You are on page 1of 41

Mirze Elekber Sâbir

(Şamahı, 30 mayıs 1862 - Şamahı, 15 temmuz 1911)

Azerbaycan ve tüm Şark Edebiyatı'nda, yeni Babası, artık 15-16 yaşlarına gelen oğlunun ye-
mizahî şiirin, satirik akımın kurucusudur. Şairin terli öğrenim gördüğünü düşünerek, onun ticaretle
asıl adı ve soyadı Elekber Tahirzâde'dir. Sâbir (sabr uğraşmasını istiyordu. Okuldan zorla geri alınarak
eden, sabırlı) ise onun şiirlerinde kullandığı mah- cansıkıcı bir dükkânda oturmak zorunda kalan
las, yahud takma addır. 30 Mayıs 1862 'de Şa- Sâbir, burada da şiir yazma ve kitap okuma meş-
mahı'da doğdu. Babası Hacı Zeynalabdin tacirdi. guliyetinden uzaklaşmıyordu. Bir defasında ba-
Lakin 1859 yılının korkunç depreminden sonra, basının, onun şiir defterini yırtması üzerine, ai-
onun ticaret işlerinde bir gerileme olmuştu ve ka- lesinden ve doğduğu şehirden kaçarak Buhara'ya
labalık ailesini zorlukla geçindiriyordu. Hacı Zey- giden bir kervana katılmış, ancak yarı yolda ak-
nalabdin, gençliğinde maceralarla dolu, çılgın bir rabaları tarafından geri döndürülmüştü. Bu olay-
hayat geçirmiş, sonraysa pişman olarak din ve şe- dan sonra babası bir daha oğlunun hayatına her-
riat yoluna dönmüştü. Bu açıdan, dindar Şamahı hangi bir şekilde müdahale etmemiş ve aile
muhitinde bu aile, aşırı dindarlığı ile ta- içerisinde manevî bir özgürlük kazanan Sâbir daha
nınmaktaydı. büyük bir ihtirasla edebiyat çalışmalarına, yeni şi-
Yedi yaşında mahalle mollahanesine* verilen irler yazmaya başlamıştı. Bu alanda hocası Seyid
küçük Sâbir, burada Kur'an ayetlerini, Sa'di'nin Ezim Şirvânî, onun en büyük yardımcısı ve manevî
"Bostan" ve "Gülüstan"mı ezberliyordu. İlk şiirini babasıydı.
sekiz yaşında yazmıştı. 1874'de Seyid Ezim 1883'te kutsal yerleri ziyaret bahanesiyle Şa-
Şirvânî'nin (1835-1888) Şamahı'da açtığı yeni mahı'dan çıkan Sâbir, öğrenim yolu ile öğ-
(usûl-i cedid) okula devam etmeye başladı. Ta- renemediklerini geziler yoluyla öğrenmeyi ta-
lebesinin şairlik istidadını gören Seyid Ezim, onun- sarlar. İki yıla yakın bir sürede Horasan'ı,
la daha ciddî meşgul olur, yeni şiirler yazmaya teş- Nişabur'u, Buhara'yı ve Semerkand'ı gezip dolaşır.
vik eder. Sâbir'in ilk şiirlerinden birinden çok
1885 sonlarında vatana döner. Ama Şamahı'da kısa
hoşlanan hocası ona, Nizâmî'nin "Hemse"sini he-
bir süre yaşadıktan sonra 1886 yılının başlarında,
diye eder. Sonraları, hayatının maddî açıdan ağır
bu defa da Kerbelâ ziyareti adı altında yeni bir se-
ve zor dönemlerinde, bir kitapçı "Hemse"yi ondan
yahate çıkar. Birkaç aydan sonra babasının ölüm
yüksek bir fiyata satın almak istediğinde, Sâbir va-
haberini alarak memleketine döner. Böylece, genç-
karlı bir tarzda ona şöyle cevap vermişti: "Sâbir çö-
lik hayatı biter ve ailenin bütün ağırlığı Sâbir'in
reksiz yaşar, ama Nizâmî'siz yaşamaz". Seyid
omuzlarına çöker. Çabucak evlenir, birbiri ardınca
Ezim'in mektebinde geçirdiği yıllar, klasik şark şa-
irlerinin eserleri ile tanışma, Sâbir'in şairlik is- kızları doğar ve şair, ömrünün sonuna kadar bir
tidadının meydana çıkmasına yardımcı olmuştur. hayat mücadelesi vermek zorunda kalır.
Tabiî ki, onun ilk şiirleri Divan Edebiyatı ge- XX. yy. başlarına kadar Sâbir, bir şair olarak
leneklerine dayanıyor ve bazı hallerde taklitçi şiir Azerbaycan Edebiyatı'nda hâlâ tanınmamaktaydı.
örneklerinden pek de farkedilmiyordu. Şairin kaleminden çıkan gazel ve kasideler hiç bir
yerde yayınlanmamıştı. Onun şiir yazdığını, yalnız

* Mollahana: Azerbaycan'ın köy veya mahalle camisindeki dinî eğitim-öğretimi ifade etmek için kullanılan özel bir terimdir.
Bizdeki Kur'an kursu, basit medrese tahsili anlamına gelir.
arkadaşları bilirdi. 1901'de tahsilini bitirib Şa- okul açtı. Bu okulda hem eğitim, hem de şiir ala-
mahı'ya dönen Abbas Sehhet'le, bu arada Naseh ve nında hocası saydığı Seyid Ezim Şirvânî'nin ge-
Terrah gibi şairlerle tanışma, yeni şiirin nasıl ol- leneklerini devam ettirmeye çalışıyordu. Ama cahil
ması gerektiği hususundaki devamlı tartışmalar, ve fanatik hemşehrileri, şaire bu okulu işletme
Sâbir'in; edebiyatın sosyal hayattaki fonksiyonuyla imkânı vermediler. Hiç kimse kendi çocuğunu bu
ilgili tavrının değişmesine neden olur. 1903'de ha- okula vermek istemediğinden, kısa zamanda
yatınm 30 yılını şiirle geçirmiş şairin ilk şiiri Tif- "Ümid" okulu kapandı. Sâbir, Baku'ya göçerek,
lis'te, "Şark-i Rus" gazetesinde yayınlanır. Bu aynı Baku yakınlarında Balaham kasabasındaki "Se-
zamanda Sâbir'in sosyal muhtevada yazdığı ilk şi- adet" okulunda öğretmenlik yapmağa başladı. Şi-
irdir. irlerini "Molla Nesreddin" dergisi ile bir arada
1905'teki birinci Rus ihtilâli ve bütün Şark'm Baku'da yayınlanan çok sayıdaki gazete ve mec-
uyanması, millî özgürlük mücadelelerinin yay- muaların sahifelerinde okuyucularına takdim etti.
gınlaşması Sâbir'in şiirlerine de etkisiz kalmaz. 1910'da ağır hastalanan şair, tedavi için Tiflis'e
1905'te "Hayat" gazetesinde yayınlanan "Bey- gider. Burada Celil Memmedkuluzâde'nin evinde
nelmilel" adlı ve bir edebî program karakteri ta- yaşar. Ondan ve hanımı Hemide Cevanşir'den
şıyan şiiri, edebiyata yeni bir şairin geldiğini müj- büyük iyilikler görür. Celil Memmedkuluzâde, Tif-
delemektedir. lis'in en ünlü doktorlarını hasta şairin tedavisine
Ama Sâbir'in hakikî istidad ve edebî ba- celb etse de, artık geç kalındığından hiçbir şey ya-
şarısının ortaya çıkması, aslında 1906'da Tiflis'te, pamazlar. Sâbir'se, ameliyata razı olmaz. "Benim
Celil Memmedkuluzâde'nin başyazarlığında, karnım sizin için para cüzdanı değil ki, açıb ba-
"Molla Nesreddin" mizahî dergisinin ya- kasmız, sonra da kapadasmız" diye hayatının en
yınlanması ile gerçekleşti. Sâbir'in 1906-1911 yıl- ağır dakikalarında bile şakasından geri kalmaz.
Şamahı'ya getirilen şair burada hayatının son
larda bu dergide "Hop-hop" takma adı ile ya-
günlerini hasta yatağında geçirerek 12 Temmuz
yınlattığı mizahî şiirler tüm Azerî şiiri tarihinde
1911'de, edebî külliyatım, geleceğini dostu Sehhet'e
yeni bir devrin, yeni bir dönemin başlangıcı oldu.
vasiyet ederek hayata gözlerini yumar.
Bütün Şark'a sesini duyuran, kısa zamanda
49 yaşında hayattan göçen Sâbir'in, sağlığında
yalnız Azerbaycan'da değil, İran'da, Türkiye'de,
hiç bir kitabı yayınlanmamıştı. Ölümünden bir yıl
Orta Asya'da devamcıları yetişen bu yeni şiir
sonra Sehhet'in ve genellikle, yeni fikirli Azer-
üslûbunun mimarı olan Sâbir ise, hayatını eyalet
baycan aydınlarının müşterek çabalarıyla gün
Şamahı'smda, küçük bir dükkanda, sabun pişirip
yüzü gören "Hophopnâme" oldukça kısa bir süre
satmakla geçiriyordu. Sosyal hayatın tüm alan- içerisinde Azerbaycan Türklerinin en popüler ki-
larını aydınlatan, din adamlarının ikiyüzlülüğünü, tabı oldu. Tüm Azerbaycan'da bu kitabın çal-
servet sahiplerinin acımasızlığını, aydınların halk- madığı kapı, girmediği ev kalmadı. Sâbir'in "Hop-
tan uzaklığını, bey ve hanların zulümlerini, millet hopnâme"si; Nizâmî'nin "Hemse"si, Fuzûlî'nin
namına konuşanların sahtekârlığını ve millî hislere "Divan"ı, Mirze Feteli Ahundzâde'nin "Temsilaf'ı
yabancılığını açıklayan bu ateş gibi yakıcı, kam- gibi, Azerbaycan Edebiyatında büyük bir merhale
çılayıcı şiirlerin yazarının Sâbir olduğu bilindikten oluşturacak edebî olaylardan birine dönüştü. Sâbir,
sonraysa, şairin hayatı, sözün hakikî manasıyla bir Azerbaycan Edebiyatı tarihine ilk millî şair sı-
cehenneme dönmüştü. fatıyla dahil oldu.
1907'de, Şamahı'da bir okul açmak fikrine Sâbir; Nizamî, Fuzûlî, Seyid Ezim Şirvânî gibi
düşer. Ama bunun için ilk önce Mavera-yı Kafkas büyük sanatkârların etkisi altında bir şair olarak
Müslümanları Dinî İdaresi'nde sınavlardan ge- yetişdiyse de, ileri görüşlülükle XX. yüzyılın yeni,
çerek hocalık izini almak gerekti. Şairin maddî ve çağdaş ruhlu, çağdaş şekilli, hepsinden önemlisi
manevî sıkıntılarına kendi ve ailesinin ge- halkı uyaran, ona derd ve belâlarını anlatan, bu
leceğinden endişe de eklenmişti. 1908'de Sâbir'in dert ve belâlardan kurtuluş yolunu gösteren bedii
"Molla Nesreddin" mecmuasındaki mizahî şi- eserler talep ettiğini gördü ve bu tür şiirin mü-
irlerine kızan fanatik hemşehrilerinden birisi onu kemmel örneklerini yarattı. Her bir büyük şairin
tabancayla vurup öldürmek istemişti. devamcılarmm, taklitçilerinin meydana çıkması
Sınavlardan başarıyla çıkan ve öğretmenlik için on yıllar, hatta bazen yüzyıllar gerektiği halde,
izini alan Sâbir, 1908'de Şamahı'da "Ümid" adlı bir
Sâbir, son derece verimli geçirdiği altı yılda, şiir birin Heyatı, Bakı, 1925; Hüseyn Mirzecamalov.
alanında kendi devamcılarmı ve taklidçilerini Sabir Kimdir? Bakı, 1922; Azerbaycan'ın Xalx
gördü. Bütün Doğu Edebiyatını kapsayan yeni Şairi Sabir, Bakı, 1924; Bekir Çobanzâde. Azer-
edebî mektebin üstadı ve kurucusu olarak şöhret baycan Edebiyatı'nın Yeni Dövrü, Bakı, 1930;
kazandı. Mirze Elekber Sabir Tahirzâde. Meqaleler Mec-
Divan Edebiyatı'm gelenekleri ile yetişen muesi, Bakı, 1936; Cefer Xendan, Sabir, Bakı, 1940;
Sâbir, Azerbaycan Edebiyatında tamamıyla yeni Hebib Sebebzâde. İnqilabçı Satirik ve Alovlu Ve-
bir şiir üslûbunun temelini attı. Yüzyıllar boyu tenperver, Bakı, 1944; Müxteser Azerbaycan Ede-
Nizamîlere, Nesîmîlere, Fuzûlîlere nazire yazan, biyatı Tarixi, c.I-III, Bakı, 1944; Eziz Şerif. Sabir'in
ama çoğu zaman taklitçilikden ileri gitmeyen, halk Heyatı ve Poetik Yaradıcılığı, Moskova, 1950 (Rus
tan, onun fikir ve düşüncelerinden, sosyal hayat ve dilinde); Eziz Mirehmedov Mirze Elekber Sabir,
mücadelesinden uzak, gazel şiirinin yerine o, kılıç Bakı, 1958; Sabir Kitabxanasınm On İlliyi. Me-
kadar sert ve keskin bir mizahî şiir getirdi. Hocası qaleler Mecmuesi, Bakı, 1929; Sabir Güzgüsü,
Seyid Ezim Şirvânî gazel edebiyatının son büyük Bakı, 1937; Cefer Xendan. Sabir Yaradıcılığının
şairi olduysa, Sâbir de yeni şekil ve konulu, sosyal Senetkârlıq Xüsusiyyetleri, Bakı, 1962; Mirze İb-
muhtevalı mizahî şiir mektebinin ilk büyük tem rahimov. Büyük Şairimiz Sabir, Bakı, 1962; Mem-
silcisi olarak şöhret kazandı. med Cefer. Sabir. Bakı, 1962; Midhet Ağamirov.
Yurtseverlik, Sâbir mizahının en önemli öge- Sabir'in Dünya Görüşü, Bakı, 1962; Mirze Elekber
lerindendir. O, halkını zarif gazellerle uyutmaya Sabir, Meqaleler Mecmuesi, Bakı, 1962; Sabir ve
değil, acı gülüşlerle tedavi etmeye kalkıştı ve bunda Müasirleri. Toplayanı ve ve tertib edeni Abbas Za-
da muvaffak oldu. Sâbir ve onun devamcıları, manov, Bakı, 1962, 1973; Eziz Mirehmedov. İn-
"Molla Nesreddin" dergisi etrafında birleşerek, XX. qilabm Seslediyi Şair, Bakı, 1964 (Rus dilinde);
yy. Azerbaycan şiirini, o döneme kadar hayale bile Memmed Memmedov. İdael Qardaşları, Bakı,
gelmeyen bir yüksekliğe kaldırdılar. 1967; Memmed Memmedov, Sabir ve Metbuat,
Bakı, 1968; Eli Saleddin, Sabir ve Folklor, Bakı,
Eserleri: Hophopname, Bakı, 1912; Hop- 1969; Mir Celal, Klasikler ve Müasirler, Bakı, 1973;
hopnâme, Bakı, 1914; Hophopname, Bakı 1922; Nezim Axundov. Mirze Elekber Sabir. Bib-
Müntexabat, Bakı, 1927; Şe'rler Mecmuesi, Bakı, lioqrafiya, Bakı, 1958; Memmed Cefer Ceferov.
1929; Şe'rler, Bakı, 1934; Bütün Eserleri, Bakı, 1934; Klassiklerimiz Haqqında, Bakı, 1948; Eziz Şerif.
Din Eleyhine Şiirler, Bakı, 1938; Hophopname, Sabir Bu Gün, Bakı, 1942; Eziz Şerif, Keçmiş Gün-
Bakı, 1948; Hophopname, Bakı, 1954; Hop- lerden, Bakı, 1977; Mustafa Hüseynov. Sabir'in
hopname, Bakı, 1960; Hophopname, Bakı, 1961 Etik Görüşleri, Bakı, 1973; Enver Ehmed, Sabir'in
(Arap alfabesi ile); Eserleri, 3 cildde, c. I-III, Bakı, Poetikası, Bakı, 1978; Abbas Zamanov, Sabir ve
1962-1965; Hophopname, Bakı, 1976; Hop- Müasirleri, Bakı, 1973; Abbas Zamanov. Emel
hopname, Bakı, 1980; Hophopname, Bakı, 1992; Dostları, Bakı, 1979; Eziz Mirehmedov, XIX-XX
Hophopname, Bakı, 1940; Hophopname, Tebriz, Esrler Azerbaycan Edebiyatına Dair Tedqiqler,
1941; Hophopname, Bellenville (ABD), 1977; Hop- Bakı, 1981; Abbas Zamanov. Sabir Gülür, Bakı,
hopname, İstanbul, 1976; Hophopname, Bakı, 1993 1981; Rehile Meherromova, Sabir'in Dili, Bakı,
(Latin alfabesi ile), Hophopname, Satire ve Lirika 1976; Cefer Xendan, Sabir. Şairin Heyatı, Bakı,
(Rus dilinde); Seçilmiş Eserleri, Bakı, 1962 (Rus di- 1977; Sabir Xatirelerde, Toplayanı ve tertib edeni
linde); Seçilmiş Satiraları, Moskova, 1962 (Rus Abbas Zamanov, Bakı, 1982; Gültekin Sultanova.
dilinde): Satira Moskova, 1969 (Rus dilinde), Sabir Poeziyasının Rus Diline Tercümeleri, Bakı,
Seçilmiş Eserleri, Leninqrad, 1983 (Şairin Ki- 1979 (Rus dilinde); Terlan Novruzov. Sabir İrsinin
tabhanası, Büyük Seriya, Rus dilinde) vs. Tetkiki ve Tebliği, Bakı, 1981; Terlan Novruzov,
Sabir, Bakı, 1986; Tofiq Hacıyev, Sabir: Kaynaklar
Kaynakça: Azerbaycan Edebiyatı Tarixi, c.II, ve Selefler, Bakı, 1980; Ezize Ceferzâde, Sabir,
Bakı, 1960, s.614-684; Aleksandra Lukyanova, Bakı, 1989; Eziz Mirehmedov, Ağlar-Güleyen,
Sabir Yaradıcılığının Esas Nöqteleri, Bakı, 1923; Moskova, 1990 (Rus dilinde); Abcan Memmedov.
Sabir Me'şeli, Bakı, 1924; Mürşüd Ezimoğlu. Sa- Sabir'in Elmî Tercüme-yi Halı, Bakı, 1990.
ŞİİRLERİ:
(Hop Hopname, Bakû-1980, s.20)

NE İŞİM VAR ?...


Millet nece târâc olur olsun, ne işim var?! Millet nasıl yağmalanırsa yağmalansın, ne işim
Düşmenlere möhtâc olur olsun, ne işim var?! var?! Düşmanlara muhtaç olursa olsun, ne işim
Qoy men tox olum, özgeler ile nedi kârım, var?! Bırak ben tok olayım, başkaları ile ne işim var.
Dünya vü cahan ac olur olsun, ne işim var?! Bütün dünya aç olursa olsun, ne işim var?
Ses salma, yatanlar ayılar, qoy hele yatsın, Ses yapma, uyuyanlar uyanır, bırak hele yatsınlar.
Yatmışları razı deyilem kimse oyatsın, Kimsenin yatanları uyandırmasına razı değilim.
Tek-tek ayılan varsa da Haqq dadıma çatsın, Tek tük uyanan varsa da Allah imdadıma yetişsin.
Men salim olum, cümle cahan batsa da batsın, Ben selamette olayım, bütün cihan batarsa batsın.
Millet nece târâc olur olsun, ne işim var?! Millet nasıl yağmalanırsa yağmalansın, ne işim
Düşmenlere möhtâc olur olsun ne işim var?! var?! Düşmanlara muhtaç olursa olsun bana ne?
Salma yâdıma söhbet-i târix-i cahâni, Cihan tarihinin sohbetini hatırama getirme. Bir de
Eyyâm-i selefden deme söz bir de, füâni! geçmiş günlerden söz etme. Şimdi, ben dolmaya, ek-
Hâl ise getir meyi eleyim dolmani, nâni, meğe meyilliyim (sadece maddî şeyler düşünürüm).
Müsteqbeli görmek ne gerek, ömrdü fâni; Geleceği görmeye gerek yok, ömür fanidir. Millet
Millet nece târâc olur olsun, ne işim var?! nasıl yağmalanırsa yağmalansın, ne işim var?! Düş-
Düşmenlere möhtâc olur olsun, ne işim var?! manlara muhtaç olursa olsun, ne işim var?!
Övlâd-i veten qoy hele âvâre dolansın, Vatan evladını bırak da avare dolaşsın. Sefaletin
Cirkâb-i sefâletde eli, başı bulansın, kirli suyunda eli, başı pislensin. Dul kadın ise di-
Dul övret ise sâile olsun, oda yansın, lenci olsun, ateşe yansm.Ancak benim şöhretim art-
Ancaq menim avâze-yi şe'nim ucalansın; sın, Millet nasıl yağmalanırsa yağmalansın, ne işim
Millet nece târâc olur olsun, ne işim var?! var? Düşmanlara muhtaç olursa olsun, ne işim var?
Her millet dünyanın bir safhasından ilerleme kay-
Her millet eder sehfe-yi dünyade tereqqî, deder. Herbiri yurt yolunun bir menzilinde iler-
Eyler here bir menzil-i me'vâde tereqqî, leme kaydeder. Eğer uykuda aklıma ilerleme ge-
Yorğan-döşeyimde düşe ger yâde tereqqî, lirse, biz de rüya âleminde ilerleriz. Millet nasıl
Biz de ederik âlem-i röyâde tereqqî; yağmalanırsa yağmalansın, ne işim var?! Düş-
Millet nece târâc olur olsun, ne işim var?! manlara muhtaç olursa olsun, ne işim var?!
Düşmenlere möhtâc olur olsun, ne işim var?!
1906
BAKI FEHLELERİNE
(s. .27)
Bu cerx-i felek tersine dövrân edir imdi, Bu feleğin çarkı, şimdi tersine dönüyor. İşçi de ken-
Fehle de özün dâxil-i insan edir imdi. dini insandan sayıyor şimdi.
Olmaz bu ki, her emre dexâlet ede fehle, İşçirun her işe karışması olmaz. Zenginin olduğu yerde
Dövletli olan yerde cesaret ede fehle, işçinin cesaret edip (bir işe karışması) olmaz. Rahat bir
Âsûde nefes çekmeye halet ede fehle, nefes almaya teşebbüs etmesi olmaz. Ya da (işçinin)
Yâinki hüqûq üste edâvet ede fehle... haklan için düşmanlık etmesi olacak iş değildir.
Bu cerx-i felek tersine dövrân edir imdi, Bu feleğin çarkı şimdi tersine dönüyor; işçi de ken-
Fehle de özün dâxil-i insan edir imdi. dini adamdan sayıyor.
Fehle, mene bir söyle, neden hörmetin olsun? İşçi, bana bir söyle, neden hürmetin olsun? Pekala
Âxir ne sebeb söz demeye qudretin olsun? neden söz söylemeye kudretin olsun? El çek, yav-
El çek, bala, dövletlilere xidmetin olsun. rum, zenginlere hizmetin olsun. Az veya çok sana
Az-çox sene verdiklerine minnetin olsun!.. verdiklerine minnetin olsun!...
Bu cerx-i felek tersine dövrân edir imdi, Bu feleğin çarkı şimdi tersine dönüyor; işçi de ken-
Fehle de özün dâxil-i inşân edir imdi. dini adamdan sayıyor.
Dövletli, amandır, özünü salma belâye, Zengin (kimse), kendini belaya salma, amandır. İşçi
Fehle sözü haqq olsa da, baxma o sedâye, sözü doğru olsa da, kulak verme o sese. Asla fa-
Yol verme nefes çekmeye hergiz füqarâye, kirlerin nefes almasına izin verme. Her baldırı çıp-
Öz şenini pûc eyleme her bî-ser ü paye!.. lak için, kendi şanını yok etme.

Bu cerx-i felek tersine dövrân edir imdi, Bu feleğin çarkı şimdi tersine dönüyor; işçi de ken-
Fehle de özün dâxil-i insan edir imdi. dini adamdan sayıyor.

Aldanma, feqîrin olamaz eqli, zekâsı, Fakirin aklı, zekası olmaz, aldanma. Çünkü, onun
Cün yoxdur onun sen kimi pâkize libâsı, senin gibi temiz elbiseleri yoktur. Serveti, devleti,
Yox serveti, yox dövleti, yox şali, ebâsı, şalı ve abası yoktur. Eski bir çuhası ve biricik cüb-
Var köhne çuxasi, dexi bir tekçe qebâsı... besi vardır.

