40’ar tarla parseli tüm lokasyonlarda oluşturulmuştur. Parseller
ekimde 2.25 m x 8.00 m ebadında olup 18 m2’dir. Ekimde sıralar arası 45 cm tutulmuş,
sıra üzeri mesafeler ise birinci çapada seyreltme yapılarak 20 cm’ye ayarlanmıştır.
Hasatta kenarlardaki birer sıra kenar tesiri olarak atıldığından ortadaki üç sıra alınmış,
ilk yılda parsellerin baş ve son taraflarındaki 1.5 m’lik kısımlar, ikinci yılda 2 m’lik
kısımlar ve üçüncü yılda ise 2.5 m’lik kısımlar kenar tesiri olarak atıldığından orta
kısımdaki sırasıyla 5, 4 ve 3 m’lik uzunluğa sahip sıralar elle hasat edilip başları
kesildikten sonra verim belirlemeleri için Konya Şeker Fabrikası Laboratuarına
götürülmüştür. Orada yıkama kazanında basınçlı su ile kir ve topraklarından arındırılan
yumruların net ağırlıkları baskül yardımıyla saptanmıştır. Parsel kök verimleri t/ha
cinsine dönüştürülmüştür. Muamelelerin kök verimi üzerine etkilerini belirlemek için
istatistiksel analiz yaparken dört tekerrürden ortalamadan sapma gösteren birer rakam
atılarak değerlendirmeye üç rakam alınmıştır.
Araştırmada elde edilen sayısal değerlerin istatistiksel analizlerinde ise Minitab
paket programından yararlanılmıştır.
Orta Anadolu’da 2004 yılında Konya kent merkezinin 65 km güneyinde Kuzucu
lokasyonunda Asist, 2005 yılında şehir merkezinin 10 km güneyinde Karaarslan
lokasyonunda Variditi ve 2006 yılında ise yine kent merkezinin 10 km güney batısında
Alakova lokasyonunda farklı gübrelerin uygulanması ile yetiştirilen Esperanza çeşidi
şeker pancarı denemelerinden elde edilen verilerin varyans analiz sonuçlarına göre, yıl,
gübre ve ‘yıl x gübre’ interaksiyonunun kök verimine etkisi istatistiksel olarak 0.01
düzeyinde önemli bulunmuştur (Çizelge 3).
Çizelge 3. Şeker Pancarının Kök Verim Değerleriyle İlgili Varyans Analiz Sonuçları
Varyans Kareler Ortalaması
Kaynağı SD Kök verimi
Yıl 2 5801.61**
Gübre 9 235.14 **
YılxGüb. 18 130.60**
Hata 60 36.79
**(P<0.01)
Diğer taraftan, en yüksek kök verimi (76.94 t/ha) kontrole göre % 29.07
oranında artışla 3 nolu muamele (DAP + üre + potasyum sülfat + S) ile elde edilmiştir
(Çizelge 4). Öbür muamelelerle kök veriminde kontrole nazaran % 5.64 ile % 24.88
arasında değişen oranlarda artış meydana gelmiştir. Kontrole göre en düşük kök verim
artışı 9 (% 5.64) ve 5 (% 13.22) nolu muamelelerden sağlanmıştır.
Bu araştırmada her üç yılda tüm lokasyonlardan elde edilen sonuçlara göre,
yukarıdaki açıklamalardan ve Çizelge 4’ün incelenmesinden de görülebileceği gibi,
gübre uygulamalarının şeker pancarı verimine, kontrole göre olumlu veya olumsuz
etkileri büyük oranda topraktaki K, Ca ve Mg arasındaki dengeler üzerindeki etkilerine
bağlı olarak değiştiği ifade edilebilir. Çünkü Doll ve Lucas (1973) bitkilerin K, Ca ve
Mg ile beslenmesinin yeterli olabilmesi için toprak KDK’sının yaklaşık olarak % 3-5 K,
% 65-85 Ca ve % 6-12 Mg iyonları tarafından doyurulmuş olması gerektiğini
belirtmişlerdir. Buna benzer şekilde Jokinen (1981) tarafından da bitkilerin topraktan
Ca, Mg ve K alımının yeterli düzeylerde olması için bu elementlerin topraklardaki
miktarlarının yeterli düzeylerde olması yanında K doygunluğunun % 5, Ca
doygunluğunun % 60 ve Mg doygunluğunun ise % 10 civarında ve bu değişebilir
316
SONUÇ
Sonuç olarak; Konya ilinde 2004, 2005 ve 2006 yıllarında üç farklı lokasyonda
(Kuzucu, Karaarslan, Alakova) yetiştirilen şeker pancarlarının (Beta vulgaris var. Asist,
Variditi, Esperanza) verimlerine farklı gübrelerin (kalimagnesia, kieserite, 15.15.15,
DAP, TSP, üre, potasyum sülfat ve kükürt) etkileri yıllara bağlı olarak değişmekle
birlikte istatistiksel bakımdan çok önemli ve farklı düzeylerde olmuştur. Bütün yıllarda
N ve P yanında K, Ca, Mg ve S uygulamasını sağlayan gübre uygulamaları ile sadece N
ve P uygulamasını sağlayan kontrole göre kök verimleri % 5.64 ile 29.07 arasında
değişen oranlarda artmıştır. Yıllar ortalaması olarak en yüksek kök verimi (76.94 t/ha)
DAP + üre + potasyum sülfat + kükürt gübreleri ile hektara 180 kg N, 105 kg P2O5, 81
kg K2O ve 46 kg S’ün uygulandığı 3 nolu muamele ile elde edilmiş olup bunu DAP +
üre + kalimagnesia gübrelerini içeren 8 nolu muamele (74.44 t/ha) takip etmiştir. Farklı
lokasyonlardaki üç yıllık tarla denemeleri ile kireçli topraklarda yetiştirilen şeker
pancarı veriminin artmasında potasyum, magnezyum ve kükürt uygulamalarının gerekli
olduğu anlaşılmıştır. Benzer toprak ve iklim şartlarında şeker pancarı tarımında hektara
yaklaşık 50 kg S’ün uygulanması önerilebilir. Daha değişik lokasyonlarda farklı gübre
ve doz çalışmaları ile denemelerin sürdürülmesi yararlı olacaktır.
317
KAYNAKLAR
Anonymous, 1999. www.tarim.gov.tr
Anonymous, 2005. http://www.sjbagnutri.com.au/crops/potatoes.htm
Anonymous, 2006. www.die.gov.tr
Anonymous, 2007.http://www.fas.usda.gov/WAP/circular/1996/96-11/nov96wap2.
html
Arslan, N. ve Gürbüz, B., 1994. Dünya Şeker Pancarı Gübrelemesinde Son Yıllardaki
Gelişmeler. Şeker Pancarı Yetiştirme Tekniği Semp., II. Gübreleme ve Sulama
Bildiriler Kitabı, sf: 11-17, 6-7 Mayıs 1994, Konya.
Bergmann, W., 1992. Nutritional Disorders of Plants. Development, Visual and
Analytical Diagnosis. Gustav Fisher Verlag Jena, Stuttgart, New York. ISBN 3-
334-60422-5.
Demirer, T., Brohi, A.R., Koç, H. ve Karaman, M.R., 1994. Değişik Azot ve Fosfor
Dozlarının Şeker Pancarının Verim ve Kalitesine Etkisi. Şeker Pancarı
Yetiştirme Tekniği Semp. II. Gübreleme ve Sulama, 6-7 Mayıs 1994, Konya.
Doll, E.C. and Lucas, R.E., 1973. Testing Soil for Potassium, Calcium and magnesium.
In: Soil Testing and Plant Analysis. Publ. Soil Sci. Soc. Amer. Madison, Wisc.
USA, 133-151.
Draycott, A.P. and Allison, M.F., 1998. Magnesium Fertilisers in Soil and Plants:
Comparisons and Usage. The International Fertiliser Society - Proceeding 412,
1998, http://www.fertiliser-society.org/Proceedings/UK/Prc412. HTM
Eakin, J.F., 1972. Food and Fertilizers. p. 1-21. In: The Fertilizer Handbook. The
Fertilizer Inst., Washington D.C., U.S.A.
El-Sayed, G.S., 2005. Effect of Nitrogen and Magnesium Fertilization on Yield and
Quality of Two Sugar Beet Varieties. Egyptian J. of Agric. Research, 83(2):
709-724.
Er, C. ve Yıldız, M., 1994. Şeker Pancarında Beslenme ve Kalite İlişkileri. Şeker
Pancarı Yetiştirme Semp., II. Gübreleme ve Sulama Bildiriler Kitabı, sf: 125-
131, 6-7 Mayıs 1994, Konya.
FAO, 1990. Management of Gypsiferous Soils. Soils Bulletin 62. Rome, Italy.
Hermans, C., Bourgis, F. and Faucher, M., 2003. Magnesium Deficiency in Sugar Beets
Alters Sugar Partitioning and Phloem Loading in Young Mature Leaves. Planta,
220(4): 541-549. Springer-Verlag GmbH http://www.cabi-publishing.org/pdf/
Books/085199623X/ 085199623xCh1.pdf
Hermans, C., Johnson, G.N., Strasser, R.J. and Verbruggen, N., 2004. Physiological
Characterisation of Magnesium Deficiency in Sugar Beet: Acclimation to Low
Magnesium Differentially Affects Photosystems I and II. Planta, 220(2): 344-
355. Springer-Verlag GmbH http://www.cabi-publishing.org/pdf/Books/
085199623X/085199623xCh1.pdf
Ilbaş, A.İ., 1995. Van’da Farklı Miktarlarda Uygulanan Azot, Fosfor ve Potasyumlu
Gübrelerin Şeker Pancarında (Beta vulgaris L.) Verim ve Kalite Üzerine
Etkileri. YYÜ Fen Bil Enst. Tarla Bitkileri ABD Doktora Tezi, Van.
Johnson, T.R., Alexander, T.J. and Hawkes, R.G., 1971. Advances in Sugar Beet
Production. Principles and Practices. The Iowa State Univ. Press. Ames, Iowa,
USA.
318
Jokinen, 1981. The magnesium Status of Finnish Mineral Soils and the Requirement of
the Magnesium Supply. Magnesium-Bull. 3, H. 1a: 1-5.
Kacar, B. 1997. Bitki ve Toprağın Kimyasal Analizleri. III. Toprak Analizleri. A.Ü.
Ziraat Fak. Eğitim, Araştırma ve Geliştirme Vakfı Yay. No: 3, Ankara.
Karaman, M.R., Aksu, A, Demirer, T. and Er, F., 1999. Effect of Potassium and
magnesium on the Growth Some Nutrient Status and K-Mg Efficiency
Parameters of Corn.
Osman, M.S.H., 2005. Effect of Potassium and magnesium on Yield and Quality of
Two Sugar Beet Varieties. Egyptian J. of Agric. Research, 83(1): 215-228.
Soltanpour, P.N. and Workman, S.M., 1981. Use of Inductively-Coupled Plasma
Spectroscopy for the Simultaneous Determination of Macro and Micro
Nutrients in NH4HCO3-DTPA Extracts of Soils. In Barnes R.M. (ed).
Developments in Atomic Plasma Analysis, USA, pp. 673-680.
Ülgen, N. ve Yurtsever, N., 1974. Türkiye Gübre ve Gübreleme Rehberi. Köyişleri ve
Kooperatifler Bakanlığı, Toprak Gübre Araşt. Enst. Yay. No: 28, Ankara.
319
ÖZET
Bu araştırma; 2003-2004 ve 2004-2005 yıllarında Trakya Tarımsal Araştırma
Enstitüsü deneme alanında, Tesadüf Bloklarında Bölünmüş Parseller Deneme Desenine
göre dört tekrarlamalı olarak yürütülmüştür. Araştırmada; 14 kg/da azotun 4.6 kg ekim
öncesi verildikten sonra kalan azotun iki farklı şekilde uygulamasının (1.uygulamada ;
4.6 kg/da N kardeşlenme döneminde üre şeklinde, 4.6 kg/da N sapa kalkma döneminde
amonyum nitrat olarak, 2. uygulamada; azotun 3.1 kg/da N kardeşlenme döneminde üre
şeklinde, 3.1 kg/da N sapa kalkma döneminde amonyum nitrat olarak ve 3.1 kg/da
başaklanma döneminde amonyum nitrat olarak) Trakya Bölgesi’nde yaygın olarak
ekilen altı ekmeklik buğday çeşidinde (Pehlivan, Kate A-1, Flamura 85, Tekirdağ,
Gelibolu ve Atilla-12) tane dolum süresi ve tane dolum oranı ile verim ve ürün kalitesi
üzerine etkilerinin belirlenmesi amaçlanmıştır.
Yapılan varyans analiz sonucunda tane verimi, tane dolum süresi, tane dolum
oranı, bin tane ağırlığı, hektolitre ağırlığı, protein oranı, gluten miktarı ve sedimantasyon
yönünden çeşitler arasındaki farklılık istatistiki anlamda önemli bulunmuştur. Çeşitlerin
tane verimi 565.0-661.2 kg/da, tane dolum süresi 788.56-959.88 BDG, tane dolum
oranı 0.04670-0.06231 g/tane/BDG, bin tane ağırlığı 41.29-51.49 g, hektolitre ağırlığı
82.16-83.76 kg/hl, protein oranı % 12.406-13.369, gluten miktarı % 24.71-32.29 ve
sedimantasyon 30.94-46.06 ml arasında değişim göstermiştir. Tane verimi yönünden en
yüksek tane verimi 661.28 kg/da ile Kate A-1 ve 637.1 kg/da ile Gelibolu çeşitlerinden,
tane dolum süresi yönünden 959.88 BGD ile Gelibolu çeşidinden, tane dolum oranı
yönünden ise 0.06231 g/tane/BDG ile Pehlivan çeşidinden elde edilmiştir.
Başaklanma dönemindeki II. azotlu gübreleme, tane verimi ve bazı verim
unsurlarını etkilemezken, tane dolum süresi, 1000 tane ağırlığı ile kalite unsurlarından
tane protein oranı, gluten miktarı ve sedimantasyonu pozitif olarak etkilemiştir.
Anahtar Kelimeler: Ekmeklik (T. aestivum L.) buğday, azotlu gübreleme
uygulamaları, tane dolum süresi, tane dolum oranı, tane verimi, verim öğeleri, kalite ve
kalite unsurları.
stage as ammonium nitrate and 3.1 kg/da heading stage as ammonium nitrate ) in grain
filling duration, grain filling rate with yield and quality components of six bread wheat
cultivars (Pehlivan, Kate A-1, Flamura 85, Tekirdağ, Gelibolu ve Atilla-12) commonly
grown in Trakya region.
According to the results obtained from analyses, differences between cultivars
in terms of grain filling duration, grain filling rate, grain yield, thousand kernel weight,
test weight, protein rate, wet gluten, and sedimentation were found statistically
important. Some important results obtained from the study were given as follow; grain
yields 565.0-661.2 kg/da, grain filling duration 788.56-959.88 BDG , grain filling
rate0.04670-0.06231 g/tane/BDG, thousand kernel weight 41.29-51.49 g, test weight
82.16-83.76kg/hl, protein rate % 12.406-13.369, wet gluten % 24.71-32.29 and
sedimentation 30.94-46.06 ml . The highest yield were obtained Kate A-1 (661.28
kg/da) and Gelibolu (637.1 kg/da), in terms of grain filling duration Gelibolu (959.88
BGD) and in terms of grain filling rate Pehlivan (0.06231 g/tane/BDG).
Based on the results of study, although the 2nd nitrogen fertilizer application at
heading time did not affect to grain yield and some yield components, this application
influenced positively to grain filling duration, thousand kernel weight and some quality
components, such as protein rate, wet gluten and sedimentation.
Key Words: Bread wheat, nitrogen fertilizer applications, grain filling period, grain
filling rate, grain yield, yield and quality components.
GİRİŞ
Dünya’da buğday verimi ve ürün kalitesinde iklim koşullarına bağlı olarak
yıldan yıla önemli farklılıklar görülmektedir. Bu farklılığın ortaya çıkışında çeşidin
genetik yapısı, iklim koşulları, toprak yapısı, topraktaki azot miktarı, topraktaki azotun
kullanılabilme etkinliği ve uygulanan yetiştirme teknikleri büyük rol oynamaktadır.
Taneye besin maddesi birikimi başladıktan sonra tanenin hacim olarak artışı çok
hızlı olur ve döllenmeden yaklaşık 25 gün sonra, en yüksek hacmine ulaşır. Tanede ilk
depolanan besin maddeleri proteinler olup, protein taşınımı döllenmeden 20-25 gün
sonraya kadar devam eder. Proteinlerden sonra tanede yoğun şekilde nişasta birikimi
olmaktadır. Nişasta tanecikleri, endosperm içerisinde daha önce oluşmuş protein
ağlarına doldurulur. Sarı olum dönemi olarak adlandırdığımız bu dönemin uzunluğu
çevre koşullarından çok fazla etkilenmekte ve 10-25 gün sürmektedir. Yüksek sıcaklık,
düşük yağış sarı olum dönemini kısaltırken, düşük sıcaklık ile yüksek yağış ise
uzatmaktadır (Sepetoğlu 1994).
Birim alandan elde edilen verim ve ürünün kalitesi üzerine en fazla etkili olan
girdilerinin gübreleme ve sulama olduğu herkesce bilinmektedir. Buğday verimindeki
artışın % 50’sinin gübreleme ile ortaya çıktığı kabul edilmektedir (Sağlam 1992).
Kaliteli, yüksek proteinli tane elde etmek için azotun, başaklanma sırasında baş gübre
olarak verilmesi uygundur. Fosforlu gübreleme, tane verimini artırmakla birlikte;
toprakta bitkiler tarafından alınabilir azotun yetersiz olması durumunda, tanede protein
oranının düşmesine yol açmaktadır (Kün 1983).
Azotun kullanılma zamanı verim komponentlerini ve tane kalitesini farklı
şekillerde etkileyebilmektedir.Toprakta nemin yeterli olması durumunda başaklanma
döneminden önce uygulanan azotun, tane verimini ve protein oranını arttırdığı
görülmüştür (Fowler and Brydon 1989). Metrekaredeki başak sayısı azot
uygulamasından önemli derecede etkilenmektedir. Çiçeklenmeden önceki dönemde
uygulanan azotun yetersiz olması tane sayısının azalmasına yol açmaktadır (Fischer,
321
1993; Sing ve ark. 1997). Çiçeklenmeye yakın dönemde uygulanan azotun, çiçeklenme
sonrası azot alımını ve tanedeki protein oranını artırdığı belirlenmiştir (Wuest ve
Chassman 1992).
Trakya Bölgesi’nde buğday verimi ve ürün kalitesinde iklim koşullarına bağlı
olarak yıldan yıla önemli farklılıklar görülmektedir. Bu farklılığın ortaya çıkışında tane
dolum süresi ve tane dolum oranındaki değişimler büyük rol oynamaktadır. Tane dolum
süresi ve tane dolum oranı, aynı zamanda ekim zamanına ve gübreleme uygulamalarına
göre de değişebilmektedir. İlkbaharda yapılacak azotlu gübrelemenin uygulama zamanı
ve verilen gübre miktarı bu iki unsur üzerinde önemli değişimlere yol açmaktadır. Tane
dolum süresi ve tane dolum oranındaki değişimler tane verimine ve ürün kalitesine
dolaylı olarak etkide bulunmaktır.
MATERYAL VE METOD
Trakya Tarımsal Araştırma Enstitüsü deneme alanında 2003-2004 ve 2004-
2005 yetiştirme sezonlarında yürütülen bu araştırma 6 ekmeklik buğday çeşidinden
(Pehlivan, Kate A-1, Gelibolu, Tekirdağ, Atilla-12 ve Flamura-85) kurulmuştur.
Araştırmada, Trakya Bölgesi’nde yaygın olarak yetiştirilen bazı ekmeklik buğday
çeşitlerinde buğday bitkilerinin azota en fazla gereksinim duyduğu ve tükettiği ilkbahar
döneminde farklı azotlu gübre uygulamalarının tane dolum oranı ve tane dolum süresi
ile verim ve ürün kalitesi üzerine etkilerinin belirlenmesi amaçlanmıştır.
Deneme, Tesadüf Bloklarında Bölünmüş Parseller Deneme Desenine göre 4
tekrarlamalı olarak kurulmuştur. Denemede; ana parsellere çeşitler; 6 ekmeklik buğday
çeşidi (Pehlivan, Kate A-1, Flamura 85, Tekirdağ, Gelibolu ve Atilla-12) ve alt
parsellere azotlu gübre uygulaması yerleştirilmiş; 2 farklı gübre uygulaması: 1.
uygulamada gübrenin 1/2’ si kardeşlenme döneminde üre şeklinde, 1/2’ si sapa kalkma
döneminde amonyum nitrat olarak, 2. uygulamada; gübrenin 1/3’ ü kardeşlenme
döneminde üre şeklinde, 1/3’ ü sapa kalkma döneminde amonyum nitrat olarak ve 1/3’ ü
başaklanma döneminde amonyum nitrat şeklinde verilmiştir.
Denemelerde buğdaylara 14 kg/da saf azot; ekim öncesi tüm parsellere 4.6 kg/da
saf azot 20-20-0 kompoze gübre olarak; 1. gübre uygulamasında kardeşlenme
döneminde 4.6 kg/da azot üre şeklinde, sapa kalkma döneminde 4.6 kg/da azot
amonyum nitrat olarak, 2. uygulamada; kardeşlenme döneminde 3.1 kg/da azot üre
şeklinde, sapa kalkma döneminde 3.1 kg/da azot amonyum nitrat olarak ve başaklanma
döneminde 3.1 kg/da azot amonyum nitrat şeklinde verilmiştir.
Tane dolum süresi: Başaklanma zamanında her parselde ilk başaklanan 50 başak
etiketlenmiş, başaklanmadan 10 gün sonra her 5 günde bir hasada doğru ise 2 günde bir
etiketlenen başaklardan tesadüfi olarak 5 adedi 80 0C’de fırında (48 saat) kurutulduktan
sonra tane sayısı ve ağırlığı belirlenmiştir. Başaklanmadan itibaren maksimum tane
ağırlığına erişinceye kadar toplam büyüme derecesi günü (BDG) tane doldurma süresi
olarak hesaplanmıştır. BDG günlük maksimum sıcaklık ile minimum sıcaklık
toplamının ikiye bölünmesinden baz sıcaklığın çıkarılması ile bulunan değerdir.
Mak. Sıc. (0C) + Min. Sıc. ( 0C)
Büyüme Derecesi Günü (BDG) = ------------------------------------- - 0 0C (Baz Sıc.)
2
Baz sıcaklığı bu tip çalışmalarda genellikle 0 (sıfır) olarak alınmaktadır. Ancak
bazı araştırıcılar baz sıcaklığının önemli olduğunu bildirilmektedir (Gbur ve ark. 1979).
Her parsel için tane ağırlığı ile başaklanmadan itibaren kümülatif BDG
arasındaki ilişki;
322
Çizelge 3. 2003-2005 yılları altı ekmeklik buğday çeşidinin tane dolum oranlarının (
mg/tane/BDG) ortalama değerleri ve oluşturdukları gruplar
Yıllar
2003-2004 2004-2005
0.05197b 0.05603a
EKÖF (P <0.05): = 0.00010
Çeşitler
N’lu Gübre Kate A-1 Pehlivan Flamura- Gelibolu Tekirdağ Atilla-12 Ortalama
Uyg. 85
I. Uyg. 0.04685g 0.06221a 0.05400c 0.05258f 0.05519b 0.05336d 0.05403
II.Uyg. 0.04655h 0.06240a 0.05421c 0.05301e 0.05501b 0.05261f 0.05397
Ortalama 0.04670f 0.06231a 0.05411c 0.05279e 0.05510b 0.05299d
EKÖF (P <0.05): Çeşit: 0.00018. Çeşit x N’lu Gübre Uyg.: 0.00026
Hektolitre Ağırlığı
Çizelge 5 incelendiğnde de görüleceği gibi hektolitre ağırlıklarının; yıl ve çeşit
ortalamaları istatistiki anlamda önemli, azotlu gübre uygulaması ve çeşit x azotlu gübre
interaksiyonunun önemsiz olduğu dikkati çekmektedir.
Çizelge 5. 2003-2005 yılları altı ekmeklik buğday çeşidinin hektolitre ağırlıklarının
(kg/hl) ortalama değerleri ve oluşturdukları gruplar
Yıllar
2003-2004 2004-2005
80.36b 85.21a
EKÖF (P <0.05): 0.420
Çeşitler
N’lu Gübre Kate A-1 Pehlivan Flamura- Gelibolu Tekirdağ Atilla-12 Ortalama
Uyg. 85
I. Uyg. 83.49 82.56 83.92 82.40 82.15 82.08 82.76
II.Uyg. 83.03 82.59 83.60 82.96 82.44 82.23 82.81
Ortalama 83.26b 82.57cd 83.76a 82.68c 82.29de 82.16e
EKÖF (P <0.05): Çeşit: 0.727
Sedimantasyon (Zeleny)
Sedimantasyona ilişkin veriler değerlendirildiğinde; yıl,, çeşit ve azotlu gübre
uygulaması ortalamaları ve çeşit x azotlu gübre interaksiyonu istatistiki anlamda önemli
olduğu görülmektedir.
Çizelge 8. 2003-2005 yılları altı ekmeklik buğday çeşidinin sedimantasyonlarının ( ml)
ortalama değerleri ve oluşturdukları gruplar
Yıllar
2003-2004 2004-2005
37.15b 37.67a
EKÖF (P <0.05): = 0.295
Çeşitler
N’lu Gübre Kate A-1 Pehlivan Flamura- Gelibolu Tekirdağ Atilla-12 Ortalama
Uyg. 85
I. Uyg. 32.50g 30.13h 45.25b 36.50e 37.63d 38.00d 36.67b
II.Uyg. 35.13f 31.75g 46.88a 38.13d 37.75d 39.25c 38.15a
Ortalama 33.81d 30.94e 46.06a 37.31c 37.69c 38.63b
EKÖF (P <0.05): Çeşit: 0.510. N’lu Gübre Uyg.: 0.330. Çeşit x N’lu Gübre Uyg.: 0.808
KAYNAKLAR
Anonim, 1972. ICC Standart No: 116, Determination of The Sedimentation Value
(According to Zeleny) as an Approximate Measure of Baking Quality.
Anonim, 1980. ICC Standart No: 105/1. Method for Determination of Crude Protein in
Cereals and Cereals Products for Food and for Feed.
328
Anonim, 1982. ICC Standart No: 137, Mechanical Determination of The Wet Gluten
Content of Wheat Flour ( Glutomatic).
Ayoub, M., Guertın, S., Lussıer, L ., Smıth, D.H., 1994. Timing and Level of Nitrogen
Fertility Effects on Spring Wheat Yield in Eastern Canada. Crop Sci. No:3, Vol: 34:
748-756.
Dere, Ş. ve Köycü, C., 1997. Samsun Ekolojik Şartlarında Farklı Zamanlarda Uygulanan
Azotlu Gübre ve Yabancı Ot İlaçlarının Ekmeklik Buğdaylarda Verim, Verim
Unsurları ve Bazı Kalite Kriterleri Üzerine Bir Araştırma. Türkiye II. Tarla Bitkileri
Kongresi, 22-25 Eylül, Samsun, 529-533.
Elgün, A., Türker, S. ve Bilgiçli, N., 2001. Tahıl ve Ürünlerinde Analitik Kalite Kontrolü. S.
Ü. Ziraat Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü Ders Notları, Konya Ticaret Borsası
Yayın No:2, Konya.
Ellen, J. and Spıertz, J. H. J., 1980. Effects of Rate and Timing of Nitrogen Dressings on
Grain Yield Formation of Winter Wheat. Australia Fertizer Res., 1:177-190.
Fischer, R.A., 1993. Irrigated Spring Wheat and Timing and Amount of Nitrogen Fertilizer.
Ll. Physiology og grain Yield Response.Australia Field Crops Res.,33:57-80.
Fowler, D. B. and Brydon, J., 1989. No-Till Winter Wheat Production on The Canadian
Prairies: Placement of Urea and Ammoium Nitrate Fertilizers. Soil Sci. Soc. Am.
J.:81:518-524.
Garrido-Lestache, E., Lopez-Bellido, R. J. and Lopez-Bellido, L., 2004. Effect of N rate,
timing and splitting and N type on bread-making qualty in hard red spring wheat
under rainfed Mediterranean conditions. Field Crop Research, Vol: 85, Issues 2-3,
p: 213-236.
Gbur, E. E., Thomas, G. L. and Miller, F. R., 1979. Use of Segmented Regression in the
Determination of The Base Temperature in Heat Accumulation. Crop Science. 29:
949-954.
Halaç, İ. ve Yürür, N., 1999. Azotlu Gübre Verme Zamanlarının Buğdayın Verim ve
Kalitesine Etkisi. Türkiye 3.Tarla Bitkileri Kongresi, 15-18 Kasım 1999, Adana,
Cilt-I , Genel ve Tahıllar, 145-150.
Kalaycı. M., 2005. Örneklerle Jump Kullanımı ve Tarımsal Araştırma İçin Varyans Analiz
Modelleri. Anadolu Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü Yayınları, Yayın
No:21, Eskişehir.
Kaplan, A., 2003 . Kahramanmaraş Koşullarında Azot Uygulama Zamanlarının Üç
Ekmeklik Buğday Çeşidinde (Triticum aestium L.) Verim ve Verim Unsurlarına
Etkisi (Yüksek Lisans Tezi, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Tarla
Bitkileri Anabilim Dalı).
Kulik, L. A., 1991. Nature of the inheritance of 1000-grain weight and its interrelation with
the main indices of grain quality in winter wheat. CAB: 6T Wheat, Barley and
Triticale Abstracts.
Kurten, P.W., 1984. Düngung von Qualitaetsweizen Boden und Pflanze, 11, 32-48.
Kün, E.,1983. Serin İklim Tahılları. A.Ü.Z.F. Yayınları: 875, Ders kitabı: 240. A.Ü.
Basımevi, Ankara.307s.
Mikheev, L. A., 1992. Correlation of grain weight per ear with yield components in wheat
hybrids . Sekektsiya-i Semenovdstvo Moskva. No: 2-3, 17-21.
Moolekı, S.P. and Foster, R.K., 1993. Effects of N and P Rates and proportional Timing of
Application on Rainfed Wheat in Zambia. Plant and Soil, 149:73-86.
329
ÖZET
Selenyum bitki gelişimi için gerekli olmamakla birlikte insan ve hayvan sağlığı
açısından kritik öneminden dolayı bitkilerdeki ve bitkisel kökenli gıdalardaki miktarının
yüksek olması arzu edilmektedir. Buğdayın insanların günlük selenyum alımında önemli
bir gıda kaynağı olması nedeniyle çalışmamızda Orta Anadolu Bölgesi topraklarının ve
buğdaylarının selenyum içeriğinin belirlenmesi hedeflenmiştir.
Toprakların elverişli selenyum konsantrasyonları 0.56-9.76 µg kg-1 (ortalama
2.25 µg kg-1)aralığında değişim göstermiştir. Bu topraklar üzerinde yetişen buğdayların
selenyum konsantrasyonları 10.13-96.01 µg kg-1 (ort. 24.31 µg kg-1) arasında
değişmiştir.
Anahtar Kelimeler: Selenyum, buğday, toprak.
GİRİŞ
Günümüzde mikroelement noksanlıkları ve buna bağlı olarak ortaya çıkan
sağlık sorunları giderek artan ve ciddi boyutlara ulaşan bir sorun durumundadır. Mikro
element eksikliği problemleri içinde selenyum eksikliği problemi apayrı bir öneme
sahiptir. İnsan ve hayvan sağlığında önemli rollere sahip olan selenyum dünya
ülkelerinde son yıllarda giderek artan ilgi ile araştırılan bir mikro elementtir (Çapraz,
1999).
Se'un gıdalardaki eksiklik ve toksik seviyeleri arasındaki mesafe oldukça dardır.
Hem insan hem de hayvanların uygun beslenmesi için yiyecek ve yemlerdeki Se
konsantrasyonunun 0.1-1.0 mg kg-1 arasında olması arzu edilmektedir ( Alloway, 1968).
Hayvanların minimum beslenme gereksinimi yemlerde 0.05-0.10 µg Se g-1 (Mayland ve
ark., 1989)’ dır ve bu miktarın altında selenyum alımı ise çeşitli noksanlık hastalıklarına
yol açabilir (NRC, 1983). Bununla birlikte söz konusu konsantrasyonun 5 mg kg-1’ın
üzerinde olması durumunda ise selenyum toksisitesi sorunu ortaya çıkmaktadır
(Mikkelsen ve ark., 1989; Arvy, 1992; Dhillon ve Dhillon, 1992).
Yetişkinler için 50-200 µg gün-1 düzeyinde selenyum alımı güvenli ve yeterli
kabul edilmektedir. ABD’de önerilen günlük selenyum alım düzeyleri kadın ve erkekler
için 55 µg gün-1’dür. Gebelikte 60 µg gün-1, laktasyon döneminde ise 70 µg gün-1
önerilmektedir. Tolere edilebilir selenyum alım seviyesi ise 400 µg gün-1 (NAS,
2000)’dür. İngiltere’de önerilen selenyum alım düzeyleri ise kadınlar için 60 µg gün-1 ve
erkekler için 75 µg gün-1’dür.
Topraktaki selenyum seviyesi genellikle insan popülasyonunun selenyum
seviyesini ve gıdalardaki mevcudiyetini yansıtır. Gıdaların selenyum içeriği coğrafik
olarak hem ülkeler arasında hem de ülke içinde değişiklik gösterir (Navarro-Alarcon ve
Cabrera-Vique, 2007). Çin selenyum elementinin doğada ve insanda dağılımı açısından
en fazla değişiklik gösterdiği ülkedir. Selenyum eksikliğine bağlı hastalıklar (Keshan ve
Keshan-Beck hastalığı) dünyada ilk kez selenyumca çok fakir topraklara sahip olan
331
SONUÇ
Bu çalışmada, Orta Anadolu Bölgesi toprak ve buğday örneklerindeki selenyum
konsantrasyonunun insanların günlük selenyum ihtiyacını karşılaması açısından gerekli
olan seviyeden oldukça düşük olduğu bulunmuştur.
Selenyum bitki gelişimi için gerekli olmamakla birlikte insan ve hayvan sağlığı
açısından taşıdığı kritik öneminden dolayı bitkilerdeki ve bitkisel kökenli gıdalardaki
miktarının yüksek olması arzu edilmektedir. Bitkisel kökenli gıdalarda selenyumunun en
önemli kaynağı topraktır. Bu yüzden bitkilerde bulunan selenyum miktarı yetiştiği
toprağın selenyum miktarına bağlı olarak değişmektedir. Buğdayın ve buğday
ürünlerinin insanların günlük selenyum alımında önemli bir gıda kaynağı olması
nedeniyle bu konu dünyada giderek önem kazanmaya başlamıştır. Başta Avrupa ülkeleri
olmak üzere birçok ülkede bitkisel kökenli gıdaların Se ile zenginleştirilmesi yönünde
(örneğin gübrelere Se ilave edilerek) programlar geliştirilmektedir. Ülkemizde de bu
konuda gerekli adımlar bir an önce atılmalıdır.
333
KAYNAKLAR
Adams, M.L., Lombi, E., Zhao, F.J., McGrath, S.P., 2002. Evidence of low selenium
concentrations in UK bread-making wheat grain. Journal of the Science of
Food and Agriculture 82, 1160-1165.
Adriano, D.C., 1986. Trace elements in the terrestrial environment Springer- Verlag,
New York
Allaway, W. H., (1968). Controls on the environmental levels of selenium. Trace Subst.
Environ. Health. 2, 181–206
Arvy, M.P., 1992. Some aspects of selenium relationship in soils and plants. Commun.
Soil. Sci. Plant Anal. 23: 1397-1407
Brown, K. and Arthur, J., 2001. Selenium, selenoproteins and human health: a review.
Public Health Nutrition 4: 593-599.
Combs, G. and Lu, J.,2001. Selenium as a cancer preventive agent. In: Selenium: Its
Molecular Biology and Role in Human Health. (Hatfield, D., ed.), Kluwer
Academic Publishers, Boston, MA. pp. 205-218.
Çapraz, Ü., 1999.Selenyumun toprak ve bitkilerde bulunuşu, dağılımı ve insan sağlığı
için önemi. Ç.Ü. Fen Bil. Enst. Yüksek Lisans Tezi, Adana.
Dhillon, K.S., Bawa, S.S. and Dhillon, S.K., 1992. Selenium toxicity in some plants and
soils of Punjab. J. Indian Soc. Sci. 40:132-136
Dhillon, K.S. and Dhillon, S.K., 2003. Dıstribution and Management of Seleniferious
soils. Advance in Agronomy, volume: 79, 119-184
Dhillon, K.S., Rani, N., Dhillon, S.K., 2005. Evaluation of different extractants for the
estimation of bio-available selenium in seleniferous soils of Northwest India.
Australian Journal of Soil Research, 43:639-645
Ellis, D.R., Salt, D.E., 2003. Plants, selenium and human health. Curr. Opin. Plant Biol.
6: 273-279.
Eurola, M., Efholm, P., Ylinen, M., Koivistoinen, P., Varo, P., 1990. Effects of selenium
fertilization on the selenium content of cereal grains, flour, and bread produced
in Finland. Cereal Chem 67(4): 334-337.
Eurola, M.H., Ekholm, P.I., Ylinen, M.E., Koivistoinen, P.E., Varo, P.T., 1991.
Selenium in Finnish foods after beginning the use of selenate supplemented
fertilizers. Journal of the Science of Food and Agriculture 56: 57-70.
Finley, J.W., 2005. Selenium accumulation in plant foods. Nutr. Rev. 63 (6):196-202.
Foster, L.H and Sumar, S., 1997. Selenium in health and disease: a review, Crit. Rev.
Food Sci. Nutr. 37: 211–228
Geering, H.R., Cary, E.Z., Jones, L.H.P. and A1laway, W.H., 1968. Solubility and
redox criteria for the possible forms of selenium in soils. Soil Sci. Soc. Am.
Proc. 32:35-40.
Giray, B., and Hincal, F., 2004. Selenium status in Turkey. Journal of Radioanalytical
and Nuclear Chemistry, 259 (3), 447 – 451.
Gissel-Nielsen, G., Gupta, U.C., Lamand, M. and Westermarck, T., 1984. Selenium in
soils and plants and its importance in livestock and human nutrition. Advances
in Agronomy 37: 397-460
334
Golubkina, N.A., Alfthan, G.V., 1999. The Human Selenium Status in 27 Regions of
Russia. J. Trace Elem. Med. Biol. 13:15-20.
Gupta, U.C., and Winter, K.A., 1981. Long-term residual effects of applied selenium
on the selenium uptake by plants. J. Plant Nutr. 3 :493-502.
Gupta, U. C. and Watkinson, J. H. 1985. Agricultural significance of selenium. Outlook
on Agriculture 14:183-189
Johnson T.M., Bullen T.D. and Zawislanki P.T., 2000. Selenium stable isotope ratios as
indicators of sources and cycling of selenium results from the Northern Beach
of San Francisco Bay. Environmental Science and Technology. 34 (11) : 2075-
2079.
Jump, R.K., and B.R. Sabey. 1989. Soil test extractants for predicting selenium in
plants. p. 95–105. In L.W. Jacobs (ed.) Selenium in agriculture and the
environment. SSSA Spec. Publ. 23. SSSA, Madison, WI.
Kishchak I.T., 1998. Supplementation of selenium in the diets of domestic animals. In:
Environmental chemistry of selenium. Frankenberger W.T. and Engberg R.A.
(eds.) Marcel Dekker, Inc. New York, NY, pp. 143-144.
Lakin, H.W., 1948. Selenium occurrence in certain soils of the United States, with a
discussion of related topics: Seventh report . USDA Tech. Bull. 953. U.S. Gov.
Print. Office, Washington, D C.
Lyons, G.H., Ortiz-Monasterio, I., Stangoulis, J.C.R and Graham. R.D., 2005. Selenium
concentration in wheat grain: Is there sufficient genotypic variation to use in
breeding? Plant and Soil 269, 369-380.
Marschner, H., 1995. Mineral nutrition of higher plants. Academic Press. London
Mayland H.F., James, L.F., Panter, K.E., Sonderegger, J.L., 1989. Selenium in
Seleniferous Environments. In: Selenium in Agriculture and the Environment,
ed. L.W. Jacobs, 15-50. SSSA Special Publication Number 23. Madison:
American Society of Agronomy, Inc. Soil Science Society of America, Inc.
Mikkelsen, R.L., Page, A.L. and Bingham, F.T. 1989. Factors affecting selenium
accumulation by agricultural crops. pp. 65-94. In L.W. Jacobs (ed.) Selenium
Agriculture and the Environment, Spec. Publ. 23. Soil Science of America,
Madison, Wl
NAS, 2000. Institute Of Medicine, Food And Nutrition Board. “Dietary Reference
Intakes, Vitamin C, Vitamin E, Selenium and Carotenoids”, National Academy
Press, Washington D.C., 2000
Navarro-Alarcon, M. and Cabrera-Vique, C., 2008. Selenium in food and the human
body: A review. Science of The Total Environment.
National Research Council, 1983. Selenium in Nutrition. Common. on Anim. Nutr.,
Natl. Acad. of Sci., Washington, D.C.
Rayman, MP. (2000). The importance of selenium to human health. Lancet, 356: 233-
241
Rayman, M., 2002. The argument for increasing selenium intake. Proceedings of the
Nutrition Society 61: 203-215.
Reilly, C., 1996. Selenium in food and health. London, Blackie.
335
Hanım HALİLOVA
Ankara Üniv. Ziraat Fakültesi Toprak Böl., Ankara. hhalilova@gmail.com
ÖZET
Kobalt tarım ve sağlık açısından önemli bir elementtir. Bu elementin biyolojik
rolü de önemlidir. Hayvan ve insan beslenmesinde kobalt elementinin miktarı 0.07
mg/kg dan az olursa organizmalarda kansızlık, kemik erimesi ve endemik guatr
hastalıkları oluşur.
İnsan organizması kobalt elementini su, bitki ve hayvansal gıdalardan,
hayvanlar ise su, bitki ve yemlerden almaktadırlar. Bu nedenle toprakta ve bitkilerde
kobalt elementinin artması için kobalt tuzları toprağa mikro gübre veya bitkilere
püskürtülerek verilmelidir. Azerbaycan’ın Guba bölgesinde kobalt uygulaması elma
meyvesinin ürününde artışa, elmada şekerin ve kobalt miktarının artmasına yol açmıştır.
Yapılan araştırmalar sonucunda NPK yanında yılda iki defa elma ağaçlarına %
0.05 CoSO4 tuzu ile püskürtüldüğünde elma ürününün %20.3 artış gösterdiği, elmanın
şeker içeriğinin % 8.3 e yükseldiği, kobalt içeriğinin % 5 arttığı belirlenmiştir.
Bu sonuçlar kobalt elementinin hem ürün artışında hem de meyve kalitesinin
artışında önemli olduğunu göstermektedir.
Anahtar Kelimeler: Kobalt, bitki, su, insan ve hayvan sağlığı, kobalt tuzu.
GİRİŞ
Kobalt elementinin biyokimyada ve biyojeokimyada olan etkisi Vernadskiy
tarafından açıklanmıştır (Vernadskiy V.İ, 1922). Toprakta Co+2 çözülmüş şekilde
bulunmaktadır, bu şekilde kobalt çoğunlukla kloridlerle, sülfatlarla ve bikarbonatlarla
birleşebilir (Vinogradov 1957). Peyve (1963)’ nin araştırmalarına göre toprakta pH
yükseldikçe (5.8-7.2 arasında) bitkiler tarafından kobalt elementinin alınması iki kat
azalır. Mangan, kobalt ve demir arasında antogonizm bulunmaktadır. Mangan ve demir
elementleri bitkiler tarafından kobalt elementinin alınmasına engel olabilir
(Gülahmedov 1986)
Kobalt mikroelementinin tarım ve sağlık açısından önemli fizyolojik rolü vardır
(Gendjemehr 1970). Kobalt mikroelementinin, B12 vitamininin yapı maddesi olduğunun
1948 yılında belirlenmesi ve B12 vitamininin insan ve hayvanlar için gerekli olması
kobalt mikroelementinin önemini daha da arttırmıştır (Kacar 1994). Vitamin B12’ nin
formülü Smith (1960) tarafından belirtilmiştir. Hemoglobinin oluşmasında kobaltın çok
büyük rolü vardır. Kobalt mikroelementi yalnız vitamin B12 kopmonenti gibi
hayvanlarda olan etkisi ile sınırlanmamaktadır. İnsan ve hayvan gıdası kobalt elementi
ile zengin olmalıdır.
Bazı bilim adamları kobalt elementinin endemik guatr hastalığına tutulan
insanların olduğu bölgelerin toprak ve sularında kobalt mikroelementinin çok yüksek
veya çok az miktarlarda bulunduğunu kanıtlamışlardır. Kobalt elementinin miktarının
normal olduğu bölgelerde ise guatr hastalığı görülmemektedir. İyotlaşma prosesinde
kobalt katalizörlük rolünü yapan elementtir. Biyokimya prosesinde tiroit hormonunun
oluşmasında kobalt elementinin doğrudan rolü vardır. Bu nedenle organizmada kobalt
elementinin yetersizliği endemik guatr hastalığı oluşmasına neden olur (Halilova 1986,
Dorner ve Stah 1954, Marton ve Duzek 1956). İnsanlarda kobalt mikroelementi çok az
olursa kansızlık ve kemik erimesi gibi hastalıklar meydana gelir. Kobalt eksikliği
belirtileri; büyümede yavaşlama, zayıflama ve kemik ağrıması şeklinde ortaya
çıkmaktadır. Araştırmalar sonucunda insanların tükettiği gıdalarda kobalt elementinin
az miktarda bulunmasından dolayı bu rahatsızlıkların başladığı belirtilmiştir (Halilova
2008)
Yem bitkilerinde kobalt mikroelementinin miktarı 0,07 mg/kg’ dan az olursa
hayvanlarda boy artışı ve süt verimi azalır. Çok aşırı kobalt noksanlığında ise
hayvanlarda kan azlığı ve bataklık gibi hastalıklar oluşur. Hayvanlarda ilk noksanlık
belirtileri, büyüme yavaşlaması, iştahsızlık, zayıflama, tüylerin (yün) incelenmesi ve
kanda hemoglobinin çok azalması gibi ortaya çıkmaktadır. Bu hastalıklara en fazla
Rusya, Litvanya, Estonya, Avustralya ve ABD’ de rastlanır. Uzun zaman bu
hastalıkların nedeni bilinememiş ve hayvanların yeni otlaklarda otlatılmasıyla bu
hastalıklar önlenmeye çalışılmıştır.
Araştırmalar sonucunda bu hastalıkların sebebinin kobaltın hayvan yemlerinde
az olmasına bağlı olduğu belirtilmiştir. Geviş getiren hayvanlarda kobalt noksanlığı sık
ve yaygın şekilde görülmektedir.
Kobalt noksanlığı ile ilgili hastalıklara yakalanan insan ve hayvanların tedavisi
için kullanılan yöntemler şunlardır;
• İnsanlar kobalt bakımından zengin gıdalarla beslenmeli ve kobaltlı vitaminler,
özellikle B12 vitamini almalıdırlar (Halilova 2008)
• Hayvanların yem bitkilerine kobalt gübrelemesi yapılmalıdır.
• Hayvanlara kobalt tuzları verilmelidir (Halilova 1996).
338
MATERYAL VE METOT
Bitki besin elementi olan kobalt elementinin elma ağacı üzerine etkisini
belirlemek amacıyla Azerbaycan’ın Guba Bölgesi’nde 20-25 yıllık Renet Simirenko
elma ağaçları üzerinde 5 yıl süren araştırmalar yapılmıştır. Araştırma alanından yüzey
toprak örneği alınmıştır. Toprak örneklerinde azot, fosfor, CaCO3 ve kobalt mikro
elementinin analizleri yapılmıştır. Kobalt tayini atomik absorpsiyon metodu ile
yapılmıştır. Yapılan analizlerin sonuçlarına göre toprakların üst katlarında azot ve fosfor
oranları yüksektir (%0,18-% 0,3 ve % 0,07-%0,13). Kireç (CaCO3) miktarı toprakların
üst katlarında %1.3’tür. Toprakların üst katlarında kobalt elementi normal miktarında,
suda çözülen kobalt elementi ise çok az miktarda bulunmaktadır.
Sonuç
Beş yıl süren araştırmaların sonuçlarına göre bitki besini kobalt elementi elma
ağacına %0.05, %0.1 Co2SO4 püskürtülerek verildiğinde yalnız ürün miktarının artışını
değil elma ağacının kalitesini de etkilediği belirlenmiştir. Kontrol aşamasında
meyvedeki şeker içeriğinin %8.36-8.46, sakkaroz içeriğinin %2.31-%2.56 olduğu,
kobalt elementi verildikten sonra şeker içeriğinin %8.15-%11.8, sakkaroz içeriğinin
%2.41-%3.26 olduğu belirlenmiştir.Bu meyveleri tüketen insanlarda kobalt
eksikliğinden kaynaklanan hastalıklara rastlanmamıştır.Ayrıca elma ağacının bulunduğu
topraklarda yetişen bitkileri ve elma ağacının yapraklarını tüketen hayvanlarda da kobalt
eksikliğinden kaynaklanan hastalıkların görülmediği tespit edilmiştir.
KAYNAKLAR
Dorner, M., Stahl, G.C., 1954. P. Soc. Biol., 148, 5-6, 590.
Fertil Feed, Stffs, J., 1956. 45. N7, 26 229.
Halilova, H., 1986. Rasportraneniye, Se, Fi I v poçvah rasteniyah zakatalskogo rayona. İn-
t Agrok. İ Poçv. AN SSR.
Halilova, H. 1996. Mikroelementlerin biyojeokimyası ve çevredeki yeri. Tarım ve Köy
Dergisi. Sayı III, s. 52-56.
Halilova, H., 2008. Doğadan Gelen Sağlık. Palme Yayınevi, Ankara.
Gendjemehr, A.B., 1970. Soderjaniye kobalta, kroma i yoda v osnovnıh tipah poçv
zakatalskogo rasyona. Azerb. SSR i ih vliyaniye na yrojah çaynogo lista Avtoref.
Dis. Kand. s/h nauk. Baku.
Gülahmedov, A.N., 1986. Mikroelementı v poçvah, pasteniyah i ih primeneniye v
rasteniyevodstve. Baku Elm.
Kacar, B., 1994. Bitki ve toprağın kimyasal analizleri: III Toprak Analizleri.
Marton, L., Duzek, I.W., 1956. Polski tygod. Lekarz, 11,41.
Peyve, Y.V., 1963. Rukovodstvo poprimeneniyu mikroudobreniy. Moskva.
Vernadskiy, V.I., 1922. O nikile i kobalte v biosfere C.R. Acad. Sci. Paris 174, St. 383.
Vinogradov, A.P., 1957. Geokimiya redkih i rasseyannıh kimiçeskih elementov v
poçvah. İzd. AN SSSR.
340
ÖZET
Bu çalışmanın amacı Orta ve Doğu Karadeniz Bölgesi topraklarının bor
durumlarını belirlemek ve ayrıca toprakların çeşitli fiziksel ve kimyasal özelliklerinin
ayçiçeği bitkisinde bor noksanlığı ve toprakların yarayışlı bor kapsamlarıyla ilişkilerini
saptamaktır.
Bu amaçla Ordu ilinden 10 adet, Samsun’ dan 26 adet, Amasya’ dan 7 adet,
Trabzon’ dan 1 adet, Rize’ den 2 adet olarak 0 – 25 cm derinlikten 46 adet toprak örneği
alınmıştır. Alınan toprak örneklerinden sıcak su ile ekstrakte edilebilir bor kapsamı
yanında belirlenen analiz sonuçlarının ve bor noksanlığının açıklanmasında yardımcı
olacak bazı fiziksel ve kimyasal analizler de yapılmıştır. Ayrıca Colwell yöntemiyle
yetiştirilen ayçiçeği bitkilerinde (indikatör bitki) ortaya çıkan bor noksanlığı
semptomlarının görüldüğü bitki yaşları tespit edilerek alınan topraklarda bor
noksanlığının derecesi belirlenmiştir.
Alınan toprak örnekleri kum kapsamı, pH değerleri, kireç ve organik madde
kapsamları yönünden çok geniş bir aralığı temsil etmektedir. Ordu, Trabzon ve Rize’den
alınan toprakların % 100’ünde, Samsun’dan alınan toprakların % 58’inde yetiştirilen
ayçiçeği bitkisi değişik zamanlarda bor noksanlık semptomları göstermiştir.
Amasya’dan alınan toprakların hiçbirinde, Samsun’dan alınan toprakların % 42.3’ünde
yetiştirilen ayçiçeği bitkileri bor noksanlık semptomları göstermemiştir. Sıcak su ile
ekstrakte edilebilir bor kapsamı 0.5 ppm’den az ve 0.5-1.0 ppm arası olan toprakların %
100’ü bor noksanlığı göstermiştir. Fakat bor kapsamı 1.0-2.5 ppm arası toprakların %
18.8’ i bor noksanlığı gösterirken büyük bir kısmı, % 81.2’si, bor noksanlığı
göstermemiştir. Ayrıca bor kapsamı 2.5-5.0 ppm arası toprakların hiçbiri bor noksanlığı
göstermemiştir.
Wolf (1971)’a göre Ordu topraklarının % 20’si, Samsun topraklarının % 3.8’i,
Rize topraklarının % 100’ü bor yönünden noksan (< 0.5 ppm) bulunmuştur. Aynı
şekilde Ordu topraklarının % 70’i, Samsun topraklarının % 46.22 si, Trabzon
topraklarının % 100’ü bor yönünden düşük (0.50-1.0 ppm) bulunmuştur. Ordu
topraklarının yarayışlı bor kapsamı yönünden % 10’ u, Samsun topraklarının % 34.6’ sı,
Amasya topraklarının % 85.7’si yeterli (1.0-2.5 ppm) olduğu saptanmıştır. Samsun
topraklarının % 15.4’ü, Amasya topraklarının % 14.3’ü bitkiye yarayışlı bor kapsamı
yönünden yüksek (2.5-5.0 ppm) bulunmuştur. Toksik düzeyde (> 5.0 ppm) bor içeren
topraklara rastlanmamıştır.
Kum kapsamı arttıkça Colwell’e göre belirlenen bor noksanlığı gösteren
toprakların alınan örneklerdeki oranı artmıştır. pH’sı 7’den düşük asit reaksiyonlu
topraklarda bor noksanlığı gösteren toprakların oranı oldukça yüksek bulunmuştur. %
1’in altında kireç içeren veya hiç kireç içermeyen topraklarda bor noksanlığı gösteren
toprakların oranı yüksek bulunmuştur. Organik maddece çok fakir toprakların % 100’ü
bor noksanlığı göstermiştir.
Anahtar Kelimeler: Colwell metodu, ayçiçeği, yarayışlı bor, bor noksanlığı.
341
GİRİŞ
Bor 17 mutlak gerekli elementten biridir. Toprak çözeltisinde borun pH’ ya
bağlı olarak borik asit ve borat anyonları formunda bulunduğu, özellikle asit şartlarda
borik asit şeklinde bulunması halinde kolayca yıkanabildiği, alkalin şartlarda borat
anyonu şeklinde bulunduğunda ise toprakta adsorbe edilerek bitki tarafından kolayca
alınamadığı bildirilmiştir. Bu yüzden aşırı bor yıkanması nedeniyle yağışlı bölgelerde
oluşan asit reaksiyonlu topraklar, organik maddece fakir kumlu topraklar, pH’ sı yüksek
topraklar bor noksanlığı yönünden riskli bulunmaktadır (Loué, 1986).
342
Özbek ve ark. (1993), da bor noksanlığının bütün dünyada ılıman bölgelerin asit
topraklarında ve aynı zamanda kurak bölgelerin alkalin topraklarında yaygın olduğunu
belirtmişlerdir. Araştırıcılar bunun nedenlerinin; asit topraklarda H3BO3’ ün
adsorpsiyonunun düşük olması nedeniyle kuvvetli bor yıkanmasının olması ve alkalin
topraklarda ise B(OH)4-’ ün adsorpsiyonu sonucunda kuvvetli bor fiksasyonunun
gerçekleşmesi olduğunu bildirmişlerdir. Ayrıca ılıman bölgelerde bor noksanlığı
özellikle kurak ve sıcak geçen yıllarda kumlu topraklarda, aynı şekilde kurak yerlerdeki
kilce zengin topraklarda ortaya çıktığı da belirtilmiştir.
Wolf (1971) sıcak su ile ekstrakte edilebilir B kapsamı 0.0 – 0.50 ppm arası
toprakları noksan, 0.50 – 1.0 ppm arası toprakları düşük, 1.0 – 2.5 ppm arası toprakları
yeterli, 2.5 – 5.00 ppm arası toprakları yüksek, 5.0 ppm’ den fazla bor kapsayan
toprakları toksik olarak değerlendirmiştir.
Bu çalışmanın amacı Orta ve Doğu Karadeniz Bölgesi topraklarının bor
durumlarını belirlemek ve ayrıca toprakların çeşitli fiziksel ve kimyasal özelliklerinin
ayçiçeği bitkisinde bor noksanlığı ve yarayışlı bor kapsamlarıyla ilişkilerini
belirlemektir.
MATERYAL VE METOD
Toprak Örneklerinin Alınması ve Analize Hazırlanması
Orta ve Doğu Karadeniz Bölgesi topraklarının bor durumunu belirleyebilmek
için Ordu ilinden ( Ünye, Gülyalı ilçelerinden ) 10 adet, Samsun’ dan (Bafra , Çarşamba,
Salıpazarı ve Terme ilçelerinden ) 26 adet, Amasya’ dan ( Suluova ilçesinden )7 adet,
Trabzon’ dan ( Akçaabat ilçesinden) 1 adet, Rize’ den ( merkez ) 2 adet olarak 0 – 25
cm derinlikten 46 adet toprak örneği alınmıştır. Topraklar önce kurutulmuş sonra 2 mm’
lik elekten geçirilerek analize hazır hale getirilmiştir.
Toprak Analiz Yöntemleri
Toprakların kum, kil ve silt fraksiyonları Bouyoucos (1951)’ un hidrometre
yöntemine göre, toprak reaksiyonu (pH), Backman pH- metresiyle Jackson, (1962)’ ye
göre, organik madde Chapman ve Pratt (1961) tarafından bildirildiği şekilde modifiye
Walkley-Black yöntemine göre, kalsiyum karbonat Scheibler kalsimetresiyle Hızalan ve
Ünal (1966)’ a göre, bitkiye yarayışlı bor sıcak su ile ekstrakte edilerek Azomethin – H
yöntemi ile Wolf (1971)’ a göre belirlenmiştir.
Colwell Yöntemi
Özbek (1969), tarafından bildirildiği şekilde Colwell (1943)’ in önerisine
göre yetiştirilen indikatör bitkide bor noksanlığının ilk ortaya çıktığı zamanı tespit
ederek toprakta bor noksanlığının olup olmadığını, varsa bunun derecesini belirlemek
gayesiyle uygulanmıştır. 3 tekerrürlü olarak kurulan denemede ekimden 9 gün sonra her
saksıda 5 bitki kalacak şekilde seyreltme yapılmıştır. 10. günden itibaren her saksıya iki
günde bir Colwell (1943)’ in önerisine uygun olarak hazırlanan ve bor içermeyen, fakat
diğer makro ve mikro besin elementlerini içeren bir besin çözeltisi verilmiştir. Deneme
süresince toprak kültüründe yetiştirilen ayçiçeği bitkilerinde fenolojik gözlemler
yapılmış, bor noksanlığı gösterdiğinde bitkiler fotoğraflanmış ve tarih saptanarak hasat
edilmiştir.
343
Toprakların sıcak su ile ekstrakte edilebilir bor kapsamlarına bağlı olarak bor
noksanlığı gösteren toprakların oranları ve bor noksanlık derecesi yönünden dağılımları
Çizelge 2’ de verilmiştir. Çizelgenin incelenmesinden de anlaşılacağı gibi sıcak su ile
ekstrakte edilebilir bor kapsamı 0.5 ppm’ den az ve 0.5 – 1.0 ppm arası olan toprakların
% 100’ ü bor noksanlığı göstermiştir. Bor kapsamı 1.0 – 2.5 ppm arası toprakların %
18.8’ i bor noksanlığı gösterirken büyük bir kısmı, % 81.2’ si, bor noksanlığı
göstermemiştir. Bor kapsamı 2.5 – 5.0 ppm arası toprakların hiçbiri bor noksanlığı
göstermemiştir. Bor kapsamı 0.5 ppm’ in altında olan ve bor noksanlığı gösteren
toprakların % 80’ ninde bor noksanlığı bitkinin orta veya erken devresinde, % 20’ sinde
ise geç devresinde görülmüştür. Aynı şekilde bor kapsamı 0.5 – 1.0 ppm arası olan ve
bor noksanlığı gösteren toprakların % 40’ ında noksanlık bitkinin orta veya erken
devresinde ortaya çıkmış, % 60’ ında ise geç veya çok geç devrelerinde gözükmüştür.
Buna karşın bor kapsamı 1.0 – 2.5 ppm arası olan ve bor noksanlığı gösteren toprakların
% 100’ ünde noksanlık bitkinin geç veya çok geç devrelerinde gözükmüştür. Diğer bir
ifadeyle bor noksanlığının gözüktüğü bitki yaşı toprakların bor kapsamlarına bağlı
bulunmuş, toprakların bor kapsamı azaldıkça noksanlık bitkinin erken devresinde ortaya
çıkmıştır.
Kum kapsamlarına bağlı olarak bor noksanlığı gösteren toprakların oranları ve
toprakların bor noksanlık derecesi yönünden dağılımları Çizelge 3’ de verilmiştir.
Çizelgenin incelenmesinden de anlaşılacağı gibi % 20’ nin altında kum içeren toprak
344
Ordu 10 21.7 0.45 1.07 0.70 20.0 70.0 10.0 0.0 0.0
Samsun 26 56.5 0.27 4.03 1.44 3.8 46.2 34.6 15.4 0.0
Amasya 7 15.2 1.42 4.61 2.40 0.0 0.0 85.7 14.3 0.0
Trabzon 1 2.2 0.70 - 0.70 0.0 100.0 0.0 0.0 0.0
Rize 2 4.3 0.13 0.47 0.30 100.0 0.0 0.0 0.0 0.0
Ordu topraklarının yarayışlı bor kapsamları 0.45 – 1.07 ppm arası, Samsun
topraklarının bor kapsamları 0.27–4.03 ppm arası, Amasya topraklarının bor kapsamları
347
1.42–4.61 ppm arası, Rize topraklarının bor kapsamları 0.13 – 0.47 ppm arası ve
Trabzon toprağının bor kapsamı ise 0.70 ppm bulunmuştur. Ordu topraklarının % 20’ si,
Samsun topraklarının % 3.8’ i, Rize topraklarının % 100’ ü Wolf (1971)’ e göre bor
yönünden noksan ( < 0.5 ppm ) bulunmuştur. Aynı şekilde Ordu topraklarının % 70’ i,
Samsun topraklarının % 46.22 si, Trabzon topraklarının % 100’ ü Wolf (1971)’ e göre
bor yönünden düşük ( 0.50-1.0 ppm arası) bulunmuştur. Ordu topraklarının yarayışlı bor
kapsamı yönünden % 10’ u, Samsun topraklarının % 34.6’ sı, Amasya topraklarının %
85.7’si Wolf (1971)’e göre yeterli (1.0-2.5 ppm arası ) olduğu saptanmıştır. Wolf
(1971)’ e göre Samsun topraklarının % 15.4’ ü, Amasya topraklarının % 14.3’ ü bitkiye
yarayışlı bor kapsamı yönünden yüksek (2.5-5.0 ppm arası ) bulunmuştur. Toksik
düzeyde ( > 5.0 ppm ) bor içeren topraklara rastlanmamıştır.
Toprakların yarayışlı bor kapsamlarının kum içeriklerine göre dağılımları
Çizelge 8’ de verilmiştir. Toprakların yarayışlı bor kapsamlarının kum içeriklerine göre
dağılımını belirlemek amacıyla alınan örneklerin % 17.4’ ünü % 20’ nin altında kum
kapsayan topraklar, % 34.8’ ini % 20 – 30 arası kum kapsayan topraklar, % 43.5’ ini %
30 - 60 arası kum içeren topraklar, % 4.3’ ünü % 60 – 80 arası kum içeren topraklar
teşkil etmiştir. Kum kapsamı % 20’ nin altındaki toprakların yarayışlı bor kapsamları
0.65 – 2.59 ppm arasında, % 20 – 30 arası kum kapsayan toprakların yarayışlı bor
kapsamları 0.27 – 4.61 ppm arasında, % 30 – 60 arası kum kapsayan toprakların
yarayışlı bor kapsamları 0.13 – 4.03 ppm arasında, % 60 – 80 arası kum kapsayan
yarayışlı bor kapsamları ise 0.49 – 0.70 ppm arasında bulunmuştur. Kum kapsamı
arttıkça toprakların ortalama yarayışlı bor kapsamları azalmıştır. % 20’ nin altında kum
içeren topraklarda Wolf (1971)’ e göre bor noksanlığı (< 0.5 ppm ) bulunmamıştır.
Wolf (1971)’ e göre % 20’ nin altında kum içeren toprakların % 37.5’ i yarayışlı bor
kapsamı yönünden düşük ( 0.5 – 1.0 ppm arası ), % 37.5’ i yeterli ( 1.0 – 2.5 ppm arası
), % 25’ i yüksek ( 2.5 – 5.0 ppm arası ) bulunmuştur. % 20 - 30 arası kum kapsayan
toprakların % 12.5’ i yarayışlı bor kapsamı yönünden noksan % 31.3’ü düşük, % 43.8’ i
yeterli, % 12.5’ i yüksektir. % 30 – 60 arası kum içeren toprakların % 10’ u yarayışlı
bor kapsamı yönünden Wolf (1971)’e göre noksan, % 55’ i düşük, % 30’ u yeterli, % 5’
i yüksektir. Buna karşın % 60 – 80 arası kum içeren toprakların % 50’ si yarayışlı bor
kapsamı yönünden noksan (< 0.5 ppm ), % 50’ si ise düşük ( 0.5 – 1.0 ppm arası )
bulunmuştur.
Çizelge 8. Kum Kapsamlarına Bağlı Olarak Topraklarına Sıcak Su ile Ekstrakte
Edilebilir Bor Kapsamlarının Dağılımı
Toprak Alınan Toplam Sıcak Su ile Ekstrakte Sıcak Su ile Ekstrakte Edilen B Kapsamı
Kum Örnek Örnekteki Edilebilir Bor Kapsamı, Dağılımı, %
Kap, Sayısı Oranı, ppm
% % En En Ort. < 0.5 - 1.0 - 2.5 - >
Düşük Yüksek 0.5 1.0 2.5 5.0 5.0
ppm ppm ppm ppm ppm
< 20 8 17.4 0.65 2.59 1.75 0.0 37.5 37.5 25.0 0.0
20 – 30 16 34.8 0.27 4.61 1.46 12.5 31.3 43.8 12.5 0.0
30 – 60 20 43.5 0.13 4.03 1.20 10.0 55.0 30.0 5.0 0.0
60 – 80 2 4.3 0.49 0.70 0.60 50.0 50.0 0.0 0.0 0.0
> 80 0 0 - - - - - - - -
< 7.0 28 60.9 0.13 4.61 1.12 17.9 50.0 25.0 7.1 0.0
> 7.0 18 39.1 0.50 4.03 1.73 0.0 33.3 50.0 16.7 0.0
<1 25 54.3 0.13 2.59 0.97 20.0 56.0 16.0 8.0 0.0
1–5 5 10.9 0.54 2.59 1.83 0.0 20.0 60.0 20.0 0.0
5 – 15 12 26.1 0.50 4.61 1.89 0.0 33.3 50.0 16.7 0.0
15 –25 4 8.7 0.86 2.12 1.62 0.0 25.0 75.0 0.0 0.0
> 25 0 0 - - - - - - - -
Kireç kapsamı % 1’in altındaki toprakların yarayışlı bor kapsamları 0.13 – 2.59
ppm arasında, % 1–5 arası kireç kapsayan toprakların yarayışlı bor kapsamları 0.54 –
2.59 ppm arasında, % 5–15 arası kireç kapsayan toprakların yarayışlı bor kapsamları
0.50–4.61 ppm arasında, % 15–25 arası kireç kapsayan yarayışlı bor kapsamları ise
0.86–2.12 ppm arasında bulunmuştur. Wolf (1971)’e göre % 1’ in altında kireç içeren
toprakların % 20’ si noksan (< 0.5 ppm ), % 56’ sı düşük (0.5–1.0 ppm arası)
349
<1 3 6.52 0.13 0.90 0.63 33.3 66.7 0.0 0.0 0.0
1–2 12 26.1 0.49 4.03 1.45 8.3 41.7 41.7 8.3 0.0
2–3 15 32.6 0.50 4.61 1.70 0.0 33.3 53.3 13.3 0.0
3–4 9 19.6 0.27 2.56 0.98 22.2 44.4 22.2 11.1 0.0
>4 7 15.2 0.47 2.59 1.27 14.3 57.1 14.3 14.3 0.0
KAYNAKLAR
Bouyoucos, G.J., 1951. A Recalibration of Hidrometer Method for Making
Mechanical Analysis of Soils. Agron. J. 143(9).
Chapman , H.D.ve. P.F.,.Pratt 1961. Method of Ananlysis for Soils and Waters.
University of California, Division of Agricultural Sciences.
Colwell, W.E., 1943. A Biological Method for Determining the Relative Boron
Contents of Soils. Soil Sci. 56: 71-94.
Hızalan, E. ve H., Ünal., 1966. Toprakta Önemli Kimyasal Analizler. Ankara
Üniversitesi Ziraat Fakültesi Yayınları No: 278.
Jackson, M.L. ,1962. Soil Chemical Analysis. Printice-Hall Inc.
Loué, A.,1986. Les Oligo-Éléments en Agriculture. Agri - Nathan International, 43 Rue
du Chemin-Vert, 75011 Paris.
Özbek, N., 1969. Deneme Tekniği. I. Sera Denemesi Tekniği ve Metotları. Ankara
Üniv. Zir. Fak.Yayınları :406, Ankara.
Özbek, H., Kaya, Z., Gök, M. ve H.,Kaptan, 1993. Toprak Bilimi. Ç.Ü. Zir. Fak. Genel
Yayın No:73 Adana.
Wolf , B., 1971. The Determination of Boron Soil Extracts, Plant Materials, Composts,
Manuresi Water and Nutrient Solutions Soil Sci. and Plant Anal. 2 (5): 363-
374.
351
ÖZET
Bu çalışma Orta Anadolu Bölgesi koşullarına uygun hibrit mısır çeşitlerinin
toksik (6.9 ppm B) ve yeterli (0.8 ppm B) düzeylerde bor içeren topraklarda bor
toksisitesinin mısır bitkilerinin kuru madde birikimlerini belirlemek amacıyla 2002-2004
yıllarında Konya ekolojik şartlarında yürütülmüştür. Denemeler “Tesadüf bloklarında
faktöriyel” deneme desenine göre 4 tekerrürlü olarak yürütülmüştür. Araştırmada 13
adet (TTM 8119, MAT 97, RX 770, PIAVE, DK 585, DK 647, LUCE, TTM 815, LG
55, LG 60, T 1595, BC 566, P 3394) at dişi melez mısır çeşidi kullanılmıştır. Denemede
çıkıştan itibaren 10 günde bir seçilen 5 bitkide bitkilerin kuru madde birikimleri
belirlenmiştir. Kuru madde birikimleri matematiksel modeller yardımı ile
karşılaştırılmıştır. En iyi modelin seçiminde Belirleme katsayısı (R2), Hata Kareler
Ortalaması (HKO), Etkinlik katsayısı (EK) ve Hata Kümesi Katsayısı (HKK)
kullanılmıştır. Sonuç olarak mısır çeşitlerinde kuru madde birikimi bakımından önemli
farklılıkların olduğu tespit edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Mısır, bor, kuru madde birikimi, matematiksel model karşılaştırma
GİRİŞ
Mısır, bir sıcak iklim bitkisidir. Sahip olduğu çeşit zenginliği ve yüksek uyum
yeteneği nedeniyle hemen her bölgemizde tarımı yapılabilen bir kültür bitkisidir.
Türkiye’de üretilen mısırın % 35’i insan beslenmesinde, % 30’u silajlık ve % 20’si ise
yem sanayisinde olmak üzere toplam % 50’si hayvan beslenmesinde kullanılmaktadır
(Gençtan ve ark. 1995).
352
MATERYAL VE METOD
Konya Bahri Dağdaş Uluslararası Tarımsal Araştırma Enstitüsü deneme
alanlarında yürütülen bu araştırmada materyal olarak TTM 8119, MAT 97, RX 770,
PIAVE, DK 585, DK 647, LUCE, TTM 815, LG 55, LG 60, T 1595, BC 566 ve P 3394
olmak üzere 13 adet at dişi melez mısır çeşidi kullanılmıştır.
353
B Cu Fe Mn Zn BÜNYE
ppm ppm ppm ppm ppm %
Deneme Yeri % %
Ku Sınıfı
Kil Silt
m
BDUTAE 6.9 1.4 4.1 5.4 1.40 39.4 34.2 26.4 CL
Araştırmanın yapıldığı 2003 ve 2004 yıllarına ait aylara göre sıcaklık ve yağış
değerleri ile uzun yıllar ortalamaları incelendiğinde Konya’da 1980 yılından 2002 yılına
kadar kaydedilmiş olan rasat ortalamalarına göre, yetiştirme sezonundaki ortalama
sıcaklık 18.1 °C, toplam yağış ise 154.9 mm’dir. Yetiştirme sezonlarını kapsayan Nisan-
Ekim ayları arasında 2003 yılı içinde sıcaklık 18.2 °C olurken, yağış miktarı 109.5 mm
olarak gerçekleşmiştir. 2004 yılında ise aynı dönemlerde sıcaklık 17.7 °C olurken, yağış
140.1 mm olmuştur.
Denemeler, tesadüf bloklarında faktöriyel deneme desenine göre 3 tekerrürlü
olarak kurulmuşlardır. Her parsel 2.8 x 5m = 14 m2 olmak üzere 4 sıradan oluşmuştur.
Sıra arası 70 cm, sıra üstü 25 cm ve ekim derinliği 5-6 cm olarak uygulanmıştır.
Deneme 13 mısır varyetesi x 2 bor dozu x 3 tekerrür olmak üzere 78 parselden
oluşmuştur.
Bütün deneme parsellerine ekimle birlikte, 8 kg/da P2O5, Diamonyum Fosfat
(DAP, % 18 N, % 46 P2O5) formunda verilmiştir. Ayrıca toplam 18 kg/da azotun; 3
kg/da’ı ekimle birlikle DAP gübresiyle, 10 kg/da’ı sapa kalkma döneminde üre (% 46
N) formunda, 5 kg/da’ı ise amonyum nitrat (% 33 N) formunda tepe püskülü çıkışı
öncesi serpme usulü ile uygulanmıştır.
Bor uygulamaları mısır çeşitlerinin hem toksik ve hemde aşırı toksik düzeyde
bora tepkilerini belirleyebilmek için 0 (BK) ve 2.5 kg B/da (B+) seviyelerinde borik asit
(H3BO3) şeklinde ekim öncesi toprak yüzeyine serpilip toprağa karıştırılmıştır.
Ölçümler her 10 günde bir olmak üzere parsellerden tesadüfen seçilen 5 bitkide
yapılmıştır. Bitkiler tarlada iken boyları alınmış, daha sonra sökülerek laboratuara
götürülmüştür. Burada 105 derecede 24 saat bekletilerek kuru madde analizleri
yapılmıştır. Elde edilen sonuçlar STATISTICA 6.0 V. İstatistik paket programında
analiz edilmiştir. Veriler analiz edilirken Richards modeli kullanılmıştır. Model
karşılaştırması için ise hata kareler ortalaması, model etkinlikleri ve hata kümesi
katsayısı kullanılmıştır.
Çalışmada Richards Büyüme Modeli kullanılmıştır (Seber ve Wild, 1989);
354
Y = a (1 ± be − ct ) d
Modellerde,
a: Üzerinde durulan özelliğin asimptotik olarak alabileceği en büyük değeri,
b: Üzerinde durulan özelliğin t0 anındaki (başlangıçtaki) değerini,
c: Net büyüme hızını,
d: Üzerinde durulan özelliğe ait büyüme eğrisinin büküm noktasını (bu nokta fizyolojik
olgunluğun bir ölçüsüdür),
e: Doğal logaritma sabitini (e = 2.718) göstermektedir.
Belirleme Katsayısı (R2);
HataKarelerToplamı
R2 =
GenelKarelerToplamı
eşitlik yardımı ile belirlenmiştir;
Hata Kareler Ortalaması;
n
∑ (Y O − YP ) 2
i =1
MSE =
n
eşitlik yardımı ile belirlenmiştir. Burada, YO gözlenen büyüme ve kuru madde miktarı,
YP tahmin edilen büyüme ve kuru madde miktarı, n ise gözlem sayısıdır.
Model etkinliği (ME);
i=n
2
∑ (P − O )
i =1
i i
ME = 1 − i=n −
∑ (Oi − O)2
i =1
i =n i=n
∑ Oi − ∑ Pi
i =1 i =1
HKK = i=n
∑O
i =1
i
Toksik bor düzeyinde çeşitlere göre elde edilen belirleme katsayıları, hata
kareler ortalaması, model etkinliği ve Hata kümesi katsayısı değerleri Çizelge 3’de
verilmektedir. Çizelge incelendiğinde çeşitler belirleme katsayısı bakımından 64.8
(PİAVE) ile 64.8 (BC 566) arasında değerler almışlardır. En yüksek belirleme
katsayısına sahip olan BC 566 mısır çeşidini 79.4 ile RX770, 76.9 ile LG 55 mısır
çeşitleri izlemiştir. Hata Kareler Ortalaması (HKO) bakımından çeşitler incelendiğinde
4113.6 (PİAVE) ile 810.4 (BC 566) değerleri arasında yer almıştır. En düşük HKO
değeri BC 566 çeşidinden sonra 815.3 değeri ile LG 55 mısır çeşidinde belirlenmiştir.
356
Çizelge 5. Çeşitlere göre B+ dozda elde edilen belirleme katsayıları, hata kareler
ortalaması, model etkinliği ve Hata Kümesi Katsayısı değerleri
Mısır Karşılaştırma Kriterleri
Çeşitleri R2 HKO ME HKK
TTM 8119 75.9 1727.2 57.7 0.0045
MAT 97 72.2 1496.6 68.6 0.0038
RX 770 79.4 1202.4 82.4 0.0051
PİAVE 64.8 4113.6 65.0 0.0159
DK 585 73.0 1673.6 89.7 0.0078
DK 640 70.9 3429.5 87.4 0.0071
LUCE 66.6 3943.1 50.9 0.0151
TTM 815 65.1 4022.4 45.1 0.0357
LG 55 76.9 815.3 86.2 0.0045
LG60 73.2 1009.8 90.3 0.0029
T 1595 73.8 1222.6 80.0 0.0059
BC 566 80.4 810.4 91.6 0.0033
P 3394 71.8 2157.9 76.8 0.0047
KAYNAKLAR
Bergmann, W. 1992. Colour Atlas, Nutritional Disorders of Plants. Pp 204-239. Gustav
Fischer, New York.
Cartwright, B.; Zarcınas, B.A.; Spouncer, L.A. 1986. Boron Toxicity in South
Australian Barley Crops. Aust. j. Agric. Res. 37: 351-359.
Chapman, H.D., Edwars, D.G., Blamey, F.P.C., Asher, C.J. 1997. Challenging The
Dogma of a Narrow Supply Range Between Deficiency and Toxicity of Boron.
In Boron in Soils and Plants. Proceedings Eds.R.W. Bell and B. Rerkasem, Pp.
151-155. Kluwer Academic Publ., Dordrecht,
Causton, D.R.; Elias, C.O.; Hadley, P. 1978. Biometrical studies of plant growth. I. The
Richards function, and its application in analysing the effects of temperature on
leaf growth. Plant, Cell and Environmet, 1:163-184.
Cerrato, M.E.; Blacmen, A.M. 1990. Comparison of models for comparison yield
responce to nitrogen fertilizer. Agronomy Journal 82:138-143.
Cousens, R. 1985. An emprical model relating crop yield to weed and crop density and a
statistical comparison with other models. J. Agric. Sci. Cambridge, 107:239-
252.
Gençtan, T., Emekliler Y., Çölkesen M., Başer, İ. 1995. Sıcak İklim Tahılları
Tüketim Projeksiyonları ve Üretim Hedefleri. Türkiye Ziraat Mühendisliği IV.
Teknik Kongresi, Ankara.
Goldberg, S. 1997. Reactions of Boron with Soils. In Plant and Soil. Proceedings
eds.R.W.Bell and B.Rerkasem, pp.193:35-48. Kluwer Academic Publ.,
Dordrecht, The Netherlands.
Gupta, U.C.; Jame, Y.W., Campbell, C.A., Leyshon, A.J., Nicholaichuk, W. 1985.
Boron Deficiency and Toxicity and Egeing. in: Sohal RS, ed. Age Pigments.
Elsevier,1-62.
Hunt, R.; Parsons, I.T. 1974. A computer program for driving growth functions in plant
growth analysis. J. Appl. Ecol. 11: 297-307.
Hunt, R. 1979. Plant growth analysis: the rational behind the use of fitted mathematical
function. Ann. Bot. 43: 245-249.
Jones, H.G. 1992. Plants and Microclimate. A Quantitative Approach to Environmental
Plant Physiology. Cambridge University Press, Cambridge.
Karen, R. and Bingham, F.T. 1985. Boron in Water, Soils and Plants. Adv. Soil Sci.1:
230-276.
Lindsay, W.L. and Norvel, W.A., 1978. Development of DTPA Soil Test for Zinc, Iron,
Manganez and Copper. Soil Sci. Soc. Amer.Jour. 43(2): 421-428.
Marschner, H. 1995. Mineral Nutrition of Higher Plants, 2nd Ed. Academic Pres, New
York. Pp.379-396.
Mohanty, M.; Painuli, D.K. 2004. Modelling rice seedling emergence and growth under
tillage and residue management in a rice-wheat system on a vertisol in central
India. Soil and Tillage Res. 76:167-174.
358
Overman, A.R.; Scholtz, R.V. 1999. Model for accumulation of dry matter and plant
nutrients by corn. Commun. In. Soil. Sci. Plant Anal. 30:2059-2081.
Palta, Ç. 2006. Orta Anadolu Bölgesinde Hibrit Mısır Çeşitlerinin Bor Toksisitesi ve
Noksanlığına Tepkilerinin Belirlenmesi. Selçuk Üniversitesi Fen Bilimleri
Enstitüsü. Basılmamış Doktora Tezi. Konya.
Parr, A. J., Loughman, B. C. 1983. Boron and Membrane Function in Plants in Metals
and Micronutrients: Uptake and Utilization by Plants, Robb, D.A and
Pierpoint,W.S.,Ed., Academic Pres, Toronto; 87.
Reid, R.J., Hayes, J.E., Post, A., Stangoulis, J.C.R., Graham, R.D. 2004. A Critical
Analysis of The Causes of Boron Toxicity in Plants. Plant Cell and
Environment 27 (11): 1405-1414.
Reisenauer, H.M.; Walsh, L.M.; Hoeft, R.G. 1973. Testing Soils for Sulphur, Boron,
Molybdenum and Chlorine. In Soil Testing and Plant Analysis. Eds.L.M.walsh
and J.D.Beaton Rev.Ed.Pp 173-200.Soil Sci. Soc.Am.Inc., Madison, Wisconsin,
USA.
Seber, G.A.F.; Wild, C.J. 1989. Nonlinear Regression. John Wiley &Sons, Inc. New
York, USA.
Shelp, B. J. 1993. Physiology and Biochem of Boron in Plants. In B and its Role in Crop
Production. Ed.U.C.Gupta pp 53-85. CFR Pres, Boca Raton, FL,USA.
Steer, B.T.; Milroy, S.P.; Kamona, R.M. 1993. A model to simulate the development,
growth and yield of irrigated sunflower. Field Crops Res. 32:83-99.
359
ÖZET
Bu araştırma, Konya ekolojik koşullarında 2006 ve 2007 yıllarında yetiştirilen
Akman-98 fasulye çeşidine artan dozlarda topraktan (T; 0, 6, 9 ve 12 mg Mn/kg) ve
yapraktan (Y; % 0, 0.2, 0.3 ve 0.4) uygulanan farklı manganlı gübrelerin (MS;
MnSO4.3H2O, % 27 Mn ve ME; Mn-EDTA, % 12 Mn) bazı makro (N, P, K, Ca ve Mg)
ve mikro besin elementleri (Fe, Zn, Mn, Cu ve B) alımı ve verime etkilerini belirlemek
amacı ile yapılmıştır. Denemeler Tesadüf Bloklarında Bölünen Bölünmüş Deneme
Deseni’nde 4 tekerrürlü olarak yürütülmüştür. Topraktan uygulamalar tek seferde banda
tohum ekimi ile birlikte, yapraktan uygulamalar ise çimlenmeden sonraki 25. ve 35.
günler olmak üzere iki seferde gerçekleştirilmiştir. Araştırma sonuçlarına göre, Mn
uygulaması yaprağın toplam P, Ca, Fe ve Cu içeriklerini düşürürken; K, Zn ve Mn
kapsamlarını artırmıştır. Genel olarak verim açısından MS’ye göre ME ve her iki
gübrenin de yapraktan uygulaması topraktan uygulamaya göre daha iyi sonuçlar
vermiştir. En yüksek tane verimleri ilk yılda yapraktan uygulanan ME’nin % 0.2
(278.34 kg/da), ikinci yılda ise yine yapraktan uygulanan ME’nin % 0.3 (309.21 kg/da)
dozlarında elde edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Mangan, fasulye, besin elementleri alımı, verim.
EFFECTS OF DIFFERENT MANGANESE FERTILIZERS ON YIELD AND
NUTRIENTS ABSORPTION OF AKMAN-98 BEAN GROWN AT KONYA
AROUND
ABSTRACT
This research was carried out to determine effects of different manganese
fertilizers (MS; MnSO4.3H2O, 27 % Mn and ME; Mn-EDTA, 12 % Mn) and their doses
(0, 6, 9, 12 mg Mn kg-1 and 0, 0.2, 0.3, 0.4 %) applied from soil and leaf on some macro
(N, P, K, Ca, Mg) and micro nutrients (Fe, Zn, Mn, Cu, B) and yield absorption of dwarf
bean (Phaseolus vulgaris L. cv. Akman-98) grown under Konya ecological conditions
in 2006 and 2007 years. Field experiments were conducted in the randomized blocks
split plot design as four replications. Soil applications were supplied on band as single
time in sowing and leaf treatments were sprayed two times in 25th and 35th days after
emergency. According to the results, ME was generally better than MS and foliar
spraying was also better than soil applications in both of fertilizers with respect to yield.
While manganese application was decreasing total P, Ca, Fe and Cu contents of leaf,
total K, Zn and Mn contents of the leaf was increasing. The highest grain yields were
obtained by the dose of 0.2 % of ME sprayed to leaf in the first year (278.34 kg da-1) and
that of 0.3 % of ME also sprayed to leaf in the second year (309.21 kg da-1).
Key Words: Manganese, bean, nutrients absorption, yield.
_________________________________________________________
*
Bu çalışma Aynur Özbahçe’nin Doktora Tezinin bir kısmının özetidir.
360
GİRİŞ
Toplam fasulye ekim alanımızın % 61’ini, toplam fasulye üretimimizin de %
66’sını Konya ilinin de dahil olduğu 10 il karşılamaktadır. İller arasında Konya, toplam
14 204 ha’lık ekim alanı ile birinci sırada yer almaktadır (Anonymous 2002). Konya
ilinin fasulye üretim miktarı 29 693 ton’dur (Anonymous 2006).
Bitkisel üretimde son yıllarda özellikle yüksek verimli çeşitlerin kullanılması,
intensif tarım sistemleri ve alkalin reaksiyonlu topraklar Fe, Zn, Mn, Cu, B gibi mikro
besin elementlerinin önemini daha da artırmıştır. Konya yöresi topraklarının da pH ve
kireç içerikleri oldukça yüksek, organik madde kapsamları ise düşüktür. Fazla kireç
bitkiler için çok önemli olan Mn başta olmak üzere birçok mikro besin elementlerinin
alınımını engellemektedir (Fageria 2002). Mangan noksanlığı genel olarak kaba
tekstürlü, yüksek pH’lı, fazla kireçli, düşük ve yüksek organik maddeli ve zayıf drenajlı
topraklarda ortaya çıkmaktadır (Kelling ve ark. 2006). Konya yöresi toprakları gibi
yüksek pH’lı ve kireçli topraklar fasulye başta olmak üzere Leguminocea familyasına ait
tür ve çeşitlerin yetiştiriciliğini sınırlandırmaktadır (Fageria 2002). Çünkü Mn
noksanlığına en hassas bitkiler fasulye, soya fasulyesi, bezelye, marul, soğan, patates,
sorgum, ıspanak, sudan çimi ve buğdaydır (Schulte ve Kelling 1999).
Besin maddeleri arasındaki interaksiyon da tek yıllık bitkilerin verimini
etkileyen önemli bir konudur. İnteraksiyon pozitif veya negatif olabilir. Gelişme
ortamına ilave edilen Mn bitkinin Mn ve Zn alımını artırırken, Ca ve Fe alımını
azaltmaktadır (Chinnery ve Harding 1980).
Mısır’da; Cu içeriği 3.30 ppm, Mn içeriği 0.10 ppm ve Zn içeriği de 0.25 ppm
olan, killi ve 7.5 pH’lı topraklarda bir tarla denemesi yürütülmüştür. Bitkilere gerçek
ikinci, dördüncü ve altıncı yapraklar oluştuğunda 3 kez yapraktan uygulama yapılmıştır.
Denemede Cu dozu olarak 10, 20, 40 ppm, Mn ve Zn dozları olarak da 25, 50 ve 100
ppm uygulanmıştır. Sonuç olarak; toplam kuru tohum verimini 20 ppm Cu, 100 ppm Mn
ve 50-100 ppm Zn uygulamaları önemli derecede artırmıştır. Kontrol uygulamasına göre
100 ppm Mn uygulaması ürünün kuru tane verimini % 31-38 oranlarında artırmıştır
(Gabal ve ark. 1985).
Brezilya’da Zn, Mn ve Cu’ın fasulye, çeltik ve mısırın sürgün kuru madde
verimi ve makro ve mikro besin maddesi alınımı üzerine etkisini belirlemek amacıyla 6
sera denemesi yürütülmüştür. Çinko toprağa 0, 5, 10, 20, 40, 80 ve 120 mg Zn/kg,
mangan 0, 10, 20, 40, 80, 160, 320 ve 640 mg Mn/kg ve bakır ise 0, 2, 4, 8, 32, 64 ve 96
mg Cu/kg dozlarında uygulanmıştır. Sonuç olarak; Mn fasulye ile mısırın ve Cu ise
çeltik ile fasulyenin verimini artırmıştır. Fasulyede Mn uygulamaları K, Zn ve Mn
alınımını artırmış ve Fe, Ca, P ve Cu alınımını ise azaltmıştır. Mangan uygulamaları ile
Mg içeriği arasındaki fark önemli bulunmamıştır (Fageria 2002).
Oldukça yüksek kireçli bir toprakta yetiştirilen buğdayın gelişimi üzerine N ve
Mn’ın etkisini belirlemek amacı ile bir araştırma yapılmıştır. Azot 0, 50 100, 200 ve 400
mg N/kg, mangan ise 0, 15 ve 30 mg Mn/kg dozlarında uygulanmıştır. Sonuç olarak; N
uygulamaları N, Mn, Fe, Zn ve Cu alınımını artırmıştır. Mangan uygulamalarında ise
hem bitki kuru madde içeriğinde hem de N, Zn ve Cu alımında önemli bir etki
görülmemiştir (Parvizi ve ark. 2004).
Yapraktan Mn ve Zn uygulamalarının fasulyenin fizyolojik tohum kalitesi ve
besin maddesi içeriğine etkisini belirlemek amacıyla bir deneme yürütülmüştür. Mangan
0, 7.5, 15, 30 ve 60 g Mn/da ve çinko ise 0, 5, 10, 20 ve 40 g Zn/da dozlarında
çimlenmeden sonraki 25. ve 35. günlerde yapraktan püskürtülerek uygulanmışlardır.
Sonuçta; Mn ve Zn’nun yapraktan uygulanması fasulye tanelerindeki Mn ve Zn içeriğini
361
MATERYAL VE METOD
Materyal
Denemeler Konya yöresinde en fazla yetiştiriciliği yapılan Akman-98 fasulye
çeşidi ile yürütülmüştür.
Araştırma Yerinin İklim ve Toprak Özellikleri
Konya Toprak ve Su Kaynakları Araştırma Enstitüsü meteoroloji rasat parkında
1971-2002 yılları arasında yapılan ölçüm sonuçlarına göre uzun yılık ortalama iklim
değerlerinden bazıları Çizelge 1’de verilmiştir. Konya’da hakim iklim karasal iklimdir.
Toplam yağış vejetasyon süresince 93.80 mm olup, en yağışlı dönem mayıs ayı olarak
kaydedilmiştir. Haziran ve temmuz aylarında en düşük seviyede olan nispi nem, mayıs
ayında yükselmiştir (Çizelge 1).
Çizelge 1. Konya Toprak ve Su Kaynakları Araştırma Enstitüsü Meteoroloji Rasat Parkı
Çok Yıllık (1971-2002) İklim Değerleri
İKLİM AYLAR
PARAMETRELERİ Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ortalama
o
Ortalama Sıcaklık ( C) 15.3 19.5 22.6 21.7 17.4 19.30
Maksimum Sıcaklık
33.5 39.5 39.5 37.2 34.5 36.84
(oC)
Maks. Ort. Sıcaklık
22.2 26.7 30.2 30.0 26.3 27.08
(0C)*
o
Minimum Sıcaklık ( C) -3.1 2.2 5.7 4.2 -2.3 1.34
o *
Min. Ort. Sıcaklık ( C) 8.5 12.8 16.1 15.5 11.2 12.82
Yağış (mm) 46.4 28.0 6.2 6.4 6.8 93.80**
Buharlaşma (mm) 154.0 194.3 240.8 224.7 155.5 969.30**
Ortalama Nispi Nem
57.3 50.1 43.6 45.6 50.4 49.40
(%)
Ort. Rüzgar Hızı (m/s) 2.3 2.3 2.6 2.3 1.8 2.26
*
Değerler 1975-2007 yıllarına aittir **Değerler toplama aittir.
Deneme yerinin toprak özellikleri Çizelge 2’de verilmiştir. Buna göre, deneme
yeri toprakları yıllar itibariyle yüksek pH’lı (7.90-7.80), düşük tuzlu (0.93-0.97 dS/m),
çok fazla kireçli (% 25.08-25.05), fakir organik maddeli (% 1.86-1.16) ve ağır bünyeli
(killi-tın) topraklardır. Deneme alanı toprağı P, K, Ca, Mg bakımından yeterli iken, Fe,
Zn ve Mn bakımından fakirdir. Mangan içeriği 2006 yılında 2.30 ppm ve 2007 yılında
ise 2.54 ppm olarak tespit edilmiştir.
362
Çizelge 2. (Devam)
Derinlik Ca++ Mg++ Fe Zn Mn Cu B
Yıl (cm) (me/l) (me/l) (ppm) (ppm) (ppm) (ppm) (ppm)
2006 0-30 3.07 46.63 2.17 0.36 2.30 1.29 0.26
2007 0-30 3.08 5.87 3.84 0.30 2.54 1.02 0.28
Metot
Deneme iki yıllık (2006-2007) olarak, arazi şartlarında mayıs ayında Tesadüf
Bloklarında Bölünen Bölünmüş Deneme Deseninde 4 tekerrürlü olarak kurulmuştur.
Ekim esnasında tohumlar karanlık bir ortamda Rhizobium phaseoli bakteri kültürü ile
1/100 oranında karıştırılarak ekilmiştir.
Manganlı gübreler (G) olarak; MS (MnSO4.3H2O; % 27 Mn) ve ME (Mn-
EDTA; % 12 Mn) kullanılmıştır. Uygulama şekli (U) topraktan (T) ve yapraktan (Y)
olmak üzere iki farklı yolla yapılmış ve topraktan uygulamalar ekimle birlikte tek
seferde banda uygulanmıştır. Yapraktan uygulamalar ise çıkıştan sonraki 25. ve 35.
günlerde olmak üzere iki kez her bir seferinde aşağıda belirtilen dozların (D) yarısı
oranında püskürtme şeklinde yapılmıştır.
Denemenin her iki yılına ait topraktan ve yapraktan gübreleme dozları Çizelge
3’de verilmiştir. Buna göre denemenin ikinci yılı topraktan uygulama konularına bir doz
(9 mg Mn/kg) daha eklenerek 0, 6, 9 ve 12 mg Mn/kg olacak şekilde oluşturulmuştur.
Aynı şekilde ikinci yıl yapraktan uygulama konularına da bir doz (% 0.3) daha
eklenerek % 0, 0.2, 0.3 ve 0.4 şeklinde uygulanmıştır.
Çizelge 3. Toprağa ve Yaprağa Uygulanan Mn Dozları
Topraktan Dozlar Yapraktan Dozlar
Doz (mg Mn/kg) (%)
No 1. Yıl 2. Yıl 1. Yıl 2. Yıl
0 0 0 0 0
1 6 6 0.2 0.2
2 - 9 - 0.3
3 12 12 0.4 0.4
Sıra arası mesafeler 70 cm, sıra üzeri mesafeler ise 25 cm olacak şekilde
ayarlanmıştır. Bloklar arasında da 3 m boşluk bırakılmıştır. Ekimde parsel boyutları 3.5
m x 4 m (14 m2), hasatta ise 2.1 m x 3 m (6.3 m2) şeklinde olmuştur. Fasulye bitkisine
her iki yılda da can suyu hariç 4 sulama suyu verilmiştir. İlk yılda 416.0 mm ve ikinci
yılda ise 433.6 mm su verilmiştir. Sulamalarda yağmurlama sulama sistemi
kullanılmıştır.
363
olmuştur. İkinci yılda ise, yaprağın Mn içeriği 13.24 ppm (MS-Y-0) ile 128.68 ppm
(ME-T-3) arasında değişmiştir (Çizelge 5). İlk yıl fasulye bitkisinin Mn absorplaması
üzerine Mn-EDTA’nın topraktan uygulaması; ikinci yıl ise mangan sülfatın topraktan
uygulaması daha etkili olmuştur. En fazla Mn kapsamına sahip ME-T-3 ile MS-T-3
(126.54 ppm) arasında istatistiki olarak önemli bir fark belirlenmemiştir. Deneme
sonuçları Chinnery ve Harding (1980), Fageria (2002), Teixeira ve ark. (2005) gibi
araştırıcıların bulguları ile benzerlik göstermektedir.
Yaprağın bakır kapsamı Mn uygulaması ile azalmıştır. Her iki yılda da en az
bakır muhtevası mangan-EDTA’nın yapraktan uygulanmasından (ME-Y-3) alınmıştır.
Mangan ile bakır arasında bulunan antagonistik etkileşim bulgularımızla da
belirlenmiştir. Sonuçlar bazı araştırıcıların (Fageria 2002, Teixeira ve ark. 2005) verileri
ile uyumludur.
Her iki yılda da Mn uygulaması yaprağın toplam B muhtevası ile arasında
istatistiksel bir ilişki bulunamamıştır (Çizelge 5). Ancak artan Mn uygulamaları ile
yaprağın toplam B kapsamı genelde azalmıştır. Mangan ile B arasında bulunan
antagonistik etki sonuçlarla da doğrulanmıştır. Sonuçlar Gezgin ve Hamurcu (2006) gibi
araştırıcıların bulguları ile benzerlik göstermektedir.
Tane Verimleri ile İlgili Sonuçlar
ME-Y uygulaması ortalama değerler açısından her iki yılda da (sırasıyla 243.80-
257.74 kg/da) en iyi sonucu vermiştir. İlk yılda ME-T, MS-Y ve MS-T; ikinci yılda ise,
ME-T ile MS-Y uygulamaları arasındaki fark istatistiki açıdan önemli bulunmamıştır.
Her iki yılda da en düşük tane verimleri (sırasıyla 166.97-180.60 kg/da) MST
uygulaması ile elde edilmiştir. Ayrıca ilgili çizelgenin incelenmesinden anlaşılacağı
gibi, ilk yıl verim değerleri 161.88 kg/da (MS-T 0 dozu) ile 278.34 kg/da (ME-Y 1.
dozu) arasında değişmiştir. En yüksek verim (278.34 kg/da) yaprağa uygulanan %
0.2’lik ME dozundan elde edilmiştir. İkinci yılda ise tane verimleri 178.71 kg/da (MS-T
0 dozu) ile 309.21 kg/da (ME-Y 2. dozu) arasında değişmiştir. İlk yılda en yüksek
verimin alındığı ME-Y 1. dozu ikinci yılda Duncan gruplamasına göre ikinci grupta yer
almıştır (Çizelge 6).
Tane verimine ME’nın etkisi MS’ın etkisinden daha yüksek çıkmıştır.
Yapraktan uygulama topraktan uygulamaya göre daha iyi sonuç vermiştir. ME’nın en
fazla verim verdiği doz (ilk yıl 1. doz, ikinci yıl 2. doz) ile hiç mangan uygulanmamış
konu karşılaştırıldığında; ilk yıl verim % 56.09, ikinci yıl ise % 61.47 oranında artmıştır.
ME-Y uygulaması diğer uygulamalarla kıyaslandığında; ME-T’a göre yıllar bazında
sırasıyla % 28.46-25.80, MS-Y’a göre % 31.04-25.21 ve MS-T’a göre de % 45.97-42.71
oranlarında bir artış sağlamıştır. ME’nın daha iyi sonuç vermesinin nedeni şelatlı formda
olmasından kaynaklanabilir. Böylece toprakta eksik olan besin elementi gübre ile
sağlanınca bitkiler mangandan daha kolay yararlanabilmişlerdir. Yine deneme alanı
topraklarının pH içeriğinin yüksek olması nedeniyle de yapraktan uygulamalar topraktan
uygulamalara göre daha iyi sonuç vermiştir. Zira pH’sı yüksek topraklarda bitkilerin
mangandan yararlanması zorlaşmaktadır. Bu sonuçlar Gabal ve ark. (1985) ve Fageria
(2002) ile uyumludur.
Konya yöresinde yapılan çiftçi koşullarındaki fasulye tarımında 2006 yılında
187 kg/da ve 2007 yılında ise 161 kg/da kadar verim alınmıştır (Anonymous 2008). Bu
değerlerden, özellikle 2006 yılı verileri bizim denemelerimizdeki kontrol uygulamaları
ile benzerlik göstermektedir. Buna göre çiftçi uygulamalarıyla farklı manganlı gübreler
ve dozlarının fasulye bitkisine uygulanması karşılaştırıldığında fasulyenin verim ve
verim unsurlarına yapmış olduğu olumlu katkı verimin yükseltildiği, dolayısıyla
üreticilerin Mn gübrelemesi ile kazançlarını artırabilecekleri ortaya konmuştur.
ccclxv
Çizelge 4. Yapraktan ve Topraktan Artan Dozlarda Uygulanan Değişik Manganlı Gübrelerin Fasulye Yaprağının Bazı Toplam Makro Besin Element
Kapsamlarına Etkileri
Azot (%)* Fosfor (%) Potasyum (%) Kalsiyum (%) Magnezyum (%)
1. Yıl 2. Yıl 1. Yıl 2. Yıl 1. Yıl 2. Yıl 1. Yıl 2. Yıl 1. Yıl 2. Yıl
G U D
0 3.27b*±2.14 3.41±2.89 0.36±0.05 0.44±0.32 0.73±0.15 3.47±2.70 1.65d**±0.71 1.41±1.05 0.205±0.01 0.262±0.21
1 3.86a±2.15 3.98±2.24 0.28±0.11 0.44±0.27 1.13±0.78 3.72±2.81 1.65d±1.12 1.35±1.20 0.206±0.20 0.264±0.01
Y 2 - 3.86±2.99 - 0.41±0.25 - 3.73±2.25 - 1.31±1.04 - 0.264±0.09
3 3.39ab±1.28 3.74±3.21 0.32±0.19 0.38±0.08 0.96±0.09 3.75±2.51 1.32g±1.01 1.31±1.11 0.199±0.01 0.255±0.21
Ort. 3.50a±1.85 3.74±2.83 0.32±0.12 0.42±0.23 0.94±0.34 3.69±2.56 1.54b±0.94 1.35±1.10 0.203±0.07 0.261±0.13
ME 0 3.07b±2.01 3.70±1.18 0.36±0.21 0.45±0.15 0.73±0.15 3.49±3.01 1.76bc±1.14 1.27±1.00 0.191±0.10 0.243±0.11
1 3.24b±0.78 3.78±3.28 0.27±0.11 0.43±0.13 1.03±0.99 3.68±1.57 1.94a±0.41 1.20±1.12 0.202±0.11 0.242±0.17
T 2 - 3.76±2.47 - 0.40±0.11 - 3.69±2.51 - 1.17±0.02 - 0.249±0.10
3 3.36ab±3.13 3.77±2.19 0.27±0.03 0.41±0.25 1.04±1.00 3.82±3.31 1.65d±0.47 1.18±1.01 0.201±0.01 0.245±0.13
Ort. 3.23b±1.97 3.75±2.28 0.30±0.11 0.42±0.16 0.93±0.71 3.65±2.60 1.78a±0.67 1.21±0.78 0.198±0.07 0.242±0.12
0 3.03b±3.00 3.07±2.13 0.36±0.16 0.45±0.15 0.73±0.17 3.38±3.17 1.79b±0.12 1.41±1.01 0.199±0.10 0.266±0.10
1 3.21b±3.06 3.73±3.17 0.31±0.27 0.44±0.25 1.03±0.59 3.40±2.11 1.71c±0.99 1.35±1.05 0.201±0.02 0.259±0.05
Y 2 - 3.86±1.84 - 0.39±0.16 - 3.44±2.17 - 1.33±0.74 - 0.255±0.17
3 3.50ab±2.98 3.72±2.23 0.30±0.14 0.37±0.31 0.92±0.78 3.45±1.91 1.49f±1.11 1.26±0.10 0.202±0.01 0.258±0.23
Ort. 3.25b±3.01 3.59±2.34 0.32±0.19 0.41±0.18 0.89±0.51 3.42±2.34 1.07c±0.74 1.34±0.72 0.200±0.04 0.259±0.13
MS 0 3.36b±2.19 3.76±3.15 0.36±0.15 0.42±0.40 0.73±0.17 3.29±1.81 1.75bc±1.12 1.37±1.07 0.196±0.10 0.255±0.21
1 3.23b±1.21 3.97±2.19 0.32±0.25 0.42±0.35 0.99±0.72 3.48±2.78 1.58e±1.25 1.37±1.01 0.201±0.04 0.250±0.15
T 2 - 3.78±3.15 - 0.41±0.19 - 3.54±3.08 - 1.30±0.63 - 0.251±0.11
3 3.33b±2.97 3.80±2.78 0.35±0.15 0.40±0.04 1.01±0.11 3.68±3.21 1.60de±1.12 1.17±0.05 0.191±0.07 0.242±0.05
Ort. 3.30b±2.12 3.82±2.81 0.34±0.18 0.41±0.24 0.91±0.33 3.50±2.72 1.64b±1.16 1.30±0.69 0.196±0.07 0.250±0.13
En düşük 3.03 3.07 0.27 0.37 0.73 3.29 1.32 1.17 0.191 0.242
En yüksek 3.86 3.98 0.36 0.45 1.13 3.82 1.94 1.41 0.206 0.266
* **
p<0.05 p<0.01
ccclxvi
Çizelge 5. Yapraktan ve Topraktan Artan Dozlarda Uygulanan Değişik Manganlı Gübrelerin Fasulye Yaprağının Bazı Mikro Besin Element
Kapsamlarına Etkileri
Demir (ppm) Çinko (ppm) Mangan (ppm) Bakır (ppm) Bor (ppm)
1. Yıl 2. Yıl 1. Yıl 2. Yıl 1. Yıl 2. Yıl 1. Yıl 2. Yıl 1. Yıl 2. Yıl
G U D
0 202.44bc**±10.19 232.01a*±19.17 20.66d*±18.83 34.28±7.90 24.53f**±10.73 14.83j*±7.18 6.33±2.90 5.50±2.04 36.87±4.57 36.73±14.09
1 195.75d±2.46 228.16a±10.56 24.47c±11.45 34.36±8.61 95.50c±22.69 107.88ı±20.21 6.21±3.08 4.40±2.86 33.45±2.96 37.86±7.21
Y 2 - 226.30a±9.71 - 34.92±10.61 - 114.13fe±32.15 - 4.36±1.17 - 37.52±14.14
3 187.66e±15.55 195.89ab±17.38 26.04c±10.78 35.44±4.89 96.11c±21.34 119.01dg±19.25 5.87±1.21 4.33±1.48 31.76±4.90 36.27±18.02
Ort. 195.28b±9.40 220.59a±14.20 23.72b±13.52 34.75±8.00 72.05c±18.25 88.96b±19.69 6.14±2.39 4.65±1.88 34.03±4.14 37.09±13.36
ME 0 200.14c±25.00 222.19a±14.81 26.04c±22.42 37.90±3.53 20.53f±10.60 17.13j±5.19 7.81±2.78 7.20±2.69 33.45±19.96 31.39±9.71
1 187.66e±36.60 192.75ab±11.73 29.38b±15.53 40.31±13.43 130.13b±22.34 112.88gh±16.17 7.58±5.54 6.34±3.51 33.63±12.50 28.52±8.08
T 2 - 151.97cd±11.24 - 39.60±2.47 - 113.49fg±23.56 - 5.47±2.78 - 30.61±2.70
3 184.65e±33.70 127.19d±29.69 33.54a±18.57 47.54±7.30 172.86a±32.70 128.68a±58.98 6.41±4.40 5.34±2.11 36.53±14.43 26.81±10.12
Ort. 190.82b±31.76 173.53c±16.86 29.65a±18.84 39.79±6.68 107.84a±21.88 93.04a±25.97 7.27±4.24 6.09±2.77 34.54±15.63 26.83±7.65
0 216.84a±18.95 227.95a±14.30 18.35def±8.50 35.37±15.59 17.59f±12.64 13.24j±2.17 8.16±1.18 6.96±2.90 38.48±14.60 34.80±10.78
1 204.75b±31.38 222.69a±12.32 17.77def±3.45 35.51±8.90 87.59de±22.57 109.02hı±21.18 7.85±3.14 5.19±3.24 33.45±8.81 29.90±10.29
Y 2 - 219.75ab±36.27 - 40.28±7.88 - 117.22ef±18.45 - 4.89±2.02 - 33.15±14.13
3 187.66e±41.55 201.02ab±16.95 20.33de±11.16 45.00±12.70 84.10e±32.32 124.57bc±36.37 7.67±2.25 4.80±2.07 36.56±5.17 28.56±9.11
Ort. 203.08a±30.62 217.85a±19.96 18.82c±7.70 39.04±11.26 63.09d±22.51 91.01a±19.54 7.89±2.19 5.46±2.55 36.16±9.52 31.60±11.07
MS 0 187.66e±44.42 222.03a±10.77 16.92ef±10.06 38.66±4.19 18.11f±7.94 15.90j±12.97 6.84±1.64 8.38±3.60 33.45±12.96 31.75±17.64
1 166.85f±11.71 219.76ab±13.33 15.21f±7.17 38.64±8.89 87.54de±11.24 109.35hı±35.42 6.62±2.44 6.62±2.17 33.35±14.12 25.10±6.49
T 2 - 200.01ab±10.99 - 42.71±9.80 - 122.27cd±13.23 - 6.46±3.10 - 23.85±10.26
3 167.58f±32.21 182.01bc±14.86 19.41de±5.90 41.35±11.40 87.43de±12.64 126.54ab±17.20 6.32±3.10 6.11±1.78 33.68±8.37 27.72±11.20
Ort. 174.03c±29.44 205.95b±12.48 17.18c±7.71 41.89±8.57 84.36b±10.60 93.51a±19.70 6.59±1.79 6.89±2.66 33.49±11.81 27.11±11.39
En düşük 167.58 127.19 15.21 34.28 17.59 13.24 5.87 4.33 31.76 23.85
En yüksek 204.75 227.95 33.54 47.54 172.86 128.68 8.16 8.38 36.87 37.86
* **
p<0.05 p<0.01
367
Sonuç olarak fasulye yetiştiriciliğinde son derece önemli olan Mn mikro besin
elementinin topraktan ve yapraktan uygulanması ile verim ve kaliteyi artıran en uygun
gübre çeşit ve dozunu bulmak amacı ile Konya’da tarla şartlarında 2006 ve 2007
yıllarında iki yıl süre ile yürütülen denemelere göre, benzer toprak ve iklim
koşullarındaki fasulye yetiştiriciliğinde tohum çıkışından itibaren 25. günde (gerçek 4
yapraklı) ve 35. günde (gerçek 6 yapraklı) Mn-EDTA’nın % 0.3’lük dozunun yaprağa
püskürtülmesi önerilebilir. Daha belirleyici sonuçlar için daha çok gübre çeşidi, dozu ve
bitki türü üzerinde uzun süreli tarla denemelerine devam edilmelidir.
Çizelge 6. ‘G x U x D’ İnteraksiyonunun Tane Verimine Etkisi ve Duncan
Gruplandırması
Tane Verimi (kg/da)*
G U D
1. Yıl 2. Yıl
0 178.31 c 191.49 ef
1 278.34 a 269.51 b
Y 2 - 309.21 a
3 274.75 a 260.75 b
Ort. 243.80 a 257.74 a
ME 0 171.84 c 183.49 f
1 225.06 b 207.09 de
T 2 - 231.53 c
3 172.44 c 197.41 def
Ort. 189.78 b 204.88 b
Ortalama 216.79 a 231.31 a
0 176.69 c 187.60 ef
1 203.88 b 217.20 cd
Y 2 - 228.40 c
3 177.58 c 190.16 ef
Ort. 186.05 b 205.84 b
MS 0 161.88 c 178.71 f
1 173.02 c 182.47 f
T 2 - 181.89 f
3 166.02 c 179.34 f
Ort. 166.97 b 180.60 c
Ortalama 176.51 b 193.22 b
LSD.01 21.49 19.11
*
Değerler 4 tekerrürün ortalamasıdır.
KAYNAKLAR
Anonymous, 2002. Tarımsal Yapı ve Üretim. Devlet İstatistik Enst. Yay. No: 2885,
Ankara.
Anonymous, 2006. TKB İl Müdürlüğü 2005-2006 Yılı Çalışma Raporu. Konya.
Anonymous, 2008. Tarımsal Yapı ve Üretim. Devlet İstatistik Enst. www.tuik.gov.tr.
Chinnery, L.E. and Harding, C. P., 1980. The Effect of Ferrous Iron on The Uptake of
Manganese by Juncus effusus. Annals of Botany, London, 46: 409-412.
Fageria, N.K., 2002. Influence of Micronutrients on Dry Matter Yield and Interaction
with Other Nutrients in Annual Crops. Pesq. Agropec., Bras., 37(12): 1765-
1772.
368
Gabal, M.R., Abdellah, I.M., Abed, I.A. and El-Assiouty, F.M., 1985. Effect of Cu, Mn
and Zn Foliar Application on Common Bean Growth, Flowering and Seed
Yield. X. African Symp. on Hort. Crops. ISHS Acta Hort. 158, 1 May 1985,
Addis Ababa, Ethiopia.
ÖZET
Çukurova Bölgesi yerfıstığı ekim alanlarında rhizobiyal potansiyelin
belirlenmesi amacıyla 2006 yılında yapılan bu çalışmada, Yüreğir, Ceyhan, Osmaniye,
Tuzla ve Yumurtalık bölgelerinde I. ürün yerfıstığı ekim alanlarından çiçeklenme
dönemlerinde alınan örneklerde, nodül sayısı (ad./bitki), kök ve nodül kuru ağırlığı
(g/bitki) ile ortalama nodül ağırlığı (mg/nodül) değerleri, nodül ve kök azot içeriği (%)
değerleri incelenmiştir.
Araştırma sonuçlarına ait genel ortalama değerlerine göre, bitki başına nodül
sayısı değerleri en yüksek Osmaniye bölgesinde (161 ad/bitki) tesbit edilmiştir. Nodül
ağırlığı değerleri ise, 0,04 (Yüreğir) ile 0,58 (g/bitki) (Osmaniye) arasında değişimler
göstermiştir. Ortalama nodül ağırlığı değerleri (mg/nodül) genel olarak 1.77
(Ceyhan) ile 3.86 (Osmaniye) arasında değişimler gösterirken, kök ağırlığı (g/bitki)
değerlerinin genel ortalamaya yansımaları, 2,11 (Yumurtalık) ile 1,60 (Osmaniye ve
Tuzla) arasında tesbit edilmiştir. Nodül azot içerikleri (%)’ne ait sonuçlarda, genel
ortalamalara göre en yüksek değer Osmaniye Bölgesi’nde (% 5.00) tesbit edilmiştir.
Kök azot içeriklerine (%) ait sonuçlar genel ortalamalara göre, 1,23 (Yüreğir) ile 1.97
(Osmaniye) arasında değişimler göstermiştir.
Anahtar Kelimeler: Rhizobium, yerfıstığı, nodülasyon.
GİRİŞ
Yerfıstığı bitkisi; Rosales takımından Leguminoseae familyasından, Arachis
cinsinden, Arachis hypogaea L. türünden, 2n=40 kromozoma sahip bir bitki olup
meyvelerini toprak altında meydana getirmesiyle diğer baklagillerden ayrılır. Yerfıstığı
baklagil ve bir çapa bitkisi olması nedeniyle tarla ziraatinde önemli bir yere sahiptir.
Orjini Güney Amerika ve And dağlarının doğu kısımları olan yerfıstığı, dünyanın tropik
ve subtropik bölgelerine iyi adapte olduğundan ekim alanı oldukça genişlemiştir (Smart,
1993; Pattee, H.E. and Young C.T., 1982; Altuntaş ve Cebel, 1992).
Yerfıstığı tohumları protein içerikleri bakımından oldukça zengindirler % 20-30
ham protein, yaklaşık % 18 karbonhidrat ve en önemlisi % 45-60 yağ, içermesi, ayrıca,
özellikle A, B ve E vitaminlerince zengin olması nedeniyle önemli bir kültür bitkisidir.
Yerfıstığında proteini oluşturan amino asitlerin kolay sindirilebilir özellikte olması,
beslenmedeki değerini arttırmaktadır. Bu nedenle, yerfıstığı tohumları taze veya kuru
kavrulup çerez olarak çok fazla miktarda tüketilmektedir (Arıoğlu, 1992; Ahmad ve
ark., 1988; Arıoğlu, 2003).
Ülkemizde, yağlı tohumlu bitkilerin üretiminin yeterli olmaması ve elde edilen
likit yağların, iç tüketimi karşılamamasından dolayı, her yıl belirli oranlarda yağ ithalatı
yapılmaktadır. Ülkemiz bitkisel likit yağların iç tüketimi, 2002 verilerine göre son beş
yıllık ortalama değerlerde 705 bin ton civarındadır. 1997-2001 yılları arası dönemde,
yıllara göre değişmekle beraber, ortalama verilere göre her yıl 919 bin ton civarında yağ
ithalatı olmuştur (Anonim, 2002).
Dünyadaki yerfıstığı ekim alanı 22.476.000 ha olup, tohum verimi toplam
27.980.000 ton, dekara ortalama verim ise 125 kg’dır. Ülkemizde ekim alanı ise 30.000
ha. dolayında olup, toplam üretim 70.000 ton, dekara ortalama verim 233 kg’dır.
Ülkemizde yapılan yerfıstığı yetiştiriciliği büyük çapta Çukurova Bölgesinde
yapılmaktadır. Çukurova Bölgesi’nde yerfıstığı ekim alanı, 1994 yılı verilerine göre
17.182 ha, toplam üretim 44.445 ton, dekara verim ise 258 kg’dır (Anonim 2006).
Yerfıstığı; ülkemiz koşullarında ikinci ürün olarak yetişebildiği için ülke
ekonomisine de katkılar sağlamaktadır. Özellikle, Akdeniz kıyı bölgelerinde, iklim
faktörlerinin de uygun olması göz önüne alınırsa, ikinci ürün olarak yetiştirilen bir çok
bitkiye alternatif olarak, üretiminin rahatlıkla yapılacağı, yapılan bir çok çalışmayla
saptanmıştır (Gök ve ark., 2004; Gök ve ark., 2005; Arıoğlu,2000).
Her geçen gün artan kimyasal gübre ve ilaç kullanımı, bu girdilere gittikçe daha
çok bağımlı kalınması ve bunun yarattığı kaygılar tarımsal üretim sisteminin daha uzun
vadede sürdürülebilirliği sorusunu gündeme getirmiş ve özellikle yenilenemeyen kaynak
kullanımına ve doğal kaynakların aşırı derecede sömürülmesine dayalı bu üretim
sisteminin yerine ne koyulmalı sorusu üzerinde önemli irdelemelerin de yapılmasına
neden olmuştur. Bu bağlamda "Biyolojik Tarım", "Organik Tarım", Alternatif Tarım",
Eko-Tarım" gibi birçok kavramlar ortaya çıkmışsa da hepsinin de ortak amacı, düşük
miktarlarda kimyasal ve kaynak kullanımı, enerji tasarrufu, kaynakların korunarak
kullanılmasıdır (Gök ve ark.,2003).
Yerfıstığının bir baklagil bitkisi olması da kültür bitkileri içerisindeki önemini
artırmaktadır. Yerfıstığı da diğer baklagiller gibi Rhizobium bakterileri vasıtasıyla
havanın serbest azotundan yararlanma yeteneğine sahiptir. Ancak bu yararlanmanın
olabilmesi için etkili bakterilerin ya toprakta bulunması ya da aşılama ile verilmesi
gerekmektedir. Zira, uygun şartlarda baklagil bitkisi olarak yerfıstığı, koşullara göre
değişen 5-15 kg N/da, ortalama olarak da 10 kg N/da dolayında, simbiyotik olarak
yaşadıkları Rhizobium arachis/ Rhizobium glycine bakterileri aracılığıyla atmosferik
azot bağlamaktadırlar (Werner, 1987; Smart, 1993). Söz konusu bu miktar, özellikle
371
ekolojik koşullara uygun bakteri suşları ile aşılama ve uygun bitki çeşitleri seçimi ile
daha da artabilmektedir (Gök ve Martin, 1993; Kahnt, 1985; Doğan, 2007).
Bu çalışmada, Çukurova Bölgesinde, yaygın olarak yerfıstığı ekimi yapılan
arazilerden sörvey çalışması yapılarak, 1.ürün olarak ekilen yerfıstığı bitkilerinde nodül
oluşumu tesbiti yoluyla rizobial potansiyel tesbiti amaçlanmıştır.
MATERYAL VE METOD
Çukurova Bölgesi’nde 1. ürün olarak ekilen, son yıllarda II. ürün olarak da
ekimine başlanan yerfıstığı bitkisinde nodül oluşumu ve N2-fiksasyonu için
topraklardaki Rhizobiyal potansiyelin ve etkinliğinin yeterli olup olmadığını araştırmak
amacıyla geniş bir sörvey çalışması yapılmıştır. Sörvey çalışma alanları, Çukurova
Bölgesinde yerfıstığı ekiminin en yoğun olarak yapıldığı yerlerden (Yüreğir, Ceyhan,
Osmaniye, Tuzla ve Yumurtalık) seçilmiştir.
Yapılan ön çalışmaları sonucunda belirlenen sörvey alanlarının Çukurova
Bölgesinde yerfıstığı ekiminin yoğun olarak yapıldığı yerler olmasına dikkat edilmiştir.
Bu doğrultuda belirlenen alanlarda (Şekil 1.) 1. ürün yerfıstığı bitkisinde çiçeklenme
dönemlerinde kök ve nodül örneklemeleri yapılmıştır.
180
160
140
120
100
80
60
40
20
0
l
os
m
z
n
an
ıs
lı k
ım
at
k
lü
t
ar
u
ira
ca
ay
ki
ub
Ey
m
st
is
ra
as
M
E
O
az
M
ğu
N
A
Ş
K
H
Te
A
Aylar
Şekil 2. Adana İline ait 2006 yılı aylık toplam sıcaklık ve yağış verileri
Osmaniye Bölgesi için yapılan sörvey çalışmasında alınan I. ürün nodül ve kök
örneklerine ait kök ve nodül kuru ağırlıkları ile bitki başına düşen nodül sayısı ve
ortalama nodül ağırlığı ile nodül ve köklerdeki azot değerleri Çizelge 6’da verilmiştir.
Çizelge değerleri incelendiğinde, Osmaniye bölgesindeki her örnekleme alanında iyi
nodülasyon durumlarıyla karşılaşıldığı görülmüştür (Şekil 3). En yüksek nodül sayısı
(279 ad./bitki) ve nodül ağırlığı değerleri (0,94 g/bitki) O 3 bölgesinde tesbit edilirken,
ortalama nodül ağırlığının en iyi olduğu bölge (5,79 mg) O 1 olarak belirlenmiştir. O 2
ve O 6 bölgelerine ait kök ağırlığı değerleri ise diğer bölgelerden daha yüksek çıkmıştır.
Nodül de azot değerlerine bakacak olursak en yüksek değer (5,58) O 6 bölgemizde
çıkarken, kökte azot değerlerinde en yüksek değer (2,50) O 5 bölgesinde çıkmıştır.
Çizelge 6. Osmaniye Bölgesi I. Ürün Sörvey Alanlarından Alınan Yerfıstığı Bitkisi
Örneklerinde Kök ve Nodül Ağırlıkları (g/bitki) ile Nodül Sayısı (ad./bitki) ve Ortalama
Nodül Ağırlığı (mg/nodül), Nodül ve Kökteki Azot Değerleri
Şekil 3. Osmaniye Bölgesinden I. Ürün İçin Alınan Kök Örneklerinden Bir Görünüm
375
Tuzla topraklarında yapılan sörvey çalışmasında çok iyi nodül durumları tesbit
edilmiştir. Tuzla Beldesi’nin giriş bölgesinde bulunan topraklarda yapılan elle tekstür
sonucu belirlenmiş ağır bünyeli alanlardan alınan kök örneklerinde nodül bulunmazken,
daha iç bölgelerde, yerfıstığı tarımının yoğun olarak yapıldığı kum topraklarda yapılan
örneklemelerde çok iyi nodül tesbitleri yapılmıştır. En fazla nodül sayısı ve ağırlığı
değerleri T5 ve T6 bölgelerinde tesbit edilmiştir. En fazla kök ağırlığı değeri (2,50
g/bitki) T4 bölgesinde, en düşük değer ise (0,90 g/bitki) T6 bölgesinde bulunmuştur.
Azot değerlerine bakacak olursak nodülde en yüksek değer (5,7 %) T4 de, kökte ise
(1,94%) T2 de bulunmuştur (Çizelge 8). Tuzla’ya ait kök örneklerinin nodülasyon
durumlarının iyi olduğu görülmüştür (Şekil 4)
Çizelge 8. Tuzla Bölgesi I. Ürün Sörvey Alanlarından Alınan Yerfıstığı Bitkisi
Örneklerinde Kök ve Nodül Ağırlıkları (g/bitki) ile Nodül Sayısı (ad./bitki), Ortalama
Nodül Ağırlığı (mg/nodül), Nodül ve Kökteki (%) Azot Değerleri
Tuzla İncelenen Parametreler
Bölge Nodül Nodül Ort. Nodül Kök
Nodül-N Kök-N
Sayısı Ağırlığı Ağırlığı Ağırlığı
(%) (%)
(Ad. /bitk.) (g/bitki) (mg/nodül) (g/bitki)
- - -
T1 0 2,25 1,48
T2 140 0,50 3,54 1,73 4,5 1,94
- - -
T3 0 1,18 1,82
T4 104 0,36 3,41 2,50 5,7 1,59
T5 201 0,73 3,61 1,15 4,9 1,83
T6 263 0,68 2,59 0,90 4,8 1,85
Ort. 118 0,44 3,29 1,62 4,98 1,75
-:
Örnek yetersizliği nedeniyle analiz yapılamamıştır.
Şekil 4. Tuzla Bölgesinden I. Ürün İçin Alınan Kök Örneklerinden Bir Görünüm
376
Yumurtalık Bölgesi bitki örneklerine ait kök ve nodül kuru ağırlıkları ile bitki
başına düşen nodül sayısı , ortalama nodül ağırlığı, kök ağırlığı ile nodül ve kökteki azot
değerleri Çizelge 10’da verilmiştir. Yumurtalık bölgesinde yapılan 1. ürün sörvey
örnekleme sonuçlarının yer aldığı çizelge değerleri incelendiğinde kökteki azot değerleri
dışında tüm parametrelerde en yüksek değerlerin Y 4 bölgesinde tesbit edildiği
görülmüştür. Kökte azot değerlerine baktığımızda en yüksek değerin Y5’te çıktığını
görürüz. En düşük değerler ise Y2 bölgesinde bulunmuştur. Nodülde azot değerlerinde
ise en yüksek değer (6,4%) Y4 bölgesinde tesbit edilmiştir
Çizelge 10. Yumurtalık Bölgesi I. ürün Sörvey Alanlarından Alınan Yerfıstığı Bitkisi
Örneklerinde Kök ve Nodül Ağırlıkları (g/bitki) ile Nodül Sayısı (ad./bitki) ve Ortalama
Nodül Ağırlığı (mg/nodül), Nodül ve Kökteki Azot (%) Değerleri
Araştırma sonuçlarında, I.ürüne ait genel ortalama değerlerine göre, nodül sayısı
(ad./bitki) değerleri en yüksek Osmaniye bölgesinde (161 ad./bitki) tesbit edilmiştir.
Bunu sırasıyla Tuzla (118 ad./bitki), Yumurtalık (48 ad./bitki), Ceyhan (34 ad./bitki) ve
Yüreğir (9 ad./bitki) takip etmiştir. Nodül ağırlığı değerleri ise, 0,04 (Yüreğir) ile 0,58
(g/bitki) (Osmaniye) arasında değişimler göstermiştir.
Ortalama nodül ağırlığı değerleri (mg/nodül)ise genel olarak 1.77 (Ceyhan) ile
3.86 (Osmaniye) arasında değişimler göstermiştir. Kök ağırlığı (g/bitki) değerlerinin
genel ortalamaya yansımaları incelendiğinde ise en yüksek değer Yumurtalık
Bölgesinde (2,11 g/bitki), en düşük değer ise Osmaniye ve Tuzla Bölgesinde (1,60
g/bitki) tesbit edilmiştir. Nodül azot içerikleri (%) incelendiğinde, genel ortalama
sonucuna göre en yüksek değer Osmaniye Bölgesi’nde (% 5.00) tesbit edilirken
Yumurtalık ve Tuzla’ya ait sonuçlar birbirine yakın bulunmuştur. Yüreğir ve Ceyhan’a
377
ait nodül örnekleri bazı noktalarda yetersiz olduğundan bu bölgelere ait nodül azot
içeriği (%) analizleri yapılamamıştır. Kök azot içeriklerine (%) ait sonuçlar genel
ortalamalara göre, 1,23 (Yüreğir) ile 1.97 (Osmaniye) (%) arasında değişimler
göstermiştir.
Çalışmaya ait sonuçlara göre, nodülasyon durumunun kötü olarak tesbit edildiği
bölgelere yönelik bakteri aşılaması, demir ve molibden uygulamaları ile ilgili spesifik
çalışmaların yapılması önerilebilir. Özellikle Ceyhan Bölgesi’ne ait sorunlu alanlar
üzerine kurulmuş denemelerle problemin çözümüne yönelik çalışmalar yapılabilir.
Bununla beraber, Tuzla Bölgesi’nin kum toprakları ile Osmaniye Bölgesi’nin ağır
bünyeli topraklarında tesbit edilen yüksek nodülasyon durumlarından faydalanılarak
sorunlu bölgelere yönelik ortak çalışmalar yapılabilir.
KAYNAKLAR
Ahmad, S., Rafey, A., Sıngh, R.K., Verma, U.K., 1988. Respose of groundnut varietes
to different spacing. Field Crop Abst., Vol:41 No:3
Altuntaş, S. Ve Cebel, N., 1992. Yerfıstığı Bitkisinde en Fazla Azot Tesbit Eden
Bakterilerin Sera ve Tarla Koşullarında Seçilmesi. Tarım ve Köy İşleri
Bakanlığı Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü. Toprak ve Gübre Araştırma
Enstitüsü Müdürlüğü Yayınları. Genel yayın no: 188. Rapor yayın no: R. 106.
ANKARA.
Anonim, 2002. Dış Ticaret Müsteşarlığı.
Anonim, 2006. Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı, Adana İl Müdürlüğü. Adana ili tarımsal
istatistik verileri yayın no : 2006-2 Adana.
Arıoğlu, H., 1992. Yağ Bitkileri: Cilt 1 (Soya ve Yerfıstığı) Ç.Ü.Z.F. Ders Kitabı No:35,
ADANA.
ArıoğlU, H., 2000. Yağ Bitkileri Yetiştirme ve Islahı. Ç.Ü. Ziraat Fak. Genel Yayın No:
220. Ders Kitapları Yayın No: A-70. ADANA.
Arıoğlu, H., 2003. Çukurova Bölgesinde Yerfıstığı Yetiştiriciliği. Çukurova Üniversitesi
Ziraat Fak. Tarla Bit. Adana.
Doğan, K., 2007. Yerfıstığı Bitkisinde Bakteriyel Aşılama İle Demir Uygulamalarının
Nodülasyon, Biyomas Ve Verime Etkisi. Ç.Ü.Zir. Fak. Fen Bilimleri Enstitüsü.
Doktora Tezi. ADANA. (Yayınlanmamış).
Gök, M., Coşkan, A., Doğan, K., Arıoğlu, H., 2003. bakteriyel Aşılama ile Demir ve
Molibden Uygulamalarının Yerfıstığı Bitkisinde Nodülasyon ve Biyomas
Oluşumuna Etkisi. Gelişme Raporu, Proje No: ZF2002BAP75
Gök, M., Doğan, K., Coşkan, A., Arıoğlu, H., 2004. Bakteriyel aşılama ile demir ve
molibden uygulamalarının yerfıstığı bitkisinde nodülasyon ve biyomas
oluşumuna etkisi. 3. Ulusal Gübre Kongresi “Tarım Sanayi Çevre”, 11-13 ekim
2004 Tokat. Bildiriler Kitabı, 2. cilt, S. 909-920.
Gök, M., Doğan, K., Coşkan, A., Arıoğlu, H., 2005. Yerfıstığı Bitkisinde Bakteriyel
Aşılama ile Demir ve Molibden Uygulamalarının Nodülasyon, N2-Fiksasyonu
ve Verime Etkisi. IV. Tarım Kongresi Bildiri Kitabı, 21-23 Eylül, Şanlıurfa. S.
844-852.
378
Gök, M., Martın, P., 1993. Farklı Rhizobium Bakterileri ile Aşılamanın Soya, Üçgül ve
Fiğde Simbiyotik Azot Fiksasyonuna Etkisi. Doğa-Tr. J. of Agricultural and
Forestry 17, 753-761.
Kahnt, G., 1985. Welchen Vorfruchtwert haben Körnerlegüminosen ? DLG
Mitteilungen, Nr. 3, 138-140.
Pattee, H.E. and Young, C.T., 1982. Peanut Science and Technology.American Peanut
Research and Education Society, Inc. Yoakum, Texas 77995. USA.
Smart, J., 1993. The Groundnut Crop. A Scientific basis for imrovement. Department of
Biology Southampton University, UK. Chapman and Hall London-Glasgow-
Weinheim-Newyork.
Werner, D., 1987. Pflanzliche und Mikrobielle Symbiosen. Georg Thieme Verlag
Stuttgart. New York.
379
ÖZET
Bu araştırma bitki gelişmesini teşvik edici bakterilerin tekli ve birlikte
aşılamalarının, kontrol ve azot gübresine kıyasla, yazlık buğday (Triticum aestivum spp.
vulgare var. Kırık) ve arpa (Hordeum vulgare cv. Tokak) gelişme ve verimi üzerine
etkisinin belirlenmesi amacıyla yürütülmüştür. Uygulama olarak (1) kontrol (bakteri ve
mineral gübre uygulanmamış), (2) Bacillus OSU-142, (3) Bacillus M-3, (4) Azosipirillum
sp. 245, (5) OSU-142 + M-3 + Azp.245, (6) Bacillus megaterium RC07, (7)
Paenibacillus polymyxa RC05, (8) Bacillus licheniformis RC08, (9) mineral azot N1 (8
kg N/da veya 40 mg N/kg toprak) ve (10) N2 (4 kg N/da veya 20 mg N/kg toprak)
seçilmiştir. Deneme iki set halinde 4 tekerrürlü olacak şekilde yürütülmüştür. Ekimden
30 gün sonra bitkilerin hasat edildiği denemenin birinci seti sonuçlarına göre, bakteri
aşılamaları, buğday ve arpa kök ağırlığını %11,1-18,3 ve %10,3-21,4, gövde ağırlığını
ise %14,4-30,4 ve %11,9-23,7 oranında artırmıştır. Bitkilerin hasat olgunluğu
döneminde hasat edildiği denemenin ikinci seti sonuçlarına göre; bakteri aşılamaları,
buğday ve arpa başak dane ağırlığını %9,9-20,6 ve %7,3-18,6, olgun bitki ağırlığını ise
sırasıyla %4,7-18,2 ve %18,0-28,7 oranında artırmıştır. Azot uygulaması (N1-N2)
buğday ve arpa başak dane ağırlığını %17,9-11,1 ve %19,9-22,1, toplam biomas
ağırlığını ise sırasıyla %23,3-18,6 ve %34,6-28,1 oranında artırmıştır. Bakteri
aşılamaları ile buğday ve arpa dane protein oranı %5,9-17,2 ve %9,1-16,8; N1 ve N2
gübre uygulamalarıyla buğdayda %23,3 ve %11,7, arpa da ise %19,3 ve %13,8 oranında
artmıştır. Bitki gelişme yanıtı aşılanan bakteri, bitki türü ve değerlendirme
parametrelerine bağlı olarak değişmiştir. Özellikle Azospirillum sp. 245, OSU-142 ve
Paenibacillus polymyxa RC05 bakterilerinin biyolojik gübre formülasyonlarında
kullanılabilecek önemli bir potansiyel olabileceği sonucuna varılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Bitki gelişimini teşvik edici bakteri, azot fiksasyonu, fosfat
çözücülüğü, buğday, arpa.
(no inoculation and fertilizer), (2) Bacillus OSU-142, (3) Bacillus M-3, (4) Azospirillum
brasilense Sp.245, (5) OSU-142 + M-3 +Azp 245, (6) Bacillus megaterium RC07, (7)
Paenibacillus polymyxa RC05, (8) Bacillus licheniformis RC08, (9) mineral nitrogen N1
(80 kg N ha-1) and (10) N2 (40 kg N ha-1). Plant were harvested 30 (first sampling set I)
and 120 (second sampling set II) days after sowing. At the first sampling plant growth
promoting rhizobacteria inoculation increased fresh root weight by 11.1-18.3% and
10.3-21.4% at the wheat and barley whereas PGPR increased fresh shoot weight per
plant by 14.4 and 30.4% and 11.9 and 23.7% respectively compared with control. At the
final harvest in pots, PGPR inoculation increased the grain weight per spike by 9.9-
20.6% and 7.3-18.6% at the wheat and barley whereas PGPR increased the mature crop
biomass weight per plant by 4.7-18.2% and 18.0-28.7%, respectively compared with the
control. Mineral nitrogen (N1-N2) application increased grain weight per spike by 17.9-
11.1 and 19.9-22.1%, and mature crop biomass weight per plant by 23.3-18.6 and 34.6-
28.10% in wheat and barley, respectively. Inoculation, however, achieved an increase in
grain protein content respectively of 5.9-17.2% and 9.1-16.8% in the wheat and barley.
N1 and N2 fertilizers applications, however, corresponded to increases up to 23.3 and
11.7 % in wheat and 19.3 and 13.8 % in barley, respectively. Plant growth response was
variable and dependent on PGPR strain, plant species and growth parameter evaluated.
In particularly, bacterial strain Azospirillum brasilense Sp245, Bacillus OSU-142 and
Paenibacillus polymyxa RC05 have great potential being formulated and used as
biofertilizer.
Key Words: Plant growth-promoting bacteria nitrogen fixation, phosphate
solubilization, wheat, barley.
GİRİŞ
Azot ve fosfor bitki büyüme ve gelişimi için temel elementlerdir ve genellikle
yüksek verim için önemli sınırlandırıcı faktörlerdir. Noksanlığı durumunda fazla
miktarda azot ve fosforlu gübre kullanımı maliyeti artırmakta ve çevre kirliliğine neden
olmaktadır. Tarımsal kimyasalların ve özellikle kimyasal azotlu ve fosforlu gübrelerin
ekosistemlerin kaldıramayacağı miktarda kullanımının devamı sürdürülebilir olmamakta
ve kimyasal gübre ile ortaya çıkan hızlı üretim artışı artık azalmaktadır. Tüm dünyada
yeterli miktar ve kalitede gıda temininin sömürücü ve kirletici tarımla sağlanamayacağı
endişesi yaygınlaşmaktadır. Sağlıklı bir tarım sistemi kaçınılmaz olmakta ve tarımsal
kimyasalların kullanılmadığı temiz gıdaların üretimi, insanlığın ve doğal kaynakların
geleceği için zorunlu hale gelmektedir. Temiz tarım sistemi, organik artıkların geri
dönüşümü, biyolojik gübrelerle toprağın güçlendirilmesi, biyopestisit kullanımı ve
tarımsal-ekosistemdeki kirleticilerin biyolojik yollarla temizlenmesi gibi yaklaşımları
esas almaktadır (Çakmakçı ve Erdoğan 2008). Çevre kirliliğinin önlenmesi ve tarımsal
sürdürülebilirlik, kaynakların devamlılığının sağlanması, tarımsal maliyetin düşürülmesi
ve organik tarım için azot fikseri, fosfat çözücü ve bitkisel hormon üretici bakteri
kullanımını zorunlu kılmaktadır. Biyolojik gübrelerin artması ve yaygınlaşması
kimyasal gübre gereksinimini ve gübrelerin neden olduğu çevre kirliliğini azaltıcı olarak
önem kazanmaktadır. Serbest yaşayan, bitkisel gelişimi teşvik eden, biyolojik
mücadelede veya biyolojik gübre olarak kullanılan bakterilere bitki gelişimini teşvik
edici rizobakteriler adı verilmekte ve bu bakterilerin kullanımı yaygınlaşmaktadır. Bu
bakteriler tarım, bahçecilik, ormancılık ve çevrenin yenilenmesi amaçlarıyla
kullanılmaktadır.
Bitki gelişmesini teşvik eden bakteriler iki grup olarak sınıflandırılmaktadır.
Birinci grup farklı mekanizmalarla bitki gelişmesini artırırken, ikinci grup
fitopatojenlerin zararlı etkilerini önlemekte veya azaltmaktadır. Bitki gelişimini teşvik
381
MATERYAL VE METOD
Bu araştırmada kullanılan Azospirillum sp.245 izolatı Avrupa birliği 6. Çerçeve
prroğramınca yürütülen proje (Rhizobacteria for reduced fertiliser inputs in wheat,
RHİBAC FP6-2006) kapsamında temin edilmiştir. Üç bakteri izolatı (Bacillus
megaterium RC07, Paenibacillus polymyxa RC05 ve Bacillus licheniformis RC08)
buğday ve arpa rizosferinden (Çakmakçı ve ark. 2006); Bacillus OSU-142 domates ve
Bacillus M-3 ise biberden izole edilmiştir (Şahin ve ark. 2004, Çakmakçi ve ark. 2001).
İnkübasyon sürecinde, koloni yapısı, koloni formu, gelişme ve pigment üretimi gibi
kriterlere göre bakteriler seçilmiş, çizilmiş, saflaştırılmış ve izolatlar MIDI Sistem
metotlarına göre FAMEs analizi ile MİS ve BİOLOG sistemine göre tanılanmıştır.
Bakteri suşlarının tüm morfolojik, biyokimyasal ve fizyolojik testleri yapılmıştır.
Araştırmada kullanılan B. megaterium RC07, B. licheniformis RC08 ve Bacillus M-3
bakterilerinin fosfat çözücü özellik gösterdiği, Bacillus OSU-142 ve P. polymyxa RC05
bakterilerinin yüksek nitrojenaze aktivitesi gösteren etkin azot fikserleri olduğu
(Çakmakçı ve ark. 2006, 2007a); bu izolatların oksidaz, katalaz, nitrat redüksiyon,
asetilen redüksiyon özelliklerinin pozitif olduğu ve azotsuz besi ortamında
gelişebildikleri bilinmektedir (Çakmakçı ve ark. 2006).
Bitki rizosferinden alınan toprak laboratuarda 10 g toprak steril koşullarda 100 ml
su içine erlene alınarak, çalkalanmış (30 da 150 rpm), 1 ml örnek 9 ml steril su ile
karıştırılmış, dilüsyondan 0.1 ml (105) besin ortamına alınarak (NA), 28 ºC’de 7 gün
inkübasyona bırakılmış, bakteriler saflaştırılmış ve izolatlar MIDI Sistem metotlarına
göre FAMEs analizi ile (De Freitas ve ark., 1997) tanılanmıştır. Bakteriler yaklaşık 40
mg canlı hücre TSBA ortamında yetiştirilip hasat edilmiş, 1 ml 1.2M NaOH, %50
metanol ilavesiyle 5 tüp 100oC’de 30 dakika inkübe edilmiştir. Hızlı soğutmadan sonra
1.25 ml %50 methyl-tert butyl ether (MTBE) hekzan ekstraktı Pastör pipetle alınarak, 3
ml 0.3 M NaOH ile yıkanmış, FAMEs ekstraktı gaz kromotoğrafisinde (HP6890,
Hewlett Packard, Palo Alto, CA) silika kapillar kolon ile %5 phenylmethyl silikon
kullanılarak ayrılmış, parametreler bilgisayar programı ile otomatik olarak
belirlenmiştir. Peak tanısı kalibrasyon standartlarına göre yapılmış (Microbial ID 1200-
A), her bir bakteriye ait FAME profil TSBA 40 ve MIS datalarına göre belirlenmiştir.
Tohumlar %70 etanolda 2, %1.2 sodyum hipokloritte 10 dakika sterilize edilmiş
ve 10 kez saf sudan geçirilmiştir. Bakteriler %30 gliserolde –80 ˚C’de depolanmış,
suşlar saf kültür olarak NB ortamında 28 ºC geliştirilmiş ve 109 CFU/ml
konsantrasyonda tohumlara kodlanmıştır. Saksılar 20% sodyum hipoklorit solüsyonu ile
sterilize edildikten sonra organik madde miktarı % 1.9, pH= 7,1, alınabilir NH4+-N,
NO3—N ve P2O5 miktarı 10,2, 9,3, ve 15,2 mg/kg; katyon değiştirme kapasitesi,
değişebilir K ve Ca+ Mg sırasıyla 26.2, 1.8 ve 19.4 cmol/ kg; alınabilir Fe, Mn, Zn ve
Cu içeriği 4.3, 3.1, 2.6 ve 1.5 ppm olan toprakla doldurulmuştur.
Bu araştırma bitki gelişmesini teşvik edici bakterilerin tekli ve birlikte
aşılamalarının, kontrol ve azot gübresine kıyasla, yazlık buğday (Triticum aestivum spp.
vulgare var. Kırık) ve arpa (Hordeum vulgare cv. Tokak) gelişme ve verimi üzerine
etkisinin belirlenmesi amacıyla yürütülmüştür. Araştırma tesadüf blokları deneme
deseninde faktöriyel düzenlemeye göre kurulmuştur. Uygulama olarak (1) kontrol
(bakteri ve mineral gübre uygulanmamış), (2) Bacillus OSU-142, (3) Bacillus M-3, (4)
Azosipirillum sp.245, (5) OSU-142 + M-3 + Azospirillum sp. 245, (6) Bacillus
megaterium RC07, (7) Paenibacillus polymyxa RC05, (8) Bacillus licheniformis RC08,
(9) mineral azot N1 (8 kg N/da veya 40 mg N/kg toprak) ve (10) N2 (4 kg N/da veya 20
mg N/kg toprak) seçilmiştir. Deneme iki set halinde 4 tekerrürlü olacak şekilde
yürütülmüş ve uygulamalar saksılara tesadüfi olarak dağıtılmıştır. Her bir saksıya eşit
aralıklarla 24 tohum (her bir tohum yatağına 2 tohum gelecek şekilde) olmak üzere,
buğday ve arpa tohumları 16-L saksılara 2,5 cm derinliğe ekilmiştir. Ekimden 10 gün
383
sonra her bir tohum yatağında bir bitki ve her bir saksıda 12 bitki olacak şekilde
seyreltme yapılmıştır. Bitkiler doğal ışık altında sera koşullarında yetiştirilmiştir.
Demenin birinci setinde bitkilerin başlangıç dönemi gelişimi ele alınmış ve
bitkiler ekimden 30 gün sonra, ikinci setinde ise bitkiler hasat olgunluğu döneminde
hasat edilmiştir. Her bitki için 10 uygulama, 2 hasat tarihi ve 4 tekerrür olmak üzere
toplam 80 saksı kullanılmıştır. Deneme 2 tekrarlı olarak yürütülmüştür. Bitkiler kökleri
ile sökülmüş, kök sistemi su altında zarar verilmeksizin yıkanmış, toprak parçacıkları
ayrılmış, tüm bitki tartılmış, daha sonra kök sistemi gövdeden ayrılmış ve ayrı ayrı
tartım yapılmıştır. Yaş ağırlığa ilave olarak 70 ºC’de 3 bekletilen bitki aksamında kuru
ağırlıklar belirlenmiştir. Danr ve sap azot içeriği Kjeldahl metoduyla belirlenmiştir.
Deneme verileri STATISTICA 5.1 yardımıyla varyans analizine tabi tutulmuş
ortalamalar arası farklılıklar Duncan çoklu karşılaştırma testine göre karşılaştırılmıştır
başak dane ağırlığı %9,9, 12,5, 14,2, 11,7, 12,9 ve 11,1; saksı başına dane verimi %26,9,
13,2, 14,9,4,4, 13,8 ve 3,9 artmış; azot ve fosfat bakterilerinin birlikte uygulaması ise
başak dane ağırlığını %20,6, saksı dane verimini ise %21,5 artırmıştır. Başak dane
ağırlığı ve saksı dane verimi mineral gübre uygulaması durumunda ise %11,1-17,9 ve
%19,9-35,8 oranında artmıştır. Mineral azot uygulamaları buğday hasat indeksini
azaltırken bakteri aşılamaları artırmış ancak bu artış istatistiki bakımdan önemli
bulunmamıştır. Tokak arpa çeşidinde OSU-142, M3, Az245, RC07, RC05 ve RC08
inokulasyonu ile başak dane ağırlığı %13,3, 10,0, 18,6, 10,7, 12,8 ve 7,3; saksı başına
dane verimi ise % 13,4, 10,1, 18,7, 10,8, 12,8 ve 7,3 artmıştır. Saksı başına dane verimi
azot ve fosfor bakterilerinin birlikte aşılanması ile %25,7 artarken, mineral gübreleme
ile bu artış %31,3-38,9 olmuştur. Bütün uygulamalar arpa hasat indeksi değerlerini
önemsiz de olsa azaltmıştır. Azot gübrelemesi başta olmak üzere, azot fikserleri buğday
bitki yüksekliğini artırmış ancak ortalamalar arası farklılıklar optimum azot uygulaması
dışında önemli bulunmamıştır.
Çizelge 2. Mineral Gübreleme ve Bakteri Aşılamalarının Buğday Verimi Üzerine Etkisi
Uygulama Bitki Başak Başak Olgun bitki Dane
yüksekliği ağırlığı (g) dane ağırlığı verimi Hİ**
(cm) ağırlığı (g) (g/bitki) (g/saksı)
Kontrol 103 1.237 d 0.664 d 2.468 e 9.23 d 26.9
N1 Azot (8 kg N/da) 113 1.523 a 0.783 ab 3.043 a 12.53 a 25.7
N2 Azot (4 kg N/da) 108 1.495 a 0.738 c 2.926 ab 11.07 bc 25.2
Bacillus OSU-142 106 1.347 bc 0.730 c 2.585 de 10.95 bc 28.2
Bacillus M-3 100 1.311 cd 0.747 bc 2.760 b-d 10.45 c 27.1
Azospirillum sp.245 109 1.490 a 0.758 bc 2.888 a-c 10.61 bc 26.2
OSU-142+ M3+Azp245 112 1.492 a 0.801 a 2.917 a-c 11.21 b 27.5
B. megaterium RC07 109 1.379 bc 0.742 c 2.746 b-d 9.64 d 27.0
P. polymyxa RC05 107 1.433 ab 0.750 bc 2.732 cd 10.50 bc 27.5
B. licheniformis RC08 95 1.431 ab 0.738 c 2.654 d 9.59 d 27.8
*Aynı harfle gösterilen ortalamalar arasındaki farklar kendi grubunda önemli (p< 0.05) değildir;
**Hasat indeksi (Hİ): dane verimi/dane verimi +saman verimi) x 100
Başak ağırlığı ve başak dane ağırlığı artışı bakterilerin birlikte aşılanmasıyla daha
fazla olmuştur. Karışık inokulasyon bakteri etkinliğini artırmış bu durum muhtemelen
besin elementlerin daha dengeli alınmasından kaynaklanmıştır. Benzer olarak iki veya
daha fazla bakteri karışımının tekli uygulamalara göre daha uygun olduğu (Rojas ve ark.
2001); tek bakteri aşılamalarına kıyasla N2 fikserlerinin fosfat çözücü bakterilerle ikili
ve üçlü aşılamalarıyla şeker pancarı ve arpa veriminin daha yüksek oranda artığı (Şahin
ve ark. 2004) vurgulanmıştır. Ancak rizosferde mikroorganizmaların birbirini etkilemesi
nedeniyle kullanılan bakterilerin rizosfere iyice yerleşip çoğalabilmesi ve gelişmeyi
teşvik etmesi gereklidir. Farklı ekoloji, toprak ve bitkiler için uygun tekli ve çoklu
bakteri kombinasyonlarının belirlenmesi için kapsamlı araştırmalara gereksinim vardır.
Dane azot oranı OSU-142, M3, Azp245, RC07, RC05 ve RC08 inokulasyonu ile
buğdayda %8,6, 7,2, 17,1, 15,8, 10,5 ve 5,9; arpada ise %16,9, 8,9, 14,9, 11,9, 12,9 ve
9,4 oranlarında artmıştır. Üç bakterinin birlikte aşılamasıyla buğday ve arpada %15,1 ve
16,4 oranlarında artan dane azot oranı, mineral gübreleme uygulanan buğdayda %11,8-
23,7, arpada ise %13,9-19,4 oranında daha yüksek bulunmuştur. Dane azot oranında
azot bakterileri mineral azot uygulamalarına yakın oranlarda artış sağlarken, fosfor
çözücü bakterilerin dane azot oranına etkisi daha düşük olmuştur (Çizelge 4). Azot
uygulamalarına benzer olarak buğday ve arpa dane ve saman azot oranını artırma
bakımından azot fiksasyon bakterilerinin azot fiksetme özelliklerine ilave olarak fosfat
çözücülerle birlikte bitki azot alımını artırdığı söylenebilir. Bitkisel gelişim sadece N2
fiksasyonu veya P çözebilme özelliğinden kaynaklanmamakta aynı zamanda sekonder
385
Bitkilerin 30 günde hasat edildiği araştırmanın birinci seti sonuçlarına göre bitki
gelişimini teşvik edici bakteri etkisi, bitki gelişmesinin başlangıç döneminde sonraki
dönemlerden daha hızlı olmuş ve zamanla etkinlik azalmıştır. Ancak bitkilerin olgunluk
döneminde hasat edildiği ikinci deneme verileri dikkate alındığında, başlangıç
dönemindeki hızlı gelişmenin sonraki gelişim ve üretimi olumlu etkilediği görülmüştür.
Önceki araştırmalarda PGPR etkinliğinin bitkinin erken gelişme döneminde ortaya
çıktığı ve bunun yüksek verime neden olduğu ortaya konulmuştur (Glick ve ark. 1997,
Çakmakçı ve ark. 2006). Fidelerin çevre koşullarına daha hassas olduğu başlangıç
dönemindeki güçlü gelişme, bitkinin stres koşullarını kolayca atlatması ile yüksek verim
ve kaliteye yol açması bakımından önemli olabilecektir.
Bitki gelişimini teşvik edici bakteri etkileri kompleks bir süreç olup, bakteri tür
ve sayısı, bitki-bakteri kombinasyonu, bitki genotipi, gelişme dönemi, hasat tarihi,
bitkisel parametreler, toprak tipi, toprak organik madde miktarı ve çevresel koşullara
bağlı olarak değişmektedir (Şahin ve ark. 2004, Çakmakçı ve ak. 2006). Bakteri
izolatlarının belli bitki türlerinde etkin olduğu (Lucy ve ark. 2004), etkinliğin bitki
türlerine bağlı olduğu (Khalid ve ark. 2004) vurgulanmıştır. Bitki gelişimini teşvik edici
bakteri uygulamaları laboratuar, sera ve tarla koşullarında yürütülmekte, ancak tarla
denemelerinde önceden tahmin edilemeyen bazı koşullar bazen uygun sonuçların
alınmasını zorlaştırmaktadır. Sulama ve ortam şartlarının daha uygun olduğu sera
şartlarında bakteri etkisinin daha fazla olması doğaldır. Toprakta ortaya çıkan
enfeksiyonlar, pH değişimleri, yüksek sıcaklık, yetişme periyodunda düşük yağış ve
nem noksanlığı, besin noksanlığı gibi uygun olmayan koşulların ortaya çıkması bakteri
kolonizasyonunu azaltmaktadır (Şahin ve ark. 2004, Dobbelaere ve ark. 2003). Bitki
gelişimini teşvik eden bakterilerin etkinliği toprak ve çevre faktörlerinden
etkilenmektedir. Diğer taraftan kontrollü koşullarda etkin olabilen bazı bakteri türlerinin
tarla koşullarında yetersiz olduğu da bilinen bir gerçektir. Tarım alanlarında uygun
olmayan koşullar meydana gelebilmekte ve iklim değişmeleri PGPR etkinliğini
değiştirebilmektedir. Tarla koşullarında büyük varyasyonlar olsa bile, bu araştırmada
olduğu gibi, kontrollü ortamlarda etkin bulunan mikroorganizmaların, farklı bitkilerle
test edilmesi, tarla koşullarına taşınması ve adapte edilebilmesi çalışmalarına devam
edilmelidir.
N2-fiksasyon ve fosfat çözücü bakteri aşılamasının, su ve sıcaklığın uygun
olduğu sera koşullarında sağladığı gelişme ve verim artışı dikkate alındığında;
mikrobiyal gübrelemenin, yüksek maliyet ve kirliliğe neden olan mineral gübrelemeye
alternatif olabileceği söylenebilir. Özellikle fazla azot gereksinimi olmayan buğday ve
arpa gibi bitkilerde mikrobiyolojik gübreleme ile uygun sonuçlar alınabilir. Bakteri
aşılamalarının uzun dönemde mineral gübrelere göre toprak ve çevreye olumlu etkileri
dikkate alınarak benzer araştırmaların yürütülmesi gerekmektedir. Özellikle azot
gübrelemesinin bedeli ve çevreye olumsuz etkisi dikkate alındığında, bu araştırmada test
edilen bakterilerin tek başına veya birlikte inokulasyonunun sürdürülebilir çevre dostu
tarımsal üretim için kullanılabileceği ortaya konulmuştur.
KAYNAKLAR
Aslantaş, R., Çakmakçi, R. and Şahin F., 2007. Effect of Plant Growth Promoting
Rhizobacteria on Young Apple Trees Growth and Fruit Yield under Orchard
Conditions. Scientia Horticulturae, 111(4): 371-377.
Canbolat, M.Y., Barik, K., Çakmakçi, R. and Şahin, F., 2006. Effects of Mineral and
Biofertilizers on Barley Growth on Compacted Soil. Acta Agriculturae
Scandinavica, Section B-Plant Soil Science, 56, (4): 324-332.
387
Çakmakçı, R., 2005a. Bitki Gelişiminde Fosfat Çözücü Bakterilerin Önemi. Selçuk
Üniv. Ziraat Fakültesi Dergisi 35: 93-108.
Çakmakçı, R., 2005b. Bitki Gelişimini Teşvik Eden Rizobakterilerin Tarımda
Kullanımı. Atatürk Üniv. Ziraat Fakültesi Dergisi 36: 97-107.
Çakmakçı, R. F Kantar and F. Şahin, 2001. Effect of N2-Fixing Bacterial Inoculations
on Yield of Sugar Beet and Barley. Journal of Plant Nutrition and Soil Science,
164(5): 527-531.
Çakmakçı, R., Dönmez, F., Aydın, A. and Şahin, F., 2006. Growth Promotion of Plants
by Plant Growth-Promoting Rhizobacteria under Greenhouse and Two Different
Field Soil Conditions. Soil Biology & Biochemistry, 38 (6): 1482-1487.
Çakmakçı, R., Erat, M., Erdoğan, Ü., Dönmez F., 2007a. The Influence of Plant
Growth-Promoting Rhizobacteria on Growth and Enzyme Activities in Wheat
and Spinach Plants. Journal of Plant Nutrition and Soil Science, 170 (2): 288-
295.
Çakmakçı, R., Dönmez, M.F. and Erdoğan, Ü., 2007b. The Effect of Plant Growth
Promoting Rhizobacteria on Barley Seedling Growth, Nutrient Uptake, Some
Soil Properties, and Bacterial Counts.Turkish Journal of Agriculture and
Forestry, 31(3): 189-199.
Çakmakçı, R., Erdoğan, Ü.G., 2008. Organik Tarım. Atatürk Üniv. Ziraat Fakültesi Ders
Yay. No: 236. Atatürk Üniv Ziraat Fak. Ofset Tesisi, Erzurum. 355 s.
De Freitas, J.R., Banerjee, M.R., Germida, J.J., 1997. Phosphate-Solubilizing
Rhizobacteria Enhance The Growth and Yield but not Phosphorus Uptake of
Canola (Brassica napus L.). Biology and Fertility of Soils, 24 (4): 358-364.
Dobbelaere, S., Vanderleyden, J. and Okon, Y., 2003. Plant Growth-Promoting Effects
of Diazotrophs in The Rhizosphere. Critical Reviews in Plant Sciences, 22 (2):
107-149.
García de Salamone, I.E., Hynes, R.K. and Nelson, L.M., 2001. Cytokinin Production
by Plant Growth Promoting Rhizobacteria and Selected Mutants. Canadian
Journal of Microbiology, 47 (5): 404-411.
Glick, B.R, Changping, L. Sibdas, G. and Dumbroff, E.B., 1997. Early Development of
Canola Seedlings in The Presence of The Plant Growth-Promoting
Rhizobacterium Pseudomonas putida GR12-2. Soil Biology & Biochemistry 29:
1233–1239.
Glick, B.R., 1995. The Enhancement of Plant Growth by Free-Living Bacteria.
Canadian Journal of Microbiology, 41(2): 109-117.
Gutierrez Mañero, F.J., Ramos, B., Probanza, A., Mehouachi J, Tadeo, F.R. and Talón,
M., 2001. The Plant-Growth Promoting Rhizobacteria Bacillus Pumilus and
Bacillus Licheniformis Produce High Amounts of Physiologically Active
Gibberellins. Physiologia Plantarum, 111 (2): 206–211.
Khalid, A., Arshad, M. and Zahir. Z.A., 2004. Screening Plant Growth-Promoting
Rhizobacteria for İmproving Growth and Yield of Wheat. Journal of Applied
Microbiology , 96 (3):473–480.
Kumar, V. and Narula, N., 1999. Solubilization of Inorganic Phosphates and Growth
Emergence of Wheat as Affected by Azotobacter chroococcum mutants.
Biology and Fertility of Soils, 28 (3): 301-305.
388
Lambrecht, M., Okon, Y., Vande Broek, A., Vanderleyden, J., 2000. Indole-3-Acetic
Acid: A Recirocal Signalling Molecule in Bacteria-Plant Interactions. Trends in
Microbiology, 8 (7): 298-300.
Lucy, M., Reed, E., Glick, B.R., 2004. Application of Free Living Plant Growth-
Promoting Rhizobacteria. Antonie van Leeuwenhoek 86 (1): 1-25.
Patten, C. and Glick, B.R., 1996. Bacterial Biosynthesis of Indole-3-Acetic Acid.
Canadian Journal of Microbiology 42 (3): 207-220.
Rojas, A., Holguin, G., Glick, B.R. and Bashan, Y., 2001. Synergism between
Phyllobacterium sp. (N2-Fixer) and Bacillus licheniformis (P-Solubilizer), Both
from Semiarid Mangrove Rhizosphere. FEMS Microbiology Ecology,
35(2):181-187.
Şahin, F., Çakmakçı, R. and Kantar, F., 2004. Sugar Beet and Barley Yields in Relation
to İnoculation with N2-Fixing and Phosphate Solubilizing Bacteria. Plant and
Soil, 265 (1-2): 123-129.
Yadav, K.S., Dadarwal, K.R., 1997. Phosphate Solubilization and Mobilization Through
Soil Microorganisms. In: Dadarwal, K.R. (ed.) Biotechnological Approaches in
Soil Microorganisms for Sustainable Crop Production. Jodhpur, India. pp. 293–
308.
389
ÖZET
Bu çalışma, sera koşullarında 11 farklı mikoriza türünün (G. caledonium, G.
etunicatum, G. clarum, Gig. margarita, G. fasciculatum, G. mossea, G. macrocarpum,
G. intraradice, doğal spor, yerli karışım ve yabancı karışım) aşılanarak (1000
adet/saksı) mısır bitkisinin gelişimi üzerine etkisini belirlemek amacıyla 4 tekerrürlü
olarak tesadüf parselleri deneme deseninde yürütülmüştür.
Denemede “Killi” tekstürde, kireç içeriği “Çok Yüksek” ve organik madde
kapsamı ise “Az” olan bir toprak kullanılmıştır.
Deneme sonunda hasat edilen mısır bitkisinin üst-kök aksamı yaş ve kuru
ağırlıkları, yaprakta bazı mikro ve makro besin element içerikleri ile bitki köklerinde
mikorizal infeksiyon oranları belirlenmiştir.
Deneme sonuçlarına göre; mısır bitkisinin üst-kök aksamı yaş ve kuru
ağırlıklarında en yüksek değer G. Etunicatum uygulamasında da, en düşük değere ise
G. Fasciculatum uygulamasından elde edilmiştir.
Bitki yaprağındaki en yüksek makro ve mikro besin element değerlerinin elde
edildiği spor türü ise G. mossea olmuş, onu G. fasciculatum ve G. caledonium mikoriza
spor türleri izlemiştir (G. mossea>G. fasciculatum=G. caledonium). Aynı parametre
üzerinde en düşük değerlerin elde edildiği spor türleri ise sırayla Doğal , G.
fasciculatum, G. mossea ve Kontrol uygulamalarıdan elde edilmiştir.(Yerli Doğal>G.
fasciculatum>G. mossea=Kontrol).
Mısır bitkisi köklerindeki mikorizal infeksiyon oranlarında en yüksek değere G.
caledonium’da, en düşük değere ise G. margarita’dan elde edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Mısır, mikoriza, aşılama, spor, besin elementi.
EFFECT OF INOCULATION WITH DIFFERENT MYCORRHIZA
CULTURE ON THE GROWING OF CORN PLANT
ABSTRACT
This work was carried out to determine on the growth and nutrient uptake of
wheat the effects 11 different spores, e.g. the natural spores isolated from salty-alkali
major soil group, 8 pure (G. caledonium, G. etunicatum, G. clarum, Gig. margarita, G.
fasciculatum, G. mossea, G. macrocarpum, G. intraradice) and strange culture obtained
from Çukurova University and native and strange cultures were inoculated to the natural
corn (Zea mays) as a mix form. The experiments were conducted in the glasshouse at
condition. The treatment was arranged in a randomized plot design with four replicates.
In this study was used soil which “clay” in the texture, “high level” lime ration
and “less” content organic material.
End of the study, the contents of micro and macro nutrient element and capacity
of mycorrhizal infection in the root were determined on harvested corn plants.
390
According to the glasshouse study, the highest shoot-root wet and dry weights
were get with G. etunicatum species, while the lowest ration of was obtained from G.
Fasciculatum species.
Micro and macro nutrient element proportion were increased in the corn leaf by
the mycorrhiza spores is G. mossea following G. fasciculatum ve G. caledonium
respectively (G. mossea>G. fasciculatum=G. caledonium). The same as properties
which measured on the effects of the lowest ration was obtained from Nature, G.
fasciculatum, G. mossea ve Control (Nature>G. fasciculatum>G. mossea=Control).
The incidences were observed in the corn roots that the highest proportion is G.
caledonium while the lowest spore infection proportion is G. margarita.
Key Words: Corn, mycorrhiza, inoculation, spore, nutrient element.
GİRİŞ
Yoğun kimyasal gübre, ilaç, aşırı toprak işleme ve sulama faaliyetleri sonucu
bitkilerin doğal adaptasyon mekanizmaları zayıflamış ve bitki yetiştiriciliği girdiye
bağımlı hale gelmiştir. Her yıl artan ölçüde kimyasal girdi kullanımı, zamanla
toprakların biyolojik ve kimyasal verimliliğini, diğer bir deyişle toprak kalitesini
düşürerek üretkenlik kapasitesini minimum düzeye geriletmiştir. Bütün bu faaliyetlerin
sonucu olarak, tarıma dayalı çevre kirliliği toplum sağlığını tehdit eder duruma
gelmiştir. Çevre kirliliğinin dikkat çekici boyutlara geldiği günümüzde gerek tarımsal
uygulamalar, gerekse diğer alanlarda çevreyle dost uygulamalara ağırlık verilmesinin
önemi yeniden ön plana çıkmıştır (Karaarslan 2007).
Toprakta meydana gelen bir çok kimyasal ve biyokimyasal döngü içerisinde yer
alarak aktif rol oynayan birçok mikroorganizma türü bulunmaktadır. Bu canlılar
toprakta verim ve kalite kriterlerinin artırılmasında önemli görevler üstlenmişlerdir.
Çeşit ve sayı olarak tam bir rakam vermenin imkânsız olduğu toprak
mikroorganizmalarının toprakta gerçekleştirdiği birçok faaliyetin, doğal hayatın ve bu
döngünün devamında en büyük anahtar olduğu bilinmektedir.
Son yıllarda yapılan bilimsel araştırmalarda bitki besin elementlerinin bitki
köklerinin yanı sıra çoğunlukla “Mikoriza” diye adlandırılan ve teşhisi mikroskop
altında yapılan ve çok miktarda hif üreten fungus türleri tarafından alındığı tespit
edilmiştir (Ortaş 1996, 1997, 2003). Mikorizanın bitki toplulukları ile olan infeksiyonu
toprakta var olan sporlar tarafından sağlanmaktadır. Doğada bulunan bitki türlerinin %
90’dan fazlası mikoriza mantarı ile infekte olabilmektedir. Vesiküler-Arbusküler
Mikoriza (VAM) denilen en yaygın mikorizal yapının besin elementlerini özellikle de
fosfor (P) alımına olan katkısı kontrollü koşullarda ve tarla denemeleriyle ispatlanmıştır
(Kothari ve ark. 1991; Li ve ark. 1991; Ortaş ve ark. 1996, 1997, 2003).
Mikorizanın verim üzerine etkisini belirlemek amacıyla tarımsal amaçlı olarak
yapılan araştırmaların hemen hemen tümünde mikorizanın bitki ile iyi bir inokulasyon
gerçekleştirmesi halinde bitkinin besin element ve su alımının yanı sıra hastalık ve
zararlılara karşı da dayanımının arttığı belirlenmiş olup bu çalışmalar ışığında, mikorizal
gübreleme mutlak tavsiye edilen bir doğal kaynak olmuştur. Tüm bunların dikkate
alınarak topraklarda var olan doğal mikoriza potansiyelinin bilinmesi ve buna uygun
gübrelemenin yapılmasıyla daha sağlıklı bitki gelişimi ve ekosistemin sürdürülebilirliği
yönünden bu konu hakkında daha fazla çalışma yapılması önem arz etmektedir.
391
MATERYAL VE METOD
Denemede “Killi” tekstürde, kireç içeriği “Çok Yüksek” ve organik madde
kapsamı ise “Az” olan, Konya Erler Köyü’ne ait olan toprak örneği kullanılmıştır.
Topraklar 4 mm.lik elekten elenmiş, ardından önce otoklavda 121ºC de 1 atmosfer
basınç altında 120 da. daha sonra ise Metil Bromid’le sterilizasyona tabi tutularak, sera
denemesinde kullanılıncaya kadar 2 hafta süreyle içerisindeki mikrobiyal aktivitenin
yeniden cereyanı için polietilen torbalarda beklemeye bırakılmıştır.
Denemede bitki olarak, hibrit bir mısır çeşidi olan (OSSK 602) tohumları
kullanılmıştır. Deneme 16 cm. çap ve 18.5 cm yüksekliğine sahip 3 kg kapasiteli beyaz
renkli plastik saksılara kurulmuş olup, seranın düzenli olarak sıcaklık değerleri
termometre cihazıyla, nem değerleri ise higrometre cihazıyla ölçülmüştür. Kaydedilen
değerlere ait ortalama değerler ise; 22.44 ºC ile % 40.47’dir.
19 Temmuz’da kurulan mısır denemesi 17 Eylül 2006 (yaklaşık 2 ay) tarihinde
sonlandırılarak mısır fideleri, yetiştirme ortamlarından kökleri zarar görmeden
sökülmüş, çeşme ve saf suda yıkanarak, suları süzülmüş ve gerekli sayım ve gözlemler
yapılmıştır. Deneme süresince yapılan seyreltme sonucu, her bir saksıda kalan 4 mısır
bitkisine ait ölçümler 4’e bölünerek ortalama değerlere ulaşılmıştır.
Mikrobiyal gübre olarak aşılanan mikoriza sporları ise, Konya Ovası Büyük
Toprak Grupları’ndan izole edilen doğal sporlar ile Çukurova Üniversitesi, Ziraat
Fakültesi, Toprak Bölümü, Mikoriza Laboratuarlarında saf kültürden çeşitli bitkilere
aşılanarak çoğaltılan yabancı spor kültürleri getirtilerek, spor sayımları tarafımızca
yapılmış olup, bu kültürlerin spor sayıları, 10 g toprakta 1000 adet olacak şekilde (1000
adet/10 g toprak) saksılara uygulanmıştır.Bu kültürlere ait bazı özellikler aşağıdadır.
• Doğal (Yerli) Mikoriza Sporları: Büyük toprak gruplarından deneme toprağı
olarak steril edilip kullanılan tuzlu-alkali büyük toprak grubuna ait topraklardan izole
edilmiş sporlar olup, saf değildir ve tanımı yapılmamıştır, 10 g toprakta 200 adet spor
sayılmıştır.
• Glomus caledonium: Renk: Açık turuncumsu sarıdan, sarımsı kahverengine
kadar değişik renklerde bulunmaktadır. Şekil: Küresel-yarı küresel, nadiren de düzensiz
şekle sahiptir. Büyüklüğü: 180-320 µm, ortalama: 259 µm kadardır. Orijini Avrupa
(İngiltere) (Invam 2004). 10 g toprakta 100 adet spor sayılmıştır
• Glomus etunicatum: Renk: Turuncudan koyu kahverengiye kadar değişik
renklerde bulunmaktadır, Şekil: Küresel ve yarı küresel şekiller almaktadır, Büyüklüğü:
60-160 µm, ortalama: 129 µm kadardır. Orijini: USA (Invam 2004). 10 g toprakta 350
adet spor sayılmıştır.
• Glomus clarum: Renk: Beyazdan, sarı-kahverengine kadar geniş bir yelpazede
yer alır. Şekil: Küresel-yarı küresel, bazen elipsoit ve bazen de dikdörtgenimsi düzensiz
şekillerde bulunur. Büyüklüğü: 100-260 µm, ortalama: 182 µm kadardır. Orijini:
Amerika (Florida) (Invam 2004). 10 g toprakta 100 adet spor sayılmıştır.
• Gigaspora margarita: Renk: Beyazdan krem rengi ve koyu sarıya kadar farklı
renklerde bulunur. Şekil: Küresel ve yarı küresel şekiller almaktadır. Büyüklüğü: 260-
400 µm, ortalama: 321 µm kadardır. Orijini: USA (Batı Virjinya) (Invam 2004). 10 g
toprakta 100 adet spor sayılmıştır.
• Glomus fasciculatum: Renk: Açık sarıdan, açık sarımsı kahverengiye kadar
farklı renklerdedir. Şekil: küresel ve yarı küreseldir. Büyüklüğü: 60-110 µm arasındadır.
Orijini: Avrupa (İngiltere) (Invam 2004). 10 g toprakta 50 adet spor sayılmıştır.
392
• Glomus mossea: Renk: Beyazdan sarı kahverengiye kadar geniş bir yelpazede
yer almaktadır. Şekil: genelde küresel, yarı küresel bazen elipsoit bir şekil almaktadır,
Büyüklüğü: 10-260 µm, ortalama: 182 µm kadardır, Orijini: Almanya (Invam 2004). 10
g toprakta 100 adet spor sayılmıştır.
• Glomus macrocarpum: Renk: sarı-kahverengiden, koyu turuncu, kahverengiye
kadar değişebilir. Şekil: küresel, yarı küresel ve bazen de düzensizdir. Orijini: USA
(Maryland ve Güney Dakota) (Invam 2004). 10 g toprakta 100 adet spor sayılmıştır.
• Glomus intraradice: Renk: Beyaz, açık krem renginden, sarımsı kahve bazen de
yeşilimsi bir ton alır. Şekil: Küresel ve yarı küresel, bazen de elipsoit bir şekil
almaktadır. Büyüklüğü: 40-140 µm, ortalama: 93.3 µm kadardır. Orijini: USA (Utah)
(Invam 2004). 10 g toprakta 100 adet spor sayılmıştır.
• Yerli Karışık: Sierozem, regosol ve Kırmızı Akdeniz toprağına ait
topraklardan 300 g alınarak plastik bardaklarda soğan ekilerek spor sayısı artırılan (2
katına çıkarılan) topraklarla tuzlu-alkali büyük toprak grubuna ait topraklardan izole
edilen sporlar harmanlanarak kullanılmıştır.
• Yabancı Karışık: Glomus Caledonium, Glomus Etunicatum, Glomus Clarum,
Gigaspora Margarita, Glomus Fasciculatum, Glomus Mossea, Glomus Macrocarpum,
Glomus Intradice mikoriza spor türlerinden saksı başına bin adet spor gelecek şekilde
yaklaşık eşit miktarlarda konulmuştur.
Toprak örneklerinin bazı fiziksel ve kimyasal analizleri standart metotlara göre
yapılmıştır. Topraktaki sporların izolasyonu, Gerdeman ve Nicolson (1963)’a ve bitki
kök örneklerindeki mikorizal infeksiyon yüzdelerinin belirlenmesi ise Koske ve Gemma
(1989)’nın metoduna göre boyama işlemi uygulanarak örnekler 40 büyütmeli stereo
mikroskop altında incelenmiştir.
Mısır bitkisinin hasatından sonra, bitki üst aksam-kök yaş ağırlıkları ile bitki
kısımları 70 oC’ de sabit ağırlığa gelinceye kadar kurutulduktan sonraki üst aksam-kök
kuru ağırlıkları hassas terazide (± 0.1 g) tartılarak belirlenmiştir. Kuruyan bitki
örneklerinin toprak üstü kısımları sonra porselen krozelerde öğütülerek yaş yakma
esasına göre yakılmıştır ve içeriğindeki bitki besin elementleri ICP-AES (Inductively
Coupled Plasma Atomic Emission Spectrometer) (Varian- Vista) cihazı ile belirlenmiştir
(Lindsay ve Norvell 1978).
Bitkilerin besin element içerikleriyle mikoriza spor sayısı ve mikorizal infeksiyon
oranı arasında Korelasyon analizi Minitab programı kullanılarak bilgisayar ortamında
yapılmış, Düzgüneş ve ark. (1983)’e göre değerlendirilmiştir.
Mısır bitkisine aşılanan 11 farklı mikoriza türünün bitkiye ait kök üstü
aksamının yaş ve kuru ağırlığı üzerine etkileri farklı olmuş ve uygulamalar arasında
ortaya çıkan bu farklılık ta istatistiki olarak önemli (p<0.05) bulunmuştur (Çizelge 1).
Deneme bitkisinin üst aksam yaş ağırlığı üzerine aşılaması yapılan mikoriza
sporlarının etkileri karşılaştırıldığında en yüksek yaş ağırlık 17.95 gramla G. etunicatum
uygulamasında elde edilirken, en düşük yaş ağırlık ise 0.50 gramla G. fasciculatum
aşılamasıyla elde edilmiştir. Benzer şekilde üst aksam kuru ağırlığındaki da en yüksek
değerde (3 22 g) yine G. etunicatum, en düşük değerde (0.10 g) ise G. fasciculatum
mikoriza spor türü etkili olmuştur (Çizelge 1.). Başka bir ifade ile, üst aksam yaş
ağırlığının artırılmasında en fazla etkiyi G. etunicatum sporları göstermiştir.
Diğer taraftan, deneme sonucunda test bitkisi kök aksamının yaş ve kuru
ağırlıkları ile mikoriza sporlarının etkinlikleri belirlenmiştir. Çizelge 1.’de görüldüğü
gibi, mısır bitkisi kök yaş ağırlığı 3.63-0.10 g ve kök kuru ağırlığı ise 0.03-1.76 g
arasında değişmiştir. Kök aksamı ağırlık kapsamlarında (yaş ve kuru) en yüksek
değerler yine kök üstü aksamda olduğu gibi G. etunicatum, en düşük değerler ise G.
fasciculatum sporlarının aşılandığı saksılardan elde edilmiştir. Farklı spor
uygulamalarından genellikle G. fasciculatum spor uygulaması hariç diğer sporların hepsi
kontrol uygulamasına göre mısır üst ve kök aksamındaki yaş-kuru ağırlık kapsamı
üzerinde önemli (p<0.05) artışlar sağlamışlardır (Çizelge 1.). Benzer şekilde, Ortaş ve
ark. 1999 ve Akpınar (2004) mısır bitkisine farklı mikoriza spor türü aşılaması yaparak
çalıştıkları araştırmalarında G. etunicatum mikoriza spor türünün en yüksek spor sayısı
artışını sağlayarak, aşılama yapıldığı bitkide de (mısır) en yüksek kök ve kök üstü
ağırlığını elde ettiklerini kaydetmişlerdir.
Mikorizal kök infeksiyonunu artırmada ise Gig. margarita spor türü hariç,
diğerleri mikoriza sporu aşılanmayan (kontrol) örneklere göre önemli artışlar
sağlamışlardır ve mısır bitkisinin kök infeksiyon değeri % 9.50 (Gig. margarita) ile %
45.75 (G. caledonium) arasında değişmiştir (Çizelge 1.).
Çizelge 1. Farklı Mikoriza Türü Aşılamasının Mısır Üst ve Kök Aksamında Yaş-Kuru
Ağırlık ve % Mikorizal İnfeksiyon Üzerine Etkilerine Ait Duncan Analiz Sonuçları
Üst Aksam
Mikoriza Üst Aksam Kök Yaş Kök Kuru İnfeksiyon
Kuru Ağırlık
Çeşidi Yaş Ağırlık (g) Ağırlık (g) Ağırlık (g) (%)
(g)
Kontrol 1.50 cd 0.43 cd 0.28 cd 0.19 e 16.25
Fasciculatum 0.50 d 0.10 d 0.10 d 0.03 e 11,50
Macrocarpum 8.40 bc 1.71 bc 1.75 bc 0.97 bcd 45.00
Intraradice 8.18 bc 1.74 b 1.56 bcd 1.00 bc 29.50
Etunicatum 17.95 a 3.22 a 3.63 a 1.76 a 28.25
Yerli Doğal 9.85 b 1.99 b 1.89 b 1.28 ab 15.00
Yabancı
5.61 bcd 0.97 bcd 1.15 bcd 0.60 cde 36.50
Karışık
Caledonium 7.68 bcd 1.65 bc 1.38 bcd 0.97 bcd 47.75
Yerli Karışık 3.50 bcd 0.87 bcd 0.66 bcd 0.48 cde 25.00
Mossea 3.03 bcd 0.71 bcd 0.63 bcd 0.31 de 37.00
Clarum 7.68 bcd 1.12 bcd 1.94 b 0.57 cde 44.50
Margarita 8.10 bc 1.61 bc 1.25 bcd 0.87 bcd 9.50
LSD 6.525 1.111 1.284 0.5843 40.69
Aynı sütunda farklı harflerle gösterilen rakamlar arasındaki fark istatistiki olarak (p<0.05)
önemlidir.
Nitekim, çeşitli araştırmacılar tarafından içerisinde mısır bitkisinin de olduğu
pek çok farklı bitki çeşidinin kullanılarak mikoriza spor aşılamasına yönelik olarak
394
yapılan çalışmalarda, mikoriza sporları ile aşılamanın bitkilerdeki kök ve kök üstü
aksamlarında ağırlık artışına neden olduğu kaydedilmiştir (Azcon ve ark. 1976; Gür
1976; Bagyaraj ve Sreeramulu 1982; Manjunath ve Habte 1988; Faber ve ark. 1990 ve
Lambert ve Weidensual 1991).
Bu durum, hem mikorizalı köklerin daha fazla besin elementi alması, hem de
dolayısıyla bitkisel dokularda besin elementi konsantrasyonunu artırarak kök biomas
üretimini önemli bir şekilde yükselttiğine bağlanabilir (Smith ve ark. 1979).
Yaprakların makro ve mikro element konsantrasyonları Çizelge 2.’de
verilmiştir. Söz konusu çizelgelerden anlaşılacağı üzere mısır bitkisinin mikorizal
uygulamalara verdiği tepkiler değişken olmuştur. Başka bir ifade ile, bitkinin makro ve
mikro element alımında mikorizal uygulamalar arasındaki fark önemli (p<0.05)
bulunmuştur. Çizelge 2.’de, yaprakta belirlenen N, P, K, Ca, Mg ve Fe, Cu, Zn, Mn
kapsamları genellikle Lindsay ve Norwell (1969), Follet (1969), Wolf (1971), FAO
(1990) ve Souci ve ark. (1990)’nın bildirdiği sınır değerlerinin üzerindedir. Öte yandan,
yaprağın azot konsantrasyonu % 0.70-2.93 arasında değişmekte olup, en yüksek değere
2.93 ile G. macrocarpum uygulanan saksılarda ulaşılmıştır. Aşılama materyallerinden
G. fasciculatum, G. intraradice, G. etunicatum, Yerli Karışık, G. mossea ve Gig.
Margarita sporları uygulanan saksılardan elde edilen azot değerleri kontrol grubundan
düşük olmuştur. Buradan da bu sporların etkinliklerinin daha düşük olduğu söylenebilir.
Adı geçen sporların etkinliklerinin düşük olması, aşılanan VAM sporlarının mısır bitkisi
için çeşitli nedenlerden dolayı inaktif olabileceğinin yanı sıra, besin elementlerinin bitki
kökleri tarafından alımının sınırlanmış olmasına da bağlanabilir.
Test bitkisinin yaprağında belirlenen P miktarı kontrol dahil bütün
uygulamalarda, kritik konsantrasyonun (% 0.20) üstünde saptanmıştır. Kullanılan
mikorizalar arasında kontrol saksılarına göre (% 0.28) G. fasciculatum ve G. clarum
mikoriza sporları en yüksek değere ulaşmıştır (% 0.53-0.38). Diğer taraftan Gig.
Margarita uygulamasında en düşük P elde edilmiştir.
Bitki yapraklarının K kapsamı ele alındığında en yüksek K değeri % 9.03 ile G.
fasciculatum spor uygulanan saksılardan elde edilirken diğer mikoriza türlerinin
uygulandığı saksılardan elde edilen bitki yaprağının K kapsamı kontrol (% 6.70)
saksılarından elde edilenlerden daha küçük çıkmıştır.
Diğer taraftan, yaprağın Ca ve Mg kapsamını artırmada Yerli Karışık, G.
mossea, G. clarum ve Gig. margarita, kontrol uygulamasına göre daha etkili
olmuşlardır. Mısır yaprağının Na kapsamı ise kontrol uygulamasında (% 1.12) en
yüksek çıkarken, mikoriza uygulamalarında kontrol uygulamasından daha az olarak
belirlenmiştir. Bunun nedeni de, deneme toprağı olarak kullanılan toprağın Tuzlu-Alkali
toprak grubuna dahil olmasındandır. Nitekim, tuzlu toprakların ıslahı ile ilgili yapılan
bir çok çalışmada yetiştirilen (mikoriza kullanılarak) bitkilerin Na kapsamları genellikle
tuzsuz olan uygulamalardan daha yüksek çıkmaktadır (Uysal 2007).
Mısır bitkisinin Fe, Cu, Mn ve Zn kapsamları aşılanan mikoriza sporlarına göre
farklılık göstermiştir ve bu farklılıkta önemli (p<0.05) olarak belirlenmiştir. Yaprağın
Fe kapsamını artırmada G. mossea (422.8 ppm), Cu kapsamını artırmada G.
fasciculatum (5.21 ppm), Mn içeriğini artırmada ise aşılanan hiçbir mikoriza sporu
kontrole göre daha etkili olamamıştır. Öte yandan mısır bitkisinin yaprağındaki Zn
kapsamı ise 36.38 ppm-16.91 ppm arasında değişmektedir. Kontrol saksılarına göre, G.
etunicatum, Yerli Doğal, Yabanacı Karışık ve Gig. margarita türü sporların uygulandığı
saksılarda yetiştirilen mısır yaprağının Zn kapsamı daha düşük çıkmıştır. Zn kapsamı
yönünden en fazla etki G. caledonium sporlarının uygulandığı saksılardan elde
edilmiştir (Çizelge 2).
395
Çizelge 3. Mısır Bitkisi Kök Üstü - Kök Aksamlarının Yaş ve Kuru Ağırlıkları ve
Mikorizal Kök İnfeksiyon Ölçümlerinde Elde Edilen En Yüksek ve En Düşük Değerler
Üzerinde Etkili Olan Mikoriza Spor Türleri
Ölçülen Max Değer Spor türü Min. Değer Spor Türü
Parametreler (g)
Üst aksam yaş 17.95 4 0.50 1
ağırlık
Üst aksam kuru 3.22 4 0.10 1
ağırlık
Kök yaş ağırlık 3.63 4 0.10 1
Kök kuru 1.76 4 0.03 1
ağırlık
İnfeksiyon (%) 47.75 7 9.50 11
rağmen bitkilerdeki oranı ise genel itibari ile yeterli durumda çıkmıştır. Toprak
tekstürünün “Killi”, Kireç içeriğinin “Çok Yüksek” ve organik madde kapsamının ise
“Az” olduğu böyle bir toprakta bitki besin elementleri yönünden genel itibari ile
noksanlık çekmiyor olması; başta mikorizalar olmak üzere tüm toprak
mikroorganizmalarının azımsanmayacak değerde etkileri olduğuna bağlanabilir.
Mısır bitkisi verim unsurlarını (Kök üstü-kökteki yaş ve kuru ağırlık değerlerini)
artırmada en yüksek değerin elde edildiği spor türü G. etunicatum olurken, en düşük
verim değerleri ise G. fasciculatum spor türünde elde dilmiştir. Ayrıca, mısır
bitkilerindeki en yüksek makro ve mikro besin element değerlerinin elde edildiği spor
türü genelde G. fasciculatum olmuş, onu G. caledonium ve G. mossea takip etmiştir.
Görüldüğü gibi; farklı sporlar farklı bitkilerle ayrımlı bir uyum gösterebilmekte olup, bu
durum yine toprak koşulları tarafından da etkilenmektedir.
Daha geniş çaplı tarımsal uygulamalara geçilmeden önce yapılan bu çalışmanın
başta daha farklı fosfor dozları olmak üzere, farklı tekstür, organik madde, pH
değerlerine sahip daha fazla toprak ve bitki örneği ile farklı mikorizal sporlar türlerinin
aşılanarak daha fazla sera ve arazi şartlarında çalışılması ve ancak bu çalışmalar
sonunda farklı toprak ve bitkilere uyum sağlayan mikoriza sporlarının etkinliklerinin
belirlenerek, etkin oldukları bitki kökleri aracılığıyla çoğaltılarak, tarımda
uygulamasının sağlanması ve pratiğe aktarılması gerekmektedir.
Bu çalışma S. Ü. Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi tarafından “BAP 2003/35
no” ve “Konya Ovasındaki Büyük Toprak Gruplarında V.A. Mikoriza Sporlarının İzole
Edilesi ve Biyolojik Gübre Etkinliklerinin Belirlenmesi” konulu Doktora Tez Projesi
olarak desteklenmiştir.
KAYNAKLAR
Akpınar, Ç., 2004. Farklı Mikoriza Türleri ve Spor Sayılarının Değişik Kültür
Bitkilerinde Mikorizal İnfeksiyon ve Bitki Gelişimine Etkisi konulu Yüksek
Lisans Tezi. Ç. Ü. Toprak Ana Bilim Dalı, Adana, 2004.
Azcon, R., Barea, J. M. and Hayman, D. S., 1976. Utilization of rock phosphate in
alkaline soils by plants inoculated with mycorhizal fungi and phosphorus
solubilizing bacteria. Soil Biol. Biochem. 1976;8:135-138.
Bagyaraj, D. J. and Manjunath, A., 1980. Selection of a suitable host for mass
production of VA mycorrhizal inoculum. Plant and Soil 55: 495-498.
Bagyaraj, D. J. and Sreeramulu, K. R., 1982. Preinoculation with V.A. mycorrhiza
improves growth and yield of chili transplanted şn the field and saves
phosphatic fertilizer. Plant and soil 69: 375-381.
Cooper, K. M., 1975. Growth responses to the formation of endotrophic mycorrhizas in
Solanum, Leptospermum and New Zealand ferns. In Sanders, F. E.; Mosse, B.;
Tinker, P. B. (Eds) "Endomycorrhizas". Academic Press, London. Pp. 391-407.
Düzgüneş, O., T. Kesici. ve F. Gürbüz.1983. İstatistik Metodları I. A.Ü.Zir. Fak.Yayın.
861, Ankara.
Faber, B. A., Zasoski, R. J., Burau, R. G. and Uriu, K., 1990. Zinc uptake by corn as
affected by vesicular-arbuscular mycorrhizae. Plant and Soil 129:121-130.
FAO, 1990. Micronutrient assesmant at the country level. P. 1-208. An International
Study. (M. Sillanpä. Ed.). FAO Soil Bulletin 63. Published by FAO, Roma,
Italy.
398
Follet, R. H., 1969. Zn. Fe. Mn and Cu in Colorado Soils. Ph.D. Dissertation. Colo.
State Univ.
Gür, K., 1976. Vesiküler-Arbusküler Mikorizanın, Erzurum Kan Silti ve Palandöken
Çakıllı Tınında Yetiştirilen Soğan Bitkisinin Gelişmesi ve Fosfor Alımı Üzerine
Etkisi (Doktora Tezi). A. Ü. Ziraat Fakültesi. Ziraat Derg. 7(3), 13-23. (Toprak
İlmi Dern. 8. Bilimsel Toplantı Tebliğleri, 53-63).
Gerdeman, J. W. and Nicolson, T. H., 1963. Spores of Mychorriza Endogene Species.
Extracted from Soil by Weh Sieving and Decanting. Trans. Brit. Mycol. Soc.
46:235-244.
Hetrick, B. A. D., and Bloom, J., 1986. The influence of host plant on production and
colonization ability of vesiculararbuscular mycorrhizal spores. Mycologia 78,
32-36.
INVAM., 2004. http://www.invam.caf.wvu.edu
Karaarslan, E., 2007. “Konya Ovasındaki Büyük Toprak Gruplarında V. A. Mikoriza
Sporlarının İzole Edilmesi ve Biyolojik Gübre Etkinliklerinin Belirlenmesi”
konulu Doktora Tezi. S. Ü. Toprak Anabilim Dalı, Konya, 2007.
Koske, R. E. and Gemma, J. N., 1989. A Modified Prodecure for Staing Roots to Detect
VAM-Mycological Research 92: 486-505.
Kothari, S. K., Marschner, H. and Römheld, V., 1991. Effect of a vesicular-arbuscular
mycorrhizal fungus and rhizosphere microorganisms on manganese
concentration in maize (Zea mays L.). New Phytol. 117:649-655.
Lambert, D. H. and Weidensaul, T. C., 1991. Element uptake by mycorrhizal soybean
from sevage-sludge-treated soil. Soil. Sci. Soc. Am. J. 55:393-397.
Li, X. L., George, E. and Maschner, H., 1991. Phosohorus depletion and pH decrease at
the root-soil and hyphae-soil interfaces of VA mycorrhizal white clover
fertilized with ammonium. New Phytol. 119: 397-404.
Lindsay, W. L., and Norvell, W. A., 1969. Development of a DTPA Micronutrient Soil
Test. Soil Sci. Am. Proc., 35:600-602.
Lindsay, W. L and Norwell, W. A., 1978. Development of a DTPA Soil Test for Zinc,
Iron, Manganese and Copper. Soil Sci. Amer. Jour. ,42(3):421-28.
Manjunath, A., and Habte, M., 1988. Development of vesiculararbuscular mycorrhizal
infection and the uptake of immobile nutrients in Leucaena leucocephala. Plant
Soil 106:97–103.
Ortaş, İ., 1996. The influence of use of different rates of mycorrhizal inoculum on root
infection, plant growth and phosphorus uptake. Commun. Soil Sci. Plant Anal.,
27 (18-20) 2935-2946.
Ortaş, İ., Harris, P. J. and Rowell, D. L., 1996. Enhanced Uptake of Phosphorus by
Mycorrhizal Sorghum plants as Influenced by Forms of Nitrogen. Plant and
Soil. 184: 255-264.
Ortaş, İ., 1997. Mikoriza nedir?. TÜBİTAK dergisi. Ankara, Şubat 1997 sayı: 351.
Ortaş, İ., Ergün, B., Ortakçı, D., Ercan, S. ve Köse, Ö., 1999. Mikoriza Sporlarının
Üretilmesi ve Tarımda Kullanım Olanaklarının İrdelenmesi. Doğa Dergisi, Sayı
4: 959-968.
399
ÖZET
Bu çalışmada, tıbbi-aromatik bitki işletmelerinden alınan üç atık (Yağlı karışık
kekik çöpü, yağlı karışık kimyon çöpü, yağsız karışık kekik çöpü) ayrı ayrı
kompostlaştırılarak, pamuk vejetasyon denemesinde toprak düzenleyici ve organik
gübre olarak kullanılmış ve toprağın mikrobiyal aktivitesi üzerine etkileri araştırılmıştır.
