You are on page 1of 6

Cefer Cef erov

(Baku, 1914-Baku, 1973)

1914 yılında, Bakü'de doğdu. Babasının adı lin tenkid ve edebiyat hocası olmuştur.
Haşım'dir. Orta tahsilini Bakü'de bitirmiş, yüksek Son yarım yüzyıl içerisinde Azerbaycan'da ti-
öğreniminiyse Moskova'da, A.Bubnov Adına yatroculuk sahasındaki büyük başarılar ve atı-
Yüksek Öğretmen Okulunda (1932-1937) ta- lımlar, onun adıyla yakından ilgilidir. O, Azer-
mamlamıştır. baycan Tiyatrosunun ilk ilmi tarihini yazandır.
Otuzuncu yillarin başlarından itibaren, ga- Sanat nazariyelerinin güncel problemleri, klasik
zetecilik, edebi tenkid ve edebiyatçılık sahalarında dramaturglar ve sahne üstadları, Rus ve dünya ti-
ateşli çalışmalar ortaya koyar. İlmi-edebi ça- yatroculuğu hakkında kapsamlı araştırmaların ya-
lışmalarını aynı derecede ateşli sosyal faaliyetlerle zandır. Allı ciltlik "Sovet Dram Teatrı Tarixi"nin
birlikte devanı ettirir. 1930-50 yıllan arasında, (Moskva, 1966-71) redaksiyon heyetinin üyesi ve
Azerbaycan'da insancıl-medeni yönelişlerle ilgili asil metin yazarlarından biridir.
hemen hemen bütün sahalarda ve her seviyede et- Azerbaycan'da milli tiyatro tarihi, oyunculuk
kili görevler alır. "Edebiyyat Gazeti"nin tenkid bö- ve rejisörlük sanatı hakkında çağdaş ilmi düşünce
lümünün müdürü, Devlet Dram Teatrı'nda edebi sistemi, modern sahne anlayışı, milli estetik ve sa-
bölüm başkanı (1937-38), Yazarlar Birliği'nin natkarlık fikri onun ilim adamı, nazariyeci ve öğ-
mes'ul katibi (1939), sinemacılar idaresinin şube retici geleneği zemininde şekillenmiştir.
reisi (1938-39) olur. 1973 yılında Bakü'de vefat etmiş, "Fexri Hi-
İkinci Dünya Savaşı yıllarında yazar, asker ve yaban"da defnedilmiştir.
savaş muharriri olarak savaşan birliklere katılır
(1940-47). Savaştan sonra Azerbaycan Komünist Başlıca eserleri:
Partisi'nin Merkezi Komitesi'nin Bedii Edebiyyat Cefer Cabbarlı. Bakı, 1939; Azerbaycan
ve İncesenet müdür yardımcısı (1951-53), Kültür Dram Teatrı. Bakı, 1959; Vilyam Şekspir. Bakı,
Bakanının i. yardımcısı (1953-54), Azerbaycan Ko- 1964; Eserleri (iki ciltte, Türkçe ve Rusça). Bakı,
münist Partisi Merkezi Komitesi'nin İdeoloji ve 1968; Azerbaycan Teatrı. Bakı, 1974.
Kültür işleri üzere katibi (1967-71), Me'marlıq ve
İncesenet Enstitütü'nün tiyatro ve sinema şu- Kaynakça:
besinin müdürü (ömrünün son günlerine kadar) 1. Azerbaycan Sovet Edebİyyatı Tarihi.
görevlerinde çalışmıştır. Bakı,1988.
1934-73 yıllan arasında, aynı zamanda bir öğ- 2. Azerbaycan Sovet Edebîyyatı Tarihi. I-
retmen olarak da aralıksız ders vermiş, bir çok nes- II ciltler. Bakı, 1966-67.