Bu cerx-i felek tersine dövrân edir imdi, Bu feleğin çarkı, şimdi tersine dönüyor; işçi de ken-
Fehle de özün dâxil-i insan edir imdi. dini adamdan sayıyor.
İstersen eğer olmağa âsûde cahanda, Dünyada eğer rahat olmak istiyorsan, derde kedere
Tâ olmayasan qemlere âlûde cahanda, bulaşmak istemiyorsan, bu boş dünyada işçinin yü
Fehle üzüne baxma bu bîhûde cahanda, züne bakma, kendi düşüncenin kaydına kal, öylece
Öz fikrini çek, ol dexi fersude cahanda... yaşlan dünyada.

Bu cerx-i felek tersine dövrân edir imdi, Bu feleğin çarkı şimdi tersine dönüyor; işçi de ken-
Fehle de özün dâxil-i insan edir imdi. dini adamdan sayıyor.

Gör milletinin derdini axtarma devâsin, Milletin derdini gör, devasını arama, yetimin başını
El çekme yetimin başina, kesme sedâsin, okşayıp, sesini kesme, sakın dünyada bir hayır
Zinhar qoyub dehrde bir xeyir binasın, yapıp hatırlama, mutlu eyleme milletin fukarasını.
Yâd eyleme, şâd eyleme millet fügerâsin,
Bu cerx-i felek tersine dövrân edir imdi, Bu feleğin çarkı şimdi tersine dönüyor; işçi de ken-
Fehle de özün dâxil-i insan edir imdi. dini adamdan sayıyor.

1906 (c.29)

ETDİ BU FELEK HER KESE BİR TOVR YAMANLIQ


(s. 30-31)

Etdi bu felek her kese bir tövr yamanlıq Bu felek herkese bir başka türlü kötülük etti. Ya-
Sed heyf, keçen gün! zıklar olsun o geçmiş gün(ler)e!
Her bir iş üçün xâtime-bexş oldu bu âfâq, Bu felek her iş için bir son lütfetti. Yine memnun
Olduq yine memnun. olduk.
Şükr eyledik Allah'a yetişdikce ziyanlıq, Zarara ziyana uğradıkça Allah'a şükrettik; (gittikçe)
Efsürde biz olduq. daha çok gayretsiz olduk.
Çaldı bize bir özge sayaq ile fırıldaq, (Felek) Bize başka türlü bir oyun oynadı, yine
Qemli güne qaldıq. gamlı güne kaldık.
Ne rehm biler, şerm qanar, ağlamaq anlar, Böyle felek olmaz! Merhametten, utanmadan, ağ-
Böyle felek olmaz! lamadan anladığı yok.
Yox böyle iki dilli, yaman üzlü cefakâr, Yok böyle riyakâr, acımasız zalim zerre kadar utan-
Bir zerre utanmaz! maz!
Verdi bu hamı qonşulara senet ü dövlet, (Felek), Bütün komşu (ülkelere) sanat ve zenginlik
Dünyâ, sene lenet! verdi. Dünya, sana lanet olsun!
Seslendi, gedek, siz yatın hemmâmde râhet, (Onlara) seslendi "haydi gidelim, (bize de dedi ki) siz
Bîcâdi bu zehmet! hamamda rahat yatın, yersizdir (boşunadır) bu zahmet!
İslâm uşağı yatsın ayağında falaqqâ, Müslüman çocukları, falakaya ya tırılsın, bu şe-
Bu növ'di te'lim. kildedir öğretim.
Vursun buların başına hem Mirze taraqqâ-, Mirza da bunların başına tak tak (diye çubukla) vur-
Eylin onu tekrîm. sun, (siz de) ona saygı gösterin.
Ey vay, bu felek qoydu bizi loğmaya hesret Eyvanlar olsun ki, bu felek bizi bir lokmaya hasret
Qaldıq biz adamsız! koydu, (evimiz) erkeksiz kaldı.
Vermez dexİ bir parça çörek tapmağa fürset, Bir parça ekmek bulmaya dahi fırsat bırakmaz. Git,
Get, yatgilen şamsız! akşam yemeği yemeden (aç) yat!
Öz bildiyini qildi Müselmanlara dövrân, Zamane, Müslümanlara kendi bildiğini yaptı. Elimiz
El işden üzüldü. işten koptu.
Çaxcax başın ağrıtdı, kefin çekdi deyirman, Çakçak (değirmen taşı döndükçe ses çıkaran tahta)
İş hecve düzüldü. başını ağrıttı, değirmen neşelendi, iş hicve döküldü.

Bu çerx-i sitemkârm aman mesxeresinden, Zulüm eden bu feleğin maskaralığından elaman.


Bâis, balan ölsün! Sebep olanm çocuğu ölsün!

Baxmış müselmanlara gempenceresinden (Felek) müslümanlara hep gam keder vermiş, teleğin
Çerxin üzü dönsün! çarkı tersine dönsün!

Evvel bu felek cümleden eymişdi dimağı, Bu felek önce herkese dudak bükmüştü, (böylece)
Qcm kasası daşdı. gam kâsesi dolup taştı.

Âxırda bizim başımıza vurdu çanağı, Sonunda, bizim başımıza çanağı çarptı; su, ba-
Su başdan aşdı. şımızdan aşağıya döküldü.

Bir Rus görende oluruq xâr yanında, Bir Rus gördüğümüzde kendimizi aşağılıyoruz,
Quzu, keçiyik biz. (Rus'un yanında) keçi, kuzu gibiyiz (uysalız) biz .

Keçmez sözümüz bir pula serdâr yanında, Komutanın yanında sözümüz bir para etmez, biz
Çünki neciyik biz?! neyiz ki?!

Tanrı buna şâhid- Yüce Allah buna şahittir; kuzu, keçiyiz biz.
Quzu, keçiyik biz...
1906
HER NE VERSEN, VER, MEBÂDE VERME BİR DİRHEM ZEKAT
(s. 52)

Her ne versen, ver, mebâde verme bir dirhem zekat Her ne verirsen ver, sakın bir dirhem zekat verme.
Qoy acından ölse ölsün bînevâ kendli ve tât.** Zavallı köylü ve Tat, bırak acından ölürse ölsün.
Her ne düz versen, ver, oğlum, borcunu verme tamâm, Oğlum, her şeyini doğru, tam ver ama borcunun ta-
Her ne alsan, al amandır, alma kâsıbdan salam. marnım ödeme. Her ne alırsan al da fakirden sakın
selam alma.
Her ne etsen, et ve lâkin etme meyden içtinâb, Her ne yaparsan yap da, şaraptan kaçınma. Ne ya-
Her ne dutsan, dut ve lâkin durma bir kâr-i sevâb. parsan yap da sakın sevaba girecek bir iş yapma.
Her ne çeksen, çek, veli çekme xecâlet qübhden, Neden utanırsan utan lakin utanma suç işlemekten. Ne-
Harda yatsan, yat, ayılma, durma hergiz sübhden. rede yatarsan yat asla, sabahleyin erkenden kalkma.
* Mirze (Mirza): Azerbaycan'da eskiden okumuş yazmış insanlara, öğretmenlere verilen unvan ve hürmet maksadıyla kullanılan bir
hitap edatı. Burada öğretmen anlamında.
** Tat: Azerbaycan'da daha çok Hızı bölgesinde dağlık arazide yaşayan İran dilli küçük bir halk. Bunların Baku'ya gelenleri asrın baş-
larında "Dağlı" mahallesinde gecekondularda yoksul bir hayat sürüyorlardı.
Her yere gelsen, gel, amma gelme derse, mextebe, Nereye gidersen git de, sakın derse, okula gitme.
Her kese uysan, uy, amma uyma dine, mezhebe Kime uyarsan uy da dine, mezhebe uyma.

Her ne çeksen, çek, berâder, çekme düz mîzânini, Her ne çekersen çek de terazini doğru çekme (tartma).
Çekme sen millet qemin, çekme, çek öz qelyânini. Çekme sen milletin gamını çek sadece nargileni.

Baxmasan eytâme, baxma, baxma, bax löbetlere, Yetimlere bakmazsan bakma, bak sen güzellere.
Gelmesen îmâne, gelme, gelme, gel lenetlere. İmana gelmezsen gelme, gel la'netlere.

Olmasan bir xeyire bâis, olma, ol bâis sere, Hayırlı bir işe sebep olmazsan olma, şerre sebep ol.
Etmesen imdâd, etme, et sitem âcizlere. Birilerinin imdadına ulaşmazsan ulaşma, âcizlere
sitem et.
1906
AMALİMİZ, EFKARIMIZ İFNA-Yİ VETENDİR
(s. 68)
Amalimiz, efkârimiz ifnâ-yi vetendir, İşlerimiz, düşüncelerimiz hep vatanın fenalığıdır.
Kin ü qerez ü hirs bize ziynet-i tendir, Kin, düşmanlık, hırs bizim vücudumuzun süsüdür.
Ef'âl yox, ancaq işimiz lâf-i denendir, Yaptığımız bir iş yok, işimiz sadece boş ko-
Dünyâde esaretle bütün kâm a3mz biz, nuşmaktır. Dünyada, esaretle bütün maksadımıza
Qafqazlılariz, yol kesiriz, nâm alırız biz. ulaşırız biz. Kafkas'lıyız, yol keseriz, nam alırız biz.
Eqreb kimi neşter gücü var dimağımızda, Akrep gibi neşter gücü vardır tırnağımızda. Bütün
İslâm susuz olsa, su yox bardağımızda, Müslümanlar susuz olsa içmeleri için bir bardak
Her küncde bir tülkü yatib çardağımızda, suyumuz yoktur. Çadırımızın her köşesinde bir
Min hiyle qurub, rütbe vü ikram alırız biz, tilki yatmaktadır. Bin hile ile rütbe ve ikram alırız
Qafqazlılarız/ yol kesiriz, nâm alırız biz! biz, Kafkas'lıyız, yol keseriz, nam alırız biz.
Qafqazlı adı âleme ikrâh-resândır, Kafkasyalı adı dünyada nefret uyandırır. Eş-
Cjuldur, qocumuz zülmde meşhûr-i cahândır, kıyamız, kabadayımız zulm etmede dünyada
Kim derse tereqqî ederik, mence yalandır, meşhurudur. Kim ilerleriz derse, bence yalandır.
Büxlü hesede âdet edib, kâm alırız biz, Cimrilik ve kıskançlığı âdet etmişiz, bunnlarla aru-
Qafqazlılanz, yol kesiriz, nâm alırız biz! zumuza kavuşuruz biz. Kafkas'layız, yol keseriz,
nam alırız biz.
Biz xoşlamarıq dersi ki, min mekteb açılsın, Maarifin değeri bütün dünyada kabul edilse bile,
Ger min de maarif sözü dünyâye saçılsın, biz dersten hoşlanmayız ki, binlerce mektep açılsın.
Mektebde ne hörmet ki, o sâmâne qaçılsm? Mektepte ne hürmet var ki o zenginliğe, o düzene
Meyxânede vodka vurarız, kâm alırız biz, koşulsun? Biz meyhanede votka içeriz, nam alırız
Qafqazlılarız, mest olarız, nâm alırız biz! biz! Kafkas'I ry iz, sarhoş oluruz, nam alırız biz.
Avropalı öz milletin ehyâ edir, etsin, Avrupalı kendi milletini ihya ediyorsa, etsin. Mil-
Şân ü şercf-i gövmünü e"Iâ edir, etsin, letinin şanım, şerefini yükseltiyorsa yükseltsin. İn-
Insanlıq adın dehrde igbâ edir , etsin, sanlık adını dünyada ölümsüzleştiriyorsa ölüm-
Qeflet.de yatib ad batırıb, nâm alırız biz, süzleştirsin. Biz ise ancak gaflet uykusunda yatarak
Başe yumuruq zolladariz, kâm alırız biz!... adımızı batırıyoruz. Başa yumruk vurarak ar-
zumuza kavuşuyoruz biz!
1907
NAEHL OLANA METLEBI ANDIRMAQ OLUR MU?!
(s. 78-79)
Nâehl olana metlebİ andırmaq olur mu?! Anlama kabiliyeti olmayana bir şey anlatmak
Söz qanmayana zor ile qandırmaq olur mu?! mümkün olur mu? Laf anlamayan (kimseyi) zorla
ikna etmek olur mu?
Könlüm sene maildir ezelden beri, ey pul! Gönlüm sana vurgundur, ezelden beri ey para! Yıl-
Olsam da nolur, tâetine il-günü meşgul, larca sana itaat (ibadet) ile meşgul olsam ne olur?
Senle görürem kendimi her bezinde meqbûl, Her mecliste kendimi seninle makbul görüyorum.
Sensiz bu cahan ehlin inandırmaq olur mu?! Sensiz bu dünya ehlini inandırmak olur mu?! Laf
Nâehl olana metlebi qandırmaq olur mu?! anlamayana bir şey anlatmak olur mu?!
Sensen menim efzûnîe-yi sermaye-yi fexrim, Benim övünme sermayemin büyük bir kısmı sen-
Senle ucalır mertebe-yi pâye-yi fexrim, sin. Seninle yükselir övünmemin derecesi. Eğer
Ger dönse üzüm qibleden, ey mâye-yi fexrim, Kıble'den yüzümü çevirsem (vazgeçsem), ey övünç
Senden yana göz nuru dolandırmaq olur mu?! sermayem senden başka tarafta bakmak olur mu?!
Nâehl olana mctlebi andırmaq olur mu?! Anlama kabiliyeti olmayana birşey anlatmak müm-
kün olur mu?
Canım üzülüb senden ötrü xalqı soyunca, Seni elde etmek uğruna, halkı soyuncaya kadar
Bir yatmamışam tâ seni senduqe qoyunca, canım çıktı. Seni kasaya koymadan önce bir kere
Derler mana: pul yığmağı boşla, ye doyunca, bile yatıp uyumamışım. Bana "para yığmayı terket,
Eşq ehlini sevdadan usandırmaq olur mu?! doyunca ye" derler. Aşk ehlini sevdadan usan-
Nâehl olana metlebi andırmaq olur mu?! dırmak olur mu?! Anlama kabiliyeti olmayana bir
şey anlatmak mümkün olur mu?
Kâsıb deyiliz, sikke-yi pulu tanırız biz, Yoksul değiliz paranın üzerindeki işaretleri tanırız
Pul ile olan şe'n ü şüûnu qanırız biz, biz, para ile yapılan işlerin ne olduğunu anlarız biz.
Bir hebbe zerer yetse pula, odlanırız biz, Zerre kadar zarar gelse paraya, yanıp tutuşuruz
Yansın ciyerim! Dövleti yandırmaq olur mu?! biz. Yansın ciğerim! Devleti (parayı, talihi) yakmak
Nâehl olana metlebi andırmaq olur mu?! olur mu? Anlama kabiliyeti olmayana bir şey an-
latmak mümkün olur mu?
Se"y eylemişem bir nece il zîrek ü calâk, Kıvraklıkla, beceriklikle nice yıllar çalışıp ça-
Hardansa keçib girime çox servet ü emlâk, balayarak, neredense (hangi yollardan ise) bir hayli
Bir âcize rehm etmeyib ömr eylemişem pâk, mal mülk elde etmişim. Bir zavallıya bile acımayıp
İndi bu sülûki yavalandırmaq olur mu?! temiz bir ömür sürmüşüm. Şimdi bu yolu (bu hayat
Nâehl olana metlebi qandirmaq olur mu?! tarzını) harap etmek olur mu?! Anlama kabiliyeti ol-
mayana bir şey anlatmak mümkün olur mu?
Bunlar keçer, indi düşüb el başqa hevâye, Bunlar geçer gider. Şimdi halk başka bir hevese ka-
Ful istenilir mekteb açılsın füqarâye, pılmış: Fakirlere okullar açılsın, derece derece kız-
Oğlan oxusun, qiz oxusun pâyebepaye, lar ve oğlanlar okusun diye para isteniyor. Yok-
Kâsıbleri elme ucalandırmaq olur mu?! sulları ilimle yüceltmek olur mu? Anlama kabiliyeti
Nâehl olana metlebi andirmaq olur mu?! olmayana bir şey anlatmak mümkün olur mu?
Dexîi mene ne elm oxuya millet uşağı?! Beni ne ilgilendirir, milletin veya ümmetin ço-
Tehsîl-i kemâlât ede yâ ümmet uşağı?! cuklarının okuması, tam bir tahsil yapması?! Gitsin
Getsin işe bu tenbelü bîqeyret uşağı! bir işin yakasından tutsun bu tembel ve gay-
Canım, gözüm, arifleri qandirmaq olur mu?! retsizlerin çocukları. Canım, gözüm arifleri kan-
Nâehl olana metlebi andırmaq olur mu?! dırmak olur mu? Anlama kabiliyeti olmayana bir
şey anlatmak mümkün olur mu?
Bizlerde yox idi bele âdet-yeni çıxdi, Bizde yok idi, böyle adet, yeni çıktı. Kadınlara oku-
Övretlere tedrîs-i kitabet yeni çıxdı, yup yazma öğretmek yeni çıktı. İslama zarar verdi
İslâme xelel qatdi bu bîd'et-yeni çıxdı, (onu bozdu), bu bid'at yeni çıktı. Bu kaynağı (is-
Bu çeşmeni bîr nö'v bulandırmaq olur mu?! Iarrtı) böyle bir şekilde bulandırmak olur mu? An-
Nâehl olana metlebi andırnaq olur mu?! lama kabiliyeti olmayana bir şey anlatmak müm-
kün olur mu?
1907
MEZLUMLUQ EDİB BAŞLAMA FERYADE EKİNCİ
(s. 86-87)
Mezlumluq edib başlama feryâde, ekinci, Ekinci, zulme uğramış gibi başlama feryad etmeye,
Qoyma özünü tülkülüye, âde, ekinci! tilki gibi kurnazlık etme, hey ekinci!

Bir üzrle her günde gelib durma qapımda, Bir bahane ile hergün gelip kapımda durma. Bana
Yalvarma mene, boynunu kec burma qapımda, yalvarma, boynunu bükme kapımda. Bazen başına
Gâhi başına, gâh döşüne vurma qapımda, bazen göğsüne vurup dövünme kapımda. Saçma
Leğv olma, edeb gözle bu me'vâde, ekinci! sapan şeyler söyleme, terbiyem takın, ekinci! Kes se-
Lâl ol, a balam, başlama feryâde, ekinci! sini a yavrum, başlama feryada, ekinci.
Xoş keçmedi il çöllüye, dehqâne, ne borcum? Köylü (hayvancılık yapan) için, çiftçi için bu yıl iyi
Yağmadı yağış, bitmedi bir dâne, ne borcum? geçmedi ise bana ne, borcum mu var?Yağmur yağ-
Esdi qara yel çeltiye, bostâne, ne borcum? madıysa, ekin olmadıysa bana ne! Borçlu muyum?
Getdi mene ne fehleliyin bade, ekinci? Bostanlara, çeltiklere kara yel esti, bana ne, borçlu
Lağ-lağ danışıb başlama feryâde, ekinci! muyum? İşçiliğin bana ne getirdi, ekinci? Boş boş
konuşup başlama feryada, ekinci?
Aldı dolu elden ser ü samanını, neylim? Dolu elinde varını yoğunu aldı ne yapayım? Ya da
Yâinki ceyirtke yedi bostanını, neylim? çekirge bostanını yedi, ne yapayım? Geçen yıl borcun
Verdin keçen il borcuna yorganını, neylim? için, yorganını verdin, ne yapayım? Şimdi, kilim
Ol indi palaz satmağa âmâde, ekinci! satmaya hazır ol, ekinci! Sus a yavrum, başlama
Lâl ol, a balam, başlama feryâde, ekinci! feryada, ekinci!
Söz açma mene çox çalışıb az yemeyinden, Bana, çok çalışıp az yemenden bahsetme! Konuşmana
Câmn becehennem ki, ölürsen demeyinden, göre (söylediklerine bakılırsa) acından ölüyorsun,
Men gözlemenem, buğda çıxar ver bebeyinden! canın cehenneme! Ben bekleyemem, gözünün
Çeltik de getir, arpa da, buğda da ekinci! bebeğinde de olsa, çıkar, buğda ver! çeltik de, arpa da,
Yoxsa soyaram lap derini, âde, ekinci! buğda da getir ekinci! Yoksa derini de soyarım, hey
ekinci!
Sen hey de yoxumdur, çıxarıb canım allam! Sen habire yok de, çıkarıp canını alırım! Vallahi,
Vallahi ovub dîdey-i giryânmı allam! oyup, ağlayan gözlerini alırım. Çıplak yüzünü
Şallağe tutub peyker-i üryanını allam! kamçılayıp (öyle) alırım. Kendi halini kendin düşün
Öz halini sal indi özün yâde, ekinci! (hafızanda canlandır) şimdi, ekinci! Boş boş konuşup,
Lağ-lağ danışıb başlama feryâde, ekinci! başlama feryada, ekinci!
Çiftçi babasan, buğdanı ver, darı yeyersen. Sen çiftçi adamsın, buğdayı ver, darı yersin. Su ol-
Su olmasa qişda eridib qari yeyersen, masa kışın karı eritip içersin. Taştan yumuşak olan
Daşdan yumuşaq zehr nedir, mân yeyersen, herşeyi, zehir ne ki, yılanı bile yersin. Et, yağ yemeyi
Öyreşmemisen et-yağa dünyâde, ekinci! dünyada adet edinmemişsin, ekinci! Sadece hayvan
gibi ömür sürmüşsün, ekinci!
Heyvan kimi ömr eylemisen sâde, ekinci!
Lakin benim hayatımın esası insanlık olmuştur.
Lâkin menim insanlıq olub vez-i medarım, Soyluyum, bütün kararım asayiş içindir. Öğle ve
Beyzadeyim, asayişedir cümle qerârım, akşam yemeklerim, şarapsız, mezesiz sona ermez. İşte
Meyşiz, mezesiz bitmez olur şam ü nahârım; böyledir soyluların durumu, ekinci. Soyluların adeti
İşte beledir halet-i beyzade, ekinci!
Beyzadelerin resmi budur, âde, ekinci! budur, ey ekinci.

1907
NEYLEYİM, EY VAY! BU URUS BAŞDILAR!
(s. 272)
Neyleyim, ey vay! Bu urus başdılar! Ne yapayım, ey vah! Bu Rus kafalılar (Rus gibi ka-
Bilmeyirem hardan aşıb-daşdılar? fasında şapka olanlar). Bilmiyorum nereden böyle
Ölkede günden-güne çoxlaşdılar. çıkıp çoğaldılar. Ülkede günden güne arttılar. Her
Her emele, her işe çulğaşdılar. niyete, her işe sokuldular (çullandılar). Koymayın,
Qoymaym, ay köhneler, ay yaşdılar! ey köhneler (eski kafalılar), ey yaşlılar. Edepsizler
Heyvereler her yere dırmaşdılar! her yere tırmandılar.

Her biri min güne iş icad edir, Her biri bin türlü iş icad ediyor, toplantı düzenleyip
Meclis açıb nitqler icad edir, nutuklar atıyor. Şiî olduğu halde, Sunnîleri
Şie iken sunnileri şad edir, sevindiriyor. Sünnî olmasına rağmen Şiî'nin imdadına
Sünni iken şieye imdad edir, koşuyor. Sanki bunlar birbirinin kardeşidir. Bir fikre
Sanki bular bire-bir qardaşdılar bağlılıkları yoktur, şaşkındırlar.
Yoxdu teessübleri, çaşbaşdılar.
Her biri kendi mezheblerine değil, halka saygı gös-
Her biri öz mezhebinin hörmetin, teriyor. Hepsinin niyeti aynı, atalarımızın adetlerini
Gözlemeyir, gözleyir el qeyretin. beğenmiyorlar. Çünkü bunlar ne Sünnî ne de Kı-
Cümlesi bir yolda qoyub niyyetin, zılbaş'tırlar. Edebsiz bir şeydirler bu zavallılar.
Xoşlamayırlar atalar adetin;
Çünkü ne sünni, ne qızılbaşdılar,
Bir yava şeydir bu başı daşdılar.
Emr teessüb ola butlan necin? (Din) işine bağlılık niçin batıl bir şey kabul
Sünni deye şielere can necin? edilsin? Sünnî niçin Şiilere cân desin? Şiî de
Şie bile sunnini insan necin? Sunnîyi niçin insan olarak kabul etsin? Yani, niçin
Birleşe ye'ni bu müselman necin? bu müs-lümanlar birleşsinler? Himmet gösterin,
Himmet edin, din gedir, ay başdılar, din elden gidiyor, ey düşünce sahipleri, izin
Qoymayın, aldatdı bizi saşdılar. vermeyin, aldattı bizi uzun saçlılar (okumuşlar).
İndi ki, duyduz buların niyyetin. Şimdi ki, bunların niyetini anladınız- cemiyetlerini
Cehd eleyin pozmağa ce'miyyetin. bozmaya gayret edin. Bunları bozup dağıtmak
Bunları pozmaq bize olmaz çetin. bizim için çetin olmaz. Nerede görseniz la'net oku
Harda ki, gördüz, oxuyun le'netin: yun.
Hökm eleyin, küfrle ulğaşdılar, Allah'ın dininden kopup uzaklaştılar, (bunların)
Din-i Xuda'den qırılıb qaçdılar, hepsi kâfirlerle arkadaştırlar, dine bağlılıkları yok,
Cümlesi kafirlere yoldaşdılar, şaşırdılar, kâfirlere meylediyorlar diye hüküm
Çünki teessübleri yox,çaşdılar. verin!