Bu atıkların yanında mineral gübre ve kontrol ile birlikte toplam 5 uygulamadan oluşan
denemeden 3 kez alınan toprak örneklerinde; C- ve N-mineralizasyonu, mikrobiyal
biyomas ile dehidrogenaz, proteaz, üreaz ve alkalin fosfotaz enzimleri belirlenmiştir.
Elde edilen bulgulara göre; tibbi aromatik bitkiler olan kimyon ve kekiğe ait işletme
atığı uygulamalarının, incelenen tüm mikrobiyal kriterleri istatistiki önemde etkilediği
ve kontrole oranla mikrobiyal aktivitede yüksek düzeyde artışlar sağladığı saptanmıştır.
Mikrobiyolojik aktiviteyi en fazla uyaran atık olan yağlı kimyon kompostu, kontrole
oranla mikrobiyal biyomas, proteaz ve üreaz aktivitesinde 2 kat, N-mineralizasyonu ve
fosfotaz aktivitesinde 3 kat, toprak solunumunda 5 kat, dehidrogenaz aktivitesinde ise
20 kata varan artışlar sağlamıştır. Mineral gübre uygulaması, hiçbir atığın
uygulanmadığı kontrol parselinkine benzer bir mikrobiyal aktivite göstermiştir. Sonuç
olarak, toprağa kompostlaştırılarak uygulanan tibbi aromatik bitkisel atıkların topraktaki
mikrobiyal biyomas ve aktivite üzerinde uzun süreli olumlu bir etkiye neden olduğu
ortaya çıkmıştır. Yağlı kimyon artıkları kompostunun olumlu etkisinin, yağlı ve yağsız
kekik atıklarına oranla daha kısa sürede ortaya çıkmasına rağmen, her üç atık
kompostunun da tarım topraklarında mikrobiyal aktiviteyi uyarıcı bir organik madde
kaynağı olarak kullanılabileceği önerilebilir.
Anahtar Kelimeler: Tibbi aromatik bitkiler, mikrobiyal aktivite, enzim aktivitesi, C ve
N-mineralizasyonu.
EFFECTS OF COMPOSTS OF MEDICINAL AND AROMATIC PLANT
FACTORY WASTES ON THE MICROBIAL ACTIVITY IN THE SOIL
ABSTRACT
In this study, three solid wastes (oily mixed oregano wastes, oily mixed cumin
wastes and mixed oregano wastes without oil) obtained from the medicinal and aromatic
plants factories were composted separately and applied for cotton vegetation experiment
as soil conditioner and organic fertilizer and studied the effects of these composts on
microbial activity in soil. The experiment also included mineral fertilizer and control
treatments. Soil samples were taken three times and determined soil microbial biomass,
C-and N-mineralization and the activities of dehyrogenase, protease, urease and alkaline
phosphatase. Composts significantly affected all the studied microbial parameters and
resulted in a significant increase in the microbial activity compared to the control. The
compost most stimulated microbial activity was oily cumin compost. Microbial biomass,
protease and urease activities increased by 2 times, N-mineralization and phospahatase
activity by 3 times, soil respiration by 5 times and dehydrogenase activity by 20 times in
soils treated with oily cumin compost compared to the control. The level of microbial
401
activity of soil applied mineral fertilizer was similar to those of control soil. As a result,
the application of the composts caused a significant and long time increase in microbial
biomass and activity. Although the positive effect of oily cumin compost appeared in a
shorter time compared to the other composts, it can be said that all composts studied can
be used as a C-resources for stimulating microbial activity in soil.
Key Words: Medicinal and aromatic plants, microbial activity, enzyme activity, C-and
N-mineralization.
GİRİŞ
Bir takım tarımsal, kentsel ve endüstriyel aktiviteler sonucu yüksek miktarlarda
ortaya çıkan organik materyallerin, bir organik gübre kaynağı olarak tarımsal alanlarda
kullanılabilirliği her şeyden önce bu materyallerin mikrobiyolojik ayrışabilme düzeyine
bağlıdır. Yüksek organik madde ve düşük toksik element içeriği ile bitkisel kaynaklı
atıklar; toprakların fiziksel, kimyasal ve biyolojik özellikleri dolayısıyla toprak
verimliliği üzerinde son derece önemli etkilere sahiptirler. Toprağa ilave edilen organik
atıkların ayrışabilirlikleri bunların C/N oranına, selüloz, hemiselüloz ve lignin
içeriklerine, iklim koşullarına ve toprak özelliklerine bağlı olarak değişmektedir. Çeşitli
işletme atıklarının topraklara yararlılık derecesinin incelendiği bir araştırmada, en
yüksek toprak solunumu ve enzim aktivitesine cibrenin (üzüm işletmesi atığı) neden
olduğu belirlenmiştir (Okur ve Çengel 1995). Kabak sebzesi atıkları, yonca, buğday
samanı ve hayvan gübresindeki C-mineralizasyonunu bir inkübasyon çalışması ile
inceleyen Maslova ve Sharkov (1993); inkübasyonun ilk 5-10 gününde organik
materyaller arasında mineralizasyon hızı açısından büyük farklar olduğunu, 90 gün
sonra bu farklılığın hemen hemen ortadan kalktığını saptamışlardır.
Azotça zengin bitkisel atıkların toprağa karıştırılma zamanı, hızlı
mineralizasyon sonucu toprağa salınan mineral azotun yıkanabilme riski açısından son
derece önemlidir. Neve ve Hofman (1998); 6 farklı sebze bitkisi atıklarını toprağa
karıştırdıktan sonra N-mineralizasyonunu incelemişler ve karıştırma anında toprakta çok
az miktarda mineral azot olsa bile kış mevsiminde yapılacak uygulamaların yıkanma ile
meydana gelebilecek N kayıplarını yüksek miktarda artırabileceğini saptamışlardır.
Bending ve ark. (1998); net N-mineralizasyonunu belirleyen kalite göstergelerinin
dekompozisyon boyunca değiştiğini, ayrışmanın ilk aşamalarında suda eriyebilir fenol
içeriğinin, daha sonraki aşamalarda ise selülozun önem kazandığını saptamışlardır.
Levi-Minzi ve ark. (1990) da; farklı organik materyallerdeki C-mineralizasyon hızının,
organik materyalin kimyasal yapısına ve sıcaklığa bağlı olduğunu tespit etmişlerdir.
Vokov ve Liotiri (1999); doğadan topladıkları bazı aromatik bitkilerden izole ettikleri
uçucu yağları ilave ettikleri topraklarda, CO2-oluşumunu ölçmüşler ve bu uçucu yağların
Akdeniz ekosistemindeki mikroorganizmalar tarafından karbon ve enerji kaynağı olarak
kullandıklarını belirlemişlerdir.
Ege Bölgesinde 2002 yılı itibarıyla 76 adet kekik, 36 adet kimyon işleme tesisi
bulunmaktadır. Kekik tesislerinin % 82’si, kimyon tesislerinin ise % 94’ü İzmir ilinde
yer almaktadır (Elmacı ve ark., 2005). Bu işletmelerde önemli miktarlarda üretim atığı
ortaya çıkmaktadır. Söz konusu artıkların tarımsal üretimde değerlendirilmesi amacıyla
yapılan bir projenin mikrobiyolojik ayağını oluşturan bu çalışmada; üç tıbbi-aromatik
bitki atığı kompostunun toprakta ayrışabilme süresi ve toprağın mikrobiyal aktivitesi
üzerine etkileri araştırılmıştır.
402
MATERYAL VE METOD
Deneme 2003 yılında Ödemiş Meslek Yüksek Okuluna ait tarım arazisinde
gerçekleştirilmiştir. Deneme toprağı nötr reaksiyonlu (6.97), çözünebilir toplam tuz
açısından sorunsuz (< % 0.03), tınlı kum bünyeli, kireç (% 0.52), organik madde (%
1.30) ve toplam azot (% 0.07) bakımından düşük düzeydedir. Deneme tesadüf blokları
deneme deseninde 3 tekerrürlü olarak yürütülmüştür. Araştırma materyali olarak üç
tibbi-aromatik bitki atığı kullanılmıştır. Bunlar; 1) Yağlı karışık kekik çöpü, 2) Yağlı
karışık kimyon çöpü ve 3) Yağsız karışık kekik çöpü. Bu atıklar deneme öncesi 45 gün
süre ile kompostlaştırılmışlardır. Oluşan kompostların bazı özellikleri Çizelge 1’de
verilmiştir.
Çizelge 1. Denemede kullanılan atık kompostlarının bazı fiziksel ve kimyasal özellikleri
pH Tuz Org. C Toplam N C/N
(%) (%) (%)
Yağlı Kimyon 7.4 1.9 40 1.12 35
Yağlı Kekik 7.2 3.1 42 1.79 24
Yağsız Kekik 8.5 1.8 39 1.62 24
örneklerinde bile atık uygulanmış parsellerde kontrole oranla yaklaşık 2–3 kat daha
yüksek CO2-oluşum miktarları saptanmıştır.
Çizelge 2. Mineral gübre ve tıbbi aromatik bitkisel atık uygulamalarının toprak
solunumu üzerine etkisi
Toprak Solunumu
Uygulamalar (mg CO2 -C 100 g-1 7 gün-1)
1.Dönem 2.Dönem 3.Dönem Ortalama
Kontrol 10.15 d 8.41 cd 9.74 b 9.43 c
Mineral Gübre 10.07 d 6.85 d 9.29 b 8.73 c
Yağlı Kimyon 104.92 a 19.68 ab 20.68 ab 48.42 a
Yağlı Kekik 46.99 c 22.91 a 27.46 a 32.45 b
Yağsız Kekik 64.75 b 18.28 abc 35.37 a 39.46 ab
LSD 16.68** 12.37* 16.68** 9.63**
ö.d. : önemli değil, *: p<0.05, **: p<0.01
Mikrobiyal Biyomas
Topraktaki canlı mikroorganizma ağırlığı olan mikrobiyal biyomas; C, N, S ve P
gibi bitki besin maddelerinin rezervi ve toprak organik maddesindeki dönüşümlerin bir
göstergesidir. Proje kapsamında alınan toprak örneklerinde saptanan mikrobiyal
biyomas değerleri Çizelge 3’ de verilmiştir. Toprağa yapılan atık uygulamalarının ve
zamanın mikrobiyal biyomas üzerindeki etkisi % 1 düzeyinde önemli olmuştur. Toprak
solunumuna benzer şekilde mikrobiyal biyomasta da en yüksek değerler yağlı kimyonun
uygulandığı 1. dönem topraklarında ortaya çıkmıştır. Yağlı kimyon ile diğer atıklar
arasındaki fark ikinci ve üçüncü dönem topraklarında ortadan kalkmış ve her üç atık da
mikrobiyal biyomas miktarları üzerinde benzer bir etkiye sahip olmuşlardır. Yine en
düşük mikrobiyal biyomas miktarları, inorganik gübre parseli ile kontrol parselinde
saptanmıştır. Ortalama değerler dikkate alındığında; atık uygulamalarının kontrole
oranla mikrobiyal biyoması yaklaşık 2 kat artırdığı saptanmıştır.
Çizelge 3. Mineral gübre ve tıbbi aromatik bitkisel atık uygulamalarının mikrobiyal
biyomas üzerine etkisi
Mikrobiyal Biyomas
Uygulamalar (mg C 100 g-1)
1.Dönem 2.Dönem 3.Dönem Ortalama
Kontrol 11.68 c 12.21 b 17.41 b 13.76 c
Mineral Gübre 6.60 c 9.85 b 14.43 b 10.29 c
Yağlı Kimyon 43.89 a 27.06 a 28.06 a 33.00 a
Yağlı Kekik 30.41 b 27.74 a 27.45 a 28.53 ab
Yağsız Kekik 26.96 b 22.65 a 30.71 a 26.77 b
LSD 9.93** 9.93** 9.93** 5.73**
ö.d. : önemli değil, *: p<0.05, **: p<0.01
Atıkların mikrobiyal biyomas üzerindeki etkisinin zamana bağlı olarak değişimi
atık uygulamasını takiben yaklaşık 2 aylık bir süre için azalma şeklinde ortaya çıkmış ve
daha sonraki dönemlerde stabil bir durum göstermiştir.
Enzim Aktiviteleri
Toprak enzimleri, topraktaki biyokimyasal reaksiyonların biyolojik katalizörleri
olup aktif toprak biyolojik aktivitesini saptamada bir toprak kalite göstergesi olarak
önemli rol oynamaktadır. Deneme arazisinden alınan toprak örneklerinde saptanan
dehidrogenaz, alkalin fosfotaz, proteaz ve üreaz aktiviteleri sırasıyla Çizelge 4, 5, 6 ve
7’ de verilmiştir.
404
N-Mineralizasyonu
Organik formdaki azotun inorganik azot formlarına dönüşümü olan N-
mineralizasyonu, toprakta farklı fizyolojik özelliklere sahip mikroorganizmalar
tarafından yürütülmektedir. Araştırma topraklarında saptanan N-mineralizasyonu
değerleri Çizelge 8’de verilmiştir.
Çizelge 8. Mineral gübre ve tıbbi aromatik bitkisel atık uygulamalarının N-
Mineralizasyonu üzerine etkisi
N-Mineralizasyonu
Uygulamalar (µg NH4-N g-1 gün-1)
1.Dönem 2.Dönem 3.Dönem Ortalama
Kontrol 3.16 b 2.82 c 1.56 b 2.51 c
Mineral Gübre 3.44 b 3.66 bc 1.63 b 2.91 c
Yağlı Kimyon 9.63 a 7.47 a 4.05 ab 7.05 a
Yağlı Kekik 3.94 b 5.98 ab 4.59 a 4.83 b
Yağsız Kekik 3.96 b 6.12 ab 4.36 a 4.81 b
2.71** 2.71** 2.71** 1.56**
ö.d. : önemli değil, *: p<0.05, **: p<0.01
Gerek bitkisel atık uygulamalarının ve gerekse örnekleme zamanının N-
mineralizasyonu üzerindeki etkisi istatistikî açıdan önemli olmuştur. Atıkların
uygulanmasından 17 gün sonra alınan ilk toprak örneklerinde, yağlı kimyon uygulaması
diğer uygulamalara oranla N-mineralizasyonunu önemli şekilde artırmıştır. Bu durum
ikinci dönem topraklarında da devam etmiş fakat hasat dönemi topraklarında atık
uygulamalarının arasındaki fark ortadan kalkmıştır. Ortalama değerler dikkate
alındığında yağlı kimyon uygulaması mineralize azot miktarında kontrole oranla
yaklaşık 3 katlık bir artışa neden olurken, kekik uygulamalarında biraz daha az azot (2
kat) mineralize olmuştur. En düşük N-mineralizasyonu mineral gübre ve kontrol
parsellerinde saptanmıştır
Bitkisel atıkların N-mineralizasyonu üzerindeki etkisinin zamana bağlı olarak
değişimi farklılık göstermiştir. Yağlı kimyon uygulanmış topraklarda zamana bağlı
olarak N-mineralizasyonunda bir azalma saptanırken kekik uygulanmış parsellerde önce
bir artış daha sonra da bir düşüş ortaya çıkmıştır.
Araştırmadan elde edilen bulgulara göre; tıbbi aromatik bitkiler olan kimyon ve
kekiğe ait işletme atığı kompostları, incelenen tüm mikrobiyal kriterleri istatistiki
önemde etkilemiştir. Kullanılan atıkların yüksek organik madde içermesi (Çizelge 1),
toprağa bol miktarda karbonun girmesine neden olmuştur. Bu şekildeki C ilaveleri
topraktaki mikrobiyal biyomasın miktarını ve aktivitesini önemli oranlarda
artırmaktadır. Kolay değerlendirilebilir C-kaynaklarını içeren organik atıkların
topraklarda mineralizasyonunu inceleyen çeşitli araştırıcılar da benzer sonuçları
bulmuşlardır (Tam ve Wong 1990; Maslova ve Sharkov 1993; Smith ve Hadley 1990;
Rankov ve ark. 1991; Okur ve Çengel 1995).
Toprağa uygulanan organik materyallerin topraktaki N dengesini bozmadan
ayrışabilmesi için en az %1.2-1.6 arasında azot içermeleri gerekmektedir. Eğer bir
materyal bu değerlerden daha az azot içeriyorsa, topraktaki mevcut azotun tükenmesine
neden olabilmektedir (Henis 1986). Bu çalışmada kullanılan tıbbi aromatik bitki
artıklarının toplam azot içerikleri %1.12 ila 1.79 arasında değişmektedir (Çizelge1). Bu
da söz konusu bitkisel atıkların toprakta mevcut ekili bitkide herhangi bir azot
eksikliğine yol açmadan ayrışabilmesini sağlamaktadır.
407
KAYNAKLAR
Anderson, J.P.E., Domsch, K.H., 1978. A physiological method for the quantitative
measurement of microbial biomass in soils. Soil Biol. Biochem., 10:215-221.
Bending, G.D., Turner, M.K., Burns, I.G., 1998. Fate of nitrogen from residues as
affectedf by biochemical quality and the microbial biomass. Soil Biol. Biochem.
30 (14): 2055-2065.
Eıvazı, F., Tabatabai, M. A., 1977. Phosphates in Soils. Soil Biol. Biochem., 9:167–172.
Elmacı, Ö.L., Seçer, M., Okur, N., Ceylan, Ş., Akdemir, H., Kayıkçıoğlu, H.H., 2005.
Tibbi-aromatik bitki işletmeleri atıklarının toprağın mikrobiyolojik aktivitesine,
pamuk bitkisi gelişimine, verim ve kalitesine etkileri. E.Ü. Bilimsel Araştırma
Proje Raporu, Proje No: 03-ZRF-54. Bornova-İzmir.
Henis, Y. , 1986. Soil microorganisms, soil organic matter and soil fertility. In The Role
of Organic Matter in Modern Agriculture (Chen, Y., Avnimelech, Y, eds.).
Martinus Nijhoff Publishers, 159-166.
Isermeyer H., 1952. Eine Einfache Methode zur Bestimmung der Karbonate im Boden,
Z. Pflanzenern, Düng, Bodenkde, 105-107.
Kandeler, E., Gerber, H., 1988. Short-term assay of soil urease activity using
colorimetric determination of ammonium. Biol. Fertil. Soils, 6:68-72.
Keeney, D.R., 1982. Nitrogen-availability indices. In: Page AL, Miller RH, Keeney DR
(eds). Methods of soil analysis, part 2. Am. Soc. Agron., Soil Sci. Soc. Am,
Madison, Wisconsin, pp 711-733.
Ladd, J.N., Butler, J.H.A., 1972. Short-Term Assay of Soil Photolytic Enzyme
Activities using Proteins and Dipeptide Derivates as Substrates, Soil Biol.
Biochem., 4:19-39.
408
Levi-Minzi, R., Riffaldi, R., Saviozzi, A., 1990. Carbon mineralization in soil amended
with different organic materials. Agriculture, Ecosystems and Environment, 31:
325-335.
Maslova, I.Y.A., Sharkov, I.N., 1993. Mineralization of C, N, and S from plant residues
and manure during in soil incubation. Soils and Fertilizers, CAB Abstracts
56(8),994.
Neve, S.De, Hofman, B., 1998. N-Mineralization and nitrate leaching from vegetable
crop residues under field conditions: A model evaluation. Soil Biol. Biochem.
30 (14): 2067-2075.
Okur, N., Çengel, M., 1995. Tarımsal Kökenli Organik Atıkların (Prina, Cibre ve
Karasu) ile çöp gübresinin toprak solunumu ve bazı toprak enzimleri üzerine
etkileri. İlhan Akalan Toprak ve Çevre Semp. Bildiriler Kitabı, C-17, Ankara.
Rankov, V., Atanosova, H., Kostov, O., 1991. Effect of organic fertilization on
microbiological activity of strongly leach meadow cinnamonic soil.
Pochvoznanie Agrokhimiya, 26(5-6).
Smith, H.R., Hadley, P., 1990. Carbon and nitrogen mineralization characteristics of
organic nitrogen. Fertilizer-Research, 23(2): 97-103.
Tabatabaı, M. A., Bremner, J. M., 1969. Soil Enzymes. In: Page, A. L., Miller, R. H.
and Keeney, D. R. (Eds). Methods of Soil Analysis, Part 2. American Society of
Agronomy and Soil Science Society of America, Madison, Wisconsin, pp: 903 –
947.
Tam, N.F.Y., Wong, Y.S., 1990. Respiration studies on the decomposition of organic
waste-amended colliery spoil. Agriculture, Ecosystems and Environment, 32(1-
2):25-38.
Thalmann A, 1968. Zur Methodik der Bestimmung der Dehydrogenaseaktivitaet im
Boden Mittens Triphenyltetrazoliumchlorid (TTC), Landwirtsch. Forsch,
21:249-258.
Vokov, D., Liotiri, S., 1999. Stimulation of soil microbial activity by essential oils.
Chemoecology, 9(1): 41-45.
409
ÖZET
Ülkemize ait olan yerli VAM kaynağımızın mikrobiyal gübre olarak üretim ve
kullanılma olanaklarının ortaya konulabilmesi için ülkemizdeki mikorizal varlığın tesbit
edilmesi ve doğal gen kaynaklarımızın değerlendirilmesi amacıyla yapılan bu çalışmada
Ankara ili topraklarındaki VA mikorizaların etkinliği ve mevcut mikoriza cinsleri
araştırılmıştır. Çalışmalar Toprak Gübre ve Su Kaynakları Merkez Araştırma Enstitüsü
laboratuvar ve seralarında yürütülmüştür. Ankara ilçelerinden (Kazan, Ayaş, Akyurt,
Beypazarı, Çubuk, Bala, Gölbaşı, Haymana, Kızılcahamam, Güdül, Çamlıdere) alınan
topraklar ve test bitkisi olarak sudan otu (Sorghum sudanense) kullanılmıştır. Deneme
sera şartlarında tesadüf parselleri deneme deseninde 3 tekrarlamalı olarak yürütülmüştür.
Ankara iline ait mikorizal popülasyon, mikorizaların % enfeksiyon oranları ve
spor preparatları hazırlanarak morfolojik olarak bu topraklardaki mevcut VA mikoriza
cinsleri spor duvar yapılarına göre tespit edilmiştir ve mikroskop görüntüleri
fotoğraflanmıştır. Ankara ili topraklarında Acaulospora sp, Gigaspora sp. ve Glomus
sp. cinslerine ait VAM sporları bulunmuştur. Glomus cinsine ait spor populasyonunun
daha fazla olduğu tespit edilmiştir.
Spor büyüklüklerinin 10–90 µm arasında olduğu, toprakların mikorizalı
propagül içeriği açısından yapılan EMS’da 0- 9,82 /300 g toprak olarak tespit edilmiştir.
% enfeksiyon değerleri ise % 0- 87 arasında bulunmuştur.
Kazan ilçesi topraklarında spor sayısı 112–366 adet/10g toprak; Ayaş, Akyurt,
Beypazarı, çubuk ilçe topraklarında 125–485 adet; Bala, Gölbaşı, Haymana,
Kızılcahamam, Güdül, Çamlıdere ilçe topraklarında 8–375 adet VA Mikoriza sporu
bulunmuştur. Mikorizanın bitki için topraktaki fikse halde bulunan fosforu çözerek
bitkiye aktarması ve hifleriyle bitki besin maddesi ihtiyacını karşılaması nedeniyle
mikrobiyal gübre olarak üretimi için ülkemizdeki yerli türlerin değerlendirilmesi
özellikle organik tarıma sunulması açısından çok önemlidir.
Anahtar Kelimeler: VAM (Vesiküler Arbusküler Mikoriza), popülasyon, enfeksiyon,
EMS (En Muhtemel Sayı), Glomus, Acaulospora, Gigaspora, preparat.
GİRİŞ
Mineral gübreler ilk zamanlar uygulandıkları yerde iyi ürün alınmasını
sağlasalar bile bir süre sonra doğal toprak mikroorganizmalarının sayılarının azalmasına
ve yok olmalarına neden oldukları için, toprakların çevre dengesini bozarlar. Bunun
sonucu olarak da doğal dengesini kaybeden toprağa her yıl aynı oranda ürün alabilmek
için daha çok mineral gübre uygulamak gerekir. Tarım alanlarında bitkisel üretimi
artırmak amacıyla ticari kimyasal gübrelerin çok kullanılması sonucunda topraklardaki
doğal denge bozulmaktadır.
Gübre girdilerinin topraklarda birikimleri sonucunda fiksasyona uğramaları v.b
gibi nedenlerle bitkiler tarafından yeterince alınamamakta olup yıkanma ile yeraltı
sularına karışma ile sularımızın kirlenmesine de neden olmaktadırlar.
Oysa doğada bitkiler toprak mikroorganizmalarıyla kurdukları ortak yaşamlar
sayesinde büyüme ve gelişmelerini sürdürebilirler. Optimum verim ancak toprak
mikroorganizmalarının akıllıca işletilmesiyle elde edilebilir. Toprak
mikroorganizmalarının işletilmesi bugün sürdürülebilir tarım araştırmalarının merkezini
oluşturmaktadır. Bitki kökleriyle ortak yaşam kuran mikoriza mantarları ticari önemi
olan pek çok bitki türüne kolonize olabilmektedir. Bu mantarlar başta fosfor olmak
üzere azot dahil bitkiler için gerekli mineralleri salgıladıkları ekstrasellüler enzimler
yoluyla çeşitli rezervlerden çözünür hale getirerek hifleri yoluyla bitkiye taşırlar.
Mineral besin iyileştirmesinin yanı sıra mikorizal bitkiler kuraklığa
dayanıklılık gösterir. Kuraklığa dayanıklılığının VA Mikoriza mantarlarının kolonize
ettikleri bitkilerde su stresi altında bile fosfor miktarını yeterli bir düzeyde tutabiliyor
olmalarından kaynaklandığı bulunmuştur (Nielsen ve Safir 1982). Mikorizal bitkilerin
tuz stresine de dayanıklılık gösterdiği gözlenmiştir. Tuz stresi dayanıklılığının
mekanizması henüz bilinmemekle beraber kuraklık stresi dayanıklılığında olduğu gibi
mineral besin statüsünün iyileştirilmesinden kaynaklanmadığı düşünülmektedir
(Rosendahl ve Rosendahl 1991).
VA Mikoriza mantarları kolonize ettikleri bitkilerin köklerini patojenlere
(Rosendahl ve Rosendahl 1990), nematodlara (Kellam ve Schenck 1980), ve ağır metal
zehirlenmelerine karşı da korur (Read 1986). Ağır metal zehirlenmelerine karşı koruma
özellikle madencilik yapılan alanlar gibi kirlenmiş alanların yeniden kazanımında büyük
önem taşımaktadır. Mikorizal mantarların kolonize ettikleri bitkileri patojenlerden
411
MATERYAL VE METOT
Materyal
Ankara ilindeki çiftçi tarlalarından alınmış olan toprak ve bitki kök örnekleri bu
çalışmada kullanılmıştır.
412
Metot
Sera Deneme Metodu
Sera denemelerinde aşısız kontrol ve En Muhtemel Sayı (EMS) yöntemine göre
hazırlanan toprak seyreltileri kullanılmıştır. Denemeler tesadüf parsellerinde 3
tekrarlamalı olarak yürütülmüştür.
En Muhtemel Sayı Yöntemi (EMS)
EMS, topraktaki mikorizalı propagül sayısının saptanması için steril toprak
kullanılarak sayım yapılacak toprağın hazırlanan seyreltilerinde bitki yetiştirilmesi
işlemidir. Yöntemin esası, bitki gelişme dönemi sonunda köklerde mikorizal oluşum kök
boyaması ile incelenmesine ve EMS tablolarından yararlanarak toprakta canlı mikorizal
propagül varlığı saptanmasına dayanmaktadır.
-5’
Bu amaçla topraklar steril toprakla karıştırılmak suretiyle 10-1 - 10 e kadar
topraklar seyreltilmiştir.
Seçilen sudan otu tohumları %1'lik sodyum hipoklorit ve saf su ile yüzey
sterilizasyonu yapılmıştır. Tohumlar daha sonra içerisinde % 0.75 su agarı bulunan petri
kutularında 280 C' deçimlendirilmişlerdir. Saksıların her birine aseptik koşullarda
çimlendirilmiş 5 tane sudan otu tohumu ekilmiştir. Kontrol konulu saksılara aşılama
yapılmamıştır. Saksılar 8 haftalık bir gelişme periyodu süresince serada bırakılmışlardır.
Gelişme döneminin sonunda bitkiler hasat edilmiş ve enfeksiyon kontrolu için kökler
boyanarak mikorizal enfeksiyon olup olmadığına bakılmıştır. Elde edilen sonuçlar EMS
tablolarından yararlanılarak değerlendirilmiştir (Smith ve Dickson, 1997).
Toprak Örneklerinde Mikoriza spor Sayımı
Topraklardaki VA Mikoriza spor dağılımını tespit etmek için toprak örnekleri
40–250 µm gözenekli üçlü elek sisteminden geçirilerek, ıslak eleme yöntemine göre
petrilere aktarılan VAM sporları stereo mikroskop altında sayımı yapılmıştır (Philips ve
Hayman 1970 ).
Mikorizal Enfeksiyon Yüzdesinin Belirlenmesi
Topraklarla birlikte alınan bitkilerin kök örneklerinin yarısı mikorizal
enfeksiyon yüzdesinin bulunması için ayrılmıştır. Enfeksiyon tespiti için ayrılan
örnekler Trypan blue ile boyanarak stereoskopik mikroskopta enfekte olmuş hücrelerin
% si bulunmuştur (Nicolson 1960).
VA Mikorizanın Tanımlanması
Topraktan sporlar alındıktan sonra saf su içesine konulup üstten aydınlatılarak
streo mikroskopta incelenmiştir. Genel spor şekli, spor yüzeyinin donukluğu veya
parlaklığı, hif bağlantı tipi, spor büyüklüğü, spor rengi gibi gözlemler kaydedilmiştir.
Spor tanımlanması için teşhis lamı hazırlanmıştır. Tipik, temiz sporlar pastör
pipeti ile az miktarda su ile birlikte toplanıp saf su içeren gözlük camı üzerine
aktarılmıştır. İki lamdan birisine PVLG (Polyvinyl-Lacto-Glycerol), diğerine PVLG+
Melzer’ Reagent’ dan iki küçük damla konulmuştur. Sıvı içerisindeki sporların kırılması
sağlanmıştır. Lamel kenarları tırnak cilası veya diğer kapatıcılarla kapatılıp kurumaya
bırakılmıştır (Trappe ve Schenck 1982). Sporlar 10-100x büyütmeli mikroskopta hücre
duvarı kalınlığı, duvar sayısı, hif bağlantı noktası gibi özellikleri yönünden incelenmiştir
(Morton 1986).
Mikroskop görüntüleri fotoğraflanarak Ankara iline ait topraklardaki
mikorizaların morfolojik olarak tanımlaması yapılmıştır.
413
50 µm
Glomus mossea (Beypazarı akçakavak k.)
415
51µm
a)Glomus etunicatum (Akyurt) b) Kırık spor
KAYNAKLAR
BAGYARAJ, D. J., 1991. Ecology of vesicular-arbuscular mycorrhizae. In Handbook of
Applied Mycology, Soil and Plants, vol.1, ~ds) by D.K. Arora., B. Rai., K.G.
Mukeiji., and G. R. Knudsen. Marcel Dekker. USA.
BENJAMİN, R.K.1979. Zygomycetes And Their Spores. Pp 573-62. In: The Whole
Fungus, Vol.2. B.Kendrick, Ed. Nat.Museum Natural Sciences, Ottawa, Canada.
BHATTACHARJEE, M.,K.G.MUKERJİ, ,J.P. TEWARİ AND W.P.
SKOROPAD.1982. Structure And Hyperparasitism Of A New Species Of
Gigaspora. Trans. Brit. Mycol. Soc. 78:184-188PHİLİPS,J.M. VE
HAYMAN,D.S.1970.Improved procedures for clearing roots and staining
parasitic and vesicular-arbuscular mycorrhizal fungi for rapid assessment of
infection.Trans.Brit.Mycol.Soc.,55, 158-161.
DAFT, M. J. VE NİCOLSON, T. H. 1972. Effect of Endogone mycorrhiza on plant
grow~. IV Quantitative relationships between the growth of the host and the
development of the endophyte in tomato and maize. New Phytol., 71, 287-295.
GÜR, K.. 1975. Vesiküller-Arbasküler (VA) Mikorrizanin aktivite ve dağılışı üzerinde
çalışmalar. TUBİTAk Yayın No. 361, TOAG. Seri No: 63. TüBITAK Bilirn
Kongresi, 1975. lzmir.
KELLAM,M. VE SCHENCK,N.C.1980 Interactions between a vesicular-arbuscular
mycorrhizal fungus and root-knot nematode on soybean.Phytopathology 70,
293-296.
MORTON, J.B. VE G.L. BENNY.1990. Revised classification of arbuscular
mycorrhizal fungi (Zygomycetes): a new order, Glomales, two new suborders,
Glominiae And Gigasporineae and two new families, Acaulosporaceae And
Gigasporaceae with an emendation of glomaceae.mycotaxon 37:471-491.
416
MORTON, J.B. 1986. Effects Of Mountants And Fixatives On Wall Structure And
Melzer’s Reaction İn Spores Of Two Acaulospora Species (Endogonaceae).
Mycologia 78: 787-794.
NİELSEN,C.E. VE SAFİR,G.R. 1982 Increased drought tolerance of mycorrhizal onion
plants caused by improved phosphate nutrition. Planta 154, 407-413.
NİCOLSON,T.H. 1960 Mycorrhiza in the Gramineae. II. Development in the different
habitats, particularly sand dunes.Tr ans.Brit. mycol. Soc..,43,132-145.
PAUL, E.A. VE CLARK, F.E. 1989. Soil Microbiology and Biochemistry. Academic
Press, San Diego, California.
PHİLİPS,J.M. VE HAYMAN,D.S.1970.Improved procedures for clearing roots and
staining parasitic and vesicular-arbuscular mycorrhizal fungi for rapid
assessment of infection.Trans.Brit.Mycol.Soc.,55, 158-161.
READ,D.J. 1986 Non nutritional effects of mycorrhizal infection.pp.169-176. In V
Gianinazzi-Pearson and S. Gianinazzi (eds.) physiological and Genetical
Aspects of Mycorrhizae. INRA Press, Paris
ROSENDAHL,C.N. VE ROSENDAHL, S.1990 The role of vesicular-arbuscular
mycorrhiza in controlling damping-off and growth reduction in cucumber
caused by Phytium ultimum. Symbiosis 9, 363-366.
ROSENDAHL,C.N. VE ROSENDAHL, S.1991 Influence of vesicular-arbuscular
mycorrhizal fungi (Glomus spp.) on the response of cucumber(Cucumis sativus
L.) to salt stress. Environmental and Experimental Botany 31, 313-318.
SCHENCK N.C. VE J.O.SEQUEİRA. 1987. Ecology of VA mycorrhizal fungi in
temperate agroecosystems. (In:Sylvıa, D.M., L.L. Hung and J.H. Graham. 1987.
Mycorrhiza in the next decade practical applications and research priorities.
North American Conference on mycorrhizae. May 3-8 , 1987. Gainesville,
Florida.)
SMİTH VE DİCKSON, 1997.VA Mycorrhizas: Basic research techniques. ISBN no:1
876162 54 6.
SYLVİA, D.M. WİLSON, D.O.J.H. GRAHAM, J.J. MADDOX, P. MİLLNER, S.F.
WRİGHT, A.G. JARSTFER, J.B. MORTON, H.D. SKİPPER. 1993. Evaluation
of VAM fungi in diverse plants and soils. Soil Biol. Biochem. Vol.25,No:6,705-
713.
TİSSERANT, B. BRENAC, V., REQUENA, N., JEFFRİES, P. VE DODD J. C. 1998.
The detection of glomus spp. Forming mycorrhizas in three plants, at different
stages of seedling development, using mycorrhiza specific isozymes. New
Phytol. 138. 225-239.
TRAPPE, J.M. VE N.C. SCHENCK. 1982. Taxonomy of the fungi forming
endomycorrhizae A. vesicular-arbuscular mycorrhizal fungi (Endogonales). Pp.
1-9. In: methods and principles of mycorrhizal research. N.C. Schenck, Ed.,
APS Press. St.Paul, MN. 244pp.
WALKER, C. 1983. Taxonomic concepts in the endogonaceae: Spore wall
characteristics in species descriptions. Mycotaxon 18:443-455.
WALKER, C., L.E. REED VE F.E. SANDERS.1984. Acaulospora Nicolsonii, A New
Endogonaceous Species From Great Britain. Trans. Brit. Mycol. Soc. 83:360-
364.
417
ÖZET
Azot ve humik asitle gübrelemenin fasulye bitkisinin gövde + yaprak, ürün kuru
madde miktarı, üründe protein oluşumu ile bitkinin gövde, yaprak ve ürününde azot
miktarını saptamak amacı ile sera koşullarında yürütülen denemede bitkilere azot
amonyum nitrat, humik asit ise çözelti şeklinde ekimden önce verilmiştir. Azot 0, 50,
100, 150, 200 mg/kg, humik asit ise 0, 75, 150, 225, 300 mg/kg dozlarında deneme
bitkisine uygulanmıştır.
Toprağa artan miktarlarda verilen azotun ve humik asidin fasulye bitkisinin
yaprak + gövde ile ürün kuru madde miktarı ve üründe protein miktarı ile toplam azot
miktarına etkisi istatistiki yönden güvenilir düzeyde önemli (P<0.01) bulunmuştur.
Toprağa verilen azotlu gübre ile humik asidin yaprak, gövde, üründe toplam azot
miktarları üzerinde etkisi de istatistiki yönden önemli bulunmuştur. Ayrıca toprağa
verilen azotlu gübre ile humik asidin deneme bitkisinin ürünün de protein miktarı
üzerine de istatistiği yönden önemli etki yaptığı saptanmıştır.
Anahtar Kelimeler: Toplam azot, humik asit, fasulye, protein.
GİRİŞ
Bu gün verim açısından en çok üzerinde durulan gübreleme çeşitlerinden biride
organik gübrelemedir. Piyasada günden güne artarak satılan humik asitin bitki
beslenmesinde ve metabolizmasındaki etkilerinin belirlenmesi özellikle organik tarım
uygulamaları ve modern sera üretimi açısından büyük önem taşımaktadır. Çünkü son
yıllarda organik maddenin güncellik kazanması organik madde adı altında birçok
gübrenin piyasaya sürülmesine neden olmuştur. Bu güne kadar organik maddenin toprak
üzerinde etkileri yönünde yoğun şekilde çalışılmış bitki fizyolojisine ilişkin çalışmalar
ise sınırlı kalmıştır. Bu çalışmada Polietilen saksılara 1800 g hava kuru toprak
konulmuş, denemede Alman Ayşe fasulye çeşidi kullanılmıştır. Denemede toplam 75
saksı kullanılmıştır. Azot NH4NO3, humik asit ise çözelti halinde ekimden önce verilmiş
ve toprakla iyice karıştırılmıştır. Azot dozları; N0 = kontrol, N1 = 50 mg/kg, N2 = 100
mg/kg, N3 = 150 mg/kg, N4 = 200 mg/kg; humik asit dozları ise H0 = kontrol, H1 = 75
mg/kg, H2 = 150 mg/kg, H3 = 225 mg/kg, H4 = 300 olarak uygulanmıştır.
MATERYAL VE METOT
Toprak Örneğinin Alınması: Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bölümü
serasında yürütülen araştırmada yetiştirme ortamı olarak Ankara'nın Haymana
yöresinden alınan toprak örneği kullanılmıştır. Jakson (1962) tarafından bildirilen
ilkelere uygun olarak toprak örneği 0 – 20 cm derinlikten alınmış ve naylon torbalarla
seraya nakledilmiştir. Güneş almayan bir yerde polietilen örtü üzerinde hava kuru
duruma gelinceye dek kurutularak kesekler ezilmiş ve iri taşlar ayıklandıktan sonra
toprak örneği 4 mm'lik elekten elenmiştir. İyice karıştırılan toprak örneğinden yeterli
miktar laboratuar analizlerinde kullanılmak üzere ayrılmış ve 2 mm'lik elekten
elenmiştir. Saksılara konan toprağa gübre dozları uygulandıktan sonra her saksıda üç
bitki olacak şekilde ekim yapılmıştır.
Bitki Analizleri
Toplam Azot: Bremner (1965) tarafından bildirildiği şekilde Kjeldahl yöntemine göre
belirlenmiştir.
Danede Hamprotein Miktarının Belirlenmesi: Toplam azot değerinin 6.25 faktörü ile
çarpılması sonucu dane de hamprotein miktarı saptanmıştır (Mengel 1973).
İstatistiki Analizler: Araştırma sonuçlarının istatistiki çözümlemeleri Düzgüneş
(1963)'e göre yapılmıştır.
Araştırma Toprağının Bazı Fiziksel ve Kimyasal Özellikleri: Deneme toprağında
yapılan analiz sonuçlarına göre; killi - tın sınıfına giren (Soil Survey Manual 1951)
deneme toprağı alkalin tepkimelidir. Organik madde ve azot yönünden orta düzeyde
olan toprağın kalsiyum, potasyum, magnezyum ve sodyum içeriği düşük, Fosfor içeriği
ise yüksek düzeydedir. Kireçli olan toprağın katyon değişim kapasitesi ise yüksektir.
Deneme toprağının nitrat kapsamı da düşük seviyededir. Deneme toprağının mangan
içeriği (7.61mg/kg), demir (14.56 mg/kg) ve bakır (1.72 mg/kg) içerikleri normal, çinko
(0.50 mg/kg) içeriği ise düşük saptanmıştır (Jakson 1962).
yaprak+gövde kuru madde miktarı N4H1 uygulamasında 6.27 g, en düşük değer ise N0H4
uygulamasında 2.97 g olarak saptanmıştır. Başka bir deyişle en yüksek yaprak+gövde
miktarı 200 mg/kg azot ve 75 mg/kg humik asit uygulamasında, en düşük değer ise hiç
azot uygulanmayan kontrolde ve 300 mg/kg humik asit uygulamasında belirlenmiştir.
Azotun ve humik asitin yaprak+gövde kuru madde miktarı (g) üzerine etkisi
istatistiki yönden % 1 düzeyinde önemli olmuş ve güvenilir düzeyde (p< 0,01)
varyasyon kaynağı oluşturmuştur. Fasulye bitkisinde farklı miktarlarda uygulanan azot
ve humik asitin yaprak + gövde kuru madde miktarına etkileri yönünden ortalamalar
arası fark Duncan’ın Yeni Değişim Genişlikleri Testi ile karşılaştırılmıştır. Aynı sütunda
istatistiki yönden güvenilir düzeyde (p< 0.05) birbirinden farklı olmayan ortalamalar
benzer harfler ile gösterilmiştir (Çizelge 2). Benzer bulgular diğer kimi araştırıcılar
tarafından da saptanmıştır. Yavuz (1974) tarafından bildirildiğine göre artan
miktarlardaki azotun yaprak verimini arttırdığı saptanmıştır. Garcia vd. (1995) yaptıkları
araştırmada humik kompleks işlemlerinin sürgün kuru madde ağırlığını arttırdığını,
humik kompleksli işlemlere tabi tutulan bitkiler ve kontrol bitkilerinin su içeriği ve
kök/gövde oranı arasında önemli farklıkların bulunduğunu açıklamışlardır. Ahmet vd.
(1991) yaptıkları çalışmalarda humik asit ve fosfor uygulayarak bir aylık bir sürede
mısır bitkisi yetiştirmişler, araştırma sonucunda mısır bitkisinin sürgün ve kuru
ağırlıklarının P ve humik asit uygulamalarında artış gösterdiğini saptamışlardır.
Çizelge 1. Farklı miktarlarda uygulanan azotun fasulye bitkisinin yaprak+gövde kuru
madde miktarına (g) etkisi
H0 H1 H2 H3 H4
N0 3.37 b* 4.50 c 4.80 a 5.33 ab 2.97 b
N1 5.10 a 5.13 abc 3.40 b 5.93 a 4.77 a
N2 5.63 a 5.00 b 4.10 ab 5.27 ab 5.30 a
N3 5.33 a 5.93 ab 5.27 a 4.60 b 5.23 a
N4 5.97 a 6.27 a 4.20 ab 5.23 ab 5.53 a
Ortalama 5.08 5.37 4.35 5.27 4.76
L.S.D. 1.20
* Değerler üç tekerrürün ortalamasıdır.
** Ayrı harflerle gösterilen ortalamalar arasındaki fark % 5 düzeyinde önemlidir.
Azot ve Humik Asitin Fasulye Bitkisinin Ürün Kuru Madde Miktarı Üzerine
Etkisi: Çizelge 3 incelendiğinde humik asitle birlikte azotlu gübreleme fasulye
420
bitkisinin ürün kuru madde miktarını (g) arttırmıştır. En yüksek ürün kuru madde
miktarı N3H4 uygulamasında 6.07 g, en düşük değer ise N0H2 uygulamasında 2.53 g
olarak saptanmıştır. Başka bir deyişle en yüksek ürün kuru madde miktarı 150 mg/kg
azot ve 300 mg/kg humik asit uygulamasında, en düşük değer ise hiç azot
uygulanmayan kontrol ve 150 mg/kg humik asit uygulamasında belirlenmiştir.
Azotun ve humik asitin ürün kuru madde miktarı (g) üzerine etkisi istatistiki
yönden % 1 düzeyinde önemli olmuş ve güvenilir düzeyde (p< 0,01) varyasyon kaynağı
oluşturmuştur. Fasulye bitkisinde farklı miktarlarda uygulanan azot ve humik asitin ürün
kuru madde miktarına etkileri yönünden ortalamalar arası fark Duncan’ın Yeni Değişim
Genişlikleri Testi ile karşılaştırılmıştır. Aynı sütunda istatistiki yönden güvenilir
düzeyde (p < 0.05) birbirinden farklı olmayan ortalamalar benzer harfler ile
gösterilmiştir (Çizelge 4). Benzer bulgular Yavuz (1970) tarafından saptanmıştır.
Araştırıcı Orta Anadolu ve Marmara Bölgesi iklim ve toprak şartlarında su ve azotla
gübrelemenin şeker pancarının verimi ve kalitesi üzerine etkili olduğunu saptamıştır.
Çizelge 3. Farklı miktarlarda uygulanan azotun fasulye bitkisinin ürün kuru madde
miktarına (g) etkisi
H0 H1 H2 H3 H4
N0 3.05 c* 2.73 b 2.53 c 3.30 ab 2.87 c
N1 3.70 bc 3.93 a 3.80 ab 3.60 ab 3.10 c
N2 5.63 a 3.97 a 3.20 bc 4.07a 4.40 b
N3 3.73 bc 3.00 b 3.37 a 3.13 b 6.07 a
N4 4.57 b 3.13 ab 3.63 ab 2.73 b 3.17 c
Ortalama 4.13 3.35 3.31 3.37 3.92
L.S.D. 0.91
* Değerler üç tekerrürün ortalamasıdır.
** Ayrı harflerle gösterilen ortalamalar arasındaki fark % 5 düzeyinde önemlidir.
Çizelge 4. Farklı miktarlarda uygulanan azot ve humik asitin fasulye bitkisinin ürün
kuru ağırlık miktarı ( g ) üzerine etkisine ilişkin varyans analiz sonuçları
Varyasyon Kaynağı Serbestlik Kareler Ortalaması F
Derecesi
Azot (N) 4 4.280 14.031**
Humik Asit (H) 4 1.869 6.127**
AzotxHumik Asit(NxH) 16 1.800 5.900**
Hata 50 0.305
Genel 74 0.928
*: 0.05 **: 0.01 Düzeyinde önemli farklılıklar bulunmuştur.
Azot ve Humik Asitin Fasulye Bitkisinin Yaprağında Toplam Azota Etkisi: Çizelge
5 incelendiğinde humik asitle birlikte azotlu gübreleme fasulye bitkisinin yaprağında
toplam azot miktarını (%) arttırmıştır. En yüksek toplam azot miktarı N4H0
uygulamasında %6.92, en düşük değer ise N4H2 uygulamasında %2.36 olarak
saptanmıştır. Başka bir deyişle en yüksek toplam azot miktarı 200 mg/kg azot ve 0
mg/kg humik asit uygulamasında, en düşük değer ise 150 mg/kg humik asit uygulaması
ve 200 mg/kg azot uygulamasında belirlenmiştir.
421
Azotun ve humik asitin yaprakta toplam azot miktarı (%) üzerine etkisi
istatistiki yönden % 1 düzeyinde önemli olmuş ve güvenilir düzeyde (p< 0,01)
varyasyon kaynağı oluşturmuştur. Fasulye bitkisinde farklı miktarlarda uygulanan azot
ve humik asitin toplam azot miktarına etkileri yönünden ortalamalar arası fark
Duncan’ın Yeni Değişim Genişlikleri Testi ile karşılaştırılmıştır. Aynı sütunda istatistiki
yönden güvenilir düzeyde (p< 0.05) birbirinden farklı olmayan ortalamalar benzer
harfler ile gösterilmiştir (Çizelge 6). Benzer bulgular diğer kimi araştırıcılar tarafından
da saptanmıştır. Fagbenro et al. (1993) iki farklı toprağa uygulanan humik asitin fideler
tarafından Mn alımını azaltmış olmasına rağmen N, P, K, Mg , Ca , Zn , Fe ve Cu'ın
alımını arttırdığını saptamışlardır. Sözüdoğru vd. (1991) yaptıkları sera denemesinde
humik asit ilavesi ile fasulye bitkisinin yaprağının azot kapsamının arttığını
saptamışlardır.
Çizelge 5. Farklı miktarlarda uygulanan azotun fasulye bitkisinin yaprağında toplam
azot miktarı (%) üzerine etkisi
H0 H1 H2 H3 H4
N0 3.04 c* 2.60 c 3.05 b 2.57 d 3.49 d
N1 3.44 b 2.85 b 3.29 a 2.80 c 3.67 cd
N2 2.69 d 3.60 a 2.67 c 4.37 b 3.73 c
N3 3.40 b 2.54 c 3.43 a 4.38 b 4.24 b
N4 6.92 a 2.85 b 2.36 d 4.58 a 4.82 a
Ortalama 3.90 2.90 2.76 3.74 3.99
L.S.D. 0.187
* Değerler üç tekerrürün ortalamasıdır.
** Ayrı harflerle gösterilen ortalamalar arasındaki fark % 5 düzeyinde önemlidir.
Azot ve Humik Asitin Fasulye Bitkisinin Gövdesinde Toplam Azot Miktarı Üzerine
Etkisi: Çizelge 7 incelendiğinde humik asitle birlikte azotlu gübreleme fasulye
bitkisinin gövdesinde toplam azot miktarını (%) arttırmıştır. En yüksek toplam azot
miktarı N0H3 uygulamasında %3.26, en düşük değer ise N1H0 uygulamasında %0.85
olarak saptanmıştır. Başka bir deyişle en yüksek toplam azot miktarı hiç azot
uygulanmayan kontrolde ve 225 mg/kg humik asit uygulamasında, en düşük değer ise
hiç humik asit uygulanmayan H0 ve 50 mg/kg azot uygulamasında belirlenmiştir.
Azotun ve humik asitin fasulye bitkisinin gövdesinde toplam azot miktarı (%)
üzerine etkisi istatistiki yönden % 1 düzeyinde önemli olmuş ve güvenilir düzeyde (p<
422
Azot ve Humik Asitin Fasulye Bitkisinin Ürününde Toplam Azot Miktarı Üzerine
Etkisi: Çizelge 9 incelendiğinde humik asitle birlikte azotlu gübreleme fasulye
bitkisinin ürününde toplam azot miktarını (%) arttırmıştır. En yüksek toplam azot
miktarı N4H1 uygulamasında %5.04, en düşük değer ise N2H0 uygulamasında %2.64
olarak saptanmıştır. Başka bir deyişle en yüksek toplam azot miktarı 200 mg/kg azot ve
75 mg/kg humik asit uygulamasında, en düşük değer ise hiç humik asit uygulanmayan
H0 ve 100 mg/kg azot uygulamasında belirlenmiştir.
423
Azotun ve humik asitin üründe toplam azot miktarı (%) üzerine etkisi istatistiki
yönden %1 düzeyinde önemli olmuş ve güvenilir düzeyde (p< 0,01) varyasyon kaynağı
oluşturmuştur. Fasulye bitkisinde farklı miktarlarda uygulanan azot ve humik asitin
toplam azot miktarına etkileri yönünden ortalamalar arası fark Duncan’ın Yeni Değişim
Genişlikleri Testi ile karşılaştırılmıştır. Aynı sütunda istatistiki yönden güvenilir
düzeyde (p<0.05) birbirinden farklı olmayan ortalamalar benzer harfler ile gösterilmiştir
(Çizelge 10). Benzer bulgular diğer kimi araştırıcılar tarafından da saptanmıştır. Erel
(1978) , Şekerpancarının verim ve kalitesine azot ve potasyumun etkisini araştırmış,
araştırma sonucunda aşırı azotlu gübrelemenin yüksek ürün düzeyi ile sonuçlandığını
saptamıştır. Warren and Jonston (1962) ve Winner (1976) tarafından artan miktarlarda
azotun şekerpancarının azot kapsamını arttırdığı yapılan tarla denemeleri ile
saptanmıştır. Dormaar (1975) üç farklı topraktan ekstrakte ettiği humik asitlerin 1, 5, 10,
20 ve 50 mg/kg düzeylerinde ilave edildiğinde yumak bitkisinde azot alımının arttığını
bildirmiştir.
Çizelge 9. Farklı miktarlarda uygulanan azotun fasulye bitkisinin ürününde toplam azot
miktarına ( % ) etkisi
H0 H1 H2 H3 H4
N0 2.65 b * 2.93 bc 2.96 bc 3.13 a 4.28 b
N1 3.50 a 2.68 c 4.01 a 4.49 b 4.36 b
N2 2.64 b 3.21 b 3.94 a 4.29 b 4.46 b
N3 2.88 b 3.23 b 2.91 c 4.32 b 4.81 a
N4 3.58 a 5.04 a 3.28 b 5.00 c 5.00 a
Ortalama 3.05 3.42 3.42 4.25 4.58
L.S. D. 0.34
* Değerler üç tekerrürün ortalamasıdır.
** Ayrı harflerle gösterilen ortalamalar arasındaki fark % 5 düzeyinde önemlidir.
Çizelge 10. Farklı miktarlarda uygulanan azot ve humik asitin fasulye bitkisinin
ürününde toplam azot miktarı (%) üzerine etkisine ilişkin varyans analiz sonuçları
Varyasyon Kaynağı Serbestlik Kareler Ortalaması F
Derecesi
Azot (N) 4 11.011 64.238 * *
Humik Asit (H) 4 24.778 144.555 * *
AzotxHumik Asit(NxH) 16 12.209 17.807 * *
Hata 50 2.143
Genel 74 50.140
** 0.01 Düzeyinde önemli
424
Azot ve Humik Asitin Fasulye Bitkisinin Ürününde Protein Miktarı Üzerine Etkisi:
Çizelge 11 incelendiğinde humik asitle birlikte azotlu gübreleme fasulye
bitkisinin ürününde protein miktarını (%) arttırmıştır. En yüksek protein miktarı N4H4
uygulamasında %31.29, en düşük değer ise N2H0 uygulamasında %16.50 olarak
saptanmıştır. Başka bir deyişle en yüksek protein miktarı 200 mg/kg azot ve 300 mg/kg
humik asit uygulamasında, en düşük değer ise hiç humik asit uygulanmayan H0 ve 100
mg/kg azot uygulamasında belirlenmiştir.
Azotun ve humik asitin üründe protein miktarı (%) üzerine etkisi istatistiki
yönden %1 düzeyinde önemli olmuş ve güvenilir düzeyde (p< 0,01) varyasyon kaynağı
oluşturmuştur. Fasulye bitkisinde farklı miktarlarda uygulanan azot ve humik asitin
protein miktarına etkileri yönünden ortalamalar arası fark Duncan’ın Yeni Değişim
Genişlikleri Testi ile karşılaştırılmıştır. Aynı sütunda istatistiki yönden güvenilir
düzeyde (p<0.05) birbirinden farklı olmayan ortalamalar benzer harfler ile
gösterilmiştir(Çizelge 12). Benzer bulgular diğer kimi araştırıcılar tarafından da
saptanmıştır. Warren and Jonston (1962) ve Winner (1976) tarafından artan miktarlarda
azotla gübrelemenin şekerpancarının ürününde azot kapsamını arttırdığını yaptıkları
tarla denemeleri ile saptamışlardır. Dormaar (1975), üç farklı topraktan elde ettiği humik
asitlerin 1, 5, 10, 20 ve 50 mg/kg düzeylerinde ilave edildiğinde yumak bitkisinin azot
alımının arttığını bulmuştur.
Çizelge 11. Farklı miktarlarda uygulanan azotun fasulye bitkisinin ürününde protein
miktarı (%) üzerine etkisi
H0 H1 H2 H3 H4
N0 16.55 b* 18.33 bc 18.48 bc 19.54 c 26.77 b
N1 21.90 a 16.73 c 25.07 a 28.09 b 27.27 b
N2 16.50 b 20.04 b 24.65 a 26.84 b 27.88 b
N3 18.02 b 20.17 b 18.21 c 26.98 b 30.06 a
N4 22.35 a 31.52 a 20.52 b 31.28 a 31.29 a
Ortalama 19.06 21.36 21.39 26.55 28.65
L.S. D. 2.12
* Değerler üç tekerrürün ortalamasıdır.
** Ayrı harflerle gösterilen ortalamalar arasındaki fark % 5 düzeyinde önemlidir.
Çizelge 12. Farklı miktarlarda uygulanan azot ve humik asitin fasulye bitkisinin
ürününde protein miktarı (% ) üzerine etkisine ilişkin varyans analiz sonuçları
Varyasyon Kaynağı Serbestlik Kareler Ortalaması F
Derecesi
Azot (N) 4 107.564 64.270**
Humik Asit (H) 4 241.940 144.559**
AzotxHumik 16 29.812 17.813**
Asit(NxH)
Hata 50 1.674
Genel 74 26.469
** 0.01 Düzeyinde önemli
425
KAYNAKLAR
Amed, K.H. 1991. Availibity of fixed phosphate to corn seedlings as effected by humic
acid. Indonesian- journal of Tropical Agriculture. 2:2, 67-72; 14 ref.
Bremner, J.M., 1965. Methods of Soil Analysis part II. Chemical and Microbiological
Properties. Ed. C.A. Black. Amr. Soc. of Agron. Inc. Pub. Series No. 9
Madision, Wisconsin. USA.
Dormaar, J.F.1975. Effects of humic substances from khernozemic Ah horizons on
nutrient uptake by phaseolus vulgaris festuca scaberella. Can. J. Soil. Sci. 55;
111-118.
Düzgüneş, O., 1963. Bilimsel araştırmalarda istatistik prensipleri ve metotları E.Ü.
İzmir.
Erel, K., 1978. Azot ve Potasyum Gübrelemesinin Şeker Pancarında Verim ve Kaliteye
Etkisi. Şeker Enstitüsü Çalışma Yıllığı, Sayı: 4, Ankara.
Fagbenro, J.A. and Agboolla, A.A., 1993. Effect of different levels of humic acid on the
growth and nutrient uptake of teak seedlings. Journal of Plant Nutrition, 1993.
16: 1465 – 1483;37.
Garcia - Mina - J.M., Sanchez - Diaz - M., Inguez-J. and Abadia, J. 1995. The ability of
several iron (II) - Humic complex to provide available iron to plants under
adverse soil conditions. Proceedings of the seventh international symposium on
iron nutrition and interactions in plants. Saragossa, Spain, 27 June - 2 July 1993
- 1995. 235 - 239; Developments in Plant and Soil Sciences vo. 59,10 ref.
Jackson, M.C., 1962. Soil Chemical Analysis, prentice Holl, İnc. Eng. Clitts USA.
Mengel, K. 1973. Mineral stoffernuhrung und. Ertraggabildung Angeww Botanik. 47.
27-28.
Soil Survey Manuel, 1951. US, Dpt. Agriculture. Agriculture Handbook, No. 18.
Sözüdoğru., S., Yalçın, S.R. ve Usta. , S., 1991. Humik asitin fasulye bitkisinin gelişimi
ve besin maddeleri alımı üzerine etkisi. A.Ü. Ziraat Fakültesi. No: 1452.
Warren, R.G. and Jhonston, A.E., 1962. Barnfield Rep. Rothamsted Exp. Stn. for 1961,
227 - 247.
427
Winner, C., Feyerabend, I. and Muller, A.V., 1976. İnvestigations on the nitrate nitrogen
concent in soil profile and its uptake by sugerbeet. İnstitut Für
Zuckerrübenforschung , Zucker 29 (9) : 447-87.
Yavuz, M.L., 1974. 1973-1974 yıllarında şekerpancarında azot miktarı arttırma
denemeleri. Şeker Enstitüsü Çalışma Yıllığı, Sayı: 1, Ankara
Yavuz, M.L., 1970. Orta Anadolu ve Marmara Bölgesi Topraklarının fosfor statülerinin
tayininde kullanılan Olsen fosfor analiz metodunun buğday tarla denemeleri ile
kalibrasyonu. Topr. Su. Gen. Müd. Topr. Güb. Araş. Ensti. Yayın. Gen. Yayın
No: 74, Rapor Yayın No: 10, Ankara.
428
ÖZET
Bu çalışmanın amacı, Ülkemizde sayılı miktarda bulunan kompost üretim
tesislerinden biri olan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kemerburgaz Kompost Tesisinde
üretilen kompostun Karaman İli elma bahçesine toprakta ve bitkide bazı ağır metal
kapsamları üzerine etkilerini incelemektir. Çalışma Karaman İli Tarlaören (35 yaşında
Starking, klasik) köyünde 1 yıl yürütülmüştür. Denemede 3 kompost dozu (K0 = 0 kg
ağaç-1, K1 = 10 kg ağaç-1, K2 = 30 kg ağaç-1) uygulanmıştır. Ağaçlardan yaprak ve meyve
örnekleri ve iz düşümlerinden toprak örnekleri alınmıştır. Toprak örneklerinde EC,
Organik Madde, P, K, Ca, Mg, S, Fe, Zn, Cu, Mn, B, Ni, Cd, Pb analizleri; Yaprak
örneklerinde P, K, Ca, Mg, S, Fe, Cu, Mn, Zn, B, Cr, Ni analizleri; Meyve örneklerinde
ise verim, ağırlık, çap, kabuk sertliği, et sertliği, kuru madde, P, K, Ca, Mg, S, Fe, Cu,
Mn, Zn, B, Cr, Ni, Co, Al, Na, Cd ve Pb analizleri yapılmıştır. Uygulanan kompost dozu
arttıkça toprağın besin elementi içerikleri artmıştır. Analiz sonuçlarına göre en olumlu
etki yüksek kompost dozlarından (K1, K2) elde edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Karaman, elma, kompost, ağır metal, verim.
EFFECTS OF COMPOST APPLIED TO APPLE TREES ON
HEAVY METAL ACCUMULATION IN SOIL AND PLANT
ABSTRACT
This study was carried out to research rubbish compost got from city solid
wastes in İstanbul Big City Municipality Kemerburgaz Compost Factory in Karaman
Province apple orchard, if it will be used, its effect on heavy metal accumulation in the
plant and soil. The study was carried out in apple orchard had classic Starking trees aged
35 in Tarlaören Village attached to Karaman Province. Three compost doses (K0 = 0 kg
tree-1, K1 = 10 kg tree-1, K2 = 30 kg tree-1) were applied in the experiment. Leaf and fruit
samples from trees and soil specimens from projections of the trees were taken.EC,
organic matter, P, K, Ca, Mg, S, Fe, Zn, Cu, Mn, B, Ni, Cd, Pb analysis in the soil
samples; P, K, Ca, Mg, S, Fe, Cu, Mn, Zn,B, Cr, Ni analysis in the leaf specimens and
yield, weight, diameter, peel hardness, pulp hardness, dry matter, P, K, Ca, Mg, S, Fe,
Cu, Mn, Zn, B, Cr and Ni analysis in the fruit samples were done. As compost dose
applied was increase, nutrient contents of the soil increased. According to the results of
the analysis, the best positive effect was obtained from high compost doses (K1, K2).
Key Words: Karaman, apple, compost, heavy metal, yield.
GİRİŞ
Karaman İli Türkiye elma üretiminin; yıllara göre değişmekle birlikte % 10-
15’lik bir payına sahiptir. Yıllar itibariyle iklime bağlı olarak üretimde dalgalanmalar
meydana gelmektedir. 2004 yılı üretimindeki büyük düşüşün sebebi de çiçeklenme ve
429
küçük meyve oluşumu dönemindeki ilkbahar geç donlarıdır. Bu yıl itibariyle ilimizdeki
elma üretimi ülke üretiminin %3.6’sını karşılamıştır (Anonymous 2003).
Dünya nüfusunun hızla artmasının yanında artan besin ihtiyaçlarının
karşılanması için, son yıllarda yoğun şekilde geleneksel yollarla yapılan ve sadece verim
artırmak için kullanılan kimyasal gübreler toprağın organik madde miktarını azaltmakla
kalmamış, toprakların günden güne çoraklaşmasına sebep olmuştur. Toprağa organik
madde sağlayan organik içerikli gübreler gerek yakacak olarak değerlendirilmekte
gerekse de bilinçli tarımcılar tarafından verimi artırmak için kullanılmaktadır (Atılgan
ve ark., 2007). Organik gübreler toprağın verimliliğinin arttırılmasında ve
sürdürülebilirliğinde önemli rol oynamaktadır. Dünyanın farklı bölgelerinde yapılan
araştırmalar organik gübrelerin toprak özelliklerini iyileştirdiği, ürünlerin verimini
artırdığını göstermiştir (Olsen ve ark., 1970; Sommerfieldth ve Change, 1985).
Topraklarımızda yüksek pH, fosfor, kil ve kireç içeriği, düşük organik madde ve
nem gibi faktörler sayesinde verim ve kalite de düşüklükler görülmektedir. Topraktaki
organik madde miktarını belli bir seviyede tutmak için çiftlik gübresi, torf, kompost,
organik yapay gübreler gibi çeşitli organik materyaller kullanılmaktadır (Stratton ve
ark., 1995).
Kampe (1976), çöp kompostunun mutlak gerekli bitki besin elementlerinin
yanında, mutlak gerekli olmayan fakat yararlı maddeler kabul edilen Na, Br, I, Si ve Co
gibi elementleri içerdiğini belirlemiştir. Ayrıca ağır metallerin kompostta tolere
edilebilir sınır değerleri hakkında halen bağlayıcı kriterler koymanın mümkün
olmadığını, analiz sonuçlarının çok büyük dağılımlar gösterdiğini, yüksek pH'larda
çözünürlüklerinin ve bitkiye elverişliliklerinin azaldığını, toprakta artan kolloid
kapsamı, özellikle yüksek pH'larda bu maddeleri çözünmez bileşikler haline soktuğunu
bildirmiştir. Araştırmacı aynı zamanda toprakta ağır metal sınır değerlerini incelemiş,
ancak henüz bağlayıcı olarak kesinleşmediğini, bununla beraber mg kg-1 olarak Cd ve
Hg için 5, As için 50, B, Cu, Pb, Cr ve Mn için 100, Zn için 300 değerlerinin
verilebileceğini en kritik elementlerin Hg, Cd, Pb ve Cr olduğunu, Cu ve Zn'nin ancak
çok yüksek dozlarda sorun olabileceğini öne sürmektedir.
Kompostun besin elementi içeriğine bağlı olmakla birlikte uzun süreli kompost
uygulamalarının toprak ve bitkide önemli düzeylerde ağır metal birikimine neden
olduğu yapılan çalışmalarda ortaya çıkarılmıştır. Sloan ve ark., (1997) bir toprağa 15 yıl
boyunca kompost uygulamasıyla toprak ve bitkide ağır metallerin birikiminin azalan
sırasıyla Cd > Zn > Ni > Cu > Cr > Pb şeklinde olduğunu belirtmiştir. Pinamonti ve ark.,
(1997 ), yaptıkları bir çalışmada meyve bahçesine 6 yıl boyunca iki farklı kompost (atık
çamuru ve ağaç kabuğu) uygulamışlar, toprak, yaprak ve meyve de Zn, Cu, Cr, Ni Cd
miktarlarını belirlemişlerdir. Sonuçta toprakta ve yaprakta ağır metal birikiminin
değişken olduğunu belirlemişlerdir. Ayrıca meyve de Cd ve Pb miktarının az da olsa
arttığını bulmuşlardır.
Topraklarda ve bitkilerde ağır metal birikimi ciddi bir problemdir ve üretim
alanlarında bitki büyümesinde, veriminde önemli derecede azalmalara neden olmaktadır.
Bu azalmaların önüne geçmek için üretimde kullanılan kompostun oluşum prosesi,
komposta katılan materyallerin bileşimi, topraklarımızın organik madde içeriğindeki
azalmanın önüne geçilmesi gerekmektedir. Bu konu ise uzun yıllar yapılacak
çalışmalarla aydınlatılabilir.
Kentsel Katı Atık (MSW) kompostunun ilavesi ile gıda zincirine katılan eser
elementlerin aşırı miktarları kompostta kullanılan materyallere ve kompostlama sonucu
kompostta kalan element konsantrasyonuna bağlıdır (He ve ark., 1992).
430
MATERYAL VE METOD
Denemenin materyallerini Karaman İli Tarlaören (35 yaşında Starking, klasik)
köyünden seçilen elma ağaçları ile kurulu bahçe toprağı, söz konusu bahçeye topraktan
ve yapraktan artan dozlarda uygulanan kompost, alınan toprak, yaprak ve meyve
örnekleri oluşturmaktadır.
Denemenin yürütüldüğü bahçelere ait toprak örnekler Kasım 2006 tarihinde
kompost uygulamadan önce 0-30 ve 30-60 cm derinliklerden alınmış ve bez torbalarla
vakit geçirmeden S.Ü. Ziraat Fakültesi Toprak, Gübre, Bitki Besleme Araştırma
Laboratuarına taşınmıştır. Söz konusu örneklerin gerekli ön hazırlıklardan sonra bazı
fiziksel ve kimyasal analizleri yapılmış ve elde edilen sonuçlar Çizelge 1’de
sunulmuştur.
Çizelge 1. Deneme Kurulan Bahçe Topraklarının Bazı Özellikleri
Toprak Derinliği (cm)
Parametreler 0-30 30-60
pH (1:2.5 t:s) 7.94 7.95
EC (µS/cm 1:5 t:s) 180 244
Org. madde (%) 2.0 1.8
Kireç (%) 33 35
Kil (%) 32.8 40.8
Silt (%) 35.4 35.4
Kum (%) 31.8 23.8
Tekstür sınıfı Killi Tın Killi Tın
metaller (0.05 M DTPA + 0.01 M CaCl2 + 0.1 M TEA, pH 7.3) Lindsay ve Norvell
(1978) tarafından bildirildiği şekilde yapılmıştır.
Çizelge 2. Elma Deneme Alanına Ait 2006 Yılı Aylık Ortalama Meteoroloji Değerleri
Parametreler Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haz. Tem. Ağus. Eylül Ort.
Hava sıc. (oC) -2.8 2.2 7.0 12.4 17.2 22.5 23.0 26.7 18.9 14.1
Hv. nispi nemi (%) 74.0 68.4 58.3 54.5 51.6 45.1 43.6 42.1 53.0 54.5
Yağış (mm) 66.2 14.9 19.6 32.6 4.6 2.8 27.5 14.2 19.6 Top. 202
değerinin tuzluluk için kritik (4 mS cm-1) değerin üzerinde olmasa da belli bir düzeyde
artması beklenen bir durumdur. Çünkü üretimi artırmak için kullanılan kimyasal
gübreler birer tuz olması yanında kompostta içerdiği çözünmüş bitki besin elementleri
nedeniyle Brady ve Weil (1996) tarafından da belirtildiği gibi tarım topraklarından daha
yüksek EC değerine sahip olmasıdır. Nitekim denemede kullandığımız komposttun EC
değeri Brady ve Weil (1996) tarafından kompostlar için bildirilen sınır (3.69 ile 7.49 mS
cm-1) değerlerinin arasında olup 4.02 mS cm-1’dir.
433
434
Şekil 2. Artan dozlarda kompost uygulamasının elma yapraklarının P, Ca, Mg, K, S, Fe,
Zn, Cu, Mn, B, Ni ve Cr miktarlarına etkisi
Şekil 3. Artan dozlarda kompost uygulamasının elma meyvesinin P, Ca, Mg, K, S, Fe,
Zn, Cu, Mn, B, Ni, Cr, Al, Cd, Co, Na, Pb, elma verimi, ortalama elma ağırlığı, elma
çapı, kabuk ve et sertliği, kuru madde içeriklerine etkisi
440
KAYNAKLAR
Anonymous, 2003. TKB İl Müdürlüğü 2002 Yılı Çalışma Raporu. Karaman.
Atılgan, A., 2007. Süleyman Demirel Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarımsal Yapılar ve
Sulama Bölümü,32260, Çünür, Isparta
Bayraklı, F., 1987. Toprak ve Bitki Analizleri. 19 Mayıs Üniv. Ziraat Fak. Yay. No: 17,
Samsun.
Brady, N., Weil, R., 1996. The Nature and Properties of Soils, 12th ed. Prentice, New
Jersey, USA, pp. 385, 495.
Delschen, T., ve Necker, U., 1995. Accumulation of organic matter in reclaimed loess
soils. Agribiological-Research. 48: 2, 101-114; 14 ref. Landesumvveltamt
Nordrhein-Westfalen. Postfach 102363. D-45023 Essen, Germany.
Giusquiani, P.L., Pagliai. M., Gigliotti. G., Businelli. D. and Benetti., A. 1995. Urban
waste compost: effects on physical, chemical, and biochemical soil properties.
Journal-of-Environmental-Quality. 1995, 24: 1, 175-182; 44 ref. Istituto di
Chimica Agraria dell'Universita, Borgo XX Giugno 72, 06121 Perugia, Italy.
He, X., Traina, S. and Logan, T., 1992. Chemical properties of municipal solid waste
compost. J. Environ. Qual. 21, 318–329.
Jackson, M.L., 1962. Soil Chemical Analysis. Prentice-Hall. Inc. Cliffs, USA.
Kacar, B., 1986. Gübreler ve Gübreleme Tekniği, Ziraat Bankası Kültür Yayınları
No:20, Ankara.
Kampe, W., 1976. Kontrolliert Lassen Sich siedlungsabfall-komposte einsetzen, DLG-
Mitteilungen, Sonderduck aus Jg:19, 91; 1 -12. DLG-Verlag. Frankfurt/ a.m.
Lindsay, W.L. and Norvell, W.A., 1978. Development of DTPA Soil Test for Zinc,
Iron, Manganese and Copper. Soil Sci. Soc. of Amer. Journal, 42, 421-428.
Murillo J. M., Lopez R., Cabrera F. and Martin O., 1997. P. Testing low-quality urban
compost as a fertilizer for arable farming. CSIC, inst. recourses naturals
agrobiología, 41080 Seville, Espagne.
Olsen, P.J., Hensler, R.J. and Attoe, O.J., 1970. Effects of Manure Application,
Aeration and Soil Sci. Soc. Am. Proc., 34. 222-225.
Petruzelli, G., Lubrano., L. and Guidi., G., 1989. Uptake by corn and chemical
extraktability of heavy metals from a four year compost treated soil. Institute
for Soil Chemistry, C. N. R., ViaCorridoni 78,1-56100 Pısa. İtaly.
441
Pinamonti, F., Stringari G., Gasperi F. and Zorzi G., 1997. The use of compost: its
effects on heavy metal levels in soil and plants. Istituto Agrario di San Michele
all'Adige via Edmondo Mach 1, I-38010 San Michele all'Adige, Italie.
Pinamonti, F., Nicolini, G., Dalpiaz, A., Stringari, G. and Zorzi, G., 1999. Compost use
in viticulture: effects on heavy metal levels in soil and plants. Commun. Soil
Sci. Plan. 30 (9–10), 1531–1549.
ShiraJipour, A., McConnell, D. B., Smith, W. H., 1992. Physical and chemical
properties of soils as affected by municipal solid waste compost application.
Biomass-and-Bioenergy. 3: 3-4. 261-266; 61 ref. Center for Biomass Energy
Systems and Department of Environmental Horticulture, University of Florida.
Gainesville, FL 32611, USA.
Sloan, J.J., Dowdy, R.H., Dolan, M.S. and Linden, D.R., 1997. Long-term effects of
biosolids applications on heavy metal bioavailability in agricultural soils. J.
Environ. Qual. 26: 966-974.
Smith, H.G. and Weldon, M.D. 1941. A Comparison of some Methods for the
Determination of Soil Organic Matter. Soil Sci. Soc. Amer. Proc., 5:177-182.
Soil Survey Manual, 1951. U.S. Department of Agriculture Handbook 18: 235.
Soltanpour, P.N. and Workman, S.M., 1981. Use of inductively-coupled plasma
spectroscopy for the simultaneous determination of macro- and micronutrients
in NH4HCO3-DPTA extracts of soils. In Barnes R.M. (ed). Developments In
Atomic Plasma Analysis, USA, pp. 673-680.
Sommerfieldt, T.G. and Change, C., 1985. Changes in Soil Properties Under Annual
Applications of Feedlot Manure and Different Tillage Practices. Soil Sci. Soc.
Am. J. 1985, 49, 983-987.
Stratton, M.L., Barker, A.V. and Rechcigl, J.E. (Ed.)., 1995. Soil Amendments and
Environmental Quality. CRC Press, USA, pp. 249-309.
Warman, P.R., 2001. Municipal solid waste compost effects tomato leaf tissue: essential
plant nutrients and trace elements. In: Proceedings of the 6th International
Conference on the Biogeochemistry of Trace Elements, Guelph, ON, p.
167.heljazkov, V., Warman, P.R., 2004a. Source-separated municipal soil waste
compost application to Swiss chard and basil. J. Environ. Qual., 33: 542–552.
Zheljazkov, V. and Warman, P.R., 2004. Source-separated municipal soil waste
compost application to Swiss chard and basil. J. Environ. Qual., 33: 542–552.
442
ÖZET
Sunulan çalışmada, tıbbi-aromatik bitki olarak kompostlaştırılmış kekik ve
kimyon işletme artıklarının pamuk bitkisi sonrası ekilen buğdayın gelişimine,
beslenmesine verim ve kalitesine etkileri araştırılmıştır. Bu amaçla pamuk denemeleri
sonrası olmak üzere 2003 ve 2006 yıllarında iki kez buğday tarla denemeleri
kurulmuştur. Pamuk denemelerinde, kekik ve kimyon işletme artıklarının yanı sıra
karşılaştırma amaçlı kontrol ve mineral gübreli parseller oluşturulmuşlardır. Pamuk
parselleri hasat sonrası aynen korunmuş, üzerine ekilen buğday bitkilerine herhangi bir
gübre ve atık katkısı yapılmamıştır. Önceden atık uygulanmış parsellerdeki buğday
bitkileri, vejetasyon başlangıcında mineral gübre ile gübrelenmişlere kıyasla organik
madde yönünden daha yüksek bir toprağa sahip olarak, gelişmelerine daha avantajlı
başlamışlardır. Süt olum dönemi başlangıcında alınan “tüm bitki” (=sap+yaprak+başak)
örneklerinde N, P ve kısmen K ile Mg ve Fe miktarları her iki vejetasyon yılında
birbirine yakın bulunmuşlardır. Kalsiyum ve Mn 2003 yılı, Zn ve Cu ise 2006 yılı
buğday bitkilerinde bir miktar daha yüksektirler. Genel olarak bitkilerde N, K, Ca ve Mg
yeterlilik sınırlarının bir miktar altında kalmışlardır. Uygulamaların kalıntı etkileri
genelde buğdaylarda tutarlı bir boy farklılığına neden olmaz iken “tüm bitki” ağırlıkları
2003 ve 2006 yıllarında öncelikle yağlı kekik ve de yağlı kimyon kalıntılı parsellerde
önemli düzeyde yüksek bulunmuşlardır. Dane verimi üzerine de özellikle mineral
gübrelenmişlere göre kekik atıklarının kalıntı etkilerinin önemli olduğu dikkat
çekmektedir. Bin dane ağırlığı (B.D.A.) ve ham protein yüzdesi üzerine, uygulamaların
farklı kalıntı etkileri gözlenmemiştir. Farklı koşulların etkisi altında 2003 yılı buğday
verimleri 2006 yılına göre daha yüksek bulunurken, B.D.A. ve ham protein oranları
önemli bir değişiklik göstermemişlerdir.
Anahtar Kelimeler: Kekik-Kimyon atıkları, kalıntı etki, buğday, makro mikro
elementler, verim, kalite.
RESIDUE EFFECT OF OREGANO AND THYMIAN FACTORY WASTES ON
NUTRITION YIELD AND QUALITY OF SECOND CROP WHEAT
ABSTRACT
In presented study the residue effect of composted oregano and thymian (as
medicinal and aromatic plant) factory wastes was investigated on growth, nutrition,
yield and quality of wheat as a second crop planted after cotton. With this aim, after
cotton experiments in years 2003 and 2006 two field experiments with wheat were
conducted. In cotton experiments, to compare with oregano and thymian wastes, control
and mineral fertilizer plots were also included. Cotton plots were protected after harvest
and no wastes and fertilizer were added to the wheat planted on the plots. Wheat plants
which were grown on the plots with prior wastes application having higher organic
matter than the others began their vegetation with advantage. In the “whole plant” (stem
+ leaves + ear) samples taken at the beginning of the milk stage, the amount of N, P and
portly K, Mg and Fe were found nearly close in both of the vegetation years. Calcium
443
and Mn were somewhat higher in plants of year 2003 and Zn and Cu in plants of year
2006. Generally N, K, Ca and Mg contents of plants were found a little bit under the
sufficient levels. Although residual effect of applications caused no consistent difference
in plant length, weights of “whole plant” were statistically higher in year 2003 and 2006
on the plots with residue of oily oregano and oily cumin wastes. Also on grain yield the
significant residue effect of oregano wastes is demonstrated. Applications had no
different residue effect on Thousand Grain Weight (T.G.W.) and crude protein
percentage. Under the effect of different conditions as the wheat yield was found higher
in year 2003 than 2006, T.G.W. and crude protein percentages didn’t show any
significant differences.
Key Words: Oregano-thymian wastes, residue effect, wheat, macro-micronutrients,
yield, quality.
GİRİŞ
Buğday, ülkemizin de içinde bulunduğu dünya kuşağının temel gıda kaynağı
olarak tükettiği stratejik bir bitkidir. Ülkemizde bir taraftan iklim değişikliklerinden su
bütçesinin olumsuz etkilenmesi yoluyla buğday verim ve rekoltesi azalırken, diğer
taraftan mısır, kanola ve ayçiçeği gibi biyoyakıt üreten bitkilere yeni alanların ayrılması
sonucu buğday ekim alanları gittikçe daralmaktadır. Türkiye’de 2007 verilerine göre
buğday ekili alanlarda yaklaşık 50 bin hektarlık bir daralma ve iklim koşulları nedeni ile
yaklaşık 2 milyon ton verim düşüşü beklentisinden söz edilmektedir. Ülkemiz yakın
geçmişe kadar buğday üretiminde kendi kendine yeten bir ülke olarak 20-21 milyon ton
buğday üretim kapasitesine sahip iken, 2007 de üretimin 17-18 milyon tona kadar
düştüğü ve 2-2.5 milyon ton buğday açığı oluştuğu bildirilmektedir (Ortaş,2008;
Yıldırım,2008). Ayrıca dünya buğday stoklarının da son 30 yılın en düşük seviyesine
geldiği belirtilmektedir. Tarımsal topraklarda organik madde düzeyinin korunması da
çok önemli başka bir sorundur. Çok yıllık otsu bitkiler toprak organik maddesini
artırırken, tek yıllık tahıl ve benzeri bitkiler zamanla topraktaki organik maddenin
azalmasına yol açarlar (Mengel ve Kirkby,2001). Garz ve Chaanin (1990) toprağa
yalnızca mineral gübre uygulamasının, mineralize toprak N havuzunu doldurmaya
yeterli olmadığını saptamışlardır. Mineralize olabilir N havuzunun artırılmasında
organik madde uygulamaları önem taşır. Toprak organik maddesinin artırılmasında son
zamanlarda miktar ve çeşitliliği gittikçe büyüyen tarıma dayalı endüstri “Agro-endüstri”
üretim artık, atık veya yan ürünlerinin kullanılmasına önem verilmeye başlanmıştır.
Werner (1996) endüstriyel üretim artıklarını “potansiyel gübreler” olarak
nitelendirilmektedir. Çeşitli agro-endüstriyel atık uygulamalarının toprak verimliliği ve
çeşitli bitkilerin beslenmeleri üzerine etkileri birçok araştırmacı tarafından ele
alınmışlardır. Bu bağlamda Aruna vd. (2002) maya çamuru, Hindistan cevizi lif özü ve
şeker kamışı çöplerinin mısır bitkisine, Attyia ve Ashour (2002), portakal kabuk ve
meyve atıklarının buğdaya, Elmacı ve Seçer (1996) kemik unu, balık unu ve çöp
gübresinin soya bitkisine, Özgüven vd. (1996) sigara fabrikası tütün atıklarının buğday,
kolza, susam ve mısır bitkilerine, Özgüven (1998a) çay atıklarının çilek yetiştiriciliğine,
Elmacı vd. (2003) bazı katı ve sıvı agro-endüstriyel atıkların patates verim ve kalitesi
üzerine etkilerini araştırmışlardır. Atık mantar kompostunun süs bitkileri (Kütük, 2000),
marul (Polat ve Onus, 2004) ve çilek (Özgüven,1998b) yetiştiriciliğinde
kullanılabilirlikleri de incelenmiştir. Uyanöz vd. (2006) çeşitli organik materyallerin
buğday verimi ve besin maddesi birikimleri üzerine etkilerini inceledikleri
çalışmalarında, organik materyallerin tarımsal amaçlı geri kazanımlarının organik
gübreleme alternatifi olabileceklerini bildirmişlerdir. Elmacı vd. (2005) uyguladıkları
kekik ve kimyon işletme atık kompostlarından en yüksek pamuk verimini yağlı kimyon
atık kompostu ile sağlamışlardır. Çiftlik gübresi gibi organik gübrelerin organik azotlu
444
bileşiklerinin büyük bir kısmı parçalanmaya dirençli olup, uzun periyotlar içinde yavaş
alınabilir hale geçerler. Toplam N’un ancak 1/3’nin uygulama mevsiminde kolay
alınabilir (Amonyum, nitrat, üre ve peptid N) durumunda olduğu bildirilmektedir
(Mengel ve Kirkby 2001). Sunulan araştırmaya konu olan kekik ve kimyon işletme atık
kompostlarının da toprakta uzun süreli etkili olabilecekleri düşüncesinden hareket
edilerek bu kompostların pamuk bitkisi gelişimine etkilerinin incelenmesinin (Elmacı
vd. 2005) ardından, buğday gelişimi üzerine kalıntı etkilerinin incelenmesi
hedeflenmiştir.
MATERYAL VE METOD
Ege Üniversitesi Ödemiş Meslek Yüksek Okulu deneme tarlalarında;
kompostlaştırılmış kekik ve kimyon işletmesi üretim artıkları kullanılarak öncelikle
2003 ve 2006 yıllarında birbirinin benzeri 2 pamuk denemesi gerçekleştirilmiştir. Bu
denemelerde kullanılmış olan atıkların ve deneme toprağının fiziksel ve kimyasal
özellikleri Çizelge-1a, ve b’de verilmiştir.
Her iki pamuk denemesi sonrası, uygulanmış olan atıkların kalıntı etkilerini
görmek amacı ile deneme parselleri aynen korunarak üzerlerine buğday denemeleri
kurulmuştur. Birinci buğday denemesi 18.11.2003, ikinci deneme ise 9.11.2006
tarihlerinde kurulmuşlardır. 2003 yılı buğday denemesi, pamuğa uygulanan yağlı
kimyon, yağlı kekik ve yağsız kekik olmak üzere 3 çeşit atık üzerine kurulmuş iken;
2006 yılı denemesi yağsız kekik temin edilemediğinden, pamuğa uygulanan yağlı kekik
ve yağlı kimyon olmak üzere 2 çeşit atık üzerinde yürütülmüştür. Denemeler tesadüf
blokları desenine göre ve 3 tekerrürlü düzenlenmiş, kontrol ve mineral gübre ile birlikte
2003 yılı denemesi toplam 15, 2006 denemesi ise 12 parselden oluşmuştur. Parsel
büyüklükleri 2.8 m x 3 m= 8.4 m2 olup, buğday öncesi pamuk bitkilerine yapılmış olan
uygulamalar Çizelge 2’de verilmiştir. Buğday denemelerinde parsellere hiçbir ilave
gübre, atık v.s uygulaması yapılmamıştır.
Buğday (Triticım aestivum var Ziya Bey) ekimlerinden önce tüm parsellerden 0-
20 cm derinlikten toprak örnekleri alınmıştır. Hava kurusu hale getirildikten sonra 2
mm’lik elek ile elenerek analize hazırlanan toprak örneklerinde: bünye analizi,
hidrometrik yöntemle (Bouyoucos, 1962) belirlenmiştir. Su ile doygun hale getirilmiş
toprak macununda; elektriki direnç ölçülerek suda çözünür toplam tuz içeriği
(Anonymous, 1951), cam elektrotlu pH metre ile de (Jackson, 1967) pH değerleri
saptanmıştır. Toprakların kireç içerikleri scheibler kalsimetresi ile (Kacar, 1995);
organik madde miktarları ise K2Cr2O7 ve H2SO4 ile yaş yakma yöntemi uygulanıp,
titrimetrik olarak (Reuterberg ve Kremkurs, 1951) belirlenmiştir.
Toplam azot, modifiye kjeldahl yöntemi uygulanarak (Bremner 1965); yararlı
K+, Ca++, Na+ değiştirilmiş 1 N NH4OAc yöntemi ile ekstraksiyon sonrası elde edilen
süzükte flamefotometre ile; Mg++ atomik absorbsiyon spektrofotometresi (AAS) ile
(Jackson, 1967; Atalay vd., 1986) ölçülmüştür. Yararlı fosfor, saf su ile ekstraksiyon
sonrası kolorimetrik (Bingham, 1962); alınabilir Fe, Mn, Zn, Cu ise 0.05 M
DTPA+TEA ile muamele sonucu elde edilen süzükte AAS ile (Lindsay ve Norvell,
1978) belirlenmişlerdir. Yarayışlı B; sıcak su ile ekstrakte edilen örneklerde 1:1
diantrimid indikatörü kullanılarak kolorimetrik olarak tayin edilmiştir (Riehm 1957).
Ağır metallerden Co, Cd, Pb ve Cr’un toplam miktarları; 3 kısım HCl + 1 kısım
HNO3 karışımı ile elde edilen süzüklerde atomik absorbsiyon spektrofotometresi (AAS)
yardımıyla belirlenmiştir (Hoffmann 1991).
445
Çizelge 1a. 2003, 2006 Yılları Buğday Denemeleri Öncesi, Pamuğa Uygulanan Kompostlaştırılmış Atıkların ve de Deneme Topraklarının Fiziksel,
Kimyasal Özellikleri, Makro Bitki Besin Element İçerikleri
pH Org. Mad. Na
(1:10 su) EC (dS m-1) % C/N N% P% K% Ca % Mg % mg kg-1
Atık Materyaller 2003 2006 2003 2006 2003 2006 2003 2006 2003 2006 2003 2006 2003 2006 2003 2006 2003 2006 2003 2006
Yağlı Kimyon 7.4 8.3 30 23 79 80 35 20.0 1.12 2.00 0.21 0.16 1.0 1.9 1.8 1.9 5.7 2.3 353 500
Yağlı Kekik 7.2 7.4 49 24 85 88 24 27.5 1.79 1.60 0.21 0.11 1.4 1.4 3.7 1.5 3.5 1.7 529 500
Yağsız Kekik 8.5 - 28 - 79 - 24 - 1.62 - 0.18 - 1.5 - 2.1 - 4.1 - 529 -
-1
% m g k g
Deneme alanı pH Tuz Org. Mad. CaCO3 N (%) P* K* Ca* Mg* Na*
toprakları 2003 2006 2003 2006 2003 2006 2003 2006 2003 2006 2003 2006 2003 2006 2003 2006 2003 2006 2003 2006
6.97 7.12 <0.03 <0.03 1.30 0.80 0.52 0.81 0.07 0.06 17 11 155 125 615 420 167 132 10 12
Kum % Kil % Mil % Bünye
2003 2006 2003 2006 2003 2006 2003 2006
76 83 3 4 21 13 Tınlı Tınlı
Kum Kum
* Bitkiye yararlı
446
Çizelge 1b. 2003, 2006 Yılları Buğday Denemeleri Öncesi, Pamuğa Uygulanan Kompostlaştırılmış Atıkların ve de Deneme Topraklarının Mikro Bitki
Besin Elementleri ve Bazı Ağır Metal İçerikleri
% m g k g -1
Fe Cu Zn Mn B Pb Ni Cr Co Cd
Atık Materyaller 2003 2006 2003 2006 2003 2006 2003 2006 2003 2006 2003 2006 2003 2006 2003 2006 2003 2006 2003 2006
Yağlı Kimyon 0.98 0.20 20 36 57 64 201 157 11 5.0 7 - 5 - 3 - 3 - 0.4 -
Yağlı Kekik 0.85 0.28 17 25 59 54 62 104 15 3.5 13 - 35 - 20 - 7 - 0.7 -
Yağsız Kekik 0.59 - 20 - 62 - 106 - 15 - 8 - 12 - 6 - 4 - 0.3 -
m g k g-1
Deneme alanı Fe* Cu* Zn* Mn* B* Pb Ni Cr Co Cd
toprakları 2003 2006 2003 2006 2003 2006 2003 2006 2003 2006 2003 2006 2003 2006 2003 2006 2003 2006 2003 2006
9 9 1.3 1.1 0.8 1.1 3.1 2.5 0.23 0.32 9 5 31 29 28 26 12 - 0.36 iz
* Bitkiye yararlı
447
Çizelge 4a. 2003 Yılı Vejetasyon Başlangıcında Deneme Topraklarının Makro-Mikro Bitki Besin Element ve Bazı Ağır Metal İçerikleri.
Toplam Bitkilere Faydalı (m g k g-1) T o p l a m (mg kg-1)
Uygulamalar N (%) P K Ca Mg Na Fe Cu Zn Mn B Pb Ni Cr Co Cd
Kontrol 0.100 20 241 660 ab 190 9 12 1.5 0.8 3.6 0.25 9.7 a 35 33 13 0.4
Mineral Gübre 0.080 21 217 534 b 182 11 14 1.6 0.9 4.1 0.22 7.3 ab 27 29 11 0.3
Yağlı Kimyon 0.110 22 271 693 ab 211 11 15 1.6 1.0 4.2 0.27 6.7 ab 27 35 11 0.3
Yağlı Kekik 0.090 22 278 739 a 202 9 12 1.4 0.8 3.4 0.27 5.3 b 36 35 13 0.4
Yağsız Kekik 0.120 23 340 832 a 234 16 13 1.6 0.8 4.2 0.31 4.3 b 34 32 13 0.3
Minimum 0.080 20 217 534 182 9 12 1.4 0.8 3.4 0.22 4.3 27 29 11 0.3
Maksimum 0.120 23 340 832 234 16 15 1.6 1.0 4.2 0.31 9.7 35 35 13 0.4
LSD ö.d. ö.d. ö.d. 178.9* ö.d. ö.d. ö.d. ö.d. ö.d. ö.d. ö.d. 3.37* ö.d. ö.d. ö.d. ö.d.
*: p<0.05 ö.d.: önemli değil
Çizelge 4b. 2006 Yılı Vejetasyon Başlangıcında Deneme Topraklarının Makro-Mikro Bitki Besin Element ve Bazı Ağır Metal İçerikleri.
Toplam B i t k i l e r e F a y d a l ı (m g k g-1) Toplam (mg kg-1)
Uygulamalar N (%) P K Ca Mg Na Fe Cu Zn Mn B Pb Ni Cr Cd
Kontrol 0.057 b 9 b 85 b 644 b 93 b 10 8 b 0.8 0.8 2.3 b 0.19 3.8 31 28 iz
Mineral Gübre 0.063 ab 11 a 92 b 578 b 71 b 11 13 a 0.9 0.9 3.0 a 0.37 3.7 30 28 iz
Yağlı Kimyon 0.080 a 13 a 150 a 1007 a 143 a 10 9 b 1.1 0.9 2.9 a 0.56 3.5 29 27 iz
Yağlı Kekik 0.073 ab 12 a 170 a 726 b 104 ab 10 9 b 0.9 0.9 2.8 a 0.19 4.2 31 28 iz
Minimum 0.057 9 85 578 71 10 8 0.9 0.8 2.3 0.19 3.5 29 27
Maksimum 0.080 13 170 1007 143 11 13 1.1 0.9 3.0 0.56 4.2 31 28
LSD 0.017** 1.86* 39.3** 211** 41.1** ö.d 2.08** ö.d. ö.d. 0.52* ö.d. ö.d.. ö.d. ö.d. ö.d.
*: p<0.05 **: p<0.01 ö.d.: önemli değil
451
Çizelge 5a. Atık Uygulamalarına Bağlı Olarak 2003 Yılına Ait Buğday Bitkilerinin
(Sap+Yaprak+Başak) Makro ve Mikro Bitki Besin Element İçerikleri
% m g k g -1
Uygulamalar Toplam N P K Ca Mg Na Fe Cu Zn Mn B
Kontrol 1.17 0.3 0.97 0.084 0.08 44 62 1.43 8.7 30 iz
Mineral Gübre 1.23 0.3 1.03 0.093 0.08 44 98 1.63 7.0 44 iz
Yağlı Kimyon 1.30 0.3 1.07 0.090 0.07 25 87 0.97 8.7 32 iz
Yağlı Kekik 1.40 0.3 1.00 0.082 0.07 31 90 3.03 5.3 26 iz
Yağsız Kekik 1.33 0.3 1.30 0.096 0.08 33 95 3.80 14 27 iz
Minimum 1.17 0.3 0.97 0.082 0.07 25 62 0.97 5.3 26
Maksimum 1.40 0.3 1.30 0.096 0.08 44 98 3.80 14 44
LSD ö.d. ö.d. ö.d. ö.d. ö.d. ö.d. ö.d. ö.d. ö.d. ö.d. ö.d.
ö.d.: önemli değil
Çizelge 5b. Atık Uygulamalarına Bağlı Olarak 2006 Yılına Ait Buğday Bitkilerinin
(Sap+Yaprak+Başak) Makro ve Mikro Bitki Besin Element İçerikleri
% mg k g -1
Uygulamalar Toplam N P K Ca Mg Na Fe Cu Zn Mn B
Kontrol 1.20 0.2 1.70 0.025 0.13 42 131 3.0 16 21 iz
Mineral Gübre 1.27 0.2 1.70 0.023 0.10 41 79 2.3 14 21 iz
Yağlı Kimyon 1.23 0.2 1.80 0.020 0.10 38 99 1.8 15 18 iz
Yağlı Kekik 1.33 0.2 1.90 0.022 0.10 42 87 3.4 14 18 iz
Minimum 1.20 0.2 1.70 0.020 0.10 38 79 1.8 14 18
Maksimum 1.33 0.2 1.90 0.025 0.13 42 131 3.4 16 21
LSD ö.d. ö.d. ö.d. ö.d. ö.d. ö.d. ö.d. ö.d. ö.d. ö.d. ö.d.
ö.d.: önemli değil
KAYNAKLAR
Anonymous, 1951. U.S. Soil Survey Staff, Soil Survey Manual. U.S.Dept. Agr.
Handbook 18. U.S. Govt. Printing Office, Washington DC. USA.
Aruna, K.P., K. Srikanth, Rangaswamy, K.Sudhir, 2002. Effect of yeast sludge and
agro-industrial waste compost on dry matter yield of maize and soil properties.
Current Research-University of Agricultural Sciences (Banglore), Vol.31, ½,
p.12-15.
Atalay, İ.Z., R. Kılınç, D. Anaç, İ. Yokaş, 1986. Gediz Havzası Rendzina topraklarının
potasyum durumu ve bu topraklarda alınabilir potasyum miktarlarının tayininde
kullanılacak yöntemler. Bilgehan Matbaası, İzmir, s:25.
Attyia, S.H., S.M. Ashour, 2002. Biodegradation of agro-industrial orange waste under
solid state fermentation and natural environmental conditions. Egyptian Journal
of Biology,Vol.4, p.23-30.
Baker, W.H. and T.L. Thompson, 1992. “Determination of total nitrogen in plant
samples by Kjeldahl“ in C. Oven Plank (Ed.) Plant Analysis Reference
Procedures for the southern Region of the United States. Southern Cooperative
Series Bulletin 368. May.
Baron, H. 1954. Vereinfachte Bestimmung des Bors in Pflanzen mit 1:1 Diantrimid.
Fresenius z.f. Analy. Chem., 143, 339-349.
Bergmann, W., 1993. Ernährungsstörungen bei Kulturpflanzen. Dritte erweiterte
Auflage, Gustav Fisher Verlag Jena-Stutgart, ISBN 3-334-60414-4, pp:1-835.
Bingham, F.T., 1962. Chemical soil tests for available phosphorus. Soil Sci. 94: pp.87-
95.
Bouyoucos, G.J., 1962. Hydrometer method improved for making particle size analysis
of soil. Agronomy J., Vol. 54 No:5.
Bremner, J.M., 1965. “Total nitrogen”, in Black, C.A. (Editor) Methods of Soil
Analysis, Part 2, American Society of Agronomy Inc., Publisher, Madison,
Wisconsin-USA. pp: 1149-1178.
Düzgüneş, O.T. Kesici, O. Koyuncu, F. Gürbüz, 1987. Araştırma ve Deneme Metodları
(İstatistik Metodlar II) A.Ü. Zir. Fak Yayınları 1021, Ders Kitabı 295, Ankara.
Elmacı, Ö.L., M. Seçer. 1996. Effects of some organic matters and wastes on soil
productivity and Growth of Soybean. In Recyling of plant nutrients from
453
ÖZET
Bu araştırma Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsü deneme arazisinde 2002-2003
yıllarında tesadüf blokları deneme desenine göre, 72 parselde, 4 tekerrürlü olarak
yürütülmüştür. Araştırmada, kontrol (mineral gübre), yeşil gübre bitkisi (adi fiğ+arpa
karışımı), kompost (bitki atıkları kompostu), kompostlaştırılmış ahır ve hindi gübresi ile
sertifikalı ticari organik gübre uygulamalarının kırmızı biber bitkisinin verim,
morfolojik özellikler ile ayrımlı gelişme dönemlerinde meyve ve yapraktaki potasyum
içeriklerine etkilerini değerlendirmek amaçlanmıştır. Sonuç olarak, en yüksek verim 1.
yıl 29,7 ton.ha-1, 2. yıl 26,5 ton.ha-1 nicelikleri ile ahır gübresi (20 ton.ha-1)-yeşil gübre
kombinasyonu uygulamasında belirlenmiştir. İncelenen morfolojik özellikler (%50
çiçeklenme gün sayısı, %50 meyve tutma gün sayısı, meyve boyu, meyve eni, meyve et
kalınlığı, bitki boyu, bitki eni) için uygulamalar arasında önemli ayrımlılıklar
saptanmıştır. Yaprak ve meyve potasyum içerikleri açısından organik parsellerin üstün
olduğu tespit edilmiştir. Bunun yanında, verim ile morfolojik özellikler ve iki dönem
yaprak ve meyve potasyum içerikleri arasında % 1 düzeyinde önemli ilişkiler
bulunmuştur.
Anahtar Kelimeler: Biber (Capsicum annuum L.), organik gübre, kompost, yeşil
gübre, verim, potasyum, morfolojik özellikler.
NOT: Daha önce Anadolu Dergisi’nde yayınlanmıştır (ANADOLU, J. of AARI 16 (1)
2006, 1 24, MARA).
THE EFFECT OF DIFFERENT COMPOST APPLICATIONS ON
ORGANICALLY PRODUCED RED PEPPER (Capsicum annuum L.)
II. The Results for Yield, Morphological Characteristics and Potassium
ABSTRACT
The research was carried out at the Aegean Agricultural Research Institute open
field experimental area located in the Mediterranean Region during the years of 2002-
2003. The aim of this paper is to evaluate the effects of control (chemical fertilizer), a
green manure crop (common vetch-barley mixture), compost (composted residues of
various vegetables), farmyard manure, turkey manure and certificated commercial
organic manure on yield, morphological characteristics and fruit and leaf potassium (K)
content of red pepper (Capsicum annuum L.). Morphological characteristics observed
(number of days to flowering from planting, number of days to maturing from planting,
fruit length, fruit width, fruit pulp thickness, plant height, plant width) were
significantly increased by the applications. The highest yields were 29.7 tonnes.ha-1 first
year and 26.5 tonnes.ha-1 second year with farmyard manure (20 tonnes.ha-1) plus green
manure crop plot. In addition, significant relationships (P>0.01) were determined
between fruit and leaf potassium (K) contents and yield and early maturing of pepper
fruits.
Keywords: Pepper (Capsicum annuum L.), manure, compost, green manure, yield,
potassium, morphological characteristics.
456
GİRİŞ
Ülkemiz biber üretimi (1 110 000 ton) dünya ülkeleri içinde 3. sırada yer
almaktadır (Anonim, 1999). Buna göre, Türkiye dünyada üretilen biberin yaklaşık
%10’unu karşılamaktadır, yani, ülkemiz biber üretimi önemli bir ekonomik değer
taşımaktadır (Anonim, 2005a). Bunun yanında, son yıllarda tüketicilerin sağlıklı
beslenme bilincindeki gelişme nedeni ile meyve ve sebzelere olan ilgisi gittikçe
artmaktadır (Wiebel, 1997). Bununla ilişkili olarak da özellikle Avrupa ülkelerinde
organik ürünlere artan talep gözlenmektedir. Ülkemiz toplam organik meyve-sebze
ihracatından 2004 yılı için 22 milyon dolar gelir elde etmiş olup, organik biber yurt
dışına en çok ihraç edilen ürünler arasında bulunmaktadır (Anonim, 2004). Son
yıllardaki (2003-2004) organik biber üretimimiz 2650 ton civarındadır (Anonim,
2005a).
Biber taze tüketimi oldukça yüksek olan ve beslenmede büyük yer verilen
sebzeler arasındadır. Bu nedenle, şeker, vitamin C, kuru madde, vb. içerikleri yanında,
bitki ve meyveye ait morfolojik özellikler de önem taşımaktadır. Potasyum ise, bitkiler
için mutlak gerekli elementler arasındadır. Sebzelerin kalite kriterleri ile ilgili
fizikokimyasal olaylarda potasyum (K) yer almaktadır ve bu besin maddesi, bitkinin
hayati fonksiyonları için mutlak gerekli elementler arasındadır (Mengel ve Kirkby,
1982). Potasyum azotla birlikte bitki bünyesinde diğer elementlere göre daha fazla
bulunur (Kacar ve Katkat, 2006). Verimli ve kaliteli ürün elde etmede, çevresel
bozulmaya yol açmayacak nitelikte ve dengeli beslenme izlenceleri uygulamak
gerektiği kabul görmüş bir saptamadır. Azot ile diğer makro ve mikro element oranları
yetiştirmede anahtar rolü oynamaktadır.
Bu makalede, farklı kompost uygulamalarının, organik biber yetiştiriciliğinde
verim, morfolojik özellikler ile yaprak ve meyve yapısındaki potasyum içerikleri
üzerine etkilerini değerlendirmek amaçlanmıştır.
MATERYAL VE METOT
Araştırma, 2002-2003 yıllarında, Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsü deneme
arazisinde (Menemen-İzmir) yürütülmüştür. Deneme toprağı ve kullanılan kompostlara
ait kimi fiziksel ve kimyasal analizler standart metotlara göre analiz edilmiştir (Kacar,
1972) (Çizelge 1, 2). Denemede uygulamalar ve dozları Çizelge 3’de yer almıştır.
Çizelge 1. Deneme alanı toprağına ait kimi fiziksel ve kimyasal analiz sonuçları.
Birim 0-30 cm 30-60 cm 60-90 cm
pH (25 0C) - 7.37 7.30 7.38
Suda çözünebilir toplam tuz % 0.136 0.158 0.115
Kireç % 4.79 3.19 3.99
Organik madde % 0.60 0.77 0.96
Bünye - Kumlu kil Killi tın Killi tın
Toplam N % 0.10 0.10 0.06
P ppm 1.37 1.52 1.67
K ppm 225 270 280
Ca ppm 5880 6120 6300
Mg ppm 540 610 635
Fe ppm 5.98 4.84 4.03
Zn ppm 0.51 0.55 1.07
Mn ppm 4.28 3.45 2.64
Cu ppm 0.87 1.27 1.63
gübresi, Enstitü’nün Hayvancılık Şubesi’nden, hindi gübresi ise ekstansif üretim yapan
özel bir çiftlikten temin edilmiş olup, 8 ay süre ile olgunlaştırılmıştır.
Deneme tesadüf blokları deneme desenine göre, toplam 72 parsel, 4 tekerrür ve
her parselde 68 bitki olacak şekilde kurulmuş, 2 yıl (2002-2003) çakılı olarak
yürütülmüştür. Yeşil gübre bitkisi olarak % 80 + % 20 oranlarında adi fiğ (Vicia sativa
L.) ile arpa (Hordeum vulgare L.) kullanılmış, fiğlerin % 25 oranında çiçeklendiği
dönemde fazla derin olmamak kaydı ile toprak altına getirilmiştir. Yalova yağlık-28
biber çeşidi kullanılmıştır. Çeşidin bitkileri güçlü ve dik büyür, meyveleri koyu yeşil
renkli, tohum olgunluğunda koyu kırmızı renktedir, meyve şekli yassı konik, meyve
ağırlığı, 20 g, meyve eti kalınlığı 4.8 mm, kuru madde miktarı %7.4, verimi 4000 kg/da
olup, taze, salçalık, konserve, turşu olarak ve derin dondurarak değerlendirmeye
uygundur. Deneme biber tohumları, 7,5 g/kg tohum miktarında ticari bir biyolojik
fungusit ile ilaçlanmıştır. Deneme alanının organik sistem koşullarına uygunluğunu
sağlamak için, 2000 yılında arazi kontrol altına alınarak Avrupa Topluluğu (EU
2092/91) ve Türkiye’deki (24.12.1994/22145) “Organik Tarım Yönetmelikleri”ne
uygun olacak şekilde çalışmalar yürütülmüştür. Alana aynı yıl arpa ekilerek hasat
edilmiştir. Deneme süresince her iki yılda da zarar eşiğini aştığı saptanan yaprak bitine
karşı % 0,1’lik “pyrethrum” etkili maddeli ticari bir preperat kullanılmıştır.
Çizelge 2. Kompost, ahır, hindi ve ticari organik gübrelere ait kimi fiziksel ve kimyasal
analiz sonuçları
Ticari organik
Kompost Ahır gübresi Hindi gübresi
gübre
pH 7.67 8.74 7.66 9.20
Su. çöz. top. tuz % 0.89 3.71 3.85 4.25
Kireç % 4.45 4.85 8.69 3.84
Organik madde % 40.56 51.96 45.69 64.00
KDK me/100g 42.30 55.17 53.00 58.03
C/N 26.57 21.14 15.70 15.00
Toplam N % 1.23 1.65 1.26 1.96
P % 1.80 1.30 1.80 1.85
K % 2.85 1.65 2.50 1.74
Ca % 2.30 1.25 4.20 4.00
Mg % 1.25 1.55 3.26 1.18
Fe ppm 307.5 385.0 543.0 588.0
Zn ppm 176 265 478 385
Mn ppm 269 348 580 440
Cu ppm 25.10 45 62 65
kombinasyonu) parseli, ikinci yıl gösterdiği verim artışı ile dikkati çekmiştir. K2+Y
(kompost 2. dozu (40 ton.ha-1) yeşil gübreli kombinasyonu) uygulaması, 1. yıl 22,2
ton.ha-1 verim değeri alırken, 2. yıl S2+Y (ahır gübresi 2. dozu (20 ton.ha-1) yeşil gübreli
kombinasyonu)’nin ardından 26,0 ton.ha-1 verimle ikinci sırada yer almıştır. Yapılan
pek çok araştırmada, mineral gübreler, hayvan gübreleri, kompost ve yeşil
gübrelemenin verimi, önemli düzeyde arttırdığı saptanmıştır (Küçük, 1992; Avcıoğlu ve
ark., 1999, Mordoğan ve ark., 2002; Çiçekli, 2004). Dima ve Odero (1997), organik
gübrelemenin yüksek verim yanında sağlıklı sebze üretimi sağladığını yaptıkları tarla
denemeleri sonucu belirlemişlerdir. Hartz ve ark., (1996), 168 kg/ha bitki atıkları
kompostu ile N uygulamasında biber veriminin artış gösterdiğinden ancak 280 kg/ha
oranında herhangi bir önemli bir ayrım elde edilmediğinden söz etmişlerdir.
Morfolojik özellikler açısından iki yıl birleştirmesi yapılmış analizlere göre,
tüm morfolojik özelliklerde uygulamalar, % 1 düzeyinde önemli çıkmıştır. % 50
çiçeklenme gün sayısı, % 50 meyve tutma gün sayısı, meyve et kalınlığı, bitki boyu ve
bitki eni sonuçlarında uygulama x yıl interaksiyonu önemli bulunmuşlar ve değişik
yıllarda uygulamaların ayrımlılık gösterdiği belirlenmiştir. Bu nedenle söz konusu
özelliklerde uygulama x yıl interaksiyon sıralaması ele alınmıştır. Yıllar arasında meyve
et kalınlığı (% 5) dışında tüm gözlemlerde ayrımın % 1 seviyesinde olduğu
saptanmıştır. Bununla birlikte, meyve boyu ve meyve eni gözlemlerinde, uygulama x yıl
interaksiyonunun önemsiz çıkmasından dolayı, yıllar üzerinden birleştirilmiş analiz
sonuçları göz önüne alınmıştır. İncelenen özelliklerden %50 çiçeklenme gün sayısı
bakımından ise, erkencilik gösteren parsel her iki yılda da H2+Y (hindi gübresi 2. dozu
(10 ton.ha-1) yeşil gübreli kombinasyonu), en geç çiçeklenen parsel ise kontrol parseli
olmuştur. Aralarında önemsenecek aralıkta, yaklaşık 12 günlük bir ayrım meydana
gelmiştir. Denemede % 50 meyve tutma gün sayısı bakımından erkencilik gösteren
parsel 1. yıl H2+Y (hindi gübresi 2. dozu (10 ton.ha-1) yeşil gübreli kombinasyonu), 2.
yıl T+Y (sertifikalı ticari organik gübrenin yeşil gübreli kombinasyonu) uygulamaları
olmuştur. Yine kontrol, her iki yılda da en geç meyve tutan parsel olmuştur. Birinci yıl
S1 (ahır gübresi 1. dozu(10 ton.ha-1)) ve NPK50 (85/50/100 kg/ha) uygulamaları, 1. yıl
kontrol parseli ile “A” grubunu paylaşmıştır. Meyve et kalınlığı açısından interaksiyon
çizelgesi sıralamasında, 1. yıl K1 (kompost 1. dozu (20 ton.ha-1)), NPK50 (85/50/100
kg/ha), K2 (kompost 2. dozu (40 ton.ha-1)), 0 (kontrol) parselleri ile 2. yıl 0 (kontrol)
parseli dışında her iki yıla ait tüm uygulamalar “A” grubunu oluşturmuştur. 1. yıl S2+Y
(ahır gübresi 2. dozu (20 ton.ha-1) yeşil gübreli kombinasyonu), 2. yıl H2 (hindi gübresi
2. dozu (10 ton.ha-1)) parselleri en yüksek ortalamayı göstermiştir ve en düşük veriler
her iki yılda da 0 (kontrol) parselinde belirlenmiştir. Bitki boyu açısından, 1. yıl en
yüksek ortalamayı H2+Y (hindi gübresi 2. dozu (10 ton.ha-1) yeşil gübreli
kombinasyonu) ve S2+Y (ahır gübresi 2. dozu (20 ton.ha-1) yeşil gübreli kombinasyonu)
aynı değerle paylaşmış, 2. yıl S2+Y (ahır gübresi 2. dozu (20 ton.ha-1) yeşil gübreli
kombinasyonu) parseli almıştır. En düşük veriler, 1. yıl sıralamanın en alt grubunda yer
alan 0 (kontrol) parselinden, 2. yıl ise K1 (kompost 1. dozu (20 ton.ha-1))
uygulamasından alınmıştır. Bitki eni açısından, bitki boyu ile paralellik gösteren bir
yapı izlenmiştir. 1. yıl, en yüksek değeri H2+Y (hindi gübresi 2. dozu (10 ton.ha-1), 2.
yıl S2+Y (ahır gübresi 2. dozu (20 ton.ha-1) yeşil gübreli kombinasyonu) parselleri
gösterirken düşük veriler her iki yılda da 0 (kontrol) uygulamasında saptanmıştır.
Meyve boyuna ait iki yıl birleştirmesi yapılmış olan verilere göre, en düşük veri olan 0
(kontrol) parseli dışında tüm uygulamaların aynı grupta olduğu görülmüştür. Bununla
birlikte, mineral gübreli parsel (NPK50 ve NPK100) değerlerinin organik parsellerden
daha kısa meyve boyu ortalamasına sahip olduğu belirlenmiştir. Meyve eni açısından,
S2+Y (ahır gübresi 2. dozu (20 ton.ha-1) yeşil gübreli kombinasyonu) uygulaması en
yüksek, 0 (kontrol) parseli ise, en düşük veri almıştır. Meyve eni verilerine göre, yeşil
gübre kombinasyonlu organik uygulamaların “A” grubunda toplandığı görülmüştür.
460
Verilere göre, 4,3 cm’lik sayısal verisi ile NPK100 (170/100/200 kg/ha) parseli de “A”
grubunu yeşil gübre-organik kombinasyonlu uygulamalarla paylaşmıştır. Çeşidin özellik
belgesinde yer alan meyve iriliği ve et kalınlığı her iki yılda da hiçbir uygulamadan elde
edilmemiştir. İkinci yıla ait örneklerin, özellikle meyve boyu açısından özellik
belgesinde bildirilen 11 cm’lik veriye ve 8,96-11,34 cm’lik bir varyasyona sahip
oldukları dikkat çekmiştir. Genel olarak verimi yüksek olan uygulamalarda morfolojik
özellikler açısından üstünlük gözlenmiştir. Benzer şekilde, Hsieh ve Hsu, (1994), 150
kg/ha N dozunda kırmızı biberlere uygulanan 5 ayrımlı organik ve kimyasal gübre
denemesi sonucunda, kompostlaştırılmış tavuk gübresinin kimyasal gübre
uygulamalarına göre %77 daha yüksek verim verdiğini, bitki yüksekliği, meyve eni-
boyu, bitki başına meyve sayısı ve verim açısından organik uygulamaların kimyasal
gübre uygulamalarına üstünlük sağladığını belirtmişlerdir.
Yaprak ve meyve örneklerine ait potasyum verileri açısından, S2+Y (ahır
gübresi 2. dozu (20 ton.ha-1) yeşil gübreli kombinasyonu) ile K2+Y (kompost 2. dozu
(40 ton.ha-1) yeşil gübreli kombinasyonu) organik parsellerinin diğer organik ve kontrol
parsellerine göre üstün olduğu belirlenmiştir. Yine, Y1 (%50 çiçeklenme dönemi yaprak
örnekleri) potasyum içeriklerinin Y2 (2. hasat dönemi yaprak örnekleri)’lere göre daha
düşük seviyelerde kaldığı dikkat çekmiştir. Kontrol parselleri en düşük içerikler ile son
sırada yer almıştır. Sonuçlar literatürle uyumlu saptanmıştır. Benzer şekilde, Benitez ve
ark., (2000), organik materyalleri hayvan gübreleri ile karıştırılıp uygulandığı ve
organik malçlama yaptıkları denemelerinde, biber yapraklarındaki P niceliğini, 1,5-5,7
g/kg, K niceliğini ise, 51-85 g/kg şeklinde açıklamışlardır. Komposta ilişkin elde edilen
sonuçla uyumlu olarak bir araştırmada, bitkisel materyallerden elde edilen kompost
uygulaması ile sivri biber meyve bölümlerinde en yüksek N, P, K ve Vitamin C
değerleri elde edildiği belirtilmiştir (Maurya ve Dhar, 1983). İki dönem yaprak ve
meyve (Y1, Y2 ve M) örneklerine ait potasyum içerikleri için iki yıl birleştirmesi
yapılmış analiz sonuçlarına göre, hem uygulamalar hem yıllar, hem de uygulama x yıl
interaksiyonları için %1 seviyesinde önemli ayrımlılıklar saptanmıştır. Bu nedenle,
potasyum niceliklerine ait verilerde interaksiyon çizelgeleri incelenmiştir. Potasyum
elementi içerikleri açısından, Y1 (%50 çiçeklenme dönemi yaprak örnekleri) 2. yıl
miktarlarının 1. yıla göre fazla olduğu görülmüştür. Birinci yıl S2+Y (ahır gübresi 2.
dozu (20 ton.ha-1) yeşil gübreli kombinasyonu) (% 4,11), 2. yıl tek başına “A” grubunu
oluşturan K2+Y (kompost 2. dozu (40 ton.ha-1) yeşil gübreli kombinasyonu) (% 5,01)
parseli en yüksek ortalamaları verirken, en düşük veriler her iki yılda da kontrol (0) (%
3,11 / % 3,22) parselinde saptanmıştır. Potasyum içerikleri açısından Y1 (%50
çiçeklenme dönemi yaprak örnekleri) değerlerinin, Bergman (1993) (% 4-5,4) ile Kacar
ve Katkat (1998) (% 4-6) göz önüne alındığında yeter seviyede oldukları anlaşılmıştır.
Potasyum elementi içerikleri açısından Y2 (2. hasat dönemi yaprak örnekleri)
sonuçlarına baktığımızda, Y1 örneklerinde olduğu gibi, interaksiyona ait sıralamada, 2.
yıl örnek niceliklerinin daha yüksek olduğu görülmüştür. 2. yıl K2+Y (kompost 2. dozu
(40 ton.ha-1) yeşil gübreli kombinasyonu) (% 5,60), T+Y (sertifikalı ticari organik
gübrenin yeşil gübreli kombinasyonu) ve S1+Y (ahır gübresi 1. dozu (10 ton.ha-1) yeşil
gübreli kombinasyonu) parselleri “A” grubunu oluşturmuştur. Birinci. yıl ise, S2+Y
(ahır gübresi 2. dozu (20 ton.ha-1) yeşil gübreli kombinasyonu) (% 4,92) parsel
içeriğinin en yüksek, kontrol (% 3,15)’ün en düşük veriyi aldığı görülmüştür. İkinci yıl
en düşük ortalamayı S1 (ahır gübresi 1. dozu (10 ton.ha-1)) (% 3,21) uygulaması
vermiştir. İkinci hasat dönemi yaprak örnekleri (Y2) potasyum içeriklerinin, Bergman
(1993) (% 4-5,4) ile Kacar ve Katkat (1998) (% 4-6) göz önüne alındığında yeter
seviyede oldukları anlaşılmıştır. İkinci hasat dönemi meyve örnekleri (M), K elementi
miktarları açısından da, 1. yıl S2+Y (ahır gübresi 2. dozu (20 ton.ha-1) yeşil gübreli
kombinasyonu) (% 3,45) en yüksek değeri alırken, 2. yıl en yüksek ortalamayı H2+Y
(hindi gübresi 2. dozu (10 ton.ha-1) yeşil gübreli kombinasyonu) (% 3,47) parseli
461
olmuştur. En düşük ortalamayı, her iki yılda da S1 (ahır gübresi 1. dozu(10 ton.ha-1
ton.ha-1)) (% 2,81 / % 3) uygulaması göstermiştir. Biber meyve potasyum miktarına
ilişkin bulgularımızla uyumlu şekilde, Küçük (1992), % 2,55-3,40; Bozkurt ve ark.
(2000), % 3,96-4,08; Çimrin ve ark. (2000), % 3,08-3,13 sayısal verilerinde
bildirmişlerdir.
Verim ile her iki yaprak ve meyve potasyum içerikleri arasında %1 düzeyinde
önemli ve 0,5’in üzerinde korelasyonlar saptanmıştır. Buna göre, verim ile KY1, KY2
ve KM arasında sırası ile r=0,587**, r=0,610** ve r=0,647** verileri elde edilmiştir.
Verim ile potasyuma ait sonuçlar incelendiğinde ikinci yıl K2+Y (kompost 2. dozu (40
ton.ha-1) yeşil gübreli kombinasyonu) parselindeki verim artışı ile 2. yıl K2+Y (kompost
2. dozu (40 ton.ha-1) yeşil gübreli kombinasyonu) uygulamasına ait K içeriğinin en
yüksek ortalama yada “A” grubunda yer alması önemli olarak algılanmıştır. Buna göre;
2. yıl K2+Y (kompost 2. dozu (40 ton.ha-1) yeşil gübreli kombinasyonu) uygulaması Y1
(%50 çiçeklenme dönemi yaprak örnekleri) içeriği % 5,0; Y2 (2. hasat dönemi yaprak
örnekleri) içeriği % 5,6; M (2. hasat dönemi meyve örnekleri) miktarı ise, % 3,4
belirlenmiştir. Her iki yaprak (Y1 ve Y2) örnekleri potasyum içeriklerinin, Bergman
(1993) (% 4,0-5,4) ile Kacar ve Katkat (1998) (% 4-6) göz önüne alındığında yeter
seviyede oldukları belirlenmiştir. Biber meyve potasyum içeriğine ilişkin bulgularımızla
uyumlu literatür bilgileri [Küçük (1992) (% 2,5-3,4); Bozkurt ve ark., (2000) (3,9-4,0),
Çimrin ve ark. (2000) (3,0-3,1)] bildirilmiştir. Verim ile % 50 çiçeklenme gün sayısı ve
% 50 meyve tutma gün sayısı gibi erkencilik özelliklerinin korelasyon değerlerini
incelediğimizde sırası ile r= -0,635** ve r= -0.681** değerleri saptanmıştır. Buna göre,
erkencilik ile verim arasında pozitif yönde ilişki olduğu belirlenmiştir. Erkencilik
dışında, verim ile meyve et kalınlığı verilerinin % 1 düzeyinde önemli olduğu ve r=
0,531** değerinde ilişkili bulunmuştur. Potasyum Y1, Y2 ve M içerikleri ile % 50
çiçeklenme gün sayısı, % 50 meyve tutma gün sayısı özellikleri arasında % 1 seviyede
önemli korelasyon katsayıları, erkencilik ile bitki potasyum içeriklerinin birbiri ile
pozitif yönde bağıntılı olduğunu göstermiştir. %50 çiçeklenme gün sayısı ile Y1, Y2 ve
M potasyum içerikleri arasında sırası ile r= -0,719**, r= -0,622** ve r= -0,664**
katsayıları, %50 meyve tutma gün sayısı ile ise, r= -0,610**, r= -0,602** ve r= -
0,678** sayısal verileri belirlenmiştir. Sonuç olarak, verim, morfolojik karakterler ile
iki dönem yaprak ve meyve potasyum içerikleri göz önüne alındığında, S2+Y (ahır
gübresi 2. dozu (20 ton.ha-1) yeşil gübreli kombinasyonu) ile K2+Y (kompost 2. dozu
(40 ton.ha-1) yeşil gübreli kombinasyonu) uygulamalarının pozitif yönde ön plana
çıktığı izlenmiştir.
KAYNAKLAR
Anonim. 1999. Tarımsal Yapı (Üretim, Fiyat, Değer). T. C. Başbakanlık Devlet
İstatistik Enstitüsü Yayınları, Yayın No: 2457, Ankara.
Anonim. 2004. Türkiye’de üretimi yapılan ve ticarete konu olan organik tarım ürünleri,
İGEME, 2004.
Anonim. 2005a. 10.06.2005 tarih B.02.1.DİE.0.16.00.05/907/47A541-4370 sayılı e-
posta bilgi, DİE, Ankara.
Anonim. 2005b. Organik Tarım İstatistiki Bilgileri. T. C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı,
Ankara (www.tarim.gov.tr), 2005.
Avcıoğlu, R., H. Soya ve H. Geren. 1999. Ege Bölgesinde Ekolojik Tarımın Organik
Madde ve Azot Kaynağı Olarak Baklagil Yembitkileri. Türkiye I. Ekolojik Tarım
Sempozyumu. 21-23 Haziran 1999. Atatürk Kültür Merkezi, Konak-İzmir/
Türkiye.
462
Çizelge 4. Uygulamaların verim, morfolojik karakterler ve iki dönem yaprak ve meyve örneklerinde potasyum miktarları üzerine yıllar üzerinden etkileri (2001-
2002/2002-2003 yılları).
Meyve Et
Verim*** %50 Çiçeklenme %50 Meyve Tutma Meyve Boyu Bitki Boyu Bitki Eni
Uygulama Yıl Kalınlığı Meyve Eni (cm) KY1 (%)*** KY2 (%)*** KM (%)***
(ton.ha-1) Gün Sayısı*** Gün Sayısı*** (cm) (cm)*** (cm)***
(mm)***
1 9.9r 55.25a 73.00a 1.80e 46.75g 47.50gh 3.11o 3.15p 2.81ı
0 7.3b 3.5c
2 12.6p-r 41.25c-g 62.50b 2.96de 57.00b-g 45.75h 3.22o 3.31o 3.01h
1 11.3qr 46.25bc 69.25a 3.03c-e 53.25e-g 51.00c-h 3.52n 4.48jk 3.01h
NPK50 8.1ab 3.8bc
2 14.7n-p 39.25d-k 60.75bc 3.15a-d 54.75d-g 50.00e-h 4.31de 4.71hı 3.02h
1 22.1f-h 40.00d-ı 60.50bc 3.50a-d 62.25a-f 64.00a-d 3.81j-m 4.67hı 3.11f-h
NPK100 8.1ab 4.3ab
2 21.9f-ı 39.75d-j 59.50b-d 3.61a-d 61.25a-f 61.25a-f 4.41cd 5.01e 3.11f-h
1 17.4k-n 38.50e-m 59.25b-e 3.25a-d 65.50a-d 64.00a-d 3.81j-m 4.28lm 3.11f-h
Y 9.3a 4.3ab
2 22.5e-h 36.75g-m 58.75b-e 3.59a-d 63.00a-e 54.50b-h 4.30de 5.20d 3.06gh
1 18.8ı-l 43.75c-f 62.00b 3.35a-d 60.00a-f 61.00a-f 3.75lm 4.17m 3.26de
T 9.4a 4.4ab
2 18.8ı-l 38.00f-m 58.75b-e 3.80a-d 64.00a-e 57.75a-h 4.51bc 4.91e-g 3.30c-e
1 27.7ab 40.00d-ı 59.50b-d 4.34ab 68.00ab 67.75ab 3.88ı-k 4.47jk 3.30c-e
T+Y 9.0a 4.2ab
2 25.8b-e 35.00h-m 51.00g-h 3.75a-d 60.75a-f 50.00e-h 4.61b 5.51ab 3.31c-e
1 13.6o-q 50.50ab 69.50a 3.66a-d 60.75a-f 57.50a-h 3.40n 3.61n 2.81ı
S1 8.4ab 3.8bc
2 15.2n-p 38.00f-m 60.00b-d 3.60a-d 54.25d-g 48.25f-h 3.46n 3.21op 3.00h
1 23.1d-g 40.75c-h 60.00b-d 3.43a-d 64.75a-e 58.50a-h 3.77k-m 4.41kl 3.26de
S1+Y 9.0a 4.3ab
2 24.9b-f 34.00j-m 51.25g-h 3.63a-d 56.00c-g 51.00c-h 4.40cd 5.50ab 3.36a-d
1 13.9o-q 44.50cd 62.25b 3.21a-d 58.50a-f 56.75b-h 3.72m 4.49jk 3.30c-e
S2 8.8ab 4.1a-c
2 23.3c-g 33.50k-m 59.25b-e 3.76a-d 61.25a-f 55.00b-h 4.51bc 5.30cd 3.35a-d
1 29.7a 39.00d-l 53.00f-h 4.40a 69.25a 66.75ab 4.11fg 4.92ef 3.45ab
S2+Y 9.5a 4.8a
2 26.5a-c 33.75k-m 56.25c-g 3.98a-d 68.00ab 62.00a-e 4.61b 5.41c 3.35a-d
1 13.8o-q 44.00c-e 60.50bc 3.67a-d 58.50a-f 54.75b-h 3.81j-m 4.30lm 3.10gh
H1 8.9a 4.1bc
2 15.5m-p 39.25d-k 58.50b-e 3.80a-d 65.00a-d 60.50a-g 4.31de 4.81f-h 3.30c-e
1 18.6j-m 39.75d-j 56.25c-g 3.93a-d 66.50a-c 61.75a-e 3.96hı 4.49jk 3.41a-c
H1+Y 8.9a 4.2ab
2 23.8c-g 34.50ı-m 51.50g-h 3.44a-d 61.00a-f 53.00c-h 4.31de 5.01e 3.24d-f
1 17.2k-n 41.50c-g 57.75b-f 3.71a-d 62.75a-f 61.25a-f 3.75lm 4.28lm 3.19e-g
H2 9.2a 4.2ab
2 20.7g-j 36.25g-m 54.00e-g 4.27a-c 59.25a-f 50.75d-h 4.46c 4.40kl 3.37a-d
1 25.9b-d 33.25lm 48.50h 4.03a-d 69.25a 70.75a 4.00gh 4.76gh 3.30c-e
H2+Y 8.9ab 4.2a-c
2 25.5b-e 32.75m 56.00c-g 3.45a-d 65.25a-d 56.00b-h 4.42cd 4.61ıj 3.47a
1 12.8o-r 46.00bc 59.25b-e 3.10b-d 63.75a-e 62.50a-e 3.50n 4.20m 2.98h
K1 9.0a 4.0bc
2 16.0l-o 38.00f-m 57.50b-f 3.29a-d 51.25fg 47.50gh 4.20ef 4.21m 3.28c-e
1 27.2ab 36.75g-m 55.50c-g 4.11a-d 64.50a-e 64.25a-c 3.71m 4.41kl 3.10gh
K1+Y 9.3a 4.4ab
2 23.8c-g 36.75g-m 54.75d-g 3.94a-d 61.75a-f 57.25b-h 4.25e 4.50jk 3.28c-e
1 14.8n-p 41.50c-g 60.00b-d 2.95de 63.25a-e 61.50a-f 3.85ı-l 4.39kl 3.09gh
K2 8.9ab 4.0bc
2 19.7h-k 36.25g-m 60.50bc 3.66a-d 59.75a-f 53.00c-h 4.22ef 4.45k 3.31b-e
1 22.2f-h 41.25c-g 59.50b-d 4.38ab 66.50a-c 63.75a-d 3.90h-j 4.70hı 3.30c-e
K2+Y 9.2a 4.5ab
2 26.0b-d 33.75k-m 51.50g-h 3.75a-d 67.75ab 63.50a-d 5.01a 5.60a 3.42a-c
Tukey (0.05) - ** ** ** ** ** ** ** ** ** ** **
w - 323.46 5.75 1.52 1.28 1.52 0.70 11.52 13.28 0.11 0.14 0.13
CV (%) - 5.79 5.22 3.34 12.76 9.67 9.45 6.70 8.26 1.07 1.15 1.55
ns: önemli değil, *: %5’e göre önemli, **: %1’e göre önemli, ***: 1. ve 2. yıl’a ait birleştirilemeyen değerler.
463
Benitez, E., R. Melgar, H. Sainz, M. Gomez, and R. Nogales. 2000. Enzyme activities
in the rhizosphere of pepper (Capsicum annuum L.) grown with olive cake
mulches, Soil Biology and Biochemistry, 2000, 32:13, 1829-1835.
Bergman, W. 1993. Ernahrungsstörüngen bei Kulturpflanzen, Gustav Fisher Verlag
Jena, Stuttgart.
Bozkurt, M. A., Ö. Türkmen ve F. Yaşar. 2000. Azotlu ve potasyumlu gübrelemenin
biberde verim ve besin elementi içeriklerine etkisi, III. Sebze Tarımı
Sempozyumu, 11-12 Eylül 2000, s. 28-32, Isparta.
Çiçekli, M. 2004. Organik biber yetiştiriciliğinde çiftlik gübresi, kükürt ve feldspat
uygulamalarının verim ve kalite özelliklerine etkisi, Ege Üniversitesi Ziraat
Fakültesi Toprak Bölümü, Yüksek Lisans Tezi, s.87.
Çimrin, M., M. A. Bozkurt ve İ. E. Akıncı. 2000. Azot ve fosforun biberin (Capsicum
annuum L.) meyve ve yaprak besin elementi içeriğine etkisi. Sütçü İmam Ü. Fen
ve Mühendislik Dergisi, 3 (2): 174-181.
Dima, S. J., and A. N. Odero. 1997. Organic farming for sustainable agricultural
production: abief theoretical review and preliminary empirical evidence,
Environmental and Resource Economics, 1997, 10 (2): 177-188.
Hartz, T. K., F. J. Costa, and W. L. Schrader. 1996. Suitability of composted green
waste for horticultural uses, Hort. Science, 1996, 31 (6): 961-964.
Hsieh, C. F., and K. N. Hsu. 1994. Effect of organic manures on the growth and yield of
sweet pepper. Bulletin of Taichung District Agricultural Improvement Station,
No: 42, 1-10, 1994.
Kacar, B. 1972. Bitki ve Toprağın Kimyasal Analizleri. Ankara Ü. Z. F. Yayınları: 453,
Ankara.
Kacar, B. 1997. Gübre Bilgisi. 5. Baskı. Ankara Ü. Z. F. Yayınları. No: 1490, Ankara.
Kacar, B. ve A. V. Katkat. 1998. Gübreler ve Gübreleme Tekniği, Uludağ Ü.
Güçlendirme Vakfı Yayın No: 27, Bursa.
Kacar, B. ve A. V. Katkat. 2006. Bitki Besleme. Nobel Yayınları, 2. Baskı, 2006,
Ankara.
Küçük, S. A., 1992. Farklı azotlu gübre dozlarının Bağcı Çarliston ve Ege Acı Sivri
Biber çeşidinde ürün oluşumuna, kaliteye ve besin maddesi alımına etkisi,
Doktora Tezi, Ege Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü, Toprak Anabilim Dalı, 117s.
Maurya, K. R., and N. R. Dhar. 1983. Effect of different composts on yield and
composition of chilli (Capsicum annuum L.), Anales de Edafologia Agrobiologia,
1983, 42:1-2, 183-191.
Mengel, K., and E. A. Kirkby. 1982. Principles of Plant Nutrition, International Potash
Institute, P.O.B., CH-3048 Worblaufen-Bern/Switzerland, 3rd Edition, 1982.
Mordoğan, N., Ş. Ceylan, H. Akdemir ve H. Çakıcı. 2002. Organik Gübrelemenin
Patatesin (Solanum tuberosum L.) Verim ve Kalitesine Etkisi. Ege Üniversitesi
Bilimsel Araştırma Proje Raporu. Proje No:2000-ZRF-014. İzmir.
Wiebel, J. 1997. Potassium and nutritional value of fruits and vegetables, Regional
Workshop on: Food Security in the WANA Region, the essential need for
balanced fertilization. May 26-30. Bornova, Turkey.
Yurtsever, N. 1984. Deneysel İstatistik Metodlar. Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü.
Toprak ve Gübre Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü, Genel Yayın No: 121, Teknik
Yayın No: 56, Ankara.
465
ÖZET
Çalışmada, yetiştirme ortamına artan dozlarda humik asit ve çinko
uygulamasının, iki farklı nohut bitkisinin Zn, Fe, Cu ve Mn içeriklerine etkisinin
belirlenmesi amaçlanmıştır. Deneme Van ili, Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Ziraat Fakültesi
Araştırma ve Uygulama alanında kurulmuştur. Temel gübreleme olarak 5 kg da-1 azot
olacak şekilde Amonyum Sülfat ve 6 kg da-1 fosfor olacak şekilde TSP şeklinde
uygulanmıştır. Humik Asit (0, 40 kg da-1) ve Zn’nun üç farklı dozu (0, 2, 4 kg da-1)
kullanılmıştır. Deneme sonunda nohut bitkisinin tane ve gövdesindeki demir, çinko,
bakır ve mangan içerikleri belirlenmiştir. Humik asit ve çinko uygulamalarında, tanede
demir ve çinko ölçütlerinde en iyi sonuçlar sırası ile 50.339 kg da-1, 46.596 kg da-1
gövdede ise demir ve çinko parametrelerinin en iyi değerleri 68.186 kg da-1 ve 17.289
kg da-1 ile 4 kg da-1 çinko dozundan elde edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Alkalin toprak, nohut, hümik asit, çinko.
GİRİŞ
Bitkisel üretimde kalite ve ürün miktarındaki artışın temel koşulu, toprak
verimliliğinin yüksek olmasıdır. Toprakların verimliliğini belirleyen en önemli
faktörlerden olan toprak reaksiyonu (pH), başta bitki besin maddelerinin yarayışlılıkları
ve toprak canlılarının faaliyetleri olmak üzere verimliliği belirleyen pek çok faktörü
önemli derecede etkilemektedir (Özbek, 1973).
466
MATERYAL VE METOD
Deneme Van İli, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Ziraat Fakültesi Araştırma ve
Uygulama Alanında kurulmuş, bitki materyali olarak Akçin 91 ve Aziziye 94 nohut
çeşitleri kullanılmıştır.
Çalışma üç yinelemeli, bölünen bölünmüş parseller deneme desenine göre
toplam 48 parsel olarak düzenlenmiştir. Ana parsel çeşit, alt parsel humik asit, altın altı
parsel ise Zn faktörlerinden oluşmuştur. Parsel büyüklüğü 1.5m x 5m = 7.5 m2’dir. Azot
kaynağı olarak Amonyum Sülfat, 5 kg da–1 N olacak şekilde, fosfor kaynağı
-1
olarak TSP, 6 kg da P2O5 kullanılmıştır (Ülgen ve Yurtsever, 1984). Humik Asit 40 kg
da-1 dozunda uygulanmış, üç farklı çinko dozu (0, 2 ve 4 kg Zn da-1) kullanılmıştır.
Parseller 30 cm sıra aralığı olacak şekilde 5 sıra olarak düzenlenmiş, bloklar arası
mesafe 2 m olarak ayarlanmıştır. Tohumlar m2’ye 60 bitki düşecek şekilde, 27 Nisan
2006 tarihinde yöntemine uygun olarak ekilmiştir.
Bitkideki demir, çinko, mangan ve bakır içerikleri kuru yakma işlemi ile elde
edilen süzüklerin Atomik Absorbsiyon Spektrofotometresinde okunması ile elde
edilmiştir.
Elde edilen verilere bölünen bölünmüş deneme desenine göre varyans analizi
uygulanmış, ortalamalar arasındaki farkın önemliliğini test etmek için Duncan çoklu
karşılaştırma testi kullanılmıştır (Düzgüneş ve ark., 1983).
467
Güneş ve ark. (1997) tarafından yapılan çalışma sonuçları ile uyum sergilediği
gözlenmektedir.
Araştırma sonucunda çinkonun artan seviyelerinin tanedeki Fe içeriğini
arttırdığı gözlenmiştir. Lingle ve ark., (1963) ile tamamen zıt yönde bulunan bu sonucun
temel gübreleme olarak azotlu gübrelemenin amonyum sülfat formunda
uygulanmasından kaynaklandığı düşünülmektedir. Güneş ve Aktaş, (1991), kireçli
topraklarda demir beslenmesi üzerine azot formlarının etkili olduğunu, amonyum ile
beslenen bitkilerin nitrat ile beslenenlere göre topraktaki demirden daha iyi
yararlandığını bildirmişlerdir.
Bulgulardaki farklılığın diğer nedenleri yörenin iklim deseni, toprak ve
kullanılan materyalin özelliklerini sıralamak mümkündür.
Bitki tanesindeki çinko içeriği
Nohut bitkisinin tanesinde bulunan çinko içeriği üzerine humik asit ve humik
asit*çinko interaksiyonu etkilerinin önemsiz olduğu Çizelge 4’de izlenmektedir. Humik
asit uygulamaları birbirlerine çok yakın değerler gösterirken, Zn dozlarının artışına
paralel bir seyir izlenmiş, 4 kg da-1 Zn uygulaması 46.303 kg da-1 ile birinci grupta yer
almıştır.
Çizelge 4. Humik asit ve çinko düzeylerine göre çinko ortalama değerleri ve Duncan
sonuçları
Humik Asit Dozları Çinko Dozları (kg da-1)
(kg da-1) 0 2 4 Humik Asit Ort
0 35.330± 2.437 40.085± 2.269 46.009± 1.821 40.475± 1.592A
40 37.151± 2.098 41.998± 2.607 46.596± 3.543 41.916± 1.790A
Çinko Ortalaması 36.241± 1.558C 41.042± 1.673B 46.303± 1.901A 41.195± 1.187
Söz konusu değişken üzerine 40 kg da-1 humik asit uygulamasının küçük bir
farkla yüksek değere ulaştığı, ancak bu sonucun istatistiksel anlamda önemli olmadığı
Çizelge 6’da gözlenmektedir.
Çizelge 6. Çeşit ve humik asit düzeylerine göre çinko ortalama değerleri ve Duncan
sonuçları
Çeşit Humik Asit Dozları (kg da-1)
0 40 Çeşit Ortalaması
Aziziye 94 36.872± 1.978 37.923± 1.663 37.398± 1.251A
Akçin 91 44.078± 1.902 45.908± 2.639 44.993± 1.594A
Humik Asit Ort. 40.475± 1.592A 41.916± 1.790A 41.195± 1.187
469
Çizelge 14. Çeşit ve çinko düzeylerine göre demir ortalama değerleri ve Duncan
sonuçları
Çizelge 15. Çeşit ve humik asit düzeylerine göre demir ortalama değerleri ve Duncan
sonuçları
Çeşit Adı Humik Asit Dozları (kg da-1)
0 40 Çeşit Ortalaması
Aziziye 94 54.964± 30.121 58.141± 17.168 56.052± 17.725B
Akçin 91 60.383± 19.841 68.200± 22.703 64.291± 17.147A
Humik Asit Ort. 57.173± 19.063B 63.171± 17.604A 60.172± 13.756
yeniden azalan (14.518 kg da-1) bir seyir izlemiştir. Elde edilen bu sonuç, konuyla ilgili
yapılan bazı çalışma Patra ve ark., (1982), Kharu ve ark., (1998), Valdrighi ve ark.,
(1996), Fagbemo ve ark., (1993), sonuçlarıyla uyum içindedir.
Çizelge 16. Humik asit ve çinko düzeylerine göre çinko ortalama değerleri ve Duncan
sonuçları
Humik Asit Çinko Dozları (kg da-1)
Dozları (kg da-1) 0 2 4 Humik Asit Ort.
0 12.602±
c
0.263 b 14.250±
b
0.406 b 17.058±
a
0.814 a 14.637± 0.536B
40 14.728± 15.912±
a
0.536 a 14.518± 0.664 b
b 16.053± 0.433A
b
0.631 a
Çinko Ortalaması 13.665± 0.457C 15.081± 0.407B 17.289± 0.506A 15.345± 0.360
Çizelge 17. Çeşit ve çinko düzeylerine göre çinko ortalama değerleri ve Duncan
sonuçları
Çeşit Adı Çinko Dozları (kg da-1)
0 2 4 Çeşit Ortalaması
Aziziye 94 13.052± 0.488 13.347± 0.392 16.539± 0.652 14.646± 0.449A
Akçin 91 14.279± 0.729 15.815± 0.599 18.039± 0.690 16.044± 0.147A
Çinko Ortalaması 13.665± 0.457C 15.081± 0.407B 17.289± 0.506A 15.345± 0.360
Çizelge 18. Çeşit ve humik asit düzeylerine göre demir ortalama değerleri ve Duncan
sonuçları
Çeşit Adı Humik Asit Dozları (kg da-1)
0 40 Çeşit Ortalaması
Aziziye 94 13.735± 0.552 15.556± 0.588 14.646± 0.449A
Akçin 91 15.539± 0.843 16.549± 0.624 16.044± 0.147A
Humik Asit Ort. 14.637± 0.536B 16.053± 0.433A 15.345± 0.360
Çizelge 19. Humik asit ve çinko düzeylerine göre bakır ortalama değerleri ve Duncan
sonuçları
Humik Asit Çinko Dozları (kg da-1)
Dozları (kg da-1) 0 2 4 Humik Asit Ort.
0 12.942±
b
0.350 a 14.891±
a
0.703 a 12.422±
b
0.611 b 13.419± 0.405A
40 13.428±
a
0.587 a 14.170±
a
0.473 a 14.177± 0.710 a
a 13.925± 0.335A
Çinko Ortalaması 13.185 ±0.334B 14.531± 0.419A 13.300 ±0.519B 13.672± 0.263
Çizelge 20. Çeşit ve çinko düzeylerine göre bakır ortalama değerleri ve Duncan
sonuçları
Çeşit Adı Çinko Dozları (kg da-1)
0 2 4 Çeşit Ortalaması
Aziziye 94 12.491± 0.371 b
b
15.162± 0.735 a
a
12.564± 0.850 b
b 13.406± 0.478A
Akçin 91 13.880± 13.900± 0.269 b
a
14.036± 0.497 a
a 13.939± 0.218A
a
0.401 a
Çinko Ortalaması 13.185± 0.334B 14.531± 0.419A 13.300± 0.519B 13.672± 0.263
Çizelge 21. Çeşit ve humik asit düzeylerine göre bakır ortalama değerleri ve Duncan
sonuçları
Çeşit Humik Asit Dozları (kg da-1)
0 40 Çeşit Ortalaması
Aziziye 94 13.317± 0.795 13.494± 0.580 13.406± 0.478A
Akçin 91 13.521± 0.249 14.357± 0.309 13.939± 0.218A
Humik Asit Ort. 13.419± 0.405A 13.925±0.335A 13.672± 0.263
KAYNAKLAR
Akçin, A., 1988. Yemeklik Tane Baklagiller. Selçuk Üniversitesi Yayınları No:43.
Konya.
Alpaslan, M., Taban, S., 1996. Çeltik (Oryza sativa L.)’te Çinko-Demir ilişkisi. Tarım
Bilimleri Dergisi . 2(1): 43-47.
Anonim, 2002. D.İ.E. tarım İstatistikleri Özeti. T.C. Başbakanlık Devlet İstatistik
Enstitüsü Yayınları, Ankara.
Bağcı, S. A., Sade, B. 2004. Konya Şartlarında Sulama ve Çinko Uygulamalarının,
Farklı Tahıl Türlerinde Verim, Verim Unsurları ve Danedeki Çinko
Konsantrasyonu Üzerine Etkileri. Türkiye 3. Ulusal Gübre Kongresi, Tarım -
Sanayi - Çevre, 11-13 Ekim 2004, Tokat. 563-572.
Bowen, J. E., 1987. Physiology of genotypic differeces in zinc and cupper uptake in rice
and tomato. Plant and Soil. 99, 115-125.
Dolar, S.G., Keeney, D.R., 1971. Availability of Cu, Zn, and Mn in soils. I. Influence of
soil pH, organic matter, and extractable phosphorus. J. Sci. Fd. Agric. 22: 273-
282.
Düzgüneş, O.,Kesici, T., Gürbüz, F.,1983. İstatistik Metotları I. A.Ü. Ziraat Fakültesi
Yayınları:861, Ders Kitabı:229, Ankara.
Erdal, İ., 2004. Çinko Gübrelemesinin Buğday Çeşitlerindeki Bazı Besin Elementi
Konsantrasyonları ve Oranlarına Etkisi. Türkiye 3. Ulusal Gübre Kongresi,
Tarım - Sanayi -Çevre, 11-13 Ekim 2004, Tokat. 545-552.
475
Eyüpoğlu, F., Kurucu, N., Talaz, S., 1998. Türkiye topraklarının bitkiye yarayışlı bazı
mikroelementler bakımından genel durumu. T.C. Başbakanlık K.H.G.M.
Toprak ve Gübre Eraştırma Enstitüsü.
Fagbemo, J. A., Agbolla, AA., 1993. Effecth of Different Levels of Humic Acid on
Growth and Nutrient Uptake of Treak Seedling. Journalof Plant Nutrition,16(8),
1465–1483.
Goldschmidt, V.M., 1954. Geochemistry. Oxford Univ.Press (Clarendon). London and
New York.
Güneş, A., Alparslan, M., İnal, A., Erdal, İ., Samet, H. 1997. Ereğli Demir Çelik
Fabrikaları baca filtresi atığındaki demirden yerfıstığı bitkisinin yararlanmasına
humik asitin etkisi. Pam. Ün. Müh. Fak. Müh. Bilimleri Dergisi, Cilt:3, Sayı:2,
ISSN 1300-7009.
Kharu, M.P.S., Bansal, R.L., Nayyar, V.K., 1998. Influence of Zinc Application on
Yield and Micronutrient Nutrition of Lentil Grown on Typic Ustochrepts. Lens
Newsletter 25:1-2, 38-41.
Lingle, J.C., Tiffin, L.O., Brown, J.C., 1963. Iron_Uptake Transport of Soybeans as
İnfluenced by other cation. Plant Phyisol.38:71-76.
Lobartini. J. C., Orioli, G. A., Tan, K. H.. 1997. Caracterisrics of Soil Humic Acid
Fractions Seperated by Ultrafıtration. Corn. SoiI Sci. Plant Anal., 28(9
&10):787-796.
Oktay, M., Akdemir, H., Ceylan, Ş., İrget, M.E., Ünübol, H., Kalkan, H., 1998. Patates
Yetiriciliğinde Çinko Sülfat Gübrelemesinin Ürün Miktarı ve Bazı Kalite
Kriterlerine Etkisi. I. Ulusal Çinko Kongresi 12-16 Mayıs1997, Eskişehir. 243-
249.
Özbek, N., 1973. Toprak Verimliliği ve Gübreler 1. Toprak Verimliliği. Ankara
Üniversitesi, Ziraat fakültesi yayınları: 525, Ders Kitabı: 170.
Patra, D., Haldar, M., Mandal, L., 1982. Effect of P, Cu and Zn Application on the
Growth and Zn, Cu, Fe and P Nutrition of Rice in Water-logged Soil. Indıan
Agriculturist. 26:229-235.
Turqure. , 2003. İnvestigation of effects on nutrient uptake of humic acid applications of
different forms to strawberry plant. Central Research İnstitute for Field Crop,
Ankara, vol.26, no:4 pp.833- 843 page 9.
Ülgen, N. ve N. Yurtsever (1984). Türkiye Gübre ve Gübreleme Rehberi. S.1-183.
Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığı Topraksu Genel Müdürlüğü, Toprak ve
Gübre Araştırma Enstitüsü. Genel Yayın No.82. Rapor Yayın No.15. Ankara.
Valrighi, M., Pera, A., Agnolucci, M., Frassinetti, S., Lunardi, D., Vallini, G., 1996.
Effects of compost-derived humic acids on vegetable biomass production and
microbial growth within a plant(Cichorium intybus) soil system: a comparative
study.Agriculture, Ecosystems And Environment, 58, (2-3), 133-144.
476
ÖZET
Toprağın potansiyel verim kapasitesini geliştirmek, uzun vadede toprağın
korunması ve sürdürülebilirliliği çerçevesinde tarımsal artıkların toprağı iyileştirme ve
verim üzerindeki etkisini belirlemek amacı ile 2000-2004 yılları arasında Şanlıurfa
Merkez İlçeye bağlı Harran Ovası’nda bulunan Sultantepe Köyü’nde tesviye yapılan
arazilerde yürütülen bu araştırmada, yörede üretimi yapılan pamuk, buğday ve mısır
artıkları ile at gübresi kompostlaştırılarak kullanılmıştır. Araştırma tesadüf blokları
deneme deseninde üç tekerrürlü ve çakılı olarak yürütülmüştür. Araştırmada tarımsal
artık kökenli kompost, fiğ, ticari gübre ve pamuk kullanılmıştır. Denemede 0, 0.5, 1.0
ve 1.5 ton kompost/da ve yeşil gübre (fiğ) konuları uygulanmıştır. Tüm konulara ilave
olarak 13 kg N/da ve 7 kg P2O5/da verilmiştir. Kompost uygulaması her yıl ekimden
önce yapılmıştır. Araştırmanın 4 yılında da en yüksek verimi 1 ton kompost/da konusu
vermiş olup, tesviye edilen araziler için önerilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Artık, kompost, bitki besleme.
GİRİŞ
Türkiye tarım arazisi potansiyeli bakımından sanıldığı kadar zengin değildir ve
toprak rezervi kalmamış 19 ülke arasına girmiştir. Tarıma açılmış alanların bir kısmının
477
bu amaçla kullanılmaması gereken mera ve benzeri alanlar olduğu gözetilecek olur ise,
Türkiye’de toprak kullanım potansiyelinin kalmadığı ve aslında aşılmış olduğu ifade
edilmektedir (Cangir,1994).
Türkiye topraklarının organik madde miktarı düşüktür. Bununla birlikte
bilinçsizce yapılan tarım sonucu toprak devamlı sömürülmektedir. Bitki rotasyonu
yapılmamakta, her yıl ayni bitki tarımı yapılması neticesinde topraklar yorulmakta,
verim yönünden zayıflamaktadır. Önceleri üreticiler tarafından kuşku ile izlenen ticari
gübrelerin uygulanması konusu, günümüzde bütün üreticiler tarafından benimsenmiş
durumdadır. Fazla miktarda ticari gübre kullanılması ise toprakların fiziksel
özelliklerinin bozulmasına neden olmaktadır. Fiziksel özellikler bakımından sorunlu
olan topraklar, en uygun şekillerde ticari gübrelerle gübrelenmiş olsalar dahi, bunlardan
yüksek verim almak olanaksızdır. Son yıllarda toprak özelliklerinin iyileştirilmesine ve
ıslahına gittikçe artan bir önem verilmeğe başlanmıştır.
Fiziksel özellikleri bozuk olan çok ağır killi veya hafif kumlu toprakların ıslahı
için, toprak işleme, bitki rotasyonu, şehir artıklarından elde edilen çöp gübresi, çiftlik
gübresi, bazı bitki ve kök artıkları, fabrikasyon artıkları gibi toprağa organik madde
kazandıran maddeler verilmesi, diğer yandan son yirmi yıldan beri bir takım sentetik
ıslah maddelerinin toprağa uygulanması gibi işlemler yapılmakta ve başarılı sonuç
verenler uygulamaya konulmaktadır.
Toprağın fiziksel özelliklerinin ıslahı düşünülürken, o bölgede fiziksel
özellikleri ıslah etmek için kullanılabilecek bol miktarda bulunan ekonomik olabilecek
maddeleri göz önünde bulundurmak, günümüz ekonomik koşullarında malzemenin
seçimi de önemlidir. Bu nedenle bu araştırma, Harran Ovasında tesviye edilen
arazilerde yukarıda belirtilen görüşler doğrultusunda yapılmış, hem toprağın
iyileştirilmesi hem de bitki artıklarının yakılmasının önüne geçilmesi, dolayısıyla çevre
kirliliğinin belli bir ölçüde önlenmesi hedeflenmiştir.
MATERYAL VE METOD
Materyal
Araştırma Şanlıurfa Merkez İlçeye bağlı Harran Ovası’nda bulunan Sultantepe
Köyü’nde, tesviye yapılan arazide yürütülmüştür. Bu arazilerde tesviye derinliği 0-85
cm arasında olup, ortalama 40 cm’dir. Araştırmanın yürütüldüğü Sultantepe Köyü’nde,
kırmızı kahverengi büyük toprak grubu hakimdir. Bu grubun organik madde içeriği
düşüktür. Araştırmanın yürütüldüğü Sultantepe toprak serisi alüviyal ana materyalli, düz
ve düze yakın eğimli derin topraklardır. Profilleri kil tekstürlüdür. (Dinç ve ark., 1988).
Şanlıurfa, Güneydoğu Anadolu iklim bölgesine dahil olmakla beraber, Akdeniz
ikliminin etkisi altındadır. Yazları sıcak ve kurak kışları ise ılık olan bir iklim özelliği
göstermektedir. Güneyden kuzeye ve batıdan doğuya gittikçe yağış miktarları
artmaktadır. Yıllık ortalama yağış 350 mm civarındadır.
Harran Ovası genellikle zengin bitki desenli tarıma uygun bir yapı göstermesine
rağmen, bu durum tam olarak gerçekleşmemiştir. Ovanın kuru tarım yapılan
kısımlarında genellikle buğday, mercimek ve susam yetiştirilmekte, ayrıca antepfıstığı
ve bağ tesislerine yer yer rastlanmaktadır. Sulu tarım yapılan bölgelerde pamuk, sebze
(patlıcan, biber, domates), meyve (kayısı, nar, erik), yonca ve ikinci ürün mısır
yetiştirilmektedir. Ovada makineli tarım hakimdir.
Araştırmada kompost olarak %25 buğday artıkları, %25 mısır artıkları, %25
pamuk artıkları ve %25 oranında at gübresi kullanılmıştır. Oranlar belirlenirken kuru
madde ağırlığı dikkate alınmıştır. Patozla parçalanan artıklar yukarıda ifade edilen
478
Her yıl birinci çapayla birlikte seyreltme yapılmış olup, yetişme dönemi
içerisinde şartlara göre 3-4 defa çapalama yapılmış, hastalık ve zararlı görülmediği için
mücadele yapılmamıştır.
Her yıl hasat, kozaların 2/3’ü açtığında 1.el hasadı ve 2-3 hafta sonra da 2.el
hasadı yapılmıştır. Hasat yanlardan birer sıra ve başlardan 1 m atılarak yapılmıştır.
Elde edilen analiz sonuçları araştırmanın başlangıcı ve bitimi itibarı ile fosfor
içerikleri açısından incelendiğinde konuların tamamında artış olduğu, konular
arasındaki artışın kompostun uygulandığı konularda daha yüksek olduğu tespit
edilmiştir. Bu veriler ışığında kompostun fosfor içeriği üzerinde artış yönünde etkili
olduğu gözlenmiştir. Potasyum içerikleri incelendiğinde konuların tamamında artış
olduğu, konular arasındaki artışın kompostun uygulandığı konularda daha fazla olduğu
belirlenmiştir. Dolayısıyla kompostun potasyum içeriği üzerinde etkili olduğu
söylenebilir (Çizelge 10).
Organik madde açısından başlangıç ve bitiş itibarı ile analiz sonuçları
incelendiğinde kontrol konusu hariç diğer konuların tamamında artış olmuştur. Artış
kompost uygulanan konularda daha fazla olmuştur. Organik madde artışı kompost
miktarları ile orantılı olmuştur (Çizelge 11).
Çizelge 10. Deneme başlangıç ve bitimine ait fosfor (kg/da) kapsamı konu ortalamaları
fosfor (kg/da) potasyum (kg/da)
Der. 2001 2004 +artış 2001 2004 +artış
Konular (cm)
Ekim Ö. Hasat S. -azalış Ekim Ö. Hasat S. -azalış
A0 0-20 1,70 3,30 + 78,76 97,90 +
A1 1,63 3,43 + 68,93 109,60 +
A2 1,40 3,57 + 71,77 143,77 +
A3 1,37 4,30 + 71,77 146,50 +
A4 1,07 3,67 + 63,83 91,43 +
Çizelge 11.Deneme başlangıç ve bitimine ait organik madde (%) miktarı konu
ortalamaları
Der. 2001 2004 +artış
Konular (cm) Ekim Öncesi Hasat Sonrası -azalış
A0 0-20 1,12 1,05 -
A1 1,06 1,69 +
A2 1,24 1,94 +
A3 1,07 1,96 +
A4 1,15 1,32 +
KAYNAKLAR
AVNİMELECH Y., SHKEDY, D., KOCHVA, M., YOTAL, Y. 1994. The use of
compost for the reclamation of saline and alkaline soils. Comp. Sci. Util. 2(3):
6-11.
BALDONİ, G., CORTELLİNİ, L., DAL RE L., TODERİ G. 1996. The influence of
compost and sewage sludge on agricultural crops. In: M.de Bertoldi, P. Sequi,
B. Lemmes and T. Papi (eds.) The Science of Composting. Blackie Academic
& Professional, Glasgow, London.
BİALA J., WYNEN W. 1998. Is there a market for compost in agriculture?
International Composting Conference, Melbourne, 15-17 September 1998.
CANGİR, C.,1994. Tarımsal Üretim Doğrultusu ve Arazi Kullanımı (Arazi Varlığımız,
Arazilerimizin Temel Sorunları ve Topraklarımızın Kullanımına Yönelik
Stratejik Yaklaşımlar). TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası, Tarım Haftası 94
Sempozyumu. Tarımsal Yapı" Dönüşüm ve Strateji Arayışları" 12-14 Ocak
1994. Ankara. S:29.
DİNÇ, U., ŞENOL, S., SAYIN, M., KAPUR, S., GÜZEL, N., DERİCİ, R., YEŞİLSOY,
M. Ş., YEĞİNGİL, İ., SARI, M., KAYA, Z., AYDIN, M., KETTAŞ, F.,
BERKMAN, A., ÇOLAK, A. K., YILMAZ, K., TUNÇGÖĞÜS, B.,
ÇAVUŞGİL, V., ÖZBEK, H., GÜLÜT, K. Y., KARAMAN, C., DİNÇ, O.,
ÖZTÜRK, N., KARA. E. E. 1988. Güneydoğu Anadolu Bölgesi Toprakları
(GAT) 1. Harran Ovası. TUBİTAK Tarım ve Ormancılık Grubu Güdümlü
Araştırma Projesi Kesin Sonuç Raporu. Proje No:TOAG-534,.
KHALİLİAN A., SULİVAN M.J., MUELLER J.D., SHİRALİPOUR A., WOLAK F.J.,
WİLLİAMSON R.E. 2002. Effects of surface application of MSW compost on
cotton
production – soil properties, plant responses, and nematode management.
Comp. Sci. Util. 10 (3): 270-279.
SİNAJ S., TRAORE O., FROSSARD E. 2002. Effect of compost and soil properties on
the availability of compost phosphate for white clover (Trifolium repens L.).
Nutrient Cycling in Agroecosystems 62: 89-102.
484
TERMAN G.L., SOİLEAU J.M., ALLEN S.E. 1972. Municipal waste compost: Effects
on crop yields and nutrient content in greenhouse pot experiments. J. Envir.
Qual. 2:89-92.
TÜZÜNER, A., 1990. Toprak ve Su Analiz Laboratuvarları El Kitabı. Tarım Orman ve
Köyişleri Bakanlığı, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü ANKARA.
WANG S.T. 1977. Comparison of the effect of NH4-nitrohumate, garbage compost and
waste mushroom compost on corn yield. Proc. of the International Seminar on
Soil Environment and Fertility Management in Intensive Agriculture. The
Society of the Science of Soil and Manure, Tokyo, pp 725-730.
485
ÖZET
Bu çalışmada kompostlaştırılmış, kekik ve kimyon işletme artıklarının, pamuk
bitkisi sonrası topraktaki kalıntı etkileri buğday vejetasyonu sürecinde incelenmiştir. Bu
amaçla pamuk denemeleri sonrası 2003 ve 2006 yıllarında iki kez buğday tarla
denemeleri kurulmuştur. Pamuk denemelerinde atık uygulanmışlar ile karşılaştırma
amaçlı kontrol ve mineral gübreli parseller oluşturulmuşlardır. Pamuk parselleri, hasat
sonrası aynen korunmuş, üzerine ekilen buğday bitkilerine herhangi bir gübre ve atık
katkısı yapılmamıştır. Önceden atık uygulanmış parseller, vejetasyon başlangıcında
mineral gübre ile gübrelenmişlere kıyasla daha yüksek düzeyde organik madde
içermişlerdir. Toprakların organik madde düzeyi her iki yılda buğday vejetasyonu
sonunda artış göstermiş bu artış 2006 yılında önemli bulunmuştur. Toprakların %
CaCO3 içeriği de buğday hasat sonrası topraklarda başlangıca göre istatistiksel düzeyde
artmıştır. Atıkların element içerikleri kalıntı etki olarak toprakta 2. yıl da varlıklarını
hissettirmişlerdir. Ancak atıkların toprağa etkileri yalnızca içeriklerine değil,
uygulandıkları yılların farklı koşullarına da bağlı görünmektedir. Üretim artıklarının
standart olmadıkları dikkate alındığında, topraklardaki kalıntı etkileri de iki yıl paralel
yürütülen denemelerde element içerikleri açısından bazı düzensizlikleri beraberinde
getirmiştir. Sadece 2006 yılı vejetasyon başlangıcında buğday toprakları N, P, K, Mg,
Fe ve Mn açısından atık uygulamalarından önemli düzeyde etkilenmişlerdir. Kalsiyum
ise her iki yıl uygulamalar arasında istatistiki farklılık göstermiştir. 2003 yılı vejetasyon
başında topraktaki Pb içeriğinin atıkların etkisi ile azalmış olması dikkat çekicidir. 2003
ve 2006 yıllarında buğday vejetasyonu sonunda toprakta Fe, Cu ve Zn düzeyleri
istatistiki olarak artmıştır. Sonuç olarak kekik, kimyon işletmesi üretim artıklarının
toprakta, tarımsal üretimde değerlendirilmesi gereken önemli kalıntı etkilerinin
bulunduğu ortaya konulmuştur.
Anahtar Kelimeler: Kekik-Kimyon atıkları, kalıntı etki, toprak özellikleri, makro-
mikroelementler, ağır metaller.
RESIDUE EFFECT OF OREGANO AND THYMIAN FACTORY WASTES ON
SOIL PROPERTIES DURING THE VEGETATION OF 2. CROP WHEAT
ABSTRACT
In this study, the residue effect of composted oregano and thymian factory
wastes on soil was investigated during the vegetation of wheat as a second crop after
cotton. With this aim, after cotton experiments in years 2003 and 2006 two field
experiments with wheat were conducted. In cotton experiments to compare with wastes,
control and mineral fertilizer plots were also included. Cotton plots were protected after
harvest and no wastes and fertilizer were added to the wheat planted on the plots. The
plots which were applicated with wastes priory had higher organic matter level at the
beginning of the wheat vegetation than the plots applied prior with mineral fertilizer. In
both years the level of organic matter of soils increased at the end of the wheat
vegetation and the increase was significant in year 2006. The percentage of CaCO3 of
486
soils increased significantly after harvest of wheat in compare to the beginning of the
vegetation. As residue, the nutrient content of wastes affected the soil in second year too
but their effect on soil seems to be dependent not only on their content but also on
different conditions of application years. Because of non standard structure of wastes,
their residue effect in two year experiment caused some irregularity in nutrient contents.
So that only in the 2006 experiment at the beginning of the vegetation N, P, K, Mg, Fe
and Mn contents of soil were affected from the previous wastes application
significantly. Calcium in soil showed significant difference in both years between the
applications. It was remarkable that in 2003, before the vegetation Pb content of soil
decreased in previously wastes applicated plots. In both years Fe, Cu and Zn levels of
soils increased statistically at the end of the vegetation. As a result the wastes of
oregano and thymian factories have residue effect on soil which should be evaluated in
agricultural production.
Key Words: Oregano-thymian wastes, residue effect, soil properties, macro-
micronutrients, heavy metals.
GİRİŞ
Toprak verimliliğinin en önemli öğelerinden olan organik madde, özellikle
ülkemiz topraklarında giderek azalmakta ve üretimi sınırlandıran çok önemli bir kriter
haline gelmektedir. Topraktaki organik maddenin artırılması daha fazla ve kaliteli
bitkisel üretim adına zorunludur. Toprak organik maddesi bir taraftan organik N, S ve
P’un mineralizasyonu yolu ile bitkilerin beslenmesinde temel bir görev üstlenirken
diğer taraftan toprağın fiziksel özelliklerini de düzeltir. Manlay vd. (2007) toprak
organik maddesinin verimlilik ve sürdürülebilirlik ilişkisini tarihi süreci içinde detaylı
bir biçimde ele almışlardır. Günümüzde toprağa ucuz yoldan organik madde
kazandırmak adına, uygun fiziksel ve kimyasal özelliklere sahip tarımsal endüstri
üretim artıklarının veya atıklarının kullanılması araştırmacılar tarafından giderek daha
fazla önerilmektedir. Bu şekilde “Agro-endüstriyel” atık materyallerin tarımsal amaçlı
kullanımı çevre kirliliğinin azaltılması yanında, taşıma ve depolama gibi harcamalarda
da tasarruf sağlayacaktır. Ülkemizde tarıma dayalı endüstriler hızla çoğalmakta ve
büyümektedirler. Çeşitli işletmelerin üretim artıkları “potansiyel gübreler” olarak da
nitelendirilebilmekte (Werner,1996) olup, bir taraftan içerdikleri bitki besin maddeleri
ile bitkileri beslerken, diğer taraftan toprağın fiziksel ve kimyasal özelliklerini
düzenleyebildikleri bilinmektedir. Farklı agro-endüstriyel üretim artıklarının toprak
özellikleri ve verimliliği üzerine etkileri konusunda dünyada ve ülkemizde birçok
çalışmalar sürdürülmektedir. Bu kapsamda Sing vd. (2005) preslenmiş çamur, melas,
çeltik kabukları, Steponavicius (2005) süt üretimi atık su çamurları, Stepkowsha vd.
(2001) zeytinyağı fabrikası atık çamurları kompostu ile şeker endüstrisi atıkları, Elmacı
vd. (2003a) katı ve sıvı bazı agro-endüstriyel üretim atıkları, Özgüven ve Katkat (2001)
süt sanayi arıtma tesisi atıkları, Kılıç vd. (2002) tütün tozu atıklarının toprak özellikleri
üzerine etkilerini detaylı bir biçimde incelemişlerdir. Elmacı vd. (2005), kekik ve
kimyon işletme atık kompostlarının topraktaki mikrobiyal aktiviteyi yüksek düzeyde
artırdığını, mineral gübre uygulamasının ise topraktaki mikrobiyal biomas ve aktivite
üzerine hiçbir uyarıcı etki göstermediğini saptamışlardır. Mikrobiyal aktiviteyi en fazla
uyaran atık, yağlı kimyon kompostu olmuştur. Organik gübrelerin organik azotlu
bileşiklerinin büyük bir kısmı parçalanmaya dirençli olup, uzun süreçler içinde yavaş
alınabilir hale geçerler (Mengel ve Kirkby,2001). Bu nedenle araştırmaya konu edilen
bazı tıbbi-aromatik bitki (kekik-kimyon) işletme atık kompostlarının toprak özellikleri
ve pamuk bitkisi üzerine son derece olumlu etkilerinin belirlenmesinin (Elmacı
vd.,2005) ardından bu atıkların toprağa kalıntı etkilerinin olabileceği düşünülmüş ve
buğday vejetasyonu sürecinde topraktaki fiziksel ve kimyasal kalıntı etkiler ve
değişimlerin incelenmesi planlanmıştır.
487
MATERYAL VE METOT
Özellikle kompostlaştırılmış kekik ve kimyon işletmesi üretim artıkları
kullanılarak Ege Üniversitesi Ödemiş Meslek Yüksek Okulu deneme tarlalarında 2003
ve 2006 yıllarında olmak üzere birbirine benzer iki pamuk denemesi gerçekleştirilmiştir.
Pamuk denemelerinde kıyaslama amaçlı kontrol ve mineral gübreli parseller
oluşturulmuşlardır. Denemelerde kullanılan atıkların ve de deneme topraklarının fiziksel
ve kimyasal özellikleri Çizelge 1a ve b’de verilmiştir.
Çizelge1a’ya göre kekik ve kimyon atıklarının; pH, organik madde ve C/N
değerlerinin, Çetin vd. (2004)’e göre kompost için belirtilen sınırlarda (pH:5-8; Org.
Madde: ≥ %30; C/N: 20-40) olduğu gözlenmektedir. Elektriksel iletkenlik (EC dS/m)
değerlerinin ise kompost için belirtilen ≤ 3 dS/m’den (Çetin vd.,2004) fazladır.
Topraklara uygulandığında seyrelme etkisi nedeniyle bu atıkların tuzluluk tehlikesi
oluşturmayacağı düşünülmüştür. Deneme alanları; nötr reaksiyonlu, çözünebilir toplam
tuz yönünden sorunsuz, tınlı kum bünyeli toprağa sahiptir. Kireç içerikleri düşük olan
topraklar, humüsce fakirdir Toplam N, faydalı K, Ca içerikleri düşük, Mg yeterli ve az
(Güneş vd., 2000), alınabilir P miktarı Chapmann ve Pratt (1961)’a göre
değerlendirildiğinde zengindir.
Çizelge 1b incelendiğinde; topraklarda bitkilere toksik etkili toplam Mn, Cu, Fe,
Zn, B miktarlarına (sırasıyla 1550-3000 mg kg-1, ≥ 100 mg kg-1, >50000 mg kg-1, ≥ 300
mg kg-1, > 25 mg kg-1) göre (Elmacı vd., 2003a) kullanılan atıklar, ilgili elementlerce
fitotoksik düzeylerde değildir. Kurşun, Ni, Cr, Co ve Cd içerikleri de kompost için
belirtilen ( Pb,Cr:150 mg kg-1, Ni: 50 mg kg-1, Co:25 mg kg-1, Cd: 3 mg kg-1) sınır
değerlerin (Elmacı vd., 2003b) altındadır. Deneme alanlarına ait toprakların mikro besin
elementlerinden Fe, Cu, Zn iyi ve yeterli, Mn ise az düzeyde (Güneş vd., 2000)
bulunmuştur. Bor içerikleri, toksisite sınırı olan 0.5 mg kg-1 (Güneş vd., 2000)’ın
altındadır. Ağır metallerden Pb, Ni, Cr, Co ve Cd miktarları da toksiklik sınırlarının
altındadır (Elmacı vd. 2003a).
Her iki pamuk denemesi sonrası, uygulanmış olan atıkların topraktaki kalıntı
etkilerini incelemek amacıyla deneme parselleri aynen korunarak üzerlerine buğday
denemeleri kurulmuştur. 2003 yılı buğday denemesi pamuğa uygulanan yağlı kimyon,
yağlı kekik ve yağsız kekik olmak üzere 3 çeşit atık üzerine kurulmuş iken, 2006 yılı
denemesi yağsız kekik temin edilemediğinden pamuğa uygulanan yağlı kekik ve yağlı
kimyon olmak üzere iki çeşit atık üzerinde yürütülmüştür.
Denemeler tesadüf blokları desenine göre ve üçer tekerrürlü düzenlenmiş, 2003
yılı denemesi toplam 15, 2006 yılı denemesi ise 12 parselden oluşmuştur. Parsel
büyüklükleri 2.8m*3m=8.4 m2 olup, buğday öncesi pamuk bitkilerine yapılmış olan
uygulamalar Çizelge 2’de verilmiştir.
Buğday denemelerinde parsellere hiçbir ilave gübre ve atık uygulaması
yapılmamıştır. Topraktaki kalıntı etkilerin belirlenmesi amacı ile buğday (Triticum
aestivum var. Ziya Bey) ekimi öncesi tüm parsellerden 0-20 cm derinlikten toprak
örnekleri alınmış, bunlarda fiziksel ve kimyasal özellikler tayin edilmişlerdir. Hava
kurusu hale getirildikten sonra 2 mm’lik elek ile elenerek analize hazırlanan toprak
örneklerinde: bünye analizi, hidrometrik yöntemle (Bouyoucos, 1962) belirlenmiştir. Su
ile doygun hale getirilmiş toprak macununda; elektriki direnç ölçülerek suda çözünür
toplam tuz içeriği (Anonymous, 1951), cam elektrotlu pH metre ile de (Jackson, 1967)
pH değerleri saptanmıştır. Toprakların kireç içerikleri scheibler kalsimetresi ile (Kacar,
1995); organik madde miktarları ise K2Cr2O7 ve H2SO4 ile yaş yakma yöntemi
uygulanıp, titrimetrik olarak (Reuterberg ve Kremkurs, 1951) belirlenmiştir.
488
Çizelge 1a. 2003, 2006 Yılları Buğday Denemeleri Öncesi, Pamuğa Uygulanan Kompostlaştırılmış Atıkların ve de Deneme Topraklarının Fiziksel,
Kimyasal Özellikleri, Makro Bitki Besin Element İçerikleri
pH Org. Mad. Na
(1:10 su) EC (dS m-1) % C/N N% P% K% Ca % Mg % mg kg-1
Atık Materyaller 2003 2006 2003 2006 2003 2006 2003 2006 2003 2006 2003 2006 2003 2006 2003 2006 2003 2006 2003 2006
Yağlı Kimyon 7.4 8.3 30 23 79 80 35 20.0 1.12 2.00 0.21 0.16 1.0 1.9 1.8 1.9 5.7 2.3 353 500
Yağlı Kekik 7.2 7.4 49 24 85 88 24 27.5 1.79 1.60 0.21 0.11 1.4 1.4 3.7 1.5 3.5 1.7 529 500
Yağsız Kekik 8.5 - 28 - 79 - 24 - 1.62 - 0.18 - 1.5 - 2.1 - 4.1 - 529 -
% k g -1
m g
Deneme alanı pH Tuz Org. Mad. CaCO3 N (%) P* K* Ca* Mg* Na*
toprakları 2003 2006 2003 2006 2003 2006 2003 2006 2003 2006 2003 2006 2003 2006 2003 2006 2003 2006 2003 2006
6.97 7.12 <0.03 <0.03 1.30 0.80 0.52 0.81 0.07 0.06 17 11 155 125 615 420 167 132 10 12
Kum % Kil % Mil % Bünye
2003 2006 2003 2006 2003 2006 2003 2006
76 83 3 4 21 13 Tınlı Tınlı
Kum Kum
* Bitkiye yararlı
Çizelge 1b. 2003, 2006 Yılları Buğday Denemeleri Öncesi, Pamuğa Uygulanan Kompostlaştırılmış Atıkların ve de Deneme Topraklarının Mikro Bitki
Besin Elementleri ve Bazı Ağır Metal İçerikleri
% m g k g -1
Fe Cu Zn Mn B Pb Ni Cr Co Cd
Atık Materyaller 2003 2006 2003 2006 2003 2006 2003 2006 2003 2006 2003 2006 2003 2006 2003 2006 2003 2006 2003 2006
Yağlı Kimyon 0.98 0.20 20 36 57 64 201 157 11 5.0 7 - 5 - 3 - 3 - 0.4 -
Yağlı Kekik 0.85 0.28 17 25 59 54 62 104 15 3.5 13 - 35 - 20 - 7 - 0.7 -
Yağsız Kekik 0.59 - 20 - 62 - 106 - 15 - 8 - 12 - 6 - 4 - 0.3 -
m g k g-1
Deneme alanı Fe* Cu* Zn* Mn* B* Pb Ni Cr Co Cd
toprakları 2003 2006 2003 2006 2003 2006 2003 2006 2003 2006 2003 2006 2003 2006 2003 2006 2003 2006 2003 2006
9 9 1.3 1.1 0.8 1.1 3.1 2.5 0.23 0.32 9 5 31 29 28 26 12 - 0.36 iz
* Bitkiye yararlı
490
Çizelge 5a. 2003 Yılı Vejetasyon Başlangıcında Deneme Topraklarının Makro-Mikro Bitki Besin Element ve Bazı Ağır Metal İçerikleri
Toplam Bitkilere Yararlı (m g k g-1) T o p l a m (mg kg-1)
Uygulamalar N (%) P K Ca Mg Na Fe Cu Zn Mn B Pb Ni Cr Co Cd
Kontrol 0.100 20 241 660 ab 190 9 12 1.5 0.8 3.6 0.25 9.7 a 35 33 13 0.4
Mineral Gübre 0.080 21 217 534 b 182 11 14 1.6 0.9 4.1 0.22 7.3 ab 27 29 11 0.3
Yağlı Kimyon 0.110 22 271 693 ab 211 11 15 1.6 1.0 4.2 0.27 6.7 ab 27 35 11 0.3
Yağlı Kekik 0.090 22 278 739 a 202 9 12 1.4 0.8 3.4 0.27 5.3 b 36 35 13 0.4
Yağsız Kekik 0.120 23 340 832 a 234 16 13 1.6 0.8 4.2 0.31 4.3 b 34 32 13 0.3
Minimum 0.080 20 217 534 182 9 12 1.4 0.8 3.4 0.22 4.3 27 29 11 0.3
Maksimum 0.120 23 340 832 234 16 15 1.6 1.0 4.2 0.31 9.7 35 35 13 0.4
LSD ö.d. ö.d. ö.d. 178.9* ö.d. ö.d. ö.d. ö.d. ö.d. ö.d. ö.d. 3.37* ö.d. ö.d. ö.d. ö.d.
*: p<0.05 ö.d.: önemli değil
Çizelge 5b. 2006 Yılı Vejetasyon Başlangıcında Deneme Topraklarının Makro-Mikro Bitki Besin Element ve Bazı Ağır Metal İçerikleri
Toplam B i t k i l e r e Y a r a r l ı (m g k g-1) Toplam (mg kg-1)
Uygulamalar N (%) P K Ca Mg Na Fe Cu Zn Mn B Pb Ni Cr Cd
Kontrol 0.057 b 9 b 85 b 644 b 93 b 10 8 b 0.8 0.8 2.3 b 0.19 3.8 31 28 iz
Mineral Gübre 0.063 ab 11 a 92 b 578 b 71 b 11 13 a 0.9 0.9 3.0 a 0.37 3.7 30 28 iz
Yağlı Kimyon 0.080 a 13 a 150 a 1007 a 143 a 10 9 b 1.1 0.9 2.9 a 0.56 3.5 29 27 iz
Yağlı Kekik 0.073 ab 12 a 170 a 726 b 104 ab 10 9 b 0.9 0.9 2.8 a 0.19 4.2 31 28 iz
Minimum 0.057 9 85 578 71 10 8 0.9 0.8 2.3 0.19 3.5 29 27
Maksimum 0.080 13 170 1007 143 11 13 1.1 0.9 3.0 0.56 4.2 31 28
LSD 0.017** 1.86* 39.3** 211** 41.1** ö.d 2.08** ö.d. ö.d. 0.52* ö.d. ö.d.. ö.d. ö.d. ö.d.
*: p<0.05 **: p<0.01 ö.d.: önemli değil
493
Çizelge 6a. 2003 Yılı Vejetasyon Sonunda, Deneme Topraklarının Toplam N, Alınabilir
Makro-Mikro Bitki Besin Element İçerikleri
% m g k g –1
Uygulamalar Toplam N P K Ca Mg Na Fe Cu Zn Mn B
Kontrol 0.077 18 121 542 bc 168 8 32 2.4 1.4 bc 3 0.16
Mineral Gübre 0.073 20 135 512 c 148 10 45 2.5 1.7 a 3 0.16
Yağlı Kimyon 0.113 21 164 783 a 160 9 35 2.1 1.4 bc 3 0.26
Yağlı Kekik 0.113 19 166 700 ab 175 10 29 2.1 1.3 c 4 0.28
Yağsız Kekik 0.127 20 202 750 a 173 11 42 2.2 1.6 ab 5 0.28
Minimum 0.073 18 121 512 148 8 29 2.1 1.3 3 0.16
Maksimum 0.127 21 202 783 175 11 45 2.5 1.7 5 0.28
LSD ö.d. ö.d. ö.d. 185.6** ö.d. ö.d. ö.d. ö.d. 0.25* ö.d. ö.d.
**: p<0.01 ö.d.: önemli değil
Çizelge 6b. 2006 Yılı Vejetasyon Sonunda, Deneme Topraklarının Makro-Mikro Bitki Besin Element ve Bazı Ağır Metal İçerikleri.
% Bitkilere Yararlı (m g k g-1) Toplam (m g k g – 1)
Uygulamalar Toplam N P K Ca Mg Na Fe Cu Zn Mn B Pb Ni Cr Cd
Kontrol 0.057 b 10 88 b 627 94 b 19 13 1.28 1.8 8 0.31 b 2.9 22 20 iz
Mineral Gübre 0.057 b 12 124 b 726 88 b 18 15 1.52 2.1 8 0.37 b 2.9 24 22 iz
Yağlı Kimyon 0.087 a 14 190 a 974 164 a 22 14 1.50 2.1 9 0.80 a 2.9 24 21 iz
Yağlı Kekik 0.067 b 13 200 a 759 117 ab 23 13 1.45 1.9 7 0.70 a 3.1 23 21 iz
Minimum 0.057 10 88 627 88 18 13 1.28 1.8 7 0.31 2.9 22 20
Maksimum 0.087 14 200 974 164 23 15 1.52 2.1 9 0.80 3.1 24 22
LSD 0.017* ö.d. 65.2* ö.d. 47.3* ö.d. ö.d. ö.d. ö.d. ö.d. 0.27** ö.d.. ö.d. ö.d. ö.d.
**: p<0.01 *: p<0.05 ö.d.: önemli değil
Çizelge 7a. 2003 yılı Dönemler (Başlangıç ve Hasat sonrası) Arasındaki Önemli Farklılık Gösteren Toprak Özellikleri
% m g k g –1
CaCO3 K Mg Fe Cu Zn
Başlangıç 0.52 b 284a 204 a 13 b 1.53 b 0.87 b
Hasat 0.88 a 158 b 165 b 36 a 2.25 a 1.45 a
LSD 0.086** 81.85** 20.45** 7.65* 0.24** 0.29**
**: p<0.01
Çizelge 7b. 2006 Yılı Dönemler (Başlangıç ve Hasat sonrası) Arasında Önemli Farklılık Gösteren Toprak Özellikleri
% % m g k g -1
CaCO3 Org. Mad Na Fe Cu Zn Mn B Pb Ni Cr
Başlangıç 1.04 b 0.883 b 10 b 10 b 0.9 b 0.9 b 3 b 0.3 b 3.8 a 30 a 28 a
Hasat 1.33 a 1.542 a 21 a 14 a 1.4 a 2.0 a 8a 0.5 a 3.0 b 24 b 21 b
LSD 0.201** 0.32** 3.92** 2.9** 0.25** 0.21** 1.2** 0.2** 0.53** 1.93** 1.3**
**: p<0.01
495
KAYNAKLAR
Anonymous, 1951. U.S. Soil Survey Staff, Soil Survey Manual. U.S.Dept. Agr.
Handbook 18. U.S. Govt. Printing Office, Washington DC. USA.
Atalay, İ.Z., R. Kılınç, D. Anaç, İ. Yokaş, 1986. Gediz Havzası Rendzina topraklarının
potasyum durumu ve bu topraklarda alınabilir potasyum miktarlarının tayininde
kullanılacak yöntemler. Bilgehan Matbaası, İzmir, s:25.
Bingham, F.T., 1962. Chemical soil tests for available phosphorus. Soil Sci. 94: pp.87-
95.
Bouyoucos, G.J., 1962. Hydrometer method improved for making particle size analysis
of soil. Agronomy J., Vol. 54 No: 5.
Bremner, J.M., 1965. “Total nitrogen”, in Black, C.A. (Editor) Methods of Soil Analysis,
Part 2, American Society of Agronomy Inc., Publisher, Madison, Wisconsin-
USA. pp: 1149-1178.
Chapman, H.D., and Pratt P.F., (1961) Methods of analysis for soils, plants and waters,
University of California, Division of agricultural sciences.
Çetin, C.S., K.Ekinci, K.Haktanır, 2004. Kompost Yapım Tekniği. Tarım Sanayi Çevre,
3. Ulusal Gübre Kongresi 11-13 Ekim 2004, Bildiri Kitabı 2. Cilt, s:1313-1348.
Düzgüneş, O.T. Kesici, O. Koyuncu, F. Gürbüz, 1987. Araştırma ve Deneme Metotları
(İstatistik Metotlar II) A.Ü. Zir. Fak Yayınları 1021, Ders Kitabı 295, Ankara.
Elmacı, Ö.L., M.Seçer, Ş.Ceylan, H.Akdemir, 2003. Katı veya Sıvı, Organik veya
İnorganik Formdaki Üretim Atıklarının Gübre Olarak Bitki Yetiştirmede
Kullanılabilirliklerinin Araştırılması. Ege Üni. Bilimsel Araştırma Projesi Kesin
Raporu. Proje No:99-ZRF-38 Bornova İzmir, s:1-78.
Elmacı, Ö.L., M.Seçer, Ş.Ceylan, 2003 Tıbbi-Aromatik Bitki İşletmeleri Katı
Atıklarının İçerik Yönünden Tanımlanmaları. UKAK’2003 II. Ulusal Katı Atık
Kongresi Bildiriler Kitabı, Dokuz Eylül Üni. Çevre Müh. Böl. ve Çevre
Araştırma ve Uyg. Merkezi (ÇEVMER), 7-9 Mayıs, İzmir Kitapçığı, 7. Oturum,
Syf:1-16.
Elmacı, Ö.L., M.Seçer, N.Okur, Ş.Ceylan, H.Akdemir, H. Kayıkçıoğlu, 2005. Tıbbi-
Aromatik Bitki İşletmeleri Katı Atıklarının Toprağın Mikrobiyolojik
Aktivitesine, Pamuk Bitkisi Gelişimine, verim ve Kalitesine Etkileri. Ege Üni.
Bilimsel Araştırma Projesi Kesin Raporu. Proje No:03-ZRF-54 Bornova İzmir,
s:1-74.
Güneş, A., M.Alpaslan, A.İnal, 2000. Bitki Besleme ve Gübreleme. Ank. Üni. Zir. Fak.
Yay. No:1514, s:199.
Hoffmann, G., 1991. “Bestimmung von Schwermetallen im Aufschluss mit
Königwasser „ in Methodenbuch Band I., Die Untersuchung von Böden, 4.
Auflage WDLUFA- Verlag- Darmstadt
Jackson, M.L., 1967. Soil chemical analysis, prentice hall of India private limited. New
Delhi.
Kacar, B., 1995. Toprak Analizleri: Bitki ve Toprağın Kimyasal Analizleri III, Ankara
Üni., Zir. Fak., Eğitim Araş. ve Geliştirme Vakfı Yayınları, s:81-86.
Kılıç, K., K. Saltalı, A.K. Sürücü, 2002. Tütün Tozu Uygulamasının Alkali Toprakların
Fiziksel ve Kimyasal Özelliklerine Etkisi. Turkish Journal of Agriculture and
Forestry, Cilt:26,Sayı:2, s.87-91.
496
Lindsay, W.L. and W.A. Norvell, 1978. Development of DTPA soil test for zinc, iron,
manganese and copper, Soil Sci. Soc. Amer. J. 42: pp. 421-428.
Manlay, R.J., C. Feller, M.J. Swift, 2007. Historical evolution of soil organic matter
concepts and their relationships with the fertility and sustainability of cropping
systems. Agriculture Ecosystems and Environment, 119, 217-233.
Mengel, K., E. Kirkby, 2001.Principles of Plant Nutrition, 5th Edition, Kluver
Academic Publishers. ISBN 0-7923-7150-X (HB).
Özgüven, N.Ç., A.V. Katkat, 2001. Mis Süt Sanayi Arıtma Tesisi Atığının Tarımda
Kulllanılma Olanakları. Uludağ Üni. Ziraat Fakültesi Dergisi, Cilt:15, s. 139-
149.
Reuterberg, E., und F. Kremkus, 1951. Bestimmung von Gesamthumus und Alkalischen
Humusstoffen im Boden, Z. Pflanzenernaehr. Düng. und Bodenkd. Verlag
Chemie GmbH. Weinheim.
Riehm, H., 1957 Untersuchungen über die Augustenburg zu gearbeitete Methode zur
Bestimmung des Heisswasserlöslischen Bors im Boden nach Berger und Troug,
Agrochimica 1(2): pp. 91-106.
Singh, S., D. Singh, D.C. Gupta, 2005. Influence of agro-industrial wastes on the macro
and micro- nutrients of three types of soil before and after their incorporation.
Environment and Ecology, Vol.23, 2, p. 252-254.
Stepkowska, E.T., C. Maqueda, E.Morillo, R.Lopez, J.L. Perez-Rodriguez, 2001.
Changes in physico-chemical properties of soils fertilized by agro-industrial
residues. Fresenius Environmental Bulletin Vol.10, 3, p.300-304.
Steponavicius, A., 2005. Accumulation of sludge during the treatment of wastewater
from milk processing companies and its application as a soil fertilizer. Research
for rural development. Int. Scientific conference proceedings, Jelgava, Latvia,
19-22 May 2005, p. 73-76.
Werner, W., 1996. Sources of recycled plant nutrients from industrial processes. In
Recyling of plant nutrients from industrial processes. 10th Intern. Symposium of
CIEC Braunschweig, Dec. 9-11, Germany.
497
ÖZET
Bu çalışmada tıbbi-aromatik bitki işletmesinden alınmış üç atık (Yağlı kimyon,
Yağlı kekik, Yağsız kekik) ayrı ayrı kompostlaştırılarak pamuk vejetasyon denemesinde
toprak düzenleyici ve organik gübre olarak kullanılmışlar (4 t da-1), ve mineral gübre
uygulaması (12 kg N, 6 kg P2O5, 9 kg K2O da-1) ile karşılaştırılmışlardır. Deneme
başlangıcı ve sonundaki topraklar; fiziksel ve kimyasal özellikler, yönünden
incelenmişlerdir. Çiçeklenme döneminde; yaprakların makro-mikro element durumları
ile ağır metal içerikleri araştırılmıştır. İki el pamuk hasadı yapılmış, koza kütlü ağırlığı,
kütlü verimi, birinci el kütlü oranı ve çırçır randımanı ile lif kalite parametreleri
belirlenmiştir.
Toprakların pH, tuz ve kireç içerikleri atık uygulamalarından etkilenmemiş,
organik madde, K, Ca ve Mg miktarları ise artmıştır. Yağlı ve yağsız kekik parsellerinde
Ca, % 1 önem düzeyinde daha yüksek bulunmuştur. Toprakların mikro element ve ağır
metal içeriklerine atıkların önemli ve riskli bir etkisi olmamıştır. Uygulamalar toprakta
yalnızca Pb miktarını önemli düzeyde etkilemiş, ancak saptanan tüm değerler toksiklik
sınırının altında kalmışlardır.
Yaprakların; makro elementlerce yeterli, kısmen Mn özellikle de Zn, Cu ve
B’un yeterlilik sınırı altında oldukları saptanmıştır. Yaprakta yalnızca Ca,
uygulamalardan önemli düzeyde etkilenirken, ağır metal içeriklerinin hiç
etkilenmedikleri ve düşük düzeylerde oldukları gözlenmiştir. Yağlı kimyon ve yağlı
kekik parsellerine ait bitki boyları daha uzundur. İstatistiki açıdan en yüksek koza kütlü
ağırlığı, kütlü verimi, birinci el kütlü oranı ve çırçır randımanı yağlı kimyon, en düşük
değerler ise yağsız kekik parsellerinden elde edilmiştir.
Lif kalite parametrelerinde istatistiksel önemli bir farklılık görülmemekle
birlikte, birçok kalite kriterinin yağlı kekik parseli pamuklarında en yüksek düzeyde
bulunduğu dikkat çekmektedir.
Anahtar Kelimeler: Tıbbi-Aromatik bitki atıkları, toprak özellikleri, pamuk,
makro- mikro elementler, ağır metaller, kalite.