TEATRDA MÜASİRİK

("Ölüler" tamaşasi hakkında)

(Cefa- Ceferov. Eserleri. 2 cildde, c.2. Bakı, 1968, s.349-361)

Müasîrliyin senet üçün, o cümleden teatrl Bunu aydın tesevvür etmek üçün "Ölüler" ta-
üçün bir qanuniyyet olduğu melumdur, müasirlik maşasını nezerden keçirmek kifayetdir. Müasirlik,
senetin mezmunudur ve bu me'nada yeni anlayış elbette, müasir mövzusuz düşünülmür, lakin mü-
sayıla bilmez; bıma baxnmyarak, bu gün mü- asir bedii tefekkür mövzulara serhed de qoymur,
asirlîkden bu qeder çox danişihırsa2, o sebebsiz ve qlassik eserin tamaşasında da biz müasir görüne
esassız deyildir. Müasirlik konkret-tarixi bir zaman bilerik. Hem de bu müasirliyi esere biz dahil el-
olmakla beraber, cemiyyetin inkişafını exs etdirir mirik, onun öz varlığında bu keyfiyyet vardır,
ve buna göre de deyişir, nıükemmelleşir, yeni bir çünki qlassik eser ele ona göre de qlassikdir ki,
sıçrayış üçün zemin olur. Müasirlik uğrunda mü- onda keçilmez, daimi, ebedi bir gözellik vardır,
barizemizin tarixi uzundur ve bugünkü müasirlik bizim müasirliyimiz bu gözelliyi daha da te'sirli
telebinin kökü de bu tarixle bağlıdır. Lakin son edir, ona daha artik11 telkin qüvvesi aşılayir. "Ölü-
dövr heyatımızda mühimi deyişiklikler baş ver- ler" çox müasir eserdir, neinki mezunum, ruhu,
mişdir ki, müasirliyin mezmununu xeyli zen- hetta yazılışı da çox müasirdir; obrazlannın lerkib
ginleşdirmiş ve yenileşdirmişdir. Doqmatizmin ve ve harakterinde onu qlassik realizmle bağlayan ce-
subjektivizmin zererli te'siri ve neticeleri aradan hetler olduğu kimi, müasirliye yaxınlas.dıran çiz-
qaldmldıkea, praktiki3 fealiyyet elme, derin giler de az deyildir.
biliye4 daha çox esaslandıxea, içtimai şuur da Qlassik eserleri sehneye qoymak keçmişe hör-
deyişir, ye-nileşir. Odur ki, şuur fealiyyeti olan met üçün, ynbileyleri keyd12 etmek üçün deyildir.
senet de, tebii, deyişmeye bilmez ve doğrudan da "Ölüler" edibin anadan olmasının 100 illiyine hesr
elmin sür'etli inkişafı seııelkarla heyat arasında edilmiş olsa da, yubiley xatirine koyulmuş bir ta-
münasibeti de-yişmİş, neticede senetin funksiyası maşa olmakla qalnur. Klassik pyesi oynanıaqdan
da yeni key-fiyyet kesb etmişdir. Cemiyyelle meqsed onun bu gün üçün kıymetini nıüasir
beraber senet özü de müeyyen inkişaf keçirmiş, me'nasını açmak, onu yeni gözle görmekdir. Bu he-
nıezmıın ve formada müeyyen yenilikler emele qiqet be'zen qlassiki "müasirleşdirmek" kimi an-
gelmişdir. Bugünkü seneti bu prosesden ayrı laşılarak, eseri deyişmek, muhite uyğunlaşdırmak,
düşünmek olmaz ve biz müasirlik dedikde "rejissor materialına" çevirmek hevesi doğurur,
senetde mehz bunu nezerde tutur, her senet lakin bu çox yanlış yoldur ve "Ölüler"in seline ta-
növünün, hetta janrın6 tebietinde yaranan'' yeni rixi de bunu aydın nümayiş13 etdirir. "Ölüler" bir
xüsusiyyetleri göz qabağma8 getîririk.. nece defe "müasirleşdirme" tecrübesinden keçnıiş
Bugünkü Azerbaycan teatrının irili-xırdalı çox ve her defe uduzmuşdur. Başka cür de ola bilmez,
küsuru vardır ki, bu küsurlar onun zamandan geri çünki teatr öz tamaşasının müsteqiî müellifi olsa
kaldığına delalet edir. Lakin tanıamile aydındır ki, da, dramaturqıuıW yazdığı ile hesablaşmaya bil-
O küsurlar ancak müasirleşme yolu ile leğv edildiyi mez, en başlıcası ise müasirliyi eserin özünde ax-
teqdirde netice semereli ola biler. Bu ancak nezeri tanb tapmadan15 heç bir "müasirleşdirme" müm-
mülahize deyil, teatrın öz tecrübesinde sınaqdan kün deyildir. Müasirlik piyesin öz mayasında,
çıhmış bir heqiqetdir. O da seciyyevidir ki, te- kanında olmalıdır.