FEXRIYYE
(s. 92-93)

Hercend esirân-i güyûdat-i zemânız, Her ne kadar zamanın endişelerinin esirleri isek de,
Hercend dücarân-i beliyyât-i cahânız, her ne kadar dünyanın belalarına yakalanmış isek
Zenn etme ki, bu esrde âvâre-yi nanız, de, bu asırda ekmek peşinde avare olduğumuzu
Evvel ne idikse, yene biz şimdi hemâniz... sanma. Önceleri ne idiysek şimdi de oyuz. Tu-
Turanlılarız, âdi-yi şüğl -i selefiz biz! ranlılarız, geçmişlerimizin işlerini (devam et-
Öz qövmümüzün başına engelkelefiz biz! tirmeyi) adet edinmişiz. Kendi soyumuzun başına
.... belayız (engel yumağıyız) biz.
Zülmetsever insanlarız üç-beş yaşımızdan, Daha üç, beş yaşımızdan itibaren cehaleti sevmeye
Fitne göyerir torpağımızdan, daşımızdan, başlayan insanlarız. Toprağımızdan taşımızdan
Târâc ederek bac alırız qardaşımızdan, fitne fışkırıyor. Yağmalayarak kendi
Çıxmaz, çıxabilmez de bu âdet başımızdan... kardeşimizden haraç alırız. Bu âdeti asla
Eslâfımıza çünki heqiqi selefiz biz! terkedemeyiz. Geç-mişlerimizini çünkü gerçek
Öz gövmümüzün başına engelkelefiz biz! halefiyiz biz! Kendi soyumuzun başına belayız biz!
Ol gün ki, Melikşah- Büzürq eyledi Büyük Melik Şah'm ahirete göçtüğü gün iki na-
rehlet, Etdik iki nâmerd vezire tâbeiyyât,* merd vezire tabi olduk. (Devleti ikiye böldük). Bir-
Qirdiq o qeder bir-birimizden ki, nehâyet, birimizden o kadar çok adam öldürdük ki, sonunda
Düşmen qatıb el taxtımızı eyledi qâret... düşmanlar işe karışıp tahtımızı yağmaladı.
Öz haqqımızı gözlemeye bîterefiz biz!
Turanlılarız, âdi-yi şüğl-i selefiz biz!
Bir veqt olub leşker-i Çingiz'e terefdâr, Bir zamanlar Cengiz'in askerlerine taraftar olup,
Xarezmleri mehv eledik qetl ile yekbâr, Harezmleri tamamen katledip yok ettik. Ha-
Xarezmlerin şahı ferâr eyledi nâçâr, rezmlilerin şahı çaresiz kalıp kaçtı. Camileri, mek
Mescidleri, mektebleri yıxdıq yere tekrar... tepleri tekrar yerle bir ettik... Doğrusu şeref ve ni
Heqqâ ki, sezâvâr-i nîşan ü şerefiz biz! şana lâyıkız biz. Kendi dinimizin başına belayız
Öz dinimizin başına engelkelefiz biz! biz!
Bir veqt de de 'vâ-yı Selîb oldu müheyya, Bir zamanlar da Haçlı savaşları hazırlandı. Savaşta
De' vâde Firengîlere qâlib gelib, emmâ, Firegileri (Avrupalı Hristiyanları) yendik ama,
Dinlenmeyib etdik yeni bir facie berpâ, rahat durdmayıp yeni bir facia türettik. Kendi kı
Öz tîğimiz öz rîşemizi kesdi serâpâ... lıcımız- hep kendi (soyumuzun) kökünü kesti.
Gûyâ ki, biyâbanda biten bir elefiz biz! Sanki çölde biten bir otuz biz. Kendi soyumuzun
Öz qövmümüzün başina engelkelefiz biz! başına belayız biz!
Sâbir, Nizamü'1-Mülk ve Tacü'1-Mülk arasındaki gerginliğe, çatışmaya işaret ediyor. Yalnız Nizamü'1-Mülk, melik Şah'tan bir ay önce
zehirlenmiştir. Nizamü'I-Mülk'ün öldürülmesinde de Batmîlerin yanında Tacü'l-Mülk'ün de rolü olduğu tahmin edilmektedir. Vezir
ve Sultan'ın ölümünden sonra Selçuklu Devleti iç karışıklıklara sürüklenmiştir.
Bir veqt dexi Qaraqoyun, Ağqoyun olduq, Bir zamanlar da Karakoyun ve Akkoyunlu olarak
Azerbaycan'a, hem de Anadolu'ya dolduq, hem Azerbaycan'a hem de Anadolu'ya dolduk. Yo-
Ol qedr qırıb bir-birimizden ki, yorulduq, rulup kalıncaya kadar birbirimizi kırdık (kati ettik).
Qırdıqca yorulduq ve yorulduqca qırıldıq... Kırıldıkça yorulduk ve yoruldukça kırıldık.... Tu-
Turanlılarız, âdi-yi şüğl-i selefiz biz! ranlılarız, geçmişlerimizin işlerini âdet edinmişiz.
Öz gövmümüzün başına engelkelefiz biz! Kendi soyumuzun başına belayız biz.
Bir veqt salıb tefrîqe olduq iki qismet, Bir zaman tefrika çıkarıp ikiye bölündük, bir kıs-
Teymur şaha bir paramız etdi himâyet, mımız Yıldırım Han'a, bir kısmımız Timur Şah'ı hi-
Xan İldırım'a bir paramız qıldı itâet, maye etti, bir kısmımız Yıldırım Han'a itaat etti.
Çanlar saçılıb Ankara'da qopdu qiyâmet... Kanlar saçılıp Ankara'da koptu kıyamet... Aferin
Ehsen bize! Hem tîrzeniz, hem hedefiz biz! bize!... Hem ok atanız, hem hedefiz biz! Kendi so-
Öz qövmümüzün başına engelkelefiz biz! yumuzun başına belayız biz.
Teymur şâh-ı lenge olub tâbe-yi ferman, Topal Timur (Şah)'ın buyruğuna uyarak Toktamış
Xan Toxtamış'ı eyledik al qânma qeltân, Han'ı al kanma boyadık. Böylece Altın Ordu dev-
Tâ oldu Qızıl Orda'larm dövleti talan, leti talan edildi. Bu savaş Moskof çarına faydalı
Moskov şahma fâîdebexş oldu bu meydan... oldu. Şimdi bile Ruslaşmakla şeref sahibi oluyoruz,
Elyövm, uruslaşmaq ile zîşerefiz biz! biz! Kendi dinimizin başına belayız biz!
Öz dinimizin basma engelkelefiz biz!
Bir veqt Şah İsmail ile Sultan Selim'e Bir zaman Şah İsmail ile Sultan Selim'e gönül ve-
Meftun olaraq eyledik İslamı dünime, rerek İslam'ı ikiye böldük. Bir dine (İslam'a) iki
Qoyduq iki taze adı bir din-i qedîme, yeni ad koyduk: Bu Şiîleşmek, bu Sunnîleşmek bizi
Saldı bu teşeyyö, bu tesennün bizi bîme... korku içinde bıraktı... Bu hâlde kaldıkça teessüfü
Qaldıqca bu haletle sezâ-yi esefiz biz! hakkediyoruz biz! Kendi dinimizin başına belayız
Öz dinimizin başına engelkelefiz biz! biz!
Nâdir bu iki xesteliyi tutdu nezerde, Nadir Şah, bu iki hastalığı göz önünde tuttu. Bu
İsterdi ilâç eyleye bu qorxulu derde, korkulu derde çare bulmak isterdi, bu maksatla
Bu meqsed ile ezm ederek girdi neberde, karar vererek mücadeleye girişti. Onu katlederek
Meqtûlen onun nesini qoyduq quru yerde... cesedini ortalıkta bıraktık. Acaip bir şeyiz, ne bi-
Bir şe'y-i ecîbiz, ne bilim, bir tuhafız biz! leyim bir tuhafız biz! Kendi dinimizin basma be-
Öz dinimizin başına engelkelefiz biz! layız biz.
İndi yene var taze xeber, yaxşı temâşâ, Şimdi yine var yeni bir haber, güzel bir seyir: İran-
Iranlılıq, Osmanlılıq ismi olub ehyâ. lılık, Osmanlılık iddiası yeniden ortaya atılmış. Bir
Bir qit'e yer üstünde qopub bir yeke de'va, parça yer için büyük bir çekişme başlamış. Meydan
Meydan ki, gızışdı, olarıq mehv serâpâ... böyle kızışır ise tamamen mahvoluruz... Meydan
Onsuz da ki herçend ki, yekser telefiz biz,
Öz qövmümüzün başına engelkelefiz biz! kızışmasa da, her ne şekilde olursa olsun biz (kendi
kendimizi) yok edeceğiz (çünkü) kendi soyumuzun
1907 başına belayız!

MEN BELE ESRARI QANA BILMIREM


(s. 96)

Men bele esrarı qanabilmirem, Ben böyle sırları anlayamıyorum. Anlayamadığım


Qanmaz olub da dayanabilmirem. için de tahammül edemiyorum.
Axtaxana, dağda dana böyüdü, Ahtahana (adlı çayır otu) ve dağdaki dana (bile)
Men böyük ollam hacana, bilmirem. büyüdü. Ben ne zaman büyük olacağım, bil-
miyorum.
Derler utan, hec kese bir söz deme,- "Hiç kimseye bir şey deme, utan" diyorlar- doğru
Haq sözü derken utanabilmirem!.. sözü söylerken utanamıyorum.

Neylemeli, göz görür, ağlım kesir, Ne yapmalı, gözüm görüyor, aklım eriyor, gökteki
Men güneşi göyde danabilmirem!.. güneşi inkâr edemiyorum.
:

Şiddet-i seylânile baran tökür, Sele sebep olacak kadar şiddetli yağmur yağıyor. Bir
Bir koma yox, daldalanabilmirem!.. kulübe bile yok, (bir yere) sığınamıyorum!...

Derler, usan, herze vü hedyân deme, "Usan, saçma sapan konuşma" derler, dert baskın çı-
Güc getirir derd, usanabilmiremL kıyor, (konuşmaktan) usanamıyorum!...

Derler otur evde, nedim, kasibem, "Evde otur" diyorlar, ne yapayım, yoksulum, bir işle
Kesb elemezsem, qazanabilmirem!.. meşgul olmasam, geçimimi kazanamıyorum.

Derler, a qanmaz, di yıxıl, öl, qurtar! "Ey anlamaz, artık düş, öl de kurtul!" derler, evet
He, balam, doğrusu, ay dadaş, men dexi yavrum, doğrusu, ey ağabey, ben de ondan başka bir
Meslehet ondan o yana bilmirem!.. tavsiye bilmiyorum!...

1907
SUAL -CAVAB
(s. 105)

- Görme! - Baş üste, yumaram gözlerim. Görme! -Baş üstüne, gözlerimi yumarım
- Dinme! - Müt'iyem, keserem sözlerim. Konuşma! -Boyun eğerim, hemen susarım.

- Bir söz eşitme! - Qulağım bağlaram. Bir söz duyma! -Kulaklarımı tıkarım
- Gülme! - Pekey, şâm ü seher ağlaram. Gülme! -Peki, sabah akşam demez hep ağlarım.

- Qanma! - Bacarmam! Meni me'zur tut, Anlama! -İşte bunu beceremem! Beni mazur gör.
Böylece teklîf-i mehâlı unut! Böylece imkânsız teklifi unut!

Qâbil-i imkân mı olur qanmamaq? Anlamamak mümkün mü? Mangal içinde yan
Mecmer-i nâr içre olub yanmamaq? mamak mümkün mü?

Eyle xâmûş âteş-i sûzâmnı, Yakıcı ateşini söndür, böylece beni de kendini de ra-
Qıl meni âsûde, hem öz cânmı! hatlat.

1907

Bî-MERHEMET E'YÂNLARINA ŞÜKÜR, XUDÂ'YA!


(s. 108)

Bî-merhemet e'yanlarma şükür, Xudâ'ya! Ey Allah'ım merhametsiz seçkinlerine (memleketin


Bu sâhib-i milyanlarma şükür, Xudâ'ya! ileri gelenlerine) şükür! Bu milyon sahibi zen-
ginlerine şükürler olsun Tanrım.
Millet qemine baxmayan enzâr-i keremle Milletin derdine kerem gösterip aldırış etmeyen şan
îşan-ı zevîşanlarına şükür, Xudâ'ya! şöhret sahibi din adamlarına şükürler olsun Tanrım!
İş bilmeyen ancaq yemek-icmekden elâve, Yemek içmekten başka iş bilmeyen, bu canlı de-
Bu canlı deyirmanlarma şükür Xudâ'ya! ğirmenlerine şükürler olsun Tanrım!
Bîdâd-i berâderle olan qânına qeltân, Kardeş zulmüyle kanma bulanmış (kan içinde kalmış)
Qafqaz'dakı qurbanlarma şükür, Xudâ'ya. Kafkasya'daki kurbanlarına şükürler olsun. Tanrım!
Xasse Bakı şehrinde, o şöhretli mekânda, Özellikle Baku şehrinde, o meşhur yerde derya gibi
Derya tek axan qanlarına şükür, Xudâ'ya. akan kanlarına şükürler olsun Tanrım!
Xunxâr olan efrâd-i ben-i növ'üne dâim Kendi cinsinden olanlara karşı daima kan dökücü
Bu vehşi-yi qürranlarma şükr, Xudâ'ya. olan bu homurdayan (nara atan) vahşilerine şükürler
olsun, Tanrım!
Qurd ise, şeqâl ise biyâbanda olurdu, (Bunlar) kurt olsalar, çakal olsalar bozkırdu olurlardı,
Şehr içre bu heyvanlarma şükür, Xudâ'ya. şehir içindeki bu hayvanlarına şükürler olsun Tanrım!
Gözlenmeyen ednâlığm icadına cidden- Hiç beklenmeyen alçaklığın icadına gerçekten him-
Himmet eden insanlarına şükr, Xudâ'ya. met eden insanlarına şükürler olsun Tanrım!
Hemmâmde övretlere quldurluk eden bu Hamamda kadınlara eşkiyalık eden (hamamdan
Qeyretli Müselmanlarma şükür, Xudâ'ya. çıkan kadınları kaçıran) bu gayretli müs-
lümanlarına şükürler olsun Tanrım!
Sâkit oturan böyle cinayetlere qarşı Böyle suçlar karşısında sesini çıkarmadan oturan
Bu sâhib-i vicdanlarına şükür, Xudâ'ya. vicdan sahibi (kullarına) şüküler olsun, Tanrım!
Bilmem ne zaman qehrin eder âlemi berbâd, Bilmem ne zaman kahrın bu âlemi viran eder, sab-
Sebr etdiyin âvanlarına şükür, Xudâ'ya. rettiğin anlar için şükürler olsun Tanrım!
Hell olmadı könlümdeki niskilli müemmâ, Gönlümde bana dert olmuş bilmece çözülmedi
Tecdîd edirem metlei, ma'bedi var emmâ... matla'mı (ilk sözlerini) yeniliyorum ama daha de-
vamı var.

SUAL-CAVAB
Cavan-Qoca
(s. 115)

-Şehr-i me'lûmunuzun ve'z ü qerârı necedir? - - Şehrinizin hâli vaziyeti nasıldır?


Hemdülillah, nece görmüşdüse Nuh, öylecedir. - Allaha şükür, Nuh nasıl görmüştü ise öyledir.
-Yeni mekteb açılıb mı veten övlâdı üçün? - Vatan evladları için yeni okullar açılmış mı?
Az deyil Âdem açan medrese ehfâdı üçün. - Adem'in torunları için açtığı medrese az değil.
["Medreseler de Adem'den kalmış gibi eski" manasına]
-Oxuyur mu qezete şehrinizin ehli tamam? - Şehir halkının tamamı gazete okuyor mu?
-Be"zi sarsaq oxumuşlar oxuyur, men oxumam. - Bazı aptal okumuşlar okuyor, ben okumam.
-Ölkenizde açılıbdır mı qirâetxâna? - Memleketimizde kıraathane açılmış mı?
-Tazeler açmış idi, qoyduq onu virane.
- Yeni nesil açmışdı, onu harap bıraktık.
-Aç qarmdaşlara infâq edilir mi, emi can?
-Onu görmez mi Xudâ, el niye versin ona nan? - Aç kardeşlere yardım edilir mi, amcacığım?
- Tanrı onu görmez mi, halk ona niye ekmek versin?
-Bive övretlerin emri alınır mı nezere?
-Canı cıxsm, o da getsin yene bir taze ere. - Dul kadınların işi (meselesi) dikkate alınır mı?
- Canı çıksın onun, o da yeni, bir ere varsın.
-Ittihâd emrine dâir danışırsız mı bârı?
-Danışır bir paramız, leyk boğazdan yuxarı. - Birleşme meselesi hakkında konuşuyor musunuz
bari?
- Bir kısmımız konuşuyor, ama sırf laf olsun diye.
-Sünnîvü şie teessübleri leğv oldu mu ya?
-Ne dedin? Küfr danışdın, cıraram ağzını ha! - Sün'î ve şi'î taassubları ortadan kalktı mı?
- Ne dedin? Kâfirlik ettin, ağzını yırtarım ha?
-Qâbil-i erz sözüm yox, meni efv et, gedirem...
-Becehennem ki, gedirsen, seni xûd men nedirem? - Söylenmeye değecek sözüm yok, beni af et-
gidiyorum.
- Cehenneme, gidersen git, seni ben ne yapayım?
-Buna bax, ağzına bax, sûret-i idbârına bax.
-Başının şapqasma, etdiyi göftârma bax. - Buna bak, ağzından çıkan söze bak, çirkin yüzüne
bak.
- Başının şapkasına söylediği söze bak.
FISINCAN
(Bir yemek adı)

(s. 117)

Sanma ezdikçe felek bizleri vîranlıq olur. Felek bizleri ezdikçe harap olduğumuzu sanma,
Un temennası ile buğda deyirmanlıq olur. (çünkü) buğday, un olmak arzusuyla değirmene
gelir.
Qarışıqdır helelik milletin istedâdı, Şimdilik milletin eğiliminin neye doğru olduğu
Elenirse, safı bir yan, tozu bir yanlıq olur. belli değildir. Elenirse un bir yana, tozu bir yana
ayrılır.
Çalxalandıqca, bulandıqca zaman nehre kimi, Zaman yayık gibi çalkalandıkça, bulandıkça,
Yağı yağ üste çıxır, ayranı ayranlıq olur. yağı üste çıkar, ayranı kalır.
Kim ki, insanı sever, âşiq-i hürriyyet olur, Kim insanı severse (o) hürriyete aşık olur, evet
Beli, hürriyyet olan yerde de insanlıq olur. hürriyet olan yerde de insanlık olur.
Ey ki, dersen, ürefâ râh-i xetâda bulunur. Hey, sen ki, "arifler yanlış yoldadır" diyorsun,
Elm-i mentiqce bu söz behre-yi nâdanlıq mantık ilmince bu söz cahilliğin mahsulüdür.
olur.
İrfan güneşi gözünü kamaştırır mı? Haydi, yarasa
Gözünü xireledir mi güneşi irfânm? yüzlü, bu kadar da düzen düşmanlığı olur mu?
Haydi, xeffâşsifet, bunca mı xuliqanlıq olur?
Artık biz şöyleyiz böyleyiz demeyin, sizi tanırız.
Tanırıq biz sizi artıq demeyin biz beleyik, Tuttuğu şey meydanda olan insan tanınır.
Tanılır ol kişi kim, tuttuğu meydanlıq olur.
Fakirlerin tarafına göz ucuyla bile bakmazsınız,
Baxmazsız gûşe-yi çeşm ile feqîrâne teref, lezzetli fisincan olan yere koşarsınız.
Yüyürürsüz ora kim, dâdlı fisincanlıq olur!..
1908
MESLEHET
(MEŞVERET, SOHBET)
(s. 124-125)

Ağrın alım ay Meşedi Sijimqulu,* Sana kurban olayım ey Meşedi Sijimkulu


Altmışa yetdin deme oldun ölu, altmışa ulaştın (ama) artık ölü sayılırım
Şükr ola Allah'a canındır sulu deme Allah'a şükür ki, (halâ) kanın kaynıyor.
Çox da, kişi, tutma beş elli pulu. Sen parayı beş elle tutma (paraya dört elle
Ver pulunu, dadlı, lezzetli zad al! sarılma). Parayı ver, tatlı, lezzetli bir şey al.
Qoy babalın boynuma, get arvad al! Vebali benim boynuma git bir karı al (evlen).
Öz dediyinden görünür övretin, Söylediğine göre karın (eşin) birdir. (Demek
Birdir, olur evde fena haletin, ki), evde hâlin fenadır. Evlenmeye de kudretin
Var imiş evlenmeye de quvvetin, var imiş Peki o hâlde niye en az üç ailen yok?
Bes nîye yox lâeqel üç külfetin? Konu komşuda yoksa, ara bul, yabancı birini
Yoxsa qonum-qonşuda, axtar, yâd al! al. Vebali benim boynuma git, bir karı al.
Qoy babalın boynuma, get arvad al!
İndi ki, var elçi de Sefter kimi, Sefter adlı bir elçi (kız isteyen) varken on-oniki
Bir bala qız al, boyu er"er kimi, ya-şmda, saçı siyah, sinesi mermer gibi, uzun
On-on iki sinnîde dilber kimi, boylu bir kız al. Kızın göğsüne başını koy, tat
Zülfü qara, sînesi mermer kimi, al. Vebali benim boynuma, git bir karı al.
Qoy başını sinesine bir dad al!
Qoy babalın boynuma, get arvadal!
*Meşedî Sijimqulu: Tanınmış Azerî mizah şairi Eli Nezmi'nin kullandığı takma addır. Bu şiir E. Nezmi'ye cevap olarak yazılmıştır.
O şiirde 60 yaşında bir dul adam, mollaya "evlenip bir kız alayım mı?" diye sorar. Sâbir cevap veriyor.
Saxlama kâftar kimi bir övreti, (O) yaşlı çirkin kadını saklama (evinde tutma)
Boşla onu, basdı seni nikbeti, onun bahtsızlığı seni de batırdı. Kendine gizlice bir
Tap özüne bir senemi xelveti, güzel bul, o melek yüzlüyü bağrına bas.
Bağrına bas yâr-ı meleksûreti Sen de yiğitler gibi iş gör, ad al. Vebali benim boy
Sen de igidler kimi iş gör, ad al. numa, git bir karı al.
Qoy babalın boynuma, get arvad al.
Oğlun uşaqdır hele, xamdır, naşı, Oğlun henüz çocuktur, toydur, fakat yaşı 25'e ulaş-
Ancaq iyirmi beşe çatmış yaşı, mıştır, yine de bazı işleri beceremez. Evlenmek
Çıxmaz onun bir para işden başı, onun neyine, vazgeçsin.
Neyleyir evlenmeyi, atsın daşı, Sen keyfine bak, kâm al, kâm ver. Vebali benim
Öz kefine bax, kişi, dad ver, dad al. boynuma, git bir karı al.
Qoy babalın boynuma get arvad al.
And verirem men seni îmânına, İmanın üzerine yemin ediyorum, kendine bak, sak-
Bağla hena rişine, qıy canına, kalma kma yak, bir, iki, üç kadını yanına diz. Ma-
Bir, iki, üç övreti düz yanma, lına mülküne zarar verme.
Verme zerer servet ü samanına, Sen ne gazetenin ne olduğunu anla ne de "İrşad" (o
Sen ne qezet qan ve ne de "İrşad" al, dönemde çıkan bir gazete) al. Vebali benim boy-
Qoy babalın boynuma, get arvad al. numa, git bir karı al.
Fikr ele bir, kimdi bir arvad alan? Düşün hele bir karı alan kimdir? Rus, Yahudi! De-
Rus, Yehûdî.-Deyil erzim yalan. diğim yalan değil. Mümin olan yılda bir karı alır.
İlde bir arvad alır mömin olan, (Bunun) lezzeti bir, feyzi de bindir, inan. Bu yolla
Lezzeti bir, feyzi de mindir, inan. bir kız sana gelmezse, aldat da al.Vebali benim
Gelmese bir qız bu cüre, aldad, al. boynuma, git bir karı al.
Qoy babalın boynuma, get arvad al.
1908
OSMANLILAR, ALDANMAYIN ALLAH'I SEVERSİZ
(s. 139-140)
Osmanlılar, aldanmayın Allah'ı seversiz! Osmanlılar, aldanmayın Allah aşkına, İranlı gibi
İranlı kimi yatmayın Allah'ı seversiz! yatmayın Allah aşkına.
Şâd olmayın, ey sevgili millet vükelâsı, Ey sevgili milletvekilleri Osmanlı (ülkesinde) ana-
Osmanlıda carî ola qânûn-i esasi! yasa yürürlükte olacak diye sevinmeyin. Anayasa
Pânûn-i esâsî deme,Iranlı ezâsi, deme, anayasa İranlıların matem sebebi ve baş-
İranlıların başlarının qanlı belâsi, larının belasıdır. O oğulları ölmüş annelerin ma-
Oğlanları ölmüş analar matemi, yâsi, temidir, yasıdır. Size bu işin sorna safası vardır der-
Derlerse size var bu işin sonra sefâsi, lerse aldanmayın, Allah aşkına, İranlı(lar) gibi
Aldanmayın, aldanmayın Allah'ı seversiz! yatmayın Allah aşkına.
İranlı kimi yatmayın Allah'ı seversiz!
Evvelce verirler size hürriyyet-i efkâr, Size önce fikrinizi açıkça söyleyin diye düşünce
Ye'nî danışıb fikrinizi eyleyin izhâr; hürriyeti verirler, ne zaman ki konuşursunuz, ve-
Veqtâ ki, danışdız, vüzerâ oldu xeberdâr, zirler (bakanlar) haber alır, o zaman mutlaka an-
Mütleq görecekler ki, cibişdâna zerer var, layacaklar ki, (sizin konuşmanızın) onların çı-
Her fenn ile olsa qovacaqlar sizi nâçâr, karlarına zararı var, çaresi yok, ne şekilde olursa
Çünki bu yığıncaqda olur haqqmız inkâr, olsun sizi kovalayacaklar (milletvekillerini mec-
Yaxşı budur, toplanmayın Allah'ı seversiz! listen atacaklar). Çünkü bu toplantıda (celsede) hak-
İranlı kimi yatmayın, Allah'ı seversiz! kınız inkâr edilecek. En iyisi (hiç) toplanmayın Allah
aşkına, İranlılar gibi yatıp uyumayın Allah aşkına.
Girem ki, teerrüzler edib de vüzerâya, Diyelim ki vezirlere (bakanlara) saldırıp, kendi dü-
Bir növ ile öz fikrinizi soxduz araya, şüncelerinizi herhangi bir şekilde (devlet işlerinde)
Tâ çatdı xeber bir sıra müfsîd ulemâya, araya soktunuz. Ve bir sıra fesat düşkünü âlimlere
Mirze Eli Ekber'ler* elin açdı duaya, bu haber ulaştı, Mirza Ali Ekber* gibileri dua için
Tekfir oxu, lenet topu deydi ürefâya, ellerini açtı, kâfirlik suçlamalarının oku, lanet topu
Varmı ele bir şexs ki, ede ehrârı buiqâya? ariflere değdi, (o zaman) hür düşünceleri ko-
Bu emri ebes sanmayın, Allâhı seversiz! ruyacak bir şahıs var mı? Bu hususu gereksiz (ma-
İranlı kimi yatmayın Allâhı seversiz! nasız, boş bir şey) olarak düşünmeyin Allah aşkına,
İranlılar gibi yatıp uyumayın Allah aşkına.

