You are on page 1of 16

Qasım Bey Zâkir

(Şuşa, 1784- Şuşa, 1857)

Vâgifle başlayan halkçı şiirin XIX yüzyıldaki nışanda ona kulak asmamak olmazmış. Biraz tünd-
en büyük temsilcisidir. Azerbaycan şiirinin dil açı- mecaz olduğu üçün terpenişinde dexi çabukluk gö-
sından millîleştirilmesinde önemli hizmetler ver- rünermiş. İnsaf ve mürüvvetden hariç sözler ve
miştir. 1784'te Karabağ Hanlığı'nm merkezi işler şairi teb-i halından çıkarıb onun keyz ve dik-
Şuşa'da doğdu. Babası Ali Bey, Karabağ'm sayılan ketine sebeb olarmış. Ama açığı tez sönüb tövbe ve
asilzâdelerindendi. Üçüncü dedesi Hüseyneli Ağa istiğfar edermiş. Âdeti halında hoşhülk, helim, re-
ise Karabağ Hanlığı'nm kurucusu Penah Han'ın öz himli, mürüvvetli bir adam imiş" (F.Köçerli. "Azer-
kardeşiydi. Bu açıdan da şiirlerinde Zâkir mah- baycan Edebiyatı", c. I, Bakı, 1978, s. 359)
lasını kullanan şairin asıl soyadı Cevanşir ol- İlk tahsilini Şuşa medresesinde almış, burada
muştur. Fars dilini tâlim etmiş, bu dilde yazmış, Firdevsî,
Zâkir hakkında ilk araştırmalardan birinin Hayyam, Hakanı, Nizamî, Sa'dî, Rûmî gibi büyük
müellifi Firudin bey Köçerli, Babası Ahmet Bey'in şairlerin eserlerini mükemmel öğrenmişti. "Hın-
anılarına dayanarak şairi şöyle tasvir ediyordu: "o dıristan" adlı köyün sahibi olan Zâkir yazın
zat-i şerif hoşsuret ve hoşsima, ağ bedenli, uca Şuşa'da oturur, yılın diğer mevsimleriniyse bu
kâmetli zeif'ül-büniyye bir vücud imiş, Göyçek, köyde geçirir, bey olmasına rağmen köylülerle bir
ağıllı ve göy renge mâü gözleri var imiş. Si- arada tarlada çalışmaktan bile çekinmezdi.
masından, hareket ve sükenasmdan asar-i necabet Şiirlerinden, kısa bir süre, Karabağ beyleri ile
ve reşadet görünermiş. Danışığı fesih, sövti dilkeş birlikte Rus ordusuna alındığı, 1829'da ise çok sev-
olmağa göre çoxlarmı özüne mail edermiş ve o da- diği genç oğlunun öldüğü anlaşılmaktadır.
Ömrünün sonlarına doğru Zâkir'in sakin ve daşlarına yazdığı manzum mektuplarda Çarlık
düzenli hayatı bozuldu. Karabağ'm o dönemindeki Rusya'sının sömürgecilik politikası, Karabağ'da
Ermeni ve Rus asıllı yöneticileri diğer yerli uygulanan kanunsuzluklar, Türk-Müslüman
asilzadelerle birlikte tanınmış şairi de in- asilzadelerinin tabii haklarının çar memurları ta-
citiyorlardı. Yeğeni Behbût Bey'in bir Rus me- rafından çiğnenmesi, bölgedeki Ruslaştırma si-
murunu öldürmesi ve bundan sonra da kaçak ol- yaseti vs. sosyal konular öne çıkarılmıştır. Zâkir'in
ması nedeniyle Rus yöneticileri Hmdınstan köyü manzum hikaye ve temsillerindeyse aktüalite ile il-
üzerine bir baskın yapmış, şairi tutuklayarak Şuşa gili birçok meseleler Ezop diliyle anlatılmıştır.
cezaevine getirmiş, daha sonra ise kendisini Zâkir, Azarbaycan Türkçesi ile bir arada Fars
Bakü'ye, oğlu Necefkulu Bey'le diğer yeğeni İs- dilinde de şiirler yazmıştır. Onun külliyatını ilk
kender Bey'i ise Rusya'nın içerilerine sürgün et- defa M.F. Ahundov bir kitap halinde yayma ha-
mişlerdi. Aynı dönemde Tiflis'te yaşayan ve Rus zırlamış, hatta bu kitaba Zâkir'in Azerbaycan Ede-
yönetiminde çalışan Mirze Fetheli Ahundov'un biyatındaki yerini ve onun şiirlerinin özelliklerini
(1812-1878), general İsmayılbey Kutkaşmlı'nm açıklayan bir Önsöz de yazmıştı. Lakin bilinmeyen
(1800-1861) vb. dostlarının yardımıyla Zâkir, kısa sebepler yüzünden kitap o dönemde ya-
bir süre sonra Baku sürgününden geri döndü. yınlanmamıştı. XIX yy. 80 yıllarından başlayarak
Lakin hiçbir suçu olmadan şaire yapılan bu hak- şiirleri Azerî Türkçesi ile ders kitaplarında yer al-
sızlık, sömürgeci yabancılar tarafından kendi top- maya başlamıştır.
rağında haklarının, şeref ve itibarının çiğnenmesi
vakur bir insan olan Zâkir'i sarsmış ve bütün bu Eserleri:
olayları hayatının son yıllarında yazdığı şiirlere Diravİ-Mecmueyi-Vaqif ve diğer müasirin.
aynen yansıtmıştı. Bu şiirlerde umutsuzluk, ha- Teymurhan şura, 1856; A. Berje. Mecmu eyi-e'şarİ-
yattan ve zamaneden şikayet motifleri daha ka- şüerayi-Azerbaycan, Laypsig, 1867; Türkçe Qe-
barık bir şekilde göze çarpmaktadır. zeller, Bakı, 1917; Eserleri, Bakı, 1925, 1936, 1950;
Hayatının son yıllarını manevî sıkıntı içe- Seçilmiş Eserleri, Bakı, 1953; Seçilmiş Eserleri/
risinde geçiren Zâkir, 1857'de Şuşa'da vefat etmiş Bakı, 1957; Eserleri, Bakı, 1964.
ve şehrin Mirze Hesen mezarlığında toprağa ve-
rilmiştir. Kaynakça:
Zakir'in şiirleri tür açısından zengin ve ren- Mirze Fetelİ Axundov. Nezm ve Nesr Haq-
garenktir. Onun eserlerinin mühim bir kısmını qmda, Eserleri, c.II, Bakı, 1951, s.220-222; Fi-
halk şiiri ruhunda yazılmış koşma, gerayh, tecnis rudinbey Köçerli. Azerbaycan Edebiyatı, c.I, Bakı,
vb. teşkil eder. Bu şiirler sade ve anlaşılır bir Türk- 1978, s. 359-417; Kamran Memmedov, Qasımbey
çeyle yazılmış, burada genellikle intim konular aşk Zakir, Bakı, 1957; Eziz Mirehmedov, XX. Esr Azer-
ıstırapları, visal hasreti, sevgilinin vefasızlığı vb. baycan Edebiyatında Satiranm İnkişafı Meselesine
ele alınmıştır. Divan edebiyatının gazel, kaside, Dair, Nizamî Adına Edebiyat ve Dil İnstitutunun
mesnevi, muhammes, müstezad, tercibend, ter- Eserleri, c.IX, Bakı, 1956; Azerbaycan Edebiyatı
kibibend, tahmis vb. türlerine de Zakir'in di- Tarbci, c.II, Bakı, 1960, s.99-123; Kamran Mem-
vanında sık sık tesadüf edilmektedir? Çağdaş medov, XIX. Esr Azerbaycan Edebiyatında Satirik
dönemin problemlerineyse mizahî şiirlerinde ve Şiir, Bakı, 1979; Feyzulla Qasımzâde, XIX. Esr
manzum mektuplarında yer vermiştir. Onun çağ- Azerbeycan Edebiyatı Tarixi, Bakı, 1975, s.206-236
vs.
ŞİİRLERİ:

(Qasımbey Zakir, Eserleri, Bakı-1964)