EFFECTS OF SOLID WASTES OF MEDICINAL AND AROMATIC PLANT
FACTORIES ON SOIL PROPERTIES AND COTTON YIELD AND QUALITY
ABSTRACT
In this study, three solid wastes (Oily cumin, Oily oregano, Oilless oregano)
obtained from the medicinal and aromatic plant factories were composted separately and
applied for cotton vegetation experiment (4 t da-1) as soil conditioner and organic
fertilizer. These waste materials were compared with “Mineral Fertilizers” (12 kg N, 6
kg P2O5, 9 kg K2O da-1) and “Control”. In soils, at the beginning and the end of the
experiment, physical and chemical properties were determined. By the flowering of the
cotton, the nutritional status with macro and micro nutrients of leaves and their heavy
498
metal contents were investigated. In the experiment cotton was harvested two times,
seed cotton yield, ginning percentage and some fibre quality parameters were
determined.
As wastes applications didn’t affect pH, total soluble salt and CaCO3 % of the
soil, organic matter, K, Ca and Mg contents increased. Calcium was found 1 %
significantly higher in soils applicated with oily and oilless oregano wastes. Wastes had
no important effect and risk on micronutrient and heavy metal content of soils.
Application affected only Pb content of soils significantly but all of the determined Pb
values were under the toxic level. The leaves indicated sufficient levels of
macronutrients but partly Mn and especially Zn, Cu and B contents were found to be
under the sufficient levels. As only Ca content of leaves was affected significantly from
the applications, heavy metals were not affected and they were at low levels. Plant
length was statistically higher in plots applicated with oily cumin and oily oregano
wastes. The highest seed cotton yield and ginging percentage were obtained at oily
cumin wastes applicated plots while the lowest values belongs to cotton with oilless
oregano wastes application. Although fibre quality parameters were not affected
statistically from the different applications, their highest levels were found at oily
oregano wastes applicated cottons.
Key Words: Medicinal-aromatic plant wastes, soil properties, cotton, macro-micro
nutrients, heavy metals, quality.
GİRİŞ
Dünyada tıbbi-aromatik bitkilerin çeşitli endüstri dallarında kullanımı giderek
yaygılaşırken, sentetik ilaçlardan doğal bitkilere dönüşüm de hız kazanmaktadır. Baytop
(1963, 1977) tarafından ülkemizde yaklaşık 1000 kadar ilaç ve baharat bitki türü olduğu
bildirilmiştir. Dünyada artan tıbbi bitki ve baharat talebine paralel olarak ülkemizde bu
bitkileri işleyen kuruluş sayıları da artmaktadır. Türkiye kekik ihracatında Dünya
pazarlarında ilk sırada yer almakta ve dünya tüketiminin % 70’ni karşılamaktadır.
İhracatta genellikle Oregano adı ile tanınan İzmir kekiği (Origanum onites L.) türü
kullanılmaktadır. Ege bölgesinde Ege İhracatçı Birliklerine kayıtlı kekik tesislerinin
%82’si, kimyon tesislerinin ise %94’ü İzmir ilinde yer alır (Anonim,2002). İşletmelerde
ortalama %12 kimyon, %40 kekik atığı oluştuğu dikkate alındığında ülkemizde giderek
sayıca artan işletmelerin üretim atıkları da miktarca artmakta, depolanmaları zaman
içinde sorun oluşturmaktadır. Söz konusu atıkların tarımsal üretimde değerlendirilmesi,
çevre kirliliğini önleyebileceği gibi, üretimde girdi fiyatlarının azalması yolu ile
ekonomimize önemli katkı sağlayabilecektir. Bölgemiz toprakları düşük organik madde
içeriğine sahiptirler. Tarımda hayvansal üretimlerden elde edilen gübrelerin yetersiz ve
pahalı olması nedeni ile toprakların organik madde açığı kapatılamamakta ve bu yönde
alternatif materyallerin kullanımına yönelinmektedir. Demir ve Armağan (2001)
ülkemizde oluşan katı atığın ortalama % 60-70 organik madde içerdiğini, ekilebilir
toprakların % 80’ninin organik madde bakımından fakir olan ülkemiz için katı atık
bertaraf metodu olarak kompostlaştırmanın ciddi olarak düşünülmesi ve uygulanması
gerektiğini bildirmektedirler. Organik atıklar bitkiler için önemli miktarda makro ve
mikro besin elementi de içerirler. Organik atıklardaki N, bitkilere yarayışlı N bileşikleri
NH4 ve NO3 ve de organik N olarak bulunabilir. Organik N sadece inorganik N’a
mineralize edildikten sonra bitki alınımı için elverişlidir. Organik atığın N
mineralizasyonu ise büyük ölçüde dekompoze olabilirliğine ve de atıktaki organik
maddenin C/N oranına bağlıdır.
Farklı organik atıkların toprak fiziksel ve kimyasal özellikleri ile bitki
gelişimleri üzerine etkileri yurt dışı ve içi birçok çalışmada ele alınmışlardır. Olayinka
499
vd. (1998) mısır sapı, çöp kompostu ve sığır gübresinin toprakta pH, organik C ve
bitkide N miktarını artırdığını saptamışlar, bu katkı maddelerinin özellikle organik
maddesi düşük topraklarda bezelyenin N2 fiksasyonunu olumlu etkilediğini
göstermişleridir. Levy ve Taylor (2003) organik atık bileşimli kompostları, kağıt
fabrikası arıtılmış katı atıkları ile karşılaştırmışlar, bunların domates, tere ve turp
bitkileri çimlenme ve fide çıkışı üzerine fitotoksik etkilerini araştırmışlardır. Kağıt
fabrikası katı atıklarının kompostlaştırılmadan uygulamasının sebzeler üzerinde zararlı
etkilere yol açabileceği kaydedilmiştir. Almanya’da 50 t ha-1’a kadar olan biyolojik atık
kompostunun; toprakta, patates ve çavdar bitkilerinde total bitki besin elementi ve ağır
metal miktarında hiçbir önemli artışa neden olmadığı ve yer altı suyunu negatif
etkilemediği belirlenmiştir (Traulsen vd.,1997). Tarakçoğlu vd. (1998) alkali topraklarda
tütün tozu uygulamasının hem toprak özelliklerini düzelttiğini hem de toprağın besin
maddesi konsantrasyonunu bitki üretimine yetecek düzeyde artırdığını bildirmektedirler.
Brohi ve Karaman (1996) da 5 t da-1 düzeyine kadar tütün tozu kompostunun patates
yumru verimini artırdığını kaydetmişlerdir. Elmacı vd. (2003a), katı-sıvı formdaki bazı
agro-endüstriyel üretim artıklarının patates üzerine etkilerini araştırdıkları
çalışmalarında, sadece mineral gübre ile beslenmişlere göre, uygun atık
kombinasyonları yolu ile daha yüksek verim ve kalitenin elde edilebildiğini
göstermişlerdir. İnsanların doğal maddelere olan tutkularının artması nedeni ile son 30
yıl içerisinde dünya pamuk tüketiminin de %50 üzerinde artarak yaklaşık 19 milyon
tona ulaştığı bildirilmektedir (Anonim,2005). Türkiye pamuk üretiminde % 4.4’lük pay
ile sekizinci sırada yer almakta, 1257 kg ha-1 verim ile dünya sıralamasında dördüncü
konumda bulunmaktadır (Anonymous,2005). Ülkemizde, Ege Bölgesinin pamuk
yetiştiriciliğindeki önemi yanında sunulan araştırmanın gerçekleştirildiği İzmir ili
Ödemiş yöresi ovaları çok önemli pamuk yetiştirme alanlarıdır. Bu bağlamda yöreye ait
kekik ve kimyon işleme tesisi artıklarının kompostlaştırılarak toprak özelliklerine ve
pamuk yetiştiriciliğine etkilerini araştırmak bu çalışmanın ana hedefini oluşturmuştur.
MATERYAL VE METOD
Bu çalışmada, yaygın pamuk yetiştiriciliği yapılan İzmir ili Ödemiş yöresinde
toprak düzenleyici ve organik madde kaynağı olarak kompostlaştırılmış kekik ve
kimyon işletme artıklarının kullanıldığı bir pamuk vejetasyon denemesi
gerçekleştirilmiştir. Denemede kullanılan üç atık; yağlı ve yağı alınmış karışık kekik
çöpü ile yağlı karışık kimyon çöpü, kompostlaştırma öncesi ve sonrası öncelikle pH, tuz
(Tuncay,1994), organik madde (Anonymous,1994) ve toplam N (Bremner,1965)
yönünden incelenmişlerdir. Atıkların makro ve mikro besin elementlerinin
belirlenmesinde örneklere 1 kısım HClO4+4 kısım HNO3 karışımı ile yaş yakma
yöntemi (Kacar,1984) uygulanmış, elde edilen ekstraktlarda; P kolorimetrik olarak (Lott
vd.,1956), K, Ca ve Na alev fotometresinde, Mg atomik absorbsiyon
spektrofotometresinde (AAS) saptanmıştır (Kacar,1984).
Mikro elementlerden Fe, Mn, Zn, Cu miktarları da yaş yakma yapılmış
örneklerde AAS ile belirlenmiştir (Hanlon,1992). Bor, 500 oC de kül haline getirilmiş
kuru örneklerde 1:1 diantrimid indikatörü ile renklendirilerek kolorimetrik olarak
saptanmıştır (Baron,1954). Toplam Co, Cd, Pb ve Cr miktarları, kuru yakma yöntemi
(500 oC de kül haline getirilerek 1:10 oranında 1 N HCl ile çözdürülmüş) uygulanarak
elde edilen örnek çözeltilerinde AAS ile belirlenmiştir (Jones, 1984; Campbell ve
Plank,1992). Denemede kullanılan üç atık materyalin kompostlaştırma öncesi ve 45
günlük kompostlaştırma sonrasına ait fiziksel ve kimyasal özellikleri ile makroelement
miktarları Çizelge 1 de verilmiştir.
500
Kompostlaştırma sonrası:
Yağlı Kimyon 7.4 30 79 35 1.12 0.21 1.0 1.8 5.65 353
Yağlı Kekik 7.2 49 85 24 1.79 0.21 1.4 3.7 3.47 529
Yağsız Kekik 8.5 28 79 24 1.62 0.18 1.5 2.1 4.08 529
Kompostlaştırma ile atıkların asit-hafif asit olan pH değerleri artarak nötr ile
hafif alkali reaksiyon aralığına gelmişlerdir. Elektriksel iletkenlik ve tuz değerleri
yalnızca yağlı kekik atığında artış göstermiştir. Topraklara uygulandığında seyrelme
etkisi nedeni ile bu atıkların tuzluluk tehlikesi oluşturmayacağı düşünülürken, tuz içeriği
yüksek veya tehlike sınırına yakın topraklarda kontrollü kullanılmaları önerilmektedir.
Kompostlaştırma ile atıkların (özellikle yağlı-yağsız kekik) C/N oranları düşmüş (24-35)
ve önerilen aralıklarda bulunmuşlardır. Atıkların N ve P miktarları kompostlaştırma ile
artarken K miktarlarında değişim olmamıştır. Kompostlaştırılmış atıkların mikro
element ve ağır metal içerikleri Çizelge 2 de verilmiştir. Kullanılan atıkların ağır metal
içerikleri, kompost için belirlenen sınır değerlerin (Elmacı vd. 2003b) altında
bulunmuştur.
Çizelge 2. Kompostlaştırılmış atıkların mikro element ve ağır metal içerikleri
% mg kg-1 mg kg-1
Fe Cu Zn Mn B Pb Ni Cr Co Cd
Yağlı Kimyon 0.98 20 57 201 11 7 5 3 3 0.4
Yağlı Kekik 0.85 17 59 62 15 13 35 20 7 0.7
Yağsız Kekik 0.59 20 62 106 15 8 12 6 4 0.3
Çizelge 9 Atık uygulamalarına bağlı olarak hasat döneminde pamuk bitkilerinin boy ve
verim parametreleri
Bitki Koza Kütlü 1.El Kütlü Çırçır
Boyu Kütlü Verimi Oranı Randımanı
Uygulamalar (cm) Ağırlığı (g) (kg da-1) (%) (%)
Kontrol 105 b 6.8 bc 447 bc 64 ab 39.5 c
Mineral Gübre 117 ab 7.5 ab 505 ab 56 bc 41.3 ab
Yağlı Kimyon 120 a 7.8 a 558 a 71 a 42.1 a
Yağlı Kekik 120 a 6.5 c 469 abc 54 bc 41.0 b
Yağsız Kekik 111 ab 6.4 c 389 c 49 c 39.3 c
Minimum 105 6.4 389 49 39.3
Maksimum 120 7.8 558 71 42.1
LSD 13.912* 0.756** 106.16** 11.26** 0.932**
*: p<0.05 **: p< 0.01
Kontrol bitkileri en kısa, yağlı kimyon ve kekik parseli bitkileri en uzun boylu
bulunmuşlardır. İstatistikî olarak en yüksek koza kütlü ağırlığı, kütlü verimi, birinci el
kütlü oranı ve çırçır randımanı yağlı kimyon atığı uygulanmış parsellerden alınmış,
mineral gübreli parseller ise bu değerlerin gerisinde kalmışlardır.Verim parametrelerinin
en düşük bulunduğu ve de kısmen kontrol düzeyinde kalan atık uygulaması ise yağsız
kekik olmuştur. Blaise vd (2005), Hindistan’da çiftlik gübresi uygulanmış pamuklarda
çırçır randımanını % 34.3 ile uygulanmamış olanlara göre (%33.9) daha yüksek
bulmuşlar ve çırçır randımanını artırmak için çiftlik gübresi önermişlerdir. Bu sayılar ile
karşılaştırıldığında sunulan denemede bulunan çırçır randıman oranlarının genelde
yüksekliği dikkat çekicidir (Çizelge 9).
Pamukta lif kalite parametreleri Çizelge 10’da yansıtılmıştır. Yapılan
uygulamalar bu parametrelerin hiçbirinde istatistiksel açıdan önemli bir farklılık
oluşturmamıştır. Blaise vd. (2005) de lif uzunluğu, inceliği ve mukavemetinde çiftlik
gübresinin olumlu bir etkisini gözlemleyememişler ancak uzun lif yüzdesinin arttığını
saptamışlardır. Bu araştırmacılar tarafından bulunan değerler, sayılan parametrelere göre
sırası ile çiftlik gübreli ve çiftlik gübresiz olarak 23.9–24; 4.72–4.83; 17.6–18.3; 50.3–
49.1 şeklindedir. Gossypium hirsutum cv. Rajat olarak belirtilen bu çeşide göre deneme
pamuklarının lif uzunluğu, mukavemeti ve uzun lif yüzdesinin oldukça yüksekliği
dikkat çekicidir.
Çizelge 10 Atık uygulamalarına bağlı olarak bazı pamuk lif kalite parametre değerleri
Lif Lif Lif Uzun < 12.7
Uzunlu Dayanık- İnceliği lif mm lif Elas- Parlak-
Uygulamalar ğu lılığı (micron Yüzdesi Yüzdesi tikiyet lık Sarılık
(mm) (g tex-1) air) (%) (%) (%) (%) (%)
Kontrol 29.70 38.03 4.50 84.13 6.37 4.90 76.73 10.43
Mineral Gübre 29.97 38.00 4.53 84.37 5.90 5.23 76.70 10.63
Yağlı Kimyon 29.20 36.57 4.57 84.23 6.43 5.17 74.63 10.60
Yağlı Kekik 29.73 40.37 5.03 84.57 5.70 5.47 77.33 10.30
Yağsız Kekik 29.73 37.73 4.20 84.23 6.17 4.77 76.17 10.53
Minimum 29.20 36.57 4.20 84.13 5.70 4.77 74.63 10.30
Maksimum 29.97 40.37 5.03 84.57 6.43 5.47 77.33 10.63
LSD öd. öd. öd. öd. öd. öd. öd. öd.
ö.d.: önemli değil
506
KAYNAKLAR
Angelova, V., Ivanova R., Delibaltova V., Ivanov K. 2004 Bio-accumulation and
distribition of heavy metals in fibre crops (flax, cotton and hemp). Industrial
Crops and Products 19, pp: 197-205
Anonymous 1994 Methodenbuch zur Analyse von Kompost. Bundesgütegemeinschaft
Kompost e.V. November 1994.
Anonim 2002 T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı Ege İhracatçı Birlikleri
Kayıtları, İzmir.
Anonim 2005 http://www.taris.com.tr/pamuk/phak.htm, Erişim tarihi:6.10.2005.
Anonymous 2005 http://www.fas.usda.gov/cotton/circular/2004/02/toc.htm, Erişim
tarihi: 25.10.2005.
Anonymous, 1951 U.S. Soil Survey Staff, Soil Survey Manual. U.S.Dept. Agr.
Handbook 18. U.S. Govt. Printing Office, Washington DC. USA.
Baron, H. 1954 Vereinfachte Bestimmung des Bors in Pflanzen mit 1:1 Diantrimid.
Fresenius z.f. Analy. Chem., 143, 339-349.
Baytop, T., 1963 Türkiyenin Tıbbi ve Zehirli Bitkileri, İ.Ü. Eczacılık Fak.
Farmakognazi Kürsüsü. Yayın No:1039, s 345-346.
Baytop, T., 1977 Farmasotik Botanik, İ.Ü. Eczacılık Fak. Yayınları No:25 Istanbul.
Bennett, William F. (Editor) (1993) Nutrient Deficies & Toxicities in crop plants, APS
Press The American Phytopathological Society St. Poul. Minnesota.
Bergmann, W., 1993 Ernährungsstörungen bei Kulturpflanzen. Dritte erweiterte
Auflage, Gustav Fisher Verlag Jena-Stutgart, ISBN 3-334-60414-4, pp:1-835.
Bingham, F.T., 1962 Chemical soil tests for available phosphorus. Soil Sci. 94: pp.87-
95.
Blaise, D. J.W. Singh, A. N. Bonde, K. U. Tekale, C.D. Mayee 2005 Effect of farmyard
manure and fertilizers on yield, fibre quality and nutrient balance of rainfed
cotton (Gossypium hirsutum), Bioresource Technology 96 345-349.
Bouyoucos, G.J., 1962 Hydrometer method improved for making particle size analysis
of soil. Agronomy J., Vol. 54 No:5.
Bremner, J.M., 1965 “Total nitrogen”, in Black, C.A. (Editor) Methods of Soil Analysis,
Part 2, American Society of Agronomy Inc., Publisher, Madison, Wisconsin-
USA. pp: 1149-1178.
507
Brohi, A.R. ve Karaman M.R., 1996 Bitkilerin Gelişimi Üzerine Tütün Tozu ve
Kompostun Etkisi, M.Ü. Müh. Fak. Çevre Müh. Böl. Tarım-Çevre İlişkileri
Sempozyumu, Salihli-Manisa.
Çakır, E., Yalçın H., Aykas E., Akdemir H., Öcel T., Soya H., 2005 Ödemiş
Koşullarında Buğday Tarımında Doğrudan Ekim Uygulamaları, Journal of
Agricultural Machinery Science, Volume 1, Number 2, p. 109-114.
Campbell, C.A. and C.O. Plank 1992 “Sample Preparation” in C. Oven Plank (Ed.)
Plant Analysis Reference Procedures for the Southern Region of the United
States. Southern Cooperative Series Bulletin 368, May.
Chapman, H.D., and Pratt P.F., 1961 Methods of analysis for soils, plants and waters,
University of California, Division of agricultural sciences.
Demir, İ., Armağan B., 2001 Gelişmekte Olan Şehirlerde Katı Atık Bertaraf Metodu
Olarak Yakmanın Değerlendirilmesi. I. Ulusal Katı Atık Kongresi s(7-12), 18-
21 Nisan, İzmir.
Düzgüneş, O., Kesici T., Koyuncu O., Gürbüz F., 1987 Araştırma ve Deneme Metodları
(İstatistik Metadlar II) A.Ü. Zir. Fak Yayınları 1021, Ders Kitabı 295, Ankara.
Elmacı, Ö.L., Delibacak S., Seçer M., Bodur A., 2002 Fertility status, trace elements and
heavy metal pollution of agricultural land irrigated from the Gediz River. Int. J.
Water, Vol.2, Nos.2/3,184-195.
Elmacı, Ö.L., M.Seçer, Ş.Ceylan, H.Akdemir, 2003a Katı veya Sıvı, Organik veya
İnorganik Formdaki Üretim Atıklarının Gübre Olarak Bitki Yetiştirmede
Kullanılabilirliklerinin Araştırılması. Ege Üni. Bilimsel Araştırma Projesi Kesin
Raporu. Proje No:99-ZRF-38 Bornova İzmir, s:1-78.
Elmacı, Ö.L., Seçer M., Ceylan Ş., 2003b Tıbbi-Aromatik Bitki İşletmeleri Katı
Atıklarının İçerik Yönünden Tanımlanmaları. UKAK’2003 II. Ulusal Katı Atık
Kongresi Bildiriler Kitabı, Dokuz Eylül Üni. Çevre Müh. Böl. ve Çevre
Araştırma ve Uyg. Merkezi (ÇEVMER), 7-9 Mayıs, İzmir Kitapçığı, 7. Oturum,
Syf:1-16.
Güneş, A., Alpaslan M., İnal A., 2000 Bitki Besleme ve Gübreleme. Ank. Üni. Zir. Fak.
Yay. No:1514, S:199.
Hanlon, E.A. 1992 “Determination of total Manganese, Iron, Copper and Zinc in Plants
by Atomic Absorption Techniques” in C. Oven Plank (Ed.) Plant Analysis
Reference Procedures for the Southern Region of the United States. Southern
Cooperative Series Bulletin 368. May.
Hoffmann, G., 1991 “Bestimmung von Schwermetallen im Aufschluss mit Königwasser
„ in Methodenbuch Band I., Die Untersuchung von Böden, 4. Auflage
WDLUFA- Verlag- Darmstadt
Jackson, M.L., 1967 Soil chemical analysis, prentice hall of India private limited. New
Delhi.
Jones, J.B., 1984 Developments in the measurement of trace metal constituents in foods.
In Gilbert J. (Edt.) Analysis of Food Contaminants, Elsevier Applied Science
Publishers Ltd., ISBN 0-58334-255-5, p:187.
Kacar, B. 1984 Bitki Besleme Uygulama Kılavuzu, Ankara Üni. Zir. Fak. Yay. 900,
Uygulama Kılavuzları: 214.
Kacar, B., 1995 Toprak Analizleri: Bitki ve toprağın kimyasal analizleri III, Ankara
Üni., Zir. Fak., Eğitim Araş. ve Geliştirme Vakfı Yayınları, s:81-86.
508
Levy, J.S., Taylor, B.R., 2003 Effects of pulp mill solids and three compost on early
growth of tomatoes, Bioresource Technology (in press).
Lindsay, W.L., and Norvell, W.A., 1978 Development of DTPA soil test for zinc, iron,
manganese and copper, Soil Sci. Soc. Amer. J. 42: pp. 421-428.
Lott, W.L., J.P. Nery, J.R. Gall and J.C. Medcoff 1956 Leaf Analysis Technique in coffe
research, I.B.E.C. Research Inst. Publish No:9.
Olayinka, A., Adetunji A., Adebayo, A., 1998 Effect of organic amendments on
nodulation and nitrogen fixation by cowpea, Jour. of Plant Nutrition, 21 (11),
2455-2464.
Özdil, N 2003 Pamuk Lif Özelliklerinin Ölçümü ve Değerlendirilmesi, Pamukta Eğitim
Semineri Kitapçığı S:237-247, E.Ü. Bilim Teknoloji Merkezi (EBİLTEM)
İzmir.
Reuterberg, E., und Kremkus, F., 1951 Bestimmung von Gesamthumus und Alkalischen
Humusstoffen im Boden, Z. Pflanzenernaehr. Düng. und Bodenkd. Verlag
Chemie GmbH. Weinheim.
Riehm, H., 1957 Untersuchungen über die Augustenburg zu gearbeitete Methode zur
Bestimmung des heisswasser löslischen Bors im Boden nach Berger und Troug,
Agrochimica 1(2): pp. 91-106.
Tarakçıoğlu, C., Bender D., Erdal İ., Dengiz O. ve Gürbüz M., 1998 Farklı Organik
Materyallerin Killi Bir Toprağın Bazı Fiziksel Özellikleri Üzerine Etkileri. M.
Şefik Yeşilsoy International Symposium on Arid Region Soil. 21-24 Eylül,
Menemen-İzmir.
Traulsen, B.D., Schönhard G., und Pestemer W., 1997 Risikobewertung der Anwendung
von Bioabfallkomposten auf landwirtschaftlichen Nutzflächen. Agribiol. Res.
50,2,1997, pp:102-106.
Tuncay H. 1994 Su Kalitesi, Ege Üni. Zir. Fak. Yayın No:512 (I. Basım) ISBN 975-
483-256-0.
509
ÖZET
Bu araştırmada; zeolitin yıkanma sonucu NH4+ ve NO3- şeklinde meydana gelen
azot kayıpları üzerine etkisi incelenmiştir. Deneme laboratuar şartlarında plastik
kolonlarda kumlu tın tekstüre sahip toprakta yürütülmüştür. Her bir kolona 48 g zeolit
ve 8.72 g amonyum sülfat gübresi uygulanmıştır. Kolonlarda yıkama sonucu oluşan
süzüklerde NH4-N ve NO3-N tayini yapılmıştır. Deneme sonunda zeolit uygulaması
kontrole göre yıkanma sonucu oluşan NH4+ kaybını % 25.8, amonyum sülfat
uygulamasına göre % 20.6; NO3- kaybını ise kontrole göre %31.3, amonyum sülfat
uygulamasına göre % 19.87 oranlarında azaltmıştır.
Anahtar Kelimeler: Zeolit, azot yıkanması, NH4, NO3.
GİRİŞ
Azot, bitkiler için gerekli besin elementlerinden bir tanesidir ve eksikliğinde
tarımsal üretimi sınırlandıran bir faktördür. Azotlu gübre kullanımının özellikle bitki
gelişimi ve ürün verimi açısından faydaları tartışmasız olmakla beraber bir kısım
olumsuz etkileri de göz önünde bulundurulması gereken faktörler arasındadır.
Kullanılan azotlu gübrelerden bitkiler tamamen yararlanamamakta ve dolayısıyla
kullanılamayan azot çeşitli yollarla kayba uğramaktadır. Azot, toprakta başlıca
amonyum (NH4+) ve nitrat (NO3-) formundadır. NH4+ iyonları toprakta
mikroorganizmalar tarafından NO3- dönüştürülür (Tisdale ve ark. 1993, Laegreid ve ark.
1999). Toprakta bitkinin ihtiyacından fazla azot bulunması durumunda azot bileşikleri
(özellikle NO3-) toprak profilinden uzaklaşmakta ve yeraltı sularında kirliliğe sebep
olmaktadır(Tisdale ve ark. 1993, Sarıoğlu 2005). Temel azot kayıp yollarından birisi de
azotun N2O, NH3, N2 gibi gaz emisyonları şeklinde atmosfere uçmasıdır. Özellikle bazik
reaksiyonu topraklarda gaz şeklindeki kayıplar fazla olmaktadır. Toprağa ilave edilen
azotun 1/3 kadarının atmosfere karıştığı bildirilmektedir (Aksoy ve Karakaş,1990).
Topraklara uygulanan hem kimyasal hem de organik gübrelerden yıkanma, gaz şeklinde
buharlaşma vb. yollarla ortaya çıkan azot kayıpları ciddi bir tarımsal sorun olmakla
beraber, küresel ısınmaya katkıda bulunarak çevresel bir boyut kazanmaktadır. Tarımsal
kaynaklı olarak ortaya çıkan bu kayıpların azaltılması için çeşitli yollara
başvurulmaktadır. Son yıllarda NH4’ün tutulması için çeşitli toprak ıslah materyalleri
kullanılmaktadır. Zeolit bu amaçla kullanılabilecek doğal ıslah materyalleri arasında
önemli bir potansiyel kaynaktır. Zeolit; alkali toprak katyonları içeren, kristal yapıda,
kolay ve bol bulunan, üç boyutlu bir alüminyum silikattır (Noori ve ark. 2006). Temel
özellikleri; yüksek katyon değişim kapasitesine sahip olması, dengeli su alıp verebilmesi
ayrıca iyon değişimi, besin alıp verebilme ve asidite ile hava gözenekliliğini
düzenleyebilmesi olarak sıralanabilir. Alkali ve toprak alkali metallerin kristal yapıya
sahip sulu alümina silikatları olup çerçeve silikatlar grubundadır. Mineralin kristal
kafesinde su ve çeşitli katyonların (Na+, K+, Mg++, Sr++ ve Ba++) geçebildiği birbirine
bağlı boşluklar bulunmaktadır. Geniş izomorfik yer değiştirme özelliği gösteren zeolit
minerali bu özellikleri nedeniyle yüksek bir katyon değişim kapasitesi ve toprak
510
MATERYAL VE METOD
Araştırmada kullanılan toprak örneği Konya-Sağlık kasabasından 0-20 cm
derinlikten alınmıştır. Toprak örneği havada kurutulup ezildikten sonra 2 mm’lik elekten
geçirilmiştir. Klinoptilolit zeolit materyali (Manisa-Gördes) Rota Madencilik A.Ş.
tarafından sağlanmıştır. Toprağa uygulanmadan önce 0.5 mm’lik elekten geçirilmiştir.
Denemede kullanılan toprak örneği ve zeolit materyaline ait bazı fiziksel ve kimyasal
özellikler Tablo 1 ve Tablo 2’de verilmiştir. Deneme toprağı Kumlu tın tekstüre sahip,
hafif alkalin pH (7.83) ve organik madde içeriği düşük (%0.28), kireç içeriği %
31.58’dir.
Tablo 1. Deneme toprağına ait bazı fiziksel ve kimyasal özellikler
Özellik Değer Değer
pH (1:5) 7.83 Ca (mg kg-1) 3639
EC (mS m-1) 8.78 Mg (mg kg-1) 90.20
Tekstür sınıfı SL Na (mg kg-1) 23.82
Kil (%) 19.07 K (mg kg-1) 85.24
Silt (%) 19.62 P (mg kg-1) 17.86
Kum (%) 61.30 B (mg kg-1) 0.56
Hacim ağırlığı (g cm-3) 1.31 Fe (mg kg-1) 4.29
Organik madde (%) 0.28 Cu (mg kg-1) 0.423
CaCO3 (%) 31.58 Mn (mg kg-1) 0.9
Tarla kapasitesi 15.3 Zn (mg kg-1) 0.5
Toplam azot (%) 0.0039
NO3-N (mg kg-1) 15.32
NH4-N (mg kg-1) 23.83
Tablo 2. Zeolit materyalinin bazı fiziksel ve kimyasal özellikleri (Ahmed 2006, Erdem
2004, Turan 2008)
Parametre % Parametre ppm
SiO2 71.00 Cd <5
TiO2 0.10 Zn 52
Al2O3 11.80 Pb <50
Fe2O3 1.70 Se <50
CaO 3.40 Mn 164
MgO 1.40 Mo <5
K2 O 2.40 Ni <10
Na2O 0.40 Cr 12
SO3 0.12 Cu <10
Si/Al 4.69 Co <10
pH 7.5 As <50
KDK 106 meq/100 g
511
Deneme Deseni
Deneme; kolon denemesi şeklinde 49 cm boyunda 10.8 cm çapındaki plastik
kolonlarda yürütülmüştür. Kolonların alt kısmına filtre kağıdı yerleştirildikten sonra
fırın kuru ağırlık esasına göre 4.8 kg toprak konulmuştur. Zeolit (48 g) toprağın ilk 20
cm’lik kısmına, amonyum sülfat (AS) (8.72 g) gübresi ilk 10 cm’lik kısmına
uygulanmıştır. Uygulamalardan sonra kolonlardaki topraklara tarla kapasitesine gelecek
şekilde saf su uygulanmış ve kolonların ağzı sera filmle kapatılarak 24 saat
bekletilmiştir. 24 saat sonra her bir kolona alttan su çıkışı olana kadar saf su ilave
edilmiştir. Alttan çıkan süzüklerde NH4-N ve NO3-N tayini yapılmıştır. Belli aralıklarla
süzüklerdeki NH4-N ve NO3-N miktarı ölçülmüş, değerler arasında istatistiksel olarak
fark çıkmayınca yıkamaya son verilmiştir.
İstatistik
Süzüklerdeki NH4-N ve NO3-N miktarları varyans analizine tabi tutulmuş,
önemli çıkan değerler arasındaki farklılığı belirlemek için LSD testi
uygulanmıştır(Minitab, 1995).
6 5,20a
5 4,45b
Toplam N03(mg)
4,00 3,71
3,44
3,00
2,00
1,00
0,00
KONTROL (0) ZEOLİT (Z) N03 Z+N03
Uygulamalar
KAYNAKLAR
Ahmed, O.H., Amınuddin, H., Husni, M.H.A., 2006. Reducing Ammonia Loss from
Urea and İmproving Soil–Exchangeable Ammonium Retention Through Mixing
Triple Superphosphate, Humic Acid and Zeolite. Soil Use and Management, 22
(2006) 315-319.
Aksoy, A.Ş., Karakaş, T., 1990. Ozon Tabakasında Olan İncelme. Ege Üniv. Zir. Fak.
Der., Cilt:27, Sayı1, İzmir.
Anonim, 2001. The Nitrogen Cycle and the Environment. Agro Chemicals Report.
Vol.1, No:1.
Anonim, 2002. DİE, Tarımsal Yapı ve Üretim, s. 294.
Anonim, 2005. Agriculture Data. http://faostat.fao.org.
Bayraklı, F., 1987. Toprak ve Bitki Analizleri. 19 Mayıs Üniv., Ziraat Fak., Kitap
No:17, Samsun.
Bremner, J.M., Mulvaney, C.S., 1982. Nitrogen-total. In Methods of Soil Analysis. Part
2. Agronomy 9. Physical and Microbiological Properties. Eds. A L Page, R R
Miller, D R Keeney. ASA, Madison WI. Pp. 596-622.
Day, P.R., 1965. Particle fractionation and particle-size analysis. In: Methods of Soil
Analysis, Part I, (Ed Black , C.A.), pp. 545-566. American Society of
Agronomy, Madison, WI.
Erdem, E.,; Karapınar, N.; Donat, R., 2004. The Removal Heavy Cations by Natural
Zeolites. J. of Colloid and Interface Sci, 280: 309-314.
Hızalan, E., Ünal, H., 1966. Toprağın Kimyasal Analizleri. A.Ü. Ziraat Fak. Yayın No,
278, Ankara.
Işıldar, A.A., 1997. Toprağa Zeolit İlavesinin Nitrifikasyon Üzerine Etkisi. Tr. J.
Agriculture and Forestry. 23:363-368.
Laegreid, M.; Bockman, O.C.; Kaarstad, O., 1999. Agriculture, Fertilizers and
Environment. CABI publishing in association with Norsk Hydro ASA. Oslo,
Norway, pp. 113-144.
Lindsay, W.L.; Norvel, W.A..1978. Development of a DTPA soil test for zinc, iron,
manganese and copper. Soil Sci. Soc. Am. J. 42, 421-428.
514
ÖZET
Bu çalışma, Antalya Bölgesinde biber yetiştiriciliği yapılan sera topraklarının
bazı verimlilik özelliklerini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Antalya ili ve çevresinde
biber yetiştirilen seralardan alınan 184 adet toprak örneği materyal olarak kullanılmıştır.
Toprak örneklerinde pH, EC, kireç, bünye, organik madde, alınabilir P, K, Ca, Mg
analizleri yapılmış ve sonuçları değerlendirilmiştir.
Elde edilen bulgulara göre; toprak örnekleri genel olarak kumlu tın, tın ve
kumlu killi tın bünyeye sahiptir. Yüksek oranda kireç içeren sera toprakları, hafif alkali
ve alkali karakterlidir. Genellikle tuzsuz, hafif ve orta tuzludur. Organik madde miktarı
düşüktür. Toprak örneklerinin bitki besin maddesi içeriği incelendiğinde ise, alınabilir P
ve Mg’un yüksek, alınabilir Ca miktarının genel olarak orta ve iyi düzeyde, alınabilir
K’un da düşükten yüksek seviyeye kadar değişen oranlarda olduğu belirlenmiştir.
Ayrıca toprakların fiziksel ve kimyasal özellikleri arasındaki ilişkiler de korelasyon
analizleri ile incelenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Antalya Bölgesi, biber, toprak verimliliği, sera toprakları.
GİRİŞ
Ülkemizde serada sebze yetiştiriciliği, ekonomiye katkı sağlayan önemli bir
tarımsal üretim koludur. Türkiye’de toplam 469 340 da alanda örtü altı sebze
yetiştiriciliği yapılmaktadır. Toplam serada sebze alanı içinde biber, 251 731 tonluk
üretim ile önemli sebze türlerindendir (Anonim, 2006).
516
Biberin besin değeri oldukça yüksek olup, 100 gramında yaklaşık % 88 su, 40
kcal enerji, 2.22 g protein, 8.9 g karbonhidrat, 1.56 g toplam lif, 17.7 mg Ca, 1.11 mg
Fe, 340 mg K, 6.7 mg Na, 0.08 mg thiamin, 0.08 mg riboflavin, 0.9 mg niasin ve 240
mg askorbik asit bulunmaktadır (Gebhardt ve Thomas, 2002).
Serada biber yetiştiriciliğinde, verim ve kaliteyi toprak verimliliği ve gübreleme
önemli oranda etkilemektedir.
Biberde iyi bir verim ve gelişme; derin, geçirgen, su tutma kapasitesi yeterli,
organik madde ve besin maddelerince zengin, tınlı topraklarda elde edilir. Kumlu ve
kumlu tınlı topraklarda erken ürün alınır. Ancak biberin kökleri hassas olduğu için, ağır
killi ve aşırı su tutan topraklarda iyi gelişemez. En uygun pH 6.0-6.5’dir (Vural ve ark.,
2000).
Biber, toprak tuzluluğuna orta derecede hassastır (Ayers ve Westcot,1989).
Rockwool ortamında yapılan bir çalışmada, bibere 2.8 dS/m düzeyine kadar tuz
uygulandığında, verimde değişme olmadığı, ancak bu değerin üzerindeki her 1 dS/m
artışın, verimde % 7.6 oranında azalmaya neden olduğu belirlenmiştir (Sonneveld ve
Van Der Burg,1991)
Papadopoulos ve ark. (2005) Akdeniz Bölgesi koşullarında 1 ha alanda yapılan
biber yetiştiriciliğinde, vejetatif aksam üretimi için 90 kg N, 6 kg P, 90 kg K ve 1 ton
meyve üretimi için ise 2.0 kg N, 0.26 kg P, 1.83 kg K’un gerekli olduğunu
bildirmişlerdir. Farklı araştırma bulgularının derlendiği diğer bir kaynakta ise 21 ton
biber ürünüyle topraktan 70 kg N, 16 kg P2O5, 92 kg K2O kaldırıldığı rapor edilmiştir
(Anonim, 1992).
Toprak analizi yapılmadığı durumlarda, 3.5-5 ton/da ürün alabilmek için bibere,
dikim öncesi 4.5 kg/da N, 4.5 kg/da P2O5, 5 kg/da K2O verilmelidir. Dikimden sonra ise
dikim-çiçeklenme dönemleri arasında 3.2 kg/da N, 3 kg/da K2O; çiçeklenme-meyve
tutumu dönemleri arasında 4 kg/da N, 5 kg/da K2O, meyve tutumu-hasat dönemlerinde
ise 6 kg/da N, 14 kg/da K2O uygulanarak yetiştiricilik yapılabilir. Dikim öncesi
amonyum nitrat (%33 N), triple süper fosfat (% 43-46 P2O5) ve potasyum sülfat (%50
K2O); dikimden sonra ise suda çözünürlüğü yüksek olan amonyum nitrat (%33 N) ve
potasyum nitrat (%13 N-%46 K2O) gibi gübreler kullanılmalıdır (Montag, 1999).
Papadopoulos (1994) örtüaltında yetiştirilen biber bitkisinin damla sulama
sistemi ile gübrelenmesi halinde, besin çözeltisinde 130-170 mg/kg N, 30-50 mg/kg P,
150-200 mg/kg K bulunması gerektiğini bildirmiştir.
Antalya ilinde yoğun olarak biber yetiştirilen Kumluca ve Kale yörelerinde
bulunan seralarda yapılan bir çalışmada; toprakların, genelde hafif alkali tepkimeli, çok
yüksek ve aşırı derecede kireçli, hafif ve orta tuzlu olduğu bildirilmiştir. Ayrıca sera
topraklarının kumlu tın ve kumlu killi tın bünyeli, organik maddece fakir, alınabilir P,
Ca, Mg, Fe, Mn, Zn ve Cu yönünden yeterli, K içeriğinin ise düşük ve yüksek
seviyeleri arasında değişen oranlarda olduğu bildirilmiştir (Sönmez ve ark.,1999)
Örtüaltı sebze yetiştiriciliğinde, yıl boyu üretim yapılmakta ve daha yüksek
verim alınmaktadır. Seralarda çevre kirliliğine neden olmadan, sürdürülebilir tarım
yapılabilmesinde toprak verimliliğinin büyük önemi bulunmaktadır. Bu çalışmanın
amacı da Antalya bölgesinde biber yetiştirilen sera topraklarının bazı fiziksel ve
kimyasal özelliklerinin incelenmesi ve varolan sorunların belirlenmesidir.
517
MATERYAL VE METOD
Antalya ilinde biber yetiştirilen seralardan, 2003-2007 yılları arasında, Batı
Akdeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü Yaprak ve Toprak Analiz Laboratuvarına,
üreticiler tarafından getirilen 184 adet toprak örneği materyal olarak kullanılmıştır.
Toprak örneklerinde; pH ve EC 1:2.5 toprak-su karışımında (Jackson, 1962), % CaCO3
Scheibler kalsimetresi (Çağlar, 1949) ile, bünye Hidrometrik yöntemle (Bouyoucos,
1951), organik madde Walkley Black yöntemine göre (Jackson, 1962), alınabilir P
Olsen metodu (Olsen ve Sommers, 1982), alınabilir K, Ca, Mg ise 1 N amonyum asetat
yöntemine göre belirlenmiştir (Kacar, 1962).
Toprak özellikleri arasındaki ilişkilerin belirlenmesinde ise istatistiki
yöntemlerden korelasyon hesaplamaları, Jump 5.01 (2002) paket programı kullanılarak
yapılmış ve sonuçlar değerlendirilmiştir.
tuzlu sınıfa girmektedir (Çizelge 3). Biber orta derecede tuza hassas olup, tuz miktarı
düşük topraklarda daha iyi yetişir (Ayers ve Westcot, 1989; Anonim, 1992). Bu yüzden
orta ve daha yüksek tuzlu sınıfa giren sera topraklarında verim kayıpları ortaya çıkabilir.
Toprak örneklerinin bazı özellikleri arasındaki ilişkiler incelendiğinde; elektriki
geçirgenlik (EC) ile fosfor (r=0.2505***), potasyum (r=0.4159***) ve magnezyum
(r=0.1751*) arasında önemli pozitif korelasyonların belirlenmiş olması (Çizelge 11),
toprağa aşırı miktarda verilen bu elementleri içeren gübrelerin EC değerinde artışa
neden olduğunu göstermektedir.
Çizelge 3. Toprak örneklerinin EC değerlerine göre sınıflandırılması
Sınır Değerleri Değerlendirme Örnek Sayısı % Oran
(µmhos/cm)
<400 Tuzsuz 40 21.7
400-800 Hafif Tuzlu 70 38.1
800-1200 Orta Tuzlu 35 19.0
1200-1600 Tuzlu 14 7.6
1600-3200 Yüksek tuzlu 21 11.4
3200< Çok Yüksek Tuzlu 4 2.2
Sera topraklarının % 0.70 ile % 77.0 arasında değişen oranlarda CaCO3 içerdiği
saptanmıştır (Çizelge 1). Evliya (1964)’ya göre değerlerin % 53.8’inin aşırı yüksek, %
17.9’unun çok yüksek, % 15.8’inin ise yüksek sınıfa girdiği saptanmıştır (Çizelge 4).
Ayrıca pH ve CaCO3 arasında pozitif korelasyon (r=0.1937**) olduğu belirlenmiştir
(Çizelge 11). Heckman (2004) da, CaCO3 içeren topraklarda pH’nın yükseldiğini ve
genellikle 7.8-8.2 arasında değiştiğini bildirmiştir.
Çizelge 4. Toprak örneklerinin CaCO3 değerlerine göre sınıflandırılması
madde ile elektriki geçirgenlik arasındaki ilişki dikkate alındığında (r=0.2927) ise %
0.1 düzeyinde pozitif korelasyon bulunduğu saptanmıştır. Katyon değişim kapasitesi
yüksek olan organik maddenin (Kovancı, 1988) miktarı arttıkça, toprağa verilen besin
maddelerini tutması nedeniyle, toprak tuzluluğunda artış ortaya çıkmış olabilir.
Çizelge 5. Toprak örneklerinin bünyelerine göre sınıflandırılması
Çizelge 11. Toprak örneklerinin bazı fiziksel ve kimyasal özellikleri arasındaki ilişkiler
pH EC CaCO3 Org.Mad P K Ca
µmhos/cm % % ppm ppm ppm
EC µmhos/cm -0.3742***
CaCO3 % 0.1937** -0.0160 öd
Org.Mad. -0.2348** 0.2927*** 0.1015öd
P ppm 0.1078 öd 0.2505*** 0.1790* 0.5823***
K ppm -0.1800* 0.4159*** -0.1119öd 0.4874*** 0.3714***
Ca ppm 0.1897** 0.1420 öd 0.1876* 0.3317*** -0.0445öd 0.4978***
Mg ppm 0.2143** 0.1751* -0.0186öd 0.1269öd 0.1772* 0.2166** 0.2106**
öd: önemli değil, *: p<0.05, **: p<0.01, ***: p<0.001
Sonuç ve öneriler
Antalya bölgesinde biber yetiştirilen seralardan alınan toprak örneklerinin bazı
fiziksel ve kimyasal özellikleri ile besin elementi içeriklerine ait sonuçlar aşağıda
özetlenmiştir.
521
İncelenen sera toprakları genellikle hafif alkali ve alkali tepkimeli olup, kireç
içerikleri yüksektir. Toprakların pH’sının ve kireç miktarının yüksek olması; bazı mikro
elementlerin (Fe, Zn, Mn, Cu) bitkiler tarafından alınmasını engelleyebilir. Bu gibi
durumlarda noksanlıkların giderilmesinde yapraktan gübreleme yapılabilir. Toprak
reaksiyonunu, biber yetiştiriciliğine uygun hale getirmek için sulama suyunun özellikleri
belirlenmeli ve suyun HCO3 içeriğine oranla besin çözeltisine asit (HNO3) ilave
edilerek, kök bölgesinin pH’sı düşürülmelidir. Ayrıca fizyolojik asit karakterli
gübrelerin kullanılması da ortam pH’sının düşürülmesine yardımcı olabilir.
Biber yetiştirilen sera topraklarının önemli bir bölümü tuzsuz, hafif ve orta
tuzludur. Ancak orta ve yüksek tuzlu topraklarda, verim kaybını önlemek için, aşırı
gübrelemeden kaçınılmalı ve tuzlu sulama suyu kullanılmamalıdır. Tuzun olumsuz
etkisini azaltmak amacıyla, sulama uygulamasına dikkat edilmeli, toprağın kurumasına
izin verilmemeli ve toprakta sürekli yeterli suyun bulunması sağlanmalıdır.
Sera topraklarının önemli bir bölümü hafif ve orta bünyeli olup, biber
yetiştiriciliği için uygundur. Ancak incelenen toprakların yaklaşık % 97.3’ünün organik
madde içerikleri düşüktür. Organik madde, bitki besin maddesi kaynağı olduğu gibi
toprağın fiziksel ve kimyasal özelliklerini düzenleyici çok önemli özelliklere de sahiptir.
Organik madde ile toprak pH’sı arasında negatif ilişkinin belirlenmiş olması da, hafif
alkali ve alkali karakterli sera topraklarının, pH’sını düşürmede etkili olabilir. Bu
yüzden biber yetiştiricilerine sera toprağının organik madde miktarını sürekli % 5
seviyesinde tutacak şekilde, dikim öncesi organik gübre uygulamaları önerilebilir.
Biber yetiştirilen sera topraklarının alınabilir P, Ca ve Mg içerikleri, genel
olarak yüksek düzeydedir. Potasyumun ise düşük ve çok yüksek seviyeler arasında
değişen miktarlarda olduğu belirlenmiştir. Fosforun yüksek olması bazı mikro
elementlerin bitkiler tarafından alımını engelleyebilir. Potasyum miktarının düşük
olduğu seralarda verim ve kalitede azalmaları önlemek amacıyla yeterli miktarda
potasyumlu gübre kullanımına özen gösterilmelidir. Ayrıca K, Ca ve Mg’un aralarında
antagonistik ilişkiler vardır. Bu elementlerin birbirlerine olan oranlarının uygun
düzeyde olmaması, bitkinin besin maddesi alımında sorun yaratabilir. Bu nedenle
gübrelemede mutlaka bu elementlerin toprakta varolan miktarları yanında oranları da
dikkate alınmalıdır.
Sonuç olarak; Antalya bölgesi örtüaltı biber yetiştiriciliğinde gübreleme, verim
ve kalite yanında bitkinin biyotik ve abiyotik stres etmenlerine dayanıklılığını da önemli
oranda etkilemektedir. Bu nedenle en uygun gübreleme için, dikim öncesi toprak ve su
analizi yapılmalı, analiz sonuçlarına göre toprağın fiziksel ve kimyasal özellikleri
düzeltilip gübreleme önerisi hazırlanmalıdır. Ayrıca yetiştirme periyodu içinde yaprak
analizi yapılarak bitkilerin beslenme durumu belirlenmeli ve uygulanan gübreleme
programı kontrol edilmelidir.
KAYNAKLAR
Anonim,1992. IFA World Fertilizer Use Manual. International Fertilizer Assoc. Paris.
Anonim, 2002. Crop Guide Capsicum, Hill Lab. Vers.4 CS.TK. 20, New Zelland.
Anonim, 2006.T.K.B Antalya İl Müdürlüğü Kayıtları.
Ayers,R.S. ve Westcot D.W., 1989. Water Quality for Agriculture. FAO Irrig. and
Drain. Paper, 29. Rome.
Bouyoucos, G.J., 1951. A Recalibration of The Hydrometer Method for Making
Mechanical Analysis of Soil. Agronomy Jour. 43:434-438.
522
Sönmez, S., Uz İ., Kaplan M., Aksoy T.,1999. Kumluca ve Kale Yörelerindeki
Seralarda Yetiştirilen Biberlerin Beslenme Durumlarının Belirlenmesi. Tr.J.of
Agriculture and Forestry 23.Ek sayı 2, 365-373.
Thun, R., Hermann, R. And Knickmann, E., 1955. Die Untersuchung Von Boden.
Neuman Verlag. Radelbeul Und. Berlin. S, 48.
Vural, H., Eşiyok, D. Ve Duman İ., 2000. Kültür Sebzeleri (Sebze Yetiştirme) Ege
Üniversitesi Basımevi. Bornova-İzmir. s: 440.
524
ÖZET
Toprakta alınabilir formdaki besin elementlerinin bir veya birkaçının eksikliği,
verimi önemli oranda sınırlamaktadır. Çinko ve bor mutlak gerekli mikro besin elementi
olup verim ve kalite açısından bitkide önemli görevler üstlenmektedir. Özellikle buğday
üzerinde yapılan çalışmalar da çinkonun önemi vurgulanmaktadır.
Bu nedenle Çanakkale’de önemli bir tarım potansiyeline sahip olan Biga
ilçesinde serin iklim tahılları yetiştirilen tarım alanlarından alınan toprak örneklerinde
çinko ve bor durumunun belirlenmesine çalışılmıştır.
Çalışmada; toplam 278.906 dekardan alınan 551 adet toprak örneği
kullanılmıştır. Buğday üretimi yapılan alanlardan (204.867 da) 401, yulaf üretimi
yapılan alanlardan (40.693 da) 83, arpa üretimi yapılan alanlardan (27.094 da) 55 ve
tritikale üretimi yapılan alanlardan (6.252 da) 12 adet toprak örneği alınarak çinko ve
bor değerleri irdelenmiştir.
Toprak örneklerinin alınabilir çinko miktarının %47’sinin (260 örnek) çok az ve
az, %53’ünün (291 örnek) ise yeterli, fazla ve çok fazla, bor miktarının %85’inin (468
örnek) çok az, %12’sinin (68 örnek) ise az olduğu gurupta yer aldığı saptanmıştır.
Anahtar Kelimeler: Biga, Çanakkale, çinko, bor.
AVAILABLE ZINC AND BORON SITUATION IN MILD CLIMATE CEREAL
AREAS IN ÇANAKKALE - BIGA
ABSTRACT
The lack of some nutrients in soil limits the yield significantly. Zinc and Boron
are essential nutrients and they have important roles on plant in terms of yield and
quality. Especially, the research carried out on wheat before, emphasizes the importance
of Zinc.
Therefore, the Zinc and Boron situation were studied in soil samples obtained
from the areas where the mild climate cereals grown in Çanakkale, Biga in which has a
very important agronomic potential..
Totally 551 soil samples were used from 278.906 da area in the study. 401
samples from wheat areas (204.867 da), 83 samples from oat areas (40.693 da), 55
samples from barley areas (27.094 da) and 12 samples from triticale areas (6.252 da),
were taken and analyzed for zinc and boron values.
According to the results obtained, 47% of the samples (260 samples) took place
in group of poor and very poor, 53% of the samples (291 samples) took place in group
of sufficient, high and very high for available zinc rate. Also, 85% of samples (468
samples) are determined in group of very poor, and 12% (68 samples) are determined in
group of poor for available boron.
Key Words: Biga, Çanakkale, Zinc, Boron.
525
GİRİŞ
Türkiye’de serin tahıl bitkileri ekim alanı olarak oldukça önemli bir yer
tutmaktadır. Örneğin buğday ve arpa 13 milyon hektarlık ekiliş alanı ile bitkisel ekim
alanlarının yaklaşık %85’ini oluşturmaktadır. Bu nedenle, tahıllarda verime etki eden
faktörlerin araştırılması, makro ve mikro besin elementlerle beslenme durumlarının
belirlenmesi büyük önem arz etmektedir (Atalay ve ark. 2003). Topraklarda alınabilir
formdaki besin elementlerinin bir veya birkaçının eksikliği, verimi önemli oranda
sınırlamaktadır. Çinko ve bor mutlak gerekli mikro besin elementi olup verim ve kalite
açısından bitkide önemli görevler üstlenmektedir. Tahıl ve ürün kalitesi üzerinde
yapılan çalışmalar da çinkonun ve borun önemi bir çok araştırıcı tarafından
vurgulanmaktadır. Özellikle Orta Anadolu koşullarında tahıllar üzerinde yapılan
çalışmalarda verim üzerine çinkonun önemi vurgulanmaktadır (Torun ve Çakmak, 2004;
Çakmak, 1996; Ekiz ve ark., 1997; Kalaycı ve ark., 1997; Müftüoğlu ve ark., 2003).
Çinko elementinin bitkinin gelişmesi ve büyümesi üzerine etkili olduğu, noksan olması
ile bitkide hücre çoğalmasında azalma görüldüğü ve büyümede gerilemeler olduğu
belirtilmektedir (Oktay, 1999).
Tisdale ve ark. (1985) bitki bünyesinde bulunan besin elementleri içerisinde
çinkonun mutlak gerekli olduğunu tespit etmişlerdir (Kacar, 1997). Ayrıca Kacar (1997)
tarafından Türkiye’de tarım topraklarının büyük bir bölümünün çinko noksanlığı
gösterdiği, topraklarımızda kireç miktarının çok yüksek olması ve pH’nın 7,0 nin
üzerinde bulunması nedeni ile çinko gübrelemesinin özel bir önem taşıdığı
belirtilmektedir. İnsan beslenmesinde çinko noksanlığı, birçok etkisinin yanı sıra
gelişme ve zeka geriliği gibi çok önemli sorunlara neden olmaktadır (Acarsoy, 1997).
Torun ve Çakmak (2004) Orta Anadolu bölgesinde çinko noksanlığı ile ilgili yaptıkları
sörvey çalışmasında çinkonun önemini vurgulamış ve genel olarak pH ve kireç
içeriklerinin yüksek, organik madde içeriklerinin düşük ve yıllık yağışın az olduğu
topraklarda çinko noksanlığının olası olduğunu belirtmişlerdir. Tüm illerden toplanan
1511 toprak örneğinde Eyüpoğlu ve ark. (1994) tarım yapılan toprakların yaklaşık %
50’de çinko noksanlığı olduğunu göstermiştir. Çakmak (1996) tarafından kültür
altındaki topraklarımızdaki mikroelement eksikliklerinden en yaygın olanının çinko
olduğu ve 0,5 mg Zn/kg değerinin kritik değer olduğunu belirtilmektedir.
Arpa ve buğday gibi monokotiledon bitkilerin 3-5 ppm arasında B içerdikleri
bildirilmiştir. Buğday, yetiştirme ortamında en fazla 3 ppm’e kadar bora dayanabilmekte
ve bu seviyenin üzerindeki bordan ise olumsuz yönde etkilenmektedir. Türkiye’de,
özellikle tahıl ekim alanlarında, yüksek CaCO3, yüksek pH, kil ve düşük organik madde
gibi olumsuz toprak özellikleri nedeniyle mikro element yarayışlılığı çok sınırlı
düzeydedir (Atalay ve ark. 2003). Bor, bitkilerde noksanlık veya toksisiteye neden olan
toprak bor seviyeleri arasında çok az bir fark vardır. Bu nedenle bitkilerde bor
noksanlığı ve toksisite belirtileri diğer mikro besin elementlerine göre daha yaygın
olarak görülmektedir (Harmankaya ve Gezgin, 2005). Bitkilerin ihtiyaç duydukları bor
miktarı oldukça azdır. Gerek duyulan borun çok az da olsa fazlası, bor noksanlığında
olduğu gibi bitkinin gelişmesi üzerine olumsuz etki yapmakta ve gelişme çoğu kez
durmaktadır (Taban ve Erdal, 2000). Ayrıca bir çok araştırmada borun hassas dengesi
vurgulanmaktadır (Gezgin ve ark., 2001; Soylu ve ark., 2005, Gezgin ve Hamurcu,
2006; Aktaş, M., 2004).
Yapılan araştırmalar, ülkemiz topraklarında hem bor noksanlığının hem de bor
toksitesinin yaygın olarak mevcut olduğunu göstermektedir. Eyüpoğlu ve ark., Orta
Anadolu topraklarının % 62,3’ünün bitkilerce alınabilir B miktarının eşik değer olan 0,5
ppm’den daha az bor içerdiğini bildirmektedir (Kızılgöz ve Özberk, 2005).
526
yapmakta ve gelişme çoğu kez durmaktadır (Taban ve Erdal, 2000). Bu bitki besin
elementlerinin fazlalığı bitkiler ve bunlarla beslenen canlılar için tehlikeli boyutlara
ulaşabileceği gibi, topraklarımızın da bitki besin maddesi dengesinin bozulmasına neden
olacaktır.
Sonuç olarak; Biga’da yetiştirilen serin iklim tahılları alanlarının toprak analiz
sonuçları değerlendirilmiş olup, çinko ve bor bakımından fakir olduğu tespit edilmiştir.
Serin iklim tahılları yetiştiriciliği yapılan topraklar çinko ve bor yönünden dengeli ve
kontrollü bir şekilde desteklenmelidir.
KAYNAKLAR
Acarsoy, A., 1997. İnsan Sağlığında Çinkonun Önemi, I. Ulusal Çinko Kongresi, 12-16
Mayıs 1997, Eskişehir, s. 11-17.
Akataş, M., 2004. Bitkilerde Beslenme Bozuklukları ve Tanımları. Türkiye 3. Ulusal
Gübre Kongresi (Tarım-Sanayi-Çevre). Tokat.
Anonim, 1988. Türkiye Gübreler ve Gübrelemeler Birliği, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı
Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Toprak ve Gübre Araştırma Enstitüsü. Genel
Yayın no: 151, Teknik Yayın no: T–59.
Anonymous, 1951. Soil Survey Staff. Soil Survey Manual. United States Department of
Agriculture Handbook. 18. US Government Printing Office Washington.
Atalay, E., Gezgin, S. ve Babaoğlu, M., 2003. Buğday (Triticum durum Desf.) ve Arpa
(Hordeum vulgare L.) İn Vitro Fidelerinin Bor Alımının ICP-AES ile Tespiti.
S.Ü. Ziraat Fakültesi Dergisi 17 (32), 47 -52.
Bouyoucos, G. J., 1951. A Recalibration of Hydrometer Method for Making Mechanical
Analysis of Soils. Agronomy Journal, 43: 434-438.
Çakmak, İ., 1996. Bitki ve İnsan Sağlığına Yansımaları İle Toprakta Çinko Eksikliği,
Bilim ve Teknik, Aralık 1996, Sayı: 349, s.: 54-59, Ankara.
Ekiz, H., Yılmaz, A., Gültekin, İ., Bağcı, S.A., Torun, B. ve Çakmak, İ., 1997. Konya
Yöresinde Çinko Noksanlığı Üzerinde Yürütülen Araştırmalar ve Sağlanan
Gelişmeler. I. Ulusal Çinko Kongresi (Tarım, Gıda ve Sağlık). Eskişehir.
Eyüpoğlu, F., Kurucu, N. ve Talaz, S., 1995. Türkiye Topraklarının Bitkiye Yarayışlı
Mikroelementler Bakımından Genel Durumu. Toprak Gübre Araştırma
Enstitüsü Yayını. Ankara.
Eyüpoğlu, F., Güçdemir, İ. H., Kurucu, N., Talaz, S., 2000. Orta Anadolu Topraklarının
Bitkiye Yarayışlı Bor Bakımından Genel Durumu. Toprak ve Gübre Araştırma
Enstitüsü Yayını, Ankara.
Follet, R. H. and W. L. Lindsay, 1970. Profile distribution of Zn, Fe, Mn and Cu in
Colorado soils. Colorado Exp. Station Tech. Bull. 110.
Grewelling, T., Peech, M., 1960.Chemical Soil Test. Cornell Üniv.Agr.Expt.Sta.Bull.,
No:960.
Gezgin, S., Hamurcu, M. ve Apaydın, M., 2001. Bor Uygulamasının Şeker Pancarının
Verim ve Kalitesine Etkisi. Turk J Agric For: 25. TÜBİTAK. s.89-95
Gezgin, S. ve Hamurcu, M., 2006. Bitki Beslemede Besin Elementleri Arasındaki
Etkileşimin Önemi Ve Bor İle Diğer Besin Elementleri Arasındaki Etkileşimler.
Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi 20 (39). s.24-31
530
Taban, S. ve Erdal, İ., 2000. Bor Uygulamasının Degisik Bugday Çesitlerinde Gelisme
ve Toprak Üstü AksamdaBor Dagılımı Üzerine Etkisi. Turk J Agric For: 24,
s.255–262.
Tisdale, S. L., Nelson, W. L., Beaton, J. D., 1985. Soil Fertility and Fertilisers, 4th Ed.,
p. 1-754, Macmillan Publishing Company, New York.
Torun, B. ve Çakmak, İ., 2004. Orta Anadolu Bölgesinde Çinko Noksanlığı. Türkiye 3.
Ulusal Gübre Kongresi (Tarım-Sanayi-Çevre). Tokat.
Wolf, B., 1971. The Determination of Boron in Soil Extracts. Plant Materials,
Composts, Manures, Water and Nutrient Solutions. Soil Science and Plant
Analysis, 2: 363-374.
532
ÖZET
Bu çalışma ile Yalova yöresindeki kivi bahçesi topraklarının verimlilik
özelliklerinin ve ağaçların beslenme durumlarının toprak ve yaprak analizleriyle
belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla Yalova ilinde yoğun olarak kivi yetiştiriciliği
yapılan bölgeden seçilen 30 adet kivi bahçesi seçilmiş olup, toprakların bazı fiziksel ve
kimyasal özellikleri ile bitkilerin besin elementi içerikleri belirlenmiş, elde edilen
sonuçlar sınır değerleri ile karşılaştırılarak yeterlilik düzeyleri saptanmıştır.
Araştırma sonuçlarına göre toprak örnekleri genellikle tın bünyede, kireçsiz ya
da az kireç içermektedir, tuzluluk sorunu yoktur. Toprakların reaksiyonu, 6.78-8.11
arasında değişmekte olup çoğunlukla alkalin karakterdedir. Bahçelerin büyük kısmında
pH kivi yetiştiriciliği için yüksek değerdedir. Toprakların, organik madde miktarları
genelde orta düzeyde bulunmuştur. Bahçelerden alınan toprak örneklerinde %13
oranında fosfor ve %3 oranında ise potasyum yetersiz bulunmuştur.
İncelenen bahçelerdeki kivilerin beslenme durumlarını değerlendirebilmek
amacıyla yapılan yaprak analiz sonuçlarına göre; bahçelerin tümünde, Azot, Potasyum,
Magnezyum, Çinko ve Bor optimum değerlerde yada optimum değerlerin üstünde
bulunurken, % 23’ünde Fosfor, % 7’sinde Kalsiyum ve Bakır, % 60’ında demir ve %
73’ünde Mangan optimum değerlerin altında bulunmuştur.
Anahtar Kelimeler: Kivi (Actinidia deliciosa), beslenme durumu, toprak özellikleri,
makro ve mikro elementler.
DETERMINATION OF NUTRITION STATUS OF KIVI FRUITS GROWN IN
YALOVA AROUND BY THE SOIL AND LEAF ANALYSIS
ABSTRACT
This study was conducted in order to assesing the soil properties and nutritional
status of kiwifruit trees grown in the Yalova region. For this purposesoil and leaf
samples were taken from 30 different orchards of kiwifruit. Some soil chemical and
physical properties and leaf nutrient levels of soil and leaf samples were determined.
The data from plant and soil analysis were compared with the adequate ranges and then
sufficiency levels were determined.
In view of the findings based on leaf and soil analysis, the situation in these
kiwifruit orchards is as follows;
The soil texture was generally loamy, the calcium carbonate contents of the soils
were generally low even some units had no calcium carbonate at all. There was no
problem of salinity.The soil pH was found to be between 6.78-8.11 and generally
alkaline. Most of orchards the soil pH is moderately high for kiwifruit production. The
soil organic matter was generally middle levels. The soil phosphorus and potassium
were 13%, 3% insufficient respectively.
According to the plant analysis, nitrogen, potassium, magnesium, zinc and boron
contents of the leaves were found to be at sufficient levels in all units. There were
533
insufficient levelsin phosphorus at 23%, in calcium and copper at 7%, in iron at 60%
and in manganase at 73% in the orchard studied.
Key Words: Kiwifruit (Actinidia deliciosa), nutritional status, soil properties, macro
and micro nutrients.
GİRİŞ
Gen kaynağının Çin olduğu belirlenen kivinin ilk kültüre alındığı ülkede
Çin’dir. İlk botanik belirlenmesi zamanımızdan yaklaşık 1400 yıl kadar önce Çinli
araştırıcı “Chiu Huang Pen T’sao” tarafından yapılmıştır. Batı ülkelerine girişi ise
yaklaşık 19. Yüzyılın başlarına rastlamaktadır (Eriş 1989).
Sarılıcı, tırmanıcı, yaprağını döken bir ılıman iklim meyve türü olan kivinin
Türkiye’de yetiştiriciliğini geliştirme çalışmaları 1988 yılında Yalova Atatürk Bahçe
Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü öncülüğünde başlamış olup, başta Tarım ve
Köyişleri Bakanlığı kuruluşları olmak üzere Marmara, Karadeniz, Ege ve Akdeniz
bölgelerinde adaptasyon denemeleri kurulmuştur.
Türkiye için oldukça yeni bir meyve türü olmasına karşın kivi üretimi her yıl
önemli derecede artış göstermiş 2006 yılında 11 bin tona (10962) yaklaşmış, Yalova ise
en fazla üretimin yapıldığı il olmuştur (Anonim 2008b).
Toprak yönünden oldukça seçici olması dolayısıyla yeni kurulacak kivi
bahçelerinde çok dikkatli davranılması gerekmektedir.Ayrıca topraktan fazla miktarda
besin maddesi kaldırdığından, besin eksikliğinden kaynaklanan belirtiler kivide diğer
türlere göre daha çabuk belirginleşir. Kaldırdığı besin maddelerinin fazla olması
nedeniyle kivi organik madde ve makro besin maddeleri yönünden oldukça zengin
topraklar istemektedir. Kivi için topraklar besin maddelerine göre sınıflandırılması
Çizelge 1’de verilmiştir
Çizelge 1. Kivi için toprakların besin maddesi durumlarına göre sınıflandırılması
(Anonim 2008a).
Element Sınır değerleri
pH 5,8-6,5
Fosfor (Olsen mg l-1) 30-60
Potasyum (me 100 g-1) 0,60-1,20
Kalsiyum (me 100 g-1) 6,0-12,0
Magnezyum (me 100 g-1) 1,00-3,00
Sodyum (me 100 g-1) 0,00-0,40
KDK (me 100 g-1) 12,0-25,0
Hacim Ağırlığı (g ml-1) 0,60-1,00
Kivinin besin ihtiyacı, alınan ürün miktarına göre değiştiği gibi hızlı gelişmesine
bağlı olarak her yıl artış gösterir. Yapılan araştırmalara göre bitki yaşına ve üretim
miktarına da bağlı olarak her yıl topraktan ürün ve budama artıklarıyla önemli miktarda
besin elementleri kaldırılmaktadır.
Değişik ülkelerde yapılan çalışmalarda kivinin gübre ihtiyacı belirlenmeye
çalışılmıştır. Bitkiler her yıl düzenli ürün vermeye başladığında genel olarak Şubat Mart
aylarında tüm sahaya tek bir uygulama ile5-6 kg/da P, 10-15 kg/da K, 2/3’ü Mart, 1/3’ü
Mayıs’ta olmak üzere 17 kg/da N önerilmektedir (Warrington ve Weston 1990).
534
Çizelge 2. Kivinin 1 yılda tahmini olarak kaldırdığı besin elementleri (Smith ve ark.,
1988)
Yaş Verim Makro Elementler (kg ha-1)
(ton ha-1)
N P2O5 K2O MgO CaO S Cl
3 10 74 23 116 22 97 13 29
4 20 126 37 193 35 162 21 48
>5 20 94 27 160 23 129 15 43
>5 30 129 39 219 35 176 22 59
>5 40 165 50 278 45 225 28 75
MATERYAL VE METOD
fosfor aynı ekstrakta vanadomolibdofosforik asit yöntemi ile kolorometrik olarak (Lott
ve ark. 1956), bor kuru yakılan örneklerde Azomethin-H yöntemiyle (Wolf 1971), azot
ise Kjedahl yöntemiyle (Kacar 1972) belirlenmiştir.
ARAŞTIRMA SONUÇLARI VE TARTIŞMA
Çizelge 3. Kivi Bahçelerine Ait Toprakların Bazı Fiziksel ve Kimyasal Analiz Sonuçları
Bahçe No µmhos cm-1 % mg kg-1 me 100 g-1
Bünye %
cm Derinlik Elektriki pH Organik Alınabilir Değişebilir
Sınıfı CaCO3
İletkenlik Madde Fosfor Potasyum
1 0-20 55 333 7.81 1.59 2.41 39 0.66
2 0-20 55 1470 7.21 1.78 2.61 56 0.54
3 0-20 59 573 7.40 0.59 4.47 138 0.96
4 0-20 52 471 8.00 1.59 2.76 38 0.67
5 0-20 55 473 7.98 1.98 2.15 25 0.62
6 0-20 46 292 7.80 0.99 2.98 65 0.78
7 0-20 50 275 7.85 0.99 2.90 69 0.77
8 0-20 46 717 7.70 1.78 2.83 76 1.09
9 0-20 46 1488 7.65 1.59 1.63 42 0.45
10 0-20 46 365 7.96 1.98 1.80 19 0.61
11 0-20 44 418 7.93 2.18 2.28 42 0.49
12 0-20 55 786 7.87 1.78 2.41 41 0.65
13 0-20 48 223 8.11 2.38 1.85 34 0.53
14 0-20 52 700 7.37 0.59 2.83 60 1.09
15 0-20 44 1367 6.78 0.79 2.34 270 0.99
16 0-20 46 257 7.60 0.40 2.34 60 0.97
538
Çizelge 3. (Devam)
Bahçe No µmhos cm-1 % mg kg-1 me 100 g-1
Bünye %
cm Derinlik Elektriki pH Organik Alınabilir Değişebilir
Sınıfı CaCO3
İletkenlik Madde Fosfor Potasyum
17 0-20 46 232 7.78 0.40 2.34 36 0.50
18 0-20 46 1449 7.65 1.78 2.54 51 0.73
19 0-20 48 648 7.93 2.18 2.28 44 0.66
20 0-20 59 798 7.41 1.39 3.59 140 1.32
21 0-20 50 434 7.90 1.98 3.42 85 0.94
22 0-20 50 256 7.95 1.89 2.34 47 0.59
23 0-20 48 530 7.71 1.39 2.69 73 1.01
24 0-20 50 271 7.97 1.88 2.47 50 0.97
25 0-20 52 420 7.43 0.99 3.65 140 1.23
26 0-20 50 244 7.19 0 2.34 56 0.94
27 0-20 52 378 7.92 1.58 2.03 19 0.81
28 0-20 46 711 7.78 1.89 2.03 42 0.55
29 0-20 55 637 7.49 2.97 2.28 24 1.05
30 0-20 50 253 8.01 5.74 2.98 63 0.83
En düşük 44 223 6.78 0 1.63 19 0.45
En yüksek 59 1488 8.11 5.74 4.47 270 1.32
Ortalama 50 599 7.69 1.71 2.61 70 0.81
539
Çizelge 4. Kivi Bahçelerinden Alınan Yaprak Örneklerinin Makro ve Mikro Besin Element İçerikleri
Bahçe % % % % % mg kg-1 mg kg-1 mg kg-1 mg kg-1 mg kg-1
No Azot Fosfor Potasyum Kalsiyum Magnezyum Demir Mangan Çinko Bakır Bor
1 2,62 0,17 1,92 2,84 0,66 60,3 41,5 24,7 10,5 105
2 2.49 0.14 1.93 2.37 0.88 84.9 71.7 36.4 9.7 76.3
3 2.61 0.17 2.12 1.89 0.70 48.9 56.4 25.6 7.2 91.5
4 2.71 0.17 3.18 2.51 0.80 83.9 36.0 27.0 8.6 102
5 2.69 0.19 2.70 2.53 0.74 68.5 43.0 26.0 8.1 89.2
6 2.50 0.19 2.76 3.85 0.75 73.4 44.4 20.1 7.4 101
7 2.91 0.19 3.48 3.48 0.75 88.5 63.4 30.6 10.5 89.6
8 3.08 0.20 3.00 3.41 0.68 108 37.2 47.9 9.37 63.6
9 2.84 0.15 2.38 2.60 0.67 62.4 49.4 22.9 8.13 73.4
10 2.63 0.20 2.88 2.22 0.76 61.6 39.7 26.8 8.94 78.0
11 2.84 0.18 2.18 2.00 0.69 70.9 33.0 23.3 11.0 84.8
12 2.96 0.16 2.75 2.82 0.83 91.3 28.5 33.9 8.80 72.1
13 2.57 0.16 2.01 2.59 0.76 90.6 42.3 24.8 9.17 57.3
14 2.45 0.22 4.02 4.42 0.57 50.2 25.8 19.3 13.5 98.7
15 2.51 0.18 2.42 3.85 0.58 69.0 52.9 44.2 11.4 102
16 2.73 0.19 2.70 4.05 0.72 47.6 43.4 17.8 7.61 84.0
17 2.67 0.18 2.23 3.57 0.84 143 61.2 47.1 21.7 83.4
18 2.21 0.24 2.82 3.41 0.79 38.6 28.3 16.0 7.90 99.3
19 2.96 0.19 2.64 2.96 0.85 59.5 51.7 21.8 6.83 104
20 2.93 0.22 3.00 2.61 0.71 54.5 42.6 15.0 7.57 107
21 2.58 0.47 2.76 3.07 0.98 60.7 23.5 20.0 6.98 107
22 2.97 0.19 2.94 4.14 0.84 137 41.0 35.0 9.04 71.3
23 2.54 0.17 2.76 3.85 0.81 44.6 42.0 15.1 9.97 76.4
24 2.20 0.17 3.24 3.32 0.82 123 53.1 23.8 9.65 101
25 3.05 0.31 3.42 3.86 0.77 89.5 72.0 32.1 11.5 68.6
26 2.42 0.23 2.94 3.47 0.65 94.7 31.1 17.6 9.14 60.2
27 2.87 0.18 2.62 5.07 0.80 121 32.2 25.2 10.6 106
28 2.80 0.19 2.46 3.75 0.75 65.8 45.4 44.3 10.1 91.2
29 2.38 0.20 2.70 1.89 0.41 49.8 33.5 17.6 8.95 47.6
30 2.54 0.19 2.17 3.81 0.78 39.9 52.1 15.9 10.1 86.5
En Düşük 2.20 0.14 1.92 1.89 0.41 38.6 23.5 15.0 6.83 47.6
En Yüksek 3.08 0.47 4.02 5.07 0.98 143 72.0 47.9 21.7 107
Ortalama 2.68 0.21 2.72 3.22 0.74 76.9 44.2 26.9 9.95 85.4
540
KAYNAKLAR
Anonymous 1980. Soil and Plant Testing and Analysis as a Basis of Fertilizer
Recommendations. F.A.O. Soils Bulletin 38/2, p.95.
Anonymous 1981. The Analysis of Agricultural Materials. Second Edition Ministry of
Agri. Fisheries and Food RB 427, Replaces Technical Bulletin 27, p. 226.
Anonymous 1985. Agricultural Analysis Handbook. Hach Company 22546-08, p.2/65
2/69
Anonymous 2008a. Crop Guide Kiwifruit. www.hill-laboratories.com
Anonymous 2008b. TÜİK Bitkisel Üretim Kayıtları. www.tuik.gov.tr
Battellı, G. and G. Renzı, 1992. A Nutritional Survey of Kiwi Orchards in Northern
Italy, Hort. Abs. Vol. 62/12, 9854.
Beutel, J.A., K. Uriv, J. Post, J. Pearson, 1994. Kiwifruit Growing and Handling.
Nutrition and Fertilization. Universite of California Division of Agriculture and
Naturel Resources. Publication 3344 p.58-60.
Chapman, H.D., and P.F. Pratt. 1961. Method of Analysis for Soils, Plants and Waters.
University of California, Division of Agricultural Sciense. 1-6.
Costa G., R. Monet, B. Kukurriannis, 1992. Kiwifruit Production in Europa. Acta
Horticulturae. Second İnternational Symp. On Kiwifruit. Vol. 1/297 p.144-145.
Cresswel, G.C., 1990. Developmentof a Leaf Sampling Technique and Leaf Standarts
for Kiwifruit in New South Wales. Hort. Abs. Vol. 60/2, 958.
Çağlar, K. Ö., 1958. Toprak Bilgisi. A.Ü.Z.F. Yayınları. Yayın No:10, 286 s.
Eriş, A., 1989. Türkiye İçin Yeni Bir Meyve Türü. Kivi. T.C. Ziraat Bankası Kültür
Yayınları No:22 Ankara.
Kacar, B., 1972. Bitki ve Toprağın Kimyasal Analizleri II. Bitki Analizleri. A.Ü.Z.F
Yayınları, Yayın No:453
Kacar, B., 1994. Bitki ve Toprağın Kimyasal Analizleri:III Toprak Analizleri. Ankara
Üniversitesi Ziraat Fakültesi Eğitim,Araştırma ve Geliştirme Vakfı Yayınları No:3
ISBN:975-7717-04-5. Ankara.
Lott, W. L., J. P. Gallo and J.C. Medaff, 1956. Leaf Analysis Technic in Coffee
Research. Ibec. Research Institute II. ):21-24.
Olsen, S.R., V. Cole, F.S. Watanable and L.A. Dean. 1954. Estimation of Available
Phosphorus in Soils by Extraction With Sodium Bicarbonate. U.S.D.A. Circular
no. 939. Washington D.C.
Özdemir, O. ve M.A. Özyazıcı, 2006. Samsun Yöresinde Kivinin Azotlu Gübre İhtiyacı.
OMÜ Zir. Fak. Dergisi, 2006,21(3): 303-309.
Öztan, B. ve N. Munsuz, 1961. Tarım Bakanlığı, Toprak-Su Genel Müdürlüğü, Toprak
ve Gübre Araştırma Enstitüsü Teknik Yayın. Sayı:6, s.5, Ankara.
Samancı, H., 1990. Kivi (Actinidia) Yetiştiriciliği. TAV Yayınları. Yayın No:22
Yalova.
Smith, G.S., C.J. Clark, J.G. Buwalda, 1988. Effect of Potassium Deficiency on
Kiwifruit. Hort. Abs. Vol. 58/9, 5532.
541
ÖZET
Bu çalışmada 2006-2007 yıllarında Alata Bahçe Kültürleri Alata Bahçe
Kültürleri Araştırma Enstitüsü Müdürlüğünün Yaprak ve Toprak Analiz Laboratuarına
getirilen ve analizleri yapılan elma, kayısı, erik, kiraz ve şeftali toprak örneklerinin
fiziksel ve kimyasal analiz sonuçlarının değerlendirilmesi amaçlanmıştır. 666 adet
toprak örneğinde pH, EC, CaCO3, bünye, organik madde, alınabilir P, değişebilir K
analizleri yapılmış olup, sınır değerleri ile karşılaştırılarak bu illerde yetiştirilen elma,
kayisi, erik, kiraz ve şeftali bahçelerinin beslenme durumları incelenmiştir.
Elde edilen bulgulara göre; toprak örneklerinin % 90’sı tın bünyeli, % 84’ü
alkali reaksiyonlu olup % 98’inde tuzluluk problemi olmadığı görülmüştür. Örneklerin
% 66’nin kireç içeriği yüksek ve çok yüksek, organik madde yönünden % 52’si
humusça fakir olduğu bulunmuştur. Alınabilir P içerikleri bakımından % 76’inin yüksek
ve çok yüksek, değişebilir potasyumun % 54’ı noksan olduğu bulunmuştur.
Anahtar Kelimeler: Elma, kayısı, erik, kiraz, şeftali, verimlilik.
GİRİŞ
Türkiye’de 2 milyon 266 bin ton/yıl elma, 392 bin ton/yıl kiraz, 558 bin ton/yıl
şeftali, 225 bin ton/yıl erik ve 528 bin ton/yıl kayısı üretilmektedir. Özellikle kayısı
üretiminde Türkiye 1. sırada yer almaktadır. Mersin ili ise Türkiye’nin dünyada birinci
sırada yer aldığı kayısıda sofralık ve erkenci üretim merkezlerinden birisidir. Diğer
meyve türlerinde ise büyük potansiyele sahiptir. Aynı zamanda söz konusu ürünlerin
543
çoğu Mersin bölgesinden ihraç edilmektedir(FAO 2007). Yine Mersin ili bu meyve
türlerinde erkencilik ve ihracat avantajlı sağladığından dolayı üretim alanlarında artışlar
devam etmektedir.
Mersin ilinin Merkez, Erdemli, Tarsus, Gülnar, Silifke, ilçelerinde kayısı, elma,
kiraz, şeftali ve erik üretimi diğer meyve türlerine göre daha fazla yapılmaktadır.
Yeni tür ve çeşitlerin üretime katılmasıyla birim alandan kaldırılan ürün miktarı
artmakta ve dolayısı ile birim alandan kaldırılan ürün miktarına paralel olarak kullanılan
gübre miktarı da artmaktadır. Fakat ülkemizde gübre uygulamaları hala yaprak ve toprak
analizi sonucu oluşturulan gübre tavsiyelerinden ziyade geleneksel yöntemlerle
yapılmaktadır. Ancak bilinçsizce uygulanan gübreleme programı pek çok sorunu
beraberinde getirmektedir. Ürünle topraktan kaldırılan ya da çeşitli yollarla uzaklaşan
besin maddeleri yeterince sağlanamazsa yada bilinçsizce fazla uygulanırsa verim ve
kalite olumsuz etkilenmekte, beraberinde çevre sorunlarında meydana gelmektedir. Bu
nedenle doğru gübreleme programlarının hazırlanmasında bitki ve toprak analizleri esas
alınmalıdır(Ari ve ark., 2002). Toprak ve yaprak analizi sonuçlarına göre gübreleme
programı hazırlarken ise yetiştiricilik yapılan bölgelerin yetiştiricilik yapılan ve
yapılacak olan ürün açısından verimlilik durumlarının bilinmesi doğru tavsiye
bakımından önem arz etmektedir.
Bu çalışmada 2006-2007 yıllarında Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü
Yaprak ve Toprak Analiz Laboratuarına üreticiler tarafından getirilen elma, kayısı, erik,
kiraz ve şeftali toprak örneklerinin analizleri yapılmış, sonuçlar sınır değerleri ile
karşılaştırılarak Mersin ilindeki meyve bahçelerinin bazı fiziksel kimyasal özellikleri ve
verimlilik durumları incelenmiştir.
MATERYAL VE METOD
Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü Yaprak ve Toprak Analiz
Laboratuarına üreticiler tarafından 2006 ve 2007 yıllarında getirilen 666 adet elma,
kayısı,, erik, kiraz ve şeftali bahçesi toprak örnekleri çalışmanın materyalini
oluşturmuştur. Çizelge 1’de bitki türüne göre ilçelerden gelen örnek sayısı verilmiştir.
Toprak örnekleri hava kurusu haline getirildikten sonra 2 mm’lik elekten elenerek
analize hazırlanmıştır. pH ve EC 1:2.5 oranında toprak-su karışımında, kireç (%
CaCO3): Scheibler kalsimetresiyle, organik madde Walkley-Black metodu, bünye
saturasyon çamurunda, alınabilir P Olsen metodu, değişebilir K, 1N Amonyum asetat
metodu ile belirlenmiştir (Kaçar, 1994).
Çizelge 1. Bitki Türüne Göre İlçelerden Gelen Örnek Sayısı
Bitki
Türü Merkez Mut Anamur Tarsus Silifke Gülnar Erdemli Toplam
Kayısı 26 62 3 7 4 1 24 127
Kiraz 34 20 1 6 36 4 61 162
Elma 24 0 2 1 15 11 21 74
Şeftali 150 7 0 4 4 0 43 208
Erik 31 22 1 1 21 1 18 95
Toplam 265 111 7 19 80 17 167 666
Toprak örneklerinin analizi sonucu elde edilen EC değerleri Soil Survey Staff
(1951)’a göre sınıflandırıldığında % 87’sinde tuzluluk problemi görülmemiş olup % 2
tuzlu gruba girmektedir (Çizelge 3). En yüksek tuz oranı ise % 1 ile Erdemli ilçesinden
alınan toprak örneklerinde belirlenmiştir.
Çizelge 3. EC Analiz Sonuçlarının İlçelere Göre % Dağılımı
EC micromhos/cm 0-2000 2001-4000 4000-- Toplam
Genel Dağılım % 98 2 - 100
Merkez % 97 3 - 100
Anamur % 100 - - 100
Erdemli % 98 1 1 100
Gülnar % 100 - - 100
Mut % 97 3 - 100
Silifke % 100 - - 100
Tarsus % 100 - - 100
beslenmeye bağlı oluşacak özellikle toprak şartlarının neden olduğu biyotik ve abiyotik
streslerdir. Stres koşulları sonucu verim ve kalitede düşüşler meydana gelmekte olup
pazarlanabilir ürün miktarında ve meyve kalitesinde kayıplara neden olmaktadır. Yine
tüm bunların sonucu olarak ise üreticinin ekonomik kaybı oluşmaktadır.
Düşük girdiyle yüksek ve kaliteli verim alabilmek için yaprak toprak analizi ile
fiziksel ve kimyasal özelliklerin belirlenerek gerekli önlemlerin alınması ve gübreleme
programının bu doğrultuda yapılması gerekmektedir. Bununla birlikte yetiştirilecek bitki
türü ve çeşidi bölgelerin toprak özelliklerine göre seçilmesi yetiştiricilikte yüksek ve
kaliteli verim almak için önem arz etmektedir.
KAYNAKLAR
FAO, 2007. www.faostat.org
Arı, N. ve Ark., 2000. Antalya Bölgesinde Domates Yetiştiriciliği Yapılan Seraların
Toprak Verimlilik Durumlarının İncelenmesi. VI. Tarım Sempozyumu 17-20
Eylül 2002 Bursa.
Evliya, H., 1964. Kültür Bitkilerinin Beslenmesi. Ank. Ün. Zir.Fak.Yayınları Sayı: 36.
Eyüpoğlu, F., 1999. Türkiye Topraklarının Verimlilik Durumları. Köy Hizmetleri Gen.
Müd. Toprak Güb. Araşt.Ens. Genel Yayın No:220 Ankara.
Kacar, B., 1994. Bitki ve Toprağın Kimyasal Analizleri III. Toprak Analizleri. Ank. Ün.
Zir. Fak. Eğit. Araş. ve Gel. Vakfı Yayın No: 3, Ankara.
Kellog, C.E., 1952. Our Garden Soils. The Macmillan Company, New York.
Loue, A. 1968. Etudes Sur La Nutrition et Fertilization Potassiques De La Vigne.
Societe Commerciale des Potasses D’alsace Services Agronomiques.
Olsen, S.R. and L.E. Sommers., 1982. Phosphorus availability Indices.
PhosphorusSoluble in Sodium Bicarbonate, Method of Soil Analysis. Part 2.
Chemical and Microbiological Properties. Edit. A.L. Page, R. H. Miller, D. R.
Keeney, 404-430.
Pizer, N.H., 1967. Some Advisory Aspect: Soil Potassium and Magnesium. Teck.Bull.
No: 14:184.
Soil Survey Staff, 1951. Soil Survey Manual. Agricultural Research Administration, U.
S. Dept. Agriculture, Handbook, No: 18.
Thun, R.R., Hermann, E. Knickmann, 1955. Die Untersuchung Von Boden. Neuman
Verlag. Radelbeul und. Berlin. S. 48.
548
ÖZET
Bu çalışma, Samsun ve Ordu yörelerinde kivi yetiştirilen toprakların verimlilik
durumunu belirlemek amacıyla yürütülmüştür. Kivi bahçe topraklarını temsil edecek
şekilde 25 adet toprak örneği alınmıştır. Elde edilen bulgulara göre; kivi bahçesi
toprakları genel olarak killi-tınlı ile killi bünyeye sahip, hafif alkali reaksiyonlu ve
yeterli kireç içerdiği, organik madde yönünden de orta ve iyi seviyede olduğu
belirlenmiştir. Araştırma topraklarının tuzluluk açısından bir sorunu olmadığı, bitkiye
yarayışlı fosfor miktarı yönünden orta ve çok yüksek seviyede olduğu, yarayışlı
potasyum bakımından ise toprakların yeter sınırının üstünde potasyum içerdiği tespit
edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Kivi, Samsun, Ordu, toprak verimliliği.
GİRİŞ
Kivi (Actinidia deliciosa) kültüre alınması 50-60 yıl, Akdeniz ülkelerinde
yetiştiriciliği ise 15-20 yıl öncesine dayanan, sarılıcı, tırmanıcı, yaprağını döken, çok
yıllık subtropik iklim meyve türüdür.
Türkiye’de kivi üretim çalışmalarına 1988 yılında başlanmıştır. İlk olarak
Yalova’da bulunan Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü tarafından
sahil bölgeleri ağırlıklı olmak üzere adaptasyon ve demonstrasyon bahçeleri kurulmuş
ve yapılan bu çalışmalar sonucunda Karadeniz, Marmara ve Ege sahil bölgelerinin kivi
yetiştiriciliğine uygun olduğu saptanmıştır. Bu bölgeler arasında Orta ve Doğu
Karadeniz bölgesinin, bitkinin ekolojik istekleri bakımından diğer bölgelerden daha
uygun olduğu ve kivi yetiştiriciliğinin daha ekonomik olarak yapılabileceği görülmüştür.
549
Gerek dünya ve gerekse Türkiye için oldukça yeni bir meyve türü olmasına
rağmen kivi, ülkemizde üretimi hızla artan ve önemli gelir kaynağı halini alan bir ürün
halini almıştır. Nitekim, büyük çoğunluğu Karadeniz sahil kuşağında yer alan kivinin
2004 yılı verilerine göre Türkiye üretimi 4000 ton olarak gerçekleşmiş olup
(Anonymous 2007), üretimi yıllar itibariyle sürekli artış göstermektedir. Buna karşılık
yetiştiricilik yönünden geçmişi çok kısa olan kivi hakkında yeterli bilgi birikimi
olmaması nedeniyle birçok tarımsal sorunlar da oluşmaya başlamıştır. Bu sorunların
başında; kivi yetiştiriciliğinde yeterli sayıda kaliteli fidanın bulunamaması, kivi
bahçelerinin uygun biçimde terbiye edilip taçlandırılamaması, yaz ve kış budamalarının
genellikle yanlış ve yetersiz yapılması, bahçelerde yeterli oranda tozlayıcı erkek
çeşitlerin bulunamaması, bilinçsiz gübreleme uygulamaları gelmektedir. Öte yandan
kivi, toprak yönünden oldukça seçici bir bitkidir. Bu durum ilk tesis masrafları yüksek
olduğundan bahçe kurulurken çok dikkatli olunmasını gerektirmektedir. Ayrıca kivinin,
bol saçak kökleri ile toprağı sömürme gücünün fazla olması, diğer meyve türlerine göre
daha kuvvetli ve hızlı bir vejetatif ve generatif gelişme göstermesi gübrelemesine ayrı
bir özen gösterilmesini zorunlu kılmaktadır. Topraktan fazla miktarda besin maddesi
kaldırdığından, besin eksikliğinden kaynaklanan simptomlar, kivide diğer meyve
türlerine göre daha çabuk ortaya çıkar. Tüm bu nedenlerle, toprak seçimi ve gübreleme
ile ilgili hataların, henüz gelişme evresinde olan kivi yetiştiriciliğimizi olumsuz yönde
etkileyeceği açıktır.
Kivi, susuzluğa çok duyarlı olmasına karşın ağır topraklarda gelişmesi düzenli
olmaz, çok kumsal topraklarda ise su düzenini sürdürme güçlüğü nedeniyle bitki
gelişmesinde aksamalar olur. Genel olarak kivi kireçli olmayan, derin ve geçirgen, tınlı
topraklarda iyi yetişir. En uygun toprak pH’sı 6.0 olmakla birlikte 5.5-7.6 arasında da
yetişebilir (Samancı 1990).
Yunanistan’da kivi bahçe topraklarında pH’nın 7.0-7.7 arasında değiştiği ve asit
toprakların sınırlı olduğu, toprakların organik madde kapsamlarının % 1.3-1.6, kireç
kapsamlarının ise % 0-5.5 arasında değişim gösterdiği bildirilmiştir (Costa ve ark.
1992).
İtalya’da kivinin yaygın olarak yetiştirildiği değişik bölgelerdeki 54 bahçede
yürütülen bir sörvey çalışmasında, iklim, morfolojik karakterler ve toprak yapısının
heterojen olduğu ve bahçelerin % 50’sinin K noksanlığı gösterdiği tespit edilmiştir
(Strabbioli ve ark. 1989).
Tropea ve ark. (1990) İtalya’nın “Rosarno” bölgesindeki kivi bahçelerinde N ve
Mn’ın yüksek, P ve K’un yeterli düzeyde olduğunu saptamışlardır.
Battelli ve Renzi (1992) 48 kivi bahçesinde (Hayward çeşidi) gerçekleştirdikleri
sörvey çalışmasında, toprakların kireç kapsamları nedeniyle hafif alkalin olduğunu,
besin noksanlığının görülmediğini belirlemişlerdir.
Moltay ve ark. (1999) tarafından yapılan bir çalışmada Doğu Marmara
bölgesinde yetiştiriciliğin daha yoğun olduğu Kocaeli, Bursa ve Yalova illerindeki
toplam 15 kivi bahçesinden toprak örnekleri alınmıştır. Elde edilen bulgulara göre; kivi
bahçe topraklarının genellikle tınlı bünyede, nötr veya hafif alkali reaksiyonda, kireçsiz
yada az kireçli olup tuzluluk problemi bulunmadığı, organik maddenin üst topraklarda
daha az oranda ancak alt toprakların yaklaşık yarısında yetersiz olduğu tespit edilmiştir.
Araştırmada alt topraklarda potasyum ve fosfor bakımından noksanlıklar söz konusu
iken, üst topraklarda tüm makro besinlerin genellikle yeterli düzeyde olduğu
belirlenmiştir.
Kültür bitkilerinden bol ve kaliteli ürün alınabilmesi yetiştirme ortamında
bulunan bitki besin maddelerinin uygun oranlarda ve yeteri miktarda bulunmasıyla
550
yakından ilgilidir. Bitki besin maddelerinden birinin yada birkaçının yetişme ortamında
fazla yada noksan bulunması bitki gelişimini ve bitkilerin toprakta bulunan besin
maddelerinden yeterince yararlanmalarını sınırlandırmaktadır. Toprakların bitkiye
yarayışlı besin elementi sağlama gücü; toprak pH’sı, kireç, organik madde, bünye, tuz
içeriği, bitkiye yarayışlı besin maddesi içeriği vb. gibi çeşitli toprak etmenleri ile
yakından ilişkilidir. Bu nedenle toprakların bu özelliklerinin iyi bilinmesi, o toprakta
yetiştirilen bitkilerin ihtiyaç duyduğu besin elementlerinin dengeli bir şekilde yeteri
miktarda sağlanması açısından da önem taşımaktadır.
Bu çalışma, Orta Karadeniz bölgesinde kivi yetiştiriciliğinin yaygınlaştığı
Samsun ve Ordu illerindeki kivi bahçelerinin bazı toprak özellikleri ile bu konulara
ilişkin problemleri ortaya koymak ve daha sonra yapılacak çözüme yönelik çalışmalara
bir temel oluşturması amacıyla ele alınmıştır.
MATERYAL VE METOD
Orta Karadeniz bölgesinde yetiştiriciliğinin yoğun olduğu Samsun ve Ordu
illerine bağlı köylerdeki kivi bahçelerinden alınan toprak örnekleri araştırmanın
materyalini oluşturmaktadır. Gayeli örnekleme ile hastalık ve zararlılar yönünden
problemi olmayan ve ekonomik bahçe büyüklüğüne sahip 25 adet bahçe seçilmiştir.
Seçilen bahçelerden toprak örnekleri meyve olgunlaşması döneminde 0-20 cm
derinlikten genel kurallara uygun olarak (Jackson 1962) paslanmaz çelik kürek ile
alınmış ve polietilen torbalara konularak etiketlenmiştir. Toprak örneklerinin suyla
doygunluk (%), toprak reaksiyonu (pH), toplam tuz (%), kireç (% CaC03), organik
madde (%), yarayışlı fosfor (P2O5) ve yarayışlı potasyum (K2O) kapsamları Tüzüner
(1990) tarafından bildirilen esaslar dahilinde belirlenmiştir.
toprakların % 36’sı orta kireçli, % 32’si kireçli, % 32’si de az kireçli sınıfa girdikleri
belirlenmiştir.
Çizelge 1. Samsun ve Ordu illerindeki kivi bahçe topraklarının bazı fiziksel ve kimyasal
özellikleri
Örnek alınan yer Suyla Top. Org. Yarayışlı
Örnek pH CaCO3
Köy yada doy. tuz Mad. P2O5 K2 O
no İl (%)
mahalle adı (%) (%) (%) kg/da kg/da
1 Ordu Kayabaşı 66 0.057 7.34 1.4 3.00 36.6 167
2 Ordu Kayabaşı 55 0.047 7.69 3.6 1.72 4.3 50
3 Ordu Kayabaşı 55 0.047 7.59 1.8 2.27 10.6 82
4 Ordu Topluca 77 0.079 4.72 0.4 4.73 49.4 225
5 Ordu Turnasuyu 82 Eseri 5.55 0.5 6.30 25.0 82
6 Ordu Turnasuyu 77 0.036 6.24 0.4 5.56 60.6 131
7 Ordu Turnasuyu 71 Eseri 5.76 0.5 3.94 19.4 67
8 Ordu Efirli 55 0.058 6.40 0.5 3.84 5.3 85
9 Ordu Efirli 77 0.098 7.02 1.8 1.53 8.6 105
10 Samsun Hacılıçay 71 0.064 7.21 0.7 3.40 19.8 148
11 Samsun Hacılıçay 55 0.066 7.71 9.4 2.41 6.6 70
12 Samsun Yeni Köseli 66 0.070 7.69 1.4 2.51 3.1 40
13 Samsun Demirli 77 0.076 7.67 5.2 3.74 6.2 59
14 Samsun Demirli 66 0.083 7.72 5.3 2.95 7.6 50
15 Samsun Orduköyü 71 0.185 6.83 0.8 3.10 62.1 94
16 Samsun Orduköyü 77 0.300 6.31 1.6 3.00 30.6 131
17 Samsun Orduköyü 77 0.090 7.35 2.5 3.05 35.5 90
18 Samsun Orduköyü 55 0.136 7.49 11.2 1.38 5.5 59
19 Samsun Orduköyü 50 0.125 7.54 10.4 1.53 7.1 59
20 Samsun Orduköyü 59 0.050 7.67 8.5 2.61 40.5 52
21 Samsun Orduköyü 60 0.063 7.74 9.0 2.51 5.9 70
22 Samsun Beylerce 74 0.086 7.64 2.7 3.45 10.1 99
23 Samsun Beylerce 77 0.110 7.45 0.4 2.76 10.8 94
24 Samsun Beylerce 59 0.057 7.80 6.0 1.67 7.4 59
Aşağı Güzpınar
25 Samsun 77 0.067 7.69 11.9 3.25 5.2 46
Mah.-Dikbıyık
En düşük 50 0.036 4.72 0.4 1.38 3.1 40
En yüksek 82 0.300 7.80 11.9 6.30 62.1 225
Ortalama 67 0.089 7.11 3.7 3.05 19.4 89
Çizelge 2. Samsun ve Ordu yöresi kivi yetiştirilen alanlardan alınan toprak örneklerinin
sınır değerlerine göre sınıflandırılması
Toprak Örnek
Sınır Değeri* Değerlendirme* %
Özellikleri Sayısı
<30 Kumlu --- ---
30-50 Tınlı 1 4
Suyla doygunluk
50-70 Killi-tınlı 11 44
(%)
70-110 Killi 13 52
>110 Ağır Killi --- ---
<0.15 Tuzsuz 23 92
Toplam tuz 0.15-0.35 Hafif tuzlu 2 8
(%) 0.35-0.65 Orta tuzlu --- ---
>0.65 Çok tuzlu --- ---
<4.5 Kuvvetli asit --- ---
4.5-5.5 Orta asit 1 4
5.5-6.5 Hafif asit 5 20
pH
6.5-7.5 Nötr 7 28
7.5-8.5 Hafif alkali 12 48
>8.5 Kuvvetli alkali --- ---
<1.0 Az kireçli 8 32
1.0-5.0 Kireçli 8 32
Kireç
5.0-15.0 Orta kireçli 9 36
(%)
15.0-25.0 Fazla kireçli --- ---
>25.0 Çok fazla kireçli --- ---
<1.0 Çok az --- ---
1.0-2.0 Az 5 20
Organik madde
2.0-3.0 Orta 9 36
(%)
3.0-4.0 İyi 8 32
>4.0 Yüksek 3 12
0-3 Çok az --- ---
3-6 Az 6 24
Yarayışlı fosfor
6-9 Orta 6 24
(kg P2O5 /da)
9-12 Yüksek 3 12
>12 Çok yüksek 10 40
0-20 Az --- ---
Yarayışlı potasyum
20-30 Orta --- ---
(kg K2O/da)
30-40 Yeter 1 4
>40 Fazla 24 96
*(Ülgen ve Yurtsever 1995)
KAYNAKLAR
Anonymous, 2007. Tarımsal Yapı (Üretim, Fiyat, Değer) 2004. T.C. Başbakanlık
Türkiye İstatistik Kurumu, Türkiye İstatistik Kurumu Matbaası, Yayın No:
3032, Ankara.
Battelli, G. and Renzi, G., 1992. A Nutritional Survey of Kiwi Orchards in Northern
Italy, Hort. Abs. Vol.62/12, 9854.
Costa, G., Monet, R. and Kukuriannis, B., 1992. Kiwifruit Production in Europe. Acta
Horticulture Second International Symp. On Kiwifruit. Vol. 1/297, p. 144-145.
Jackson, MC., 1962. Soil Chemical Analysis, Prentice Hall. Inc. Eng. Cliff. USA.
Moltay, İ., Soyergin, S. ve Samanci, H., 1999. Doğu Marmara Bölgesi’nde Kivi
Bitkisinin (Actinidia deliciosa) Beslenme Durumu Üzerinde Araştırmalar.
Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araş. Enst., Bilimsel Araştırma ve İncelemeler
Yayın No: 78, 44 s., Yalova.
Samancı, H., 1990. Kivi (Actinidia) Yetiştiriciliği, TAV Yayınları, Yayın No:22,
Yalova, s: 128.
Strabbioli, G., Monastra, F. and Turci, E., 1989. Nutritional Statu of Actinidia Orchards
in Various Productive Italian Areas. Annali dell Istituto Sperimentale Per la
Frutticotura, Roma Vol.20, p.181-182.
Tropea, M., Fisichella, G. and Sambuco, G., 1990. Studies on Nutritional Status and
Production of Kiwifruit in Calabria. Hort. Abs. Vol.60/11, 8808.
Tüzüner, A., 1990. Toprak ve Su Analiz Laboratuvarları El Kitabı. T.C. Tarım Orman
ve Köyişleri Bakanlığı Köy Hiz. Genel Müd., Ankara, 375 s.
Ülgen, N. ve Yurtsever, N., 1995. Türkiye Gübre ve Gübreleme Rehberi. Toprak ve
Gübre Araştırma Enstitüsü Yayınları, Genel yayın No: 209, Teknik Yayınlar
No: T.66, Ankara.
Warrington, I. J. and Weston, G.C., 1990. Kiwifruit Science and Management, Bennets
Unit New Zeland, p: 576.
554
ÖZET
Bu çalışmada Isparta yöresinde bulunan gül bahçelerinin beslenme durumlarının
toprak ve yaprak analizleriyle belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu nedenle 6 bölgeden
(Isparta Merkez, Eğirdir, Uluborlu, Atabey, Keçiborlu ve Ağlasun) 60 bahçe belirlenmiş
ve buralardan toprak ve yaprak örnekleri alınmıştır. Toprak analizlerine göre;
bahçelerinin tamamında organik madde, Mg ve Mn eksikliği görülmüş, P ve Fe miktarı
fazla bulunmuş, K, Ca, ve Cu açısından ise yeterli olduğu tespit edilmiştir. Yaprak
analiz sonuçlarına göre örneklerin tamamına yakınında besin elementi eksikliğine
rastlanılmamıştır.
Anahtar Kelimeler: Isparta, gül, toprak, verimlilik.
GİRİŞ
Ülkemizde gülcülük tarımının en yoğun yapıldığı yer Isparta yöresi olup, yörede
yetiştiriciliğin yoğun olarak yapıldığı yerlerden bazıları, Isparta merkez, Eğirdir,
Uluborlu, Atabey, Keçiborlu ve Ağlasun (Burdur) ilçeleridir. Dünyada gül
yetiştiriciliğinin yapıldığı başlıca ülkeler Türkiye, Bulgaristan, Fas, Bağımsız Devletler
Topluluğu, Meksika, İran, Hindistan, Güney Afrika, Suudi Arabistan ve Mısır olup,
Bulgaristan, elde ettiği ürün miktarı ile dünya pazarı açısından ülkemize en önemli rakip
ülke konumundadır.
Türkiye’de 23 gül türü olmasına karşın, gül yağı üretiminde Rosa damascena
kullanılmaktadır. Gül çiçeğinden, ince gül yağı olarak bilinen gül yağı ve konkret olarak
bilinen kalın gül yağı olmak üzere iki çeşit yağ elde edilmektedir. Dünya gül yağı
üretimi yaklaşık 4.5 ton, konkret üretimi ise 13 tondur. Türkiye, dünya gül yağı
üretiminin yaklaşık % 48’ini, konkret üretiminin ise %39’unu gerçekleştirmektedir.
Türkiye’ de üretilen gül yağının tamamına yakın bölümü ihraç edilmektedir. 2003 yılı
verilerine göre Türkiye’ nin gül yağı ihracatı yaklaşık 9.8 milyon dolar olup, bir önceki
yıla göre % 21 oranında artış göstermiştir. Gülbirlik yılda ortalama 500 kilo gülyağı
üretimi ile pazarın lideri durumundadır (Demircan, 2005).
555
Bitkisel üretimde amaç, bol ve kaliteli ürün elde edilmesidir. Bitki gelişimi
çevre, toprak ve bitki faktörleri gibi çeşitli faktörlerin kontrolü altındadır. Bu nedenle
sayılan bu faktörlerin bilinmesi sağlıklı bir bitki gelişimi ve en uygun verim elde
edilebilmesi açısından son derece önemlidir. Bitki yetiştirme ortamı olarak toprak, son
derece karmaşık bir yapı olup, verimlilik kapasitesi birçok faktöre bağlı olarak
değişebilmektedir. Toprakların bitkiye yarayışlı besin elementi sağlama gücü; toprak pH
sı, kireç, organik madde, bünye, tuz içeriği, katyon değişim kapasitesi (KDK), bitkiye
yarayışlı besin maddesi içeriği gibi toprak ve çevre etmenleri ile yakından ilişkilidir.
Bunların biri ya da daha fazlasının eksikliğinin olması veya dengeli miktarlarda
bulunmamaları, bitki gelişimini olumsuz yönde etkilediği gibi, elde edilen ürünün
miktar ve kalitesini bozabilmektedir. Bir alanda, bitkisel üretimde bulunmadan önce,
mutlaka yukarıda belirtilen özelliklerin belirlenmeli ve buna göre bitki deseni
seçilmelidir. Kurulmuş bahçelerde de bu özelliklere göre bir besleme programının
hazırlanması son derece önemlidir. Çünkü yapılacak olan program, gübreleme şekli,
cinsi ve miktarına göre değişiklik gösterebilir. Toprak ve bitki testlerine dayanmayan
gübreleme programları, ya tümüyle ya da kısmen başarısız olmaya adaydır. Bu durum
kaynak israfı yanında çevresel etkiler açısından da önem taşımaktadır.
Yörede daha önce yapılan çeşitli araştırmalarda gül, elma ve kiraz bahçelerinin
beslenme durumları belirlenmiş, sonuç olarak araştırıcılar, daha bilinçli ve dengeli
gübrelemenin gerekli olduğunu bildirmişlerdir (Anonim 1987, Yalçın ve ark., 1994,
Usta ve ark., 1994, Erdal 2005, Peker ve Erdal, 2006). Farklı yörelerde de araştırmaya
benzer çalışmalar yürütülmüş olup, bu çalışmalarda bilinçli bir şekilde yapılacak dengeli
gübreleme için yaprak ve toprak analizlerinin önemi vurgulanmıştır (Tajuddin ve ark.,
1995; Pınar ve Arslan, 2007).
Dengeli ve ekonomik bir gübreleme yapabilmek için, yaprak ve toprak
analizlerine dayalı gübreleme programı yapılması oldukça yaygın bir uygulamadır. Bu
çalışmada, gül bitkisi yetiştiriciliği yapılan bahçelerin besin elementi düzeylerinin
toprak ve yaprak analizleriyle değerlendirilmesi ve elde edilen sonuçlar doğrultusunda,
bitkilerin hangi besin elementlerine ihtiyaç duyduğu ve hangi besin elementlerince
yeterince beslendiğinin belirlenmesi amaçlanmıştır.
MATERYAL VE METOD
Araştırmada, yağ gülünün ticari amaçlı olarak yoğun bir şekilde yetiştirildiği
Isparta merkez, Eğirdir, Uluborlu, Atabey, Keçiborlu ve Ağlasun (Burdur) ilçelerinde
yürütülmüş, belirlenen bahçelerden yaprak ve toprak örnekleri alınmıştır.
Araştırmada, çiçeklenme döneminde her ilçeden o bölgeyi temsil edecek 10 gül
bahçesi seçilerek örneklemeler yapılmıştır. Bitki örnekleri plastik torbalara konularak
laboratuara getirilmiş, çeşme suyu, seyreltik asit (0.2 N HCl) ve saf su ile yıkandıktan
sonra 65±5 oC’de kurutularak öğütülmüştür. Öğütülmüş yaprak örneklerinden 0.5 gr
alınarak, HNO3 ile mikrodalgada yaş yakılmış ve filtre kağıdından süzülerek, saf su ile
100 ml’ye tamamlanmıştır. Bu örneklerde P (Vanado-molibdo fosforik sarı renk
yöntemi, Shimadzu UV-1208 spektrofotometresi), K, Ca, Fe, Cu, Zn ve Mn (AAS,
Varian AA240FS), analizleri yapılmış olup, bitki örneklerindeki N içeriği ise Kjeldahl
yöntemine göre belirlenmiştir (Kacar ve İnal, 2008). Laboratuara getirilen toprak
örnekleri hava kurusu hale getirilmiş ve 2 mm’lik elekten elenerek analiz aşamasına
geçilmiştir. Toprak örneklerinin organik maddesi Walkey-Black metoduna göre (Kacar,
1995), alınabilir P, Olsen metoduna göre (Olsen, 1982), değişebilir K, Ca ve Mg
analizleri 1N Amonyum Asetat (pH=7) metoduna göre (Kacar, 1995) ve alınabilir Fe,
Cu ve Mn analizleri ise DTPA metoduna göre (Lindsay and Norwell, 1978) yapılmıştır.
556
saptanmıştır (Jones vd., 1991). Usta ve ark., (1994) Isparta yöresinde tarımı yapılan gül
bitkisinin bazı besin maddesi içeriklerinin saptanarak, verimlilik açısından yeterli olan
veya eksikliği görülen besin maddelerinin hangileri olduğunun ortaya konulduğu bir
araştırma yapmışlardır. Araştırıcılar gül bitkilerinin yaprak analizleri sonucunda; azot
yönünden örneklerin yaklaşık yarısının yoksul, potasyum içeriklerinin ise genellikle
düşük olduğunu belirlemişlerdir. Yeterli düzeyde P, Mg, Ca, Fe, Zn ve Mn içeren gül
bitkisinin Cu yönünden ise bazı yönlerde noksanlığının olduğunu saptamışlardır. Bu
durum 1994 yılından bugüne bitkilerin beslenmesi adına olumlu uygulamaların
olduğuna işaret etmektedir.
Toprak analiz sonuçlarına göre gül bahçelerinin organik madde, Mg ve Mn
içerikleri bakımından düşük, P ve Fe içerikleri bakımından yüksek ve K, Ca ve Cu
içerikleri bakımından yeterli bulunmuştur. Bu sonuçlar Yalçın ve ark., (1994) tarafından
yapılan çalışmanın bulgularıyla uyum göstermektedir.
Elde olunan sonuçlar, yöre gül bahçelerinin beslenmeleri açısından önemli bir
sorununun olmadığını ortaya koymaktadır.
KAYNAKLAR
Anonim, 1987. Gülcülük. T.C. Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığı Isparta İl
Müdürlüğü. Gülbirlik Gülyağı ve Yağlı Tohumlar Tarım Satış Kooperatifleri
Birliği 1–38. Isparta.
Demircan. V. 2005. Isparta İlinde Gül Üretim Girdileri, Maliyeti ve Karlılığının
Belirlenmesi. S.D.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi
Erdal. İ. 2005. Leaf Nutrient Concentrations of Apple Orchards in Isparta Province.
Ankara Üniv. Tarım Bilimleri Dergisi.
Jackson. M.L. 1967. Soil Chemical Analysis Printice-hall. Inc. Englewood cliffs. N.J.
USA.
Jones, Jr., J.B., Wolf. B., Milis, H.A. 1991. Plant Analysis Handbook. Apractical
sampling. preparation. analysis and interpretion guide. Micro-macro Publishing.
Inc. 183 Paradise Blvd. Suite 108. p.213. Georgia 30607 USA.
Kacar, B.1995. Bitki ve Toprağın Kimyasal Analizleri: III. Toprak Analizleri. Ankara
Üniversitesi Ziraat Fakültesi Eğitim Araştırma ve Geliştirme Vakfı Yayınları
No:3, Ankara.
Kacar, B., İnal A. 2008. Bitki Analizleri. Nobel Yayın No:1241.
Lindsay, W.L., Norvell. W.A. 1978. Development of a DTPA soil test for zinc, iron,
manganase and copper. Science Society of American Journal 42: 421–428.
Olsen. S.R., Sommers. E.L. 1982. Phosporus Soluble in Sodium Bicarbonate. Methods
of Soil Analysis. Part 2. Chemical and Microbiological Properties. Edit:
A.L.Page. P.H. Miller. D.R. Keeney. 404–430.
Pınar H., Arslan R. 2007. Mersin, Adana ve Hatay İllerindeki Turunçgil Bahçelerinin
Beslenme Durumlarının İncelenmesi. Türkiye V. Ulusal Bahçe Bitkileri
Kongresi, Cilt 1: Meyvecilik 04–07 Eylül, Erzurum.
Tajuddin, Y., M., Sharma, S. Saproo, M.L., Akhtor – Husain, Husain. A. 1995. Effect of
Fertilizers Application on the Flowering Pattern of Rosa Damescana. Current
Research of Medicinal and Aromatic Plants. 17:2. 173-176.
562
Yalçın, S.R., S.Usta, M.Yüksel, B. Topcuoğlu. 1994. Gül Tarımı Yapılan Isparta
Yöresi Topraklarının Bazı Fiziksel ve Kimyasal Özellikleri. Ankara Üniversitesi
.Ziraat Fakültesi Yıllığı. Cilt (Vol) 44, Fasikül No. 1-2.
Usta, S., S.R. Yalçın, M. Yüksel, B.Topçuoğlu. 1994. Isparta Yöresinde Tarımı Yapılan
Gül Bitkisinin (Rosa Domescena) Bazı Besin Maddesi İçerikleri Üzerinde Bir
Araştırma. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Yıllığı. Cilt (Vol) 44, Fasikül
No. 1-2.
Usta, S., Yalçın S.R.,Yüksel M., Topçuoğlu B. 1994. Isparta Yöresinde Tarımı Yapılan
Gül Bitkisinin Bazı Bitki Besin Maddesi İçerikleri Üzerinde Bir Araştırma.
A.Ü. Ziraat Fak. Yıllığı, (1.4) 183-190.
Yalçın, S. R., Usta , S., Yüksel. M., Topçuoğlu B. 1994. Gül Tarımı Yapılan Isparta
Bazı Fiziksel ve Kimyasal Özellikleri. Ankara Üniv. Ziraat Fakültesi Yıllığı.
44.191-199. Ankara.
Peker, R.M., Erdal, İ. 2006. Isparta Yöresi Elma ve Kiraz Bahçelerinin Bor Beslenme
Durumlarının Toprak ve Yaprak Analizleriyle Değerlendirilmesi. Süleyman
Demirel Üniversitesi, Ziraat Fakültesi Dergisi. 1(1): 33-40.
563
ÖZET
Türkiye’de toprakların ve arazilerin tarımsal yönde kullanılması ve
verimliliklerinin sürdürülebilirliklerinin devamlılığını sağlamada arazi değerlendirme ve
planlama çalışmalarına verilen önem son yıllarda giderek artmaktadır. Arazilerin ve
toprakların kendilerine has fiziksel, kimyasal ve morfolojik özelliklerine göre
yönetilmesi-kullanılması tarımsal üretimde önemli bir unsurdur. Bu nedenle yoğun
olarak sulu tarım yapılan Hevsel Bahçeleri’ndeki arazilerin taşımış olduğu özellikler ve
şehir merkezine çok yakın olması nedeniyle üretilen ürünlerin değerlendirilmesi,
Diyarbakır ili açısından önem arz etmektedir. Yörede toprak ve bitki açısından doğru bir
gübreleme yapılabilesi amacıyla her parselden yüzey örnekleri alınmış, verimlilik
haritaları oluşturulmuştur. Yapılan toprak ve verimlilik haritaları ile yöreye özgü bitki
deseni arasındaki ilişkiler yani bitki toprak isteği ile bölge toprak özellikleri arasında
dağılımın yapılacağı değerlendirme çalışması bir bilgisayar modeli ile (TOSA-TADEM,
Toprak ve Su Kaynakları Ankara Araştırma Tarımsal Arazi Değerlendirme Modeli)
otomatik olarak gerçekleştirilmiştir. Bu model ile ayrıca her bitki için gübre ve zirai
mücadele ilaçları önerilerinde bulunulmuştur. Bu çalışma ile hedeflenen amaç bölge,
toprak, bitki ve su kaynakları dikkate alınarak toprak ve su kaynaklarını korumak,
verimliliklerinin devamını sağlanmak, üretimin ve kalitenin arttırılması için bir tarımsal
yönetim planlamasının yapılmasıdır.
Anahtar Kelimeler: Ankara, Diyarbakır, tarımsal arazi değerlendirme.
the soil and water resources in the region and to increase the quantity and quality of
agricultural production through agricultural management planning considering the
region’s soil, plant and water resources.
Key Words: Ankara, Diyarbakır, agricultural land assessment.
GİRİŞ
Günümüzün en önemli sorunlarından biri olan nüfus artışına bağlı olarak ortaya
çıkan hızlı endüstrileşme ve kentleşme, mevcut doğal kaynakların en üst düzeyde
kullanılmasına neden olmaktadır. Bu kullanımlara bağlı olarak zamanla doğal
kaynakların önemli ölçüde tahrip olması kaçınılmazdır. Bu etkilere maruz kalan en
önemli doğal kaynaklardan birisi ise topraktır, özellikle de tarım topraklarıdır. Buna
rağmen günümüzde mevcut tarım arazileri bilinçsiz, bilgisiz ve kulaktan dolma
bilgilerle hızla tahrip edilmektedir. Bu tahribatın önlenmesi, arazilerin korunabilmesi
için ideal bir arazi kullanım planlamasının yapılması bir zorunluluk halini almıştır.
Ülkemizde bir toprak veri tabanının olmaması yani toprak kaynakları ile ilgili
bilgilerin sistematik bir biçimde tutulmaması, olan bilgilerin ise bir standarda sahip
olmaması toprakların yönetimi açısından çok büyük bir eksiklik olarak önümüze
çıkmaktadır. Ulusal anlamda planlamalar yapılmadan önce ülke kaynaklarının bir
envanterinin çıkarılması ve eldeki kaynakların potansiyellerinin saptanması ve bu
potansiyellere uygun kullanılması öncelikli konuların başında gelmektedir.
Ülkemizde sürdürülebilir bir kalkınmanın sağlanabilmesi için ekonomik ve
sosyal politikaların yanı sıra toprak ve su gibi doğal kaynakların kullanımına ilişkin
politikaların da doğru bir şekilde belirlenmesi ve uygulanması gerekmektedir. Gelişmiş
ve gelişmekte olan bir çok ülkede yanlış arazi kullanımları ve sulama uygulamaları,
yanlış gübreleme ve ilaçlama nedeniyle artan girdi maliyetlerine rağmen verim gittikçe
düşmektedir. Bu da hem üreticilerin hem de ülkenin ekonomisine büyük zarar
vermektedir. Bu nedenle toprak kaynaklarının verimli ve etkin kullanılması şarttır.
Bu çalışmayla Diyarbakır - Hevsel Bahçelerinde potansiyel tarım arazilerinin
belirlenmesi ve bu arazilerin üretkenliklerinin devamlılığının sağlanabilmesi amacıyla
bu alanlara uygun alternatif tarımsal uygulamalar belirlenecektir. Ayrıca alternatif
olarak önerilecek bitki türleri için yanlış kullanımları engellemek amacıyla gübre ve
tarımsal mücadele yöntemleri de verilebilecektir.
MATERYAL VE METOD
Materyal
Araştırma alanından toprakların verimlilik potansiyelini belirlemek amacıyla 251
noktadan 77 adet paçal toprak örneği alınmıştır (Şekil 1). Toprak örnekleri, Diyarbakır
Hevsel Bahçelerini içerisine alan arazilerin toprak, jeoloji ve topoğrafik haritalarından
faydalanılarak, toprak seri düzeyi sınıflaması ve bitki deseni temel alınarak tarım yapılan
alanlardan GPS kullanılarak 0-20 cm derinlikten alınmıştır.
Metod
Araştırma alandan alınan topraklarda aşağıdaki analizler yapılacaktır (Tüzüner,
1990).
Toprağın su ile doyma kapasitesi (%): 2 mm’lik elekten geçmiş hava kurusu toprağa
doygun oluncaya kadar saf su ilave edilerek belirlenmektedir.
565
Çizelge 5. Tarla bitkileri için alternatif arazi kullanım grupları, kullanım grubuna giren
tarla bitkileri ve kullanım gruplarının alansal dağılımları
Alternatif Arazi
Alternatif Arazi Kullanım Grubuna Giren Tarla Bitkileri Alan, da
Kullanım Grubu
T0 Ayçiçeği , Buğday 63,37
T1 Ayçiçeği,Buğday, Mısır, Pamuk, Patates, Yonca 1410,8
T2 Ayçiçeği, Buğday, Mısır, Pamuk, Yonca 448,44
T3 Ayçiçeği, Buğday, Pamuk, Yonca 398,34
T4 Buğday, Pamuk, Patates, Yonca 662,93
YA,Yol,Boş, Dicle Nehri 800,51
TOPLAM 3783,76
Her bir sebze için AKT’lerinin alan içerisindeki oransal ve alansal dağılımları
Çizelge 6’da verilmiştir. Alanın tamamı buğday yetiştiriciliğine uygun bulunmuştur.
Bunu sırasıyla yonca (% 97,88), ayçiçeği (% 77,78), pamuk (% 75,66) yetiştiriciliği
izlerken, en az ise patates (69,50) ve mısır (62,31) yetiştiriciliğine uygun bulunmuştur.
Çizelge 6. Tarla bitkileri AKT’lerinin alansal ve oransal dağılımları
AKT Alan (da) Oran (%)
Buğday 2983,88 100,00
Ayçiçeği 2.320,95 77,78
Pamuk 2257,58 75,66
Mısır 1859,24 62,31
Patates 2.073,73 69,50
Yonca 2920,51 97,88
5’de verilmiştir. Tüm AKT’lerin yetişebildiği M0 alternatif arazi kullanım grubu için
251,09 da alan uygun bulunmuştur. M8 alternatif arazi kullanım grubu 930,38 da ve M1
alternatif arazi kullanım 862,63 da ile Hevsel Bahçelerinde en büyük alanı
kapsamaktadır. Bunu M6 alternatif arazi kullanım grubu 259,90 da, M7 alternatif arazi
kullanım grubu 242,36 da ile izlemektedir. Alanda en az kısım ise 89,92 da ile M9 arazi
kullanım grubu, 17,27 da ile M2 arazi kullanım grubu ve 14,94 da ile M5 arazi kullanım
grubu uygun bulunmuştur. Meyve yetiştiriciliğine uygun bulunmayan alan ise 215,15
da’dır.
Çizelge 7. Meyve ve kavak yetiştiriciliği için alternatif arazi kullanım grupları, kullanım
gruplarına giren meyveler ve kullanım gruplarının alansal dağılımları
Alternatif Arazi Alternatif Arazi Kullanım Gruplarına Giren Kavak ve
Alan, da
Kullanım Grubu Meyveler
Kayısı, Elma, Şeftali, Vişne, Kiraz, Ceviz, Armut, Erik,
M0 251,09
Kavak
M1 Kayısı, Elma, Vişne, Ceviz, Armut, Kavak 862,63
M2 Kayısı, Elma, Vişne, Kavak 17,27
M3 Kayısı, Elma, Ceviz, Armut 187,68
M4 Kayısı, Elma, Ceviz 172,46
M5 Kayısı, Elma, Kavak 14,94
M6 Kayısı, Elma 259,90
M7 Kiraz, Kavak 242,36
M8 Kavak 930,38
M9 Kayısı 89,92
M10 Meyve Tarıma Uygun Değil 215,15
YA,Yol,Boş, Dicle Nehri 539,98
TOPLAM 3.783,50
Her bir AKT’nün alan içerisindeki oransal ve alansal dağılımları Çizelge 8’de
verilmiştir. Alan en fazla kavak (% 71,48), kayısı (% 57,21) ve elma (% 54,44)
yetiştiriciliğine uygun iken, bunu sırasıyla ceviz (% 45,44), armut (% 40,12), vişne
(% 34,33) yetiştiriciliği izlenmiş en az ise erik, şeftali (% 7,74) ve kiraz (% 15,21)
yetiştiriciliğine uygun bulunmuştur.
Çizelge 8. Meyve tarımı AKT’lerinin alansal ve oransal dağılımları
AKT Alan (da) Oran (%)
Kayısı 1.855,89 57,21
Elma 1.765,97 54,44
Şeftali 251,09 7,74
Vişne 1.113,72 34,33
Kiraz 493,45 15,21
Ceviz 1.473,86 45,44
Armut 1.301,40 40,12
Erik 251,09 7,74
Kavak 2.318,67 71,48
571
ÖZET
Çalışma, farklı ekim zamanı uygulamalarının bazı arpa çeşitlerinde besin
elementi alımına etkisini belirlemek üzere 2006-07 yetiştirme sezonunda Van’da kışlık
olarak yürütülmüştür. Deneme bölünmüş parseller deneme desenine göre 3 tekrarlamalı
olarak kurulmuştur. Çalışmada 2 arpa çeşidinde (Tokak 157/37 ve Bülbül-89) 3 farklı
ekim zamanı (1 Ekim, 15 Ekim ve 30 Ekim) denenmiştir.
Çalışma sonucunda ekim zamanlarının tanede fosfor ve mangan içeriğine; sapta
ise azot, fosfor, potasyum, magnezyum, demir ve çinko içeriğine etkisi önemli
bulunmuştur. Tanede en yüksek fosfor içeriği % 0.480 ile birinci ekim zamanından (1
Ekim 2006), en yüksek mangan içeriği ise 18.46 ppm ile üçüncü ekim zamanından (30
Ekim 2006) elde edilmiştir. Sapta en yüksek azot içeriği % 0.378 ile ikinci ekim
zamanından (30 Ekim 2006), fosfor, magnezyum ve çinko içerikleri sırasıyla % 0.127,
% 0.541 ve 6.47 ppm ile birinci ekim zamanından (1 Ekim 2006), potasyum ve demirde
ise sırasıyla % 2.159 ve 800.2 ppm ile ikinci ekim zamanından (15 Ekim 2006) elde
edilmiştir.
Çeşitlerin tanede incelenen besin elementi içeriklerine etkisi önemsiz
bulunurken, sapta azot, potasyum, magnezyum ve demir içeriklerine etkileri ise önemli
bulunmuştur. Sapta azot, potasyum ve demir içerikleri sırasıyla % 0.336, % 2.128
ve789.3 ppm ile Tokak 157/37 çeşidinde; magnezyum içeriği ise % 0.518 ile Bülbül-89
çeşidinde daha yüksek bulunmuştur.
Anahtar Kelimeler: Arpa, besin elementi, ekim zamanı, çeşit.
GİRİŞ
Ülkemizde daha çok hayvan yemi ve bir kısmı da malt sanayinin ham maddesi
olarak tüketilen arpa serin iklim tahılları içerisinde 3.6 milyon ha ekim alanı ve 9 milyon
ton üretimi ile buğdaydan sonra ikinci sırayı almaktadır (Anonim 2006).
Bitkisel üretimde yüksek verim yanında kalitenin de arttırılması 20. yüzyılın
ikinci yarısından itibaren ön plana çıkmaya başlamıştır. Kaliteye etki eden faktörler
bitkilere göre farklılık göstermektedir. Elde edilen ürünün besin elementi içeriği,
beslenme açısından önem arz etmektedir. Diğer faktörler yanında ekim zamanı ve çeşit
özellikleri de, elde edilen ürünün besin elementi içeriğini doğrudan ya da dolaylı olarak
etkilemektedir (Alam ve ark., 2005, Patel ve ark., 2004, Ruiter ve Brooking, 1996,
Bonari ve Macchia 1980).
Ekim zamanı ile bitkilerin topraktan besin elementi alımı arasında sıkı bir ilişki
bulunmaktadır. Erken ekimlerde bitkiler daha uzun bir vejetasyon dönemi
geçirdiklerinden topraktaki bazı besin elementlerinden daha fazla yararlanma olanağı
bulmaktadırlar. Ekim zamanı geciktikçe olgunlaşma süresi de kısalacağından bitkilerin
besin elementi alımı sınırlanmaktadır. Yıllık toplam yağış miktarının düşük ve
yağışların aylara dağılışının düzensiz olduğu bölgelerde, kuru tarım koşullarında
yetiştirilen ürünlerin ekiminin uygun zamanda yapılması verim ve besin elementi
içeriğini olumlu etkilemektedir. Ekim zamanı yanı sıra çeşit özelliği de bitkilerin besin
elementi alımını etkilemektedir. Genetik olarak yüksek verimli, kışa ve kurağa toleranslı
çeşitler, topraktaki su ve besin elementlerinden daha etkin bir şekilde
yararlanmaktadırlar. Bu şekilde yararlanma genellikle diğer çeşitlere göre güçlü bir kök
sistemine sahip olmalarından kaynaklanmaktadır.
Araştırmanın yapıldığı bölgede yoğun bir şekilde kuru tarım yapılması ve arpa
yetiştiriciliğinin yaygın olması, bu üründe farklı çeşitlere göre ekim zamanının
belirlenmesini zorunlu kılmaktadır. Bu nedenle araştırmada 3 farklı ekim zamanın 2
arpa çeşidinde besin elementi alımına etkisinin belirlenmesi amaçlanmıştır.
MATERYAL VE METOD
Denemeler, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Ziraat Fakültesi deneme arazisinde
bölünmüş parseller deneme desenine göre üç tekrarlamalı olarak 2006-07 üretim yılında
yürütülmüştür. Tokak 157/37 ve Bülbül-89 arpa çeşitlerinin kullanıldığı çalışmada üç
farklı ekim zamanı (1 Ekim, 15 Ekim, 30 Ekim) uygulanmıştır. Çalışmada sıra arası
mesafe 20 cm, parsel büyüklüğü ise 1 m x 5 m = 5 m2 olarak düzenlenmiştir. Hasat
döneminde yanlardan birer sıra başlardan ise 0.5 m kenar tesiri olarak atıldıktan sonra
bütün gözlemler 0.6 x 4 =2.4 m2’lik alan üzerinden yapılmıştır. Ekim normu 500
bitki/m2 olacak şekilde ayarlanmıştır. Denemelerde tüm parsellere 6 kg/da P2O5 ve 8
kg/da N hesabıyla gübre uygulanmıştır (Kün, 1988). Fosforun tamamı ekimle birlikte
triple süper fosfat formunda, azotun ise yarısı ekimle, yarısı da sapa kalkma döneminde
olmak üzere amonyum sülfat formunda verilmiştir. Besin elementi içerikleri her
576
parselden kenar tesirleri atıldıktan sonra kalan kısımdan tesadüfen seçilen 10 bitkide
yapılmıştır.
Deneme sonunda elde edilen bitki ve toprak örneklerinde makro ve mikro
element analizleri Yüzüncü Yıl Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bölümü
laboratuarında yapılmıştır.
Bitki örneklerinde azot (%); kjeldahl yöntemine göre, fosfor (%);
Spektrofotometre ile sarı renk yöntemine göre, K, Ca, Mg, Fe, Mn, Zn ve Cu; Atomik
Absorpsiyon Spektrofotometrede belirlenmiştir (Kacar, 1984).
Toprak örneklerinde yapılan analizler bünye; Bouyoucous, (1951), Eriyebilir
toplam tuz; Richard (1954), pH: Jakson (1958), Kireç; Allison ve Moodie, (1965),
Organik madde: Walkley (1947), azot; Kacar (1994), Alınabilir fosfor: Olsen ve ark.,
(1954) Değişebilir potasyum, kalsiyum ve magnezyum: Thomas (1982), Yarayışlı Fe,
Mn, Zn, Cu: Lindsay ve Norvell (1978)’in belirttiği şekilde yapılmıştır.
Elde edilen değerler bölünmüş parseller deneme desenine göre varyans analizine
tabi tutulmuş ve ortalamalar arasındaki farklılıklar Duncan çoklu karşılaştırma
metoduna göre % 5 önemlilik seviyesinde test edilmiştir (Düzgüneş ve ark. 1987).
Araştırma yerinin iklim ve toprak özellikleri
Denemenin yürütüldüğü yıla ait ortalama sıcaklık 9.4 oC olarak gerçekleşirken,
uzun yıllar ortalaması 9.0 oC olarak gerçekleşmiştir. 2006-07 toplam yağış miktarı ise
363.1 mm, uzun yıllar ortalaması ise 385.7 mm olarak gerçekleşmiştir (Anonim, 2007).
Deneme alanı toprakları killi-tınlı yapıda ve kuvvetli alkali reaksiyonludur.
Organik madde ve azot içeriği çok düşük, yarayışlı fosfor içeriği yeterli, potasyum
içeriği ise yüksektir, demir, mangan ve bakır açısından yeterli, çinko bakımından
fakirdir (Çizelge 1).
Çizelge 1. Araştırma yeri topraklarının bazı fiziksel ve kimyasal analiz sonuçları
Derinlik Bünye pH Toplam Kireç Organik N P K Ca Mg Fe Mn Zn Cu
(cm) Tuz Madde
(%) (%) (%) (%) (ppm)
0-20 kumlu- 8.76 0.007 8.44 0.90 0.08 6.40 334 5349 183 8.01 49.4 0.44 1.58
tın
Fosfor
Fosfor içeriği bakımından tanede ve sapta ekim zamanları arasında meydana
gelen fark istatistiksel olarak önemli iken, çeşitler arasında meydana gelen farklar
önemsiz bulunmuştur.
Tane ve sapta en yüksek fosfor içeriklerine sırasıyla % 0.480 ve % 0.127 ile
birinci ekim zamanında, en düşük değerler ise % 0.395 ve % 0.102 ile üçüncü ekim
zamanında elde edilmiştir. Tane fosfor içeriğinde % 16.7’lik, sapta % 19.7’lik değişim
görülmüştür.
Patel ve ark., (2004), 15 Ekim tarihli tohum ekim döneminde en yüksek azot ve
fosfor içeriğini elde ettiklerini bildirmişlerdir. Anlaş, (1993), arpa bitkisinin çeşitli
dönemlerde almış olduğu fosfor içeriğinde azalmalar olduğunu bildirmiştir. Batten ve
ark., (1993), buğdayın ekim zamanına bağlı olarak fosfor alımı üzerine yaptıkları
çalışma sonucunda tanede fosfor içeriğinin yüksek olması için ekim zamanın erken
olması gerektiğini bildirmişlerdir.
Potasyum
Tane potasyum içeriğindeki değişimler ekim zamanları arasında ve çeşitler
arasında istatistiksel olarak önemsiz bulunmuşken, sapta ekim zamanları ve çeşitler
arasında istatistiksel olarak önemli bulunmuştur.
Sap potasyum içeriğinde en yüksek değer Tokak 157/37 çeşidinde % 2.128
olarak belirlenmiştir. Çeşitlerin potasyum içeriğindeki bu oransal fark % 4.9 olarak
gerçekleşmiş,
İkinci ekim zamanında sap potasyum içeriği % 2.159 olarak en yüksek değer
elde edilmiştir. Sap potasyum içeriği üçüncü ekim zamanında % 1.198 ile en düşük
değere ulaşmıştır. Saptaki bu fark % 8.0 oranında gerçekleşmiştir (Çizelge 2).
Potasyum bitkilerde organik bileşikler şeklinde bağlanmadığından, gelişmenin
sonunda bir miktar potasyum bitkiden yıkanma sonucunda yitebileceği bildirilmiştir
(Foth ve Ellis, 1988).
578
Çinko
Tane çinko içeriği üzerine ekim zamanları istatistiksel olarak önemsiz iken sap
çinko içeriği üzerine önemli etkide bulunmuştur. Çeşitler arasında istatistiksel olarak
tane ve sapta fark görülmemiştir.
Ekim zamanın sap çinko içeriği üzerine ise etkisi önemli olup en yüksek değere
birinci ekim zamanında 6.47 ppm ile, en düşük değere ise 4.56 ppm ile üçüncü ekim
zamanında elde edilmiştir. Oluşan bu fark %41.9 düzeyinde gerçekleşmiştir (Çizelge 3).
Bakır
Arpa bitkisinin tane ve sap bakır içeriklerine ekim zamanları ve çeşitlerin etkisi
istatistiksel olarak önemsiz bulunmuştur.
Çeşitler arasında hem sap hemde tanede en yüksek bakır içeriğine Tokak 157/37
çeşidinde sırasıyla 9.62 ppm ve 7.27 ppm elde edilmiştir. Bülbül-89 çeşidinde ise
sırasıyla 8.74 ppm ve 6.93 ppm olarak belirlenmiştir (Çizelge 3).
Ekim zamanının geciktirilmesine bağlı olarak hem tanenin hemde sapın bakır
içeriği artmaktadır. En yüksek değerler tanede üçüncü ekim döneminde 7.36 ppm ile,
sapta ikinci ekim döneminde 9.70 ppm olarak belirlenmiştir (Çizelge 3).
Sonuç
Van ekolojik koşullarında 2006-2007 yetiştirme sezonunda 3 ekim zamanının 2
arpa çeşidinde besin elementi alımına etkisi ile ilgili olarak yürütülen bu çalışma
sonucunda ekim zamanı geciktikçe bitkinin sap ve tane besin elementi içeriklerinde
ayrımlı değişimler olduğu belirlenmiştir.
Çeşitler arasında tanede azot, fosfor, kalsiyum, magnezyum, demir, mangan,
çinko ve bakır içeriği bakımından en yüksek değerler Tokak 157/37 çeşidinden,
potasyum içeriği bakımından ise Bülbül-89 çeşidinden elde edilmiştir. Sap besin
elementi içeriği bakımından incelendiğinde N, P, Fe, Mn, Zn ve Cu açısından Tokak
157/37 çeşidinde, Ca ve Mg içeriği bakımından ise Bülbül-89 çeşidinde daha yüksek
değerler elde edilmiştir.
Ekim zamanları arasında besin elementlerinin içerikleri incelendiğinde birinci
ekim zamanında tanede en yüksek değerlere fosfor ve çinkoda; sapta ise fosfor,
kalsiyum, magnezyum ve çinkoda ulaşılmıştır. İkinci ekim zamanında tanede en yüksek
değerlere yalnızca potasyumda; sapta ise potasyum, demir, mangan ve bakırda
580
KAYNAKLAR
Alam, M. Z., Haider, S. A., Paul, N. K., 2005. Effects of sowing time and nitrogen
fertilizer on barley (Hordeum vulgare L.). Bangladesh Journal of Botany, 34(1):
27-30
Allison, L. E. And C.D. Moodie, 1965. Carbonate. In:C.A. Black et al (ed.) Method of
Soil Analysis, Part 2, 9:1379-1400. Am. Soc. of Agron, Inc. Madison,
Winconsin, USA.
Anlaş, F., 1993. Van Koşullarında Azotlu Gübre Uygulamalarının Arpa Bitkisinin
Verim ve N, P, K, Ca, Mg İçeriğinin Mevsimsel Değişimine Etkisi. Yüzüncü
Yıl Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Toprak Anabilim Dalı, Yüksek Lisans
Tezi, Van
Anonim, 2006. http//www.fao.org..
Batten,G.D., N.A., Fettell, J.A., Mead, and M.A., Khan, 1993. Sowing date and
phosphorus utilization by wheat. Plant and Soil, 155-156(1); 297-300.
Bonari, E.; Macchia, M., 1980. Autumn and spring barley cultivars and sowing date.
Sementi Elete, 26(1): 23-29
Bouyoucous, G.D. 1951. A. Recablibration of the Hydrometer Method for Making
Mechanical Analysis of the Soil Agronomy J., 43 434-438.
Conry, M. J., 1995. Comparison of early, normal and late sowing at three rates of
nitrogen on the yield, grain nitrogen and screenings content of Blenheim spring
malting barley in Ireland . Journal of Agricultural Science, 25(2); 183-188
De Ruıter, J. M., I. R. Brooking, 1996. Effect of Sowing Date and Nitrogen on Dry
Matterand Nitrogen Partitioning in Malting Barley. New Zealand Journal of
Crop and Horticultural Science, 24: 65-76.
Düzgüneş, O., T, Kesici., O. Kavuncu., ve F. Gürbüz, 1987. Araştırma ve Deneme
Metodları (İstatistik Metodları-II). Ankara Ünv. Ziraat Fak. Yayınları: 1021,
Ankara, 381 s.
Foth, RL., BG, Ellis (1988). Soil fertility. P.1-211. John Wiley and Sons, New York.
Gozdowski, D., Wyszyn´ski, Z., Kalinowska-Zdun, M. 2004. Yielding and quality of
naked barley grain depending on sowing date and nitrogen level. Annales
Universitatis Mariae Curie-Skodowska. Sectio E, Agricultura, 59(2); 931-940
Jun-cang Qi, Jin-xin Chen, Jun-mei Wang, Fei-bo Wu, Lian-pu Cao, and Guo-ping
Zhang 2005. Protein and hordein fraction content in barley seeds as affected by
sowing date and their relations to malting quality. J Zhejiang Univ Sci B. 6(11):
1069–1075.
Jakson, M. 1958. Soil Chemical Analysis. Prentice Hall, Inc. New Jersey, USA.
581
ÖZET
Bu çalışma 2006-2007 vejetasyon dönemlerinde Eğirdir Bahçe Kültürleri
Araştırma Enstitüsü’ndeki elma adaptasyon bahçesinde bulunan elma kara lekesi
hastalığına hassas (Golden Delicious, Mor Spur, Starkrimson Delicious) ve dayanıklı
(Cooper 43, Prima, Red Free) elma çeşitlerinde, dayanıklılık ile mineral maddeler
arasındaki ilişkiyi tespit etmek için yapılmıştır. Tesadüf Blokları Deneme Desenine göre
3 tekerrürlü kurulan bu araştırmada, temmuz aylarında alınan yaprak örneklerinin
mineral madde analizi yapılmıştır.
Araştırma sonuçlarına göre; yıllar arasında istatistikî açıdan fark bulunmamış
olup, homojen bir dağılım gösterdiği belirlenmiştir. Yaprakların N, K, Mn içeriği ile
elma kara lekesi hastalığına dayanıklılık arasında herhangi bir olası ilişki
kurulamamıştır. Ancak hassas çeşitlerin yapraklarının Ca, Mg, Cu, Zn ve B içeriği ile
dayanıklı çeşitlerin yapraklarının P ve Fe içeriği yüksek olarak tespit edilmiş olup,
istatistikî olarak önemli (p<0.01) bulunmuştur.
Anahtar Kelimeler: Elma, bitki besin maddeleri, dayanıklılık, Venturia inaequalis.
EVALUATION OF SOME RESISTANT AND SENSITIVE APPLE SCAB
CULTIVARS FOR NUTRIENT CONCENTRATION
ABSTRACT
This study was done in 2006-2007 years vegetation period at Eğirdir
horticultural Research Institute apple adaptation farmland. Sensitive to apple scab
cultivars (Gold Delicious, Mor Spur, Starkrimson Delicious) and resistant cultivars
(Cooper 43, Prima, Red Free) had been used in the study. Relationship between
resistance and nutrient composition had been researched. The experiment was designed
according to randomized plots design with three replication, leaves were collected in
july and analyzed for plant nutrition elements.
Research result showed that there was no statistical difference between years,
showed homojen spreading. No linkage N, K, Mn contents apple scab resistance. But
sensitive cultivars leaves were higher Ca, Mg, Cu, Zn and B concentration. Resistant
cultivars leaves were higher P and Fe concentration, this had been found statistically
important (p<0.01).
Key Words: Apple, nutrients, resistance, Venturia inaequalis
GİRİŞ
Elma, dünya üzerinde çok geniş yayılma alanı gösteren ve değişik ekolojilerde
üretimi yapılabilen bir türdür. Dünya elma üretimi yaklaşık 59 milyon ton civarında
gerçekleşmektedir. Türkiye, dünya elma üretiminde 2.550.000 ton ile 4. sırada yer
almaktadır (Anonymous 2008).
583
MATERYAL VE METOD
Materyal
Bitki Materyali
Elma kara lekesi hastalığı (Venturia inaequalis (Cke.))’na karşı literatürlere göre
hassas ve dayanıklı olduğu saptanmış elma çeşitlerinin bitki besin maddesi içeriklerinin
belirlenmesinde; Eğirdir Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü arazisinde 1998 yılında
tesis edilen Elma bahçesindeki, Çizelge 1’de belirtilen 8 adet Elma çeşidine ait yaprak
örnekleri materyal olarak kullanılmıştır.
2006 ve 2007 yılı temmuz ayı içinde gelişmesini tamamlamış en genç yapraklar,
saplarıyla beraber olacak şekilde ağacın değişik yönlerinden alınmıştır.
Çizelge 1. Hassas ve dayanıklı elma çeşitleri
Dayanıklı Hassas
Cooper 43 Golden Delicious
Prima Mor Spur
Red Free Starkrimson Delicious
Metot
Azot analizi
Yapraklardaki N (azot) miktarının belirlenmesi amacıyla Ryan ve ark.
(2001)’nin bildirdiği gibi kjeldahl yaş yakma metodu kullanılmıştır. Kjeldahl yaş yakma
metodunda aşağıdaki işlemler uygulanmıştır. Temizlenerek kurutulup öğütülmüş bitki
örneğinden 0.25 g tartılarak Kjeldahl tüpüne konmuştur. Üzerine 6 ml %2.5’lik salisilik-
sülfirik asit ilave edilip, daha sonra tüp içerisine 3 ml Hidrojen peroksit çeker ocak
içerisinde ilave edilmiştir. 1 adet keltek tablet tüpe konularak, aynı şekilde bir tüpte şahit
olarak numunesiz hazırlanmıştır. Yakma setine alınan tüpler ilk etapta 150 oC’ye
ayarlanıp ve her yarım saatte bir, sıcaklık 100 oC artırılarak 380 oC’ye getirilmiştir. Bu
sıcaklıkta örnekler şeffaf bir hal alıncaya kadar yakılıp, daha sonra örnekler yakma
setinden alınarak, soğumaya bırakılmıştır. Soğuyan örneklere 50 ml saf su ilave edilip,
destilasyon ünitesine alınmadan önce tüp içerisine 40 ml %40’lık (10 N) NaOH ilave
edilmiştir. Diğer tarafa da içerisine 25 ml %2’lik borik asit ve indikatörlerden birkaç
damla konulmuş erlenmayer yerleştirilerek destilasyon cihazı 5 dakika çalıştırılmıştır.
Destilasyon sonucunda erlenmayerdeki pembe renk yeşile dönünce titrasyon aşamasına
geçilmiştir. Titrasyon aşamasında erlenmayer içerisindeki yeşil çözelti dijital büret
içerisindeki 0.1 N H2SO4 ile pembe renk alıncaya kadar titre edilip, çözelti pembeye
dönünce harcanan H2SO4 miktarı kaydedilmiştir. Şahitte aynı şekilde titre edilerek,
bulunan değerler aşağıdaki formülde yerine konularak azot miktarı % olarak
belirlenmiştir.
(T-B) x N x 1.4
% N = -------------------------
S
T: Bitki örneğinin titrasyonu için sarf edilen sülfürik asit miktarı
B: Körün (tanık) titrasyonu için sarf edilen sülfürik asit miktarı
N: Sülfürik asidin normalitesi
S: Analizde kullanılan bitki örneğinin miktarı
1.4: Katsayı
585
KAYNAKLAR
Anonymous 2003. Tarımsal Yapı ve Üretim 2003, DİE Yayınları, Ankara.
Anonymous 2008. Dünya Meyve Üretim İstatistikleri, FAO
Aldwinckle, H. S. And Preczewski, J. L., 1976. Reaction of Terminal Shoots of Apple
Cultivars to Invasion by Erwinia amylovora. Phytopat.,66: 1439-1444.
Bergmann. W., 1992. Nutritional Disorders of Plants. Development, Visual and
Analytical Diagnosis. Gustav Fischer Verlag Jena, Stuttgart, New York.
Huber, D.M., Graham, R.D., 1999. The Role of Nutrition in Crop Resistance and
Tolerance to Disease. Mineral Nutrition of Crops: Fundamental Mechanisms
and Implication. S 169-204.
Günen, Y., A. Mısırlı, 2003. Armut Ateş Yanıklığı ve Dayanıklılık Islahı. Ege
Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi 40(3):25-32, ISNN 1018-8851, İzmir.
Günen, Y., Yağmur, B., Mısrlı, A., Gülcan, R., 2003. Ateş Yanıklığına Hassas ve
Dayanıklı Bazı Armut Çeşitlerinin Bitki Besin Maddesi İçeriklerinin
Belirlenmesi, Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi 40(3):65-72, ISNN
1018-8851, İzmir.
589
Ryan J., G. Estafan, Raşhid, A., 2001. Soil and Plant Analysis Laboratory Manuel. 2
nd. Ed. ICARDA and NARS, Aleppo, SYRİA.
Yeşilyurt, A., 1998. Bazı Armut Çeşitlerinde “Ateş Yanıklığı” Hastalığı ile Bitkilerin
Mineral Madde Düzeyleri Arasındaki ilişkiler Üzerine Bir araştırma, E.Ü. Fen
Bilimleri Enstitüsü Bahçe Bitkileri Ana Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi.
Türkoğlu, K., 1978. Karaleke ( Venturia inaequalis ( Cke. ) Wint.) Epidemisinin
Önceden Saptanması ve Hastalığın Eradikasyonu Üzerine Araştırmalar. Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı İzmir Bölge Zirai Mücadele Araştırma
Enstitüsü Müdürlüğü Araştırma Servisi, No:030-465.
ÖZET
Bu araştırmada, Tuz Gölü Özel Çevre Koruma alanı topraklarının doğal
kaynaklarının koruma ve sürdürülebilirliğine katkıda bulunabilmek amacıyla toprakların
potansiyel kirliliği (pestisit ve PTE) belirlenmeye çalışılmıştır. Tuz Gölü Özel Çevre
Koruma Alanından potansiyel toksik elementler için 20 ve pestisit ve pestisit kalıntıları
için 65 adet olmak üzere toplam 85 adet toprak örneği alınmıştır. Pestisit analizlerinde,
ekstraksiyon işleminde EPA metod 3546 analizde ise EPA Method 8141b metotları
kullanılmıştır. PTE analizlerinde, Nitrik-Perklorik asit karışımı kullanılarak yaş yakma
yöntemi ile yakılan toprak örneklerinde demir, bakır, çinko, mangan, nikel, krom,
kurşun ve kadmiyum analizleri Atomik Absorbsiyon Spektrometresi yöntemi ile
belirlenmiştir. Demir, bakır, çinko, mangan, nikel, krom, kurşun için alevli
atomlaştırma, kadmiyum için ise elektrotermal atomlaştırma teknikleri kullanılmıştır.
Bölgede en çok kullanılan tarım ilaçları içerisinde toprakta kalıntı riski fazla 6 adet aktif
madde ve metabolitleri analiz edilmiştir. Yapılan analizler sonucunda 4 noktada kirlilik
sınır değerlerinin üzerinde, 8 noktada ise sınır değerlere yakın bulgular elde edilmiştir.
Yapılan PTE analizleri sonucunda ise alınan numunelerden 5 tanesinin nikel
düzeylerinin yüksek olduğu diğer parametreler yönünden bir problem olmadığı tespit
edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Tuz Gölü, pestisid, potansiyel kirlilik.
PESTICIDE AND POTENTIAL TOXIC ELEMENTS (PTE) CONTAMINATION
POTENTIAL OF THE SOILS OF SALT LAKE SPECIAL ENVIRONMENTAL
PROTECTION SITE
ABSTRACT
In this study, it was aimed to determine the potential contamination (pesticide
and PTE) status of the soils of Salt Lake Special Environmental protection Site in order
to contribute to the conservation and sustainability of the natural resources. For potential
toxic elements 20 and for pesticide and pesticide residues 65 (total 85) soil samples were
taken from the soils of the site. For pesticide analysis, EPA method 3546 were used for
extraction and EPA method 8141b were used for analysis. For PTE analysis, nitric-
percloric acid mixture was used and in soils burned by wet burning method, iron,
copper, zinc, manganese, nickel, chromium, lead and cadmium were determined trough
Atomic Absorption Spectrometer method. For iron, copper, zinc, manganese, nickel,
chromium and lead, flame atomizer and for cadmium electrothermal atomizer
techniques were used. Within the pesticides and chemicals widely used in the region, 6
active materials having high residue risk and their metabolites were analyzed. As a
result of the analysis, at 4 spots, contamination was above limit values and at 8 spots
contamination was close to limit values. As a result of the PTE analysis, 5 of the
samples taken had high nickel content and the other parameters had no problem.
Key Words: Tuz Lake, pesticide, potential pollution.
591
GİRİŞ
Dünya da olduğu gibi ülkemizde en önemli ekosistemlerden biriside sulak
alanlardır. Ülkemizin ikinci büyük gölü olan Tuz Gölü hem endüstri ve tarımsal
faaliyetler hem de zengin biyoçeşitliliği bakımından özel koruma ve kullanmaya sahip
bir alandır. Sulak alan içerisinde binlerce türü barındırmanın yanında Tuz Gölü Özel
Çevre Koruma Alanı İçerisinde yaklaşık 5000 km2’lik alanda tarımsal üretim
gerçekleştirilmektedir. Tarımsal üretim içerisinde ülkemizde ve dünyada ürün artışını
sağlayabilmek için çeşitli tarımsal girdiler kullanılmaktadır. Bu girdilerin
kullanılmasıyla ürün miktarında artışlar görülmektedir. Ancak bu girdiler yanlış
kullanıldığında çevre kirliliğine neden olmakta, sürüklenme ve akıntı nedeniyle
çevredeki doğal ekosistemlere kimyasal kirleticiler olarak karışmaktadır. Topraklar
canlılara yaşam ortamı olarak hizmet etmekte, bitkilere köklerin tutunacağı bir ortam
sağlamakta, ayrıca optimal dozlarda su, oksijen ve besin maddeleri sunmaktadır.
Topraklar birçok çevresel etkilere karşı tampon görevi yapmakta ve zararlı maddeleri
filtre etmektedir, ancak bu arada kendisi kirlenmektedir. Dolayısıyla, canlı hayatı
bakımından bu derece önemli olan toprakların özellikle insanlar tarafından kirlenmeye
karşı korunması, bu konuda her türlü önlemin alınmasını gerektirmektedir.
Tuz Gölü havzasında oluşabilecek kirlenmenin ana nedeninin kentsel ve
endüstriyel atıksular ile tarımda kullanılan gübreler ve pestisitlerden kaynaklandığı
düşünülerek Tuz Gölü Özel Çevre Koruma Alanında kirleticilerin etkilerini araştırmak
amacıyla böyle bir çalışma gerçekleştirilmiştir.
MATERYAL VE METOD
Materyal
Tuz Gölü Özel Çevre Koruma Alanından pestisit ve pestisit kalıntıları için 65
(Şekil 1), potansiyel toksik elementler için 20 adet olmak üzere toplam 85 adet toprak
örneği alınmıştır (Şekil 2).
Metod
Toprak örnekleme metotları
Araştırma alanının potansiyel toksik elementler (kurşun, kadmiyum, krom ve
nikel) ile organik (pestisit ve pestisit kalıntıları) zararlı maddelerin topraktaki
düzeylerini belirlemek amacıyla toprak örnekleri alınmıştır. Toprak örnekleri, Aksaray,
Konya ve Ankara ili toprak, jeoloji ve topoğrafik haritalardan faydalanılarak, büyük
toprak grupları ve bitki deseni temel alınarak tarım yapılan alanlardan ve meralardan
GPS kullanılarak 0-20 cm derinlikten alınmıştır. Potansiyel toksik elementler için toprak
örnekleri ana drenaj kanalı çevresinden, sulama yapılan ve kirlilik olasılığı yüksek
olabilecek alanlardan alınmıştır. Pestisit örnekleme noktaları ise büyük toprak gruplarına
ve bu alanlarda tarımı yapılan kültür bitkilerinin ekiliş oranlarına göre belirlenmiştir ve
alınan örnekler cam kavanozlarda derin dondurucuda -18 °C’de saklanmıştır.
Pestisit ve pestisit kalıntı analizleri
Numunelerin analize hazırlanması: Cam kavanozlarda getirilen numuneler;
homojen hale getirildikten sonra blenderdan geçirilmiş, hava sirkülasyonu ile
kurutulmuş, susuz sodyum sülfat ile muamele edilmiş ve her örnekten iki kez olmak
üzere, her biri 2.5 gram tartılmıştır. Metod da boş numune (blank) olarak quartz
mineralinin öğütülmesi ile hazırlanan quartz kumu kullanılmıştır. Numunelerin arasına
spiked edilmiş 5 adet numune daha eklenmiş ve spiked konsantrasyonları 0.5-1.0 µg/kg
aralığında olacak şekilde hazırlanmıştır.
592
Şekil 1. Tuz Gölü Özel Çevre Koruma Alanından Pestisit Kirliliğinin Belirlenmesi
Amacıyla Alınan Toprakların Örnekleme Noktaları
Şekil 2. Tuz Gölü Özel Çevre Koruma Alanından PTE Kirliliğinin Belirlenmesi
Amacıyla Alınan Toprakların Örnekleme Noktaları
593
Çalışma Koşulları: Manuel holder’a yerleştirilen fiber, her biri 5 mL olacak şekilde
viallere aktarılan örnek sıvılarına daldırılmış, vial magnet atılmış ve ısıtıcılı karıştırıcı ile
40 °C’da 30 dk karıştırılarak, organik maddelerin fiber üzerine adsorpsiyonu
sağlanmıştır.
Desorpsiyon işlemi Gaz Kromatografi cihazı üzerinde enjeksiyon portunun
sıcaklığı ile sağlanmıştır. Metodun geri kazanımı % 92’den daha iyidir.
Analiz Yöntemi (EPA Method 8141b)
Laboratuvarımızda çalışılan toprak numunelerinde parametre olarak,
Chlorpyrifos, Chlorpyrifos-methyl, Carbofuran Carbaryl, Atrazine, Simazine
maddelerinin moleküler anlamda dedekte edilebilir. Limitlerde olup olmadığı,
parçalanma ürünlerinin neler olabileceği tespit edilmiştir (EPA, 2004).Bu yapılar “N, P,
S, Cl” grupları içerdiğinden, yapısal analizlerinde Fosfor ve Klor gruplarının
spesifikliğinden yararlanılmıştır.
Chlorpyrifos (C9H11Cl3NO3PS)
Chlorpyrifos-methyl (C7H7Cl3NO3PS)
Carbofuran (N-methyl carbamats) (C12H15NO3)
Carbaryl (C12H11NO2)
Atrazine (C8H14CIN5), Metabolitleri dezethylatrzine, desethyldesisopropylatrazine
(DEDIA), 2-hydroxyatrazine, desethyl-2-hydroxyatrazine
Simazine (C7H12CIN5)
594
Metod 1
“P” spesifik FPD dedektör sistemi ile çalışılmıştır. Bu metodla Chlorpyrifos,
Chlorpyrifos-methyl için bir analitik analiz yöntemi oluşturulmuştur. FPD çalışmaları
“P” içeren grupların emisyonunun ölçümü ile değerlendirilmiştir. Bu yöntem spesifik,
seçici ve hassastır. Ölçüm limiti ppb seviyesindedir. FPD dedektör ile yapılan ölçümde
kükürt veya fosfor içermeyen grupların interferans etkisi minimum ölçektedir ve
interferans etki yapmadığı varsayılmıştır. Fosfor filitresi ile yapılan çalışmada,
pestisitlere TBA (tetrabutyl amonyum)-sülfit ile kükürt temizleme basamağı
uygulanmıştır. Enjeksiyonlar hem zenginleştirme işlemi yapılıp SPME fiberi ile, hem de
ekstraksiyon sonrası örnekten sıvı enjeksiyonu ile yapılmıştır. Dedeksiyon limiti
Chlorpyrifos için 0.015 ppm Methyl-Chlorpyrifos için 0.005 ppm’dir.
Metod 2
“Cl” spesifik ECD dedektör sistemi ile çalışılmıştır. Bu metodla Chlorpyrifos,
Chlorpyrifos-methyl için bir analitik analiz yöntemi oluşturulmuştur. Enjeksiyonlar hem
zenginleştirme işlemi yapılıp SPME fiberi ile, hem de ekstraksiyon sonrası örnekten sıvı
enjeksiyonu ile yapılmıştır. Dedeksiyon limiti Chlorpyrifos için 0.055 ppm Methyl-
Chlorpyrifos için 0.01 ppm’dir.
Metod 3
“N” spesifik NPD dedektör sistemi ile çalışılmıştır. Bu metotla Atrazin ve
Simazin için bir analitik analiz yöntemi oluşturulmuştur. NPD çalışmaları “N” içeren
grupların ölçümü ile değerlendirilmiştir. Bu yöntem spesifik, seçici ve hassastır. Ölçüm
limiti ppb seviyesindedir. Enjeksiyonlar hem zenginleştirme işlemi yapıp SPME fiberi
ile, hem de ekstraksiyon sonrası örnekten sıvı enjeksiyonu ile yapılmıştır. Dedeksiyon
limiti Atrazin için 1.2 µg/L, Simazin için 6.3 µg/L’dir.
Karşılaştırma Tekniği
Karşılaştırma tekniği olarak GC-MS tekniği kullanılmıştır. Pestisit kalıntılarının
olup olmadığı kalitatif olarak bu teknikle bulunmuştur.
Potansiyel Toksik Element (PTE) analizleri
Toplam düzeyleri (mg/kg): Nitrik-Perklorik asit karışımı kullanılarak yaş yakma
yöntemi ile yakılan toprak örneklerinde demir, bakır, çinko, mangan, nikel, krom,
kurşun ve kadmiyum analizleri AAS (Perkin Elmer 1100B Atomik Absorpsiyon
Spektrometre Cihazı) yöntemi ile belirlenecektir. Demir, bakır, çinko, mangan, nikel,
krom, kurşun için alevli atomlaştırma, kadmiyum için ise elektrotermal atomlaştırma
teknikleri kullanılmaktadır (Kacar, 1994).
Bitkiye yarayışlı düzeyleri (mg/kg): Toprakta bulunan demir, bakır, çinko ve mangan
elementleri pH 7.3 olan 0.005 M DTPA (Diethylene triamine pentaacetic acid) çözeltisi
ile ekstrakte edilerek, Atomik Absorbsiyon Spektrometresi (Perkin-Elmer 1100B model
AAS) ile belirlenmektedir.
Alınan örneklerde bölgede çiftçilerle yapılan anketler başta olmak üzere, Tarım
İl Müdürlükleri, Tarım İlçe Müdürlükleri ve Tarım Kredi Kooperatiflerinden elde edilen
veriler esas alınarak bölgede en çok kullanılan tarım ilaçları içerisinde toprakta kalıntı
riski fazla olan Chlorpyriphos, Chlorpyriphos-Methyl, Carbaryl, Carbofuran, Atrazine
ve Simazine olmak üzere 6 adet aktif madde ve metabolitleri analiz edilmiştir. Bu
analizlere ait sonuçlar Çizelge 1’de verilmiştir.
Chlorpyriphos ve Chlorpyriphos-Methyl ülkemizde toprakaltı zararlılarına karşı
özellikle hububat alanlarında ve Şekerpancarında tohuma uygulanarak kullanılan
Organik fosforlu gruba dahil bir etkili maddedir. Chlorpyriphos toprakta çok yavaş
parçalanmakta, yarı ömrü 60–120 gün arasında olup ortam koşullarına göre
değişmektedir. Toprakta parçalanma sonucunda 3,5,6–trichloropyridin–2-ol ana
metaboliti olmak üzere organik klorlu bileşiklere ve CO2 ‘ye dönüşerek parçalanır.
Organik klorlu bileşikler toprakta sürekli kalıcılardır ki bu tip aktif maddeler uzun yıllar
aynı ortamlarda sürekli kullanımı sonucu toprakta depolanarak kirlilik bakımından ciddi
Çizelge 1. Tuz Gölü Özel Çevre Koruma Alanındaki Pestisit Analiz Sonuçları
Chlorpyriphos
Toplam
Carbofuran
C-methyl
Carbaryl
Simazine
Atrazine
Kirlilik
Örn Bitki
Sırano Diğer Sınır
no Deseni
Değerleri
(mg/kg)
Çizelge 1. (Devam)
Chlorpyriphos
Toplam
Carbofuran
C-methyl
Carbaryl
Simazine
Atrazine
Kirlilik
Örn. Bitki
Sırano Diğer Sınır
no Deseni
Değerleri
(mg/kg)
KAYNAKLAR
Anonymous, 2004. U.S. Environmental Protection Agency .www.epa.gov
Anonymous, 2001. Toprak Kirliği Kontrolü Yönetmeliği 10.12.2001 Tarihinde
Yayınlanan 24609 Sayılı Resmi Gazete
Anonymous, 2002., Tarsus Atıksu Arıtma Tesisinden Çıkan Biyokatının Arazide
Kullanım Olanakları Taslak Rapor. Köy Hizmetleri Ankara Araştırma
Enstitüsü.
Kacar, B. 1994. Bitki ve Toprağın Kimyasal Analizleri III. Toprak Analizleri. Ankara
Üniversitesi Ziraat Fakültesi Eğitim, Araştırma ve Geliştirme Vakfı
Yayınları No:3, Ankara.
Kızılkaya R., T. Aşkın, C. Gülser, S. Gençoğlu Total and DTPA. Extractable Heavy
Metal Contentsin Alkaline Risky Soil of Çarşamba Plain. 2 rd
International Symposium an New Technologies for Environmental
Monitoring and Agro-Applications.Proceeding 18-20 Actober. 2000
Tekirdağ/Turkey.
Tomlin, C. 1994. The Pesticide Manual, Incorporating the Agrochemicals Handbook,
Crop Pretections Publication, U.K.
600
ÖZET
Bölgemizde belli bir orana sahip biber yetiştiriciliğinde; önemli bir tarımsal
girdi olan azotlu gübre kullanımı ve sulamada çeşitli sorunlar yaşanmaktadır. Söz
konusu bu sorunlara bir çözüm anlayışı ile kaliteli ürün ve yüksek verim için;
tüketicinin taleplerinin karşılanmasına yönelik çalışmalar kapsamında, damla sulama
sistemi altında uygulanacak azotlu gübre miktarlarının belirlenmesine yönelik bir proje
oluşturulmuştur. Deneme Tesadüf Blokları Deneme Desenine göre 3 tekrarlamalı olarak
düzenlenmiştir. Deneme konuları; No= 0 ppm, N1=20 ppm N, N2= 40 ppm N, N3 =60
ppm N, N4 = 80 ppm N olarak belirlenmiştir.
İlk yıl sonuçlarına göre; bitki yetişme dönemince uygulanan gübreli sulama
suyu miktarı 460 mm olmuştur. Buna karşılık deneme konularına uygulanan saf azot
miktarları N1= 9.2 kg N/da, N2= 18.4 kg N/da, N3= 27.4 kg N/da, N4= 36.8 kgN/da
olarak tespit edilmiştir. Elde edilen verimler 4403 kg/da ile 5856 kg/da arasında
değişmiş olup, en yüksek verim 5856 kg/da ile N2 (40 ppm N) konusundan alınmıştır.
Verim değerlerine uygulanan istatistiki analizler sonucunda; %95 güvenle
deneme konuları verim artışında etkili olmuştur. Yapılan LSD testi sonucunda verim
artışını %95 güvenle N2 (40 ppm N) konusu sağlamıştır.
Anahtar Kelimeler: Tokat, biber, azotlu gübreleme, damla sulama.
GİRİŞ
Dünyanın bir çok yöresinde olduğu gibi Türkiye’de de en çok üretilen sebzelerin
başında gelen biber; sofralık, yemeklik, salçalık ve toz biber olarak kullanılmaktadır.
Gıda sanayiinde sucuk, pastırma, ve ilaç yapımında kullanım alanı bulmaktadır.
601
MATERYAL VE METOT
Sulama Sistemi Unsurları
Bu çalışmada; 5 değişik azot konusu fertigasyon yöntemi ile uygulanmıştır.
Dolayısıyla sistemde, beş adet gübre tankı , filtreler, ana ve yan borular, damlatıcılar,
ayarlanabilir vanalar, su sayaçları ve manometreler bulunmaktadır.
Denemede Kullanılacak Biber Çeşidi
Geboloğlu tarafından Tokat Biberi populasyonundan geliştirilmiş F1 hibrit çeşit
adayı (16x6) kullanılmaktadır.
Deneme Yeri
Deneme; Toprak ve Su Kaynakları Tokat Araştırma Enstitüsü arazisinde
yürütülmektedir.
Deneme Deseni ve Konular
Deneme; Tesadüf Blokları Deneme Desenine göre 5 konulu ve 3 tekerrürlü
olarak yürütülmektedir.
Bitki sıra arası 90 cm sıra üzeri 45 cm dir. Her parselde 4 sıra bulunacak şekilde
deneme deseni oluşturulmuştur. Her sıradaki bitki sayısı 10 adettir. Hasatta, parsel
başlarından ikişer bitki ve yanlardan birer sıra kenar tesiri olarak bırakılamıştır. Buna
göre parsel ölçüleri:
Dikimde: 3.60 m x 4.50 m = 16.20 m2
Hasatta : 1.80 m x 2.7 m = 4.86m2
Deneme Alanı:17,5 x 26 = 455m2
Tekerrür Alanı: 26m X 4.5m = 117 m2
Parseller ve bloklar arası : 2 m
Deneme Konuları:
No= 0 ppm, N1=20 ppm N, N2= 40 ppm N, N3 =60 ppm N , N4 = 80 ppm N
603
Çizelgede görüleceği gibi deneme konularına bağlı olarake bazı kalite özellikleri
arasındaki değişimler birbirlerine yakındır.
Konulara göre elde edilen verim sonuçları aşağıdaki çizelgede verilmiştir.
Biber denemesi verim sonuçları
Tek 1 Tek 2 Tek 3
Konular (kg/da) (kg/da) (kg/da) Toplam Ortalama Verim (kg/da)
N0 4295 4646 4267 13209 4403
N1 5224 4857 4923 15005 5002
N2 5067 5799 6701 17567 5856
N3 5662 5907 5542 17111 5704
N4 5417 6052 5267 16736 5579
KAYNAKLAR
ANDREWS, J., 1999. The Pepper Trail, History and Recipes from Around the World,
University of North Texas Pres, Denton, TX, USA
BİLGİN, A.E., 1990. Ege Bölgesi Koşullarında Domates Biber ve Patlıcanın Ticari
Gübre İstekleri İle Olsen Fosfor Analiz Metodunun Kalibrasyonu.K.H.
Menemen Araştırma Enstitüsü Yayınları, Genel Yayın No:164, Rapor Serisi
No: 165, Menemen.
DİE, 2004. Tarımsal Yapı (Üretim Fiyat, Değer), Ankara.
FAO, 2005. Statistical Database,
GEBOLOĞLU, N., 2001 Certain Characteristics of Inbreeding L,nes Selected from
Tokat Pepper Population, XIth Meeting on Genetics and Breeding of Capcicum
and Eggplant, pp:212-216, April 9-13, 2001, Antalya.
KARAKUŞ, L., ANLAĞAN, M., 1996. Gap Bölgesi Harran Ovası Koşullarında Biberin
Azotlu Gübre İsteği, Toprak ve Su Kaynakları Araştırma Yıllığı 199, s.545-553,
Yayın no :102 Ankara 1997.
ÖZDEMİR, O., GÜNER, S., 1983, Bafra ve Çarşamba Ovalarında Domates ve Biberin
Azotlu ve Fosforlu Gübre İsteği, Samsun Bölge Topraksu Araştırma Enstitüsü
Müdürlüğü Yayınları, Genel Yayın No:23, Rapor Serisi No:19, Samsun
ÖZDEMİR, O., 1996 Bafra ve Çarşamba Ovalarında Salçalık Biberin Azot, Fosfor, ve
Potasyumlu Gübre İhtiyacı, Toprak ve Su Kaynakları Araştırma Yıllığı 1996,
s.504-517, Yayın no :102 Ankara 1997
TKB, TOKAT TARIM İL MÜDÜRLÜĞÜ., 2005. Tarım İl Müdürlüğü Proje İstatistik
Şubesi Kayıtları, Tokat
TÜZÜNER, A., 1990. Toprak ve Su Analiz El Kitabı. Tarım Orman ve Köyişleri
Bakanlığı, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Ankara.
YURTSEVER, N., 1984. Deneysel İstatistik Metotları. K.H. Toprak Gübre Araştırma
Enstitüsü Yayınları, Genel Yayın No: 121, Teknik Yayın No: 56, Ankara.
608
ÖZET
Bu çalışma da tane sorgomunun Kimiya varietesinde yaparağa uygulanan üre
gübresinin verim ve verim komponentleri üzerine olan etkisi araştırıldı. Deneme
faktöriyel esasına dayalı tesadüf bloklar deneme desenine göre 3 tekrar ve 12 muamele
ile ele alınarak Urmia Saatlu Tarım Araştırma merkezinde 2007 yılında kuruldu.
Bu çalışmada 2 faktör uygulandı birincisi gübreleme aşaması (Dallanma ,Tasel
oluşumu, Dallanma+Tasel oluşumu) ikincisi ise yaprak beslenmesinde kullanılınan üre
gübresi oranı (%0 ve ya tamamen toprak gübrelemesi , %50 , %75 ve %100 oranında
yaprağa gübre uygulanması ) ele alındı.
Varyans analizi sonuçlarına göre yaprağa uygulanın üre gübresi tane verimi ,bin
tane ağırlığı, salkımda tane sayısı ve salkım gövde ağırlığı oranı üzerine anlamlı etki
yaparak salkım ağırlıgı eni ve boyu üzerine anlamsız etki yapmıştır. Ayrıca gübre
uygulanma aşamaları sonuçlarına bakıldığında tasel oluşumu ve dallanma aşamalarında
uygulanan gübre sırayla tane veriminde ve salkımda tane sayısı özelliklerinde en iyi ve
olumlu sonuçlara sahip muameleler olarak bulundu. Halbuki bin tane ağırlığında ve
salkım gövde ağırlığı oranında en iyi sonuç dallanma +tasel oluşumu aşamasında
uygulanan gübreden elde edilmiştir. Yaprak beslenmesinde uygulanan gübre oranının
artışı verim ve verim komponentlerini olumlu etkilemiştir.
Anahtar Kelimeler: Tane sorgum, yaprak gübrelemesi, üre, verim.
GİRİŞ
Sorgumun eski zamanlardan IRAN da tarımı yapılan en eski yerel
populasyonlarından Gelemi ve Tebesi adında sorgum tanımlanmıştır (Fouman 1986 ve
Nourmohammadi 1998). Buğdaygil familyası içinde buğday, pirinç ve mısır dan sonra
sorgum tarımı dördüncü sırada yer almaktadır. Sorgum tarımının yüzde 90 oranı tane
üretimi için yapılmaktadır .Bundan dolayı da dünyada önemli hububattan biri
sayılmaktadır (Fouman 2000). Sorgum kurak bölgesi bitkisi olarak bilinmektedir. Bu
bitkinin en önemli özelliklerinden hızlı büyüme ve gelişme, çok sayıda dallanma, bir C4
bitkisi olarak fotosentez randumanı yüksek ve en iyi şekilde su ve azot kullanımına
sahip olup yüksek verimli olduğu tanımlanmıştır. Bu bitki besin değeri açısından da
mısırla karşılaşıla bilinir (Saberi ve ark. 1994). Günümüzde sorgumun yerel çeşitlerine
ilave hibrid çeşitlerde ekilerek bu ürünün günbegün verimi artmaktadır. Eğer sorgumun
üzerindeki ıslah ve ziraii çalışmalar ciddi bir şekilde devam ederse bu bitkinin değerli
kapasitelerinden bir yem bitkisi olarak yararlanılıp ve yem sorununun önemli bir kısmı
böylece çözülür (Guarda et.al. 2004).
Sorgum tarımının gübrelemesinde azotlu gübrelerin çok önemli olduğu ve bu
bitkinin nitropozitif olduğu bilinmektedir. Bu maddenin uygun zaman ve miktarda
kullanılması bitki büyüme gelişmesi ve veriminde çok yararli olduğu vurgulanmıştır
(Vanderlip 1993). Tarımda azotlu gübre genelde toprağa verilmektedir. Fakat bu
yöntemin yanında gübreyi sıvı haline getirdikten sonra bitkinin gövdesi özellikle
yapraklarına püskürtülür(Peltonen 1992). Bu yöntem 1950' den buyana uygulanmış ve
araştırmaların sonuçuna göre toprak gübrelemesine nazaran daha çok yararlara sahiptir.
Öyle ki eğer kullanım zamanı ve yönteminde gerekli işlemler yapılırsa azotun taneye
taşınma bilançosu daha yüksek olacaktır. Böylece çok az miktarda absorbe olunmuş azot
kök ve toprağa taşınacaktır (Feyzi ve Velizade 2004). Bu yöntem ile kullanılan azazotlu
gübre çoğu kutikülden absorbe olup ve doku içersine taşınır. Burada gübrelemenin etkisi
epiderm hücrelerinin üre alınım kapasitesi ve yaprak hücrelerinin absorbe edilmiş
azotun taşıma kapasitesine bağlı olduğu bilinmektedir (Yamado ve ark. 1965, Koontz ve
ark. 1975 ve Noggle ve ark. 1976). Genelde bitkinin mikro element ihtiyacı gövde
özellikle dal ve yapraktan beslenilmesiyle temin edilir. Fakat bu yöntem azot gibi makro
elemenler tüketiminde de yaralı ve önemlidir ( Abbasdokt 2005).
Yukarıda belirtilen bitkinin yaprak yolu ile beslenmesinin önemli ve avantajli
olduğundan dolayı bu yönteminden daha iyi bir şekilde yaralanıp azot tüketim
bilançosunun daha da yüksek olması için bu araştırma tarla koşullarında ve 2007 yılında
yapıldı.
MATERYAL VE METOD
Deneme İran'ın kuzey doğusunda ve batı Azerbaycan bölgesi Urmia İlinin
Tarım Araştırma merkezinin 25 kilometresinde Saatlu Deneme Tarlalarında 2007
yılında kuruldu. Araştırma yerinin denizden yüksekliği yaklaşık 1338 m’dir. Deneme
tarlası 370 kuzey ve 441 kuzey enleminin başlangıcı ile 450 101 doğu boylamları arasında
kesişilen koordinatlarda bulunmaktadır. Tarla toprağı bünyesi orta killi pH=8 ve
Ec=0.8*1000 şeklinde bulunmuştur. Bölge yarı kurak iklim koşullarına sahip olup
ortalama yağış miktarı deneme aylarında toplam 74,2 mm ve büyüme süresince
ortalama 14,84 mm tespit edilmiştir. Bu çalışmada 2 faktör uygulandı birincisi
gübreleme aşaması (Dallanma, Tasel oluşumu, Dallanma+Tasel oluşumu) ikincisi ise
yaprak beslenmesinde kullanılan üre gübresi oranı (%0 ve ya tamamen toprak
gübrelemesi , %50 , %75 ve %100 oranında yaprağa gübre uygulanması) ele alındı.
Ekim öncesi ilk baharda deneme tarlası surulup 2 kere diskaro çekilmiştir.
Toprak analizi yapıldıktan sonra 250 kg/ha Amonyum fosfat (P2 05 %28 ve N %18), ve
100 kg/ha hesabıyla üre gübresi kullanıldı. Üre gübresinin kalan kısmı(100 kg/ha)
610
hesabıyla toprak ve yaprak gübrelemsi iki şekilde üç aşamada yani dallanma, tasel
oluşumu ve dallanma + tasel oluşumunda kullanıldı. Daha sonra ekim yatağı hazırlandı.
Deneme yerinin büyüklüğü 972 m2 ve 36 plattan oluşmuştur. Her platta 5 sıra ve sıra
uzunluğu 5 metre ve sıra arası mesafesi 60 cm şeklinde düzenlenerek once sorgum
tohumu mantara karşı Benomil ile dezenfekte olup daha sonra 8-10 kg/ha hesabıyla 3-5
cm deriliğinde 4 Haziran 2007 yılında ekimi yapıldı. Ekimden hemen sonra tarlada
sulama yapıldı ve sulama büyüme sırasında 7-10 gün arayla devam etti. Yabancı ot
mücadelesi çapa ile gerektiği zaman yapıldı.
Gübre yüzde 5 oranla hazırlanıp kücük ilaç püskürtücü makinası ile sabah erken
saatlerde dallanma, tasel oluşumu ve dallanma + tasel oluşumu aşamalarında ve 4
oranda (%0, %50, %75 ve %100) denemeye uygulandı. Sadafal ve Das(1968) ve Garcia
ve Hanway( 1976) ya göre kullanılan gübre miktarı her defasında 20 kg/ha dan fazla ise
bitkide yaprak yanmasını meydana getirmektedir.
kg/ha, 14916,66 kg/ha, 15170,10 kg/ha olmuştur. Tane veriminde gübreleme aşaması
ve oranının interaksiyonu anlamsız çıkmıştır.
16000
15500
15000
14500
14000
Kg/ha
13500
13000
12500
12000
11500
Dallanma Tasel D+T
oluşumu
(2934 adet) olduğunda ve dallanma + tasel oluşumu aşamasında gübreleme oranı %75
(2989adet)olduğunda en yüksek sonuçlar elde edilmiştir (Şekil 5).
Şekil 2:Yaprak gübreleme aşamasının bin tane Şekil 3:Bin tane ağırlığında yaprak gübreleme
ağırlığına olan etkisi aşaması ve oranının entraksyonu
36
A A A A
40 Dallanma
35 30 A A A A Tasel
oluşumu
34
gr 20
A A A D+T
gr
33 A
10
32
0
D+
31
T
0%
Dallanma Tasel D+T
50%
Da
75%
ll a n
100%
oluşumu
ma
Aşamalar
Şekil 4: yaprak gübreleme aşamasının salkımda tane Şekil 5: salkımın tane sayısynda yaprak gübreleme aşamase ve
sayısına olan etkisi oranının entraksyonü
3000 3500 A
A
2900 3000 B
B
B B A Dallanma
2500
2800 B B
C A C Tasel oluşumu
Adet 2000
D+T
2700 1500
2600 1000
500
2500 0
Dallanma Tasel D+T
D+
T
0%
50%
oluşumu
75%
Da
100%
ll an
ma
Aşamalar
Şekil 7: yaprak gübreleme oranının salkım gövde Şekil 6: yaprak gübreleme aşamalarının salkım gövde
ağırlığı oranına olan etkisi ağırlığının oranına olan etkisi
0,7
0,8
0,6
0,7
0,5
0,6 0,4
0,5 gr
0,3
gr 0,4 0,2
0,3 0,1
0,2 0
0,1
Da
D+
lla
T
nm
0
a
0% 50% 75% 100%
1
0,9 A
0,8 B
0,7
C
0,6 CD C C
CDE C CD
gr 0,5 E CD
DE
0,4
0,3
0,2
0,1
0
Da
Da
Da
l
la
Da
l
la
nm
l
la
n
la l
m
n
a0
nm
a5
D+
a7
%
D+
GENEL SONUÇ
0%
a1
D+
5%
D+
T
00
0%
T
50
%
T
75
%
10
%
0%
GENEL SONUÇLAR
KAYNAKLAR
Abasdokht, H. and H., Marvi. 2005. The effect of nitrogen foliar application on yield
and yield components of wheat. Iran agriculture science journal.Vol:36.No:6.
Feizi asl,V. and V.g.Valizadeh. 2004. Study the effect of the time of foliar application of
urea on quality and quantity characteristics of Sardari wheat grain in rain fed
conditions. Iran agriculture science.Vo:l35.No:2.
Fouman ajirlo, A.1996. Sorghum breeding in Iran.
Fouman Ajirlou, A., 2000. Sourghum Research in Iran .improving crops of semi arid
tropical in Iran. Co published by ICRISTA and ARREO. Patanchero Andhra
Pradesh. 502324. India.
Garcia, R. and J.J.Hanway. 1976. Foliar fertilization of soybeans during the seed-filling
period .Agron.J.68:653-657.
Guarda G., Padovan S. and Delogu G., 2004. Grain yield, nitrogen – use efficiency and
baking quality of old and modern Italian bread-wheat cultivars grow at different
nitrogen levels. Europe. J. Agronomy 21:181-192.
Koontz.H. and O. Biddulph.1975. Factors affecting absorption and translocation of
foliar applied phosphorus .Plant Physiol. 32:493-496.
Langer.R.H.M. and F.K.Y.Liew.1973. Effect of varying nitrogen supply at different
stage of reproductive phase on splited and grain production and on grain
nitrogen I wheat.us.J.Agric.Res.24:674-656.
Mirhadi,M.J. and A. Mokhtasi Bigdeli.2006. The effect of different levels of nitrogen on
growth and quantity in grain sorghum. Agriculture Journal.
Noggle.G.R. and C.J.Fritz. 1976. Introductutory plant physiology. P.P.261-265.
Prentice Hall, Inc. Englewook cliffs.
Nourmohamadi,G., A.Kashani and A.Siadat.1998. Grain agriculture.Vol:1.446
pages.No:1.
Powlson. D.S., P.R.Poulton ., A.Penny and M.V.Hewitt. 1987. Recovery of N-labelled
urea applied to the foliar of winter wheat .J.Sci.Food.Agric. 41:195-203.
Saberi,.M., H.Kazemi arbat, F.Rahimzadeh khoii, M.Mogadam and M.Valizadeh.1984.
Study the effect of density and planting line distances on speedfeed sorghum.
Agriculture science.No:3,4.Vol:4.
Sadaphal.M.N., Das.1966. Effect of spraying urea on winter wheat .Agron.J.58:137-141.
Sarandon.S.J. and M.C.Gianibelli. 1990. Effect of foliar urea spraying and nitrogen
application at sowing upon dry matter and nitrogen distribution in wheat.
agronomie.10:183-189.
Spiertz,J.H.J.and J.Ellen.1978. Effects of nitrogen on crop development and grain
growth of winter wheat in relation to assimilation and unilization of assimilates
and nutrients . Neth.J.Agric . Sci.26:210-231.
Vanderlip RL. 1993. How a sorghum plant develops .Cooperative extension service.
Contribution No.1203, Kansas Agriculture Experiment Station, Manhattan,
Kansas.
Peltonen, J.1992. Ear development stage used for timing supplemental nitrogen
application to spring wheat crop.Sci.32:1029-1033.
615
Yamado. Y., S.H.Witter and M .J. Buckdvac . 1965. Penetration of organic compounds
through isolated cultivar membrane with special reference to14 C urea. Plant
Physiol . 40:170 -175.
616
ÖZET
Bu çalışmanın amacı, Akdeniz bölgesinde yetiştirilen genç zeytin ağaçlarında
sulama düzeyi ve azot dozlarının etkilerini değerlendirmektir. Dörtyol/Hatay’da 2005
yılında bir yaşlı fidan olarak dikilmiş olan Gemlik zeytin (Olea europaea L.) çeşidinde
sulama ve gübre uygulamalarının etkileri 2006-2007 süresince araştırılmıştır. Sulama
konularında ağaçlar, sadece yağmurla su alan kontrol (Kcpo) uygulaması ve Class-A Pan
buharlaşma kabından yararlanılarak belirlenen buharlaşmanın; Kcp65: toplam
buharlaşmanın %65’inin karşılandığı konu, Kcp80: toplam buharlaşmanın %80’inin
karşılandığı konu, Kcp100: toplam buharlaşmanın tamamının karşılandığı konu ve Kcp120:
toplam buharlaşmanın %120’si oranında suyun uygulandığı konulardan oluşan dört
farklı su düzeyinde sulanmıştır. Gübrelemede ağaçlar, azot uygulanmayan kontrol
konusu (N0) ve üç farklı azot dozuna (N20; 20, N40; 40 ve N60; 60 gr N ağaç-1 yıl-2) tabi
tutulmuştur. Denemedeki tüm ağaçlara 8 gr P ağaç-1 yıl-2 ve 15 gr K ağaç-1 yıl-2 şeklinde
fosfor ve potasyum verilmiştir. Sulama ve gübreleme damla sulama sistemiyle
yapılmıştır.
Araştırma sonunda, bir yıllık ortalama gövde çapı gelişimi, ortalama yıllık
sürgün boyları ve bitki gelişimleri değerlendirilmiştir. İstatistiksel değerlendirmeler
sonucunda sulama düzeylerinin gövde çaplarına, sürgün boylarına ve bitki gelişimine
istatistiksel olarak (P<0.01) önemli etkileri olduğu belirlenmiştir. Azot dozlarının da
gövde çapları (P<0.01) ve bitki gelişimine (P<0.05) etkisi önemli iken, sürgün boylarına
olan etkisi istatistiksel olarak (P<0.05) önemsiz bulunmuştur. Özetle, sulama ve
gübreleme uygulamalarının genç zeytin ağaçlarının verimsiz dönemini kısaltabileceği
belirlenmiştir. Ayrıca, sonuçlar zeytin ağaçlarının buharlaşmanın %80’nini karşılayan
miktarda sulanmasının (Kpc80) ve 40 gr N ağaç-1 yıl-2 gübrelemesinin en iyi gelişimi
sağladığını göstermiştir.
Anahtar Kelimeler: Zeytin, damla sulama, azot, bitki gelişimi.
RESPONS OF OLIVE (Olea europaea L. cv. Gemlik) IN YOUGT INFERTILITY
PERIOD TO DIFFERENT WATER AND FERTILIZER
ABSTRACT
The aim of this work was to evaluate the effects of irrigation amounts and
nitrogen doses in young olive trees growing under Mediterranean conditions. The effects
of irrigation and nitrogen treatment were investigated during the 2006-2007 growing
season on 1-year-old olive (Olea europaea L., cv. Gemlik) commercial orchard located
in Dörtyol/Hatay. In irrigation treatments, trees were subjected to a rainfed control
(Kpc0) and four treatments (Kcp65, Kcp80, Kcp100 and Kcp120) that received a seasonal
water amount equivalent to 65%, 80%, 100% and 120% of the estimated local
evaporative demand by a Class A pan. In fertigation treatments, trees were subjected to
a no-nitrogen control (N0) and three treatments (N20; 20, N40; 40 ve N60; 60 gr tree-1 year-
617
2
). All trees in the experiment were fertilized with phosphate (8 gr tree-1 year-2) and
potassium (15 g tree-1 year-2) fertilizers. A drip irrigation system was used in application
of irrigation and fertigation.
In the end of the study, we evaluated the growth in stem diameter, shoot growth
and vegetative growth of olive threes. Irrigation treatments had statistically significant
(P<0.01) effect on all inspected growing parameters. Nitrogen treatments had similar
significant effect on inspected parameters except for shoot growth of olive threes. In
brief, the irrigation and fertigation of young olive trees could reduce the period during
which their production is non-existent. Additionally, results demonstrated that olive
trees irrigated with 80% of the estimated local evaporative demand and fertilized with
40 gr N tree-1 year-2 were showed best growing in the experiment.
Key Words: Olive, drip irrigation, nitrogen, plant growth.
GİRİŞ
Meyvecilikte bahçelerin ilk kurulma aşaması oldukça yüksek maliyetlidir. Aynı
zamanda, fidanların gençlik kısırlığını yeninceye kadar geçen süre, meyve türüne bağlı
olmakla birlikte, 3-10 yıl arasında değişmektedir. Bu süre içerisinde üretici, bahçelerden
hiçbir gelir sağlayamamaktadır (Durgaç 2001).
Dünyada zeytin yetiştiriciliği Türkiye’nin de içinde bulunduğu Akdeniz kuşağı ve
Orta Doğu’da son derece yaygın olarak yapılmaktadır (Tabatabaei 2006). Ülkemizde,
zeytincilik devletin son yıllarda uyguladığı destekleme programlarıyla önemli ölçüde
değişim göstermiş ve modern anlamda zeytin bahçelerinin miktarında önemli artışlar
meydana gelmiştir. Bu çerçevede son üç yıl içerisinde, sadece Hatay ili sınırları
içerisinde 3 milyonu aşan zeytin fidanı devletin uyguladığı destekleme programı
çerçevesinde dağıtılmıştır (Anonim 2007a).
Zeytin veriminin artmasını ve dikim alanlarının genişlemesini engelleyen en
önemli iki sınırlayıcı etmen aşırı sıcaklıklar ve düşük yıllık yağış miktarlarıdır. Yıllık
ortalama yağışı 400-800mm olan yerlerde yetişen zeytin ağacının gelişebilmesi için, bu
yağışların yıl içinde iyi bir dağılım göstermesi gerekir. Aksi takdirde yaz dönemlerinde
sulama yapılması gerekmektedir (Toplu 2000). Son yıllarda, yağışların yetersizliği ve
kurak periyotların uzunluğu, bitkisel yetiştiricilikte sulamanın önemini daha da
arttırmıştır. Sulamadan beklenen yararın sağlanabilmesi; iklim, toprak ve bitki
koşullarına uygun sulama yönteminin seçilmesi, seçilen yönteme ilişkin sistemin iyi
planlanması, sulama aralığının ve her sulamada uygulanacak sulama suyu miktarının
doğrulukla belirlenmesine bağlıdır (Yazgan ve ark. 2004). Gübrelerin ve diğer tarımsal
girdilerin optimum şekilde düzenlenmesi yeni kurulan zeytin bahçelerinden yüksek
miktar ve kalitede verim alınabilmesi için kritik öneme sahiptir.
Uzun ömürlü bir ağaç olan zeytin kendi haline bırakıldığında yaklaşık 10-15 yılda
meyveye yatmaktadır. Ancak, iyi bakım şartlarında 6. yılda tam verime yatabilmektedir
(Toplu 2000). Gelişmiş yetiştirme tekniklerinin özellikle sulama ve gübrelemenin
zamanında ve istenen düzeyde uygulanması ile periyodisitenin etkisinin kırılabileceği,
verimin yükselebileceği, hatta periyodisite yıllarında bile artan oranlarda ürün
alınabileceği beklenmektedir.
Topraklarımızın besin elementleri açısından durumu incelendiğinde en önemli
problemin N ve P olduğu görülmektedir (Aydeniz 1985). Zeytinde azot, kökler vasıtası
ile su alımını hızlandırmakta, kök ve taç kısmının gelişmesini sağlamakta, ürünün
miktar ve kalitesini artırmakta ve ağacın yeni filiz vererek taç kısmının gelişmesini
sağlamaktadır. Azotun eksikliği durumunda vegetatif gelişme gerilemekte, generatif
618
MATERYAL VE METOD
Bu çalışma, çelikle üretilen bir yıllık fidanlarla tesis edilmiş gemlik zeytin
bahçesinde, 2006–2007 yıllarında, Dörtyol/Hatay’da yürütülmüştür. Araştırma, dört
tekerrürlü ve her tekerrürde üç bitki olacak şekilde bölünmüş parseller deneme desenine
göre kurulmuş olup; bitkiler, sıra arasında 6 m sıra üzerinde 3 m olacak şekilde
dikilmiştir.
Akdeniz ikliminin hüküm sürdüğü yörede, yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve
yağışlıdır. Deneme alanına ait deneme yılı ve uzun yıllık (62 yıl) kimi iklim
parametrelerinin ortalamaları Çizelge 1’de verilmiştir (Anonim 2007b).
Deneme toprağı, kuvvetli alkali (pH 8.2), orta kireçli (% 8.3), tuzsuz (%0.019)
ve tın bünyeli olup; Zabunoğlu (1986)’ya göre, organik madde (%0.8), toplam azot
(%0.039) ve yarayışlı fosfor (1.4 kg P da-1) içeriği açısından yetersiz; yarayışlı K
bakımından ise yeterlilik sınırının biraz altında (7.0 kg K da-1) bulunmaktadır.