* Mirza Ali Ekber: İran'da meşrutiyet yıllarında etkili olmuş Erdebilli, geri kafalı bir din adamı.
Ya lel'eceb, Osmanlılar, aya ne qanırsız? Ne tuhaf (şey) Osmanlılar, yahu siz ne an-
Qânûn-i esâsî verilib ya inanırsız? lıyorsunuz? Anayasa (hakları) size verilmiş mi?
Mir Hâşim ü Fezlullâh'mız* yox mu sanırsız? Buna inanıyor musunuz? Bir Hâşim ve Fazlullah
Eksik deyil onlar, veli sizler ne tanırsız? gibireniz yok mu sanıyorsunuz? Onlar sizde de
Bir gün tanıyıb onları lâbüd usanırsız. eksik değil, amma siz nereden bilirsiniz? Bir gün
Ancak usanırsızsa da, qane boyanırsız. onları ister istemez tanıyıp, onlardan usanırsınız.
Qansızları gic sanmayın, Allah'ı seversiz! Usanırsınız usanmasına ama kana da boyanırsınız.
îranlı kimi yanmaym, Allah'ı seversiz! Bu kansızları (insanlık nedir bilmeyenleri) aptal
sanmayın. Allah aşkına, İranlılar gibi yatıp uyu-
mayın Allah aşkına.
Bir vaxtda bizler de olub xürrem ü xendan, Bir vakitler bizler de sevinçli olup sandık ki bize
Sandıq ki, veribler bize hürriyyet-i vicdan, vicdan hürriyeti vermişler, adam etiyiyenler (bun-
Şükr etdik, adamcıllar olub dâxil-i insan, dan vazgeçip) insan içine karışıyorlar diye şük-
Ovlâdımızı saxlamadıq xanede pünhân, rettik, çocuklarımızı evimizde gizlemedik. (Ama
Hac Mirze Hesen* qırx lotuya verdi bir oğlan, sonra) Hacı Mirza Hasan kırk ahlâksız (lutî) ada-
Bu mollanümâlar deseler: bizde var iman. mına bir oğlan verdi. Kendilerini molla gibi gös-
Yox, yox, ona tovlanmaym, Allah'ı seversiz! terenler (sahtekâr din adamları) bizde iman var de-
İranlı kimi yanmayın Allah'ı seversiz! seler asla, asla onlara aldanmayın Allah aşkına,
İranlılar gibi yatıp uyumayın Allah aşkma.
1908
İSTİQALIMIZ LAĞLAĞIDIR

İnanmam, söyleme artıq ki, feyzâbâd olur âlem, Alemin bereket ve bolluk ülkesi olacağını, rahmet
Yağar imkân-i rehmet bâğ-i edl ü dâd olur âlem, imkânının yağıp âlemin adalet ve doğruluk bağı ola-
Doğar xurşîd-i hürriyyet, bütün âzâd olur âlem, cağını, hürriyet güneşinin doğup bütün âlemin esa-
Xeyâl-i xâme düşme, bilme bir gün şâd olur âlem. retten kurtulacağını söyleme artık inanmam. Alemin
Bu iken ve'zimiz, çox çekmeden berbâd olur âlem. bir gün mutlu olabileceği gibi bir ham hayale
kendini kaptırma. İçinde bulunduğumuz durum
böyle olduktan sonra, çok geçmez berbâd olur
âlem.
Ne istersin, canım, el çek, yeter feryâd-i hürriyyet. Ne istersin canım, vazgeç, hürriyet diye feryat etmek
Ne yapsın köhnelerle dilber-i növzâd-i hürriyyet? yetişir (artık). Yeni doğmuş hürriyet dilberi köhne
Bütün ixvânm iken sengdil, cellâd-i hürriyyet? (fikirlilerle) ne yapsın? Onun bütün kardeşleri taş
Xeyâl-i xâme düşme, bilme bir gün şâd olur âlem. kalpli ve hürriyet celladı iken (ne yapabilir?) Alemin
Bu iken ve'zimiz, çox çekmeden berbâd olur âlem bir gün mutlu olabileceği gibi bir ham hayale
kendini kaptırma. İçinde bulunduğumuz durum
böyle olduktan sonra, çok geçmez berbâd olur
âlem.
"Oxur, tehsil ile ehrâz-i hürriyyet qılır insan..." "İnsan okur, tahsil ile hürriyete kavuşur..." Bu söz
Bu söz pek doğrudur, amma hanı mekteb, hanı irfan? pek doğru, ama hani okul, hani irfan (medeniyet)?
Qalırken ölkemiz mektebsizin, övlâdımız nâdân, Ülkemiz okulsuz, çocuklarımız cahil bir halde iken.
Xeyâl-i xâme düşme, bilme bir gün şâd olur âlem. Alemin bir gün mutlu olabileceği gibi bir ham ha-
Bu iken ve'zimiz, çox çekmeden berbâd olur âlem yale kendini kaptırma. İçinde bulunduğumuz
durum böyle olduktan sonra, çok geçmez berbâd
olur âlem.
Tecellâ etdiyin gördük o mehbûb-i dilârâmın, O gönül avlayan sevgilinin (hürriyet güzelinin) or-
Feqet al qana qerq olduğun da gördük İslâmm, taya çıktığını gördük, ama İslamın al kana bu-
Başından çıxmadıqca Rey** havası şâh-i gümnâmın, landığmı da gördük. Adı batasıca şahın aklından
Xeyâl-i xâme düşme, bilme bir gün şâd olur âlem. eski İran şahları gibi olma hevesi çıkmadıkça.
Bu iken ve'zimiz, çox çekmeden berbâd olur âlem. Alemin bir gün mutlu olabileceği gibi bir ham ha-
yale kendini kaptırma. İçinde bulunduğumuz
durum böyle olduktan sonra, çok geçmez berbâd
olur âlem.

* Hacı Mirza Hasan, Mir Haşim, Şeyh Fazlullah: İran meşrutiyet hareketleri sırasında (1906-1911) kötü rol oynamış insanlar din
adamları.
* Rey: Tahran'ın yakınlarında, eski İran şahlarının başşehri
Eğer sen görmedinse zövgünü gülzâr-i ekvânm, Eğer dünyanın gül bahçesinin zevkini tatmadınsa
Yaxîn et, men de görmem bir sefâsin ol gülüstânın. hiç şüphen olmasın ben de onun bir safasını
Sen ü menden sonra ya deyşilirmi hâli dövrâmn? sürmem. Sen ve benden sonra acaba dünyanın hâli
Xeyâl-i xâme düşme, bilme bir gün şâd olur âlem. değişir mi? Alemin bir gün mutlu olabileceği gibi
Bu iken ve'zimiz, çox çekmeden berbâd olur âlem bir ham hayale kendini kaptırma. İçinde bu
lunduğumuz durum böyle olduktan sonra, çok geç-
1908 mez berbad olur âlem.

ARZU
(s. 266)

Ne ders olaydı, ne mekteb, ne elm ü sen'et olaydı. Ne ders, ne mektep ne ilm, ne sanat olaydı. Ne
Ne derse, elme, mektebe, filâne hacet olaydı. derse, ne ilme, ne mektebe ne de falana filana ih-
tiyaç olaydı.
Ne sendeli, ne karandaş, ne lövh ü miz, ne tebâşir, Ne sandalya, ne kalem, ne yazı tahtası ne masa ne
Ne deftere, qeleme, kağiza bu reğbet olaydı. tebeşir, ne de deftere, kaleme, kağıda bu rağbet
olaydı.
Ne medrese, ne müellim, ne bu üsûl-i cedide, Ne medrese (okul), ne hoca, ne bu yeni usul (öğ-
Ve ne uşaqlarımızda bu qâbiliyyet olaydı. retim), ne de çocuklarımızda bu kabiliyet olaydı.

Ne ehlimizde ayıqlıq elâmeti görüneydi, Ne insanlarımızda uyanıklık olaydı, ne de bir kısım


Ne bir pare oxumuşlarda bu zekâvet olaydı. okumuşlarda bu zeka olaydı.

Ne hiss olaydı cavanlarda emr-i millete qarşı, Ne gençlerde millet işine karşı bu duygular olaydı,
Ne bu cavanlar olaydı ve ne bu millet olaydı. ne de bu millet ve gençlik olaydı!

Düşeydi daş o güne kim, qezet-mezet sözü çıxdı, Gazete mazete sözünün ortaya çıktığı gün hiç ol-
Qezet işin çıxaran nâbekâra le'net olaydı. mayaydı, gazete işini çıkaran işsize (haylaza) lanet
olaydı.
Ne Şerq olaydı, ne Eqsâ-yi Şerq, hem de Japonya,
Ne onların hüneri xalqa ders-i ibret olaydı. Ne Doğu, ne Uzak Doğu ne Japonya ne de onların
hüneri halka ibret ders olaydı.
Ne Türkiye'de bu qânûn-i esâsî neşr olunaydı, Ne Türkiye'de bu anayasa (II. Meşrutiyet) ilan olu-
Ne bîedeb yeni Türklerde bunca cüret olaydı. naydı ne edepsiz Yeni Türklerde (Jön Türklerde)
bunca cüret olaydı.
O köhnelerden eceb kim, utanmayıb da deyirler:
Gerek bu esre göre böyle, böyle âdet olaydı. Tuhaf şey ki, o eski kafalılardan utanmayıp di-
yorlar ki, bu asra göre böyle, böyle âdet
Bu bî-şüurlarm ağlına, kemâlma bax bir. olmalıydı...
Qadam kemâlınıza. Barı sizde qeyret olaydı...
Bu şuursuzların, aklına, olgunluğuna bir bakın. Ol-
gunluğunuz Allah belasını versin, bari sizde ter-
biye olaydı.

ÇATLA YIR XANBACIQEMDEN ÜREYİM


(s. 172-174)

Çatlayır xanbacı qemden üreyim, Han bacım (ablacığım) gamdan yüreğim patlıyor.
Qovuşub lap açığımdan küreyim. Hırsımdan kahroluyorum.
Nola bir evde qoyaydız qarabaş, (Beni) bir evde hizmetçi koysaydınız (da) bu
Vermeyeydiz meni bu eblehe kâş. aptala vermeseydiniz, keşke!
Men ki, damdan, bacadan baxmaz Ben damdan, bacadan bakmaz, su gibi her tarafa
idim, Su kimi her terefe axmaz idim. akmaz idim.

Herze-herze danışıb-gülmez idim, Boş boş konuşup gülmez, koca nedir bilmezdim.
Er ne şey olduğunu bilmez idim.
Oturub ac komasında atamın, Babamın evinde aç oturup, anamın yemeğini ha-
Biş-düşün hâzır ederdim anamın. zırlardım.
Bitleyerdim nenemin baş-yaxasm, Ninemin başındaki bitleri temizler, babamın çul çu-
Yamayardım babamın çul-çuxasm. hasını yamardım.
Tez durub sübh sağardım ineyi, Sabah erkenden kalkar ineği sağar, Hansenem'den
Xansenem'den dilemezdim kömeyi. (özel isim) yardım istemezdim.
Atam ellaf, babam dülger idi, Babam hayvan yemi, zahire satıcısı dedem dülger,
Qardaşım culfa, emim karger idi. kardeşim dokuyucu, amcam işçi idi.
Xanbibim falcı, nenem bağ toxuyan, Halam falcı, ninem kuşak dokuyucusu idi. Hâşâ,
Bizde hâşa yox idi bir oxuyan. bizde okuyan biri yok idi.
Evimizde var idi her ne desen, (Buna rağmen) yoğurt, ayran, kaymak ne yemek is-
Qatıq, ayran ile qaymaq, ne yesen. tersen hepsi bizim evimizde vardı.
Ne bilirdik ne zehrimardı kitab? Kitabın nasıl bir zıkkım olduğunu bilmezdik. Bizim
Biz olan evde haçan vardı kitab? olduğumuz evde ne zaman kitap vardı?
Büsbütün gül kimi insanlardıq, Tamamen gül gibi insanlardık, ne hoca ne ders an-
Ne müellim ve ne ders anlardıq. lardık. (Hocanın da dersin de ne olduğunu bilmezdik.)
Defterin andıra qalmış sözünü, Kahrolasıca defter sözünü işitip, yüzünü gör-
Eşidib görmemiş idik üzünü. memiştik.
Böyle bir terbiyeli evde müdâm, Böylesine terbiyeli bir evde benim gibi bir servi
Beslediz men kimi bir serv-i xurâm! boylu güzel beslediniz!
Vay o günden ki, meni ad elediz, Kahrolsun beni nişanladığınız o gün, sandınız ki
Ele bildiz de ki, dilşâd elediz. beni mutlu ettiniz.
Men de sandım ki, dönüb bextevere, Ben de güzel bir insana kocaya gidip mutlu ola-
Gedirem bir gözel insana ere. cağım sandım.
Ne bilim böyle de insan varmış. Ne bileyim böyle de insan varmış! İnsan gö-
Şekl-i insanda da heyvan varmış! rünümünde de hayvan varmış?

Er oxurmuş da, yazarmış da, atam. Koca okurmuş da yazarmış da babacığım! Koca
Er deyil, mühlik azarmış da atam. değil (sanki), öldürücü bir hastalıkmış bu, ba-
bacığım.

Er deyil, şâir imiş xânexerâb, Koca değil, şair imiş evi yıkılasıca. Aklı fikri yaz-
Fikri yazmaq, oxumaq, şüğli kitab. mak, okumak, bütün işi kitap.

Saldız âxırda yaman hâlâ meni, Beni bu hilekâra, kocaya vererek, sonunda yaman
Ere verdiz de bu qeffâle meni. güne koydunuz.

Gâh yazır, gâh oxuyur, gâh danışır, Bazen yazar, bazen okur, bazen konuşur, her gtün
Günde bir herze kitabnan tanışır. bir manasız kitap ile tanışır.

Gâh gedir fikre, bereldir gözünü, Bazen düşünceye dalar, diker gözünü, ode de-
Mehv olur, öyle ki, bilmir özünü. recede mahvolur ki kendinden geçer.

Sübh olunca geceler darğa kimi, Pazar yeri bekçisi gibi, sabaha kadar yatmıyor,
Yatmayır, qır-qır edir qarğa kimi. karga gibi gır-gır ediyor (kitap okuyor).

Gâh da bir yatsa da vaxtında eğer, Arada bir vaktinde yatıp uyuşa da, uyuması fazla
Çekmeyir yuxladığı bir o qeder. uzun sürmüyor.
Qefleten bir de görürsen ki, durur, Bir de bakıyorsun aniden kalkıp lambayı yakıyor,
Yandırıb lampanı çıplaq oturur. çıplak oturuyor.

Başlayır yatdiğı yerde tezeden, Yattığı yerde yeniden okuyup yazmaya başlıyor.
Oquyub yazmağa bir de tezeden.

Bele od olmaz atam, böyle alo[v]! Böyle yakıcı dert olmaz babam, böyle alev, ateş
Od deyil, yangı deyil, lovdur, lo[v]! değil, yangın değil, lavdır lav.

Gâh görürsen ki, miz üste yralır, Bazen masa üstüne yığılıp kalıyor, hâline ba-
Baxıram halına qelbim sixılır. kıyorum, yüreğim sıkılıyor.

Bir karandaş, bir-iki pare kağız, Bir kurşun kalem, bir iki yaprak kağıt, çok geç-
O qeder çekmir - olur qâre kağız. meden kağıt kapkara oluyor.

Xeyrini, şerrini qanmır bu kişi. iyiliğini, kötülüğünü anlamıyor, yorulup usan-


Yorulub birce usanmır bu kişi. mıyor da.

Bizim evde baxasan her terefe- Bizim evde her nereye baksan, duvardaki oyuğa,
Taxçaya, boxçaya, yâ kim irefe- bohçaya veya rafa.

GÖreceksen bütün işkâbda kağız Göreceksin bütün dolapta kağıt, kasada, tencerede,
Kasada, nimcede, boşqabda kâğız. tabakta hep kağıt.

Yığılıb dağ kimi her yanda kitab Dağ gibi her tarafta kitap yığılmış; evde, koridorda,
Evde, dehlizde, her yanda kitab her yerde kitap.

Deyirem, ay kişi, bir gel özüne, Ey adam, bir kendine gel, bu nasıl iştir, kör olsun
Bu ne işdir, a kül olsun gözüne. gözlerin diyorum.

Bu emel etdi seni xanexerâb, Bu arzun senin evini yıktı, paraların dönüp hep
Pulların döndü bütün oldu kitab. kitap oldu.

Oxuduqca gözünün gâresini, Kitap okudukça gözünün ışığı gidiyor, başının


Apanr, tap başının çâresini. çaresine bak.

Pul gedir, tâb-i tevânm da gedir, (Okudukça) paran zayi oluyor, gücün kuvvetin
Üstelik bir quru cânm da gedir. elden gidiyor, hatta bu kuru canın da gidiyor.

Kesb ü kârından elin çıxdı, utan. Çalışmadan, kazanmadan el çektin artık utan.
Er olan yerde görüm yox olasan! Kocalığını yapmıyorsun, seni yok olasın!

1909
YAŞAMAG İSTER İSEK SIRF AVAM OLMALIYIZ
(s. 191-192)
Yaşamaq ister isek sırf avam olmalıyız. Yaşamak ister isek zır cahil olmalıyız, insanlıktan
Atib insanlığı bilcümle hevâm olmalıyız. vazgeçip hep böcek olmalıyız.

Yaşamaq ister isek dehrde emniyyet ile! Dünyada emniyet ile yaşamak ister isek, ilme,
Elme, fenne, üdebâya baxalım nifret ile. fenne, yazarlara nefretle bakalım. Şimdiki vah-
Uyalım fitnelere eldeki vehşiyyet ile, şiliğimiz ile fitnelere uyalım gaflet döşeğinde uzun
Yatalım bester-i qefletde uzun müddet ile. zaman yatalım. Olgunluk döşeğinde uzun zaman
Püxtelikden ne yeter, biz hele xâm olmalıyız! yatalım. Olgunluktan ne çıkar, biz hele ham ol-
Yaşamaq ister isek sırf avam olmalıyız! malıyız. Yaşamak ister isek zır cahil olmalıyız.

Balışa baş qoyalım, yorganı berduş edelim! Yorganımızı omuza çekip tüy yastığa baş koyalım,
Penbe-yi qefleti yox, zeybeği derqûş edelim, gafletin pamuğunu değil, cıvayı kulağımıza tı-
Xâb-i övham görüb, seyl kimi cûş edelim, kayalım. Kuruntularımızın rüyasını görüp sel gibi
Qeyret ü himmet-i Islâmı feramûş edehm, coşalım. İslamın himmet ve gayretini unutalım.
Duşta mâye-yi qem, düşmene kâm olmalıyız! Dosta gam sermayesi, düşmana sevinç vesilesi ol-
Yaşamaq ister isek sırf avam olmalıyız! malıyız. Yaşamak ister isek zır cahil olmalıyız

_
Fikr tedris eden eşxâsı kenar etmeliyiz, Bilgi öğreten kimseleri bir kenara atmalıyız. Her
Her nasıl olsa bu bî-dinleri zâr etmeliyiz, ne şekilde olursa olsun bu dinsizleri bezdirmeliyiz,
Ölkeden bunları mecbur-i f erâr etmeliyiz, bunları ülkeden kaçırmaya mecbur etmeliyiz. Kısa
Tez zamanda veteni, milleti xâr etmeliyiz; zamanda vatanı, milleti mahvetmeliyiz, yaşamak
Böylece nail ü meqsed ü meram olmalıyız! ister isek zır câhil olmalıyız.
Yaşamaq ister isek sırf avam olmalıyız!
Başqalar çox da edir balonlarla seyr-i hava, Başkaları balonlarla gökte dolaşıyor ise, biz o se-
Biz bu seyri edirik xâbde her sübh ü mesa, yahati, her sabah akşam uykumuzda (rüyada) ya-
Qövl-i axundu unutdun mu ki, ve'z etdi sana: pıyoruz. Ahund'un va'zda söylediklerini unuttun
Dehr fânidir, ezizim, ona uyma ebedâ. mu? "Dünya fânidir, ona asla uyma azizim. Dün-
Terk-i dünyâ ile firdovs xürâm olmalıyız! yayı terk ederek, cennette yürümeliyiz! Yaşamak
Yaşamaq ister isek sırf avam olmalıyız! ister isek zır cahil olmalıyız.
Ne bilirsen hele sen sehne-yi rö"yade ne var? Rüya sahnesinde ne olduğunu sen ne biliyorsun?
Ehl-i zahir ne qanır âlem-i me'varde ne var? Dış görünüşe değer verenler, ma'na âleminde ne
Her ne var-xâbde var, yoxsa bu dünyade ne var? olduğunu ne anlarlar? Her ne var ise uykudadır, bu
Yaxşı yat, qol-qanad aç, uç, gör o me'vade ne var? dünyada ne var? Güzelce yat kol kanadını aç, uç
Hezz-i rö'yâ ile meşğul-i menâm olmalıyız! bak o yerde ne var? Rüyada zevk alarak uyumakla
Yaşamaq ister isek sırf avam olmalıyız! meşgul olmalıyız. Yaşamak ister isek zır cahil ol-
malıyız.
Yat, dolaş cennet-i e'ladeki rizvanlar ile, Yat, dolaş cennet-i ala'daki melekler ile hurilerle,
Qol-boyun ol, mezeleş hûriyü qılmanlar ile, gılmanlarla sarmaş dolaş ol, zevk al, ye, iç! Faz-
Ye, iç! Artıq kefe bax cümle Müselmanlar ile, lasıyla keyfine bak bütün müslümanlar ile, bu dün-
Qoy bu dünyânı bu kâfirlere şeytanlar ile. yayı kâfirlerle, şeytanlara bırak! Biz meleklerle
Biz meleklerle uçub âli meqâm olmalıyız! uçup yüce makam sahibi olmalıyız! Yaşamak ister
Yaşamaq ister isek sırf avam olmalıyız! isek zır cahil olmalıyız.
Qoy olar keşf-i bedâye elesin sen'et ile, Bırak onlar sanatla, güzel şeyler keşfetsinler, zah-
Paraxod, yâ vaqon icâd elesin zehmet ile, met çekip, tren, gemi icad etsinler, biz para verip
Biz verib pul minerik, yol gederik râhet ile, rahatça seyahat ederiz. Her milletle rekabet et-
Ne münâsib ki, reqâbet edek her millet ile? memiz uygun değildir, öyle değil mi? Bize ağırlık
Bize ağalıq eden ehle qulâm olmalıyız! eden kimselere kul olmalıyız! Yaşamak ister isek
Yaşamaq ister isek sırf avam olmalıyız! zır cahil olmalıyız.
1909
ADEMİ ADEM EYLEYEN
(s. 193)
Âdemi âdem eyleyen paradır, İnsanı insan eden paradır, parasız adamın yüzü
Parasız âdemin üzü qaradır! karadır

Qoy ne eslin, necâbetin olsun, Bırak ne temiz bir soyun ne asaletin olsun, ne de
Ne necîbâne haletin olsun, soyluca bir davranışın olsun, baştan ayağa kadar
Baş-ayaq eyb içinde olsan da, kusurlar, ayıp işler içinde olsan da (önemli değil)
Tek bu âlemde dövletin olsun. yeter ki, bu âlemde zenginliğin olsun.
Âdemi âdem eyleyen paradır! insanı insan eden paradır, parasız adamın yüzü ka-
Parasız âdemin üzü qaradır! radır.