atrımızda müasirliyin te'siri en is'tedadlı ve biliqli Teatrın, ilk növbede16 quruluşçu rejissor Torik
kuvvelerin yaradıcılığında bariz şekilde meydana Kazımovun hidmeti ondadır ki, "Ölüler"in mü-
çıxir. Müasirleşme meyli, demek olar ki, 50-ci il- asirliyini çox yahşi duymuş, keçmişden, bu günle
lerin ortalarından başlamış, teatrın son te- mükayise seviyyesinden çox uzak görünen bir keç-
maşalarından bir neçesinde ise özünü aydın gös- mişden behs eden eserin hadiselerinde ve ob-
termekdedir. Bu tamaşalarda teatrın öz qüvveleri razlarında17 müasir fikir, eyni zamanda müasir senet
ile yanaşıl0 kenardan çağırılmış ressam ve bes- dili üçün seciyyevi olan keyfiyyetler görebilmişler.
tekarlar da iştirak etdiklerinden, demek olar ki, te- Tamaşanın sonunda İsgenderin dilinden eşi-
atrın müasirleşmesi başka senetlerle, ümumiyyetle dirik ki, tesvir olunan ehvalat xalkımızın tarihinde
milli bedii inkişaf prosesi ile bağlıdır. qanlı sehifelerden biridir. Bu beledir, eser ta-

1. tiyatro 2. konuşulursa 3. pratik 4. bilgiye 5. ancak 6. türün 7. meydana gelen 8. önüne 9. sınavdan 10. birlikte 11.
fazla 12. yıl dönümteri 13. gösteriş 14. dram yazarının 15. bulmadan 16. seferde 17. tasvirlerinde
riximizin çox dehşetli sehi fesini canlandırır ve bu mübarize felsefi me'nada avamlık ve tereqqinin
nökteyi-nezerden tamaşa derin idraki esasa ma- toqquşmasında yeni mikyasda ve seviyyede
likdir. Lakin keçrnişiıı qanlı sehifesîni can- davam eden ardikeslmez bir mübarizedir. Madam
landırmak öz-özlüyünde müasir teatr üçün bir ki, beledir, "Ölüler"in materialını, meişetini, ko-
meqsed ola bilermi? Düşünüle bilermi ki, teatrın loritiniö bütün tefsilatı ile saxlamağa, "meişet" ko-
vezifesi bizi keçmişe kaytarmak ve keçmişden ib- mediyası ve ya faciesi oynamağa, dikketi tarixi id-
retlendirmekdir? Bele bir mecjsed ve vezife meobul raka çekmeye bir o qeder ehtiyac kalmır. Müasir
görünse de, çox kiçik ve setindir. Odıır ki, "Ölü- senet realist şuura, elnıi doğruluğa dayanan bir he-
ler"de yalnız kesmişimizin qanlı sehifesini görmek qiqet teleb edir ve buna göre de fakta, senede, ta-
ve onu bele de oynamak doğru olmazdı. Be'zi mü- rihe naturalist münasibe! beslemir, eserin heqiqeti
lahizelere göre, "Ölüler"in ebediliyi onun din eley- işığmın remzi, mecazi şekilde olsa da, mexbuldur,
bine çevrilmiş qlassik bir eser olmasında, islami -teleb edir. "Ölüler" tamaşasının deyeri orasındadır
ifşa etmesindedir ve buna göre tamaşanın da mü- ki, burada mezmun, fikir, ideya müasir olduğu
asirliyini dine zerbe^ vurmasında görmek daha kimi, onun ifadesi de yenidir, bugünkü estetik te-
doğru olardı. Bu mülahize, elbette, esassız deyildir leblere uygundur, realizmin nailiyyetlerine mü-
ve "Ölüler"in dinsizliyini görmemek olmaz; ta- vafikdir.