Denemede, su kaynağı olarak kuyu suyu kullanılmıştır. Damla sulama sistemi
tipik olarak; denetim birimine (küresel vanalar, kum ayıracı (hidrosiklon), elek filtre, su
sayacı ve manometreler) ve 200 L'lik gübre tankına sahiptir. Bahçe yeni tesis edildiği ve
bitki örtü yüzdelerinin oldukça küçük olması nedeniyle, her bitki sırasına 4 L saat-1
debili ve 0.70 m aralıklı damlatıcılara sahip bir lateral hattı döşenmiştir. Her bir lateral
hattının başlangıcında plastik mini küresel vanalar yerleştirilerek, lateral hatlarının ayrı
ayrı denetimine olanak sağlanmıştır. Fertigasyonda basınç farklılıklarıyla çalışan tank
619
sistemi kullanılmış ve tüm gübreler bu sistemle, Burt ve ark. (1995) ’nın belirttiği gibi,
çeyrek kuralına göre uygulanmıştır.
Gübrelemede tüm parsellere fosfor (8 gr P ağaç-1) ve potasyum (15 gr K ağaç-1)
eşit verilmiş, azot miktarları ise deneme konularını (No;azot uygulanmayan konu, N20;
20 gr N ağaç-1, N40; 40 gr N ağaç-1 ve N60; 60 gr N ağaç-1) oluşturmuştur. Araştırmada
fosfor; standart olarak tüm parsellere fosforik asit (H3PO4) formunda, potasyum;
potasyum sülfat (K2SO4) formunda, azot ise; amonyum sülfat ((NH4)2SO4) formunda
şubat-ekim ayları arasında bölünerek uygulanmıştır (Menino ve ark. 2005).
Çizelge 1. Deneme Alanı ve Yörenin Yıllık ve Uzun Yıllık Ortalama İklim Verileri
Aylar
Parametreler 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 Yıllık
Tort. (ºC) 10.1 11.0 13.5 17.4 21.3 24.8 27.3 27.9 25.8 21.5 16.3 11.8 19.1
9.2* 11 14.4 17.7 21.6 25.4 27.2 28.6 25.6 20.9 13.7 9.8 18.8
RHort. (%) 68 68 67 68 68 69 71 68 62 61 62 68 67
50.3 55.4 58.2 58.5 52.9 55.1 60.5 59.9 45.5 55.6 43.3 33.4 52.4
Yağış (mm) 123.7 121.4 112.2 102.3 75.7 44.5 21.5 35.9 58.1 102.4 89.4 122.1 1009
97 166.3 118.2 121.3 2.5 46.9 41.2 7.7 81.2 196.4 147.9 20.4 1047
Rüzgar (m/sn) 1.5 1.6 1.7 1.6 1.5 1.6 1.6 1.6 1.6 1.5 1.4 1.4 1.5
0.8 0.9 1 0.8 0.8 0.9 0.9 0.7 0.9 0.8 0.8 1.1 0.9
Eo (mm) 33.7 43.7 73.8 99.7 137.6 161.9 187.2 185.4 150.3 96.1 51.2 34.3 1254.9
27.9 28 43.4 42 71.3 126 142.6 127.1 132 136.4 90 96.1 1062.8
*İkinci sıradaki değerler deneme yılı değerlerdir, Eo: Buharlaşma miktarı
Sulama suyunun hesaplanmasında açık su yüzeyi buharlaşmasından
yararlanılmış ve bu amaçla Class A Pan buharlaşma kabı kullanılmıştır. Anılan
buharlaşma kabının, yapım, konumlandırma ve işletilmesinde Richard ve ark. (1998)
tarafından verilen esaslardan yararlanılmıştır. Sulama suyu miktarının belirlenmesinde
aşağıdaki eşitlikten yararlanılmıştır (Kanber 1984).
I= Epan x P x A x Kcp (1)
Eşitlikte,
I; Uygulanacak sulama suyu miktarı (L),
Epan; A sınıfı kaptan ölçülen yığışımlı buharlaşma değeri (mm),
P; Örtü alanı (%),
A; Parsel alanı (m2),
Kcp; Bitki-Pan katsayılarını temsil etmektedir.
Denemede sulama konuları Class-A Pan Buharlaşma kabından yararlanılarak
uygulanacak 5 farklı su düzeyi şeklinde aşağıda belirtildiği gibi olacaktır.
Kcp0: Susuz konu (kontrol, sadece yağışla su almıştır)
Kcp65: A sınıfı kaptan ölçülen buharlaşma miktarının %65’i kadar sulama suyu
Kcp80: A sınıfı kaptan ölçülen buharlaşma miktarının %80’i kadar sulama suyu
Kcp100: A sınıfı kaptan ölçülen buharlaşma miktarının %100’ü kadar sulama suyu
620
yapılanlara göre daha zayıf gövde çapı ve bitki gelişimi olduğunu ve sulamanın gövde
enine büyümesi üzerine olumlu etkisi olduğunu belirtmiştir.
Sulama yapılan konular içinde, incelenen bitki gelişim parametrelerinin
tamamında en yüksek ortalama değerler toplam buharlaşmanın %80’ninin sulama suyu
olarak verildiği Kpc80 konusundan elde edilmiştir. Yaz dönemindeki sulamaların
sonbahar sürgün gelişimine olumlu etki ettiği, dolayısıyla ertesi yılın verimini artırdığı
bilinmektedir (Canözer ve Özilbey 1992). Ancak, denemede sulama suyu miktarı artıkça
(Kpc100 ve Kpc120) ölçülen gelişim parametreleri değerlerinde düşme başlarken, daha az
su uygulanan Kpc65 konusundaki değerlerin Kpc100 ve Kpc120 konularından daha yüksek
olduğu görülmektedir (Çizelge 3). Buna bağlı olarak, kısıtlı sulama uygulamalarının
zeytin bitki gelişimi üzerinde olumlu etki gösterdiği, sulanmayan veya aşırı sulanan
zeytin ağaçlarının ise kısıtlı sulama uygulamalarına göre daha az gelişim gösterdiğini
söylemek mümkündür. Nitekim, Ben Rouina ve ark. (2007), zeytin ağaçlarının kuraklığa
karşı kendi fizyolojik ve biyolojik mekanizmalarında önemli değişimler göstererek
adaptasyon sağladıklarını belirleyerek benzer sonuçlara ulaşmışlardır.
Çizelge 3. Sulama Düzeyi ve Azot Dozlarında Ortalamalarının LSD Tablosu
Gövde çapı Sürgün boyu Bitki gelişimi
Uygulama (mm) (cm) (1-5 gözlemi)
Kpc 0 5.96e 35.75e 2.76d
Kpc 65 15.40b 51.06b 3.94b
Sulama
Kpc 80 18.85a 55.44a 4.35a
düzeyi
Kpc 100 13.00c 45.75c 3.43c
Kpc 120 10.00d 42.69d 3.28c
LSD (%5) 2.30** 2.71** 0.35**
N0 9.59c 44.55b 3.28b
N20 14.38a 45.95ab 3.79a
Azot dozu
N40 14.32ab 48.25a 3.68a
N60 12.27b 45.80ab 3.45ab
LSD (%5) 2.09** 2.83ns 0.34*
uygulama konusunda (Kpc120) uygulanan azot dozları artıkça gövde çapı ve bitki
gelişimlerinin arttığı, sürgün boylarının ise azalma eğiliminde olduğu belirlenmiştir.
Ancak, özellikle susuz ve az su uygulama (Kpc60) azot dozları arttıkça bitki gelişimi ve
gövde çap gelişimleri azalırken, sürgün boylarının artma eğiliminde olduğu
belirlenmiştir (Çizelge 4). Goldberg ve ark. (1971), nitratın toprakta ıslatılan alan
boyunca su ile birlikte hareket ettiğini ve çok fazla su uygulanması durumunda kök
bölgesinin dışına sızdığını bildirmişlerdir. Denemede aşırı su uygulamalarında ulaşılan
sürgün boylarındaki azalmayı azotun yıkanmasına bağlamak mümkündür.
Çizelge 4. Deneme Konularının İnteraksiyon (KpcxN) Ortalamaları LSD Tablosu
Gövde çapı Sürgün boyu Bitki gelişimi
İnteraksiyon (mm) (cm) (1-5 gözlemi)
N0 2.71 k 36.25 jk 2.71 ıj
N20 8.56 h-j 34.50 k 3.06 g-j
Kpc 0
N40 6.60 ı-k 35.50 jk 2.66 ıj
N60 5.96 ı-k 36.75 ı-k 2.59 j
N0 13.53 c-g 51.75 c-e 3.88 a-e
KAYNAKLAR
Aydeniz, A., 1985. Toprak Amenajmanı, Text Book no:26, A.U.Z.F Publication 928,
Ankara.
Ben Rouina, B. Trigui, A., d’Andria, R., Boukhris, M. and Chaïeb, M., 2007. Effects of
Water Stress and Soil Type on Photosynthesis, Leaf Water Potential and Yield
of Olive Trees (Olea europaea L. cv. Chemlali Sfax). Australian Journal of
Experimental Agriculture 47(12) 1484–1490. DOI: 10.1071/EA05206.
Burt, C.M., O’Connor, K. and Ruehr, T., 1995. Fertigation. Irrigation Training and
Research Center. California Polytechnic State Univ., San Luis Obispo, CA
93407 ISBN 0-9643634-1-0. 295 p.
Canözer, Ö. ve Özilbey, N., 1992. üç sulama metodunun zeytin kalite ve kantitesine
etkileri üzerinde araştırmalar. I. Ulusal bahçe bitkileri kongresi bildiriler kitabı
cilt I. Sayfa 577-582. İzmir.
Durgaç, C., 2001. Sakıt Kayısılarının Seleksiyonu, Meyve Büyüme Durumları ve Sakıt
Vadisinin Soğuklama Süresinin Belirlenmesi. ÇÜ. Fen Bilimleri Enstitüsü
Doktora Tezi, Adana, 254s.
Goldberg, D. Gornat, B. and Bar-Yosef, B., 1971. Distribution of Root, Water and
Minerals as a Result of Trickle Irrigation. J. Amer. Soc. Hort. Sci. 96: 645-648.
Harmanşah, F., 2005. Yeraltı Damla Sulamanın Antep Fıstığı Ağaçlarında Periyodisite
Üzerine Etkileri. Gap IV. Tarım Kongresi 21-23 Eylül 2005 Şanlıurfa
Haspolat, G., 2006. Gemlik Zeytin Çeşidinde Biyolojik Olarak Şelatize Edilmiş KNO3
(Potasyum Nitrat), ZnSO4 (Çinko Sülfat) Ve MgSO4’ün (Magnezyum Sülfat)
Yapraktan Uygulanmasının Ve Plastik Malç Uygulamasının Vegetatif
Gelişmeye ve Meyve Verimine Etkisi. Kahramanmaraş Sütçü İmam
Üniversitesi, Fen Bil. Enstitüsü, Bahçe Bitkileri Anabilim Dalı Yüksek Lisans
Tezi, 67 sayfa.
Kanber, R., 1984. Çukurova Koşullarında Açık Su Yüzeyi Buharlaşmasından
Yararlanarak Birinci ve İkinci Ürün Yerfıstığının Sulanması. Bölge Topraksu
Araştırma Enstitüsü Yayınları 114(64), Tarsus, 93.
Kaplankıran, M., Polat, A.A., Sermenli, T., Çürük, S., Ayanoğlu, H., Demirkeser, T.H.,
Durgaç, C., Kamiloğlu, Ö., Toplu, C., Özdemir, E., Mavi, K. ve Uysal, M.,
2001. Hatay Bölgesinde Bahçe Bitkileri Diversifikasyonu İle Eğitim ve
Öğretimin Geliştirilmesi. Dpt Proje No: 95k120460-1 (Sonuç Raporu). 139 S.
Kırda, C., Baytorun, N., Derici, R., Daşgan, Y., Çağatay, T., Zekai, G., 2003. Nitrogen
Fertiliser Recovery and Yield Response of Greenhouse Grown and Fertigated
Tomato to Root - Zone Soil Water Tension Turk. J. Agric. For., 27:323-328.
Menino, M.R., Carranca, C., De Varennes, A., D’Almeida, V.V. and Baeta, J., 2005.
Tree Size And Flowering Intensity As Affected By Nitrogen Fertilization In
Non-Bearing Orange Trees Grown Under Mediterranean Conditions. Journal of
Plant Physiolgy, 160: 1435-1440.
624
Nakhalla FG, Guindy, L.F. and Saad-Allah, M.H., 1998. Response of Navel orange
trees growing in sandy soil to various irrigation and nitrogen fertilization
regimes. Bull Fac Agric, Univ Cairo, 49: 99–128
Obreza, T.A. and Rouse, R.F., 1993. Fertilizer Effects on Early Growth and Yield of
‹Hamlin› Orange Trees. HortScience, 28: 111–114
Papadopoulos, I., 1993. Agricultural and Enviromental Aspects of Fertigation-
Chemigation in Protected Agriculture Under Mediterranean and Arid Climates.
Workshop on Environmentally Sound Water Management of Protected
Agriculture Under Mediterranean and Arid Climates. Bari –Italy 16-18 July.
Richard, G.A., Luıs, S.P., Dirk, R. and Martin, S., 1998. Crop Evapotranspiration-
Guidelines for Computing Crop Water Requirements - FAO Irrigation and
Drainage Paper. 56. Rome, 1998. M-56.
Smith, P.F., 1969. Effects of Nitrogen Rates And Timing of Application on ‹Marsh›
Grapefruit in Florida. Proc. of the First Int. Citrus Symposium, 3: 1559–1567.
Tabatabaei, S.J., 2006. Effects of Salinity and N on The Growth, Photosynthesis and N
Status of Olive (Olea Europaea L.) Trees. Scientia Horticulturae (in pres).
Toplu, C., 2000. Hatay İli Değişik Üretim Merkezlerindeki Zeytinliklerin Verimlilik
Durumları, Fenolojik, Morfolojik ve Pomolojik Özellikleri İle Beslenme
Durumları Üzerinde Araştırmalar. Ç.Ü. Fen Bilimleri Ens. Bahçe Bitkileri Ana
Bilim Dalı, Doktora Tezi, 195 Sayfa.
Tumbare, A.D., Shinde, B.N. and Bhoite, S.U., 1999. Effect of Liquid Fertilizer
Through Drip Irrigation on Growth And Yield of Okra (Hibiscus Esculentus).
Ind. J. Agron. 44: 196-178.
Yazgan, S., Büyükcangaz, H., Demirtaş, Ç. ve Candoğan, B.N., 2004. Genç Kiraz
Ağaçlarında (Prunus avium) Farklı Sulama Programlarının Vegetatif Gelişme
Parametreleri ve Bitki Su Tüketimi Üzerine Etkileri. Uludag.Üniv. Zir.Fak.
Derg., (2004) 18(2): 1-12.
Zabunoğlu, S., 1986. Gübreler ve Gübreleme. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Yayınları No: 993, Ankara.
625
ÖZET
Bu çalışmada farklı sulama suyu miktarlarının ve gübre formlarının Nova
Mandarininde çatlamaya etkileri araştırılmıştır. Araştırma 1997 yılında 7x5m aralıklarla
Yerli turunç (Citrus aurantium L. var. “Yerli”) anacı üzerine aşılı Nova mandarininde
yürütülmüştür. Araştırmada sulama konuları günlük buharlaşma miktarının %25’i (S25),
%50’si (S50) , %75’i (S75) %100’ü (S100) ve %125’(S125) esas alınarak sulanmıştır. Tanık
konusu (S0) ise sadece yağışla su almıştır. Gübre konuları ise her sulama uygulamasına
iki farklı formda (G1: NPK, G2: NPK+Ca(NO3)2 ) gübre uygulanması ile elde edilmiştir.
Araştırmada S0, S25, S50, S75, S100 ve S125 konularına sırasıyla 164.6 (yağış),
318.58, 455.06, 602.52, 760.29, 906.40 mm su verilmiştir. S75 ve S100 konularından elde
edilen verim diğer konulara göre daha yüksek bulunmuştur. Ca(NO3)2 uygulaması tüm
ağaçlarda çatlayan ve dökülen meyve sayısının belirgin şekilde azalmasına neden
olmuştur. Tüm konularda meyve çatlama değerleri 29.09.2007 ile 15.10 2007 tarihleri
arasında artış eğilimi göstermiştir. Gübre formları ve sulama suyu miktarı arasındaki
interaksiyonlarda en yüksek çatlama ve dökülme S100 konularında elde edilmiştir. G1
konusuna göre G2 konusunda çatlayan meyve sayısı -sulama konularına göre
değişmekle- birlikte ortalama % 60 daha az gerçekleşmiştir. Bu oran S125 konuları
arasında %74’e kadar yükselmiştir. Çatlayan meyve sayıları ile sulama suyu arasında
ikinci dereceden önemli ilişkiler (p<0.05) bulunmuştur. Çatlayan meyve adedinin en
yüksek olduğu sulama suyu miktarları G1 uygulamasında 897 mm, G2 uygulamasında
ise 591 mm olarak belirlenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Nova mandarin, meyve dökümü, meyve çatlaması, sulama suyu,
kalsiyum nitrat.
EFFECTS ON CRACKING AND FRUIT DROP ON NOVA MANDARIN OF
AMOUNTS OF DIFFERENT IRRIGATION WATER AND FERTILIZER
TYPES
ABSTRACT
The objective of this work was to study the effect of amounts of different
irrigation water and fertilizer types cracking on Nova mandarin. The experiment was
conducted in Nova mandarin grafted on Citrus aurantium L and planted on 7x5 spacing
in 1997 years. Irrigation treatments were formed based on %25 (S25), %50 (S50), %75
(S75) %100 (S100) and %125 (S125) of total daily evaporation. S0 treatment received water
only from precipitation. The fertilization treatments were applied as two forms of
fertilizer (G1: NPK, G2:NPK+ Ca(NO3)2 ) in each irrigation.
During the experiments the total amount of water applied to the S0, S25,
S50, S75, S100 and S125 subjects were 164.6 (precipitation), 318.58, 455.06, 602.52,
760.29, 906.40 mm, respectively. The yield recovered from S75 and S100 were higher
than other treatments. Ca(NO3)2 fertilization treatment resulted in lower numbers of
cracked and dropped fruits than other treatments. The cracking results have an
increasing trends between 29.09.2007 and 15.10 2007 for all subjects. When fertilization
626
form and irrigation water interactions were considered, the highest cracking and fruit
drop were recovered from S100. When G2 was compared to G1 about 60%, depending on
the fruit number and irrigation treatments, less cracking was observed. This ratio
reached to 74% in S125 subject. Statistically significantly (p<0.05) second–order
relationships were determined between number of cracked fruits and irrigation water.
When irrigation water and cracking relationships were investigated, the highest numbers
of cracked fruits were found from G1 on 897 mm and G2 on 591 mm.
Key Words: Nova mandarin, fruit drop, fruit cracking, irrigation water, calcium nitrate.
GİRİŞ
Turunçgiller üretim potansiyeli en yüksek bitki gruplarındandır. Dünya
turunçgiller üretimi özellikle 1995–2004 yılları arasında yaklaşık olarak %15.7’lik artış
göstermiştir. Bu üretimin yaklaşık 22 milyon tonu mandarin’dir. Türkiye yaklaşık 91652
ha alanda yapılan turunçgil tarımı, son on yılda dünya turunçgil üretimi artışından 2.2
kat daha fazla bir artışa sahip olmuş ve %35.2 oranında artarak 2,408.000 tona
ulaşmıştır. Mandarin üretimi %40.6’lık artış ile portakal ve limon üretiminden sonra
üçüncü sırada (%43.2) yer almıştır (FAO 2004).
Mandarin çeşitleri içerisinde özellikle Nova çeşidi Doğu Akdeniz Bölgesinde
dış pazarlarda aranan ve kaliteli bir çeşit olması nedeniyle yurt dışında olduğu gibi
ülkemizde de önemi artmaktadır. Nova mandarini erkenci ve melez bir çeşit olup,
meyveleri orta-iri arası büyüklükte ve hafif basık şekillidir. Meyve kabuğu ince ve
meyve etine yapışık olmasına rağmen kolay soyulduğu, meyve kabuğunun hafif pürüzlü,
kabuk renginin koyu sarımsı portakal ve ortalama dilim sayısının 11 olduğu
belirtilmiştir (Reuther ve ark. (1967). Çukurova koşullarında mandarin çeşitleri arasında
en iri meyvelerin Bower, Lee, Robinson ve Nova mandarininden (sırayla 119.74,
118.25, 113.16 g), en ince kabuklu meyvelerin ise Nova (2.26) ve Klemantin SRA
81’den (2.29mm) ölçüldüğünü bildirilmiştir (Urgun 1997).
Tüm bitkisel üretimlerde olduğu gibi turunçgil tür ve çeşitlerinin bütün
bölgelerde aynı verimlilik ve kaliteyi göstermedikleri bilinmektedir. Bu durum göz
önüne alındığında yetiştirilmesi düşünülen çeşitlerin istekleri ile birlikte özellikle de
ekoloji-bitki ilişkisindeki reaksiyonların bilinmesi verimlilik, kalite, erkencilik gibi
karakterlerin ortaya çıkmasında etken olabilmektedir (Kaplankıran 2005). Bununla
birlikte özellikle kumlu, çakıllı ve su düzensizliğinin bulunduğu bölgelerde (Dörtyol,
Erzin, Tuzla ve Alata’da) bitkide su dengesinin kurulamamasından dolayı meyve eti ile
meyve kabuğunun büyümesinin dengelenememesi sonucu meyve çatlamaları
görülmektedir (Tuzcu 1992). Anılan sorun, üreticiliği yapılan turunçgil çeşitleri
içerisinde en fazla Nova, Fremont ve Encore mandarininde, Navelina çeşitlerinde de
mevsimlere bağlı olarak görülmektedir. Ülkemizde olduğu gibi İtalya’da, İsrail’de ve
İspanyada da görülmektedir. İspanya’da mandarin çeşitleri içerisinde en fazla çatlama
Nova mandarininde görülmüş ve çatlamış meyve oranı %30’lara kadar yükselmiştir
(Bozan 1999). Nedenleri arasında iklimsel dalgalanmalar, bazı hastalıklar, bitki besin
elementleri noksanlığı (Ca) ve sulama dengesizliği gösterilmektedir.
Bitki besin elementi noksanlığının oluşmasında en önemli unsurlar gübre
uygulama zamanı ve miktarıdır. Bitki besin maddelerinin, turunçgil ağaçlarının
çiçeklenmesi ile doğrudan ve dolaylı olarak ilişkisi bulunmaktadır. Almela ve ark.
(1990), Nova mandarininde mineral element uygulamalarının artırılması ve hem azot
hem de kalsiyum’un düzenli bir şekilde verilmesi ile çatlama olayının bir ölçüde
azaltılabileceğini belirtmişlerdir. Araştırmacılar değişik dönemlerde %2 lik kalsiyum
nitrat ve potasyum nitrat uygulamalarının (özellikle kalsiyum nitrat) erken uygulama
627
belirlenmiştir. Sistemde damla sulama kullanıldığı için yüzey akış (Rf) hesaplanmamış,
derine sızma kayıpları (Dp) ise ihmal edilmiştir.
Bitkisel özelliklerin belirlenmesi
Meyve tutma ve çatlama değerlerinin saptanması amacıyla, her uygulama için
tesadüfi olarak seçilen 3 ağaç üzerinde tüm yöneylerden seçilmiş 4-5 dal belirlenmiştir.
Yaklaşık olarak toplam 300 çiçek üzerinde çalışılmıştır. Uygulamalarda taç yaprakların
dökümünden 15 gün sonra başlamak üzere derim tarihine kadar her 20 günde bir meyve
sayımları yapılmış ve elde edilen değerler başlangıçta sayılan çiçek sayısına oranlanarak
yüzde meyve tutma ve döküm değerleri belirlenmiştir. Meyve çatlama değerleri ise
çatlayan meyve sayısının toplam meyve sayısına oranlanması ile bulunmuştur.
Uygulanan sulama suyu miktarı ile verim arasında ikinci dereceden ilişkiler elde
edilmiştir. Söz konusu ilişki G1 ve G2 konularında birbirlerinden farklı bulunmuştur.
Verimi en yüksek kılan sulama suyu miktarı G1 konusunda 581 mm, G2 konusunda 592
mm olarak hesaplanmıştır. Her iki konuda da en yüksek su uygulamasına sahip S125
konularının verim değerleri, G1 konusunda S75 sulama düzeyinden G2 konusunda ise S100
sulama düzeyinden daha düşük bulunmuştur. Her iki gübre konusu birlikte
değerlendirildiğinde uygulanan sulama suyu miktarı yaklaşık 2 katı daha fazla olmasına
rağmen S125 ve S50 konularının ortalama verim değerleri yaklaşık aynı düzeyde
gerçekleşmiştir. Bu durum artan sulama suyu ile verim arasında Denklem 3’de
gösterilen ilişkinin elde edilmesine neden olmuştur. Denklem 3 çözümlendiğinde
verimin maksimum olmasını sağlayan sulama suyu miktarının 731 mm olduğu
saptanmıştır.
VerimG1-G2 (kg/ağaç)=-0.0002ss2+0.2924ss+19.29,(r=0.97**) (3)
Eşitlikte ss; sulama suyu miktarıdır (mm).
Verim ile Et arasında elde edilen ilişkide ise, G1 ve G2 konularının Et-verim
ilişkilerinin yaklaşık aynı eğim değerine sahip olduğu görülmüştür (0.063). Ancak
istatistiksel olarak Et-verim ilişkisi G2 konusunda önemli, G1 konusunda ise önemsiz
bulunmuştur. Her iki konunun değerleri bir arada değerlendirildiğinde verimin, artan
bitki su tüketiminden önemli düzeyde etkilendiği (p<0.05) belirlenmiştir (Denklem 4).
631
KAYNAKLAR
Anonim, 2003. Hatay Tarım Master Planı. Hatay Tarım İl Müdürlüğü, Nisan 2003, 194.
Hatay.
Almela, V., Agusti, M., Anzar, M., 1990. El “Splitting” o rajado del a Mandarin Nova
Su Control. Actas de Horticultura, 6:142-147.
633
Kaplankıran, M., Demirkeser, T.H., Toplu, C., Yıldız, E., 2005. Dünya Turunçgil
Yetiştiriciliğindeki Eğilimler ve Türkiye İçin Öneriler. AB Yolunda Türk
Narenciye Sektörü Zirvesi, 20-21 Mayıs, 7. Mersin.
Mitchel, P.D., Van den Ende P.H., Chalmers D.J., 1989. Response of Bartlett Pear to
Withholding Irrigation, Regulated Deficit Irrigation and Tree Spacing. J. Amer.
Soc. Hort. Sci. 114:15-19.
Parsons, L. R., Wheaton, T.A. 2000. Irrigation Management and Citrus Tree Response
in a Humid Climate. Hort Science, 35 (6): 1043-1045.
Proebsting, E.L., Drake, S.R., Evans R.G., 1984. Irrigation Management Fruit Quality
and Storage Life of Apples. J. Amer. Soc..Hort. Sci. 109: 229-232.
Tuzcu, Ö., 1992. Turunçgil Ders Notları, Adana (Yayınlanmamış).
Reuther, W., Webber, H. J., Batchelor L. D., 1967. Horticultural Varieties of Citrus. In;
R. W. Hodgson, Univ. Cal. Agr. Pub, Berkeley. The Citrus Industry. 1: 431-588,
California.
Richard, G.A., Luıs, S.P., Dirk, R. and Martin, S., 1998. Crop Evapotranspiration-
Guidelines for Computing Crop Water Requirements FAO no: 56. Rome.
Urgun, Ş., 1997. Bazı Mandarin Çeşitlerinin Adana Ekolojik Koşullarında Gösterdikleri
Pomolojik Özellikler. Yüksek Lisans Tezi. Çukurova Üniversitesi, 253, Adana.
635
ÖZET
Bu araştırmada, 12 ticaret gübresinde ve 4 ithal, 1 yerli ham fosfat ile 1
potasyumlu feldspat örneğinde bulunan radyonüklidler spektroskopisi yöntemiyle
analiz edilmiştir. Bulunan aktivite derişimi sonuçlarından yararlanarak bu
radyonüklitlerin çevresel etkileri tartışılmıştır. Özellikle fosforlu gübre yapımında ve
organik tarımda kullanılan ham fosfatlardaki radyonüklidler toplum sağlığı açısından
büyük önem taşımaktadır. Nitekim, Mazıdağı ham fosfat örneğinde 11,46 ppm Th-232
ve 59 ppm Ra-226 saptanmıştır. Bu miktarlara karşı gelen aktivite derişimleri sırasıyla
46,68 ve 728 Bq kg-1dir. Bu sonuçlar Mazıdağı fosfat yataklarının, 1 kg toprakta
bulunmasına izin verilen miktardan yaklaşık 18 kat daha fazla Ra-226 içerdiğini ortaya
koymaktadır. Benzer sonuçlar ithal edilen ham fosfat örneklerinde de saptanmıştır.
Çalışmamızda tarımda yaygın olarak kullanılan ticaret gübrelerinin radyonüklid
konsantrasyonları araştırılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Ticaret gübreleri, hamfosfat, radyonüklidler.
INVESTIGATIONS ON RADIONUCLIDS FOUND IN SOME COMMERCIAL
FERTILIZERS AND IN THE PHOSPHATE ROCKS IMPORTING FROM
DIFFERENT COUNTRIES
ABSTRACT
Research on the radionuclid contents of phosphate rocks imported from various
countries and certain commercial fertilizers.
In this research, radionuclid contents in 12 commercial fertilizers, 4 imported
and 1 native phosphate rock and 1 potassium feldspat sample were analyzed using the
spectroscopy method.
Environmental impact of these radionuclids were discussed based on activity
concentration results. Particularly, radionuclids in phosphate rocks used in organic
agriculture and manufacturing of phosphatic fertilizers are of great importance from
public health point of view. For example 11,46 ppm Th-232 and 59 ppm Ra-226 were
detected in the phosphate rock sample from Mazıdağı. The Corresponding activity
concentration values are 46,68 and 742 Bq kg-1 respectively. These results show that
Mazıdağı phosphate rocks have approximately 18 times greater Ra-226 content than the
allowed amount of Ra-226 per kg of soil. Similar results were found in imported
phosphate rocks.
In our research, radionuclid concentration of Commercial fertilizers which are
intensively used in agriculture were also analyzed.
Key Words: Commercial fertilizers, phosphate rock, radionuclids.
636
GİRİŞ
Tarım toprakları oluşturdukları ana materyalde bulunan doğal radyoizotoplar
nedeniyle bir miktar radyoaktivite içerirler. Magmanın yeryüzüne çıkıp katılaşmasıyla
oluşan kayaların bileşiminde tüm doğal elementler gibi radyoaktif elementler de
bulunmaktadır. Toprak oluşumu sürecinde bu elementler toprağa intikal ederler (Kılınç
ve Yokaş 1987). Nitekim Birleşmiş Milletler radyasyon komitesi raporlarında,
topraklarda bulunan radyonüklitlerin ortalama aktivite konsantrasyonları K-40 için 400,
U-238 serisi için 35, Th-232 serisi 30 Bq kg-1 olarak belirlenmiştir (Unscear 2000).
Topraklardaki radyoaktivite miktarları verilen rakamları aşmamalıdır. Çünkü bu
elementler de toprakta bulunan diğer elementler gibi bitkiler tarafından alınarak insan ve
hayvanlara geçmektedirler (Amaral ve ark. 2005).
Oldukça düşük olan bu radyoaktivite düzeylerinde, nükleer silah denemeleri,
reaktör kazaları mineral gübre uygulamaları, sulama suları gibi etmenler nedeniyle
artışlar görülmektedir. Söz konusu artışların kontrol edilmesi ve mümkün olduğu ölçüde
önlenmesi toplum sağlığı açısından büyük önem taşımaktadır.
Bitkisel üretimin arttırılması amacıyla kullanılan bazı ticaret gübreleri,
topraktaki radyasyonun yükselmesinde rol oynayan önemli etkenlerden biridir. Fosforlu
gübrelerde üretildikleri ham fosfatlardan, potasyumlu gübrelerde ise K elementinin K-40
radyoizotopundan kaynaklanan bir miktar radyasyon bulunmaktadır (Righi ve ark. 2005,
Ahmet ve El-Arabi 2005).
Ayrıca, ham fosfatlar ve potasyumlu feldspatlar organik tarımda hiçbir işlem
görmeden yaygın bir biçimde kullanılmaktadır. Ham fosfatların bir miktar radyoaktivite
içerdikleri uzun yıllardan beri bilinen bir gerçektir (Akçay 1980, Evcimen 1980).
Ülkemizdeki ham fosfat yataklarının P2O5 yüzdesi düşük (%14-15) olduğundan, fosforlu
gübre üreticileri ham fosfatı Mısır, Suriye, Tunus, Fas gibi ülkelerden ithal
etmektedirler. Çünkü bunlarda P2O5 oranı %30 civarındadır.
Bu araştırmanın amacı, bitkisel üretimde kullanılan bazı ticaret gübrelerinde ve
dış alımla yurdumuza getirtilen ham fosfat örneklerinde bulunan radyonüklid ve
radyasyon miktarlarını saptamaktır. Bu yolla, ham fosfatlardan fosforlu gübrelere
radyonüklidlerin geçip geçmediğini belirlemek ve sonuçların çevresel önemini tartışmak
hedef alınmıştır.
MATERYAL VE METOD
Araştırma materyalini, konvansiyonel ve organik tarımda çok yaygın kullanılan
18 gübre örneği oluşturmaktadır. Piyasada satılan 4 kompoze, 3 azotlu, 3 fosforlu ve 2
potasyumlu mineral gübre ile birlikte, organik tarımda kullanılan 5 ham fosfat ve 1
potasyumlu feldspat örneği analiz edilmiştir. Ham fosfatlardan 4 örnek yurtdışından (4
farklı ülkeden) ve 1 örnek ise Mardin Mazı dağından sağlanmıştır.
Gübreler, parça boyutları aynı olacak şekilde öğütüldükten sonra 100 gr
kapasiteli özel plastik kaplara konularak uranyumun ürünleri ile dengeye gelmesi için 4
hafta bekletilmiştir. Bekletilen örneklerde, U-238, Ra- 226, Th-232 ve K-40 aktivite
konsantrasyonları yüksek rezülasyonlu gama spektrometre sistemi ile ölçülmüştür.
Analizlerde kullanılan gama spektrometre sisteminde, 110 cm3’lük well-type yüksek
saflıkta germenyum p-type HPGe dedektörü kullanılmış ve Co-60’ın 2,1 keV ve 1,33
MeV enerji aralıklarında ölçüm yapılmıştır. Art ortam sayım hızını azaltmak için 10
cm’lik kurşun ile zırhlanmıştır (Chu ve ark. 1999).
637
Ölçülen örneklerin yerden bir metre yükseklikteki havada absorbe edilen doz
oranları, nGyh-1 olarak Beck ve ark. (1972) tarafından verilen aşağıdaki formülle
hesaplanmıştır.
D = 0,429 Au + 0,666 ATh + 0,042 Ak
KAYNAKLAR
Ahmed, N. K., El Arabi, A. G. M., 2005. Natural Radioactivity in Farm Soil and
Phosphate Fertilizer and Its Enviromental Implications in Qena Govarnorate,
Upper Egypt. Jour. of Enviromental Radioactivity 84, 51-64.
Akçay, H., 1980. Fosforik Asitten Yan Ürün Olarak Uranyum kazanılması ve Bu
Yoldaki Çalışmalar. I. Nükleer Bilimler Kongresi. 20-24 Mayıs 1980. İzmir.
Amaral, R.D.S., Vasconcelos, W.E, Borges, E., Silveira, V. S., Mazzilli, P. B., 2005.
Intake of Uranium and Radium-226 due to Food Crops Consumption in the
Phosphate Region of Pernambuco - Brazil. Journal of Environmental
Radioactivity 82, 383-393.
Anonymous, 1966. The Radiochemical Manual, The Radiochemical Center, Amersham.
London.
640
Beck, H. L., Decompo, j., Gologak, J., 1972. In Situ Ge(Li) and NaI(Tl) gamma ray
spectrometry. Health and Safety Laboratory AEC. Newyork. Report HASL 258.
Chu, S.Y.F., Ekström, L.P., Firestone, R.B., 1999. The Lund / LBNL Nuclear Data
Search Version 2.0, February 1999,
http://nucleardata.nuclear.lu.se/nucleardata/toi/
Evcimen, T. H., 1980. Fosfat Kayası ve Uranyum. I. Nükleer Bilimler Kongresi. 20-24
Mayıs 1980, İzmir.
Guimond, R.S., Hardin, J.M., 1989. Radioactivity Released Phosphate Containing
Fertilizer and From Gypsum. Radiation Phisics and Chemistry 34, 309-315.
Makweba, M.M., Holm, E., 1993. The Natural Radioactivity of Rock Phosphate,
Phosphatic Products and Their Enverimental İmplications. The Science of Total
Enviroment 133, 199-110.
Quershi, A.A., Khattak, M., Sardar, M., Tufail, M., Arkam, M., Iqbal, T., Khan, H.A.,
2001. Determination Uranium Content in Rock Samples from Kakul Deposit
Using Fission Track Technique. Radiation Measurements 34, 355-359.
Righi, S., Lucialli, P., Bruzzi, L., 2005. Health and Enviromental İmpacts of a Fertilizer
Plant. Part I: assesment of radioactive Pollution. Jour. Of Enviromental
Radioactivity 82, 167-182.
UNSCEAR, 2000. Sources and Effects of Ionizing Radiation. Report to the General
Assembly with Scientific Annexes. Newyork. ISSA.
Yokaş, İ., Kılınç, R., 1987. Toprak, Bitki ve Su Kaynaklarında Bulunan Radyasyon
miktarları ve Çevresel Önemi. E.Ü.Ziraat Fak. Derg., 24. S.1, 175-183, İzmir.
641
GİRİŞ
Tuzlu topraklar dünya yüzeyindeki tarım alanlarının önemli bir kısmında (1/3’
ünde) dağılım göstermekte ve tarımsal üretimi sınırlamaktadır. Topraksız yetiştiricilikte
de iyonların kök bölgesinde hızlı bir şekilde birikmesinden dolayı tuzluluk sorunu ile
karşı karşıya kalınmaktadır. Tuzlu topraklar ile hidroponik besin çözeltilerinde Na ve
Cl’ dan başka diğer iyonlar da yüksek miktarlarda bulunmaktadır. Tuzluluk nedeniyle
verimi düşen toprakları tekrar eski durumuna getirmek için fazla miktarda iyi kalitede su
ve fazla miktarda enerji tüketmek ve dikkatli bir şekilde amenajman tedbirleri
uygulamak gerekmektedir. Yüksek tuz konsantrasyonları ürünü azaltırken, yıkama ve
drenaj giderlerini artırarak su idaresini de zorlaştırmaktadır. Tuzluluğun sebep olduğu
beslenme bozuklukları bitkilerin gelişmelerini olumsuz yönde etkiler. Bu yüzden tuz
stresi altında ürünü sınırlayan fizyolojik mekanizmaları açıklayabilmek tuz stresine
tolerans açısından önemlidir.
Grattan and Grieve (1999) tuzluluğun besin maddelerinin yarayışlılığını
azaltarak, alınmalarını antagonistik olarak etkileyerek ya da bitkide taşınmalarını ve
dağılımını etkileyerek beslenme bozukluklarına yol açtığını belirtmişlerdir. Shannon and
Grieve (1999) tuz stresinin bitkilerin besin maddesi alımlarını azaltırken bitkilerde bazı
organik bileşiklerin birikimine, membran stabilitesinin bozulmasına, fotosentezin
engellenmesine, toksik radikallerin birikmesine yol açarak bitkinin ürün ve kalitesini
olumsuz yönde etkilediğini belirtmişlerdir.
Diğer taraftan tuz stresi, bitkilerde bir seri fizyolojik ve biyokimyasal
proseslerin olumsuz etkilenmesine de yol açar. Termaat and Munns (1986) ve Ruiz et
al., (1999)’ a göre tuz stresinin bitki gelişimi üzerine olan bu etkileri “ozmotik” ve
“iyonik” olmak üzere iki şekilde ifade edilir. Savvas and Lenz (2000) tarafından
bildirildiğine göre tuz stresinin ozmotik etkisi, bitkinin büyüme oranında azalma, yaprak
renginde değişim, kök/gövde oranını etkileme ve olgunlaşma hızını değiştirme gibi
şekillerde kendini gösterirken, tuz stresinin iyonik etkisi, daha çok meristematik
dokulara veya yaprağa zarar vermek suretiyle ya da tipik besin maddesi noksanlık
belirtileriyle kendini gösterir. Storey (1995)’ e göre tuz stresinde tuzun ozmotik etkisi
nedeniyle transpirasyon ve iyonların köke kitle hareketi ile taşınımı engellenerek bitki
gelişimi engellenirken, tuzun iyonik etkisi nedeniyle de iyonlar arasında rekabet
oluşarak bitkilerin dengeli bir şekilde beslenmesi engellenmekte ve bitkilerde beslenme
bozuklukları oluşmaktadır.
21. yüzyıl başına kadar tuzlulukla ilgili yapılan çalışmalar genellikle tuzun
iyonik etkisini gözardı ederek ozmotik etkisi üzerine kurulmaktaydı. Diğer bir ifadeyle
sulama suları veya topraktaki tuzluluğun iyonik bileşimi dikkate alınmadan, tuz stresi
çalışmalarının büyük bir kısmında tuz stresi faktörü olarak NaCl ele alınmaktaydı.
Hatta, bitkileri beslemek üzere verilen gübrelerin tuz etkileri hemen hiç bir çalışmada
dikkate alınmamaktaydı. Bugün bilinmektedir ki, sulama sularındaki ve yetiştirme
ortamlarındaki (toprak veya topraksız yetiştiricilikte inert materyaller) tuzluluğun
bileşimi ekolojiye ve toprak ana materyali ile kullanılan gübrenin cinsi ile miktarına
göre önemli değişiklikler göstermektedir. Özellikle örtü altı yetiştiricilikte olduğu gibi,
gübrelerin yoğun ve/veya dengesiz olarak tüketildiği alanlarda tuzluluğun kaynağı Na,
Cl ve SO4’ tan çok besin maddelerinden kaynaklanmaktadır (Martin and Koebner,
1995). Bu nedenle de günümüzde tuz stresi çalışmalarında tuzun ozmotik etkisi kadar
iyonik etkisinin de dikkate alınması zorunlu hale gelmiştir. Aksi halde, iyonik bileşimi
pratikteki tuzluluk iyonik bileşimini yansıtmayan çalışmalardan elde edilen sonuçların
pratiğe aktarılması veya pratikle arasında ilişki kurulması zorlaşacaktır. Bu nedenle,
tuzluluk çalışmalarında eşit elektriksel iletkenliğe (EC) sahip NaCl uygulamalarıyla
besin çözeltisi uygulamaları karşılaştırılmalıdır.
643
MATERYAL VE METOD
Tuz stresinin ozmotik ve iyonik etkisinin (özellikle besin maddesi tuzluluğu)
bitki performansına etkisini belirlemek üzere domates ve biber bitkileri ile A.Ü. Ziraat
Fakültesi Toprak Bölümü serasında bir deneme yürütülmüştür. Bu amaçla bitkiler;
a) Kontrol Uygulaması: bu bitkiler standart oranda (mg kg-1 olarak; 263 KH2PO4, 583
KNO3, 1003 Ca(NO3)2 4H2O, 513 MgSO4 7H2O, 171 Fe-EDDHA, 6.1 MnSO4 H2O,
0.39 CuSO4 5H2O, 0.37 (NH4)6Mo7O24 4H2O, 0.33 ZnSO4 7H2O, 1.7 H3BO3) gübreleme
yapılarak yetiştirilmiştir.
b) NaCl Uygulaması: bitkiler standart oranda gübrelemeye (a) ilaveten tuzluluk
oluşturmak amacıyla 40 mmol kg-1 NaCl uygulanarak yetiştirilmiştir.
c) Gübre Uygulaması: bitkiler, gübreden kaynaklanan tuzluluk oluşturmak amacıyla
standart gübre oranı (a) 3 kat artırılarak gübreleme yapılan saksılarda yetiştirilmiştir.
Denemede kullanılmak üzere Antalya’da sebze yetiştiriciliği yapılan bir seradan
alınan toprağın fiziksel ve kimyasal özellikleri şöyledir: Toplam N, %0.24, bitkiler için
elverişli P, K, Ca, Mg, Na, Fe, Mn, Cu ve Zn sırasıyla 25.4 mg kg-1, 226 mg kg-1, 4366
mg kg-1, 459 mg kg-1, 23.5 mg kg-1, 2.56 mg kg-1, 5.74 mg kg-1, 1.01 mg kg-1 ve 0.23 mg
kg-1’dır. Deneme toprağının pH, 7.51, EC, 0.38 dS m-1, Organik Madde, % 1.40 ve
Kireç içeriği % 21.2’dır. Kum, kil, silt içeriği sırasıyla; %28.14, %35.52 ve %36.34’
dür.
Domates ve biber fideleri 19.09.2005 tarihinde 5 kg toprak alabilen PVC
saksılara her saksıya 1 fide olarak şaşırtılmış ve şaşırtma ortamına alışmaları için
uygulamalar (a, b, c) şaşırtmadan sonraki gün başlanarak 3’ e bölünerek verilmiştir.
Uygulamalar başlatıldıktan 6 hafta sonra bitkilerin büyüme, gelişme ve
fizyolojilerindeki değişimleri incelemek üzere taze bitki örneklerinde analizler yapılarak
ve bundan da 2 hafta sonra (toplam 2 aylık gelişme süresi sonunda) bitkiler hasat
edilerek yaş ve kuru ağırlık belirlemesi yanında kimyasal analizler yapılarak tuz
stresinin ozmotik ve iyonik etkisi belirlenmiştir.
Bitkilerde Yapılan analizler:
Yaprak Su Tutma Kapasitesi (YSTK): Yaprak örnekleri alındıktan hemen sonra yaş
ağırlıkları belirlenmiş (W0), daha sonra yapraklar 25 0C’ de % 50 nem içeren bir
ortamda bekletilip 2, 4 ve 6. saatlerde tartılmış (W2, W4 ve W6) ve son olarak 50 0C’ de
24 saat bekletilen yaprak örnekleri tartılarak (Wd) aşağıdaki eşitlik yardımıyla yaprak su
tutma kapasitesi (YSTK) belirlenmiştir (Clarke and McCaig, 1982; Golestani et al.,
1998). YSTK = (W0-W2)+(W2-W4)+(W4-W6)/ 3xWd.(T2-T1)
Burada (T2-T1) iki ölçümün yapıldığı zaman aralığını ifade etmektedir (2 saat).
Membran Geçirgenliği (MG): Yan et al., (1996) tarafından bildirildiği şekilde taze
bitki örneklerinde EC-metre ile ölçülerek aşağıdaki eşitlik ile hesaplanmıştır.
MG= [(C1/C2)] x 100
Klorofil a, Klorofil b, Toplam klorofil ve Karoten: 0.25 g taze bitki örneği %80’ lik
aseton ile ekstrakte edildikten sonra ekstrakt çözeltisinde 645 ve 663 nm ve 470 nm
644
göre istatistiki olarak önemli derecede arttığı belirlenmiştir (Çizelge 1). Ozmotik
basınçta tuz kaynaklı artışa bağlı olarak domates ve biber bitkisinde tuz stresi membran
geçirgenliğini artırmıştır. Bu durum ozmotik etkiden çok iyonik etkinin (iyon toksisitesi)
daha etkili olduğunu göstermektedir. Yapılan çeşitli araştırmalarda da tuz stresi altında
yetiştirilen bitkilerde membran geçirgenliğinin arttığı bildirilmiştir (Günes et al., 2007;
Eraslan et al., 2007a; Eraslan et al., 2007b; Yildirim et al., 2008).
Çizelge 1. Kontrol, NaCl ve gübreden kaynaklanan tuz stresi altında yetiştirilen
domates ve biber bitkilerinin yaş ve kuru ağırlıkları, yaprak su tutma kapasiteleri
(YSTK) ve membran geçirgenlikleri (MG)
Uygulama Yaş Ağırlık Kuru Ağırlık YSTK (%) MG (%,EC)
(g) (g)
Domates
Kontrol 150.0 a 19.08 a 0.15 a 25.95 b
NaCl 18.25 b 2.07 c 0.10 b 42.92 a
Gübre 35.55 b 4.82 b 0.10 b 28.62 b
F-test ** ** * **
Biber
Kontrol 16.45 a 2.07 a 0.21 a 22.93 c
NaCl 5.53 b 0.74 b 0.08 b 46.09 a
Gübre 9.23 b 1.25 b 0.09 b 30.03 b
F-test ** ** ** **
*: p<0.05, ** : p<0.01, aynı sütunda farklı harflerle gösterilen ortalamalar arasındaki fark önemli.
Domates ve Biber Bitkilerinin Klorofil a, Klorofil b, Toplam Klorofil ve Karoten
İçerikleri
İyonik ve ozmotik tuz stresi altında yetiştirilen domates ve biber bitkilerinin
klorofil a, klorofil b, toplam klorofil ve karoten içerikleri Çizelge 2’ de verilmiştir.
Çizelge 2 incelendiğinde, domates ve biber bitkilerinin klorofil a, klorofil b, toplam
klorofil ve karoten içeriklerinin NaCl ve gübre tuzluluğunun etkisiyle azaldığı
görülmektedir. Bitkilerin klorofil a, klorofil b, toplam klorofil ve karoten içeriğindeki
azalışlar NaCl tuzluluğunda daha fazla olmuştur. Benzer bulgular Neocleous et al.
(2007) ve Eraslan et al. (2007b) tarafından da bildirilmiştir. Gunes et al. (2007)
tarafından yapılan bir çalışmada ise tuz stresi altında yetiştirilen mısır bitkisinin klorofil
a, klorofil b, toplam klorofil içeriklerinin değişmediği belirtilmiştir.
Çizelge 2. Kontrol, NaCl ve gübreden kaynaklanan tuz stresi altında yetiştirilen
domates ve biber bitkilerinin klorofil a, klorofil b, toplam klorofil ve karoten İçerikleri
Uygulama Kl a (mg g-1) Kl b (mg g-1) Top. Kl (mg g-1) Karoten (mg g-1)
Domates
Kontrol 2.02 a 0.96 a 2.98 a 0.46 a
NaCl 0.96 b 0.49 b 1.45 b 0.22 b
Gübre 1.30 b 0.62 b 1.92 b 0.31 b
F-test ** ** ** **
Biber
Kontrol 1.61 a 0.85 a 2.46 a 0.41 a
NaCl 0.77 c 0.52 b 1.29 b 0.28 b
Gübre 1.09 b 0.65 b 1.74 b 0.36 a
F-test ** * ** *
*: p<0.05, ** : p<0.01, aynı sütunda farklı harflerle gösterilen ortalamalar arasındaki fark önemli.
646
bu artışın gübre uygulamasında daha fazla olduğu belirlenmiştir (Çizelge 4). Benzer
bulgular Gunes et al. (2007) tarafından da belirtilmiştir.
Bitkilerin Na içerikleri incelendiğinde NaCl uygulamasında bitkilerin Na
içeriğinde önemli bir artış gözlenmiştir (Çizelge 4). Gübre tuzluluğu uygulamasında da
bitkilerin Na içeriğinde artış gözlenmiş ancak bu artışlar NaCl uygulamasındaki artışlar
ile karşılaştırıldığında çok düşük düzeylerde ve önemsiz olmuştur. NaCl
uygulamalarında bitkilerin Na içeriğinin şiddetli artması iyonik etki nedeniyle
bitkilerdeki yaş ve kuru ağırlık azalmasının da başlıca sebebi olmuştur. Bitkilerde NaCl
uygulaması ile Na içeriğinin arttığı çeşitli bitkilerde bir çok araştırıcı tarafından da rapor
edilmiştir (Wimmer, et al., 2003; Alpaslan and Gunes, 2001; Eraslan et al., 2007a, Al-
Hakimi and Hamada, 2001).
Gübre ve NaCl tuzluluğunun bitkilerin Fe içeriklerini kontrole göre bir miktar
artıdığı ancak bu artışların istatistiki olarak önemli olmadığı bulunmuştur (Çizelge 4).
Gübre ve NaCl tuzluluğunun bitkilerin Zn içerikleri üzerine etkisi incelendiğinde,
domates bitkisinde hem NaCl hem de gübre uygulamasının Zn içeriğini artırdığı bu
artışın gübre uygulamasında daha fazla olduğu tespit edilirken biber bitkisinde ise NaCl
uygulamasının Zn içeriğini önemli derecede azalttığı belirlenmiştir. Bitkilerin Mn
içerikleri incelendiğinde ise hem NaCl hem de gübre uygulamasının domates ve biber
bitkisinde Mn içeriğini kontrole göre artırdığı bu artışın domates bitkisinde istatistiki
olarak önemli olduğu tespit edilmiştir (Çizelge 4). Tuz stresi altında yetiştirilen bitkilerle
yapılan çalışmalarda çeşitli sonuçlar bildirilmiştir. Mohamedin et al. (2006) tarafından
tuzlu, tuzlu-alkali ve alkali topraklarda yapılan bir çalışmada tuzlu toprakta yetiştirilen
ayçiçeği bitkisinin Fe, Zn ve Mn içeriğinin tuzsuz toprakta yetiştirilenlere göre önemli
oranda daha düşük olduğu bildirilirken Gunes et al. (2007) tarafından mısır bitkisi ile
yapılan bir çalışmada ise tuz stresinin bitkilerin Fe, Mn ve Zn içeriğini artırdığı tespit
edilmiştir.
Çizelge 4. Kontrol, NaCl ve gübreden kaynaklanan tuz stresi altında yetiştirilen domates
ve biber bitkilerinin toplam Mg, Na, Fe, Zn ve Mn içerikleri
Uygulama Mg (%) Na (%) Fe (mg kg-1) Zn (mg kg-1) Mn (mg kg-1)
Domates
Kontrol 0.69 c 0.09 b 53.7 17.9 c 19.0 c
NaCl 1.03 b 2.33 a 145.6 25.6 b 32.1 b
Gübre 1.17 a 0.26 b 66.6 32.2 a 37.3 a
F-test ** ** öd ** **
Biber
Kontrol 0.74 c 0.05 b 64.4 27.6 a 41.0
NaCl 0.99 b 3.25 a 64.9 20.3 b 42.1
Gübre 1.17 a 0.22 b 67.3 26.5 a 67.5
F-test ** ** öd * öd
öd: önemli değil, *: p<0.05, ** : p<0.01, aynı sütunda farklı harflerle gösterilen ortalamalar
arasındaki fark önemli.
Domates ve biber bitkisinde gübrelerden kaynaklanan tuzluluğun iyonik ve
ozmotik etkisinin bazı fizyolojik parametreler ile belirlenmesi amacıyla yürütülen bu
çalışmada domates ve biber bitkileri a) normal beslenme koşullarında, b) NaCl tuz stresi
altında, c) gübreden kaynaklanan tuz stresi altında yetiştirilmiş ve tuzluluğun iyonik ve
ozmotik etkisini belirlemek üzere bitki gelişimi, ve fizyolojik parametreler olan yaprak
su tutma kapasitesi, klorofil (toplam, klorofil a ve klorofil b), karoten, membran
geçirgenliği gibi parametreler değerlendirilmiş, ayrıca bitkilerin beslenme durumlarını
da belirlemek üzere N, P, K, Ca, Mg, Na, Fe, Zn ve Mn durumları değerlendirilmiştir.
Domates ve biber bitkilerinde tuzluluğun iyonik ve ozmotik etkisine bağlı
olarak önemli oranda verim kaybı (yaş ağırlık ve kuru ağırlık) olmuştur. Tuzluluğun
648
gübreden veya NaCl’ den kaynaklanması ürün azalması üzerinde bir fark
yaratmamıştır. Tuzluluğun iyonik etkisi fizyolojik parametrelerden membran
stabilitesini önemli oranda bozmuştur ve bitkilerin yaprak su tutma kapasitesi, toplam
klorofil, klorofil a, klorofil b ve karoten içeriği azalmıştır. Bitkilerin besin maddeleri
içeriği ele alındığında ise; NaCl tuzluluğunun toprakta yetiştirilen bitkilerin N ve K
içeriğini azalttığı, biber bitkisinin P içeriği tuzluluğa bağlı olarak azaldığı, Mg ve Na
içeriklerinin NaCl uygulaması ile daha fazla arttığı, bitkilerin Ca içeriğinin NaCl
tuzluluğunda daha yüksek olduğu bulunmuştur. Genellikle gübre tuzluluğu uygulaması
bitkilerin mikro element içeriğini artırmıştır.
KAYNAKLAR
Al-Hakimi AMA, Hamada AM. 2001.Counteraction of salinity stress on wheat plants by
grain soaking in ascorbic acid, thiamin or sodium salicylate. Biol Plant
2001;44:253–61.
Alpaslan M, Gunes A. 2001. Interactive effects of boron and salinity stress on the
growth, membrane permeability and mineral composition of tomato and
cucumber plants. Plant Soil, 236:123–8.
Arnon, D.I., 1949. Copper enzymes in isolated chloroplasts. Polyphenoloxidase in Beta
vulgaris. Plant Physiol. 24, 1-15.
Clarke, J.M., McCaig, T.N., 1982. Excised leaf water retention capacity as an indicator
of drought resistance of Triticum genotypes. Can. J. Plant Sci. 62: 571-578.
Cooper, A.W., Dumbroff, E.B. 1973. Plant Adjustment to Osmotic Stres in Blanced
Mineral Nutrient Media. Can. J. Botany., 51: 763-773.
Eraslan, F., Inal, A., Gunes, A., Alpaslan, M. 2007b. Impact of exogenous salicylic acid
on the growth, antioxidant activity and physiology of carrot plants subjected to
combined salinity and boron toxicity. Scientia Horticulturae, 113: 120–128.
Eraslan, F., Inal, A., Savasturk, O., Gunes, A. 2007a. Changes in antioxidative system
and membrane damage of lettuce in response to salinity and boron toxicity.
Scientia Horticulturae. 114, 5–10.
Golestani, A.S., Assad, M.T., 1998. Evaulation of four screening teshniques for drought
resistance and their relationship to yield reduction ratio in wheat.Euphytica 103:
293-299
Grattan, S.R., Grieve, C.M., 1999. Salinity-mineral nutrient relations in horticultural
crops. Sci. Hortic. 78: 127-157.
Greenway H, Munns R. 1980. Mechanism of salt tolerance in non-halophytes. Annu
Rev Plant Physiol ;31: 149–90.
Gunes, A., Inal, A., Alpaslan, M., Eraslan, F., Bağcı, E.G. Cicek, N. 2007. Salicylic acid
induced changes on some physiological parameters symptomatic for oxidative
stress and mineral nutrition in maize (Zea mays L.) grown under salinity.
Journal of Plant Physiology, 164: 728-736.
İnal, A., Güneş, A., Alpaslan, M. 1997. Peat-Perlit ortamında besin çözeltisi ile
yetiştirilen domates (Lycopersicon Esculentum L.) in gelişmesi, klorofil, prolin
ve mineral madde içeriğine değişik NaCl düzeylerinin etkisi. Turkish Journal of
Agriculture and Forestry, 21, 95-99, 1997.
649
Kacar, B., İnal, A. 2008. Bitki Analizleri. Nobel Yayın No:1241, Fen Bilimleri:63,
Ankara.
Martin, P.K., Koebner, R.M.D., 1995. Sodium and chloride ions contribute
synergistically to salt toxicity in wheat. Biol. Plant. 37 (2): 265-271.
Meloni, D.A., Gulotta, M. R., Martínez, C.A., Marco Antonio Oliva, M. A. 2004. The
effects of salt stress on growth, nitrate reduction and proline and glycinebetaine
accumulation in Prosopis alba . Braz. J. Plant Physiol., 16(1):39-46.
Mohamedin, A.A.M., Abd El-Kader, A.A. and Bardan, N. M.2006. Response of
sunflower (Helianthus annuus l.) to plants salt stress under different water table
depths. Journal of Apllied Sciences Research, 2(12): 1175-1184.
Neocleous, D., Vasilakakis, M.2007. Effects of NaCl stress on red raspberry (Rubus
idaeus L. ‘Autumn Bliss’). Scientia Horticulturae, 112: 282–289.
Ravikovitch, S., Porath, A. 1967. The effect of nutrients on the salt tolerance of crops.
Plant and Soil, 26: 49-71.
Ruiz, D., Martinez, V., Cerda, A., 1999. Demarcating specific ion (NaCl, Cl-, Na+) and
osmotic effects in the response of two citrus rootstocks to salinity. Sci. Hortic.
80: 213-224.
Savvas, D., Lenz, F., 2000. Effects of NaCl or nutrient-induced salinity on growth, yield
and composition of eggplants grown in rockwool. Sci. Hortic. 84: 37-47
Shannon, M.C., Grieve, C., 1999. Tolerance of vegetable crops to salinity. Sci. Hortic.
78: 5-38.
Storey, R., 1995. Salt tolerance, ion relations and the effects of root medium on the
response of citrus to salinity. Aust. J. Plant Physiol. 22: 101-114.
Strogonov, B.P. 1964. Physiological Basis of Salt Tolerance of Plants as Affected by
Various Types of Salinity. Edition Jerusalem TPST,1964.
Taban, S.,Ozguven, N., Celik,H., Katkat, V. 1999. Effect of Potassium on
Macroelements Distribution in Maize Plant Grown under Salt Stress. Dahlia
Greidinger International Symposium Nutrient Management Under Salinity and
Water Stress, 215-222. 1-4 March 1999, Hafia-Israel, 1999.
Termaat, A., Munns, R., 1986. Use of concentrated macronutrient solutions to separate
osmotic from NaCl-specific effects on plant growth. Aust. J. Plant Physiol. 13:
509-522.
Wimmer, M.A., Muhling, K.H., Lauchli, A., Brown, P.H., Goldbach, H.E.,2003. The
interaction between salinity and boron toxicity affects the subcellular
distribution of ions and proteins in wheat leaves. Plant Cell Environ. 26, 1267–
1274.
Withan, F.H., Blayedes, D.F., Devlin, R.M., 1971. Experiments in Plant Physiology.
Van Nostrand Reinhold Co., New York. 55-58.
Yan B, Dai Q, Liu X, Huang S, Wang Z.1996. Flooding-induced membrane damage,
lipid oxidation and activated oxygen generation in corn leaves. Plant Soil.
1996;179:261–8.
Yildirim, E., Turan, M., Guvenc. 2008. Effect of Foliar Salicylic Acid Applications on
Growth, Chlorophyll, and Mineral Content of Cucumber Grown Under Salt
Stress. Journal of plant Nutrient, 31(3): 593-612.
650
ÖZET
Bu çalışma, Antalya-Kumluca ilçesindeki domates yetiştirilen sera toprakları tuz
içeriklerinin yıllara bağlı olarak değişimlerini değerlendirmek amacıyla yapılmıştır. Bu
amaçla, Kumluca ilçesindeki 18 domates serasından 1994, 2002 ve 2008 yıllarında
yetiştirme dönemi ortasında 0-20 ve 20-40 cm derinliklerinden toplam 108 toprak örneği
alınmıştır. Alınan toprak örneklerinde EC analizleri yapılmıştır. Elde edilen bulgulara
göre, toprak örneklerinin minimum EC değerleri 1994, 2002 ve 2008 yıllarında 0-20 cm
derinlikte sırasıyla 1.82, 2.23 ve 3.28 dS/m; 20-40 cm derinlikte ise sırasıyla 2.13, 2.28
ve 3.13 dS/m olarak belirlenmiştir. Toprak örneklerinin maksimum EC değerleri
incelendiğinde ise 0-20 cm derinlikte sırasıyla 15.53, 9.25 ve 9.59 dS/m; 20-40 cm
derinlikte ise sırasıyla 10.87, 8.04 ve 11.13 dS/m değerleri elde edilmiştir. Genel olarak,
bu veriler incelendiğinde yıllar itibariyle minimum değerlerde artış gözlenirken,
maksimum değerlerde azalma görülmüştür. Minimum ve maksimum EC değerleri
arasındaki fark 0-20 cm ve 20-40 cm derinliklerinde sırasıyla 1994 yılında 13.71 ve
8.74; 2002 yılında 7.02 ve 5.76; 2008 yılında ise 6.31 ve 8.00 birim olarak
belirlenmiştir. Bu azalma eğilimine son yıllarda tuzluluğun tarım gündemi içerisinde
dikkate değer bir şekilde vurgulanmasıyla üreticilerin EC değerlerini dikkate alarak daha
kontrollü uygulamalar yapmaya başlamalarının neden olabileceği söylenebilir. Ancak
buna rağmen ortalama EC değerlerinin belirgin bir şekilde değişmediği ve orta tuzlu
sınıfına giren toprakların oranında bir artış olduğu göz önüne alınırsa, bu konudaki
çalışmaların sürdürülme zorunluluğu açıkça görülmektedir.
Anahtar Kelimeler: Toprak tuzluluğu, domates, sera, Antalya
INVESTIGATION OF YEAR-BASED SALT CONTENT OF SOILS IN
GREENHOUSES USED FOR TOMATO GROWTH IN ANTALYA-KUMLUCA
REGION
ABSTRACT
In this study, variability of soil salinity in respect to years has been investigated
by soil samples obtained from tomato cultivated greenhouses in Kumluca district of
Antalya. For this purpose, 108 soil samples from 0-20 and 20-40 cm depths were
obtained from 18 different greenhouses of Kumluca in the middle of the growing
seasons of the years 1994, 2002 and 2008. EC analysis were done by using the soil
samples. According to the results, minimum EC values obtained from 0-20 cm depth
soil samples were 1.82, 2.23 and 3.28 dS/m while those obtained from 0-40 cm depth
samples were 2.13, 2.28 and 3.13 dS/m in the years 1994, 2002 and 2008 respectively.
In addition, maximum EC values were 15.53, 9.25 and 9.59 dS/m for samples obtained
from 0-20 cm depth while they were 10.87, 8.04 and 11.13 dS/m for samples obtained
from 20-40 cm depth. Data obtained from the results point out that the minimum EC
values are in trend of an increase while the maximum EC values are in trend of a
decrease. Difference between the minimum and the maximum EC values of the
sampling depths 0-20 cm and 20-40 cm were 13.71 and 8.74 dS/m in 1994, 7.02 and
5.76 dS/m in 2002, 6.31 and 8.00 dS/m in 2008 respectively. This trend of decrease in
651
MATERYAL VE METOD
Araştırmada Kumluca ilçesinde domates yetiştiriciliği yapılan seralardan 1994,
2002 ve 2008 yıllarında alınan 108 toprak örneği materyal olarak kullanılmıştır. Toprak
örneklemeleri yetiştirme dönemi ortasında 0-20 cm ve 20-40 cm derinliklerden alınarak
yapılmıştır.
Toprak örneklerinde elektriksel iletkenlik değeri Bower ve Wilcox (1965)
tarafından belirtilen esaslara uygun olarak saturasyon çamurunda elektriksel iletkenlik
aleti ile belirlenmiş ve Solh (1987)’a göre sınıflandırılmıştır.
3,50
3,28
3,13
3,00
2,50 2,28
2,13 2,23
EC dS/m
1,82
2,00 0-20
1,50 20-40
1,00
0,50
0,00
1994 2002 2008
Yıllar
Şekil 1. Kumluca ilçesi sera toprak örneklerinin minimum EC değerlerinin yıllara göre
değişimi
18,00
15,53
16,00
14,00
10,87 11,13
12,00
EC dS/m
9,25 9,59
10,00 0-20
8,04
8,00 20-40
6,00
4,00
2,00
0,00
1994 2002 2008
Yıllar
Şekil 2. Kumluca ilçesi sera toprak örneklerinin maksimum EC değerlerinin yıllara göre
değişimi.
Şekil 1 ve Şekil 2’den görüldüğü üzere yıllara bağlı olarak sera topraklarının
minimum EC değerlerinde artış meydana gelirken; maksimum EC değerlerinde azalma
meydana gelmiştir.
Şekil 3’de görüldüğü üzere minimum ve maksimum EC değerleri arasındaki
fark hem 0-20 cm hem de 20-40 cm toprak derinliklerinde azalmıştır. Özellikle 0-20 cm
derinlikte 1994 yılında en büyük iken, 2002 ve 2008 yıllarında belirgin bir azalma
göstermiştir. Buna neden olarak her yetiştirme dönemi başında toprak yıkamasının
yapılması, gübreleme programlarının daha dikkatli olarak uygulanması ve aşırı gübre
uygulamalarından kaçınılması, damla sulama ile uygulanan gübre çözeltilerinin EC
değerlerinin ölçülerek daha kontrollü bir şekilde toprağa verilmesi gibi önlemlerin
alınması düşünülmektedir.
654
16,00
13,71
Minimum ve Maksimum EC
14,00
50,00 44,44
40,00
Dağılım (%)
33,33
30,56 30,56 Tuzsuz
30,00 25,00 25,00 Hafif Tuzlu
Orta Tuzlu
16,67
20,00 13,89 Yüksek Tuzlu
8,34 Aşırı Tuzlu
10,00 5,56 5,56 5,56
0,00 0,00
0,00
1994 2002 2008
Yıllar
Şekil 4. Kumluca ilçesi sera topraklarının tuzluluk sınır değerlerine göre yıllara bağlı
olarak % dağılımı
sınıfa giren toprakların oranı 1994 yılında % 33.33, 2002 yılında % 44.44 ve 2008
yılında % 55.56 değerine ulaşmıştır. Yıllar itibariyle gerçekleşen bu artış dikkate
alınarak ilerleyen yıllarda da sera topraklarının tuzluluğunun izlenmesi gerekli
görülmektedir. Bu çalışmanın domates yetiştirilen seralarda yapıldığı dikkate
alındığında tuzluluk düzeyindeki artışa bağlı olarak verimde de bir azalmanın olacağı
gözden kaçırılmamalıdır.
Farklı elektriksel iletkenlik değerlerindeki topraklarda domates bitkisinde verim
kaybı Çizelge 4’de verilmiştir.
Çizelge 4. Farklı elektriksel iletkenlik Değerlerine Sahip Topraklarda Yetiştirilen
domatesin Verim Yüzdesinin Değişimi (Ayers ve Westcosts 1976)
Verim (%)
Ürün 100 90 75 50 <50
EC (dS/m, 25 Co)
Domates 2.5 3.5 5.0 7.6 13.0
Çizelge 4’e göre bir değerlendirme yapıldığında Kumluca ilçesinde yıllara bağlı
olarak özellikle orta tuzlu toprakların (EC = 4.6-6.9 dS/m) oranındaki artışın domates
veriminde % 50- % 75 düzeyleri gibi önemli oranlarda bir azalmaya neden olacağı
açıktır.
Sonuç ve Öneriler
Antalya-Kumluca ilçesi domates seralarının yıllara bağlı olarak tuzluluk
değişimini incelendiği bu çalışmada; toprakların minimum EC değerlerinde artış
meydana gelirken maksimum EC değerlerinde azalma meydana gelmiştir. Bu durumun
özellikle üreticilerin bilinçlenmesiyle damla sulama yöntemiyle gübre uygulamaları
gerçekleştirilirken gübre çözeltilerinin EC değerlerinin dikkate alındığının bir
göstergesidir. Ancak yıllara göre orta tuzlu sınıfına giren toprakların oranındaki artışın
ciddi verim kayıplarına neden olabileceği de gözden kaçırılmamalıdır. Bu nedenle
özellikle gübre ve sulama suyu uygulamalarında tedbirin elden bırakılmaması
gerekmektedir. Yetiştiricilikte, toprak ve bitki analizlerine dayalı gübreleme programları
ve elektriksel iletkenlik değeri düşük, iyi kaliteli sulama suları uygulanmalıdır. Çünkü
yanlış sulama uygulamaları özellikle drenaj koşullarının kötü olduğu yerlerde tuzluluğa
sebep olabilmektedir. Bütün bu faktörler birlikte değerlendirildiğinde tuzlulukla ilgili
çalışmaların tekrarlanmasının ve kontrol altında tutulmasının tarımda sürdürülebilirliğin
sağlanması açısından önemli bir konu olduğu açıkça görülmektedir.
KAYNAKLAR
Aydemir, O., 1992. Bitki Besleme ve Toprak Verimliliği. Atatürk Üniversitesi
Yayınları. No: 734. Erzurum.
Ayers, R.S. and Westcosts, D.W. 1976. Water Quality for Agriculture. Irrigation and
Draniage. Paper no.29. FAO, Rome, Italy.
Anonymous, 1999. Sayılarla Tarım 1989-1998. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Antalya İl
Müdürlüğü, Antalya, 301ss.
Bower, C.A. and Wilcox, L.L. 1965. Soluble Salt Methods of Soil Analysis, Methods of
Soil Analysis Part 2, Am. Soc. Agron. No:9, Madison, Wilconsin USA, S: 933-
940.
656
Flowers, T.J., Garcia, A., Koyama, M. and Yeo, A.R. 1997. Breeding for Salt
Tolerance in Crop Plants The Role of Molecular Biology. Acta Physiol. Plant.
19(4);427-433.
Çakırlar, H. ve Topçuoğlu, S.F. 1985. Stress Terminology. Çölleşen Dünya ve Türkiye
örneği. Atatürk Üniversitesi. Çevre Sorunları Araş. Merkezi.
Kaplan, M. ve Akay, S. 1995. Kumluca Ve Finike Yörelerindeki Seraların Toprak
Tuzluluğu ve Mevsimsel Değişimi. Toprak İlmi Derneği. İlhan Akalan Toprak
ve Çevre Sempozyumu Cilt 1, Yayın No:7-1995. A-289-298.
Ponnamierurna, P.N., 1984. Role of Cultivars Tolerance in Increasing Rice Production
on Saline Land. In: Staples R.C. Toenniessen G.H. (Eds.) Salinity tolerance in
plants- trategies for crop improvement. Wiley New York, s. 255-271.
Robinson, S.P., Downton, W.J.S.and Millhouse, J.A. 1983. Photosynthesis and Ion
Content of Leaves and Isolated Chloroplasts in Relation to Ionic
Compartmentation in Leaves. Agric. Biochem. Biology. 228:197-206.
Sharma, D.P. 1980. Effect of Using Salinity Water to Supplement Canal Water
Irrigation on the Crop Growth of Rice. Curr. Agr. 4, 79-82.
Solh, M. 1987. Salinity Observation in Greenhouses Along Lebanon’s Coast. Lebanese
Science Bulletin, Volume 3, Number 1, Lebanese 5-9.
Sönmez, İ. ve Kaplan, M. 2004. Demre Yöresi Seralarında Toprak ve Sulama Sularının
Tuz İçeriklerinin Belirlenmesi. Akd. Üniv.Ziraat Fak. Dergisi,17(2), 155-160.
Sönmez, B. ve Yurtseven, E. 1995. Değişik Tuzluluk Ve SAR Değerlerine Sahip Suların
Toprak Tuzluluğu ve Sodyumluluğu ile Domates Bitkisinin Gelişimine ve
Verimine Olan Etkilerinin Belirlenmesi. Köy Hizmetleri Gn. Md., Toprak ve
Gübre Araşt. Enst. Md. Yayınları, 202/R119, Ankara.
657
ÖZET
Bu araştırma 6 makarnalık buğday çeşidi (Triticum durum L. cv: Kızıltan-91, Ç-
1252, Selçuklu-97, Kunduru-1149, Yılmaz-98 ve Çakmak-79) çeşidi ile 2000–2001 ve
2001–2002 yetiştirme dönemlerinde yürütülmüştür. Buğday için düşük bor ve çinko
ihtiva eden deneme alanına (0.19 B mg/kg ve 0.30 Zn mg/kg) farklı bor dozları ( 0 (B0),
0.1 (B1), 0.3 (B2) ve 0.9 (B3) kg/da) uygulanmış olup yetiştirilen çeşitlerin bayrak yaprak
B, Fe, Mn, Cu, Na, K, Mg ve S konsantrasyonları tespit edilmiş ve bu özellikler
arasındaki ilişkiler korelasyon ve path analizi yöntemleri ile incelenmiştir.
Araştırma sonucunda B0 ortamında bayrak yaprak Zn konsantrasyonu ile Fe,
Mn, Cu ve S oranları arasında, B1 ortamında bayrak yaprak Zn konsantrasyonu ile
B,Fe,Cu,Mg ve S oranları arasında, B2 ortamında bayrak yaprak Zn konsantrasyonu ile
Fe,Mn,Cu,Mg ve S arasında, B3 ortamında bayrak yaprak Zn konsantrasyonu ile
B,Fe,Mn,Cu ve S oranları arasında pozitif önemli ilişkiler belirlenmiştir. Ayrıca tüm bor
ortamlarında bayrak yaprak Zn konsantrasyonu ile Na ve K oranları arasında negatif
önemli ilişkiler tespit edilmiştir.
Yapılan path analizine göre bayrak yaprak Zn konsantrasyonu üzerine doğrudan
etkisi en yüksek besin elementleri B0 ortamında B (% 50.50) ve Fe (% 43.10), B1
ortamında Cu (% 43.65), S (% 25.46), B2 ortamında Mg (% 41.49), Na (% 32.88), B3
ortamında ise Cu (% 43.85) ile Mg (% 42.72) olmuştur. B ve Na elementlerinin
doğrudan etkileri negatif, diğer elementlerinki ise pozitif yönde olmuştur.
Araştırma sonucuna göre yetişme ortamındaki bor fazlalığı ve eksikliğine bağlı
olarak makarnalık buğdayda bayrak yaprak Zn konsantrasyonu ve diğer besin
elementlerinin konsantrasyonunun ve etkileşiminin değişebileceği görülmüştür.
Anahtar Kelimeler: Bor, çinko, makarnalık buğday, korelasyon, path analizi.
cultivars were analyzed in different boron application conditions and these characters
were investigated by using path and correlation analysis.
The correlation of coefficients for flag leaf nutrition elements were found
significantly between Zn and Fe, Mn, Cu, S in B0 conditions ; between Zn and B, Fe,
Cu, Mg, S in B1 conditions; between Zn and Fe, Mn, Cu, S in B2 conditions; between Zn
and B, Fe, Mn, Cu, S in B3 conditions. The correlation coefficients were found negative
significantly between Zn and Na, K in all B conditions.
According to the path analysis, it was determined that B (50.50 %) and Fe
(43.10 %) in B0, Cu (43.65 %), S (25.46 %) in B1, Mg (41.49 %), Na (32.88 %) in B2,
Cu (43.85 %), Mg (42.72 %) in B3 conditions had the most direct effects on flag leaf Zn
content. These nutrition elements except B and Na had positive direct effect on flag leaf
Zn content.
The results of research show that deficient and toxicity in available boron in
field could influence on flag leaf Zn content and interactions among nutrition elements.
Key Words: Boron, Zinc, durum wheat, correlation, path analysis.
GİRİŞ
Buğday tarımı içerisinde makarnalık buğdaylar (Triticum durum L.) dünya
pazarında yüksek fiyatla alıcı bulan ürünlerdir. Bunun en önemli nedeni makarnalık
buğdayların yeryüzünün belli ülkelerinde sınırlı olarak yetiştirilebilmesidir. Dünya
makarnalık buğday üretiminin % 15-20’si Türkiye’ye aittir. Bölgede yapılan bor ve
diğer mikro element çalışmalarında da tahıllar içerisinde buğdayın, buğdaylar içerisinde
de makarnalık buğdayların mikro element noksanlığına ve toksisitesine daha duyarlı
oldukları ifade edilmektedir (Çakmak ve ark., 1996; Çakmak ve ark., 1999 ; Eyüpoğlu
ve ark., 1999).
İki veya daha fazla besin maddesi arasındaki etkileşim pozitif (sinerjstik) ve
negatif (antagonistik) olduğu gibi, besin elementleri arasında herhangi bir etkileşim
olmaya da bilir. Bitki beslenmesinde besin elementleri arasındaki farklı etkileşimleri, bu
etkileşimleri etkileyen faktörleri ve nedenlerini bilmek bitkilerin dengeli beslenmesi ve
yüksek kalitede ürün elde etmek için oldukça önemlidir. (Gezgin ve Hamurcu 2006).
Orta Anadolu Bölgesinde daha önce yapılmış araştırmalarda tahıl tarımı
açısından bölge topraklarının % 65 ‘inde Zn noksanlığı belirlenirken, toprakların
%26.6’sında 0.5 mg kg-1 B’dan düşük, %24.9’ında 0.5 – 1 mg kg-1 B, % 30.5’inde 1-3
mg kg-1 B, % 8.1’inde 3-5 mg kg-1 B, % 6.3’ünde 5-10 mg kg-1 B, % 3.6’sında ise > 10
mg kg-1 B şeklinde olduğu tespit edilmiştir (Gezgin ve ark. 2002). Çakmak ve ark.
(1996) Orta Anadolu Bölgesinde yaptıkları çalışmalarında Zn ve B arasındaki
antagonistik etkileşim nedeniyle bor içeriği yüksek olan topraklarda yetiştirilen farklı
buğday çeşitlerinde çinko noksanlığının arttığını bildirmişlerdir. Aynı zamanda
ortamdaki B miktarı bitkilerdeki diğer besin elementi kompozisyonunu da
etkilemektedir. Bu nedenle bitki beslenmesinde önemli bir yer alan bor ve çinkonun
diğer besin elementleri ile interaksiyonu önemli olmaktadır.
Buğday, yetiştirme ortamında 2 mg kg-1’e kadar boru tolere etmekte ve bu
seviyenin üzerindeki bordan ise olumsuz yönde etkilenmektedir (Gupta ve ark., 1985).
Tahıllarda bora hassasiyet bakımından geniş bir genotipik varyasyonun bulunduğu gerek
dünyada gerekse Türkiye’de yapılan tarla denemelerinde belirgin olarak ortaya
konulmuştur (Subedi ve ark., 1993; Rerkasem ve Jamjod, 1997; Torun ve ark., 1999).
659
MATERYAL VE METOD
Bu araştırma, 2000-2001 ve 2001-2002 vejetasyon yıllarında tarla koşullarında
Konya Toprak Su Kaynakları Araştırma Enstitüsü arazilerinde yürütülmüştür.
Araştırmanın yürütüldüğü deneme alanının toprak özellikleri Çizelge 1’de
gösterilmiştir.Deneme yeri toprağının bitkiye elverişli bor içeriği 0.01M Mannitol +
0.01 M CaCl2 çözeltisi ile ekstrakte edilmiş olup Keren ve Bingham (1985) bildirdiği
kritik değerlere göre buğday için yetersiz düzeydedir.
Çizelge 1. Deneme alanın bazı toprak özellikleri ( 0-30 cm)
Özellik Ort. Özellik Ort.
pH 7.6 K ( mek / 100g) 0.6
CaCO3 (% ) 20.7 Na ( mek / 100g) 0.13
E.C (µS cm-1) 94 P (mg kg-1 ) 8.5
Organik madde (%) 1.4 B (mg kg-1 ) 0.19
Kum (%) 26.7 Mn (mg kg-1 ) 2.3
Silt (%) 68.1 Zn (mg kg-1 ) 0.3
Kil (%) 5.2 Fe ( mg kg-1 ) 0.4
Ca (me/100g) 20.2 Cu ( mg kg-1 ) 1.3
Mg (me/100g) 5.3
Ekim işlemi her iki deneme yılında da Ekim ayı içerisinde 20 cm sıra
aralığında 8 m uzunluğundaki parsellere ( 1.6x8=12.6 m2 ) 8 sıralı parsel mibzeri ile
m2’de 500 tohum ekim sıklığında yapılmıştır. Deneme her iki deneme yılında da
ekimde, sapa kalkma döneminde (GS-30) ve başaklanma döneminde (GS-45) olmak
üzere üç kez yağmurlama sulama yöntemi ile sulanmıştır.
Denemenin yürütüldüğü 2000-2001 ve 2001-2002 yetiştirme dönemlerinde
toplam yağış miktarı sırasıyla 191.2 mm ve 375.4 mm, sıcaklık ortalaması 11.61 C ve
10.24 C, nisbi nem ortalaması ise % 57.14 ve % 66.05 olmuştur. Denemenin birinci
yılında düşen yağış miktarı uzun yıllar ortalamasının (321.6 mm) oldukça altında
olurken, ikinci yılında ise uzun yıllar ortalamasının üstünde olmuştur.
Araştırmada her çeşit için farklı yetiştirme ortamlarında her tekerrürden
başaklanma döneminden yaklaşık 15 gün sonra bitkilerin ana saplarından her parsel için
alınan 20 adet bayrak yaprak (BY) örneğinde ICP-AES (Inductively Coupled Plasma
Atomic Emission Spectrometer) (Varian- Vista) cihazı ile bayrak yaprak Zn, B, Fe, Mn,
Cu, Na, K, Mg ve S konsantrasyonları ppm olarak belirlenmiştir (Soil Survey
Laboratory Methods Manual, 2004).
Araştırmada incelenen özelliklere ait veriler TARİST paket programı
kullanılarak basit korelasyon ve path analizi gerçekleştirilerek besin elementleri
arasındaki basit ve çoklu ilişkiler tespit edilmiştir.
SONUÇLAR VE TARTIŞMA
Makarnalık buğday çeşitlerinin bayrak yaprak (BY) besin elementi
konsantrasyonları farklı bor uygulama ortamlarında birbirlerinden oldukça farklı
olmuştur. Deneme yıllarının ortalaması olarak B0 ortamında BY bor konsantrasyonları
9.9 (Çakmak-79) – 13.1 (Kunduru-1149) ppm, Zn konsantrasyonları 11.5 (Kunduru-
1149) – 12.6 (Selçuklu-97) ppm arasında değişim gösterirken tüm çeşitlerin ortalaması
olarak B0 ortamında bayrak yapraklarda 11.1 B, 137.7 ppm Fe, 75.5 ppm Mn, 12.1 ppm
Zn, 5.6 ppm Cu, 183.1 ppm Na, 15599 ppm K, 3323 ppm Mg, 3101 ppm S besin
elementi konsantrasyonları tespit edilmiştir (Çizelge 2).
Ortama 0.1 kg/da bor ilave edilmiş B1 koşullarında makarnalık buğday
çeşitlerinin bayrak yaprak bor konsantrasyonları 12.5 (Selçuklu -97) – 18.1 (Kızıltan 91)
ppm, Zn konsantrasyonları 11.2 (Kızıltan -91, Kunduru-1149) – 13.0 (Selçuklu -97)
arasında değişim göstermiştir. Çeşitlerin ortalaması olarak B1 ortamında bayrak yaprak
besin elementi konsantrasyonları 14.6 ppm B, 126.2 ppm Fe, 72.5 ppm Mn, 11.7 ppm
Zn, 5.3 ppm Cu, 193.3 ppm Na, 15506 ppm K, 3189 ppm Mg, 3048 ppm S olarak
belirlenmiştir (Çizelge 3).
Ortama 0.3 kg/da bor ilave edilmiş B2 ortamında makarnalık buğday çeşitlerinin
bayrak yaprak bor konsantrasyonları 14.4 (Selçuklu-97) – 20.3 (Kunduru – 1149) ppm,
Zn konsantrasyonları 11.8 (Kızıltan-91, Çeşit 1252, Çakmak-79) – 12.8 (Kunduru-1149)
ppm arasında değişim göstermiştir. Çeşitlerin ortalaması olarak B2 ortamında bayrak
yaprak besin elementi konsantrasyonları 17.3 ppm B, 132.6 ppm Fe, 72.9 ppm Mn, 12.1
ppm Zn, 5.7 ppm Cu, 161.8 ppm Na, 15900 ppm K, 3235 ppm Mg, 3097 ppm S olarak
belirlenmiştir (Çizelge 4).
0.9 kg/da bor ilave edilmiş B3 yetiştirme ortamında ise çeşitlerin bor içerikleri
22.0 (Çakmak-79) – 27.0 (Kızıltan-91) ppm, Zn içerikleri ise 9.9 (Yılmaz-98) – 13.1
(Kunduru-1149) ppm arasında değişim göstermiştir. Çeşitlerin ortalama B, Fe, Mn, Zn,
Cu, Na, K, Mg ve S içerikleri ise sırasıyla 24.2, 124.8, 73.1, 11.6, 5.2, 168.5, 15590,
3178 ve 3041 ppm olarak tespit edilmiştir (Çizelge 5).
661
Optimum bitki gelişimi için, besinler bitki içerisine belli oranlarda alınmalı ve
dağıtılmalıdır (Baier, 1985). Baier (1985) bitki besin elementleri konsantrasyonlarının
oldukça geniş aralıklarda büyümeyi negatif yönde etkilemeden çeşitlilik
gösterebileceğini, bir başka ifadeyle minimum besin elementi ihtiyaçlarının hesaba
katılması gerekmesine rağmen optimum bitki gelişimi için besin elementi konsantrasyon
aralıkları için verilen sınırların çok katı bir şekilde dikkate alınmaması gerektiğini, belli
bir toleransın her zaman kabul edilmesi gerekliliğini ortaya koymuşlardır. Gezgin ve
Hamurcu (2007) ise bu tür toleransların hem besin elementinden besin elementine hem
de bitki tür ve çeşitleri arasında önemli ölçüde çeşitlilik göstereceğini belirtmişlerdir. Bu
araştırıcılar bor ve bakır elementlerinde bu aralığın çok dar olduğunu belirtmiş ve
burada önemli olan durumun besin elementlerinin bitkideki içeriklerinin belli sınırlar
dahilinde kalmasını ve besin elementleri arasındaki oranların aşılmaması gerektiğini
ifade etmişlerdir. Nitekim araştırmamızda da araştırıcılar tarafından buğday için
(Rerkasem and Loneragan 1994) bildirilen bayrak yaprak bor konsantrasyonu kritik sınır
değer olarak bildirilen 7 ppm altına düşmediği durumlardaki ortamlardaki artan B
miktarının bayrak yaprak bor konsantrasyonunu artırırken, bayrak yaprak Fe, Mn, Zn,
Cu, K, Mg ve S konsantrasyonunu azalttığı, Na konsantrasyonlarını ise yükselttiği
görülmektedir (Çizelge 2, 3, 4 ve 5).
Çizelge 2. Makarnalık buğday çeşitlerinde Bor ilave edilmemiş (B0) ortamda tespit
edilen bayrak yaprak besin elementi konsantrasyonları (ppm)*
B Fe Mn Zn Cu Na K Mg S
Kızıltan-91 11.8 134.5 73.6 12.2 5.7 243.6 15412 3198 3005
Çeşit 1252 11.6 145.1 74.7 12.3 5.9 271.6 15548 3360 3178
Selçuklu-97 10.1 152.4 77.2 12.6 6.2 161.2 15622 3311 3292
Kunduru- 13.1 136.2 77.6 11.5 5.2 117.7 14942 3169 3044
1149
Yılmaz-98 10.1 131.7 83.8 12.2 4.9 175.8 16008 3589 3111
Çakmak-79 9.9 126.2 66.3 12.1 6.0 128.9 16066 3313 2979
Ort. 11.1 137.7 75.5 12.1 5.6 183.1 15599 3323 3101
*
Değerler iki yılın ortalamasıdır
Çizelge 3. Makarnalık buğday çeşitlerinde 0.1 kg/da Bor ilave edilmiş (B1) ortamda
tespit edilen bayrak yaprak besin elementi konsantrasyonları (ppm)*
B Fe Mn Zn Cu Na K Mg S
Kızıltan-91 18.1 122.8 70.6 11.2 5.2 176.9 14426 3223 3001
Çeşit 1252 13.5 132.1 68.2 11.3 5.4 177.8 15375 3076 2976
Selçuklu-97 12.5 121.0 76.1 13.0 5.4 267.4 17061 3143 3258
Kunduru- 16.7 131.5 79.0 11.2 5.5 226.8 15798 3000 3059
1149
Yılmaz-98 13.1 121.6 71.8 11.8 4.9 159.7 14689 3367 3020
Çakmak-79 14.1 128.2 69.4 11.8 5.5 151.2 15689 3329 2976
Ort. 14.6 126.2 72.5 11.7 5.3 193.3 15506 3189 3048
*
Değerler iki yılın ortalamasıdır.
Çizelge 5. Makarnalık buğday çeşitlerinde 0.9 kg/da Bor ilave edilmiş (B9) ortamda
tespit edilen bayrak yaprak besin elementi konsantrasyonları (ppm)*
B Fe Mn Zn Cu Na K Mg S
Kızıltan-91 27.0 117.8 67.7 10.6 5.3 168.2 14582 3114 2919
Çeşit 1252 23.2 130.4 83.2 12.9 5.9 216.8 14900 3062 3168
Selçuklu-97 25.4 117.5 69.3 11.8 5.1 137.4 17080 3096 3105
Kunduru- 25.1 133.4 80.4 13.1 5.8 145.9 15986 3222 3172
1149
Yılmaz-98 22.9 124.7 70.3 9.9 4.2 181.0 15369 3497 2902
Çakmak-79 22.0 124.9 68.1 11.6 5.0 161.7 15623 3081 2985
Ort. 24.2 124.8 73.1 11.6 5.2 168.5 15590 3178 3041
*
Değerler iki yılın ortalamasıdır
Çizelge 6. Makarnalık buğday çeşitlerinde Bor ilave edilmemiş (B0) ortamda bayrak
yaprak Zn konsantrasyonu ile bayrak yaprak besin elementi konsantrasyonları arasında
belirlenen korelasyon katsayıları ve path analizi
Özell. Kor. Doğrudan Dolaylı Etkiler
Katsy. Etkiler B Fe Mn Cu Na K Mg S
P2 % P P P P P P P P
B -0.015 -0.127 50.50 - 0.050 0.008 0.023 -0.006 0.024 0.003 0.008
Fe 0.926** 0.453 43.10 -0.014 - 0.062 0.229 -0.026 0.121 -0.022 0.122
Mn 0.660** 0.091 11.93 -0.011 0.308 - 0.153 -0.016 0.051 -0.025 0.109
Cu 0.905** 0.247 24.19 -0.012 0.420 0.056 - -0.025 0.115 -0.020 0.123
Na -0.786** 0.030 3.34 0.025 -0.383 -0.050 -0.206 - -0.116 0.012 -0.098
K -0.733** -0.162 19.64 0.019 -0.338 -0.028 -0.175 0.022 - 0.005 -0.074
Mg 0.238 -0.077 19.28 0.005 0.129 0.029 0.063 -0.004 0.011 - 0.080
S 0.784** 0.155 16.91 -0.007 0.357 0.064 0.196 -0.019 0.077 -0.040 -
Buğday bitkisi bora karşı duyarlı bitkiler arasında yer almaktadır (Gupta et. al.,
1985). Düşük ve yüksek bor ihtiva eden topraklarda buğday genotiplerinin bora karşı
tepkilerinin farklı olduğu yapılan pek çok araştırmada ortaya konmuştur.
Araştırmamızda da ortamın bor durumuna göre çeşitlerin besin elementi içeriklerinin
geniş varyasyon gösterdiği görülmektedir. Alınabilir bor içeriği düşük olan topraklarda
yetiştirilecek bitkilere bor gübrelemesi yapılarak bor noksanlığının giderilmesi en etkili
ve en basit çözüm yolu olarak görülmektedir. Fakat bu durumlarda kesinlikle besin
elementleri aralarında etkileşimlerin değişim gösterebileceği göz önüne alınmalıdır. Zn
buğday yetiştiriciliğinde etkinliği en yüksek mikro elementlerin başında gelmektedir.
Soylu ve ark. (2008) bor eksik topraklarda fazla miktarda Zn gübre uygulamasının
663
bitkinin bor içeriğine olumsuz etki yaptığı tespit etmişlerdir. Özellikle bor ihtiyacı
yüksek olan bitki türlerinde bu ilişkilerin ortaya çıkarılmasında yarar vardır.
Çizelge 7. Makarnalık buğday çeşitlerinde 0.1 kg/da Bor ilave edilmiş (B1) ortamda
bayrak yaprak Zn konsantrasyonu ile bayrak yaprak besin elementi konsantrasyonları
arasında belirlenen korelasyon katsayıları ve path analizi
Özel. Kor. Doğrudan Dolaylı Etkiler
Katsy. Etkiler B Fe Mn Cu Na K Mg S
P2 % P P P P P P P P
B 0.432** 0.013 2.26 - 0.103 0.023 0.251 0.047 -0.065 -0.004 0.064
Fe 0.898** 0.208 19.90 0.006 - 0.041 0.436 0.091 -0.075 0.014 0.175
Mn 0.725** 0.060 7.52 0.004 0.141 - 0.323 0.063 -0.041 0.007 0.164
Cu 0.909** 0.465 43.65 0.007 0.195 0.042 - 0.092 -0.079 0.010 0.175
Na -0.807** -0.104 10.30 -0.005 -0.183 -0.037 -0.412 - 0.101 -0.015 -0.151
K -0.406* 0.140 20.40 -0.006 -0.112 -0.017 -0.263 -0.075 - -0.008 -0.063
Mg 0.333* 0.039 9.88 -0.001 0.076 0.011 0.119 0.040 -0.029 - 0.077
S 0.832** 0.231 25.46 0.003 0.157 0.043 0.352 0.067 -0.038 0.013 -
Çizelge 8. Makarnalık buğday çeşitlerinde 0.3 kg/da Bor ilave edilmiş (B2) ortamda
bayrak yaprak Zn konsantrasyonu ile bayrak yaprak besin elementi konsantrasyonları
arasında belirlenen korelasyon katsayıları ve path analizi
Özel. Kor. Doğrudan Dolaylı Etkiler
Katsy. Etkiler B Fe Mn Cu Na K Mg S
P2 % P P P P P P P P
B 0.316 -0.001 0.41 - 0.019 -0.000 0.126 0.153 0.010 -0.041 0.049
Fe 0.796** 0.092 11.60 -0.000 - -0.002 0.238 0.276 0.020 0.040 0.129
Mn 0.683** -0.002 0.375 -0.000 0.070 - 0.221 0.218 0.012 0.035 0.128
Cu 0.861** 0.285 32.88 -0.000 0.077 -0.002 - 0.301 0.029 0.030 0.139
Na -0.856** -0.356 41.36 0.000 -0.072 0.001 -0.241 - -0.034 -0.033 -0.121
K -0.534** -0.055 10.32 0.000 -0.033 0.000 -0.151 -0.220 - -0.030 -0.043
Mg 0.408* 0.169 41.49 0.000 0.022 -0.000 0.051 0.069 0.009 - 0.086
S 0.768** 0.194 25.19 -0.000 0.062 -0.001 0.204 0.222 0.012 0.075
Çizelge 9. Makarnalık buğday çeşitlerinde 0.9 kg/da Bor ilave edilmiş (B3) ortamda
bayrak yaprak Zn konsantrasyonu ile bayrak yaprak besin elementi konsantrasyonları
arasında belirlenen korelasyon katsayıları ve path analizi
Özel. Kor. Doğrudan Dolaylı Etkiler
Katsy. Etkiler B Fe Mn Cu Na K Mg S
P2 % P P P P P P P P
B 0.557** -0.017 2.25 - 0.037 0.344 0.098 -0.085 0.000 0.089
Fe 0.896** 0.150 13.03 -0.010 - 0.094 0.465 0.142 -0.081 -0.036 0.171
Mn 0.789** 0.118 11.81 -0.005 0.118 - 0.392 0.110 -0.072 -0.031 0.157
Cu 0.925** 0.506 43.85 -0.011 0.137 0.092 - 0.143 -0.096 -0.006 0.159
Na -0.860** -0.159 14.37 0.010 -0.134 -0.082 -0.457 - 0.092 0.020 -0.150
K -0.383* 0.164 22.08 0.008 -0.074 -0.052 -0.297 -0.089 - 0.007 -0.049
Mg 0.024 -0.125 42.72 0.000 0.043 0.030 0.026 0.025 -0.009 - 0.032
S 0.880** 0.199 19.57 -0.007 0.129 0.093 0.406 0.120 -0.040 -0.020 -
KAYNAKLAR
Baier, J., 1985. Sronavaci studie zivinnychpomeru cukrovky. Rostlina vyroby, 31, 663-
668.
Busler, W., 1971. Zur Problematik einer optimalen Kombination der Spurennahrstofe in
der Dunung. Landw. Forsch, 26, 84-92.
666
POSTER BİLDİRİLER
(Sayfa: 669-1127)
669
ÖZET
Bu çalışma kireçli toprakların yarayışlı demir içeriklerinin belirlenmesinde
kullanılabilecek dokuz farklı kimyasal ekstraksiyon yöntemini karşılaştırmak için
yürütülmüş, bu amaçla; yeşil, klorozlu ve şiddetli klorozlu ağaçları bir arada içeren
dokuz şeftali bahçesinden yaprak ve toprak örnekleri alınmıştır. Yaprakların toplam ve
aktif demir içerikleri ile bahçelerin kimi toprak özellikleri analiz edilmiş, topraklara
dokuz farklı kimyasal ekstraksiyon yöntemi uygulanarak toprakların yarayışlı demir
içerikleri belirlenmiştir. Elde edilen demir içerikleri ile ağaçların kloroz dereceleri,
yaprakların aktif ve toplam demir içerikleri arasındaki korelasyonları hesaplanmıştır.
Toprakların yarayışlı demir içeriklerinin belirlenmesinde yaygın olarak kullanılan
(DTPA+CaCl2+TEA) yöntemi yaprakların kloroz değerleri ile uygun korelasyon
vermemesi nedeniyle uygun bulunmamıştır. Araştırmada kullanılan yöntemler içinde
Yöntem 3 [0.05 N HCl + 0.025 N H2SO4] ve Yöntem 8 [0.05 M EDTA (pH 7)]
toprakların yarayışlı demir durumunun belirlenmesinde kullanılabilecek en uygun
yöntemler olarak belirlenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Ekstraksiyon yöntemi, şeftali, toprak, yarayışlı demir.
COMPARISON OF CHEMICAL EXTRACTION METHODS WILL BE USED
IN THE DETERMINATION OF AVAILABLE IRON CONTENTS IN THE
CALCEROUS SOILS
ABSTRACT
This study was conducted to compare the most appropriate method for the
evaluation of available iron status of calcareous soils by using nine different chemical
extraction methods. Leaves and soil samples were collected from nine peach (Prunus
persica L.) orchards, each of which included green, chlorotic and severely chlorotic
peach trees. According to the chlorosis degrees of the leaves, total and active iron
contents and some soil properties were determined. Relationships between these
parameters and iron amounts obtained from the methods were correlated. Available iron
determination in calcareous soils by using the most commonly used method
(DTPA+CaCl2+TEA) found not descriptive estimating iron nutrition status of plants
because of giving bad relations with the chlorosis parameters. Among the methods
tested, Method 3 (M3) (0.05 N HCl + 0.025 N H2SO4) and Method 8 (M8) [0.05 M
EDTA (Ethylenediaminetetraacetic acid (pH 7)] were found the most suitable methods
to indicate the available iron status of the soils.
Key words: Available iron, extraction methods, peach, soil.
GİRİŞ
Avrupa ve özellikle Türkiye’nin de içinde bulunduğu meyveciliğin yaygın
olduğu Akdeniz ülkelerinde kireçli ve alkalin toprak özellikleri; demir klorozu
670
MATERYAL VE METOD
Bursa ovasında (39 35′ ve 40o 40′ kuzey enlem, 28o 10′ and 30o 00′ doğu
o
boylam) yetiştiriciliği yapılan ve her biri yeşil, klorozlu ve şiddetli klorozlu ağaçlar
içeren dokuz şeftali (Prunus persica L.cvs. Jerseyland, Glohaven, Dixired, J.H.Hale ve
Nectared) bahçesi seçilmiş, Ağaçların kloroz dereceleri üç kişinin bağımsız gözlemleri
sonucu belirlenmiştir. Bu bahçelerden toplam yirmi yedi yaprak örneği ve yaprakların
toplandığı ağaçların taç izdüşümlerinden 0-30 ve 30-60 cm derinlikten toprak örnekleri
alınmıştır (Chapman ve ark. 1961). Yaprak örnekleri yıllık sürgünlerin 30-35 cm ve
meyvelerin 3-5 cm olduğu dönemde alınmıştır (Başar ve Özgümüş 1999; Başar 2005).
671
Y2 1 M NH4HCO3 + 0.005M DTPA (pH 7.6) 1:2 15 dakika Soltanpour ve Schwab (1977)
Y4 0.01 M EDTA + 1N (NH4)2CO3 (pH 8.6) 1:2 30 dakika Trierweiller ve Lindsay (1969)
kil ve kumlu killi tın olarak belirlenmiştir. Toprak özellikleri derinliğe olduğu kadar
kloroz derecelerine göre de farklılık göstermiş, organik madde dışındaki diğer değerler
klorozlu ve şiddetli klorozlu ağaçlarda yeşil olanlara göre daha fazla bulunmuştur.
Toprakların yüksek pH ve CaCO3 içerikleri, iyon dengesizliği, düşük organik madde
içeriği, çok yüksek veya çok düşük toprak sıcaklığı, yüksek nem içeriği, kötü havalanma
ve toprak sıkışması gibi kötü fiziksel özellikler demir noksanlığı nedenleri olarak pek
çok çalışmada da rapor edilmiştir (Lindsay ve Schwab 1982; Köseoğlu 1995; Başar
2000; Lucena 2000).
Yarayışlı demirin belirlenmesi için dokuz farklı kimyasal ekstraksiyon yöntemi
kullanılmış, yöntemlere göre toprakların yarayışlı demir içerikleri oldukça geniş bir
dağılım göstermiştir (Çizelge 3). Elde edilen değerlerin farklılık göstermesi
kimyasallara, konsantrasyonlarına, toprak çözelti oranına, pH ve çalkalama zamanlarına
bağlı olduğu kadar toprak özelliklerine de bağlı olarak farklılık göstermiştir (Adiloğlu
2002). Toprakların pH ve CaCO3 içerikleri, gözle görülür noksanlık belirtileri ve
yaprakların aktif demir içerikleri toprakların yarayışlı demir belirleme yöntemlerinin
seçilmesinde güvenilir kriterler olarak kabul görmüştür (Başar 2005).
Denemede kullanılan ilk yöntemde (Y1) toprakların DTPA ile ekstrakte
edilebilir demir içerikleri Lindsay ve Norvell (1978) tarafından bildirilen sınır değerlere
göre orta ve yüksek düzeylerde değişim göstermiştir (Çizelge 3). En yüksek demir
içeriği şiddetli noksanlık gösteren ağaçların topraklarından elde edilmiştir. Elde edilen
demir değerleri kritik konsantrasyonun üzerinde bulunmasına rağmen bitkiler hafif veya
şiddetli kloroz belirtileri göstermiştir. Özgümüş (1988); Katkat ve ark. (1994); Başar
(2000); Özgüven ve Katkat (2001) ve Başar (2003) yaptıkları çalışmalarda bu
ekstraksiyon yöntemiyle benzer sonuçlar elde etmişlerdir. Denemede kullanılan diğer
yöntemlerden Y3, Y6, Y7, Y8 ve Y9 ile elde edilen demir değerleri yeşil ağaçların
topraklarında klorozlu olanlara göre daha fazla bulunmuş, değerler istatistiksel olarak
önemli çıkmıştır.
Toprakların pH ve CaCO3 içerikleri; kullanılan yöntemlerden Y1, Y3, Y6, Y7
ve Y8 ile belirlenen demir değerleri ile önemli negatif ilişki sergilemiştir (Çizelge 4).
Yöntemlerden Y2 ve Y9 ile belirlenen demir, toprakların CaCO3 içerikleri ile negatif
ilişkili bulunurken yöntem dört (Y4) ise sadece pH ile ilişkilendirilmiştir. Toprakların
organik madde içerikleri yöntem beş (Y5) ve altı (Y6) haricinde pozitif ilişkili
bulunmuştur. Başar (2005) yaptığı çalışmada da farklı yöntemlerden elde ettiği demir ile
toprak özellikleri arasında benzer ilişkiler bulmuştur.
Yaprakların aktif demir içerikleri ile toprakların CaCO3 içerikleri arasında
önemli negatif ilişki belirlenmiştir (Çizelge 5). Başar (2003) tarafından yapılan
araştırma sonuçlarına göre yaprakların aktif demir içerikleri ile kireç arasında bulunan
negatif, organik madde ile bulunan pozitif ilişki de denemeden elde edilen sonuçları
destekler niteliktedir.
Yaprakların en yüksek toplam demir içeriği klorozlu yapraklardan elde edilmiş
(Çizelge 6), toplam demirin aksine yaprakların aktif demir içerikleri kloroz dereceleri ile
ters ilişkili bulunmuş ve en yüksek değerler yeşil yapraklı ağaçlardan elde edilmiştir
(Katkat ve ark. 1994; Köseoğlu 1995; Karaman 1999; Başar 2000; Saatçi ve Yağmur
2000). Yeşil ve hafif klorozlu yaprakların 1 N HCl ile ekstraksiyonu sonucunda elde
edilen aktif demir değerleri Başar (2003) tarafından bildirilen sınır değerinden
(≥30mgkg-1) yüksek bulunmuştur. Yaprakların toplam demir değerleri ile kloroz
dereceleri arasındaki ilişki önemsiz çıkarken, yaprakların aktif demir içerikleri ile kloroz
dereceleri arasında önemli negatif ilişki bulunmuştur (r= - 0.839**)(veri Çizelgeda
sunulmamıştır). Yaprakların aktif demir içerikleri bitkilerin demirle beslenme
673
Çizelge 3. Toprakların Farklı Kimyasal Ekstraksiyon Yöntemleri Kullanılarak Belirlenen Demir İçerikleri (mg kg-1)
Ekstrakiyon Örnekleme Kloroz Dereceleri
Yöntemleria Derinliği
Yeşil Klorozlu Şiddetli Klorozlu
(cm)
Ortalama Ortalama Ortalama Genel Ortalama
Y1 0-30 4.97-11.93 7.62 4.43-11.92 7.21 3.95-14.43 8.17 7.67 B
30-60 4.59-11.27 8.29 4.18-10.02 8.03 5.18-13.29 8.16 8.16 A
Ortalama 7.95 ab 7.62 b 8.17 a
Y2 0-30 6.49-17.68 11.59 6.47-20.10 11.50 7.51-25.38 12.41 11.83
30-60 6.77-15.77 11.79 4.44-15.96 11.50 7.25-22.25 12.50 11.93
Ortalama 11.69 b 11.50 b 12.46 a
Y3 0-30 0.30-1.26 0.53 a A 0.33-0.57 0.43 b A 0.28-0.60 0.38 c A 0.45 A
30-60 0.28-0.87 0.43 a B 0.24-0.44 0.34 b B 0.25-0.48 0.36 b A 0.38 B
Ortalama 0.48 a 0.39 b 0.37 b
Y4 0-30 0.52-2.25 1.03 b B 0.24-2.55 1.06 ab B 0.33-3.02 1.12 a A 1.07 B
30-60 0.37-2.93 1.16 a A 0.40-1.88 1.15 a A 0.42-2.66 1.10 a A 1.14 A
Ortalama 1.09 1.11 1.11
Y5 0-30 0.54-1.79 1.08 a B 0.58-1.70 1.10 a B 0.60-1.87 1.09 a B 1.09 B
30-60 0.87-3.22 1.70 a A 1.08-2.75 1.48 b A 0.47-2.73 1.28 c A 1.49 A
Ortalama 1.39 a 1.29 b 1.19 c
Y6 0-30 0.77-33.46 7.70 a A 0.51-17.66 4.02 c A 0.48-30.64 7.08 b A 6.27 A
30-60 0.61-31.77 5.08 a B 0.58-2.80 1.22 c B 0.39-11.87 2.29 c B 2.86 B
Ortalama 6.39 a 2.62 c 4.69 b
Y7 0-30 13.99-63.50 33.13 a A 10.05-50.82 30.21 b A 10.01-52.01 30.32 b A 31.22 A
30-60 14.50-48.87 32.75 a A 10.38-45.39 27.82 c B 11.24-49.97 30.82 b A 30.46 B
Ortalama 32.94 a 29.01 c 30.57 b
Y8 0-30 9.69-74.25 34.56 a A 6.91-50.67 25.74 c A 7.16-72.13 31.31 b A 30.54 A
30-60 7.23-73.96 28.41 a B 5.31-45.01 18.90 c B 8.43-44.65 19.88 b B 22.39 B
Ortalama 31.48 a 22.32 c 25.60 b
Y9 0-30 34.84-475.98 314.69 a B 0.85-426.17 299.34 c A 0.73-496.86 309.98 b B 308.00 B
30-60 0.11-588.84 337.97 b A 0.18-702.93 287.62 c B 0.10-763.33 360.54 a A 328.71 A
Ortalama 326.33 b 293.48 c 335.26 a
Birbirinden farklı harflerle belirtilen ortalamalar LSD testine göre % 1 düzeyinde önemli farklılık göstermektedir.
Küçük harflerle satırlar, Büyük harflerle sütunlar gruplandırılmıştır.
675
durumlarının tanımlanmasında toplam demire oranla daha iyi bir gösterge olarak
tanımlanmış, elde edilen sonuçlar yapılan diğer çalışmaları destekler nitelikte
bulunmuştur (Katyal ve Sharma 1980; Katkat ve ark. 1994; Köseoğlu ve Açıkgöz 1995;
Sönmez ve Kaplan 2004).
Denemede kullanılan yöntemlerden Y3, Y5 Y6, Y7 ve Y8 ile belirlenen
toprakların demir içerikleri, yaprakların aktif demir içerikleri ile önemli pozitif ilişki
vermiştir (Çizelge 7). Üst derinlikte Y8 [0.05 M EDTA (pH 7)] ile alt derinlikte ise Y3
(0.05 N HCl + 0.025 N H2SO4) ile en yüksek korelasyon değerlerini vermiştir. Aktif
demirin aksine Y5 haricinde hiçbir yöntem yaprakların toplam demir içerikleri ile
önemli ilişki vermemiştir. Toprakların Y3, Y5 Y6, Y7 ve Y8 ile belirlenen demir
içerikleri kloroz dereceleri ile ilişkili bulunmuş, en yüksek değerler yeşil yapraklı
ağaçlardan elde edilmiştir.
Sonuç
Toprakların yarayışlı demir içeriğinin belirlenmesinde yaygın olarak kullanılan
DTPA yöntemi kloroz oluşumu ile iyi ilişkilendirilemediğinden özellikle kireçli
topraklarda bitkilerin demirle beslenme durumlarının belirlenmesinde uygun bir yöntem
olmadığı görülmüştür. Araştırmada kullanılan yöntemler arasında Y3 (0.05 N HCl +
0.025 N H2SO4) ve Y8 [0.05 M EDTA (pH 7)] toprakların yarayışlı demir içeriklerinin
belirlenmesinde daha uygun yöntemler olduğu belirlenmiş, elde edilen değerlerin Başar
(2005) tarafından bildirilen sonuçlarla da uyumlu olduğu görülmüştür.
Çizelge 4. Toprakların Farklı Kimyasal Ekstraksiyon Yöntemleri ile Belirlenen Demir
İçerikleri ile Kimi Özellikleri Arasındaki İlişkiler
Toprak Derinlik Ekstraksiyon Yöntemleri
Özellikleri (cm)
Y1 Y2 Y3 Y4 Y5 Y6 Y7 Y8 Y9
pH 0-30 -0.260* öd -0.496** öd öd -0.710** 0.230* -0.617** öd
30-60 öd öd -0.463** -0.237* öd -0.568** öd -0.458** öd
CaCO3 0-30 -0.298** -0.245* -0.266* öd öd -0.497** -0.688** -0.602** -0.844**
30-60 -0.430** -0.550** -0.294** öd öd -0.278* -0.618** -0.481** -0.775**
Organik 0-30 0.595** 0.722** öd 0.497** öd öd öd 0.496** 0.367**
madde 30-60 0.608** 0.768** 0.241* 0.370** öd öd 0.631** 0.474** 0.704**
öd önemli değil * p<0.05 düzeyinde önemli ** p<0.01 düzeyinde önemli
Çizelge 5. Yaprakların Demir İçerikleri ile Kimi Toprak Özellikleri Arasındaki İlişki
Yaprakların Demir
Derinlik İçerikleri
(cm) Toplam Aktif
Demir Demir
pH 0-30 öd öd
30-60 öd öd
CaCO3 0-30 öd -
0.298**
30-60 öd -0.244*
Organik 0-30 öd 0.233*
30-60 - öd
madde
0351**
öd önemli değil * p<0.05 düzeyinde önemli ** p<0.01 düzeyinde önemli
676
KAYNAKLAR
Adiloğlu, A. (2002). Determination of suitable chemical extraction methods for
available iron content of the soils from Edirne province in Turkey. Journal of
Central European Agriculture, Vol.3, No.3.255-262.
Başar, H. (2000). Factors affecting iron chlorosis observed in peach trees in the Bursa
region. Turkish Journal of Agriculture and Forestry, 24: 237-245.
Başar, H. (2003). Analytical Methods for Evaluating Iron Chlorosis in Peach Trees.
Communications in Soil Science and Plant Analysis, 34(3-4): 327-341.
Başar, H. (2005). Methods for estimating soil iron availability to chlorotic peach trees.
Communications in Soil Science and Plant Analysis, 36: 1187-1198.
Başar, H. ve Özgümüş, A. (1999). Effects of various iron fertilizers and rates on some
micro nutrients contents of peach trees. Turkish Journal of Agriculture and
Forestry, 23: 273-281.
Bouyoucos, G. (1962). Hidrometer method improved for making particle size analysis
of soils, Agronomy Journal, 54:464-465.
677
Chapman, N.D., Pratt, P.F., and Parker, F. (1961). Methods of Analysis for Soils, Plant
and Waters. University of California, Division of Agricultural Sciences.
Berkeley, California.
Çelik, H. ve Katkat, A.V. (2007). Some physical soil properties and potassium as an
intensified factor on iron chorosis. International Journal of Soil Science, 2 (4):
294-300.
Gezgin S. ve Er, F. (2001). Relationship between total and active iron contents of leaves
and observed chlorosis in vineyards in Konya-Hadm-Alada region of Turkey.
Communications in Soil Science and Plant Analysis. 32(9&10), 1513-1521.
Houba, V.J.G., Van Der Lee, J.J., Nowozamsky, I., and Walinga, I. (1989). Soil and
Plant Analysis A Series of Syllabi. Dept. of Soil Sci. and Plant Nutrition.
Wageningen Agricultural Univ. The Netherlands.
Jackson, M.L. (1962). Soil Chemical Analysis, Prentice-Hall, Inc., Englewood Cliffs,
N.S.
Kacar, B. (1972). Chemical Analysis of Plant and Soil, II. Plant Analysis. Ankara
University Agricultural Faculty Publications. No:453, Ankara, Turkey.
Kacar, B. (1994). Chemical Analysis of Plant and Soil, III. Soil Analysis. Ankara
University Agricultural Faculty, Education Research and Advance Foundation
Publications. No:3. Ankara, Turkey.
Karaman, M.R. (1999). Investigation of chlorosis in peach trees growing in the Tokat
region using soil and plant analysis and the effects of soil moisture on the
determination of the amounts of DTPA-extractable Fe, Cu, Zn and Mn. Turkish
Journal of Agriculture and Forestry, 23: Ed vol. 3. 707-719.
Katkat, A.V., Özgümüş, A., Başar, H., ve Altınel, B. (1994). Iron, manganese, zinc and
copper nutrition of peach trees growing in the Bursa region. Turkish Journal of
Agriculture and Forestry, 18; 447-456.
Katyal, J. C. and Sharma, B.D. (1980). A new technique of plant analysis to resolve iron
chlorosis. Plant and Soil, 55:105-108.
Köseoğlu, A.T. (1995). Effects of iron chlorosis on mineral composition of peach
leaves. Journal of Plant Nutrition, 18(4):765-776.
Köseoğlu, A.T., ve Açıkgöz, V. (1995). Determination of iron chlorosis with extractable
iron analysis in peach leaves. Journal of Plant Nutrition, 18(1):153-161.
Lindsay, W.L., and Norvell, W.A. (1978). Development of a DTPA Soil Test for Zn, Fe,
Mn and Cd. Soil Sci. Soc. Amer. Proc., 42:421-428.
Lindsay, W.L., and Schwab, A.P. (1982). The chemistry of iron in soils and its
availability to plants. Journal of Plant Nutrition, 5: 821-840.
Loeppert, R.H. and Inskeep, W.P. (1996). Iron. In Methods of Soil Analysis, Part 3,
D.L. Sparks et al.(ed.) Chemical Methods, Book Series No:5 SSSA and ASA,
Madison.
Llorente, S., Leon, A., Torrecillas, A., and Alcaraz, C. (1976). Leaf iron fractions and
their relation with iron chlorosis in citrus. Agrochimica, 20(2-3): 204-212.
Lucena, J.J. (2000). Effects of bicarbonate, nitrate and other environmental factors on
iron deficiency chlorosis. A review. Journal of Plant Nutrition, 23(11-12), 1591-
1606.
678
Mclean, E.O., Heddleson, M.R., and Hallowaychuk, R.L. (1958). Aluminium in soils.
Soil Sci. Soc. Am. Proc., 22: 382-387.
Mclean, K.S., and Langille, W.M. (1976). The Extractable Trace Element Content of
Acid Soil and the Influence of pH, Organic Matter and Clay Content. Commun.
In Soil Sci. and Plant Anal., 7: 777-784.
Mengel, K., Th. Breininger and W. Bulb, (1984). Bicarbonate, the most important factor
inducing iron chlorosis in vine grapes on calcareous soils. Plant and Soil. 81:
333-344.
Özgümüş, A. (1987). Iron chloroasis in plants. Journal of Faculty of Agriculture Uludağ
University. Uludağ Univ. Pub. No: 7-020-0182 Vol 6. 117-128.
Özgümüş, A. (1988). A Study on the Chlorosis of Peach Trees in the Region of Bursa
by Soil and Plant Analysis, Uludağ Univ. Pub. No: 7-016-0176.
Özgüven, N., ve Katkat, A.V. (2001). Plant available zinc status of the soils of Bursa
and the methods used for the determination of zinc content of these soils. Journal
of Faculty of Agriculture Uludag University, Vol.15. P.177-190.
Richards, L.A. (1954). Diagnosis and Improvement of Saline and Alkali Soils. United
States Department of Agriculture, Agriculture Handbook No 60.
Römheld, V. (1997). The chlorosis paradox: Fe inactivation in leaves as asecondary
event in Fe deficiency chlorosis. Abstracts of the 9th international symposium on
iron nutrition and interaction in plants: 10. Stuttgart, Germany.
Saatçi, N., ve Yağmur, B. (2000). Relationships between the concentrations of iron,
macro and micro nutrients in satsuma mandarine leaves. Journal of Plant
Nutrition, 23(11&12):1745-1750.
Soil Survey Manual. (1951). U.S.Dept. Agriculture, Handbook No:18.
Soltanpour, P.N., and Schwab, A.P. (1977). A New Soil Test for Simultaneous
Extraction of Macro and Micronutrients in Alkaline Soils. Commun. in Soil Sci.
and Plant Anal., 8(3):195-207.
Sönmez, S., ve Kaplan, M. (2004). Comparison of various analysis methods for
determination of iron chlorosis in apple trees. Journal of Plant Nutrition,
27(11):2007-2018.
Tagliavini, M., and Rambola, A.D. (2001). Iron deficiency and chlorosis in Orchard and
Vineyard Ecosystems. European Journal of Agronomy, 15:71-92.
Tarist (1994). General statistic Version 4.01 DOS, Egean Forestry Research Institute
Karşıyaka/İzmir- Egean Univ. Agricultural Faculty, Field Crops. Bornova, İzmir.
Tiwari, R.C., and Kumar, B.M. (1982). A Suitable Extractant for Assessing Plant
Available Copper in Different Soils. Plant and Soil, 68: 131-134.
Trierweiller, J.F., and Lindsay, W.L. (1969). EDTA-Ammonium Carbonate Soil Test for
Zinc. Soil Scence Socity of American Journal, 33: 49-54.
Yanai, M., Uwasawa, M., and Shimizu, Y. (2000). Development of a new multinutrient
extraction method for macro and micro nutrients in arable land soil. Soil Science
and Plant Nutrition, 46(2) 299-313.
679
ÖZET
Bu çalışmanın amacı Erzurum ovası tarım topraklarının bitkiye yarayışlı fosfor
ve potasyum durumunun Nuebauer fide yöntemi kullanılarak belirlenmesidir.
Bu amaçla, Erzurum Ovasına bağlı altı köyden alınan 22 farklı yüzey toprak
örneği (Her bir köyün yamaç ve etek kısımlarının işlenmiş ve işlenmemiş alanlarından
alınan toprak örnekleri) kullanılmıştır. Çavdar (S. cerale tetraploid) bitkisi 17 gün
süreyle yetiştirilmiştir. 100 g toprakta 100 adet çavdar bitkisi yetiştirilerek oluşan çok
dallı kök sistemiyle toprakta bulunan fosfor (P) ve potasyumun (K) kısa süre
içerisinde sömürülmesi sağlanmış,. 17 günlük gelişme sonucunda bitkiler hasat
edilmiştir. Bitkide P ve K konsantrasyonu kantitatif olarak kimyasal analiz
yöntemleriyle belirlenmiştir.
Sonuç olarak 2,6 ve 15 numaralı topraklar hariç diğer tüm toprak örnekleri için
P2O5 ve 6 ve 10 nolu toprak örnekleri hariç K2O un yeterli düzeyde olduğu sonucuna
varılmıştır
Anahtar Kelimeler: Toprak, yarayışlı, fosfor, potasyum, Neubauer fide metod, çavdar.
GİRİŞ
Nitelikli bol ürün alınabilmesi için bitkilerin yeterli ve dengeli şekilde
beslenmeleri gerekir. Çoğu kültür bitkisi, besin gereksiniminin önemli bir bölümü için
toprağa bağımlıdırlar. Kuşkusuz topraklar, bitkilere besin sağlama yeteneği yönünden
680
MATERYAL VE YÖNTEM
Materyal
Toprak: Erzurum Ovasına bağlı altı köyden alınan 22 farklı yüzey toprak örneği
kullanılmıştır. Her bir köyün yamaç ve etek kısımlarının işlenmiş ve işlenmemiş
alanlarından alınan toprak örnekleri kullanılmıştır (Tablo 1).
Bitki: Çavdar bitkisi (S .cerale tetraploid) 17 gün süreyle yetiştirilmiştir.
Yöntem
Deneme toprakları yüzeyden 0–30 cm derinlikten alınarak, kurutulmuş ve 2
mm’lik elekten geçirilerek fiziko-kimyasal analizlere hazır duruma getirilmiştir (Kacar
1995). Toprak örneklerinin tekstür analizi Bouyoucous hidrometre yöntemiyle (Baykan
vd. 1965), pH’ları 1:2.5’lik toprak-su karışımında potansiyometrik olarak (Peech 1965),
organik madde içerikleri Smith-Weldon yöntemiyle (Hocaoğlu, 1966), kireç içerikleri
Scheibler kalsimetre yöntemiyle (Hızalan ve Ünal. 1966), bitkiye yarayışlı fosfor
sodyum bikarbonat mavi renk yöntemiyle (Olsen ve Sommers, 1982), değişebilir
potasyum, amonyum asetat yöntemiyle (Knudsen vd 1982) toplam belirlenmiştir.
682
deneme toprağının killi-tınlı-kumlu tınlı-killi tınlı –siltli tın ve kumlu killi tınlı tekstür
sınıfına girdiği belirlenmiştir.
Toprak örneklerinin pH’ları 6.86-8.82 arasında değişmekte olup, nötr ve hafif
alkalin reaksiyon sınıfına girmektedir. Organik madde içerikleri %0.46-4.49 arasında
değişmekte olup, çok az ile yüksek sınıfına girmektedir. Toprak örneklerinin kireç
içerikleri %1.01-13.97 arasında değişmekte olup, “kireçli” ve “orta kireçli” sınıfına
girmektedir. Yörede yağışın sınırlı olması, kirecin yıkanmasında etkili olmadığını
göstermektedir. Toprakların bitkiye elverişli fosfor içerikleri 17.01-73.05 ppm arasında
değişmekte olup, deneme toprakları elverişli fosfor bakımından “yeterli ve fazla”
yeterlilik sınıfına girmektedir. Toprakların bitkiye yarayışlı potasyum içeriği 0.84-3.76
cmol/kg arasında değişmekte olup, potasyumca yüksek (yeterli) sınıfa girmektedir
(Alparslan vd. 1998).
Çizelge 2. Erzurum ovası toprak örneklerinin bazı fiziksel ve kimyasal özellikleri
No pH CaCO3 OM KDK Değ.K P Kil Silt Kum Tektür Nem
(%) (%) cmol/kg cmol/kg ppm % % % sınıfı %
1 17.01 19.31 27.54 52.55 Kumlu killi 5.93
6.86 1.29 2.57 49.6 2.45 tın
2 6.93 1.01 4.49 52.1 2.25 13.95 19.96 27.60 52.44 Tın 6.16
3 7.82 4.33 0.46 55.55 2.71 18.36 23.98 31.15 44.89 Kil 3.83
4 7.44 5.31 3.79 47.58 2.33 21.92 13.50 33.75 52.75 Kumlu tın 5.48
5 8.82 7.16 3.55 49.19 3.69 22.47 19.92 38.14 37.71 Kil 5.93
6 8.26 8.23 2.04 45.8 1.36 19.87 15.60 35.83 48.57 Tın 5.37
7 8.10 6.74 1.98 48.27 1.99 17.62 13.50 46.41 40.09 Tın 5.48
8 7.92 4.36 2.79 51.34 1.71 17.50 13.50 39.97 46.53 Tın 5.49
9 7.92 3.16 0.79 38.84 1.53 16.86 13.52 42.28 42.40 Tın 3.52
10 7.89 2.96 1.56 36.01 0.84 23.25 9.65 51.87 38.48 Siltli tın 3.73
11 7.39 1.07 1.2 29.98 2.72 46.91 17.32 37.11 45.57 Tın 3.10
12 7.44 1.36 2.63 29.75 3.76 73.05 21.69 33.06 45.25 Tın 3.31
13 7.88 4.92 3.43 44.57 1.2 23.72 30.29 33.20 36.51 Killi tın 3.73
14 8.02 5.51 2.53 32.64 1.11 18.11 17.41 35.25 47.36 Tın 3.63
15 7.96 7.94 2.39 44.19 2.15 27.59 23.74 33.31 42.95 Tın 4.10
16 7.85 10.16 3.6 49.93 3.72 26.74 19.67 36.66 43.67 Tın 4.60
17 8.10 13.97 2.24 40.74 1.68 24.19 17.61 29.34 33.05 Kumlu tın 4.80
18 8.34 5.57 3.31 37.92 3.01 32.68 15.33 47.66 37.01 Tın 3.60
19 7.31 1.04 1.63 22.85 1.26 26.38 4.91 30.67 64.42 Kumlu tın 2.25
20 7.33 2.59 1.74 20.42 1.65 16.19 4.92 34.84 60.24 Kumlu tın 2.46
21 7.67 2.88 1.21 30.83 1.54 21.04 13.22 33.66 53.72 Kumlu tın 3.31
22 7.66 3.1 1.55 35.77 1.89 20.09 9.11 43.48 47.41 Tın 3.52
Çavdar bitkisinin iyi bir ürünle kaldırabileceği yarayışlı P2O5 ve K2O miktarları:
50 ve 100 kg/hektardır ( Özbek,1969). İyi bir çavdar ürünü için 100 gr toprakta en az
50/6= 8.33mg P2O5/100gr ve 100/6=16.6 mg/ 100 gr K2O bulunması gerekmektedir.
Erzurum ovası tarım toprakları için;
100 gr toprakta en az 8.33 mg / 100 gr P2O5 ve 16.6 mg K20 bulunması
gerektiği düşünülürse; Çizelgenun incelenmesinden görüleceği gibi 2 ,6 ve 15 numaralı
topraklar hariç diğer tüm toprak örnekleri için P2O5 ve 6 ve 10 nolu toprak örnekleri
hariç K2O un yeterli düzeyde olduğu sonucuna varılmıştır.
Uygulanacak Kg/ha P2O5 :
2, 6 ve 15 nolu topraklar için:
17.4kg P2O5 /ha x 100/20= 87kg/ha
40.8 kg P2O5 /hax100/20= 200 kg/ha
10.2 kg P2O5 /hax100/20= 51kg/ha P2O5 gübre gereklidir.
(Yönteme göre bitki, doğal koşullarda topraktaki fosforun 1/5 inden yararlanır).
685
KAYNAKLAR
Aksoy, T. 1967. Trakya Bölgesi topraklarının fosfor durumu ve bu bölge topraklarının
fosfor ihtiyaçlarının tayininde kullanılacak metotlar üzerinde bir araştırma. S. 1-
104. (Doktora Tezi). A.Ü. Ziraat Fakültesi Radyofizyoloji ve Toprak Verimliliği
Kürsüsü. Ankara.
Aktaş, M. 1973. Doğu Karadeniz Bölgesi topraklarının potasyum durumu ve bu
topraklarda alınabilir potasyum miktarının tayininde kullanılacak metodlar
üzerinde bir araştırma. (Doktora Tezi). S. 1-78. A.Ü. Ziraat Fakültesi Toprak
Bölümü, Ankara.
Alganatay, N. 1968. Orta Anadolu kuzey bölgesi topraklarının fosfor durumu ve bu
bölge topraklarında alınabilir fosfor miktarının tayininde kullanılacak metodlar
686
Dürdane MART
Çukurova Tarımsal Araştırma Enstitüsü, Adana. durdanemart@yahoo.com
ÖZET
Tarımsal üretim programları, yüksek verimli ve kaliteli üretim amacına
yönelik, birbirini tamamlayan çalışmalardan oluşmaktadır. Etkin bir şekilde bitkisel
üretimi arttırmak için karşılıklı sıkı ilişkileri bulunan birçok temel unsur arasında
toprak işleme, tohumluk, gübreleme, sulama ve tarımsal mücadele yer almaktadır. Bu
işlemlerin her birinin uygun zamanda ve doğru olarak yapılması, başarı için
zorunludur. İşlemlerden birinin aksatılması halinde programda büyük aksamalar ortaya
çıkar. Birim alandan daha çok ürün alınmasında etkili olan bu önlemler içerisinde
gübrelemenin yani bitki besin maddelerinin rolü ise önemli olmaktadır.
Bitkide azot noksanlığında bitkilerin yaşlı yapraklarının sarı renk aldıkları ve
ileriki dönemlerde yapraklar esmerleşerek ve kuruyarak erken dökülmeler görülür.
Bitkinin bodur bir gelişme gösterdiği, yaşlı sürgünlerin kısa-ince kaldığı, çiçek
teşekkülünün iyi olmadığı, köklerin sürgünlere oranla daha uzun ve yan kök
teşekkülünün az olduğu ve bitkilerde tohum veya meyvede azalmalar tespit edilir.
Bitkide fosfor noksanlığında bitkilerin yaşlı organlarında, büyüme geriler ve
bitkide koyu yeşil bir renk görülür. Bitkide kök gelişimi, döllenme organlarının
gelişimi ve olgunlaşmada gecikme ve zayıflık dikkati çeker; tohum ve meyve oluşumu
için de gerekli miktarlarda bulunması gereklidir.
Anahtar Kelimeler: Verim, kalite, bitki besleme.
NUTRIENTS DEFICIENCY AND THEIR EFFECTS ON THE PLANTS
ABSTRACT
Agricultural production programs consist of complementary studies, which aim
high yields and high quality production. Soil cultivation, seed selection, fertilizer
usage, irrigation and plant protection are among the main factors, which have mutual
close relationship on effectively increasing agricultural production.Timely and
appropriate application of each of these procedures is critical for overall success.
Problem with application of any of these procedures will lead to problems with
program. Among these procedures, which are effective on getting higher yields from
unit area, fertilization and usage of plant nutrition products has a significant
importance.
It is observed that, in case of nitrogen deficiency older leaves of plants become
yellowish first and early defoliation is the case after becoming brownish and dry in
further stages. It is also observed that, plant height is lower than usual, older shoots
remain short and thin, blooming is weak, roots are taller compared with shoots,
development of side roots is weak and there is less seed or fruit with plants in case of
nitrogen deficiency.In case of phosphor deficiency with plants, development slows
down with older organs of the plant and plant takes a dark green color. Weakness of
roots, weakness of generative organs and delay and weakness with maturity becomes
viable. Phosphor in sufficient quantities is also required for seed and fruit development.
Key Words: Yield, quality, plant nutrition.
689
GİRİŞ
Gübreleme bitkisel üretimde amaçlanan verim ve kaliteye ulaşmak için
içerisinde bir veya birkaç çeşit bitki besin maddesi bulunan organik veya inorganik
bileşiklerin toprağa veya doğrudan bitkiye verilmesi şeklinde tanımlanabilir.Genel
olarak kültür topraklarında her çeşit bitki besin maddesinin az veya çok olduğu
bilinmektedir. Bu nedenle de gübrelemede amaç toprakta eksik olan bitki besin
maddesinin cins ve miktarını tespit ederek, gübrelemenin zamanında ve usulüne uygun
olarak yapılması önemli olmaktadır.
Tarımsal üretim amacının yüksek verimli, kalite ve onu etkilediği düşünülen
bazı agronomik özellikler bakımından elde edilecek yüksek değerlerin olabildiğince
sürekli ve tutarlı olması arzu edilir. Bu nedenle, üretimde alınması gerekli olan
önlemler; gübreleme, sulama, tohumluk, toprak işleme ve tarımsal mücadele olarak
sıralanabilmektedir. Birim alandan daha çok ürün alınmasında etkili olan bu önlemler
içerisinde gübrelemenin rolü önemli olmaktadır.
Gübre, tarımsal üretim için gerekli temel girdilerden bir tanesidir. Bütün
dünyada olduğu gibi ülkemizin çeşitli bölgelerinde yapılan araştırmalarda gübreleme
ile genellikle % 50’nin üzerinde verim artışı sağlanabileceği tespit edilmiştir.
Gübrelemenin ürünün verim ve kalitesinde meydana getirdiği olumlu sonucu bir yıl
gibi kısa bir süre içersinde açık bir şekilde görmek mümkün olmaktadır.
Tarım sektöründe kullanılan gübre miktarları ülkelerin gelişmişlik durumunu
gösterir bir çeşit ölçüdür. Ülkemizde ticaret gübrelerinin kullanılmaya başlaması çok
yeni olmakla beraber bu alanda kısa zamanda meydana gelen gelişmeler komşu ülkeler
arasında az rastlanan bir seviyeyi bulmuş ve bu gelişme hızla devam etmektedir. Uzun
zaman gübre kullanan gelişmiş ülkelerle kıyaslanırsa; Türkiye’nin bugün eriştiği gübre
kullanma seviyesi sözü edilen ülkelere oranla daha azdır. Fakat ülkemizin halen
tükettiği gübre miktarından çok büyük bir gübre tüketicisi olma yolunda her yıl
kaydettiği ilerlemeler dikkat çekici olmaya başlamıştır.
Gübre tüketiminin artmasına paralel olarak ürün artışının da en iyi şekilde
olması için kullanılan gübrelerden yararlanma olanağının yüksek olması gerekmektedir
ki bu da bilgili bir gübreleme ile gerçekleşebilecektir.
Gübrelemede, ticaret gübreleri yanında çiftlik gübresi, yeşil gübre, kompostlar,
çeşitli guanolar, kemik unu, balık, kan, boynuz, tırnak, deri unları, pamuk çiğidi
küspesi ve çeşitli yağ sanayi artıkları gibi diğer organik gübrelerinde kullanılmasıdır.
Toprakta organik madde birikiminde ve dolayısı ile bitki besin maddeleri artışında ve
toprağın fiziksel ve biyolojik özelliklerinde yaptıkları olumlu etkileri nedeni ile bitki
gelişmesi için uygun bir ortamın oluşmasında gübrelemenin büyük ölçüde yararları
vardır.
BİTKİ BESİN MADDELERİ
Bitkilerin büyüyüp gelişebilmesi ve ürün verebilmesi için insanlar ve
hayvanlar gibi beslenmeleri gerekmektedir. Bitkilerin kendi kök, dal, yaprak, meyve ve
ürünlerini oluşturabilmeleri için kullandıkları bu maddelere “Bitki besin maddeleri”
denilmektedir.
Dünyada ki canlı, cansız bütün varlıklar “element” lerden yapılmışlardır.
Bunların değişik miktar ve şekilde birbirleri ile birleşmeleri sonucunda dünyamızdaki
çok çeşitli maddeler meydana gelmişlerdir. Birbirinden bu derece farklı olan
maddelerin büyük çoğunluğunda bulunan ve maddenin çok küçük bir kısmını teşkil
eden elementler bitki besin maddeleri bunların arasındadır.
690
KAYNAKLAR
Aktaş, M, 1991. Bitki Besleme ve Toprak Verimliliği, Ankara Ün.Zir.Fak. Yay. 1202.
Ders Kitabı :347.
Aktaş, M., 1995. Bitki Besleme ve Toprak Verimliliği. Ankara Üniversitesi Ziraat
Fakültesi Toprak Bölümü, Yayın no:142, Ders Kitabı:4.
AIexander, M., 1961. Introduction to Soil Microbiology, Toppon Company, Ltd.
Tokyo.
Alpkent, N. 1991. Gübre kullanımı ve verimlilik sorunları. II. Ulusal Gübre Kongresi.
30 Eylül-4 Ekim 1991. 70-72 s., Ankara.
Ergene, A., 1993. Toprak Biliminin Esasları. Atatürk Ün. Yay. No: 586, Zir.FakY.ay
No: 267, Ders Kit. 42.
Güneş, A., Alpaslan, M ve İnal, A., 2004. Bitki Besleme ve Gübreleme. Ankara
Üniversitesi Ziraat Fakültesi Yayın No: 1539 Ders Kitabı: 492.
695
Kacar,B., 1975. Bitki Besleme Ders Kitabı, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Yayınları;637, Ankara.
Kızıloğlu, F. T., 1995.Toprak Mikrobiyolojisi ve Biyokimyası, Atatürk Ü. Zir. Fak.
Yay. No: 180.
Krauss, A., 2001. Potassium and biotic stres. Presented at the 1st
FAUBAFERTILIZAR-
IPI Workshop on Potassium in Argentina’s Agricultural
Öktüren, F., Sönmez, S, Kocabaş, I., 2007. Potasyumun Bitki Sağlığı Üzerine Etkileri
(İnternet üzerinden makaleye ulaşıldı).
Öner, M., 1986. Genel Mikrobiyoloji. Ege Ü. Fen. Fak. Kitaplar Serisi No :94, 303-
310.
Paul,E. A., Clark, F. E., 1989. Soil Microbiology and Biochemistry, Aça. Press, CA.
San Diego.
Şehirali, S. 1988. Yemeklik Dane Baklagiller. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Yayınları: 1089. Ders Kitabı: 314. 357 s., Ankara.
Ünver, S., M. Kaya, 1998. Doğada azot kaynakları. TÜRK-KOOP Ekin Dergisi, Yıl: 2,
Sayı: 3, s: 16-19.
696
ÖZET
Dayanıklılık genetik olarak belirlenmekte olup besin elementleri ve gübreleme
gibi çevresel faktörler bunu azalmakta veya artırmaktadır. Gübreleme uygulamalarına
orta derece dayanıklı ve hassas çeşitleri büyük tepki vermektedirler. Çok hassas
çeşitlerde besin elementi uygulamaları çok az önemli olmasına rağmen dayanıklı
çeşitlerde tamamen önemsiz olmaktadır.
Besin elementlerinin hastalıklarla ilişkisinde toplam miktarlardan çok besin
elementleri arasındaki oran daha önemli olmaktadır. Hatta uygulanan besin
elementlerinin farklı formları bile hastalıklar üzerine farklı etkiler yapmaktadır.
Özellikle bakteriyel ve fungal hastalıklara karşı dayanıklılık seviyesi N:K oranı ile
ilişkili olup genelde dayanıklılık üzerine K’nın daha belirleyici olduğu tespit edilmiştir.
Örneğin elma karalekesinin oluşumu yapraklardaki N:K oranı 2.53’den 2.00 civarına
düştüğünde çok daha az olduğu yapılan çalışmalarla ortaya koyulmuştur. Besin
elementlerinin uygulama zamanı da hastalıklar üzerinde farklı etkilere neden olmaktadır.
Öte yandan yetiştirilen bitki türünün hastalıklara dayanımını aynı toprakta daha önce
yetiştirilen bitki türü olumlu ya da olumsuz etkileyebilmektedir.
Bu makalede makro besin elementlerinden N, P, K, Ca, Mg, S ve Si’nin
hastalıklarla ilişkisi incelenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Hastalık, makro bitki besin elementleri, interaksiyon.
INTERACTION BETWEEN MACRO PLANT NUTRIENTS AND DISEASES
ABSTRACT
Resistance is genetically determined, but environmental factors, including
mineral nutrients and fertilizers, are quite capable of enhancing or reducing it. Although
moderately resistant or susceptible varieties are said to benefit greatly from fertilizer
application, very susceptible varieties reputedly show only a weak response and highly
resistant varieties virtually none.
At interaction between nutrients and diseases, relative concentrations of plant
nutrients are more important than the absolute concentrations in the plant. Even,
different forms in which nutrients are supplied to plants affect on diseases differently.
Particularly to fungal and bacterial disease, depends on the N:K ratio. In general the
influence of potassium on resistance predominates. For instance, incidence of apple scab
was much lower at a nitrogen/potassium ratio of about 2.0 in the leaves than at a ratio of
2.53. The time of fertilization is effective also on diseases differently. On the other hand,
resistance of grown plant variety to diseases was influence positively or negatively than
crop rotation.
In this article, interaction between N, P, K, Ca, Mg, S, Si and dieases was
examined.
Key Words: Disease, macro plant nutrients, interaction.
697
GİRİŞ
Hastalıklara dayanıklılık bitkilerin genetik bir özelliğidir ve dayanıklılık
kavramı göreceli olarak bitki-patojen interaksiyonunda uyuşmazlık olarak tanımlanır.
Bitki besin elementlerinin eksikliği veya fazlalığı ile ilgili problemlerden bahsedildiği
zaman bu durumun hastalıklarla ilişkisine değinmemek imkansızdır. Dayanıklılık farklı
araştırmacılar tarafından farklı şekillerde ifade edilmiştir. Bazılarına göre dayanıklılık,
bitkilerin belli çevresel streslere karşı canlı kalabilme yetenekleri olarak ifade edilirken
bazıları ise dayanıklılığın genetik olarak meydana geldiğini, besin elementleri ve
gübreleme gibi çevresel faktörlerin bunu azalttığı veya arttırdığını belirtmiştir.
Hastalıklara karşı, yeterli ve dengeli beslenen bitkiler, eksik, fazla veya dengesiz
beslenen bitkilere göre daha dayanıklı olmaktadırlar. Bir başka ifadeyle bitki besleme iyi
bir şekilde yapılır ve bitkiler daha sağlıklı olursa bitki hastalıkları azalmaktadır
(Bergmann 1992).
Tolerans, hastalık bitkide etkili olsa bile bitkilerin hastalığın olumsuz etkilerini
ortadan kaldırabilme yeteneğidir. Yani tolerans, bitkilerin, hastalığın zayıflatan etkisini,
yeni yaprak oluşturarak dengeleyebilme kabiliyetleridir (Huber ve Graham 1999).
Huber ve Graham (1999), hastalıklar veya zararlıların bitkide etkili olabilmesi
sadece bitkiler hastalık ve zararlıların yaşamları için uygun ortamları sundukları zaman
mümkün olduğunu bildirmiştir. Örneğin bitkilerde aminoasitler ve şekerler gibi bazı
metabolik ürünlerin birikimi hastalık oluşumunu artırmaktadır. Bu konuda Bergmann
(1992) bitkilerin çözünebilir şeker ve aminoasit konsantrasyonları normalin üzerinde
olduğu zaman yani bitkiler göreceli olarak yüksek N ve düşük K’a sahip oldukları
zaman patojenlerin saldırılarının meydana geldiğini vurgulamıştır. Ayrıca bitkide N
seviyesinin artması patojenler üzerine toksik etkiye sahip olan fenolik bileşiklerde
azalma meydana getirmektedir.
Bergmann (1992), bitkilerin maksimum protein sentezini başardığı şartları
öğrenmek hastalıkların kontrolü açısından en önemli husus olduğunu belirtmiştir. Aynı
tür içinde daha çok protein üreten bitkilerin daha dayanıklı olmaktadır. Bitkilerin
metabolik yollarla ürettiği birçok bileşik (fitoalexinler, fenoller, flavonoidler ve oksinler
vb) hastalıklara karşı dayanıklılık sağlanmasında etkilidir. Bu bileşikler dayanıklı
bitkilerde bazı bitki besin elementlerinin seviyesine bağlı olarak üretilir ve enfeksiyon
bölgesinde birikirler.
Hastalıklarla besin elementi alımı arasında bir kısır döngü vardır. Besin elementi
eksikliği bitkileri enfeksiyona önceden hazır hale getirerek öncelikle hastalığın
oluşmasına katkıda bulunur. Daha da ileri aşamalarda ise hastalıklar, bitkilerin besin
elementi alımını ve kullanımını bozmak suretiyle bitkileri strese sokarlar. Hastalıklar
bitki besin elementlerinin alımını çeşitli yollarla etkilerler. Bazı patojenler bitki kök
bölgesinde veya enfekte olmuş dokulardaki besin elementlerinin etkili bir şekilde
kullanımını veya taşınmasını etkileyerek yarayışsız hale getirebilirlerken diğer bazı
patojenler ise besin elementinin yüksek oranda birikmelerine ve toksisitesine neden
olurlar. Kendi metabolizmaları için besin elementlerini kullanan toprak canlıları
özellikle organik artıkların ayrışmasında rizosfer bölgesindeki besin elementlerini
yarayışsız hale getirerek bitkilerde beslenme bozukluğu oluşmasına ve dolayısıyla
hastalıklara karşı duyarlı hale gelmesine neden olurlar. Gübreleme ile besin
elementlerinin uygulanması veya besin elementi alınımını etkileyen bitki kök
bölgesindeki koşulların değiştirilmesi bitki hastalıkları için önemli bir kültürel kontrol
sağlar (Huber ve Graham 1999).
Huber ve Graham (1999)’a göre ekonomik ürün elde etmek için gerekli olan
bitki besin elementi miktarı bitki sağlığı açısından uygun olmayabilir. Ayrıca
dayanıklılık, bitki tarafından alınabilecek besin elementlerinin ilavesi ile doğru orantılı
698
olarak artmaz. Bitkilerin gelişimi için gerekli olandan daha fazla gübre verilmesi çoğu
zaman olumsuz etki oluşturabilir. Özellikle bakteriyel ve fungal hastalıklara karşı
dayanıklılık seviyesi N:K oranına bağlıdır ve K dayanıklılığı olumlu yönde
etkilemektedir. Bitki besin elementleri genel olarak düşünüldüğünde besin
elementlerinin hastalıklar üzerine olumlu ya da olumsuz etkileri olabilmektedir hatta
aynı besin elementi bazı hastalıkları engellerken bazı hastalıkları artırmaktadır.
Azot (N)
Bitkilerin hastalıklara karşı dayanıklılığını azaltıcı yönde elementler arasında en
büyük etkiye şüphesiz N sahiptir. Özellikle tahıllarda aşırı N uygulaması çeşitler
arasında farklılıklar olmakla birlikte sürme, pas ve külleme hastalıklarını arttırmaktadır.
Yüksek N:K oranı tahıllarda gövde ve kök pası ve sürmeye karşı bitkilerin hassasiyetini
arttırmaktadır. Çünkü protein yapısında olmayan N’lu asparagin, putrescin, agmatin gibi
bileşikler böyle şartlar altında artarak patojenlerin gelişimini arttırmaktadır. N’un fazla
kullanılması ile diğer elementler arasında oluşacak dengesizlikler Tablo 1.de verilen
bazı hastalıkları arttırmaktadır (Bergmann 1992).
Tablo 1. Fazla N kullanımı sonucu artan hastalıklar
Bitki Türü Hastalık
Tütün, Salatalık, Fasulye, Lahana Yaprak leke hastalığı (Pseudomonas)
Patates Yumuşak çürüklük (Erwinia spp.)
Marul, Asma, Pancar Mildiyö (Perenosporaceae)
Tahıl, meyve ağaçları Külleme (Erysiphaceae)
Elmalar Kara leke (Venturia inaequalis)
Buğday Yaprak leke hastalığı (Septoria nodorum)
Asma Kurşuni küf (Botrytis cinera)
Domates, Pamuk, Şerbetçi otu Verticillium türleri
Domates, Tütün Alternaria net blotch
Tahıl Pas (Puccinia spp., Uromyces spp.)
Çeltik Rhizoctonia kök çürüklüğü (Rhizoctonia solani)
Elma Acı çürüklük (Gloeosporium)
Fusarium solgunluğu, tahıllarda pas (Puccinia spp.) miktarı artmaktadır. P’un lahanada
Xanthomonas campestrisi (siyah çürüklük) enfeksiyonu, karnotionlarda Fusarium
roseum, kaba yoncada Pseudopeziza medicaginis ve domateste Alternaria solani (erken
yanıklık) hastalıklarının azaltılmasında olumlu etkileri olmaktadır (Bergmann 1992).
Kaila ve Hanninen (1961), fungal enfeksiyonlara karşı çavdarın dayanıklılığı
sonbaharda P gübrelemesi ile arttığını bildirmişlerdir. Herlihy ve Carroll (1969), yüksek
azot uygulansa bile P gübrelemesinden sonra erken yanıklığın (Alternaria solani Sor.)
gözle görülür derecede azaldığını gözlemlemişlerdir. Tamimi ve Hunter (1970)’e göre
dekara 8.4 kg P uygulanması mısırda sürme (Ustilago maydis) oluşumunu %12-13’ten
%5-7’e düşmüştür. Aynı çalışmada silikatlarca zengin P’lu gübrelerin daha iyi sonuçlar
verdiği bildirilmiştir.
Marx (1972)’a göre mikorizal gelişimin ve mikorizalar tarafından üretilen
antibiyotik miktarının artması, P alımını artırmakta, bu durum da dolaylı olarak
bitkilerde dayanıklılığı arttırmaktadır.
Çilekte, Phytophthora fragariae’nın neden olduğu kalp çürüklüğünün N
uygulaması ile arttığı, fakat yeterli miktarda P ve K uygulaması ile bu artışın kontrol
altına alınabildiği bildirilmiştir. Öte yandan P gübrelemesi optimum olduğu zaman
tahıllarda hem take-all hem de Pythium kök çürüklüğü azalmaktadır (Huber ve Graham
1999).
Kalsiyum (Ca)
Ca’un bitkilerde hücre duvarını güçlendirerek dayanıklılığı artırdığı
bilinmektedir. Ca, pektinat senteziyle enzimatik bozulmaya karşı pektinleri daha
dayanıklı hale getirmesi, daha küçük hücreler arası boşluklar oluşturması ve serbest
aminoasit konsantrasyonunda azalmaya neden olması sebebiyle patojenlerin girişini
daha zor hale getirmektedir. Bu yüzden Ca, hem hastalıklara karşı dayanıklılığı arttırıcı
hem de patojenlerin zararını azaltıcı etkiye sahiptir (Bergmann 1992).
Rhizoctonia ve Fusarium cortikal çürüklüğü, alınabilir Ca oranının yüksek
olduğu alkali topraklarda daha az etkili olmaktadır (Huber ve Graham 1999). Yüksek Ca
konsantrasyonu, domateste Verticillium alboatrum ve Sclerotium rolfsii, buğdayda pas
türleri, domates ve diğer bitkilerde Fusarium wilt ve elmalarda Gloeosporium çürüklüğü
gibi hastalıklara karşı dayanıklılığı arttırmaktadır (Shear 1975).
Pseudomonas solanacearum (bakteriyel solgunluk), Erwinia carotovora ve E.
chyrsanthemi (yumuşak çürüklük), Pythium myriotylum (yerfıstığı kabuk çürüklüğü),
Rhizoctonia solani, Cylindrocladium crotalariae, Sclerotinia minor ve Fusarium solani
gibi etmenlerin neden olduğu hastalıkların şiddeti dokulardaki Ca içeriği ile ters orantılı
bulunmuştur (Huber ve Graham 1999).
Dört şalgam çeşidinde kalsiyum siyanamid kullanılarak cluproot
(Plasmodiophora brassicae) kontrol edilmeye çalışılmıştır. Bu çalışmada 3 farklı
Plasmodiophora brassicae ırkı kullanılmış ve bütün çeşitlerde hastalık oluşumu en
yüksek düzeyde olmuştur. Artan kalsiyum siyanamid uygulaması ile hastalık şiddeti de
orantılı olarak azalmıştır. Kalsiyum siyanamid uygulanan bitkilere hastalık bulaşması
için daha yüksek oranlarda inokülasyon olması gerekmektedir (Williamson ve Dyce
2007).
Magnezyum (Mg)
Mg, tam olarak enerji, protein ve özellikle nükleik asit metabolizması üzerine
etkileri nedeniyle hücresel savunma reaksiyonlarını büyük oranda teşvik etmesi
beklenmektedir. Ancak bu konuda yeterli çalışma yapılmamıştır.
702
Kükürt (S)
Yapraktan uygulanan S’ün fungusit etkisi 19. yüzyıldan beri bilinirken topraktan
uygulamaların etkisi daha son zamanlarda anlaşılmıştır. Hastalıklara karşı bitkilerin
dayanıklılığını arttırdığı düşünülen glutathione, glucosinolatesler, serbest haldeki S
gazları, phytoalexinler, S’ce zengin proteinler ve elementel S bazı S içerikli maddelerdir
(Bloem ve ark. 2005).
S’ün etkisi ile ilgili bilgiler literatürlerde çok az geçmektedir. Sülfatlı gübrelerde
genellikle en büyük etkiye K+ katyonu sahiptir. Kabakgillerde Plasmodiophora
brassicae enfeksiyonunda S gübrelemesi ile azalma olduğu rapor edilmiştir. S esikliği
tütün mozaik virüsünün yayılmasını yavaşlatır ve S gübrelemesi N’lu gübreler gibi
patateste virüs hastalıklarının gizlenmesine neden olur. Yüksek topak pH’sı nedeniyle
patateste Streptomyces scabies ‘in meydana getirdiği patates uyuzunun önlenmesi için S
sıkça kullanılır (Bergmann 1992).
Birçok hastalık (patateste Streptomyces scab, sebzelerde Verticillium
solgunluğu, pamukta Phymatotrichum kök çürüklüğü, tahıllarda take-all, tütünde
Thielaviopsis kök çürüklüğü) alkalin topraklar ile ilişkilidir. Hemen hemen 100 yıldır
toprak pH’sını azaltmak için kullanılan S’ün Patates uyuzu (Streptomyces scabies) ’nun
azalmasına dolaylı etkisi olurken, Ca, K, NO3 ve çiftlik gübresi patates uyuzunu
arttırabilmektedir. S’e ek olarak NH4 ve diğer asitleştirici gübreler yaygın olarak patetes
uyuzunu azalttığı gözlemlenmektedir (Huber ve Graham 1999).
S içeren endüstriyel artıkların çevreye salınımının son yıllarda azalmasıyla
Avrupa topraklarında ciddi şekilde S eksikliği oluşmuş ve bu durum verim ve kalitede
azalmalara neden olmuştur. Yapılan tarla gözlemlerinde S eksikliği ile Şalgam (Brassica
703
KAYNAKLAR
Anonymous, 1998. Effects of Potassium on Plant Diseases. Better Crops
With Plant Food. International Plant Nutrition Institute.Vol. 82 (1998, No. 3).
Anonymous, 2003. Effect of Sulfur Nutrition on Disease Resistance and Stress
Tolerance of Brassica Napus. Swiss Participation in European Research
Programmes. 829 - Fundamental, Agronomical and Environmental Aspects of
Ssulfur Nutrition and Assimilation. Switzerland.
Bergmann. W., 1992. Nutritional Disorders of Plants. Development, Visual and
Analytical Diagnosis. Gustav Fischer Verlag Jena, Stuttgart, New York.
Bloem, E., Haneklaus, S. and Schnug, E., 2005. Significance of Sulfur Compounds in
The Protection of Plants Against Pests and Diseases. Journal of Plant Nutrition.
ISSN 0190-4167 Coden Jpnuds, vol. 28, no:5, pp. 763-784,. Allemagne.
Buck, G.B., Korndörfer, G.H., Nolla, A. and Coelho, L., 2008. Potassium Silicate as
Foliar Spray and Rice Blast Control. Journal of Plant Nutrition. Vol. 31 Issue 2,
p231-237.
Clark, R.B., 1995. Role of Silicion in Plant Nutrition. Agriculture and Agri-food
Canada, Crops and Livestock Research Centre, P.O. Box 1210, Charlottetown,
P.E.I., C1A 7M8, Canada.
Danial, D.L. and Parlevliet, J. E., 2008. Effects of Nitrogen Fertilization on Disease
Severity and Infection Type of Yellow Rust on Wheat Genotypes Varying in
Quantitative Resistance. Journal of Phytopathology, Volume 143, Issue 11-12,
pp. 679-681.
Fauteux, F., Rémus-Borel, W., Menzies, J.G. and Bélanger R.R., 2006. Silicon and Plant
Disease Resistance Against Pathogenic Fungi. Fems Microbiology Letters.
Volume 249, Issue 1, pp:1-6.
Herlihy, M. and Carroll, P. J., 1969. Effects of N, P and K and Their Interactions on
Yield, Tuber Blight and Guality of Potatoes. J. Sci. Food and Agric. 20: 513-
517.
705
Huber, D.M., Graham, R.D., 1999. The Role of Nutrition in Crop Resistance and
Tolerance to Disease. Mineral Nutrition of Crops: Fundamental Mechanisms
and Implication. S 169-204.
Huber, D.M.and Watson, R.D., 1974. Nitrogen Form and Plant Disease. Annuel Rewiev
of Phytopathology 12: 139-165.
Huber, D.M. and Wilhelm, N.S., 1988. The Role Of Manganese in Resistance to Plant
Disease. In: Manganese in Soils and Plants, eds. R.D. Graham,R.J. Hannam and
N.C. Uren. Dordrecht, Netherlands: Kluwer Academic Publishers, pp. 155-177.
Hoffland, E., Jeger, M., Van Beusichem, M., 2000. Effect of Nitrogen Supply Rate on
Disease Resistance in Tomato Depends on The Pathogen. Plant and Soil
Volume 218, Numbers 1-2, January 2000 , pp. 239-247(9).
Kaila, A., Hanninen, P., 1961. Response of Winter Rye to Hyperphosphate and
Superphosphate. J. Sci. Agri. Soc. Finland 33 (1961): 39.
Kıss, S.A. and Pozsar, B.I., 1977. Resistance Increased by Magnesium Nutrition. Acta
Argon. Acad Sci. Hungaricae 26 (1977):156-173.
Ma, J.F.and Yamaji, N., 2006. Silicon Uptake and Accumulation in Higher Plants.
Trends in Plant Science. Vol.11, no:8.
Marx, D.H., 1972. Ectomycorrhiza as Biological Deterrents to Pathogenic Root
Infections. Ann: Rev. Phytopath. 10 (1972): 429-454.
Nolla, A., 2006. Efficiency of Calcium Silicate and Carbonate in Soybean Disease
Control. Journal of Plant Nutrition. Vol. 29 Issue 11, p2049-2061,
Salac, I., Haneklaus, S., Bloem, E., Booth, E., Sutherland, K., Walker, K. and Schnug,
E., 2006. Influence of Sulfur Fertilization on Sulfur Metabolites, Disease
Incidence and Severity of Fungal Pathogens in Oilseed Rape in Scatland.
Landbauforsschung Völkennode 56: 01-04.
Shear, C.B., 1975. Calcium Nutrition and Quality in Fruit Crops. Comm. Soil Sci. and
Plant Analysis 6 (1975): 233 to 244.
Spinelli, F., Vanneste, J.L., Ciampolini, F., Cresti, M., Rademacher, W., Geider, K. and
Costa, G., 2007. Potential and Limits of Acylcyclohexanediones For the Control
of Blossom Blight in Apple and Pear Caused by Erwinia amylovora. Plant
Pathology, Vol. 56 Issue 4, p702-710.
Tamimi, N. and Hunter, J.E. 1970. Effect of P, CaCO3 and CaSiO3 Fertilization upon
Incidence of Corn Smut. Agron J 62:496-498.
Williamson, C.J. and Dyce, P.E., 2000. The Effect of Calcium Cyanamide on the
Reaction of Swede Cultivars to Populations of Plasmodiophora brassicae. Plant
Pathology, Volume 38 Issue 2, pp 230 – 238.
706
1,3 2 3,4
Ramazan ÇAKMAKÇI Ümmügülsüm ERDOĞAN Recep KOTAN
3 4
Belinda ORAL Figen DÖNMEZ
1
Atatürk Üniv. Ziraat Fak. Tarla Bitkileri Böl., Erzurum. rcakmak@atauni.edu.tr
2
Atatürk Üniv., İspir Hamza Polat MYO, İspir/Erzurum
3
Atatürk Üniv. Biyoteknoloji Uyg. ve Araşt. Merkezi, Erzurum
4
Atatürk Üniv. Ziraat Fak. Bitki Koruma Bölümü, Erzurum
ÖZET
Bu araştırma Çoruh Vadisinde Kaçkar Dağlarının güney batı yöneyinde coğrafik
olarak birbirinden farklı 8 bölgede yabani ahududu (Rubus ideaus L.) rizosfer
toprağından azot fikseri ve hormon üretici bakteri izolasyonu amacıyla yürütülmüştür.
İzolasyonda azotsuz katı malat-sükroz besi yeri kullanılmıştır. Saflaştırılmış izolatlar,
bilgisayar kontrollü gaz kromatografi sistemi olan MIDI metotlarına göre yağ asit metil
ester ekstraksiyonu (FAMEs) analizi ve BIOLOG sistemine göre tanılanmıştır. Toprak
örneklerinde toplam azot fikseri sayısı 3.3±0.49×105 ve 1.9±0.38×107 cfu g/kuru toprak
arasında değişim göstermiştir. Sonuçta, 68 izolat azotuz besi ortamında gelişebilmiştir.
Yirmi üç izolatın asetilen indirgeyici azot fikseri olduğu, 22 izolatın fosfor çözebildiği
ve 56 izolatın ise indol asetik asit üretebildiği, 13 bakterinin ise azot fiksetme ve IAA
üretimine ilave olarak fosfor çözebilme özelliğine sahip olduğu belirlenmiştir.
Bakterilerin nitrojenaze aktivitesi (ARA) 0, 09 ile 1,38 nmol C2H4, 107 cfu/s,
bakteriyel IAA üretimi 1,6 ile 42,8 µg IAA/ml kültür, fosfat çözme kapasitesi ise 14,6
ile 74,3 µg P/ml kültür arasında değişim göstermiştir. Tanı test sonuçlarına göre,
izolatların sırasıyla 34 Bacillus, 3 Alcaligenes, 2 Brevundimonas, 2 Burkholderia, 1
Comamonas, 2 Micrococcus, 6 Paenibacillus, 2 Pantoea, 1 Paracoccus, 8
Pseudomonas, 1 Pseudoalteromonas, 1 Rhodobacter, 1 Rhodococcus, 1 Sphingomonas,
2 Stenotrophomonas ve 1 Variovorax cinslerine ait olduğu görülmüştür. Bazı özellikleri
ilk olarak bu sunuda olmak üzere bütün izolatların önemli fizyolojik özellikleri
belirlenmiştir. Seçilen izolatların bitki gelişimini teşvik etme özellikleri bir çok saksı
denemesiyle değerlendirilmiştir. İzolatların bitki gelişimini teşvik edici olarak kullanımı
sadece saksı denemeleri ile garanti edilememekle birlikte; izolatların nitrojenaze
aktivitesine ilave olarak tri-kalsiyum fosfat çözücülüğü, indol asetik asit üretimi ve
bitkisel gelişimi teşvik etme gibi bir veya birçok özelliğinin bitki besin maddesi alımı,
verim ve gelişmenin artırılmasında etken olduğu söylenebilir.
Anahtar Kelimeler: Bitki gelişimini teşvik edici bakteri, izolasyon, azot fiksasyonu,
fosfat çözücülüğü, bitki gelişme hormonu üretimi.
GİRİŞ
Yeraltı sularının kirlenmesi, göllerdeki alglerin zarar görmesi, global nitrojen
döngüsünün değişmesi, sera gazlarındaki artış ve çevresel faktörler azot başta olmak
üzere kimyasal gübre üretimi ve kullanımına alternatiflerin araştırılmasını zorunlu
kılmaktadır. Üretim maliyetleri ve kimyasal gübrelerin çevreye zararlı etkilerindeki
artışlara ilave olarak, çevresel sürdürülebilirlik, düşük üretim maliyeti ve daha iyi bir
verim beklentisi biyolojik gübre kullanımına olan ilgiyi artırmıştır. Tarımsal
sürdürülebilirliğin desteklenmesi, doğal kaynakların ve çevrenin korunması ve
kalitesinin yükseltilmesi için kimyasal kullanımının azaltılması ve biyolojik gübre
formülasyonlarında kullanılabilecek bakteri izolasyonu amacıyla kapsamlı çalışmalar
yapılmaktadır. Bitki rizosferinden farklı bakteri türleri izole edilmekte, saflaştırılmakta,
potansiyeli ortaya konulmakta ve biyolojik gübre olarak uygun mikroorganizma
karışımları hazırlanmaktadır. Bu bakteriler arasından aktif olan türler etkinlik ve ortam
koşullarına adapte olabilme özellikleri dikkate alınarak seçilmekte, tekli veya çoklu tür
içeren biyolojik gübrelerde kullanılmak üzere saklanmaktadır. Biyolojik gübrelerin en
önemli faydası yenilenemez kaynaklardaki mobil besin elementlerinin ekonomik
kullanımını sağlamalarıdır. Serbest yaşayan, bitkisel gelişimi teşvik eden, biyolojik
mücadelede veya biyolojik gübre olarak kullanılan ve kullanılabilecek bakterilere bitki
gelişimini teşvik edici rizobakteriler adı verilmektedir. Serbest yaşayan bu bakteriler
bitki kök rizosferine kolonize olduklarında, tohum veya bitkilere uygulandıklarında bitki
708
MATERYAL VE METOD
Bakterilerin İzolasyonu ve Tanısı
Bakteri izolasyonu Çoruh vadisinde yabani ahududu popülasyonunun yoğun
olduğu 6 farklı bölgeden alınan kök rizosfer topraklarında gerçekleştirilmiştir. Bitki
rizosferinden alınan toprak laboratuarda 10 g toprak steril koşullarda 100 ml su içine
erlene alınarak, çalkalanmış (30 da 150 rpm), 1 ml örnek 9 ml steril su ile karıştırılmış,
dilüsyondan 0.1 ml (105) besin ortamına alınarak (NA), 28 ºC’de 7 gün inkübasyona
bırakılmış, koloni yapısı, koloni formu, gelişme ve pigment üretimi gibi kriterlere göre
rizobakteriler seçilerek, çizilmiş, saflaştırılmış ve izolatlar MIDI Sistem metotlarına
göre FAMEs analizi (De Freitas ve ark., 1997) ve BIOLOG sistemine göre tanılanmıştır.
Bakteriler yaklaşık 40 mg canlı hücre TSBA ortamında yetiştirilip hasat edilmiş, 1 ml
1.2M NaOH, %50 metanol ilavesiyle 5 tüp 100oC’de 30 dakika inkübe edilmiştir. Hızlı
soğutmadan sonra 1.25 ml %50 MTBE (methyl-tert butyl ether) hekzan ekstraktı Pastör
pipetle alınarak, 3 ml 0.3 M NaOH ile yıkanmış, FAMEs ekstraktı gaz
kromotoğrafisinde (HP6890, Hewlett Packard, Palo Alto, CA) silika kapillar kolon ile
%5 phenylmethyl silikon kullanılarak ayrılmış, parametreler bilgisayar programı ile
otomatik olarak belirlenmiştir. Peak tanısı kalibrasyon standartlarına göre yapılmış
709
(Microbial ID 1200-A), her bir bakteriye ait FAME profil TSBA 40 ve MIS datalarına
göre belirlenmiştir.
İkinci izolasyon ise azotsuz ortamda saflaştırma ve izolasyon azotsuz katı malat
sükroz (NFMM) ortamında gerçekleştirilmiştir (Döbereiner 1989). Bu ortam 10,0 g
sükoz; 5,0 g L-malik asit; 0,2 g MgSO4·H2O; 0,01 g FeCl3; 0,1 g NaCl; 0,02 g
CaCl2·2H2O; 0,1 g K2HPO4; 0,4 g KH2PO4; 0,002 g Na2MoO4·H2O; 18 g agar katı veya
8 g yarı katı ortam olacak şekilde 1,000 ml saf suda çözülmüş, agar ilave edilmeden
önce 1 N NaOH kullanılarak pH 7,2 olarak ayarlanmıştır. Ortam 120 °C otoklavda 20
dakika sterilize edilmiştir. FAMEs analizi ile MİS ve BIOLOG sistemine göre tanılanan
bakteri suşlarının besin ortamında pigment üretimi, gram reaksiyon, katalaz, oksidaz,
nişasta hidrolizi, glikoz ve mannitolden asit oluşumu, sitrat kullanımı, oksijensiz
koşullarda gelişebilme, nitrat redüksiyon aktivitesi ve 36˚C’de azotsuz ortamda gelişme
gibi fizyolojik, biyokimyasal ve morfolojik testleri yapılmış ve karakterize edilmiştir
(Forbes ve ark. 1998).
Asetilen İndirgenmesi (Acetylene reduction assay=ARA)
Azot fissasyon kapasiteleri azotsuz ortamda asetilen asetilen indirgenmesi analizi
(ARA) (Hardy et al., 1968) ile belirlenmiştir. Kültürler 30°C’de 24 ve 48 h inkübe
edilmiştir. Etilen üretimi Hewlett Packard gaz kromotoğrafisi (Model 6890, USA)
kullanılarak ölçülmüştür.
İAA Ölçümü
Bakteriyel İAA üretimi inkübasyondan 48, 72 ve 168 saat sonra
spektrofotometrik olarak 600 nm ölçülmüş, IAA düzeyi kolorimetrik olarak
hesaplanmıştır (Bent ve ark. 2001). Tüpler 18 saat 27 °C ve 100 rpm’de inkübe edilmiş,
takiben 40 ml TSB içeren 125 ml tüplere 0 ve 25 mg tryptophan/ml ve her bir suştan 1
ml ilave edilmiştir. İAA konsantrasyonu Salkowski’s reagent (50 ml 35% HClO4 + 1 ml
FeCl3) kullanılarak ölçülmüştür. Absorbansı 530 nm’de Shimadzu
Spectrofotometresinde (UV-1208) ölçülmüştür. Her bir kültürde konsantrasyon
standartla karşılaştırılarak belirlenmiştir.
Fosfor Çözme Kapasitesinin Belirlenmesi
Bakterilerin fosfat çözücülük aktivitesi kalitatif ve kantitatif metotlara göre
yürütülmüştür (Pal 1998, Mehta ve Nautiyal 2001). Bütün bakterilerin P çözme
kapasiteleri sükroz-trikalsiyum fosfat agar ortamında (Pikovskaya 1948) kaya fosfat
olarak 500 µg/ml P içeren 250 ml erlende 6 günlük 1 ml (yoğunluk 4 x 109) inokulumda
belirlenmiştir. 6 günlük inkübasyondan sonra suda çözünebilir P miktarı VYCM (sarı
renkli vanadomolibdofosforik metot) ile kolorimetrik olarak belirlenmiştir.
Sayım Metotları
Köklerle sıkı ilişkide olan rizosfer toprağı ayrılmış, toplam bakteri, azot fikseri ve
P çözücü bakteri sayımında Standart Sayım Metodu kullanılmıştır. Toplam bakteri
dökme plak yöntemine göre asparagine-mannitol agarda (Salle 1973), N2-fikserleri
azotsuz (N-free) katı malate-sucrose (Döbereiner 1989) ve P- çözücü bakteriler ise
sükroz-trikalsiyum fosfat agar (Pikovskaya 1948) ortamında koloni formu ünitesi (cfu)
olarak belirlenmiştir. Her örnekten alınan 10 g toprak steril koşullarda 100 ml su içine
erlene alınmış, çalkalanmış (30 da 150 rpm), 1 ml örnek 9 ml steril su ile karıştırılarak
dilüsyondan 0.1 ml (108) besin ortamına alınmış (NA), 30 ºC’de 7 gün inkübasyona
bırakılmıştır. İnkübasyondan sonra cfu miktarı standart metotlara göre sayılmış ve her
örnek için g kuru toprakta cfu olarak hesaplanmıştır.
710
Asit Oluşumu
Asit Oluşumu
Mannitolden
İAA üretimi
Glukozdan
Anaerobik
reaksiyon
kullanımı
%7 NaCl
hidrolizi
gelişme
gelişme
Katalaz
Nişasta
Gram
Sitrat
İzolat
Ps. Putida, diğer 3 izolat ise Ps. diminuta türleridir. Tanılanan yaygın Paenibacillus
türleri, azot fikseri ve İAA üretici Pb. polymyxa (4 izolat), azot fikseri ve fosfat çözücü
Pb. macerans ve azot fikseri Pb. lentimorbus olmuştur. Gram negatif bakteriler
içerisinde en yüksek fosfat çözücüler 38,7, 38,4, 35,8, 35,73,2 µg P/ml kültür olarak
sırasıyla P. agglomerans (130/1), C. acidovorans RC41, Br. cepacia (131/1), V.
paradoxus RC21 ve Pb. macerans (139/3) izolatlarıdır. En yüksek asetilen indirgenmesi
ise Pb. polymyxa türlerinde (0,42-1,38 nmol C2H4, 107 cfu/s) belirlenmiş, bu bakterileri
0,70, 0,61, 0,58. 0,46 nmol C2H4, 107 cfu/s ile Ps. putida RC78, Ps. fluorescens (T26),
Rh. capsulatus RCR04 ve St. maltophilia R9 izlemiştir. Bu grupta en yüksek İAA
üreticiler St. Maltophilia R9, Pb. polymyxa RC105, Pb. polymyxa RC14 ve Ps.
fluorescens btype G (T32) izolatlarıdır (sırasıyla 42,8, 31,8, 30,9 ve 29,2 µg IAA/ml).
İzole edilen gama-protobakteri grubunda Pantoea sp., Pseudomonas sp. ve
Stenotrophomonas türlerinin tamamı asetilen indirgeme ve İAA üretme özelliği
göstermiştir. Önceki araştırmalarda, B. licheniformis ve P. macerans izolatlarnın mineral
fosfat çözücü (Vazquez ve ark. 2000), Burkholderia sp. İAA üretici ve P çözücü
(Aslantaş ve ark. 2007), St. maltophilia ve Ps. fluorescens İAA üretici ve asetilen
indirgeyici ve azot fikseri (Park ve ark.2005), Ps. fluorescens İAA üretici ve tri-
kalsiyum fosfat çözücü (Gupta ve ark. 2005) ve Alcaligenes faecalis bakterisinin ise
İAA üretici (Patten ve Glick 1996) özellikleri olduğu belirlenmiştir. Pb. polymyxa suları
İAA üretebilmekte (Lebuhn ve ark. 2006), azot fiksetmekte (Coelho ve ark. 2003,
Çakmakçı ve ark. 2006) ve fosfat çözebilmektedir (de Freitas ve ark. 1997). Endofitik P.
agglomerans izolatlarının ise pH ve tuza dayanıklı olup, kalsiyum, demir ve alüminyum
fosfatları çözebildiği (Son ve ark. 2006), azot fiksetme ve İAA üretme özelliklerinin
olduğu (Feng ve ark. 2006) ortaya konulmuştur.
Bu araştırmada izole edilen 9 gram pozitif 8 gram negatif olmak üzere toplam
17 izolatın fosfat çözücü olduğu belirlenmiştir. Ahududu rizosfer topraklarında
izolasyonu, tanı ve karakterizasyonu ortaya konulan bu bakterilerden 3 izolat B.
licheniformis, 3 izolat B. Megaterium, 2 izolat Ps. fluorescens, 2 izolat Pantoea
agglomerans, birer izolat B. subtilis, C. acidovorans, Br. cepacia, Pb. macerans, V.
paradoxus ve tür düzeyinde tanısı yapılamamış olan Bacillus sp. ve Burkholderia sp.
olmuştur. İzolatların fosfat çözme kapasitesi Gram pozitif bakterilerde 17,6 ile -74,3 µg
P/ml kültür (B. subtilis- B. Megaterium), gram negatif bakterilerde ise14,6- 38,7 µg P/ml
kültür (Burkholderia sp. –P. agglomerans) arasında değişmiştir.
Bu araştırmalarla ortaya konulan sonuç ve özellikleri belirlenen bakteriler toplu
değerlendirilirse, toprak-bitki, bitki-bakteri, toprak-bitki-bakteri interaksiyonları, çevre
koşulları ve ele alınacak bitki parametrelerine göre değişmekle birlikte izole edilen
bakterilerden en az 39 izolatın biyolojik gübre formülasyonlarında kullanılabilecek bitki
gelişimini teşvik edici bakteri özelliği gösterebileceği söylenebilir. Özellikle B.
licheniformis B. megaterium B. subtilis B. sphaericus başta olmak üzere, Al. faecalis,
Br. cepacia, C. acidovorans, P. agglomerans, Pb. polymyxa, Ps. fluorescens, Ps.
putida, Rh. capsulatus, St. maltophilia ve V. paradoxus izolatlarının bitki gelişimini
teşvik edici, azot fikseri, fosfat çözücü veya İAA üretici bakteri olarak kullanılabilecek
izolatlar olduğu sonucuna varılmıştır. Çevre kirliliğinin önlenmesi ve tarımsal
sürdürülebilirlik, kaynakların devamlılığının sağlanması, tarımsal maliyetin düşürülmesi
ve organik tarım azot fikseri, fosfat çözücü ve bitkisel hormon üretici bakteri
kullanımını zorunlu kılmaktadır. Mikrobiyal türlerdeki geniş genetik varyasyon, farklı
çevre koşullarına adapte olabilen yüksek potansiyele sahip mikroorganizmaların
belirlenebileceğini ortaya koymaktadır. Bu nedenle geniş deneme koşullarında seçilecek
etkin türlere ve bu bakterilerle farklı bitki ve koşullarda kapsamlı araştırmalara
gereksinin vardır.
715
KAYNAKLAR
Aslantaş, R., Çakmakçi, R. and Şahin F., 2007. Effect of Plant Growth Promoting
Rhizobacteria on Young Apple Trees Growth and Fruit Yield under Orchard
Conditions. Scientia Horticulturae, 111 (4): 371-377.
Bent, E., Tuzun, S., Chanway, C.P. and Enebak, S., 2001. Alterations in Plant Growth
and in Root Hormone Levels of Lodgepole Pines Inoculated with Rhizobacteria.
Canadian Journal of Microbiology, 47 (9): 793-800.
Burdman, S., Jurkevitch, E. and Okon, Y., 2000. Recent Advances in the Use of Plant
Growth Promoting Rhizobacteria (PGPR) in Agriculture. In Microbiol
Interactions in Agriculture and Forestry, Vol II Eds. Subba Rao, N. and
Dommergues, Y.R. Chapter 10 pp 29-250. Pub. Inc. UK.
Canbolat, M., Bilen, S, Çakmakçı, R., Şahin, F., Aydın, A., 2006. Effect of Plant
Growth-Promoting Bacteria and Soil Compaction on Barley Seedling Growth,
Nutrient Uptake, Soil Properties and Rhizosphere Microflora. Biology and
Fertility of Soils, 42 (4): 350-357.
Coelho, M.R.R., Von der Weid,, I. Zahner, V. and Seldin. L., 2003. Characterization of
Nitrogen-Fixing Paenibacillus Species by Polymerase Chain Reaction-
Restriction Fragment Length Polymorphism Analysis of Part of Genes
Encoding 16S rRNA and 23S rRNA and by Multilocus Enzyme
Electrophoresis. FEMS Microbiology Letters, 222 (2): 243-250
Çakmakçı, R., 2005a. Bitki Gelişiminde Fosfat Çözücü Bakterilerin Önemi. S. Ü. Ziraat
Fak. Derg. 35, 93-108.
Çakmakçı, R., 2005b. Bitki Gelişimini Teşvik Eden Rizobakterilerin Tarımda
Kullanımı. Atatürk Üniv. Ziraat Fak. Derg.36, 97-107.
Çakmakçı, R., Kantar, F. and Algur, Ö.F., 1999. Sugar Beet and Barley Yields in
Relation to Bacillus polymyxa and Bacillus megaterium var. phosphaticum
Inoculation. Journal of Plant Nutrition and Soil Science, 162 (4): 437-442.
Çakmakçı, R., Dönmez, F., Aydın, A. and Şahin, F., 2006. Growth Promotion of Plants
by Plant Growth-Promoting Rhizobacteria under Greenhouse and Two Different
Field Soil Conditions. Soil Biology & Biochemistry, 38 (6): 1482-1487.
Çakmakçı, R., Dönmez, M.F. and Erdoğan, Ü., 2007. The Effect of Plant Growth
Promoting Rhizobacteria on Barley Seedling Growth, Nutrient Uptake, Some
Soil Properties, and Bacterial Counts.Turkish Journal of Agriculture and
Forestry, 31(3): 189-199.
De Freitas, J.R., Banerjee, M.R., Germida, J.J., 1997. Phosphate-Solubilizing
Rhizobacteria Enhance the Growth and Yield but not Phosphorus Uptake of
Canola (Brassica napus L.). Biology and Fertility of Soils, 24 (4): 358-364.
Döbereiner, J., 1989. Isolation and Identification of Root Associated Diazotrophs. In:
Nitrogen Fixation with Non-Legumes (Skinner, F.A. Ed.), pp. 103-108. Kluwer
Academic Publishers, Dordrecht, Boston, London.
Feng, Y., Shen, D. and Song, W., 2006. Rice Endophyte Pantoea agglomerans YS19
Promotes Host Plant Growth and Affects Allocations of Host Photosynthates.
Journal of Applied Microbiology, 100 (5): 938-945.
Forbes, B.A., Sahm, D.F. and Weissfeld, A.S., 1998. Bailey and Scott’s Diagnostic
Microbiology (11th ed). 1068 pp. Mosby Inc., St. Louis, Missouri, USA
716
Gupta, A., Rai, V., Bagdwal, N. and Goel, R., 2005. In Situ Characterization of
Mercury-Resistant Growth-Promoting fluorescent Pseudomonads.
Microbiological Research, 160 (4):385-388.
Gutierrez-Mañero, F.J., Ramos, B., Probanza, A., Mehouachi, J., Tadeo, F.R. and Talón,
M., 2001. The Plant-Growth Promoting Rhizobacteria Bacillus pumilus and
Bacillus licheniformis Produce High Amounts of Physiologically Active
Gibberellins. Physiologia Plantarum, 111 (2): 206–211.
Hardy, R.W.F., Holsten, R.D., Jackson, E.K. and Burns, R.C., 1968. The Acetylene-
Ethylene Assay for N2 Fixation: Laboratory and Field Evaluation. Plant
Physiology. 43 (8): 1185-1207.
Khalid, A., Tahir, S., Arshad, M. and Zahir, Z.A., 2004. Relative Efficiency of
Rhizobacteria for Auxin Biosynthesis in Rhizosphere and Non-Rhizosphere
Soils. Australian Journal of Soil Research, 42 (8): 921–926
Lebuhn, M., Heulin, T. and Hartmann, A., 2006. Production of Auxin and Other Indolic
and Phenolic Compounds by Paenibacillus polymyxa Strains Isolated from
Different Proximity to Plant Roots. FEMS Microbiology Ecology, 22 (4):325-
334.
Mehta, S., Nautiyal, C.S., 2001. An Efficient Method for Qualitative Screening of
Phosphate-Solubilizing Bacteria. Current Microbiology, 43 (1): 51-56
Pal, S.S., 1998. Interactions of an Acid Tolerant Strain of Phosphate Solubilizing
Bacteria with a Few Acid Tolerant Crops. Plant and Soil, 198 (2): 169-177
Park, M., Kim, C., Yang, J., Lee, H., Shin, W., Kim, S., and Sa, T., 2005. Isolation and
Characterization of Diazotrophic Growth Promoting Bacteria from Rhizosphere
of Agricultural Crops of Korea. Microbiological Research, 260 (2):127-133.
Patten, C. and Glick, B.R., 1996. Bacterial Biosynthesis of Indole-3-Acetic Acid.
Canadian Journal of Microbiology 42 (3): 207-220.
Patten, C.L. and Glick, B.R., 2002. Role of Pseudomonas putida Indoleacetic Acid in
Development of the Host Plant Root System. Applied and Environmental
Microbiology, 68 (8): 3795–3801.
Pikovskaya, R.E., 1948. Mobilization of Phosphates in Soil in Connection with Vital
Activities of Some Microbial Species. Mikrobiologia 17: 362-370.
Salle, A.J., 1973. Laboratory Manual on Fundamental Principles of Bacteriology.
McGraw-Hill Book Company, New York, USA
Son, H.J., Park, G.T., Cha, M.S., Heo, M.S., 2006. Solubilization of Insoluble Inorganic
Phosphates by a Novel Salt- and Ph-Tolerant Pantoea Agglomerans R-42
Isolated from Soybean Rhizosphere. Bioresource Technology, 97 (2): 204-210.
Teale, W.D., Paponov, I.A. and Palme, K., 2006. Auxin in Action: Signalling, Transport
and the Control of Plant Growth and Development. Nature Reviews Molecular
Cell Biology, 7: 847–859.
Vazquez, P., Holguin, G., Puente, M.E., Lopez-Cortes A. and Bashan, Y., 2000. Phosphate-
Solubilizing Microorganisms Associated with the Rhizosphere of Mangroves in
a Semiarid Coastal Lagoon. Biology and Fertility of Soils, 30 (5-6):460-468.
Woodward, A.W. and Bartel, B., 2005. Auxin: Regulation, Action, and Interaction.
Annals of Botany (London) 95 (5): 707–735.
717
Zahir, A.Z., Arshad, M., Frankenberger, W.T., 2004. Plant Growth Promoting
Rhizobacteria: Applications and Perspectives in Agriculture. Advances in
Agronomy, 81, 97-168.
718
ÖZET
Bu çalışmada Antalya bölgesinde tarımsal üretimde kullanılan 50 fosforlu
gübre örneğinin ağır metal (Cd, Pb, Cr, Co, Ni ) analizleri yapılarak, konsantrasyonları
belirlenmiştir. Elde edilen bulgular Gübre Metal Standart değerleri ile kıyaslanmıştır.
Analiz sonuçlarına göre, 50 adet gübre örneğinin 5 adetinde Cd değerleri sınır
değerini (8 mg/kg) aşmış geriye kalan 45 adet gübre ise normal sınırlar içerisinde
kalmıştır. 15 adet gübre örneğinde Ni değerleri, 27 adet gübre örneğinde ise Cr değerleri
diğerlerine göre yüksek bulunmakla beraber, normal sınırlar içerisinde belirlenmiştir.
Pb ve Co değerleri ise normal sınır değerleri içerisinde tespit edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Fosforlu gübreler, ağır metal, çevre kirliliği.
GİRİŞ
Tarımsal üretimin yoğun olarak yapıldığı ülkemizde tarım topraklarının
verimliliği gittikçe azalmaktadır. Dünya ülkelerinde olduğu gibi ülkemizde de yapılan
çeşitli araştırmalar gübrenin verim artışındaki payının genellikle % 50’ nin üzerinde
olduğunu göstermiştir (Aydeniz, 1992). Gübrelemede amaç, topraktan bitkiler tarafından
kaldırılan bitki besin elementlerinin tekrar toprağa ilave edilmesi ve toprağın fiziksel,
kimyasal, biyolojik özelliklerinde olumlu gelişmeler sağlayarak, toprağın verim
gücünün arttırılmasıdır. Ancak gübrelemenin çevrede oluşturacağı olumsuz etkilerin
önlenmesi ve beklenen verimin alınabilmesi için dikkat edilmesi gereken en önemli
konu ihtiyaç duyulan cins ve miktarda kaliteli gübre kullanımıdır. Bu nedenle tarımda
vazgeçilmez bir unsur olan kimyevi gübrenin gereken miktarda ve zamanda
uygulanmaması bir süre sonra toprak kalitesinin bozulmasına, yeraltı sularının ve içme
sularının kirlenmesine, göl ve akarsularda oksijenin azalmasına ürün kalitesinin insan
719
Gübrenin cinsi Pb Cd Cr Co Ni
değiştiği tespit edilmiştir (Raven ve Loeppert, 1997). Söz konusu analiz sonuçları
Çizelge 2’de verilen TSP’li gübre analiz sonuçları ile benzerlik göstermiş, hem yapılan
çalışmada hem de yaptığımız çalışmada ağır metal içerikleri standart değerleri
aşmamıştır.
Von Sothen tarafından Doğu Avrupa ülkeleri ve Almanya’da gübrelerin ağır
metal içeriklerinin belirlenmesi amacıyla yapılan çalışmanın sonuçları Çizelge 3’de
verilmiştir (Savru, 2003). Söz konusu çalışmada tespit edilen ağır metal içerikleri
yapmış olduğumuz araştırmanın sonuçları ile kıyaslandığında ülkemizde kullanılan
gübrelerin ağır metal içeriklerinin daha düşük olduğu belirlenmiştir.
Çizelge 3. Doğu Avrupa ülkeleri ve Almanya’daki gübrelerin ağır metal içerikleri
Gübreler Cd Cr Cu Ni Pb Zn
KAYNAKLAR
Aydeniz, A., 1992. Gübreleme-Ekonomi İlişkileri. II. Ulusal Gübre Kongresi Tebliğleri.
30 Eylül- 4 Ekim, 1991-Ankara. S. 71-80.
Döhler,H.,Wilcke, W.,1995. Schwermetallein der Landwistchaft. Kuratorium für
Technik und Bauwesenin der Landwistchaft. e.V., Darmstadt, Germany.
Kacar,B.1972. Bitki ve Toprağın Kimyasal Analizleri: II. Bitki analizleri.
Ank.Üniv.Basımevi, Ankara 646 ss
Köleli, N.,Kantar, Ç. 2005. Fosfat Kayası, Fosforik Asit Ve Fosforlu Gübrelerdeki
Toksik Ağır Metal (Cd, Pb, Ni, As)Konsantrasyonu. Ekoloji dergisi Sayı: 55,
Sayfa: 1-5
Öktüren Asri, F., Sönmez , S. 2007, Ağır Metal Toksisitesinin Bitki Metabolizması
Üzerine Etkileri. Derim Dergisi sayı:2 syf:36-45 .
Raven,K.P.,LoeppertR.H 1997. Trace Element Composition of Fertilizers and Soil
Amentments.J.Environ.Qual.26551-557.
Saatçı, F., Altınbaş, Ü., Anaç, D., Vural, S., 1988. Melez Çayı (İzmir) İçeriğindeki Bazı
Organik ve İnorganik Kökenli Maddeler İle Ağır Metallerin Nicelik Ve Nitelik
Dağılımlar Üzerine Araştırmalar. Ege Ü.Z.F. Dergisi, 25, 1, 137-151.
Savru, H.,2003. Türkiye’de Gübre Fabrikalarınca Üretilen Gübrelerin Ağır Metal
İçeriklerinin Araştırılması. Ege Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Yüksek
Lisans Tezi. İzmir.
Schachtschabel, P., Blume H. P., Brümmer G., Hartge, K.H. and Schwertmann, U.,
1995. Toprak Bilimi (Çevirenler; H. Özbek, Z. Kaya, M. Gök, H. Kaptan)
Ç.Ü.Ziraat Fak. Genel Yayın No: 73, Ders Kitapları Yayın No: 16. Adana.
Von Sothen, F.,2001 The Environment Effects of Transitionand Needs for Change,
Nitra/Slovakia.
723
ÖZET
Bilinçsiz ve aşırı dozlarda kullanılan mineral gübreler ve kimyasal maddeler
ekosistemi ciddi boyutta kirletmektedir. Toprak, su ve atmosferik açıdan kirliliğe neden
olan bu tür uygulamalar için acil ve mantıklı çözümler üretilmedikçe, ilgili
ekosistemdeki tüm canlılar bundan olumsuz yönde etkilenmeye devam edecektir.
Yüksek düzeyde mineral gübre, pestisit ve hormon kullanımı sonucu topraklar,
içme suları, akarsular ve bitkilerde zararlı maddeler birikmektedir. Ekosistemde bu tür
maddelerin birikimi kanser ve diğer ciddi hastalıklara neden olarak insan sağlığını
tehdit etmektedir. Bu bildiride, mineral gübreleme ve kimyasal uygulamaların çevresel
etkileri ortaya konularak çözüm önerileri irdelenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Mineral gübreleme, çevre kirliliği.
GİRİŞ
Tarımsal uygulamalarla çevre kirliliğine neden olan faktörlerin en önemlileri,
kimyasal gübreler (özellikle azotlu ve fosforlu) hormon ve pestisit uygulamaları
(organik kimyasallar) olarak ortaya çıkmaktadır. Halen yeryüzünde tarım alanı olarak
kullanılan toprakların ancak % 40’ı (ABD ve Avrupa Ülkeleri) modern tarımsal
yöntemlerle işlenmekte, Gelişmekte olan ülkelerde yanlış ve amaç dışı arazi kullanımı
ile her yıl 1 milyon ha tarım alanı tamamen elden çıkmaktadır.
Birim alandan maksimum üretim anlayışı çerçevesinde, özellikle son 30-40
yılda artan, tarım alanlarında yoğun ve bilinçsiz mineral gübre uygulaması; toprak, su ve
hava ortamlarının kirlenmesine ve tüketilen gıdalarda kalite düşmesine neden
olmaktadır. İntensif tarım stratejisi paralelinde yapılan bu tarımsal sistemde toprakların
fiziksel, kimyasal ve biyolojik verimliliklerinin yıldan yıla kötüleşmesi, buna bağlı
olarak da topraklarda erozyon riskinin artması, hastalıkların çoğalması ve kimyasal
724
enerji girdileri ile kalmamakta, kullanılan mineral azot gübrelerinin bir kısmı yıkanma
yoluyla, bir kısmı denitrifikasyon yoluyla topraktan uzaklaştığı için kullanılan azotlu
gübrelerden bitkilerin optimum şekilde yararlanması da mümkün olmamaktadır. Azotlu
gübre kullanımı sonucu verimdeki yüksek oranda artışla birlikte fazla azotlu gübrelerin
ve azotlu artıkların taban suyuna ve içme suyuna karışması sonucunda ortaya çıkan
sorunlar bilim adamları tarafından çevre kirliliği açısından gündeme getirilmekle
beraber, bu güne kadar sorunun çözümü üzerinde yeterli çalışma mevcut değildir.
Daha önce yapılmış birçok çalışma, bitkilere gereğinden fazla azotlu gübre
kullanılması ile insan ve çevre sağlığı açısında birçok olumsuzluklar meydana geldiğini
göstermiştir. Bu olumsuzlukların giderilmesi için biyolojik azot fiksasyonuna önem
verilmesi gerekmektedir (Şekil 1) (Gök ve ark., 2004; Doğan ve ark., 2006).