Qâdir Allah sebeb sala araya, Her şeye kadir olan Tanrı bir sebep yaratsın da sev-
Gene dost kûyine yollar açıla. gilinin memleketine giden yollar açılsın. Sırması
Serendûz pozula, bezek dağıla, bozulsun, süsü dağılsın, etrafa saçılsın ve saçının
Efşûn ola siyah teller açıla. siyah telleri açılsın.
Diyâr-i gürbetde qalmışam hasret, Gurbet ülkesinde sevgiliye hasret kalmışım. Hiçbir
Bir zaman olmadı dîdarın qismet, zaman yüzünü görmek kısmet olmadı. Ey in-
Mürüvvetdir el câr ola, bîmürvet, saniyetsiz kişi! iyilikseverlik bundan sonra geçerli
Menim gözlerimden seller açıla. olsun. Benim gözlerimden seller gibi yaşlar etrafa
saçılsın.
Sen ol öz Allah'ın, dinmenem men de, Sen kendi Tanrı'n ol, ben de söz söylemem. Senin
İnsafa lâyiq iş hansıdır sende? işlerinden hangisi insafa sığar? Sevgiye sevgiyle
Sevgi gerek sevgisine yetende, karşılık vermeli, kulaç gibi kollar açılmalı ve
Gucaqlaşa, qulac qollar açıla. kucaklaşmalıdır.
Sen gedenden beri hergiz gühnenem, Sen gideliden beri hiç gülmedim. Ancak ne güzel
Ne yaxşı ki, bu hâl ile öhnenem, ki, bu hâlle Ölmem. Yüzünün kederinden ben kışa
Gış, üzün qeminden bele ki, menem, dönmüşüm. Yaz gelir de güller açılırsa yazıktır.
Vay odur yaz ola, güller açıla.
Yüz ilin xidmeti gelmedi kare, Yüz yıllık hizmet bile bir işe yaramadı. Tanrı'nm
Teqdîr-i qezâye olmadı çâre, yazdığı kadere çare yoktur. Ey Zâkir! Sevgilin ya-
Zâkir, yârın yar olmağın eğyâre, bancılara yâr olmadan gel, yetiş de yabancılar işitip
Gele gör eşide eller açıla. dağılsın.

Dost yolunda cefâ çekdim, can üzdüm, Sevgilinin yolunda cefa çektim, canımdan ayrıldım.
Yetişmedim bir mekane, ay meded. Ancak yine de bir yere ulaşamadım. Vücudum baş-
Ser-â-ser endamım mumtek eridi, tan başa mum gibi eridi. Aşk ateşi canıma düştü.
Eşq ateşi düşüb câne, ay meded. İmdat istiyorum.

Muradımız şükûfesi bitmedi, Murada erme çiçeği yeşermedi. Belâlı başımdan


Belâlı serimden sövdâ getmedi, sevda hiç eksilmedi. Ömür tükendi, ancak elim bir
Yeter oldu ömür başa yetmedi, türlü sevgilinin dağınık saçlarına erişmedi. Medet,
Elim zülf-i perişâne, ay meded. imdat diliyorum.

Qalmışam göz yolda, konüî intizâr, Gözlerim yolda kaldı, gönlüm intizar çekiyor.
Gem tutub yaxamı her yana dartar, Üzüntü, yakamı tutup her tarafa çekiyor. Bil-
Men bilmenem nece bağlanıb yollar, miyorum, nasıl bağlanmış yollar; bu viran, yıkık
Bir gelen yox bu virane ay meded. gönlüme bir gelen yoktur. İmdat, medet diliyorum.

Ayrı düşmek veteninden yamandı, Vatandan ayrı düşmek kötüdür. Gurbet ellerde
Diyâr-i gürbetde öldüm, amandı. öldüm, aman diliyorum. Hayli zamandır sevgiliyi
İtirmişem yarı xeyli zamandı, kaybetmişim, yana yana arıyorum. îrndat, medet
Axtarıram yana-yana, ay meded.
diliyorum.

Bir kimsenin yoxdu menden xeberi, O yay kaşlı sevgiliyi seveliden beri hiç kimse benim
O qaşları yayı sevenden beri, ne hâlde olduğumu bilmez. Ben gönlü kırık
Şikeste Zâkir'em, ahım eseri, Zâkir'im, âhımın izi gökyüzüne bile ateş saçar.
Od salıbdı âsimâne, ay meded. İmdat, medet istiyorum.
Bâd-i sebâ, menim derd-i dilimi, Ey sabah rüzgârı! Benim gönül derdimi o süslü put
Ol büt-i zibâya dedin, ne dedi? gibi güzel sevgiliye söylediğinde o ne dedi?
Âh ü nâlem âsimâne yetdiyin, Ahimin ve inleyişimin gökyüzüne ulaştığını o ger-
Gerdeni mînâye dedin, ne dedi? danı billur gibi olan sevgiliye söyleyince o ne dedi?

Düşüb ayağına sen o zâlimin, Sen o zâlim sevgilinin ayağına düşüp benim ne
Söyledin mi neceliyin hâlimin? halde olduğumu söyledin mi? Onun hasretinden
Onun hesretinden reng-i alımın, yüzümün kırmızı renginin ayva gibi sarıya dön-
Döndüyün heyvaye dedin, ne dedi? düğünü söyleyince o ne dedi?

Görse idin var mı men-i bîmâre, Onun güzellik muskasında, sayfasında hasta düş-
Nüsxey-i hüsnünde onun bir çâre? müş olan bana bir çare var mıdır, gördün mü? Gö-
Dilde iztirâbe, tende buxâre, nüldeki ızdıraba, vücuttaki yanmadan çıkan bu-
Serimde sevdâye dedin, ne dedi? hara, basımdaki sevdaya o ne diyor?

Gem elinden pây-i beste olduğum, Üzüntüden ayaklan bağlı hâlde olduğumu, perişan
Halperişan, dilşikeste olduğum, bir hâlde ve gönlü kırık bulunduğumu; gam, keder
Bester-i möhnetde xeste olduğum, yatağında hasta olduğumu o şehlâ gözlü sevgiliye
Gözleri şehlâye dedin, ne dedi? söylediğinde o ne dedi?

Ser-â-ser feleyin şems ü mâhma, Baştan başa gökyüzünün güneş ve ayı, bütün yer-
Tamam yer üzünün qiblegâhma, yüzünün kıblegâhı ve güzeller şahı olan o sevgiliye
Zâkİr'in ehvâlın xûblar şahma, Zâkir'in hâlini ağlaya ağlaya söyleyince o ne dedi?
Ağlaya-ağlaya dedin, ne dedi?

Haqqdı, gözel çoxdur cahan içinde, Doğrudur, dünyada güzel çoktur. Ancak gü-
Gözelde bir nece nîşâne gerek. zellerde bir kaç işaret olmalıdır. Önce âşığına mer-
Evvel âşiqine mehribân ola, hametli olmalıdır, daha sonra ise yabancılara ilgisiz
Ondan qeyrilcre bigâne gerek. davranmalıdır.

Gözelin büllûr tek gerek bedeni, Güzelin vücudu billur gibi olmalıdır ki göreni ken-
Eyîeye özüne heyran göreni, dine hayran edebilmelidir. O güzelin boyu ve ger-
Yarh-yaraşıqh boyu-gerdeni, danı ne uzun, ne kısa; orta, vasat olmalıdır.
Ne uzun, ne gödek, mîyâna gerek.
Enber xecil ola zülfü bûyinden, Sevgilinin saçlarının kokusundan amber utansın.
Qemer rüxsârmdan, ems-rûyinden, Ay, sevgilinin yanağından; güneş de yüzünden
Canlar tezelene göft ü qûyinden, utansın. Senin konuşmandan ve sözlerinden ruhlar
Sözünün her biri dürdâne gerek. tazelensin. Senin her bir sözün inci tanesi gibi ol-
malıdır.

Me'rifetde kâmil, sinnide uşaq, Hünerde, bilimde olgun; yaşta çocuk gibi olmalıdır.
Qedir bilen, sözü doğru, sözü sağ. Kadir kıymet bilen, doğru sözlü, sağlam sözlü ol-
Quzu quyruğu tek nâzik ü yumşağ, malıdır. Vücudu kuzu kuyruğu gibi nazik ve yu-
Lerze vere cismi her yana gerek. muşak olmalı ve her yana titreyişler, ürpertiler ver-
melidir.