Olmasın fehmin, ağlın, idrâkin, Malın mülkün oldukça, zekan, aklın, anlayışın ol-
Yar ne qem, tâ ki, vardır emlâkin, mazsa olmasın, dert değil! Toprağın (ayak bastığın
Âteş-i xanesûz-i millet iken yer) milletin evini yakan ateş olmasına rağmen
Her kesin secdegâhidir xâkm. yine de onların secde ettiği yerdir.
Âdemi âdem eyleyen paradır! İnsanı insan eden paradır, parasız adamın yüzü ka-
Parasız âdemin üzü qaradır! radır.

Olmayır olmasın da insafın, İnsafın olmaz ise varsın olmasın, esnafın (istersen)
Tut qanın şîşe içre esnafın, kanım em. (Yine de) elde üç beş kuruşun oldukça,
Tâ ki, var elde beş buçuq quruşun- esnafın gözünde itibar sahibisin! (Çünkü)
Mö'tebersen gözünde esnafın. İnsanı insan eden paradır, parasız adamın yüzü
Âdemi âdem eyleyen paradır! karadır.
Parasız âdemin üzü qaradır!
1910
KİM NE DEYER BİZDE OLAN ÇjEYRETE?
(s. 202-203)

Kim ne deyer bizde olan qeyrete? Bizde olan gayrete kim ne der?! Gayretimiz (na-
Qeyretimiz bellidir her millete... musumuz) her millete bellidir...
Biz qoca Qafqazlı igid erlerik, Biz koca Kafkaslı, her şeyi yapabilecek güçte hü
Cümle hünermendlerik, nerlerik, nerli, yiğit erleriz. İş yapacak yerde, söz ezberleriz.
İş görecek yerde söz ezberlerik, Sadece kuru, boş sohbete aşığız. Bizde olan gayrete
Âşiqik ancaq quru boş sohbete?! kim ne der?!
Kim ne deyer bizde olan qeyrete?!
Çırmanırıq keçmeye çay gelmemiş, Dereyi görmeden paçayı sıvarız. Yaz gelmeden
Başlayırıq qızmağa yay gelmemiş, ısınmaya başlarız. Bir ay öncesinden söz veririz
Söz veririk indi bir ay gelmemiş, ama vakti gelince. Çaktırmadan sıvışıp gizli bir
Asta qaçıb dürtülürük xelvete. yere sokuluruz. Bizde olan gayrete (namusa) kim
Kim ne deyer bizde olan qeyrete? ne der?

Cümle cahan yatsa da biz yatmarıq, Bütün cihan yatsa da biz yatmayız. Millî gay-
Qeyret-i milliyyemizi atmarıq. retimizi asla bırakmayız. Halkımızı, bir kuruşa, bir
Ehlimizi başqalara satmarıq. paraya ya da bir çeyrek kuruşa başkalarına sat-
Bir quruşa, bir pula, ya bir çete mayız. Bizde olan gayrete (namusa) kim ne der.
Kim ne deyer bizde olan qeyrete.
Ne fesad, ne nifak bizde görünmez. Hepimiz bir-
Bizde görünmez ne fesâd ü nifâq, birimizden çalışkanız. İşte, İslamı öne çıkardık.
İşlemede birebirimizden qoçaq, Böylece millete hizmet ediyoruz. Bizde olan
Bax, budur, İslâmı getirdik qabaq, gayrete (namusa) kim ne der?
Böylece xidmet olunur millete,
Kim ne deyer bizde olan qeyrete?
Bizim (yapılan) bir işe bin himmetimiz var. Bak, ne
Bir işe min hümmetimiz var bizim. kadar halkımız, ne güzel topluluğumuz var! (Mil-
Bax, nece cemiyyetimiz var bizim. leti topluluklara parçalamada) güzel niyetimiz var
Bunda güzel niyyetimiz var bizim. bizim! Aferin! bu güzel niyete! Bizde olan gayrete
Ay berekallah bu güzel niyyete. (namusa) kim ne der?
Kim ne deyer bizde olan qeyrete? Hangi mektep ki açmadık, hangi sanayi ki para saç-
Hansı mekâtib ki, onu açmadıq? madık. Hangi söz var ki önce vaat ettik, sonra kaç-
Hansı senâye ki, para saçmadıq? madık?! Bizde olan gayrete (namusa) kim ne der?
Verdiyimiz sözden uzaq kaçmadıq,
İşlerimiz mindi bütün surete. Bak, ne kadar yoksullar evi, ilim evi, birkaç mek-
Kim ne deyer bizde olan qeyrete? tep, nice ilim eserleri. (Bunlar için) hepimiz elbette
ilim müşterisiyiz. Bunun için de böyle hürmet ka-
Bax, nece dârü'l-eceze, dâr-i elm. zanmışız. Bizde olan gayrete (namusa) kim ne der?
Bir nece mekteb, nece âsâr-i elm.
Bizlerik, elbette, xirîdâr-i elm. Bizde ne işçi ne fakir, ne dilenci ne de zavallı bir
ÇatmışKj ondandı bele hörmete. kimse bulunur. Her biri bir sanatla uğraşan talihli,
Kim ne deyer bizde olan qeyrete? mutlu evladlarımıza merhaba! Bizde olan gayrete
Bizde ne fehle tapılar, ne gedâ. (namusa) kim ne der?
Bizde ne sâü ve ne bir bînevâ.
Bextever övlâdımıza merhebâ. Babalık vazifemizi yapmışız, evladımıza fikir ver-
Baş aparıb her biri bir senete. mişiz, eğer ömrümüz olursa, karşılığını görürüz,
Kim ne deyer bizde olan qeyrete? (kettiği, hapiste işretle meşgul olduğu günleri gör-
düğümüzde, millet karşısında iftihar ederiz.
Etmişik ifâ atalıq mehrini,
Çekmişik övlâdımızın fikrini,
Ömrümüz olsa görerik behrini,
Onda ki, onlar uyacaq sirqete,
Hebsde meşgul olacaq işrete,
Fexr ederik biz de bütün millete.
Kim ne deyer bizde olan qeyrete Kim ne der bizdeki gayrete (namusa)?!
Ay berekallah bu güzel niyyete! Aferin (bravo)! bu güzel niyete!
1910
ÜREFÂ MARŞI
(s. 205-206)
İnteligentik, gezerik nâz ile, Aydınlarız, nâz ile gezer, her hafta nazlı bir dilberle
Ömr ederik neş'e-yi demsâz ile, dost olup neşeli, zevkli bir ömür geçiririz. Can-
Heftede bir dilber-i tennâz ile ciğer olur, işleri düzenleriz. Helal olsun (aferin)!
Hemdem olub işleri sahmanlarıq! Ne güzel insanlarız!
Ay berekallah, ne gözel canlarıq!
Xoşlamırıq bir para nadanları, Bir kısım cahilleri, Müslüman kadınların hâl ve ha-
Şîve-yi nisvân-i Müselmanları, reketlerini sevmeyiz. Fatmaları, Kezbanları ne ya-
Neyleyirik Fatma vü Kezbanları? pacağız?
Annaları, Sonyaları yanlarıq! Annaları, Sonyaları yanımıza alırız!
Ay berekallah, ne gözel canlarıq! Bravo bize, ne güzel insanlarız!
Bir para bî eql ü feraset bize, Bir kısım akılsız ve anlayışsız adamlar bize kabahat
Eyleyir isnâd-i qebâhet bize. isnad ediyor. Bize nasihat etmek de istiyorlar. Biz
İsteyir etsin de nesîhet bize, irfan sahipleriyle, bunu anlamıyoruz. Bravo
Biz bunu qanmır ki, biz irfanlarıq! bize, ne güzel insanlarız!
Ay berekallah, ne gözel canlarıq!
Kimseye yox dexli ki, biz işreti. Biz çoluk-çocuğu bir kenara bırakıp, zevkü sefa ile
Xoşlayırıq, boşlayırıq külfeti, vakit geçiririz. Bu kimseyi ilgilendirmez. Otel
Gûşe-yi qestinde olan lezzeti köşelerindeki lezzeti viran olası evlerimizde ne
Xane-yi viranda hacaq anlarıq? zaman anlarız? Bravo bize ne güzel insanlarız.
Ay berekallah, ne gözel canlarıq!
İnteligentik, bu ki, böhtân deyil, Aydınız, bu yalan değil, Türkçe konuşmak bize ya-
Türki damşmaq bize şayan deyil, kışmaz. Türk dili irfan dili değil. Biz bunu anlayan
Türk dili qâbil-i irfan deyil, insanlarız. Helâl olsun bize, ne güzel insanlarız!
Biz buna qâil olan insanlarıq!
Ay berekallah, ne gözel canlarıq!
Türk gazetesi akla ışık tutsa da Müslümanca ko-
Türk qezeti verse de eqle ziya, nuşmak ayıp olduğu için onu elime asla almam.
Men onu almam elime mutlegâ. Biz kendi ayıbımızı biliriz, Helâl olsun bize ne
Çünki Müselmanca* konuşmaq bana. güzel insanlarız.
Eybdir! Öz eybimizi anlarıq!
Ay berekallah, ne gözel canlarıq!
İslâm cemiyeti ile işimiz yok. Olgun (insan) ham
Yox işimiz mecme-i İslâm ile, insan ile nasıl konuşur?
Püxte nasıl sohbet eder xâm ile? Çünkü biz her gece bir eğlence yerinde bir mak-
Çünki klublarda serencâm ile, sadımızı gerçekleştiririz. Helâl olsun bize ne güzel
Her gece bir metlebi ünvanlarıq! insanlarız.
Ay berekallah, ne gözel canlarıq!
1910
BİR BÖLÜK BOŞBOGAZIG, HEYVERELİK ADETİMİZ
(s. 221-222)
Bir bölük boşboğazıq, heyverelik âdetimiz, Bir bölük boşboğazız, âdetimiz serseriliktir. Soh-
Doludur le'net ile, qeybet ile sohbetimiz, betimiz lanetle dedikodu ile doludur. Ne oku-
Oxumaqdan payımız yox, yazıdan qismetimiz, madan ne yazmadan haberimiz olmadığı halde bu
Bu evâmlıqla bele her sözü tefsir ederik. cahilliğimizle her sözü tefsir eder, fırsat buldukça
Mümkün olduqca Müselmanları tekfir ederik. müslümanlarla küfr ile itham ederiz.
* Müselmanca: Azerbaycan'da Azerbaycan Türkçesini ifade etmek için kullanılır.
Her söze çulgaşarıq, her bir işi qurdalarıq, Her söze karışır, her işe burnumuzu sokarız. Ne-
Harda bir nur görürsek ona qarşı olarıq, rede bir ışık görsek ona karşı oluruz. Kimine di-
Bezine diş qıcadıb, bezine quyruq bularıq. şimizi gösterip kimine kuyruk sallarız. Önümüze
Bize her kes çörek atsa onu teqdîr ederik! ekmek atanı takdir eder, fırsat buldukça
Mümkün olduqca Müselmanları tekfir ederik! müslümanları küfr ile itham ederiz!
Deyilik nâşi bu işde ağarıbdır yalımız, Bu işte saçımızı ağartmışız, acemi değiliz. Bu gün
Bilirik din-i Müselmanı bu gün öz malımız, Müslüman dinini kendi malımız olduğunu biliriz.
Üzüğırxıq deyilik, bir seledir* saqqalımız, Sakalımız kesilmiş değil, bir seledir.
Terpedib xeyre onu, âlet-i tezvir ederik!
Mümkün olduqca Müselmanları tekfîir ederik!
Gederik mescide her gün, qılarıq onda namaz, Her gün camiye gidip orada namaz kılarız, te-
Xüşke mö'minlik edib, başlayarıq râz ü niyaz, mennasız müminlik edip, yalvarıp yakarmaya baş-
Mescid olsun, -alarıq satsa cocuqlar bize nâz, larız. Çocuklar bize -cami de bile olsa- nazlansa
Bu uşaqbazlığı biz zöhd ile testîr ederik! (cilve etse) onlara lakayt kalamayız. Bu oğlancılığı,
Mümkün olduqca Müselmanları tekf ederik! biz dindarlıkla perdeleriz. Fırsat buldukça müs-
lümanları kâfirlikle suçlarız.
Danışıb söyleşerik her nece ünvân olsun. Nasıl konu olursa olsun konuşup söyleşiriz, ister if-
İftira, lehv, ebes, herze vü hedyân olsun, tira, ister saçma sapan bir şey, abes bir mesele, is-
Her kese bağlayırıq her cüre böhtân olsun, terse boşboğazlık olsun. Herkese bir yolunu bulup
Qoy bizim din evimiz olsa da vîrân, olsun, iftira atarız. Varsın bizim din evimiz (kalbimiz) ....
Güc verib zikre, canan qesrini te'mir ederik! viran olursa olsun! Daha fazla zirk edip, cennet
Mümkün olduqca Müselmanları tekfir ederik! köşkünü tamir ederiz! Fırsat buldukça müs-
lümanları kâfirlikle suçlarız.
Mö'minik, keflenerik ârizû-yi cennet ile, Müminiz, cennet arzusu ile keyfleniriz, oku-
Oxumuşlar adım yâd ederik le'net ile, muşların adını lanetle hatırlarız, ilimle, insafla, hür-
Düşmenik elm ile, insaf ile, hürriyyet ile, riyetle düşmanız, biz bu efsaneleri (boş sözleri) ca-
Biz bu efsâneleri cehl ile tefsir ederik! hillikle iğrenilecek bir hâle sokarız. Fırsat buldukça
Mümkün olduqca Müselmanları tekfir ederik! müslümanları kâfirlikle suçlarız.
Ölkeni seyr ederek her cüre insan görürük, Ülkeyi dolaşarak her çeşit insan görürüz, ama
Ancaq öz nefsimizi pâk Müselman görürük, ancak kendimizi saf müslüman olarak görürüz, bu
Bu xeyâl ile yatıb huri û qılman görürük, hayalle yatıp huri ve gılman görürüz. Bu hâli ger-
Xâb-i sâdiq deye bu haleti tebîr ederik! çek rüya olarak yorumlarız. Fırsat buldukça müs-
Mümkün olduqca Müselmanları tekfir ederik! lümanları kâfirlikle suçlarız.
1910
BELÂYi FEQRE DÜŞDÜN, RAZI OL, BİÇARE, SEBR EYLE
(s. 227-228)

Belâ-yi feqre düşdün, razı ol,bîçâre, sebr eyle. (Ey) zavallı yoksulluk belasına yakanı kaptırdın,
Üzün oldise ger külfet yanında qâre, sebr eyle. razı ol (hâline), sabr et! Ailene karşı yüzün kara
oldu ise (sen yine de) sabret!
Esîr-i qeyd-i feqr oldun, yazıq, teslîm-i hirman ol.
Çalışma, bir işe getme, feqet me'yûs ü nâlân ol. Fakirlik zincirinin esiri oldun, (ey) zavallı na-
Qezâye çâre yox, giryân ol, üryan ol, perişan ol. sipsizliğini kabul et! Çalışma, bir iş yapma, ancak
Sebûr ol, şâkir ol, ye"ni Müselman ol, Müselman ol. üzüli ve ağla! Alın yazısına çare yok, ağla, aç-çıplak
Çatar öz rîz-i meqsûmun, dolan âvâre, sebr eyle. kalperişan ol! Sabırlı ol, hâline şükr et, yani müs-
Belâ-yi feqre düşdün, razı ol,bîçâre, sebr eyle. lüman ol! Başıboş gez dolaş, sabr et, kısmetinde
olan rızkın gelir sana ulaşır! (Ey) zavallı yoksulluk
belasına yakanı kaptırdın, (hâline) razı ol, sabr et.

Meâşın tâ ki, teng oldu, enîs ol derd ü möhnetle, Madem ki gelirin az (kıt) oldu, derde ve mihnete
Boş ol, süst ol, ümidin qe't qıl, yâr ol etaletle, yoldaş ol! Boş (işsiz) ol, sesini çıkartma, ümidini kes,
Bunu teqdîre nisbet ver, yaşa dâim rezaletle. işsizlikle (tembellikle) dost ol! Bunu (bu hâli) takdir
Hevâde seyr eden insane baxma ceşm-i qeyretle. olarak kabul et, daima rezillik içinde yaşa! Gayret
gözüyle, havada seyahat eden insana bakma!
* Şele: Sırtta taşınabilecek odun veya çalı çırpı.
Burax kesbi, unut se'yi yapışma kare, sebr eyle, Bırak kazanmayı, gayret göstermeyi, bir işin ucun
Belâ-yi feqre düşdün,râzı ol, bîçâre, sebr eyle. dan tutma, sabr et! (Ey) zavallı yoksulluk belasına
yakanı kaptırdın, (hâline) razı ol, sabr et.
Yeterken zâlimin zulmü sene, dövr-i qezâdan bil. Zalimin zulmü sana gelip yetişirken, (sen bunu)
Çatarken âmirin zecri, onu seyr-i semâdan bil. kader olarak kabul et. Amirinin (iş buyuranının)
Özün öz eczine bâis olurken, mâsevâdan bil. zorbalığıyla karşılaştığın hâlde sen bunu felekten
Bu meş'umiyyeti bigâneden gör, âşinâdan bil. bil. Kendin kendi aczine sebep olurken, bunu
Ezil, pâmal ol, axtarma buna bir çâre, sebr eyle. Allah'tan başka herşeyden bil. Bu uğursuzluğu ya-
Belâ-yi feqre düşdün, razı ol, bîçâre, sebr eyle. bancıdan gör, ama dost(ların) sebep olduğu ya-
bancıdan gör, ama dost(ların) sebep oldu diye
düşün! Ezil, ayaklar altında çiğnen, bu hâle bir çare
arama, sabr et! (Ey) zavallı yoksulluk belasına ya-
kanı kaptırdın, (hâline) razı ol, sabr et.
Eğer çox tengdîl olsan, bu işden qıl feğân ağla. Bu işten çok usanırsan, bağır, çağır, ağla! Başka bir
Girişme başqa bir tedbîre, ancaq her zaman ağla. çare bulmaya çalışma, ancak her zaman ağla! Bütün
Qapansm gözlerin, fikrin, düşünme, görme, yan, ağla. dünyadan el çek, aşikâr ağla, gizli ağla! Düşüncen,
Bütün dünyâdan el çek, âşîkâr ağla, nihân ağla. gözlerin kapansın, düşünme, görme, yan, ağla! Ara,
Tüpür nâmûsa, baxma nenge, gelme âre, sebr eyle. namusa aldırış etme, utanma, sabret! (Ey) zavallı
Belâ-yi feqre düşdün, razı ol, bîçâre sebr eyle. yoksulluk belasına yakanı kaptırdın, (hâline) razı
ol, sabr et.
Feqet bir iş de görmek ister isen, gör Müselmantek. Ancak bir iş yapmak istersen, müslüman gibi yap!
Tehemmül eyle cövr-i mülkedâra, işle heyvantek. Hayvan gibi çalış, toprak ağasının zulmüne katlan!
Çalış, ek, biç, aparsm bey, evin qalsın deyirmantek. Çalış, ek, biç (elde ettiklerini) bey alıp gitsin evin
Ayılma, haqqını qanma, xeberdar olma insantek. değirmen gibi (boş) kalsın! Uyanma, hakkının (ne
Darılma, incime, tâb eyle her azâre sebr eyle. olduğunu) anlama, (bundan) bir insan olarak ha-
Belâ-yi feqre düşdün, razı ol,bîçâre, sebr eyle. berdâr olma! Darılma, incinme, tahammül et her
derde, sabr et! (Ey) zavallı yoksulluk belasına ya-
kanı kaptırdın, (hâline) razı ol, sabr et.
Ve ger az-çox var ise qeyretin, kâfirlere baxma. Ve eğer, az çok gayretin (namusun) var ise kâfirlere
Bir âsân kesbe meşgul olmaq ile dinden çıxma. bakma! Kolay bir kazanç yolu için dinden çıkma!
Uşaqlarçm çörek çıxsm deye, ha din evin yıxma. Çocukların için ekmek kazanmak uğruna, dikkat
Babalın boynuma, get fe'lelik et, qelbini sıxma. et, din evini yıkma! (imanını kaybetme!). Günahı
Sene iş sahibi pul vermese, yan nâre, sebr eyle. benim boynuma git işçilik et, kalbini sıkma! İş sa-
Belâ-yi feqre düşdün, razı ol, bîçâre, sebr eyle. hibi sana para vermese, ateşe yan (katlan) sabr et!
(Ey) zavallı yoksulluk belasına yakanı kaptırdın,
(hâline) razı ol, sabr et.
Veyâxud ger eser varsa canında zûr ü qüvvetden, Ve yahut vücudunda güçten kuvvetten bir eser var
Qolun güçlü, üzün qansız, dilin xâlise rehmetden. ise, kolun güçlü, yüzün kansız, gönlünde merhamet
Qutar bir def" elik elemden, bâr-i möhnetden, yok ise, tamamen kurtul artık dertten, elemden, mih-
Quduzluq işte bir pîşe, gözel her dürlü senetden. net yükünden! Kuduzluk! İşte bir meslek (iş), her
Bas al, kes al, vur al, yıx al, qoşul füccâre, fexr eyle. türlü san'attan daha güzel: Bas al, kes al, vur al, yık
Meqâm-i hörmete çatdm, dahi hemvâre fexr eyle. al, ahlaksızlara (günahkarlara) katıl, bununla övün!
Hürmetli bir makama ulaştın artık her zaman övün!
Yanaş eşrâre, fexr eyle Kötü insanlara yaklaş, övün!
Bulaş her kare, fexr eyle. Her işe bulaş övün! Aldırış etme âra, namusa, hiç-
Tutulma nenge, namusa bir şeyden utanma, övün!...
Utanma âre, fexr eyle.
1910
QURBAN BAYRAMI
Bayram olcaq, şövketliler, şanlılar, (s. 247)
Dövletliler, pullular, milyanlılar, Bayram olunca, şevket ve şân sahipleri, zenginler,
Tirboyunlar, şişqarınlar, canlılar. paralılar, milyonları olanlar- boynu kalınlar, şiş ka
Qurban kesir Xelîlullah eşqine, rınlılar- kanlı canlılar, Allah'ın dostu (Hz. Halil İb
Fağir-füğur gezir Allah eşqine. rahim) aşkına kurban kesiyor, fakir fukara da Allah
aşkına geziyor.
İki qonşu bir-birinin milleti, İki komşusu, bir birinin milleti, her ikisi de aynı
Her ikisi bir peygember ümmeti, peygamberin ümmeti, biri kurban kesip eti pi-
Biri kesir qurban, bişirir eti, şiriyor. Allah'ın dostu aşkına bayram ediyor, diğeri
Bayram edir Xelîlullah eşqine. de Allah aşkına (sadece) bakıyor.
O biri de baxır Allah eşqine.
Bu qonşunun oğlu geyir, sallanır, Bir komşunun oğlu giyip kuşanır, kravatı takıp
Qalstuku taxır, qıraxmallanır, hava atar, babası da ona bakıp, Allah'ın dostu
Atası da ona baxıb hallanır, (Halil İbrahim peygamber) aşkına keyflenir, fakat
Fexr eyleyir Xelîlullah eşqine. Allah aşkı için elini cebine atmaz.
El cibe salmayır Allah eşqine.
Görürsen mi bizim Hacı Piri'ni, Bizim Hacı Pîri'yi görüyor musun, etin onda birini
Qonşu sorur barmağmm kirini, de pay etmiyor, (hâlbuki) komşusu (acından) par-
Hacı yeyir Xelîlullah eşqine, mağının kirini emiyor. Hacı (kurban etini) Allah'ın
Yatır, şişir, köpür Allah eşqine. dostu aşkına yiyor, yatıyor, şişip kabarıyor.
Dedim, Hacı, gözle işin birisin,
Diqqet ele irelisin, gerisin, "Hacı, bir şeyin kaygısını çek, enine sonunu düşün,
Ver mektebe qoyunlarm derisin, koyunların derisini mektebe ver, Allah'ın dostu aş-
Elm oxunsun Xelîlullah eşqine, kına ilim okunsun, Allah aşkı için çocukları se-
Cocuqları şâd et, Allah eşqine. vindir" dedim:
Dedi, bizde deri vermek smağı
Yoxdur, versem ollam arvad qmağı, Dedi "bizde deri vermek adeti yoktur, verirsem
Basdiririq onda xemir çanağı karım beni kırar. Berekettir, Allah'ın dostu aşkına
Bereketdir, Xelîlullah eşqine, deriden hamur çanağı yapıp, evde muhafaza edi-
Saxlayırıq evde Allah eşqine. yoruz, Allah aşkı için!
1910

MİLLETİNİN HALI PERİŞAN OLA


(s. 252-252)
Milletinin hâli perişan ola, Milletin hâli perişan olsa da, yaptığı her iş nefrete
Her bir işi nifrete şayan ola, şayan olsa da, câhil ve vahşi olsa da, gam yeme
Câhil ola vehşi-yü nadan ola, sabr et, bu da geçer yahu!
Qem yeme, sebr et, bu da, yahu, keçer.
Daire-yi eql ü edebden kenar, Müslümanlar daima akıl ve edep işi işleri âdet et-
Emr-i Müselman ede dâim şiar, seler de, bir kimsede (bile) namus ve âr olmasa da
Olmaya bir kimsede namus ü âr, gam yeme! Katlan! Bu da geçer yahu!
Qem yeme, tâb et, bu da, yahu, keçer.
Her işimiz mesxereli, gülmeli, Bizim her işimiz maskaralık, gülünç olsa da, â deli,
Olsa bizim, pozma kefin, ay deli (hiç) keyfini bozma! Kerbelayi Cafer, Kerbela-yi Ali
Her nelese Kelb Cafer, Kelb Eli, (ve aynı zamanda İmam Cafer'in iti, Hz. Ali'nin iti)
Qem yeme, tâb et, bu da, yahu, keçer. her ne yaparsa yapsın gam yeme! Bu da geçer yahu!
Vaizimiz söyleye minberde ger, Her ne kadar vaizimiz minberde "Elem ku-
Bi'r-i elem, mö'cüz-i şeqqü'l-qemer, yusundan "Ayın ikiye ayrılmasından (Hz. Mu-
Zafer-i cinden sene verse xeber, hammed'in mucizelerinden biri) cinlerin za-
Sâkit ü lâl ol, bu da, yahu, keçer. ferlerinden haber verse de sessiz ve sakin dinle. Bu
da geçer yahu!