Atmosferik N2
Nitrogenaz
Denitrifikasyon
NO3-, NH4+ Toprak
SONUÇ VE ÖNERİLER
Ekolojik çalışmalarla her ne kadar kimyasal uygulamalardan uzak durulmaya
çalışılsa da, bunun anlamı çağın gerektirdiği kimyasal uygulamalardan tamamıyla uzak
durmak olmamalıdır. Zira hızla artan nüfusun yanında hızla azalan verimli topraklarımız
mevcut durumuyla sadece organik çalışmalarla insanlarımızı doyurmaya yetmez.
Dengeli ve bilinçli bir biyolojik ve mineral gübreleme, kaliteli ürün elde edilmesi
yanında bu ürünle beslenen insanların sağlığı yönünden de önem taşımaktadır. Bilinçli
kullanılması koşuluyla mineral gübreler ve diğer kimyasal uygulamalar doğada olumsuz
gelişmelere neden olmazken bilinçsiz kullanılan organik uygulamalar bile doğada
olumsuz gelişmelere neden olabilir.
Günümüzde, mineral gübrelerin ve diğer kimyasal uygulamaların, canlı ve
cansız tüm çevrelere verdiği ciddi rahatsızlıkların çok sık görüldüğü ülkemizde,
insanların beslenmesi için yapılan tüm faaliyetlerde daha az zararlı, çevresel açıdan daha
ılımlı alternatif uygulamalara (Ekolojik uygulamalar, Rhizobium ve Mikoriza
uygulamaları vs.) ağırlık verilmesi gerekmektedir. Kanser olma riskinin ürkütücü
boyutlarda olduğu ülkemizde bu tür çevre dostu alternatif ve biyolojik uygulamalar
sonucunda elde edilen besinler, insanların her geçen gün biraz daha fazla kanser olma
risklerini de azaltmış olacaktır.
Zirai ilaçların hatalı ve bilinçsiz kullanımı çevre sağlığı açısından önemli bir
risk taşıdığından; bu riskin en aza indirilebilmesi için kontrollü ve optimum miktarda
pestisid kullanımına gidilmelidir.
Mikroorganizmalardan yararlanılarak doğal azot fiksasyonu yoluna gidilmesinin
yararı, mineral azot girdisini azaltarak daha ucuz yolla toprağa azot kazandırmak
yanında mineral azotun sebep olabileceği çevre sorunlarının boyutunu da azaltmaktadır
(Gök, 1989). Azotlu gübre kullanımı neticesinde verimdeki artışla birlikte fazla azotlu
gübrelerin ve azotlu bileşiklerin taban suyuna ve içme suyuna karışması sonucunda
ortaya çıkan sorunlar, bilim adamları tarafından çevre kirliliği açısından gündeme
getirilmekle beraber bu güne kadar sorunun çözüm için üzerinde yeterli çalışmalar
yapılmış değildir (Gök ve ark. 1995).
Bitkisel hormonların kullanımında tavsiye edilen ölçülere dikkat edilmeli,
gerekli denetim sağlanmalı, insan sağlığı açısından oldukça riskli görünen ve bünyede
kümülatif bir etkiye sahip olan bu kimyasallarda bir standardizasyona gidilmelidir.
Toprağa verilen gübrelerdeki besin maddelerinin topraktan uzaklaşarak sulara
karışmasına ve bunların kirlenmesine etki edebilecek faktörler çok yönlüdür. Bütün bu
faktörleri dikkate almadan ve özellikle diğer kirlenme kaynaklarındaki azot ve fosforu
kontrol altına almadan, gübreleri bir kirlenme nedeni olarak göstermek, insanlığın
beslenmesinin garantisi olan bu maddelerin yanlış değerlendirilmesi anlamına gelir.
KAYNAKLAR
Anonim, 2004. Eko-Tar Kontrol ve sertifikasyon şirketi ile görüşme notları. Tekirdağ.
Coşkan, A., 2004. Anız Yakımı ve Tütün Atığı Uygulamalarının Soya Vejetasyonu
altında Toprakta Azot Mineralizasyonuna, Denitrifikasyona ve Dane Verimine
Etkisi. Ç.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü. Toprak Anabilim Dalı. Doktora Tezi.
ADANA.
Coşkan, A., Gök, M., And Doğan, K., 2007. Effect of Wheat Stubble Burning and
Tobacco Waste Application on Mineral Nitrogen Content of Soil at Different
Depth. International J. of Soil Sci. ISSN 1816-4978.
729
Delen, N., 1999. Pestisitlerin Çevre ve Sağlık Sorunları Yönünden İrdelenmesi. in:
Ekolojik Tarım “Ekolojik Tarım Eğitimi Ders Notları”, Tarım ve Köyişleri
Bak.-ETO yayını, İzmir.
Doğan, K., Gok, M., Coskan, A., 2006. Denitrification Rated Soil Respiration with
Respect to Organic Subsrate Applications. Proceedings of the International
Workshop for the Research Project on the Impact of Climate Changes on
Agricultural Production System in Arid Areas (ICCAP), Kyoto, Japan, March 9-
10, 2006.
Gisi, U., 1990. Bodenökologie. Georg Thieme Verlag. Stuttgart, New York. S.253-261.
Gök, M., 1989. Toprak mikroorganizmalarının Ozon parçalayıcı bazı gazların (N2O,
NO) oluşumunda rolü. Çevre’89 Beşinci Bilimsel ve Teknik Çevre Kongresi,
Adana. S:452-463.
Gök, M., A.E. Anlarsal, A.C. Ülger, C. Yücel, I. Onaç, 1995. Bazı Baklagil Yeşil Gübre
Bitkilerinde N2-Fiksasyonu ve Biyomas Verimi. Toprak İlmi Derneği, İlhan
Akalan Toprak ve Çevre Sempozyumu, Cilt 2. C.207-216. Ankara.
Gök, M., Doğan, K., Coşkan, A., 2006. Effects of Divers Organic Substrate Application
on Denitrification and Soil Respiration under Different Plant Vegetation in
Çukurova Region. International Symposium on Water and Land Management for
Sustainable Irrigated Agriculture. April 4-8, 2006, Adana-Turkey.
Gök, M., Doğan, K., Coşkan, A., Arıoğlu, H., 2004. Bakteriyel aşılama ile demir ve
molibden uygulamalarının yerfıstığı bitkisinde nodülasyon ve biyomas oluşumuna
etkisi. 3. Ulusal Gübre Kongresi “Tarım Sanayi Çevre”, 11-13 ekim 2004 Tokat.
Bildiriler Kitabı, 2. cilt, S. 909-920.
Gök, M., H. Özbek, A.K. Çolak, 1991. İçel Bölgesi sera koşullarında yapılan aşırı nitrat
gübrelemesinin hıyarda nitrat birikimi üzerine etkisi. Ç.Ü. Ziraat Fakültesi
Dergisi 6, 47-58.
Gürbüz, M., "Çevre-Tarım İlişkileri", Ziraat Dünyası Dergisi, Türkiye Ziraatçılar
Derneği Yayını, Sayı: 411 Temmuz, 1992.
Haktanır, K., Arcak, S. 1998. Çevre Kirliliği. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Yayın No: 1503, Ders Kitabı: 457. Ankara. 323 S.
Koponen, H.T., Flojt, L. and Martıkaınen, P.J., 2004. Nitrous Oxide Emissions from
Agricultural Soils at Low Temperatures: A Laboratory Mikrocosm Study. Soil
Biology & Biochemistry 36 (2004) 757-766.
Köleli N., ve Kantar, N., 2006. Fosforlu Gübrede Ağır Metal Tehlikesi. Doğa, Çevre ve
Kültür Dergisi. Ekoloji Magazin. Sayı:9.
Ottow, J.C.G., Bidlingmaier, W., 1997. Umwelt-biotechnologie. Gustav Fisher Verlag.
Stuttgart, Jena, Lübeck, Ulm. S.39-77.
Pestemer, W., 1985. Herbiziddynamik im Boden. in: Pflanzenschutzmittel und Boden.
Verlag Paul Parey. Hamburg-Berlin. S:35-68.
Rohmann, U., H. Sontheımer, 1985. Nitrat im grundwasser:ursachen-Bedeutung –
Lösungswege. DVGW Forschungsstelle am Engler-Bunter-Insitut der Üniversitöt
Karlsruhe.
Sencar, Ö., Gökmen, S., Yıldırım, A., Tarımsal Ekoloji, GOP Üni. Ziraat Fak. Ders
Notları, Yayın No:l, Tokat, 1993.
730
Şimşek, Y., "Zirai Mücadele Şaşkınlığı", Sızıntı Dergisi, Cilt: 13, Sayı: 154, Kasım,
1991.
Türkiye İstatistik Yıllığı, 1994. DİE, Ankara.
731
ÖZET
Ülkemizde DİE verilerine (2001) göre turb başlığı altında leonardid vb organik
materyaller ithal edilmekte ve ithalat rakamları 31,292,919 kg’dır. Kabaca bunun döviz
karşılığı ise 3,606,597 $/yıl’dan daha fazladır. Ayrıca ülkemizde yılda 3,000 ton humik
asit çeşitli ülkelerden ithal edilmekte ve bunun ekonomik değeri ise 3 milyon $ /yıl’dır.
Bu rakamların yıllara göre artma potansiyeli yüksektir. Bu nedenle organik gübre
üretiminde organik materyalin tarımsal önemi nedeni ile bulunduğu kıt kaynaklar daha
da önem kazanmaktadır. Bu sektörde bir kısım gübreler aynı zamanda gübre
hammaddesi olarak da işlem görmektedir.
Bu çalışmada ülkemizde organik gübre hammaddesi olarak önem arz eden
Ilgın, Göynük ve Elbistan linyitlerinden başlayarak sıvı faz alkali oksidasyonu
çevresinde Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı organik gübre yönetmeliği çerçevesinde
humat tür humik asit tuzları üretilebilirliği araştırılmıştır.
Materyaller kuru bazda Ilgın % 42.02, Göynük % 33.19, Elbistan ise % 53.00
toplam humik bileşikler içermektedir. Asit özetleme yöntemi ile temizlenen
örneklerden Türk-organik gübre yönetmeliği çerçevesinde alkali oksidasyon prosesi
prensipleri dahilinde sodyum, potasyum, amonyum ve sülfolanmış humatlar
üretilmiştir. Ürünlerde toplam humik bileşikler % 10.16 ile 28.78 arasında ortam
pH’larıda 9.12 ile 1.65 arasında değişmektedir. Bu ise materyal olarak önem arz eden
bu linyit yatakların bu amaçlı olarak kullanımı anlamına da gelmektedir.
Anahtar Kelimeler: Organik gübre, humat, sıvı alkali oksidasyonu, linyit, leonardid.
GİRİŞ
Montgomery (1959) kömürün kostik oksidasyonunu (oksijen) denemiş ve bunun
sonucunda, yüksek molekül ağırlıklı polifonksiyonel aromatik kömür asitlerini elde
etmiştir. Bunlar suda çözünebilen filimler ve sıcakta sertleşen (termosetting) reçineler
yapımında sınırlı kullanım alanı bulmuşlardır (Norris ve ark , 1985).
Kömürün kimyasal yapısını aydınlatmak için yapılan çalışmalar, ekstraksiyon,
oksidasyon, piroliz, halojenasyon ve hidroliz ürünlerinin incelenmesi üzerine
yoğunlaşmıştır. Kömürün oksidasyonu çok farklı oksitleyicilerle gerçekleştirilmiştir.
Bunlar perklorik asit, nitrik asit, potasyum dikromat, hipoklorit, potasyum permanganat,
hidrojen peroksit, fotokimyasal, elektrokimyasal hava-amonyak, hava alkali,
nitrobenzen ile yapılan oksidasyonlardır (Krevelen,1961).
2
Bu Çalışma Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı -TAGEM –TGAE tarafından yürütülen “Türkiye turba ve linyitlerinden
humik bileşikler ve organomineral gübreler üretilebilirliği ve tarımda kullanım imkânlarının araştırılması “adlı
04310A01 nolu araştırma projesi’nin humatlar üretimi ile yapılan çalışmalardan özetlenmiştir. Bu proje kapsamında
desteklenmektedir.
732
amid formunda, organik azotun % 80 den fazlası amid formunda olan % 6 azot içerikli
yavaş çözünen bir organik gübre üretmişlerdir.
Çöteli ve ark. (2006) Türkiye’de organik gübre hammaddesi olarak
kullanılabilecek linyit ve turba yatakları taranmış irili ufaklı çok sayıda malzeme yatağı
tespit edilmiş olup bunların içerisinde Elbistan linyitleri yüksek humus içeriği ve büyük
rezervi nedeni ile büyük önem taşıdığı belirtilmiştir. Esasen en genç oluşmuş jeolojik
yaş olarak en genç kömürlerin bu statüde olduğu ve irili ufaklı çok sayıda malzeme
yatağı olduğu belirtilmiştir. Ayrıca Türkiye kömürlerinin dünya kömürlerinden daha
fazla kirli olması nedeni ile özellikle tümünde bor, bir kısmında da nikel, krom gibi ağır
metal içerikleri nedeni ile yönetmelik sınırlarında üretimin zor olduğu fakat kömürün
demineralizasyonu gibi asit özetleme yöntemleri ile temizlenebileceği belirtilmiştir.
MATERYAL VE METOD
Materyal
Materyaller kuru bazda Ilgın % 42.02, Göynük % 33.19, Elbistan ise % 53
toplam humik bileşikler içeren linyit kömürleri kullanılmıştır (Çöteli ve ark.2005).
Kimyasallar: Üretimde kullanılan kimyasallar endüstriyel saflıktadır.
Analiz Yöntemleri
Hem hammadde hem de geliştirilen besleme materyallerinde:
Organik madde analizleri AOAC Official Method 967.04, Nem tayini AOAC
Official Method 967.04, Toplam humik asitler TS 5869, Azot analizi AOAC Official
Method 955.04.’ a göre modifiye mikro kheldal ünitesinde tayin edilmiştir (TS 6798).
Sodyum ve Potasyum analizleri kral suyunda ekstarkte edilmiş (TS EN 13650)
örneklerden alev fotometrik olarak yapılmıştır. Ürünlerde ürün cinsine bağlı olarak eser
miktarlardaki Na, P2O5, ve K2O tayinleri yapılmamıştır.
Üretim reaktörü:
SS 316’dan imal silindirik, 150 lt iç hacimli, türbün tür 60 d/dk hızlı
karıştırıcılı, basınç ve sıcaklık ayarlı, elektrikli ısıtmalı, ON/OFF ayarlanabilir ısıtma
sistemli, yüksek basınca dayanıklı 2 giriş (Hava+ hammadde) 2 çıkış vanalı reaktör.
Üretim Yöntemi
Humik asitler alkali fazda sabunlaşma reaksiyonu verebilmektedirler. Bu
çalışmalar genellikle sıvı faz oksidasyonu prosesi olup materyalin yüksek sıcaklık ve
basınçta oksijenin oksidasyon özelliğinden faydalanılır (Calemma ve ark 1988, Dekker
ve ark 1991, Lebo ve ark 1997, Detroit ve ark 1997, Çöteli ve ark 2005).
Malzemelerin Temizlenmesi:
Öncelikle 1000 mikron altına öğütülmüş % 53 humik asit ihtiva eden Elbistan
linyiti 1/100 (sıvı/katı) % 5’lik HNO3 ile yaklaşık 40 oC’de yıkanmış çöken kısım
alınarak materyalin bor ve Cd, Cr, Ni, Pb, As, Hg, gibi kirlilik parametrelerinin önemli
kısmının giderilmesi sağlanmıştır.
Bu çalışma kömürün kısmi demineralizasyonu işlemi olup önemli ortamda
kömür içerisinde bulunan Cd, Cr, Ni, Pb, As, Hg, B gibi elementler
uzaklaştırılabilmektedir (Paul ve ark 2006 Çöteli ve ark. 2005). Ayrıca humik asitlerin
alkali çözündükleri asitte ise çözünmedikleri belirtilmektedir (Clamme, 1988). Cd, Cr,
Ni, B, Pb, As, Hg gibi elementlerin asidik ortamda çözündükleri belirtilmiştir (Perry,
1985).
735
Kuru örneklerde Çizelge 1’deki reaktör içi şartları sağlayacak şekilde kömür,
alkali ve su ilavesi yapılmış ortam uygun basıncı sağlayacak hava şırınga edilmiş
elektrikli ısıtıcı ile reaktör sıcaklığı ayarlanmış 60 d/dk hızda 2 saat çalışma
sağlanmıştır. Nihai ürün alınmış bir kısmı çöken kısım atılmış sıvı kısım analiz
edilmiştir.
Sodyum humat üretimi:
Reaktör içi şartlar sağlanacak şekilde teorik miktardaki örnek alınmış yıkanmış
sıvı kısım atılmıştır katı kısım ise reaktöre konur. Üzerine 10kg pelet NaOH ilave edilir.
Toplam karışım 100 kg olacak şekilde su ilavesi yapılır. Reaktör içerisine kompresörle >
4 atm basınca tekabül edecek kadar hava basılır.2 saat 110-140 C’ de çalışacak şekilde
reaksiyon tamamlanır. Dinlen-dirilen ürün süzülerek katı dibe çöken kısım atılır (Çöteli
ve ark, 2005).
Amonyum humat üretimi:
Reaktör içi şartlar sağlanacak şekilde teorik miktardaki örnek alınmış yıkanmış
sıvı kısım atılmıştır . Katı kısım ise reaktöre konur. Üzerine 10 kg sıvı NH3 ilave edilir.
Toplam karışım 100 kg olacak şekilde su ilavesi yapılır. Reaktör içerisine kompresörle >
4 atm basınca tekabül edecek kadar hava basılır. 2 saat 110-140 C’ de çalışacak şekilde
reaksiyon tamamlanır. Dinlendirilen ürün süzülerek katı dibe çöken kısım atılır (Çöteli
ve ark, 2005).
Potasyum humat üretimi:
Reaktör içi şartlar sağlanacak şekilde teorik miktardaki örnek alınmış yıkanmış
sıvı kısım atılmıştır. Katı kısım ise reaktöre konur. Üzerine 10 kg pelet KOH ilave
edilir. Toplam karışım 100 kg olacak şekilde su ilavesi yapılır. Reaktör içerisine
kompresörle > 4 atm basınca tekabül edecek kadar hava basılır.2 saat 110-140 C’ de
çalışacak şekilde reaksiyon tamamlanır. Dinlendirilen ürün süzülerek katı dibe çöken
kısım atılır (Çöteli ve ark, 2005).
Sülfolanmış humat üretimi:
Reaktör içi şartlar sağlanacak şekilde teorik miktardaki örnek alınmış yıkanmış
sıvı kısım atılmıştır. Katı kısım ise reaktöre konur. Üzerine 5 kg pelet NaOH, 5 kg
KOH, 5 kg Na2S2O5, 5 kg K2S2O5 ilave edilir. Toplam karışım 100 kg olacak şekilde su
ilavesi yapılır. Reaktör içerisine kompresörle > 4 atm basınca tekabül edecek kadar hava
basılır.2 saat 110-140 C’ de çalışacak şekilde reaksiyon tamamlanır. Dinlendirilen ürün
süzülerek katı dibe çöken kısım atılır (Çöteli ve ark, 2005).
3. Ayrıca üretim safhaları incelendiğinde amonyum humat olarak tanımlanan ürün için
sıvı fazda % 25’den fazla amonyak ihtiva edemeyeceği (Perry, 1985) bu oranlar
civarının ise üründe kesif bir amonyak kokusu oluşturması nedeni ile kullanımda
zorluklar çıkaracağı görülmektedir.
4. Reaksiyonlar tam stokiyometrik denklik bilinmemekle birlikte toplu halde gösterilirse;
Humik asitler+ KOH => Potasyum Humat + H2O
Humik asitler+ NaOH => Sodyum Humat + H2O
Humik asitler+ NH4OH => Amonyum Humat + H2O
Humik asitler+ KOH+NH4OH+NaOH =>Karışık humat
şeklinde sunulabilir.
5. Sıvı alkali oksidasyonu ile üretilmiş ürünlerde yanma kaybı (organik madde olarak
kabul edilebilmektedir) analizleri çelişkili sonuçlar verdiği (yanma kaybı % < toplam
humik asitler %) için değerlendirilmeye alınmamıştır. Bunun sebebinin analiz
yönteminde yer alan C oranından kaynaklandığı düşünülmektedir. Analizlerde tüm
ürünler için C oranı 0,59 alınmıştır. Reaksiyon sonucu C oranının bir miktar arttığı
görülmektedir. Esasen çöken kısımlar atıldığı için teorik açıdan sıvı humatlarda;
% Organik Madde = % Humik Bileşikler
yaklaşımı yapmak mümkün gözükmektedir. Nitekim humik bileşiklerde karbon
oranının % 62’lere kadar yükselebildiği belirtilmiştir (Çöteli, 2004) . Ayrıca yanma
kaybının organik madde olarak kullanımında özellikle inorganik kökenlilerden
karbonat vb içerikten gelen bir miktar analiz hatası da mümkündür.
6. Bu yaklaşım; muhtelif materyalde toplam humik asitler TS 5869’la ilgili metodla ilgili
tartışmalar nedeni ile yapılmıştır.Aynı şekilde sülfolanmış humatlarda kükürt oranının
yüksekliğinin de yüksek değerlere neden olduğu düşünülmüştür. Bu yaklaşımlar
laboratuvar ölçekli başka bazı ileri araştırmalar ile desteklenmelidir. Esasen TS 5869
nolu toplam humik asitler analizi kömür tür materyal için geliştirilmiş olup ilk kısmı
ekstraksiyon yolu ile min. miktar (0.2 g) üzerine maksimum (150 g alkali) ile çözünen
humik asitlerin organik madde kabul edilip titrimetrik olarak C analizi yapılması
üzerinedir.
Çizelge 1. Linyit Kömürü tür materyalden çeşitli humatlar üretimi reaksiyon şartları.
Sodyum Amonyum Potasyum Sülfolanmış
İŞLEM HUMAT HUMAT HUMAT HUMAT
NaOH, kg 10.00-25.00 - - 5.00
KOH , kg - 10.00-40.00 5.00
NH3 % 24-26 , kg - 10.00-25.00 5.00
Na2S2O5, kg - - 5.00
K2S2O5, kg - - 5.00
Humik Asit, kg 20.00 20.00 20.00 20.00
Linyit-Turba, kg Humik Asit % den Humik Asit % den Humik Asit % den Humik Asit % den
hesaplanacaktır. hesaplanacaktır. hesaplanacaktır. hesaplanacaktır.
Su, kg Gerisi Gerisi Gerisi Gerisi
TOPLAM KARIŞIM (kg) 100.00 100.00 100.00 100.00
PH 11/ 8.5 11/8.5 11/8.5 11/8.5
Zaman (saat) -2 -2 -2 -2
Sıc, oC 110-140 110-140 110-140 110-140
Ortam Çalışma Basıncı (Bar) >4 >4 >4 >4
Hava Basıncı (bar) >4. Sıcaklığa >4. Sıcaklığa >4. Sıcaklığa >4. Sıcaklığa
tekabül eden tekabül eden tekabül eden tekabül eden
Boyut (mikron) 10-1000 10-1000 10-1000 10-1000
737
ÇÖKTÜR
FİLTRASYON ME
SIVI ATIK
FİLTRASYON FULVİK ASİTLER
Buhar
KURUTMA
HNO3, NH3,
H3PO4
vb
KATI HUMİK TUZLARI
Amonyum Humat
Hava Potasyum Humat
Karışık Humat
SIVI HUMATLAR Sodyum Humat
SIVI N, P, K’lı ORGANOMİNERAL
GÜBRELER
Şekil 1. Endüstriyel Uygulamalar İçin Linyitten Humik Asitli Gübreler, Humatlar ve Fulvik Asitler Üretimi
739
ÖZET
Bitkilerin gelişmesi için gerekli bitki besin maddeleri içerisinde yer alan azot
(N), normal koşullarda, ürün artışı üzerine etkisi en fazla olan besin maddesidir. Azotlu
gübreler, bu özelliği nedeniyle diğer besin maddelerine kıyasla, ülkemizde ve dünyada
en fazla tüketilen gübrelerdir. Bu çalışmada, 2000-2005 yılları arasında Eskişehir
merkez ve ilçelerinde N’lu gübre tüketimi incelenmiştir.
Araştırmada, Eskişehir İl Tarım Müdürlüğü, Destekleme Şube Müdürlüğü’nün il
ve ilçelerde kullanılan fiziki azotlu gübre miktarlarına ait 2000-2005 yılları arasındaki
verileri kullanılmıştır. Çalışmanın sonuçlarına göre, 2000-2005 yıllarını kapsayan
dönemde ortalama kullanılan N’lu gübre miktarı 20.845 ton, ilde ihtiyaç duyulan miktar
ise 54.790 ton’dur. İlde yetişen bitki desenine göre birim alanda tüketilmesi gereken
azotlu gübre miktarı 141.8 kg N/ha iken, tüketiminin 54 kg N/ha olduğu belirlenmiştir.
Sonuçta, son yıllarda sürekli olarak üzerinde durulan nitrat kirliliği problemi ve
azotlu gübrelerin potansiyel olarak nitrat kirliliğine yol açabileceği endişesi araştırmanın
yapıldığı dönemlerde Eskişehir ili için bir tehlike oluşturmamaktadır.
Anahtar Kelimeler: Eskişehir, azot, dengeli gübreleme.
GİRİŞ
Eskişehir ilinin 582.505 ha toplam tarım arazisinin 450.327 ha (%77)’ında kuru
tarım yapılmaktadır ve yaklaşık %30 gibi bir oran olan 175.000 ha tarım toprağı her yıl
nadasa bırakılmaktadır. Kuru tarım sisteminin uygulandığı, Eskişehir ilinde ticari gübre
741
tüketimini belli bir düzeyin üzerine çıkması olanaklı değildir. Sulanan tarım arazilerinin
miktarı artmasıyla, nadasa bırakılan arazi miktarında azalma olacağı ve gübre
tüketiminin artacağı beklenmektedir.
Eskişehir ili köklü tarihsel, kültürel, ekonomi ve sanayi geçmişi, verimli tarım
arazileri ve coğrafi konumu sayesinde ülkemizin en önemli kentlerindendir. Eskişehir
İlinin toplam yüzölçümü 1.365.200 ha olup, bunun %43'ü tarım arazisi, %24'ü çayır-
mera, %24'ü orman, funda ve çalılık ve %9'u diğer araziler olarak dağılım
göstermektedir.
Eskişehir ilinde çeşitli büyük toprak grupları bulunmaktadır. İl alanının çok
büyük bir bölümü, Orta Anadolu kuşağının da yaygın toprak türü olan, kahverengi
topraklarla (%44.7) kaplıdır. İkinci sırada %25.3 orana sahip olan kahverengi orman
toprakları yer almaktadır. Bunlar organik madde bakımından zengin, olgun topraklardır.
Bu topraklar üzerinde orman görülür. Kuru tarıma elverişli olan, %14.2 oranında
kireçsiz kahverengi topraklar ve %7.6 oranında da alüvyal topraklar bulunmaktadır.
Satürasyon yüzdesine göre yapılan sınıflandırmada, Eskişehir tarım
topraklarının %48.4’ü tın, % 47.9’u killi-tın, % 2.9’u kil ve % 0.7’si kum bünyeye
sahiptir (Anonim, 1984). Bu dağılım ilde tarım için uygun toprak bünyesi varlığını
göstermektedir. İlde tarım topraklarının %0.3’ü asit (pH 6.5’den düşük), %8.2’si nötr
(pH 7.5), %91.5’i ise alkali (pH 7.5’den büyük) reaksiyona sahiptir (Eyüpoğlu, 1999).
İlde, yeryüzü şekillerinin oluşturduğu topografik yapının doğal sonucu olarak
gelişmiş bir akarsu ağı bulunmaktadır. Türkiye’nin en önemli akarsularından biri olan
Sakarya Irmağı, aynı zamanda da Eskişehir’in başlıca akarsuyudur. Sakarya Irmağı' nın
çok sayıdaki kolları içinde Porsuk Çayı başlı başına önem taşımaktadır.
Bu çalışmada, 2000-2005 yılları arasında Eskişehir ilinde tüketilen azotlu gübre
miktarı, ilde yetiştirilen bitkilere göre tüketilmesi gereken azotlu gübre miktarı ile
karşılaştırılıp, kimyasal gübrelemeden dolayı çevreye olabilecek zararları incelenmiştir.
MATERYAL VE METOD
İlde karasal iklim hakim olmasına karşın, Sakarya vadisinde Marmara ve
Akdeniz özelliklerini taşıyan “mikroklima” mevcuttur. Uzun yıllar ortalamasına göre
ilde, yılda toplam yağış 372.1 mm, ortalama sıcaklık 10.8 oC, ortalama nispi nem %
67’dir.
Çalışmada, araştırma materyali olarak, Eskişehir ili Tarım İl Müdürlüğü,
Destekleme Şube Müdürlüğü’nün İl ve ilçelerde kullanılan fiziki azotlu gübre
miktarlarına ait 2000-2005 yılları arasındaki verileri ile Türkiye Gübre ve Gübreleme
Rehberi (Anonim, 1995) verileri kullanılmıştır. Yine ilçelerin aynı yıllara ait ekiliş ve
üretim miktarları Tarım Bakanlığı Eskişehir İl Müdürlüğü’nden temin edilmiştir.
Gübre tüketimiyle ilgili karşılaştırmalarda, işlenen birim tarım arazisi ilkesine
göre ilçelerde tüketilen gübre miktarları dikkate alınmıştır.
Eskişehir ilinin ve ilçelerinin 2000-2005 yıllarını kapsayan dönemde azotlu
gübre ihtiyacının belirlenmesi, İl Müdürlüğü tarafından il ve ilçeleri bazında yetiştirilen
bitkisel ürünler için belirtilen üretim alanlarının, Türkiye Gübre ve Gübreleme
Rehberi’nde (Anonim, 1995) aynı bitkiler için uygulanması önerilen en yüksek düzey
olan gübre miktarları ile çarpılması sonucunda bulunmuştur. Çeşitli ülkelerde ve
ülkemizde tüketilen gübreler yakın bir geçmişe kadar fiziki miktarlarına göre ifade
ediliyordu. Bunun için gübrelerde, %21 saf N içeren Amonyum sülfata (A.S.)
dönüştürülerek fiziki miktarlar belirleniyordu. Günümüzde kimyasal gübreler içerdikleri
742
bitki besin elementlerine göre ifade edilmekte ve veriler buna göre düzenlenmektedir
(Kacar ve Katkat, 1999). Bu çalışmada da bitki besin elementleri ilkesi benimsenmiştir.
Birim alanda tüketilen gübre miktarının hesaplanmasında toplam gübre tüketimi
(N), işlenen tarım arazisine bölünmesi ile elde edilmiştir.
Eskişehir ili yasal durumu aile ortaklığı şeklinde olan tarım işletme sayısı en
fazla orana (%14.3) sahip olan ildir. Toplam işletme sayısının yaklaşık %21’i Merkez
ilçede, %16’sı Sivrihisar ilçesinde ve %13’ü Seyitgazi ilçesinde bulunmaktadır.
Eskişehir İli Azotlu Gübre Tüketimi
Eskişehir’de gübre üretimi yapan 3 adet firma bulunmaktadır. Bu firmaların iki
tanesi sıvı ve organik gübre, bir tanesi de katı gübre üretimi yapmaktadır. Ayrıca, 2005
yılı itibarıyla il genelinde gübre satışı yapan 82 adet bayi bulunmaktadır. Bayilerin
%34’ü merkez ilçede bulunmaktadır. Diğer fazla bayi bulunan ilçe ise Sivrihisar
ilçesidir.
2005 yılında; özel bayiler, Tarım Kredi Kooperatifleri (T.K.K.) ve pancar
kooperatifi en fazla DAP ve A.N (% 26-% 33) gübrelerini satmışlardır. Bu gübrelerin
tüketimi ilin üretim deseni nedeniyle en çok Eylül, Ekim, Mart ve Nisan aylarında
gerçekleşmiştir.
Gübre tüketimi üzerine iklim, toprak ve yetiştirilen bitki çeşidi yanında ekilen
arazi miktarı, üreticilerin alım gücü ile eğitim durumu gibi etmenler etkili olmaktadır.
Eskişehir’de de en fazla tüketilen gübreler azotlu gübrelerdir. İlde 2000-2005
yıllarını kapsayan dönemde tüketilen azotlu gübre miktarları çeşitlerine göre Çizelge
2.de verilmiştir.
Çizelge 2. Eskişehir ili 2000-2005 yıllarında tüketilen fiziki azotlu gübre çeşitleri ve
ortalama N miktarları (ton)
2000-2005 yıllarını kapsayan dönemde azotlu gübre tüketimi 80.280 ile 96.174
ton arasında değişmesine karşın, dönem içinde gerçekleşen kriz yılı olan 2001 yılında
tüketim 67.519 tona kadar düşmüştür.
2000 yılında 89.888 ton olan azotlu gübre tüketimi, 2005 yılında 96.174 ton
olarak gerçekleşmiştir. Şekil 1. de görüldüğü gibi azotlu gübre tüketimi, 2001 yılında
krizin etkisiyle oldukça düşük gerçekleşmiştir. Daha sonraki yıllarda artan bir seyir
izlemiştir.
744
(ton)
100.000
50.000
0
00
01
02
03
04
05
20
20
20
20
20
20
Yıllar
Şekil 1. 2000-2005 yıllarında Eskişehir ili azotlu gübre tüketim miktarı (ton)
Eskişehir ilinde 2000-2005 yılları arasında fiziki gübre çeşitlerinin toplam
tüketim değerlerine göre, tek besin elementi içeren gübreler içerisinde genellikle en
fazla %26’lık A.N. (96.894 ton)), kompoze gübreler içerisinde ise en fazla DAP
(172.985 ton) gübresinin tüketildiği izlenmektedir (Çizelge 2. ve Şekil 2). Tek besin
elementi içeren P ve K’lu gübrelerin tüketimlerinin ise düşük miktarlarda olduğu
görülmektedir. Son yıllarda piyasaya sunulan Zn’lu kompoze gübrelerin, verim artışı ve
kaliteye olan olumlu etkisinin çiftçiler tarafından görülmesi nedeniyle ilgi artmıştır.
30.000
25.000
Ortalama Tüketilen Gübre
20.000
Miktarı (ton)
15.000
10.000
5.000
0
AT
T
T
0
n
46
n
15
12
A
26
33
RA
6.
0.
+Z
+Z
R
LF
5.
0.
%
.4
.2
İT
İT
.1
.3
18
20
.0
SÜ
15
RE
AT
15
12
N
.20
N
A
5.
AP
P.
A.
K.
Ü
R
.1
20
İT
İT
15
.N
.N
A
Gübre Çeşitleri
Şekil.2. 2000-2005 yıllarında Eskişehir ili azotlu gübre çeşitlerinin ortalama tüketim
miktarları (ton)
Gübrelerin tüketim miktarlarını yetişen ürünler belirlemektedir ve bitkilerin
çeşidi de etkili olmaktadır. İlde tahıllar grubundan buğdayın, arpanın ve tane mısırın;
endüstri bitkilerinden şekerpancarı ve ayçiçeğinin; yem bitkilerinden de yonca ve
silajlık mısırın yetiştirilmesi azotlu ve fosforlu gübrelerin tüketimini de artırmaktadır.
Şekil 3. de ilçelerin 2000-2005 yıllarını kapsayan dönemde ortalama olarak
tükettikleri saf N miktarı gösterilmiştir. Buna göre en fazla N tüketimi Merkez ilçede
gerçekleşmiş, bunu sırasıyla Çifteler ve Sivrihisar ilçeleri takip etmiştir.
745
7.000
Ortalama Gübre (N) Tüketimi (ton)
6.000
5.000
4.000
3.000
2.000
1.000
0
an
ez
a
u
i
zü
i
a
ık
le
r
z
az
ay
iy
ov
ön
i sa
lp
ga
k
H
fte
ıcç
yü
tg
ud
A
er
ak
li k
İn
ih
al
yi
ün
Çi
M
al
m
rı c
ih
vr
y
Se
ih
ah
G
Be
Si
Sa
M
M
İlçe ler
Şekil 3.İlçelerde 2000-2005 döneminde ortalama tüketilen azotlu gübre miktarı (ton)
Eskişehir İli İçin Kuru ve Sulu Koşullarda Bitki Desenine Önerilen Azotlu Gübre
Miktarları
Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Toprak ve Gübre Araştırma Enstitüsü
Müdürlüğü’nün Türkiye Gübre ve Gübreleme Rehberi (1995)’ne göre Eskişehir ili için
kuru ve sulu koşullarda çeşitli ürünlere uygulanması için önerilen N miktarları Çizelge
3. de verilmiştir. N ihtiyacı belirlenirken ilde yetişen ürünler için organik maddenin
düşük olduğu durum düşünülerek önerilebilecek değerlerin en yüksek olanı
kullanılmıştır.
Eskişehir ilinin bitki cins ve gruplarına göre azotlu gübre kullanım ve ihtiyaç
analizi Çizelge 4. de verilmiştir. Tarım İl Müdürlüğü verilerine dayanarak yapılan
analizde; 2000-2005 yıllarını kapsayan dönemdeki verilerin 6 yıllık ortalaması
kullanılmıştır.
746
Çizelge 3. Göller Bölgesinde Eskişehir ili toprak analiz sonuçlarına göre çeşitli bitkilere
verilmesi gerekli azotlu gübre miktarları (kg N da-1)
Topraktaki Organik Madde Miktarları (%)
Bitki Çeşidi Sulu Kuru
0-1.0 1.1-2.0 2.1-3.0 3+ 0-1.0 1.1-2.0 2.1-3.0 3+
Meyve 12 11 9 7
Sebze 16 15 14 10
Bostan 9 8 7 6
Yonca 6 5 4 3
Mısır 18 17 16 12
Çeltik 19 17 15 10
Ayçiçeği 12 10 9 8
K.Fasulye 7 5 4 3
Anason 9 8 7 6
Haşhaş 9 8 7 6
Gül 7 6 5 4
Çayır 20 19 18 16
Buğday 15 14 12 9 10 9 8 6
Arpa 14 13 12 8 9 8 7 6
Patates 16 15 14 10 11 10 9 7
Ş.Pancarı 18 16 14 12 11 10 9 8
Bağ 13 12 10 8 10 8 7 6
K.Soğan 14 13 12 10 10 9 8 7
Nohut 5 4 3 3
Mercimek 5 4 3 3
Kimyon 8 7 6 5
Kaynak: Türkiye Gübre ve Gübreleme Rehberi (1995)
Çizelge 3’den izlenebildiği gibi Eskişehir’de 2000-2005 yıllarını kapsayan dönem
içerisinde bir yılda kullanılan ortalama azotlu gübre (N) miktarı 20.845 ton, gereksinimi
ise 54.790 ton olarak tespit edilmiştir. Birim alanda tüketilen yıllık azotlu gübre miktarı
54 kg N/ha, birim alanda yıllık azotlu gübre gereksinimi ise 141,8 kg N/ha’dır.
Tüketilen azotlu gübre miktarı, gerekli olan miktarın altında kalmış, ancak % 38’si
seviyesinde tüketim gerçekleşmiştir.
En fazla azotlu gübre (N) tüketiminin tahıllarda gerçekleştiği bunu endüstri
bitkileri ile sebzelerin izlediği görülmektedir. En az azotlu gübre tüketimi ise
meyvelerde gerçekleşmiştir. Tahıllar içerisinde en fazla azotlu gübre buğday ve arpada
tüketilmiş, endüstri bitkileri içerisinde birinci sırayı şekerpancarı ve ayçiçeği almış,
sebzeler içerisinde de diğer grubunda bulunan sebzelerde tüketim en fazla
gerçekleşmiştir.
Şekil 4’de görüldüğü gibi bitki gruplarına göre işlenen birim tarım arazisinde en
fazla azotlu gübre ortalama 62 kg ha-1 olarak sanayi bitkileri grubunda saptanmış bunu
55,7 kg ha-1 ile tahıllar, 51,1 kg ha-1 ile de sebzeler izlemiştir. Baklagil grubunda birim
alana tüketilen azotlu gübre miktarı 19 kg ha-1 ile en düşük düzeyde bulunmuştur.
747
Çizelge 4. Eskişehir ili üretilen ürünler, azotlu gübre (N) ihtiyaç ve tüketim
karşılaştırması
Eskişehir İli 2000-2005 Yılları Ekilişleri (ha) Azotlu Gübre
Ürün Cinsi Gübre Tüketi
Ortala Birim Saf mi
2000 2001 2002 2003 2004 2005
ma (kg/d (ton) (ton)
Buğday 174.43 176.23 175.30 174.24 194.86 183.05 179.68 a)15 26.9 10.254,
Arpa 5127.74 0125.25 8
127.62 0
132.56 2
136.08 7
146.60 9
132.64 14 53 7.065,2
18.5 50
Mısır 1
307 1
571 9
1.166 8
1.261 9
1.718 2
978 7
1.000 18 71
180 0
68,5
Çeltik
12 7 35 7 7 20 15 19 3 1,1
Diğer
10.710 12.387 13.105 9.959 9.359 10.269 10.965 16 1.75 667,5
Tahıl
Toplam
313.20 314.44 317.24 318.03 342.03 340.92 324.31 4
47.4 18.056,
5
Fasulye
1.339 9796 3
1.312 5
942 5
516 6
528 5
936 5 61
47 70
17,8
Nohut
12.824 12.095 14.965 12.931 5.901 6.752 10.911 5 546 207,6
Mercim
1.342 1.181 1.556 938 214 148 897 5 45 17,1
Baklagil
ek
Diğer
40 77 57 80 74 106 72 5 4 1,4
Toplam
15.545 14.332 17.890 14.891 6.705 7.534 12.816 641 243,8
Ayçiçeğ
3.457 3.812 10.283 11.731 8.703 7.255 7.540 12 905 344,2
iPatates
Sanayi Bitkisi
Toplam 2.599 2.710 2.748 2.684 2.402 2.446 2.598 325 123,8
Baklagil 692 656 885 582 486 476 630 5 31 12
Bostan 1.284 1.308 1.596 1.242 1.319 1.379 1.355 9 122 46,4
Diğer 4.906 4.817 4.252 4.118 4.367 4.029 4.415 16 706 268,7
Sebze
Toplam 6.882 6.781 6.733 5.942 6.172 5.884 6.399 860 327,1
Yonca 7.368 7.698 8.388 6.115 5.502 6.218 6.882 6 413 157,1
Korunga 492 389 400 235 106 128 292 5 15 5,5
Yem Bitkisi
Şekil 4. Azotlu gübrelerin işlenen birim tarım arazisi ilkesine göre bitki grupları bazında
tüketim durumu
Elde edilen sonuçlara göre ilde yetersiz azotlu gübre kullanımı olduğu
söylenebilir. Bunun nedeni olarak da iklim ve sulama olanakları, işletme büyüklükleri,
pazarlama sorunları ve gübreleme konusundaki bilgi eksikliği ve çiftçilerin alım gücünü
ifade eden gübre/ürün dengesinin bozukluğu sayılabilir.
İlde azotlu gübre tüketiminin artmasına yol açacak gelişmeler ise, sulu tarım
alanlarının giderek artması, yüksek verimli hibrit tohumların kullanılması ve giderek
yaygınlaşması olarak değerlendirilebilir.
Sonuç olarak; son yıllarda sürekli olarak üzerinde durulan nitrat kirliliği
problemi ve azotlu gübrelerin potansiyel olarak nitrat kirliliğine yol açabileceği endişesi
araştırmanın yapıldığı dönemlerde Eskişehir ili için bir tehlike oluşturmamaktadır (Çelik
ve Gülmezoğlu, 2007). Ancak, tekniğine uygun olmayan gübre kullanımı toprak, su ve
bitki sağlığı açısından sakıncalara yol açmaktadır. Yetersiz gübre kullanımı ise üretim
artışını azaltmaktadır. Fazla kullanılan gübrenin uzun vadede, çoraklaşma ve
tuzlulaşmaya neden olarak tarımsal üretimi geri dönülmez bir şekilde sınırlayacağının
farkında olmak ve gübre kullanımının azaltılmasının da verimi gereksiz yere azaltacağı
ve kirlenmiş bir toprağın temizlenmesinin çok zor ve pahalı olacağını bilmek, konunun
özünü oluşturmaktadır.
KAYNAKLAR
Anonim 1984. Topraksu Genel Müdürlüğü, Eskişehir İli Verimlilik Envanter Raporu ve
Gübre İhtiyaç Raporu. TOVEP Yayın No:22. Ankara.
Anonim, 1995, Türkiye Gübre ve Gübreleme Rehberi. T.K.B. Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğü Toprak ve Gübre Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü Yayınları. Ankara.
Çelik, Z. ve Gülmezoğlu, N., 2007. 18-21 Nisan 2007 Ulusal Çevre Sempozyumu.
Bildiri Özetleri. Mersin
Eskişehir İl Tarım Müdürlüğü, Destekleme, Proje ve İstatistik Şube Müdürlüğü
Kayıtları.
Eyüpoğlu, F., 1999, Türkiye Topraklarının Verimlilik Durumu. Toprak ve Gübre
Araştırma Enstitüsü Yayınları. Genel Yayın No: 220, Teknik Yayın No:T-67.
Ankara.
Kacar, B. ve Katkat, A.V., 1999, Gübreler ve Gübreleme Tekniği. Uludağ Üniversitesi
Güçlendirme Vakfı Yayınları. No:144. VİPAŞ Yayın No:20. Bursa.
749
ÖZET
Bu araştırmada çinko (Zn) eksikliği görülen bir Xerochrept toprağa artan
miktarlarda çeşitli fosforlu gübre uygulamasının mısır bitkisinin gelişimi ve bazı besin
elementi içeriği üzerine etkisi araştırılmıştır. Araştırmada kullanılan toprak örneğinin
pH’sı 7.10; organik madde kapsamı % 1.18; CaCO3 içeriği % 1.89; yarayışlı P2O5
miktarı 7.18 kgda-1; yarayışlı Zn, Fe, Cu ve Mn içerikleri sırayla 0.18; 3.70; 0.87 ve
10.32 mgkg-1 ve tekstür sınıfı kildir. Laboratuvar koşullarında yapılan saksı
denemesinde mısır bitkisine 0, 5, 10 ve 15 kgda-1 P2O5 olacak şekilde TSP, DAP, 20-20-
0 ve 26-13-0 gübreleri uygulanmıştır. Ayrıca bütün saksılara 10 mg kg-1 Zn, ZnSO4
7H20 gübresinden uygulanmıştır. Elde edilen sonuçlara göre, artan fosfor dozları mısır
bitkisinin kuru madde miktarını artırmıştır. Artan fosfor dozları ile bitkinin P, Fe ve Mn
kapsamları da artmış fakat Cu kapsamı azalmıştır. Fosforlu gübreler bitkinin Zn
kapsamını da azaltmıştır. Bitkinin en yüksek Zn kapsamı 26-13-0 gübresinin
uygulanmasıyla elde edilirken, en düşük Zn kapsamı ise DAP gübresinin verildiği
saksılarda belirlenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Çinko eksikliği, fosforlu gübre, Xerochrept, mikro element, mısır.
GİRİŞ
Bitkilerin en fazla kullandığı besin elementlerinden N, P ve K‘un eksikliği
durumunda ürünün kalite ve kantitesi bozulmaktadır. Fakat bu makro besin
elementlerinin yanı sıra bitkiler için mutlak gerekli olup, verim ve kalite üzerine önemli
etkileri olan Zn, Mn, Fe ve Cu gibi mikro besin elementlerinin de eksikliği durumunda
bitkilere mutlaka verilmesi gerektiği bilinmektedir.
Mikro elementler içerisinde dünyada ve ülkemizde Zn eksikliğine çok sık
rastlanmaktadır. Çinko eksikliği mikro element sıralamasında ilk sırayı almaktadır.
Günümüzde dünyada tüm tarım alanlarının % 30‘ unda, Türkiye de ise yaklaşık %
49.8‘inde Zn eksikliğinin bulunduğu yapılan araştırmalarda ortaya konulmuştur
(Sillanpaa, 1982; Eyüpoğlu ve ark. 1998). Çinkonun yarayışlılığı ile toprakların
bazı fiziksel ve kimyasal özellikleri arasında çok sıkı bir ilişki vardır. Toprağın başta
yarayışlı P miktarı olmak üzere organik madde kapsamı, pH değeri, kireç içeriği,
yarayışlı Fe ve Mn kapsamı, topraktaki kil miktarı ve tipi gibi faktörler Zn’nun
yarayışlılığını doğrudan etkilemektedir.
Bitkilerin gelişiminde P ve Zn mutlak gerekli besin elementlerindendir. Bununla
birlikte bu elementler kontrolsüz olarak kullanıldıklarında birbirlerini zıt yönde
etkileyebilir ve bu da ürünün kalite ve kantitesinin azalmasına neden olabilir. Bu ters
etki genelde P’un aşırı kullanıldığı durumlarda Zn eksikliği şeklinde ortaya çıkmaktadır.
Fosfor fazlalığı Zn’nun bitkideki taşınmasını olumsuz etkilemekte ve eksikliğine neden
olmaktadır. Ayrıca P toprakta çözünürlüğü düşük olan Zn- fosfat bileşikleri
oluşturmaktadır (Kacar, 1998).
Çeltik bitkisine Zn’lu ve P’lu gübre uygulamasının verime etkisinin araştırıldığı
bir çalışmada 0.25, 0.50, 1.00, 2.00, 4.00, ve 8.00 kg Zn/da dozlarında Zn, ZnSO4 7H2O
şeklinde ve 0.5, 10 ve 15 kg P2O5 /da dozlarında P ise TSP şeklinde ekimden önce
uygulanmıştır. Artan P miktarı ile birlikte çeltik sapının P, Mn ve Fe kapsamı artmış; Zn
ve Cu kapsamı ise azalmıştır (Savaşlı ve ark., 1998).
Toprağa değişik dozlarda uygulanan hümik asit ve fosforun kireçli bir toprakta
yetiştirilen mısır bitkisinin (Zea mays L.) Fe, Zn, Mn ve Cu içeriğine etkisini
incelenmiştir. Bu amaçla toprağa 3 dozda hümik asit (0, 250, 500 mgkg-1) ve 4 dozda P
(0, 20, 40, 80 mgkg-1) uygulanmıştır. Fosfor uygulamaları ile bitki kuru ağırlığı ve
topraktaki Fe konsantrasyonu artmış, Zn ve Cu miktarı azalmış, Mn konsantrasyonu ise
uygulamadan etkilenmemiştir (Erdal ve ark, 2000).
Azotlu, P’lu, ve K’ lu gübreler uygulayarak Pande ve ark (1985) tarafından
yapılan bir araştırmada, gübre uygulamalarıyla Mn, Cu ve Zn’ nun topraktaki
yarayışlılığının ve çeltik bitkisindeki konsantrasyonlarının azaldığı, Fe’ nin
elverişliliğinin ise az da olsa arttığı belirlenmiştir.
Bu araştırmada; Zn içeriği yetersiz olan bir Xerochrept toprağa uygulanan bazı
P’lu gübrelerin artan dozlarının, mısır bitkisinin Zn ve diğer bazı bitki besin elementi
kapsamları üzerine etkileri incelenmiştir.
MATERYAL VE YÖNTEM
Araştırmada kullanılan Xerochrept (Ekinci, 1990) toprak örneği Namık Kemal
Üniversitesi Ziraat Fakültesi uygulama ve araştırma arazisinden Jakson (1962)
tarafından belirtilen şekilde 0-20 cm derinlikten alınmıştır. Toprakta tekstür (Tüzüner,
1990); pH, kireç, organik madde, yarayışlı P, değişebilir K, (Sağlam, 2001) ve yarayışlı
mikro element (Fe, Cu, Zn ve Mn) (Lindsay ve Norvell, 1978) analizleri yapılmıştır.
751
Bitki örneklerinde ise P ve mikro element (Fe, Cu, Zn ve Mn) analizleri yapılmıştır
(Kacar ve İnal, 2008).
Saksı denemesinde plastik saksılara 4 mm’ lik elekten geçirilmiş 2 kg hava kuru
toprak konmuştur. Deneme 4 fosfor dozu x 4 gübre çeşidi x 3 paralel: 48 saksı şeklinde
şansa bağlı deneme desenine göre yapılmıştır. Fosfor dozları P0: 0, P1:5, P2: 10 ve P3: 15
kg P2O5 da-1 şeklinde TSP, DAP, 20-20-0, 26-13-0 gübrelerinden ve çözelti halinde; Zn
ise 10 mg kg-1 şeklinde ZnSO4 7H2O formunda ve çözelti halinde uygulanmıştır. Bütün
saksılara 150 mg kg-1 N olacak şekilde, çözelti halinde NH4NO3 uygulanmıştır.
Saksılara başlangıçta 5 adet mısır tohumu ekilmiş ve daha sonra her saksıda iki bitki
kalacak şekilde seyreltme yapılmıştır. Bitkiler çimlenmeden 50 gün sonra hasat edilerek
gerekli analizlere hazırlanmıştır. Elde edilen analiz sonuçları istatistiksel olarak
değerlendirilmiştir (Soysal, 2000).
4.00
26-13-0
20-20-0
Kuru Madde
(gr/saksı)
3.00 DAP
TSP
2.00
1.00
Gübreler
Şekil 1. Toprağa artan miktarlarda uygulanan çeşitli fosforlu gübrelerin mısır bitkisinin
ortalama kuru madde miktarı üzerine etkisi.
Toprağa Artan Miktarlarda Verilen Çeşitli Fosforlu Gübrelerin Mısır Bitkisinin
Fosfor (P) Kapsamı Üzerine Etkisi
TSP, DAP, 20-20-0, ve 26-13-0 gübrelerinin artan miktarlarının mısır bitkisinin
P kapsamı üzerine etkisi Çizelge 2’ de verilmiştir.
Çizelge 2 incelendiğinde toprağa artan miktarlarda uygulanan P’lu gübreler
mısır bitkisinin % P kapsamını artırmıştır. Bu artışlar istatistiksel olarak % 1 düzeyinde
önemli bulunmuştur. Mısır bitkisinin en yüksek ortalama P kapsamı % 0.57 ile 20-20-0
gübresi ve % 0.54 ile 26-13-0 gübresinden elde edilirken bu gübreleri sırasıyla % 0.53
ve % 0.52 değerleriyle TSP ve DAP gübreleri izlemiştir (Şekil 2). Ancak istatistiksel
olarak 26-13-0 ile 20-20-0 gübreleri ve TSP ile DAP gübreleri arasında fark
bulunamamıştır.
753
Fosfor P, %
Gübreler Ortalama
Dozları
1 2 3
P0 0.41 0.46 0.44 0.43 b
P1 0.47 0.49 0.46 0.47 b
TSP 0.53 b
P2 0.58 0.60 0.61 0.59 a
P3 0.60 0.62 0.67 0.63 a
P0 0.41 0.46 0.44 0.43 c
P1 0.51 0.54 0.53 0.52 b
DAP 0.52 b
P2 0.54 0.55 0.51 0.53 b
P3 0.66 0.65 0.58 0.63 a
P0 0.41 0.46 0.44 0.43 c
P1 0.49 0.58 0.55 0.54 b
20-20-0 0.57 a
P2 0.60 0.68 0.63 0.63 a
P3 0.70 0.68 0.66 0.68 a
P0 0.41 0.46 0.44 0.43 b
P1 0.48 0.54 0.50 0.50 b
26-13-0 0.54 ab
P2 0.63 0.58 0.61 0.60 a
P3 0.63 0.69 0.65 0.65 a
*: Her gübre kendi içerisinde ayrı ayrı değerlendirilmiş olup aynı harf ile gösterilen ortalamalar arasında %
1 düzeyinde fark yoktur.
20_20_0
0.57
0.56
0.55 26_13_0
Fosfor %
0.54 TSP
0.53 DAP
0.52
0.51
0.5
0.49
Gübreler
Şekil 2. Toprağa artan miktarlarda uygulanan çeşitli fosforlu gübrelerin mısır bitkinin
ortalama P kapsamı üzerine etkisi.
Toprağa Artan Miktarlarda Verilen Çeşitli Fosforlu Gübrelerin Mısır Bitkisinin
Çinko (Zn) Kapsamı Üzerine Etkisi
Toprağa artan miktarlarda uygulanan TSP, DAP, 20-20-0 ve 26-13-0
gübrelerinin mısır bitkisine Zn kapsamı üzerine etkisi Çizelge 3’ de görülmektedir.
754
35.0
26-13-0 20-20-0
30.0 TSP
Zn, ppm
DAP
25.0
20.0
Gübreler
Şekil 3. Toprağa artan miktarlarda uygulanan çeşitli fosforlu gübrelerin mısır bitkisinin
ortalama Zn kapsamı üzerine etkisi.
Bu sonuçlara benzer şekilde, topraklara artan miktarda P uygulaması ile birçok
araştırıcı mısır bitkisinin Zn kapsamlarında azalışlar belirlemişlerdir. Araştırıcılar bu
duruma sebep olarak da, P uygulamasının Zn’nun alınmasını engellemesini
755
göstermişlerdir (Khan and Zende, 1976; Çakmak ve Marschner, 1987; Raghbir ve ark,
1997; Kalfa ve ark, 1998; Erdal ve Kocakaya, 2003).
Elde edilen bulgular kullanılan gübreler arasında Zn’nun bitki tarafından
alınmasını etkilemesi bakımından 26–13–0 gübresinin tercih edilebileceğini
göstermektedir. Nitekim en yüksek kuru madde miktarı da bu gübrenin uygulandığı
saksılardan elde edilmiştir. Diğer taraftan Trakya Bölgesi Xerochrept toprakları
genellikle organik madde bakımından fakir, yarayışlı P miktarı bakımından ise yeterli ve
yüksek düzeydedir. Söz konusu bu gübre, bu toprakların organik madde kapsamı ve P
içeriği bakımından da tercih edilebilir durumdadır. Ancak daha sağlıklı yorum
yapabilmek için bu konuda tarla denemeleri de yapılmalıdır.
Toprağa Artan Miktarlarda Verilen Çeşitli Fosforlu Gübrelerin Mısır Bitkisinin
Demir (Fe) Kapsamı Üzerine Etkisi
Toprağa TSP, DAP, 20-20-0 ve 26-13-0 gübrelerinin uygulanmasıyla mısır
bitkisinin Fe kapsamı üzerine etkisi Çizelge 4’ de verilmiştir.
Çizelge 4’e göre, toprağa artan miktarlarda uygulanan çeşitli P’lu gübreler mısır
bitkisinin Fe kapsamında artışlara neden olmuştur. Bu artışlar istatistiksel olarak % 1
düzeyinde önemlidir. Gübreler genel olarak değerlendirildiğinde en yüksek ortalama Fe
kapsamı 119.1 mgkg-1 ile 26-13-0 ve 114.9 mgkg-1 ile 20-20-0 gübrelerinden elde
edilmiştir. Bu gübreleri sırasıyla 111.6 ve 104.2 mgkg-1 değerleriyle TSP ve DAP
gübreleri izlemiştir (Şekil 4). Ancak 20-20-0 ile TSP gübreler arasında istatistiksel
olarak fark bulunamamıştır.
Toprağa artan miktarlarda verilen P’lu gübre (TSP) mısır bitkisinin Fe
kapsamının önemli ölçüde artmasına neden olmuştur Bu duruma sebep olarak mısır
bitkisine P uygulamasının bitkinin gelişimini etkilemesi ve Fe kapsamı üzerine olumu
bir etki yapmış olması gösterilmiştir (Savaşlı ve ark.,1998).
Çizelge 4. Toprağa artan miktarlarda uygulanan çeşitli fosforlu gübrelerin mısır
bitkisinin ortalama Fe kapsamı üzerine etkisi*
Gübreler Fosfor
Dozları Fe, mg kg-1
Ortalama
1 2 3
TSP P0 88.4 96.7 93.4 92.8 c
P1 107.1 103.6 106.5 105.7 b
111.6 b
P2 128.4 132.0 131.1 130.5 a
P3 126.4 128.2 127.7 127.4 a
DAP P0 88.4 96.7 93.4 92.8 b
P1 92.7 95.4 83.5 93.8 b
104.2 c
P2 110.6 115.0 113.8 113.1a
P3 114.2 119.7 117.4 117.1 a
20-20-0 P0 88.4 96.7 93.4 92.8 c
P1 119.6 122.8 120.7 121.0 b
114.9 b
P2 129.4 132.2 131.8 131.1 a
P3 130.6 132.8 131.2 131.5 a
26-13-0 P0 88.4 96.7 93.4 92.8 c
P1 100.2 115.5 108.9 108.2 b
P2 137.4 a 119.1 a
136.4 138.8 137.1
P3 139.2 136.2 138.7 138.0 a
*: Her gübre kendi içerisinde ayrı ayrı değerlendirilmiş olup aynı harf ile gösterilen ortalamalar arasında %
1 düzeyinde fark yoktur.
756
120 26-13-0
20-20-0
TSP
Fe, ppm
110
DAP
100
Gübreler
Şekil 4. Toprağa artan miktarlarda uygulanan çeşitli fosforlu gübrelerin mısır bitkisinin
ortalama Fe kapsamı üzerine etkisi
Toprağa Artan Miktarlarda Verilen Çeşitli Fosforlu Gübrelerin Mısır Bitkisinin
Bakır (Cu) Kapsamı Üzerine Etkisi
Toprağa artan miktarlarda uygulanan TSP, DAP, 20-20-0 ve 26-13-0
gübrelerinin mısır bitkisinin Cu kapsamı üzerine etkisi Çizelge 5’de verilmiştir.
Toprağa artan miktarlarda uygulanan çeşitli fosforlu gübreler mısır bitkisinin Cu
kapsamında azalmalara neden olmuştur (Çizelge 5). Bu azalışlar % 1 düzeyinde
önemlidir. En yüksek ortalama Cu kapsamı 26-13-0 gübresi verilen saksılarda 14.9 mg
kg-1 ve 20-20-0 gübresinden 14.7 mg kg-1 ile elde edilmiştir. Bu gübreleri 12.3 ve 10.6
mg kg-1değerleriyle DAP ve TSP gübreleri izlemiştir (Şekil 5). 26-13-0 gübresi ile 20-
20-0 gübresi ve DAP ile TSP gübreleri istatistiksel olarak aynı gruba girmektedirler.
Çizelge 5. Toprağa artan miktarlarda uygulanan çeşitli fosforlu gübrelerin mısır
bitkisinin ortalama Cu kapsamı üzerine etkisi*
Gübreler Fosfor
Dozları Cu, mg kg-1
Ortalama
1 2 3
TSP P0 14.6 18.8 15.1 16.1 a
P1 11.0 13.4 12.9 12.4 b
10.6 b
P2 7.6 8.5 7.9 8.0 c
P3 6.3 6.1 6.1 6.1 c
DAP P0 14.6 18.8 15.1 16.1 a
P1 14.4 13.2 16.3 14.6 a
12.3 b
P2 13.2 9.7 10.6 11.1 b
P3 8.5 7.3 7.2 7.6 c
20-20-0 P0 14.6 18.8 15.1 16.1 a
P1 14.4 17.6 14.8 15.6 a
14.7 a
P2 14.5 16.8 14.7 15.3 a
P3 10.2 12.4 12.8 11.8 b
26-13-0 P0 14.6 18.8 15.1 16.1 a
P1 15.4 18.6 14.9 16.3 a
P2 14.9 a 14.9 a
14.2 16.5 14.2
P3 11.4 12.9 12.6 12.3 b
*: Her gübre kendi içerisinde ayrı ayrı değerlendirilmiş olup aynı harf ile gösterilen ortalamalar arasında %
1 düzeyinde fark yoktur.
757
20.00
26-13-0 20-20-0
15.00
Cu, ppm
DAP
TSP
10.00
5.00
Gübreler
Şekil 5. Toprağa artan miktarlarda uygulanan çeşitli fosforlu gübrelerin mısır bitkisinin
ortalama Cu kapsamı üzerine etkisi
Toprağa Artan Miktarlarda Verilen Çeşitli Fosforlu Gübrelerin Mısır Bitkisinin
Mangan (Mn) Kapsamı üzerine etkisi
Uygulanan TSP, DAP, 20-20-0 ve 26-13-0 gübrelerinin mısır bitkisinin Mn
kapsamı üzerine etkisi Çizelge 6’da görülmektedir.
Çizelge 6. Toprağa artan miktarlarda uygulanan çeşitli gübrelerin mısır bitkisinin
ortalama Mn kapsamı üzerine etkisi *
Gübreler Fosfor
Dozları Mn, mg kg-1
Ortalama
1 2 3
TSP P0 62.0 65.4 64.3 63.9 b
P1 64.0 62.4 64.9 63.7 b
65.4 b
P2 70.4 67.2 69.1 68.9 a
P3 66.2 65.4 64.8 65.4 a
DAP P0 62.0 65.4 64.3 63.9 c
P1 65.4 65.8 65.2 65.4 b
67.7 b
P2 68.2 72.6 75.1 70.9 a
P3 66.4 72.6 73.8 70.9 a
20-20-0 P0 62.0 65.4 64.3 63.9 c
P1 71.4 71.2 68.4 70.3 b
70.5 a
P2 77.6 79.0 74.6 71.7 b
P3 77.2 74.1 77.6 76.3 a
26-13-0 P0 62.0 65.4 64.3 63.9 c
P1 67.2 74.6 69.8 70.5 b
P2 78.0 a 71.2 a
76.8 79.7 77.5
P3 72.4 75.3 69.9 72.5 b
*: Her gübre kendi içerisinde ayrı ayrı değerlendirilmiş olup aynı harf ile gösterilen ortalamalar arasında %
1 düzeyinde fark yoktur.
758
Çizelge 6’ya göre, toprağa uygulanan çeşitli P’lu gübreler mısır bitkisinin Mn
kapsamında genel olarak artışlara neden olmuştur. Söz konusu bu artışlar % 1 düzeyinde
önemli bulunmuştur. Gübreler genel olarak değerlendirildiğinde en yüksek ortalama Mn
kapsamı 71.2 mg kg-1 ile 26-13-0 gübresinden elde edilmiştir. Bu gübreyi sırasıyla 70.5;
67.7 ve 65.4 mg kg-1 değerleriyle 20-20-0, DAP ve TSP gübreleri izlemiştir (Şekil 6).
Bu konuda daha önce farklı bölgelerde değişik bitkilerle yapılan araştırmalarda
benzer bulgular elde edilmiştir Araştırıcılar bu durumu bitkinin Mn alımı üzerine P ve
Zn uygulamasının olumlu etkisinin olduğu şeklinde açıklamışlardır (Khan ve Zende,
1976; Taban ve ark. 1995; Aydın ve ark. 2005).
72 26-130
20-20-0
70
DAP
Mn, ppm
68
66 TSP
64
62
Gübreler
Şekil 6. Toprağa artan miktarlarda uygulanan çeşitli fosforlu gübrelerin mısır bitkisinin
ortalama Mn kapsamı üzerine etkisi.
Sonuç ve Öneriler
Bu araştırmada, orta düzeyde yarayışlı P içeren ve Zn içeriği yetersiz olan
Xerochrept bir toprak örneğine artan miktarlarda çeşitli fosforlu gübreler (TSP, DAP,
20-20-0 ve 26-13-0) uygulandığında mısır bitkisinin kuru madde miktarı bütün gübre
çeşitlerinde kontrole göre önemli derecede artmıştır. En yüksek kuru madde miktarı 26-
13-0 gübresinden elde edilmiştir. Benzer şekilde artan miktarlarda uygulanan fosforlu
gübreler mısır bitkisinin % P kapsamını da kontrole göre önemli ölçüde artırmıştır. En
yüksek fosfor kapsamı 20-20-0 ve 26-13-0 gübrelerinin verildiği saksılarda
bulunmuştur. Artan miktarlarda uygulanan gübreler mısır bitkisinin Fe ve Mn
kapsamlarını da artırmıştır. Mısır bitkisinin Cu kapsamı ise uygulanan fosforlu
gübrelerden olumsuz etkilenmiş ve azalmıştır.
Artan miktarlarda uygulanan P’lu gübreler mısır bitkisinin Zn kapsamlarında
kontrole göre önemli ölçüde azalmalara neden olmuştur. Gübreler genel olarak
değerlendirildiğinde mısır bitkisinin en yüksek Zn kapsamı ortalama 32.9 mgkg-1 değeri
ile 26-13-0 gübresinin uygulanmasıyla elde edilmiştir. En düşük Zn kapsamı ise
ortalama 26.0 mgkg-1 değeri ile DAP gübresinin uygulandığı saksılarda belirlenmiştir.
Bu sonuçlar bitkinin kuru madde miktarı ile ilgili sonuçlarla uygunluk içerisindedir.
Mısır bitkisinin Zn kapsamı ile ilgili olarak bulunan bu sonuçlar son derece
önemlidir. Çünkü Trakya Bölgesi’nde uzun yıllardan beri ayçiçeği–buğday ekim nöbeti
şeklinde bir tarım yapılmaktadır. Bu durum topraklarda besin dengesini bozmakta ve
özellikle P’un toprakta birikimine neden olmaktadır. Nitekim bu çalışmada da ortaya
konulduğu gibi yörede Zn eksikliği görülen tarım alanlarında P içeriği düşük olan gübre
759
Raghbir, S.; Sharma, P. R.; Mohainder, S. and Ramesh, S. 1997. Phosphorus, sulphur
and zinc interactions in barley (Hordeum vulgare L.) concentration and uptake
of sulphur and zinc. Crop. Res. 14 (1): 45- 54.
Sağlam, M.T. 2001. Toprak ve Suyun Kimyasal Analiz Yöntemleri. T.Ü. Tekirdağ
Ziraat Fak. Yayınları, No: 189.
Savaşlı, E.; Brohi, A.R. ve Topbaş, M.T. 1998. Çeltik bitkisinin çinkolu ve fosforlu
gübrelere cevabı ve fosfor çinko ilişkisinin verime etkisi. I Ulusal Çinko
Kongresi, S: 445-452, 12-16 Mayıs, Eskişehir.
Sillanpaa, M. 1982. Micronutrients and the nutrient status of soils. A global study FAO
soils Bulletin, No: 48, FAO, Rome, Italy.
Soysal, M. İ. 2000. Biometrinin Prensipleri. T. Ü. Tekirdağ Ziraat Fak.Yayın No: 95,
Tekirdağ.
Taban, S.; Alpaslan, M. ve Turan, C. 1995. Artan miktarlarda verilen fosfor ve
manganın mercimek bitkisinin gelişmesi ile fosfor ve mangan kapsamları
üzerine etkisi. Tr. J. of Agriculture and Forestry, 19: 39-43.
Tüzüner, A. 1990. Toprak ve Su Analizi Labrotuvarları El Kitabı. T.C. Köy Hizmetleri
Gen. Müd. Ankara.
761
Beran FİRİDİN
Giresun Üniv. Fen Edebiyat Fak. Biyoloji Böl., Giresun. firidin@ktu.edu.tr
ÖZET
Bu çalışmada, Alnus glutinosa (Gaertn) ssp. glutinosa., Salix babylonica L. ve
Corylus avellana L. bireylerinin yaprak kimyasal kompozisyonu gübreleme yoluyla
değiştirilmiştir. A. glutinosa ssp. glutinosa türünden genç ve yaşlı, S. babylonica ve C.
avellana türlerinden genç bireyler seçilerek 20-30 cm’lik, sürgün içeren dallar
yapraklarıyla kesilerek laboratuar ortamında 9 gün süren besleme deneyi ile
incelenmiştir. Besleme deneylerinde N-P-K katı gübre kullanılmış olup gübre çözeltisi,
sürgünlerden bir bölümüne daldan emdirilerek bir bölümüne ise yapraklara
püskürtülerek uygulanmıştır. Bitki yapraklarının kimyasal analizleri; yaprak azot
içeriğinin, C. avellana türünde % 2.97 den % 4.33’e, S. babylonica türünde % 2,47 den
% 3.68’e, genç A. glutinosa ssp. glutinosa türünde % 4.27 den 5.34’e, yaşlı Alnus
glutinosa ssp. glutinosa türünde ise % 4.04 den % 4.66’ya ulaştığını göstermesine
rağmen, istatistik analiz sonuçları, gübreleme uygulanan bitki yapraklarının özellikle
gallotanen, proantosiyanidin, toplam fenolik madde ve su miktarlarında azalmaların
olduğunu, lif miktarlarının ise bir miktar arttığını ortaya koymuştur (p<0.05). Diğer
taraftan, yaprak azot içeriğinde tespit edilen bu maksimum değerlerin uygulanan
yönteme göre istatistiksel olarak farklılık gösterdiği belirlenmiştir (p<0.05). Sonuç
olarak bu çalışma, farklı gübreleme yöntemlerine maruz bırakılmış bazı odunsu bitki
sürgünlerinin azot alım hızı ve kullanım oranlarını ve bu yöntemlerle artırılan azot
seviyesinin bazı yaprak kimyasallarının miktarına etkisini ortaya koymuştur.
Anahtar Kelimeler: Azot, gübre, emdirme, püskürtme, su, ham lif, fenolik, N-P-K,
kızılağaç, fındık.
On the other hand, it’s determined that statistically differences of the maximum values
that determined in the nitrogen content of the leaves with respect to applying methods
(p<0.05).Consequently, this study presented that the taking speed and uitilization rates
of nitrogen of some woody plant’s shoots which exposed to different fertilizing methods
and the effect of the nitrogen levels that increased with this methods on the content of
some leaf chemicals.
Key words: Nitrogen, fertilizer, absorbing, pulverizing, water, crude fiber, phenolic, N-
P-K, alder, hazel.
GİRİŞ
Bitki hücrelerinde oluşan proteinler, bitkilerin bünyesinde nitrat
indirgenmesi ve protein yapımı gibi süreçleri kapsayan değişik metabolik işlemleri
denetlemektedir. Bu nedenle protein ürünlerinin yeni proteinlerin oluşumu için ortamda
bulunması zorunludur (Mengel, 1979). Bitkilerin bu metabolik zincir içerisinde, yaprak
gübrelemesi ile nitrat dahil diğer azot kaynaklarıyla birlikte fosfor ve potasyum
miktarının artırılması durumunda bu mekanizmanın hızının ve dolayısıyla da yaprağın
diğer kimyasal bileşenlerinin sentezinin hangi yönde değişim göstereceği araştırılmaya
değer bir konudur. Yaprak gübrelemesinden olumlu sonuçlar alınan araştırmalar yanında
olumsuz sonuçlar alınan çalışmalarda bulunmaktadır. Albregts ve Howard (1986)
tarafından yaprak ve topraktan NPK uygulaması sonucunda yaprak uygulamasının
toprak uygulaması kadar etkili sonuçlar vermediği saptanmıştır. Bu konu ile ilgili başka
bir çalışmada yaprak gübrelemesi yöntemi ile yaprak su ve ham lif miktarının azaldığı
tespit edilmiştir (Miller ve ark.,1961).Bunun yanında özellikle herbivor canlıların
saldırılarını önlemede etkili olduğu bilinen (Harborne, 1977) fenolik bileşiklerin
biyosentetik olarak kendi içerisinde heterojen bir grup olması karbon orjinli sekonder
bileşiklerin gübrelemeye verdiği farklı tepkilerin farklı biyosentetik orjinlerinin
bağımsız olarak belirlenebilmesine olanak sağlar. Fenolik bileşiklerin geniş ve çeşitli bir
grubu olan fenilpropanoid ve türevi bileşikler (Hidroksisinamik asitler, flavonoidler,
kondens tanenler ve lignin) fenilalanin tarafından sentezlenirler ve böylece protein
sentezi ile doğrudan rekabet halindedirler. Bunun yanında fenolik maddelerin ikinci
büyük grubu, öncü maddesi gallik asit olan hidrolize olabilen tanenlerdir. Bu bileşik
grubunun iki ayrı orjini olduğu bilinmektedir. Bu orjinlerden bir tanesi, şikimet
(shikimate) yolunun bir arametaboliti olan dehidroşikimik asit, diğeri ise fenilalanindir (
Ishikura ve ark 1984; Waterman ve Mole 1989; Gross 1992; Ossipov ve ark., 1995).
Böylece, dehidroşikimik asit vasıtasıyla gallik asit sentez yolunun gücüne bağlı olarak
protein sentezi ile doğrudan bağlantılı ya da değildirler. Dehidroşikimik asit yoluyla
hidrolize olabilen tanen sentezlenmesi, fenilpropanoidler kullanılarak sentezlenmesine
göre çok daha az karbon ve enerji gerektirir. Sonuç olarak bu çalışmada, farklı
gübreleme yöntemlerine maruz bırakılmış bazı odunsu bitki sürgünlerinin azot alım hızı
ve kullanım oranlarını ve bu yöntemlerle artırılan azot seviyesinin bazı yaprak
kimyasallarının miktarına etkisini araştırılmıştır.
MATERYAL VE METOD
Gübreleme deneyleri
Gübreleme işlemi, emdirme yoluyla günde 10 saat, püskürtme yoluyla ise günde
3 kez uygulanmıştır. Çalışmada A-crop N-P-K katı gübre (Agro altın, Samsun-
TÜRKİYE) kullanılmıştır. Seçilen katı gübreden çözelti hazırlamak için çözücü olarak
saf su kullanılmş olup çözelti konsantrasyonu 10 mg / ml ve ortalama ph değeri 6,2
olarak tespit edilmiştir. Gübrenin bileşimi aşağıda verilmiştir.
763
Çizelge 2. Alnus glutinosa ssp glutinosa (16 yaş) yapraklarının gübreleme deney
gruplarında ortalama (standart sapma) sekonder kimyasal, lif, su ve azot içeriği yüzdesi
Kimyasal madde Kontrol Emdirme Püskürtme
a
Toplam azot 4.04 (0.18) z 4.28 (0.29)x 4.66 (0.66)y
a
Toplam fenolik 11.02 (0.36) xy 10.29 (0.81)y 11.07 (1.10)x
*Bkz Çizelge 1.
Çizelge 1 ve 2 de görüldüğü gibi, çalışmada kullanılan iki ayrı kızılağaçtan
sağlanan yapraklarda ortalama sekonder kimyasal, lif, su ve azot içeriği birbirine
yakınlık göstermekte ancak 16 yaşındaki kızılağacın yapraklarında, püskürtme
grubunda gallotanen miktarı diğerindekinden yaklaşık 1.4 kat fazladır. Ayrıca 16
yaşındaki kızılağacın yapraklarında su içeriğinin 6 yaşındaki kızılağaç yapraklarından
özellikle kontrol ve emdirme gruplarında daha düşük değerlerde olduğu belirlenmiştir.
Çizelge 3. Salix babylonica L. yapraklarının gübreleme deney gruplarında ortalama
(Standart sapma) sekonder kimyasal, lif, su ve azot içeriği yüzdesi
Kimyasal madde Kontrol Emdirme Püskürtme
c
2.47 (0.30) z 2.82 (0.24)y 3.68 (0.42)x
Toplam azot
a
Toplam fenolik 11.61 (1.04) y 10.49 (0.69)z 12.17 (0.92)x
ab
Gallotanen 2.47 (0.30) y 2.77 (0.31)y 3.5 (0.52)x
b
Proanthocyanidin 7.62 (2.32) x 5.78 (1.34)z 7.45 (1.60)y
c
32.18 (3.45) y 48.62 (4.26)x 31.68 (3.12)y
Lif miktarı
a
84.67 (3.61) x 80.11 (5.63)x 68.25 (9.38)y
Su miktarı
*Bkz Çizelge 1.
765
Çizelge 3 te, Salix babylonica gübreleme deney gruplarında diğer bitkilerden ortalama
su miktarının yüksek, azot miktarının ise düşük olduğu görülmektedir. Lif miktarı
bakımından da Salix babylonica diğer bitkilerden daha düşük içeriğe sahiptir.
Çizelge 4. Corylus avellana L. yapraklarının gübreleme deney gruplarında ortalama
(standart sapma) sekonder kimyasal, lif, su ve azot içeriği yüzdesi
Kimyasal madde Kontrol Emdirme Püskürtme
b
Toplam azot 2.97 (0.43) y 4.17 (0.25)x 4.33 (0.38)x
*Bkz Çizelge 1.
yönteme göre istatistiksel olarak farklılık gösterdiği belirlenmiştir. Dört bitki türünde de
emdirme yöntemine göre püskürtme yöntemiyle yaprak azot artışının daha fazla olduğu
tespit edilmiştir (p<0.05). Bu farklılığın sebebi, emdirme yönteminin kök yoluyla değil
taze odun dokusu ile dallardan uygulanması olabilir.
KAYNAKLAR
Albregts, E. E. and C. M. Howard, 1986. Response of strawberries to soil and foliar
fertilizer rates, Hort Science 21(5): 1140-1142.
Allen, S. E., Grimshaw, H. M., Parkinson, J. A., Quarmby, C. and Roberts, J. D., 1986.
Chemical Analysis. In: Champman, S. B. (eds) Methods in Plant Ecology, pp.11-
466. Blackwell Scientific Publications, Oxford.
Bate-Smith, E. C., 1975. Phytochemistry of Proantocyanidins, Phytochemistry 14:
1107-1113.
Bate-Smith, E. C., 1977. Astringent Tannis Of Acer Species, Phytochemistry, 16: 2331-
2336.
Bravdo, B. and Hepner, Y., 1987. Irrigation Managementand Fertigation to Optimize
Grape Compositionand Vine Performance. Acta Horticulturae 206: 49-67.
Francis, F. J and Atwood, W. M., 1961. The Effect of Fertilizer Treatment on The
Pigment Content of Cranberries, Proceedings of American Horticultural Science
77: 351–358.
Gross, G., 1992. Enzymatic Synthesis Of Gallotannins And Related Compounds. Rec
Adv Phytocem 26: 297-324.
Hahlbrock, K., Ebel, J., Oaks, A., Auden, J. and Liersch, M. 1974 Determinants Of
Specific Growth Stages Of Plant Cell Suspension Cultures By Monitoring
Conductivity Changes İn The Medium. Planta 118: 75-84
Harborne, J. B. 1977. Introduction to Ecological Biochemistry. Academic Press.
Peterborough
Ishikura, N., Hayashida S. and Tazaki, K., 1984. Biosynthesis Of Gallic Acids With 14C-
Labeled Compounds İn Acer And Rhus Leaves. Bot Mag (Tokyo). 97: 355-367.
Margna, U., 1990. Biological Chemistry, V. 33: Control Of Flavonoid Biosynthesis
With Primary Metabolism Of Plants (in Russian). Moscow: IISTI.
Mengel, K., 1979. Ernahrung und Stoffwehel der Pflanze FünteAuflage, M.1.144
Abbildungen und 20 teils farbigen tafeln. Veb Göstav Fischer-Verlag Jena.
Miller, W.J., Donker, J. D., Adams W. E and Stelly M., 1961.Effect of Fertilization
on the Crude Fiber Content and Crude Fiber-Nitrogen Relationship of Coastal
and Common Bermudagrasses. Agron J, 53: 173-174
Morrison, I. M., 1972. A Semi-Micro Method For The Determination Of Lignin And İts
Use İn Predicting Digestibility Of Forage Crops. J. Sci. Food Agric., 23: 455-
463
Muzika, R. M and Pregitzer, K. S., 1992. Effect Of Nitrogen Fertilization On Leaf
Phenolic Production Of Grand Fir Seedlings. Trees, 6: 241-244
Ossipov, V., Chernov, A., Zrazhevskaya, G. and Shein, I., 1995. Quinate:NAD(P)±-
Oxidoreductase From Larix Sibirica: Purification, Characterization And
Function. Trees, 10: 46-51.
768
Percival, D. and Sanderson, K., 2004. Main and İnteractive Effects Of Vegetative-Year
Applications Of Nitrogen, Phosphorus, And Potassium Fertilizers On The Wild
Blueberry. Small Fruits Review. 3, 1-2 , 105-121. In Proceedings Of The Ninth
North American Blueberry Research And Extension Workers Conference.
Phillips, R. and Henshaw, G. G., 1977. The Regulation Of Synthesis Of Phenolics İn
Stationary Phase Cell Cultures Of Acer pseudoplatanus L. J Exp Bot, 28: 785-
794.
Swain, T. and Hillis, W. E., 1959. The Phenolic Constituents Of Prums domestica, J.
Sci. Food Agric 10: 63-68.
Waterman, P. G. and Mole, S., 1989. Extrinsic Factors İn İnfluencing Production Of
Secondary Metabolites İn Plants. 107-134 In Bernays EA (Ed) Insect-Plant
İnteraction, CRC Press.
Westcott, R. J. and Henshaw, G. G., 1976. Phenolic Synthesis And Phenylalanine
Ammonia-Lyase Activity İn Suspension Cultures Of Acer pseudoplatanus L.
Planta, 131,67-73.
769
Ceyhan TARAKÇIOĞLU
Ordu Üniv. Ziraat Fakültesi Toprak Böl., Ordu. ctarakcioglu@hotmail.com
ÖZET
Bu çalışmada, fosforlu gübre ile hamfosfat uygulamalarının fındık bitkisinin
verim ve bazı verim öğeleri ile yaprakların kimi bitki besin maddesi içerikleri üzerine
etkilerini belirlemek amacıyla hamfosfatın doğrudan fındık bahçelerinde
kullanılabilirliliği araştırmaya çalışılmıştır. Bu amaçla fındık bitkisine 0-100-200-300 g
P/ocak dozlarında hamfosfat (%30.46 P2O5) ve triple süper fosfat (%41 P2O5) tesadüf
parselleri deneme desenine göre 3 tekerrürlü olarak uygulanmıştır. İki yıllık araştırma
sonuçlarına göre; denemenin ilk yılında toplam zuruflu yaş ağırlık ve kabuklu kuru
ağırlık cinsinden verimin yüksek olduğu tespit edilmiştir. Her iki yılda en yüksek verim,
100 adet kabuklu ve iç fındık meyve ağırlığı 200 g P /ocak uygulamalarında triple süper
fosfat gübresinden elde edilmiştir. Hamfosfat uygulamasında ise 300g P/ocak dozunda
yüksek verim elde edilmiştir. Fındık bitkisi yapraklarının N içerikleri üzerine
uygulamaların önemli bir etkisi olmazken, 2. yılda yaprakların N içeriklerinin yüksek
olduğu tespit edilmiştir. Artan düzeylerde uygulanan hamfosfat ve triple süper fosfat
dozları ile yaprakların P içeriğinin artış gösterdiği ve denemenin ikinci yılında
yaprakların P içeriğinin daha yüksek olduğu belirlenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Ham fosfat, gübre, fosfor, fındık
üretim miktarı bakımından sırasıyla önemli bir yer tutmaktadır (Anonim 2005).
Türkiye’nin fındık üretimi 350.000-600.000 ton arasında yıldan yıla değişmekle birlikte,
2005 yılı verilerine göre 530.000 tondur. Dünya fındık üretiminin yaklaşık %70’ini
gerçekleştirmemize rağmen, Ülkemizde dekara 75 kg ürün alınırken, İtalya’da 125 kg,
ABD’de 168 kg ürün alınmaktadır (Çamlıbel, 1995). Karadeniz Bölgesi’nde tüketilen
P’lu gübrelerin kullanılması gereken miktara oranı %21.2 olup (Eyüpoğlu, 2002); verim
düşüklüğünün sebebini doğrular niteliktedir.
Fındıkta gübreleme denemelerinden sonuç alabilmek için uzun yıllar
beklenilmesi gerektiği, fındığın N ve K ihtiyacının fazla, P ihtiyacının az olduğu
bildirilmiştir (Genç, 1976). Çevre şartlarına bağlı olarak fındıkta gübre uygulama
zamanının değişebileceğini, azotlu gübrelerin %35’inin mart-nisan, %50’sinin mayıs ve
%15’inin de ekim-kasım aylarında uygulanabileceğini; K’un hasadı takip eden periyotta
uygulanması ile iç fındık ve sağlıklı yaprak oluşumunun arttığı bildirilmiştir (Tous et al.
1994). Ordu yöresinde yetiştirilen fındık bitkisinin beslenme durumunu belirlemek üzere
yapılan araştırmada; toprak analiz sonuçlarına göre %23.1, yaprak analizlerinde ise
%64.6 oranında bitkinin fosfor bakımından yetersiz beslendiği tespit edilmiştir
(Tarakçıoğlu ve ark. 2003).
Kaya fosfatlar, fosforlu gübrelerin üretiminde en önemli ham madde kaynağıdır.
Bununla birlikte, kaya fosfatların mineralojik yapıları sebebiyle, yüksek P gereksinimi
olan bitkilerde kullanıldığında yetersiz kalmaktadır. Bu yüzden işlenmiş kaya fosfatların
kullanılması bitkiler için daha yararlı olduğu araştırmalarla ortaya konulmuştur (Rajan et
al.1993, Erdal ve Hatipoğlu 1996). Kaya fosfatların asit topraklarda kullanımına yönelik
araştırmalarda mevcut olup (Gatiboni et al.2003; Osztoics et al. 2005; He et al. 2005);
ham fosfatların süper fosfat kadar etkili olabilmesi için süper fosfata oranla 3-10 kat
daha fazla uygulanması gerektiği Bolland ve Gilkes (1990) tarafından bildirilmiştir.
Çağatay vd (1973), ham fosfatların nötr reaksiyonlu topraklarda verim artışı
üzerine etkisinin asit topraklar kadar etkili olmadığını bildirmişlerdir. Ülgen ve Alkan
(1989), Karadeniz ve Marmara Bölgesi asit reaksiyonlu topraklarda mısır bitkisi ile
yapılan çalışmalarda ham fosfat uygulamasının verimi artırdığını bildirmişlerdir.
Aydeniz ve Brohi (1991a,b,c) asit ve nötr toprakta ham fosfatın marul, arpa, pamuk
bitkisinin kuru madde ve fosfor içeriğini sürekli ve düzenli olarak artırdığını
saptamışlardır.
Chien et al. (2003), alkali toprakta 8 farklı kaya fosfatın artan uygulama dozları
ile kolza bitkisinde ürünü artırdığını; nispi agronomik etkinliğin %42 ile %88 arasında
değiştiğini tespit etmişlerdir. Erdal ve Hatipoğlu (1996), hamfosfat uygulamasının yulaf
ve kolza bitkisinde kuru madde ile fosfor kapsamları üzerine asit ve nötr reaksiyonlu
topraklarda ayrımlı olduğunu, yarı yanmış kaba atığın fosfor kaynağı olarak topraklarda
TSP’ye yakın etki gösterdiğini bildirmişlerdir. Mutuo et al. (1999), Kenya’da asit
reaksiyonlu toprağa uygulanan ham fosfatın mısır bitkisinde veriminde TSP kadar etkin
olduğunu, 1.sezonda nispi agronomik etkinliğin %107, 2. sezonda ise %79 oranında
olduğunu tespit etmişlerdir. Utomo (1995), asit reaksiyonlu toprakta kaya fosfat
uygulamasının 2 aylık inkübasyon sonucunda toprağın değişebilir Al içeriğini
azalttığını, pH’sını arttırdığını tespit etmiş olup, sera denemesi sonucunda mısır
bitkisinin verimini TSP kadar olmamakla birlikte artırdığını ve nispi agronomik
etkinliğinin yüksek olduğunu saptamıştır.
Bu çalışmada, artan düzeylerde uygulanan ham fosfatın yörede fındık
bahçesinde kullanılabilirliğini belirlemek üzere, fındık bitkisinin verim ve verim
unsurları ile yaprakların bazı bitki besin maddesi içerikleri üzerine etkisi araştırılmıştır.
771
MATERYAL VE METOD
Bu araştırmada, 2005 ve 2006 yıllarında Ordu’nun Merkez ilçesine bağlı sahil
kolda bulunan Akçatepe Köyü’ndeki üretici bahçesinde yaygın çeşit olan Palaz çeşit
fındık bitkisi kullanılmış, tesadüf parselleri deneme desenine göre 3 paralelli olarak iki
yıl süre ile yürütülmüştür. Deneme kullanılan ham fosfat materyali, Mazıdağı fosfat
tesislerinden temin edilmiş olup; 0.250 mm’lik elekten elendikten sonra uygulanmıştır.
Araştırmada ham fosfatın az olması ve Kaya ve Küçük (1988) tarafından yapılan
fındığın ekonomik fosforlu gübre ihtiyacını belirlenmesine yönelik çalışma sonuçları
dikkate alınarak 0-100-200 ve 300 g P/ocak olacak şekilde ham fosfat (% 30.46 P2O5 )
ve triple süper fosfat (%41 P2O5 ) gübresinden, ocak ayı ortasında her iki yılda fındık
ocaklarındaki dalların taç iz düşümüne açılan 12-14 adet çukurlara 15-20 cm toprak
derinliğine banda homojen bir şekilde uygulanmıştır. Temel gübrelemede ise nisan
ayında %26’lık kalsiyum amonyum nitrat gübresinden her bir ocağa yaklaşık 250
gN/ocak düzeyinde ocakların taç iz düşümüne serpilmiş ve 10-15 m toprak derinliğine
karıştırılarak uygulanmıştır.
Fındık bitkisinde yaprak örneklemesi her iki yılda Temmuz ayı ortasında, bir
insan boyu yükseklikteki meyveli dalların o yılki orta kuvvetteki sürgünlerinden, güneş
gören hastalıksız sürgün uçlarından itibaren üçüncü ve dördüncü yapraklar alınmıştır
(Stebbins, 1969). Hasat işlemi Ağustos ayı ilk haftasında her ocaktaki 3 dal toplanarak
yapılmış ve toplam zuruflu yaş ağırlığı elektronik terazide tartılarak belirlenmiş ve
bundan rastgele 500-600 g yaş zuruflu fındık örneği alınmıştır. Alınan örnekler el ile
ayıklanmış, laboratuara serilerek kurutulmuş ve kuru kabuklu fındık ağırlıkları
belirlenmiştir. Yaprak örneklerinde analiz öncesi işlemler yapılarak; toplam N Kjeldahl
yöntemine göre belirlenmiştir (Bremner 1965). Nitrik asit ile kuru yakılan yaprak
örneklerinde toplam fosfor, vanado molibdo fosforik sarı yöntemine (Kitson ve Mellon
1944) göre spektrofotometrede belirlenmiştir. Ham fosfatta toplam fosfor analizi Kacar
(1990) tarafından bildirilen yöntemle yapılmıştır.
Denemenin yürütüldüğü bahçeden alınan toprak örneklerinde tekstür hidrometre
yöntemi ile (Bouyoucos 1951); kireç Scheibler kalsimetresi ile, toprak reaksiyonu 1:2.5
toprak:su karışımında, organik madde modifiye edilmiş Walkley-Black yaş yakma
yöntemine göre, toplam azot Kjeldahl yöntemine göre, bitkiye yarayışlı fosfor 0.03 N
NH4F+0.025 N HCl ekstraksiyonu ile, değişebilir potasyum nötr 1N NH4OAc ile Kacar
(1995) tarafından belirtildiği şekilde yapılmıştır. Veriler TARİST paket programı ile
analiz edilmiş, ortalamalar LSD testi ile karşılaştırılmıştır.
Ham fosfat ve TSP uygulamaları arasında her iki yılda istatistiki açıdan %5,
fosfor dozunda ise ikinci yıl %1 düzeyinde önemli ilişkiler tespit edilmiştir (Çizelge 1).
Ham fosfatın fındık bahçelerinde kullanımına yönelik çalışmalar mevcut değildir.
Özellikle fındığın Karadeniz Bölgesi ve Ülkemiz ekonomisindeki yeri dikkate
alındığında bu konunun detaylı bir şekilde araştırılması gerekmektedir. Karadeniz
Bölgesi’nde mısır ile ilgili çalışma sonucu dikkate alındığında ham fosfat
uygulamalarının kuru madde gelişimini artırdığı Ülgen ve Alkan (1989) tarafından
ortaya konulmuştur.
Çizelge 1. Ham fosfat ve triple süper fosfatın fındık bitkisinin zuruflu yaş verimi üzerine
etkisi, kg/ocak
Doz 1. Yıl 2. Yıl
G P/ocak HF TSP Ort. HF TSP Ort.
0 2.61 2.61 2.61 1.62 1.62 1.62 b
100 2.36 3.33 2.85 1.85 2.02 1.94 b
200 2.72 3.55 3.14 2.30 3.71 3.00 a
300 2.97 3.45 3.21 2.60 2.97 2.78 a
Ort. 2.67 b 3.24 a 2.09 b 2.58 a
LSD 0.05 0.452* ÖD 0.370* 0.523**
Ham fosfat, triple süper fosfat ve fosfor dozunun kabuklu fındık verimi üzerine
etkisi ilk yıl istatistiki açıdan önemsiz olmakla birlikte; ikinci yıl HF ile TSP arasında
%1 ve HFxTSP’de %5 düzeyinde önemli ilişkiler bulunmuştur (Çizelge 2). Her iki yılda
TSP uygulamasında 200 g P/ocak, HF uygulamasında 300 g P/ocak dozunda en yüksek
kabuklu fındık verimi elde edilmiştir. Fındık piyasaya üretici tarafından kabuklu fındık
olarak satışa sunulduğu için gübrelemenin kabuklu fındık verimi üzerine etkisi daha
önemli olmaktadır.
Çizelge 2. Ham fosfat ve triple süper fosfatın bitkinin kabuklu fındık verimi üzerine
etkisi, g/ocak
Doz 1. Yıl 2. Yıl
G P/ocak HF TSP Ort. HF TSP Ort.
0 917 917 916.7 529c 529c 529.0 b
100 655 1104 879.5 550c 746bc 647.8 b
200 1077 1312 1194.7 701c 1226a 963.5 a
300 1087 1197 1142.2 853bc 968b 910.8 a
Ort. 934.08 1132.4 658.3 b 867.3 a
LSD 0.05 ÖD ÖD 123.86** 175.17**
Fosfor dozunun yüz adet kabuklu fındık ağırlığı üzerine etkisi 1.yıl %5, ikinci
yıl %1 düzeyinde önemli bulunmuş olup; TSP uygulamasında en yüksek kabuklu fındık
ağırlığı tespit edilmiştir. HF uygulamasında ilk yıl 166.4 g, ikinci yıl 195.8 g olarak
100g P ile 300 g P/ocak dozlarından; TSP’de ise 200g P/ocak uygulama dozundan elde
edilmiştir (Çizelge 3). Ayfer vd. (1986), palaz çeşit fındık bitkisinin kabuklu ağırlığının
1.62 g/adet olarak bildirmiş olup; ikinci yılda kabuklu fındık ağırlığının yüksek olduğu
saptanmıştır.
Araştırmanın ilk yılında HF, TSP ve HFxTSP arasında istatistiki açıdan önemli
ilişkiler belirlenmiş olup; HF uygulamasında ortalama 80.45 g ve TSP uygulamasında
86.63g iç fındık ağırlığı tespit edilmiştir (Çizelge 4). Fosfor dozunun etkisi her iki yılda
önemli olmakla birlikte; HF ile TSP uygulamaları arasında istatistiki açıdan önemli bir
fark olmadığı saptanmıştır. Ayfer vd. (1986), palaz çeşit fındık bitkisinin iç meyve
773
ağırlığının 0.99 g/adet olarak bildirmiş olup; ikinci yılda 200-300 g P/ ocak ile TSP
uygulamasında iç ağırlığının yüksek olduğu saptanmıştır.
Çizelge 3. Ham fosfat ve triple süper fosfatın yüz adet kabuklu fındık ağırlığı üzerine
etkisi, g
Doz 1. Yıl 2. Yıl
G P/ocak HF TSP Ort. HF TSP Ort.
0 154.1b 154.1b 154.1 bc 174.7 174.7 174.7 a
100 166.4b 150.2b 158.3 b 192.5 176.2 184.4 ab
200 157.1b 188.9a 173.0 a 184.9 201.3 193.1 a
300 155.9b 186.7a 171.3 ab 195.8 194.5 195.2 a
Ort. 158.38 b 170.00 a 186.98 186.65
LSD 0.05 9.672* 13.678* ÖD 12.043**
Çizelge 4. Ham fosfat ve triple süper fosfatın yüz adet iç fındık ağırlığı üzerine etkisi, g
Doz 1. Yıl 2. Yıl
G P/ocak HF TSP Ort. HF TSP Ort.
0 75.9c 75.9c 75.9 b 93.1 93.1 93.1 b
100 88.4b 74.7c 81.6 ab 100.7 96.8 98.4 ab
200 79.6b 98.0a 88.8 a 98.4 106.8 102.6 a
300 77.9bc 98.0a 87.9 a 104.9 103.9 104.4 a
Ort. 80.45 b 86.63 a 99.31 99.98
LSD 0.05 5.231* 7.397** ÖD 6.899*
ile %2.23 arasında değiştiği ve azot bakımından bitkinin yetersiz beslendiği (<%2.30)
tespit edilmiştir.
Çizelge 6. Ham fosfat ve triple süper fosfatın fındık bitkisi yapraklarının N içeriği
üzerine etkisi, %
Doz 1. Yıl 2. Yıl
G P/ocak HF TSP Ort. HF TSP Ort.
0 1.78 1.78 1.78 2.14 2.14 2.14
100 1.97 1.70 1.84 2.10 2.23 2.16
200 1.69 1.73 1.71 2.10 2.09 2.10
300 1.67 1.84 1.76 2.10 2.09 2.10
Ort. 1.78 1.76 2.11 2.14
LSD 0.05 ÖD ÖD ÖD ÖD
Sonuç olarak, denemenin yürütüldüğü ekolojik şartlar altında Palaz çeşit fındık
bitkisine uygulanan ham fosfat ve triple süper fosfatın zuruflu yaş fındık ve kabuklu
kuru fındık verimi ile yüz adet kabuklu kuru ve iç fındık ağırlığı üzerine etkisinin yanı
sıra, bitki yapraklarının fosfor içeriği üzerine etkili olduğu saptanmıştır. Karadeniz
Bölgesi’nde asit reaksiyona sahip fındık bahçesi topraklarına, ham fosfat uygulamasının
daha geniş kapsamlı ve yüksek dozlarda denenerek direk kullanımının değerlendirilmesi
gerekmektedir. Ayrıca ham fosfat uygulamasının, toprak özellikleri içerisinde toprak
reaksiyonu, toprağın değişebilir Ca ve Al içeriği üzerine etkisi de asit reaksiyonlu
topraklarda araştırılarak ortaya konulmalıdır. Özellikle yörede organik fındık
yetiştiriciliğinin yaygınlaşması, ham fosfat kullanımını zorunlu hale getirmektedir.
KAYNAKLAR
Anonim 2005. Tarımsal Yapı. Üretim, Fiyat, Değer. T.C.Başbakanlık Türkiye İstatistik
Kurumu Yayınları.
Aydeniz, A., Brohi, R. 1991a. Hamfosfat-Reaksiyon İlişkileri.I. Marulun Verimliliğine
Etki. Cumhuriyet Üniversitesi Tokat Ziraat Fak. Derg., 7(1):267-290.
Aydeniz, A., Brohi, R. 1991b. Hamfosfat-Reaksiyon İlişkileri.II. Arpanın Verimliliğine
Etki. Cumhuriyet Üniversitesi Tokat Ziraat Fak. Derg., 7(1):291-316.
Aydeniz, A., Brohi, R. 1991c. Hamfosfat-Reaksiyon İlişkileri.III. Pamuğun
Verimliliğine Etki. Cumhuriyet Üniversitesi Tokat Ziraat Fak. Derg., 7(1):317-
340.
Ayfer, M., Uzun, A., Baş, F. 1986. Türk Fındık Çeşitleri. Karadeniz bölgesi Fındık
İhracatçıları Birliği, Giresun.95 s.
Bolland, M.D.A. and Gilkes, R.J. 1990. Residual Value of Rock Phosphate Fertilizers.
Technical Bulletin, Western Austraia, Department of Agriculture.75:20.
Bouyoucos, G.D. 1951. A Recalibration Of The Hydrometer Method For Making
Mechanical Analysis Of The Soil. Agronomy Journal, 43; 434-438.
Bremner, J.M. 1965. Methods of Soil Analysis. Part II. Chemical and Microbiological
Properties. In.ed.C.A. Black. American Soc. of Agronomy. Inc.Pub. Agron.
Series. No;9. Madison. USA.
Chien, S.H., Carmona, G., Henao, J. And Prochnow, L.I. 2003. Evaluation of Rape
Response to Different Sources of Phosphate Rock In An Alkaline Soil.
Commun.Soil Sci.Plant Analys. 34(13-14): 1825-1835.
775
Çağatay, M., Kacar, B., Ülgen, N., Alemdar, N., Turan, C. 1973. Türkiye Şartlarında
Türkiye Hamfosfatlarının Ziraate Faydalılık Nispetlerinin Tayini Üzerine Bir
Araştırma. TÜBİTAK. Tarım Ormancılık Araştırma Grubu, Sayı:25.
Çamlıbel, M.L. 1995. İGEME Ürün Profili . İhracaatı Geliştirme ve Etüd Merkezi,
Tarım, Sayı:1, 40s.Ankara.
Erdal, İ., Hatipoğlu, F. 1996. Mardin-Mazıdağı Ham Fosfat Atıklarının Gübre Olarak
Kullanılabilirliğinin Belirlenmesi. Pamukkale Üniv. Müh.Bilimleri Derg.,
2(3):221-225.
Eyüpoğlu, F. 2002. Türkiye Gübre Gereksinimi Tüketimi ve Geleceği. TC. Tarım ve
Köyişleri Bakanlığı. Toprak ve Gübre Araş.Ens. İşletme Müd.Yayınarı, Genel
Yayın No:2, Ankara.
Gatiboni, L.C., Kaminski, J., Rheinheimer, D.S. and Brunetto, G. 2003. Superphsphate
and Rock Phosphates as Phosphorus Sources for Grass-Clover Pasture on a
Limed Acid Soil in Southern Brazil. Commun.Soil Sci.Plant Analys. 34 (17-
18): 2503-2514.
Genç, Ç, 1976. Giresun Tombul Fındık Çeşidinde Gübrelemenin Verim ve Kaliteye
Etkisi Üzerinde Bir Araştırma. Doktora Tezi (basılmamış). Ankara Üniversitesi
Ziraat Fakültesi, 86s.Ankara.
He, Z.L., Yao, h., Calvert, D.V., Stoffella, P.J., Yang, X.E., Chen, G. And Lloyd, G.M.
2005. Dissolution Characteristics of Central Florida Phosphate Rock in an
Acidic Sandy Soil. Plant and Soi, 273: 157-166.
Jones, Jr.J.B., Wolf, B., Mils, H.A. 1991. Plant Analysis Handbook. Micro-Macro
Publishing, Inc.213 p.USA.
Kacar, B. 1995. Bitki ve Toprağın Kimyasal Analizleri:III. Toprak Analizleri. Ankara
Üniv.Ziraat F. Eğitim, Araştırma ve Geliştirme Vakfı Yayınları No:3.Ankara.
Kacar, B. 1990. Gübre Analizleri. İgsaş- İstanbul Gübre Sanayi A.Ş. Ankara
Üniversitesi Basımevi. 249s.
Kaya, A., Küçük, V.Y. 1988. Tombul Fındığın Ekonomik Fosforlu Gübre İhtiyacının
Saptanması. TC.TOKB. Proje ve Uygulama G.M. Fındık
Araş.Enst.Müd.Yayınları No:18, Giresun.
Kitson, L.E., Mellon, M.G. 1944. Colorimetric Determination of Phosphorus as
Molibdovanado Phosphoric Acid. Indus. and Engin.Chem.Anal.Ed.16;379-383.
Mutuo, P.K., Smithson, P.C., Buresh, R.J. and Okalebo, R.J. 1999. Comparasion of
Phosphate Rock and Triple Superphosphate on a Phosphorus-Deficient Kenyan
Soil. Commun. Soil Sci.Plant Anal. 30(7-8):1091-1103.
Osztoics, E., Csatho, P., Nemeth, T., Baczo, Gy., Magyar, m., Radimszky, L.and
Osztoics, A. 2005. Influence of Phosphate Fertilizer Sources and Soil Properties
on Trace Element Concentrations Of Red Clover. Commun. Soil Sci.Plant Anal.
36(4-6): 557-570.
Rajan, S.S.S., O’Connor, M.B., Sinclair, A.G. 1994. Partially Acidulated Phosphate
Rock:Controlled Release Phosphorus Fertilizers for More Sustainable
Agriculture. Fert. Res.37, 69-78.
Stebbins, R.L. 1969. The Concept of Plant Analysis and How to Take a Leaf Sample.
OSU.Fr.118. USA.
776
Tarakçıoğlu, C., Yalçın, S.R., Bayrak, A., Küçük, M., Karabacak, H. 2003. Ordu
Yöresinde Yetiştirilen Fındık Bitkisinin (Corylus Avellana L.) Beslenme
Durumunun Toprak ve Yaprak Analizleriyle Belirlenmesi. Ankara Üniversitesi
Ziraat Fak. Tarım Bilimleri Derg., 9(1): 13-22.
Tous, J., Girona, J., Tasias, J.1994. Cultural Practices and Costs in Hazelnut Production.
Acat Horticulturae, 351:395-418.
Utomo, M. 1995. Effect of Rock Phosphate on Soil Properties and Apperent Phosphorus
Recovery in Acid Soil of Sumatra. Plant and Soil, 171: 199-202.
Ülgen, N., Aklan, B. 1989. Yerli Kayafosfatlarımızın Asit Reaksiyonlu Topraklarda
Kullanılma Olanaklarının Tespiti. T.O.K.Bakanlığı. Köy. H. G.M. Toprak ve
Gübre Araş. Ens. Müd.Yayınları. G.Yayın No:152. Ankara.
777
ÖZET
Bu çalışmada Orta Anadolu Bölgesi koşullarına uygun hibrit mısır çeşitlerinin
toksik (6.9 ppm B) düzeylerde bor içeren topraklardaki mısır verimlerini belirlemek
amaçlanmıştır. Denemeler 2002-2004 yıllarında Bahri Dağdaş Uluslararası Tarımsal
Araştırma Enstitüsü deneme alanlarında, “Tesadüf bloklarında faktöriyel” deneme
desenine göre 4 tekerrürlü olarak kurulmuştur. Araştırmada 13 adet (TTM 8119, MAT
97, RX 770, PIAVE, DK 585, DK 647, LUCE, TTM 815, LG 55, LG 60, T 1595, BC
566, P 3394) at dişi melez mısır çeşidi kullanılmıştır. Tarla denemelerinde melez mısır
çeşitlerinin tane verimleri incelenmiştir. Denemede B toksisitesi olan alanlarda çeşitlere
göre değişmekle birlikte verimde önemli ölçüde azalma tespit edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Mısır, bor toksisitesi, verim.
GİRİŞ
Mısır, entansif tarım şartlarında yetiştirilmeye son derece uygun, güneş
enerjisinden kısa sürede azami seviyede istifade ederek birim alandan yüksek miktarda
tane ürünü ve kuru madde üreten bir C4 bitkisidir. Çok yönlü bir kullanım alanına sahip
olması, geniş adaptasyon kabiliyeti ve yüksek verim potansiyeli sebebi ile hemen hemen
her bölgemizde tarımı yapılabilmektedir. Türkiye’de üretilen mısırın % 35’i insan
beslenmesinde, % 30’u silajlık ve % 20’si ise yem sanayisinde olmak üzere toplam %
50’si hayvan beslenmesinde kullanılmaktadır (Gençtan ve ark. 1995).
Son yıllarda yapılan çalışmalarda, Dünya ve Türkiye topraklarında mikro besin
elementleriyle ilgili beslenme problemlerinin yaygınlık gösterdiği ortaya konulmuştur.
Bu mikro besin elementlerinden biri de bordur. Bor, bitkilerin normal olarak
gelişebilmesi için mutlak gerekli olan mikro besin elementlerinden birisidir. Tarım
yapılan alanlarda bor noksanlığı veya bor toksisitesi, bitki yetiştiriciliğinde sınırlayıcı
önemli bir faktördür (Cartwright ve ark., 1986).
778
MATERYAL VE METOD
Konya Bahri Dağdaş Uluslararası Tarımsal Araştırma Enstitüsü deneme
alanlarında yürütülen bu araştırmada materyal olarak TTM 8119, MAT 97, RX 770,
PIAVE, DK 585, DK 647, LUCE, TTM 815, LG 55, LG 60, T 1595, BC 566 ve P 3394
olmak üzere 13 adet at dişi melez mısır çeşidi kullanılmıştır.
Tarla denemelerinin kurulduğu yerin bazı toprak özellikleri Çizelge 1’de
verilmiştir.
Çizelge 1. Deneme Yeri Topraklarının Bazı Fiziksel ve Kimyasal Özellikleri
Deneme Yeri pH EC Kireç Org. P Ekstrakte edilebilir
1:2.5 µS/cm (%) Mad. ppm katyonlar, (me/100 g)
Top.:su 1:5 (%)
Top.:su K Ca Mg Na
BDUTAE 7.8 276 36.1 2.0 18.8 1.37 22.1 3.9 0.61
B Cu Fe Mn Zn BÜNYE
Deneme ppm ppm ppm ppm ppm
Yeri % % %
Sınıfı
Kil Silt Kum
BDUTAE 6.9 1.4 4.1 5.4 1.40 39.4 34.2 26.4 CL
779
Deneme yeri toprağı killi tın (CL) bünyeye sahiptir. Deneme yeri toprakları
kireçli, hafif alkalin reaksiyonlu ve hafif tuzludur. Toprakta 1N CH3COONH4 ile
Ekstrakte edilebilir K, Ca ve Mg miktarları bitkiler için yeterli düzeyde olup, alkalilik
sorunu bulunmamaktadır. Toprakların bitkiye elverişli fosfor miktarları yeterli
düzeydedir. Toprakların DTPA ile ekstrakte edilebilir Cu, Mn ve Zn miktarları bitkiler
için yeterli ancak Fe miktarları yetersiz düzeydedir (Lindsay ve Norvell, 1978). Deneme
yerleri topraklarında 0.01 M CaCl2 + 0.01 M mannitol çözeltisi ile ekstrakte edilebilir
bor miktarları mısır bitkisi için toksik düzeydedir (Keren ve Bingham, 1985).
Araştırmanın yapıldığı 2003 ve 2004 yıllarına ait aylara göre sıcaklık ve yağış
değerleri ile uzun yıllar ortalamaları incelendiğinde Konya’da 1980 yılından 2002 yılına
kadar kaydedilmiş olan rasat ortalamalarına göre, yetiştirme sezonundaki ortalama
sıcaklık 18.1 °C, toplam yağış ise 154.9 mm’dir. Yetiştirme sezonlarını kapsayan Nisan-
Ekim ayları arasında 2003 yılı içinde sıcaklık 18.2 °C olurken, yağış miktarı 109.5 mm
olarak gerçekleşmiştir. 2004 yılında ise aynı dönemlerde sıcaklık 17.7 °C olurken, yağış
140.1 mm olmuştur.
Deneme, tesadüf bloklarında faktöriyel deneme desenine göre 3 tekerrürlü
olarak kurulmuştur. Her parsel 2.8 x 5m = 14 m2 olmak üzere 4 sıradan oluşmuştur. Sıra
arası 70 cm, sıra üstü 25 cm ve ekim derinliği 5-6 cm olarak uygulanmıştır. Deneme 13
mısır varyetesi x 2 bor dozu x 3 tekerrür olmak üzere 78 parselden oluşmuştur.
Deneme arazisinin sürümü kulaklı pullukla sonbaharda yapılmıştır. Ekim öncesi
toprak tavda iken kazayağı + tırmık kombinasyonu ile tarla ekime hazır hale
getirilmiştir. Ekim işlemleri çizel ile açılan tohum yataklarına el ile yapılmıştır. Ekim
işlemleri 1. yıl 14 Mayıs, 2. yıl ise 10 Mayıs tarihlerinde yapılmıştır.
Bütün deneme parsellerine ekimle birlikte, 8 kg/da P2O5, Diamonyum Fosfat
(DAP, % 18 N, % 46 P2O5) formunda verilmiştir. Ayrıca toplam 18 kg/da azotun; 3
kg/da’ı ekimle birlikle DAP gübresiyle, 10 kg/da’ı sapa kalkma döneminde üre (% 46
N) formunda, 5 kg/da’ı ise amonyum nitrat (% 33 N) formunda tepe püskülü çıkışı
öncesi serpme usulü ile uygulanmıştır.
Bor uygulamaları mısır çeşitlerinin hem toksik ve hemde aşırı toksik düzeyde
bora tepkilerini belirleyebilmek için 0 (BK) ve 2.5 kg B/da (B+) seviyelerinde borik asit
(H3BO3) şeklinde ekim öncesi toprak yüzeyine serpilip toprağa karıştırılmıştır.
Hasat, bitkiler fizyolojik oluma ulaşıp, koçan yapraklarının sarardığı, tanelerin
sertleştiği ve nem oranının % 20 civarında olduğunda kenar sıralar atıldıktan sonra 1.4 x
5.0 =7.0 m2’lik alanda yapılmıştır. Ölçümler hasattan önce her parselden şansa bağlı
olarak seçilen 5 bitkide yapılmıştır.
Bitkilerde tane verimleri belirlenirken, parselde koçan ağırlığı ile parselde
belirlenen T/K oranı çarpılarak belirlenen parsel tane ağırlığı hesaplamalardan sonra
kg/da olarak ifade edilmiştir. Daha sonra ise düzeltilmiş tane verimi bulunmuştur.
Düzeltilmiş tane verimi, parsellerdeki koçanlar elle toplanmış, tanelendikten sonra
tartılmıştır. Mısır tanelerinde nem tayini yapılmış ve % 15 neme göre
A * (100 − N ) T / K
Y =
85
eşitliği kullanılarak düzeltilmiştir (Poehlman, 1987). Bu eşitlikte
Y ; % 15 Neme göre düzeltilmiş ağırlık (kg/da),
A ; parsel koçan ağırlığı (kg),
N ; nem (%),
T/K ; tane/koçan oranı.
780
Çizelge 2’de görüldüğü gibi tane verimi bakımından bor uygulamaları arasındaki
fark istatistiksel olarak 1. yıl (P<0.01) ve yıllar ortalaması üzerinden (P<0.05) önemli, 2.
yıl önemsiz bulunmuştur. Bor uygulaması sonucunda; 1. deneme yılında BK
uygulamasında 1073 kg/da tane verimi elde edilirken, B+ uygulaması sonucunda ise
1019 kg/da tane verimi elde edilmiştir. 2. yılda ise Bk uygulamasında1022 kg/da tane
verimi elde edilirken, B+ uygulaması sonucunda ise 1044 kg/da tane verimi elde
edilmiştir. Yıllar ortalamasına göre BK uygulamasında 1047 kg/da tane verimi elde
edilirken, B+ uygulaması sonucunda ise 1032 kg/da tane verimi elde edilmiştir (Çizelge
3).
Çizelge 2’de görüldüğü gibi, çeşitler arasındaki fark istatistiksel olarak 1. yıl, 2.
yıl ve yıllar ortalaması üzerinden önemli (P<0.01) olmuştur. Denemenin 1. yılında en
yüksek ortalama tane verimi LUCE (1218 kg/da) çeşidinden elde edilirken, bunu azalan
sıra ile T 1595 (1182 kg/da ), RX 770 ( 1179 kg/da ), DK 647 (1161 kg/da ) ve LG 55
(1117 kg/da) çeşitlerinden elde edilen tane verimleri izlemiştir. En düşük tane ortalama
verimi ise 786 kg/da ile LG 60 çeşidinden elde edilmiştir. Farklı çeşitlerden elde edilen
tane verimi arasında yapılan duncan gruplamasına göre LUCE çeşidi 1. grupta (a); T
1595, RX 770 ve DK 647 çeşitleri 2. grupta (ab), LG 55 çeşidi 3. grupta (a-c) yer
alırken, LG 60 çeşidi en son gruba (f) dâhil olmuştur.
Çizelge 2’de görüldüğü gibi, “bor x çeşit” etkileşimi 1. yıl, yıllar ortalaması
olarak (P<0.01) ve 2. yıl önemli (P<0.05) bulunmuştur. Denemenin 1. yılında, en
yüksek tane verimi RX 770 çeşidinde BK uygulamasında 1255 kg/da (a grubu) tespit
edilmiş olup, bunu 1244 kg/da ile LUCE çeşidinin B+ parselleri izlemiştir. En düşük
tane verimi ise LG 60 çeşidinin BK (754 kg/da) ve B+ (817 kg/da) parsellerinden elde
edilmiştir.
781
Bor elementinin bitki büyümesi ve gelişmesi üzerinde etkili olduğu çok iyi
bilinirken, temel fonksiyonları hakkında yeterli bilgi bulunmamaktadır (Çakmak ve
Römheld, 1997). Bu nedenle bora tepkileri bakımından genotipler arasında oluşan
farklılıkların nedenini tam olarak açıklayabilmek oldukça zordur. Ancak mısırın bora
tolerans sınırı yarı tolerans sınıfında sayıldığından özellikle yüksek bor seviyesinde
bitkilerin zarar görmesi ve verim kaybının yüksek olması beklenen bir gelişmedir
(Karen ve Bingham, 1985).
KAYNAKLAR
Akçura, M.; Kaya Y.; Taner S.; Ayrancı R.; 2006. Parametric stability analyses for grain
yield of durum wheat. Plant, Soil and Environm., 52 (6): 254-261.
Alkan, A., Kalaycı; M., Yılmaz, A., Ekiz, H., Torun, B., Eker, S., Çakmak, İ. 1995.
Değişik Arpa Genotiplerinde Bor Toksisitesinin Araştırılması. Arpa Malt
Sempozyumu (III) 5-7 Eylül 1995, Konya.
Cartwright, B.; Zarcınas, B.A.; Spouncer, L.A. 1986. Boron Toxicity in South
Australian Barley Crops. Aust. j. Agric. Res. 37: 351-359.
Correa, J.C.; Esteves, J.A.F.; Filho, H.G.; Alves, E.; Ceccon, G. 2005. Boron Rates for
Triticale and Wheat Crops. Sci.Agric., 62, 2 : 145-149.
Çakmak, İ. and Römheld, V. 1997. Boron Deficiency-Induced Impairments of Cellular
Functions in Plants. In Plant and Soil. Proceedings eds. R.W. Bell and
B.Rerkasem,193:71-83.Kluwer Acad.Publ., Dordrecht, the Netherlands.
Gençtan, T., Emekliler Y., Çölkesen M., Başer, İ. 1995. Sıcak İklim Tahılları
Tüketim Projeksiyonları ve Üretim Hedefleri. Türkiye Ziraat Mühendisliği IV.
Teknik Kongresi, Ankara.
Gezgin, S., Dursun, N., Hamurcu, M., Harmankaya, M., Önder, M., Sade, B., Topal, A.,
Soylu, S., Akgün, N., Yorgancilar, M., Ceyhan, E., Çiftçi, N., Acar, B.,
Gültekin, İ., Işık, Y., Şeker, C., Babaoğlu, M. 2002. Determination of B
Contents of Soils in Central Anatolian Cultivated Lands and its Relations
between Soil and Water Characteristics. Boron in Plant and Animal Nutrition.
Goldbach et. al. (Eds.). Kluwer Academic/Plenum Publishers, New York, pp.
391-400.
Güneş, A.; Alpaslan, M.; Özcan, H.; Çıkılı, Y. 2000. Türkiye’de Yaygın Olarak
Yetiştirilen Mısır (Zea mays L.) Çeşitlerinin Bor Toksisitesine Duyarlılıkları.
Türk J. Agric. For., 24: 277-282.
Jamjod, B., Rerkasem, B. 1999. Genotypic Variation in Response of Barley to Boron
Defiency. Plant and Soil. 215: 65-72
Kalaycı, M., Alkan, A., Çakmak, İ., Bayramoğlu, O., Yılmaz, A., Aydın, M., Özbek, V.,
Ekiz, H., Özberisoy, F. 1998. Studies on Differential Response of Wheat
Cultivars to Boron Toxicity. Euphtica, 100:123-129.
Karen, R. and Bingham, F.T. 1985. Boron in Water, Soils and Plants. Adv. Soil Sci.1:
230-276.
Lindsay, W.L. and Norvel, W.A., 1978. Development of DTPA Soil Test for Zinc, Iron,
Manganez and Copper. Soil Sci. Soc. Amer.Jour. 43(2): 421-428
784
Nable, R.O., Banuelos, G.S., Paul, J.G. 1997. Boron Toxicity. In plant and Soil.
Proceedings. Eds. R.W.Bell and B. Rerkasem, pp 198: 181-198. Kluwer
Academic Publ., Dordrecht, The Netherlands.
Nyomora, A.M.S., Sah, R.N., Brown, P.H. 1997. Boron Determination in Biological
Materials by Inductively Coupled Plasma Atomic Emission and Mass
Spectrometry: Effects of Sample Dissolution Methods. Fresenius J. Anal. Chem.
357; 1185-1191.
Poehlman, J. M. 1987. Breeding Field Crops. Avi. Puplishing Co., Inc. Wesport.
Connecticut, USA.
Rerkasem, B., Jamjod, S. 1997. Genotypic Variation in Plant Response to Low Boron
and Implications for Plant Breeding. Plant and Soil 193: 169-180.
Sakal, R., Singh, A.P. 1995. Boron Research and Agricultural Production. In
Micronutrient Research and Agricultural Production. Ed. H.L.S. Tandon. Pp 1-
31. Fertilizer Development and Consultation Org., New Delhi, Indian.
Subedi, K.D.,Budhathoki, C.B., Subedi, M., Tuladhar, J.K. 1993. Survey and Research
Report on Wheat Sterility Problem (1992/93). Working Paper No: 93/94, Nepal
Tandan, J.P., Nagvi, S.M.A. 1992. Wheat Varietal Screening for Boron Deficiency in
India. Wheat Spec. Rep. 11, CIMMYT, Mexico, PP. 76-78.
Topal, A., Gezgin, S., Akgün, N., Dursun, N., Babaoğlu, M., 2002. Yield and Yield
Attributes of Durum Wheat (Triticum durum Desf.) as Affected by Boron
Application. Boron in Plant and Animal Nutrition. Goldbach et al. (Eds.).
Kluwer Academic / Plenum Publishers, New York, pp. 401-406.
Yau, S.K., Nachit, M.M., Ryan, j., Hamblin, J. 1995. Phenotypic Variation in Boron-
toxicity Tolerance at Seedling Stage in Durum-wheat. Eupytica. 83: 185-191.
785
ÖZET
Niğde ili Melendiz Ovasında bulunan Divarlı köyünde 2005 yılında ve Nevşehir
ili Çardak köyünde ise 2006 yılında yürütülen tarla denemelerinde entec (E) ve
amonyum sülfat (AS) gübrelerinin Granola çeşidi patatesin (Solanum tuberosum var.
Granola) verim ve verim unsurlarına etkileri araştırılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre,
en yüksek yumru verimleri ilk yılda (41.50 t ha-1) E gübresinin 1200 kg N ha-1, ikinci
yılda (51.35 t ha-1) ise AS gübresinin 800 kg N ha-1 dozlarıyla elde edilmiştir. Her iki
gübre ile de azot dozu arttıkça büyük çapa sahip yumru verimi yükselirken, küçük çapa
sahip yumru verimi düşmüştür. Entec ile büyük çaplı yumru verimleri ve toplam verim
artarken, AS ile <35 mm çaplı yumru verimi artmıştır. Entec gübresi ile daha fazla
yumru verimi alınmış, ancak kuru madde oranı AS gübresininkine göre düşmüştür. En
yüksek N dozu ile en yüksek yumru kuru maddesi elde edilememiştir. Artan azot dozları
ile yaprağın azot kapsamı da artmıştır.
Anahtar Kelimeler: Entec, amonyum sülfat, patates, verim, kalite.
EFFECTS OF ENTEC AND AMMONIUM SULPHATE FERTILISERS
ON THE YIELD AND QUALITY OF POTATO
ABSTRACT
Effects of different fertilizers such as entec (E) and ammonia sulphate (AS) on
yield and yield components of potato (Solanum tuberosum var. Granola) grown in 2005
(Divarlı/Niğde) and 2006 years (Çardak/Nevşehir) were investigated. According to the
results, the highest tuber yields were got by the dose of 1200 kg N ha-1 of E in the first
year (41.50 t ha-1) and 800 kg N ha-1 of AS in the second year (51.35 t ha-1). As the
nitrogen dose increased with each fertilizers, tuber with big diameter yield increased and
tuber with small diameter yield decreased. While tuber yield with big diameter and total
yield are increasing by the E, tuber yield having <35 mm diameter increased by the AS
fertilizer. The more tuber yield was obtained by the E, but dry matter ratio decreased
according to that of AS. The highest tuber dry matter could not got by the highest N
dose. The N content of leaf increased by increasing of N doses.
Key Words: Entec, ammonium sulphate, potato, yield, quality.
GİRİŞ
Türkiye patates üretim alanlarının (154 300 ha) yaklaşık % 28’i Nevşehir ve
Niğde illerinde yer almaktadır. Ülkemizde üretilen 4 090 000 ton (Anonymous 2005)
patatesin yaklaşık % 43’ü bu iki ilde üretilip verim, ülke ortalamasının üstündedir.
Patates tarımı yöre çiftçilerinin başlıca geçim kaynağıdır. Nitekim Niğde ilinde tarımı
yapılan ürünler içerisinde patates en önemlisini teşkil etmekte ve tarımla uğraşan 35 355
ailenin 10 115’i 41 köy ve kasabada patates tarımıyla uğraşmaktadır (Anonymous
2004). Söz konusu illerde patates üretimi yapılan topraklar regosol büyük toprak
grubuna giren hafif bünyeli topraklardır. Bölge çiftçisi verimli çeşitleri yetiştirmekte,
786
MATERYAL VE METOD
Denemelerin materyallerini 2005 yılında Niğde ili Melendiz Ovasında bulunan
Divarlı köyü ve 2006 yılında ise Nevşehir ili Çardak köyünde yürütülen deneme
toprakları ve bu topraklara entec (E) ile amonyum sülfat (AS) uygulanarak yetiştirilen
Granola çeşidi patatesin (Solanum tuberosum var. Granola) yaprak ve yumru örnekleri
oluşturmaktadır.
Deneme alanları Orta Anadolu’nun doğu kısmında yer almakta ve deniz
seviyesinden yaklaşık 1200 m yükseklikteki engebeli araziler üzerinde bulunmaktadır.
788
Çizelge 3. Patates Yumru Verimleri ve Kuru Madde Oranlarıyla İlgili Varyans Analiz
Sonuçları
Varyans Kareler Ortalaması
kaynağı SD <35 mm 35-55 mm >55mm Toplam Verim Kuru Madde
Lokasyon (L) 1 1.7829 97.767** 3637.90** 2679.24** 62.3658**
Gübre (G) 1 0.4065 14.418 39.53 89.27 2.1667
Doz (D) 5 0.8173 142.512** 64.64** 419.42** 1.2473
LxG 1 0.0595 3.294 11.75 3.45 6.3427**
LxD 5 3.7622** 43.612** 31.08 114.95** 3.3802**
GxD 5 0.1916 1.772 4.26 6.11 0.5276
LxGxD 5 1.0447 10.865 1.95 15.36 2.2502**
Hata 48 0.9112 8.865 13.78 22.23 0.6618
**: p<0.01
Ortalamalara göre en yüksek yumru verimleri 1. lokasyonda (41.50 t ha-1; %
69.32) E gübresinin 1200 kg N ha-1, 2. lokasyonda ise (51.35 t ha-1; % 66.34) ise AS
gübresinin 800 kg N ha-1 dozlarıyla elde edilmiştir. Kontrole göre bu artışlar 1.
lokasyonda % 3 ile 69 ve 2. lokasyonda ise % 2 ile % 66 arasında değişmiştir (Çizelge
4). Kontrole göre verimde meydana gelen artışlar bakımından azalan sıra ile 1.
lokasyonda E gübresinin 1200 kg N ha-1 dozunu AS gübresinin 1200, E gübresinin 800,
AS gübresinin 800, 400, E gübresinin 400, 200, AS gübresinin 100, E gübresinin 100,
AS gübresinin 200 ve 2. lokasyonda ise AS gübresinin 800 kg N ha-1 dozunu E
gübresinin 800, 400, 1200, 200, AS gübresinin 400, 1200, 200, E gübresinin 100 ve AS
gübresinin 100 kg N ha-1 dozları izlemiştir (Çizelge 4). Hem toplam verim, hem de
değişik yumru boyutlarına (<35 mm, 35-55 mm ve >55 mm) göre elde edilen verim
değerleri 2. lokasyonda, 1. lokasyona göre daha yüksek olmuştur. Özellikle cipslik
patates başta olmak üzere patates üretiminde elde edilen yumruların boyutları çok
önemli olup küçük yumru istenmemektedir. Her iki lokasyonda da kontrole göre hem E,
hem de AS gübresinin artan azot dozlarına bağlı olarak büyük yumru ağırlıkları
artarken, < 35 mm çapa sahip yumru ağırlıkları azalmıştır. Kontrol uygulaması ile elde
edilen > 55 mm çapa sahip yumru verimi 1. lokasyonda E gübresinin 1200 kg N ha-1
dozu ile en yüksek oranda (% 502.7) artırılırken, 2. lokasyonda E gübresinin 800 kg N
ha-1 dozu ile en yüksek oranda (% 109.1) artırılmıştır. 1. lokasyon toprağının nitrat azot
kapsamı 2. lokasyon toprağınınkinden düşük olduğundan gübrelerle uygulanan azotun
kontrole göre etkisi 1. lokasyonda daha yüksek olmuştur. Diğer taraftan E gübresinin
etkisinin yüksek çıkması, yavaş çözünürlüğü sağlayan DMPP inhibitörlü oluşundan
kaynaklanabilir. Nitekim yapılan bir araştırmada da çim bitkilerine uygulanan AS ile E
gübreleri arasında ot verimi ile yaprağın N kapsamına E gübresinin etkisi daha yüksek
olmuş, fakat bitkinin botaniksel bileşimine E gübresinin etkisi önemli bulunmamıştır
(Merino ve ark. 2007). Her iki lokasyonda da hem 35-55 mm ve hem de 55 mm’den
daha büyük çapa sahip yumru miktarında kontrole göre farklı gübre uygulamaları ile
önemli düzeylerde artışlar tespit edilmiştir (Çizelge 4). İstatistiki olarak gübre çeşidi
önemli olmamakla birlikte her iki lokasyonun ortalaması olarak E gübresi (36.31 t/ha)
ile, AS gübresinden (34.08 t/ha) daha fazla toplam verim elde edilmiştir. E gübresinin
yüksek etkisi DMPP inhibitörlü olmasından dolayı yavaş çözünüp toprakta N kaybının
azalmasından ve bu durumda da bitkinin azottan daha iyi yararlanmasından
kaynaklanabilir. Zira benzer sonuçlar çimde Merino ve ark. (2007) ve patateste ise
Pasda ve ark. (2001) tarafından da saptanmıştır.
Her iki lokasyonda da toplam ve çaplara göre yumru verimi üzerine etkileri
bakımından E ve AS gübreleri arasında önemli bir fark bulunmamıştır (Çizelge 3 ve 4).
Bu araştırmada her iki lokasyondan da elde edilen sonuçlara göre, yukarıdaki
açıklamalardan ve Çizelge 4 ile 5’in incelenmesinden de görülebileceği gibi, gübre
uygulamalarının patatesin yumru verimi ve çapına etkileri, deneme yeri topraklarında
791
Farklı gübrelerin patates yapraklarının makro besin element içerikleri ile ilgili
varyans analiz sonuçları Çizelge 6’da verilmiştir. Makro besin elementlerinin hemen
hemen tamamında lokasyon, gübre, doz ve ilgili interaksiyonların etkisi istatistiksel
bakımdan 0.01 düzeyinde önemli çıkmıştır.
Çizelge 6. Patates Yapraklarının Makro Besin Element Kapsamlarıyla İlgili Varyans
Analiz Sonuçları
Varyans Kareler Ortalaması
kaynağı SD N P K Ca Mg
Lokas. (L) 1 11.7047** 0.464006** 44.2584** 4.49001** 1.342068*
Gübre (G) 1 0.1209** 0.000000** 0.3598** 0.07476** 0.000401
Doz (D) 5 3.2054** 0.014276** 0.0987** 0.40732** 0.025825**
LxG 1 3.2677** 0.004050** 0.1128** 0.00000** 0.014735**
LxD 5 0.0944** 0.006819** 0.0962** 0.12921** 0.002878**
GxD 5 0.0561** 0.007853** 0.5861** 0.00716** 0.000365
LxGxD 5 0.0540** 0.008023** 0.4674** 0.18909** 0.010378**
Hata 48 0.0073 0.000072 0.0051 0.00363 0.000197
*: p<0.05, **: p<0.01
Öte yandan değişik gübrelerin patates yapraklarının mikro besin element
içerikleri ile ilgili varyans analiz sonuçları Çizelge 7’de sunulmuştur. Araştırılan mikro
besin elementlerinin hemen hemen tamamında lokasyon, gübre, doz ve ilgili
interaksiyonların etkisi istatistiki olarak 0.01 ve 0.05 seviyesinde önemli bulunmuştur.
Çizelge 7. Patates Yapraklarının Mikro Besin Element Kapsamlarıyla İlgili Varyans
Analiz Sonuçları
Varyans Kareler Ortalaması
kaynağı SD Fe Cu Mn Zn B
Lokasyon (L) 1 316.50** 430.760** 15884** 3.055* 589.675**
Gübre (G) 1 570.1** 5.030** 74 0.280 6.201*
Doz (D) 5 1006.3** 12.941** 21275** 70.436** 23.133**
LxG 1 1369.4** 0.539* 52449** 16.907** 0.000
LxD 5 100.8* 3.902** 285** 9.691** 30.077**
GxD 5 111.8* 5.824** 173** 3.771** 7.908**
LxGxD 5 305.9** 1.895** 17576** 11.073** 9.218**
Hata 48 37.7 0.117 26 05.47 1.181
*: p<0.05, **: p<0.01
Değişik gübrelerin patates yapraklarının makro ve mikro besin element
kapsamlarına etkileri ise Çizelge 8’de verilmiştir. 1. lokasyonda yaprakta en yüksek, N,
P ve Zn kapsamları E gübresinin 1200 kg N ha-1, en yüksek K ve Ca içerikleri AS
gübresinin 100 kg N ha-1, en yüksek Mg E gübresinin 400 kg N ha-1, en yüksek Fe E
gübresinin 800 kg N ha-1, en yüksek Cu ve Mn AS gübresinin 800 kg N ha-1 ve en
yüksek B kapsamı ise AS’ın 200 kg N ha-1 dozu ile elde edilmiştir. 2. lokasyonda da
benzer sonuçlar bulunmuştur. Her iki lokasyon da dikkate alındığında yaprak
örneklerinin N kapsamı % 3.45 (kontrol) ile % 5.60 (AS, 800 kg N ha-1) arasında
bulunmuştur. Artan N uygulamaları ile yaprağın N içeriği de son doza kadar artmış, P,
K, Ca ve Mg kapsamları ise değişken olmuştur. Yaprağın N kapsamı ile >55 mm yumru
verimi arasında önemli ve pozitif bir korelasyonun (0.718**) bulunması, artan N
dozlarının yaprak N kapsamının yanında yumru verimini de artırdığının bir kanıtıdır.
Yaprağın N kapsamına E gübresinin (% 4.51) etkisi AS gübresininkinden (% 4.59)
düşük bulunmuştur. Çim bitkilerinde yapılan bir denemede ise E gübresinin etkisi AS
gübresininkinden daha yüksek bulunmuştur (Merino ve ark. 2007). Bu farklılıklar bitki
cinsi, toprak, iklim ve sulama suyu farklılıklarından kaynaklanabilir. Fosfor
794
Çizelge 10. Patates Yumrularının Mikro Besin Element Kapsamlarıyla İlgili Varyans
Analiz Sonuçları
Varyans Kareler Ortalaması
kaynağı SD Fe Cu Mn Zn B
Lokasyon (L) 1 754.73** 1.3014** 10.641** 13.5113** 162.926**
Gübre (G) 1 59.90** 2.1287** 3.320** 16.3116** 2.240**
Doz (D) 5 1078.18** 2.9739** 16284** 14.1232** 7.426**
LxG 1 553.39** 1.9668** 5.544** 2.2155** 9.651**
LxD 5 354.99** 0.2211** 14.564** 4.0055** 2.064**
GxD 5 364.34** 0.2066** 9.758** 2.6380** 1.807**
LxGxD 5 1277.63** 2.2775** 10.325** 1.8584** 3.609**
Hata 48 3.32 0.0116 0.106 0.2582 0.046
*: p<0.05, **: p<0.01
KAYNAKLAR
Akdemir, H., Oktay, M., İrget, M.E., Hakerlerler, H., Atıl, H. ve Öcel, T., 1997. Azotlu
Gübrelemenin Patateste Verim, Kalite ve Makro Besin Elementi Kapsamına
Etkisi. E.Ü. Ziraat Fak. Derg., 34(1-2): 1-8, İzmir.
Amberger, A., 1989. Research on Dicyandiamide As A Nitrification and Future
Outlook. Com. in Soil Sci. and plant Anal., 20: 1933-1955.
797
Anonymous, 1985. Fertilizer Technology and Use. Pub. Soil Sci. Soc. of America.
Anonymous, 2004. www.tbmm.gov.tr
Anonymous, 2005. Tarımsal Yapı ve Üretim. Başbakanlık Türkiye İstatistik Kurumu.
http://www.tuik.gov.tr
Anonymous, 2007. http://www.tarimposta.com/ main/Makaleler/tabid/80/ctl/Details/
mid/423/ItemID/24/Default.aspx
Anonymous, 2007a. The Nitrogen Technology-ENTEC-Company Booklet. COMPO
GmbH and Co, KG.
Bayraklı, F., Gezgin, S., Polat, H., Uyanöz, Ş., Özaytekin, H. ve Zengin, M., 1995.
Azotlu Gübrelerden Amonyak Uçması Şeklinde Cereyan Eden Azot
Kayıplarının Belirlenmesi ve Bu Kayıpların Önlenmesi İçin Alınması Gereken
Tedbirler Üzerinde Bir Araştırma. TÜBİTAK Proje No: 899.
Beyrouth, C.A., Sommers, L.E. and Nelson, D.W., 1988. Ammonia Volatilization from
Surface Applied Urea As Affected by Several Phosphoroamide Compounds.
Soil Sci. Soc. Am. J., 52: 1173-1178.
Buresh, R.J. De Datta, S.K., Padilla, J.L. and Samson, M.I., 1988. Effect of Two Urease
Inhibitors on Floodwater Ammonia Following Urea Application to Lowland
Rice. Soil Sci. Soc. Am. J., 52: 856-861.
Fenn, L.B. and Kissel, D.E., 1975. Ammonia Volatilizaton from Surface Applications
of Ammonium Compounds on Calcareous Soils. IV. Effect of Calcium
Carbonate Content. Soil Sci. Soc. Am. Proc., 39: 631-633.
Fenn, L.B. and Escargaza, R., 1976. Ammonia Volatilization from Surface Application
of Ammonium Compounds on Calcareous Soils. V. Soil Water Content and
Method of Nitrogen Application. Soil Sci. Soc. Am. Proc., 40: 537-541.
Fenn, L.B. and Escargaza, R., 1977. Ammonia Volatilization from Surface Application
of Ammonium Compounds on Calcareous Soils. VI. Effects of Initial Soil
Water Content and Quantity of Applied Water. Soil Sci. Soc. Am. Proc., 41:
358-363.
Gascho, G.J., 1986. Improving the Fertilizer Efficiency of Urea and Ammonium Nitrate
Solutions by Adding Other Nutrients. J. Fert. Issues, 3: 62-65
Hayward, C.F., 1992. Effect of Wheat and Rye Cover Crop on Establishment and Yield
of Potatoes. Aspect of Applied Biology, 3: 335-338.
Işık, Y., 2006. Konya Yöresinde Patatesin Azotlu ve Fosforlu Gübre İsteği. IV. Ulusal
Patates Kongresi, 6-8 Eylül 2006. Patates Araşt. Enst., Niğde.
Kacar, B. 1997. Bitki ve Toprağın Kimyasal Analizleri. III. Toprak Analizleri. A.Ü.
Ziraat Fak. Eğitim, Araştırma ve Geliştirme Vakfı Yay. No: 3, Ankara.
Lorenz, O.A., Weir, B.L. and Bishop, J.C., 1972. Effect of Controlled-Release N
Fertilizers on Yield and Nitrogen Absorption by Potatoes, Cantaloupes and
Tomatoes. J. of Am. Soc. for Hort. Sci., 97(3): 334-337.
Merino, P., Menendez, S., Pinto, M., Estavilllo, J.M. and Gonzales-Murua, C., 2007.
Effect of the Nitrification Inhibitor DMPP Applied with Mineral Fertilizer and
Cattle Slurry on Yield and N Uptake from Grassland.
http://www.ramiran.net/doc04/Proceedings%2004/Merino.pdf
Pasda, G., Hahndel, R. and Zerulla, W., 2001. Effect of Fertilizers with the New
Nitrification Inhibitor DMPP (3,4-Dimethylpyrazole Phosphate) on Yield and
798
Quality of Agricultural and Horticultural Crops. Bio. and Fert. of Soils, 34: 85-
97.
Roy, K. and Srivastova, V.C., 1996. Effect of Potassium on Potato, Wheat Intercropping
System. J. of Potassium Research, 12(2): 169-173.
Sincik, M., Turan, M.Z. ve Göksoy, A.T., 2006. Farklı Yeşil Gübre Bitkilerinin ve Azot
Dozlarının Patateste Yumru Verimi ve Verim Komponentleri Üzerine Etkisi.
IV. Ulusal Patates Kongresi, 6-8 Eylül 2006. Patates Araşt. Enst., Niğde.
Soltanpour, P.N. and Workman, S.M., 1981. Use of Inductively-Coupled Plasma
Spectroscopy for the Simultaneous Determination of Macro and Micro
Nutrients in NH4HCO3-DTPA Extracts of Soils. In Barnes R.M. (ed).
Developments in Atomic Plasma Analysis, USA, pp. 673-680.
Stumpe, J.M., Vlek, P.L.G. and Lindsay, W.L., 1984. Ammonia Volatilization from
Urea and Urea Phosphates in Calcareous Soils. Soil Sci. Soc. Am. J., 48: 921-
926.
Turguttopbaş, M., 1987. Azotlu Gübreler. S.Ü. Ziraat Fak. Yay. No: 7, Konya.
Urban, W.J., Hargrove, W.L., Bock, B.R. and Raunikar, R.A., 1987. Evaluation of
Urea-Urea Phosphate as Nitrogen Source for No-Tillage Production. Soil Sci.
Soc. Am. J.,51: 242-246.
Yılmaz, A. ve Fırat, B., 2001. Niğde Misli Ovasında Yetiştirilen Patatese (Solanum
tuberosum) Farklı Zamanlarda ve Değişik Miktarlarda Uygulanan Azotlu
Gübrenin, Yumru Verimi ve Nişasta Oranına Etkileri. S.Ü. Ziraat Fak. Derg.,
15(25): 89-103, Konya.
Vlek, P.L.G. and Byrnes, B.H., 1986. The Efficiency and Loss of Fertilizer N in
Lowland Rice. Fert. Res., 9: 131-147.
Waddell, J.T., Gupta, S.C., Moncrief, J.F., Rosen, C.J. and Steele, D.D., 1999. Irrigation
and Nitrogen Management Effects on Potato Yield, Tuber Quality and Nitrogen
Uptake. Agron. J., 91: 991-997.
Weiske, A., Benckiser, G. and Ottow, C.G., 2001. Effect of the New Inhibitor DMPP in
Comparison to DCD on Nitrous Oxide (N2O) Emission and Methane (CH4)
Oxidation During 3 Years of Repeated Applications in Field Experiments. Nutr.
Cycling in Agroecosyst., 60: 57-64.
Zerulla, W. et al. 2000. Development and Testing of a New Nitrification Inhibitor. IFS-
Proceedings 455. web: www.fertiliser-society.org/proceedings.
799
ÖZET
Bu çalışmada, Zn gübrelemesinin farklı anaçlar üzerine aşılı elmanın, çinko
beslenmesi ve uygulanan çinkonun bazı besin elementi içeriklerine etkisini belirlemek
amaçlanmıştır. Bu nedenle bodur (M9) ve yarı bodur (M26 ve MM106) anaçlar üzerine
aşılı 5 yaşındaki elma ağaçlarına (Red Chief), erken ilkbaharda, 0, 25, 50 ve 75 g/ağaç
olacak şekilde ZnSO4 7 H2O uygulanmıştır. Temmuz ayında alınan yaprak örneklerinde
Zn içerikleri belirlenmiş ve ayrıca Zn uygulamasının diğer elementlere olan etkisini
incelemek amacıyla N, P, K, Mg, Fe, Cu ve Mn analizleri yapılmıştır. Elde edilen
sonuçlara göre, elma yapraklarının Zn içeriği, kullanılan anaç ve Zn dozlarına göre
önemli derecede değişmiş ve bu değişim istatistiksel anlamda önemli bulunmuştur (p<
0.001). Çinko dozlarına bağlı olarak bitki Zn içerikleri önemli oranlarda artış
göstermiştir. Çinko uygulamalarından bodur anaç üzerine aşılı elma ağaçları daha fazla
etkilenirken, yarı bodur anaçlar üzerine aşılı ağaçlar uygulamadan benzer oranda
etkilenmiştir. Elma yapraklarının N, P, K, Mg, Fe, Cu ve Mn içerikleri Zn
gübrelemesiyle artırmış, elde edilen artışlar istatistiksel anlamda önemli bulunmuştur.
Bitkilerin N, K ve Mg içerikleri anaç farklılıklarından etkilenmemiş diğer besin
elementleri ise anaçlara göre farklılıklar göstermiştir.
Anahtar Kelimeler: Elma, çinko gübrelemesi, besin elementleri.
EFFECT OF ZINC FERTILIZATION ON ZINC NUTRITION AND SOME
NUTRIENT CONCENTRATIONS OF RED-CHIEF APPLE GRAFTED ON
DIFFERENT ROOTSTOCKS
ABSTRACT
This study was carried out to determine the effect of zinc fertilization on zinc
nutrition and some nutrient concentrations of apple trees grafted on different rootstocks.
For this, 0, 25, 50 and 75 g/tree of ZnSO4 7 H2O were applied to the 5 years-old apple
trees (Red Chief) on dwarf (M9) and semi-dwarf (M26 and MM106) rootstocks. Leaf
Zinc concentrations were determined on the leaves taken on July. On the other hand, in
order to examine the effect of Zn application on the other nutrients, N, P, K, Mg, Fe, Cu
and Mn analyses were made. According to results, Zn concentrations of apple leaves
significantly (p<0.001) varied with rootstocks and Zn levels. Zinc concentrations
increased with Zn doses. While trees on dwarf rootstock were more affected from
applied Zn, trees on semi-dwarf rootstocks were similarly affected by Zn fertilization.
Leaf N, P, K, Mg, Fe, Cu and Mn concentrations significantly increased with Zn
application. Plant N, K and Mg concentrations did not vary with rootstocks but other
nutrients varied.
Key Words: Apple, zinc fertilization, nutrients.
800
GİRİŞ
Çinko eksikliği özellikle kurak ve yarı kurak bölgelerin kireçli topraklarında çok
sık görülmekte olup, (Takkar ve Walker, 1993), ülkemiz topraklarının yarısına yakın
bölümünde de Zn eksikliği belirlenmiştir. Ülkemiz topraklarının çok büyük bir
bölümünün yüksek pH’ lı, kireçli ve çok fazla kireçli olması, topraktan çinko
uygulamasını ülkemiz koşulları için önemli kılmaktadır (Eyüpoğlu ve ark. 1998).
Çinko, bitkilerde önemli metabolik işlevlere sahiptir (Çakmak ve ark. 1996).
Azot metabolizması ile yakından ilişkili olan Zn, eksikliğinin ilk göstergesinin RNA
sentezinde azalma olduğu, bu azalmanın da protein oluşumunu engellediği, glikozun,
protein türünden olmayan azot ve DNA düzeylerinin oransal olarak artmasını sağladığı
bildirilmektedir. Yapılan çalışmalarda, indolasetik asitin (IAA) bitki büyüme
konilerinde sentezlenmesi için çinkonun gerekli olduğu, bu hormonun eksikliğinde,
bitkinin boğumlar arası mesafesinin kısalarak büyümede gerileme meydana geldiği, aynı
zamanda çinko eksikliği gösteren bitkilerde düşük seviyede giberellik asit oluşumlarının
gözlendiği bildirilmektedir (Marschner, 1995). Bitkilerin çinko eksikliği göstermesi,
ürün miktarındaki düşüşe bağlı olarak ekonomik kayıp olarak karşımıza çıksa da, kalite
kaybına bağlı olarak beslenme sorunlarını da beraberinde getirecektir. Bu nedenle
bitkilerin Zn eksikliğinin giderilmesi için gerekli uygulamaların yapılması son derece
önemlidir.
Çevresel faktörler yanında, bitkisel faktörler de (bitki türü, çeşidi) bitkilerin Zn
beslenmesini belirlemede önemli bir faktördür. Bitkilerin Zn beslenmesi bitki türlerine
göre farklılaşabildiği gibi aynı türe ait çeşitler arsında da ayrımlar görülebilmektedir.
Yapılan çeşitli araştırmalarda, bitkilerin beslenmeleri üzerine çeşit farklılığının etkisi
açık olarak ortaya konmaktadır (Tsipouridis, 2005; Küçükyumuk, 2007; Erdal ve ark.
2008).
Bu araştırma, çinko gübrelemesinin farklı anaçları üzerine aşılı elmanın, çinko
beslenmesi ve uygulanan çinkonun (ZnSO4 7 H2O) bazı besin elementi içeriklerine
etkisini belirlemek amacıyla yürütülmüştür.
MATERYAL VE METOD
Deneme alanının özellikleri
Çalışma, Süleyman Demirel Üniversitesi (Isparta) Ziraat Fakültesi deneme ve
uygulama alanında 2005–2006 gelişim sezonunda yürütülmüştür. Deneme alanı
toprağının alkali karakterde, fazla kireçli, organik maddesi az, N, P, Ca, Mg, Fe ve Cu
bakımından yeterli Zn ve Mn bakımından ise sınır düzeyde olduğu belirlenmiştir.
Bitki materyali
Araştırmada, 5’ er yaşlarında M9, M26, MM106 anaçları üzerine aşılı Red Chief
çeşidi kullanılmıştır.
Gübreleme
Temel gübreleme amacıyla topraklara, 10 kg/da N, 6 kg/da P,14 kg/da k, 3.5
kg/da Mg olacak şekilde mono amonyum fosfat, amonyum nitrat, fosforik asit,
potasyum nitrat, magnezyum sülfat uygulaması yapılmıştır. Topraktan Zn uygulaması
ise, erken ilkbaharda, 0, 25, 50 ve 75 g/ağaç olacak şekilde ZnSO4 7 H2O halinde
yapılmıştır.
801
KAYNAKLAR
Bergmann, W. (1992). Nutritional Disorders of Plants: Development, Visual and
Analytical Diagnosis. Gustav Fisher Verlag; Jena, Stuttgart, Germany.
Çakmak, Torun, B., Erenoğlu B., Kalaycı M., Yılmaz A. Ekiz H. ve Braun, H. 1996.
Türkiye’de Toprak ve Bitkilerde Çinko Eksikliği ve Bitkilerin Çinko
Eksikliğine Dayanıklılık Mekanizmaları.Turkish Journal of Agriculture and
Forestry, Volume 20 Special Issue, p:13-23.
Erdal İ., Aşkın M.A., Küçükyumuk Z., Yıldırım F., Yıldırım A. 2008. Rootstock has an
Important Role on Iron Nutrition of Apple Trees. World Agricultural Sciences 4
(2):173–177, 2008.
Eyüboğlu, F., Kurucu, N., Talaz S. 1998. Türkiye Topraklarının Bitkiye Yarayışlı
Mikroelement Bakımından Genel Durumu. Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü,
Toprak ve Gübre Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü.
Kacar,B., İnal A. 2008. Bitki Analizleri. Nobel Yayın No:1241.
Kocakaya, Z., Erdal, İ. 2005. Çinko Uygulamasının Van Yöresinde Yetiştirilen Buğday
Çeşit ve Hatlarının Çinko Beslenmesi ve Verim Üzerine Etkisi. Ankara Üniv.
Zir. Fak. Tarım Bilimleri Dergisi. 11 (4), 379-383
Küçükyumuk, Z. 2007. Elma Çeşitlerinin Mineral Beslenmesine Anaç ve Çeşit Etkisinin
İncelenmesi. Yüksek Lisans Tezi. Süleyman Demirel Üniversitesi Fen Bilimleri
Enstitüsü Isparta.
Tsipouridis, C., Thodimis, T. and Isaakidis K.E.A. 2005. Effect of Peach Cultivars,
Rootstocks and Phytopthora on Iron Cholorosis. World Journal of Agricultural Sciences,
1 (2): 137–142.
Marshner, H. 1995. Mineral Nutrition of Higher Plants .Second Ed. Academiz Press
Inc. San Diego, CA 92101.
Takar, P.N. ve Walker, C. D. 1993. The Distribution and Correction of Zinc Deficiency.
In Zinc Soils and Plants. Ed: Rabson, A.D. Kluwer Academic Pub.
Togay, Y., Togay, N., Kocakaya, Z., Erdal, İ. ve Çığ, F. 2005. Van Koşullarında Çinko
Uygulamasının Farklı Buğday Çeşit ve Hatlarında Verim ve Verim Öğelerine
Etkisi. Türkiye VI. Tarla Bitkileri Kongresi, 5–9 Eylül, 2005. Araştırma Sunusu
Cilt 1: Sayfa 595–600.
Tsipouridis, C., Thodimis, T. and Isaakidis K.E.A. 2005. Effect of Peach Cultivars,
Rootstocks and Phytopthora on Iron Cholorosis. World Journal of Agricultural
Sciences, 1 (2): 137–142.
804
ÖZET
Yürütülen bu çalışmada kükürt uygulanan ve uygulanmayan koşullar atında
artan oranlarda azot uygulamasının buğdayda verim ve verim unsurları üzerinde
etkisinin araştırılması amaçlanmıştır. Araştırma Eskişehir Osmangazi Üniversitesi
deneme arazilerinde kuru koşullarda 2005-2006 yılında Bezostaja-1 buğday çeşidi
kullanılarak tesadüf bloklarında bölünmüş parseller deneme desenine göre
yürütülmüştür. Ana parsellerde kükürt dozları 0 ve 3 kg da-1 olarak elementel kükürt
şeklinde, alt parsellerde ise azot dozları 0, 3, 6, 9 kg da-1 olarak Amonyum nitrat
şeklinde uygulanmıştır. Taban gübresi olarak 6 kg da-1 P2O5 şeklinde Triple Süper
Fosfat olarak verilmiştir. Araştırma sonuçlarına göre, artan azot dozlarının Bezostaja-1
buğday çeşidinde biyolojik ağırlık özelliği üzerine etkili olduğu belirlenmiştir. Kükürt
uygulamasının Bezostaja-1 buğdayının incelenen özelliklerden başakta tane sayısı
üzerine etkisi önemli olmuştur. Azot ve kükürt dozları interaksiyonunun ise incelenen
verim unsurlarından 1000 tane ağırlığı üzerinde etkisinin önemli olduğu
gözlemlenmiştir.
Bu araştırmanın sonuçları, Bezostaja-1 buğday çeşidinde kükürt uygulanan
koşullar altında 6 kg da-1 azot dozunun tane verimi üzerine en etkili olduğunu
göstermiştir.
Anahtar Kelimeler: Buğday, azot, kükürt, verim, verim unsurları.
The results of this study showed that 6 kg da-1 nitrogen dose was the most
effective on grain yield in cv. Bezostaja-1 under sulphur applied conditions.
Key Words: Wheat, nitrogen, sulphur, yield, yield components.
GİRİŞ
Ülkemiz tarım topraklarının azot (N) ve kükürt (S) kapsamları değişik doğal ve
insani nedenlere bağlı olarak genelde azdır. Ülkemizde yapılan tahıl üretiminde gübre
uygulamasında daha çok azotlu ve fosforlu gübreler yaygın olup, kükürt gübrelemesi
alışkanlığı hemen hemen yok ya da azdır. Oysa özellikle en önemli tahıl yetiştirme
alanımız olan Orta Anadolu Bölgesi ve genel olarak tarım topraklarımız dikkate
alındığında, bu bölge topraklarının S’ün en önemli kaynaklarından olan organik madde
içeriği bakımından düşük, organik gübrelemenin yaygın olmadığı, endüstrileşmenin
fazla olmaması nedeniyle atmosferik S girişinin az ya da çok az olduğu, yaygın olarak
kullanılan N’lu ve P’lu gübrelerin S içermemesi ve her yıl topraktan ürünle kaldırılan
S’ün ikame edilmediği şartlar olması nedeniyle S eksikliği probleminin ortaya çıkması
riski yüksektir (Tolay ve ark. 2005). FAO’nun kayıtlarına göre Türkiye’nin S eksikliği
bulunan ülkeler içerisinde yer almadığı ancak birçok akut ya da potansiyel S eksikliği
bulunan bölgelere sahip olduğu bildirilmiştir (Anonymous 2007).
Bitkisel ürünlerde hem yüksek verim hem de kaliteli ürün elde edilmesi çok önem
arz etmekte olup bunu sağlayan başlıca elementlerden ikisi N ve S’tür. Azot ve S bitki
enzimlerinin yapısında yer alan ve tanedeki depo proteinlerinin kilit elementleridir
(Salvagiotti ve Miralles, 2007). Kükürt proteinlerin temel yapı taşlarından birisi olduğu
için S eksikliği durumunda protein sentezi durur. Birçok sera ve tarla denemesinde S
eksikliğinin tahıllarda başaktaki tane sayısı etkilediği gösterilmiş ve söz konusu etkinin
ya başaklanmayı ve/veya çiçeklenmeyi azaltmak ya da çiçeklerin ölümlerini artırmak
şeklinde kendini gösterdiği saptanmıştır (Scott ve ark. 1984; Haneklaus ve ark. 1995,
Monaghan ve ark. 1997). Azot bitkide birçok önemli organik bileşiğin yapısında yer
almaktadır. Proteinler, aminoasitler, nükleik asitler, enzimler, klorofil, ATP
(Adenozintrifosfat) ve ADP (Adenozindifosfat) N içeren önemli organik bileşiklerdir
(Kacar ve Katkat 1998). En önemli buğday yetiştirme tekniği uygulamalarından birisi N
olup, kışlık buğdayın optimum vejetatif ve generatif gelişmeyi gösterebilmesi için, N’a
olan ihtiyacı diğer besin maddelerine oranla daha yüksektir ve bu ihtiyaç genellikle N
uygulaması ile karşılanmakta, azotun eksikliği ve fazlalığında verim ve verim
komponentlerinde önemli azalmalar olmakta, azot fazlalığında, buğday vejetatif olarak
fazla gelişmekte, çok sayıda kardeş oluşturmakta, yatma meydana gelmekte ve verim
düşmektedir (Akkaya 1994). Azot ve S metabolizması birbiriyle sıkı sıkıya bağlı olması
nedeniyle bitkilerde N ve S beslenmesine cevapta total N’un S’e oranı geniş oranda
değişebilmesine rağmen bitkilerin özellikle vejetatif dokularında oransal olarak sabit bir
organik N/organik S oranını sürdürmeye çalışma eğilimi göstermektedir (Zhao ve ark.
1999). Bir çok bitki türünde proteinler organik S ve N’un %80’nini oluştururlar ve
buğdaygil bitkilerindeki buğday proteini dahil olmak üzere bitkiler protein
sentezlenmesinde ağırlık olarak her bir 5 kısın N için 1 kısım S’e ihtiyaç gösterirler.
Azot sağlanmasına bağlı olarak S’ün noksanlık baş göstermesi durumunda amidler gibi
protein olmayan bileşikler birikir, bu da 15:1’den büyük N:S oranına neden olur. Ancak,
ortamda S sağlanılması protein sentezinde gereksinilenden daha büyük oranlarda
olduğunda S bitki dokularında birikerek N:S oranının 15:1’den küçük olmasına yol açar
(Zhao ve ark. 1999).
Ülkemizde bitkisel üretimde bitkilerin N ihtiyacını karşılamak üzere her yıl N’lu
gübre uygulaması oldukça yaygın bir alışkanlıktır. Bitkilerin S’e olan ihtiyaçları çok
uzun zamandır bilinmesine karşılık, ülkemizde olduğu gibi (Tolay ve ark. 2005)
806
dünyada da S’e gösterilen ilgi ve dikkat oldukça sınırlı kalmıştır (Beaton 1986). Oysaki
S bitki, insan ve hayvan beslenmesinde çok büyük önem taşıyan proteinlerin
yapıtaşlarının bileşiminde yer alır. Bitkilerden kaliteli ve yüksek verim alınmasında bitki
besinlerinin toprakta yeterli seviyede bulunmasının yanı sıra yukarıda da belirtildiği gibi
besin elementleri arasındaki denge de son derece önemli olup, toprakta eksikliği yaygın
olan bir besin elementi, gübre olarak toprağa uygulanan bir diğer elementin bitkideki
etkinliğinin düşük olmasına yol açabilmektedir. Bu nedenle ülkemiz topraklarında
yaygın olarak eksikliği görülen ve her yıl gübre olarak toprağa uygulanan N’un bitkideki
etkinliğinin, eksikliği son zamanlarda dile getirilmeye başlanan S’ün toprağa
uygulandığı koşullarda ne şeklide etkilendiğine yönelik araştırmaların yapılması gereği
vardır.
Yürütülen bu çalışmanın amacı; S uygulanan ve uygulanmayan koşullar altında
artan oranlarda N uygulanmasının ülkemizde en yaygın yetiştirilen tahıl grubu olan
buğdayda verim ve verim unsurları üzerine etkisinin araştırılarak S uygulamasının N’lu
gübrelerin etkinliğini arttırıp arttırmadığı ve hangi doz N uygulaması altında S’ün daha
çok etkili olduğunun ortaya konulmasıdır.
MATERYAL VE METOD
Deneme, 2005-2006 üretim döneminde, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi
Ziraat Fakültesi araştırma tarlasında tesadüf bloklarında bölünmüş parseller deneme
desenine göre 4 tekerrürlü olarak kurulmuştur. Her tekerrürde ana parsellere kükürt
dozları 0 kg da-1 (-S) ve 3 kg da-1 (+S), alt parsellere azot dozları, 0 kg da-1 (N0), 3 kg da-
1
(N3), 6 kg da-1 (N6) ve 9 kg da-1 (N9) şeklinde dağıtılmıştır. Kükürt elementel S olarak,
N ise Amonyum nitrat (%33 N) olarak verilmiştir. Azotlu gübre ikiye bölünerek yarısı
ekimde, yarısı kardeşlenme döneminde uygulanmıştır. Dekara 6 kg da-1 P2O5 Triple
Süper Fosfat olarak ekimle beraber uygulanmıştır. Denemenin kurulacağı alanda toprak,
önce soklu pullukla ardından kültüvatör-tırmık kombinasyonu ile işlenerek ekime
hazırlanmıştır. Ekim elle, 5 m uzunluğundaki parsellere her parselde 4 sıra olacak
şekilde yapılmıştır. Deneme parsellerinde kullanılan sıra aralığı 25 cm olup denme
parsel büyüklüğü 1 x 5 m= 5 m2 olarak tertiplenmiştir. Denemede 21 kg da-1 tohum
kullanılmıştır. Ölçümler kenar tesirini ortadan kaldırmak için ortadaki 4 sırada ve
tesadüfe göre seçilen bitkilerde yapılmıştır. Parsellerin hasadı kenar tesirini ortadan
kaldırmak amacıyla kenar sıralar ile baştan ve sondan 0,5 m atılarak kalan kısımdan
yapılmıştır.
Hasat öncesi her parselden tesadüfen seçilen yirmi bitki üzerinde başak boyu,
başakta başakçık sayısı, başakta tane sayısı, başakta tane ağırlığı, 1000 tane ağırlığı
hesaplanarak, hasat indeksi, toplam verim (biyolojik verim), metrekarede başak sayısı,
toplam tane verimi belirlenmiştir.
Araştırmada tüm özelliklere ait değerlendirmeler “Bölünmüş Parseller Deneme
Deseni”ne göre yapılmıştır. Elde edilen veriler EXCEL bilgisayar programı yardımıyla
değerlendirilmiş, incelenen özellikler bakımından farklılıkların olup olmadığı
incelenmiştir. Etkili farkları görmek için “F” testi kullanılmış ve değişim katsayıları
hesaplanmıştır.
Araştırma, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Ziraat Fakültesinin Eskişehir
merkezinde bulunan araştırma ve uygulama tarlasında yürütülmüştür. Araştırma yeri
toprağının fiziksel ve kimyasal özelliklerini belirlemek için 0-30 cm derinliklerden
alınan toprak numunelerinde yapılan analiz sonuçları Çizelge 1’de verilmiştir. Araştırma
için seçilen alanın toprakları organik madde (%2.61) ve kireç oranı (%4) bakımından
orta düzeyde, tuzsuz, kumlu-tınlı ve hafif alkalidir (pH:7.6-8.2).
807
Biyolojik Verim
Biyolojik verim üzerine N uygulamalarının etkisi %1 seviyesinde önemli
bulunmuştur (Çizelge 3). Biyolojik verim ortalama 333,75 kg/da ile en düşük değeri
verirken, en yüksek biyolojik verim ortalama 496,25 kg/da olarak saptanmıştır (Çizelge
4. b). Çizelgeye göre S uygulamasının ortalamada biyolojik verimde artışa yol açtığı
görülmektedir. Ortalama değerlerden görüldüğü üzere, ortamda S’ün bulunduğu ve de
bulunmadığı durumlarda belli doza kadar artan N oranı biyolojik verimi artırmıştır. Bu
durum N’un vejetatif büyüme üzerindeki önemli rolünü göstermektedir. Biyolojik
verim, buğdayın birim alandan nasıl faydalandığını gösteren etkendir. Biyolojik verim
üzerine çevre şartları, toprak yapısı ve ekiliş durumu etki yapmaktadır.
Tane Verimi
Tane verimi ile ilgili azot ve S uygulamaları ortalamada bir artış sağlasa da bu
artış istatistiki olarak önemli seviyede bulunmamıştır (Çizelge 3). Ortalama değerlere
göre; ayrı ayrı N ve S’ün tane verimini belli dozlara kadar artırıcı etkisi olmuştur
(Çizelge 4. b). Toplam tane verimi N6 ve +S uygulaması yapılan koşullarda ortalama
306,58 kg/da değeri ile en yüksek, N9 ve -S uygulaması yapılan koşullarda ortalama
257,64 kg/da değeri ile en düşük toplam tane verimi saptanmıştır. Tane buğdayın en
önemli ekilme sebebidir. Unun hammaddesidir. Yapılan denemedeki N’un ve S’ün
birlikte etkilerinin de tane verimini artırıcı yönde etkili olduğu görülmüştür. S
uygulaması ve N’un N6 dozuna kadar toplam tane veriminin arttığı görülmektedir.
811
Sonuç
Yapılan bu araştırmada N uygulaması, S uygulaması ve N ve kükürdün birlikte
uygulandığı koşullardan elde edilen sonuçlara göre, tek başına N uygulaması başakta
başakçık sayısı, başakta tane sayısı, tane verimi ve biyolojik verim üzerine olumlu
etkilerde bulunmuştur. Tek başına S uygulaması ise başak boyu, başakta tane sayısı ve
tane verimine olumlu etkide bulunmuştur. Azot ve S’ün birlikte kullanılması ise başak
boyu, başakta tane ağırlığı, başakta tane sayısı, başakta başakçık sayısı, hasat indeksi,
tane verimi ve 1000 tane ağırlığı üzerinde olumlu etkide bulunmuştur.
Tek başlarına S ve N uygulamaları değişik verim unsurlarını arttırıcı veya
azaltıcı yönde etkide bulunmuşlardır. Genel olarak verim unsurlarında meydana gelen
olumlu etkiler N ve S’ün birlikte uygulandığı koşullarda elde edilmiştir. İstatistiki
açıdan bakıldığında da başakta tane sayısında S uygulaması %5; 1000 tane ağırlığında S
x N interaksiyonu %1; biyolojik verimde N dozlarının uygulanmasıyla %5 seviyesinde
önemli düzeyde fark bulunmuştur. Başak boyu, başakta başakçık sayısı, başakta tane
ağırlığı, hasat indeksi ve tane veriminde ise N ve S uygulaması istatistiki olarak önemli
bir fark meydana getirmemiştir.
Tane veriminde N ve S ayrı ayrı uygulandığında da, birlikte uygulandığında da
verim artırıcı yönde etki göstermiştir. N6 dozu ve S uygulanan koşullarda en yüksek tane
verimi elde edilmiştir. Bu da fazla N’un bitkide daha çok yeşil aksam büyümesini teşvik
ederken, iyi bir tane verimi için N’un uygun dozu ile birlikte S’ün de verilmesinin
uygun olduğunu göstermektedir. Bu durum bölge çiftçisinin tek yanlı bir N’lu ve P’lu
812
MATERYAL VE METOD
Araştırma Yüzüncü Yıl Üniversitesi Ziraat Fakültesine ait iklim odasında saksı
denemesi olarak yürütülmüştür. Buğday ve arpa bitkileri kullanılan araştırmada her
saksıda üç bitki 6 hafta süreyle yetiştirilmiştir. Deneme toprağı Yüzüncü Yıl
Üniversitesi kampus alanından, kullanılan arıtma çamuru ise Van Belediyesi Atık Su
İşleme Tesisinden alınmıştır. Denemede kullanılan toprak ve arıtma çamurunun bazı
özellikleri Çizelge 1’de verilmiştir.
816
Deneme iki ayrı bitkide (buğday ve arpa), tesadüf parselleri deneme desenine
göre dört tekrarlamalı olarak yürütülmüştür. Buğday bitkisi için 16 ve arpa bitkisi için
16 olmak üzere denemede 1 kg toprak alabilen 32 saksı kullanılmıştır. Yürütülen saksı
denemesinde toprağa hacim esasına göre %50 oranında (1:1, v/v) kuru arıtma çamuru
katılmış ve çamurdan gelebilecek ağır metalleri stabilize edebilmek için iki ayrı düzeyde
çamura kireç katılmıştır (%10 ve %20, w/w). Buna göre uygulama konuları şöyle
olmuştur:
1. Kontrol (%100 toprak)
2. %50 toprak + %50 çamur (1:1)
3. Toprak + (çamur + %10 kireç)
4. Toprak + (çamur + %20 kireç)
Altı haftalık gelişme dönemi sonunda hasat edilen bitki örnekleri saf su ile
yıkanıp sabit ağırlığa gelinceye kadar 70 oC ’de kurutularak, toprak üstü organ ve kök
kuru ağırlıkları kaydedilmiştir. Öğütülen bitki örneklerinde Fe, Mn, Zn, Cu, Cr, Pb ve
Cd konsantrasyonları atomik absorbsiyon spektrofotometresinde belirlenmiştir (Kacar
ve İnal, 2008) Hasat sonunda, toprakta DTPA ile ekstrakte edilebilir Fe, Mn, Cu, Zn, Cr,
Pb ve Cd düzeyleri belirlenmiştir (Lindsay ve Norvell 1978).
Deneme toprağında bünye Bouyoucous hidrometresiyle (Bouyoucous, 1951),
eriyebilir toplam tuz saturasyon çamurunda kondaktivimetre ile Richard (1954)’e göre
belirlenmiştir. pH, Jackson’a (1958)’a göre, kireç kalsimetrik olarak Allison ve Moodie
(1965)’e göre, organik madde modifiye edilmiş Walkley Black metoduyla (Walkley,
1947), alınabilir fosfor sodyum bikarbonat yöntemiyle (Olsen ve ark. 1954), değişebilir
K, Ca ve Mg nötr 1 N amonyum asetat ekstraktında (Thomas 1982) belirlenmiştir.
Arıtma çamurunda toplam P yaş yakma yöntemiyle, kolorimetrik olarak (Kacar, 1994)
belirlenmiştir. Çamurda toplam K, Ca, Mg, Fe, MN, Zn, Cu, Cr, Cd ve Pb yaş yakma
yöntemiyle Khan ve Frakland (1983)’ a göre atomik absorbsiyon spektrofotometresinde
ölçülmüştür.
Araştırma sonuçlarının varyans analizi ve ortalamalar arasındaki Duncan testi,
Düzgüneş ve ark. (1987)’nın bildirdiği şekilde yapılmıştır.
817
azalması, bakırın oransal miktarının artmasına yol açmış olabilir. Uygulamalar her iki
bitkide de Cr ve Pb içeriklerini önemli ölçüde etkilememiştir.
Çizelge 3. Arıtma çamuru ve kireç uygulamalarının buğday ve arpa bitkilerinde sürgün
Fe, Mn, Zn, Cu, Cr ve Pb içeriklerine etkisi (ppm).
Buğday
Uygulamalar Fe Mn Zn Cu Cr Pb
Kontrol 94 bc 76 a 35 d 9.2 c 0.61 0.74
Toprak+çamur (1:1) 89 c 19 d 76 a 14.4 b 0.57 0.68
Toprak + (çamur+%10 103 b 56 b 76 a 16.1 a 0.58 0.70
kireç)
Toprak + (çamur+%20 148 a 36 c 57 c 14.8 b 0.52 0.75
kireç)
F değeri ve önem düzeyi 8.0*** 57*** 28.9*** 59.5*** Ö.D. Ö.D.
Arpa
Kontrol 100 b 69 a 23 d 10.5 c 0.34 0.57
Toprak+çamur (1:1) 94 c 37 c 104 a 11.3 b 0.46 0.77
Toprak + (çamur+%10 98 b 61 b 75 b 13.5 a 0.40 0.74
kireç)
Toprak + (çamur+%20 109 a 60 b 54 c 13.6 a 0.40 0.66
kireç)
F değeri ve önem düzeyi 27.0*** 63*** 3095*** 72.3*** Ö.D. Ö.D.
a,b,c,d: Aynı harflerle gösterilen ortalamalar arasındaki fark kendi grubunda önemli (p<0.05)
değildir. ***: %01 düzeyinde önemli, Ö.D.:Önemli değil.
Her iki bitki için de çamur ilavesinden sonra DTPA ile ekstrakte edilebilir Fe,
Mn, Zn, Cu ve Pb düzeyleri artmıştır. Bu artış Fe için 7-10 kat, Mn için iki kat, Cu için
6-8 kat civarında olurken, Zn için 34-46 kat civarında gerçekleşmiştir. Arpa bitkisi
820
kontrol toprağında noksanlık düzeyinde (0.37 ppm) olan Zn, çamur ilavesiyle artarak 17
ppm’e ulaşmıştır. Toprakta DTPA ile ekstrakte edilebilir Cd ve Cr miktarları çamur
ilavesiyle önemli bir değişim göstermemiştir.
Ağır metallerin aşırı çözünürlüğünü azaltmak için kireç uygulaması buğday
toprağında Zn, Cd ve Pb’nin çözünürlüğünü istatistiksel olarak önemli düzeyde
azaltmıştır. Kireç ilavesi arpa toprağında sadece çinkonun çözünürlüğünü azaltmakta
etkili olmuştur. Krebs ve ark. (1998) yürüttükleri araştırmada arıtma çamuru verilen
topraklara kireç ilavesinin toprakta Zn ve Cd’nin çözünürlüğünü azaltmada etkili
olduğunu ancak, kireçlemenin bakırın çözünürlüğünü azaltmadığını bildirmişlerdir.
Sonuç olarak, çamur ilavesiyle bitki ve toprakta ağır metaller önemli miktarda
artmıştır. Değişen oranlarda kireç ilavesi bitki ve toprakta çinko başta olmak üzere
kadmiyum ve kurşunun alımını ve toprakta çözünürlüğünü azaltmıştır. Ağır metallerin
çözünürlüğündeki azalma ve verim birlikte düşünüldüğünde, arıtma çamuruna % 10
veya daha az kireç ilavesinin yeterli olabileceği söylenebilir.
KAYNAKLAR
Aggelides, S.M. ve P. A. Londra. 2000. Effect of compost produced from town wastes
and sewage sludge on the physical properties of a loamy and a clay soil.
Bioresource Technology 71, 253-259.
Allison, L.E. ve C.D. Moodie, 1965. Carbonate. In: C.A.Black et al (ed.) Method of Soil
Analysis, Part 2, 9:1379-1400. Am. Soc. of Agron. Inc. Madison, Winconsin,
U.S.A.
Antolin, M.C., Pascual, I., Garcia, C., Polo, A., Sanhez-Diaz, M., 2005. Growth, yield
and solute content of barley in soils treated with sewage sludge under semiarid
Mediterranean conditions. Field Crops Research 94, 224-237.
Aşık, B.B. ve A.V. Katkat, 2004. Gıda sanayi arıtma tesisi atığının tarım alanlarında
kullanım olanakları. Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dergisi 18 (2), 59-71.
Bouyoucos, G.J., 1965. Hydrometer method for making particle size analysis of soils.
Agr. J. 54, 464-465.
Bozkurt, M.A., Yarılgaç, T., 2003. The effects of sewage sludge applications on the
yield, growth, nutrition and heavy metal accumulation in apple trees growing in
dry conditions. Turkish Journal of Agriculture and Forestry 27, 285-292.
Brofas, G., Michopoulas, P., Alifragis, D., 2000. Sewage sludge as an amendment for
calcareous bauxite mine spoils reclamation. J. Environ. Qual. 29, 811-816.
Düzgüneş, O., T. Kesici, O. Kavuncu ve F. Gürbüz, 1987. Araştırma ve Deneme
Metotları (İstatistik Metotları -II). Ankara Üniv. Ziraat Fakültesi Yay.: 1021,
Ankara.
Fang, M. Ve J.W.C. Wong, 1999. Effects of lime amendment on availability of heavy
metals and maturation in sewage sludge composting. Environmental Pollution
106, 83-89.
Gardiner, D.T., R.W. Miller, B. Badamchian, A.S. Azzari ve D.R. Sisson, 1995. Effects
of repeated sewage sludge applications on plant accumulation of heavy metal.
Agriculture, Ecosystems and Environment 55 (1), 1-6.
Jackson, M. 1958. Soil Chemical Analysis. Prentice Hall, Inc. Englewood Cliffs, New-
Jersey.
821
Kacar, B., 1994. Toprak Analizleri. Ankara Üniv. Ziraat Fakültesi Eğitim Araştırma ve
Geliştirme Vakfı Yay. No:3, Ankara
Kacar, B. ve A. İnal, 2008. Bitki Analizleri. Nobel Yayınları, No:1241, Ankara
Khan, K.D., Frankland, B., 1983. Chemical forms of Cd and Pb in some contaminated
soils. Environmental Pollution 6, 15-31.
Kocaer, F.O. ve H.S. Başkaya, 2001. Arıtma çamurlarının araziye uygulanması, Ekoloji
Çevre Dergisi 41, 12-15.
Krebs, R., S.K. Gupta, G. Furrer, ve R. Schulin, 1998. Solubility and plant uptake of
metals with and without liming of sludge amended soils. J. Environ. Qual. 27,
18-23.
Lindsay, W.L., Norvell, W.A., 1978. Development of a DTPA test for zinc, iron,
manganese and copper. Soil Sci. Soc. Am. J. 42, 421-428.
Little, D.A., Reneau, R.B. and Martens, D.C. 1991. Lime stabilized and chemically
fixed sewage sludges as lime amendments. Bioresource Technology 37, 93-102.
Lopez-Mosquera, M.E., Moiron, C., Carral, E., 2000. Use of dairy industry sludge as
fertilizer for grasslands in northwest Spain: heavy metal levels in the soil and
plants. Resources, Conservation and Recycling 30, 95-109.
Olsen, S.R., Cole, C.V., Watanabe, F.S., Dean, L.A., 1954. Estimation of available
phosphorus in soil by extraction with sodium bicarbonate. U.S. Dep.
Agric.Circ.939, USDA Washington, DC.
Peles, J. D., S.R. Brewer, ve G.W. Barrett, 1998. Heavy metal accumulation by old field
plant species during recovery of sludge treated ecosystems. Am. Midl. Nat. 140,
245-251.
Richard, L.A. 1954. Diagnosis and improvement of saline and alkaline soils. Handbook:
60, U.S. Department of Agriculture.
Walkley, A., 1947. A critical examination of a rapid method for determining organic
carbon in soils: Effects of variations in digestion conditions and inorganic soil
constituents. Soil Science 63, 251-263.
Thomas, G.W., 1982. Exchangeable Cations. In: Chemical and Microbiological
Properties. Agronomy Monography, No: 9, A.S.A.- S.S.S.A., Madison,
Winconsin.
Yürük, A. ve M.A. Bozkurt, 2006. Heavy metal accumulation in different organs of
plants grown under high sewage sludge doses. Fresenius Environmental Bulletin
15 (2), 107-112.
822
ÖZET
Bu araştırma, Tokat Yöresinde kuru fasulye-şekerpancarı ekim nöbetinde, farklı
gübre kaynaklarının ürün verimine ve toprak özelliklerine etkilerini belirlemek amacıyla
yürütülmüştür.
Araştırma; NPK, ahır gübresi+NPK ve yeşil gübre+NPK ve olmak üzere 3
konulu olup çakılı olarak Tesadüf Blokları deneme desenine göre 3 tekerrürlü olarak
yürütülmüştür. Ön bitki buğday hasadından sonra 2004 yılında kuru fasulye ekimi, 2005
yılında ise şekerpancarı ekimi yapılmıştır. Araştırma sonucuna göre farklı gübre
kaynakları uygulamasının ürün verimi üzerinde anlamlı bir etkisi bulunmamıştır. Ele
alınan toprak özelliklerinde ise konular arasında çeşitli farklılıklar tespit edilmiştir. Sulu
koşullarda tek başına mineral gübrelemenin ürün verimi için yeterli olduğu söylenebilir.
Ancak ilave edilen organik materyaller çeşitli toprak özelliklerini istatistiki olarak
etkilemiştir.
Anahtar Kelimeler: Şeker pancarı, kuru fasulye, gübreleme, toprak özellikleri.
GİRİŞ
İnsanoğlu, tarıma başlamasından bugüne kadar geçen 10.000 yıl boyunca, artan
ihtiyaçlarını karşılamak üzere toprağa çeşitli girdiler ve tarımsal işlemler uygulamıştır.
İnsanlar tarım öncesi dönemlerde doğal olarak yetişen bitkiler ve hayvanlarla
besleniyorlardı. Bitkiler topraktan aldıklarını yine toprağa veriyorlardı. Tarımın
başlaması ile doğal bitki örtüsü tahrip edilmiş ve kültür bitkileri yetiştirilmeye
başlanmıştır. Bu amaçla, toprak işlenmiş, elde edilen ürünler taşınmış ve topraktan
823
alınanın çok az bir kısmı toprağa geri dönmeye başlamıştır. Sonuçta toprağın aşırı
sömürülmesi onu verimsizleştirmeye ve çeşitli toprak bozulması sorunları meydana
gelmeye başlamıştır.
Tarımsal üretimde gerçekleştirilen yoğun girdi kullanımı toprak kalitesinin
azalmasına ve çevre kirliliğine neden olmuştur. Özellikle toprak kaynaklarının
bozulması üzerine erozyon, endüstriyel atıklar, tarımsal ilaçlar, hatalı sulama, kentsel
atıklar gibi faktörler neden olmuştur (Kocataş 1992). Toprağın sürdürülebilir kullanımı
ve toprak verimliliğinin devamı ancak bilinçli bir toprak yönetimiyle mümkün
olabilmektedir.
Bu araştırma, kuru fasulye- şekerpancarı ekim nöbetinde farklı gübre
kaynaklarının ürün verimi ve toprak özellikleri üzerine etkisini araştırmak amacıyla
2004-2005 yılları arasında yürütülmüştür.
MATERYAL VE METOD
Araştırma Karadeniz ile İç Anadolu arasında geçit bölgede yer alan Tokat
Toprak ve Su Kaynakları Araştırma Enstitüsü arazisinde çakılı olarak yürütülmüştür.
Araştırma yerinin denizden yüksekliği 600 m’ dir. Araştırmanın yürütüldüğü yer
Karadeniz iklimi etkisi altında olup, yarı kurak iklim özelliği göstermektedir. Araştırma
alanının uzun yıllar ortalama sıcaklığı 11.9 oC, yıllık toplam yağış 430 mm’ dir (Oğuz,
2008). Araştırmanın yürütüldüğü topraklar (Typic Ustifluvent), düz ve verimli tarım
topraklarıdır (Durak ve ark.,1994). Yörede en fazla yetiştiriciliği yapılan ürünler
buğday, arpa, domates, şekerpancarı ve şeftalidir(Tarım İl Müdürlüğü, 2005).
Araştırmada ön bitki olarak ekilen buğday bitkisinin hasadından sonra 5.00 m x
10.00 m boyutunda parsellere 2004 yılında kuru fasulye ve 2005 yılında şekerpancarı
ekilmiştir. Kuru fasulye ve şekerpancarı hasadından sonra 0 – 20 cm ve 20 – 40 cm
derinliklerden toprak örnekleri alınarak analiz yapılmıştır. Araştırma konusu parsellere
toprak analiz sonucuna göre eşit miktarda azotlu ve fosforlu gübre uygulanmıştır. A
konusu parsellere azotlu ve fosforlu gübre uygulaması dışında ilave gübre kaynağı
uygulanmazken, B konusu parsellere ahır gübresi ve azotlu ve fosforlu gübre ve C
konusu parsellere ise yeşil gübre ve azotlu ve fosforlu gübre uygulanmıştır. Hasat
parselleri, yanlardan birer sıra, başlardan 0.5 m olmak üzere kuru fasulyede 3.5 m.x 9.00
m, şekerpancarında ise 4.0 m x 9.00 m alanda üç tekerrürlü olarak gerçekleştirilmiştir.
Ön bitki buğday için pullukla derin sürüm yapılmış, diskaro ile ikinci işlemeden
sonra tırmıkla tohum yatağı hazırlanarak 25.10.2002 tarihinde ekim yapılmıştır. Ekimle
birlikte 7 kg N/da ve 7 kg P2O5/da mibzerle toprağa verilmiştir. Ekimde 20 kg/da
bezostaya buğday çeşidi kullanılmıştır. İkinci yarı gübresi 26.03.2003 tarihinde 7 kg
N/da olarak uygulanmıştır. Buğday ekili parseller 21.05.2003 ve 17.06.2003 tarihlerinde
iki kez sulanmıştır. Buğday hasadı 16.07.2003 tarihinde yapılmıştır.
Buğday hasadından sonra ahır gübresi (B konusu) ve yeşil gübre (C konusu)
konuları için tarımsal uygulamalar yapılmıştır. Bu amaçla 18.07.2003 tarihinde yeşil
gübre alt konularına mibzerle macar fiği ekimi yapılmıştır. Ekimde gübre
kullanılmamıştır. Ekimden önce sadece fiğ ekilecek parseller kulaklı pullukla işlenmiş
ve tohum yatağı hazırlığı için kombikürüm çekilmiştir. Yeşil gübre uygulaması
kapsamında fiğ ekili parsellere 21.07.2003 tarihinde sulama yapılmış, 23.09.2003
tarihinde fiğin parçalanması amacıyla diskli tırmık çekilmiştir. Ahır gübresi uygulaması
yapılan B konusu parsellere 23.09.2003 tarihinde 3 ton/da kuru madde hesabı ile çiftlik
gübresi verilmiştir. Bu işlemleri takiben tüm parseller kulaklı pullukla işlenerek kuru
fasulye ekimi için hazırlanmıştır. Deneme parsellerine 27.04.2004 tarihinde kazayağı ve
03.05.2004 tarihinde diskora çekilmiştir. Kuru fasulye ekimi 07.05.2004 tarihinde
824
ahır gübresinin devrilerek toprak altına uygulanması ile açıklanabilir. Yeşil gübre
uygulaması ise toprak organik madde kapsamını etkilememiştir.
Çizelge 2. Kuru fasulye hasat sonrası toprak özellikleri (2004) (0-20 cm)
Konular EC pH CaCO3 OM P2O5 K2O
A 338a 7.90a 11.40a 1.32a 3.13a 55.33a
B 323a 7.87a 10.97a 1.79a 4.35a 65.67a
C 331a 8.01a 12.00a 1.51a 2.70a 58.33a
*Farklı harfle etiketlenen ortalamalar % 5 düzeyinde farklıdır.
Çizelge 3. Kuru fasulye hasat sonrası toprak özellikleri (2004) (20-40 cm)
Konular EC pH CaCO3 OM P2O5 K2O
A 370a 7.83a 11.00a 1.18a 4.38a 68.67a
B 399a 7.90a 10.87a 1.43b 5.57a 62.33a
C 345a 7.87a 11.30a 1.28a 1.84a 52.33a
*Farklı harfle etiketlenen ortalamalar % 5 düzeyinde farklıdır.
Şekerpancarı hasadından sonra alınan toprak örnekleri iki farklı derinlik için (0-
20 ve 20-40 cm) konular arası farklılığı belirlemek amacıyla ANOVA ve LSD testleri
ile araştırılmıştır (Çizelge 4, Çizelge 5). Araştırma parselleri yüzey toprakları (0-20 cm)
EC ve organik madde kapsamları anlamlı farklılık göstermiş, pH, CaCO3, P2O5 ve K2O
kapsamlarında varyasyon bulunmamıştır.
A konusu, EC değeri üzerinde bir değişime neden olmazken B ve C konuları üst
toprak katmanında p > 0.00 önem seviyesinde varyasyona neden olmuştur. Yapılan LSD
testine göre B ve C konuları A konusundan ayrılmıştır. Tek başına mineral gübre
uygulaması üst toprak EC değerini artırırken, ahır gübresi ve yeşil gübre uygulamaları
toprak EC değerini düşürmüştür. Tüm konulara eşit kimyasal gübre uygulandığı dikkate
alınırsa, ahır gübresi ve yeşil gübreleme toprak tuzluluğunu azaltıcı yönde olumlu
katkıda bulunmuştur. Üst toprak organik madde kapsamında ise, B konusu p > 0.05
önem seviyesinde varyasyona neden olmuştur. Yapılan LSD testine göre B konusu diğer
konulardan ayrılmış ve A ve C konuları aynı grupta yer almıştır. Ahır gübresi
uygulaması alt toprak katmanında organik madde artışına neden olmuştur. Kuru fasulye
hasat sonrası B konusunda görülen anlamlı organik madde farklılığı şekerpancarı hasat
sonrası dönemde de devam etmiştir. Yeşil gübre uygulaması ise toprak organik madde
kapsamını etkilememiştir.
Çizelge 4. Şekerpancarı hasat sonrası toprak özellikleri (2005) (0-20 cm)
Konular EC pH CaCO3 OM P2O5 K2O
A 445a 7.95a 11.23a 1.48a 2.90a 63.00a
B 258b 8.08a 10.50a 1.76b 4.28a 56.33a
C 300b 8.05a 10.73a 1.65a 2.59a 80.00a
*Farklı harfle etiketlenen ortalamalar % 5 düzeyinde farklıdır.
Alt toprak (20-40 cm) örnekleri üzerinde yapılan ANOVA testi sonucuna göre
konular, toprak P2O5 ve K2O içeriklerinde sırasıyla p > 0.00 ve p > 0.02 önem
seviyelerinde varyasyona neden olmuştur. Yapılan LSD testine göre B konusu, P2O5 ve
K2O miktarı olarak A ve C konularından ayrılmıştır. Alt toprak örneklerinde P2O5
miktarı A konusunda en az olurken, B konusunda toprağın fosfor içeriği artmıştır.
Fosfor içeriğinde görülen bu artış mineral gübre uygulamasının bitki ihtiyacını
karşılaması ve bu nedenle diğer gübre kaynağından gelen fosforun toprakta birikmiş
olmasından kaynaklanmıştır. B konusunda alt toprak K2O içeriğinde görülen azalış ise
ahır gübresinin bitkisel gelişmeyi teşvik ederek bitkinin potasyum alımını artırmasına
bağlanabilir. Araştırma konularının hiç birinde potasyum uygulaması olmaması
826
KAYNAKLAR
DURAK A., OĞUZ, İ. 1994. Köy Hizmetleri Tokat Araştırma Enstitüsü Arazisinin
Toprak Etüdü, Haritalanması ve Sınıflandırılması. Gaziosmanpaşa Üniversitesi
Ziraat Fakültesi Dergisi 11 (1994), s 177 – 189. 1994. Tokat / Türkiye
KOCATAŞ, A. 1992. Ekoloji ve çevre biyolojisi.Ege Üniversitesi Fen Fakültesi
Kitaplar Serisi No:142, İzmir.
OĞUZ, İ., ÖZTEKİN, T., AKAR, Ö. 2008. Tokat yöresinde uzun yıllık yağış ve sıcaklık
gidişlerinin kuraklık açısından irdelenmesi. GOP Üniversitesi Ziraat Fak.
Dergisi (Basımda), Tokat.
TKB, TOKAT TARIM İL MÜDÜRLÜĞÜ., 2005. Tarım İl Müdürlüğü Proje İstatistik
Şubesi Kayıtları, Tokat.
TÜZÜNER, A., 1990. Toprak ve Su Analiz El Kitabı. Tarım Orman ve Köyişleri
Bakanlığı, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Ankara.
YURTSEVER, N., 1984. Deneysel İstatistik Metotları. K.H. Toprak Gübre Araştırma
Enstitüsü Yayınları, Genel Yayın No: 121, Teknik Yayın No: 56, Ankara.
827
ÖZET
Örtü altı yetiştiriciliğinin yoğun olarak yapıldığı Akdeniz Bölgesi’nde bitki
koruma amacıyla bakır sülfat ve toprak pH’sını düşürmek amacıyla hiçbir toprak analizi
yaptırılmaksızın kükürt uygulamalarının yaygın bir şekilde yapıldığı gözlenmektedir. Bu
çalışma, topraktan farklı düzeylerde yapılan bakır sülfat ve kükürt uygulamalarının
toprak pH’sı üzerine etkilerini ve döneme bağlı olarak değişimini incelemek amacıyla
yapılmıştır. Bu amaçla; topraktan 5 farklı düzeyde bakır sülfat (0, 20, 40, 80 ve 160 kg
CuSO4.5H2O ha-1) ve 2 farklı düzeyde kükürt (0 ve 15 kg S ha-1) uygulanmış ve saksı
denemesi tesadüf parselleri deneme desenine göre faktöriyel 4 tekerrürlü olarak
kurulmuştur. Kurulan denemede 3 dönemde (denemenin başında, 2. haftada ve 10.
haftada) toprak örnekleri alınmış ve alınan toprak örneklerinde pH analizi yapılmıştır.
Deneme sonucunda; 1. dönemde topraktan yapılan bakır sülfat ve kükürt
uygulamalarının toprak pH’sı üzerine etkisinin birbirinden bağımsız olduğu ve azalmaya
neden olduğu, 2. ve 3. dönemde ise uygulamalar arasında interaksiyonun önemli olduğu
ve bakır sülfat ile kükürt uygulamalarının birlikte yapılmasının toprak pH’sının daha
çok azalmasına neden olduğu belirlenmiştir. Toprak örneklerinin ortalama pH analiz
sonuçları incelendiğinde; dönemler arasındaki farklılıklar istatistiksel olarak önemli
bulunmuş, bakır sülfat ve kükürt uygulamalarının birlikte yapılması sonucu pH
değerinin 6.25’den 1. dönemde % 9.76’lık azalma ile 5.64’e, 2. dönemde % 10.24’lük
azalmayla 5.61’e ve 3. dönemde % 19.52’lik azalma ile 5.03’e düştüğü saptanmıştır.