Zâkir, ne yamandır hâli dünyanın, Ey Zâkir! Dünyanın hâli ne kötüdür. Dünyanın


Eksik olmur qalmaqalı dünyanın, kavgası eksik olmuyor. Bu dünyanın derdi, malı,
Derd ü ser ü mülk ü malı dünyanın, mülkü hiç eksik olmuyor. Her can için böyle bir
Can üçün bir bele cânâne gerek. sevgili gereklidir.
Bir saat havada qanad saxlaym, Ey bir düzen içinde giden çifte turnalar! Bir saat ha-
Nizam ile geden qoşa durnalar. vada durun. Ey turnalar! Böyle katar katar olmuş
Qatarlanıb ne diyardan gelirsiz, öte öte nereden geliyorsunuz?
Qaqqıldaşa-qaqqıldaşa durnalar?
Men sevmişem onun ala gözünü, Ben onun elâ gözlerini sevmişim. Nasip olursa bir
Nesib ola bir dem görem üzünü, kere yüzünü görmek isterim. Ey turnalar!! Baş başa
Yoxsa danışırsız dilber sözünü, verip de o dilberle ilgili konuları mı ko-
Veribsiniz ne baş-başa durnalar? nuşuyorsunuz?
Diyâr-i qürbetde müddetdi varam, Gurbet ülkesinde uzun zamandır yaşıyorum. Gece
Gece-gündüz canan deyib ağlaram, gündüz sevgilim diyerek ağlıyorum. Ey turnalar!
Men de sizin kimi qerib ü zârem, Ben de sizin gibi garip ve ağlar vaziyetteyim, ben-
Eylemeyin menden hâşa, durnalar. den çekinmeyin.
Laçm yatağıdı bizim mekanlar, Bizim memleket doğan ve şahin yatağıdır. Bunun
Yavaş-yavaş gedin, sesiniz anlar, için sessiz ve yavaş yavaş gidin. Çünkü öttüğünüz
Qorxuram toxunar öten zamanlar, zaman size saldırıp sürünüzü dağıtmasından kor-
Sürbeniz dağılıb çaşa, durnalar. karım.
Zâkir'em, od tutub, alışıb ciğer, Ben Zâkir'im! Ciğerim ateş alıp tutuşmuştur. Eğer
Var ise canandan sizde bir xeber, sizde sevgiliden bir haber varsa Allah'ı severseniz
Teğâfül etmeyin Allah'ı sever, bilmezlikten gelmeyin. Ey turnalar! Sizin de bağ-
Dönmesin bağrınız daşa, durnalar. rınız taşa dönmesin.

Can üzüldü, gele gör ki, sevdiyim, Ey sevdiğim! Gel gör ki, canım senden ayrı düştü.
Gülgez yanağını konlüm arzular. Gönlüm gül renkli yanağını arzular. Gönlüm beyaz
Beyaz pustanım, mermer sîneni, sineni, mermer gibi göğsünü ve yaban gülü gibi
Nesrin buxağım könlüm arzular. gerdanını arzular.

Gâh küsüb özümü sana satdığım, Gönlüm bazen sana küserek kendimi sana sattığım,
Gâh barışıb ixtilâtı qatdığım, bazen barışarak görüştüğüm ve Öpüp kucaklayarak
Öpüb, gucub o qolboyun yatdığım, beraber yattığım o gerdek odasını arzular.
Xelvet otağını könlüm arzular.
Emib-emib leblerinden doyduğum, Emip emip dudaklarından doyduğum, uyuklayıp
Mürgüleyib kenarında uyduğum, kenarında uyuduğum, tutup sıkıp kucağıma koy-
Tutub, sıxıb qucağıma qoyduğum, duğum servi gibi ayağını gönlüm arzular.
Şümşad ayağını könlüm arzular.
Ayrılıqda keçen karı dediyin, Ayrılık sırasında geçen hâli söyleyen, yarısını giz-
Yarı gizletdiyin, yarı dediyin, leyip yarısını açıklayan ve "yavaş sor, birden bire
"Aheste sor, seni târı" dediyin, söyleme" diyen şeker dudaklarını gönlüm arzular.
Şekker dodağını könlüm arzular.
Yox idi Zâkir'den hâşa etmeyin, Zâkir'den ne bir çekinmen, ne yüzünü saklaman
Ne bir yaşmmağm, ne üz tutmağın, gibi şeyler yoktu. Şimdi gelip gidişlerin kesildi.
Kesilibdi indi gelib-getmeyin, Gönlüm o eski zamanları arzular.
Ezelki çağını könlüm arzular.
Bilmem neçün ölmeyirem, Bilmem neden ölmüyorum? Yüzüm sensiz sararıp
Berkiyibdir üzüm sensiz. solmuş durumdadır. Allah da biliyor ki, kendi
Haqq bilir ki, öz işime, işime kendim de şaşıyorum.
Teeccübem özüm sensiz.
Gem-i eşqin vâre-vâre, Aşk üzüntüsü gele gele ağlayan gönlüme etki etti.
Eser etdi dil-i zâre, Eğer gözlerim senden başka sevgiliye bakarsa çık-
Çıxsm senden özge yâre, sın.
Eğer baxsa gözüm sensiz.
Nezer sallam sol ü sağa, Sağa sola bakıyorum, konuşacak bir kişi bile yok.
Bir kimse yox danışmağa, Bu kadar dert ve ayrılığa sensiz nasıl da-
Bu qeder derd ü ferağa, yanabilirim?
Âxır nece dözüm sensiz?
Gele gör ki, növcavânım, Ey yeni yetme güzelim! Gel gör ki, gücüm kuv-
Qalmadı tâb ü tevânım. vetim kalmadı. Dilim, konuşmam kesildi; sensiz
Lal olub nitq ü zebanım, sözüm de tükenmiş vaziyettedir.
Tükenibdir sözüm sensiz.
Zâkir'em, çekirem efgân, Ben Zâkir'im, bülbül gibi ayrılık gecesinde feryat
Bülbül kimi şeb-i hicran, figan ederim. Ben ne zamana kadar sensiz eli koy-
Eli qoynunda, sergerdân nunda ve başı boş gezeceğimi
Ne veqtedek gezim sensiz?

Kcçdi növbet-i zimistân, Kış nöbeti geçti ve bahar mevsimi geldi. Zavallı
Yene fesl-i bahar oldu. bülbülün sanatı âh ve zâr edip ağlamak oldu.
Endilib-i bînevânm
Sen'eti âh ü zâr oldu.
Yâsemen ü gül ü lâle. Yasemin, gül ve lâle; çimende bir daire oluş-
Bir çemende qurub hâle, turdular. Erguvan kadeh tuttu, nergis de içip sar-
Ergüven tutub piyâle, hoş oldu.
Nergiz içib xumâr oldu.
Emr olundu, âb-i nisyân, Emir verildi ve nisan yağmuru cansızlara can
Cansızlara bexş etdi can. verdi. Dünya yine tazelendi. Ne güzel bir devir
Yene tezelendi dövran, oldu.
Ne gözel rûzigâr oldu.
Sebzpuş olub çemenler, Çimenler yeşillikle örtüldü. Her çiçek başını kal-
Qaldırdı her şükûfe ser, dırdı. Ey bu olanlardan habersiz olan talih! Uyan,
Oyan ey bext-i bîxeber, yatan bütün herşey uyandı.
Yatan hamı bîdâr oldu.
Elac oldu her bîmârc, Her hastaya ilaç oldu, dertlerine çare bulundu.
Tapıldı derdine çâre, Ancak sevgiliye hasret kalan âşık, yine yaralı gö-
Ele hesret qalan yâre nüllü Zâkir oldu.
Zâkir-i dilfikâr oldu.

Sen onda ele zövq-i sefa bağ arasında, Sen orada bağ bahçe arasında zevk ve safa eyle.
Men munda yanim pilte kimi yağ arasında. Ben burada fitil gibi yağ içinde yanayım.
Peykanlarını sîne-yi çakımda gören der, Parça parça olmuş göğsümde attığın oklarını gö-
Bir qonçe-yi terdir ki, bitib bağ arasında. renler "Bağda taze bir gonca bitmiştir" der.
Könlüm quşımu seyd eledi qemze vü çeşmin, Gamze ve gözlerin gönül kuşumu avladı. Korkum
Qorxum budu qanlar düşe ortağ arasında. ortaklar arasına kan düşmesidir.
Getmişdi saçın seyrine, dil gelmedi, bîşek, Gönül saçlarını seyretmeye gittiği için gelmedi.
Gün oldu şeb-i tarda siğnaq arasında. Şüphesiz ki, karanlık gecede güneş bize bir sığmak
oldu.
Ol gûşe-yi ebruyde çeşmin midi, yoxsa, O kaşlarının köşesindekiler gözlerin mi, yoksa dağ
Yatmış iki Xüten keyiki tağ arasında. arasında yatmış iki Huten geyiği midir?
Nâsehler edir men1 meni mütrîb ü meyden, Bana nasihat verenler bana çalgı ve içkiyi ya-
Efsûs ki, qaldım nece sarsaq arasında. sakladılar. Yazık ki, bir çok ahmak insan arasında
kaldım.
Zâkir, reh-i eşqinde dirîğ eyleme canı Ey Zâkir! Hayırlı ismin âşıklar arasında anılana
Tâ nâm-i nikiyin qala uşşaq arasında kadar aşk yolunda canını yazık etme.