riximizin qanlı sehifesi deyiklikde, dinin ve din- Bu yeniliq, müasirliq her şeyden evvel ta-
darlığın doğurduğu musibet de buraya daxildir. maşanın bedii tertibatında nezere çarpir. Eserde
Lakin bele bir mülnhize yene de mehduddur; din hadiseler otaxda7 ve qebristanhkda baş verir. Ta-
tarixi bir kateqoriyadır, dinin qalıklarına3 qarşı maşada naturalist me'nada ne otac] vardır, ne qeb-
nuîbnrizemiz nökteyi-nezerinden "Ölüler" bizim ristanlık, ele bir bedii obraz tapılmış*, ele mekan ve
üçün ne cjeder gerekli olsa da, qlassik dra- feza konkretliyi^ elde edilmişdir ki, hem otakdır,
ma turgiyamızın bu ölmez eserini din eleyhine bir hem tjebristanlık. Bu ele bir vehdetdir ki, eserin
eser kimi mehdud çerçivede qiymetlend irmek reva ideyasım - dirilerle Ölülerin ferqsizliyini aydın
deyildir. Bes bele olduğu hakla, esere bugünün ifade edir. Gördüyümüz üç parça dekorun bir üzü
gözü ile baxıldıkda, daha doğrusu, onun mü- kapıdır, diğer üzü qebir daşı, bu, çox doğrudur,
asirliyi ve bu me'nada keçilmezliyi, ebediliyi de- çox müasirdir, çünki teatrda'1' bedii tertibat ha-
yildikdc nuzerde ne tutulur ve teatr "Ölüler"in diselerin baş verdiyi mekanı andırmakdan daha
müasirliyini ister ideyaca*, islerse de estetik çox, tamaşanın zahiri obrazını, ye'ni resm dili ile
me'nada nede görmüşdür? eserin ideyasmı, hem de bedii ideyasını açmalıdır.
Bizce, bu keyfiyyel avamlıqla tereqqinin, ölü Bele olduğu hakla tefsilat ikinci dereceli bir şeydir
şuurla diri şuurun, etaletle bereketin, ağılla küt- ve biz görürük ki, "Ölüler"in tertibatında bu tef-
lüyün mübarizesidir ve benlin mübarizenin çox silat minimuma endirilmişdir. Lakin tertibatın gö-
zaman müsibetsiz, faciesiz keçmediyini leydik et- zelliyi yalnız bunda deyildir. Elçinin işi bir de ona
mesindedir. Bu me'nada "Ölüler" hem milli fa- göre yaxşıdır ki, biz neinki I2otağın içinde geden
ciedir, çünki bizim de milli tariximizde bu mü- hadiseleri, hemçinini3 bayırda, küçede, qesebede
barizenin qanh bir sehife açdığı olmu.şdur; hem de baş veren hadiseleri sanki görürüq, muhiti lıiss edi-
beşeri bir faciedir ki, komediya şeklinde meydana riq. Buna göredir ki, hadiseler neinki sözler ve be-
çıxması, daha doğrusu, ağlar gülüş doğurması, tra- reketler vasitesi ile tesvir edilir, eyni zamanda söz-
gikomiks qehreman vasitesi İle ifade olunması ese- süz gediş-gelişden, kulağı sesde*4 durmuş,
rin felsefî me'nasını neinki deyişdirmir, exsine, onu düşünceye qerk olmuş personajlardan ve saiden
daha da obyeklivleşdirir. Çünki tereqqiye qarşı duyulur, dorq edilir. Tutalım ki, sehnede sohbet
duran avamlık, düşünceye qarşı meydan oxuyan Nazlıdan, onu gözleyen felaketden gedir, bu
düşüncesizlik gülmeli olduğu derecede de ağ- zaman biz dekorlar arasındaki boşlukda Nazlını
lamalıdır; hem de sohbet böyük bir kütleden, anası ile kederli veziyyetde görürüq. Yahud Is-
elden, halkdan getdikde, gülüş ancak göz yaşlan gender sehnede geden epizodda15 yoxdur, amma
içerisinden sızib keçe biler. biz onu görürük, o düşünür ve bilir ki, içeride ne
Elbette, "Ölüler" Azerbaycan! artık yohdur ve ise bir musibet hazırlanır.