Sonuç olarak; bakır sülfat ve kükürtün birlikte uygulanmasının toprak pH’sını daha fazla
düşürdüğü ve zamana bağlı olarak bu düşüşün arttığı belirlenmiştir. Ancak, yapılacak
bakır sülfat uygulamalarında kullanılan bakır sülfatın yapısında bulunan bakırın toksisite
yaratabileceği hiçbir zaman göz ardı edilmemeli ve bitki koruma amacıyla kullanılan bu
materyalin yüksek dozlarda kullanılmamasına dikkat edilmelidir. Ayrıca yapılacak
kükürt uygulamalarında da muhakkak toprak analizi yaptırıldıktan sonra uygulama
yapılması ve bakır sülfat kullanılmış ise kullanılacak kükürt dozunun azaltılması
gerektiği akıldan çıkarılmamalıdır.
Anahtar Kelimeler: Bakır, toprak pH, örtü altı yetiştiriciliği.
ha-1) and 2 different sulphur levels (0 and 15 kg ha-1) were applied to soil. Pot
experiments were carried out to the completely randomized design with 4 replicates.
During the experiment, soil samples were taken in 3 different periods( at the beginning,
the 2nd week and 10th week), and analyzed for pH. In the 1st period, copper sulphate and
sulphur applications independently effected soil pH. These applications resulted in a
decrease on pH. In tthe 2nd and 3rd periods, an significant interaction was observed
between copper sulphate and sulphur application to soil. Copper sulphate and sulphur
application together caused much lower pH. When average pH values of soil samples
were evaluated, statistically significant differences were determined between periods.
As a result of copper sulphate and sulphur applications together, pH values decreased
9.76 % from 6.25 to 5.64 in the 1st period, 10.24 % to 5.61 in the 2nd period, 19.52 % to
5.03 in the 3rd period. In conclusion, it was determined that the combined applications
copper sulphate and sulphur reduce soil pH in greater extend, and that this reduction rate
in soil pH increases in time. However, it should be kept in mind that copper added with
copper sulphate can be toxic to plants and this material should not be applied in high
doses. In addition, soils should be analyzed before sulphur application, and lower
amounts of sulphur should be applied if copper sulphate is already applied to soil.
Key words: Copper, soil pH, greenhouse growing.
GİRİŞ
Günümüzde nüfusun hızla artışı, yüksek tüketimi de beraberinde getirmektedir.
Bu da üretimde bir artışın gerekliliğini zorunlu kılmaktadır. Üretimde artışı sağlamak
ancak mevcut tarım alanlarında entansif tarım tekniklerinin uygulanmasıyla mümkün
olacağı görülmektedir. Entansif tarımda, yetiştirme koşulları kontrol altına alınarak
yetiştirilen bitkiden maksimum ürün eldesi sağlamak esastır. Yetiştirme koşullarının
kontrolü ancak örtü altı yetiştiricilikle mümkün olabilmektedir.
Türkiye’de örtü altı yetiştiriciliği yoğun olarak Akdeniz Bölgesinde
yapılmaktadır. İklimsel özelliklerinin uygunluğu (ışıklanma süresi, su, sıcaklık vb.) bu
bölgede sera yetiştiriciliğinin gelişmesine neden olmuştur. Ülkemizde toplam kapalı
alanın 1998 yılı verilerine göre % 34’ü, toplam cam sera alanının % 47’si Antalya’da
yeralmaktadır (Anonymous 1999). 2003 yılında ise Antalya, Türkiye’deki cam seraların
% 84’ünü, plastik örtülü seraların % 44’ünü, yüksek ve alçak tünel tipi seraların sırası
ile % 17’sini ve % 9’unu bulundurmakta ve toplam 171317 da’lık sera alanında üretim
yapılmaktadır (Anonymous 2004).
Yoğun bir örtüaltı yetiştiriciliği yapılan Akdeniz Bölgesinde yoğun girdi
kullanımının yeterince bilinçli bir şekilde uygulanmaması bir takım problemlerin ortaya
çıkmasına neden olmaktadır. Özellikle son yıllarda Antalya yöresindeki seralarda, bitki
koruma amacıyla bakır içeren gübrelerin, fungisidlerin ve bakterisidlerin yaygın bir
şekilde kullanıldığı bilinmektedir. Nitekim, Kaplan (1999) tarafından Batı Akdeniz
Bölgesinde gerçekleştirilen bir çalışmada, Antalya yöresi topraklarının % 8’inin Cu
içeriğinin kritik toksisite sınırının üzerinde olduğu ve yaprak örneklerinin Cu içeriğinin
yapraktan uygulanan Cu içeren kimyasallardan dolayı çok yüksek bulunduğu rapor
edilmiştir. Antalya yöresinde bitki koruma amacıyla en fazla kullanılan kimyasallardan
birisi de bakır sülftattır. Bakır sülfatın mantar ilacı olarak kullanıldığı bilinmektedir.
Ancak bakır sülfat bir taraftan bitki koruma amacıyla hastalıkların kontrolü amacıyla
kullanılması bakımından bir yarar sağlarken; diğer taraftan aşırı dozu yapısında
bulundurduğu Cu nedeniyle toksisiteye neden olmakta, bitki gelişiminin olumsuz
etkilenmesine ve bitki besin maddesi dengesizliklerine neden olmaktadır. Sönmez ve
ark. (2006) domates bitkisinde yapmış oldukları çalışmada; yapraktan ve topraktan artan
düzeylerde uygulanan bakırın verimin, meyve sayısının, kuru kök ağırlığının ve bitki
829
MATERYAL VE METOD
Batı Akdeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü’ndeki bilgisayar kontrollü cam
serada yürütülen bu araştırmada; yetiştirme ortamı olarak Xerorhent (Terra rosa) toprak
kullanılmıştır. Denemede kullanılan toprağın fiziksel ve kimyasal özellikleri Çizelge
1’de verilmiştir.
Çizelge 1’den görüldüğü gibi; denemede kullanılan toprak nötr, kireçli, az
humuslu, killi, toplam N içeriği çok iyi, alınabilir P miktarı yüksek, değişebilir K ve Mg
miktarı iyi, değişebilir Ca miktarı orta, bitkiye yarayışlı Fe ve Zn içeriği iyi, bitkiye
yarayışlı Mn ve Cu miktarı yeterlidir (Kellog 1952, Evliya 1964, Thun ve ark. 1955,
Loue 1968, Olsen ve Sommers 1982, Pizer 1967, Lindsay ve Norvell 1978).
Çizelge 1. Denemede Kullanılan Toprağın Fiziksel ve Kimyasal Analiz Sonuçları
Parametreler Birim Değerler
pH - 6.52
Tekstür - Killi
Kireç (CaCO3) % 4.40
Organik madde % 2.60
Total N % 0.175
Alınabilir P ppm 110.80
Değişebilir K meq/100 gr 0.62
Değişebilir Ca meq/100 gr 13.75
Değişebilir Mg meq/100 gr 4.51
Bitkiye Yarayışlı Fe ppm 92.35
Bitkiye Yarayışlı Mn ppm 295.80
Bitkiye Yarayışlı Zn ppm 14.80
Bitkiye Yarayışlı Cu ppm 15.30
Deneme için temin edilen toprak 4 mm’lik elekten elenerek 4 kg hava kuru
toprak bünyeyi hafifletmek amacıyla 1 kg % 75 torf ve % 25 perlit karışımı ile
karıştırılmış ve her saksıda toplam 5 kg olacak şekilde saksılara konulmuştur. Tesadüf
parselleri deneme desenine göre faktöriyel ve 4 tekerrürlü kurulan denemede, topraktan
5 farklı düzeyde bakır sülfat (0, 20, 40, 80 ve 160 kg ha-1) ve 2 farklı düzeyde kükürt (0
ve 15 kg ha-1) uygulanmıştır. Deneme kurulduktan sonra, ilk 2 hafta toprağa karıştırılan
bakır sülfat ve elementel kükürtün inkübasyonu için bitkisiz olarak bekletilmiştir. İki
hafta sonra, F-144 domates çeşidi fideler saksılara şaşırtılmıştır. Deneme süresince
saksıların sulanması ve gübrelenmesi eşit şekilde gerçekleştirilmiştir. Deneme süresince
her bir saksıya toplam 144 kg N ha-1 N, 108 kg P2O5 ha-1, 143 kg K2O ha-1, 17 kg MgO
ha-1, 2.16 kg Fe ha-1, 2.16 kg Mn ha-1, 0.81 kg Zn ha-1, 0.27 kg B ha-1 ve 0.05 kg Mo ha-1
uygulanmış ve gübrelemede mono amonyum fosfat, potasyum nitrat, amonyum nitrat,
magnezyum sülfat ve mikro elementli gübre olarak microplex ticari isimli gübre
kullanılmıştır.
Deneme, 10 haftalık yetiştirme sonucunda tamamlanmıştır. Saksı denemesinde;
denemenin başlangıcında (I. Dönem), şaşırtmadan hemen sonra (2. haftanın sonunda, II.
Dönem) ve 10. haftanın sonunda (III. Dönem) toprak örnekleri alınmış, alınan toprak
örnekleri laboratuara getirilip kurutulmuş ve 2 mm’lik elekten elenerek analize hazır
hale getirilmiştir. Alınan toprak örneklerinin pH analizleri Jackson (1967)’a göre 1:2.5
toprak: su karışımında ölçülmüştür.
Deneme sonuçlarının istatistiksel değerlendirmeleri MINITAB ve MSTAT-C
paket programları kullanılarak yapılmış, ortalamalar arası farklılıklar LSD testi ile
araştırılmış ve farklı grupların harflendirilmesinde % 5 önemlilik düzeyi esas alınmıştır.
831
KAYNAKLAR
Abd-Elfattah, A.A. and Hilal, M.H. 1985. Effect of S Applicaiton on some Properties of
Egyptian Desert Soils, pp: 39-54. In: Proc. Aarab. Reg. Conf. On Sulphur and
its Usages in the Arab Countries. Riyadh, 2-5 March 1985, Saudi Arabia.
Anonymous, 1984. Türkiye Gübre ve Gübreleme rehberi. T.C. Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı, Topraksu Genel Müd. Araş. Dairesi başkanlığı, Yayın No: 47, rehber
No: 8, Ankara.
Anonymous, 1999. Sayılarla tarım. 1989-1998. T.C. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı,
Antalya İl Müd., Antalya.
Anonymous, 2004. Proje ve İstatistik Şube Müdürlüğü kayıtları. T.C. Tarım ve köyişleri
Bakanlığı, Antalya İl Müd., Antalya.
Evliya, H. 1964. Kültür Bitkilerinin Beslenmesi. A.Ü. Ziraat Fak. Yayınları Sayı:10,
Ankara.
Huang, B. and Alva, A.K. 1999. Copper Amendments and Soil pH Affect Distribution
of Different Chemical Forms of Metals and Their Uptake by Swingle Citrumelo
833
ÖZET
Zeytinyağı fabrikalarından zeytin işlendikten ve zeytinyağı alındıktan sonra arta
kalan sıvı (karasu) organik madde, N, K, Mg ve mikro besin maddelerince zengin bir
materyaldir. Organik maddece zengin bu materyalin topraklara ve özellikle meyve
ağaçlarına gübre olarak verilmesi amaçlanmıştır. Uygulanan karasuyun toprakların
fiziksel, kimyasal ve biyolojik özelliklerini iyileştireceği ve besin maddelerinin daha
kolay alınmasını sağlayarak bitkilerin daha iyi gelişmesine yardımcı olcaktır. Karasu
sıvı halde fabrikadan çıktıktan hemen sonra, 25-30 yaşlarında üç yapraklı (p. trifoliata)
anacına aşılı satsuma mandarin ağaçlarına (0-5-7,5-10 lt/m2) üç tekerrürlü olacak şekilde
uygulanmıştır. Ayrıca aynı ağaçlara 500 gr/ağaç DAP ve 1000 gr/ağaç Amonyum Sülfat
gübresi uygulanmıştır. Uygulanan artan karasu dozları mandarin yapraklarının N, P,
K,Mg, Fe, Zn, Mn, Cu içeriklerini arttırmıştır. Uygulamaların, ağaçların verimlerini
kontrole göre arttırdığını, meyvelerin kabuk kalınlığı, en, boy gibi pomolojik
özelliklerini ve % kuru madde, pH, titre edilebilir asitlik gibi kimyasal analizleri
değerlerini de olumlu yönde etkilediği ve önemli olduğu belirlenmiştir. Ağaç başına
verilen karasu için uygun dozun 10 lt/ağaç olarak kullanılmasının bitkilerin gelişmesi ve
kalite özelliklerine olumlu etki yaptığı belirlenmiştir.
Anahtar Kelimeler: zeytin, karasu, gübreleme, mandarin, ürün, kalite, beslenme.
EFFECT OF APPLICATION OF OLIVE VEGETATION WATER (ONE OF
THE WASTE OF OLIVE OIL FACTORY) AS LIQUID FERTILIZER ON THE
MINERAL NUTRITION CONTENTS AND FRUIT QUALITY OF MANDARINS
ABSTRACT
After Oil is manufactured and olive oil is taken, the rest of the olive is liquid
material called Olive vegetation water (OVW). It is rich in terms of organic material, N,
K, Mg and micro nutrition elements. The objective of this research is that material is
applied to soil for fruit trees. It will provide that physical, chemical and biological
amelioration of soil and improve mineral uptake and better plant development. After it
was taken from factory, immediately ıt was applied to mandarin (p. trifoliata/c.
reticulata cv.) trees (0-5-7,5-10 lt/m3 ) which is 25-30 years old with three replications.
In addition that it was given 500 g/tree DAP and 1000 g/tree amonium sulfat. As the
dose of vegetation water increased, the N, P, K, Mg, Zn, Mn, Cu contents of leaves of
mandarin also increased. Mandarin yield increased. Pomological characters such as fruit
skin thickness, wide/length of the fruit ratio and chemical analysis values such as % dry
matter, pH, acidity was affected as positive direction. It was found that 10 lt/tree dose of
vegetation water was proper for plant development and quality characters.
Key Words: Olive, olive vegetation water (OVW), mandarin, fertilization, yield,
quality.
835
GİRİŞ
Endüstriyel faaliyetler sonucu ortaya çıkan atıkların yarattığı çevre kirliliği
problemi son yıllarda kamuoyunun gündeminde ön sıralarda yer almaktadır. Zeytinyağı
fabrikası artıklarından biri olan karasuyun kirlilik yaratan bir materyal olması,
değerlendirilmesi konusunda çeşitli alternatiflerin ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Zeytin ve zeytinyağı üretimi, ülkemiz ve Aydın yöremizin önemli bir ekonomik
kaynağını oluşturmaktadır. Zeytin üretimi ile Türkiye, Dünya ülkeleri arasında 4. sırada
yer almaktadır (Anonim,2005). Ancak bu önemli ekonomik kaynağımızın getirdiği
yararlar kadar eğer önlem alınmazsa veya başka bir şekilde değerlendirilmezse önemli
çevre sorunlarına hatta kirliliklere neden olması da söz konusudur.
Zeytinyağ fabrikalarında zeytinlerin sıkılması ile zeytinyağı ve çeşitli alt
ürünler ortaya çıkmaktadır. Bu alt ürünlerden biri olan karasu organik ve mineral
maddeler bakımından zengin, asidik nitelikte bir sıvıdır. İçerdiği organik maddeler
nedeniyle bitki besin maddesi olarak kullanılabilme özelliğine sahiptir. Karasuyun
olumsuz özellikleri ile birlikte olumlu özellikleri de mevcuttur. Zeytin yetiştiriciliği
yapılan ülkelerde karasuyun bu olumlu özelliklerinden yararlanılarak gübre ve sulama
suyu materyali olarak, hayvan yemi imalatında, biyogaz üretiminde ve katı yakıt
yapımında kullanılmaktadır (Ursinos, 1986).
Karasu, bünyesinde içerdiği yüksek miktarda organik madde yanında N, P, K ve
Mg gibi mineral besin maddelerini de içermektedir (Ursinos, 1986). Bitkisel üretimde
istenilen kalite ve kantite de en yüksek ekonomik verimi almak için toprakların besin
maddesi içeriğini optimumda tutmak ve toprak canlılığını devam ettirebilmek amacıyla
toprakların organik madde içeriğinin yükseltilmesi gerekmektedir.
İzmir’de yapılan bir konferansta karasuyun evaporasyon yolu ile gübre olarak
kullanılabileceği ifade edilmiştir (Budendia,1983). (Useda, 1985) ise İspanya
hükümetinin üreticiye evaporasyon ve degantasyon havuzu yapmak için teşvik verdiğini
belirterek, karasuyun sulama suyu, gübre ve metan gazı üretimi ile biyogaz elde
edilmesinde kullandığını vurgulamıştır.
Ülkemizde her yıl üretilen yaklaşık 500.000 ton karasuyun değerlendirilmediği
düşünülürse bununla birlikte 3500-11000 ton K2O, 650-2000 ton P2O5 ve 150-500 ton
MgO israf edilmiş olmaktadır (Seferoğlu, 1997).
Karasuyun gübre olarak kullanılabilirliği üzerinde çalışmalar henüz oldukça
sınırlıdır. İzmir’de Uluslararası zeytinyağı teknolojisi seminerinde (Ursinos 1986),
tarafından verilen bir bildiride karasuyun; gübre olarak kullanılmasındaki avantaj ve
dezavantajlar bahsedilmiştir. Karasuyun yüksek miktarda organik madde ve K ile belirli
miktarda N, P ve Mg içerdiği belirtilmiştir. Toprağa yapılacak karasu uygulamalarının
toprağın fiziksel, kimyasal özelliklerinde düzelme ve su tutma kapasitesinde artış
sağlayacağı bildirilmiştir. Bu bildiride karasuyun dezavantajlarından da söz edilmiş;
tuzluluk oranına dikkat çekilmiş ve düşük pH ile birlikte, fitotoksik özellikte olup tek
yıllık bitkiler için herbisit etkisi yaptığı vurgulanmıştır.
(Acunaz, 1987), tarafından yapılan çalışmada karasuyun m3’ de; 3.5- 11 kg
K2O, 0.6- 2 kg P2O5, 0.15- 0.5 kg MgO ihtiva ettiğini bildirilmektedir. Yine bu
çalışmada karasuyun yüksek miktarda mineral madde içeriği nedeniyle bitkisel ürünler
için gübre olarak kullanılabilir olduğu ve uygulamanın yılda 30-100 m3/ha
yapılabileceği vurgulanmaktadır.
Sulu, kuru ve kontinü sistem fabrikalarından alınan karasuların analitik
özelliklerinin tespit edildiği ve ayrıca bitki besin elementlerinden N, K, P, Ca, Na, Fe,
Zn, Mn, Cu ve B analizlerinin de yapıldığı bir çalışmada karasuyun 4,99-5,02 arasında
düşük pH gösterdiği belirlenmiştir. Besin elementlerinden azotun 448-537 ppm
836
arasında, fosforun 130-197 ppm arasında, potasyumun ise 1274-2046 ppm arasında
değiştiği ve karasuyun özellikle K ve N açısından zengin olduğu yine bu projeden
çıkarılan sonuçlardır (Işıklı 1992).
(Hermaso 1983) zeytinin yan ürünlerinin gübre olarak kullanımı konusunda
verdiği bir bildiride karasuyun sıvı ve kurutulmuş olarak gübreleme amacıyla
kullanılabilirliği konusuna değinmiş ve geniş açıklamalarda bulunmuştur. İspanya’nın
Andolusia bölgesinde sıvı halde saf karasuyun m2 ye 5 litre veya hektara 50 m3 olacak
şekilde gübre olarak başarılı şekilde kullanıldığını bildirmiştir. Karasuyun % 6-8
oranında katı madde içerdiğini ve bu oranların; % 20-24 organik madde, % 0,5 –1,5
azot, % 0,5-1,5 fosfor, % 1 potasyum olduğunu açıklamıştır. (Lombardo 1988),
karasuyun Grassodi Cassona çeşidi elma ağaçlarına ve toprağa etkisini araştırmışlardır.
Araştırma sonucunda sadece en yüksek dozda (16 1/m2) yapılan uygulamada hafif bir
şekilde tomurcuk oluşumunun azaldığı ve toprak biyolojisinin değişmediğini
gözlemlemişdir.
(Ursinos 1986) karasuyun kireç suyu ile önceden nötralize edilmek suretiyle
uygulanmasıyla bitkilerde memnuniyet verici sonuçlar alındığını ve bu şekilde
İspanya’nın bazı bölgelerinde kullanıldığını belirtmiştir.
(Levi ve ark. 1992) karasuyun tarla uygulamalarında toprak özelliklerine
etkisini incelemek amacıyla yazlık mısır ekiminden önce ocak ayında tarlaya sulama
suyu olarak karasu verilmiştir. Karasuyun toprağa verilişinden 15-53-135 gün sonra
toprak örnekleri alınmış ve analiz edilmiştir. Yapılan ölçümlerde pH değerinde önce
düşüş görülmüş ilerleyen zamanda ise tekrar yükselme görülmüştür. Tuzluluk oranı, N,
P, K’da artışlar görülmüş ve Na, Ca, ve Mg değerlerinde ise önemli bir artış tespit
edilememiştir. (Aydın ve ark. 2001)’da yaptıkları bir çalışmada karasuyu bitkisiz
topraklara uygulamışlar ve aldıkları toprak örneklerinin analizlerinde benzer sonuçları
elde etmişlerdir. (Çengel ve ark. 2000), incir, üzüm ve zeytinyağı fabrikası işletme
atıklarının toprakta mikrobiyolojik mineralizasyonu ve organizma gurupları üzerinde
etkilerini inceledikleri bir çalışmada zeytin işletme artıklarının toprakta pH düşüşlerine
neden olduğunu ve uzun süre kullanılmaları halinde toprakların kireçlenmesi gerektiğini
belirtmişlerdir. Hachicha ve ark, 2006 tavuk gübresinden ve karasudan yapılan
kompostun tarımda organik gübre olarak kullanılabileceğini bildirmişlerdir. (Çivrilli ve
ark. 2008) farklı bitkisel materyallerden yapılan kompostlarla, karasudan elde dilen
kompostu karşılaştırmak üzere yaptığı araştırmada; fiziksel ve kimyasal olarak en uygun
olan kompostun Karasu+saman ve Karasu+ talaş uygulamalarının olduğunu
belirlemişlerdir.
Doğal gübreleme şekillerinden olan hayvan gübresi, zeytincilik yapılan
yörelerimizde hayvancılığın yaygın olmaması nedeniyle yetersiz kalmakta ve yüksek
ücretle satılmaktadır. Zeytin üretimi yapılan bölgelerimizde her yıl üretilen karasuyun,
organik madde ve bitki besinlerince zengin olması ile birlikte önemli bir çevre kirliliği
sebebi oluşu gübre olarak kullanılabilme çalışmalarının yapılmasını zorunlu hale
getirmiştir. Ayrıca mineral gübre fiyatlarındaki artışlar çiftçileri günden güne
zorlamakta ve yetiştirdikleri bitkilere verecekleri gübreyi azaltmalarına neden
olmaktadır. Bu nedenle düşük maliyette, kullanılabilirliği kolay, besin maddesi kaynağı
olduğu kadar organik maddece zengin fakat bir çevre düşmanı olan karasuyun
değerlendirilmesine yönelik böyle bir çalışmaya başlanmıştır.
Bu çalışmanın amacı; karasuyu farklı dozlarda organik bir gübre olarak
mandarin ağaçlarının taç izdüşümüne uygulamak suretiyle bitkideki besin maddesi,
verim, kalite üzerine etkilerini araştırmak ve en uygun karasu dozunu belirlemektir.
Öncelikle organik gübre olarak kullanımı ve daha sonra bu uygulama ile çevre
kirliliğine de bir çözüm getirmesi beklenmektedir.
837
MATERYAL VE METOD
Materyal
Araştırma, ADÜ. Ziraat Fakültesi uygulama çiftliğinde İşletme serisi
topraklarında yetiştirilen 25-30 yaşlarındaki mandarin plantasyonunda kurulmuştur.
Arazinin toprak özellikleri Çizelge 1’de verilmiştir. Araştırma materyalini oluşturan
karasu (zeytin vejetasyon suyu) zeytinyağı fabrikası artıklarından biri olup kimyasal
bileşimi Çizelge 2’de verilmiştir.
Çizelge 1. Deneme alanı toprağının fiziksel ve kimyasal analiz sonuçları
Bünye pH Toplam CaCO3 Organik N P K Ca Mg Na
Tuz% % Madde% % (ppm) (ppm) (ppm) (ppm) (ppm)
Tınlı 8,25 0,49 3,12 1,2 0,75 10 225 3450 123 145
Zn Mn Fe Cu B
(ppm) (ppm) (ppm) (ppm) (ppm)
79 190 616 37 38
Metod
Araştırmada, aynı yaşta ve aynı habitüse sahip mandarin ağaçları seçilmiş
karasu sıvı olarak (fabrikadan çıktığı gibi) uygulanmıştır. Uygulama dozları 0- 5,0-7,5-
10,0 l/m2 olacak şekilde belirlenmiş ağaçların taç izdüşümlerine 2 farklı zamanda (iki
hafta ara ile) uygulanmıştır.
Çizelge 3. Karasu dozları (l/ağaç)
Dozlar l Karasu/ağaç
Kontrol 0 l karasu/ ağaç
5.0 l/m2 16 l/karasu/ağaç
7.5 l/m2 24 l/karasu/ağaç
10.0 l/m2 32 l/karasu/ağaç
Ayrıca ağaçlara 500 gr/ağaç DAP, 1000 gr/ağaç Amonyum Sülfat gübresi
deneme öncesi uygulanmıştır. Deneme tesadüf blokları deneme desenine göre 4
tekerrürlü olarak kurulmuştur. Parsellere karasu dozları kış dinlenme sonunda Şubat
ayında uygulanmıştır. İlkbahar ve yaz döneminde gerekli her türlü kültürel işlemler
(çapalama, sulama vs) yapılmıştır. Araştırmanın yürütüldüğü arazinin toprak örneğinde
ve karasu örneğinde;
Bünye, (Bouyoucous, 1955), pH (Kacar 1995), %Toplam Tuz (Soil Survey
Staff, 1951),% Organik madde (Walkey ve Black, 1947), % Toplam Azot (Kacar, 1995),
Değişebilir Fosfor (Olsen ve ark. 1965), değişebilir K, Ca, Na, Mg (Kacar, 1995)
analizleri yapılmıştır.
838
Yaprak örneği turunçgiller için stabil dönem olarak kabul edilen Eylül- Ekim
ayında, gelişimini tamamlamış en olgun yapraklardan, örnek olarak alınarak laboratuara
getirildi. Örnekler yıkanarak 65-70 C0 48 saat süre ile kurutuldu ve daha sonra
öğütülerek analize hazır hale getirilmiştir (Kacar 1972). Yaş yakma (1/4’lük Perklorik
/Nitrik asit karışımında) yapılan bitki örneklerinde Flame fotometrede K, Ca, Na
elementler okunmuştur. Mg, Fe, Mn, Zn, Cu Atomik spektrofotometrede okunmuştur
(Kacar 1972). Bor, Wolf 1971’e göre yapılmıştır.
Meyve örnekleri olgunlaşmanın gerçekleştiği ekim ayında alınmıştır. Meyve
örneklerinde verim, en, boy, kabuk kalınlığı, ortalama meyve ağırlığı, pH, titre edilebilir
asitlik (Mendilcioğlu, 1986), % kuru madde (Hodgman ve ark.1961) e göre yapılmıştır.
Araştırma bulguları istatistiki açıdan SPS paket programı ile değerlendirilmiştir.
Yaprakların fosfor içeriklerinin artan karasu dozları ile kontrole göre artmış ve
çizelgede verilen sınır değerlerin üzerine çıkmış ve önemli bulunmuştur. Benzer
sonuçları, (Püskülcü ve ark, 1995)’de zeytinde, (Seferoğlu ve Kılıç 2002)’de buğdayda,
(Fırat ve Seferoğlu 2007)’de mısırda yaptıkları çalışmalarda belirlemişlerdir. Ayrıca
uygulanan karasuyun pH’sının düşük olması ve toprağın pH’sının düşmesine neden
olacağı için bitkilerin fosfor alınımını arttırmıştır. (Seferoğlu ve ark. 2000)’nın yaptıkları
çalışmada toprağa uygulanan katı ve sıvı karasuyun toprağın öncelikle pH’sını
düşürdüğünü daha sonra ise yine normale döndürdüğünü bildirmesiyle benzerlik
göstermekte ve açıklık getirmektedir.
Mandarin yapraklarının potasyum içeriklerinde uygulanan karasu ile ilk 5.0-7.5
l/m2 dozlarında kontrole göre artış belirlenmiş ancak en fazla artış 10 l/m2 dozunda en
yüksek seviyede (% 2.43) olarak belirlenmiştir. Çizelge 4’deki sınır değerlerle
karşılaştırdığımızda kontrolün dahi yeterli seviyenin üzerinde olduğunu ve bu bağlamda
potasyumca zengin olan karasuyun artan dozlarla bitkinin daha iyi potasyumla
839
Uygulama N P K Ca Mg Na Fe Zn Mn Cu B
(ort) % % % % % % (ppm) (ppm) (ppm) (ppm) (ppm)
Kontrol 3,38 d 0,231 c 2,21 c 4,69 ab 0,42 d 0,041 b 148,3 d 14,8 c 27,5 b 10,6 c 38,1 b
5 l/m2 3,51 c 0,288 b 2,28 bc 4,55 b 0,52 c 0,042 b 172,5 c 16,5 bc 27,5 b 12,2 b 44,9 a
7.5 l/m2 3,69 b 0,340 a 2,35 ab 4,68 ab 0,56 b 0,042 b 185,3 b 18,3 b 33,3 a 13,2 a 43,6 a
10 l/m2 4,18 a 0,361 a 2,43 a 4,77 a 0,62 a 0,045 a 192 a 21,5 a 37 a 13,4 a 46,8 a
LSD doz 0,06 0,02 0,09 0,13 0,04 0,0014 4,05 2,61 4,44 0,44 3,24
artan miktarlarda uygulanan karasuyun 2-4 l/12 kg-saksı dozuna kadar zeytin
gelişmesine olumlu yönde etkilerken 6-8 l/12 kg-saksı dozlarında bitkilerin öldüğünü
bildirmiştir.
Çizelge 6. Farklı dozlarda uygulanan karasuyun mandarinlerin verim ve bazı kalite
kriterlerine etkisi
Kabuk Ort. mey Kuru
Uygulama Verim Asitlik En Boy kal ağır Madde pH
(ort) kg/ağaç (mm) (mm) (mm) (g) %
Kontrol 30,34 b 1,61 c 54,91 a 45,30 a 2,43 a 79.00 c 10,23 b 3,14 ab
2
5 l/m 47,93 ab 1,36 b 55,39 a 45,61 a 2,39 a 81,70 bc 10,54 ab 3,17 ab
7.5 l/m2 57,76 a 1,26 ab 57,43 a 45,19 a 2,41 a 87,05 ab 10,43 ab 3,09 b
10 l/m2 52,83 a 1,17 a 55,15 a 47,58 a 2,56 a 90,10 a 10,89 a 3,20 a
LSD doz 17,28 0,12 ns ns ns 6,05 ns ns
KAYNAKLAR
Anonim, 2005. T.C. Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü Tarımsal Yapı (Üretim,
Fiyat, Değer) Yayınları Aydın Tarım İl Müdürlüğü.
Acunaz, C. 1987. Zeytin ve Zeytinyağı Birliğine Ait Sıkma Tesisleri Artığı Karasuyun
Arıtımı ve Değerlendirilmesi (Sonuç Raporu), TARİŞ Ar-Ge 012.
Anaç, D., Hakerlerler, H, Irget, E., 1993. The Used of Undustrial Waste as Manures: A
Case Study with Effluent Mud from an Olive Oil Processing Plant. M.A.C.
fragoso and M.L. Van Busichem (eds), Optimization of Plant Nutrition, 83-86.
Aydın, G., Seferoğlu, S., Aydın, M., 2001. Zeytin Karasuyunun Besin Maddesi Olarak
Kullanılması, Toprak Özelliklerine ve Çevre Kirliliğine Etkisinin Araştırılması.
TÜBİTAK sonuç raporu.
Bouyoucous, G. J. 1955. A Recalibration of the Hydrometer Method for Making
Mechanical Analysis of the Soil. Agronomy J., 43: 434-438.
841
Selma ÖZTEKİN
Gaziosmanpaşa Üniv. Ziraat Fakültesi Toprak Böl., Tokat. soztekin @gop.edu.tr
ÖZET
Silajlık mısırın gelişimi, vejetatif ve generatif olmak üzere iki belirgin dönemde
tanımlanabilir. Vejetatif dönem tohumun çimlenmesi, yaprak, sap ve tepe püskülü
oluşturmaya kadar devam ederken, generatif dönem koçan püskülü oluşturma (R1),
tanelerin su toplaması (R2), tanelerin sararmaya başlayıp süt doldurduğu (R4), tanelerin
kurumaya başladığı (R5) ve nihayet fizyolojik olgunluğa (R6) ulaşması dönemlerini
kapsar. Mısırın bu vejetatif ve generatif dönemlerindeki besin elementi ihtiyaçları
farklıdır. Öte yandan mısırın vejetatif gelişme döneminden generatif döneme geçmesini
sağlayan en önemli besin maddesi azottur. Bu gelişme dönemlerinde toprağa
uygulanacak azotlu gübre miktarının bilinmesi silajlık mısırın verim ve kalitesi
açısından son derece önemlidir.
Anahtar Kelimeler: silajlık mısır, bitki gelişim dönemi, azot
GİRİŞ
Bitkilerde verim, büyüme ve gelişme ile yakından alakalıdır (Ceylan 1987).
Mısırın büyümesi derken, bitkinin hacimce ve kuru maddece artışı anlaşılır. Gelişme
dediğimiz süreç ise bitkinin vejetatif dönemden generatif döneme geçmesidir. Mısırın
vejetatif gelişme dönemi, kök, gövde ve yaprak gibi yapısal oluşumların tamamlandığı
dönemken, generatif gelişme döneminden kastedilen çiçek ve tanenin oluşmasıdır.
Bitkinin büyüyüp gelişmesinde en önemli unsur, toprakta besin maddelerinin
bulunmasıdır. Azot, mısırda bitki büyümesini ve verimi etkileyen esas faktördür
(Delogu ve ark. 1998; Kırtok, 1998). Mısırın vejetatif gelişme döneminden generatif
döneme geçmesini sağlamaktadır. Azot, bitkide auxin ve sitokinin hormonlarının
salgılanmasını teşvik ederek mısırın daha kuvvetli büyümesini, vejetatif gelişmesini
daha erken tamamlamasını ve yaprak alanının fotosentetik randımanını etkileyerek kuru
madde üretimi ve tane oluşumunu temin etmektedir (Ülger ve ark. 1987; Cox ve ark.
1993; Mozafar, 1993; Taiz ve Zeiger, 1998; Ülger, 1998; Uslu, 1999). Mısırda yeterince
844
azot bulunmadığında ise gövde kısalır, incelir ve yaşlı yapraklar sararır (Kacar ve
Katkat, 2007). Azotun ihtiyaçtan fazla bulunması sonucunda ise vejetatif gelişme
dönemi uzar, olgunlaşma gecikir, tanenin nişasta miktarı azalır (Güneş ve ark. 2004).
Azotlu gübreler, mısırdan maksimum verim elde etmek için önemli bir unsurdur (Russel
ve Balko, 1980). Ancak azotlu gübrelerin ihtiyaçtan fazla kullanılması sonucunda bitki
biokütlesi artmakta, azot kullanım etkinliği ise azalmaktadır (Raun ve ark. 1998; Kara,
2006). Bitkinin bünyesine azotun eksik veya fazla alınması hem verim hem de kalite
unsurlarını azaltıcı ve artırıcı etkiye sahiptir (Marschner, 1995). Mısırın gelişme
dönemlerinin iyi tanınıp maksimum ihtiyaç duyduğu dönemlerde besin maddelerinin
uygulanması sonucunda bitkinin besin elementini alım etkinliği artacak bu durumdan
verim ve kalite etkilenecek bunun yanı sıra çevre ve ülke ekonomisi zarar
görmeyecektir.
MISIRIN GELİŞME DÖNEMLERİ
Vejetatif Gelişme Dönemleri
Çimlenme ve Çıkış (VE) Dönemi: Mısır tohumu %30 nem içerdiği zaman gelişmeye
başlar ve tohumun şişmesiyle çıkan ilk yapı kökçüktür. Bunu koleoptil ve yan seminal
kökler takip eder. Şekil 1’de görüldüğü gibi toprak yüzeyine doğru koleoptilin sürmesi
ve mezokotilin uzamasıyla beraber ilk çıkış gerçekleşir. Koleoptilin ucunun güneş
ışığını görmesiyle koleoptil ve mezokotil uzaması durur. Bu dönemde tohumun gelişme
noktası hemen toprak yüzeyinin altındadır. Çıkıştan sonra kökçük ve yan seminal
köklerin gelişimi yavaşlar ve V3 dönemine gelindiğinde tamamen durur. Nodül kök
sitemi ise, VE döneminde gelişmeye başlar ve V1 (ilk yaprak) dönemi boyunca ilk
boğumdan uzamaya devam eder. Bu kökler mısırın V6 (6 yapraklı) dönemine kadar
bitkiye su ve besin elementi sağlarlar (Ritchie ve Hanway, 1984).
V3-V6 Dönemi: V3 döneminde, mısırın gelişme noktası toprak yüzeyinin altında yer
alır ve sap uzaması çok az olur. Nodül kökler üzerinde kök tüyleri çıkmaya başlar. Aynı
zamanda seminal köklerin gelişimi durur. Mısırın tüm yapraklarının oluşmaya başlaması
bu dönemde gerçekleşir. V6 döneminde ise mısırın gelişme noktası ve tepe püskülü
toprak yüzeyinin üzerindedir ve sap hızlı bir şekilde uzar.
V3 V6
Tassel
development
has started.
Ear shoot
formation has
also started.
V9
VT Dönemi: Tepe püskülünün son kısmı görüldüğü zaman bu dönem başlar. Tepe
püskülü, koçan çıkışından önce mısır tam boya ulaştığında, polenlerini dökmeye
başladığı zaman ortaya çıkar.
R3 (süt)-R4 (hamur olum) Dönemi: R3 safhası koçan püskülü çıkışından sonraki 18-
22 günler arasını kapsamaktadır. R3 döneminde taneler sarı renkte iç kısmı nişasta
birikiminden dolayı sütlü beyazdır. Koçan püskülleri kahverengileşir ve kurumaya
başlar. Taneler %80 nem içerir ve kuru madde birikimi hızlı olur. R4 (hamur olum)
dönemi ise koçan püskülünün 24 ve 28. günlerinde ortaya çıkar. Bu dönemde tane
içinde azalan sıvı ve artan katı kısım hamur kıvamını oluşturur. Taneler %70 nem içerir.
Son embriyonik yaprak ve yan seminal kökler bu dönemde oluşurlar.
tamamlayan mısır bu devreye kadar gelişme süresince alacağı toplam azotun % 65’ini
almaktadır (Barber ve Olson, 1968). Koçan püskülü evresinden mısır tanelerinin süt
olum evresine değin geçen süre içinde alınan azot miktarı, gelişme süresince alınan
toplam azotun % 95’ine ulaşmaktadır. Koçan ve tane oluşumu döneminde mısır
bitkisinin yaprak ve sapında bulunan azot taneye taşınmaktadır (Kacar ve Katkat, 1999).
SONUÇ
Mısırın içinde bulunduğu gelişme dönemlerine bağlı olarak ihtiyaç duyduğu
azot miktarları birbirinden farklıdır. Mısırın gelişme dönemlerinde yaşadığı fizyolojik
aktiviteler bu farklılıkların esas nedenini oluşturur. Özellikle mısırın çiçeklenme (tepe
püskülü çıkarma başlangıcı) ve R1 (koçan püskülünün oluştuğu) dönemlerinde toprakta
bitkinin ihtiyacını karşılayacak ölçüde su ve azotun bulunması verim açısından çok
büyük bir kazanç sağlar. Silajlık mısırın gelişme dönemlerinin tam olarak bilinmesiyle
gelişme mevsimi boyunca meydana gelecek problemlerle mücadele edilecek, verimde
istenen düzeylere ulaşılırken, mevsimsel gübrelemenin zamanında yapılmasıyla kayıplar
azalacak böylece çevre ve ülke ekonomisi zarar görmemiş olacaktır.
KAYNAKLAR
Barber, S.A., Olson, R.A., 1968. Fertilizer Use on Corn Changing Patterns in Fertilizer
Use. (R.C. Dinauer, Ed.) Soil Sci. Soc. Amer. Inc., Madison, Wisconsin,
USA.
Ceylan, A., 1988. Tarla Tarımı. Ege Üniv. Ziraat Fak. Yayınları No: 491, İzmir.
Coffman, F. A., 1923. The Minumum Temperature For Germination of Seed. J. Am.
Soc. Argon. 15: 257-270.
Cox, W.J., Kalonge, S., Cherney, D.J.R., Reıd, W.S., 1993. Growth Yield and Qualityof
Forage Maize Under Different Nitrogen Management Practices. Agron J. 85:
341-347.
Delogu, G. Cattıvellı, L., Pecchıonın., DE Falcıs, D. Maggıore, T., Stanca, A.M. 1998.
Uptake and Agronomic Efficiency of Nitrogen in Winter Barley and Winter
Wheat. Eur. J. Agron. 9: 11-20.
Grobbelaar, W. P., 1963. Response of Young Maize Plants to Root Temperatures.
Meded. Landbouwhogesch. Wageningen 63(5): 1-71.
Güneş, A., Alpaslan, M., İnal, A., 2004. Bitki Besleme ve Gübreleme. Ankara Ziraat
Fak. Yayın no: 1539, ders kitabı: 492, Ankara.
Jones, C. A., 1985. Grasses and Cereals: Growth, Development and Stres Response.
John Wiley&Sons, Inc., New York, USA.
Kacar, B., Katkat, A. V., 1999. Gübreler ve Gübreleme Tekniği. Uludağ Üniv.
Güçlendirme Vakfı, Vipas A.S., Bursa.
Kacar, B., Katkat, A. V., 2007. Bitki Besleme. Nobel Yayın no: 849, Fen ve Biyoloji
Yayınları Dizisi: 29. Ankara.
Kara, B., 2006. Çukurova Koşullarında Değişik Bitki Sıklıkları ve Farklı Azot
Dozlarında Mısırın Verim ve Verim Özellikleri ile Azot Alım ve Kullanım
Etkinliğinin Belirlenmesi. Çukurova Üniv. Fen Bilimleri Enst. Doktora Tezi,
Adana.
849
Karlen, D.L., Sadler, E.J., Camp, C.R., 1987. Dry Matter Nitrogen, Phosphorus and
Potassium Accumulation Rates By Corn on Norfolk Loamy Sand. Agron J. 79:
649-656.
Kırtok, Y., 1998. Mısır Üretimi ve Kullanımı. Ç.Ü. Zir. Fak. Tarla Bitkileri Bölümü.
Kocaoluk Basım ve Yayınevi, Tarsus.
Maranville, J. W., Paulsen, G. M., 1970. Alteration of Carbohydrate Composition of
Corn (Zea mays L.) Seedlings During Moisture Stress. Agron J. 62: 605-608.
Marschner, H., 1995. Mineral Nutrition of Higher Plants. Second ed. Academic Pres.
Sayfa 889.
Mozafar, A. 1993. Nitrogen Fertilizers and the Amount of Vitamins in Plants: A
Review. J.Plant Nutr. 16(12): 2479-2506.
Muchow, R. C., Davıs, R., 1988. Effect of Nitrogen Supply on the Comparative
Productivity of Maize and Sorghum in A Semiarid Tropical Environment. II.
Radiation Inteception and Biomass Acumulation. Field Crops Res. 18: 17-30.
Peters, D. B., Pendleton, J. W., Hageman, R. H., Brown,C.M., 1971. Effect of Night
Air Temperature on Grain Yield of Corn, Wheat and Soybeans. Agron J. 63:
809.
Raun, W.R., Johnson, G.V., Phılıps, S.B., Westerman, R.L., 1998. Effect of Long-Term
N Fertilization on Soil Organic C and Total N in Continuous Wheat Under
Conventional Tillage in Oklahoma. Soil and Tillage Research, 47: 323-330.
Russell, W., Balko, L.G., 1980. Response of Corn Inbred Lines and Single Crasses to
Nitrojen Fertilizer. 35 th Annual Corn and Sorgum Research Conference, 48.67.
Russelle, M. P., Deibert, B. J., Hauck, R.d., Stevanivic, M., Olson, R. A.,1981. Effects
of Water and Nitrogen Management on Yield and 15 N-Depleted Fertilizer Use
Efficiency of Irrigated Corn. Soil Sci. Soc.Am. J. 45: 553-558.
Russelle, M. P., Hauck, R. D., Olson, R. A., 1983. Nitrogen Accumulation Rates of
Irrigated Corn. Agron J. 75: 593-598.
Ritchie, S. W., Hanway, J. J., 1984. How A Corn Plant Develops. Iowa State Univ.
Coop. Ext. Ser. Specrep 48.
Schaff, B. E., Skagley, E. O., 1982. Diffusion of Potassium, Calcium and
Magnesium in Bozeman Silt Loam as Influenced By Temperature and
Moisture. Soil Science Society of America Journal, 46: 521-524.
Shaw, R., 1988. Corn and Corn Improvement. Agronomy Monograph No.18, 3 Rd
Edition.
Taız, L., Zeıger, E., 1998. Plant Physiology .Pp1-792. Sinauer Associates Inc., P.O. Box
407, Sunderland , USA.
Uslu, Ö.S., 1999. Farklı Azot Dozlarının Kahramanmaraş Şartlarında 2. Ürün Olarak
Yetiştirilen Mısır (Zea Mays L.) Bitkisinde Büyüme ve Fizyolojik Özelliklere
Etkisi. KSÜ. Fen Bilimleri Ens. Tarla Bitkileri Anabilim Dalı. Yüksek Lisans
Tezi, Kahramanmaraş.
Ülger, A.C., Becker, H. C., Khant, C., 1987. Reactionverschiedener Mais-
InzuchtlinienUnd-HybridenAufSteigendesstickstoffangebot.Z.Acker-Und
flanzenbau, 159: 157-163.
850
Ülger, A.C., 1998. Farklı Azot Dozu ve Sıra Üzeri Mesafelerinin Patlak Mısırda (Zea
Mays Everta Sturt) Tane Verimi ve Bazı Tarımsal Özelliklere Etkisi, Ç.Ü.Z.F.
Dergisi, 13(1): 155-164, Adana.
Vıtosh, M.L., Johnson, J.W., Mengel, D.B., 1997. Nitrogen Timing. Michigan State
University Extension Soils & Soil Management-Fertilizer 06039711. White, P.
J., Johnson, L.A., 2003. Corn Chemistry and Technology. American
Association of Cereal Chemists., Inc. St. Paul, Minnesota, USA.
851
ÖZET
Bu çalışmada, Harran Ovası’nda çiftçi koşullarında uygulanan N, P, K gübreleri
ile bu besin maddelerinin pamuk bitkisi tarafından alınabilirliği arasındaki ilişkinin
incelenmiştir. 10 farklı tarladan alınan toprak ve yaprak örneklerinin N, P ve K
içerikleri analiz edilmiştir. Çalışma alanının genelinde toprak reaksiyonu alkalin, bünye
sınıfı killi tın, kireç miktarı çok yüksek, organik madde miktarı düşük, azot ve fosfor
miktarının yeterli, potasyum miktarının ise yüksek olduğu gözlenmiştir. Alınan yaprak
örneklerinde ise azot miktarı yüksek, fosfor miktarı düşük ve potasyum miktarı ise
yeterli düzeyde bulunmuştur. Sonuç olarak; aşırı miktarda azotlu gübre kullanıldığı
tespit edilmiş ve ekim öncesinde yapılan toprak analizlerinde % N’ in yeterli düzeyde
olduğu görülmüştür. Fosfora bakıldığında ise toprakta bulunan P (ppm) miktarı yeterli
düzeyde olmasına rağmen tüm örneklerde bitki tarafından alınan fosfor miktarları ise
düşük çıkmıştır. Harran Ovası koşullarında pamuk bitkisi için azotlu gübre
kullanımında toprakta bulunan azot miktarına ve verilecek olan sulama sayısına önemle
dikkat edilmesi, yine bu topraklarda kireç içerikleriyle kil kapsamının çok yüksek
olması nedeniyle bitki tarafından alınabilir fosfor miktarı azaldığı görülmüştür.
Anahtar Kelimeler: Toprak, Pamuk, N, P, K.
etkilemiş. Sonuç olarak, farklı azot uygulamaları farklı ekim sıklığına bağlı olarak
değiştiği, sıra arası mesafe daraldıkça azot ihtiyacı artığı da saptanmış.
Bu çalışmanın amacı, çiftçi koşullarında toprağa verilen N, P, K besin maddeleri
ile pamuk bitkisi tarafından alınabilirliğini tespit etmenin yanında toprak, bitki ve N, P,
K besin maddeleri arasındaki ilişkiyi incelemektir.
MATERYAL VE METOD
Materyal
Araştırmada materyal olarak ekim öncesinde Harran Ovasında önceden
belirlenmiş olan 10 ayrı tarladan ekim öncesinde herhangi bir kimyasal gübre
kullanılmadan önce alınan toprak örnekleri ve aynı tarlalardan pamuk bitkisinin
çiçeklenme dönemi başlangıcında ana gövde üzerindeki olgun yapraklardan alınan
örnekler kullanılmıştır.
Toprak ve bitki örneklerinin alındığı tarlaların pamuk tarımının yoğun olarak
yapıldığı bölgelerden olmasına dikkat edilmiştir. Toprak örneklerinin alındığı yerler,
örnek alınan yerlerin serileri ve örnek alınan çiftçilerin isimleri Çizelge 1’de verilmiştir.
Çizelge 1. Toprak ve yaprak örneklerinin alındığı yerler, seriler ve arazi sahipleri
farklılıklar gösterdiğinin kanıtıdır. Değişebilir potasyum ise 1 nolu örnekte yeterli, diğer
tüm örneklerde yüksek değerdedir.
Çizelge 3. Yapılan Toprak Analizlerinin Değerleri
Sat. Org.
Kireç EC N P K
No pH (%) Mad.
Bünye % % mmhos/cm % ppm Ppm
8.16 48.95 33.40 1.85 0.22 0.11 13.60 299.75
1
Alkalin Tınlı Ç.Yüksek Düşük Düşük Yeterli Yeterli Yeterli
8.16 50.37 35.20 1.34 0.27 0.09 15.67 475.05
2
Alkalin Killi Tın Ç.Yüksek Düşük Düşük Yeterli Yeterli Yüksek
8.13 43.77 36.38 1.64 0.20 0.10 21.40 405.41
3
Alkalin Tınlı Ç.Yüksek Düşük Düşük Yeterli Yeterli Yüksek
8.16 47.95 27.02 1.62 0.21 0.10 15.72 431.43
4
Alkalin Tınlı Ç.Yüksek Düşük Düşük Yeterli Yeterli Yüksek
8.17 49.62 31.35 1.85 0.35 0.11 15.27 370.77
5
Alkalin Tınlı Ç.Yüksek Düşük Düşük Yeterli Yeterli Yüksek
8.17 53.35 29.38 1.54 0.27 0.09 20.68 513.13
6
Alkalin Killi Tın Ç.Yüksek Düşük Düşük Yeterli Yeterli Yüksek
8.25 43.13 34.57 1.99 0.25 0.12 13.85 390.91
7
Alkalin Tınlı Ç.Yüksek Düşük Düşük Yeterli Yeterli Yüksek
8.19 46.95 28.20 2.12 0.30 0.13 14.47 453.89
8
Alkalin Tınlı Ç.Yüksek Yeterli Düşük Yeterli Yeterli Yüksek
8.17 43.83 27.75 1.42 0.20 0.08 19.87 650.25
9
Alkalin Tınlı Ç.Yüksek Düşük Düşük Düşük Yeterli Yüksek
9.35 40.38 10.83 1.04 2.48 0.07 5.33 370.97
10
Ç. K.Alkalin Tınlı Yeterli Düşük Düşük Düşük Düşük Yüksek
potasyum ise yaprak analiz sonuçlarına göre tüm örneklerde yeterli miktardadır (Çizelge
4). Çünkü bu topraklarda potasyum içeren kil mineralleri oranının yüksek olması
nedeniyle potasyum içeriklerde fazladır. Bu nedenle potasyumlu gübreleme bu
koşullarda gerekmemektedir. Buna rağmen aşırı sulama yapılırsa zaman içerisinde
potasyum miktarının bitki kök bölgesinden uzaklaşması söz konusu olacaktır ve
potasyumlu gübre kullanımı zorunlu duruma gelecektir.
Sonuçlar ve Öneriler
Araştırmada incelenen toprak örneklerinin pH değerleri 8.13 ile 9.35 arasında
yani alkalin ile kuvvetli alkalin arasındadır. Toprak pH’sının daha fazla yükselmesini
engellemek için asit karakterli gübreler tercih edilmelidir. Bünye 8 örnekte tınlı iken 2
örnekte killi-tın özelliktedir. CaCO3 kapsamları % 10.83 ile % 36.38 arasındadır.
Topraklardaki kireç kapsamının yüksek olması nedeniyle kullanılan gübre çeşitlerinin
kireç içerikli olmamasına özen gösterilmelidir. Organik madde içerikleri % 1.04 ile %
2.12 arasında, total tuz kapsamlarına baktığımızda ise 0.20 ile 2.48 mmhos/cm arasında
değerler bulunmuştur. Alınan toprak örneklerindeki toplam azot miktarları 6 örnekte %
0.10 ile % 0.13 arasında olmak suretiyle yeterli düzeyde olup sınır değerlerin
üzerindedir. 2 ve 6 nolu örneklerde % 0.09 ile tam sınır değerlerde iken 9 ve 10 nolu
örnekler ise % 0.08 ve % 0.07 değerleri ile düşük düzeyde azot içermektedirler. Alınan
örneklerin yarayışlı fosfor düzeyleri 9 tarlada 13.60 ile 21.40 ppm değerleri arasında
yeterli düzeydedir ama 10 nolu örnekte 5.33 ppm ile düşük düzeydedir. Örneklerde
yüksek düzeyde potasyum bulunmaktadır. Potasyum değerleri 299.75 ile 650.25 ppm
arasında değerler almıştır.
Yapılan analizlerde pamuk bitkisi yapraklarında bulunan azot miktarları 4, 6, 8
nolu tarlalarda % 3.65 ile % 4.29 arasındaki değerlerle yeterli derecede iken diğer 7
tarladan alınan pamuk bitkisi yapraklarında bulunan azot miktarı yüksektir. Yüksek
bulunan değerler arasındaki alt sınır % 4.63 iken üst sınır % 8.87’dir. Yapraklarda
yapılan analizlerden bütün örneklerde düşük düzeyde fosfor çıkmıştır. Fosfor değerleri
% 0.13 ile % 0.22 arasında bulunmuştur. Yaprak örneklerinin potasyum içerikleri yeterli
düzeydedir. Potasyum değerleri % 1.65 ile % 2.83 arasında yer almıştır.
Analizler incelendiğinde azot toprakta yeterli miktarda olmasına rağmen, bitki
tarafından alınan azot miktarı 3 örnekte yeterli düzeyde iken diğer örneklerde yüksek
çıkmıştır. Buna göre çiftçi toprağında azotlu gübre miktarının yeterli olduğu, ekim
öncesi yapılan toprak analizlerinde azotun yeterli düzey tespit edilmesinden
anlaşılmaktadır. Bu da gösteriyor ki aşırı sulama yapan çiftçilerin vermiş olduğu fazla
azotlu gübrenin bir kısmı sularla bitki kök bölgesinden uzaklaşmaktadır. Sonuç olarak
pamuk bitkisi için azotlu gübre kullanımında toprakta bulunan azot miktarına ve
verilecek olan sulama sayısına önemle dikkat edilmesi gerekmektedir.
Fosfora bakıldığında alınan toprak örneklerinde fosfor miktarı yeterli düzeyde
olduğu görülmüştür. Ancak tüm örneklerde bitki tarafından alınan fosfor miktarları ise
düşük çıkmıştır. Bunun toprakların kireç içeriklerinin çok yüksek olmasından
kaynaklandığı ve fosfor ile kireç reaksiyonu sonucu bitki tarafından alınabilir fosfor
miktarı azaldığı sanılmaktadır.
Topraktaki fosfor miktarlarının yeterli düzeyde olması bu sonuçların bir
göstergesidir. Bu nedenle çiftçiler ekim öncesi toprak analiz sonuçlarını dikkate alarak
aşırı fosforlu gübreleme uygulamasından kaçınmalıdırlar. Çünkü toprakların pH’ ının
7.5’ in üzerinde olması, kil kapsamı ve kireç içeriklerinin de yüksek olması nedeniyle
fosforlu gübrelerin büyük bir kısmı fikse olmaktadır. Bu nedenle fosforlu gübreler bitki
tarafından alınamamaktadır.
858
KAYNAKLAR
Cesur, C., 1995. Kahramanmaraş’ta Farklı Azot Kaynağı ve Dozlarının Pamukta Verim,
Verim Unsurları ve Bazı Teknolojik Özelliklere Etkisi. KSÜ Fen Bilimleri
Enstitüsü Tarla Bitkileri Ana Bilim Dalı (Yüksek lisans Tezi), Kahramanmaraş.
Çağlar, K.Ö. 1949. Toprak Bilgisi, A.Ü. Yayın No.10 Ankara.
Dilbirliği, M., 1996. Farklı Azot Kaynağı ve Düzeylerinin Pamuğun Tarımsal ve
Teknolojik Özelliklere ile Bazı Bitki Besin Elementlerinin Alımı Üzerine
Etkileri. KSÜ Fen Bilimleri Enstitüsü Tarla Bitkileri Ana Bilim Dalı (Yüksek
lisans Tezi), Kahramanmaraş.
Jackson, M.L., 1962. Soil Chemical Analysis. Printice-Hall Inc. 183.
Kacar, B., 1972. Bitki ve Toprağın Kimyasal Analizleri II. Bitki Analizleri. Ankara
Üniversitesi Ziraat Fakültesi Yayınları: 453. Uygulama Kılavuzu: 155.
Ankara Üniversitesi Basımevi. Ankara. s.646.
Kasap, Y., Kıllı, F., 2004. Effect of Space and Nitrogen Interaction on Seed-Cotton
Yield under Irrigated Conditions of Turkey. Indian Journal of Agronomy 49
(1):64–67 (March 2004),INDIA).
Kıllı, F., Kasap, Y., Gençer, O., 1997. Farklı Sıra Arası ve Azot Gübrelemesinin Erşan-
92 Pamuk Çeşidinde Lif Verimi ve Teknolojik Özelliklere Etkisi. Türkiye II.
Tarla Bitkileri Kongresi. Sayfa: 662–664. Samsun.
Olsen, S. R., Cole, C. V., and Watanabe, F. S., and Dean, I. A., 1954. Estimation of
Available Phosphorus in Soils by Extraction With Sodium Bicarbonate.
USDA, Circ., 939, Washington, D.C.
Richards, L.A., 1954. Diagnosis and Improvement of Saline and Alkali Soils. Paul U. S.
Dep. Agr. Handbook 60.
Şahin, A., Kıvılcım,N., 1993. Nazilli M-503 Pamuk Çeşidinin Azot İhtiyacının
Belirlenmesi. Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğü, Nazilli Pamuk
Araştırma Ens. Müd., Pamuk Araştırma Proje ve Sonuçları, s;46-51, Nazilli.
859
Şahin, A., Höyük, O., 1991. Nazilli 87 Pamuk Çeşidinde Azot İsteğinin Tesbiti. T.C.
Tarım Ve Köy İşleri Bakanlığı, Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğü,
Nazilli Pamuk Araştırma Enst. Müd., Pamuk Araştırma Proje ve Sonuçları,
Nazilli.
Şenel, M. 1980. Pamuk Islahı, Yetiştirilmesi ve Teknolojisi. Adana Bölge Pamuk
Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü Yayınları, No:36, Ankara.
Yolcu, S., İlkhan, A., 1995. Pamuk Azot Denemesi Son Dönem Gelişme
Raporu.Akçakale Tarımsal Araştırma Enstitüsü, Akçakale.
860
ÖZET
Bu çalışma, toprak düzenleyicisi olarak kullanılan, humik asit içeriği yüksek
Leonardit’in kimyasal gübre desteği ile mısır bitkisinin (Zea mays) verim unsurları
üzerine etkilerini araştırmak amacıyla yapılmıştır.Deneme sera koşullarında 5×5x3
faktoriyel düzenlemede tam şansa bağlı deneme desenine göre; 1 bitki (mısır), 5
leonardit (L) 0,500, 1000, 1500, 2000 kg/ha, Azot (N) 0, 100, 200, 300, 400 kg/ha ve 3
tekerrür olmak üzere toplam 75 saksıda (2000 g toprak/saksı) yürütülmüştür. Tohum
ekiminden önce bitkilerin normal faaliyetini yürütebilmesi için gerekli olan, P (240
kg/ha) ve K (80 kg/ha) ihtiyaçları besin elementlerinin toprakta bulunan elverişli
miktarları dikkate alınarak triple süperfosfat (%48 P2O5) ve potasyum sülfat (%50 K2O)
gübrelerinden sağlanmıştır. Azot kaynağı olarak amonyum sülfat (%20,5N) gübresi
dekara 0, 100, 200, 300 ve 400 kg N/ha hesabıyla uygulanmıştır. 90 gün sonucunda
bitkiler hasat edilmiştir. Deneme sonucunda elde edilen sonuçlara göre bitki boyu, bitki
yaş ağırlığı ve kuru madde oranındaki en yüksek artışlar leonardit 1000 kg/ha-100 kg
N/ha (L1000-N100) uygulamasından elde edilmiştir. Bu artışlar hiçbir uygulamanın
olmadığı kontrol uygulamasına göre kıyaslandığında; bitki boyu, bitki ağırlığı ve kuru
madde oranında sırasıyla yaklaşık %16,74, %36,22 ve %14,78 oranlarında bir artışa
neden olduğu belirlenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Hümik asit, leonardit, mısır, azot.
GİRİŞ
Tarımsal üretimde yeni geliştirilen yöntemler olmasına rağmen, tarımın temeli
toprağa dayanmaktadır. Tarımsal alanlardan elde edilecek ürünün miktar ve kalitesini
artırmak amacıyla yapılan tarımsal faaliyetler, çeşitli kimyasalların kullanımı tarımsal
alanların sürdürülebilirliğini tehlikeye düşürebilmektedir. Tarımsal alanların yoğun ve
bilinçsiz olarak kullanımı, toprakta organik maddenin azlığına, toprağın fiziksel ve
kimyasal yapısının bozulmasına neden olmakta ve tarım alanlarının verimli ve
sürdürülebilir kullanılabilme yeteneklerini sınırlandırmaktadır. Toprak bozulmasına
sebep olan faktörlere bağlı olarak yapısı bozulan, verimini ve üretkenliğini kaybeden
toprakların ıslah edilmesi gerekmektedir. Bu amaçla günümüzde çok çeşitli uygulamalar
yapılmaktadır. Ancak uygulanan yöntemlerin ekonomik açıdan uygun olması, hem
toprak yapısını düzenleyici hemde bitki gelişimini artırıcı olması zorunludur. Toprak
düzenleyicisi olarak kullanılan ve aynı zamanda doğrudan ve dolaylı bir şekilde bitki
gelişimini artıran humik asit içeren çeşitli organik toprak düzenleyicilerinin
kullanılmasının gerekliliği her geçen gün daha iyi bir şekilde anlaşılmaktadır.
Organik karakterli materyaller, toprağın tampon kapasitesini artırarak, besin
maddelerinin elverişliliğini artırarak bitkilerin bunlardan daha rahat faydalanmasını
sağlamaktadır. Organik karakterli materyallerde bulunan humat moleküllerinin etrafı
negatif yüklü olduğundan ve uygulanan gübrelerdeki besin maddelerinin topraktaki
negatif yüklü kil mineralleri tarafından sıkıca tutulmasını önleyerek bitkiler tarafından
daha kolay alınmasını sağlarlar (Chen ve Aviad 1990, Padem ve Öcal 1999).
Clapp et al.(1998), hümik maddeleri, son yıllarda bahçe bitkileri ve ziraat
yönetiminde uygulanan bitki büyüme düzenleyici ajan olarak belirlemiştir. Ancak bu
maddelerin doğadaki kompleksliğinden dolayı detaylı mekanizmalarının nasıl çalıştığı
halen daha anlaşılmamıştır. Hümik asidin bitki biyokütlesi, kök, sürgün ve çiçek
büyümesi üzerine pek çok etkisinin olduğu rapor edilmiştir. Hümik maddeler hümin,
fülvik asit ve hümik asitten oluşur ve bu madde leonardit, toprak ve turbadan farklı
ekstraklarla ekstrakte edilebilir.
Leonardit ve leonardit’ten elde edilen humik asitler bütün dünya ülkelerince
kabul edilmiş olan organik (ekolojik) tarıma tam uygunluk sertifikasına da sahiptir.
Gelişmiş ülkelerin tarımda kimyasal gübre ve ilaç kullanımına getirdikleri sınırlamalar
ve yasakların yanı sıra organik tarım ürünlerine olan talep artışları da leonardit
kullanımının hızla yaygınlaşmasında önemli bir etken olmaktadır.
Türkiye topraklarının organik madde içeriği genellikle düşüktür (Eyüpoğlu,
1998; Gezgin ve ark., 1999). Toprağa organik materyal uygulaması toprağın mevcut
organik madde miktarını artırmakta, buna bağlı olarak da toprağın agregat stabilitesini,
hava-su dengesini, erozyona karşı direncini ve topraktaki bitki besin elementlerinin
alımı üzerine olumlu etki yapmaktadır. Toprakta organik maddeyi yüksek düzeyde
tutmaya çalışmak hem pratik değildir, hem de çok pahalıdır. Organik gübreler toprağın
verimliliğinin arttırılmasında ve sürdürülebilirliğinde önemli rol oynamaktadır.
Dünyanın farklı bölgelerinde yapılan araştırmalar organik gübrelerin toprak özelliklerini
iyileştirdiği, ürünlerin verimini attırdığını göstermiştir (Olsen ve ark.,1970;
Sommerfieldth ve Change, 1985).
Ülkemizde kaba yem sıkıntısının yaşandığı dönemlerde genelde hayvanlarını
zorunlu olarak, besin maddesi içeriği düşük tahıl samanı ile beslemektedir. Silaj, besin
maddelerindeki değer kaybını en aza indiren su içeriği yüksek, kaba yem özelliği ile
tarımı ileri ülkelerde yoğun olarak kullanılmaktadır (Kılıç, 1997). Bugün bilinçli
hayvancılık yapılan işletmelerde silo yemi, hayvanların kış beslenmesinde verimliliği
güvence altına alan önemli bir uygulamadır (Kılıç, 1986). Çok yönlü kullanım alanına
sahip mısırın son yıllarda yeşil yem ve silaj üretimi ile ekim alanı artmıştır. Birim alan
862
veriminin yüksekliği, silaj yapımına uygunluğu ve elde edilen silajın besleme değerinin
yüksekliği gibi nedenlerle tercih edilen türler arasındadır.
Mısır silajı çok ekonomik olup, sulu tarım yapılan yerlerde dekardan 8-10 ton
silaj elde edilebilir. Bunun da besin değeri yaklaşık 26 ton arpaya eşdeğerdedir (Aytuğ
ve Karaman, 1996). Mısır bitkisi herhangi bir katkı maddesi kullanılmadan
silajlanabilme özelliğine sahiptir. Ayrıca birim alandan fazla miktarda ürün verme
özelliğine sahiptir. Bu nedenle de silajlık materyal olarak yaygın bir şekilde
kullanılmaktadır. Hibrid çeşitlerle yapılan araştırmalarda verimi etkileyen en önemli
faktörler arasında bitki sıklığı, gübreleme ve yetiştirme tekniklerinin bulunduğu
bildirilmektedir (Giskin ve Etran, 1986).
Mısırda azot dozu ile yapılan araştırmalarda; araştırıcılar dekara koçan
sayısının, koçan çapının, yaş koçan ağırlığının, sap kalınlığının, yaş sap ağırlığının artan
azot dozlarından olumlu etkilendiğini belirlemişlerdir (Podolak ve ark., 1984; Sade ve
Çalış, 1993; Aydın, 1991; Ülger ve ark., 1996),
Sahin (2001) yaptığı araştırmaya göre, mısır bitkisi genellikle her çeşit toprakta
yetişmekte fakat su tutma kapasitesi fazla, derin, humuslu, iyi havalanabilen ve besin
maddelerince zengin toprakları sevdiğini belirlemiştir. Ayrıca mısır yetiştirilecek
toprakların azot ve fosfor bakımından zengin olması beklenir. Mısır bitkisinden istenilen
verimi sağlayabilmek için aynı tarlaya üstüste ekilmemesi ve özellikle organik azotlu
gübrelerin verilmesi gerekir. Ülkenin farklı yörelerine göre çeşitli ekim nöbetleri
uygulanmaktadır. Bütün bunların yanısıra ülkemizde mısır üretiminde istenilen seviyeye
ulaşılabilmesi için kaliteli tohum kullanılmalı ve organik gübre kullanımının
yaygınlaştırılması gerektiğini belirtmiştir.
Bu çalışmanın amacı, organik madde yetersizliği nedeniyle düşük tampon
kapasitesine sahip toprakların üretkenliğini artırmak amacıyla toprak düzenleyicisi
olarak kullanılan ve aynı zamanda doğrudan ve dolaylı bir şekilde bitki gelişimini
artıran humik asit içeriği yüksek leonardit toprak düzenleyicisinin mineral ve mikrobiyal
gübre desteği ile mısır bitkisinin (Zea mays) verim unsurları ve besin içeriği üzerine
etkilerini ortaya koymaktır.
MATERYAL VE METOD
Araştırma, Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi, İşletme Müdürlüğü’ne ait
araziden 0-20 cm derinliğinden alınan toprak örneklerinde yürütülmüştür. Denemede
bitki materyali olarak OSSK-644 isimli sılajlık mısır (Zea Mays.) çeşiti, organik toprak
düzenleyicisi olarak leonardit (L), mineral azotlu gübre olarak amonyum sülfat (%20,5
N) kullanılmıştır. Deneme toprağı hafif alkalin yapıda, organik maddesi az, fosfor
içeriği bakımından yetersiz tınlı yapıda allüviyal materyaldir.
Deneme sera şartlarında 5×5x3 faktoriyel düzenlemede tam şansa bağlı deneme
desenine göre; 1 bitki (mısır), 5 leonardit dozu (0, 500, 1000, 1500, 2000 kg/ha), 5 azot
dozu (0, 100, 200, 300, 400 kg N/ha, %20,5 N içeren amonyum sülfat gübresi) olarak
muamele edilmiş ve 3 tekerrür olmak üzere toplam 75 saksıda yürütülmüştür. Denemede
Five Star firmasından temin edilen (pH= 6-7, %org.mad: 45, %Hümik asit + Fulvik asit:
61 ve % Max.nem: 25) katı formda leonardit materyali kullanılmıştır. Ayrıca bitkilerin
normal faaliyetini yürütebilmesi için gerekli olan P (240 kg/ha) ve K (80 kg/ha)
ihtiyaçları toprakta bulunan elverişli miktarları dikkate alınarak triple süperfosfat (%48
P2O5), ve potasyum sülfat (%50 K2O) gübrelerinden sağlanmıştır. Her bir saksıya
deneme başlangıcında 2 tohum ekilmiştir. Bitkiler büyüme periyodu içinde su ihtiyaçları
saf su ile karşılanarak, toprak nem düzeyi tarla kapasitesinin %70’inde tutulamya
çalışılmıştır. Sera koşullarının gün içerisindeki sıcaklık ve nem değerleri datalogger
863
Bitki Boyu
Mısır bitkisinin bitki boyu, üzerine leonardit, azot ve leonardit*azot
interaksiyonunun etkisinin önemli olduğu belirlenmiştir (p<0,01). Leonardit
uygulamasına bağlı olarak, mineral azot uygulamasının bitki boyu üzerinde meydana
getirdiği değişim önemli etkiler göstermiştir. Uygulanan farklı dozlardaki leonardit
sonucu bitki boyu, 1000 kg/ha leonardit uygulamasına kadar artış göstermiş; ancak bu
noktadan sonra bitki boyunda azalmalar meydana gelmiştir (Çizelge 3). Kontrol
grubunda bitki boyu 113,50 cm; 1000 kg/ha uygulamasında 120,00 cm’e kadar artış
göstermiş ve 1500 kg/ha uygulamasında ise bitki boyu azalarak 110,50 cm’e düşmüştür.
Leonardit 1000 kg/ha dozunda elde edilen bitki boyu kontrol uygulamasına göre
%5,72’lik bir artış sağlamıştır.
Çizelge 3. Farklı dozlarda leonardit, azot uygulamaları sonucunda elde edilen bitki
boyuna (cm) ait ortalama değerler
Azot Dozu (kg/ha)
Leonardit Ortalama**
(kg/ha) 0** 100** 200** 300** 400**
0** 113,50cB 124,50aB 120,50bD 121,50bC 113,00cD 118,60D
500** 113,00dB 130,50bA 124,00cC 133,50aA 130,00bA 126,20B
1000** 120,00cA 131,50aA 132,50aA 132,00aA 126,50bB 128,50A
1500** 110,50eC 132,00aA 128,50bB 124,00cB 117,00dC 122,40C
2000** 98,00dD 115,50bC 120,50aD 114,50bD 112,00cD 112,10E
Ortalama** 111,00D 126,80A 125,20B 125,10B 119,70C 121,56
Azot dozlarının bitki boyu üzerine etkisi incelendiğinde; en yüksek bitki boyuna
hektara 100 kg azotlu mineral gübre uygulamasından (124,50 cm) elde edildiği
görülmektedir (Çizelge 3). Uygulanan azotlu gübreye bağlı olarak bitki boyu önce artan
oranlarda artış göstermiş daha sonra azotlu gübrenin miktarındaki artışla birlikte bitki
boyunda azalmalar görülmüştür.
Uygulanan leonardit ve azot dozlarının etkisi birlikte incelendiğinde, en yüksek
bitki boyuna hektara 1000 kg leonardit-200 kg mineral azot uygulamasından elde
edilmiştir (132,50 cm). Kontrol uygulaması ile (113,50 cm) kıyaslandığında bitki
boyunda %16,74’lük bir artış meydana gelmiştir (Çizelge 3).
865
Şekil 1. Leonardit uygulamasının farklı azot dozlarına bağlı olarak bitki boyu üzerinde
göterdiği değişim
Leonardit uygulamasının azot uygulamasına bağlı olarak olarak bitki boyu
üzerinde göstereceği en yüksek etkiyi tespit etmek amacıyla yapılan regrasyon
analizinde, optimum bitki boyunun elde edilebilmesi için hektara 1233 kg leonardit ve
100 kg/ha mineral azot uygulamasının gerektiğini ortaya koymaktadır (Şekil 1). Bu
dozun üzerinde yapılacak gübre uygulamaları bitki boyunda artışa neden
olmayacağından, uygulanan her birim doza karşılık elde edilen ürün düzeyi daha az
olacaktır. Yapılan benzer çalışmalarda uygulanan organik gübrenin bitki gelişimini
artırdığı belirlenmiştir (Günaydın, 1999).
Bitki Yaş Ağırlığı
Leonardit uygulamasına bağlı olarak, mineral azot uygulamasının bitki yaş
ağırlığı üzerinde meydana getirdiği değişim önemli etkiler göstermiştir. Uygulanan
farklı dozlardaki leonardit sonucu bitki yaş ağırlığı en yüksek 1000 kg/ha leonardit
uygulaması (146,18 gr) ile elde edilmiştir. Elde edilen bu değer kontrol (122,97 gr)
uygulamasına göre bitki yaş ağırlığında %18,87’lik bir artış sağlamıştır. Ancak bu
leonardit dozundan daha yüksek verilen dozlarda bitki yaş ağırlığında azalmalar
meydana gelmiştir (Çizelge 4).
Çizelge 4. Farklı dozlarda leonardit ve azotlu gübre uygulamaları sonucunda elde edilen
bitki yaş ağırlığına (gr) ait ortalama değerler
Azot Dozu (kg/ha)
Ortalama**
Leonardit 0 **
100 **
200** **
300 400 **
(kg/ha)
0** 122,97dC 130,28bC 126,23cE 138,39aB 112,36eE 126,05D
500** 126,42eB 129,40dC 136,45bC 132,13cD 158,06aA 136,49B
1000** 146,18cA 167,52aA 160,35bA 160,13bA 148,44dB 156,52A
1500** 113,50eD 144,50bB 148,87aB 134,26cC 131,76dC 134,58C
2000** 80,07dE 125,70bD 133,33aD 126,48bE 118,76cD 116,87E
Ortalama** 117,83E 139,48B 141,05A 138,28C 133,88D 134,10
90
0 500 1000 1500 2000
Leonardit (kg/ha)
Şekil 2. Leonardit uygulamasının farklı azot dozlarına bağlı olarak mısır bitkisinin yaş
ağırlığı üzerinde göterdiği değişim
Leonardit uygulamasının azot uygulamasına bağlı olarak bitki yaş ağırlığı
üzerinde göstereceği en yüksek etkiyi tespit etmek amacıyla yapılan regrasyon
analizinde, optimum bitki ağırlığını elde edilebilmesi için hektara 980 kg leonardit-100
kg/ha mineral azot uygulamasının gerektiği ortaya koyulmuştur (Şekil 2).
Yapılan benzer çalışmalarda, birçok araştırıcı humik asitlerin bitki büyümesi ve
gelişimi üzerinde etkili olduğunu, düşük miktarlarda uygulandığında gelişimi olumlu
yönde etkilediğini; bununla beraber fazla miktarda uygulandığında gelişim üzerinde
etkisiz veya olumsuz etkilere sahip olduğunu belirtmişlerdir (Chen ve Aviad, 1990;
Padem ve Öcal, 1999).
Kuru Madde Miktarı
Leonardit uygulamasına bağlı olarak, mineral azot uygulamasının bitki kuru
madde miktarı üzerinde meydana getirdiği değişim önemli etkiler göstermiştir.
Uygulanan farklı dozlardaki leonardit sonucu en yüksek kuru madde miktarına 1000
kg/ha leonardit uygulaması (%17,54) ile elde edilmiştir. Elde edilen bu değer kontrol
(%14,78) uygulamasına göre bitki kuru madde miktarında %18,67’lik bir artış
sağlamıştır. Ancak bu leonardit dozundan daha yüksek verilen dozlarda bitki kuru
madde miktarında azalmalar meydana gelmiştir (Çizelge 5).
Azot dozlarının mısır bitkisinin kuru madde miktarı üzerinde gösterdiği etki
incelendiğinde; en yüksek kuru madde miktarına 300 kg azotlu mineral gübre
uygulamasından (%16,61) elde edildiği görülmektedir (Çizelge 5). Uygulanan azotlu
gübreye bağlı olarak kuru madde miktarı genel olarak hektara 300 kg mineral azot
uygulamasına kadar artış göstermiş daha sonraki uygulama dozunda ise bitki kuru
madde miktarında azalmalar meydana gelmiştir.
867
Çizelge 5. Farklı dozlarda leonardit ve azotlu gübre uygulamaları sonucunda elde edilen
bitki kuru madde miktarına (%) ait ortalama değerler
Azot Dozu (kg/ha)
Leonardit
(kg/ha) 0** 100** 200** 300** 400** Ortalama**
Şekil 3. Leonardit uygulamasının farklı azot dozlarına bağlı olarak mısır bitkisinin kuru
madde miktarı üzerinde göterdiği değişim
Leonardit uygulamasının azot uygulamasına bağlı olarak kuru madde miktarında
göstereceği optimum etkiyi tespit etmek amacıyla yapılan regrasyon analizinde,
optimum kuru madde elde edilebilmesi için 980 kg/ha leonardit-100 kg/ha mineral azot
uygulamasının gerektiğini ortaya koymaktadır (Şekil 3).
Yapılan benzer çalışmalarda organik gübre uygulamasının bitkilerin kuru madde
miktarını ve dolayısıyla verimi artırdığı belirlenmiştir (Samet 2004; Tosun vd. 1987;
Yetim 1999; Gunes vd., 2007).
Besin Element İçeriği
Mısır bitkisinin besin elementi içeriği üzerine uygulanan organik ve mineral
gübrelerin etkisi incelendiğinde, leonardit uygulamasının genel olarak mısır bitkisinin
kök, gövde ve yapraklarının fosfor, azot ve kalsiyum içeriğine önemli derecede etki
ettiği, mineral gübre uygulamasına göre mısır bitkisinin azot ve fosfor içeriğinde daha
fazla artışa neden olduğu belirlenmiştir (Çizelge 6).
868
Çizelge 6. (Devam)
Varyasyon
SD Fe Cu Zn Mn
Kaynakları
ns ** ns
Leonardit Kök 4 91.24 12.44 1.73 10.46ns
(L) Yaprak 4 17.91ns 11.45** 5.93** 7.86ns
Gövde 4 8.71ns 5.09** 31.85ns 4.15ns
Azot (N) Kök 4 264.11** 38.75** 8.62* 11.83**
Yaprak 4 78.35** 133.66** 21.95ns 35.58ns
Gövde 4 124.98** 68.51** 13.75** 12.87**
L*N Kök 16 121.23** 4.37* 1.28ns 10.19ns
Yaprak 16 12.13** 12.98** 4.61ns 15.30**
Gövde 16 29.46ns 6.48** 5.78ns 33.65**
Hata Kök 25 53.28 2.28 2.91 7.99
Yaprak 25 18.77 3.25 4.98 5.12
Gövde 25 13.43 1.44 6.24 7.48
KAYNAKLAR
Anonymous, 1980. Soil Testing and Plant Analysis. Bull. 38/1. Food Agriculture
Organization. Rome-Italy.
Aydın, H., 1991. Çukurova koşullarında İkinci ürün Mısır Bitkisinde (Zea mays L.)
Değişik Azot Dozları ve Sıra Arası Mesafelerinin Verim ve Verim Unsurlarına
Etkisi. Ç. Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü Tarla Bitkileri Anabilim Dalı, Yüksek
Lisans Tezi. Adana, 55 sayfa.
Aytuğ, C.N. ve Karaman, M., 1996. Süt Sığırı Yetiştiricisinin El Kitabı. 1. Topkim
Araştırma Grubu Yayını, İstanbul.
Chen, Y.and Aviad, T., 1990. Effects of humic substances on plant growth. In:
Maccarthy, P., Calpp, C.E., Malcolm, R.L., Bloom, Readings. ASA and SSSA,
Madison, WI, pp.161-186.
Clapp, C.E., Liu, R., Cline, V.W., Chen, Y. and Hayes, M.H.B., 1998. Humic
substances for enhancing turfgrass growth. p. 227–234. In G. Davies and E.A.
Ghabbour (ed.) Humic substances: Structures, properties and uses. Royal Soc.,
Chem. Publ., Cambridge, UK.
Eyüpoğlu, F., 1998. Türkiye Topraklarının Verimlilik Durumu. Toprak Gübre Araştırma
Enst. Yay. Genel Yayın No: 220.
FAO, 1990. Micronutrient. Assessment at the country leaves an international study.
FAO Soils Bulletion 63. Rome.
Gezgin, S., Dursun, N., Hamurcu, M. ve Ayaslı, Y., 1999. Konya Ovasında Şeker
Pancarı Bitkisinde Beslenme Sorunlarının Toprak ve Bitki Analizleri ile
Belirlenmesi. Konya Pancar Ekicileri Koop. Eğitim ve Sağlık Vakfı Yayınları
28-32, Konya.
Giskin, J. and Etran, Y., 1986. Planting date and foliar fertilization of corn grown for
silage and grain under limited moisture. Argonomy Journal, 78, 475-476.
Günaydın, M., 1999. Yapraktan ve Topraktan Uygulanan Humik Asitin Domates ve
Mısır Gelişimi ile Bazı Besin Maddeleri Alımına Etkisi. Y. Lisans Tezi. Ankara
Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Ankara.
Güneş, A., Ataoğlu, N., Esringü, A., Demirtaş, A. ve Turan, M., 2007. Organik kaynaklı
materyallerin ayçiçeği bitkisinin (Helianthus annuus L.) kuru madde ve gübre
kullanım etkinliği üzerine etkisi. Türkiye VII. Tarla Bitkileri Kongresi, 25-27
Haziran 2007, Cild: II, s: 764-767, Erzurum.
Kılıç, A., 1986. Silo Yemi Öğretimi. Bilgehan Basımevi, Bornova, İzmir, 327 sayfa.
Kılıç, A., 1997. Türkiye’de kaba yem üretimi ve yeterlilik düzeyi, Türkiye 1. Silaj
Kongresi, Bursa. 11-18.
870
Olsen, P. J., Hensler, R. J. and Attoe, O.J., 1970. Effects of Manure Application,
Aeration and Soil Sci. Soc. Am. Proc., 34. 222-225.
Padem, H., ve Öcal, A., 1999. Effect of humic acid applications on yield and some
characteristics of processing tomato. Acta Horticulturae, 487, 159-163.
Podolak, M., 1984. Effect of nitrogen fertiliser rates on some factors of quality of silage,
maise in the production region. Trnova, 9, 107-118.
Sade, B., ve Çalış, A., 1993. Erdemli ekolojik şartlarında ikinci ürün olarak yetiştirilen
cin mısır populasyonlarının (Zea mays L. everta ) verim ve verim unsurları
üzerine farklı bitki sıklıklarının etkileri, Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Dergisi, 3(5), 34-45.
Samet, H., 2004. Ahır gübresi ve hümik asitle birlikte yapraktan ve topraktan uygulanan
manganın biberde protein ile C vitamini içeriği ve bazı verim öğeleri üzerine
etkisi Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Toprak Anabilim Dalı
doktora tezi (2004)
Sommerfieldt, T.G. and Chang, C., 1985. Changes in Soil Properties Under Annual
Applications of Feedlot Manure and Different Tillage Practices. Soil Sci. Soc.
Am. J. 1985, 49, 983-987.
Steel, R.G., Torrie, J.H., 1980. “Principles and Procedures of Statistics” (2nd Ed.).
McDonald Book Co., Inc., New York, NY.
Tosun, F., Akten, Ş., Serin, Y., Altın, M., Akkaya, A. ve Çelik, N., 1987. Erzurum kıraç
şartlarında bazı ekim nöbeti sistemlerinin buğday verimine etkileri üzerine bir
araştırma. Türkiye Tahıl Sempozyumu, Tar. ve Orm. Araşt. Grubu, 6-9 Ekim
1987, Bursa.
TOVEP, 1991. Türkiye Toprakları Verimlilik Envanteri. T.C. Tarım Orman ve Köy
İşleri Bakanlığı. Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü. ,
Ülger, A. C., Tansi, V., Sağlamtimur, T., Kızılşimşek, M., Çakır, B., Yücel, C.,
Baytekin, H. ve Öktem, A., 1996. Güneydoğu Anadolu Bölgesinde ikinci ürün
mısırda bitki sıklığı ve azot gübrelemesinin tane ve hasıl verimi ve bazı tarımsal
karakterlerine etkisi üzerinde araştırmalar. Ç. Ü. Z. F. GAP Tarımsal İnceleme
ve Geliştirme Proje Paketi Kesin Sonuç Raporu, Proje No:12/1. Ç. Ü. Z. F.
Genel Yayın No: 153, GAP Yayınları No: 94.
Yetim, S., 1999. Faklı Miktardaki Azot ve Humik Asitin Fasulye (Phaseolus vulgaris)
Bitkisinin Ürün Miktarı ile Azot Alımı ve Protein İçeriği Üzerine Etkileri. Y.
Lisans Tezi. Ankara Üniv. Fen Bil. Ens., Ankara.
871
ÖZET
Kireçli bir toprak sisteminde farklı düzeylerde uygulanan kentsel arıtma çamuru
ve azotlu gübrenin, arpa (Hordeum vulgare L.) bitkisinin gelişimi ve bazı ağır metallerin
alımı üzerine etkisini belirlemek amacıyla yürütülen bu çalışmada; Ankara Merkezi Atık
Su Arıtma Tesisleri arıtma çamuru (kuru madde olarak; 0, 300, 600, 1200, 2400 ve 4800
kg da-1) ve azotlu gübrenin (% 46 üreden etkili madde olarak; 0, 3, 6, 9 kg da-1) farklı
düzeyleri iki yıl süreyle tarla şartlarında faktöriyel olarak denenmiştir.
Yalnızca arıtma çamuru uygulamalarıyla toprakta toplam Cd, Cu, Pb, Zn ve
alınabilir Cd, Cu, Ni, Pb, Zn konsantrasyonlarında artış olduğu ve bu artışların
istatistiksel olarak önemli olduğu görülmüştür (p<0.01). Bitkide ise; bitki boyu, başak
boyu, başakta tane sayısı, metrekaredeki başak sayısı, başakta tane verimi, bin tane
ağırlığı, dekara verim ile bitki sap ve tanesinde; N, P, Cd, Cu, Ni, Pb, Zn
konsantrasyonları ve incelenen ağır metallerin biyolojik alınabilirlik indekslerinin
arttığı, bu artışların da istatistiksel olarak önemli olduğu görülmüştür (p<0.01).
Yalnızca azot uygulamasıyla toprakta ekstrakte edilebilir Cd ve Pb artmış,
bitkide ise bitki boyu, başak tane sayısı, metrekaredeki başak sayısı, dekara verim
özellikleri ile bitki sapındaki N, K, Ni, Pb miktarındaki artışlar önemli bulunmuştur
(p<0.01). Bitki tanesinde; P, Cd, Cu, Ni, Pb, Zn miktarlarındaki artış ve bunlardan Ni’in
biyolojik alınabilirlik indeksindeki değişim önemli olmuştur (p<0.01).
İki yıllık uygulama olmasına rağmen yıl faktörü ile toprakta; toplam Cd, Ni, Pb,
Zn miktarlarındaki ve alınabilir Pb ve Zn miktarlarındaki değişim önemli olmuştur
(p<0.01). Bitkide ise; bitki boyu, başak boyu, başakta tane sayısı, metrekaredeki başak
sayısı, başakta tane verimi, bin tane ağırlığı, hasat indeksi, dekara verim ile bitki sapında
N, K, Cd, Cu, Ni, Pb, Zn ve tanesinde; N, P, K, Cd, Cu, Zn konsantrasyonları ve
incelenen ağır metallerin biyolojik alınabilirlik indekslerinin arttığı, bu artışın da
istatistiksel olarak önemli olduğu saptanmıştır (p<0.01).
Arıtma çamuru ve azotlu gübrenin birlikte uygulanmasıyla; topraktan alınabilir
Zn ile başakta tane sayısı, başakta tane verimi, dekara verim ile bitki sapındaki Pb
artışları önemli olmuştur (p<0.01).
Arıtma çamuru, azotlu gübre ve yıl faktörlerinin birlikte etkisi, toprakta; alınabilir
Zn ve bitkide; başakta tane sayısı ile dekara verim özelliklerinde görülmüştür (p<0.01).
Anahtar Kelimeler: Arıtma çamuru, azotlu gübre, arpa, verim, ağır metal.
1
Bu çalışma Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu tarafından TOGTAG-2924 proje
numarası ile desteklenmiş olan “Kireçli Toprak Sisteminde Kentsel Arıtma Çamurunun Arpa
Bitkisinin Gelişimi Bazı Ağır Metallerin Alımı Üzerine Etkisi” adlı doktora çalışmasının bir
kısmından yararlanılarak yapılmıştır.
872
Atık suların arıtılmasıyla elde edilen arıtma çamurları tipik olarak organik karakterli (%
60 OM) olup, içinde % 3 azot, % 2 fosfor, % 0.5 potasyum gibi tarımda kullanılmakta olan besin
maddelerini, bunlarla birlikte çoğu ağır metalleri, organik ve biyolojik kirleticileri ve parazitik
organizma yumurtalarını içermektedirler (Arden 1977, Anonim 1996). Arıtma çamurlarının
özellikleri; arıtma şekline, ülkelere, şehirlere, mevsimlere ve beslenme alışkanlıklarına göre de
değişmektedir. Arıtma çamurlarının değişken bir yapı sergilemesi çevre açısından çoğunlukla
bertarafını gerektirmektedir. Arıtma çamurları dünyada; düzenli depolama, kompostlama,
yakma, araziye uygulama, tarım alanlarında kullanım gibi birçok şekilde bertaraf edilmektedir.
Ülkemizde arıtma çamurlarının tarım alanlarında kullanımı konusunda çok dikkatli
olunması; hangi tip çamur atığının, hangi toprağa, ne kadar, ne şekilde ve hangi
kriterlere göre verilebileceği sorularına bilimsel yanıtların bulunması gerekmektedir.
Bu çalışmayla, arıtma çamuru kullanan çiftçilerin bilinçlendirilmesi, ilgili kuruluşların
yararlanması ve ülkemiz arıtma çamurlarının tarımda kullanımı kapsamında veritabanına
katkısı düşünülmüştür.
MATERYAL VE METOD
Denemede materyal olarak; Ankara Merkezi Atıksu Arıtma Tesisi (AMAAT)
arıtma çamuru azotlu gübre (Üre, % 46 N) ve test bitkisi olarak da “Tokak” çeşidi iki
sıralı arpa (Hordeum vulgare L.) bitkisi kullanılmıştır. Deneme arazisi, Ankara’nın 45
km kuzey batısında bulunan AMAAT’nin çevrili alanı içinde olup; toprağı Soil Survey
Staff (Anonim 1993)’a göre incelenmiş ve “Typic Xeriofluvent” alt grubuna
yerleştirilmiştir. Araştırmada “Tokak 157/37” iki sıralı “Sertifikalı” arpa tohumu test
bitkisi olarak kullanılmıştır.
Verilerin Elde Edilmesi
Deneme, tesadüf parselleri deneme deseninde 3 tekerrürlü ve iki yıl tekrarlamalı
çakılı tarla denemesi şeklinde yürütülmüştür. Ekim işleminde 6 kg da-1 P2O5, % 42-44
P2O5 içeren Triple Süper Fosfat (TSP) gübresinden ayrıca uygulanmıştır. Ekim işlemi
ayarlanabilen, standart miktarda tohum ve gübre atabilen ekim makinesi ile metrekarede
500 adet tohum (± 30) veya 24 kg da-1 tohum olacak şekilde yapılmıştır.
Bitki gelişimleri süresince pestisit kullanılmamış ve hasat olgunluğuna gelen
bitkiler temmuz ayının ikinci haftasında hasat edilmiştir. Hasat, özel olarak üretilmiş
parsel biçerdöveri HEGE (Alman patentli hasat harman makinesi) ile yapılmıştır. Aynı
alanda çakılı olarak yürütülen denemenin ikinci yılında da birinci yıldaki işlemler aynen
tekrar edilmiştir.
Toprak ve arıtma çamurlarında yapılan temel analizler Ankara Üniversitesi
Ziraat Fakültesi Toprak Bölümü laboratuvarlarında yapılmıştır.
Toprakta Yapılan Analizler ve Kullanılan Metotlar
Toprak reaksiyonu (pH); Jackson (1958), Toprak tuzluluğu (EC25, dS m-1);
Richards (1954), Toprak organik maddesi (OM %); Jackson (1962), Katyon Değişim
Kapasitesi (Cmol kg-1); Jackson (1958)-Chapman (1965), Toprakta NO3- ve NH4+ (mg
L-1); Bremner, J.M., (1965b), Toprakta toplam N (%); Bremner, J.M., (1965a), Toprakta
bitkiye yarayışlı P (mg kg-1); Olsen ve ark. (1954), Bitkiye yarayışlı K (mg kg-1); Carson
(1980), Toprak Tekstürü (% Kum, Silt, Kil); Bouyoucos (1951), Toprak kireci (%);
Richards (1954), Toprakta Toplam Cd, Pb, Cu, Zn ve Ni (mg l-1); ISO/DIS (1994-1995),
Toprakta Bitkiye yarayışlı Cd, Pb, Cu, Zn , Ni (mg l-1); Lindsay ve Norvell (1978).
Bitki Analizleri ve Verilerinin Elde Edilmesi
Bitki analizleri için her parselden 20 bitki örneği ve 0,25 m2 lik bir alan tesadüfi
olarak alınmıştır. Alınan örneklerde; bitki boyu (cm), başak boyu (cm), başakta tane
874
sayısı, başakta tane verimi (g), m2’de başak sayısı, bin tane ağırlığı, hasat indeksi (%)
analizleri; Yürür ve ark., (1981), dekara verim; Tosun ve Yurtman (1973), ağır
metallerin Biyolojik Alınabilirlik İndeksi (BAİ); Jarausch ve ark., (1999), bitkide
toplam N (%); Bremner J. M. (1965a), bitkide P (%); Olsen ve ark., (1982), bitkide K
(%); Jackson 1958, bitkide Cd, Pb, Cu, Zn ve Ni (mg kg-1); Johnson ve Ulrich (1959)
metotlarına göre yapılmıştır.
İstatistik Analizler
Araştırma sonuçları, üzerinde durulan özellikler bakımından, tekrarlanan
ölçümlü (repeated measurement) varyans analizi tekniği ile değerlendirilmiştir.
Denemedeki faktörlerden yıl faktörünün iki seviyesi, arıtma çamuru faktörünün altı
seviyesi (Ç0, Ç1, Ç2, Ç3, Ç4, Ç5), azot faktörünün ise dört seviyesi (N0, N1, N2, N3)
bulunmaktadır. Tekrarlanan ölçümler yıl faktörünün seviyelerinde yapılmış ve üçer
tekerrürlü olarak yürütülmüştür. Esas etkilerin karşılaştırılmalarında ve İkili üçlü
interaksiyonların önemli olduğu durumlarda alt grup ortalamalarının
karşılaştırılmalarında “Duncan Çoklu Karşılaştırma Testi” kullanılmıştır.
Hesaplamalarda “SPSS 12.0”, MSTAT” paket bilgisayar programları kullanılmıştır.
Değerlendirmelerde Düzgüneş ve ark. (1987) ile Gürbüz ve ark. (2003)’den
yararlanılmıştır.
ARAŞTIRMA SONUÇLARI VE TARTIŞMA
Deneme materyallerinin bazı özellikleri Çizelge 1’de verilmiştir.
Çizelge 1. Deneme materyallerinin bazı özellikleri
Arıtma Çamuru
Özellikler Toprak*
I. Yıl II. Yıl
pH** 8.18 7.02 7.02
EC** (dS m-1) 1.11 2.55 2.75
OM (%) 0.93 36.39 35.68
N (%) 0.13 3.25 3.43
Alınabilir P (mg kg-1) 12 174.65 175.13
Alınabilir K (mg kg-1) 1178.13 7647.15 6879.28
KDK (cmol kg -1) 27.20 59.65 60.27
CaCO3 (%) 17.17 8.12 8.26
Kil (%) Ap horizonu 47.2 -- --
Silt (%) Ap horizonu 40.2 -- --
Kum (%) Ap horizonu 12.6 -- --
* Toprak etüdü ve sınıflaması için yapılan Ap horizonu örneklerine aittir (Türkmen ve Arcak, 2006)
** Saturasyon ekstraktında ölçülmüştür.
Arıtma Çamuru ve Azotlu Mineral Gübrenin Arpa Bitkisi Verimine ve Ağır Metal
İçeriğine Etkileri
Yapılan analizlerine göre; deneme toprağı ve arpa bitkisinde yıllara, azotlu
gübre uygulamasına ve arıtma çamurları uygulamasına göre çoğu özelliklerde
değişimler görülmüştür. Bu değişimlerden istatistiksel açıdan önemli olanlar Çizelge
2’de görülmektedir.
875
Çizelge 2. Arıtma çamuru ve azotlu gübrenin arpa verimine ve ağır metal içeriğine
etkileri (önemlilik durum çizelgesi)
Yıl x Yıl x Azot x Yıl x Azot
Özellikler Yıl Azot Çamur
Azot Çamur Çamur x Çamur
Bitki Boyu ** ** ** * **
Başak Boyu ** ** **
Başakta Tane Say. ** * ** ** ** *
2
m de Başak Say. ** ** ** **
Başakta Tane Ver. ** ** **
Bin Tane Ağırlığı ** **
Hasat İndeksi **
Dekara Verim ** ** ** * ** ** **
Bit. Sapında N ** ** ** **
Bit. Sapında P *
Bit. Sapında K ** **
Bit. Sapında Cd ** **
Bit. Sapında Cu ** **
Bit. Sapında Ni * * **
Bit. Sapında Pb ** ** ** **
Bit. Sapında Zn ** ** **
Bit. Tanesinde N * **
Bit. Tanesinde P ** * **
Bit. Tanesinde K ** **
Bit. Tanesinde Cd ** ** ** *
Bit. Tanesinde Cu ** ** **
Bit. Tanesinde Ni ** **
Bit. Tanesinde Pb ** **
Bit. Tanesinde Zn ** ** ** **
Topr. Toplam Cd ** ** **
Topr. Toplam Cu **
Topr. Toplam Ni **
Topr. Toplam Pb ** ** **
Topr. Toplam Zn ** **
Topr. Alınabilir Cd * **
Topr. Alınabilir Cu **
Topr. Alınabilir Ni **
Topr. Alınabilir Pb * * **
Topr. Alınabilir Zn ** ** ** ** ** **
Cd İndeksi ** **
Cu İndeksi ** **
Ni İndeksi ** * **
Pb İndeksi ** ** **
Zn İndeksi * **
*: p<0.01, **: p<0.05
Çizelge 2 incelendiğinde; uygulanan azotlu gübre ile istatistiksel olarak ilişkisi
bulunan parametreler çoğunlukla bitki özellikleri olurken, arıtma çamuru uygulamaları
ile daha çok ağır metallerin toprak ve bitkideki miktarlarının etkilenmiş olduğu
görülmektedir. Araştırmada materyal olarak ele alınan toprak ve arpa bitkisinin
özelliklerindeki değişimler, uygulamalar arasında etkileşimler (interaksiyonlar)
göstermekte ve bu durum bazı özelliklerde yıl faktörünün de devreye girmesiyle birlikte
üçlü interaksiyonları ortaya çıkarmaktadır. Deneme materyalleri üzerinde yapılan ölçüm
876
*:Aynı harfle gösterilen uygulamalar arasındaki fark istatistiki olarak önemli değildir. Büyük
harfler azot uygulamaları, küçük harfler ise yıllar arasındaki farkı ifade etmektedir
Arıtma çamuru uygulanan topraklarda yetişen arpa bitkisinde bitki boyu artan
çamur dozuna bağlı olarak artış göstermiş ancak ilk yıl bu artış önemli olmazken ikinci
yıl dozlar arasındaki fark önemli olmuştur (Çizelge 4).
Çizelge 4. Çamur uygulamaları ve yıl faktörünün bitki boyuna ve başak boyuna etkisi*
I. Yıl II. Yıl
Çamur Dozları Bitki Boyu, cm Başak Boyu, cm Bitki Boyu, cm Başak Boyu, cm
Ç0 97.93 A a 7.54 C a 67.87 C b 7.31 A a
Ç1 99.22 A a 7.73 C a 68.00 C b 7.21 A a
Ç2 98.37 A a 7.75 C a 71.47 BC b 7.60 A a
Ç3 98.95 A a 7.93 BC a 70.64 BC b 7.30 A b
Ç4 98.34 A a 8.83 B a 74.45 B b 7.25 A b
Ç5 101.1 A a 8.97 A a 79.23 A b 7.44 A b
LSD0.010 4.007 0.5763 4.007 0.5763
*Aynı harfle gösterilen uygulamalar arasındaki fark istatistiki olarak önemli değildir. Büyük
harfler çamur uygulamaları, küçük harfler ise yıllar arasındaki farkı ifade etmektedir.
Adak ve Gürsoy (2001), Ankara koşullarında 1998-1999 yıllarında 4 arpa hattı
ve tokak 157/37 iki sıralı arpa çeşidi ile yaptıkları araştırmada bitki boyunun 99.27-
113.10 cm arasında değiştiğini belirtmişlerdir.
Başak boyu ile ilgili varyans analiz tablosuna göre; yıl x çamur
interaksiyonunun önemli olduğu görülmektedir (Çizelge 2).
Arıtma çamuru uygulanan parsellerde yetişen arpa bitkisinde başak boyu yıllara
göre değişim göstermiştir (Çizelge 4).
877
***Aynı harfle gösterilen uygulamalar arasındaki fark istatistiki olarak önemli değildir. Büyük
harfler çamur uygulamaları, küçük harfler ise azot uygulamaları arasındaki farkı ifade
etmektedir.
Geçit ve Adak (1988), Ankara koşullarında 84 adet iki sıralı arpa hattı ile
yaptıkları araştırmada bitki boyunun 47.40-80.70 cm, başak boyu 7.40-11.40 cm, tane
sayısının 15.66-26.66 ve tane verimi 151-528 g/m2 arasında değiştiğini belirtmişlerdir.
Arıtma Çamuru ve Azotlu Gübrenin M2’de Başak Sayısına Etkisi
Metrekare deki başak sayısı; çamurun seviyelerine ve yıl x azot interaksiyonuna
göre değişmektedir (Çizelge 2). Azotlu gübre uygulanan topraklarda yetişen arpa
bitkisinde m2’de başak sayısı yıllara bağlı olarak değişim göstermiştir (Çizelge 6).
Çizelge 6. Metrekarede başak sayısına azot uygulamaları ve yıl faktörünün etkisi *
Yıllar/Uygulamalar N0 N1 N2 N3
I. Yıl m2’de başak sayısı 22.79 A a 22.85 A b 22.91 A b 22.90 A b
II.Yıl m2’de başak sayısı 23.21 C a 23.73 B a 24.43 A a 24.10 AB a
LSD0.010;0.5078 (yıl x azot)
* : Aynı harfle gösterilen uygulamalar arasındaki fark istatistiki olarak önemli değildir. Büyük
harfler azot uygulamaları, küçük harfler ise yıllar arasındaki farkı ifade etmektedir
Ayrıca metrekaredeki başak sayısı bakımından çamurun; kontrol düzeyi ile Ç1,
Ç2, Ç3, Ç4, Ç5 arasında farklılık vardır (LSD0.010;0,4283). Diğer gruplar arası fark
önemsizdir. Arıtma çamuru uygulanan topraklarda yetişen Arpa bitkisinde m2’de başak
sayısı Ç0; 22.76 adet–Ç5; 23.53 adet arasında değişmiştir.
Yapılan çalışmalarda (Tosun ve Yurtman 1973, İkiz 1976, Atlı ve ark. 1989,
Tosun ve ark. 1993, Tugay ve Bozkurt 1999). Benzer değerler bulunmuştur.
Arıtma Çamuru ve Azotlu Gübrenin Başak Tane Verimine Etkisi
Başaktaki tane verimi; yıllara göre ve azot x çamur interaksiyonuna göre önemli
değişim göstermiştir (Çizelge 2). Başak tane verimi 1. yıl 0.911 g iken 2. yıl 1.01 g
olarak değişim göstermiştir (LSD0.010;0.01414).
878
Çamur x azot interaksiyonunda ise, başakta tane verimi, önce artmış olmasına
rağmen sonra yeniden azalmış, Ç5 dozunda kontroldan düşük değer elde edilmiştir
(Çizelge 7).
Çizelge 7. Başak tane verimine azot uygulamaları ve arıtma çamurunun birlikte etkisi*
Uygulama N0 N1 N2 N3
Ç0 0.93 Ba 0.93 Ba 0.94 Aa 0.94 Ba
Ç1 0.93 Ba 0.95 AB a 0.96 Aa 0.98 AB a
Ç2 0.98 AB a 0.98 AB a 1.00 Aa 1.03 Aa
Ç3 1.01 A a 0.96 AB a 0.98 Aa 0.98 AB a
Ç4 0.98 AB a 1.01 Aa 1.01 Aa 1.01 AB a
Ç5 0.98 AB a 0.94 AB a 0.94 Aa 0.86 Cb
LSD0.010;0.06925 (Azot x Çamur)
* : Aynı harfle gösterilen uygulamalar arasındaki fark istatistiki olarak önemli değildir. Büyük
harfler çamur uygulamaları, küçük harfler ise azot uygulamaları arasındaki farkı ifade etmektedir
Benzer çalışmalara birçok araştırmacı tarafından değinilmiştir. (Tosun ve
Yurtman 1973, İkiz 1976, Atlı ve ark. 1989, Tosun ve ark. 1993, Tugay ve Bozkurt
1999).
Arıtma Çamuru ve Azotlu Gübrenin Bin Tane Ağırlığına Etkisi
Bin tane ağırlığı yıllara ve çamur uygulamalarına göre değişmektedir (Çizelge
2). Bin tane ağırlığı; 1. yıl 39.42 g olur iken 2 . yılda 42.5 g olmuştur (LSD0.010;0.7707).
Artan çamur dozuna bağlı olarak da bin tane ağırlığı artış göstermiştir.
Arıtma Çamuru ve Azotlu Gübrenin Bitki Hasat İndeksine Etkisi
Hasat indeksi yıl faktörünün değişimiyle önemli olmuştur (Çizelge 2). Bu
indeks 1. yılda % 31.68 iken 2 . yılda % 33.4 şeklinde artış göstermiştir
(LSD0.010;1.593). Yapılan birçok araştırmada arpa bitkisinin verim unsurlarının çevre
faktörlerine bağımlı değişimler gösterebileceği belirtilmiş ve bu özelliklerden hasat
indeksinin de tane verimi ile ilişkili, değişken bir parametre olduğu belirtilmiştir (Tosun
ve Yurtman 1973, İkiz 1976, Atlı ve ark. 1989, Tosun ve ark. 1993, Tugay ve Bozkurt
1999).
Arıtma Çamuru ve Azotlu Gübrenin Dekara Tane Verimine Etkisi
Dekara verim yıl x azot x çamur interaksiyonunda önemli olmuştur (Çizelge 2,
8).
Çizelge 8. Dekara verim üzerine çamur, azot ve yıl faktörlerinin birlikte etkisi***
Yıl/Uygulama N0 N1 N2 N3
Ç0 250.6 A a**I* 251.6 A a I 260.0 AaI 256.4 B a I
Ç1 251.6 A a I 256.8 A a I 265.5 A a II 271.0 B a II
Ç2 253.9 A b I 258.7 A b II 287.6 A ab I 313.5 A a I
I. Yıl Ç3 253.8 A a II 263.2 A a I 286.2 A a II 290.2 AB a I
Ç4 283.7 A a I 285.3 A a II 294.9 AaI 287.8 AB a I
Ç5 280.5 A a I 275.7 A a I 266.9 AaI 254.7 B a II
Ç0 232.0 C b I 248.7 D ab I 272.7 CaI 277.5 C a I
Ç1 251.8 C c I 269.8 CD c I 309.0 ABC b I 344.7 A a I
Ç2 266.1 BC b I 314.4 AB a I 312.9 AB a I 338.7 AB a I
II. Yıl Ç3 306.0 A ab I 291.5 BC b I 329.4 AaI 326.2 AB ab I
Ç4 298.0 AB ab I 331.7 A a I 329.1 AaI 274.1 C b I
Ç5 290.3 AB a I 310.2 AB a I 290.0 BC a I 302.3 BC a I
*LSD0.010;36.27 (yıl), **LSD0.010;34.93 (azot x çamur)
879
***:Aynı harfle gösterilen uygulamalar arasındaki fark istatistiksel olarak önemli değildir. Büyük
harfler çamur uygulamaları, küçük harfler ise azot uygulamaları arasındaki farkı, romen
rakamları ise yıllar arasındaki farkı ifade etmektedir.
Yıllara göre dekara verimler arasında fark olup, bu farklar çamur x azot
interaksiyonundaki bütün dozlarda görülmemektedir. Dekara verim, verim
parametrelerinden en çok dikkate alınan ve özellikle çiftçilerin ilgisini çeken konu
olmaktadır. Elde edilen verim değerlerine göre en yüksek verim, 344.7 kg da-1 ile ikinci
yılda Ç1 x N3 interaksiyonunda ve en düşük verim 232 kg da-1 değeri ile yine ikinci yılda
görülmüştür. Arıtma çamurunun her iki yılda da özellikle Ç2, Ç3 ve Ç4 dozlarındaki
verim artışları istatistiksel olarak önemli olmuştur. (Çizelge 8).
Verimi baz alan ve farklı ekim ve gübreleme tekniklerinin ve farklı ekolojik
koşullarda araştırıldığı birçok araştırma sonuçlarında benzer sonuçlar elde edilmiştir
(Akbay 1970, Tosun ve Yurtman 1973, İkiz 1976, Geçit ve Adak 1988, Atlı ve ark.
1989, Çölkesen ve Kaynak 1992, Tosun ve ark. 1993, Akman ve ark. 1999, Tugay ve
Bozkurt 1999, Sönmez ve Yılmaz 2000).
Arıtma Çamuru ve Azotlu Gübrenin Bitki Sapı N Kapsamına Etkisi
Bitkinin sapındaki azot; yıl x çamur interaksiyonu ve azot seviyelerine göre
değişmektedir (Çizelge 2). Bitkinin sapındaki N; N0 ( % 0.84)düzeyi ile N2 (%0.99) ve
N3 (% 1.01) düzeyleri arasında ve, N1 (% 0.91) ile N3 düzeyleri arasında farklılık vardır
(LSD0.010;0.07997). Aşağıda yıl x çamur interaksiyonundaki bitki sapı N kapsamı
değişimleri görülmektedir (Çizelge 9).
Çizelge 9. Sap azot kapsamına çamur uygulamaları ve yılların birlikte etkisi*
I. Yıl II. Yıl
Çamur Dozları
Sap N içeriği (%) Sap N içeriği (%)
Ç0 0.66 BC a 0.60 Ea
Ç1 0.65 Ca 0.68 Ea
Ç2 0.69 BC b 0.85 Da
Ç3 0.80 Bb 1.05 Ca
Ç4 1.03 Ab 1.43 Ba
Ç5 1.60 Ab 1.64 Aa
LSD0.010;0.1378 (çamur), LSD0.010;0.1428 (yıl)
*:Aynı harfle gösterilen uygulamalar arasındaki fark istatistiki olarak önemli değildir. Büyük harfler çamur
uygulamaları, küçük harfler ise yıllar arasındaki farkı ifade etmektedir.
Genel olarak arpa bitki tanesi K kapsamı % 1.25 ile % 3 arasında değişmekte
olup, optimum değerler ise % 1.50 ile % 3 olarak belirtilmektedir (Benton ve ark. 1991).
Moreno ve ark. (1996), 20 ve 80 t ha-1 arıtma çamuru ilave ettikleri toprakta arpa
bitkisinin tanesinde K değerlerini sırasıyla 5.6 ve 5.3 mg kg-1 olarak belirlemiş, ancak
çamura bağlı olarak bitki tanesi K kapsamındaki düşüşün istatistiksel olarak önemli
olmadığını belirtmişlerdir.
Arpa Bitkisinin Ağır Metallerle İlgili BAİ Değerleri
Buraya kadar beş bölüme ayrılarak inceleneceği belirtilen verilerden arpa
bitkisinin verimlilikle ilgili özellikleri tartışılmıştır. Bu bölümde ise; ağır metallere
değinilecektir. Biyolojik alınabilirlik indeksi (%BAİ)=Bitkide ağır metal
konsantrasyonu / Toprakta ağır metal konsantrasyonu x 100 şeklinde ifade edildiğine
göre arpa bitkisi (sap+tane) ve topraktaki (toplam) beş ağır metalle ilgili miktarlar
doğrudan BAİ hesabına katılmaktadır.
Bu çalışmada değinilemeyecek olan topraktan alınabilir metaller ise yazarın
doktora tezinde (Türkmen, 2004) detaylarıyla tartışılmıştır.
Arıtma Çamuru ve Azotlu Gübrenin Cd BAİ’ne Etkisi
Kadmiyum alınabilirlik indeksi, yıl ve çamurun seviyeleri arasındaki farklara
göre değişim göstermiştir (Çizelge 2). Cd için değişim (LSD0.010;0.3267), 1. yıl % 5.79
Cd iken 2. yıl % 6.24 Cd şeklinde olmuştur. Arıtma çamuru uygulanan topraklarda Cd
için alınabilirlik indeksi çamurun seviyelerine göre de değişmiştir (Çizelge 11).
Çizelge 11. Cd, Cu, Ni, Zn BAİ’lerine çamur uygulamalarının etkisi*
Çamur Dozl. Cd BAİ (%) Cu BAİ (%) Ni BAİ (%) Zn BAİ (%)
Ç0 4.63 B 11.39 E 0.46 E 49.85 C
Ç1 5.94 A 13.35 D 0.54 D 56.39 BC
Ç2 6.27 A 13.81 CD 0.59 CD 65.85 AB
Ç3 6.77 A 14.59 BC 0.64 BC 71.56 A
Ç4 6.53 A 15.71 AB 0.69 B 67.03 AB
Ç5 5.97 A 16.43 A 0.79 A 67.62 AB
LSD0.010 1.208 1.163 0.05475 12.52
* : Aynı harfle gösterilen uygulamalar arasındaki fark istatistiksel olarak önemli değildir.
McGrath et al. (2000); marul, ıspanak ve şeker pancarının arıtma çamuru
uygulaması ile Cd transfer katsayısının arttığını belirten araştırmacılardandır. Özkutlu
(2004), makarnalık buğday ile sera koşullarında yaptığı denemede Zn eksikliğinde
uygulanan Cd’un bitki tanesinde çarpıcı olarak arttığını belirtmiştir. Bu görüşünü Wu et
al. (2003) ile de desteklemiştir. Alloway (1995), bitki Cd kapsamlarının 0.1-1 mg kg-
1
olduğunu ve bunu da etkileyen en önemli unsurun toprak pH’sı olduğunu belirtmiştir.
Dowdy et al. (1999), arıtma çamuru uygulanmış topraklarda yetiştirilen bitkilerde 18 yıl
sonrasında bile Cd ve Zn’nun biyolojik alınabilirliklerinin olduğunu belirtmişlerdir.
Arıtma Çamuru ve Azotlu Gübrenin Cu BAİ’ne Etkisi
Bakır alınabilirlik indeksi de yıl ve çamurun seviyeleri arasındaki farklara göre
değişim göstermiştir (Çizelge 2). Cu indeksinin yıllara göre değişimi (LSD0.050;0.3587)
olup, 1. yıl % 14.41 Cu iken 2. yıl % 14.01 şeklinde olmuştur. Çamur uygulanan
topraklarda Cu için alınabilirlik indeksi artan çamur dozuna bağlı olarak artmıştır
(Çizelge 11).
Bozkurt vd. (2001), yaptıkları çalışmada arpa bitkisinin arıtma çamuru
uygulanan topraklarda daha fazla tanede Cu kaldırdığını ancak topraklardaki seviyesinin
toksik sınır altında kaldığını belirtmişlerdir.
882
KAYNAKLAR
Adak, S. ve Gürsoy, M. 2001. Bazı iki sıralı arpa hatlarında farklı azot dozlarının verim ve kalite
ögelerine etkileri. (Yüksek Lisans Tezi) Ankara Üniv. Fen Bilimleri Enstitüsü; Ankara
Akman, Z., Karadoğan T. ve Çarkçı K. 1999. Farklı azot ve fosfor dozlarının arpanın verim ve verim
öğeleri üzerine etkileri. Tarla Bitkileri Merkez Araştırma Enstitüsü Dergisi, 8 (1-2) s .17-27.
Alloway B.J. 1995. Heavy metals in soils. Blackie, London. pp; 122-152.
Anonim, 1993. Soil survey manual, USDA Handbook No: 18, Washington D.C.
Anonim, 1996. The use of reclaimed water and sludge in food crop production. Environmental
Protection Agency. NRC, National Academy Press, Washington, D.C.
Arden, D. A., 1977. The agricultural use of sevage sludge in: R. C. Loehr (ed.). Land as a Waste
Management Alternative. Springer Verlag. Berlin, pp; 583-603.
Atlı, A., Koçak, N., Köksal, H. ve Tuncer, T. 1989. Yemlik ve maltlık arpada kalite kriterleri ve arpa
ıslahı programlarında kalite değerlendirmesi. Arpa-Malt Senineri, 30 mayıs-1 haziran,
Konya.
Benton, J., Jones, Jr., Wolf, B. and Mills, H.A. 1991. Plant Analysis Handbook, p. 127, Georgia,
ABD.
Bouyoucos, G. J., 1951. A recalibration of hydrometer for making mechanical analysis of soils. Agr.
J., 43: 9.
Bozkurt, M. A., Yılmaz, İ. ve Çimrin, K. M., 2000. Kentsel arıtma çamurunun kışlık arpada azot
kaynağı olarak kullanılması. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Bilimleri Dergisi,
7(1); 105-110.
Bremner, J. M., 1965a. Total nitrogen. In: Methods of Soil Analysis Part 2; (C.A. Black, Ed).
American Society of Agronomy, Madison, Wisconsin, 1145-1178.
Bremner, J. M., 1965b. Inorganic forms of nitrogen. In: Methods of Soil Analysis. Black, C. A.
American Soc. of Agron. Inc. Publ., Wisconsin, USA, 1197-1287.
Carson, P. L., 1980. Recomended potassium test. p: 20-21. in: Kacar, B., 1995. Bitki ve Toprağın
Kimyasal Analizleri III-Toprak Analizleri. A.Ü. Ziraat Fak. Eğitim, Araştırma ve Geliştirme
Yay., No: 3, Ankara.
Chapman, H. D., 1965. Methods of soil analysis, part 2. chemical microbiological properties. Ed. C.A.
Black., Amer. Soc. of Agron. Inc. Publ. Agron. Series no: 9, Madison, Wisconsin, USA.
Çölkesen, M. ve Kaynak, M.A. 1992. Şanlıurfa koşullarında değişik kökenli arpa çeşitlerinin
geliştirilmesi üzerinde araştırmalar. II. Arpa-Malt Semineri Tebliğleri, 205-218.
Dowdy, R.H., Sloan, J.J., and Dolan, M.S. 1999. Bioavailability of cadmium and zinc 18 years post
biosolids applications: Interpretive summary, Agriculrutal Research Service.
Düzgüneş, O., Kesici, T., Kavuncu, O. ve Gürbüz, F., 1987. Araştırma ve deneme metodları (istatistik
metodlar II). A. Ü. Ziraat Fakültesi Yayınları Ders Kitabı: 295, Ankara.
884
Fangmeir, A., Grüters, U., Högy, B.Vermehren, B. and Jager, H.J. 1997. Effects of elevated CO2, nitrogen
supply and tropospheric ozone on spring wheat-II Nutrients (N,P,K,S,Ca,Mg,Fe,Mn,Zn). Environ.
Pollution, vol: 96, No:1, 43-59.
Geçit, H.H. ve Adak, M. S. 1988. Osman Tosun Gen Bankasındaki 1-96 sıra numaralı arpa materyalinde
bazı morfolojik ve fizyolojik özelliklerin belirlenmesi. A. Ü. Ziraat Fak. Yayınları, Cilt 39,
Fasikül 1-2; 326-335. Ankara.
Goodall, D.W. 1948. Studies in the diognasis of deficiency IV. The mineral content pf barley plants in
relation to potassium deficiency. Ann. Apl. Biol. 35, 605-623. In: Kacar, B. (1972) Bitki
Analizleri, Bitki ve Toprağın Kimyasal Analizleri II., A.Ü. Ziraat Fak. Yayınları 453,
Uygulama Kılavuzu 155, Ankara.
Greaves, J.E. and Pittman D.W. (1946). Influence of fertilizerson the yield and composition of certain
crops and on thhe soil. Soil. Sci. 61; 239-246. In: Kacar, B. (1972) Bitki Analizleri (Bitki ve
Toprağın Kimyasal Analizleri: II. A.Ü.Ziraat Fak. Yayınları 453, uygulama kılavuzu 155.
Ankara.
Gürbüz, F., Başpınar, E., Çamdeviren, H. ve Keskin, S., 2003. Tekrarlanan ölçümlü deneme düzenlerinin
analizi. Van. 120s.
Hayes, T.D., and Theis T.L. 1978. The distribution of heavy metals. In: Anae. digestion. Journal
WPCF.
Hernandez, T., Moreno, J. I. ve Costa, F., 1991. Infuence of sewage sludge application on crop yields
and heavy metal availability. Soil Sci. Plant Nutr., 37: 201–210.
İkiz, F. 1976. Buğday ıslahında genotip x çevre interaksiyonu istatistik analizleri. Doktora Tezi. Ege
Ü, Ziraat Fak. Agronomi-Genetik kürsüsü. İzmir.
ISO/DIS. 1994. 11466.2 Soil quality-Extraction of trace metals solubge in aqua regia: ISO/Tc
190/SC3.
ISO/DIS. 1995. 11047. Soil quality-determination of cadmium, chromium, cobalt, copper, lead,
manganese, nickel and zinc flame and electrotermal atomic absorbtion spectrometric
methods.
Jackson, M. L., 1962. Soil chemical analysis. Prentice Hall Inc. Eng. Cliffs., U.S.A.
Jackson, M., 1958. Soil Chemical Analysis. P.1-498. Prentice- Hall Inc. Englewood Cliffs, New
Jersey, USA.
Jarausch-Wehrheim, B., Mocquot, B. and Mench, M. 1999. Absorption and translocation of sludge-
borne zinc in field-grown maize (Zea mays L.). European Journal of Agronomy, 11(1): 23-
33.
Johnson, C.M., and Ulrich, A. 1959. Analytical methods for use in plant analysis. II. California Agri.
Exp. Sta. Bull., 766.
Katkat, A.V, Özgümüş, A. Ve Kaplan, M. 1989. Azotlu ve fosforlu gübrelemenin cumhuriyet 75
buğday çeşinde tane verimi ile tanelerin N,P,K kapsamları üzerine etkileri. Toprak İlmi
Derneği Tebliğleri, yayın no:30, 1-13.
Kloke, A., Sauerbeck, D. R. and Vetter H. 1984. The contamination of plants and soils with heavy
metals and the transport of metals in terrsetial food chains. In: Nriagu, J.O. (ed.) Changing
Metal Cycles and Human Health. Sp. Verlag Berlin, pp: 113-141.
Lester J. N., 1996. Sewage and sewage sludge treatment., in: “Pollution: Causes Effects and
Control”Third Ed., The Royal Society of Chemistry. Cornwall, UK.
Lindsay, W.L., and Norwell, W.A. 1978. Development of a DTPA Soil Test for Zn, Fe, Mn and Cu.
Soil Sci. Soc. Am. J., 42: 421-428.
885
McGrath, S.P., Zhao, F.J., and Dunham, S.J. 2000. Long term cahanges in the extractability and
bioavailability of zinc and cadmium after sludge application. J. Environ. Qual., 29: 875-883.
Olsen, S. R., Cole, V., Watanabe, F. S.,ve Dean, L. B., 1954. Estimation of available phosphorus in
soils by extraction with sodium bicarbonate. U.S. Dept. of Agr., 939 Washington, D.C.
Olsen, S.R., and L.E. Sommers. 1982. Phosphorus. P.403-430. In: Page A.L. (ed.), Methods of soil
analysis, Argon. No.9, Part.2, Chemical and Microbiological Properties, 2nd ed., Am. Soc.
Argon., Madison, WI, USA.
Özkutlu, F., 2004. Makarnalık buğdayda kadmiyum alımı ve birikimi üzerine tuzluluğun ve çinko
beslenmesinin etkisi. Çukurova Ü. Fen Bil. Enst., Toprak Anabilim Dalı, Adana.
Richards, L. A., 1954. Diagnosis and improvement of saline and alkaline soils. USDA, Salinity
Laboratory Agricultural Handbook, No: 60, pp: 110-118. Riverside.
Sauerbeck, D.R. 1991. Plant, element and soil properties governing uptake and availability of heavy
metals derived from sewage sludge. Water, Air, and Soil Pollution, 57-58, 227-237.
Sönmez, F. ve Yılmaz, N. 2000. Azot ve fosforun arpa tanesinin bazı makro ve mikro besin maddesi
içerikleri üzerine etkisi. Ankara Ü. Ziraat Fak. Tarım Bilimleri Dergisi 2000, 6 (2);65-75.
Ankara.
Tosun, H., Ottekin, A. Ve Akar, T. 1993. Bazı arpa çeşitlerinin verim ile verime etkili karakterler
arasındaki ilişkiler. Tarla Bitkileri Araştırma Dergisi Cilt 2, sayı 4. TARM – Matbaası, Ekim
1993. Ankara.
Tosun, O. ve Yurtman, N. 1973. Ekmeklik Buğdaylarda Verime Etkili Morfolojik ve Fizyolojik
Özellikler. Ankara Üniveraitesi Ziraat Fak. Yıllığı, 23: 418-434.
Türkmen, 2004. Kireçli toprak sisteminde kentsel arıtma çamurununarpa bitkisinin gelişimi ve bazı
ağır metallerin alımı üzerine etkisi (Doktora tezi), Ankara Ü., Fen Bilimleri Enst., Toprak
Anabilim Dalı, Ankara.
Türkmen, C., Arcak, S., 2006. Kentsel Arıtma Çamuru Ve Azot Uygulamalarının Kireçli
Topraklarda Bazı Toprak Özelliklerine Etkileri. Selçuk Ü. Ziraat Fak. Dergisi, cilt 20,
sayı 40, Konya.
Wu, F. B., Qian, Q., ve Yu, J., 2003. Interaction of cadmium and four microelements for uptake and
translocation in different barley genotypes. Communications in Soil Science and Plant
Analysis, 34: 2021-2034.
Yürür, N., Tosun, O., Eser, D. ve Geçit, H.H., 1981. Buğdayda ana sap verimiyle bazı karakterler
arasındaki ilişkiler. Ankara Ü. Ziraat Fak. Yayınları: 755.
886
Dürdane MART
Çukurova Tarımsal Araştırma Enstitüsü, Adana. durdanemart@yahoo.com
ÖZET
İnsan ve hayvan beslenmesi, tarımsal üretim ve toprakların verimliliklerinin
artırılması açısından baklagillerin önemi son derece büyüktür. Özellikle gelişmekte olan
ülkelerin beslenme sorunlarının çözümünde, önemli bir protein kaynağı olan yemeklik
tane baklagillerin rolü büyüktür.
Baklagillerin önemli özelliklerinden biri ise toprakta bulunan Rhizobium
bakterileri ile ortak yaşamak suretiyle atmosferdeki azotu toprağa bağlama yeteneğine
sahip olmalarıdır. Baklagillerin kök sisteminde nodül denilen küçük yumrucuklar
havanın serbest azotunu bitki kök bölgesine bağlayarak, gelişme süresi boyunca bu azot
kaynağından faydalanmaktadır. Bu durum, azotlu gübre kullanımını azaltarak üreticiye
iyi bir kazanç sağlamanın yanında, baklagiller kendisinden sonra ekilecek olan bitkiye
uygun bir ortam bırakarak, verimlerini olumlu yönde etkilerler. Özellikle gelişmekte
olan ülkelerde önemli bir sorun olan yüksek gübre fiyatları ve dolayısıyla çiftçilerin
kısıtlı gübre kullanması konusuna olumlu bir yaklaşım getirmesi de diğer bir ekonomik
avantaj sayılmaktadır.
Ekolojik tarımda da, biyolojik kökenli tarımsal girdilere yer verilmesi özellikle
ekim nöbetine baklagil bitkilerinin alınması, biyolojik azot fiksasyonunun artırılmasıyla,
bir yandan toprağa azot kazandırılırken, diğer yandan ticari gübrelerden tasarruf edilmiş,
toprağın biyolojik yapısının ve yer altı su kaynaklarının kirlenmesi engellenmiş
olacaktır.
Anahtar Kelimeler: Verimlilik-baklagiller-azot fiksasyonu.
GİRİŞ
Özellikle gelişmekte olan ülkelerin beslenme sorunlarının çözümünde, önemli
bir protein kaynağı olan yemeklik tane baklagiller, tahıllarla birlikte tüketildiğinde bazı
amino asitlerinin alınmasında tamamlayıcı rol oynamaktadır. Yemeklik tane baklagiller
beslenme, ekim nöbeti ve ekonomik yönden önemli bir yere sahiptirler. Yemeklik tane
baklagillerin kuru taneleri bileşimlerinde % 20-25 oranında protein içermelerinin
yanında proteinlerinin hazmolabilirlik dereceleri de (% 78) oldukça yüksektir. Ayrıca
yemeklik tane baklagillerin kuru taneleri vitamin (A, B, C ve D) ve minerallerce de (Fe,
P, Ca) zengindir. Proteinleri mutlak gerekli aminoasitler bakımından da hayvansal
proteinlere yakın değerler göstermektedir (Ünver ve ark. 1999). Yemeklik tane
baklagiller bitkisinin kuru tanelerinde çeşit ve yetiştirildiği koşullara göre değişen
protein ve önemli düzeylerde nişasta ve karbonhidrat gibi diğer besin öğelerini
içermektedir (Şehirali 1988). Yemeklik tane baklagiller sıcağa, kurağa en fazla
dayanabilen ve fakir topraklarda yetişebilen bir bitki olması nedeni ile kışlık tahıl-nadas
ekim nöbetinin uygulandığı kurak bölgelerimizde ekim nöbetine girerek birim alan tane
verimini artırmada ve nadas alanlarımızı azaltmada önemli bir değere sahiptir (Eser
1978).
Dünya’daki yemeklik tane baklagil ekim alanı 73.202.838 ha ve üretimi
61.706.230 tondur. Ülkemizde ise 1.524.800 ha ekim alanı ve 1.558.300 ton üretimi
bulunmaktadır. (FAO, 2005). Türkiye’de nohut, mercimek ve fasulyenin ekim alanı
sırayla 650 000 da, 440 000 ha ve 175 000 ha dır. (FAO, 2005).
Kurağa dayanımı iyi ve geniş kullanım alanına sahip olan baklagillerin ülkemiz
açısından önemi büyüktür. Baklagillerin birim alan tane veriminde önemli gelişmelerin
sağlanamamasında; ıslah edilen çeşitlerin yetiştiriciye ulaştırılamaması yanında; ekim,
bakım ve gübreleme gibi uygulamalarının yetersiz olmasının payı büyüktür.
Bitkisel üretimin artırılmasında etkili olan kültürel uygulamaların en önemlilerinden
birisi de gübrelemedir. Gübrelemede; verilecek gübre formu, toprağın besin maddesi
içeriği, gübreleme zamanı, yetiştirilecek bitkinin besin maddeleri isteği yanında
gübreleme yöntemlerinin de önemi oldukça fazladır. Yanlış gübreleme hem ürün ve para
kaybına, hem de çeşitli çevre sorunlarına neden olmaktadır (Alpkent 1991).
Baklagillerin çok önemli özelliklerinden olan azot fiksasyonu toprakta bulunan
Rhizobium bakterileri ile ortak yaşamak suretiyle atmosferdeki % 78 oranında bulunan
moleküler azotu toprağa bağlama yeteneğine sahip olmalarıdır. Uygun ekolojik koşullar
altında, yaklaşık olarak ekimden 20-25 gün sonra toprakta mevcut bulunan rhizobium
bakterilerinin enfeksiyonu neticesinde baklagillerin kök sisteminde nodül denilen küçük
yumrucuklar oluşmaktadır. Bitkinin büyümesi ile birlikte bu yumrularda büyümekte ve
bunlar havanın serbest azotunu bitki kök bölgesine bağlayarak, gelişme süresi boyunca
bu azot kaynağından faydalanmaktadır. Bu durum, azotlu gübre kullanımını azaltarak
üreticiye iyi bir kazanç sağlamanın yanında, diğer bitkilerle münavebeye alınacak
olurlarsa, baklagiller kendisinden sonra ekilecek olan bitkiye uygun bir ortam bırakarak,
verimlerini olumlu yönde etkilerler. Bu nedenlerden dolayı, bilhassa gelişmekte olan
ülkelerde önemli bir sorun olan yüksek gübre fiyatları ve dolayısıyla çiftçilerin kısıtlı
gübre kullanması konusuna olumlu bir yaklaşım getirmesi de diğer bir ekonomik avantaj
888
dört ayrı yoldan yapılmaktadır. Bunlar; toprağa organik madde verilerek, ticari
gübrelerle toprağa azot verilmesi, biyolojik olmayan ve biyolojik azot fiksasyonu ile
toprağa azot kazandırılmasıdır (Çiftçi, 1998).
NODOZITELERIN OLUŞMASI
Baklagil bitkilerinin ekiminden sonra çimlenmesi ve kök sistemini
oluşturmasıyla bitki-bakteri ilişkisi başlar. Toprakta bulunan yada ekim sırasında suni
aşılamayla verilen bakteriler bitkide ilk bileşik yaprakların göründüğü devrede
bakterlerin nodül oluşturma aktiviteleri başlar. Bakteri ve hormonlar yardımıyla
uyarılan kök dokusu anormal gelişerek şişkinlikler (urlar) oluştururlar ki, bunlara
nodozite (yumrucuk) adı verilir. Çoğalan bakteriler hücre stoplazmasına girer ve
leghemoglobin pigmentinin etkisiyle yumrucuk içinin pembe renkli olmasının sağlar.
Oluşan pembe renk azot tespitinin sağlıklı olduğunu gösterir, bu işlem bittiğinde
leghemoglobin ayrışarak legcholeglobine dönüşür ve doku rengi yeşile döner. Bu
durumda da bakteri etkisinin bittiği ve azot biriktirmenin son bulduğu anlaşılır.
Yumrucukların şekilleri, sayıları ve dağılışları bitki türlerine göre farklıdır.
Birkaç tane ile birkaç bin arasında yumrucuk olabilir. Tek yıllık kültür bitkilerinde iri,
yuvarlak, ayrı yada salkımlar halinde ama ana kök ilk yan köklere dağılmış durumda
bulunurken, çok yıllıklarda küçük, uzun salkımlar şeklinde ve kök sistemine dağılmış
haldedirler.
Uygun şartlarda azot tespiti bütün vegetasyon boyunca hızla sürer. Bitkilerin
fotosentez yapmasıyla ortaya çıkan karbonhidratları ve ayrıca mineral maddeleri
konukçu bitkiden alan bakteriler, havanın serbest azotunu yumrucuklara depo ederler.
Bu devrede karbonhidrat alımı çeşitli nedenlerle azalır veya durursa azot fiksasyonu da
durur.
Bitki bu azottan yararlanır ve nitratlı bileşikler oluşturur. Hopkin (1910),
bakterilerin fikse ettiği azot miktarının baklagillerdeki toplam azotun %77’si kadar
olduğunu bildirmektedir.
891
düzeye ulaşmaması ve sonuç olarak veriminin düşmesi gibi pek çok olumsuzluklara
neden olduğu tespit edilmiştir. Gübre kullanım yoğunluğunun artışı besin dengesinde
azalmaya neden olmaktadır. Bilinçsiz gübreleme toprağın humusunu azaltır, bitkinin
bileşimini değiştirir ve taban suyunu kirletir. Nitrat taban suyu ile fosfor yüzey akışı ile
topraktan kaybolur.
Bitkililer için bu kadar önemli olan azotun kaynaklarının bilinmesi ve toprak-
bitki ilişkisinde en yarayışlı azot formunu belirlenmesi, tarımsal girdiler yönünden
önemli olmaktadır.
AZOT FİKSASYONU
Baklagillerle bakteriler arasında kuvvetli bir ilişkinin bulunduğu ve diğer bazı
canlı türleri arsında da görüldüğü gibi bunun bir simbiotik (ortak yaşama) ilişki olduğu
anlaşıldıktan sonra, bakterilerin yapısı ve özellikleri üzerinde geniş çalışmalar
yürütülerek azot fiksasyonunun oluşumu ortaya çıkarılmıştır.
Atmosfer azotunun, biyolojik olarak bir yılda 175 milyon tonu fikse
edilebilmekte, bu da tüm azot fiksasyonunun %75’ini oluşturmaktadır. Çizelge 2’de
azot fiksasyon olayları ve düzeyleri verilmiştir.
Çizelge 2. Çeşitli yollarla toprağa bağlanan azot miktarları (Anonymous, 1983)
Azot bağlama yöntemleri Bağlanan azot miktarı (milyon ton/yıl)
Endüstriyel yollarla 40
Atmosferdeki olaylar sonucu 10
Yanma (endüstriyel, otomobil 20
motorları vb.)
Ozonizasyon 15
Biyolojik yolla 175
Toplam 260
Çizelge’de görüldüğü gibi, biyolojik azot fiksasyonu ile yılda 175 milyon ton
azot bağlanabilmekte olup, bu da toplam azot fiksasyonunun %67’sini oluşturmaktadır.
Toprak azotunun asimilasyonunda, nitratların emilmesi kökleri vasıtasıyla olur.
Nitratlar yani nitrat enzimleri genelde yaprakta bulunan nitrat reductase enzimi ile
değişikliğe uğratılır. Amonyağı meydana getirmek için değişiklik olur. Bu amonyaklar
da amino asit ve proteinlerin oluşmasında görev alır. Bütün baklagiller bu enzime
sahiptir.
Atmosferdeki azotun fiske edilmesinde atmosferik nitrojen nodüllere toprak
içerisinden geçerek gider. Nodüllerdeki Rhizobium bakterilerinin nitrogenase enzimleri
tarafından amonyağa çevrilir. Bu amonyak neticede karbon iskeletinde amino asid ve
proteinlerin meydana gelmesinde yer alır. Sadece nitrojen fiske eden nodülleri olan
baklagiller bu enzime sahiptir. Bitkinin iki nitrojen kaynağı varsa bitki nitratı hazır
almayı fiske etmeye tercih eder. Toprağa fazla nitratlı gübrelerin verilmesi azot
fiksasyonunu azaltır. Değişik baklagil ve yem bitkilerinin tarla koşullarında fikse
edebildikleri azot miktarları Çizelge 3’de verilmiştir.
Baklagillerden nohut bitkisinin topraktan kaldırdığı toplam azot 60-200 kg/ha,
fosfor 5-15 kg/ha, potasyum 60-170 kg/ha olarak tahmin edilmektedir (Saxena,
1986).Tüm baklagil bitkilerinde olduğu gibi nohuta da başlangıç olarak 15-25 kg/ha azot
uygulaması azot bakımından fakir topraklarda bitki büyümesi ve verimini arttırmaktadır.
Aktif simbiyotik sistemin bulunduğu koşullarda 100 kg/ha’ın üzerinde azot uygulaması
verime yansımaktadır (Saxena ve Sheldrake, 1980).Özellikle kışlık ekilen nohut bitkileri
893
toplam azot gereksinimlerinin %80’ini biyolojik azot fiksasyonu ile karşılamakta (Beck
ve ark. 1991) ve azot uygulanan ile uygulanmayan bitkilerde verim bakımından
istatistiki olarak bir fark görülmemiştir.
Çizelge 3. Değişik baklagil ve yem bitkilerinin tarla koşullarında fikse edebildikleri
azot miktarları (FAO, 1984)
Bitkiler Azot fiksasyonu ( kg N/ha/yıl )
Yemeklik Yemlik Yemeklik Yemlik
Baklagiller Baklagiller Baklagiller Baklagiller
Nohut Sesbania 103 542
Mercimek Yonca 88 - 114 229 - 290
Fasulye Yeraltı üçgülü 40 - 70 207
Bezelye Ladino üçgülü 52 - 77 165 - 189
Bakla Ak üçgül 45 - 552 128
Soya Tüylü fiğ 60 - 168 110
Yerfıstığı 72 - 124
Fosfor yetersizliği simtomları eğer topraklar fosfor içeriği 2ppm (Olsen metodu)
’in altında ise görülmektedir. Fosfor yetersizliği görülen toprakta mineral azot da
yetersiz ise toprakta Rhizobium populasyonu yeterli olsa bile azot eksikliği
görülmektedir. Çünkü simbiyotik sistem fosfora karşı hassastır (Saxena, 1984).
Suriye’de (Saxena, 1984) toprak fosfor içeriğinin 2.5ppm’den düşük olduğu durumlarda
banda 50Kg/ha P2O5 olacak şekilde triple süperfosfat uygulamasının verime olumlu
katkısı bulunduğunu; Singh ve ark. (1981), fosfor uygulaması ile bitkinin su kullanma
etkinliğinin arttığı bildirilmektedir.
Baklagiller tarafından havadan biyolojik yolla fikse edilen azot miktarlarının
belirlenmesinde 15N tekniği uygulanarak yapılan çalışmada azot fiksasyonu ile tespit
elden azot miktarları baklagil çeşitlerine ve ürünün yazlık veya kışlık ekimlerine göre de
değişim gösterdiği tespit edilmiştir (Çizelge 4).
Çizelge 4. Farklı baklagiller ile 15N’li Biyolojik Azot Fiksasyonu çalışmalarına ait elde
edilen bazı sonuçlar: (1984-2000)
Bitkiler Fikse edilen azot miktarları (kgN/ha)
Kışlık mercimek (Ankara) 70 kgN/ha
Yazlık mercimek (Ankara) 45 kgN/ha
Nohut (Eskişehir) 76 kgN/ha
Fiğ (Eskişehir) 63 kgN/ha
Soya (Adana) 80 kgN/ha
Çizelge 5. Farklı tahıllar ve tane baklagillere ait protein oranları ( Sinha, 1977 )
Bitkiler Ortalama protein oranları ( % )
Tane Tahıllar Tane Baklagiller Tahıllar
Baklagiller
Nohut Buğday 24.0 12.3
Mercimek Çeltik 28.0 8.3
Kurufasulye Mısır 22.3 8.9
Bezelye Arpa 24.1 8.6
Bakla Koca darı 25.1 11.0
Soyafasulyesi Yulaf 38.0 11.0
Yerfıstığı 25.6
Sonuçlar
İnsan ve hayvan beslenmesinde vazgeçilmez bir yere sahip olan bitkisel
ürünlerde bir yandan üretimi artırma çabaları sürerken, diğer yandan doğal kaynakların
korunmasına ve elde edilen ürünün sağlıklı olmasına çalışılmaktadır. Tarımsal
girdilerden gübre ve ilaç kullanımını kısıtlayıcı önlemler alınarak, insan sağlığını tehdit
etmeyecek kalıntıya sahip bitkisel ürünler elde edilmeye özen gösterilmektedir. Ancak,
bitkiler için su kadar önemli olan azotu sınırlandırmak, bitkilerde verim ve kalitenin
düşmesine neden olmaktadır. Bu nedenle, biyolojik azot fiksasyonu ile toprağa azot
kazandırılması, doğal kaynaklar yönünden ve elde edilen ürün yönünden en sağlıklı yol
olarak bilinmektedir. Ekolojik tarımda, biyolojik kökenli tarımsal girdilere yer
verilmesi; özellikle tarım alanlarında ekim nöbetine baklagil bitkilerinin alınması,
toprağın biyolojik yapısının korunması gerekmektedir. Biyolojik azot fiksasyonunun
artırılmasıyla, bir yandan toprağa azot kazandırılırken, diğer yandan ticari gübrelerden
tasarruf edilmiş olacaktır.
Diğer taraftan bilinçsizce kullanılan fazla miktarda azotun, topraktan yağış ve
sulama gibi faktörlerle yıkanarak; yeraltı su kaynaklarımıza karışması ile doğal
kaynaklarımızın kirlenmesi engellenmiş olacaktır.
KAYNAKLAR
Akın, A.İ. 1994. Ankara yöresinde yetiştirilen mercimek bitkisinde biyolojik azot
fiksasyon miktarının tesbiti. Doktora tezi. Ank. Üniv. Fen Bilimleri Enstitüsü.
Akın, A.İ. 2003. Biyolojik Azot Fiksasyonunun 15n Tekniği İle Belirlenmesi, TAEK-
Ankara Nükleer Tarım ve Hayvancılık Araştırma Merkezi,
Aktaş, M., 1991. Bitki Besleme ve Toprak Verimliliği, Ankara Ü. Zir. Fak. Yay. 1202.
Ders Kitabı :347,
Alpkent, N. 1991. Gübre kullanımı ve verimlilik sorunları. II. Ulusal Gübre Kongresi.
30 Eylül-4 Ekim 1991. 70-72 s., Ankara.
Anonim, 2005. FAO İstatistiki veriler.
Anonymaus, 1983. Technical Hadbook On Symbiotic Nitrogen Fixation,
Legume/Rhizobium Roma chapter 1-4, chapter II-I.
Çakmakçı, L., 1987. Biyolojik Azot Tesbiti ve Ekolojik Araştırma Yöntemleri,
TÜBİTAK. TOAG, TARMİK, Yayın No:2. Ankara.
Donald, R. Nielsan; MAC DONALD, J.G. Nitrogen in the Environment; Soil-Plant-
Nitrogen relationships, Volume:2 (1-40)
895
Eser, D. 1978. Yemeklik Tane Baklagiller. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Ders
Notu. 98 s., Ankara.
Frıed, M. And Broeshart, H. 1975. An independent measurement of the amountof
nitrogen fixed by legume crops. Plant and Soil 43 : 707-711.
Frıed, M. And Mıddleboe, V. 1977. Measurement of amount of nitrogen fixed by a
legume crop. Plant and Soil 47 : 713-715.
Frıed, M. And Broeshart, H. 1981. A further extension of the method for independently
measuring the amount of nitrogen fixed by a legume crop. Plant and Soil ( 62 ) :
331-336.
Halitligil, M.B., Akın, A., Aydın, M., Yılmaz A. And Dönmez, Ö. 1996. Effects of
legumes, fallow and wheat on subsequent wheat production in Central Anatolia.
Nuclear methods for plant nutrients and water balance studies. IAEA-TECDOC-
875: 53-62.
Hardarson, G., Zapata, F. And Danso, S.K.A. 1984. Field evaluation of symbiotic
nitrogen fixation by rhizobial strains using 15N methodology. Plant and Soil
82 : 369-375.
Hardarson, G., Danso, S.K.A. And Zapata, F. 1988. Dinitrogen fixation measurements
in alfalfa-ryegrass swards using nitrogen-15 and influence of the reference crop.
Crop Science 28 : 101-105.
Mcaulıffe, C., Chamblee, D.S., Urıbe-Arango, H. And Woodhouse, W.W. 1958.
Influence of inorganic nitrogen or nitrogen fixation by legumes as revealed by
15N. Agronomy Journal 50 : 334-337.
Nicolas, L. 1990. Organic Farming
Peoples. M.B., ve Craswell. 1992. Biological nitrogen fixation, Plant and soil, 141, 13-
39.
Saxena, M.C.1980. Recent Advences İn Chickpea Agronomy. In “Proceeding Of The
International Workshop On Chickpea Improvement”. Hyderabad, India,
ICRISAT. 298.96-98s
Saxena, N.P., Narayanan, A., Sheldrake,A.R.1981. Effect Of Seed Grading On The
Yield Of Chikpea And The Pigeonpea. Indian J. Of Agric. Sci.51, 11s.
Saxena, N.P.1984. Chickpea In “Thy Physiology Of Tropical Field Crops. Edit: R.R.
Goldsworthy, N.M.Fisher, John Wiley And Sons Ltd. UK. 419-452s
Saxena, M.C.1986. Agronomy Of Chickpea. In “The Chickpea” Edit: M.C.Saxena,
K.B.Singh C.A.B. International Wallingford, Oxon Uk.213s
Singh, G. Bhushan, L.S.1979. Water Use Water Use Efficiency And Yield Of Dryland
As Influenced By P-Fertilization And Stored Soil Water And Crop Season
Rainfall. Agric. Water Mabagement. 2, 299-305
Singh, K.B. 1981.Yield Potential Of Tall Chickpea Of Increased Plant Density Int.
Chickpea Newsletter. No:4, 10-11
Şehirali, S. 1988. Yemeklik Dane Baklagiller. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Yayınları: 1089. Ders Kitabı: 314. 357 s., Ankara.
Ünver, S., M. Kaya, 1998. Doğada azot kaynakları. TÜRK-KOOP Ekin Der., Yıl:2,
Sayı: 3, s: 16-19.
896
ÖZET
Toprakların uzun dönemde kullanımı için günümüzün “sürdürülebilir tarım”
politikası içinde yer alan organik atıkların kullanılması söz konusudur. Şeker- alkol
fabrikası atığı şlempenin tarımda kullanılarak değerlendirilmesi amacı ile 1990 – 1994
yılları arasında bir araştırma yapılmıştır. Deneme tesadüf blokları deneme desenine göre
6 konulu, 3 tekerrürlü ve çakılı olarak yürütülmüştür. Konular; kontrol, optimum gübre,
% 2.5 şlempe, % 5 şlempe, % 10 şlempe ve % 20 şlempe sulama suyuna karıştırılarak
verilmiştir. Şlempenin % 2.5’luk uygulaması şekerpancarı verimini artırmış, buğday
verimine ise etkili olmamıştır.
2006 yılı Eskişehir ÇED raporlarında şeker - alkol fabrikası atığı şlempenin
işlenmesi ile ilgili bilgi verilmiştir. Bu fabrikanın kampanya döneminde günde %7-8
kuru maddeli 600 ton seyreltik şlempe işlenmektedir. Fabrikanın şlempeye yaptığı
uygulama sonucu %66-68 kuru maddeli 65-70 ton konsantre şlempe elde edilmektedir.
Bu verilere göre çevre açısından düşünüldüğünde azımsanmayacak kadar çok organik
atık bulunmaktadır. Şlempenin organik bir atık olması nedeniyle toprak yapısını
düzenleyici etkisinin yanında, toprağa makro ve mikro besin elementleri de
sağlamaktadır. Ancak şlempenin yapısındaki yüksek tuz miktarı toprak kirliliği çevre
açısından uzun yıllar uygulandığında sakınca yaratabilir.
Anahtar Kelimeler: Buğday, şekerpancarı, verim, şlempe.
being an organic waste, distillery waste has provided macro and micro food elements for
soil. On the other hand, applying the distillery waste for long years may cause
environmental problems like soil pollution because of the high salt content in the
distillery waste structure.
Key Words: Wheat, sugar beet, yield, distillery waste.
GİRİŞ
Toprakların fiziksel ve kimyasal özelliklerini etkileyen organik madde, toprak
verimliliği ile yakından ilgilidir. Toprakların organik maddesi, bitkisel ve hayvansal
atıklardan oluşur. Topraktaki organik maddeyi çok değişik yollarla artırmak
mümkündür. Atıkların parçalanması sonucunda meydana gelen humus, toprağın fiziksel,
kimyasal ve biyolojik özelliklerini düzenlemektedir. Atıkları; tarım kesiminin bitkisel
artıkları ve hayvansal atıkları, kentsel atıklar, tarımsal endüstri atıkları biçiminde
sıralamak mümkündür. Tarımsal endüstri atıklarından olan şeker – alkol fabrikası atığı
şlempe de % 6–7 organik madde bulunmaktadır (Oruç 1989). Bitki besin maddesi olarak
ve aynı zamanda da çevre kirliliğine sebep olan bu atığın değerlendirilmesi
düşünülmüştür.
Eskişehir şeker fabrikası şeker pancarından beyaz şeker, melas ve ispirto
üretmektedir. 2006 yılı kampanya dönemi sonu itibarıyla; 191 410 ton beyaz şeker, 25
695 ton melas üretmiştir. İspirto fabrikası atığı olan şlempe için bir arıtma tesisi
kurulmuştur. Arıtma tesisinde yaklaşık 150 ton buhar kullanılarak % 7 – 8 kuru maddeli
600 ton seyreltik şlempe işlenmektedir. % 66 – 68 kuru maddeli 65 – 70 ton konsantre
şlempe elde edilmektedir. Organik yük oldukça azaltılarak porsuk çayına verilmektedir
(Anonymous 2006).
Şlempe melastan fermantasyon yoluyla alkol üreten fabrikalarda alkolün
destilasyonundan sonra geri kalan kötü kokulu koyu kahverengi sıvı bir atıktır. Şlempe
çok yüksek organik kirlilik potansiyeline sahip olduğundan, özellikle akarsu gibi alıcı
ortamlarda oksijenin çok kısa bir sürede tükenmesine neden olmaktadır. Türkiye’de
Eskişehir, Turhal, Malatya ve Erzurum’da bulunan dört alkol fabrikasından en eskisi ve
en büyüğü Eskişehir Şeker-Alkol fabrikasıdır. Bu fabrikadan çıkan atığın tarım
alanlarında kullanılması için 1990–1994 yılları arasında Eskişehir ili sulanır
koşullarında bitki verimine ve çevre kirliliğine etkisini araştırmak amacıyla bu çalışma
yapılmıştır.
MATERYAL VE METOD
Materyal
Araştırma Enstitü arazisinde kurulan deneme parsellerinde, alüviyal toprak
grubunda yürütülmüştür. Deneme yeri Eskişehir İl merkezine 8 km uzaklıkta ve 390 460
kuzey enlemi, 300 310 doğu boylamındadır. Deneme yeri deniz seviyesinden 781 m
yüksekliktedir. Bu alüviyal büyük toprak grubu oluşumunda, Porsuk Çayı’nın ve yan
derelerin taşıdığı sedimantasyonun yanında yüzey akışla oluşan sedimantasyonun da
önemi büyüktür. Deneme yeri toprakları killi bünyeli, orta kireçli, hafif alkali pH’ya
sahiptir. Organik madde ve fosforca zayıftır. Potasyumca zengindir.
Araştırmada kullanılan şlempe alkol fabrikası atığı olup kötü kokulu % 90’nı su % 10’u
kuru maddedir. Şlempeye ait fiziksel ve kimyasal özellikler çizelge1’de verilmiştir.
Araştırmada Bezostaya-1 buğday çeşidi ve Türk Şeker şekerpancarı tohumu
kullanılmıştır.
899
Metod
Araştırma tesadüf blokları deneme desenine göre 6 konulu, 3 tekerrürlü ve çakılı
olarak yürütülmüştür. Konular; kontrol, optimum gübre, % 2.5 şlempe, % 5 şlempe, %
10 şlempe ve % 20 şlempe sulama suyuna karıştırılarak verilmiştir. (Şlempe uygulanan
parsellere bitkinin ihtiyacı olan azot, fosfor ihtiyacını karşılamak amacı ile yapılan
toprak analiz sonuçlarına göre optimum gübre dozunun 2/3’ü parsellere verilmiştir.)
Deneme parsellerine verilecek su ve şlempe miktarı, parsel başlarında bulunan
su tankları ile her konu ait miktar belirlenerek verilmiştir. Şekerpancarı için her
sulamada 120 mm/m2 5 defa sulanmıştır (Güngör 1984), buğday ise 100 mm/m2 3 defa
sulanmıştır (Öğretir ve Güngör 1989).
Şlempede yapılan analizlerde de görüldüğü gibi çizelge 1’de çok yüksek tuz
yüküne sahip bir atıktır. Bu atığın daha önce bir kısım işlemlerden geçerek farklı
alanlarda değerlendirilmesi daha doğru olacaktır. Bitki besin maddesi olarak
değerlendirilmesi bu sonuçlara göre uygun değildir. İleriye doğru topraklarda tuzluluğa
neden olabilir.
901
KAYNAKLAR
Algur, Ö.F., Gökalp, H.Y., hasenekeoğlu, B., 1988, atıldığı su ve topraklardan izole
edilen küflerin vinas ve çeşitli katkılarla zenginleştirilmiş vinaslı besi yerlerinde
Üreme durumlarının araştırılması, IX. Ulusal biyoloji kongresi Cumhuriyet
Üniversitesi. Sivas.
Algur, Ö.F., Kadıoğlu, A., 1989, şlempenin çeşitli bitki tohumlarının çimlenmesine etkileri,
Doğa, TU. Botanik D.C. 13 s. 2.
Anonymous, 2006. Eskişehir orman ve çevre müdürlüğü, 2006 ÇED raporu.
http://www.cedgm.gov.tr/icd_raporlari/eskisehiricd2006.pdf
Eyüpoğlu, F., 1999. Türkiye Topraklarının Verimlilik Durumu. TGAE Yayınları Genel
yayın No: 220 Teknik Yayın No: T-67. Ankara.
Güngör, H., 1984, Eskişehir Koşullarında şekerpancarının kısıntılı su varlığında sulama
zamanı ve su tüketimi. Eskişehir bölge TOPRAKSU araştırma Enstitüsü. Genel
yayın No: 179 rapor seri no: 137, Eskişehir.
Işık, A., 1977, Şlempeden gıda mayası üretilmesi. Şeker, yıl: 27, no: 103,
Kaya, S., ve Özbay, Y., 1984, İspirto fabrikaları atık suyu şlempeden potasyumkarbonat
üretimi, TÜBİTAK Ulusal çevre sempozyumu tebliğ metinleri, Adana.
902
ÖZET
Eskişehir Toprak ve Su Kaynakları Araştırma Enstitüsü arazisinde 2007 yılında
yürütülen bu araştırmada tarımsal artıklardan oluşturulan kompostun şekerpancarı
verimi ve şeker oranı üzerindeki etkisinin araştırılması amaçlanmıştır. Araştırmada
buğday, mısır, şekerpancarı ve ayçiçeği artıkları ile at gübresinden oluşturulan kompost
kullanılmıştır; 16 hafta sonra olgunlaşan kompost araziye tatbik edilmiştir. Tesadüf
blokları deneme desenine göre dört konulu ve üç tekerrürlü olarak yürütülen denemede
0 ,2 ,4 ve 6 ton-kompost/da konuları uygulanmıştır. 0 (sıfır) konusu kontrol konusu
olup sadece kimyasal gübre uygulanmıştır. Kompost konularına kimyasal gübre
uygulanmamıştır.
Denemeden elde edilen şekerpancarı verimler 7844 kg/da (0 konusu), 8129kg/da
(2 ton kompost/da), 8585 kg/da (4 ton kompost/da) ve 9061 kg/da (6 ton kompost/da)
olarak tespit edilmiştir. Yapılan analizlerde (Şeker A.Ş laboratuarı) polar şeker
oranındaki artışlar kompost dozlarına paralellik göstermiştir. Polar şeker oranları
%14,80 (0 konusu) , %15,30 (2 ton kompost / da), %15,20 (4 ton kompost / da) ve
%16,15(6 tonkompost / da) olarak tespit edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Kompost, tarımsal artık, şekerpancarı, verim.
GİRİŞ
Dünyanın artan nüfusu, yoğun tarım uygulamaları ve sanayileşmesi ile giderek
artan gübre hammaddesi gereksinimi, çevreyi kirletmeden ve sürdürülebilir olarak
sağlayabilecek kaynaklardan belki de en önemlisi tarımsal artıklardır. Tarımsal artık ve
katı atık yönetimi, sistem yaklaşımıyla ele alınması gereken bir konudur. Sistem
yaklaşımı; atık yönetiminin atık oluşumu, toplama, işleme ve uzaklaştırma gibi temel
unsurları yanında enerji, çevre koruma, kaynakların korunması, verimlilik artışı,
istihdam gibi konularla bütünlük içinde ele alınmasını gerektirir. Artık ve atık
yönetiminde sistem yaklaşımı, artık ve katı atıkların sadece insan çevresinden
uzaklaştırılmasını değil; çevre ve insan sağlığının korunarak geliştirilmesiyle birlikte
ekonomik kalkınmanın sağlanmasına da olumlu katkılar sağlayacaktır .
Kompostlaştırma, tekrar kullanım, geri dönüşüm ve geri kazanım gibi kavramlar
artık ve atık yönetiminin önemli öğeleridir. Kompostlaştırma, organik esaslı katı artık
veya atıkların oksijenli ortamda ayrıştırılmasıyla yüksek verimli toprak düzenleyicisinin
ortaya çıkarılması işlemidir. Kompostlama, katı artık veya atıkların içerisindeki organik
maddelerin ayıklanması, ebat küçültme, nemlendirme, havalı şartlarda kararlı hale
getirme ve kullanıma hazırlama işlemlerinden oluşur. Dünya tarihi kadar eski geçmişe
sahip ve az teknoloji gerektiren kompostlaştırma yöntemi özellikle tarımsal artıkların
uzaklaştırılmasını, tarımsal olarak verimli kılmaktadır. Tekrar kullanım; atıkların
temizleme dışında hiçbir işleme tabi tutulmadan aynı şekliyle defalarca kullanılmasıdır.
Atığın kendi ilk şekliyle amacı ya da değişik amaçlar doğrultusunda yeniden kullanımı
yöntemi, geri kazanım yöntemine yeğlenmektedir. Çünkü atığın tekrar kullanımı için
toplama ve temizleme dışında hiçbir özel işleme gerek bulunmamaktadır. Geri
dönüşüm; atıkların fiziksel veya kimyasal işlemlerden geçirildikten sonra ikinci
hammadde olarak üretim sürecine sokulmasıdır. Geri kazanım; tekrar kullanım ve geri
dönüşüm kavramlarını da kapsayan, atıkların özelliklerinden yararlanılarak içindeki
bileşenleri fiziksel, kimyasal ya da biyokimyasal yöntemlerle başka ürünlere veya
enerjiye çevrilmesidir. Diğer bir deyişle geri kazanım süreci; geri kazanılabilir
maddelerin katı atık yönetimi içinde toplama, taşıma, aktarma, ayırma ve pazarlama
fonksiyonlarının da yer aldığı, artık kullanım dışı kalmış geri kazanılabilir maddelerin
yeni bir ürün olarak geri kazanılmasıdır. Kısaca, kullanım dışı kalmış artık ve atığın
yeni bir ürün olarak geri kazanılmasıdır.
Sürdürülebilir artık ve atık yönetimi; çevresel, ekonomik ve sosyal yönleriyle
gerçekleştirilmek istenen sürdürülebilir kalkınmanın önemli bir parçasıdır. Atık ve
artıklar yok edilmesi gereken bir madde değil geri kazanılması gereken kaynak olarak
görülmektedir. Sürdürülebilir artık ve atık yönetiminin hedefi, kaynakların kullanımında
döngüsel sürece geçerek nihai tüketim sonucunda oluşan artık ve atıkların faydalı
amaçlar doğrultusunda tekrar kullanılmasıdır. Bu nedenle artık ve atık yönetimi
kavramı, toplumsal yaşamda değişik sektörlerce üretilen artık ve atıkların yönetiminde
geri kazanım oranının en yükseğe ulaşılmasını amaçlamaktadır.
Dünyada tarımsal artıklar kullanılarak çeşitli araştırma çalışmaları yapılmıştır.
Ancak Türkiye’de bu konuda geniş kapsamlı bir çalışma yapılmamıştır. Yani spesifik
konularda çalışılmış, her bölgede veya her yörede uygulanması mümkün olan pratik
araştırmalara pek rastlanmamıştır.
Türkiye’nin yıllık toplam tarımsal artıkları 51 464 898 ton civarındadır
(Başçetinçelik, 2005). Bu miktarın kompostlaştırılarak tarımda kullanılması ve dekara
ortalama 2 ton/da/yıl verilmesi halinde (kimyasal gübreye eşdeğerde verim elde etmek
için) 2 572 745 hektarlık bir sahada kimyasal gübre kullanmadan tarımsal üretim
yapmak mümkün olacaktır. Bu da 1 286 372 ton kimyasal gübrenin toprağa verilmemesi
ve dolayısıyla çevreye saçılmaması demektir. Türkiye’nin toplam tarımsal alanı yaklaşık
905
26,350 milyon hektardır. Bunun %38. 4’ü (10,013 milyon hektar) ekili alandır.
Türkiye’deki tarımsal artıkların tamamının kompostlaştırılarak toprağa verilmesi
durumunda (dekara ortalama 50 kg. suni gübre kullanıldığını varsayarak) 2 572 744
hektarlık alanda kimyasal gübre kullanılması gereksinimi olmayacaktır. Bu da
Türkiye’deki ekili alanların %26’sını teşkil edecektir. Suni gübrenin kilogram fiyatı
ortalama 0. 50 YTL (2007 yılı için) olarak kabul edilirse , yıllık 643 186 000 YTL’lik
bir parasal döngü söz konusu olacaktır. Anız ve artıkların yakılmasının atmosfere ve
çevreye verdiği zararların önlenmesi bakımından bu araştırmanın önemi daha da
artırmaktadır.
MATERYAL VE METOD
Materyal
Araştırma Eskişehir-Ankara devlet karayolunun kuzeyinde, Eskişehir ili
merkezine 8 km mesafede bulunan merkez istasyonunda yürütülmüştür. Deneme
yerinin denizden yüksekliği 781 m’dir. Deneme yeri toprakları Allüviyal büyük toprak
grubundadır.
Araştırmada kompost olarak %20 buğday artıkları , %20 mısır artıkları ,
%20 şekerpancarı, %20 ayçiçeği artıkları ve %20 oranında at gübresi kullanılmıştır.
Oranlarda ağırlık dikkate alınmıştır. Artıklar yukarıda ifade edilen oranlarda
karıştırılarak 10x3x1.5m ebatlarında yığın haline getirilmiştir.Yığın başlangıçta su ile
iyice ıslatılarak üstü naylonla (polietilen) örtülmüştür. 16 hafta sonra da kompost
haline gelen karışım araziye tatbik edilmiştir.
Metod
Tesadüf blokları deneme desenine göre dört konulu ve üç tekerrürlü olarak
yürütülen denemede 0 ,2 ,4 ve 6 ton-kompost / da konuları uygulanmıştır. Kompost
uygulaması ekimden önce (sürümden sonra) ve toprak örneği alımından sonra
yapılmıştır. 0 (sıfır) konusu kontrol konusu olup sadece kimyasal gübre uygulanmıştır.
Kompost konularına kimyasal gübre uygulanmamıştır. Kompost uygulaması sonrası
toprak işleme yapılarak kompostun toprağa karışması sağlanmıştır.
Birinci toprak işleme pullukla, ikinci işleme rotatille yapılmıştır. Ekim pancar ekim
makinesi ile yapılmıştır. Dekara 1,2 kg. şekerpancarı tohumu kullanılmıştır. Ekim
sıra arası 45cm ve sıra üzeri 20 cm olacak şekilde yapılmıştır .
Kontrol konusuna önerilen ( ekim öncesi yapılan toprak analizlerine göre) 20
kg-N/da , 10 kg- P2O5/da bir defada ve ekimden önce uygulanmıştır. Azotun yarısı
ekimle beraber, ikinci yarısı ise bitkiler 3-5 cm boyunda ve 7-8 yapraklı olduğunda
verilmiştir. Gübre kaynağı olarak azot için amonyum sülfat (%21) ve fosfor için süper
fosfat gübresi kullanılmıştır .
Ekimi takiben çıkış suyu verilmiştir. Sezon boyunca çıkış suyu dahil toplam 6
su yağmurlama ile verilmiştir.. Hastalık ve zararlılara karşı mücadeleyi gerektiren
bir durum olmamıştır.
Söküm ekim ayında işçi ile yapılmıştır. Sökümde her parselden yanlardan
birer sıra ve başlardan birer metre atılarak analiz ve değerlendirme yapılmıştır.
906
KAYNAKLAR
BAŞÇETİNÇELİK, A., (2005), ”Türkiye’de Tarımsal Atıkların Değerlendirilmesi” ,
Sayfa:6 ,ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ,Adana
TERMAN G.L., SOİLEAU J.M., ALLEN S.E.,(1972), “Municipal waste compost:
Effects on crop yields and nutrient content in greenhouse pot experiments”, J.
Environ. Qual. 2:89-92.
SEKHON B.S., BAJWA M.S., (1993),” Effect of organic matter and gypsum in
controlling soil sodicity in rice-wheat-maize system irrigated with sodic water”,
Agricultural Water Management 24: 15-25.
AVNİMELECH Y. ,SHKEDY D. ,KOCHVA M. ,YOTAL Y. ,(1994), “The use of
compost for the reclamation of saline and alkaline soils”, Comp. Sci. Util. 2(3):
6-11.
OBREZA T.A., REEDER R.K., (1994), “Municipal solid waste compost use in
tomato/watermelon successional cropping”, Soil Crop Sci.Soc.Florida
Proc.53:13-19.
BALDONİ G., CORTELLİNİ L., DAL RE L., TODERİ G. (1996). , “The influence of
compost and sewage sludge on agricultural crops”, In: M.de Bertoldi, P. Sequi,
B. Lemmes and T. Papi (eds.), The Science of Composting. Blackie Academic
& Professional, Glasgow, London.
BİALA J., WYNEN W., (1998),” Is there a market for compost in agriculture?”
,International Composting Conference, Melbourne, 15-17 September 1998.
909
MANİOS V.I., SYMİNİS H.I., (1988), Town refuse compost of Heraklio, Bio Cycle
29(7): 44-47.
ERDİN, E. , (2000), “Kompost Ve Kompostlaştırma Hakkında Özlü Bilgiler”,Dokuz
Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü
yayınları,İZMİR
KHALİLİAN A.,WİLLİAMSON R.E., SULİVAN M.J., MUELLER J.D., WOLAK
F.J., (2002b), “Injected and broadcasted application of composted municipal
solid waste in cotton”, Applied Engineering in Agriculture 18(1): 17-22.
POLAT,H., ALMACA, N.D., (2006),“Harran Ovasında Tesviye Yapılan Arazilerde
Kompost Ve Yeşil Gübre Uygulamasının Toprak Özellikleri Ve Pamuk
Verimine Etkisi”,Toprak ve Su Kaynakları Araştırma Enstitüsü, Şanlıurfa.
910
ÖZET
Bu araştırma, bir izleme projesi olarak önceki dönem şlempe uygulamasının
bazı toprak özellikleri ve ürün verimi üzerine olan uzun yıllık etkisini araştırmak amacı
ile 2003, 2004 ve 2005 yıllarında bir izleme projesi olarak yürütülmüştür.
Uygulama yıllarında şlempenin en fazla toprağın elektriksel iletkenliği ve
potasyum içeriği üzerinde değişime neden olduğu dikkate alınarak, izleme yıllarında
topraktaki EC ve K2O değişimi takip edilmiştir. Araştırma sonucuna göre şlempe
uygulanmış parsellerde uygulama yıllarında artmış olan toprak elektriksel iletkenliği,
izleme yıllarında normal düzeye ulaşmış ve konular arasında bir farklılık meydana
gelmemiştir. Toprak potasyum kapsamı ise farklı şlempe düzeylerine bağlı olarak farklı
düzeylerde önemli olarak değişmeye devam etmiştir.
İzleme döneminde farklı düzeyde şlempe uygulamalarının ürün verimi üzerinde
meydana getirdiği verim farklılıklarını ortaya koymak için 2004 yılında buğday ve 2005
yılında şekerpancarı ürün verimleri belirlenmiş ve ANOVA testi ile istatistiksel olarak
karşılaştırılmıştır. Geçmiş dönemde şlempe uygulaması buğday verimini etkilememiş
ancak şekerpancarı verimi üzerinde etkili olmuştur.
Anahtar Kelimeler: Şlempe uygulaması, toprak özellikleri, şekerpancarı verimi,
buğday verimi.
GİRİŞ
Şeker fabrikalarının yan ürünü olan melas’ın alkol fabrikalarında işlenmesi
sonucu ortaya çıkan atık maddeye şlempe denilmektedir. Bu atık dünyanın birçok
ülkesinde herhangi bir arıtma işlemine tabi tutulmadan doğrudan akarsulara deşarj
edilmektedir. Srivastava ve Sahai (1987), Hindistan’da Captaingaj Alkol fabrikasından
açığa çıkan şlempenin arıtılmadan deşarj edilmesinin su kaynakları ve topraklar üzerine
olumsuz etkisi bulunduğunu bildirmiştir. Algur ve Gökalp (1989), Türkiye’de Erzurum
Etil alkol fabrikasının şlempe atıklarının akarsuya karışmasının düşük pH ve yüksek
şeker içeriği ile mantar gelişimini teşvik ettiği ve çevre kirliliğine neden olduğunu
belirtmişlerdir.
Şeker-Alkol Fabrikası atığı olan şlempenin doğrudan akarsuya boşaltılmak
yerine gübre olarak kullanılabilirliğini belirlemek amacıyla 1991-1994 yılları arasında
Tokat Toprak ve Su Kaynakları Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü tarafından çakılı olarak
bir araştırma yürütülmüştür. Araştırmada buğday – şekerpancarı - kuru fasulye ekim
nöbetinde A konusu parsellere 2/3 N.P. Gübre + Sulama suyu; B konusu parsellere %
2.5 Şlempe + 2/3 N.P. Gübre + Sulama suyu; C konusu parsellere % 5.0 Şlempe + 2/3
N.P. Gübre + Sulama suyu, D konusu parsellere % 10 Şlempe + 2/3 N.P. Gübre +
Sulama suyu ve E konusu parsellere % 20 Şlempe + 2/3 N.P. Gübre + Sulama suyu
uygulanmıştır(Çağatay ve ark.; 1997).
Bu araştırmada 1991-1994 şlempe uygulama döneminde elde edilen bazı veriler
yeniden ele alınarak değerlendirilmiştir. Elde edilen veriler ışığında 2003-2005
yıllarında izleme dönemi olarak şlempenin toprak özellikleri ve ürün verimi üzerinde
olan bakiye etkisi belirlenmiştir.
MATERYAL VE METOD
Araştırma Karadeniz ile İç Anadolu arasında geçit bölgede yer alan Tokat
Toprak ve Su Kaynakları Araştırma Enstitüsü arazisinde çakılı olarak yürütülmüştür.
Araştırma yerinin denizden yüksekliği 600 m’ dir. Araştırmanın yürütüldüğü yer
Karadeniz iklimi etkisi altında olup, yarı kurak iklim özelliği göstermektedir. Araştırma
alanının uzun yıllar ortalama sıcaklığı 11.9 oC, yıllık toplam yağış 430 mm’ dir (Oğuz,
2008). Araştırmanın yürütüldüğü topraklar (Typic Ustorthent), düz ve verimli tarım
topraklarıdır(Durak ve ark.,1994). Yörede en fazla yetiştiriciliği yapılan ürünler buğday,
arpa, domates, şekerpancarı ve şeftalidir.
Araştırma materyali şlempe Tokat-Turhal Şeker-Alkol Fabrikasından temin
edilmiş ve tanklar yardımıyla parsellere getirilerek sulama suyuna karıştırılmak suretiyle
uygulanmıştır. Parsellere uygulanan şlempenin % 9.2’ si kuru madde (%30 ham protein
ve % 24 ham kül) olup, pH değeri 5.28, EC değeri 14700 mmhos cm-1, potasyum 19580
mg/L, kalsiyum iyonu 1250 mg/L, fosfat iyonu 165 mg/L, toplam azot miktarı 4022
mg/L ve kimyasal oksijen ihtiyacı 78302 olduğu belirlenmiştir (Çağatay ve ark.; 1997).
Şlempe uygulamalarını takiben 1994 yılında son toprak örnekleri alınarak çalışma
tamamlanmıştır.
Alınan toprak örneklerinde; elektriksel iletkenlik (mmhoscm-1) kondaktivite
aleti ile saturasyon macunundan, organik madde (%) modifiye edilmiş Walkley Black
metoduna göre, CaCO3 (%) Scheibler kalsimetresi ile, P2O5 (kg/da) Olsen ve arkadaşları
metoduna göre, K2O (kg/da) Beckmen fleym fotometresi ile, pH saturasyon
macunundan cam elektrotlu pH metre ile belirlenmiştir (Tüzüner, 1990).
Bu çalışma, önceki dönem şlempe uygulamalarının, aradan geçen süre zarfında
toprak ve ürün verimi üzerine olası kalıcı etkilerini izlemek ve elde edilen bulguları
912
araştırma yılları bulgularıyla karşılaştırmak üzere 2003, 2004 ve 2005 yıllarında toprak
analizleri yapılarak, 2004 ve 2005 yıllarında ise buğday ve şekerpancarı verimleri
belirlenerek yürütülmüştür. Toprak özelliklerinde görülen farklılıkları izlemek amacıyla
0-20 cm toprak derinliğinden toprak örnekleri alınmıştır. Buğday ve şeker pancarı
verimi üzerine olası etkileri belirlemek için bu bitkiler farklı şlempe uygulanmış
parsellere ekilmiş ve hasat edilerek ürün verimleri belirlenmiştir.
parsellerde meydana gelmiştir. Bu sonuca göre en düşük doz şlempe uygulaması bile
uzun vadede şeker pancarı verimini olumsuz etkilemektedir. Şlempenin uygulama
yılında şekerpancarı verimini etkilemediği halde zamanla bileşik haldeki zararlı
maddelerinin ayrışarak elementel hale gelmesi, ürün verimini azaltmış olabilir. Özellikle
şlempeyi oluşturan % 9.2 oranındaki katı maddenin çözünmesi belli bir sürece ihtiyaç
duymaktadır. Uygulama yıllarında şekerpancarı verimindeki farklılığın önemsiz oluşu
ise bir taraftan toprağa şlempe ile kazandırılan ilave besin maddelerinin katkısı diğer
taraftan ise, şlempenin toksik etkisinin getirdiği olumsuzluğun bileşkesinin bir sonucu
olabilir.
Şlempenin buğday ve şekerpancarı bitkilerinde farklı sonuçlara neden olması
buğdayın şekerpancarına oranla çevre koşullarına daha dayanıklı olması ile
açıklanabilir. Uygulama yıllarında buğday bitkisi şlempenin kazandırdığı bitki besin
maddelerinden yararlanırken olumsuz etkiyi tolere ederek verim artışı sağlamıştır.
İzleme yıllarında ise şlempenin kazandırdığı bitki besin maddeleri yıkanarak uzaklaşmış
ancak kalıcı bileşiklerin olası olumsuz etkisi buğday bitkisi tarafından tolere edildiği
için verimde bir değişim meydana gelmemiştir. Şekerpancarında ise, uygulama
yıllarında bir taraftan toprağa şlempe ile kazandırılan ilave besin maddelerinin katkısı
diğer taraftan ise, şlempenin toksik etkisinin getirdiği olumsuzluğun bileşkesinin bir
sonucu olarak ürün verimi anlamlı değişmemiştir. İzleme yıllarında ilave bitki besin
maddeleri yıkanarak uzaklaşması ancak kalıcı toksik maddeler olumsuz etkisi
şekerpancarı verimini azaltmıştır.
Çizelge 4. Uygulama ve izleme yılları ürün verimleri, kg/da
Konular Uygulama Dönemi İzleme Dönemi
Buğday Şekerpancarı Buğday Şekerpancarı
1992 1993 2004 2005
A 203.37a 5479.42a 479.89a 12771.67a
b a a
B 329.07 6843.62 486.55 10360.00b
b a a
C 383.13 12308.64 427.79 9378.33b
b a a
D 369.64 7164.61 553.93 9963.33b
a a a
E 281.75 6520.58 445.27 10225.00b
*Farklı harfle etiketlenen ortalamalar % 5 düzeyinde farklıdır.
Şeker fabrikası atığı kimyasal bir madde olan şlempenin 5700 kg/da miktara
kadar farklı düzeylerde toprağa uygulanması, toprakların EC ve K2O içeriğini
artırmıştır. Şlempe uygulamasının, toprak pH’ sı ile, CaCO3, organik madde ve P2O5
içeriği üzerine önemli bir etkisi görülmemiştir. Şlempenin toprak EC’ si üzerine etkisi
uygulamayı takip eden yıllarda yıkanmanın da katkısıyla ortadan kalkmış, K2O
düzeyinde meydana getirmiş olduğu artış ise 2005 yılına kadar devam etmiştir.
Şlempe uygulaması uygulama döneminde buğday verimini artırmış ancak bu
etki izleme döneminde görülmemiştir. Ancak buğdaydaki durumun tersine şlempe
uygulaması şekerpancarı verimi üzerine uygulama döneminde kalıcı etkide
bulunmamasına rağmen uzun dönemde verim üzerine olumsuz ve kalıcı etkilere neden
olmuştur.
Sonuç olarak, toprağa düşük düzeylerde dahi uygulanan şlempe, toprak
kimyasal özellikleri üzerinde bariz bir etki meydana getirmemesine karşın, özellikle
hassas bitkilerde olmak üzere ürün verimini azaltma riski taşımaktadır.
915
KAYNAKLAR
ALGUR, Ö. F., GÖKALP, H.Y. 1989. Şlempenin (Vinas) toprak ve su mikroflorasına
etkileri. I. Ulusal Biyoteknoloji Sempozyumu, Biyoteknoloji Derneği, Yayın
No: 1, 103-106.
ÇAĞATAY, K., ÇELİK, S., TETİK, A. 1997. Şlempenin Tokat yöresinde buğday, kuru
fasülye, şekerpancarı verimine ve çevre kirliliğine etkisi. T.C. Başbakanlık
KHGM Tokat Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü Yayınları, Tokat.
SRIVASTAVA, N., SAHAI, R. 1987. Effect od distillery waste on the performance of
cicer arietinum I. Environmental pollution 43, p 91-102, England.
OĞUZ, İ., ÖZTEKİN, T., AKAR, Ö. 2008. Tokat yöresinde uzun yıllık yağış ve sıcaklık
gidişlerinin kuraklık açısından irdelenmesi. GOP Üniversitesi Ziraat Fak.
Dergisi (Basımda), Tokat.
DURAK, A., OĞUZ, İ. 1994. Köy Hizmetleri Tokat Araştırma Enstitüsü Arazisinin
Toprak Etüdü, Haritalanması ve Sınıflandırılması. Gaziosmanpaşa Üniversitesi
Ziraat Fakültesi Dergisi 11 (1994), s 177 – 189. 1994, Tokat.
TÜZÜNER, A., 1990. Toprak ve Su Analiz El Kitabı. Tarım Orman ve Köyişleri
Bakanlığı, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Ankara.
916
GİRİŞ
Atmosferde en yüksek oranda (%78) bulunan azot (N2) canlıların gereksinim
duyduğu formda (NH4+,NO3-) değildir. Çevrelerindeki tonlarca azota rağmen birçok
canlı bu element noksanlığında fonksiyonlarını gerçekleştiremez ve ölebilir. Atmosferde
bulunun N2 azotunun yarayışlı formlara geçmesi için, azotun üçlü bağının ikili bağa
indirgenmesi ve azotun hidrojen ya da oksijenle birleşmesi gerekir. Diğer deyişle
bitkiler NH4+ ve NO3- formundaki azotu kullanabilirler (Fritsche, 1990; Lindemann and
Glower, 2003).
917
MATERYAL VE YÖNTEM
Bu çalışmada verilen sonuçların bir bölümü laboratuvar inkübasyon
denemelerine, bir bölümü iklim odası-sera saksı denemelerine, bir bölümü arazi
denemelerine dayanmaktadır.
Laboratuvar inkübasyon denemelerinde topraklara çeşitli organik artık ve atık
ilaveleri yapılmış ve belirli inkübasyon dönemi boyunca topraklarda azot
mineralizasyonu ve toprakların mikrobiyal aktiviteleri incelenmiştir.
Laboratuvar saksı denemelerinde çeşitli baklagil bitkileri Rhizobium spp.
bakterileri ile aşılanmış-aşılanmamış olarak N2-fiksasyonu yönünden incelenmişlerdir.
Arazi denemelerinde yine çeşitli baklagil ve baklagil olmayan bitkiler
Rhizobium spp. bakterileri ile aşılanmış ya da aşılanmamış olarak N2-fiksasyonu, N-
mineralizasyonu, biyolojik aktivite, biyomas ve dane verimi yönünden
karşılaştırılmışlardır.
Toprakların mikorizal potansiyellerinin belirlenmesi amacıyla denemeye alınan
toprak örneklerinde mikoriza spor sayımları yapılmış, ayrıca çeşitli VAM türlerinin
mikorizal infeksiyon yönünden etkinlikleri araştırılmışlardır.
Ayrıca bazı arazi denemelerinde, çeşitli organik artık ve atık uygulamalarının
toprakta N-mineralizasyonu, dolayısıyla Nmin (mineral azot) oluşumu, denitrifikasyonla
azot kaybı ve bitkide dane verimine etkileri araştırılmıştır.
918
Çizelge 3. Farklı yeşil gübre bitkileri uygulamalarının tarla koşullarında toprağın azot
kazancına etkisi a)
Uygulamalar max. N-(NO3-+NH4+)
(kg/da)
Fiğ 17.6 B
Yulaf 2.5 E
Fiğ+Yulaf 10.2 C
İskenderiye Üçgülü 23.6 A
Bakla 8.8 C
Ahır gübresi b) 4.4 D
a)
Çizelgedeki değerler, ölçülen Nmin’den kontrol parseline ait Nmin çıkarılarak bulunmuştur.
b)
uygulama 2 t/da
edilen bu alternatif tarım sisteminin, sunu içinde açıklanan gerekçelerle “ekolojik tarım”
olarak ifade edilmesinde yarar görülmektedir.
Hiçbir üretim sisteminde toprakta yeterli ve dengeli besin elementleri
sağlamadan optimum ürün almak mümkün değildir. Ekolojik tarımda da optimum ürün
almak için toprağın, ekolojik üretim sistemlerine dayalı gübrelerle beslenmesi, diğer
deyişle biyolojik gübreleme yöntemleriyle toprağa yeterli miktarda besin elementleri
sağlanması söz konusudur. Burada, topraklarımızın genelde organik madde yönünden,
bu gün dünyada ekolojik tarım yöntemlerinin önerildiği ve uygulandığı topraklara göre
oldukça fakir olduğunu, ekolojik koşulların (özellikle sıcaklık !) da toprakların organik
madde içeriğini istenilen şekilde artırmada sıkıntı yarattığını gözden uzak tutmamak
gerekmektedir. Topraklarımıza özgü bu sorun nedeniyle, ekolojik tarımda başarılı
olabilmek açısından, organik maddesi yüksek Avrupa topraklarında yapılan ekolojik
tarıma oranla çok daha fazla çaba sarf edilmesi gerekmektedir.
Biyolojik gübreleme yoluyla topraklara besin elementleri sağlanmasında
özellikle baklagiller önemli yer tutmaktadır. Ana kültür bitkisinin mayıs ve sonrası
ekildiği bölgeler için, aynı toprakta yeşil gübre bitkileri (özellikle baklagil) ekimi ve bu
bitkilerin aynı alanda yetiştirilecek ana kültür bitkilerinin besin elementleri
ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla kullanılması ya da başka alanlarda kullanılmak
suretiyle bitkilerin besin ihtiyaçlarının karşılanması için kullanılabilmesi bu bölgelere
ekolojik tarım açısından önemli avantaj sağlamaktadır. Bu noktada ülkemizde, biyolojik
gübre olan baklagil bitki artıklarının gübre değeri (N içeriği) ve biyomas miktarı (kg/da)
bakımından önemli olan ve eksikliği duyulan husus, soya bitkisi dışındaki baklagil
bitkilerinde bakteriyel aşılamanın yapılmaması, en önemlisi de bu hususta ekolojik
koşullara göre yeterli çalışma yapılmamış olmasıdır.
Kültür bitkilerinin beslenmesinde gübre olarak biyolojik gübre materyalinin
doğrudan toprağa uygulanması bir biyolojik gübreleme yöntemi olduğu kadar,
topraklarda ayrışma ile ya da mineralizasyonla oluşmuş olan besin elementlerinin
alımında bitkiye yardımcı olunması amacıyla bazı mikro organizmaların toprağa
aşılanması, ya da toprakta var olanların aktive edilmesi, atmosfer azotundan
baklagillerle N2-fiksasyonun sağlanması için topraklara uygun bakteri aşılaması
yapılması da bir biyolojik gübreleme yöntemi, biyolojik gübreleme sisteminin önemli
bir öğesidir. Bu bakımdan biyolojik tarımda, Rhizobium bakterileri ve Mikoriza
mantarları gibi “mikrobiyel biyolojik potansiyel”den daha etkin yararlanılması yollarına
gidilmelidir.
KAYNAKLAR
Cheshire, M.V., C.N. Bedrock, B.L. Williams, B.T. Christensen, I.Thomsen and P.
Alpendre (1999). Effect of climate and soil type on the immobilization of
nitrogen by decomposing straw in northern and southern Europe. Biol. Fertil.
Soils 28:306-312.
Dinç, U., Derici, M. R., S. Şenol, Kapur., S., Dingil, M., Dinç, O., Öztekin, E., Sarıyev,
A., Torun, B., Başyiğit, L., Kaya, Z., Gök, M., Akça, E., Çelik, İ., Ortaş, İ.,
Çullu, M. A., Güzel, N., İbrikçi, H., Çakmak, İ., Peştemalcı, V., Çakmak, Ö.,
Karaman, C., Özbek, H., Kılıç, Ş., Sakarya, N., Çolak, A. K., Onaç, I., Yeğingil,
İ., Gülüt, K. Y., Atatanır, L., Öztürk, L., Büyük, G., Coşkan, A., Müjdeci, M.,
2000. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Tarım ve Orman Bakanlığı.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Detaylı Toprak Edüd ve Haritalama Projesi
Raporu Cilt:1. Lefkoşe.
Frıtsche, W., 1990. Mikrobiologie. Gustav Fischer Verlag. Jena.
923
ÖZET
Bu çalışmada, zeolit ve kümes gübresi karışımından oluşan kompost
kullanılarak, farklı miktarlarının mısır verimi üzerindeki etkisi araştırılmıştır.
Denemeler, Eskişehir Toprak ve Su Kaynakları Araştırma Enstitüsü Müdürlüğünde,
2007 yılında TTM-813 mısır çeşidi kullanılarak yapılmıştır. Denemelerde şeritsel(bant
uygulaması) ve yüzeysel(satha uygulama) ekim olmak üzere iki uygulama yapılmıştır.
Uygulamalarda Dunett karşılaştırma ve kontrol metodu kullanılarak dekara,: 100, 200,
300 ve 400 kg-doğal gübre uygulanmıştır. Kontrol konusu 0(sıfır) konusu olup,
kimyasal gübre sadece bu konuda kullanılmıştır.
Bu çalışmanın sonunda, şeritsel ve yüzeysel ekim uygulamalarına ait mısır
verimleri tespit edilmiştir. Şeritsel uygulamadan elde edilen mısır verimleri: 735 kg/da
(0 konusu), 820kg/da (100 kg doğal gübre/da), 892 kg/da (200 kg doğal gübre/da), 1021
kg/da (300 kg doğal gübre/da), 1050 kg/da (400 kg doğal gübre/da) olarak tespit
edilmiştir.
Yüzeysel uygulamadan elde edilen mısır verimleri ise: 682 kg/da (0 konusu),
638 kg/da (100 kg doğal gübre/da), 735 kg/da (200 kg doğal gübre/da), 961 kg/da (300
kg doğal gübre/da), 970 kg/da (400 kg doğal gübre/da) olarak tespit edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Doğal gübre, mısır, verim.
GİRİŞ
Türkiye topraklarının önemli bir bölümünde organik madde yetersizliği veya
eksikliği bulunmaktadır. Özellikle, İç Anadolu Bölgesi topraklarının organik madde
miktarları % 1’in altındadır. Tarım topraklarına çeşitli organik maddeler karıştırılarak
organik madde düzeyleri yükseltilmeye çalışılmaktadır.
Doğal gübrelerin önemli bir kısmı çeşitli hayvanların sıvı ve katı dışkıları ile
hayvanların altına serilen yataklıkların karışımlarından oluşmaktadır. Doğal gübreler
hem organik madde, hem de geniş mikroorganizma kapsamı ile toprağa çok yönlü
yararlar sağlayan gübrelerdir.
Doğal gübreler toprağın su tutma kapasitesini arttırır. Suyun toprak yüzeyinde
serbest akmasına, buharlaşmasına engel olur, zerreleri birbirine yapıştırarak toprağın su
ve rüzgâr erozyonuna karşı dayanmasına katkıda bulunur. Toprağın tava gelmesini
hızlandırır, işlenmesini kolaylaştırır. Toprak ısısını arttırarak bitkilerin gelişmesine
uygun ortam yaratır. Toprakların reaksiyonu (pH'sı) üzerinde etkili olmaktadır. Toprağa
uygulanan kimyasal azotlu gübreler (bilhassa amonyum nitrat gübresi) sulama ve yağış
suları ile kolayca yıkanır. Ama buna karşılık doğal gübreler ise, organik maddelerden
oluştuğu için, bitkilerin ihtiyaç duyduğu bütün elementleri (azot, fosfor, potasyum,
kalsiyum, magnezyum kısaca makro ve mikro elementler) içermekte olup, özellikle en
önemli bitki besini olan azotun sürekli kaynağını oluşturmaktadır. Bitkiler için doğal
gübredeki fosfor, kimyasal gübrelerdeki fosfora göre çok daha faydalıdır. Özellikle
kireçli topraklarda toprakta bulunan fosfor bitkiler tarafından alınamaz. Bitkiler toprağa
verilen kimyasal gübrelerin genellikle % 5-30'undan yararlanabilmektedir. Ancak doğal
gübre ile gübrelenen topraklarda ise bu oran artar. Doğal gübreler organik yapıları
nedeni ile toprağın havalanmasına olumlu etki yaparlar. Doğal gübrelerin toprakta
parçalanması sonucu oluşan karbondioksit ve organik asitler, bitki besin elementlerini
bitkiler için faydalı forma getirir. Doğal gübrelerle toprağa fazla miktarda
mikroorganizma verilir. Böylece, toprakta biyolojik aktivite ve değişimlerin hızı artarak
toprağın biyolojik verimliliği artırılmış olur. Toprağın fiziksel ve kimyasal yapısında
olumlu gelişmeler meydana gelerek toprağın daha verimli hale gelmesini sağlar.
Doğal gübrelerin etkisi ve süresi kimyasal gübreler gibi tek yönlü değildir.
Ticari gübreler zamanla toprağın fiziksel ve kimyasal yapısını bozmalarına rağmen,
doğal gübreler ise zamanla toprağın fiziksel ve kimyasal yapısını düzenleyerek
toprakların verimli ve organik maddece zengin bir yapı kazanmasını sağlarlar.
Topraktaki faydalı mikroorganizmalar için uygun ortam sağlayarak toprağın
havalanmasını, su tutma kapasitesini arttırır ve bitkilerin gelişimi için uygun ortam
sağlar.
MATERYAL VE METOD
Materyal
Araştırma Eskişehir-Ankara devlet karayolunun kuzeyinde, Eskişehir ili
merkezine 8 km mesafede bulunan merkez istasyonunda yürütülmüştür. Deneme
yerinin denizden yüksekliği 781 m’dir. Deneme yeri toprakları Allüviyal büyük toprak
grubundadır.
Araştırmada tavuk gübresi ve zeolit karışımının kompostlaştırılmasından elde
edilen doğal gübre ve TTM-813 mısır çeşiti kullanılmıştır.
926
Metod
Biri şeritsel (bant uygulaması) diğeri yüzeysel (satha uygulama) olmak üzere
iki bağımsız deneme şeklinde yürütülen araştırmada Dunnett’in “ kontrol ile
karşılaştırma “yöntemi uygulanmıştır ( bu yöntemde tekerrür sayısı bir olup konular
sadece kontrol konusu ile mukayese edilmiştir). Denemede 100 ,200 ,300 ,400 kg-
doğal gübre / da konuları uygulanmıştır. 0 (sıfır) kontrol konusu olup sadece kimyasal
gübre uygulanmıştır. Diğer konulara kimyasal gübre uygulanmamıştır.
Doğal gübre uygulaması ekimden önce (sürümden sonra) yapılmıştır.
Birinci toprak işleme pullukla, ikinci işleme rotatille yapılmıştır. Ekim
pnömatik ekim makinesi ile Haziran ayının ilk haftasında yapılmıştır. Dekara 2 kg.
mısır tohumu kullanılmıştır. Ekim sıra arası 65cm ve sıra üzeri 20 cm olacak şekilde
yapılmıştır .
Kontrol konusuna önerilen ( ekim öncesi yapılan toprak analizlerine göre) 20
kg-N/da , 10 kg- P2O5/da bir defada ve ekimden önce uygulanmıştır. Azotun yarısı
ekimle beraber, ikinci yarısı ise ikinci sulamadan once verilmiştir. Gübre kaynağı
olarak azot için amonyum sülfat (%21) ve fosfor için süper fosfat gübresi
kullanılmıştır .