Ol gün ki, bu xâkidâne düşdüm, Ne zaman bu dünyaya geldim, o zaman feleğin


Tîr-i feleye nişane düşdüm. okuna nişan oldum.

Bildim sitem ü gem ü elemdir, Bildim ki, feleğin dönüşü sitem, gam ve elemdir.
Çerxin revişi, feğâne düşdüm. Ben de feryat ve figana başladım.

Eşq aldı elimden ixtiyârım, Aşk, karar verme gücümü elimden aldı. Ben de
Rüsvây olub cahâne düşdüm. rezil ve rüsva oldum.

Bir Leylî misâl yârı gördüm, Leyla'ya benzer sevgiliyi gördüğümden beri
Mecnûn kimi xâne-xâne düşdüm. Mecnûn gibi parça parça hâle düştüm.

Eqlimi verib metâ-i eşqe, Aşk karşılığında aklımı verince kâr değil, zarar
Sûd eylemedim, ziyâne düşdüm. ettim.

Oxşar lebini dedim şerâbe, "Dudağın şaraba benzer" dedim. Kan dökmedim,
ama kana düştüm.
Qan eylemedim ki, qâne düşdüm.
Ey Zâkir! Bilmem ne kötülük yaptım da böyle bir
Zâkir, ne yamanlıq eylemişdim, kötüye düştüm.
Bilmem ki, bele yamane düşdüm.

Üzünü görse eğer gebrler iymane geler, Eğer kâfirler senin yüzünü görse imana gelirler ve
Küfrden el götürüb râh-i Müsülmâne geler. küfürden uzaklaşıp Müslümanlık yoluna girerler.

Baxmasm mı sana âyîne vü hem âb-i revan, Sana ayna ve akarsu bakmasın mı? Bedenleri feyiz,
Aparır feyz beden, her ikisi cana geler. bolluk alır ve her ikisi de cana gelir.

Gün serâsime ser-i kûyine ılgar geceden, Nasıl bir köle ayağa kalkıp sultanın hizmetine ge-
Nece bir qul duruban xidmet-i sultâne geler. lirse güneş de köyün başına geceden sersem bir şe-
kilde gelir.

Düşmek ister şem-i rüxsârma zülf-i siyahın, Siyah zülüflerin yanağının ışığına düşmek ister.
Bextinin qâreliyin gör, o da pervane geler. Bahtının karalığını gör, çünkü ateşe pervane gelir.

Xet bu mezmûn iledir dövr-i lebinde, güya, Dudağının kadehindeki ferman, bu mânâdadır.
Leşker-i Hind tutub Rûm'i, Bedexşân'e geler. Güya Hint ordusu Rum'u zaptedip Bedehşan'a ge-
liyormuş.
Zindegânlıq mene düşvârdır ondan sonra, Ondan sonra bana yaşamak güçtür. Ey Tanrım!
Bar-i ilâhi, mana gelsin, ne ki canâne geler, Sevgilinin başına ne gelmişse bana da gelsin.
Gorxuram Zâkir'i hicrin qemi bir hala sala, Ayrılık üzüntüsünün Zâkir'i görenlerin "vay, deli
Gören âdem deye "vay-vay... budu, dîvâne geler' geliyor" dedikleri bir hâle getirmesinden korkarım.

Âh kim, aldı menim eql ü kemâlim qocalıq, Yazık ki, ihtiyarlık benim aklımı ve bilgimi elimden
Eyledi misl-i xezan çöhre-yi alım qocalıq. aldı. İhtiyarlık kırmızı yüzümü sonbahar gibi sa-
Bid-i Mecnun tek eyib serv nihâlım qocalıq/ rarttı. İhtiyarlık benim servi gibi boyumu, Mec-
Gün-be-gün etdi füzun derd ü melalim qocalıq, nun'un söğüt ağacı gibi olan boyu gibi eğdi. İh-
Doladı destine efsûs ki, yalım qocalıq. tiyarlık derdimi, üzüntümü günden güne arttırdı.
Yazık ki, kötü ihtiyarlık beni eline doladı.
Elliye yetenedek bilmez idim quru, yaşı, Elli yaşıma kadar kuru, yaş nedir bilmezdim.
Hell ederdi eneğim mum kimi qara daşı, Çenem kara taşı mum gibi eritirdi. Altmış yaşında
Gördüm altmışda qatı lögmelere yoxdu hası, katı lokmalara öfkesinin olmadığını gördüm. Şimdi
İndi it yalı kimi günde gerek qaşıq aşı, köpek yalı gibi sulu yemekler gerekiyor. Ey ih-
Zindeganlıqdı mı bu, ağrım alım, qocalıq? tiyarlık! Bu yaşamak mıdır?
Dolanırdı ne qeder var idi tende qüvvet, Vücudumda o kadar kuvvet vardı ki, karım günde
Günde pervane kimi başıma yüz kez övret, yüz defa pervane gibi başımda dolanırdı. Yolum
Her eve düşse yolum ehli çekerdi minnet, hangi eve düşse sahibi bana minnet ederdi. Şimdi
İndi öz sâhib-i xânem mene etmez reğbet, kendi hanemin sahipleri bile bana ilgi göstermiyor.
Ne ümit ile gedim özgede qalım, qocalıq? Ey ihtiyarlık! Hangi ümitle gidip de başkasında ka-
layım?
Düş gördüm nece mehpâre edir seyr-i çemen, Rüyamda birçok ay parçası gibi güzelin çimende
Ayağın Öpmek üçün semtlerine düşdüm men, gezindiğini gördüm. Ben onların ayaklarım öpmek
Geldi göftâre biri, söyledi key pîr-i kûhen, için semtlerine gittim. Birisi dile gelip "Ey çok yaşlı
Ne gezirsen burada, yoxsa azıbsan köçden? zat! Burada ne geziyorsun? Yoksa göçten mi ay-
Rişxend menzili etdi meni zâlim qocahq. rıldın?" dedi. Bu zalim ihtiyarlık beni alay konusu
haline getirdi.
Her senem görse deyerdi eceb oğlandır bu, Hangi güzel görse "bu ne acayip bir oğlandır. Ya
Ya Ferâmerz veya Rüstem-i dastândır bu, Ferâmerz, ya da destanlarda adı geçen Rüstem bu
Xoş onun halına kim, bir gece mehmândır bu, olmalıdır. Bunun bir gece misafir olduğu kişi ne
Gülüşüb indi deyirler nece Vartandır bu, mutludur" derdi. Şimdi gülüşerek "Bu nasıl var-
Çünki etdin bele tiz ile zevalim, qocahq. tan'dır" derler. Ey ihtiyarlık! Çünkü sen beni ça-
bucak zavallı hâle getirdin.
Hanı ol serv, görürdün geceler, aye baxar, O servi boylu güzel hani? Geceleri aya bakarken
Sübhler süsen-i serxoş kimi sehrâye baxar, görürdün. Sabahları ise sarhoş süsen çiçeği gibi çöl-
Geh zen-i delleke, gen düxter-i mollâye baxar, lere bakardı. Bazen tellak, berber karışma; bazen ise
İndi san xeste, qoyub baş mütakkâye baxar, hoca, molla kızma bakardı. Şimdi sanki hasta gibi
Kesdi eşq ü hevesim, zövq-i visalim qocalıq. başını yastığa koyup köleye, cariyeye bakar.
Tüf sana kim meni sen zövg ü sefadan saldın, Ey ihtiyarlık! Sana yazıklar olsun, beni zevk ve safa
Nezer-i merhemet-i mâh-i liqâdan saldın, yapmaktan alıkoydun. O ay yüzlü sevgilinin iyilik
Her iki çeşm-i cahanbini ziyâden saldın, dolu bakışından uzaklaştırdın. Dünyaları gören iki
Şahıbaz-i hevesi övc-i balâden saldın, gözümün ışığını söndürdün. Arzu, heves doğanımı
Sındırdın seng-i sitemle per ü balım, qocaliq. en üst seviyeden indirdin. Ey İhtiyarlık! Sitem taş-
larıyla kolumu kanadımı kırdın.
Gerek inden bele qapıda bürünüb gebeni, Bundan böyle kapıya kaba elbise giyip çıkmak ge-
Qoymayım qarğa-quşu sergiden apara deni, rekir. Karganın kuşun sergideki buğday tanesini
Ki, mebâda vura övret üzüme tâ silleni, kapmasına izin vermemeliyim ki, hanım yüzüme
İltimasım budu ki, öldür xilas eyle meni, tokat atmasın. Ey ihtiyarlık! Senden isteğim, beni
Oğul-uşaq eline verme seqqalım, qocahq. öldürüp kurtarmandır. Benim sakalım oğul-uşak
eline verip beni rezil duruma düşürme.
Zakir'em, türfe xiyâban ile bağım vardır, Ben Zâkir'im. Görülmemiş güzellikte bahçem ve iki
Yatmağa, durmağa rengin otağım vardır, tarafı ağaçlıklı yolum vardır. Yatmak ve yaşamak
Ne qeder aş ü pilov yese qonağım vardır, için renkli bir otağım vardır. Ne kadar yemek ve
Yaxşı nevvâdelerim, oğul, uşağım vardır, pilav yese de misafirlerim vardır. Güzel to-
Yoxdu bir özge qemim, fikr ü xiyalım, qocalıq. runlarım, oğullarım, kızlarım vardır. Ey ihtiyarlık!
Benim baka bir üzüntüm, düşüncem ve hayâlim
yoktur.