tebiidir ki, avamlıkla lereqqinin toqquşmasi ta- Başka bir misal: son sahnelerden birinde Mir-
maşanın hadiselerinde baş verdiyi şekilde artık heç bağır ağaya me'lum olur ki, Nazlını Şeyxe verirler,
bir zaman tekrar oluna bilmez. Lakin dü- Hacı Hesen ağa bu baredelt1 kerarını bildirenden
şüncesizliye, şuur setbiliyine, doqmatizme qarşı

1. döndürmek 2. darbe 3. kalıntılarına 4. düşünce olarak 5. trajikomik b.renk uyumu 7. odada 8- tasvir edilmiş 9. net-
liği 10. tiyatroda 11. görünüşünü 12. elbette 13. böyle 14. şahıslardan 15. bölümde 16. hususta
sonra "gedek, Mirbağır ağa" deyir, ancak biz gö- rürler. Elbette, eğer bütün bunlar esassız de-
rürüq ki, Hacı Hesen ağa doğrudan da getdi, Mir- yildirse, o zaman zahiri bir şey de hesab edile bil-
bağır ağa ise derdli halda pillekeni üstünde olurdu. mez, lakin esil yenilik mezmunda, fikirde, onun es-
Hele men seline herlendikce2 dekorların başka bir tetik tebieündedir. Bu ise teatrda aktyorsuz
menzere yaratmasını, etrafda baş veren, hadiseleri, düşünüle bilmez ve o rejissor yahşidir ki, öz fik-
Şeyxin karşılanmasını, fanatiklerin ibadetini, Is- rini, - bu fikir müslekil ve deyerlidirse, - aktyor va-
genderin kederli halda Sabirden oxumasını ve sitesi ile ifade ede bilir. Müasir senet, insanı daha
başka tefsilalı demîrem ki, bunların hamisi bedii derinden duyması, onun daxüine nüfuz ederek
tertibahn yaratdığı imkanlar neticesinde elde edilir. çetin suallara, mürekkeb felsefi problemlere cavab
Bu tertibalda bir növ kinematokraf xüsusiyyeti var- ahtarması, bu ahtarıslarda cesaretli olması ile ba-
dır ki, paralel epizodlar göstermeye, hadiselerin ar- rakterize edilir. Müasir insan, müasir şuur hemişe
xayında gizlenen me'nanı daha eyani açmağa, fonu okluğundan daha realistdir, elme, biliye, hekiki te-
güçlendirmeye, atmosferanı aydınlaşdırmağa, mü- sevvürlere, tehlile, müstekilliye daha çox maildir;
hilin panoramını vermeye imkan yaradır. Bu "ki- evvelki me'lum shemlerin, aprior anlayışların tez-
nematokraflığın" yaxşı ceheti orasındadır ki, teatra yiki zeillenıiş, düşünen, ahtaran, ayık insan, feal
kino ünsürü daxil etmir, - bu, asan yoldur, ucuz va- kuvvetli, iradeli, doyuşken insan indi seneti çox
si tedir, - tertibat prinsiplerini yenilendirmek sa- meşgul edir. Sehnede bir bahışdan ohunan, dü-
yesinde müasir teatrın tükenmez imkanlarını mey- şünüb-düşündürmeyen, sethi, dayaz, shenıatik
dana çıxanr. Bu nökteyi-nezerden Şeyxin obraz görmek ve bu obrazi "yaradan" aklyordan
gelişinden qabacp asılan perde çox maraklıdır, o da lezzet almak ve ibretîenmek mümkün deyildir.
danışır, tamaşanın me'nasıni, onun kinayeli ma- Aktyor sethidirse, sehnede düşünmeyi bacarmırsa,
hiyyetini açmağa kömekf1 edir. Perdenin üzerinde heç bir rejissor tapıntısı istenilen neticeni vere bil-
yuhan kaldırılmış sümük1? eller, ölü elleri tesvir mez.
edilmişdir, bununla teatr sanki demek isteyir ki, "Ölüler" bir tamaşa olarak çox yaxşı dü-
"ölüler" Şeyxi alqışla qarşılayırlar; bu, bir remzdir, şünülüb-qurulmuşdur. Rejissor tapıntıları mü-
mecazdır, hem epizod üçün vadbdir, hem de ta- ithtelif ve zengindir, lakin çox teessüf ki, aktyor
maşa üçün ümumileşdiriu ehemiyyete malikdir. oyununda tanı müveffeqiyyet elde edilmemişdir.