Ekimi takiben çıkış suyu verilmiştir. Sezon boyunca çıkış suyu dahil toplam 6
su karık usulü verilmiştir.. Hastalık ve zararlılara karşı mücadeleyi gerektiren bir
durum olmamıştır.Hasat ekim ayında işçi ile yapılmıştır.
1200
1000
Verim(kg/da)
800
600
400
200
0
A0 A100 A200 A300 A400
Konular(kg/da)
KAYNAKLAR
Manure Application Methods for Corn, Vermont, USA, http://www.uvm.edu/pss/
vtcrops/LMWQ/Lmvq3.pdf.
Animal Manure as Fertilizer, USA, http://www.uaf.edu/ces/publications/ LPM-
00340.pdf
Comprison of Dairy Manure Nitrogen Avability to Corn Using Various Methods,
USA, http://www.soils.wisc.edu/extension/FAPM/proceedings01/Powell-
etal.pdf
928
ÖZET
Bu çalışmada % 53 toplam humik asitler ihtiva eden Elbistan linyiti öncelikle
1/10 katı/sıvı oranında seyreltik %1’lik H2SO4 ile yıkanmış ve süzülmüş sıvı kısım
atılmış örneklerden reaktör ortamında sıvı faz oksidasyon prosesi çerçevesinde
sodyum, amonyum, potasyum ve sülfolanmış (karışık) humat üretilmiştir. Ayrıca asit
oksidasyonu ile % 8 N, % 6 P2O5, % 1 K2O ,% 8 S ihtiva eden organik bazlı gübre
üretilmiştir. Üretilen sıvı humatlarda pH 9,27 ile 13,34 arasında toplam humik asitlerde
12.12 ile 21.98 arasında değişmektedir. Organik bazlı gübrede ise % 74.04 organik
materyal, Toplam humik asitler % 37,4 ve bitki besin elementleri de N+ P2O5 + K2O
olarak % 15.94 bulunmuştur.
Sera şartlarında mısır bitkisi, kurutulmuş tüm ürünler 100 ppm dozda (optimum
gübre, ham materyal, yıkanmış materyal) ile birlikte toplam 9 konuda denemeye
alınmış ve 2 aylık süre sonunda kök ve gövde ayrı ayrı tartılarak, topraklarda uygulama
öncesi ve sonrası analiz edilmiştir.Yapılan istatistik analiz sonuçlarına göre humik
bileşiklerin etkisinin öncelikle kökte izlendiği, organik bazlı gübre dışında gövde
gelişiminde etkisinin olmadığı hatta kontrolden (boş uygulama) bile istatistikî açıdan
daha düşük verimlere neden olduğu tespit edilmiştir. Organik bazlı gübrede en yüksek
verime sebeb N ve P2O5 miktarlarının bu gübrede fazla olup gübre değerinden
kaynaklandığı düşünülmektedir. İstatistikî açıdan organik bazlı gübre gövde
gelişiminde önemli gözükmektedir. Kök gelişiminde ise tüm ürünler istatistikî açıdan
önemli bulunmuştur.
Çalışmada 25 kg/da (100 ppm) doz uygulama ile mısır bitkisinde organik
kökenli gübre, ham materyal ve amonyum humat kontrolden daha etkili, diğer
ürünlerde ise gövde gelişime etkinin azalma yönünde olduğu, kök gelişiminde ise tüm
ürünlerin kontrolden daha etkili olduğu görülmüştür. Sodyum, karışık humat ve
hammateryal optimum gübreliden daha az etkili bulunmuştur. Bu ise humik bileşiklerin
toprağa organik madde sağlamaktan çok bitki gelişim düzenleme işlevlerini daha fazla
öne çıkarmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Organik Gübre, Humik Asit, Humat, Toprak Düzenleyici.
EFFECT OF DIFFERENT HUMATES AND ORGANIC BASE 8-1-6-8
FERTILIZER PRODUCED FROM ELBISTAN LIGNITE ON ROOT AND STEM
GROWTH OF MAIZE GROWN IN GREENHOUSE
ABSTRACT
Elbistan lignites contain 53 % humic acids.In this project our aim was to
investigate the effects of some kind of humates and organic based fertilizers which
were produced from lignites, on the development of the roots and the stem of corn
3
Bu Çalışma Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı –TAGEM tarafından yürütülen “Türkiye Turba ve Linyitlerinden
Humik Bileşikler ve Organomineral Gübreler Üretilebilirliği ve Tarımda Kullanım İmkânlarının Araştırılması “
adlı 04310A01 nolu araştırma projesi’nin Elbistan linyitleri ile yapılan çalışmalardan özetlenmiştir. Bu proje
kapsamında desteklenmektedir.
929
plants. For this purpose , first of all our solid samples are washed with diluted H2SO4
solution (1%) in the ratio of 1/10 solid to liquid. After filtration of these solutions, in the
reactor medium by liquid phase oxidation process, sodium, potassium, ammonium and
sulfonated (mixed) humates are produced. In addition, by acid oxidation, 8 % N, 6 %
P2O5, 1% K2O, 8 % S containing organic based fertilizer is produced. pH values of
liquid humates altered in the range of 9.27 to 13.34 . And total humic acids pH values
are changed from 12.12 to 21.98. In organic based fertilizers 74.04 % organic material,
37.4 % humic acids, 15.94 % plant nutrient materials as N+P2O5+K2O were found as
ingredients.
In greenhouse conditions corn plant, all dry products in the dosage of 100 ppm
(in addition of optimum amount of fertilizer, raw materials, washed materials) were
experienced in 9 different subjects .After two months period, root s and stems were
weighted separately. The soil was investigated before and after the analysis.
According to the statistical analysis results humic acid effect was seen firstly on the
root part of the plant. The efficiency of the organic based fertilizers was increased by
increasing percent of N and P2O5. Statistically organic based fertilizers effected the stem
growth; all the other products effected the root growth.
Agricultures are thinking about the humic acid compounds if they are soil regulators
or development regulator or if they are fertilizer. Besides these ideas, general
acceptation is that humic compounds are good organic material sources. Raw material
contains B, Ni and Cr etc. in high quantities (100-5000). These elements in high
amounts prevent the material to regulate the soil. In addition to this processed products’
costs are very high (0.5 – 10 $/kg) in market, for this purpose.
In this Project, we saw that, organic based fertilizers (in the dosage of 25 kg/da
(100 ppm)) raw material and ammonium humate are more effective than controls for
corn plants. For the other plants, organic based fertilizers are very effective for root
development but it has seen that, for the body development the effect of the material is
decreasing (less effective than sodium, mixed humates and raw materials.)
This proves that organic based fertilizers are effective in plant development
regulation more than giving the soil some kind of organic materials.
Key Words: Organic fertilizers, organic base fertilizers, humic acid, humate, soil
condition, plant grow regulator.
GİRİŞ
Termodinamik bitkisel ve hayvansal kökenli malzemelerin yok oluşu tersinmez
bir yok oluş kayboluşa doğru, ölüm daha küçük moleküllere parçalanma ve C - H
bağlarının kopması dağılması, CO2, N2, O2 vs şeklinde atmosfere dağılma şeklinde
devam eden, entropi artışı şeklinde bir davranış gösterir. Yalnız bazı doğal şartlar
halinde organik maddede H, O, ve C’ nin kontrollu salınımı ile karbonlaşma,
kömürleşme, petrolleşme şeklinde ve tel kafes kimya bileşikleri olarak tanımlanabilen
bileşikler haline doğru uzun zaman içerisinde gelebilmektedir. Organik maddenin yok
oluşu tarımsal açıdan kullanılmaz hale gelmesidir. Bu doğal süreç içerisinde organik
madde de fulvik asit, humik asit, ve humin adlı bileşikler şeklinde; rengin açık sarıdan
siyaha doğru, molekül ağırlığının 2,000’ den 300,000 e doğru, karbon oranının %
62’lere, oksijen yüzdesinin 48’ler den 30’lara doğru, asitliğin azalması şeklinde devam
eden bir süreç vardır. İşte bu maddeler organik gübre ve organomineral gübreler için
ideal malzemelerdir. Tarımda kullanılabilir organik maddenin ana fraksiyonlarını
oluştururlar ve HUMUS adı ile adlandırılırlar (Clamme 1988, Çöteli 2004).
930
MATERYAL VE METOD
Materyal
Elbistan yöresinde düşük enerji değerli yüksek miktarda rezerve sahip linyit
yataklarından rastgele seçilmiş kuru baz da TS 5869’a göre % 53 toplam humik asit
ihtiva eden malzeme kullanılmıştır.
Kimyasallar: Üretimde kullanılan kimyasallar endüstriyel saflıktadır.
Üretim reaktörü: SS 316’dan imal silindirik, 150 lt iç hacimli, türbün tür 60
d/dk hızlı karıştırıcılı, basınç ve sıcaklık ayarlı, elektrikli ısıtmalı, ON/OFF ayarlanabilir
ısıtma sistemli, yüksek basınca dayanıklı 2 giriş (Hava+hammadde) 2 çıkış vanalı
reaktör.
Malzemelerin temizlenmesi: Öncelikle 1000 mikron altına öğütülmüş % 53
humik asit ihtiva eden Elbistan linyiti 1/10 (sıvı/katı) % 1’lik H2SO4 ile yaklaşık 40
C’de yıkanmış çöken kısım alınarak materyalin bor ve Cd, Cr, Ni, Pb, As, Hg, gibi kirlik
parametrelerinin önemli kısmının giderilmesi sağlanmıştır. Bu çalışma kömürün
kısmi demineralizasyonu işlemi olup önemli ortamda kömür içerisinde bulunan Cd, Cr,
Ni, Pb, As, Hg, B gibi elementler uzaklaştırılabilmektedir (Paul ve ark 2006 Çöteli ve
ark. 2005). Ayrıca humik asitlerin alkali çözündükleri asitte ise çözünmedikleri
belirtilmektedir (Clamme 1988). Cd, Cr, Ni, B, Pb, As, Hg gibi elementlerin asidik
ortamda çözündükleri belirtilmiştir (Perry 1985).
Sodyum humat üretimi: 10 -1000 mm arasında tanecik boyutuna küçültülmüş
kuru baza eşdeğer (20/0.53=37.73 kg) linyit kömürü önce demineralizasyon (asit
yıkama) işlemine tabi tutularak sıvı kısım atılır katı kısım ise reaktöre konur. Üzerine 10
kg pelet NaOH ilave edilir. Toplam karışım 100 kg olacak şekilde su ilavesi yapılır.
Reaktör içerisine kompresörle > 4 atm basınca tekabül edecek kadar hava basılır.2 saat
110-140 C’ de çalışacak şekilde reaksiyon tamamlanır. Dinlendirilen ürün süzülerek katı
dibe çöken kısım atılır.
Amonyum humat üretimi: 10-1000 mm arasında tanecik boyutuna
küçültülmüş kuru baza eşdeğer (20/0.53=37.73 kg) linyit kömürü demineralizasyon
işlemine tabi tutularak sıvı kısım atılır katı kısım ise reaktöre konur. Üzerine 10 kg sıvı
NH3 ilave edilir. Toplam karışım 100 kg olacak şekilde su ilavesi yapılır. Reaktör
içerisine kompresörle > 4 atm basınca tekabül edecek kadar hava basılır. 2 saat 110-140
C’ de çalışacak şekilde reaksiyon tamamlanır. Dinlendirilen ürün süzülerek katı dibe
çöken kısım atılır.
Potasyum humat üretimi: 10-1000 mm arasında tanecik boyutuna küçültülmüş
kuru baza eşdeğer (20/0.53=37.73 kg) linyit kömürü demineralizasyon işlemine tabi
tutularak sıvı kısım atılır katı kısım ise reaktöre konur. Üzerine 10 kg pelet KOH ilave
edilir. Toplam karışım 100 kg olacak şekilde su ilavesi yapılır. Reaktör içerisine
932
kompresörle > 4 atm basınca tekabül edecek kadar hava basılır.2 saat 110 -140 C’ de
çalışacak şekilde reaksiyon tamamlanır. Dinlendirilen ürün süzülerek katı dibe çöken
kısım atılır.
Çizelge 1. Linyit Kömürü tür materyalden çeşitli humatlar üretimi reaksiyon şartları
Sodyum Amonyum Potasyum Sülfolanmış
HUMAT HUMAT HUMAT HUMAT
İŞLEM
NaOH. kg 10.00-25.00 - - 5.00
KOH . kg - 10.00-40.00 5.00
NH3 % 24-26 . kg - 10.00-25.00 5.00
Na2S2O5. kg - - 5.00
K2S2O5. kg - - 5.00
Humik Asit. kg 20.00 20.00 20.00 20.00
(Linyit içerisinde bulunan)
Elbistan Linyit kömürü kg Humik Asit % den Humik Asit % den Humik Asit % den Humik Asit % den
hesaplanacaktır. hesaplanacaktır. hesaplanacaktır. hesaplanacaktır.
Çeşme Suyu. kg Gerisi Gerisi Gerisi Gerisi
TOPLAM KARIŞIM (kg) 100.00 100.00 100.00 100.00
PH 11/ 8.5 11/8.5 11/8.5 11/8.5
Zaman (saat) -2 -2 -2 -2
Sıc. oC 110-140 110-140 110-140 110-140
Ortam Çalışma Basıncı (Bar) >4 >4 >4 >4
Hava Basıncı (bar) > 4. Sıcaklığa > 4. Sıcaklığa > 4. Sıcaklığa > 4. Sıcaklığa
tekabül eden tekabül eden tekabül eden tekabül eden
Boyut (mikron) 10-1000 10-1000 10-1000 10-1000
4
(8-6-1)+S organik kökenli gübrede 1/5 alet okumasıdır.
935
Bu çalışmada gübre değeri öne çıkan (8-6-1)+S tür organik gübre en hızlı
büyüme verimi sağlamıştır. Ham materyal ve amonyum humat optimum gübreliden
daha az etkili bulunmuştur. Diğer ürünlerin ise kontrol’den bile daha az gövde gelişimi
sağladığı dolayısı ile bitki gövde gelişimini durdurduğu söylenebilir. Esasen bu çalışma
humik asitlerin gübre olmadığı yolundaki çalışmaları desteklemektedir.
Kuru kök ağırlık değerler istatistiki olarak varyans analizi ile değerlendirilmiş
ve yapılan uygulamaların bitki kök kuru ağırlık verimine etkileri % 5 düzeyinde önemli
bulunmuştur. En yüksek kuru kök ağırlığı verimi K-Humat konusunda elde edilmesine
rağmen, K-Humat,(8-6-1)+S (Org. Güb.), yıkanmış materyal, NH4-Humat ve kontrol
konuları % 5 önemlilik düzeyinde diğer konulardan farklılık göstererek, Duncan
gruplarında “A” ve “AB” grupları içerisinde yer almışlardır.
Çizelge 4. Mısır kuru ağırlık değerleri (g/saksı), Duncan grupları (p 0.05)
Konular Konular Duncan
1 2 3 Ort.
Grupları
Kontrol 1.761 1.579 1.943 1.761 (8-6-1)+S A
Op.Gübreli 1.853 1.752 1.758 1.788 Ham Materyal B
Ham Materyal 1.879 1.814 1.944 1.879 NH4-Humat B
Yıkanmış 1.736 1.752 1.768 1.752 Op.Gübreli BC
Materyal
Na-Humat 1.653 1.691 1.729 1.691 Kontrol BC
K-Humat 1.671 1.603 1.535 1.603 Yıkanmış BCD
Materyal
NH4-Humat 1.975 1.792 1.884 1.884 Sülfolanmış BCD
Humat
Sülfolanmış 1.773 1.678 1.766 1.739 Na-Humat CD
Humat
8-6-1-8 (Org. 2.209 2.310 2.107 2.209 K-Humat D
Güb.)
Çizelge 8. Elbistan linyit yatağından elde edilen ürünlere ait sera denemesindeki
toprakların verimlilik analiz sonuçları (Deneme sırasına göre en sol A (kontrol), en sağ I
(organik gübre) )
Bitkilere Yarayışlı
(Fe) ppm
Doymuşlu
(Mn) ppm
(Cu) ppm
(Zn) ppm
(CaCO3)
Yarayışlı
Yarayışlı
Yarayışlı
Yarayışlı
Toprakta
Besin Maddeleri
Doymuş
Organik
Mangan
Madde
Demir
Çinko
Su ile
Su ile
Bakır
Kireç
pH
Konular (kg/da)
%
k
Fosfor Potasyum
Tuz
(P2O5) (K2O)
Denemeden önce 55 CL 0.090 7.74 25 3.1 60 1.29 4.70 0.92 0.26 6.50
Kontrol 53 CL 0.095 7.80 26 3.6 75 1.31 4.87 1.15 0.50 4.63
Gübreli 51 CL 0.146 7.67 26 5.4 77 1.34 4.75 1.07 0.49 5.90
Ham Materyal 51 CL 0.091 7.82 26 3.8 72 2.13 5.36 1.17 0.55 7.10
Yıkanmış Materyal 51 CL 0.096 7.85 26 3.7 75 1.60 4.97 1.05 0.55 5.80
Na-Humat 55 CL 0.099 7.82 26 3.4 73 1.37 4.71 1.06 0.53 4.90
K-Humat 50 L 0.090 7.90 25 3.4 78 1.33 5.20 1.13 0.46 4.93
NH4-Humat 52 CL 0.106 7.86 26 3.0 76 1.56 5.14 1.09 0.60 6.27
Sülfolanmış Humat 54 CL 0.121 7.75 26 3.1 86 1.60 5.21 1.05 0.46 6.33
8-6-1-8 (Org.Güb.) 54 CL 0.121 7.72 26 5.6 81 1.76 5.73 1.09 0.79 6.70
genel yolu çok büyük kapasitelerle toprağa humik asit ve bileşikleri ilavesi ile
mümkündür. Aynı şekilde gübreleme dozlarında (0-100 kg/da) toprak ıslahının
mümkün olamayacagı, genel piyasa fiyatları incelendiginde de yüksek miktarlarda
(100-5000 kg/da) kömür uygulaması ile de ekonomik bir çalışma yapıla-mayacagı
görülmektedir. Ayrıca bu amaçla yüksek dozlarda toprak ıslahı yapılması durumunda B,
Ni, Cr gibi elementlerce toprağın kirlenmesi de söz konusu olacaktır. Benzer çalışma
Ülgen ve ark 1975 çalışması olup bu çalışmada % 0.5 ‘den daha düşük dozlarda ürün
gelişiminde olumlu etki gözlenilmiştir. Ancak düşük dozlardaki çalışmalarda olumlu
etki gözlenebilmektedir.Bunun sebebi olarak gübreleme dozlarında toksidite
yaratabilecek seviyelere ulaşılamaması olarak gözükmektedir.
Ayrıca klasik organik madde tanımı ile tarıma faydalı organik madde aynı
statüde olmayıp humus içerigi yüksek bu tür malzemelerin benzer çalışmalar ile
ekonomiye kazandırılması önem arz etmektedir. Tarıma faydalı organik materyal
yüksek oranda humus içeren veya kısmi huminleştirilmiş maddedir. Kömürde bulunan
diger organik kökenlilerin tarımsal etkisi net deyildir. Humatlar kök gelişimini
küçük dozlarda artırması nedeni ile gübre dozlarında (0-100 kg/dk) kullanılacak şekilde
piyasaya sürülmektedir. Bu dozlar aynı zamanda bitki gelişim düzenleyici seviyesindeki
dozlardan biraz daha fazladır. Özellikle humat tür bu tür sıvı karışımların N, P2O5, K2O
ve mikro element katkıları ile kolayca organomineral sıvı gübre formuna
getirilebileceği teorik açıdan mümkün gözükmektedir.
Hümik asitler ile “auxin” (hücrenin gerilip uzaması, bölünmesi gibi birçok
değişik fonksiyonu düzenleyen çeşitli bitki hormonları) tipi reaksiyonların varlığı
üzerine birçok makale yazılmıştır. Fakat yine de tam olarak bilinmemektedir. Genel
tarımsal etkiler bu çerçevede gözlenmektedir. Bu konudaki tartışmaların bu kadar
uzamasının esas sebebi humik asitlerin stabil bir madde olmaması, molekül yapısının
malzeme cins ve jeolojik yaşına bağlı olarak değişmesi, kaynama noktası, buharlaşma
noktası, buhar basıncı gibi fiziksel ve kimyasal özellikleri net olarak
belirlenememektedir. Ayrıca materyalden materyale de değişiklik göstermektedir. Bu
nedenle de tarımsal etkileri net olarak ortaya konamamakta, veya birbiri ile çelişkili
gözüken ismi aynı fakat menşei farklı materyallerden farklı tarımsal etkiler
alınabilmektedir. Elbistan linyiti veya bundan üretilen bileşiklerin tarımsal etkisi başka
bir linyitten ve bunların etkisinden farklı olabilmektedir. Bunun sebebinin moleküler
yapı farklılığı olduğu özellikle karboksil, fenol, metoksil vb fonksiyonel grublar ve
oranlarının değişmesi nedeni ile; artık yapılan diğer araştırmalar da düşünüldüğünde
netleşmektedir.
Asit oksidasyonu çerçevesinde üretilmiş gübre (Elmo,1995., Çöteli ve ark 2005)
N +P2O5+K2O olarak % 15.94 civarında bitki besin maddesi ihtiva etmektedir.% 37.4
oranında humik asitler ihtiva etmesi ise bir artı değer olarak görülmektedir. Bu tür
gübreler üretimi yeni teknoloji olup sürekli teorisi ve tanımı gelişmekte ve
değişmektedir. Ayrıca bu prosesde odun, talaş, ayçiçeği küspesi, pamuk tohumu
küspesi, ot, saman vb hemen her çeşit organik materyaller işlenebilmektedir. Bu tür
gübreler üretim yöntemi nedeni ile organomineral statüde değerlendirilemeyecek
şekildedir. Organik gübre üretiminde yeni bir gelişme perspektifi oluşturmaktadır.
Bu çalışmada; Elbistan linyitlerinden üretilen amonyum humat dışında kalan
humat şeklinde üretilen humik bileşiklerin mısır bitkisinde sera şartlarında daha çok
bitki kök aksamının gelişiminde etkili olduğunu, gübre değerinin ihmal edilebilecek
kadar az olduğu fakat organik bazlı gübrelerin ayrıca gövde gelişiminde de etkili olduğu
tespit edilmiştir. Her ne kadar istatistiki açıdan böyle bir etki gözlenmekte ise de bunda
organik kökenli ve amonyum humatta yer alan azot içeriklerinin önemi gözükmektedir.
Kuru bazda amonyum humatta da organik kökenli gübre ye yakın azot ihtiva etmektedir.
Aynı zamanda mısır gelişim açısından 2 aylık süre sera çalışması yetersiz bir süredir. Bu
938
nedenle organik kökenli gübrelerle ilişkili olarak daha ileri araştırmalar yapılmalıdır. Bu
tür gübreler inorganik gübrelerin faydaları ile organik gübrelerin faydalarını bir araya
getiren gerektiğinde mikrobiyal ve hormonal etkilerde mümkün olan, yeni organik
yapının çok değişik tarımsal etkileri söz konusu olabilecek gübre türüdür.
Direk linyit uygulaması ve amonyum humat uygulamasının gövde gelişiminde
etkili olduğu tespit olunmuştur. Ayrıca leonardid (katı haldeki humik asit) olarak
Elbistan linyitleri düşük dozlarda önemli etki göstermiştir.Bu çalışma sonucuna göre
gübreleme dozlarında (0-100 kg/da) olmak şartı ile Elbistan linyitlerinin katı halde
humik asit (leonardid) olarak kullanımı tarımsal açıdan mısır bitkisinde kök ve gövde
gelişiminde etkindir. Bu ise tarımda verim artışı ve Elbistan linyitlerinin ekonomiye
daha fazla katma değer sağlaması anlamına gelmektedir. Ayrıca bu çalışmada organik
bazlı gübre olarak üretilebilecek gübre türlerinin de uygun optimum uygulama kadar
etkin olabileceği gösterilmiştir.
KAYNAKLAR
CALEMMA, V. RAUSA. R., 1988. Process for the production of regenerated humic
acids from coal. Us Patent 4.788.360.
COTELİ, M.,USUL, N., DEREKOY, N.,2005.Türkiye turba ve linyitlerinden humik
bileşikler ve Organ mineral gübreler üretilebilirliği ve tarımsal etkisinin
araştırılması.TKB-TAGEM-04310A01 nolu proje çalışması.
ÇAĞLAR, K., 1949. Toprak Bilgisi. A. Ü. Zir. Fak yayını No. 10. Ankara.
ÇÖTELI, M. 2004. Organik ve Organomineral Gübreler Üretimin teknolojisindeki
gelişmeler ve kullanım alanları . TMMOB. Gübre Hammaddeleri Çalıştayı. 25-
27 Kasım 2004. Diyarbakır.
DELIGÖZ, H.,1989. Model bileşikler kullanılarak linyitlerden oluşturulan humik
asitlerin yapılarınının incelenmesi. Selcuk Üniversitesi Fen Bilimleri
Enstitüsü.Yüksek Lisans tezi.
DETROIT, W . LEBO, JR., 1997. Production of acid soluble humates. Us Patent
ELMO, R., 1995. Method and apparatus for producing organic based fertilizer in
continuous process. Us Patent 5.393.317.
FISHCHER, K., SCHINE, R. KATZUR, J., 2004. Organic fertilizer having humic
properties its method of production and its use.Us Patent 6.695.892.
FRANCİS, W., 1961. Coal ıts Formation and Composition, Edward Arnold ltd,
London.
KAYA, S. 1995. Çeşitli absorbanlar ile hümik bileşiklerinin adsorbsiyonu üzerine bir
çalışma. İTÜ Kimya Mühendisliği Bölümü (Yüksek lisans tezi).
KREVELEN, VAN., D. W., 1961. Coal Typology, Chemistry, Physics-Constituon,
Amsterdam, Elsevier Publishhing Co 251
LEBO, JR. WIRTZ. K., 1997. Production of oxided humic acids by an oxgen - alkali
process. Us Patent 5.668.999.
MTA., 2002. Türkiye Tersiyer Kömürlerin kimyasal yapısı. Maden Teknik Arama
Enstitüsü.
PAUL, M. SEFERİNOGLU, M. AYCIK, A. G. SANTRÖM, A. SMİTH, M, L. PAUL
J. 2006. Acid Leaching Of Ash And Coal:Time Depence And Trace Element
Occurrences. Science Direct.Int, J, miner . process.79.27-41
939
PERRY , C., 1985. Chemical Engineer Handbook . V. Edt. Mc. Graw. Hill. Kogagusha.
RICHARDS, L, A. 1954. Diagnosis and Improvement of Salina and Alkali Soils Dept.
of Agriculture. No: 60. U.S.A.
SEÇER, M., 1989. Doğal Büyüme Düzenleyicilerin (Bitkisel Hormonların) Bitkilerdeki
Fizyolojik Etkileri ve Bu Alanda Yapılan Araştırmalar. Derim 6(3) : 109-124s.
Antalya.
SKRYABİN, F. A. M., ELEVENTA, E., V. 1970. Effecttiveness of applyşng weathered
coals and carbon-humic fertilizers undercotton, tr Uses. Nauch - Issled Inst.
Khopkavad, No.16, 98-110
TKB. 2004., Tarımda Kullanılan Organik ,Organomineral , Toprak Düzenleyicileri ve
Mikrobiyal Gübrelerin Üretimi, İthalatı, Piyasaya Arzı ve Denetimine Dair
Yönetmelik. Resmi Gazete.4.05.2005. tarih ve 255 sayı.
TÜZÜNER, A., 1990. Toprak ve su analiz laboratuvarları el kitabı. Tarım Orman ve
Köyişleri Bakanlığı. Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Yayınları. Ankara.
ÜLGEN, N., DIGDIGOGLU, A., 6 1975. Linyit kömürünün gübre değerinin
saptanması Proje No 663-1/A-108-109 TGAE / Ankara.
940
ÖZET
Batı Akdeniz bölgesi; Türkiye taze sebze-meyve üretiminin büyük
çoğunluğunun sağlandığı, önemli tarımsal girdilerin ve kazanımların gerçekleştirildiği
bir coğrafyadır. Bu bölgede yapılan entansif tarım ile fazla miktarda organik atık
sağlanmakta ve bu organik atıkların büyük çoğunluğu biriktirilerek yakılmaktadır.
Ancak son dönemlerde Kemer ve Kumluca yörelerinde bu organik atıkların
değerlendirilmesi amacıyla bazı projeler uygulamaya konulmaya başlamıştır.
Organik atıkların en iyi geri kazanım yöntemi, kompostlama ile organik gübreye
dönüştürülmesi olarak bilinmektedir. Ancak bu geri kazanım yöntemini diğer sorun
olarak görülen atıklarla birlikte kullanarak uygulamak atık değerlendirme prosesini
güçlendirerek etkisini de artıracaktır. Antalya yöresinde sadece domates, biber, hıyar ve
patlıcan bitkileriyle yaş ağırlık olarak 777112 ton ha-1 bitki atığı ortaya çıkmaktadır. Bu
amaçla yöre organik mutfak atıklarının seracılık atıklarıyla birlikte değerlendirilmesi
önem kazanmaktadır. Kemer yöresinde GATAB bünyesinde faaliyet gösteren bir
kompost üretim tesisi bulunmaktadır ve bu tesis sadece yörenin turistik tesislerinden
sağlanan atıkları kompost olarak değerlendirmektedir. Yapılacak etüdler ve bilimsel
çalışmalarla bu bölgedeki geri kazanım tesislerinin sayısının ve çalışma prensiplerinin
düzenlenmesiyle bölgede sorun olarak görülen atıklar yeniden tarıma
kazandırılabilecektir.
Bu bildiriyle tarımsal atıkların kompostlanarak yeniden tarıma
kazandırılmasının çevreye ve tarımsal üretime katkıları ortaya konulmaya çalışılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Kompost, organik atıklar, Antalya.
GİRİŞ
Batı Akdeniz bölgesi Türkiye seracılığının büyük bir kısmını kaplamaktadır.
Akdeniz bölgesinde sera yetiştiriciliğinde önemli bir yere sahip olan Antalya ili
Türkiye’deki cam seraların % 84’ünü (59.905 da), plastik örtülü seraların % 44’ünü
(78.682 da), yüksek ve alçak tünel tipi seraların sırası ile % 17’sini (16.799 da) ve %
9’unu (15.930 da) bulundurmakta ve toplam 171.317 da’lık sera alanında üretim
yapılmaktadır (Anonymous 2004). Entansif tarımın yoğun olarak gerçekleştirildiği bu
bölgede taze sebze ve meyve üretimi ile ülkenin büyük bir bölümünün ihtiyacı
karşılanırken, yurtdışına ihraç edilen ürünlerle de büyük miktarlarda döviz girdisi
sağlanmaktadır. Türkiye'nin 2 milyon 110 bin tonluk ihracatıyla yaş sebze ve meyve
ihracatında % 17'lik bir artış yakaladığı, bununla da 1 milyar 152 milyon dolarlık gelir
elde ettiğini bildirilmiştir. 1 milyon 60 bin tonla narenciyenin ihraç ürünleri arasında
başı çektiği belirtilmiştir (Anonymous 2007).
Sönmez ve ark. (2002); Antalya-Kumluca yöresi domates seralarında hasat
sonrası bitkisel atıklarla Kumluca yöresinden yılda ortalama 132.47 ton N, 8.39 ton P,
88.49 ton K, 81.23 ton Ca, 30.40 ton Mg, 319.2 kg Fe, 344.88 kg Mn, 124.06 kg Zn ve
140.33 kg Cu’ın topraktan kaldırıldığını, Antalya ilinde yetiştiricilik yapılan bütün
domates sera alanları dikkate alındığında ise sökülen domates bitkileriyle yılda ortalama
762.28 ton N, 48.22 ton P, 572.53 ton K, 467.39 ton Ca, 174.96 ton Mg, 1.84 ton Fe,
1.98 ton Mn, 0.71 ton Zn ve 0.81 ton Cu’ın hiçbir amaçla kullanılmadan heba edildiğini
bildirmişlerdir. Araştırıcılar, bu bitki atıkları ile yaklaşık Kumlucada 680 ton, Antalya
ilinde ise 3910 ton kimyasal gübredekine eşdeğer N, P2O5 ve K2O heba edildiğini,
sadece domates seralarından yılda Kumluca yöresinde yaklaşık 57500 ton, Antalya
ilinde ise 330625 ton bitki atığının çevreye gelişigüzel atıldığını ve yakılarak yok
edildiğini rapor etmişlerdir.
Sönmez ve ark. (2008) tarafından yapılan bir başka çalışmada; Antalya’da
domates, biber, hıyar ve patlıcan bitkileriyle sezon sonunda sırasıyla 584745, 48014,
89757 and 54605 tons ha-1 yaş atık oluştuğu, bu 4 bitki ile toplam 777112 ton atığın
meydana geldiğini, bu atıklarla N, P2O5 ve K2O olarak yaklaşık 7159 tons ha-1 (1909
tons N, 577 tons P2O5 and 4673 tons K2O) besin maddesi Antalya’da yakılarak veya
atılarak heba edildiğini belirlemişlerdir.
Aydeniz ve Brohi (1991), yapmış olduğu çalışmada bazı bitkisel atıkların (tahıl
sapları, diğer bitki sapları, tahıl kavuzları ve diğer bitki kabukları) P, K, Ca, Mg, Na,
SO4 ve Cl içeriklerini belirlemiş, bu bitkisel atıkların toplam 72.4 g/kg P2O5, 296.6 g/kg
K2O, 168.1 g/kg CaO, 58.3 g/kg MgO, 41.7 g/kg Na2O, 50.2 g/kg SO4 ve 34.8 g/kg Cl
içerdiklerini bulmuşlardır. Atılan bu maddelerin oldukça çok miktarda bitki besin
elementi içerdiklerini, bunların kompost ve benzer yollarla çürütülerek organik maddece
zengin kıymetli bir gübreye dönüştürülebileceğini ve bu şekilde sadece toprağa bitki
besini katmakla kalınmadığını, toprakların şiddetle gereksinim duyduğu organik
maddenin de karşılanabileceğini vurgulamışlardır.
Parkinson ve ark. (1996); mısır bitkisinin, yeşil atık kısmının kompostu,
kanalizasyon atığı ve kentsel atık kompostunun çevresel etkileri ve agronomik
942
KOMPOSTLAMA
Organik atıkların geri kazanımla değerlendirilmesi için uygulanan yöntemler
piroliz, biyogaz ve kompostlama olarak sıralanabilir. Bu materyallerden organik gübre
eldesini sağlayan yöntem kompostlama yöntemidir (Külcü 2002). Kompostlaştırma,
organik materyalin biyokimyasal yollardan ayrıştırılması, zararlı etmenlerin etkisiz hale
getirilmesi ve humus benzeri bir ürün elde edilmesi işlemidir ve kontrollü şartlar altında
aerob mikroorganizmaların organik materyali hızlı bir şekilde ayrıştırması olarak
tanımlanmaktadır. Bu işlem sırasında CO2, su ve ısı enerjisi açığa çıkar. Aerob
ayrıştırma işlemini gerçekleştiren metabolizmaların yaşamı için oksijen temel ihtiyaçtır.
Oksijen kompostlaştırmayı gerçekleştiren mikroorganizmaların metabolizma faaliyeti
için gereklidir (Erdin 1978).
Bakteri, aktinomiset ve mantarların işbirliği ile organik bileşikleri parçalatıp
kompostlaştırmak en “Çevre Dostu” yaklaşım olmaktadır. Oksijenli ortamda kolay
ayrışan bileşikler karbondioksit ve suya ayrışmakta ve bu arada ortama ısı verilmektedir.
Bu ısı da ortamın sıcaklığını artırmaktadır. Ayrışma sırasında mikroorganizmaların
metabolik faaliyetleri sonucu oluşan antibiyotiklerde patojen mikroorganizmalara
öldürücü etki yapmakta ve onları elimine etmektedir. Ayrıca ortam sıcaklığının 70oC’ye
kadar çıkması da pastörizasyon etkisi yapmaktadır (Erdin 2008a).
Organizmalar atıkları ayrıştırırken ısı üretirler. Ayrışma en çabuk 330C ve 600C
arasındaki sıcaklıklarda gerçekleşir. 330C'nin altında bu işlem hayli yavaşlarken,
600C'nin üstünde ise mikroorganizmaların çoğu yaşayamazlar. Kompost yığınının
sıcaklığı, havalanma sayesinde kaybolan ısı ve yığının dış yüzeyinin sıcaklığının
dengelenmesi, mikroorganizmaların ürettiği ısıya bağlıdır. Aşırı soğuk havalarda
yığınlar dış yüzeyden kaybedilen ısıyı minimuma düşürmek için daha geniş bir alana
ihtiyaç duyabilirler. Yüksek azotlu atıklar (çim kırıntıları gibi) kompostlaştırılırken hem
aşırı sıcaklıktan korumak, hem de oksijen sağlamak için küçük yığınlar haline
getirilmeli ve alt-üst ederek karışım sağlanmalıdır. Eğer sıcaklık 600C'nin üzerinde
olursa kompost kendi kendini sterilize eder. Ancak bu arada yarayışlı
mikroorganizmalar da ölür. Yüksek sıcaklıklarda kimyasal prosesler daha aktiftir ve bu
943
yüzden yanma başlar. Sıcaklık 230C'nin altına düştüğü zaman kompostlaşma prosesleri
durur. Bununla beraber oksijen ve nem oranındaki dengesizlikle yığında soğuma başlar.
Eğer kompost uygun bir nem içeriğine sahipse ve alt-üst edildiğinde sıcaklık artmıyorsa
muhtemelen kompostlaşma tamamlanmıştır (Richard 2008).
Organik atıkların mikroorganizmalar tarafından havalı şartlarda parçalanması
sonucu önemli miktarlarda enerji açığa çıkar. Bunun bir kısmı mikroorganizmalar
tarafından kullanılmakta, diğer kısmı kaybolmaktadır. Bu kayıp atık yığını içesindeki
sıcaklığın artmasına neden olmaktadır. Havalı şartlarda 70-800C'ye kadar çıkabilen
sıcaklık havasız şartlarda ancak 40-450C'ye kadar çıkabilir. Kompostlaşmada kendi
kendine ısınma 3 safhada olmaktadır.
1) İlk safha: Sıcaklık 45-500C'ye çıkmaktadır. Bu safhada mezofil bakteriler hızlı bir
şekilde çoğalırlar. Sıcaklık 500C'ye yaklaştıkça bunların sayısı azalır.
2) Thermofil Safha: Birinci kısmında, ilk 5-8 günde sıcaklık 60-650C'ye çıkar ve sporlu
bakteriler hızla çoğalır. İkinci kısmında, 15-30. günler arasında sıcaklık 750C'ye
yükselir. Bu sıcaklık 1.5-2 ay devam eder. Artık içinde sıcaklık bazı hallerde 80-
850C'ye kadar çıkabilir. Hastalık yapan mikroorganizmalar 700C'de 3 haftada
ölmektedir. Bu safhada, patojen mikroorganizmalar ölmekte ve biyolojik
dezenfeksiyon gerçekleşerek atıklar sağlık yönünden zararsız hale gelmektedir.
3) Soğuma Safhası: bu safhada sıcaklık yavaş yavaş düşmektedir. Böylece kompost
oluşmaya başlar. Sağlık yönünden zararlı ve çevrede kirliliğe neden olan yerleşim
yeri atıkları değerlendirilmiş olur (Richard, 2008).
Günümüzde kullanılan kompostlama yöntemleri; yöntemin yapılma şekline göre
değişkenlik göstermektedir ve aşağıda olduğu gibi sıralanabilir(Erdin 2008b).
• Tambur Kompostlaştırma Tekniği
• Açık Yığın Kompostlaştırma Tekniği
• Kapsüllenmiş Yığın Kompostlaştırma Tekniği
• Tünel Kompostlaştırma Tekniği
• Hücre ve Konteyner Biyoorganik Atık Kompostlaştırma Yöntemi
• Brikollar Kompostlaştırma Tekniği
• Anaerobik Teknik (Fermentasyon Tekniği)
Belirtilen kompostlama yöntemlerinden uygun olanının seçilmesiyle elde edilen
kompostun uluslararası kalite parametrelerine uygun olması gerekmektedir. Özellikle
kompostlamada kullanılan materyallerin kentsel çöpler olması durumunda ağır metal
kapsamlarının dikkate alınması gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Avrupa Birliği tarafından
belirlenen standartlara göre Çizelge 1‘de belirtilen sınır değerlerinin aşılmaması
gerekmektedir.
Kompostun kaliteli olması kullanıcı için ilk koşuldur. Kalitenin belirlenmesinde
yaygın kriterler nem, koku, partikül boyutu, stabilite, besin konsantrasyonu ve zararlı ot
kaynakları, fitotoksik bileşikler ve diğer bulaşkanların olmamasıdır. Ürünün her
noktasında aynı nem muhtevası, partikül boyutu ve besin konsantrasyonu olmalıdır.
Ayrıca stabil olması çok önemlidir. Ancak belirtilen bu hususlar kompostlamaya giren
organik materyallerin standart olmaması nedeniyle çoğu zaman sağlanamamaktadır. Bu
nedenle farklı karışımların kompostlamada etkileri bilinerek materyal farklılıkları
kompostlamaya müdahale edilerek giderilebilir.
944
GATAB ÖRNEĞİ
Güney Antalya Turizmi Geliştirme ve Altyapı İşletme Birliği (GATAB), Beldibi
ile Tekirova sınırları arasında kalan bölgede faaliyet gösteren bir birliktir. Güney
Antalya Turizm Gelişim Projesi, Antalya Limanı'ndan Gelidonya Burnu'na uzanan 80
km. uzunluğunda, 3 km derinliğindeki bir alanı hedef seçmiş, kitle turizmine kısa
zamanda cevap verecek toplu yatak kapasitesi yaratmak amacıyla başlatılmış bir
projedir. Başlangıç tarihi 1977 yılına uzanmaktadır. Proje alanı içerisinde, Kemer,
Beldibi, Göynük, Çamyuva, Tekirova, Çavuşköy Belediyeleri ile Ulupınar, Beycik,
Ovacık ve Kuzdere Köyleri yer almaktadır. Phaselis, Olympos başta olmak üzere irili
ufaklı çok sayıdaki antik kent ile Olympos Beydağları Milli Parkı da proje alanı içinde
yer almaktadır.
Güney Antalya Turizm Gelişim Projesi hedeflerine ulaştığında, bir sonraki
aşamaya geçilmiş ve mevcut alt yapının işletilmesi için 1989 senesinde 1580 Sayılı Yasa
uyarınca; Turizm Bakanlığı, İl Özel İdaresi ve Yöredeki Mahalli İdarelerin İştiraki ile
"Güney Antalya Turizmi Geliştirme ve Altyapı işletme Birliği" (GATAB)
kurulmuştur(Anonymous 2008c).
Bakanlıkça yapılan altyapılar bir protokolle bedelsiz intifa hakkı yoluyla 49
yıllığına GATAB'a devredilmiştir. Başarılı sonuçlar veren böyle bir model Türkiye de
ilk kez Güney Antalya'da uygulanmıştır. Proje alanında içme ve kullanma suyu,
kanalizasyon ve artıma tesisleri, çöp toplama ve geri dönüşüm tesisleri ile zararlılarla
mücadele hizmetleri GATAB tarafından yürütülmektedir. GATAB abonelerinden;
vermiş olduğu içme ve kullanma suyu ile atık su (kanalizasyon) hizmeti karşılığı her yıl
Birlik Meclisince belirlenen tarife üzerinden topladığı gelirlerle ihtiyaç duyduğu mali
kaynağı oluşturmaktadır.
GATAB kar amacıyla kurulmuş bir teşkilat olmadığından, bütçe olanakları
ölçüsünde tahsil ettiği gelirlerle işletme hizmeti yanında su ve kanalizasyon şebekeleri,
sulama suyu, yağmur suyu drenajı, arıtma, yol kaldırım asfalt, köprü vb. gibi tesislerin
yapım, bakım, onarım ve işletmesini yapan yatırımcı örnek bir kuruluş haline gelmiştir.
GATAB bu özelliğiyle ulusal olduğu kadar uluslararası model olarak da
gösterilmektedir(Anonymous 2008c).
GATAB kapsamında kurulmuş olan 75. Yıl Katı Atık Ayrıştırma ve Kompost
Tesisi, yöredeki atıkların ayrıştırılması ve organik çöplerin kompostlanmasını
gerçekleştirmektedir. Tesis brikoler kompost üretim tekniğine göre inşa edilmiş ve
kompostlama 4-6 hafta süre ile oksijenli ortamda çürüme esasına göre çalışmaktadır.
Brikoler (Briket) kompostlamada biyolojik atık çürütme aşamasından önce preslenerek
briketler haline getirilerek çürütme odasında istiflenir. Havalandırma briketler üzerinde
oluşturulan kanalcıklar aracılığı ile gerçekleşir. İşlem sonunda briketler tekrar ufalanıp
elendikten sonra paketlenerek pazarlamaya hazır hale getirilir (Topkaya ve Kalkanoğlu
945
KOMPOST VE GÜBRELEME
Kompost, besin maddesi içeriğinden dolayı gübre kullanımını azaltabilir, ayrıca
besin maddelerinin yıkanmasını azalttığı için daha fazla besin maddesinin bitkiler
tarafından kullanılmasına olanak tanır. Öte yandan, bitkiler gübrelerdeki besin
maddelerinden hemen yararlanabilirler. Kompost besin maddesini ağır ağır saldığı için,
kompostun besin maddesi katkısı ancak zaman içinde gerçekleşebilir. Kompost
kullanımına bağlı olarak gübre kullanımının azaltılması, kompostun içeriği, kullanılan
miktarı, toprak ve iklim koşulları, ekilen mahsule göre ayarlanabilir. Önemli tarım ve
tatil merkezi olan Antalya’da da sadece Kemer ve yöresinin atıklarını değerlendiren bir
kompost tesisi bulunmaktadır. Antalya-Kemer’de faaliyet gösteren 75. Yıl Katı Atık
Ayrıştırma ve Kompost Tesisinde hammadde olarak kullanılan materyaller daha çok
yöredeki tatil merkezlerinin mutfak artıkları ve yöredeki bitkisel artıklardan
oluşmaktadır. Tesiste üretilen kompostun besin içeriği Çizelge 2’de verilmiştir.
Çizelge 2’de görüldüğü üzere kompost tesisinde üretilen taze kompostta organik
madde düzeyi % 71,32, pH 6.94 dolaylarında, EC değeri 2.20 dS m-1, % azot 2.72, %
fosfor 0.56, % potasyum 0.89, % magnezyum 0.71, % kalsiyum 5.18, % sodyum 0.95,
demir miktarı 7604 ppm, bakır 69 ppm, çinko 171 ppm ve mangan 217 ppm olarak
bulunmuştur (Sönmez ve ark. 2002). Kompost olgunlaşma sürecini tamamladıktan
sonra % 55.27 gibi yüksek bir organik madde düzeyine ulaşmakta ve toprağın fiziksel ve
kimyasal özelliklerini geliştirmeye hazır hale gelmektedir.
946
Çizelge 2. 75. Yıl Katı Atık Ayrıştırma ve Kompost Tesisi Çöp Kompostu Analiz
Sonuçları (Sönmez ve ark. 2002)
% ppm
EC
pH Org.
dS m-1 N P K Mg Ca Na Fe Cu Zn Mn
Madde
6.94 2.20 71.32 2.72 0.56 0.89 0.71 5.18 0.95 7604 69 171 217
Çöp kompostu diğer organik gübrelerle karşılaştırıldığında yüksek organik
madde ve N içeriği bakımından öne çıktığı görülmektedir. Besin maddesi kapsamı tavuk
gübresi ve çiftlik gübresine yakın değerler göstermekle birlikte üretim aşamasında
yapılacak ilavelerle daha da zenginleştirilebilmesi mümkündür. Çizelge 3’de verilen çöp
kompostu Kemer yöresindeki organik atıklardan sağlanmıştır ve organik atıkların büyük
çoğunluğunu otel ve tatil köylerinin mutfak atıkları oluşturmaktadır.
Çiftlik Gübresi 28.58 1.18 0.37 0.75 0.51 0.59 2524 276 112 27
Çöp Kompostu 55.27 2.72 0.56 0.89 5.18 0.71 7604 217 171 69
Ürün ihtiyacı temel alınarak kompostun uygulama oranlarını belirlerken, ilk yıl
bitki büyümesi için komposttaki azotun sadece % 8-12’sinin kullanıldığını unutmamak
gerekir. Azot muhtevası yüksek bir ürün için fazladan mineral gübre beslemesi yapmak
gerekebilir. Kompostun uygulama oranı 123.5 kuru ton/ha veya 33 m3/m2’yi
geçmemelidir. Maksimum izin verilen oranda kullanıldığında, kompost bitkinin ilk
büyüme mevsimi boyunca ihtiyaç duyduğu besinlerin çoğunu karşılar. Zamanla
ortamdaki azot miktarı azalır; bu yüzden genellikle ilk uygulamayı takip eden 2-3 yıl
boyunca ilave potasyum ve azotlu gübre gereklidir. Bununla beraber bu oran toprak
947
SONUÇ VE ÖNERİLER
Antalya ülkemiz seracılığının en yoğun olarak gerçekleştirildiği önemli tarımsal
üretim merkezidir. Entansif tarım sonucunda doğal olarak tarımsal artık miktarları da
artmaktadır. Ayrıca yörenin sosyal özellikleri de dikkate alındığında oluşan artıklar
problem olmaya başlamaktadır. Antalya yöresinde sadece domates, biber, hıyar ve
patlıcan bitkileriyle toplam 777112 ton ha-1 yaş atık meydana geldiği dikkate alındığında
ve bu yörede turistik tesislerden dışarı verilen organik çöplerin miktarının yüksek
olması, bu atıkların değerlendirilmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır. Büyük bir sorun
iken çevreye ve toprağa faydalı bir ürüne dönüşen atıkların ülke ekonomisine katkıları
da önemli boyutlara ulaşabilir.
Antalya önemli tarım ve turizm merkezlerinin en başında gelmektedir. Bu
yörede mevcut irili ufaklı yaklaşık 630 turizm tesisinden sağlanan organik çöplerin
özellikle yaz aylarında yüksek sıcaklıklar nedeniyle kısa sürede değerlendirilme
zorunluluğu bu tesislere yakın alanlara geri dönüşüm ve değerlendirmeyi sağlayabilecek
tesislerin inşa edilmesini zorunlu kılmaktadır. GATAB tarafından faaliyet gösteren 75.
948
Yıl Katı Atık Ayrıştırma ve Kompost Tesisi bu anlamda güzel bir örnek ve model
olmaktadır. Turizmin ve tarımın ortak sorunlarını bir yöntemle çözme alternatifi sunan
atık değerlendirme prosesi çevreye duyarlılık bakımından son derece önemlilik
göstermektedir.
Ülkemiz topraklarının büyük kısmı organik madde bakımından fakir olarak
bilinmektedir. Her yıl tonlarca organik materyali (kentsel çöp, bitki atıkları, hayvan
dışkıları) bilinçsizce doğada değerlendiremezken ülke toprakları da organik madde
kapsamına bağlı olarak erozyonla kaybolmaktadır. Atık değerlendirme proseslerinden
toprağa en faydalısı olan kompostlaşmayı ülke genelinde artırarak mevcut organik
maddelerin değerlendirilmesi sağlanmalıdır. Gelecek nesil atıklarıyla birlikte yaşamaya
mahkumdur ve bu atıkları en iyi şekilde değerlendirmek zorundadır.
KAYNAKLAR
Anonymous, 2004. Proje ve İstatistik Şube Müdürlüğü Kayıtları. T.C. Tarım ve
Köyişleri Bakanlığı. Antalya İl Müd., Antalya.
Anonymous, 2007. Akdeniz İhracatçı Birlikleri Genel Sekreterliği Yaş Sebze Meyve
İhracatçıları Birliği Değerlendirme Raporu. www.yms.org.tr/istatistik.aspx
Anonymous, 2008a. Turizm İstatistikleri.
http://www.antalyakulturturizm.gov.tr/BelgeGoster.aspx?F6E10F8892433CFF
B0694A5E22DB3355554D02F3C406BA30
Anonymous, 2008b. Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanlığı 2001 Yılına Ait Belediye Katı
Atık İstatistikleri Anketinin Geçici Sonuçları.
http://www.die.gov.tr/TURKISH/SONIST/CEVRE/14052003.htm
Anonymous, 2008c. GATAB. http://www.gatab.gov.tr/gatab_hakkinda.php
Aydeniz, A. ve Brohi, A. 1991. Gübreler ve Gübreleme. C.Ü. Tokat Ziraat Fak.
Yayınları: 10, Ders Kitabı:3, Tokat, 880 ss.
Erdin, E. 1978. Çevre Kirlenmesi Sorunları Semineri. Ege Üniversitesi İktisat Fakültesi
Çevre Mühendisliği Bölümü. Yayın No: 5, İzmir.
Erdin, E. 2000. Kompost Hammaddesi-Üretimi ve Kullanımı.
http://web.deu.edu.tr/erdin/pubs/doc40.htm
Erdin, E. 2008a. Katı Atıkların Kompostlanması.
http://web.deu.edu.tr/erdin/ders/kati_atik/ders_not/kompost.pdf)
Erdin , E. 2008b. Günümüzdeki Kompostlama Teknikleri.
http://web.deu.edu.tr/erdin/pubs/doc46.htm
Kaplan. M., Sönmez.S., Orman. Ş. ve Sönmez. İ. 2002. Sürdürülebilir Tarım
Yaklaşımıyla Kumluca- Antalya Seracılığının Değerlendirilmesi ve Çözüm
Önerileri. Sürdürülebilir Tarım ve Organik Ürünler Sempozyumu.S: 27-28,
Ankara.
Külcü, R. 2002. Bazı Tarımsal Atıkların Kompostlaştırılmasında Optimum Çevresel
Şartların Belirlenmesi. Akdeniz Üniv. Fen Bilimleri Enst., Yüksek Lisans Tezi,
Antalya.
Öztürk, M. ve Bildik, B. 2005. Hayvan Çiftliklerinde Kompost Üretimi.
http://www.cevreorman.gov.tr/moz_15.htm
Parkinson, R., Fuller, M., Jurry, S., Gorenhof, A., Bertoldi, M., Sequi, P., Lemmes, B.
and Papi, T. 1996. An Evoluation of Soil Nutrient Status Following the
949
ÖZET
Zeytin bitkisinde konvansiyonel gübreleme programlarının yanında bitkinin
beslenme dengesini bozmadan çevreye daha duyarlı iyi tarım uygulamaları çerçevesinde
gübreleme programlarının hazırlanması son yıllarda araştırıcıların en yoğun çalıştığı
konulardan birisidir. Bu noktadan hareketle hazırlanan araştırmada Kemalpaşa
yöresinde üreticilerin zeytinin gübrelenmesinde yoğun olarak kullandığı 15:15:15
gübresinin, çiftlik gübresi ve organomineral gübrenin farklı kombinasyonları denenerek
bitkinin beslenme düzeyini temsil eden yaprak analiz sonuçları, toprak analiz sonuçları
ile korele edilerek etkinlikleri denenmiştir. Elde edilen sonuçlar konvansiyonel
gübreleme programlarına alternatif olabilecek nitelikte görülmektedir.
4 yıl süre ile yapılan çalışma sonucunda toprağın besin maddesi miktarları ile
yapraktaki besin maddeleri arasında güvenilir düzeyde korelatif ilişkiler elde edilmiştir.
Bu ilişkilerin varlığı gübre uygulamalarının etkinliğini doğrular niteliktedir.
Anahtar Kelimeler: Zeytin, gübreleme.
GİRİŞ
İnsanların sağlıklı beslenmesinde her geçen yıl önemi daha da artan zeytin; tarih
öncesi devirlerden bu güne kadar önemini koruyan, bilinen en eski ve en uzun süre ürün
veren bir meyve ağacıdır. Ülkemizde özellikle son yıllarda zeytin yetiştiriciliğine verilen
destek, her geçen yıl zeytin yetiştiriciliği alanlarını genişletmiştir. TÜİK (2006)
verilerine göre, ülkemizin zeytin yetiştiriciliği alanı 712000 ha ve toplam zeytin ağacı
951
varlığı 129322416 adettir. Bunun içerisinde 44408520 adet ağaç sofralık zeytini temsil
ederken, 84913896 adet de yağlık zeytin ağacını temsil etmektedir. Yıllık toplam zeytin
üretimimiz 1760000 ton’dur. Ülkemizde zeytincilik sektörü yaklaşık 400000 çiftçi
ailesinin geçim kaynağını sağlamakta ve toplam ekili alanlar içerisindeki payı % 2’ yi
bulmaktadır.
Danesinden ve yağından insan beslenmesinde, çekirdeğinden hayvan
beslenmesinde yararlanılan zeytinin; ülkemizin Ege, Marmara, Akdeniz, Güneydoğu
Anadolu ve Karadeniz Bölgelerinde yetiştiriciliği yapılmaktadır. Meyve ağaçları
içerisinde en geniş alana sahip olan zeytinin ıslahı, yetiştiriciliği ve işleme tekniği
konusunda yapılan bilimsel çalışmalara paralel olarak zeytinde verim üzerine en etkili
faktörlerin başında gübreleme çalışmaları gelmektedir. Her tarımsal üründe olduğu gibi
mineral gübrenin, verimi ve kaliteyi diğer tarımsal uygulamalara (yağış hariç) oranla en
fazla etkilediği bilinmektedir. Genetik yapısı nedeniyle periyodizite gösteren zeytin
ağacında, sulama (yeterli yağış) ile birlikte dengeli gübre kullanımı ağaçlardan dengeli
ürün alınmasını sağlayabilmektedir.
Bu araştırmanın ana amacı; üç ana bitki besini olan azot (N), fosfor (P2O5) ve
potasyum (K2O) içeren kompoze gübrelerin tam verim çağındaki zeytin ağaçlarının
verim üzerine etkilerini belirlemektir. Toprak verimliliği yönünden organik maddenin
bitkisel üretimde önemi bilinmektedir. Tam olgunlaşmamış (devamlı humus meydana
gelmemiş) hayvansal ve bitkisel kaynaklı organik gübrelerin mineral gübrelerle birlikte
uygulanması, uygulanan mineral gübrelerin etkinliğini arttırmaktadır. Jeolojik
devirlerde meydana gelmiş ve devamlı humus içeriği yüksek olan leonardit (ham linyit)
mineralinden elde edilen humus (humik asit + fulvik asit) maddesi ile kaplanarak
üretilen organomineral gübrelerin, araştırmada diğer gübrelerle karşılaştırmalı olarak
zeytinin verim üzerine etkilerinin incelenmesi bu çalışmanın ana amacıdır.
Yürütülen bu araştırmada; gübrelemenin sadece ağaç başına verimi
incelenmeyip, bitkinin beslenmesi üzerine etkileri de incelenmiştir. Bu amaçlara uygun
olarak beş yıl süre ile Zeytincilik Araştırma Enstitüsü’nün Kemalpaşa Araştırma ve
Üretim Sahası’nda tam verim çağında olan “Domat” zeytin çeşidi ile deneme
yapılmıştır. Denemede ağaçlar damla sulama sistemi ile sulanmıştır. Deneme süresince
her yıl iki ayrı derinlikten toprak, zeytinin gelişmesinin stabil olduğu dönemde yaprak
örneği alınarak gerekli analizler yapılmıştır.
Uygulanan gübrelerin ağaç başına ürün miktarı üzerine etkileri toprak-bitki
analizleri ile karşılaştırmalı olarak irdelenerek gübrelemenin etkisi belirlenmeye
çalışılmıştır. Toprak analiz sonuçları ile yaprak örneklerinin analiz sonuçları arasında
korelatif ilişkilerin varlığı, gübre denemelerinin sonuçlarının güvenirliliği bakımından
önem taşımaktadır. Araştırmamızda bu yönde korelasyon hesaplamaları yapılarak
toprak-yaprak besin maddeleri ve ürün arasında ilişkiler aranmıştır.
MATERYAL VE METOD
Bu projede, Zeytincilik Araştırma Enstitüsü Kemalpaşa Araştırma ve Üretim
Sahasında bulunan, 17 yaşındaki 7 x 7 m mesafe ile dikilmiş “Domat” zeytin ağaçları
materyal olarak kullanılmıştır. “Domat” zeytin çeşidi ülkemiz ağaç varlığının yaklaşık
% 1.4’ ünü oluşturmaktadır. “Domat” zeytin çeşidi erken meyveye yatar, düzenli ürün
verir ve verimlidir. Sulanan entansif yeşil sofralık zeytin plantasyonları için önerilen bir
çeşittir. Ürünü yeşil sofralık olarak değerlendirilir. Yeşil olum döneminde toplanan
meyvelerin çekirdeği çıkarılır ve dolgulu zeytin şeklinde de işlenir (Canözer 1991).
Araştırmada 4 yıl boyunca uygulanan gübre çeşitleri, uygulama zamanı, gübre miktarları
952
Çizelge 3’de görüldüğü gibi toprak N ile yaprak N, K, Mn, Zn, Fe, ve Cu
arasında kontrol dışında diğer uygulamalarda olumlu yönde ilişkiler bulunmuştur.
Organik maddenin, topraktaki veya mineral gübre olarak verilen besin maddelerini
adsorbe etmeleri nedeni ile bitkiler bu besin maddelerini kil mineralleri tarafından
tutulmuş besin maddelerine oranla daha kolay alırlar. Bu nedenle bazı besin maddeleri
ile toprağın organik madde miktarı arasında güvenilir ilişkiler bulunmuştur. Toprak N
ile yaprak K arasında her iki toprak derinliğinde pozitif yönde ilişki bulunmuştur. Özkan
(2008) ve Arnon (1975) çalışmalarında benzer ilişkileri elde etmiştir. İrget (1988) ise
yaptığı çalışmada önemli düzeyde negatif ilişki elde etmiştir. Toprakların N içerikleri ile
yaprakların Mn miktarları arasında pozitif yönde ilişki bulunmuştur. Thomson (1962) de
toprak N ile yaprak Mn arasında pozitif ilişki belirlemiştir. Toprak N ile yaprak Zn
arasında her iki toprak derinliğinde pozitif yönde olumlu ilişki belirlenmiştir. Thomson
(1962), Tarakçıoğlu (2001) ve Özkan (2008) çalışmamızdaki bulguları destekler yönde
veriler elde etmiştir. Jones ve ark. (1991) toprağa uygulanan N miktarı artıkça
yapraktaki Zn miktarının da artma eğiliminde olduğunu bildirmektedir. Toprak N ile
yaprak Fe arasında her iki toprak derinliğinde pozitif ilişki belirlenmiştir. Özkan (2008)
954
ise yaptığı çalışmada toprak N ile yaprak Fe arasında negatif yönde önemli düzeyde
ilişki bulmuştur. Toprak N ile yapraktaki Cu miktarı arasında 0-30 cm toprak
derinliğinde önemli düzeyde pozitif yönde ilişki bulunmuştur.
Çizelge 3. Toprak N ile Yaprak N, K, Mn, Zn, Fe ve Cu Bitki Besin Elementleri
Arasındaki İlişkiler
Der. MG MG MG+ÇG MG+ÇG OMG OMG
Korelasyon Kontrol
(cm) 2 kg 3 kg 2 kg 3 kg 2 kg 3 kg
Çizelge 5’de görüldüğü gibi toprak K ile yaprak Ca arasında tüm uygulamalarda
negatif yönde ilişki belirlenmiştir. Tarakçıoğlu (2001) pozitif yönde ilişki bulurken
Özkan (2008) ise negatif yönde ilişki belirlemiştir. Bu da katyonlar arasında
antagonistik etkiden kaynaklanmaktadır.
Çizelge 5. Toprak K ile Yaprak Ca Bitki Besin Elementi Arasındaki İlişkiler
Der . MG MG MG+ÇG MG+ÇG OMG OMG
Korelas. Kontrol
(cm) 2 kg 3 kg 2 kg 3 kg 2 kg 3 kg
(2008) da yaptığı çalışmada aynı yönde veriler elde etmiştir. Toprak Fe ile yaprak K ve
Zn arasında pozitif yönde ilişki bulunmuştur.
Çizelge 7. Toprak Fe ile Yaprak P, K, Zn, Mn, B Bitki Besin Elementleri Arasındaki
İlişkiler
Çizelge 8’de görüldüğü gibi toprak Zn ile yaprak Zn arasında tüm uygulamalar
arasında her iki toprak derinliğinde olumlu yönde ilişki bulunmuştur. Tarakçıoğlu
(2001) de yaptığı çalışmada benzer sonuçlar elde etmiştir.
Çizelge 8. Toprak Zn ile Yaprak Zn Bitki Besin Elementi Arasındaki İlişkiler
Der. MG MG MG+ÇG MG+ÇG OMG OMG
Korelasyon Kontrol
(cm) 2 kg 3 kg 2 kg 3 kg 2 kg 3 kg
Çizelge 10. Yaprak K ile Yaprak Mg Bitki Besin Elementi Arasındaki İlişkiler
MG MG MG+ÇG MG+ÇG OMG OMG
Korelasyon Kontrol
2 kg 3 kg 2 kg 3 kg 2 kg 3 kg
Yap.K-
-0.498** -0.543** -0.648** -0.600** -0.611** -0.545** -0.529**
Yap.Mg
Çizelge 12. Ürün Miktarı ile Toprak Organik Maddesi, Ca, Cu, Zn Bitki Besin
Elementleri Arasındaki İlişkiler
Der. MG MG MG+ÇG MG+ÇG OMG OMG
Korelasyon Kontrol
(cm) 2 kg 3 kg 2 kg 3 kg 2 kg 3 kg
ÜrünMikt.-
0-30 - 0.350* 0.446** 0.388* 0.399* 0.527** 0.577**
Org.Mad.
Ürün Mikt.- -
0-30 -0.384* -0.390* -0.452** -0.404** -0.466** -0.459**
Top.Ca 0.455**
Ürün Mikt- -
0-30 -0.384* -0.390* -0.452** -0.404** -0.466** -0.459**
Top.Cu 0.455**
Ürün Mikt.-
0-30 0.465** 0.467** 0.369* 0.344* 0.579** 0.604** 0.578**
Top.Zn
Çizelge 13. Ürün Miktarı ile Yaprak P, K, Mg, Zn Bitki Besin Elementleri Arasındaki
İlişkiler
Der. MG MG MG+ÇG MG+ÇG OMG OMG
Korelas. Kontrol
(cm) 2 kg 3 kg 2 kg 3 kg 2 kg 3 kg
Ürün Mik.- -
0-30 -0.554** -0.506** -0.784** -0.512** -0.502** -0.447**
Yap.P 0.489**
Ürün Mik.-
0-30 - - - - - 0.335* 0.324*
Yap.K
Ürün Mik.- -
0-30 -0.392* -0.460** -0.465** -0.384* -0.443** -0.451**
Yap.Mg 0.503**
Ürün Mik.-
0-30 0.328* 0.330* 0.410** 0.331* 0.528** 0.543** 0.584**
Yap.Zn
KAYNAKLAR
Aktaş, M., 1995. Bitki Besleme ve Toprak Verimliliği. A.Ü. Zir. Fak. Yayın No: 1429,
s.344, Ankara.
Arnon, I., 1975. Mineral Nutrition of Maize. IPI, Berne, s.452, Switzerland.
Aydemir, O. ve İnce, F., 1988. Bitki Besleme. D.Ü. Eğitim Fak. Yayın No: 2, s.653,
Diyarbakır.
Bingham, F.T., 1963. Relation Between Phosphorus and Micronutrients in Plants.
Prof.Soil.Sci.Soc.Am, (27), p.389-391.
Canözer, Ö., 1991. Standart Zeytin Çeşitleri Kataloğu, s.32-34, Ankara.
Elmacı, Ö.L., Seçer, M., Ceylan, Ş. ve Akdemir, H., 2003. Katı veya Sıvı, Organik veya
İnorganik Formdaki Üretim Atıklarının Gübre Olarak Bitki Yetiştirmede
Kullanılabilirliklerinin Araştırılması. E.Ü. Bilimsel Araştırma Projesi Kesin
Raporu, ZRF 38.
Grime, H., Nemeth, K. and Brounschweig, L.C., 1974. K, Ca and Mg Interactions as
Related to Cation Uptake on Yield. Landwirt.Forsch.30/11, s.93, Sonderh.
Horuz, A., 1996. Terme-Ünye Fındık Bahçesi Topraklarının Besin Element Durumu ve
Bunların Bazı Toprak Özellikleriyle Olan İlişkileri. Ondokuz Mayıs Ü. Yüksek
Lisans Tezi, Samsun.
İrget, M.E., 1988. Menemen Yöresi Bağlarının Beslenme Durumunun Toprak ve Bitki
Analizleri ile İncelenmesi. E.Ü. Fen B. Enst. Yüksek Lisans Tezi, İzmir.
959
Jones, J. W., Dayan, E., Allen, L.H., Van Keulen, H. and Challa, H., 1991. A Dynamic
Tomato Growth and Yield Model (TOMGRO). Trans. ASAE, 34: 663-672.
Jones, J.B., Wolf, Jr. B. and Mills, A. H., 1991. Plant Analysis Handbook. Micro Macro
Publishhing, İnc. p.213, USA.
Kacar, B. ve Katkat, A.V., 1999. Gübreler ve Gübreleme Tekniği, Uludağ Üniversitesi
Güçlendirme Vakfı Yayın No: 144, Ceren Basım, s.24, Bursa.
Kaplan, M., Köseoğlu, A.T., Aksoy, T., Pilanalı, N. ve Sarı, N., 1995. Batı Akdeniz
Bölgesinde Serada Yetiştirilen Domates Bitkisinin Beslenme Durumunun
Toprak ve Yaprak Analizleri ile Belirlenmesi. TOAG-987/DPT-3, Antalya.
Kovancı, İ., Atalay, İ.Z., ve Anaç, D., 1987. Çekirdeksiz Üzüm Asmalarının Fosfor
Durumunun Yaprak Sapı-Yaprak Ayası İlişkileri ile Saptanması. Doğa Bilim
Dergisi, Tarım ve Ormancılık, Cilt.11, Sayı.1.
Loneragan, J.F. and Asher, C.J., 1967. Response of Plants to Phosphate Concentration
in Solution Culture. Soil Science, Vol.103, p.311.
Mengel, K. and Kirkby, E.A., 1978. Principles of Plant Nutrition. 4th edition. Publisher,
International Potash Institute, p.539, Switzerland.
Mulder, E.G., 1956. Effect of The Mineral Nutrition of Potato Plants on The Physiolgy
of Tubers. Neth.J.Agric.Sci., 4:433.
Olsen, S.R. and Sommers, L.E., 1972. Micronutrients Interactions. Soil Sci. Soc. Ame.,
p.243.
Özkan, C.F., 2008. Antalya ve Çevresi Örtü Altı Domates Yetiştiriciliğinde Toprak
Verimliliği, Bitki Besleme, Bazı Kalite ve Stres Parametreleri Arasındaki
İlişkiler. 501.13.02.
SPSS 15.0 Family Paket Programı Marketing Department, SPSS Inc., 233 South
Wacker Drive, 11th Floor, IL 60606-6307, Chikago.
Tarakçıoğlu, C., 2001. Ordu Yöresinde Yetiştirilen Fındık (Corylus avellana L.)
Bitkisinin Beslenme Durumunun Toprak ve Bitki Analizleriyle Belirlenmesi ve
Fındık Meyvesinin Bazı Kalite Özellikleri. A.Ü. Fen B. Enst. Doktora Tezi,
Ankara.
Thomson, J.W., 1962. Effect of Fertilizers and Soil Amendments on The Mineral
Constituents of Maize. Soil. Sci. (94), p.323-330.
TÜİK, 2006. Dosya Kayıtları. Ankara.
960
ÖZET
Aşırı organik madde kaybıyla sonuçlanan monokültüre dayalı geleneksel tarım
yöntemleri kimyasal gübre kullanımını zorunlu hale getirmiştir. Fakat özellikle ciddi
toprak ve su kirliliğine neden olan dengesiz ve aşırı dozda kimyasal gübre kullanımı
bilim insanlarını etkin alternatif organik gübreler geliştirmeleri hususunda zorlamıştır.
Bu konudaki alternatifler arasında vermikompost tekniği; geniş bir organik artık
grubunu, üstün fiziksel, kimyasal ve biyolojik özelliklere sahip son derece değerli doğal
bir organik gübreye dönüştüren çevreyle uyumlu, düşük bütçeli, sürdürülebilirlik
özelliğine sahip bir yöntem olarak son yirmi yılda gittikçe artan bir ilgi görmektedir.
Vermikompost, kokusuz, zehir etkisi olmayan ve toprak fiziksel özelliklerini iyileştirici
etkiye sahip yüksek gözeneklilik, geçirgenlik ve su tutma özelliğine sahip ince
granülümsü yapıya sahiptir. Yüksek oranda organik madde içerir ve yavaş salınım
formunda bitkiye yarayışlı N, P, K, F, Ca, Mg, S gibi bitki besinleri bakımından
zengindir. Vermikompost, önemli miktarlarda, ürün artışını ve sağlıklı bitki gelişimini
teşvik eden faydalı hormon, vitamin ve enzimler içermesinin yanında, bitki kök hastalık
etmenleri üzerinde baskılayıcı etkiye de sahiptir. Kök patojenlerini baskılama
özelliğinin solucan sindirim sistemince teşvik edilen çok zengin mikrobiyal
populasyonlar arasındaki rekabet, antagonistik madde üretimi ve hiper-parazitik
etkileşimlerden kaynaklandığı düşünülmektedir. Son zamanlarda, vermikomposttan
üretilen, vermikest çayı adı verilen sıvı sprey formulasyonlar hastalık kontrolü ve bitki
gelişimini teşvik amacıyla bitkilerin toprak üstü aksamına uygulanmaktadır.
Anahtar Kelimeler: vermikompost tekniği, organik gübre, vermikest, bitki gelişimi,
hastalık baskılama.
GİRİŞ
İnsanoğlu artan dünya nüfusunu besleme endişesi ve kısa zamanda kar sağlama
amacıyla son elli yılda artan yoğunlukta uyguladığı geleneksel (kimyasal) tarım
uygulamalarıyla, -bazı durumlarda geri dönüşümsüz- geniş çaplı çevresel bozulmaya
sebep olmuştur. Çevre kalitesini azaltan faktörlerin başında aşırı dozda ve kontrolsüz
uygulanan agro-kimyasal; tarım ilaç ve gübre kullanımı gelmektedir. Agro-kimyasallar,
ürettikleri karbondioksit (CO2), harcadıkları fosil yakıtlar ve yeryüzü ve yer-altı su
kaynaklarını kirletmeleri sebebiyle doğal dengenin bozulmasına sebep olmaktadırlar.
Geleneksel tarımın ikinci önemli ayağını oluşturan aşırı toprak işleme, tarım
topraklarındaki organik maddenin hızla kaybolmasına neden olmaktadır. Sonuçta, tarım
toprakları bitki büyümesini destekleyemez hale gelmiş, bu verimsizleşme “dünya tarım
üretimindeki azalma” ile insanoğlunun geleceğini tehdit eder boyutlara ulaşmıştır
(Anonim, 2006).
Agro-kimyasallar içinde sentetik gübrelerin yüksek dozda ve kontrolsüzce
kullanımı topraktaki besin dengesini bozarak toprak organizmalarının biyolojik
çeşitliliğine zarar vermektedir. Ayrıca kimyasal gübreler temiz yeraltı içme suyu
kaynaklarını kirletmekte, faydalı mikroorganizmalara zarar vermekte, bitkileri
961
2. Vermikestin Özellikleri
Vermikest, %100 solucan dışkısına verilen isim olup vermikompost, solucan
sindirim sistemi tarafından işlenmemiş materyal ile solucan dışkısı karışımı için
kullanılan terimdir. Vermikompost çoğunlukla saksı ve toprak karışım materyali olarak
pazarlanmaktadır. Aerobik kompost veya peat gibi ticari bitki büyütme ortamları ile
kıyaslamalı yapılan çalışmalar, vermikompostun fiziksel, kimyasal ve biyolojik
özellikler bakımından diğerlerinden daha üstün özelliklere sahip olduğunu göstermiştir
(Edwards and Burrows, 1988; Edwards, 1998; Subler, 1999).
Vermikompostun sahip olduğu bu üstün özellikler, bu ürünü, bitki besleme ve
bitki koruma alanlarında yüksek potansiyele sahip çok önemli organik bir gübre ve
biyolojik kontrol ajanı yapmaktadır. Yüksek vermikompost kalitesini elde etmek için
solucanlara sunulan organik artık/atıkların karışım oranı (C:N oranı) ve besin içerikleri
önemlidir (Anonymous, 2007). Vermikompost, toprağa sağlıklı olabilmesi için ihtiyaç
duyduğu organik madde ilavesini yaparken, fiziksel özelliklerini iyileştirir, üretim
kapasitesini arttırır ve sahip olduğu faydalı mikroorganizma çeşitlilik ve miktarının
yüksekliği sayesinde özellikle bitki patojenlerini baskılar. Son yirmi yılda, çeşitli
organik artık/atıklardan yapılmış vermikompost ürünlerinin saksı ve sera
yetiştiriciliğinde toprak kökenli bitki patojenlerini baskılama potansiyeli konusunda
yoğun çalışmalar yapılmıştır (Chaoiu et al., 2002; Edwards and Arancon, 2004; Simsek-
Ersahin, 2007). Sığır gübresinden (Szeczh, 1999; Kanangara et al., 2000; Szczech and
Smolinska, 2001), kanalizasyon atıklarından (Szczech and Smolinska, 2001) ve organik
artık karışımından (sebze, ağaç kabuğu ve sığır gübresi) üretilen (Simsek-Ersahin, 2007)
vermikompost ürünlerinin, sırasıyla Phytophthora nicotiane, Fusarium oxysporium, F.
Lycopersici ve F. oxysporium ile Rhizoctonia solani’yi baskılama etkinlikleri
çalışılmıştır.
2.1. Vermikestin fiziksel özellikleri
Vermikestin üstün fiziksel özellikleri şöyle sıralanabilir: Yüksek gözenekli bir
agregat yapısına, yüksek hava ve nem tutma kapasitesine, iyi seviyede sızdırma
özelliğine ve nötr pH’ya sahiptir (Edwards, 1999). Kestin yüksek gözenekli yapısı
toprağın, hava ve su tutma kapasitesini arttırır. Böylece bitkilerin su ihtiyacı azalır ve
özellikle bitki gelişimini aktive eden, mikrobiyal aktivite artarak toprak daha sağlıklı
hale gelir. Toprak solucanları, kendileri ve faydalı mikroorganizmalar için ideal çevreyi
yine kendileri oluştururlar. Vermikest, kokonları (solucan yumurtaları) organik
materyalin parçalanması sırasında açığa çıkan zararlı bileşiklerin zehirli etkilerinden
koruyan ideal ortamdır. Kestlerin yapısal üstünlükleri, solucanların organik materyali
sindirmesi ve agregasyonu neticesinde granülümsü yapının oluşmasıyla ortaya çıkar.
Vermikompost alanında önemli öncü çalışmalar yapmış olan Edwards (1995),
vermikompost işlemi sırasında solucan ve mikroorganizma etkileşiminin organik madde
içindeki, özellikle nitrojen, fosfor, potasyum ve kalsiyum gibi, besin elementlerini önce
serbest bıraktığını, daha sonra bunların bitkinin alabileceği çözünürlüğü artmış formlara
dönüştürüldüklerini ifade etmiştir. Aerobik kompost ile vermikest sistemini karşılaştıran
çalışmalar, solucanların hem organik madde mineralizasyonunu hem de polisakkaritlerin
parçalanmasını hızlandırdığı, humifikasyonu arttırdığı ve C:N oranı ile ağır metallerin
biyolojik kullanılabilirliğini azalttığını ortaya koymuştur (Elvira et al., 1998;
Dominguez, 1997; Edwards and Bohlen, 1996). Vermikestin karesteristik granülümsü
şekli, hem besinlerin iyi tutunması hem de mikroorganizma faaliyetleri için uygun yüzey
alanını arttırır.
2.2. Vermikestin kimyasal özellikleri
Vermikompost hasat edilmeye hazır hale geldiğinde amonyum miktarı oldukça
yüksektir, fakat bu durum hasadı takip eden saatler içinde nitrifikasyon sonucunda
963
düşer. Kuru kestin granülümsü yapısı ve dışını saran mukus salgısı, kest içindeki
organik maddeyi koruduğu için her iki azot formu da dengeli seviyelerde kalır.
Vermikest içindeki besinlerin fiziksel olarak korunması ve agregat yapısı zamanla
zayıflar. Kest içindeki kullanılabilir N, C, P, K, Ca ve Mg oranları vermikompostun
üretildiği ana materyalin sahip olduğu miktardan daha yüksek seviyelerdedir
(Anonymous, 2007).
Vermikestin çoğunlukla katyon değişim kapasitesi (KDK) ve toplam organik
madde içeriği yüksek, elektrik iletkenliği (EC) ise düşüktür. Kestin içerdiği organik
maddenin oksidasyon potansiyeli yüksek ve çevre kirleticilerini içerme ihtimali olan
suda çözünür kimyasal oranı ise düşüktür (Anonymous, 2007). Vermikestin diğer
önemli bir özelliği homojen olması ve çevreye hiçbir zara vermeden çok yüksek
miktarlardaki besini uzun bir süre bünyesinde tutabilmesidir. Çoğu bitki besin
elementini bitkiye yarayışlı formda, mesela nitrat, fosfat, değişebilir kalsiyum,
çözünebilir potasyum gibi ve yüksek miktarlarda içermektedir (Edward, 1998). Farklı
organik artık/atıklardan üretilen vermikompost ürünleri çoğunlukla, %9.15-17.98 oranik
karbon, %0.5-1.5 oranında toplam azot, % 0.1-0.3 oranında bitkiye yarayışlı fosfor, 0.15
ppm kullanılabilir potasyum, 22.70-70 mg/100g kalsiyum ve magnezyum, 2.0-9.3 ppm
bakır, 5.7-11.5 ppm çinko ve 128-548 ppm kullanılabilir kükürt içermektedirler
(Anonymous, 2007).
2.3. Vermikestin biyolojik özellikleri
Mikroorganizmalar, özellikle mantarlar, toprak solucanlarının diyetinde önemli
bir yer tutarlar (Edwards and Bohlen, 1996). Ayrıca solucan sindirim sistemi mukus ve
enzimler salgılar ki bunlarda seçici şekilde faydalı mikroorganizma faaliyetlerini teşvik
ederler (Edwards, 1995). Bu nedenle, toprak solucanlarının etkin bir şekilde toprağa
veya organik maddeye bulaştırdıkları ince yapılı organik artıklar, vermikest ve faydalı
mikro-organizmalar, organik madde parçalanma hızını arttırır ve solucanların gelişen bu
mikro-organizmaları sindirimini sağlamaktadır (Edwards and Bohlen, 1996).
Vermikestin sahip olduğu mikroyal aktivite, çeşitlilik ve biyokütle, vermikestin
üretildiği ana materyalin sahip olduğu oranlardan çok daha fazladır (Edwards, 1998).
Ayrıca vermikest; proteaz, amilaz, lipaz, cellulaz ve kitinaz gibi enzimlere sahiptir ki
bunlar vermikest solucandan dışarı atıldıktan sonra dahi temasta bulundukları organik
maddeyi parçalamaya devam ederler (Subler, 1998). Ayrıca, vermikestin bitki büyüme
düzenleyicilerine sahip olduğu ve mikroorganizmalarca üretilen bazı, oksinler,
sitokininler, hümik bileşikler gibi, bitki büyümesini etkileyen maddeler içerdiği rapor
edilmiştir (Muscolo, 1999).
Hümik asit benzeri bileşikler (HABB), sığır gübresi, kentsel artık/atıklar, ve
kanalizasyon atıkları gibi çeşitli artık türlerinden üretilen vermikestlerden izole
edilmiştir (Senesi et al., 1992). Hümik materyallerin elde edildiği vermikompostların
oksin benzeri hücre büyümesini ve havuçtaki (Daucus carota) nitrat metabolizmasını
düzenlediği rapor edilmiştir (Muscolo, 1999). Doğada, hümik bileşik oluşumu hayvan
gübresi, kanalizasyon atığı, kağıt, ağaç kabuğu atıklarında da gerçekleşir fakat çok uzun
zaman alır. Solucan sindirim sisteminden geçen organik materyalin hümük asit miktarı
ve oluşum hızı, doğada gerçekleşen sürece göre çok yüksektir. Vermikest hümik asit
benzeri bileşiklerin, metal bağlama ve fonksiyonel özellikler açısından toprak hümik
asitleriyle çok büyük benzerlik gösterdikleri belirtilmiştir.
Yukarıdakilere ilaveten, toprak solucanlarının yaşadıkları ortamdaki patojenleri
ve zararlı mikroorganizmaları seçici şekilde tükettikleri iddia edilmiştir (Edwards and
Bohlen, 1996). Artan sayıdaki çalışmalar, solucanların bulundukları ortamdaki mikro-
organizmaları ve insan patojenlerini seçerek tükettiklerini göstermektedir (Dominguez,
1997; Doube and Brown, 1998). Öyle ki Escherichia coli and Salmonella sp. gibi insan
964
4. Sonuç
Vermikültür uygulamaları son çeyrek asırda kaydettiği gelişmeler ile yeni bir
tarımsal üretim sektörü haline gelmiştir. Vermikompost işlemi çevreyle uyumlu
sürdürülebilir nitelikte çöp yönetim modeli olmasının yanı sıra, işlem sonunda oluşan
ürün; vermikest /vermikompost hem bitki besleme hem de bitki çürüklük etmenlerini
etkili seviyede baskılama özelliğine sahip olması bakımından çok değerlidir. Bu bitki
besleme etkisinin ortaya çıkmasında, vermikestin makro ve mikro element seviyelerinin
yüksek olmasının yanında, vermikest içindeki bitkisel büyümeyi teşvik eden hormon ve
vitamin benzeri bileşiklerin var olması esas faktör olarak gösterilmektedir. Bitki hastalık
etmenlerini kontrol edebilme etkinliğinin de solucan mukusunun desteklediği zengin
mikrobiyal biyo-kütle ve çeşitlilik değerlerinin, rekabet, antagonist ve parazitlik vb.
etkileşimleri arttırmasından kaynaklandığı düşünülmektedir. Vermikompost, yavaş
salınımlı olması ve kullanıldığı toprakta sağladığı fiziksel, kimyasal ve biyolojik
iyileşmeler sebebiyle son zamanların en gözde organik gübresidir. Vermikest çayı gibi,
sıvı vermikest formulasyonların yaprak gübresi olarak uygulanması da vermikestin bitki
besleme ve hastalık kontrolü etkilerini bitki üst aksamına taşıyan yeni yöntemlerdir.
KAYNAKLAR
Anonim, 2006. A division of Sparky Boy Enterprises. Internet adresi:
http://www.organicgardeningguru.com/ fertilizers.html
Anonymous, 2007. Literature review of worms in waste management, Second Edition,
Recycled Organics Unit (ROU), The University of South Wales, Sydney,
Australia.
Atiyeh RM, Subler S, Edward CA, Bachman G, Metzger JD, Shuster, W. 2000. Effect
of vermicompost and compost and compost on plant growth in horticulture
container media and soil. Pedobiologia; 44:579-90.
967
Cantanazaro CJ, Williams KA, Sauve RJ. 1998. Slow release versus water soluble
fertilization affects nutrient leaching and growth of potted chrysanthemum.
Journal of Plant Nutrition; 21:1025-36.
Chaoiu, H., Edwards, C.A., Brickner, A., Lee, S.S., Arancon, N.Q. 2002. Suppression of
the plant diseases, Pythium (damping off), Rhizoctonia (root rot) and
Verticillum(wilt) by vermicomposts [Electronic version]. Proceedings of
Brighton Crop Protection Conference- Pests and Diseases. Vol. II, 8B-3,
pp.711-716.
Dominguez, J. and Edwards, C.A. 1997. Effects of stocking rate and moisture content
on the growth and maturation of Eisenia andrei (Oligochaeta) in pig manure.
Soil Biology and Biochemistry, 29 (3/4): 743-746.
Dominguez, J. 1997. Testing the impact of vermicomposting. BioCycle, 38 (4): 58.
Doube, B.M. and Brown, G.G. 1998 Life in a complex community: functional
interactions between earthworms, organic matter, microorganisms, and plants.
In Earthworm Ecology (ed. C.A. Edwards). St. Lucie Press: Boca Raton,
Florida.
Edwards, C.A. and Burrows, I. 1988. The potential of earthworm compost as plant
growth media. In Earthworms in Waste and Environmental Management (eds,
C.A. Edwards & E.F. Neuhauser). Academic Publishing: The Hague, The
Netherlands.
Edwards, C.A. 1995. Historical overview of vermicomposting. BioCycle, 36 (6): 56-58.
Edwards, C.A. and Bohlen, P.J (Eds). 1996. Biology and Ecology of Earthworms.p:155-
160. London: Chapman and Hall.
Edwards, C.A. 1998. The use of earthworms in the breakdown and management
of organic wastes. In Earthworm Ecology (ed., C.A. Edwards). St. Lucie Press:
Boca Raton, Florida.
Edwards, C.A. 1999. Interview with Dr. Clive Edwards - part two. Casting Call, 4 (2):
3-7.
Edwards, C.A. and Arancon, N.Q. 2004. Vermicomposts suppress plant pest and disease
attacks. BioCycle. Vol. 45:51-55.
Elvira, C.; Sampedro, L.; Benitez, E.; Nogales, R., (1998). Vermicomposting of
sludges from paper mill and dairy industries with Eisenia andrei: A pilot scale
study. Bioresource Tech., 63, 205-211
Furedy, C., Chowdhury, T., and Phil, D. 1996. Solid Waste Reuse and Urban
Agriculture-Dilemmas in Developing Countries: The Bad News And The Good
News. Association of Collegiate Schools of Planning and Association of
European Schools of Planning, Joint International Congress, Ryerson
Polytechnic University, Toronto, July 26-28 1996.
Garg, P.; Gupta, A.; Satya, S. 2006. Vermicomposting of different types of waste using
Eisenia foetida: A comparative study. Bioresource Tech., 97, 391-395.
Garg, V. K.; Kaushik, P., 2005. Vermistabilization of textile mill sludge spiked with
poultry droppings by epigeic earthworm Eisenia foetida. Bioresource Tech., 96,
1063- 1071.
Ghosh C. 2004. Integrated vermi- pisciculture- an alternative option for recycling of
solid municipal waste in rural India. Bioresource Technology 93: 71-5
968
Hoitink, H.A.J., Stone, A.G., and Han, D.Y. 1997. Suppression of plant diseases by
composts. Hortscience, 32:184-187.
Hoitink, H.A.J. and Boehm, M.J. 1999. Biocontrol within the context of soil microbial
communities: A substrate-dependent phenomenon. Ann.Rev.Phytopathol.
37:427-446.
Kanangara, T., Utkhede, R.S., Paul, J.W., Punja, Z.K. 2000. Effects of mesophilic and
thermophilic composts on suppression of fusarium root and stem rot of
greenhouse cucumber. Canadian Journal of Microbiology. Vol. 46:1021-1029.
Kale, R. D.; Bano, K.; Krishnamoorthy, R. V.1982. Potential of Perionyx excavatus for
utilizing organic wastes. Pedobiologia, 23, 419-425.
Kale RD, Mallesh BC, Bano K, Bagyaraj DJ. 1992. Influence of vermicompost
application on the available macronutrients and selected microbial populations
in the paddy field. Soil Bioi Biochem; 24:1317-20.
Krause, M. S., Madden, L. V., and Hoitink, H. A. J. 2001. Effect of potting mix
microbial carrying capacity on biological control of Rhizoctonia damping-off of
radish and Rhizoctonia crown and root rot of poinsettia. Phytopathology
91:1116-1123.
Manna, M. C.; Jha, S.; Ghosh, P. K.; Acharya, C. L., (2003). Comparative efficiency of
three epigeic earthworms under different deciduous forest litters decomposition.
Bioresource Tech., 88 (3), 197-206.
Muscolo A, Bovolo F, Gionfriddo F, Nardi S. Earthworm humic matter produces
auxins-like effect on Daucus carota cell growth and nitrate metabolism. Soil
Biology and Biochemistry 1999;31,1303-11.
Noble, R., and Coventry, E. 2005. Suppression of soil-borne diseases with composts: A
review. Biocontrol Science and Technology. Vol. 15:3-20.
Senesi S, Saiz JC, Miano TM. 1992. Spectroscopic characterization of metal humic acid
like complexes of earthworms composed organic wastes. Science of the total
Environment; 117-118:111-20.
Sharma, S., Pradhan, K., Satya, S., and Vasudevan, P. 2005. Potentiality of Earthworms
for Waste Management. The Journal of American Science, 1(1): 4-16.
Simsek-Ersahin, Y, 2007. Determination of suppresive effect of vermicast and its humic
substances on root and stem rot of cucumber (Cucumis sativus L..) caused by
Rhizoctonia solani (Kuhn) and Fusarium oxysporum f.sp. cucumerinum. PhD
Thesis, Gazi Osman Pasa University, Graduate School of Natural and Applied
Sciences, Tokat, Turkey.
Simsek-Ersahin, Y, Haktanir, K, and Yanar, Y, 2008. Vermicompost from agricultural
wastes suppress Rhizoctonia solani in cucumber seedlings. Submitted.
Singh A, Sharma S. 2002. Composting of a crop residue through treatment with
microorganisms and subsequent vermicomposting. Bioresource Technology
85:107-11.
Subler, S. 1999. Interview with Dr. Scott Subler. Casting Call, 4 (3): 4-8.
Suthar, S., 2006. Potential utilization of guargum industrial waste in vermicompost
production. Bioresource Tech., 97, 2474-2477.
Suthar, S. 2007. Vermicomposting potential of Perionyx sansibaricus (Perrier) in
different waste materials. Bioresource Tech., 98, 1231-1237.
969
Suthar, S.; Singh, S., 2008. Vermicomposting of domestic waste by using two epigeic
earthworms (Perionyx excavatus and Perionyx sansibaricus). Int. J. Environ.
Sci. Tech., 5(1), 99-106. Author:Dr. Aliva Patnaik. (2008) Vermicomposting:
A panacea for Solid Waste Management. At : http://
dev4india.org/articles/vermitecnology.html
Szezch, M.M. 1999. Suppressiveness of vermicompost against Fusarium Wilt of
Tomato.Jour. Phythopathology.Vol:147, Issue 3.pp. 155.
Szczech, M. and Smolinska, U. 2001. Comparison of suppressiveness of vermicomposts
produced from animal manures and sewage sludge against Phytophthora Breda
de Haan var. nicotianae. Phytopath-Z, 149 (2), 77-82
Werner M, and Cuevas JR. 1995. Vermiculture in Cuba. Biocyde 37 (6): 57, 61-2.
Werner M.1997. Earthworm team up with yard trimmings in orchards. Biocycle 38(6):
64-5.
Wright SF, Upadhyay A. 1998. A survey of soils for aggregate stability and glomaiin
glycoprotein produced by hyphae of arbuscular mycorrhizal fungi. Plant and
Soil; 198: 97-107.
Zaller, 2006. Extracts: Effects on Fruit Quality and Indications of Late-Blight.
Suppression of Field-Grown Tomatoes Foliar sprays of vermicompost. Biological
Agriculture and Horticulture, 24: 165–180
970
ÖZET
Bitkilerin gelişmesi, ürün miktarı ve kalitesi üzerine önemli etkileri bulunan
mikro besin maddelerinden birisi olan demir bitkide önemli görevler üstlenmektedir.
Birçok toprakta toplam demir içeriğinin yüksek olmasına rağmen yarayışlı demir içeriği
düşüktür. Bu nedenle Çanakkale’de önemli bir tarım potansiyeline sahip olan Kumkale
Ovası tarım alanlarından alınan toprak örneklerinde yarayışlı demirin yersel ve zamansal
değişiminin belirlenmesine çalışılmıştır.
Çalışmada; toplam yaklaşık 5260 ha’dan, ekim dönemleri dikkate alınarak, üç
farklı zaman periyodunda 51 ayrı noktadan (0-25 cm) alınan 153 adet toprak örneği
kullanılmıştır. Yapılan analiz sonuçlarına göre demirin yersel ve zamansal dağılımları
belirlenmiş ve coğrafi bilgi sisteminde (CBS) dağılım haritaları oluşturulmuştur.
Yarayışlı demirin miktarı iklimsel etmenlere bağlı olarak zamansal, toprak
özelliklerine göre de yersel olarak değişiklikler göstermiştir. Çalışma alanı topraklarında
yarayışlı demir içeriğinin Aralık ayında çok düşük, Nisan ve Temmuz örnekleme
dönemlerinde limit değerlerin oldukça üstüne çıktığı gözlenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Kumkale Ovası, yarayışlı demir, CBS.
GİRİŞ
İnsan ve hayvanların doğrudan beslendikleri en önemli besin maddesi olan
bitkilerin sağlıklı gelişmeleri ve verim artışı için mutlak gerekli besin maddelerince
dengeli bir şekilde beslenmesi gerekmektedir. Bitkiler tarafından alınma miktarlarına
971
bağlı olarak bitki besin elementleri; makro ve mikro besin elementleri olarak
sınıflandırılmıştır. Bitkilerin gelişmeleri, ürün miktarları ve kaliteleri üzerine önemli
etkileri bulunan mikro besin maddelerinden birisi de demirdir. Demirin bitkiler
tarafından alınmasını yada etkili bir şekilde kullanılmasını olumsuz şekilde etkileyen her
etmen demir noksanlığına neden olabilmekte ve demir noksanlığı, bitkisel üretimde
dünya çapında bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Toprakların genellikle yeteri
kadar demir kapsamalarına karşın demir noksanlığının sık sık görülmesinin en önemli
nedeni, bitkilerin toprakta bulunan demirden yeterince yararlanamamalarıdır. Toprakta
bulunan demirin yarayışlılığını veya bitkinin demir alımını etkileyerek, demir
noksanlığına neden olan pek çok toprak ve bitki faktörü bulunmaktadır (Sönmez ve
Kaplan, 2004; Aktaş, 2004; Kacar, 1984).
Topraktaki mineral maddelerin büyük bir çoğunluğunu sekiz (8) element (O, Si,
Al, Fe, Ca, K, Na ve Mg) oluşturmaktadır.Bu elementlerden O, Si, Al ve Fe toprağın
mineral bölümünün yaklaşık % 94’ünü oluşturmaktadır (Altınbaş ve ark., 2004). Demir
yer kabuğunda en fazla bulunan dördüncü element olmakla beraber bitki için mutlak
gerekli besin maddelerinden olup bitkide klorofilin oluşmasında ve birçok enzim
aktivitesinde rol almaktadır. Bir mikro besin maddesi olmasına karşın çoğu
araştırmacılar demiri bir makro bitki besin maddesi olarak kabul etmektedir. Birçok
toprakta toplam demir içeriğinin yüksek olmasına rağmen yarayışlı demir içeriği
düşüktür (Kacar, 1984). Toprağın toplam demir içeriği bitkinin demir beslenmesi
açısından hiç önemli değildir. % 5-10 toplam demir içeren topraklarda yetişen bitkilerde
demir noksanlığı gözlenebilmektedir (Aktaş, M., 2004).
Ülkemizde alt yapı yetersizliklerinden dolayı mikro besin elementleriyle ilgili
araştırmalar pek fazla değildir. Ülkemizin önemli bir kemsinde topraklar yüksek pH,
Kireç, Kil ve Fe, Al oksit ile düşük organik madde içeriğine sahip olmaları nedeniyle
özellikle çinko ve demir olmak üzere mikro besin element eksikliğine sahiptir (Karanlık
vd., 1998; Atalay ve ark. 2003). Eyüpoğlu ve ark. 1995’in yaptığı çalışmada; tüm
illerden alınan 1511 toprak örneği analizlerine göre topraklarımızın % 27’sinde demir
eksikliğinin mevcut olduğunu belirtmişlerdir. Katkat ve Özgüven, 2000’e göre
Çanakkale-Biga yöresi topraklarından alınan örneklerin en düşük demir içeriğini 23,16
ppm, en yüksek demir içeriğini ise 155,24 ppm olarak belirlenmiştir. Aktaş 1994’e göre
fazla kireç ve yüksek pH koşullarında, bitki besin elementlerinin alımı engellenmekte ve
demir gibi element eksiklikleri ortaya çıkmaktadır.
Toprakta bulunan bitkilerce alınabilir besin elementlerinin tayini için çeşitli
kimyasal analiz metotlarının ortaya atılmasından bu yana bu metotlarla bulunan analiz
değerleri pek çok araştırıcı tarafından ele alınmıştır. Yapılan araştırmalara göre toprakta
demirin yarayışlılığını; pH, toprak çözeltisi ve sulama suyunda bikarbonat iyonlarının
miktarı, ortamda PO4-3 iyonlarının fazla bulunması gibi etmenler etkilemektedir. Değişik
yöntemlerle topraktan ekstrakte edilen demir, AAS (atomik absorpsiyon
spektrofotometrik), kolorimetrik yöntem veya ICP (inductively coupled plasma
spectrometry) ile belirlenmektedir. Çanakkale-Kumkale Ovasında tek zamanlı alınan
toprak örneklerinde; Mehlich-3 yöntemi ile eksrakte edilerek yarayışlı demir durumu
ICP-AES ile ölçülerek ortaya konulmuş ve yarayışlı demir içeriklerinin ortalama 69,66
ppm ile limit değerinin üzerinde olduğu saptanmıştır (Sungur ve ark., 2006).
Bu çalışmanın amacını; üç farklı periyotta ve 51 ayrı noktadan alınan 153 adet
toprak örneğinin analiz sonuçlarına göre yarayışlı demir içeriklerinin yersel ve zamansal
dağılımını belirlemek oluşturmuştur.
972
MATERYAL VE METOT
Çalışma alanı 1996 yılında Milli Park alanı ilan edilmiş ve aynı zamanda
UNESCO tarafından 1998 yılında, arkeolojik zenginliğinden dolayı Truva’nın bir dünya
kültürel mirası olduğu açıklanmıştır. Milli park sınırları içerisinde yer alan çalışma alanı
yaklaşık 5260 ha’lık bir alanı kapsamakta ve Marmara ile Akdeniz iklim rejimi arasında
geçiş göstermektedir. Yıllık ortalama yağış 600 mm’dir. Son üç yılda, minimum yağış
439 mm ve maksimum yağış 765 mm olarak gerçekleşmiştir.
Çalışmada 1/25000 ölçekli topografik harita, 1/30000 ölçekli 1967 yılına ait
hava fotoğrafları, 1/100000 ölçekli Toprak Haritası, Garmin 12XL küresel yer belirleme
aleti (GPS), yersel dağılım haritalarının oluşturulmasında ArcView 3.2 coğrafi bilgi
sistemi yazılımı(CBS) kullanılmıştır. Yarayışlı demir durumu Mehlich-3 yöntemi ile
ekstrakte edilerek, ICP-AES ile ölçülerek ortaya konulmuştur.
Çalışmada bitki paterni ve ekim dönemlerine uygun olarak üç periyot
belirlenmiştir. Bunlar; Aralık, Nisan ve Temmuz aylarıdır. Aralık-2002, Nisan-2003 ve
Temmuz-2003 tarihlerinde ovadaki fizyografik özellikler de dikkate alınarak 51 noktada
yüzey toprağından (0-25 cm derinlik) toplam 153 adet örnek alınmıştır (Şekil 1).
Çanakkale Boğazı
# # #
#
# #
Kumkale # Toprak örnekleme noktaları
#
# # Sulama tesis sınırı
EGE DENİZİ
#
#
#
Truva Drenaj kanalları
#
Karamenderes nehri
#
#
#
# #
#
#
Yerleşim birimleri
# #
# #
# Deniz kıyısı
# #
#
#
#
#
Kokana Kurutma
# #
Kanalı
# #
# #
#
# #
Kırkgöz Kurutma # #
Kanalı # N
# ## #
#
#
Mahmudiye 2 0 2 Km
Aralık ayında alınan toprak örneklerinde tekstür, organik madde, kireç, pH, EC,
demir ve fosfor analizleri yapılmıştır. Benzer şekilde Nisan ve Temmuz aylarında alınan
toprak örneklerinde de pH, EC, demir ve fosfor element analizleri yapılmıştır. Element
analizlerinde topraktan alınabilir (yarayışlı) formların analizi yapılmış, total analiz
yapılmamıştır.
973
Toprak analiz sonuçları excell formatında ArcView 3.2 Coğrafi Bilgi Sistemi
(CBS) yazılımına aktarılmıştır. CBS ortamında spatial analysis extension bölümünde
Aralık, Nisan ve Temmuz aylarına ait yarayışlı demir dağılım haritaları oluşturulmuştur.
Min Max Ort. Std Min Max Ort. Std Min Max Ort. Std
P 0,2 593,04 155,34 85,07 34,77 165,98 81,74 30,33 12,83 205,1 81,47 41,61
EC 30 320 66,57 39,97 48,5 459 125,56 57,89 149 3360 414,1 633,9
pH 7,1 8,06 7,52 0,22 7,12 8,06 7,69 0,21 7,3 8,24 7,9 0,18
O.M. 0,1 3,97 1,38 0,8
CaCO3 0,17 12,68 3,50 2,84
%Kil 8,13 54,29 24,87 10,27
N
< 5 mg/kg
5-10 mg/kg
10-30 mg/kg
30-50 mg/kg
2 0 2 km
> 50 mg/kg
TEŞEKKÜR
Bu çalışma TÜBİTAK tarafından desteklenen, 102Y031 numaralı projenin bir
bölümünü oluşturmaktadır.
KAYNAKLAR
Aktaş, M., 1994. Bitki Besleme ve Toprak Verimliliği. A.Ü. Ziraat Fakültesi. Yayın
No:1361, Ders Kitabı: 395, Ankara.
Akataş, M., 2004. Bitkilerde Beslenme Bozuklukları ve Tanımları. Türkiye 3. Ulusal
Gübre Kongresi (Tarım-Sanayi-Çevre). Tokat.
Altınbaş, Ü., Çengel, M., Uysal, H., Okur, B., Okur, N., Kurucu, Y. ve Delibacak, S.,
2004. Toprak Bilimi. Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Yayınları No: 557.
İzmir.
Atalay, E., Gezgin, S. ve Babaoğlu, M., 2003. Buğday (Triticum durum Desf.) ve Arpa
(Hordeum vulgare L.) İn Vitro Fidelerinin Bor Alımının ICP-AES ile Tespiti.
S.Ü. Ziraat Fakültesi Dergisi 17 (32), 47 -52.
Dinç, U., Kapur, S., Özbek, H., Şenol, S., 1987. Toprak Genesisi ve Sınıflandırması. Ç.Ü.
Yayınları Ders Kitabı 7.1.3. Ç.Ü. Basımevi, Adana.
Eyüpoğlu, F., Kurucu, N. ve Talaz, S., 1995. Türkiye Topraklarının Bitkiye Yarayışlı
Mikroelementler Bakımından Bakımından Genel Durumu. Toprak Gübre
Araştırma Enstitüsü. Ankara.
Havlin, J.L, Beaton, J., Tisdale, S.L., Nelson, W.L., 1999. Soil Fertility and Fertilizers.
6th Edition. Prentice Hall. N.J.
Johnson, G.V., Dizdar, M.Y., Raun,W.R. 1998. Soil Management Report, GAP.
Şanlıurfa-Harran Plains On-Farm and Village Development Project; Ankara.
Kacar, B., 1984. Bitki Besleme. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Yayınları : 889,
Ders Kitabı: 250. Ankara.
Karanlık, S., Erenoğlu, B., Derici, M.R. ve Çakmak, İ., 1998. Orta Anadolu, Çukurova
ve GAP Bölgeleri Topraklarının Değişik Fraksiyonlarındaki Mikroelement
Konsantrasyonlarının Belirlenmesi. 1. Ulusal Çinko Kongresi, s:783-786.
Eskişehir.
Katkat, A.V. ve Özgüven, N.Ç., 2000. Biga Yöresinde Sanayi Domatesi Yetiştirilen
Toprakların ve Sulama Sularının Bazı Fiziksel ve Kimyasal Özellikleri. Çev-
Kor, cilt: 9, sayı:34, s: 27-30.
Marx, E.S., Hart, J., Stevents, R.G., 1999. Soil Test Interpretation Guide. EC 1478.
Extension & Station Communications, Oregon State University.
Soil Survey Staff, 1993. Soil Survey Laboratory Methods Manual. Soil survey
Investigation Report No. 42, Version 3.0.
Sönmez, S. ve Kaplan, M., 2004. Korkuteli ve Elmalı Yörelerindeki Elma Ağaçlarında
Görülen Demir Klorozu ile İlişkili Olan Toprak Özelliklerinin Araştırılması.
Türkiye 3. Ulusal Gübre Kongresi, Tarım-Sanayi-Çevre. Tokat.
Sungur, A., Özcan, H., Ekinci, H. ve Yiğini, Y., 2006. Mehlich-3 Ekstraksiyon Yöntemi
ve ICP-AES ile Kumkale Ovası Topraklarının Yarayışlı Demir İçeriklerinin
Belirlenmesi. 3. Ulusal Analitik Kimya Kongresi, s:100. Çanakkale.
977
ÖZET
Son yıllarda atık su arıtma tesislerinden meydana gelen arıtma çamuru miktarı
artış göstermektedir. İçerdikleri kimyasallar ve hastalık yapıcı etmenler nedeniyle
potansiyel olarak zararlı olan bu atıkların 1970’lere kadar direkt olarak boşaltılmasına
ilişkin herhangi bir yasa yapılmamıştı. Ancak ilk olarak EPA tarafından (40 CFR Part
503) arıtma çamurlarının kullanımlarında ne gibi faktörlerin göz önünde
bulundurulması gerektiği ve kullanım amaçlarına bağlı olarak zararlı madde kritik
değerlerin yönelik düzenlemeler yapmıştır. Benzer şekilde Avrupa Topluluğu’nca kabul
edilen çamur standartları (86/278/EEC) ve ülkemizde 2005 yılında yürürlüğe giren
Toprak Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği’nde de tarımda kullanılacak arıtma
çamurlarında müsaade edilebilecek maksimum ağır metal içerikleri belirtilmiştir.
Arıtma çamurlarının tarımsal amaçlı kullanımında, öncelikle ağır metal içeriği ve
diğer zararlı bileşikler bakımından detaylı araştırmalarının yapılması gerekmektedir.
Ayrıca toprak özelliklerine ve bitki gelişimi üzerine etkisi göz önünde
bulundurulmalıdır. Toprağın biyolojik aktivitesi, fiziksel ve kimyasal özellikleri dikkate
alınarak bu sınırlar asla zorlanmamalı ve aşılmamalıdır.
Anahtar Kelimeler: Arıtma çamuru, tarımsal kullanım, yönetmelik.
GİRİŞ
Son yıllarda çevre bilincinin artmasıyla birlikte kurulması ve çalışması zorunlu
hale gelen arıtma tesislerinde, atık suların arıtılmasından geriye kalan arıtma çamuru
978
Çizelge 4. Bazı Avrupa ülkelerde arıtma çamuru uzaklaştırma yöntemleri (OECD 2004)
Ülkeler Yıl Toplam Tarım Depolama Yakma Diğer*
103 t yıl-1 kuru alanlarında
Avusturya 2001 244 15 18 32 35
Belçika 1998 78 35 33 23 9
Çek Cum. 2002 211 77 18 - 4
Danimarka 1999 156 59 13 21 7
Finlandiya 2000 160 12 6 - 82
Fransa 1998 980 39 12 8 71
Almanya 2001 2429 31 7 23 40
Yunanistan 2000 66 10 90 10 -
Macaristan 2000 102 27 46 - 28
İrlanda 2000 1 - 100 - -
İzlanda 2001 34 40 51 - 9
İtalya 1993 2177 10 57 1 32
Lüksenburg 1999 17 70 19 - 1
Hollanda 2000 346 - 19 54 27
Norveç 2001 112 59 16 - 28
Polonya 2001 397 12 50 2 36
Portekiz 1998 132 - - - -
Slovenya 2002 62 87 13 - -
İspanya 2000 853 53 18 8 21
İsveç 2000 230 21 35 - 44
İsviçre 2000 203 39 2 59 -
İngiltere 2000 937 60 7 22 11
Türkiye 1997 2838 5 21 - 74
Ortalama ,AB 36.4 47.0 10.0 6.6
*. Diğer yöntemler içine deniz deşarj, kompost üretme, çöplüğe boşaltma, vb.
Çizelge 5. ABD’de yıllara göre artıma çamuru uzaklaştırma yöntemleri (Bastian 1997)
1972 1989 1997
Tarım alanlarına 20 33.3 54.8
Yüzeye boşaltma 10.3 19.2
Depolama 40 33.9 -
Yakma 25 16.1 17.3
Okyanus 15 6.3 -
Diğer 8.5
Çizelge 8. ABD’de arıtma çamuru ağır metal sınır değerleri (40 CFR Part 503)
Ağır metaller Üst sınır Alt sınır Yıllık sınır değer 1
Arsenik, As 75 41 2.0
Kadmiyum, Cd 85 39 1.9
Krom, Cr 3000 1200 150
Bakır, Cu 4300 1500 75
Kurşun, Pb 840 300 15
Civa, Hg 57 17 0.85
Molibden, Mo 75
Nikel, Ni 420 420 21
Selenyum, Se 100 36 5.0
Çinko, Zn 7500 2800 140
1
Toprakta on yılık ortalama esas alınarak bir yılda toprağa verilmesine izin verilecek ağır metal yükü sınır
değeri, kg-1ha-1yıl-1
Çizelge 9. Ülkemizde toprak ve arıtma çamuru ağır metal sınır değerleri (Anonim 2005)
Ek 1-A** Ek 1-B Ek 1-C**
Ağır metaller Toprak1 Arıtma çamuru2 Yıllık sınır değer3
pH: 5-6 pH>6
Kurşun, Pb 50 300 1200 1500
Kadmiyum, Cd 1 3 40 15
Krom, Cr 100 100 1200 1500
Bakır, Cu* 50 140 1750 1200
Nikel, Ni* 30 75 400 300
Çinko, Zn* 150 300 4000 3000
Civa, Hg 1 1.5 25 10
1
. Topraktaki ağır metal sınır değerleri, mg kg-1
2
Toprakta kullanılabilecek stabilize arıtma çamurunda izin verilecek ağır metal sınır değerleri, mg
kg-1
3
. Toprakta on yılık ortalama esas alınarak bir yılda toprağa verilmesine izin verilecek
ağır metal yükü sınır değeri, g-1da-1yıl-1
** Yem bitkileri yetiştirilen alanlarda çevre ve insan sağlığına zararlı olmadığı bilimsel
çalışmalarla kanıtlandığı durumlarda, bu sınır değerlerin aşılmasına izin verilebilir.
* pH değeri 7’den büyük ise çevre ve insan sağlığına özellikle yeraltı suyuna zararlı olmadığı
durumlarda Bakanlık sınır değerleri %50’ye kadar artırabilir
983
Çizelge 14. Yüksek ve Geleneksel Standart sınıfı arıtma çamurlarının toprağa uygulama
sınırlandırmaları (European Union 2000)
Yüksek Standart Geleneksel standart
Meralar Kullanılabilir Toprağa uygulama ile otlama arasında en
az 6 hafta süre geçmemeli
Yem bitkileri Kullanılabilir Çamurun toprağa uygulanması ile hasat
arasında 6 hafta süre olmalıdır
Tarım alanları Kullanılabilir Hemen sürülerek toprak altına getirilmeli
Toprağa değen bitkilerin Kullanılabilir Kullanılamaz veya uygulama ve hasat
yetiştirildiği alanlar arasında 12 ay süre olmalıdır.
Toprağa değen ve çiğ yenen Kullanılabilir Kullanılamaz veya uygulama ve hasat
sebzelerin yetiştirildiği alanlar arasında en az 30 ay süre olmalıdır.
Meyve ağaçları, bağlar, Kullanılabilir Kullanılır ancak uygulamadan sonra 10 ay
ağaçlandırma alanları süre ile halk teması olmamalıdır.
Halkın fazlaca kullandığı yeşil İyi stabilize edilmeli ve Kullanılamaz
alanlar (park, bahçe, futbol koku olmamalı
sahası)
Doğal ormanlar Kullanılamaz Kullanılamaz
Arazi ıslahı Kullanılabilir Kullanılır ancak uygulamadan sonra 10 ay
süre ile halk teması olmamalıdır.
2. Stabilize arıtma çamurunun uygulanacağı toprakta ağır metal içeriğinin Çizelge 9’da
(Ek-1 A) verilen değerleri aşmaması zorunludur.
3. Stabilize arıtma çamuru meyve ağaçları hariç olmak üzere toprağa temas eden ve çiğ
olarak yenilen meyve ve sebze ürünlerinin yetiştirilmesi amacıyla kullanılan
topraklarda kullanılması yasaktır.
4. Stabilize arıtma çamuru, bitkilerin besin gereksinimleri ve yer üstü, yeraltı sularının
kalitesinin bozulmaması dikkate alınacak şekilde, su kaynaklarının korunmasıyla
ilgili yasalarla düzenlenmiş hükümlere uygun kullanılmalıdır.
5. Toprağın pH değeri 5 ten küçükse stabilize arıtma çamuru toprağa uygulanamaz.
6. Stabilize arıtma çamurunun uygulanmasından belli bir süre geçmeden otlatma
yapılması ya da hayvan yemlerinin hasadının yapılması söz konusu ise otlak yada
hayvan yemi ürünlerinde özellikle coğrafi ve iklim durumları dikkate alınarak
belirlenecek olan süre, hiçbir durumda üç haftadan az olmayacaktır.
7. Stabilize arıtma çamurlarının, içme suyu havzalarının mutlak koruma alanlarında ve
diğer yüzey sularına 50 metreden yakın olan alanlara uygulanması yasaktır.
8. Stabilize arıtma çamurlarının, taşkın alanlarında ve taşkın tehlikesi olan alanlarda,
don ve karla kaplı alanlarda toprağa uygulanması yasaktır.
986
9. Yüzey akış tehlikesi olan alanlarda toprak muhafaza tedbirleri alınmadan stabilize
arıtma çamurunun uygulanması yasaktır.
10. Stabil arıtma çamurunun toprakta on yıllık ortalama esas alınarak her yıl
uygulanması halinde toprağa verilebilecek maksimum ağır metal miktarları
belirtilen değerleri aşmaması zorunludur.
11. Eşdeğer nüfus kapasitesi bir milyon kişinin üzerinde olan tesislerde oluşan arıtma
çamurlarının en az % 90 kuru madde değerine kadar kurutulması zorunludur
Sonuç
Sonuç olarak arıtma çamurunun araziye uygulamasında belirtilen sınırlamalara
dikkat edilmeli ve temel olarak aşağıda belirtilen yol izlenmelidir:
1. Artıma çamurunun fiziksel, kimyasal ve biyolojik karakterizasyonu
2. Arıtma çamurlarının araziye uygulanmasını ilişkin evrensel, devlet ve yerel boyutta
düzenlemelerin incelenmesi
3. Arıtma çamurunun özellikleri ve arazide uygulanabilirliğine ilişkin yönetmeliklerin
karşılaştırılması
4. Arıtma çamuru uygulanabilir arazinin belirlenmesi
5. Arıtma çamurunun taşınmasının ekonomik uygunluğunun analizi
TEŞEKKÜR
Bu poster sunum TUBİTAK TOVAG tarafından desteklenen “107 O 834” nolu
proje kapsamında yapılan literatür çalışmaları ile hazırlanmıştır.
KAYNAKLAR
Alloway, B. J. and Jackson, A. P. 1991. The behaviour of heavy metals in sewage
sludge amended soils. The Science of The Total Environment, 100; 151-176.
Elsevier Science Publishers B.V. Amsterdam.
Anonim. 1991. Katı Atıkların KontrolüYönetmeliği. Resmi Gazete, sayı: 20814.
Anonim. 2005. Toprak Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği. Resmi Gazete, sayı: 25831
Anonim 2007. A National Biosolids Regulation, Quality, and Use and Disposal Survey,
Preliminary Report, April 14, 2007. pp. 148
Bilgin, N., Eyüpoğlu, H. ve Üstün, H.2002. Biyokatıların Arazide Kullanımı. Köy
Hizmetleri Genel Müdürlüğü Ankara Araştırma Enstitüsü, s.74, Ankara.
Council of the European Communities, Council directive 86/278/EEC of 12 June 1986
on the protection of the environment, and in particular of the soil, when sewage
sludge is used in agriculture, Official Journal L., Vol. 181, pp. 0006–0012.
Drescher-Kaden, U., Brüggemann R., Matthes B. and Matthies, M. 1992. Contents of
organic pollutants in German sewage sludges.-in: Hall, J. E., Sauerbeck, D. R.
& P.L'Hermite, 14-34.
European Commission (2001a) Disposal and recycling routes fro sewage sludge Part 3
Scientific and Technical Report European Commission DG Environment.
European Commission (2001b) Organic contaminants in sewage sludge for agricultural
use. European Commission DG Environment.
987
European Commission (2001c) Disposal and recycling routes for sewage sludge, Part 2
regulatory report, Office for Official Publications of the European
Communities.
European Union. 2000. Working Document on Sludge, 3rd Draft. ENV.E.3/LM.
European Union, Brussels,
Evans, T.D.2001 An update on developments in regulations affecting biosolids in the
European Union. Proceedings WEF/AWWA/CWEA Joint Residuals and
Biosolids Management Conference, Feb 21–24, San Diego, California.
Filibeli, A. 1998. Arıtma Çamurlarının İşlenmesi. D.E.Ü. Mühendislik Fakültesi, İzmir.
Harrison, E.Z., McBride, M.B. and Bouldin, B.R.1999. Land application of sewage
sludges: an appraisal of the US regulations, International Journal of
Environment and Pollution, Vol. 11, No.1 pp. 1-36.
Kacar, B., Katkat, A.V. ve Öztürk, Ş.2002. Bitki Fizyolojisi. Uludağ Üniversitesi
Güçlendirme Vakfı Yayın No: 198, s.563, Bursa.
Kowal, N.E. 1985. Health effects of land application of municipal sludge, Pub. No:
EPA/600/1-85/015, Research Triangle Park.
Laturnus, F., von Arnold, K. and Gron, C. 2007. Organic Contaminants from Sewage
Sludge Applied to Agricultural Soils. Env. Sci. Pollut. Res. 1: 53-60.
National Research Council. 2002. Biosolids Applied to Land: Advancing Standards and
Practices (Prepublication Copy),Washington, D.C: National Academy Press.
OECD. 2004. OECD Environmental Data. Working Group on Environmental
Information and Outlooks, pp.46,
Özbek, E., Tatar, Ş.Y., Hasar, H., Arslan, E.I. ve İpek, U.2004. Kentsel ve Endüstriyel
Atıksu Arıtma Tesisi Arıtma Çamurlarındaki Ağır Metal Düzeylerinin
Değerlendirilmesi, F. Ü. Fen ve Mühendislik Bilimleri Dergisi, 16(1), 31-38.
Sniffer, D. 2007. Human Health And The Environmental Impacts Of Using Sewage
Sludge on Forestry and For Restoration of Derelict Land (UKLQ09), Task 2
Literature review of environmental and ecological impacts, Macaulay Research
Consultancy Services Craigiebuckler ABERDEEN AB15 8QH, UK.
Sommer, L.E. 1977. Chemical Composition of Sewage Sludges and Analysis of their
Potential as Fertilizers. J. Environ. Quality. 6: 225-239.
Spinosa, L. and Vesilind, P.A.2001. Sludge into Biosolid, processing, disposal and
utilization, IWA Publishing, p:393, UK.
TUİK.2004. Türkiye İstatistik Kurumu, Çevre İstatistikleri, Ankara.
US EPA.1989. Technical support document for pathogens reduction in sewage sludge.
NTIS No: PB89-136618, Spiringfield.
US EPA. 1993. The Standards for the Use or Disposal of Sewage Sludge, Title 40 of the
Code of Federal Regulations, Part 503.
988
ÖZET
Antalya Serik yöresinde sera topraklarının verimlilik durumunu, beslenme
problemlerini, sera içi ve dışı toprakların kimyasal özelliklerindeki ayrımı belirlemek
amacıyla 50 adet seradan ve bu seraların dışında gübrelemenin yapılmadığı alandan
toprak örnekleri alınmıştır. Toprak örneklerinde toplam N içeriği, bitkiye yarayışlı P, K,
Ca, Mg, Na, Fe, Cu, Mn ve Zn içerikleri belirlenmiştir. Ayrıca toprakların genel
kimyasal özelliklerini ortaya koymak amacıyla pH, EC ve organik madde (OM)
içerikleri de belirlenmiştir. Toprak örneklerine ait analiz sonuçları, sınır değerleri ile
karşılaştırılarak, örnekleme yapılan sera içi ve dışı topraklarının verimlilik durumları
ortaya konulmuştur. Elde edilen sonuçlara göre; araştırma bölgesi sera içi ve dışı
topraklarının OM içerikleri genelde orta ve iyi düzeyde, tuz bakımından sera içi
topraklar hafif ve orta derecede tuzlu iken sera dışı topraklar genelde tuzsuzdur. Bölge
sera içi ve dışı toprakları nötr ve hafif alkalin yapıdadır. Toprakların toplam N, bitkiye
yarayışlı P, değişebilir K ve Mg içeriklerinin genelde fazla ve çok fazla, değişebilir Ca
ve bitkiye yarayışlı Fe, Cu, Mn ve Zn içeriklerinin ise yeterli ve fazla düzeyde olduğu
belirlenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Antalya bölgesi, sera toprakları, toprak verimliliği, besin maddesi.
GİRİŞ
Açıkta yapılan yetiştiriciliğe göre gübre, ilaç ve tohumluk gibi girdilerin daha
yoğun olarak kullanıldığı sera yetiştiriciliğinde; bilinçsizce yapılan aşırı gübre tüketimi
ekonomik kayıpların yanı sıra elde edilen ürün kalitesinin bozulmasına ve yetiştirme
ortamının olumsuz etkilenmesine neden olmaktadır. Aynı zamanda aşırı gübrelemenin
meydana getirdiği toprak ve çevre kirliliği ileride ciddi sorunlara yol açabilecektir.
Özellikle örtüaltı yetiştiriciliğinde toprak verimliliğinin korunması önemli bir husus
olup, bu konuda gerekli özen gösterilmediğinde birim alandan alınan ürün miktarı ve
kalitesi azalmakta ve elde edilen gelirin düşmesine neden olmaktadır.
Ülkemizde örtüaltı yetiştiriciliği seralarda ve alçak plastik tüneller altındaki
tarımsal üretimini kapsamaktadır ve toplam örtüaltı alanımız 53 603 ha’a ulaşmıştır. Bu
alanın % 43’ü (23 049 ha) alçak plastik tünel, % 57’si (30 554 ha) ise sera alanlarından
oluşmaktadır. Bu alanın % 47’si Antalya ili sınırları içerisindedir. Mevcut sera
varlığımızın % 96’sında sebze üretimi yapılmaktadır. Toplam örtüaltı sebze üretiminin
% 47’sini domates, %32’sini hıyar, %9’unu biber %7’sini patlıcan ve % 3’ünü kesme
çiçek oluşturmaktadır (DİE, 2003).
Yoğun bir şekilde sebze üretimi yapılan Antalya yöresi seralarında toprakların
verimlilik ve bitkilerin beslenme durumlarını belirlemeye yönelik çalışmaların sayısı
oldukça yetersizdir. Ayrıca seralarda toprakların verimlilik özelliklerinin hızla
değişmesi, daha kısa periyotlarda bu alanlarda çalışma gereksinimini ortaya
koymaktadır.
Ülkemizde bu konuyla ilgili daha önce yapılan bazı çalışmalar aşağıda
özetlenmiştir. Uz vd (1997), Kumluca ve Kale yörelerindeki seralarda yaptıkları
araştırmada; sera topraklarının büyük çoğunluğunun hafif alkali ve alkali reaksiyonlu
(pH= 7.23-8.34), çok yüksek ve aşırı derecede kireçli (% 2.45-41.35), tuzsuz ve hafif
tuzlu (1.40-8.50 mmhos/cm) sınıfına girdiğini, toprakların az humuslu veya humusça
fakir (% 0.96- 5.48), bünyelerinin kumlu tın ve kumlu killi tın olduğu, azotça çok iyi (%
0.055-0.339), fosfor miktarı yeterli (14.51-362.84 ppm), potasyum bakımından düşük
seviyeden yüksek seviyeye kadar değişen düzeyde (0.10-3.92 me/100g) olduğu ayrıca
sera topraklarının Fe (3.82-15.66 ppm), Zn (0.47-7.45 ppm), Mn (3.32- 21.77 ppm) ve
Cu (0.42-24.52 ppm) bakımından yeterli düzeyde olduğunu belirlemişlerdir.
Sönmez vd (1999) tarafından Kumluca ve Kale yörelerinde yapılan araştırmada,
biber yetiştirilen 35 adet serada yapılan çalışmada toprak örneklerinin % 14.3’ünün
tuzsuz, % 74.3’ ünün orta ve hafif tuzlu, % 11.4’ ünün ise fazla tuzlu; organik madde
yönünden toprakların % 31.4’ ünün fakir, % 68.6’ sının az sınıfına girdiği; alınabilir P
ile değişebilir Ca ve Mg’ un tüm toprak örneklerinde iyi durumda olduğu; alınabilir Fe
ve Zn bakımından toprakların sırasıyla % 97.1’ inin ve % 85.7’ sinin iyi, alınabilir Mn
ve Cu kapsamları bakımından ise tüm toprakların yeterli seviyede olduğu tespit
edilmiştir. Alpaslan vd (2001) tarafından yapılan bir çalışmada, Akdeniz bölgesinde 314
adet seradan alınan toprak örneklerinin fazla ve çok fazla kireçli olduğu, organik
maddece orta düzeyde, hafif ve orta tuzlu, nötr reaksiyonlu, toplam N, elverişli P,
değişebilir K, Ca, ve Mg kapsamlarının genelde yeterli ve fazla düzeyde, bitkiye
elverişli Fe, Zn, ve Cu kapsamlarının genelde yeterli, elverişli Mn ve B kapsamlarının
örneklerin büyük kısmında yetersiz olduğu belirlenmiştir.
Yürütülen bu çalışma ile Antalya ili Serik ilçesi pilot bölge olarak seçilmiş, bu
ilçede 50 adet seradan ve bu seraların dışında gübrelemenin yapılmadığı alandan toprak
örnekleri alınarak sera içi ve sera dışı topraklarının yetiştiricilik açısından verimlilik
durumlarının ve potansiyel sorunlarının ortaya konulması amaçlanmıştır.
990
MATERYAL VE METOD
Toprak örnekleri, Antalya ili Serik ilçesinden üretimin yoğun olduğu dönemde,
sebze yetiştirilen 50 adet seradan ve bu seraların dışında gübrelemenin yapılmadığı
alanlardan toplam 100 adet toprak örneği 0-20 cm derinlikten alınmıştır. Alınan toprak
örnekleri bez torbalar içerisinde laboratuvara getirilerek yapılacak analizler için hava
kuru hale getirildikten sonra 2 mm’ lik elekten geçirilmiş ve analizleri yapılmak üzere
cam kavanozlara konulmuştur. Toprak örneklerinde pH Jackson’a göre 1/2.5 toprak/su
karışımında (Jackson, 1967), elektriksel iletkenlik (EC) (Anonim, 1954), organik madde
modifiye Walkey-Black metoduna göre (Black, 1965), toplam N Bremner (1960),
bitkiye yarayışlı P, Olsen ve Sommers (1982), değişebilir K, Na, Ca ve Mg 1 N
Amonyum Asetat (pH=7) ekstraksiyonu ile (Kacar, 1994) ve alınabilir Fe, Zn, Cu ve Mn
analizleri ise DTPA metoduna (Lindsay ve Norwell, 1978) göre yapılmıştır.
KAYNAKLAR
Alpaslan, M., Güneş, A., İnal, A. 2004. Deneme Tekniği. Ankara Üniversitesi Ziraat
Fakültesi Yayın No: 1543, Ders Kitabı: 496.
Alpaslan, M., Güneş, A., İnal, A., Aktaş, M. 2001. Akdeniz bölgesi seralarında
yetiştirilen bitkilerin beslenme durumlarının incelenmesi I. Sera topraklarının
verimlilik durumları. Tarım Bilimleri Dergisi, 7(1), 47-55.
Anonim, 1954. Diagnosis and Improvement of Saline and Alkaline Soils. U.S. Salinity
lab. U.S.D.A. Agric. Handbook Number 60. Washington D.C.
Black, C. A., 1965. Methods of Soil Analysis. Part 2, Amer. Society of Agronomy Inc.,
Publisher Madisson, Wilconsin, U.S.AA. 1372-1376.
Bremner, J.M. 1960. Determination of Nitrogen in Soil by Kjeldahl Method. J. Agr. Sci.
55. 1-23.
Jackson, M.L., 1967. Soil Chemical Analysis. Prentice Hall of India Private Limited,
New Delhi.
Kacar, B., 1994. Bitki ve Toprağın Kimyasal Analizleri. III. Toprak Analizleri. A.Ü.Z.F.
Eğitim Araşt. Ve Gelişt. Vakfı Yay. No: 3, bizim Büro Basımevi, Ankara.
Lindsay, W.L and Norwell, W.A., 1978. Development of a DTPA Soil Test for Zinc,
Iron, Manganese and Copper. Soil Sci. Amer. Jour.,42(3):421-28.
Olsen, S.R. and Sommers, E.L., 1982.Phosporus Soluble in Sodium Bicarbonate,
Methods of Soil Analysis, Part 2, Chemical and Microbiological Properties.
Edit: A.L. Page, P.H. Miller, D.R. Keeney, 404-430.
Solh, M. 1987. Salinity observations in greenhouses along Lebanon’ s coast. Lebanese
Science Bulltin. Vol. 3, No: 1, Lebanese 5-9.
Sönmez, S., Uz, İ., Kaplan, M., Aksoy, T., 1999. Kumluca ve Kale yörelerindeki
seralarda yetiştirilen biberlerin beslenme durumlarının belirlenmesi. Türk Tarım
ve Ormancılık Dergisi, 23(2):365-373.
Uz, İ., Sönmez, S., Kaplan, M., 1997. Kumluca ve Kale yörelerinde serada yetiştirilen
patlıcan bitkisinin beslenme durumunun belirlenmesi. Yalova Atatürk Bahçe
Kültürleri Araştırma Enstitüsü Dergisi, Bahçe 27 (1-2): 63-72.
998
ÖZET
Bu çalışma, Antalya bölgesinde domates yetiştiriciliği yapılan sera topraklarının
bazı verimlilik özelliklerini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Bu amaçla, Antalya ili ve
çevresinde domates yetiştirilen 150 farklı seradan 0-30 cm derinlikten toprak örnekleri
alınmıştır. Toprak örneklerinde pH, kireç (CaCO3,) elektriksel iletkenlik (EC), bünye,
organik madde, azot (N), fosfor (P), potasyum (K), kalsiyum (Ca) ve magnezyum (Mg)
analizleri yapılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre, incelenen sera topraklarının bünyeleri
kumlu tından killi tına kadar değişmektedir. Toprakların pH’ları genellikle alkali ve
hafif alkali reaksiyonlu olup elektriksel iletkenlik açısından çoğunlukla hafif tuzlu ve
tuzsuzdur. Toprakların büyük çoğunluğunun aşırı derecede kireçli, organik madde
içeriklerinin ise fakir olduğu belirlenmiştir. Total N içeriklerinin çok fakir düzeyden çok
iyi düzeye kadar değişen düzeyde, alınabilir P miktarlarının yeterli, değişebilir K
miktarlarının çok düşük seviyeden çok yüksek seviyeye kadar değişen düzeyde,
değişebilir Mg ve Ca bakımından iyi düzeyde olduğu tespit edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Domates, Antalya bölgesi, toprak verimliliği.
GİRİŞ
Domates, yetiştiriciliği ülkemiz koşullarında rahatlıkla yapılabilmesi, hem iç
pazarda kullanılması hem de ihracata yönelik olması nedeniyle bitkisel üretimde önemli
ürünlerden biridir. Türkiye, domates üretimi açısından dünyada Çin, ABD ve
Hindistan’dan sonra dördüncü sırada yer almaktadır. Üretilen domatesin önemli bir
kısmı ihraç edilmektedir. 2007 yılı itibariyle Ülkemizde 1.007.837.210 kg taze sebze
999
ihraç edilmiş olup 553.062.853 dolar elde edilmiştir. Yalnız domates ihracatından
316.925.441 dolar gelir sağlanmıştır (Anonim, 2008).
İhracatımızda önemli bir paya sahip olan domates yetiştiriciliğinde üzerinde
durulması gereken konulardan biri de meyve kalitesi ve standartlara uygunluğudur.
Toprak yapısı, iklim, gübreleme ve sulama gibi faktörler meyve kalitesini önemli
düzeyde etkilemektedir. Verim ve kalitenin arttırılabilmesi için toprakların bitkiye
yarayışlı besin elementi sağlama gücünün belirlenmesi ve böylece bitkilerin ihtiyaç
duyduğu besin elementlerinin dengeli bir şekilde ve yeteri miktarda sağlanması gerekir.
Ülkemizde örtüaltı yetiştiriciliği Akdeniz bölgesinde yaygın olarak yapılmaktadır.
İklim özelliklerinin uygunluğu (ışıklanma süresi, su, sıcaklık vb) bu bölgede sera
yetiştiriciliğinin gelişmesine neden olmuştur (Sevgican, 1989).
Arı vd (2002), Antalya Bölgesi’nde örtü altı domates yetiştiriciliği yapılan
seralardan alınan toprak örneklerinin değerlendirildiği çalışmada toprak örneklerinin
bünyelerinin kumlu tın ve tın bünyeli olduğu, toprak reaksiyonunun ise alkali ve hafif
alkali reaksiyona sahip olduğu saptanmıştır. Çalışmada incelenen toprak örneklerinin
tuzsuz, humusça fakir ve az humuslu, alınabilir P ile değişebilir Ca ve Mg değerlerinin
ise yeterli ve yüksek olduğu belirlenmiştir. Alpaslan vd (2001), Akdeniz bölgesi
seralarında yetiştirilen domates, hıyar, biber ve patlıcan bitkilerinin beslenme
durumlarını araştırdıkları çalışmalarında, toprakların organik madde içeriklerinin orta,
kireç içeriklerinin yüksek ve çok yüksek düzeyde, tekstürlerinin kumlu tın ve tınlı kum,
toplam N, yarayışlı P, değişebilir K, Ca ve Mg kapsamlarının genelde yeterli ve fazla
düzeyde olduğun bildirmişlerdir.
Orman ve Kaplan (2004), Kumluca ve Finike yörelerindeki seralarda yetiştirilen
domates bitkilerinin beslenme durumlarını araştırdıkları çalışmalarında, toprak
örneklerinin hafif alkali ve alkali reaksiyonlu, kireç içeriklerinin ise yüksek olduğunu
bulmuşlardır. Çalışmada toprak örneklerinin organik madde içeriklerinin yetersiz, tuz
içeriklerinin hafif, orta ve yüksek düzeyde, total N içeriklerinin Finike yöresinde,
Kumluca yöresinden daha iyi düzeyde olduğu; alınabilir P, değişebilir K, Ca ve Mg
içeriklerinin ise iyi düzeyde olduğunu saptamışlardır.
MATERYAL VE METOD
Araştırma materyalini, Antalya ili merkez, Serik, Demre, Manavgat, Kumluca
ve Elmalı ilçelerinde domates yetiştiriciliği yapılan 150 seradan 0-30 cm derinliğinden
alınan toprak örnekleri oluşturmaktadır.
Toprak örneklerinin pH’ları Jackson’a göre 1/2.5 toprak/su karışımında
(Jackson, 1967), CaCO3 içerikleri scheibler kalsimetresi kullanılarak (Evliya, 1964),
elektriksel iletkenlik saturasyon çamurunda (Anonim, 1988), bünye; Bouyoucos
hidrometre yöntemine göre (Bouyoucos, 1955), organik madde modifiye Walkey-Black
metoduna göre (Black, 1965) belirlenmiştir.
Toplam N modifiye kjeldahl metoduna göre (Black, 1957), alınabilir P, Olsen
metoduna göre (Olsen, 1982), değişebilir K, Ca ve Mg analizleri 1 N Amonyum Asetat
(pH=7) metoduna göre (Kacar, 1972) yapılmıştır.
Çizelge 1. Antalya yöresindeki domates seralarından alınan toprak örneklerinin fiziksel özelliklerinin sınır değerlerine göre sınıflandırılması
Toprak Sınır Değeri Değerlendirme Merkez Elmalı Serik Demre Kumluca Manavgat Toplam
Özelliği Örn % Örn % Örn % Örn % Örn % Örn % Örn %
sayı sayı sayı sayı sayı sayı sayı
Çizelge 2. Antalya yöresindeki domates seralarından alınan toprak örneklerinin kimyasal özelliklerinin sınır değerlerine göre sınıflandırılması
Toprak Sınır Değeri Değerlendirme Merkez Elmalı Serik Demre Kumluca Manavgat Toplam
Özelliği Örn % Örn % Örn % Örn % Örn % Örn % Örn %
sayı sayı sayı sayı sayı sayı sayı
Organik 0-2 Humusça Fakir 31 41.9 5 45.5 9 56.3 12 63.2 11 68.8 8 57.1 76 50.7
Madde (%) 2-5 Az Humuslu 40 54.0 6 54.5 7 43.7 7 36.8 5 31.2 6 42.9 71 47.3
5-10 Humuslu 3 4.1 - - - - - - - - - - 3 2.0
Toplam N 0.070> Çok Fakir 18 24.3 2 18.2 2 12.5 5 26.3 9 56.2 1 7.1 37 24.7
(%) 0.070-0.090 Fakir 10 13.5 3 27.3 7 43.7 5 26.3 2 12.5 7 50.0 34 22.7
0.091-0.110 Orta 11 14.9 1 9.0 4 25.0 3 15.8 - - 1 7.1 20 13.3
0.111-0.130 İyi 13 17.6 3 27.3 3 18.8 1 5.3 1 6.3 2 14.3 23 15.3
0.130< Çok iyi 22 29.7 2 18.2 - - 5 26.3 4 25.0 3 21.5 36 24.0
Alınabilir P 5> Düşük - - - - - - - - - - - - - -
(ppm) 5-10 Orta - - - - - - - - - - - - - -
10< Yeterli 74 100 11 100 16 100 19 100 16 100 14 100 150 100
Değişebilir K 0.255 Çok Düşük 3 4.0 5 45.5 - - 3 15.8 - - - - 11 7.3
(me/100 g) 0.256-0.385 Düşük 14 18.9 1 9.1 - - 1 5.3 3 18.7 2 14.3 21 14.0
0.386-0.510 Orta 8 10.8 1 9.1 - - 5 26.3 3 18.7 3 21.4 20 13.3
0.511-0.640 İyi 6 8.2 - - 1 6.3 1 5.3 2 12.3 3 21.4 13 8.6
0.641-0.821 Yüksek 9 12.2 3 27.2 6 37.5 7 36.8 2 12.3 5 35.8 32 21.4
0.821< Çok Yüksek 34 45.9 1 9.1 9 56.2 2 10.5 6 38.0 1 7.1 53 35.4
Değişebilir Ca 3.57> Çok Fakir - - - - - - - - - - - - - -
(me/100 g) 3.57-7.15 Fakir - - - - - - - - - - - - - -
7.16-14.30 Orta 26 35.1 5 45.5 7 43.7 9 47.4 9 56.3 7 50 63 42.0
14.30< İyi 48 64.9 6 54.5 9 56.3 10 52.6 7 43.7 7 50 87 58.0
Değişebilir Mg 0.450> Fakir - - - - - - - - - - - - - -
(me/100 g) 0.450-0.950 Orta 2 2.7 - - - - - - - - - - 2 1.3
0.950< İyi 72 97.3 11 100 16 100 19 100 16 100 14 100 148 98.7
1003
Sonuç ve Öneriler
Antalya bölgesindeki domates seralarında, toprakların verimlilik durumlarının
incelendiği bu araştırmada elde edilen sonuçlar şu şekilde özetlenebilir;
İncelenen sera topraklarının büyük çoğunluğu hafif alkali ve alkali reaksiyona
sahiptir. Domates bitkisinin hafif asit ve nötr koşulları tercih ettiği ve yetiştiriciliğinin
daha iyi yapılabildiği göz önüne alındığında üreticilerin kullandıkları besin çözeltilerinin
pH’sını 6.5-7.0 arasında ayarlamaları, bitki besin maddeleri arasındaki antagonistik
etkiden kaynaklanabilecek beslenme sorunlarının azalmasına yol açacaktır. İncelenen
domates bitkisi sera topraklarının kireç içerikleri genel olarak aşırı ve çok yüksek
düzeydedir, elektriksel iletkenlik açısından tuzsuzdur. Toprakların bünyeleri kumlu
tından killi tına kadar değişim göstermektedir. Bu durum seralarda orijinal toprak
yapısından ziyade taşınmış materyalleri yansıtmaktadır. Hafif bünyeli topraklar domates
bitkisinin iyi yetişebileceği sınıflardır.
Domates seralarının organik madde içerikleri %98 oranında az humuslu ve
humusça fakir düzeydedir. Organik maddenin toprakların genel fiziksel özelliklerini
iyileştirici etkisinin yanı sıra dengeli bir bitki besin kaynağı olduğu göz önüne
alındığında organik maddenin topraklardaki miktarını arttırıcı önlemlerin alınması
önerilebilir. Genel olarak seralarda kimyasal formda azotlu gübre kullanılmasına
rağmen, incelenen domates seralarının % 47.4’ünün azot içeriği düşüktür. Bu durum
NO3- şeklinde alım ve yıkanmanın fazla olmasından kaynaklanabilir. Toprakların P, K,
Ca ve Mg içeriği yeterli bulunmuştur. Bu durum üreticiler tarafından yoğun bir şekilde
kullanılan bu elementlerin topraktan yıkanmamasından kaynaklanmaktadır.
Sonuç olarak, ihracatta ve iç tüketimde önemli bir yere sahip olan domates
tarımında kalite ve verimin arttırılabilmesi için domates bitkisi yetiştirilen seralarda
toprakların özellikleri belirlenerek bu özelliklere uygun gübreleme programları
geliştirilerek dengesiz ve bilinçsiz gübreleme uygulamalarından kaçınılması
gerekmektedir. Toprak analizine dayanmayan ve bilinçsiz yapılan gübreleme
uygulamaları çevrenin kirletilmesine ve ekonomik kayıplara neden olacağından,
üreticiler yetiştiriciliğe başlamadan önce mutlaka toprak analizi yaptırmalı ve analiz
sonuçlarına uygun gübreleme programları uygulamalıdırlar.
KAYNAKLAR
Alpaslan, M., Güneş, A., İnal, A ve Aktaş, M. 2001. Akdeniz Bölgesi Seralarında
Yetiştirilen Bitkilerin Beslenme Durumlarının İncelenmesi I. Sera Topraklarının
Verimlilik Durumları. Ankara Üni. Ziraat Fak. Tarım Bilimleri Dergisi 7(1),47-
55.
Anonim, 1988. Yaprak ve Toprak Analiz Metodları II. TC. Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı Zeytinlik Araştırma Enstitüsü, Bitki Besleme Bölümü, İzmir.
Anonim, 2008. Türkiye Yaş Meyve Sebze Portalı. www.yms.org.tr
Arı, N. 1993. Antalya Yöresinde Örtü Altında Yetiştirilen Lior ve Nathalie Karanfil
Çeşitlerinin Beslenme Durumlarının Belirlenmesi. Akdeniz Üniversitesi Fen
Bilimleri Enstitüsü Toprak Ana Bilim Dalı Yüksek Lisans Tezi.
Arı, N., Ateş, T., Özkan, C.F ve Arpacıoğlu, A.E., 2002. Antalya Bölgesi’nde Domates
Yetiştiriciliği Yapılan Seraların Toprak Verimlilik Durumlarının İncelenmesi.
VI. Sebze Tarımı Sempozyumu 17-20 Eylül 2002. Bursa.
Black, C. A., 1957. Soil-Plant Relationships. John Wiley and Sons, Inc., Newyork.
1005
Black, C. A., 1965. Methods of Soil Analysis. Part 2, Amer. Society of Agronomy Inc.,
Publisher Madisson, Wilconsin, U.S.AA. 1372-1376.
Bouyoucos, G.J., 1955. A Recalibration of the Hydrometer Method for Making
Mechanical Analysis of the Soils, Agroomy Journal 4(9):434.
Elmacı, Ö.L. 1989. Antalya Yöresinde (Kale) Sebze Yetiştirilen Seralardaki Toprakların
ve Bitkilerin Besin Maddesi Durumunun Tesbiti. Ege Üni. Fen Bilimleri
Enst.Yüksek Lisans Tezi.
Evliya, H., 1964. Kültür Bitkilerinin Beslenmesi. Ankara Üni. Ziraat Fak. Yayınları,
Sayı:10.
Jackson, M. L. 1967. Soil Chemical Analysis. Prentice Hall of India Private Limited,
New Delhi.
Kacar, B., 1972. Bitki ve Toprağın Kimyasal Analizleri. II. Bitki Analizleri. Ank. Üni.
Ziraat Fak. Yayın No:453.
Kacar, B ve Katkat, V., 2006. Bitki Besleme. Nobel Yayın No:849.
Kaplan, M., Köseoğlu, T., Aksoy, T., Pilanalı, N ve Sarı, M., 1995. Batı Akdeniz
Bölgesinde Serada Yetiştirilen Domates Bitkisinin Beslenme Durumunun
Toprak ve Yaprak Analizleri ile Belirlenmesi. Tübitak Projesi. Proje No:
TOAG-987/DPT-3, Antalya, 72 ss.
Kellogg, C.E. 1952. Our Garden Soils. The Macmillan Company, New York.
Loué, A., 1968. Diagnostic Petiolaire de Prospection. Etudes Sur la Nutrition et la
Fertilization Potassiques de la Vigbe Societe Commerciale des Potasses
d’Alsace Services Agroomiques. 31-41.
Olsen, S. R., Sommers, E.L., 1982.Phosporus Soluble in Sodium Bicarbonate, Methods
of Soil Analysis, Part 2, Chemical and Microbiological Properties. Edit: A.L.
Page, P.H. Miller, D.R. Keeney, 404-430.
Orman, Ş ve Kaplan, M., 2004. Kumluca ve Finike Yörelerinde Serada Yetiştirilen
Domates Bitkisinin Beslenme Durumunun Belirlenmesi. Akdeniz Üniversitesi
Ziraat Fakültesi Dergisi, 17(1),19-29.
Pizer, N.H. 1967. Some Advisory Aspect. Soil Potassium and Magnesium. Tech. Bull.
No.14:184.
Sevgican, A. 1989. Örtü Altı Sebzeciliği. Tarımsal Araştırmaları Destekleme ve
Geliştirme Vakfı, Yayın No:19, Yalova.
Soil Survey Staff, 1951. Soil Survey Manual. Agricultural Research Administration,
U.S. Dept. Agriculture, Handbook No:18.
Sönmez, S., Uz, İ., Kaplan, M ve Aksoy, T. 1999. Kumluca ve Kale Yörelerindeki
Seralarda Yetiştirilen Biberlerin Beslenme Durumlarının Belirlenmesi. Turkish
Journal of Agriculture and Forestry 23 Ek Sayı 2, 365-373.
Thun, R., Hermann, R and Knickman, E. 1955. Die Untersuchung Von Boden. Neuman
Verlag, Radelbeul und Berlin, s:48-48.
1006
ÖZET
Sağlıklı bitki gelişimi, yüksek bitkisel üretim kapasitesi ve ürün kalitesi; tarım
yapılan bölge ve yerin iklim özellikleri, toprak yapısı, dokusu ve kalitesi,
mikroorganizma populasyonu, bitki besin maddeleri içeriği ile yakından ilgilidir. Tarıma
uygun ideal toprakların belirlenebilmesi için toprak özelliklerinin bilinmesi
gerekmektedir. Bu çalışma ile Tuz Gölü Özel Çevre Koruma Alanı topraklarının
verimlilik potansiyelleri belirlenmeye çalışılmıştır.
Tuz Gölü Özel Çevre Koruma Alanından verimlilik potansiyelinin belirlenmesi
amacıyla tarım yapılan alanlardan 312 adet toprak örneği alınmıştır. Bu örneklerden 127
adedi Aksaray, 137 adedi Konya ve 48 adedi ise Ankara ili sınırları içerisine
girmektedir. Toprak örneklerinde suyla doygunluk, pH, EC, kireç, organik madde,
fosfor, potasyum, bor, ESP analizleri yapılmıştır. Söz konusu özelliklerin alansal
dağılımları jeoistatistik analiz kullanılarak yapılmıştır.
Tuz Gölü Özel Çevre Koruma Alanı topraklarında yapılan analizler sonucunda
tarım yapılan alanların % 90’ının killi tın ve tın bünyeli, % 93’inin pH’sının hafif alkali,
EC değerlerine göre % 86’sının tuzsuz, % 67’sinin fazla ve çok fazla kireçli, toprakların
% 77’sinde organik madde kapsamlarının çok az ve az düzeyde olduğu gözlenmiştir.
Ayrıca toprakların % 33’ünde fosfor kapsamı yüksek ve çok yüksek, hemen hemen
tamamında potasyum yüksek, % 69’unda bor kapsamı çok az ve az düzeyde, % 93’ünde
ise ESP değerinin 15’in altında olduğu saptanmıştır.
Anahtar Kelimeler: Tuz Gölü, çevre koruma, verimlilik potansiyeli.
values, 67 % were calcareous and highly calcareous and 77 % of the soils were poor as
of organic matter. In addition 33 % of the soils had high and very high phosphorus
content, almost all had high potassium, 69 % had low and very low boron content and
93 % of the soils had ESP below 15.
Key Words: Tuz Lake, environmental protection, fertility potential.
GİRİŞ
Topraktan ayrı düşünülmesi imkansız bir faaliyet alanı olan tarım, insanlık tarihi
kadar eskidir. Hayvansal ve bitkisel üretimi oluşturan tüm kaynaklar topraktan
sağlanmaktadır. Bu nedenle toprak özellikleri bilinmeden yapılan tarımsal faaliyetlerden
büyük faydalar sağlanamamaktadır. Geçmişte insanlar toprağın sonsuz bir kaynak
olduğunu düşünerek, mevcut özelliklerini korumayı ve iyileştirmeyi düşünmeden hep
sömürmüşlerdir. Ancak dünyamız sınırlı doğal kaynaklara sahiptir. Bu sınırlı, ama
önemli doğal kaynaklardan birisi olan toprağı, korumak, daha etkin ve verimli
kullanmak çok önemlidir. Toprağın sürdürülebilir yönetimini sağlayabilmek için toprağı
tüm özellikleri ile tanımak gerekir.
Tarımın başarılı olması veya geleceğe yönelik planların doğru yapılabilmesi için
ilk önce toprağın çok iyi tanınması gerekmektedir. Bu bağlamda Tuz Gölü Özel Çevre
Koruma Alanındaki mevcut toprak özelliklerinin iyi tanınması, tarımın ve gerektirdiği
girdilerin planlanmasında önemli yararlar sağlayacaktır.
MATERYAL VE METOD
Materyal
Tuz Gölü Özel Çevre Koruma Alanından verimlilik potansiyelinin belirlenmesi
amacıyla 312 adet toprak örneği alınmıştır. Toprak örnekleri, Aksaray, Konya ve
Ankara ili toprak, jeoloji ve topoğrafik haritalardan faydalanılarak, büyük toprak
grupları ve bitki deseni temel alınarak tarım yapılan alanlardan ve meralardan GPS
kullanılarak 0-20 cm derinlikten alınmıştır (Şekil 1).
Şekil 1. Tuz Gölü Özel Çevre Koruma Alanından verimlilik potansiyelinin belirlenmesi
amacıyla alınan toprak örnekleme noktaları
1008
Metod
Toprak analizleri
Toprağın su ile doyma kapasitesi (%): 2 mm’lik elekten geçmiş hava kurusu toprağa
doygun oluncaya kadar saf su ilave edilerek belirlenmektedir (Tüzüner 1990).
Elektriksel iletkenlik (dSm-1): Doygunluk ekstraksiyonundan elde edilen çözeltilerin
iletkenliğinin, İletkenlik Ölçer Aleti (YSI 34 Model Kondaktivimetre) ile ölçülmesiyle
belirlenmektedir (Richards 1954).
Toprak reaksiyonu (pH): Doygunluk çözeltisinde pH metre (ORİON 720 A Model) ile
belirlenmektedir (Jackson 1962).
Kireç (%): Scheibler metodu ile volümetrik olarak tayin edilmektedir (Hızalan ve Ünal
1966).
Organik madde (%): Modifiye edilmiş Walkley-Black yöntemine göre volümetrik
olarak belirlenmektedir (Jackson 1962).
Bitkiye yarayışlı fosfor (kg/da): Olsen ve ark. (1954) tarafından geliştirilen yöntemde
ekstrat çözeltisine (pH’sı 8.5 olan 0.5 M NaHCO3) geçen fosfor, molibdofosforik mavi
renk yöntemine göre (Jenway 6300 model Spektrofotometre) belirlenmektedir.
Bitkiye yarayışlı potasyum (kg/da): Toprakta bulunan potasyum 1.0 N amonyum
asetat (pH: 7.0) çözeltisi ile açığa çıkarılarak, açığa çıkan potasyum miktarı alev
fotometresi (JENWAY PFP 7 Model Alev Fotometre) ile belirlenmektedir (Pratt 1965).
ESP : Eriyebilir sodyum yüzdesi, değişebilir sodyum miktarının KDK’ya oranlanması
ile hesaplanmıştır (Tüzüner 1990).
Bor (ppm): Doygunluk çözeltisindeki (süzüğündeki) eriyebilir bor miktarı karmin
çözeltisi kullanılarak kolorimetrik (Milton Roy Spectronic 20D Model
Spektrofotometre) olarak belirlenmektedir (Kacar 1994).
Jeoistatistik analiz
Araştırılan toprak özelliklerinin alansal dağılımları jeoistatistik analiz
(Anonymous, 1995) kullanılarak yapılmıştır. Bu amaçla, önce toprak özelliklerinin
tanımlayıcı istatistikleri hesaplanarak normal dağılıma uygunlukları Kolmogorov-
Smirnov testi (Anonymous, 1998) ile kontrol edilmiştir. Toprak özelliklerinin tümünün
normal dağılımdan farklılık göstermeleri nedeniyle bu parametrelere jeoistatistik analiz
öncesi karekök dönüştürmesi uygulanmıştır. Toprak özelliklerinin konumsal yapılarının
belirlenmesi amacıyla her özellik için deneysel yarıvariogramlar oluşturulmuştur. En
küçük kareler yöntemine göre seçilen deneysel yarıvariogramların uygunluğu çapraz
değerlendirme analizi ile kontrol edilmiştir. Daha sonra bu modeller kullanılarak toprak
özelliklerinin araştırma alnındaki dağılımları blok kriging yöntemi ile belirlenmiştir.
312 adet toprak örneğinde suyla doygunluk, pH, EC, kireç, organik madde,
fosfor, potasyum, bor, ESP analizleri yapılmıştır. Araştırma alanından alınan 312 adet
toprak örneğinin analizlerinden elde edilen değerler, pH dışında, çok yüksek değişim
katsayısı değerleri göstermiştir. Bu durum, söz konusu özelliklerin araştırma alanındaki
dağılımlarının son derece düzensiz ve değişken olmasından kaynaklanmaktadır.
Değişim katsayılarının bu denli yüksek olması, toprak özelliklerinin araştırma alanı
içerisindeki dağılımlarının klasik istatistik metotlarıyla açıklanmasını olanaksız hale
getirmektedir. Bu nedenle söz konusu özelliklerin alansal dağılımları jeoistatistik analiz
kullanılarak yapılmıştır.
Tuz Gölü Özel Çevre Koruma Alanı Topraklarının Bünye Durumu
Tuz Gölü Özel Çevre Koruma Alanı Topraklarının bünye dağılımları Şekil 3’de
verilmiştir. En düşük ve en yüksek değerleri % 30-136 arasında değişen suyla
doygunluk değerlerinin değişim katsayısı % 24.69 olarak belirlenmiştir.
Bünye Durumu (Saturasyon %)
54% 0-30
30-50
50-70
36% 70-110
0% 110+
10%
0%
Kum Tın Killi Tın Kil Ağır Kil
Bünye Toplam
0-30 30-50 50-70 70-110 100+
Alan - 155438 232209 45085 - 432732
% - 36 54 10 - 100
Şekil 3. Tuz Gölü Özel Çevre Koruma Alanı Topraklarının bünye dağılımları
Şekil 4. Tuz Gölü Özel Çevre Koruma Alanı Topraklarının bünye dağılımı haritası
Tuz Gölü Özel Çevre Koruma Alanı Topraklarının pH Durumu
Tuz Gölü Özel Çevre Koruma Alanı Topraklarının pH dağılımları Şekil 5’de
verilmiştir. En düşük ve en yüksek değerleri 7.31- 9,90 arasında değişen pH
değerlerinin değişim katsayısı % 2.94 olarak belirlenmiştir.
Araştırma alanı tarım topraklarının pH değerleri Şekil 5’e göre
değerlendirildiğinde örnekleme alanının % 93’ü hafif alkali, % 7’si ise kuvvetli alkali
olarak belirlenmiştir.
pH Durumu
<4,5
93% 4,5-5,5
5,5-6,5
7% 6,5-7,5
7,5-8,5
0%
0% 8,5+
0% 0%
pH Kuvvetli Asit Orta Dereceli Asit Hafif Dereceli Asit Nötr Hafif Alkali Kuvvetli Alkali Toplam
<4,5 4,5-5,5 5,5-6,5 6,5-7,5 7,5-8,5 8,5+
Alan - - - - 400814 31918 432732
% - - - - 93 7 100
Şekil 6. Tuz Gölü Özel Çevre Koruma Alanı Topraklarının pH dağılımı haritası
1011
4%
2%
EC Tuzsuz Hafif Orta Çok Tuzlu Toplam
Sınıf Tuzlu Tuzlu Tuzlu Alan
0-2 2-4 4-8 8-16
Alan 374083 33510 15983 9156 121631 432732
% 86 8 4 2 100
Şekil 7. Tuz Gölü Özel Çevre Koruma Alanı Topraklarının tuzluluk dağılımı
Toprakların EC değerleri göz önüne alınarak tuzluluk dağılımları elde
edilmiştir. Araştırma alanı tarım topraklarının % 86’si tuzsuz, % 8’i hafif tuzlu, % 4’ü
orta tuzlu, % 2’si ise çok tuzlu olarak belirlenmiştir.
Araştırma alanında jeoistatistik yöntem kullanılarak oluşturulan tuz dağılım
haritası Şekil 8’de verilmiştir.
Şekil 8. Tuz Gölü Özel Çevre Koruma Alanı Topraklarının tuzluluk dağılımı haritası
Tuz Gölü Özel Çevre Koruma Alanı Topraklarının Kireç Durumu
Tuz Gölü Özel Çevre Koruma Alanı Topraklarının kireç dağılımları Şekil 9’da
verilmiştir. En düşük ve en yüksek değerleri % 0,27-74,55 arasında değişen kireç
kapsamlarının değişim katsayısı % 67,85 olarak bulunmuştur.
Araştırma alanı tarım topraklarının % 25’i çok fazla kireçli, % 42’si fazla
kireçli, % 33’ü orta kireçli olarak belirlenmiştir. Sonuçlardan görülebileceği gibi Tuz
Gölü Özel Çevre Koruma Alanı Topraklarının kireç kapsamları orta kireçliden, çok
fazla kireçliye kadar bir dağılım göstermektedir.
1012
Kireç Durumu
42%
0-2
2-5
5-15
15-25
33%
25% 25+
0% 0%
Kireç Az Kireçli Kireçli Orta Kireçli Fazla Kireçli Çok Fazla Kireçli Toplam
Sınıf 0-2 2-5 5-15 15-25 25+
Alan - - 141485 183903 107344 432732
% - - 33 42 25 100
Şekil 9.Tuz Gölü Özel Çevre Koruma Alanı Topraklarının kireç dağılımları
Araştırma alanında jeoistatistik yöntem kullanılarak oluşturulan kireç dağılım
haritası Şekil 10’da verilmiştir.
Şekil 10. Tuz Gölü Özel Çevre Koruma Alanı Topraklarının kireç dağılımı haritası
Tuz Gölü Özel Çevre Koruma Alanı Topraklarının Organik Madde Durumu
Tuz Gölü Özel Çevre Koruma Alanı Topraklarının Organik Madde dağılımları
Şekil 11’de verilmiştir. En düşük ve en yüksek değerleri % 0,59-8,17 arasında değişen
organik madde kapsamlarının değişim katsayısı % 49,14 olarak bulunmuştur.
Organik Madde Durumu
0-1
76%
1-2
2-3
3-4
21% 4+
1% 2%
0%
Organik Madde Çok Az Az Orta İyi Yüksek Toplam
Sınıf 0-1 1-2 2-3 3-4 4+
Alan 2207 329664 92739 6833 1289 432732
% 1 76 21 2 - 100
Şekil 11. Tuz Gölü Özel Çevre Koruma Alanı Topraklarının Organik Madde
dağılımları
Araştırma alanı tarım topraklarının % 1’inde çok az, % 76’sında az, % 21’inde
orta, % 2’sinde iyi organik madde tespit edilmiştir. Toprakların % 77’sinde organik
madde çok az ve az düzeylerde bulunmaktadır yani bu topraklar organik maddece fakir
topraklardır.
Araştırma alanında jeoistatistik yöntem kullanılarak oluşturulan organik madde
dağılım haritası Şekil 12’de verilmiştir.
1013
Şekil 12. Tuz Gölü Özel Çevre Koruma Alanı Topraklarının Organik Madde dağılımı
haritası
Tuz Gölü Özel Çevre Koruma Alanı Topraklarının Yarayışlı Fosfor Durumu
Tuz Gölü Özel Çevre Koruma Alanı Topraklarının yarayışlı fosfor dağılımı
Şekil 13’de verilmiştir. En düşük ve en yüksek değerleri 2,14-56.44 kg da-1 arasında
değişen fosfor kapsamlarının değişim katsayısı % 64,24 olarak bulunmuştur.
Araştırma alanı tarım topraklarının % 1’inde fosfor çok az, % 22’sinde az, %
44’ünde orta, % 25’inde yüksek ve % 8’inde ise çok yüksek olarak belirlenmiştir.
Toprakların % 33’ünde fosfor kapsamı yüksek ve çok yüksek düzeyde bulunmaktadır.
Fosfor Durumu
44%
0-3
3-6
6-9
9-12
22% 25%
1% 8% 12+
Şekil 13. Tuz Gölü Özel Çevre Koruma Alanı Topraklarının yarayışlı fosfor dağılımı
Araştırma alanında jeoistatistik yöntem kullanılarak oluşturulan yarayışlı fosfor
dağılım haritası Şekil 14’de verilmiştir.
Şekil 14. Tuz Gölü Özel Çevre Koruma Alanı Topraklarının yarayışlı fosfor dağılımı
haritası
1014
Tuz Gölü Özel Çevre Koruma Alanı Topraklarının Yarayışlı Potasyum Durumu
Tuz Gölü Özel Çevre Koruma Alanı Topraklarının yarayışlı potasyum
dağılımları Şekil 15’de verilmiştir. En düşük ve en yüksek değerleri 26- 1213 kg da-1
arasında değişen yarayışlı potasyum kapsamlarının değişim katsayısı % 75,22 olarak
bulunmuştur.
Araştırma alanı tarım topraklarının % 100’ü yüksek potasyum kapsamına sahip
olduğu belirlenmiştir. Yalnızca 1 adet örnekte yeterli potasyum bulunmuştur. Bölge
toprakları yüksek potasyum içeren topraklardır.
Potasyum Durumu
100% 0-10
10-20
20-25
25-30
0%
0% 30+
0% 0%
Potasyum Çok Az Az Orta Yeterli Yüksek Toplam
Sınıf
0-10 10-20 20-25 25-30 30+
Alan - - - - 432732 100
% - - - - 432732 100
Şekil 15. Tuz Gölü Özel Çevre Koruma Alanı Topraklarının yarayışlı potasyum
dağılımları
Araştırma alanında jeoistatistik yöntem kullanılarak oluşturulan yarayışlı
potasyum dağılım haritası Şekil 16’da verilmiştir.
Şekil 16. Tuz Gölü Özel Çevre Koruma Alanı Topraklarının yarayışlı potasyum
dağılım haritası
Tuz Gölü Özel Çevre Koruma Alanı Topraklarının Bor Durumu
Tuz Gölü Özel Çevre Koruma Alanı Topraklarının bor dağılımı Şekil 17’de
verilmiştir. En düşük ve en yüksek değerleri 0,01- 80,25 ppm arasında değişen bor
kapsamlarının değişim katsayısı % 385,29 olarak bulunmuştur.
Araştırma alanı tarım topraklarının % 43’ünde bor kapsamının çok az, %
26’sında az, % 20’sinde yeterli, % 6’sında fazla ve % 5’inde ise çok fazla olduğu tespit
edilmiştir. Toprakların % 69’unda bor kapsamı çok az ve az düzeydedir. Araştırma
alanında jeoistatistik yöntem kullanılarak oluşturulan pH dağılım haritası Şekil 18’de
verilmiştir.
1015
Şekil 17. Tuz Gölü Özel Çevre Koruma Alanı Topraklarının bor dağılımı
Şekil 18. Tuz Gölü Özel Çevre Koruma Alanı Topraklarının bor dağılımı haritası
Tuz Gölü Özel Çevre Koruma Alanı Topraklarının ESP Durumu
Tuz Gölü Özel Çevre Koruma Alanı Topraklarının ESP dağılımları Şekil 19’da
verilmiştir. Tuz Gölü Özel Çevre Koruma Alanı Toprakları, en düşük ve en yüksek
değerleri 0,34-79,33 arasında değişen ESP değerlerinin değişim katsayısı % 199,36
olarak bulunmuştur.
ESP Durumu
93% <15
>15
7%
Şekil 19. Tuz Gölü Özel Çevre Koruma Alanı Topraklarının ESP dağılımları
Araştırma alanı tarım topraklarının % 93’ünün ESP’si 15’in altında, % 7’sinin
ise ESP’si 15’in üzerindedir. Araştırma alanında jeoistatistik yöntem kullanılarak
oluşturulan ESP dağılım haritası Şekil 20’de verilmiştir.
1016
Şekil 20. Tuz Gölü Özel Çevre Koruma Alanı Topraklarının ESP dağılımı haritası
KAYNAKLAR
+
Anonymous 1995. GS Geostatistics for Agronomic and Biological Sciences. Version
5.0. Plainwell, WI. USA.
Anonymous 1998. SPSS Inc. Version 9.0. 233 S Wacker Drive 11ft flor. Chicago.
Hızalan, E. ve Ünal, H. 1966. Topraklarda Önemli Kimyasal Analizler. A.Ü. Ziraat
Fakültesi Yayınları: 278.
Jackson, M.L. 1962. Soil chemical analysis. Prentice Hall Inc. Eng. Cliffs., U.S.A.
Kacar, B. 1994. Bitki ve Toprağın Kimyasal Analizleri III. Toprak Analizleri. Ankara
Üniversitesi Ziraat Fakültesi Eğitim, Araştırma ve Geliştirme Vakfı Yayınları
No:3, Ankara.
Olsen, S.R., Cole, C.V., Watanabe, F.S. and Dean, N.C. 1954. Estimation of available
phosphorus in soil by extraction with sodium bicarbonate. U.S. Dept. of Agr.
Cir., 939, Washington, D.C.
Pratt, P.F. 1965. Potassium pp: 1022-1030, sodium pp: 1031-1034. Methods of soil
analysis. Part 2. Chemical and microbiological properties. Ed. C.A. Black.
Amer. Soc. of Agron. Inc. Pub. Agron. Series No: 9.
Richards, L.A. 1954. Diagnosis and improvement of saline and alkaline soils. U.S. Dept.
of Agr. Handbook No: 60.
Tüzüner, A. 1990. Toprak ve su analiz laboratuvarları el kitabı. Tarım Orman ve
Köyişleri Bakanlığı Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü. Ankara.
1017
ÖZET
Bu çalışma 2006 yılında, Eğirdir-Boğazova yöresinden alınan topraklarda
yapılmıştır. Yapılan bu çalışmayla 50 yıldır tarım yapılan ve yapılmayan yöredeki
toprak özelliklerindeki değişim incelenmeye çalışılmıştır. Bu amaçla ovanın farklı
yerlerinden toplam 46 adet toprak örneği alınarak analize tabi tutulmuştur. Örneklerin
41 tanesi tarım arazilerinden, 5 tanesini de tarım yapılmayan alanlardan alınmıştır.
Yöreden alınan bu topraklarda pH, EC, kireç, organik madde, tekstür, tarla
kapasitesi, solma noktası, agregat stabilitesi, dispersiyon oranı, penatrasyon direnci,
zerre yoğunluğu ve hacim ağırlığı analizleri yapılmıştır. Ayrıca yapılan bu analizlerden
gözeneklilik ve faydalı su miktarları hesaplanarak bulunmuştur.
Tarım yapılan ve yapılmayan araziler arasında pH, organik madde, tarla
kapasitesi, solma noktası, faydalı su, agregat stabilitesi, zerre yoğunluğu, hacim ağırlığı
ve gözeneklilik arasında istatistiksel olarak önemli farklılıklar tespit edilmiştir. Tarım
arazilerinde bu değerler ortalama olarak sırasıyla; 7.57, %3.19, %23.94, %15.39, %8.55,
%55.30, 2.61 g cm-3, 1.49 g cm-3, %42.86 olarak elde edilirken, tarım yapılmayan
arazilerde 8.12, %4.34, %35.09, %21.76, %13.33, %73.26, 2.57 g cm-3, 1.35 g cm-3,
%47.32 bulunmuştur.
Anahtar Kelimeler: Eğirdir, Boğazova , toprak, fiziksel özellikler.
Allereteria of aggregate stability, dispersion ratio, bulk densty and porosity were
compared to each other in regression analyses. It was obtained between high R2 values
(0.4304-0.7162) relations between aggregate stability and sand/ clay/ field capacity/
wilting point/ available water/ dispersion ratio/ bulk density/ porosity; and similarly
between dispersion ratio and clay; bulk density and organic matter/ field capacity/
wilting point/ porosity; between porosity and organic matter/ field capacity/ wilting
point.
Key Words: Eğirdir, Boğazova, soil, physical properties,
GİRİŞ
Toprakların uzun yıllar verimli ve üretken bir şekilde kullanımını amaçlayan
sürdürülebilir tarım yaklaşımları önemini giderek artırmaktadır. Sürdürülebilir tarımda
toprağın sürdürülebilir kullanımı onun fiziksel, kimyasal ve biyolojik özelliklerini
geliştirmek ve korumakla mümkündür. Özellikle artan mekanizasyon ve yoğun tarımsal
faaliyetler toprakların fiziksel ve mekanik özelliklerinde bozulmalara neden olmaktadır.
Ayrıca organik gübre kullanımının yetersizliği ve yoğunlaşan kimyasal gübreler de bu
bozulmayı hızlandırmaktadır. Özelikle monokültür tarımda fiziki ve mekaniksel
bozulmalar çok daha fazla olmaktadır.
Türkiye’de bahçe bitkileri yetiştiriciliği monokültürün yaygın olarak yapıldığı
tarımsal faaliyetlerdendir. Ülkemizde bahçe bitkileri yetiştiriciliğinde elma tarımı
önemli bir yere sahip olup, toplam 121667 hektarlık alanda elma tarımı yapılmaktadır.
Türkiye 2 milyon ton yıllık elma üretimi ile dünyada yedincidir. (Anonim 2007a).
Isparta’da ise 17710 hektarlık alanda toplam 497081 ton elma üretimi yapılmaktadır.
Isparta ilinin yaklaşık üretim alanının beşte biri, üretim miktarının da üçte biri Eğirdir
ilçesinde gerçekleşmektedir (Anonim 2007b).
Israelsen ve Hansen (1962), toprakların tekstür sınıflarına göre bazı fiziksel
özelliklerinden hacim ağırlığı değerini kumlu topraklarda 1.65 (1.55-1.80), kumlu tın
topraklarda 1.50 (1.40-1.60), tınlı topraklarda 1.4 (1.35-1.50), killi tın topraklarda 1.35
(1.30-1.40), siltli kil topraklarda 1.30 (1.30-1.40), killi topraklarda 1.25 (1.20-1.30) g
cm-3 olarak belirtmişlerdir.
Akalan (1965), artan dozdaki çiftlik gübresinin toprağın bazı özelliklerini nasıl
değiştirdiği incelemiştir. Çiftlik gübresi ilavesi (%24) toprağın hacim ağırlığını 1.57 g
cm-3 den 1.05 g cm-3’e düşmüştür. Özgül ağırlık 2.72 g cm-3’den 2.24 g cm-3’e düşerken,
gözeneklilik değeri %42.04’ten %53.01’e yükselmiştir. Tarla kapasitesi değeri ise
%20.83 iken %35.73’e yükselmiştir
Topraklar pH yönünden <4.5 kuvvetli asit, 4.5- 5.5 orta asit, 5.5-6.5 hafif asit,
6.5-7.5 nötr, 7.5-8.5 hafif alkalin ve >8.5 kuvvetli alkalin olarak; organik madde
yönünden % olarak 0-1 çok az, 1-2 az, 2-3 orta, 3-4 iyi, >4 yüksek şeklinde; kireç
yönünden % olarak 0-1 az kireçli, 1-5 kireçli, 5-15 orta kireçli, 15-25 fazla kireçli, >25
çok fazla kireçli şeklinde; tuzluluk yönünden %0-0.15 tuzsuz, %0.15-0.35 hafif tuzlu,
%0.35-0.65 orta tuzlu, >%0.65 çok tuzlu şeklinde sınıflandırılmıştır (Ülgen ve Yurtsever
1974).
Yeşil gübrelemenin toprağın bazı özelliklerine etkisini belirlemek için yaptıkları
bir çalışmada, yeşil gübreleme yapılmadan önce ve yeşil gübrelemeden bir, iki, üç yıl
sonra toprak özellikleri incelenmiştir. Hacim ağırlığı değeri başlangıçta 1.34 g cm-3 iken
üçüncü yıl sonunda 1.20 g cm-3’e düşmüş, gözeneklilik %46.93’dan %57.27’ye, suya
dayanıklı agregatlar %6.57’den %25.53’e, organik madde %0.95’den %1.23’e
yükselmiştir (Anonymous 1983).
1019
Doğal şartlar altındaki bir toprağın strüktürü bazı etmenlerin etkisiyle zaman
içinde gelişmektedir. Büyüyen bitki köklerinin oluşturduğu basınç, toprakta yaşayan
çeşitli canlıların toprağı kazma işlemleri ve koloidal tanelerin şişmeleri gibi olaylar
toprak strüktürünün gelişmesine kısmen etki etmektedirler. Kültivasyon işlemleri ve
organik madde, kireç, gübreler ve sentetik toprak düzenleyicilerin toprağa ilavesi gibi
insanlar tarafından oluşturulan yapay şartların da işlenen topraklarda strüktürün gelişimi
üzerine çeşitli etkileri olduğu bilinmektedir (Özkan 1985).
Tuzlulaşma ve kireçleşme olayına daha çok kurak ve yarı kurak iklim
bölgelerinde rastlanır. Humid bölgelerde toprakta bulunan tuzlar fazla yağışlarla
yıkanarak yer altı sularına iletilir ve sonrada akarsularla denizlere taşınır (Ergene 1987).
Toprakların zerre yoğunluğu bileşiminde yer alan minerallerin tipi ve miktarına
ve organik madde miktarına bağlı olarak değişir. Mineral topraklarda zerre yoğunluğu
değerleri 2.2-3.6 arasında değişebilir, ancak toprakların çoğunda 2.4-2.8 arasında
değişmektedir. Organik topraklarda bu değer daha düşüktür (Demiralay 1993).
Orta bünyeli bir toprağın toplam gözenekliliği %50 civarındadır. Kumlu
topraklar ortalamadan genellikle daha az, killi ve organik topraklar ise ortalamadan
genellikle daha fazla toplam gözenekliliğe sahiptirler. Bununla beraber çoğu zaman
toplam gözeneklilikteki farklılıklar toprakların strüktürel farklılıklarının açıklanmasında
yeterli olmamaktadır (Demiralay 1993).
Gübreler ürün verimini arttırmak için veya devam ettirmek için uygulanırlar.
Düzenli olarak uygulandıkları zaman uygulanmayan topraklara göre daha yüksek
miktarda organik madde ve biyolojik aktivite elde edilir. Bütün bunların sonucu olarak
uzun dönemde gübre uygulanması suya dayanıklı agregatları, gözenekliliği,
infiltrasyonu ve hidrolik iletkenliği arttırır, hacim ağırlığını düşürür. Gübre uygulanması
aynı zamanda toprak agregasyonu üzerine fizikokimyasal etkilere sahiptir (Haynes ve
Naidu 1998).
Toprak işleme ile topraklardaki agregatlaşma ve bu agregatların stabilitesi
arasındaki ilişki genellikle olumsuz olmaktadır. Bunun nedeni olarak ise yoğun bir
şekilde gerçekleştirilen toprak işlemenin toprak organik maddesinin oldukça hızlı bir
şekilde kaybına neden olması olarak gösterilmektedir (Chenu ve ark. 1999).
Şeker (1999a), toprak su içerikleri ile penetrasyon dirençleri arasında önemli
ilişkiler olduğu belirlemiştir (R2=0.77 ile 0.99). Bu ilişkiyi ifade etmede Y=a+bX3
regresyon denkleminin uygun olacağı, yapılan regresyon analizlerinden ortaya çıkmıştır.
Şeker (1999b), dört farklı toprağın penetrasyon direnci ile ölçülen bazı
özellikleri arasındaki ilişkileri ortaya koyarak, penetrasyon direncinin tahminini
sağlayan regresyon denklemlerini geliştirmeye çalışmıştır. Çalışma sonuçlarına göre
penetrasyon direnci ile kütle yoğunluğu ve 0.2 µm’den küçük gözenek yüzdesi arasında
önemli pozitif ilişkiler tespit edilmiştir. Penetrasyon direnci ile toplam gözeneklilik, 50
µm’den büyük ve 50-8.6 µm arası gözenek yüzdesi ile ise önemli negatif ilişkiler olduğu
belirtmiştir.
Toprak asitliği toprağın fiziksel, kimyasal ve biyolojik özellikleri ile bitki
gelişimini doğrudan ve dolaylı olarak ekiler. Toprak asitliği, toprakların dissosiye
olabilir hidrojen ile alüminyum iyonları içeriğine dayanır. Toprakta hidrojen iyonunun
miktarını arttıran olaylardan biride katyon alımı sırasında kökler tarafından hidrojen
iyonu salınımıdır (Özbek ve ark. 1999).
Kumlu tın tekstüre sahip toprağın yüzeyinden lastik tekerlekli bir traktörün
geçişinin, toprak profilindeki gözenekliliğe ve sıkışmaya etkisinin belirlendiği bir
çalışmada; Toprak yüzeyinden bir, iki ve dört defa traktör geçişleri yapılmıştır. Traktör
1020
Tarla kapasitesi
Tarım yapılan ve yapılmayan topraklar karşılaştırıldığında, tarım yapılan
topraklarda ortalama tarla kapasitesi değeri %24.68 olarak belirlenirken, tarım
yapılmayan topraklarda bu değer %35.09 düzeyinde olmuştur ve bu değerler arasındaki
farklılık istatistiksel olarak %1 düzeyinde önemli bulunmuştur (Çizelge 1). Tarım
yapılan arazilerde tarla kapasitesi değeri, tarım yapılmayanlara göre % 29.67 oranında
azalmıştır. Bu azalmanın tarım arazilerinde yapılan kültürel işlemlerden kaynaklandığı
düşünülmektedir. Bu sonuçlar Özkan (1985) verdiği bilgilerle uyumludur. Akalan’ın
(1965) ve yaptığı çalışma ile benzerlik göstermektedir. Israelsen ve Hansen (1962), orta
bünyeli toprakların tarla kapasitesi değerinin %18-22 arasında değiştiğini, kaba bünyeli
topraklarda azaldığını, ince bünyeli topraklarda arttığını bildirmişlerdir.
Solma noktası (SN)
Tarım yapılan ve yapılmayan topraklar kıyaslandığında tarım arazilerinde
ortalama %15.39, tarım yapılmayan alanlarda %21.76 olarak tespit edilmiştir. İki değer
arasındaki farklılık istatistiksel olarak %1 seviyesinde önemli bulunmuştur (Çizelge 1).
Bu bulgular Özkan (1985) ile uyumludur.
Faydalı su (FS)
Tarım yapılan arazilerde ortalama %9.29 olurken, tarım yapılmayan yerlerde
%13.33 çıkmıştır. Bu iki değer arasında istatistiksel olarak önemli farklılıklar (%5) elde
edilmiştir (Çizelge 1). Toprak strüktürü ve organik madde yönünden işlenmeyen araziler
daha yüksek değerler göstermişler ve aynı zamanda faydalı su kapasiteleri de yüksek
bulunmuştur. Bu bulgular Özkan (1985) ile uyumludur.
Agregat stabilitesi (AS)
Tarım yapılan ve yapılmayan topraklar olarak karşılaştırıldığında ise tarım
arazilerinde agregat stabilitesi ortalama %55.30 bulunurken bu değer tarım yapılmayan
arazilerde ortalama %73.26 çıkmıştır. Değerler arasındaki farklılıklar istatistiksel olarak
% 5 düzeyinde önemli çıkmıştır (Çizelge 1). Tarıma açılan arazilerin agregat
1023
stabilitesinde, tarıma açılmayanlara oranla %24.5 oranında bir azalma olmuştur. Toprak
işlemenin bu azalmada etkili olduğu düşünülmektedir. Elde edilen sonuçlar Özkan
(1985), Haynes ve Naidu (1998) ile benzerlik göstermektedir.
Dispersiyon oranı (DO)
Tarım yapılan ve yapılmayan topraklar olarak karşılaştırıldığında tarım yapılan
topraklarda dispersiyon oranı ortalama %31.78 bulunurken bu değer tarım yapılmayan
topraklarda %28.75 düzeyinde gerçekleşmekle birlikte değerler arasında istatistiksel
olarak önemli farklılıklar bulunmamıştır (Çizelge 1).
İşlenen ve işlenmeyen toprakların DO değerleri arasındaki farklılığın
istatistiksel olarak önemsiz, AS değerleri arasındaki farklılığın ise istatistiksel olarak
önemli bulunması, topraklarda kimyasal bozulmadan daha çok fiziksel bozulmanın
olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla bu tür toprakların ıslahında, toprak işleme yöntem
ve şekillerinde değişiklik yapılaması gerektiğini göstermektedir.
Penetrasyon direnci (PD)
Tarım yapılan toprakların ortalama penetrasyon direnci 1.96 kg cm-2 iken, bu değer
tarım yapılmayan topraklarda 2.20 kg cm-2 olarak ölçülmüştür. Tarım yapılan ve
yapılmayan toprak örneklerinin penetrasyon dirençleri arasında istatistiksel açıdan
anlamlı bir farklılık belirlenememiştir (Çizelge 1). Toprakların penetrasyon direnci
değerleri su içeriklerinden önemli ölçüde etkilenmektedir (Şeker, 1999a). Şeker
(1999b), toprak rutubeti ile ölçülen penetrasyon dirençleri arasında önemli ilişkiler
olduğunu bildirmiştir.
Zerre yoğunluğu (ZY)
Tarım yapılan ve yapılmayan topraklar birbiri ile karşılaştırıldığında, tarım
yapılan topraklarda zerre yoğunluğu ortalama 2.61 g cm-3 iken, bu değer tarım
yapılmayan topraklarda 2.57 g cm-3 olmuştur. Değerler arasındaki farklılık istatistiksel
olarak %5 düzeyinde önemli bulunmuştur (Çizelge 1). Elde edilen bulgular Akalan
(1965) ve Demiralay (1993) benzerlik göstermektedir.
Hacim ağırlığı (HA)
Tarım yapılan ve yapılmayan topraklar birbiri ile karşılaştırıldığında, tarım
yapılan topraklarda hacim ağırlığı değeri ortalama 1.49 g cm-3, tarım yapılmayan
alanlarda 1.35 g cm-3 olarak bulunmuştur. Değerler arasındaki farklılık istatistiksel
olarak %5 düzeyinde önemli bulunmuştur (Çizelge 1). Tarım yapılan alanların hacim
ağırlığı değerinde, tarım yapılmayan alanlara göre %10.37 oranında bir artış olmuştur.
Bu artışın sebebinin artan tarla trafiği, toprak işlemeye bağlı olarak organik madde
miktarındaki azalma ve toprak yapısında meydana gelen bozulmalardan kaynaklandığı
düşünülmektedir. bu sonuçlar Israelsen ve Hansen (1962), Akalan (1965), Anonymous
(1983) ile benzerlik göstermektedir.
Gözeneklilik (GZ)
Deneme topraklarının gözeneklilik değerleri hacim ağırlığı ve zerre yoğunlundan
hesaplanarak bulunmuştur. Tarım yapılan ve tarım yapılmayan topraklar gözeneklilik
bakımından karşılaştırıldığında tarım yapılan topraklarda ortalama gözeneklilik değeri
%42.86 çıkarken, tarım yapılmayan alanlarda bu değer %47.32 olmuştur. Değerler
arasındaki farklılık istatistiksel olarak %5 düzeyinde önemli bulunmuştur (Çizelge 1).
Tarıma açılan arazilerin gözeneklilik değerinde tarım yapılmayan arazilere göre %9.42
bir azalma belirlenmiştir. Bu durumun tarım arazilerinde yapılan kültürel işlemlerden
kaynaklandığı düşünülmektedir. Bu sonuçlar Akalan (1965), Şeker ve Işıldar (2000) ve
Anonymous (1983) ile benzerlik göstermektedir.
1024
Sonuç ve Öneriler
Deneme konusu olan toprakların analiz sonuçları incelendiğinde özet olarak
aşağıdaki sonuçlar çıkarılabilir.
Tarıma açılan arazilerin pH değeri (7.57), tarım yapılmayanlara göre (8.12)
yaklaşık %7 oranında azalmıştır. pH’daki bu azalma meyve bahçeleri için olumlu bir
durumdur. Bir çok besin elementinin yarayışlılığı pH’nın 6.5-7.0 olduğu aralıkta
artmaktadır.
Tarım yapılan alanlarda organik madde miktarındaki değişim olumsuz yönde
bulunmuştur. Mevcut organik maddenin korunması için toprak işlemenin azaltılması,
organik gübreleme yapılması ve budama artıklarının toprağa geri kazandırılması yararlı
olacaktır.
Tarım yapılan ve yapılmayan topraklar birbiri ile karşılaştırıldığında tarım
yapılan toprakların agregat stabilitesi daha düşük çıkmış ve %24.5 oranında bir değişme
olmuştur. Toprak işleme ve ot mücadelesi yöntemlerinin iyileştirilmesi gerekmektedir.
Hacim ağırlığında da istenmeyen bir değişim meydana gelmiştir. Toprakların
fiziksel özelliklerini iyileştirecek uygulamalar hacim ağırlığında düşmelere neden
olacaktır.
Tarım yapılan toprakların zerre yoğunluğu da tarım yapılmayanlara göre %1.5
civarında bir artış olmuştur. Bu durum toprakların fiziksel özelliklerindeki olumsuz
değişimin bir göstergesidir. Özellikle organik maddeyi arttıracak tedbirler bu bölümde
de söz konusudur.
Yöre topraklarının yaklaşık %60’ı kil ve killi tın tekstür sınıfına girmektedir.
Fazla kil nedeniyle oluşacak olumsuzlukları ortadan kaldırmak için yukarıda bahsedilen
organik maddeyi arttıracak tedbirler bu konuda da geçerli olmaktadır.
KAYNAKLAR
Akalan, İ., 1965. Effect of Adding Farm Manure on The Moisture Retention Capacity of
Soils. University of Ankara Yearbook of The Faculty of Agriculture.
Anonim, 2007a. www.fao.org
Anonin, 2007b. Tarım İl Müdürlüğü, Proje İstatistik Şube Müdürlüğü Kayıtları, Isparta.
Anonymous, 1983. Agricultural Eco-Technology Handbook Compilation Committee,
Agricultural Eco-Technology Handbook, Agricultural Publishing House,
Beijing, P157.
Bayraklı, F., 1987. Toprak ve Bitki Analizleri ( Çeviri ve Derleme ) 19 Mayıs Üniv. Zir.
Fak. Yay. No: 17, Samsun.
Chenu, C., Le Bissonnais, Y., Besnard, E., Arias, M., Arrouyas, D., 1999. The Influence
of Cultivation on The Composition and Properties of Clay Organic Matter
Associations from Soils. Journal of Conferance Abstracts. Volume. 4 Number.
1. Symposium LO3, Session LO3: 1B. Humic Substances Soils and Sediments,
France.
Demiralay, İ., 1993. Toprak Fiziksel Analizleri. A.Ü. Ziraat Fak. Yayınları No:143,
Erzurum.
Ergene, A., 1987. Toprak Biliminin Esasları. Atatürk Üniversitesi Yayınları No: 635,
Ziraat Fakültesi Yayınları No: 289, Erzurum.
1025
Franzluebbers, A.J., 2001. Water Infiltration and Soil Structure Related to Organicgc
Matter and Its Stratification With Depth. Tillage&Tillage Research, 66 (2002)
197-205, USA.
Glancey, J.L., Upadhyaya, S.K., Zeier, K.R., Wulfsohn, D., Chancellor, W.J., 1988.
Instrumetation for Measuring Soil Crust Strength. Written for Presentation at
The International Summer Meeting of The Amer. Soc. of Agricultural
Engineers, Rushmore Plaze Ciciv Center Rapid City.
Haynes, R.J., Naidu, R., 1998. Influence of Lime, Fertilizer and Manure Applications on
Soil Organic Matter Content and Soil Physical Conditions: A review. Nutrient-
Cycling-in-Agroecosystems. 51: 2, 123-137; 3 pp. of ref. New Zealand.
Hızalan, E., Ünal, H., 1965. Topraklarda Önemli Kimyasal Analizler. A.Ü. Zir. Fak.
Yay. No:278, Yrd. Ders Kitabı No:97, A.Ü. Basımevi, Ankara.
Israelsen, O.W., Hansen, V.E., 1962. Irrigation Principles and Practices. Third Edition.
Capter 8.John Wiley and Sons. New York.
Kacar, B., 1994. Toprak Analizleri. Bitki ve Toprağın Kimyasal Analizleri III. Ankara
Üniversitesi Ziraat Fakültesi Eğitim, Araştırma ve Geliştirme Vakfı Yayınları,
No:3, Anakara.
Kemper, W.D., 1965. Aggregate Stability. Black, C.A 8Editör-in-chief). Methods of
Soil Analysis, Part I 511-519. Amer. Soc. of Agroa. Madison, Winconsin,USA.
Ngatunga, E.L.N., Lal, I., Singer, M.J., 1984. Effect of Surface Management on Runof
and Soil Erosion from Some Plot at Mlangano, Tanzania. Geoderma, 33, 1-12.
Özbek, H., Gök, M., Kaptan, H., 1999. Toprak Bilimi. Ç.Ü. Ziraat Fakültesi Genel yayın
no: 73, Adana
Özkan, İ., 1985. Toprak Fiziği. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Yayınları No:946:
34-132, Ankara.
Şeker, C., 1999a. Farklı Toprakların Penetrasyon Dirençleri üzerine Su Üçeriklerinin
Etkisi ve Regresyon Modelleri. Tr. J. of Agriculture and Forestry 23 (1999) Ek
Sayı 2, 467-471.
Şeker, C., 1999b. Penetrasyon Direnci İle Bazı Toprak özellikleri Arasındaki İlişkiler.
Tr. J. of Agriculture and Forestry 23 (1999) Ek Sayı 3, 583-588.
Şeker, C., Işıldar, A.A., 2000. Tarla Trafiğinin Toprak Profilindeki Gözenekliliğe ve
Sıkışmaya Etkisi. Turk J Agric For 24 (2000) 71–77.
U.S. Salinity Laboratory Staff, 1954. Diagnosis and Improvement of Saline and Alkalin
Soils. Agricultural Hanbook No. 60.
Ülgen, N., Yurtsever, N., 1974. Türkiye Gübre ve Gübreleme Rehberi. Toprak ve Gübre
Araştırma Enstitüsü. Teknik Yayınlar Serisi, No:28, Ankara.
1026
ÖZET
Bu çalışmada Trakya Bölgesini temsilen farklı büyük toprak gruplarının
oranlarına göre belirlenen 41 noktadan çiftçi tarlalarından toprak ve bitki örnekleri
vejetasyon döneminde 2004 yılında alınmıştır. Alınan toprak örneklerinin rutin
verimlilik analizlerinin yanı sıra, mikro besin elementlerinden demir, bakır çinko,
mangan ve bor miktarları belirlenmiştir. Bitki örneklerinde ise makro besin
elementlerinden azot, fosfor ve potasyum, mikro besin elementlerinden ise demir, bakır
çinko, mangan ve bor miktarları tespit edilmiştir. Topraktaki ve bitkideki besin elementi
miktarları kritik değerlerle karşılaştırılarak değerlendirmeler yapılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Ayçiçeği, makro ve mikro bitki besin elementi, yaprak analizi,
Trakya Bölgesi.
DETERMINATION OF THE NUTRITIVE SITUATION OF SUNFLOWER
PLANT WITH PLANT AND SOIL ANALYSIS IN THRACE REGION
ABSTRACT
In this study, soil and plant samples were collected from different 41 points
representative to different soil groups and in Thrace region in 2004. Both, basic soil
analysis and micro nutritional elements (Fe, Cu, Zn, Mn, and B) were investigated in
these soil samples. Amounts of macro nutritional elements (nitrogen, phosphorus and
potassium) and micro nutritional elements (Fe, Cu, Zn, Mn, and B) were also obtained
in the plant samples. Amount of nutritional elements in soil and plant samples were
compared with the threshold values to make further assessment.
Key Words: Sunflower, macro and micro nutrition element, foliar analysis, Thrace
region.
GİRİŞ
Ayçiçeği bitkisi, gerek toprak rutubetinden fazla miktarda yararlanabilmesi ve
gerekse farklı iklim koşullarına adaptasyon kabiliyeti sebebiyle Trakya Yöremizde, uzun
yıllardır hakim münavebe bitkisi olarak yaygın şekilde yetiştirilmektedir. Orta
Anadolu’da nem yetersizliğinden dolayı uygulanan buğday-nadas-buğday münavebesi,
bu yöremizde yağış ve rutubetin uygunluğu nedeniyle buğday-ayçiçeği-buğday şeklinde
yürütülebilmektedir. Bu yüzden Türkiye’de üretilen ayçiçeğinin yaklaşık %80’i
Trakya’daki illerimizde (Edirne, Kırklareli, Tekirdağ) üretilmektedir (Semerci ve Kaya,
2007).