Ey dil, yapış ol Ehmed-i Muxtar eteyinden Ey gönül! Nefesin yettiği yere kadar o Ahmed-i
Tâ kim, nefesin var. Muhtar (Hz. Muhammedi'm eteğine yapış.
Şefler dağıdan Heyder-i Kerrar eteyinden, Düşman saflarını dağıtan Haydar-ı Kerrar (Hz.
Gemden bizi qurtar. Ali)'m eteğine yapış ve bizi üzüntüden kurtar.

Tut silsiley-i seyyid-i ebrar eteyinden, Hayır sahibi seyyidler silsilesinin eteğinden tut,
Onlardı deh ü çar. çünkü on ve dört olan onlardır. (On: Aşere-i Mü-
beşere, yani daha sağlıklarında cennetle müjdelenmiş
zatlardır. Dört ise dört halifeyi kastetmektedir.)

Heftâd dü ten yaver ü qemxar eteyinden, Yetmiş iki millete imdat eden ve onların üzün-
Xoşxülq, xoşetvar, tülerini paylaşan hoş huylu ve hoş tavırlı kişilerin
eteğinden tut.

Her xeyr tökülse, tökülür var eteyinden Açık ve seçik olarak bil ki; ne hayır dökülse,' varlık
Bil vâzeh ü aşkar. eteğinden dökülür.

Tâ onbeşedek bilmedin eslâ nedir ehkam, Ey alçak! On beş yaşma kadar "küçüğüm" deyip
"Tiflem"-dedin ey dun. hiç bir hükme, kaideye uymadın.

Müddet de dolandın arada serxoş ü sersem, Vakit doluncaya kadar kendi kendinden memnun
Oz-özüne memnun. şekilde sarhoş ve sersemce arada dolandın durdun.

Elbette, dedin: püxte olar ellide bu xam, "Elbette eli yaşında bu ham şey, pişer" dedin.
Keçdi o da eknun. Şimdi o da geçti.

Heştâd yaxmlaşdı, görek hanı bes encam, Seksen yaş yakınlaştı, hani sonun nasıl olacak, gö-
Etdin meni meğbun. relim. Beni bu hâlle şaşkın hâle düşürdün.

Harda tökeceksen daşı idbar, eteyinden? Talihsizlik taşını eteğinden nerede dökeceksin?
Yox sende meğer ar? Meğer sende hiç utanma yokmuş.

Ovqat-i ezîzi keçirdin lehv ü leeble Kıymetli vakitlerini oyun ve eğlenceyle geçirdin.
Çekdin besi zehmet. Çok zahmetler çektin.

Tertîb verib meclise bîesl neseble Soyu bozuk kişilerle meclis kurup gaflet içkisi içtin.
İçdin mey-i qeflet.
Bir dem oturub durmadın erkan ü edeble, Bir an bile ibâdet, saygı, edep ve ahlâklı olarak otu-
Bâhörmet-i tâet. rup yerinde durmadın.

İnsaf ele, ol qâdir-i bîçun ne sebeple İnsaf et, o Kadir Tanrı seni hangi sebeple cennetine
Versin sana cennet? koysun?

Dünyada tutan bade-yi gülnar eteyinden Dünyada gül renkli içkinin eteğinden tutan ahirette
Üqbâde tapar nar. ateş bulur.

Her yanda ki, bir dilber-i tennaz eşitdin, Nerede güzel şekilli ve nazlı bir dilberin adım işit-
Xoş şekl ü şemâyıl. tivsen oraya aittin.
Çox verdi sene pend xired, sen az eşitdin, Sana çok akıl ve nasihat veren oldu, ama sen az işit-
Oldun ona mâyil. tin. Bunun için güzellere meylettin.
Dâim süxen-i merdüm-i nâsaz eşitdin Daima uyumsuz insanların sözüne kulak verdin.
Yox sen kimi zâyil. Senin gibi gel geç gönüllü olan yoktur.
Mescidde vü minberde qış ü yaz eşitdin, Kış, yaz mescitte ve minberde yüzlerce vaaz ve na-
Yüz vez'ü delâyil. sihat dinledin.
Cümle dediler: el götür bed kar eteyinden Herkes sana "Bu kötü işlerden elini eteğini çek"
Lenet sene sed bar. dedi. Sana yüzlerce defa lanet olsun. Bir kimse
Bir kimsene ki, nâqis ola rûz-i ezelden, ezel gününden beri, yaratılıştan eksik olursa saçı
Ger yali ağara, sakalı ağarsa da fayda etmez.
Bir lehze menim, kimi usanmaz bed emelden, Bir an bile benim gibi kötü işlerden usanmaz, ak-
Artar vare-vâre. sine gitgide artar.

Dâim danışar bade vü mehbûb-i gözelden, Zâkir, seneler geçse de içkiden, güzelin sevgisinden
Zâkir, sene çare. bahseder.

Tut Al-i Eli'nin gene nâçar eteyinden, Yine çaresiz; Hz. Ali'nin eteğinden tut, feryat edip
Feryad ele, yalvar. valvar.

ZEMÂNEDEN ŞİKÂYET
Çıkmadı qurtulaq derd ü belâdan, Her gün başka bir kanunu gören canımız çıkmadı
Günde bir zakunu gören canımız. ki, dertten ve belâdan kurtulalım. Her ayın başında
Her ayın başında bir yol değşilen, başka bir yol izlenen, devamlı âdet ve kanunları de-
Âdet ü ganunu gören canımız. ğişen zamanı gören canımız çıkmadı ki, dertten ve
belâdan kurtulalım.

Tefâvüt qalmadı gedâya, beye, Bey ile, dilencinin farkı kalmadı. Yükleri taşıyanlar
Barkeşler indi keçib yedeye, inip yedeğe geçtiler, her şey tersine döndü. Gül
Qenâet eylesin beze, qedeye, renkli elbiseleri gören canımız şimdi beze, ucuz ku-
Câme-yi gülgûni gören canımız. maşa kanaat etsin.