Mersiyexan günde çıxa minbere, Mersiyehân (mersiye okuyan kişi) her gün minbere
Xalqi soya, düşmeye asla yere, çıkıp halkı soysa, asla oradan inmese, sineye çek,
Tâb ele, döz böyle yaman günlere katlan böyle kötü günlere! Küsme, sabr et! Bu da
İncime, sebr et, bu da, yahu keçer. geçer yahu!
Oğru, ecâmir doluşa mescide, Hırsız (uğru), cahil cühela camiye dolup zil vursa,
Zeng vura, toy çala, şâxsey gede, def çalsa, "Şah Hüseyn vah Hüseyn" deyip dö-
Baş-qulağın qânına qeltân ede, vünse, başını kulağını kana bulasa, sesini çıkarma,
Dinme, danışma, bu da, yahu, keçer. konuşma! Bu da geçer yahu!
Tüstü basa mescidi kübcân ola, Camiyi duman bassa, cami külhana dönse (buna)
Tâb elemek xâric-i imkân ola, tahammül etmek imkânsız olsa, mersiyemiz yalan,
Mersiyemiz kizb ola, böhtân ola, iftira olsa (bile) küsme, katlan! Bu da geçer yahu!
İncime, qatdaş bu da, yahu, keçer.
Çâker* ola mersiye-xân-ı sehîh, Câker (adlı kimse) gerçek bir mersiyehân olsa, söz-
Gövli qelet, fe'li tamamen qebîh, leri yanlış hareketleri tamamen çirkin olsa, açıkça
Ve'de-yi cennet vere xalqa serîh, halka cennet va'd etse de sesini çıkarma, konuşma!
Dinme, danışma, bu da, yahu, kecer. Bu da geçer yahu!

Bezzâzimiz** başa çala zerbeti, Kumaş tacirinmiz (Meshedi Muhemmed Ke-


Kendine tergîb eleye milleti, lenterov) insanların başına darbeler vurarak mil-
Emr sevâb edd ede bu bid'eti, letin rağbetini kazansa, bu bid'at işi sevap bir iş ola-
Qem yeme, sebr et, bu da, yahu keçer. rak kabul etse sen yine gam yeme! Sabr et! bu da
geçer yahu!

Mescidine oğru gire aşikâr, Camine açıkça hırsız (uğru) girse, çizme, ayakkabı
Sirget ede çekme, qaloş her ne vâr, ne ki var çalsa, yalın ayak kalsan, asla sesini çı-
Pây-i bürehne qalasan zinhar, karma, konuşma! Bu da geçer yahu!
Dinme, danışma, bu da yahu, keçer.
1911
TAZİYANELER***
(s. 275)

Dindirir esr bizi, -dinmeyiriz, Asır bizi sorgu suale çekiyor, sesimizi çı-
Atılan toplara diksinmeyiriz, kartmıyoruz, irkilmiyoruz, atılan toplardan kork-
Ecnebi göyde balonlarla gezir muyoruz. Yabancılar gökte balonlarla seyahat edi-
Biz hele avtomobil minmeyiriz. yor, biz hala otomobile binmiyoruz. Yerdekiler kuş
Qüş kimi göyde uçur yerdekiler, gibi gökte uçtukları halde bizi minberdekiler (vaaz
Bizi kömmüş yere minberdekiler. verenler) yere gömmüşler.

1910

(s. 277)

Arif çalışır ki, millet âzâd olsun, Arif olan, millet bağımsız olsun diye çalışıyor,
Zâhid çağırır ki, mescid âbâd olsun. zâhid mescid âbâd olsun diye çağırıyor. Boynu ko-
Söz boynu qraxmallılarındır ki, deyir: lalı gömlekliler ise, "peri gibi bir madmazel olsun"
-Bir madmazel olsun ki, perîzâd olsun. derler.
1910

(s. 280)

Cennetdeki hurileri, qılmanları Allah,- Ey zâhid, Allah, cenneteki hurileri, gılmanları kov-
Qovdum, -deye bir vehyle etse seni ihfâm, dum diye seni bir vahy ile haberder etse, Allah ca-
Zâhid, men ölüm, gizleme, aç, sidqini söyle, nımı alsın, doğruyu söyle ki bir daha namaz kılar
Sen bir de edersen mi namaz emrine iqdâm? mısın?
1910

* Câker: O dönemin tanınmış şair ve din adamlarından biri.


* Bezzaz Meşhedi Mehemmet Kelenterov. Devrin kumaş tacirlerinden biri.
* Taziyane (Kamçı): Avrupa'da "Epigram" diye bilinen nükteli, mizahî şiir.
(s. 281)

Deyirdik bir zamanlar biz kamâl-i fexr ü hümmetle: Bir zamanlar büyük bir gayret ve iftiharla "Bir aşi-
"Cahangirâne bir dövlet çıxardıq bir eşiretden".* retten neredeyse dünyayı zapteden bir devlet çı-
Bu gün de iftixar etsek sezadır fert-i qeyretle: kardık" diyorduk. Bugünde büyük bir gayretle,
Keremkârâne beş dövlet yetiştirdik reiyyetden. kerem göstererek (bir ülkenin) vatandaşından beş
devlet yetiştirdik (devleti beşe böldük) diye övün-
1910 sek yeridir.

(s. 286)

Çox teeccüb edirem terz-i cedide ki, onu Yeni tarz okuma usûlüne (usul-i cedid) şaşırıp ka-
Ecnebiler oxuduqca hüner izhâr ediyor. lıyorum: Ecnebiler okudukça hüner gösteriyor,
Halbuki milletimizden onu kim ki, oxuyur, fakat milletimizden kim ki bu tarzda okuyor, galiba
Qâlibâ, hezreti Allahı da inkâr ediyor. hazret-i Allah'ı da inkâr ediyor.
1910

(s. 293)
Şimdi her millet edir nefsini irfana feda, Şimdi her millet nefsini irfana, vatan evladı için
Veten övlâdı üçün elme, debistâne feda. ilme, mektebe feda ediyor. Kara cahiller değil, ama
Qara mexlug deyil, bizdeki arifler de, bizdeki arifler de vatan evlatlarını kendi çıkarları
Veten övlâdm edir nef-i cibişdâne feda. için feda ediyor.
1910

ŞEKIBAI
(s. 333)

Yâr getdikce teessür dil-i şeydâde durar, Yar gittikçe, üzüntüsü deli gönlümde kalır. Ömür
Ömr vardıqca heves âşiq-i rüsvâde durar. oldukça (aşk) hevesi rezil aşıkta durur.
Seyl-i te'n öyle temevvücle alıb dövr ü berim- Kınama seli öyle dalgalarla etrafımı sarmış ki,
Benzerem bir qocaman dâğe ki, deryâde durar. Denizin ortasında duran kocaman bir dağa ben-
zerim.
Döyse de canımı minlerce melâmet lepesi, Binlerce melamet (kınama) dalgası canımı dövse de
Zövreq-i himmetim evvelki temennâde durar. himmet kayığım evvelki isteğinde durur (is-
teğinden vazgeçmez).
Bîsütûn sinesine deyse de min tîşe, yene "Bî-sütun"un sinesine bin külüng darbesi değse de
Cövre temkîn ederek durduğu mevâde durar. zulme direnerek önceki yerinde durur.
Neqd-i cân ise beha-yi teleb-i yâr, işte, Sevgilinin istediği bahâ can ise, işte gerçek âşık
Can bekef âşiq-i sâdiq bele sevdâde durar. böyle sevda için canını kurban etmeye hazır.

Ne qem, uğratsa da bir gün meni ifnâye zaman, Zaman beni birgün yok etse de ne gam, ben ölsem
Men gedersemse meramım yene dünyâde durar. de meramım (arzum) yine dünyada kalır.

Durmuşam pîş ü pes-i te'nde, Sâbir, nece kim, Sabir, o ayıplamaların, kınamaların arkasında ve
O elifler ki, pes ü pîş-i ete'nâde durar. önünde durmuşum. Tıpkı i'tina sözünün başında
ve sonundaki elif harfleri gibi (Her türlü ayıp-
lamaya göğüs germişim).
* Mısra Namık Kemal'indir.
NE YAZIM?
(s. 340)
Şâirem, çünki vezîfem budur eş'âr yazım, Şairim, vazifem şiir yazmaktır. İyi ve kötü gör-
Gördüyüm nîk ü bedi eyleyim izhâr yazım, . düğüm şeyleri ortaya koyar yazarım. Güneşi par-
Günü parlaq, günüzü ağ, geceni târ yazım, lak, gündüzü aydınlık- geceyi karanlık yazarım, kö-
Pisi pis, eyrini eyri, düzü hemvâr yazım, tüyü kötü, eğriyi eğri, doğruyu olduğu gibi
Niye bes böyle bereldirsen, a qâre, gözünü? yazarım (yazmam gerekir). Pekiyi ey okuyucu, sen
Yoxsa bu âyinede eyri görürsen özünü? niye öyle gözlerini bereltiyorsun? Yoksa bu aynada
kendini eyri mi görüyorsun.
Şe're meşgul ederek xâtir-i gemmâyilimi, Gama meyilli düşüncemi şiirle meşgul ederek,
Qoyuram qenşerime kağızımı, çernilimi, kalemimi, mürekkebimi önüme koyup yazmaya
Gelirem yazmağa bir kelme tu tursan elimi, başlıyorum, (daha) bir kelime yazmadan elimi
Qorxuram, ya ne üçün, - çünki kesirsen dilimi. tutuyorsun. Korkuyorum. Niçin mi? Dilimi ke-
Ey eceb, men ki, seâdet yolunu azmayıram! siyorsun da onun için. Şaşılacak şey! Ben ki saadet
Hele gördüklerimin dördde birin yazmayıram! yolundan (islamiyet) azmıyorum. Hele gör-
düklerimin dörtte birini yazmıyorum!
Hele men dördde birin yazmayıram, kârına bax. Hele dörtte birini bile yazmadığım işlerine bak. Her
Üstüme günde söyürsen bu qeder, arma bax. gün bana bu kadar sövüyorsun utanmana bak.
Özün insaf ele, efkârına, etvârma bax, insaf et, düşüncelerine, tavırlarına bak. Yazmamı
İstemirsen yazam? Öz eybli kirdârma bax. istemiyorsan, utanılacak, ayıp işlerine bak. Be
Kişi, sen eybini qan, menle ebes ceng eleme! adam, sen kusurlarını anla, benimle boş yere kavga
Özünü, hem meni bu bârede dilteng eleme! etme. Hem kendini hem de beni bu konuda üzme,
bezdirme.

Görür erbâb-i qelem qâye-yi amalinizi, Bütün kalem ehli (yazarlar) sizin asıl maksadınızın
Menden artıq yazabilmekde iken hâlmızı,- ne olduğunu görüp anlıyorlar. Hâlinizi benden
Yazmır onlar dexi on dördde bir ef alınızı, daha iyi yazacak durumda oldukları hâlde, onlar
Özünüzsüz olara yazdıran envalinizi da yapıp ettiklerinizin on dörtte birini bile yaz-
Yoxsa bu eybden âlemde müberrâdır olar! mıyorlar. Bunları da onlara yazdırtan (yazmalarına
Böyle alçaq yazıdan min kere e'lâdır olar! sebep olan) yine sizlersiniz... Aksi hâlde o yazarlar
bu âlemde kusurdan uzaktırlar. Böyle alçak ya-
zılardan bin kere daha iyidir onlar!
Nece men dördde birin yazmağa eymen deyilem, Nasıl oluyor ki, ben dörtte birini yazmaktan kork-
Qorxur on dördde birin yazmağa hem ehl-i qelem. muyorum da, kalem ehli (yazarlar) on dörtte birini
Sen eğer söz veresen: "Qorxma, qıl ehvâl-ı reqem", yazmaktan korkuyorlar. (Ey okuyucu) sen eğer
Ve'z-i hâlm yazılırsa zil-i zil ü, bem-i bem, "korkma vaziyeti yaz" diye söz verirsen, halin ol-
Ele bir hâle düşersen ki, tükün biz-biz olar! duğu gibi yazılırsa, öyle bir hâle düşersin ki, tüy-
Eynine geymeye şey tapmasan astar üz olar!... lerin diken diken olur, üstüne giyecek bir şey bu-
lamazsın (utancından kaçacak yer bulamazsın)
astar yüz olur (her şey ters çevrilir, o zaman benim
yerime sen korkarsın).
SETTERXAN'A
(s. 342)

Hâl-i meczûbim görüb, qâre, deme dîvânedir, Ey okuyucu, meczup (vurgun) hâlimi görüp bana
Ne're-yi şûrîdemi zenn etme bir efsânedir, deli deme. Aşıkane feryatlarımı bir efsane zan-
Şâirem, teb'im temiz, şe'r-i terim dürdânedir, netme. Şairim, yaratıcılık gücüm deniz (kadar
Behcetim, eyşim, sürûrim, vecdim ehrârânedir. engin), benzersiz şiirlerim inci tanesi gibidir. Se-
İncizâbım cür'et-i merdâne-yi merdanedir. vincim, keyfim, coşkunluğum, çehrem hür in-
Âferînim himmet-i vala-yi Settarxân'edir. sanlara yaraşır bir şekildedir. Cezbeye kapılmamın
(coşkunluğumun) sebebi yiğitten de daha yiğit bir
şekilde gösterilmiş olan cesarettir. (Setterhan'm ce-
sareti kastediliyor). Aferinim, Setterhan'm yüce
himmeti içindir.
Tâ ki, millet mecmein Tehran'da vîrân etdiler, Tahran'da [şah kuvvetleri] millet meclisini [topa tutup]
Türkler Setterxan ile ehd ü peymân etdiler, yerle bir ettiklerinde Türkler (Azerbaycan Türkleri) Set-
Zulmü istibdade qarşı nifret e'lân etdiler, terhan ile and içip kader birliği ettiler, zulme ve istibdada
Millete, milliyyete can neqdi qurbân etdiler, karşı nefretlerini ilan ettiler, millet ve milliyet için can-
Âye-yi "zibh-i ezîm" itlâqı ol qurbânedir,* larını peşin olarak kurban ettiler. Büyük kurban hak-
Âferînim himmet-i vala-yi Settarxân'edir. kındaki ayet işte bu gibi kurbanlardan bahsetmektedir.
Aferinim, Setterhan'ın yüce himmeti içindir.
Haq mededkâr oldu Azerbaycan etrâkma, Azerbaycan Türklerine Allah yardımcı oldu: kaçar sü-
Alı-Qacarm protest etdiler Zöhkâkına, lalesinin Zöhhak (Dahhak)ını [Muhammed Ali Şah]
Ol şehîdânın selâm olsun revân-i pâkına, kastediliyor protesto ettiler. Kanlan Tebriz ve Tahran
Kim tökülmüş qanları Tebriz ile Tehran xâkina topraklarına dökülmüş o şehitlerin temiz ruhlarına
Onların cennet deyildir menzili, âyâ, nedir? selam olsun. Onların mekânı cennet değildir de acaba
Âferînim himmet-i vâlâyi Settarxân'edir. neredir? Aferinim, Setterhan'ın yüce himmeti içindir.

İşte Settarxan, baxm, bir növ'i iqdâmât edib, İşte, bakınız, Setterhan öyle bir şekilde işe başlamış ki,
Bir vezir ü şahı yox, cümle dünyânı mât edib, sadece bir vezir ve bir şahı değil bütün bir dünyayı mat
İrz-i İslâmı, veten namusun yüz qât edib, etmiş. İslamm, vatanın namusunu yüz kat artırmış.
Hörmet-i heysiyyet-i müliyyetin isbât edib, Milli kimliğinin şerefine gösterdiği saygıyı ispat etmiş.
İndi dünyânın teveccöh nöqtesi îrân'edir. Şimdi dünyanın gözü (sempati ile) İran'a çevrilmiştir.
Âferînim himmet-i vâlâyi Settarxân'edir. Aferinim, Setterhan'ın yüce himmeti içindir.
İşte, Settarxan, baxız, İran'ı ehyâ eyledi, İşte, bakınız, Setterhan İran'ı diriltti. Türklük ve İranlıhğın
Türklük, îranlılıq teklifin îfâ eyledi, gereğini yerine getirdi. (ö
Bir reşâdet, bir hüner gösterdi, deva eyledi, yle) bir kahramanlık, bir hüner göstererek savaştı ki
Dövletin bir Eynini dünyâda rüsvâ eyledi. (İran) devletinin gözü sayılan [Aynü'd-devle:
Qaçmayib pervânetek oddan, deme pervanedir, sadrazam] adamı dünyaya rezil etti. Pervane gibi
Âferînim himmet-i vâlâyi Settarxân'edir. ateşten kaçmamış, (kendisi de) demek ki pervanedir.
1908 Aferinim, Setterhan'ın yüce himmeti içindir.
QORXURAM
(s. 94)

Pay-i piyade düşürem çöllere, (Bazen yolum) yaya olarak kırlara düşüyor, dikenli
Xar-i müğilan görürem, qorxmuram. çalı görüyorum, Korkmuyorum.
Seyr edirem berr ü bîyabanları, Uçsuz bucaksız çöllerde geziyorum, gulyabani gö-
Qul-i bîyaban görürem, qorxmuram. rüyorum, korkmuyorum.
Gâh oluram behrde zövreqnişin, Bazen denizde kayıkla dolaşıyorum, dalgalı tufan gö-
Dalgalı tufan görürem, qorxmuram. rüyorum, korkmuyorum.
Geh çıxıram sahile, her yanda min Bazen sahile çıkıp, her tarafta binlerce bağıran (nara
Vehşi-yi qürran görürem, qorxmuram. atan) vahşi görüyorum, korkmuyorum.
Gâh şefeqtek düşürem dağlara, Bazen şafak gibi dağlara inip ateşli volkan gö-
Yangılı vulkan görürem, qorxmuram. rüyorum, korkmuyorum.
Üz qoyuram gâh neyistanlara, Kamışlıklara bazen yolum düşüyor bir sürü aslan gö-
Bir sürü aslan görürem, qorxmuram. rüyorum, korkmuyorum.
Menzil olur gâh mene viraneler, Bazen virane yerler meskenim oluyor cin görüyorum,
insan görüyorum, korkmuyorum.
Cin görürem, can görürem, qorxmuram.
Haricîlerin ülkesinde (veya yabancı memleketlerde)
Xarici mülkünde de heta gezib, gezip çok tuhaf insanlar görüyorum, korkmuyorum.
Çox tuhaf insan görürem, qorxmuram.
Lâkin, bu cesaretimle, doğrusu ey ağabey (ey kar-
Leyk bu qorxmazlıq ile, doğrusu, deşim) vallahi, billahi, tallahi (Allah adına yemin ede-
Ay dadaş, vallahi, billahi, tallahi, rim ki) nerde Müslüman görsem korkuyorum!
Harda müsalman görürem, qorxuram!
Sebepsiz korkmuyorum, sebebi var: Ne yapayım
Bîsebeb qorxmayıram, vechi var: yahu, bu yok olasıcaların aklını fikrini hep kan dök-
Neyleyim, axır bu yox olmuşların, mekte görüp korkuyorum. Korkuyorum, korkuyorum,
Fikrini qan-qan görürem, qorxuram. korkuyorum!
Qorxuram, qorxuram, qorxuram...
1907
BE'ZI YERLERDE TESADÜF OLUNUR AŞA, ETE
(s. 95)
Be'zi yerlerde tesadüf olunur aşa, ete, Bazı yerlerde yemeğe, ete tesadüf olunuyor, beleş gö-
Müfte görcek tuturam kendimi bozbaşa*, ete! rünce bozbaşa, ete saldırıyorum!
Deyirem, kaş qonaqlıq olan evlerde bütün, Keşke diyorum, bütün o ziyafet verilen evlerde başım
Yeyip-içmekde başım bend ola, çulğaşa ete! bağlana, bulaşa ete!
O qeder xoşlanıram tüstüsü çıxacaq kababın- Kebabın kokusu o kadar hoşuma gidiyor ki, çıkar çık-
Ac pişiktek cumuram şövq ile birbaşa ete! maz aç kedi gibi kebaba saldırıyorum!
Görürem ta eti qessab dükkanından asılıb, Kasap dükkânında asılmış eti görüyorum, az kalıyor
Az qalır it kimi nefsim hüre, dırmaşa ete! nefsim it gibi havlayıp ete tırmansın!
Nuş olur canıma et xasse ol hengamda kim, Özellikle o zamanda et canıma nûş oluyor ki, ben yi-
Men yeyem, xırda uşaqlar baxa, ağlaşa ete! yeyim, küçük çocuklar ete bakım ağlasınlar!
Eti çox isteyirem, leyk pulu ondan çox, nola Eti çok seviyorum, lâkin parayı ondan çok seviyorum.
quzğun kimi ta müfte qonam laşa, ete! Ah, ne olur kuzgun gibi leşe, ete beleş sahip olabilsem!
Xerc edir bir para eşhas pulunu bayramda, Bayramda bazı kimseler parasını safrana, yağe, re-
Sufran, yağa, rezeneye, xaşxaşa, ete! zeneye, haşhaşa, ete harcıyorlar!
Filheqiqe, yemeli şeydir, eğer pulsuz ola, Gerçekten yenilecek şeydir (bunlar) eğer parasız olsa. Her
Yaramır pul verile her quruya, yaşa, ete! kuru, yaş şeyler için para verilmesi iyi olmuyor!
Pulu ancaq yaraşır çinleyesen senduge, Parayı ancak sandığa yığmak yaraşır, nerede kaldı mil-
Ne ki, xerc eyleyesen millete, dindaşa, ete! lete, dindaşa harcamak!
Öyle zehlem gedir Allah da bilir milletden, Allah da biliyor milletten öyle nefret ediyorum ki, millet
Adı gelcek oluram süst, dönürem daşa, ete! adını işitince donup kalıyorum, taşa, ete dönüyorum.
Adı puldursa pulun, leyk özü can yonqarıdır,
Vermek olmur qohuma, qonşuya, qardaşa, ete! Her ne kadar paranın adı "pul" ise de kendisi malm yon-
gasıdır, onu akrabaya, komşuya, kardeşe vermek olmaz!
Vererem dinimi, imanımı, amma pulumu,
Vermerem "Behlul" ağa**, arxayın ol, aşa, ete! Veririm dinimi, imanımı, ama paramı asla yemeğe, ete
vermem, "Behlul" ağa, emin ol!
1907
UÇ ARVAD
(s. 132-133)

Ax, bu uşaqlar nece bedzatdılar! Ah bu çocuklar ne kadar yaramazdırlar, sanki ta-


Lap deyesen cin kimi bir zatdılar! mamen cin gibi bir şeydirler!