Bitkiler besin elementlerinin topraktaki yarayışlı kısmını alır. Besin
elementlerinin topraktaki yarayışlı kısmı ise, toprağı oluşturan ana materyalden,
oluştuğu iklim koşullarından, bulunduğu bitki örtüsü ve eğim koşullarına göre kazandığı
veya kaybettiği unsurlara göre değişir. Aynı zamanda topraklar, onları farklı kılan, ana
materyal, derinlik, topoğrafya ve oluştuğu iklim koşullarına göre kazandığı özelliklere
1027
MATERYAL VE METOD
Araştırmada toprak örneklerinin alınacağı noktaların belirlenmesi için, Köy
Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan Edirne, Tekirdağ ve Kırklareli
İllerinin Arazi Varlığı (Anonymous, 1993, 1993, 1991) haritalarında, örnekleme
noktaları farklı büyük toprak gruplarına dağıtıldı. Daha sonra 2004 yılı ilkbaharında,
Trakya genelinde belirli güzergahlar da yol alınarak ayçiçeği toprak örnekleri 0-20 cm
derinliklerden her nokta için bir tarlanın 3 noktasından alındı. Örnekleme noktalarının
koordinatları GPS kullanılarak belirlenmiştir. Örnekleme noktaları, büyük toprak grubu
ve koordinat noktaları Çizelge 1’de verilmiştir.
Toprak Analiz Metodları: İşba; toprak örneği suyla doyurularak, pH; suyla
doyurulan toprakta elektrometrik yöntemle, tuz; saturasyon ekstraktında
kontaktivitemetre (Richards, 1954) ile ölçülerek kireç; Scheibler Kalsimetresi yöntemi
ile, Tüzüner, (1990)’a bünye; Bouyoucous hidrometresi yöntemi (Bouyoucous, 1951)
ile göre yapılmıştır. Organik madde; modifiye edilmiş Walkley Black (1934) yöntemine
göre, yarayışlı fosfor; Olsen (1954) yöntemine göre, yarayışlı potasyum; amonyum
asetat ekstrasiyonu ile (Bremner 1965)’e göre belirlenmiştir. Yarayışlı demir, bakır,
çinko ve mangan DTPA ekstraksiyonu ile Lindsay ve Norvell (1978)’e göre atomik
absorpsiyon spektrofotometresinde ve toprakların bor içeriği Azometin-H yöntemi
(Wolf, 1971) ile spektrofotometrede Kacar (1995)’ın bildirdiği şekilde tayin edilmiştir.
Toprak anliz sonuçlarına ilişkin yeterlilik değerlendirmesi Taban’ın bildirdiği şekilde
yapılmıştır.
Bitki örnekleri, Kacar(1972)’ın bildirdiği şekilde ayçiçeği için en son olgunlaşan
yaprak alınmış, yıkanmış, kurutulmuş, öğütülmüş ve analize hazır hale getirilmiştir.
Bitkide azot tayini (Kacar ve İnal 2008) , sülfürik asitle yakma işleminden sonra
Kjeldahl cihazında borik asit titrasyonuyla, fosfor (Kacar ve İnal 2008); nitrik-perklorik
asit karışımı ile yakıldıktan sonra vanadamolibdofosforik sarı renk yöntemiyle
spektrofotometrik olarak belirlenmiştir. Bitkideki toplam mikroelement ve potasyum
miktarları (Kacar ve İnal 2008) ise nitrik-perklorik asit karışımı ile yakıldıktan sonra,
potasyum flame fotometresinde, diğerleri ise atomik absorpsiyon spektrofotometresinde,
bitkideki bor miktarı (Wolf, 1971) Azometin-H yöntemiyle tayin edilmiştir.
1028
Çizelge 1. (Devam)
No İl Yer Toprak grubu Koordinat noktaları
28 Kırklareli Kızılcıkdere Kireçsiz Kahverengi 410 42 01 N,
270 17’ 32 E, 208m
29 Kırklareli Üsküp Kireçsiz Kahverengi 410 43’ 67 N,
Orman 27 23’ 43 E, 280m
30 Kırklareli Pınarhisar-Merkez Vertisol 410 36’ 91 N,
270 30’ 67 E, 175m
31 Kırklareli Pınarhisar-Poyralı Kahverengi Orman 410 37’ 41 N,
270 37’ 44 E, 300m
32 İstanbul Saray-Çakıllı Vertisol 410 29’ 81 N,
270 53’ 07 E, 124m
33 Tekirdağ Çerkezköy-Kapaklı Kireçsiz Kahverengi 410 18’ 44 N,
270 59’ 95 E, 176m
34 Edirne Hasköy Vertisol 410 38’ 54 N,
26 50’ 27 E, 132m
35 Edirne İskender Köy Kireçsiz Kahverengi 410 37’ 49 N,
260 39’ 78 E, 103m
36 Edirne Tarımsal Arş.Enst. Vertisol 410 38 ’81 N,
260 35’ 70 E, 43m
37 Edirne Karabulut Köyü Vertisol 410 45’ 71 N,
260 26’ 55 E, 145m
38 Edirne Musabeyli Vertisol 410 42’ 56 N,
260 39’ 76 E, 138m
39 Kırklareli Atatürk Arş. Enst. Alüviyal 410 42’ 10 N,
270 12’ 82 E, 171m
40 Kırklareli Kofçaz, Kocayazı Kireçsiz Kahverengi 410 56’ 48 N,
orman 270 06’ 40 E, 428m
41 Kırklareli Kayalı Kireçsiz Kahverengi 410 46’ 47 N,
270 05’ 34 E, 234m
KAYNAKLAR
Anonymous, 1991, Kırklareli İli Arazi Varlığı, , Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü
Yayınları, İl Rapor No:39, Ankara.
Anonymous, 1993, Edirne İli Arazi Varlığı, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü
Yayınları, İl Rapor No:22, Ankara.
Anonymous,1993 Tekirdağ İli Arazi Varlığı, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü
Yayınları, İl Rapor No:59, Ankara.
Bremner, J.M. 1965. Total nitrogen. In. C.A. Black et al (ed). Methods of Soil Analysis.
Part 2. Agronomy 9:1149-1178. Am. Soc .of Agron., Inc. Madison, Wisconsin,
USA.
Bouyoucus, G.J. 1951. A Recalibration of the Hydrometer Method for Making
Mechanical Analysis of Soil. Agr. J. 439.
FAO. 1990. Micronutrient, Assessment at the Country Level: An International Study.
FAO Soil Bulletin by Sillanpaa. Rome.
Kacar, B., A. İnal., 2008. Bitki Analizleri. Nobel Yayın Dağıtım Ltd. Şti. Ankara.
Kacar, B., 1995, Bitki ve Toprağın Kimyasal Analizleri III, Toprak Analizleri. Ankara
Üniversitesi Eğt. Arş. ve Gel. V. Yayınları No:3. Ankara.
Kacar, B., 1972. Bitki ve Toprağın Kimyasal Analizleri II. Bitki Analizleri. Ankara
Üniversitesi Ziraat Fakültesi Yayınları. 453. A.Ü. Basımevi. Ankara
Lindsay, W. L. And Norvel, W.A., 1978. Development of DTPA Soil Test For Zinc,
Iron, Manganese and Copper. Soil Sci. Soc. Of America Journal, 42, 421-428.
Olsen, S.R., Cole, C.V.,Watanale, F.S. And Dean, L.A. 1954. Estimation of available
phosphorus in soil by extraction with sodium bicarbonate. USDA Circular
No:939, Washington D . C .
Richards, L.A Ed. 1954. Diagnosis and Improvement of Saline and Alkali Soils. United
States Department of Agriculture Handbook 60:94.
Semerci A., Y. Kaya., 2007. Trakya’da Ayçiçeği Üretilen İşletmelerin Sosyo-Ekonomik
Yapısı. I. Ulusal Yağlı Tohumlu Bitkiler ve Biyodizel Sempozyumu Bildiri
Kitabı. 28-31 Mayıs 2007. Samsun.
Taban S, tarihsiz. Gübrelemede Yol Gösterici Olarak Toprak Analizleri Ve
Önemi.www. gubretas.com.tr
1035
ÖZET
Bu çalışma 2007 yılında gayeli toprak örneği alma yöntemi ile Harran ilçesinin
sulanan ve sulanmayan tarım arazilerinden CBS ile koordinatları belirlenerek toplam
109 noktadan ve 0-20 cm derinlikten metoda uygun bir şekilde toprak örnekleri alınarak
yapılmıştır. Şanlıurfa İli Harran ilçesinden alınan toplam 109 adet toprak numunesi
analiz sonuçlarına göre; 89 adet toprakta CaCO3 çok yüksek (%81.65), 73 adet toprakta
organik madde düşük (%66.97), 46 adet toprakta P2O5 düşük (%42.20), 97 adet toprakta
Fe yüksek (%88.99) , 109 adet toprakta K2O (100%), Cu (100%) ve Mn (100%) yüksek
ve 10 adet toprakta ise Zn düşük (%9.17) bulunmuştur.
Anahtar Kelimeler: Harran Ovası, toprak, besin elementleri.
GİRİŞ
Toprak insan biyosferinin en temel öğesidir. Topraklarda meydana gelecek tüm
olumsuz değişimler insan yaşamını kuvvetli etkileyecek güce sahiptir. İnsanların
geçmişten gelen ve geçmişte zararları fark edilmemiş olan alışkanlıkları, bugün toprak
kirlenmesi ve bununla birlikte ortaya çıkan yeraltı ve yüzey sularının kirlenmesi
sonuçlarını getirmektedir. Toprak kirliliği, katı, sıvı ve radyoaktif artık ve kirleticiler
tarafından fiziksel ve kimyasal özelliklerinin bozulmasıdır.
Tarımda istenilen miktar ve kalitede ürünün elde edilmesinin birinci şartı
toprakların verimliliklerinin arttırılmasıdır. Toprak verimliliğini arttırmada en önemli
faktörlerden biri ise bitki besin elementleridir. Besin elementleri bitki gelişiminin
önemli bir parçası olup bir veya daha fazlasının noksanlığı verim ve kaliteyi olumsuz
yönde etkilemektedir. Topraklardan en uygun verimi alabilmek için ise dengeli
gübreleme yapmak ve bitki besin elementlerinin noksanlıklarını gidermek şarttır.
Harran Ovası, Güney Doğu Anadolu Bölgesinde, Şanlıurfa sınırları içinde yer
alıp, Şanlıurfa’nın güneydoğusunda ve merkeze 44 kilometre uzaklıktadır.
1037
Harran Ovası, 360 47’ ve 390 15’ doğu boylamları ile 360 40’ ve 37o 41’ kuzey
enlemleri arasında bulunmaktadır. Ovanın kuzeyini Urfa Dağları, güneyini Türkiye–
Suriye Devlet sınırı, doğusunu Tektek Dağları, batısını ise Fatik Dağları çevirir. Bu
sınırlar içerisinde, ovanın en geniş yeri güneyde 60 km, en dar yeri ise ortada Tektek
Dağları ile Fatik Dağları arasında 30 km dir. Uzunluğu ise kuzey güney doğrultusunda
65’ km’dir. Denizden ortalama yüksekliği 400 m olan Harran Ovasının yüz ölçümü
225l09 ha’dır (DSİ, l980).
Güzel ve ark. (1991), Harran Ovası’ndaki toprak serilerinin yarayışlı Zn
kapsamlarının 0.16-1.20 ppm, yarayışlı Fe kapsamlarının 2.68-6.40 ppm, yarayışlı Cu
kapsamlarının 0.65- 8.18 ppm ve yarayışlı Mn kapsamlarının 2.62-13.05 ppm arasında
değiştiğini belirtip, bunların ortalama değerlerinin sırası ile 0.43, 4.72, 1.60 ve 6.67 ppm
olduğunu bildirmişlerdir. Yapılan bu çalışmada toprak serilerinin %80’inin Zn kapsamı,
%40’ının da Fe kapsamı kritik seviyenin altında belirlenmiştir.
Eyüpoğlu ve ark. (1995), Türkiye topraklarını temsilen aldıkları 1511 adet
toprak örneğinin mikroelement ( Fe, Cu, Zn ve Mn) incelemişler ve bu değerleri Fe için
4.5 ppm, Cu için 0.2 ppm, Zn için 0.5 ppm, Mn için ise 1.0 ppm kritik değer olarak
belirtmişlerdir. Buna göre Türkiye topraklarının % 49.83 ‘ünde çinko, %26.87 ‘sinde
demir, %0.70 ‘inde mangan eksikliğinin söz konusu olduğunu diğer bir deyişle yaklaşık
14 milyon hektarda çinko, 7.5 milyon alanda demir, 200 bin hektar alanda mangan
eksikliği olabileceğini, bakırla ilgili eksiklik sorunu bulunmadığını açıklamışlardır.
Kızılgöz ve ark. (1999), Şanlıurfa Yöresi’nde yaygın olarak yetiştirilen
antepfıstığı çeşitlerinin beslendiği toprakların verimlilik seviyelerinin belirlenmesi ve
besin maddesi noksanlığı bulunan topraklar üzerinde yapılan analizler sonucunda,
toprakların tamamında makro elementlerden N ile mikro elementlerden bitkilerce
alınabilir Fe ve Zn noksanlığının şiddetli düzeyde mevcut olduğunu saptamışlardır.
Seyrek ve ark. (1999), Harran Ovası’nın yüksek taban suyu etkisindeki bazı
yaygın toprak serileri üzerinde yaptıkları araştırmada toprakların kil ve kireç içeriğinin
yüksek, organik madde kapsamının düşük, tuz içeriğinin ise hafif ve orta seviyede
olduğunu bildirip, 0-20, 20-40 ve 40-60 cm toprak derinliklerinden aldıkları örneklerde
molibden ve Stransiyum hariç, topraklardaki diğer ağır metalleri üst topraklarda daha
fazla saptamışlar, toprak örneklerinin Pb, Zn, Cu, Mn, As, Zr, Sr, Ba, V, Mo içerikleri
normal, ancak Ni ve Cr kapsamlarını yüksek ve kirlilik sınırının üzerinde tespit
etmişlerdir.
MATERYAL VE METOD
Şanlıurfa İli Harran ilçesinin değişik yerlerinden alınan toprak numuneleri
araştırmanın materyalini oluşturmuştur.
Gayeli toprak örneği alma yöntemi ile Harran ilçesinden toplam 109 toprak
örneği alınmıştır. Her bir örnekleme noktasında, örnek alınacak arazinin büyüklüğü,
toprak ve topografik yapısı göz önüne alınarak 8-10 örnek alınıp paçal numune haline
getirilmiştir. Toprak örnekleri Jackson (1962) tarafından bildirildiği şekilde 0-20 cm
derinlikten paslanmaz çelik kürek ile alınıp, polietilen torbalara konulmuş, etiketlenmiş
ve laboratuara ulaştırılmıştır. Laboratuarda örnekler içindeki taş ve bitki parçacıkları
ayıklanarak havada kurutulan toprak örnekleri 2 mm’lik plastik elekten elenmiş ve
polietilen torbalara konulduktan sonra fiziksel ve kimyasal analizleri yapılmak üzere
muhafaza edilmiştir. Toprak örneği alınan yerlerin yer koordinatları Yer Konumlama
Cihazı (GPS=Global Posiotioning System) ile belirlenmiştir.
Şanlıurfa İli Harran Ovası tarım alanlarından alınan toprak örneklerinde; CPS
yardımı ile 0-20 cm derinlikten ve çelik kürek ile alınan toprak örnekleri üzerinde
aşağıda belirtilen analizler Tüzüner (1990)’a göre laboratuvarda yapılmıştır.
1038
Çizelge 4. (Devam)
Su ile Organik
Tuz CaCO3 P2O5 K2 O Fe Cu Zn Mn Kum Kil Silt
No doymuşluk pH madde Bünye
(%) (%) (kg/da) (kg/da) (ppm) (ppm) (ppm) (ppm) (%) (%) (%)
( %) (%)
25 52 7.70 0.041 18.6 1.16 5.3 169.1 8.35 2.97 0.50 52.71 28.8 57.2 14.0 KİL
26 63 7.65 0.091 30.0 1.16 9.2 213.8 1.03 3.13 0.66 46.08 20.8 59.2 20.0 KİL
27 63 7.58 0.080 23.9 0.87 6.7 196.5 12.61 2.97 0.67 43.29 16.8 59.2 24.0 KİL
28 59 7.55 0.055 31.5 0.87 8.0 140.4 8.50 2.42 0.73 53.13 24.8 47.2 28.0 KİL
29 62 7.51 0.095 22.4 1.16 5.5 144.7 8.20 2.61 0.50 46.32 22.4 49.2 28.0 KİL
30 52 7.50 0.200 26.9 1.45 17.1 131.7 8.68 2.15 1.12 22.38 30.8 37.2 32.0 KİLLİ TIN
31 55 7.55 0.120 12.5 1.16 3.0 123.1 7.02 2.41 0.52 52.72 20.8 39.2 40.0 KİLLİ TIN
32 55 7.62 0.080 28.3 1.16 7.1 141.5 7.16 2.09 0.89 42.74 20.8 45.2 34.0 KİL
33 58 7.65 0.170 26.3 1.45 8.0 127.4 5.13 2.31 0.62 38.39 22.8 47.2 30.0 KİL
34 68 7.78 0.045 31.9 1.16 6.7 108.0 12.65 2.45 1.21 35.54 12.8 63.2 24.0 KİL
35 63 7.61 0.050 19.3 1.45 5.6 118.1 9.54 2.48 0.52 43.63 14.8 55.2 30.0 KİL
36 64 7.43 0.085 23.1 1.16 3.1 99.3 7.39 2.58 0.40 42.64 32.8 49.2 18.0 KİL
37 66 7.63 0.053 32.6 1.16 7.2 112.5 13.30 2.36 1.18 33.27 14.8 61.2 24.0 KİL
38 63 7.67 0.056 31.9 1.45 3.8 92.8 11.73 2.16 0.51 28.61 18.8 59.2 22.0 KİL
39 70 7.60 0.047 30.9 1.16 3.4 127.4 11.43 3.16 1.20 28.18 16.8 61.2 22.0 KİL
40 72 7.61 0.068 22.6 1.45 1.8 118.1 7.91 2.22 0.42 35.28 16.8 59.2 24.0 KİL
41 72 7.78 0.064 18.0 1.45 3.3 118.8 8.01 2.50 0.67 44.19 16.8 49.2 34.0 KİL
42 60 7.58 0.050 31.1 1.16 3.8 77.7 8.73 1.99 0.32 36.71 20.8 43.2 36.0 KİL
43 57 7.20 0.095 30.2 0.87 5.8 79.9 7.89 2.18 0.54 36.42 20.8 35.2 44.0 KİLLİ TIN
44 57 7.00 0.290 22.0 1.16 6,3 172.8 6.99 2.41 0.63 44.66 18.8 51.2 30.0 KİL
45 66 7.47 0.085 30.7 1.16 2.3 92.8 6.48 1.98 0.52 47.97 36.8 35.2 28.0 KİLLİ TIN
46 68 7.67 0.560 27.7 0.87 2.7 123.1 7.86 2.72 0.58 36.01 16.8 65.2 18.0 KİL
47 68 7.69 0.070 15.5 1.45 7.2 126.9 5.57 2.55 0.57 47.54 12.8 61.2 26.0 KİL
48 66 7.92 0.035 13.0 1.16 6.9 45.3 10.11 2.52 2.77 36.65 16.8 61.2 22.0 KİL
1042
Çizelge 4. (Devam)
Organik
Su ile doymuşluk Tuz CaCO3 P2O5 K2O Fe Cu Zn Mn Kum Kil Silt
No pH madde Bünye
( %) (%) (%) (kg/da) (kg/da) (ppm) (ppm) (ppm) (ppm) (%) (%) (%)
(%)
SİLTLİ KİLLİ
49 62 7.48 0.190 24.7 1.16 9.4 196.5 7.51 2.59 1.36 52.87 20.8 31.2 48.0
TIN
50 60 7.71 0.080 30.4 1.16 5.0 108.0 9.03 2.24 2.71 40.32 26.8 47.2 26.0 KİL
51 59 7.62 0.049 28.5 1.45 6.6 90.7 12.00 2.30 1.65 53.87 20.8 50.8 28.0 KİL
52 59 7.62 0.043 30.4 1.30 6.5 92.8 9.77 2.27 0.76 39.12 26.8 47.2 26.0 KİL
53 60 7.68 0.051 22.0 1.16 8.2 151.2 7.66 2.65 1.43 43.63 18.8 57.2 24.0 KİL
54 61 7.33 0.150 28.5 1.45 11.9 156.6 1.98 2.25 0.79 13.61 20.8 50.8 28.0 KİL
55 61 7.36 0.110 36.1 1.16 6.3 66.9 8.18 2.05 0.38 30.15 32.8 59.2 8.0 KİL
56 64 7.65 0.057 26.6 1.45 10.8 209.5 18.57 8.75 1.78 69.41 28.8 53.2 18.0 KİL
57 66 7.28 0.092 29.2 1.45 11.8 140.4 10.08 3.18 3.43 69.01 22.8 47.2 30.0 KİL
58 66 7.68 0.042 26.6 1.59 10.9 174.9 9.18 2.43 0.64 36.92 26.8 50.8 22.0 KİL
59 63 7.70 0.037 34.2 1.59 8.3 88.5 8.74 2.16 0.74 42.47 32.8 37.2 30.0 KİLLİ TIN
60 57 7.65 0.035 28.8 1.16 10.3 187.9 6.42 2.43 0.62 31.29 34.8 39.2 26.0 KİL
61 61 7.56 0.055 33.0 1.16 7.8 108.0 13.74 3.78 2.48 71.02 28.8 39.2 32.0 KİL
62 62 7.47 0.092 30.4 1.16 7.3 97.2 10.23 2.10 0.84 35.06 20.8 47.2 32.0 KİL
63 62 7.55 0.040 29.2 1.45 7.9 71.2 11.76 2.29 1.97 41.18 30.0 45.2 24.0 KİL
64 70 7.68 0.045 25.0 1.16 8.3 159.3 11.86 4.16 1.45 41.30 16.8 61.2 22.0 KİL
65 66 7.65 0.047 15.5 1.45 15.3 183.6 10.59 4.28 1.42 60.83 20.8 53.2 26.0 KİL
66 62 7.61 0.060 29.6 0.87 12.0 73.4 10.10 2.28 3.44 60.14 36.8 37.2 26.0 KİLLİ TIN
67 58 7.57 0.036 27.3 1.16 15.8 274.3 6.45 2.48 1.04 39.33 30.0 43.2 26.0 KİL
68 63 7.53 0.108 31.9 0.87 8.5 103.6 8.94 2.17 0.70 32.94 22.8 53.2 24.0 KİL
1043
Çizelge 4. (Devam)
Organik
Su ile doymuşluk CaCO3 P2O5 K2 O Fe Cu Zn Mn Kum Kil Silt
No pH Tuz (%) madde Bünye
( %) (%) (kg/da) (kg/da) (ppm) (ppm) (ppm) (ppm) (%) (%) (%)
(%)
69 52 7.69 0.032 31.5 1.16 10.2 88.5 68.70 2.15 0.69 35.49 40.8 31.2 28.0 KİLLİ TIN
70 58 7.54 0.053 26.6 1.45 8.6 73.4 10.79 2.82 2.37 53.44 30.8 43.2 26.0 KİL
71 53 7.60 0.053 25.4 1.16 6.3 97.2 8.61 2.14 0.68 36.99 26.8 43.2 30.0 KİL
72 61 7.66 0.042 34.5 1.16 3.7 66.9 8.30 1.98 0.44 31.19 30.8 43.2 26.0 KİL
73 53 7.66 0.037 33.4 0.87 11.8 75.6 10.12 2.01 0.61 36.41 40.8 33.2 26.0 KİLLİ TIN
74 55 7.64 0.032 35.3 0.87 4.9 73.4 12.90 2.33 1.21 54.25 38.8 33.2 28.0 KİLLİ TIN
75 67 7.69 0.053 31.1 1.16 11.2 159.2 2.95 2.48 1.90 27.16 20.8 59.2 20.0 KİL
76 61 7.45 0.085 32.6 1.74 17.2 140.4 12.08 3.63 1.17 30.66 38.8 39.2 22.0 KİLLİ TIN
77 62 8.55 0.720 32.3 1.45 24.4 615.5 15.06 2.86 3.53 57.76 30.8 13.2 56.0 SİLTLİ TIN
78 70 7.68 0.049 27.3 1.88 8.2 237.6 7.35 2.33 1.32 39.46 29.4 42.5 28.2 KİL
79 56 7.8 0.042 28.1 1.59 4.3 75.6 7.58 1.70 1.93 25.84 33.4 38.5 28.2 KİLLİ TIN
80 55 7.9 0.045 26.6 2.61 5.0 10.8 6.91 1.47 1.01 25.16 31.4 34.5 34.0 KİL
81 72 7.81 0.052 28.5 1.61 2.1 71.2 7.28 2.14 0.89 26.71 31.4 42.5 26.0 KİL
82 8 7.76 0.030 28.1 3.34 26.5 38.8 7.77 2.41 1.44 22.39 35.4 24.5 40.0 TIN
83 63 7.87 0.044 29.6 1.59 6.7 71.2 6.96 1.74 2.55 25.33 33.4 42.5 24.0 KİL
84 61 7.8 0.045 27.3 2.61 8.4 69.1 9.06 1.57 0.96 30.17 29.4 38.5 32.0 KİLLİ TIN
85 72 7.75 0.030 28.5 2.17 9.2 82.0 6.52 1.57 2.11 27.51 29.4 32.5 38.0 KİLLİ TIN
86 65 7.81 0.035 29.6 1.59 4.1 62.6 7.80 1.52 0.46 28.05 35.4 32.5 32.0 KİLLİ TIN
87 66 7.79 0.030 30.0 1.74 4.3 60.4 4.77 1.33 0.31 12.84 35.4 38.5 26.0 KİLLİ TIN
88 71 7.79 0.035 29.2 2.17 6.2 105.8 5.06 1.63 0.52 21.87 33.4 34.5 32.0 KİLLİ TIN
89 55 7.8 0.042 28.5 1.88 4.2 69.1 5.58 1.66 0.71 18.86 37.4 30.5 32.0 KİLLİ TIN
90 68 7.68 0.030 27.3 1.74 3.7 86.4 8.84 2.19 0.95 21.13 35.4 38.5 26.0 KİLLİ TIN
91 56 7.75 0.044 26.6 1.59 5.7 38.8 5.24 1.05 0.34 1.52 41.4 38.5 20.0 KİLLİ TIN
92 72 7.9 0.030 26.9 2.17 7.5 153.3 5.69 1.93 0.88 17.88 36.0 32.5 31.4 KİLLİ TIN
93 63 7.85 0.031 28.5 1.52 5.6 66.9 6.42 1.59 0.39 24.27 34.0 38.5 27.4 KİLLİ TIN
1044
Çizelge 4. (Devamı)
Organik
Su ile doymuşluk Tuz CaCO3 P2O5 K2 O Fe Cu Zn Mn Kum Kil Silt
No pH madde Bünye
( %) (%) (%) (kg/da) (kg/da) (ppm) (ppm) (ppm) (ppm) (%) (%) (%)
(%)
94 56 7.79 0.042 28.1 2.03 5.6 75.6 4.39 1.11 0.88 16.10 32.0 40.5 27.4 KİLLİ TIN
95 59 7.71 0.045 29.2 2.32 11.0 79.9 5.09 1.25 1.57 15.20 32.0 40.5 21.4 KİL
96 66 7.77 0.030 27.3 1.74 7.1 66.9 4.04 1.09 0.29 20.13 34.0 44.5 25.4 KİL
97 55 7.78 0.046 28.8 2.61 4.2 82.0 4,06 1.11 0.99 14.25 32.0 42.5 25.4 KİL
98 72 7.90 0.052 29.6 1.88 4.7 97.2 4.32 1.25 0.32 15.27 36.0 42.5 21.4 KİL
99 63 7.87 0.042 29.2 2.17 1.0 90.7 3.66 1.19 0.68 13.49 38.0 30.5 31.4 KİLLİ TIN
KUMLU KİLLİ
100 68 7.75 0.030 28.1 1.74 71.0 41.0 3.14 0.62 0.79 12.16 54.0 28.5 17.4
TIN
101 61 7.80 0.031 29.6 1.52 34.6 88.5 4.24 1.19 0.62 17.76 28.0 46.5 25.4 KİL
102 70 7.83 0.031 27.3 1.88 3.3 123.1 3.90 1.22 1.02 17.61 37.4 36.5 26.0 KİLLİ TIN
103 59 7.74 0.047 28.5 2.17 1.0 136.0 4.67 1.33 0.71 15.28 41.4 28.5 30.0 KİLLİ TIN
104 56 7.81 0.040 26.6 2.03 12.5 73.4 5.00 1.50 0.47 15.37 31.4 38.5 30.0 KİLLİ TIN
KUMLU KİLLİ
105 61 7.82 0.047 27.7 2.03 23.8 67.5 4.62 1.06 0.49 15.65 47.4 28.5 24.0
TIN
106 63 7.68 0.040 25.8 2.61 35.0 71.2 4.29 1.34 0.70 22.72 35.4 28.5 36.0 KİLLİ TIN
107 66 7.81 0.030 26.9 2.17 6.6 54.0 4.13 0.91 1.42 14.89 45.4 26.5 28.0 TIN
108 61 7.76 0.030 29.2 1.59 5.7 263.5 4.55 1.61 0.68 22.30 31.4 44.5 24.0 KİL
109 70 7.80 0.048 28.1 1.88 3.2 159.3 4.50 1.66 0.53 20.60 27.4 40.5 32.0 KİL
1045
KAYNAKLAR
DİNÇ, U., ŞENOL, S., SAYIN, M., KAPUR, S. ve GÜZEL, N. 1988. Güneydoğu
Anadolu Bölgesi Toprakları (GAT), I. Harran Ovası, TÜBİTAK, Tarım
Ormancılık Araştırma Grubu Güdümlü Araştırma Projesi Kesin Raporu, TAG –
534, Adana.
DSİ (1980). Güneydoğu Anadolu Projesi. Ankara.
EYÜPOĞLU, F., KURUCU, N. VE TALAZ, S., 1995. Türkiye Topraklarının Bitkiye
Yarayışlı Bazı Mikroelementler (Fe, Cu, Zn, Mn) Bakımından Genel Durumu.
Toprak ve Su kaynakları Araştırma Yıllığı. Yayın No: 98, 1996, Ankara.
GÜÇDEMİR, İ.H. VE USUL, M. 2004. Toprak Analiz Sonuçlarına Göre Gübre
Tavsiyeleri. Türkiye 3. Ulusal Gübre Kongresi, Tarım-Sanayi-Çevre, 11-13
Ekim 2004, Tokat.
GÜZEL, N.,ORTAŞ,İ. ve İBRİKÇİ, H., 1991. Harran Ovası Toprak Serilerinde Yararlı
Mikro element Düzeyleri ve Çinko Uygulamasına Karşı Bitkinin Yanıtı. Çukurova
Üniv. Zir. Fak. Dergisi 6(1): 15-30 Adana.
JACKSON, M.C. 1962. Soil chemical analysis. Prentice Hall. Inc. Eng. Cliff. USA.
KIZILGÖZ,İ., KIZILKAYA, R., AÇAR, İ., SEYREK, A., KAPTAN, H., 1999.
Şanlıurfa Yöresinde antepfıstığı (Pistacia vera L.) yetiştirilen toprakların
verimlilik düzeylerinin saptanması üzerine bir araştırma. GAP I. Tarım
Kongresi, 26-28 Mayıs 1999. II. Cilt:987-994. Şanlıurfa
LINDSAY, W.L. ve NORVELL, W:A. 1978. Development of a DTPA soil test for zinc,
iron, manganese and copper. Soil Sci., Soc. Am. J. 42.421-428.
SEYREK, A., KIZILGÖZ, İ., ÇULLU, M.A. ve İNCE, F., 1999. Harran Ovasında
Taban Suyu Etkisindeki Toprakların Ağır Metal İçerikleri. GAP 1. Tarım
Kongresi, 26-28 Mayıs 1999, Şanlıurfa.
TÜZÜNER, A., 1990. Toprak ve Su Analiz Laboratuarları El Kitabı. Köy Hizmetleri
Genel Müdürlüğü Yayınları, Ankara.
1046
ÖZET
Patates buğday, çeltik ve mısırdan sonra insanlar tarafından en çok tüketilen bir
besin kaynağıdır. Patatesin içerdiği karbonhidrat, protein, mineral maddeler ve
vitaminler insan beslenmesinde vazgeçilmez niteliktedir. Bu nedenle son yıllarda
patatesin verimini arttırmak için aşırı özellikle azotlu gübre kullanılmaktadır. Aşırı N’lu
gübre kullanılması patatesin kalitesi ve yumrunun mineral element içeriğini
olumsuzlaştıracağı ve hasatlıklara karşı direncini düşüreceği beklenmektedir.
Bu nedenle Türkiye’de patates yetiştiriciliğinin yapıldığı Misli ovasından ve
Çukurova bölgesinden yumru ve toprak örneklerinin alınarak element
konsantrasyonlarının belirlenmesi patatesin kalite özelliklerinin saptanması açısından
oldukça önemlidir. Bu amaç için Misli ovasından 140 toprak (0-30 cm) ve 138 patates
yumrusu, Çukurova bölgesinde ise 86 toprak (0-30 m) ve patates yumru örneği
toplanmıştır. Misli ovasından alınan yumru örneklerinde, örneklerin % 65’nin yüksek
N’lu olduğu, Çukurova’da ise aynı değerin % 95 olduğu bulunmuştur. Her iki bölgedeki
yumruların ayrıca % 64-65 oranında yüksek P konsantrasyonuna sahip olduğu
belirlenmiştir. Bu değerlere karşılık, Misli ovasındaki yumruların % 68.6’nın Ca’ca, %
49.3’ünün K’ca ve % 41.4’ünün de Mg’ca yetersiz düzeyde beslendiği saptanmıştır.
Çukurova bölgesinde ise söz konusu elementlerin patateslerde özellikle Ca ve K
beslenmesiyle ile ilgili önemli bir sorunun olmadığı görülmüştür.
Sonuç olarak, Misli ovasında K, Ca ve Mg beslenme yetersizliğinin giderilmesi
için bu elementlerin gübrelenmesine önem verilmelidir. Ayrıca aşırı N ve P gübre
kullanımından kaçınılmalıdır. Her iki bölge için iklim, toprak ve bitki isteklerini dikkate
alan bir gübreleme programına gereksinim vardır.
Anahtar Kelimeler: Patates, toprak, mineral besin elementleri, yumru kalitesi.
DETERMINATION OF MINERAL NUTRITINAL STATUS OF POTATO
GROWING REGIONS IN MİSLİ AND ÇUKUROVA PLAIN BY TUBER AND
SOIL ANALYSIS
ABSTRACT
Potato is one of the main food sources of humans following wheat, rice and
maize. Carbonhydrates, proteins, minerals and vitamins contained in potato are
indispensable in human nutrition. Therefore, high application rates, especially N
fertilizers are widely used doring the lat few years. High N application rates are
expected to cause significant decreases in the quality, tuber mineral content and
resistance o diseases.
Consequently, it is highly important to assess tuber mineral concentrations for
evaluation of quality traits in Misli and ukurova plains. For this reason, 138 soil and 140
1047
tuber samples from Misli and 86 soil and tuber samples from Cukurova plains were
collected. Nitrogen was found high in 65 % and 95 % of tuber samples collected from
Misli and Cukurova plains respectively. Tuber concentration of phosphorus was also
high in 64 % and 65 % of samples from Misli and Cukurova respectively. On the other
hand 49, 69 and 41 % of tubers from Misli plain were deficient in K, Ca, and Mg,
respectively. There were no significant problems concerning especially Ca and K
nutrition of potato in Cukurova pain.
Resuts have reveaed that to correct the nutitional satus of potato K, Ca, and Mg
fertilizaiton should be considerednin in Misli plain. Additioally, excess N and P
fertiization should be avoided. Fertilization programs considering cimatic soil and plant
requirements are needed for both plains.
Key Words: Potato, soil, mineral nutrients, tuber quality.
GİRİŞ
Dünyada patates, buğday, çeltik ve mısırdan sonra insanlar tarafından en çok
tüketilen dördüncü bir besin kaynağıdır. İçerdiği karbonhidrat, protein, mineral
maddeler ve vitaminleriyle insan beslenmesinde vazgeçilmez bir gıda haline gelmiştir.
Örneğin ağırlığı 150 g olan bir patates yumrusu normal bir insanın gereksinim duyduğu
günlük proteinin minimum % 6’sını, demirin % 8’ini, C vitamininin % 50’sini ve B6
vitamininin % 15’ini karşılamaktadır (Potato Association of America Handbook, 1993).
Türkiye’de yumrulu bitkilerin toplam ekim alanı yaklaşık 320.000 hektar ve bu
alanlar içinde patatesin üretim alanı ise yaklaşık 200.000 hektardır (Türkiye Tarım
İstatistikleri, 1998). Türkiye’de 20 yıllık periyodun ilk 10 yılındaki ortalama artış % 53
iken son 10 yıllık peryotta bu oran % 14’e düşmüştür. Bu verim artışındaki azalmada,
ekim alanlarının daralması, yanlış tohumluk çeşit seçimi ve patatesin yetiştirme
ortamındaki toprak ve çevre faktörlerini dikkate almadan yapılan aşırı gübrelemelerin
rolü olabileceği tahmin edilmiştir. Oysa bilinmektedir ki dengeli bir gübreleme ile hem
bitkisel verimde hem de bitki ürün kalitesinde önemli iyileştirmeler elde edilmektedir.
Örneğin bitki besin elementlerinden N’un; yumru büyüklüğü, özgül ağırlık, gevreklik,
renk ve şekerlerin indirgenmesi, K’un; yumrunun özgül ağırlık, büyüklük ve içsel
çürüklüğü, ve P’un ise yumrunun spesifik ağırlığı gibi kalite parametreleri üzerinde
belirgin etkilerinin olduğuna ilişkin bilgilere yer verilmiştir (Maier ve ark., 1994).
Örneğin K konsantrasyonunun çürüyen yumru sayısında azalmaya, Ca’un yumruda içsel
kahverengi lekelerin azaltılmasında (Collier ve ark., 1978) ve Ca ve B’un hücresel
dayanıklılığını arttırmada (Allison ve ark., 1988) önemli rollerinin olduğu saptanmıştır.
Mineral besin elementleri patatesin verim, kalite ve hastalıklara karşı dirençlerini
etkilemesi yanında, patatesin morfolojik görünümü ve büyüklüğünü de etkileyerek
patatesin pazar fiyatını arttırabildiği bildirilmiştir.
Buna karşılık dengeli gübrelemenin yapılmadığı koşullarda ise verim ve kalitede
önemli bozulmalar olduğu görülmüştür. Türkiye’de Misli ovasındaki üreticilerin çok
aşırı şekilde N’lu (Halitligil ve ark., 2002) ve P’lu gübre kullandıkları bilinmektedir. Söz
konusu aşırı gübre kullanımın, birim ağırlık başına elde edilen verimin kısmen
azalmasına yol açacağı bildirilmiştir. Verim azalması dışında aşırı N’un bitkinin
çimlenmesinde ve yumru oluşum zamanında olumsuzluklara ve aşırı N ve K’un kuru
madde veriminde düşüşlere neden olduğu (Allison ve ark. 1998) da bulunmuştur.
Bu amaçla Türkiye’de önemli patates üretim alanlarına sahip Nevşehir ve Niğde
Bölgesi (Misli Ovası) ile Çukurova Bölgesinde patates yetiştiriciliğinin yapıldığı
yerlerden alınacak patates yumrusunun mineral element içeriğinin belirlenmesi patatesin
kalite ve hastalıklara karşı direnci ile ilgili önemli bilgiler verebilecektir. Bu çalışmanın
1048
Çizelge 3. Adana’da farklı lokasyonlardaki patates üretim alanlarından alınan toprak örneklerinin bitkilerce alınabilir P, K, Ca ve Mg konsantrasyonları
Çizelge 4. Niğde-Nevşehir’de (Misliovası) farklı lokasyonlardaki patates üretim alanlarından alınan toprak örneklerinin bitkilerce alınabilir P, K, Ca ve
Mg konsantrasyonları
P P K on s. K K K on s. Ca C a K on s. Mg M g K on s.
Y ö resi mg kg -1 D eğişim i mg kg -1 D eğişim i mg kg -1 D eğişim i mg kg -1 D eğişim i
A lacaşar Kö yü (n=4) 20.9±9.81 11.0-34.1 152±73 78-250 871±440 333-1409 137±53 63-183
A zatlı B eldesi (n=1) 34,2 - 195 - 1728 - 328 -
B o zkö y Y o lu (n=4) 62.4±25.02 27.1-83.4 161±103 84-313 991±284 650-1334 147±58 87-218
Ç akıllı M evkii (n=5) 17.2±15.24 3.9-38.9 200±79 102-321 1976±1159 944-3847 179±45 131-233
Ç iftlik Y o lu (n=8) 59.5±50.46 12.6-177.7 217±77 99-332 2305±1128 943-4365 360±218 126-694
D erinkuyu M evkii (n=9) 26.3±14.15 9.3-46.7 225±108 87-433 1391±552 705-1986 209±86 132-385
G ö lcük M evkii (n=17) 39.7±36.31 4.8-113.4 285±233 51-1012 2104±1560 322-4555 251±192 43-669
G üneyce (Kellah) (n=7) 40.2±18.80 8.1-65.0 204±92 49-292 1958±1448 532-3975 158±60 105-246
İcik Kö yü (n=3) 33.8±0.79 32.9-34.5 156±57 111-220 892±81 843-985 168±16 152-184
K araburun mevkii (n=1) 32,2 - 87 - 301 - 49 -
K aracaö ren M evkii (n=2) 23.0±6.99 18.1-28.0 229±36 203-254 2123±1139 1318-2929 168±82 111-226
K ayırlı K ö yü (n=6) 15.3±5.18 9.0-22.0 272±234 66-722 1558±617 617-2381 202±96 98-350
K aymaklı (n=17) 34.6±17.72 15.8-89.3 158±67 71-329 571±215 211-1038 89±40 32-175
M ado la M evkii (n=1) 26,5 - 166 - 634 - 85 -
M azı B ö lgesi (n=3) 51.9±9.42 42.9-61.7 225±45 173-253 1411±245 1173-1663 248±38 206-280
M isli Y o lu (n=9) 30.3±21.03 7.7-67.5 277±95 165-412 1559±1065 763-4173 189±79 111-374
N evşehir Y o lu (n=4) 34.9±12.97 21.0-52.3 195±102 101-315 1149±956 467-2540 152±81 75-227
N evşehir-Kaymaklı Y o lu (n=3) 23.7±8.60 14.9-32.1 142±26 113-160 620±445 332-1133 105±68 53-181
O rhanlı Kö yü (n=8) 37.9±18.58 15.7-77.0 181±85 69-290 767±215 371-1062 133±50 56-211
Ö zyayla M evkii (n=4) 22.8±2.81 19.6-26.4 223±116 140-391 1730±1721 744-4308 136±38 90-176
S ağo la M evki (n=3) 32.6±2.37 31.1-35.3 329±221 109-552 1528±709 723-2055 189±87 137-289
S u vermez M evkii (n=10) 16.1±5.84 8.1-24.1 645±352 166-1148 2361±1067 935-3821 460±167 137-634
T epekö y (n=7) 17.4±6.08 9.2-25.8 173±58 103-267 831±234 628-1270 180±54 78-233
T uzyo lu M evki (n=1) 13,2 - 464 - 2207 - 163 -
Y azıhö yük Kö yü (n=1) 22,2 - 848 - 2994 - 545 -
* (n=2) 19.8±5.89 15.6-23.9 353±31 331-374 1662±189 1528-1796 282±177 157-407
G en el O rtalam a 32.1±23.62 252±196 1479±1076 208±150
* : Ö rn ek alın an yerin adı belirlen em edi.
1052
N 86 - 4,7 95,3
P 86 9,3 26,7 63,9
Adana K 86 25,6 39,5 34,9
Ca 86 11,6 73,2 15,1
Tartışma Mg 86 44,1 51,2 4,7
zamanın belirlenmesi ve gübrenin formu veya kaynağının test edilmesi durumunda olası
gözükmektedir
KAYNAKLAR
Abruna, Fernando, Pearson, R. W. and Elkins C.B., 1958. Quantitative evaluation of soil
reaction and base status changes sesulting from field application of residually
acid-farming nitrogen fertilizer.
AllisonM.F., Allen, E.J. and Fowler, J.H., 1998. The nutrition of the Potato Crop.
Res.Rew. Ref:807/182.
Bester, G.G., 1987. Influenced of the type of potassium fertilizer on potatoes (Solanum
tuberosum L). M.S. Thesis. Univ. of Stellenbosch.
Bretzloff, C.W. and McMenamin, J., 1971. Some aspects of potato appearance and
texture. III. Sampling tubers for cation analysis. Am. Potato J. 48: 246-254.
Chapman, K.R.S., Sparrow, L.A., Hardman, P.R., Wright, D.N. and Thorp, J.R.A. 1992.
Potassium nutrition of Kennebec and russet Burbank potatoes in Tasmania:
effect of soil and fertilizer potassium on yield, petiole and tuber potassium
concentrations, and tuber quality. Australian J. of Exp. Agri. 32: 521-527.
Clough, G.H., 1994. Potato tuber yield, mineral concentration and quality after calcium
fertilization. J. of Am. S. Hort.Sci. 119: 175-179.
Collier, G.F., Wurr, D.C.E and Huntington, V.C., 1978. The effect of calcium nutrition
on the incidence of internal rust spot in potato. J. of Agr. Sci. 91: 240-243.
George, M.S., Lu, G., and Zhou W., 2002. Genotypic variation for potassium uptake and
utilization efficiency in sweet potato (Ipomoea batatas L.). Field Crops
Research. 77: 7-15.
Güneş, A., Aktaş, M., İnal, A. ve Alpaslan, M., 1996. Konya kapalı havzası
topraklarının fiziksel ve kimyasal özellikleri A.Ü. Ziraat Fakültesi Yayınları.
Yayın No: 1453.
Halitligil, M.B., Akın, A. and Yılbeyi, A., 2002. Nitrogen balance of nitrogen-15
applied as ammonium sulphate to irrigated potatoes in sandy textured soils.
Biol. Fertil. Soils. 35: 369-378.
Joern, B.C., and Vitosh, M.L., 1995. Influence of applied nitrogen on potato. Part I:
Yield, quality and nitrogen uptake. Am. Potato J. 72: 51-63.
Kleinkopf, G.E., Westermann, D.T. and Dwelle, R.B., 1981. Dry matter production and
nitrogen utilization by six potato cultivars. Agron J. 73: 799-802.
Lindsay, W.L., and Norvell, W.A., 1978. Development of a DTPA soil test for zinc,
iron, manganese and copper. Soil Sci Soc Amer J 42:421–428
Maier, N.A., Dahlenburg, A.P. and Williams, C.M.J., 1994. Effect of nitrogen,
phosphorus, and potassium on yield, specific gravity, crisp color, and tuber
chemical composition of potato (Solanum tuberosum L.) cv. Kennebec.
Australian Journal of Experimental Agriculture. 34 : 813-824.
Olsen, S.R., Cole, C.V., Watanabe, F.S., and Dean, L.A. 1954. Estimation of available
phosphorus in soil by extraction with sodium bicarbonate. USDA Circ., 939.
U.S. Gov. Print Office, Washington.
1056
Peterson, L.A., Weis, G.G., and Walsh, L.M., 1971. Potato response to varying levels of
soil P and K. Commun Soil Sci. Plant Anal. 2: 267-274.
Roberts, S., Dow, A.I. and Clne, T.A. 1984. “Slow release” nitrogen evaluations and
phosphorus and potassium requirements for potatoes on sandy soil. College of
Agric and Home Econ Res. Ctr. Bull. XB0943. Washington State Univ. Pulman,
W.A.
Roberts, S., and Beaton, J.D. 1988. Potato use of phosphorus and potassium in sandy
soils. College of Agric and Home Econ Res. Ctr. Bull. XB1004. Washington
State Univ. Pulman, W.A.
Roberts, S., and Cheng, H.H., 1983. Additional results from 15N tracer studies on
nitrogen uptake by Russet Burbank potatoes. Proc. Wash Potato Conf. And
Trade Fair pp: 69-72.
Rosen, C. and Birony, D., 1994. Evaluation of potassium sources for
potato production on sandy soils. Pp. 28-31. In: Field research in
soil science 1994. Minnesota Agric. Exp. Stn. Misc. Publ. 83-1994
(series). Univ of Minnesota, St.
Silva, G.H., Chase, R.W., Hammerschmidt, R., Vitosh, M.L., and Kitchen, R.B. 1991.
Irrigation, nitrogen and gypsum effects on specific gravity and internal deffect
of Atlantic Potatoes. American Potato Journal. 68: 751-765.
TOVEP, 1991. Türkiye Toprakları Verimlilik Envanteri. T.C. Tarım, Orman ve
Köyişleri Bakanlığı Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü.
Tyler, K.B., Broadbent, F.E., and Bishop, J.C. 1983. Efficiency of nitrogen
uptake by potatoes. Am. Potato J. 60: 261-269.
Tzeng, K.C., Kelman, A., Simmons, K.E., and Kelling, K.A., 1986. Relationship of
calcium nutrition to internal Brown spot of potato tubers and sub-apical necrosis
of sprouts. American Potato Journal. 63: 87-97.
Walworth, J.L., and Muniz, J.E., 1993. A compendium of tissue nutrient concentrations
for field-grown potatoes. American Potato Journal. 70: 579-597.
Westermann, D.T., 1993. Fertility management. Pp. 77-86. In: Rowe, R.C. et. al. (Eds.)
Potato health management. Potato Assoc. Am. St. Paul, MN.
Westermann, D.T., James, D.W., Tindall, T.A. and Hurst, R.L., 1994. Nitrogen and
potassium fertilization of potatoes: sugars and starch. American Potato Journal,
71: 433-453.
1057
ÖZET
This study was carried out to determine effects of some physical and chemical
soil properties on phosphorus adsorption determined Freundlich and Langmuir
adsorption isotherms on Erzurum plain soils. Soil samples were taken from 16 locations
selected, within the plain from 0-30 and 30-60 cm depth. For determination of the
phosphorus adsorption capacity of soil samples 6 different solutions were used; 0.01 M
CaCl2 solutions which include 0, 25, 50, 100, 150 and 200 mg lt-1 phosphorus was
prepared for analysis. After determination of phosphorus amount in the balance (C) and
phosphorus adsorb made by soil (X), adsorption characteristics of soils were determined
according to linear and modified Freundlich and Langmuir isotherms. 6 different
isotherm equations were used to evaluate the data. The most acceptable equations were
Freundlich 1, Langmuir 1 and Langmuir 2. Significant correlation was found between
adsorption values and organic matter, activated lime, CEC, clay, loam, sand,
exchangeable Ca and convenient P according to the maximum adsorption values.
Minimal adsorption value was found as 400 mg kg-1 in University soil great group, and
the maximal value was found as 1111.11 mg kg-1 in Alaca serie. As a result it was found
1058
that proper amendments should be made to soil groups of Erzurum to reduce there
adsorption values. Development of proper amendments can make phosphorus
fertilization much more active.
Key Words: Phosphorus adsorption, adsorption isotherms, alkaline soils.
GİRİŞ
Bitkisel üretimde amaç, bol ve kaliteli ürün elde etmektir. Bu nedenle toprakla
ilgili çalışmaların tümünün birleştiği nokta, toprakların verimlilik özelliklerinin
korunması ve toprağa üretkenlik kazandırılmasıdır.
Toprak, farklı tekstür sınıflarını, organik ve inorganik kolloidleri, değişik
mineral ve tuzları bir arada içeren, bitki besin maddelerini kolloidal yüzeylerde adsorbe
halde veya iyonlar halinde çözeltisinde bulunduran bir ortamdır. Böyle bir ortamın
sonucu olarak topraktaki besin maddeleri elverişli duruma geçmekte ve bitkilerin
beslenmesini sağlamaktadır. Bunun derecesi de toprak özelliklerine bağlı olarak
değişmektedir.
Toprakların Fe, Al, CaCO3 ve organik madde içerikleri ve pH dereceleri,
fosforun topraklar tarafından elverişli forma geçmesini, adsorpsiyon ve/veya
çökelmesini etkileyen temel faktörlerdir. Bu nedenle toprakta fosforun davranışı ve
toprak karakteristikleri hakkındaki bilgiler, fosforun etkinliğinin değerlendirilmesinde
yol gösterici olmaktadır.
Toprak özelliklerinden, özellikle toprak pH'sından en fazla etkilenen besin
elementlerinden biri olan fosfor, toprakta değişikliklere uğraması yönünden çok
önemlidir. Toprağa çeşitli şekillerde uygulanan fosforun önemli bir kısmı pH
koşullarına bağlı olarak elverişsiz forma geçmektedir. Buna fosfor fiksasyonu ya da
fosfor bağlanması denilmektedir. Bu iki kavram çoğu zaman birbirlerinin yerine
kullanılmaktadır. Bağlanmış fosfor toprağa oransal olarak gevşek bağlanmış ve seyreltik
asit çözeltileriyle ekstrakte edilebilir fosforu kapsamaktadır. Bağlanmış fosfor büyük
ölçüde bitkilere yarayışlı fosfor olarak kabul edilmektedir.
Genellikle katı, sıvı ve gazlar arasındaki adsorpsiyon ilişkilerini tanımlamak için
geliştirilen adsorpsiyon izotermlerinin birkaç çeşidi bulunmaktadır. Bunlardan, gazların
katı yüzeylerde adsorpsiyonunu açıklanmak için geliştirilen, Freundlich ve Langmuir
adsorpsiyon izotermlerinin fosfor adsorpsiyon çalışmalarında kullanılabileceği
belirtilmektedir (McGechan and Lewis 2002).
Bazı araştırmacılar, topraklara ilave edilen fosforun genellikle Fe-P ve Al-P
fraksiyonları şeklinde tutulduğunu bildirmektedirler. Toprakların fosfor fîksasyonu ve
adsorpsiyonunu toprakta bulunan kil tipi ve miktarı, toprak pH'sı, organik madde miktarı
ve kireç gibi faktörler etkilemektedir. Toprak fosforu, asit koşullarda Fe, Al, Mn ve bu
elementlerin çözünmeyen hidrate oksitleri ile, alkalin koşullarda da Ca ve Mg ile
reaksiyona girerek elverişsiz duruma geçmektedir (Martini and Mutter 1985; McBride
1994; Kacar ve Katkat 1997).
Topraklardaki fosforun neredeyse tamamı ortafosfat formunda bulunduğu ve
toplam fosfor konsantrasyonunun %0.02 ile %0.15 arasında değiştiği bildirilmektedir.
Bu dilimin ise büyük kısmının organik madde ile ilişkili olduğu ve mineral topraklarda
toplam fosforun %20-80’i organik bağlı fosfor olduğu bildirilmektedir (Kacar ve Katkat
1997).
Burnham and Lopez-Hernandes (1982), farklı bölgelerden aldıkları 290 toprak
örneğinde yaptıkları çalışmada, fosfor adsorpsiyon kapasiteleri açısından genellikle
Inseptisoller güçlü fosfor fikse edici olarak bulunurken, Oksisoller kil mineralleri ve
1059
dispers olmuş seksioksitlerce zengin iseler yüksek düzeylerde fosfor fiske edebilme
gücüne sahip oldukları belirtilmiştir.
MATERYAL VE METOD
C’nin C/X, X/C’nin X ve X/C ’nin X karşı grafik edilmesinden elde edilen regrasyon
analizine göre adsopsiyon parametreleri elde edilmiştir.
1060
Freundlich 1. eşitliğinden elde edilen doğrunun eğimi Xmax, intersept değeri ise
bağlanma enerjine (k) eşittir.
Freundlich 2. eşitliğinden elde doğrunun eğiminin antilogaritması bağlanma enerjine
(k), intersept değeride 1/Xmax ‘a eşittir.
Langmuir 1. eşitliğinden elde edilen doğrunun eğimi Xmax, intersept değeri ise
bağlanma enerjine (k) eşittir.
Langmuir 2. eşitliğinden elde edilen doğrunun eğimi 1/Xmax değerini, intercept değeri
ise 1/k*Xmax değerini vermektedir.
Langmuir 3. eşitliğinden elde edilen doğrunun eğimi 1/k değerini, intercept değeri ise
Xmax değerini vermektedir.
Langmuir 4. eşitliğinden elde edilen doğrunun eğimi Xmax/k değerini, intercept değeri
ise Xmax değerini vermektedir.
C= Denge solüsyonundaki P konsantrasyonu, mg/kg
X= adsorbe olan P miktarı (Başlangıç P konsantrasyonu-Adsorpsiyon sonrası)+ Olsen P
konsantrasyonu), mg/kg
Xmax= Maksimum fosfor adsopsiyonu, mg/kg
k= Bağlanma enerji katsayısı L/mg,
temsil etmektedir.
İstatistiksel Yöntemler
Freundlich ve Langmuir adsorpsiyon izotermlerine göre belirlenen parametreler
grafik edilerek regrasyon değerleri elde edilmiştir. Regrasyon eşitliklerine bağlı olarak
elde edilen Xmax ve k parametreleri Sigma-Plot istatistik programı kullanılarak elde
edilmiştir. Daha sonra Freundlich ve Langmuir eşitliklerine göre test edilen Xmax
değerleri ile toprakların sahip olduğu bazı fiziksel ve kimyasal özellikleri arasında
TARİST paket programı kullanılarak korelasyon analizi yapılmıştır. Korelasyon analizi
sonucunda her bir izoterm eşikliğine bağlı olarak elde edilen önemli ilişkiler TARİST
programında PATH analizine tabi tutulmuş ve adsorpsiyon üzerine etkili olan
parametrelerin doğrudan ve dolaylı etkileri ortaya konmaya çalışılmıştır.
Çizelge 2. İzoterm eşitliklerine göre path analizine tabi tutulan örneklere ait doğrudan ve
dolaylı ilişkiler
Etki eden Langmuir 1 Langmuir 2
parametreler Path katsayısı Path yüzdesi Path katsayısı Path yüzdesi
Doğrudan OM için -0.1674 0.9163 -0.2311 0.2530
AKR -0.0188 0.1031 -0.0223 0.0244
KDK 0.0304 0.1613 -0.0117 0.0128
KİL 8.9579 49.0290 -45.5646 49.8783
Dolaylı
SİLT -6.3092 34.5320 31.7270 34.7241
KUM -2.7330 14.9583 13.7949 15.1009
P -0.0539 0.2951 0.0061 0.0067
Doğrudan AKR için 0.1825 0.1336 0.2158 0.0313
OM 0.0173 0.0126 0.0238 0.0035
KDK -0.0629 0.0461 0.0242 0.0035
KİL -67.8392 49.6776 345.0680 50.0088
Dolaylı
SİLT 30.4894 22.3269 -153.5664 22.2160
KUM 37.9156 27.7650 -191.7595 27.7361
P 0.0521 0.0382 -0.0059 0.0009
Doğrudan KDK için -0.1430 0.1921 0.0550 0.0146
OM 0.0356 0.0478 0.0491 0.0131
AKR 0.0803 0.1079 0.0950 0.0253
KİL -36.8991 49.5602 187.6891 49.9990
Dolaylı
SİLT 8.9053 11.9609 -44.7736 11.9273
KUM 28.2731 37.9744 -143.1012 38.0172
P 0.1167 0.1567 -0.0132 0.0035
Doğrudan KİL için -86.1095 49.7178 438.0008 50.0165
OM 0.0174 0.0101 0.0240 0.0027
AKR 0.1438 0.0830 0.1700 0.0194
KDK -0.0613 0.0354 0.0236 0.0027
Dolaylı
SİLT 34.7065 20.0388 -174.8028 19.9261
KUM 52.1026 30.0829 -263.4092 30.0318
P 0.0557 0.0321 -0.0063 0.0007
Doğrudan SİLT için -43.7435 31.8202 219.9315 31.6536
OM -0.0241 0.0176 -0.0333 0.0048
AKR -0.1272 0.0925 -0.1504 0.0216
KDK 0.0291 0.0212 -0.0112 0.0016
Dolaylı KİL 68.3200 49.6978 -346.902 50.0159
KUM -25.1927 18.3258 127.1625 18.3019
P -0.0342 0.0249 0.0039 0.0006
Doğrudan KUM için -0.58.4662 37.8902 295.1138 37.8161
OM -0.0078 0.0051 -0.0108 0.0014
AKR -0.1183 0.0767 -0.1400 0.0179
KDK 0.0691 0.0448 -0.0266 0.0034
Dolaylı
KİL 76.7371 49.7310 -389.7097 50.0169
SİLT -18.8488 12.2153 94.7670 12.1435
P -0.0570 0.0370 0.0064 0.0008
Doğrudan P için -0.1652 0.2817 0.0187 0.0063
OM -0.0546 0.0932 -0.0754 0.0255
AKR -0.0576 0.0982 -0.0681 0.0231
KDK 0.1010 0.1722 -0.0388 0.0132
Dolaylı
KİL 29.0204 49.4842 -147.2810 49.9944
SİLT -09.0649 15.4572 45.5763 15.4360
KUM -20.1817 34.4131 101.8693 34.5015
payının path yüzdesi %49.72 olarak belirlenmiştir. Adsorpsiyon üzerine dolaylı yönden
etki eden diğer toprak özellikleri ise organik madde (%0.01019), aktif kireç (%0.0830),
katyon değişim kapasitesi (%0.0354), silt (%20.0388), kum (%30.0829) ve elverişli P
(%0.0321) gibi toprak özellikleridir. Langmuir 1 izoterm eşitliğinde kum miktarının
doğrudan etkisinin path yüzdesi %37.8902 olup negatif yönde bir etkiye sahip olduğu
belirlenmiştir. Bu etkiye tesir eden diğer toprak özelliklerinin dolaylı yönden etki payları
ise sırasıyla organik madde ( %0.0051), aktif kireç (%0.0761), kil (%49.7310), silt
(%12.2153), ve elverişli P (%0.0370) olduğu belirlenmiştir. Langmuir 1 izoterm
eşitliğinde silt miktarının doğrudan etkisinin path yüzdesi %31.8202 olup, negatif yönde
bir etkiye sahip olduğu belirlenmiştir. Bu etkiye tesir eden diğer toprak özelliklerinin
dolaylı yönden etki payları ise sırasıyla organik madde (%0.0176), aktif kireç
(%0.0925), katyon değişim kapasitesi (%0.0212), kil (%49.6978), kum (%18.3258) ve
elverişli P (%0.0249) gibi toprak özellikleridir. Langmuir 1 izoterm eşitliğinde aktif
kireç miktarının doğrudan etkisinin path yüzdesi %0.1336 olup buna tesir eden dolaylı
etkiler ise organik madde (%0.0126), katyon değişim kapasitesi (%0.0461), kil
(%49.6776), silt (%22.3269), kum (%27.7650) ve elverişli P (%0.0382) gibi toprak
özellikleridir. Langmuir 1 izoterm eşitliğinde katyon değişim kapasitesi miktarının
doğrudan etkisinin path yüzdesi %0.1921 olup buna tesir eden dolaylı etkiler ise organik
madde (%0.0478), aktif kireç (%0.1079), kil (%49.5602), silt (%11.9609), kum
(%37.9744) ve elverişli P (%0.1567) gibi toprak özellikleridir (Çizelge 2). Elde edilen
sonuçlar bu konuda yapılan pek çok çalışmayla uyum içinde olmuştur (McGechan 2002;
Samadi 2003).
Sonuç
Sonuç olarak Erzurum Ovasını temsil eden büyük toprak gruplarından ve
serilerinden alınan toprak örneklerinin fosfor adsorpsiyon değerleri Freundlich ve
Langmuir izoterm eğrilerine göre değerlendirilmesinden elde edilen korelasyon
sonuçlarının istatiksel olarak değerlendirilmesinde Langmuir 2 izoterminde belirlenen
adsorpsiyon değerleri ile toprak özellikleri arasındaki ilişkiler oldukça yüksek olup
birbirini destekler niteliktedir.
Bu nedenle yöremizde yapılacak tarımsal üretimde uygulanacak fosfor
miktarlarının tespitinde sadece toprakta bulunan elverişli fosfor miktarlarının dikkate
alınması yerine Langmuir 2 izoterm eşitliğine göre belirlenen adsorpsiyon miktarlarının
dikkate alınarak gübreleme yapılması durumunda, daha güvenilir sonuçlar elde edileceği
düşünülmektedir.
Bu değerlendirmeler ışığı altında yöremiz büyük toprak gruplarında en düşük
adsorpsiyon değerine sahip (400 mg/kg) Üniversite büyük toprak grubu ile en yüksek
adsorpsiyon değerine sahip (1111.11 mg/kg) Alaca büyük toprak grubu
değerlendirildiğinde Üniversite büyük toprak grubu için toprak denge solüsyonunda
kültür bitkilerinin maksimum gelişmesini için ihtiyaç duyulan 0.2 ppm fosfor
konsantrasyonunu elde etmek için yaklaşık 18.72 kg P/da (40 kg TSP) ihtiyaç
duyulurken, Alaca yöresi büyük toprak grubunda bu durum 51.94 kg P/da (113 kg TSP)
gereksinim duyulmaktadır. Bu sonuçlara göre aynı bölgede bulunan toprak gruplarının
bitkisel üretim açısından yönetim sistemlerinde oldukça büyük farklılıkların
bulunduğunu ve bu değerlendirmeler dikkate alınarak gübreleme yönetim modellerinin
oluşturulması gerektiği ortaya çıkmaktadır. Yöremiz topraklarına ilave edilecek fosforlu
gübre miktarları ile daha ekonomik tarımsal üretim yapılabilmesi için adsorpsiyon
kapasitelerinin azaltılması yönünde uygulamaların yapılması gerekmektedir ve bu
anlamda yöre topraklarına adsorpsiyon kapasitelerini azaltıcı yönde organik bileşiklerin
uygulanması gerekmektedir.
1064
KAYNAKLAR
Burnham, C.P., Lopez-Hernandez, D.,1982. Phosphate retention in different soil
taxonomic classes. Soil Sci. 134:376-380
Bubba, M.Del., Arias, C.a., Brix, H., 2003. Phosphorus adsorption maximus of sands for
use as media in subsurface flow constructed reed beds as measured by the
Langmuir isotherm. Water Research 27 (2003) 3390-3400
Carreira, J.A., Vinegla, B., Lajha, K., 2006. Secondary CaCO3 and precipitation of P-Ca
compounds control the retention of soil P in arid ecosystems. Journal of
Environments 64(2006) 460-473
FAO, 1990. Micronutrient. Assessment at the country leaves an international study.
FAO Soils Bulletion 63. Rome.
Kacar, B ve Katkat,. V. Tarımda Fosfor. 1997 Uludağ Üniversitesi Basımevi.
ISBN:975-512-217-6
Lindsay, W.l., Norwell, W.A., 1969. Development Of DTPA Mikronutrient Soil Test.
Soil Sci. Amer. Proc. 35:600-602
McGechan, M.B., Lewis, D.R,. 2002. Sorption of phosphorus by Soil, Part.1 Principles,
Equatıons and Models. Biosystem Engineering 82(19, 1-24
McBride, B., 1994. Environmental Chemistry of Soil. Oxford University Press.ISBN 0-
19-507011-9 1.
Pierzynski, G.M., 2000. Methods of phosphorus Analysis for Soils, Sediments,
Residuals and Maters. Southern Cooperative Series Bulleten No:396 ISBN:1-
581161-386-2 North Carolina State University USA.
1065
Çizelge 3. Her bir toprak grubu için Freundlich ve Langmuir izoterm parametrelerinin
sigma-plot istatistik programıyla hesaplanan değerleri
Freundlich 1 Freundlich 2 Langmuir 1 Langmuir 2 Langmuir 3 Langmuir 4
Örnek
(x/c) (Logx/Logc) (c/x) [(c/x)/c] [x/(x/c)] [x/(Vx/c)]
1 0.97 146.60 0.190 0 1 2.72 0.90 394.63 0.137 0.99 400.00 0.136 0.85 347.80 2.510 0.90 29.89 4851
2 0.88 130.82 0.226 0 1 2.72 0.84 408.64 0.110 0.92 416.67 0.107 0.75 351.96 1.464 0.80 20.96 7810
3 0.99 169.73 0.258 0 1 2.72 0.92 664.48 0.060 0.98 666.67 0.083 0.66 508.38 2.704 0.73 32.47 10353
4 0.99 178.74 0.261 0 1 2.72 0.89 719.65 0.055 0.98 714.29 0.080 0.62 542.17 1.998 0.70 28.58 13866
5 0.99 160.57 0.297 0 1 2.72 0.96 769.54 0.052 0.98 769.23 0.074 0.64 567.78 1.219 0.73 22.51 20673
6 0.99 101.82 0.481 0 1 2.72 0.95 1464.60 0.019 0.89 1250.00 0.040 0.42 752.84 2.160 0.49 27.35 34642
7 0.99 167.94 0.257 0 1 2.72 0.98 657.10 0.060 0.99 625.00 0.096 0.68 491.66 769.230 0.68 508.28 533
8 0.97 167.40 0.246 0 1 2.72 0.87 612.87 0.064 0.96 625.00 0.078 0.64 475.37 3.606 0.70 35.96 8059
9 0.96 162.81 0.216 0 1 2.72 0.68 406.61 22.910 0.96 526.32 0.079 0.68 406.46 23.640 0.70 85.48 2243
10 0.90 214.18 0.143 0 1 2.72 0.86 468.30 0.099 0.98 434.78 0.247 0.73 390.75 2500.000 0.74 858.29 192
11 0.97 150.52 0.278 0 1 2.72 0.87 658.49 0.052 0.95 666.67 0.064 0.60 488.28 4.325 0.65 37.75 8236
12 0.99 169.69 0.236 0 1 2.72 0.91 579.87 0.077 0.98 588.24 0.093 0.72 463.72 3.851 0.77 38.20 6975
13 0.96 199.65 0.150 0 1 2.72 0.90 383.50 5.025 0.99 416.67 0.304 0.89 383.16 5.211 0.93 49.26 3348
14 0.98 182.25 0.208 0 1 2.72 0.69 442.57 4.530 0.98 555.56 0.090 0.69 441.67 4.993 0.74 43.40 5455
15 0.99 113.74 0.443 0 1 2.72 0.95 1288.08 0.023 0.92 1111.11 0.045 0.48 734.05 0.820 0.57 18.13 53563
16 0.99 121.59 0.442 0 1 2.72 0.97 1360.84 0.023 0.93 1111.11 0.049 0.45 764.85 1.494 0.53 23.56 41951
17 0.95 128.87 0.240 0 1 2.72 0.66 361.60 3.787 0.95 454.55 0.075 0.66 360.58 4.583 0.70 35.44 4587
18 0.90 135.11 0.248 0 1 2.72 0.71 520.64 0.050 0.92 526.32 0.060 0.53 392.27 2.680 0.59 26.51 7908
19 0.85 248.13 0.227 0 1 2.72 0.87 836.18 0.066 0.94 714.29 0.197 0.57 628.94 10000.000 0.57 2338.86 197
20 0.85 243.36 0.233 0 1 2.72 0.87 841.12 0.066 0.94 169.23 0.183 0.57 631.68 sonsuz(0) 0.57 7273.60 64
21 0.98 167.17 0.278 0 1 2.72 0.89 739.27 0.050 0.98 714.29 0.076 0.60 550.41 1.114 0.70 21.39 20501
22 0.99 160.54 0.299 0 1 2.72 0.93 802.56 0.044 0.98 769.23 0.070 0.59 574.03 1.354 0.68 23.31 20528
23 0.91 133.52 0.374 0 1 2.72 0.92 1212.76 0.019 0.94 1111.11 0.032 0.36 707.35 10000.000 0.36 1726.85 381
24 0.92 154.01 0.359 0 1 2.72 0.89 1088.21 0.032 0.93 1000.00 0.058 0.47 709.23 0.714 0.57 17.18 51869
25 0.98 190.14 0.199 0 1 2.72 0.97 541.75 0.085 0.99 526.32 0.140 0.76 416.19 909.091 0.77 559.32 368
26 0.98 139.91 0.299 0 1 2.72 0.96 688.12 0.048 0.97 666.67 0.072 0.62 491.41 10000.000 0.62 1643.11 168
27 0.98 141.76 0.339 0 1 2.72 0.89 832.69 0.043 0.93 769.23 0.068 0.57 565.89 0.736 0.67 17.58 29777
28 0.99 116.87 0.409 0 1 2.72 0.94 1018.02 0.031 0.91 909.09 0.058 0.51 597.60 1.171 0.59 20.95 28520
29 0.96 130.38 0.371 0 1 2.72 0.94 1170.12 0.019 0.95 1111.11 0.030 0.39 688.55 2.413 0.46 26.20 28539
30 0.92 154.42 0.314 0 1 2.72 0.92 957.99 0.028 0.97 909.09 0.044 0.46 632.15 2.260 0.52 25.96 23132
31 0.99 90.23 0.415 0 1 2.72 0.94 829.26 0.028 0.90 714.29 0.057 0.54 481.33 1.705 0.60 22.50 16170
32 0.97 102.79 0.394 0 1 2.72 0.93 813.32 0.034 0.90 714.29 0.064 0.54 490.17 400.000 0.55 329.77 898
1068
ÖZET
Günlük toprak sıcaklık değişimi en fazla toprak yüzeyinde meydana gelirken,
derinlere inildikçe bu sıcaklık değişiminin azalması beklenir. Bu çalışma ile, tek yıllık
bitkisel üretim için önemli olan yılın ilk altı ayına ilişkin saatlik toprak sıcaklıklarının
analizi yapılarak, günün hangi saatlerinde minimuma, maksimuma ve ortalamaya
ulaştıklarının belirlenmesi amaçlanmıştır. Çalışmada 2006 yılı Ocak, Şubat, Mart,
Nisan, Mayıs ve Haziran aylarına ilişkin Tokat’taki Toprak ve Su Kaynakları Araştırma
Enstitüsü meteoroloji istasyonunda ölçülmüş 5-, 10-, 20-, 50- ve 100-cm toprak
derinliklerinde ölçülmüş saatlik sıcaklık değerleri kullanılmıştır. Bulunan saatlere ait her
aya ilişkin frekans analiz grafikleri ve saatlik sıcaklık değerleri incelendiğinde, 5 cm
toprak derinliğindeki sıcaklığın günlük ortalama sıcaklığa genellikle öğleden sonra saat
13 ile 15 arasında, minimuma sabah saat 8 ile 10 arasında, maksimuma ise akşam üzeri
saat 17 ile 20 arasında ulaştığı bulunmuştur.
Anahtar Kelimeler: Toprak sıcaklık değişimi, toprak sıcaklık histogramı.
GİRİŞ
Güneş toprağa sıcaklık sağlayan en önemli termik enerjidir. Güneş ışınları
günün belli saatlerinde toprak yüzeyindeki sıcaklığı artırıp azaltırken, özellikle 50 cm
toprak derinliklerindeki değişimler yok denecek kadar azdır. Toprak derinliğine
1069
MATERYAL VE METOD
Bu araştırma Tokat Toprak ve Su Kaynakları Araştırma Enstitüsü meteoroloji
istasyonunda 2006 yılında Ocak, Şubat, Mart, Nisan, Mayıs ve Haziran aylarında her 5
dakikada 5-, 10-, 20-, 50-, ve 100-cm toprak derinliklerinde ölçülerek hesaplanmış
saatlik toprak sıcaklıkları kullanılmıştır. Toprak sıcaklıklarının ölçüldüğü toprak yüzeyi
çim örtüsü ile kaplıdır. Toprak ölçümlerinin alındığı arazinin toprak ana materyali marn
ve kalkerden oluşmuş olup, Oğuz (1993)’e göre profil tanımlaması yapılmış olup,
deneme serisi olarak adlandırılmıştır. Toprağın ilk 30 cm’si Ap horizonu olarak, 30-70
cm’si A horizonu olarak, 70 cm ve altı C horizonu olarak tanımlanmıştır. Bu
horizonlara ilişkin tekstür sınıfları sırasıyla CL, CL, SL olarak verilmiştir. Araştırma
istasyonunun yer aldığı Kazova’nın iklimi, İç Anadolu ve Karadeniz iklimlerinin etkisi
altında olup, geçiş kuşağındadır. Araştırmada dikkate alınan ayların her gününe ait
ölçülen toprak sıcaklıklarının günün hangi saatlerinde günlük ortalamaya, minimum ve
maksimuma ulaştıkları saatleri belirlemek için, güne ait saatlik sıcaklık değerleri
incelenerek ortalamaya en yakın oldukları saatler, minimum ve maksimuma ulaştıkları
saatler belirlenmiştir. Dikkate alınan aylara ilişkin bu belirlenen saatlerin histogramları
minitab istatistik programı kullanılarak çizilmiştir. Çizilen bu histogramlar ve incelenen
günlük saatlik sıcaklık değerleri, aylara ilişkin 5, 10, 20, 50 ve 100 cm toprak derinlik
1070
9
8
7
6
Frekans
5
4
3
2
1
2 3 4 5 6 7 8 9 11 12 13 14 15 16 17 18 19 23
Saat
Şekil 1. 2006 yılı Ocak ayında 5 cm toprak derinliğindeki sıcaklığın günlük ortalama 5
cm toprak derinliği sıcaklığına ulaştığı saatlerin frekansı
13
12
11
10
9
8
Frekans
7
6
5
4
3
2
1
1 9 10 11 12 14
Saat
Şekil 2. 2006 yılı Ocak ayında 5 cm toprak derinliğindeki sıcaklığın minimuma ulaştığı
saatlerin frekansı
13
12
11
10
9
8
Frekans
7
6
5
4
3
2
1
1 2 3 13 14 17 18 19 21 24
Saat
Şekil 3. 2006 yılı Ocak ayında 5 cm toprak derinliğindeki sıcaklığın maksimuma ulaştığı
saatlerin frekansı
1072
Tablo 1. Tokat-Kazova Tarım İşletmesinde 2006 yılı süresince 5, 10, 20, 50 ve 100 cm
toprak derinliklerinde ölçülen saatlik toprak sıcaklıklarının günlük ortalamaya,
minimuma ve maksimuma ulaşma saatleri
Toprak Aylar Ortalama Minimum Maksimum
Derinliği(cm)
Ocak 14. 15 10 17
Şubat 14 9 18
5 Mart 13. 14 8. 9 17
Nisan 14 8 19
Mayıs 14 9 19
Haziran 14 9. 10 19
Ocak 14 10 17
Şubat 13. 14 9 18
10 Mart 13 9 18
Nisan 13 8 18. 19
Mayıs 14 9 19
Haziran 13 8. 9 17. 18
Ocak 8. 16 10. 11 1
Şubat 16. 17 9 24
20 Mart 17 14. 15 24
Nisan 6. 17 14 24
Mayıs 6. 17 14 24
Haziran 6. 17 13 24
Ocak 12 9. 10 17
Şubat 14 9 18
50 Mart 16 8. 9 18. 19
Nisan 16 7 19
Mayıs 14. 17 9. 10 20
Haziran 6. 15 10 23
Ocak 14 10. 11 17
Şubat 15 9 18
100 Mart 14 9 19
Nisan 15 8. 9 19
Mayıs 15 9. 10 20
Haziran 2. 14 9 19
KAYNAKLAR
Arıcı, İ., Korukçu, A., 1990. Meteoroloji 1. Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi Ders
Notları.
Dinç, O., Şenol, S., 1998. Toprak Etüt ve Haritalama. Çukurova Üniversitesi Ziraat
Fakültesi Ders Kitabı No: A-50
Genç, İ., 1988. Tarımsal Ekoloji. Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Ders Kitabı
No:29
Hillel, D. 1982. Introduction to Soil Physics, Academic Press, Inc., New York.
Jury, W., Gardner, W. R., Gardner, W. H., 1991. Soil Physics, John Wiley & Sons, Inc.,
New York.
Neild, R.E., 1971. Growing Season Air Soil Temperature Relationships at Lincoln,
Nebraska. Univ. of Nebraska Coll of Agric. Rese. Bull. 242, s. 1-18.
1073
Oğuz, İ., 1993. Köy Hizmetleri Tokat Araştırma Enstitüsü Arazisinin Toprak Etüdü,
Haritalanması ve Sınıflandırılması. Yüksek Lisans Tezi, Gaziosmanpaşa
Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Toprak Anabilim Dalı, Tokat, 77 s.
Özbek, H., 1990. Toprak Bilgisi. Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Ders Kitabı
No:34, Adana.
Yakuwa, R., 1945. Über die Bodentemperaturen in dem verschiedenem Bodenarten in
Hokkaido. Geophys. Mag. Tokyo 14:1-2.
1074
ÖZET
Büyük şehirlerin ve metropollerin yakınlarında bulunan arazilerde şehrin
kanalizasyon atık suyu kullanılarak çeşitli sebzelerin tarımı yapılmaktadır. Yetiştirilen
sebzeler arasında çoğunlukla, maydanoz, nane, marul, yeşil soğan ve taze mısır gibi
bitkiler bulunmaktadır. Kentsel atık su ile yetiştirilen bitkilerdeki ağır metal içeriğinin
belirlenmesi insan sağlığı açısından oldukça önemlidir. Bu çalışma; Şanlıurfa ilinin
Kuyubaşı mevkii’nde, ilin kanalizasyon suyu ile sulanan ve taze tüketim amacıyla
ekilmiş mısır bitkisinde ağır metallerin miktarını belirlemek ve normal tarla şartlarında
temiz su ile yetiştirilen mısır ile karşılaştırmak amacıyla yürütülmüştür. Kentsel atık su
ve temiz su ile sulanan mısır bitkisinin yetiştirildiği alanın toprak ve sulama suyu analiz
edilmiş, mısır bitkisinin fide, yaprak ve tanelerindeki bakır, çinko, mangan ve demir
içerikleri belirlenmiştir. Araştırma sonuçlarına göre; ağır metal içeriği yüksek
kanalizasyon suyu ile sulanan alanlarda demir, çinko, bakır ve mangan’ın toprakta
birikerek miktarının arttığı ve artma eğiliminde olduğu gözlenmiştir. Kentsel atık su ile
sulanan mısır bitkisinin fide, yaprak ve tanelerinin demir, bakır, çinko ve mangan
içerikleri temiz su ile sulanan mısırın değerlerinden oldukça yüksek bulunmuştur. Atık
su ile sulanan mısırın çinko ve demir içeriği normal sınırların üzerinde belirlenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Kentsel atık su, mısır, fide, yaprak ve tane ağır metal kapsamı.
GİRİŞ
Su tarımsal üretimde verimi artıran en büyük etkiye sahip faktörlerden birisidir.
Doğal su kaynaklarının yetersiz olduğu durumlarda alternatif kaynaklar bulunmaya
çalışılmakta, bazen sulamaya uygun olmayan sular bile tarımsal üretimde
kullanılabilmektedir. Endüstriyel atık su ve drenaj suyu tarımsal üretimde kullanılsa da,
evsel atık su kullanımına daha sık rastlanmaktadır. Yerleşim birimlerindeki mutfak,
banyo ve tuvalet atıklarından oluşan kanalizasyon suları (Haktanır 1987), dünyada
tarımsal sulamada kullanılmaktadır (Vigerust ve ark. 1986, Truby ve Raba 1990).
ABD’nin kurak batı eyaletlerinde, İsrail, Mısır, Meksika ve Brezilya gibi pek çok ülkede
atık sular halen tarımsal üretimde kullanılmaktadır.
Türkiye’de ise hem arıtılmış hem de arıtılmamış atık suların tarımsal sulamada
kullanıldığı sıkça görülmektedir. Evsel atık su arıtma tesisi çıkış sularının tarımsal
sulamada kullanıldığı kentlerimiz; Ankara, Gaziantep, Kayseri ve Eskişehir’dir.
Ankara’da günde yaklaşık 920 000 m3 evsel atık su ASKİ tesislerinde arıtılmakta ve
Ankara Çayı’na deşarj edilmekte ve dolaylı olarak çevredeki tarlaların sulanmasında
kullanılmaktadır (Anonim 2008).
Büyük şehirlerin ve metropollerin yakınlarında bulunan birçok arazide şehrin
arıtılmamış kanalizasyon atık suyu kullanılarak çeşitli sebzelerin tarımı yapılmaktadır.
Yetiştirilen sebzeler arasında çoğunlukla maydanoz, nane, marul, yeşil soğan, ıspanak
ve taze mısır gibi bitkiler yer almaktadır. Fosseptik atıklar ile sulanan tarımsal alanlarda
toksin maddelerin yol açtığı problemler son zamanlarda kamuoyunun dikkatini
çekmektedir. Toksin maddelerden bazı ağır metaller yetiştirilen tarım ürünlerinde
birikerek hem bu bitkilerin gelişimlerini olumsuz etkilemekte, hem de bu maddeler
insan vücudunda birikerek çeşitli sağlık sorunlarına neden olmaktadır (Fergusson 1991).
Brallier ve ark. (1996) fosseptik atıklar ile sulanan marul, patates, domates,
mısır ve lahana gibi bitkilerin yetiştirildiği toprakların metal içeriğinin, 16 yıl sonra bile
bitkilerin alabileceği miktarda olduğunu ve sadece toprak kireçlenmesi ile bu metallerin
büyük oranda azaldığını belirtmişlerdir. Atık su ile sulanan bitkilerin bünyesindeki Zn
miktarının arttığı (Misra ve ark. 1994), Zn birikiminin en fazla yaprakta olduğu
bildirilmektedir (Truby ve Raba 1991, Yang ve Lee 1990). Farklı alanlarda yetiştirilen
bitkilerin ağır metal kapsamları toprağın ağır metal içeriğine bağlı olarak değişirken,
aynı alanda yetiştirilen bitkilerde ise yapraklı bitkilerde metal birikiminin daha fazla
olduğu belirtilmektedir (Venter 1993, Truby ve Raba 1990).
Kieffer (1991) insanın besinlerle alabileceği ağır metal miktarlarının tolerans
limitlerini belirlemiştir. Bu sınırlardan daha yüksek miktara sahip maddeler besin olarak
kullandığında akut zehirlenmelere yol açtığı bilinmektedir (Takizawa ve Amono 1975).
Metallerin yol açtığı toksik etkiden dolayı bitki için gerekli olan temel elementlerin
alınamama nedeniyle enzimlerin yapısal bütünlüklerinin bozulduğu ve inhibe oldukları
belirtilmektedir (Assche ve ark. 1990).
Kanalizasyon suyuyla yetiştirilen bitkilerin bünyesindeki ağır metal içeriğinin
belirlenmesi insan sağlığı açısından oldukça önemlidir. Bu çalışma; Şanlıurfa ilinin
Kuyubaşı mevkii’nde, kentsel atık su ile sulanan ve taze tüketim amacıyla ekilmiş mısır
bitkisinin, yetişme süresi içerisinde bitki bünyesindeki ağır metallerin miktarını
belirlemek ve normal tarla şartlarında temiz sulama suyu ile sulanarak yetiştirilen mısır
ile karşılaştırmak amacıyla yürütülmüştür. Ayrıca çalışmada fosseptik atıkların toprağa
karışmasıyla çevrede yaptığı metal kirliliğinin ve bitki bünyesindeki metal birikimi ile
insan sağlığına olan etkilerin ortaya çıkarılması amaçlanmıştır.
1076
MATERYAL VE METOD
Araştırma, Şanlıurfa ilinin Kuyubaşı mevkii’nde kanalizasyon suyu ile sulanan
alan ile Harran Ovası’nda Atatürk barajından sağlanan temiz sulama suyunun
kullanıldığı alan üzerinde yürütülmüştür. Denemede Mataro isimli hibrit tek melez atdişi
mısır çeşidi kullanılmıştır. Her iki deneme alanı önce pullukla sürülmüş, ardından goble
ve diskaro geçirilerek kesekler ufalanmış ve tapan çekilerek düzlenmiştir. Her parsel 5
m x 2.8 m = 14 m2 büyüklüğünde ve 4 sıra olarak düzenlenmiştir. Markör ile açılan
karıklara sıra arası 70 cm, sıra üzeri 20 cm ve ekim derinliği 5-6 cm olacak şekilde
20.06.2007 tarihlerinde el ile ekim yapılmıştır. Toprakta çimlenme için yeterli düzeyde
nem bulunmadığından ekimden sonra tav suyu verilmiştir. Taban gübresi olarak
-1
ekimden önce saf olarak 8 kg da N, K2O ve P2O5 gelecek şekilde kompoze gübre (15-
15-15, N-P-K) kullanılmış ve son toprak işleme sırasında toprağa karıştırılmıştır. Üst
gübre olarak üre (%46 N) kullanılmış, bitkiler 8 yapraklı olduğu dönemde saf olarak 16
kg da-1 N düşecek şekilde banda uygulama yapılmıştır. Vejetasyon süresi boyunca bir
defa traktör, iki defa da el çapası yapılmış, karık usulü sulanmıştır.
Her iki alandan da ekimden hasada kadar 5 kez 0-30 cm derinlikten toprak
örneği alınmış, bulunan değerlerin ortalaması alınarak deneme alanı topraklarının
fiziksel ve kimyasal özellikleri belirlenmiştir. Atık su ile sulanan (Kuyubaşı) ve temiz
su ile sulanan (Harran) mısırın ekilmiş olduğu toprakların bazı fiziksel analiz
değerleri Çizelge 1’de, kimyasal analiz değerleri ise Çizelge 2’de verilmiştir.
Toprak örnekleri 0-30 cm derinliğinden paslanmaz çelik burgularla alınmış,
polietilen torbalarda muhafaza edilerek önce etüvde 110 ºC’ de 24 saat bekletilerek
kurumaları sağlanmıştır. Daha sonra toprak örnekleri havanda öğütülerek 2 mm’lik
elekten geçirilmiştir. Öğütülen örnekler tekrar 110ºC’de 2 saat kurutularak desikatörde
bekletilmiştir. Her birinden 1 gr’lık örnek alınarak çözünürleştirme tüplerine aktarılan
örneklerin üzerine 1 ml HNO3 ve 3 ml HCl çözeltisi ilave edilmiştir. Çözündürülen
örnekler 50 ml’lik balon jojelere alınarak analize hazır duruma getirilmiştir. Toprak
örneklerinde P spectrofotometre ile (Watanabe and Olsen 1965), K ve mikro elementler
ise (Mn, Cu, Fe, Zn) DTPA ekstraksiyon metoduna göre (Lindsay ve Norwell 1978)
atomik absorbsiyon spekrofotometresiyle belirlenmiştir. Deneme toprağının kum, silt ve
kil fraksiyonları Bouyoucos (1951)’e göre ve tekstür sınıfı Soil Survey Manual (1951)’e
göre değerlendirilmiştir.
Toprak örnekleri ile aynı zamanda olmak üzere, denemelerde kullanılan su
örnekleri de yetiştirme süresi boyunca 5 kez alınarak analiz edilmiş, elde edilen verilerin
ortalaması alınarak kullanılan suyun kimyasal içeriği belirlenmiştir. Sulamada kullanılan
su örneklerine ait analiz değerleri Çizelge 3’te sunulmuştur. Su örnekleri önce süzülmüş,
daha sonra 50 ml’lik jojelere alınarak analize hazır hale getirilmiştir. Cu, Zn, Mn ve Fe
atomik absorbsiyon spekrofotometresi yardımıyla (Slawin 1968) belirlenmiştir.
Çizelge 1. Atık su ile sulanan (Kuyubaşı) ve temiz su ile sulanan (Harran) mısırın
ekilmiş olduğu toprakların bazı fiziksel analiz değerleri
Bünye (%) K.D.K.
Örnek yeri Kum Silt Kil Sınıf (cmol kg-1)
Kuyubaşı 15 34 51 C 46
Harran 20 27 53 C 38
1077
Çizelge 2. Atık su ile sulanan (Kuyubaşı) ve temiz su ile sulanan (Harran) mısırın
ekilmiş olduğu toprakların bazı kimyasal analiz değerleri
Çizelge 3. Kentsel atık su ile sulama suyunun bazı kimyasal analiz değerleri
Sulama suyu EC pH Cu Mn Fe Zn
Kaynağı -1 -1 -1 -1
(dS m ) (mg kg ) (mg kg ) (mg kg ) (mg kg-1 )
Kentsel atık su 0.96 6.2 0.746 0.632 0.864 5.832
Temiz sulama suyu 0.52 7.9 0.181 0.120 0.024 0.097
Hem kentsel atık su, hem de temiz su ile sulanarak yetiştirilen mısır bitkilerinin
fide, koçanın çıktığı boğumda bulunan koçan yaprağı ve tane örneklerinde demir, çinko,
bakır ve mangan gibi ağır metallerin miktarı belirlenmiştir. Her bir örnekleme dönemi
için, her bir tekerrürden 5’er adet bitki örneği alınarak toplam 15 adet mısır bitkisi
örneğinde analiz yapılmıştır.
Mısır bitkileri 25-30 cm boyunda fide döneminde iken toprak yüzeyinden,
koçan yaprağı ise çiçeklenmeden önce kopartılarak laboratuara getirilmiştir. Örnekler
önce normal musluk suyu ile, daha sonrada damıtık su ile yıkanmıştır. Yıkanan örnekler
65 ºC’de sabit ağırlığa ulaşıncaya kadar kurutulmuş (Walsh ve Beaton 1973) ve
öğütülerek kimyasal analize hazırlanmıştır. Örneklerden 1’er gram tartılarak, 500-600
ºC’lik fırında beyaz kül oluncaya kadar yakılmış, oda sıcaklığında soğutulduktan sonra
üzerine 5 ml HNO3 ilave edilerek kuruyuncaya kadar buharlaştırılmıştır. Daha sonra 5
ml HCI ilave edilip tekrar kuruyuncaya kadar buharlaştırılmıştır. Örnekler 50 ml’lik
balon jojelere saf su ile süzülerek tamamlanmış ve analize hazır hale getirilmiştir. Fe,
372.0 nm; Zn, 213.9 nm; Mn, 279.5 nm ve Cu, 324.7 nm’de Atomik Absorbsiyon
Spektrofotometresi ile okunarak sonuçlar mg kg-1 cinsinden belirlenmiştir. Atık su ve
temiz sulama suyu ile sulanan alanlardan alınan bitki örnekleri arasındaki farklılık t-testi
ile karşılaştırılmıştır.
Çizelge 5. Atıksu ve temiz sulama suyu ile sulanan mısır bitkisinin koçan yaprağına ait
Cu, Mn, Fe ve Zn içerikleri
Parametreler Cu (mg kg-1) Mn (mg kg-1) Fe (mg kg-1) Zn (mg kg-1)
Kentsel atık su 11.6±2.0 137.8±18.6 167.3±27.3 74.1±10.6
Temiz su 6.9±0.846 61.4±5.80 23.2±2.43 22.1±2.76
t- hesap değeri 8.38 15.20 20.33 18.37
P değeri 0.001 0.001 0.001 0.001
Serbestlik derecesi 28 28 28 28
Çizelge 6. Atıksu ve temiz sulama suyu ile sulanan mısır bitkisinin tanesindeki Cu, Mn,
Fe ve Zn içerikleri
Parametreler Cu (mg kg-1) Mn (mg kg-1) Fe (mg kg-1) Zn (mg kg-1)
Kentsel atık su 10.8±1.27 19.4±2.82 42.7±3.87 61.4±9.54
Temiz su 5.4±0.59 7.6±0.849 19.1±2.18 19.6±2.16
t- hesap değeri 14.94 15.52 20.56 16.55
P değeri 0.001 0.001 0.001 0.001
Serbestlik derecesi 28 28 28 28
Sık rastlanan Tifo, Paratifo gibi enfeksiyonlara, Salmonella türü bakteri sebep
olmaktadır. İnsanları etkileyen pek çok virüs dışkı yoluyla dış ortama bırakılmaktadır.
Poliovirüsler, hepatit A virüsü, enterovirüsler ve rotavirüs önemli patojen virüsler
arasında sayılabilirler (Westcot 1997). Pek çok protozoa türü insanlarda diyare ve
dizanteriye sebep olmaktadır. Çok ciddi hastalıklara yol açan çeşitli helmintler’in hayat
döngülerinde toprak, su veya bitkiler ara konak olarak yer alabilmektedir. Bu yüzden
atık suların tarımsal sulamada kullanılmasında helmintler önemle dikkat edilmesi
gereken patojenlerdendir (Scott ve ark. 2003).
1081
200
190
180 Fe Mn
170
Zn Cu
160
150
140
130
120
110
100
90
80
70
60
50
40
30
20
10
0
Atık su Temiz su Atık su Temiz su Atık su Temiz su
Fide Koçan yaprağı Tane
Sekil 1. Atık su ve temiz su ile sulanan mısır bitkisinin fide, koçan yaprağı ve tanesinin
Fe, Zn, Mn ve Cu içerikleri
Ülkemizde atık suların tarımsal sulamada kullanılması ile ilgili gerçekçi
mikrobiyolojik ölçütler bulunmamaktadır. Helmint yumurtaları ile ilgili ülkemizde bir
standart değerinin bulunmayışı ve buna bağlı olarak yerleşmiş ve uygulanabilir bir tayin
metodunun olmaması önemli bir sorundur. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarla
sulamasında kullanılacak atık suyun litresinde en çok bir adet parazit helmint yumurtası
bulunabileceğini belirtmektedir (Rachel ve ark. 1996).
Türkiye’de atık sular doğrudan veya dolaylı olarak tarımsal sulamada alternatif su
kaynağı olarak kullanılmaktadır. Ancak ülkemizde tarımsal sulamada kullanılan atık suların
patojenler açısından bugünkü durumu hakkında yeterli bilgi bulunmamaktadır. Atık suda
helmint yumurtaları tayini için basit bir yöntemin uyarlanması ve atık suların kontrollü bir
şekilde kullanılması daha akılcı olacaktır.
KAYNAKLAR
Anonim, 1991. Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği, Resmi Gazete, sayı: 20748, tarih:
07.01.1991.
Anonim, 2008. Ankara Su ve Kanalizasyon İşleri Genel Müdürlüğü, Atıksu,
http://www.aski.gov.tr, Temmuz 2008.
Assche, F-van., Clijsters, H., vam-Assche, F., 1990. Effects of metals on enzyme
activity in plants. Plant Cell and Environment 13(3): 195-206.
Bergmann, W., 1988. ernahrungsstörungen bei kulturpflanzen. Gustav fischer
Verlag-Stutgart.
Boehle, J, Lindsay, W.L., 1969. Micronutrients. The fertilizer shoe-nails. Fertilizer
Solutions 13: 6-12.
Bouycous, G.V., 1952. A Recalibration of the hydrometer for making mechanical
analysis of soils. Agron. J. 43: 434-438.
Brallier, S., Harrison, RB., Henry, Cl., Xue, DS., 1996. Liming effects on availablity of
Cd, Cu, Ni and Zn in a soil amended with sewage sludge 16 years previously.
Water, Air and Soil Pollution 86(1-4): 195-206.
Fergusson, J.E., 1991. The heavy elements: chemistry, environmental impact and healt
effects. Pergamon Press, Oxford, 614 pp.
Haktanır, K., 1987. Çevre kirliliği. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi ders notu
No:140, Ankara.
Jones., J.R., Wolf, B., Mills, H.A., 1991. Plant Analysis Handbook. Micro Macro
Publishing, Inc. USA.
Kieffer, F., 1991. Metal as essential trace elements for plants, Animals, and Humans, In
Metals and Their Compounds in the Environment (E. Merian, ed.). VCH
Publishers, Inc, New York, pp.481-490.
Lindsay, W.L., Norwell, W.A., 1978. Development of a DTPA soil test for zinc, iron
and manganese and copper. Soil Science. Soc. Amer. Journal 42: 421-428.
Mengel, 1984. Bitkinin beslenmesi ve metabolizması (Çeviri). Özbek, H., Kaya, Z.,
Tamcı, M. Çukurova Ü. Ziraat Fak. Ders Kitapları No: 12, Adana.
Misra, SG., Dinesh-Mam and Mani, D., 1994. Uptake of heavy metals by vegetable
crops grown in sewage irrigated and sludge added soils, Current Agriculture
18(1-2): 49-53.
Rachel, M., Ayres, D., Mara, D., 1996. Analysis of Waste water for Use in Agriculture,
A Laboratory Manual of Parasitological and Bacteriological Techniques,
World Health Organization, Geneva.
Schachtschabel, P., Bulume, P., Brummer, G., Hartge, K., Schwertmann, U., 1993.
Toprak Bilimi (Çeviri) Özbek, H., Kaya, Z., Gök, M., Kaptan, H. Çukurova Ü.
Ziraat Fak. Genel Yayın No:73, Ders Kitapları No: 16, Adana.
1083
Scheffer, P., Schachtschabel, P., Bulume, P., Brummer, G., Hartge, K., Schwertmann,
U., 1993. Toprak Bilimi (Çeviri) Özbek, H., Kaya, Z., Gök, M., Kaptan, H.
Çukurova Ü. Ziraat Fak. Genel Yayın No:73, Ders Kitapları No: 16, Adana.
Scott, T.M., McLaughlin, M.R., Harwood, V.J., Chivukul, V., Levine, A., Gennaccaro,
A., Lukasik, J., Farrah, S.R., Rose, J.B., 2003. Reduction of Pathogens,
Indicator Bacteria, and Alternative Indicators by Wastewater Treatment and
Reclamation Processes. Water Science and Technology 3(4): 247-252.
Soil Survey Manual. 1951. U.S. Department of Agriculture Handbook. No:18, Grout
Print Office Washington D.C. 209 p.
Slawin, W., 1968. Atomic absorbtion spektroscopy. Interscience Publishers NY-
London-Sydney.
Takizawa, Y. and Amono, K., 1975. Mercury in the sea environment in the
circumstance of Japan, Sudies on the Health Effects of Alkylmercury in Japan
by Environment Agency, Japan.
Truby, P. and Raba, A., 1990. Heavy metal uptake by garden plants from Freiburg
sewage farm waste water. Agribiological Research 43(2): 139-146.
Truby, P. and Raba, A., 1991. Heavy metal uptake by vegetables. Angewandte Botanik
65(3-4): 253-264.
Venter, F., 1993. Heavy metal content of various vegetables, Kongressband 1993
Hamburg. Vortrage zum Generalthema des 105. VDLUFA Kongresses vom
20, 25.9.1993. in Hamburg: Gualitat und Hygiene von Lebensmitteln in
Production und Verarbeitung, 449-452.
Vigerust, E., Selmer-Olsen, A.R., 1986. Basis for metal limits relevant to sludge
utilization practices in Europe (edited by Davis, R.D., Haeni, H., L’hermite,
P.) 26-41.
Walsh L.M., Beaton, J.D., 1973. Soil Testing and Plant Analysis. Soil Sci. Soc. of Am.
Inc. Madison, Wisconsin, USA.
Watanabe, F.S. and S.R. Olsen., 1965. Test of an ascorbic acid method for determining
phosphorus in water and NaHCO3 extracts from soil. Soil. Sci. Soc. Am. Proc.
29: 677-678.
Westcot, D.W., 1997. Quality Control of Wastewater for Irrigated Crop Production.
(Water reports-10), Food and Agriculture Organization of The United Nations,
Rome.
Yang, YJ., Lee, BY., 1990. Effect of heavy metal treatments on the growth and uptake
in hydroponically cultured lettuce. Journal of the Korean Society for
Horticultured Science 31(1): 37-41.
Yates, M.V., 2008. Pathogens in Reclaimed Water. University of California Riverside,
http://geoflow.com/wastewater/pathogens.htm.
1084
ÖZET
Bu araştırma, Malatya ilindeki Hacıhaliloğlu kayısı çeşidiyle tesis edilmiş
bakımlı, bakımsız ve yaşlı bahçelerin yaprak ve toprak analizlerine dayalı beslenme
düzeylerini belirlemek amacıyla 2002 ve 2003 yıllarında yürütülmüştür.
Üç bahçe gurubu toprağında da N, P, Mn ve Zn yetersiz, K, Ca, Mg, Cu ve Fe
yeterli düzeylerde saptanmıştır. Yaprak örneklerinde ise N üç bahçe gurubunda da
düşük, P bakımlı bahçelerde düşük buna karşın bakımsız ve yaşlı bahçelerde yeterli; Ca,
Na, Fe, Mn, Cu ve K üç bahçe gurubunda da yeterli düzeylerde belirlenmiştir. Zn ise
normal düzey sınırında saptanmıştır. Bahçelerde Mg alımında sorun olduğu, özellikle N
ve P gübrelemesine gereksinim duyulduğu tespit edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Kayısı, beslenme, Hacıhaliloğlu.
DETERMINATION OF NUTRITIONAL STATUS OF HACIHALILOGLU
APRICOT CULTIVAR IN DIFFERENT CULTIVATED CONDITIONS
ABSTRACT
This study was carried out to determine nutritional status through soil and leaf
analysis of Hacihaliloğlu apricot cultivar grown in three different cultivated conditions
(well-kept, neglected and old orchards) in Malatya in 2002 and 2003.
In three different cultivated conditions of soil were insufficient in N, P, Mn, and
Zn, and sufficient in K, Ca, Mg, Cu, Fe. Nitrogen was low in the leaves from all three
orchards, P was low in those from well-kept whereas it was sufficient in those from
neglected and old orchards. Leaf samples from all type of orchards were determined as
to be sufficient in Ca, Na, Fe, Mn, Cu, and K. Zn was determined as to be at optimal
level. It was found out that there was a problem with Mg uptake and especially N, and P
fertilization was required.
Key Words: Apricot, nutrition, Hacıhaliloğlu.
GİRİŞ
Rosaceae familyasının Prunus cinsine ait olan kayısının tohumla çoğaltılması ve
binlerce yıldır birbirinden faklı ekolojik koşullarda yetiştirilmesi, 6 eko-coğrafik grupla
birlikte 18 bölgesel alt grubun oluşumuna neden olmuştur. Bu gruplar; Orta Asya, İran-
Kafkasya, Avrupa, Dzhungar-Zailij, Doğu Çin ve Kuzey Çin’dir (Bailey and Hough
1979).Kayısının bu gen merkezlerinden Anadolu’ya gelişi Büyük İskender zamanına
rastlamaktadır. Kayısı bu dönemde Anadolu’ya yapılan seferler sırasında İran ve
Transkafkaslar yoluyla Anadolu’ya ulaşmıştır. Buradan da, Perslerle Romalılar
arasındaki savaşlarda Yunanistan’a ve İtalya’ya yayıldığı bildirilmektedir (Özbek 1978).
O zamandan beri gerek tohumla gerekse vejetatif yöntemlerle çoğaltılan bu tür,
Anadolu’da çok geniş bir üretim potansiyeline ulaşmıştır. Günümüzde ise Karadeniz
1085
bölgesinin çok nemli kısımlarıyla Doğu Anadolu bölgesinin yüksek yaylaları dışında
ülkemizin hemen her yerinde kayısı yetişmektedir.
Ülkemiz sahip olduğu iklim ve toprak özellikleri bakımından çok sayıda meyve
tür ve çeşidini yetiştirme şansına sahiptir. Bu nedenle ülkemizde yetiştirdiği ürünle
özdeşleşmiş pek çok il mevcuttur. Bu illerden en önemlisi Malatya’dır. Türkiye’de en
fazla kayısı üretiminin yapıldığı il olan Malatya, ülkemiz yaş kayısı üretiminin yaklaşık
%50’sini karşılamaktadır. Gerek ağaç sayısı ve gerekse yaş ve kuru kayısı üretim
miktarı ile Malatya, sadece Türkiye’nin değil dünyanın en önemli kayısı üretim
merkezidir. Malatya’nın kayısı bahçelerinin yaklaşık %90-95’lik bölümü kurutmalık
kayısı çeşitleriyle kurulmuş bulunmakla birlikte yetiştirilen kayısı çeşitlerinin yaklaşık
%73’ünü Hacıhaliloğlu çeşidi oluşturmaktadır.
Kayısıda ekolojik faktörler göz ardı edildiğinde verimi etkileyen en önemli
faktörlerden biri olarak beslenme durumu ortaya çıkmaktadır. İyi bir besleme ile sadece
ürün miktarına değil aynı zamanda meyve özellikleri ve ağaçların dona dayanımları
üzerine de etki edileceği göz önüne alındığında bu durumun önemi daha da iyi
anlaşılacaktır. Bu nedenle, bu çeşide ait beslenme düzeyinin belirlenmesi ve buna bağlı
olarak iyi bir gübreleme ile sürekli bir verim gerçekleştirilebilir.
Hacıhaliloğlu, kuru kayısı kalitesi ve yüksek suda çözünebilir kuru madde
(SÇKM) içeriğiyle Malatya’da önemli bir çeşit konumundadır. Bu çeşit, kuvvetli ve
sulanan topraklarda her yıl düzenli şekilde ürün vermesine karşın, sulama ve
beslenmenin yetersiz olduğu durumlarda periyodisite gösterebilmektedir. Öte yandan,
besin elementi içeriği zayıf ve kurak koşullarda, kusurlu dişi organ oluşturma
eğiliminde olmakta ve çiçek tozlarının çimlenme yüzdesi de düşmektedir. Bu da önemli
düzeyde verim düşüklüğüne neden olabilmektedir. Üreticilerin karşılaştıkları bu tür
sorunların çözümü, ancak yapılacak beslenme düzeyi belirleme çalışmaları ile mümkün
olacaktır.
Ağaç ve meyve özellikleri üzerine etki eden faktörlerden biri hiç şüphesiz
gübrelemedir. Meyve ağaçları, uzun ömürlü olmaları nedeniyle bulundukları yerleri
uzun süre işgal etmekte ve topraktan sürekli olarak besin maddeleri sömürmektedirler.
Topraktan sömürülen bu besin maddeleri yeniden verilmedikçe ağacın büyümesi
gerilemekte, verim azalmakta ve dolayısıyla da meyve kalitesinde önemli oranlarda
düşüşler olmaktadır. Bu nedenle meyve ağaçlarının besin isteklerinin doğru olarak
belirlenmesi gerekmektedir. Yapılan çalışmalar meyve ağaçlarının beslenme
durumlarının saptanmasında en uygun yöntemin yaprak analiz metodu olduğunu
belirtilmekle birlikte (Kacar 1972, Özbek 1987), gübre ihtiyacının belirlenmesinde
yaprak ve toprak analiz metodunun birlikte kullanılmasının daha yararlı sonuçlar
doğuracağı ifade edilmektedir (Aydeniz vd 1984).
Kayısı üretiminde meydana gelen dalgalanmaların temel nedeni hiç kuşkusuz
ilkbahar geç donlarıdır. Ancak gübreleme, toprak işleme sulama ve budama gibi
kültürel uygulamaların da önemli etkilerinin olduğu sanılmaktadır. Zira kusurlu çiçek
oluşumu üzerinde beslenme ve sulama yetersizliğinin etkisi göz önüne alındığında bu
durum daha iyi anlaşılmaktadır. Bu durumda, düzenli ürün alınması hem üreticiler
açısından hem de ülke ekonomisi açısından önem taşımaktadır. Ayrıca, Malatya’da
eskiden kurulmuş oldukça yaşlı bahçeler de vardır ve bunların beslenme ve verim
durumları hakkında yeterli bilgi bulunmamaktadır. Bu sebeple Hacıhaliloğlu kayısı
çeşidiyle tesis edilmiş bakımlı, bakımsız ve yaşlı bahçelerin beslenme düzeyini
belirlemek için, yaprak ve toprak örnekleri alınmıştır. Bu örneklerde makro ve mikro
besin elementleri analizleri yapılmıştır. Buna göre bu kayısı bahçelerinin beslenme
durumlarının belirlenmesi ve bunlardan pratik yetiştiricilik için verimliliğin
artırılmasına yönelik öneri ve sonuçlar çıkarılmaya çalışılmıştır.
1086
MATERYAL VE YÖNTEM
Materyal
Araştırmanın materyalini, Hacıhaliloğlu kayısı çeşidiyle kurulu bakımlı,
bakımsız ve yaşlı kayısı bahçeleri ile bu bahçelerden alınan yaprak ve toprak örnekleri
oluşturmuştur. Araştırmada her bir bahçe grubundan 3 adet olmak üzere toplam 9 bahçe
kullanılmıştır. Bu bahçelere ait özellikler aşağıda verilmiştir.
Bakımlı bahçeler: Bu bahçelerde kültürel uygulamalardan toprak işleme,
ilaçlama, çiftlik gübrelemesi ve sulama gibi işlemler düzenli ve yeterli düzeyde
yapılmakta, budama ve kimyasal gübreleme işlemleri ise 3-4 yılda bir yapılmaktadır.
Gübreleme işleminde NPK içerikli kimyasal gübreler kullanılmaktadır. Öte yandan bu
bahçelerde kayısı ağaçları genelde 8x10 m mesafe ve aralıkla dikilmiştir. Araştırma
yaptığımız bahçelerde ağaç yaşları 15-25 yıl olarak belirlenmiştir. Bahçelerde 150-200
adet kayısı ağacı bulunmaktadır.
Bakımsız bahçeler: Bu bahçelerde budama, toprak işleme, gübreleme hemen
hemen hiç yapılmamaktadır. Buna karşılık monilya ya karşı ilaçlama düzenli olarak
yapılmaktadır. Sulama ise, sulama suyunun kısıtlı olmasından dolayı yetersiz
sayılabilecek düzeyde (vejetasyon periyodu içerisinde Haziran ayı başı ve Ağustos sonu
genel olarak 3-4 kez ) yapılmaktadır. Öte yandan bu bahçelerde, genelde dikim aralık ve
mesafesi 7x7 m olarak belirlenmiştir. Bu bahçelerdeki ağaçların yaşlarının da 20 ile 25
yıl arasında olduğu saptanmıştır. Bahçelerde 80-100 adet kayısı ağacı bulunmaktadır.
Yaşlı bahçeler: Bu guruptaki bahçeler başlangıçta sınır ağacı şeklinde dikilmiş,
bahçelerin orta kısımları açık bırakılarak bu alanlarda uzun yıllar tarla tarımı yapılmış ve
daha sonra bu alanlara da kayısı dikilmiştir. Bu bahçelerde budama yapılmamakta,
gübreleme ise 4-5 yılda bir (daha çok çiftlik gübrelemesi) yapılmamakta, buna karşın
ilaçlama düzenli olarak ve sulama ise yeterli sayılabilecek düzeylerde yapılmaktadır.
Ayrıca toprak işlemesi de düzenli olarak yapılmaktadır. Bu bahçelerin yaşları 40 ile 45
yıl arasında belirlenmiştir. Bahçelerde 30-50 adet kayısı ağacı bulunmaktadır.
Yöntem
Toprak örnekleri, bahçeyi temsil edecek şekilde (her bahçede 4 farklı noktadan)
karma olarak 0-20, 20-40, 40-60 cm derinliklerden alınmıştır (Güleryüz vd, 1995;
Güleryüz vd, 1996). Mıtrevski ve Rıstevski (1992), kayısı çöğürü üzerine aşılı
Hungarian Best kayısı çeşidi ağaçlarında yaptıkları çalışmada, çöğür anacının
kullanıldığı kayısı ağaçlarında saçak köklerin 50 cm’nin altında az miktarda oluştuğunu
ve bu köklerin daha ziyade yüzeyde ve özellikle ağacın gövdesine yakın yerlerde
oluştuğunu bildirmişlerdir. Araştırmamızın yürütüldüğü bahçelerde çöğür anaçlarının
kullanılmış olması sebebiyle 60 cm toprak derinliğinin bu bahçelerde yeterli bilgiyi
verebileceği kanısıyla örnekler yukarıda belirtilen derinliklerden alınmıştır. Toprak
örneklerinde tekstür, Bouyoucus hidrometre yöntemiyle (Gee and Bauder 1986), pH
1:2.5’luk toprak-su süspansiyonunda potansiyometrik olarak cam elektrotlu pH metre
ile (McLean 1982), kireç Scheibler kalsimetresi ile volümetrik olarak (Sağlam 1994),
organik madde kapsamı Smith-Weldon yöntemiyle (Nelson and Sommers 1982),
elektrik iletkenliği hazırlanan saturasyon macunlarından elde edilen ekstraksiyon
çözeltilerinde elektriki kondüktivite aleti ile mmhos/cm olarak (Demiralay 1993),
toprakların N kapsamı Kjeldahl yöntemiyle (Jackson 1962), fosfor Molibdofosforik
mavi renk yöntemine göre spektrofotometrede okunarak (Olsen and Summers 1982),
elverişli potasyum, sodyum, kalsiyum ve mağnezyum 1N amonyum asetat ekstraktında,
atomik absorbsiyon spektrofotometresinde okunarak (Rhoades 1982), elverişli demir,
bakır, çinko ve mangan 0,005M DTPA ile ekstrakt çıkartılarak, daha sonra atomik
absorbsiyon spektrofotometresinde okunarak belirlenmiştir (Lindsay and Norwell
1969).
Toprak örneklerinin bitki besin elementi içeriklerinin değerlendirilmesinde
Lindsay and Norwell (1969), FAO (1990), Anonim (1991) ve Günes vd (1996)
tarafından verilen standart değerlerden yararlanılmıştır.
Belirlenen bahçe gruplarından 2002 yılında 13 Mayıs- 26 Ağustos, 2003 yılında
ise 19 Mayıs-1 Eylül tarihleri arasında haftalık aralıklarla yaprak örnekleri alınmıştır.
Yaprak örnekleri, yeni sürmekte olan sürgünlerin orta kısımlarından ve her bahçeden
100’er adet olmak üzere (Leece and Van den Ende 1975), alınmıştır. Alınan yaprak
örnekleri etiketlenmiş ve kızışmayı önlemek amacıyla kese kağıtlarına konularak
laboratuvara getirilmiş ve burada damıtık su ile yıkanarak etüvde 65oC de sabit ağırlığa
gelinceye kadar kurutulmuştur. Etüvden çıkartılan örnekler porselen havan içerisinde
toz haline gelinceye kadar öğütülmüş ve analiz aşamasına kadar polietilen torbalar
içerisinde desikatörde muhafaza edilmiştir.
Yaprak örneklerinde azot, Kjeldahl yöntemiyle (Jackson 1962), fosfor nitrik-
perklorik asit karışımı ile yaş yakma işleminden sonra spektrofotometrik olarak (Kacar
1972), potasyum, kalsiyum, magnezyum, sodyum, demir, mangan, bakır ve çinko nitrik-
perklorik asit karışımında yaş yakma yönteminden sonra atomik absorbsiyon
spektrofotometresi ile belirlenmiştir (Kacar 1972 ).
1088
normal düzeyde olduğu, Jones et al. (1991) kayısı için vermiş olduğu sınır değerlerine
göre ise bakımsız ve yaşlı bahçe guruplarında yeter düzeyde olduğu, bakımlı bahçe
gurubunda 2002 yılında yeter düzeyin alt sınırında ve 2003 yılında az düzeyin üst
sınırında belirlenmiştir.
Bakımlı bahçe gurubunda P içeriğinin, bakımsız ve yaşlı bahçelere göre düşük
bulunmasının nedeni verim miktarının fazla olmasıyla izah edilebilir. Zira, Tirynthos
kayısı çeşidinde yaprakların 10.3 kg/ha P içerdiği buna karşın meyvelerin 18.1 kg/ha P
içerdiği belirtilmiştir (Xiloyannis ve ark. 1999).
Yaprak azot ve fosfor içerikleri bakımından yıllara göre önemli bir farklılık
gözükmezken, bahçe gurupları arasında farklılıklar ortaya çıkmıştır. Bahçe gurupları
arasındaki bu farklılıkta bitki genetik potansiyeli ve bir takım ekolojik (özellikle
iklimsel) faktörün yanında, ağaçlardaki vejetatif ve generatif gelişmelerin de etkisinin
olabileceği belirtilmektedir (Güleryüz vd. 1996).
Yaprak örneklerinin ortalama potasyum içerikleri her iki deneme yılında sınır
değerlerle karşılaştırıldığında her üç bahçe gurubunda da potasyum değerlerinin yüksek
düzeyde bulundukları saptanmıştır. Potasyum düzeyi üç bahçe gurubunda da 2003
yılında 2002 yılına göre önemli ölçüde bir azalma göstermiştir. Bu azalma da yine iklim
faktörleri, ağaçlardaki vejetatif ve generatif gelişme durumlarındaki farklılıklardan
kaynaklanmış olabilir.
Yaprakların ortalama kalsiyum içerikleri sınır değerleriyle karşılaştırıldığında
2002 yılında her üç bahçe gurubunda da normal düzeyde bulunurken, 2003 yılında yine
her üç bahçe gurubunda da önemli düzeyde azalma göstererek düşük olarak
belirlenmiştir. Bu durum 2003 yılı toplam yağış miktarındaki artıştan kaynaklanmış
olabilir. Nitekim, meteorolojik veriler incelendiğinde (çizelge 2) 2003 yılında ortalama
yağış miktarı 2002 yılına göre yaklaşık %13 oranında artış göstermiştir.
Her iki deneme yılında da ortalama yaprak magnezyum içeriği üç bahçe
gurubunda da, sınır değerlerle karşılaştırıldığında eksik düzeyde bulunmuştur. Bahçe
guruplarının toprak magnezyum içerikleri yeter düzeyde olmasına karşın, yaprak
magnezyum içeriklerinin düşük düzeyde olması muhtemelen toprak potasyum içeriğinin
yüksek olmasından kaynaklanmaktadır. Nitekim, Kacar ve Katkat (1998) topakta
potasyum miktarının yüksek olmasının magnezyum alımını engellediğini belirtmişlerdir.
Yaprak örneklerinin ortalama sodyum, demir ve mangan içerikleri kayısı için
verilen sınır değerlerle karşılaştırıldığında her iki yılda üç bahçe gurubunda da normal
düzeyde oldukları belirlenmiştir.
Bakımlı, bakımsız ve yaşlı bahçe guruplarına ait yaprak örneklerinin ortalama
bakır içerikleri verilen sınır değerlerle karşılaştırıldığında 2002 yılında, üç bahçe
gurubunun da yüksek düzeyde bakır içerdiği görülmektedir. 2003 yılında ise, bakımlı ve
yaşlı bahçe guruplarında Cu içeriği yüksek düzeyde belirlenirken bakımsız bahçe
gurubunda çok yüksek düzeyde belirlenmiştir. Bahçe guruplarında bakır içeriğinin
yüksek düzeylerde olması, bahçelerde monilya hastalığıyla mücadele için bakırlı
ilaçların her yıl düzenli olarak kullanılmasının bir sonucu olabilir. Öte yandan 2003
yılında bakımsız bahçe gurubunda bakır içeriğinin çok yüksek değerlerde bulunması da
büyük olasılıkla bakımsız bahçe gurubunda sık sık monilya hastalığının görülmesinden
dolayı vejetasyon dönemi içerisinde de bakırlı ilaçların kullanılmasından kaynaklanmış
olabilir.
Bahçe guruplarının çinko içeriği, verilen sınır değerlerle karşılaştırıldığında her
iki yılda ve üç bahçe gurubunda da optimum sınır değerlere çok yakın olduğu
görülmektedir.
1093
Sonuç
Her üç bahçe gurubunda da (bakımlı, bakımsız ve yaşlı) bahçe topaklarının tınlı
bir bünyeye sahip olduğu, kireç içeriğinin orta düzeyde, tuzluluk probleminin olmadığı,
hafif alkalin ve organik madde içeriğinin yeterli düzeyde olduğu saptanmıştır. Bunun
yanı sıra organik maddenin bakımlı bahçe gurubunda daha yüksek olduğu
belirlenmiştir.
Üç bahçe gurubu toprağında da N, P ve Mn yetersiz, K, Ca, Mg, Cu ve Fe
yeterli düzeylerde saptanmıştır. Zn ise üç bahçe gurubunda da yetersiz bulunmuş ancak
bakımlı bahçe gurubunda normal sınıra daha yakın olarak saptanmıştır.
Bahçe guruplarından alınan yaprak örneklerinde ise N üç bahçe gurubunda da
düşük, P bakımlı bahçelerde düşük buna karşın bakımsız ve yaşlı bahçelerde yeterli; Ca,
Na, Fe, Mn, Cu ve K üç bahçe gurubunda da yeterli (K bakımlı bahçelerde, Cu ise
bakımsız bahçelerde daha yüksek) düzeylerde belirlenmiştir. Zn ise normal düzey
sınırında belirlenmiştir.
Araştırmanın yürütüldüğü bakımlı, bakımsız ve yaşlı bahçe guruplarının
ortalama bitki besin elementleri kapsamlarının genelde düşük olduğu ve Mg alımında
sorun olduğu tespit edilmiştir. Özellikle N ve P gübrelemesine gereksinim olduğu
belirlenmiştir.
KAYNAKLAR
Anonim, 1991. Türkiye toprakları verimlilik envanteri. T.C. Tarım Orman ve Köy İşleri
Bakanlığı Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü.
Anonim, 2004. Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü İstatistik ve Yayın Şube
Müdürlüğü, Ankara.
Aydeniz, A., Danışman S. ve Genç Ç., 1984. Marmara bölgesinde yetiştirilen Starking
Delicious elma çeşidinin besin kapsamlarının belirlenmesi üzerinde
araştırmalar. Bahçe, 13(1), 42-51.
Bailey, C.H. and Hough L.F., 1979. Apricots. Advances in Fruit Breeding. Purdue
University Press. West Lafayette, Indiana, U.S.A. 367-383 p.
Demiralay, İ., 1993. Toprak Fiziksel Analizleri. Atatürk Üniv. Yay. No:143. Erzurum. s:
190-195.
Eggert, R., Kardos L.T., and Smith R.D., 1952. The relative absorption of phosphorus
by apple trees and fruits from foliar sprays and from soil applications of
fertilizer, using radioactive phosphorus as a tracer. Proc. Amer. Soc. Hort. Sci.
60:75-86.
FAO, 1990. Micronutrient. Assessment at the country leaves an international study. Fao
Soils Bulletion 63. Rome.
Gee, G.W. And Bauder J.W., 1986. Particle-Size Analysis. Methods of Soil Analysis.
Part 1. Physical and Mineralogical Methods. Agronomy No: 9. 2. Edition P:
383-441.
Güleryüz, M., Bolat İ., Pırlak L., Eşitken A. and Ercişli S., 1995. Seasonal variation in
the amount of plant nutrient elements (PNE) in leaves and their relationship
with PNE in soil in apricot orchards (cv. Şalak). Acta Hort., 384.
Güleryüz, M., Bolat İ., Pırlak L., Eşitken A. ve Ercişli S., 1996. Erzincan’da yetiştirilen
Hasnbey kayısı çeşidinin beslenme düzeyinin belirlenmesi. Tr. J. of Agriculture
and Forestry, 20, 479-487.
1094
Güneş, A., Aktaş M., İnal A. ve Alpaslan M., 1996. Konya Kapalı Havzası
Topraklarının fiziksel ve kimyasal özellikleri. S. 1-24. A.Ü.Z.F. yayın no:1453,
Bilimsel Araştırma ve İnceleme 801, A.Ü.Z.F. Yayın ünitesi, Ankara.
Jones, J.B.Jr., Wolf B. and Mills H.A., 1991. Plant Analysis Handbook. I. Methods of
Plant Analysis and Interpretation. P. 1-213. Micro-Macro Publishing, Inc.
U.S.A.
Jackson, M.L., 1962. Soil Chemical Analysis. Prestice-Hall Inc. Newyork, 420 p.
Kacar, B., 1972. Bitki ve toprağın kimyasal analizleri: 2. Bitki Analizleri, Ankara
Üniversitesi Basım Evi, Ankara, 645 s.
Kacar, B. ve Katkat A.V., 1998. Bitki Besleme. Uludağ Üniversitesi Güçlendirme Vakfı
Yayın No:127, VİPAŞ Yayınları: 3.
Leece, D.R. and van den Ende B., 1975. Diagnostic leaf analysis for stone fruit apricot.
Australian J. experimental Agric. and animal husbandry. 15 (February): 123-
128.
Lindsay, W.L. and Norwell W.A., 1969. Development of a DTPA micro-nutrient soil
test. Argon. Abst, 84 p.
McLean, E. O., 1982. Soil pH and lime requirement. Methods of soil Analysis Part 2.
Chemical and Microbiological Properties 2 nd Ed. Agronomy. No: 9 p:199-224.
Mitrevski, Z. And Ristevski B. 1991. Root System of Apricot Tree Depends From
Rootstock. Acta Hort. 293: 405-408.
Nelson, D.W. and Sommers L. E., 1982. Organic matter. Methods of soil analysis Part
2. Chemical and Microbiological Properties 2nd Ed. Agronomy. No:9 p:574-
579.
Olsen, S. R., and Sommers L.E., 1982. Phosphorus. Methods of soil analysis Part 2.
Chemical and Microbiological Properties 2nd Ed. Agronomy. No:9 p:403-427.
Özbek, S., 1978. Özel Meyvecilik (Kışın Yaprağını Döken Meyve Türleri). Ç.Ü. Ziraat
Fak. Yay. 128, Ders Kitabı 2, Adana, 486 s.
Özbek, S., 1991. Genel Meyvecilik. Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Ders Kitabı
No:31, 224 s.
Rhoades, J.D. 1982. Exchangeable cations. Methods of soil analysis Part2. Chemical
and Microbiological Properties 2 nd. Ed. Agronomy. No:9 p:159-164.
Sağlam, M., 1994. Toprak ve Suyun Kimyasal Analiz Yöntemleri. Trakya Üniv.
Tekirdağ Ziraat Fakültesi Yayın No: 189. Yardımcı Ders Kitabı No: 5,
Tekirdağ.
Xiloyannis, C., Celano G., Dichio B. and Nuzzo V., 1999. Orchard management. Acta
Hort., 488, 457-465.
Yogaratnam, N., and Sharples R.O., 1982. Supplementing the nutrition of Bramley’s
seedling apple with phosphorus sprays. II. Effects on fruit composition and
storage quality. J. of Hort. Sci., 57:53-59.
1095
ÖZET
Karaman ilinde 2005 yılı tarım mevsiminde 17 yaşlı Starking elma çeşidi ile
kurulu bir bahçede ağaçlara topraktan ve yapraktan şelat (Sequestrene; % 6 Fe) ve tuz
formlu (FeSO4.7H2O; % 19 Fe) demirli gübreler uygulanmıştır. Topraktan
uygulamaların yarısında ağaç başına sabit olarak 1 kg toz kükürt kullanılmıştır.
Sonuçlara göre, yaprakların makro ve mikro besin element kapsamları üzerine gübre,
doz ve ‘gübre x doz’ interaksiyonunun etkileri istatistiksel bakımdan önemli (p<0.01 ve
p<0.05) çıkmıştır. Yaprağın besin elementi içerikleri üzerine yapraktan gübrelemenin
etkisi topraktan gübrelemeden daha yüksek olmuştur. Yaprağın toplam Fe kapsamı
üzerine yapraktan uygulanan demir sülfat daha etkili olurken, Zn kapsamı üzerine
topraktan uygulanan demir sülfat daha yüksek etki göstermiştir. Yaprağın en yüksek
klorofil a ve klorofil b kapsamları toprağa uygulanan Sequestrene ile elde edilmiştir.
Gübre çeşit ve dozlarının meyve kalite parametreleri üzerine etkisi istatistiksel
bakımdan önemli bulunmamıştır. Meyvede en yüksek kuru madde oranı, toplam asitlik
ve C vitamini kapsamları toprağa uygulanan Sequestrene ile sağlanırken, en yüksek
meyve ağırlığı, meyve çapı, kabuk ve et sertliği değerleri yaprağa uygulanan demir
sülfat ile elde edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Karaman, elma, demir sülfat, demir-şelat, kükürt, beslenme,
parametre.
EFFECTS OF DIFFERENT IRON FERTILISER APPLICATIONS ON
NUTRITION AND QUALITY PARAMETERS OF APPLE
ABSTRACT
Iron fertilizers with chelate (Sequestrene; 6 Fe %) and salt (FeSO4.7H2O; 19 Fe
%) forms were applied into soil and on leaves of Starking apple trees aged 17 years old
in Karaman province in 2005 agriculture season. In the half of applications into soil, as
fixed 1 kg elemental sulphur per tree was used. According to the results, effects of
fertilizer, dose and ‘fertilizer x dose’ interaction on macro and micro nutrition of leaves
were significant (p<0.01 and p<0.05), statistically. Effect of leaf fertilization on
nutrition contents of leaf was more than that of soil fertilization. While effect of iron
sulphate applied to leaf on total Fe content of leaf was more, that of iron sulphate given
into the soil on Zn content of leaf was more. The highest chlorophyll a and chlorophyll b
contents of leaf were got with Sequestrene applied into the soil. In addition, effect of
fertilizer kind and doses on fruit quality parameters were not found significant,
statistically. While the highest fruit dry matter, total acidity and C vitamin were obtained
with Sequestrene given into the soil, the highest fruit weight, fruit diameter, peel and
pulp hardness values were got iron sulphate applied on leaf.
Key Words: Karaman, apple, iron sulphate, iron-chelate, sulphur, nutrition, parameter.
1096
GİRİŞ
Ülkemizin yıllık elma üretim miktarı 2.4 milyon ton olup bu üretim miktarıyla
dünyada 4. sırada yer almaktadır. Türkiye’de 1998 yılı itibariyle 1.02 milyon ha olan
meyve dikili alanların % 10.5’ini elma bahçeleri oluşturmaktadır. Karaman ili
ülkemizdeki elma üreticisi iller arasında ikinci, meyve ağacı sayısı bakımından ise
birinci sıradadır. Son yıllarda bir çok bodur elma bahçesi kurulmuştur. Bu bahçelerin
tam üretime geçmesi ile birlikte Karaman, Türkiye elma üretim miktarı bakımından ilk
sıraya yükselecektir. Karaman’ın yıllık elma üretim miktarı yıllar itibariyle değişmekle
birlikte 2002 yılı raporlarına göre 196 000 tondur (Anonymous 2003).
Orta Anadolu Bölgesinde çiftçilerin elma yetiştiriciliğine büyük bir ilgi
gösterdiği ve süratli bir gelişme olduğu açıktır. Elmacılığın bu gelişmesine paralel
olarak, bahçe tesisi esnasında ve devamında yapılan kültürel işlemlerdeki hatalar ile
beslenme bozuklukları da çoğalmaktadır. Mesela demir noksanlığı elma ağaçlarında %
35’e varan ürün kaybına sebep olmakta, şiddet ve devamlılığa bağlı olarak bitkiyi de
kurutabilmektedir (Türkoğlu ve ark. 1974).
Toprak strüktürünün bozuk, taban suyu seviyesinin yüksek ve toprağın çok
kireçli ve havasız olması birçok makro ve mikro besin elementinin ağaçlar tarafından
alınamamasında önemli etkenlerdir. Bitkilerin mikro besin element ihtiyaçları makro
besin element ihtiyaçları yanında çok az gibi görünse de mutlak gerekli elementler
olarak mikro besin elementlerinin önemi gün geçtikçe daha iyi anlaşılmaktadır.
Ülkemiz topraklarının çoğunda eksikliği görülen bu elementlerin başında Fe ve Zn gibi
besin elementleri gelmektedir. Topraklarımızın çoğu kireçli ve alkalin reaksiyonlu
olduğu için mikro elementlerin alınımı azalmakta ve artan azotlu, fosforlu ve
potasyumlu gübre kullanımına bağlı olarak kaldırılan mikro besin element miktarları da
artmaktadır. Yöredeki elma bahçelerinde 2003 ve 2004 yıllarında sürdürülen
araştırmalarda toprak örneklerinin % 53.5’inde yarayışlı Fe, % 11.8’inde Mn, %
75’inde Zn ve % 4.2’sinde B noksanlığı saptanmıştır. Ayrıca yaprak örneklerinin %
4.2’sinde toplam Fe, % 18.7’sinde Cu, % 2.1’inde Mn, % 91.7’sinde Zn, % 10.4’ünde B
eksikliği ve % 25’inde de B fazlalığı tespit edilmiştir (Zengin ve ark. 2007).
Yapılan bir araştırmada artan demir dozları elma yapraklarında toplam Fe ve
suda çözünebilir Fe miktarını artırmış, ancak bu artış yapraktan Fe uygulamalarında
topraktan uygulamalarınkine göre daha yüksek olmuştur. Yaprağın toplam Fe kapsamı
ile suda çözünebilir Fe kapsamı arasında pozitif, suda çözünebilir Fe kapsamı ile toplam
Zn içeriği arasında önemli negatif ilişkiler bulunmuştur (Çimrin ve ark., 2000). Meyve
bahçelerinde ağaç başına 250 g Fe-EDDHA uygulamasının demir noksanlığının
kontrolünde etkili olduğu (Bayers ve Prins 1964), Orta Anadolu Bölgesinde elma
bahçelerinde görülen klorozun giderilmesi için 10 yaşından büyük ağaçlara topraktan
250 g Fe-EDDHA veya 300 g Fe-EDTA uygulamasının etkili olduğu (Türkoğlu ve ark.
1974), Ankara yöresinde şiddetli Fe klorozu gösteren Starking elma ağaçlarına artan
dozda demir sülfat ve NaFe-EDDHA uygulamaları ile Fe eksikliği giderilmeye
çalışılmış ve FeSO4.7H2O uygulamalarının etkili olmadığı, ancak ağaç başına 500 g
NaFe-EDDHA’nın demir klorozunu önlediği (Eyüpoğlu ve Talaz, 1999) ve elma
bahçelerinde görülen yaprak sararmalarını gidermek amacıyla şelat formunda 20 gün
ara ile yapraklara püskürtülen Fe, Zn, Cu ve Mn’lı bileşiklerden Fe’li bileşiğin
sararmayı giderdiği (Ülgen ve ark., 1971) bildirilmiştir. Çilekte klorozu önlemek için
yapraktan % 0.28 Fe dozunda kullanılan Fe-EDTA ve FeSO4.7H2O yaprağın Fe
konsantrasyonlarını artırmıştır ve FeSO4.7H2O’ın etkisi daha yüksek olmuştur (Erdal ve
ark., 2004). Başka bir araştırmada farklı demirli gübrelerin fasulyede demir Fe
kapsamını artırırken, P, Zn, Cu ve Mn içeriklerini azaltmıştır (Karaman ve ark., 1997).
Şeftali ağaçlarında ise toplam Fe konsantrasyonu ile Cu, Zn ve Mn arasında negatif bir
ilişki belirlenmiş ve yaprakta en yüksek Fe kapsamları Sequestrene Fe-138 ve
1097
FeSO4.7H2O ile sağlanmıştır (Başar ve Özgümüş, 1999). Topraktaki aşırı demirin Cu,
Mn ve Zn alınımını, aşırı kalsiyumun ise Fe, B, Mn ve Mg alınımını azalttığı ifade
edilmiştir (Havlin ve ark. 1999). Yapraktan şelatlı Fe uygulamalarının Williams
armudunda ekstra boy meyve oranını ve meyve sertliğini artırdığı, toplam katıları
azalttığı ve asitliği değiştirmediği, yaprağın Fe kapsamını kontrole oranla % 220, çinko
içeriğini ise % 137 oranlarında artırdığı saptanmıştır (Köksal ve ark., 1999). Diğer
taraftan Fe uygulamaları portakalda verimi artırmış, kuru madde oranını etkilememiş,
asitliği düşürmüş ve meyve ağırlığındaki en fazla artış 500 g Fe-şelat/ağaç muamelesi
ile gerçekleşmiştir (Özbek ve Danışman 1972).
Bu araştırma artan dozlarda topraktan ve yapraktan şelat ve tuz formunda
uygulanan demirli gübrelerin Karaman ilinde 17 yaşlı Starking elma ağaçlarıyla kurulu
bir elma bahçesinde ağaçların beslenmesi, yapraklarda makro ve mikro besin element
kapsamları ile meyvelerde bazı kalite parametreleri üzerine etkisini belirlemek amacıyla
yapılmıştır.
MATERYAL VE METOD
Denemenin materyallerini Karaman ilinin 10 km kuzey doğusunda Güdümen
köyü yolu üzerinde bulunan 17 yaşlı Starking türü elma ağaçları ile kurulu bahçe
toprağı, söz konusu bahçeye topraktan ve yapraktan artan dozlarda uygulanan
Sequestrene (% 6 Fe), FeSO4.7H2O (% 19 Fe), elementel S, mevsim ortasında
ağaçlardan örneklenen yapraklar ile hasat zamanında örneklenen meyveler
oluşturmaktadır.
Araştırma yapılan elma bahçesi 20 da büyüklükte olup Orta Anadolu’nun güney
batı kısmında yer almakta ve deniz seviyesinden 1022 m yükseklikteki allüviyal topraklı
taban araziler üzerinde bulunmaktadır.
Denemenin yürütüldüğü bahçe toprağına ait örnekler 12 Mayıs 2005 tarihinde
gübreleme yapılmadan önce 0-30 ve 30-60 cm derinliklerden alınmış ve bez torbalarla
vakit geçirmeden S.Ü. Ziraat Fakültesi Toprak Bölümü Laboratuarına taşınmıştır. Söz
konusu örneklerin gerekli ön hazırlıklardan sonra bazı fiziksel ve kimyasal analizleri
yapılmış ve elde edilen sonuçlar Çizelge 1’de sunulmuştur. İlgili Çizelgenin
incelenmesinden de anlaşılacağı gibi, topraklar hafif alkalin pH, tuzsuz, az organik
maddeli, aşırı fazla kireçli, killi tın tekstürdedir. Azot yönünden noksan, fosfor ve
potasyum bakımından ise zengindirler. Genellikle bakır ve bor elementleri yönünden
yeterli iken yarayışlı demir, çinko ve mangan açısından fakirdirler (Lindsay ve Norvell
1978, Sillanpaa 1982, Keren ve Bingham 1985).
Denemelerin yürütüldüğü Karaman yöresi yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk
ve yağışlı geçen ‘sıcak-yarı kurak’ derecesi ile karakterize edilen bir iklim tipine
sahiptir. Uzun yıllar ortalamasına göre yıllık yağış toplamı 350 mm olup elmanın
gelişme mevsimi olan Nisan-Eylül ayları arasındaki toplam yağış 101.9 mm’dir (Çizelge
2). İlgili Çizelgede aylık ortalamalar olarak hava sıcaklıkları (oC) ve hava nispi nem
değerleri de (%) verilmiştir.
Toprak örnekleri tesadüfi olarak Jackson (1962) tarafından bildirilen esaslara
uygun bir şekilde 0-30 ve 30-60 cm derinliklerden alınmıştır. Toprak örneklerinde pH
(pH metre), EC (EC ölçer), tekstür (Bouyoucos metodu), organik madde (Smith-Weldon
yöntemi), kireç (kalsimetre), nitrat azotu (Kjeldahl yöntemi), fosfor (Olsen yöntemi),
potasyum (1 N NH4OAc; flame fotometre) Bayraklı (1987), ekstrakte edilebilir mikro
elementler (0.05 M DTPA + 0.01 M CaCl2 + 0.1 M TEA, pH 7.3) Lindsay ve Norvell
(1978) tarafından bildirildiği şekilde yapılmıştır.
1098
1 N HCl ile karıştırılıp bir günlük bekleme süresinin ardından filtre kağıdından
süzülerek elde edilen süzüklerde ICP-AES (Varian. Vista model) ile aktif demir tayinleri
yapılmıştır (Takkar ve Kaur 1984). Buz dolabında tutulan yaprak örneklerinden %
80’lik aseton ve MgCO3 ile elde edilen ekstraktlarda spektrofotometrik olarak klorofil a
ve klorofil b tayinleri yapılmıştır. Ayrıca bu verilerden klorofil a+b değerleri
hesaplanmıştır (Sestak 1971). Yaprak örneklerinin diğer bir kısmı ise gerekli temizlik
işlemlerinden sonra 48 saat süre ile 70 oC iç sıcaklığa sahip kurutma dolabında
kurutulmuştur. Kurutulmuş yaprak örneklerinde P, K, Ca, Mg, S, toplam Fe, Cu, Mn, Zn
ve B tayinleri ICP-AES (Varian. Vista model) ile gerçekleştirilmiştir (Soltanpour ve
Workman 1981).
Hasat olgunluğuna gelmiş elmalar, daha önce yaprak örneklemesi yapılan
ağaçlardan,. ağaçları temsil edecek şekilde, her bir ağaçtan 7 adet meyve 22 Eylül 2005
tarihinde toplanarak kısa sürede laboratuvara taşınmış ve analiz anına kadar soğutucuda
tutulmuşlardır. Bu örneklerde; meyve çapı kumpas ile; meyve ağırlığı terazide tartım
yöntemi ile; meyvede kuru madde refraktometre yöntemi ile; meyve kabuk sertliği konik
uçlu penetrometre ile; meyve eti sertliği düz uçlu penetrometre ile; meyvede malik asit
cinsinden titrasyon asitliği baz ile titrimetrik olarak; meyvede C vitamini (askorbik asit)
2.6 dichlorophenolindophenol ile titrasyon metoduna göre tayin edilmişlerdir
(Cemeroğlu 1992).
Deneme 12 Mayıs 2005 tarihinde parselasyonların oluşturulması, toprak
örneklerinin alınması ve topraktan ve yapraktan gübreleme ile başlatılmıştır. İkinci
yapraktan gübreleme ise, birinciden 25 gün sonra 6 Haziran 2005 tarihinde yapılmıştır.
Bahçe sahibi tarafından 2005 yılı Mart ayında topraktan 600 g DAP/ağaç, Nisan başı ile
Haziran ortası arasında ise damla sulama ile amonyum nitrat (% 33 N) gübresinden
150’şer gramlık partiler halinde 5 seferde toplam 750 g AN/ağaç şeklinde gübreleme
yapılmıştır.
Aşağıda belirtilen gübreler ve dozları kullanılarak her biri 4 tekerrürlü olmak
üzere topraktan ve yapraktan uygulama şeklinde 4 farklı muameleden 64 ağaç parseli
oluşturulmuştur.
2 gübre X 4 doz X 2 uygulama X 4 tekerrür = 64 ağaç (parsel)
Sequestrene 0 g/ağaç Topraktan
100 g/ağaç “
200 g/ağaç “
300 g/ağaç “
%0 Yapraktan (ağaç başına 20 L çözelti uygulanmıştır)
% 0.25 “ (4 tekerrür için 4 ağaca 80 L çözelti
püskürtülmüştür)
% 0.50 “
%1 “
FeSO4.7H2O+S 0 g/ağaç Topraktan (her bir ağaç dibine standart 1 kg saf S
uygulanmıştır)
500 g/ağaç “
1000 g/ağaç “
2000 g/ağaç “
%0 Yapraktan (ağaç başına 20 L çözelti uygulanmıştır)
% 0.25 “ (4 tekerrür için 4 ağaca 80 L çözelti
püskürtülmüştür)
% 0.50 “
%1 “
1100
Çizelge 3. (Devam)
Varyans Kareler Ortalaması
kaynağı SD Zn Mn Cu B Klorofil a Klorofil b Klorofil a+b
Gübre 3 0.5013 146.811** 14.5914** 117.98** 135.28* 222.17** 331.36*
Doz 3 7.5794** 70.394** 5.8289** 364.70** 31.52 273.57** 139.48*
GübxDoz 9 3.2096** 88.770** 4.6391** 126.63** 28.80 152.83** 89.20
Hata 48 0.3058 5.771 0.0342 4.34 37.42 32.28 96.99
*: (P<0.05). **: (P<0.01)
Farklı demirli gübre ve artan dozlarının elma yapraklarında makro besin element
içeriklerine etkisi Çizelge 4’de sunulmuştur. İlgili Çizelgenin incelenmesinden de
anlaşılacağı gibi, elma yapraklarında ortalama olarak en yüksek P kapsamı (% 0.16) ve
Mg kapsamı (% 0.22) yaprağa uygulanan demir sülfat çözeltisi ile, en yüksek K (%
2.31), Ca (% 0.67) ve S (% 0.33) kapsamları ise yine yaprağa uygulanan Sequestrene
gübresi ile elde edilmiştir. Diğer taraftan ‘gübre x doz’ interaksiyonu olarak yaprakta en
yüksek P (% 0.17) ve Mg (% 0.23) içerikleri yaprağa uygulanan % 0.5’lik demir sülfat
çözeltisi ile, en yüksek K (% 0.25) içeriği yaprağa uygulanan % 0.25’lik demir sülfat
çözeltisi ile, en yüksek Ca (% 0.72) muhtevası toprağa uygulanan 300 g
Sequestrene/ağaç dozu ile ve en yüksek S kapsamı (% 0.36) ise yaprağa uygulanan %
1’lik demir sülfat çözeltisi ile sağlanmıştır. Hem yapraktan, hem topraktan farklı
formlardaki Fe uygulamaları yaprağın P, K, Ca, Mg ve S kapsamlarında artma-azalma
şeklinde değişkenliğe sebep olmuştur.
1101
Diğer taraftan farklı demirli gübre ve dozlarının elma yapraklarında mikro besin
element içeriklerine etkisi Çizelge 5’de verilmiştir. Söz konusu Çizelgenin
incelenmesinden de anlaşılacağı gibi, ortalama olarak en yüksek aktif Fe (49.59 ppm),
toplam Fe (300.62 ppm), Cu (8.04 ppm) ve B (74.06 ppm) içerikleri yaprağa uygulanan
demir sülfat, en yüksek Zn (10.40 ppm) içeriği toprağa uygulanan demir sülfat ve en
yüksek Mn (54.86 ppm) kapsamı ise yine toprağa uygulanan Sequestrene gübresi ile
elde edilmiştir. Ayrıca ‘gübre x doz’ interaksiyonu olarak yaprakta en yüksek aktif Fe
(57.09 ppm) ve Mn (57.38 ppm) içerikleri toprağa uygulanan 200 g Sequestrene/ağaç
dozu ile, en yüksek toplam Fe (424.17 ppm) ve Zn (11.73 ppm) içerikleri yaprağa
uygulanan % 1’lik demir sülfat çözeltisi ile, en yüksek Cu (8.65 ppm) kapsamı yaprağa
uygulanan % 0.25’lik demir sülfat çözeltisi ile ve en yüksek B kapsamı (78.84 ppm) ise
toprağa uygulanan 1000 g demir sülfat/ağaç dozu ile sağlanmıştır. Artan Fe dozlarına
paralel olarak yaprağın aktif Fe kapsamları değişkenlik arz ederken, toplam Fe içerikleri
devamlı artmıştır. Her iki Fe formunun en yüksek kapsamları da yapraktan FeSO4.7H2O
uygulaması ile meydana gelmiştir.
Değişik demirli gübre ve artan dozlarının elma yapraklarında klorofil
içeriklerine etkisi Çizelge 6’da sunulmuştur. İlgili Çizelgenin incelenmesinden de
anlaşılacağı gibi, elma yapraklarında ortalama olarak en yüksek klorofil a (17.38 ppm),
klorofil b (12.90 ppm) ve klorofil a+b (30.28 ppm) içerikleri toprağa uygulanan
Sequestrene gübresi ile sağlanmıştır. Diğer taraftan ‘gübre x doz’ interaksiyonu olarak
yaprakta en yüksek klorofil a (21.95 ppm) yaprağa uygulanan % 1’lik Sequestrene
çözeltisi ve en yüksek klorofil b (32.24 ppm) ile klorofil a+b (51.38 ppm) içerikleri ise
toprağa uygulanan 300 g Sequestrene/ağaç dozu ile elde edilmiştir.
1102
tespit edilmiştir. Limon yapraklarına uygulanan 1000 ppm demirin klorofil kapsamını
önemli derecede artırdığı Wallihan ve ark. (1969) tarafından da kaydedilmiştir.
Yaprağın aktif Fe kapsamı ile klorofil a (0.209), klorofil b (0.057) ve klorofil
a+b (0.188) arasında istatistiksel olarak önemsiz pozitif, toplam Fe ile klorofil a (-
0.041), klorofil b (-0.115) ve klorofil a+b (-0.073) arasında ise önemsiz negatif
korelasyonlar tespit edilmiş olup yapraktaki toplam Fe’in klorozun belirlenmesinde
önemli bir kriter olamayacağı hususu Gezgin ve Er (2001) tarafından da vurgulanmıştır.
Diğer taraftan en yüksek ortalama meyve ağırlığı, çapı, kabuk ve et sertlikleri
yaprağa uygulanan FeSO4.7H2O ile sağlanmış olup bu durum inorganik Fe formunun
daha çabuk ve etkin alınarak fizyolojik olarak metabolizmada değerlendirilip gelişmeyi
sağlayan reaksiyonları tetiklemesinden kaynaklanmış olabilir. Gübre dozu arttıkça
yaprağın Ca içeriği de artmıştır (0.588**). Bitkinin Ca alımı arttıkça meyvenin kabuk ve
et sertliklerinin artması bununla ilişkili olabilir. Uygulanan demir dozu arttıkça
meyvenin toplam asitliği (-0.251*) azalırken, C vitamini istatistiksel olarak önemsiz de
(0.205) olsa artmıştır.
Sonuç olarak; yaprakların makro ve mikro besin element kapsamları üzerine
gübre, doz ve ‘gübre x doz’ interaksiyonunun etkileri istatistiksel bakımdan önemli
(p<0.01 ve p<0.05) çıkmıştır. Yaprağın besin elementi içerikleri üzerine yapraktan
gübrelemenin etkisi topraktan gübrelemeden daha yüksek olmuştur. Yaprağın toplam Fe
kapsamı üzerine yapraktan uygulanan demir sülfat daha etkili bulunmuştur. Yaprağın en
yüksek klorofil a ve klorofil b kapsamları toprağa uygulanan Sequestrene ile elde
edilmiştir. Gübre çeşit ve dozlarının meyve kalite parametreleri üzerine etkisi
istatistiksel bakımdan önemli bulunmamıştır. Meyvede en yüksek kuru madde oranı,
toplam asitlik ve C vitamini kapsamları toprağa uygulanan Sequestrene ile sağlanırken,
en yüksek meyve ağırlığı, meyve çapı, kabuk ve et sertliği değerleri yaprağa uygulanan
demir sülfat ile elde edilmiştir. Benzer araştırmalar değişik lokasyonlarda daha uzun
süreli yapılmalıdır.
KAYNAKLAR
Alpaslan, M. ve Taban, S., 1996. Çeltik (Oryza sativa L.)’de Çinko-Demir İlişkisi. A.Ü.
Z.F. Tarım Bilimleri Derg., 2(1): 43-47, Ankara.
Anonymous, 2003. TKB İl Müdürlüğü 2002 Yılı Çalışma Raporu. Karaman.
Başar, H., and Özgümüş, A., 1999. Effects of Various Iron Fertilizers and Rates on
Some Micro Nutrient Concentrations of Peach Trees. Tr. J. of Agric. And For.,
23: 273-281.
Bayers, E. and Prins, J.J., 1964. Control of Iron Deficiency, The Deciduous. Fruit
Grower, 14: 271-276.
Bayraklı, F., 1987. Toprak ve Bitki Analizleri. 19 Mayıs Üniv. Ziraat Fak. Yay. No: 17,
Samsun.
Bloom, P.R., and Inskeep, W.P., 1988. Factors Affecting Bicarbonate Chemistry and
Iron Chlorosis in Soils. J. Plant Nutr., 9: 215-228.
Brar, S.P.S., Randhawa, N.S. and Dwivedi, R.S., 1974. Studies on Differences in Maize
Varieties for Susceptibility of Zinc Deficiency-Chemical and Biochemical
Indices. Proc 7th Int. Coll. Plant Anal. And Fertilizer, 1: 55-69.
Cemeroğlu, B., 1992. Meyve ve Sebze İşleme Endüstrisinde Temel Analiz Metotları.
Biltav Yay., Ankara.
1106
Sillanpaa, M., 1982. Micronutrients and the Nutrient Status of Soils. A Global Study
FAO Soils Bulletin, No: 48, FAO, Rome, Italy.
Soltanpour, P.N. and Workman. S.M., 1981. Use of Inductively-Coupled Plasma
Spectroscopy for the Simultaneous Determination of Macro and Micro
Nutrients in NH4HCO3-DTPA Extracts of Soils. In Barnes R.M. (ed).
Developments in Atomic Plasma Analysis. USA. pp. 673-680.
Taban, S. ve Turan, C., 1987. Değişik Miktarlardaki Demir ve Çinkonun Mısır
Bitkisinin Gelişmesi ve Mineral Madde Kapsamı Üzerine Etkileri. Doğa Türk
Tarım ve Orm. Derg.; 11(2).
Takkar, P.N. and Kaur, N.P., 1984. HCl Method for Fe+2 Estimation to Resolve Iron
Chlorosis in Plants. J. Plant Nutrition, 7 (1-5): 81-90.
Türkoğlu, K., Munsuz, N. ve Erkal, Ü., 1974. Orta Anadolu Bölgesinde Elma
Plantasyonlarında Görülen Kloroz Arazının Toprak Tipleri ve Elma Çeşitleri ile
İlişkisi ve En Uygun Tedavi Metodu Üzerine Araştırmalar. TÜBİTAK Yayın
No: 222, Ankara.
Ülgen, N.S., Aksu, F. ve Selimoğlu, 1971. Meyve Ağaçlarında İz Element İhtiyacı
Araştırmaları. Toprak ve Gübre Araşt. Enst. Yay. Araşt. Raporu, sf: 82-86,
Ankara.
Wallihan, E.F., Embleton, T.W. and Sharpless, R.G., 1969. Studies of Foliar Sprays for
Correcting Iron Deficiency of Citrus. Proc. Of the First Int. Citrus Symp., 3:
1525-1529.
Zengin, M., Gökmen, F. ve Gezgin, S., 2007. Karaman Yöresi Elma Bahçelerinin
Mikro Besin Elementleri Bakımından Beslenme Durumları. S.Ü. Ziraat Fak.
Derg., 21(42): 96-109, Konya.
1108
ÖZET
Bu araştırmanın başlıca amacı Karaman ili elma bahçelerinde yaygın görülen ve
daha önce yapılan bir araştırma ile tespit edilen çinko noksanlığının giderilmesi için
2005 yılı tarım mevsiminde 17 yaşlı Golden Delicious elma çeşidi ile kurulu bir bahçede
ağaçlara topraktan çinko sülfat (ZnSO4.7H2O; % 23 Zn), çinko sülfat + kükürt ve
yapraktan ise sadece çinko sülfat gübresi uygulanmış ve yaprakların besin element
kapsamları ile klorofil içerikleri araştırılmıştır. Sonuçlara göre, yaprakların makro ve
mikro besin element kapsamları üzerine uygulama, doz ve ‘uygulama x doz’
interaksiyonunun etkileri istatistiksel bakımdan önemli (p<0.01) çıkmıştır. Yaprağın
makro besin element içerikleri üzerine genellikle topraktan çinko sülfat uygulaması daha
etkili olurken, mikro besin element içerikleri üzerine yapraktan çinko sülfat uygulaması
daha etkili olmuştur. Yaprağın en yüksek klorofil a ve klorofil b kapsamları toprağa
uygulanan çinko sülfat + kükürt muamelesi ile elde edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Karaman, elma, çinko sülfat, kükürt, beslenme, klorofil.
GİRİŞ
Türkiye’de yıllık elma üretim miktarı 2.4 milyon ton olup bu üretim miktarıyla
dünyada 4. sırada yer almaktadır. Ülkemizde 1998 yılı itibariyle 1.02 milyon ha olan
meyve dikili alanların % 10.5’ini elma bahçeleri oluşturmaktadır. Karaman ili
ülkemizdeki elma üreticisi iller arasında ikinci, meyve ağacı sayısı bakımından ise
birinci sıradadır. Son yıllarda bir çok bodur elma bahçesi kurulmuştur. Bu bahçelerin
1109
tam üretime geçmesi ile birlikte Karaman, Türkiye elma üretim miktarı bakımından ilk
sıraya yükselecektir. Karaman’ın elma üretim miktarı yıllar itibariyle değişmekle
birlikte 2002 yılı raporlarına göre 196 000 tondur (Anonymous 2003).
Orta Anadolu Bölgesinde çiftçilerin elma yetiştiriciliğine büyük bir ilgi
gösterdiği ve süratli bir gelişme olduğu açıktır. Elmacılığın bu gelişmesine paralel
olarak, bahçe tesisi esnasında ve devamında yapılan kültürel işlemlerdeki hatalar ile
beslenme bozuklukları da çoğalmaktadır. Toprak strüktürünün bozuk, taban suyu
seviyesinin yüksek ve toprağın çok kireçli ve havasız olması birçok makro ve mikro
besin elementinin ağaçlar tarafından alınamamasında önemli etkenlerdir. Bitkilerin
mikro besin element ihtiyaçları makro besin element ihtiyaçları yanında çok az gibi
görünse de mutlak gerekli elementler olarak mikro besin elementlerinin önemi gün
geçtikçe daha iyi anlaşılmaktadır. Ülkemiz topraklarının çoğunda eksikliği görülen bu
elementlerin başında Fe ve Zn gibi besin elementleri gelmektedir. Topraklarımızın çoğu
kireçli ve alkalin reaksiyonlu olduğu için mikro elementlerin alınımı azalmakta ve artan
azotlu, fosforlu ve potasyumlu gübre kullanımına bağlı olarak kaldırılan mikro besin
element miktarları da artmaktadır. Yöredeki elma bahçelerinde 2003 ve 2004 yıllarında
sürdürülen araştırmalarda toprak örneklerinin % 75’inde yarayışlı Zn, % 53.5’inde Fe,
% 11.8’inde Mn ve % 4.2’sinde B noksanlığı saptanmıştır. Ayrıca yaprak örneklerinin
% 91.7’sinde toplam Zn, % 4.2’sinde Fe, % 18.7’sinde Cu, % 2.1’inde Mn, % 10.4’ünde
B eksikliği ve % 25’inde de B fazlalığı tespit edilmiştir (Zengin ve ark. 2007).
Çoğu topraklarda mikro besin elementlerinin toplam miktarları yeterli olsa bile
yüksek pH, fosfor, kil ve kireç içeriği, düşük organik madde ve nem gibi faktörler
sayesinde ilgili mikro elementlerin alınımı azalmaktadır. Dünyada FAO tarafından
organize edilen global bir çalışmada toprakların % 30’unda (Sillanpaa 1982), ülkemiz
topraklarının yarısında, özellikle İç Anadolu topraklarında daha yüksek oranlarda çinko
noksanlığı rapor edilmiştir (Bayraklı ve Gezgin 1991, Çakmak ve ark. 1996, Eyüboğlu
ve ark. 1998). Orta Anadolu’da tahıl yetiştirilen toprakların % 92’sinde, bitki
örneklerinin ise % 80’inde çinko noksanlığı tespit edilmiştir (Çakmak ve ark., 1996). Bu
noksanlığın sebepleri arasında yüksek pH, yüksek kil ve kireç kapsamı, düşük organik
madde ve yetersiz toprak nemi sıralanmaktadır. Söz konusu olumsuz faktörler sayesinde
Orta Anadolu topraklarında çinkonun % 97’sinden fazlası adsorbe olmakta (Erenoğlu
1995), sonuçta toprakta uzun yıllar bitkiye cevap verebilecek miktarlarda (toplam 80-
100 ppm) çinko olmasına rağmen (Karanlık 1995) bitkiler çinko noksanlığı
yaşamaktadırlar.
Topraklarda ve bitkilerde çinko noksanlığı ciddi bir problemdir ve özelliklede
Orta Anadolu’da buğday üretim alanlarında bitki büyümesinde ve veriminde şiddetli
azalmalara neden olmaktadır. Bu azalmaların önüne geçmek için çinko gübrelemesi
önerilebilir. Ancak çinko noksanlığına karşı alınabilecek en gerçekçi yaklaşım
topraktaki Zn noksanlığına karşı dayanıklı olabilen yeni çeşitler ıslah etmektir (Torun ve
Çakmak 2004).
Artan dozlarda topraktan ve yapraktan uygulanan çinkonun Starking Delicious
elma çeşidinde yaprakların N, P, K, Ca, Mg, toplam Fe, Cu ve Mn içeriklerinde
istatistiksel olarak önemli bir değişiklik yapmadığı, suda çözünebilir Fe ve Zn ile toplam
Zn içeriklerinde ise yapraktan uygulamanın istatistiksel olarak daha etkili olduğu
belirlenmiştir (Gülser ve ark. 2001). Yapraktan şelatlı çinko uygulamalarının Williams
armudunda ekstra boy meyve oranını düşürdüğü, meyve sertliği, toplam katılar ve
asitliği artırdığı, yaprağın Zn kapsamını kontrole oranla % 232 oranında artırdığı, demir
içeriğini ise etkilemediği vurgulanmıştır (Köksal ve ark. 1999). Diğer taraftan
portakalda yaprağın Zn konsantrasyonunu en fazla artıran uygulamanın yapraktan
uygulanan çinko sülfat olduğu ve Zn uygulamaları ile meyvede asitliğin azaldığı ifade
edilmiştir (Özbek ve Danışman, 1972). Topraktan yapılan çinko uygulaması ile buğday
1110
veriminde bir artışın (% 4.5) meydana geldiği belirlenmiştir (Özbek ve Özgümüş 1998).
Çinko uygulamaları ile tanenin çinko kapsamı arasında istatistiksel bakımdan % 1 önem
seviyesinde ilişki bulunmuş olup artan Zn dozları ile kuru ve sulu şartlarda buğday
tanesinin çinko konsantrasyonu 8.5 mg/kg’dan 14.5 mg/kg’a kadar yükselmiştir (Bağcı
ve Sade 2004). Toprağa artan miktarlarda uygulanan çinkonun çeltik bitkisinin
yapraklarındaki Fe kapsamını azalttığı saptanmıştır (Alpaslan ve Taban 1996).
Buğdayda çinko uygulamasının verimi % 15 artırdığı, söz konusu artışların bitki türüne
göre değiştiği ve çinko uygulaması ile bakır alımının azaldığı ifade edilmiştir (Gültekin
ve ark. 2004).
Bu araştırma artan dozlarda topraktan ve yapraktan uygulanan çinko sülfat
gübresinin Karaman ilinde 17 yaşlı Golden Delicious elma ağaçlarıyla kurulu bir
bahçede yapraklarda makro ve mikro besin elementleri ile klorofil kapsamları üzerine
etkisini belirlemek amacıyla yapılmıştır.
MATERYAL VE METOD
Denemenin materyallerini Karaman ilinin 10 km kuzey doğusunda Güdümen
yolu üzerinde bulunan 17 yaşlı Golden türü elma ağaçları ile kurulu bahçe toprağı, söz
konusu bahçeye topraktan ve yapraktan artan dozlarda uygulanan çinko sülfat
(ZnSO4.7H2O; % 23 Zn), elementel S ve mevsim ortasında ağaçlardan örneklenen
yapraklar oluşturmaktadır.
Araştırma yapılan elma bahçesi 20 da büyüklükte olup Orta Anadolu’nun güney
batı kısmında yer almakta ve deniz seviyesinden 1022 m yükseklikteki taban araziler
üzerinde bulunmaktadır.
Denemenin yürütüldüğü bahçe toprağına ait örnekler 12 Mayıs 2005 tarihinde
gübreleme yapılmadan önce 0-30 ve 30-60 cm derinliklerden alınmış ve bez torbalarla
vakit geçirmeden S.Ü. Ziraat Fakültesi Toprak Bölümü Laboratuarına taşınmıştır. Söz
konusu örneklerin gerekli ön hazırlıklardan sonra bazı fiziksel ve kimyasal analizleri
yapılmış ve elde edilen sonuçlar Çizelge 1’de sunulmuştur.
İlgili Çizelgenin incelenmesinden de anlaşılacağı gibi, topraklar hafif alkalin
pH, tuzsuz, az organik maddeli, aşırı fazla kireçli, killi tın tekstürdedir. Azot yönünden
noksan, fosfor ve potasyum bakımından ise zengindirler. Genellikle bakır ve bor
elementleri yönünden yeterli iken yarayışlı demir, çinko ve mangan açısından
fakirdirler.
Denemelerin yürütüldüğü Karaman yöresi yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk
ve yağışlı geçen ‘sıcak-yarı kurak’ derecesi ile karakterize edilen bir iklim tipine
sahiptir. Uzun yıllar ortalamasına göre yıllık yağış toplamı 350 mm olup elmanın
gelişme mevsimi olan Nisan-Eylül ayları arasındaki toplam yağış 154.1 mm’dir (Çizelge
2). İlgili Çizelgede aylık ortalamalar olarak hava sıcaklıkları (oC) ve hava nispi nem
değerleri de (%) verilmiştir.
Toprak örnekleri tesadüfi olarak Jackson (1962) tarafından bildirilen esaslara
uygun bir şekilde 0-30 ve 30-60 cm derinliklerden alınmıştır. Toprak örneklerinde pH
(pH metre), EC (EC ölçer), tekstür (Bouyoucos metodu), organik madde (Smith-Weldon
yöntemi), kireç (kalsimetre), nitrat azotu (Kjeldahl yöntemi), fosfor (Olsen yöntemi),
potasyum (1 N NH4OAc; flame fotometre) Bayraklı (1987), ekstrakte edilebilir mikro
elementler (0.05 M DTPA + 0.01 M CaCl2 + 0.1 M TEA, pH 7.3) Lindsay ve Norvell
(1978) tarafından bildirildiği şekilde yapılmıştır.
1111
1 N HCl ile karıştırılıp bir günlük bekleme süresinin ardından filtre kağıdından
süzülerek elde edilen süzüklerde ICP-AES (Varian, Vista model) ile aktif demir tayinleri
yapılmıştır (Takkar ve Kaur 1984). Soğutucuda tutulan yaprak örneklerinden % 80’lik
aseton ve MgCO3 ile elde edilen ekstraktlarda spektrofotometrik olarak klorofil a ve
klorofil b tayinleri yapılmıştır. Ayrıca bu verilerden klorofil a+b değerleri
hesaplanmıştır (Sestak 1971). Yaprak örneklerinin diğer bir kısmı ise gerekli temizlik
işlemlerinden sonra 48 saat süre ile 70 oC iç sıcaklığa sahip kurutma dolabında
kurutulmuştur. Kurutulmuş yaprak örneklerinde P, K, Ca, Mg, S, toplam Zn, Cu, Mn, Fe
ve B tayinleri ICP-AES (Varian, Vista model) ile gerçekleştirilmiştir (Soltanpour ve
Workman 1981).
Deneme 12 Mayıs 2005 tarihinde parselasyonların oluşturulması, toprak
örneklerinin alınması ve topraktan ve yapraktan gübreleme ile başlatılmıştır. İkinci
yapraktan gübreleme ise 6 Haziran 2005 tarihinde yapılmıştır. Bahçe sahibi tarafından
2005 yılı Mart ayında topraktan 600 g DAP/ağaç, Nisan başı ile Haziran ortası arasında
ise damla sulama ile amonyum nitrat (% 33 N) gübresinden 150’şer gramlık partiler
halinde 5 seferde toplam 750 g AN/ağaç şeklinde gübreleme yapılmıştır.
Aşağıda belirtilen gübreler ve dozları kullanılarak her biri 4 tekerrürlü olmak
üzere topraktan ve yapraktan uygulama şeklinde 4 farklı muameleden 48 ağaç parseli
oluşturulmuştur.
1.5 gübre X 4 doz X 2 uygulama X 4 tekerrür = 48 ağaç (parsel)
ZnSO4.7H2O + S 0 g/ağaç Topraktan (her birine standart 1 kg S karıştırılmıştır)
250 g/ağaç “
500 g/ağaç “
1000 g/ağaç “
ZnSO4.7H2O 0 g/ağaç Topraktan
250 g/ağaç “
500 g/ağaç “
1000 g/ağaç “
%0 Yapraktan (ağaç başına 20 L çözelti
uygulanmıştır)
% 0.2 “ (4 tekerrür için 4 ağaca 80 L çözelti
püskürtülmüştür)
% 0.4 “
% 0.8 “
Araştırmada elde edilen sayısal değerlerin istatistiksel analizlerinde ise Minitab
paket programından yararlanılmıştır.
Çizelge 3. (Devam)
Varyans Kareler Ortalaması
kaynağı SD Zn Mn Cu B Klorofil a Klorofil b Klorofil a+b
Uyg. 2 17506.6** 1.44 1.5758** 396.75** 11.86 0.816 18.23
Doz 3 4408.7** 87.16** 4.8822** 302.91** 17.37 1.567 28.04
UygxDoz 6 2491.5** 202.24** 0.8281** 183.84** 8.17 1.239 15.22
Hata 36 1.0 2.93 0.0801 3.75 10.55 1.184 18.01
*: (P<0.05). **: (P<0.01)
toplam Fe (190.78 ppm), Zn (75.67 ppm) ve B (67.72 ppm) içerikleri çinko sülfatın
yapraktan uygulanması ile, en yüksek Mn (50.47 ppm) ve Cu (5.06 ppm) içerikleri ise
çinko sülfat + kükürdün toprağa uygulanması ile elde edilmiştir. Ayrıca ‘uygulama x
doz’ interaksiyonu olarak yaprakta en yüksek aktif Fe (64.71 ppm) içeriği toprağa
uygulanan 500 g çinko sülfat/ağaç dozu, en yüksek toplam Fe (266.25 ppm) ve B (74.58
ppm) içerikleri yaprağa uygulanan % 0.2’lik çinko sülfat çözeltisi, en yüksek Zn (127.78
ppm) kapsamı yaprağa uygulanan % 0.8’lik çinko sülfat çözeltisi, en yüksek Mn
kapsamı (57.76 ppm) toprağa uygulanan 250 g çinko sülfat/ağaç dozu ve en yüksek Cu
muhtevası (5.75 ppm) ise toprağa uygulanan 1000 g çinko sülfat/ağaç + kükürt ile
sağlanmıştır.
Çizelge 5. Farklı Gübre ve Dozlarının Elma Yapraklarında Mikro Besin Elementlerine
(ppm) Etkisi*
Gübre Doz Aktif Fe Topl. Fe Zn Mn Cu B
Sonuç olarak; Zn beslenmesi bakımından çok fakir olan Karaman yöresi elma
bahçelerinde yapraktan çinko sülfat uygulamalarının daha etkili olduğu ve araştırmada
en düşük doz olarak ele alınan % 0.2’lik ZnSO4.7H2O dozuyla bile yaprakta kritik Zn
seviyesinin (20 ppm) üzerinde Zn kapsamına ulaşıldığı belirlenmiştir. Bu bakımdan söz
konusu yöredeki elma bahçeleri ile benzer koşullardaki bahçelere çiçek dökümünden
sonra 2-3 hafta ara ile en az 2 kez % 0.2’lik ZnSO4.7H2O çözeltisi püskürtülebilir.
KAYNAKLAR
Alpaslan, M. ve Taban, S., 1996. Çeltik (Oryza sativa L.)’de Çinko-Demir İlişkisi. A.Ü.
Z.F. Tarım Bilimleri Derg., 2(1): 43-47, Ankara.
Anonymous, 2003. TKB İl Müdürlüğü 2002 Yılı Çalışma Raporu. Karaman.
Bayraklı, F., 1987. Toprak ve Bitki Analizleri. 19 Mayıs Üniv. Ziraat Fak. Yay. No: 17,
Samsun.
Bayraklı, F. ve Gezgin, S., 1991. Büyük Konya Havzası Topraklarının Çinko Durumu
ve Bu Topraklarda Elverişli Çinko Miktarlarının Belirlenmesinde Kullanılacak
Yöntemler Üzerine Bir Araştırma. S.Ü. Araştırma Fonu Başkanlığı, Proje No:
ZF-88/082, Konya.
Çakmak, İ., Yılmaz, A., Ekiz, H., Torun, B., Erenoğlu, B. and Braun, H.J., 1996. Zinc
Deficiency as Critical Nutritional Problem in Wheat Production in Central
Anatolia. Plant and Soil, 180: 165-172.
Erenoğlu, B., 1995. İç Anadolu, GAP ve Çukurova Bölgelerinde Seçilen Toprakların
Çinko Adsorbsiyon-Desorbsiyon Karakteristikleri. Yüksek Lisans Tezi.
Çukurova Üniv., Adana.
Eyüpoğlu, F., Kurucu, N. ve Talaz, S., 1998. Türkiye Topraklarının Bitkiye yarayışlı
Çinko Bakımından Genel Durumu. I. Ulusal Çinko Kong., 99-106, 12-16 Mayıs
1998, Eskişehir.
Gülser, F., Bozkurt, M.A. ve Çimrin, K.M., 2001. Artan Dozlarda ve Farklı Şekillerde
Çinko Gübrelemesinin Elma Ağaçlarında Besin Elementi İçeriğine ve Sürgün
Uzunluğuna Etkisi. Ondokuz Mayıs Üniv. Ziraat Fakültesi Derg., 16(1): 12-15,
Samsun.
Gültekin, İ., Yılmaz, A., Ekiz, H., Arısoy, R.Z. ve Eker, S., 2004. Çinko, Demir ve
Bakır Uygulamalarının Orta Anadolu Bölgesinde Yetiştirilen Buğday Verimine
Etkileri. Türkiye 3. Ulusal Gübre Kong., Tarım-Sanayi-Çevre, sf: 553-562, 11-
13 Ekim 2004, Tokat.
Jackson, M.L., 1962. Soil Chemical Analysis. Prentice-Hall. Inc. Cliffs, USA.
Jones, J.B., Wolf, Jr.B. and Mills, H.A., 1991. Plant Analysis Handbook. p. 1-213.
Micro-Macro Publishing, Inc., USA.
Karanlık, S., 1995. Orta Anadolu, Çukurova ve GAP Bölgeleri Topraklarında Total ve
Bitkilerce Alınabilecek Mikroelementlerin Konsantrasyonlarının Belirlenmesi.
Yüksek Lisans Tezi. Çukurova Üniv., Adana.
Köksal, A.İ., Dumanoğlu, H. and Güneş, N.T., 1999. The Effects of Different Amino
Acid Chelate Foliar Fertilizers on Yield, Fruit Quality, Shoot Growth and Fe,
Zn, Cu, Mn Content of Leaves in Williams Pear Cultivar (Pyrus communis L.).
Tr. J. of Agric. and For., 23: 651-658.
1117
Lindsay, W.L. and Norvell, W.A., 1978. Development of DTPA Soil Test for Zinc,
Iron, Manganese and Copper. Soil Sci. Soc. of Amer. Journal, 42, 421-428.
Özbek, N. ve Danışman, S., 1972. Akdeniz Turunçgil Bölgesinde Yetiştirilen Belli
Başlı Portakal Çeşitlerinde Ortaya Çıkan Çinko Noksanlığının Giderilmesinde
Uygulanacak Metodlar Üzerinde Bir Araştırma. A.Ü. Ziraat Fak. Yıllığı, 22(3-
4): 501-529, Ankara.
Özbek, V. ve Özgümüş, A., 1998. Farklı Çinko Uygulamalarının Değişik Buğday
Çeşitlerinin Verim ve Bazı Verim Kriterleri Üzerine Etkileri. I. Ulusal Çinko
Kong., 183-190, 12-16 Mayıs 1998, Eskişehir.
Sestak, Z., 1971. Determination of Chlorophyll a and b. In Sestak, Z., Catsky, J., Jarvis,
P.G. (ed.): Plant Photosynthetic Production. Manual of Methods. pp. 672-701.
Dr. W. Junk N.V. Publ., The Hague.
Sillanpaa, M., 1982. Micro nutrients and the nutrient status of soils. A Global Study.
FAO Soils Bulletin, No: 48, FAO, Rome, Italy.
Soltanpour, P.N. and Workman. S.M., 1981. Use of Inductively-Coupled Plasma
Spectroscopy for the Simultaneous Determination of Macro and Micro
Nutrients in NH4HCO3-DTPA Extracts of Soils. In Barnes R.M. (ed).
Developments in Atomic Plasma Analysis. USA. pp. 673-680.
Takkar, P.N. and Kaur, N.P., 1984. HCl Method for Fe+2 Estimation to Resolve Iron
Chlorosis in Plants. J. Plant Nutrition, 7 (1-5): 81-90.
Torun, B. ve Çakmak, B., 2004. Orta Anadolu Bölgesinde Çinko Noksanlığı. Türkiye 3.
Ulusal Gübre Kong. Tarım-Sanayi-Çevre, sf: 521-534, 11-13 Ekim 2004,
Tokat.
Zengin, M., Gökmen, F. ve Gezgin, S., 2007. Karaman Yöresi Elma Bahçelerinin Mikro
Besin Elementleri Bakımından Beslenme Durumları. S.Ü. Ziraat Fak. Derg.,
21(42): 96-109, Konya.
1118
ÖZET
Bu araştırmada, kirece dayanımları farklı olan Yalova İncisi üzüm çeşidi ile 140
Ru ve 1103 P Amerikan asma anaçları, %10, %30 ve %50 kireç içeriğine sahip
topraklarda yetiştirilmiştir. Her bir yetiştirme ortamında 1) 20 ppm Fe (FeSO4 olarak) +
Çiftlik gübresi (100 g/saksı/5 kg toprak) 2) 20 ppm Fe (Fe-EDDHA olarak) 3) 20 ppm
Fe (FeSO4 olarak) + Sitrik asit (uygulanan FeSO4’ın %10’u olacak şekilde) 4) Kontrol
(Fe uygulaması yok) olmak üzere 4 farklı Fe uygulaması gerçekleştirilmiştir. Demir
uygulamalarının asmaların kök ve sürgün gelişimine olan etkilerini belirlemek amacıyla
kök ve sürgün uzunluğu (cm), kök ve sürgün yaş ağırlığı (g) ile kök ve sürgün kuru
ağırlığı (cm) incelenmiştir.
Araştırma sonucunda genotiplerde incelenen bütün özelliklere ilişkin değerlerde
kireç içeriğinde meydana gelen artışa bağlı olarak azalmalar olduğu saptanmıştır.
Deneme kapsamında saptanan en etkili Fe uygulamaların Fe-EDDHA ve FeSO4 +
Sitrik asit uygulamaları olduğu belirlenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Asma, kireç, demir, kök, sürgün.
GİRİŞ
Kireçli topraklarda yetiştirilen tarımsal ürünlerde, genç yaprakların damar
aralarının sararması ve damarların yeşil kalması olarak ortaya çıkan, kirecin neden
olduğu demir klorozu sorunu ile dünyanın pek çok bölgesinde karşılaşılmaktadır. Asma
yanında, Elma, Avokado, Muz, Arpa, Buğdaygiller, Turunçgiller, Pamuk, Yulaf,
Yerfıstığı, Pikan cevizi, Patates, Sorgum, Soya ve çok sayıda süs bitkisi de demir
klorozundan diğer bitki türlerine göre daha yüksek oranda etkilenmektedir (Bavaresco
ve ark. 1999).
Bitkilerin topraktaki demiri alabilmek amacıyla geliştirmiş oldukları
mekanizmalar türlere hatta çeşitlere göre değişmekte ve ihtiyaç duyulan demir iki farklı
strateji ile alınabilmektedir. Yeteri kadar demir alamayan ve strese giren buğdaygil
dışındaki ayçiçeği ve yer fıstığı gibi çift çenekli bitkilerle, tek çenekli bitkiler bu sorunu
gidermek için köklerde daha fazla kök tüyü oluşturma ve proton salgılamasına ek olarak
şelat oluşturma özelliğine sahip bazı özel fenolik bileşikler ile organik asitleri daha fazla
salgılama gibi mekanizmalar geliştirmişlerdir. Bu bitkiler ayrıca redüktaz enzim
aktivitesini arttırmak suretiyle plazma membranlarından daha fazla demirin iç kısma
alınmasını sağlarlar. Bu tip bitkiler demir-etkin (iron-efficient) bitkiler olarak
adlandırılmakta ve geliştirdikleri bu alım mekanizması da Strateji I olarak
isimlendirilmektedir. Buğdaygil bitkileri ise günümüzde Strateji II adı verilen farklı bir
mekanizma ile topraktan demir alımını gerçekleştirmektedir. Bu mekanizmaya göre ise
buğdaygiller köklerinden salgıladıkları fitosiderofor adı verilen maddelerle rizosferde
bulunan demiri yarayışlı hale dönüştürmekte ve bu şekilde almaktadırlar. Fitosiderofor
adı verilen maddelerle rizosferde Fe+3 ile şelat oluşturulmakta ve bu şelattan ayrılan
indirgenen demir, Fe+2 şeklinde kök hücreleri tarafından çok kolay bir şekilde alınabilir
hale dönüştürülmektedir. Asma genotiplerinin Strateji I mekanizması ile demiri aldığı
bu konuda yapılan değişik araştırmalarda belirtilmektedir (Perret ve Koblet 1984,
Bavaresco ve ark. 1994, Bavaresco ve ark. 1995, Marschner 1995, Marschner ve
Römheld 1995, Bavaresco ve ark. 1999, Özdemir ve Tangolar 2007a ve 2007b).
Tarımın tüm alanlarında olduğu gibi bağcılıkta da amaç şüphesiz ki birim
alandan fazla miktarda ve kaliteli ürün elde etmektir. Bunun için asmaların beslenmesi
ile ilgili uygulamalara önem verilmesi gerekmektedir. Türkiye topraklarının
%26.87’sinin yarayışlı demir kapsamının kritik değer kabul edilen 4.5 mg.kg-1’in altında
olması (Eyüpoğlu ve ark. 1996) ve bağcılığın halen çok fazla kireç içeren topraklarda
sürdürülmesi, “yeni bağcılık” alanlarında kireçten kaynaklanan Fe klorozunu anaçların
seçimini etkilemesi nedeniyle asmaların beslenmesinde önemli bir sorun haline
getirmektedir.
Bu araştırma ile farklı kireç içeriklerine sahip ortamlarda yetiştirilen 2 farklı
Amerikan asma anacı (140 Ruggeri ve 1103 Paulsen) ile Yalova incisi (V. vinifera L.)
çeşidine ait bitkilerde değişik demir uygulamalarının genotiplerin kök ve sürgün
özelliklerinden kök uzunluğu, kök yaş ağırlığı, kök kuru ağırlığı, sürgün uzunluğu,
sürgün yaş ağırlığı ve sürgün kuru ağırlığı üzerine olan etkilerinin incelenmesi
amaçlanmıştır.
MATERYAL VE METOD
Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümünde yürütülen
araştırmada materyal olarak 140 Ru (V. berlandieri x V. rupestris) ve 1103 P (V.
berlandieri x V. rupestris) Amerikan asma anaçları ile kendi kökleri üzerinde aşısız
Yalova incisi (Vitis vinifera L.) üzüm çeşidi fidanları kullanılmıştır.
1120
sürgün yaş ağırlığında ise aynı kireç ortamında Yalova incisi genotipinde (40.67 g)
saptanmıştır. En düşük sürgün özelikleri %50 kireç içeren ortamda yetiştirilen
genotiplerde tepit edilmiştir. Genotip x demir interaksiyon değerlerine göre en yüksek
sürgün uzunluğu ve sürgün yaş ağırlığı değerleri Fe-EDDHA uygulaması yapılan 1103
P bitkilerinde (115.61 cm ve 43.97 g) belirlenirken, sürgün kuru ağırlığı değerleri
FeSO4+Sitrik asit uygulaması yapılan 1103 P bitkilerinde (17.33 g) görülmüştür. En
düşük değerler kontrol bitkilerinde saptanmıştır (Çizelge 1, 3, 5).
Çizelge 2. Sürgün uzunluğu ile ilgili kireç, demir ve kireç x demir interaksiyon değerleri
(cm)
Demir Uygulamaları
Kireç Fe FeSO4 + FeSO4 +
Kontrol Ortalama
(%) EDDHA Çiftlik Gübresi Sitrik Asit
10 96.92 h 115.12 a 101.32 f 112.95 b 106.58 a
30 89.06 i 104.22 d 102.64 e 105.26 c 100.30 b
50 76.66 j 104.67 cd 99.84 g 101.67 f 95.71 c
Çizelge 3. Farklı kireç içeren ortamlarda yetişen genotiplerin sürgün yaş ağırlığı üzerine
demir uygulamalarının etkisi (g).
Demir Uygulamaları
Kireç
Genotip Fe FeSO4 + FeSO4 + Ortalama Ortalama
(%) Kontrol
EDDHA Ç. G. S. A.
10 35.60 42.33 43.57 41.17 40.67 a
Yalova 30 30.07 41.40 40.33 41.23 38.26 b 38.11 a
İncisi 50 29.43 41.13 32.27 38.83 35.42 cd
Ortalama 31.70 g 41.62 bc 38.72 cd 40.41cd
10 29.90 45.13 35.07 42.80 38.23 bc
140 Ru 30 29.40 33.10 33.67 36.67 33.21 f 35.35 b
50 29.03 38.20 33.17 38.00 34.60 ef
Ortalama 29.44 h 38.81 d 33.97 f 39.16 d
10 32.17 47.83 36.40 44.20 40.15 a
1103 P 30 29.20 43.47 36.13 44.10 38.23 bc 38.13 a
50 29.03 40.60 34.93 39.53 36.02 de
Ortalama 30.13 gh 43.97 a 35.82 e 42.61 ab
D%5 (Genotip): 0.91 ; D%5 (GenotipxKireç): 1.57;
D%5 (GenotipxDemir): 1.81 ; D%5 (GenotipxKireçxDemir):3.14, (Ç.G.: Çiftlik Gübresi, S.A.:
Sitrik Asit).
1122
Çizelge 4. Sürgün yaş ağırlığı ile ilgili kireç, demir ve kireç x demir interaksiyon
değerleri (g)
Demir Uygulamaları
Kireç FeSO4 +
(%) Fe FeSO4 +
Kontrol Çiftlik Ortalama
EDDHA Sitrik Asit
Gübresi
10 32.56 g 45.10 a 38.35 de 42.72 b 39.68 a
30 29.56 h 39.32 cd 36.71 ef 40.67 c 36.56 b
50 29.16 h 39.98 cd 33.46 f 38.79 d 35.35 b
Ortalama 30.43 c 41.47 a 36.17 b 40.73 a
D%5 (Kireç): 0.91 ; D%5 (Demir): 1.05 ; D%5 (KireçxDemir): 1.81
Çizelge 5. Farklı kireç içeren ortamlarda yetişen genotiplerin sürgün kuru ağırlığı
üzerine demir uygulamalarının etkisi (g)
Demir Uygulamaları
Kireç
Genotip Fe FeSO4 + FeSO4 + Ortalama Ortalama
(%) Kontrol
EDDHA Ç. G. S. A.
10 12.91 18.03 15.97 16.13 15.76 a
Yalova 30 12.11 15.34 13.59 14.89 13.98 e 14.40 c
İncisi 50 11.89 14.62 13.15 14.15 13.45 f
Ortalama 12.30 i 16.00 c 14.24 g 15.06 f
10 13.52 17.54 15.70 16.63 15.85 a
140 Ru 30 12.08 16.72 15.13 15.23 14.79 c 14.98 a
50 11.17 16.01 14.90 15.08 14.29 d
Ortalama 12.26 i 16.76 b 15.24 e 15.65 d
10 11.41 17.10 14.56 17.63 15.18 b
1103 P 30 11.35 16.08 12.96 17.27 14.42 d 14.56 b
50 11.16 15.10 13.00 17.10 14.09 e
Ortalama 11.31 j 16.09 c 13.51 h 17.33 a
D%5 (Genotip): 0.08 ; D%5 (GenotipxKireç): 0.14 ;
D%5 (GenotipxDemir): 0.16 ; D%5 (GenotipxKireçxDemir): 0.28
(Ç.G.: Çiftlik Gübresi, S.A.: Sitrik Asit).
Çizelge 6. Sürgün kuru ağırlığı ile ilgili kireç, demir ve kireç x demir interaksiyon
değerleri (g).
Demir Uygulamaları
FeSO4 +
Fe FeSO4 +
Kireç Kontrol Çiftlik Ortalama
EDDHA Sitrik Asit
(%) Gübresi
10 12.61 i 17.56 a 15.41 e 16.80 b 15.59 a
30 11.85 j 16.05 c 13.89 g 15.80 d 14.40 b
50 11.41 k 15.24 f 13.68 h 15.44 e 13.94 c
Ortalama 11.96 d 16.28 a 14.33 c 16.01 b
D%5 (Kireç): 0.08 ; D%5 (Demir): 0.09 ; D%5 (KireçxDemir): 0.16
Çizelge 8. Kök uzunluğu ile ilgili kireç, demir ve kireç x demir interaksiyon değerleri
(cm)
Demir Uygulamaları
Kireç Fe FeSO4 + FeSO4 +
Kontrol Ortalama
(%) EDDHA Çiftlik Gübresi Sitrik Asit
10 24.81 f 28.56 d 30.96 b 30.78 b 28.78 b
30 25.49 e 34.81 a 27.00 e 29.53 c 29.21 a
50 24.48 f 30.06 bc 29.48 c 26.99 e 27.75 c
Ortalama 24.93 c 31.14 a 29.14 b 29.10 b
D%5 (Kireç): 0.45 ; D%5 (Demir): 0.53 ; D%5 (KireçxDemir): 0.91
Çizelge 9. Farklı kireç içeren ortamlarda yetişen genotiplerin kök yaş ağırlığı üzerine
demir uygulamalarının etkisi (g)
Demir Uygulamaları
Kireç
Genotip Fe FeSO4 + FeSO4 + Ortalama Ortalama
(%) Kontrol
EDDHA Ç. G. S. A.
10 31.10 33.40 38.20 35.57 34.57 a
Yalova 30 30.03 33.03 38.00 34.10 33.79 b 33.90 a
İncisi 50 29.87 32.55 37.07 33.83 33.33 c
Ortalama 30.33 h 32.99 c 37.76 a 34.50 b
10 26.67 33.03 32.10 33.60 31.35 d
140 Ru 30 26.03 32.03 31.10 32.10 30.32 f 30.44 b
50 25.93 31.80 30.23 30.67 29.66 h
Ortalama 26.21 k 32.29 de 31.14 f 32.12 e
10 27.33 34.20 29.70 32.07 30.83 e
1103 P 30 28.43 32.13 29.10 30.50 30.04 g 29.96 c
50 26.70 31.13 28.57 29.70 29.03 i
Ortalama 27.49 j 32.49 d 29.12 i 30.76 g
D%5 (Genotip): 0.15 ; D%5 (GenotipxKireç): 0.26 ;
D%5 (GenotipxDemir): 0.30 ; D%5 (GenotipxKireçxDemir): 0.53
(Ç.G.: Çiftlik Gübresi, S.A.: Sitrik Asit).
Çizelge 10. Kök yaş ağırlığı ile ilgili kireç, demir ve kireç x demir interaksiyon değerleri
(g)
Demir Uygulamaları
Kireç Fe FeSO4 + FeSO4 +
Kontrol Ortalama
(%) EDDHA Çiftlik Gübresi Sitrik Asit
10 28.37 h 33.54 ab 33.33 b 33.75 a 32.25 a
30 28.16 h 32.40 d 32.73 c 32.23 de 31.38 b
50 27.50 i 31.83 f 31.96 ef 31.40 g 30.67 c
Ortalama 28.01 c 32.59 ab 32.67 a 32.46 b
D%5 (Kireç): 0.15 ; D%5 (Demir): 0.18 ; D%5 (KireçxDemir): 0.30
Çizelge 11. Farklı kireç içeren ortamlarda yetişen genotiplerin kök kuru ağırlığı üzerine
demir uygulamalarının etkisi (g)
Demir Uygulamaları
Kireç
Genotip Fe FeSO4 + FeSO4 + Ortalama Ortalama
(%) Kontrol
EDDHA Ç. G. S. A.
10 19.57 22.33 25.93 23.93 22.94 b
Yalova 30 19.03 22.00 24.07 23.00 22.03 c 22.16 a
İncisi 50 18.70 21.57 23.07 22.70 21.51 d
Ortalama 19.10 h 21.97 d 24.36 a 23.21 b
10 15.63 21.93 22.07 22.87 20.63 e
140 Ru 30 15.47 21.70 20.07 22.03 19.82 f 19.80 c
50 15.13 20.60 18.87 21.17 18.94 h
Ortalama 15.41 i 21.41 e 20.34 g 22.02 d
10 16.10 22.83 18.27 20.60 19.45 g
1103 P 30 15.80 21.03 27.33 29.10 23.32 a 20.22 b
50 14.80 20.63 17.30 18.80 17.88 i
Ortalama 15.57 i 21.50 e 20.97 f 22.83 c
D%5 (Genotip): 0.10 ; D%5 (GenotipxKireç): 0.18;
D%5 (GenotipxDemir): 0.20 ; D%5 (GenotipxKireçxDemir): 0.35
(Ç.G.: Çiftlik Gübresi, S.A.: Sitrik Asit).
Çizelge 12. Kök kuru ağırlığı ile ilgili kireç, demir ve kireç x demir interaksiyon
değerleri (g)
Demir Uygulamaları
Kireç Fe FeSO4 + FeSO4 +
Kontrol Ortalama
(%) EDDHA Çiftlik Gübresi Sitrik Asit
10 17.10 h 22.36 c 22.09 d 22.47 c 21.01 b
30 16.77 h 21.58 e 23.82 b 24.71 a 21.72 a
50 16.21 j 20.93 f 19.75 g 20.89 f 19.45 c
Ortalama 16.69 d 21.62 c 21.89 b 22.69 a
D%5 (Kireç): 0.10 ; D%5 (Demir): 0.12 ; D%5 (KireçxDemir): 0.20
1126
Colugnati, G., Crespan, G., Bregant, F., Tagliavini, S., Montanari, M., Polidori, E.,
1998. Effectiveness of Iron Based Compounds on Vines. Hort. Abstr., 68(3):
2145.
Çelik, S., 1998. Bağcılık (Ampeloloji) Cilt:1 Anadolo Matbaa Ambalaj San ve Tic. Ltd.
Şti. Baskısı, Tekirdağ, 426s.
Eyüpoğlu, F., Kurucu, N., Talaz, S., 1996. Türkiye Topraklarının Bitkiye Yarayışlı Bazı
Mikro Eelement (Fe, Zn, Mn) Bakımından Genel Durumu. Toprak Gübre Arş.
Ens. Genel Yayın No.217, Ankara, 67s.
Kacar, B., 1997. Gübre Bilgisi. Ankara Üniv. Yayın No:1490, Ders Kitabı:449, Ankara,
441s.
Marschner, H., 1995. Mineral Nutrition of Higher Plants. Academic Press Ltd. 24-28
Oval Road, London, 862p.
Marschner, H., Römheld, V., 1995. Strategies of Plants for Acquisition of Iron. Plant
and Soil 165:261-274.
Özdemir ve Tangolar, 2007a. Effect of Iron Applications on Grapevine Genotypes
Growing in Different Calcareous Soils. Asian Journal of Chemistry
19(3):2423-2430.
Özdemir ve Tangolar, 2007b. Effect of Iron Applications on Fe, Zn, Cu and Mn
Compositions of Grapevine Leaves. Asian Journal of Chemistry 19(3): 2438-
2444.
Palliotti, A., Proietti, P., Cartechini, A., 1994. Iron Chlorosis in Grapevine:
Photosynthetic Activity and Therapeutic Effects of Iron and Non-iron
Compounds. Annali della Facolta di Agraria, Universita degli Studi Perguia
Italy, 48:405-416.
Perret, P., Koblet, W., 1981. Evidence of Increased Ethylene Content in the Soil Air of
a Vineyard with Compaction Induced Chlorosis. Vitis, 20: 320-328.
Perret, P., Koblet, W., 1984. Soil Compaction Induced Iron Chlorosis in Grape
Vineyards: Presumed Involvement of Exogenous Soil Ethylene. J. of Plant
Nutr., 7(1-5): 533-539.
Perret, P., Koblet, W., 1997. “Compaction Chlorosis” of Grapes Restricted Root
Growth as the Cause (Part 1). Hort. Abstr., 67(4): 2861.
Zamboni, M., Venturi, A. and Vespignani, G., 2003. Rootstock Influence on Vegetative
and Productive Chracters of Sauvignon Vines Grown on the Sands of Basco
Eliceo. Hort. Abstr., 73(5): 4206.