Odur ki, ellerden biri orta qapı - qebir üstünde Biz ise hiss ediricj ki, rejissor aktyorları me'nalı,
daimi asılarak, tamaşanın ordenine 8 çevrilir, ağılh, te'sirli olmağa, sethilikden, dayazlıkdan, za-
i İcmin9 kapıdan Şeyx Nesrulla eyni el işaresi ile hirimden qaçmağa çağırır- Bunu biz ilq sehneden
emr edir ki, "qurbanlık" gelirilmiş qızın siğesi icra hiss edirik. Hacı Hesen ağanı axtaran hacıların ve
olunsun. Ölü ve canlı eller dehşetli bir oyundan, meşedilerin derin heyecan keçirdiklerini, daxilen
musibetti bir aldanışdan xeber verir. sarsıldıklarını, çaşbaş21 olduklarını biz onların fi-
Bedii tertibat tanıaşanın umumi men zer esini, kirli veziyyetlerinden, mat qaldıklarından, et-
bütöv'0 bir alemi, "Ölüler" muhitini duymağa ve rafdakiları sanki görüb-duymadıklarmdan an-
görmeye imkan yaradır. Tamaşaya elave olunmuş layırıq. Hacı Hesen ağa sehneye gelende ise bu
proloq1] da buna işare edir. Sehne herlenir12 ve gö- hissiyatımız bir azda derinleşir. Aklyor
zümüzün kabağından13 diri ölülerin, donmuşların, M.Şıhzamanov bu rolü tamam yeni sepkide ve
tjefletde qalmışlarm panoramı gelib keçir. Her te- men deyerdim ki, tam me'nası ile müasir sepkide22
refden "ölüb a... ölüb a... ölüb a..." sesleri eşidilir. oynayır. Fanatiqlerin en nıö'teberi olan Hacı Hesen
Tamaşanııı finali da yene umumi panoramda ve- ağa onun ifasında dahilen sanki ikileşmişdir; o ina-
rilir, lakin bu defe veziyyete hekim olan ölüler nır ve şekk edir, lakin bunu diline getire bilinir, içe-
deyil, İsgender ve bir işıq kimi onun etrafına sı- riden vahimelenir^ qorxur, günaha batacağını
ğman cavanlardır: Nazlıdır, Celaldir. Bele bir duyur, özünü le'netleyir, amma şübhe zayii olmur;
sehne tamaşanın mentiqinden doğur, çünki "Ölü- özünü zorlayır, hetta inanmak isteyir ki, gözüne ne
ler" en qaranlıq bir hadise, en qanlı sehife olsa da, ise doğrudan da görünür, sanki bir nefer ağ pal-
işsız, ümidsiz ve inanışız deyildir. Iarda24... Yanına gelen şikayetçiler onu bu vahimdi
Teatrda müasirliqden behs olunarken be'zen haklan uzaqlaşdırırlarsa da, o matdır25, çaşbaşdır
bunu zahiri elamellerde, tertibatın şerliliyinde, ve görünür, en yaxşısı, düşünmemek, qor~qorana
pyesin epizodlara parçalanmasında, senarivarı14 inanmak ve hetta, on bir yaşlı kızı Nazlını da Şeyxe
qurulusunda, keçmişle bugünün, xatire ile real ve- qurban vermekdir. Bu cür26 tereddüdlerden keçib
ziyyelin qarışık şekilde tesvirinde ve sairde gö- qalib gelen fanatizm, elbette, daha güçlü te'sir ba-

1. merdiven 2. ilerledikle, değiştikçe 3. hepsi 4. sinema 5. önce 6. yardım 7. kemik S. nişanına 9. bu 10. bütün 11.
önsöz 12. değişiyor 13. önünden 14. senaryo gibi 15. her zammı 16. sis (emlerinin 17. denenmemiş 18. sathi 19, tasvir, gö-
rünüş 20. buluşu 21. şaşırmış 22. şekilde 23. kuşkulanıyor 24. giyside 25. şaşkındır 26. tür
ğışlayır ve eyni zamanda aktyoru da dayaz ve inandırıcı ve ya sün'i görüne biler. Odur ki,
müştekini oyundan uzaklaşdırır. M.Dadaşovun şexhi anlaşılmadığını bilse de, de-
Bu cehetden İ.Osmanlı, sehnemizin bu son de- diqlerini üreqden, derin bir inam ve eqide ile
rece şirin ve yapışıklı aktyoru da, teeccüb ve heyret deyir, öz "elminin" gücüne e'tibarla söyleyir. Şey-
içinde qalmış Meşedi Orucu bir harakter kimi xin fanatiqler terefinden anlaşılmayan metni ha-
yaxşiyaradır.Genc aktyor H.Hanızadeni de hüsusi diselerle, süjetin inkişafı ile çox mentiqi şekilde
qayd etmek isterdik, çünki o öz xeste ve şikesi* bağlıdır. Meselen, Şeyx bu dünyanın heçliyinden
qehremanlarını eyni zamanda yorgun düşmüş, ve ahiret dünyasının ülviyyet ve ebediy ye tinden
bezmiş, son ümidle yaşayan zavallı bir mehluq danışdığı halda, ölüleri diriltmeyi tebliğ edirse,
kimi çox inandırıcı oynayır, biz karşımızda mü- mexsedi müselmanlığı möhkemletmek, islam te-
rekkeb psiholoji veziyyet keçiren sade bir insan gö- leblerine müvafiq olarak nece yaşamak lazım ol-
rürüq. Mesele de burasındadır ki, her bir aktyor, duğunu öyretmeqdir. Menquhata bu qeder ehe-
rolün hecininden ve mövqeyinden asılı olmayarak miyyet vermesi de hem öz bereketlerini, hem de
psixoloji me'nada zengin, fikirce aydın, konkret ha- müselmanlığı doğrultmak ve möhkemlendirmek
rakter yaratmalıdır ve yalnız bu halda me- üçündür. Cehennemde yananların ekseriyyeti su-
işetçilikden, tipaqlıkdan2, zahiri harakterlikden baydırlar^ deyir.., Bele olduğu halda Hacı Hesen
doğan sethilikden kaçıla biler. ağa öz Nazlısını Şeyxe vermeye bilermi?!