Bundan ise yeydir diyâr-i gurbet, Böyle olmaktan gurbete gitmek daha üstündür. Al
Al başım dur get elbet, sed elbet. başını kalk git. Süslü hatunu gören canımız aç ha-
Yalavac eyâldan çeksin xecâlet, nımdan dolayı utansın.
Bezekli nâtunu gören canımız.
Yaz ü qış hemîşe sevgili canan, Sevgili, yaz kış üstüne renk renk elbiseler giyerdi.
Geyerdi eynine libâs-i elvan, Ölçülü ve düzgün boyu gören canımız şimdi servi
Olmasın mı indi serv tek üryan, ağacı gibi çırçıplak olmasın mı?
Qâmet-i mövzuni gören canımız.
Mübârekdir bu dünyânın nizâmı, Bu dünyanın düzeni kutsaldır. Herkesi kandırmak
Nehayet müşküldür öyretmek xamı, oldukça zordur. Kokulu saçını gören canımız şimdi
Yâd edib ağlayın keçen eyyamı, geçen günlerini anıp ağlasın.
Müetter geysûni gören canımız.
Ac qaldıqca rext ü xâbi satacaq, Aç kaldıkça yatağını yorganını satacak, gele gele
Gele-gcle quru yerde yatacaq, kuru yerde yatacaktır. Bin tümen altını gören ca-
Uzaqdan sikkeye gülle atacaq, nımız şimdi uzaktan meteliğe kurşun atacak hâle
Min tümen altuni gören canımız. geldi (Tümen: İran'da kullanılmış olan para birimi).
Salaq başımıza ne növ'i daşı, Başımıza hangi taşı vuralım. Böyle bir savaşı biz
Harda biz görmüşük bele perxaşi? nerde gördük? İçi kan ağlayan köleleri gören ca-
Reiyyetle boyunduruq yoldaşı, nımız şimdi tebaasıyla aynı boyunduruğa koşulur
Çekcr-i dilxûni gören canımız. oldu.
Ne günde yaradıb Xudâvend bizi Tanrı bizi nasıl bir günde yaratmış? Bir türlü doğru
Bir yana aparabilmedik izi izi takip edemedik. Oysa bazen Semyon'u, bazen
Gâhi Avanes'i, gâhi Serkis'i Serkis'i, bazen de yardım edenleri canımız gör-
Gâhi de Semyon'u gören canımız müştür.
Bey iken adımız oldu mülkedâr, Adımız bey iken padişah oldu. Bizim için bu ma-
Daha bundan bele bizimçün ne var? kamdan başka daha ne vardır? Avak'i, Ertun'u
Olmaz rm mükedder, sahibixtiyar, gören karar sahibi canımız kederli olmaz mı?
Avak'i, Ertun'i gören canımız?
Satarıq, sovarıq olub-qalam, Elde kalan malımızı, mülkümüzü satar savarız.
Haqq bilir, sözümün yoxdur yalanı, Allah bilir ki, sözümün yalanı yoktur. Tüyden yas-
Salsın alta indi öküz palanı, tığı gören canımız şimdi başının altına Öküz palanı
Balış-i perqunu gören canımız. koysun.
Serheyl iken yekser qaldıq ayaqda, Kafile başı iken birden ayakta kaldık. İşlerimiz bu
İşlerimiz keçir yaman sayaqda, kötü şekilde geçip gitmektedir. Uğurlu talihi gören
Ne tirebext olduq bu Qarabağ'da, canımız şimdi bu Karabağ ülkesinde ne kara bahtlı
Tâle-yi meymûni gören canımız. oldu.
Tağar-tağar arpa, buğda ekilen, Dağarcıklar dolusu ekilen, biçilen ve döğülüp am-
Biçilib, döyülüb dama tökülen, barlara dökülen arpaları, buğdayları ve ipek tar-
Qan axıt gözünden, ipek çekilen, tılan boş terazileri gören canımız şimdi gözlerinden
Xâli terazinu gören canımız. kan akıtmalıdır.
Bu tövr ile germek müşküldür yola, Bu şekilde yola gitmek, sağa veya sola kaçmak
Ne sağa mümkündür qaçmaq, ne sola. mümkün değildir. Bozuk işleri gören canımız bun-
Gerek inden bele digergûn ola, dan böyle bozuk olmalıdır.
Kâr-i digergûnu gören canımız.
Aparırlar qaravula, keşiye, Karakola, jandarmaya götürürler. Bir delik yokluğu
Qeht olub bir deşik, girek deşiye, olmuş, bir delik bulup girelim. Pahalı halıları gören
Btıriya döşesin eve, eşiye, canımız şimdi eve, eşiğe hasır döşesin.
Xalu-yi bahûni gören canımız.
Bu zulmü insana eylemez insan, İnsan insana bu zulmü yapmaz. Ey adı Müslüman
Saf cana yetişdik aman, el'aman. olan birçok mezhepsiz, dinsiz ve melunu gören ca-
Bir nece lâmezheb, adı Müselman, nımız! İnsanların kolayca kandırılabildiği bir za-
Mürted ü mel'ûni gören canımız. mana eriştik, aman, el aman!
Geldi, getdi heyif emîr-i necib, Yazık ki bu soylu emir geldi geçti. Onun bakışının
Feyzi nezerinden olduq bînesib, bereketinden nasip alamadık. Şifa dağıtan Eres-
Nece qebul eyler nâehl tebib, tun'u gören canımız ehil olmayan tabipleri nasıl
Haziq Erestun'i gören canımız. kabul eder?
Lâzımdır ki, edek bele qonağa, Böyle bir misafire kendi elimizle mal ve mül-
Ellik ile mal ü mülkü sadağa, kümüzü sadaka olarak vermeniz gerekir. Sevgilinin
özge emir ile tutmaz elağe, saçını gören canımız başka emirlerle ilgilenmez.
Ta doyunca mûni gören canımız.

MİRZE FETH ELİ AXUNDZÂDE'YE


Piraneserlikde çerx-i gecreftâr, Şu eğri giden felek beni ihtiyarlıkta vatanımdan
Eyledi vetenden derbeder meni. ayırdı. Bu zalim devre ne yaptım da, beni bu kadar
Neylemişem, bilmem dövr-i zâlime, incitiyor.
İncidir düşende bu geder meni.
Qarabağ mülkünde men bexti siyah, Karabahtlı ben, bu Karabağ ülkesinde bir ak gün
Bir ağ gün görmedim Allah'a penah, bile görmedim. Allah'a sığınırım.. Bir çok fesatçı ve
Saldı belalara bîcürm ü günah, eşek tohumu beni suçsuz, günahsız yere çeşitli
Bir nece müfsîd ü töxm-i xer meni. belâlara düşürdü.
Men bir pîr-i tenha, zülm bîhesab, Ben bir yalnız ihtiyarım, ancak hesapsız zulüm gö-
Müşküldür getirmek bu möhnete tab. rüyorum. Bu güçlüklere dayanmak çok zordur.
Yaman deye-deye eyledi xerab, Herkesten çok üç kişi beni kötüleyerek harap et-
Hamıdan ziyâde üç nefer meni. tiler.
Biri fâsiq,. facir, hedsiz zînakâr, Bunlardan biri fesat çıkaran, biri yalancı, biri de sa-
Biri eyri üyrü, xeyli nâhamvar, yısız zina işleyen kişidir. Birisi eğri büğrü ve epey-
Biri danışanda baş-ayaq atar, ce uygunsuzdur. Birisi konuştukça köpek gibi aya-
Bir nece it tutdu bîxeber meni. ğını basma atar durur. Böyle birçok köpek beni
gafil avlayıp yakaladılar.
Âdem idim, ebes yere zây oldum, Ben de insandım, boş yere kayboldum. Memleket
Vilayet içinde rüsivây oldum, içinde rezil rüsva oldum. Hırsızlara, eşkıyalara eşit
Oğrulara, quldurlara tay oldum, tutuldum. Oysa hizmetçilerim beni peygamber se-
Sanırdı xelâyiq peygamber meni. viyesinde görüyordu.
Dövletliden dövlet, kordan mezerret, Devletliden, mutluluk sahibinden saadet; körden
Harda bîheyâ var, zâtına lenet. ise zarar gelir. Nerde utanmaz biri varsa ona lanet
Süxençin sözüle etdi agibet, olsun. Sonunda o piç dedikodularıyla beni ba-
Pederimden cüda bîpeder meni. bamdan ayırdı.
Dövlet-i âlide ağarıb saqqal, Yüce devlet hizmetinde saçımı sakalımı ağarttım.
Bir xilâfım yoxdur, bu men, o jurnal, Bu benim, sözümde bir yanlış yoktur. O jurnalcinin
Bir zaman gördüm ki, yazıbdı filhâl, bir gün beni de eşkiyalar, yol kesiciler arasına yaz-
Gütta'üt tarîqe beraber meni. dığını gördüm.
Kim ki, vilayetde sîm ü zeri var, Ülkede kimin altım, gümüşü varsa yüz adam öl-
Yüz adam öldüre, hebsden cıxar. dürse de hapisten çıkar. Delilsiz konuşmak kim-
Yeqînsiz damşmaq ha yana çatar, seye ulaşmaz. Bu altın ve gümüş beni saygısız hâle
Bîhörmet eyledi sim ü zer meni. getirdi.
Derdbilmeze derd-i dili açınca, Gönül derdini dertten anlamayana açacağıma; za-
Rûzigârm cefâsından qaçmca, manın, dünyanın eziyetinden kaçacağıma ve na-
Nâmerd körpüsünden rahat keçince, mert köprüsünden geçeceğime o sellerin beni alıp
Râzıyam apara o seller meni. götürmesine razıyım.
Kişi yoxdu, baxma çula-çuxaya, Üstündeki çula çuhaya bakıp aldanma, insan de-
Adam gerek dağa-daşa toxuya, ğildir. Bize dağı taşı delecek insan gereklidir.
"Getme, getme" deyib, qoydtı yuxuya, "Gitme, gitme" diyerek beni yatmaya alıkoydu. So-
Âxırda itirdi Yekeper meni. nunda Yekeper, beni kaybetti.
Dalınca deyilem bir şüğl-i kârın, Bir işin, mesleğin peşinde değilim. Gecenin gün-
Bilmenem dövrünü leyl-i nahârm, düzün geçişinin farkına bile varmam. Sevgiliye ka-
Heves-i vüsâhn, zövq-i dîdârm, vuşma ve yüzünü görme zevki ve arzusu beni sa-
Qoymaz yuxu yatam ta seher meni. baha kadar uyutmaz.