Bic-veled ü zinalara söz batmayır, Uyanık piçlere söz tesir etmiyor, bin tane masal söyle
Min de nağıl aç, birin aldatmayır, biri bunları aldatmıyor, gece geçti, amacımıza ula-
Keçdi gece, metlebe el çatmayır, şamadık, sabah olacak şimdi, ama biri bile yatmıyor.
Sübh olar indi, biri yatmayır. Neş'emizi pek yaman kaçırttılar. Ah bu çocuklar ne
Ne'şemize yaxşı xelel qatdılar! kadar yaramazdırlar!
Ax, bu uşaqlar nece bedzatdılar!
Hey yazıq arvad işi sahmanlayır, Zavallı kadın habire işi düzene sokmaya çalışıyor,
Geh Fatım, geh Sadığı yanlayır, bazen Fatma'yı, bazen Satık'ı kandırmaya çalışıyor.
Zeyhdi söyür, Kamileni danlayır, Zeyd'e sövüyor, Kâmil'eyi azarlıyor. Körpe çocuk de-
* Bozbaşa :" Aiti" de denilen bir Azerbaycan yemeği. Et, nohut, patatesle yapılır.
* Behlul: 1907'de Baku'da neşredilmeye başlanmış bir mizah dergisidir. Sabir'in de burada şiirleri yer almıştır.
Körpe deyil, her biri söz anlayır. ğiller her biri söz anlıyor, gerçekten de bu çocuklar
Esi heqiqetde de bedzatdılar! tam manasiyle yaramazdırlar. Sanki tamamen cin
Lap deyesen cin kimi bir zatdılar! gibi bir şeydirler!
Bir deli şeydan deyir aç bed başın, Deli şeytan diyor, kötü başını (yorgandan) çıkar, bu
Gel bu heramzadelerin at daşm, haramzadeleri başından at, babasını kardeşini bir-
Bir-birine qat bacısın, qardaşm, birine kat, bedenini ez, boğazını kopar, başını kes!
Ez bedenin, üz boğazın kes başın. Bak beni sonunda kime benzettiler! ah bu çocuklar
Gör meni axır kime oxşatdılar! ne kadar yaramazdırlar!
Ax, bu uşaqlar nece bedzatdılar!?
Bir para bîdinler olup bedgümân, Bir kısım dinsizler kötü kanaat sahibi olup diyorlar:
Derler: Uyub arvada hacı filan, Filan hacı, karışma uyup her gece Kazvin'e kervan
Her gece Qezvine sürür karivan... sürüyor (her gece keyfle meşguldür), sabahları da
Sübhi de ger mabede eyler mekân, hamamı kendine mekân ediyor. Fakat onlar ka-
Leyk qaranlıq yere daş atdılar! ranlık bir yere taş attılar (isabetli bir iş yapmadılar)
Doğrusu bunlar dexi bedzatdılar! doğrusu bunlar da yaramazdırlar!

Çox da meni bilmeyin ehl-i mecaz, Beni mecazî sözler söyleyen bir kimse olarak dü-
Qesdim odur mesele olsun taraz, şünmeyin. Mesele biraz süslensin istedim. Elbette
Qusle müsavi ki, deyil destemaz, qusûl abdesti ile abdest bir değildir. Boy abdesti ile
Qüsl ile bir rük'ete mindir namaz... kılman namaz bin kat daha iyidir... Özellikle üç ka-
Xase çatır feyze üç arvatdılar, rısı olanlar bolluğa (nimete) kavuşuyorlar. Mutlu
Bextever olsunlar, eceb çatdılar! olsunlar hem de ne kavuşmak! Bir kaç şeytana da
Bir nece şeytane de ox atdılar! ok attılar!

Gerçi sevab emr-i ibadetdedir, Her ne kadar sevap olan ibadet işidir. Feyzin en
Efzel-i feyz ehmez-i taetdedir*, fazlası sağlam bir şekilde itaat etmededir. Fakat o
Leyk o feyzi ki, nehayetdedir, bollukta sonsuz derecededir. Bence işte o, boy ab-
Mence heman qüsl-i cenabetdedir. destindedir. Yazıklar olsun beni bu gece en-
Heyf, meni bu gece toxatatdılar! gellediler! Ah bu çocuklar ne kadar yaramazdırlar.
Ax, bu uşaqlar nece bedzatdılar!
UŞAQDIR
Ay başı daşdı kişi, dinme, uşaqdır uşağım! Ey bahtsız adam! Söylenme, çocuğum, küçücük ço-
Keyfyine deyme, söye ya sene, ya qardaşına, cuktur! Sana veya kardeşine söyse de (sen onun) key-
Atovun goru üçün, boşda bu tifli başına! fini bozma! Babanın mezarı hatırına bu çocukcağızı
İndice-indice ancaq yetir on bir yaşma bırak! Hele yeni yeni on bir yaşma yetişiyor!
Ağlı kesmir, hele bir körpe uşaqdır uşağım! Aklı kesmiyor hele körpecik çocuktur, çocuğum!
Ne edeb vaxtıdı, qoy soysun, ufaqdır uşağım! Hele terbiye zamanı değil, bırak sövsün ufaktır ço-
cuğum!
Bir söyüşden öterü etme eziyyet balama, Bir küfür için, yavruma eziyet etme, kaynayıp
Göyerib coşma, utan, qonşuları yığma dama, taşma, utan, komşuları dam başına yığma! Sana
Sene söydükleri getsin başı batmış atama, sövdükleri, benim talihsiz babama gitsin!
Ne edeb vaxtıdı, qoy soysun, ufaqdır uşağım! Hele terbiye zamanı değil, bırak sövsün, ufaktır ço-
Qışqırıb bağrını da yarma, uşaqdır uşağım! cuğum! Bağırıp, bağrını yorma (korkutma) kör-
peciktir, çocuğum!
Ax, ne yaxşı kişidi, qonşumuz Ağcanın eri, Ah ne iyi insandır komşumuz Ağca'nm kocası,
Oğlu söydükce ferahdan açılır balü peri, oğlu sövdükçe ferahlıyor, kolu kanadı asılıyor (se-
Yoxsa- ay herze kişi, bir quru sözden öteri, viniyor). Yoksa, ey boşboğaz adam bir kuru söz
için canın mı sıkılıyor?
Darıxırsan, demeyirsen ki, uşaqdır uşağım! Hiç demiyor musun körpeciktir, çocuğum?! Hele
Ne edeb vaxtıdı, qoy söysün, ufaqdır uşağım! terbiye vakti değil, bırak sövsün ufaktır çocuğum!
Şiire "efzalü'l-a'mal ehmevzuha" işlerin faziletlisi, zor olanıdır) şeklinde bir not düşülmüştür.
Kişi, az söyle mene bir daxi mekteb sözünü! Be adam, bana mektepten az bahset! Mekteple hiç
Ye'ni mekteble uşaq kamil edermiş özünü? çocuk kendini olgunlaştırirmrymış? Bir küfür için
Bir söyüşden yana az danla bu tifüin üzünü! bu çocuğu, yüzüne karşı az ayıpla!
Sözü lezzetli, şirin dilli uşaqdrr uşağım! Konuşman tatlı, kendisi tatlı dillidir çocuğum! Hele
Ne edeb vaxtıdı, qoy soysun, ufaqdır uşağım! terbiye vakti değil, bırak sövsün ufaktır çocuğum!

Deyilik ermeni zaye edek evladımızı, Ermeni değiliz ki, daha gözleri açılmamış yav-
Oxudaq gözleri açılmamış ehfadımizı. rularımızı okutup zayi edelim! İlim okumuş ter-
Görmüşem elm oxumuş heyvere damadımızı. biyesiz (liyakatsiz) damadımızın (hâlini) görüyorum.

Qoymaram mektebe, bir qabil uşaqdır uşağım! Kabiliyetli bir çocuktur yavrucağım, bırakmam
Ne edeb vaxtıdı, qoy söysün, ufaqdır uşağım! mektebe! Hele terbiye zamanı değil, bırak sövsün,
ufaktır çocuğum!

BİR MECLISDE ON İKİ KİŞİNİN SOHBETİ


(s. 19)

Vekil Avukat (dava vekili)


Haqsiza haqlı deyib, bir çox günaha batmışam. Haksıza haklı deyip, bir çok günah kazanmışım
Hekim Hekim (doktor)
Derdi teşxis etmeyib, qövm-eqreba ağlatmışam. Hastalığı .teşhis etmeyip (hastayı öldürerek) ak-
rabalarını ağlatmışım!

Tacir Tacir (tüccar)


Men helal ile haramı bir-birine qatmışam. Ben helal ile haramı birbirine katmışım.

Rövzexan Mersiye okuyan


Ümmetin pulun alıb, men gözlerin islatmişam. Halkın parasını alıp, onları ağlatmışım.

Nerde bulsam soq açıq min-min yalan söz atmışam. Nerde bir pazar yeri bulsam (orada mezarı açıp, di-
lenip) binlerce yalan söylemişim.
Sofi Sufî (tarikat ehli kimse)
Rûz ü şeb haq-haq deyib, men herkesi oynatmışam. Gece gündüz Hak, Hak deyip, herkesi oynatmışım

Derviş Derviş
Molla Molla
Günde bir fitva verib, mexluqu çok aldatmışam. Günde bir fetva vererek mahluku (yaratıkları,
halkı7 çok aldatmışım.
Elm ilim
Qet'i-ümmid etmişem, yeksar bir qövmü atmışam. Ümidimi kaybedip, ... bu kavmin tümünden vaz-
geçmişim.
Cehl Cehalet
Ortada keyf eyleyib, men hem merame çatmışam. Ortada keyf edip, amacıma ulaşmışım.
Şair Şair
Bülbüle, eşqe, güle dair yalan fırlatmışam. Bülbül, gül, aşk hakkmda yalanlar fırlatmışım
Evam Avam (halk)
Anlamam hergiz cehalet besterinde yatmışam. Asla anlamam, cehalet yatağında yatmışım
Qazetçi Gazeteci
Men caridem dolmaq üçün metlebi uzatmışam. Ben gazetemin dolması için sözü uzatmışım.
GAVUR QIZI
(s. 138)

Bilmem ne çare eleyim, ay Molla Nesreddin? Bilmem ne yapayım, â Molla Nasrettin? Bıktırıp
Çerletdi lap meni bizim övret gavur qızı! usandırdı artık beni bu karı, bu gâvur kızı!
On beş, on altı, belke de on yeddi il olur Onbeş, on altı belki de on yedi yıl olur- benim
Vardır menim evimde bu külfet gavur qızı. evimde bu külfet gâvur kızı vardır!
Üç-dörd uşaq doğub, qocalıb, dişleri düşüb. Üç dört çocuk doğmuş, kocalmış, dişleri dökülmüş,
Bir kaftara dönübdü bu nikbet, gavur qızı! yaşlı bir kocakarıya dönmüş bu felaket, bu gâvur
kızı!
İndi ne qedr ona deyirem, sen qocalmısan, Şimdi, ne kadar ona "Sen kocalmışsm, işin çoktur-
Çoxdur işin, olur, sene zahmet, gavur qızı! sana zahmet oluyor, gâvur kızı!"
Gel razı ol ki, bir qız alım, men de kef çekim. Gel razı ol: Bir kız alayım hem ben keyf edeyim,
Hem eylesin sene daxi xidmet, gavur qızı! Hem de sana hizmet etsin, gâvur kızı!
Bundan yana dönüb ite mır-mır mırıldayır, Bunu dedikten sonra, ite dönmüş, sürekli mı-
Qoymur olam evimde de rahet gavur qızı! rıldanıp duruyor, bırakmıyor evimde de rahat ola-
yım, bu gâvur kızı!
Bir söyleyen yox, ay başı batmış- ne borcuna. Ona bir söyleyen yok ki "Ey talihsiz, sana ne, düş-
Haqqm nedir salırsan edavet, gavur qızı! manlık etmeye ne hakkın var, ey gâvur kızı!
Sübh oldu dur, inekleri sağ, çaka nehreni, Sabah oldu mu, kalk, inekleri sağ, yayığını çalkala,
Divara yax tezek, ele qeyret, gavur qızı! duvara tezek yak (üzerine koy) gayretli ol, gâvur
kızı!
Örken, palaz, çatı toxu, ip tovla, yun dara, Örken (dar şerit şeklinde ip), kilim, ip doku, ip eğir,
Tandir qala, bişir çörek, aş, et, gavur qızı! yün tara, tandırı yak, ekmek pişir, yemek yap, ey
gâvur kızı!
Sal başını aşağı sen, ancaq işinde ol, Başını aşağı eğ, ancak işinle ilgilen, elbise yıka, evi
Paltar yu, ev süpür, ele xidmet, gavur qızı! süpür, hizmet eti, ey gâvur kızı!
Yoxsa ne borcuna ki, er övret alır yene, Yoksa sana ne, kocan tekrar bir karı alıyor, sen ka-
Övretsen, ancaq, ele itaet, gavur qızı dınsın- sadece boyun eğ, ey gâvur kızı!
Erdir özü biler nece övret alar, alar Kocadır, o kendisi bilir kaç karı alacaksa alır! Sen
Heyvan kimi durar, baxar övret, gavur qızı! kadınsın, sana ancak hayvan gibi durup bakmak
düşer!
BAKU'DA BİR KÖYDE KONUŞMA

Kendli Köylü
Denilir- elm oxuyun, sözleri her anda bize, Bize, her an "ilim tahsil edin" deniliyor, Kur'an'm
Bunu tesdiq ediyor ayeyi - Qur'an da bize! âyeti de bunu doğruluyor.
Axund Ahund
Hansı Qur'andır o ki, onda yazılmış bu xeber? Hangi Kur'andır bu haberin yazıldığı? Eğer Şii mol-
Şie mollası yazan Türkica Qur'ansa eğer, lasının yazdığı Türkçe Kur'an (tercümesi) ise, ben
Men onun yazdığı Qur'ana yavıq durmayıram, onun yazdığı Kur'an'a yakın durmuyorum, maşa
Maşa ile yapışıb, el de bele vurmayıram! ile tutuyor, elimi bile vurmuyorum!

Kendli Köylü
Xub, buyur, sünni yazan bir nece tefsiri oxu! Pekiyi, buyur Sunni(lerin) yazdığı bir iki tefsiri
Elmin icabi üçün ondaki teqdiri oxu! oku! İlmin gereği olarak o kitaplardaki takdiri (de-
ğerlendirmeleri) oku!
Axund Ahund
Ox, apar bir yana at sünni yazan tefsiri! Oh! götür, bir tarafa at Sunni(lerin) yazdığı tefsiri!
Başına deysin onun tercümesi, tehriri! Onun tercümesi de yazdığı da başına paralansın!
Bizlere molla filankes yazan asar gerek! Bize molla filan kesin yazdığı eserler gerek! Bizim
Biz olaq ondaki mezmune xeberdar gerek! onların içeriğinden haberdâr olmamız lâzım!
Kendli Köylü
O yazıb: yer öküzün buynuzu üstünde durur, O, "yer karesi öküzün boynuzlan üzerinde du-
Biz gerekdir inanaq ki, kişi böyle buyurur? ruyor" diye yazıyor. O adam böyle buyuruyor diye,
buna inanmamız mı gerekir!
Axund Ahund
Buna şübhen de var? (Yoksa) bundan da mı şüphe ediyorsun?
Kendli Köylü
Elbette, inanmam bu söze! Elbette inanmam bu söze!
Axund Ahund
Le'netullah, a gavur, şekk ediyorsan öküze?! Allah la'net etsin sana, ey gâvur! Öküzden şüphe
mi ediyorsun?

A ŞİRVANLILAR
(s. 270)

Eşhedü billahi eliyyül-ezim, Allanın büyüklüğüne, azametine şahidlik ederim.


Sahibi-imanem, a Şirvanlılar! İman sahibiyim a Şirvanlılar! Yeni bir dine ima-
Yox yeni bir dine yeqinim menim. nettiğim yok! Eski bir müslümanım, a Şirvanlılar!
Köhne müselmanem, a Şirvanlılar!
Şieyem, emma ne bu eşqalden, Şiiyim, amma bu şekil Şiilerden değil!
Şünniyem, amma ne bu emsalden, Sunniyim, amma bu gibi Sunnilerden değil,
Sufiyem, amma ne bu ebdalden Sufiyim, amma bu gibi dervişlerden değil,
Haq seven insanem, a Şirvanlılar! Hakkı seven insanım a Şirvanlılar!
Ümmet-i merhume vü mağfur ile, Allah'ın bağışı ve rahmetiyle müjdelenmiş olan
Emrdeyem teat-i mazbur ile, İslam ümmetiyle birlikte, Allah'ın emirlerini yerine
Küfrüme hökm eylemeyin zur ile. getirmekteyim. Zorla benim küfrüme hük-
Qail-i Qur'anem, a Şirvanlılar! metmeyin! Kuran'a boyun eğmiş bir Müslümanım,
a Şirvanlılar!
EY PUL
(s. 207)
Nuri-çeşmanımmısan, ey pul, ya canım mısan? Ey para, gözümün nuru mu yoksa canım mısın?
İsmetim, namusum, irzim, qeyretim, qamm mısan? Namusum, ırzım, gayretim kanım mısın? Hürmetim,
Hörmetim, fexrim, celalim, şövketim, şanım mısan? övüncüm, büyüklüğüm, şevketim, şanım mısın?
Mezhebim, dinim, tapınmam, imanım mısın?
Müshef im, Mekkem, Medinem, qiblem, ekranım mısan? Kur'anım, Mekkem, Medinem, kıblem (hayatımın)
Mezhebim, dinimmi, ayinim mi, imanım mısan? prensipleri misin?
Keçdi ömrüm şüğl-i tehsilinle mövquf-i melal Ömrüm keder içinde seni kazanabilmek için geçti.
Derde düşdüm, bester-i hesretde qaldım xasta-hal, Derde düştüm, çektim, ölüp gitsem de dünyadan
Sendedir könlüm yene etsem canandan irtihal. yine gönlüm sendedir.
Sen menim ömrüm, heyatım, cövherim, canımmısan? Benim ömrüm, hayatım, cevherim, canım mısın?
Mezhebim, dinimmi, ayinimmi, imanımmısan? Mezhebim mi, dinim mi, ayinim mi, yoksa imanım
mısın?
Ah, zalim, ah kim oldum yolunda can feda, Ah, zalim ah! Yolunda canımı feda ettim de sen-
Bir doyunca qıymadım senden alam zövq ü sefa, den, bir kerre bile doyuncaya kadar zevk ala-
İndi varisler hücumaver olub yekser sena, madım, sefa süremedim. Şimdi varislerim hep bir-
likte sana hücum ediyorlar.
Varisin yaxud menim malı-cibişdanım mısan? Varisin cebinin mi yoksa benim cebimin mi ma-
Mezhebim, dinim mi, ayinim mi, imanım mısan? lısın? Mezhebim mi, dinim mi, ayinim mi, yoksa
imanım mısın?

Eylemez varislerim men tek seni senduqa dere, Varislerim, seni benim gibi sandığa doldurmazlar,
Her biri eyler seni bir növ ile min yerde xerc, her biri, bin yerde, bir şekilde seni harcarlar: Lo-
Restoranlarda, klublarda olarsan here ü merc, kantalarda, klüplerde darmadağın olursun.
Her yetan çeyner seni, bilmem etim, qanım mısan? Her ulaşan seni çiğner bilmem ki etim mi, kanım mı,
Mezhebim, dinim mi, ayinim mi, imanım mısan? mezhebim mi, dinim mi, ayinim mi, imanım mısın?
Sevdiyim, bundan bele hin-i zevalindir senin- Sevdiğim bundan sonra senin bitme, yok olma za-
İş bu vech ile könül ca-yi melalindir senin, manındır. Bu sebepten dolayı gönül senin melal ye-
Xatirim, qelbim, serim vaqf-i xeyalindir senin. rindir.
Sen meni meftun eden nazende cananım mısan? Sen beni büyüleyen nazlı sevgilim misin? Mezhebim
Mezhebim, dinim mi, ayinim mi, imanım mısan? mi, dinim mi, ayinim mi, yoksa imanım mısın?
Senden el çekmezdim, olsaydı, elimde iqtidar, Gücüm olsaydı senden vazgeçmezdim. Ne ya-
Lakin icbaren ecel eyler meni senden kenar, payım ki, ecel, zorla beni senden ayırır. Canım ağ-
Canım ağzımdan çıxınca söylerem bibetiyar! zımdan çıkıncaya kadar, elimde olmadan söylerim:
Nuri-çeşmanım mısan, ey pul, ya canım mısan? Ey para, gözümün nuru musun yoksa canım mısın?
Mezhebim, dinim mi, ayinim mi, imanım mısan? Mezhebim mi, dinim mi, ayinim mi, yoksa imanım
mısın?
AVRUPA'DA MEMDELİNİN* EŞQBAZLIĞI
Memdeli Muhammed Ali
Rehm et mene, can madmazel! Canım matmazel, bana acı! Gönlüm kan oldu, mat
Könlüm olub qan, madmazel! mazel! Odessa'dan buraya doğrudan doğruya
Bir baş Edesden gelmişem. senin arkanca gelmişim, perişan halimi gör, sevgili
Ardınca- canan madmazel! matmazel! Gönlüm fırtınalıdır, gel bana! Aşkın coş
Gör hal-i Haramımı, kundur gel bana!
Dil bisükundur, gel mene!
Eşqim füzundur, gel mene!
Madmazel Matmazel
Redd ol, a zalim Memdeli! Defol! Ey zalim Mehemmed Ali! Zulümlerden
Şah-i mezalim Memdeli! (adaletsizliklerin) şahı Mehemmed Ali! Artık, senin
Artıq hayasız görmeye gibi utanmazları görmeye tahammülüm yoktur!
Yoxdur mecalim, Memdeli! Git! git! Zulmünden vatan kan denizidir! Asla gel-
Get, get ki, zulmünden veten mem!
Deryayi-xundur, gelmenem!
Memdeli! Muhammed Ali
Men öz yerimde şah idim- Ben kendi ülkemde şah idim! Feleğin büyük ça-
Şah-i felek -xergah idim, dırının (dünyanın) şahı idim! Şanım, büyüklüğüm
Şa'nim, celalim var idi. yar idi. Hem ne biçim, Allah'ın gölgesi idim!
Axır ne, zillüllah idim. İran'da çok yerde yine benim şanım ko-
İranda çox yerde yene runmaktadır, gel bana! Âşkım coşkundur, gel bana!
Şa'nim mesundur, gel mene!
Eşqim füzundur, gel mene!
Memdeli: İran Şahı Mehemmed ali Şah Kaçar. Meşrutiyet hareketleri sırasında İran'dan kaçmış, Odessa'da yaşarken bir artiste
âşık olmuş, reddedilmesine rağmen onun arkasınca Avrupa'ya gitmişti.
118
Madmazel Matmazel
Sen bir deni merdudsan, Sen bir alçak, reddedilmiş kimsesin, her türlü say-
Her şe'nden metrudsan, gıdan, şöhretten mahrum edilmişsin zorba bir Şed-
Bir müstebid Şeddadsan, dad'sın- kendi başına bir Nemrud'sun! Zulmün, on-
Bir müsteqil Nemrudsan. lardan bin kat daha fazladır, gelmem! Boynum
Min defe onlardan daxi yoğundur, asla gelmem!
Zulmün fuzundur, gelmenem!
Boynun yoğundur, gelmenem!
Memdeli! Muhammed Ali
Zann etme, İran serbeser Zannetme ki, İran baştan başa bana düşman olmuş.
Olmuş menimle kinever Şu günde bile İran'da binlerce hizmetçim var.
Elyövm İranda yene Onlar ecel kurdu, milletçe koyundur. Gel bana,
Var nökerim min-min nefer. aşkım coşkundur, gel bana!
Onlar bütün gürg-i ecel.
Millet qoyundur, gel mene!
Eşqim füzundur, gel mene!
Madmazel Matmazel
Doğru bu, lakin ehl-i kar Bu doğru, fakat İran'da az olsa da iş bilen kimseler
Az olsa da İranda var. var. Bence bu hain niyetin asla gerçekleşmez.
mence bu xain niyetin Çünkü deli ve zayıf (birisin). Asla gelmem! Talihin
Etmez isabet zinhar. yüz çevirmiştir, asla gelmem! İşin oyun oynamaktır
Çünki senin halın cünun (sahtekârlık) asla gelmem! Kısacası, artık anla ki,
Şexsin zebundur, gelmenem! boynun yoğundur! Asla gelmem!
Baxtm nigundur, gelmenem!
Fikrin de dundur, gelmenem!
Karın oyundur, gelmenem!
Söz müxteşer, bir defe qan:
Boynun yoğundur, gelmenem!
VAY, VAY...