"Ölüler"de ölüler muhitini temsil eden tipler Bes ne üçün ölüleri diriltmek baş tutunur? Ona
çoxdur ve onların hamisi 3 tamaşa üçün mü- göre ki, dine bu qeder muti olan müselmanlar es-
hümdür. Lakin tamaşanın taleyi iki obrazdan* linde dini unudub dünya malına, nefse, tamaha
daha çox asılıdır ki, bunlardan biri Şeyx Nesrulla, uymuşlar. Şeyx onlara hezret Davuddaıı danışır,
diğeri İsgenderdir. Melbuatda çıxan yazılarda bir gün o, yoldan keçerken görür ki, meleqler
M.Dadaşov Şeyx Nesrulla rolunda beyenilirse de, öhiye eziyyet verirler, sebebini soruşanda, me-
bizce, lazımınca kıymetlendirilmemiş, hetta rolün nler cavab olarak deyirler ki, sen niye bunların
ifası bir az da mübahiseli görünmüşdür. Be'zileri zahirini görürsen, buseydin ki, batilileri necedir,
Şeyxin şeyxlikden çıxarılıb adi bir avantüriste5 çev- bu suali vermezdin. Batilileri pis olduğundandır
rildiyini söyleyir ve bununla elakedar tamaşada ki, ölüleri diriltmeq baş tutmur!
dine qarşı hettin zeiflediyini nöqsan hesab edirler. Şeyh Nesrullanın harakterini yaratmak üçün
Mülahize beledir ki, din öz mö'teber nü- aktyor bunlan mütleq yaxşı bilmelidir, yoxsa obraz
mayendesinin simasında ifşa edilseydi, tamaşa xırdalanıb10 "İsfahan lotusuna11" çevrile biler.
me'naca daha keserim olardı. Bele düşünüle biler, M.Dadaşov öz kehremanını cavan ve sağlam oy-
evvelki "Ölüler"de şeyxler ekseren bele de oy- nayır; onun merezi de kelekdir12, o, yeni bir mü-
nanılmışdir. Lakin indiki tamaşa Şeyxin simasında lıite qedem t|oyur, özünü gergin hiss edir, odur ki,
dinle mübarizeni esas götürmür; o ne tam işe başlamadan evvel vaxt qazamr ki, etrafdakılan
me'nasında şeyxdir, ne de sadece "İsfahan lo- tanıya bilsin; İsgenderi te'riflemesmden de meqsed
tusudur". M.Dadaşovun Şeyxi dünenin deyil, bu- budur.
günün adamıdır, çox ustadır, meharetlidir, bi- Rejissor Tofik Kazımov sehnede hereketi, di-
liqlidir, aldatmak ve mehkum etmek onun seneti namiqaıuı2 sevir. Bele bir re'y de vardır ki, "Ölü-
ve meqsedidir. Şeyxliq ancak bir örtüdür ve o, ler" durgunluk ve etalet aleminden behs etdiyi
sabah başka bir memlekete düşerse, orada yeqin üçün tamaşanın ritmi süst1* ve leng15 olmalıdır.
ayrı bir donda görüne bilecekdir. Şeyxin ge~ Kazımov bunu kebul etmir, bereketle dolu, ritmce
yimindeki Avropa ünsürü de, olsun ki, bunun za- diri, temp e'tiban ile qızğın bir tamaşa yaradır.