Râh-i müsîbetde keçmişem candan, Felaket yolunda canımdan vazgeçmişim. Bir kaşık
Müxennesdir qorxan bir qaşıq qandan, kandan korkan kalleştir, alçaktır. Paşadan, handan
Ehtiyatım yoxdur paşadan, xandan, gelecek tehlikelere karşı tedbirim yoktur. Anam
Analar doğubdur şir-i ner meni. beni erkek aslan gibi doğurmuştur.

Olmuşam Bakü'de sakin, feragat, İstirahat için Bakü'ye yerleştim. Burayı seyretme
Zövg-i temaşası misâl-i cennet, zevki cenneti seyretmeye benziyor. Basımdaki dert
Ziyâde derd-i ser daha ne hacet, zaten fazladır, başka bir şeye ne gerek var! Kısacası
Ferâmuş eyleme, müxteser, meni. beni unutma, yeter.
İSMAYILBEY QUTQAŞINLI'YA
Bu ehlden mehribanhq görmedim, Bu yerden bir iyilik, dostluk görmedim. Bize yar-
Meğer bize ola o yandan meded. dım, demek ki o yandan gelecekmiş. Kutkaşm'm
Qutqaşm terlanı, Seki şahbazı, terlanı, Şeki'nin doğanı bile Şirvan şehrinde ya-
Sâkin-i bilâd-i Şirvan'dan meded. şayanlardan medet umar.
Qarabağ eşxâsı yekser yağıdır, Karabağ'm insanlarının hepsi düşmandır. Baştan
Evvelden âxıra zülm ocağıdır, sona zulüm ocağıdır. Eğer koyunlara çoban bak-
Bir gecede canavarlar dağıdır, masa bir gecede sürüyü kurtlar dağıtır.
Olmasa kelleye çobandan meded.
Nüçebâlar qedrin bilir nüçebâ, Soyu sopu temiz olanların değerini yine soyu sopu
Exlâqma, etvârma merhebâ, temiz olanlar anlar. Onların ahlâkına, dav-
Daş daş üste durmaz âlemde eslâ, ranışlarına selâm olsun. Eğer insan insana yardım
Deymese insandan insana meded. etmeseydi dünyada taş üstünde taş kalmazdı.
Fezâ-yi mohnetde qalmişam möhtac, Sıkıntı ve zorluk boşluğunda muhtaç durumda kal-
Uşaqlanm olub vetenden ixrac, mışım. Çocuklarım vatanlarından uzaklaştırıldı.
Tebib-i hâziqsen, eyle bir ilaç, Eğer şifa dağıtan tabipsen bana bir ilâç ver. Çünkü
Yoxdur mana özge dermandan meded. bana başka dermandan şifa yoktur.
Yığılsa bir yere yüz âlineseb, Yüzlerce soylu insan bir yere toplansın. Onların ko-
Danışığın manat, sözün müntexab, nuşmaları kıymetli, sözleri seçilmiştir. Herkes de
Âlem, bilir, bıvâsite, bîsebeb, bilir ki, bir sebepsiz ya da vasıtasız şekilde dev-
Müşküldür arîze divandan meded. letten, padişahtan yardım istemek çok zordur.
Hezreti İsmail olsun delilin, Hazret-i İsmail delin olsun. Bu hasta ihtiyarın im-
Yetiş imdadına pîr-i elilin, dadına yetiş. O an Halil'in bir çok evladına Ceb-
Nece ferzendine ol dem Xelil'in, rail'in getirdiği kurban yardımcı oldu.
Cebrail getirdi qurbandan meded.

TEMSİL
TÜLKÜ VE QURD
Bir rûben-i kühensâle gedirdi, Bir yaşlı tilki yolda gidiyordu. Bir kısmet bulmak
Qismet üçün seyr-i âlem edirdi. için etrafa bakmıyordu.
Obadan kenara gördü ittifaq, Bir obanın kenarına atılmış güzel bir kuyruk gördü.
Atıblar sehrâya bir dünbe-yi çag.
Diqqet ile baxıb teleni seçdi, Dikkatle bakarak tuzağı farketti. Bunun için yanma
Yavuğa düşmeyib uzaqdan keçdi. yaklaşmadı ve uzaktan geçti.
Gezer iken oldu bir qurda düçâr, Gezerken bir kurtla karşılaştı. "Filan yerde güzel
Dedi: "Filan yerde yaxşı tö'me var". bir yiyecek var" dedi.
Bîçâreni çeke-çeke getirdi, Tilki, çaresiz kurdu çeke çeke getirdi. Biraz gidince
Birazca qalmışdı quyruğu gördi. kuyruğu gördü.
Dedi: "Teeccübem, sen bele şeye, Kurt; "Sen böyle bir şeye rastladın da niye kendin
Düçâr oldun, özün yemedin niye?" yemedin, buna şaştım" dedi.
Dedi: "Boynamda var qezâ orucum, Tilki de; "Boynumda borç olarak kaza orucu vardı,
Tutmuşam ki, sabit ola borucum". onu tutuyorum." dedi.
5oxuldu quyruğu yerden götüre, Kuyruğu yerden almak için yaklaştı. Çünkü uzun
Nece gündü naharsızdı, ötüre.. zamandır yemek yememişti, kuyruğu yemek istedi.
Çırtlayıb pâyine tele oldu bend, Birden tuzak kapandı, ayağı bağlandı. O yana, bu
O yana, bu yana tullandı herçend, yana çırpındı.
Ne geder güc vurdu, götürmedi el, Ne kadar çırpmdıysa da kurtulamadı. Dermanı ke-
Kesilib elacı, qaldı meettel. sildi, şaşırdı kaldı.
Tülkünün eline düştü gireve, Kuyruk tilkinin eline düştü, o da kuyruğu seve
Quyruğu yeyirdi çox seve-seve. seve yiyordu.
Dedi: "Sen deyirdin orucam bayaq, Kurt; "Hani sen orucum diyordum, şimdi kuruğu
Nedendir yeyirsen indi bu sayaq?" bu şekilde neden yiyorsun" dedi.
Dedi: "Oruç idim, amma bu axşam, Tilki; "Oruç idim, ama bu akşam yeni ayı görüp
Teze ayı görüb etmişem bayram". bayram yaptım" dedi.
Hiylesine o pürfennin inandı, Kurt, o kurnaz tilkinin hilesine inandı. "Peki benim
-Bes menim bayramım, dedi, haçandı? bayramım ne zamandır?" dedi.

-Senin da bayramın sahib-i tele, Tilki; "Senin bayramın tuzağın sahibi gelince ola-
Gelendedir, dedi, telesme hele. cak, hele acele etme" dedi.

Her kimsede ola eqlü fehm ü huş, Herkesin aklı, anlayış ve fikri olsun da bu ders ve-
Bu meseli eylemesin ferâmûş. rici hikâyeyi unutmasın.

Evvel gerek suyu yoxlasm möhkem, Önce suyu sağlam bir şekilde yoklamak ve daha
Boyîayandan sonra soyunsun âdem. sonra suya girmek için soyunmak gerekir.