Vay, vay! Ne yaman müşgüle düşdü işim, Allah! Eyvah, işim ne yaman oldu, Allah! Feryadıma yetiş,
Feryadıma yet kim, yanıram ateşe, billah! ateşte yanıyorum vallahi! Bazı kötülük isteyenler,
İslama xelel qatmadadır bir nece bedxah, İslam dinine zarar vermektedirler. Kullarının is-
İsterler ola bendelerin taği ve gümrah, yancı ve azgın olmasını istiyorlar. Eyvah ne kötü
Etdim ne yaman esre tesadüf, aman, ey vah! bir asra (zamana) tesadüf ettim! La havle velâ kuv-
Lahövle vela qüvvete illa ve billahi* vete illâ ve billah!
Mekteblar açıb eyleyin ehsanı, - deyirler, Mektepler açıp, hayırlı işler yapın diyorlar Mektebe
Mektebde qoyun ustulu, daskanı, - deyirler- masa, tahta koyun diyorlar. Kırıp atın falaka çu-
Perpuç eleyin çub-i feleqqanı, - deyirler buğunu diyorlar. Molla hazretlerini dışarı çıkarın
Dişre çıxarın hezreti-mollanı, - deyirler, diyorlar. Molla kovula, yani öğretmen gele vah
Molla qovula, ye'ni müellim gele, vah-vah! vah! La havle velâ kuvvete illâ ve billah!
Lahövle vela qüvvete illa ve billah!
Men anlamıram kim, nola me'na-yi müellim? Öğretmenin ne manası var? Anlamıyorum, öğ-
Qırx-elli manat pul ala her ay müellim? retmenin her ay 40-50 Ruble para almasını an-
Bir taze üsula ola ifa-yi müellim? lamıyorum! Öğretmenin yeni bir usulü uy-
Pulları ala, söyleye-oxqay-müellim? gulamasını anlamıyorum! Paraları alıp "oh ne
Molla ona hesretle çeke küçede ah... ah! güzel!" diye söyleye, molla da ona bakıp hasretle
Lahövle vela qüvvete illa ve billah! sokakta "ah!" çeke, bunu anlamıyorum! La havle
velâ kuvvete illâ ve billah!

Allah'tan başka hiç kimsede kuvvet ve kudret yoktur.


Bir ildi, bir az çox da olur- yoxdu damağım, Bir yıl, biraz da daha fazla zamandan beri keyfim
Ne çatır elim bir işe, ne gedir ayağım, yok. Ne elim bir işe gidiyor ne de ayağım. Bazen
Herden yeni bir söz danışır oğlan-uşağım, çoluk çocuğum yeni bir söz söylüyor, Allah şahittir
Taqqıldayır, Allah da şahiddi, qulağım, kulağım takkıldıyor. Port Artur, mançurya'nın hür-
Port-Artur, hürriyet-i Mancuriya* qah... riyeti hah, ha! La havle velâ kuvvete illâ ve billah!
qah!. Lahövle vela qüvvete illa ve billah!
And olsun- öten günlere, divane olublar! Geçmiş günlere and olsun ki, bunlar deli olmuşlar!
İslama de, imane de bigane olublar! İslama da imana da aldırış etmiyorlar! Hürriyetin
Billahi- başım çıxmayır, aya ne olublar!? mürriyetin sarhoşu olmuşlar! Vah vah, yine vah
Hürriyyete -mürriyete mestane olublar... vah! La havle velâ kuvvete illâ ve billah!
Bah-bahL. yena bah-bah!... yena bah-bah!...
yena bah-bah!...
Lahövle vela qüvvete illa ve billah!
Ax, ay keçen iller, nola bir de dolaneydiz, Ah o geçip giden günler! Ne olurdu bir de ge-
Taze yene beş yüz il olunca dayaneydiz, leydiniz. Yeniden bir beş yüz yıl daha da-
Elmi, edebi, fezli, kemalatı daneydiz, yanırdınız! İlmi, edebi, fazileti, olgunluğu inkâr
Ey bildir, inişil nola, odlara yaneydiz! edeydiniz! Ey geçen yıl, evvelki yıl mahvolaydınız
Ta eylemiyeydin de bu qafilleri agah! da bu gafilleri uyandırmayaydınız! La havle velâ
Lahövle vela qüvvete illa ve billah! kuvvete illâ ve billah!
Bilmem ne işim vardı, başım harda qarışdı, Bilmem ne işim vardı, başım nerde karıştı. İlm ile
Elm ile bele düşmen olan qövm barışdı, böyle düşman olan kavim (nasıl) barıştı! Yeniden
Tecdid-i vefa birle maarifle sarıştı, vefa göstererek maarife sarıldı! Rahat
Rahet yata bilmem, mene qem muri darışdı. yatamıyorum bana gam karıncaları üşüştü. Bir
Etmek mi olar bir de bu uymuşları ikrah? daha bu uyumuşlardan yüz çevirmek olur mu? La
Lahövle vela qüvvete illa ve billah! havle velâ kuvvete illâ ve billah!

ÇOCUQLAR ÜÇÜN ŞİİRLER


UŞAQ VE BUZ
(s. 381)

Derse geden bir uşaq, Okula giden bir çocuk (küçük bir kahraman gibi)
Çıxdı buz üste qoçaq. buzun üstüne çıktı.
Sürüşdü birden-bire, Birden bire kayıp, yüz üstü yere düştü.
Düşdü üz üste yere.
Durdu uşaq neyledi? Çocuk, kalkıp ne yaptı? Buza şöyle söyledi:
Buza bele söyledi:
"Sen ne yamansan, a buz! "Sen ne yamansın â buz!
Adam yıxansan, a buz! İnsan yıkansın, â buz!
Az qalıb ömrün senin, Az kalmış senin ömrün
Yaz geler, artar qemin! Yaz gelir gamın artar:
Eriyib suya dönersen, Eriyip suya dönersin, akıp çaya karışırsın.
Axıb çaya gedersen".

* "Biz oğlunun yerine ona büyük bir kurban verdik..." (Saffat sûresi, 107. âyet) ayetine işaret ediliyor.
AĞAÇLARIN BEHSI

(s. 383)

Alma, palıd, şam ağacı hâl ile, Elma, meşe, çam ağaçları dile gelip bu minval üzre
"Eylediler behs bu minval ile. iddialaşmaya başladılar.
Başladı te'rife palıd qâmetin, Meşe ağacı boyunu, boşunu tarif edip, bü-
Öydü özün, zorbalığın, haletin. yüklüğünü övmeye başladı.
"Yetmez olur,-söyledi, -dağlar mene, Dağlar benim için yeterli değil, bahçeler de benimle
Lâyiq olur fexr ede bağlar mene. övünseler uygun olur.
Az qala başım yetişir göylere, Neredeyse başım göğe değecek,
Şah budağım kölge salıb her yere. Kollarım, dallarım her yere gölge ediyor.
Esse külek, qopsa da tufan yene, Rüzgâr esse, tufan kopsa da asla gücü beni eğmeye
Eymeye esla gücü çatmaz mene. yetmez.
Çanlıcadır, zorbacadır baldırım, Ayağım, kocaman, güçlü kuvvetli olduğundan beni
Smdırabilmez meni hiç ildırım!" hiç bir yıldırım kıramaz.
Alma ağacı ona verdi cavâb: Elma ağacı, "Ey beyefendi! kendini övme" diye
"Eyleme te'rif özünü, ey cenâb! cevap verdi.

Zorbadı herçend ki, qeddin senin. Senin boyun her ne kadar kocaman ise de, bana eş
Yox mene tay olmağa heddin senin; olmak haddin değil!
Sende biter bir nece vecsiz qoza, Sende birkaç faydasız koza biter o da domuza kıs-
Ancaq o da qismet olar donquza. met olur.

Mende veli yaxşı, gözel alma var, Bende ise rengini her görenin hayran kaldığı, güzel
Rengini her kim göre heyran qalar. elma var.
Dadlı, letâfetli, melâhetlidir, Tatlı, güzel, lezzetlidir. Sapı ince kendisi lez-
Şaplağı ince, özü lezzetlidir!" zetlidir.
Şam ağacı bildi bu keyfiyyeti, Çam ağacı bu hâli görüp, "Yeter, kesin bu ko
Söyledi: "Besdir, buraxm sohbeti! nuşmayı" dedi.
Boş damşıqdan ne çıxar, ay balam? Ay yavrum, boş konuşmaktan ne çıkar? Kış günü
Qış günü siz çıplaq olursuz tamam. siz tamamen çıplak olursunuz.
Leyk menim qışda dexi yaz kimi, Halbuki benim yazın olduğu gibi kışın da atlas mi-
Yaşıl olur paltarım atlas kimi. sali elbisem yeşil olur.
Lâzımam ev tikdiren insanlara, Ev yaptıran insanlara lâzımım. Onların evine direk,
Hem direyem, hem qapı eyvanlara. balkonuna kapı olurum.
Qış sobada xalq meni yandırar, Halk kışın beni sobada yakar, benim halka çok ya
Menfeetim xalqa menim çox deyer. rarım vardır.
CÜTÇÜ
(s. 385)

Çıxdı güneş, doldu cahân nûr ile, Güneş çıktı, dünya ışıkla doldu, çiftçi coşkunlukla
Cütçü sürür tarlada çüt şûr ile. tarlada çift sürüyor.
Atlar, öküzler kotana güc verir, Atlar, öküzler, sapana güç veriyor, bazen yürüyor,
Gâh yürüyür, gâh ymlır, gâh durur. bazen yıkılıyor, bazen duruyor.
Cütçü batıb qan-tere yer şumlayır, Çiftçi kanter içinde çift sürüyor, sürdüğü tarlasına
Şumladığı tarlasını tumlayır. tohum ekiyor.
Olsa da artıq ne qeder zehmeti, (Bu iş) ne kadar zahmetli olursa olsun çiftçinin de
İşlemeye var o qeder qeyreti. çalışmaya o kadar gayreti var.
Çünki bilir, râhet eziyyetdedir. Çünkü, çiftçi zahmet çekmeyince rahat edilemeye-
Şâd yaşamaq se'yde, qeyretdedir. ceğini, çalışmayınca mutlu olunamayacağını bi-
liyor.
İndi egerci ona zehmet olar, Şimdi zahmetini çeker, (ancak) kışın da ailesi ve
Qışda eyâlı, özü râhet olar. kendi rahat eder.
Cem edecek tarlasının hâsilin, Tarlasının mahsulünü toplayarak, hem ailesini hem
Besleyecek ailesin, hem elin. halkını besleyecek.

BEHR-I TEVİL**
(Hop Hopname, Baku-1990, s.58-59)

Ey felek, zulmün e'yândır, bu nece dövr-i za- Ey felek, zulmün apaçıktır. Bu nasıl zamandır
mandır ki, işim âh ü feğandır, meni yandırma ki, işim ağlayıp inlemedir. Beni mahvetme aman-
amandır, gözümün eski revândır, üreyim dopdolu dır, gözümün yaşı akmaktadır, yüreğim dolu kan-
qândır, hamı qemden bu yamandır ki, nece ehl-i dır. Bütün dertlerden bu dert daha büyüktür ki,
qelemler, buraxıb canıma qemler, garışıb derd-i be- nice kalem sahipleri (yazarlar) beni derde dü-
hemler, üreyim indi veremler, qezete, jurnala bu şürdüler. Dertler birbirine karıştı, yüreğim verem
küfr-i şiyemler, nece cür'etle reqemler yazıb islâma oldu. Gazeteye, dergiye bu kâfir tabiatliler nasıl ce-
sitem eleyirler ki, gerek âlem-i Islâmde, her ölkede saret edip yazı yazıyor. İslama haksızlık ediyorlar,
her şehrde, dinar ü dirhemler saçılıb, mekteb-i nis- İslam âleminde, her ülkede her şehirde paralar sa-
van açılıb, qız balalar mektebe hazır olalar, elmde çılıp kız mektepleri açılmalı, kız çocukları mektebe
mahir olalar, fezlde bahir olalar, başdan-ayağe ge- gitmeli, ilimde mahir olmalı, fazilette deniz gibi ol-
yeler don, gedeler mektebe on-on, dutalar şive-yi malı, baştan ayağa elbise giyip okullara onar onar
bîdet, oxuyub nehvle hikmet, alalar ders-i tebabet, gitmeli, bit'at yolunu tutmalı, cümle bilgisiyle fel-
bileler cümle kitabet, edeler yazmağa âdet, ite sefe dersleri okumalı, tabiplik dersi almalı yazı yaz-
ismet, bata iffet, aman, ey vah... Ay Allah. Bu manın yollarını öğrenmeli. Yazı yazmayı âdet edin-
gövm oldu ne gümrah. Bu ne şive-yi ikrah. Bu ne meli diyorlar (Böyle olursa namuk kalmaz, utanma
zümre-yi bedxâh. Salıb âleme perxâş, bular lâl ola olmaz aman eyvah!... Ey Tanrım bu kavim ne azgın
ey kâş, düşe başlarına daş. Xudâ'ya, bu ne göftâr, oldu! Bu ne zoraki usûl. Bu ne kötü düşünceli
ne reftâr, ne murdar, ne bîâr, fena kare bizi sövq zümre. Alemi kavgaya düşürmüşler. Lâl olurlar in-
elemek fikrine âmâde olublar. Qıza lazımdır eğer şallah! Taş düşsün başlarına. Ey Tanrım bu ne söz
bilmek o da ev işi, paltar tikişi, köhne yumaq, yun bu ne biçim davranış, ne murdar, ne utanmaz
daramaq, don yamamaq, sehn ü seranı süpürüb, (adamlar)! Bizi kötü işlere yöneltmek hevesine düş-
kaseni, qabı üfürüb, küfte, kelem dolması, met hal- müşler. Kızlar için lâzım olan bir şeyler varsa o da
vası, et bozbaşı, ya lobyalı aş eylemeyindendir iba- ev işlerini yapmak, dikiş dikmek, eski püskü yı-
ret ki, eğer bunları da bilmese eyb elemez, ancaq kamak, yün taramak, kapı bacayı süpürmek, kap
qıza kifayet: biri oldur ki, gelin getdiyi evde be- kaçağı temizlemek, köfte lahana sarması, pelte
cerib qaynataya, qaynanaya çımxırabilsin ki, ona (marmelat), etli nohut yahud fasulyalı aş bi-
söz demeye etmeye bir kimse de cür'et, biri de şirmekten ibarettir. Bunları bilmese de ayıp de-
qayni ile sahibi mabeynine bir hadise-yi tefrîqedir ğildir. Ancak bir kız için yeterli olan şeyin biri odur
kim, ona dair ede hiylet ki, beş-üç günde çox ilden ki, gelin gittiği evde kaynatayı, yankanayı köpek
qazamlmış bu qeder mehr ü mehebbet ola tebdili gibi kapabilsin, kimse de cesaret edip ona bir şey
edavet; biri, hem âxiri, en umdesi damdabacanın, diyemesin. İkincisi kaynı ile karısı arasında hiyleyle
hem xoxunun, xortdanm adlarını bilmekde gerek fitne çıkarmak böylece üç beş gün içinde yıllar bo-
Şiirde 1905 Rus ihtilaline yol açan Rus-Japon savaşına işaret edilmektedir.
Behr-i tevil: Belirli Aruz vezinlerinde fakat belirsiz kalıplarda nesir halinde kafiyeli olarak yazılan edebî bir yazı çeşidi.
se'y ede övret, ne qeder fâidesi var bu işin ger ola yunca kazanılmış onca sevgi ve saygıyı düşmanlığa
diqqet ki, eğer ağlaya, yâinki decellik ede bir tifl, çevirebilmektir. Bir başkası ve en önemlisi de öcünün,
nehâyet anası söylese bu adları filfövr eder ifritin adlarını öğrenmek için gayret göstermektir. Bu
övlâdını rahet ve qalar eqli selâmet, başı çekmez de işin ne kadar faydası olduğuna dikkat edilsin. Eğer
melâmet... küçük bir çocuk ağlasa veya yaramazlık etse sonunda
annesi bu adları söyler ve derhal evladını rahata
kavuşturur, aklı da selamet olur, kimse de onu
ayıplamaz.
Budur âlem-i nisvân!
Budur hâl-i Müselman! İşte budur kadınlık âlemi
Gerekdir ede mehdûd, İşte budur Müslümanların hâli
Öz övlâdını insan!
Sen, amma, hele qanma!
İnanmırsan, inanma! Sen, ama hele anlama
Ferehlen emelinden, İnanmıyorsan inanma
Utanmırsan utanma! Sevin bu yaptıkların için
1907 Utanmıyorsan, utanma!

MEQALELERI

KÖHNE DERDİM MIRZE FETELIAXUNDOV


VE QADIN MESELESİ
(C. III. S. 570-573)

Şerq qadını meselesi menim derdimdir. Bütün ... Mirze Fetelinin komediyanlarınm qadın tip-
ömrümde vurduğu qelemin çox hissesi qadını me- leri esrin meişetinden götürülmüş fotoqraf şekilleri
selesi üstündü vurulub. Onun üçün de "Şerq kimidir. Eserlerde tesvir olunan qadmların övza ve
qadın" çıların derdini men hamıdan artıq anlaya etvarı o meişetin qadm sifetlerinin bir canlı nü-
bilirem. munesidir. Orada qadmlar bir duru aynada gör-
Nedir onların derdi? senen kimi görsenirler. Onun üçün orada biz müx-
Şerq qadının azat etmek. telif tiplere, müxtelif sifetlere rast gelirik. Bir
Neden?Şerietin kenedinden, müselmançılığın suretde ki, bu eserler meişetin aynasıdır, tebiidir
zencirinden, heremxanalarm zindanından, qara ki, biz burada qadınlarm yaxşı sifetleri ile pisini de,
çarşabm zülmatmdan. Ve azat edenden sonra azad müsbet sifetleri ile menfisini de göre bileceyik ve
Şerq qadmm terbiye etmek, ona heqiqi yol gös- qeyri cüre de ola bilmezdi ki, qocag ve bacarıqlı qa-
termek, öz vezifesini bildirmek, qadmlığıq sert- dınlar içerisinde ("Hacı Qara) qorxaq ve bacarıqsız
lerini anlatmaq, analıq borcunu ders vermek, övlad qadm olmasın ("Mürafie verillerinin hekayeti") ve
terbiyesinin ne olduğunu telim etmek-ta ki, bex- habele sedaqetli, doğru ve dürüst qadından savayı
tiqara Şerq qadını gözünü açıb çıxsm esrimizin hiyle ve saxtakarlığa mail qadın tapılmasın
geniş meydanın ve cür'et ile desin: "menim de bu ("Mürafie vekilleri) ve özge cüre ola bilmezdi.
dünyada yaşamağa haqqım var. Çünki indi dexi Mirze Fetelinin meqsedi bu deyildi ki, esrin
men azad Şerq qadınıyam". qadmlarını her bir eyib ve nöqsandan ari qeleme
Budur, Bakıda bir il bundan qabaq çıxmağa versin ve onların eyiblerini gizletsin. Eğer bir para
başlayan "Şerq qadını" mecmuesini arzusu ve xam yaçıcılar kimi elemiş olsaydı odaha Mirze Fe-
amali. teli olmazdı...
Ne müqeddes vezife! Ne ali meqsed! Hetta bir para qadm tipleri zahiren qoçaq ne-
Onuncun de iftixar etsinler gerek mecmuenin zere gelirse de, bu qoçaqlıq ezbes ki, ekser övqat
banileri, ruh verenleri, ehli-qelemleri ve ne suretde 3. "Hacı Çara" piyesinde de Sona Xanım Hey-
olmuş olsa, ona kömek gösterenler. der beye olan eşqinin ucbatından onu hebsden qur-
aile içerisinde emele gelir, bedreftarlığa da bir tarmaqdan ötrü naçalnikin yanında nehayet fü-
qeder maildir (Şerebanıxanım, Nigar). Bu da te- rutenlik ve yalvarmaqlıq eleyir, ta o yere ki,
biidir: Elli, altmış ve yüz il bundan qabaq Qarabağ, naçalnike deyir: "Başına dönüm, padşahm başına
Seki ve Şirvan ülkelerinde yaşayan qadmlardan çevir, ya bu işi yuxarı bildir, belke menim göz ya
bundan artıq bir şey gözleye bilmerik. Ö sebebe ki, şıma rehm edeler".
o esrin kişileri de habele nadan ve vehşi idiler. O 4. Avam ve terbiyesiz qadınlara müxtes olan
qadmlarm erleri ve qardaşları ekser övqat vaxt- sifetlerin biri de iki arvadlı evlerde bu arvadların
larmı quldur ve qaçaqçılıqda keçirerlermiş ve o biri-birini günülemeyi, biri-birile dalaşmağı, biri-
mühitde yaşayan qadmlar elbette ki, bu qebil ki- birlerinin ayağını çekmeleridir. Bu tipleri Mirze Fe-
şilere gedib arvad olmaqla iftixar ederlermiş ("Xırs teli "Sergüzeşti-Veziri-xani-Serab"da böyük me-
quldurbasan" temsilinde Zalxa ve Perizad). haretle yaradıbdır. Burada vezirin iki arvadı-
Komediyanlarda qadınlar reftarmdan bir Zibaxamm ve Şö"lexanım eserin evvelinden axı-
müxteser revayet: rınadek biri-biri ile çekişmektedirler ve vezirin ba-
1. "Müsyö Jordan" temisilinde Hatemxan ağa şına min kelek getirmetedirler.
nın arvadı Şerebamxanım bir terefden qoçaq ve 5. Bunlardan başqa da dexi iki qadm tipine
cür'etli görünür; amma biterbiye ve nadanlıq se- "Mürafine vekilleri" komidayasmda rast gelirik:
bibinden bu qoçaqlıq eyni zamanda bed- Biri Sekinexanımdır; bu ağıllı ve dilaver bir qızdır
reftarlıqdır. Bunun qoçaqlığı ancaq ondan ibaretdir ki, bibsinin ve dövletli Hacı Hesenin te'kidine bax-
ki, Şahbazbeyin Parije getmeyine mane olmaq mayıb öz sevgilisi Ezizbeyden ayrılmaq istemir. O
meqsedi ile eri Hatemxam ağanın qabağma "peh biri qadm Hacı Qafurun mit'eden övreti Zeynebdir
livan"' kimi çıxır, ona herbe gelir ve axırda öz na ki, mürafie vekillerinin hiylesine aldanıb saxta ve
danlığı ucundan bir dervişin cadusuna aldanıb haram vasiteler ile Hacı Qafurun altmış min tümen
erinden xelvet, dervişi yüz bacaqlı ile yola salır. puluna sahiblenmek isteyir.
Xanperi arvad xanımının bu hünerine fexr edir ve
deyir: "Eh, xanım, eğer kişilerin ağlı olsa idi, niye
onları her bir qedemde aldadırıq, öz bildiyimizi
eleyirik?*
2. "Xırs qubdurbasan"da Bayramın Perzad Budur Mirze Fetelinin eserlerindeki qadm tip-
eşqi onu quldurluğa ve qaçaqlığa sövq edir ki, Per leri. Burada biz görürük ki, bu qadınlarm cümlesi
zad onu xoşlasm; çüki o esr "bas, vur, tut, öldür" fitri qabiliyyet ve güzelliklerin heç birinden meh-
esri idi ve qızm sevdiyi ancaq reşid, qoçaq ve qul- rum deyiller, selamet, cür'et, dilaverlik, sebat-
durluqda adı çıxan adam olarmış. cümlesi bunlarda mövcuddur, ancaq tek birce düş-
menleri vardır-bu da elmsizlik, terbiyesizlikdir...

You might also like