hiri nişanesidir. Bununla bele, M.Dadaşov Şeyx Aktyor M.Dadaşov da bu sepkini1^ beyenir. Onun
Nesrullanı büsbütün esrsiz ve milliyyetsiz dü- senetkar tebietine qızğınlık ve sür'et, hetta eqs-
şünmür, o harada? ve kimlerin arasında olduğunu sentrik ritm daha yahxındır, odur ki, Şeyx Nes-
bilir, öz biliyi ve "elmi" ile bir şeyx, bir abid te'siri rullam pirani17 oynamakda çetinlik çeke bilerdi.
bağışlamak üçün özünü çox güdü hiss edir. Akt- Buna göredir ki, adet ve en'ene xilafına, Şeyx Nes-
yor farsca ve erebce yaxşı danışdığıs kimi, metnin rulla daim hereketdedir, hadiseleri özü idare edir;
me'nasını da düzgün bilir ve harakteri bu metn da- o çevikdir, gümrahdir. Hüsusen qebiristan seh-
hilinde düşünüb canlandırır. Anlaşılmaz şeyx nesinde sanki emeliyyata başlayan bir sehrkar,
me'nasız danışmır ve bu me'nanın be- e'cazkar kimi meydana atılarak, mö'cüze se-
nimsenilmesinden asılı olarak Şeyx Nesrulla bize viyyesinde bir hadise göstereceyini telkin edir.

I. kırgın 2. uygun tiplikten 3. hepsi 4. tasvirden 5. maceracıya, düzenbaza 6. dokunaklı 7. nerede 8. konuştuğu 9.
bekârlardır 10. ufalanıp 11 .i&fehan serserisi 12. hiledir 13. canlılığı 14. yavaş 15. ağır, aheste lö.şekli 17. nurani kişi
M.Dadaşovım Şeyxi korxulu bir oyunu cesaretle urun, böyük idealin faciesidir, buna göre de çox ib-
icra edir; eyni zamanda o, arifdir, ayıkdır. İs- retlidir. H.Turabov senetkar bir aktyor kimi hele
genderden göz kulakdadır, M.Dadaşov yeni Şeyx genedir. O, rolü duyur, sevir, ancak ağırlık ve çe-
Nesrulladır, öz sepgisî, öz hetti vardır, bu dairede tinliyini bir qeder nezere almır, buna göre de ten-
çox ağıllı ve selikeli, yığcam ve ifadeli bir obraz ya- kidi yazılardan birinde deyildiyi kimi, obrazı sanki
radır. "26-lar" filminde Ezizbeyov, "Ölüler"de Şeyx ikiye parçalayır, gah derdli İsgenderi, gah da her
Nesrulla gösterir ki, Melik dadaşov çox ciddi ve şeye yüngüllükle bahan kefli İsgenderi oynayır,
ümidli yaradıcıhk yolundadır, o, görkemli bir se- halbuki obraz birdir, gah yüngül, gah ağır ola bil-
netkar kimi artır, böyüyür ve çalışmalıdır ki, get- mez. O hemişe ciddidir, hereketlerini idare eden
dikce daha çetin ve mürekkeb vazifelerin belline arak şüşesi deyil, düşüncesi, ağlı, mühakimesidir.
doğru inkişaf etsin. İsgender bilir ki, Şeyx "İsfahan lotusudur", lakin
İsgender obrazının ifasına gelince, demek la- bu, aktyora hakk vermir ki, Şeyxle ilk defe üz-
zımdır, ki, aktyor H.Turabov, rejissorun fikrine leşerken öz münasibetini derhal bildirsin, Şeyxi ele
müvafik olarak, öz obrazının tamaşada ne qeder salmak derecesinde bereketler etsin. Bu cür mü-
mühüm mövke tutduğunu yaxşı duyur; tamaşada nasibet hemin sehnenin ciddiyyetini pozur, dra-
dikket merkezindedir, metn ve hereketce eslinde matîzmini zeifledir, neticeni yahınlaşdırır, harakter
olduğundan daba geniş düşünülmüşdür. Derdli İs- yaratmak kaygısı tamaşaçının mehebbetinden sui-
gender bize daha feal, daha diri, daha metin gö- istifade etmek niyyeline tebdil olunur. Bu ise esil
rünür. O bizim insan idealımıza daha yalımdır, senet yolu deyildir. Biz bu sözleri Hesenağa Tu-
çünki derdli olsa da dahilen temizdir, necibdir, en rabova güvendiyimizden, onun daha çetin yollarla
başhcası, ağıllıdır. Onun faciesi ağlın, sağlam şu- germesini arzuladığımızdan deyirik ve inamnk ki,
o, İsgenderi daha derinden sevdirmek kudretine
malikelir...

You might also like