MANZUM HİKAYE
ZÖVCİ-ÂXER
(Qasımbey Zakir, Eserleri, Bakü-1964)

Konu: İsfahanh bir çekmeçinin oğlu seyahete Konu: Isfahan’h bir çizmecinin oğlu
çıxan zaman haydutlar onların karvamna hücum seyahate çıktığı zaman haydutlar onların
edir. Tacirlerden biri yaralanmış cavanı evine ge- kervanına hücum eder. Tüccarlardan biri
tirir, müalice edİr. Cavanın kimliyi ile ma- yaralanmış olan genci evine getirir ve tedavi eder.
raqlanır. İsfahanh genç özünü Misirli meşhur Gencin kim olduğunu merak eder. Isfahan’h
tacir Xâce Ehmed'in oğlu kimi qeleme verir ve be- genç kendini Mısırlı meşhur tüccar Hoca
lelikle de tacirin daha artıq e'timadını qazanır. Ahmet'in oğlu olarak tanıtır ve böylece tüccarın
Tacirin yegane bir qızı var. Lâkin eri onun güvenini daha fazla kazanır. Tüccarın bir de kızı
talâğını verİb. İslâm âdetine göre qız yeniden öz vardır. Ancak kocası onu bo-şamıştır. İslâm
erinin yanına qayitmaq üçün bir başqası ile mü- âdetine göre kadın, eski eşiyle yeniden
veqqeti nikaha girmelidir. Tacir İsfahanh oğlanı evlenebilmek için bir başkasıyla geçici nikâh
bu iş üçün en münasip adam sayır. Tacirin qızı ile yapmalıdır. Tüccar, Isfahan’h genci bu iş için en
oğlan bir hefteni bir yerde keçİrİrler. Evvelki erin- uygun kişi olarak görür. Tüccarın kızı ile genç bir
den bir kişilik elâmeti görmeyen qız and İçir ki, hafta süreyle birlikte olurlar. Önceki kocasından
ölse de bu cavandan ayrılmayacaq. Oğlan da bele bir kocalık işareti görmeyen kız, ölse de bu
and içir. Onun talâq vermek istediyini eşinden gençten ayrılmamak için yemin eder. Genç de
tacir sert qoyur ki, eğer o, heqiqeten de Xâce aynı şekilde and içer. Tüccar, gencin gerçekten
Ehmed'in oğludursa, qırx güne qeder atasından Hoca Ahmet'in oğluysa kırk güne kadar düğün
toy hediyyeleri gelmelidir, eğer yalan söyleyibse, hediyelerini getirmesini; eğer söyledikleri ya-
öldürülecek. Ve'din tamam olduğu gün sade li- lansa onu öldüreceğini söyler. Sürenin bittiği gün
basda seheri gezen xelife oğlanın derdinden hâli tebdil-i kıyafetle şehri gezen halife, Isfahan’h
olur ve biri birini seven iki gencin kovuşmasında gencin durumundan haberdar olur ve birbirini
yardımcı olur. seven iki gencin kavuşmasına yardımcı olur.
Qol salıb cavanın boynuna düxter, Kız, delikanlının boynuna kollarını dolayarak "Ey
And olsun Xudây'a, -dedi- ey peser. delikanlı! Tanrı'ya and olsun.
Eğer rize-rize keseler meni, Eğer beni parça parça kesseler de bundan sonra
Mundan sonra elden qoymanam seni. senden ayrılmam" dedi.
Oğlan iki destin edib hemâü, Oğlan iki elini birleştirip dudaklarından tam bir
Aldı leblerinden bûsey-i kâmil. Öpücük aldı.
El basıb müshef-i hüsn-ü düdâra, Sevgilisinin güzellik kitabına el basarak "Beni yüz
Eyleyeler meni, -dedi- sed pare, parça etseler de;
Dâmen-i veslinden tâ rûz-i meşher, Ey vefalı dilber, mahşer gününe kadar senin ka-
El çeken deyilem, vefalı dilber. vuşma eteğinden elimi çekmem" dedi. Aralarında
Ehd ü miysâq olub arada möhkem, sağlam bir söz ve ant gerçekleşti. Bir hafta
Bir hefte otaqda dilşâd ü xürrem. süreyle odada mutlu ve sevinçli şekilde kaldılar.
Birbirlerinden lezzet aldılar, birlikte oldular. Böyle
Apardılar lezzet, sürdüler vehdet, kız sahibi olanlara rahmet olsun.
(Bele qız ekenin zâtına rehmet).
Şartların zamanı gelinceye kadar hoca, evi eşiği
Ta ki, tamam oldu ve'de-yi şürût, kaydedildiği şekilde döşetti.
Ev-eşiyi xâce döşedib mezbût.
Yeni damadı huzuruna istedi. Yaklaşınca tebrik et-
İstedi hüzure teze damadı, tikten sonra
Tegrîb ile be'd mübarekbâdı.
"Ey benim canım! Eğer razı olursan kadı efendi bo-
Dedi "Ey canı-men, ger olsan razı, şama kararını geri alsın" dedi.
Teleqı pes etsin cenâb-i qazı"
"Kendi kocasına yeni nikâh yapsın; kendi evine
Eqd-i taze kessin öz şövherinc, gelin gitsin" dedi.
Erûs getsin mekânına, yerine.
"Uzun zamandan beri evi mahallesi boştur. Sa-
Boş qalıb müddetdi evi, mehlesi, rayından bir insan sesi bile gelmiyor.
Gelmez sarayından bir âdem sesi.
Fakir kocası geceleri dükkânında yatmaktadır. El-
Feqir eri gece dükkanda yatar, leri koynunda çaresiz kalmıştır" dedi.
Elleri qoynunda qalıbdı nâçar".
Çaresiz başını öne eğerek yavaş yavaş yeri kur-
Dermend başını salıb aşağa, calamaya başladı.
Durdu yavaş-yavaş yer qurtlamağa.
Tüccar, ne kadar beklediyse de oğlandan bir çıt bile
Ne qeder nefese tacir dem verdi, çıkmadı.
Çixmadı oğlandan bir nefes ğördi.
Kalkıp gideceği zaman "Ey Mevlâ! Kulun ne ya-
Durub geden veqtde dedi: "Ey Mövla, pabilir, senin buyurduğun olsun" dedi.
Buyurduğun gele bendeden hâşa.
Bülbül, gülün kokusundan ayrı düşünce yüzlerce
Yüz te'n ü teerrüz eyleye bülbül, defa ayıplama ve takılmaya başvurur.
Heyhat, bûyinden ayrı düşe gül.
Eğer yaranın üzerinden melhemi alırsan ağrısı ve
Yaranın üstünden alsan melhemi, sızısı kesin olarak artar.
Müâyine artar rene ü elemi".
Hoca, yılan gibi kıvrım kıvrım olup delikanlıya hiç-
İlan kimi xâce olub piç ü piç bir söz demedi.
Oğlanın özüne söz demeyıb hiç.
Eledi qızma izhâr hali: Durumu kızma açıklayıp "Ey ilgisiz, laubali! Evin,
"Ev eşiyin qahb, ey laubali. eşiğin kalmış.
Çölün bir yavaşı isteyir ki, müft, Çölün bir azgını senin gibi ay yüzlü güzeli kendine
Elesin özüne sen mehveşi cüft. bedava eş yapmak istiyor.
Peşiman olmadım, onu getirdim, Onu getirdiğime pişman olmadım. Ölümüme
Ölen veqti bu rütbeye yetirdim. yakın bu zamanda belirli bir dereceye getirdim.
Heqqa nân ü nemek bilmez İranı, İranlılar tuz ekmek hakkı bilmezler. Şüphesiz
Bîşübhe, emeyim tutacaq âni. benim emeğim, onu tutacaktır (Verdiğim emeklere
nankörlük ettiği için işleri rast gitmeyecektir).

Deyin çadirşebin salıb başına, Söyleyin, duymamış olan dost ve tanıdıklar ya-
Gelsin eşitmemiş dust ü aşina" tağını yorganını alıp gelsinler" dedi.

Düxtere dediler bu maceranı, Kıza bu olan biteni anlattılar. Gözlerinden nisan


Axıdıb gözünden âb-i neysânı yağmuru gibi yaşlar akıttı.

Sifariş eyledi: "Ey müta-i men, "Ey benim geçici nikâhlım! Gel, sen bu malını, mül-
Enamınızâye eyleme gel sen. künü zayi etme.

Eğer bu enirden çekmeyesen el, Eğer bu hükümden, emirden çekinmiyorsan de-


Edesen qiyl ü qâl, tutasan cedel, dikodu yapıp mücadele etmelisin.

Bil ki, bir çatıdı gerdenim menim, Bil ki, benim gerdanım bir çatıdır. Senin ger-
Qalsm gcrdeninde vebalım menim' danında benim günahım, vebalim kalsın.

You might also like